sÜrgÜn yazilari - info-turk · 2019-07-14 · muz demokrasi İçin birlik’inavrupa komitesi...

594

Upload: others

Post on 05-Mar-2020

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele
Page 2: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

SÜRGÜN YAZILARICilt I

1971-2016

Doğan Özgüden

Page 3: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

2

Kapak tasarımı ve sayfa düzeni:İnci TUĞSAVUL-ÖZGÜDEN

©Fondation Info-Turk

Avrupa 1. Baskısı - 2019.D/2019/2198/85

INFO-TÜRKRue de Pavie 53 - 1000 BruxellesTel: 32-2-215 35 76https://[email protected]

Impression: IdenticISBN 978-2-9601014-4-7

Kapak fotoğrafı:Nahro Beth-Kinne (Belçika Asuri Enstitusu), Derwich Ferho (Bruksel Kurt Enstitusu), Bogos Ökmen (Belçika Demokrat Ermeniler Derneği), Zeynep Görgü (Bruksel Halkevi) ve Iuccia Saponara (Guneş Atölyeleri) “İnsanlık Vatandaşları” ödülü verdikleri Özgüden ve Tuğsavul ile birlikte

Page 4: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

3

Yarım yüzyıllık sürgünden son izler “Vatansız” Gazeteci adlı anılarımın sürgün öncesini an-

latan ve Türkiye’de de Aralık 2010’da yayınlanan birinci cil-dini bitirirken şöyle demiştim:

“Doğduğumuz, yetiştiğimiz, kavga verdiğimiz sevgili ül -kemizden kopuyoruz. Günün birinde ‘vatansızlaştırılaca -ğımızı’ hiç düşünmeden... En kısa sürede geri dönüp hiçbirşey olmamış gibi herşeyi kaldığı yerden tekrar başlatmakumuduyla...”

Bu umut asla gerçekleşemedi… Kasım 2011’de yayınlanan ikinci cildi yazarken Avru pa’-

daki en yaşlı siyasal sürgünümüz Fahrettin Petek’i yitirmiş tik.Seçkin bilim ve mücadele insanı Petek Paris’te, ko mü narlarınyattığı Père Lachaise Mezarlığı’nda son yolculuğuna uğurlan-mıştı, 12 Eylül sonrası sürgünleri Yılmaz Güney ve AhmetKaya gibi…

Bunun acısıyla ikinci cildi şöyle bitirmiştim:“Onları ve onlar gibi siyasal sürgündeyken de savaşan ve

arkalarında eserler bırakan tüm siyasal sürgünleri düşünüyo-rum. Dahası, Osmanlı’nın ve Türk Devleti’nin yerinden yur- dundan ettiği çeşitli kökenlerden ve inançlardan yüzbinleri…

“Ve en üretken yaşlarında Avrupa sermayesine satılarakyurdundan kopartılan Türk işçileri, Türk köylüleri. Onlarınacı vatan Avrupa’da doğmuş büyümüş çocukları, torunları.

“Sizler, Nazım’ın büyük insanlığının çocukları… “40 yıllık sürgün tek başına zor, acılı. “Ama sürgün sizlerle güzel, sizlerle umut dolu…”

Page 5: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Evet, nerdeyse bir on yıl geçmiş bu hüzün ve umut dolusatırları kağıda dökeli…

Cumhuriyetin tek partili döneminde, milliyetçiliğin enazgın olduğu 2. Dünya Savaşı yıllarında biz ilkokul çocuk-larını her sabah sıraya dizip esas vaziyette “Türk’üm,doğruyum. çalışkanım…” diye yemin ettirirler, milli gün-lerde de hançeremizi yırtarcasına bir marş söyletirlerdi:

Çıktık açık alınla on yılda her savaştan,On yılda onbeş milyon genç yarattık her yaştan,Başta bütün dünyanın saydığı baş kumandan!Çocukluğumdan beri tam sekiz onyıl yaşadım. Fırtınalı

yaşamımın her yeni on yılında gerçekten de zorlukları,kaygılar, beklentileri ve umutları birbirinden çok farklı ku -şaklar yaratıldı. İlk iki onyılım el yordamıyla bilgilenme vebizim kuşağa dayatılan beyin yıkamasından kurtulma ara -yışları dönemiydi. Ardından gelen üç onyıla askeri darbeler,onlara karşı medyada, sendikal ve siyasal örgütlenmeleriçinde direnişler vurdu damgasını… Ve son üç onyıl, “vatan-sızlaştırma”yla dayatılan tükenmek bilmez sürgün yılları…

*Son sekiz yılda mücadele arkadaşlarımızdan ve yakın

dostlarımızdan yedisini daha yitirdik. Ant’ta birlikte müca de -le verdiğimiz dostlarımızdan Fethi Naci , Mekin Gönenç veYa şar Uçar’ı daha önceki yıllarda yitirmiştik. 2012’de Hüse -yin Baş ve Hüseyin Kıvanç, 2013’te Uğur Hüküm, 2014’teAl pay Kabacalı ve Orhan Suda, 2015’te Yaşar Kemal veÇetin Altan, 2016’da Vedat Türkali, 2017’de Barbro Kara -buda, 2018’de Güneş Karabuda ve Tektaş Ağaoğlu sonsuz -luğa göçtüler…

7 Ekim 2017’de yitirdiğimiz Barbro ve 24 Ağustos 2018’ -de yitirdiğimiz Güneş, Türkiye’de yönettiğimiz Ant Dergisi’nedünyadaki direniş ve ulusal kurtuluş mücadeleleriyle ilgili sonderece değerli röportajlar yazmışlardı. Anılarımda uzun uzun

4

Page 6: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

anlattığım gibi 1971 darbesinden sonra yurt dışına çıktığımızdabizi Paris ve Stockholm’de ağırlamışlar, sürgündeki birçokdireniş örgütünün temsilcileriyle temasımızı sağ layarak, dahaönce yitirdiğimiz Mekin Gönenç gibi, de mok ratik direnişhareketini oluşturmamıza buyük katkıda bulunmuşlardı.

4 Temmuz 2013’te kaybettiğimiz değerli yazar ve araştır-macı Uğur Hüküm 1979-1982 yılları arasında oluşturduğu-muz Demokrasi İçin Birlik’in Avrupa Komitesi üyesi veFran sa Komitesi başkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele vermiştik.

Uğur’un ölümünden bir süre önce, 20 Ocak 2013 tarihliCumhuriyet Gazetesi’nde “Vatansız” Gazeteci üzerine İn-ci’yi de beni de son derece duygulandıran bir yazısı yayın-lanmıştı.

“Birlikte çalışmışlık onuruna nail olduğumuz Özgüdenbizim gözümüzde Mumcu ve Dink çapında araştırmacı, sor -gulayıcı, gerçek demokrasiden, bağımsız bir Türkiye’denyana bir devrimci ve üstelik uluslararası bir gazetecidir. Onunegemen sınıflar ve vurucu güçlerine verdiği rahatsızlık 12Mart ve 12 Eylül’den sonra Türk Devleti’nin yayımladığı“beyaz kitap”larda görülebilir. Özgüden’lerin faa li yetlerineayrılan sayfalar nice işçi sınıfı partisi, proleter devrimcihareketten daha fazladır. 1972’de Türkiye’yi terk etmeselerbugün ciddi bir olasılıkla Mumcu, İpekçi ve Dink gibiaramızda olmayacaklardı.. Fransa’dan sonra Belçika’yı mes -ken edinen Özgüden’ler birer demokrasi ve basın anıtıdır.Ucube kafaların ve sınıfların egemenliği sona erdiği gün anıt-ları dikilecek değerlerimizdir” diyordu.

Sevgili Uğur’u da kendisini çok seven Türkiyeli ve Fran-sız dostlarının katıldığı bir törenle, tıpkı Yılmaz Güney, Ah -met Kaya ve Fahrettin Petek gibi, Paris komünarlarının ya t tığıPère Lachaise Mezarlığı’ndan sonsuzluğa uğurladık.

Uğur’un mesajında adını andığı Hrant Dink’le ilgili olarakdaha sonraki yıllarda bende ve İnci’de derin izler bırakanbazı olaylar yaşayacaktık.

5

Page 7: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Hrant’ın 2007 yılında alçakça katledilmesi üzerine Brük-sel’de organize edilen ilk büyük protesto mitinginde olduğugibi, daha sonraki ölüm yıldönümlerinde de Ixelles’deki Er-meni Soykırımı Anıtı önünde düzenlenen anma törenlerindebir konuşma yapıyor, sağlık sorunlarım olduğu zaman damesaj gönderiyordum.

Hrant’ın sevgili eşi Rakel Dink 25 Mart 2014’te Brüksel’egelişinde Güneş Atölyeleri’ni de ziyaret etmiş, üyeleriyletanışarak çalışmalarımız hakkında bilgi almış, başkanı ol -duğu Hrant Dink Vakfı’nın Türkiye’de ve yurt dışında yürüt-tüğü çalışmalar hakkında bilgi vermişti. Ermeni soykırımınınertesi yıl yapılması öngörülen 100. yıldönümü etkinlikleriüzerinde de uzun uzun konuşmuştuk.

Ermeni Soykırımı’nın 100. yıldönümünü 2015 yılındatüm dünyada olduğu gibi Belçika’da da kapsamlı biçimde anmak üzere oluşturulan hazırlık komitesine Ermeni, Asuri, Kürt ve Alevi örgütleriyle birlikte İnfo-Türk ve Güneş Atöl-yeleri de aktif olarak katıldı.

2015’in özelliği, soykırımın 100. yıldönümü olmanın öte sin -de, anma etkinliklerini gölgede bırakmak amacıyla Bel çi ka’daEuropalia Şenliği’nin konu ülkesi olarak o yıl Tür kiye’ninseçilmiş olmasıydı.

19 yıl önce de, 1996 yılında Türkiye bu şenliğe konu olarakseçilmişken, Belçika medyasına yazdığım yazılarla Tür ki -ye’deki insan hakları ihlallerini anımsatarak bu seçimi protestoetmiştim. Belçika demokratik kuruluşlarının da protestoya katıl-ması üzerine Türkiye’yi konu alan şenlik belli olmayan ileri birtarihe ertelenmişti. Türk lobisinin hiz metindeki medya vedernekler bu yüzden bana ağır suçlamalarda bulunmuş, TürkiyeBüyükelçiliği Le Soir ga zetesinde Fransızcayı doğru dürüstkonuşamayan bir Türk gazetecisinin imzasıyla bana yanıt olarakyalan dolan dolu iki yazı yayınlatmıştı.

Ancak bu kez Türkiye’de kârlı yatırımları olan işadam -larının ve Ankara’daki yönetimin dostu bazı politikacılarındevreye girmesiyle Europalia Şenliği uzun süredir Avrupa’da

6

Page 8: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

yalıtlanan soykırım inkarcılarına nefes aldıracak şekilde or-ganize edildi ve Erdoğan Brüksel’de kırmızı halı döşenerekve Kral tarafından taltif edilerek ağırlandı.

Bunu protesto ettiğim için Türk lobisinin hizmetindeki birhaber sitesi 8 Mayıs 2015’te soykırım anıtı önünde HrantDink’i anmak üzere konuşurken çekilmiş bir fotoğrafımı, al-tında da Belçika Atatürkçüler Derneği yöneticilerinden bi -rinin Türk toplumuna şu çağrısını yayınladı:

“Belçika’daki bütün Türk kardeşlerime çağrımdır. Em-peryalizmin Türkiye’ye saldırı siyaseti olan sahte ‘ErmeniSoykırımı’ büyük yalanını destekleyen CDH ve FDF’i heralanda boykot ediniz. Bu adamı (Bildiri okuyan, DOĞANÖZGÜDEN)’i tanıyan.”

Bu provokasyon karşısında Belçika Demokrat ErmenilerDerneği. Belçika Asuri Enstitüsü, Brüksel Kürt Enstitüsü veBrüksel Halkevi 13 Mayıs 2015’te ortak bir bildiri yayınla-yarak tavır koydular: “Kamuoyu dürüst bir gazeteci olarakDogan Özgüden’in 60 yılı aşkın sürdürdüğü çalışmalarını,adaletsizlik ve haksızlıklara karşı tutarlı mücadelelerini,Türkiye’deki iktidar sahiplerine karşı ödünsüz tavrını, 1915soykırımı konusunda onurlu tutumunu çok iyi tanıdığı gibi,bunun kendisini Türk Devleti’nin, inkarcı ve milliyetçi çev -relerin boy hedefi haline getirdiğinin de bilincindedir. Hiçbiriftira Doğan Özgüden’in kişiliğini yıpratamayacaktır. Buinkarcı ve aşırı milliyetçi çevrelerin sözlü ve fiziksel saldır-ganlığını iyi tanıyan kuruluşlar olarak kendilerine Doğan’ınyalnız olmadığını hatırlatıyoruz.”

Bunu 27 Mayıs 2015’te Türkiye’de seçkin aydınların“Doğan Özgüden vicdanımızdır… Doğan Özgüden yalnızdeğildir!” diye başlayan ortak çağrısı izledi: “Vatansız Ga ze -tecinin yanında olduğumuzu ve vicdanımıza destek ve da ya -nışmamızı bildiriyor, Belçika’da yaşayan bu topraklardangöçmüş ilericilerini ve Belçika’nın enternasyonalistlerini degöreve, ilgilileri duyarlı olmaya ve gerekli tedbirleri alma yaçağırıyoruz.”

7

Page 9: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Saldırılar bununla da bitmedi.Türkiye’de gitgide daha otoriter olan rejime karşı dikkati

çekmek için 17 Kasım 2016’da Kürt, Türk, Ermeni, Asuri,Alevi ve başka kökenlerden binlerce kişi Brüksel’de biraraya gelmişti. Belçikalı ve enternasyonal politik ve sivilgruplar da eyleme katılmıştı. Ancak misilleme olarak aynıakşam Türk bayrakları sallayan yirmi araba dolusu saldırganSaint Josse Ten Noode’daki Brüksel Kürt Enstitüsü’nü bas-maya geldiler. “Kürtlere ölüm!” gibi ırkçı sloganlar atarakcamları kırıp binayı ateşe vermeye çalıştılar.

Brüksel Kürt Enstitüsü’ne bu ilk saldırı değildi. 1998 yılısonunda da aynı sokakta enstitünün bulunduğu bir başka binaateşe verilmişti.

Bu yeni saldırı karşısında Belçika yöneticilerinin, özel-likle de Türk kökenli Saint-Josse Belediye başkanının ge re -ken önlemleri almaması, saldırganları gözetmesi karşısındaİnfo-Türk’ün de dahil olduğu demokratik örgütler bir pro -testo bildirisi yayınladılar. Bunun üzerine, bir yıl önce fo-toğrafımı yayınlayarak beni hedef göstermiş olan Türk sitesi,29 Kasım 2016 tarihli yayınında “Belçika’da her vesile ileterör örgütleri ve ayrılıkçıların yanında yer alanlar, BrükselSaint-Josse Belediyesi sınırları içinde faaliyet gösteriyorlar!Türkiye karşıtı derneklerin başında, ağa babaları İnfo-Türkkurucusu, eski solcu tüfeklerden Doğan Özgüden geliyor...”diye beni tekrar hedef gösterdi.

Belçika’daki demokratik kuruluşlar ve yüzlerce tanınmışşahsiyet tarafından bu saldırıyı protesto ederken ben deBelçika Kraliyet Savcılığı’na başvurarak hakkımda kışkırt-mada bulunan kişiler hakkında gereken işlemin yapılmasınıve yönetiminde bulunduğum kurumların da yakın korumayaalınmasını istedim.

Savcılık, bu konudaki soruşturmayı Türk kökenli polislereliyle yürüttükten sonra mevcut basılı delillere rağmen hiçbirhaklı gerekçe göstermeden 23 Ağustos 2017’de sorumlularhakkında takipsizlik kararı vererek dosyayı kapattı.

8

Page 10: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Hiç şaşırtıcı değildi… Bundan tam on yıl önce, sağcıTürklerin Saint-Josse’da bir Kürt ailesine saldısını haber yap-tığımız için, dönemin Türkiye Büyükelçisi Fuat Tanlay, 21Nisan 2007 tarihli Hürriyet Gazetesi’ne verdiğı bir demeçte,“Belçika’nın milli haber ajansı, Türkiye Cumhuriyeti kar -şıtlığıyla tanınan ve yıllardır Belçika’da Türkiye karşıtıfaaliyetlere öncülük eden İnfo-Türk adlı bir İnternetsitesinin haberini kaynak gösterip gazetelere geçti…Belçika’da garip şeyler oluyor. Sivil örgütlerden ses yok. İşteher şey tüm açıklığıyla ortada. Bu sadece Büyükelçi olarakFuat Tanlay’ın görevi değil. Terörle, teröristle, yalan haber-ler ve karalamalar ile birlikte mücadele etmemiz gerekir.Maalesef yalnız bırakıldım. İnsan sivil örgütleri de bu tip mü-cadelede yanında görmek istiyor.” Diyerek bizi açıkça hedefgöstermişti, Buna karşı yaptığımız şikayeti de, KraliyetSavcılığı takipsizlikle sonuçlandırmıştı. Fuat Tanlay ise, ik-tidara hiz metinin karşılığında daha sonra Başbakan Er-doğan’ın dış ilişkiler danışmanlığına tayin edilereködüllendirilmişti.

*Son sekiz yılın İnci’yi de, beni de son derece duygulan dıran

bir olayı, 75 yaşıma girişim dolayısıyla Belçika’daki Kürt Tele-vizyonu Roj TV emekçilerinin, KNK yöneticile rinin, Almanyave İngiltere’den gelen dostlarımızın da katı lımıyla 6 Şubat2011’de organize ettikleri kutlama top lantısıydı. Televizyon-daki meslekdaşlarım bu vesileyle benim mesleki ve siyasal mü-cadelelerimi yansıtan bir de belgesel hazırla mış lardı.

Yurt dışında bulunduğumuz 40 yıl boyunca farklı kuşak-lardan Türkiyeli sürgünlerle sürekli yakın dostluk ilişkileriiçinde olmuş, Türkiye’nin demokratikleşmesini amaçlayanbirçok örgütlenmede ya da güçbirliğinde zaman zaman biraraya gelmiştik.

Sürgünlerin kendi sorunlarını belirleyerek çözüm yollarıarayacak, haklarını aramalarında destek olacak ve sürgünün

9

Page 11: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

tarihini belgeselleştirme çalışmalarına doğrudan katkıda bu-lunacak bir örgütlenmenin, Avrupa Sürgünler Meclisi’nintemeli 15 Aralık 2012’de Köln’de bizim de katıldığımız birtoplantıyla atıldı.

“Vatansız” Gazeteci’nin Türkiye baskısını yapan BelgeYayınları’nın yöneticisi Ragıp Zarakolu 2011’de birinci cildinyayınından hemen sonra tutuklanmıştı. Ragıp’ın tutukluluğusüresince serbest bırakılmasını sağlamak için yurt dışındakampanya yürütmüş, ayrıca kendisine İnfo-Türk Vakfı’nın“Düşünce Özgürlüğü” ödülünü vereceğimizi açıklamıştık.

Ragıp’ın serbest bırakılarak yurt dışına çıkışına izin ver-ilmesi üzerine, Avrupa Gazeteciler Federasyonu (FIJ)’le bir-likte kendisini Brüksel’de bir konferans vermeye davet ettik.19 Aralık 2012’de Uluslararası Basın Merkezi (IPC)’deverdiği konferansın ardından İnfo-Türk Vakfı’nın ödülü aynıakşam Güneş Atölyeleri’nin lokalinde Belçika’nın seçkinşahsiyetlerinin de katıldığı bir törenle Ragıp’a sunuldu.

2013, Türkiye Kürdistanı’nda 30 yıdır süren içsavaş ha -linin sona erdirilmesi için kapalı kapılar ardında görüşmelerbaşlatılırken Suriye Kürdistanı’nda Kürt halkınının islamcıterör örgütüne karşı silahlı mücadeleye girerek Rojava’yıyarattığı, İstanbul’da ise Gezi direnişleriyle kitlelerin ikti-dara meydan okuduğu müstesna bir yıldı.

Önce MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın, ardından bir BDPheyetinin İmralı Adası’nı ziyaretiyle başlayan “barış süreci”,Başbakan Erdoğan’ın 16 Kasım 2013’te Diyarbakır’a gi de rekKürdistan Bölgesel Yönetimi Lideri Mesud Barzani ve Kürthalk ozanı Şivan Perwer’in de katıldığı bir mitingte “Dağ-dakilerin indiğini, cezaevlerinin boşaldığını, 76 milyonun birolduğunu, birlikte büyük Türkiye yeni Türkiye olduklarınıgöreceğiz. Hiç endişeniz olmasın” demesi, yine Erdoğan’ınonayıyla kurulan Akil İnsanlar heyetlerinin çeşitli illerde iknatoplantıları yapmasıyla yeni bir boyut kazanmıştı.

Ahmet Türk’ün de dahil bulunduğu bir BDP heyetinin 3Ocak 2013’te İmralı’ya yaptığı ziyaretin üzerinden beş gün

10

Page 12: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

geçmişti ki, Paris’teki üç Kürt kadın siyasetçi Türk istih-baratının bir tetikçisi tarafından alçakça katledildi. Öldü -rülenlerden Fidan Doğan’ı çok iyi tanıyordum. Paris’te veBrüksel’de birçok toplantının organizasyonunda ve yöneti-minde etkin olmuş son derece yetenekli bir insandı.

“Barış süreci”ne katkıda bulunmak üzere Avrupa’dayaşayan Anadolu ve Mezopotamya’dan gelmiş Arap, Asuri-Süryani-Keldani, Çerkez, Ermeni, Kürt, Laz, Roman, Rum,Türk göçmen ve sürgünlerin katılımıyla 29-30 Haziran 2013tarihlerinde Brüksel’de bir toplantı yaparak Avrupa BarışMeclisi’ni oluşturduk.

Ancak 29 Mayıs 2013’te başlayan Gezi direnişi karşısındahükümetin aldığı anlayışsız ve baskıcı tavır sürecin kolaykolay gelişemeyeceğini ortaya koyuyordu. Gezi direnişi sonaerdikten sonra da 17/25 Aralık operasyonlarının başlamasıylakara bulutlar daha da yoğunlaştı.

2013 yılının başlarında sürgünümüzün en heyecan vericiolaylarından birisini yaşadık. 40 yılı aşkın bir süredir birik-tirdiğimiz ve özenle koruduğumuz arşivlerimiz 24 Ocak2013’te Amsterdam‘da yapılan bir törenle UluslararasıSosyal Tarih Enstitüsü (IISG)’ye emanet edildi.

Bu fikri bize 68’li dostlarımızdan Bilgi Üniversitesi Yayın-ları yöneticisi Fahri Aral vermiş, gerçekleşmesi ise enstitününo zamanki yöneticileri Eric Zürcher ve Touraj Ata baki ileTürkiye arşivleri sorumlusu Erhan Tuskan’ın gay retleriylemümkün olmuştu.

1971 darbesi öncesinde Türkiye’de birlikte mücadeleverdiğimiz dostlarımız Fahri Aral, Faruk Pekin, Müfide Pekin,Ragıp Zarakolu, Bige Berker ve Yücel Top’un da bu törendebizimle beraber olmaları son derece duygulandırıcıydı.

Arşivlerin geride kalan bölümünün tasnifi, benim arkaarkaya geçirdiğim ameliyatlar nedeniyle uzun süre aksadıysada, 2018 yılında gönderdiğimiz önemli belgeler de ErhanTuskan ve Mehmet Bilgen’in yoğun gayretleriyle IISG’deyerlerini buldu ve araştırmacıların incelemesine açıldı.

11

Page 13: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

1965 yılından itibaren Türkiye’de Akşam Gazetesi ve AntDergisi ile sürgünde İnfo-Türk yayınlarının sayfa düzeninigerçekleştiren İnci için gurur verici önemli bir belge de 2013yılında Türkiye’de yayınlandı. İletişim Yayınları’nın 30. yıl -dönümü dolayısıyla Türkiye solunun 1963-1980 dönemindegerçekleştirdiği afiş, kitap ve dergi kapağı gibi görsel ürün-leri yansıtan bir sergi 7 Şubat’ta İstanbul’da açılırken bukonuda yayınlanmış olan belgesel bir kitap da aynı gün okur -lara sunuluyordu. Yılmaz Aysan’ın gerçekleştirdiği 494 say-falık kitapta 16 sayfa Ant Dergisi ve Yayınları kurucu veyö neticilerinden İnci Tuğsavul Özgüden’le bir röportaja vekendisinin o dönemde gerçekleştirdiği çeşitli çalışmalarıngörsellerine ayrılmıştı.

2013’ün bir diğer önemli olayı, Brüksel’de 29-30 Hazi-ran tarihlerinde Mezopotamya ve Anadolu halkları, inançgrupları ve demokrasi güçlerinin bir araya geldiği ve bizimde katıldığımız Barış ve Demokrasi Konferansı’nın toplan-masıydı.

Bunu aynı yılın 22 Kasım günü Belçika Senatosu’nda Su -riye’deki Kürt bölgesinin geleceği üzerine uluslararası konfer-ans izledi. Benim de konuşmacı olarak katıldığım kon feranstaPYD eşbaşkanı Salih Muslim batılı ülkeleri Suriye’de islamcıterörist güçlere karşı mücadelesinde Kürt halkına destek ol-maya çağırıyordu.

İlk olarak Türkçesi yayınlanmış olan “Vatansız” Gazete-ci’nin Mazyar Khoojinian tarafından yapılan Fransızca çe-virisi 2014 yılında Belçika’da Akademik ve Bilimsel Yayınlar(ASP) tarafından tek cilt olarak yayınlandı.

Kitabın Belçika kamuoyuna sunumu için doğum günümedenk gelen 27 Şubat 2014’te Belçika Asuri Enstitüsü, BelçikaDemokrat Ermeniler erneği, Brüksel Kürt Enstitüsü, BrükselHalkevi ve Güneş Atölyeleri Brüksel’deki Asuri lokalinde birgece düzenlediler. Ermeni folklor grubunun da katıldığı gecedetoplantıyı organize eden kuruluşların başkanları tarafından banave İnci’ye “İnsanlık Vatandaşları” ödülü verildi.

12

Page 14: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

2014 yılı, Güneş Atölyeleri’nin de 40. kuruluş yıl dö nümüydü.1974’ten beri göçmen toplumların sendikal ve demokratikörgütlenmesi, Türkiye’de ve Belçika’da demok ratik haklarınkazanılması, Belçika’da yabancı kökenlilerin seçme seçilmehaklarının alınması gibi demokratik ve insan hakları mücade-lesinin yanında Türkiye’nin kültür ve sanat zenginliğinin ta -nıtımı, dil ve uyum kursları ile yaratıcı atölye çalışmalarınıgerçekleştiren Güneş Atölyeleri’nin yıldönümu 27 Haziran’dakendi lokalinde çeşitli kültürel etkinliklerle kutlandı.

Ardarda yaşadığımız bu iki mutluluğun tadını tam çıkar-tamadan, 2014 yaz tatilinden itibaren yaşlanmanın birbiriardına getirdiği sağlık sorunları nedeniyle uzun sürecekendişe dolu bir dönem başladı.

Güneş Atölyeleri’nde 2014-15 faaliyet döneminin açılışınıyaptığımız 29 Ağustos 2014 günü idrar yollarını tamamentıkayan prostat kanserinden ameliyat olmak üzere alelacelehastaneye kaldırıldım. Ameliyattan sonra üç aya yakın sürenışın tedavisi, üç yıla yakın süren hormon tedavisi… Bu aradaomurganın içindeki sinirler üç ayrı yerde boğulduğundan biryıla yakın peridüral tedavi için hastaneye taşınmak, o dafayda etmeyince belkemiğinden ameliyat olmak…

Günlük yaşamımızla ilgili sorumlulukları İnci’nin tekbaşına üstlendiği bu dönemde dizüstü bilgisayar ve internetbağlantıları sayesinde hayli uzun süren bu sorunlu dönemdede İnfo-Türk çalışmalarını da aksatmamayı başarabildik. Budönemde Belçika’daki, hattâ komşu ülkelerdeki dostla rı -mızın gerek hastanede, gerekse evde sık sık ziyaret ederekdayanışma göstermeleri çalışmalarımızı o koşullarda yürüt-memize büyük destek oldu.

Arşivlerimizin Amsterdam’daki IISG’ye, 40 yıldır birik-tirdiğimiz gazete kupürlerinin de Gent’teki AMSAB’a ema -net edilmesinin ardından, sağlık durumumuzda belli düzelmeolduktan sonra, özel kitaplığımızda bulunan çeşitli dillerdekikitapları da bölüm bölüm Belçika Kraliyet Kütüphanesi’nedevretmeye başladık.

13

Page 15: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Bu arada kitaplığımızda bulunan sosyalist düşünce ve Tür -kiye’deki sosyal mücadeleler üzerine kitaplardan önemli birbölümünü, Marx, Engels ve Lenin’in toplu eserleri de da hilolmak üzere, Brüksel’de Türkiyeli işçiler ve siyasal sür günlertarafından kurulmuş olan Brüksel Halkevi’ne armağan ettik.

2015 yılı, İnci’yle evliliğimizin 50. yılıydı. Ben Akşam’ıngenel yayın müdürü, İnci de Ankara muhabiri iken 30 Ocak1965’te törensiz, sadece dostlarımız İlhami Soysal ve CengizTuncer’in tanıklığıyla Beyoğlu Evlenme Dairesi’nde evlen-miş, tatil yapmaksızın gazetede çalışmaya devam etmiştik.

50 yıl sonra, oturmakta olduğumuz Schaerbeek Belediye-si’nin nüfus işlerinden sorumlu başkan yardımcısı BernardGuillaume, evliliğimizin “altın yıldönümü”nü kutlamak üze -re bizi yakın dostlarımızla birlikte belediye sarayına davet et-tiğinde son derece şaşırmıştık. O gün Güneş Atölyeleri’ndebirlikte çalıştığımız arkadaşlarımızla birlikte belediyede sı cakbir şekilde ağırlandık, evliliğimizin 50. yılı sadece be le diyeyönetimi tarafından değil, aynızamanda Belçika Kra lı’nın özelmesajıyla kutlandı.

Evlilik yıldönümümüzün bir başka ödülü ise, gazetecidostumuz Nazım Alpman’ın hem Brüksel’de hem de İstan-bul’da yaşadığımız ve çalıştığımız mekanlarda çekim ve rö-portajlar yaparak gereçekleştirdiği “Vatansız Vatanperver”belgeseli oldu. Nazım’ın yarım yüz yıl önce Ant’ın ilk sa -yılarını yayınladığımız tarihi Tan Evi’nde 30 Mart 2015’teTürkiye’deki dostlarımızın katılmıyla düzenlediği bir gecedesunumu yapılan belgesel daha sonra İZ Televizyonu’nda de-falarca yayınlandı.

Bunu üç ay sonra. 10 Haziran 2015’te, Türkiye YayıncılarBirliği (TYB) tarafından İstanbul Pera Palas’ta düzenlenenbir törenle bana ve İnci’ye “Düşünce ve İfade ÖzgürlüğüÖdü lü”nün verilmesi izledi.

Başlangıçta da belirttiğim gibi, 2015 yılı bizim için ikibakımdan büyük önem taşıyordu. Bir yandan başta Ermeni,Asuri ve Kürt kuruluşları olmak üzere Belçika’daki tüm

14

Page 16: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

demokratik örgütlerle birlikte organize edilen 1915 Soy kı -rımı’nın 100. Yıldönümü etkinlikleri, öte yandan Türk De-vleti’nin ve onun Belçika’daki işbirlikçilerinin sırf bu karayıldönümünü örtbas etmek için düzenlediği Europalia-Türkiye Şenliği…

Her iki konuda da gerçekleri kamuoyuna habere bül-tenlerimizle, bildirilerle, ortak etkinliklerle yansıtmaya ça -lışırken, araya bir de Türkiye’deki seçim rezaletleri girmişti.

Bir yıl önce 10 Ağustos 2014’te yapılan seçimlerde yüzde52 oyla cumhurbaşkanı olan Erdoğan barış sürecini baltala-mak, Suriye’de de bir yandan İşid teröristlerini desteklerkenöte yandan Rojava’da oluşan Kürt özerk yönetimini saboteetmek için her türlü çareye başvuruyordu.

28 Şubat 2015’de Dolmabahçe Sarayı’nda hükümet temsil-cileriyle HDP delegasyonu arasında varılmış olan uzlaşmaya,21 Mart’ta da Öcalan’ın PKK’ya silahsızlanma kong resi çağrısıyapmasına ragmen, Erdoğan ertesi gün Ukrayna dönüşündemasayı devirerek barış sürecine fiilen son verdi ve yaklaşanseçimlerde HDP’yi Meclis dışında bırakmak için devletin tümolanaklarını kullanmaya başladı.

Ama Erdoğan’ın oyunu ters tepti ve 7 Haziran 2015 se -çimlerinde HDP yüzde 13 oyla 80 milletvekili çıkararakMeclis’in üçüncü büyük partisi olmayı başardı. AKP’nin tekbaşına iktidar olamaması üzerine Erdoğan 1 Kasım 2015’teülkeyi yeniden seçime sürükledi, aşırı sağcı ve militarist pro-pagandalarla MHP’nin oylarından bir kısmını da kenditarafına çekerek AKP’nin yeniden tek başına iktidar olmasınısağladı. Ancak Kürtleri Meclis’ten dışlama hesapları yinetutmadı ve HDP tüm engellemelere rağmen yüzde 10,76 oyoranıyla 59 milletvekili çıkararak Meclis’in üçüncü büyükpartisi olmayı başardı.

Europalia ve seçimler üzerine sürekli polemiklerin ge-tirdiği yorgunluk içinde geçen 2015’i izleyen yeni yıldaGüneş Atölyeleri’ndeki arkadaşlar İnci’nin 75 yaşına girmesidolayısıyla lokalde büyük bir kutlama organize ederek

15

Page 17: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

yaşamımıza renk kattılar. Bunu birkaç ay sonra, 27 Şubat2016’da benim 80 yaşıma girmem dolayısıyla düzenledik-leri bir diğer kutlama izledi.

Artık ikimiz de Belçikalıların dedikleri gibi tam an-lamıyla, «üçüncü yaş» ya da «senior» kategorisindeydik.

Benim kanser, idrar yolları ve belkemiği ameliyatlarınıntelaşından vakit bulunca İnci de ciddi bir barsak sorunundanameliyat olmuştu. Tüm vücudunu saran artroz ağrılarındandolayı artık gitar çalamamanın yanısıra bilgisayarın klavye-sine dilediği gibi hakim olamamanın gerginliği içindeydi.

60’lı yaşlarımızda vakit buldukça kent dışındaki orman-lara ya da sahile giderek katlanır bisikletle onlarca kilometrepedal çevirirken artık denge sorunlarının yoğunlaşmasıikimizi de bu zevkten mahrum etmişti.

Ben belkemiğim tedavi edildikten sonra doktorlarımınzorlamasıyla her gün Josaphat Parkı’nı ve Schaerbeek Ma-hallesi’nin bulvarlarını ve arka sokaklarını arşınlıyordum,ama İnci uzun yürüyüşe dayanamıyordu.

Doğum yıldönümlerimiz dostlarımızın sıcak ilgisi sa ye -sinde ne denli neşeli geçtiyse, aynı yıl bir başka önemli yıl -dönümü ikimizi de büyük bir yeis içinde bırakacaktı. Evet,2016’nın 11 Mayıs’ı bizim 1971 darbesinden sonra ülkemiziterketmek zorunda kalarak sürgüne çıkışımızın 45. yıldö -nümüydü.

Doğup büyüdüğümüz ülkemizde demokratikleşmenin hâ -lâ emaresi yoktu…

45 yıl önce nasıl ülkemizde olup bitenleri dünya kamu -oyuna yansıtma sorumluluğu taşıyor idiysek, bugün de aynısorumluluk duygusu içinde devam etmeliydik.

Türkiye’de Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi 11 Ocak2016’da “Barış ve Müzakere Çağrısı” yayınladığında derhalimzalayarak destek vermiş, dünya kamuoyuna geniş ölçüdeyansıtmıştık.

İki hafta sonra da Valonya-Brüksel Federasyonu’nun soy -kırımı, inkarcılık ve revizyonizm konusunda düzenlediği bir

16

Page 18: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

konferansa Yves Ternon’la birlikte katılarak 100. yıldö nü münde1915 Jenosidi’nin hâlâ nasıl inkar edildiğini anlatmıştım.

31 Mayıs 2016’da da Avrupa Ermeni Federasyonu(EAFJD) tarafından Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenenErmeni Soykırımı’nın tanınması ve Ermeni kültürel mirasınınihya edilmesi konulu bir konferansa da konuşmacı olarak ka-tıldım. Konferansın sonunda EAFJD Başkanı Kaspar Ka-rampetian tarafından “Demokrasi, adalet ve gerçek için ömürboyu mücadele” verdiğim için bir plaketle ödüllendirildim.

2016 yılının 15 Temmuz’undaki çakma darbe girişimiTürkiye’de olduğu gibi yurt dışında da devlet terörünün dahada şiddetlendirilmesi için bir bahane oldu. Bir yandan Tür-kiye’de uydurma gerekçelerle açılan davalar ya da soruştur-malar yüzünden binlerce rejim muhalifi ülkeyi terk edipsürgüne çıkarken, esasen yurt dışında bulunan muhaliflerekarşı tehdit ve zorbalığın dozajı da adam akıllı artırıldı.

21 Eylül 2016’da, İtalya’nın Napoli kentinde düzenlenenUluslararası Sivil Gazetecilik Festivali’ne davet edilmiştim.Türkiye’de çakma darbe girişimi bahanesiyle zaten sınırlı olanhak ve özgürlüklerin nasıl tamamen ayaklar altına alındığınıçeşitli ülkelerden gelmiş gazetecilere ayrıntılarıyla anlattım.

Toplantıya konuşmacı olarak aynı zamanda IPI TürkiyeUlusal Komitesi başkanı olan gazeteci gazeteci Kadri Gürselde davet edilmiş, ancak o sırada Cumhuriyet gazetesinde ya -yın danışmanı görevini üstlendiği için Napoli’ye geleme-mişti. Toplantıdan bir ay kadar sonra, 31 Ekim 2016’da,Cumhuriyet Gazetesine yapılan operasyon sırasında KadriGürsel de gözaltında alınacaktı.

Çakma darbe sonrası daha birçok tanınmış muhalif gazetecigöz altına alındı, hâlâ direnebilen gazete, ajans ve televizyon-ların mülkiyetine Erdoğan’ın emrindeki sermaye grupları tara-fından el konulması nedeniyle işsiz kalan ya da tutuklanmatehdidi altında bulunan gazeteciler, 1971 ve 1980 darbesindensonra olduğu gibi, sürgüne çıkmak zorunda kaldılar.

Türkiye’de aylarca tutuklu kalan ve serbest bırakıldıktan17

Page 19: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

sonra da bir suikast tehlikesi atlatan Can Dündar sürgüne çık-tıktan sonra Berlin’de Özgürüz adı altında bir yayın merkezioluştururken Celal Başlangıç ve arkadaşları da Köln’de ArtıGerçek dijital gazetesini ve Artı TV televizyon yayınını ör-gütlediler. Gazetecilik çalışmasını uzun yıllardır sürgündebirlikte sürdürdüğümüz Koray Düzgören ile ben de Artı Ger-çek’in sürekli yazı kadrosunda yer aldık.

Erdoğan’ın tek adam diktatörlüğünü meşrulaştırmak ama-cıyla organize ettiği anayasa referandumuna karşı 21 Şubat2017’de Belçika’daki Türkiye kökenli demokratik kuruluş-lar olarak bir “Hayır Platformu” oluşturduk. Buna karşılıkiktidarın hizmetindeki dernekler, camiler ve medya kuruluş-ları Belçika’daki Türkleri Erdoğan diktatörlüğüne “evet” de-meye zorlamak için büyük bir propaganda kampanyasıorganize ettiler.

AKP Belçika örgütünün internet sayfasında “Bu kavgahilal ile haçın kavgasıdır” denilerek dinsel husumet körük-leniyor, maalesef Belçika makamları bu nefret kampanyasıkarşısında sessiz kalıyor, Türklerin tercih oylarıyla seçilmişbelediye yöneticileri AKP propagandacılarına toplantı sa-lonları açıyordu.

Brüksel Parlamentosu’nun Türk kökenli başkan yardım-cısı bir adım daha ileri giderek Emekli Polis Özel Harekatçı-lar Derneği başkanına 17 Ocak 2017’de Avrupa baş kentindekonferans verdirtiyordu.

Hiç de şaşırtıcı değildi, Saint-Josse’un Türk kökenli bele-diye da, bakan olduğu sırada Hrant Dink’in katli davası sa-nıklarından İstanbul eski emniyet müdürü Celalettin Cerrah’ı19 Ocak 2007’de makamında ağırlamış, daha sonra da onundavetlisi olarak Türkiye’ye gitmiş ve İstanbul Polis Teşkila-tının kuruluşunun 162. Yıldönümü şenliklerine onur konuğuolarak katılmıştı.

Bu beyin yıkama sayesindedir ki 16 Nisan 2017 referan-dumunda Erdoğan’ı “tek adam” yapan anayasa değişikliğineBelçika Türkleri yüzde 74,18 “evet” oyu verdiler.

18

Page 20: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Bir süre sonra yapılacak seçimlerde de Belçika açısındanbir şey değişmeyeceğini tahmin etmekle beraber mücadeleyisürdürmek gerekiyordu. Bu amaçla 24 Ekim 2017’de demo-kratik örgütlerin katılımıyla oluşturulan SOS Turkey kam-panyasında biz de yerimizi alarak sorumluluk üstlendik.

2018’in 24 Nisan’ın 1915 Soykırımı’nın yıldönümü tö-renlerine katılarak yaptığım konuşmada Türkiye seçimlerive Belçika’daki Türk nüfusunun Erdoğan destekçiliği konu-sunda karamsarlığımı dile getirirken, en azından tüm bu olupbitenlerden ders alarak Belçika siyasal partilerini birer yılarayla yapılacak belediye ve yasama meclisleri seçimlerindeTürk adaylar konusunda daha dikkatli olmaya, inkarcı aday-lara listelerinde yer vermemeye çağırdım.

24 Haziran 2018 de Türkiye’de yapılan seçimlerde de de-ğişen bir şey olmadı. Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğanoyların yüzde 75’ini, parlamento seçiminde ise AKP yüzde64’ünü elde etti.

Seçim sonuçlarının üzüntüsünü yaşarken Türkiye’de yıl-lardır üyesi olduğum Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin birjesti beni kendime getirdi, onur ve cesaret verdi. 27 Haziran’daİstanbul’daki cemiyet merkezinde yapılan bir törenle 1936 ve1937 doğumlu olup halen hayatta bulunan 47 gazeteciye mes-leğe katkılarından dolayı teşekkür plaketi verilmişti.

Törene katılamadığım için bir teşekkür mesajı yollamış-tım, benim plaketim de bana iletilmek üzere sevgili dostumFahri Aral’a verilmişti.

Bunu 30 Eylül 2018’de, heykel sanatçılarımızdan SuatÖğüt’ün Amsterdam’da, aralarında benim de bulunduğumTürkiyeli dokuz siyasal sürgünün bronz büstlerini sergile-mesi izledi.

14 Ekim 2018’de yapılan Belçika belediye seçimlerindeise yine değişen bir şey olmadı, Ankara rejiminin uç beylerigibi davranan Türk adaylar yine listelerin üst sıralarında yeralıp Türk seçmenlerin verdikleri tercih oylarıyla belediyemeclislerine girdiler.

19

Page 21: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

24 Haziran seçimleri sonrasının karanlığında Türkiye Ga-zeteciler Cemiyeti’nden gelen teşekkür belgesi beni en azındanmesleki planda ne kadar sevindirdiyse, 14 Ekim son rasının ka-ranlığında Türkiye’den gelen bir başka haber mesleki plan-daki karamsarlığımı o denli pekiştirdi.

Türkiye’nin en eski günlük gazetesi Akşam’ın 100. Yılıdolayısıyla 1 Kasım 2018’de İstanbul’da bir sergi açılmıştı.Okurlarımdan Sertaç Çelik facebook’ta şöyle diyordu:

“Bugün Harbiye CRR’de Akşam gazetesinin 100.yılı ser-gisine gittim..Büyük bir heyecanla…  Ne yazık ki hayal kı-rıklığı ile dönüyorum eve.. Doğan Özgüden yoktu o kadarsayfaların, insanların arasında… Akşam’ın ilk kadın genelyayın yönetmeni Nurcan Akad da yoktu… Sağcılar yaparsaböyle olur işte, ne diyebilirim? 1964-1966 altın çağı benimbelleğimden silinmez.., Saygılarımla…”

Ardından değerli gazeteci dostum Nazım Alpman’ın ins-tagram’da bunu doğrulayan mesajı…  Nazım bununla da kal-mıyor, ertesi sabah Artı TV’de  tepkisini dile getiriyordu:

“CRR’de Akşam’ın 100 yılı diye bir sergi vardı. Sergide ga-zetenin gelişimini anlatan kronolojik panolar var… MalikYolaç 1964 yılında gazetenin yayın yönetmenliğini 28 yaşın-daki Doğan Özgüden’e vermişti… O dönem sergideki pano-larda yok. Tirajın 179 bine çıktığı var ama tirajı 179 bin’eçıkartan Doğan Özgüden yok. Neden? Çünkü solcu… 2002 yı-lında Nurcan Akad Akşam’a genel yayın yönetmeni oldu. Ser-gide bu da yok. Neden? Çünkü günlük bir gazetenin ilk kadıngenel yayın yönetmeni olan Nurcan da solcu… O sizin tarihi-niz değil, basın tarihi… Şu anda bir talihsizlik eseri olarak ga-zete sizde… Akşam 100 yıllık bir gazete… Birçok onurlumanşeti var, sayfaları var… Ama siz oralara layık değilsiniz.”

Akşam’ın sergide sansürlenmiş olan o dönemini NazımAlpman bundan üç yıl önce “Vatansız Vatansever Doğan Öz-güden” adı altında gerçekleştirdiği bir belgeselde ayrıntılıanımsatmış, Malik Yolaç’ın ve birlikte çalıştığım gazeteci-lerin görüşlerine de geniş yer vermişti.

20

Page 22: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Bu sansür üzerine Artı Gerçek’e yazdığım yazıda şöylediyordum :

“Gazetenin yüz yıllık tarihinde iki yılın sorumluluğunu üst-lenmiş bir gazeteci olarak bu sansürlenmeden üzüntü değil,gurur duydum. Türkiye’nin en eski gazetesinin yüzyıllık geç-mişini Tayyip’e tapınmanın seccadesi haline getirenlerden dahabaşka ne beklenirdi? Gazete bugün Tayyip’in bendelerininelinde ve de onlar, Nazım’ın çok haklı olarak dediği gibi, bu ga-zetenin tarihini yazmaya layık değil… Onların yazdığı bir tarihversiyonunda yer almak insana onur değil azap verir.”

Geriye baktığımda, gazeteci olarak, sendikacı olarak, solmilitan olarak yaptıklarımdan gurur duyuyorum. Akşam’dayaptıklarımdan da…

İlk yetmiş yılımı daha önce yayınlanan anılarımda ayrın-tılı anlatmıştım.

Son on yıl ise, CHP’nin ilk onyılda Kemalist ideolojizerkederek yarattığı her yaştan onbeş milyona nazire, AKP-MHP ikilisinin Türk-İslam Sentezi temelinde beyni yıkan-mış yeni bir 15 milyon yarattığı müstesna bir dönem… Hemde başta bütün islam dünyasının kendisini saydığına inananbir baş kumandan!

Bir yanında bozkurt, öte yanında rabia sancakları…Bunun da son dört yılı Türkiye’nin direnebilen aydınlık

insanlarının çakma 15 Temmuz darbesi bahanesiyle “te rö -rist” diye damgalanıp ya zindanlarda çürümeye terkedildiğiya da bizim gibi en verimli çağlarında doğup büyüdükleritoprakları terkedip mücadelelerini sürgünde sürdürmekzorunda bırakıldığı dönem.

Geriye bakıyorum… İsimler, kurumlar dönem dönemfarklılık gösterse de. karşımızdaki oligarşik yapı hep aynı…Milliyetçilik, islamcılık ve de militarizm üçlüsü… Tek mil-let, tek bayrak, tek vatan, tek devlet!

*İnci’yle birlikte 11 Mayıs 2019’da 48 yılını tamamlayan

21

Page 23: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

sürgünümüzde hep bu yapıya karşı mücadele verdik, paralelmücadele veren kişi ve kurumlarla hep dayanışmada olduk.

Biliyoruz ki bir dokuzuncu onyıl daha yaşamak, yaşasakbile aynı verimde olmak artık olanaksız, yaş ilerledikçe artansağlık sorunları el vermez.

Tıpkı tüm sürgün belgelerimizi bir yandan Amster-dam’daki Uluslararası Sosyal Tarih Enstitüsü’ne, öte yan-dan Brüksel’deki Kraliyet Kitaplığı’na emanet ettiğimiz gibi,48 yıldır yazdığım direniş yazılarını da bir kitap haline ge-tirerek sürgünde mücadele tarihinin inşasına katkıda bulun-mam gerekiyordu.

Sürgünün ilk yıllarında 1971 cuntasına karşı örgütlenenDemokratik Direniş Hareketi’nin sesini dünya kamuoyunaduyurmak için yazdığım belgelerin hemen tamamı ya İn-gilizce ya da Fransızca… Bunların içinde çok sayıda bildirive raporlar olduğu gibi, başta Avrupa Konseyi olmak üzeretüm uluslararası kurumlara ve insan hakları örgütlerine su -nul mak üzere 1972 ve 1973 yıllarında yazmış olduğumTürkiye Dosyası (File On Turkey), Türkiye’de İnsan Avı(Man Hunts on Turkey) ve İşkencede Türkiye (Turkey OnTorture) gibi hacımlı kitaplar da var.

Yine 1973 yılında Hollanda’nın ünlü sol yayınevi VanGen nep tarafından Hollandaca, 2006’da Belçika’da İnfo-Türk tarafından Fransızca olarak yayınlanan Türkiye: Faşizmve Direniş adlı kitabım 12 Mart darbesi ve sonuçlarınınsosyo-politik analizini içeriyor.

12 Eylül 1980 darbesine karşı yazmış olduğum Tür ki ye’ -de Militarist “Demokrasi” Üzerine Kara Kitap önce 1987’deİngilizce, darbenin 30. yıldönümüne denk gelen 2010 yılındaFransızca olarak yayınlandı.

48 yıldır yazdığım İngilizce ve Fransızca tüm makaleler,bildiriler ve yazışmalar gibi bu kitaplar da 10 yıla yakın sü -redir hem Amsterdam’daki Uluslararası Sosyal Tarih Ens -titüsü (IISG)’de hem de Brüksel’deki Kraliyet Kitaplığı’ndabulunuyor.

22

Page 24: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Ayrıca, bu kitapların tam metin pdf’lerine İnfo-Türk’ünve Academica’nın internet sayfalarından ulaşmak mümkün.

Sürgün Yazıları ise, sürgün yıllarında ana dilim Türkçeyazdığım ve çeşitli gazete ajans, dergi ya da görsel medyadayayınlanmış yazı ya da röportajlardan seçmeleri içeriyor.

1980 Darbesi’ne kadar olan ilk dönemde Türkçe yazılarımsürgündeki İnfo-Türk Ajansı dışında, Türkiye’de sadeceYürüyüş haftalık dergisiyle Yurt ve Dünya aylık dergisi ta -rafından yayınlanabilmişti. İnfo-Türk’te ilk baskısı yapılanbazı kitaplarımın Türkiye baskıları ise kızkardeşim ÇiğdemÖzgüden’in İstanbul’da kurmuş olduğu Güncel Yayinlarıtarafından yapılmıştı.

1980 darbesinden günümüze kadar olan dönemde ise ya zı -larımı sansürsüzce yayınlayabilenler Türkiye’de Özgür Ba kışgazetesi ile Yazın dergisi, sürgünde Demokrat Türkiye, Ba -rış/Aşiti, Avrupa Sürgünler Meclisi ve Artıgerçek oldu.

Surgun Yazıları’nın ilk cildinde Türkiye'den ayrılışımız-dan 2016 yılı sonuna kadar 46 yıllık dönemde yazdıklarım-dan seçmeler var.

İkinci ciltte ise 2017’den itibaren Artıgerçek'te sürekliyayınlanmış olan haftalık yazılarım yer alacak.

Bu giriş yazısını bitirmek için, 31 Mart’ta Türkiye’de ya-pılacak yerel seçimlerin sonuçlarını bekliyordum… Ve so-nuçlar geldi.

Gelen haberler, 2002’den beri AKP’nin gittikçe tırmananislamo-faşist diktası altında ezilenleri, zindanlarda, engizis-yon mahkemelerinde, işkence odalarında zulmedilenleri, sür-günde yurdundan, ailelerinden, yakınlarından uzak yaşamakzorunda bırakılanları son derece sevindirdi. Bir iktidar deği-şikliği olduğu için değil, bu iktidarın da bir gün halk irade-siyle alaşağı edilebileceğinin ilk işaretlerini verdiği için…

Sonuçları değerlendirirken İnci’yle birlikte tam 54 yıl ön-cesine gittik…10 Ekim 1965 seçimlerinin sonucunu Akşam’dayansıttığımız geceyi hatırladık… Bir yerde kah rolmuştuk,çünkü ABD emperyalizminin desteğiyle Süleyman Demirel’in

23

Page 25: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

24

genel başkanı olduğu Adalet Partisi 240 milletvekilliği eldeederek tek başına iktidar olmuştu… Öte yandan sevinçliy-dik… Seçim kampanyasını Akşam’da desteklediğimiz Türkiyeİşçi Partisi Meclis’e 15 milletvekiliyle giriyordu, ülkenin si-yasal gündemine damga vuracaktı.

54 yıl sonra uzaktan izlediğimiz yerel seçimlerde de AKP-MHP ittifakı başta olmak üzere Türk-İslam sentezinin hiz-metindeki partiler oyların dörtte üçünü almıştı. Üzgündük…Ama tıpkı 54 yıl önce direnişin başını çeken Türkiye İşçi Par-tisi gibi bugün de HDP, iktidarın tüm baskılarına ve tuzakla-rına, CHP’nin dışlamalarına rağmen Kürt illerinde belediyebaşkanlıklarını bileğinin hakkıyla kazanmıştı. Üstelik büyükbir özveride bulunup aday göstermemek suretiyle İstanbul,Ankara ve İzmir gibi metropollerde CHP adaylarının seçil-mesini sağlayarak Erdoğan despotizmine ağır bir darbe vur-muştu.

Evet, sürgünün sekizinci onyılında yeni bir ışık, yeni birumut…

Büyük aydınlanmayı görmeye herhalde ömrümüz vefa et-meyecek.

Yeter ki bizden sonra gelen kuşaklar görebilsinler.

Page 26: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

46 yılınsürgün yazıları

Sürgün öncesi Türkiye’deki son yazıAnt Sosyalist Dergi, 1 Mayıs 1971

Türkiye halkları bugün, tarihinin en büyük aldatmacasıve ihanetiyle karşı karşıya bulunmaktadır. Uluslararası fi-nans-kapital’in görevlisi olarak, “huzur” adına faşist baskılarıartırmak ve “reform” adı altında büyük sermayenin karşısın-daki tüm engelleri ortadan kaldırmak üzere muhtıra ile başagetirilmiş bir iktidar, yıllardan beri “sosyalist” kisvesi altındakalem atraksiyonu yapan yazarlar ve “devrimci” tanınan ku-ruluşlar da dahil, kitlelere etkin bütün unsurlar tarafındanalkışlanmakta, bu iktidarın içyüzünü açığa çıkartıp faşizangidişe karşı halkı uyaranlar “bozgunculuk”la suçlanmaktadır.

Dünya tarihinde, özellikle kaba faşizmin yükseliş dönem-lerinde benzeri çok görülmüş bu ihanet cephesinden hangisuçlama ve karalama gelirse gelsin, Ant, yıllardan beri gelişi-mini adım adım açıkladığı bu “finans-kapital iktidarı” pla nınınson perdesini de, bütün ayrıntılarıyla Türkiye halklarına açıkla-maktan çekinmeyecek, maskeleri düşürerek “huzur” ve “re-form” aldatmacalarının içyüzünü bir kez daha açığa çıkaracaktır.

25

Page 27: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Bugün Türkiye’de ABD-Ortak Pazar tamamlaşmasınınve onun yerli işbirlikçilerinin iktidarı kurulmuştur. O ABDki, yeryüzünde ilk olarak 1970’te milyarlı sayıların sınırınıaşarak, 1 trilyon dolarlık ulusal gelir düzeyine erişmiştir. OABD ki, bütün korporasyonlarıyla Fransız sanayiinin yüzde13’ünü, Alman sanayiinin yüzde 33’ünü, İngiliz sanayiininyüzde 50’sini ele geçirmiş; dinamik sanayi kollarında iseABD sermayesinin kontrolü yüzde 60’a ulaşmıştır.

Ve o Ortak Pazar ki, NATO çerçevesinde ABD’nin askerive politik uyduluğunu sürdürürken, ekonomik alanda datamamen ABD emperyalizmine boyun eğmiştir. Üye ülkelerşirketlerinin kendi· aralarında birleşerek daha büyük, dahaprodüktif ve rantabl ekonomik birikimler meydana getirmesiamacıyla kurulan Ortak Pazar bu amacına hiçbir şekildeulaşamamış, üye ülkelerin şirketleri, yukarıdaki rakamlardada belirtildiği gibi, ABD şirketleriyle birleşmişlerdir.

İşte Türkiye, Ortak Pazar’a girmek suretiyle, “üçüncüdev” diye nitelendirilen ABD dışındaki ABD yatırımlarınateslim olarak şimdiye kadar direkt kontrolü altında bulun-duğu ABD emperyalizmine dolaylı yoldan daha fazlabağımlı hale gelmektedir.

1950’den sonra Türkiye’de dışa bağımlı olarak geliştirilensanayi, 1970’te Ortak Pazar’a ortak olduktan sonra, ar tık eskisoysal ve siyasal yapının kendisine dar gelen ka lıplarını dazorlamaya başlamıştır.

Bu zorlamadaki istekler ise, Ortak Pazar, dolayısıylaABD emperyalizmi tarafından empoze edilmektedir. Artık,büyük emlak sahiplerinin, aracı ve tefecinin, bir kısım ticaretburjuvazinin yerini tarımı, ulaştırmayı, ticareti, bankacılığı,enerji kesimini kendi kontrolunda işletecek, planlayacakbüyük sanayi burjuvazisi alacaktır.

*İşte, kamuoyuna “radikal ve reformcu” hükümet diye

sunulan ve devrimci çevrelerce de alkışlanıp desteklenen26

Page 28: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Erim Hükümeti, yukarıda sıraladığımız gelişmelerin ve kom-binezonların ürünü olan, sanayici-subay kompleksini temsileden bir hükümettir. Radikalliğine ise içinde yer alan bazı“partiler dışı” isimlerden dolayı hükmedilmektedir.

Kimlerdir bu kendilerine büyük umutlar bağlanan ra di -kaller?

Yıllar yılı Milli Emniyet ile irtibatı bulunduğu bilinenŞadi Koçaş (Başbakan Yardımcısı).

Uluslararası en büyük finans-kapital örgütü Dünya Ban -kası’nın iktisat uzmanı ve OECD Bilimsel İşler DirektörüAttila Karaosmanoğlu (Başbakan Yardımcısı).

NATO Genel Sekreterliği Birinci Siyasi YardımcısıOsman Olcay (Dışişleri Bakanı).

Dünya Bankası sanayi iktisadı uzmanı, faşist Portekizhükümetinin planlama işlerinde defalarca görev almış bulu-nan Ayhan Çilingiroğlu (Sanayi ve Ticaret Bakanı).

Washington NATO Daimi Grubu Türk Temsilcisi ŞinasiOrel (Milli Eğitim Bakanı).

Yapı ve Kredi Bankası İdare Meclisi üyesi Said NaciErgin (Maliye Bakanı).

Ziraat Bankası Başmüfettişi Doğan Kitaplı (Devlet Ba -kanı).

OYAK-Renault Yönetim Kurulu Başkanı Özer Derbil(Dış Ekonomik İlişkiler Bakanı).

Hükümet kurulurken, NATO’ya, CENTO’ya, Ortak Pa -zar’ a karşı çıkılmamasına öylesine dikkat edilmiştir ki, NA-TO’ya karşı olmak şöyle dursun, NATO içinde biraz dahakişilik sahibi davranılmasını öneren bir Sezai Orkunt bile,ken disine bakanlık teklif edildiği halde, son anda Çan ka -ya’nın müdahalesiyle kabineden çıkartılmıştır.

Tam yetkiyle kabine kuracağını çalımla açıklayan Erimise, kendi seçtiği bakanın kendisi dışından engellenmesinekarşı sesini dahi çıkartmamıştır.

Hükümetin rekor sayılacak bir çoğunlukla, 321 oyla gü -ven alan programı, kelimenin tam anlamıyla emperyalizme

27

Page 29: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

ekonomik, politik, ideolojik ve askeri yönden bağımlılığınve faşist baskı hazırlıklarının bir belgesidir.

NATO’ya, CENTO’ya, Ortak Pazar’a bağlılık, dış poli-tikanın ana çizgisini meydana getirirken, “ortam bu şeklialdıktan sonra artık eylem yapıyoruz, devimciyiz, şeriatçıyız,mukaddesatçıyız gibi sözlerle devlet düzenine karşı zorlamadavranışları sürdürenler, devleti bütün heybeti ile kar şı la -rında bulacaklarından ve kanunların pençesine verilecekle -rinden bir an bile şüphe ederlerse, çok yanılmış olacaklardır”tehdidi programın parlamenterler tarafından en çok al kış -lanan cümlesini teşkil ediyordu.

Ekonomik planda programın öngördüğü reformlardan enfazla memnunluk duyan ise, hiç şüphesiz, bir numaralı işbir-likçi Vehbi Koç’tu. Anadol bayilerine yaptığı konuşmadaKoç şöyle diyordu: “Yeni hükümet programında, memleketinbüyük meselelerine gerçekçi teşhisler konmuş ve bunlarınhalli için reform hareketlerine geçileceği ifade olunmuştur.Memleketin politik ve ekonomik istikrar içinde hızla ge liş -mesini yürekten isteyen herkesin, Erim Hükümeti’nin reformprogramından büyük ümit duyması icap eder.”

*Sanayici-subay kompleksinin asker kanadından Hava Kuv -

vetleri Komutanı Muhsin Batur ile Deniz Kuvvetleri KomutanıCelal Eyicioğlu, Bengal halkının kan ve zulümle ezil diği gün-lerde Pakistan’ı ziyaret ederek Yahya Han ile gö rüştükten sonrayeni hükümetin programını “muhtıranın metnine uygundur”diyerek tasvip ettiklerini açıklamışlardır.

Yüksek komutanların ve büyük burjuvazinin hükümeti,uluslararası finans-kapital tarafından da memnunlukla kar -şılanmıştır. ABD Dışişleri Bakanı Rogers, yeni hükümetinkurulmasından sonra Kongre’ye sunduğu raporda, Nixonyönetiminin Avrupa Ortak Pazar’ından yana olduğunu ve bubirliğin ilerde siyasi bir entegrasyona zemin hazırlayacağıkanaatinde bulunduğunu belirttikten sonra Türkiye’ninAmerika için önemini şöyle tesbit etmiştir:

28

Page 30: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

“Türkiye gerek NATO’nun güneydoğu kanadının korun-ması, gerekse güneydoğu Akdeniz’in istikrarı için gerekli birgüçtür. Akdeniz’deki Sovyet donanması, NATO güneydoğukanadı ile birlikte, Türkiye’nin de önemini artırmıştır. Tür ki -ye yöneticileri, NATO’yu Türkiye Cumhuriyeti’nin dış poli-tikasının temeli olarak kabul etmektedirler.”

ABD Büyükelçisi William Handley’in, Başbakan Yar -dım cısı Karaosmanoğlu’nu makamında ziyaret etmesindenbirkaç gün sonra da, ABD’nin eski Ankara BüyükelçisiParker Hart, Türkiye’nin temel askeri ihtiyaçlarının uzun va -deli bir program içinde karşılanabilmesi için Amerika vemüttefiklerini ortaklaşa çaba harcamaya çağırmıştır. Tür ki -ye’ye yapılacak yardımın Amerika için en iyi yatırım olaca -ğı nı belirten Hart, tıpkı Koç gibi, yeni hükümeti yabancıser maye yatırımlarını daha geniş mikyasta teşvik etmeye ça -ğırmış, özel ve resmi sektörler arasında bir denge kurulmasıgerekliliğini ileri sürmüştür.

Ve bu flört havası içerisinde, Altıncı Filo gemileri İzmirlimanını ziyaret ederken, dört Amerikan destroyer, nisan ayıortalarında altı gün süre ile Karadeniz’e çıkarak dosta düş-mana gösteri yapmışlardır!

*Erim iktidarının karşı-devrimci tutumu, en somut olarak,

devrimci yayınlara karşı savcıların seferber edilmesiyle bel-gelenmiştir. Erim’in basın özgürlüğünden, Adalet Bakanı İs-mail Arar’ın cumhuriyet savcılarının görevlerini tarafsızlıkve eşitlik ilkeleri içinde yerine getireceğinden söz etmesinerağmen, geçen ay içinde sadece Ant’ın iki sayısı birden top -latılmış, dergi hakkında arka arkaya soruşturma açılarak Antyöneticileri ve yazarları için istenen hapis cezaları toplamolarak 770 yıla yükseltilmiştir.

Yine Türkiye’de ilk defa olarak, bir doçent ile bir asistanhakkında, Ant’ta yayınlanan görüşlerinden dolayı 142. mad -deden soruşturma açılmıştır.

Dr. İsmail Beşikçi’nin “Doğu Anadolu’da Geri Bı ra -29

Page 31: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

kılmışlığın Oluşumu” başlıklı yazısından dolayı dergimizin10. sayısını toplattıran savcılık, Beşikçi ile dergimiz genelyönetmeni Doğan Özgüden hakkında TCK’nun 142/3. mad-desinden soruşturma açmıştır. Beşikçi’nin yazısı üzerineİhsan Aksoy’un yazdığı “Doğu Anadolu’da Geri Bıra kıl mış -lığın Oluşumu Üzerine” başlıklı yazıdan dolayı da Ant’ın 11.sayısı toplatılmış ve İhsan Aksoy ile o sayıdaki sorumlumüdürümüz İnci Özgüden hakkında 142/3. maddeden soruş-turma açılmıştır.

Yine Ant ‘ın 11. sayısında yayınlanan “Ortadoğu HalklarıYenecektir” başlıklı yazısından dolayı Faruk Pekin ile İnciÖz güden hakkında TCK’nun 142/1-3. maddesinden, aynısayıda yer alan «Paşaların Tehditleri Düzeni Kurtaramaz»baş lıklı yorumdan dolayı İnci Özgüden hakkında yine TCK’- nun 142. ve 159. maddelerinden savcılıkça soruşturma açıl -mıştır.

Yeni açılan soruşturmalarla Doğan Özgüden hakkındaaçılan 31 dava ve soruşturmada istenen hapis cezası toplam149 yılı, istenen para cezası ise 250.000 lirayı bulmuştur. Öz -güden, şimdiye kadar 1 yıl hapis, altı ay sürgüne ve 4800 lirapara cezasına mahkum olmuştur.

İnci Özgüden hakkında şimdiye kadar açılan 8 dava vesoruşturmada 82 yıla kadar, Faruk Pekin hakkında da ikidavada 30 yıla kadar hapis istenmektedir.

Arkadaşımız Çetin Özek hakkında geçen ay açılan soruş-turmalarla, Türkiye’de ilk defa bir ceza hukuku doçentinin“ce za kanununu ihlal ettiği” iddiasıyla cezalandırılması sözkonusu olmaktadır. İstanbul Üniversitesi Hukuk FakültesiCeza Hukuku Doçenti olan Özek’in Aralık 1970’te Ant tara -fın dan yayınlanan “Faşizm ve Devrimci Halk Cephesi” isim -li kitabında TCK’nun 142/1 ve 312. maddelerine muhalefetedildiği ileri sürülmektedir. Açılan soruşturmalarda ÇetinÖzek’e isnad edilen suçların Ceza Kanunu’ndaki karşılığıtoplam olarak 21 yıla kadar hapistir.

Böylece şimdiye kadar ANT’ta yöneticilik yapan yada30

Page 32: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

yazı yazan 25 kişi hakkında açılan 126 soruşturma ve davadatoplam olarak 770 yıl hapis, 300 bin lira para cezası talepedilmektedir. Bu davalarda şimdiye kadar toplam olarak 3yıl hapis, altı ay sürgün, ayrıca 12.506 lira maddi tazminatce zası verilmiş, 155 yıllık ceza talebi ise beraatla sonuçlan-mıştır. Halen 602,5 yıllık ceza ve 300.000 liralık tazminattalebi devam etmektedir. Eski sorumlu müdürlerimizden Os -man S. Arolat 18 davada 142,5 yıl, Alpay Kabacalı 23 da va -da 97 yıl ve Yaşar Uçar 15 davada 68,5 yıl hapis talebiyleyar gılanmaktadır.

Bugün bütün tehditlerine ve baskılarına rağmen, finans-kapital hükümeti yiıne de kuvvetli değildir, kitlelerin gücükarşısında zayıftır. İşçi sınıfının yeni hükümet döneminde deekonomik mücadelesi şiddetlenerek devam etmiştir! Bir ayiçinde Profilo fabrikasının 1300 işçisi, Bakırköy Enboy Yünİpliği Fabrikası’nın 1000 işçisi, Yedikule Meray Uçal KartonFabrikası’nın 57 işçisi, Boğaz Köprüsü inşaatında çalışan380 işçi, İbrahim Etem İlaç Fabrikası’nda 450 işçi, Gazi’dekiMadeni Eşya Şirketi’nin 17 işçisi, Tuzla Porselen Fabri ka -sı’nın 1000 işçisi, Avcılar Türk Piston Fabrikası’nın 85 işçisi,lstanbul ve İzmir’deki altı hastanenin tüm personeli, AnkaraTelefon Müdürlüğü’nün işçileri, Bakırköy-Kartaltepe Mihaişçileri, Orman Genel Müdürlüğü’nün Bolu Tamirhanesi işçi-leri, Bandırma Asit Sülfirik Fabrikası montaj işçileri geçenay grev yada direnişe gitmişlerdir. Uniroyal’da 630 işçininüç aydır süren direnişi zaferle sonuçlanırken, Petrix ve Grun -dig’te işçilerin direnişi daha da bilinçlenerek geçen ay da sür-müştür. Denizyollarının bütün işletmelerinin 18.000 işçisi ileDevlet Hava Meydanları’nın 2.000’den fazla işçisinin, ayrıcaPirelli’de 650 işçinin de greve gideceği açıklanmıştır.

Kitle eylemlerinin sorumlu makamlar tarafından “Tür -kiye Halk Kurtuluş Ordusu”na mal edilmesi finans-kapitalindikta teşebbüsü karşısında devrimci uyanıklığını daha daartırmıştır.

THKO savasçılarından Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, İb -31

Page 33: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

rahim Seven, Kor Koçalak, Necmettin Baca ve Mehmet Na -kipoğlu’nun hapishanedeyken dahi halk arasında isimlerinindilden düşmemesi, birçok yerlere Deniz Gezmiş’in resim-lerinin asılması yeni iktidarı telaşa düşürmüş, bu devrimci-lerin hepsi Kayseri Cezaevi’ne sevkedilmiştir. Üstelik 1965tarih ve 647 sayılı İnfaz Kanunu “hücre cezası”nı tamamenkaldırdığı halde, Gezmiş ve arkadaşları hücrelere konulmuş,yaralı olan Yusuf Aslan yatağında zincire vurulmuştur.

Kendilerine “adi suçlu” muamelesi yapılmak istenmesinerağmen, gerek Hüseyin İnan’ın Kayseri’de yakalandıktansonra Vali’nin “ne yaptığınızın farkında mısınız?” sorusuna“biz ne yaptığımızın farkındayız: Bizler inandığımız davaiçin ölümü de göze alarak memlekete hizmet ediyoruz. Yasizler, emperyalistlere uşaklık yaptığınızın farkındamısınız?” şeklinde verdiği cevap, gerekse Deniz Gezmiş’inAnkara Ağır Ceza Mahkemesi’nde daha önceki bir suç is-nadından “idam talebi”yle yargılanırken mesleğini soranyargıca “devrimciyim” diye cevap vermesi, 1969 yılında Fi -lis tin Halk Kurtuluş Cephesi’nde Amerikan emperyalizminekarşı çarpıştığını açıklayarak “Ben Türkiye Halk KurtuluşOrdusu’nun bir savaşçısıyım” demesi, THKO davasını şim-diden kitlelere bir “siyasi dava” olarak benimsettirmiştir.

12 Mart Darbesi’nin Arka PlanıTürkiye’de faşizm ve direniş, 1973

Türkiye’de 12 Mart rejiminin gerçek yüzünü dünya ka-muoyuna tanıtmak için Demokratik Direniş Hareketi’ninçeşitli dillerde yayınladığı kitap ve dosyaların yanısıra,Hollanda’da Van Gennep Yayınevi, 1973 yılında DoğanÖzgüden’in Türkiye, faşizm ve direniş adlı kitabının Hol-landaca çevirisini yayınladı. Kitabın 12 Mart darbesininarka planını anlatan bölümünün Türkçe çevirisi:

32

Page 34: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

12 Mart 1971’de dört yüksek rütbeli general, parlamen-ter hükümetin istifasını dayatan bir muhtıra yayınladı, isti-fanın ardından başbakanını ve tüm bakanlarını ordununbe lirlediği ve parlamentonun da güven oyu verdiği yeni birhü kümet kuruldu, Türkiye artık bir “parlamenter” faşizm dö-nemine giriyordu.

26 Nisan 1971’de hükümet sıkıyönetim ilan ederek ülkeçapında “balyoz harekatı” başlattı, bütün sol örgütler dağı-tıldı, sol yayınları yasaklandı, 15 binden fazla yurtsever göz-altına alındı, binlercesi işkence gördü, devrimciler insanavında katledildi, üç gençlik lideri idam edildi, binlerce aydıngörüşleri nedeniyle otuz yıla kadar hapis cezasına çarptırıldı.Faşist rejimi pekiştirmek için anayasa iki kez değiştirildi.

Hepsi egemen sınıfları temsil eden siyasal partilerin var-lığı ve sadece onların katıldığı genel seçimler yapılacak ol-ması Türkiye’de bir demokrasinin var olduğu anlamınagelmez. 12 Mart Muhtırası’nı veren generallere göre askerimüdahalenin ve onu izleyen baskıların nedeni devleti tehditeden “anarşi” idi. “Batı” demokrasisini kurtarmak ve Türki-ye’ yi Avrupa ailesinde tutmak için böyle bir operasyon baş-latmak zorunda kaldıklarını iddia ediyorlardı.

Unutulmasın ki, 1967 yılında Yunanistan’da darbe yapanalbayların gerekçesi de aynıydı. Aslında her iki askeri darbe-nin ortak gerekçesi, Güneydoğu Avrupa’nın bu iki ülkesindeABD emperyalizminin ve yerli işbirlikçilerinin çı karlarını ko-rumaktı.

Ama neden Türkiye’de darbe için 1971 yılına kadar bek-lendi?

Çünkü o dönemde Türkiye zaten ABD güdümündekiAda let Partisi (AP) ve onun ortakları tarafından yönetiliyor -du, endişelenmeye gerek yoktu. Bu parti 1965 seçimlerinde,1961 Anayasası’nı değiştirip temel hak ve özgürlüklerde kı-sıntılar yapma, ABD ve onun yerli işbirlikçilerinin çıkarlarınıkoruma vaadiyle iktidara gelmişti.

Ancak, tüm sol, demokratik ve anti-emperyalist örgütler,33

Page 35: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

anayasal kurumlar, üniversiteler ve basın AP’nin anti-demok -ratik gündemine ve uygulamalarına, anayasaya aykırı olarakçıkarttığı yeni yasalara karşı direniyordu.

ABD em peryalizminin hegemonyasına karşı direniş kısazamanda Türkiye’nin en ücra köşelerine kadar yayılarak güç-lenmiş, özellikle 70’li yılların sonlarında ekonomik ve sosyalsarsıntıdan etkilenen kitlelerde büyük destek görmeğe başla-mıştı.

Türkiye’de kapitalistleşme son on yılda ne denli geliş-miş, zaten yıllardır Avrupa Konseyi üyesi ve AET ortak üyesiolan ülkeyi yönetenler sürekli olarak Avrupa Ekonomik Bir-liği’ne tam üye olarak katılma azmini ne denli sık tekrarla-mış olurlarsa olsunlar, Türkiye yine de dünyanın en yoksulve en az gelişmiş ülkelerden biri durumundaydı

Kişi başına ulusal gelir Fransa’da 2.920 Dolar, Bel-çika’da 2.670 Dolar, Hollanda’da 2.400 Dolar, İtalya’da1.700 Dolar, Yunanistan’da 950 Dolar iken Türkiye’de burakam sadece 321 Dolar’dı.

Üstelik ulusal gelirin yüzde 57’si nüfusun yüzde 20’sinegiderken, emekçilerin oluşturduğu yüzde 80’ine ulusal ge-lirden düşen pay sadece yüzde 43’tü. Ulusal gelirdeki dağı-lım o denli adaletsizdi ki, egemen sınıflara mensup olanlarınkişisel geliri emekçi kesimlerdeki bireylerin kişisel gelirin-den 10 bin kere daha yüksekti.

Kamu sektörü ve özel sektörden oluşan Türkiye ekono-misinde son yıllarda yabancı sermayeyle işbirliği yoğunlaşankapitalistler giderek üretimin ve dağıtımın tüm ke simlerindeegemen olmaya başlamışlardı.

Yabancı sermayeli yatırımların kâr payı yüzde 300, 500,hattâ 1500’e kadar yükseliyordu.

Ulusal gelirin yüzde 20,57’sine tekabül eden toplam dışborç ise 1 milyar 998 milyon’u bulmuştu.

Ülkedeki 4.125.789 köylü ailesinin 3.489.623’ü ya top-raksız ya da küçük toprak sahibiydi, geçimlerini sağlamakiçin ya büyük toprak sahiplerinin hizmetinde işçi olarak ça-

34

Page 36: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

lışmak ya daha fazla ürün elde edebilmek için toprak kirala-mak zorundaydı, Bu ailelerin çoğu giderek topraklarını terkedip büyük kentlere ya da Avrupa ülkelerine göç ederek ye -dek işçi ordusuna katılmak zorundaydı.

1971 yılında Türkiye’de resmi kayda girmiş işsiz sayısı2 milyondu. Her yıl 400 bin kadar insan işsizler kafilesinekatılıyordu. Gelecek 20 yılda işsiz sayısının 12 milyon’ubulmasından endişe ediliyordu.

1970 yılında yüzde 70’i 15 yaştan büyük olan 37 mil-yonluk nüfus içinde aktif olanların sayısı 15 milyon, yaniyüzde 38 idi. Üstelik, çalışan nüfusun 1.404.816, yani yüzde10’u sosyal sigortalardan yararlanabiliyordu.

1970 verilerine göre, 11 yaşın üzerindeki nüfusun % 45’iokuma yazma bilmemektedir. 6-18 yaş arasındaki çocuklarınsadece yüzde 62’si, çoğunca farklı sınıflara tek öğretmeninders verdiği okullarda okumakta, 13.000 köyde hâlâ okulbu lunmamaktadır. İlkokul bitiren öğrencilerin % 20’sindenda ha azı orta okula, yüzde 8’i liseye ve yüzde 6’sı yükseköğrenime erişebiliyor.

İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana gibi büyük kentlerinnüfusunun yarısı gecekondularda yaşamaktadır. Türkiye’deki5.544.000 aileden yüzde 16’sı yatak odası, yemek odası vemutfak ihtiyacının aynı yerde karşılandığı tek odalı evlerdeoturmakta, konutların yüzde 40’ında mutfak, yüzde 26’sındatuvalet, yüzde 55’inde su yoktur. Elektrik nüfusun ancakyüz de 30’una ulaşabilmiştir. Köy evlerinin ise yüzde 90’ı buolanakların tamamından yoksundur.

Türkiye’de doğum oranı binde 43 iken ölüm oranı binde10-12, yeni doğmuşlarda ölüm oranı binde 165’dir.

Hastane yataklarının sayısı binde 2,3 idi. Türkiye’de binkişi başına 0.36 doktor vardı. Ancak bu doktorların üçte ikisigenel nüfusun ancak yüzde 5’ini barındıran İstanbul, Ankarave İzmir’dedir. Genel nüfusun üçte ikisinin yaşadığı kırsalkesime hizmet veren hekimlerin oranı sadece yüzde 15’dir.

Bu geri bıraktırılmışlığına rağmen NATO ve CENTO’da35

Page 37: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

ABD’nin müttefiki olan Türkiye askeri harcamalara 1 MilyarDolar’dan fazla, yani ulusal bütçesinin yüzde 20’sini ayır-mak zorunda bırakılmıştır. Bu miktar eğitim, sağlık ve konuthizmetleri, için ayrılan miktarın üzerindedir. Kara kuvvetle-rinde 425.000, hava kuvvetlerinde 50.000 ve deniz kuvvet-lerinde 39.000 genç silah altındadır.

Türkiye’nin tüm silahlı kuvvetleri NATO üyeliği nede-niyle ABD generalleri ve subaylarının komutasına ya da da-nışmanlığına bağımlıdır. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde100’den fazla ABD üs veya tesisi bulunmaktadır.

Eğer ülkede sosyal bir huzursuzluk ve mevcut düzenekarşı kitlesel bir direniş başlamışsa bu ülke zenginliklerininve ulusal gelirin adaletsiz dağılımından ve Türkiye’nin ABDhegemonyasına bağımlılığından kaynaklanmaktadır.

Toplumsal direnişi kırabilmek için, 1965-71 dönemindeiktidarda bulunan Adalet Partisi (AP) anayasaya aykırı birçok tedbire başvurmuş, polis ve komando sayısını artırmış,faşistlerin silahlı örgütlenmesine göz yummuş, sayısız aydınve gençlik liderini tutuklatmış, grevleri yasaklamış, orduyuişçilere, gençlere ve yoksul köylülere karşı kullanmıştır.

Direnişçiler şiddete başvurmadıkları ve kimsenin canınakasdetmedikleri halde, polis, ordu ve sağcı gruplar bu dö-nemde 40’dan fazla ilericiyi katletmişlerdir.

Uyguladığı teröre rağmen Adalet Partisi halk direnişiniezemediği gibi, büyük burjuvazinin isteklerini de tam anla-mıyla karşılayamamıştır. 1970 yılında AET üyeliği için ha-zırlık dönemi tamamlanarak geçiş dönemine girilince büyükburjuvazi kendi çıkarlarını gerçekleştirmek için dar bulduğumevcut sosyal ve siyasal düzeni zorlamaya başlamıştır.

Demirel Hükümeti de, bir yandan işçi haklarını daha dasınırlayan, öte yandan da burjuvazinin finansman olanakla-rını artıran, Türk Lirası’nın değerini düşürerek yabancı ser-maye yatırımlarını teşvik eden bir dizi tedbire başvurmuştur.Ancak bu tedbirler de büyük burjuvaziyi tatmin etmekten uzakkaldığı gibi halk kitlelerinde büyük tepkilere yolaçmıştır.

36

Page 38: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

İste bu koşullardadır ki, büyük sanayi burjuvazisi tara-fından teşvik edilip desteklenen, üstelik tüm subayları yıl-lardır Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK) aracılığıylaka pitalist sınıfa entegre edilmiş bulunan ordu 12 Mart 1971’ -de muhtıra vererek Demirel Hükümeti’ni istifaya mecbur et-miştir.

Aslında bu Yunanistan’daki gibi ABD’nin ve finans ka-pitalin emriyle gerçekleştirilmiş bir askeri müdahaledir.Ancak Türk generalleri, Yunanistan’daki 1967 darbesinintüm dünyada yarattığı şiddetli tepkileri ve darbeci albaylarakarşı duyulan nefreti göz önünde tutarak, parlamentoyu ka-patmamış, Meclis’te temsil edilen tüm siyasal partileri, or-tanın solundaki CHP de dahil, büyük sermayenin dayattığıtedbirleri onaylamak zorunda bırakarak, kendi cürümlerineortak etmişlerdir.

Türkiye’deki rejimdir sanık sandalyesine oturtulan !İnfo-Türk, Ocak 1977

Avrupa İnsan Hakları Komisyonu’nun Kıbrıs Hükü me -ti’nin isteği üzerine Türkiye’nin Kıbrıs’taki tutumu ile ilgiliolarak düzenlediği rapor, nihayet Avrupa Konseyi BakanlarKomitesi’ne yollanmıştır.

Raporda özet olarak, 1974 askeri harekatından sonraTürk Silahlı Kuvvetleri’nin adada insan hak ve özgürlük-lerini çiğneyen yöntemler uyguladığı belgelenerek Türkiyesanık sandalyesine oturtulmaktadır.

Bu tesbitlerin aksini kanıtlama imkanı olmadığı takdirde,ki Türkiye Hükümeti usul bakımından İnsan Hakları Ko -misyonu’nun bu yoldaki çağrılarını hiçe sayarak bu olanağıken di eliyle esasen ortadan kaldırmıştır, hazırlanan raporuntabii sonucu, Türkiye’nin, Avrupa Konseyi Bakanlar Komi -tesi kararıyla Avrupa Konseyi üyeliğinden ihraç edilmesidir.

37

Page 39: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Ancak böyle konularda sadece insan haklarına ilişkinendişeler değil, uluslararası diplomasinin perde arkası he sap -ları da büyük rol oynadığından, hukuken saptanmış itham-ların siyasi bir kararla sonuçlanması zaman alabilir, hattaAvrupa Konseyi kulislerinde uzun süre bir “pazarlık” unsuruolarak da kullanılabilir.

Pratik sonucu ne olursa olsun, şimdilik üzerinde dikkatledurulması gereken nokta, Türkiye’nin başka bir devletintoprakları üzerinde insan hak ve özgürlüklerini ihlal etmesuçlaması altında bulunması ve bu suçlamaları bertatarafedecek bir çabayı da göstermemiş olmasıdır.

İnsan Hakları Komisyonu Raporu’nun açıklanması, Tür -kiye’nin siyasal çevrelerinde değişik yorum ve tepkilere yol -açmıştır. Sağdan ve şovenlikten kaynaklanan bir tepki,uluslararası gözlemciler tarafından yapılan tesbitleri hiçesayıp asıl Yunanlıların Türkler üzerinde insanlık dışı işlem-ler yaptıklarını ileri sürerek, tüm Avrupa’nın Türkiye’ye düş-manlığını bir kez daha gösterdiği safsatasını yaymaktır.

Orta-yol ve orta-sol çevrelerden gelen tepki ise, sorunundaha çok usule ilişkin yanları üzerinde durarak, Demirel Hü -kü meti’ni bu konuda gereken diplomatik uyanıklığı veçabayı göstermemekle suçlamak, “bütün Avrupa’nın say gı -sını kazanmış” Ecevit iktidarda bulunsaydı böyle bir kararınçıkamayacağı propagandasını yapmaktır.

Uluslararası forumlarda bir ülke hakkında belli ön-yargılarla bir takım kararların alınması, hele hele bir Yunankulisine kanarak stratejik bakımdan büyük önem taşıyan birülke hakkında onu yeni tercihler aramaya itebilecek tavırlartakınılması mümkün değildir. Bunun aksini iddia etmek,uluslararası konjonktürel gelişmelerden hiç haberdar ol-mayan, dünyadaki gelişmelere kulaklarını tıkayan, bırakınsosyalist ülkeler basınını, batı basınını, Türkiye gazetelerininhaber kaynakları sınırlı dış politika sayfalarını dahi izlemekzahmetine katlanmayan çağdışı kafaların hezeyanlarındanbaşka bir anlam taşımaz.

38

Page 40: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Dünyadaki gelişmeleri izleyenler hatırlar: Avrupa İnsanHakları Komisyonu’nun, “insan hak ve özgürlüklerini çiğ -nediği” için Avrupa Konseyi’nden atılması gerektiğine dairhakkında rapor verdiği ilk ülke Türkiye değil, o diplomatikkulisi “efsaneleştirilen” Yunanistan olmuştur.

İkinci önemli nokta da, uluslararası forumlarda yine “ef-saneleştirilen” kişilerin değil, gerçeklerin, belgelerin, tavır-ların rol oynamakta olmasıdır. Bu bakımdan, “Demirel değilde Ecevit başbakan olsaydı İnsan Hakları Komisyonu’nunraporu başka türlü çıkardı” iddiası da ciddiyetten uzaktır.Çünkü, İnsan Hakları Komisyonu’nda yargılanan kişilerdeğil, o kişilerin temsil ettiği hükümetlerin, rejimlerin insanhakları planındaki tavırlarıdır, uygulamalarıdır.

1. İnsan Hakları Komisyonu’na getirilen olaylar, Ece-vit’in başbakan bulunduğu dönemde, onun hükümetininverdiği emirle gerçekleştirilen askeri operasyon sırasında vesonrasında olmuştur,

2. Hükümetten ayrıldıktan sonra da, Ecevit’ten, Kıbrıs’taTürk Silahlı Kuvvetleri tarafından girişilen insan hak ve öz -gürlüklerine aykırı icraat konusunda herhangi bir eleştiri vekınama gelmemiştir,

3. İngiliz emperyalizminin ücretli ajanı olan ve faşisticraatı bakımından Nikos Sampson’dan aşağı kalmayan birRauf Denktaş’ı, “Barış Harekatı”ndan sonra da Kıbrıs TürkCe maati’nin başında tutmağa devam eden, ona yetki verenyi ne Ecevit Hükümeti’dir.

4. Ve nihayet, uluslararası forumda değerlendirme ya pı -lırken şu çıplak gerçek de gözlerden kaçmamıştır:

Kıbrıs Harekatı’nı önceleyen yıllarda gerek Türkiye,gerekse Yunanistan ortak bir kaderi yaşamışlardır. Her ikiülke de, işkenceci generallerin ve albayların kanlı baskı re-jimi altında çile çekmiştir. İşkenceciler, insan hak ve özgür-lüklerini ihlal edenler, kan dökenler bellidir, bunlara dair heriki ülkede de binlerce belge, tutanak yayınlanmıştır.

Ama sonra ne olmuştur? 39

Page 41: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Türkiye’de Ecevit daha iktidara gelmeden önce “işkence-ciler hakkında hiçbir işlem yapılmayacağına” dair garantilervermiş, iktidara geldikten sonra da, işkenceci subayları,“Kıbrıs Barış Harekatı” sırasında Kıbrıs’a yollayarak “kahra-man”laştırmıştır.

Buna karşılık, aynı harekat sonunda iktidara gelen Kara-manlis Hükümeti’nin ilk yaptığı işlerden biri, işkenceci su -bay ları, kanlı terör döneminin sorumlularını mahkemelereçekip hesap sormak olmuştur. Dünya kamuoyu ve hele heleinsan haklarının uygulanmasını denetlemekle sorumlu İnsanHakları Komisyonu gibi kuruluşların gözlerinden bu gerçek-leri kaçırmaya imkan yoktur.

Ve nihayet, bu olayın bir başka yönünü de açmak zorun-ludur. Bu, Türkiye ‘nin “insan haklarını çiğnediği” iddiasıylaAvrupa Konseyi ‘ne ilk şikayet edilişi de değildir.

12 Mart rejiminin Türkiye’de ilerici kıyımına giriştiği1971-1973 döneminde de Türkiye rejiminin durumu, AvrupaKonseyi’nin başka organlarında, yani Siyasal İşler Komisyo -nu’nda ve Danışma Konseyi’nde defalarca tartışılmış, hattaişkence iddialarını tahkik etmek üzere 1973 yazında özel birkomisyon da kurulmuştu.

Söz konusu komisyonun çalışmasını, o zaman seçimkampanyasına girmiş bulunan CHP Genel Başkanı Ecevit,temsilcisi Mustafa Üstündağ aracılığıyla, ve “yakında seçim-ler yapılacak ve partim iktidara gelecektir, bu bakımdan dışmüdahaleler olumsuz etkiler yapabilir” gerekçesiyle engel le-mek için elinden gelen herşeyi yapmıştır. Ve söz konusu ko -misyon da, bu görüşü dikkate alarak, çalışmalarını askıyaal mış ve Ecevit’in iktidara gelerek Türkiye’ de insan hak veözgürlüklerini egemen kılma yolundaki icraatını beklemeyikararlaştırmıştır.

Olayın üzerinden tam dört yıl geçmiştir. - Türkiye’de faşist komandolar sokaklarda her gün yeni

bir cinayet işlemektedir. - İşkenceler tüm hunharlığıyla sürdürülmektedir.

40

Page 42: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

- Düşünceye ve her türlü demokratik örgütlenme ve ey -leme karşı çağdışı baskılar yoğunlaşmıştır.

- Mussolini’nin faşist 141 ve 142. maddeleri hâlâ TürkCe za Kanunu’nda vardır ve bu maddelere göre ilericiler tu-tuklanmakta, mahkum edilmektedir.

- Ve nihayet Türkiye, Avrupa Konseyi üyesi ülkelerarasında “Komünist Partisi’nin yasak bulundugu” tek ülkeolmak durumunu sürdürmektedir. Avrupa Konseyi bün ye -sinde komünist partilerinin bağımsız grup kurdukları birdönemde, Konsey’in üyesi bir ülkede böylesi bir yasak, hiçbirpolitik veya stratejik gerekçe ile izah edilip geçiştirilemez.

Son bir nokta daha: “Efsanevi” Yunan kulisi sansasyo -nuna çok meraklı çevreler bilmelidirler ki, bugün o kulisisürdürdüklerini iddia ettikleri Yunanlılar, yedi yıl önce Al-baylar Yunanistanı’nın Avrupa Konseyi’nden atılması içinmücadele veren aynı Yunanlılardır. Başarmışlardır, çünkümücadelelerini, yukarıda da belirtildiği gibi, uluslararası fo-rumlarda geçerli tek silaha, insan haklarına saygıya, somuttavırlara ve belgelere dayandırmışlardır.

Türkiye’de insan haklarına saygılı, tüm siyasal görüşlereifade ve örgütlenme olanağı sağlayan bir rejimin kurulmasıyolundaki mücadelede de, en geniş uluslararası destek, yineo çevrelerden gelmiştir ve gelmektedir.

İçine girdiğimiz 1977 yılı Türkiye için bir dönüm nok-tasıdır. Türkiye halkının demokratik, özgürlükçü ve ileriyeyönelik özlemlerini niceliksel olarak temsil eden CHP veonun lideri Ecevit, bu yönelişe layık bir seçim platformuylamücadeleye girmek zorundadır.

Uluslararası forumlarda Türkiye adına başarı kazanmanınasgari koşulu, böyle bir programı gerçekleştirmektir. Tür ki -ye’ de faşist terörü mevzuatıyla, icraatıyla, kadrosuyla orta dankaldıracak bir rejimi gerçekleştirmek, aynı rejimi bağım sızKıbrıs’ta da egemen kılmaktır.

Bu gerçekleştiği takdirde, Türkiye, uluslararası forum-larda en büyük desteği, hem de hiç ummadığı çevrelerden

41

Page 43: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

kazanacaktır. Çünkü, Türkiye’deki rejimdir uluslararası fo-rumlarda sanık sandalyesine oturtulan, Türkiye değil, Tür -kiye halkı değil!

İşçi sınıfımızın Avrupa kesiminin yeni mücadele yılıİnfo-Türk, Eylül 1977

Avrupa’da iki aylık yaz tatili sona erdi. Avrupa ulkeleri-nin yerlileri gibi, bu ulkelerde çalışan 1 milyona yakın Tur -kiyeli işçi de iki aylık tatil dönemini, bir yandan yakınlarınageçici de olsa kavuşma sevinci, öte yandan yeni uzuntuler,yeni duş kırıklıklarıyla, fakat hepsinin ötesinde gördukleriihmal ve hattâ ihanetten dolayı daha bilenmiş ve bilinç lenmişolarak tamamladılar.

Avrupa’da bantlar yine dönmekte, presler yine inmekte,yuzlerce metre derinliklerde matkaplar yine kıvılcımlar saçarakkaranlıkları yırtmakta, ve Avrupa kapitalizminin urun leri, birböluğuyle yine Turkiyeli işçilerin ellerinde bi çim lenmektedir.

Turk hukumetleri tarafından hiçbir guvence sağlanmadanAvrupa kapitalistlerine tutun veya pamuk balyası gibi, fındıkveya incir çuvalı gibi, kilo ve kalite hesabına vurularak satılanTurkiyeli işçilerin sorunları, buyuk umut bağlanan 5 Hazirangenel seçimleri sonunda da çözume bağ lan maktan uzak kal -mıştır.

Turkiyeli işçilerin sorunları, genel seçimlerden bir sureönce, 26-27 Şubat tarihlerinde Almanya’da toplanan Buyukİşçi Kurultayı’nda ayrıntılı olarak açıklanmış, bir yandan busorunların çözumu için Turkiyeli işçilerin kendi aralarındafederatif bir örgutlenmeye gitmeleri kararlaştırılırken, öteyandan seçime «tek başına iktidar olmak » iddiasıyla katılansosyal demokrat CHP’ye, bunları çözume bağlayacağı umu-duyla kayıtsız şartsız destek verilmişti.

42

Page 44: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

CHP tek başına yada kendisinin ağır basacağı bir koalis -yon bi çiminde iktidara gelseydi, parlamentoda CHP’nin so-lunda bir denetim ve teşvik unsuru olmadıkça, bu sorunlarınne denli ustesinden gelebilirdi? Bu sorunun analizini dahaönceki bultenlerde yapmış bulunuyorduk. Bugun için fiilidurum, böyle bir iktidarın dahi gerçekleşememiş olmasıdır.İşçi düşmanı «Milliyetçi Cephe» Hukumeti, daha «arınmışbir yapıyla» yani daha ne yaptığını bilen bir sınıfsal tutar -lılıkla, işçi ve halk duşmanı, demokrasi duşmanı, barış duş -manı siyasetleri uygulamak uzere yeniden iktidardadır.

Ve Buyuk İşçi Kurultayı’nda saptanan sorunlar, en azın -dan çözumu Turkiye’deki iktidarın kararını gerektiren yan-larıyla, çığ gibi ortada durmaktadır.

Ama bu, Turkiye’de işçi duşmanı bir iktidar başta olduğuiçin mucadelenin durdurulacağı veya tavsatılacağı anlamınagelmez. Aksine, İşçi Kurultayı’nda saptanan hedeflere ula şıl -ması için mucadele daha yoğun olarak surdurulecektir. Bu yukİşçi Kurultayı’na bir delegasyonla katılan Devrimci İşçi Sen-dikaları Konfederasyonu (DİSK), bu konuda mucadele sözuvermiştir. Şu halde, yukarıda belirtilen mucadele, Tur kiye işçisınıfının, Turkiye’deki ve Avrupa’daki kesimlerinin birlikte,butunsel mucadelesinin ana bölumlerinden biri olacaktır.

Kimin kime yardım ettiği iyi bilinmelidir: Bu mucade-lenin anlamını tam kavrayabilmek ve bu anlayış içinde dahaetkin katkıda bulunabilmek için, İşçi Kurultayı’nın yaptığıaşağıdaki saptamaları bir daha gözden geçirmek gerekir:

Avrupa’da Turkiyeli işçilerin çalıştırılmakta olması, ge -rek Avrupa kapitalistlerinin, gerekse onların işbirlikçisi Tur -kiye’deki egemen çevrelerin iddia ettiği gibi, Tur ki ye’ninkalkınmasına katkıda bulunmak, döviz kıtlığını gidermek,işsizlere ve açlara iş ve ekmek lutfetmek anlamına gelmez.Aksine, Turkiyeli işçiler yaban ellerde alınteri dökerek Av -rupa kapitalist ulkelerinin daha da zenginleşmesine katkıdabulunmaktadırlar. Şöyle ki:

43

Page 45: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

- Avrupa’da gerek sanayi sektöru, gerekse hizmetler sek-tö runun genişletilmesi, böylece uretimin ve refah seviyesininyukselmesi, ancak yabancı işçiler sayesinde mumkun ola-bilmiştir.

- Avrupa ulkeleri, 20 yaşında bir insanı çalışabilir bir işçidurumuna getirmek için 400 Bin Turk Lirası’na eşit yatırımyapmak zorundadır, Turkiye’ den yetişmiş işçi getirtmekle,böyle bir yatırımdan kurtulmaktadırlar. Yani, Avrupa ulkeleri,Turkiye halkının, 1 milyon işçiyi yetiştirmek için yaptığı 400milyar Turk Liralık yatırımın ustune oturmuştur.

- Avrupa ulkelerinde çalışanların yaş ortalaması yuksek,dolayısıyla verimleri duşuktur. Turkiye’den Avrupa’ya gele-ceklerin 45 yaşından yuksek olmaması şart koşulmaksuretiyle, Turkiye insanı, Avrupa’da emek gucunungençleştirilmesinde ve verimin yukseltilmesinde kullanıl-maktadır.

- Özellikle ilk yıllarda Turkiye’den gelen işçilerin bilinçseviyelerinin duşuk olmasından yararlanarak iş yoğunluğuartırılmak, örneğin bantların hızı iki misline çıkartılmaksuretiyle sömuru katmerleştirilmiştir.

- Bu enternasyonal yedek işçi ordusu, alınan bir dizi hu -kuki ve politik önlemlerle surekli hareket halinde ve her anemre hazır bir işgucu durumunda tutulmaktadır. Bu ise, ka pi -talist sömurunun artırılması için bir başka olanak doğurmakta,ustelik yerli işçilere karşı da bir silah olarak kul lanılmaktadır.

- Yabancı işçi, gelir vergisi, sosyal sigorta primleri ödemekonularında o ulkenin vatandaşlarıyla eşit yukumlulukler al-tındadır. Buna karşılık, o ulke vatandaşlarının sahip bulunduğuekonomik, sosyal, siyasal ve kulturel hakların ço ğunluğundanyoksundur. Böylece Avrupa kapitalizmi, aldığının karşılığınıvermemek suretiyle de yabancı işçilerin sırtından ekstrakazanç sağlamaktadır.

- Ve nihayet bir milyona yakın Turkiyeli işçi Avrupa’dakazandıkları paranın ya tamamını yada tamamına yakın kıs-mını yine bu ulkelerde harcayarak ve hatta tasarruf ede-

44

Page 46: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

bildikleri paraları da bu ulkelerin bankalarında tutarak yineAvrupa kapitalizmine ekstra pazarlama ve sermaye birikimiolanağı sağlamaktadırlar.

Gelişmiş Avrupa ülkelerinde ilkel sömürü yöntemleri: Avrupa kapitalistleri, Türkiyeli işçiler de dahil olmak

üzere, yabancı işçileri, özellikle alt ücret gruplarında çalıştır-makta, işten çıkartma tehditleriyle en zor, en tehlikeli vesağlık bozucu işleri hızlı ve yoğun bir şekilde yapmağa zor-lamaktadırlar. Bu nedenle, yabancı işçiler arasındaki iş ka -zaları, yerli işçilerinkine oranla 2,5 mislidir.

Erkek yabancı işçilerin yüzde 94’ü, kadın yabancı işçi-lerin yüzde 97’si mesleki eğitim ve mesleki ilerleme ola nak -larından yoksun bırakılmaktadırlar. Böylece, yabancı iş çilerinezici çoğunluğu ömür boyu niteliksiz işçi olarak kalmağamahkum edilmektedirler.

Çalışma izinleri sınırlandırılarak, göç yasaklanarak yüz -binlerce işçi “turist işçi” veya “kaçak işçi” statüsünde Avrupakapitalistlerinin ”özel malı” durumuna düşürülmekte, ver-gisini ve sigortasını ödemeden düşük ücretlerle çalıştırdığı buişçilerin sırtından da patronlar ekstra milyonlar vurmaktadır.

Yabancı işçiler, sağlık koşullarından yoksun, savaş kalın-tısı, yıkıma terkedilmiş evlerde fahiş kiralarla oturmağamecbur edilmekte, Avrupa’nın en gelişmiş şehirlerinin kenarsemtlerinde Türk gettoları oluşturulmaktadır. Aynı kalitedekibir eve yabancı işçi, Avrupalı yerli vatandaşa göre yüzde30’dan daha fazla kira ödemek zorundadır. Bazı büyük fab-rika ve işletmelerin yabancı işçilere verdikleri lojmanlardaise, işçinin aylık ücretinin üçte biri, hattâ bazen yarısına ya -kın kısmı “kira” olarak kesilmekte, patron buradan da çıkarsağlamaktadır.

Bir başka soygun yolu ise, yine işçilerin aylık ücretindenyapılan zoraki yemek kesintileridir. Türkiyeli işçiden, ye me -yip çöpe döktüğü domuz etli yemek karşılığında kesilen pa -ra lar da patronun kesesine inmektedir.

45

Page 47: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Yabancı işçi çocuklarına eğitim ve öğretim dalında ka pılartamamen kapatılmıştır. Patronlar düzeni, böylece Tür ki yeli işçiçocuklarını, hem kendi ana dilini, hem de bu lunduğu ülkenindilini öğrenemez durumda bırakmakta, bunların büyük kısmıniteliksiz yedek işçi ordusu saflarına katılırken, bir kısmı dalumpen-proleterler haline dönüşmektedir.

Uygulanan yabancılar yasaları, Yabancılar Polisi’ne veri -len olağanüstü yetkiler, tamamen yabancı işçilerin eko no mik,politik hakları konusunda bilinçlenmelerini, ör güt lenmelerinive mücadele vermelerini önlemeye yöneliktir. O ülkeninyerlisi için “kutsal” sayılan temel hak ve özgürlükler, Ya-bancılar Yasası’ndaki “ülke düzenini bozucu yada o ülkeninbir başka ülke ile ilişkilerini tehlikeye düşürücü eylemde bu-lunan yabancının sınırdışı edilebileceği” hükmüyle ayaklar al-tına alınmaktadır. Bu,insan Hakları Evrensel Bildirgesi’neolduğu kadar, Helsinki Anlaşması’na da aykırıdır.

İşçi Kurultayı’nda uğrunda mücadele edilmesi karar-laştırılan hedefler bugün de hiçbir istisnası olmadan geçerlidir.

Avrupa’daki işçilerin demokrasi mücadelesindeki yeri:Kuşkusuz ki, Avrupa’daki Türkiyeli işçilerin mücadelesi,

yukarıda sayılan kendilerine özgü hedeflerle de sınırlıdeğildir. Türkiye işçi sınıfının bir parçası olarak, Türkiye’debaşta işçi sınıfı olmak üzere demokrasi, bağımsızlık, sosya -lizm ve barış güçlerinin yürüttükleri kitlesel mücadelede,Avrupa’daki Türkiyeli işçiler de etkin şekilde yeralmaktadır.

Bunun somut örnekleri, geçen yıl DGM’lere karşı yü -rütülen direnişte, 1 Mayıs İşçi Kırımı’na karşı girişilen pro testohareketlerinde, genel seçimler sırasında takınılan an ti-faşisttavırda, Türkiye’de maden işçilerinin yürüttükleri MESSgrevini destekleme kampanyalarında görülmüştür.

Son olarak Milliyetçi Cephe’nin Türkiye’de yeniden hü -kümet kurması ve baskı dönemini sürdürmesi üzerine, baştaDİSK olmak üzere sendikaların ve demokratik kitle örgüt-lerinin başlattıkları demokratik bir cephe oluşturulması çalış-maları da Türkiye dışındaki işçiler tarafından dikkatle

46

Page 48: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

iz lenmekte ve gerçekçi bir platform üzerinde en geniş de -mokratik çevreleri bir araya getirecek bir cephenin kurulmasıdüşüncesi, tüm Türkiyeli işçi örgütleri ve sendikalı işçilertarafından desteklenmektedir.

Yurt dışındaki Türkiyeli işçilerin devrimci tavrı, sadecekendi sorunları ya da Türkiye’nin sorunlarıyla da sınırlıkalmamaktadır. Proleter enternasyonalizmi ilkesindenhareket edilerek, her vesilede işçi sınıfının uluslararasıdayanışmasına katkıda bulunulmaktadır. Türkiye’de egemençevrelerin dayattığı enternasyonalist ilişkiler kuramama çem-beri, Avrupa ülkelerinde geçerli olmadığı için, bu konuda ilkadımları Avrupa’daki Türkiyeli işçiler atmışlardır. Birlikteekmek, demokrasi, sosyalizm ve barış kavgası verdikleriyerli ve diğer göçmen işçilerle birlikte ortak tavır almak,Avrupa’daki Türkiyeli işçilerin günlük pratiği içindedir.

Türkiye işçi sınıfının Avrupa’daki milyonluk kesimi, tümbu özellikleriyle, Türkiye’de oluşturulmakta olan demokratikcephenin vazgeçilmez etkin bir gücüdür. Türkiye’de ortakbir demokratik cepheye yönelen ilerici güçler, ortak mü-cadele platformuna, Avrupa’daki Türkiyeli işçilerin yukarıdaözetlenen hedeflerini de almalıdırlar.

İşçi sınıfının bu kesiminin sorunlarını da içerdiği ölçüdeortak platform daha gerçekçi olacak ve yine bu kesimincephe saflarındaki doğal yerini gerektiğince değerlendire-bildiği ölçüde, daha büyük bir etkinliğe ulaşacaktır.

CHP iktidarı yurt dışındaki işçilere yeni tuzak kuruyorİnfo-Türk, Mayıs 1979

Bundan bir süre önce yurt dışında Türkiyeli işçilerletemas gezisi yapan Sosyal Güvenlik Bakanı Hilmi İşgüzar,Türkiye’ye dönüşünde Başbakan Bülent Ecevit’e bir gizli

47

Page 49: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

rapor vererek, yurt dışındaki ilerici işçi ve aydınlara karşı birdizi polisiye tedbir alınması önerisinde bulunmuştu. Bu ön-lemlerin başında ise, bu kişilerin pasaportlarının ellerindenalınması, hattâ vatandaşlıktan çıkartılmaları geliyordu. Bayİşgüzar’ın yeni bir işgüzarlığı gibi görünen bu girişimin as -lında CHP iktidarının çoktandır tezgahında bulunduğu, hattasöz konusu polisiye önlemlerin parlamentodan geçme aşa-masında olduğu, 19 Mayıs günlü gazetelerde yayınlanan birhaberle anlaşılmıştır.

Habere göre, “Meclis Dışişleri Komisyonu’nda, yurtdışında ve yurt içinde devlet güvenliği aleyhinde faaliyetlerisaptananların vatandaşlıktan çıkartıl masını öngören kanunteklifi görüşülerek kabul edilmiştir.

CHP Kastamonu Mil letvekili Sabri Tığlı’nın teklifine gö -re, yurt dışında veya içinde devlet gü venliği aleyhinde bulu-nan ve her ne suretle olursa olsun, yurt dışına çıkan lardanyurda dönmeleri için yapılan uyarıya mazeretsiz olarak üçay içinde icabet etmeyenlerin Türk vatandaşlığından çıkarıl-ması da kabul edilmiştir.”

Teklif bir CHP’li tarafından getirildiğine ve komisyon-dan da CHP’li üyelerin oylarına dayanarak geçtiğine göre,yakında Meclis Genel Kurulu’ndan ve Senato’dan da geç -mesi sürpriz olmayacaktır.

CHP’nin kendi solundaki güçleri tehdit altında bulundur-mak amacıyla hazırladığı anlaşılan bu öneri yasalaşırsa, ileridesadece sosyalistler için değil aynı zamanda bizzat CHP’ninkendi mensupları için de bir demoklesin kılıcı olacaktır.·

Halen sürdürmekte olduğu başarısız siyasetlerden ötürüyarın mevcut hükümet şu veya bu şekilde sağ muhalefettarafından altedilirse, yeni bir “MC” iktidarının veya bir as -keri cuntanın elinde bu yasa hiç kuşkusuz en acımasız şe-kilde işletilecektir.

1971-1973 askeri baskı döneminde ve onu izleyen “MC”iktidarları döneminde, yurt dışındaki ilericilerin faaliyetleriniengelliyebil mek için zamanın hükümetleri böyle bir imkana

48

Page 50: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

çok gereksinme duymuşlar, fakat yasal engeller yüzündenbirşey yapamamışlardı. Ama bugün “Türkiye’yi demok ratik-leştirme” iddiasıyla işbaşına gelmiş olan Ecevit Hü kümeti,böylesi bir olanağı gerici güçlere kendi eliyle sunmaktadır.“Devlet güvenliği”, iktidarların siyasal eğilimlerine göre, filmisali, her istikamete yorumlanabilecek bir kavramdır. Baş-taki hükümetin anti-demokratik uygulama larını yurt dışındaeleştirmek de, faşist bir iktidar tarafından “dev let güvenliğialeyhine faaliyet” şeklinde yo rumlanabilir.

Nitekim “devlet güven lik mahkemeleri” konusundakipolemikler, “devlet güvenliğinden” kimin ne anladı ğını açıkseçik göstermiştir.

Gerici bir iktidar kurulması halinde, CHP’nin yurt dışın-daki ilerici üyeleri ve taraftarları da, yapacakları herhangi bireleştiriden ötürü, “devlet güvenliğini ihlal ettikleri” gerekçe-siyle pasaport larından ve vatandaşlık haklarından yoksunedilebilirler.

Kaldı ki, böyle bir yasayı getirmekle CHP iktidarı kendikendisiyle de·çelişkiye düşmektedir. Bilindiği gibi, yurt dı -şındaki işçilere “çifte vatan daşlık” hakkı tanınmasını ön -gören bir tasarı da·meclistedir. Hem Türkiye Cumhuriyeti,hem de Fransız Cumhuriyeti vatandaşı olan bir Türkiyeli, sözgelimi Fransız Komünist Partisi’ne üye olduğu ve Tür ki -ye’de mevcut olan hükümetin felsefesine ve siyasetine aykırısiyasal çalışmalar yaptığı takdirde ne olacak tır?

Fransız Anayasası’na göre bu kişi Fransa’da en doğalana yasal hakkını kullanırken, Türkiye’deki gerici bir hü kü -met aynı kişiyi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından at-maya kalkabilecektir. Böyle bir durum, herhalde uluslararasıplanda Türkiye’yi yeni açmazlara sürükleyecektir.

Bu bakımdan, Dışişleri Komisyonu’ndan geçmiş bulu-nan bu anti-demokratik yasa önerisinin Meclis Genel Kuru-lu’ndan ve Senato’dan geçmemesi için, CHP’li ilericiler dedahil, tüm demokratik güçler seferber olmalı, ilerici güçlerekarşı hazırlanan bu tuzağı zamanında bozmalıdırlar.

49

Page 51: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

MHP’nin yurt dışı faaliyetleri üzerine açıklamalarİnfo-Türk, Eylül 1979

Türkiye’de kanlı siyasal terörün başlıca sorumlusu olanMilliyetçi Hareket Partisi’nin işlettiği cinayetler her geçengün yeni yeni belgeler ve itiraflarla açığa çıkarken, bu örgü-tün yurt dışındaki faaliyetlerinin inkar kabul etmez belgeleride, Cumhuriyet Gazetesi’nin arka arkaya yaptığı yayınlardaortaya konulmuştur.

Bilindiği gibi, Milliyetçi Hareket Partisi’nin yurt dışındaörgütlü faaliyet sürdürmesi üzerine Anayasa Mahkemesi, bupartiye, 1976 yılı sonuna kadar yurt dışındaki şubelerini ka-patmadığı takdirde, hakkında kapatma kararı alacağını bil-dirmişti. Bu karar üzerine, MHP yönetimi, 1976 Ekim’indeAnayasa Mahkemesi’ne, yurt dışındaki tüm örgütlerini ka-pattığını duyurmuştu.

Ancak, Cumhuriyet Gazetesi’nin açıkladığı yeni belge-lere göre, MHP, bu duyurudan aylarca sonra yurt dışında partiolarak örgütsel faaliyetini sürdürrmeğe devam etmiştir. Nite-kim, MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, 1977 genel se-çimlerinden sonra, yeniden başbakan yardımcısı olur ol maz,28 Temmuz 1977 tarihinde “Milliyetçi Hareket Partisi-Al-manya Yürütme Kurulu Başkanlığı”na hitaben gönderdiği biryazıda, parti çalışmalarının dernek görüntüsü altında illegalolarak yürütülmesini ve Federal Almanya’nın faşist partisiolan NPD ile işbirliğinden yararlanılmasını istemiştir.

Türkeş’in söz konusu mektubunda şöyle denilmektedir:“…Türkiye’de partimiz için süregelen sözkonusu olumlu geliş-melerin Batı Avrupa’da çalışan ve öğrenim gören soydaşları-mıza da intikal ettirilmesi, MHP Almanya Yürütme Ku rulu’nunKemten, Berlin, Hannover, Köln, Münih ve Stuttgart otonomseksiyonlarındaki faaliyetlerinin hızlandırılmasını gerektirmek-tedir. Adı geçen kent ve yörelerde örgütlenme çalışmalarınaağırlık verilerek öngörülen sonuç ların elde edilebilmesi içinNPD ile partimiz arasında kurulan işbirliğinden, onların tecrübe

50

Page 52: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

ve yöntemlerinden Genel Merkezce gönderilen talimatlara isti-naden yararlanılmalıdır…

“Partimizin örgütlenmesi o denli geniş tutulmaldır ki, ku-rulan özel ekipler aracılığı ile lojman, işyeri, ocak ve kulüp-lere daha sık gidilerek MHP’nin ideoloji ve doktrinini dilegetiren kitap, broşür ve yazılar dağıtılmasına önem verilme-lidir. Zira propagandanın en önemli unsuru iddia ve tekrardır.Bu ana kadar elde edilen tecrübe ve çalışmalara arkalanarakpartinin yurt dışındaki yan kuruluşları olan Bozkurt Atatürk,Türk Ocakları, Milliyetçi Türk İşçileri Derneği, Ülkü Ocak-ları vb ile daha sıkı ilişkiler kurularak bunlardan daha verimlibiçimde yararlanılacaktır. Bu yönde özel eğitim görmüş ekip-lere öncelik verilmelidir. Böylece Türk gençlerini toplayarakMilliyetçi ve Türkçü ideoloji etrafında birleştirmek suretiylebunlar arasındaki güvenilebilir kişiler parti üyesi yapılacaktır.

“Son zamanda MHP’nin başarı ve hamlelerini gözü gö-türmeyenlerin sol basın aracılığıyla giriştikleri yıpratma yel-tenişlerine karşı koymak amacıyla parti çalışmalarınındernekler yasası muvacehesindeymiş gibi yürütülmesi zo-runludur…

Bu hususta asayiş görevlilerine koz verilmemesi için (ko-münist elemanları sindirme, Cumhuriyet, Politika, Vatan v.s.solcu gazeteleri okuyanlara karşı bazı önlemlerin uygulan-masında) komando ve Ülkücülerin 21 Mart 1977 tarihli Ge -nel Merkez’in talimat ve istemlerine uyarak hareket etmelerigereklidir.

“Yıl sonuna kadar B. Almanya’dan yurda dönmesi muh-temel Ülkücü ve Milliyetçilere anavatanda da parti hizmet-lerine en çok yarar getirmesine elverişli çalışma yerlerisağlanacaktır.

“Son zamanda, soydaşlarımız arasındaki MHP’ye parayardımı kampanyası beklenenin üstünde neticeler vermiştir.Bu asil ve milliyetçilik görevinin icrasından dolayı tekrar te-şekkür eder, bütün çalışmalarınızda yeni yeni başarılar te-menni ederim.”

51

Page 53: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Alparslan Turkeş ile Alman faşist partisi lideri arasındamektuplaşma yine Cumhuriyet Gazetesi’nin 19 Eylul 1979tarihli sayısında açıklanmıştır. Alman faşist partisi NPD’ninlideri Adolp Von Thadden’in, 1970 yılında MHP Genel Baş-kanı Alparslan Turkeş’in bir mektubuna cevaben yazmış ol-duğu ve iki parti arasındaki yakın işbirliğini kanıtlayanmektupta şöyle denilmektedir:

“Sayın Türkeş,“Mektubunuz beni çok sevindirdi. Benim ve partim hak-

kındaki övücü sözleriniz için çok teşekkür ederim. Partileri-miz arasında amaç birliğine ilişkin anlayışınız beni özellikleçok sevindirdi.

“…Partilerimiz arasında temel ortak ideolojik ilkelermev cuttur. Bu dostluk ilişkilerini geliştirmeyi ve güç len dir -meyi sizin de arzuladığınıza eminim. Bu nedenle, partilerimizarasındaki ilişkileri kapsamlı bir biçimde geliştirmeye yöne-lik önerilerinizi memnuniyetle karşılıyorum. Gençlik kol-larının gruplar halinde mübadelesini oybirliğiyle kabul ettik.

“…Sizi kişisel misafirim olarak kabul etmeme izin verirmisiniz? Ülkelerimizin politik sorunlarını konuşmak vekarşılıklı yardım olanaklarını aramak benim için büyük birzevk olacaktır.”

Bilindiği gibi, NPD, Federal Almanya’da nazizmi can-landırmak üzere kurulmuş olan neo-faşist bir örgüttür vediğer ülkelerdeki aynı türden faşist kuruluşlarla yakın işbir-liği halindedir. Bu örgütün diğer faşist örgütlerle birlikteoluşturduğu bir de “Euro-droite” (Avrupa Sağı) hareketimevcuttur. MHP’nin temsilcileri de, Avrupa Sağı toplan-tılarına katılmakta, bulundukları ülkelerde, Federal Almanya,Hollanda, Belçika ve Fransa’da yerli faşist örgütlerin hertürlü desteğinden yararlanmaktadırlar.

MHP örgütleri milyonluk binalar satın alıyor: YineCumhuriyet Gazetesi’nin 3 Eylül 1979 tarihli diğer bir haber-ine göre, MHP yanlısı olarak bilinen bazı örgütler, son ay-

52

Page 54: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

larda Federal Almanya’da milyonluk sermaye yatırımlarınagirişmişlerdir. Bu çerçeve içinde, MHP eğilimli kişilerinyönettiği “İslam Kültür Herkezleri” ve “Ülkücü Dernekler”aracılığıyla örneğin Düsseldorf kentinin en işlek cadde -lerinden biri olan Graf-Adolf-Strasse’de 23 numaralı büyükbina bir süre önce peşin parayla satın alınmıştır. Söz konusubina, gerek büyüklüğü ve gerekse konumu do la yısıylabugünkü Batı Alman piyasasında bir milyon mark’ın üz-erinde bir değer taşımaktadır.

Aynı şekilde, Hamburg ve Stuttgart şehirlerinde de MH-P’ liler mil yonluk binalar satın almışlardır.

Ancak, Ulm ken tindeki bir başka büyük binanın bir-bölümünün alımı sırasında, mal sahiplerinin vekilharcı Wolf-gang Steiner adlı kişinin aşırı sağcı akımlara karşı olmasınedeniyle engel çıkmıştır.

Ne var ki, bu bölümün hissedarlarından Allianz SigortaTröstü MHP’lilere satıştan yana olduğu için sorun mahkem-eye yansımış bulunmaktadır.

MHP’liler ayrıca, komandolarını finanse etmek için kur-dukları şirketere Türk işçilerinden para toplamak için deyoğun bir faaliyet sürdürmektedirler.

Hatırlanacağı üzere, Belçika’nın Heusden kentinde de,Ülkü Ocakları eski genel başkanının da katılmasıyla 17 Hazi-ran günü böyle bir toplantı yapılmış bulunuyordu. Alman -ya’da Anayasayı Koruma Örgütü tarafından her yıl ha zır lananraporlardan 1978 yılına ait olanına göre, MHP çizgisindekiaşırı sağ dernekler Federal Almanya’da tehlikeli bir gelişmegöstermektedirler”.

1978 yılı içerisinde Almanya’da faaliyet gösteren 100kadar ülkücü derneğin MHP tarafından kurulduğu ve bu par-tinin etkisi altında bulunduğu bildirilen raporda, MHP GenelBaşkanı Türkeş’in sık sık Almanya’yı ziyaret etmesine dedikkat çekilerek, Türkeş’in de katıldığı toplantılarda konuş-macıların açıkça “zor kullanma”ya teşvikte bulundukları be-lirtilmektedir.

53

Page 55: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Öte yandan MHP’lilerin Hollanda’da faaliyetleriniyoğunlaştırmaları ve ölümle sonuçlanan kanlı olaylara yolaçmaları nedeniyle, “Demokratlar 66” Partisi’nin mil-letvekilleri Brinkhorst ve Wessel-Tuinstra, parlamentoyaverdikleri bir soru önergesinde Adalet Bakanı’ndan bu şiddeteylemleri karşısında ne önlem alındığını veya alınacağınısormuşlardır.

Tırmanan faşist teröre karşı daha etkin mücadeleİnfo-Türk, Aralık 1979

Faşist Milliyetçi Hareket Partisi’nin açık desteğiyle ku-rulan Demirel’in azınlık hükümeti, daha iktidarının birinciayın da, gündemindeki birinci maddenin, Türkiye emekçi hal -kının haklarını sınırlamak ve demokratik güçleri ezmekolduğunu kanıtlamıştır.

Bu amaçlara ulaşabilmek için, Demirel Hükümeti üçyön temi birden uygulamağa çalışmaktadır:

1. Devlet kadrolarını tamamen değiştirmek, tüm kilit nok-talarına azılı faşist ve gerici bilinen unsurları yerleş tir mek,

2. Yasalarda anti-demokratik nitelikte değişiklikler yapmak,3. Kitlesel terör uygulamak.İlk önce tüm müsteşarların, daire müdürlerinin, valilerin

ve emniyet müdürlerinin tamamen değiştirilmesiyle başlayandevlet aygıtını daha baskıcı kılma operasyonu, giderek en altdüzeydeki memurları ve görevlileri de hedef almağa baş la -mıştır. Özellikle tüm eğitim ve kültür kurumları teker tekerfa şizan eğilimli unsurlara teslim edilmektedir. Ecevit Hü kü -meti zamanında basılmış ders veya yardımcı kitapları yasak-latacak, Nazım Hikmet’in bir yapıtı üzerine kurulduğu içinDevlet Balesi’nde “Bir Aşk Masalı” balesinin temsilini dur-duracak kadar gözü dönmüş bir kültür düşmanlığı uygula-ması daha şimdiden başlatılmıştır.

54

Page 56: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Yasalarda anti-demokratik nitelikte değişiklikler yapmaküzere de derhal harekete geçilmiştir. Aslında DemirelHükümeti, bu konuda hazıra konmuş da sayılmalıdır. Zira,Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu, Türk Ceza Kanunu,Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu, Dernekler Kanunu,Yerel Yönetimler Kanunu’nda temel hak ve özgürlüklerisınırlayıcı nitelikte değişiklikler yapılmasını öngören ta sa -rılar, daha Ecevit Hükümeti zamanında hazırlanmıştır. De -mi rel, Ecevit’in eserini tamamlama durumundadır.

Keza, bir zamanlar işçi sınıfımızın ve demokratik güçle -rin direnişi sonucunda ortadan kaldırılan Devlet GüvenlikMahkemeleri’ni yeniden kurmak için de alelacele bir tasarıha zırlanmıştır. Ecevit ekibinin de, Devlet Güvenlik Mah ke -meleri’nin özüne karşı olmadığı, sadece biçim ve usul yö -nün den bazı farklı görüşlere sahip olduğu bilinmektedir.

Kaldı ki, geçen bir yıl süresince, sıkıyönetim komutanla -rının yetkileri kısıldığı gerekçesiyle sıkıyönetimin uzatılma -sına sürekli karşı çıkmış bulunan Demirel, iktidara gelirgel mez, ilk iş olarak sıkıyönetim komutanlarının yetkileriniartıran, sıkıyönetim mahkemeleri askeri yargıç ve sav cı -larının atanmasını tamamen genelkurmay başkanının yetki-sine bırakan bir tasarı hazırlamıştır. Böylece, geçen dönemdeaşırı sağ teröre karşı ödünsüz kovuşturmada bulunan, TCK’ -nın 141 ve 142. maddeleri aleyhinde Anayasa Mahkemesi’ -ne başvuran, MHP hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına suçduyurusunda bulunan askeri savcı ve yargıçların icabına ba -kılmak istenmektedir.

Kitlesel terör: Demirel Hükümeti’nin, amaçları doğrul-tusunda başvurduğu üçüncü silah ise, kitlesel terördür. Hü -kümet değişikliğinden beri siyasal şiddet azalmak şöyledur sun, aksine nicel ve nitel olarak hızlı bir tırmanış göster-meğe başlamıştır.

Sadece Cavit Orhan Tütengil gibi ilerici bilimadamlarıfa şist katillere temizletilmekle kalınmamakta, cenaze tören-

55

Page 57: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

lerine katılan ilericilere, aydınlara, gençlere kolluk kuvvetlerihunharca saldırtılmaktadır.

Beşiktaş’ta olduğu gibi kahveler bombalanarak ilericigençler kitle halinde öldürülmektedir.

TÖB-DER üyelerinin boykotu ve Kahramanmaraş Olay-ları’nın yıldönümündeki protesto olayları sonrasında olduğugibi, terör tam kitlesel boyuta ulaştırılarak demokratik hak-larını kullanan insanların-üzerine askeri birlikler, zırhlılarsevkedilmekte, bir günde beş altı bin kişi birden gözaltınaalınmakta, sıkıyönetim

komutanlarının keyfi kararlarıyla TÖB-DER, Genç Ön -cü, İlerici Gençler Derneği gibi ilerici örgütler kapatılmakta,yöneticileri hakkında ağır ceza talepleriyle davalar açılmak-tadır.

Öte yandan, MHP ve yan örgütlerinin lokallerine yapılanbaskınlarda, öldürülecek ilerici aydınların listeleri, fotoğ -rafları ele geçirildiği, her türlü öldürücü silah bulunduğu hal -de, bu örgütlerin yöneticileri hâlâ ellerini kollarını sallayarakdolaşmakta, bir Türkeş, hükümetin baş desteği olarak yüksekperdeden demeçlerle devlet yönetimine yön vermektedir.

Başbakan Demirel de, bütün bu deliller ortada olduğuhalde, AP Ortak Grubu’nda yaptığı konuşmada, aşırı sağ’atoz kondurmayarak, “Anarşinin kökünde Türklüğün ve Müs-lümanlığın en büyük düşmanı komünizm vardır. Devlet düş-manları mutlaka etkisiz hale getirilecektir, “ diyerek sol’uboy hedefi göstermektedir.

Türkiye’nin büyük kapitalistlerinin açık desteğiyle ikti-dara gelmiş bulunan Demirel’in başka türlü davranması daesasen beklenemezdi. Yine büyük parababalarının istemle -ri ne uygun olarak sıra, emekçi halkın ekonomik ve sosyalhaklarını kısmaya da gelecektir. Nitekim, Odalar Birliği, Ar-alık ortalarında Demirel Hükümeti’ne verdiği “Ülkemizinönemli ve acil sorunlarına ilişkin görüşler ve öneriler” baş -lıklı raporda, genel bir ücret politikası saptanarak ücretlerdeüst tavan konulması imkanlarının araştırılmasını, ayrıca

56

Page 58: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

yatırım, vergi, pazarlama, kambiyo konularında da özel sek-törü gözeten bir dizi kararlar alınmasını istemiştir.

Demirel Hükümeti’nin sermayeden yana tutumu, sadeceTürkiye burjuvazisinin çıkarlarını savunmakla sınırlı ol-mayıp, Türkiye’nin kapılarını sonuna kadar açarak işgücü vehammadde kaynaklarını emperyalist sermayeye peşkeşçekme boyutlarına varmaktadır. Demirel’in gerek tek başınaiktidarda bulunduğu 1971 öncesi dönemdeki tutumu, gerek“MC” iktidarları döneminde izlediği siyasetler ve gerekseseçim kampanyası sırasında yaptığı konuşmalar göz önündetutulursa, bu yöneliş sürpriz de değildir. Nitekim, Aralık or-talarında Brüksel’de yapılan NATO Bakanlar Toplantısı’ndaNATO’ya sadakatin ve ABD’nin militarist emellerine hiz -me tin en yüz kızartıcı örnekleri verilmiş, ayrıca Türkiye’ninAET ile ilişkilerinin beş yıl süreyle askıya alınmasını isteyenEcevit Hükümeti’nin öneri paketi, Dışişleri Bakanı Hayret-tin Erkmen tarafından geri alınmıştır.

CHP’nin Sallantısı ve Sosyalist Muhalefet: Faşist terörünve emperyalizme teslimiyetçiliğin bu hızlı tırmanışı karşısında,gerek parlamenter ve gerekse kitlesel planda nicel olarak enbüyük engeli CHP’nin oluşturması gerekmektedir. Çünkü,parlamentoda “sol” olarak temsil edilen tek siyasal parti odurve Türkiye düzeyinde de aldığı oy itibariyle en büyük kitledesteğine sahip “sol” görünümlü siyasal örgüt de odur.

Ne var ki, yukarıda da değindiğimiz gibi, yasama pla nın -da Adalet Partisi azınlık iktidarının getirdiği önlemlerin çoğudaha Ecevit Hükümeti zamanında hazırlanmış olduğu için,CHP muhalefeti daha baştan eksikli durumdadır.

Üstelik, CHP’nin başındaki Ecevit ekibi, bu faşist tır-manış karşısında dışa dönük bir mücadele yürütecek yerde,kendi iç sorunlarının anti-demokratik çözümüyle meşguldür.Partinin tarihinde ilk kez İstanbul örgütüne, sırf genel merkezhizbine karşı oldukları için, topyekun işten el çektirilmiştir.Kurultay’da kısmen yatıştırılan iç kavgalar, bu Karakuşi

57

Page 59: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

uygulamayla yeniden alevlendirilmiştir. Böylesi iç kavga -larla sarsılan bir CHP’nin, yükselen faşist teröre karşı etkinbir mücadele vermesi olası değildir.

Gerçi Parlamentoda bir grup CHP milletvekili, iktidarınönerdiği anti-demokratik yasalara karşı mücadele verecek-lerini ve demokratik güçleri yasama planında savunacak-larını açıklamaktadır, ancak CHP parlamento gruplarınınçoğunluğu, Ecevit siyasetinin izleyicisidirler.

Bu koşullarda, nicel gücü sınırlı olmakla birlikte, yine defaşist terörün tırmanışı karşısında tek tutarlı mücadele, bilim-sel sosyalist çizgideki örgütlerden ve kişilerden gelmektedir.

Böyle olduğu içindir ki, Demirel Hükümeti’nin tırman -dırdığı faşist terörün boy hedefi de bilimsel sosyalistler ol-maktadır.

Bu güç koşullarda nesnel olarak demokrasi ve bağımsız -lık mücadelesinin yürütücülüğü bilimsel sosyalistlerin omuz -larındadır. Bu, tarihsel ve bilimsel bir gerçeğin, Türkiye’ningüncel koşullarında somutlaşmasıdır.

Geçen dönemlerde olduğu gibi, bu dönemde de, de mok -ratikleşme ve bağımsızlaşma mücadelesinde CHP sosyal-demokratlarından öncülük beklenemeyeceği, “kuyrukçuluk”hastalığından bir türlü kendilerini kurtaramayanların dahiartık fazla zorlanmadan farkedebileceği çıplak bir gerçektir.

CHP kitlelerinin objektif olarak bağımsızlıktan ve de -mokrasiden, hatta son çözümlemede sosyalizmden yana ol-ması, CHP Parlamento Grubu’nda bu yönde mücadele verenbir azınlık bulunması, bu gerçeği gölgelemez. Bu güçlerin demücadele saflarında dinamik bir biçimde yer alabilmeleri,ancak bilimsel sosyalistlerin doğru hedef göstermeleri, onlarıbu doğrultuda seferber edebilmeleriyle mümkündür.·

Bu ise, herşeyden önce, halen çeşitli örgütlerde ve gru-plarda kümelenmiş bulunan bilimsel sosyalistlerin, gerek işçisınıfı siyasal hareketinin birliğini, gerekse onun çevresindetüm anti-emperyalist ve demokratik güçlerin birliğini sağ la -yabilmelerine bağlıdır.

58

Page 60: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

14 Ekim yerel seçimlerinden sonra, Türkiye bilimselsosyalist hareketinin iki partisi, Türkiye İşçi Partisi ile Tür -ki ye Sosyalist İşçi Partisi arasında, işçi sınıfının siyasal ha -reketinin birliğini sağlama yolunda başlatılan temaslar,olumlu bir gelişmedir.

Bu birleşme sürecinde, bilimsel sosyalist çizgide sayıla-bilecek diğer grup ve hareketlerin de yeralması düşünülebilir.Ancak, TİP Genel Başkanı Bohice Boran’ın İstanbul’da TİPİlçe Temsilcileri Toplantısı’ndaki konuşmasında belirttiğigibi: “Kimileri, politik yelpazenin sol başının kendilerinintekelinde olduğunu vehmedip, emperyalizme ve faşizmekarşı birlik çalışmalarını, gerçeklere ters düşen hegemonya -cılığın aracı olarak kullanmak istiyorlar (...) )Öyle, komünist-lerin, sosyalistlerin, bilmem kimlerin birliği şeklinde formüleedilecek bir birliği, biz Türkiye işçi sınıfının bilimsel sosyal-ist partisi olarak kabul edemeyiz. Bu sekterlikten değil, ilke-sellikten gelir.”

Yurt dışındaki görevler açısından: CHP muhalefetininperişanlığı, bunun yanısıra bilimsel sosyalist hareketin birlik-ten yoksunluğu ve bu nedenlerle anti-emperyalist ve anti-faşistmücadelede geniş kapsamlı birliklerin oluş turulamaması ol-gusu, yurt dışındaki Türkiyeliler açısından da geçerlidir.

Nitekim, CHP’nin iktidardan düşüşünden hemen sonraHamburg’ta 24 Kasım 1979 günü yapılan Türkiye HalkçıDevrimci Federasyonu - Avrupa (THDF-A)’nın Kongresi,yurt dışındaki CHP’lilerin muhalefet döneminde bile etkinbir nitel güç oluşturamadıklarını, bu partiye sempatizandemokrat, ilerici işçileri anti-emperyalist ve demokratik he -defler doğrultusunda seferber etme başarısını gösteremedik-lerini ortaya koymuştur.

CHP’nin Avrupa’daki yan örgütü niteliğinde bulunanTHDF-A’nın kongresine CHP Genel Sekreter YardımcısıAlacakaptan katıldığı gibi, CHP Genel Başkanı Bülent Ece-vit ile CHP’nin Avrupa’daki baş destekçisi Alman SDP’nin

59

Page 61: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Genel Başkanı Willy Brandt da birer başarı mesajı gönder-mişlerdir.

Ancak bu kongre dahi, CHP’li örgütleyicilerin kendi ara -larındaki birliği sağlayarnamış, kongreden hemen sonra bazıdernekler görüş ve ilke farklılıklarını ileri sürerek THDF-A’dan istifa etmişlerdir.

Bilimsel sosyalist hareket açısından da Avrupa planındabir birlikten söz etmek olası değildir. Bilimsel sosyalist çiz -gideki partilerin ve grupların kendi aralarında birliği sağlamasorunu, bu örgütlerin yönetimleri düzeyinde değerlendirile-cek bir konudur, yukarıda değindiğimiz Türkiye’deki gelişimsürecine tabidir.

Anti-emperyalist ve demokratik hedefler için mücadelekonusunda ise, bırakın bilimsel sosyalistleri, sosyal-demok -ratları, demokratları içerecek bir birliğin oluşturulmasını, buhedefler çevresinde bizzat bilimsel sosyalist olanların kendiaralarında dahi bir birlik sağlanamamıştır. Bunda, bilimselsosyalist platformda sayılan hareketlerden birinin, Boran’ınyukarıdaki sözlerinde eleştirilen tekelci ve hegemonyacıtavırları birinci derecede rol oynamıştır.

Federal Almanya’daki Türkiyeli işçilerin demokratikkitle örgütü olmak iddiasıyla kurulan FİDEF, bu tutumyüzünden, kısa sürede bir siyasal hareketin yan örgütü ha-line dönüştürülmüş, kitle örgütü niteliğini yitirmiştir.

Türkiye’deki barış ve özgürlük mücadelesini Avrupaplanında yürütmek iddiasıyla kurulan ve işlevi itibarıyle dahageniş bir yelpazeyi içermesi gereken Avrupa Barış ve Özgür-lük Komitesi açısından da durum aynıdır. Bu örgüt de,yapısal olarak sadece belli bir siyasal disiplini kabul etmişkişilerle sınırlı tutulmuş ve o siyasal hareketin yan örgütü ha-line dönüştürülmüştür.

Bu yanlış tavır, son olarak Avrupa’ya Pershing-2 ve Crui -se füzeleri yerleştirilmesine karşı açılan kampanyada açıkseçik görülmüştür. Olay sadece bilimsel sosyalistleri, sosyaldemokratları, ilericileri değil, tüm insanlığın geleceği söz

60

Page 62: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

konusu olduğu için tüm barışseverleri ilgilendirdiği halde,kampanyanın FİDEF tarafından açılmış olmasından ötürükatılım sınırlı kalmış, çeşitli eğilimleri temsil eden barışsevergüçlerin bu kampanyada kitlesel olarak yeralması mümkünolamamıştır. 9 Aralık Brüksel Yürüyüşü’ne de, bu yüzden,Avrupa’daki Türkiyeli barışsever işçilerin daha büyük sa -yılarda katılımı gerçekleşememiştir.

Oysa, bu ölüm füzelerine karşı Türkiye’deki kampanyabir siyasal hareketin tekelinde bırakılmayıp Barış Derneği,Türkiye İşçi Partisi ve Türkiye Sosyalist İşçi Partisi tarafın-dan birlikte yürütüldüğü için daha etkin·ve daha başarılı ol-muştur.

Anti-emperyalist ve anti-faşist mücadelede birlik için:Girdiğimiz yeni dönemde daha da önem ve güncellik ka -

zanan anti-emperyalist ve anti-faşist mücadelede en genişkitlelerin birliğini sağlamak için, herşeyden önce, içerisindebilimsel sosyalistlerin, ilericilerin, demokratların tam bir eşit-lik ve karşılıklı saygı içerisinde bir araya gelebilecekleridemokratik bir yapının oluşturulması gerekir.

Örneğin, Avrupa Barış ve Özgürlük Komitesi gibi biryapı, böylesi bir çalışma için temel oluşturabilir. Ancak,Avrupa Barış ve Özgürlük Komitesi’nin böyle bir yapıyıkazanabilmesi için, bir siyasal hareketin yan örgütü niteliğin-den kurtarılıp, tüm demokrasi ve barış güçlerinin temsilci-lerinin içinde ve yönetiminde yeralacağı gerçekten kapsamlıbir demokratik örgüt niteliğine kavuşturulması gerekir.

Füzelere karşı kampanya böyle bir niteliğe kavuşturul-muş bir Barış ve Özgürlük Komitesi tarafından düzenlenmişolsaydı, yürüyüşte taşınacak dövizler, haykırılacak slogan-lar birlikte saptanmış bulunsaydı, mücadele daha büyükkitlelere ulaştırılabilirdi. Bundan sonra girişilecek tüm anti-faşist ve anti-emperyalist eylemler açısından da aynı durumsöz konusudur.

Türkiye’de faşizan baskılar ve militarizm hızla tırman-61

Page 63: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

maktadır. Türkiye’ye göre her bakımdan daha geniş ola -naklara ve daha büyük özgürlüklere sahip bulunan Avrupaülkelerindeki Türkiyeliler, Türkiye’de çok zor koşullar al-tında verilen mücadeleye gerçekten etkin katkıda ve dayanış-mada bulunmak sorumluluğunu taşıyorlarsa, gecikmeksizintüm bilimsel sosyalistlerin, ilericilerin, demokratların, barış-severlerin içinde yeralacakları bir yapıyı en kısa zamandaoluşturmalıdırlar.

Bu, sadece Türkiye’deki anti-emperyalist ve anti-faşistmücadeleye etkin katkı sağlamak bakımından değil, aynı za-manda Avrupa ülkelerinde çalışan Türkiyeli işçilerin kendiöznel sorunlarının çözümü yolundaki mücadelede daha ileriadımlar atabilmesi açısından da yaşamsal önem taşımaktadır.

Emperyalizmin tezgahladığı faşist darbeİnfo-Türk, Eylül 1980

Demokrasi İçin Birlik Avrupa Komitesi’nin 12 Eylül1980 darbesinden hemen sonra dünya kamuoyuna beş dildeyayınladığı duyuruda da belirtildiği gibi, “Yıllardan beri fa-şist güçlerin yürüttükleri·sistemli provokasyonlarla zeminive·bahanesi hazırlanan askeri darbe gerçekleştirilmiştir... Bu,ülkemizdeki faşist tırmanışın son basamağıdır.”

“Milli Güvenlik Konseyi” adı altında darbeyi gerçekleş-tiren beş kişilik cuntanın daha ilk günden giriştiği uygula-malar, bu yargıyı doğrulayarak, darbenin açıkça faşist niteliktaşıdığını ve kurulan diktatörlüğün ise faşist bir diktatörlükolduğunu göstermiştir.

Ne var ki, tıpkı 12 Mart diktasının ilk dönemlerinde ol-duğu gibi, bu kez de, “ilerici”likleri kendinden menkul kimiçevrelerde, uluslararası sermayenin Türkiye’ye dayattığı bufaşist rejimi, “demokrasinin geleneksel savunucusu Türk Or-

62

Page 64: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

dusu’nun zorunlu bir müdahalesi” biçiminde niteleme eği-limleri kendisini tekrar göstermiş, hatta anti-faşist güçlerinzamanında mücadele saflarına katılmak yerine sonu belirsizbir bekleme sürecine girmeleri ve pasifize olmaları sonucunudoğurabilecek boyutlara ulaşmıştır.

Hattâ bilimsel sosyalist platformda yeralan bir hareketdahi, 12 Eylül darbesinin uluslararası bağlamını, sınıfsal ni-teliğini ve terör uygulamalarını ikinci plana iterek, cuntacıgeneraller arasındaki kişisel çelişkileri abartmak, bu nokta-dan hareket ederek 12 Eylül darbesini bir faşist darbe değil,“askersel darbe”, kurulmakta olan rejimi de faşist dikta re-jimi değil, “askersel-dikta rejimi” olarak göstermek, hattâ buanalizi kabul etmeyen diğer anti-faşist güçlerle eylem birli-ğine girmemek yanlışına sürüklenmiştir.

Mali sermaye, Türkiye’de faşist diktatörlüğün ortamınıbir yandan IMF’nin ekonomik dayatmalarıyla ve Washing-ton’dan güdümlü Kontr-gerilla ve MHP gibi terör örgütleri-nin provokasyonlarıyla hazırlarken, faşist darbeyi de yineWashington’dan güdümlü NATO’nun planları çerçevesindeve NATO’nun emrindeki generaller aracılığıyla gerçekleş-tirmiştir.

Göstermelik “burjuva demokrasisi”yle sınıf egemenliğinisürdüren mali sermaye, daha baskıcı bir rejime, faşist dikta-törlüğe geçmek gereğini neden duymuştur? Bu sorunun ce-vabı da, özellikle İran Devrimi’nden sonra Ortadoğu’daem peryalizm aleyhine bozulan kuvvet dengesinde ve eko-nomik bunalım koşullarında Türkiye emekçi kitlelerininABD’ ye bağımlılığa ve kapitalist sömürüye karşı daha bi-linçli tavır almaya yönelmeleri olgusunda yatmaktadır.

Nitekim, Türkiye İşçi Partisi’nin daha 3 Şubat 1980’deyayınladığı “SORUNLARIMIZ - GÖREVLERİMİZ, TEKPARTİ-TEK CEPHE” başlıklı belgede faşist darbenin hazır-lığı şöyle belirlenmişti:

“Emperyalist güçler artık sosyalist sistemi çepeçevre sa -ran ve çeşitli andlaşmalar, üslerle kendilerine bağlı bir ülkeler

63

Page 65: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

zinciri oluşturma, sosyalist ülkelerin dünyanın öteki bölgele-riyle bağlantılarını sınırlama olanağını yitir mişlerdir. Bununyerine belirli bir bölgede kendine köprübaşı işlevi görecek biryada birkaç ülke bulmak ve bu ülkeler aracılığıyla ekonomik,politik, askeri kontrolunu sağlamlaştırmak, emperyalizminbaşvurduğu başlıca yöntem olmaktadır. Türkiye böyle bir işleviçin elverişli bir ülke olarak değerlendirilmektedir.”

İki 7 KasımDemokrat Türkiye, 15 Kasım 1982

7 Kasım dünya tarihinde büyük Rus devrimiyle sosyalistdevrimler çağının açılışını simgelerken, Türkiye tarihine de,düzmece bir referandumla “anayasallaştırılmış” parlamenterfaşizm döneminin açılış günü olarak geçti.

Türkiye işçi sınıfı, emekçi kitleler, Kürt halkı, gelecekyıllarda 7 Kasım’ı, bu iki yönüyle, hem dünya çapında sos-yal ve kurtuluş yolunun açıldığı gün, hem de Türkiye’detemel hak ve özgürlüklerin üzerine kapkara bir şal örtüldüğügün olarak anacaklardır.

Geçmişte yaşanmış tarihsel olaylar, kuşkusuz, insanlığıngeleceğini etkileyici, yönlendirici baha biçilmez derslerle do-ludur. Ama belirleyici olan geçmiş değil, gelecektir.

Unutmayalım ki, insan oğlunun tarihi, 7 Kasım 1982’dende, 7 Kasım 1917’den de çok daha gerilere, 500 bin yıl ön-cesine uzanıyor. Bir özetleme yapıp bu 500 bin yıllık tarihi100 yıllık bir ölçeğe sığdıracak olursak, yani insanlığın he -nüz 100 yıllık bir yaşamı olduğunu varsayarsak:

Bu 100 yılın tam 98 yılı ateşin keşfi, balçıktan çanakçöm lek yapımı, taşları yontup cilalayarak ilkel üretim araç-larının meydana getirilmesi, vahşi hayvanların evcilleştiril-mesiyle geçmiş…

64

Page 66: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Uygarlığın simgesi olan yazı, ancak 98. yılın sonlarınadoğru bulunabilmiş, bilgi ve deneylerin daha sonraki kuşak-lara aktarılması ancak bu buluştan sonra mümkün olabilmiş…Yani bizler, bugün, insanlığın ancak iki yıllık geç mi şini iyikötü bilebiliyoruz.

Sanat ve edebiyatın ortaya çıkışı, ilkel bilimin eski Yu-nan’da ilk kıvılcımlarının parlayışı altı ay öncesine rastlıyor.Matbaa bulunalı sadece bir ay olmuş. Deneysel bilimin ömrüise üç haftayı geçmiyor. Buharla işleyen lokomotif ve gemi-ler yola çıkalı dokuz gün bile olmamış… Yine aynı zaman öl-çeği içinde, telsizle haberleşmenin kurulması yedi günöncesine, ilk yapma uydunun uzaya fırlatılmasi 12 saat ön-cesine, insan oğlunun ilk kozmik uçuşu yapması ise dört saatöncesine rastlıyor…

Geçmişe bu zaman ölçeği içinde baktığımızda, insanlıkhenüz çocukluk dönemini yaşıyor. İlk burjuva devriminin ya-pılması üç hafta, işçi sınıfı mücadelesinin sosyalist devrimletaçlandırılması ise bir haftalık bir sorun…

Genel olarak dünya, özel olarak Türkiye için gelecek, bu-günden kestirilemeyecek nice çalkantılar, oluşumlar, deği-şimler ve patlamalarla dolu. Kuşkusuz, tüm bu gelişmeler,hızlandırılarak gösterilmiş bir film şeridi gibi yansıtmaya ça-lıştığımız şemada anlatıldığı kadar basit ve kolay değil. Bubasitleştirme, dünyayı materyalist diyalektikle yorumlayan,onu sadece yorumlamakla kalmayıp değiştirmek için de mü-cadele eden devrimcilerin tarihsel iyimserliğinin ifadesidir.

Ama 500 bin yıllık insanlık tarihinde gelmiş geçmiş herkuşak, ister yıllar, onyıllarla ifade edilsin, ister haftalarla,günlerle, dakikalarla ifade edilsin, bu değişim süreci içindekendi döneminin, yer yer yengilerle, başarılarla, zaferlerleörülmüş mutluluğunu, yer yer yenilgilerle, zulümlerle, iş-kencelerle ve kanla örülmüş acısını, yaşıyor.

Türkiye halkları, bugün, ikinci kategoriye giren bir dö-nemdedir. Açık konuşmak gerek: Devleti, kitle iletişiminielinde bulunduran egemen sınıfların beyin yıkaması, açık-

65

Page 67: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

gizli baskıları, tıpkı 7 Kasım referandumunda olduğu gibi,emekçi kitlelere bile, kendi mahkumiyet fermanını imzala-tabiliyor. Hele mevcut siyasal örgütler, ister sol, ister mer-keziyetçi olsun, kitleler önünde güvenilir bir alternatifoluşturamıyorlarsa… Geçen yazımda da vurguladığım gibi,sosyal demokrat hareketin liderleri bile faşist dayatma kar-şısında net bir tavır alamıyor, “ne şiş yansın ne kebap!” an-layışıyla kafasını kuma sokuyorsa…

İtalya’da Mussolini faşizmi, Almanya’da Hitler nazizmide, dönemlerinin özgül koşullarında, beyinleri yıkanmışemekçi kitlelerin de oylarıyla iktidar basamaklarını tırman-mıştır.

Türkiye de bu deneyi yaşamaktadır.Bu mahkumiyet fermanını, yani faşizmin anayasasını

yırtmak, bu askeri-sivil “anayasal” diktatörlüğü yıkarak ye-rine demokratik halk iktidarını kurmak, uzun erimli bir siya -sal mücadele sorunudur.

Siyasal mücadele ise, parlamenter alanla sınırlı değildir.Esasen yakın gelecekte, bu alan, işçi sınıfının ve emekçi kit-lelerin çıkarlarını temsil edecek siyasal güçlere tamamen ka-patılmıştır.

Kaldı ki, 12 Eylül darbesinden önce de, hatta daha önce-leri, Atatürk döneminde de, “çok partili” dönemde de, 1961Anayasası’nı yürürlüğe girmesinden sonra da parlamento ege-men sınıfların politik av alanı olmaktan asla kurtulamamıştır.

Önümüzdeki dönemde, demokratik hareketin siyasal mü-cadelesi, büyük ölçüde, icazetli “parlamento”nun dışında yü-rüyecektir. Kuşkusuz, yeni “anayasa”nın çizdiği çerçeveiçinde parlamenter kavgalar eksik olmayacaktır. Mutemedkişilerr kurdurtulan iki partiden biri iktidara gelecek, diğerigidecektir. Hatta, bazı sol unsurlar, bu partilerden kendile-rine daha yakın görüneni içinde “legal siyasal çalışma” ola-nağı arayacaklardır.

Ama belirleyici mücadele, icazetli partiler arasındaki par-la menter çekişme alanında değil, bu parlamentonun da, orada

66

Page 68: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

temsil edilen partilerin de iplerini elinde tutan “cumhurbaş-kanlığı” kurumuna, onun temsil ettiği faşist devlet yapısınakarşı kitle planında verilecektir.

7 Kasım referandumu ile Türkiye siyasal arenasında tümgüçlerin yeri netleşmiştir. Ordu ilk kez bir kurum olarak, ge-rektiğinde huzuru sağlamak için kışlasından lütfen çıkan“kurtarıcı” görüntüsünü yitirmiş, egemen sınıfların çıkar ala-nında siyasal bir güç olarak resmen yerini almıştır.

“Anayasa”ya ve Evren’in cumhurbaşkanlığına yüzde 90’ -ın üzerinde “Evet” oyu verdiği açıklanan kitlelerin, bu “ana -yasa”yı ve “cumhurbaşkanı”nı dayatan egemen güçlerineko nomik ve sosyal politikasıyla çelişkisi vardır. Kitleler, gü-venilir seçenek bulduklarında, tüm kurumlarıyla ve sembol-leriyle bu faşist devlet yapısının karşısında yer alacaklardır.

Kitlelerin aradığı seçeneği yaratmak, en başta Türkiyesolunun görevidir. Ancak ne parlamento içi dengeler veyakomuta kademesine “gerçekçi çizgiler” arama, ne de “Ata-türkçülüğün gerçek mirasçıları” üzerine spekülasyon ve he-saplar yapma olanağı kalmıştır.

Bu seçeneği yaratabilmek için, gerek marksist kadrola-rıyla, gerek sosyal demokrat kadrolarıyla, Türkiye solu, geç-mişin gerçekçi bir değerlendirmesini yaparak, yeni koşullarıngerektirdiği ideolojik, politik, örgütsel mücadele normlarınakendini hazırlamak zorundadır.

Örgütsel planda, kendinden menkul tüm hiyerarşik üs-tünlük taslamalar son iki yılın pratiğinde esasen iflas etmiş-tir.

Ne Türkiye toplumunun iç dinamiklerini hiçe sayarak“bütün” adına “parça”ya komuta etme iddiaları, ne de kendiiçinde parça bölük olduğuna bakmaksızın ve nesnel koşullarıdikkate almaksızın kitleler adına konuşma sorumsuzlukları,kitlelerin gerçek arayışına yanıt verebilir.

Yanıt, en geniş kapsamlı anti-faşist birliktedir. 7 Kasım’da tarih düşmüştür… Yeni koşullar, yeni kadro-

la rı, yeni oluşumları dayatacaktır.67

Page 69: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Bir Sol’dan, Bir Sağ’danDemokrat Türkiye, Eylül 1983

Kızgın Temmuz-Ağustos ayları, Türkiye’de muhalefetinnitel ve nicel gelişmesi açısından önemli iki açılım getirdi.Birisi sol’dan, diğeri sağ’dan... Her iki açılımda da, Evren‘in başını çektiği askeri faşist cunta’ya ilişkin tüm “rezerv”lerve “beklenti”ler bir tarafa bırakılıyor; Türkiye marksist sol-unun ezici çoğunluğunun üç yıldır ısrarlı şekilde vurguladığıçözümlemelerin ve Cunta’ya karşı aldığı taveın haklılığı birkez daha ortaya çıkıyor.

Türkiye Postası Gazetesi’nin bildirdiğine göre, TKPmerkez kanadı Politik Bürosu ‘nun 24 Temmuz 1983 tarihlitoplantısında Genel Sekreter Haydar Kutlu, bir konuşma ya-parak, parti yönetiminin “12 Eylül devirmesiyle kurulangerici askersel diktatörlüğün gericileşme sürecinde, adımadım faşistleşerek, sonuçta açık faşist bir nitelik kazandığı”görüşünde olduğunu açıklamış bulunuyor. Kuşkusuz, açık-lama, üç yıldır soldaki gelişmeleri dikkatle izleyenler açısın-dan yeterli açıklıkta değil. Bir kez “gericileşme süreci” ne dir?Böyle bir sürecin yaşandığı varsayılırsa, bu sürecin hareketnoktasında Cunta’nın sadece faşist değil, gerici bile olmadığı,ancak giderek gericileştiği sonucuna varılabilir. O zaman,başta gerici olmayan Cunta’nın hangi nedenlerden ötürügiderek gericileştiği ve sonunda faşistleştiği sorusuyla karşıkarşıyayız. Kutlu’nun açıklamasına göre, “Son ge liş meler,Cunta yönetiminin dış politikasının, ABD emperyalizminindünya çapındaki saldırgan politikasıyla uyum içinde ol du ğu -nu, son yıllarda imzalanan gizli ikili anlaşmalara göre yürü -tüldüğünü ortaya koymuştur. Cunta yönetimi, komşu sosyalistülkelere ve Ortadoğu’daki ulusal kurtuluş hareketine karşıABD emperyalizminin bir uydusu olmuştur.”

Bir kişiyi, olayı veya şeyi ait olmadığı zamana koymaya“anakronizm” denir. Bu açıklama, anakronizmin parlak birörneğidir. Cunta yönetimi, dış politikasını “gericileşme sü -

68

Page 70: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

reci” içinde ABD emperyalizminin saldırgan politikasıylauyumlu hale getirmemiş, aksine, ABD em peryalizmininsaldırgan politikasının bir ürünü olarak 12 Eylül 1980’deTürkiye’nin başına bela edilmiştir. Söz konusu ikili anlaş-malar ise, Cunta’nın son yıllarının ürünü değildir. Gerçi sonyıllarda özellikle yeni üslere ilişkin bazı ara anlaşmalar imza-lanmıştır ama, ABD emperyalizmiyle askeri ve ekonomikplandaki temel anlaşmalar, darbeden çok önce, KenanEvren’in sadece Genelkurmay Başkanı olduğu sırada verdiğiultimatom üzerine arka arkaya imzalanmıştır. Bunların askeriplanda olanı 10 Ocak 1980’de parafe edilen “Savunma işbir-liği Anlaşması”, ekonomik planda olanı ise ünlü “24 Ocak1980 Kararları”dır... Cunta, her iki teslimiyet belgesinin“par lamenter” hükümet tarafından uygulamaya geçirile-memesi üzerine bu işi süngü zoruyla yapmak için 12Eylül’de yönetime resmen elkoymuştur.

Üç yıllık bir “‘gericileşme süreci sonunda Cunta’nın fa -şistleşmesi”ne gösterilen ikinci gerekçe ise şudur: “Cuntayönetiminin burjuvazinin uluslararası tekellerle içiçe geçenen işbirlikçi, en gerici, tekelci, asalak kesimlerinin ve büyüktoprak sahiplerinin erkine dönüştüğünü gösteren olgular şimdiçok daha açık ortaya çıkmıştır.” Bir başka anakronizm…İşbirlikçi tekelci burjuvazinin ekonomik, politik ve askeri pro-gramını üç yıldır ödünsüz uygulayarak emekçi halk kitlelerinigiderek yoksullaştıran, işbirlikçi tekelleri daha da palaz-landıran, yabancı sermayeye kapıları sonuna kadar açan, tekeldışı tüm sınıf ve katmanları, yani işçi sınıfını, köylülüğü, şehirküçük burjuvazisini ezen ve hatta tekelci burjuvazinin bir kıs-mını dahi iflas ve yıkıntıya sürükleyen aynı cunta değil midir?Onun daha baştan hangi çevrelerin erki olduğunu gösteren okadar çok “olgu” vardır ki, bunları görebilmek için herhaldeüç yıl tereddüt etmek gerekmezdi.

Kuşkusuz bu tutumun değerlendirmesi, marksist kadro-larca yapılacaktır.

Diğer önemli bir açılım ise, Çanakkale’de gözetim altında69

Page 71: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

tutulan 16 eski politikacının dünya kamuoyuna yayınladık-ları muhtıradır. Avrupa basınında da özet olarak yayınlananmuhtıra, Türkiye’ de yıllarca burjuvazinin sözcülüğünü yap-mış, onlar adına hükümet etmiş politikacıların dahi, bugünCunta yönetiminin karşısında kesin tavır aldıklarını belgele-mektedir. Gözetim altındaki CHP’li politikacıların da imzala -dığı ileri sürülen, fakat bütünüyle Adalet Partisi’nin ağır lığınıtaşıyan muhtırada, mevcut rejim, “güdümlü bir vesayet re-jimi”, “‘Evrenizm”, “militarizm”, “militer de mok rasi”; Evrenise “Türkiye’nin diktatörü”‘ olarak nitelenmektedir.

Bu çıkış, Şili’de baştan Pinochet Cuntası’nı destekleyipsüngünün ucu kendilerine de değince muhalefet bayrağınıaçan Hristiyan Demokratların çıkışını anımsatmaktadır. Bur-juvazi içinde şiddetlenen çelişkileri ortaya koyması bakımın-dan önem taşımakla beraber, AP ağırlıklı muhtıra, yine de,demokrasi mücadelesine soyunan tüm burjuva siyasal hare -ket lerinin kaypaklığını yansıtmaktadır.

Muhtıra, herşeyden önce, Türkiye’de bugün egemen bulu-nan diktatörlüğü, tarihsel ve sınıfsal bağlamından soyutlayarak,Evren’in kişisel ihtiraslarının ürünü olarak gös termektedir.Demirel ve arkadaşlarına göre, Türkiye’de “1876’dan bu yanaparlamento vardır, 1946”da ise çoğulcu demokrasiye ge çil -miştir. (…) Bugüne kadar ordunun sözüne millet güvenmiştir.Ordunun 1960 ve 1971’de olduğu gibi bir süre sonra kışlasınaçekileceği, demokratik idareye tekrar dönüleceği sanılmış,ancak ikinci Atatürk gelmiş, Evrenizm militer bir demokrasikavramı olarak sunulmuştur.”

Aslında, Demirel’lerin Evren diktasına muhalefeti, iki ol-gudan kaynaklanıyor. Anayasa referandumuyla Evren’inken disini “üniformalı cumhurbaşkanı” ilan ettirmesi ve AP’ -nin devamı olarak ortaya çıkan Büyük Türkiye Parti si’ninka patılması. Bu kapatmayla birlikte, kendilerinin de Ça nak -kale’ de gözetim altına alınması…

Şimdi yakınıyorlar: “Türkiye’de 3 yıl içinde olup-bitenlerve Evren gerçeği iyi anlatılamadı…” 3 yıl içinde olup-biten-

70

Page 72: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

leri ve Evren gerçeğini anlatmaya çalışan marksist sol’ a en adiiftiralarla saldıran kendi basınları değil miydi? Marksist sol ‘undünyaya anlatmaya çalıştığı gerçekleri yerinde irdelemek üzereTürkiye ‘ye giden Avrupa parlamenterleri önünde aynı iftiralarıkusanlar yada en azından suspus olanlar AP parlamenterleri vehatta bir kısım CHP parlamenterleri değil miydi

Darbeden çok önce, “teröıü önlemek üzere” Parlamento-nun ittifakıyla sıkıyönetim ilan ederek yönetimi fiilen gene ral -lere kendilerinin teslim ettiklerini muhtıranın başında kendileriitiraf ediyorlar. Teröıü ordu içindeki Kontr-gerilla’nın kışkırtıpörgütlediğini Türkiye ‘de yıllar yılı başbakanlık yapmış kişibilmez mi? Bile bile, yönetim neden teslim edilmiştir?

Türkiye’de 1876’dan beri parlamentonun varolduğunu,1946’dan beri de çoğulcu demokrasiye geçildiğini söyleyen-ler, bu sürenin yarıdan fazlasının sıkıyönetim altında geç -tiğini, parlamentonun ve “çoğulcu demokrasi”nin oldumola sı işçi sınıfı partilerine kapalı olduğunu es geçmektedir.Çünkü, bundan kendileri de sorumludur.

Evet, “terörü önlemek,” 12 Eylül darbesinin bahanesidir.Ama bu darbe, Evren ‘in kişisel ihtiraslarını tatmin için mialkışlanmıştır Washington’da, Bonn’da, Londra’da… Kendibaşında bulunduğu hükümetin Savunma İşbirliği Anlaş-ması’nı ve 24 Ocak Kararları’nı uygulamaya gücü yetmeyin -ce, süngü zoruyla bu işi halletmek için Ordu’yu ileri sürenABD ve işbirlikçi burjuvazi değil midir?

Şimdi Demirel, Evren’e Batı sınırından alkışlar yağma -sından, demokrasi ile militarizm arasındaki savaşta ABD veAvrupa’nın tarafsız kalmasından yakınıyor. Ve NATO An-laşması’na sığınıyor:

“NATO, ‘rejimi ne olursa olsun, yeter ki istikrar olsun’düşüncesindeki devletlerin bir araya gelmesinden değil, hür-riyet ve özgürlüğü, insan haklarını korumak için bir arayagelinmesi fikrinden doğmuştur.” Ta başından beri Salazardiktatörlüğünü bağrına basan, ABD’nin çıkarları uğrunaTürkiye’de darbeyi tezgahlayan bizzat NATO değil midir?

71

Page 73: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Demirel, bunları bile bile, militer demokrasi’ye savaş açar -ken, NATO’cu demokrasiyi bayrak yapmaktadır.

Ama korkulan başkadır: “…vatansever devlet ve siyasetadamları, böyle bir yönetimin getireceği felaketi bi liyorlar:ya faşizm, ya komünizm.”

Faşist bir partiyle yıllarca koalisyon yapan, faşist dik-tanın ekonomik ve askeri programını kendi eliyle imzalayanve bunun uygulanmasına üç yıl seyirci kalan Demirel’in fa -şizm’i hâlâ yok sayma, kapıda bir tehlike gibi göstermegayretine şaşılmaz. Korkusu başkadır; korkusu Tiirkiye’dedevrimci hareketin gelişmesinden ve iktidar olmasındandır.Batı’yı bu korkuya ortak etmek çabasındadır.

İşte işin püf noktası da budur. İnsan haklan evrensel ve Avrupa bildirgelerinin yürürlükte

olduğu ülkelerde işçi sınıfı partileri de varmış, hatta AvrupaParlamentosu’nda, Avrupa Konseyi’nde grupları varmış.Demirel’lerin gözünde değildir. Onlar için ‘“Türkiye Pakistandeğildir”, ama Türkiye bir Fransa, bir İtalya hiç değildir.

Onlar için Türkiye, hâlâ, insan haklan bildirgelerinin bur-juvazinin işine gelmeyen yanlarının uygulanamayacağı birNATO demokrasisine adaydır. Ecevit de Sosyalist Enter-nasyonal’deki konuşmasında ABD demokrasisine, ABD’nin“özgürlükçü misyonu”na övgüler düzmüştür.

İşte içinde bulunduğumuz dönüm noktasında, bu anlayışın,l946’da, 196l’de, 1973’te olduğu gibi, karizmatik burjuva li -derleri eliyle kitlelere yeniden dayatılmasına karşı mücadelede, faşizme karşı mücadeleyle atbaşı götürülmelidir.

Bu mücadelenin başarısı ise, herşeyden önce, sol’ungerçekten güçlenmesine, geniş halk muhalefetinin başınıçekecek ve iktidar alternatifi olabilecek bir etkinliğe kavuş-masına bağlıdır.

“Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur” örneğiherşeyin “eski hamam, eski tas” olmaması için, sol, yine bur-juvazinin peşine takılmamalı, onu da peşine takacak ideolo-jik, politik, örgütsel önderliği gerçekleştirebilmelidir.

72

Page 74: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Darbecilere darbeDemokrat Türkiye, 20 Kasım 1983

6 Kasım seçimleri için “ikinci referandum” demiştik…Öyle de oldu. Geçen yılki birinci referandumu Cunta kazan-mıştı… Bu yılki referandumu kaybeden de aynı cunta.

Aslında bu ikinci referandumun seçenekleri, normalolarak, bir yanda cunta partilerinden herhangi birine oy, öteyanda seçime katılmama ya da geçersiz oydu. Seçim dışı ka -lan tüm siyasal güçlerin tavrı ikinciden yanayken, son andaEvren’in “cumhurbaşkanı tarafsızlığı”nı bir yana iterek res-men taraf olması, kitlelerin tavrını da etkiledi, onları yeni birseçenekle karşı karşıya bıraktı.

Seçmenler, üç yıllık cunta yönetimine karşı memnu niyet-sizliklerini, tepkilerini, o yönetimin doğrudan karşıya aldığıpartiye oy vermekle dile getirdiler. “Ehveni şer”e oy ver diler.Dış gözlemcilerin değerlendirmesi de öyle.

Örneğin Le Monde, “Generallerin gözdesi Sunalp’in par-tisini reddetmekle seçmenler ‘demokrasiye dönüş süreci’nibaşından sonuna kadar kontrol altında tutabileceğini umanbir kurmay heyetine ilk askeri başarısızlığı tattırdılar” diyor.

Bu seçim sonucundan Cunta lehine puan çıkarmaya ça-balayanlar da yok değil. “Seçmenlerin Evren’in bizzat karşıçıktığı bir partiye oy verebilmiş olması, seçimlerin tam birtarafsızlık içinde yapıldığını kanıtlıyor,” diyenlere de rast-lanıyor. Bu savın, özellikle Avrupa Konseyi ve Avrupa Par-lamentosu gibi, seçimleri önceden mahkum etmiş bulunanuluslararası kurumlardaki cunta taraftarlarınca alabildiğinekullanılacağı muhakkak.

Ama nasıl yorumlanırsa yorumlansın, aklı başında hiçkimse, cuntadan icazetli sadece üç parti arasında yapılan birseçimin “özgür seçim” olduğunu, bu seçimde alınan sonuçcuntanın iradesine ne denli ters düşerse düşsün, Türkiye’dedemokrasiye dönüldüğünü iddia edemez. Nitekim, seçimsonuçlarını cuntaya darbe olarak yorumlayan gazeteler, re-

73

Page 75: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

jimin geleceği konusunda aynı coşku ve iyimserlik içindedeğil.

Örneğin The Guardian “Anlayacağınız, üç yıllık bir bek-leyişten sonra Türkiye hâlâ ne istikrarlı, ne de tam de mok -ratik bir ülkedir!” diyor.

Seçimlerin galibi Özal’ın uluslararası finans çevreleriningüvenilir adamı olduğunu da kimse unutmuş değil..

12 Eylül darbesinin daha ertesi günü, uluslararası finansçevrelerinin görüşlerini yansıtan The Financial Times, Wash-ington muhabirine atfen şöyle yazıyordu: “Şimdiye kadarIMF ve Dünya Bankası ile görüşmeleri, Demirel’in bir avuçdanışmanı, özellikle de Turgut Özal yürütmüştü. Özal’ a karşıaskerlerin takınacağı tavır, Türkiye’nin IMF ve DünyaBankası ile ilişkilerinde belirleyici olacaktır.”

Nitekim bu haberin yayınlanmasından birkaç güme sonraÖzal önce danışmanlığa getirilmiş, Ulusu Hükümeti kurul-duğunda başbakan yardımcısı yapılmış ve 5 Ekim’de deuluslararası para davalarını tatmin etmek üzere Washington’agönderilmişti.

Son seçimlerin sonucundan da her halde en çok memnunolanlar aynı çevrelerdir.

Kitleler, kendi çıkarlarına ters bir partiye niçin oy ver-miş lerdir? Türkiye’nin alternatifsiz seçimlerinde bu ilk kezolmamaktadır. 1930’da Mustafa Kemal’in diktasına karşıSerbest Fırka’ya, 1950’de İnönü diktasına karşı DemokratParti’ye oy veren hep emekçi kitlelerdir. 60’lı yıllarda ilk kezparlamenter planda bir sol alternatif ortaya çıkmış, ancak onuda Türkiye İşçi Partisi’nin tasfiyeci yöneticileri, önce kendi-lerinden daha solda olanlara, ardından da birbirlerine karşıkıyıma girerek yok etmişlerdir.

Bu seçimlerde, hele de alternatif yokluğunda, kitlelerincunta şefinin bizzat karşıya aldığı partiye oy vermesi şaşırtıcıdeğildir.

Kaldı ki Özal’ın “zafer”inde, kendi programlarını si vil -leş tirilmiş bir yönetimle uygulatmak isteyen tekelci serma -

74

Page 76: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

yenin desteği ve katkısı da büyük rol oynamıştır. Evren’li,Sunalp’lı üniformasız bir askeri yönetimin alternatifinin de-vrimci bir iktidar olabileceği endişesi, tekelci sermaye çev -relerini asker eskisi Sunalp’e karşı, uluslararası ilişkilerdedenenmiş, sınanmış sivil bir Özal’a oyunamaya itmiştir.

Özal’ın seçim kampanyasında harcanan paraların kay-nağı hâlâ açıklık kazanmış değil. Bilinen bir şey varsa, biryandan Wall Street’in desteğini elde tutan Özal’ın, öte yan-dan ideolojik planda “islamcı” değerleri savunur göründüğüiçin. petrol şeyhlerinin ve Suudi Arabistan’ın siyasal veparasal desteğine de sahip olduğudur.

Ancak önümüzdeki günler, tekelci sermaye iktidarınıniki kanadı arasında, yani gücünü anayasadan alan ve devletaygıtının hemen tamamını doğrudan kontrol altında tutanmilitarist Cumhurbaşkanlığı Konseyi ile, gücünü 6 Kasımseçim sonuçlarından alan Özal’ın yetkileri sınırlı sivilhükümeti arasında derinden derine bir sürtüşmeye gebedir.Doğruyol Partisi ile Sodep’in gelecek seçimlere girmemesiniöngören yasa önerisinin seçimden önce yasallaştırılmamasıve seçimden hemen sonra da geri çekilmesi bunun ilk göster-gesidir. Cunta, Özal’ın zaferinin üzerinden bir yıl geçmedenonu, aynı mirasa oynayan diğer partilerle kapıştıracaktır.

Gelecek yılın yerel seçimlerinde seçmenler yine güve-nilir bir alternatif arama sorunuyla karşı karşıya kalacaktır.Böyle bir alternatifin çıkması erken bir genel seçimi dahi zor-layabilir.

Sol bu kez, güvenilir alternatif gereksinimine cevap ve-rebilecek midir? Marksist sol esasen gelecek dönemde deparlamenter mücadele alanı dışındadır. Orta sol’un parla-menter planda bir yıl sonraki gücünü ise. yine üç fraksiyonarasındaki çekişmenin seyri belirleyecektir. Bir yanda Mec -lis’te ikinci güç olan icazetli Halkçı Parti, öte yanda yerel se-çimler için yeşil ışık alan SODEP ve nihayet her ikisinindışında üçüncü partiyi oluşturacaklarını ilan eden Ecevit-Tunç ikilisinin “çileli çiçek”leri…

75

Page 77: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

6 Kasım 1983’te kitleler yüzde 80’e yakın oranda cun-taya “Hayır!” demiştir. Bu potansiyelden demokratik bir ik-tidar alternatifi üretmek. Bu, sol’un tüm kanatlarının ortaksorumluluğudur.

Türkiye sosyal tarihinin dokümantasyon sorunlarıUluslararası Sosyal Tarih Enstitüsü, 24 Ekim 1988

Genelde sosyal tarih çalışmalarının Türkiye’deki drama-tik durumu üzerine birkaç söz söylemek istiyorum. Sosyaltarih çalışması, her şeyden önce bir kaynak taramasıdır. Böylebir tarama için ise öncelikle kaynakların var olması ve tariharaştırmacılarına açık bulunması gerekir. Ne yazık ki, Türki-yeli araştırmacılar, dünyadaki meslektaşları arasında en ta-lihsiz olanlar kategorisindedir. Nedenlerini hepimiz biliyoruz.

Özellikle işçi sınıfı hareketini hedef alan sürekli devletterörü, periyodik olarak indirdiği her darbede, bir yandansosyal mücadelenin liderlerini, militanlarını ve sempatizan-larını cendereye alırken, bu mücadelenin gelişimini gösterentüm basılmış ya da basılmamış belgeleri de “tutuklamış”, da-hası, Hitler Almanya’sının kitap yakma şölenlerine rahmetokutturacak bir hunharlıkla imha ettirmiştir.

Ama, tarih araştırmacısının karşısındaki engel, sadece dev-let terörü de değildir. Sosyal mücadelenin siyasal planındaki kay-nakları, özellikle 20’li yıllardan itibaren, Türkiye komünisthareketinin mutlak bir itaatla bağlı bulunduğu III. Enternasyonaltarafından günün koşullarına göre ya sansürlenerek yayınlanmış,yayınlanmayanların üzerine ise hiçbir Türkiyeli araştırmacınınulaşması mümkün olmayacak şekilde kilit vurulmuştur.

Neyse ki, 60’lı yıllardan itibaren Türkiye sosyal müca-de lesinin dinamiği ve uluslararası bir merkeze bağımlı ol-mayan hızlı gelişimi, en azından bu ikinci engeli aşmış,sos yal tarih araştırmacılarına binlerce, on binlerce kitap, ga-

76

Page 78: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

zete, dergi, bildiri, rapor, kaset ve filmden oluşan son derecezengin bir kaynak bırakmıştır. Kuşkusuz, bu kaynakların birbölümü 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinin hışmına uğradı-ğından ulaşılabilir durumda değildir. Örneğin, son otuz altıyıllık sosyal mücadelede aktif yer almış bir gazeteci, bir ya-yıncı olarak şahsen ben, bugün, Türkiye’de kendi çıkardığımgazetelerin, dergilerin, kitapların ya da yayınlanmamış ça-lışmalarımın çoğuna ulaşma olanağından yoksunum. Ancak,bunun geçici olduğuna, bu engelin demokratikleşme süreciiçinde aşılacağına inanıyorum.

İşçi göçünü konu alan sosyal tarih çalışmaları açısındanaraştırmacılar muhakkak ki çok daha şanslıdır. Türkiyeli göç-men işçilerin çalıştığı Batı Avrupa ve Kuzey Amerika ülke-lerinde, Avustralya’da, Türkiye için söz konusu olan engeller,sınırlamalar ve sansür, en azından resmi planda söz konusudeğildir. 60’lı yıllara kadar, tüm batılılaşma çabalarına rağ-men Avrupa kamuoyu için sadece tekelci kapitalizmin pay-laşım kavgaları ya da stratejik hesapları ön plana çıktığındaadı anımsanan Türkiye, bugün Avrupa Topluluğu’nun içinde,resmen olmasa da, milyonlarca insanıyla fiilen vardır. Bu ne-denle, Türkiye, göçmenlerinin yoğun olarak bulunduğu ül-keler basınının, demokratik örgütlerinin, siyasal partilerinin,akademik kuruluşlarının ve en önemlisi kitle iletişim araçla-rının sürekli olarak gündemindedir.

Bu semineri örgütlemiş bulunan Hollanda’daki Uluslar-arası Sosyal Tarih Enstitüsü’nün de Türkiye seksiyonu kurarakTürkiye sosyal tarihi ile ilgili araştırmalara ve do kü mantasyonçalışmalarına olanak sağlamış olması, bu desteğin elle tutulurkanıtlarından biridir.

Türkiyeli işçi toplulukları da, bu ülkeler halklarının yüz-yıllar boyu verdikleri mücadeleler sonucu elde edilen demok -ratik haklardan ve özgürlüklerden, örgütlenme ve ifadeöz gürlüklerinden sonuna kadar yararlanmaktadır. Öyle ki,Türkiye’de tüm demokratik hakların ayaklar altına alındığı12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde, Türkiye devrimci sendika

77

Page 79: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

hareketi, DİSK, Türkiyeli tüm sol siyasal partiler ve gruplar,demokratik kitle örgütleri, özellikle Avrupa ülkelerinde, sa-yısı iki milyonu bulan bir Türkiyeli kitle içinde mücadelele-rini sürdürmek, seslerini yükseltmek, dünya kamu oyuna engeniş biçimde seslenmek olanağını bulmuşlardır.

Daha da önemlisi, bu çalışmalarında, söz konusu ülkelerinsendikalarından, demokratik örgütlerinden, sol, merkez vehatta ılımlı sağ partilerinden, kitle iletişim araçlarından önemlidestek görmüşlerdir, görmektedirler. Bu olgular, sosyal tariharaştırmaları ve dokümantasyon çalışmaları için son derecezengin bir kaynak birikimi sağlamıştır ve sağlamaya devametmektedir. Türkiye’den Avrupa’da göç sürecine ilişkin SayınKeskin’in saptamalarına genelinde katılıyorum. Onun içinbana ayrılmış olan sınırlı tartışma süresi içinde ayrıntılara ye-niden girmeyeceğim. Ancak şu eklemeleri yapacağım:

Göç olgusunu incelerken, sadece yurt dışına göçle yetin-memek, ülke içinde kırsal kesimlerden kentlere doğru iç gö -çü de göz önünde tutmak gerekir. Aslında, ekonomik nedenlidış göç, bu iç göçün doğal bir uzantısıdır. Bu bakımdan, sos-yal tarih açısından dış göçü bu bütünlük içinde ele almak ge-rekir. Ayrıca, Türkiye’den kitlesel işçi göçü 60’lı yıllardabaşlamış olmakla birlikte, sosyal tarih araştırmaları gene-linde, daha önceki göç olgularına kadar uzanmak gerekir.Kuşkusuz ki bunlar, salt ekonomik göç niteliğinde değildir.

Osmanlı Devleti’nin çöküş yıllarında, 19. yüzyıl sonu ve20. yüzyıl başı, Türkiye’den özellikle Latin Amerika’ya veKuzey Amerika’ya ihmal edilmeyecek bir ekonomik göç ol-gusu yaşanmıştır. Eğer araştırma konumuz sadece Türk asıllıveya müslüman Türkiye’lilerle sınırlı değilse, ulusal veya din-sel baskıların neden olduğu dış göçlere araştırmalarımızdaönemli bir yer ayırmak gerekir. Bu planda özellikle yüz yıl ba-şından bugüne süregelen Ermeni, Kürt, Süryani, Kildani,Grek asıllı Türkiyelilerin kitlesel göçü sosyal tarih araştırma-cılarının asla göz ardı edemeyecekleri olgulardır. Tarih araş-tırmacısı, bu konuda, Türkiye’deki resmi tezlerle kendini

78

Page 80: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

bağlı görmeyip, bizzat baskı kurbanı toplulukların ve ulus-lararası gözlemcilerin saptamalarını da dikkate almalıdır.

Hiç kuşkusuz, dışa göç sürecinde, siyasal göç gerçeği deönemli bir yer tutmaktadır. Sayısal bakımdan önemsiz deolsa, 19. yüzyıldaki siyasal gelişmelere damgasını vuran JönTürkler sürgünü, 20. yüzyıl başlarında Almanya’da sesini du-yuran ve daha sonra Türkiye’deki sosyalist harekette etkinrol oynayan Türk Spartakistleri, nitel açıdan büyük önem ta-şımaktadır. Türk Spartakistleri’nin Almanya’da aktif olduk-ları dönemde bu ülkede sırf ekonomik nedenlerle göç etmişTürk işçileri bulunduğunu da unutmamak gerekir.

Ulusal kurtuluş sırasında ve sonrasında, 50’li yılların so-nuna kadar, kimi kendi iradesiyle Sovyet devrim sürecine ka-tılmak üzere, kimi Türkiye’deki baskılar sonucu zorunluolarak dışa göçen binlerce Türkiyeli vardır. Bunların çoğu,Türkiye Komünist Partisi’nin tarihinde önemli roller oyna-mışlardır; kuşkusuz, doğrularıyla ve yanlışlarıyla...

12 Mart 1971 sonrasının siyasal göçü, çoğulcu niteliğiyleTKP’lilerin göçlerinden ayrılmaktadır. Herşeyden önce,dünya komünist hareketi artık tek merkezli değildir. EsasenTürkiye gerçeğinden çok “tarihsel olarak bağlı bulunduğu”merkezin taktik yönlendirmelerine göre siyaset üreten TKP,60’lı yılların sendikal ve siyasal örgütlenmelerinde fiilenyoktur. Sosyalist ülkelere yerleşmiş bazı TKP yöneticileri-nin kitle bağları, Avrupa ülkelerinde yerel komünist partile-rinin desteğiyle oluşturulmuş küçük gruplarla sınırlıdır.

Ülkenin nesnel koşulları, işçi sınıfının gelişim düzeyi,solda yepyeni bir siyasal hareketlenmeyi getirmiştir. Bu hare-ketlenme kısa sürede, dünya komünist hareketindeki kamp -laşmalara paralel ayrışmalara uğramıştır. Yine de, bukamp laşmalara katılmayan sosyalistler harekette ağırlıklıdır.71 sonrasının siyasal göçü tüm bu eğilimlerden unsurları içe-ren bir yelpazededir. Avrupa’daki Türkiyeli ekonomik göçmenkitlesi içinde etkin bir çalışma ortamı bulan bu yeni siyasalgöçmen kuşağı, uluslararası planda da, III. Enternasyonal’den

79

Page 81: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

miras kalan yerel resmi komünist partileriyle sınırlı siyasalgetto’yu aşmış, siyasal ve demokratik planda, kitle iletişimindeen geniş çevreleri kapsayan bir ilişkiler ortamına girmiştir.

Kaldı ki, Avrupa’daki göçmen işçi kitlesi, kimilerinceiddia edildiği gibi, tamamiyle kırsal bölgelerden gelmiş, hiç-bir sosyal mücadele ve örgütlenme deneyimi olmayan insan-lardan ibaret değildir. Avrupa kapitalizmi Türkiye’den insangücü devşirirken, nitelikli işçi seçimine özel önem vermiştir.Avrupa’ya gelen Türkiyeli işçilerin hemen hemen yarısı, dahaönce Türkiye’de kentlerde işçi olarak calışmış bulunmaktadır.Unutmamak gerekir ki, işçi devşirme yılları Türkiye’de sos-yal mücadelelerin yükseldiği, devrimci sendikacılığın özelsektörde egemen olmaya başladığı bir döneme rastlamaktadır.71 sonrası siyasal göçü, böylesi nesnel bir ortamda, Türkiyeligöçmenlerin sendikalaşmasına, örgütlenmesine, hak istemle-rini yükseltmesine önemli katkı getirmiştir.

Yine bu yeni tipteki siyasal göçtür ki, Türkiye pratiğindevar olmayan, göçmen kitlesi içinde etkinliği son derece sı-nırlı TKP’ye de taze kan taşımıştır, ve onun Türkiye’deki di -ğer sol siyasetlerin yanında kendini göstermesine olanakhazırlamıştır.

70’lı yılların sonu, Türkiye’deki tüm siyasetler, sol’uylave sağ’ıyla, Avrupa’da şu veya bu düzeyde örgütlenmiştir.Önemli bir altyapı oluşmuştur. 80 darbesi sonrası siyasal gö-çünü hepimiz tanıyoruz. Bu kez, on binlerce siyasi ve sendi-kacı, en üst düzeydeki birçok yönetici de dahil, siyasalsür gündedir. İyi kötü, hepsi daha önceden hazırlanmış bir alt-yapı bulmuştur. Nicel olarak da birdenbire büyüyen siyasalgücün uluslararası etkinliği de o oranda artmıştır. Bu etkin-lik artışı 12 Eylül yönetimini, pasaport uzatmama, vatandaş-lık kaybettirme, Türkiye’deki malvarlığına el koyma gibi birdizi caydırıcı ve sindirici önlemlere başvurmak zorunda bı-rakmıştır. Kuşkusuz, siyasal göç olgusu, etkinlikleri ve ba-şarılarının yanısıra, bir dizi olumsuzlukları, yanlış tavırlarıda bağrında geliştirmiştir.

80

Page 82: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Her şeyden önce, Türkiye’de de yaşanan grup sekterizmi,tahammülsüzlük, kara çalma siyasal göçün bünyesinde demevcuttur, hem de fazlasıyla. O kadar ki, örneğin TKP’ninsiyasal göçmen yöneticileri, sosyalist ülkelerin verdiği uzunmenzilli radyo yayını olanağını yıllarca, kendinden olmayanherkese, bugün birleşmiş bulunduğu bir partinin yöneticileride dahil, “ajan”, “provokatör”, “bölücü” suçlamaları yönelt-mekte, bu iftiraları yine sosyalist ülkelerin verdiği olanaklarlayayınladığı gazetelerde, broşürlerde, kitaplarda tek rarlamaktahiçbir beis görmemişlerdir.

Sayın Mete Tuncay’ın tebliğinde çok iyi sergilediği gibi,TKP’nin kendi eski liderlerini dahi hedef alan bu yıllanmış ka-ralama yöntemleri, maalesef, Türkiye solunun diğer gruplarınada bulaşmış, bu grupların siyasal göç içindeki uzantıları, biryandan Türkiye’deki rejime karşı azimli bir mü cadele verir-ken, birbirlerine karşı da, zaman zaman kaba kuvvet kullanı-mına kadar varan saldırılara girişmekten geri kalmamışlardır.

Türkiye sosyal tarihi açısından bu gelişim, artıları ve ek-sileriyle, son derece dikkatle, sağlam belgelere dayanarak in-celenmesi gereken bir konudur. Özellikle, siyasal gruplartarafından yapılmış olan açıklamaların ve yayınların adama-kıllı irdelenmesi, mutlaka cross-check’ten geçirilmesi gere-kir. Göç olayını incelerken sosyal tarihçinin belli yargılaravarmakta en büyük zorluk çekeceği konulardan birisi, her-halde göçmen işçi kitlelerinin öznel çıkarlarıyla yukarıda de-ğindiğimiz Türkiye’ye yönelik siyasal çalışmaların ne denlibağdaştığını veya ne denli çatıştığını belirleyebilmektir.

Sayın Keskin’in belirttiği gibi, Türkiyeli göçmen işçilerartık geçici “gastarbeiter” statüsünden çıkmış, kalıcı olmuş-lardır. Başka bir deyimle, onlar, artık Türkiye işçi sınıfınınde ğil, bulundukları ülkelerin işçi sınıfının parçası olmuşlardır.Bu, özellikle ikinci ve üçüncü kuşaklar için daha da geçerli-dir. Türkiyeli siyasetler, Avrupa’daki göçmenler ara sındakiçalışmalarında tüm ağırlığı Türkiye sorunlarına vermişler, bukitleden bir lojistik destek olarak sonuna kadar yararlanmış-

81

Page 83: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

lardır. Gerektiğinde para toplanmış, malzeme satın alınmış,örgüt yayınları satılmış, “önder”lerin ağırlaması yaptırılmış,ancak aynı göçmen işçilerin öznel sorunları açısından elle tu-tulur hiçbir şey yapılmamıştır.

Örneğin Türkiye’nin en uzun ömürlü legal sosyalist par-tisi TİP’in belgelerinde bile 1978’e kadar bu konuda her-hangi bir açıklama yoktur. DİSK dahi, bu konuda sürekli biruğraş göstermemiştir. Bir siyasi eğilimin yönetimine etkinolduğu dönemde, göçmen işçilerin sorunlarıyla ilgilenmekyerine, Avrupa’da DISK adına yürütülen para toplama kam-panyalarına ilişkin iddialar, sosyal tarih araştırmacılarınındikkatle incelemeleri gereken konulardan biridir.

12 Eylül darbesinden sonra yurt dışına çıkan bazı DİSKyöneticilerinin de, göçmen işçilerin öznel sorunlarının çözü-müne yönelik doğru dürüst bir çalışmaları olmamıştır. Yurtdışında kalıcı olan göçmen işçilerin, özellikle de ikinci veüçüncü kuşakların sorunları Türkiye siyasal yaşamına en-tegre olmaktan çok, bulundukları ülkelerin sosyal, kültürelve siyasal yaşamına entegre olmalarıyla çözülebilir. Bu ba-kımdan onların öncelikle bulundukları ülkelerin sendikala-rında, siyasal partilerinde yerli ve diğer uluslardan göçmenişçilerle birlikte örgütlenmeleri, seçme ve seçilme hakkı için,çocuklarının, kendi öz kültürlerini de geliştirmekle birlikte,bulundukları ülkenin sosyal ve kültürel yaşamına daha iyiuyabilmesi için mücadele vermeleri gerekir.

Siyasal göçle ekonomik göçmen kitlesi arasındaki ilişki-lerin bu açıdan sağlıklı bir değerlendirmesi, sadece göçmenişçilerin öznel sorunları açısından değil, entegrasyon süre-cindeki Avrupa’da sermaye blokuna karşı emek blokunungüçlendirilmesi açısından da yaşamsal önem taşımaktadır.

Sosyal tarih araştırmacısının bu çalışmalarda yararlana-bileceği kaynaklar, en başta da belirttiğim gibi, Türkiye’de-kilerle kıyaslanamayacak kadar zengindir.

- Her şeyden önce, haberlerin ve yorumların dürüstlüğütartışma götürür olmakla birlikte, Türkiye gazetelerinin yirmi

82

Page 84: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

yılı aşkın bir süredir Avrupa’da yayınlanan özel baskılarıönemli bir kaynaktır.

- Göçmen işçi çalıştıran ülkelerin basını da bu konudabüyük enformasyon içermektedir.

- Türkiyeli göçmen olgusu üzerine Avrupa üniversitele-rinin, akademik kuruluşlarının, sendikalarının, demokratikkuruluşlarının, ırkçılığa ve yabancı düşmanlığına karşı mü-cadele örgütlerinin gerçekleştirdikleri sayısız inceleme bu-lunmaktadır.

- Avrupa Topluluğu kurumları, Avrupa Parlamentosu, Av-rupa Konseyi, Avrupa Sendikalar Konfederasyonu, ICFTU,CMT, FSM ve ILO’nun bu konudaki dokümanları güvenile-bilir kaynaklardır.

- Bugün birçok Avrupa üniversitesinde, ikinci göçmenkuşağından yüzlerce genç tezlerini özellikle içinden yetiş-tikleri göçmen kitlesinin sorunları üzerine hazırlamaktadır.

- Türkiye’den gelmiş yazarların, araştırmacıların yanı sıra,ve bence onlardan daha da önemli olarak, göçmen gençler ara-sından yetişen genç yazarların çoğunca bulundukları ülkelerindillerinde yazdıkları eserler, bir başka önemli kaynak olacaktır.

- Kuşkusuz, Türkiye kaynaklı siyasal grupların bildirileri,açıklamaları ve yayınlar da, yukarıda vurguladığım tüm re-zervlerle, başvurulabilecek bir başka kaynak oluşturmaktadır.

12 Eylül rejiminin yargılanmasında tanıklığımUluslararası Mahkeme, Köln, 10 Aralık 1988

Saygıdeğer Jüri üyeleri. Türkiye’ deki rejimin tam üyelikiçin Avrupa Topluluğu ‘nun lkapılarını çaldığı bir dönemde,Avrupa ‘nın sayılı merkezlerinden birinde böyle bir uluslar-arası mahkemenin toplanmakta olması son derece büyükönem taşıyor.

83

Page 85: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

General Kenan Evren ve onun başbakanı Özal Avrupademokrasilerinin yöneticileri tarafından şaşaalı bir şekildeağırlanırken, uluslararası şahsiyetlerden oluşan bağımsız birkurulun. kamuoyuna ve özellikle de Avrupa ülkelerinin yö-neticilerine, Avrupa ‘nın güney doğusunda Türk ve Kürthalk larını ezen militarist “demokrasi”nin gerçek yüzünü ha-tırlatması çoktandır kaçınılmaz olmuştu. ·

36 yıldır Türkiye demokrasi mücadelesinin fiileniçinde yeralmış bir gazeteci olarak öncelikle şunu belirtmekistiyorum. Bazı Türk gazetelerinin. daha burada söylenecekgerçekleri dahi dinlemeden. bu mahkemeyi . “kanun kaçak-ları “nın Türk Devleti ‘ne karşı yeni bir komplosu olarak ta-nıtmaları utanç vericidir. Aynı derecede kınanacak bir başkatavır; Türk sosyal demokrasi önderliğinin, kendi milletve-killerinin bu mahkemeye katılımına yasak koymuş olmasıdır.

Ama onların, bu mahkemeyi önemsememelerinin, bumahkemenin vereceği hükmü paylaşıp paylaşmamalarınınbizce pek de değeri yok.

Son 40 yıllık tarihinde Türkiye üç kez askeri darbe ya-şadı, ilk ikisini, 1960 ve 1971 darbelerini bizzat yaşadım.İkinci darbeden sonradır ki, hakkımda açılan 30 ‘u aşkın da-vadan dolayı mücadelemi yurt dışında sürdürmek üzere Tür-kiye ‘den ayrılmak zorunda kaldım. Türkiye’de 1980Darbesi’ne gerekçe gösterilen sosyal ve politik çalkantılarıve darbeyi izleyen misli görülmemiş devlet terörünü dışardandikkatle izledim. Birçok Türk ve Kürt demokratıyla birlikte,askeri hükümet tarafindan TC vatandaşlığımız kaybettirildi.Suçumuz, Türkiye ‘de insan haklarının çiğnenmesini dünyakamuoyuna duyurmamızdı. Hiç de şaşırtıcı değil… “

Doğan Özgüden, konuşmasının daha sonraki bölümünde1960- l 980 arasının analizini yaparak Türkiye’nin ABDtarafından 12 Eylül sürecine nasıl sokulduğunu anlattı.12 Mart l 97 l darbesini l 2 Eylül’ün bir provası olarakniteleyen Özgüden, Ecevit hükümetlerinin l 2 Mart tar-tışmasını yasaklamış olmasına, Kontr-Gerilla’nın ve sivil

84

Page 86: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

faşistlerin üzerine gitmemiş olmasına değindi. Özgüdendaha sonra şunlan belirtti: “Baş eğmeyenlerin, direnenlerin hayatları ve özgürlük-

leri pahasına generallerin kurduğu rejim, 12 Eylül rejimi, kanbanyosunda vaftiz edilmiştir. Bu rejimin Cumhurbaşkanı, kı-rımın 1 numaralı eelladıdır. Bugünün başbakanı, TurgutÖzal, Uluslararası Para Fonu’nun ve Dünya Bankası’nın ‘gü-venilir adam ı olarak önce bu rejimin, batı basınının deyi-miyle, “ekonomik çar”ıydı. Aynı Özal’dır ki, 1983’den beri“sivil başbakan: kisvesi altında, Anayasa ve Cunta tarafın-dan kabul edilmiş yasalarla kurumlaştırılmış bulunan baskıtedbirlerinin uygulayıcılığını yapmaktadır.

Dahası, yeni rejim, aşırı sağın iki kanadının, Suudi en-tegrizmi ile Bozkurt Pan-Türkizmi’nin “kutsal ittifak”ı üze-rinde durmaktadır. Türk-İslam Sentezi, Türkiye Cumhuriyeti‘nin ideolojik temeli haline getirilmektedir.

-Sıkıyönetim kalktı. ama güvenliğe ilişkin konularda ger-çek söz sahibi hâlâ generallerin egemen bulunduğu Milli Gü-venlik Kurulu’dur.

-Binlerce ilerici ve demokrat hâlâ askeri ve sivil hapis-hanelerdedir.

-İşkence ve politik tutuklulara hapishanelerde insanlıkdışı uygulamalar sürüp gitmektedir. Avrupalılar General Ev -ren ve Turgut Özal’ı ağırlarken, açlık grevindeki politik tu-tuk luların çığlıklarına kulaklarını kapatmaktadırlar.

-Askeri mahkemeler hâlâ idam cezaları vermektedir. Da -ha geçen hafta Askeri Yargıtay Millet Meclisi ‘ne üç idamhükmü daha yollamıştır. Halen 224 idam cezası Meclis ‘inonayındadır.

- İşçi sınıfının ve Kürt halkının partileri hâlâ yasaktır. Ev -ren, son Almanya gezisinde “komünist partisi”nin serbest bı -rakılmasına karşı olmadığını söylemiştir. Sorun, bu dü zenletamamlaşmış “komünist” isimli bir partinin yasallaşmasıdeğil, işçi sınıfının ve Kürt halkının hak ve istemlerini ödün-süz savunacak partilerin özgürce örgütlenme sorunudur.

85

Page 87: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

-Sosyal ve sendikal haklar Uluslararası Çalışma Örgütütarafindan da tespit edildiği gibi, hâlâ son derece sınırlıdır.DİSK hâlâ çalışma hayatının dışında tutulmaktadır.

- Gazeteciler sürekli olarak Devlet Güvenlik Mahkemesive ceza mahkemeleri önüne çekilmektedir. 27 gazeteci top -lam 3 bin yılı bulan hapis cezasını çekmek üzere hâlâ zin-dandadır.

- Üniversiteler hâlâ akademik özerklikten yoksun olarakYÖK’ün kışla disiplinine tabi bulunmaktadır.

- 1 milyon 600 bin kişi hâlâ “şüpheliler” listesindedir.Kamu hizmetlerinde çalışma ve yurt dışına seyahat edebilmehakkından yoksundur.

-14 binden fazla insana Türk vatandaşlığı kaybettiril miş -tir. Yurda dönüş yapan mülteciler. derhal tutuklanmakta veDev let Güvenlik Mahkemeleri ‘ne sevk edilmektedir. ·

- Kürt halkının ve Hıristivan azınlıkların ulusal, kültürelve dinsel hakları hiçe saylmaktadır. Türkiye Kürdistanı TürkOrdusu ‘un işgali a(tındadır. Bir “süper vali”nin, dahadoğrusu, bir sömürge valisinin hükümünün ferman olduğu“olağanüstü hal” rejimine tabidir.

Bugün İnsan hakları Evrensel Bildirgesi’nin ilanının 40.Yıldönümü… Ankara rejimi ise. Türkiye ‘nin ilk imzacı/arın-dan olduğu bu sözleşmeye açık ihanet halindedir. Bıı ‘ala tur -ka’ rejimin, bu militarist “demokrasi”nin Avrupademok rasileri ailesi içinde yeri yoktur.

Ne yazık ki, böylesi utanç verici bir rejim, üç yıl önceAvrupa Konseyi’ne yeniden alınmış ve alınır alınmaz da ken-disine Bakanlar Kurulu dönem başkanlığı payesi verilmiştir.

Yine yüz kızartıcı bir biçimde bu rejim iki yıl önceAvrupa Toplulukları’nın kabul odasına buyur edilmiştir.

Evren-Özal ikilisi, Suudi Entegrizmi’nin bu iki işbirlik -çisi, misli görülmemiş bir ikiyüzlülükle, Batı demokratik de -ğer lerinin savunuculuğunu taslayabilmekte ve maalesef,Türkiye’nin Avrupa Topluluğu’na adaylığına ilişkin pazarlık-larda muhatap alınabilmektedir.

86

Page 88: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Bu Avrupa yöneticileri açısından, Türk rejiminin işlediğiinsanlık suçuna do/aylı biçimde ortak olmaktır.

Ama inanıyorum ki, dünya demokratik güçlerinin bumaskaralık karşısında söyleyecek sözü vardır. Bu söz bugünburadaki jüri ye düşmektedir.

Ve inanıyorum ki, bu uluslararası mahkemenin vereceğihüküm, özgürlükler mücadelesi tarihinde, yirmi yıl önceRussell Mahkemesi’nin verdiği hükmıün yanında altın birsayfa olarak yer alacaktır.

Uluslararası sendikal hareketin dar boğazıDİSK Dergisi, 1 Şubat 1991

Brüksel, çokuluslu şirketlerin olduğu kadar uluslararasısendikal örgütlerin de merkezi. Vietnam’dan sabıkalı Ho-neywell’ in, Şili’den sabıkalı ITT’nin Avrupa merkezleriyleUluslararası Hür Sendikalar Konfederasyonu (UHSK)’ nunya da Dünya İş Konfederasyonu (DİK)’ nun arası Cağaloğlu–Karaköy kadar bile değil.

Sermaye Avrupası ile Emek Avrupası da, ekonomik müca-dele planında kozlarını bu kentte paylaşır. Avrupa Toplulukları’nın Schuman Meydanı’nda yükselen dört kanatlı bi nasının bir-kaç yüz metre ötesinde, sendika hareketinin de içinde temsiledildiği Sosyal ve Ekonomik Komite’ nin binası yükselir.

Daha da önemlisi, birkaç istisnasıyla tüm Batı Avrupasendikalarını bünyesinde toplayan Avrupa Sendikalar Kon-federasyonu (ASK) da, Rue Montagne–aux–Herbes–Pota-gères’de (Zerzevatlı Dağ Sokağı) UHSK ile aynı binayıpay laşır. Dünyanın dört bir yanından gelen sendikacılarıngergin tartışmalardan sonra meyveli Belçika biralarıyla ha-raret giderdikleri yerlerden biri de, bu binaya birkaç adımmesafedeki tarihi Morte Subite (Ani Ölüm) Kahvesi’dir.

Türkiye sendika hareketi’nin uluslararası bağlantıları da,87

Page 89: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

işte bu sokakta düğümlenir. Türk–Iş hem UHSK’nın, hemASK’ın, DİSK ise sadece ASK’ın üyesidir.

*12 Eylül 1980 darbesi indiğinde, Türkiye sendika hareketi,

konfederasyon düzeyinde sadece Türk–İş tarafından UHSKbünyesinde temsil edilmekteydi. DİSK’in ise konfede rasyonolarak herhangi bir uluslararası bağlantısı olmamakla birlikte,DİSK’e bağlı sendikaların bazılarının UHSK’ a, bazılarının damerkezi Prag’ta bulunan ve sosyalist ülkeler sendikalarınınağırlığını taşıyan Dünya Sendikalar Federasyonu (DSF)’ naüye oldukları biliniyordu.

1979’da işbaşına gelen son DİSK yönetimi, uluslararasıilişkilerini konfederasyon olarak sadece bir uluslararası mer-kezle sınırlı tutmak yerine, gerçekçi bir tavır benimseyerek,DSF’nin yanısıra, UHSK ile de, ağırlıklı olarak Üçüncü Dün -ya ülkelerinde örgütlenmiş bulunan Dünya Iş Konfederasyo -nu (DİK) ile de ilişkiler geliştirmeye koyuldu.

Bu gelişmelerin yanısıra, 70’li yılların ikinci yarısında Av-rupa bütünleşmesinin ivme kazanmasına paralel olarak Av- rupa sendika hareketinin de ASK bünyesinde bir karşı den geoluşturma girişimlerinin yoğunlaşması, Türkiye sendika ha-reketinin iki büyük konfederasyonunu, DİSK ve TÜRK–İŞ’i,bu yeni yapılanma sürecine katılmaya yöneltmişti.

Gerek UHSK, gerekse DSF, soğuk savaş dönemi koşul-larında karşılıklı iki blokun damgasını taşıdıkları halde ASKgörece olarak daha çoğulcu bir yapıya ve çokuluslu şirketlerekarşı Emek Avrupası’ nın ortak çıkarlarını savunmak gibidaha pragmatik bir programa sahipti. Üstelik Türkiye’ninAvrupa Topluluğu’na katılması olasılığı, Türkiye emekçile-rinin uzun erimli çıkarları açısından böylesi bir yönelimi sonderece gerekli kılmaktaydı.

DİSK’in kısa zamanda çok yanlı ilişkiler geliştirmesininne denli yerinde olduğu, 12 Eylül darbesinden sonra net ola-rak ortaya çıktı.Nitekim, dört uluslararası kuruluş da, 12 Ey -lül darbesine karşı çıkanların, Türkiye demokratik güçleriyle

88

Page 90: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

dayanışma gösterenlerin başında geliyor, Uluslararası Ça-lışma Örgütü’ nde Ankara rejimine karşı birlikte dâva açı-yor lardı. Eğer darbeden kısa bir süre sonra Avrupa Top luluklarıTürkiye ile ilişkilerini dondurduysa, askeri hükümete genelsekreterini bakan olarak veren TÜRK–İŞ’in UHSK’a üye-liği askıya alındıysa, bu, son DİSK yönetiminin darbe öncesiçok kısa sürede kurduğu çok taraşı uluslarararası ilişkiler sa-yesinde mümkün oldu.

80’li yıllarda, Avrupa sendika hareketini enternasyonalda yanışma planında meşgul eden iki olay, Polonya’da Soli-darnosc’ a, Türkiye’de ise DİSK’ e yapılan baskılar oldu. Şufarkla ki, Türkiye konusunda DİSK’e dört merkez birden da-yanışma gösterirken, Polonya konusunda DSF diğerlerindenfarklı olarak Solidarnosc’ un tam karşısında yeralıyordu.

Aslında, diğer üç merkezin DISK’ e ve Solidarnosc’agösterdikleri dayanışmanın aynı ağırlıkta olduğunu söyle-mek de mümkün değil. İkinciden yana ağır basan bu denge-sizlikte, hiç kuşkusuz, Solidarnosc’ un bloklar arası politikve ideolojik mücadelede bir mızrak başı olması büyük roloynadığı gibi, yurt dışına çıkan DİSK’e mensup sendikacı-ların, DİSK’in darbe öncesinde Avrupa ilişkilerini yapısal-laştıramamış olmasından dolayı, yekvücut hareket ede me mesi,politik parti hesaplarının ve hattâ zaman zaman kişisel çe-kişmelerin ön plana çıkması, farklı kişilerin DİSK’i temsiliddiasında bulunması da, uluslararası dayanışmanın sınırlıkalmasında önemli bir etken oldu.

Tüm bunlara karşın, Türkiye’de faaliyeti yasaklanmış bu-lunan bir DİSK’in 30 Ocak 1985’te ASK’a üye kabul edil-mesi, konfederasyon yönetiminde DİSK’e yer verilmesi,Türkiye ilerici sendika hareketi açısından son derece önemlibir uluslararası kazanımdı.

*90’lı yıllar, uluslararası ilişkilerin tüm alanlarında olduğu

gibi, sendikal alanda da büyük sarsıntı ve çalkantıların ya-şandıği bir dönemi simgeliyor.

89

Page 91: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Dönemin belirleyici olgularından birisi, Solidarnosc’ unsendikal alanı da aşarak Polonya politik yaşamına damgasınıvuran mücadelesinin, sosyalist sistemin çöküşünde, eski sos-yalist ülkelerin tek parti yönetiminden çıkarak çoğulcu re-jimlere geçmesinde başlıca etkenlerden biri olmasıydı.

Sovyetler Birliği de dahil olmak üzere Doğu Avrupa ül-kelerinde artık sendikacılık hareketi DSF üyesi sendikalarıntekelinde değil. Bu ülkelerin hemen hepsinde, ya yeni ba-ğımsız sendikalar kuruldu, ya da böylesi sendikaları oluştur-mak için girişimler gelişiyor. Giderek de bu sendikalarınUHSK’a üye olmaları bekleniyor. Polonya’daki Solidarnosc,geçmişte kendisine gösterdikleri dayanışmaya şükran ifadesiolarak, UHSK ile DİK’in ikisine birden üye oldu. Alman-ya’da ise Batı kesiminin tek güçlü sendikal merkezi DGB,DSF üyesi Doğu Alman sendikası FDGB ile birleşmeyi ıs-rarla reddederek, Doğu eyaletlerinde de şubeler açmak sure-tiyle o kesimdeki emekçileri de kendi bünyesinde toplamakararı aldı.

Sosyalist ülkelerde uğradığı çöküntü, DSF’nin ÜçüncüDünya ülkelerindeki etkinliğini de giderek sarsıyor. Bu kankaybını durdurabilmek için DSF, 13–20 Kasım 1990 tarihle-rinde Moskova’da yapılan XII. Kongresi’nde, geçmişte par-tiye tabi bürokratik tutumunun geniş bir özeleştirisini ya parakyeni bir statü ve yeni bir strateji kabul etti. Kongre’nin stra-tejik belgesinde şöyle deniliyor:

“Geçen dönemde bazı sosyalist ülkelerde sendika örgüt-leri, gerçek bağımsız sendika örgütleri olmaktan çok, ülke-lerinin temsilcileri gibi davranmışlardır. Gerçekler gözönünde tutulmamıştır. Bu durum, DSF’nin eylem öncelikle-rinin seçimi üzerinde etki yapmıştır. Bu iki büyük yanlış,DSF’nin bütün dünyadaki eylemine ve prestijine zarar ver-diği gibi sendika hareketi üzerinde de olumsuz etkilerde bu-lunmuştur. DSF’nin yenilenmesi, bu iki olumsuz olgununbertaraf edilmesine dayanacaktır.”

Ancak, kongrenin üzerinden iki ay geçtikten sonra gelen90

Page 92: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

haberler, DSF’nin kan kaybını durduramadığını, eski sosya-list ülkelerde kalan diğer üye sendikaların da, SSCB sendi-kaları dışında, Prag’tan kopma sürecinde olduğunu gösteriyor.

Kendini yenileyen MSZOSZ (Macaristan), daha şimdi-den UHSK’a katılmış bulunuyor.

*Bu sarsıntı karşısında, diğer iki uluslararası merkez,

UHSK ve DİK, 80’li yılların başında gelişme belirtisi göste-ren DSF ile ilişkileri tamamen kesmiş olup, “bekle–gör” vehattâ “eritme” politikası uyguluyorlar.

İki batılı merkezin bu tavrının son somut gostergesi, DSF’ -nin Moskova Kongresi’ne, ısrarlı davetlere rağmen, UHSK’tanve DİK’ten hiçbir delegasyonun katılmamış olması.

Özellikle ABD sendikal merkezi Aş–CIO’nun uzun birayrılıktan sonra yeniden UHSK saşarına katılmasıyla, UHSKile DSF arasında her türlü diyalog olasılığı esasen ortadankalkmıştı. UHSK, son Moskova Kongresi’ne bizzat katıl-madığı gibi, kendisine üye ulusal örgütlerin de MoskovaKongresi’ne davetli olarak katılmaması için Eylül ayındatüm üye örgütlere genelge göndererek uyarıda bulundu.

UHSK, buna karşılık, DİK ile ilişkilerini geliştirmeğe ça-lışıyor. Nitekim UHSK’ın 14–18 Mart 1988 tarihlerinde Mel-bourne’de yapılan son kongresinde kabul edilen “UluslararasıDayanışmanın Örgütlenmesi” üzerine Karar’da “UHSK’ nin,uluslararası sendikal hareketin yeniden yapılandırılması ama-cıyla iyi programlanmış ve hazırlanmış inisiyiatişer alması,bu arada DİK ile işbirliği formlarının geliştirmesi ve uluslar-arası özerk yerel sendika örgütleriyle ilişkilerin iyileştiril-mesi” çağrısı yapılmıyor, DSF’den ise herhangi bir şekildesöz edilmiyor.

DİK’in 20-25 Kasım 1989 tarihlerinde Caracas’ta yapılankongresinde de DSF yok sayılmış, buna karşılık UHSK Kon-gresi’nin işbirliği çağrısına ilkesel olarak olumlu cevap verildi.

Bununla beraber, hristiyan sendikaların ağırlık taşıdığıve Üçüncü Dünyacı bir nitelik taşıyan DİK ile UHSK ara-

91

Page 93: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

sındaki ilişkiler de sorunsuz değil. Nitekim DİK Kon-gresi’nin Sonuç Belgesi’nde, UHSK ile aralarında temel kav-ramlar, sendikal çoğulculuk ve özerklik, Üçüncü Dünya’yabakış ve karşılıklı saygı ve eşitlik ilkeleri açısından sorunlarolduğu vurgulanıyor. Ancak, özellikle Doğu Avrupa’da de-mokratikleşme sürecinin desteklenmesi, insan haklarının vesendikal özgürlüklerin savunulması, dış borçlar, çokulusluşirketlere karşı ortak eylem ve işbirliğinin geliştirilmesi ko-nusunda UHSK ile işbirliğinin geliştirileceği açıklanıyor.

Söz konusu alanların çoğunda henüz elle tutulur bir ey -lem birliği görülmemekle birlikte, UHSK ve DİK “Doğu Av- rupa’daki demokratikleşme” konusunda, özellikle de DSF’ iuluslarararası ilişkilerden dışlayarak “erime”sini hızlandırmakonusunda ortak tavırlarını sürdürüyorlar.

*Ne var ki, son yıllarda kan kaybına uğrayan sadece DSF

değil... Batı sendikalarının üye sayısında da sürekli düşüş gö-rülüyor. UHSK ve DİK’in DSF ile her türlü diyalogu reddet me-lerinde, politik ve ideolojik farklılıkların yanısıra, ken dilerininBatı’da ve Üçüncü Dünya’da uğradıkları kan kaybını, eski sos-yalist ülkelerde DSF’den kopan emekçileri saşarına alarak gi-derme hesabı da rol oynuyor.

The Economist, 23 Haziran 1990 tarihli sayısında, “Av-rupa sendikalarının on yıldır süregelen üye ve politik ağırlıkkaybından sonra savunma hattına çekildiklerini” ve “sendi-kaların karşılaştıkları sorunların sendika yöneticilerinin birtürlü teslime yanaşmadıkları derecede çetin olduğunu” be-lirterek şöyle diyor:

“Tek Avrupa Pazarı’nın oluşması, son on yılda sendika-ların gücünü gözle görülür şekilde azaltan demografik vesosyal süreçleri muhtemelen daha da hızlandıracaktır. Bu güçkaybı, korunması zayıf yerel pazarlarda güçlü dış rekabetlekarşı karşıya kalacak olan işverenlerin, sendika istemlerinikabul etmemekte daha kararlı olmaları sonucunu doğura-caktır.”

92

Page 94: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Avrupa’da sendikaların zayışamasına yolaçan etkenlerinbaşında şunlar geliyor:

– 80’li yıllarda Avrupa’da işsizlik oranının artması.– Birçok demir–çelik, yeraltı maden ve tersane işletme-

lerinin “rantabl” olmadıkları gerekçesiyle kapatılması, ka-patılmayanların ise otomasyon’a tabi tutulması.

– Buna karşılık, giderek büyümekte olan ileri teknolojive hizmet sektörlerinin daha çok beyaz yakalıları çalıştır-ması, bu kategorinin ise sendika hareketine kayıtsız kalması.

– İş pazarında yarım gün çalışanların ve kadın işçilerinyüzdesinin de giderek artması. Bu iki kategorideki işçilereözgü daha esnek çalışma saatleri uygulanması, çocuk bakımı,imkân eşitliğinin sağlanması isteklerine mevcut sendikala-rın geleneksel yapısının cevap verememesi.

Sosyal sigortalar adına işsizlere işsizlik ödeneklerini öde-meye aracı oldukları için üye oranı birçok Avrupa ülkesinegöre daha yüksek olan Belçika sendikaları dahi son yıllardaüye kaybetmekten kurtulamıyor.

*15 yıl önce kurulan ve başlangıçta hızlı gelişme de göste-

ren Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ASK)’ nun da, çok -uluslu şirketlere karşı kendisinden umulan boyutlarda birmücadele gerçekleştirdiği söylenemez. Örneğin, çokuluslubir şirket bir ülkede işçi çıkarttığı takdirde, o şirketin diğerülkelerdeki şubelerindeki sendikaların ortak eylem koymasıprojesi hiçbir zaman uygulanamadı.

ASK bünyesinde yeralan ve toplam 45 milyon emekçiyitemsil eden 39 konfederasyon arasında belli konularda uyumsağlamakta da çoğunca mümkün olamıyor.

Bu zaafın en çarpıcı örneği, Manş Tüneli inşaatında ça-lışan Ingiliz ve Fransız işçilerinin müteahhit işverene karşıortak eylem girişimi sırasında görüldü. ASK üyesi olan Fran-sız Force Ouvrière (FO) sendikası, DSF üyesi olduğu içinASK’a kabul edilmeyen CGT ile eylem birliğine girmeyireddettiği için mücadele başarıya ulaştırılamadı.

93

Page 95: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Avrupa sendika hareketinin karşısındaki yeni büyük birsorun da, Doğu Avrupa ülkelerindeki değişimden kaynakla-nıyor.

Bu ülkelerdeki ekonomik reformlardan sonra işsiz kala-cak milyonlarca işçinin Batı Avrupa’ya göçetmesiyle işveren -ler kolayca ucuz işgücü bulma olanağına sahip ola cağından,sendikaların kendi üyeleri için istemlerini rahatlıkla reddede-bilecekler. Bunun sonucu önceki onyıllarda Avrupalı işçi ilegüneyli göçmen işçiyi karşı karşıya getiren çelişkiler, bu kezBatı Avrupalı işçi, hattâ Batı Avrupa’ya yerleşmiş güneyligöçmen işçi ile Doğu’dan gelecek yeni göçmen işçi arasındayaşanacak.

Dahası, kapılarını yabancı sermayeye sonuna kadar açanve çokuluslu tekellere ucuz işgücü ve sayısız mali kolaylık-lar vaad eden Doğu Avrupa ülkeleri, Batı sendikalarının kar-şısında patron hesabına bir başka tehdit unsuru oluşturuyor.Nasıl geçen 70’li ve 80’li yıllarda birçok çokuluslu şirket,sendikaların zam istemleri karşısında Avrupa’daki fabrika-larını kapatıp Kore, Hong–Kong, Formoza gibi emek sömü-rüsünun yoğun olduğu ülkelere taşımışlarsa, aynı dep las manınbu kez Doğu Avrupa’ya ve Sovyetler Birliği’ne yönlendiril-mesi uzak ihtimal değil.

Yıkılan “demir perde”‘nin yerine bir “sosyal perde” in-mesi korkusu yaygın...

*İşte bu bağlamda 1990’da kutlanan 1 Mayıs’ın 100. yıl-

dö nümüne, eski enternasyonalist coşkular değil, bölgeci vehattâ ulusalcı eğilimlerden kaynaklanan merkezkaç süreçleregemen oluyordu.

Sendikal hareketin girdiği bu darboğazda çözüm yokmu? Kuşkusuz, bu çalkantılar ve sarsıntılar dönemi dahaşim diden uluslararası sendika hareketini yeni arayışlarayöneltiyor.

UHSK, DİK ve DSF üçlüsünün daha çok ideolojik ve po -litik tercihlerden kaynaklanan zıtlıkları ve uzlaşmazlıkları,

94

Page 96: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

soğuk savaş döneminin kapandığı iddialarına rağmen, kolaygiderileceğe benzemiyor. Görülen o ki, DSF Kuzey’de gittikçeeriyecek, sendikalılar ve bundan sonra sendikalanabilecek yeniişçiler yakın vadede daha çok UHSK’da toplanacak.

Geri bıraktırılmış güney ülkelerinde ise UHSK, bir yandanDİK’in, öte yandan, varlığını koruyabilir ve kendini ger çektenyenileyebilirse, DSF’nin rekabetiyle karşı karşıya kalacak.

Batı’sı ve Doğu’suyla Avrupalı işçiler için yeni ara yış la -rın merkezi ise, bu üç dünya konfederasyonundan çok, ASKolacak.

Nitekim ASK, Doğu Avrupa’daki gelişmelere sendikalplan da bir cevap bulabilmek için 17 Haziran 1990’da Ce nev -re’de kendi üyeleriyle Doğu Avrupa sendikalarının da ka -tıldığı bir Avrupa Sendika Forumu oluşturmuş bulunuyor.DSF üyeleri dışındaki Doğu sendikalarının katıldığı bu fo -rum, Doğu ve Batı emekçilerinin ileride tek bir çatı altındabirleşme olanaklarını irdeliyor.

Forum’un 14–15 Ocak 1991 tarihlerinde Lüksemburg’tayapılan birinci konferansına Doğu’dan şu sendikalar katıldı:

PODKREPA ve CİBTU (Bulgaristan), CS KOS, CSFR(Çekoslovakya), MSZOSZ, Demokratik Liga, İşçi Konsey-leri Ulusal Federasyonu, Sendika Kooperasyon Forumu(Macaristan), NSZZ SOLIDARNOSC (Polonya), FRATIA(Romanya), Özerk Sendikalar Konfederasyonu (Yugos lavya).

Konferans’tan sonra yayınlanan bildiride şöyle deniyor: “Demirperde’nin yerini şimdi de bir sosyal perde alma-

malıdır. Forum’un birinci konferansına Doğu ile Batı’dan100’den fazla sendika temsilcisi bu istekte birleştiler.”

Konferanstan sonra ASK, Doğu sendikacılarına özelliklesosyal güvenlik sistemleri, sürekli mesleki eğitim, sendikaleğitim, toplu sözleşmeler, sendika basını konularında düzenliseminerler organize etmeyi üstlendi.

ASK’ın açıklamasına göre, Avrupa Sendika Enstitüsü veAvrupa Sendika Akademisi de Forum çalışmalarının gelişti-rilmesinde önemli rol üstlenecekler.

95

Page 97: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Tüm bu çalışmalar ileride Batı ve Doğu Avrupa’yı kap-sayan bir örgütsel birliğe varabilir mi?

Konuştuğum tüm sendikacılar, bu konuda kesin bir şeysöylemek için vaktin erken olduğu kanısında. Ne var ki,ASK’ın bu yıl 13–17 Mayıs tarihlerinde Lüksemburg’ta to-planacak olan Büyük Kongresi’nde, resmi gündemde yer al-masa bile, bu birlik perspektiŞ tüm delegeleri ve davetlileribirinci derecede meşgul eden konu olacak. Çünkü, son ge -lişmelerden cesaretlenen sermayenin Batı’da kazanılmış sos -yal haklara saldırısını arttırması, Doğu’da açılan serbestpazar’ın ilk hedeŞnin emekçiler olacağının bilinmesi konuyuivedi kılıyor.

Walesa’nın sendikal mücadele alanını da aşarak bizzatsiyasal iktidarı sorumluluğunu üstlenmesi, kuşkusuz, libera-lizme geçişin pahalı faturasını Solidarnosc’a çıkartacak, sos - yal haklara inen her darbe Doğu ülkelerinde gelişen yenisendikacılığın işçi sınıfında hızla güven ve itibar yitirmesineyolaçacak.

DİSK’in ve TÜRK–İŞ’in de delege olarak katılacaklarıbu kongreden önce Türkiye sendika hareketinin de bu ko-nuda yoğun bir değerlendirme sürecine girmesi, Doğu ileBatı arasında köprü bir ülkenin sendikacıları olarak somutöneriler getirmeleri gerekiyor.

Ama daha da önemlisi, Türkiye’nin DİSK’i hâlâ kapalıtutma ve yöneticilerini hâlâ sanık statüsünde bulundurmautancından kurtulması gerekiyor.

Yoksa, geçen on yıl sendikal özgürlük mücadelesininsembolü olmuş iki sendikadan Solidarnosc’ un başkanı Cum-hurbaşkanı kolduğunda otururken DİSK başkanının hâlâsırtında yıllarca mahkumiyet tehdidini taşıyarak toplantıyakatılmakta olmasını kimselere anlatmak mümkün değil!

Bu konuda da en büyük gayret, sadece ASK’ın değil,UHSK’ın da üyesi olan, genel sekreterini askeri cuntayabakan vermiş olma ayıbını hâlâ üzerinde taşıyan TÜRK–İŞ’edüşüyor.

96

Page 98: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Kürt sorunu değil, Türk diktası sorunu!Aydınlar ne diyor? Ortadoğu Verlag, Aralık 1993

Kemal Uzun telefon edip ‘’Kürt sorununun çözümü nasılolmalıdır?” diye sorduğunda, Belçikalı bir arkadaşla, bu ül-keyi yüzyılın başından beri metamorfoza uğratan dil savaşı-nın en son epizodunu tartışıyorduk.

Yeni kurulan ve şimdilik Alman, Fransız ve Belçika as-kerlerinden oluşanAvrupa Kolordusu’nda emir ve kumandadili olarak sadece Almanca ve Fransızca’nın kullanılmasınaFlamanlar karşı çıkıyor, kolorduda Belçika’nın Flaman as-kerleri de yeraldığına göre, Flamanca’nın da kullanılmasındadayatıyorlardı.

Belçika’nın tarihini ve milliyetler gerçeğini iyi tanıma-yan bir yabancı için, uluslararası bir kuruluşta, evrensel birdil olan Fransızca’nın yanısıra Flamanca’nın da kullanılmasıilk bakışta anlamsız görünebilir.

Ama kazın ayağı pek de öyle değil. Öyle olmadığı içindirki, bu dayatmaya karşı çıkan Frankofonlar (Valon’lar ve Fran-sızca konuşan Brüksel’liler) dahi, Flamanlan “bölücülük”le,“vatan ihaneti”yle suçlama kolaylığına ve ilkelliğine sapma-dan soruna demokratik bir tartışma içinde çözüm arıyor.

Yüzlerce yıl yabancı boyunduruğunda kalmış, kendi özdillerini ve kültürlerini özgürce kullanma hakkından yoksunbırakılmış da olsalar, ulusların asla yokedilemeyen bir “ortakbelleği” var.

Avrupa süper güçlerinin paylaşım pazarlıklan sonucunda163 yıl önce suni bir devlet olarak kurulmuş bulunan Belçika’da Frankofon hegemonyası, Flaman halkını yüz yıldan fazladevlet kapısında kendi dilini kullanma, kendi dilinde eğitimgörme, kendi öz kültürünü geliştirme olanağından yoksun kıl-mıştır. O kadar ki, orduda sadece Fransızca’nın emir ve ku-manda dili olarak kullanılmasından ötürü silah altındakibinlerce Flaman köylüsü, subayların fransızca emirlerini an-layamadığı için, Birinci Dünya Savaşı’nda can vermiştir.

97

Page 99: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Bu acı birikimlerdir ki, Flaman halkını Frankofon hege-monyasındaki merkezi devlete başkaldırmak zorunda bırak-mıştır. Bugün Avrupa Kolordusu’ndaki dil dayatmasınınardında bu tarihsel gerçek yatıyor.

Suni Belçika Devleti, milliyetler gerçeği karşısında zatengiderek üniter devlet olmaktan çıkmış, bugün üç bölgeli, üçmilliyetli bir federasyona dönüşmüş durumda. Fransızca,Flamanca ve Almanca konuşan (Doğu’da birkaç küçük yer-leşimden ibaret) kesimlerin kendi bağımsız topluluk meclis-leri ve hükümetleri var. Her bir topluluk, kendi eğitim vekültür sorunlannda diğerlerinden tamamen bağımsız olaraktek başına söz sahibi.

Fransızca konuşan Valon’ ların çoğunlukta bulunduğugüneyde ayrıca bir bölge meclisi ve bir bölge hükümeti, ku-zeydeki Flaman bölgesinde ayrı bir bölge meclisi ve birbölge hükümeti var. Bölgelerin ekonomik ve sosyal sorunla-rında da, her bir bölge halkı, diğerlerinden tam bağımsız ola-rak tek başına söz sahibi. Öyle ki, Belçika başkenti Brükselbile, nüfusu içinde Flamanlar ve Frankofon’lar karışık ol-duğu için, diğer iki bölgeden bağımsız, içinde iki topluluğuntemsilcilerinin de yeraldığı ayn bir bölge meclisine ve hükü-metine sahip.

Frankofon ve Flaman’lann ortaklaşa kurdugu merkezi fe-deral hükümetin yetkileri ise sadece dış politika, savunma vesosyal işlerle sınırlı.

Kuşkusuz böylesi karmaşık bir devlet yapısının pratikteçeşitli zorluklan yaşanıyor, ama halkların herbiri kendi kim-liğini ve onurunu herşeyden üstte tuttuğu için, bu geçici zor-luklara özveriyle katlanıyor. O kadar ki, her bir halk içe risinde,bu federal yapıyla da yetinmeyip, Belçika’nın tamamen or-tadan kalkması babasına bağımsızlık ilan etmeyi savunan si-yasal güçler serbestçe faaliyet gösteriyor, tüm yasama veyürütme organlarında özgürce temsil ediliyor. Yeni AvrupaBirliği içerisinde Belçika aracılığıyla değil, doğrudan kendiöz organlarıyla yer almanın mücadelesini veriyor. Bundan

98

Page 100: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

ötürü de hiçbir politikacı tutuklanmıyor, hiçbir yayın topla-tılmıyor, hiçbir örgüt kapatılmıyor.

Kendi konumuza gelince:Bence sorun “Kürt sorunu” değil, Türk Diktası Sorunu...Eğer ortada bir sorun varsa, bu, binlerce yıldır yaşadık-

ları topraklar üzerinde ulusal kimlik ve onurlarını yenidenkazanma mücadelesi veren Kürtlerden değil, sonradan üze-rinde dikta kurdukları toprakların yerli halklarını yıllarca yoksayan Türk yönetimlerinden kaynaklanıyor. Üstelik, bu yö-netimlerin kurbanları, sadece Kürtler değil. Ermeni’siyle,Asuri’siyle, Elen’iyle ve hatta resmi ideolojiye boyun eğme-yen Türk’üyle tüm Anadolu halkları…

Elbette şiddet, hangi taraftan gelirse gelsin, istenir bir şeydeğil. Ama şiddeti başlatan kim, tek yanlı “ateş kes” çağrı-larına rağmen sürdüren kim? Daha 70’ li yılların başında Ka-natlı Jandarma operasyonlarıyla Kürt köylerinin kitleselişkenceden geçirilmesinden de mi PKK sorumluydu? Şid-dete son verilecekse eğer, ilk adımı, şiddeti başlatan atmalı,siyasal çözüme “evet” diyebilmeli.

Türkiye’nin milliyetler sorununa siyasal çözüm, gerçek-ten demokratik bir ortamda, mozayığın tüm parçalarınınkendi bağımsız temsilcileriyle ve eşit koşullar altında katıla-cakları bir diyalogta aranmalı. Böyle bir süreçte temsil gücüolan hiçbir örgüt, ne bahaneyle olursa olsun, diyalog ve ortakçözüm arayışından dışlanmamalı.

Tüm siyasal örgütlerin özgürce katılacağı referandum-larla ve seçimlerle ulusların kendi yazgılarını belirlemesisağlanmalı. Üniter bir devlet içinde kalmak mı, federatif biryapıda bir arada olmak mı, yoksa tamamen bağımız ol makmı? Bu soruların cevabını ilgili halkların kendileri özgürceverebilmeli.

İç göçlerle büyük kentlerin çok uluslu metropoller halinegelmiş olduğunu ileri sürerek böylesi bir yönteme ikirciklibakmak, milliyetler sorununa ülke çapında demokratik çö -züm arayışından yan çizmek tek kelimeyle ikiyüzlülük.

99

Page 101: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Tekrarlıyorum. Ankara’dakilerin kapılanabilmek için her türlü cambaz-

lığı yaptıklan Avrupa Birliği’ nin başkenti Brüksel’de bile,Flamanlar nüfusun sadece yüzde l0’ nu oluşturdukları halde,Brüksel Bölge Meclisi’nde ve Bölge Hükümeti’nde kendipartileriyle tam eşitlik ve karşılıklı saygı temelinde yer alıyor.Brüksel kamu kurumlarının balkonlarında arslanlı Flamanbayrağı, horozlu Frankofon bayrağı ve süsen çiçekli Brük-sel bayrağı yanyana dalgalanıyor.

Çok gıpta ettikleri Avrupa’nın başkentinde bu oluyorsa,İstanbul’da, İzmir’de, Ankara’da, Adana’da istisnasız tümKürt partilerinin de seçimlere katılarak kent meclislerinde vekurumlarında özgürce temsil edilmeleri niçin olmasın?

Yoksa, sabah akşam Brüksel’in kapısını aşındıran ba-kanlar, milletvekilleri, bu kentin tüm tabelalarının iki dilde,Fransızca ve Flamanca, yazılmış olduğunu farkedemeyecekkadar ebucehil mi?

Gazeteciye kışla adaleti!Cumhuriyet, 9 Mart 1994

Brüksel’de Avrupa Komisyonu’nun ya da Avrupa Parla-mentosu’nun kapısından içeriye adım atan her bakanın, hermilletvekilinin dilinden düşürmediği bir sözcüktür demok ra-tikleşme... Türkiye son yıllarda öylesine demokratikleşiyorki, Başbakan Çiller Batı başkentlerini teker teker fet hederken“demokratlık” alanında yedi düvele meydan okumayı da aslaihmal etmiyor. Ertesi gün de Türkiye’de büyük tiraj basınındazafer nâraları yükseliyor: “Çiller Avrupalılara hadlerini bil-dirdi!”

Her şey iyi hoş da, bu arada Türkiye’de öyle inanılmazşey ler olup bitiyor ki, Çiller’den ağızlarının payını almış olan-lar dahi, Türkiye’deki bu demokratikleşmenin ne menem bir

100

Page 102: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

şey olduğuna bir türlü akıl erdiremiyor, bildiriler yayınlaya-rak haddini bilmezliğe devam ediyor.

Örneğin, TV yapımcıları Erhan Akyıldız ile Ali TevfikBerber’in Genelkurmay Başkanlığı’nın emriyle tutuklanıpaskeri mahkeme tarafından mahkum edilmeleri karşısındakıyamet kopuyor, uluslararası basın kuruluşları, insan hak-ları örgütleri Türkiye’ye protesto ardına protesto yağdırıyor.

“Demokratikleştirilmiş” Türkiye’de ise böylesi bir uy-gulama vak’ai âdiyeden sayılıyor. Gerçi koalisyonun sosyaldemokrat kanadının önde gelenleri Akyıldız ve Berber’in as-keri mahkemeye verilmesi karşısında üzüntüden kahrolduk-larını söylüyor, ama böylesi antidemokratik bir uygulamayıortadan kaldırmak için kıllarını dahi kıpırdatmıyor.

Gazeteciyi, sanatçıyı, düşünürü askeri mahkemeye sev-kedip mahkum ettirmenin, tek parti döneminin en anlı şanlıuygulamalarından olduğunu biliyoruz. Hâlâ vatandaşlık hak-kını inkar edegeldiğimiz Nazım Hikmet düzmece dosyalarlaaskeri mahkemelerde mahkum edilip yaşamının en verimliyıllarında demir parmaklıklar ardında çürütülmemiş miydi?

Çok partili yaşama geçtikten sonra bu kışla kafası uygu-lama bir süre unutulur gibi olduysa da, ülkedeki siyasal kon-jonktüre uygun olarak zaman zaman yeniden piyasayasürüldü. DP’nin son yıllarında birçok Kürt aydını askerimahkemelere sevkedildi.

27 Mayıs’tan sonra basın özgürlüğü anayasayla güvencealtına alındıysa da, Sunay-Demirel-Tural triumvirasının dev-let terörünü tırmandırdığı yıllarda gazeteciyi askeri mahke-meye sevketme uygulaması yeniden hortlatıldı ve bu sa tırlarınyazarı, “komünizmle mücadele” emirnamecisi Ge nel KurmayBaşkanı Cemal Tural’ın emriyle kendini Selimiye Kışlası’ndabuldu.

1967 yılında, Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın ABD ge-zisi sırasında The Newyork Times Gazetesi dehşet verici birhaber yayınlamıştı. Habere göre, gizli bir anlaşmayla Türki-ye’nin doğu bölgesi nükleer mayınlarla tamamen bir “kirle-

101

Page 103: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

tilmiş bölge” haline getirilmişti. Kontrolu yalnız Amerikalı-ların elinde bulunan bu nükleer mayınlar, bir savaş halinde,elektronik beyinlerle seri halinde infilak ettirilecek, böyleceSovyet ordularının batıya doğru ilerlemesi milyonlarca Tür-kiye insanının hayatı bahasına durdurulacaktı.

Ant Dergisi’nin 11 ve 17 Nisan 1967 tarihli sayılarında buhaberi Türkiye kamuoyuna duyurmuş ve böyle bir anlaşma-nın imzalanmış olmasını “büyük ihanet” olarak nitelendir-miştik.

Bu yayın üzerine, zamanın Genelkurmay Başkanı Or-general Cemal Tural, İstanbul 1. Ordu Askeri MahkemesiSavcılığına gönderdiği çift aylı bir yazıda dergi yöneticisini“vatan hainliği”yle suçlayarak, hakkında Askeri MahkemelerKuruluşu ve Yargılama Usulü hakkındaki 25.10.1963 gün ve353 sayılı yasanın 1/son ve 11/A maddeleri uyarınca davaaçılmasını emretti. Emirnamede sanığın, TCK’nun 153.Maddesine göre, “askerleri kanunlara karşı itaatsizliğe vevazifelerini ihlale teşvik” suçunda yargılanması isteniyordu.

Ordu içinde komünizmle mücadele kampanyaları açmasıve gazeteci İlhami Soysal’ı kaçırtıp dövdürtmesiyle tanınanTural açısından bu emrin pek de şaşırtıcı yanı yoktu. Şaşırtıcıolan, bu emre o zamanki Birinci Ordu Mahkemesi savcı veyargıçlarının demokratça karşı çıkması, buna karşılık sivilyargı organlarının Tural’ın emrini yerine getirmekte birbir-leriyle yarışmasıydı.

Gerçekten de, Selimiye Kışlası’ndaki askeri mahkeme,17 Mayıs 1967 günü yapılan ilk duruşmamda, askeri sav cı -nın da olumlu mütalaasıyla, Askeri Mahkemeler Kuruluşuve Yargılama Usulü Kanunu’nun bir gazeteciye uygulana-mayacağını belirterek yargılamayı reddetti ve dosyanıncumhuriyet savcılığına iletilmesine karar verdi.

Bu karardan sonra dâva dosyası İstanbul 5. Ağır CezaMahkemesi ile askeri mahkeme arasında mekik dokudu. İs-tanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi, 18 Nisan 1969 tarihli duruş- mada, emir ve kumanda zincirindeki askeri mahkeme ka dar

102

Page 104: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

dahi ilkeli davranmayarak, dâvaya askeri mahkemenin bak-ması gerektiğine karar verdi. Askeri mahkeme ise karşı görüşteısrar etti.

Bu yetki ihtilafına bir çözüm bulması için kendisinebaşvurulan Uyuşmazlık Mahkemesi de, etliye sütlüye karış-mamayı yeğleyerek, bu uyuşmazlığın çözümlenmesinin ken -di görev alanı dışında bulunduğu gerekçesiyle dosyayı 27fiubat 1971’de Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gönderdi.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu ise, 12 Nisan 1971 tarihindeoybirliğiyle aldığı E.96-Yyb, K.140 sayılı kararında sanıkga zetecinin askeri mahkemede yargılanması gerektiğine hük -mederek konuyu içtihada bağlamış oldu. Yargıtay Ceza Ge -nel Kurulu karar gerekçesinde şöyle diyordu:

“Askeri Ceza Kanunu’nun 58. maddesinde TCK’nun153. maddesindeki suçlarla bağlantı kurularak onlara da as -keri mahkemelerce bakılacağı belirtilmektedir. 353 sayılı ya -sa nın 11. maddesinde de, hiçbir tereddüde yer verilmeyecekbiçimde, TCK’nun 153. maddesinde yeralan suçları işleyen-lerin, asker olmasalar bile, askeri mahkemede yargılanacağıöngörülmüştür.”

Genelkurmay Başkanlığı’nın direktifi doğrultusundakibu karar üzerine dava dosyası yeniden İstanbul Birinci OrduKomutanlığı Askeri Mahkemesi’ne sevkedilmek üzere Cum -huriyet Başsavcılığı’na iade edildi.

12 Mart sıkıyönetimi döneminde Ant Dergisi’nin kapa tıl-ması, evimizin ve yayınevimizin basılması, yukarıdaki dâ-vadan başka o zamana kadar eşim İnci Özgüden ile birliktealeyhimize açılmış 30’dan fazla ceza dâvasından dolayısıkıyönetim tarafından hakkımızda arama kararı çıkartılmasıüzerinedir ki yurdumuzdan ayrılmak zorunda kaldık.

İki gazetecinin Genelkurmay Başkanlığı’nın emriyle tu-tuklanıp askeri mahkeme tarafından mahkum edilmeleri,sıkıyönetim dönemleri dışında da gazeteciye kışla adaletiuygulanmasının 26 yıllık bir aradan sonra yeniden gündemegeldiğini gösteriyor.

103

Page 105: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Uluslararası insan hakları sözleşmeleriyle bağdaşmayanbu antidemokratik uygulamanın tamamen ortadan kaldırıla-bilmesi, ancak Yargıtay kararında esas alınan Askeri Mah -kemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü hakkındaki 353 sayılıyasanın değiştirilmesiyle mümkün. Bu değişikliği yapma yü -kümlülüğü de, Akyıldız ve Berber’in tutuklanması karşısındaduyarlılık gösterisi yapan bakanlara, milletvekillerine düşer.

Basın ve düşünce özgürlüğünü koruma misyonu basın veinsan hakları kuruluşları bu kâbusu basının üzerinden kaldırt-mak için bir an önce seferber olmalıdır.

Ertelenen Utanç Şenliği: Europalia-Türkiye 96İnfo-Türk, 1 Nisan 1995

Europalia-Türkiye 96 şenliklerinin “geçici” olarak askıyaalınması Türkiye’de belli çevrelerde geniş tepkilere yolaçtı.Kararı, “Türk düşmanı” Avrupa’nın yeni bir komplosu olarakniteleyen yorumlar yapıldı. Festivalin Türkiye’de demok-ratikleşmenin gerçekleşeceği bir tarihe ertelenmesini isteyenTürk yazarları ise, yüksek tirajlı bir gazetede dönek bir köşeyazarı tarafından “jurnalcilik” ve “vatan hainliği”yle suçlandı.

Oysa, Avrupa’da büyük prestiji olan bu festivaleTürkiye’nin “konu ülke” olarak seçilmiş olması başındanberi hatalı bir karardı.

Herşeyden önce, demokratikleşme konusundaki vaad -lerinin hiçbirini yerine getirmemiş, aydınlarını ve azınlık-larını hiçbir demokraside düşünülemeyecek baskılar altındatutan, bu yüzden uluslararası insan hakları örgütleri, AvrupaKonseyi ve Avrupa Parlamentosu tarafından sürekli kınananbir hükümetin, bu eksiklikleri gidermeden Europalia’yaadaylık koyması vahim bir hataydı.

Belçika tarafına gelince, Europalia Vakfı’nın da, de mok -104

Page 106: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

ra tik örgütlerden gelen tüm uyarıları kulakardı ederek böylebir ülkeyi vitrine çıkartmaya kalkışması inanılmaz bir gafletörneğiydi. Œyle görünüyor ki, 1971 darbesinden bu yana“demokratikleşme” vaadleriyle Avrupa’yı oyalamayı marifetsayan Ankara yöneticileri kendilerine ilk kez muhatap olanEuropalia yöneticilerini de aynı vaadlerle “ikna etme”yibaşarmışlardı.

Bu ikna operasyonunda, Türk tarafının Belçikalılara malibakımdan da büyük güvenceler verdiği söyleniyordu. Bu fes-tivale gelebilecek eleştiriler kendisine hatırlatıldığında, Eu-ropalia Vakfı Başkanı Baron Godeaux (Le Soir, 29 Ocak1994) yapılan seçimi şöyle savunuyordu: “Bizi, sadece Dev -let-Ulus kültürünü tanıttığımız için kınıyorlar. Bu konudadegişik bir formülü çok araştırdık. Ama, devletlerin yardımıolmazsa bütün mali yük omuzlarımıza yıkılıyor. Bu da malibakımdan bizim için mümkün değildir.”

Bu sakat seçimi, Europalia sergilerinin organize edildiğiCharleroi Güzel Sanatlar Sarayı yöneticisi Laurent Busine, 25Mart tarihli Le Soir’da şöyle değerlendiriyor: “Bir yıl önceEuropalia’nın Türkiye’ye hasredileceğini öğrendiğim zaman,sıradan bir vatandaş olarak, bundan son derece rahatsız ol dum.Bu ülkede insan haklarına ilişkin bir sürü sorun varken böylebir seçimin yapılması, birçok meslektaşım gibi beni de sonderece şaşırttı. Europalia’nın ïspanya konusunda yapılmasıiçin Franco’nun ölümünü, Portekiz için Salazar rejimi ninçökmesi, Yunanistan için albayların defedilmesi bek len memişmiydi? Bizleri birinci derecede ilgilendirdiği hal de, Europa-Türkiye festivalinin yapılma kararı bizlere danışılmadan alın-mıştır. Bu konuda hiçbir ön tartışma açılmamış, basındakitepkilere rağmen İstanbul’da protokol imzalanmıştır. Bu, enazından büyük bir gaftır.”

Nitekim, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabuledilen 22 Eylül 1994 tarihli özel bir yasaya göre, Europalia96 tamamen bir “siyasal propaganda operasyonu” olarak or-ganize edilmektedir. Yasada festival “politik, ekonomik,

105

Page 107: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

ticari, kültürel, sosyal ve turistik etkinlikler içeren bir olay”olarak nitelenmektedir. Festivalin organizasyonu, bir DevletBakanı’nın başkanlığında, dışişleri, maliye, kültür ve turizmbakanlıkları temsilcilerinden oluşan bir ulusal konseyehavale edilmektedir.

Ne ulusal konseyde, ne de yönetim komitesinde hiçbirazınlık temsilcisi yoktur. Europalia Türk Komiserliği’ne ata-nan Bülent Eczacıbaşı ise, her bakımdan bu resmi konsey vekomite’ye bağımlıdır. Eczacıbaşı ve ona bağımlı alt yönetici-ler ne denli iyi niyetli olurlarsa olsunlar, Türk Hükümeti’nindiplomatik operasyonuna hizmet etmekten ken dilerini kur-tarmaları mümkün değildir.

Doğan Özgüden’in Le Soir’daki protesto yazısıTürk Hükümeti’nin gerçek niyeti ortaya çıktıktan sonra,

DEP milletvekillerinin mahkum edilmesi, Özgür Ülke Ga-zetesi’nin bombalanması, tutuklanan, mahkum edilen ay -dınların sa yı sının artması üzerine, Belçika’nın en yüksektirajlı gazetesi Le Soir, 23 Aralık 1994'te, İnfo-Türk yönet-meni Doğan Özgüden’in “Europalia ‘96: Utanç Şenlikleri?”başlıklı aşa ğı daki yazıyı yayın layarak konuyu tekrartartışmaya açtı:

“Kültür ve bilim adamları, ister Türk ister Kürt olsun,hâlâ devlet terörünün ana hedefi olmaya devam ederken böy -le bir ülkenin yöneticilerini Belçika 1996 şenliklerinde nasılağırlayabilecektir?

“Türk sosyolog Ismail Besikçi Kürtlerin ulusal kimlik vekültürünü savunan yazılarından ötürü altmış yılı aşkın hapiscezası çekerken ve hakkında süren dâvalarda daha yüzlerceyıl hapis tehdidiyle karşı karşıya bulunurken, Belçika Be -şikçi’nin zındancılarını nasıl kabul edebilecektir?

“Dahası, Anadolu’nun sayısız uygarlıkların beşiği olduğubilinirken, Europalia ‘96, bu uygarlıkların tüm mirasını sis-tematik biçimde yokeden bir rejimin propagandasını nasılyapabilecektir? Unutulmamalı ki, Türk’lerin 1071’de Ana-dolu’ya gelmesinden çok önce, Kürtler, Grek’ler, Ermeni’ler

106

Page 108: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

ve Asuri’ler bu topraklarda yaşamaktaydı. Eğer Anadolu’nunkültürel ve sanatsal zenginlik ve ihtişamından söz edilecekse,bu zenginlik ve ihtişamı, aynızamanda onun yerli halklarınında eseridir.

“Ne var ki, bu halklar ve bu halkların artistik, kültürel vedinsel değerleri Ankara rejimi tarafından sistematik biçimdeyokedilmektedir. Kala kala halen Türkiye’de sayısı onbinlerigeçmeyecek kadar Ermeni, Asuri ve Grek kalmıştır. Onlarında son kültürel ve dinsel sığınakları yokedilme teh likesiylekarşı karşıyadır. Kürt’lere gelince, Türk Ordusu’nun ve aşırısağın gözü dönmüş şoven saldırısı altında onların da köyleri,doğdukları topraklar alevler içindedir.

“Belçika Kralı ve yöneticileri böyle bir rejimin temsilci-lerini Anadolu’nun kültürel zenginliğini tanıtma adınabağırlarına nasıl basabileceklerdir?

“‘Bizi Avrupa’da Belçika tanıtacak’, ‘Tarihi bir fırsat’,‘Türk bayrakları Brüksel’de dalgalanacak’, ‘Türkiye içinAvrupa şansı!’ Tartışmalı Europalia ‘96 kararını Türk gaze-teleri işte bu başlıklarla vermişlerdir.

“Anlaşmanın imzalanmasından önce ve sonra TürkDışişleri Bakanlığı Türk işadamlarını defalarca toplayarak,1996’da Brüksel’de Avrupa’yı baştan çıkarmak için keseninağzını sonuna kadar açmasını istemiştir. Europalia ‘96 dahaşimdiden Devlet terörü’nün hizmetindeki Türk diplomasisiiçin bir savaş atı haline getirilmiştir.

“Özellikle Kürt milletvekillerinin mahkumiyetindensonra, Europalia-Türkiye Festivali’nden vazgeçilmeli, bufestival, Türkiye’nin demokratik olgunluğunu kanıtlayacağı,kültür ve bilim adamlarını artık hapsetmeyeceği, Anado -lu’nun kültürel zenginliğini yaratan halkların, Ermeniler,Asuriler, Grekler ve Kürtlerin, ve de Avrupa’nın demokratikdeğerlerini savunan Türklerin artık devlet terörüne hedef ol-mayacağı ileri bir tarihe ertelenmelidir.

“Europalia ‘96’nın Avrupa için utanç şenliklerine dö nüş -mesini önlemek için gerekli olan da budur.”

107

Page 109: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Türkiye Büyükelçiliği’ne bağımlı bir iki kişi bu yazıyaLe Soir’da iftira ve saldırılarla cevap verirken, çeşitli insanhakları örgütleri, kültür ve sanat kuruluşları bu yazınınyayınlanması üzerine, Europalia-Türkiye Festivali’ne karşıgeniş kampanya açtılar.

Türkiye ile kültürel ilişkilerini esasen kesmiş olan Fla-man Kültür Bakanlığı, bu festival için kendisinden beklenenmali yardımı yapmayacağını kesinlikle bildirdi. Bu yüzyılınbaşına kadar ulusal kimliği inkar edilen Flaman’ların Tür-kiye’deki Türk olmayan halk ve azınlıklar konusundaki buduyarlılığı hiç de beklenmedik bir şey değildi. FransızcaKonuşanlar Topluluğu Kültür Bakanlığı da, kesin bir kararalmamış olmakla birlikte, böyle bir festivale sıcakbakmıyordu. En büyük mali engel ise, federal hükümetin em-rindeki Milli Piyango idaresinin festivale yapması beklenenkatkıyı üçte bire indirmesi oldu.

Europalia Vakfı’nın bir önceki hatalı kararından dönmesi,Türkiye’de insan haklarının durumuyla ilgili duyarlılığındançok mali çaresizlikten kaynaklanıyor. Ama, bu mali çaresiz -liğin gerisinde, finansman sağlayacak Belçika kamu kurum-larının insan hakları konusundaki duyarlılığı yatıyor.

Europalia’yı kültürel özelliğinin ötesinde bir “psiko-dip -lomatik savaş aracı” olarak gören Ankara, festivalin yapıla-bilmesi için Belçika’nın esirgediği 90 milyon dolar’ı bizzatkarşılamaya kalkışabilir.

Nitekim Europalia Türk Komiseri Bülent Eczacıbaşı, sonAvrupa gezisinde, bir yandan Europalia Vakfı’nı ve Belçikayöneticilerini “askıya alma” kararının kaldırılması için iknaetmeye çalışırken, bir yandan da Türkiye ile çıkar ilişkisi olan“Türk dostu” Avrupalı işadamlarından mali destek arıyor.

Belçika’da bulunduğu sırada Belçika kamuoyunun Eu-ropalia-Türkiye’ye direnişini kırabilmek için bir Flamangazetesine verdiği demeçte Eczacıbaşı bir yandan “de mok -ratik” görüntü vermeğe çalışırken, öte yandan baltayı taşavuran biri dizi açıklamalar yapmaktan da geri kalmadı.

108

Page 110: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

“Başından beri programın dengeli olması ve Türk kül -türünün Kürt müziği, dansları ve elsanatları, çağdaş Ermenibestecileri, Bulgar müziği, Bizans ve Yahudi sanatı gibi tümveçhelerini yansıtmasına özen gösterdik. İstanbul’daki Or -todoks Patrikliği’yle de tam bir işbirliği içinde çalışıyo ruz.”(De Standaard, 31 Mart 1995)

Gazetecinin “öyleyse, niçin Kürt kültürü üzerine ayrı birsergi açılmıyor?” sorusunu şöyle yanıtlıyor:

“Türkiye’yi tanıyanlar iyi bilir ki, herhangi bir unsuruayrı ele almak ve bunun için ayrı bir gösteri düzenlemekmümkün değildir. Bizim görüşümüz açıktır: Türk kültürü çokveçheli bir bütündür.”

Böylece şecaat arzederken sirkat ortaya konmuş oluyor.Anadolu kültürlerini özerk kimliğiyle kabul etmek yerine onuTürk kültürünün bir veçhesi haline indirgemek, yani hakimulus kültürüne assimile etmek anlayışı Europalia Türk Komi -se ri tarafından açıkça itiraf edilmiş oluyor. Bugün Tür kiye veAvrupa demokratik güçlerinin eleştirilerine hedef olan “kül -türel assimilasyon” belgeleniyor. Kendi öz kültürlerini ayaktatutabilmek ve yabancı hegemonyasından kurtarabilmek içinyüzyıllardır mücadele vermiş ve bu mü ca deleyi başarıylasonuçlandırmış olan Flaman halkına böyle bir mantaliteyikabul ettirebileceğini sanmak gerçekten misli görülmemişgafilane bir cürettir. “Demokratik” görünme çabalarını yü -züne gözüne bulaştırmaktan başka bir şey değildir.

İşte bu anlayıştan ötürüdür ki, demokratik kuruluşlarıntepkisi nedeniyle festivalin yeniden organize edilmesi sonderece zor. Türk Hükümeti’nin vereceği yeni rüşvetlerinhatırına “realpolitik” gereği yeniden organize edilecek olsabile, Türkiye’ye onur kazandıracak bir festival olmasımümkün değil. Çünkü, Europalia 96 Belçika kamuoyundaşimdiden bir “utanç festivali” olarak görülüyor.

konusundaki vaadler tümüyle yerine getirilmedikçe, “as -keri çözüm”ler yerine sivil çözümler benimsenmedikçe, fes-tivalin organizasyonunda Anadolu’nun tüm uygarlıklarının

109

Page 111: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

temsilcilerine eşit koşullarda söz ve yetki tanınma dıkça, Eu-ropalia Türkiye için bir propaganda olmaktan çok, resmi gös-teriler dışında Ankara rejimi için, diplomatik skandallarıyla,karşı gösterileriyle gerçekten bir “ateşten gömlek” olacaktır.

Siyasal göçmenlik üzerineYazın, 17 Şubat 1998

Birlikte katıldığımız bir panelde Engin Erkiner bendenYazın’a siyasal göçmen tipleri üzerine bir yazı yazmamı iste-diğinde tereddütsüz kabullenmiştim. 60 yılı aşkın ömrününhemen yarısını siyasal göçmen olarak geçirmiş, bu süredeçeşitli ülkelerden binlerce siyasal göçmen tanımış, onlarlabirlikte birçok mücadeleye katılmış bir kişi için bundan dahaolağan ne olabilirdi?

Ne ki, yazı planını yapmaya koyulduğumda ilk kez far-kettim ki, çok iyi tanıdığımı sandığım, seminerlerde,makalelerde, dost sohbetlerinde üzerine iddialı yorumlaryaptığım, yüzlerce anekdot anlattığım siyasal göçmenlik, saltinsani yanlarıyla düşünüldüğünde, öyle bir çırpıda kağıdadökülebilecek bir olgu değil...

Hızlı gösterilen bir film seyreder gibi çeyrek yüzyıldırtanıdığın politik göçmenleri teker teker gözden geçirmeyeçalışıyorsun. Politik göçmen olarak 27 yıl önceki kendini, 17yıl önceki kendini, 7 yıl önceki kendini arıyorsun... Coşkuve hüzün... Umut ve umutsuzluk... Dostluk ve ihanet...

Bellek zorlaması yetmiyor... öbek öbek sağa sola yığılmışbelgeleri elden geçirmek, anımsanabilenlerin doğruluğunuirdelemek, bellekten uçup gidenleri yeniden yakalayıpgünışığına çıkartmak gerek...

Belli ki, tüm bunları birkaç günde ve birkaç sayfadatoparlamak, sonuç çıkartmak pek olası değil. Engin’e tele-fon edip “yetiştiremiyorum” diye özür mü dilemeli?

110

Page 112: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Hayır, hayır, buna da hakkın yok.Sayfaları zamanında bağlayabilmek için söz verilmiş bir

yazıyı beklemenin stresini 46 yıllık meslek hayatında bin-lerce kez yaşamış bir yayıncı olarak Yazın yöneticilerinebunu yapmamalısın. Mutlaka yazmalısın.

Dahası, siyasal göçmenlikle ilgili binlerce mektup, bil -diri, ağş, gazete, kupür, broşür, kitap, ses ve görüntü bandı vebilgisayar disketinden oluşan belge yığınını yayına hazırla-manın anahtarını yakalayabilmek için yazmalısın. Yaş iler- liyor. İnfo-Türk ve Güneş Atölyeleri çalışmaları yüzündenyıllardır ha bire geriye attığın bu çalışmayı gerçekleştire-bilmek için bir yerlerden başlamalısın. Yoksa yarın geç ola-bilir.

Bu yazı, noktalamalar biçiminde de olsa, neden birbaşlangıç olmasın? Hiç değilse şimdilik 12 Mart dönemineilişkin olanlarıyla...

Mülteci mi, siyasal göçmen mi? Konuyu dağıtmamakiçin herşeyden önce siyasal göçmen’lik kavramında bir açık-lık sağlanmalı. Büyük zorluk herhalde siyasal göçmen (yada siyasal sürgün) ile mülteci (ya da ilticacı, sığınmacı) kav -ramlarındaki karmaşadan kaynaklanıyor. Dil alışkanlığıylayıllardır bunlar birbiriyle eşanlamlıymış gibi kullanılıyor.

Oysa bir mülteci her zaman bir siyasal göçmen olmayacağıgibi, bir siyasal göçmen de her zaman mülteci olmayabilir.

Mülteci, kendini herhangi bir biçimde tehlikede veya teh -dit altında görerek başka bir mekâna, başka bir kente ya dabaşka bir ülkeye sığınan insan. Bu iltica arayışın nedenleri ta -bii afetler olabileceği gibi, etnik, dinsel ve siyasal baskılar,hattâ ekonomik zorluklar da olabilir.

Siyasal göçmen ise, esas olarak, devlet terörünün şiddet -lendiği dönemlerde, mücadelesini başka yerlerde sürdürmekiçin ülkesini şu veya bu yoldan terketmek zorunda kalan kişi.

Ünlü siyasal göçmenlerden Karl Marx’ın Brüksel’de kal -mış olduğu Rue de l’Alliance’ın birkaç sokak altı ilticacı kah -

111

Page 113: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

veleriyle, dükkanlarıyla dolu. Buraların binlerce müdavi-minden kaçı gerçekten siyasal göçmen?

Dahası, günümüz dünyasında Birleşmiş Milletler’in mül-teci veya haymatlos (vatansız) saydığı 22,7 milyon kişidenkaçı siyasal göçmen?

Kuşkusuz, bu insanları anayurtlarından kopup başkamekanlarda sığınma aramaya zorlayan nedenlerin hepsi, tabiiafetler hariç, siyasal iktidarların uygulamalarından kay-naklanıyor.

Örneğin, insan hakları açısından sicili pek de parlak ol-mayan Türkiye’nin, Avrupa’da her türden “ilticacı üreten”ülkelerin duayeni olmasının nedeni siyasal değil mi?

Resmi tarih ne derse desin, beş yüzyıllık Osmanlı tarihibir yerde fetihlerden ve assimilasyondan kaçan halkların ta -ri hi... Bugün yeryüzünde bir Ermeni ve Asuri diyasporası var -sa, bunun yaratıcısı, iktidarı ele geçirdikten sonra 20. yüz yılınilk kitlesel kıyımını ve tehcirini yapma karasını Türk ulusu-nun alnına vuran Jön Türkler değil mi?

Geride kalan gayri-müslim azınlıkları ve de Kürt halkınıCumhuriyet döneminde anayurtlarından kitleler halinde ko -pup başka ülkelerde sığınma aramaya zorlayan, seçilmişi veatanmışıyla, askeri ve siviliyle Ankara hükümetlerinin şovensiyasetleri değil mi?

Evet hepsi mülteci, ancak kendilerini ilticaya zorlayannedenler siyasal da olsa, bu ilticacıların hepsi siyasal mül-teci, siyasal göçmen sayılabilir mi?

Siyasal göçmenin belirgin niteliği, siyasal eylemleri veyagörüşleri nedeniyle mimlendiği, dolayısıyla özgürlüğü vehat tâ fiziksel varlığı tehdit altına girdiği için tüm yolları de -ne yip ülke dışına çıkmayı başarabilmiş olmasıdır.

Hattâ kişi fişlenmemiş, afişe olmamış, herhangi bir teh -dide doğrudan maruz kalmamış olsa da, siyasal göç yolunutu tabilir. Ya da belli özelliklerinden ötürü, direniş mücadele-sine dışarıdan katkıda bulunmak üzere, örgüt kararıyla yurtdışına çıkartılmış olabilir.

112

Page 114: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Yazımızın konusu işte onlar olmalı.

12 Mart siyasal göçmenliği: Cumhuriyet tarihi boyuncaTürkiye’den siyasal uygulamalar sonucu bir dizi kitlesel göçolmuşsa da, gerçek anlamında siyasal göçün 1971 darbesin-den önce kitlesel bir boyut kazandığını söylemek mümkündeğil.

Cumhuriyet’in ilk onyıllarında siyasal konjonktüre para-lel olarak bazı anti-Kemalist aydınlar veya eylemciler yurtdışına çıkmışlarsa da bunlar örgütlü olmaktan çok bireyselseçim ve girişimler biçimindedir. 1925 Takrir-i Sükûnu’ylabaşlayan tek parti diktası döneminde örgüt bağlantılı siyasalgöç sadece bazı TKP’liler için geçerlidir.

50’li yıllarda Fransa’da İleri Jön Türkler adı altında grup -laşan kesimi ayrı tutulursa, TKP’liler genellikle SovyetlerBirliği’ne, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra da Sovyetler Bir-liği’nin yanısıra, Bulgaristan, Macaristan ve Çekoslovak ya’ -ya sığınmışlardır. Göç’ün kıblesi esas itibariyle Moskova’dır,siyasal göçmen onun disiplinine ve daha da çok SovyetlerBirliği’nin dış politika tercihlerine bağımlıdır. Nazım Hik-met ve daha nice eski komünist bunun acısını çok çekmiştir.

12 Mart darbesiyle başlayan yeni siyasal göç dalgası ise,önceki yıllarla kıyaslanamayacak farklı özelliklere sahiptir.

- Herşeyden önce, Türkiye sosyalist hareketi ilk kezTİP’le kitlesel bir güç kazanmıştır. Sendikalar ve demokratikkitle örğütleri önemli baskı gruplarına dönüşmüştür. Parla-menter çalışmaya hapsolan TİP’in giderek iç çekişmelerlezaafa uğramasının ardından 68 patlamasıyla genç devrimcikuşaklar için tüm tabular yıkılmıştır. Komünistlik TKP’ li -likle özdeş olmaktan çıkmış, genç devrimciler ideolojik vepolitik planda Sovyetler’e endeksli tek merkezlilikten kur-tulup yeni arayışlara yönelmiştir. Tüm bu gelişmeler ve di-namikler, Avrupa’da kitleselleşen Türkiyeli göçmenleri deetkilediğinden sol siyasetlerin herbiri Avrupa’da iyi kötü birtabana, en azından bazı bağlantı noktalarına sahiptir.

113

Page 115: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

- Bu bağlantı noktaları yine 68 dinamiklerinin etkisiyle Av -rupa’da gelişen farklı ideolojik ve politik merkezlerle iliş kidedir.Dünyanın tüm devrimci örgütleri ve direniş hareketleri Avrupametropollerinde temsil edilmekte, ör güt lenmektedir. SBKP’yemutlak tabiyete endeksli “enternasyonalist dayanışma”nın ye -rini, özellikle Küba Devrimi’nin, Vietnam Savaşı’nın ve LatinAmerika ve Afrika’daki gerilla mücadelelerinin etkisiyle kar -şılıklı saygı ve eşitlik temelinde gerçek devrimci dayanışmalaralmıştır.

- Türkiye’nin 12 Mart darbesinden sonra İspanya, Por -tekiz ve Yunanistan’la birlikte Avrupa haritasındaki dört karalekeden biri haline gelmesi, dört ülkenin devrimcileri vedemokratları arasında kendiliğinden bir kader birliği, anti-faşist mücadele ortaklığı yaratmıştır.

- Türkiye’nin artık Ortak Pazar’a “ortak üye” olması,baş ta Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi ve Avrupa Par-lamentosu gibi kurumların, Amnesty International, İnsanHakları Birliği, Uluslararası Hukukçular Birliği gibi kuru-luşların Türkiye’ye insan hakları konusunda sistemli baskıyapmasına olanak sağladığından siyasal göçmenlere diplo-matik planda yeni ve etkin bir çalışma alanı açılmıştır.

İşte böylesi bir ortamda Avrupa’ya çıkan biz 12 Mart si -yasal göçmenleri bu çok yönlü ve karmaşık ilişkileri ge liş -tirme ve sonuna kadar değerlendirme sorumluluğuyla karşıkarşıyaydık.

Aynı gün, sabah Avrupa Parlamentosu’nda, öğleden son -ra İspanyol Komünist Partisi lokalinde, akşam Vietnam’laDa yanışma gecesinde olabilir, gece Yunanlı yoldaşlarla damıakan bir garajda ortak bildiri basabilir, daha sonra polisle başıderde girmiş bir Kara Panter’le dayanışma örgütleyebilirdik.

Sanıyorum çeşitli ülkelere dağılmış ama birbiriyle doğru-dan ya da dolaylı ilişkide bulunanlar 100-150 kişi kadardı.Bunların arasında bizim gibi sıkıyönetim tarafından radyo,gazete ve afişlerle arandığı için sahte pasaportla kaçmak zo -runda kalanlar olduğu gibi, daha önce Türkiye’de mimlen-

114

Page 116: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

mediği için normal yollardan öğrenci, araştırmacı ya dasadece turist olarak gelenler de vardı. Küçük bir kısım isedaha sonra ğlistin üzerinden gelip bizlere katılmışlardı.

Siyasal göçmenlerin üretici birlikteliği: Kuşkusuz her -kes aynı ideolojik ve politik çizgide değildi. Hemen her solgruptan siyasal göçmen vardı. Gelenler, tabii varsa, öncedenkendi grubuna yakın olarak kurulmuş işçi ya da öğrenci ör -gütleriyle temas sağlıyordu. Herhangi bir sol örgüt veya grupüyesi olmayan, ancak gerek mesleki alanda, gerekse Tür -kiye’deki demokratik kitle örgütleri içerisinde saygınlığı veetkinliği olanların sayısı oldukça yüksekti. İçimizde, ya zar -lar, üniversite ögretim üyeleri, şairler, müzisyenler, ressam-lar, tiyatrocular, gazeteciler, hukukçular, iktisatçılar vardı.

Ancak siyasal, ideolojik ve örgütsel farklılıklar dahi, 12Mart siyasal göçmenlerinin sürekli temasta olmasına, eylembirliği yapmasına, ortak ürün vermesine hiçbir zaman engelolmuyordu.

Bizim özellikle Avrupa siyasal kurumlarını ve insan hak-ları örgütlerini bilgilendirmek üzere Ant Grubu çekirdeğiçevresinde kurduğumuz Demokratik Direniş Hareketi’ne,bağımsızlar kadar, TİP’li, PDA’cı, Sosyalist Aydınlık’çı, Kı vıl-cım’cı, Dev-Genç’li siyasal göçmenlerden, Kürt devrimci-lerinden ve hattâ Almanya’daki bazı TKP sem patizanlarındanaktif destek geliyordu. Biz de onların eylemlerine destek olu -yorduk.

Mücadele yönteminin özelliğinden ötürü THKP-C yakın-ları herkesten ayrı çalışıyor, daha çok diğer ulusların devrimcikuruluşlarıyla ilişki sürdürüyor, bizlerle de ge rektiğinde busonuncular aracılığıyla dolaylı ilişki kuruyorlardı.

Oysa, daha önce özellikle TKP’liler, PDA’cılar ve SA’ -cıların kontrolu altına girmiş işçi ve öğrenci örgütleri arasın-daki ilişkiler, 12 Mart devlet terörü döneminde bile sonde rece gergindi. Cunta’ya karşı ortak bir bildiri çıkartmalarıdahi sorun oluyordu.

Gerginlik o düzeydeydi ki, Avrupa’daki PDA örgütleri,115

Page 117: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

kontrol ettikleri bölgelerde tam anlamıyla “devrimci şiddet”uyguluyorlardı. örgüt gazetelerinde, diğer gruplarla ilişkiyegi ren kendi yoldaşları hakkında bile idam fermanları yayın-lıyorlardı. Ancak bu bile, Türkiye’den ya da ğlistin üzerindengelen PDA’cıların birey olarak farklı çizgideki siyasal göç-men lerle ilişkisine ve ortak üretimde bulunmasına engelolamıyordu.

Bu işbirliği sayesindedir ki Türkiye’deki çeşitli direnişgruplarıyla ve hattâ hapishanelerle son derece sağlıklı ilişki -ler kurulabiliyor, hemen hemen tüm işkence belgeleri yurtdışına çıkartılıp en kısa zamanda çeşitli dillere çevrilerekgerekli kurumlara ve kişilere ulaştırılabiliyordu. 12 Mart re-jimi uluslararası planda bu belgeler sayesinde tecrit edilipbaskı altına alınabildi.

12 Mart siyasal göçmenleri için “mülteci statüsü”ne geç -mek henüz genelleşmiş değildi. Mülteci kahveleri de oluş-mamıştı. Avrupa’ya gelir gelmez iltica talep edenler olduysada, ülkede direnişin en kısa zamanda başarıya ulaşacağı veyakında ülkeye dönebileceğimiz inancı, birçoğumuzu, daharahat yaşama ve çalışma koşullarına kavuşabileceğimizibildiğimiz halde, iltica talep etmekten alıkoyuyordu.

Nitekim İnci ve ben, Avrupa’da iki yıl kaçak yaşadıktanson ra, Turhan Feyzioğlu’nun Avrupa Konseyi Parlamenter-ler Meclisi’nde kimliklerimizi açıklayarak Fransız polisineihbar etmesinden sonradır ki, 1973’te Hollanda’dan iltica is-temek zorunda kaldık.

önemli olan en kısa zamanda en geniş ilişkileri kurupAvrupa kamuoyunu uyarmak, Türkiye’deki direniş güçleri -ne enternasyonal dayanışma sağlamaktı. 12 Mart rejimininçöküşünü hızlandırmaya katkıda bulunmaktı. Bu bir yerdebizlerin de bir an önce ülkeye dönüşümüzün hızlanması de-mekti.

Bu çalışmalar ne denli yoğun olursa olsun, bulunulan or-tamın olanaklarını değerlendirerek bireysel kazanımlar eldeetmeğe de zaman ayrılabiliyordu. Yeni bir dil öğreniliyor,

116

Page 118: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

mesleki plandaki yenilikler araştırılıyor, ilişkiler kuruluyor,Türkiye’ye daha yetişmiş, daha güçlü dönmenin tümolanakları zorlanıyordu.

12 Mart siyasal göçü, rejimin çökmesi ve 1974 genel af-fının çıkmasıyla ğilen sona erdi. Hemen herkes siyasal göç-menliği bir yana atarak Türkiye’ye dönüş yaptı ve yenidenkendisine yakın siyasal örgütlerde, sendikalarda, demokratikkitle örgütlerinde görev aldı.

Lumpen mülteciliğin ortaya çıkışı: Siyasal göç tabii ki 68kuşağının çizgilerini taşıyan 12 Mart göçüyle sona ermiş değil.Türkiye’de siyasal şiddetin yeniden yükselmesi, aşırı mil-liyetçi ve dinsel köktenci akımların Türk ve Müslüman ol- mayan kitleleri yurtlarını terketmeye zorlaması, yeni siyasalgöç dalgalarının kabarmasına yolaçtı.

1974, aynı zamanda, Avrupa’nın kapılarını ekonomik gö -çe kapattığı yıl... Bu yıldan sonra birçok ekonomik göçmende sahte siyasal, etnik ya da dinsel etiketler takınarak Avrupakapılarına dayanmağa başladı. Kim siyasal mültecidir, kimde ğildir, artık birbirine karışıyordu.

Uluslararası ortam da değişmişti. özellikle Vietnam, Kam- boçya, Laos’ta ABD yenilgisi, Avrupa’daki faşist rejimlerinbirbiri ardına çöküşü, Fidel Castro’nun Sovyetler Birliği’nekayıtsız şartsız biatıyla “Sovyetçilik”in rating’i yükselmeyebaşlamıştı.

Avrupa’ya gerçekten siyasal göçmen olarak gelenlerinönemli bir kısmı, bu nedenle, kolayca TKP’nin etki alanınadüşüyordu. Bu partinin “Sovyetler’e sığınma” geleneğindenkaynaklanan örgütlenme ve çalışma yöntemleri ise siyasalgöçmene sorumlu bir devrimci nitelik kazandırmaktan çok,kolaycılığa, bir anlamda lumpenliğe iticiydi.

Sovyetler’i her fırsatta alkışlamak, her söze Brejnev’tenalıntıyla başlamak, parti önderlerine körü körüne itaat, partidisiplinini kabul etmeyen herkesi ajan, polis olarak damgala-mak siyasal kariyerde yükselmek, hattâ günlük yaşamını

117

Page 119: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

idame ettirmek için tek yol sayıldığından siyasal göçmentopluluğunda kişiliksiz, robot tipler hızla çoğaldı.

Bu tutum, diğer siyasetlerin Avrupa uzantılarını da hızlaetkilemeğe başladı.

Büyük mülteci akınının sonucu olarak her yerde mantar gibibiten mülteci kahvelerinin yanısıra, mevcut işçi ve öğ ren cidernekleri de, belli istisnalar dışında, hızla ilticacı kah vele ri nedönüşüyordu. Bu kahveler, artık tüm siyasetlerin “ta ban ka -zanma” alanlarıydı. Avrupa’da gerçekten üretici olarak çalışanişçiler, ciddi eğitim gören öğrenciler ya da aydınlar dışında yenibir lumpen taban oluşuyordu.

Çok az kişi geldiği yerde birşeyler öğrenme, hiç değilsebulunduğu ülkenin dilinde meramını ifade edebilme, bir işsahibi olabilme çabasındaydı.

Gerisi “sosyal”den gelecek üç beş kuruşluk yardımla gü -nünü gün ediyor, ilticacı kahvesinde Türkçe gazetelere, örgütyayınlarına gözatmakla yetiniyor, bulunduğu ülkede ne olupbittiğinden habersiz bitkisel bir yaşam sürüyordu.

Sık sık sosyalizm, sınıf kavgası, enternasyonalizm üze -ri ne ahkam kesiliyor, ama içinde bulunulan ülkenin sınıfsal,sosyal sorunları, mücadeleleri merak dahi edilmiyordu.

80’li yıllarda Avrupa’ya daha büyük dalgalar halindegelen 12 Eylül ilticacılarının karşılarında bulacakları modelartık buydu...

1968, Gençlik ve parti Yazın, 27 Nisan 1998

Türkiye toplumsal kavga tarihine bir kilometre taşı, birdönüm noktası olarak geçti 1968 yılı. Kuşkusuz, olayları ya -şayan yaşamayan çok kişi, 30. yıldönümü nedeniyle bu ko-nuda yaşadıklarını, duyduklarını ya da o zamanın basınındanderlediklerini anlatacak, çeşitli değerlendirmeler yapacak.

118

Page 120: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Sadece 68’i değil, 68’i hazırlayan yılları ve 68 sonrasıge lişmeleri bizzat yaşamış, çeşitli yayınlarla 68 mesajınınkamuoyuna yansıtılmasına doğrudan katkıda bulunmuş birkişi olarak, bu yazıda, olaya farklı bir açıdan yaklaşmak is-tiyorum.

Parti-gençlik ilişkileri ve 68’in bu bağlamdaki yeri.Değil mi ki, sol mücadeleye genç bir gazeteci ve sendi-

kacı olarak katılırken eski tüfek büyüklerinden mücadeleninpartisiz örgütlenemeyeceğini ve zafere ulaşamayacağını din-lemişsin;

Değil mi ki, Asya’da, Afrika’da, Latin Amerika’da sö-mür ge halklarının partiler önderliğinde ayaklanışına, öz-gürlüğü ve bağımsızlığı fethedişlerine tanık olmuşsun;

Değil mi ki, 1960’ın spontane gençlik ve aydın dire ni şi nin,sırf devrimci bir parti yokluğundan ötürü, 27 Mayıs cuntacılarıtarafından nasıl gasp edilerek “NATO’cu ve CENTO’cu” birçizgiye kanalize edilmek istendiğini gör müşsün;

Değil mi ki, 1962’de Türkiye İşçi Partisi Aybar’ı genelbaş kanlığa getirip sendikacıları, sosyalist aydınları, gençlikliderlerini saflarına çağırır çağırmaz parti saflarına katılaraktüm kademelerinde mücadele vermişsin;

Öyleyse, Türkiye’yi sarsan 68’in ön birikiminde ve pat-lamasında partinin rolünü ya da “rolsüzlüğü”nü özel olarakir delemelisin. 68’lilerin TİP başta olmak üzere tüm yerleşikkurumlardan bağımsızlaşarak kendi partilerini yaratmaya yö-nelmeleri olgusunu da bu bağlamda ele almalısın.

*1968 patlaması, şimdilerde yeni devrimci patlamaların

önünü kesmek için dönek büyük medya şeflerinin benimset-mek istediği gibi fiziksel, zihinsel ve ruhsal bakımdan müs-tesna özellikler taşıyan ve bir daha yeryüzüne gelmesimüm kün olmayan bir efsanevi “aziz”ler kuşağının hamasetdestanı değil, yıllardır med-cezirlerle ilerleyen bir toplumsalkavganın belli bir zaman kesitinde ve belli koşullarda değişikbiçimde tezahürüdür.

119

Page 121: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Bu konudaki bir başka yazımda da belirttiğim gibi, 68’dedoruğa ulaşan kavga sürecinin başı çok gerilere uzanır... Tür-kiye 68’inin, önce Almanya’da başlayıp sonra Fransa’ya,diğer Avrupa ülkelerine ve ABD’ye yayılan öteki 68’lerdenfarkı da burada. 68 bir başkaldırıysa, köhnemişi reddedip ye-niyi aramaksa, yeni insan yaratma aşkıyla tutuşup yanmaksa,bunun kıvılcımları daha gerilerde çakıyor.

Gerçekten de, 27 Mayıs’tan sonra bir yandan Kadrocu-Yön’cü çizginin, öte yandan aşırı milliyetçi ve islamcı akım -ların tüm etkileme ve kontrol altına alma çabalarına karşın,üniversite gençliği her daim anti-emperyalist, sosyalist kav-gaya yakın, halkın sorunlarına ilgili, kendi sorunlarının çö-zümünü Türkiye’nin genel sorunlarının çözümünde gören birarayış içinde oldu.

Bu arayıştır ki, 1962’de sosyalizm, demokrasi ve ba ğım -sızlık mücadelesinin işçi sınıfı önderliğinde yürütülmesiçağrısı yükseltildiğinde, üniversite gençliğinin en bilinçli, ensavaşkan kesimleri ya TİP’in ya da ğkir kulüpleri gibi onayandaş kuruluşların saflarına yöneldi. 68’in bugün artık ha -yatta olmayan Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Arslan,Ci han Alptekin, Sinan Cemgil, Mahir Çayan, Harun Kara-deniz, İbrahim Kaypakkaya, Vedat Demircioğlu, Taylan Öz -gür, Mehmet Cantekin, Battal Mehetoğlu gibi seçkin isimleriilk siyasal pratiklerini bu örgütler içerisinde yaptılar, kendi-lerini kavganın daha ileri biçimlerine oralarda hazırladılar...

Kaldı ki, gençlik sadece üniversite gençliğinden ibaret dedeğil. Kuşkusuz, sosyal bir kategori olarak üniversite genç liğidaha kolay organize olabilir, eylemleri daha medyatik, dahases getirici bir güç... Ülkeyi yönetenlerin büyük ço ğun lu ğu -nun yüksek öğrenim çıkışlı olması, bu sosyal kategorinin di-namiklerini iyi tanıması nedeniyle, üniversiteden yükselenher ses, her eylem oligarşiyi daha bir endişelendirir, tepkile-rinin daha hoyrat olmasına yol açar. 27 Mayıs öncesi üniver-site eylemlerine Menderes diktasının kan dökerek cevapvermesinde görüldüğü gibi...

120

Page 122: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Ama gençlik yüksek öğrenim öğrencileri sayısını da aşançok daha büyük bir sosyal kategoridir, bir dinamik güçtür.üniversite ya da yüksek eğitim öğrencisi olanlarla aynı yaş -larda eğitim olanaklarından yoksun milyonlarca genç işçidir,çıraktır, kalfadır, rençperdir, esnaftır, zanaatkârdır. Hele helezorunlu eğitimin ilkokulla sınırlı olduğu, ancak o zorunlu -luğun dahi maddi koşullardan ötürü yerine getirilemediği60’lı yıllarda gençlerin çocuk yaşlarda çırak olarak emekçisaflarına katıldığı göz önünde tutulursa, organize olabilir vemücadeleye girebilir gençlerin sayısı daha büyük sayılaraulaşır. Nitekim, 68’den iki yıl sonra yapılan 1970 genel nüfussayımı, 14-24 yaş grubu içindeki 9,1 milyon’luk nüfusun 5.2milyonluk kısmının, yani yarısından fazlasının okulu çoktanterketmiş olup çeşitli ekonomik sektörlerde çalışmakta ol -duğunu gösteriyordu.

Yüzbinlerce Deniz, yüzbinlerce Mahir, yüzbinlerce İbra-him, sınıfla bağ kurmaya özel çaba göstermeye gerek kal-maksızın, kendiliğinden, işçi sınıfının ya da yoksul köy lülüğünbağrındaydılar.

*Tüm sömürülen sınıf ve katmanları işçi sınıfı önder li -

ğinde demokrasi, bağımsızlık ve sosyalizm davası uğrundamü cadeleye seferber etmek iddiasındaki bir partinin, böyle-sine dinamik bir kitleye diğer partilerden farklı bir yaklaşımgöstermesi, gençliğin öznel sorunlarını öncelikle ele almasıgerekirdi. Klasik devrimci parti anlayışında da bunun enetkin yolu, parti gençlik kollarını hızla geliştirerek sosyalistya da sosyalizme yakın gençleri buralarda örgütleyip eğit-mek, ve temsil ettikleri kitlenin gücüyle orantılı olarak bugençlik kollarına partinin karar ve yönetim kurullarında tem-sil hakkı tanımak olmalıydı.

Gerçi Türkiye İşçi Partisi’nin Gençlik Kolları, sembolikbir tarih seçilerek, Türkiye Cumhuriyeti’nin 39. kuruluş yıl -dönümünde, 29 Ekim 1962’de İstanbul’da kuruldu, ama bukuruluş daha baştan itibaren bir şekilden ibaret kaldı. Ku-

121

Page 123: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

ruluş bildirgesinin herhangi bir Atatürkçü öğrenci derneğininbildirgesinden farkı yoktu.

Hiçbir özerkliğe sahip olmadığından, bu gençlik kolları,kendi özgül alanında dahi hiçbir araştırma ortaya koyamadı,düşünce ve program üretemedi, gençlik kitleleri içinde birvarlık gösteremedi. Partili gençlere verilen tek görev, parti-nin günlük sıradan ayak işlerini yürütmek ve parti top lan -tılarında koruculuk yapmaktan ibaretti. Parti toplantılarındakızıl pazubentli delikanlıların ve genç kızların varlığı kuşku-suz parti yöneticilerine ve üyelerine belli bir güven ve coşkuveriyordu, ama parti bu özverili gençlere hiçbir şey vere-miyordu, ne teoride ne de pratikte...

9-10 Şubat 1964 tarihlerinde İzmir’de yapılan 1. BüyükKongre’de bu durumu değiştirmek, partinin gençlikle bağ -larını güçlendirmek, sosyalist gençlerin parti yaşamında sözsahibi olmasını sağlamak için bazı delegeler, TİP GençlikKolları Genel Başkanı ile il gençlik kolları başkanlarınınbüyük kongreye doğal delege olarak katılmalarını öngörenbir önerge sundular. Öneri büyük bir coşkuyla oylanarakkabul edildi. Bu gerçekten büyük bir umuttu.

Ne var ki, bu olumlu açılımın ömrü uzun olmayacaktı.Yönetimdeki bir grup, gençlik kollarının ileride kendisinemuhalif bir güç oluşturabileceği endişesiyle derhal hareketegeçti. Kongreye 32 imzalı yeni bir önerge sunularak karar üze-rine yeniden görüşme açtırıldı. Ajitatif konuşmalarla kong redelegelerine de “gençliğe güvensizlik” aşılanarak yeni biroylamayla gençlik kollarının büyük kongrede temsili hakkıortadan kaldırıldı.

Birkaç saat içindeki bu yüzseksen derecelik dönüş, genç -liğin TİP’ten kopuş sürecinin de başını simgeliyordu.

Dışlamalar bununla da kalmadı. Yine bu kongrede, sırfbüyük sendika yöneticilerine ayrıcalıklı bir statü sağlamakiçin parti yönetim kurullarında “işçi olanlar” ve “işçi olma -yanlar” diye iki suni kategori oluşturuldu. Böylece, ha yatınısosyalizm davasına adamış birçok sosyalist düşünce emek-

122

Page 124: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

çisi “işçi” sayılmayarak yönetim dışı bırakılırken, yöneticigruba sadakatlerinden kuşku duyulmayacak yüksek maaşlısendika bürokratları “işçi” sayılarak yönetim organlarına so-kulacaktı.

Ben, partinin tüm örgütlenme, propaganda çalışmalarınave son olarak program hazırlığına aktif olarak katıldığımhalde, çalıştığım gazetedeki sorumluluğum nedeniyle, parti-nin İzmir’deki bu ilk büyük kongresine gidememiştim. Bunarağmen Genel Yönetim Kurulu’na ve ardından Merkez Yü-rütme Kurulu’na yüksek oyla seçilmiştim. Ancak Kongre’deolup bitenlerden habersizdim. Kararları İstanbul delegeleridön düğünde öğrendim. Hem genç olarak partili gençleredaha yakın olduğum, hem de parti programı için birçok de -ğer li düşünce emekçisiyle aylardır birlikte çalıştığım için,son derece saygı ve güven duyduğum Aybar ve Boran’ın on-lara karşı böyle inkarcı bir tutum takınmaları, benim içinbüyük bir darbe oldu.

Kongre sonrası ilk kez MYK toplantısı için Vilayet Ko -na ğı’nın yanıbaşındaki genel merkeze gittiğimde Behice Bo -ran ve eşi Nevzat Hatko’yu gençlik kollarının kongrelerdetemsili aleyhindeki karara tepki gösteren gençlerle şiddetlibir tartışma içinde buldum. Öfkeli gençleri yatıştırmak için,beni örnek göstererek, “Bakın Doğan arkadaşımız genç ya -şında partinin en yüksek organına seçildi. Bizi gençlik aleyh-tarı olmakla nasıl suçlayabilirsiniz?” diyorlardı.

Oysa, bu tamamen yanlış bir örneklemeydi. Benim se-çilmemin genç olmamla hiçbir ilgisi yoktu; mücadeleye çokgenç yaşta katılmış, yıllardır hem sendikacı hem düşünceemekçisi olarak sınıf mücadelesi içinde yeralmış olmamıngetirdiği özel bir durumdu. Genç bir sosyalist olarak, ne par-tili genç arkadaşlarıma gösterilen güvensizliği ne de sendikabürokratlarının ayrıcalığı uğruna sosyalist düşünce emekçi-lerinin yönetimden dışlanmasını onaylayabilirdim.

İlk MYK toplantısından sonra olayı Genel Başkan Ay-bar’la ve diğer MYK üyeleriyle birkaç kez tartıştım. Aybar, o

123

Page 125: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

dönemde, tüm Türkiye sosyalistlerinin saygısına sahip bir li-derdi. Yıllardır birlikte çalıştığım için, Parti’de dışlanan ka-tegorileri, yani gençleri ve düşünce emekçilerini en iyianla ya bilecek ve onlara gerçekten değer verecek inanç ve dü -şünceye sahip olduğunu çok iyi biliyordum. Nitekim ilkkonuşmamızda Aybar’ın da alınan kararlardan pek memnunolmadığını hissediyordum. Ne ki, Boran ve çevresinin başınıçektiği sekter ve tasfiyeci tavra, belki kendi liderliğinin detehlikeye düşebileceğine inandırılarak, bir kez ödün vermiştive geri adım atamıyordu. Kendi gibi düşünmeyen herkestenendişelenmek, yönetimdeki egemenliği için muhtemel bir teh-like olarak görmek ve ilk fırsatta ne bahasına olursa olsun tas-fiye etmek eğilimi giderek MYK’de ağır basıyordu.

Büyük kongrenin yeniden toplanması önerimin redde-dilmesi üzerine MYK’dan istifa ederek TİP’in tarihindeki ilkörgütlü muhalefet içerisinde yeraldım. Ben ve diğer altı ar-kadaş, Genel Yönetim Kurulu yedek üyesi Fethi Naci, Gen-çlik Kolları Genel Başkanı Ali Yaşar, parti üyeleri EdipCan sever, Muzaffer Buyrukçu, Nurettin Akan ve Ömür Can -daş, TİP’den ihraç edildik. Aynı muhalefete katılan MYKüyesi Prof. İsmet Sungurbey ile Demir özlü ise Haysiyet Di-vanı kararını beklemeden partiden istifa ettiler.

Bu kongreden sonra TİP gençlik kolları sadece birkaçilde isim olarak kaldı, gençliğin giderek yükselen anti-em-peryalist ve devrimci mücadelesinde hiçbir varlık göstere-medi. TİP ülkenin tek sosyalist partisi olduğu halde gençleresosyalizmin bilimini, teorik kaynaklarını öğretmek için hiç-bir girişimde bulunmadı. Parti eğitimi, parti önderlerinin ko -nuşma ve bildirilerini okumakla sınırlı kaldı. Bilimsel sos yalistklasikleri kendi inisiyatifleriyle yayınlayarak gençlere so-syalizmin teorisini öğrenme olanağını sağlayan çevirmenler,yayıncılar da hızla partiden uzaklaştırıldılar.

*TİP Gençlik Kolları bitkisel hayat sürdürürken, sosya-

lizm mücadelesinin, hataları ve eksiklikleri ne olursa olsun124

Page 126: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

tek sosyalist partinin, yani Türkiye İşçi Partisi’nin önder -liğinde yürütülmesi gerektiğine inanan sosyalist üniversiteligençler, özellikle Ankara’da, SBF, Hukuk, DTC ve Fen Fa-külteleriyle Yüksek öğretmen Okulu’nda kurdukları fikir ku-lüplerinde örgütlenmeye başladılar. Bu fikir kulüpleri 17Ara lık 1965’te Fikir Kulüpleri Federasyonu’nu (FKF) oluş -turdu. FKF’ye paralel olarak Ankara’da yayına giren Dö nü -şüm Dergisi de, bir süre sosyalist gençliğin sesini cesaretleyükseltti, Dönüşüm’ü yayınlayanlar ve dağıtanlar aşırı sağcıgrupların sık sık saldırısına uğrama pahasına mücadeleleriniyılmadan sürdürdüler.

Sosyalist gençliğin örgütsüzlüğü İstanbul’da daha dauzun sürdü, FKF İstanbul Sekreterliği tam bir buçuk yıl ge-cikmeyle ancak 9 Temmuz 1967’de kurulabildi.

Ancak, bu örgütlenmelere rağmen, üniversite gençliğinindemokratik ve anti-emperyalist istemleri o dönemde kamu -oyuna daha çok Türkiye Milli Talebe Federasyonu (TMTF)ve Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) gibi çatı örgütleriyleçeşitli üniversite ve yüksek okullardaki öğrenci derneklerininbildiri ve eylemlerinde ifadesini buluyordu.

AP iktidarının çeşitli baskı ve manevraları sonucundaMTTB ve TMTF’nin giderek devrimci öğrencilerin yöneti-minden çıkarak aşırı sağcıların kontrolu altına girmesindensonradır ki, sosyalist gençlerin yönetimindeki fikir kulüplerimaddi güçlerinin ötesinde bir mücadeleyi yürütme sorum-luluğuyla karşı karşıya kaldılar.

Ne var ki, fikir kulüplerinin başında bulunan TİP’e yakınkadrolar, içlerinde çok sayıda inançlı ve savaşkan gencin yer -almasına rağmen, partinin parlamentarizme ağırlık veren bü-rokratik yöneticilerinin etkisi ve hattâ zaman zaman ağırbaskısı altında gençlik hareketinin dinamizmine ayak uydu-ramadılar.

Deniz Gezmiş, Bora Gözen, Doğu Perinçek, İbrahimKaypakkaya, Attila Sarp gibi partili ya da partiye çok yakınbirçok gençlik lideri, TİP yönetimindeki Aybar-Boran eki-

125

Page 127: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

bine muhalif sosyalist kadrolarla ilişkiye geçtikleri, örneğinbir Mihri Belli ile ya da Hikmet Kıvılcımlı’yla görüşerek on-ların deneyimlerinden yararlanmak istedikleri için parti yö-netiminin kara listesine alındılar, ilk fırsatta da ya partidenatıldılar ya da kendiliğinden ayrılmak zorunda bırakıldılar.

Bu bağlamda, 7 Mart 1968’de İstanbul’da patlak verenAISEC Olayları, sosyalist gençliğin FKF disiplini dışında ilksomut eylemi oldu. İsmi bu eylemde ilk kez büyük medyayayansıyan Deniz Gezmiş ve arkadaşları daha sonra FKFdışındaki ilk sosyalist gençlik örgütü olan Devrimci öğrenciBirliği’ni kurmakta gecikmediler.

Gençlik kesiminde TİP’in otoritesine ikinci büyük darbe,birçok sosyalist gencin de katılımıyla 1 Nisan 1968’de An-kara’da Türkiye Devrimciler Güçbirliği’nin kurulması oldu.İlk kurucuları arasında FKF ve bazı DİSK yöneticilerinin deyeralmasına rağmen, anti-komünist eğilimlerini defalarca or-taya koymuş bazı emekli generallerin Dev-Güç’ün başınageçirilmesi, kabaran devrimci gençlik hareketinin de sınıfmücadelesiyle bağdaşmayacak cuntacı bir yörüngeye sürük -lenmesi tehlikesini de beraberinde getiriyordu. Ancak, TİPyönetimi artık inkarcılık ve tasfiyecilikle sabıkalı olduğuiçin, bu konuda zaman zaman haklı olarak yaptığı uyarılarda ciddiye alınmaz olmuştu.

*Ünlü 68 olayları böylesi bir ortamda patlak verdi. Gide-

rek daha da pasifleşen ve parlamentarist bir çerçeveye iyicehapsolan TİP yönetimi, 1968 eylemlerini dışarıdan seyircikalarak izliyor, hiçbir devrimci öneri veya inisiyatif gelişti-remiyordu. İstanbul gençlik eylemleriyle sarsılırken TİPGenel Merkezi’nin “Aman faşizm gelir” korkutmasıyla par-tili veya FKF’li gençlerin gösterilere katılmalarını dahi ya-saklaması, devrimci gençliğin TİP’den uzaklaşma sürecinitamamlıyordu.

1968’de bizim Ant Dergisi yönetim yeriyle TİP İstanbulMerkezi Cağaloğlu’nda birbirine çok yakındı. Devrimci genç -

126

Page 128: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

lik kitleleri birbiri ardına protesto eylemleri geliştirirken,bırakın öncülük etmeyi, eyleme katılmaları dahi partice ya- sak lanan TİP’e yakın gençlerin Ant bürosu’nda toplanarak ge -nel merkez yöneticilerine nasıl ateş püskürdüklerini, bupa sifizme nasıl isyan ettiklerini çok iyi anımsıyorum. Kimisiör güt disiplini adına bağrına taş basıyorsa da, büyük kısmıTİP’in artık devrimin motoru olamayacağına kesin kanaat ge-tirerek parti çevresinden hızla uzaklaşıyordu.

Devlet terörünün artık özellikle devrimci gençlik liderle-rini hedef aldığını görmemek için kör olmak lazımdı. 68 boy-kot ve işgal eylemleri devrimci gençliği devlet terörünün boyhedef haline getirmişti. Parti öncülük görevini yapa mı yor,gençleri devlet terörüne karşı örgütleyemiyorsa, gençlerin busorumluluğu da bizzat üstlenmesi ka çınılmazlaşıyordu.

O tarihte aramızda aşağı yukarı on yıllık bir yaş farkı ol-masına rağmen gençlerin isyanını ve tepkilerini çok iyi an lı -yor, tamamen paylaşıyordum: “AP iktidarı, ilerici hare ketleribastırmak için her çareye başvuracaktır. Terör teşebbüsleri-nin hedefleri arasında muhakkak ki devrimci gençlik hare-ketlerinin liderleri, devrimci üniversite öğretim üyeleri devardır. Bugün halka dönük öğrenim için savaş veren devrimciüniversite gençliği, yarın, iktidarın terör teşebbüslerine karşıdiğer devrimci unsurlarla ve emekçi örgütleriyle birlikteanayasanın tanıdığı direnme hakkını kullanmak ve anaya-sanın öngördüğü halka dönük toplum düzenini gerçekleştir-mek üzere mücadele etmek görevi ile karşı karşıya kalacaktır.Gençlik liderleri, giriştikleri hareketi bu perspektif içindedeğerlendirmeli ve daha büyük mücadeleler için bugündenhazırlıklı olmalıdır.” (“Asıl mücadeleye doğru”, Ant, 18 Ha-ziran 1968).

Devrimci gençliğin ilk şehidi bir ay dolmadan toprağadüştü.

17 Temmuz 1968 İTÜ öğrenci Yurdu’nun basılarak VedatDemircioğlu’nun öldürülmesiyle başlayan insan avı, artık sa-dece öğrencileri değil, işçileri, köylüleri, sendikacıları da he -

127

Page 129: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

def alarak tırmanıyordu. Devlet himayesinde geliştiren MHPkomandoları her gün başka bir yeri vuruyordu.

Hem dünyayı, hem de Türkiye’yi sarsan bir yıldı 1968.Ama Türkiye’yi bir başka sarsmıştı.

Türkiye artık kimine göre devrimci yükseliş dönemini,kimine göre faşizmin azgın saldırısına karşı direniş döneminiyaşıyordu. Ama adı ister devrimci yükseliş olsun, ister anti-faşist direniş olsun, bu tarihsel dönüşümü yönlendirebilecekpolitik öncü yoktu.

Düne kadar inkarcılığı ve tasfiyeciliği birlikte uygulayanTİP yöneticileri ise, milli bakiye sisteminin kalkması nede-niyle yaklaşan seçimlerde parlamentoya tekrar girememeendişesiyle Çekoslovakya olaylarını bahane ederek zaten bir-birine düşmüştü.

Kavgaya yiğitçe, özveriyle katılan binlerce devrimcigenç arayış içindeydi. Hedefe varmak için her yolu mübahgö ren cuntacılar gençleri kendi amaçlarına kullanmak içinpusuda bekliyordu. Tuzağa düşenler de oluyordu.

Ama FKF’yi 1969’da TİP’ten tamamen bağımsızlaştıra-rak Dev-Genç’e dönüştüren devrimci gençler, yine de ağır -lıklı olarak sınıf mücadelesi çizgisinde kalacaklardı. İşçi veköylü direnişleriyle gittikçe artan temaslar, üretimdeki genç -lerle kurulan örgütsel ya da eylemsel bağlar, özellikle de 15-16 Haziran 1970’de işçi sınıfının İstanbul kentini üç koldanişgal ederek ağırlığını ortaya koyması, sınıf temelinde öncüparti sorununu daha yakıcı olarak gündeme getirecekti.

Altı yıl önce kendilerinden parti yönetiminde söz hakkıesirgenen gençler artık kendi göbeklerini kendileri kesecek -lerdi. Öyle ki, TİP’in pasifizmine, gençliği inkar ediciliğinehiç ortak olmamış eski komünistlere, düne kadar forumlardahayranlıkla dinledikleri “eski tüfek”lere bile artık güven veihtiyaç duymayacaklardı. Artık kendi partilerini kendileri ya-ratacaklardı... Doğrularıyla, yanlışlarıyla...

68, partisizleşme sürecinin sonuydu.68, partileşme sürecinin başıydı.

128

Page 130: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Otuz yıl sonraYazın, Haziran 1998

9 Ekim 1971’de 15 genç devrimcinin THKO davasındaidama mahkum edilmesiyle başlayıp 6 Mayıs 1972’de DenizGezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan’ın idam edilmesiylenoktalanan yedi aylık süre, Türkiye sosyal ve siyasal müca-deleler tarihinde en acılı, ama acılı olduğu kadar da devrimciözverinin ve yiğitliğin en çarpıcı örneklerinin verildiği dö-nemlerden biri.

15-16 Haziran 1970 işçi direnişi karşısında ilk kez açıkçaburjuvazinin yanında yeralan, Mayıs 1971 kitlesel tutukla-malarıyla sınıfsal tavrını daha da netleştiren Ordu, özellikle30 Kasım 1971’de Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı, Ziya Yıl-maz, Cihan Alptekin ve Ömer Ayna’nın askeri hapishanedenkaçmasından sonra insan avına, işkenceye ve hukuk dışı yar-gılamalara daha da hız veriyor.

30 Mart 1972 Kızıldere katliamı bu hunharlığın doruknoktası…

Otuz yedi gün sonra Meclis çoğunluğu, üç gencin idamsehpasına gönderilmesini onaylayarak bu hunharlığa sahipçıkıyor, ordunun cürmüne resmen ortak oluyor.

*Oysa çok değil, daha birkaç yıl önce, 60’lı yılların orta-

larında, bu gençlik liderlerinin çoğunluğu için Ordu devrimcimücadelenin temel güçlerinden biridir. Meydanlar “Ordu-gençlik elele, milli cephede!” sloganlarıyla inlemektedir.

Gençlerin gözünde Ordu, NATO’ya organik bağlılığınarağmen, hâlâ “Ulusal Kurtuluş Savaşı” mirasçısıdır. Halkınordusudur. ABD emperyalizmine karşı “tam bağımsızlık”mücadelesi, işbirlikçi burjuvaziye ve onun müttefiği feoda-liteye karşı “gerçek demokrasi” mücadelesi ancak bu Or-du’nun ağırlığını koymasıyla, hattâ bazıları için Ordu’nunbu mücadeleye bizzat öncülük etmesiyle kazanılacaktır.

129

Page 131: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Gençliği etkileyen bu Ordu’cu tavrın fikir babası DoğanAvcıoğlu… “Sınıf önderliği meselesini sanki bugünün en ha-yati meselesiymiş gibi herşeyin üstünde sayan bir davranış,çeşitli sosyal sınıfların psikolojisini göz önünde tutmadığıiçin, hiç değilse taktik bakımdan hatalı olmuştur,” diyor veekliyor: “Fakir ve mütevazi ailelerden gelen ordu, Tür-kiye’mizin ileri hamlelerinde dayanılacak en sağlam kuv-vetlerden biridir.” (D. Avcıoğlu, Yön, 12 Eylül 1962).

Ortadoğu’da Baasçılığın, Nasırcılığın yükseldiği, Türki-ye’de 22 Şubat’çı emekli subayların bir yandan Türkeş’le,öte yandan bazı sol aydınlarla işbirliğine giderek açıktanaçığa İnönü Hükümeti’ne devirmeğe hazırlandığı günler.

Cumhuriyet tarihinde ilk kez sosyalist mücadeleyi işçisınıfının önderliğinde örgütlemek üzere kurulan Türkiye İşçiPartisi’nin yönetimi dahi o günlerde radikal subaylardan ge-lebilecek bir darbe ihtimaline “realist”, hattâ “hayırhah” ba-kıyor .

Kurucu sendikacıların çağrısı üzerine sosyalist aydınla-rın, köylü ve esnaf liderlerinin, Kürt şahsiyetlerinin akın akınpartiye katıldığı bir dönemde, Genel Başkan Mehmet AliAybar, Ordu’nun güvenini kazanabilmek için TİP’i şöyle ni-teliyor: “TİP Atatürkçülükten hareket ettiği ve ilhamını gü-nümüzün gerçeklerinden aldığı için de, Atatürkçülüğü dekalıplaşmaktan kurtaran yüzde yüz yerli bir doktrin partisi-dir. Gerici kuvvetlerin saldırganlıklarını arttırdıkları şu gün-lerde Türk işçi sınıfının öncülüğü üzerindeki gereksiztar tışmaları bir yana bırakarak saflarımızı pekiştirelim… Bucepheye ilericilik adına sadece laikliği veya kara çarşafla mü-cadeleyi savunandan toplumculara kadar herkes girmeli-dir…” (Vatan, 24 Eylül 1962).

60’lı yılların başına damgasını vuran her iki sol eğilimde, “öncülük” konusundaki farklılıklarına rağmen, Ordu’yave Atatürkçülüğe toz kondurmadıkları için, o yıllarda genç-lerin meydanlarda “Ordu Gençlik elele, milli cephede…”diye slogan atmalarının pek de şaşırtıcı yanı yok.

130

Page 132: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Üstelik, tüm dünyada 50’lı yıllarda başlayıp 60’lı yıllardayükselen anti-emperyalist, anti-kolonyalist kavganın Türkiyeüzerindeki etkisi günden güne daha da güçlenmekte…

Nazım Hikmet’in Yön tarafından basılan “Kurtuluş Sa-vaşı Destanı” elden ele dolaşıyor. Destanda en çok da “Ko-catepe’deki kurda benzeyen komutan” simgesi belleklereka zınıyor. Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşı yıllarında çe-kilmiş kalpaklı fotoğrafı elden ele dolaşıyor, öğrenci yurtla-rının duvarlarını süslüyor…

Artık genciyle yaşlısıyla her devrimcinin, her ilericiningözünde Türk ulusal kurtuluş savaşı anti-emperyalist müca-delenin öncüsüdür, dünyanın mazlum halkları Kemalizm’iörnek almaktadır.

Yüzyıllarca Avrupa süper devletlerinin ve ABD’nin doğ-rudan sömürüsü altında geri bıraktırılmış Afrika, Asya veLatin Amerika ülkeleriyle benzerlikler kurulurken, Türki-ye’nin bizzat kendisinin, yüzyıllarca üç kıtada sömürgecilikyapmış, binlerce yıllık uygarlıklara sahip ulusları, halkları,etnik grupları köleleştirmiş bir imparatorluğun mirasçısı ol-duğu unutuluyor.

Birinci emperyalist paylaşım savaşına kadar uzanançöküş döneminde sürekli toprak ve nüfuz kaybına uğramışolsa da, son tahlilde Osmanlı İmparatorluğu’nun da tıpkıÇarlık Rusyası gibi, Britanya Krallığı gibi, İspanya gibi,Avusturya-Macaristan İmparatorluğu gibi müstevli bir dev-let olduğu gerçeği görmezlikten geliniyor.

İmparatorluğun en zayıf döneminde bile Osmanlı paşa-larının Yunanlıların, Bulgarların, Ermenilerin, Arapların ulu-sal kurtuluş hareketlerini ezmek için, Kafklaslar’ı ve OrtaAsya’yı fethetmek için Alman emperyalizmiyle işbirliği yap-tığı unutuluyor.

Dahası, bu imparatorluğun enkazı içinden doğan cum-huriyet adına Kemalizm’in yaptığı ilk işin milli burjuvaziyisemirtmek için öncelikle işçi sınıfını, yoksul köylülüğü ez-diği, tüm örgütlenmelerini yasakladığı bir türlü görülemiyor.

131

Page 133: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Hele hele Anadolu’yu tamamen Türkleştirmek, üstünTürk Ulusu’nu tek başına egemen kılmak için adına baştaKürt halkı olmak üzere Türk olmayan tüm halk ve etnikgrupları misli görülmemiş bir baskı ve zulüm altında tutanınKemalist ordu olduğu, bu baskı ve zulmün değişik biçim-lerde 60’lı yıllarda da sürüp gittiği bir türlü söylenmiyor yada söylenemiyor…

Ne ki, 60’lı yıllarda tüm dünya gibi Türkiye de hızla de-ğişmekte, sanayileşmenin, hızlı kentleşmenin etkisiyle iç di-namikler hızla gelişmektedir..

Daha önce de yazmıştım. Gençlik sadece üniversite genç -liğinden ibaret de değildir. “Yüksek öğrenim öğrencileri sa-yısını da aşan çok daha büyük bir sosyal kategori, birdi namik güç. üniversite ya da yüksek eğitim öğrencisi olan-larla aynı yaşlarda eğitim olanaklarından yoksun milyonlarcagenç işçidir, çıraktır, kalfadır, rençperdir, esnaftır, zanaat-kârdır. Hele hele zorunlu eğitimin ilkokulla sınırlı olduğu,ancak o zorunluluğun dahi maddi koşullardan ötürü yerinegetirilemediği 60’lı yıllarda gençlerin çocuk yaşlarda çırakolarak emekçi saflarına katıldığı göz önünde tutulursa, orga-nize olabilir ve mücadeleye girebilir gençlerin sayısı dahabüyük sayılara ulaşıyor. Nitekim, 68’den iki yıl sonra yapı-lan 1970 genel nüfus sayımı, 14-24 yaş grubu içindeki 9,1milyon’luk nüfusun 5.2 milyonluk kısmının, yani yarısındanfazlasının okulu çoktan terketmiş olup çeşitli ekonomik sek-törlerde çalışmakta olduğunu gösteriyor.” (“1968, Gençlikve Parti”, Yazın, Mayıs 1968)

İşçi, köylü kitlelerinde, esnaf kesiminde bilinçlenmenin,örgütlenmenin yaygınlaşması, çoğunluğu bu kesimlere men-sup ailelerden gelen üniversiteli gençleri de etkiliyor, bunla-rın önemli bir kesimi sınıfsal kökenlerine uygun olarakTürkiye İşçi Partisi (TİP) ve ona yandaş fikir Kulüpleri Fe-derasyonu (FKF) içinde örgütlenmeye çalışıyorlar.

“Devrimci gençliğin Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, YusufArslan, Cihan Alptekin, Sinan Cemgil, Mahir Çayan, Harun

132

Page 134: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Karadeniz, İbrahim Kaypakkaya, Vedat Demircioğlu, Taylanözgür, Mehmet Cantekin, Battal Mehetoğlu gibi seçkin isim-leri ilk siyasal pratiklerini bu örgütler içerisinde yapyor, ken-dilerini kavganın daha ileri biçimlerine oralarda hazırlıyorlar...

Bu süreç içindedir ki, Marksist düşüncenin temel eserle-rini, dünya devrimci pratiklerini tanıyorlar, içinde yaşadıklarıTürkiye gerçeğini bu yeni kazanımların ışığında yeniden de-ğerlendirmeye, tartışmaya başlıyorlar.

Özellikle Kürdistan kökenli gençlerin katkısıyla Kema-lizm ve Ordu mitleri de bu süreçte yeniden irdelenip sorgu-lanıyor.

Meclis’te temsil edilir olduktan sonra gittikçe pasifleşenve parlamenter yapıya hapsolan Türkiye İşçi Partisi artık Tür- kiye’nin gelişim dinamiklerini yakalayamadığından, genç lergiderek TİP’ten ve onun etkilediği kuruluş ve çevrelerdenuzaklaşıyor.

7 Mart 1968’de İstanbul’da patlak veren AISEC Olayla-rı’ndan sonra, devrimci gençliğin bir bölümü FKF dışındakiilk sosyalist gençlik örgütü olan Devrimci öğrenci Birliği’nikuruyorlar.

Ünlü 68 olayları böylesi bir ortamda patlak veriyor. İstanbul ve Ankara gibi metropoller gençlik eylemleriyle

sarsılırken TİP yönetiminin “Aman faşizm gelir” korkutma-sıyla, partili veya FKF’li gençlerin gösterilere katılmalarınıdahi yasaklaması, devrimci gençliğin partiden tamamenuzaklaşmasına ve bağımsızlaşmasına neden oluyor.

*Avrupa’da 68 patlamasının fitilini yakan, devrimci ög-

renci lideri Kızıl Rudi’nin Kurfürstendamm’da 11 Nisan1968’de güpegündüz vurulması…

Türkiye gençliği, Rudi’nin vurulmasından aylarca öncesıcak kavganın içinde. MHP komandoları, ümmetçiler he menhergün bir yerde gençlere saldırmakta, gözaltı, işkence birbi-rini izlemekte. Bugünkü robocob’ların öncülleri fruko’lar Sü-kan’dan aldıkları yeşil ışıkla devrimci öğrenci avında.

133

Page 135: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Direnişin 1968 Haziran’ında üniversite boykot ve işgal-lerine dönüşüyor.ünlü fotoğraf... Üniversiteli gençler slo-ganlar haykırarak İstanbul Üniversitesi rektörlük binasınadoğru ilerliyor. ön planda, hapisten yenilerde çıkan DenizGez miş’i, Enver Nalbantoğlu’nu seçiyorum. O ana kadardevrim stratejisi konusunda farklı çizgideler. Ama yeni di-namikler artık SD’cilerle MDD’cileri daha uzun ve engebelibir mücadele yolunda bir araya getiriyor.

Gençler ne istiyor?18 Haziran tarihli Ant’ın başyazında şunları yazıyorum:“İstekleri, bugün bütün dünya gençliğinin ortaya attığı

isteklerden farklı değil. Halkın parasıyla okuyan gençler ola-rak halka dönük bir öğrenim yapılmasını, yönetimde kendi-lerine söz ve oy hakkı verilmesini istemektedirler. Boykothareketleriyle bu reformların gerçekleşmesi sağlanabilir mi?Buna ilk anda verilecek cevap olumsuzdur. ¢ünkü, üniver-site sorunlarının çözümü büyük ölçüde Türkiye’de mevcutanayasa dışı düzenin değişmesine bağlıdır; Herşeyden öncebir siyasi iktidar, bir planlama konusudur. Devletin bütünkaynakları belli çıkar çevrelerini temsil edenlerin elinde bu-lundukça, Türkiye ekonomisi için halka dönük bir planlamayapılmadıkça, eğitim ile toplumsal ve ekonomik hayat ara-sında bir armoni sağlanmadıkça ‘halka dönük’ bir üniversiteöğreniminin gerçekleştirilmesi mümkün değildir. O halde öğ-renciler, ellerini kollarını bağlayıp, düzen değişinceye kadarbekleyecekler midir? Hayır... Gençlik hareketlerinin önemide buradadır. ªniversitedeki boykotlar, halka dönük bir eğiti-min bugünden yarına gerçekleştirilmesini sağlayamayacak-tır ama, böyle bir eğitimin gerçekleşmesi için gerekli toplumdüzeni değişikliğinde en önemli etkenlerden biri olacaktır.”

68 isyanının eğitim boykotu aşaması 25 Haziran’da sonaeriyor. Günlerdir üniversite damlarında nöbet bekleyenRagıp Zarakolu, boykotu şiirselleştiren o çok sevdiğim not-larını getiriyor:

“Rektörün blöfü yenildi ve muhatap olarak alınma sağ-134

Page 136: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

lamlaştı... Günlerdir bahçede çalan davul zurnanın uğultusuve halay çekenlerin görüntüsü kafamda... Ve her sabah, bazeneşsiz olan güneşin doğuşları... Sabahın serinliği ve sessiz-liği... Sabah erkenden işlemeye başlayan tezgahlar...

“Emekçilerin uyanışı!”Ve 9 Temmuz 1968 tarihli Ant’ın kapağı:“İşçi-gençlik elele!”Sarı sendikacılık oyunlarına karşı İstanbul’da Derby Las-

tik fabrikasını işgal ediyor işçiler. İşgalin ikinci günü İstan-bul Teknik Üniversitesi İşgal Konseyi oradadır. HarunKa radeniz işçilere sesleniyor:

“Bu halkın evlatları olan bizler, halka dönük düzeni ku-rana dek çalışacağız. Bugün burada sizin yanınızdayız. Ge-rektiğinde yine geleceğiz ve her hareketinizde sizinle beraberolacağız!”

Gençlik mücadelesi artık yeni boyutlara ulaşıyor. Ken-dini yönlendirebilecek politik otoritenin yokluğunda gençdevrimciler yeni misyonlar üstleniyor.

Kendi ulusal sorunlarına Türk örgütlerinin en solcusundabile çözüm bulamayan Kürt gençleri Doğu Devrimci KültürOcakları (DDKO)’da örgütlenmeye başlıyor.

Saflaşmalar giderek netleşiyor.İşçiler 15-16 Haziran 1970’de İstanbul’u üç koldan işgal

ediyor. 68 öğrenci direnişi kitlesel işçi direnişine bağlanıyor.Ritm hızlanıyor. Sıkıyönetim... OYAK’ta sermayeyle bü-

tünleşen ordu artık işçiye ve gençliğe karşı net tavır koyuyor. Gençler, bir zamanlar Türkiye devriminin temel gücü,

mazlum ulusların anti-emperyalist mücadelesinin öncüsüolarak gördükleri Ordu’nun gerçek sınıfsal niteliğinin iyiceaçığa çıkması karşısında, belki de bir yerde ihanete uğramışolmanın hışmıyla kendi “ordu”larını, kendi “cephe”lerini ku-ruyorlar.

Kemalist ordu işte bunu asla affetmiyor.Halk kurtuluş ordusu kuranları, hiç cana kıymamış olsa-

lar da, sehpaya gönderiyor. 135

Page 137: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Halk kurtuluş cephesi kuranları bomba ve kurşun yağmu-runa tutarak katlediyor.

Kan durmuyor.Kıyım 72’de kalmıyor.80’li yıllarda daha kapsamlı, 90’lı yıllarda Kürt ağırlıklı

olarak sürüyor.2002… Hâlâ sürüyor… F tipi zındanlarda…

700+75 = 775Yazın, 19 Nisan 1999

“Kosova Savaşı, 20 Haziran 1389’da Murat I ile Sırpdespotu Lazar’ın başını çektiği ittifak arasında yapıldı. MuratI’in yaklaşık 60 bin kişiden oluşan ordusunun karşısındaki100 bin kişilik hristiyan ordusu Sırp, Bosna, Hırvat, Ulah,Macar, Bulgar, Arnavut kuvvetlerinden oluşuyordu. SavaştaTürkler kesin bir zafer elde ettiler. Lazar ve oğlu tutsak düştü.Ancak Murat I, savaş alanını gezerken yaralı bir sırp tarafın-dan hançerlenerek öldürüldü. Bu savaş sonunda direnme gücükırılan Sırplar yeni padişah Bayezıt’ın vasalı olmayı kabuletmek zorunda kaldılar...” (Büyük Larousse, Cilt 14, s. 7008)

Bu, 610 yıl önceki bir olayın, bir Türk ansiklopedisi ta-rafından oldukça ölçülü bir dille özetlenişidir.

Osmanlı’nın 700. yılı dolayısıyla istenen yazıyı, Türki-ye’den binlerce kilometre uzaktan yazıyorum. Maalesef ço-cukluğumuzda, gençliğimizde beyinlerimizi resmi tarihanlayışıyla yıkayan okul tarih kitaplarım elimin altında değil.Ama, olayın o kitaplarda nasıl hamasi bir dille anlatıldığını,tarih öğretmenlerimizin bu savaşın çeşitli safhalarını radyodanaklen maç veren tarafgir bir spikerin coşkusuyla nasıl ken-dilerinden geçerek anlattıklarını hiç unutabilir miyiz?

Kaldı ki, bu tek yanlı anlatım, sadece Kosova için değil,136

Page 138: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

“bin atlı” akıncıların, sipahilerin, Yeniçeri alaylarının ken-dinden kat kat güçlü “küffar” ordularını İslam adına, Türk-lük adına kahrederek toprak üstüne toprak gaspettiği tümtarihsel olaylar için de geçerli.

Fetih tabudur. Haklılığı tartışılmaz.Orta Asya’dan başlayıp yüzyıllar süren bir yayılmayla

Viyana kapılarına kadar uzanan Türk-Osmanlı fütuhatı,resmi tarih eğitimine göre, “übermensche” bir ulusa İslami-yeti dünyaya yaymak için allahın tevdi ettiği kutsal bir mis-yondur.

Basılan, yakılan kentler, köyler, kılıçtan geçirilen insanlar,ırzlarına geçilen kadınlar, kızlar, yağma edilen zenginlikleryoktur bu anlatımda. Girdikleri ülkelere adalet, uy garlık gö-türen padişahlar, bağdan koparttıkları her üzüm salkımınınyerine bir kese altın asacak kadar alicenap yeniçeriler vardırbu destanlarda.

Sadece okullardaki tarih eğitiminde değil, tüm büyükmedyanın tarih olaylarına bakışında da egemen olan çizgidirbu. Bitip tükenmez yıldönümlerinde beyinler aynı masallarlabir daha, bir daha yıkanır, askerinden işçisine, memurundançiftçisine tüm bir ulus bu deformasyonlarla koşullandırılır.

Fütuhatın yarattığı dramın üç kıtada Osmanlı’ya karşı nedenli bir kin ve intikam duygusu yaratmış olabileceği, halkla-rın kollektif belleğindeki bu acı anıların asla silinmeyip yüzyıl-larca sonra Osmanlı’nın varisi olmakla gururlanan herkese dedüşmanca bakılmasına neden olabileceği akla getirilmez bile...

Bir an için varsayalım ki, Kosova’nın merkez olduğubölge, Türklerin anayurdu sayılan Orta Asya’dadır. Ve degünlerden bir gün Balkanlardan kalkıp binlerce kilometre ka-teden Sırp’lar, Hırvat’lar, Ulah’lar, Macar’lar ve de o tarih-lerde Hristiyan kilisesine bağlı bulunan Bosna’lılar veArnavut’lar Türk yurduna dayanmış, kendilerine direnen tümTürk erkeklerini kılıçtan geçirip, Türk kadınlarının ve kızla-rının ırzına geçmiş, ayakta kalabilenleri de Hristiyanlık adına500 yıl sürecek bir tahakküm altına almıştır.

137

Page 139: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Böylesi bir fütuhat günümüz Türk-İslam dünyasında rah-metle mi, lanetle mi anılırdı?

Bu soruyu, bırakın Kurt soylu ırkçılarımızı, fetihçi İsla-mistlerimizi, batıcı sosyal demokratlarımız, “aydınlanma”cıAtatürkçülerimiz dahi bir nebze kendilerine sormak zahme-tine katlanmazlar.

Kosova, bugün neredeyse bütün dünyayı sonu belirsizvahim bir savaşa sürükleyebilecek çatışmaların odak nokta-sındadır. Kuşkusuz, bugünkü trajik durumun temelinde Mi-loseviç tayfasının eski Yugoslavya’daki Sırp-olmayanhalklara, özellikle de müslüman Bosnalı ve Arnavutlara karşıuyguladığı etnik temizlik kampanyası yatmaktadır.

Ancak, sosyalist rejimlerin çökmesinden sonra Balkan-lar’ın yeniden barut fıçısı haline gelmesinden sadece Milos-eviç’ler mi sorumludur?

Bugünkü etnik ve dinsel çatışmaların tohumları, dahasoğuk savaş yıllarında, bir yandan CIA’nın tüm Doğu Avru-pa’ya yönelttiği sübversif radyo yayınlarıyla, öte yandanTürk diplomatik misyonlarının ve istihbarat servislerinin sa-dece Yugoslavya’daki müslüman halklar arasında değil, Bul-garistan Türkleri arasında da sürekli provokasyonlarlaatıl mamış mıdır?

Buna 70’li yıllarda Aramco güdümlü Suudi Arabistan’ın,80’li yıllarda “devrim ihracatı”na soyunan İran’ın İslamiyetadına bu ülkelerde yürüttükleri yıkıcı propagandayı, yineABD destekli Afganistan “mücahitleri”nin müslüman azın-lıkları radikal islam adına sübversif örgütleme faaliyetlerinide eklemek gerekir.

Daha sosyalist sistem çökmeden önce Bulgaristan’da Jiv-kof yönetiminin Türk azınlığa karşı yüz kızartıcı uygulama-ları da Balkanlar’da halklar arası kardeşçe ilişkileringelişmesine ağır darbeler vurmuştur.

Gerçi Bulgaristan’da Jivkov yönetiminin devrilmesi vebaskıcı uygulamaların hafifletilmesinden sonra toplumlararası ilişkiler oldukça normale girmişse de, Yugoslavya’da

138

Page 140: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Miloseviç’in faşizan uygulamaları Balkanlar’ı tam anlamıylabir barut fıçısı haline getirmiştir.

Balkanlar’ı, hattâ tüm Avrupa’yı yeni bir savaş felake-tinden kurtarmanın tek yolu, NATO’nun başlattığı bombar-dımanlar mıdır? Yeni Dünya Düzeni’ndeki otoritesinitartışılmaz kılmak üzere ABD’nin başlattığı bu bombardı-manların, Miloseviç yönetimini sarsmak şöyle dursun, Sırphalkının barışçı ve demokrat unsurlarını dahi “ulusal çıkar-lar” adına Miloseviç çevresinde kenetlendirmek, buna karşınyüzbinlerce Kosova’lıyı yerinden yurdundan etmekten başkabir şeye yaramadığı ortadadır.

Kaldı ki, yine aynı coğrafyada üstelik NATO üyesi birbaşka ülkede Kürt halkının en temel hak ve özgürlükleri yıl-lardır ayaklar altına alınırken, binlerce köy yakıp yıkılıp mil-yonlarca insan evinden yurdundan kovulurken, bunu yapandevletin NATO adına başka bir halkın hak ve özgürlüklerinisavunmak iddiasıyla Kosova’ya asker göndermesi kolay ye-nilir yutulur şey değildir.

Balkan krizinde hasıraltı edilemeyecek bir başka gerçek,özellikle Sovyet sisteminin çökmesinden sonra Adriyatik’tenÇin Seddi’ne kadar büyük Türk dünyasının liderliğine oy-nayan Ankara militaristlerinin tüm beyanlarıyla, tüm davra-nışlarıyla yangına körükle gitmiş olmalarıdır.

Bombardımanların başladığı günlerde dünya televizyon-larının Türkiye’de Sırp diplomatik temsilcileri önünde yapı-lan gösterilerden naklettikleri imajlar bu konuda yeterinceibret vericidir.

21. yüyılın başında, başka bir devletin konsolosluk veyaelçiliği önünde yapılan toplantılarda yeniçeri kılıklı kişilerinintikamcı sloganlar atmasının yeri nedir? Miloseviç ve ben-zerlerini etnik temizleme operasyonunda en azından kendiSırp halkı nezdinde haklı çıkartmak için mi?

Kosova Meydan Savaşı’nın 600. yıldönümü olan 20 Ha-ziran 1989’dadır ki Miloseviç’in başını çektiği Sırp milliyet-çileri yüzbinleri Kosova savaş meydanında toplayıp, “Kosova

139

Page 141: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

bizim Kudüsümüz...Kosova halkımızın beşiği... Krallarımızorda yatıyor...” diye haykırarak Osmanlı’nın gaspedip müs-lümanlaştırdığı bu toprakları geri almaya ant içirtmişlerdir.

Unutmayalım ki, Osmanlı orduları Kosova’yı işgal ettik -lerinde yöre halkları, Bosnalılar ve Arnavutlar da dahil olmaküzere, Hristiyandır. Ancak bunların büyük kısmı daha sonraOsmanlı tarafından müslümanlaştırılmıştır.

Osmanlı, işgal ettiği halkların gözünde sadece kan dö-kücü, gaddar değil, aynı zamanda assimilasyoncudur.

Belçika’ya ilk geldiğimde tanıştığım bir Sırp bilimadamı,Türk olduğumu öğrenince, kendi ülkesinde Osmanlı’nın hâlâdehşetle anıldığını, çünkü Osmanlı işgali döneminde doğanerkek çocukların, sırf Yeniçeri ordusuna devşirilmelerini en-gelleyebilmek için, bizzat kendi aileleri tarafından başpar-maklarının kesildiğini anlatmıştı.

Aslında Osmanlı işgali altında kalmış hangi ülkeye gi-derseniz, Osmanlı mezalimi halkların kollektif belleğindehâlâ bütün canlılığıyla yaşamaktadır.

Gerçek buyken, bu halkların karşısına Yeniçeri imajıylaçıkmak inanılmaz bir gaflet ve provokasyondur.

Kemalist demagoglar, Mustafa Kemal’in “devrimciliğinive çağdaşlığını” öne çıkarmak gerektiğinde, onun köhnemişOsmanlı düzenini yıktığını ileri sürerek reddi mirasta bulu-nurlar.

Osmanlı döneminde gayrimüslim halklara yapılanzulüm, örneğin bir Ermeni kırımı, Asuri kırımı gündeme gel-diğinde, önce tarihi gerçekleri inkara kalkışırlar, inkar edile-meyecek belgeler ortaya konulduğunda da olup bitenlerdenTürkiye Cumhuriyeti’nin asla sorumlu tutulamayacağını,yeni devletin Osmanlı’yla herhangi bir ilgisi olmadığını,Mustafa Kemal’in Osmanlı saltanatına karşı mücadele vere-rek bu çağdışı devleti ortadan kaldırdığını ileri sürerler.

Ama tarih kitaplarında, resmi söylemde yine de Osmanlı,Türk ulusunun tarih boyunca kurduğu 16 devletten en bü-yüğü ve en kudretlisidir. Osmanlı’nın bütün fetihleri, kırım-

140

Page 142: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

ları cumhuriyet okullarında, cumhuriyet medyasında büyükkahramanlık destanları olarak yer alır.

Cumhuriyet’in 75. yıldönümü kutlamalarının hemen ar-dından, bu sene de Osmanlı Devleti’nin kuruluşununun 700.yıldönümü kutlamalarının başlatılması, bu iki yüzlülüğün ve500 yıl Osmanlı esareti altında yaşamış halklara saygısızlığınson somut kanıtıdır. Atatürkçü askerlerimiz ve sivillerimiz, Os-manlı zulmünün, Osmanlı kan dökücülüğünün asla tartışıl-madığı bu kutlamalara büyük bir coşkuyla katılmaktadır.

Öyleyse nerede kaldı Mustafa Kemal’in “mazlum halk-ların” kurtuluşuna öncülük ettiği iddiası?

Aslında, Kemalist’lerin “mazlum halk”tan anladığı başkabir şeydir. Ulusların kendi yazgılarını kendi belirleme hak-kının savunulmasıyla uzaktan yakından ilgileri yoktur. Onlariçin belki Anadolu’nun Türk kökenli halkı, belki Kaf-kasya’nın, Orta Asya’nın Türkçe konuşan halkları “mazlumhalklar”dır. Ama yüzyıllarca Osmanlı esareti altında yaşamışolan Kürtler, Ermeniler, Grekler, Asuriler, Bulgarlar, Sırplar,Hırvatlar, Araplar “mazlum halklar” değildir. Onlar, tarihselolarak kendilerine ait olan topraklar üzerinde esaret zincirinikırıp özgürlüklerine kavuşma mücadelesine girdikleri için,Kemalistlerin gözünde Türk düşmanıdırlar, emperyalistle-rin “maşası”dırlar.

Bugün Yugoslav temsilcilikleri önünde Yeniçeri kılıklıgöstericileri görünce, ister istemez akla Türk tarih kitapla-rında yer alan bir Mustafa Kemal fotoğrafı geliyor.

Beş yüzyıllık Osmanlı esaretinden sonra bağımsızlığınayeni kavuşmuş Bulgaristan’da ataşemiliter olarak bulunanMustafa Kemal’in bir kıyafet balosuna giderken seçtiği kı-yafet, bu halk için kıyım ve zulüm timsali olan Yeniçeri kı-yafetidir.

Bu jesti, biyografi yazarlarımız, Mustafa Kemal’in Türkdüşmanı Bulgarlar’a verdiği dahiyane bir tarih dersi olarakgöklere çıkarırlar.

Olaya yine bir başka açıdan, başkalarının gözüyle bakalım.141

Page 143: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Yeni bağımsızlığına kavuşmuş bir Afrika devletinde birİngiliz askeri ateşesi resmi bir resepsiyona 19. yüzyıl kolon-yal reislerinin kıyafetiyle katılmış olsa olaya kim takdirle veanlayışla bakabilir? Bu, kelimenin tam anlamıyla bir skan-daldır.

Ankara’daki bir resepsiyona örneğin Fransız askeri ata-şesi, İstanbul’daki Fransız işgal kuvvetlerinin kıyafetiyle ka-tılsa, kim hazmedebilir?

Aslında, Mustafa Kemal’in bu jestinde, büyük ulus şo-venizminin, Osmanlı’nın fütuhatçı geçmişine hayranlığıntüm göstergeleri vardır.

Ama bizim çağdaş uygarlıkçılarımız, işin içine Türk veİslam girince bütün nezaket ve protokol kuralları ayaklar al-tına alınmasında hiçbir beis görmezler.

Bugün Osmanlı’nın 700. kuruluş yıldönümü kutlamala-rında egemen olan da aynı zihniyettir. Osmanlı esaretindengeçmiş halkların temsilcilerinin tepkisi sonucu 700. yıldö-nü mü kutlamalarından UNESCO’nun çekilmek zorunda kal-mış olması da, bunların aklını başına getiremez.

Kosova’da Türk askerinin varlığına ek olarak Os-manlı’nın 700. yıldönümü kutlamaları, özellikle de son se-çimlerde aşırı milliyetçi MHP’nin ikinci parti durumunayükselmesiyle, eski Osmanlı eyaletlerinde ve Osmanlı kur-banı halklarda Türkiye’ye karşı tepkileri daha da ileri bo-yutlara ulaştıracaktır.

Osmanlı konusundaki ikili tavır, Türkiye’de insan hak-larını sistematik şekilde ayaklar altına alanların bir başka iki-yüzlülüğünün de göstergesidir.

Bu konuda gerek Türkiye ve gerekse Avrupa demokratikçevrelerinden gelen eleştirilere karşı savunma artık klasik-leşmiştir. “İnsan haklarına biz başkaları istediği için değil,kendimiz istediğimiz için saygı göstereceğiz. Ne yaparsın ki,Avrupa ülkelerine göre Türkiye Cumhuriyeti daha 75 yıllıkgenç bir devlettir. İnsan haklarının uygulanmasına zamanlasıra gelecektir...”

142

Page 144: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Bu, alçakça bir yalandır. Çünkü aynı iş tarihle şişinmeyegelince, “Türkler tarih boyunca 16 devlet kurmuş bir ulustur.Osmanlı 700 yıl boyunca üç kıtaya düzen, huzur ve adaletgetirmiştir. Avrupa’da ilk hukuk düzenini kuran Kanuni Sul-tan Süleyman’dır...”

Dünyada kaç halkın, kaç ulusun bu kadar uzun devlet de-neyimi vardır? Osmanlı tahakkümünden, Batı emperyaliz-minin pençesinden daha dün kurtulmuş ülkeler, halklarçoktan demokratik rejimlere geçmişken, böylesi uzun devletdeneyimi olan bir ulusun insan hakları konusunda deneyim-sizlik bahanesi arkasına sığınması kelimenin tek anlamıylaskandaldır.

Sadece Bozkurtlar adına, İslamistler adına değil, “devle-tin âli menfaatleri”ni savunmak için militaristlerin direkti-fiyle Avrupa kurumları kulislerinde sık sık boy gösterip aynısavların arkasına sığınan sosyal demokratlarımız için de,Atatürkçülerimiz için de utanç vericidir.

Kendilerinin, sadece tarih dersine değil, aynı zamandabasit bir matematik dersine de ihtiyaçları vardır:

700+75 = 775.Eğer Osmanlı tarihine sahip çıkıyorlarsa, bu formülü de

bir kerrat cetveli gibi ezberlemek zorundadırlar.

Gecikmeli bir 1984!Özgür Bakış, 24 Nisan 1999

Tarih: 23 Nisan 1999... Türkiye’de ulusal egemenlik bay-ramının devlet güdümlü büyük coşkularla kutlandığı gün...Dünyanın çeşitli ülkelerinden çocukların kendi giysileri,kendi dilleri, kendi danslarıyla katıldığı, ama ülkenin Kürt,Ermeni, Asuri kökenli çocuklarının Türk dilinde Türklüğetapınmaya zorlandıkları bir “kardeşlik ve barış” karnavalı...Türk televizyonları, kardeşlik ve barışın en güncel ve somut

143

Page 145: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

kanıtı olarak Anıt Kabir’de MHP lideri Devlet Bahçeli’yleDSP lideri Bülent Ecevit’in ve de merasim üniformalı yük-sek komutanların el sıkışmalarını geçiyor.

Ve de aynı gün Washington’da bir başka karnaval! NA-TO’nun 50. kuruluş yıldönümünde tüm ittifak üyesi ülkele-rin devlet ya da hükümet başkanları YDD ImparatoruClinton’un çevresinde toplanmışlar Pax Americana’ya bağ-lılık bildiriyorlar.

Tüm televizyonlar durmadan “live” görüntüler geçiyor.Görüntüleri çeşitli dillerde kimi övgülü, kimi eleştirili yo-rumlar izliyor... Sırp’ça yayın yapan Yugoslav Devlet Tele-vizyonu ve Kürtçe yayın yapan Med-TV hariç...

Çünkü, aynı gün iki haber daha düşmüştür redaksiyonlara:“Barışa, kardeşliğe, özgürlüğe” Ankara’da ve Washing-

ton’da âyinler okunan 23 Nisan günü Yugoslav devlet tele-vizyonu vahşi bir bombardımanla susturulmuş, Med-TV’ninyayın yasağı ise geçicilikten çıkartılıp kesinliğe dönüş tü -rülmüştür.

Kablodan alabildiğimiz tüm televizyonları zaplıyorum. ITC tarafından Med-TV’nin yayın lisansının kesin iptal

edilerek Kürt halkının büyük özverilerle yarattığı tek görselyayın olanağından yoksun bırakılması çoğunda kısa bir haberolarak bile yeralmıyor.

Bir aya yakındır Yugoslavya’yı hallaç pamuğu gibi atanNATO uçaklarının artık askeri hedeflerle yetinmeyi bir yanabırakıp doğrudan sivil insanların çalıştığı Sırp Televizyo -nu’nu bombalayarak onlarca gazeteciyi katlettiği haberi isesavaş histerisi içindeki görsel medyada “layığını buldu”havasında geçiyor.

Evet, galiba George Orwell’in 1984’ü gerçek yüzüyle 15yıl gecikmeli başladı.

Brüksel’deki NATO Karargâhı’nda üniformalı ünifor-masız NATO militaristleri “cerrahi bombardımanların” bu enspektaküler olanını, final maçı anlatan bir spor spikerinin yay-garacılığıyla anlatıyorlar. Elektronik oyun salonlarının sanal

144

Page 146: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

“vahşet ve sadizm”i militaristleri ve gazetecileriyle birliktetüm YDD’cilerce küresel boyutta ve gerçeklikte ya şanıyor.

Şu ana kadar tek protesto sesi, 100 ülkeden 450.000çalışan gazeteciyi temsil eden Uluslararası Gazeteciler Fed-erasyonu (FIJ)’den geliyor. Nasıl Bosna’lı, Kosova’lı gazete-cilerin, hattâ muhalif Sırp gazetecilerin Miloseviç rejimitarafından baskı altında tutulmasına karşı çıkmışsa, çalışangazetecilerin NATO tarafından böyle hunharca katledilme-sine de karşı çıkıyor. Bu operasyonun, sadece Yugoslavya’dadeğil, tüm dünyada otoriter rejimlerin muhalif gazetecilereuyguladıkların baskıları da meşru kılaması tehlikesine dikkatiçekiyor. Tıpkı NATO bombardımanları yüzünden yüzbinlerceKosovalı’nın yerinden yurdundan edilmesi gibi...

Med-TV’nin kesin olarak kapatılması da, NATO’nunYDD stratejisinden bağımsız değil. YDD, giderek, AvrupaBirliği gibi “demokratik yapılanma” iddiasındaki bir toplu-lukta dahi sadece askeri değil, tüm sivil kurumlara kendiiradesini dayatıyor. ITC de onlardan biri...

Artık dünyada sadece iyiler ve sadece kötüler vardır.ABD’nin çıkarlarına uygun herhangi bir muhalefet

Balkanlar’da, Ortadoğu’da olduğu gibi, “ulusal kurtuluş”hareketidir, “demokratik direniş”tir, desteklenmelidir.

Doğrudan ABD’nin ya da ABD’nin yakın müttefiklerininçıkarlarına ters düşen herhangi bir muhalefet ise “te rö rist”tir,hangi araçla olursa olsun ezilmelidir. Eğer ABD Kürtlerindireniş hareketini “terörist” ilan etmişse, o hareketin yandaşıgörünen ya da o hareketin karşı çıktığı rejime karşı çıkanherkes de “terörist”tir ve susturulacaktır.

Med-TV’nin kesin kapatıldığı 23 Nisan günü Washing-ton’da Clinton’a biad eden devlet ve hükümet şefleri ara sın -da kameralara beşuş bir çehreyle arzı endam eden “enkı demli ve en tombul” NATO’cu, bu güvencenin rahatlığı vekeyfi içindedir.

Ömürlerinde hiçbir TV stüdyosundan ya da gazete redak-siyonundan geçmemiş Kürt delikanlılarının ve genç kız -

145

Page 147: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

larının, dilini, kurallarını bilmedikleri bir ülkede bu tek Kürttelevizyonunu nasıl iğneyle kuyu kazarcasına yarattıklarınıyakından bildiğim için bu karara isyan ediyorum.

Çağrıldığı programlarda onların nasıl ağır koşullar altındaçalıştıklarını bizzat yaşayan bir gazeteci olarak, Med-TV’ninkesin kapatılmasını “Batı demokrasileri” adına asırlarca alın-lardan silinmeyecek bir yüz karası olarak görüyorum.

Tıpkı Balkanlar’daki kirli savaşta Sırp ırkçıları ya daNATO uçakları tarafından kırılan Bosnalı, Kosovalı ve Sırpgazetecilerinin kara yazgısına isyan ettiğim gibi...

Ama biliyorum ki, Med-TV’nin susturulmasıyla, görselKürt yayıncılığı ilanihaye susturulamayacaktır. Med-TV’yiyaratanlar, onlardan bayrağı devralacak olanlar, yenileriniyaratacaklardır.

Eğer bir coğrafyada halkın yarısı tüm baskılara karşınegemenlerin buyruklarına aykırı oy verme yürekliliğini gös-teriyorsa, o halkın çocukları da o halkın sesini NATO’ya rağ-men ergeç yine duyuracaklardır.

Tarihsel Washington zaferi!Özgür Bakış, 1 Mayıs 1999

Dünya medyasına öyle pek yansımadı ama, Türk med -yasına bakılırsa, 25 Nisan’da tamamlanan Washington’dakiNATO Zirvesi’nin en önemli, en tarihsel olayı, Türk hari-ciyesinin misli görülmemiş diplomatik bir savaş vererekAvrupa Birliği’ni bir kez daha dize getirmesiydi.

Kolay değil, Avrupa Birliği’nin askeri operasyonlardaNATO olanaklarını ancak Türkiye’nin onayı alındıktan sonrakullanılabilmesi, Demirel komutasındaki Türk diplomatikkomandosunun gün boyu süren pazarlıkları, tehditleri ve şan-tajları sonunda yedi değil tam ondokuz düvele bastıra bastırakabul ettirilmişti.

146

Page 148: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Washington’da ve Brüksel’de üstlenen amigo gazete-cilere bakılırsa, İsmet Paşa’nın Lozan’da, Tansu Çiller’inGümrük Birliği konusunda Brüksel’de Avrupa’ya karşıkazandıkları zaferlerin bir yenisini bu kez Demirel-Ecevityönetimi Washington’da tarihe altın harflerle yazmışlardı.

Sorun, Avrupa Birliği’nin sadece ekonomik ve politikkonularda değil, askeri konularda da merkezi bir yapı oluş-turma isteminden kaynaklanıyordu. Bunun için de, halengöstermelik bir kurum durumunda bulunan Batı Avrupa Bir-liği’nin (WEU) yerine tamamen AB bünyesi içinde karar veicra yetkisi daha geliştirilmiş Avrupa Güvenlik ve SavunmaKimliği’nin (ESDI) kurulması amaçlanıyordu. ESDI’nin,Avrupa kıtasında ABD’nin doğrudan katılmak istemediğibölgesel askeri operasyonlarda NATO askeri olanaklarınıdoğrudan kullanabilmesi öngörülüyordu.

İşte, zirvenin son günü, sonuç belgesi hazırlanırken,Türkiye birdenbire masaya yumruğunu vurmuş, toplantıyıgün boyu bloke etmişti... Madem ki Avrupa Birliği Tür -kiye’yi aday ülkeler listesine dahi almamakta direniyordu,öyleyse AB’nin kuracağı ESDI de bölgesel operasyonlardaNATO olanaklarını NATO Konseyi’nin kararı olmaksızınkullanamamalıydı.

NATO Konsey kararlarında mutlak konsansüs arandığın-dan, böyle bir operasyona niyetlendiğinde AB ülkeleri“Aman Türkiye, biz ettik sen etme!” diyerek Türkiye’ninönünde diz çöküp Ankara Hükümeti’nin vizesini istemekzorunda kalmalıydı.

Geçen yıl NATO ittifakı’nın genişletilmesi gündemegeldiğinde de Türk hariciyesi Brüksel’de büyük bir meydanmuharebesi vermiş, “Türkiye AB’ye üye ülkeler listesindeyer almadıkça, NATO’nun genişlemesine karşı vetomuzukullanırız!” diyerek ABD, İngiliz, Fransız, Alman liderleri -ne soğuk terler döktürmüştü. Ama ne olduysa olmuş, sonanda Cem ve diplomatik komandoları tornistan edip NA-TO’nun AB’ye aday üç ülkenin katılımıyla genişletilmesine

147

Page 149: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

kafa sallamak zorunda kalmışlardı. Bu kez olan da, aslında,geçen yılkinden pek farklı değildi. Başlangıçta Türkiye “yaESDI’nin karar mekanizmasında biz de yer alırız, ya da bu işyatar!” diye dayatmıştı, ama Sonuç Belgesi’nde sadece “ABtarafından yönetilecek askeri operasyonlara AB üyesi ol-mayan Avrupalı müttefiklerin de olabildiğince yakın birbiçimde ortak edilmesi tavsiyesi”ni içeren bir cümle sokuş-turulmasıyla yetinmek zorunda kalıyordu.

Gerçi sonuç belgesi Türkiye’nin istediği gibi çıkmamıştı,ama ne gam! “Böylesi platformlarda her istediğinizi yüzde100 elde etmeniz mümkün değildir, yine de biz istedikleri -mi zin çoğunu elde etmeyi başardık,” diye teselli ediyorduCem “zafer” sarhoşu amigolarını...

Oysa, “olabildiğince yakın biçimde ortak edilmek”le“karar sahibi olmak, icra yetkisine sahip olmak” arasındakifarkı görebilmek için bir ülkenin cumhurbaşkanı ya da dışiş-leri bakanı olmaya da gerek yoktu.

Ama Bozkurt’lu iktidara ısınma temrinleri yapılırken, ka-muoyunun belki de bininci kez gözünün boyanması, dikkat-lerin “tarihi bir diplomatik zafer”e çevrilmesi gerekiyordu.Türk medyası da “psikolojik savaş” misyonunu yerine ge-tirip işin aslını faslını kurcalamadan zafer çığlıklarının bo-razanlığını yapacaktı.

Ne ki, NATO zirvesinden “özerklik” eğilimleri daha vur-gulanmış çıkan bir Avrupa Birliği’nin şu anda Türkiye’ye iliş -kin çok başka kaygıları var.

Dört yıl önce sosyal demokrat destekli Tansu’nun “Ya benya köktendinciler” şantajına gelip Türkiye’yle Gümrük Birliğianlaşmasına apar topar imza basan, ardından da bu imzanınköktendincileri iktidara getirdiğini görerek enayi yerinekonulduğunu acı biçimde farkeden Avrupa Birliği, yine aynıkazığı yememek için, şu anda kulaklarını Türkiye’ye çevirmişkurt ulumalarının desibellerini ölçmekle meşgul...

Tüm AB üyelerinde aşırı sağ-ırkçı partileri iktidardanuzak tutmak için tüm yasal yolları sonuna kadar zorlayan

148

Page 150: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Avrupa Birliği, karşısında bu kez de Türkiye adına muhatapolarak “barışsever ve hümanist” Ecevit’in yanıbaşındaAvrasya’nın en ırkçı, en yayılmacı, en terörist partisini bulmaihtimalinin endişesini ve hattâ paniğini yaşıyor...

Hem de gerek Balkanlar’daki, gerek Kafkaslar’daki,gerek Ortadoğu’daki destabilizasyon süreçlerinin gerisindeonyıllardır “Esir Türkleri kurtarma” misyonlu Bozkurt’larında bulunduğunu çok iyi bilerek...

Hem de, Avrupa’daki 3 milyonu aşkın Türkiyeli göç-menin Avrupa demokratik süreçlerine dahil olmasını yıllardırTürk elçiliklerinin himayesinde yeterince engelleyen Kurtsürülerinin, bu kez iktidar sahibi ve elçiliklerin patronuolarak neler yapabileceklerini çok iyi sezerek...

Bir tarih konuşuyor...Özgür Bakış, 8 Mayıs 1999

“İtalya’da, İspanya’da, Almanya’da faşizmlerin doğuşunugördüm. Bunların karşısında Avrupalıların kalleşlikierini de...Hâlâ bitmedi: Miloseviç dokuz yıl önce sapıtmaya baş la dı -ğında durdurulabilseydi bugünkü savaş ol mayacaktı. Birhalkın başka bir halka tahakkümü, 60 yıl önce olduğu kadarbugün de kabul edilir şey değildir. Bu Kosovalılar için ne denlidoğruysa, Kürtler için de o kadar doğrudur. Ne ki bugün Kürthalkının sözü bile edilmiyor... Bu, alçaklığın daniskasıdır!”

4 Mayıs Salı günü Brüksel’deki Uluslararası BasınMerkezi’nde bu sözleri ihtiyar bir arslan gibi kükreyerekhaykıran kişi’nin adı Arthur Haulot.

Konuşan, sıradan bir kişi değil. Konuşan, bir tarihtir! Bu dev adam kükrerken, biraz önce Belçika yönetici-

lerinin teslimiyetçi tutumu üzerine dertleştiğimiz Le Soir Ga -zetesi’nin temsilcisi Agnès Gorissen’le göz göze geliyoruz.

Genç gazetecinin Belçikalı olarak gözleri gururla ışıl dı yor,149

Page 151: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

çünkü seçimler nedeniyle gittiği Türkiye’den yeni dönmüş,Türkiye realitesini, Kürt realitesini yakından tanımıştır. Avru-pa’nın, Belçika’nın bu acı realite karşısındaki suskunluğun-dan son derece rahatsızdır, tedirgindir. Kendi ülkesinden böylebir sesin yükselmesinin mutluluğu bakışlarına yansıyor.

İki gün sonra Agnès’i okuyorum Le Soir’da:“Belçika toplumunun vicdanı, tüm adaletsizliklere karşı

mücadelenin sembolü Arthur Haulot şimdi de Kürdistan’daBarış İçin Girişim’in saflarında!”

Arthur Haulot... Bugün 86 yaşında ve hâlâ dimdik, hâlâher onurlu insanlık kavgasının ön safında...

Daha 16 yaşında Belçika’nın ünlü silah fabrikası Her-stal’de işçi olarak başlayan bir asırlık yaşam tamamıylabarışa ve silahsızlanmaya adanmış. Fabrika işçiliğindensonra gazeteci, şair, turizm uzmanı, sosyalist militan...

Ve İkinci Dünya Savaşı’nda nazi işgaline karşı yiğitçe di -reniş...Bunun bedeli olarak Nazi’lerin Dachau ve Maut hausenkonsantrasyon kamplarında geçen acı ve ıstırap dolu üç yıl..

Bu eski siyasi tutuklunun mücadele dolu yaşamı, bu canlıtarih, 1994 yılında, Haulot’nun, Avrupa’nın Nazi belasındankurtuluşunun 50. yıldönümünü kutlama koordinasyonunbaşına getirilmesiyle taçlandırılıyor.

Yeni kuşaklara ibret olsun, ders olsun diye “1945’de 18yaşındaydım” sergisini organize eden o. SA’ların Berlin’debasıp talan ettikleri bir kabarenin gerçek kalıntılarıyla baş -layıp insanı gün boyu İkinci Dünya Savaşı’nın tüm acı dolulabirentlerinde, ölüm kokulu kazematlarda, toplama kamp -larında, işkence merkezlerinde dolaştıran o.

Ve bugün o, 86 yaşında, Kürt halkının demokratik hakve özgürlüklerinin savunucusudur.

Haulot konuşurken salondaki Elçilik amigosu Türkgazetecilerinin yine dişleri gıcırdıyor.

Ama bu kez karşılarındaki adam, “bölücülerin satınaldığı bir Türk düşmanı daha...” diye damgalayabileceklericinsten değil.

150

Page 152: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

O bir tek şeye düşman. Halk düşmanlarına düşman...Tıpkı Hitler’e, tıpkı Mussolini’ye, tıpkı Salazar’a, tıpkı Fran-co’ya, tıpkı Miloseviç’e düşman olduğu gibi...

Soruyorum: “Ya Türkiye’ye yönelik jeopolitik ya daekonomik çıkar hesaplarından ötürü Avrupa ve Belçika yö-neticilerinin suskunluğu?”

Cevaplıyorlar: “Hayır, hayır... Belçika’da bizimki gibi,Fransa’da Madame Danielle Mitterrand’ınki gibi vatandaşgirişimleri gün gelir bu suskunluğu mutlaka yener. ‘Tatil cen-neti, misafirperver Türkiye!’ edebiyatıyla sürgit idare edile-mez. Türkiye gerçeğini tüm veçheleriyle tanıyan, diyalog vebarış isteyen vatandaşlar çoğaldıkça, yöneticiler de er geçonlara boyun eğmek zorunda kalacaktır. Hiç kuşkunuz ol-masın!”

Evet, hele bu vatandaşlar, Haulot gibi, Mitterrand gibiülkelerinin vicdanı mertebesine ulaşmış kişilerse.

Evren’leşen Ecevit!Özgür Bakış, 15 Mayıs 1999

Şu satırlar yazıldığı sırada Merve’ye Türk vatandaşlığıkaybettirme kararnamesi Demirel tarafından imzalanıp yü rü r-lüğe girmiş olur mu olmaz mı? Türk vatandaşlığı gecikmelikaybettirilirse milletvekilliği ortadan nasıl kalkar? YüksekSeçim Kurulu kararıyla mı, yoksa TBMM kararıyla mı?

Tüm bunlar vatanın yüce menfaatlerini doğrudan il-gilendirdiğinden, pek “saygıdeğer” devlet büyüklerimiz,yatışmış görünen enflasyonu birden azdıran, turizm sek-törünü yerle bir eden, Yunanlıları Kardak sahillerine “sivilçıkartma” yapacak kadar azdıran bu meseleyi de bir “28Şubat” dirayetiyle elbette en kısa zamanda çözecekler. Hiçmi hiç kuşkumuz yok.

151

Page 153: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

YSK ya da TBMM başkanlığı ne derse desin, karar çok-tan verilmiş. Nitekim dün akşam özel bir kanalda “pek vatan-perver” bir TV muhabiri, Genelkurmay Başkanı’na soruyor:“Merve Meclis’e girebilir mi?” O da, tüm “pek vatanperver-ler”imizin ve de pek Atatürkçü’lerimizin yüreklerine soğuksular serpercek cevabı hemen yapıştırıyor: “Elbette giremez!”

Birden Belçika’daki benzer krizli durumlar geliyor ak-lıma... Örneğin ülkeyi kaç kez krize sürükleyip hükümetlerindüşmesine neden olduğu için adı “kirpi”ye çıkmış bir Walonbölgecisi var: José Happart... Ülkenin çoğunluğunu oluşturanFlamanlar ellerinden gelse bir kaşık suda boğacaklar. Ne kitüm bölücülük suçlamalarına rağmen her seçimde Wallonbölgesinde en yüksek tercih oyunu alarak tekrar tekrarseçildiği için kimse kılına dokunamıyor.

Bir tek Belçikalı gazeteci de akıl edip Belçika Genelkur-may Başkanı’na böyle “vatanperver” bir soru yöneltmeyidüşünemiyor. Sormuş olsa ve de Belçika Genelkurmay Baş -kanı da “elbette giremez!” demiş olsa, işler çorap söküğü gibiçözülüverecek. Belçika Hükümeti hemen toplanıp işbu JoséHappart “hain”ine vatandaşlık kaybettiren kararnameyi çıkarttımı, tüm Belçikalıların Kralı Albert II de altına imzayı bastı mıtamam! Belçika bölünme tehlikesinden kurtulmuş olacak!

*28 Şubat’tan beri, tıpkı Türkiye’de ve “yavru vatan”

Kıbrıs’ta olduğu gibi, beş kıtaya yayılmış Türk göçmenkitlesinde de “Atatürkçülük” pek bir moda... Ülkücüsündenmafyacısına, resmi Diyanetçi’sinden dönek komünistine,boyalı diplomat refikalarından geceleri Turkish meyhaneler -de arabesk göbek atan “pek bir Avrupalı bayan”larımıza ka -dar herkes Atatürkçü.

Bayrak mintanlı Müşerref’i de, dahi piyanistimiz FazılSay’ı da aynı aşk ve şevkle dinleyip coşacak kadar “sentezci”bu pek bir vatanperver gurbetçilerimizin de bugünlerdeki tekderdi Merve!

Neyse ki 28 Şubat süreci hızır gibi imdada yetişip tüm152

Page 154: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Atatürkçülerimizi yüce mecliste bir türbanlı görmek utancın-dan kurtarmak için kılıcını attı!

“Madem çifte vatandaştır, azli vaciptir!”Azil fetvasına pek bir sevinen Atatürkçülerimizin çoğu da

çifte vatandaşmış... Hattâ bazıları, bir ceplerinde o ülkenin pa -sa portu, öteki ceplerinde TC pasaportu, bulundukları ül kelerinmeclislerinde üyeymiş! Ne gam... Değil mi ki, o meclislerdeTürk lobisinin uç beyleri olarak Türk düşmanı küffara had -lerini bildireceklerdir. Varsın çifte vatandaş olsunlar!

Yıllardan beri Almanya’da da çifte vatandaşlık hakkınıelde etmek için az mı savaş verildi? Ama alçak Almanlar,hem de SPD’siyle, Yeşilleri’yle, Türk’ü bir kez daha arkadanvurdular.

Atatürkçülerimizin gözü kulağı Hürriyet’in Avrupa baskısı,bir sayfasında Merve’yi “çifte vatandaşlık” pu su sun da haklamaoperasyonunu göklere çıkartırken, öteki sayfa larında “çiftevatandaşlığı” reddeden Almanlara ateş püs kürüyor, hakaretleryağdırıyor!

Ya “işçi babası” Ecevit’in ikiyüzlülüğü?60’lı yılların başında çalışma Bakanı olarak, başlık parası

karşılığı kızını satan baba gibi, Anadolu insanını Avrupa ka -pi talizmine ucuz emekgücü olarak satan Ecevit!

38 yılda üç kere başbakan olduğu halde, tüm vaadlerekarşın, bu insanların Türkiye seçimlerinde oy hakkını dahihâlâ uygulamaya koymayan Ecevit!

Şimdi Merve krizinde 28 Şubat’çıları tatmin etmek için“çifte vatandaşlığı” vatandaşlık kaybetmeğe neden olacakbir suç ilan ederken, Avrupa’ya köle gibi sattığı insanları birkez daha sırtından hançerliyor.

Eğer bir yerlerden, ya da sonunda Avrupa Mahkemesi’n-den dönmezse, aldığı bu kararla, ileride rejim karşıtı görülenher gurbetçiyi gerekirse vatandaşlıktan attırmanın yolunukendi eliyle açıyor.

Tıpkı 12 Eylül sonrası yüzlerce demokratı “kansız” diyevatandaşlıktan attıran Evren gibi...

153

Page 155: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

ANC’den KNC’ye...Özgür Bakış, 22 Mayıs 1999

Yıl 1972... Paris... Türkiye’de Deniz, Hüseyin ve Yusufidam edilmiş. Çayan ve arkadaşları Kızıldere’de katle dil miş...İnsan avı, tutuklamalar tüm hunharlığıyla sürüyor. 12 Mart re-jimini Avrupa Konseyi’nde yargılattırabilmek için Türkiye’dekiinsan hakkı ihlallerini belgeleyecek Türkiye Dosyası’nı (FileOn Turkey) hazırlıyoruz. Türkiye’den sü rekli işkence belgesi,dâva dosyası yağıyor. Bunlar gecikmeden derlenip, özetlenip,İngilizceye çevriliyor. Ancak İn gilizce çevirinin anadili İn-gilizce olan biri tarafından düzeltilmesi gerek...

Paris o yıllarda Vietnam’dan Latin Amerika’ya, İrlan-da’dan Güney Afrika’ya tüm yer küreyi sarsan anti-faşist,anti-emperyalist hareketlerin temsilcileri, militanları, sem-patizanlarıyla dolu. Avrupa’da Türkiye’nin yanısıra Yu-nanistan, İspanya ve Portekiz de hâlâ faşist yönetimlerinpençesinde. ABD uçakları, helikopterleri, tıpkı bugün Yu-goslavya’da olduğu gibi, Vietnam halkına ölüm yağdırıyor.Latin Amerika’nın her yanı, Allende Şili’si ve Castro Küba’sıhariç, Pentagonist askeri diktatörlüklerin çizmesi altında...

Önce ABD’deki Kara Panter hareketinin sürgündeki mili- tanlarından biri yardımcı oluyor. Sonra bir Yunanlı arkadaş,“Sizi Breyten’le tanıştırayım. Güney Afrikalı’dır, hem deedebiyatçıdır, o da yardımcı olabilir,” diyor. Yine bir siyahbeklerken, karşımıza safkan bir beyaz çıkıyor. Üstelik anadili İngilizce de değil, Hollandaca ağırlıklı Afrikaans!

Breyten Breytenbach... Güney Afrikalı yazar, ressam vesiyasal eylemci... Paris’te yaşıyor. Karısı Vietnam’lı YolandeNgo Thi Hoang... Çoğunu İngilizce yazdığı edebi yazıların-dan dolayı Güney Afrika’da birçok edebiyat ödülü kazanmış.Ödülünü almak için 1970’de Güney Afrika’ya gidecek ol -muş. Vietnam’lı karısını renkli ırktan olduğu için ülkeye sok-mamışlar. Apartheid rejiminde bir beyazın, ister siyah olsun,ister sarı olsun, bir renkliyle evlenmesi yasak!

154

Page 156: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Olay, ırkçı rejime karşı hıncını daha da arttırmış. Anti-apartheid mücadelenin uluslararası plandaki en etkin eylem-cilerinden biri. Başını kaşıyacak vakti yok. Ama o yıllardauluslararası dayanışma da kof bir laftan ibaret değil. File OnTurkey, Yunan ve İspanyol direnişçilerinin de nöbetleşe kul-landıkları küreli bir IBM’de mumlu kağıda dizilip Paris’tedamı akan bir ressam atölyesinde basılmadan önce mutlakaBreyten’in dil düzeltmesinden geçiyor.

Kahve köşelerinde buluşup metinleri tartışırken Tür ki -ye’de Kürtlere uygulanan ulusal baskıyla Güney Afrika’dasiyahlara uygulanan ırkçı baskının benzerliklerini konuşuyor,çözüm yollarını tartışıyoruz. İşte o konuşmalarda Breyten banaANC’den bahsediyor: Afrika Ulusal Kongresi... Ve ANC’ nin,Robben Island Hapishanesi’nde müebbet hapis cezasını çek-mekte olan efsanevi lideri Nelson Mandela’dan...

Beyaz Breyten’le siyah Afrika üzerine söyleşirken hepiki yıl önce Ant bürosunda Kürdistan üzerine söyleştiğimizsevgili dostum İsmail Beşikçi’yi düşünüyorum. Daha osırada Beşikçi, Kürd’e Kürt dediği için Türkiye’de zindan-dadır. Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi’nin verdiği 13 yılhapis ve 3 yıl sürgün cezası tam da o günlerde, 14 Ağustos1972’de onaylanmıştır.

Tabii o anda ne Breyten ne de ben, tam 27 yıl sonra, yanişu satırların yazılacağı 22 Mayıs 1999 tarihinde “terörist”Mandela’nın Güney Afrika’nın saygıdeğer Cumhurbaşkanıolacağını, İsmail Beşikçi’nin ise Avrupa Konseyi’nin kıdemlive şımartılmış üyesi Türkiye Cumhuriyeti’nin hapisha ne -lerinde hâlâ ömür tüketerek Mandela’nın rekorunu kıracağınıaklımızdan dahi geçiremiyoruz.

Türkiye Dosyası yayınlanıp 12 Mart rejimini AvrupaKonseyi’nden atılmanın eşiğine kadar getirdikten sonra,1973 yılında, Breyten’le bir kez daha Amsterdam’da kar şı la -şıyorum. Van Gennep yayınevi, benim Türkiye: Faşizm veDireniş kitabımı, Breytenbach’ın ise Güney Afrika’dakisiyah direnişini anlatan bir kitabını yayınlamış.

155

Page 157: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

İki yıl sonra galiba Le Monde’da küçük bir haber ilişiyorgözüme. Breytenbach illegal olarak girdiği Güney Afrika’datutuklanmış... Yedi yıl sürüyor Beşikçi’yle kader paylaşımı...1982’de uluslararası baskılar karşısında dünyanın en ırkçı re-jimi dahi bu savaşkan beyaz yazarı serbest bırakmak zorundakalıyor. Ama Türkiye’de değişen bir şey yoktur, bu kez 12Eylül faşizmi egemendir ve Beşikçi yine hapistedir.

11 Şubat 1990... ANC’nin mücadelesi ve uluslararasıbaskılar apartheid rejimine bir geri adım daha attırıyor. ArtıkNelson Mandela da özgürdür ve yeniden ANC’nin başındadır.

Bizim İnfo-Türk’ün eski kolleksiyonlarını tarıyorum.Evet, Mandela’nın özgürlüğe kavuşmasından tam bir aysonra, 12 Mart 1990’te, sevgili Beşikçi yeni bir kitabındadaha Kürd’e Kürt dediği için İstanbul DGM tarafından tu-tuklanıp tekrar zindana gönderiliyor.

10 Mayıs 1994: “Terörist” Mandela artık tüm dünyanınönünde saygıyla eğildiği Güney Afrika Cumhurbaşkanı’dır.Türkiye’de ise aynı yıl DEP kapatılıyor, halkın oyuylaseçilmiş Kürt milletvekillerinin bir kısmı tutuklanırken diğerbir kısmı yurt dışına çıkıp Sürgünde Kürt Parlamentosu(SKP) kurmaya zorlanıyor.

Beş yıl sonra da, 1999’da da değişen bir şey yok. Üste-lik şimdi güvercinler iktidar basamaklarında kurtlarla dansediyor... Kurtlar salyalı ağızlarını Marmara’nın küçük biradasında çevirmiş “Asıla... Asıla...” diye uluyor.

Beşikçileri, Zana’ları, Dicle’leri, Gerger’leri,Başkaya’ları, Duran’ları yutan Türkiye zındanlarının zulmetiBirdal’ları, Çalışlar’ları bekliyor, Erdost’ları bekliyor.

Ve 24 Mayıs 1999 günü, Breyten Breytenbach’la Ams-terdam son görüşmemizin üzerinden tam 25 yıl geçtiktensonra, aynı Amsterdam’da bir kongre toplanıyor: KürdistanUlusal Kongresi: KNC!

Biliyorum ki, Güney Afrika’nın ve de Türkiye’ninBreytenbach’ları, Mandela’ları, fiziksel olarak değilse de,onursal olarak mutlak orada olacak.

156

Page 158: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Çünkü halkların yüzyıllar süren özgürlük mücadelesindeKNC de, tıpkı ANC gibi, bir kilometre taşıdır ve de tümezilen insanlığın malıdır!

Truva AtlarıÖzgür Bakış, 29 Mayıs 1999

Brüksel’in “Türk mahalleleri” diye bilinen Saint-Josseve Schaerbeek tam seçim sathı mailinde... Türk kahvelerinin,lokantalarının, bakkallarının, banka-sigorta simsarlarının vit-rinlerinde boy boy fransızca ya da flamanca afişler... Veafişlerde Avrupa’ya gurbetçi turuna çıkmış ünlü sanatçılarındeğil, aile ve dost çevresi dışında pek kimsenin tanımadığıkişilerin boy boy fotoğrafları...

Daha önce de yazmıştım. Tam iki hafta sonra Belçika’daseçim, daha doğrusu seçimler var. Belçikalılar tam 7 farklımeclis için oy kullanacak: Avrupa Parlamentosu, BelçikaFederal Meclisi, Belçika Federal Senatosu, Flaman BölgeMeclisi, Valon Bölge Meclisi, Brüksel Bölge Meclisi ve birde Almanya sınırındaki Alman kökenli Belçikalıların seçe-ceği Almanca Konuşanlar Topluluğu Meclisi...

Seçimden sonra da Brüksel Bölge Meclisi ile ValonBölge Meclisi bir araya gelip “Fransızca Konuşanlar Toplu-luğu Meclisi”ni oluşturacak. Hemen ardından da bu küçücükülkede tam altı farklı hükümet kurulacak: Federal Hükümet,Flaman Hükümeti, Valon Hükümeti, Brüksel Hükümeti,Fransızca Konuşanlar Topluluğu Hükümeti ve de AlmancaKonuşanlar Topluluğu Hükümeti.

Türkiye’nin derin devlet zirvesinde “çifte vatandaş”Merve’nin nasıl hakkından gelineceğinin stratejik ve taktikhesapları yapıladursun, NATO patronu ABD’nin değil amaNATO merkezi Belçika’nın Türkiye çıkışlı “çifte vatan-

157

Page 159: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

daş”ları işte bu seçimlerde seçme ve seçilme için seferberolmuş durumda.

Belçika vatandaşlığına geçmek ve de seçimde oy kulla -na bilmek için “ikinci vatan”a sadakat yemini etme koşuluyok ama, seçilen olursa kürsüye çıkıp bülbül gibi BelçikaKralı’na ve Anayasası’na sadakat yemini edecek.

Postallı medyanın Avrupa baskılarında bir yandan “çiftevatandaş” Merve’ye orkestra halinde saldırılırken, Belçikalı“çifte vatandaş”larımız Türk’ün sesini Avrupa’nın yükselte-cek diye göklere çıkartılıyor.

Aşırı sağcı partilerin dışında hemen her partiden yukarı-daki meclislerin her birine bir iki Türkiyeli aday var. Franko-fon Sosyalist Partisi (PS), Flaman Sosyalist Partisi (SP),Frankofon Liberal Partisi (PRL), Flaman Hristiyan Partisi(CVP), Frankofon Hristiyan Partisi (PSC) Flaman Yeşilleri(Agalev), Frankofon Yeşilleri (Ecolo), Belçika İşçi Partisi(PVDA-PTB), Flaman Halkın Birliği (VU), sayısı 100 bin-leri aşan yabancı kökenli seçmenlerden oy alabilmek içingöstermelik de olsa listelerinde yerli Belçikalının kulağınıtırmalayacak yabancı isimlere de yer veriyor. Yıllarca ya-bancı düşmanlığının şampiyonluğunu yapmış bir PRL’in lis-telerinde bile iki Türk, bir Faslı aday yeralıyor.

Türkiye’li adaylar içinde, Türk’üyle, Kürd’üyle, Asu ri’ -siyle, yıllardan beri ırkçılığa ve hak eşitsizliğine karşı mü-cadelede aktif yeralmış olanlar da var.

Bir de Türk militaro-kemalizminin kaleyi içeriden fethetmekiçin piyasaya sürdüğü “milliyetçi çifte vatandaş lar” ımız var.

Frankofon Sosyalist Partisi’nin Brüksel listesinde yera lanbiri, Türk gazetelerinde yayınlanan ilk demecinde An ka -ra’daki efendilerine sadakat sözü veriyor: “Cem Özdemirgibi Türkiye’yi karalayarak bir yerlere gelmek için çalış-mayacağım. Asla Cem Özdemir olmayacağım.”

Frankofon Liberal Parti’nin Brüksel listesindeki bir baş -kası ise, daha ilk demecinde DGM’nin kararını dahi bekle -meden bastırıyor: “Apo benim gözümde bir katildir!”

158

Page 160: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Ve de Hürriyet’te, Sabah’ta bu pek milliyetçi, pek Ata -türkçü adayların “Tüm yabancıların umudu!” başlığı altındaboy boy fotoğrafları.

70’li yıllardan beri Belçika’da ve de diğer Avrupa ül ke -lerinde yerleşmiş olan yabancıların vatandaşlık değiştirme-den de seçme ve seçilme hakkını kazanması için mücadeleverenler şok halinde...

Belçika’nın ırkçı, aşırı sağcı partilerine geçit vermemek,bunların temsilcilerini meclislere sokmamak için seçim ba -rikatları kurulurken, 3 bin kilometre ötedeki bir başka ül ke -nin ırkçıları, militaristleri, demokrasi düşmanları buranınse çim platformunda boy gösteriyor.

Türkiye Büyükelçiliği, Atatürkçü Düşünce Derneği’yle,Türk-Federasyonu ile, İslam Diyanet Vakfı’yla, amigo ba sı -nıyla tüm Türk lobisini seferber etmiş... Çifte pasaportlu pekmilliyetperver ve de vatanperver “Truva atları”yla ve de kurtbaşlarıyla Avrupa başkenti bölge meclisinin kapılarını zor-luyor.

Ve sabahın köründe bu satırları yazarken, Internet’ten bil-gisayar ekranına Cumhuriyet’in en kıdemli Atatürkçü’sününyazısı düşüyor:

“Yazarlığa başladıktan sonra onlarca yıl adliye koridor-larında volta atıp durdum. 1990’lı yıllardan bu yana davalarkesildi. Niçin? Sovyetler çökmüş, “komünizm tehlikesi’’ kal -mamış, devleti saran paranoya dağılmış, dünya dengelerideğişmişti; savcılar solcuların peşini bıraktılar; faili meçhulcinayetlerin durması da bu sürecin gerçekleşmesiyle olanakkazandı; 28 Şubat bir dönüm noktası oldu.”

Ve ardından Kurtlara selam:“MHP irticanın yanında yer almadı; ‘Demokratik Sol’ ile

işbirliğini yeğledi. Dinciler MHP’yi kendi yanlarına çeke-bilselerdi, neler olmazdı?”

Evet, devleti saran “komünizm tehlikesi” paranoyası bel -ki kalmamış, ama “bölücülük” paranoyası, “islamcılık” para-noyası, bir zamanların “solcu”sunun gözlerini Beşikçi’lerin,

159

Page 161: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Zana’ların, Dicle’lerin hâlâ zındanlarda çürütüldüğünü göre-meyecek kadar körleştirmiş.

Aynı zındanların kendi gazetesinin yazarı Çalışlar’ı, in sanhakları militanı Akın Birdal’ı, Türk diline bilimsel sos ya lizminkurucuları Marx’ ve Engels’i kazandırmış bir Er dost’u yut-mağa hazırlandığını dahi göremeyecek kadar.

Anayurtta paranoya bu boyuttaysa, birkaç ay önceBüyükelçiliğin kışkırtmasıyla Kürt ve Asuri lokallerinin ate -şe verildiği Brüksel’deki kurt ulumalarına, Truva atı kiş ne -melerine şaşmak niye?

Komplo üzerine...Özgür Bakış, 6 Haziran 1999

İmralı’da bir haftadır süren dava pek de sanıldığı gibi tümdünyanın bir numaralı ilgi odağı olmadı. Kuşkusuz gurbettekiTürkiyelilerin gözleri sürekli çanak antenle çektikleri Türktelevizyonlarının sansasyonel yayınlarındaydı. Avrupa tele-vizyonlarında ise İmralı davası sadece ilk gün öncelikli haber-ler arasında yer aldıysa da, diğer günlerdeki yansıma, adasahillerinde “konuşlandırılmış” televizyon ekiplerinin sayı sıy -la pek orantılı değildi. Günlük basın açısından da öyle...

Ama “rating”i ne olursa olsun, İmralı davasının ilk beşgü nü herkesin kafasında birbirinden çok farklı izlenimler vecevap arayan bir sürü soru biriktirmiş bulunuyor. Hele Bel -çika özelinde... Çünkü, Brüksel Türkiye’nin Avrupa ilişki-lerinin sinir merkezi ve gerek Türk Hükümeti’nin, gerekseTürk rejimi karşıtlarının Avrupa kamuoyuna mesajları mut-laka Brüksel’de seslendiriliyor.

İmralı davasının başlamasının hemen öncesinde Brük-sel’deki Uluslararası Basın Merkezi’nde yapılan bir dizibasın toplantısıyla Avrupa medyasına çeşitli mesajlar iletildi:

21 Mayıs’ta Kürt Savaş Mağdurları Komitesi adına ya pı -160

Page 162: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

lan basın toplantısında, hukukçuların yanısıra, çocuklarınısavaşta yitiren, ırzlarına geçilen, yakınları kendi gözleriönünde öldürülen Kürt kadınları Türk Devleti’nin işlediği busuçların da yargılanmasını istediler.

27 Mayıs’ta Öcalan’a Özgürlük Komitesi Öcalan da va sı -nın ABD ve işbirlikçileri tarafından tezgahlanan hukuki birskandal olduğunu, Öcalan’ın ve avukatlarının ağır baskılaraltında tutulduğunu açıkladı.

Ertesi gün, 28 Mayıs’ta, Kürdistan Ulusal Kurtuluş Cep -he si (ERNK), Öcalan duruşmasının, “Kürdistan’da TürkiyeCumhuriyeti’nin temsil ettiği sömürgeci yönetim ile Kürthalkı arasındaki sorunlara bir çözüm aranması açısından özelönem taşıdığını” vurguluyordu.

Amsterdam’da Kürdistan’ın tümünü temsil etmek üzeretoplanan Kürdistan Ulusal Kongresi (KNC) de, aynı gün,Öcalan’ın Kürdistan halkını tüm parçalarda birleştirdiğininaltını çizerek kendisini KNC onursal başkanlığına seçiyor veonun Kenya’da kaçırıldığı 15 Şubat’ı da tüm Kürdistan’ın“ulusal birlik günü” ilan ediyordu.

Böylesi yoğun bir kampanyanın hemen ardından 31Mayıs’ta başlayan duruşmalarda, Öcalan’ın bu ön bilgi len -dirmelerin önemli bir bölümünü nakzeden açıklamalarda bu-lunması, hiç kuşku yok ki, sadece olayları sansasyon yanıylayansıtan medyada değil, gerek Avrupa’daki Kürt diyaspo-rasında, gerekse yıllardan beri Kürt halkının siyasal mü-cadelesiyle tam bir dayanışma içinde olan tüm demokratikçevrelerde şok yaratacaktı.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, Öcalan’ın, özellikle sonbeş yıldır, kirli savaşa barışçıl bir çözüm için sürekli giri şim-lerde bulunduğunu, bu amaçla üç kez tek yanlı ateş kes ilanettiğini unutmayanlar için mahkeme önünde aynı yöndeverdiği mesajın şaşırtıcı yanı yok.

Şaşırtıcı olan, kendi avukatlarının daha önceki açıkla-malarının aksine, mahkeme önünde Öcalan’ın kendisinin veavukatlarının hiçbir baskı görmediğini söylemesiydi... Üste-

161

Page 163: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

lik, yeni barış girişiminin tarihsel, siyasal ve toplumsal ge -rekçelerini ortaya koyarken özellikle Türk Devleti’ne, onunbelli kurumlarına, ideolojik ve siyasal konsept ve sembolle -ri ne şimdiye kadar Kürt ulusal hareketinin, hattâ bizzat ken-disinin geliştirdiği nitelemelerden çok farklı nitelemelerge tirmesiydi. Şimdiye kadar Kürt halkının dramının temelnedeni sayılan bir Atatürk milliyetçiliğini dahi artık barışçılçözüm için ortak payda olarak sunuyordu.

Bu farklı ve şaşırtıcı niteleme ve yaklaşımları her de -mokrat kurum ve kişi mutlaka kendi inançları ve görüşleriaçısından değerlendirecektir. İmralı’da söylenen her söz, nedenli barış sağlamaya yönelik olursa olsun, mutlaka tartışıl-malıdır. Duruşmanın haksızlığına ve adaletsizliğine karşıortak tavır almış olmak, “savunma”nın tüm yeni tezlerini veyaklaşımlarını paylaşmayı ve savunmayı gerektirmez. Ne ki,her duruşmada yeni açıklamalar yapıldığından, sağlıklı birdeğerlendirme için acele etmemek, duruşmaların ve savun-maların tamamlanmasını beklemek gerekir.

Avrupa’da büyük yankı yaratan bir başka önemli unsur,Öcalan’ın bazı AB ülkelerinin Kürt sorunundaki tavrını“Tür kiye’ye karşı tarihsel komplo”nun uzantısı biçimindeniteleyerek Ankara rejiminin dış komplo tezlerine haklılıkkazandırmasıdır.

Bu iddia da mutlaka çok tartışılacaktır. Bazı ülkelerinhükümetleri Kürt sorununa hangi art amaçlarla yaklaşmışolursa olsun, unutulmamalı ki, halklar Avrupası, emek Avru-pası, Kürt sorununa, tıpkı geçmişte Filistin sorununa, GüneyAfrika sorununa baktığı gibi bakmaktadır. Uluslararası da yanış-mayı tüm insanlığa ve de kendine saygının gereği ola rak gören,Kürt örgütlerinin düzenlediği dayanışma top lantılarına, açlıkgrevlerine katılan, yayınlarını dağıtan, yardım toplayan birsiyasal militanın, bir sendikacının, bir yazarın, bir öğretmenin,böylesi komplolardan kazanacağı hiçbir şey yoktur. ÜlkeleriniKürt sorununda Ankara’ya eleştirel bakma ya zorlayan da on-ların bu saygı duyulası enternasyonalist tutumudur.

162

Page 164: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Eğer bu tutum siyasal mekanizmalarda daha ağır ba sa -bilseydi, Öcalan Avrupa’ya geldiğinde herhangi bir ülkedeağırlanabilir, Kürt-Türk barışı için mücadeleyi İmralı’dakidüzmece bir duruşmada şovenist saldırılar altında değil, ulus-lararası platformlarda özgürce verebilirdi. Eğer yargılanmasıgerekiyor idiyse, uluslararası adil bir mahkemede yargıla-narak kirli savaşın başlatıcısı ve yürütücüsü olan Evren’leri,Demirel’leri, Yılmaz’ları, Çiller’leri, kendi halkı adına vebölgenin tüm ezilen halkları adına dünyanın gözü önündesanık sandalyesine oturtabilirdi.

Evet, Avrupa Birliği ve Avrupa devletlerinin yöneticileri,bugün bir komplonun suç ortaklarıdır. Ancak bu komplo,Türk Devleti’ne karşı komplo değil, tüm uluslararası ilticasözleşmelerini ve yasalarını çiğneyerek Öcalan’a Avrupa’nınkapılarını kapatıp onu cellatlarının eline düşürme komplo-sudur... Onlar, Kürt halkına ve tüm Türkiye demokratik güç-lerine karşı bir komplonun suç ortaklarıdırlar!

Kızıl Elma’yı kendi kurdu kemiriyor!Özgür Bakış, 13 Haziran 1999

Avrupa yarını bekliyor... 15 ülkede yapılan Avrupa Par-lamentosu seçiminin sonuçları yarın alınacak... Avrupa hal -kının seçilmiş temsilcileri gelecek dört yılda halk iradesinitekellerin iradesine üstün kılma yolunda adım atabilecek mi?

Belçika yarını bekliyor... Avrupa Parlamentosu’nundışında ülkenin federal, bölgesel ve toplumsal meclislerinekimler girecek? Özellikle tam seçim kampanyası sırasındapatlak veren zehirli tavuk krizinin faturası hangi partilereçıkacak? Ülkede onyıllardır sürüp gelen hristiyan partilerhegemonyası yıkılacak mı? Son yasama döneminde ardardaskandallarla sarsılmış Sosyalistler iktidarda tutunabilecekmi? Sübyancılar ve zehirli tavuk skandallarında puan yapan

163

Page 165: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Yeşiller bu yükselişi parlamento aritmetiğine yansıtabilecekmi? Yoksa Avrupa’nın ikinci büyük kenti Anvers’te esasenbi rinci parti olan Flaman milliyetçileri başkent Brüksel Hü -kümeti’ne de girerek zaten tamamen bölünme aşamasınagelmiş Belçika Krallığı’na ölümcül darbeyi indirecek mi?

Avrupa’daki Türk lobisi de, diplomatik misyonlarıyla,MİT’iyle, postallı basınıyla, Kurtlarıyla, Atatürkçü dernek-leriyle yarını bekliyor. Ama onların derdi başka: HaftalardırTürkçe afişlerle Türk mahallelerinin vitrinlerini işgal edenmilliyetperver Türk adayları Türk asıllı Belçika vatan-daşlarının tercih oylarıyla seçilebilecek mi? Türk lobisininTruva atları bu “küffar” meclislerine girip Türk düşmanlarınıkendi kalelerinde içten vurabilecek mi?

Belçika Liberal Partisi’nden pek Atatürkçü bir aday Türkgazetelerine, radyolarına ard arda demeçler veriyor, seçilirseilk işinin Belçika Meclisi’nde bir Türk lobisi kurarak Brük-sel’deki Ermeni Soykırımı Anıtı’na karşı kentin en güzel yer-lerinden birine Osmanlı’nın hoşgörüsünü yücelten bir anıtdiktireceğini vaadediyor! (Hürriyet, 9 Haziran 1999)

Seçim sonuçları böyle heyecanla beklene dursun, postallıbasın, Sırbistan bombardımanına son verdiren anlaşmayıduyururken yeni yeni “zafer”lere susamış Türk-İslam sen-tezcilerine moral veriyor: “Avrupa’nın haritası değişiyor...Yeni bir müslüman devlet daha: Kosova!” (Sabah, 12 Hazi-ran 1999)

Ama Kosova krizi şu veya bu şekilde yatışırsa, dünya ka-muoyunun gündeminde diğer bir krizin ön plana çıkabileceğişimdilik görmezlikten geliniyor. Birkaç milyon Ko so valı’nınhaklarının tanınması uğruna NATO savaş makinesinin Sır-bistan’a ateş ve ölüm kusmasını alkışlamak zorunda kalanBatı vicdanının, aynı ittifakın güneydoğu kanadının güney-doğu ucundaki insanlık dramını daha uzun süre sessiz ve il-gisiz kalması beklenebilir mi?

Hele hele İmralı duruşmalarında Öcalan’ın geliştirmeyeçalıştığı barışçıl çözüm önerileri devletin “sığ” ya da “derin”

164

Page 166: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

tüm iktidar organları tarafından misli görülmemiş bir vur-dumduymazlıkla hiçe sayılıyorsa... Duruşmalarda tüm ev -rensel hukuk kuralları ayaklar altına alınıyorsa, Kürt şehitanalarına ve avukatlarına en küçük bir söz hakkı verilmiyor,kirli savaşın başlatılıp tırmandırılmasında Evren’lerin, De -mirel’lerin, Çiller’lerin, Güreş’lerin, Çevik’lerin sorumlu-luğu es geçiliyorsa...

Görünüş o ki Başbakan Ecevit’in MHP pozisyonlarınagiderek daha fazla teslim olması, Kosova sonrası krizin pat-lak vermesini daha da yakınlaştırıyor.

Meclis’te ezici çoğunlukla güvenoyu alan Ecevit Hü kü -me ti’nin MHP’li devlet bakanı dün gece çıktığı Show TV’ -deki “Ceviz kabuğu” programında Kürt diye bir halkın, Kürt çediye bir dilin varlığını “bilimsel olarak” topyekun inkar ediyor,bunların varlığını savunan herkesi Türk varlığını yoketmekisteyen yabancı güçlerin ajanı olarak damgalıyor.

Orada da kalmıyor, Atatürk milliyetçiliğinin özünde Boz -kurt milliyetçiliği olduğunu vurgulayarak “Bozkurt”un Tür -kiye Cumhuriyeti’nin amblemi ilan edilmesin gerektiğinisavunuyor.

Ecevit’in köykentler projesinin Türkeş’in “tarımkent”pro jeleriyle çakıştığını, ortak amacın, terörün kökünü kurut-mak üzere Kürt köylerinin boşaltılmasını, Kürtlerin tehciredilmesini sağlamak olduğunu ileri sürüyor...

Kürt halkının seçilmiş temsilcileri Zana’lar, Kürd’e Kürtdemekten başka bir suçu olmayan Beşikçi’ler hapislerde çü -rümeye devam ediyor. Tüm dünyada insan hakları savunucu-larının saygı duyduğu Akın Birdal zındana atılıyor, OralÇalışlar, Muzaffer Erdost de sıralarını bekliyor...

Avrupa Konseyi’nin en yüksek organı olan Bakanlar Kon- seyi, tarihinde ilk kez, Türkiye Cumhuriyeti’ne insan haklarıkonusunda ihtarda bulunuyor.

Avrupa Birliği Zirvesi, Ankara’nın tüm baskı ve şantaj -larına rağmen Türkiye’nin adaylığını ağzına dahi almıyor.

Birdal’ın hapsine karşı protestolar birbirini kovalıyor.165

Page 167: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Öcalan’ın postallı medya tarafından şimdiden verilenidam kararına karşı yeni kampanyalar hazırlanıyor.

Türk-İslam akıncıları Avrupa’da Kosova’yı dışarıdan,küffar meclislerini içeriden fethede dursun, Türkiye’nin üze -rinde hızla kara bulutlar birikiyor.

Pas Ergenekon demirini yiyor!Kızıl Elma’yı kendi kurdu içeriden kemiriyor, bitiriyor!

Leyla’dan Feleknas’a!Özgür Bakış, 20 Haziran 1999

13 Haziran Avrupa seçimleri geçen hafta bu köşede sıra -la dığımız soruların bir kısmına olumlu, bir kısmına da olum-suz yanıtlar getirdi. Olumsuzlukların en büyüğü, kuşkusuz,beşinci kez yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerine ka tı lı -mın bazı ülkelerde yüzde 20’ye kadar düşen bir ilgisizlikiçinde geçmesiydi. Birçok AB ülkesini 2002 yılından itibarenFrankfurt’taki Avrupa Merkez Bankası’nın parasal ta hak kü -mü altına sokmak için darphaneler gece gündüz çil çil Eurobasarken, yeni emperyal devletin ana baskı unsuru olacak birmerkezi Avrupa Ordusu’nun kurulması hazırlıkları ilerlerken,herkesin özel yaşamına ilişkin tüm veriler süper polis teşkilatıEuropol’de fişlenirken AB vatandaşlarının seçime bu ilgisiz -liği gerçekten endişe, hattâ dehşet vericiydi...

Bu ilgisizlik kadar endişe verici olan bir başka sonuç da,oy kullanmak zahmetine katlananların büyük çoğunluğununyirmi yıldır Avrupa Parlamentosu’nun birinci grubunu oluş-turan Avrupa Sosyalist Partisi’ni (PSE) alaşağı ederek hris-tiyan ağırlıklı merkez sağ partilerin oluşturduğu Avrupa HalkPartisi’ni (PPE) iktidara getirmesiydi.

Geçen hafta sormuştuk: “Avrupa halkının seçilmiş tem-silcileri gelecek dört yılda halk iradesini tekellerin iradesineüstün kılma yolunda adım atabilecek mi?”

166

Page 168: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Yeni yasama döneminden itibaren Avrupa Parlamento-su’nun Avrupa Konseyi ve Avrupa Komisyonu karşısındayetkilerinin daha da artacağı düşünülürse, bu yeni meclistenyukarıdaki soruya olumlu bir cevap gelmesi hayli güçleşiyor.Çünkü 626 üyeli Avrupa Parlamentosu’nda 180 üyeli PSE’ -nin yanısıra 37 üyeli Yeşiller, 35 üyeli Avrupa Sol Birliği(GUE-NGL) ve 14 üyeli Avrupa Radikal Birliği (ARE) sa -dece 266 üyeli bir azınlık bloku oluşturabiliyor.

Buna karşılık, PPE’nin 225 üyesinin yanısıra, 43 üyeliLiberal, Demokrat ve Reformcuların Avrupa Partisi (ELDR),21 üyeli Uluslar Avrupası (EDN), 17 üyeli Avrupa İçin Bir-lik (UPE) ve henüz grup kurmamış 50’ye yakın aşırı sağcıüyenin oluşturacağı sağ blok çoğunluğu, ekonomik, mali,askeri, harici tüm siyasetlerin belirleyicisi olacak.

Ancak, böylesi bir sağ çoğunluğun Türkiye’ye Avrupa Bir-liği üyeliğinin kapılarını yeniden açacağını sanarak bay ramedenler yanılıyor. Önümüzdeki dönemde böylesi bir ço ğun- luk, olsa olsa, Türkiye’deki insan hakları ihlalleri kar şısındaAvrupa Parlamentosu’nun tepkilerini yumuşatabilir, azalta-bilir. Ancak, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine asıl muhale-fetin şimdiye kadar sol’dan değil sağ’dan geldiğini bilenleriçin Türkiye’nin AB üyeliği yolunun daha da tıkandığını gör -mek hiç de şaşırtıcı olmayacaktır.

Avrupa Solu, bir Halklar Avrupa’sında demokratikleşmişve sol siyasetlerin ağırlık kazandığı bir Türkiye’yi her zamanvazgeçilemez bir ülke olarak görmüştür. Gerek Avrupa sos -yalist partileri, gerekse komünistler ve yeşiller, Türkiye’dekiinsan hakları ihlallerine sürekli eleştiri getirirken, büyükölçüde Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılımının önündekiengellerin bir an önce atılmasını içtenlikle istedikleri içinböyle davranmışlardır.

Avrupa sağı için önemli olan ise, farklı etnik, kültürel vedinsel yapılara sahip bulunan 60 milyon nüfuslu bu ülkeninuzun erimde ne bahasına olursa olsun Avrupa Birliği’nin bek-leme salonunda tutulması, bu uyutma süreci içinde de insan

167

Page 169: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

hakları ihlallerini görmezden gelme karşılığı Türkiye asker-sanayici kompleksiyle kârlı iş bağlantılarının geliştirilmesidir.

*Belçika’da Avrupa Parlamentosu seçimlerinin yanısıra

yapılan federal, bölgesel ve toplumsal meclis seçimlerininen çarpıçı sonucu ise, katolik ağırlıklı Flaman bölgesindeyüzde 7 oy kaybına uğrayan katolik partisi CVP’nin, sol ağır-lıklı Wallon bölgesinde ise yüzde 5 oy kaybına SosyalistParti (SP)’nin hegemonyalarının yıkılması oldu.

Bu çöküş, oylarında büyük bir artış olmasa da yıllardırmuhalefette bekleyen Liberalleri birinci parti durumuna yük-seltirken, zehirli tavuk skandalının rüzgarını da arkasına alanYeşiller hemen her yerde oylarını ikiye katlayarak müstakbelkoalisyonların “olmazsa olmaz” partisi durumuna getirdi.

Ne ki, yükselen sadece Yeşiller değil... Flaman aşırı sa -ğını temsil eden Flaman Bloku (VB) oylarını Flaman böl-gesinde yüzde 15,5’a yükseltip Anvers, Mechelen gibi enbüyük Flaman kentlerinde birinci parti durumuna geldi.

VB sadece Flaman bölgesinde değil Brüksel bölgesindede oy arttırarak 75 kişilik Bölge Meclisi’ne 4 üye soktuysa da,korkulan olmadı. Çok kültürlü Brüksel bölgesi tümdemokratik partilerinin ve örgütlerinin zamanında seferber ol-ması sayesinde VB’nin Brüksel’de bölge hükümetini ve hattâBelçika Federal Hükümeti’ni sarsabilecek düzeyde bir oy pat-laması yapmasını engelledi. Buna karşılık, Yeşiller’i başkentteLiberaller’den sonra ikinci parti durumuna yükseltti.

Belçika, federal devletin tüm birimlerinde şimdi hum-malı koalisyon pazarlıkları içerisinde. Ülke’deki altı farklıhükümetten çoğunun, federal hükümet de dahil, Liberaller,Yeşiller ve Sosyalistler’den oluşan üçlü koalisyonlarla ku-rulması bekleniyor.

Tabii 13 Haziran seçimlerinin Ankara rejimi açısından enbüyük hüsranı, kendi Truva atlarını hiçbir meclise sokama-ması oldu. Belçika meclislerinde “Türk lobisi” kurmak,Brüksel’de Ermeni Soykırımı anıtına karşı Osmanlı hoş gö -

168

Page 170: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

rüsünü yücelten bir anıt diktirme vaadiyle Federal Meclisseçimlerine katılan bir aday sadece 1.277 oy, Brüksel BölgeMec lisi seçimine katılan lobby’ci iki aday ise sadece 1.812ve 739 tercih oyu alabildiler.

Buna karşılık, özellikle Flaman bölgesinde seçimekatılan demokrat Türk ve Kürt adaylar, meclislere gireme-seler bile, yüksek tercih oylarıyla Belçika siyasetine ağırlık-larını koydular.

Tabii bu seçimlerin Türk lobisinde şok yaratan en ilgi çe-kici sonuçlarından biri de, Avrupa Parlamentosu’nda bundanböyle Almanya’yı temsil edecek 99 üye arasında 23 yaşındabir Kürt kızının da yeralması... Demokratik Sosyalizm Par-tisi (PDS)’den seçilen Berlin’li Feleknas Uca, seçilirseçilmez verdiği demeçte, “AP’deki çalışmalarımızın önemligündemini Kürt sorunu oluşturacak. Kürt sorununun çözümüiçin çalışacağız. Sonuna kadar halkımızla birlikte olacağız,onların AP’deki sesi olacağım,” diyerek tavrını ortaya koydu.

Leyla Zana bunu Türkiye Millet Meclisi’nde söylediğiiçin hâlâ zındanda çürüyor ve AP Basın Salonu’nun tam gi -ri şinde asılı fotoğrafından sadece Türkiye’yi değil, tüm Avru-pa’yı sorguluyor.

Feleknas Uca ise bunları söylediği için Berlin zından-larında çürümeyecek ve AP’nin tüm toplantı salonlarında“Avrupalı yasa koyucu” olarak sadece Türkiye’yi değil, tümAvrupa’yı sorgulayacak.

Çifte standartÖzgür Bakış, 27 Haziran 1999

Jet hızıyla yapılan İmralı duruşmalarında Öcalan’ın ifadelerive savunmaları, hem Kürt ulusal hareketini, hem de Kürtlüğüyok saymayı kuruluşundan beri kendi varlık koşulu sayan Ke-malist Türk Devleti’ni yeni seçimlerle karşı karşıya getirdi.

169

Page 171: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Salı günü “sivilleştirilmiş” DGM hangi hükmü verirsever sin, verilecek hüküm Yargıtay’da ne sonuca bağlanırsabağlansın, sorumluluk bundan böyle, siyaset dünyasındadır.Çünkü bu saatten sonra yargılanan artık Öcalan olmayacak-tır. Avrupa Konseyi üyesi ve Avrupa Birliği’nin ortak üyesibir devlet bu kez de idam konusundaki tavrından dolayı tümdünyada ciddi biçimde yargılanacaktır.

Kürt ulusal hareketi ise, Kürdistan’ın tüm parçalarınıbağımsız bir yapıda birleştirecek “bağımsız Kürdistan” mak-simalizmiyle, sadece Kürt halkının dil ve kültürüne de saygıgösterebilen “demokratik cumhuriyet” minimalizmi arasın-daki tüm almaşıkları herhalde yeniden tartışacaktır.

Bu tartışmalarda hangi almaşıkların ağır basacağı ise,şimdiye kadar olduğu gibi, bu kez de, Türk askeri ve siyasikadrolarının gerek Öcalan’ın yaşamı, gerekse Kürt sorunukonusunda yapacağı seçimlere bağlıdır.

Uzun kızgın yaz günleri bu arayış ve açılımların san cı -larıyla dolu geçeceğe benziyor.

Bu sancıları, devrimci mücadelede Kemalizm’in dayat-malarına teslim olmayıp ulusal soruna sınıfsal sorunlarla eşitağırlıkta öncelik tanıyan Türk sosyalistleri de tüm şiddetiyleyaşayacaktır.

*Bir insanın ya da bir halkın karşılaşabileceği en büyük

haksızlık, en büyük acı, herhalde kendini kendi ana dilindeözgürce ifade edememesi, kendi öz dilini ve kültürünü di le -diğince geliştirememesidir. Türkiye’de bir Türk’ün, Fran sa’ -da bir Fransız’ın, Almanya’da bir Alman’ın bu acıyı yaşamıngünlük akışı içinde farketmesi mümkün değildir.

Bu, Türkiye’deki Türk devrimcisi, Fransa’daki Fransızdevrimcisi, Almanya’daki Alman devrimcisi için de geçer-lidir. 12 Mart darbesinden sonra siyasal nedenlerle Avrupa’yaçıkmak zorunda kalan Türk devrimcileri bu olguyu, geçicide olsa, kendi kişiliklerinde, günlük yaşamlarında tanı mış -lar dır. Eğer ilticacı kahvelerinin müdavimi olmakla yetin-

170

Page 172: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

meyip ses getirici bir şeyler yapma sorumluluğunu üst len-mişlerse, en iyi bildikleri konuları dahi İngilizcede, Fransız-cada, Almancada gereğince anlatamamanın kahrını yıllarcayaşamışlardır.

Kendi ana dilinde konuşabilmek, yazabilmek, türkü söy -le yebilmek, kafası bozulunca kendi ana dilinde doyasıya küf -redebilmek...

Kaldı ki, bu sadece siyasal göçmenlerin de sorunu değil...Yüzyılın kıtalar ve ülkelerarası büyük göç hareketlerininyerinden yurdundan ettiği milyonlarca göçmenin de anasorunu... Yerleştiği topluma ne denli entegre olursa olsun,göçmen kişi, eğer bunu körü körüne bir asimilasyona vardır-mamışsa, kendi ana dilini, kendi ana kültürünü de o denligeliştirmek zorundadır. Bu, onun kişiliğini, insanlık onunukorumasının olmazsa olmaz koşuludur.

Bunun içindir ki, Avrupa’daki göçmen örgütleri onyıllar -dır anadil ve kültür derslerinin yasal güvenceye bağlanmasımücadelesi vermektedir. Bu mücadele sonucundadır ki, bir -çok Avrupa ülkesinde Türk çocukları türkçe, Kürt çocuklarıkürtçe derslerini izleyebilmektedir.

Kaldı ki, bu mücadele sadece Avrupa’daki göçmen toplu-luklarının da mücadelesi değildir. Avrupa ulusal devletleribünyesinde yeralan yüzlerce değişik etnik grup, kendi yereldillerinin egemen ulus dilinin tasallut ve tahakkümündenkur tarılması, ayakta tutulup geliştirilmesi mücadelesi ver-mektedir.

Bu mücadeleler sonucundadır ki, Türkiye’nin de üyesibulunduğu Avrupa Konseyi, yıllarca önce, Avrupa YerelDiller Sözleşmesi’ni kabul etmiştir. Ancak Türkiye başta ol -mak üzere, bazı Avrupa devletleri bu sözleşmeyi hâlâ onay-lamamıştır. Buna ilişkin en büyük skandal ise, sosyalisthükümetin onayına karşılık, Fransa Cumhurbaşkanı Chi -rac’ın sırf aşırı sağcıların desteğini elinde tutabilmek için,daha önceki vaadlerinin aksine, bu sözleşmeyi imzalamayıreddetmiş olmasıdır.

171

Page 173: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Ancak, Chirac’ın çağdışı tavrına bakarak Türkiye’dekimse Fransa’yı örnek göstermeğe kalkışmasın. Pratikte Brö-tonlar, Oksitanlar, Alsaslılar, Korsikalılar, Basklar kendianadillerini sözlü ya da yazılı olarak diledikleri gibi kullan-makta, bu yüzden de başlarına herhangi bir dert gelmemekte-dir. Sorun, bu pratik gerçekliğin yasal güvence altına alınması,yerel dillerin geliştirilmesi için devlet katkısının sağlanmasıdır.Chirac’ın çağdışı direnişine rağmen bu sözleşme ilerici güç-lerin dayatmasıyla ergeç yürürlüğe girecektir.

*Türkiye’de Kürtçe ve diğer ulusal dilleri yok sayan Ke-

malist Türk Devleti’nin ve medyasının Avrupa’daki en büyüksorunlarından biri, Türk göçmenlerin bulunduğu ülkelerdeTürkçe’nin azınlık dili olarak tanınması, hattâ okulların müfre-dat programlarına dahil edilmesidir. Bunun ardındaki hesap,Türk asılı göçmenlerin kendi ana diline ve öz kültürüne desahip olarak çok kültürlü topluma entegre olması değil, buülkelerde yüce Türk devletinin sadık bendeleri olarak kalması,Türk lobisi adı altında Türk yayılmacılığının beşinci kolugörevi görmesidir.

Bu gerçek fark edilerek Türkçe derslerine tepki gösteril -diğinde ya da en azından bu derslerin Ankara’nın kontrolun- dan çıkarılması istendiğinde, postallı medya “insan hakları”adına kıyameti kopartmaktadır.

Ama yine aynı Avrupa’da herhangi bir ülke, Kürt çocuk-ları için Kürtçe dersleri koyduğunda, ya da Kürt’lere gazeteçıkarma, televizyon yayını yapma olanağı tanıdığında, bukez tam tersine “Türkiye’ye komplo” yaygaralarıyla kıyametkopartmaktadır.

Türkiye’deki insan hakları ihlalleri ne zaman eleştirilseKemalist devletin ve medyanın cevabı hazırdır: Çifte standart!

Kuşkusuz Avrupa’nın çifte standart uygulama yüz ka ra -sını taşıdığı binlerce konu ve olay vardır. En son olarak Ko -sova sorunundaki ABD patentli işgüzarlıkla Kürt soru nundakivurdum duymazlık Avrupa çifte standardının en yüz kızartıcı

172

Page 174: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

örneğidir. Ama Avrupa çifte standardına hiç değilse Avru-pa’nın kendi içinden itiraz sesleri yükselebilmekte, hesapsorulmaktadır.

Ya Türk çifte standardı? O, Türk Standartları Enstitüsü’nün onayından geçmiş

olup dokunulmazdır.

Gazeteci Başbakan!Özgür Bakış, 11 Temmuz 1999

Beklenen oldu, Strasbourg’taki Avrupa İnsan Hakları Mah -kemesi, aralarında Haluk Gerger, Fikret Başkaya, MünirCeyan, Günay Aslan ve Edip Polat’ın da bulunduğu 15 Tür ki -yeli aydının açtığı davalarda Türkiye’yi temel insan haklarınıve düşünce özgürlüğünü ihlalden arka arkaya mahkum etti.

AIHM’de yıllarca Türkiye’yi temsil ettikten sonra havluatmak zorunda kalan Prof. Dr. Bakır Çağlar, bu mahkumiyetlerüzerine, Türkiye’nin Strasbourg’ta halen 2 bin da va dan yargı-landığını ve hepsinin de mahkumiyetle so nuç la nacağını be-lirterek, “Umarım Türkiye’nin mahkemedeki avukatı intiharetmez. Allah yardımcısı olsun!” diyor.

Türkiye’yi 70’li yılların sonunda bitmez tükenmez IMFpazarlıklarıyla ekonomik iflasa ve kanlı darbeyle sonuçlananbir siyasal açmaza sürüklemiş bulunan Ecevit yine hü kü me tinbaşındadır. Yine IMF pazarlıklarıyla önce kendi “prens” le -rinden birini intihara sürüklemiş, ardından da işçi ve de -mokrasi düşmanı koalisyon ortağıyla birlikte aldığı kararlarlabir zamanlar kendisine umut bağlamış emekçi ve emeklikitlelerini bir kez daha arkadan hançerlemiştir.

Mareşal Hindenburg misyonundaki Demirel ile Cham-berlain misyonlu Ecevit, 20 yıl sonda yine kaptan köşkündefaşist MHP’yi tek başına iktidara yükseltecek cehennem yo -lu nun kaldırım taşlarını döşemektedir.

173

Page 175: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Nitekim, bu satırların yazıldığı sırada Sürmeli Otel’detoplanan MHP lider kadrosu, en kısa zamanda tek başına ik-tidar olmanın yollarını tartışıyor.

Ve tüm bu endişe verici gelişmeler olurken, Uluğbay’ınintihar girişimi konusunda verilen haberlerin ucu kendisinede dokunduğundan, gazeteci başbakanın birden “gazetecidürüstlüğü” depreşiyor ve “Her gün masa başında uydur-malar görüyoruz. Bu masa başı haberciliğin artık böyle ko -nularda olsun sona ermesini temenni ediyorum.” diyor.

Ecevit için “böyle konular”, sadece ve sadece kendisinive kendi tekkesini ilgilendiren konulardır.

Onun dışında aynı postallı basın hangi konuda ne yazarsayazsın, umurunda bile değildir. Türkiye’nin en seçkin aydın -ları, sanatçıları, insan hakları savunucuları, “derin devlet”intalimatlarıyla sabah akşam medyatik linçe tabi tutulurkentam bir vurdum duymazlık içindedir. Hattâ Merve Kavakçıolayında veya Öcalan duruşmaları sırasında görüldüğü gibibizzat kendisi medyatik linçin kışkırtıcısı durumundadır.

ABD eğitimli gazetecilik kariyerinde de, ABD icazetlipo litik kariyerinde de Ecevit’in tavrı hep bu olmuştur.

60’lı yılların başındaki CHP-AP koalisyon hükümetle -rinde Çalışma Bakanı olarak “işçi babası” oynayan Ecevitile, TİP’in ve devrimci işçi sendikalarının muhalefetinekarşın grevin yanısıra “lokavt”ı işverenler için yasal hak ha-line getiren Ecevit’ten başkası değildir.

1966 yılı sonunda CHP Meclisi’ne kendisini “OrtanınSolu ‘nun lideri” olarak tescil ettirirken, Türkiye’de yeni yeniörgütlenmekte ve gelişmekte olan Sol’u bölüp dejenere et-mekten başka bir amacı yoktur. Anti-emperyalist ve anti-ABD çizgide gelişmekte olan ve Meclis’e 15 milletvekilisokmayı başaran Türkiye İşçi Partisi’nin yükselişini durdur-mak gereklidir ve ABD’nin Türkiye’deki işbirlikçileri adınabu misyonu yüklenen de aynı Ecevit’tir.

“Gezdiğimiz yerlerde işadamları ile, yabancı gazeteci ler -le görüştük. İstanbul’da Amerikan Siyasi Konsolosu, sosyal

174

Page 176: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

demokrasiyi izahımızı kabul etti ve bizi alkışladığını söy -ledi.” Bu sözler o Parti Meclisi’nde konuşan Ecevit’e aittir.Ve biz bu sözleri Ant Dergisi’nin ilk sayısında (Ant, 3 Ocak1967, s. 6) “Ortanın Solu ya da İcazetli Sol” başlığıyla açık-ladığımızda Kemalist’lerden ve Kemalist “Solcu”‘lardanyemediğimiz küfür kalmamıştı.

O Ecevit’tir ki, sosyalist hareketin gelişimini “ortanın so -lu” adına sabote ettikten sonra, kendisinin başını çektiği “or-tanın solu”nu da bölük pörçük edip 12 Eylül sonrasındaiktidarı sağa peşkeş çekmiştir.

CHP’yle her türlü güç ya da işbirliğini reddederken, öncekendi azınlık hükümeti çevresinde tüm sağ partileri bir-leştirmekte tereddüt etmemiş, 18 Nisan seçimlerinden sonrada sağın alkışlarıyla MHP’yi bizzat iktidara taşımıştır.

Beşikçi’nin sırf düşüncelerinden ötürü zindanlarda çü rü -meye devam ettiği, halkın oyuyla seçilmiş bir Leyla Za na’ -nın, bir Hatip Dicle’nin hapiste yabancı milletvekilleriylegörüşmekten bile menedildiği bir ülkede başbakanlık yap-mayı içine sindirebilen bir kişi, hangi hakla masa başı uy-durmalarından şikayet edebilir, basına ders verebilir?

Aynı masa başı uydurmalarla, kışkırtmalarla Türkiye’ninen mert ve en cessur kalemleri susturulurken, gazeteler kapa -tılıp televizyonlar susturulurken gazeteci Ecevit nerededir?

Haberleşme ve ifade özgürlüğünü ayaklar altına alan1982 Anayasası’nın, yüzlerce yasanın değiştirilmesi ko nu -sun da ne yapmaktadır?

Ecevit, bugünkü konumuyla, “hakça düzen”in değil, işçidüşmanı, Kürt düşmanı, basın düşmanı, özgürlük ve hak düş-manı bir düzenin başıdır ve bir numaralı sorumlusudur.

Nasıl “sol” maskeyle sola, “hümanistlik” ve “işçi baba lı -ğı” maskesiyle işçiye, “Ne mutlu Türküm!” demeyen her kesearkadan vurmuşsa, “gazeteci” olarak da düşünce öz gürlüğünüarkadan vurmaktadır.

Böyle bir “gazeteci”nin faşist koalisyonlu bir hükümetinbaşında yeri olsa da, basında yeri yoktur.

175

Page 177: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Hasan II, Oufkir ve Ben Barka!Özgür Bakış, 25 Temmuz 1999

“Derin devlet”‘in kurtları, insan hakları konusunda Av ru -pa kurumlarından, basınından gelen en ufak bir eleştiri kar -şı sında koro halinde ulumaya başlar: “Çifte standart!”Kur dun meşrebine göre de arkası getirilir. “Türk düşman-ları!”... “İslam düşmanları!”...

Gerçi “çifte standart” uygulamakta kendilerinin üstüneyoktur. Kıbrıs ya da Balkan ülkeleri söz konusu olunca Türkazınlığın insan hakları dünyanın en önemli ve en ivedisorunudur. Bu bahaneyle bağımsız bir devletin topraklarıişgal edilebilir, binlerce kilometre öteye NATO kisvesi al-tında birlik gönderilebilir. Ama biri Anadolu’da binlerceyıldır yaşayan, Türklerin gelmesinden çok önce uygarlıklarkurmuş, ülkenin taşına toprağına damgasını vurmuş uluslarınve halkların haklarından en masum ifadelerle bahsedecekolsa hapsi ve hattâ katli vaciptir!

Nitekim bu tutumu eleştiren “Çifte Standard” başlıklıyazımızın yeraldığı Özgür Bakış’ın 27 Haziran tarihli sayısıtoplatılmış, gazetenin sorumluları hakkında Anti-TerörYasası’na göre cazalandırılmaları istemiyle dava açılmıştır.

Ama, yine aynı yazıda belirtildiği gibi, Avrupa’nın çiftestandart uygulama yüz karasını taşıdığı binlerce konu ve olayvardır. Örneğin Kosova sorunundaki ABD patentli iş gü zar -lıkla Kürt sorunundaki vurdum duymazlık Avrupa çifte stan-dardının en yüz kızartıcı örneğidir.

Geçen hafta ERNK üyesi Cevat Soysal’ın Avrupa’danTürkiye’ye kaçırılıp işkenceden geçirilmesi karşısında Al-manya’nın tutumu gerçekten tüm uluslararası anlaşmalaraaykırıdır ve yüz kızartıcıdır.

MİT ve Avrupalı ortaklarının bu yeni korsanlık olayı,âdeta dünya ve Alman kamuoyuna meydan okurcasına, tamda Alman Dışişleri Bakanı Fischer’in “Ankara’yı tavlama”ziyareti sırasında açıklanmaktadır.

176

Page 178: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Ve dün Fischer AB üyeliğini adaylık vaadi karşılığındaTürkiye’ye yeni silahlar pazarlanacağını Alman savaş sa na yi- cilerine müjdelerken, işkenceden çıkmış Cevat Soysal’ın DG-M’ye sürüklenerek götürülmesinin görüntüleri başta Almanyaolmak üzere tüm dünya televizyon ekranlarını doldurmaktadır.

Cevat Soysal, Alman Hükümeti’nin himayesinde bir Bir-leşmiş Milletler mültecisidir. Siyasal görüşü ne olursa olsun,mülteci statüsü tanıdığı bir insanı her türlü tehdit ve baskı-dan, özellikle de kaçmak zorunda kaldığı ülkenin tehdit vebaskılarından korumak, 1951 Cenevre Konvansiyonu’nunimzacısı olan Alman Devleti’nin görevidir.

Soysal’ı korumak ve MïT korsanları tarafından kaçırıl-masını engellemek şöyle dursun, Soysal kaçırıldığı Tür ki -ye’ de işkenceden geçirilirken Fischer aynı ülkede AlmanDev leti adına işkenceci devletin yöneticileri ve propagan-dacılarıyla meşveret halindedir.

Bilimadamı Beşikçi’nin ve seçilmiş halk temsilcisiZana’nın zindanda çürütüldüğü bir ülkede Demirel’lerden,Ecevit’lerden, Cem’lerden ve bilcümle postallı basın bey-lerinden “insan hakları dersleri” dinlemiş olmak, bu yeşilisolmuş eski 68’li için zaten tek kelimeyle züldür.

Ama kendi devletinin himayesindeki bir mülteci işkence-den geçirilirken o ülkenin işkencecileriyle Boğaz’ın mavi su-larına karşı kadeh tokuşturmak uluslararası skandaldır!

*Tam bu satırları yazarken radyolar Fas Kralı Hasan II’nin

kalb krizinden öldüğünü bildiriyor. Onun ölüm haberiyle bir-likte Fas’ın olduğu kadar Fransa’nın yakın tarihinde de birkara leke olan Ben Barka Olayı yeniden gündeme geliyor.

20 Ekim 1965, öğle saatleri...Paris’te, Saint Germain bulvarındaki Lipp Birahanesi’nin

önünde iki karanlık kişi polis kimliği göstererek Mehdi BenBarka adındaki bir Faslı’yı merkeze götürmek bahanesiylebir arabaya bindirip kaçırırlar.

Ben Barka, Fas Halk Güçleri Birliği’nin belli başlı lider-177

Page 179: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

lerinden, Üçüncü Dünya’nın saygın kişilerinden biridir veFransa’da mültecidir.

Bu kaçırma olayından sonra Ben Barka’dan hiçbir haberalınamamıştır.

Bilinen bir şey varsa, Ben Barka’nın kaçırılmasından he -men sonra Kral Hasan’ın iki tanınmış celladı, General Oufkirve Ahmed Dimi, Fransa’ya davetli Kral Hasan II’nin ziyarethazırlıkları için Paris’e gelmişlerdir. Hattâ General Oufkir 3Ekim gecesi Fransa Ulusal Güvenlik Genel Müdürü Mau-rice Grimaud ile uzun uzun görüşmüştür. Tanıklardan GeorgeFigon daha sonra L’Express’e verdiği bir mülakatta BenBarka’nın bizzat General Oufkir tarafından hançerlenereköl dürüldüğünü açıklamıştır. Ne var ki, mahkeme önünde ifa -de vermesine meydan verilmeden bu önemli tanık bir süresonra “ölü” bulunmuştur.

Bir siyasi mültecinin böylesi alçakça bir korsanlığa kur-ban gitmesi De Gaulle yönetimi altındaki Fransa’yı yıllarcasarsmıştır.

*Bu dünyada hiç kimse kalıcı değildir. Muhaliflerini

kaçırtıp işkenceden geçirten, öldürten Kral Hasan II de... 24Tem muz 1999’da prenslerine kan ve irin dolu bir miras bı ra -karak dünyadan göçüp gitmiştir.

Ya müstebitin maşaları?Ben Barka’yı kaçıranlardan Ahmed Dimi 25 Ocak 1983’ -

te esrarengiz bir trafik kazasında can vermiştir.Öldürdüğü Kral düşmanlarının yüreğini kendi hançeriyle

söküp dişlemekle ünlü General Oufkir’in ise 1972 Ağus-tos’unda aynı Kral Hasan II’ye karşı bir komploya adıkarışımış, resmi duyurularda “intihar ederek” öldüğü açık-lanmıştır.

Kral Hasan II’ye kucak açanlar, kendi himayelerindekibir politik liderin kaçırılmasına göz yuman, hattâ bu korsan-lığa destek verenler, 34 yıl sonra bugün Fransız siyasal tari-hinin çöplüğündedir.

178

Page 180: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Bugün Afrika’dan, Avrupa’dan siyasal mülteci kaçırtan-lar, “Mossad”a parmak ısırtmakla şişinenler, kaçırılan mül-tecinin işkenceden geçirildiği ülkede işkencecilerle meşveretedenler...

Tarih 34 yıl sonra, 2033 yılında, sizler için neler yaza-cak?

Yılmaz Güney… “O bir insandı!”Yazın, 29 Temmuz 1999

11 Ocak 1981, Brüksel... Hem ev, hem İnfo-Türk redak-si yonu ve hem de Demokrasi İçin Birlik Avrupa merkezi ola -rak kullandığımız üç göz apartman Türkiye’den arka ar kayagelen siyasal mültecilerle dolup taşıyor. Bir yandan Avrupamedyasına, insan hakları örgütlerine, siyasal partilere ve ki -şilere günü gününe haber yetiştirme telaşı... öte yandan bir aysonra, 13 Şubat 1981’de, Türkiye İşçi Partisi’nin ve DİSK’inkuruluş yıldönümünde, Brüksel’in en büyük konser salon-larından L’Ancienne Belgique’de 12 Eylül rejimine karşı ilkbüyük siyasal-kültürel protesto gecesini organize etme hazır-lıkları...

Konuşmacı seçimi konusunda zorluk yok. Tüm sol par-ti lerin önde gelen isimleri ya çoktandır Avrupa’da ya da dar -beden hemen sonra bir yolunu bulup dışarıya çıkmışlar.

Ama uluslararası bir dayanışma toplantısının etkinliğiherşeyden önce sanatçı ağırlığına bağlı. Türkiyeli sanatçı ola -rak kimler çağrılabilir, çağrılacak olanlardan kimler katıla-bilir? Sürekli tartışıyor, ikide birde Türkiye’ye telefon ederekbilgi almaya çalışıyoruz. Ne ki, o günün koşullarında böylebir geceye katılacak olan sanatçı ya uzun yıllar Avrupa’dasürgün yaşamayı ya da Türkiye’ye dönerse işkenceyi, yıl-larca hapislerde çürümeyi göze almak zorunda... Bu yüzdentüm girişimler sonuçsuz kalıyor.

179

Page 181: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

İşte tam bu sırada Yılmaz Güney imdada yetişiyor.Öğle suları... Belçika Radyo-Televizyonu’dan bir telefon:

“Kutlarız... Belçika Sinema Eleştirmenleri Birliği (UCC)’ ninbüyük ödülü bu yıl Zeki Ökten’in Sürü filmine verildi. Filminsenaryosunu yapan ve çekimini yattığı hapishaneden yön-lendiren Yılmaz Güney’miş... Saat 13 haberlerinde olayı ge -niş vermek istiyoruz. Hemen gelip Yılmaz Güney’i tanıtabilirmisiniz?”

Tereddütsüz cevaplıyorum: “Gayet tabii, hemen geliyo-rum...” Ama telefonu kapatır kapatmaz da bir tedirginliktiralı yor. Yılmaz Güney’i üç beş dakikalık bir söyleşide nasıltanıtacağım?

*Yılmaz Güney’e ilişkin tüm bildiklerim bir sinema şeridi

gibi gözlerimin önünden geçiyor.Onu ilk kez sanatçı kimliğiyle, 50’li yılların sonlarında

İz mir’de, Bu vatanın çocukları ve Karacaoğlan’ın Kara Sev-dası filmlerinde Yılmaz Pütün olarak adını duyuran kavrukbir taşra delikanlısı olarak gördüğümü anımsıyorum.

Siyasal kimliğini öğrenmem ise 1962 sonlarına rastlıyor. İstanbul’da Şadi Alkılıç Cumhuriyet’te yayınlanan bir ya -

rışma yazısından dolayı 142’den içeri alınmış... Yeni örgütle-nen TİP de her an 141’den kapatılabilir. Bir yandan TİPGe nel Merkezi’nde, öte yandan Gece Postası’nda ve TürkiyeGazeteciler Sendikaları Federasyonu’nda bu faşist madde -lerin kaldırılması için geceli gündüzlü çalışıyoruz..

İzmir’den arkadaşım Cengiz Tuncer de Gece Posta sı’ -nda. Cengiz bir yandan gazetecilik yaparken, bir yandan dasinema dünyasına girmeye, iddialı bir film yapmaya ha zır -lanıyor. Yeşilçam’ı çok iyi tanıyor.

“Yahu, 142’den tutuklanan Şadi Baba için kıyamet ko-puyor. Ama Yılmaz’la kimsenin ilgilendiği yok!”

“Hangi Yılmaz?”“Yılmaz Pütün... Ta 1956’da bir sanat dergisine yazdığı

hikayede komünist propagandası yapmaktan bir buçuk yıldır180

Page 182: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

içerideydi. Kimse sözünü dahi etmedi... Yazıyı basan TanjuCılızoğlu ‘ben komünist değilim, komünistlikten de anla-mam’ deyip Yargıtay’da yakayı kurtardı. Ama Yılmaz ya zı -sı nı ve düşüncesini inkar etmediği için tam bir buçuk yılyat tı. Şimdi de Konya’ya gönderdiler altı aylık sürgün için...”

Ve Yılmaz’ı, daha Güney olmadan, siyasal kimliğiyle ilkkez böyle tanıyorum. Artık o da Nazım Hikmet gibi, Aziz Ne -sin gibi komünistlikten dama düşmüş bir sanatçıdır benim için.

Gerçi sürgün dönüşü Güney olduktan sonra çevirdiği atlı,avratlı, silahlı filmlerde politik kimliğinden pek eser yokturama, Boynu Bükükler’de, daha sonra Boynu Bükük Öl dü ler’ -de “komünist yazarlığı” devam etmektedir...

Güney’in siyasal kimliğine yakışır ilk filmi, Seyit Han,1968’in isyan ortamında Yeşilçam’a bir gülle gibi düşüyor...Ardından, 1970’deki Umut. Ve de devrimci gençlik örgütlerive Kürt örgütleriyle doğrudan ilk temaslar... Binlerce sol ay-dınla birlikte gözaltına alındığı 12 Mart günleri... 1972’dedev rimci gençlere yardımdan tutuklanış ve yedi yıl ağırhapse mahkumiyet...

Ve bu tozkoparan ortamında, tüm olanaksızlıklara ve zor-luklara rağmen, diğer Güney şaheserleri birbirini izliyor:Ağıt, Acı, Umutsuzlar, Baba...

Artık Güney’in sadece “komünist sanatçı” niteliği değil,aynı zamanda Kürt kökeni de dostun düşmanın malumudur.

12 Mart 1971 sonrası Avrupa’da askeri yönetime karşıdüzenlediğimiz tüm protesto toplantılarının en büyük olayıYılmaz Güney’in Umut’udur.

1974 affından sonra Güney’in sadece üç buçuk ay sürenkısa bir özgürlük dönemi. Arkadaş... Ve bir provokasyonsonucu hapishane kapılarının tekrar üzerine kapanışı...

*İşte Belçika Radyo Televizyonu’na “hemen geliyorum”

dedikten sonra beş on dakika içinde gözlerimin önündengeçenler: 1961’den 1981’e kadar yirmi yıl süresince tam yediayrı ilde ve 25 ayrı hapishanede geçen 11 yıllık mahkum çilesi.

181

Page 183: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

RTB mikrofonundan bunları anlatıyorum. “Türkiye’yiyönetenlerin yıllardır en seçkin sanat ve düşün adamlarınalayık gördüğü budur,” diyorum. “Tıpkı Nazım Hikmet gibi,Kemal Tahir gibi, Aziz Nesin gibi...”

Filmin ödül törenine o sırada hapiste olan Güney’in biz-zat katılması olanaksız. Beraber çalıştığı sanatçılardan biriBrüksel’e gelerek törene katılamaz mı? Filmin yönetmeniZeki Ökten’le temas kurulamıyor.

Neyse ki, Sürü’de dilsiz gelin Berivan’ı büyük başarıylaoynayan Melike Demirağ o günlerde Avrupa’ya yeni gel miştir.Demokratik Artistler Kuruluşu (DEMAR)’ın Avrupa bağlarınıkurmak üzere darbeden önce Avrupa’ya gelmiş bulu nan eşimüzisyen Şanar Yurdatapan ve küçük kızları Zey nep’le birlikteAlmanya’dadır. Hemen Belçika’ya davet ediyoruz.

Melike ve Şanar, gerek filmin ödül töreni sırasında, ge reksebu vesileyle gazetelere, radyo ve televizyonlara verdikleri de-meçlerde, sadece filmi ve Güney’i tanıtmakla kal mayıp, Tür -kiye’de baskı ve zulmü her geçen gün daha da yoğunlaştıran 12Eylül faşist rejiminin gerçek yüzünü de sergiliyorlar.

Evren Cuntası’nın cevabıysa, sürgündeki tüm rejim mu -halifleri gibi, Melike ve Şanar’ı da küçücük Zeynep’le birlik -te vatandaşlıktan atmak oluyor.

O andan itibaren Sürü, rejime karşı anti-faşist mücade-le nin bir simgesidir, Yılmaz Güney de tıpkı son filmlerinihapishaneden tasarlayıp yönettiği gibi, anti-faşist mücade-lenin Avrupa kesimine de binlerce kilometre uzaktaki hapis-hanesinden bizzat katılmaktadır.

13 Şubat 1981 dayanışma gecesi için aradığımız protestsesi de bize yine Yılmaz Güney sağlamış oluyor. O gecefaşist rejime karşı isyanımızı Şanar’ın müziğiyle Sürü’nündilsiz gelini Berivan çığlık çığlık haykırıyor.

*Yılmaz Güney’in Türkiye’deki faşist rejime en büyük

darbesiyse, 12 Ekim 1981’de Türkiye’den başarıyla kaçması,ardından da, yine hapishaneden yönettiği Yol filmini Paris’te

182

Page 184: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

bizzat tamamlayarak katıldığı Cannes film Festivali’ndeAltın Palmiye’yi kazanmasıdır. Ödül’ün Yol’a verilmesi, hemGüney’in müstesna ya ra tı cı lığının uluslararası bir jüritarafından taçlandırılması, hem de 12 Eylül faşizmininböylesi seçkin bir platformda mah kum edilmesidir.

O andan itibaren Yılmaz Güney, sadece uluslararası birsa nat adamı değil, anti-faşist mücadeleyi kişiliğinde sim ge -leştiren bir önderdir.

12 Eylül darbesinin ikinci yıldönümü dolayısıyla Bel çi -ka’nın en önemli gazetesi Le Soir’a yazdığı “DemokratlaraÇağrı: Cephe kurma zamanıdır!” başlıklı yazıda şöyle diyor:

“Türkiye halkları 12 Eylül 1980 askeri darbesini yapanfaşist generallerin çizmesi altında ezilmeye başlayalı iki yıloluyor. İki yıldır emek dünyası prangada, ülkenin entellek-tüelleri susturulmuş durumda.

“Kişi insan haklarından bahsetmeye görsün, komünizmpropagandası yaftası hazır Kim ki bir Kürt ulusunun var-lığından, bu ulusun maruz kaldığı baskıdan söz etmeyekalkışır, bölücülük, devlete karşı çıkma suçlaması hazırdır.

“Şimdilerde yeni bir anayasadan söz ediliyor. Bu konudaateşli tartışmalar başladı. Oysa, cunta şefi General Evren’insözlerine bir kulak vermek yeterli... Generallerin çekip git-meyi düşündükleri yok. Sadece kılık kıyafet değişiyor. Faşistaskeri rejimin yerine bir sivil faşist diktatörlük hazırlanıyor.

“Şimdi yeniden toparlanma, çiğnenen insan haklarını,insan onurunu savunmak için mücadele zamanıdır.

“Şimdi, varlığımızı dahi ortadan kaldırmak isteyenlerekarşı, kenetlenmiş olarak, cephe kurma zamanıdır.”

Bu çağrılara faşist askeri cuntanın cevabı aynıdır. YılmazGüney, 6 Ocak 1983 tarihli bir Bakanlar Kurulu kararıylaTürk vatandaşlığından çıkartılıyor.

*Yılmaz Güney, sağlığının gittikçe bozulmasına rağmen

Duvar filmini gerçekleştirmek için son derece zor koşullardageceli gündüzlü çalışırken, faşizme karşı Türkiyeli anti-faşist

183

Page 185: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

güçlerin birliğini sağlama uğrunda mücadeleyi bir an içinolsun ihmal etmiyor.

Tıpkı bir Şanar gibi, bir Melike gibi, bir Sümeyra gibi, birFuat Saka gibi, bir Tülay German gibi mücadelenin fiileniçindedir. Nerede bir anti-faşist toplantı varsa çağına yakışırbir sanatçı olarak, bir demokrat olarak, bir devrimci olarakoradadır. Strasbourg’a yürüyüşün ön saflarındadır.

Ama Güney’le aynı yerde, aynı toplantıda görünmemekiçin bucak bucak kaçanlar da vardır. Müzik kariyerini bir ön -ce ki 1971 darbesinden sonra Avrupa’da “siyasal mülteci”ola rak Deniz’lere, Ulaş’lara yakılmış ağıtlarla, anti-faşist tür -külerle yapmış olan bir Zülfü Livaneli gibi...

12 Eylül öncesi Paris’e yerleşen Livaneli’nin artık Tür ki -ye’deki insan hakları ihlallerine karşı sesi soluğu çıkmamak -tadır. Atina’da düzenlediği bir basın toplantısında “YılmazGüney gibi siyasal göçmen olup olmadığı” sorusunu şöylece vaplıyor:

“Ben Teodorakis türü bir siyasal amaçlı besteci değilim.Şu anda Paris’teyim, ama İstanbul’da da evim var. Av ru pa’- da ki işlerimi bitirip yaz aylarında ülkeme döneceğim. Sa nıl -dığının aksine, pek çok aydın Türk sanatçısı, örneğin RuhiSu, Timur Selçuk gibi adlar, Türkiye’de yasaklanmış de ğil -dir.” (Stelyo Berberakis, Cumhuriyet, 24 Mart 1983).

Oysa, Ruhi Su, kendisine tedavi için dahi yurt dışına çık -ma izni verilmediğinden 22 Eylül 1985 tarihinde hayata göz- lerini kapayacaktır.

Tıpkı, Yılmaz Güney’in amansız hastalığının yıllarcaTür kiye zındanlarında süründürüldüğü için zamanında teşhisve tedavi edilememiş olması gibi.

Yılmaz Güney, 9 Eylül 1984’te, daha 47 yaşındayken sür -gün de gözlerini kapayacak, 13 Eylül 1984’te enternasyo nalistbir törenle Père Lachaise’in Molière, Balzac, La Fontaine, Cho -pin, Blanqui gibi ölümsüzleri, Paris komünarları ve 2. Dünyasavaşının anti-faşist direnişçileri arasındaki yerini alacaktır.

Yaşamı boyunca Güney’i karalamayı bir vatani görev184

Page 186: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

sayan Türk medyası sürgün günlerinde ve hattâ ölümündensonra da bu misyonu ihmal etmeyecektir:

“Katiller de ölür... Onun kanserden ölüşü, Türkiye aley-hinde onu diğer Ermeni teröristlerle beraber bir koz olarakkullanmak isteyen Fransa’ya ilahi bir ihtardır. Ona Fran sa’ -nın verdiği iltica hakkı azraile karşı sökmemiştir.” (ErgunGöze, Tercüman, 12 Eylül 1984)

Ne ki, Avrupa basını onu son yolculuğunda sadece büyükbir sinemacı olarak değil, aynı zamanda büyük bir insan, yıl-maz bir kavga adamı olarak selamlayacaktır:

“Yılmaz Güney’in son derece kısa yaşamı insan haklarıve özgürlükler için, Türk halkının üzerine karabasan gibiçökmüş sosyal ve siyasal baskı güçlerine karşı çıkacak birsi nema yaratmak uğrunda sürekli bir kavgadır. O Türkhalkının tanığıdır.” (Le Monde, 11 Eylül 1984)

“Türkiye’nin bizdeki tek imajını işte bu adama buborçluyuz.” (Libération, 10 Eylül 1984)

“Güney anılarımızda Yol’un yapımcısı ve sinema dün ya -sında misli görülmemiş bir deneyin kahramanı olarak yaşa-maya devam edecektir.” (Le Matin, 10 Eylül 1984)

“O, filmlerini hapishanenin kuytu köşelerinde hazırlayankişiydi. özgürlüğü, direniş ruhunu temsil ediyordu. Tümyaşamını defalarca atıldığı hapishanelerden düşman bir çev -reye karşı mücadeleyle geçirdi.” (Le Quotidien de Paris, 10Eylül 1984)

“Diktatörlüğün baskısına ve zından hayatına karşı yirmikadar film yaratmış olan bu görüntü tutkunu, sinema tari-hinde misli görülmemiş bir denemenin kahramanı olarakyaşamaya devcam edecektir.” (Le Drapeau Rouge, 13 Eylül1984)

“İsyancı bir Türk olarak hep tek konuyu işledi: Türkiye.Daha doğrusu, yuttaşlarının en yoksul kesiminin acılarını...(La Croix, 11 Eylül 1984)

“O sadece dikta rejiminin pençesindeki bir ülkeyi değil,aynı zamanda modern tüketim toplumu ile ataerkil eski ge-

185

Page 187: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

lenekler arasındaki çelişkilerin sorunlarını yaşayan bir ülkeyianlatıyordu.” (Kölner Stadt-Anzeiger, 11 Eylül 1984)

“Onun popülerliği karşısında düşmanları başka yöntem-lere başvurdular, hapsettiler. Zından onun maneviyatını za-yıflatamadı ama vücudunu çökertti. Gerçeği söylemek ölümüde beraberinde getirdi.” (Süddeutsche Zeitung, 11 Eylül 1984)

“Üçüncü Dünya’nın gaddar diktatörlük altındaki hiçbirsineması, Güney sineması kadar çarpıcı imajlar sunama mış -tır.” (El Pais, 10 Eylül 1984)

“Onun ölümü Türk rejimi için bir baş belasından kur-tulma anlamına gelmez. Filmlerinin video kopyalarıülkesinin her yanında kaçak olarak gösteriliyor.” (NRC Han-delsblad, 10 Eylül 1984)

“Türkiye’nin özgür sesi sustu.” (Corriere della Sera, 10Ey lül 1984)

“Elveda Robin Hood!” (Le Nouvel Observateur, 13 Eylül1984)

“O bir insandı!” (L’Humanité, 10 Eylül 1984)

ITT Caddesi’nde Korsanlık?Özgür Bakış, 1 Ağustos 1999

Belçika’da çalışanların hemen hemen tamamı için Tem-muz ya da Ağustos ayları, yıllık tatil ayları. Kenara biraz parakoyabilen, Akdeniz’in güneşli sahillerine uçuyor. Koya-mayanı, ya İngiltere’ye bakan sahillerle ya da Valon orman-larıyla yetinmek zorunda. İşsizler, sosyal servislere muhtaçolanlar ise, tüm dünyada olduğu gibi, yaz aylarını da iki gözevlerinde televizyon seyrederek, arada bir nefes almak içinkendilerini parklara atarak gün sayıyor.

Parklardan biri, Le Bois de la Cambre, Brüksel’in merkez-den dışa açılan en görkemli caddelerinden Avenue Loui se’inbitiminde. İstanbul’un İstiklal Caddesi’ne koşut bu cad dede

186

Page 188: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

kapkara bir gökdelen yükselir. Şimdilerde içinde kimleri, neleribarındırıyor bilmiyorum ama, çeyrek yüzyıl önce bu kara gök-delen Brüksel’de ABD emperyalizminin bir sembolü olarak bi-linirdi. Çünkü, Şili’de Allende yönetimine karşı darbeörgütlemekle ünlü ITT’nin Avrupa merkezi bu gökdelendeydi.

O dönemin Şili’yle dayanışma gösterilerinde, ABD em-peryalizmine karşı protesto yürüyüşlerinde Belçika jandar-masının en sıkı korumaya almak zorunda kaldığı yerlerdenbiriydi bu kara gökdelen.

Caddenin hemen arkasındaki sokaklarından birinde, RueVan Eyck’te de Birleşmiş Milletler Mülteciler Başkomiser -liği’nin Belçika Temsilciliği bulunduğundan, ABD’nin tez-gahladığı darbelerden kaçıp bu ülkeye sığınmak zorundakalan tüm siyasal mülteciler gibi bizler de sık sık bu kara ku-lenin önünden lanet yağdırarak geçmek zorundaydık.

ITT başka mahalleye taşındı taşınalı Avenue Louise bulanetli simgeden kurtuldu.

Üstelik, Brüksel’in bu görkemli caddesi, dört yıldan beritamamen farklı nitelikte bir başka simgeyi bünyesinde ba -rın dırıyor: Sürgünde Kürt Parlamentosu.

*Dört yıldır Türk hariciyesinin Belçika’daki bir büyük

derdi Kürt Televizyonu’ysa, diğer derdi de hiç kuşkusuz Sür-gündeki Kürt Parlamentosu. Brüksel’de üslenmiş üç TürkBü yükelçisi’nin, yani Belçika Krallığı, Avrupa Birliği veNATO nezdindeki büyükelçilerin çevirmedikleri diploma-tik menavra kalmadı SKP’yı yasaklattırmak için. Brüksel’decirit atan MïT ajanları, Türkçüsü, köktendincisi ve Atatürk-çüsü’yle tüm lobby’ci dernekler, postallı basının amigolarıseferber edildi. Gözdağı vermek için kentin göbeğindekiKürt lokalleri ateşe verildi... Ama nafile!

Kürt Parlamentosu, tüm engelleme çabalarına karşın, sıksık Avenue Louise’deki binasında, sık sık da başka ülkelerdetoplanıyor, kararlar alıyor, yabancı delegasyonlar kabulediyor, çeşitli ülkelere delegasyonlar gönderiyor.

187

Page 189: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Üstelik, çeşitli ülkelere bölünmüş Kürt ulusunun ortakçıkarlarını temsil etmeyi ve savunmayı amaçlayan Kürdis-tan Ulusal Kongresi (KNC) de, özünde SKP’nin eseri.

Diplomatik kanallar sökmeyince, “derin devlet”, SKP’yiortadan kaldırmak ya da en azından felç etmek için yine zor-balığı seçiyor.

Kenya ve Moldavya korsanlıklarıyla Mossad’a bile par-mak ısırttıktan sonra, Brüksel’i “devlet düşmanları”ndan te-mizleme operasyonu tezgaha konuyor. SKP Genel BaşkanıYaşar Kaya ile birlikte parlamentonun 32 üyesi hakkında An-kara DGM’sinden alelacele bir tutuklama kararı çıkartılıyor.

Oyun açık:Tutuklama müzekkeresi hemen Belçika’ya iletilip Kaya

ve arkadaşlarının gözaltına alınarak yaka paça Türkiye’yeiade edilmeleri istenecek.

Ama, SKP başkanı ve üyelerinin hemen hemen tamamıBelçika’da veya diğer Avrupa ülkelerinde siyasal mülteci sta-tüsünde. Belki de bazıları gerekli oturma süresini doldurduktansonra bulundukları ülkenin vatandaşlığına bile geçmişlerdir.

Bu bakımdan, Belçika yasalarını çiğnemedikçe, SKP üye-lerinin sırf Türk derin devleti öyle istedi diye Belçika ta-rafından tutuklanması, hele hele Türkiye’ye iade edilmesi, enazından, uiluslararası hukuk kuralları açısından mümkün değil.

Kaldı ki, 1951 Cenevre Konvansiyonu ve ona ilişkindiğer protokol ve yönetmeliklere göre, bir siyasi mültecinin,baskı ve zulme uğradığı için terketmek zorunda kaldığı ül-keye göndermeye hiçbir Avrupa Hükümeti cüret edemez.

O takdirde, “derin devlet”‘in önünde tek çare kalıyor:Korsanlık!

Belçika makamlarının tutuklayamadığı “hain”leri belkide Avenue Louise’de, bu eski ITT caddesinde, tek tek miolur, gruplar halinde mi olur, tuzağa düşürüp Türkiye’ye ka -çırmak. O da olmazsa, kim vurduya getirmek...

Şimdilik işin “hukuksal” aşamasındayız.Belçika’yı sarsan sübyancılar skandalından sonra kurulan

188

Page 190: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

özel parlamento soruşturma komisyonunu başkanı olarakköhnemiş adalet sistemine karşı çıkışlarıyla büyük popüler-lik kazanmış bulunan Adalet Bakanı Marc Verwilghen’in,Ankara’dan gelen tehditlere kolay pabuç bırakması şimdilikuzak ihtimal.

Ama siyasettir bu... Unutmamalı ki, Belçika’da bugünkü koalisyonun ana or-

takları, sermaye çevrelerinin has temsilcileri olan Liberal-ler... Adalet Bakanı da Flaman Liberallerinin partisiVLD’den.

Gerçi Avenue Louise’de artık ITT yok... Ama yine deAvenue Louise ve çevresi başka çok-uluslu şirketlerinAvrupa’daki ileri karakollarıyla dolu.

Politikaya atıldığı genç yaşında “Baby Tatcher” olarakün yapan VLD lideri Guy Verhofstadt ise şu anda BelçikaFederal Hükümeti’nin başında.

Kaldı ki, Med TV’nin stüdyolarının birbiri ardınabaskınlarla tarümar edildiği, Afrikalı genç bir mülteci kızınyaka paça sınır dışı edilirken yastıkla boğup öldürüldüğüülke de Belçika...

Hollanda’dan gelen bir özel uçağı geri çevirmek için F-16’ler havalandıran da yine aynı Belçika...

ITT caddesindeki korsanlık girişimi karşısında Belçikabir kez daha sınavdadır.

“Hasan’ı nasıl bilirsiniz?”Özgür Bakış, 8 Ağustos 1999

Fas Kralı Hasan II’nin ölümü tüm Avrupa medyası gibiBelçika gazete, radyo ve televizyonlarında günlerce hep bi-rinci haber oldu. Öyle olması da Belçika açısından ayrıcaşaşırtıcı değil. Nasıl Cezayirliler Fransa’da, Türkiyeliler Al-manya’da en göze batan kıta-dışı göçmen grubunu oluştu-

189

Page 191: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

ruyorsa, Belçika’da da Faslılar birinciliği elde tutuyor. Brük-sel’de Faslı nüfus özellikle Schaerbeek, Saint-Josse, Molen-beek gibi mahallelerde daha da yoğun bulunduğundan,Kral’ın bile bir sarayından ötekine giderken, başbakanınevinden Meclis’e gelirken yol güzergahında bir Faslı’ylakarşılaşmaması mümkün değil.

Sübyancılar skandalı Belçika’yı sarsarken Faslı küçükLoubna’nın Belçikalı bir sapık tarafından öldürülmüş olarakbulunması, tüm Belçika nüfusunu o güne kadar ihmal ettik -leri Faslılara karşı vicdan muhasebesi yapmaya, kültürel, din-sel plandaki bir takım istemlerini hemen yerine getirmeyezorlamıştı.

Son seçimlerde Brüksel Bölge Meclisi’nin 75 üyeliğin-den 8’inin Fas kökenli adaylar tarafından kazanılmasındaFaslıların örgütlenme düzeyi kadar Belçika yerli halkının yu-karıda belirttiğim vicdani reaksiyonu da büyük etken oldu.

Faslı göçmen, artık Brüksel için sadece pis ve kaba iş ler -de çalıştırılan, köşe başındaki dükkanından ucuza meyve,seb ze alınan, lokantasında bol etli ve sebzeli kuskusla tıka-basa karın doyurulan gariban değil, Avrupa başkentinin tümkarar ve icra mekanizmalarında giderek daha büyük söz sa-hibi olan Belçika yurttaşı...

*İşte Kral Hasan II’nin ölümünün ardından Fas’ta milletçe

“kan ağlanır”ken, olaya Avrupa’nın belli demokratik norm-larına adapte olmuş, hattâ bunun uygulayıcısı durumunagelmiş olan Belçika’daki Faslılardan daha farklı tepkiler bek -leniyordu.

Tam tersine, göçmen Faslılar da, ülkedeki Faslılara taşçıkartırcasına, Kral’ın ardından kanlı gözyaşları döktüler, im-kanı olanlar cenaze törenine yetişebilmek için havaalanlarınıdoldurdular, Fas’ı ve Kral’ı doğru dürüs tanımayan genç Fas -lılar bile birden kendilerini bir yas isterisinin içinde buldular.

Oysa, eğer Faslılar kendi anayurtlarında iş ve aş bulama -dıklarından binlerce kilometre kuzeydeki Belçika’ya göç

190

Page 192: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

edip yerin yüzlerce metre altındaki madenlere inmek, yerli-lerin tenezzül etmediği en pis işlerde çalışmak zorunda kal -mışlarsa, bunun da başlıca müsebbibi, yakın çevresiylebir likte ülkenin tüm zenginliklerini tek başına talan eden KralHasan II değil miydi?

Peygamber’in soyundan geldiğini ve Allah’ın yeryüzün-deki kılıcı olduğunu iddia eden bu kral bugün oğullarına, ül-kenin dört bir bucağına dağılmış ve çoğunda hemen hemen hiçoturmadığı yirmi saraydan başka Avrupa bankalarında top lamıyüz milyonlarca doları bulan banka hesapları bırakmıştı.

Ülke dışındaki yatırımlarının haddi hesabını herhaldekendisi de bilmiyordu. Örneğin New York’ta bir emlak şir-ketinin, Kaliforniya’da bir tarım işletmesinin sahibiydi veAlmanya’da da Siemens’in en büyük ortağıydı.

Bu uçsuz bucaksız serveti, daha krallığının ilk yıllarındaeski sömürgecilere ait muazzam topraklara kendi hesabınael koyarak yapmaya başlamış, kimseye zırnık koklatmamıştı.

Devlet içinde devlet olan Kuzey Afrika Omnium Şir-keti’nin en büyük hissedarı olarak da ülke tarım sektörü vemadencilik, şeker ve süt gibi ulusal ekonominin en önemli sı -nai sektörleri de Kral’ın kişisel kontrolu altındaydı. 80 de ği -şik işletmeden oluşan ve 20 bin ücretli çalıştıran bu devşirketin yıllık cirosu 3 milyar Doiar’ı bulmaktaydı.

Üstelik, Uyuşturucu Jeopolik Rasathanesi’nin tesbitettiğine göre, ülkenin en büyük döviz girdisini sağlayanuyuşturucu ticareti de Kral’ın devlet zirvesinin başındakiyakınları tarafından yürütülmekteydi.

İşte 1961 yılında 32 yaşındayken tahta çıkan Hasan II,38 yıllık saltanatında dünyanın en zengin adamlarından biriolurken, Fas halkı hâlâ dünyanın yaşam standardı en düşükülkeleri arasında yer almakta, okuma yazma oranı 2000’liyıllara girerken hâlâ yüzde 50’lerde dolaşmaktaydı.

*Paris’te güpegündüz Ben Barka’yı kaçırtıp ortadan kal -

dırtan Kral, ülkeye yıllarca kan kusturduğu halde, başta ABD191

Page 193: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

olmak üzere tüm Batılı güçlerin gözdesiydi, Kuzey Af ri ka’ -daki en büyük müttefiğiydi.

Soğuk Savaş yıllarda, tıpkı Türkiye’deki benzerleri gibi,kendisini anti-komünist ve anti-sovyet mücadeleninAfrika’daki en büyük lideri olarak kabul ettirmiş, bu sayedetüm insan hakları ihlalleri, cinayetleri görmezlikten gelinmişya da hoş görülmüştü.

Komünizm tehlikesi bitince, “köktendinciliğe karşı mü-cadele” kartını maharetle kullanmış, tüm devlet yapısını vekendi diktasını şeriat üzerine kurduğu halde kendisini “ılımlıislam”‘ın, “laik islam”ın Kuzey Afrika’daki güvencesi ilanetmişti.

Halkın yoksul kesimleri açlık ve sefaletten kırılırken,halktan zorla toplanan “bağış”larla Kazablanka’da dünyanınen büyük camiini, kendi adını taşıyacak olan Kral Hasan IICamii’ni inşa ettirerek bu yeni misyonunu anıtlaştırmıştı.

Bunun içindir ki, Bill Clinton’lar, Jacques Chirac’lar, yazsıcağında binlerce kilometre yaparak Batı çıkarlarının buhas adamına vefa borçlarını ödemekte tereddüt etmediler.

Böylesine bir beyin yıkamanın sonucudur ki, bugün sa-dece Fas’taki değil gurbetteki Faslılar da sömürü ve zulümsembolü bir kralın tüm olumsuzluklarına birden sünger çe-kerek ardından “âlicenap, barışsever, baba” kral diye kanlıgözyaşları döker oldular.

Ve de son yıllara kadar Avrupa ülkelerinde “Kral Ha-san’ın muhalif” olarak isim yapmış Faslılar dahi, birkaçıhariç, tarihin bu en büyük ikiyüzlülüğü karşısında gerçeklerihaykırmak yerine, halkın duygularına saygı adına, “kitle çiz-gisi izleme” adına suspus kesilmiş, televizyon kameraları veradyo mikrofonları önüne çıkmayı reddettiler. Hattâ içlerindeKral’a övgüler düzenler oldu...

Tıpkı bir zamanlar Avrupa’da “keskin sol” olarak man-galda kül bırakmazken bugün “bölücülüğe ve köktendinciliğekarşı mücadele” adına Ankara rejiminin ajanlarıyla, aşırı sağörgütlerle omuz omuza “lobby’ci” kesilen birileri gibi...

192

Page 194: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Tam 29 yıl sonra...Özgür Bakış, 22 Ağustos 1999

Mustafa Kemal öldüğünde iki buçuk yaşındaymışım; hiç-bir şey anımsamıyorum. İkinci Dünya Savaşı’nın başladığıgünü de... Anadolu çorağında geçen çocukluğumdan bel le ği -me kazınan ilk önemli olay, 1939 Erzincan zelzelesi... Ba bamTokat civarındaki bir ara istasyonda demiryolcu.. On binlercecana mal olan zelzelede istasyon binası oturulmaz hale geldiğiiçin diğer demiryolcu aileleri gibi biz de bir kara vagonasığınmışız. Karakış, içeride uyduruk bir odun sobası... Artçızelzeleler durmak bilmiyor... Bazen öylesine şiddetli vuruyorki, kara vagon sarsıntıdan metrelerce bir ileri bir geri gidiyor.Kızgın saç soba üstündeki kaynar çaydanlıkla birlikte devri-liyor, korlar vagonun tahta zeminine dağılıyor.

O günlerde Anadolu’nun bu ücra köşesinde değil televiz -yon, lambalı radyo, hattâ gazete bile yok... Tıpkı dört ay ön -ce patlayan Dünya Savaşı’yla ilgili haberler gibi, zelzelehaberleri de ancak manyetolu sahra telefonuyla, mors yazılıtelgraf makinesiyle alınıyor. Bizler hayattayız, ama Erzin-can’dan arka arkaya onbinlerin ölüm haberleri geliyor, her -kes kan ağlıyor. Tıpkı bugün olduğu gibi...

Türkiye’de doğup büyüyen herkesin, okula gitsin gitme-sin, aldığı ilk tabiat bilgisi dersidir zelzele.

Ve Türkiye insanı yaşadığı, tanık olduğu her zelzeleylebirlikte, sadece Türkiye’nin bir zelzele ülkesi olduğunu değil,bu afet karşısında devlet yöneticilerinin vurdumduymaz -lığını, tedbirsizliğini, insan hayatını yoka saymasını, halkaihanetini inanılmaz boyutlarıyla bir daha, bir daha, bir dahaöğreniyor.

Can Dündar, bugünkü Sabah’ta, 60 yıl önceki Ulus’tanalıntı yapmış...”Felaketin, bilhassa can kaybının mesuliyeti-nin inşaat kusurlarına ait olması bize cidden ağır geliyor,”diye yakınıyor Falih Rıfkı Atay.

1943 Ilgaz, 1944 Düzce, 1946 Varto, depremlerinden193

Page 195: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

son ra da mutlaka aynı eleştiriler tekrarlanmıştır. Bir şeydeğişmemiştir.

Bizim kuşağımız gazetecileri 1953 Yenice, 1963 Gönen,1966 Varto, 1967 Pülümür, 1968 Bartın, 1969 Alaşehir, 1970Gediz depremlerini yaşamış, her zelzeleden sonra cankaybına neden olan ihmaller, tedbirsizlikler, yolsuzluklarüzerine binlerce yazı yazılmıştır.

Ama nafile... Değişen bir şey yoktur, kimseden hesap so-rulmamıştır, hesap vermesi gerekenler, askeriyenin dedesteğiyle, devletin zirvesine tırmandırılmıştır.

Hürriyet’te bugün Bekir Coşkun açıklıyor: “Müteahhit-likten gelen bir cumhurbaşkanımız var. 1964’te müteahhitolarak ihalesini kazandığı Erzincan SSK Hastanesi, son Er-zincan depreminde ilk yıkılan binaydı... Demirel’in düğün-törenle attığı kaç temel plana aykırıydı, çevre raporu yoktu,ruhsatı-izni eksikti, Danıştay-mahkemeler durdurdu, ama oasla dinlemedi...”

Cavit Çağlar’ın deprem bölgesinde kurduğu uydu kentintemelini atan, yolsuzlukları ayyuka çıktığı halde daha dünonunla ve benzerleriyle “aile fotoğraf”ları çektiren Demirel.

1966 Varto, 1967 Pülümür, 1968 Bartın, 1969 Alaşehir,1970 Gebze, 1975 Lice, 1976 Muradiye depremlerinden son -ra başbakan, 1995 Dinar, 1998 Adana depremlerinden sonracumhurbaşkanı olarak hiçbir tedbir almayan, aldırtmayan, tümihmallerin, yolsuzlukların üzerine sünger çektiren Demirel!

Coşkun’u okurken, Avrupa televizyonları bir görüntü ge-çiyor. Depremde ailesini, herşeyini yitiren bir kadın can hav-liyle Demirel’in arabasının önüne fırlamış hesap soruyor.Demirel bir şeyler söylüyor. Korumalar kadını uzaklaş tı rır -ken, Demirel’in forslu araba gazlayıp gidiyor.

Demirel’in neler dediğini Agence France-Presse’inflash’ından okuyorum. Fransızca metinden anladığım, laikdevletin cumhurbaşkanı, inşaat mühendisi Demirel, “Bu ilahibir olaydır, bu olay karşısında Allah’a isyan etmeyin!” diyor.Ve ekliyor: “Hepimiz müslümanız. Devletten yakınıp dur-

194

Page 196: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

manın bir yararı yoktur. Devlet mucize yaratamaz. Çaresi al-lahtandır.”

Yıllardır Türkiye’yi 2000’li yıllara taşımaktan, 21 yüzyılı“Türk yüzyılı” yapmaktan dem vuran Demirel! Tüm komşuülkelere, Avrupa Birliği’ne “böyyük Türk devleti” adına pos -ta koyan Demirel, 40 yıllık saltanatı sonunda ülkeyi iflastankurtarabilmek için dün düşman ilan ettiği devletlerin şe faa -tına sığınıyor. Bild gazetesine bugünkü sayısında “Türkiye45 saniyede dilenciye döndü” dedirtiyor!

Vatandaşın kan ağlaması karşısında herşeyi allaha havaleediyor.

29 yıl geriye dönüyorum. Demirel’in başbakanlığı döne-minde 1086 cana mal olan Gediz zelzelesi üzerine Ant’ta (7Nisan 1970, N°171) yayınladığımız “Binlerin katilleri kim-lerdir?” başlıklı yazıyı bulup çıkartıyorum:

“Egemen sınıflar sözcülerinin ve iktidarda bulunan poli-tikacıların beyanına bakılırsa, bütün bu depremler ‘takdiriilahi’dir.

“Her depremden sonra oynanan klasik bir oyun vardır:“Önce gazetelerde 120 punto, 144 punto felaket manşet-

leri, karartılmış başlıklar...“Ardından Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar, parti

temsilcilerinin deprem bölgesinde cevelanı.“Onun ardından başbakanın, gerekli tedbirlerin alın dı ğı -

na dair beyanı ve ‘herşeyi yeniden yapacağız’ vaadleri...“Ondan sonra yardım kampanyaları, Kızılay çadırları,

gazetelerin tiraj almak için düzdükleri yardım kervanları,yurt dışından gelen yardımlar, vs... vs...”

“Gelen yardımların, felaketzedelerin eline geçmeden vur-guncuların elinde eriyip gitmesi... Yıkılan evlerin yerine ye-nilerinin yapımında bir yığın ihale, inşaat yolsuzlukları veondan sonra kulağının üstünde kış uykusuna yatma!

“Demirel demektedir ki: ‘Kimser açıkta kalmayacaktır!’“Varto depreminden sonra da ‘kimsenin aç ve açıkta kal -

ma ması için’ bir komite kurulmuş, başına da bir müteahhit195

Page 197: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

getirilmiştir. Müteahhit ilk iş olarak, deprem bölgesinde ku-rulacak barakaların kereste işini Demirel’in biraderi ŞevketDemirel’e vermiştir.

“Bu, takdiri ilahi değil, cürm-ü sınıfî’dir!”*

Aynı tarihli Ant’tan bir başka haber:“Siyasi iktidar ile askeri komutanlar işbirliği halinde...

1961’de kurulan Milli Güvenlik Kurulu, dokuz yıl sonra ilkdefa gizliliğini bir yana bırakıp devrimci gençliği hedef alanbir bildiriyle kamuoyu önüne çıkmıştır. Kurulun duyurusunubasına Başbakan Demirel açıklamıştır.”

*Evet, Türkiye 29 yıl sonra yine kan ağlamaktadır. De mi -

rel 29 yıl sonra “cumhurbaşkanı” olarak hâlâ devletin başın-dadır. Ve gizlilikten çıkış o çıkış, ülkeyi hâlâ fiilen MilliGüvenlik Kurulu yönetmektedir.

Sanık N°1: MGK...Özgür Bakış, 29 Ağustos 1999

Türkiye’nin en büyük üç gazetesinden 27 Ağustos’ta üçbaşlık: “Haydi komşu bir jest daha yap, 1 milyar Euro ala -lım!” (Hürriyet). “Büyük dayanışma: Avrupa’dan sıcak ilgive yardım sürecek.” (Milliyet), “Dünyanın büyük desteğiyleye niden doğuş!” (Sabah).

Cumhurbaşkanıyla, başbakanıyla, ordu komutanlarıylatüm Türk büyükleri seferber olmuş, üç Euro oradan, beşDolar buradan, on Mark şuradan hesabında.

“Türk’ün Türk’ten başka dostu yok!”, “Dört bir yanımızdüşmanlarla çevrili”, “Hristiyan AB bizi müslüman olduğu-muz için reddediyor!” diye diye ülkeyi yıllardır ırkçı histe -

196

Page 198: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

ri ye sokanlar, “komşu”yu daha birkaç ay önce İmralı’daÖcalan’la birlikte yargılatanlar sanki onlar değil.

Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar iki kıtaya Türk damgasıvurup 21. yüzyılı “Türk asrı” yapma hayalleri içinde yedidüvele posta koyan “derin devlet’’in tafra tufur siyasisi, sey-fiyesi ve ilmiyesi, ısmarlama televizyon görüntüleriyle facia -daki kendi sorumluluklarını örtbas etme, elbirliğiyle iş lediklericürmün faturasını yeni vergilerle, yeni angar ya larla yoksulhalka ödetme hesabında...

*Geçen yazıda Milli Güvenlik Kurulu’nun, bundan tam

29 yıl önce 1086 cana mal olan 1970 Gediz zelzelesi sı ra -sında dokuz yıllık gizliliğini bir yana bırakıp sırf devrimcigençliği tehdit etmek üzere ortaya çıktığını, MGK’nin bu ilktehdit duyurusunu da zamanın başbakanı Demirel’in ka-muoyuna açıkladığını yazmıştım.

Birkaç gün önce aynı Milli Güvenlik Kurulu aynı De mi -rel’in başkanlığında tekrar toplandı. Yapılan dış yardımlardandolayı dış dünyaya teşekkür edildi. Ama, MGK’nin, kurul-duğu 1961 yılından bugüne kadarki tabii âfetlerden, özellikleGönen, Alaşehir, Varto, Pülümür, Bartın, Alaşehir, Gebze,Lice, Muradiye, Dinar, Erzincan, Adana depremlerindensonra niçin vatandaşın “güvenliği”ni sağlayıcı hiçbir tedbiralınmadığından tek kelimeyle dahi bahsedilmedi.

Derin devlet medyası da şimdiye kadarki felaketlerin so-rumluluğunu sadece birkaç üçkağıtçı müteahhitte, ya da yerelyöneticide aramakla yetindi.

Birkaç yazar dışında “baba”‘nın, onun yıllardır içinde bu-lunduğu Milli Güvenlik Kurulu’nun, o kurulun “anayasal”üyesi komutanların sorumluluğu büyük özenle gözardı ediliyor.

Ordu’nun depremin hemen ardından felaket bölgesindekiyokluğu üzerine bir kaç eleştiri çıktıysa da, “derin devlet”inenerjik müdahalesiyle olacak, büyük medya hemen hizayagirdi ve “fedakâr mehmetçik” edebiyatı veryansın başladı.

Böylesi bir ortamda, Çağdaş Hukukçular Derneği ve197

Page 199: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

İnsan Hakları Derneği gibi kuruluşların başta Cumhur-başkanı, Başbakan ve Genel Kurmay Başkanı olmak üzere“derin devlet”in başları hakkında dava açmış olması büyükanlam taşıyor.

*Milli Güvenlik Kurulu, 27 Mayıs darbesinden sonra or-

dunun siyaset üzerinde kendi kontrolunu sağlamak için“seçkin” bilimadamlarının, “demokrat” siyasilerin, hattâ birkısım tepeden inmeci “solcu” çevrelerin de destek ve işbir-liğiyle anayasaya sokturduğu bir Truva atı’dır.

1961 anayasası büyük propagandayla halkoyuna sunul-duğunda, bu taslaktaki bir takım burjuva demokratik ku-rumların varlığı yeterli sayılmış, anayasanın kabulü içinyoğun bir kampanya açılmıştır.

Oysa, önerilen bu “demokratik” anayasa da, getirdiği tümilkeler ve kurumlarla, devletin ulusal ve sınıfsal baskı aracıolma niteliğini koruyordu. Devlet, ilerideki yıllarda bu ana -yasayladır ki, Kürt halkının ve ulusal ya da dinsel azınlıklarıntemel hak ve özgürlüklerini yok saymaya devam edecek, işçisınıfının siyasal örgütlenmesini sürekli köstek olacaktı.

Ama en vahimi, 27 Mayıs Anayasası’nın 111. maddesiyle“milli güvenlik ile ilgili kararların alınmasında ve koordi-nasyonun sağlanmasında gerekli temel görüşleri BakanlarKurulu’na bildirmek” üzere bir Milli Güvenlik Kurulu’nunöngörülmüş olmasıdır.

Bu yüzdendir ki, kimi “kıdemli komünist” dostlarımızın“evet” telkinlere karşın halkoylamasında 1961 Anayasası’nakırmızı oy vermiştim.

Nitekim, daha üniformalı üyeler henüz azınlıktayken vekararları siyasal iktidar için bağlayıcı değilken bile, ilk kezDemirel’in işbirliğiyle, 1970’de MGK açıkça Türkiye siyasalyaşamına müdahale etmeye başlamıştır.

1971 ve 1980 darbelerinden sonra yapılan anayasadeğişiklikleriyle Milli Güvenlik Kurulu’nda üniformalılarınçoğunlukta olması sağlanmış, MGK kararları bir “görüş

198

Page 200: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

bildirimi” olmaktan çıkartılıp Meclis’in ve Bakanlar Kuru-lu’nun uyması zorunlu “paşa fermanı” hale getirilmiştir.

Bugüne dek Bakanlar Kurulu’nda ve Meclis’te MGK’nindirektiflerine aykırı bir karar çıktığı görülmemiştir. Ola ğan -üs tü hali kaldırmak vaadiyle iktidara ortak olan sosyal de -mokrat CHP de, islamcı RP de generallerin her dayatmasındaesas vaziyete geçip, olağanüstü hali defalarca uzatmışlardır.

Bu muktedir kurul, “anayasal” görevleri arasındaki “top -lu mun huzur ve güvenliğinin korunması”nı sadece “bölücüve terörist avcılığı” olarak görmüş, ama Anadolu insanınınta bii afetler karşısındaki güvenliği konusunda bir tek karardahi almamış, bırakın hükümete, meclis’e bu konuda direk-tif vermeyi, bir tek tavsiyede dahi bulunmamıştır.

*Bu felaket bir kez daha ortaya çıkarttı ki, MGK sultası

di ğer anti-demokratik kurumlarla birlikte anayasadan çı kar -tılmadıkça, bu militarist sistemin yerine gerçekten sivil biryönetim kurulmadıkça, bu sistemin üniformalı ya da ünifor-masız sorumlularından hesap sorulmadıkça, Türkiye halklarıAvrasya’nın her daim yardıma muhtaç boynu bükük çocuk-ları olmaktan kurtulamayacaktır.

Bu, aynı zamanda, bugünlerde çok tartışılan “de mok ra -tik cumhuriyet”in de olmazsa olmaz koşuludur.

Önce demilitarizasyon...Özgür Bakış, 12 Eylül 1999

Bugün 12 Eylül’ün 19. yıldönümü... 19 yıldır ilk defadırki 12 Eylül’ün getirdiği faşizan-militarist düzen sadece insanhakları militanları tarafından değil, o düzenin anayasasınayüzde 92’siyle “evet” oyu vermiş bir toplumun tüm kesim-lerinde, tezgah başlarından köy kahvelerine, parlamento

199

Page 201: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

kulislerinden en yüksek yargı organlarına, ordu evlerindensermayenin tepe kurumlarına kadar her yerde tartışılıyor.

Kuşkusuz Yargıtay Başkanı Sami Selçuk’un, adli yılınaçılış töreninde alışılagelmiş kuralları hiçe sayarak yargı erkiadına 1982 Anayasası’nı “gayrimeşru” ilan ederek yasamave yürütme erklerine cumhuriyeti demokratikleştirme çağ rı -sında bulunması, Türkiye’nin 2000’lere giderken yeni birarayışa girmesinde dönüm noktası oldu.

En yüksek yargıcın iddianame niteliğindeki konuşma -sıyla, sadece 12 Eylül Anayasası ve onu Türkiye’ye daya tan-lar değil, gücünü o anayasadan alan tüm kurumlar da, baştaMilli Güvenlik Kurulu ve Silahlı Kuvvetler olmak üzere,artık sanık sandalyesindedir.

12 Eylül Anayasası’yla birlikte, Türk Ceza Yasası, Te -rörle Mücadele Yasası gibi temel insan hak ve özgürlükleriniayaklar altına alan tüm yasa ve hükümler de artık “‘butlanlamalûl”dur.

Yine Selçuk’un konuşmasıyla, rejimin ideolojisi halinde -ki Atatürkçülük ilk kez devletin en üst düzeyinde sorgulan-mış, “ulusalcılık” ve “lâikçilik” adına milliyetlere ve ulu salazınlıklara, dindarlara uygulanan baskılara temelden karşıçıkılmıştır.

Depremin getirdiği maddi ve moral çöküntü ve isyan duy -guları içindeki bir toplumda böylesi bir konuşmanın, yeri göğüsarsacak bir yankı yaratmaması mümkün değildi.

Ni te kim, yıllardır tüm dünyayı dize getirmekten, 21.yüzyılı “Türk asrı” yapmaktan dem vuran postallı medya bile,devletin deprem karşısındaki aczini ve “ezeli düşmanları” dadahil yetmiş iki düvele muhtaç duruma düştüğünü görmeninaşağılık duygusu içinde debelenirken, Selçuk’un konuşmasınacankurtaran simidi gibi sarılmış, 55 sayfalık metinde nelerdendiğini doğru dürüst incelemeden Selçuk’u göklere çıkart-mıştır.

Ne ki, Atatürkçülüğün ve militarizmin rantıyla ayaktadurabilen çevreler, ilk anın şaşkınlığı geçer geçmez, toprağın

200

Page 202: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

artık altlarından hızla kaydığını görmenin paniği içindeYargıtay Başkanı’nın geçmişini didik didik edip mesajın ka-muoyundaki etkisini kırma seferberliğine girmişlerdir.

Ama kara çalma kampanyası hangi boyuta ulaşırsa ulaş -sın, ister Nuh Mete Yüksel yargının başını 312. maddedenDGM’ ye sevketsin, isterse Selçuk herhangi bir komployakur ban edilsin, artık çok geçtir.

Görüşlerinin tümüne katılınsa da, katılınmasa da, Tür -kiye’nin 2000 gündemini Selçuk’un konuşması belirlemiştir.

Çağına yakışır bir cumhuriyetin, demokratik bir cum hu -ri yetin özgür yurttaşları olabilmek için Türkiye insanları,Türk’ üyle, Kürt’üyle, Ermeni’siyle, Asuri’siyle, Rum’uyla,Musevi’siyle, Laz’ıyla, 12 Eylül Anayasası’nı ve onun day-at tığı kurumları tarihin çöplüğüne atabilecek midir?

Militarist kurumların yerini Türkiye halklarının hiçbirsınırlamaya tabi olmaksızın özgürce seçilmiş temsilcile rin -den oluşan sivil kurumlar alabilecek midir?

*Bu, sadece Türkiye’yi çağdaş ve demokratik bir cum hu -

riyet yapmak için değil, Türkiye’nin Avrupa ailesinde yıl-lardır düşlediği yerini alabilmesi için de olmazsa olmazkoşuldur.

Evet, Marmara depreminin yarattığı insani yardım vedayanışma atmosferi içinde Türkiye’nin Avrupa Birliği’yledi yalogu yeni bir ivme kazanmıştır. Avrupa ülkeleri, kuş ku -suz Türkiye’yle jeopolitik, ekonomik, ticari çıkar ilişkilerinide göz önünde tutarak, Ankara’ya tam üyelik perspektifindendaha sık söz eder olmuşlardır.

Ancak unutmamak gerekir ki, bu perspektif acındırmaedebiyatıyla, “Haydi komşu, yap bir kıyak daha!” ya la ka -lığıyla gerçekleştirilemez.

Türkiye’ye bu perspektifi açmış görünen son AB toplan-tısında İsveç dışişleri bakanının demokratikleşme planındaöne sürdüğü koşullar, aslında tüm Avrupa ülkelerinin pay-laştığı görüşlerdir.

201

Page 203: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Örneğin, Belçika’nın çiçeği burnunda Dışişleri BakanıLouis Michel, depremden hemen sonra Türkiye’ye dostlukve dayanışma ziyareti yapan tek batılı devlet adamı olarak,Türkiye’nin AB üyeliği konusunda aynen şöyle diyor:

“Bu konuda vazgeçilmez bir koşulu, Türkiye’nin orduyuhizaya getirmesi koşulunu hep savunacağım. Oraya git-tiğimde gördüklerimden şaşkına döndüm. Caddelerde asker-den geçilmezken, yaralıları ve ölüleri toprak altındançıkartanlara el veren tek bir asker görmedim. Bundan belliyöneticilere söz ettiğimde, bunun normal olduğunu, çünkübunun ordunun görevi olmadığını söylediler. Bu, ötekiAvrupa ülkelerinin ordu kavramlarıyla bağdaşmaz bir diko-tomidir. Türkiye askersel bir devlet olma niteliğinisürdürmektedir.” (Le Soir, 4 Eylül 1999)

Bu, aynı zamanda, “ordunun kurtarma çalışmalarındayokluğu”nu söyleyenleri 3 Eylül’de ağır şekilde suçlayanGenelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu’na Avrupa’dan hükümetdüzeyinde günü gününe gelen çarpıcı bir yanıttır.

Şunlar da, Belçika’nın ünlü bir gazetesinin Türkiye-AByakınlaşmasıyla ilgili yorumu:

“Türkiye hâlâ politikada ordunun ana rolü oynadığı birdevlettir. Avrupa Birliği’nin demokratik değerlerine saygıduymayan bir devlettir. Ve bu devlet bugün aşırı sağcı mil-liyetçilerin yer aldığı bir hükümet tarafından yönetilmekte-dir.” (La Libre Belgique, 7 Eylül 1999)

Selçuk’un konuşmasının yarattığı “demokratikleşme”coşkusu sürerken Genelkurmay Başkanlığı’nın önceki günyaptığı son açıklamadan sonra bu yorumun aksini kim ilerisürebilir?

Dışişleri Bakanı Cem mi? Bu hafta yapacağı Brüksel ziyaretinde ne derse desin, bu-

radan Türkiye’ye ne müjdelerle dönerse dönsün, askerkışlasına dönmedikçe, askerin dayattığı militarist anayasayürürlükten kalkmadıkça kavşaktaki ışık sarıdan yeşile dön-meyecektir.

202

Page 204: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Eşek çıkartmasıÖzgür Bakış, 19 Eylül 1999

Avrupa’nın başkenti Brüksel, 12 Eylül pazar günü sonyılların en ilginç ve unutulması zor gösterilerinden birinesahne oldu. Eşek soyu, yüzyıldır süren bir ayrılıktan sonra,resmi bir törenle yeniden kent yaşamında tarihsel yerini aldı.

Türk mahallesindeki Josaphat Parkı’nda düzenlenen “EşekBayramı”, bir anlamda Schaerbeek Belediyesi’nin yıllardırküstürdüğü eşek soyuna karşı kendini affettirme ope rasyo -nuydu.

Yüzyıl önce Schaerbeek henüz Brüksel’in bağlık bahçe-lik bir kenar semtiyken sayıları insan sayısına eşit olan eşek-ler Yirminci Yüzyıl’daki hızlı kentleşmeyle birlikte yavaşyavaş ortadan kalkmış... Mahalle hâlâ “Eşekler Sitesi” diyeanıldığı halde, koskoca mahallede eşek soyundan eşantiyonolarak sadece Josaphat Parkı’nın bir pavyonuna kapalı Siskaadlı boz eşekçik kalmış...

İşte “Eşekler Sitesi” namının hakkını vermek ve eşek so yu -na kendini affettirebilmek için Schaerbeek Belediyesi ilk kezbu yıl belediye sarayında büyük bir eşek sergisi açtı, bununlada yetinmeyip dünyanın dört bucağından eşekleri Brüksel’edavet etti, günlerce onları civardaki bir çiftlikte ağırladı.

Ve de 12 Eylül sabahı 70 santimlik cücesinden kadanaendamlısına, bozundan karasına, beyazından alacalısına ka -dar yüzlerce eşeğin görkemli Brüksel “çıkartması” gö rül -meğe değerdi.

Başına eşek külahı geçirmiş Belediye Başkanı başta ol -mak üzere yüzlerce eşek bando mızıka eşliğinde Türk ma-hallelerinden geçtiler... Bazı eşekler şanına uygun olarak önayaklarını direyip kortejin ilerleyişini zaman zaman aksat-tılarsa da, aşka gelenlerin anırtıları boru ve trampet sesleri -ne karışırken yüzlerce eşek halkın ve özellikle de çocuklarınsevgi gösterileri arasında Josaphat Parkı’na krallara layık birgiriş yaptılar.

203

Page 205: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Belediye Başkanı dünyanın dört bir yanından gelmiş eşek-lerin ve Belçikalı’sıyla, Türk’üyle, Faslı’sıyla, İtal yan’ ıy la, İs-panyolu’yla parkı dolduran 30 binden fazla hem şeh risininönünde eşek soyunu mahalle yaşamına tekrar ka ta cağına, halkıeşek yetiştirmeye teşvik edeceğine ve Schaerbeek’i yenidennamına yakışır bir “Eşek Sitesi” yapacağına söz verdi.

Böylece eşek soyunun Brüksel çıkartması, tartışma gö -tür mez bir zaferle sonuçlandı.

*Ertesi gün, 13 Eylül tarihli Belçika gazeteleri, tarihi “eşek

çıkartması”nın haberleriyle, röportajlarıyla doluydu. Aynı 13 Eylül günü, Brüksel bir başka “çıkartma”ya sah -

ne oldu. Dışişleri Bakanı İsmail Cem, beraberinde kalabalıkbir diplomat ve gazeteci ordusuyla Avrupa başkentine huruçeyledi.

Avrupa Birliği’yle ilişkilerin neredeyse sıfır düzeyine in-mesinden dolayı âdeta işsiz güçsüz kalan Brüksel’deki Türkgazetecileri, bu çıkartmayı günlerce önceden öylesine abart-mışlardı ki, sanki Cem hava alanına ayak basar basmaz Brük-sel’de yer yerinden oynayacak, trafik allak bullak olacaktı;iki yıl önce AB’nin bekleme salonuna dahi kabul edilmeyipküstürülen Türkiye’ye kendini affettirebilmek için neredeysehava alanından kent merkezine kadar kırmızı halılar dö şe ne -cek ti. Ve de böyle bir ortamda Cem on beş ülkenin dışişleribakanlarını karşısına dizip bir güzel haşlayacak, politiko-aka demik bir “demokratikleşme” dersi verip hadlerini bil di -recekti...

Bu telaştan olacak ki Türk gazeteleri Türk mahallesindebir gün önceki “eşek çıkartması”nı izlemeye dahi vakit bu-la madılar, eşeklerin tarihi zaferi Türk basınında tek satırlabile yer almadı.

*21. yüzyılın “Türk yüzyılı” olacağı ilan edileli beri pos -

tal lı basının özellikle Avrupa baskılarında çıkartma haberle -rinden geçilmiyor. Birkaç milletvekili Kopenhag’a yarı

204

Page 206: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

po litik yarı turistik bir seyahat mi yapacak, “Türk millet -vekillerinin Kopenhag çıkartması!”... Bilmem ne bakanısıradan bir anlaşma bağlamak için Londra’ya mı gidiyor,“Bakanın Londra çıkartması!”... Ya da “Anadolu kaplan-larımız” pazar bulmak, ortak aramak için Amsterdam’a mıgeliyor, “İşadamlarımızın Amsterdam çıkartması!”

Sanatçı çıkartması... Gazeteci çıkartması... Futbolcuçıkartması... Çıkan çıkana, çıkartan çıkartana...

“Küffarı çökertme” amaçlı bu çıkartmalar eskiden sadecekılıç kalkan ekiplerimizin, mehter takımlarımızın işiydi; ba -rış, kardeşlik ve sevgiyi kutsamak için bir araya gelmiş in-san lara bol bol savaş, düşmanlık ve korku salma gösterisiyapılırdı. Varsın, yüzyıllardır Avrupalı’nın ortak belleğinekarabasan gibi işlemiş “Aman Türkler geliyor!” korkusu birkez daha hortlatılsın!

Şimdilerde kılıç kalkan ekipleri, mehter takımları yinearada bir Avrupa metropollerinde boy gösteriyorsa da, akın -cılığımız da çağa uymuş, “çıkartma” artık politikacılarımızın,işadamlarımızın, futbolcularımızın, sanatçılarımızın ve depek bir “vatansever” gazetecilerimizin misyonu olmuştur.

Devlet destekli bu seferler genellikle uçakla yapıldığın-dan “indirme” deyimini kullanmak dil açısından ve de askeriaçıdan daha doğru da olsa, değişmez Osmanlı kafasında,biçimi ne olursa olsun, “çökertme” amaçlı operasyon için“çıkartma” daha uygundur.

*İşte Cem’in 13 Eylül Brüksel çıkartması, çökertme amaç -

lı “çıkartma”ların en tarihsel olanlarından biriydi.Ne ki, Belçika radyo ve televizyonlarında, gazete ve der -

gilerinde Türk diplomasisinin bu tarihi “çıkartma”sı, bir günönceki “eşekler çıkartması” kadar dahi yer almadı, Bel çi -kalılar Cem’in Brüksel’den geçtiğinin farkında bile olmadı.

Çünkü, eşeklerin Brüksel’ yaşamına yeniden entregras -yo nu, en ufak bir gazetecilik nosyonu olan kişi için bileönem li bir haberdi.

205

Page 207: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Ama bir dışişleri bakanı Avrupalı 15 meslekdaşının kar şı -sında yeni bir şey söylemiyorsa, 1971 darbesinden beri tem citpilavı gibi tekrarlanan “demokratikleşmeyi siz dayattığınız içindeğil, kendimiz istediğimiz için gerçekleştirece ğiz!” demago-jisiyle yine göz boyacılık yapıyorsa, insan hak ları konusunda,Kürt sorununun, Kıbrıs sorununun çözümü ko nusunda hiçbiryeni mesaj getirmiyorsa, elbette bu bir haber değildi.

Bunun haber olmayacağını da herhalde kıdemli bir ga -zeteci olan Cem’in herkesten daha iyi bilmesi gerekiyordu!

Hangi ters mantık?Özgür Bakış, 26 Eylül 1999

“İspanya, Portekiz ve Yunanistan 1970’lerde tam de mok -ratik değillerdi. Her üç ülke de askeri rejimden daha yeni kur- tulmuşlardı. Demokrasileri Avrupa standartlarının gerisindeydi.Ayrıca ekonomileri de Avrupa’yla boy ölçüşecek koşullardanyok sundu.

“Avrupa o zaman ne yaptı?“’İspanya, Portekiz ve Yunanistan önce demokrasi ve

eko nomilerini adam etsinler, sonra kapımızı çalsınlar’ deme -di. Bunun yerine ‘İçimize alalım, demokratikleşmelerine bizde yardımcı olalım’ dedi. Yani arabayı atın önüne koşmadı.Adaylığı değil üyeliği koşullara bağladı. Ve tam üyelik ko -şullarını gerçekleştirmeleri için de bu ülkelere yardımcı olmayolunu seçti... Türkiye’ye ise tersi yapıldı. ‘Şunu şunu yap daöyle gel!’ dendi.”

23 Eylül tarihli Milliyet’te “Öncelik, AB’nin ters man -tığını değiştirmesidir!” başlığıyla yayınlanan bu satırlar, Ha -san Cemal’e ait. Kişisel bir yorum olmanın ötesinde, maalesefülkemizde Türkiye-Avrupa ilişkilerine genel bir bakış açısınıifade edi yor. Asker ya da sivil tüm yöneticilerin, parti liderle-rinin hemen hepsinin, kamuoyu oluşturanların büyük ço ğun -

206

Page 208: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

lu ğunun, hattâ ve hattâ demokratik haklar mücadelesine öz-veriyle katkıda bulunanların bir kısmının zaman zaman Av -rupa’ya düşmanlık düzeyine varan tutumlarının ardında yalanaya da en azından eksik ve yanlış bilgilenmeye dayanan bu“nalıncı keseri” yorum yatıyor.

Evet, İspanya, Portekiz ve Yunanistan 1970’lerin baş la -rında bırakın “tam demokratik” olmayı, hiç de “demokratik”değillerdi.

Tıpkı Türkiye gibi, her üç ülke de militarist-faşist yöne-timlerin çizmesi altındaydı.

Bırakın o zamanki adıyla Avrupa Ekonomik Top lu lu ğu’ na“aday” olmayı, daha etkisiz ve sadece insan haklarını savun-makla yükümlü bir kurum niteliğinde olan Avrupa Kon se -yi’nin bile üyesi değillerdi.

Franko İspanya’sının ve Salazar Portekiz’inin zaten ol -dum olası herhangi bir Avrupa kurumunda yeralabileceği dü -şünülmemişti. Türkiye gibi Avrupa Konseyi’nin ikinci kuşaküyeleri arasında yeralan Yunanistan da, Albaylar darbesi yü-zünden 12 Aralık 1969’da Avrupa Konseyi’nden dışlanmıştı.

70’li yılların başlarında, sürgündeki İspanyol, Portekiz veYunan komünistleri, demokratları Brüksel ve Strasburg’ takiAET ve Avrupa Konseyi kurumlarında onur konuğu olarakağırlanır, kendilerine en geniş destek verilirken, Fran co’nun,Salazar’ın, Papadopulos’un temsilcileri bu kurumların önün-den bile geçememek zilletine mahkumdular.

Türkiye ise 1971’de, Albaylar Cuntası’ndan esinlenen 12Mart Cuntası’nın diktası altına sürüklendiğinde, “maviliumut” Ecevit’in verdiği geleceğe yönelik güvenceler saye-sinde Avrupa Konseyi’ndeki koltuğunu koruyabilmişti. Tür-kiye’nin Avrupa Ekonomik Topluluğu’na “ortak üyelik”statüsü de bu nedenle hiçbir şekilde tartışma konusu edil-memişti.

Doğrudur, 1970’lerin ikinci yarısında İspanya, Portekizve Yunanistan önce Avrupa Konseyi’ne, ardından da AvrupaTopluluğu’na büyük bir coşkuyla kabul edildiler. Ama bu da

207

Page 209: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

hemen olup bitmedi. Demokratikleşme sürecinin gelişme-sine paralel bir tempoyla gerçekleşti.

Avrupa Konseyi, önce Yunanistan’ı, Albaylar Cuntası dev -rildikten sonra, 28 Kasım 1974’te yeniden bağrına bastı. Por- tekiz’i faşist rejim yıkıldıktan iki yıl sonra, 22 Eylül 1976’ da,ïspanya’yı ise tam üç yıl sonra 24 Kasım 1977’de ilk kezüyeliğe kabul etti. Ancak bundan sonradır ki, her üç ülkeninAvrupa Top luluğu’na adaylık süreçleri başlatıldı. AB’ye tamüye olabilmek için Yunanistan’ın faşist rejim devrildiktensonra 1981’e kadar tam yedi yıl, İspanya ve Portekiz’in ise1986’ya kadar tam 12 yıl beklemeleri gerekti.

1974 siyasal depremlerinin coşku ve heyecanını Avrupabaşkenti Brüksel’de birlikte anti-faşist mücadele verdiğimizİspanyol, Portekizli ve Yunan siyasal sürgünleriyle birlikteyaşadık.

Her üç ülkede de dikta rejimleri çöker çökmez, komünis -tinden anarşistine, liberalinden dincisine kadar tüm rejimmu haliflerine ülke kapıları sonuna kadar açıldı. Hemen ertesigünü uçağa atlayıp ülkeye dönenler zindanlara atılmadı. Zin-dana atılmak söyle dursun, onyıllardır yeraltında ve sürgündemücadele veren komünist partileri derhal ülkenin siyasalyaşamına ve demokrasiyi kurma savaşımına ortak edildi. Sö-mürgeci Portekiz, askerlerini hemen tüm sömürgelerindençekti, o ülkrlerin halklarının kendi yazgılarını kendierinin be-lirlemesine olanak tanıdı.

Yunanistan’da muhafazakâr Karamanlis ve de sosyal de-mokrat Papandreu, Portekiz’de asker kökenli Eanes ve desosyal demokrat Soarez, İspanya’da ise aristokrat Kral JuanCarlos ve de sosyal demokrat Gonzales “Avrupalılaşma”yıkurallarına göre oynayarak yüksek kalibre siyasal liderler ol-duklarını sadece Avrupa’ya değil, tüm dünyaya kanıtladılar.

Türkiye’de ise 30 yıl öncesinde olduğu gibi 30 yıldır daher kim resmi ideolojiye ters düşüyorsa, Kemalist-militaristdevlet’e “kul” olmayı kabullenmiyorsa, vatandaş onurunasaygı istiyorsa, dışlanıyor, aşağılanıyor, süründürülüyor.

208

Page 210: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

1974’ten sonra Yunanistan, İspanya ve Portekiz hızla de-mokratikleşirken, Türkiye Demirel ve Ecevit politikacılarınelinde önce ekonomik ve siyasal bunalıma, onun sonucu ola-rak da 1980’de ikinci bir askeri darbeye sürüklendi. AB’yeüyelik süreci otomatikman askıya alındı.

Aynı politikacılar, bir süre “mağdur” oynadıktan sonra90’ lı yıllarda “emanetçi”lerini devreden çıkartıp ülkenin ba -şına yeniden tebelleş oldular. Militarizmin emrinde, Türki -ye’ yi, 70’lerdekinden daha da geri bir anayasayla, dahabaskıcı yasalarla ve daha aleni şekilde MGK buyruklarıylayönetmeye devam ediyorlar. Ediyorlar ve kirli saltanatlarınıgelecekte bir yedi yıl daha sürdürmek için yeni yeni senar yo-lar tezgahlıyorlar.

Ve bu siyasal ekolün sol’dan devşirdiği bir dışişleri ba-kanı, New York’ta esip gürlüyor: “AB’nin Türkiye’ye ön ko -şul sürmeye hakkı yok!”

Türkiye adaylık sürecine girmelidir, ama Avrupa Birliğisakın ola MGK direktiflerini tartışma konusu etmemelidir.

Astığı astık kestiği kestik DGM’lere Avrupa İnsan Hak -ları Mahkemesi dahi karşı çıkamamalıdır. Kıbrıs ve Kürt so-runlarınınsa zinhar lafı dahi edilmemelidir.

İşte bu da, postallı basının savunduğu mantık! Evet önce-lik ters bir mantığın değişmesidir, ama hangi mantığın?

Mahcup Enternasyonalizm!Özgür Bakış, 10 Ekim 1999

Uyan artık uykundan uyanUyan esirler dünyasıÇevirisi ne denli aslına uygundur, asla araştırmadım.

Daha doğrusu araştırmak da istemedim. Çünkü bizim kuşakonu ilk kez, özel sohbetlerde eski tüfek büyüklerinden buTürk çe sözleriyle öğrenmiş, meydanlarda değilse bile, yoldaş

209

Page 211: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

toplantılarında, dost meclislerinde onunla duygulanmış, onun -la iman tazelemişti.

Enternasyonal... O sadece 1871 Paris komünarlarınındeğil, 20. yüzyılın ilk yarısına farklı coğrafyalarda ve farklızamanlarda biçim ve yön veren büyük devrimlerin ortak sesi.Sadece Fransızcada değil, Rusçada da, Çincede de, İspan -yol cada da, diğer tüm dillerde de hep aynı coşkuyla, aynıisyan duygularıyla söylenmiş.

Yıkalım bu köhne düzeniBiz başka âlem isterizOnu bir kitle toplantısında özgün dilinden, Fransızcadan

ilk kez 1974 yılında Paris’teki L’Humanité şenliğinde din-lediğimi anımsıyorum. Rusçasını 1976’da Moskova’da...Ama Enternasyonal’i gerçekten enternasyonal olarak, bir dilve renk cümbüşü içinde dinlediğim 1972 yılbaşı gecesininanılarımda özel bir yeri var.

Duvar’ın ikiye böldüğü Berlin’in Batı yakasında, kaçakkaldığımız bir üniversite yurdundayız. Deniz’lerin idam kararıçıkmış. Direniş kampanyası için Paris’e geçeceğiz. Bu bakım-dan yılbaşı gecesi, aynı zamanda, Türkü, Kürtü, Bre zil yalısı,Uruguaylısı, Yunanlısı, Vietnamlısı, Japonu, Filis tinlisi, Af ri -kalısıyla kendilerinden birkaç aydır büyük da yanışma gör -düğümüz dostlarımızla vedalaşma gecesi.

Saat 12’yi vurduğunda Berlin’in batısından da doğusun-dan da aynı anda füze gibi yükselen havai fişekler Duvar’ıaşarak gökyüzünde harmanlanıyor. Bulunduğumuz salondaherkes birbiriyle kucaklaşarak yeni yılın girişini kutlarkenEugène Pottier’nin ünlü dizelerinin Almancası salonda bir-den bir volkan gibi patlıyor:

Bu kavga en sonuncukavgamızdır artıkSonra birden gökyüzünde harmanlanan havai fişekler

gibi İspanyolca, Portekizce, Japonca, Arapça, Swahili, Yu-nan ca, Türkçe karışımıyla Enternasyonal tam bir insanlık

210

Page 212: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

senfonisine dönüşüyor. Çoğumuz gözyaşlarımızı tutamı yo -ruz. Hem sevinç hem de hüzün gözyaşları. Geldiğimiz ül ke lerinçoğunda faşizm egemen. O topraklarda bırakın En ternasyon-al’i, kendi ana dilinde yanık türkü dahi söylenemiyor. Otopraklarda insanlar işkenceden geçiriliyor, köyler basılıyor,devrimciler idam sehpalarının gölgesinde gün sayıyor.

Cellatların döktükleri kanBir gün kendilerini boğacak

*28 yıl sonra, geçen akşam, Türkiye’den haftada bir toplu

gelen Özgür Bakış’ları tarıyorum. Gerçi bir süredir ÖzgürBakış’ı da tüm gazeteler gibi her sabah gün ışımadan Inter-net’te günü gününe izliyebiliyorum ama, gazeteciliğe an-timuvanlı kurşun buharını ciğerlerine çekerek başlamış,yıllarca mürekkep kokusunu Bafra’sının dumanına katıketmiş bir gazeteci için, gazeteyi cam perdenin ardından değil,buram buram mürekkep kokan üçüncü hamur kağıttan oku-manın keyfi bambaşka.

Dünyada olup bitenleri kaçırmamak için de açık tele-vizyonda kanaldan kanala zaplıyoruz. Sıradan haberler...Özgür Bakış’ta tam da Ankara Cezaevi katliamının ayrın-tılarına dalmışım ki, Belçika kanalından Fransızcası yükse-len o çok tanıdığım dizeler beni kendime getiriyor:

Tanrı paşa bey ağa sultanNasıl bizleri kurtarırGazeteyi bir yana bırakıp ekrana bakıyorum. Dört kişi,

üçü erkek biri dişi... Yumruklar sıkılı kollarını yarım yamalakkaldırmışlar havaya... Suratlarında iğreti bir sırıtma. Bir sa-londan yükselen Enternasyonal’e yasak savarcasına eşlik et-meye çabalıyorlar. Bunlar, Belçika Frankofon SosyalistPar tisi’nin başkan adayları.

Tüm 2. Enternasyonal partileri gibi, bu parti de nerdeyseyüzyıldır “devrimci sosyalizm”i bir yana bırakmış, “yöne-

211

Page 213: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

timci sosyalizm” aldatmasıyla kapitalist sistemin işbirlikçisi,giderek ayrılmaz parçası haline gelmiş. Yıllarca Hristiyanpar tilerle ortak olarak Kongo’nun sömürülmesini yönetmiş,ABD çıkarlarını savunmak için NATO’nun kuruluşunda başıçekmiş, Cum huriyetçiliği Kral Baudouin’e biat edeli berirafa kaldırmış. “Köh ne düzeni yıkmak”tan o denli uzaklarki, son on yılda silah tekellerinden milyonlarca dolar rüşvetaldıkları, devletin paralarını naylon kurumlar kurup iç ettik-leri belgeleneli iki yıl bile geçmedi. Bizzat parti genel baş -kanı Yüce Divan’da mahkum edildi.

Kral’ın sosyalistleri hâlâ her parti toplantısında, her 1Mayıs’ta, sırf folklor olsun diye bu dizeleri papağan gibi tek -rarlarken herhalde o sözleri yazan Eugène Pottier’nin de,besteleyen Pierre Degeyter’in de, Paris komünarlarının da,Rus ve Çin devrimcilerinin de kemikleri sızlıyor.

*Sonra yine Türkiye’ye, Özgür Bakış’a dönüyorum.Sosyalist Enternasyonal’in Türkiye şubesi CHP, hâlâ, yıl-

larca Demirel’le, Çiller’le işbirliği halinde halka ihanetininyarattığı krizler içinde debeleniyor.

Sosyalist Enternasyonal’in eski “has adamı” Ecevit, ABD’ -de patron tarafından sırtı sıvazlandıktan, IMF ve DünyaBankası tarafından vaftiz edildikten sonra kapitalizmin, YeniDünya Düzeni’nin daha bir hırslı kahyası... Hapislerde dev -letin katlettiği siyasilere küfrediyor. Kürt sorununu inkarediyor.

Ve de Türkiye’ye dönüşünde hızını alamayıp Kürt soru-nuna siyasal çözüm isteyen Avrupa’ya meydan okuyor: “BiziAB’ye almıyorlar, çünkü biz Müslümanız! Çünkü Batı Av -rupa ırkçı!”

Bozkurtlarla kolkola Kürt’ü ezmeğe devam etmek, barışisteyenleri zindana attırmak ırkçılık değil, ırkçı bir rejimiAB’ ye almamak ırkçılık!

Bizim devşirme “sosyalist enternasyonalciler” zaten hiç -bir zaman enternasyonalist olmadılar. Ne Marx’ın adını an -

212

Page 214: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

dılar, ne de toplantılarda Enternasyonal söylediler... Aksine,Marx’ın adını ananların, Enternasyonal söyleyenlerin kat -ledilmesine, zindanlara atılmasına seyirci kaldılar, hattâ ik-tidardayken bu zulme bizzat ortak oldular. İşçi’yi sömürmekmi, Kürt’ü ezmek mi? Sağdan da daha azgın çıktılar.

Evet, Sosyalist Enternasyonal... Mahçup Enternasyonalist!Ama Ecevit ve takımı Kıbrıs fütuhatından beri açıkça

anti-Enternasyonalist, hem de şimdilerde Türkeş’e bile rah-met okutacak denli ultra-nasyonalist!

Haydi biraz mertlik!Özgür Bakış, 17 Ekim 1999

Özgürlük ve barış düşmanlarının yıllardır binbir yalan vedolanla yükselttikleri kumdan bir şato daha yıkıldı. Takkedüştü, kel göründü. Gerçeğin saati vurdu. El mi yaman, beymi yaman, hodri meydan!

Evet, daha bir hafta önce Başbakan Ecevit’in “ırkçılık”la-suçladığı Avrupa Birliği”nin en üst yürütme organı AvrupaKomisyonu, Türkiye’nin de “üyeliğe aday” ülkeler listesinealınmasını önermekle, Ecevit ve kafadarlarına “kem sözsahibine aittir!” demiş oldu.

Kuşkusuz, insan haklarına saygı, Kürt ve Kıbrıs sorun-larına barışçıl çözüm gibi konularda Ankara tarafından elletutulur hiçbir gayret gösterilmemesine rağmen birlik ka pı -sının Türkiye’ye aralanmasında, yeni Avrupa Komisyonu’naegemen olan Roma rüzgarının büyük etkisi var.

AET’nin beşiği olan Roma, ta başından beri, Avrupa Bir-liği’nin tüm kıta ülkelerinin katılımıyla olabildiğince ge niş -letilmesi tezini savunmuştur. Özellikle İtalyan komünistleri,70’li yıllarda, sermaye Avrupası’nın bir “Halklar Avrupa -sı”na dönüşmesi için faşist yönetimler altındaki Yunanistan,İspanya, Portekiz ve Türkiye’nin de bir an önce demokratik-

213

Page 215: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

leştirilerek birliğe dahil edilmesi mücadelesinde başı çek-miştir.

Yunanistan, İspanya ve Portekiz demokratikleşme süreç-lerini başarıyla tamamlayıp birliğe dahil olurken, Tür ki ye’ -nin modası geçmiş ve posası çıkmış sivil-asker oligarşisibi zim açımızdan bu süreci baltalamak için elinden geleniardına koymamıştır.

Örneğin, Gümrük Birliği... Üç yıl önce, henüz diğer 12ülke AB’nin bekleme odasına dahi alınmamışken, tüm eksik-lerine ve günahlarına rağmen Türkiye’nin üyelik yolunda biradım daha atması sağlanmıştır. Öyle ki, Gümrük BirliğiAvrupa Parlamentosu’nda onaylandıktan sonra Türk medyası“Artık Avrupalıyız!” diye manşetler atmış, “Avrupalı olmanınnimetleri”ni günlerce ballandıra ballandıra sayıp dökmüştür.

Postallı medyanın amigoları, Brüksel ve Strasbourg’takiAB kurumları kulislerinde “Avrupalıdan çok Avrupalı” ke-silerek İngiliz, Fransız, Alman gazetecilerine yukarıdan bak-maya, üst perdeden ahkam keserek “demokrasi” derslerivermeğe başlamıştır.

Siyasiler ve bürokratlar da “Avrupalı” olduklarını sim -ge lemek için bıyıkları kazıtmış, en pahalı butiklerden markakostümler ve gözlüklerle donanmıştır.

Evet, bıyıklar kazınmış, ama işkence, hapis, yargısız in -faz, Kürt kimliğini inkar ve azınlıklara baskının kökü birtürlü kazınamamıştır. Avrupalı olmanın temel koşulu “de -mokratikleşme”, “insan hakları” hiçe sayılmıştır.

Türkiye Lüksemburg’ta “aday ülkeler” listesinden dışlan-mışsa, Avrupa’nın “ırkçılığı”ndan değil, Demirel’lerin, Çil -ler’ lerin, Karadayı’ların, Baykal’ların, Yılmaz’ların, ÇevikBir’lerin, Ecevit’lerin ve Kıvrıkoğlu’ların ırkçılığındandır!

Bugün Avrupa son bir gayretle kapılarını Ankara’ya ar-alıyorsa, bu tarihsel son şanstır. Bu şansın değerlendirilmesi,Türkiye’nin siyasal ve sosyal sisteminde köklü değişimlerinyıldırım hızıyla ve geriye dönüşü olmayacak şekilde gerçek-leştirilmesine bağlıdır.

214

Page 216: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Adaylığın kesin karara bağlanacağı Aralık zirvesine ka -dar göz boyayıcı kozmetik gösteriler yeterli değildir. ÖrneğinAnkara’da toplanan ve ilk kez IHD, Mazlum-Der ve TIHVgibi sivil toplum örgütlerinin de katıldığı “İnsan Hakları Zir -vesi”nde dile getirilen istemler gerekli anayasa ve yasa de ği -şiklikleriyle derhal gerçekliğe dönüştürülmelidir.

Milli Güvenlik Kurulu’nun diktasına son verilmeli, Tür -ki ye’nin sorunlarına sanayici-asker kompleksinin dayattığı mi -litarist yöntemlerle değil, halkın gerçek temsilcilerinin özgüriradesiyle ve demokratik yöntemlerle çözüm aranmalıdır.

Cumhurbaşkanı Demirel, azınlık haklarıyla ilgili olarakgeçen gün Kosova’da söylediği sözleri, Türkiye’ye dö nü şün de,“‘Kosova” kelimesinin yerine “Türkiye”, “Türk” keli mesininyerine “Kürt” kelimesini, koyarak aynen tek rarlayabilmelidir:

“Türkiye’de çok değişik etnik gruplara mensup insanlarvar. Bu insanların Türkiye’nin geleceğinde tümüyle haksahibi, hisse sahibi olması lazım... Kürt azınlık kendi hak-larına sahip çıkmalı, haklarına kavuşabilmek için birlik veberaberlik içinde hareket etmelidir. Türkiye’nin [Avrupa Bir-liği’nde] nihai statüsüne ilişkin müzakereler başladığında,Kürt toplumu da hakkaniyet ilkesi çerçevesinde bu süreçtetemsil edilmelidir.

“Kürtçe eğitime önem vermeniz, kültürünüze sahip çık-manız, kendi basın-yayın organlarınızı koruyarak sayılarınıarttırmaya çalışmanız, varlığınızı sürdürmenin vazgeçilmez-leridir.”

*“Kendim için bir şey istiyorsam namerdim” demekle

övü nen Demirel, Kosova’da Türk halkı için söylediği söz-leri Türkiye’de Kürt halkı için söyleyebilmek mertliğinigöstermelidir.

Bir hafta önce Avrupa’yı “ırkçı” diye suçlayan Ecevit, Av -rupa Komisyonu’nun açıklamasıyla hakettiği cevabı aldıktansonra, kendisinin de ırkçı olmadığını Avrupa’ya kanıtlaya-bilmek için Kürt sorununa, İngiltere’nin Kuzey İrlanda, İs-

215

Page 217: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

panya’nın Bask ve Katalan sorunlarına baktıkları gibi baka-bilmek uygarlığını göstermelidir.

Tabii tüm bunları yapabilmek için Demirel de, Ecevit dedahil, ülkenin tüm seçilmiş yöneticileri kendilerini bir an ön -ce “asker vesayeti”nden ve “kürt etkisi”nden kurtarmalı, hal -kın sesine kulak vermelidir.

İdam sehpaları tarihin çöplüğüne atılıp zindanlar bo şal -tılarak bu ülkenin tüm insanlarının, etnik kökeni, dili ve inan -cı ne olursa olsun, Türkiye’nin Avrupa Birliği hedefine yö nelikyeni arayış sürecinde söz ve hattâ karar sahibi olma sı sağlan-malıdır.

Sözün özü:Artık herkes tercihini açık seçik yapmalıdır. Militarizmden,

ırkçılıktan, tepeden inmecilikten bir türlü vazgeçeme yenlervarsa, ister cumhurbaşkanı, ister başbakan, ister baş komutanolsun, bugünden Avrupa katarını terketmeli, halklarımızın de -mokrasiye yürüyüşünde ayakbağı olmamalıdır.

Yoksa bugün yarım yamalak aralanan kapı yüzümüze birdaha hiç açılmayacak şekilde kapanacaktır. O zaman da kim -se suçu “Avrupa ırkçılığı”nda aramamalıdır.

Duvar’ın ötesiYazın, 20 Ekim 1999

13 Ağustos 1961’de çalıştığım gazetenin teleksine Ber -lin’de duvar dikilmeye başladığı haberleri düştüğünde İz -mir’de hava gerçekten kurşun gibi ağırdı.

1960 darbesinin eseri olan yeni anayasa halkoylamasın-dan geçmiş, kapatılan DP’nin yerine yeni partiler kurulmuş,Türkiye darbe sonrası ilk seçime hazırlanıyordu. Ama, DP’ -nin kalelerinden biri olarak bilinen Ege’nin en büyük kentiİzmir, gergin ve endişeli, Menderes ve arkadaşları hakkındaverilecek hükmü bekliyordu.

216

Page 218: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Evlerde, kahvelerde, hattâ içkili eğlence yerlerinde ko -nu şulan, tartışılan tek konuydu bu: Asacaklar mı asmaya-caklar mı?

DP’nin mirasını paylaşmaya çalışan Adalet Partisi’nin veYeni Türkiye Partisi’nin seçim kampanyalarında, açık seçiksöylenemese de, işlenen ana konu buydu.

CHP ise, DP’nin asker tarafından kapattırılmasından son -ra meydanın kendisine kaldığından, DP liderleri asılsa daasılmasa da tek başına iktidara geleceğinden emin, koltukpaylaşım hesaplarındaydı.

Türkiye’nin CHP kadar eski tek siyasal partisi TKP isezaten ortalarda yoktu.

Sol cenahta 12 sendikacı tarafından Türkiye İşçi Partisikurulmuştu ama hemen bastıran seçimlerde kimse varlığınınfarkında bile değildi. Parti yöneticilerinin de o sırada Türkiyesiyasetine işçi sınıfı adına ağırlık koyma gibi bir gayretiyoktu. O kadar ki, kurucular arasına bir MİT ajanının emri-vaki yaparak sızmasını dahi sineye çekmişler, 15 Ekim’deyapılacak genel seçimlerde de parti genel başkanı Avni Era -kalan’ın sağcı YTP listesinden aday olmasına bile karşı çık-mamışlardı.

Uluslararası komünist hareketten gelen haberler ise pekiç açıcı değildi.

Gerçi geçen birkaç ay içinde iki önemli olay, emperya -lizmin “yenilmezliği ve geçilmezliği” efsanesine büyükdarbe vurmuştu.

12 Nisan 1961’de Sovyetler ilk kez bir insana, Yuri Ga -ga rin’e, Vostok’la dünya çevresinde 89 dakika tur attırarakuzay araştırmaları konusunda ABD’yi iyiden iyiye geri bı -rakmışlardı.

Beş gün sonra da, 17 Nisan’da, genç Küba Devrimi,CIA’ nın desteğiyle Domuzlar Körfezi’ne çıkartma yapanparalı askerleri ezerek ABD saldırganlığına karşı büyük birzafer kazanmıştı.

Ne ki, bu başarılar Kasım 1960 Moskova Zirvesi’nde bel-217

Page 219: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

ge lenen Sovyet-Çin çatışmasının giderek daha da bü yü me -sini ve diğer sosyalist ülkeleri de etkilemesini önleyemiyordu.

Nitekim Arnavutluk lideri Enver Hoca 18 Mart’ta Mos -ko va’daki Varşova Paktı zirvesine katılmayı reddediyor, mi -silleme olarak da Sovyetler 26 Nisan’da Arnavutluk’la hertürlü işbirliğine son vererek bu ülkedeki teknisyenlerini geriçekiyordu.

Uluslararası komünist hareketteki bu ayrışmalar, yıllardırörgütsüz de olsa işçi sınıfı ideolojisine bağlı kalmış eskikuşak komünistlerde zaman zaman depresyona varan etkileryaratırken, henüz siyasal örgütlenme deneyinden geçmemiş,Komintern disiplinini yaşamamış, ama sosyalizmin kuru-luşunu görmek için herşeyini feda etmeye hazır bizim kuşakgençleri bir dizi soruyla karşı karşıya bırakıyordu.

Yabancı dil sökebilenler, bu soruların cevabını Moskovaya da Pekin radyolarının yayınlarında, ya da yasaklara rağ-men Türkiye’ye ulaşabilmiş Avrupa sol gazete ve dergile rin -de arıyor, okuduklarını diğerlerine aktarıyor, ama kimsetat min edici bir cevap bulamıyordu.

*Berlin Duvarı işte bu ortamda yükseldi.Bu, dünyanın dört bir yanında insanlığın sefaletten ve

esaretten kurtuluşunu sosyalizmde arayan, kalıcı özgürlüğünancak sosyalizmin ve giderek komünizmin kurulmasıylagerçekleşebileceğine inanan milyonlara, Kruşçef ve Ulb -richt’in zehirli armağanıydı.

SSCB ve Varşova Paktı üyesi diğer ülkelere göre ise, Batıdünyasının sosyalist sisteme karşı yıllardır devam eden veson zamanlarda daha da yoğunlaşan ekonomik, siyasal vehattâ askeri komplolarını önleyebilmek için “duvar” dik-mekten başka çare kalmamıştı.

Bu sav ne denli geçerli olursa olsun, pratikte duvar, mi-lyonlarca Alman’ın temel hak ve özgürlüklerini sınırlıyor,sadece bir kenti ve o kentte yaşayan aileleri değil, tüm Almanülkesini, hattâ Avrupa kıtasını fizik olarak ikiye bölüyordu.

218

Page 220: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Emperyalizmin beş kıtada ördüğü binlerce maddi ve ma -nevi duvar, Batı medyasının Berlin Duvarı’na karşı açtığı yo -ğun propaganda kampanyası sonunda, ikinci plana düşmüş,hattâ görülmez, anımsanmaz olmuştu.

Duvar, tel örgüleriyle, miradorlarıyla, kurt köpekleriyle,kaçarken arkadan kurşunlananların, ayrı düştüğü yakınlarınagözyaşı dökenlerin fotoğraflarıyla artık dünyada zulmün veesaretin tek sembolü olarak yükseliyordu.

Moskova duruşmaları ve kitlesel tasfiyelerle sarsılan iti -ba rını İkinci Dünya Savaşı’nda Kızıl Ordu’nun zaferleriyle,savaş sonrası dünyanın dört bir yanında gelişen ulusal kurtu-luş hareketlerinin ABD emperyalizmine karşı sosyalist sis-temin yanında saf tutmasıyla, uzayın fethi alanında kay dettiğibaşarılarla yeniden kazanan Sovyetler Birliği için, Berlin Du-varı’nın dikilmesi, yeniden geriye dönüşün, nihai çöküşün,“son”un başlangıcıydı.

Türkiye gibi “sosyalizm”in hâlâ tabu, sosyalizmi savun-manın ise hâlâ suç olduğu ülkelerde, sosyalist örgütlenmeyibaşlatmak, sosyalist örgüte katılmak kararlılığını ve yürekli -liğini gösterebilenler için artık “duvarlı sosyalizm”i referansalmak mümkün değildi.

Eğer 1962 Şubat’ında Aybar’ın genel başkanlığa getiril -mesinden sonra Türkiye’de sosyalist hareketi örgütleme so-rumluluğunu üstlenen Türkiye İşçi Partisi Sovyetler Bir liği’nemesafeli durduysa, bu sadece yeni partinin devlet baskı vekomplolarına karşı güvenliğini sağlama endişesinden değil,aynı zamanda ve hattâ daha da fazla “duvar”a duyulan tepki-den kaynaklanıyordu.

O tarihlerde Türkiye sosyal ve siyasal dinamiğinde hiçbirvarlık gösteremeyen Türkiye Komünist Partisi’nin dramı da,sadece Türkiye gerçeğinden kopuk bir avuç “konspirasyonustası”nın elinde Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin,hattâ Sovyet güvenlik servislerinin Türkiye masası gibi çalış-ması değil, aynı zamanda bu çirkin sembolün, yani “duvar”ındoğu yakasında üstlenmiş olmasıydı.

219

Page 221: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Duvar’ı, dikilişinden tam on yıl sonra, 12 Mart darbesin-den ardından Avrupa’ya çıktığımızda, galiba yine sıcak birAğustos günüydü, yakından gördüm.

İsveç’te cuntaya karşı İngilizce bildiriler, afişler hazırla -mış, Avrupa’daki direniş kampanyasına katılmak üzere trenleDoğu Almanya üzerinden Batı’ya geçiyorduk.

Tren Berlin’e yaklaşırken kurt köpekleriyle vagona dolanDDR polisleri kompartımanların çöp kutularına, tavan ara -larına kadar her tarafı didik didik ettikten sonra valizlerim-izi boşalttırdılar. Çeşitli dillerdeki bildirileri bulunca, hementakviye kuvvet isteyip bizleri sorguya aldılar. Türkiye’de ne -ler olup bittiğinden, belki de Türkiye’nin neyin nesi olduğun-dan dahi haberleri yoktu.

Polislerle anlaşamayınca, bir “siyasal komiser” devreyegirdi. İngilizce de bildiği için bildirilerin anti-faşist niteliğinikabul etti. Ama yine de, “Siz en iyisi bunları Doğu Berlin’efalan indirmeyin, doğrudan Batı’ya götürün, oradan dağıtın,”diyerek yakamızı bıraktı.

Kafamızı Berlin Duvarı’na ikinci kez vurmamız birkaç aysonra oldu. Berlin’de Sovyetler Birliği (SB) ve De mok ra tikAlman Cumhuriyeti (DDR) sempatizanı bir arkadaş, “Si zinbaşınıza gelen herhalde bir aksi tesadüftür. Ama bil dirileri Al-manca hazırlarsak mutlaka daha anlayışlı dav ranırlar. En azın-dan bildirileri diğer sosyalist ülkelere Doğu Berlin’den yol larsakyerlerine daha çabuk ulaşır,” diyordu. öyle de yaptık, bildiri-leri Doğu’ya geçirme ve oradan postalama işini de aynıarkadaş üstlendi.

Ne ki akşam geri döndüğünde alı al, moru mor, DDR’ede, Sovyetler Birliği’ne de, söylemediğini bırakmıyordu.

Bildirileri postalamak için postaneye gittiğinde, şöyle birbakmışlar, Almanca metin çok açık ve seçik olduğu halde,“kabul edebilmemiz için gidin İçişleri Bakanlığı’ndan yazılıizin alın,” demişler.

Arkadaşımız imanını sağlam tutup anlayışlı davranarakİçişleri Başkanlığı’na gitmiş, orada masadan masaya birkaç

220

Page 222: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

saat oyalandıktan sonra, “Bu iş sosyalist âlemin Türkiye’yleilişkilerini ilgilendirdiğinden, önce Dışişleri Bakanlığı’ndanizin alın, öyle gelin,” demişler.

Bir öğleden sonrayı da Dışişleri Bakanlığı’nın labirent-lerinde geçirdikten sonra, arkadaşımıza, birkaç ay önce bizepolisin verdiği cevap verilmiş: “Evet, bu bildirilerde sakın-calı bir şey yok, ama siz yine de bunları Batı’dan postalayın.Hem de daha çabuk gider!”

*O gün SB ve DDR Duvar’ın batı yakasında Türkiyeli bir

sempatizan yitirmişti.Duvar’ın doğu yakasında üstlenen TKP ise, uzun süre

ses siz sedasız kaldıktan sonra, 12 Mart Darbesi’nin tüm solgüçleri ezmesinin yarattığı boşluktan yararlanarak önce Av -rupa’daki Türkiyeli göçmen kitlesi içinde, daha sonra doğru-dan Türkiye’de örgütlenmeye başladı. Bazı sendikalarda vedemokratik kitle örgütlerinde de “uluslararası sosyalist sis-tem”in olanaklarını kullanarak ve kendi otoritesine biat et-meyenleri tasfiye ettirerek belli bir ağırlık kazandı.

Ancak TKP ne kadar kitleselleşirse kitleselleşin, genelsekreterleri, yöneticileri, siyasetleri, strateji ve taktikleri hepduvarın doğu yakasında bir avuç “konspirasyon ustası” ta ra -fından, hattâ o konspiratörlerin her bakımdan bağımlı olduk-ları “duvar ötesi” güçler tarafından belirlendi.

TKP’nin “duvar ötesi”nde üslenen yayın organlarının,Bi zim Radyo, TKP’nin Sesi Radyosu, Atılım Gazetesi, YeniÇağ Dergisi’nin 70’li yıllarda başlıca misyonu, SovyetlerBirliği Komünist Partisi’nin görüşlerini yaymak, Türkiyegerçeklerini Sovyet dış siyaset çıkarları açısından analiz et-mekti.

Türkiye’de TKP’den bağımsız gelişen her türlü yeni solörgütlenme, bu örgütlenmelerin yöneticileri, sonradan TKP’ -ye teslim olacak TİP ve TSİP liderleri de dahil, “uluslararasıkomünist hareket” adına binbir iftirayla karalanıyor, “hain”ve “ajan” ilan ediliyordu.

221

Page 223: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Sovyetler Birliği’nin günlük dış siyaset çıkarları 12 EylülDarbesi’ne karşı tavır almamayı gerektirdiğinde, gerek “du -var ötesi” konspiratörler, gerekse Türkiye’den kaçıp Avru-pa’da onların disiplinine teslim olanlar, yıllarca 12 EylülCun tası’na “faşist” nitelemesini konduramadılar, cunta için -de “gerçekçi çizgi”nin temsilcisi diye tanımladıkları KenanEvren’in fotoğraflarını “Türk-Sovyet Dostluğu” adına ga ze -te lerinin birinci sayfalarında Brejnev’in fotoğrafıyla yanyanayayınladılar.

Faşist diktatöre Bulgaristan ziyareti sırasında Todor Jiv kovtarafından “Büyük Balkan Yıldızı” verilmesini al kış ladılar.

Cunta’ya “faşist” diyenleri, hattâ Evren’in böylesine yü -celtilmesini eleştirenleri, yine “uluslararası komünist ha re -ket” adına barış ve Sovyet düşmanlığıyla suçlayarak küfürleryağdırdılar.

Yine “duvar ötesi” pazarlıklar sonucu, TİP’in “faşist cun -ta”ya karşı tüm devrimci ve demokrat güçlerin birliğini savu-nan Avrupa sorumlularını, bizzat TİP yöneticilerinin eliyletasğye ettirdiler.

TİP Genel Başkanı Behice Boran, partinin Avrupa yö-neticilerini tasfiye ederken Haziran 1991’de yayınladığı birgenelgede şunları yazabiliyordu:

“Cunta’ya karşı olmak, Cunta’ya karşı mücadelede ey lembirliği, cephe birliği için ilk şartsa da, yeterli şart de ğil dir.Maocularla, Sovyetler Birliği’ni, sosyalist ülkeler top lulu -ğunu revizyonizm vb. ile suçlayanlarla, sınıfsal mücadeleninyerine bireysel terörizmi koyanlarla birlik olunmaz!”

TKP’nin Merkez Komitesi organı Atılım da, 1 Temmuz1981 tarihli 7(91). sayısında cunta’yı SBKP’nin direktifleridoğrultusunda değerlendirmeyenleri tasfiye eden Boran’ışöyle alkışlıyordu:

“SBKP 26. Kongresi dünya barışını korumanın her şeyinüstünde olduğunu belirtti, ve tüm kardeş partileri bu yöndekiçabalarını birleştirmeye çağırdı. Bugünkü tehlikeler kar şı sında,ülkemizdeki askersel rejimin dış politikasına ‘faşizm’ at göz -

222

Page 224: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

lüğüyle bakmak olmaz. (...) ‘Rejim faşist mi değil mi’ tartış-ması sağlam Marksist-Leninist konumları olmayanları şaşırt-makla birlikte, ilerici güçler arasında sağduyulu yaklaşımlargüç kazanıyor. TİP Genel Başkanı Behice Boran, cuntanın‘faşist olup olmadığı tartışmasını ön plana çıkarıp, başarılmasıgereken görevleri gözardı etme’ tutumuna karşı çıktı.”

Ve de Boran ve arkadaşlarına “duvar ötesi”nden daya tılanbu teslimiyet, 1987 Ekim’inde, partinin seçilmiş organlarınınkararı olmaksızın TİP’in TBKP adı altında TKP’ ye katılımıylasonuçlandı.

*Varlığı “duvar ötesi” iradeden kaynaklanan bir oluşumun,

varlık nedeninin ortadan kalkmasından sonra ayakta kalmasıda mümkün değildi. 9 Kasım 1989’da Berlin Duvarı’na ilkkazmanın inmesiyle birlikte TKP çizgisinin de, TKP disip li -ni nin de, hangi ad altında olursa olsun, devam etmesi eşyanıntabiatına aykırı olurdu.

Nitekim, “duvar”ın çöküşünden bir hafta sonra TBKP’ -nin yayın organı Yeni Yol’un galiba son sayısı olan 15 Kasım1989 tarihli 34. sayısında Kemal Kevran imzasıyla “DDR’deyeni türden devrim” başlığı altında şunlar yazılıyordu:

“Kapitalizmin aşılmasının tek ürününün yalnızca şu ‘me -ka nizma’ olmadığını kanıtlıyor tarih şimdi: Komintern türü,geleneksel devrimci parti, aygıt egemenliği altında boğulmuş,hayata arkadan yetişmeye çalışıyor topallayarak... Ye ninintaşıyıcıları ‘sosyalizm’ sözcüğünü kullanmak is temiyorlarartık çoğunlukla... Geleceğe artık dün olduğundan dahabüyük bir iyimserlikle bakabiliriz.”

Aynı sayıdaki “Berlin Duvarı’nın Sonu” başlıklı yazıdada duvarın yıkılması şöyle alkışlanıyordu:

“Berlin’deki gelişmelere devrim diyebiliriz. Sosyalistülkelerde Gorbaçov’la birlikte esmeye başlayan Perestroykave Glasnost rüzgarlarına Berlin Duvarı da dayanamadı. Artıkduvar yok.

“Soğuk savaş yıllarının ürünü olan duvar 28 yıl sonra ta -223

Page 225: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

ri he karıştı. İnsanlık tarihinin o kendine özgü dönemlerindegörülen toplu heyecanı, yüzbinlerin mutluluk sarhoşluğunukimimiz rengarenk duvarın dibinde, kimimiz kilometrelerceuzaktan televizyon ekranlarının başında izledik, hissettik,paylaştık.”

Ya duvarın ötesindekiler?Ya onyıllarca duvarı ve duvarcıları, duvarcıların siyaset-

lerini eleştirenleri hainlikle, ajanlıkla suçlayanlar.Duvarın ayakta kalması uğruna faşistliği müseccel bir

cuntaya faşistlik konduramayanlar?Onlar neyi hissettiler?Neyi paylaştılar?

Kışlalı’yı kim öldürttü?Özgür Bakış, 24 Ekim 1999

Kışlalı’nın alçakça öldürüldüğü haberi geldiğinde Bel çi kagazetelerinde basın özgürlüğünün sınırları üzerine po le mikleriokuyordum. Suni Belçika Devleti’ni ayakta tutan ku rumlardanbiri, Kraliyet, birkaç gündür büyük bir skandalla sarsılıyordu.18 yaşinda bir Flaman genci, Kraliçe Paola üze rine yazdığı birkitapta, Kral Albert II’nin evlilik dışı iliş kiden 30 yaşlarındabir kızı olduğunu ve bunun kamuouyundan gizlendiğini açık-lamıştı.

Aslında herkesin çoktandır bildiği bu gerçek, “Aaa Kralçıplak!” dercesine kitapta yazılınca büyük Flaman gazeteleriLondra’da yaşayan “evlilik dışı” kızın peşine düştüler, kızınkimliğini de açıklayarak Kraliyet ailesininin itibar ve saygın-lığına büyük bir darbe indirdiler.

Bu, aynızamanda, Belçika Devleti’nin “birlik ve bütün-lü ğü”ne indirilmiş bir darbeydi. Zira, Flaman kesimi uzunsüreden beri merkezi devleti adamakıllı zayılatıp Felemenkbölgesini Avrupa Birliği’ne doğrudan bağlı bir özerk bir bölge

224

Page 226: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

yapma hazırlığındaydı. Bunun için de “Belçika birliği”ni tem-sil eden Kraliyet’in devreden çıkartılması gerekiyordu.

Bu gelişmeleri endişeyle izleyen birlik yanlıları, Kra li -yet’ in itibarını yeniden canlandırabilmek ve dolayısıyla Bel -çika’nın birliğini koruyabilmek için bir kaç haftadır bir “perimasalı” yaratmışlar, medyatik karşı saldırıya geçmişlerdi.

Kral’ın büyük oğlu Philip, yıllarca müzmin bekar kaldıktansonra nihayet gönlünün prensesi’ni bulmuştu. Müstakbel kra -li çe’nin her yerde, her durumda ve herkese olur olmaz gülücük-ler dağıtan görüntüleri televizyon ekranlarını, gazete veder gilerin birinci sayfalarını kaplamış, tüm gün beyni yı kanankitleler “güzel prenses”in büyüsüne kapılarak Kra li yet’inçevresinde yeniden kenetleniyordu. Görünüşe göre Kraliyet’inde, Belçika Devleti’nin de geleceği kurtulmuş gibiydi.

İşte tam bu ortamda “evlilik dışı” Delphine olayının Fla-manlar tarafından sanki yeni bir şeymiş gibi patlatılması or-talığı birbirine katmaya yetti. Ok bir kez yaydan çıktığı için,özellikle de medyadaki tiraj ve reyting yarışının da etkisiyle,Kraliyet ailesine ait tüm ayrıntılar teker teker ortaya dökül -me ye başladı.

Örneğin, Belçika’nın geleceğini kurtarma misyonu veri -len “güzel prenses”in mavi kan babasının büyük bir kapital-ist olduğu, üstelik sosyal sigorta kesintilerini ödemediği içinkapitalistlerin “yüzsüzler” kategorisinde yer aldığı, müstak-bel kraliçenin de babasının bu şaibeli şirketinde yönetim ku-rulu üyesi olduğu da ortaya çıktı.

*Türkiye’de de İmralı duruşmaları başlayalı beri, devletin

tüm kurumları yeniden tartışılıyor. Anayasa ve ordunun ko -nu mu bile... Ne ki, barış ve demokratik çözüm grubunun tu-tuklanması, Silvan ve Batman katliamları, cezaevindeki kanbanyosu, Merve operasyonu, karanlık güçlerin yine hareketegeçtiğini ve yeni süreç üzerinde kara bulutlar toplanmağabaşladığını haber veriyordu.Kışlalı’nın alçakça öldürülmesisürece yeni ve ağır bir darbe oldu.

225

Page 227: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Kışlalı’yı, 12 Mart öncesi’nin fırtınalı günlerinde, Ha cet -tepe üniversitesi’nde, Bedrettin Cömert, Oya Baydar, YalçınYusufoğlu, Artun Ünsal ile buluştuğumuz, ülkenin ve sos -yalist hareketin o günkü sorunlarını tartıştığımız, Ant Der-gisi’ne yazacakları yazılar üzerine görüştüğümüz günlerdetanımıştım. Tartışmalara katılmazdı, ilişkilerimiz, demokratinsanlar arasındaki ilişkilerdi. Karşılıklı saygı temelindeydi.

1978’de Türkiye’ye kısa süreli gidişimizde Ecevit kabi-nesinde Kültür Bakanı’ydı. Mustafa Ekmekçi’yle birlikte git-tiğimiz Meclis’te karşılaşmış, Avrupa’daki göçmenlerinkültürel yaşamı ve bu konuda neler yapılması gerektiği üze r-ine uzun uzun konuşmuştuk. Bakan olmasına rağmen, hâlâHacettepe’deki asistan odasında tanıdığım tevazu ve centil-menliği taşıyordu. Sonra kendisini bir daha da görmedim.

Cumhuriyet’te Kemalizm’i savunan yazılarını süreklidikkatle izledim. Kendisine verilen yanıtları da. Görüşlerinipaylaşmıyordum. Milliyetçilik dozajını iyice arttırdığı, hattâmilitarizmi savunduğu yazılarını ise içim burkularak okudum.

Zaman zaman Avrupa’ya, hattâ Brüksel’e konferanslarvermeye geliyordu. Konferansları örgütleyen “lobby’ci” gru-plara güven duymadığım için izlemedim.

*Dün gece bir televizyon programında, Ceviz Ka bu ğu’ -

nda, Kışlalı’nın tam bugünlerde, Milli Güvenlik Kurulu’nundüzenlediği bir dizi konferansta konuşmak üzere Avrupa’yagitmeğe hazırlandığını, suikast olmasaydı şimdi Almanya’dabulunacak olduğunu bizzat eşi açıkladı.

Yine içim burkuldu. Çünkü, MGK’ya rağmen Türkiye’de bir diyalog ve barış

ortamı gelişmekteydi. Sivil toplum, Türk’üyle, Kürd’üyle,la ikiyle, dincisiyle AB kapılarının aralanmasını bu kez doğrudeğerlendirmek için seferber olmuştu. Türkiye’nin de mok ra -tikleşmesinde MGK tek engel olarak kalmıştı.

Cinayetten bir gün önce, Strasbourg’ta, Atlantik Anlaş-ma sı örgütü (ATA) Konferansı’nda, AB’nin “genişleme iş-

226

Page 228: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

leri” sorumlusu François Lamoureux, MGK ülke siyasetineege men olduğu sürece Türkiye’nin AB’ye üyelik gö rüş me -lerinin başlamayacağını açıklamıştı.

Böyle bir ortamda Kışlalı’nın bir bilimadamı, bir gazeteciolarak, Avrupa’da MGK konferansçılığına çıkmayı kabul-lenmesi gerçekten talihsizlikti, acıydı.

Yazıyı yazmadan önce Internet’i taradım.Kışlalı’nın öldürülmesi üzerine militarizm yine “durum-

dan vazife” çıkartıyordu.Birkaç gün önce Cumhurbaşkanı’nın yanında Kosova ve

Azerbaycan’a sefer eyleyerek güç gösterisi yapan GenelKur may Başkanı bir günlük emir yayınlamış, Ankara’dakitüm generallere, subaylara cenazeye üstelik de üniformalıolarak katılmalarını emretmişti.

Evet, Türkiye’nin sivilleşmesinin, cumhuriyetin demokra-tikleşmesinin ayakbağı militarizm, Kışlalı’nın cenazesiyle ba-lans ayarı yapmaya hazırlanıyordu. Çünkü zemin ayak larınınve paletlerinin altından kayıyordu. “Laikliğin, huzurun, cum-huriyetin tek güvencesi” olduklarını “dosta düş mana” tekrargöstermek için bir bahane bulunması, yoksa bile bu bahaneninyaratılmış olması gerekiyordu.

Bahane bulunmuş ya da yaratılmıştı. Ve de Türk medyası hâlâ tartışıyordu:Kışlalı’yı kim öldürttü?

AtatürkiyeÖzgür Bakış, 14 Kasım 1999

Milliyet’in manşeti: “Yüzyılı aşan tek lider!”Hakkını yememek gerek. Formülasyonu biraz farklı da

olsa, manşetin telif hakkı Sabah’ın, daha doğrusu Sabah’ıntanınmış bir köşe yazarının... Bu evrensel aydınımız 90’lıyılların başında bir 9 Kasım günü bilgisayarın karşısında

227

Page 229: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

“Atatürk için ne yazmalı” diye kıvranırken vahiy iniyor bir-den: “Yüzyılın ayakta kalan tek lideri!” Ve geleneksel 10Kasım yazısına “geleneksel”i aşan o tarihi başlığı düşüyor.

O sırada gazetenin tüm sorumluları da Zafer Mutlu’nunodasında toplanmış, 10 Kasım sayısına manşet aramakta. Buyazı ellerine ulaşınca derin bir “ohhh!” çekiyorlar. Ertesi günSabah’ın manşetinde de aynı ululama: “Yüzyılın ayakta ka -lan tek lideri!”

Milliyet on yıllık gecikmeyle 10 Kasım’da “Yüzyılı aşantek lider!” diye manşet atınca, evrensel yazarımız 12 Kasımtarihli yazısında bu tarihi gerçeği hatırlatmak zorunda ka lı -yor: “O günden beri bu fikrin benimsendiğini ve yazarlar ara -sında bir konsensüs oluşturduğunu görüyor ve seviniyorum...Bu gerçegin tekrar tekrar vurgulanması, her 10 Kasım’da yi-nelenen bir başlık haline gelmesi hoşuma gidiyor. Demek kidüşünce doğru ise, nasıl olsa değerini ve yankısını buluyor...”

Düşüncenin neden doğru olduğunu da yine manşetinmüellifi yazıyor:

“...Derken, 20’nci yüzyılı etkilemiş ve uluslarına önderliketmiş hiçbir liderin ayakta kalamadığı aklıma geliyor: Hitlerbunkerinde intihar etmiş, Mussolini ayağından asılmış, Le- nin’in heykelleri Moskova’da gözümüzün önünde devrilmiş,Stalin lanetliler müzesine yerleştirilmiş, Franco öl müş ve ce-sedi çıkarılmasın diye küçük bir tepe ölçeğindeki ka ya par-çasının altına gömülmüş, Portekiz’de ne Salazar kalmış nemalazar. Ama Mustafa Kemal Atatürk dimdik ayak ta. Çünküdüşünceleri ve öne sürdüğü ilkeler modern, aydınlık, geleceğedönük. Onun fikirleri Türkiye’nin sadece bugününü değil,21’inci yüzyılını de aydınlatmaya devam ediyor.”

*21. Yüzyıl’ın Türk yüzyılı olacağını sabah akşam tekrarla -

yanlar haklı. Yeryüzünde hiçbir ülkenin, hiçbir halkın ayak takalmış, 21. yüzyıla da ışık tutan Atatürk gibi bir lideri yok ki...

Nasıl olsa 21. yüzyıl “Türk yüzyılı” değil mi, başka ulus-ların, başka halkların liderlerinin tarih borsasındaki rayicini

228

Page 230: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

de ancak Türk ulusu ve Türk ulusunun “evrensel aydın”larıbelirleyebilir.

Atatürk’ün 21. yüzyıla kalmış tek lider olup olmadığınıbe lirlemek için yeryüzündeki tarihi, dili, kültürü birbirindenfarklı yüzlerce halkın görüşünü almağa, öyle derin analizlere,köklü tartışmalara, uluslararası bir konsensüse de gerek yok.Hüküm on yıl önceden verilmiş, o günden beri de bu hükümüzerinde Türk yazarları arasında bir “konsensüs” oluşmuş...

Birçok Türkiyeli aydının, Türk olsun Kürt olsun, bu kon-sensüste yer almadığını, sadece Atatürk kültüne değil, hertürden kişi kültüne karşı olduğunu, bu yüzden zındanlardaömür tükettiğini cümle âlem biliyor, ama “evrensel” biraydınımız aksini diyorsa öyledir. Boynumuz kıldan incedir.

İlle de delil mi isteniyor. Delilimiz de tunçtan, betondan!Lenin’in heykelleri bile Moskova’da evrensel ay dı nı mı -

zın gözleri önünde alaşağı edilmiş.Oysa Türkiye’de her darbeden, her muhtıradan sonra ye -

ni yeni Atatürk heykelleri yükseliyor. Nerede bir minare di -kil mişse, orada mutlaka bir de Atatürk heykeli dikiliyor.Ana tomisi düzgün olsun olmasın hiç önemi yok... Ünifor-malısı şayanı tercihtir!

*Atatürk hayattayken doğmuş, ölümünden sonra da tüm

10 Kasım’larda okula kasımpatları taşıyarak “‘sen kalk daben yatam” arabeskiyle gözyaşı dökmeye koşullandırılmışbizim kuşağın dahi tahayyül gücünü aşan bir kişi kültüdürbu, kişiye tapınmadır...

Sadece kendi liderleri hiçe sayılan dünyanın tüm ötekihalklarına değil, kendi halkına, daha doğrusu Anadolu’nuntüm halklarına saygısızlıktır.

Dahası, tüm diğer liderler gibi üstün yeteneklerinin ya -nısıra yanlışlarıyla ve eksiklikleriyle de tarihte hakettiği yerialmış bulunan Atatürk’ün bizzat kendisine de saygı sızlıktır.

Türk gazetelerini açıyorsunuz: Atatürk Türkiyesi... Türkkanallarını zaplıyorsunuz: Atatürk Türkiyesi...

229

Page 231: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Türkiye isminin çok uluslu coğrafyamızı doğru temsiledip etmediği dahi tartışılırken, ülkeye yeni bir niteleme dahayükleniyor. Türk’ün atasının Türk’iyesi.

Oldu olacak, çifte kavrulmuş Türk kakafonisinden kur-tulmak için 21. yüzyıl Türkiye’sine de yeni bir isim verilsin.örneğin neden “Atatürkiye” denilmesin?

21. yüzyılda Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar uzanacakyeni Turan ülkesine 21. yüzyıl’da ayakta kalan tek liderin adıyakışmaz mı?

Bugünlerde cumhurbaşkanlığı sorunu da hazır gündemegelmişken, Atatürkiye cumhurbaşkanlarına da yine “ataerkil”bir sıfat verilsin. Örneğin, niçin “Babatürk” denilmesin? “Ba -ba” sadece aile babası ya da mafya babası değil ki? Nasıl ol -sa başımızda bir devlet babası, daha doğrusu bir “derindevl et” babası var.

Tüm medyada “baba” aşağı, “baba” yukarı. Ve de gö rü -nüşe göre işbu baba, 21. yüzyılda ayakta kalan nadir lider-lerden biri olacak, bir yedi yıl daha babalık misyonunusürdürecek.

Bırakın, Atatürk halefliğine ve Atatürkiye’nin şanına ya -kı şır yeni devlet başkanlığı sıfatını ilk kez taşıma şerefi deona ait olsun:

Atatürkiye Babatürkü...Ve de Atatürkiye’nin “konsensüsçü” aydınları, totaliter

Atatürk-Babatürk çizgisinde, daha bir özgür olup daha biryaratıcılık kazanarak tüm dünyanın nefesini kesecek yapıtlarvermeye devam etsin.

Ha, bu arada, Türkiye Avrupa Birliği’ne aday olacak-mış... Olabilmesi için de, ülkede Türkler’den başka halklarında yaşadığını kabullenmesi, onların da dillerine, kültürler-ine, ulusal değerlerine ve ulusal liderlerine saygı göstermesigerekecekmiş.

Ne gam... İşin o yanını da hasbelkader 21. Yüzyıl’daayakta kalacak bir başka lider, Bill Clinton halletsin.

Nasıl olsa Amerika kıtasının asıl sahiplerini yıllarca kırıp230

Page 232: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

tükettikten sonra kılıç artıklarını liderleriyle birlikte “rezerv” -lere tıkıp beyaz ulusun “eşit haklara sahip birer ferdi” ha linegetirerek halkların haklarına ne denli saygı gösterdiğinikanıtlamış bir başka “süper ulus”un ahfadındandır.

Hazır zahmet edip Türkiye’ye kadar gelmişken, elbet ko -lunu bir ara Babatürk’ün omuzuna atıp, bu işin sırrını da ku-lağına fısıldayacaktır.

21. yüzyıla gerçi Atatürk ışık tutacaktır ama, tüm YDD’- ciler gibi bizimkilerin de ışıkçıbaşı Clinton’dur.

İdama da hapse de hayır!Özgür Bakış, 26 Kasım 1999

2. Missouri Show’un sarhoşluk ve rehaveti daha dağıl-madan Ankara rejimi gerçek yüzünü bir kez daha tüm vahşi -li ği ve çirkinliğiyle dünya kamuoyuna gösterdi. YargıtayBaşkanı’nın birkaç ay önceki “demokratik cumhuriyet” me -sajlarına rağmen aynı Yargıtay, Avrupa adaleti nezdindesabıkalı bir DGM tarafından PKK lideri Abdullah Öcalanhakkında verdiği idam hükmünü aynen onayladı.

Onay kararı, sadece Türkiye halklarının barış, özgürlükve huzur istemine bir darbe değil, aynızamanda Türkiye’yibir an önce Avrupa demokrasileri safında görmek için el-lerinden gelen gayreti gösteren dünya ve özellikle de Avrupademokratik güçlerine yeni bir meydan okumadır.

Türkiye’nin çileli insanlarının kaderine çeyrek yüzyıldanfazladır hükmeden Demirel’ler, Ecevit’ler istedikleri kadar“adalet bağımsızdır, biz karışamayız” diye tüm dünyayı ena -yi yerine koymaya kalksınlar, bu aynızamanda onların tem-sil ettikleri şovenist-militarist sistemin işlediği yeni bircürümdür.

DGM kararını onaylayan yüksek yargıçlar, yürürlüktekiyasa metinlerini sadece mekanik biçimde yorumlayıp, “bu

231

Page 233: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

yasalar varoldukça bu kararı bozamazdık” diyerek kendi vic-danlarını rahatlatma yoluna gidebilirler.

Ya yıllardır dolaylı ya da dolaysız sürekli iktidarda olduk-ları halde bu yasaların uluslararası normlara uygun biçimdedeğiştirilmesi için hiçbir çaba göstermeyen partiler, o parti-lerin ürettikleri cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar,milletvekilleri? Türkiye’nin alnına bu yeni hukuk lekesininsürülmesi karşısında ne demagoji yapacaklardır?

Meclis’te IMF’nin dayattığı anti-sosyal yasaları çıkartmak,Mafya’cıları, yolsuzluğu ayyuka çıkmış başbakanları, bakan-ları aklamak, faşist katilleri hapisten kurtarmak için gerekliçoğunluğu bulanlar, Demirel’ler, Ecevit’ler, Yılmaz’lar, Bah -çeli’ler, Çiller’ler tüm demokratik Avrupa ülkelerinde tarihinçöplüğüne atılmış insanlık dışı bir cezayı Türkiye’nin günde-minde tutmakla tarihsel sorumluluk altındadır.

Hele Türkiye siyasetinin gerçek efendileri, Milli Güven-lik Kurulu’nun yüce generalleri... Onlar değil midir, MGK’ -da cumhurbaşkanını da, başbakanı da, kilit bakanları dacezaya müstahak haylaz okul çocukları gibi karşılarına dizipistedikleri kararları hükümete de, Meclis’e de dikte edenler?

Şimdi Türkiye demokratik güçlerinin tepkisini yatıştırmak,şu Helsinki hendeğini aşıncaya kadar Avrupa Birliği ülkelerinibir kez daha uyutmak için yine bin dereden su getirilecektir.

Nitekim Ecevit daha Yargıtay kararı açıklanmadan bak-layı ağzından çıkartmış, konunun Meclis’te ele alınması içinAvrupa ïnsan Hakları Mahkemesi’ne yapılan başvurununsonucunun bekleneceğini söylemiştir.

Hesap açık: Tıpkı Çiller’in “Gümrük Birliği” öncesindeyaptığı gibi, Avrupa zirvesine kadar zaman kazanıp Tür -kiye’nin AB adaylığını Öcalan’ın idam hükmünün bozul-masına endeksleyen dış güçleri yatıştırmak... Helsinki’de ABüyeliğine yeşil ışık yakılmasını güvenceye almak.

*Kaldı ki sorun, idam hükmünün onaylanıp onaylanma-

ma sından mı ibaret?232

Page 234: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Büyük olasılıkla, bir takım denge hesapları, dış baskılar,hattâ Türkiye demokrasi ve barış güçlerinden gelen direnişson çözümlemede Öcalan’ın idam hükmünü “infaz edile-mez” hale getirecektir.

Ama, demokratikleşme ve AB üyesi olma iddiasındakibir ülkede, bir ulusal kurtuluş hareketi liderinin bir “krimi -nel” gibi zındanda tutulması bile demokrasi ve barış düş-manlığının, halk düşmanlığının bir başka göstergesidir.

PKK örgütlenmesi ve silahlı direnişi, cumhuriyetin ba şın- dan beri Kürt halkına uygulanan ayrımın ve zulmün ka çınıl-maz ürünüdür. Demokratikleşme ve barış sürecinin ba şarıyaulaşması için herşeyden önce “bir avuç terörist” edebiyatınınbir kenara bırakılması, cumhuriyet tarihinin en uzun sürelisilahlı direniş hareketinin TC Devleti tarafından bir “sosyal vesiyasal gerçeklik” olarak kabul edilip barış sürecinde muhatapalınması gerekir.

Bu, sadece Ankara yöneticileri için değil, bugün bağrındagüçlü bir Kürt diyasporası barındıran, belediye meclisle rin -den eyalet ve ulusal meclislerine, hattâ Avrupa Parlamento-su’na kadar Kürt kökenli temsilciler seçmiş bulunan Avrupaülkeleri için de geçerlidir.

Clinton’un Ankara’da mavi boncuk dağıttığı, AGİT li der- lerinin Demirel’i İstanbul’da “demokrasi duayeni” diye se-lamladığı günlerde, Avrupa’nın başkenti Brüksel’in gö beğinde,faşist MHP’nin TC Elçiliği’nden himayeli kurtları, 17 Ka -sım’da, “Türk milli takımının finale kalma zaferini kutlama”sarhoşluğu içinde yine Kürt Kültür Derneği’ni basmışlardır.

Geçen yıl, Öcalan İtalya’da bulunduğu sırada Brüksel’dekiiki Kürt kuruluşunu basıp ateşe veren Kurtlar, suratları tele-vizyon ekranlarında defalarca teşhir edildiği, vah şetleri bel-gelendiği halde, hâlâ ellerini kollarını salayarak ortalıktadolaşmakta, geçen haftaki olayda görüldüğü gibi, “Türk düş-man”larına saldırmak için fırsat kollamaktadır.

Böylesi bir ortamda, AB’ye aday bir Türkiye’nin, sadeceidam utancından değil, tüm faşizan yasa ve kurumlarından

233

Page 235: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

arınmış, MGK militarizminden ve Kurt teröründen kurtul-muş, Kürt halkının ve azınlıkların tüm kurum ve liderlerinin,PKK ve Öcalan da dahil, barış ve demokratikleşme sürecineözgürce katılabildiği bir Türkiye olması şarttır.

Yoksa, AB’ye giren Türkiye değil, Türk faşizmi ve mi li- tarizmi olacaktır.

Lumumba dersleri!Özgür Bakış, 28 Kasım 1999

İdam hükmünün onaylanmasının hemen ardından avu -kat ları aracılığıyla yaptığı ilk açıklamada Öcalan, Türkiye’yegetirilmesiyle sonuçlanan uluslararası komplonun bir NATOoperasyonu olduğunu ve kendisiyle ilişki kuran kişilerinNATO adına çalıştığını söylüyor.

Gerçekten de, Öcalan’ın Suriye’den ayrılmak zorunda bı -ra kılması, Rusya, Yunanistan ve İtalya gibi Kürt halkınınhaklı davasına sürekli destek olmuş, hattâ bizzat Öcalan vediğer PKK yöneticileriyle hükümetler ve parlamentolar dü -zeyinde ilişkiler geliştirmiş üç devletin kendi ülkelerine sığı-nan bir kişiyi hiçbir güvence sağlamadan dışlaması baştansona karanlık bir süreç oluşturuyor.

Özellikle Öcalan’ın “İtalyan Hükümeti’ni da aşan birGladio birimi komploda etkili rol almıştır,” sözleri son de re -ce önemlidir. D’Alema da, daha sonra bir Alman dergisineverdiği demeçte Öcalan’ı kendilerinin sınırdışı etmediğini,ak sine İtalya’ya sığınması sürecini işlettiklerini, hattâ Öca -lan’ a isterse “güvenilir bir dost” ülkeye geçmesi güvencesiver diklerini, ancak Öcalan’ın İtalyan Hükümeti’ni aşan bazıtemaslar sonunda İtalya’dan ayrıldığını söylemiştir.

NATO’ya göbekten bağlı Türk gizli servislerinin bu ka -ranlık süreçteki rolü nedir?

Eğer Öcalan’ı Türkiye’de karşılayan gizli servis sorumlu -234

Page 236: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

su “Bu bir oyundur. Kardeşi kardeşe kırdırtmayı hedefliyorlar.Biz bu oyunu bozacağız,“ demişse, NATO ya da Gla dio Öca -lan’ı niçin kendi oyunlarını bozacak güçlere teslim etmiştir?

*60’lı yılları yaşayanlar anımsar. Dünyada bağımsızlık ve

ulusal kurtuluş hareketlerinin yükseldiği, Afrika’daki sö mür -gelerin birbiri ardına özgürlük ve bağımsızlıklarına kavuş-tuğu bu çalkantılı dönemin en büyük isimlerinden biri PatriceLumumba’dır.

Kara kıtanın tabii kaynaklar bakımından bu en zengin ül -kesi bağımsızlığa kavuştuğunda, genç devletin başbakanlı ğı -na, Kongo kurtuluş hareketinin genç lideri Patrice Lu mumbagelir.

30 Haziran 1960... Kongo’nun Léopoldville kentindekiMillet Sarayı’nın büyük salonunda, Belçika’nın genç kralıBaudouin ile daha düne kadar Belçika ve hattâ NATO gizliservisleri tarafından tehlikeli bir terörist, bir “kriminel” sa -yılan Lumumba eşit koşullarda yanyana oturmaktadır. Butörende Başbakan Lumumba’dan beklenen, Kongo’ya ba -ğımsızlık tanıdığı için Kral Baudouin’in şahsında Belçika’yaşükran ve minnetlerini sunmasıdır.

Ne ki, Lumumba mikrofona geçtiğinde, şu sözler Kral dadahil salondaki her Belçikalı’nın kafasına balyoz gibi iner:“Geçmişte, her sabah, her öğle ve her akşam, karşılaştığımıztek şey aşağılanma, hakaret ve dayak oldu, çünkü bizler zen-cilerdik... Kentlerimizde beyazlar muhteşem villalarındasaltanat sürerken siyahlar derme çatma saz kulübelerde sü rü -nürdü. Avrupalılara özgü sinemalara, restoranlara, ma ğa za -lara siyahlar adımını atamazdı. Siyahın yeri ancak Beyaz’ınayaklarının dibiydi...”

Genç Kral Baudouin birden hışımla yanında oturan Kon -go Cumhurbaşkanı Kasavubu’ya döner: “Böyle konuşaca ğın-dan haberiniz var mıydı?” Eski efendilerine biatı sür dürmeyedünden hazır Kasavubu kafasını “hayır” anlamında sallar.

Lumumba’nın konuşması bittiğinde salon bir maç tri -235

Page 237: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

bünü gibi ikiye bölünmüştür. Siyahların oturduğu sıralardançılgınca alkışlar yükselirken, beyazların sıralarında âdetaölüm sessizliği vardır.

30 Haziran 1960, yükselen ulusal kurtuluş ve bağımsı-zlık hareketlerinin sömürgeciler dünyasının suratına tü kür -düğü en büyük coşku günlerinden biridir. Ama 30 Haziran1960, aynızamanda, yedi ay sonra Lumumba’nın fizik tas-fiyesiyle sonuçlanacak büyük KOMPLO’nun da tezgahakonulduğu gündür.

Nitekim daha birkaç gün geçmeden, Lumumba Hü kü me -ti’nin otoritesini sarsmak için kontrol altındaki fesat yuvalarıharekete geçirilerek Kongo’da etnik çatışmalar başlatılacak,Belçika yetiştirmesi üniformalılar başkaldıracaktır. Eski efen -dilerinin emrine uyan Cumhurbaşkanı Kasavubu 5 Ey lül’deLumumba’yı başbakanlık görevinden azledecektir. Uluslararasışirketlerin sadık uşağı Moise Çombe, yeni yönetimi ekonomikbakımdan da çökertmek üzere, ülkenin bakır, kobalt, uranyum,çinko, kalay ve manganez yataklarıyla zengin bölgesi Katan-ga’da bağımsızlık ilan ederek ülkeyi ikiye bölecektir.

ABD emperyalizmi ve onun Avrupa’daki uzantısı NATOiçin, Lumumba da, Fidel Castro, Che Guevara, Ho Şi Minhve Sekou Toure’yle birlikte “iflah olmaz”lar listesindedir.Kara Afrika’daki diğer devrim ve direniş odaklarının güçlen-memesi için Lumumba yokedilmelidir.

Emperyalizm yetiştirmesi ordu komutanı Mobutu 2 Aralık1961’de Lumumba’yı Kasai’de tutuklattırır. Ne ki, hapiste bu-lunduğu sürede Lumumba’nın taraftarları hızla artmakta veanti-sömürgeci güçler giderek daha da güçlenmektedir.

Belçika’nın Afrika İşleri Bakanı Harold d’Aspermont Lyn-den’in sağ kolu Binbaşı Jules Loos, Lumumba’yı yoketmeküzere Barracuda kod isimli komplo planını hazırlar ve planıuygulamakla Brazzaville’deki Albay Louis Marlière’i gö rev -lendirir. Ayrıca, bir istihbarat ajanı ile eski bir sömürge subayıLumumba’nın infazı için Brüksel’den Kongo’ya gönderilir.

Lumumba iki yoldaşıyla birlikte 17 Ocak 1961’de hapis-236

Page 238: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

ten çıkartılıp cellatlarının eline teslim edilir. Belçikalı subayve polislerin nezareti altında binbir işkenceden geçirildiktensonra bir ormanda katledilir. Cinayetten üç gün sonra, gele-ceğe Lumumba’dan hiçbir maddi iz kalmaması için,Belçikalı polis şefi Gérard Soete, kardeşiyle birlikte, ceset-leri mezardan çıkartıp bizzat testereyle parçalar ve parçalarısülfirik asite atıp tamamen yokeder.

*Gérard bugün 80 yaşındadır, şirin Brugge kentinde “hu -

zur içinde” yaşamaktadır. Son günlerde araştırmacı Ludo DeWitte’nin komployu tüm ayrıntılarıyla açıklayan kitabının(De moord op Lumumba, Van Halewyck Yayınları) yayın-lanmasından sonra, olayları doğrulamış, hattâ Lumumba’nıncesedinden dökülen bir kurşun ile bir parmak kemiği ve ikidişi de hatıra olarak sakladığını Flaman televizyon programıCanvas’ta açıklamıştır.

Belçika kamuoyu şimdi kendi yakın tarihinin bu kirlisayfasını cesaretle sorgulamakta ve tartışmaktadır.

Öcalan komplosunda Türk gizli servislerinin karanlıkrolü, NATO ve Gladio ile ilişkileri de Türkiye kamuoyundaenine boyuna tartışılmalı, gerçekler ortaya çıkartılmalıdır.

AptallaştırmaÖzgür Bakış, 5 Aralık 1999

Bilgisayarın başında bu satırları yazmaya koyulduğumdaBrüksel’de gökyüzü yeni yeni aydınlanıyor, daha doğrusuka lın bir bulut tabakasının altında griye kesiyor. Radyolar,te levizyonlar Belçikalılara sürekli uyarı yayınlıyor. Kentmerkezine yerüstünden arabayla gidiş-geliş yasak. Brükselâdeta sıkıyönetim altında. Belçika Prensi Philippe ile aris-tokrat-burjuva d’Udekem d’Acoz ailesinin kızı Mathildedün ya evine giriyor.

237

Page 239: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Sadece Türk medyası halkın gözünü bağlayıp kendi so -runlarını ve çıkarlarını unutturarak sahte değerleri alkışlat-tıracak değil ya... “Derin devlet”e, finans devletine göbektenbağlı oldu mu, medya Türkiye’de de, Belçika’da da aynımed ya!

Belçika gazete ve televizyonlarında bir aydır tüm sorun-lar bir kenara bırakılmış, her şey oldum olası fersiz bakışlıbir delikanlıyla her daim Barbie bebek bakışlı bir kızcağızındügününe endekslenmiş durumda...

Bu üç toplumlu suni Belçika devletinde çağdışı mo -narşiyi ve monarşi temelinde de Belçika’nın “üniter devlet”yapısını kurtarmak için tüm devlet kademelerinden siviltoplum örgütlerine, kamu sektöründen kapitalist işletmelere,kiliseden “sosyalist” ve “laik” kuruluşlara kadar Belçika’nıntüm kurumları seferber...

10 milyon Belçikalı’yı “Mathildemani”ye bulaştırmak,Kraliyet ailesine son on yılda bir dizi skandalla iyice sarsılanitibarını yeniden kazandırmak için gazeteler, dergiler birbiriardına özel ilaveler yayınlıyor, televizyonlarda özel program-lar birbirini kovalıyor, özel sektör en lüksünden en taponunakadar ne kadar elde kalmış malı varsa üstüne Ma thilde-Philippe resmi işletip pazarlıyor.

İkinci Dünya Savaşı yıllarında Kral Leopold III’ün NaziAlmanyası’yla işbirliği yaptığı, savaş sonrası ülkeye dön dü -ğünde özellikle Walon bölgesinde sosyalistlerin ve komünist-lerin şiddetli protestoları karşısında tahttan feragat etmekzorunda kaldığı çoktan unutturuldu.

Mutaassıp katolik Kraliçe Fabiola’nın etkisiyle Yeni Ka -rizma ve Opus Dei gibi şaibeli tarikatların Laeken Sarayı’ndaüslendiğinden, yine Fabiola’nın etkisiyle Kral Baudouin’inBelçika Ulusal Meclisi’nin iradesini hiçe sayarak “çocukaldırma” yasasını imzalamayı reddedip ülkeyi siyasal krizesürüklediğinden pek söz edilmiyor.

Şimdiki Kral Albert II’nin tahta çıkmadan önceki haya -tının sosyete skandallarıyla dolu olduğu, hattâ gayrimeşru

238

Page 240: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

iliş kilerinden olan bir kızının varlığını son günlere kadarhalktan gizlediği de büyük mediyatik operasyonla bir andaunutturuldu.

Öylesine unutturuldu ki, siyasal çıkışlarını yüzyıl önce“laiklik” temeli üzerinde başlatan Liberal bakanlar, belediyebaşkanları, bu aristokrat-dinsel Mathilde show’un kitleleridaha iyi etkilemesi için hükümetlerden ve belediye ha zi ne -lerinden ödenek üstüne ödenek çıkartıyorlar.

Oysa, 170 yıl önce super güçlerin tampon devlet olarakkurduğu Belçika Kraliyeti’nin başına oturtulan Saxe-Co -bourg-Gotha hanedanının ülkenin en zengin ailelerinden biriolduğu cümlenin malumu...

Sayısı belirsiz saraylar, şatolar, villalar, sanayi ve ticaret-teki yatırımlarla Kraliyet ailesinin özel serveti 100 milyar BF(1,3 Katrilyon TL) tahmin ediliyor. Bir zamanlar Belçikaİhracatçılar Birliği’nin onur başkanı olarak Türkiye de dahildünyanın dört bir yanında iş bağlayan bugünkü Kral AlbertII’nin özel serveti 1 katrilyon’ TL’ye yakın...

Babası kral olduktan sonra aynı misyonu yüklenen PrensPhilippe de o ülke senin bu ülke benim “iş bağlama”ya de -vam ediyor.

Tüm bunlar yetmezmiş gibi, Belçika Devleti her yılhalkın ödediği vergilerden de 400 milyon BF’yı (5,2 TrilyonTL), sıkıntı çekmesinler diye, Kraliyet ailesine cep harçlığıolarak veriyor.

Parti toplantılarında hâlâ folklor olarak mahcup Enter-nasyonal söylerken “Tanrı paşa bey ağa sultan nasıl bizlerikurtarır?” diye mırmırlanan sosyalist bakanlar, Meclis’e bi -sik letle giderek “populizm” gösterisi yapan Yeşil bakanlarişin bu yanını sorgulamıyor bile... Günlerdir Barbie bebeğindüğünündeki kıyafet mecburiyetine uygun özel tuvaletler,takım elbiseler, şapkalar sipariş ediyorlar. Ve tüm medyadakamuoyu yoklamaları birbirini kova lıyor.

“Belçika için nasıl bir devlet başkanı istersiniz?”sorusuna deneklerin sadece yüzde 12’si “seçilmiş bir cum -

239

Page 241: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

hurbaşkanı” diye yanıt verirken yüzde 75’i “İlle de kral!”diyor.

“Belçika hâlâ ayakta durabiliyorsa ne sayesinde?”sorusunu da yüzde 70 beklendiği gibi yanıtlıyor: “Bittabimonarşi sayesinde...”

Evet, yarım asır önce monarşiyi yıkmak için barikatlardadövüşen sosyalistlerin, komünistlerin, sendikacıların, anar -şistlerin çocukları, torunları “monarşinin önlenemez yenidenyükselişi”nin keyfini paylaşmak için ya düğün kortejiningeçeceği Brüksel sokaklarına ya da sürekli canlı yayındakitelevizyon ekranlarının başına üşüşüyor.

Belçika’yla da sınırlı değil bu aptallaştırma...Bugün siyasal entegrasyonun son aşamasına gelmiş Av -

rupa Birliği’ne üye 15 devletten 7’i hâlâ Ortaçağ kalıntısımo narşik yönetim altında.

Kuşkusuz Belçika’nın, İsveç’in, İspanya’nın krallarını,İn giltere’nin, Hollanda’nın, Danimarka’nın kraliçelerini,Lük semburg’un büyük dükünü Suudi Arabistan Kralı ya daKu veyt Emiri’yle aynı kefeye koymak mümkün değil. Mo -narşi’nin mutlakiyetçi olanı da var, meşruti olanı da...

Tıpkı Cumhuriyet’in demokratiği kadar totaliteri deolduğu gibi...

Siyasi kariyeri genelde demokrasiye, özelde işçi sınıfınınsiyasal ve ekonomik örgütlenmelerine, ana dil ve öz kültüristemlerine karşı komplolarla dolu, mafya babalarıyla “ai le -vi” ilişkili bir cumurbaşkanından yeğdir kuşkusuz yetkilerisınırlı bir kral ya da kraliçe...

Askeri kariyerini cumhurbaşkanlığına yükselmek içinkullanan, balans ayarlarıyla, sahte itiraflar düzenleyip insanhakları savunucularını vurdurtmakla ün yapmış bir cumhur-başkanı adayından da...

Yine de kıta düzeyinde bir demokratik güç olmak iddia sın-daki Avrupa Birliği’nde bir avuç mutlu azınlığın “kült” ola rakayakta tutulması, halk kitlelerine gerçek sorunlarını unut turmakiçin kullanılması 21. yüzyıl Avrupa’sına yakışmıyor.

240

Page 242: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Hele de sosyalistlerin, yeşillerin iktidarlarda bulunduğuülkelerde halkın devlet eliyle ve devlet destekli medyanıngözbağcılığıyla aptallaştırılması, tüm tarihi sosyal ve siyasaldirenişlerle, çığır açıcı ihtilallerle örülü bir kıtada hiç mi hiçyakışık almıyor!

Kamber Ateş tu çawayi?Özgür Bakış, 12 Aralık 1999

Dün sabah Helsinki’de AB Liderler Zirvesi toplanırkenBrüksel’de uluslararası bir konferansa katılmak üzere AvrupaParlamentosu’na gidiyorum. Bu modern “firavun sarayı”nınana giriş kapısında 15 ülkenin bayrakları dalgalanıyor. Ovalbiçimiyle tanınmış bir peynirin ambalajına benzediği içinhalk arasında Caprice des Dieux (Tanrıların Kaprisi) diye deadlandırılan parlamento binasında tüm dikkatler Helsinki’yeçevrilmiş durumda.

Herkes biliyor ki, kapıdaki bu onbeş bayrağın sayısı ya kında21’e, daha sonra 27’ye, 28’e, on yıl sonra belki de 31’e ka daryükselecek. Kapıdaki gönderlere bayrak çekip indir mek le gö -revli Türk kökenli göçmen işçilerin işi biraz daha ağırlaşacak.

Ve Parlamentodaki herkes gibi, bayrak çekiciler de, özel-likle onlar, Helsinki’den gelecek haberi bekliyor: Bu yenibayraklar arasında Türk bayrağı da olacak mı? Yunan bay -rağının, Kıbrıs bayrağının yanısıra Türk bayrağını da parla-mento önünde göndere çekmek kendilerine nasip olacak mı?

Avrupa Parlamentosu’nun içi arı kovanı gibi. Kıtanın dörtbir köşesinden gelmiş kadın erkek binlerce insan bir koridor-dan ötekine koşuşturuyor, devasa binanın bitmez tükenmezlabirentlerinde kayboluyor, bir salondan çıkıp öte kine dalıyor.

İngilizce’den İtalyanca’ya, Fransızca’dan Almanca’ya,İsveççe’den Portekizce’ye onlarca dil yankılanıyor toplantısalonlarında, kulislerde, kafetaryalarda...

241

Page 243: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Her zaman olmaz ama, Babil kulesinde yankılanan dil-lere bugün bir dil daha karışıyor: Kürtçe.

“Kürt halkının dili, edebiyatı ve kültürü” üzerine BrükselKürt Enstitüsü ile Kürt PEN’inin ortaklaşa düzenledikleriuluslararası konferansta, Kürt edebiyat, sanat ve düşünceyaşamının seçkin temsilcileri kendi öz dillerinde özgürcekonuşuyor, tartışıyor,

Evet, Kürt halkının kendi ülkesinin parlamentosunda,dev let kurumlarında yasak olan dili, bugün Avrupa Parlamen -tosu’nda. Toplantı salonunun yan duvarlarına dizilmiş onlarca“eşzamanlı çeviri” kabininden biri bugün Kürtçe’ye ait...

Ankara’da ise Leyla Zana, Hatip Dicle ve arkadaşlarıken di halklarının oyuyla geldikleri Meclis’te kendi dillerinikonuştukları için hâlâ zındanda.

Alt kattaki basın merkezine uğruyorum. Sakharov ödülüsahibi Leyla Zana’nın büyük boy resmi Ankara rejimininutanç belgesi olarak hâlâ orada.

Ve aynı saatlerde Helsinki’de, 75 yıldır Kürtçe’nin kendimeclisinde kullanılmasını yasaklamış bir cumhuriyetinAvrupa Birliği’ne adaylığı tartışılıyor.

*Brüksel’deki toplantıda Belge Yayınları yönetmeni Ayşe

Zarakolu’nun Türkiye’de “yayınlama özgürlüğü ve Kürthalkının hakları” konusunda bir bildiri sunması bekleniyor.Son anda çıkan engellerden ötürü kendisi gelemiyor. Hazır-ladığı bildiriyi Ayşe ve Ragıp’ın isteği üzerine toplantıya bensunuyorum.

60’lı yılların ikinci yarısında, sosyalist hareketin vurduğuher yerden ses getirdiği, Inci’yle birlikte Ant’ı yayınla dı ğı -mız günlerde, aramızdaki bir kuşaklık yaş farkına rağmen,sosyalist olmanın zorluğunu ve mutluluğunu, insanlığın buen yüce ülküsü uğrunda birlikte öğrenme ve birlikte yaratmacoşkusunu paylaştığımız dostlarımızdan Ayşe ve Ragıp Za -rakolu.

O günkü kavga arkadaşlarımızdan, yoldaşlarımızdan kaçı242

Page 244: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

hâlâ kavganın içinde ya da içinde olmasa bile en azındanyanıbaşında?

Bir zamanlar “Türkiye halkları!” diye birlikte haykırdık-larımızdan, “ulusların kendi yazgısını kendi belirleme hakkı”için birlikte mücadele verdiklerimizden kaçı hâlâ bu çizgide?Kaçı bugün “tek çakıl taşı bile...” hesabında? Kaçı Kema -lizm’e biat etmiş?

Ayşe’nin bildirisini sunmadan önce kısaca tarih düşüyo-rum.

60’lı yılların Ant Dergisi ve Ant Yayınları...90’lı yılların Belge Yayınları... Özgür Bakış... 30 yıl önce Ant Dergisi’nde ben Ragıp’ın

ya yın yönetmeniydim. 30 yıl sonra bugün Ragıp Özgür Ba -kış’ta benim yayın yönetmenim...

Hep aynı kavga... Hep sosyalizm için, hep halkların öz-gürlüğü ve kardeşliği için... Türk halkı kadar Kürt halkınında, Ermenilerin de, Asurilerin de, Rumların da özgürlüğüiçin, bu ülkede eşit söz ve karar sahibi olması için...

Ayşe’nin bildirisi, bir cezaevi ziyaretinde oğluyla ko nu -şa mayan bir Kürt annesinin dramını anlatarak başlıyor. Kürt -çe konuşma askeri yönetimce kesin olarak yasaklanmıştır.Ana ise Türkçe sadece “Kamber Ateş Nasılsın?” demeyi bil-mektedir. Ziyareti boyunca oğluna bunu sorar, ve ancak göz-leriyle yansıtabilir duygularını.

Kamber Ateş nasılsın? Kamber Ateş nasılsın? Eşzamanlı çeviri kabinlerinden dinleyici kulaklıklarına

bu soru Kürtçe, İngilizce, Fransızca olarak iletiliyor.Ardından 75 yıldır bitmeyen yasaklar, baskı, zulüm... Ve

bildiri Avrupa’ya şu mesajla bitiyor:“Bugün Türkiye’nin sistem olarak içinde bulunduğu dar

boğazdan çıkabilmesi için, gerçek anlamda demokratikleşmeşarttır. Demokratikleşmenin anahtarı da Kürt sorunudur. Kürtsorunu, hukukun üstünlüğü ve temel evrensel ilkeler çer çe -ve sinde çözüme kavuşturulmadığı sürece, Türkiye’de de -mokratikleşmeden sözetmek imkansızdır.”

243

Page 245: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Konferanstan ayrılırken Helsinki’nin haberi düşüyorBrüksel’e... Avrupa Birliği zirvesi Türkiye’yi artık resmenaday olarak tanıyor.

Türkiye’deki demokrasi düşmanlarının, militaristlerin,savaş rantçılarının yıllardır AB’ye yönelttikleri “Türk düş-manlığı... İslam düşmanlığı...” suçlaması iskambilden şatogibi çöküyor. Demokratikleşmeden, uygarlaşmadan kaçmakiçin ardına sığınabilecekleri hiçbir bahane kalmıyor.

Artık iş başa düşüyor. Artık sıra:Ankara’da suyun başını tutanların Kürt düşmanı, Ermeni

düşmanı, Rum düşmanı olmadıklarını kanıtlamasındadır.Türk Ordusu’nun, Türk azınlığı koruma bahanesiyle

Kıbrıs adasının yarısını işgal etmekten vazgeçmesindedir.Ege sorununa uluslarararası adalet normlarına uygun

çözüm aranmasındadır.İdam sehpalarının bir daha dikilmemecesine ateşe veril -

mesindedir.Leyla Zana’nın Tanrıların Kaprisi’nde sadece bir “maz -

lum tasviri” olarak değil, Türkiye halklarının seçilmiş sa vaş -kan temsilcisi olarak yerini almasındadır.

Acılı Kürt analarının oğullarını demir parmaklıklar dı şın -da doya doya bağırlarına basarak Kürtçe sorabil me sin dedir:

Kamber Ateş tu çawayi?

Helsinki ve LumumbaYazın, 12 Aralık 1999

10 Aralık 1999... Helsinki Zirvesi’nin toplandığı gün...Prens Philippe’in “peri masalı” düğününden bir hafta sonrave de çılgın milenyum şenliklerine tam üç hafta kala Belçikamedyasına kara bir insanın gölgesi düştü. Tam 39 yıl önceABD emperyalizmine, NATO’ya ve Belçika sermayesininçıkarlarına karşı çıktığı için doğrudan Belçika Hükümeti’nin

244

Page 246: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

komplosuyla devrilip hunharca katlettirilen Kongo’nun ilkbaşbakanı Patrice Lumumba’nın gölgesi.

Evet, tüm Avrupa devletleri gibi, küçücük boyuyla Af -rika’nın en büyük ve zengin ülkelerinden Kongo’yu yıllarcadoğrudan sömüren, bağımsızlığa kavuşmasından sonra dabinbir komplo ve desiseyle “böl ve yönet” politikası uygula-maya devam eden Belçika 2000’li yıllara girerken kendi vic-danıyla hesaplaşmaya hazırlanıyor.

Son Rwanda soykırımında Belçika Ordusu’nun ihmal vesorumluluğu üzerine yıllardır soruşturma yürüten BelçikaFederal Meclisi, tam da Helsinki Zirvesi toplanırken Kon -go’nun efsanevi lideri Lumumba’nın ölümünde Belçika Dev-leti’nin rolünü ortaya çıkartmak için bir araştırma komisyonukurmağa karar veriyor.

Araştırmacı Ludo De Witte, birkaç hafta önce yayınla-nan De moord op Lumumba (Lumumba’nın ölümü) adlı ki-tabında, Kongo bağımsızlık hareketi lideri ve ülkenin ilkbaşbakanı Lumumba’nın, ABD’nin, NATO’nun, Belçika ser-mayesinin çıkarlarına karşı tavır aldığı için Belçika Hükü-meti’nin emriyle ortadan kaldırıldığını belgelerle açıklamışbulunuyordu.

Kitaba göre, Lumumba’yı yoketmek üzere Barracudakod isimli komplo planını Belçika’nın Afrika İşleri BakanıHarold d’Aspermont Lynden’in sağ kolu Binbaşı Jules Looshazırlamıştı. Belçika yetiştirmesi ordu komutanı Mobutu’nun2 Aralık 1961’de Lumumba’yı Kasai’de tutuklamasındansonra, yoketme planını uygulamak üzere Brazzaville’dekiBelçikalı Albay Louis Marlière görevlendirilmişti. Ayrıca,bir istihbarat ajanı ile eski bir sömürge subayı Lumumba’nıninfazı için Brüksel’den Kongo’ya gönderilmişti.

Lumumba iki yoldaşıyla birlikte 17 Ocak 1961’de hapis- ten çıkartılıp Belçikalı subay ve polislerin nezareti altında bin- bir işkenceden geçirildikten sonra bir ormanda katledilmişti.Cinayetten üç gün sonra, geleceğe Lumumba’dan hiçbir maddiiz kalmaması için, Belçikalı polis şefi Gérard Soete, kardeşiyle

245

Page 247: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

birlikte, cesetleri mezardan çıkartıp bizzat testereyle parça-lamış ve parçaları da sülfirik asite atıp tamamen yoketmişti.

Bugün 80 yaşında olan ve Brugge kentinde “huzur için de”yaşayan Gérard Soete, söz konusu kitabın yayınlanma sın dansonra, olayları doğrulamış, hattâ Lumumba’nın ce sedindendökülen bir kurşun ile bir parmak kemiği ve iki dişi de hatıraolarak sakladığını Flaman televizyon programı Canvas’taaçıklamıştı.

Belçika kamuoyu şimdi kendi yakın tarihinin bu kirlisayfasını cesaretle sorguluyor ve tartışıyor.

Çünkü yeni milenyumda toplumun demokratikleşebil-mesi, geçmişteki hatalardan ve cürümlerden arınabilmesi,Avrupa Birliği’ni oluşturan farklı soydan ve boydan uluslarınbirbiriyle güven temelinde anlaşabilmesi, dahası “siyasal sü-pergüç” olmaya soyunan Avrupa Birliği’nin güney yarı kü-reyle, ªçüncü Dünya ülkeleriyle sağlıklı ilişkiler kurabilmesi,mutlak açıklık ve saydamlık gerektiriyor.

*10 Aralık 1999... Brüksel’deki Avrupa Parlamentosu’ bi-

nasında “Kürt halkının dili, edebiyatı ve kültürü” üzerineBrüksel Kürt Enstitüsü ile Kürt PEN’inin ortaklaşa düzenle-dikleri uluslararası bir konferans toplanıyor. Kürt edebiyat,sanat ve düşünce yaşamının seçkin temsilcileri kendi öz dil-lerinde özgürce konuşuyor, kendi sorunlarını anayurtlarındaasla tanımadıkları bir özgürlük içinde tartışıyor.

Kürt halkının kendi ülkesinin parlamentosunda, devletkurumlarında yasak olan dili, Avrupa Parlamentosu’nda ser-best ve toplantı salonunun yan duvarlarına dizilmiş onlarca“eşzamanlı çeviri” kabininden biri Kürtçe’ye ait...

Ankara’da ise Leyla Zana, Hatip Dicle ve arkadaşlarıkendi halklarının oyuyla geldikleri Meclis’te kendi dillerinikonuştukları için hâlâ zındanda. Sakharov ödülü sahibi LeylaZana’nın büyük boy resmi ise Avrupa Parlamentosu BasınMerkezi’nin duvarında Ankara rejiminin utanç belgesi olarakasılı duruyor.

246

Page 248: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

İşte böyle bir günde toplanan Helsinki zirvesi, yıllardırsüren bir gerginlikten sonra, 75 yıldır Kürtçe’nin kendi me-clisinde kullanılmasını yasaklamış bir cumhuriyetin AvrupaBirliği’ne adaylığını resmen kabul ediyor.

Böylece, Türkiye’deki demokrasi düşmanlarının, milita-ristlerin, savaş rantçılarının yıllardır AB’ye yönelttikleri“Türk düşmanlığı... İslam düşmanlığı...” yalanı iskambildenşato gibi çöküyor, demokratikleşmeden, uygarlaşmadan kaç-mak için ardına sığınabilecekleri hiçbir bahane kalmıyor.

Kaldı ki, bazı konjonktürel gerilimler dışında bugüne de -ğin ne Avrupa Birliği, ne de AB üyesi ülkelerden herhangibi risi Türkiye’ye karşı önyargılı ya da düşmanca davranmışda değil.

Aksine, 2. Dünya Savaşı’nın sonundan beri Türkiye, in sanhaklarını ne denli hiçe saymış olursa olsun, ABD emperya-lizmine ve NATO’ya kayıtsız şartsız teslimiyetinin ödülü ola-rak Batı Avrupa ülkelerinden sürekli destek ve himaye gördü.

Ana görevi insan haklarına ve özgürlüklere saygıyı kol-lamak olan Avrupa Konseyi üyeliğine girdiği 50’li yıllardaTürkiye’nin bugünkünden ya da on yıl öncesinden daha de-mokratik olduğunu kim iddia edebilir? Buna rağmen Ankararejimi, hiçbir rezerv konulmadan “demokratik Avrupa ülke-leri ailesi”ne kabul edildi.

İdam sehpaları kuran 1960, 1971 ve 1980 darbelerindensonra da Türkiye Avrupa Konseyi’nden hiç dışlanmadı.

Aksine, Türkiye 1963’te o zamanki adı Avrupa Ekono-mik Topluluğu (AET) olan Avrupa Birliği’ne tek “ortak üye”olarak kabul edildi, 22 yıllık bir uyum sürecini başarıyla ta-mamladığı takdirde AET’nin asli üyesi olması sözü verildi.

Buna karşılık İspanya, Portekiz ve Yunanistan gibi ülke-lere otoriter rejim altında bulundukları yıllarda Avrupa Kon-seyi de dahil tüm Avrupa kurumlarının kapıları sımsıkı kapalıtutuldu.

Franko İspanya’sının ve Salazar Portekiz’inin zaten ol -dum olası herhangi bir Avrupa kurumunda yeralabileceği dü -

247

Page 249: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

şü nülmemişti. Türkiye gibi Avrupa Konseyi’nin ikinci ku şaküyeleri arasında yeralan Yunanistan ise, Albaylar darbesi yü-zünden 12 Aralık 1969’da Avrupa Konseyi’nden dış lanmıştı.

70’li yılların başlarında, sürgündeki İspanyol, Portekiz veYunan komünistleri, demokratları Brüksel ve Strasbourg’ takiAET ve Avrupa Konseyi kurumlarında onur konuğu olarakağırlanır, kendilerine en geniş destek verilirken, Fran co’nun,Salazar’ın, Papadopulos’un temsilcileri bu kurumların önün-den bile geçememek zilletine mahkum olmuşlardı.

Türkiye ise 1971’de, Albaylar Cuntası’ndan esinlenen 12Mart Cuntası’nın diktası altına sürüklendiğinde, “maviliumut” Ecevit’in verdiği geleceğe yönelik güvenceler hatırınaAvrupa Konseyi’ndeki koltuğunu koruyabildi. Türkiye’ninAvrupa Ekonomik Topluluğu’na “ortak üyelik” statüsü de bunedenle hiçbir şekilde tartışma konusu edilmedi.

Buna karşılık, katıksız Avrupalı ve Hristiyan ağırlıklı İs-panya, Portekiz ve Yunanistan’ın önce Avrupa Konseyi’ne,ardından da Avrupa Topluluğu’na dahil edilmeleri, ancak de-mokratikleşme sürecinin gelişmesine paralel bir tempoylagerçekleşebildi.

Avrupa Konseyi, önce Yunanistan’ı, Albaylar Cuntası dev -rildikten sonra, 28 Kasım 1974’te yeniden bağrına bastı. Por-tekiz’i faşist rejim yıkıldıktan iki yıl sonra, 22 Eylül 1976’da,İspanya’yı ise tam üç yıl sonra 24 Kasım 1977’de ilk kez üye -li ğe kabul etti.

Ancak bundan sonradır ki, her üç ülkenin Avrupa Top lu -lu ğu’na adaylık süreçleri başlatıldı. AB’ye tam üye olabil-mek için Yunanistan’ın faşist rejim devrildikten sonra 1981’ekadar tam yedi yıl, İspanya ve Portekiz’in ise 1986’ya kadartam 12 yıl beklemeleri gerekti.

1974’ten sonra Yunanistan, İspanya ve Portekiz hızla de-mokratikleşirken, Türkiye Demirel ve Ecevit gibi politika cı -ların elinde önce ekonomik ve siyasal bunalıma, onun so nucuolarak da 1980’de ikinci bir askeri darbeye sürük len di. AB’yeüyelik süreci de bu yüzden ister istemez askıya alındı.

248

Page 250: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Yunanistan, İspanya ve Portekiz demokratikleşme sü reç -lerini başarıyla tamamlayıp birliğe dahil olurken, Türkiye’ninmodası geçmiş ve posası çıkmış sivil-asker oli garşisi bizimaçımızdan bu süreci baltalamak için elinden geleni ardınakoymadı.

Örneğin, Gümrük Birliği... Üç yıl önce, henüz diğer 12 ül -ke AB’nin bekleme odasına dahi alınmamışken, tüm eksik le-rine ve günahlarına rağmen Türkiye’nin üyelik yolunda biradım daha atması sağlandı. öyle ki, Gümrük Birliği Av rupaParlamentosu’nda onaylandıktan sonra Türk medyası “ArtıkAvrupalıyız!” diye manşetler attı, günlerce “Avrupalı ol-manın nimetleri”ni ballandıra ballandıra sayıp döktü.

Ne ki, Avrupalı olmanın temel koşulu “demokratik leş me”,“insan hakları” yine hiçe sayıldı. Türkiye Lüksemburg’ ta“aday ülkeler” listesinden dışlanmışsa, Avrupa’nın “ırk çı -lığı”ndan ya da “Haçlı” zihniyetinden değil, Demirel’lerin,Çiller’lerin, Karadayı’ların, Baykal’ların, Yılmaz’ların, ÇevikBir’lerin, Ecevit’lerin demokrasi düşmanlığından, kendi ül-kemizin insanlarına karşı ırkçı uygulamalarındandır.

*İnsan haklarına saygı, Kürt , Kıbrıs ve Ege sorunlarına

ba rışçıl çözüm gibi konularda Ankara tarafından elle tutulurhiçbir gayret gösterilmemesine rağmen bugün AB kapılarınıyeniden Türkiye’ye aralamış bulunuyor. özünde, Avrupa Par-lamentosu Sol Birlik Grubu Başkanı ve Fransız KomünistPartisi üyesi Francis Wurtz’un dediği gibi, Avrupa Birliği zir-vesinin tam da Uluslararası İnsan Hakları Günü olan 10Aralık’ta anti-demokratik bir devlete AB kapılarını açmış ol-ması demokratlar açısından kolay hazmedilir şey değildir veTürkiye’ye ilişkin asıl köklü tartışma şimdi başlayacaktır.

Herkes biliyor ki, AB’nin Türkiye’ye kapıyı yeniden ara-lamasını sağlayan etken, faşist parti ortağı Ecevit ve Cem’inAv rupa’yı ırkçılıkla suçlamaya varan tehdit ve şantajları de -ğil dir. Nitekim, Zirve’nin kararından sonra bu ikilinin Kıbrısve Ege konularındaki koşulları pazarlık konusu yapma çır pı -

249

Page 251: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

nışları hiçbir sonuç vermemiş, her ikisi de bir kaç saat içinde“ikna” olup tıpış tıpış Helsinki’nin yolunu tutmuştur.

Herşeyden önce, AB siyasetleri üzerinde hâlâ etkinABD’ nin Balkanlar, Orta Doğu, Kafkaslar ve Orta Asya’dakiçıkarları gerek Türkiye’ye, gerekse Avrupa ülkelerine bu so-nucu dayatmıştır. AGİT zirvesi sırasında ğilen Ankara reji-minin avukatlığını yapan Başkan Clinton’un bu sonucuala bilmek için Helsinki Zirvesi sırasında Avrupa hükümetbaşkanlarına, Simitis’e ve Ecevit’e defalarca telefon ederekbaskı yaptığı bugün bilinmektedir.

Bu gelişmedeki bir diğer önemli etken ise, Avrupa Komis -yonu’na bugün Roma rüzgarının egemen olmasıdır. AET’ ninbeşiği olan Roma, ta başından beri, Avrupa Birliği’nin tümkıta ülkelerinin katılımıyla olabildiğince genişletilmesi tezinisavunmuştur. özellikle İtalyan komünistleri, 70’li yıllarda,sermaye Avrupası’nın bir “Halklar Avrupası”na dönüşmesiiçin faşist yönetimler altındaki Yunanistan, İspanya, Portekizve Türkiye’nin de bir an önce demokratikleştirilerek birliğedahil edilmesi mücadelesinde başı çekmiştir.

Üyelik görüşmelerine başlayabilmek için AB zirvesinindayattığı koşullar aşırı milliyetçi, islamcı, militarist ve bü- rok ratik çevreler için ne denli ağır görünürse görünsün, ül-kenin iç dinamikleri ve uluslararası stratejik ve jeo-politikhesaplar Türkiye’yi şu veya bu şekilde Avrupa entegrasyo-nuna zorluyor.

Türkiye artık dönüşü olmayan bir yoldadır. Entegrasyonusağlayacak koşulların yerine getirilebilmesi içinse herşeydenönce, siyasal, idari ve askeri tüm alanlarda “devlet sırrı”,“devletin âli menfaatleri” gibi tabuların yıkılması gerekiyor.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, geçmişi ve geleceğiyle herkonuda sadece Türk’ü, Kürt’ü, Asuri’si, Ermeni’si, Rum’u,Laz’ ıyla kendi vatandaşına karşı değil, aynızamanda üyesiolacağı Avrupa’nın tüm vatandaşlarına, o vatandaşlarınoluşturduğu yasama, yürütme ve yargı organlarına herşeyinhesabını verecek bir berraklığa kavuşmak zorundadır.

250

Page 252: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Eski sömürgeci Belçika Krallığı’nın kendi geçmişindekikaranlıkları yırtmak için yaptığı atılım Ankara’ya örnek ol-malıdır.

Belçika’nın genç liberal başbakanı Guy Verhofstad, Hel-sinki Zirvesi kararlarını yorumlarken, 12 ülkenin ABüyeliğinde hiçbir sorun kalmadığını, çünkü hepsinin Kopen-hag kriterlerini hızla uygulamaya koyduğunu, ama bugünkükaranlık sicilini değiştirmezse Türkiye’nin AB kapısındadaha uzun yıllar bekleyeceğini açıkça söylemiştir.

Bu karanlığı yırtmak, herşeyden önce Türkiye’yi yöne-tenlerin ve yönetilen tüm Türkiyelilerin görevidir.

Mantığı ta yüzyıl başındaki Ermeni kırımına dayanan“azınlıkları yıldırıp anayurdundan uzaklaştırma” uygulama-larından tutun da tüm Cumhuriyet döneminde ardı arkası ke-silmeyen Kürt kırımlarına, Kürt köylerini insansızlaştırmaoperasyonlarına kadar her türlü insanlık suçu tarihsel belge-lerin ışığında, uluslararası insan hakları kuruluşlarının tes-bitleri ışığında ortaya dökülmeli, mağdurlarından vekurbanlarının yakınlarından özür dilenmelidir, gerekirsemaddi ve manevi hasarların tazmini yoluna gidilmelidir.

Türkiye gerçekten yeni milenyumda Avrupa Birliği’nindemokratik bir üyesi olmayı amaçlıyorsa, herşeyden önce“derin devlet”in tüm karanlık dehlizlerinden, uğursuz labi-rentlerinden, kerameti kendinden menkul “sır”larındanarınmalıdır.

Halklardan özür dilemek!Özgür Bakış, 19 Aralık 1999

Çekinser Ecevit bu kez son derece iyimser, Avrupa fatihiCem ondan da iyimser... İdam cezası “MHP faktörü”ndenötürü tamamen kaldırılamasa bile en azından infazlar “hu-kuki süreçler” kullanılarak askıya alınabilirse, mevzuatta her

251

Page 253: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

zaman olduğu gibi yine birkaç kozmetik değişiklik yapılırsa,hele bir de “bölücü olmayan” Kürtçe radyo ve televizyon ya -yın larına göz yumulursa, Türkiye birkaç ay içinde Kopen-hag kriterlerine uymuş sayılacak ve belki de diğer 12 adayülkeden daha önce Avrupa Birliği’ne üye olacak.

Hem de Milli Güvenlik Kurulu’nun kılına dokunulma-dan... Kıbrıs konusunda hiçbir ödün vermeden...

“Vatanperver” basınımız AB üyeliğini öylesine çantadakeklik görüyor ki, artık kokoreç’in Avrupa standardlarınauygun olup olmadığı, uygun değilse kokoreçten vazgeçilipgeçilemeyeceği üzerine akademik bir tartışma geliştiriyor.

Helsinki Zirvesi’nde başlatılan adaylık süreci gerçektenbu kadar kolay mı işleyecek? Hiç sanmıyorum.

Adaylık sürecinin işlemeye başlamasıyla pandoranın ku-tusu da sonuna kadar açılacak. Bunun ilk işaretleri de Hel sin -ki bildirgesinden sonra hemen görülmeye başladı.

Türkiye’nin adaylığının tanınmasına gelen tepkilerden bü -yük bir kısmı, Avrupa Birliği sınırlarının onu gerçekten“Avrupa ülkelerinin birliği” olmaktan çıkartacak şekilde ge niş -lemesi endişesinden kaynaklanıyor. Unutulmamalı ki, Av ru paBirliği’’nin temelinde gelişmiş kapitalist Avrupa ül kelerininekonomik çıkar birliği yatıyor. Nitekim ilk adı da Avrupa Eko -nomik Topluluğu. Coğrafi ağırlığıyla bir Asya ülkesi niteliğitaşıyan Türkiye gerçekten üyeliğe kabul edilirse, yarın Rusya,Ukrayna, Beyaz Rusya, hattâ Kafkas ve Orta Asya ülkeleri deAB kapısını çaldığında ne yanıt verilecek?

Bugünkü 15 üyeli yapısıyla dahi tam bir hantallık içindebocalayan ve karar mekanizmalarının iç ve dış dinamiklereayak uyduramaması yüzünden sık sık krize sürüklenen AB’ -nin böylesi bir genişlemeyle kendi kuyusunu kazmış olacağıendişesi, yeni adayların, özellikle de Türkiye’nin üyeliğekabulünden önce AP karar ve yürütme mekanizmalarınınyeniden biçimlendirilmesini zorunlu kılıyor.

Ama biçimsel sorunların ötesinde en büyük rahatsızlık,Ecevit ve Cem’in çizdikleri pembe tablolara rağmen Tür ki -

252

Page 254: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

ye’ de “Türk ırkının üstünlüğü” önverisine dayalı militaristrejimin asla sivilleşemeyeceği, insan haklarına saygı pla nın -da Kopenhag kriterlerini asla özümseyemeyeceği endişesin-den kaynaklanıyor.

Bu enişelerden ötürüdür ki, Avrupa Parlamentosu per -şem be günü oyladığı karar tasarısında “Türkiye’nin aday lı -ğını selamlama” ibaresini metinden çıkartarak bu adaylığısa dece not etmekle yetindi, ayrıca “Türkiye Kopenhag si ya -sal kriterlerine ulaşmadıkça üyelik görüşmelerinin başlaya-mayacağı”nın altını çizdi.

Herhangi bir ülkenin AB’ye üyeliğinin kabulünde sonsöz Avrupa Parlamentosu’na ait olduğu için karar tasarısın-da ki bu son derece temkinli ifadeler büyük önem taşıyor.

Hele de Ankara Hükümeti’nin Kürt sorununda hâlâ de -mok ratik bir tavır alamaması, azınlık hakları konusunda“Tür kiye’de yaşayan herkes Türktür, Türk kalacaktır!” inkar-cı lığında diretmesi, “Kıbrıs’ın güneyi tek taraflı AB’ye alı -nır sa, Kıbrıs’ın kuzeyini de Türkiye’ye katarız” tehditlerisa vurması, gündeme başka sorunları da getirecektir. Örneğin,Avrupa Parlamentosu’nun daha önce net bir tavır almış ol du -ğu Ermeni soykırımı sorununu da...

Evet, Avupa Parlamentosu, uzun çalışma ve tartışmalar-dan sonra 18 Haziran 1987’de onayladığı bir karar tasa rı -sıyla, Türk Hükümeti’nin 1915-17 yıllarında işlenen Ermenisoykırımını inkar etmesinin, Kürt, Ege ve Kıbrıs sorunlarınınyanısıra Türkiye’nin AB üyeliğinin önündeki ana engeller-den biri olduğunu açıklamış bulunuyordu.

Karar açıklanır açıklanmaz Türk basını “Avrupa Erme-nileşti!”, “Avrupa’nın yeni ihaneti!”, “Türkiye’ye karşı yenihaçlı seferi!” manşetleriyle saldırıya geçmişti.

Devrin cumhurbaşkanı Kenan Evren “Bunların yaptığınıVarşova Paktı bile yapmaz” diyerek gerekirse Türkiye’ninNATO’ dan çekileceği tehdidini savurmuştu.

Cuntacı Evren’in işaretiyle Türkiye’nin büyük sivil top -lum örgütleri de, başta TÜRK-İŞ, TİSK, TÜSİAD, TÖBB,

253

Page 255: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

TGC ve TGS olmak üzere, derhal “milli dava” çevresinde ke -netlenmiş ve Avrupa gazetelerine tam sayfa paralı ilanlar vere -rek Avrupa Birliği’ne karşı kampanya başlatmışlardı.

Soykırım kurbanlarının çocuklarının ve torunlarının oluş-turduğu Ermeni Diyasporası, 85 yıl önceki insanlık dramınıda, Avrupa Parlamentosu’nun bu konuda 1987’de almışolduğu kararı da unutmuyor. Türkiye’nin AB üyeliğine sırageldiğinde “Ermeni soykırımının Türk Hükümeti tarafındantanınması” koşulunun uygulanmasını istiyor.

Unutmayalım ki, 85 yıl önce Ermenilerin yanısıra, sırf Hris- tiyan oldukları için, Asuriler de soykırıma tabi tutulmuştur.

Eğer Türkiye Avrupa Birliği’ne gerçekten katılmak isti -yor sa, tüm cumhuriyet tarihi boyunca ve özellikle de son 20yıl da Kürt halkına karşı işlenen insanlık dışı suçları olduğu gibi,1915-17 soykırımını da tartışmaya açmak, devletin bu olaylar-daki sorumluluğunu ortaya çıkarmak, daha da önemlisi, Kürt,Ermeni ve Asuri halklarından özür dilemek zorundadır.

Ermeni-Asuri soykırımının Türkiye Cumhuriyeti tarafın-dan değil de 1915-17’de Osmanlı Devleti tarafından işlenmişolması Türkiye’yi yönetenleri bu yükümlülükten kur tarmaz.Hele hele Osmanlı Devleti’nin kuruluşunun 700. yıldönümübüyük tantanayla kutlandıktan sonra hiç kurtarmaz.

Geçen haftaki yazımda, Belçika Hükümeti’nin Kongobağımsızlık hareketi önderi ve ilk başbakanı Lumumba’nınöl dürülmesindeki sorumluluğunu resmen saptamak üzereBelçika Millet Meclisi’nin soruşturma açtığını yazmıştım.

Belçika kamuoyu da, Afrika halkları da bu kararı gö nül -den alkışlamaktadır.

Perşembe günü de, Birleşmiş Milletler, 1994 yılındakiRu anda Soykırımı’nda kendi sorumluluğunu büyük bir ce-sa retle kabul etti ve Ruanda halkından özür diledi. Şimdi Bir-leşmiş Milletler’e üye devletlerin halkları, kuşkusuz Türkhalkı da, bu kararı gönülden alkışlayacaktır.

Türkiye’nin yöneticilerinin artık militarist-kemalist şart-lan mayı aşarak Kürt, Ermeni ve Asuri halklarından özür

254

Page 256: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

dilemesi, sadece Türkiye’yi AB’ye daha yakınlaştırmaklakalmayacak, Türkiye Cumhuriyeti’ne tüm dünya halklarıtarafından alkışlanma onurunu kazandıracaktır.

Uymadan uymuş olmak!Özgür Bakış, 26 Aralık 1999

Avrupa Birliği’nin kapısı aralanalı beri bir telaş bir telaş...Nasıl yapmalı etmeli de, Kopenhag kriterlerine uymadan uy muşgibi görünmeli? Türkiye uluslararası insan hakları belgeleriniimzalayalı ve de bu belgelerdeki temel hak ve öz gürlükleri esasalan Avrupa Konseyi’ne üye olalı yarım yüzyılı bulduğu haldeEcevit Hükümeti Amerika kıtasını yeniden keşfedecekmiş gibi“insan hakları ve demokrasi konusunda neler yapılması gerek-tiği” konusunda çalışma başlatıyor. İnsan Hakları KoordinatörÜst Kurulu bu konuda bakanlıklardan ve “önemli” kuruluşlardanöneri istiyor.

Tabii “silahlı toplum kuruluşları” bu konuda sivil toplumkuruluşlarından daha hazırlıklı olduğu için ilk öneriler “insanhakları ihlali”nden yüzlerce kez sabıkalı Genelkurmay Baş -kanlığı’ndan ve Milli Güvenlik Kurulu’ndan geliyor!

Bilindiği kadarıyla Avrupa Birliği’ne girebilmeninin “ol-mazsa olmaz” koşulu, cumhuriyetin demokratikleşmesi vegerçek anlamda sivilleşmesi.... Eğer mevcut hükümet bukriterlere gerçekten saygılı davranacaksa yapacağı şey Ge -nelkurmay Başkanlığı’ndan ve Milli Güvenlik Kurulu’ndanöneri istemek falan değil, uluslararası sözleşmelerin gerek-lerini hatırlatarak bundan böyle sivil toplum işleyişine hiçbirşekilde müdahale edemeyeceklerini, akıllarına estikçe “balansayarı” yapamayacaklarını kendilerine tebliğ etmektir.

Eğer Genelkurmay Başkanlığı buna rağmen kendi militaristdemokrasi anlayışında direniyor ve bunu sadece Tür ki ye’ ninsivil yöneticilerine değil, aynızamanda Avrupa Bir liği’ne da -

255

Page 257: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

yatmaya yelteniyorsa, buna cüret eden üniformalı kamu gö -revlilerini, kaç yıldızlı olurlarsa olsunlar, görevlerinden uzak-laştırmaktır.

Ama ülkenin “demokratik sol” başbakanı ve dışişleri ba -ka nı AB adaylığının kabul edilmesinden hemen sonra Av ru -pa demokratik güçlerine meydan okurcasına Türk Or du su’nun“silahlı toplum kuruluşu” olarak herşeye müdahaleye hakkıbulunduğunu açıklamışlarsa, hattâ ölçüyü iyice kaçırarakMilli Güvenlik Kurulu’nu ülkenin en demokratik işleyen ku-ruluşu ilan etmişlerse, yavuz hırsız tabii ki evsahibini bastıra-cak, nasıl demokratlaşılacağını hükümet orduya değil orduhükümete öğretecektir.

En büyük skandal ise, sözümona Cumhurbaşkanı’nınbaşkanlık ettiği, başbakan ve kilit bakanların da katıldığıMil li Güvenlik Kurulu’nun “demokratikleşme” önerilerinin,sadece askerlerden oluşan MGK Sekreterliği’nce kaleme alı-narak hükümete tebliğ edilmiş olmasıdır. Sadece bu olgubile, Ecevit ve Cem’in “demokrasi” sembolü olarak yücelt-tikleri bu militarist kuruluşun gerçek niteliğini orataya koy-mağa yeterlidir.

Gerek Genelkurmay Başkanlığı’nın gerekse Milli Gü -ven lik Kurulu’nun hükümete tebliğ ettikleri öneri paketle -rin de toplumun sivilleşmesi, üniformalıların “siyasal da yatma”imtiyazına son verilmesi konusunda en kücük bir ima dahiyoktur.

Demokratikleşme çaresi olarak sadece, her askeri darbe-den ya da “balans ayarı”ndan sonra dinleye dinleye gına ge-tirdiğimiz “insan hakları eğitiminin toplumun her kesimindeyoğunlaştırılması”ndan söz edilmektedir. Kuşkusuz, “insanhakları”nı da herkesten iyi bildiklerine göre bu “zorunlueğitim”den silahlı toplum kurumları muaf tutulacaktır.

MGK’ye göre, “işkence ve kötü muamele konularıTürkiye aleyhinde yapılan insan hakları ihlali suçlamalarınınbaş sıralarında yer aldığından sorgulama personeli yurtiçi veyurtdışında yeterli sürelerle ihtisas eğitimi görmelidir.” Yani

256

Page 258: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

polisimiz karda yürüyüp iz bırakmama becerisine kavuştu-rulmalıdır.

Sanki Türkiye’de onyıllardır süregelen insanlık dışı hakihlalleri baştan aşağı uydurmaymış gibi, MGK olaya hâlâ“va tan hainlerinin yıkıcı propagandası”nı dengeleme ka fa -sıy la yaklaşmaktadır: “Ülkemizde ve yurtdışında yapılantoplantılara, Türkiye aleyhinde iç ve dış kamuoyunu olumsuzimajlarla etkilemek isteyenlerin çalışmalarını dengeleyecekbilgi ve kapasiteye sahip kamu görevlilerinin katılımı yö nün -de gayret gösterilmelidir.”

Bittabi sadece bunlarla imaj değiştirmek mümkün olma -yacağından, göz boyamak için adam satınalma yöntemlerinede ağırlık verilmelidir: “Özellikle uluslararası kamuoyu oluş-turmada çok etkin olan yabancı hükümet dışı kuruluşlarTürkiye’ye davet edilerek bilgilendirilmelidir.”

Yıllardır Türkiye’deki faşizan uygulamalara kritik yaklaşanAvrupalı gazetecilerin Türk büyükelçilikleri tarafından Tür ki -ye’nin turizm cennetlerine götürülüp her türlü fantazmları tat-min edilerek nasıl “objektifleştirildikleri”ni, hattâ “alkış tutucu”haline getirildiklerini bilenler için, bu üst dü zeydeki kurmaycaönerinin nasıl uygulanacağını tahmin etmek hiç de güç değil...

1980 darbesinden beri yirmi yıldır Kürt halkına uygula -nan zulme gelince, yine göz boyamak için “Doğu ve güney-doğuda terörle mücadele sırasında malları zarar görenva tandaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi için valileremrine başbakan talimatıyla özel ödenekler gönderilmelidir,”demekle yetinilmektedir.

Ama bu zulmün, ayrımcılığın gerçekten son bulması içingerekli tek önlemden, yani Kürt kimliğinin, dilinin ve kül tü -rünün devletçe tanınmasından, Kürt halkının ve ülkenin tümazınlıklarının örgütlenme ve devletin tüm organ ve kurum-larına seçilme özgürlüğüne saygı gösterilmesinden tek satırlabahsedilmemektedir.

Oysa 128 sivil toplum örgütünün oluşturduğu Demokrasiİçin Sivil Toplum Girişimi, “Ayrı dini, kültürel, etnik farklılık-

257

Page 259: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

ların örgütlenme, kendi haklarını kullanma ve geliştirme özgür-lüklerinin tanınmasını, anayasanın bu yönde değiştirilmesini”istemiştir. Toplantıya bir tebliğ sunan İstanbul Kürt Enstitüsüyeni anayasada genel ifadelerle yetinilmeyip ülkenin ikincibüyük nüfus kategorisini oluşturan Kürtlerin temel hak veözgürlüklerinin özel olarak vurgulanmasını istemiştir.

Kopenhag kriterlerine uymanın olmazsa olmaz koşulubudur.

Bunu ise militarizm teslimiyetçilerinden ve ırkçılardanoluşan bir hükümetin ve böyle bir hükümetin güç aldığı mec -lis çoğunluğunun gerçekleştirmesi aasla mümkün değildir.

2000’li yıllarda Türkiye’nin Kopenhag kriterlerini ya ka -la yabilmesi, meclisteki militarist-faşist blokajın erken birseçimle çözülmesini, ülkenin etnik, kültürel ve dinsel moza-yığını temsil eden gerçekten sivil bir çoğunluğun MGK dikta -sına son vermesini ve son çeyrek yüzyılın tüm so rumluluğunutaşıyan Demirel’lerin, Ecevit’lerin Çankaya sırtlarından ke -sinkes uzaklaştırılmasını dayatmaktadır.

Ülkemizi Avtupa’nın yüzyıldır bir türlü iyileşemeyen“hasta adamı” olmaktan kurtarmanın başka bir yolu ve yor-damı da ufukta görünmemektedir.

“Gavur” sofrasında!Özgür Bakış, 2 Ocak 2000

Takvimler 1999’dan 2000’e dönerken ne bilgisayarlarfelç oldu, ne uçaklar düştü, ne trenler yoldan çıktı ne de ge -miler battı. Bilim ve ileri teknoloji bir kez daha bâtılı yendi.

İşte o süper-medyatik geceden aklımda ve de yüreğimdekalan tek heyecan ve mutluluk verici şey bu.

Yoksa 2000’miş, Millenyum’muş, pek de umurumdadeğil... Nasıl olsun ki, insanlık tarihinin, faili ve âmili hâlâtar tışmalı bir doğumla başlamadığı herkesin malumu.

258

Page 260: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Örneğin, dün tüm dünya ülkeleri gibi Çin de bir yandanadet yerini bulsun diye 2000’i kutlarken, aynı zamanda vede tam bir misli farkla, kendi öz tarihinin 4000. yılını kutla-maya hazırlanıyordu.

Önceki yıl Belçika’daki Asuri dostlarımızla birlikteAnadolu’nun bu en eski halkının 6748. yılını kutlamıştık. Buyılın 1 Nisan’ında 6750. yıllarını kutlayacaklar.

İskenderiyeli Klemes’e bakarsak, insanlık tarihi tam7600 yıl önce başlıyordu.

Şurası gerçek ki, insanlığın tarihi, İsa’nın doğuşuyla baş -lamıyor.

Tanzanya’daki Olduvai boğazında bulunan insan yapısıilk âlete 2 milyon yıllık tarih düşülüyor. Ateşin yakılabilmesive kullanılabilmesi 600 bin yıl öncesine rastlıyor. Fransa’nınLascaux mağaralarında bulunan o nefis prehistorik tasvirleriise insanoğlu 45 bin yıl önce duvara işleyip ölümsüzleştirmiş.

Yüksek uygarlıkları Mezopotamyalıların 7000 yıl önce,Mı sırlıların 5000 yıl önce, Hintlilerin 4500 yıl önce, Eski Yu-nan’ın 4000 yıl önce, Çin’in 3650 yıl önce, Batı Pasifik Ada -ları’nın 3500 yıl önce, Mayaların 3000 yıl önce yarattıklarıartık cümle âlemin malumu...

*Yıllardır Avrupa’da Avrupai yılbaşı gecelerini kutlama

alışkanlığını yitirdiğimiz ve de erkenden kafayı vurup yattı -ğımız halde dün gece Belçikalı bir öğretmen arkadaşın ısrarıüzerine 2000’i onun evinde birkaç aile dostuyla birliktekarşıladık.

Sofrada hristiyan da, musevi de, dinsiz de vardı; komü-nist de, sosyalist de, liberal de...

Konuşmalar dönüp dolaşıp farklı halklar, farklı inançlar,farklı diller arasındaki ilişkiler üzerine odaklaşıyordu. İkinciDünya Savaşı’nda nazilerin çalışma kamplarından geçmiş83 yaşındaki bir Belçikalı, yine aynı savaşta Alman işgalinekarşı direnişe katılmış komünist bir militanın eşi ve kızı, ateşve acılarla yoğrulmuş bir geçmişin imbiğinden süzülerek

259

Page 261: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

perçinlenmiş “kardeşlik” duygularını büyük coşkuyla an-latıyorlardı.

Dünyamızın insanları...Ne ki, bu davete gelmeden önce, Türkiye’den gelen Öz -

gür Bakış’ları tararken Ragıp Zarakolu’nun bir yazısını oku -muştum: “Gavur meselesi” üzerine.

Sohbetimiz sürüp giderken, Ragıp’ın yazısından bellicüm leler kafamda bir leitmotiv olarak gelip gidiyordu.

“Herhalde genlerimize işlemiş kavramlardan biri de ‘ga -vur’ sözcüğüdür. Etimolojik olarak Arapça Kafir’den gelenbir sözcük. Onun kökeni ise ‘küfr’... Türkçede dinsiz anla -mında, Müslüman olmayan anlamında, çoğunlukla da Hris-tiyanlara karşı kullanıliyor.” (Özgür Bakış, 16 Aralık 1999)

Sadece Türkiye’deki Hristiyanlara, kılıç zoruyla işgal et -tiğimiz ülkelerin Hristiyanlarına karşı mı? “Konuk işçi” ola-rak geldiğimiz ülkelerin evsahibi Hristiyanlara da...

Masanın çevresindekilere bakıyorum. Bu anlamda hepsikâfir, hepsi gavur!

Birden, Belçika’daki Türklerle günlük konuşmalarda sıksık duyduğumuz sözler geliyor aklıma:

“Yok abi, o bizden değil, gavur!” “Canım, gavurdan daalış veriş yapılır mı, onun yaptığı, sattığı yenir mi?”

Bu yüzdendir ki, Chaussée de Haecht ve çevresinde Türkbakkalından, Türk fırınından, Türk kasabından, “helal et dö -ner”cisinden geçilmiyor.

Gerektiğinde Atatürkçülüğünü kanıtlamak için Fa zi let’ çiyeana avrat küfreden laiklerin, hattâ eski solcuların bile ağız -larında aynı jargon: “Orası gavurlara ait... Onun karısı ga vur...”“Gavur” dedikleriyse Belçikalı, yani bu ülkenin yerlisi. Hü-manist de olsa, ülkesindeki ırkçılığa, yabancı düşmanlığınakarşı tavır alıp fiilen kavgaya girmiş de olsa, arkasından söyle-nen laf değişmiyor: “ïyi adam ama, alt tarafı gavur!”

*Ve de 1999’un son günü, Avrupa’daki Türklerin beyin

yıkayıcısı gazetelerde manşetler: “Avrupalı Türklerin zor yılı!”260

Page 262: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

“Türk ailelerin kendi dilleriyle çocuklarına islam din kül -türünü anlatmasını entegrasyonu engelleme nedeni gösterenAlmanya bu konuda 2000’li yıllarda daha da bastıracağınınsinyallerini verdi.” (Sabah, 31 Aralık 1999)

Din derslerinde, Kuran kurslarında Türk çocuklarına ve -ri len eğitimin “tartışmasız” kitabı Kur’ân-ı Kerim.

2000’li ilk yılın ilk sabahı Ömer Rıza Doğrul’un tercü -mesinden okuyorum:

“Ey iman edenler! Yahudilerle hristiyanları dost edin-meyin. Onlar birbirlerinin yârıdırlar. Onlardan dost edinende onlardan olur.” (Mâide Sûresi)

“Ey iman edenler! Müminlerden gayri, kâfir olanları dostedinmeyin. Şüphe yok ki münafıklar cehennemin en aşağıkatındadırlar.” (Nisa Sûresi)

“Ey iman edenler! Kendilerinizden başkalarını dost vesırdaş edinmeyin! Zira bunlar size zarar vermek ve fenalıkgetirmekten geri kalmazlar.” (Ali ïmran Sûresi)

“Kendilerine kitap verilenlerden olup Allah’a da, âhiretgününe de iman etmiyen, hak dini kabul etmeyen kimselerle,tâ boyun eğerek ve size itaat ederek cizyeyi verinceye kadarsavaşın. Onların yurdu cehennemdir.” (Tevbe Sûresi)

Sabah’ın saat 11’i... Pencere’den bakıyorum. Sisler ara -sın dan kilise kuleleri yükseliyor. Demiryolunun kenarındaYa hudi Sinagogu, Metro çıkışında Laikler Lokali... Hepsi“kâ fir”, hepsi “gâvur”!

Ve Schaerbeek’in, Saint-Josse’un ana caddelerinde, arasokaklarında camiler, mescitler... Hepsinde de, ister Arapçasıister Türkçesi olsun, tartışılmaz tanrı buyrukları...

Yıllardır ırkçılığa, yabancı düşmanlığına karşı birliktemücadele verdiğimiz Belçikalı, İspanyol, İtalyan, Yunan,Asuri, Ermeni arkadaşlarımın dost gülümseyişlerini anım-sıyorum.

Tekrar elimdeki tercümeye dönüyorum:“Artık siz de (ey müminler) kâfirlerin boyunlarına vurun,

ellerine ve parmaklarına (kılıç) çalın.” (Enfâl sûresi)261

Page 263: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

“Kâfirlerin akıbeti ateştir. “ (Ra’d Sûresi)Dün akşam “gavur sofrası”nda beraber olduğum güzel

in sanları düşünüyorum. Gözlerim buğulanıyor, içim burku-luyor.

2000. yılınız kutlu olsun, diyorum... Kutlu olsun 3000.yılınız, 4000. yılınız, 5000. yılınız, 7000. yılınız...

Yaratıcı insanoğlu, 2 milyonuncu yılın kutlu olsun!

2000’in gündemiÖzgür Bakış, 16 Ocak 2000

Karar öncesi tahminleri de, kararın kendisi de, karar son-rası yorumlar da, Türkiye’’yi yöneten güçlerin ve kamu oyu -nu oluşturmada etkin çevrelerin gerçek bir demokratikleşmeisteminin ve sürecinin ne denli uzağında olduğunu bir kezdaha acı şekilde gözler önüne seriyor.

Özellikle Türkiye’nin adaylığına yeşil ışık yakan Hel sin -ki Zirvesi’nin üyeliğe kabul için idam cezasının kaldırılma -sını “olmazsa olmaz koşul”lardan biri saydığını açık lamasındansonra, değil Öcalan’ın, ölüm cezaları yıllardır Meclis gün-deminde bekletilen herhangi bir mahkumun darağacına gön-derilmesi mümkün müydü?

Kesinlikle hayır.Mevcut hükümetin tüm “kişilikli dış politika” şovlarına

rağmen adaylığa onay çıkması için iki yıldan beri kapalı ka -pılar ardında ne pazarlıklar yapıldığını, ABD’nin desteğinialıp AB’ye baskı yapmasını sağlamak için Clinton ve çe te -sinin önünde nasıl yaltaklanıldığını, IMF’nin direktiflerinenasıl harfi harfine itaat edildiğini bizzat kendileri açıklayanseçkin ve etkin “kamuoyu oluşturucu”ları, bugün Öcalan’ınidam hükmünü AIHM kararı açıklanıncaya kadar başbakan-lıkta bekletmeye MHP’nin “ikna” edilmiş olmasını büyükbir “demokratik zafer” olarak göklere çıkartıyorlar.

262

Page 264: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Kimileri daha da ileri gidip işi, “Türk demokrasisi”ninbu yeni zaferinin onurunu, ertelemeye “ikna” olma büyüklü -ğünü gösteren ismiyle müsemma MHP lideri Devlet Bah -çeli’ye tanımaya kadar vardırıyor.

Borsa birden aşka gelip şaha kalkıyor.Avrupa liderleri Ankara’ya övgü üstüne övgü yağdırıyor.Türkiye’nin yarım yüzyıldır süregelen “demokratikleş -

me” sürecinde kaç defa seyrettiğimiz “fakire eşeğini kaybet -ti rip buldurtma” senaryosu bir kez daha başarıyla uygulanıpherşey militarizmin dayattığı “temkinli demokratikleşme”yeendeksleniyor.

*Yıllardır intikama koşullandırılmış MHP seçmenlerini

yatıştırmak için Üçlü Zirve’nin kararına bir “infaz tehdidi”so kulmuş da olsa, bu saatten sonra bu tehdidin işlemeyece -ğini Ecevit de, Yılmaz da, Bahçeli de çok iyi biliyorlar.

“Bu kararın terör örgütü ve yandaşı çevrelerce, milleti vedevletiyle Türkiye’nin yüksek menfaatleri aleyhine kullanıl-mak istendiğinin değerlendirilmesi halinde, erteleme sürecikesilerek infaz sürecine derhal geçilmesi” nasıl olacaktır?

1. Hangi eylemler ya da beyanlar “Türkiye’nin yüksekmenfaatleri aleyhine” sayılacaktır? Türkiye Cumhuriyeti’ninyürürlükteki anayasasına, ceza yasasına, terörle mücadeleya sasına bakılırsa, “Türkiye’nin yüksek menfaatleri aley-hine” sayılamayacak hiçbir eylem ve beyan yoktur.

2. Terör örgütü ve yandaşı çevreler hangileridir? “Yan-daş çevreler” öylesine muğlak bir ifadedir ki, bugüne kadarPKK ile uzaktan yakından hiçbir örgütsel ve belki de dü şün -sel bağı olmadığı halde onbinlerce, hattâ yüzbinlerce insanınna sıl “yandaş” sayılıp işkenceden geçirildiği, zındanlara atıl -dığı unutulmamıştır.

3. Bir eylemin veya beyanın “Türkiye’nin yüksek men-faatleri aleyhine” olduğunu ve de bunu yapan veya söyleyen-lerin “terör örgütü mensubu veya onun yandaşı” olupol madığını kim takdir edecektir? MİT mi, JİTEM mi, MGK

263

Page 265: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

mı, DGM savcıları mı, hükümet mi, yoksa bu şantajı zirvekararına sokturan Devlet Bahçeli mi?

MİT’in ve diğer güvenlik servislerinin Ecevit’e verdiğiraporlarda, idam kararının ertelenmesinin PKK’nın çökme-sine, Öcalan’ın da devletin “yüksek menfaatleri” için kulla -nıl masına olanak sağlayacağı iddia ediliyor. Amigo basındada, zirve kararına bu şantaj cümlesinin sokulmasıyla PKK’ -nin tamamen dağılacağı, Öcalan’ın elinin kolunun bağ la na -ca ğı, artık İmralı’dan örgütüne talimat veremeyeceği, hayattakalabilmek için devletle işbirliği yapmaktan başka çaresininkalmadığı ileri sürülüyor.

İntikamcı çevrelerin tepkilerini yatıştırmak için de, basın-daki kimi tescilli Kürt düşmanları, idam cezasının yerine“ağırlaştırılmış müebbet hapis” uygulanmasını öneriyorlar.“Şu anda yapılacak ilk iş bütün medyanın seferber edilmesiy -le ağırlaştırılmış müebbet hapsin sanığa idamı aratacak birce za olduğunun anlatılmasıdır” diyorlar.

PKK’yı ve her türlü Kürt siyasetini Türkiye politik ya -şamından dışlamayı ya da en azından etkisizleştirmeyi amaç -layan bu rapor ve yorumlardaki sığlık ve kısa görüşlülük heryanından sırıtıyor. Bunlara gereken cevabı vermek deherkesten önce PKK’nın hakkıdır ve görevidir.

Kaldı ki, bu tahminler ve yorumlar doğru bile olsa, Kürthalkının Cumhuriyet’in başından beri süren kimlik ve özgür-lük mücadelesinin devamı bir örgütle ve bir kişiyle sınırlı tu-tulabilir mi?

Son 17 yıldır PKK’nın mücadelesiyle gün ışığına çıkarakuluslararası hukukun ve diplomasinin gündemine gülle gibioturan Kürt sorunu, yukarıdaki iddialar doğru bile çıksa, artıkTürkiye’nin de bir numaralı gündem maddesidir.

Hemen zirve sonrası yayınlanan TÜSİAD raporu bununinkar götürmez belgesidir.

Kürt sorununun çözümü, Avrupa Birliği’ne aday olmuşbir Türkiye’de artık çağın gereklerine yakışır bir parlamentove hükümet kompozisyonunu dayatmaktadır.

264

Page 266: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Bunun için herşeyden önce:- Vadesi çok yakın olduğu için, geçmişi işçi sınıfının ve

Kürt halkının haklı mücadelelerine karşı binbir komplo dü -zenlemekle örülü bir Demirel’in cumhurbaşkanlığı süresininhiçbir şekilde uzatılmaması, Çankaya’ya gerçekten demokratbir kişiliğin çıkartılması gerekir.

Hemen ardından da:- TÜSİAD’ın önerdiği gibi seçim barajı yüzde 3’e dü şü -

rü lerek derhal yeni bir seçime gidilmesi, - Öcalan ve diğer PKK lider ve militanları da dahil tüm

siyasal tutuklular salıverilerek siyasal yaşama katılma hak-larının tanınması,

- HADEP’in ve diğer demokratik partilerin de güçleriora nında temsil edileceği yeni bir parlamento oluşturularakfaşistlerin hükümetten uzaklaştırılması,

- MGK lağvedillip genel kurmay başkanlığı Milli Sa vun -ma Bakanlığı’na bağlanarak siyasetin militarizmin vesa ye -tin den kurtarılması gerekir.

Bu istekleri bugünden dile getirmek ne “Türkiye’ninyük sek menfaatleri aleyhine çalışmak”tır ne de “teröristörgüt yandaşlığı”dır.

Bunları istemek ve bu istekler uğrunda mücadele etmek“tahrik” de değil, Türk’üyle, Kürt’üyle, Ermeni’siyle, Asuri’ -siyle, kendine “insanım” diyen her Türkiye’linin önceliklihak kıdır ve görevidir.

Kör parmağım gözüne!Özgür Bakış, 23 Ocak 2000

Bir günde dünyanın İspanyolca konuşan üç ayrı ül ke sindeyeniden şiddet konuştu. İspanya’nın başkenti Mad rit’te ardardaiki otomobil bombalama olayı bir yarbayın ölümüyle sonuç-landı. Kolombiya’da Ulusal Kurtuluş Ordusu (ELN) gerillaları,

265

Page 267: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

elektrik santrallarına karşı giriştiği sabotaj eylemlerini yoğun-laştırdı. Ekvator’da ise yerlilerin ayaklanıp Mec lis’i basması,seçilmış cumhurbaşkanının alaşağı edilmesiyle sonuçlandı.

Her üç olay da, içerdikleri “şiddet” unsuru nedeniyle, dün -ya kamuoyunca ve hattâ ilgili ülkeler halklarının çoğunlu -ğunca tepkiyle karşılandı. Protestolar birbirini izledi. Olaylarıyaratanlar, “demokrasi”yi ya da “demokratikleşme sü reci”nitehlikeye atmakla suçlandı.

Ne ki, tüm bu tepkiler, söz konusu ülkelerdeki iktidar-ların kronikleşmiş belli sorunlar karşısında vurdumduymazdavranıp şiddeti bizzat teşvik ettikleri, hattâ askeri darbelerebizzat zemin hazırladıkları gerçeğini ortadan kaldırmıyor.

Kaldırmadığı gibi, benzeri sorunlara sahip diğer ülkeler -de de iktidarların gaflet ve dar görüşlülüğünün kendiliğin-den ya da örgütlü “şiddet” eylemlerinin her an yeniden patlakvermesine yolaçabileceği gerçeğini bir kez daha “kör par-mağım gözüne” dercesine gündeme getiriyor.

*Madrit’teki şiddet eylemine henüz resmen sahip çıkan ol-

mamakla birlikte, İspanyol Hükümeti olaydan Bask silahlıdireniş örgütü ETA’nın sorumlu olduğunu açıkladı. Bask böl-gesinin yerel hükümeti de, patlamalardan ETA’yı sorumlutu tarak bu hareketin siyasal kanadıyla ittifakı askıya aldı.

Ancak, şiddet eylemini ETA’nın yaptığı sabit olsa da,Bask ılımlıları dahil İspanya’nın tüm siyasal güçleri ETA’yıtecrit ve mahkum etse de, Bask sorununa kalıcı bir siyasalçö züm bulunmadıkça bir şey değişmeyecek, kan ve gözyaşıïspanya’nın gündeminden eksik olmayacaktır.

İspanya ve Fransa arasında bölüşülmüş Bask ülkesininkendi yazgısını kendisinin belirlemesi için yıllardır mücadeleeden ETA, Eylül 1998’de, barışçıl bir çözüm aranmasına ola -nak sağlamak için, tek taraflı ateşkes ilan etmiş ve böylecebir diyalog sürecini başlatmış bulunuyordu.

Ne ki, bu barış sürecinde sağcı Anzar Hükümeti Baskhalkının kendi yazgısını kendi belirlemesi için bir referan-

266

Page 268: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

dum düzenleme önerilerini kesinlikle reddederek ETA’yıkesin bir teslimiyete zorlamıştı. ETA militanlarına karşıgerek İspanya ve gerekse Fransa’da baskı ve tutuklamalarınsürüp gitmesi üzerine ETA, geçen yılın 28 Kasım’ında yap-tığı açıklamada, ateşkesi sona erdirmekten başka seçeneğininkalmadığını açıklamıştı.

Dünkü bomba olaylarından sonra İspanyol Baskı’nın baş -kenti Bilbao’da da ılımlı milliyetçiler tarafından ETA’ya karşıprotesto gösterileri yapılmışsa da, karşı göstericiler ETA’ nınbu bölgede “siyasal çözüm” arayışlarından ilanihaye dışlana-mayacak bir siyasal güç olduğunu ortaya koyuyor.

*Kolombiya’da ELN gerilla lideri Nicolas Rodriguez,

yüksek gerilim hatlarını bombalama eylemlerini, IMF’ninemirlerine harfiyen uyan hükümetin enerji dağıtım teşkilatıISAGEN ile ulusal enerjii teşkilatı ISA’yı özel sektöre ve ya-bancı sermayeye peşkeş çekme planlarını protesto etmek içinbaşlattıklarını açıkladı.

Yerel bir radyoya verdiği demeçte Rodriguez, “Kolom-biya halkından özür diliyoruz ama egemen sınıflar maalesefsadece dinamit ve silah sesinden anlıyorlar” diyor vesoruyor: “Ulusal servetimizi yabancıların çıkarlarına uygungelecek şekilde satabilmemiz mümkün mü?”

Gerillalara misilleme olarak hükümet de “ölüm man-gaları”nı harekete geçirdi. Ölüm mangaları “İmha edilen herelektrik direği ya da elektrik santrali için on köylü ya da ger-illayı infaz edeceğiz” tehdidini savuruyor.

Latin Amerika’da en uzun ve sürekli gerilla savaşınasahne olan Kolombiya’da bir kez daha barışçıl çözüm yollarıtıkanıyor, siyasal şiddet ABD sermayesinin hizmetindeki birhükümetin halk ve ülke düşmanı uygulamaları yüzündenyeniden tırmanıyor.

*Ve Pinochet darbesinden tam 27 yıl sonra Şili cumhur-

başkanlığına ilk kez bir “sol” adayın seçilmesinin hemen267

Page 269: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

ardından, Latin Amerika’da “askeri darbe”ler dönemi, yineIMF’nin ve ABD tekellerinin hizmetindeki Ekvator Cumhur-başkanı’nın gafil ve hain politikaları yüzünden, hem de “halkdesteği”yle yeniden açılıyor.

Ekvator, tam da Kolombiya ve Peru’nun arasında, 12 mil -yon nüfuslu yoksun bir ülke. Nüfusun yüzde 30’u, yüzyıllardırher alanda tam bir ayrıma tabi tutulan ve aşırı yoksulluk içindeyaşayan “yerli”lerden oluşuyor. Yüzde 60’larda seyreden yıl-lık enflasyonun ve işsizliğin en büyük kurbanı onlar.

Hristiyan demokrat Jamil Mahuad’ın iktidarda bulun-duğu 17 aydan beri Ekvator’da zaten ayaklanmaların, pro -tes toların ardı arkası kesilmiyordu. ABD uşaklığını ulusalpa rayı lağvederek yerine ABD Doları’nı geçirmeye vardıranMahuad, protestoları bastırabilmek için iki hafta önce ola -ğan üstü hal ilan etmişti.

“Yerli”lerin dünkü ayaklanması, Genelkurmay BaşkanıCarlos Mendoza’nın başını çektiği bir triumviranın iktidaraelkoymasıyla sonuçlandı.

Yeni askeri yönetimin, Latin Amerika’da yüzlerce çeşidigörülmüş askeri rejimlerden hangisine benzeyeceği, kendisi -ne iktidar yolunu açan yoksul “yerli”lere ne sürprizler ge-tireceğini zaman gösterecek.

*Evet, şiddet şiddeti getiriyor.Ve dünyanın öbür ucunda bunlar olurken, Türkiye “derin

devlet” şiddetinin perde perde açığa çıkan vahşetiyle bir kezdaha sarsılıyor.

“Kör şiddet”in âleti olmuş ve hepsinin nerede olduğuşimdiye kadar pek âlâ bilinen bir takım meczup veya zaval-lılar ardarda tutuklanıp “devlet”in kahhar gücü bir kez dahayedi düvele ispatlanırken, Kürt halkının haklı mücadelesiniezmek, olmazsa dejenere etmek için Hizbullah’ı yaratanlar,teşvik edenler, ödüllendirenler, hesap verecek yerde yine dev -letin zirvesinden ahkam kesiyor, emekli olanları ise say-fiyelerinde parababalarına “nü”ler resmediyor.

268

Page 270: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

80’li yıllarda askeri helikopterlerin Kürt köylerine trakt-lar atarak Kürt halkını “İslamın son güçlü ordusunun allahsızdinsiz PKK’ya karşı kutsal cihadı”nı desteklemeye ça ğırdığı,Hizbullah’ın bunun ürünü olduğu unutturuluyor.

Ama Hizbullah şiddeti’nin hedefi olanlar idam sehpa -sının gölgesinde rehine tuluyor, Kürt halkının avukatlarını,yazarlarını, gazetecilerini susturmak için tedbir ardına ted-bir tezgahlanıyor.

Ve de iki darbede yedikleri kötekten hâlâ uslanmamış kimi- leri, ordunun Ekvator’daki gibi kılıcını atmasını bekliyor!

Faşistin seçmecesi!Özgür Bakış, 30 Ocak 2000

Avrupa dehşet içinde... Ya eğrisi doğrusuna gelir deAvusturya’da aşırı sağcı Haider’in partisi FPÖ hristiyanÖVP’ yle birlikte bir koalisyon kurarsa... Açıkça AB düş-manı, yabancı düşmanı ve Yahudi düşmanı bu parti iktidaragelirse... Avrupa Parlamentosu’nda zaten beş üyeyle temsilediliyor. Bir de iktidar partisi olarak AB’nin gerçek patronuBakanlar Konseyi’ne ve de onun uygulayıcısı Avrupa Ko -mis yonu’na katılırsa?

Anti-faşist örgütler ve şahsiyetler haklı olarak uyarı üs -tüne uyarı yayınlıyor.

Yol bir açıldı mı, diğer ülkelerdeki faşist ve ırkçı partilerde “demokratik” yoldan iktidara sızıp sadece kendi ül ke -lerinin değil, koskova Avrupa Birliği’nin yazgısına hükmede-cek duruma gelmezler mi?

Fransa’daki Front National ve Belçika’daki Vlaamsblokzaten sırada bekliyor. Bunun içindir ki, Belçika Hükümetihemen harekete geçerek AB’nin Haider tehlikesine karşıortak tavır belirlemesini istedi.

En ilginç olanı da, Avrupa’da yayınlanan Türk ga ze te le -269

Page 271: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

rindeki telaş... Bu ırkçı parti iktidara ortak olursa, ardındandiğer ülkelerde de faşist ortaklı hükümetlere yolaçılırsa,Avrupa’daki Türklerin akıbeti ne olacak?

İkiyüzlülüğün böylesi görülmüş değil.Evet Avusturya’da böyle bir tehlike var ve de faşistlerin

ik tidar olması ne yapıp edip önlenmeli. Bu her anti-faşistin,her demokratın görevi.

Ama, daha dün AB’nin bekleme odasına alınan bir başkaülkede, Türkiye’de faşistler nerdeyse bir yıla yakın iktidardadeğil mi, başbakan yardımcılığını, birçok kilit bakanlığı eldetutmuyor mu?

Kimse daha iki ay önce aynı Avrupa Birliği’nin faşistliğimüseccel bir partinin iktidar ortağı olduğu Türkiye’yi aday -lı ğa kabul ettiğini, tüm AB kurumlarında faşist bakanların vemilletvekillerinin itibarla ağırlandığını anımsamak bile is-temiyor.

Avusturya’da faşistlerin iktidar ortağı olmasına karşı çı -kan eski goşist Daniel Cohn-Bendit, Paris’te Türk gazeteci-lerine verdiği akşam yemeğinde Türk faşistlerinin iktidaror tağı olmasından hiç de rahatsız görünmüyor. “MHP de se-çimle iş başına gelen bir parti olarak elbette muhatabım. El-bette görüşür, konuşurum!” diyor. Sanki MHP seçimle iş başınagelmiş de, Avusturya’da FPÖ seçimsiz, darbeyle iktidara elkoyuyormuş gibi...

“Görüşe konuşa bakın Abdullah Öcalan idam edilmedi.Aslında, Öcalan kanlı katilin biri...” diye faşistlerin şantajıylaÖcalan’ın ve tüm Kürt hareketinin rehine alınması kara rın -dan kendine övünme payı çıkartıyor. Öcalan’ı katillikle suç -larken, aslında MHP’nin azılı katil ve işkencecilerden oluşanbir parti olduğunu hasıraltı ediyor.

Türkiye konusunda AB çifte standard mı uyguluyor? İştebuyurun dört dörtlük bir çifte standart. Ama bizim kaşarlan-mış insan hakları düşmanlarının iddia ettikleri gibi Türkiyealeyhine değil, Türkiye’deki faşist ortaklı iktidar lehine çiftestandart.

270

Page 272: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Çünkü, insan hakları, demokrasi v.s. bir yana, Türkiyear tık bütün sektörlerini Avrupa sermayesinin yağmasına açı -yor. Eski solcu Başbakan Ecevit, yanında bir kapitalistler or-dusuyla, Davos’ta tezgahı kurup uluslararası tekelleri savaşsanayii başta olmak üzere Türkiye’nin tüm sektörlerde kat-merli vurguna çağrıyor.

*Haider’in Hristiyan ÖVP ile iktidar pazarlığı haberleri

Brüksel’e düştüğünde Belçika’nın en kıdemli anti-faşist sa -vaşçılarından birini, değerli ve sevgili dostumuz Yvonne Jos -pa’yı 90. yaşında son yolculuğuna uğurluyorduk.

Kendisini Belçika’ya göçün yasaklandığı 1974’te ta nıdım.O tarihten sonra ırkçılığa, yabancı düşmanlığına karşı bir çokkomitede, örgütte ve eylemde birlikte olduk, göçmenlerinpolitik hakları için birlikte mücadele verdik.

Sekiz yıl önce, Engizisyon’un 500. yıldönümü do la yı -sıyla birlikte ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı bir dizi etkinlikdüzenlemiştik. İstanbul’dan davet ettiğimiz Jak ve Janet Es-im’in Sefarad Müzik Topluluğu’ da bu etkinliklere katılmıştı.O tarihte 82 yaşında olmasına rağmen nasıl özveriyle ve mili- tanca çalıştığını unutamıyorum.

Madam Jospa 20’li yıllarda, şimdiki adı Moldavya olanBesarabya’daki Yahudi düşmanlığından kaçarak Belçika’yasığınmış. Burada eşi Herz Jospa ile birlikte komünist partisisaflarında sömürüye ve ırk ayrımcılığına karşı mücadeleyekatılmışlar. 1942’de eşi Naziler tarafından tutuklanarak ünlüBuchenwald Toplama Kampı’na gönderilince Madam Jospagizli bir örgüt kurarak binlerce Yahudi çocuğunu Nazi zul-münden kurtarmış.

Savaş sonrası eyyamcı tutumunu onaylamadıkları Bel çi -ka Komünist Partisi’nden ayrılmışlar, ancak “eşitlikçi” birtop lum için mücadeleye daha hırslı sarılarak Irkçılığa, Anti-Semitizme ve Yabancı Düşmanlığına Karşı Mücadele örgütü(MRAX)’ı kurmuşlar.

Bugün Belçika Komünist Partisi artık yok, ama üyesi ol-271

Page 273: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

ma kla gurur duyduğum MRAX sadece Belçikalıları değil,göçmenleri de bünyesinde toplayarak mücadelesini tümcephelerde sürdürüyor.

*Brüksel’de gökyüzü her zamanki gibi kurşuni... Madam

Jospa’yı son yolculuğuna uğurlayacağımız salonda 300 kişikadarız. Aramızda Nazi toplama kamplarından geçmiş 80’ liklerde var, Madam Jospa’nın Nazi’lerin pençesinden kur tar dı ğıbugün 60’lara merdiven dayamış olanlar da... Ya hudi, hris-tiyan, müslüman, budist, laik ve de dinsiz...

Ne dua, ne âyin!Madam Jospa’nın müstesna kişiliğini anlatan konuşma-

lardan sonra salonda hep bir ağızdan yürekleri dağlayan birezgi yükseliyor. Türkiye’de 60’lı yıllarda Piet Seeger’in 33’ -lüklerinden dinleyip belleklerimize ve yüreklerimize ka zı -dığımız o acı ve hüzün, ama aynızamanda azim ve umut doluezgi:

“Wir sind die Moorsoldaten!” (Bizler, bataklık asker-leriyiz!)

İkinci Dünya Savaşı’nda Nazilerin kadın erkek, genç ihti-yar demeden ellerine kürek tutuşturarak bataklıklara sürdüğüYahudi’lerin direniş türküsü!

Direniş kazanıyor, Nazizm çöküyor.Ne ki tam 55 yıl sonra, 25 Ocak 2000 tarihinde Avru-

pa’da yine alarm çanları çalıyor. Avusturya’da faşistler yineik tidara yürüyor. Fransa’dakiler, Belçika’dakiler, Alman ya’- dakiler günlerini bekliyor.

Daha da önemlisi, Avrupa Birliği’ne aday bir başka ül -kede, faşistler çoktan iktidar olmuş, Cumhurbaşkanı’nın,Başbakan’ın, ordu şeflerinin, Türk medyasının, dönek sol-cuların ortak vaftiziyle devletin tüm kademelerine yerleştikçeyerleşiyor.

Madam Jospa son yolculuğuna çıkarken onlar Brüksel’ -deki firavun saraylarında önlerine kırmızı halı döşenerekağırlanıyor!

272

Page 274: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

60’ların sosyalist enformasyon ve mücadele dergisi AntYazın, 5 Şubat 2000

Sondan başlamalı. 30 Nisan 1971. Ant’ın İstanbul Sıkıyönetim Komutan lı -

ğı’nca kapatıldığı ve sorumluları hakkında arama kararıçıkartıldığı gün...

Dört yıl dört aydır Türkiye’de devlet terörünün ve aşırısağcı şiddetin sermaye çevrelerinin desteğiyle nasıl tır man -dı rıldığını belgeleyen, devrimci mücadelenin Türkiye’de ol -duğu gibi tüm dünyada yükselişini ayrıntılı olarak tanıtan,Ordu da dahil Kemalizmin tabularına cesaretle saldıran, tümbaskılara karşın ilk sayıda ilan ettiği ilkelerden asla ödün ver-meyen bir sosyalist mücadele dergisinin son günü.

Sonun gelişi bizim için daha 12 Mart Muhtırası’nın ve-rildiği günden belliydi. Birçok sol çevrenin dahi büyük umutbağlayarak peşinen “açık destek” verdiği “reformcu” 12Mart Hükümeti, gerçek misyonunun ABD’yi ve sermayeyirahatlatmak için solu ezmek olduğunu, çok geçmeden, 23Nisan’da göstermiş, kukla başbakan Nihat Erim ulusal ege-menlik bayramı nedeniyle yaptığı konuşmada “Yeniolağanüstü önlemler kafalarına balyoz gibi inecek!” diyerekdevrimcileri açıkça tehdit etmişti.

Ant’ın o sırada üye sayısı 30’a yükselen yazı kurulu butehditler üzerine derhal toplanmış, darbenin içyüzünü, dar-becilerin karanlık ilişkilerini, ABD’nin ve sermayenin budarbedeki rolünü belgeleyen Mayıs 1971 sayısının ne baha -sına olursa olsun yayınlamasına karar vermiş, ayrıca busayıda işlenecek diğer konuları ve kamuoyuna son kez veri-lecek mesajları ve yapılacak uyarıları belirlemişti.

Ana konu olarak 12 Mart Cuntası’nın dayattığı “reformve huzur” planı’nın içyüzü işlenerek kapaktan verilecekti.“Sanayici-subay kompleksi”nin ordudaki radikal subaylarıhangi provokasyonlar ve kirli oyunlarla tasğye ettiği, “re-formcu” bilinen bakanlar vitrine konarak bazı sol çevrelerin

273

Page 275: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

nasıl nötralize edildiği, devrimci güçlere karşı hangi baskıönlemlerinin tezgahlandığı belgelerle açıklanacaktı.

Dört yıldan beri Ant yöneticileri ve yazarları hakkındaaçılan davalarda istenen hapis cezası toplam 770 yıla ulaş -mış tı. Doğan Özgüden’in 194,5 yıl, İnci özgüden ve OsmanSaf fet Arolat’ın 140’ar yıl, Alpay Kabacalı’nın 97 yıl, YaşarUçar’ın 68,5 yıl, Yaşar Kemal’in 43,5 yıl, Faruk Pekin veRa gıp Zarakolu’nun 30’ar yıl, ve Ant’ın diğer yazar ve çevir -menleri, Fethi Naci, İsmail Beşikçi, Çetin Altan, Can Yücel,Tan Oral, Çetin özek, Hüseyin Baş, Cemal Süreya, İhsanAksoy, Mekin Gönenç, Özkan Mert, Mehmet Ali Aslan, NuriAyvalı, İbrahim Osmanoğlu ve Hilmi özgen’in de onbeş yılavaran sürelerle hapisleri isteniyordu.

Davaların başlıca gerekçeleri, komünizm propagandası,bölücülük propagandası, hükümete, silahlı kuvvetlere haka-ret ve halkı kin ve düşmanlığa teşvik etmekti.

Bu baskılar karşısında Bâbıâli basını hiçbir dayanışmagöstermiyordu. Büyük gazetelerin kirli çıkar ilişkileri, dev -rimci ya da solcu bilinen ünlü köşe yazarlarının eyyamcılığıkendi yazı ve fıkralarından yapılan alıntılarla Ant’ın son say-fasında sürekli teşhir edildiğinden herhalde uğradığımız herbaskıda içlerinden bir “Oh olsun!” çekiyorlardı.

Hemen hergün mahkemeye taşınmak zorunda ol du ğu -muz dan yazıları artık İstanbul adliyesi koridorlarında bütüngün mübaşirin isimlerimizi çağırmasını beklerken yazabi-liyorduk.

Zaten Erim’in “balyoz operasyonu” tehdidinden sonraher an redaksiyon büromuzda ve matbaalarda bir operasyonbeklendiğinden, derginin teknik hazırlıkları da tamamen gizlişekilde yürütülüyordu. Dizilip basılan Ant formaları, her-hangi bir baskın ihtimaline karşı, aynı yerde basılan Kuranformalarının altında saklanıyor, daha sonra aynı şekilde mü-cellithaneye sevkediliyordu.

26 Nisan akşamı Erim Hükümeti 11 ilde sıkıyönetim ilanettiğinde Ant bürosunu ve Ant’ın dizilip basıldığı matbaaları

274

Page 276: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

sık sık basan güvenlik güçleri hiçbir hareketlilik, hiçbir faa-liyet sezemiyorlardı.

Sadece dergi yöneticileri değil, dergiyi basan, ciltleyenve dağıtan emekçiler de sıkıyönetim altında her türlü riskigöze alıp geceli gündüzlü çalışarak Ant’ın Mayıs sayısınısıkıyönetimin kapatma kararı almasından çok önce abone-lere ve Türkiye’deki tüm bayilere ulaştırmayı başardılar.

Bu arada, Ant Yayınları’nın son kitapları olan Şeref Han’ -ın Kürt tarihini anlatan Şerefname’si ve Victor Serge’in özel-likle o baskı koşullarında tüm devrimciler için son dereceyararlı bir kaynak kitap olan Militana Notlar’ı da çoktanbasılıp tüm Türkiye’ye dağıtılmıştı.

Her gün yüzlerce devrimciyi teslim olmaya çağıransıkıyönetim bildirilerinin ard arda yayınlandığı o günlerdeokuyucusuna ulaşabilen tek sol dergi galiba Ant olmuştu.

Sustuğunu zannettikleri Ant’ın hem de darbenin içyüzünüaçıklayan bir kapakla tüm bayilerde görünmesi, bastırdıklarıevlerde bulunması sıkıyönetim komutanlarını çılgına dön-dürdü. Ant’ın Cağaloğlu’nda, Başmusahip Sokak’taki idare-hanesine, yöneticilerin evlerine baskın üzerine baskınlardüzenlendi, arama üstüne aramalar yapıldı, kitap paketlerisüngülerle paramparça edildi.

Aslında bu, dört yılı aşkın süredir ordu da dahil tüm ta-bulara saldıran Ant’tan öç alma operasyonuydu.

*Ant’a baskılar dergi yayına girer girmez başlamıştı. 11

Ni san 1967 tarihli sayıda ABD’nin Doğu Anadolu’ya atommayınları döşeyerek Türkiye halkını ölüme mahkum ettiğiniifşa etmemiz üzerine zamanın genel kurmay başkanı Orge-neral Cemal Tural, çift aylı gizli bir yazıyla 1. Ordu AskeriSav cılığı’na dergi yönetmeni Doğan özgüden hakkında “va-tana ihanet”ten dâva açılması emrini vermişti.

Ne ki o sırada Selimiye Kışlası’ndaki askeri savcı ve yar -gıçlar, yükselen anti-emperyalist hareketin de etkisiyle, böylebir dava açma sorumluluğunu reddederek, Özgüden’in dos -

275

Page 277: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

yasını “askeri mahkemeler gazetecileri yargılayamaz” ge-rekçesiyle sivil mahkemelere havale etmişlerdi.

Ancak, komuta kademesinin Ant’a düşmanlığı, subay-ların Renault, Good Year gibi OYAK yatırımları aracılığıylakapitalist sınıfa entegre edilmesi sürecinin dergide arka ar-kaya belgelerle ortaya konulması, komünizmle mücadele ta-limatnamelerinin açıklanması üzerine daha da şiddetlenmişti.Kendileri de sınıf değiştirme sürecine girdiklerinden, artıkalt kademedeki subaylar da, yargıçlar dahil, ABD’nin komp -loları karşısında eskisi kadar duyarlı davranmıyor, giderekoligarşiye teslim oluyorlardı.

15-16 Haziran 1970 işçi direnişinden sonra artık Or du’ -nun ilk kez açıkça sınıfsal yan tutarak direnişçi işçileri ve sen- dikacıları kitleler halinde askeri mahkemelere sevketmesineAnt, Eylül 1970 sayısında, kapaktan verdiği “Kapitalistleşensubaylar işçi sınıfını yargılayamaz!” yazısıyla karşı çıkmıştı.

Bu sayı üzerine Ant yönetmeni Doğan Özgüden 1. OrduKarargâhı’a celbedilerek ikisi karacı, ikisi denizci, ikisi ha-vacı altı subay tarafından saatlerce sorguya çekilecekti.

Sorgunun sonunda havacı yargıç yarbay “Bu bir sorgudeğildir. Sadece sizin orduya hasmane tavrınızın nedenleriniöğrenmek istedik, o kadar... Gidebilirsiniz...” diyordu. Ancaktam kapıdan çıkarken de Özgüden’in arkasından yetişipekliyordu: “Bu kez bu kapıdan geldiğiniz gibi çıkıyorsunuz.Ama gelecek defa hiç de böyle olmayabilir...”

*30 Nisan 1971’de İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı bil-

dirisiyle Ant’ın kapatıldığı açıklanıp dergi sorumlularına as-keri makamlara teslim olma çağrısı yapılınca, son dört yıllıkgelişmelerin ışığında ciddi bir durum muhakemesi yapmakgerekti.

1. Ordu Karargahı’ndaki tehdidin üzerinden bir yıl bilegeçmemişti.

Son sayılarda ordu eleştirilerinin yanısıra, bir kısım solçevreler de dahil her taraftan suçlama ve saldırıya uğrayan

276

Page 278: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

De niz Gezmiş ve arkadaşlarına “Onlar soygun düzenine kar -şı savaşan halk çocuklarıdır” diye sahip çıkmış ve TürkiyeHalk Kurtuluş Ordusu’nun bildirisini tam metin ya yın la -mıştık.

Ordu, Türkiye’de kendisinden başka bir “ordu”nun değilbildirisine, isminden bahsedilmesine bile tahammül ede-miyordu.

Tüm yazı kurulunu o günün baskı koşullarında toplamaksakıncalı olduğu için derginin sürekli yazarlarından ba zı la -rıyla gizlice buluşarak teslim olup olmama meselesini uzunuzadıya tartıştık.

Teslim olup kim vurduya gitmektense yurt dışına çıka-rak Avrupa ülkelerindeki okuyucu kitlemizi ve yıllardır ilişkigeliştirdiğimiz Avrupa demokratik ve sol çevrelerini hareke -te geçirip 12 Mart diktasına karşı uluslararası kampanyayakatkıda bulunmamızın daha doğru olacağı görüşü ağır bastıve yağmurlu bir Mayıs sabahı Türkiye’yi terkettik.

İnci ve benim için hiç tanımadığımız bir alanda yeni birmü cadele başlarken, askeriye hıncını geride kalan arka daş -lardan çıkarttı. Daha önce açılmış yüzlerce yıllık dâvalar yet-memiş gibi, sıkıyönetim savcıları derginin diğer yöneticilerive yazarları hakkında yeni yeni davalar açtılar. Bununla dayetinmeyip, bazı Ant yöneticilerini ve yazarlarını, ideolojikve politik bakımdan tamamen karşısında oldukları TKP’yleilişkili göstererek 141. maddeden açılan bir düzmece davanında sanıkları arasına kattılar, genel af çıkıncaya kadar hapisteyatırdılar.

Ant’a o denli hınçlıydılar ki, 1982 yılında yurt dışındaanti-cunta faaliyetlerimizden dolayı yüzlerce arkadaşla bir-likte vatandaşlıktan atılmamıza karşı önce Danıştay’da, dahasonra Avrupa İnsan Hakları Komisyonu’nda açtığımız dava-larda hükümet, hakkımızdaki “vatandaşlıktan atma” ka-rarının haklı göstermek için yirmi yıl önce kapatılmış olanAnt hakkında açılmış dâvaları da gerekçe olarak göste-riyordu.

277

Page 279: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Ant’ın yayına başlaması, Türkiye’de sosyalist hareketinbir siyasal parti olarak örgütlendiği, TİP’in Meclis’e girerekbir grup oluşturduğu, TİP’in yanısıra sendikaların, ögrencikuruluşlarının, fikir kulüplerinin, ilerici yayınların anayasalhaklar, anti-emperyalist mücadele, sosyal haklar gibi çeşitlikonularda Türkiye’nin gündemini belirlediği bir dönemerastlar.

60’lı yılların ilk yarısında sol yayıncılık, işçi sınıfının sa-dece öncülüğünü değil, siyasal harekete ağırlık koymasınıdahi reddeden, Türkiye’ye Nasır veya Baas tipi asker-sivilbürokrat ağırlıklı bir rejim öneren yeni-kadrocu Yön’ün gü-dümlendirmesi altındaydı.

Zaman zaman sosyalistlerin yayınladığı mizah, sanat vekültür dergileri işçi sınıfı sosyalizminin sesini yükseltmeyeönemli katkılarda bulunmuşlardı. Ancak 60’lı yılların ilkyarısında, devlet kadrolarında ve hattâ iş dünyasında etkinsol Kemalistlerin desteğine sahip Yön’ün karşısında gerekenformasyon, gerekse ajitasyon açısından yeterli etkinliğesahip bir derginin eksikliği duyuluyordu..

1963’te yayınlanan ve benim de ilk dönem yazı kuru-lunda yeraldığım Sosyal Adalet bu gereksinime biraz cevapverebilmişse de, “parti organı” görünüşünden ötürü başarılıolamamıştı.

Gerek kurucuları ve yöneticileri arasında bulunduğumgazeteciler sendikasında, gerekse Türkiye İşçi Partisi saf la -rında arkadaşlarla hep böyle bir derginin yayınlanması ola-naklarını araştırıyor, tartışıyorduk.

1964 yılında gece sekreteri olarak çalışmaya başladığımAkşam Gazetesi büyük bir sarsıntı geçiriyor, çalışanların ay-lardır ücretleri ödenemiyordu. O sırada İnönü Hükümeti’ndebağımsız bakan olan gazetenin sahibi Malik Yolaç gazeteyibatmaktan kurtarmak için beni tam yetkiyle genel yayın mü-dürlüğüne getirince, bir enformasyon ve mücadele dergisipro jesini üstelik de Türkiye’nin en eski ve saygın bir gaze-tesinde uygulama olanağı doğmuş oluyordu.

278

Page 280: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

1964-1966 yıllarında Akşam’da gerek içerik, gerekse mi-zanpaj açısından birçok yenilikler yaparak, Yön çizgisinindı şındaki sol yazarlara gazetenin sayfalarını açarak, TİP vesol sendikalar yöneticilerinin görüşlerine geniş yer verereksosyal gerçekleri, sosyalist hareketin sesini günlük basındaduyuruyorduk. Gazete özellikle işçilerden, yoksul halk ke-simlerinden geniş destek alarak arttırdığı tirajıyla ve nitel üs-tünlüğüyle Hürriyet’i dahi endişelendiren bir güç halinegelmişi.

1965 genel seçimlerinde gazetenin sahibi Malik YolaçCHP listesinden aday olduğu halde, TİP’in seçim kampan -yasına eşit düzeyde, hattâ zaman zaman CHP’ninkindendaha fazla yer veriyorduk. O sırada gazetenin yıldız yazarıÇetin Altan da TİP listesinden aday olduğu ve yazılarını dao doğrultuda yazdığı için Akşam nesnel olarak TİP’in seçimpropagandasını desteklemiş oluyordu.

Çetin milletvekili oldu, Malik Yolaç kaybetti.Akşam’ın yayınından rahatsız olan sermaye çevreleri

bunu da fırsat bilip gazetenin ilan ve reklamlarını keserek,malvarlığına haciz koyarak, kağıt ve mürekkep tahsisi gibikonularda sürekli baskı yaparak, Yolaç’ı, gazetenin sola açıkpolitikasını değiştirmeğe zorluyordu.

Akşam’ın tirajı o yıllarda sol bir gazete olarak 300 bin’eka dar yükselmişti, ama tiraj arttıkça gazetenin üretim ve kad -ro giderleri de artıyor, bu giderleri karşılayacak ilan ve rek -lam gelirleri ise, söz konusu baskılar nedeniyle gittikçedü şüyordu.

Yolaç, gazetenin tiraj almasından memnun olmakla be-raber, bu maddi baskılara bir süre direnebildi. 1966 yılındailan sahiplerinin gazeteye infialini yatıştırabilmek için ben-den iş çevrelerinin boy hedefi haline gelen Çetin Altan’ın“bir süre için” gazeteden uzaklaştırmamı istedi. Reddettim.

Akşam’ın ayakta durabilmesi için, fikir ve el emekçi-lerinin de katılımıyla mali sorumluluğu da üstlenecek kollek-tif bir yönetim kurulmasını ve maddi darboğazın aşılabilmesi

279

Page 281: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

için onun sol çizgisini benimseyen okuyucuların gazeteyeortak edilmesini önerdim.

Yolaç’ın öneriyi reddedip Çetin Altan’ı uzaklaştırmaktadayatması üzerine benimle birlikte gazetenin çekirdek kad -rosu da gazeteden toplu halde istifa etti.

Çekirdek kadronun uzaklaşmasından sonra Akşam yavaşyavaş sermaye çevrelerinin istediği çizgiye sürüklenerek öm-rünü tamamladı. Hatırlatmak bile gereksiz, bugünkü Ak şam’ -ın ise o zamanki Akşam’la uzaktan yakından hiçbir ilgisi yok...

*Bâbıâli’nin tüm medyası bizleri kara listeye aldığından

ve yeni bir sol günlük gazete yayınlama olanağımız da bu-lunmadığından, Yaşar Kemal ve Fethi Naci’yle birlikte haf-ta lık bir haber ve ajitasyon dergisi yayınlamağa karar verdik.

1967 başında Ebussuud Caddesi’ndeki Tan İş Hanı’ndakü çük bir büroda hazırlanan Ant’ı benim ve Inci’nin Ak şam’- dan aldığımız mütevazı kıdem tazminatıyla finanse ediyorduk.Ant’ın mali sorumlulukları yanında genel yayın yö netmen-liğini de ben üstlenmiştim. Dergi ilk sayıda 20 bin bastı, dahasonra 10 bin’lerde oturdu.

1968 yılından itibaren de Yaşar Kemal’in eşi çevirmenTil da Kemal’in de katılımıyla Ant Yayınları’nı kurarak hemTürkiye konusunda, hem de uluslararası sorunlar üzerine50’den fazla kitap yayınladık.

Ant’ın enformasyon ve ajitasyon yazılarını, haftalık yo-rumlarını ben yazıyordum. Teorik yazılar ve sanat-kültür say-faları Fethi Naci’nin sorumluluğundaydı. Yaşar Kemal herhafta bir fıkra, zaman zaman da röportaj yazıyordu. Dergininteknik sorumluluğunu üstlenen İnci, klasik sol dergi anla yı -şının kalıplarını kırarak Ant’a modern ve dinamik bir sayfadüzeni uyguluyordu.

Dergiye yazdığım ilk sunuş yazısında Ant’ın niteliği şöy -le belirlenmişti: “Ant, sermayenin bilinçli müdahalesiyle, ilanpazarlıklarıyla, kredi hesaplarıyla sosyalist harekete karşıçıkan, hiç değilse onu yozlaştırmak için ikili oynayan Bâbıâli

280

Page 282: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

basınında yer verilmeyen gerçeklerin dile getirildiği, zincir-lenen kalemlerin özgürce konuştuğu bir forumdur. Antsosyalizmin zaferini ancak halkın demokratik mücadelesindegörenlerin, anti-emperyalist mücadeleyi sosyalist mücade-leyle birlikte yürütmek kararında olanların dergisidir.”

Amaç, bir yandan sınıf düşmanlarına karşı mücadele eder -ken, diğer yandan da, Yön’ün kadroculuğuna ve TİP’in yük-selişini durdurmak için “Ortanın Solu” açılımını başlatanCHP’nin ideolojik ve politik saldırılarına karşı işçi sınıfısosyalizmini savunmak, millici güçlerin birliğini sağlamakhesabına sosyalist örgütlenme ve mücadeleyi ikinci planaatan, erteleyen eğilimlere karşı durmaktı.

Ant daha ilk sayısından itibaren Türk-İş’in Amerikancıve işbirlikçi sendikacılık anlayışına karşı tavır aldı. DİSK’inku rulacağı haberi de ilk kez Ant Dergisi’nde duyuruldu,DİSK kurucusu sendikacıların görüşleri, DİSK’in temel bel-geleri, açıklamaları Ant’ta en geniş şekilde yansıtıldı.

Ant’ın tüm yaşamında da, Türkiye’nin tek sosyalist par-tisi olarak TİP’in varlığını sürdürmesi, güçlendirilmesi titiz-likle savunulurken, parti yönetiminin, gerek Aybar gerekseBoran dönemlerinde, sosyalist hareketin bölünmesine, dev -rimci unsurların, gençliğin partiden dışlanmasına neden olantutumları da en sert biçimde eleştirildi.

Ayrıca, Türkiye sosyalist hareketinin sadece TİP’ten iba -ret olmadığı gerçeğinden kalkılarak diğer çevreler hak kın dada bilgi veriliyor, tüm bu hareketlerin bilimsel sosya lizmtemeli üzerinde birliğinin sağlanmasına katkıda bu lunmayaçalışılıyordu.

Ne var ki, Türkiye sosyalist hareketi çok geçmeden önceTİP’liler ve MDD’ciler olarak ikiye bölündü. Bunu dahasonra her iki kanadın da kendi içlerinde bölünmesi izledi.

Her yeni bölünmenin kendi yayın organını kurarak yenipolemikler açması, sosyalist harekette tek parti temelinde birbirlik sağlanmasını giderek daha da zorlaştırıyordu.

1968 TİP III. Büyük Kongresi ve onu izleyen olağanüstü281

Page 283: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

kongrede Ant, Aybar ve Boran kanatlarının görüşlerini yan-sı tıp partiyi parçalanmaya sürükleyecek tutumlarını eleş -tirirken, parti birliğini korumaya çalışan örgüt mensuplarının,özellikle İstanbul örgütünün birleştirici Üçüncü Yol çağ rı -sının sözcülüğünü yaptı.

Genel merkezin partide birliği sağlamakta âciz kalması, hertürlü teorik çalışma ve açılıma düşmanca tavır alarak mu ha lif -lerini tasfiye etmesi, seçimlerde güç sağlayabilmek için toprakağalarıyla dahi işbirliğine girmesi karşısında Ant ola ğanüstükongreden sonra Aybar yönetimine karşı muhalefete geçti.

Ne ki, Aybar’ın istifasından sonra yönetimi ele geçirenBoran kanadı da aynı yöntemi benimseyerek partiden kendimuhaliflerini tasfiye hareketine girişti. 1970 IV. Büyük Kong -resi’nde “MDD’cilerin kökünü kazıma operasyonu”nubaşlattı.

Ant buna karşı da büyük mücadele verdi, TİP’in kuru-luşundan itibaren eleştirel bir değerlendirmesini yaparak tümkanatlara TİP’i işçi sınıfının tek siyasal devrimci örgütü ha-line getirme çağrısında bulundu. Bu çabalara rağmen TİP IV.Kongre’den tamamen bölünmüş olarak çıktı.

Bu arada radikal gençlik hareketleri de kendi çizgilerindepartileşme sürecine giriyordu. Ant, tüm bu hareketlere de an-layışlı bir tavırla yaklaştı; örneğin THKO kurucularına sağ-dan ve hattâ soldan ağır eleştiriler ve suçlamalar gelirken,Ant, 1971 darbesiyle kapatılıncaya kadar Deniz Gezmiş vearkadaşlarını sonuna kadar savundu.

Siyasal örgütlenmenin yanısıra, DİSK ve TöS baştaolmak üzere sendikaların, işçi ve köylü birliklerinin, de mok -ratik kitle örgütlerinin mücadelelerine Ant başından itibarenen geniş biçimde destek oldu. Hemen her sayıda işçi grevlerive direnişleri haber, röportaj ve yorumlarla sistemli biçimdeyansıtıldı.

1968’de bütün dünyayı olduğu gibi Türkiye’yi de sarsanöğrenci hareketlerini Ant tüm olanaklarıyla destekledi, genç-lik liderlerinin görüşlerine sayfalarında geniş yer verdi.

282

Page 284: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Devrimci genç sairler, Ataol Behramoğlu, Süreyya Berfe,Özkan Mert ve İsmet Özel, eskiye karşı savaşlarını ilk kez 2Aralık 1969’da Ant sayfalarında başlattılar.

*Ant’ın önemli bir özelliği de, Kemalizm’in ideolojik

pozisyonlarına, gerek SD, gerekse MDD kanatlarında işçisınıfı hareketini küçük burjuva devrimciliğinin kuyruğunatakma eğilimlerine karşı sürekli mücadele vermesiydi.

Bu bağlamda, Kemalist iktidar döneminde işçi sınıfınave Kürt halkına uygulanan baskılar her fırsatta teşhir edildi.

TKP’nin kurucusu Mustafa Suphi ve yoldaşlarının Kema -listler tarafından katledilmesine, tek parti döneminde solcularauygulanan baskı ve zulüme ilişkin birçok belge ya yınlandı.

Türkiye’nin halklar sorunu Ant’ta derinlemesine elealındı, “Kürt halkı”, “Türkiye halkları” terimleri, “Uluslarınkendi yazgılarını kendi belirleme hakkı”na ilişkin analizler,Kürt köylerine uygulanan jandarma zulmüne ilişkin belgeler,Kemalist ve MDD’ci çevrelerden gelen ağır suçlamalara rağ-men Ant’ta sürekli yeraldı. Ant sorumluları hakkında açılanyüzlerce soruşturma ve dâvadan önemli bir bölümü, Kürthalkını hedef alan 142/3. maddeye dayandırılıyordu.

Kemalist’lerin ana dayanağı olan Ordu’nun sınıfsal konu- mundaki değişim de, yazının başında belirtildiği gibi, tümbaskılara karşın sürekli belgelendi. İlk kez haftalık Ant’ın 5Ağustos 1969 tarihli sayısında Ordu Yardımlaşma Kurumu“Subay Holding” başlığıyla kapak yapıldı, bu holdingin ya-bancı sermayeyle çıkar bağları ortaya kondu.

Ant’ın doğrudan saldırdığı bir başka tabu ise, Koç İm-paratorluğu’ydu. “1 numaralı komprador Vehbi Koç” ka-pağıyla yayınlanan 26 Ağustos 1969 tarihli sayısında Ant,Kemalizm’in yarattığı “ulusal kapitalist” Vehbi Koç’un özel-likle 1947’den itibaren nasıl yabancı sermaye ile işbirliği ya-parak uluslararası tekelci kapitalizmin Türkiye’deki kalesihaline geldiğini açıklıyordu. 18 Kasım 1969 tarihli sayıda daKoç Holding’in, OYAK Holding’in ve Hastaş Holding’in

283

Page 285: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

başını çektikleri “Holdingler Savaşı”nın içyüzü belgelerleortaya konuluyordu.

Ant’ın tekelci sermayeye karşı mücadelesi, uluslararasıtekellerin de doğrudan tepkisini çekmişti. 3 Haziran 1969tarihli sayıda, Uluslararası Ticaret Odası’nın İstanbul KültürSarayı’nda toplanan 22. Kongresi “İstanbul kapitalist işgalialtında!” başlığıyla verilmişti. Uluslararası Ticaret OdasıBaşkanı ve IBM’in İdare Meclisi Başkanı Arthur K. Watson,kongreyi açış konuşmasında açıkça Ant’ı hedef alarak şunlarısöylüyordu:

“Size bu sabah neler söyleyeceğimi haftalarca düşündüm.İlhamımı sonunda, hiç umulmadık bir yerde, bir küçük İstan- bul gazetesinde buldum. Makale yazarının inançları, anla dı -ğıma göre, Mao Çe Tung’un biraz daha solunda... Ben bumakaleyi ciddi olarak ele almak niyetindeyim. Makale ya -zarına direkt olarak cevap vereceğim ve kendisine kapitalist-lerin son zamanlarda ne oyunlar oynadıklarını söyleyeceğim!”

MHP’nin terör örgütlenmesi ve İslamcıların kadrolaş-ması Ant’ta sık sık belgelerle ortaya konuldu, bu yüzden Antyöneticileri ve hattâ okurları sürekli tehdit ve saldırılarlakarşı karşıya kaldı.

10 Ekim 1967’te, ABD 6. Filosu’nun İstanbul’a gelişinekarşı “Go Home Yankee” kapağıyla karşı çıktığı için, Ant’ınbasımı Tan Matbaası’nın sahipliğini ele geçiren ümmetçilertarafından engellenerek sabote edildi.

Ant uluslararası komünist hareketteki ideolojik kamplar-dan herhangi birinin hegemonyasına teslim olmadı, Çin veSSCB arasındaki ideolojik çatışmayı sürekli objektif olarakizlemeye ve yansıtmaya calıştı. Bunların yanısıra o dönemdeUzak Doğu’da, Latin Amerika’da, Ortadoğu’da, Afrika’dayükselen ulusal ve sosyal kurtuluş mücadelelerine Pekin ve -ya Moskova pertavsızıyla bakmaktan dikkatle kaçındı, buhareketlerin görüşlerini ve deneyimlerini doğrudan kendibelgelerinden tanıttı.

Ant Ortadoğu halklarının tümü emperyalizmin pençesin-284

Page 286: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

den kur tulmadıkça hiçbir Ortadoğu halkının özgür olama -ya cağı tesbitinden hareketle Ortadoğu Devrimci Çemberiönerisini ortaya attı, bu konuda Türk, Kürt, Kıbrıs, Arap, İranve Filistin devrimcilerininin görüşlerine, önerilerine say-falarında geniş yer verdi.

*1969’u bir özeleştiriyle kapatan Ant, 1970 yılına genç -

leştirilmiş ve genişletilmiş bir yazı kuruluyla atılım yaparakbaşladı. Kapaktan anons edilen “Bilimsel sosyalist teorininrehberliğinde sosyalistleri ideoloji ve örgüt birliğine çağırı -yo ruz” yazısı bir siyasal manifesto niteliğindeydi.

Yeni biçimiyle Ant, enformasyon ve ajitasyonun yanısırateorik çalışmalara da ağırlık veriyor, tüm yayınları artık Tür -kiye’nin gelişen dinamiklerine uygun yeni bir devrimci ör güt -lenme gereğinde odaklanıyordu. Devrimci halk mu halefetinigüçlendirme çağrıları sık sık yenilerek “Demokratik halk ik-tidarı” hedef gösteriliyordu.

Ancak Ant’ı fiilen çıkartan yöneticilerin arka arkayaaçılan soruşturmalar ve dâvalar nedeniyle zaman açısındannormal gazetecilik yapma olanaklarının iyiden iye sınırlan-ması bir süre sonra dergiyi haftalık olarak yayınlayabilmeyiolanaksız hale getirmişti.

Gençlik liderlerinden sonra üniversite öğretim üyelerinin,sendikacıların, demokratik örgütler yöneticilerinin de ka tı lı -mıy la daha da büyüyen yazı kurulu, Mayıs 1970’den sonrader giyi yorum ve inceleme ağırlıklı bir aylık dergiye dö nüş -türmeyi, ileride daha iddialı projeleri gerçekleştirebilmek içinbir süre yoğun bir araştırma ve tartışma programı uygula-mayı, devrimci örgütlenme çalışmalarına ve eylemlere dahaaktif katılmayı kararlaştırdı.

Ayrıca, Ant kitaplarında da Türkiye’nin kendine özgü so -runlarını inceleyen ve çözüm yolları öneren araştırmalaraağırlık verilmesi, bu araştırmalarda kollektif ürünlere önce-lik tanınması da benimsendi.

Ant’ın Mayıs 1970 tarihli aylık ilk sayısı ön kapağında285

Page 287: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

“Devrimcinin görevi devrim yapmaktır” sloganı ve arka ka-pağında “Enternasyonal” marşının tam metniyle işçi sınıfının1 Mayıs bayramını kutlayarak yayınlandı.

Ant’taki bu değişimi derginin sorumlu müdürlerinden vezamanın gençlik liderlerinden Osman Arolat şöyle anlatıyor:

“Ant, 173 sayı tabloid haftalık olarak çıktıktan sonra kü -çük boy, dar uzun bir aylık dergi haline döndü. Bu dergilerolaylara haftalıklarla aynı yapıda ama daha teorik plandabakan bir özellik taşıyor.

“Ant, özellikle genç kadroların yayın kurulunda yeral-masından sonra bir okul gibiydi. Çalışılıp gelinen yayın ku-ru lu toplantılarında uzun teorik tartışmalar yapılıyor. örneğin,‘Türkiye’de feodalizm olgusu’ ya da ‘Türkiye’de toprak me -se lesi’, bütün ustaların metinleri elden geçirilip, Türkiye’dekigelişmeler ele alınarak tartışılıyor.

“Bu tartışmalarda Doğan Özgüden steno ile not tutuyor,sonra tartışma özetini yazı taslağı olarak yayın kuruluna su -nuyor. Sonunda, tartışılan yazı herkesin öne çıkan görüş-lerinin yeraldığı bir ortak değerlendirme yazısı halinde Antimzasıyla ya da imzasız olarak dergi adına yayınlanıyordu.”(Arolat, 1960’lı yıllarda yayınlanan bir haftalık dergi ANT”,Yeni Türkiye, Kasım-Aralık 1996, Sayı 12)

Tarihi 15-16 Haziran 1970 işçi direnişinin tüm yönleriylederinlemesine değerlendirildiği Temmuz 1970 sayısındanitibaren Ant bütün çalışmalarını ve mücadelelerini Kesinti-siz Devrim anlayışı içinde yürütmeye başladı.

“Sosyalizmin Zaferi İçin Kesintisiz Devrim” başlıklı ya -zıda tüm sosyalistlere şu çağrı yapılıyordu:

“Sosyalist devrim ve milli demokratik devrim sloganlarıetrafında çok kısır bir çekişmenin bölücü ve parçalayıcı birşekilde sürdürüldüğü bu ortamda bütün sosyalistleri mark-sist-leninist Kesintisiz Devrim teorisi etrafında birleşmeyeçağırıyoruz.”

Kesintisiz devrim sürecindeki görevler de şöyle belir-leniyordu:

286

Page 288: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

- Sosyalist ajitasyon ve propagandayı yürüterek işçisınıfının örgütlenmesini sağlamak, işçi sınıfı partisini oluş-turmak,

- İşçi sınfının ideolojik, politik, örgütsel ve donanmışgücünün önderliğinde Devrimci Halk Cephesi’ni oluştur-mak,

- Türkiye halklarının gerçek kurtuluşu yolunda Devrimciİsçi-köylü iktidarını kurmak, Kesintisiz Devrim süreci için -de, durmaksızın, bunu işçi sınıfının mutlak iktidarına dö nüş -türerek sosyalizmin zaferini gerçekleştirmek.

Ant’ın gerek aylık dergi yayını, gerekse kitap yayını artıkbu görevler doğrultusunda planlanıyordu. örneğin ÇetinÖzek’ in “Faşizm ve Devrimci Halk Cephesi” adlı kitabı, yazıku rulunda haftalarca tartışılmış, getirilen eleştiriler ve önerilerışığında yazarı tarafından yeniden gözden geçirilerek dev rim-ciler için önemli bir referans belgesi olarak yayınlanmıştı.

12 Mart muhtırası verildiğinde, birçok sol çevre, gene -ralleri ve onların kurduğu “reform hükümeti”ni alkışlayıpdestek sunarken, Ant Nisan 1971 sayısında daha baştan uya -rıyordu:

“Ordu, burjuva diktatörlüğünün bir baskı aracıdır; özel-likle OYAK ve yerli savaş sanayiine yönelen vakıf girişim-leriyle ordu, finans-kapitalle organik olarak da ta mam laşmıştır.Askeri diktatörlüklerden emekçi kitleler lehine reformlar bek-lenemez. Son ordu müdahalesinde, devrimci grup, kişi ya dayayın organlarının, hattâ işçi sınıfını temsil eden örgütlerinhemen destek bildirmeleri ve ancak Devrimci İşçi-Köylü İk-tidarı’nda gerçekleştirilebilecek reformları ordudan talep et-meleri, küçük burjuva kuyrukçuluğunun, ısrarlı eleştirilererağmen, sosyalist saflardan temizlenemediğini göstermiştir.

“İster ‘milli koalisyon’ biçiminde olsun, ister askeri cuntaşeklinde olsun, yeni yönetim, devrimciler üzerinde baskıyıdaha arttıracak, belki ön saftaki devrimci militanları tutuk-layacak, sosyalist yayınları susturmaya teşebbüs edecektir.”

Bu analizin ne denli doğru olduğu bir ay geçmeden an-287

Page 289: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

laşıldı, kukla Erim Hükümeti’nin başlattığı “balyoz ha re -keti”yle devrimciler kitleler halinde tutuklandı, sosyalist ya -yınlar susturuldu.

Tabii Ant da kapatıldı, yöneticileri, yazarları ya tutuk-landı, ya siyasal sürgüne zorlandı, ama Ant’ı gerçekleştiren-ler, Ant’a katkıda bulunanlar, tek tük istisna dışında,mücadelelerini başka planlarda, başka yayın organlarında,sendikalarda, demokratik kitle örgütlerinde sürdürmeğedevam ettiler.

Ant’ın sonradan geliştirdiği tüm siyasal analizleri veönerileri hepsi paylaşmasa da, Ant’ın birinci sayısındaki antasadık kaldılar.

Ant’ta yer alan imzalar: Tektaş Ağaoğlu, Lütfü Akad,Ayperi Akalan, Günay Akarsu, Dursun Akçam, İhsan Aksoy,Mehmet Aközer, Cahit Alican, Şadi Alkılıç, Çetin Altan, Ah -met Aras, Sadun Aren, Osman Saffet Arolat, Selma Ashworth,Yusuf Aslan, Engin Aşkın, Türkkaya Ataöv, Behzat Ay, Meh -met Ali Aybar, Ece Ayhan, Halil Aytekin, Nuri Ayvalı, YusufZiya Bahadınlı, Mahmut Baksı, Balaban, Hüseyin Baş, ZühtüBayar, Fakir Baykurt, Nihat Behram, Ataol Behramoğlu, Na -mık Behramoğlu, Murat Belge, Süreyya Berfe, İsmail Be şik -çi, Mehmet Emin Bozarslan, Kenan Bulutoğlu, MuzafferBuy rukçu, Edip Cansever, A. Cerrahoğlu (Kerim Sadi), Bed -rettin Cömert, Demirtaş Ceyhun, Ali Faik Cihan, Enis Coş -kun, Sıtkı Coşkun, Necati Cumalı, Sermet Çağan, CumhurÇağlar, Aziz Çalışlar, Osman Çallı, Cevat Çapan, SunguÇapan, Tevğk Çavdar, Yalçın Çetin, Asaf Çiyiltepe, NebiDadaloğlu, Yıldırım Dağyeli, Naci Sadullah Danış, TurgutDemirağ, Hüsnü Dilli, Hasan İzzettin Dinamo, Abidin Dino,Güzin Dino, Sencer Divitçioğlu, Ferruh Doğan, Mehmet Do -ğan, Atilla Dorsay, Orhan Duru, Ferit Edgü, Ertem Eğilmez,Tarık Ziya Ekinci, Asiye Eliçin, Metin Eloğlu, Burhan T.Ener, Toygun Eraslan, Leyla Erbil, Muzaffer Erdost, RefikErduran, Ayhan Erer, Metin Erksan, Aşık Fermani, Feyzul-

288

Page 290: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

lah Ertuğrul, Yüksel Feyzioğlu, Memet Fuat, İsmail Genç -türk, Ali Gevgilili, Mekin Gönenç, Oben Güney, Metin Gür,İbrahim Güzelce, Bülent Habora, Ahmet Hezarfen, Salahat-tin Hilav, Aşık İhsani, Attila İlhan, İlkin İnce, Alpay Kaba-calı, Aşık Hüseyin Kaçıran, Yahya Kanbolat, Ali Karcı,Barbro Karabuda, Güneş Karabuda, Harun Karadeniz,Oktay Karel, Deniz Kavukçuoğlu, Orhan Kemal, MehmedKemal, Yaşar Kemal, Yıldız Kenter, Hüseyin Kıvanç, Dr. Hik-met Kıvılcımlı, Samim Kocagöz, Ergin Konuksever, AhmetKöklügiller, Mehmetcan Köksal, Rıza Kuas, Şükran Kur-dakul, Onat Kutlar, Babür Kuzucu, Yalçın Küçük, AşıkMahzuni, Mahmut Makal, Arslan Mengüç, özkan Mert, Mıs -tık, Afet Muhteremoğlu, Uğur Mumcu, Rauf Mutluay, FethiNaci, Nadir Nadi, Kemal Nebioğlu, Aşık Nesimi, Aziz Nesin,Eflatun Nuri, Öcal Okay, Teoman Okaygün, Ahmet Oktay,Bertan Onaran, Necdet Onur, Tan Oral, İbrahim Osmanoğlu,Müntakim Öçmen, Ferit Öngören, Güray Öz, Sevgi Öz-damar, Çetin Özek, İsmet Özel, Siyami Özel, Erdoğan Özer,Yalkın Özerden, Hilmi Özgen, Doğan Özgüden, İnci Özgü-den-Tuğsavul, Sedat Özkol, Demir Özlü, Nijat Özön, YılmazÖztürk, Adnan Özyalçiner, Leyla Pamukçu, Faruk Pekin, AliPüsküllüoğlu, Halit Refiğ, Mehmet Reşat, Nihat Sargın, Mu -rat Sarıca, Ercan Sarıhan, Veysi Sarısözen, Muzaffer Sen cer,Oya Sencer, Zekeriya Sertel, Kenan Somer, Ahmet Soner,Müm taz Soysal, Attila Sönmez, Tekin Sönmez, Yakup Sön-mez, Ruhi Su, Kemal Sülker, Cemal Süreya, Gülriz Sururi,Zülküf Şahin, Jak Şalom, Kani Şengül, Faruk Şensoy, ÜlküTamer, Behzat Tanç, Haldun Taner, Haluk Tansuğ, Sezer Tan-suğ, Nurettin Tekindor, Attila Tokatlı, Engin Tonguç, ErolToy, Semih Tuğrul, Ahmet Kaya Turan, İbrahim Türk, IşılTürkben, Kemal Türkler, Cavit Orhan Tütengil, Yaşar Uçar,Nurer Uğurlu, Ulvi Uraz, Turgut Uyar, Çetin Uygur, MimUykusuz, Burhan Cahit Ünal, Artun Ünsal, Nebil Varuy,Nabi Yağcı, Suat Yalaz, Altan Yalçın, Hasan Yalçın, ŞiarYalçın, Yalçın Yusufoğlu, Faruk Yalnız, Tonguç Yaşar, Şinasi

289

Page 291: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Yeldan, Ayhan Yetkiner, Osman Yeşil (Çobanoğlu), Atııf Yıl-maz, Yaşar Yılmaz, Can Yücel, Ragıp Zarakolu, Durdu Ziba.

Ant Yayınları: Türkiye Üzerine: Sabiha Sertel: Roman Gibi; Muzaffer

Sencer: 1. Osmanlı Toplum Yapısı, 2. Türkiye’de köylülüğünmaddi temelleri; 3. Dinin Türk toplumuna etkileri; İdris Kü-çükömer: Düzenin Yabancılaşması; Yıldız Sertel: Türkiye’deİlerici Akımlar; Mehmet Emin Bozarslan: Hilafet ve Üm-metçilik Sorunu; Sedat Özkol: 1) Geri Bıraktırılmış Türkiye,2. Emperyalizm, Tekelci Kapital ve Türkiye; Müslim Özbal-kan: Gizli Belgelerle Barış Gönüllüleri; Tevfik Çavdar: Os-manlıların Yarı Sömürge Oluşu; Emin Türk Eliçin: KemalistDevrim İdeolojisi; Engin Tonguç: Devrim Açısından Köy Ens -titüleri ve Tonguç; Dr. Hikmet Kıvılcımlı: 27 Mayıs ve Yönhareketinin sınıfsal eleştirisi; Şnurov-Rozaliyef: Türkiye’dekapitalistleşme ve sınıf kavgaları; Çetin Özek: Faşizm ve Dev -rimci Halk Cephesi; Şeref Han: 1. Şerefname I (Kürt tarihi),2. Şerefname II (Osmanlı-İran tarihi); Abdi İpekçi: Liderlerdiyor ki.

Uluslararası devrimci hareket üzerine: Emile Burns:Marksizmin Temel Kitabı; V.I.Lenin: Doğuda Ulusal Kur-tuluş Hareketleri; Ernest Mandel: Marksist Ekonomi Elki-tabı; Chesneaux, Varga, Lichteim, Godelier, Suret-Canale,Parain Bibicou, Melekechvili, Banu: Asya Tipi Üretim Tarzı,Ernesto Che Guevara: 1. Savaş Anıları, 2. Gerilla Günlüğü;Al berto Bayo: Gerilla nedir?; Stokely Carmichael: Siyah İk-tidar; Duclos-Cohn-Bendit: Anarşizm; Douglas Bravo: MilliKurtuluş Cephesi; Wright Mills: Dinle Yankee; Robert P.Millon: Zapata; Juan Bosch: Pentagonizm; Nehru: SosyalDevrimler, Ulusal Savaşlar; Nayif Havatme: Filistin’de HalkSavaşı ve Ortadoğu; Kostantin Çukalas: Yunanistan Do-syası; Enzensberger: Havana Duruşması; Carlos Marighella:Şehir Gerillası; Victor Serge: Militana Notlar.

290

Page 292: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Edebiyat ve sanat: Yaşar Kemal: İnce Mehmed (1 ve 2.ciltler), Ortadirek, Yer Demir Gök Bakır, Ölmezotu, Üç Ana-dolu Efsanesi, Kemal Sülker: 1. Sabahattin Ali Dosyası; 2.Nazım Hikmet’in Polemikleri; Zekeriya Sertel: Mavi GözlüDev (Nazım Hikmet): Ferruh Doğan: Çizgili Dünya

“Savulun Türkler Geliyor!”Özgür Bakış, 12 Şubat 2000

Müjdeler olsun! Bize görmek kısmet olmayacak... Amayaşı uygun olup ya da ömrü vefa edip de 25 yıl daha ya şa -yan lar 2025 yılında, Türkiye’nin “bölgesinde lider, dünya-day sa süper ülke” olacağını görmek mutluluğuna erişecekler.Ve ol vakt eriştiğinde, bugünden o günleri görebilmiş etkinve seçkin bir Türk büyüğünü hayır ve şükranla yadedecekler.

Evet, Türkiye Cumhuriyeti’nin Milli Savunma BakanıSabahattin Çakmakoğlu, Uluslararası Savunma Konfe-ransı’na katılmak üzere geldiği Münih’te kurtçuklarını dagörmeden edememiş, Ülkü Ocakları Derneği’ni ziyaretindeaynen şöyle buyurmuş:

“Hükümete Haider’ın ortak olmasından dolayı Avustur -ya’daki vatandaşlarımızın tedirgin olmasını gerektiren birdurum görmüyorum. Haider, demokrasi ve insan haklarınabağlı olacağına dair bağlayıcı deklarasyon imzaladı. Kaldıki Türk milliyetçileri öyle ağlayıp sızlayan kişiler değildir,vakur kişilerdir. Bizler, 250-300 milyon insanın konuştuğuTürkçe’yi lehçe farklılıklarından arındırıp dünyadaki Türk -lerin birliğini sağlayacağız. Türk çocukları sadece Misak’ıMilli sınırları içindeki Türk tarihini değil, tüm Türk dün -yasının tarihini öğrenecek, buna İslamın değerlerini de kata-caktır. Evet, Büyük Türk milleti geliyor!”

İşbu konuşma, Avusturya Hükümeti’nde savunma bakan -291

Page 293: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

lı ğı bir aşırı sağcıya verildiği için kıyamet kopartılan AvrupaBirliği’nin göbeğinde yapılmakta ve her kelamı buram bu ramultra sağcılık, ırkçılık ve yayılmacılık kokan Türk savunmabakanı “mümtaz bir devlet adamı” olarak ağır lanmaktadır.

Çakmakoğlu Türkiye’nin yeni Avrupa savunma kimli ği -nin dışında tutulmak, karar mekanizmalarında oy hakkındanmahrum edilmek istendiğini ileri sürerek Avrupalılara pos-tasını koyunca da, Alman Savunma Bakanı Rudolf Schar-ping, süklüm püklüm, ortada bir yanlış anlama olduğunubelirterek Türk büyüğünün gazabını yatıştırmaya çalışıyor:

“Krizlere askeri müdahale öncelikle NATO’nun hakkıdır.NATO kendi müdahale etmek istemediği takdirde işi AvrupaBir liği’ne havale edecektir. Yani biz NATO müdahale etmekis temezse devreye gireceğiz. Bir kere buraya kadar birNATO üyesi olan Türkiye ile birlikte karar verilecektir. Av -rupa savunma örgütünün devreye girmesi durumunda da yineTürkiye karar mekanizmalarına katılıp görüş belirtecektir.Zaten Türkiye Euro-Kor ve KFOR’un içinde. Ayrıca Türki -ye, Avrupa Birliği’ne aday üyedir ve tam üye olduktan sonrada oy hakkına sahip olacaktır.”

Yani Türk Hükümeti’nde faşistlerin ana iktidar ortağı ol-ması, milli savunmanın faşist bir bakanın yönetiminde bu-lun ması falan hiç önemli değildir.

Adam Misak-ı Milli sınırları dışında 250-300 milyonTürk’ü de kafakola alarak ismini vermeden “Turan” yarat-mak tan, 25 yıl sonra bölgede “lider”, dünyada “süper ülke”ol maktan söz edip “Savulun büyük Türk milleti geliyor!”diye açık açık dosta düşmana meydan okuyor.

Kimsede ne ses ne nefes!*

Şu Haider meselesi patlak vereli Türk basınını da, Avrupabasınını da dikkatle izlemeye çalışıyorum.

“Faşistlerin AB üyesi bir ülkede iktidar ortağı olması”nakarşı kıyametler kopuyor, bildiriler, boykotlar, gösteriler bir-birini izliyor. NATO’ya, Avrupa Konseyi’ne asil üye, AB’ye

292

Page 294: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

aday bir ülkede faşistlerin altı aydan fazla bir süredir ikti-darda olmasına kimse dolaylı bir atıfta dahi bulunmuyor.

Dahası, Türk medyasında basın tarihinin en büyük ma-nipülasyonlarından biri yapılıyor, FPÖ’nün belirgin niteliğiırkçılık ve yabancı düşmanlığı olduğu halde, Türkiye’de bu -nun eşiti olarak ırkçı ve safkan Türk olmayan herkese düş -man MHP değil, Türk ırkçılığına karşı mücadelenin yarattığıPKK veya kavmiyetçiliğin karşısına ümmetçilikle çıkan FPgösterilerek hedef kaydırılıyor.

Dahası, yine misli görülmemiş bir yüzsüzlük ve ar sız lık -la, AB’nin FPÖ’ye gösterdiği tepki örnek alınarak Milli Gü-venlik Kurulu’nun Türkiye siyasetindeki diktasına ve mi li taristuygulamalara meşruiyet kazandırılmaya çalışılıyor.

Bu arada Batman Valisi’nin, hükümetin izniyle, Kürt ge-rillalarına karşı yasadışı özel birlikler kurarak bunları usul-süz ithal edilen silahlarla donattığı, bu silahların önemli birkısmının da Hizbullah canilerine verildiği meydana çıkıyor.

O dönemin başbakanı Çiller Cumhurbaşkanı Demirel’eyaptığı ziyaretten sonra bu “kirli operasyon”a tamamen sahipçıkıyor, üstelik “Genelkurmay’dan emniyet müdürlerine ka -dar şerefli bir ekiple yasalar çerçevesinde kanın durması içinmücadele ettiklerini”, gerekirse aynı şeyi bugün de yapabi-leceğini açıklıyor.

*Siyaset “pin-up girl”ü Çiller’in Marilyn Monroe gibi ko-

mando üniformalarına bürünerek moral verdiği özel birliklerMHP’nin gözü kanlı militanlarından oluşmuştur.

Her ne kadar zamanın genelkurmay başkanı bugün artıko görevde değilse bile, halen Milli Güvenlik Kurulu’nu kon-trol altında tutan komutanlar o zaman da ordunun kilit yer-lerindedir ve olup bitenden bal gibi haberleri vardır.

Ve de en önemlisi, bu pisliğin tezgahlandığı günlerde De-mirel cumhurbaşkanı olarak devletin zirvesindedir.

Belçika İnsan Hakları Derneği başkanının bile PKK üye -si olduğunu keşfeden cingöz Türk basını tüm bu gerçekleri

293

Page 295: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

görmezden gelip Türkiye’nin son 35 yılda başına gelmiş tümfelaketlerden sorumlu Demirel’in beş yıl daha “tarihsel mis -yon”una devam etmesi için kampanyalar açmakta...

“Kendim göreve talip değilim ama çağrı olursa da gö-reve hazırım” diyen Demirel, “kıyak” soygunu yasasına imzabasarak Çankaya’da beş yılı daha garantilemek için millet-vekillerine alenen rüşvet vermekte...

MHP artık sadece “özel birlikler”‘in değil, Milli Savun -ma Bakanlığı aracılığıyla tüm Türk Silahlı Kuvvetleri’ninbaşını tutmakta... Devlet Bahçeli parti toplantılarında MHP’ -nin koalisyon ortağı Ecevit’e de, Yılmaz’a da her istediğinikabul ettirerek hedefine adım adım ilerlediğini açıklamakta...

Hizbullah’ın da, “özel birlikler”in de yaratılıp silahlan -dırılmasında sorumluluk taşıyan komuta kademesi ise, 150milyar dolarlık silahlanma yatırımlarını garantiye almış ol-manın huzuru içinde Savunma Bakanı Çakmakoğlu’nun “25yıl sonra Turan!” nutuklarını huşu içinde izlemekte...

Ve de Kürt çocuklarını “Tarzan Amerika’da” misali İs-tanbul’a götürüp “Tek vatan, tek millet, tek dil, tek bayrak”panolarının önünde poz verdirterek barış çağrılarına son de-rece “barışçı” cevaplar vermekte...

Avrupa’da Haider köşeye kıstırılmış, ama Haider’ın Tür-kiye’deki versiyonları Avrupa’da hiçbir engelle karşılaşma-dan, emin ve kararlı adımlarla hedefe ilerliyor.

Savulun Türkler geliyor!

Kaz adımlı AB yürüyüşü!Özgür Bakış, 19 Şubat 2000

Hangisi daha uzun görüşlü? Ecevit mi Cem mi?Helsinki Zirvesi’nin Türkiye’nin AB üyeliği statüsünü

kabul etmesinden hemen sonra muzaffer kumandan edasıylayurda dönen Başbakan Ecevit zafer açlığındaki medyayı tat-

294

Page 296: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

min etmek için bol keseden atmıştı. Kıbrıs fatihliğine bir deAB fatihliği ünvanını ekleyen Ecevit’e göre, öteki 12 adayül kenin Kopenhag kriterlerine uygunluk derecesi Türki ye’ -nin fersah fersah gerisindeydi... Öyleyse Türkiye’nin 2004’teAB üyesi olmaması için hiçbir neden yoktu.

Daha önceki yıllarda da bir başka başbakan, Tansu Çiller,“Aman onaylamazsanız Refah iktidara gelir” diye şantaj ya-pa rak Gümrük Birliği’ni Avrupa Parlamentosu’na onaylat -tırdıktan sonra aynı Refah’la koalisyon kurmanın pişkinliğiiçinde medyanın önünde bahse tutuşuyordu: “Göreceksinizçocuklar, 2000’den önce AB’ye tam üyeyiz!”

Ama evdeki hesap çarşıya uymuyor.Nitekim, zafer sarhoşluğu geçip de Avrupa başkentlerin -

de şöyle bir tur attıktan sonra Dışişleri Bakanı İsmail Cem’ -in ayakları suya eriyor. 16 Şubat’ta Die Welt’e verdiğide meçte Cem, Türkiye’nin AB üyeliğinin 2015 yılından son-raya kalmayacağını söyleyerek çıtayı yükseltiyor.

Fransa’nın Avrupa İşleri Bakanı Pierre Moscovici de 18Şubat’ta Le Point Dergisi’ne verdiği demeçte, Türkiye’ninAB adaylığının büyük tepki yarattığını itiraf ederek, “Hel-sinki’de Türkiye-Avrupa Birliği için başka bir ilişki biçimikabul edilebilirdi,” diyor.

Aynı gün İsveç Dışişleri Bakanı Anna Lindh, Ankara’yıziyaretinde, Türkiye’nin AB’ye üye olabilmek için insan ha-kları konusunda daha çok mesafe alması, özellikle de Kürt -lerin kendi dillerinde yayın ve eğitim hakkını tanımasıge rektiğini söylüyor.

Sen misin diyen, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteriderhal tepki göstererek, Kürtler’e bu hakların tanınmasınınTürkiye’yi parçalayacağını beyan ederek siyasilerimizi hi-zaya çekiyor.

Bu arada TBMM-Avrupa Parlamentosu Ortak Parlamen -to Komisyonu’nun bu hafta Türkiye’de yapması planlanantoplantı, komisyon ortak başkanı Daniel Cohn-Bendit’e Ley -la Zana’yı ziyaret izni verilmemesi nedeniyle erteleniyor.

295

Page 297: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi, Avustur -ya’da faşistlerin iktidar ortağı olması karşısında kıyametlerikopartan Avrupa parlamenterlerinin Türkiye’de aylardır ikti-darda bulunan ve Ecevit’e her istediğini yaptıran bir başkafaşist partinin üyeleriyle aynı masaya oturarak Türkiye’nin“demokratikleşme” sorunlarını konuşması zaten tek başına birçifte standard uygulamasıdır, unutulmayacak bir skandaldır.

Avrupa Parlamentosu’nun Sakharov ödülünü almış birKürt parlamenterini ziyaret etmelerinin yasaklanması, buskan dalın yanında devede kulak kalmaktadır.

Kaldı ki, Türkiye’den son birkaç gündür uluslararası ba -sın ajanslarına ve medyaya yansıyan haberlere kısaca bir gözatmak bile Ankara rejiminin’ “insan haklarına saygı” konu-sun da hâlâ nasıl yerinde saydığını göstermeye yeterli:

“Polis insan hakları yürüyüsünü engelleyip 200 kişiyi gö-zaltına aldı.”

“Kürt-Kav’ın kapatılması için açılan davanın görülme-sine başlandı”.

“Geçen yıl Diyarbakır DGM’de 221 çocuk için de idamcezası talep edildi.”

“Human Righst Watch güvenlik güçlerinin Hizbullah’lailişkilerini açıkladı.”

“CNN-Türk’ün bölücü yayın iddiasıyla bir gün ka-patılması kararlaştırıldı.”

Üstüne üstlük, 1915’teki Ermeni Soykırımı’nın tarihsel birgerçek olarak tanınmasını öngören ve Fransız Millet Mec -lisi’nden iki yıl önce geçmiş bulunan bir önergenin FransızSenatosu gündemine alınması ihtimali karşısında Türk hari-ciyesi ve pek milliyetperver Türk medyası derhal karşı sal dı -rıya geçiyor, helikopter ihaleleri konusunda şantaja başlanıyor.

Oysa, 19 Aralık 1999 tarihli yazımızda belirttiğimiz gibi,Avupa Parlamentosu, uzun çalışma ve tartışmalardan sonra18 Haziran 1987’de onayladığı bir karar tasarısıyla, Türk Hü-kümeti’nin 1915-17 yıllarında işlenen Ermeni soykırımınıinkar etmesinin, Kürt, Ege ve Kıbrıs sorunlarının yanısıra

296

Page 298: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Türkiye’nin AB üyeliğinin önündeki ana engellerden biriolduğunu açıklamış bulunuyordu.

Avrupa Birliği bu kararında tutarlıysa, Ermeni Soykırımıkonusunda başka girişimleri de Ankara rejiminin sineye çek-mesi ve hattâ aynı yazıda belirttiğimiz gibi Osmanlı dönemin -de ve Cumhuriyet döneminde kırıma uğrayan tüm halk lardanözür dilemesi gerekir.

Nitekim Alman Cumhurbaşkanı, geçen hafta İsrail’e yap -tığı ziyaret sırasında, Naziler döneminde işlenen soy kı rı -mından dolayı Alman Devleti adına Yahudi halkından özürdilemiştir.

Aralık 1999 başında Belçika Hükümeti Kongo ba ğım -sızlık hareketi önderi ve ilk başbakanı Lumumba’nın öldü-rülmesindeki sorumluluğunu resmen saptamak üzere BelçikaMillet Meclisi’nin soruşturma açmıştı. Aynı günlerde Bir -leşmiş Milletler, 1994 yılındaki Ruanda Soykırımı’nda kendisorumluluğunu büyük bir cesaretle kabul ederek Ruandahalkından özür dilemişti.

Tekrarlıyorum:“Ermeni-Asuri soykırımının Türkiye Cumhuriyeti tara fın -

dan değil de 1915-17’de Osmanlı Devleti tarafından iş len mişolması Türkiye’yi yönetenleri bu yükümlülükten kur tarmaz.Hele hele Osmanlı Devleti’nin kuruluşunun 700. yıldönümübüyük tantanayla kutlandıktan sonra hiç kurtarmaz.”

Gerçeği kabul edip özür dilemek kişiyi ya da devleti aşa -ğılatmaz, aksine yüceltir. Ama bizimkilerin hiçbiri, MHP’li birdevlet büyüğünün geçen hafta müjdelediği gibi, Türkiye’nin25 yıla varmadan dünyada “süper güç”, bölgede ise “lider”ola cağı hesaplarıyla, burunlarından kıl aldırmıyorlar.

Üstelik büyük bir cüretle, yıllardır Türkiye’de demokra-tikleşmeyi engelleyen ve Kürt halkını tank, top, uçak ve he-li kopterlerle ezen orduya bu kez Avrupa topraklarındamisyonlar biçiyorlar.

Dışişleri Bakanı Cem, Avrupa Birliği’nin 2003 yılına ka -dar oluşturmayı planladığı çevik müdahale gücüne Türk Or-

297

Page 299: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

du su’nun da bir tugayla katılmasını ve bu gücün ko mutasındasöz sahibi olmasını öneriyor.

Militarist anayasayı değiştirmek için kılını kıpırdatmayanMeclis’teki partiler, Türkiye’nin ve tüm halklarımızın 35yıldır çektiği acıların bir numaralı sorumlusu ve simgesi Sü-leyman Demirel’in Çankaya saltanatını beş yıl daha uzatmakiçin yıldırım hızıyla anayasa değişikliği tezgahlıyor.

Ve de birileri sayıklamaya devam ediyor: “Dört yıl mıdesem, 15 yıl mı desem, AB üyeliğini çantada keklik bilin!”

“Dört Yanım Puşt Zulası!”Özgür Bakış, 26 Şubat 2000

Cumhuriyetin ilk büyük Kürt kırımı yıllarında, 1927’de,Diyarbakır’da bir Kürt bebek doğmuştu. Adı Ahmed Arif...Türk faşizminin demir kapılarını, kör pencerelerini, zincir-lerini, prangalarını eskiterek Türk dilinin en usta ozanla rın -dan biri olacaktı... İhaneti, arkadan vurulmayı, puştluğauğ ramayı çok iyi tanımıştı:

Alnım öperler,Suskun, hayın, çıyansı,Dört yanım puşt zulası...1961-62’de, Rüzgarlı Sokak’taki Öncü’de Puşkin Ke-

mal’in gönlünden koparak dağıttığı “karanfil kokmaz” Bi-rinci’leri tüttürürken Ahmed Arif de kendisinden on yıl gençolan bizler gibi, umut doluydu... Sosyalizm kavgası her günyeni mevziler kazanıyordu. Bir gün TİP mitinginde, ertesigün Fukara Tahir’in yapı işçileri grevindeydik. AhmedArif’in doğduğu topraklardan da kavga sesleri geliyordu...

Ne ki karanlık bitmemişti. İhanet 10 yıl sonra, 1971’de yine vurdu.Bir on yıl sonra, 1980’de bir daha vurdu.Bir on yıl sonra, 1991’de, Ahmed Arif hastalığa yenile-

rek bu dünyadan göçerken, ihanet hâlâ vuruyordu. 298

Page 300: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Kendisine prangalar eskittiren 141-142 terörü kalkmış,ama yerini daha da belalı TMY terörü almıştı. Kürt illerindeDEP sayesinde emanet oy toplayan CHP emanete ihanet edipKürt milletvekillerini Kurtların ağzına atıyordu. Ve de Diyar-bakır başta, tüm Kürt illerinde ordu-kontrgerilla zulmü tır -mandıkça tırmanıyordu.

İşte yeni bir on yıl sonra, 2000’de, Ahmed Arif’in kentiyine ihanetin ve zulmün pençesinde. Sadece bir grup mili-tan, bir grup gerilla, bir grup aydın değil üstüne çullanılan...Seçilmiş başkanının şahsında tüm Diyarbakır halkı! TümKürt halkı!

İhanet sadece TC coğrafyasıyla mı sınırlı?Haftalardır hızlı anti-faşist kesilip “Haider... Haider...”

diye krizler geçiren Avrupa medyasına, faşizmin bir başkaAvrupa ülkesinde ne zamandır iktidarda olduğunu hatırlatıpaynı duyarlılığın Türkiye için de gösterilmesini istiyoruz. Neses ne bir nefes!

İngiltere’de Glasgow’un İskoç belediye başkanı, Fran -sa’ da Ajaccio’nun Korsikalı belediye başkanı, İspanya’daBarcelona’nın Katalan belediye başkanı karanlık güçlerinkomplosuyla tutuklanıp görevlerinden alınsa Avrupa’da yeryerinden oynar.

Ama yeryüzündeki en büyük Kürt kentinin belediye baş -kanıysa ya da milletvekillyse söz konusu olan, birkaç kınamabildirisi, bir iki “ne şiş yansın ne kebap” demeç, hepsi o kadar.

İhanet’in uluslararası boyutunu tanımak için, hem ÖzgürBakış’ta hem de Özgür Politika’da aynızamanda yayınlanan“Çarmıhın çivileri”ni Türkiye’de siyaset yapan ve siyasetleilgilenen herkesin ibretle okuması gerek. Bu sadece birsiyasal liderin şahsına karşı kurulan komplonun değil, ay -nızamanda Kürt halkına karşı tezgahlanan ihanetin öyküsü...

Hele hele “demokratikleşiyor!” diye sırtı sıvazlanıp Av ru -pa Birliği’nin bekleme odasına buyur edilen Ankara rejiminin,Avrupa’da kıçına biraz yer ettikten sonra, Kürt düş manı uygu-lamaları tüm pişkinliği, küstahlığı ve hunharlığıyla yeniden

299

Page 301: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

başlatması karşısında bu dehşet verici öykü sadece Türkiye’deokunmakla kalmamalı, yabancı dillere de çevrilerek tümdünyaya okutulmalı.

Çünkü bu ihanet, ne ilkidir, ne de sonuncusu olacağa ben-zer...

1972 baharı... Paris’te Quai d’Orsay’de Yunan Cuntası’nakarşı uluslararası bir konferans... Türkiye’de Deniz’ler içinidam sehpaları kuruluyor... Konferansa katılan tüm delega-syonlarla görüşüp 12 Mart zulmünü anlatmaya çalışıyoruz.Sovyet delegasyonu’nda ünlü besteci Haçaturyan, ünlü ba-lerin Galina Ulanova ve SBKP Merkez Komitesi’nden is-mini şimdi anımsayamadığım bir bürokrat... Dikkatle bizidinliyorlar. İlk ikisi hiç konuşmuyor. Belli ki görevleri figü-ranlık. Sonunda MK üyesi konuşuyor: “Dostum, anlattıklarıngerçekten dehşet verici. Kalbimiz sizinle, ama maalesef Tür-kiye konusunda bir şey yapmamız mümkün değil. Sovyetdevleti bugün sadece Yunanistan ve Güney Afrika’daki re-jimlere karşı aktif tavır alıyor. Ama bugünkü konjonktürdiğer ülkeler için nötr kalmamızı gerektiriyor. Bizi anlayın!”

Çok geçmeden anlıyoruz. 11 Nisan’da Sovyet YüksekPre zidyumu Başkanı Podgorni Ankara’ya gelip 12 MartCun tası’yla iş bağlıyor. Birkaç hafta sonra, 6 Mayıs’ta daDeniz, Hüseyin ve Yusuf idam ediliyor.

Tam 10 yıl sonra... 12 Eylül zulmü tutuklamalarıyla, idam-larıyla, işkenceleriyle tam vahşet sürüyor... Sadece sol ör güt-lerin ya da Kürt örgütlerinin üyeleri, sempatizanları de ğil,Barış Derneği üyeleri dahi zındanlarda. Ve tam o günlerde, 24Şubat 1982’de, kanlı cuntanın şefi Kenan Evren Bulgaris-tan’da büyük törenlerle ağırlanıyor, Büyük Balkan nişanıylataltif ediliyor. Bu arada, Doğu bölgesinde Sovyetler Birliği’negeçebilen devrimciler yakapaça Türkiye’ye iade ediliyor.

Tüm bu ihanetler yaşanırken, Avrupa’da TKP’ninyayınladığı gazetelerde Evren’le Brejnev’in resimleri “Türk-Sovyet dostluğu” sembolü olarak birinci sayfada yanyanayayınlanıyor.

300

Page 302: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Brüksel’de tanıdığım Diyarbakır’lı bir Ermeni dostumanlatmıştı. Daha 12 Eylül’den önce yaklaşan tehlikeleri sezipSuriye üzerinden Sovyet Ermenistanı’na sığınmışlar. Eri-van’da oturma izni almayı beklerlerken, 12 Eylül darbesiolunca, “Türkiye’de artık asker geldi, korkacak bir şey kal-madı. Oturma veremeyiz” diye apar topar Türkiye’ye gerigönderilmişler.

Fransız Senatosu geçen hafta, Türk militarizminin “heli-kopter ihalesinden dışlama” şantajıyla “Ermeni soykırımı”tasarısını gündeme almayı reddedince bunu hatırladım.

Brüksel’de 70’li yıllarda Yunan albaylarının ve Türk ge-nerallerinin diktasına karşı birlikte mücadele verdiğimiz,hattâ Öcalan yakalandığında hüngür hüngür ağlayarak biz-lerden özür dileyen Yunanlı gazeteci dostlarımızın şimdilerdetescilli Yunan düşmanı Türk gazetecileriyle nasıl kırk yıllıkdost kesildiklerini, onların hışmına uğramamak için biziuzaktan görünce nasıl yol değiştirdiklerini düşündüm.

Sonra “Çarmıhın çivileri”nde Öcalan’ın Rusya’dan, Yu-nanistan’dan dışlanışını bir daha, bir daha okudum. Ve ye-niden dinledim Ahmed Arif’i:

Alnım öperler,Suskun, hayın, çıyansı,Dört yanım puşt zulası...

Ajan diplomasisi!Özgür Bakış, 5 Mart 2000

Belediye başkanları sırf Kürt’lüklerini gizlemedikleri içintutuklanıyor, ardından apar topar görevden alınıyor... Tutuk -lama nedeni olarak mahkemeye sunulan “deliller” o denliuy duruk ki, bizzat başbakanın ağır tahrikine ve medya asso-listlerinin “yargısız infaz” gayretlerine rağmen DGM bilebaşkanları salıvermek zorunda kalıyor.

301

Page 303: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Ama çark durmuyor. Savcı, HADEP üyesi üç belediyebaş kanı hakkında 7’şer yıl hapis istemiyle dava açıyor. Suç -ları: Avrupa’da PKK’lılarla temaslarda bulunmak!

Türkiye’yi ziyaret eden Fransız belediye başkanları heye-tindeki insan hakları savunucusu André Métayer İstanbul ha-vaalanında yakapaça sınırdışı ediliyor. Tıpkı yargılanmaküzere çağrıldığı Türkiye’ye sokulmayıp sınırdışı edilen İtal -yan gazeteci Dino Frisullo gibi...

Doğacak tepkinin şiddetinden korkmasalar, Türkiye’yegelen dışişleri bakanlarını bile tekme tokat sınırdışı edece-kler. Dışişleri Bakanı Cem, Türkiye’ye gelen İsveç, İsviçreve Lüksemburg dışişleri bakanlarının Kürtler’le, özellikle deİnsan Hakları Derneği’yle görüşmelerinden rahatsız olduk -larını NTV’de açık seçik söylüyor.

Postallı medyamız zaten kükremeye, hadlerini bildir-meye hazır.

Avrupa Parlamentosu’nun ünlü “üç orospu”suna, şimdi-lerde bir de mini etekli İsveç Dışişleri Bakanı Anna Lindhekleniyor.

Tüm bunlar olurken Gazi katili polislerin 18’i beraat et-tiriliyor.

Kürtlerle ya da Kürt halkının haklarını savunanlarlatemaslarda bulunmak suç, ama halka ateş edip kan banyosuyapmak “vatan hizmeti”!

Bugüne değin halka karşı işlenen hangi suçun hesabısorulmuş ki “emir kulu” polisler içeri atılsın? 35 yıldır Tür -ki ye’yi iki kez darbeye sürüklemiş, faşist katillere açıkça ka -nat germiş ve de onları iktidar etmiş bir Demirel, hesapver mek şöyle dursun, 65 milyon içinde hiç adam kalmamışgibi, beş yıl daha Çankaya’da saltanat sürmekle ödül-lendiriliyor!

12 Eylül’ün baş celladı “sosyete ressamı” kesilmiş,gerektiğinde memleket ahvali hakkından yüksekten ahkamkesiyor.

Noktaları “i”lerin üzerine koyalım.302

Page 304: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Kesin rakamlar mevcut olmasa da, Kürt halkının, yaniana dili Kürtçe olan, yüzyıllık baskılara rağmen Kürt kimli -ğini koruyanların Türkiye nüfusu içindeki oranı, Bask’larınİspanya’daki, İrlanda’lıların ya da İskoç’ların Britanya’daki,Korsika’lıların Fransa’daki oranından kat kat üstün.

Hele hele “ulusal kimlik haklarını” savunmak için yerigöğü titrettiğimiz Kıbrıs’taki, Bulgaristan’daki, Yuna nis tan’ -daki, Bosna Hersek’teki, Makedonya’daki ve de tüm Avrupaülkelerindeki Türkler’in sayısıyla mukayese dahi kabul et-meyecek kadar yüksek.

Sayısal gücü bu kadar yüksek bir halk kendi partisiyle yada partileriyle özgürce temsil edilmedikçe, Türkiye AvrupaBirliği’nin bekleme odasından içeriye adımını atamaz. Kürthalkının temel hak ve özgürlüklerinin tanınması, Türkiye’ninhâlâ yüzde 50’lerin üstünde seyreden enflasyon oranınındüşürülmesinden de, Avrupa’nın korkulu rüyası yüksek işsiz- lik oranının düşürülmesinden de daha önemli.

Eğrisi doğrusuna denk gelir de Avrupa Birliği’ne girilirse,AB yasama, yürütme ve yargı organlarında Kürt halkını kim-lerin, hangi partinin veya partilerin temsil edeceğine ne MilliGüvenlik Kurulu, ne uzatmalı cumhurbaşkanı ne de nasyo -nal sosyalist başbakan karar verebilir.

Halkın seçtiği temsilcileri Kürtçe konuştukları için Brük-sel’deki Avrupa Parlamentosu binasından attırmaya da neMİT’in, ne genel kurmayın ne de postallı medyanın gücüyeter!

*Kürt belediye başkanlarını Avrupa’da PKK’lılarla

görüştükleri iddiasıyla tutuklatıp görevden aldıranlar, bırakınTürkiye’deki Kürt realitesini, Avrupa’daki Kürt realitesinidahi tanımıyorlar.

Nasıl son tutuklamalardan sonra Diyarbakır sokaklarınıişgal ederek seçilmiş başkanlarına sahip çıkan onbinlerceKürt “bir avuç terörist” değilse, Ankara’nın baskısı altındakonulan yasaklamalara rağmen Alman metropollerinde mey-

303

Page 305: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

danları dolduran yüzbinlerce Kürt göçmen de “PKK tarafın-dan kandırılmış bir avuç safdil” değildir.

O gösterilere, yürüyüşlere Belçika’dan katılan yüzlerceKürt işçisini, Kürt anasını, Kürt delikanlısını, Kürt gelininiyakından tanıyorum. Daha dün çok-uluslu bir şenlikte günboyu onlarla beraberdik. PKK’lı ya da değil. Bilmiyorum.Ama şunu çok iyi biliyorum ki herbiri yüreği insan sevgisido lu Kürt’tür ve tıpkı bizim boyalı basının göklere çıkarttığı“Avrupa Türkü” kadar “Avrupa Kürdü”dür. En az bir Fran-sız, bir Alman, bir Ingiliz kadar Avrupalıdır, ve çoğu dahaşimdiden resmen AB vatandaşıdır.

Nasıl ki, bir Emirdağ ya da Çankırı belediye başkanıAvrupa’ya geldiğinde kendi hemşehrileriyle buluşuyor,ANAP’lı, DSP’li, MHP’li, FP’li farketmeden görüşüyorsa,bir Kürt belediye başkanı da Avrupa’daki hemşehrileriyle,aynı dili konuştuğu insanlarla, hangi partiden, hangi dindenya da mezhepten olursa olsun, ilişki kurmak hakkına sahip-tir. Hattâ bu onun görevidir.

*Türkiye’de “cadı avı” devam ederken, Der Spiegel Der-

gisi, “diplomat” maskesi altında Almanya’da bulunan Türkgizli servis ajanlarının Türk-Kürt düşmanlığını provoke edicifaaliyette bulunduklarını, Türk göçmenleri arasında “muh-bir” devşirdiklerini, PKK konusunda Alman güvenlik servis-lerine yalan ve yanıltıcı bilgiler verdiklerini açıklıyordu.

Alman Hükümeti de, dün AFP’ye yaptığı açıklamada, budiplomat-ajan’lardan üçüne Türkiye’ye geçici olarak git-melerinden sonra Almanya’ya yeniden girme izni veril me di -ğini, dört diplomat-ajan’ın da Almanya’dan geri çe kilmesi içinTürk Hükümeti’ne başvuruda bulunulduğunu doğruluyordu.

Hiç de sürpriz değil... Başta Brüksel olmak üzere, Avru-pa’nın tüm metropollerinde Türk militarizminin ajanları ciritatıyor. Bozkurt’u, İslamcı’yı, Atatürkçü’yü ve her türden ey -yam cıyı kullanarak Kürtlere ve tüm insan hakları savu nu cu-larına karşı binbir provokasyon ve komplo tezgahlıyor.

304

Page 306: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Türkiye gerçekten AB’ye üye olmak istiyorsa, önce bupisliklerden temizlenmek, “ajan diplomasisi”sini terkedipTürkiye’deki ve de Avrupa’daki Kürt realitesini tüm kurum-larıyla tanımak ve bu kurumları muhatap almak zorundadır.

Türkiye’deki halklarla o halkların Avrupa’daki kesimleriarasındaki ilişkileri halkların seçilmiş temsilcilerine emanetetmelidir, militarizmin ajan provokatörlerine değil...

Hâlâ 12 Mart!Özgür Bakış, 12 Mart 2000

Bugün 12 Mart... Morisson firmasının müteahhidi olarakTürkiye siyasal arenasına paraşütle indirilen Demirel’in te -mel hak ve özgürlüklere karşı açtığı cihadın resmen ve fiilenaskeriyenin emir ve komutası altına girdiği gün.

Demirel iktidarının baskı ve komplo dolu ilk beş yıllıkiktidarına karşı önce Akşam gazetesi, ardından Ant Dergisiyöneticisi olarak günü gününe mücadele vermiş, 12 Martdarbesi yüzünden mücadelesini ülke toprağından uzaklardasürdürmek zorunda kalmış bir insanın bugün Türk siyasetarenasında olup bitenleri yüreği kan ağlamadan izlemesimümkün mü?

Bu ülkenin insanları, aynı senaryoları yeniden yaşamak,65 milyon içinde Çankaya’ya çıkabilecek tek insan yokmuşgibi, temel hak ve özgürlüklerin azılı düşmanı Demirel’inÇankaya saltanatının şantajla, tehditle, milletvekillerinerüşvetle uzatılmasını görmek için mi 35 yıldır bunca zulüm,acı ve yoksullukla pençeleşti?

Daha önce de birkaç kez yazmıştım.12 Mart ve 12 Eylül darbeleri, askeriyenin siyasete res-

men ve alenen el koymasıdır. Ancak demokratikleşmenin vesivilleşmenin hızla geliştiği 60’lı yılların ikinci yarısında as -keriyeyi yeniden siyasete bulaştıran kişi Demirel’dir. 1961’ -

305

Page 307: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

de kurulup dokuz yıl boyunca varlığını kimsenin farket -mediği Milli Güvenlik Kurulu’nu 1970’de ilk kez “militaristtehdit unsuru” olarak sol güçlerin karşısına çıkartan ve onunsözcülüğünü yapan Demirel’in kendisidir.

1970’deki şanlı 15-16 Haziran işçi direnişinden sonrasıkıyönetim ilan ettirerek 12 Mart darbesinin ilk “kostümlüprovası”nı yaptıran da Demirel’den başkası değildir.

12 Mart darbesinden bir ay önce, 17 Şubat 1971’de,“Türkiye allahına bağlanan insanların topluluğudur, bağım-sızlığı isteyen komünistlerdir” diyerek sol güçleri ezmek içindört terör tasarısını Meclis’e sevkeden de Demirel’dir.

Aynı günlerde AP Meclis Grupu’nda yaptığı konuşmada,12 Mart darbesini haber vermektedir:

“Bir cinayet şebekesiyle karşı karşıyayız... KomünistlerTürkiye’de eğitim sistemini dejenere etmişlerdir. Gözleridoktrin hırsıyla kararmış olanların kafaları kanunlaraçarparak parçalanacaktır.”

*Ant’ın Mart 1971 tarihli sayısından alıyorum:“Burjuva politiklacılarının kamuoyunda itibarlarının beş pa -

ralık olması karşısında, devrimcilere karşı terör tedbirlerini ge -çirmek üzere Demirel iktidarı, ‘paşa’lardan destek almaktadır.Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Tağmaç’ın, Askeri Şû ratoplantısına katılmak üzere başkente gelen ordu ko mu tanlarıylayaptığı görüşmede Anadolu’da görevli komutanla rın özellikle“gericilik ve kürtçülük” sorunları üzerinde dur dukları, büyükşehirlerdeki komutanların ise “aşırı sol” üzerinde durarak ko -münizmin büyük kentlerde hızla yayılma sından duyduklarıendişeyi belirttikleri basına sız dı rıl mıştır. “

Demirel-Tağmaç ikilisinin komplolarıyla “ulusal ege-menliğin temsilcisi” olma misyonunu iyiden iyiye yitiren se -çilmiş milletvekilleri ve senatörleri ise kendi çıkar he sap larınagömülmüş adeta Pompei’nin son günlerini yaşamaktadır.

Yine Ant’ın aynı sayısından:“Dar gelirlilere darbe üstüne darbe indiren burjuva par-

306

Page 308: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

tileri, kendi çıkarları söz konusu olunca anayasayı bile de -ğiştirmekte tereddüt etmeyeceklerini, milletvekili maaşlarıve partilere hazine yardımı konusundaki ortak tutumlarıylagöstermişlerdir. Anayasa Mahkemesi’nin milletvekili ve se -na tör maaşlarının derhal yükseltilmesini anayasaya aykırıbularak iptal etmesi üzerine burjuva partileri görülmemiş birtelaşa kapılmışlar, gerek maaş farklarını koruyabilmek, ge -rekse hazineden haraç alabilmek için anayasanın değişti ril -mesi konusunda derhal görüş birliğine varmışlardır.”

Bugün Demirel’in Çankaya saltanatını uzatmak için mil-letvekillerine maaş konusunda Anayasa Mahkemesi engelinikaldırma rüşveti veren Başbakan Ecevit o tarihte ana mu ha -le fet partisi CHP’nin genel sekreteridir ve ortanın solu adınabu rüşvet tezgahını hararetle desteklemektedir.

Nitekim 12 Mart darbesi düzen partilerinin hiçbirininkılına dokunmamış, onlar da bunun karşılığında 12 Mart hü -kümeti’ne kadro ve destek sağlamakta gecikmemişlerdir. De -mirel Meclis’teki koltuğunu koruyarak üç yıl sonra yenidenbaşbakanlık koltuğuna oturmak üzere besiye çekilmiştir.Ecevit ise darbeye baştan karşı çıkmamış, ancak parti için-deki rakibi Erim başbakan yapıldığı zaman galeyana gelerekCHP genel sekreterliğinden istifa edip “parti içi muhalefet”oynamaya başlamıştır.

*Meclis’in desteğini de garantiledikten sonradır ki “re-

formcu hükümet”in başı Erim gerçek suratını gösteriyor, 23Nisan’da ünlü tehdidini savuracaktır: “Türkiye parçalansındiye gayret sarfedenlere karşı almayacağımız tedbir yoktur.Tedbirler balyoz gibi kafalarına inecektir.” Üç gün sonra da,Milli Güvenlik Kurulu’nun dayatması üzerine Erim Hü kü -me ti 11 ilde sıkıyönetim ilan ederek balyozu indirecek veTürkiye çapından insan avı başlayacaktır.

Mayıs 1971 tarihli Ant’tan:“Göstermelik parlamenter hükümetin de sanayici-subay

kompleksini tatmin edememesi halinde parlamento feshe dil-307

Page 309: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

erek tamamen askeri yönetime geçmek üzere Çankaya’dayeni bir anayasa hazırlandığı söylenmektedir.

“Ne var ki, böyle bir kararı vermekte ordunun yüksek ko-mutanları hayli tereddütlüdür. Zira, Ortak Pazar, kendisinipar lamenter mekanizmanın işlediği demokratik ülkeler blokusaymaktadır ve göstermelik de olsa bir parlamentonun var-lığını bütün üyelerine şart koşmaktadır. Bu nedenledir ki,askeri cuntanın hakim bulunduğu Yunanistan ile Ortak Pazararasındaki anlaşma askıya alınmış, İspanya’ya da serbest se -çimleri gerçekleştirmedikçe Ortak Pazar’a katılamayacağıbildirilmiştir. Ortak Pazar Komisyonu Dış İlişkiler sorumlu -su Prof. Dahrendorf da, 12 Mart muhtırasını izleyen günlerdebu konuda Türkiye kanadına uyarmalarda bulunmuştur.

“Ortak Pazar ilişkilerinin askıda kalması, ne sanayi bur-ju va zisinin, ne de OYAK, cemiyet ve vakıf yoluyla finans-ka pi tal le tamamlaşmış yüksek komuta heyetinin işinegel mediğinden, Yahya Han formülünün açıkça uygulanma -sın dansa, şimdiki göstermelik parlamenter yapının sür dü -rülmesi ve bu yapı içinde terör uygulamalarına gidilmesi dahada kuvvetlidir.”

Militarizmin egemenliğiyle, aynı Demirel ve aynı Ece-vit’in entrikalarıyla ve Avrupa Birliği ilişkilerindeki açma-zlarıyla Türkiye 35 yıl sonra hâlâ 12 Mart senaryolarınıyaşamaktadır!

Ecevit Zana’dan özür dilemelidir!Özgür Bakış, 2 Nisan 2000

Bu satırları, Asuri halkının 6750. yılbaşını kutladığı 1 Ni -san’da yazıyorum. Tüm dünyadaki medyatik 2000. yıl kutla -ma ları üzerine yazdığım yazıda “2000’miş, Millenyum’muş,pek de umurumda değil... Nasıl olsun ki, insanlık tarihinin,faili ve âmili hâlâ tartışmalı bir doğumla başlamadığı her -

308

Page 310: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

kesin malumu. Önceki yıl Belçika’daki Asuri dostlarımızlabirlikte Anadolu’nun bu en eski halkının 6748. yılını kutla -mıştık. Bu yılın 1 Nisan’ında 6750. yıllarını kutlayacaklar.”demiştim.

Kürt halkının yeni yılı Newroz’u misli görülmemiş birpişkinlik ve cüretle Türk ırkına maletmeğe kalkışan Ankararejiminin gücü şimdilik 6750 öncesine uzanmağa yetmiyor...Mezopotamya’daki arkeolojik kazılarda bulunan binlerceyıl lık tabletler karşısında Kemalizm’in tüm dünya halklarınıTürklerden üreten tarih tezleri birer birer iflas ediyor. “Ta -rih ten önce de vardık, tarihten sonra da varız” gibi safsatalar,binlerce yıllık ezilmeye, ihanete, yok sayılmaya rağmen var-lığını titizlikle koruyan Asuri halkının direnci karşısındaçaresiz kalıyor.

Kendilerini bir halk olarak Türkiye’de değil de diyaspo-rada yakından tanımak olanağı bulduğum ve tanıdıkça dadaha fazla saygı ve sevgi duyduğum Asuri dostlarımın buulusal birlik gününü yürekten kutluyorum.

Bir iktidar eğer ilkesizlik, yalancılık ve şantajcılık temeliüzerine kurulmuşsa, ergeç tökezlemeğe ve ele güne rezil ol-mağa mahkumdur. Demirel-Ecevit-Bahçeli iktidarının bugündüştüğü durum bunun en belirgin kanıtıdır.

Türkiye’de demokratikleşmenin bir numaralı mezar ka -zıcısı Demirel’in Çankaya saltanatını beş yıl daha uzatmaoyunu daha Meclis’teki ilk oylamada iflas etmiştir. Hem demilletvekillerine verilen “kıyak” rüşvetine rağmen...

Böyle bir hezimet karşısında, ilkeli ve dürüst bir si ya -setçinin artık milletin seçilmiş vekillerini tehdit etmek yerinederhal görevinden istifa etmesi, ülke ve dünya dinamikleriningetirdiği ortama uygun yeni bir cumhurbaşkanı seçilmesineve yeni bir hükümet kurulmasına olanak sağlaması gerekir.

Kaldı ki, bir yandan Demirel’in, öte yandan Ecevit fa -mil yasının 35 yıldır Türkiye’de yaptığı tahribat öylesi boyut-lara ulaşmıştır ki, bu ikilinin artık bir daha dönüşü olmayacakşekilde iktidar mekanizmalarından uzaklaşmaları gerekir.

309

Page 311: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

60’lı yıllarda Türkiye emekçileri TİP aracılığıyla siyaseteağırlık koymağa başladığında, ABD tarafından sırtı sıvazla-narak “ortanın solu” uydurmacasıyla bu sağlıklı gelişimi sa -bo te etme misyonunu yüklenen Ecevit’tir.

70’li yıllarda tüm sol güçlerin ordu tarafından ezildiği birortamda meydanı boş bularak “umut” kesilip halkın des te -ğiy le iki kez iktidar olan, iki kez de her şeyi yüzüne gözünebu laştırıp ekonomiyi IMF’ye, ülke yönetimini yeniden or-duya peşkeş çeken yine aynı Ecevit’tir.

80’li yıllarda önce bizzat başkanı olduğu CHP’yi bölereksiyaset sahnesini tamamen sağ güçlerin tekeline terkeden deyine Ecevit’in ta kendisidir.

Ve nihayet 90’lı yılların sonunda faşist MHP’yle hü kü -met kurmayı bir güzel içine sindirip ardından Demirel’in sal -tanatını uzatma misyonunu yüklenen de işte o aynı Ecevit’tir.

Bugün uluslararası planda da Ecevit’in hiçbir inan dı rı cı -lığı ve saygınlığı yoktur. Çünkü tüm uluslararası te mas la -rında açıkça gerçekleri tahrif ederek konuşmakta, gerçeğeuygun konuşur gibi olduğu durumlarda da birkaç gün sonradediğinin yüzde yüz tersini yapmaktadır.

Helsinki Zirvesi’nde Türkiye’ye adaylık statüsü tanın-masını sağlamak için Kopenhag kriterlerine aynen uymataahhüdünde bulunmuş, ama tarihi “aile fotoğrafı”na girdik-ten birkaç gün sonra yine Kürt kimliğini yok saymaya, MilliGüvenlik Kurulu’nu savunmağa, gazetecilerin, yazarların,sanatçıların arka arkaya hapse atılmasını içine sindirmeğedevam etmiştir.

Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grubu heyetinin Türki -ye’ yi ziyareti sırasında Ecevit’in Leyla Zana konusunda söy -le dikleri tek kelimeyle skandaldır. “Zana hapis cezasınısağ lık nedenleriyle kaldırtabilir. Ancak amacı kötü olduğuiçin başvuru yapmıyor. Durumunu politik istismar ve Avru-pa’yı tahrik için kullanıyor,” demiştir.

Bunları söylemiş olmak bir skandaldır, çünkü:1. Ecevit’in konuşmasından birkaç gün sonra, İnsan Hak-

310

Page 312: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

ları Derneği eski genel başkanı Akın Birdal, elinde kapı gibidoktor raporu olduğu halde, sırf barış istediği için kendisineverilen cezayı tamamlamak üzere yeniden hapse atılmıştır.

2. Sorun bir siyasal mahkumun “sağlık” nedenlerindenya rarlanarak hapisten kurtulup kurtulmaması değil, AvrupaBir liği’ne aday bir ülkede siyasi düşüncelerinden ötürü her-han gi bir kişinin hapiste tutulup tutulması sorunudur.

Ece vit, bugüne kadar Zana’ların, Yağmurdereli’lerin, Bir -dal’ ların hapiste çürümesine neden olan yasaları kaldıracakhiçbir girişimde bulunmadığı gibi, Milli Güvenlik Kuru -lu’nun dayattığı tüm baskı önlemlerini aynen uygulamakta,bırakın Terörle Mücadele Yasası’nı, 312. maddenin tek ke-limesine dahi dokunamamaktadır.

*Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grubu temsilcileriyle

yaptığı görüşmelerin basına pek yansımayan bir yanı var ki,tek başına Ecevit ‘in siyasal kariyerindeki tutarsızlığı ve ilke-sizliğini kanıtlamağa yeterlidir.

Perşembe günü, Avrupa Parlamentosu’nun Saharav ödü -lü sahibi Leyla Zana’nın resmi asılı basın merkezinde Sos -yalist Grup Başkanı Enrique Baron’la görüştü.

Görüşme sırasında Ecevit Zana’yı hapisten çıkmak içintıbbi rapor almayı reddetmekle suçlayınca, buz gibi bir havaeser. Çünkü, Sosyalist Grup delegasyonunda İsveçli parle-menter Pierre Schori de vardır. Pierre Schori, yirmi yıl önceEcevit Evren Cuntası tarafından hapsedildiğinde kendisiniziyaret eden Avrupa heyetinde de vardır.

O yıllarda Avrupa sosyal demokratlarından sadece ma-nevi değil, aynızamanda [bugün kendisinin inkar etmesinerağmen] geniş maddi destek de gören Ecevit’e Schori sağlıkraporu alarak bir an önce hapisten kurtulmasını önerir. An -cak, Ecevit hapisten böyle kurtulmağa prensip olarak karşıçıkar. Kimse de o zaman Ecevit’i, bugün kendisinin Zana’yayaptığı gibi, “durumunu politik istismar ve Avrupa’yı tahrikiçin kullanmak”la suçlamamıştır.

311

Page 313: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Leyla Zana, Başbakan’a gönderdiği mektupta “raporkarşılığı hapisten kurtulma” önerisine eskiden olduğu gibibugün de karşı olduğunu hatırlattıktan sonra “ilkeli siyaset vesiyasetçinin saygın bir örneği” diye nitelediği Ecevit’ten buöneriyi gündeminden çıkarmasını dilemektedir.

Oysa Ecevit yirmi yıl önce kendisi için onur kırıcıbulduğu bir öneriyi bugün Zana’ya layık görmekte beis gör-memiştir.

Ecevit bugün sadece başbakanlıktan istifa etmekle kalma-malı, aynızamanda Leyla Zana’dan derhal özür dilemelidir!

MGK’ya baş aranıyor!Özgür Bakış, 16 Nisan 2000

Haftanın son işgünü telaşı içinde iki flaş haber Internet’ehemen hemen aynı sıralarda düştü. Biri günlerdir tüm dik-katlerini İsviçre’nin Nyon kentine çevirmiş spor severleri-mizi çileden çıkartacak UEFA kararını açıklarken, diğerigünlerdir Demirel’e “hayır!” diyebilmenin zafer sarhoşluğuiçinde “başkan toto”ya yatmış tüm siyasilerimize ve “Tür-kiye sivilleşiyor” diye sevinen Avrupalı dostlarımıza sonsözün kimde olduğunu hatırlatan Genelkurmay açıklamasınıduyuruyordu.

Birbiriyle doğrudan ilişkili olmasa da, her iki gelişme deyakın gelecekte Türkiye-Avrupa ilişkilerini adamakıllı olum-suz yönde etkileyeceğe benziyor.

İstanbul’daki çifte cinayet olayında polisin ihmalci vehattâ teşvikçi tavrı ve Türk medyasının çirkin kışkırtmalarıgöz önüne alınırsa, 20 Nisan’da oynanacak Galatsaray-LeedsUnited maçı için UEFA’nın birtakım olağanüstü önlemler al-masından daha doğal bir şey olamazdı.

Galatasaray taraftarlarının West Yorkshire’e akın etme-sin den ve bunun da zaten verdikleri iki ölüden dolayı infial

312

Page 314: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

ha lindeki Leeds United taraftarlarını çileden çıkartarak dahavahim olaylara yolaçmasından endişe ediliyorsa, koskocaAvrupa’da başka yer mi kalmadı, maçın koskoca tarafsız birkente taşınması pekâlâ mümkündü.

Kaldı ki, maça katılacak Galatasaray taraftarlarının sa yı -sını 80’de sınırlayan UEFA kararı, Avrupa’da bugünkü Tür-kiyeli göçmen varlığı karşısında da gerçekçilikten uzak,yatıştırıcı olmaktan çok tahrik edici bir karardır.

Türkiye’den gelmek isteyen taraftarlara vize engeli çı -kar tılsa bile, yüzbinlerce Türk’ün İngiltere’nin ve AvrupaBirliği üyesi diğer ülkelerin kimlik kartını taşıdığı, vizesizseyahat hakkına sahip bulunduğu bir dönemde, Avrupa’dakibinlerce Galatasaray taraftarının West Yorkshire’a akmasınanasıl engel olunacaktır?

Üstelik böylesi bir karar, zaten şoven Türk rejiminin veneo-faşist hareketinin baskı ve etkisi altında gittikçe her ge -çen gün daha ırkçı ve yabancı düşmanı olmağa koşullandırı -lan Türk asıllı göçmenlerin daha da radikalleşmesine,ya şadıkları topluma entegre olmaktan daha da uzaklaşmasınahizmet etmekten başka hiçbir sonuç sağlamayacaktır.

Geçen hafta da belirttiğimiz gibi, zaten Türkiye’nin tarafolduğu her uluslararası olay, Türk medyasında bir “parami-liter operasyon”, bir “ölüm kalım savaşı” olarak sunuluyor...Artık “Türk lobisi”nin vurucu gücü haline getirilen göçmenTürk gençleri bindirilmiş kıtalar gibi ülkeden ülkeye “inti-kal” ettiriliyor, tribünlerde, stadyum önlerinde Türk bayra-klarının ve takım flamalarının yanısıra Türk faşizminin üçhilalli bayrakları dalgalandırılıyor.

Öyle ki, bu kollektif histeri ortamında, Türk asıllı ol-mayan bazı Türkiyeliler dahi, bir anda Türkiye’den kopuşnedenlerini tamamen unutarak, bir Türk takımının galibiyetikarşısında aşka gelip gece yarısı sokaklara dökülebilmekte,Türk milliyetçileriyle omuz omuza ortalığı birbirine kata-bilmektedir.

Kuşkusuz bu olguya göç sosyolojisi çerçevesinde “ya lıt -313

Page 315: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

lanma”dan, “aşağılanma”dan, “nostalji”den kaynaklanan birçok gerekçe gösterilebilir. Doğrudur da... Ama Avrupa’dakihiçbir göçmen topluluğu, Türkiyeliler gibi, Avrupa’da günügününe baskı yapan yüksek tirajlı gazeteleriyle, sayısı 10’uaşan televizyon kanallarıyla, elçiliklerin, askeri ataşeliklerin,MİT ajanlarının güdümlendirdiği dernekleriyle kesintisiz birkoşullandırmaya maruz değildir.

Bunun içindir ki, UEFA’nın son kararıyla 20 Nisan ran-devusu vahim bir olay yaşamadan atlatılsa bile, bundan böyleTürk takımlarının Avrupa kentlerinde yapacağı her kar -şılaşma, duygu sömürücüsü bezirgan medyamızın tahrikle-riyle yeni bir meydan savaşına dönüştürülecektir. Çılgınlıkdüzeyine ulaşan gösteriler ve taşkınlıklar yerli halkla, hattâo ülkede bulunan diğer göçmen topluluklarla Türk topluluğuarasında zaten varolan mesafenin giderek daha da büyüme-sine, yer yer, zaman zaman düşmanlık düzeyine ulaşmasınayolaçacaktır.

*Günün öteki haberi ise, Ordu’nun bir kez daha “kılıcını

atarak”, son anayasa değişikliği oylamasında rüşt ispatınakalkışan parlamentoya ve son haftalarda eleştirilerinin do-zajını arttıran, silahlı kuvvetlerin siyasal mekanizmalardandışlanması için bastıran Avrupalılara ülkenin “gerçek efen-disi”nin kim olduğunu unutturmamakta kararlı olduğunugösteriyor.

Milli Güvenlik Kurulu’nun varlığı birilerini rahatsız mıediyor?

El cevap: “Silahlı kuvvetler, anayasa ve kanunlarımızçerçevesinde ülkenin yüksek menfaatlerini ve geleceğini il-gilendiren konularla yakından ilgilenmekte, gelişmelerideğerlendirmekte, görüş ve önerilerini, yasal zeminlerde vedoğrudan ilgili kişi ve makamlara ifade etmektedir.”

Yani Milli Güvenlik Kurulu’na...Boşuna mı son günlerde postallı köşe beyleri aracılığıyla

sızdırılan “atlatma” haberler:314

Page 316: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

- Genelkurmay, bilimadamlarının da katkısıyla Atatürk-çülüğün ilkelerini yeniden belirliyor.

- Generaller, üst subaylar, askeri öğrenciler seri konfe-ranslarla islam gerçeği konusunda bilgilendiriliyor.

Bu iki program da herhalde “hobby” olarak uygulan-mıyor.

Amaç bir yandan Avrupa Birliği’nin sivil ve de mok ra -tik dayatmalarına karşı “Atatürkçülük” temelinde Türkmilli yet çiliğini güçlendirirken, öte yandan Ordu’nun “İslam-cılık kar şıtı” imajını yıkarak Türk-İslam Sentezi’ni de mi li- taristleştirmektir.

Her iki çalışmanın sonuçları da yakında, tıpkı milyarlarcadolarlık silahlanma programları gibi Milli Güvenlik Kuru-lu’nun gündemine dayatılacaktır.

Cumhurbaşkanı mı?Ona da genel kurmayın cevabı hazır: “Silahlı kuvvetlerin

bu konuda hiçbir fikrinin veya değerlendirmesinin olmamasıdüşünülemez... Türk silahlı kuvvetlerinin de Cumhurbaşkanıolacak zat hakkında, ilkeler ve arzu edilen nitelikler bazındadeğerlendirmeleri mevcuttur. Bu değerlendirmeler, gerekti -ğinde ilgili zeminlerde dile getirilmektedir.”

Yani MGK’da... Zaten cumhurbaşkanının cumhurun başı olmaktan önce

askersel MGK’nın başı olduğunu Demirel yeterince kanıtla-madı mı?

Son oylamada Demirel’e 303 oy veren Meclis çoğunlu -ğundan bir “mutemed MGK başkanı” çıkartmak o kadar dazor mu? Diyelim ki, partiler arası çekişmelerden dolayı bumümkün olmadı. “Meclis dışı” ne güne duruyor?

Ecevit ayağını sürüye dursun, Ecevit sonrası döneminbaşbakanlığına hazırlanan Bahçeli, liderler zirvesini dahibeklemeden, “Cumhurbaşkanı Meclis dışından da olabilir”diye kestirip atmadı mı?

Avrupa ne derse desin, yeter ki ülkemiz MGK’sız, MGK’ -mız başsız, Türk-İslam akıncılığımız başbuğsuz kalmasın!

315

Page 317: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Florida’ların çığlığı!Yeni Gündem, 29 Mayıs 2000

Florida’ların çığlığını daha önce yazmıştım! Ermeni soy -kırımının yıldönümüne denk geliyordu. Ne ki, araya bir aylıksuskunluk dönemi girdiği için bu çığlığı okurlarıma duyura-ma dım, yazı bilgisayardaki “yayınlanamamış yazılar” dos -yasına hapsoldu.

Ama o çağlık sadece Ruanda’lı Florida’nın değil, o aynızamanda Diyarbakır’lı Karakin’in, Midyat’lı Simuni’nin,Der sim’li Beriwan’ın, Bosna’lı Zehra’nın çığlığı... Varşova’ lıEsther’in, Nazaret’li Mustafa’nın çığlığı... Yeryüzü va rol -dukça kozmosta dalga dalga yankılanacak, insanoğlunun enyüz kızartıcı mirası olarak kulaktan kulağa, ülkeden ülkeye,kuşaktan kuşağa ulaşacak...

Onun içindir ki, zorunlu bir ayrılıktan sonra yeniden baş -larken, okurlarımı bu çığlığı kendileriyle paylaşarak selam-lıyorum. 

*“6 Nisan 1994, 19.30-20.00 sularıydı. Bir dostumuz tele-

fon ederek cumhurbaşkanın uçağının düşürülmüş olduğunuhaber verdi. Birkaç dakika geçmeden RTLM (Bin Tepe Rad -yo Televizyonu) olayı duyurdu. Ülkenin üzerine bir felaketinçökmekte olduğunu belliydi. O gece hiç uyuyamadık. 

“Saat 7.30’da bizi korumakla görevli BM’ye bağlıBelçika’nın Mavi Kasklıları kocama telefon ederek ÇalışmaBakanı Ndasingwa’nın katledildiğini bildirdiler. ‘Siyasalkatliamın başladığı anlaşılıyor. Herhalde sizin oraya da gele-cekler. Sizleri daha güvenlikli bir yere götürelim” dediler. 

“Birkaç parça eşyamızı alıp Mavi Kasklılarla birlikte evi -mizden ayrıldık, bir okula götürüldük. Gün ilerledikçe binayasığınanların sayısı hızla artıyordu. Katliamdan kurtulabilen-lerdi. Askerlerin ve MRNDCDR (öldürülen başkanın partisi)milislerinin Tutsilere ve muhalefet partilerinin mensuplarınasaldırıp nasıl katlettiklerini anlatıyorlardı. Dehşet içindeydiler.

316

Page 318: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Bıçak, balta, taş, ellerine ne geçerse onunla vu rup katlediyor-larmış... Kimileri, öldürülecekse kurşunla öl dü rülmek için yal-va rıyormuş... Askerler, bunları önce öl dürülecekleri kur şunlarınparasını verip satın almaya zorluyor, sonra da parasını ödet-tikleri kurşunları ateşleyerek öldürüyormuş...

“9 Nisan’da, Mavi Kasklılar okula sığınanları bölgedenuzaklaştırmaya başladılar. Sıra bize gelince, komutan,‘Muhalefete mensup bir bakanı, hele de barış görşümeleriniyürüten bir bakanı kurtarmayı göze ağlamayız’ diyerek ko-camı götürmeyi göze alamayacaklarını söyledi. BM em-rindeki bir Belçikalı subay böylece onu açıkça idamamahkûm etmiş oluyordu. 

“11 Nisan’da kurtarma operasyonuna yardım için yineBM’ye bağlı Fransız askerleri geldiler. Belçikalı meslek-daşının aksine, Fransız komutan kocama, ‘Sizi de FransızElçiliği’ne götüreceğiz. Orada daha güvenlikte olursunuz’dedi. Demesine kalmadı, Belçikalı subay hemen araya girip‘Eğer bunu da götürürseniz, sizin de başınız belaya girer’dedi. Fransızlar da korktu, bizleri ve tehlikeli sayılan 2 binkişiyi kendi kaderimize terkederek gazlayıp gittiler. 

“Bunun üzerine kocam ve çocuklarımla kendi başımızınçaresine bakıp arka yollardan uzaklaşmaya çalıştık. Biraz iler-lemiştik ki, milisler yolumuzu kesip bizleri yakapaça MuhafızAlayı’na götürdüler. Üstümüzde neyimiz varsa hepsine el koy-dular. Sonra altı asker gelip kocamı bizlerden ko pardı. 

“Kocamın katledildiğini bir kaç gün sonra jenositçile rinuğursuz radyosu RTML’den öğrendim. Spiker, Ruanda Yurt-se ver Cephesi’nin (FPR) tüm işbirlikçileri temizlendi. Ngur-i n zira Boniface artık Arusha’ya gidip vatanı FPR’yesa ta mayacak. Babamız Habyarimana’nın dediği gibi, Arushaanlaşmaları artık birer paçavradır.”

Ruanda, nüfusu Hutu’lardan ve Tutsi’lerden oluşan birmer kezi Afrika ülkesi. Hutu’lar çoğunlukta, Tutsi’ler azın-lıkta... 1973’de darbeyle iktidara gelen General Habyari-mana’nın dikta yönetimine karşı FPR silahlı mücadele

317

Page 319: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

ve riyor. FPR’yi sadece Tutsiler değil, demokrat ve barışseverHutu’lar da destekliyor. 

Florida’nın eşi Ngurinzira Boniface, Ruanda’da Belçikasermayesinin kışkırttığı HutuTutsi etnik kavgasına barışçı birçözüm bulmaya baş koyan yürekli dışişleri bakanı... Geril-layla görüşme masasına oturmuş, 1993 Ağustos’unda Arushabarış anlaşmasını imzalamış.

Barış sürecinin bozulmasına ve soykırımın başlamasınaneden olan Cumhurbaşkanı’nın uçağını düşürme olayınınsavaş rantıyla beslenen çevrelerin bir komplosu olduğu,katliamın bir Belçikalı’nın yönetimindeki Bin Tepe Rad yo -su’nun yayınlarıyla kışkırtıldığı daha ilk günden biliniyor.

Florida’nın kocası, demokratlığının ve barışseverliğininbedelini canıyla ödüyor. Florida, soykırımı ve ihaneti bütündehşetiyle yaşamış! Kocasının katledilmesinden beri üç kızıve bir oğluyla Brüksel’de...

Beş yıl var ki, bizim Güneş Atölyeleri’nde Florida’yla bir-likte çalışıyoruz. Florida’nın ana dili Kinyarwanda... Kat -ledilen kocası, bu dilin sayılı uzmanlarından... Karı koca,Fransızca’nın egemenliği karşısında anadillerini ayakta tut-manın, geliştirmenin mücadelesini vermişler. Florida şimdibizim atölyelerde Diyarbakır Ermenilerine, Tur Abdin Asuri-lerine, Dersim Kürtlerine, Emirdağ Türklerine, Afganlılara,Pakistanlılara, Afrikalılara, Latin Amerikalılara, Arnavutlara,Boşnaklara, Azerilere ortak iletişim dili Fransızca’yı öğ re ti -yor. Tabii kendi dillerini, Ermenice’yi, Süryanice’yi, Kürt çe’ -yi asla unutmamalarını, aksine giderek daha ge liştirmelerinisürekli tembihleyerek...

Acılarını birlikte paylaşıyor, sevinçlerini birlikte yaşıyor.Ve yeni cankırımlar olmasın diye bütün gücüyle sa va -

şıyor. Belçika Senatosu’ndaki soruşturma komisyonuna çıkıpBelçika Mavi Kasklıları’nın alçaklığını ve ihanetini Belçikaseçilmişlerinin yüzüne çarpan O...

İşte Florida’ların bu onurlu kavgasıdır ki, Belçika Baş -ba kanı Guy Verhofstad’ı geçen ay tüm bakanlarıyla Ruan-

318

Page 320: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

da’ya giderek Belçika devleti adına Ruanda halkından özürdilemeye zorluyor. 

Tıpkı, Alman Cumhurbaşkanı’nın ta İsrail’e giderek Ya -hudi halkından kendi ulusu adına özür dilediği gibi. 

Tam da Ermeni soykırımının 85. yıldönümünde... Türkdev letinin bu konudaki vurdumduymazlığının, inkarcılığınıniyice gemi azıya aldığı günlerde. Florida’ların çığlığıdır ki,devletleri dize getiriyor. Ve artık Florida’nın yüzü daha farklıgülüyor, gözleri daha farklı ışıldıyor. 

Ve Karakin’lerin, Simuni’lerin, Beriwan’ların çığlıklarıFlorida’nın çığlığıyla bütünleşip büyüyerek, tüm Kozmos’tayankılanan semavi bir koroya dönüşüyor. Onlar da daha farklı gülecekleri günü, gözlerinin daha farklıışıldayacağı günü bekliyor!

Hedef Göstermek!Özgür Politika, 1 Haziran 2000

Belçika Savunma Bakanı televizyonda celalleniyor: “Benfaşist bir savunma bakanıyla aynı masaya oturmam arkadaş!”Ne denli anti-faşist olduğunu kanıtlamak için de Avustur ya’ -ya verilen zırhlı ambulans siparişinin iptal edildiğini açıklıyor.

Belçika’da yıllarca Le Pen’e bile taş çıkartacak bir ya-ban cı düşmanı kampanyayla oy artırıp bugün iktidar olanLiberaller dahi ateşli bir FPÖ düşmanı kesilmiş, Avustur -ya’nın Avrupa Birliği’nden dışlanması için diğer AB üyele -ri ne baskı yapıyor.

Gerçekten göz yaşartıcı, Avrupa coğrafyasında de mok -rasinin geleceği bakımından herkesi rahatlatıcı bir manzara!

Ne ki, tüm bunlar olup biterken, Türkiye Dışişleri Bakanıİsmail Cem Brüksel’e ayak basıyor, Avrupalı ve de Belçikalıevsahiplerine Türkiye’de herşeyin ne denli iyi gittiğini, mev-cut koalisyon hükümetinin nasıl “az zamanda çok ve büyükişler başardığı”nı anlatıyor...

319

Page 321: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

“MGK’dan ne haber?” diye soranlara, “Çok çok iyi... Benkaç yıldır toplantılarına katılıyorum, bu kadar demok ratik birkurum görmedim...” diyor. Neredeyse “Vallahi biz çok faydasınıgördük, sizlere de tavsiye ederim. Her AB üye si ülke ne yapıpedip bir MGK edinsin...” demediği kalıyor. Ve de Avusturya’dafaşistler koalisyona giriyor diye kıyameti kopartanlardan biriçıkıp, “Yahu sizin koalisyonda da bil di ği miz kadarıyla bir faşistparti var. Üstelik Heider’in partisi gibi de değil. Binlerce kişininkanına girmiş, Türk ırkının yü celiği adına bırakın yabancılarıya da Avrupa’yı, Ana do lu’ nun asıl sahibi Ermenilere, Kürtlere,Rumlara bile etmediğini bı rakmamış... Anadolu’ya dahi sığa-mayıp Avrupa ül ke le rinde Türk, Kürt, Ermeni, Kıbrıs’ta Rumkurşunlatmış, Azerbaycan’da darbe tezgahlamış... Böyle bir par-tinin ortak ol duğu hükümeti muhatap alamayız!” demiyor. Ak-sine Av ru pa Birliği’nin fonları açılıyor, sırt sıvazlanarak “Hiçmerak etmeyin, arkası da gelecek...” deniyor.

Avrupa Parlamentosu’nun sol ve yeşil üyeleri bile Avus-turya’daki faşist FPÖ’ye ateş püskürürken bu ay Ankara’yayapacakları ziyarette faşist MHP’li bakanlar ve milletvekil-leriyle buluşup “demokrasiyi birlikte geliştirmek”ten ne denlimutluluk duyacaklarını anlatıyorlar.

Tüm bunlar olurken, Belçika’nın tüm Türk bakkallarında,kasaplarında, exportlarında, dönercilerinde haldır haldır bir kitaptezgahlanıyor: “İşte Onlar-PKK terörünün Belçika boyutu.

Baştan aşağı yalan ve iftirayla dolu kitap belli ki Türk is-tihbarat örgütlerinin “intoxication” operasyonu çerevesindeBelçika’da Türk nüfusu zehirleyip Ankara rejiminin baskı veşantajlarına boyun eğmeyenlere karşı kışkırtmak amacıylahazırlanmış.

Yayıncısı belirtilmeyen 176 sayfalık kitap “Mümtaz Al pe -rener” imzasını taşıyor. Ama Hüriyet’teki övgü dolu birtanıtma yazısından anlaşılıyor ki, bu provokasyon belgesinikaleme alan bu gazetenin Brüksel muhabirlerinden biridir. Bukişi Hürriyet muhabiri olmanın ötesinde, birçok aşırı sağ ku-ruluşun yönetimindedir. Türkiye Büyükelçiliği başta ol mak

320

Page 322: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

üzere NATO ve AB nezdindeki Türk misyonlarının da güve-nilir istihbarat adamıdır. Doğru dürüst Fransızca bil me diğihalde, beş yıl önce Türk Büyükelçiliği’nin bizim aley hi mizdeyazdırttığı bir provokasyon yazısı Le Soir Ga ze tesi’nde bukişinin imsasıyla yayınlatılmıştır.

Provokasyonun derecesini anlamak için 51. sayfadaki“PKK terörünün Belçika boyutu” tablosuna bakmak yeterli.Belçika’daki tüm Kürt örgütlerini PKK saflarına koymaklayetinmemiş, daha PKK ortada yokken, 25 yıl önce kurulmuşbulunan bizim İnfo-Türk’ü, Demokrat Ermeniler Derneği’niAsurilerin kurduğu Mezopotamya Kültür Merkezi’ni de,PKK Belçika Eyalet Sekreteri’ne bağlı göstermiş.

Daha da inanılmaz olan, Belçika İnsan Hakları DerneğiBaşkanı George-Henri Beathuier’nin, Belçikalı bazı senatörve milletvekillerinin de aynı şemada PKK Sekreterliği’nebağlanmış olması! Kitap, Belçika’daki Türk faşist silahen-dazlarına da bir hedef gösteriyor. “Belçika’da Türk aleyhtarıfaaliyetlerde imzası bulunan Doğan Özgüden, aynı zamandasol eğilimli dernek, federasyon, kurum, kuruluşların fikirbabasıdır. O her Türkiye aleyhtarı gösteri, panel, konferansve basın toplantısında yer alır, her şeyi dikkatle takip eder,notlarını alır, yeri geldi mi aleyhte kullanır. Dahası, Apo ken-disine ‘yoldaş’ diye hitap eder... Belçika’da yaşayan bir Türkdüşmanı olarak bilinen Özgüden’leri hafızalardan silmekger çekten zor olacak.”

Provokatör, bize olan kininin asıl nedenini de kitapta giz -leyemiyor: “1994’te olayların (Kürtlere saldırı) sorumlusuolarak ‘Bozkurtları’ göstermeyi ihmel etmedi. Aynı zihniyetiÖzgüdenler 17-19 Aralık 1998 Olayları (Kürt lokallerininateşe verilmesi) akabinde de ortaya koymaktan çekinme diler.”

Ya Belçika İnsan Hakları Derneği hakkında yazılanlar? “Brüksel Barosu avukatlarından Georges-Henri Beau-

thier’in başkanlığında çalışmalar yapan teşkilat, organize suçörgütü olarak sicillenen PKK’yi uluslararası alanda aklamayıüstlenmiştir. Türkiye’ye sayısız kez gidip gelen Beauthier’in

321

Page 323: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

bir ara yasaklı duruma düştüğü öğrenildi. Evrensel gazetesimuhabirlerinden Göktepe’nin öldürülmesiyle ilgili olarakçok sayıda izleyiciyi Türkiye’ye götüren Beauthier’in iş mi,si yaset mi yaptığı bilinmiyor. Her defasında PKK’lılar ya -nın da olduğu halde Türk basın mensuplarının karşısına çıkanBeauthier’nin malı götürdüğüne (parayı cebe indirdiğine)inananlar çoğunlukta...”

Türkiye İnsan Hakları Derneği Başkanı Akın Birdal’ıben zer provokasyonlarla vurdurdukları yetmiyor, aynı pro-vokasyonları Belçika İnsan Hakları Derneği Başkanı’na vediğer insan hakları savunucularına karşı tezgahlıyorlar.

Ve de Avusturya’da henüz kan dökmemiş Heider’in koal-isyona girmesi karşısında küplere binen Belçika yöneticileri,Türk faşistlerinin Belçika toprağında işledikleri suçlar vepro vokasyonlar karşısında dahi sesşiz kalıyorlar.

Kürt derneklerine saldıranların yine Türk televizyonlarıtarafından çekilmiş filmleri ellerinde olduğu halde hiçbirininkılına dokunmuyorlar! Sadece Belçika’daki rejim muhalifiTürkleri, Kürtleri, Ermenileri, Süryanileri değil, Belçika İn -san Hakları Derneği Başkanını, Belçikalı senatör ve millet -vekillerini dahi hedef göstertenlerin bağlı bulunduğu birba kanı “demokratik bir rejim temsilcisi” olarak ağırlıyorlar.

Dahası ilk NATO toplantısında Ankara’nın faşist ba -kanını ağırlamaya hazırlanıyorlar!

Özgüden’le İnternet Ortamında Yapılan GörüşmeYüksek Lisans Tezi, Songül Aydın, 19 Aralık 2007

Ant dergisinin siz Doğan Özgüden, eşiniz İnci TuğsavulÖzgüden ve Yaşar Kemal, Fethi Naci gibi isimlerle ger-çekleşen çıkış sürecini çalışmamda ikincil kaynaklardanaktarmaya çalıştım. Sizden Türkiye solunun en aktif dö-neminde eşiniz haricindeki diğer isimlerle nasıl tanıştığı-

322

Page 324: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

nızı ve bu dergiyi niçin yayınlamak istediğinizi bize anlat-manızı rica edebilir miyim? Gazeteciliğe çok genç yaşta, 1952 Eylül’ünde İzmir’de

baş lamıştım. Babam demiryolu emekçisi olduğu için çocuk-luğum hep Anadolu köylerinde geçmişti. Özellikle 2. DünyaSavaşı dönemindeki açlık, sefalet ve jandarma baskısını ya-kından tanıdım. Savaş sonrası Ankara’daki orta öğrenim yıl-larında ise anti-komünizmin ve aşırı milliyetçiliğin yükselişibeni çok genç yaşta sol düşünceye ve anti-faşist mücadeleyeyakınlık duymaya yönlendirdi. Bunda babamın bana çocukyaşta okuma zevki aşıladığı kitapların da büyük etkisi vardı.Gazeteciliğe başladıktan sonra da ilişkilerim hep sol çevre-lerle oldu.

Geçmişte komünist tutuklamalarına maruz kalan aydın-larla dostluğumdan çok şeyler öğrendim. Gazeteciliğin yanısıra genç yaşta gazeteciler sendikası yöneticiliğine de seçil-diğim için işçi sınıfı hareketiyle sendikal planda da organikbağlantı içindeydim. TİP 1962’de Aybar’ın önderliğinde ör-gütlenmeye başladığında derhal partiye katılmış ve İzmir ilyönetiminde görev almıştım. Daha sonra Aybar’ın ısrarıylaİstanbul’da parti genel merkezinin basın ve bilim-araştırmakurullarında görev aldım. Aynı zamanda Gece Postası Gaze-tesi yayın yönetmeni olarak sendika hareketinin ve partininsesini duyuracak yazılar yazıyordum. Bu bakımdan sol çev-relerde önde gelen herkesi tanıyordum. Tabii Ant’ın ilk sa-yısında yeralan tüm yazarları da... Ant’ın diğer iki kurucusuFethi Naci ve Yaşar Kemal’le TİP’te birlikte mücadele ver-miştik. 1964’te Akşam’a genel yayın müdürü olduktan sonrada Fethi Naci, Yaşar Kemal, Aziz Nesin gibi seçkin sol ya-zarlara bu gazetede sürekli yazı yazma olanağı vermiştim.1964-66 yılları arasında Akşam’ı gerçekten bir sol mücadelebayrağı haline getirmiştik. Ancak egemen çevrelerin baskı-ları sonucu gazete sahibinin ben ve İnci dahil gazetenin solçekirdek kadrosunu tasfiye etmesi üzerine yeni bir mücadeleorganı yayınlamak kaçınılmaz olmuştu.

323

Page 325: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Derginin ilk sayısında yer alan kapak resmi dikkat çekicive dergide yazı işleri müdürlüğü yapan Sayın Osman Aro-lat, kapakta yer alan güneş ve etrafındaki ışınlarda yeralan yazar isimleri o dönemde etkili olan Yön’ü çağrış-tırmakta idi diyor. Siz bu görüşe katılıyor musunuz? Her gazete ve derginin yayın hayatına başlarken tüm ya -

zar kadrosunu şu veya bu biçimde tanıtması normaldir. Ant’ -ın yazar ve çizerlerini böyle bir kompozisyon içinde ta nıtırkenYön’den etkilenmiş değiliz. Yön’ün ilk sayısında yayınlananimzaların sahipleri, bu derginin Doğan Avcıoğlu ve arkadaş-ları tarafından kaleme alınan siyasal manifestosuna doğru-dan katkıda bulunmak ya da tam katılmasa bile bir solal ternatifi desteklemiş olmak amacıyla imza vermişlerdi.Ant’ ta ise ne bir siyasal hareket oluşturma ne de bir politikmanifestoya katılım sağlama amacımız vardı. Ant, sosyaladalet ve bağımsızlık mücadelesine katkıda bulunmak üzereyayınlanan bir enformasyon ve yorum dergisiydi. Ant’ın 1.say fasında yeralan imzaların sahipleri ise kendine özgü gö-rüşleri olan seçkin yazar ve düşünürlerdi, özgür bir müca-dele forumuna katkıda bulunuyorlardı.

Derginin ilk yıllarında yer alan yazılarınızda, Ordu’nunde mokrasinin ve anayasanın koruyucusu olduğunu ifadeeden yaklaşımınızı tespit ettim. Fakat 1969 yılı’nın Ağustosayında yayınlanan derginin kapağında “Subay Holdingi”olarak söz ettiğiniz Ordu’ya ait olan OYAK hak kında içsayfada yer alan yazı, bu anlayıştan uzaklaşıldığını gös-termekte. 60’lı yıllarda Türkiye’deki siyasal mücadele 27 Mayıs

Anayasası’nda kısmen tanınmış olan, bir sosyalist partinin vede sol sendikaların hayat bulmasına olanak veren temel hakve özgürlüklerin savunulması temelinde yürüyordu. Dev rinbaşbakanı Demirel ve büyük sermaye örgütleri başta olmaküzere AP’nin müttefiki olan güçler ise 27 Mayıs Anaya sası’nındemokratikleştirilmesi şöyle dursun, mevcut hak ve özgür-

324

Page 326: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

lükleri daha da sınırlamayı, sol örgütleri ve sendikaları tasfi-yeyi amaçlıyorlardı. O yıllarda OYAK tuzağı he nüz tam an la-mıyla örgütlenmediği ve sanayici-asker komp leksinintemelleri atılmadığı için orduda en azından tam bağımsızlıkve sosyal adalet amaçlarına yakınlık duyan kesimler vardı.Amacımız, devletin baskı kurumu olan orduya sempati gös-terme değil, ilerici sayılabilecek subayları ordunun faşizan yö-nelimine karşı nötralize edebilmekti. TİP’in de tavrı buydu.

1967 yılında Doğu Anadolu’ya atom mayınları döşenme -si planını açıkladığım için beni “vatana ihanet” suçlamasıyla1. Ordu Askeri Mahkemesi’ne sevkeden zamanın Genelkur-may Başkanı Orgeneral Cemal Tural’ı ve onun gibi faşizanko mutanları desteklediğimizi kimse söyleyemez. Zaten De-mirel’in Cumhurbaşkanı emekli General Cevdet Sunay veGenelkurmay Başkanı Tural’la kurduğu halk düşmanı tri-umvira Ant’ın sürekli eleştiri hedefiydi. Ancak OYAK’ın gi-derek büyük bir finans holdingi haline gelmesiyle ordununtüm komuta kademesi ve de subayların büyük çoğunluğuartık halk güçlerinin karşısında yer almaya başladı. 1969Ağustos’unda “Subay Holdingi” kapaklı sayımızda bunu teş-hir ettik. Daha sonraki sayılarda da bu konuda kamuoyunusürekli uyardık. Hâlâ “Ordu-Gençlik Elele” rüyası içindeolanlar, 15–16 Haziran’da dahi ordunun artık işçi sınıfınınkar şısında olduğu gerçeğini göremeyenler vardı. Biz, ordu-nun netleşen sınıfsal konumunu Eylül 1970 sayısında “Ka-pitalistleşen subaylar işçi sınıfını yargılayamaz” başlıklıya zımızda ayrıntılı olarak ortaya koyduk. Genelde bürokra-sinin, özelde askeri bürokrasinin Türkiye toplumunda halkakarşı tutumunun açıklığa kavuşturulmasında Prof. İdris Kü-çükömer’in Ant’a yazdığı yazıların ve yine Ant tarafındanNisan 1969’da yayınlanan “Düzenin Yabancılaşması” kita-bının büyük katkısı oldu.

Dergi Doğu Sorunu olarak adlandırılan ve günümüzde deönemli bir sorun olan Kürt soruna önceleri ekonomik,sosyal ve kültürel geri kalmışlık üzerinden bakıyor. Fakat

325

Page 327: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

bu daha sonra yine 1969 yılında etno-politik perspektiftenbakan bir yaklaşım içinde Ahmet Aras’a ait bir yazı dizisiyer almakta. Benim size sorum bu konuya ilişkin o döne-min genel geçer bakışı neydi? Ant’ın bu konuya ilişkinyaklaşımındaki saikler nelerdir? Kuşkusuz ki Ant’ın en önemli eksikliklerinden biri, ku-

rucuları ve sürekli yazar kadrosu içinde Kürt aydınlarının yeralmamış olmasıdır. Doğu Sorunu olarak adlandırılan Kürtsorunununa yaklaşımımız genelde Türkiye İşçi Partisi’ninyaklaşımıyla paralel olmuştur. Partideki Kürt kökenli yöne-tici ve milletvekillerinin bu konudaki görüşlerini yansıtıyor-duk. Ant’a doğrudan katkıda bulunan ilk Kürt aydını, sizin debelirttiğiniz gibi değerli dostum Ahmet Aras’tır. Tabii ki TİPtarafından düzenlenen Doğu mitingleri, Devrimci Doğu Kül-tür Ocaklarının kurulması, İsmail Beşikçi’nin “Doğu Ana-dolu’nun Düzeni” incelemesinin yayınlanması, sorunaetno-politik açıdan bakış sürecini hızlandırdı. Bu süreç için-dedir ki, “halklar sorunu” Ant’ın işlediği ana konulardan birihaline geldi. Öyle ki, Ant’ın son yıllarında dergi sorumlulu-ları olarak İnci’yle benim hakkımda açılan 142. madde da-vaları içinde bölücülük propagandası suçlaması komünizmpropagandası suçlamasına ağır basmaya başladı. Bu konu-daki önemli bir aşama da değerli dostum Mehmet Emin Bo-zarslan’ın Türkçe harflerle basıma hazırladığı Şerefname’yiyayınlamamız oldu. Kürt sorunu üzerine çok kapsamlı biryayın programı hazırlarken 12 Mart darbesi birçok yeni gi-rişimimiz gibi bu girişimi de engelledi.

Ant’ta yer alan makalelerin ve haberlerin ciddi olarakbüyük bir bölümünü oluşturan AP ve Süleyman Demirel’eolan yaklaşımında kullandığı dil çok sert ve dolayısı ile ol-dukça gerilimli. 1967 Arap-İsrail savaşında Türkiye Ame-rikan üslerini kullandırmayacağını açıklamasına veOr tadoğu’ya yönelik kısmen olumlu bir politika takip et-mesine rağmen Ant’ta bunun izlerini görmek mümkün de -ğil. Bu konuda siz ne demek istersiniz? Derginin o dö nemde

326

Page 328: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

AP iktidarına karşı ajitatif bir rol üstlendiğini düşünmekmümkün müdür? Bu konuda fazla bir şey söylemeyeceğim. Çünkü AP ik-

tidarı ve Demirel, 60’lı yıllarda temel hak ve özgürlükleri or-ta dan kaldırarak bugün yürürlükte olan 12 Eylül Ana yasası’nabenzer bir anayasayı egemen kılmaya çalışıyor, bu konudaordunun faşizan komuta kademesiyle tam bir işbirliği yapı-yordu. Örneğin derin devletin üst organlarından biri olan MilliGüvenlik Kurulu’nun, 27 Mayıs Anayasası’nda yer almış ol-masına rağmen, Demirel iktidarına kadar adı sanı duyulma-mıştı. Sola karşı seferberlikte orduyu daha etkin kılmak içinMilli Güvenlik Kurulu’nu ilk kez tehditkâr bildiri yayınla-maya davet eden Demirel’in kendisidir. O günleri yaşamamışolanlar için bugün geriye bakıldığında Ant’ın Demirel’e karşıtutumu “sert ve gerilimli” görülebilir. Ama o günleri bütünacısıyla yaşamış olan benim için bu eleştiriler yetersiz bilesayılabilir. Demirel’in Ortadoğu konusundaki belli tavırları,onun ABD emperyalizmine sonuna kadar teslimiyetçi bir si-yaset izlemiş olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. O yıllardabizim için önemli olan Ortadoğu halklarının anti-emperyalistplanda ortak mücadelesinin geliştirilmesiydi. Ortadoğu Dev-rimci Çemberi önerimiz de, Ortadoğu ülkelerinden gelen dev-rimcilerin katılımıyla yapılan değerlendirmeler sonundage liştirilmişti.

Ant’ın çıkışından itibaren kullandığı “Bilimsel SosyalistTeori” ile 1970 yılında Yaşar Kemal’in ayrılışından sonrayayınladığı 158. sayıda yer alan “Kesintisiz Devrim” an-layışı arasında ne gibi bir farklılıklar söz konusudur. “Ke-sintisiz Devrim” derken neyi amaçlamıştınız? Bilimsel sosyalist teori, işçi sınıfının ideolojik, politik ve

örgütsel önderliğinde verilecek mücadelenin teorisidir ve bizAnt olarak buna hep sadık kaldık. Kesintisiz devrim anlayışıise, Türkiye sosyalist hareketinin “sosyalist devrim”-”millidemokratik devrim” çekişmeleriyle içine çalkantılara sürük-

327

Page 329: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

lendiği bir dönemde, devrim aşamaları konusuna netlik ka-zandırmak amacıyla 30 kişilik bir yazı kurulunun geliştirdiğibir öneriydi. Gerçekten de, yukarıda sözünü ettiğim kutup-laşmada bir kesim devrimci hareketin ivedi demokratik gö-revlerinin yerine getirilmesine, bu yönde stratejik ittifaklaroluşturulmasına gereken önemi vermezken, diğer kesim bir“milli güçler” fetişizmi içinde sosyalist aşamanın adını dahiağza almak istemez durumdaydı. Bize göre, devrimin de-mokratik ve hatta sosyalist kuruluş aşamalarından sonrasını,yani devletin ortadan kalkacağı, yeni insan yaratılacağı aşa-mayı da kapsayan bir devrim süreci uğrunda mücadele ve-rilmeliydi.

1970 yılında dergide yaşanan değişimin, Çekoslovakyaolayında parti başkanı Mehmet Ali Aybar’ın tutumu neti-cesinde, ona karşı partide oluşan hiziplerin etkisinden veTİP’in 1969 seçimlerinde kaybetmesinden kaynaklanmışolduğunu söyleyebilir miyiz? Kuşkusuz her büyük olay gibi Çekoslovakya Olayı ve ona

paralel diğer çalkantılar bizi de birçok zorlukla karşı karşıyagetirmişti. Bir süper gücün Varşova Paktı üyesi ülkeleri deyedeğine alarak küçük bir ülkeyi tanklarla işgal etmesi, osüper güç “sosyalist” de olsa, Türkiye’nin tüm sol kadrola-rını, özellikle de Türkiye İşçi Partisi yönetimini kelimenintam anlamıyla şaşkınlığa düşürmüştü. Bu konuda Sovyetlerintutumunu eleştirmekle birlikte, Türkiye sol kamuoyunun dahaobjektif bir değerlendirme yapmasına katkıda bulunmak içinÇekoslovakya’da yıllardan beri Batı’nın yürüttüğü sübversiffaaliyetler hakkında da bir yazı dizisi yayınlamayı gerekligörmüştük. Çekoslovakya Olayları patlak vermese de, TİP birsüreden beri, SD’ciler-MDD’ciler çekişmesinin yarattığı ger-ginlikle zaten sarsılmaktaydı. 1969 seçimlerindeki başarısız-lık ise sürpriz değil, beklenen bir şeydi. Milli bakiye sistemikaldırıldıktan sonra, ne kadar oy alırsa alsın, TİP’in Meclis’eaynı sayıda milletvekili sokamayacağı belliydi. Bu nedenle-dir ki, partinin üst seviyesindeki çekişmeler, sayısı son derece

328

Page 330: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

azalacak olan milletvekilliklerinin nasıl paylaşılacağı konu-sunda odaklanıyordu. Bu gerginlikledir ki, 1968 üniversiteolayları karşısında TİP yönetimi tamamen pasif kalmış, solgençlik üzerindeki son prestij kırıntılarını da yitirmişti. 1970yılında dergideki değişim, yazı kurulunu gençleştirerek top-lumdaki dinamikleri daha enerjik bir şekilde yansıtabilme vedeğerlendirebilme kaygımızdan kaynaklanıyordu. Teslimetmem gerekir ki, sorunuzda bah settiğiniz gelişmeler bu genç -leştirme projesinin yaşama geçirilmesini hızlandırmıştır.

Ant ile ilgili o dönemi yaşamış bizzat dergiyi bilen kişi-lerle yaptığım görüşmelerde şöyle tespitlerde bulundum:Bir kısmı yayını dönemin sol örgütlerine eşit mesafededuran bir dergi olarak tanımlamakta, hatta bazıları bugün Türkiye’de çıkan Radikal Gazetesi’ne benzetmekte-dir. Siz bu derginin kurucusu olarak ne dersiniz? Genel’de dönemin tek işçi sınıfı partisi olan TİP’e sonuna

kadar eleştirel destek vermekle beraber, Marksist soldaki tümkümelenmelere de saygılı davrandığımız, gö rüşlerine sayfa-larımızda sık sık yer verdiğimiz, uğradıkları haksızlık ve bas-kılar karşısında dayanışma gösterdiğimiz bir gerçektir. Bututumumuz, uluslararası sosyalist harekete bakışımız açısın-dan da doğrudur. Ant’ın yayın hayatında ne SSCB’ye, neÇin’ e, ne de Arnavutluk ve Kuzey Kore’ye karşı düşmancabir tavır aldık. Asya, Afrika, Orta Doğu ve Latin Amerika’ -daki ulusal kurtuluş hareketleri ve devrimci mücadeleler ko-nusunda daha duyarlıydık. Ant’ın ve Radikal’in doğduğuortamlar, yaratılış ve yayınlanış koşulları son derece farklı.Yine de takdiri benden çok Ant’ın okurları yapmalıdır diyedüşünüyorum.

Benim tespit ettiğim ve dergide yazanların sık sık ifade et-tiği gibi TİP’i destekleyen görüşler yer almaktadır. Sizinbiyografiniz ile ilgili yaptığım çalışmada, geçmişte TİP’inMYK’sında yer almış olduğunuzu ve partinin tüzüğündeyer alan 53. maddeye karşı çıkmanızdan dolayı partidenihraç edilmiş olmanıza rağmen, yazılarınızda sonuna

329

Page 331: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

kadar TİP’in destekçisi olduğunuz dikkatimi çekti. Bukonu ile ilgili yani Ant’ın TİP’le olan ilişkisi hakkında nesöyleyebilirsiniz? Sosyalist mücadelenin ancak işçi sınıfının siyasal örgü-

tüyle yürütülebileceğine inandığım için, Aybar’ın genel baş-kan olduktan sonra yaptığı çağrı üzerine TİP’e katıldım.Sırasıyla İzmir İl Yönetim Kurulu’nda, İstanbul İl YönetimKu rulu’nda, Genel Merkez Basın ve Bilim-Araştırma Kurul-larında görev aldım. Katılamadığım 1964 TİP Büyük Kon-gresi’nde de Genel Yönetim Kurulu’na ve Merkez YürütmeKu rulu’na seçildim. Ancak kongredeki antidemokratik seçimyöntemi uygulamasına ve gençlik kollarının mer kez yöneti-minde temsil hakkından yoksun edilmesine muhalefet ettiği-miz için partiden ihraç edildik. Geçenlerde vefat eden İsmetSungurbey, Ant’ın kurucularından Fethi Naci, Demir Özlü,Mu zaffer Buyrukçu, Edip Cansever de partiden atılan veyaayrılmak zorunda bırakılanlardandır. Ne ki, Aybar ve Borantarafından yürütülen bu ilk toplu tasfiyenin kurbanlarındanbiri olmama rağmen, gerek Akşam Gazetesi genel yayın mü-dürlüğü döneminde, gerekse Ant’ın yayın süresinde örgüt ola-rak TİP’i desteklemeye devam ettim. Ama Ant’ın TİP’le hiç birzaman organik ya da maddi ilişkisi olmadı. Bağımsızlığını ti-tizlikle koruduk.

1970 yılının ocak ayı ile birlikte dergide “devrimcininrehberi” başlıklı devrimci terminolojiyi öğretmeye yöne-lik bir köşe olduğu dikkatimi çekti. Yayın politikanızdakibu değişiklik dönemin devrim beklentisinden mi kaynak-lanmaktadır? Tüm devrimciler gibi biz de gerek dünyada gerekse Tür-

kiye’de büyük değişimler bekliyorduk. Ama sözünü ettiği-niz köşenin böyle bir beklentiyle ilgisi yok. Gençleştirilmişyazı kurulumuz sol okura her bakımdan doyurucu bir dergisunma çabasındaydı. Ant’ın son dönemdeki yazı kurulu top-lantıları gerçekten bir okul gibiydi. O köşeyi yapma önerisi,dönemin seçkin gençlik liderlerinden Harun Karadeniz’den

330

Page 332: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

gelmişti. Harun gerçekten de en karmaşık teorik konuları eneğitimsiz ve birikimsiz bir insanın dahi kolaylıkla anlayabi-leceği şekilde vülgarize etme yeteneğine sahipti. Birçok işçive öğrenci toplantılarında buna tanık olmuştuk.

Türkiye’deki sol gelenek içerisinde Ant’ın yeri ve Sol ge-leneğe katkıları nelerdir? Derginin birinci sayısında “Ni -çin Ant” başlıklı makalenizde dile getirdiğiniz hedeflereulaştığınızı düşünüyor musunuz? Ant benim için sol’un kitleyle iletişim kurma çabasının

dört buçuk yıllık bir döneme damgasını vurmuş önemli birdeneyimidir. Enformasyon, sayfa düzeni ve ajitasyon unsur-ları dengeli bir şekilde kullanılmıştır. Özellikle Militarizm,Kürt sorunu ve dünya devrimci pratikleri konularını döne-min hiçbir sol yayınında görülmeyen bir kararlılık ve cesa-retle işlemiş, devrimci mücadelede örgütlülüğün öneminisürekli vurgulamıştır. “Niçin Ant?” başlıklı yazıda söyledik-lerime bugün de imzamı atıyorum. Orada koyduğumuz he-deflerin bugüne kadar gerçekleşmemiş olması, bunlarıngündemden kalktığı anlamına gelmiyor. İşlediğimiz sorun-lar Ant’tan önce de vardı, şimdi de bütün güncelliğiyle in-sanlığın önünde duruyor. Üstelik çevre sorunları gibi mavigezegenimizin geleceğini doğrudan ilgilendiren yeni vahimsorunlarla birlikte...

Şen ola bayram şen ola!Yazın, 1 Ekim 2008

Bu yazıyı yazmaya koyulduğumda Brüksel’de, düşünceve ifade özgürlüğünün Türkiye’deki yürekler acısı halini AByetkililerine anlatmakla geçen hareketli bir haftayı yeni ka-patmıştık. Şimdi de Belçika Parlamentosu’nda Türkiye’ninAvrupa Birliği üyeliği konusunda herhangi bir ilerleme olupolmadığı üzerine bir tartışmaya hazırlanıyoruz.

331

Page 333: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Avrupa Birliği kurumlarındaki temasların ağırlığını, Tür -kiye’nin seçkin ve mücadeleci aydınlarından Ragıp Za ra ko -lu’nun “canlı tanıklığı” oluşturuyordu. Kendisine bir haftaönce Amsterdam’da Uluslararası Yayıncılar Örgütü’nün2008 Yılı Yayın Özgürlüğü Ödülü verilmişti.

Zarakolu, Brüksel’deki temasları sırasında, AKP ikti-darının Türkiye’yi demokratik bir ülke kılacağına iman etmişAvrupalı politikacı ve bürokratlara özellikle şunları vurguladı:

“2008’in ilk yarısında 22 yayınevinin yayınladığı 38yazara ait 47 kitap hakkında soruşturma ve dâva açıldı ya daverilen kararlar Yargıtay’a gönderildi. 7 kitap hakkında beraatya da takipsizlik kararı verilirken, 17 kitap mahkum edildi. 5kitap yargı sonucu beklenmeden toplatıldı. 18 kitap hakkındaaçılmış olan davalar devam ediyor, bir kitap hakkında ise 301.maddede yapılan değişiklik sonucunda, dava dosyası yenidenAdalet Bakanlığı’na izin alınmak üzere gönderildi.”

Batılı gözlemcilerin öve öve bitiremedikleri 301. maddedeğişikliğinden söz açıldığında ise, Zarakolu’nun muhatap -larını bir sürpriz bekliyordu. Çünkü karşılarındaki Zarakolu,metinde yapılan kozmetik değişikliğe rağmen, İngiliz yazarıGeorge Jerjian’ın “Gerçek Bizi Özgür Kılacak” adlı kitabınıBelge Yayınları arasında yayınladığı için 301. maddenin yeniversiyonuna göre mahkum olan ilk aydındı.

Zarakolu’nun Brüksel temasları sırasında gelen bir başkaşok edici haber ise, Alternatif Gazetesi’nin bir PKK yöneti-cisinin sözlerine haber olarak yer verdiği için İstanbul’da ağırceza mahkemesince bir ay süreyle kapatılmasıydı.

Alternatif’in genel yönetmeni ise yine karşılarındaki Ra -gıp Zarakolu’ydu.

Ragıp’ın tam da Türkiye-Avrupa Birliği Ortak Parlamen -to Komisyonu Eşbaşkanı Hollandalı Joost Lagendijk’le ran-devusu olduğu gün Türkiye’den Ankara rejimi ve onungönüllü gönülsüz tüm Avrupalı dostları için yüz kızartıcı birhaber daha geliyor.

Eski DEP Milletvekili Leyla Zana, Diyarbakır’daki bir332

Page 334: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

ağır ceza mahkemesi tarafından dokuz ayrı davada toplam60 yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyor. Hakkındaki suçla-malar, terörist propaganda yapmak ve üyesi olmamakla bir-likte terör örgütü adına suç işlemiş olmak.

O Leyla Zana ki, 90’lı yıllarda milletvekiliyken Mecliskürsüsünde Kürtçe birkaç söz söylediği için sürüklenerek tu-tuklanmış, bu yüzden yıllarca hapishanelerde çürütülmüştü.Bu yüzden de Avrupa Parlamentosu kendisini 1995 yılında“Sak harov Düşünce Özgürlüğü” ödülüne layık görmüştü.

Zana’nın bu ödülü bizzat Brüksel’e gelerek Avrupa Par-lamentosu’nda resmen alabilmesi için hapishanelerde dokuzyıl çürümesi gerekiyordu. Parlamento merkezinde basın top -lantılarının yapıldığı salona gidenler, giriş kapısının yanındahep Leyla Zana’nın büyük poster’iyle karşılaşırdı.

Hapisten kurtulup da 2004 yılında Avrupa Parlamento-su’nun görkemli kabul salonunda Sakharov Ödülü’nü bizzataldıktan sonra da Leyla Zana mücadelesini bırakmadı, ak-sine daha kararlı, daha bilinçli, gerektiğinde politik esnek-likler göstermekten de geri kalmayarak yılmadan sürdürdü.Tören sırasında örneğin Alman Yeşiller Partisi Başkanı Clau-dia Roth’un nasıl çığlık çığlığa Zana’nın üzerine atılıp nasılmediyatik şov yaptığı gözlerimizin önünden gitmiyor.

Ama bugün Leyla Zana’nın yüz yıla yaklaşan hapis ta -lep leriyle yargılanıyor olması karşısında Claudia Roth dadahil pek kimsenin kılı kıpırdamıyor.

Tayyip Erdoğan’ın Aydın Doğan’a saldırıları karşısındaözgürlük havarisi kesilenler, Kürt aydınlarının ve politi ka cı -la rının dâvaları karşısında hiçbir tepki göstermiyor. Avrupalıpolitikacılar, Ankara’nın güdümündeki Türk kökenli seç-menlerden tercih oyu alabilmek için o cami senin, bu kebapçıbenim, her akşam bir iftar sonrasında Türkiye’ye öv gü lerdüzüyor, Şeker Bayramı’nı birlikte kutlamaya ha zırlanıyor.

Bayram yaklaşırken Türkiye’deki Tutuklu GazetecilerleDayanışma Platformu’ndan bir mesaj geliyor:

Türkiye’de tam 20 gazeteci ve yazar Şeker Bayramı’nı333

Page 335: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

demir parmaklıklar arkasında geçirmeğe hazırlanıyor. Acıgerçeği tüm demokratik kuruluşlara ve medyaya duyuruyo - ruz, hiçbir tepki yok. Sanki üzerlerine ölü toprağı serpilmiş.

Avrupa kanadı böyle.Ya Türkiye kanadı? Türkiye’deki basın kuruluşları Doğan-

Erdoğan kapışmasında gösterdikleri duyarlığın ne kadarınıgösterebiliyor Kürt halkının hak eşitliğini savunan gazetelerkapatıldığında, gazeteciler, yazarlar mahkemelere sev ke dil -diğinde, Genel Kurmay’ın andıçlamaları açığa çıktığında?

Evet şu anda Türkiye dokuz günlük bayram tatiline gi -riyor.

20 gazeteci bayramı demir parmaklıklar ardında mıgeçirecek? Ne gam? Şen ola bayram şen ola!

Açılım beklentileri ve siyasal sürgünlerYazın. 11 Mayıs 2009

Raslantı… Bu satırları siyasal sürgüne çıkışımın tam 38.yılında yazıyorum. 1978’deki kısa süreli iki gidiş gelişim sa -yılmazsa, 73 yıllık ömrümün yarıdan fazlası ülke dışındageçmiş. 68 yaşını deviren İnci için de öyle.

Sıkıyönetim Cağaloğlu’ndaki Ant idarehanesini ve Ka -zancı Yokuşu’ndaki dairemizi basıp tarümar ederken, isim-lerimiz radyoda ve gazetelerde yayınlanan “arananlar”listesinde sık sık tekrarlanırken yazı kurulundaki arkadaşlarTürkiye’yi terketmemizden başka çare kalmadığına, hapsedüşmektense Avrupa’da cuntaya karşı kampanya yürütmem-izin daha yararlı olacağına karar veriyorlar.

Suriye sınırından ya da Ege adalarından kaçak geçmeyeçalışıyoruz, başaramıyoruz. Nihayet, soğuk damgalı acemicezorbela değiştirebildiğimiz, yakalanırsak gerçek sahiplerinehalel gelmesin diye soyadlarını tahrif ettiğimiz iki kişiliksahte aile pasaportuyla Ankara Havaalanındaki polis kont -

334

Page 336: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

rolünü aşıp bir Lufthansa uçağıyla Münih’e uçuyoruz. Acılar,sürprizler, ihanetler ve dostluklarla örülü uzun bir sürgünlüksüreci başlıyor… Avrupa’da Demokratik Direniş Hareketi’nikuruyoruz.

1978’de yedi yıllık sürgün dahi ağır gelmiş, bir an önceTükiye’ye temelli dönüp Ant’ta başlayıp ülke dışında İnfo-Türk’le sürdürdüğümüz mücadeleyi Türkiye’de geliştirmekkararındayız. İstanbul’daki kısa kalışlarımızda bir yandan buyayın çalışmasının yeniden örgütlenmesi için temaslar sür -dürürken, bir yandan da işçi sınıfının tekrar açılan siyasalmücadelesinde fiilen yeralmak için Türkiye İşçi Partisi’neka tılıyoruz.

Ne ki, parti bizden, hemen Türkiye’ye dönmek yerine Av -rupa’da bir süre daha kalıp yurtdışı örgütlenmesini yürüt-memizi, dünyadaki “kardeş örgütler”le ilişkiyi sağlamamızıistiyor. Parti görevi kişisel istemlerimize ağır basıyor. Tama-men parti çalışmalarına ağırlık vererek bir yıl daha Avrupa’ -da kalıyor, 1979’da tekrar dönüş hazırlıklarına baş lıyoruz.

Tam bu sırada Sovyet bilimadamlarının yazdıkları orduve savaş üzerine bir kitabı çevirip hem Avrupa’da hem deTür kiye’de yayınlattığım için İstanbul Donanma Askeri Sav -cı lığı’nca arandığımız haberi geliyor. “Bir süre daha bekle -yin,” deniyor. Beklerken 1980 Darbesi dönüş olanağınıta mamen ortadan kaldırıyor. Önce pasaportlarımız uzatıl -mıyor, sonra TC vatandaşlığından atılıyoruz. Böylece siyasalsürgünlük tüm yaşamımıza damgasını vuruyor.

Parti çalışması, 1980 darbesinden sonra Avrupa’ya sığı-nan parti yöneticilerinin ağırlanması, güvenliklerinin ve iliş -kilerinin sağlanması gibi sorumlulukların da eklenmesiyledaha da ağırlaşarak sürüyor.

Bunları niçin anlatıyorum?Nereye gitsek, kiminle tanışsak ya da yeniden kar şı laş -

sak, sorulan bir soruya yanıt olsun diye.Soru: “Hâlâ niçin yurt dışındasınız? Türkiye eski Türkiye

değil, herkesler döndü, siz ne bekliyorsunuz?”335

Page 337: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Biliyorum, bizim gibi bu soruya çeşitli ülkelerde sık sıkmuhatap olan başka arkadaşlar da var. Çok kişinin sırf meraksaikiyle sorduğu bu soruyu art niyetle müstehzi soranlar daeksik değil.

Tabii ki Türkiye’ye dönüp dönmeme herşeyden önce birkişisel tercih sorunu.

Kimisi için bu, Türkiye’de daha etkin mücadele vereceğiinancından kaynaklanan bir politik karardır, kimisi için sür -gün hayatında ele tutulur, kalıcı bir iş yapamamış olmanınezikliğinden kurtulabilme sorunudur, kimisi için herşeydenelini eteğini çekip bir an önce Boğaz’da rakı içebilme öz le -midir.

Bizim için öncelikli sorun, 1977-78’de dönüşümüz kendiirademizden bağımsız olarak önce üyesi olduğumuz partininkararıyla, daha sonra da 12 Eylül Darbesi’yle engellendiğiiçin, kuruluşuna ve gelişmesine tüm zamanımızı ve enerji mizihasrettiğimiz iki kurumun, Info-Türk’ün ve Güneş Atöl -yeleri’nin başarıyla devam ettirilebilmesi sorunu… Hele bukurumlar, Türkiye’nin demokratikleşmesi mücadelesine yurtdışından mütevazi bir katkı sağlamışsa ve sağlamağa devamediyorsa,,,

Bu kişisel tercihlerin ötesinde, daha da önemli bir sorun,Türk Devleti’nin siyasal sürgünlere karşı dışlayıcı, aşa ğı la -yıcı ve hattâ tehditkâr tutumunda gerçekten demokratik birdeğişim olup olmadığıdır.

Siyasal sürgünler derken, isimleri mediyatik açıdan ilgiçekici belli sayıdaki kişilerden bahsetmiyorum. Bugün çeşitliülkelerde farklı nedenle sürgüne düşmüş onbinlerce Tür ki -ye li var. Başta Kürt ulusal hareketinin militanları ve sempa-tizanları olmak üzere çeşitli radikal sol gruplara mensup yada yakın binlerce insan Türk istihbarat servisleri, Türk diplo-matik misyonları, Türk aşırı sağcı örgütleri ve Türk lobisininamigoluğunu yapan belli medya tarafından mimlenmiş,fişlenmiş durumda.

Bunlar Avrupa’nın başkenti Brüksel’den Irak’taki Kandil336

Page 338: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Dağı’na, Rusya’ya, Amerika, Avustralya, Afrika kıtalarınakadar büyük bir coğrafyada yer alıyor.

Bugünlerde Kürt sorununun çözümü için yeni siyasetlerbelirlenmesinden, yeni açılımlardan bahsediliyor. “Af” ke-limesi sık sık telaffuz ediliyor.

“Açılım” ve “af” derken iktidarın ve askerin kafasındakidüşünce, siyasal sürgünlerin mücadelelerini, düşünceleriniinkar ederek, gerekirse yoldaşlarına, dostlarına ihanet ederek,“Türk Devleti’nin sıcak bağrına” kendilerini atmalarıdır.

Türk Devleti’ni yöneten oligarşinin bu insanlara hiç desıcak ve insanca bakmadığı açık. Son günlerde Kürt siyasalsürgünlerinin en seçkin kişilerinden biri dostum Remzi Kar-tal’ın başına gelenler bunun en somut kanıtlarından biri.

Kartal, 1994’te DEP’in kapatılmasından sonra siyasalsürgüne çıkarak Sürgündeki Kürt Parlamentosu’nu kuranKürt milletvekillerinden. 13 yıldır Belçika’da “siyasal mül-teci” statüsünde ve dünyanın dört bir yanında Kürt halkınınhaklı davasını tanıtmak için yoğun bir çalışma yürütüyor.Parlamentolar, hükümetler, STK’ler düzeyinde ilişkileri var.

Türk Devleti nazarında Remzi Kartal da, sürgündeki di ğerKürt milletvekilleri, siyasetçileri, aydınları gibi bir “te rörist”tenbaşka bir şey değil. Türkiye’de mücadele vermeleri engel-lendiği yetmezmiş gibi Avrupa ülkelerindeki müca de lelerini deengellemek için haklarında “kırmızı bülten”ler düzenlenipAvrupa polislerinden görüldüğü yerde tutuklanmaları ve hattâyaka paça Türkiye’ye geri gönderilmeleri isteniyor.

Remzi Kartal daha önce de Almanya’da aynı gerekçeyletutuklanmış, ancak Alman mahkemesi Türk Devleti’nin ge -rekçelerini ciddiye almayarak kendisini serbest bırakmıştı.

Şimdi aynı senaryo, Newroz kutlaması için gittiği İspan -ya’ da sahneye konuyor. Remzi Kartal bu kırmızı bülten yü -zünden İspanya’da alıkonuyor… Tayyip Erdoğan’la birlikte“medeniyetler ittifakı” kurmaya soyunan Zapatero’nun sos -yal demokrat hükümeti oportunist hesaplar uğruna An ka -ra’nın bu kirli oyununa alet oluyor.

337

Page 339: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Türk Devleti’nin ülke dışındaki muhaliflere karşı komp -lolarını daha önceki bir yazımda ayrıntılı yazmıştım (“Av -rupa başkentindeki kriminel Türk lobisi”, Yazın, N°114, s.8)

Kürt, Ermeni, Asuri lokallerini ve işyerlerini yağmalamave ateşe vermeler, linç tehditleri, rehine alınmış Türk kökenliseçmenlerin oylarını şantaj aracı olarak kullanıp yerli oto ri -te leri Ermeni soykırımı’nı yok saymağa zorlamak, Kürt tele-vizyonu Roj TV’yi susturmak için NATO Genel Sekreterliğiseçiminde veto şantajına girişmek…

Bu kafadaki bir yönetimin çıkaracağı göstermelik aflarlaülkeye onurlu bir dönüş olmaz. Aslında “ülkeye dönüş” ko -nusunda Türkiye solunun 1980 sonrası sürgündeki yönetici-leri hiç de iyi bir sınav vermemişlerdir.

Yirmi yıl önce TKP ve TİP yöneticilerinin yeni oluştur-dukları TBKP’yi Türkiye’de legale çıkartmak hesabıyla orga -nize ettikleri “dönüş operasyonu” her bakımdan bir ba siretsizlikörneğiydi. 12 Eylül sonrası siyasal kadroların Türkiye’yedönüşü, tıpkı 1974’te Yunan Cuntası’nın çöküşünden sonrasürgündeki tüm Yunanlı muhaliflerin onurlu kitlesel dönüşügibi olmalıydı. Ancak hapishanelerin tamamen boşalmasın-dan ve anti-demokratik yasaların ortadan kalkmasından son -ra ger çekleştirilmeliydi. Kısır parti çıkarları ikinci planaatı larak tüm siyasal sürgünlerin Türkiye’ye hep birden kitle-sel dö nüşü Türk Hükümeti’nin üzerinde bir baskı unsuruolarak kullanılmalıydı.

O yıllarda siyasal sürgünler arasında yapılan toplantılardabenim gibi bu görüşü ısrarla savunanlar olduysa da, dar partiçıkarları ağır bastı, aceleci bir dönüşle siyasal sürgündeki-lerin tüm ağırlığı ve uluslararası demokratik ve parlementerkurumların Ankara rejimi üzerindeki baskı olanakları büyükölçüde zayıflatıldı.

Kaldı ki, yeni TBKP’nin legale çıkması da tam bir fi yas -koyla sonuçlandı, bugün ortada ne TBKP, ne TKP ne de TİPkaldı. Türkiye solu yine küçük birimler halinde bölük pör -çük. Seçimlerde alınan sonuçlar tek kelimeyle dramatik.

338

Page 340: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Ayakta kalabilen tek yapı Kürt ulusal hareketinin yurt içive yurt dışı kadroları… Parlamento içinde ve dışında dasonuç alıcı mücadeleyi onlar yürütüyor.

Önümüzdeki günler bu direnişi çökertmek için yeni gös ter- melik af ve dönüşe teşvik oyunlarına tanık olmamız müm kün.Oligarşinin kirli oyunlarını boşa çıkartmak için siyasal göç-menlerin Türkiye’ye dönüşü mutlaka şu koşullara dayanmalıdır:

Tüm siyasal mahkum ve tutuklular serbest bırakılmalıdır.Yeni dâvalara, tutuklamalara ve hapislere olanak veren

yasalar ve yasa maddelerinin iptal edilmelidir.Türk Devleti, onyıllardır yurdundan uzak kalmaya

mecbur ettiği, yurt dışında da seslerini boğmak için kriminelyöntemlerle sürekli baskı uyguladığı siyasal sürgünlerdenözür dilemelidir.

Sadece Kürt sorununda yeni bir açılımın değil, geneldeTürkiye’nin demokratikleşmesinde gerçek bir ilerleme sağ -lanmasının yolu bu adımların atılmasından geçiyor.

Utanmak diye bir şey vardır!Yazın, 6 Aralık 2009

Yazın’ın Mart 2008 sayısında “Avrupa Başkenti’ndekiKriminel Türk Lobisi” başlıklı bir yazı yazmıştım. Yazı şöylebaşlıyordu: “Avrupa’nın başkenti Brüksel, sadece Tür ki ye’ -nin Avrupa Birliği ve NATO ile ilişkileri açısından değil,aynızamanda yıllardır dünyanın dört bir yanında oluşturul-maya çalışılan Türk Lobisi’nin tek merkezden sevk ve idareedilebilmesi açısından da büyük önem taşıyor. Bu amaçladırki, Türkiye’den gelmiş ekonomik ya da politik göçmenleriTürk Devleti’nin kontrolu altında tutabilmek, kontrol altınaalınamayan etnik grupları ya da rejim karşıtlarını etkisiz halegetirebilmek için şiddet de dahil her türlü yasal ya da yasadışıyöntem sonuna kadar kullanılıyor.”(1)

Gerçekten de, Brüksel’in merkezindeki Kürt, Ermeni ya da339

Page 341: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Asuri derneklerinin ve işyerlerinin arka arkaya saldırıya uğra-ması, ateşe verilmesi, bizzat TC Büyükelçisi’nin kendi gü dü -mündeki Türk dernekleri ve medyası aracılığıyla Bel çi ka’ dakirejim karşıtı kuruluş ve kişileri hedef göstermesi, Türk Dev -leti’nin “terörle mücadele” adı altında bizzat Avrupa’ nın baş -kentinde terör uygulamaktan çekinmediğini ortaya koyuyordu.

Bu saldırıların ana hedeflerinden biri de, 35 yıldır çeşitliyayınlar yaparak, toplantılar düzenleyerek Türkiye’nin ger -çekten demokratikleştirilmesi mücadelesine Belçika’dan kat -kıda bulunmaya çalışan İnfo-Türk ve onun yöneticileriydi.

Büyükelçi Fuat Tanlay, 21 Nisan 2007 tarihli HürriyetGa zetesi’ne verdiği demeçte “Türkiye Cumhuriyeti karşıtlığıbilinen ve yıllardır Belçika’da Türkiye karşıtı faaliyetlere ön -cülük eden İnfo-Türk” diyerek Belçika’daki lobi güçleriniİn fo-Türk’e karşı kışkırtıyordu.

Saldırılar, 10 Kasım 2008’de Brüksel’deki Türkiye Bü -yük elçiliği’nde Atatürk’ün ölüm yıldönümü dolayısıyla MilliSavunma Bakanı Vecdi Gönül’ün ve Büyükelçi Fuat Tan-lay’ ın yaptıkları ırkçı konuşmaların İnfo-Türk tarafından Bel -çika kamuoyuna duyurulmasıyla yeni bir boyut kazandı.

Büyükelçilikteki konuşmasında Vecdi Gönül misli gö rül -memiş bir cüretle aynen şöyle diyordu: “Bugün eğer Ege’deRumlar devam etseydi ve Türkiye’nin pek çok yerinde Er-meniler devam etseydi, bugün acaba aynı milli devlet ola-bilir miydi? Bu mübadelenin ne kadar önemli olduğunu sizehangi kelimelerle anlatsam bilmiyorum, ama eski dengelerebakarsanız, bunun önemi çok açık ortaya çıkacaktır.”

Büyükelçi Tanlay da bakandan geri kalmıyor, “Tarih çokbüyükler gördü: İskender’leri, Napolyon’ları, Washing-ton’ları… Fakat yirminci yüzyılda büyüklük rekorunuAtatürk, bir Türkoğlu Türk kırdı,” diye başladığı konuşma -sında Arif Nihat Asya’nın ünlü şiirini de okuyarak milli yetçi-lik bayrağını dalgalandırıyordu:

Ey, mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,Kızkardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü

340

Page 342: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Sana benim gözümle bakmayanın mezarını kazacağım.Seni selamlamadan uçan kuşun yuvasını bozacağım.Info-Türk’ün verdiği haber üzerine Belçika demokratik

çevrelerinde Türk Devleti temsilcilerinin ırkçı tutumuna kar -şı tepkiler başlayınca ilk saldırı, Büyükelçilik güdümündekibir internet sitesinden geldi:

“ Görüyorsunuz ki, Türk ve Türkiye düşmanları uyu-muyor. Onlara göre kendi liderlerinizi anmak, övmek, onlarasadakatla bağlı olduğunuzu söylemeniz, tarihinizle öğünm-eniz adeta bir suç eylemi… Bu düşünceyi ortaya koyanlarınvatan ve millet sevgisinden ne kadar uzak olduğunu anlamakhiç de zor değil…”(2)

Saldırılar, 13 Kasım’da Dersim Soykırımı’nın 70. Yıldö-nü mü dolayısıyla Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenenulus lararası konferans sırasında Brüksel’deki demokratikAsuri, Ermeni, Kürt ve Türk kuruluşlarının (3) “Böylesi Tür-kiye Yetti Artık!” başlıklı bir ortak bildiri yayınlamasındansonra iyice azgınlaştı.

Ortak bildiride Türkiye’nin halklar gerçeği ve Türk Dev-leti’nin bu halklara karşı işlediği soykırım, katliam ve pog -rom suçları vurgulandıktan sonra şöyle deniyordu:

“Unutmamak gerekir ki, kuruluşundan beri KemalistCumhuriyet, hangi etnik kökenden olursa olsun, Türk de-mokratları da dahil, tüm baskı rejimi karşıtlarını süreklihedef alarak ezegelmiştir. Son onyıllarda, Ankara’nın aşırımilliyetçi ve inkarcı siyaseti, Avrupa ülkelerindeki Türk göç-menleri de rehine alarak onları, bazı yerli politikacıların dasuç ortaklığıyla, Ermeni, Asuri ve Kürt topluluklarına karşıkışkırtmaktadır.”

Bu bildirinin yayınlanmasından sonradır ki, Türkiye Bü -yük elçiliği’nin güdümündeki Türk sitelerinde bildiriyi ya -yınlayan kuruluşlara karşı yeni bir düşmanlık kampanyasıaçıldı. Önce aşırı milliyetçi-Atatürkçü bir siteden “Artık yet-tiniz!” başlığıyla şu saldırı geldi:

“Her fırsatta Türkiye karşıtı eylemlere ev sahipliği yapan341

Page 343: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Avrupa Parlamentosunda düzenlenen  Dersim konferansı dayeni bir skandala yol açtı. Belçika’da bulunan Türkiyekarşıtı PKK yanlısı dernekler ve ermeni derneklerinin deste-klediği Dersim Konferansı skandala dönüştü. Konferans ön-cesi bir basın bildirisi yayınlayan 5 dernek Mustafa KemalAtatürk’ün kurduğu modern Türkiye’yi, gayri meşru gös-terme çabasına giriştiler. Bu işi destekleyen Ermeni, Süryanive Kürt derneklerinin Türkiye karşıtı eylemleri herzaman bi-lindi. İnfo-Türk ve sahibi Doğan Özgüden ise Türkiye’yekarşıtlığının farklı bir yüzü. Özellikle Türkiye GazetecilerCemiyeti’nin üyeleri gazetelerinin köşelerinde AP’de dü-zenlenen Türkiye karşıtı konferansları eleştirip yerden yerevururken bu işlerin organizatörü Doğan Özgüden’e ‘Teşek-kür Belgesi’ göndermeleri Türkiye karşıtlığının yine Tür-kiye’de hangi kurumlardan nasıl destek gördüğünün veyü celtildiğinin göstergesi. Şimdi şu soruyu sormak gerekir.Gazeteciler Cemiyeti üyeleri bu haberi mutlaka okuyacaklar.Ve Özgüden’in imzaladığı ‘Şu Türkiye yetti’ başlıklı basınbildirisini de görecekler… Merak ediyoruz, daha sonra ver-dikleri ödülden dolayı herhangi bir rahatsızlık hissedecek lermi? Yoksa kendileri de Özgüden’le aynı fikirdeler ve Tür-kiye’nin ‘yettiğini’ mi düşünüyorlar?” (4)

Bir hafta sonra da, aynı site, Türkiye’deki aşırı milliyetçiYeni Çağ Gazetesi’yle eşzamanlı olarak “Gazeteciler Ce-miyeti’nde ödül skandalı” başlıklı yeni bir saldırı kampanyasıbaşlattı. Amaç, bir yandan Türkiye Gazeteciler Ce miyeti üze-rinde baskı yaparak söz konusu teşekkür belgesinin iptalinive hattâ Özgüden’in cemiyetten atılmasını sağlamaktı.

“Kurtuluş Savaşı’na karşı çıkan ve Milli mücadele yıl la -rında Atatürk’ün idam edilmesini isteyen gazeteci Ali Ke-mal’ i internet sitesinde ‘basın şehidi’ olarak gösteren TürkiyeGazeteciler Cemiyeti (TGC), şimdi de Türk ordusuna yöne-lik saldırıları ve bölücü faaliyetleri nedeniyle hakkında 50’yeyakın dava açılan Doğan Özgüden’e teşekkür belgesi verdi.TGC Yönetim Kurulu’nun 4 Kasım 2007 tarihli top lan tısında,

342

Page 344: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

‘Türk basınına 50 yılı aşkın süreyle vermiş ol duğu seçkin hiz-metler’ nedeniyle teşekkür belgesiyle taltifine karar verilenÖzgüden, sözde Ermeni soykırımının önde gelen savunucu-ları arasında yer alıyor. 1967’de sosyalist dergi Ant ile AntYayıncılığı kuran ve 1971 ihtilalinden sonra Türki ye’den ka-çarak Belçika’ya yerleşen Doğan Özgüden, o tarihten itibaren‘Demokratik Direniş Hareketi’ adı altında gerçekleştirdiğiTürkiye ve TSK aleyhtarı kampanya ve faaliyetlerle adındansöz ettirdi. Belçika’da Türk düşmanlığı üzerine çalışmalarıylatanınan Özgüden, bugüne kadar sayısız ‘soykırım’ konferansıdüzenlenmesine ön ayak oldu. Özgüden, son olarak AvrupaParlamentosu çatısı altında düzenlenen “Dersim Soykırımı”adlı konferansa organizatör düzeyinde katkı vermişti.” (5)

Bu yeni kampanyanın en ilginç yanı, Ermeni soykırımınıişleyen İttihat Terakki’cilere ve onların Kemalist harekettekiuzantılarına karşı muhalefetinden dolayı 1922’de Sakallı Nu-rettin Paşa’nın komplosuyla İzmit’te linç ettirilen gazeteciAli Kemal’e atıfta bulunularak Gazeteciler Cemiyeti’nesaldırılması 2008 yılında Avrupa’nın başkentinde bir muha-lif gazeteciye karşı linç kışkırtmasında bulunulmasıydı:

“Milli mücadele yıllarında Mustafa Kemal Atatürk’ünidam edilmesini isteyen ve linç edilerek öldürülen gazeteciAli Kemal, 2000  yılında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti in-ternet sitesine ‘şehit gazeteci’ olarak girmişti.”

Ragıp Zarakolu, bu aba altından sopa göstermeyi, birçokdemokrat yayın organında yayınlanan “Yeter artık!” başlıklıyazısında hemen teşhir ve mahkum etti:

“Doğan Özgüden, Koçgiri kasabı, İzmir’i yakan, kendini‘fatih’ sanan Sakallı Nurettin Paşa’nın iğrenç bir biçimde bireşkiya sürüsüne linç ettirdiği gazeteci Ali Kemal’in adı anıla-rak, alenen tehdit ediliyor. Neredesiniz ey basın mensupları?Ali Kemal’in asıl suçu, insanlığa karşı suç işlemiş tehcir so-rumlularını tutuklatmaktı, Milli Mücadeleye karşı çıkmakdeğil. Onlar 150’likler olarak sürgüne yollandı. O da yol-lanırdı pekala. Ali Kemal ise, “Artin” adı takılarak linç etti-

343

Page 345: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

rildi, 1915 trajedisini soruşturmaya kalkıştığı için. Bir günbu ülkede onun heykeli dikilecek. Türkler onunla onur duya-cak, “içimizden cesur insanlar çıktı” diyerek, Almanlarınbugün Schindler’ler ile öğünmesi gibi.” (6)

Avrupa Barış Meclisi de bu tehditlere derhal karşı çıktı:“Linç kampanyasının Avrupa Parlamentosu’nda yapılan 70.Yılında Dersim Katliamı Konferansı’nın ardınan başlatılmasıda tesadüf değildir. Yeni Çağ adlı ırkçı gazetenin başlattığıkampanyanın arkasında bizim yakından bildiğimiz devlet için-deki bazı odakların olduğu inkar edilemez. Yeni Çağ ceridesiher ne kadar Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Özgüden’evermiş olduğu ‘onur ödülünü’ kirli kampanyasına dayanakyapsa da, asıl amaç Özgüden’in halkların özgürlüğü vekardeşliği yolunda yaptığı etkinlikler ve ileri sürdüğü fikirler-dir. Militarizm asıl olarak onun varlığını hazmedememekte-dir. Militarist sistemin ‘önce teşhir et, sonra da hallet’ şeklindeözetlenen muhalifleri susturmaya dönük politikasının ne an-lama geldiğini de iyi biliyoruz. Agos Gazetesi Yayın Yönet-meni Hrant Dink’in nasıl katledildiğini unutmuş değiliz.” (7)

Avrupa’nın başkentindeki kriminel Türk lobisinin bu ye -ni saldırısı üzerine Belçika başta olmak üzere tüm Avrupaülkelerinde, hem de Türkiye’de açılan dayanışma kampan -yası devam ediyor.

Konunun Belçika Senatosu’na getirilmesi üzerine, Bel-çika Hükümeti, linç tehdidine hedef olan gazeteciyi koru-maya aldığını açıkladı.

Ama Belçika’da kriminel Türk lobisinin şerrinden ko-runması gereken o kadar insan ve kurum var ki!

Geçen yıllarda Brüksel’de Kürt, Ermeni, Asuri lokalle-rini ve işyerlerini yakanlar, Saint-Josse Belediyesi’nde “etniktemizlik” kampanyası açanlar, genç gazeteci Mehmet Kök-sal’ı polisin gözleri önünde linç etmeye kalkanlar hâlâ elle-rini kollarını sallayarak dolaşıyor; Ermeni soykırımını inkaredenler, hâlâ Brüksel bölge ve belediye meclislerinde, hattâbakanlık koltuğunda…

344

Page 346: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Ya benim de ilk imzacıları arasında bulunduğum “Özürdiliyorum” kampanyasının katılımcılarına karşı başlatılangözü dönmüş karaçalma saldırısı!

Hal böyleyken, TC Büyükelçisi Tanlay hazretleri, Türkve Belçika medyasına yaptığı açıklamada misli görülmemişbir pişkinlikle aynen şöyle diyor: “Eğer Özgüden tehdidemaruzsa, bu kampanya nedeniyle ben de kendimi tehditaltında görüyorum.” (8)

Utanmak diye bir şey vardır!

Zana, Mandela, Nesrin ve de Avrupa!Avrupa Barış Meclisi, 8 Şubat 2010

12 Mart darbesinden sonra Avrupa’ya siyasal sürgün ola-rak geldiğimizde, askeri cuntaya karşı Avrupa kurumlarındakampanya yürütürken o kadar aptalca ya da hinoğluhince so-rularla karşılaşırdık ki, unutmam mümkün değil. 

Tam 39 yıl sonra Şubat başında Avrupa Parlamento su’ -nda toplanan Kürt Konferansı’nı Avrupa Barış Meclisi adınagelen Koray Düzgören’le izlerken o günlere döndüm.

O yıllarda Avrupa Birliği bugünkü kadar değildi, ulusla-rarası planda insan hakları ihlallerine müdahale olanağı bu-günküne oranla daha sınırlıydı. Cunta’yı mahkum ettirmekavgamız daha ağırlıklı olarak Türkiye’nin de üyesi olduğuAvrupa Konseyi bünyesinde sürüyordu.————

1) Yazın, N°114, Mart 20082) http://www.gundem.be, 12 Kasım 20083) Belçika Demokrat Ermeniler Derneği, Belçika Asuri Dernekleri, BrükselKürt Enstitüsü, Avrupa Ermeni Federasyonu ve Info-Türk Vakfı4) http://www.belturk.be, 14 Kasım 20085) http://www.belturk.be, 23 Kasım 20086) http://www.sesonline.net, 26 Kasım 20087) http://www.barismeclisi.com/html, 26 Kasım 20088) http://www.yenihaber.be, 13 Aralık 2008

345

Page 347: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Türkiye’den gelen işkence ve dâva belgelerinden İngilizcebir dosya hazırlamış, Strasbourg’ta Avrupalı parlementerlereiletmeye çalışıyor, askeri rejim varolduğu sürece Tür kiye’ninAvrupa Konseyi üyeliğini askıya aldırtmaya çalışıyorduk. 

Hiç unutmuyorum, Avusturyalı sosyal demokrat bir mil-letvekili kendisine sunduğumuz belgelere şöyle bir göz at -tık tan sonra:

- İyi de, bu belgelerde mağdur olarak gösterilenler sakınkomünist olmasın, dedi. Bakın Avusturya’da bizim SPÖ deda hil tüm partiler işbirliği yaparak komünistleri siyaset sah-nesinden dışladık. Eğer Türkiye’de komünistlerin meşruiyetkazanmasına destek vermemizi umuyorsanız, boşuna hayalkurmayın.

Oysa o yıllarda komünist partisininin Türkiye siyasihayatında adı dahi geçmiyordu, tutuklananlar, işkenceden ge-çirilenler, mahkum edilenler 60 sonrası yıllarda kurulupgelişen sol ya da demokratik örgütlerin, neşvünema halin-deki Kürt rönesansının yöneticileri ve militanlarıydı.

O yıllarda ABD Avrupa’daki tüm dostlarını, sosyal de- mok rat partiler de dahil, “anti-komünizm”e koşullan dır dı -ğından, hangi ülkede olursa olsun, Pentagon uşağı ge neralleredi reniş gösteren her kuruluş, her kişi derhal “komünist” ya da“Sov yet ajanı” diye damgalanıyor, bunların uğradıkları bas -kıları, haksızlıkları teşhir ederek insan hakları kuruluşlarınında yanışmasını istemek “şaibeli” bir faaliyet sayılıyordu.

Avrupa Parlamentosu’ndaki son konferansta da AvrupaKomisyonu Türkiye Masası Şefi Filori, Kürt sorununun çö-zümüne AB’nin ne türden bir katkı getirebileceğini anlatma -ya çalışırken, yine aynı ABD patentli karalama yöntemiyleKürt sorununda çözümsüzlüğe yeşil ışık yakıyordu. Çok iyita nıdığım teranelerdi… Hiç şaşırmadım.

Filori’ye göre, Türkiye’deki Kürt sorununun taraf la -rından biri olan PKK, Avrupa’nın seçilmiş hükümetlerininoybirliğiyle “terörist örgüt” ilan edilmişti, bu yüzden onunlaherhangi bir dialog kurulması mümkün değildi.

346

Page 348: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Oysa Filori’nin kendisi de çok iyi bilir ki, Avrupa ülke-lerinde PKK’nin “terörist örgüt”lüğü demokratik süreçlerdetartışılarak karara bağlanmış değil, doğrudan doğruya Tür-kiye’deki ırkçı ve militarist yönetimleri tatmin ederek bu ül-kenin ekonomik, politik, askeri olanaklarını ABD çıkarlarıdoğrultusunda istismar edebilmek için Washington ta-rafından dayatılmıştı.

Bu yalanı konferans katılımcılarının önünde Filori’ninyüzüne çarpmak için ısrarla söz istediğimiz halde, oturumuyöneten İngiliz milletvekili tarafından her nedense söz ve-rilmedi. Dert değil, o milletvekili de, Filori’nin kendisi debunun bir kuyruklu yalan olduğunu, bu yalanda ısrar etme-nin çözüme değil çözümsüzlüğe hizmet olduğunu en az biz-ler kadar iyi bilirler.

Eğer PKK gerçekten iflah olmaz, asla ve kat’a muhatapalınamaz bir terrörist örgütse, Türkiye’de sadece Kürt ille-rinde değil, Batı illerinde de binlerle sokağa dökülüp PKK’ -nin barış masasına dahil edilmesi için dayatan yüzbinlere neişlem yapılacaktır?

Son diyeceğim yine ABD’nin emirlerine esas durmayıasli görev sayan Avrupa Birliği yöneticilerine:

Yıllardır Avrupa’nın tüm metropollerinde, hattâ en ücreköşelerinde meydanlara inerek aynı istemi haykıran Kürt kö-kenli Avrupa vatandaşlarına ne yapacaksınız? Hele Avrupaülkelerinin vatandaşlığına geçmiş olanlar, Avrupa’da doğupbüyümüş olanlar, Avrupa kurumlarında seçimle söz ve kararsahibi olanlar, Avrupa’nın sosyal, kültürel ve edebi yaşamınakatkıda bulunanlar?

Tüm bu Kürtler de mi “terrörist”? Bu Kürtlerle da ya nış -ma için deki Türkler de, Avrupalılar da mı “terörist”?

Seçim yapmalısınız.Eğer “Evet, onlar da terörist” diyorsanız, Ankara’daki

üniformalı, üniformasız uçbeylerinizi tatmin etmek için açınyeniden tarihinizin utanç sayfalarındaki Guernica’ları, Treb -linka’ları, Dachau’ları, Auschwitz’leri.

347

Page 349: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Ya da, demokrasi kriterlerine ve insan haklarına hâlâ çoksaygılı olduğunuza inanıyorsanız, kırın bu Ankara-Washing-ton mihverine kölelik zincirini, özür dileyin Kürt halkından.Hem de hiç gecikmeden...

Yetsin artık bu iki yüzlülük…En azından, tüm yaşamını sadece Kürt halkının değil,

tüm Türkiye halklarının özgürlüğü için mücadeleye adamışolan sevgili Leyla Zana’ya karşı dürüst olun.

1995’te zındandayken Saharov Ödülü verdiğiniz Zanayıllarca hapiste yattıktan sonra tekrar tekrar yargılanır, mah-kum edilirken AB’ye üyelik görüşmelerinin nasıl sürdürüle-bildiğine bir izah gerekmez mi?

Soruyorum:Saharov ödülü verdiğiniz diğer şahsiyetlerden herhangi

biri, örneğin 1988’de ödüllendirdiğiniz Nelson Mandela, yada 1994’te ödüllendirilen Teslime Nesrin aynı muameleyetabi tutulsa, onlara bunu reva gören rejimlerle aynı “al takkever külah” ilişkilerini sürdürebilir miydiniz?

Kürt halkına ve Kürt halkının dostlarına bu konuda dadobra dobra verilecek bir yanıt gerek…

Hem de hiç gecikmeden… Guernica’sız bir Avrupa için,Auschwitz’siz bir Avrupa için…

Halk düşmanlığının AB patentlisi...Yazın, 24 Mart 2010

Mart-Nisan ayları yaklaştı mı, tüm Avrupa metropolle-rinde olduğu gibi Brüksel’de de bir hareketlenme başlar…Newroz kutlamalarında neler olacak? Ermeni Soykırımı bazıülkeler parlamentolarında, özellikle de ABD Kongresi’ndetanınacak mı?

“Açılım”lı bir yılda, özellikle de Ankara ile Erivan ara -348

Page 350: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

sın da büyük tantanayla “ilişkilenme” protokolü imzalan -dıktan sonra birçok iyi niyetli, bu yılın geçmiş yıllardan farklıolacağını düşlüyordu.

Avrupa Komisyonu’nun ve Avrupa Parlamentosu’nunbelli bir eleştiri içermekle birlikte genelde Türkiye’deki ik-tidarı pohpohlayan raporlarına bakılırsa, Avrupa Birliği’ndede bu yıl tatsızlıklar yaşanması beklenmiyordu.

Ne ki bu sene Newroz arifesinde Kürt halkına ilk büyükdarbe bizzat Avrupa Birliği’nden geldi. Başta Belçika veFransa olmak üzere birçok AB ülkesinde Kürt kurumlarınakarşı polisiyle, jandarmasıyla Türkiye’dekilerden aşağı kal-mayan bir terör uygulandı.

Yeryüzünde Kürt halkının ilk özgür sesi olan Roj TV’yebaskın yapıldı, Kürt halkının oylarıyla seçilmiş iki eski mil-letvekili, Remzi Kartal ve Zübeyir Aydar’ın da aralarında bu-lunduğu kişiler gözaltına alındı. Operasyon sırasında RojTV’nin redaksiyon ve yayın araç larının tahrip edilmesi decabası...

O Belçika güvenlik güçleri ki, 1994 yılından beri Tür-kiye Büyükelçiliği’nin ve Türk medyasının kışkırtmalarıylaTürk ırkçılarının Kürt, Ermeni, Asuri demokratlarına, ku-rumlarına, lokallerine yapılan onlarca alçakça saldırıda kıl -larını kıpırdatmamıştır. Saldırganların kimliği fotoğraf vefilmlerle inkar kabul etmeyecek biçimde belgelendiği haldeBelçika adaleti bugüne kadar hiç kimseyi mahkum et-memiştir.

Bizzat Türkiye Büyükelçisi, ki halen mükafaten Başba-kan Erdoğan’ın dış ilişkiler konusunda başdanışmanı ol muş -tur, Belçika’daki Türk medyasını ve Türk lobi derneklerinisadece Kürt, Ermeni ve Süryanilere karşı değil, onlarla da ya -nışma içindeki tüm Türkiyeli demokratlara karşı kışkırtmak-tan hiç geri kalmamıştır.

Tüm bu gerçeklere rağmen, Belçika’daki tüm siyasal par-tiler, sosyalisti, hristiyanı, liberali ve hattâ ekolojistiyle, biryandan ekonomik, ticari ve askeri konularda böyle bir yağlı

349

Page 351: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

ortaktan mahum kalmamak, öte yandan da Belçika’daki fe-deral, bölgesel ve yerel seçimlerde Türk Devleti’nin rehinesidurumundan Türk kökenli seçmenlerden oy alabilmek içinTürk Devleti’ne ve Türk lobisine her türlü desteği vermektebirbiriyle yarışmaktadır.

Bu nedenle, Belçika polisinin son operasyonu Belçikasiyasal çevrelerinde ve Belçika medyasının büyük kısmındagereken tepkiyi görmemiştir.

Görmez, çünkü Avrupa’nın bu iç çıkar hesaplarının ya -nısıra Avrupa Birliği ve ona üye devletler, ABD’nin Türk oli-garşisinin çıkarlarını koruma uğruna yaptığı dayatmalarkar şısında esas durmak zorundadır.

Hiç unutmam, Türkiye ile gümrük birliği anlaşmasınınonaylanacağı günlerde zamanın ABD büyükelçisi sadece AByöneticilerinin değil, Avrupa Komisyonu üyelerinin veAvrupa Parlamentosu’ndaki siyasal grupların kapılarını nasılaşındırmıştı.

Kurulduğundan beri Ankara yöneticilerini rahatsız edenRoj TV’yi susturmak için ABD ve Avrupa’daki bendelerininbaşvurmadığı kirli oyun kalmadı.

Roj TV’ye ilk darbe, 1996’da, adı Med TV iken, BelçikaJandarma Komutanı General De Ridder’in Türkiye’de birgizli anlaşma imzalamasından sonra indirilmişti. Bu operas -yondan sonra televiwyon sorumluları aleyhine açılan dava,yıllarca süren duruşmalardan sonra fiyaskoyla sonuçlanmıştı.

Bu arada Belçika Federal Savcılığı’nın DHKP-C üyesi ol-dukları iddiasıyla bir gruba karşı açtığı bir başka dâva da,yıllarca bir mahkemeden diğerine sürüklendikten sonra geçenyıl tüm sanıkların serbest bırakılmasıyla aynı akıbete uğradı.

Ama ABD-AB-Belçika-Türkiye arasındaki komplocuişbirliğinin biteceği yoktu. Herşeyden önce “Bakın biz tero-ristlere karşı mücadeleyi kararlılıkla sürdürüyoruz” diyerekTürk Devleti’nin ağzına bir parmak bal çalınması gerekiyordu.

“Terörist eylem”, “terörist örgütlenme” suçlamaları birsonuç vermediğinden, bu kez Al Capone metodu yürürlüğe

350

Page 352: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

girdi. ABD Dışişleri Bakanlığı Anti-terör dairesinin koordi-natör yardımcısı Franck Urbancic, 2008 Şubat’ında, Kürtulusal direnişine karşı uygulanacak yöntemi açıklamıştı.Ünlü gangster Al Capone nasıl “mali yolsuzluk” iddialarıylazararsız hale getirildiyse, PKK ve ona yakın kuruluşlar daaynı yöntemle çökertilecekti.

Bu yöntemin açıklanmasından sonra diplomatik temaslaryoğunlaştı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 2009 başındaKral Albert II’ye yaptığı ziyaret, Belçika’daki lobici Türk si-teleri tarafından Belçika ile Türkiye arasında teröre karşı iş -birliği yolunda önemli bir adım olarak nitelenmişti.

Bunu, geçen yılın sonunda Belçika Başbakanı Yves Le-terme’in Türkiye’ye yaptığı ziyaret sırasında “anti-terör iş -birliği” konusundaki angajmanları izledi.

Bu arada “teroristlerle mücadele” adı altında Belçika’datam bir devlet terörü uygulayan Büyükelçi Fuat Tanlay’ınmarifetleri artık örtbas edilemez hale geldiğinden, onun ye-rine aşırı milliyetçilikte ondan geri kalmayan, Belçika’dakiTC vatandaşlarına ilk mesajında “ırkdaşlarım” diye seslenenBüyükelçi Murat Ersavcı devreye girdi.

Roj TV’ye ve diğer Kürt kurumlarına ve şahsiyetlerinekarşı girişilecek operasyon için son planlar bu yeni büyükel-çinin 18 Ocak 2010’da Belçika Başbakanı Leterme ve Ada-let Bakanı Stefan De Clerck’le yaptığı görüşme sırasındatezgahlandı.

Milliyet Gazetesi’nin 6 Mart 2010 tarihli sayısında ver -diği habere göre, Türkiye Emniyet Müdürlüğü’nün istihbaratservisleri Belçika polisiyle sıkı iletişim halindeydi. Bel- çika’daki operasyon tamamen Türkiye’den verilen istihbaratadayanıyordu.

Bu operasyonda ABD’nin oynadığı rolü ise, geçen haftaArarat Haber Ajansı açıklıyordu. ABD Dışişleri BakanlığıAnti-terör dairesinin yeni koordinatör yardımcısı Shari Vil-larosa, Ankara’ya ziyareti sırasında büyük bir övünçle İtal ya,Fransa ve Belçika’daki anti-Kürt operasyonların ABD’ nin

351

Page 353: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

aktif desteğiyle “başarıya ulaştığını” söylüyordu. Villarosa,“AB yöneticileriyle senede iki kez görüşüyorum. Son gö rüş -memiz geçen Kasım ayında ABD’de olmuştu. Nisan’da daBrüksel’e gideceğim. Tabii ki bu görüşmede PKK sorunu daele alınacaktır,” diyordu.

Bu kirli ilişkiler sadece ABD, AB ve ona üye Avrupa ül-kelerinin güvenlik örgütleri arasında mı sürdürülüyor?

Roj TV’ye ve diğer Kürt kurumlarına ve şahsiyetlerinekar şı yürütülen operasyonlardan sonra, Belçika’daki Türkiyeçıkışlı siyasal göçün sözcüsü dört kuruluş (Kürt Enstitüsü, Bel-çika Demokrat Ermeniler Derneği, Belçika’daki Asuri Der-nekleri, İnfo-Türk Vakfı) yayınladıkları ortak bildiride bu teröruygulamaları karşısında sadece bu ülkedeki Kürt, Erme ni veAsuri topluluklarının değil, tüm Türkiyeli muhalif lerin ağır birbaskı ve tehdit ortamı içinde yaşadıklarına dik kati çektiler.

Dört kuruluşun ortak bildirisinde, bu kirli işbirliğinin sa-dece iki ülkenin güvenlik güçleri arasında değil, Türk poli-siyle Belçika’da çeşitli partilerden milletvekili, hattâ bakanseçilmiş Türk kökenli politikacılar arasında da sürdürül dü -ğüne dikkati çekiyorlardı.

Örneğin Hrant Dink cinayetinden dolayı hakkında çeşitlisuçlamalar bulunan eski İstanbul Emniyet Müdürü Celalet-tin Cerrah, yanında emniyet istihbarat sorumlusu Ahmet İl -han Güler olduğu halde Brüksel’de bölge hükümetinin Türkkökenli devlet bakanı Emir Kır’la bir dizi görüşmeler yap -mıştı. Daha sonra da Kır Cerrah’ın onur konuğu olarak 2007Nisan’ında İstanbul’da polis bayramına katılmıştı.

Bu satırları yazarken Remzi Kartal, Zübeyir Aydar vediğer Kürt tutuklular hâlâ Belçika zındanlarında. Roj TV da -ha ne komplolarla karşılacak?

“Açılımcı” Başbakan Erdoğan, İsveç Parlamentosu veABD Kongre Komisyonu Ermeni Soykırımı’nı tanıdılar diye,Türkiye’deki Emeni kökenli göçmen işçileri sınırdışı etmek-ten dem vuruyor.

Avrupa’daki Türk işçileri için böyle bir şey söylense kıya-352

Page 354: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

meti kopartacak olan Avrupa demok ratlarından bu açıkçaırkçı tavra karşı tek protesto sesi yükselmiyor.

Kürt halkının kendi anayurdunda sömerge halkı muame-lesi görmesi, Kürt çocuklarının “teörist” diye zındanlaraatılması, seçilmiş Kürt siyaset adamlarının kelepçe vurularakhap sedilmesi, Kürt partilerinin kapatılması, Kürtçe ya yın -ların susturulması karşısında bile suspus Avrupa!

Kürt halkına, Ermeni halkına reva görülen insanlık dışıuygulamalar karşısındaki bu utanç verici suskunluğu, “halkdüşmanlığına ortak olmak”tan başka biçimde nitelemek olasımı?

Avrupa’nın bu kriminel suskunluğu, AB patentli bir “halkdüşmanlığı”dır. Avrupa’nın alnındaki bu kara damgayı bir anönce temizlemek ise, herşeyden önce Avrupa halklarınınboynuna borçtur.

Tilda ve Ant YayınlarıYazın, 30 Temmuz 2010

Yazın’ın bu sayısına “Göçün 40. yılı” ya da “Tilda ve AntYayınları” üzerine bir yazı yazmamı istendiğinde konu seçi-minde oldukça tereddüt ettim. Sonuçta, Türkiye’nin devrimciyükseliş döneminde İnci’yle birlikte tam üç yıl yoğun bir iş-birliği yaptığımız, sıcak dostluklar kurduğumuz Tilda’yı kay-betmiş olmanın üzüntüsü ağır bastı.

Üstelik, Tilda’nın ölümü üzerine gazetelerde yayınlanankısa biyografisinde Yaşar Kemal’in çevirmenliği dışında Til-da’nın tek profesyonel deneyimi olarak Ant Yayınları’ndakiçalışması vurgulanıyor, ama pek de ayrıntı verilmiyordu.

Gerçekten de İnci ve ben, 1967 başında Ant Dergisi’niYa şar Kemal ve Fethi Naci’yle birlikte, Ant Yayınları’nı ise1968 Mayıs’ında Tilda’yla birlikte kurmuş, üç yıl süreylebir likte geliştirmiştik.

353

Page 355: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

O dönemki Ant yazarlarından Ragıp Zarakolu, 20 Ocak2001 tarihi Yeni Gündem’de Tilda’yı tanımlıyor:

“Tilda, bizim gençlik dönemimizde bir idoldü sanki, onutanıma şansına sahip olanlar açısından. Ant Yayınları yöne-timinde yeraldığı dönemde onun çalışma azmine hayran ol-muştuk.

“1971 geldiğinde, yine birileri düğmeye bastığında, uy-durma gerekçelerle, Sabahattin Eyüboglu, Vedat Günyol,Magdelena Rufer, Azra Erhat ile birlikte gözaltına alındı-ğında, ünlü Maltepe Cezaevi’ne konulduğunda, dimdik girip,dimdik çıkmayı bilmişti bu maceradan, hiç ezilmemişti.”

1971 karanlığının askeri savcısı Yarbay Nevzat Çizmeciise, düzmece “TKP dâvası”nın iddianamesinde Tilda’yı şöylesuçluyordu:

“Eşi K. Sadık Gökçeli (Yaşar Kemal), Doğan Özgüdenve Fethi Naci tarafından kurulup neşir hayatına atılmış bu-lunan Ant Dergisi’nin, Türkiye’de Marksist-Leninist düze-nin tesisi için, bir bakıma, bu görüşün nâşiri efkârı olmakgayretiyle kurulduğunu bilmektedir. Aslında bu derginin hernüshası, hangi görüşe hâdim olduğunu açıklıkla ortaya ko-yacak numunelerle doludur.

“Sanık bu dönemde, Ant dergisi dışında, Doğan Özgüdenile Ant Yayınları ortaklığını kurmuş ve bu yolla sağladı ğı ge-lirden, yaşaması arzusunda bulunduğu dergiyi nakdi yar dımyaparak desteklemeye tevessül etmiştir. Hiçbir hukuki mec-buriyeti olmamasına rağmen yaptığı bu sürekli destek, sanı-ğın dergiyle aynı ideolojiyi paylaştığının açık delilidir.

“Aslında bu birlik ve beraberlik, lâalettayin bir iş ortak-lığı ve munhasıran mali bir konu olmayıp, aşırı sol fikirlerienjekte etme, mensup ve sempatizanları eğitme, fikri ortamıoluşturma planının tatbiki cümlesinden özel tipte birlik veberaberlik numunesidir.”

Sırf 12 Mart darbesine meşruiyet kazandırmak gerekçesiyletezgahlanan ve birçok aydının ve gençlik liderinin aylarca, hattâyıllarca demir parmaklıklar ardında tutulmasına neden olan bu

354

Page 356: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

düzmece “TKP dâvası” kısa zamanda iskambilden şato gibi çö-kerek tarihe “adli bir skandal” olarak geçecekti.

Dâvada suçlanan herkes kuşkusuz şu veya bu derecedesolcuydu, ama bilebildiğim kadarıyla sanıklardan hiçbirininbir “komünist partisi” olmaktan çok SSCB’nin Doğu Ber-lin’ de üstlenmiş Türkiye masası gibi çalışan, Türkiye reali-tesinden ve dinamiğinden kopuk “TKP” ile uzaktan yakındanilişkisi yoktu.

Hele Ant’ın “TKP” ile ilişkili gösterilmesi son derece gü-lünçtü. Çünkü gerek Ant Dergisi, gerekse Ant’ın yayınladığıkitaplar tamamen Türkiye realitesinin ürünüydü, “TKP”’ninaşırı Sovyetçi çizgisinin tamamen dışındaydı. Uluslararasıideolojik çatışmalarda da Ant ne Sovyetler Birliği’nin, ne deÇin’in yanında yeralmıştı.

Dâva, İngiltere’de yaşayan Selma Ashworth’un polisineline geçen bazı mektupları üzerine kurulmuştu. GazeteciÖmer Sami Coşar’ın kızkardeşi olan ve bir İngiliz mühendi-siyle evli bulunan Selma Ashworth, Tilda’nın eski arkada-şıydı. 40’lı yıllarda İngiliz Nafen Haber Ajansı’nın İstanbulbürosunda birlikte çalışmışlardı. Tilda’nın Yaşar Kemal’letanışması da o yıllara rastlıyordu.

Avrupa Türk Toplumcular Federasyonu yönetim kuruluüyesi olan Selma Ashworth’un “TKP” ile ilişkilerinin düzeyineydi, bir misyonu var mıydı, çok iyi bilinmiyor. Ancak, Tür-kiye’ye geliş gidişlerinde Tilda’yla arkadaşlığına dayanarakilişki kurduğu kişilere yazdığı sorumsuz ifadelerle dolu mek-tuplar diğer sanıklar gibi bizzat Tilda’nın da haksız yere ay-larca demir parmaklıklar arkasında kalmasına nedenolmuştu.

*Tilda’yla tanışmamız, Türkiye İşçi Partisi’nin örgütlen-

meye başladığı yıllara rastlar. 1962-63 yıllarında TİP’inİzmir örgütlenmesinde çalıştıktan sonra Genel Başkan Ay-bar’ın isteği üzerine genel merkez basın bürosunda görevalmak üzere İstanbul’a gelmiştim. Gündüzleri Gece Postası

355

Page 357: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

gazetesini çıkartıyor, öğleden sonra da Vali Konağı Cadde-si’ndeki TİP Genel Merkezi’ne gelerek geç saatlere kadarorada militanlık yapıyordum. Yaşar Kemal de basın bürosuüyesiydi.

1965’te Akşam’a genel yayın yönetmeni olduktan sonraYaşar Kemal’in Köroğlu destanını yayınlarken kendisiyledostluğumuz daha da yoğunlaştı. Tilda’yı da o zaman dahaya kından tanıdık. Çetin Altan da Basınköy’de oturduğundan,oraya gittiğimizde mutlaka Yaşar ve Tilda’yla da beraber olu-yorduk.

İnci ve ben Akşam Gazetesi’nden ayrılıp Fethi Naci veYaşar Kemal’le birlikte Ant Dergisi’nin hazırlığına başladı-ğımızda Tilda’nın fiili bir katkısı yoktu.

O günlerde Yaşar Kemal kendi kitaplarını yayınlatmaküzere Adana’dan yeğeni Ramazan Yaşar’ı İstanbul’a getirte-rek Ararat Yayınevi’ni kurdurmuştu. Ant’ın da, Ararat Ya-yınevi’nin de yönetim büroları Ebusuud Caddesi’ndeki Tanİş Hanı’ndaydı. Tilda da sık sık oraya geliyor, Yaşar’ın ki-taplarının hazırlanmasına yardımcı oluyordu.

Ant Dergisi’nin daha birinci yılı dolmadan mali olanak-sızlıklarımız adamakıllı artmıştı. Derginin tek yatırımı olanAkşam Gazetesi’nden aldığımız kıdem tazminatı çoktan tü-kenmişti. Tüm sol dergiler gibi, Ant’ın satış gelirleri de yayıngiderlerini karşılamaktan uzaktı. SEKA’ya kağıt parası ye-tiştirebilmek, matbaaların parasını zamanında ödeyebilmekiçin gırtlağa kadar borca girmiştik.

Hele 10 Ekim 1967’de Amerikan 6. Filosu’nun gelişinekarşı “Go Home Yankee!” kapaklı sayıyı yayınladıktan sonraTan Matbaası’nı ele geçiren Aramco destekli ümmetçi gru-bun Ant’ın basımını sabote etmesiyle maddi zorluklarımızdaha da artmıştı.

Maddi sorunun üstesinden gelebilmek için Ant’ın siya-sal çizgisinde kitap yayınlayacak bir yayınevi kurmaktanbaşka çare kalmamıştı.

O günlerde, aralarında çıkan bir anlaşmazlıktan ötürü356

Page 358: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Yaşar Kemal de kendi kitaplarının yayın hakkını Ararat Ya-yınevi’nden geri almıştı.

Bu iki olayın çakışması, Tilda’nın fiilen yayıncılık çalış-masına katılmasının da nedeni oldu. Yaşar’ın tüm kitaplarınızaten Tilda yayına hazır hale getiriyor, yurt dışında yayınla-nacak kitaplarının İngilizce çevirisini bizzat kendisi yapıyordu.

Ant Yayınları’na ortak olduktan sonra Tilda yayınevininmali yönetimini üstlendiği gibi kitapların seçiminde ve ya-yına hazır hale getirilmesinde de İnci’yle bana tüm gücüyleyardımcı oluyordu.

Artık Tilda için sadece Yaşar’ın kitaplarının değil, Ant’ınsiyasal, sosyal ve kültürel içerikli herbir kitabının yayını dabüyük bir olaydı.

Che’nin Savaş Anıları ve Gerilla Günlüğü, Stokley Car-michael’in Siyah İktidar’ı, Alberto Bayo’nun Gerilla Nedir’i,Douglas Bravo’nun Milli Kurtuluş Cephesi, Wright Mills’inDinle Yankee’si, Robert Million’un Zapata’sı hep Tilda veYaşar’la birlikte seçip büyük özenle yayına hazırladığımızkitaplardı.

Üç yıllık işbirliği döneminde TİP içindeki bölünmeninçalkantılarını, 1968 devrimci yükselişini ve de 1969 KanlıPazar kıyımını birlikte yaşamıştık. O zorlu mücadele yılla-rında akşam geç vakit yayınevinden ya da matbaadan yor-gun argın çıktıktan sonra ya bizim Kazancı Yokuşu’ndakiapartmanımızda, ya da Yaşar ve Tilda’nın zaman zaman Ba-sınköy’deki, zaman zaman da Bol Ahenk Sokak’taki evle-rinde sevinçlerimizi ve acılarımızı dostlarımızla paylaşırdık.

Ant’taki yazılarımdan dolayı mahkumiyet yediğim gün-lerde Tilda Inci’yle beni evine davet eder, “cordon bleu” ye-mekler hazırlardı. Yaşar da bizi teselli etmek için o güzelimsesiyle “mahpusane” türküleri söyler, kocaman cüssesindenbeklenmeyecek bir kıvraklıkla lorke yapardı.

Ant yönetim yeri hemen hemen tüm sendikacıların, gençlikliderlerinin sürekli uğrak yeriydi. Onların heyecanını, mücadelecoşkusunu Tilda da paylaşıyor, sonuna kadar des tekliyordu.

357

Page 359: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Harun Karadeniz ve arkadaşları Zap suyuna köprü yap-ma ya hazırlandıkları günlerde sık sık Ant’a gelip projeyi na -sıl gerçekleştireceklerini büyük heyecanla anlatıyorlardı.

Tilda “Ama çocuklar, sizin yapacağınız köprü yıkılır!”diye takıldığında Harun kendinden emin o nefis Anadolu ak-sanıyla Tilda’ya güvence vermişti:

“Yohhh! Yıhılmaz!”O kadar ki, 1969 yılında, olağanüstü kongre sonrası krizli

döneminde “partiye zor zamanında destek olmak” üzere İn-ci’yle birlikte TİP’e üye olmuştu.

İkisi birlikte yoğun parti propagandası yapıyor, bağış top-luyorlardı.

Tilda, artık sadece Türkiye’nin en büyük romancısınınçevirmeni ve danışmanı değil, aynızamanda en büyük sol ya-yınevlerinden birinin yöneticisi ve sosyalist örgütlenmeninateşli bir militanıydı.

Ama, 12 Mart savcısının iddia ettiği gibi Türkiye’denkopuk “TKP”nin değil, Türkiye sosyalist hareketinin yayın-cısı ve militanıydı.

*1969 sonuna doğru önce Yaşar Kemal’le, daha sonra da

Tilda’yla yollarımız TİP konusundaki görüş farklılıklarındanötürü ayrıldı.

Önce Yaşar Kemal Ant Dergisi’nden, birkaç hafta sonrada Tilda Ant Yayınları ortaklığından çekildi. Sanıyorum, Antdeneyiminden sonra benzer başka herhangi bir girişiminiçinde de yeralmadı.

Türkiye’nin giderek daha da kutuplaşan ortamında siya-sal kopuşlar solun kendi içinde de acımasızdı.

Ant’taki kopuştan sonra Tilda’yla bir daha hiç karşılaşma-dık. Zaten bir süre sonra gelen 12 Mart darbesi bizleri sadeceonlardan değil, daha birçok yakınımızdan ve dos tumuzdan dakopartacaktı.

Bugün geriye baktığımda, Tilda’yla ortak yayınlarımıziçinde en benimsediklerimin dünya devrimci pratiğiyle, ulu-

358

Page 360: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

sal kurtuluş hareketleriyle, anti-faşist direnişlerle ilgili ki-taplar olduğunu görüyorum. Onlardan gurur duyuyorum.

Redaksiyon çalışmalarımızda, özel sohbetlerimizde azın-lıkların ezilmesine isyan ortak duygumuzdu.

1969 baharında İdris Küçükömer’in Düzenin Yabancı-laşması kitabının matbaadan geldiği günü anımsıyorum. İdrisKüçükömer ve birçok genç arkadaş, Güzel Marmara şara-bıyla kitabın çıkışını kutluyorduk.

Küçükömer çok duygulanmıştı. Raflardaki daha önce Tilda’yla birlikte yayınladığımız

kitaplar arasından birini çekip genç bir arkadaşa uzattı.Büyük Sovyet ozanı Yevtuşenko’nun kitabı: Yaşantım…

Yevtuşenko’nun Büyük Rus şovenizminin Yahudi soykı-rımına isyan eden Babi Yar’ini dinledik Ülkü Tamer çeviri-sinden, gözlerimiz nemli:

Hiç anıt yok Babi Yar’da.Tek mezar taşı o dik yamaç.Ey Ruslar, vatandaşlarım, bilirim hepinizi.Kötü eller kirletiyor temiz adınızı sizin.Ülkem nasıl güzeldir, hep bilirim,nasıl korkunçtur kendilerine, hiç titremeden,“Rus Birliği” adını takan Yahudi düşmanları.Hiç yerim unutamaz bunları.Tam iki yıl sonra, yine bir bahar günü, 12 Mart askeri

savcısı yarbay, iddianamesinin Tilda’yla ilgili bölümüne“Kemal Sadık Gökçeli ile 1956 yılından beri evli, Yahudiasıllı işbu sanık…” diye başlayacaktı.

Büyük Türk şovenizmi o gün sadece Türkiye solunadeğil, aynızamanda Tilda’nın kişiliğinde Türk ırkından ol-mayan herkese kin ve düşmanlığını kusacaktı.

Bugün geriye bakıp Tilda’yı anarken, Yevtuşenko’nun o di-zeleri bir daha ama bir başka türlü dökülüyor dudaklarımdan:

Ey Türkler, vatandaşlarım, bilirim hepinizi.Kötü eller kirletiyor temiz adınızı sizin.

359

Page 361: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Père-Lachaise’dekilere saygısızlık...Barış /Aşiti Gazetesi , 28 Kasım 2010

Barış'a yazılacak yazının bittabi barışçıl olması gerek...Ama barışçıl olmak, ille de gerçekleri görmezlikten gelmek,barış'la bir türlü barışamayanların marifetlerini örtbas etmekdeğil. Ülkemizin siyasal kargaşası karşısında "çıkmadık can-dan umut kesilmez" diye bağrımıza taş basmağa çalışsakbile, öyle gerçekler var ki bir mertek gibi batıyor görmesinibi len gözlere...Diyeceklerim, günümüzün "en büyük Türkbüyükleri"nden ikisi, Recep Tayyip Erdoğan ve Kemal Kılıç-daroğlu üzerine...

Niçin ikisi? Türk'üyle, Kürd'üyle, Ermeni'siyle, Asuri'siyle, Rum'uyla

tüm insanlarımız otuz yıldır süregelen iç savaşın bir an öncebitirilmesini, ülkemizde gerçekten demokratik, insan hak-larına ve sosyal adalete saygılı bir düzene geçilmesini bek-lerken ve de savaşın taraflarından biri bu uğurda tek taraflıateşkes ilan etmişken, verili koşullarda bu süreci sonucagötürebilecek iki kişi onlar olduğu için...

Ağızlarını her açışlarında “Halk iradesi”, “Meclis'inüstünlüğü” demiyorlar mı? 335'i AKP'den, 101'i CHP'den,etti mi 436? BDP'nin 20 milletvekili de doğal olarak herbarışçı girişimi desteklemeye hazır olduğuna göre, oldu mu456? Yani Meclis'teki toplam 541 milletvekilinin yüzde 84'ü.

Ortam uygun, aritmetik uygun, dünya konjonktürü uygun.Barışı bugünden yarına yaşama geçirmek için bu "en büyükiki Türk büyüğü"nün bekledikleri nedir?

Denebilir ki, belki vardır bir bildikleri... Varsa bir bildik-leri açıkça söylesinler, biz de bilelim.

Yine denebilir ki, siyasetçinin tavrını belirleyen sadecesomut gerçeklikler, aritmetik doğrular değil, aynı zamandaduygularıdır, duygusal birikimleridir.

Söz konusu Devlet Bahçeli olsa, ne denli kin ve husumetduygularıyla dolu olduğunu gösteren “yağlı kement atma”

360

Page 362: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

şovu hâlâ belleklerdedir. Zaten onun partisinin yüzde 84'teyeri de yoktur.

Erdoğan'la Kılıçdaroğlu öyle mi? Siyasal şovlarında söy -le diklerine bakarsanız, yavrularını kirli savaşta yitirmiş şehitanalarından da, gerillacı analarından da, Cumartesi anaların-dan da daha fazla insancıl duygularla yüklüdürler.

12 Eylül Cuntası'nın ve onun sivil uzantılarının sürgünezorladığı, anayurtlarından binlerce kilometre uzakta, Paris'inPère Lachaise Mezarlığı'nda yatan Yılmaz Güney'le AhmetKaya için söylediklerine bakın.

Erdogan, ATV'nin programında Ahmet Kaya'nın bir kon serkaydını izlerken gözyaşları döküyor, sanatçılara ses le nirken de“Eğer bu ülkenin otoriteleri Yılmaz Güney'in fil mlerine kulakvermiş olsalardı, Türkiye bugün çok farklı bir yerde olabilirdi,”diyor.

Siyasal mücadele duygu müzayedesine dönüştü ya, Kılıç-daroğlu ondan geri kalır mı? Paris'e gittiğinde her ikisinin demezarlarını ziyaret ediyor, ardından da Kürdistan'ı yenidenfeth etme seferinde Diyarbakır'dan geçerken “Onlar bizim in-sanlarımız. Kavga üslubunu bir kenara bırakıp herkesi ku cak-layan barış söylemiyle yola çıkmalıyız,” diyor.

Türkiyeli en eski siyasal sürgünlerden biri olarak söy le -yeyim: Yılmaz Güney 26 yıldır, Ahmet Kaya 10 yıldır PèreLa chaise'de...

Kılıçdaroğlu 8 yıldan beri, Erdoğan 7 yıldan beri TBMMüyesi... Türkiye-AB ve Türkiye-Avrupa Konseyi ilişkileribağlamında kimbilir kaç kez Paris'e gitmişlerdir? Bugünekadar bu iki büyük sanatçıyı anmak, Père Lachaise'de me -zarlarını ziyaret etmek hiç akıllarına gelmiş midir?

Denebilir ki Erdoğan 2003'te seçilir seçilmez başbakan ol-muştur ve de işleri başından aşkın olduğu için vakit bula-mamıştır. Ama başbakan olur olmaz 9. Dünya AtletizmŞam piyonası'nda 1500 metre finalinde Türk atleti SüreyyaAyhan'a moral vermek üzere apartopar Paris'e uçan da aynıErdoğan değil midir?

361

Page 363: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Haydi bu duygu bezirganlığını bir yana bırakalım. Türk Devleti'nin Yılmaz Güney ve Ahmet Kaya'ya reva

gördüğü tüm baskı, inkar, karalamalar, her iki sanatçının daKürt kimliklerini inkar etmemelerinden ve de tüm ezilenlergibi Kürt halkının da haklarını savunmalarından kaynaklan-mıyor mu?

Eğer Türkiye'nin en büyük iki partisinin liderleri, devletadına Güney ve Kaya'ya gerçekten bir vefa gösterisinde bu-lunmak istiyorlarsa, herşeyden önce Kürt halkının kendile ri neyaptığı barış önerisini içtenlikle kabul ederek 30 yıllık iç -savaşın tüm taraflarıyla yapıcı ve kalıcı çözümler için ma -saya oturmalıdırlar.

Bu satırları yazarken Başbakan Erdoğan'ın, barış içingörüşme şöyle dursun, hâlâ militarizmin dayattığı bataklıktakulaç attığı, Kürt ulusal hareketinin uzattığı zeytin dalına,“eve dönüş” ya da “pişmanlık” etiketli 221. madde tuzağıylayanıt verdiği haberi geldi. Bir yandan bazı generalleri askıyaalarak “sivilleşme” gösterisi yapan Başbakan, iş topyekunsilah bırakmaya gelince birden militarist kesilerek, “Kalkıpda birilerinin PKK ağzıyla ordumun silah bırakmasını is-temesi haksızlık değil mi?” demagojisi yapıyor.

Ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu ise önümüzdeki seçim-lerde BDP de dahil tüm demokratik ve ilerici güçlerle ittifakönerisini elinin tersiyle iterek, “tek başına iktidar olma” ede-biyatı yapıyor. CHP'nin asla tek başına iktidar olamayacağınıkendisi de dahil tüm CHP'liler pekâlâ bildiğine göre, partiningizli gündemi ister istemez yine ordu destekli müstakbel birCHP-MHP koalisyonuna odaklanıyor.

Bu tutarsızlıklar sürüp giderken, medya bugüne kadarBDP'li 19 milletvekili hakkında toplam 2.473 yıl hapistalebiyle 544 dâva açıldığını duyuruyor. Ve de Diyarbakır'daaralarında halkoyuyla seçilmiş belediye başkanlarının da bu-lunduğu 151 Kürt önderi, çoğu tutuklu olmak üzere, anadildesavunma hakları dahi reddedilerek yargılanıyor.

Tüm bu gerçekler ortadayken, Türkiye halklarının başka362

Page 364: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

363

göklerde zamansız düşmüş iki barış güvercininin, sevgili Yıl-maz Güney ile Ahmet Kaya'nın isimlerinin siyaset mey-hanesinde meze olarak kullanılması tek kelimeyle utançverici.

Bu, sadece Yılmaz Güney'e ve Ahmet Kaya'ya değil, Père-Lachaise Mezarlığı'nda onlarla birlikte yatan 1871 komü-narlarının, Nazi işgaline karşı savaşta canlarını veren direnişkahramanlarının anılarına da büyük saygısızlık.

Türk'üyle, Kürd'üyle, Ermeni'siyle, Asuri'siyle, Rum'uylatüm Türkiyeli barışseverlerin öncelikli görevlerinden biri deTürkiye siyasetini bu utanç verici ayıptan kurtarmak ol-malıdır.

Barış mimarı iki kavga adamı içinBarış /Aşiti Gazetesi , 2 Eylül 2011

17 yıl önceydi. 12-13 Mart 1994 tarihlerinde Brüksel’ -de Kürt sorunu üzerine uluslararası bir konferans düzenlen-mişti. Normal olarak bu konferans Brüksel’in mer kezindekiSheraton Oteli’nde yapılacaktı. Ama Saint-Josse BelediyeBaşkanı sosyalist Guy Cudell son anda Türk Devleti’ndengelen baskılara direnememiş, toplantının bu otelde yapılma-sını yasaklamıştı

Yasaklama her bakımdan skandaldı. Kısa bir süre önce MHP lideri Alparslan Türkeş aynı otel -

de Bozkurt’larıyla toplantı yapmış, Türkiyeli demokratlarınprotestosuna rağmen bu provokatif toplantıya herhangi biryasaklama getirilmemişti.

Dahası, aynı bozkurtlar birkaç ay önce, TC Büyükelçili-ği’nin de kışkırtmasıyla, Almanya’dan Brüksel’e gelen Kürtözgürlük yürüyüşçülerine saldırmıştı. Saldırıyı takbih eden-lerin başında ise aynı Guy Cudell vardı. Aynı Cudell saldır-

Page 365: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

ganların toplantısına ses çıkartmazken mazlumların toplan-tısını yasaklıyordu.

Ne olmuştu da Belçika makamları iki ay içinde yüzsek-sen derece dönüş yaparak saldırgan Türk faşistlerinin kentingöbeğinde toplanmasına göz yummuşlar, buna karşılık sal-dırıya uğrayan Kürtlerin aynı yerde toplanmasını engelle-mişlerdi?

Engellemişlerdi, çünkü o zamanki Belçika Dışişleri Ba-kanı sosyalist Willy Claes, Mart 1994 sonunda Türkiye’yegidecek, iki ülke arasındaki ticari ve askeri ilişkilerin geliş-tirilmesi pazarlığını yapacaktı. 

Belçika’da 1993’te kabul edilen bir yasaya göre iç savaşaya da sürekli insan hakları ihlallerine sahne olan ülkelereBelçika’nın silah satışını durdurmasını emreden yasaya rağ-men, Claes’in pazarlık masasında Belçika’nın Türkiye’yeyeni silah ve askeri malzeme satışı da vardı.

Belçika’nın geçmiş iki yılda, 9 Şubat 1991 ila 27 Mart1993 arasında Türkiye’ye 51 uçak, 2 gemi ve 808.235 Kiloaskeri malzeme ve mühimmat sattığı biliniyordu. Satılan as-keri malzemenin önemli kısmının Türk Ordusu tarafındanKürt özgürlük hareketinin ezilmesi için kullanıldığı da dün-yanın malumuydu.

ABD’nin barış düşmanı politikalarının başlıca destekçi-lerinden biri olan Willy Claes, bu ziyaretten kısa bir süresonra hizmetinin karşılığını görerek Türkiye’nin de deste-ğiyle NATO Genel Sekreterliği’ne getirilecekti. Tıpkı, eskiDanimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen’in, Roj TVkonusunda verdiği ödünler karşılığında yine Türkiye’nin des-teğiyle aynı makama getirilmesi gibi… 

Ne ki Claes bir yıl geçmeden, ekonomik işler bakanıy-ken Agusta helikopterlerinin satınalınmasına ilişkin yolsuz-luklara adı karıştığı için NATO’daki görevinden istifa etmekzorunda kalacak, Belçika Yargıtayı tarafından da üç yılhapse, beş yıl süreyle de kamu hizmetinde çalışma yasağınamahkum edilecekti.

364

Page 366: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Brüksel’in merkezinde yapılamayan konferans öngörülentarihlerde Belçika’nın uluslararası Zaventem havaalanı’nınyanıbaşındaki bir otelin salonunda, Türkiye’den ve diğer ül-kelerden gelen önemli şahsiyetlerin katılımıyla açıldı. Bel-çika dışından gelen davetliler aynı otelde misafir kalıyordu.

Konferans açılmadan önce girdiğimiz kahvaltı salonundasevindirici bir karşılaşma… Türkiye komünist hareketininyorulmaz militanı, edebiyat ve sinema dünyamızın üretkenkalemi Vedat Türkali de katılımcılar arasındaydı.

Türkiye’de gerçekçi sinemanın gelişim dönemi olan oyıllarda Ertem Göreç’in yönettiği Karanlıkta Uyananlar fil-minin senaryosu Vedat Türkali’nin kaleminden çıkmıştı. Bufilm üzerine İstanbul’da 1965 yılında Çetin Altan, İlhan Sel-çuk, Beklan Algan ve Ayperi Akalan’ın da katıldığı bir açıkoturumu ben yönetmiştim.

90’lı yıllarda ise Türkali’nin adı bir yandan Kürt halkınınözgürlük mücadelesine destek veren yazı ve konuşmalarıyla,öte yandan Türkiye komünist hareketinin geçmişine ışık tut-mak amacıyla yazdığı Tek Kişilik Ölüm’le ön plana çıkacaktı.Bu kitabında Türkiye komünist hareketinin geçmişine damgavuran bazı isimlere, örneğin Mihri Belli’ye yönelttiği eleşti-riler polemiklere yolaçmıştı.

Bir masada Türkali’yle başbaşa tam da bu konuda konu-şuyorduk ki salona Mihri Belli’nin girdiğini gördük.

1971 Darbesi’nden önce Belli’yle solun stratejik tercihlerive Kürt sorunu konusunda görüş ayrılıklarımız vardı. Örne-ğin Ant Dergisi’nde “Türkiye halkları” ifadesini kul landığımıziçin bizi “devrimci güçbirliğinin bölünmesine yolaçmak”lasuçluyordu. 

1973’te yıldızı parlayan Ecevit bir konuşmasında Belli’yiCIA ajanlığıyla suçladığında, o sırada bizim gibi yurt dışındamücadele sürdürmekte olan Gencay Gürsoy, Bülent Tanör,Yücel Sayman’la birlikte bu iğrenç saldırıya karşı çıkmıştık.

1974’te Brüksel’de konuğumuz olduğunda Belli’yle iliş-ki miz sıcak bir dostluğa dönüşmüştü.

365

Page 367: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Darbeden sonraki sürgün yıllarında Kürt realitesini dahayakından tanıyarak Kürt özgürlük hareketinin yanında yera-lan Belli, Brüksel’den geçişlerinde ya da başka ülkelerdekikarşılaşmalarımızda bize bu hareketin gelişimini büyük bircoşkuyla anlatır, bu mücadeleyle dayanışmanın öncelikligörev olduğunu vurgulardı.

*1994 konferansı sabahı Belli’nin salona girdiğini görünce

sevinçle Türkali’ye “Kendisini hemen masamıza davet ede-yim,” dedim. Tam da konferans öncesi kitabından ötürü tat-sız bir tartışma çıkmasını istemediği için olmalı, önerimiönce pek sıcak karşılamadı. Israrım üzerine de, “Mihri’yi se-verim, oldu, görüşelim,” dedi.

Belli beni görünce çok sevindi, kucaklaştık. “Ama sizigörünce sevinecek başka kişiler de var,” dedim. İleridekimasada oturan İnci’yle Türkali’yi gösterdim.

İnci’yi görünce o tarafa doğru bir hamle yaptı. AmaTürkali’yi farkedince duraklayıp kafasını çevirdi, “O kitabıyazan kişiyle görüşeceğim bir şey olamaz,” dedi. 

Israr ettim: “Bakın bugün Kürt halkının haklı mücadele-sine destek vermek için buradayız. İki eski kavga arkadaşı,iki yoldaş arasında görüşmezlik olmaz.”

Gülümsedi, “Madem öyle, görüşelim” diyerek tekrarmasaya yöneldi… 

İki seçkin insanın buluşmasına, barışmasına, yenidendostluklarını pekiştirmesine aracı olmak sürgün yaşamımınunutulmaz anıları arasında.

Yıllar sonra, sanırım 2002 yılıydı, İnci’yle birlikte sevgiliTürkali’yi Londra’da ziyarete gitmiştik. Komünist adlı anıkitabı yeni çıkmıştı. Kitabı hemen orada, bir solukta okudum.Belli için şunları yazıyordu: 

“(...) Daha sonraki yıllar boyu, Parti’de çeşitli kişilerle il-legal işler yaptım; bütün bunlar içinde kendimi en mutluduyumsadığım dönem, Mihri ile birlikte çalıştığımız o gün-ler olmuştur. Ara sıra, işten kaynaklanmış kaçınılmaz sür -

366

Page 368: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

tüşmelerin yarattığı hırlaşmalarımıza karşın, Parti’de ta nı -dığım öteki kişilerden çok ayrı, çok yakın bulduğum biriydiMihri.(…)”

Belli’nin cenaze töreninde Türkali’nin onu fotoğrafınıöperek uğurladığını gazetelerde görünce, düşündüm: Yaşam-ları işçi sınıfının davasına, ezilen halkların özgürlük mü-cadelesine adanmış iki büyük kavga adamı. Ama kavgaetmesini olduğu kadar barışmasını, barışı yapmasını da bileniki erdemli kişi. 

En kalıcı barışı ancak kavganın başını çekenlerin sağ -layabileceğine inancım pekişti.

*Ama barış konusunda denecek bir şey daha var.Bizim 60’larda örgütlenmeye başlayan, 70’lerde bu

uğurda kimi zındanlara, kimi idam sehpasına, kimi sürgünegiden kuşağımızın beklediği barış hangi barış?

Halkların eşitlik ve karşılıklı saygı temeli üzerinde onurlubarış mı, ezilen halkların haklı kavgalarını küllendirmek içindayatılan “çakma” barış mı?

Yıllar yılı SSCB’nin dayattığı, protokollerle ve görkemlitörenlerle göz boyayan barış politikalarının 70’li, 80’li yıl-larda devrimci direnişimiz üzerindeki çökertici etkilerini deunutmuş değiliz. 

Hele bazı sol parti liderlerinin, sırf SSCB’nin Türk faşistcuntasıyla çıkar ilişkilerini sürdürebilmesini sağlamakuğruna örgütlerini “barış” söylemlerine endekslemelerini,1980 darbesine faşist diyenleri tasfiye etmelerini… Helehele, faşist baskının doruğuna çıktığı yıllarda barış adınaEvren’le Brejnev’in yanyana fotoğraflarının bayraklaştırmışolmalarını…

Evet, barış… Hemen şimdi… Ama 21. yüzyılın en haklı özgürlük mücadelelerinden

birini yürüten Kürt halkının meşru temsil kurumlarıyla veeşit koşullarda masaya oturacağı, istemlerini ön koşulsuztartışarak çözüme bağlayabileceği bir barış.

367

Page 369: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Göçmenlik mi, sürgün mü?Barış /Aşiti Gazetesi , 27 Kasım 2011

İstanbul Kitap Fuarı’nda bu yıl yine çeşitli paneller dü -zenlendi. Bunlardan birinin konusu özellikle yurt dışındaTürkiye’nin demokratikleşmesi ve barışın sağlanması içinmücadele veren siyasal göçmenleri doğrudan ilgilendiriyo r -du: “50 yıl sonra göçmen edebiyatı mı, sürgün edebiyatı mı?”

Paneli Belge Yayınları kurucusu Ragıp Zarakolu ör güt -lemiş, bu konuda benim de bir bildiri göndermemde ısrar et-mişti. Bildiriyi kaleme alırken önce Belge Yayınları’nın gençyöneticisi, Ragıp’ın oğlu Deniz Zarakolu KCK operasyonlarıkapsamında tutuklandı.

20 Ekim tarihli en son mesajında Ragıp, “Salı günü Edir -ne’ye görüşe gittik ilk defa... Öteki oğlum Sinan’la sabah 7’ deyola koyuldum. Gece 9’da evdeydim. Frankfurt’tan Su zan’ıncenazesine yetiştim. Yarın Diyarbakır’a gidiyorum erkenden,kilisenin açılışı için. Karmaşık günlerden geçiyoruz yine” di -yordu.

Ardından aynı operasyonun uzantısı olarak onlarca Kürtyurtseveriyle birlikte Prof. Buşra Ersanlı ve Ragıp da tutuk-landı. İstanbul Kitap Fuarı’ndaki panele benim gibi Ragıp dakatılamadı.

Bunu daha sonra göstermelik bahanelerle yine onlarcaKürt avukatının gözaltına alınması ve ardından tutuklanmasıizledi.

Buna bir de Dersim Soykırımı konusunda ucuz polemik-ler ve Dersimlilerden sözümona özür dileme gösterileri ek-lendi.

Bu ucuz gözboyama operasyonları sürüp giderkenTürkiye, Arap ülkelerine demokrasi dersi veren bir diktatöradayının pençesinde hızla yeşil faşizmin egemen olduğu birülkeye dönüşüyor.

*Biz Ragıp’la Türkiye solunun iki komşu kuşağındanız:

368

Page 370: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

benim 2. Dünya Savaşı yılları kuşağı ve onun savaş sonrasıkuşağı...

Ama bu iki kuşak kendini bildi bileli hep savaşı yaşadı.Sistemler arası soğuk savaşı, soğuk savaşın dünyanın dörtbir yanındaki sıcak izdüşümlerini, ABD güdümlü askeri dar-beleri... Ve de şimdilerde yeşil polisiye darbeleri.

Ragıp ve onun gibi onurlu bir kavgaya başkoymuş diğerdostlarımız, bizler gibi uzak coğrafyalara savrulmamış ol-salar bile, her daim sürgün yaşadılar, yaşamaktalar...

Şu anda Ragıp da, Deniz de, Büşra da sürgünde... Kürtsiyasetçileri de, avukatları da sürgünde…

Ragıp’la Brüksel’deki beraberliklerimizden iz bırakan biranıdır Karl Marx’ın siyasal sürgün olduğu yıllarda Komü-nist Manifesto’yu yazdığı kuğulu kahveyi ziyaretimiz. Tamkarşısında da bir başka ünlü sürgünün, Victor Hugo’nunkaldığı tipik Brüksel evi...

Panel için seçilen konu benim için pek yerinde değildi:“50 yıl sonra göçmen edebiyatı mı, sürgün edebiyatı mı?”

Niçin 1961? Artan nüfusuna kentlerde iş alanı açamayan Türk Dev-

leti’nin kendi işçisini, köylüsünü başından defedercesine ka-pitalist Avrupa ülkelerine satış belgesini imzaladığı tariholduğu için mi?

Kuşkusuz Anadolu’nun binlerce yıllık göç vermeler, göçalmalar tarihinde önemli bir kilometre taşı 1961. Gittikleriül kelerin sosyal, siyasal yaşamına uyabilmeleri için hiçbiralt yapı hazırlanmadan, en verimli çağlarında en ağır işlerdeçalıştırıldıktan sonra sıkılmış bir limon gibi geri gönderil-mek üzere “konuk işçi” etiketiyle satılan yüzbinlerce in-sanımızın dramıdır söz konusu olan.

Bittabi, bu dramın da, tüm benzerlerinde olduğu gibi,kendi edebiyatını, kendi müziğini üretmesi kaçınılmazdı. İlkonyıllarda ifadesini sadece Türkçe’de bulan bu yaratıcılık,“konuk işçi”likten yerleşikliğe geçişle birlikte, özellikle deikinci ve üçüncü kuşakların devreye girmesiyle farklı dilleri

369

Page 371: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

rahatlıkla kullanan evrensel bir boyuta ulaştı. Sadece ede-biyatta değil, tiyatroda, sinemada da...

Dahası da var... 60’lı yıllarda Avrupa’ya Türk diye satılanişçilerin önemli kısmı daha sonraki yıllarda etnik kimlikle-rine sahip çıktılar... Sadece Türkçe ya da Almanca, Fransızca,İngilizce ürün vermekle kalmadılar, küllenmeye mahkumedilen kendi ana dillerinde, Kürtçe, Ermenice, Süryaniceeserler verdiler.

*Panelin konusuna dönelim: “50 yıl sonra göçmen ede-

biyatı mı, sürgün edebiyatı mı?”Oldum olası bu göçmen-sürgün ayrımından rahatsız

oldum.Bir insan, hangi nedenle olursa olsun, doğduğu, büyü -

düğü, kişiliğini bulduğu topraklardan zorla kopartılmışsa,göçmen değil sürgündür.

1961 göç anlaşması imzalandıktan sonra, yaşam güven-cesi bulmak için göçmen devşirme bürolarının önünde kuy-ruk yapan insanlarımızın, dişlerinden erkeklik ya da dişilikorganlarına kadar herşeyiyle nasıl kontroldan geçirildikle-rini, “defosuz mal” niyetine nasıl satıldıklarını yakından iz-ledim.

Ve de 1971’den beri siyasal sürgünüm...Ragıp’la her Avrupa’ya gelişinde üzerinde en çok

tartıştığımız konulardan biri bu...Ben 1971’de beri siyasal sürgünle ekonomik göçün içiçe

geçmişliğini belgelemekteyim.Ragıp daha da gerilere giderek, arşivlerin tozlu ra-

flarından Ermeni, Asuri, Elen, Kürt soykırımlarının, bunlarınuzantısı olan tehcirlerin, siyasal sürgünlerin belgelerini, hertürlü riski göze alarak yayınlıyor.

Bu, bizim 60’lı yıllarda Ant’la başlayıp daha sonra sür-günde İnfo-Türk’te, Türkiye’deyse sevgili Ayşe’nin de bi-rinci derecede katkısıyla Belge Uluslararası Yayıncılık’tasürdürülen bir kavganın onur verici sayfalarıdan biri.

370

Page 372: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

1961 resmileştirilen göç miladı... Ya onun öncesi?1915 soykırımı... Cumhuriyet döneminde ardarda gelen

Kürt soykırımları, Varlık Vergisi, 6-7 Eylül, 27 Mayıs, 12Mart, Kahramanmaraş, Çorum, 12 Eylül Darbesi...

Ve de günümüzün yeşil faşist darbeleri...Göçmen tarihi, göçmen edebiyatı.50 yılla sınırlanabilir mi?

*2005, Ermeni soykırımının 90. yıldönümüydü.Belçika’daki Ermeni, Asuri ve Kürt kuruluşlarıyla bir-

likte düzelediğimiz anma toplantılarına TC Büyükelçiliği’ninAtatürkçüsü ve İslamcısıyla tüm dernekleri seferber ederekgösterdiği tepkiyi unutmuyorum.

Dersim soykırımını anıp da hesap sorulmasını is-tediğimizde başlatılan isterik linç kampayalarını da...

Beş yıl önce. Göçün 45. yılında tüm Avrupa ülkelerindeolduğu gibi Belçika’da da bir dizi etkinlikler düzenlenmiş,Türk göçmenlerin Avrupa’ya gelişi, Osmanlı’nın Viyanakuşatmalarında başarılamayan Türk-İslam fütuhatının yenive zafere yazgılı yeni aşaması olarak kutsanmıştı.

Belçika’daki Ermeni, Asuri ve Kürt kuruluşlarıyla bir-likte 2006’da bir dizi etkinlik düzenleyerek Anadolu’danAvrupa’ya, Amerika’ya, Uzak Asya ve Okyanusya’ya bitiptükenmez göçün devlet terörüden, ulusal ve dinsel baskılar-dan, ırkçı uygulamalardan kaynaklanan nedenlerine dikkatiçekmiştik.

Beş yıldır pek de değişen bir şey yok.Türkiye düşün ve yayın yaşamı artık Türk Devleti’nin

dayattığı gülünç tarih düşmeleri aşmalı, göç olgusunun siya-sal ve etnik kökenlerine ulaşmalı, bunları cesaretle ortayakoymalıdır.

Avrupa devletlerinin kimi oportünist yöneticileri,soykırım kurbanı Ermeni, Asuri, Elen ve Kürt halklarının ta-rihsel gerçekleri tanıma istemlerini misli görülmemiş bir ikiyüzlülükle görmezlikten gelirken, “seçmenleştirilmiş” Türk -

371

Page 373: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

lerin oylarını alma hesabı uğruna Türk-İslam sentezininAvrupa Birliği topluluklarında hızlı tırmanışı karşısında ses-siz kalıyor, aşırı milliyetçi, dinci, cemaatçi, Atatürkçüyapılanmalara her türlü desteği vermekte tereddüt etmiyor.

İşimiz zor.Anadolu çıkışlı göçü, sadece ekonomik değil aynızaman -

da etno-sosyolojik ve siyasal boyutlarıyla en küçükayrıntılarına kadar irdeleme, günışığına çıkartma zamanıdır.Anadolu ezeli ve ebedi sürgün toprağıdır. Bu toprak iyi deşil-melidir.

Demokrasi ve barış kavgası veren tüm kişilerin ve ör-gütlerin öncelikli görevlerinden biri de bu olmalıdır.

Darbesiz darbelerBarış /Aşiti Gazetesi , 15 Mart 2012

40 yılı aşkın bir süredir, hangi koşulda olursa olsun, Tür-kiye’de zaten sınırlı olan görece özgürlüklere ilk tırpanınvurulduğu 12 Mart 1971 darbesinin her yıldönümünde birdöküm yapmak bizim için sürgün yaşamının bir kaçınılma-zıdır. Bizleri vatansızlaştıran 12 Eylül 1980 Darbesi’nin yıl-dönümü de öyle. İçimiz kan ağlayarak bir şeyler yazmak,acıları anımsatmak, bunların tekrarlanmaması için uyarı-larda, önerilerde bulunmak.

Ama bir nevi ritüel haline gelen bu anımsatmaları her yıltekrarlamanın giderek anlamsızlaştığını hissediyorum.

Anlamsızlaşıyor, çünkü sözümona parlamenter rejim gö-rüntüsü altındaki yeşil çoğunluk diktası, bir zamanlar mili-tarist darbelerin dayattığı insan hakları ihlallerini misliyletekrarlamakta. Hapishaneler tıkabasa dolu, yeni zındanlar ya-pılıyor.

Bir yılı aşkın süredir demir parmaklıklar arkasında bulu-nan dört gazeteci uluslararası kurumların yoğun baskısı so-

372

Page 374: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

nucunda tahliye edilebildi, ama tahliye edilenlerden AhmetŞık’ın da açıkladığı gibi, Türkiye hapishanelerinde hâlâ100’den fazla gazeteci, 600 civarında üniversite öğrencisi, 6binin üzerinde KCK tutuklusu var.

Kürt ulusal hareketinin lideri Öcalan yüzbinlerin protes-tolarına ve açlık grevlerine rağmen aylardır tecritte.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı sadece geçtiğimiz Şubatayında 963 kişinin gözaltına alındığını, 168 kişinin de tu-tuklandığını bildiriyor.

Türk Ordusu tarafından işlenen Roboski katliamını vePozantı Hapishanesi rezaletini kamuoyuna ilk kez duyuranDİHA haber ajansı, bu yürekli haberciliğinin bedelini hemenher gün bir başka gazetecisini demir parmaklıklar ardınauğurlayarak ödüyor.

Türkiye sadece gazetecilerin doğruları yazdıkları içinzındanlara atıldığı bir ülke de değil… Emekçi gazetecilerinher türlü sosyal güvenceden yoksun, ecir gibi çalıştırıldık-ları bir beyin sömürüsü diyarı olarak da ünleniyor.

Bir zamanlar Türkiye’nin tüm gazete, dergi ve ajansla-rında örgütlü olan Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın son ka-lesi de çökmek üzere. Başbakan Erdoğan’ın bir yakınadamının Anadolu Ajansı genel müdürlüğüne getirilmesin-den sonra çalışanlar sendikadan istifaya zorlanıyor, istifa et-meyenlerin işlerine son veriliyor. Sendika başkanı Ercanİpekçi bu durumu protesto için açlık grevine başlıyor.

50 bin kişilik bir sektör haline gelen medya işkolundabasın emekçilerinin yarısı zaten yıllardır kayıt dışı çalıştırı-lıyor. 2001 ekonomik krizinden bu yana binlerce kontratlıgazeteci tasfiye edilmiş, taşeron gazetecilik almış başını gi-diyor. Toplu pazarlık, toplu sözleşme gibi en temel sosyalhaklar ayaklar altında.

Medya patronlarıysa, gazetecilikle bağdaşmayacak birsürü sektördeki çıkar ilişkileriyle giderek iktidara göbektenbağlı durumda.

Tüm bu curcuna içinde, “bireysel pazarlık” gücüne sahip373

Page 375: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

ünlü bazı köşe yazarlarının, program yapımcılarının, iktidarırahatsız eder hale gelince birdenbire kendilerini kapı önündebulmaları artık şaşırtıcı değil.

Evet, bu da insan haklarının bir başka boyutu… Gazetecitutuklamalarını, mahkumiyetlerini ülkemden 3 bin kilometreuzakta içim kan ağlayarak izlerken olayın bu sosyal boyutu,Türkiye’de gazetecilerin sendikal örgütlenmesini yarımyüzyıl yıl önce başlatanlardan biri olarak yüreğimi dağlıyor.

Bu baskılar, insanlık dışı uygulamalar Türkiyecoğrafyasıyla da sınırlı değil. Kürt halkının haklarını savunangazetecileri, aydınları, siyaset adamlarını tutuklatan iktidarınsindirme, susturma kampanyası ülke sınırlarını da aşıyor…

Yıllardır tüm engelleri yenerek sadece Kürt halkına değil,Türkler de dahil Türkiye’nin tüm insanlarına sansürsüz,doğru haber veren Roj TV de, Ankara’nın Avrupa’dakicürüm ortaklarının baskı ve komplolarıyla bir süre susmak,mücadelesini başka isim altında ve başka bir formattasürdürmek zorunda kalıyor.

Türkiye demokratikleşmiyor, Türkiye yeni bir karanlıkdöneme doğru hızla yol alıyor.

Artık bir komediye dönüşen Ergenekon operasyonları biryana, İslamcılarla askeriyenin ilk baştaki iktidar çekişmeleride artık yerini Türk-İslam Sentezi temelinde yeni uyuşumlarabıraktı: İçte gözü dönmüş bir Türk milliyetçiliği, dışta Os-manlı modeli yayılmacılık.

Türk televizyonlarında, sinemalarında Osmanlı’nınihtişamını göklere çıkaran dizilerden, filmlerden geçilmiyor.

Tekrar üç kıtaya hükmeden bir bölgesel süpergüç olmahedefi, militaristini de, islamcısını da, kapitalistini de, medyaderebeylerini de birbirine kenetliyor.

“Terörizmle mücadele” adı altında askeri harcamalara,silahlanmaya milyarlar ayrıldıkça, askeri kurumlar Meclisdenetiminden dahi muaf tutuldukça, askerin diyeceği zatenfazla bir şey yok. Yeter ki içeride ve dışarıda yeni düşman-lar yaratılsın, Kürt dünyasına, Kıbrıs’a, Yunanistan’a, Er-

374

Page 376: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

menistan’a sürekli tehditler savrulsun, “sıfır sorun” politikasırafa konulup ABD’nin ve NATO’nun tezgahladığı senaryo -larda “esas oğlan” oynansın.

Bu nedenledir ki, Türkiye’nin giderek islamcı bir karan-lığa sürükleniyor olması Batı’nın pek de umurunda değil…Yeter ki çıkar birliği devam etsin.

Birkaç gün önce Anderlecht Belediyesi’nde Faslı bir is-lamcı Şiilere ait bir camiyi ateşe verdi, imamın ölümüne nedenoldu. Sanki böyle bir şey ilk kez vuku bulmuş gibi, kıyametkoptu. Sayfalarca, dakikalarca röportajlar, yorumlar…

Geçen on yılda Brüksel’deki Kürt, Asuri, Ermeni dernek-lerinin, işyerlerinin Türk-İslamcılar tarafından nasıl ateşeverildiği çoktan unutuldu.

Ya 37 kişinin canını alan Sivas Katliamı ?Tam da bu cami yangınının tartışıldığı günlerde Türk

adaleti, üzerinden 18 yıl geçtikten sonra korkunç Sivaskatliamını “zamanaşımı” gerekçesiyle hasıraltı ediyor, Batımedyası olayı görmezden geliyor.

Kaldı ki, Belçika’da islam gericiliğini azdıranların ba şındaTürk Devleti’nin ve Fas Krallığı’nın kurdurduğu dinsel ku-rumların bulunduğunu bilmeyen yok. Avrupa’da is lamiyetiresmi dinlerden biri olarak tanıyan ilk devlet Bel çika. Ülkedekiislam toplumunun kendi kendini de mokratik biçimdeyönetmesi için devlet desteğiyle kurulan Belçika Müslüman-lar Kurulu tamamen bu iki devletin kontrolu altında.

Arap Baharı’ndan sonra Tunus, Libya, Mısır’da Müslü-man Kardeşler’in iktidara gelmesini el altından destekleyen-lerin başında Türkiye’deki islamci iktidar gelmiyor mu ?Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Suriye ile ilişkiler iyice ger-ilmeden önce Beşir Esed’e Müslüman Kardeşler’i hükümetealmasını ısrarla tavsiye ettiği unutuldu mu ?

Türk-İslam yayılmacılığının ne boyutlara ulaştığınıgörmek için Belçika’ya, Avrupa’nın başkenti Brüksel’e şöylebir göz atmak yeterli.

TC Büyükelçiliği’ne bağlı Türk Diyanet Vakfı’nın, onun375

Page 377: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

doğrudan kontrol ettiği camilerin, milliyetçi-islamcı dernek-lerin yanısıra Fethullah Gülen’cilerin dernekleriyle, okul -larıyla, işadamı örgütleriyle, kültür merkezleriyle yepyeni birTürk lobisi oluşuyor.

Lobi öylesine güçlü ki, Belçika’nın en eski ve en presti-jli üniversitelerinden biri olan Leuven Katolik Üniver-sitesi’nde büyük törenlerle Fethullah Gülen kürsüsü açılıyor.Gülen’cilerin her etkinliğinde Büyükelçi başta olmak üzeretüm Türk derneklerinin temsilcileri hazır ve nazır. En mo-dernist Türk Internet sitelerinde dahi Gülen’ci etkinliklerinövgüsünden geçilmiyor.

Avrupa Parlamentosu salonları sık sık Gülen’cilerin “kül-türlerarası şov”larına sahne oluyor. Yakın tarihe kadar olupbiten kıyımlar, tehcirler yok sayılarak müslüman Türkiye’dedinsel azınlıkların ne denli güvenlik ve eşitlik içindeyaşadıkları propagandası yapılıyor.

AKP’liler bir yana , Genel Başkan Kemal Kı lıç dar oğ -lu’nun özel olarak görevendirdiği CHP temsilcileri de bu et-kinliklerin onur konukları arasında rahatlıkla yerlerini alıyor.

Avrupa’daki barış hareketimizin yakın hedefleriBarış /Aşiti Gazetesi , 30 Mayıs 2012

Karamsarlıklar ve iyimserlikler gelgiti içinde sürekli çal-kanan Türkiye’de varlığını ve mücadelesini büyük zorluklariçinde yürütebilen girişimlerin başta gelenlerindendir barışhareketi. 50’li ve 70’li yıllarda kurulan barış derneklerininnasıl yokedildiklerini bilmeyen yok.

Hadi ikincisini asker yoketmiştir, ya birincisi? Onun cel-ladı da cumhuriyet tarihinde ilk kez “demokrasi” vaadleriylehalkın ezici çoğunluğunun oyunu alarak iktidar olur olmazNATO’ya kapağı atabilmek için Kore’ye bir tugay gönderensivil DP iktidarı değil mi?

376

Page 378: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Şaşırtıcı da değil. Her iki barış girişimi de ABD em-peryalizminin sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada kur-duğu askeri egemenliğe karşıydılar. Yeryüzünde iki süpergücün kıyasıya savaştığı bir ortamda Türkiye’nin kapılarınıABD üslerine, onun çokuluslu şirketlerine, ajanlarına, ide-olojik koşullandırma kurumlarına sonuna kadar açan iktidar,sivil de olsa, efendisinin emrine itaat edecek, imha emrinitereddütsüz yerine getirecekti.

70’li yılların barış hareketinin tüm demokratik örgütlen-meler ve girişimler gibi yokedileceğinin işareti, 1 Mayıs1977 Taksim kırımıyla verilmişti. Bir anımsatma… TürkiyeBarış Derneği, aynı yılın Nisan’ında kurulmuş, bir kaç haftasonra da tüm demokratik ve sendikal örgütlerle birlikte 1Mayıs yürüyüşüne ve mitinge katılmıştı.

O gün kırım neden oldu, kimler tahrik etti, kimler ateşetti? Yıllarca sonra ilk kez sol kamuoyunda da tartışılıyor.Türk devletinin bu faciadaki sorumluluğunu gözardı et me -den, devleti aklamaya yeltenmeden, olayın tüm veçheleriyletartışılmasında kuşkusuz yarar var.

Bugün barış hareketinden, onun geçmişinden bahsedi -yoruz.

Çeşitli ve hattâ birbirini nakzeden tanıklıkların ortayakoyduğu bir gerçeklik, o günlerde solun çeşitli kümelen-meleri arasında ideolojik çekişmelerin giderek husumet vehattâ siyasal şiddet boyutuna ulaşmış olduğudur. BununAvrupa uzantıları da fazlasıyla yaşandı.

İşçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1Mayıs’ta, DİSK yönetimini elinde tutan, Türkiye BarışDerneği’nin de yakın olduğu bir siyasal çizginin kendindenolmayan grupların alana girmesini yasaklaması, buna tepkiolarak bazı karşı grupların silahlanarak meydana zorla gir -meye kalkışmaları, devletin karanlık güçlerinin de bu or-tamdan yararlanarak ortalığı kan gölüne çevirmeleri Türkiyesol hareketi tarihinin en karanlık sayfalarından biri olarakanılacaktır.

377

Page 379: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Evet, 1977’nin 1 Mayıs kutlamasında Türkiye barış ha -reketi ilk kez örgütlü olarak yeralmıştır, ama solun kendiiçinde dahi barış yoktur.

Aradan çeyrek yüzyıl geçtikten sonra ise durum tama-men farklıdır.

Bu yılın 1 Mayıs’ı aynı Taksim Alanı’nda, hiçbir sol frak-siyonun dayatmaları olmadan, hiçbir siyasal grup, hiçbirdemokratik girişim dışlanmadan, “sivil toplum”un tüm renk- lerinin katılımıyla özlenen biçimde, gerçekten barışçıl birbayram havası içinde kutlanmıştır.

25 yıl öncesine göre önemli bir farkı daha gözden uzaktutmamak gerek.

O sırada Türkiye barış hareketinin öncelikli sorunu süpergüçler arasında süregelen soğuk savaşta ABD emperyaliz -minin dayatmalarına karşı mücadele vermekti. Bugün Tür -kiye barış hareketinin ana sorunu, ABD’nin dayatmalarınave özellikle de Ortadoğu bölgesindeki komplolarına karşıyine de uyanık olmakla beraber, daha da önemlisi, Türk Dev -leti’nin kendi nüfusunun önemli bir kesimine karşı yürüttüğükirli savaşı sona erdirebilmektir.

Başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin tüm metropol-lerindeki 1 Mayıs gösterilerinde Kürt ve Türk barışseverleriomuz omuza, sloganlarıyla, türküleriyle, danslarıyla bubarışçıl özlemi dile getirmişlerdir.

1 Mayıs’ın hemen ardından Deniz Gezmiş, Yusuf Arslanve Hüseyin İnan’ın idamlarının 40. Yıldönümü dolayısıylayapılan anma törenlerinde de vurgulanan bir istemdir bu.

Bazı çevreler nasıl 25 yıl önceki 1 Mayıs kırımını sol-cuların sırtına yıkmaya çalıştılarsa, bu yıldönümünde deDeniz ve arkadaşlarının “Kemalist” olduğunu, hattâ cunta-larla işbirliği yaptığını kamuoyuna kabul ettirebilmek içinellerinden geleni artlarına koymadılar.

Şurası bir gerçek ki, Türk solu 20’li yıllardan beri Komin -tern ve onun disiplinindeki Türkiye Komünist Partisi tarafın-dan Kemalizm’in destekçiliğine koşullandırılmıştı. 60’lı yıl larda

378

Page 380: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

kurulan Türkiye İşçi Partisi’nin programı ve liderlerinin konuş-maları da Atatürkçüleri güvenilir güçler arasında saymaktaydı. 

Türkiye’de gelişen devrimci gençlik hareketinin de bun-dan etkilenmiş olması hiç şaşırtıcı değil. 

Kaldı ki, Türkiye İşçi Partisi’nin 1964 yılındaki ilk bü yükkongresinde aldığı kararlarla gençlik kollarına güvensiz likgöstererek yönetime katılımlarını reddetmesi de gençliğin Ke-malist ve cuntacı güçlerin etki alanına düşmesinde büyük roloynadı.

Tüm bunlara karşın Deniz’ler 60’lı yılların sonlarında bukoşullandırma cenderesini büyük bir cesaretle paramparçaederek işçi sınıfının ve de Türk ve Kürt halklarının ortak mü-cadelesinde saf tuttular, bu kararlılığı idam sehpasında dahaykırdılar.

Deniz’in bu haykırışı, 40 yıl sonra kitlesel, örgütsel vedüşünsel bir güce dönüşmüş bulunuyor. Hem de “demokrasi”türküleriyle iktidara gelen Tayyip Erdoğan’ın giderek dahasomutlaştırdığı ve anayasa değişikliğiyle kurumsallaştırmayaçalıştığı yeşil totalitarizmin binlerce Kürt seçilmişini,siyasetçisini, düşünürünü zındanlara atmasına rağmen...

Bu satırları yazarken Türkiye’de Halkın DemokratikKongresi (HDK)’nin yerel seçimler, cumhurbaşkanlığı se -çimi ve genel seçimlere müdahale edecek bir parti kurulmasıkararı aldığı haberi geldi. Kararda, “HDK, Türkiye’dekidüzene yönelik bütün itirazları gerçek bir muhalefet zemi-ninde birleştirmek, toplumsal muhalefetin sesi ve kürsüsüolmak, bunu bir iktidar alternatifi olarak güçlendirmek,özgür, demokratik ve eşitlikçi bir Türkiye’nin mümkünolduğunu gösterebilmek durumundadır,” deniyor.

Gerçekten de Türkiye demokrasi ve barış güçleri yenidenzorlu bir mücadele dönemine giriyor. Cumhurbaşkanlığıseçiminde iddialı olunamasa da, 2014 belediye ve 2015 mil-letvekili seçimlerinde bir parti ya da bir partiler blokuçevresinde kenetlenecek demokrasi ve barış güçleri önemlimevziler elde edebilir.

379

Page 381: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Yurt dışında bulunan demokrasi ve barış güçleri açısın-dan önemli bir yeni gelişme de, önümüzdeki seçimlerde yurtdışındaki vatandaşların oy kullanma olanağına kavuşuyor ol-maları.

Ta 70’li yıllarda bir yandan göçmenlerin bulunduklarıülkelerde seçme ve seçilme haklarına kavuşmaları için mü-cadele yürütürken, öte yandan da Türkiye’yle bir dizi hayatibağları olan göçmenlerin ve ailelelerinin Türkiye’deki seçim-ler için yurt dışından oy kullanma olanağını kazanabilmelerimücadelesi veriyorduk.

Ecevit’ten başlayarak yıllardır Avrupa’ya gelip giden tümiktidar mensupları en kısa zamanda bu hakkın sağlanacağınadair söz verdikleri halde bu vaadler asla gerçekleştirilmedi.

Çeşitli Avrupa seyahatlerinde yurt dışındaki göçmenlerinkendisini ve partisine destekleyeceklerine kanaat getirmiş ol-malı ki, Erdoğan’ın dayatmasıyla Millet Meclisi nihayetTürkiye’deki seçimler için tüm vatandaşların bulunduklarıülkelerde oy kullanma hakkını ilkesel olarak kabul etti.

Ayrıntılarını henüz bilmiyoruz ama, seçim barajının hâlâyüzde 10 olduğu bir devletin başka ülkelerdeki yurttaşlarınınoy kullanabilmeleri barajın zorlanması açısından stratejik birönem taşıyor.

Türkiye Barış Meclisi’ne olduğu gibi, Avrupa BarışMeclisi’ne de bu bakımdan büyük görevler ve sorumluluklardüşüyor.

TC vatandaşlığını yitirmemiş olan Asuri, Ermeni, Kürtve Türk kökenli göçmen ve sürgünlerin, Türkiye’de gerçek-ten barışçıl ve demokratik bir mücadele veren partiye oy ver-melerinin sağlanması için şimdiden seferber olunmasıgerekiyor.

Böylesi bir seferberlik, sadece Türkiye’deki seçimleraçısından değil, göçmen ve sürgünlerimizin yoğun yaşadık-ları ülkelerin seçimleri açısından da yaşamsal önem taşıyor.

Şu ana kadar TC devlet lobisinin hizmetinde parlamen-tolara, belediye meclislerine, hattâ bölge hükümetlerine giren

380

Page 382: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Türk kökenli politikacıların yanıltıcı, inkarcı beyan ve uygu-lamalarına karşı, Asuri, Ermeni, Kürt ve Türk kökenlidemokrat göçmen ve sürgünlerin bir ağırlık koyma zamanıgeldi geçiyor.

3. Kongresi’nden daha bir güçlenmiş olarak çıkacağınainandığım Avrupa Barış Meclisi’nin gelecek dönemdekifaaliyet programının öncelikli maddelerinden biri, Türkiyeve Avrupa seçimlerinde demokrasiden, özgürlükten, eşitlik-ten ve barıştan yana olan örgüt ve kişilerin etkinlik ve başarısağlamasına katkıda bulunmak, Türkiyeli tüm demokratikörgütleri bu yönde duyarlı kılmağa çalışmak olmalıdır.

Geberen Kapitalizm’den 27 Mayıs’ın Eleştirisi’ne2. Kıvılcımlı Sempozyumu’na, 27 Aralık 2012

İzmir’de bir yandan yüksek öğrenime devam ederken öteyandan da gazeteciliğe yeni başladığım günlerdi. KonakMeydanı’ndan Beyler Sokağı’na girildiğinde, sağa sapan so-kaklardan birinin tam ağzında eski kitaplar satan bir sahafvardı. Bilgi açlığımı gidermeme çok katkısı olmuştu.

Bırakın komünizm ya da sosyalizm kelimelerini, “sol” ke-limesinin dahi tabu olduğu dönemdi. Yerdeki tezgahta ka-pağında sosyalizm kelimesi yazılı İngilizce bir kitabıbulduğumda çok heyecanlanmış, endişeyle çevreyi kollayaraksatınaldığım kitabı gece gazeteyi bağlayıp baskıya verdiktensonra yarımyamalak İngilizcemle, sık sık lügata bakarak oku-maya çalışmıştım. İngiltere İşçi Partisi’nin “sosyalizm” adı al-tında tezgahlamaya çalıştığı sosyal reformcu bir kitaptı. Sonunakadar okumağa değer bulmadığım için bir kenara atmıştım.

Aynı sahaftan bir başka geçişimde, kapağı solmuş biryığın eski kitap arasında biri, kapaktaki adıyla hemen ilgimiçekti : Emperyalizm - Geberen Kapitalizm… Yazarın adı:Hikmet Kıvılcım (ya da Kıvılcımlı). 1930 yılında basılmış,

381

Page 383: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

herhalde yasaklanmış olmalı ki yıllar sonra bir evin tozlutavan arasından buraya düşmüştü.

Yüksek Ticaret Okulu’ndaki işletme iktisadı derslerininönemli bir bölümü, işletmenin verimliliğini artırmak için işçi-lerin daha iyi nasıl sömürülebileceği üzerineydi. İktisadi dok-trinler tarihi dersleri ise Adam Smith ve David Ricar do’ daduruyor, Marx’tan, Engels’ten tek kelime bahsedilmiyordu.

İsmini ilk kez duyduğum Kıvılcımlı’nın kitabını genç biriktisat öğrencisi olarak büyük bir öğrenme hırsıyla okudum.

Kıvılcımlı’nın dili kılçıklıdır, anlaşılması zordur. Ama ka -pi talizmin evrensel boyutunu, Türkiye üzerindeki etkisini veevrensel sömürüye karşı sosyalist mücadelenin gereklili ğiniilk kez ak kağıt üzerine siyah mürekkeple basılmış ola raköğreniyordum. Ne yazık ki 12 Mart darbesinde Tür kiye’detüm arşivle rim ve kitaplarım tahrip ve talan edildiği için yıl-larca en de ğerli referans kaynaklarından biri olarak sakladığımbu eser artık elimde yok.

Gazeteciliğin yanısıra genç yaşta gazetecilerin sendikalörgütlenmesinde de sorumluluk üstlenmiş, solun sosyo-eko -nomik mücadelesinde yeralmıştım. Daha da önemlisi, 1951-52 TKP davasından beraat eden ya da ceza süresini dolduran“eski tüfek”lerden bazıları İzmir’e gelmeye başlamışlardı.Ama örgütün ağır topları hâlâ içerideydi. Kıvılcımlı’yı sor-duğumda, kimisi onu örgütlenmeden kaçarak kendisini tu-tuklanmaktan kurtarmakla suçluyor, kimisi de Kıvılcımlı’nınörgütlenme yöntemini hatalı bulduğu için partiye katılmayıreddettiğini, bu nedenle de tutuklanmadığını söylüyordu.

1954 sonbaharıydı. Vatan Partisi adı altında bir sol partikurulduğu haberi geldi. Kurucu genel başkanı Ahmet Can -sızoğlu’ydu, ama aynı yıl yapılan ilk genel kurulda genelbaşkanlığa oybirliğiyle Dr. Hikmet Kıvılcımlı seçilmişti.

Konak Meydanı’na yakın bir yerde bir fotoğraf atölyesi bu-lunan, daha ilerideki yıllarda TİP saflarında beraber ola cağımızEsat Balım İzmir’deki örgütlenmenin başını çekiyordu. Kı vıl -cımlı’yı Geberen Kapitalizm kitabından ismen tanıyordum,

382

Page 384: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

ama 1951 tevkifatına adı karışmış olan “eski tüfek”ler bu yenigirişime pek de sıcak bakmıyorlar, kimisi parti programını po-pülist buluyor, kimisi de mevcut yasal koşullarda bir sol parti-nin yaşama şansı olmayacağını dü şünüyordu.

1957 yazında açıklanan “Vatan Partisi Programı”nda 6-7 Eylül 1955 pogromunu tezgahlayan, sola karşı giderekdaha baskıcı uygulamalara girişen Menderes iktidarından öv-güyle bahsedilmesi, muhalif bir gazeteci olarak beni deşaşırtmıştı. Geberen Kapitalizm’in yazarı tarafından kurul -muş da olsa, Vatan Partisi bizim beklediğimiz parti değildi.

Vatan Partisi çeşitli illerde olduğu gibi İzmir’de de 1957genel seçimlerine katıldı ama sayısal bir başarı gösteremedi.Bir süre sonra da parti mahkeme kararıyla kapatıldı, baştaHikmet Kıvılcımlı olmak üzere tutuklanan yöneticileri üç yılıaşkın bir yargılamadan sonra 27 Mayıs 1960 Darbesini iz-leyen günlerde beraat ettiler.

Kıvılcımlı 27 Mayıs Darbesi’nden sonra sol adına MilliBirlik Komitesi’ne mektup gönderen iki tanınmış sol ay dın -dan biriydi. Diğeri Mehmet Ali Aybar’dı.

Kıvılcımlı 6 Temmuz 1960 tarihli mektubunda askeri yö-netimi “ikinci kuvayi milliye seferbirliği”ne çağırıyordu :“Birinci kuvayi milliye seferberliğinde olduğu gibi: Yedi-sinden yetmişine, çobanından mareşaline kadar, demir çarık,demir asa: Ucuz devlet-şuurlu ticaret toprak reformu uğruna,ikinci kuvayi milliye seferberliğine çıkmalıyız.”

27 Mayıs darbecilerinin daha ilk günden tüm Türkiye rad -yolarında “NATO’ya ve CENTO’ya bağlılık” yemini ettik -leri bilindiğinden Kıvılcımlı’nın bu çağrısı da sol çevrelerdebayağı tepki yaratmıştı.

Yeni dönemde Yön Dergisi’nin yayına başlaması solgörüşlerin kamuoyunda daha geniş biçimde tartışılmasınayolaçmıştı, ama dergi yöneticilerinin “sosyalizm” adı altında“Kadro”geleneğine sadık, askere öncülük misyonu tanıyantepeden inmeci bir anlayış içinde oldukları ortaya çıkınca,işçi sınıfı öncülüğünü esas alan sosyalistler sendikacıların

383

Page 385: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

kurduğu ve Aybar’ın genel başkan olduğu Türkiye İşçi Par-tisi’nde saf tuttular.

Beraat ettirilmiş olmasına rağmen Vatan Partisi’nin yeni-den hayata geçirilmemesi nedeniyle Hikmet Kıvılcımlı’yayakın bilinen birçok arkadaş da hiç tereddütsüz TİP saflarınakatıldılar. O kadar ki, 1964’teki 1. Büyük Kongre’de dev rim -ci gençliğin ve emekçi aydınların parti yönetiminden dışlan-masına karşı çıkan ilk muhalefet grubunun Aybar-Boranikilisi tarafından partiden tasfiye edilmesine hiçbir şekildemuhalefet etmediler, aksine bu operasyona destek oldular.

Parti içi demokrasi bir kez ayaklar altına alınmayabaşladı mı arkası kesilmiyor.

Yön Dergisi’nin 1966’da açtığı TİP’e eleştiri kampanyasıçerçevesinde Mihri Belli’nin ilk kez E. Tüfekçi imzasıylaMilli Demokratik Devrim tezini ortaya atmasından sonra TİPsaflarında da yeni bir ayrışma başlamıştı.

1966 sonunda Malatya’da toplanan 2. TİP Büyük Kon-gresi’nden sonra da bu kez Hikmet Kıvılcımlı ve MihriBelli’yle ilişkisi olan partilileri hedef alan yeni bir tasfiyekampanyası açıldı.

Aybar-Boran yönetiminin 1. Kongre’den itibaren sosya-list gençliğe karşı gösterdiği güvensizlik ve hattâ ilgisizlik,parti çizgisini pasifist bulan devrimci gençleri partinin karalisteye aldığı Hikmet Kıvılcımlı ve Mihri Belli gibi eski TKPliderlerine yakınlaştırıyordu.

Kıvılcımlı, Yön’ün kapanmasından sonra Mihri Belli çev -resinin MDD tezini savunmak üzere 17 Kasım 1967’den iti- baren yayınlamağa başladığı Türk Solu Dergisi’ne yazmağabaşladı. Dergide Mihri Belli, Reşat Fuat Baraner, HikmetKıvılcımlı, Erdoğan Berktay gibi eski TKP liderlerininyanısıra, “milli cephe”nin nüvesini oluşturmak üzere 27Mayıs’çılardan Suphi Karaman ve Sami Küçük’ün imza-larına da yer veriliyordu.

Bu dönemde, eski TKP’lilerin sosyalist ülkelere sığınmışolan Zeki Baştımar, İsmail Bilen ve Aram Pehlivanyan gibi

384

Page 386: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Mihri Belli karşıtları da gerek Bizim Radyo Yayınları’nda,gerekse Türkiye’ye ulaştırdıkları broşürlerde, özündeMDD’den farklı olmayan Ulusal Demokratik Devrim (UDD)propagandası yapıyorlardı.

Bu kavram kargaşasında en azından TKP gerçeğine ışıktutabilmek için ilk kez Ant’ın 12 Aralık 1967 tarihli sayısındaTKP kurucusu Mustafa Suphi ve Yoldaşları’nın 1920’de Ka-radeniz’de nasıl alçakça katlediklerini ortaya koyan bir yazıyayınlama gereğini duyduk.

60’lı yılların ikinci yarısı dünyada ulusal kurtuluş hare-ketlerinin ve sosyal devrimlerin başarıdan başarıya koştuğu,özellikle 1968 öğrenci ayaklanmalarından sonra Batı’nınbüyük metropollerinin devrimci bir uyanışla sarsıldığı bir dö-nemdi. Ama uluslararası komünist hareket artık Kominterndönemindeki gibi yekvücut değildi. SSCB-Çin ideolojikçatışmasına bir de Arnavutluk’un ayrı bir mihrak oluşturmasıeklenmişti. Çekoslovakya’nın Varşova Paktı üyesi ülkeler ta-rafından işgal edilmesi ise kafalarda birçok soru işaretleri-nin doğmasına yolaçmıştı.

Dahası yaklaşan genel seçimlerde, milli bakiye sistemi-nin kaldırılmış olması nedeniyle TİP’in aynı sayıda millet-vekili çıkaramayacağının anlaşılması, parlamenter çalışmayaağırlık veren TİP yöneticileri arasında da yeni çatlaklardoğmasına yolaçıyordu. Örneğin Behice Boran ve SadunAren Çekoslovakya olaylarının yorumunu bahane ederek,daha düne kadar tüm parti için tasfiyeleri birlikte yürüttük -leri Aybar’a karşı bayrak açıyorlardı. Aybar Grubu’nu tas-fiye ettikten sonra da “MDD’cilerin mezarını kazacağız”kampanyası başlatıyorlardı.

MDD’ciler ise kendi içlerinde bölünme ve ayrışma süre-cine girmişlerdi. Kırmızı Aydınlık - Beyaz Aydınlık bölünme-sini Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, İbrahim Kaypakkaya gibidevrimci gençlik liderlerinin başını çektiği illegal örgütlerinve de Devrimci Doğu Kültür Ocakları’nın sol siyasete ağır -lığını koyması izledi.

385

Page 387: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Türkiye legal sosyalist hareketinin 12 Mart 1971 darbe-sine kadar son dört yıllık dönemi gerçekten de misli endergörülmüş bir ayrışmalar ve tasfiyeler dönemiydi.

Türkiye komünist hareketinin önde gelen isimleriyle,hangi eğilimde olurlarsa olsunlar, ilişki kurmak, geçmişi ge-leceğe bağlayan bir yayın çalışması geliştirmek istiyorduk.

70’li yıllardaki yayın çalışmalarımızda en çok önemverdiğimiz konulardan biri ulusal burjuvazi diye göklereçıkarılan kesimlerin sınıfsal konumunu netleştirmekti. Bukonuda başta Koç Holding ve OYAK olmak üzere finans ka-pitalin ana dayanaklarını belgelerle teşhir ediyorduk.

Türkiye’de finans kapital üzerine köklü analizleriyletanınan Dr. Hikmet Kıvılcımlı’yla ilişki kurma önerisi, osırada Ant’ın yazı kuruluna girmiş olan Ragıp Zarakolu’dangeldi. MDD hareketinin liderlerinden sayılan Kıvılcımlı esa-sen son zamanlarda Mihri Belli’nin sol kemalistlerle ittifakaağırlık veren tutumunu sık sık eleştirmeye başlamıştı. Ger-çekten de bu ittifak arayışının antikomünist eğilimi bilineneski cuntacılardan Mucip Ataklı’nın başkanlığında DevrimciGüç Birligi’nin kurulmasına kadar vardırılması kolay kabul-lenilebilecek bir şey değildi.

Ragıp’ın Dr. Hikmet Kıvılcımlı’yla “burjuvazi üstüne”yaptığı bir söyleşiyi 27 Ocak 1970 tarihli Ant’ta yayınladık.Genç yaşta Geberen Kapitalizm adlı kitabından, tüm analiz-lerini paylaşmasam da Türkiye tarihini Marksist yöntemleyorumlayan Tarih tezinden çok şeyler öğrendiğim bir komü-nist düşünürün güncel kapitalizm üzerine bir söyleşisiniyayınlamak benim için gerçekten son derece sevindiriciydi.

Kıvılcımlı’yı sık sık ziyaret eden Ragıp kendisinin 27Mayıs hareketini ve Yön’ü eleştiren basılmamış bir kitabı ol -duğunu söyleyerek bunu da Ant’ta yayınlamamızı önerdi.

Kitabı yayınlamadan önce Kıvılcımlı’yı muayenehane-sinde ziyaret ederek saatlerce görüştüm. Bu, kısır MDDtartışmalarının ötesinde Türkiye’nin siyasal ve sosyo-eko-nomik sorunları ve bunların çözümyolları üzerine derinle-

386

Page 388: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

mesine bir söyleşiydi. Koç Holding, OYAK gibi finans ka-pital kurumları üzerine yaptığımız yayınlardan takdirle bah-setti. Türkiye solunun ülke gerçeklerini derinlemesinetanımadan marksist terminolojiyle ağızdan dolma tüfek gibiahkâm kesenlerin polemikleriyle bir yere varamayacağınısöylüyordu. “Siz yıllarca günlük gazete yöneticiliği yaptınız.Bu sömürü çarkının nasıl döndürüldüğünü çok iyi tanıyor-sunuz. Sola sizin gibi ülke gerçeklerini gün ışığına çıkartacakgenç gazeteciler, araştırmacılar kazandırmalısınız,” diyordu.

“27 Mayıs ve Yön hareketinin sınıfsal elestirisi”ni 1970Nisan’ında yayınladık.

Kitabın yankıları devam ederken Türkiye sol hareketiningündemini birdenbire değiştiren 15-16 Haziran direnişi pat-lak verdi. Ordunun bu direniş karşısında büyük sermayeden,oligarşiden yana saf tutması, sendikacıları ve grevcileriişkenceden geçirmesi, “Ordu-gençlik elele”li avuntu döne-minin de sonunu ilan ediyordu.

Hikmet Kıvılcımlı’nın Sosyalist Gazetesi, Orhan Müste-caplı’nın yönetiminde bu dönemde yayınlanmağa başladı.Ama biz de dahil tüm sol çevreleri şaşırtan, Sosyalist’in 12Mart Muhtırası’ndan sonraki ilk sayısında yeralan “Ordu Kı -lıcını Attı” manşetiydi.

Bu manşete rağmen, 12 Mart 1971 Darbesi’ni izleyensıkıyönetim döneminde Ant dahil tüm sol yayınlar gibi Sos -yalist de kapatıldı, yöneticileri hakkında tutuklama emirleriçıkartıldı. Bizim gibi Kıvılcımlı da illegal yollardan sürgüneçıkmak zorunda kaldı. Türkiye komünist hareketinin enönemli simalarından biri, TKP yönetiminin söz geçirdiğiSSCB disiplinindeki devletlerin hiçbirinin toprağına kabuledilmedi.

TKP’nin en eski liderlerinden biri olan Kıvılcımlı’yakanserle boğuşurken çıktığı sürgün yaşamında TKP’nin odönemki yöneticileri tarafından reva görülen insanlık dışı en-gellemeler herhalde Türkiye sol tarihinin en kirli sayfa-larından biridir.

387

Page 389: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Sürgünde Kıvılcımlı’yla tekrar karşılaşamadık. Amaonun yakını olan ya da yakını olduğunu söyleyen çok kişiyleyollarımız zaman zaman kesişti.

O yıllarda Kıvılcımlı taraftarlarının TKP çizgisindeki FI-DEF’e rakip olarak kurduğu işçi örgütü TDF ise bir süre di-rendikten sonra silindi.

Avrupa’da ilk plağını yayınlamağa hazırlandığımız gün-lerde Zülfü Livaneli de kendisini ateşli bir Kıvılcımlı yanlısıolarak tanıtmıştı. Müzik çalışmaları ötesinde Avrupa’da Kı -vıl cımlı düşünceleri temelinde örgütlenmeyi sağlama mis -yonu olduğunu söylüyordu.

İlk plağında yeralan Dede Sultan türküsünü aslında Dr.Hikmet Kıvılcımlı’yı düşünerek repertuvarına almıştı. An-lattıklarına göre, nasıl Şeyh Bedrettin’in en yakın müritleriBörklüce Mustafa ve Torlak Kemal ise, Dr. Hikmet Kı vıl -cım lı da kendisine en yakın iki müridi olarak Zülfü Liva-neli’yi ve Fuat Fegan’ı seçmişti. Ama arkası gelmedi.

Fuat Fegan’la 1973’te Londra’da karşılaştık. Büyük birsorunla karşı karşıyaydı. Kıbrıslı olarak İngiliz pasaportuvardı, ama İngiliz polisi kendisine adada oturma izni vermeyireddediyordu. Bana bu konuda uluslararası planda nasıl mü-cadele verebileceğini sormuş, ben de gerek Bülent Tanör’le,gerekse Avrupalı hukukçularla görüşerek kendisine bazı bil-giler aktarmıştım. Ama bundan sonra da Fuat’tan hiçbirhaber alamamış, izini kaybetmiştim.

Kendisinin eşi Latife Fegan’la birlikte Kıvılcımlı arşiv-lerinin Türkiye’den kaçırılıp Avrupa’da güvenilir bir tarihenstitüsüne teslim edilmesindeki olağanüstü çabalarını son-radan iftiharla öğrendim.

İlerleyen sürgün yıllarında öğrendiğim çok önemli bir ta-rihi gerçek ise, Dr. Hikmet Kıvılcımlı’nın daha 1933 yılındahapisteyken Kürt Sorunu’nun önemini vurgulayan bir ince-leme yazmış olmasıdır. TKP’nin ve onun bağlı bulunduğuKo mintern’in Kemalist diktatörlüğü rahatsız etmemek içinyoksaydıkları bir soruna, tüm görüşlerine tam katılınmasa

388

Page 390: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

bile, eğilmiş olması müstesna bir olaydır. Ne yazık ki Ihtiyat Kuvvet: Milliyet (Sark) adlı bu ça lış -

ma ancak kendisinin ölümünden sonra, 1979’da bizlereulaşabilmiştir.

Yaşamı boyunca son derece üretken olan Kıvılcımlı’nınbu çalışmadan sonra Kürt sorununu bir daha gündeme getir-memiş olması, özellikle de bu sorunun enine boyuna tar tı -şılmaya başladığı, İsmail Beşikçi’nin üzerine bilimsel kitapyazdığı, Türkiye İşçi Partisi’nin ileride kapatılmasına nedenolacak bir karar tasarısı kabul ettiği bir dönemde suskun kal-ması izah gerektiren bu soru olarak karşımızda durmaktadır.

Umuyorum ki, Kıvılcımlı ve Kürt Sorunu üzerine değerliçalışmalar yapmış olan arkadaşlarımız bu konuya bir açıklıkgetireceklerdir.

12 Mart sonrası yurt dışında direniş HTİB’de sergi açılışındaki konuşma, 10 Mart 2013

12 Mart 1971 Darbesi’nin 42. Yıldönümü dolayısıylaHollanda Türkiyeli İşçiler Birliği (HTİB) Merkezi’nde 10Mart 2013 günü İnfo-Türk’ün hazırladığı “Bir Darbe-den Ötekine Türkiye” isimli sergi açılmış, aynı ad altındagerçekleştirilen bir belgeselin de ilk gösterimi yapılmıştı.Aynı yıl Uluslararası Sosyal Tarih Enstitüsü (IISG)’e ba-ğışladığımız arşivden bazı belgeler de bu vesileyle ser-gilenmişti. Toplantıda 12 Mart Darbesi’nin nedenleri vecunta yönetimine karşı yurt dışında direnişin örgütlen-mesi üzerine aşağıdaki konuşmayı yapmıştım:12 Mart darbesinin yurt dışındaki yansıması, darbecilere

direniş üzerine anlatılacak o kadar çok şey var ki...12 Mart 1971 muhtırasını izleyen devlet terörü, bir yan-

dan kazanılmış temel hak ve özgürlükleri ayaklar altına alır-ken, ülke dışında da Türkiye’yi Avrupa’nın siyasal rejimler

389

Page 391: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

tablosunda üç faşist diktatörlükle aynı kategoriye sokmuştu.1933’te Portekiz, 1936’da İspanya ve 1967’de Yunanistan…Ve de 1971’de Türkiye… Artık Türkiye, Avrupa haritasındaye ra lan dört kara lekeden biriydi. Avrupa metropollerindeyapılan anti-faşist gösterilerde Türk generallerinin deformeedilmiş figürleri, tıpkı Yunan albaylarınınkiler gibi, protestoafişlerini, pankartlarını, bildirilerini desenliyordu. AvrupaKonseyi’nin ve Avrupa Parlamentosu’nun insan haklarıylailgili oturumlarında, Amnesty International gibi etkin örgüt-lerin raporlarında, tıpkı diğer üç ülke gibi, Türkiye’nin adıdaha sık geçer olmuştu.

Bu dört kara lekeden üçü, doğum tarihleri ve yaşları bir-bi rinden çok farklı da olsa, hemen hemen aynı dönemde,1973-75 yıllarında, fakat farklı nedenlerle Batı Avrupa hari-tasından arka arkaya silindi.

Bu çöküşlerde, dış ülkelerden gelen protestoların, müda-halelerin etkisi olmuş muydu? İspanya, Portekiz ve Yunanis-tan gibi Avrupa ailesiyle tarihsel, kültürel ve dinsel bağlarıderin üç ülke için hiç kuşkusuz evet... Ya Türkiye? Heptartışılır: Yurt dışından yöneltilen protestolar, müdahaleler,Türkiye gibi milliyetçi duyguların güçlü olduğu bir ülkede de-mokrasi mücadelesini güçlendirici bir rol oynayabilir mi?Yoksa böylesi girişimler, tam tersine, “Türklüğe kasteden dışdüşmanlar” masalıyla koşullandırılmış kitlelerin dikta ta-rafından daha fazla manipüle edilmesine mi yol açar? Böylebir tartışma, özellikle 70’li yılların başı için son derece geçer-liydi. Dıştan gelen her protestonun, müdahalenin ardında yeniSevres tertipleri, son Türk Devleti’nin varlığına yönelik komp -lolar aranıyordu. Bâbıâli basınının jargonunda, dışarıdan Tür-kiye’ye eleştiri yönelten her Avrupalı, eleştiri konusu ne olursaolsun, “azılı bir Türk düşmanı”ydı, Av ru pa’ya gerçeği yansıtanher Türkiyeli ise “satılmış”tı, “jurnalci”ydi, “kanı bozuk”tu,hattâ “kansız”dı. Ama 70’li yıllara damgasını vuran yeni di-namikler de vardı. O dinamiklerdir ki, Türkiye egemenlerininbu paslı tüfeğini kısa zamanda geri teptirmekte gecikmedi.

390

Page 392: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Herşeyden önce, Türkiye dev bir toplama kampına dö -nüştürülmüş olsa bile, Türkiye insanı bütünüyle Türkiye’yehapis değildi. Sanayileşmiş ülkelere 60’larda başlayan ucuzemekgücü ihracı, Avrupa metropollerinde yeni bir sosyal fe-nomen doğurmuştu: Avrupa Türkleri... Her yıl en az yarımmil yon Türkiyeli Avrupa ile anayurtları arasında, tatil yap-mak için veya ailevi nedenlerle, mekik dokuyordu. Kuşku-suz, Türkiye’den ayrılalı daha on yıl bile geçmemiş buin sanların çoğunluğunda nostaljik duygular, kişiliğini, kim -liğini yitirmemek için ulusal ve dinsel değerlere bağlılık hâlâson derece güçlüydü. Ama demokratik mücadele geleneğininson derece uzun olduğu yeni bir toplumun bağrında ve yeniüretim ilişkileri içerisinde, Avrupa Türkleri de, ister istemezanayurtta hiç tanımadıkları yeni değerleri tanıyordu. Köln’deFord’un bantlarında bir İspanyol’la, bir Portekizli’yle, birYunanlı’yla birlikte alınteri döken, Ruhr Havzası’nda birliktemadene inen bir Türk işçisinin, faşist diktatörlüklere karşıyıllardır mücadele veren bu insanların deneyinden, dünyayabakışından, demokratik istemlerinden etkilenmemesi müm-kün değildi. Deney ve görgü birikimi arttıkça, Türk işçisi de,kendisini doğrudan ilgilendiren birçok sorunun çözümündeYunanlı bir komünistle, Portekizli bir sosyal demokratla veyaİspanyol bir anarşistle kendiliğinden bir tavır ve dil birliğinevarıyordu. Dört ülkeyi de cenderesi altında tutan diktacı yö-netime karşı direniş de bu birlik noktalarından biriydi.

Aslında, “Avrupa Türkleri” nitelemesi de, 70’li yıllardanitibaren gerçeği yansıtmaktan gittikçe uzaklaşıyordu. Aynıgöçmen kitlesi içinde Türk olmayan Kürt asıllı işçiler veyakınları yüzbinleri buluyordu. Bu insanlar, Türkiye’de şo -venist baskılar altında inkâra zorlandıkları ulusal kimlikleri -ne bu yeni ortamda yeniden kavuşuyor, giderek bu baskılaradirenmek için örgütleniyorlardı.

Örgütlülük düzeyi henüz düşük de olsa, bu birbuçuk mil -yonluk kitle artık Avrupa toplumlarının, özelinde Avrupa işçisınıfının önemli bir parçasıydı. Türkiyeli işçiler arasında

391

Page 393: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

sendikalaşma oranı oldukça yüksekti. Sendikalarıyla, de-mokratik örgütleriyle, ilerici partileriyle Avrupa bu kitleninanayurduyla ilişkilerinden doğan sorunlara da eğilmek zo-rundaydı.

12 Mart sonrası Türkiye’nin Avrupa gündemine girmesi-nin bir başka önemli nedeni ise, “Avrupalılaşma” iddi a sın -daki Türkiye’nin yıllardır Avrupa’nın çeşitli kurumlarındayeralmış bulunmasıydı: Kuruluşundan beri Avrupa Konse -yi’nin üyesi olan Türkiye, aynızamanda Avrupa İnsan Hak larıBildirgesi’nin ilk imzacılarından biriydi. Avrupa Eko nomikTopluluğu’nun ortak üyesiydi. AET içinde ise, sermaye blo-kuna karşı emekçi kitleler kıta çapında hızla örgütleniyordu.Bünyesinde en büyük grubu sosyalistlerin oluşturduğu Av ru -pa Parlamentosu, AET’nin özellikle insan hakları ve sosyalhaklar konusundaki siyasetlerini etkiliyordu.

Türkiye’nin NATO’nun ileri karakolu olması da, Avrupakamuoyunun duyarlılığının bir başka nedeniydi. Gerçi 12Mart Darbesi’nin NATO’nun çıkarlarına denk düştüğü, Türkgenerallerinin NATO tarafından desteklendiği biliniyorduama, NATO artık, soğuk savaşın başlangıç dönemindeki “öz-gürlüklerin savunucusu” imajını çoktan yitirmişti. VietnamSa vaşı, ABD ve onun başını çektiği tüm kurumlara karşı ka-muoyunda büyük tepki yaratmıştı. Barış ve silahsızlanmaartık büyük kitlelerin ivedi istemleri arasında yeralıyordu.Dolayısıyla, NATO destekli 12 Mart, daha baştan barış vedemokrasi güçlerince mahkum edilmişti.

İşte böylesi bir ortamda, özellikle Mayıs 1971’deki kit-lesel aydın tutuklamalarından sonra Avrupa’nın dört biryanında  yeni Ankara rejimine karşı protestolar birbirini iz-lemeğe başladı. Bir yandan çeşitli ülkelerdeki Türkiyeli işçive öğrenci dernekleri bildiriler yayınlar, yerel demokratikkuruluşların da desteğiyle çeşitli protesto eylemlerine başvu-rurken, büyük merkezlerde yüksek öğrenim veya ihtisas içinbulunan aydınlar da, ilişkide bulundukları üniversite mensup -larını, onlar aracılığıyda da gazetecileri Türkiye’de olup bi-

392

Page 394: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

tenler hakkında bilgilendirmeğe çalışıyorlardı. Bunlara birde 12 Mart teröründen kaçarak Avrupa ülkelerine politik göç-men olarak gelenlerin çabaları da ekleniyordu.

Ancak başlangıçta, gerek büyük basının, gerekse politikkurumlarının, Türkiye’deki baskılar karşısında aynı duyarlığıgösterdiği söylenemez. Bunda, büyük gazetelerin Tür-kiye’deki haber kaynaklarının, rejimin sansürü altında bulun-ması büyük rol oynuyordu. Büyük Avrupa ve Amerikangazetelerinin Türkiye muhabirleri, genellikle Bâbıâli ba sı nınındış politika servislerinde görevli Türk gazetecileriydi. Devletterörü altında ya Türkiye’deki baskıları yansıtamıyor ya dasıkıyönetimin versiyonunu aynen aktarmakla yetini yordu. Ga-zetelerde zaman zaman Türkiye’deki baskılarla ilgi li güncelhaberler ve yorumlar verilmekteyse de, Tür kiye’deki durumuntarihsel ve global bir değerlendirmesinin yapılması, Ankararejiminin Avrupa Insan Hakları Bildirgesi açısından uluslara-rası kuruluşlarda yargılanabilmesi için daha sistemli ve kap-samlı bir çalışma yapılması gerekiyordu. Bu görevi, 1972 yılıbaşında Türkiye’deki baskıdan kaçarak Avrupa’ya politik göç-men olarak gelmiş sosyalistlerin oluşturduğu Türkiye Demok -ratik Direniş Hareketi üstlendi.

1971 yılı boyunca Avrupa basınına ve uluslararası insanhakları örgütlerine güncel enformasyon veren Türkiye De-mokratik Direniş Hareketi, 12 Mart’ı ekonomik, sosyal vepo litik açılardan tarihi bağlamı içinde analiz eden, toplumunçeşitli kesimlerinde uygulanan baskıları ayrı raporlar halindebelgeleyen bir çalışma sonunda 300 sayfalık ingilizce birdosya yayınladı: File On Turkey (Türkiye Dosyası). Bu ha- cimli belgenin en çarpıcı bölümlerinden biri, Türkiye hapis -hanelerinden kaçırılmış bulunan işkence belgeleriydi.

File On Turkey çıkar çıkmaz derhal Avrupa Konseyi Par-lamenterler Konseyi üyelerine, Amnesty International örgüt-lerine, Avrupa ülkelerinin demokratik kuruluşlarına ve basınmensuplarına dağıtıldı. Kitabın yayınlanmasının ilk pratik so-nucu, Türkiye sorununun Avrupa Konseyi Parlamenterler Mec -

393

Page 395: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

lisi’ne getirilmesi oldu. Hollanda Sosyalist Milletvekili PietDankert, İngiliz İşçi Partisi Milletvekili Frank Judd, NorveçSosyalist Milletvekili Liv Aasen, Strasbourg’ ta 23 Ekim 1972tarihli oturumda Türkiye’deki bas kı ları, işkenceleri dile geti-rerek, Avrupa İnsan Hakları Bil dirgesi’nin 3. ve 7. maddele-rinin sistematik bir biçimde ihlal ettiği sabit olan Ankarare jimine karşı Avrupa Konseyi’nin tavır almasını istediler.Amnesty International da, Türkiye’ye gönderdiği bir misyo-nun tesbitlerine dayanarak, 16 Kasım 1972 tarihinde, Tür-kiye’de siyasal tutuklulara işkence uygulandığını doğruladı.Bunun üzerine Türkiye’nin diplomatik misyonları, TürkiyeDosyası’nın uluslararası komü nizmin emrindeki terörist un-surlar tarafından ya yın lan dı ğını, uluslararası demokratik ku-ruluşların da oyuna ge tirildiğini ileri sürerek TürkiyeDemokratik Direniş Hareketi aleyhinde yoğun bir karalamakampanyasına giriştiler.

29 Aralık 1972 günü Millet Meclisi’nde yaptığı bir ko -nuşmada Turhan Feyzioğlu şöyle diyordu:

“Bugün Avrupa’da Türkiye aleyhindeki kesif propagan -da, Demokratik Mukavemet Teşkilatı adı altında bir kuru -luşun hazırladığı bazi yayınlara ve çabalara dayanmaktadır.Bu teşkilatta, Türkiye’den kaçmış, kanun dışı ilan edilmişkimseler faaliyettedir. Bunların yayınları daha ilk sayfasında,marksist-leninist diyalektiğin en güzel örneklerini verdiğiiçin, Avrupa milletvekillerinden büyük çoğunluk, asıl mak-sat ve hedefi anlayarak, bunlara itibar etmemektedir.”

Yine aynı gün, Melen Hükümeti, Türkiye Dosyası’ndakiiddiaları çürütmek amacıyla, Devlet Bakanı İsmail Arar’ınbaş kanlığında İçişleri, Dışişleri, Adalet Bakanlıkları ile Ge-nelkurmay ve MİT temsilcilerinden kurulan bir karma ko-misyonun bir Beyaz Kitap yayınlayacağını, bu kitabın çeşitliyabancı dillere çevrilerek yurt dışında dağıtılacağını açık -lıyordu.

Nitekim, birkaç ay sonra yayınlanan “Türkiye Gerçeklerive Terörizm” adlı Beyaz Kitap’ta şu karalamalar yeralı yordu:

394

Page 396: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

“Avrupa’da açılan menfi propaganda sebebiyle TÜRKİYEkonusuna ilgi duyanlar, Democratic Resistance of Turkeyteşkilâtı tarafından İngilizce basılmış binbir yalanla dolu birkitabı ve bazı bildirileri herhalde okumuşlardır. Hiç şüphesiz,bu Democratic Resistance of Turkey’in ne olduğunu damerak etmişlerdir. Democratic Resistance of Turkey, DoğanÖzgüden, eşi İnci Özgüden ve onların yanında bulunan, ki -misi kanun kaçağı, 4-5 ihtilalci komünist tarafından kurulanbir teşekküldür.”

İlerici milletvekillerinin ve demokratik örgütlerin, insanhaklarının çiğnenmesi karşısında Türkiye ile ilişkilerin göz-den geçirilmesi yolundaki isteklerine, bazı Avrupa hükümetleride, Ankara rejiminin karalamalarını kullanarak karşı çıkıyor-lardı. Örneğin, İngiliz Dışişleri Bakanı Sir Alec Doug las-Home, “İngiltere’nin sadece bir dostu değil, aynızamandaNATO ve CENTO içerisinde müttefiki olan Tür kiye’ye karşıyürütülen eleştirilerden üzüntü duyduğunu” belirterek, “Bututum, olsa olsa yıkıcı güçleri cesa retlendirme ye yarar,” di -yordu. İngiliz İşçi Milletvekili Frank Judd’ın Türkiye’ye karşıİngiltere’nin tavrıyla ilgili bir sorusuna 3 Ocak 1973’te verdiğicevapta İngiliz Dışişleri Bakanlığı, “Bugün Türk Hü kü me ti’ -nin itibarını sarsmak ve teröristleri yüceltmek için uluslararasıbir propaganda kampanyası yürütülmektedir,” diyor, TürkiyeDemokratik Direniş Hareketi’ni karalamak için de, böylesihacımlı bir belgenin, ancak Sovyetler Birliği’nin finansmanıile yayınlanmış olabileceğini ileri sürüyordu.

Oysa, Türkiye Dosyası, herhangi bir yerden sağlananolanaklarla değil, yurt dışındaki bir avuç Türkiyeli devrim-cinin kişisel çabalarıyla, ödünç alınmış daktilolarla ve teksirmakineleriyle bir Batı başkentinde, damı akan bir araba gara-jında basılmıştı. Kaldı ki, Sovyetler Birliği’nin güney kom -şu suyla ilgili tavrı, anti-faşist direnişi desteklemek değil,Ankara rejimi ile iyi komşuluk ilişkilerini geliştirmekti.Sovyetler Birliği’nin herhangi bir temsilcisiyle tek karşılaş-mamız ise, 1972 yılı başında Paris’te raslantısal biçimde ol-

395

Page 397: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

muştu. Yunanistan’daki albaylar cuntasına karşı uluslararasıbir dayanışma toplantısında çeşitli ülkelerin delegelerineTürkiye’deki durumla ilgili bilgi veriyorduk. Batılı dele-gasyonların ve gazetecilerin çoğu açıklamalarımıza büyükilgi göstermiş ve ülkelerinde dayanışma komiteleri oluşturmasözü vermişlerdi. Sovyetler Birliği ise bu konferansta birSBKP Merkez Komitesi üyesinin başkanlığında  besteciAram Haçaturyan ve bale yıldızı Galina Ulanova’dan oluşanbir delegasyon tarafından temsil edilmekteydi. Yaptığımızgörüşmede delegasyon şefi bizi dikkatle dinledikten sonra,“Yoldaşlar,” demişti, “Sovyetler Birliği devlet olarak sadeceGüney Afrika ve Yunanistan’daki rejimlere karşı açık tavıralmıştır. Ancak, reel politik, Türkiye ile ilişkilerimizi tehlike -ye sokacak herhangi bir girişimde bulunmamıza engeldir.Yüreğimiz kuşkusuz sizinle... Ama Türkiye’deki rejim aley-hine bir Sovyet Komitesi kurulmasını beklemeyin.” Nitekimdaha sonraki aylarda Batılı demokratlar etkin bulunduklarıkuruluşlarda Türkiye sorununu gündeme getirirken, SovyetDevlet Başkanı Podgorni, tam da Deniz, Yusuf ve Hüsey-in’in idam edileceği günlerde Türkiye’ye “iyi komşuluk” zi-yaretinde bulunmakta bir sakınca görmeyecekti.

Türk Hükümeti’nin ve Avrupa’daki destekçilerinin kara -lama kampanyası sürerken, Türkiye Demokratik Direniş Ha -reketi, Man Hunts in Turkey (Türkiye’de İnsan Avı) veTur key On Torture (İşkencede Türkiye) isimli iki İngilizcekitap daha yayınlayarak devlet terörü üzerine Avrupa ka-muoyuna yeni belgeler sundu. Bu belgelere dayanarak büyükAvrupa gazeteleri de Türkiye’de insan haklarının ihlalinedaha geniş yer vermeğe başladılar. Hollanda Milletvekili PietDankert de, Türkiye’ye gizli olarak yaptığı bir ziyarettekitesbitlerinin sonucunu 21 Mart 1973’te Paris’te bir basıntoplantısıyla açıklayarak Ankara rejiminin insan haklarınıayaklar altına aldığını vurguladı. Bunun üzerine ertesi güntoplanan Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Daimi Bü -rosu, Türkiye’deki durumla ilgili bir soruşturma açılmasını

396

Page 398: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

öneren 20 imzalı bir karar tasarısının siyasi ve hukuki işlerkomisyonlarının Mayıs 1973 tarihli toplantısının gündeminealınmasını kararlaştırdı.

17 Mayıs 1973 tarihli toplantıda, Turhan Feyzioğlu vedi ğer sağcı Türk milletvekilleri, Ankara rejimini eleştirenPiet Dankert ve Liv Aasen’i “uluslararası komünizme âletolmak”la suçladılar. Strasbourg’taki bu oturum sırasında birİngiliz televizyon ekibinin Türkiye’deki baskılarla ilgiliolarak hazırladığı bir filmin ORTF salonlarında gösteril -mesini engellemek için Türk milletvekilleri ve Konsey nez -dindeki Türkiye Büyükelçisi Rahmi Gümrükçüoğlu her türlübaskı ve şantaja başvurdular.

Tüm bu gayretlere rağmen, Siyasi Komisyon, Türkiyekonusunda araştırma yapmak üzere bir alt-komisyon kurul-masını kararlaştırdı.

Bu karar, gerek Türkiye-Avrupa ilişkileri açısından,gerekse Türkiye’de İnsan Hakları Bildirgesi’ne saygı gös-terilmesinin sağlanması açısından tarihsel önem taşıyordu.Türkiye’nin, tıpkı Yunanistan örneğinde olduğu gibi, AvrupaKonseyi’nden çıkartılması perspektifini de içeren böyle birprosedürün işletilmesi, generallerin ricat halinde olduğu birdönemde, onların yerine gelecek sivil yönetimleri, sınıf par-tilerini yasallaştırmaya ve Kürt halkının temel hak ve özgür-lüklerini tanımaya  zorlayabilecekti.

Ne var ki, yurt içi ve yurt dışı direniş güçlerinin iki yıl-lık mücadelesiyle yaklaşılan bu sonucun gerçekleşmesi, osırada “umut” olarak ortaya çıkan CHP Genel Başkanı Bü-lent Ecevit’in müdahalesiyle son anda engellendi. 3-5 Tem-muz 1973 tarihlerinde Floransa’da toplanan Avrupa KonseyiSiyasi Komisyonu’nda Avrupalı üyelerin çoğunluğu Türkiyekonusunda araştırmakla görevli bir alt-komisyon kurul-masından yana görüş açıklarken, Turhan Feyzioğlu, CevdetAkçal ve Orhan Oğuz gibi sağ milletvekilleri klasik demago-jilerle kararı engellemeye çalıştılar. O sırada Türkiye’de CHPGenel Başkanı Ecevit’in yasama dokunulmazlığının kaldırıl-

397

Page 399: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

mak istendiği biliniyordu. Avrupa milletvekilleri, bunu gözönünde tutarak, kendi tutumlarını destekleyeceği umuduyla,CHP’nin temsilcisi Mustafa Üstündağ’dan görüş istediler.Üstündağ, Ecevit’in dokunulmazlığının kaldırılmasını asker-lerin değil, gelecek seçimlerde CHP’nin başarılı olmasındankorkan hükümetin istediğini ileri sürdükten sonra, “Yakındagenel seçim yapılacak. Demokrasinin yeniden kurulması yo -lunda önemli ilerleme kaydedilmektedir. Böylesi birdönemde Türkiye için bir alt-komisyon kurulmasının yararıyoktur. Sayın Ecevit de bu görüştedir,” diyordu.

Ecevit, belli ki, Türkiye’de kendisinin karizmatik yük-selişinin “demokratikleşme” sorununu tek başına çözebile-ceğine inanıyor, dıştan gelecek müdahalelerin bu sürecingelişmesini engelleyeceğine inanıyordu.

Türkiye’deki ana muhalefet partisi sözcüsünün, hem deEcevit adına böyle bir tavır alması karşısında,  SiyasalKomisyon Türkiye’deki “demokratikleşme” sürecine zararvermek endişesine kapılıyor ve sonuçtaTürkiye için bir alt-komisyon kurulmasından vazgeçiliyordu.

Bu tarihten sonradır ki, Avrupa’daki protesto ve dayanışmahareketleri hızını kaybediyor, herkes Ecevit’in ikti dar ol-masını, “demokratikleşme” mucizesini yaratmasını beklemeğebaşlıyordu. 12 Mart rejimine karşı olan Türkiyeli gruplarınçoğu da, Türkiye Demokratik Direniş Hareketi’nin tüm uya -rılarına rağmen, rejime karşı aktif mücadeleyi ter ke derek Ece-vit’i destekleme kampanyasına katılıyordu. TCK’ nun 141 ve142. maddelerinin kaldırılması, 12 Mart dö neminde yapılanantidemokratik Anayasa değişikliklerinin iptal edilmesi, Kürthalkının temel hak ve özgürlüklerinin tanınması istemleri bir-den bire unutulmuş, herşey Ecevit’in karizmasından beklenirolmuştu.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi, 1973-1975 yılları, Avru-pa’ daki dört diktatörlüğün çöküş yıllarıdır. Ancak Yuna -nistan, Portekiz ve İspanya’da diktatörlükler gerçekten bütünkurumlarıyla çökmüş, örneğin komünist partileri derhal

398

Page 400: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

legale çıkabilmişti. Ama Türkiye’ye layık görülen de mok ra -si, komünist partiler üzerindeki yasağın sürdüğü, Kürt hal kı -nın hak ve özgürlüklerinin tanınmadığı, sol basının devlette rörüne hedef olmağa devam ettiği bir “demokrasi”ydi, “bonpour l’Orient” demokrasisiydi. İşin acı tarafı, Türkiyeli sol vedemokratik güçlerin de buna razı bir tutuma girmiş ol-malarıydı.

Bu kısa görüşlülüğün ve teslimiyetin bedeli, çok ağır birşekilde 70’li yıllar boyunca ve özellikle de 1980 darbesiyleödenecekti.

Ve de ödendi… Hâlâ da ödeniyor.

“Türkçe Medya hiçbir zaman bağımsız olamadı”Serpil Aygün, Binfikir, Mart 2014

Belçika’da Türkçe yayıncılık nasıl başladı, hangiihtiyaçlar Türkçe yayıncılığın itici gücü oldu?Bütün Avrupa ülkelerindeki Türkiyeli göçmen topluluk-

ları gibi Belçika’daki Türkiyeli göçmenlerin de Türkiye’denhaber almaya ihtiyaçları vardı. Ayrıca yaşadıkları ülkeye iliş -kin gelişmeleri, o zamanlar Flamanca ya da Fransızca’ya ha -kim olmadıkları için, Türkçe kaynaklardan öğrenmekzo rundaydılar. Ama başlangıçta bu Türkçe iletişim araçlarınıkendi başlarına yaratacak olanaklara sahip değillerdi. Tür -kiyeli göçmenlere kendi ülkelerinden haber verme girişiminibaşlatan Bâbıâli’nin büyük tirajlı gazeteleri oldu.

Tabii bu girişimin ardındaki amaç sadece gurbette sılahasreti çeken insanlarımızı habersiz ve yalnız bırakmamakdeğildi. Herşeyden önce sayısı giderek milyonlara ulaşacakolan göçmenler, tiraj savaşındaki bu gazeteler için yeni birokur kitlesi ve reklam hedefi oluşturuyordu.

Esasen genelinde Türkiye’nin göçmen işçilere bakış açısıtamamen ‘altın yumurtlayan tavuk’ bakışıydı. Bir kere Tür -

399

Page 401: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

ki ye’deki işsizlik sorununa biraz çözüm getirecek ve kronikdış ticaret açığını kapatacak diye sürdüler bu insanları gur -bete. Avrupa’ya satmışız ucuz işgücünü. Göçmenlerin tasar-rufuyla devlet kendi döviz açığını kapatırken, sermayesahipleri de yazılı medya aracılığıyla bu tasarruftan ne-malanma arayışındaydı.

60’lı yıllarda ben Türkiye’nin en sol günlük gazetesiAkşam’ın, sosyalist Ant Dergisi’nin yöneticisi olarak Ana -dolu işçi ve köylülerinin en üretken yaşlarında Avrupa serma -yesine ucuz bir mal gibi satılmasına karşı mücadele verdim.

Bugünlerde törenlerle 50. yılı kutlanan Türkiye-Belçikagöç anlaşmasının imzalandığı 1964 yılında Avrupa’ya fiili işçigöçü başlayalı yıllar olmuştu. Şuna da dikkati çekmek isterim.Avrupa’ya göç olgusu 50’li ya da 60’lı yıllarda baş lamış dadeğil... Yüzyıldır Anadolu’dan Avrupa’ya, Ame rika’ya sadeceekonomik değil, aynızamanda siyasal göçler de yaşanmıştır.Bu kıtalarda Ermeni, Asuri, Grek, Kürt diyasporaları busüreçte oluşmuştur. 60’lı yıllardaki ekonomik göç de sadeceTürk göçü değil... Türkiye’deki işsizliğin kurbanı olarak doğ-duğu toprakları terketmek zorunda kalan yüzbinler içinde Kürtkökenli emekçiler de vardır. Bu bakımdan bu bir Türkiyelilergöçüdür. Bittabi, daha sonraki yıllarda, özellikle 1971 ve 1980darbelerinden sonra ardarda gelen siyasal sürgünlerin de bugöç olgusu içinde hakkınca değerlen dirilmesi gerekir.

İnci ve ben 1971 Darbesi’nden sonra Avrupa’ya gelmekzorunda kaldığımızda, Münih Garı’nda Milliyet, Tercümanve Hürriyet gazetelerini bulunca ne denli sevinmiştik. Dahasonra gittiğimiz tüm Avrupa ülkelerinde, Belçika da dahil, bugazeteler bulunabiliyordu. Türkiye ile ilgili haberleri an cak ogazetelerden alabiliyorduk. Çünkü o sırada Tür ki ye’ den Avru-pa’ya yayın yapan bir tek “Türkiye’nin Sesi” rad yosu vardı veo da tabii sansürlü, faşist yönetimin sesi durumunda olan biryayındı. Çoğu zaman da parazitten dinleyemiyordunuz bile.

Türkiye’nin Sesi radyosuna paralel olarak bazı sosyalistülkelerin Türkçe yayınları vardı ki onlar oldukça kaliteli

400

Page 402: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

yayın yapıyorlardı. Mesela Sofya Radyosu ve Peşte Rad yosugöçmen işçilerimizin halk müziği gereksinimini dekarşılayan yayınlarıyla çok dinleniyordu. Moskova Radyosu,Bizim Radyo, BBC, Amerika’nın Sesi Radyosu da Türkçehaberler vermekteydi.

70’li yıllardan mı bahsediyorsunuz?Daha da önce... 1971 Darbesi’nden önce de sadece Avru-

pa’daki göçmenler tarafından değil, Türkiye’deki muhaliflertarafından da dinlenen radyolardı. Sonraki yıllarda göçmen işçiçalıştıran ülkeler de,  aldıkları bu işçilere kendi dillerinde birmesaj verebilmek için Türkçe yayınlara başladılar. Almanya veHollanda’ya paralel olarak Belçika’da da Nazım Alfatlı’nınyönettiği RTB’nin Interwallonie Türkçe yayınları vardı. Dahasonra BRT de Türkçe Babel TV programını başlattı.

Tüm bunlara ek olarak göçmen işçi dernekleri kurulupgelişmeye başlayınca, taraftarı oldukları siyasal eğiliminsözcülüğünü yapan gazeteleri Türkiye’den getirtip buradadağıtmağa başladılar.

Türkiye’de 1952’den itibaren tam 19 yıl fiilen gazeteci-lik yaptıktan sonra siyasal sürgüne çıkmak zorunda kalıncaben de kendimi tamamen farklı bir yayın sorumluluğuylakarşı karşıya buldum. Türkiye’de hakkımızdaki sayısız basındavalarıyla boğuşurken 1971 Darbesi’nden sonra askerlerbizi sıkıyönetim bildirileriyle, duvarlara asılan resimli afiş -lerle aramağa ve yeni davalar açmağa başlayınca yönetmenibulunduğum sosyalist Ant Dergisi’nin yazı kurulu beni veİnci’yi sahte pasaportla da olsa Türkiye’den çıkarak Av rupaülkelerinde Cunta’ya karşı direniş hareketi oluşturulmasınakatkıda bulunmakla görevlendirdi. İllegalde 1971 ile 1973arası iki yıl Türkiye’deki faşizan baskıları teşhir etmek veAv rupa demokratik güçlerinin cunta yönetimine karşı tavırkoymasını sağlamaya çalışmakla geçti. Çeşitli dillerde haberbültenleri ve kapsamlı dosyalar hazırlıyorduk. Örneğin 400sayfalık “File on Turkey” (Türkiye Dosyası) Avrupa Kon-

401

Page 403: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

seyi’nde büyük olay oldu. Konseydeki Türk delegasyonununbaşkanı bizim Avrupa’da illegal faaliyet gösterdiğimiz yo -lunda ihbarda bulununca 1973 basında Hollanda’dan siyasaliltica istemek zorunda kaldık.

1974 senesinde ise, birlikte demokratik direniş organizeettiğimiz arkadaşlarla görüş birliği içinde, Avrupa Toplu-luğu’nun başkenti olan Brüksel’de legal bir yayın ve enfor-masyon merkezi oluşturmanın daha mantıklı olacağına kararverildi ve Brüksel’e yerleştik. Ama Türkiye Büyükelçili -ği’nin baskısı nedeniyle Belçika Devleti’nden oturma veçalışma izni almamız, Birleşmiş Milletler mültecisi olduğu-muz halde, üç yıla yakın sürdü. Buna rağmen 1974’de Info-Türk’ü kurduk.

O yıllarda Türkiye’de askeri yönetimin baskısı devamediyordu. Türkiye’de sol kitaplar yakılmış, yokedilmişti vebir çok kitap sakıncalı sayıldığı için yayınlanamıyordu. Bi -zim bir amacımız da Türkiye’de yayınlanması mümkün ol-ma yan bir takım kitapları Avrupa'da basarak sa dece göç men leredeğil, gizli yollardan da olsa Tür ki ye’ deki okurlara ulaştır-maktı.

O tarihten beri aşağı yukarı 100’e yakın broşür, kitap,plak gerçekleştirdik. 1976 yılında da İnfo-Türk’ün aylık bül-tenlerini yayınlamaya başladık. Türkçe, İngilizce, Flamanca,Fransızca ve Almanca olarak 5 dilde yayınladığımız bül-tenlerdi bunlar. Bu bültenlerde Türkiye ile ilgili insan haklarıihlalleri, sosyal-ekonomik sorunlar, kültürel yaşam, etkin-likler üzerine bilgi veriyorduk. İnfo-Türk bültenlerinin yayını1998’den beri online olarak sürüyor. (http.info- turk.be).

Bu arada Belçika’daki Türkçe medya açısından bana gö -re önemli olaylardan biri de, Belçika sendikalarının kendiüyesi olan Türkiyeli işçileri bilgilendirmek için Türkçe ga -zeteler çıkartması oldu.

1976’dan itibaren CSC-ACV Sendikası’nın Türkçe ga -ze tesi Emek’i, FGTB-ABVV Sendikası’nın Türkiyeli İşçiGa zetesi’ni de yayına hazırladık. Bu arada Belçika, Fransa ve

402

Page 404: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Hol landa’da kurulan ilerici işçi derneklerinin ga ze telerininhazırlanmasına da yardımcı olduk.

1980 Darbesi’nden sonra da cuntaya muhalefet için kur-duğumuz Demokrasi İçin Birlik adına iki yıl süreyle TekCephe Gazetesi’ni yayınladık.

O dönemde TKP çizgisine yakın Belçika Türkiyeli İşçilerBirliği’nin ve diğer sol eğilimlerdeki bazı derneklerin de çe -şitli gazeteler yayınladıklarını anımsatmam gerekir.

Türkçe yayın konusunda katıldığımız bir başka çalışmada Türkiyeli İşçiler Kültür Merkezi ile birlikte hazırladığımızve Gsara’nın radyosundan yayına soktuğumuz Türkçe prog -ramlardı.

O dönemdeki Türkçe yayınların yanısıra bir ilk ise, Bel -çika Kürt İşçi ve Öğrenci Derneği’nin yayınladığı KürtçeTekoşer Gazetesi’dir.

Bu döneme ilişkin ayrıntılı gözlemlerim 2007 yılındaBinfikir’de yayınlanan bir açıklamamda yer almaktadır.

Bir de gazete olarak yapılan bu yayınlar dışında, İnfo-Türk olarak edebi yayınlar da yapmışsınız galiba. Bun-lardan da biraz bahseder misiniz?Mesela Zülfü Livaneli’nin ilk plağını biz yaptık. Zülfü

mülteci olarak gelmişti ve henüz ünlü değildi. 1974 yılındaBrüksel’de ilk çıkarttığımız plak,  Zülfü’nün  Türkiye’denDev rimci Türküler plağıdır. Nazım Hikmet’in kendi sesin-den şiirlerini de kaset olarak ilk kez biz yayınlayarak Tür ki -ye’ye soktuk. Çeşitli kütüphanelerde aylarca çalıştıktan sonrahazırladığım ve İnfo-Türk tarafından yayınlanan 1976 Dev -rimci Takvimi de kendi janrında bir ilktir.

1974’de kendi bastığımız yayınların yanısıra Türki ye’dende kitap getirtme girişimimiz oldu. Çocuk kitapları, roman,şiir ve siyasal kitaplar da dahil pek çok Türkçe kitabı hem bas -tık hem de Türkiye’den getirterek Avrupa dağıtımını yaptık.

Yayınların yanısıra Türkiye kültürünü, edebiyatını vesanatını Avrupa kamuoyuna tanıtma için etkinlikler düzen-liyorduk. 1977’de Türkiyeli İşçiler Kültür Merkezi’yle bir-

403

Page 405: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

likte düzenlediğimiz “Nazım Hikmet 75 yaşında” gecesineparalel olarak Nazım üzerine bir de kitap yayınladık.

1982’de Uluslararası Basın Merkezi’nde Türkiye de dahilgöçmen işçi ihraç eden ülkeler karikatüristlerinin eserle rindenolu şan bir karikatür sergisi açtık. Aynı yıl Brüksel’in dört be le -diyesinde birden düzenlediğimiz gösterilerle Ka ra göz’ü, 1984’teBotanique’de Nasreddin Hoca’yı ilk kez Bel çika kamuoyunatanıttık. Yine İnfo-Türk’ün bu kültürel çalışmaları 1984’denitibaren Ateliers du Soleil (Güneş Atölyeleri)’nin kurulmasıylataçlandırıldı. Bugün 50’den fazla milliyete mensup yüzlercekadın, erkek, genç ve çocuk bu atölyelerde hakkını arayan ve so-rumluluklarının bilincine sahip yurttaşlar olarak eğitim görüyor.

Peki o dönem burada yaşayan Türklerin bu yayınlaraolan ilgisi nasıldı?1982 yılına kadar Avrupa genelinde ve de  Belçika’da

Türkiyeli göçmenler ilginç bir süreçten geçti. 50’li yıllardanitibaren Avrupa ülkelerine gelerek madenlere inen, en ağırişlerde çalışan Türkiyeli göçmenler, o dönemde bu ülkeler -deki İtalyan, Faslı, İspanyol, Portekizli ve Yunanlı işçilerlebirlikteydi, onlarla sınıfsal dayanışma ve yazgı birliği için -deydiler. Unutmayalım ki o yıllarda İspanya, Portekiz ve Yu-nanistan faşist diktatörlük altındaydı. Latin Ame ri ka’ dangelenler de dahil bu işçilerin politik bilinç ve örgütlenmedüzeyleri, deneyimleri çok yüksekti. Sendikalarda çok et kin -diler, Belçika kamuoyunda çok etkindiler. Türkiyeli işçiler deotomatikman işyerinde aynı yazgıyı paylaştıkları için bu en-ternasyonalist atmosferden etkileniyorlardı. Türkiye’de 70’liyılların sosyal direniş hareketleri buradaki göçmen işçiler üz-erinde de çok etkindi. İster Türk olsun, ister Kürt, ister Aleviolsun, kulakları hep Türkiye’deydi. Bu yapı içerisinde oto -matikman sol yayınlara, sol bir söyleme açıktılar. Brüksel’de1 Mayıs gösterileri görkemli bir enternas yo nalist hava içindegeçer, Türkiyeli işçiler de orada saf tutardı. 

Bu, Kenan Evren Cuntası’nın yurtdışındaki göçmen top -lu luklarını ve göçmen kuruluşlarını kontrol altına almak için

404

Page 406: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

bir dizi karar almasına kadar böyle süregeldi. 1981’de Cun-ta’nın çıkarttığı bir kanunla yurtdışında Türkiye aleyhinefaaliyet gösterdiği Büyükelçilik tarafından rapor edilenherkesin vatandaşlıktan atılması süreci başlatıldı... YılmazGüney, Şanar Yur datapan, Melike Demirağ, Behice Boranve Gültekin Gazioğlu gibi İnci de ben de bu antidemokratikuygulamanın ilk hedefleri arasındaydık... Üstelik İnci ve bensadece 1982’de vatandaşlıktan atılmakla kalmadık, yıllarcasonra 1987’de zamanın başbakanı Turgut Özal’a bir basıntoplantısında sorduğumuz sorular nedeniyle vatandaşlıktanatıldığımız bize ikinci kez tebliğ edildi. O nedenledir ki“Vatansız” Gazeteci kitabını yazdım.

Söz konusu yasaya göre, Elçiliğin jurnallediği kişi sadecevatandaşlığını yitirmekle kalmıyor, Türkiye’deki tüm malvarlığına da devlet tarafından elkonuyordu. Bunun tabii kiTürkiyeli işçiler arasında caydırıcı bir etkisi oldu. Gurbetteyıllarca madende çalışıp, biriktirdiği parayla Türkiye’de ev,toprak almış bir göçmen işçi, vatandaşlıktan atılınca tümbunları yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Birçok de -mokrat, ilerici göçmen bu tehdit karşısında sol örgütlerden vedemokratik hareketlerden ayrılma eğilimine girdi.

Evren Cuntası’nın bir başka dayatması da Türkiyelibütün dernekleri ve camileri bir çatı altında toplamak ve dev -letin kontrolü altında tutmaktı. Bu amaçla Türkiye Bü yük el -çisi’nin onursal başkanlığında Diyanet Vakfı kuruldu, ba şınada Türkiye’den bir görevli getirtildi. Uzun süre burası bütünTürkiyeli dernekleri ve camileri yönlendirir hale geldi.“Vatan tehlikede” sloganıyla hepsine Türk lobisini destek-leme, muhalifleri izole edip gerekirse kaba kuvvet kullanarakbertaraf etme görevi verildi. 90’lı yıllarda Kürt, Ermeni veAsuri derneklerine ve işyerlerine yapılan saldırılar bununsonucuydu...

Buradaki göçmen Türklerin çıkardıkları Türkçe ga ze te -lere gelirsek, bu gazeteler ne zaman ve hangi ihtiyaçlaçıktılar? Bu gazetelerin çıkış amacı neydi?

405

Page 407: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Türkiye merkezli gazeteler uzun süre Brüksel’de bürolaraçarak ve daimi temsilciler bulundurarak hem Avrupa vegöçmen haberlerini daha dinamik bir şekilde vermek, hemde reklam gelirlerini daha da artırmak çabasında oldular.70’li ve 80’li yıllarda İnci ve ben Brüksel’de gerçek bir basınmerkezi olan IPC’de Mehmet Ali Birant, Şerif Sayın, NusretÖzgül, Sıtkı Uluç, Emre Aygen, Hadi Uluengin, Vakur Kayagibi meslekdaşlarla sık sık bir araya gelir, farklı görüşlere sa -hip olmamıza karşın basının sorunlarını paylaşır, çözümyol- larını tartışırdık. Giderek ulusal gazetelerin Avrupa ve göçmenilgisi zayıflamaya, bürolar kapanmaya ve Avrupa bas kıları dur-durulmaya başladı.

Tüm Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Belçika’da damadenlerin kapanması, göçmenlerin giderek ticarete atılarakkendi işyerlerini kurmaları, sosyal ve kültürel yaşamdaki çe -şitlenmeler, göçmenlerin Belçika vatandaşlığına geçerek si -ya sal yaşamda yeralması, yerel gazetelerin, magazin verek lam ağırlıklı dergilerin ve özel radyoların doğmasınayolaçtı. 1986 ve 1987’de yayınlanan Gurbet ve Hasret-Çarkgazeteleri sanırım bu yeni sürecin öncüleriydi.

Internet’in kitlesel iletişimde giderek ağırlık kazanmayabaşlaması Belçika’da da bir dizi Internet sitesinin doğmasınayolaçtı. Bugün hem online olarak, hem de basılı gazete ola -rak yayın sürdüren medyayı siz benden iyi tanıyorsunuz.Binfikir, Yeni Haber, Belçika Haber, Yeni Vatan ve Gündemgibi online medyayı her sabah 5’ten itibaren izlemekteyim,tıpkı Türkiye medyasını ve dünya medyasını dikkatle iz le -diğim gibi...  Bunların basılı gazetelerini de zaman zamanTürk marketlerinde görüyorum.

Türkiye’den de haber vermekle beraber hepsinin anakaygısı daha çok Belçika’daki Türk toplumundan haber ver-mek... Hepsi teknik olarak hayli başarılı... Türk iş hayatınınreklam pastasından pay alma mücadelesi zaman zamanokuru da rahatsız edebilecek bir dozajda ortaya çıkıyor.

Hepsine yönelik genel eleştirim ise, Türkiye kaynaklı406

Page 408: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

göçün etnik ve inançsal çoğulcu yapısını her daim gözardıederek Türk Devleti’nin dayattığı bir otosansürün dışınaçıkamamaları.

Belçika yerli toplumu ya da yöneticileri bu medyayı nasılgörüyor? Türkçe yayınlar Belçikalılar tarafından zamanzaman sadece Türkçe yayın yaparak entegrasyona karşıtbir iş yapmakla eleştiriliyor.Sadece Türkçe yayın yapmak bir suç değil, aksine her

göçmen topluluğunun kendi dilinde yayın yapması temel birhak... Ne ki, Türkiye merkezli büyük medya oldum olasıTürk Devlet lobisinin uçbeyleri gibi davrandığı, insan hak-larının ihlallerinin en vahim olduğu dönemlerde dahi rejimsavunuculuğu yaptığı, direnişçilere ve onları destekleyenlerekara çalmakta birbiriyle yarıştığı için sadece Belçika’nındeğil, tüm Avrupa ülkelerinin demokratik güçleri nezdindeşaibeli kaldı. Bu tutumun entegrasyon konusunda olumsuzetkileri de her daim endişe konusu. Göçmen kökenli Türkmedyasının bu konuda daha cesur davranmasının seslendik-leri Türkiyeli göçmen kitlesine karşı da bir yükümlülükolduğunu düşünüyorum.

Türkiyeli göçten yetişip Belçika medyasının ve de basınörgütlenmesinin en üst düzeylerinde sorumluluk üstlenengenç gazeteciler var. Mesleğin en eskilerinden biri olarakkendileriyle iftihar ediyorum.

62 yılını gazeteciliğe vermiş önemli bir gazeteciolarak, Belçika’da 50. yılımızı yaşadığımız şu günlerdeson olarak genel bir değerlendirme yapar mısınız?Daha önce de söylediğim gibi, benim için 50. yıl kutla -

nacak ve kutsanacak bir yıldönümü değil, Anadolu insa nınınAvrupa sermayesine ucuz emekgücü olarak satışının karalarbağlanası bir yıldönümüdür. Hele göç olgusunun acılı yüzyıl-lık geçmişi gözönünde tutulursa... Türkçe yayıncılığa ge -lince, antimuanlı kurşun döneminden bugüne gelmiş bizimgibi basın emekçileri için bugün masaüstü teknolojik ola -

407

Page 409: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

naklarla gazetecilik yapıldığını görmek mutluluk verici...Beni mutlu kılan en önemli nokta ise, artık gazeteciliğin,siyasal iktidarla kirli çıkar ilişkileri içindeki patronların veonlara körükörüne itaat eden gazetecilerin tekelinden çıkmışolması... Artık kafası çalışan ve ileri teknolojiyi kullanabilenher bireyin fiilen gazeteci olabildiği, Internet sitesiyle, blog’ -uyla, sosyal medyasıyla gerçekleri özgürce haykırabildiği,tüm dünyayla iletişim kurabildiği bir dönemdeyiz... Kurum-laşmış Türkçe medyanın da artık bu gerçegi göz önünde tut-ması, çoğulculuğa ve toplumun tüm renklerine açılmasıge rektiğine inanıyorum. Bunları ifade etmek olanağı verdiğiiçin de Binfikir emekçilerine teşekkür ediyorum.

Aşık Nesimi: “Bugün 72, 6 Mayıs’tır”İnfo-Türk, 5 Mayıs 2015

Sanıyorum 1975 yılıydı, tarihi tam anımsayamıyorum.Gerçi İnfo-Türk’ün Chaussée de Ninove’da bir yönetim, ba -sım ve dağıtım bürosu vardı ama, dostlarımızla ilişkileri mizigenellikle Puccini Sokağı’ndaki küçük apartıman dairemizdeyürütüyorduk. Türkiye’de başı derde girip de Belçika’ya ya -sal ya da kaçak gelip bir yerlere yerleşinceye kadar günlerceevimizde kalanların haddi hesabı yoktu.

İnci’nin önemli bir diş ameliyatı geçirdikten sonra kendinitoparlamaya çalıştığı günlerdi. O nedenle baskı ve ciltleme iş-leri duraklamıştı. Ben de şiddetli bir grip ge çir di ğimden, prog -rama göre yayına hazırlamam gereken birkaç kitap vebroşürün redaksiyonunu evde tamamlamaya çalışıyordum.

Sabah vakti telefon çaldı:- Dost, ben Nesimi... Daimi’yle beraber Paris’teyiz. Seni

ve İnci bacımı çok özledim. Amsterdam’a giderken yarınBrüksel’den geçip sizleri de görmek istiyorum. Gelebilirmiyiz?

408

Page 410: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

- Nesimi, ne demek, gelirseniz bizi de ihya edersiniz.Mutlaka bekliyoruz. 

Paris Kuzey Garı’ndan ertesi gün hangi saatte trene binipBrüksel Güney Garı’na hangi saatte varacaklarını söyledi. Osaatte garda buluşmak üzere sözleştik. 

Habere İnci de çok sevindi. Hemen, - Dilber Bacı da geliyor mu? diye sordu. Gelemediğine

çok üzüldü.Birden gerilere, 60’lı yıllara gittik.Nesimi, bizler için sadece türkülerine hayran olduğumuz

büyük cura ustası bir müzisyen değil, aynızamanda sosyalistmücadele yoldaşlarımızdan, daha da önemlisi yakın dostla rı -mızdan biriydi. Ant Dergisi’nde sık sık beraber olurduk. Za manzaman Dilber Bacı da Nesimi’yle birlikte gelir soh betlerimizekatılırdı. Nesimi, gençliğinde âşık olarak Kayseri’nden Elbis-tan’a kaçırdığı Dilber Bacı’ya son derece tutkundu.

Nesimi’yle ilk tanıştığım günü bugün gibi anımsıyorum.Gündüzleri Gece Postası Gazetesi’nde çalışıyor, akşam-

ları da gece yarılarına kadar Türkiye İşçi Partisi’nin o zaman-lar İstanbul’da Vali Konağı’nın yanibaşındaki bir iş hanındabulunan genel merkezinde, basın ve etüd bürolarında çalışıy-ordum. Partinin etkinliği ve örgütlenmesi hızla gelişiyor duama, parti toplantılarına yapılan saldırılar, hükümetin uygu-ladığı baskılar yüzünden genel merkeze gelen gidenin sayısızaman zaman son derece azalıyor, her an yeni bir baskınauğrama endişesi içinde, başta Genel Başkan Aybar olmaküzere, gece yarılarına kadar kalarak kaleyi korumaya çalışıy-orduk. Bu ortamda partiye her yeni başvuru, hele başvuran birişçiyse, bizlere büyük moral güç veriyordu.

Bir akşam parti programını tartışmak üzere toplantı-dayken kapı çaldı. Genel Merkez’in güvenliğini sağlamaklagörevli Talat, gözetleme deliğinden gelenin kim olduğunuyokladıktan sonra kapıyı açtı.

Karşımızda mavi tulumlu bir işçi duruyordu. Bir elindede curası... Kendini tanıttı:

409

Page 411: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

- Ben Nesimi... Kadirli’den tanıdığı Yaşar Kemal’in aracılığıyla İstan-

bul’da bir fabrikaya işçi olarak girmiş, ama bir grev hareke-tinde başı çekenlerden olduğu için işten atılmış.

O günden sonra Nesimi hem parti militanıydı, hem dehalk ozanı olarak müzik yeteneğini sosyalist düşünceninyayılması için kullanacaktı.

1968’in başlarında Nesimi ve diğer halk ozanları, hembaskı düzenine karşı bir olup seslerini daha güçlü çıkartabil-mek hem de konser organizatörleri tarafından tanınmayansosyal haklarını savunabilmek için Halk Ozanları Derneği’nikurmaya karar vermişlerdi. Ant Dergisi’ne gelerek tüzüğünhazırlanması için yardım istediler. Birkaç hafta sonra da der-nek kurularak Beyazıt, Aydınsaray’da faaliyete geçti.

Derneğin sekreteri de Aşık Nesimi’ydi. Derneğin ilk yöne-timinde Aşık İhsani, Aşık Fermani, Aşık Hüseyin Kaçıran, AşıkDevrani ve Kul Hüseyin yeralıyordu. Anımsayabil di ğim ka-darıyla, Aşık Mahzuni Şerif, Aşık Temeli, Mehmet Koç, AşıkNebi, A. Çırakman, Maksudi, Reyhani, İbreti, Aşık Selimi, KulHasan da bu halk ozanları hareketliliğinin içerisindeydi.

Yine 1968 yılında halk ozanlarını tanıtmak için Ant Der-gisi’nde “Halkın Sesi” başlıklı bir köşe açmıştık. Tanıtmayazılarını Aşık İhsani hazırlıyordu.

7 Mayıs 1968’de yayınlanan yazıda Aşık İhsani, kavgaarkadaşı Aşık Nesimi’yi şöyle anlatıyordu:

“Aşık Nesimi Çimen, 35 sene önce Kayseri İli’nin Sarızİlçesi’nde, itin kovaladığı dünyaya gelmiştir. Her gerçek halkşairi gibi, o da, yıkılası şu bozuk düzende yoksulluklakıyasıya boğuşmaktadır. Halen, elindeki iki karış, üç telli kü -çük bir curayla büyük işler başaran ve o nisbette de yürektaşıyan Dost Nesimi’nin en büyük düşmanı NATO ve onunbaşı, yıkılası Amerika’dır.”

Dostum Nesimi’yi 12 Mart darbesinden sonra dört yıldırgörmemiştim. Geleceğini Belçika’daki ilerici, demokrat ar-kadaşlara da duyurdum.

410

Page 412: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Ne ki, sözleştiğimiz gün Paris’ten trene bineceği sıradabüyük bir felaket gelmişti başına. 

- Dost, yandım ben, mahvoldum... Tam garda bilet almakiçin sıraya girdiğimde namussuzun biri curamı çalıp sırrakadem basmış. Polise neye başvurduk, ama hiç umudum yok.Ben curasız edemem. Ne yap et bana ille de bir cura bul.

O yıllarda ne Belçika’da, ne de diğer ülkelerde saz,bağlama, cura satan mağazalar var. Hele cura!

İsveç’e, bir yıl önce ilk plağını, Türkiye’den DevrimciTür küler uzunçalarını yayınlamış olduğumuz Zülfü Liva-neli’ye telefon ettim, bulabilirse hemen uçakla göndermesiniistedim. Orada da cura yoktu.

Nihayet La Louvière bölgesindeki maden işçisi Alevidostlardan biri küçük boy sazını acele yetiştirdi. Cura gibiolmasa da curaya yakın bir tınısı vardı.

Aynı gün tesadüfen o dönemin seçkin sol aydınlarındanGünay Akarsu da bizde misafirdi.

Nesimi bize geldiğinde cura benzeri sazı bulunca dünya-lar onun oldu. Dört yıllık hasret bir nebze giderildikten, ortakkavga günlerinin anıları tazelendikten sonra Nesimi hemensöylemeye koyuldu, zaman zaman Daimi de kendisine eşlikediyordu.

O yıllarda doğru dürüst bir kayıt aletimiz olmadığından,bu dost dinletisini alelade bir kasetçalar’la Günay kayda aldı.

Ekteki CD’nin tamamı bu kayıtlardan oluşuyor.Nesimi’nin 1971 Darbesi’nde sonra öldürülen devrimciler

için söylediği ağıtların her biri halk deyişinin anıtsal örnekle-rindendir. Belki de bu ağıtların başka ortamlarda söy lenirkendaha mükemmel araçlarla yapılmış daha iyi kayıtları vardır.Ama bunları hem Nesimi’nin, hem de bizim kuşağımızın mü-cadeleli, çileli yaşamının bir kesitini kalıcı kılmak amacıylaCD’leştiriyoruz.

Deniz’lerin idamı üzerine yaktığı “Bugün 1972, 6Mayıs’tır” ağıtında soruyor Nesimi: “Kesilmedik ormandafidan mı olur?”

411

Page 413: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Ya yakılan ormanda?Evet, tam 21 yıl sonra, 1993, 2 Temmuz’da, Sivas’ta bir

orman ateşe verildi. Sevgili Nesimi’yi de 36 canla birlikte oyangında yitirdik.

CD’yi özellikle Dilber Bacı’ya, Nesimi’nin fidanı Maz-lum Çimen’e armağan ediyoruz.

“Türkçe Ağlayan Köpek” kitabı üzerine…İnfo-Türk. 26 Temmuz 2015

63 yıllık gazetecilik yaşamımda, özellikle de yayın yö-net menliği yaptığım dönemlerde, mizah ve de sanat-edebiyatyazarlarının yapıtlarını değerlendirmek, onların yazılarına,eleştirilerine, önerilerine olduğunca geniş yer verebilmekbaşlıca kaygılarımdan biri oldu...

Yazarlardan Yaşar Kemal, Halikarnas Balıkçısı, Aziz Ne -sin, Çetin Altan, Orhan Kemal, Rıfat Ilgaz, Sermet Çağan,Can Yücel, Naci Sadullah, Refik Erduran, Haldun Taner; ka-rikatüristlerden Oğuz Aral, Nehar Tüblek, Mıstık, Tan Oral,Suat Yalaz, Ferruh Doğan, Yalçın Çetin, Eflatun Nuri, Er do -ğan Özer, Mim Uykusuz, Altan Erbulak, Tonguç Yaşar, BedriKoraman, Ratip Tahir Burak asla unutamadıklarımdan...

Anımsayamadıklarım varsa affola!Günlük gazetelerin genellikle spor sayfasından itibaren

okunmaya başladığı sevgili anayurdumuzda bu nedenledirki spor sayfalarını yöneten arkadaşlarımla zaman zaman ge-rilimli çelişkiler de yaşadım...

Bu girişi yapmamın nedeni: Erdinç Utku’nun yeni ya -yım lanan kitabı: Türkçe Ağlayan Köpek (Belçika’dan Mem-leket Tadında Pazar Yazıları)*.

Erdinç’i 1992 yılından itibaren Cumhuriyet’te yazdığı“Yük sek Gerilim Hattı” aforizmalarıyla, daha sonra da Cu-martesi Eki’nden Belçika yazılarıyla ismen ve fikren tanıyor-

412

Page 414: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

dum. Belçika’da Binfikir’in yayına başlamasıyla yine kağıtüzerinde daha yakından tanımam mümkün oldu.

Eşi Serpil Aygün ve diğer genç gazetecilerle birlikte önceInternet üzerinden başlattıkları, daha sonra basılı gazete ola-rak sürdürdükleri Binfikir’in yaşatılabilmesinin ne denli zorbir girişim olduğunu çok iyi biliyorum.Yakından izledim...

Hele buna ek olarak gerçekleştirdikleri bir dizi sanat vetiyatro çalışması… 

Serpil’le çok önceleri, Hrant Dink’in katledilmesindensonra konuşmacı olarak katıldığım bir protesto gösterisisırasında tanışmıştık. 

Türkiye’de olduğu gibi yurt dışındaki Türkiye kökenlinüfus içerisinde kadın gazeteciliğin karşılaştığı tüm engel-lere ve zorluklara büyük bir cesaret ve özveriyle direnen birmeslekdaşımız... Serpil’in kavgası özellikle Türkiye’nin ilkkadın gazete yöneticilerinden biri olan İnci için daha da ilgiçekiciydi...

Erdinç’le tanışmamız ise, bilmem nedendir, daha uzunzaman aldı. 2014 yazında evlerinde bir araya geldik; siyaset,edebiyat, gazetecilik, tiyatro ve de en önemlisi Belçika’dakiTürkiyeli toplumunun sorunları üzerine saatlerce söyleştik. 

Tüm bu konularda çözüm yolları üzerine aynı şeyleripaylaşmasak da, demokratikleşme ve özgürlüklerin savu-nulması ortak kaygılarımızdı.

Erdinç’in geçen ay Türkiye’de basılan 162 say fa lık TürkçeAğlayan Köpek kitabını bir solukta okudum… 

Belçika’daki ve genellikle Avrupa’daki Türkiyeli top -luma ilişkin 2000 yılından günümüze kadar olan gözlemleriyer yer fincancı katırlarını ürkütecek derecede, ama Nasred-din Hoca’ya ve Aziz Nesin’e yakışır bir mizahi anlatımla ka -ğıda dökülmüş.

Öyle ki, okuduğum bazı yazılarda 2000’den önceki dö-neme, İnci’yle birlikte bizzat yaşadığımız 1971’den 2000’ekadarki 29 yıllık sürgün dönemine de rahatça uygulanabile-cek, Aziz Nesin’in deyimiyle “güldüşünsel” betimlemeler var.

413

Page 415: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Okurken çok çok güldüm ve de düşündüm...Ama kitaba adını veren Türkçe Ağlayan Köpek, sadece

bebek yaşta toprağından kopartılıp Belçika’ya getirilmiş birKangal köpeğinin değil, anavatanlarından ister ekonomik ne-denlerle, isterse siyasal, etnik ya da dinsel baskılar nedeniyleayrı düşen sürgünlerin ömür boyu yüreklerinden taşıdıklarıya da taşıyacakları o tarifsiz acının öyküsü. 

Okurken boğazımda bir şeyler düğümlendi. Tam 44 yıl önceki 12 Mart darbesinden sonra evimizi,

ya yınevimizi, dostlarımızı ve ülkemizi terkederken geridesahipsiz kalan sevgili karakedimiz Çita’yı düşündüm.

Evet, sürgün insan duyguludur, duygu doludur, dokunsanağlayacak gibi olduğu zamanlar eksik olmaz ya şa mın dan.

Ne ki o insanlar sürgünün ve göçün o tariflere sığmazkoşullarında sadece ve sadece kendi ana dillerinde ağlarlar,yaşadıkları ülkenin dillerinde, fransızca, flamanca ya da al-manca değil... 

Onurla yaşamda kalabilmek onların ahir ömürlerindeinsan olarak son sığınaklarıdır...

Sadece ve sadece, ana dillerinde ağlayabilirler, sevinçle-rini ve öfkelerini ana dillerinde dile getirirler, en sunturlu kü-fürlerini yine ana dillerinde haykırırlar: Türkçe de olabilir,Kürtçe de, Süryanice de, Ermenice de, Rumca da, Arapça da...

Sanıyorum sürgünümüzün 10. yılıydı... Türkiye’den biziziyarete gelen dostlarımızın konusmalarında öyle ifadeler ge-çiyor, öyle bir argo kullanılıyordu ki! Okkalı küfürleri ben-den daha cesaretle kullanan İnci bile şaşkına dönmüştü.

Sokak dilinde ifade yeteneğini yitiriyoruz korkusuylabaşta sevgili Oğuz Aral’ın Gırgır’ı olmak üzere Türkiye’deyayımlanan tüm mizah dergilerine abone olduğumuzu anım -sıyorum.

Evet, büyük ozanımız Nazım Hikmet’in dediği gibi,bizim kuşağımız da, soy, inanç, dil farkı ne olursa ol -sun, Hoca Nasreddin gibi ağlıyan/ Bayburtlu Zihni gibi gü-lendir.

414

Page 416: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Sevgili Erdinç, yazarlığının 30. yılında kalemine, klav -yene sağlık...

Basın, sanat, tiyatro ve sosyal hizmet serüvenlerinizdeSerpil’le ve de Emre’yle birlikte sana yeni yeni başarılar di-liyoruz.

Mustafa Suphi ve yoldaşlarını kim öldürttü?İnfo-Türk, 24 Kasım 2015

Cumhuriyet Gazetesi 22 Kasım 2015 tarihli sayısındaTürk siyasetinde Ecevit, Özal, Türkeş, Yazıcıoğlu, Kahvecigibi liderlerin ölümünde suikast şüphesinden bahseden birhaber yayınladı.

Bu kuşku tabiidir ki enine boyuna incelenmeli, doğruçıkarsa, sorumluları en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.

Ancak Türk siyasetinde siyasal liderlerin katledilmesisorgulanacaksa, buna her şeyden önce 28 Ocak 1921’de Tür-kiye Komünist Partisi kurucusu Mustafa Suphi ve yol daş -larının Karadeniz’de katledilmesiyle başlamak, bu cinayetteo zamanki Kemalist iktidarın rolünü sorgulamak gerek...

Bu haberi ve yorumu geçen hafta facebook’ta ya yın la -dığımızda, Kemalistlerin o tarihte iktidar olmadığı şeklindeitirazlar aldık. 

Geçirdiğimiz yeni bir ameliyat hemen yanıtlamamızaolanak tanımadı. Şimdi yanıtlıyoruz.

Cinayetin tarihi 28 Ocak 1921… Mustafa Kemal bundan9 ay önce kurulan Büyük Millet Meclisi’nin olağanüstü yet-kilerle donatılmış başkanıdır…

Mustafa Suphi ve yoldaşları ise komünistler olarak Tür-kiye siyasal yaşamında legal olarak yeralmak kararlılığıylabinbir güçlüğü aşarak Ankara’ya ulaşmaya çalışmaktadır.

Ancak Sovyet Rusya’dan maddi destek alabilmek içinAnkara’da çakma bir “komünist partisi” kurdurmuş olan Ke-malist iktidar bu gelişten son derece rahatsızdır.

415

Page 417: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Suphi ve yoldaşları Mustafa Kemal ve Kâzım Karabe-kir’in ortak bir tertibiyle Ankara yerine Trabzon’a yönlendi-rilir. Komintern tarafından gerçek komünist partisi olaraktanınan TKP’nin liderleri rejimin emrindeki katiller ta-rafından bir tekneye bindirilip Karadeniz açığında alçakçazulmedilerek katledilir.

Bu cinayetten tam sekiz gün önce, 20 Ocak1921’de,Mustafa emal’in olağanüstü yetkilerini perçinleyen ilk Teşki-latı Esasiye Kanunu kabul edilmiştir. Kanunun 9. maddesiMustafa Kemal’i Meclis başkanlığının ötesinde bakanlar ku-rulunun da tabii başkanı ilan etmektedir:  “İcra Vekilleriheyeti içlerinden birini kendilerine reis intihap ederler.Ancak Büyük Millet Meclisi Reisi vekiller heyetinin de reisitabiisidir.” Aynen günümüzde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ınhükümetin de tabii başkanı olmayı dayatması gibi…

Suphi’ler cinayetinde sadece Yahya Kahya’nın değil,Rum, Ermeni ve Kürd kırımlarında önemli rol oynayan, bu“hizmet”leri karşılığında 12 Kasım 1920’de  Mustafa Ke-mal’in muhafızlığı görevi verilen Topal Osman’ın rolü desoruşturulmalıdır.

Karadeniz cinayetiyle ilgili olarak mahkemeye ve-rildiğinde “Daha üstüme varırlarsa her şeyi ortaya döke-rim” diyen Yahya Kahya, 3 Temmuz 1922’de Topal Osmantarafından öldürülmüştür.

Bu cinayetin Suphi’lerin katliyle bağlantısını Meclis’egetirmek isteyen Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey de 27Mart 1923’de yine Topal Osman tarafından öldürülmüştür.

Ancak özel muhafızının giderek kendi itibarı bakımındanzararlı halde geldiğini düşünen Mustafa Kemal, Topal Os-man’ı 2 Nisan 1923 de katlettirmekte tereddüt etmemiştir.

Mustafa Suphi’lerin öldürülmesini biz ağır baskı koşul-larında, sosyalist Ant Degisi’nde, çeşitli kaynaklardan yarar-lanarak (Mete Tuncay, Sultan Galiyev, B. Ömerov ve R.Şa kirbekov) kamuoyunun değerlendirmesine açmıştık.

Dahası, sürgün yıllarımızın başında,  İnfo-Türk’ün ilk416

Page 418: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

yayınlarından ikisi yine Mustafa Suphi ve Yoldaşları üzeri-neydi:

Mustafa Suphi, Kavgası ve Düşünceleri (Rozaliyev’in su-nusu ile), İnfo-Türk, 100 sayfa, Temmuz 1974, Brük sel

Mustafa Suphi Ve Yoldaşları, İnfo-Türk, 104 say fa,  Ocak1975, Brüksel

Değme polisiye romanlara ve de Muhteşem Yüzyıl dizi-lerine taş çıkartacak bu cinayetlere tüm çıplaklığıyla netlikkazandırmak, eğilimleri ne olursa olsun, tüm tarihçi vearaştırmacıların görevidir.

Bu konuda da tabular artık yıkılmalıdır!

Kavgayı sürgünde sürdürmek, sürgünde ölmek…Avrupa Sürgünleri, 18 Nisan 2016

Avrupa Sürgünler Meclisi’nin yorulmaz emekçisi Sel -ma Metin’den Türkiye’de mevcut İslamcı diktanın rejim kar-şıtlarını “vatandaşlıktan atma” girişimi ve bunun 12 Eylüldönemindeki uygulamalarla benzerliği konusunda bir yazıyazmam istemi geldiğinde, sevgili dostum Ergin Erkiner’inbeni son derece duygulandıran bir yazısını okumaktaydım…Ufuk Bektaş Karakaya’nın Bitmeyen Sürgünlük kitabı üze-rine değerlendirmelerini…

“Sosyalist örgütlerin kadrolarının Avrupa ülkelerine çık-ması 12 Eylül 1980 ile başlamadı. 12 Mart 1971 darbesin-den sonra Avrupa ülkelerine gelenleri sayıları az olduğu içinsaymasak bile, 1976-77’den başlayarak artan sayıda sosya-list Avrupa ülkelerine –özellikle Almanya’ya- çıktı. Bir bö-lümünü örgütü gönderdi, bir bölümü kendisi geldi, ailesininzorlamasıyla gelenler de vardı. 12 Eylül 1980’i izleyen ilkyıllarda Avrupa ülkelerine büyük sayılar halinde gelen sos-yalistler hemen her ülkede kendilerinden önce gelmiş kad-rolar ve sempatizanlar buldular,” diyordu Engin.

417

Page 419: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Belki de ciddi bir çalışmada ilk kez 1971 Darbesi sür-günlerinin siyasal göç tarihindeki yeri ve rolü net olarak vur-gulanıyordu.

Bir an onyıllarca öncesine döndüm… 1971 Darbesi’ndeeşim ve mücadele yoldaşım İnci Tuğsavul ile birlikte sürgüneilk çıkanlardandık… Yıllarca Demokratik Direniş Hare ke -ti’ni, ardından İnfo-Türk’ü, Güneş Atölyeleri’ni ve de 12 Ey -lül ortamında Demokrasi İçin Birlik’i örgütlemiştik.

Türkiye İşçi Partisi lider kadrosu da 12 Eylül’den kısabir süre sonra bu dokuz yıllık birikimin yarattığı kadro veolanaklardan yararlanarak Batı Avrupa’ya iltica etmişlerdi.

Engin’in yazısını okurken Facebook’a bir acı haberdüştü. 12 Eylül sürgünlerinden İbrahim Yalçın yıllardırpankreas kanserinin pençesinde kıvrandıktan sonra hayatave de biz sürgünlere veda etmişti.

Bu sürgünde kaçıncı kaybımızdı?İnci’yle birlikte 45 yıllık sürgün yaşamımızda bu kaçıncı

acı uğurlamaydı?Onu memleketi Elbistan’da toprağa vereceklerdi.Sürgünde can verenlerimizden kaçı Türkiye’de, kaçı

Avrupa, Avusturalya ya da Amerika’da toprağa verildi, bil -miyorum… Herhalde Avrupa Barış Meclisi’nin önde gelengörevlerinden biri bunu belgelemek olmalı…

Ayrıntılı anımsadığım, Özal döneminde Türkiye’de top rağaverilmek üzere Behice Boran’ın Brüksel’den uğur la nışıydı…

Ya Père Lachaise’de toprağa verdiklerimiz?Yılmaz Güney... Ahmet Kaya... Uğur Hüküm...Hele Türkiye’nin ta 40’lı yıllarda sürgüne zorladığı bü -

yük bilimadamı, sürgün yoldaşım, İleri Jön Türkler’in kuru-cularından Fahrettin Petek...

Bir farkla. Petek artık Père Lachaise’de değil, kendi arzusuyla kül-

leri çoktan o çok sevdiği İstanbul Boğazı’nın ve de Nor-mandiya sahilini döven Atlantik Okyanusu’nun serin sularınakarışmış durumda…

418

Page 420: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Ya daha öncesi…Türkiye’nin en büyük ozanı Nazım Hikmet 1963 Hazi-

ran’ında Moskova’da toprağa verildiğinde, ben henüz sür-gün de değildim…

Genç bir sosyalist gazeteci olarak İstanbul’da bir yandanTürkiye İşçi Partisi genel merkezinde sosyalist hareketimizinkitlelere ulaşması için militanlık ve parti yöneticiliği yapar-ken, bir yandan da çalıştığım Gece Postası’nı sol düşüncelereaçma kavgası vermekte ve de Türkiye Gazeteciler SendikalarıFedrasyonu’nun yönetiminde Türk Ceza Yasası’nın sı nıfsalörgütlenmeyi ve sol düşünceyi yasaklayan 141 ve 142. Mad-delerinin kaldırılması için mücadeleyi örgütlemekteydim…

Nazım Hikmet’in Moskova’da öldüğü haberi yüreğimidağlarken bir gün benim de siyasal sürgün olacağım aklımınköşesinden dahi geçmiyordu.

Ya Sabiha Sertel? Tan Olayları sonrası eşi Zekeriya Ser-tel’le birlikte sürgüne mecbur edilen ve de sürgünde yaşamaveda eden büyük sosyalist gazeteci ve yazar... Hem onun,hem de eşi Zekeriya Sertel’in ve kızları Yıldız Sertel’in ki-taplarını Türkiye’de bizler yayınlamıştık. Yayınlarken degünün birinde bizlerin de siyasal sürgün olacağımızı hiçdüşünmemiştik.

O kadar ki, sarı basın kartlı gazeteciler olarak her an pa-saport alabileceğimiz halde, ne olur ne olmaz diye pasaportalma gereğini dahi duymamıştık.

1964-66 yıllarında sol mücadelenin günlük bayrağı ha-line getirdiğim Akşam Gazetesi, 1967’den sonra sosyalist AntDergisi ve Ant Yayınları... Yüzlerce yıllık ceza talepleriniiçe ren basın davaları...

Ve de 1971 Darbesi...Evimize ve yayınevimize yapılan baskınlar, kasaturalarla

parçalanan kitaplar... Benim de bir gençlik fotoğrafıyla yer -aldığım sıkıyönetimce “Vur” emriyle arananlar listesi...

11 Mayıs 1971. Mücadeleyi yurt dışında sürdürmek üze -re sahte bir pasaportla sürgün...

419

Page 421: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Hiç unutmam... Türkiye’de açılan TKP davasının sa -nıklarından biri olarak aynı davanın sanık listesindeki zama -nın TKP Genel Sekreteri Yakup Demir’in (Zeki Baştımar) 1971yazında Doğu Berlin’de kendisiyle görüşürken söylediklerini...

Avrupa’daki direniş örgütlenmesini tamamladıktan sonrayine illegal yollardan Türkiye’ye döneceğimizi söylediğimdeacı acı gülümsemişti:

“Biz de hep böyle düşünerek çıkmıştık sürgüne... Ger-çekçi olun... Bakın biz kaç yıldır sürgündeyiz...”

Ertesi yıl Paris’te tanıştığım sevgili Fahrettin Petek deaynı şeyleri söyleyecekti.

Bunları yıllar sonra ben de, Brüksel’e gelerek SürgündeKürt Parlamentosu’nu kuran Remzi Kartal, Zübeyir Aydargibi yeni sürgün Kürt dostlarıma söyleyecektim...

İki yıl illegalde kaldıktan sonra 1973’te Birleşmiş Mil-letler’in Hollanda’da tanıdığı siyasal mülteci olarak Brük-sel’de İnfo-Türk’ü kurmaya karar verdiğimizde Belçika’daoturma ve çalışma izni talebimiz Türkiye Büyükelçiliği’ninbaskısıyla tam üç yıl Belçika devlet güvenlik örgütü ta-rafından engellenecekti.

Belçika sendikalarının dayatması sonucu legalleştiktensonra, 1976’da Moskova’da Nazım Hikmet’in mezarını ziya-ret ettiğimde, ertesi yıl da Nazım’ın 75. Doğum yıldönümüdolayısıyla Belçika sosyalist sendikalarının lokalinde büyükozanımız üzerine konuştuğumda, sürgün benim için de, İnciiçin de hayatımızda hâlâ geçici bir parantez gibiydi.

1977’yi 78’e bağlayan gece Türkiye’ye dönme umuduylaAlmanya’daki dostlarımızla vedalaşmaya gidiyorduk...  Aa-chen Garı’nda Almanya’nın güvenliği için tehlikeli yabancıgazeteciler listesinde olduğum için tutuklanarak aynı geceBelçika’ya geri gönderildim.

Yine de yedi yıllık sürgün yaşamına son vererek Tür-kiye’ye bir an önce geri dönüp kavgayı orada sürdürmektekararlıydık. 1971’de Demokratik Direniş Hareketi’yle baş la -tıp 1974’ten sonra İnfo-Türk’le sürdürdüğümüz mücadeleyi

420

Page 422: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Belçika’daki arkadaşlara emanet edip siyasal mülteci statü-sünü terkederek Türkiye’de yeni bir sayfa açma hazırlığıiçindeydik...

Bu amaçla geçici pasaport alarak 1978’de Türkiye’ye yap -tığımız iki kısa ziyarette ülkeye kesin dönüşün ha zır lıklarınıbaşlatmışken, militarizm üzerine çevirdiğim iki kitabın İstan-bul’da yayınlanmasından ötürü Donanma Ko mutanlığı AskeriSavcılığı’nın hakkımda çıkarttığı yakalama emri dönüş proje-sini erteletti...

Bu erteleme sürecindedir ki, tüm sürgün arkadaşların çokiyi tanıdığı 12 Eylül 1980 Darbesi’ni izleyen baskılar sürecibizler gibi yurt dışındaki tüm rejim karşıtlarının üzerine birkarabasan gibi çöktü...

Pasaportların uzatılmaması, ardından vatandaşlıktanatma kararları...

İnci ve benim TC vatandaşlığından atılma kararı bize ikikez tebliğ edildi. Bu TC Devleti’nin bize kinini ortayan ko -yan müstesna bir uygulamaydı.

İlk tebligat 1982 yılında Yılmaz Güney, Behice Boran,Gültekin Gazioğlu, Şanar Yurdatapan, Melike Demirağ, CemKaraca, Mehmet Emin Bozarslan, Nihat Behram, MahmutBaksı, Şah Turna, Fuat Saka, Demir Özlü, Yücel Top ve dahayüzlerce arkadaşla birlikte…

İkincisi 1987’de, Brüksel’de Uluslarası Basın Merkezi’ndeyaptığı bir basın toplantısı sırasında zamanın başbakanı TurgutÖzal’a Türkiye’de insan hakları ihlalleri ve vatandaşlıktan at-malar konusunda sorduğumuz sorular nedeniyle…

Artık sadece siyasal mülteci değil, aynızamanda “kat-merli vatansız” olmuştuk…

Vatansızın kavgası siyasal mülteciye göre daha zor… Bukavgada ne yazık ki ihaneti de tanıdık…

Türkiye’de Danıştay nezdinde “vatandaşlıktan atılma”kararına karşı açtığımız dava, son derece iyi bir dosya ha -zırladığımız halde, MGK kararları aleyhine hüküm verile-meyeceği gerekçesiyle reddedildi.

421

Page 423: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Bu noktada ta 60’lı yıllardan beri sosyalist mücadeleyoldaşımız olan bir avukatın tavrını belirtmeyi de, siyasalsürgünlerin mücadelesinin Türkiye’de ne denli hafife alın -dığını vurgulamak için zorunlu görüyorum. Evet, çok iyi ha -zırlanmış bir dosyaya ve avukatlık ücretinin peşinen ödenmişolmasına rağmen, avukatımız  Danıştay’daki murafaayakatılmadığı gibi, bir başka avukatı vekil olarak göndermeyidahi gerekli görmemişti. Danıştay dairesinin iki üyesi bizimlehimizde mütalaa belirttikleri halde, üçlü çoğunluk davayıred gerekçesinde davacı avukatının murafaaya katılmamışolmasını da bir neden olarak göstermişti.

Vatandaşlık hakkını geri alma mücadelemiz bununla dabitmedi… Türkiye’deki tüm hukuki itiraz yolları tükenmişolduğu için Avrupa İnsan Hakları Komisyonu’nda dava açtık.Aylarca süren çalışmalardan sonra hazırladığımız Fransızcadosya Türk Devleti’ni mahkum edecek tüm gerekçeleri bel-geli olarak ortaya koymaktaydı. Türk Devleti ise, bizim ko-münist, anarşist ve bölücü faaliyetlerden ötürü vatandaşlıktanatılmayı defalarca hakettiğimizi ileri süren bir savunma gön-dermişti.

Komisyon’un büyük ihtimalle bizim lehimizde karar ve-receği oturumdan tam bir gün önce Özal iktidarı cunta dö-neminde siyasal nedenlerle vatandaşlık kaybettirmeyiön gö ren yasayı iptal eden bir kararı Meclis’ten geçirip Stras-bourg’taki Konsolosluk aracılığıyla  Komisyon’a ek savun -ma olarak sundu… Bunun üzerine Komisyon vatandaşlıkhakkının iade edildiği gerekçesini ileri sürerek talebimizi ka-rara bağlamayı reddetti.

Osmanlı’da oyun tükenmez.Bu yasa iptal edildikten sonra sürgündeki bazı arkadaşlar

Türkiye’ye dönüş yaptılar.Evet, bizi vatansız kılan yasa kalkmıştı, geçici bir pasa-

portla Türkiye’ye dönmek mümkündü ama döndükten sonrane olacağı meçhuldü… Türk Hükümeti’nin bizim vatan daş -lıktan atılmamızı haklı göstermek için Avrupa İnsan Hak ları

422

Page 424: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Komisyonu nezdinde sözünü ettiği onlarca dava ülkeyedöndüğümüz anda tutuklanıp mahkum edilmemiz için yeter-liydi.

Değerli dostumuz, seçkin hukukçu Halit Çelenk talebi-miz üzerine aylarca bizimle ilgili dava dosyalarını araştırdı,Diyarbakır dahil tüm sıkıyönetim komutanlıklarının mah-zenlerine girdi, ama dosyalar o kadar çoktu ki, sonunda bumeseleyi siyasal planda çözmek gerektiğini düşünerek za-manın dışişleri bakanı Hikmet Çetin’e bizim Türkiye’ye so-runsuz girebileceğimize dair bir güvence vermesini isteyenbir mektup yazmamızı önerdi.

Bu konuda Hikmet Çetin’e yazdığımız iadeli taahhütlümektupların hiçbirine yanıt gelmedi.

Hükümet değişiklikleri sırasında eski dostlarımız MümtazSoysal ve İsmail Cem dışişleri bakanlıklarını üstlendiler…Soysal 1971 darbesinden sonra tutuklandığında ken disininözgürlüğe kavuşması için Avrupa’da mücadele vermiş, özelolarak İngiltere’ye de gitmiştim… Onlara yazdığımız iadelitaahhütlü mektuplara da herhangi bir yanıt gelmedi.

Birkaç yıl sonra Brüksel’deki Avrupa Parlamentosu bi-nasında karşılaştığımızda Soysal artık bakan değildi... Benigörünce hayretle sordu: “Sen niye hâlâ buralardasın?”

“Sayende... Çünkü bakan olduğun halde bizim iadelitaahhütlü mektuplarımıza yanıt vermek lutfunda dahi bulun-madın.”

“Doğancığım, Türkiye’yi bilmez gibi konuşuyorsun...Bana ulaştırılmadı. Keşke mektubu bakanlığa değil de benimşahsi adresime yollasaydın.”

Gülerek yanıtladım:“Eğer senin de bugün temsil ettiğin devlet hâlâ buysa,

bana niçin hâlâ buralarda olduğumu hiç sorma...”*

Vatansız ya da siyasal mültecinin bir başka sorunu daAvrupa ülkelerinde seyahat özgürlüğü… Siyasal mülteciseyahat belgesiyle sorunsuz seyahat edebilirken, Fransa siya-

423

Page 425: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

sal mültecilerin ülkeye girebilmeleri için konsolosluklararacılığıyla vize almaları koşulunu koydu.

Yıllardır Strasbourg’da Avrupa Konseyi ya da AvrupaParlamentosu’nun Türkiye ile ilgili toplantılarını izliyor, mil-letvekillerini bilgilendiyordum. 1986 yılında yine bir top -lantıyı izlemek için Brüksel’deki Fransız Baş kon solosluğu’nabaşvurduğumda, talebimin güvenlik gerekçesiyle reddedildiğibildirildi.

Nedenini çok geçmeden öğrendim. Fransız televizyonuA2 insan haklarıyla ilgili bir programda Türkiye’de azın -lıklara yapılan baskılarla ilgili bir Türk konuşmacı aramış,Fransa’da kimse bu sorumluluğu üstlenmediği için Bel-çika’dan beni davet etmişlerdi. Programda Kürt Enstitüsüyönetmeni Nizan Kendal ile birlikte konuşmuş, azınlıklarayapılan baskıları ortaya koymuştum.

Ertesi gün Hürriyet Gazetesi bir “vatan haini”nin Fransıztelevizyonunda Türkiye aleyhinde konuş turul duğu nu manşet-ten vermişti.

Türk Devleti’nin baskısı nedeniyle artık Fransa’ya gi rişimde engellenmişti, üstelik sosyalist cumhurbaşkanı Fran-çois Mitterrand döneminde… Öyle ki, Fransa Kürt Ens titü -sü’nün Paris’te organize ettiği bir konferansa ko nuşmacıolarak katılmam için gönderilen davetiye, bizzat cumhur -başkanının eşi Danielle Mitterrand’ın imzasini taşıdığı halde…

Seyahat özgürlüğüne kavuşabilmek için yıllardır ya şa -dığım Belçika’nın vatandaşlığını talep etmek ve Belçika pa-saportu edinmekten başka çare kalmamıştı.

İnci’yle birlikte vatandaşlık için yaptığımız başvuru ise,yine Türk Devleti’nin yaptığı baskılar nedeniyle beş yılayakın karara bağlanamadı. Belçika Kraliyet Savcılığı, Mec -lis’e sürekli bizim aleyhimizde raporlar veriyor, VatandaşlıkKomisyonu da gülünç bir gerekçe olarak bizim Belçika to-plumuyla bütünleşmediğimizi ileri sürüyordu.

Oysa kendi kurduğumuz ve yönettiğimiz Güneş Atölye-leri’ nde her yıl yüzlerce yabancı kökenli kişi eğitim görüyor,

424

Page 426: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Fransızca’yı söktükten sonra da yönetici olarak ya İnci’ninya da benim verdiğimiz lehte belgeler sayesinde Belçika va-tandaşlığına alınıyordu.

Tam bir skandal olan bu durumu geniş bir kampanya ileaçıklamamızdan sonra Belçika Meclisi olağanüstü bir kararlabizim Belçika vatandaşlığımızı onaylamak zorunda kaldı.

Şu anda bizler Belçika vatandaşlarıyız…Ancak bir Avrupa ülkesinin vatandaşı olmak da, Türk

Devleti’nin “sakıncalı” saydığı kişiler için bir güvence sağ -lamıyor.

Brüksel’deki Türkiye Büyükelçiliği, rejimin emrindekiTürk çe medya aracılığıyla bizlere karşı kışkırtmalarını hiçeksik etmedi. Öyle ki, Dersim soykırımı konusunda AvrupaParlementosu’nda bir konferans düzenlenmesine katkıda bu-lunduğumuz için hem Belçika’daki bazı Türk siteleri, hemde Türkiye’de bir günlük gazete aracılığıyla hakkımda linçkampanyası açıldı.

Buna karşı Türkiye’de ve Avrupa ülkelerinde başlatılanprotesto ve dayanışma kampanyası sayesinde Belçika Dev-leti beni resmen himaye altına almak zorunda kaldı.

Türk kökenli seçmenlerin oylarını alabilmek için tümBelçika partilerinin flört ettiği Ankara güdümlü islamcılarınve faşistlerin cirit attığı bir mahallede himaye ne denli müm-kün ?

Daha birkaç ay önce, Atatürkçüler Derneği kurucusu biri,Ermeni soykırımının tanınmasını desteklediğim için, aşırısağın sözcüsü Türkçe bir İnternet sitesinde resmimi de koya-rak “Bu adamı iyi tanıyın!” diye hedef göstermekteydi…Acı olanı ise, bunu yapanın özellikle 70’li yıllarda Bel-çika’da siyasal mülteci olmasına yardım ettiğimiz, hattâ evi-mizde ağırladığımız bir kişi olmasıydı.

45 yıllık sürgün yaşamımızda, İnci de ben de, sol siya-setteki farklılıkları hiçe sayarak kimlere dayanışma göster-medik ki… Yardımcı olduklarımız arasında sağladığımızolanakları kullanıp kendilerini güvenceye aldıktan sonra sa-

425

Page 427: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

dece selamı sabahı kesmekle kalmayıp siyasal kariyerleriuğruna arkadan vuranların sayısı o denli çok ki!

Tüm bunlara karşın, sürgünümüzün ilk gününde başkoyduğumuz, Demokratik Direniş Hareketi’yle başlayıpİnfo-Türk’le, Güneş Atölyeleri’yle, 12 Eylül döneminde De-mokrasi İçin Birlik örgütlenmesiyle sürdürdüğümüz Tür-kiye’nin demokratikleşmesi mücadelesine katkımızı ileriyaşımıza ve giderek daha da ciddileşen sağlık sorunlarımızarağmen aynı kararlılıkla geliştirmeye çalışıyoruz…

Asuri, Ermeni ve Kürd diyasporalarıyla birlikte yürüt tü -ğümüz bir kavga bu…

Önümüzdeki 11 Mayıs, sürgünümüzün 45. Yıldönümü…Ben artık 80 yaşındayım… İnci de 76…

Daha kaç yıl yaşarız bilmiyorum.Ergeç dogduğu topraklara dönebilmek, hayata orada veda

etmek, her sürgünün son derece meşru arzusudur.Ama artık biliyorum ki, bu bizim yaşta ve bizim duru-

mumuzda olan kişiler için, bir mucize olmadıkça, gerçek -leşemeyecek bir rüyadır.

Bu nedenledir ki, İnci de ben de kendimizi kaçınılmazsona, duygusallıklarımızı hiçe sayarak, olabildiğince ger-çekçi biçimde hazırladık.

Evet, 45 yıldır beşer bizim milletimiz, dünya bizim va-tanımız…

45 yıl önce sürgüne çıktığımızda, Dante’nin İlahi Ko-medi’de dediği gibi, kendimizi hayat yolunun ortasında birkaranlık ormanda bulmuştuk. İnançlarımız ve karar lı lık la rı -mız kendimizi yitirmemizi, yanlış yollara sapmamızı engel-ledi, hep kavganın doğru yolunda ilerledik.

Artık hayat yolunun sonundayız…Sürgün, doğup büyüdüğü ve üzerinde yaşayan insanların

hiçbir köken, dil ve inanç farkı olmaksızın özgür ve eşit ya -şayacağı bir düzen için mücadele veren insanların belki dedönüşü olmayan son durağıdır… En azından İnci ve benimiçin öyle görünüyor.

426

Page 428: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

“Türkiye’ye neden dönmüyorsunuz?”Hukuki, cezai ya da fiziki engeller bir yana, yanıtımız

nettir:Bizleri ve bizim gibi binlerce yurttaşı sürgüne zorlayan,

şimdilerde “vatandaşlıktan atma” tehditlerini yeniden gün-de me getiren Türk Devleti mevzuattaki tüm terör yasalarınıve maddelerini iptal etmedikçe, tüm siyasal tutuklu ve mah-kumları serbest bırakmadıkça, tüm sürgün arkadaşlarımızın,Türk, Kürt, Ermeni, Asuri, Ezidi ayrımı olmaksızın, onurlubir biçimde dönmelerini sağlayacak demokratik bir düzenibenimsemedikçe Türkiye’ye dönüş bizler için yarım yüzyılayakın süredir sürdürdüğümüz kavgaya ihanet olur.

Moskova’da yatan Nazım Hikmet’i, Paris’teki Père La-chaise’ de yatan Yılmaz Güney’i, Ahmet Kaya’yı, Uğur Hü-küm’ ü düşünüyorum.

Özellikle Nazım Hikmet için onyıllardır dillerden dü şü -rülmeyen Türkiye toprağında ”bir çınar ağacının gölgesi” ya -kınmalarını…

Kuşkusuz sürgünde yaşama veda eden herkesin ve deyakınlarının son dinlenme yeri konusundaki tercihlerine so-nuna kadar saygı gösterilmelidir.

Ne ki, Nazım sürgünde can vereli yarım yüzyılı geçti…Türkiye, sosyal demokrat iktidarlar döneminde dahi bu enbüyük ozanının son arzusunu yerine getirmeyi göze alamadı.

Bence artık çok geç…Bence onlar, büyük insanlığın vatandaşları olarak hep top -

rağa verildikleri yerde kalmaya devam etmelidir…Moskova’da 1917 devrimini yaratanlarla, Paris’te 1871 ko-

münarlarıyla aynı toprağı paylaşıyor olmak sadece onlar içindeğil, onların kavgasını yaşatanlar için de bir onur sorunudur.

Fahrettin Petek gibi, vakt erince vücutlarını ömürlerinitükettikleri ülkenin bir krematoryumunda alevlere emanetedenlerin tercihlerine de aynı saygı gösterilmelidir. 

Tam da bu yazıyı bitirirken, 70’li ve 80’li yıllarda ya kın -dan tanıdığım Belçika Komünist Partisi Genel Başkanı Louis

427

Page 429: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Van Geyt’in 88 yaşında hayata veda ettiği haberi geldi. Say -gın bir siyasal kişilikti…

Kendi istemi üzerine ailesi Van Geyt’e cenaze töreniyapılmayacağını ilan ediyordu. Çünkü vücudunu bilimeadamıştı.

Boğazımda bir şeyler düğümlendi…Sürgünde can veren büyük ozanımız Nazım Hikmet’in

Benerci destanının bitiminde söylediklerini anımsadım:Çan çalmıyoruz. Çan çalmıyoruz. Yok salâ veren!Giden obiten bir şarkı değildir...Obüyük bir ışık gibi döğüştü. Kasketli bir güneş halinde düştü.Evet, ne cenaze töreni, ne mezar taşı…Yeter ki bu insanların yaşamlarının en üretken, en verimli

yıllarını çok sevdikleri ülkelerinin ve halklarının esenliği içinbaşka coğrafyalarda mücadeleye harcadıkları unutulmasın…

Ve de arkadan gelen kuşaklar artık sürgün acısı tatmasın…

İstanbul’daki Vedat Türkali Gecesi’ne Mesajİnfo-Türk, 14 Ekim 2016

İstanbul’da 14 Ekim 2016 Vedat Türkali gec e sin de  NazımAlp man tarafından gerçekleştirilen Vedat Türkali belge-selinin de gösterimi yapıldı. Gösterimden sonra NazımAlpman usta yazarın sürgün dostlarından Doğan Özgü-den ve İnci Tuğsavul’un geceye gönderdikleri aşağıdakimesajı okudu:

428

Page 430: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

“Türkiye solunun bizden önceki kuşağından sahsentanıyabildiğimiz ve sıcak dostluk ilişkileri kurabildiğimizseçkin şahsiyetlerin başında gelir hiç kuskusuz sevgili VedatTürkali…

“İzmir’den kopup Bâbıâli’ye girdikten sonra Yeşilçam’datanıdığım bir çok ünlü sinema yönetmeni, senaristi ve oyun-cusu arasında özel hayranlık duyduğum kişilerdendi VedatTürkali.

“Kendisinin Türkiye Komünist Partisi mahkumlarındanYüzbaşı Abdülkadir Demirkan olduğunu biliyordum. Anti-komünize koşullandırılmış bir orduda komünist olmak herbabayiğidin harcı değildi... Hep 1917 Rus Devrimi’ndenönce Çarlığa karşı direnişte yer alan askerleri düşünürdüm…Hele Potemkin!

“Türkiye sinemasının kilometre taşlarından biri olan “Ka -ranlıkta Uyananlar” filminin senaryosu onundu. Ak şam’ıngenel yayın yönetmeni olarak bu film üzerine düzenlenen,Çetin Altan ve İlhan Selçuk’un da katıldığı açık oturumu yö-netmek yaşamımın en onurlu görevlerinden biriydi...

“Türkali’yle dostluğumuz yıllar sonra, yollarımız sür-günde kesiştiğinde pekişti.

“O da, ben ve İnci de, Kürt kökenli olmayan sosyalistlerolarak Kürt ulusal direnişiyle dayanışma içindeydik… Kon-feranslarda, dayanışma kampanyalarında birlikte yer aldık…

“Hiç unutamadığımız bir anı… Brüksel’de Kürt sorunuüzerine uluslarası bir konferansa Türkali gibi aynı kuşaktanMihri Belli de katılıyordu. O, komünist hareketin geçmişiüzerine yazdığı bir kitaptaki eleştirilerinden dolayı Türka li’yeson derece öfkeliydi. Selam vermek dahi istemi yordu.İnci’yle birlikte ısrarımız üzerine ortak kahvaltı sofrasına gel-meyi kabul etti… Bir iki serzenişten sonra hava yumuşadı…

“İki eski yoldaşın dostluğunun yeniden kurulmasına ve-sile olmak İnci’yle benim en tatlı sürgün anılarımızdandır.

“Yıllar sonra anıt romanı Güven’i baskıya göndermedenönce okumam için İnci’yle beni ısrarla Londra’ya davet

429

Page 431: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

430

etmişti… Hızla okuduğum müsveddelerde Türkali belki deilk kez Ermeni sorununa ayrıntılı değiniyordu. Bizim Brük-sel’de kurduğumuz İnfo-Türk’te ve Güneş Atölyeleri’ndeKürt, Ermeni ve Asuri diyasporalarıyla Ankara’nın soykırıminkarcılığına karşı birlikte mücadele verdiğimize bizzat tanıkolduğu için her buluştuğumuzda ya da telefonkonuşmamızda bu konuyu uzun uzun konuşur, tartışır, kay-nak araştırırdı.

“En son 2006 yılında Brüksel’de iki ortak dostumuz,Kürt liderlerinden Remzi Kartal ve yazar-yayıncı Ragıp Za-rakolu ile birlikte kendisiyle bizim evde buluşmuştuk. Yüzyüze son görüşmemizdi…

“İleri yaşında İstanbul’da yazdığı Bitti Bitti Bitmedi, ko-münist bir Türk aydınının ebediyete göçetmeden önceverdiği enternasyonalist bir veda mesajıydı.

“Baskıdan önce müsveddelerini bana da göndererekgörüşümü istemişti.

“İlettiğim notlarda bu konudaki cesur tavrını övmeklebirlikte genelde Türkiye komünist hareketinin halklar sorunuve özellikle de Ermeni soykırımı konusundaki suskunluğunueleştirmiştim.

“Sevgili Türkali’nin kitabın arka sayfasında bu eleştiri-lerime de yer vermiş olması aydın dürüstlüğünün en güzelörneklerinden biriydi.

“Türkali, ciddi sağlık sorunlarına rağmen Kürt ve Ermenihalklarıyla dayanışmasını son ana kadar her fırsatta dile ge-tirdi…

“İnci de, ben de, sürgünün binbir bilinmezlikle dolu gir-dapları içinde hep sıcak dostluk ve dayanışma ilişkisi içindeolduğumuz sevgili Vedat Türkali’yi özlemle anıyoruz.”

Page 432: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

“Vatansız” Gazeteciüzerine

Gerçeğin gözüyle gazeteci anılarıTurgay Olcayto, Evrensel, 28 Aralık 2010

“Gazetecilik, daha özenli olmaları gereken kişiler, hattaçoğu kez bu mesleğin içindekiler tarafından adına leke sü-rülse de, onurlu bir meslektir. İdeolojik eğilimleri ne olursaolsun hükümetlerin çoğu, basına açıkça müdahale etmediklerizamanlarda bile sansür ve denetim uygulamaya çalışır, bunuda genellikle başarırlar. Gazete sahipleri, büyüklük hastalık-larını bir kenara bırakalım, basını kendi iktidar ve zenginlikarayışlarını tatmin edecek bir araç olarak kullanırlar. Gazete-cilerin ise şakayla karışık söylendiği gibi etik dışı davranmakiçin rüşvet almaya bile ihtiyaçları yoktur. Hatta ‘tüketiciler’ desaçmalığa ve bayağılığa prim verip, berbat standartları kuralkabul ederek gazeteciliğin hizmet dışı kalması için ellerindengeleni yapmaktadırlar. Yine de gazetecilik onurlu bir meslek-tir, çünkü, haber, yorum ve görüşleri içeren bilgilerin dolaşı-mını sağlamak gibi onurlu bir amacı vardır. Bu onurlu biramaçtır, çünkü toplumun -özellikle demokratik olma iddia-sındaki bir toplumun sağlıklı olması buna bağlıdır.”

Alıntıladığım satırlar Andrew Belsey ve Ruth Chadwickadlı iletişim bilimcilerinin “Medya ve Gazetecilikte Etik So-

431

Page 433: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

runlar” kitabından. Dilimize bir başka İletişim Bilimci, Prof.Dr. Nurçay Türkoğlu çevirmiş. Belge Yayınları’ndan çıkan,gazeteci Doğan Özgüden’in anılarının ilk cildini oluşturan“Vatansız Gazeteci” kitabının sayfalarında dolaşırken isteristemez medya, siyaset, sermaye sarmalında gazetecinin nekadar özgür kalabileceğini, etik ilkelere nasıl uyum sağlaya-cağını düşünmeye başladım.

Doğan Özgüden gazeteciliğin mutfağında yetişmişbir usta. Yöneticilik yapmış, gazete çıkarmış, kurduğu AntYa yınevi ile de tek tip öğretiye karşı eleştirel düşünceninufuk larını açan kitaplar yayınlamış. Eşi İnci Özgüden ile bir-likte salt gazetecilik, özgün bir yayıncılık yapmanın uğraşıiçinde olmuşlar. Oysa cumhuriyet tarihimiz boyunca devletsöyleminin dışına çıkan gazetecilere, yazarlara, şairlere, ay-dınlara iktidarların pek sıcak bakmadığını biliyor olmalıydı-lar. Hele de toplumcu görüşlere sahipseniz, sosyalist birpar tide görev alıyorsanız artık devletin soluğunu sürekli his-sedersiniz ensenizde. Sorarlar size: Halkı aydınlatmak, bilgi- len dirmek size mi kaldı? Devlet ne güne duruyor? De mok rasisözcüğünün siyasetçilerin ağzından düşmediği, iktidarın de-mokratik açılım projesi ürettiği bir ortamda hâlâ düşünceyiifade özgürlüğü yasalarla kısıtlanmışsa, hâlâ yasalar, yasalarıuygulamakla yükümlü makamlar, YÖK, RTÜK gibi kurum-lar, üniversiteler ülkeyi yasaklarla çekip çeviriyorsa, hâlâ 50gazeteci demir parmaklılar arkasında yeni bir yıla giriyorsa,böyle ayıplı bir demokrasiden söz etmenin ne yararı var?

Doğan Özgüden’in Türkiye serüvenini özetlemek kolay,12 Mart 1971 darbesinde politik göçmen, 12 Eylül 1980 as-keri cunta döneminde yurttaşlıktan çıkarılmış “vatansız”.Bakın anılarında bu vatansızlık durumunu nasıl değerlendi-riyor Özgüden:

“…Herhalde gurbeti içimde taşıyarak göçeceğim bu dün-yadan. Ne dert ? Görmesem de, bir vatansız olarak ya da da hadoğru bir deyişle bir dünya vatandaşı olarak Türkiye’yi her güngeceli gündüzlü yaşamıyor muyum, tıpkı Belçika’yı, Fi listin’i,

432

Page 434: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Küba’yı,Vietnam’ı, Ruanda’yı yaşadığım gibi. Önem li olan,vatanlı da olsan, vatansız da olsan,insan onuruyla eğilmeden,bükülmeden yaşamış olmak,yaşadıklarımla gurur duyuyorum.”

‘Vatansız Gazeteci’ daha ilk sayfadan başlayarak sarıpsar malıyor insanı. Özgüden’in ustalıklı anlatımıyla bir so-lukta okunuyor. O dönemlere bencileyin tanıklık edenlerinsealtını çize çize okuyacakları bölümler de çok elbet. Ülke ger-çeklerine ilgi duyan, 1960’lı yıllardan başlayarak siyaset ta-rihimizi, ekranlardan yalan yanlış sunulan kimi programlarlatanımak şanssızlığına uğrayan gençlere, Doğan Özgüden’inkitabı önemli bir kaynak. Yararlanacaklarını ummak istiyo-rum. Türkiye’de bir dönem devrimci yazılar yazıp, sol nu-tuklar attıktan sonra askeri darbe dönemlerinde yurt dışınaçıkan, ancak bir süre sonra neoliberal kimlikleriyle ülkeyedönüp iktidarlara biat eden kimi gazeteciler için de Doğan’ınkitabından çıkaracakları çok ders var.

Gazeteci Doğan Özgüden’in AnılarıATGB Başkanı Gürsel Köksal, 7 Ocak 2011

Uzun yıllardır Brüksel’de yaşayan Gazeteci Doğan Öz-güden anılarını yayınlamaya başladı.

“Vatansız” Gazeteci başlıklı kitabın Belge Yayınları’ndançıkan birinci cildi, Doğan Özgüden’in Türkiye’deki çocuklukve gazetecilik  yıllarını (eşi gazeteci İnci Özgüden-Tuğsavul’ -la 12 Mart darbesinin ardından Türkiye’den ayrılmalarına ka -dar) içeriyor

Aşağıda kitapla ilgili Belge Yayınları’nın duyurusu yeralıyor.

Doğan Özgüden, eşi İnci Özgüden-Tugsavul’la birlikte1971 askeri darbesinin ardından Türkiye’den ayrılmış veBelçika’ya yerleşmişlerdi.

O dönemden beri Brüksel’de çalışmalarını eşiyle birlikteyürüten ve birlikte kurdukları Info-Türk Ajansı’yla Türkiye

433

Page 435: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

üzerine çeşitli dillerden yayınlar yapan Özgüden’e, 2007’deTürkiye Gazeteciler Cemiyeti’nce “Türk Basını’na 50 yılıaşkın süreyle vermiş olduğu seçkin hizmetler” nedeniyle Te-şekkür Belgesi verilmişti

Aşağıdaki link üzerinden Doğan Özgüden ve İnci Özgü-den-Tugsavul’la ilgili ayrıtılı bilgilere ulaşabilir, kendileriylehaberleşebilirsiniz.

http://www.info-turk.be/ozguden-tugsavul-T.htmSayın Doğan Özgüden’e bu sıradışı yaşam öyküsünü ya-

zılı hale getirerek kamuoyuna ulaştırdığı için teşekkürler.Böylece sadece Türkiye’nin yakın tarihini değil, Türkiye

dışıdaki Türkiye’yi daha iyi anlayabilmek, değerlendirebil-mek için onun tanıklığından da yararlanabileğiz

Avrupa’da yaşayan gazetecilerin, ATGB üyelerinin Av-rupa’da yaşayan en kıdemli Türk gazetecilerinden İnci veDoğan Özgüden’in öykülerini ve mücadelelerini yakındanyakından tanıma şansını kaçırmamaları umuduyla.

Sürgündeki “Vatansız” GazeteciOsman S. Arolat, Dünya, 7 Ocak 2011

Gazetecilik yaşamımın başlangıcından bu yana, yaniamatör olarak Öncü gazetesinde ilk imzamı görmemden buyana 49 yıl geçmiş. Bu 49 yıllık dönemde benim gazeteciolarak gelişmemde önemli köşe noktaları olarak gördüğümdönemler var. Bunlar sırasıyla Sendika gazeteleri çıkarmam,ANT dergisi, Ortam Dergisi, İSTA-THA ajansları, İsveçRİSK radyo, Alman WDR, İngiliz BBC radyosu, Milliyet,Güneş, Sabah, Günaydın ve Dünya gazeteleri…

Bu 4 yıllık dönemde bazı gazetecilerden çok şey öğren-diğimi düşünürüm. Bunlardan biri THA patronu rahmetliKadri Kayabal, diğeri ANT dergisi yönetmeni Doğan Özgü-den, bir üçüncüsü halen çalışmakta olduğum DÜNYA gaze-tesinin sahibi rahmetli Nezih Demirkent’tir.

434

Page 436: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Doğan Özgüden, gazetecilik yaşamında genç yaşta başa-rılar elde etmiş ve 35 yaşında 12 Mart darbesinin ardından si-yasal nedenlerle yurt dışına çıkmak zorunda kalmış.

Orada Askeri Cunta aleyhinde yaptığı yayınlar ve döne-min Başbakanı Turgut Özal’a Brüksel’deki basın toplantı-sında sorduğu soru nedeniyle de vatandaşlıktan çıkarılmış ve“Sürgündeki vatansız gazeteci” olarak yaşamını 39 yıldıryurt dışında sürdürmek zorunda kalmış.

Doğan Özgüden, Belge yayınları arasında okura sunulananı kitabın ilk 100 sayfasında bir istasyon şefi olan babasıile Anadolu’nun çeşitli küçük istasyonlarında geçen yaşa-mını doğumundan başlayarak, yaşadığı ilginç olayları, dö-nemi kafamızda yaşatmamızı sağlayan bir üslupla anlatıyor.

1952 yılında babasının İzmir’e tayini çıkıyor. Özgüdenorada Ticaret lisesinde öğrenime başlıyor. Lise sonda stenoile tanışıp öğreniyor. Liseyi bitirdiğinde babası üniversite öğ-renimi yaptıracak gücü olmadığını söyleyince çalışarak oku-mak kararı alıyor. Dersleri izleme mecburiyeti olmayanYüksek Ekonomi ve Ticaret Okulu’na kaydını yaptırıp iş ara-maya başlıyor. O yıllar İzmir’de NATO karargahının kurul-duğu dönem. Az İngilizce ve steno bilgisi nedeniyle yakınçevresinin ısrarı ile Nato işyerinde çalışma başvurusu yap-mak için sıraya giriyor. Ama sonra cayıp sırayı terk ediyor.Ardından yeni çıkacak bir gazeteye çalışmak için başvurur.

Bu başvuruyu, işe kabulünü ve İzmir gazetelerindeki ça-lışmalarını Ege Güneşi’nden başlayarak onun anlatımına bı-rakalım:

“Gazetenin sahibi İzmir’in büyük işadamlarından birininAmirika’da eğitim dönmüş damadıydı. Türkiye’ye döndük-ten sonra teknik olarak mevcutlarından tamamen farklı birgazete yayınlamayı kafasına koymuştu. Kendimi tanıttıklansonra, ‘Liseyi bitirdim. Çok hızlı steno ve daktilo yazarım.Yüksek okul saatlerim dışında çalışabileceğim bir iş arıyo-rum’ dedim.”

Okunan bir haberi steno ile yazıp, heyecandan birkaç435

Page 437: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

hata yaparak daktilo eder ve işe alınır. Görevi yurt haberle-rine gelen haberleri telefonla steno ile hızla yazarak sonradaktilo etmektir. 8 Eylül günü işe başlarken bir sürprizle kar-şılaşır. Bir sınıf arkadaşı da stenograf olarak kendisiyle bir-likte işe alınmıştır. Türkiye’de ofset tekniğini ilk deneyengazete olan Ege Güneşi bu iki gence ödediği paradan çokdaha fazlasını telefon faturalarını azaltarak elde eder.

Özgüden kısa bir süre sonra Ege Güneşi macerasıson bulunca, 15 Ocak 1953 günü çıkmaya başlayan CHP ör-gütünün desteklediği Sabah Postası gazetesi başyazarı veyazı işleri müdürü Orhan Rahmi Gökçe’ye başvurur. Yinetelefonla gelen bir yurt haberini steno ile alıp daktilo ederekişe alınır. Özgüden oradaki çalışma koşullarını şöyle anlatır:

“Buradaki çalışma ortamı, teknik olanaklar Ege Güne-şi’nden son derece farklıydı. Zemin Katın arka tarafındaNuh-u Nebi’den kalma bir düz baskı makinesi, ön tarafta ikiLinotype dizgi makinesi ve hurufat kasaları. Linotype’lerineritme potasından yoğun antimuanlı kurşun kokusu yükseli-yordu. Üst katta ise yazıişleri müdürünün oldukça geniş sa-yılabilecek bürosunun dışında, idareye, muhabirlere ve sayfasekreterlerine ayrılmış bölümler vardı.”

Doğan Özgüden’in çocukluğu ve yetişmesi ile ilgili bil-gileri, gazetecilik serüveninin ilk dönemini size geniş olarakaktardım. Ancak bundan sonrasını okurlara bırakıp kısa birözetle kitapta başka nelerin yer aldığını özetleyeceğim.

1956’da askere giden Özgüden asker dönüşü bir günİzmir Ticaret Odasında çalışıp 1958’de tekrar Sabah Posta-sı’nda gazeteciliğe döner. Abdi İpekçi’nin çağrısıyla Milliyetİzmir temsilcisi olur. Bir yanlış anlaşmadan sonra Öncü ga-zetesinin temsilciliğini üstlenir.

Sendikacılık da yapmaktadır. İşsiz kalır. Kısa bir süre İn-giltere’ye gidip geri döner. TİP’te çalışmaya başlar. Kong -rede kontenjan konusunda sorun yaşadığı arkadaşlarıylaüyelikten ihraç edilir. İstanbul’da Gece Postası’nda genelyayın yönetmenliği sonrasında, 1964’te İlhami Soysal’ın

436

Page 438: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

çağ rısıyla Akşam Gazetesine gece sekreteri olarak geçtiktenkısa süre sonra gazetenin patronu Malik Yolaç tarafındanGenel Yayın Yönetmenliğine atanır. Gazeteyi tirajda ilk sıra -lara yükseltir. Milliyet’ten ayrılan Çetin Altan’a Akşam’dayazdırır. Akşam’da patron Malik Yolaç ile yaşanan olum-suzluklar sonrasında gazeteden ayrılır.

Özgüden, Akşam çalışmalarını kitapta şöyle değerlendi-riyor:

“Akşam benim gazetecilik hayatımda önemli bir dene-yimdi. Ama daha da önemlisi, Türkiye günlük basın tarihindeiki yıl süreyle, etkisi daha sonraki yıllarda da hissedilecekbir efsane oldu.O efsaneyi yaratma onurunu Akşam’da odönemdeki tüm gazetecileriyle, mürettipleriyle, makinist-leriyle ve dağıtıcılarıyla, daha da önemlisi okuyucularıylapaylaşıyorum.”

Özgüden Akşam’dan ayrıldıktan sonra 1967 yılında haf-talık ANT dergisini eşi İnci Özgüden, Yaşar Kemal ve FethiNaci’nin katkılarıyla hayata geçirir. İlk sayısının 3. say-fasındaki Yorum yazısında ANT’ı “Babıali basınında yer ver-ilmeyen gerçeklerin dile getirildiği, zincirlenen kalemlerinözgürce konuştuğu bir forum” olarak niteleyip, Ant’ı tanım-layan şu sloganları sıralar:”O sömürücülüğe karşı Ant”tır. Ososyal adalet için Ant’tır, O emperyalizme karşı Ant’tır. Obağımsızlık için Ant’tır”.

İnci Özgüden’in çok başarılı çağdaş mizanpajı ve çarpıcıkapak düzenleriyle yayın hayatına giren Ant 173 sayı haf-talık olarak çıktıktan sonra aylığa dönüp 13 sayı daha yayın-lanır ve 1971 askeri darbesi yönetimi tarafından kapatılır.

Doğan Özgüden, Vatansız Gazeteci’nin ilk cildinde1936-1971 yılları arasındaki 35 yıllık yaşamını sıcak birüslupla anlatıyor. İkinci ciltte ise 1971’den günümüze sürgünyaşamını anlatacak.

Bir döneminde benim de tanıkları arasında yer aldığımDoğan Özgüden’in başarılı gazeteciliğini merak edenler içinbu anı kitabında çok önemli detaylar bulunuyor.

437

Page 439: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Özgüden’ler hâlâ haymatlosFaruk Pekin, Cumhuriyet, 20 Ocak 2011

Kısa bir süre önce postadan önüme bir kitap düştü: ‘Va-tansız Gazeteci, Doğan Özgüden, Cilt 1, Belge Yayınları, İs-tanbul 2010,’ başlığıyla. Anılarını yazmasından tam umu dumukestiğim sırada kitap çıkageldi. Yıllardır ‘abi, yazsana, ölüpgi deceğiz, hepsi unutulacak’, derken, Doğan Özgüden niha-yet yazmış! Kalemine sağlık (eskiden öyle derdik.) Ben isehâlâ bana göre Türkiye’nin en hızlı, en başarılı gazetecisi olanDoğan Özgüden’den bir de ‘Türkiye Basın Tarihi 1961-71 veSonrası’, ayrıca 1967-71 yıllarında önce haftalık ANT dergi-sinin son sayfasındaki, sonra aylık ANT’ın iç sayfalarındakiCağaloğlu haberlerinin günümüzde değerlendirilmesini heye-canla bekliyorum.

Dilerim yurtdışına çıkışlarının 40. yılına (Mayıs 2011)anılarının 2. cildini yetiştirir; sonra Türkiye medyasını ayrı -ca tarihsel bir çerçevede ekonomik, toplumsal, siyasal açı-dan değerlendirir.

İnci ve Doğan Özgüden’i (bizler için Doğan Abi, İnciAbla) 1968’de Robert Kolej Öğrenci Birliği Başkanı ikenOsman Saffet Arolat kanalıyla tanımıştım. Sonra ANT der-gisi için yazılar yazmaya başladım. 1970-71 ANT dergisiYayın Kurulu’nda görev aldım. Doğan Abi bizim için herzaman efsanevi Akşam gazetesinin ulaşılmaz Genel YayınMüdürü idi.

Birçoğunu çok sık dinlediğim, önemli bir kısmını (Ekim1969 - Mayıs 1971) neredeyse 24 saat yaşadığım anıları bir geceuykusuz kalmak pahasına bir solukta okudum. Ne günler!

Bir “aktivist”Doğan Abi için tırnakla kazılan bir yaşam. Müthiş bir ça-

lışkanlık, özveri, dürüstlük. Yaşam içinde, pratikte, yoksullu -ğu, sömürüyü, baskıyı yaşama. Sürekli başkaldırı. İnsanlaragüvenme, inanma. Sonra kazık yemeler. Sonra yeniden

438

Page 440: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

umut lanma. Ardından aşırı gerçekçilik! Yine de birinci cilttebirçok alandaki kırgınlığını sergilememiş!

Bugüne kadar 12 Mart ve 12 Eylül üzerine çok sayıdaanı kitabı çıktı. Ancak 1961-71 üzerine en yetkin bir kalem-den, tüm olguları bir ‘gazeteci’, bir ‘siyasal eylemci’ ve bir‘ak tivist’ olarak yaşayan bir kişiden çok değişik anıları içe-ren bir kitapla karşı karşıyayız.

O günleri anımsayanlar, Doğan Özgüden’i hep ANT ilebirlikte bilebilirler. Oysa Türkiye aydınları bir Akşam gaze-tesi olgusunu hep hatırlamalıdırlar. O dönemde bir sol gaze-teci, bir sol yazar yoktu ki, Akşam’dan geçmesin.

Ama bugünün birçok ünlü gazetecisi o günleri anımsamakbile istemiyor. Yeni yetme gazeteciler ise bir Akşam gazetesideneyimini bilmiyorlar bile. O bu gazeteyi çok farklı bir yer-den aldı, sonra ayrılmadan önce hazırladığı ‘Talat AydemirAnıları’yla o zamanki tiraj koşullarında 220.000’e ulaştırdı.

Doğan Özgüden benim için öncelikle Türkiye açısındanüç olgunun toplamıdır: 13 Mart 1965’teki Akşam gazetesinin72 puntoluk ‘İşçilere Ateş Açıldı’ başlığı; ANT’ın Eylül 1970sayısındaki ‘Kapitalistleşen Subaylar İşçileri Yargılayamaz’kapağı ve Mayıs 1971 sonrasında Avrupa’daki ‘DemocraticResistance of Turkey’ yayınları.

İnsan belleği ‘nisyan ile maluldür’, derler. Bugünlerdeçok sayıda demokrat (!) kişi anti-darbeci, anti-cuntacı, anti-Kemalist söylemde. Ama Türkiye’de 1970’te ‘ordu-gençlikel ele, milli cephede’ sloganlarının atıldığı bir sırada, ‘Kapi-talistleşen Subaylar İşçileri Yargılayamaz’ sloganını bir si-yasi derginin kapağına taşımak için yürek isterdi.Eğitim seminerleri

Salt yürek değil (aklıma ANT dergisi yazarlarından CanYücel’in bir tüzük tartışması nedeniyle ‘sosyalizm tüzükdeğil, büzük ister’ sözleri geliyor), biraz siyasi öngörü, Mark-sizmde olgunluk gerekiyordu. Milli Demokratik Devrim slo-ganı yerine halklar sorununu aşmış, bir ‘sosyalizm’ an layışını,

439

Page 441: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

yani sınıf yaklaşımını izliyor olmak gerekiyordu. 1969-70yıllarında ben hem ANT dergisinde yazı yazıyordum, hemde DİSK’te ve DİSK’e bağlı Maden-İş Sendikası’nda eğitimseminerlerinde eğitimciydim, Vatansız Gazeteci’de yazıldığıgibi (s. 504) Fethi Naci, Kemal Sülker, Süleyman Üstün veÇetin Özek ile birlikte. Daha önce Do ğan Abi de o seminer-lere katılmıştı. Maden -iş yöneticilerinden Şinasi Kaya onuçok severdi. Vatansız Gazeteci’nin 503. sayfasında konu edi-len ‘genel grev’ de gündeme o ilişki çerçevesinde gelmişti.

ANT dergisinde kısa adı OYAK olan Ordu YardımlaşmaKurumu’ndan ve bu kurumun yatırımlarından daha öncebahsedilmişti. Ama ilk kez Eylül 1970’te açık biçimde ordukapağa çıkarılmıştı. Komutanlar, darbeciler bu başlığa çokkızmıştı. Bir de ordudan bir şeyler bekleyen ‘devrimciler’.Ve Doğan Özgüden bir kez daha, başka bir biçimde sorgu-lanmıştı.

Doğan Abi kitapta nasıl yurtdışına çıktığını çok iyi anlat-mış. En son Ankara’ya gitmek üzere onunla vedalaşırken (sonsahne) yanına bir albay oturmuştu. Ben de çok korkmuştum.Hâlâ ne olacağı belli değildi. Ama artık nasıl Türkiye dışınaçıktıklarını belgeledi. Ne yazık ki, 12 Mart son rasında bazıkendini bilmez kişilerin ‘bir arkadaşımı kaçırmak için, DoğanÖzgüden’i yurtdışına kaçırdığını bildiğim Faruk Pekin’e gidipbizim arkadaşımızı da kaçırır diye ondan yardım istedim’ gi-bisine gerçek dışı emniyet ve askeri savcılık beyanlarındandolayı ben fazladan işkenceye maruz kalacaktım. Herkesbenim Doğan Abi’yi Bulgaristan ya da Sovyetler kanalıylayurtdışına çıkardığımı sanıyormuş. Bu konu en az 6-7 kişi-nin ifadesinde yer aldı. Neyse, geç de olsa, belgelerle, herkesÖzgüden’lerin eski sosyalist ülke temsilciliklerinin yardımıolmaksızın yurtdışına çıktığını anlamış olacak!

Doğan Abi kitabında anlattığı daktilosunu on parmağıylabir ‘mitralyöz’ gibi kullanırdı. Bilgisayar çağı dahil Bâbıâ-li’de ondan daha hızlısını görmedim. İkincisi gerçek bir ga-zeteci olarak steno kullanırdı. Örneğin Türkiye İşçi Par tisi’nin

440

Page 442: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

program tartışmalarının steno ile tutulmuş tam metni yal-nızca onda vardı. O sırada Türkiye’de stenoyu onun gibi kul-lanan bir kişi de yoktu. Üçüncüsü o dönemdeki gençlerarasında ‘işçici’ olan benden daha ‘işçi yanlısı’ ve de anti-Kemalist idi. Dördüncüsü, olumlu anlamda kullanıyorum,aşırı naif, aşırı romantikti. Che Guevara’nın ünlü ‘Ölüm ne-reden ve nasıl gelirse gelsin. savaş sloganlarımız kulaktankulağa yayılacaksa ve silahlarımız elden ele geçecekse vemitralyöz sesleriyle, savaş ve zafer naralarıyla cenazemizeağıt yakacaklarsa, ölüm hoş geldi, sefa geldi’ sözlerinin ger-çek çevirmeni o idi.

Doğan Özgüden’in daha Türkiye’de iken Kürt, Ermeni,Rum, Yahudi (Filistin Davası ayrı) sorunlarına yaklaşımıyurtdışında daha da belirginleşince, iyice ‘korkulan’ bir isimoldu. Oysa 12 Mart 1971’den önce bugünlerin terimiyle‘Beyaz Türkler’ olarak o da, ben de, Osman Saffet Arolat da,Ragıp Zarakolu da Kürtlerin yargılanmadığı bir dönemde‘Kürtçülük’ten yargılanıyorduk. Birkaç ay önce bu olguyuDiyarbakır’da Osman Saffet Arolat ile birlikte katıldığımızbir ‘Diyarbakır Turizmi’ toplantısında konuşurken de dile ge-tirdim.

Ant DeneyimiBugün Şerefname’yi yayınlamak kolay! O zaman bu iş

de biraz yürek isterdi. Şerefname ciltlerini Cağaloğlu’ndakiyürekli hamallarla nasıl bina bina kaçırdık! Bu konularda enyaratıcı olan, her zaman, henüz daha dijital ortam yok iken,hayatımda gördüğüm en iyi sayfa tasarımcısı, en iyi düzelt-men, en teknik kişi olan İnci Özgüden’di

12 Mart cuntasından sonra içinde ANT’ın da adı geçen,ancak yurtdışı ‘faaliyetler’den dolayı hiçbir biçimde ANT’ageri dönülemeyen, çok ‘tuhaf’ bir dava nedeniyle yaklaşıkiki, 12 Eylül Askeri Darbesi’nden sonra da DİSK nedeniyleüç yıl hapis yattım. Ama gençliğimizin en güzel günleriniben ve bazı arkadaşlarımız ANT deneyimi ile yaşadık.

441

Page 443: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

‘Ama, o da çok katı!’ diyor bazıları. Peki, düşünce özgür-lüğü ne menem bir şeydir?’ Kişilerin ‘öz görüşleri’ni ifa dehakkı nedir? Beğenmeyebilirsin, ama saygıyla karşılaman ge-rekir. Biz, ANT dergisinde ‘Ortadoğu Devrimci Çemberi’ der-ken, şimdi müze olacağı söylenen Diyarbakır Hapishane’ sindeöldürülen DDKO lideri, dostumuz Necmettin Büyükkaya ile‘Kürt Sorunu’nu tartışırken herkes neredeydi (s. 499)? Bizler,Sulhi Dönmezer gibilerinin yazdığı bilirkişi raporlarıyla ‘Kürt-çülük’ten her bir-iki satırlık yazı için 7,5 yıllık hapislerle yar-gılanırken, bugünün ‘demokrat’ları ne redeydi?

Türkiye basın tarihinde bence bu kadar başarılı olan veAkşam gazetesi ile çok sayıda Türkiyeli aydını Türkiye en-telektüel yaşamına taşıyan Doğan Özgüden, önce 12 Mart,ardından da 12 Eylül sonrasında Türkiye’nin diktatörlük or-tamından çıkmasında epey katkısı olan eylemleri ve yayın-larıyla solcuları (!) bile korkuttu.

Akşam’ın ya da ANT’ın içinde ya da kenarında olan çoksayıda gazeteci, yayıncı, aydın kişi hızla onu ‘unutmayı’ ter-cih etti. 12 Eylül sonrasında onlar yurtdışında ‘sürgün’deiken, Türkiye’de ‘ünlüler’, ‘yazarlar’ ansiklopedileri çıktı.Resmi devlet politikasına ‘saygı’ gösteren yazarlar-çizerleronu ansiklopedilerine almadı. Oysa onun Akşam gazetesindekendilerine yazı yazma olanağı tanıyıp ünlü kıldığı kişiler okitaplarda yer almıştı. O, artık bazılarına göre TC’nin bir‘düşmanı’ idi. Kimse ona bulaşmak istemedi.

2007 TÜYAP Kitap Fuarı’nda Akşam gazetesini, ANTSosyalist Dergi’yi unutanlar için, ANT’ın kuruluşunun 40,Vatansız Gazeteci kitabını yayınlayan Belge Yayınları’nın30. yılı nedeniyle bir anma toplantısı yapıldı. Beş kişi ko -nuşacaktı. İnci ve Doğan Özgüden’lerin sandalyeleri boş kal -dı. Çünkü Türkiye’ye gelemediler. Biz (Yalçın Yusufoğlu,Ragıp Zarakolu, Faruk Pekin) konuştuk.

Her sosyalist, her demokrat, her aydın Akşam gazetesinive ANT dergisini kavramak, daha doğrusu 1961-1971 döne-mini algılamak için Vatansız Gazeteci’yi okumak, ilgilenmek

442

Page 444: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

ve sorgulamak zorunda. İstanbul ya da Türkiye 15 Ara lık2010 gecesi ölümünün 75. yılında Türkçe, Ermenice veKürtçe şarkılarla Kevork Gomidas’ı Lütfi Kırdar Salonu’ndabüyük bir konser ve ilgili Bakan katılımı ile anarak bağrınabastı. Ne güzel bir etkinlik.

Ama Doğan Özgüden hâlâ vatansız, yani haymatlos. İnciÖzgüden de öyle. Böyle oluyor bu işler. Küreselleşme or-tamında, sınıf pusulasını şaşırdığımızda…

Doğan Özgüden ile röportajVolkan Alıcı, Bianet, 24 Ocak 2011

Gazeteci Doğan Özgüden, 1960’lı yılların büyük ga ze te le -rinden Akşam’ı, emek ve demokrasi hareketinin yayın organınadönüştürmüş efsanevi genel yayın yönetmeni. Birçok ilk’i hay-ata geçirmiş Ant dergisinin ve Ant Yayınları’nın kuru cusu...Kürt sorunundan Kemalizme, pek çok netameli ko nu da aydıntavrını (hem de 70’li yıllardan başlayarak) ödün süzce sürdür-müş bir gazeteci... 60 yıllık gazetecilik ve mücadele serüvenindedavaları, sürgünlüğü, tehditleri göğüslemiş; yok sayılmayı,suskuya terk edilmeyi, değerbilmezliği de yaşamış bir eylemadamı..

İşte bu hareketli yaşamı (dostlarının ve eşi İnci Hanım’ınısrarı üzerine) kaleme almış Özgüden; çocukluğundan 1971yılında başlayan sürgünlüğe kadar yaşadıklarını, ‘Vatansız’Gazeteci adıyla kitaplaştırmış.

Türkiye basın ve siyaset tarihinin önemli dönemeçlerinintanıklığının da ortaya konduğu kitap, ne yazık ki henüz yeter-in ce ilgi görmemiş. Kitap bize vesile olsun dedik, Özgüden’leBianet için konuştuk.

Söyleşiye geçmeden önce biraz ‘Özgüdenler tarihi’:Doğan Özgüden, eşi İnci Özgüden Tuğsavul ile 1967’de

haftalık sosyalist dergi Ant’ı ve Ant Yayınları’nı kurdu; dergi,1971’de Sıkıyönetimce kapatıldı. Özgüdenler hakkında yaz -

443

Page 445: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

dıkları ve yayımladıkları yazılar nedeniyle 50’den fazla davaaçıldı, 300 yılı aşkın hapis istemiyle yargılandılar. 1971 yı -lında, Türkiye’den ayrılmak zorunda kaldılar; artık mücadeleyurtdışında sürecekti. Gerek 12 Mart, gerekse 12 Eylül cun-talarına karşı yurtdışında örgütledikleri kampanyalar, her ikidönemin cunta şeflerini ve Özal gibi ‘darbe başbakanları’nıçok kızdırdı. 200’e yakın rejim karşıtıyla birlikte 1982 yılındaTürk vatandaşlığından çıkartıldılar. Bu karar on yıl sonraiptal edildiyse de, Dışişleri Bakanlığı kendilerine, Türkiye’yedöndükleri takdirde tutuklanmayacakları ve yargılanmaya-cakları konusunda herhangi bir yazılı güvence vermeyi red-detti. Özgüdenlerin sürgünlüğü Belçika’da devam ediyor.Gazeteciliği de burada sürdürüyorlar. Özgüden çifti, 1974’ -den beri çeşitli dillerde yayın yapan Info-Turk Ajansı(http://www.info-turk.be) ile çokuluslu göçmen eğitim merkeziGüneş Atölyeleri ‘nin(http://www.ateliersdusoleil.be) yöneti-ciliğini yapıyor.

Doğan Özgüden, 2008 yılında, aldığı tehditlerle de gün-deme gelmişti. Bianet’in 12 Aralık 2008 tarihli haberindenözetlersek; “Özgüden, Brüksel’deki Türkiye Büyükelçiliği’n-deki bir tören sırasında Milli Savunma Bakanı Vecdi Gö nül’ünRumların ve Ermenilerin Türkiye’den tehcir edilmesi poli-tikasını övdüğünü İnfo-Türk’te duyurmuştu. Site, aynı törendeBüyükelçi Fuat Tanlay’ın da, Türk bayrağını öven ve ‘Sanabenim gözümle bakmayanın mezarını kazacağım. Seni selam-lamadan uçan kuşun yuvasını bozacağım’ ifadesinin geçtiğibir şiir okuduğunu bildirmişti. Söz konusu kişilere yönelikeleştiriler üzerine Beltürk başta olmak üzere hükümet yanlısıbirçok sitede, İnfo-Türk’e karşı, Doğan Özgüden’in linçedilmesini teşvike kadar varan bir kampanya” yürü tül müştü.

Sorular-YanıtlarHakkınızda açılan 50’den fazla dava, 300 yıla yakın ha -pis istemi... Vatandaşlıktan çıkarılma... Ne yaptınız dadevleti bu kadar kızdırdınız?

444

Page 446: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Demokrasiden ve insan haklarından asla nasibini ala-mamış bir devlete kızgın olan her kişinin yapması gerekeniyaptığım için...

Sürgünlük süreci nasıl başladı? Bu kararı vermek kolayolmasa gerek?İnci’ye ve bana karşı açılan davaların ciddi boyutlara

ulaş masına rağmen, sarı basın kartlı gazeteciler olarak ko-lay lıkla pasaport alabileceğimiz halde, “Ne olur ne olmaz,bir gün lazım olabilir” diye düşünüp de zamanında pasaportdahi almamıştık. Bir yıl önce, 15-16 Haziran direnişindensonra “Kapitalistleşen subaylar işçi sınıfını yargılayamaz”diye yazdığım için zaten askerlerin tehdidi altındaydım. Sı -kı yönetimin Ant’ı kapatıp bildirilerle ve “insan avı” afiş-leriyle beni aramaya başlaması üzerine, yazı kurulundakiarkadaşlar, ne pahasına olursa olsun Türkiye’yi terk ederekAvrupa’da cunta yönetimine karşı mücadele yürütmemizdeısrar ettiler. Bunun üzerine bir yakınımızın aile pasaportunutahrif ederek Türkiye’den çıktık.

71 darbesinden 30 yıl sonra da, cuntacı generallerieleştiren bir yazınızdan dolayı hakkınızda bir dava açıldı;mahkeme, Türkiye’ye girer girmez tutuklanmanız içinsınır kapılarına bildirimde bulundu. Bunu öğreninceneler hissettiniz?Üzerimizdeki baskılar Avrupa’daki 40 yıllık sürgün ya -

şamında da hiçbir zaman kesilmedi. Bir an önce Türkiye’yedönmeyi düşündüğümüz için iki yıl sahte pasaportla illegaldemücadele sürdürdük. Ne ki Demokratik Direniş adına yürüt-tüğümüz mücadele Cunta’yı rahatsız eder hale gelince, as -ke rin mutemet adamı Turhan Feyzioğlu, Avrupa Konseyi’nehakkımızda ihbarda bulundu. Bunun üzerine Hollanda’dalegale çıkmak zorunda kaldık. Çalışmalarımızı Avrupa Bir-liği’nin başkenti Brüksel’de yürütmek istiyorduk. Ancak TCBüyükelçiliği, Birleşmiş Milletler himayesinde mülteci ol -

445

Page 447: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

duğumuz halde, Brüksel’e yerleşmemizi tam üç yıl engelledi.Genel aftan yararlanarak 70’li yılların sonunda Türkiye’yekesin dönüş yapmaya karar vermiştik ki, bu kez de milita-rizm üzerine çevirdiğim bir kitabın Türkiye’de yayınlanmasıüzerine İstanbul Donanma Askeri Savcılığı hakkımda davaaçtı, dönüşümüzü ileri bir tarihe erteledik. Ancak 12 EylülDar besi’nden sonra diğer rejim muhalifleri gibi vatandaşlık-tan atılmamız dönüşü tamamen olanaksız kıldı. 71 Darbe-si’nin otuzuncu yıldönümünde yazdığım yazıdan dolayıhak kımda dava açılması, Türkiye’ye dönersem sınır ka pı la -rında tutuklanmama karar verilmesi hiç de şaşırtıcı olmadı.Dava, Türkiye’de düşüncelerini özgürce ifade etmeyi görevbilen herkesin başında Damokles’i kılıcı gibi sallanan 159.(şim diki 301.) Madde’den açılmıştı. Yani orduya hakaret...21. yüzyılda böyle bir maddenin yürürlükte olması Tür ki ye’ -yi yönetenler için tam bir yüzkarasıdır.

İki yıl önce de ciddi tehditler aldınız. Şu anki durum ne -dir? Yeni bir gelişme var mı?Tehditler, hakaretler Belçika’da hiç eksik olmadı. Ama

iki yıl önce tehditler o zamanki Büyükelçi Fuat Tanlay’ınTürk medyası aracılığıyla yaptığı kışkırtmalar sonucundaciddi bir boyut almıştı. Bunun üzerine Belçika Hükümetibeni ve yönettiğim kurumları koruma altına almak zorundakaldı. Büyük ölçüde bu tedbirlerin alınmasından, bir ölçüdede Tanlay’ın Başbakan Erdoğan’ın ‘Dışilişkiler Başdanış-manlığı’na atanarak Brüksel’den uzaklaşmasından sonrasaldırılar yoğunluğunu yitirdi. Ama hâlâ sürekli temkinliolmak zorundayım.

Sizin yönetiminizde Akşam, büyük bir sol gazeteye dö nüş -müştü. Ardından yine kurucusu olduğunuz Ant dergisi, enbaşarılı sol dergilerden biri oldu. Derken Ant Yayınlarıile yayıncılık serüveni... İlk Che kitapları, ilk Filistin, ilkKürt tarihi kitapları, gerilla hareketlerinin deneyimlerinedair Türkçedeki ilk ürünler... Tüm bunlar yayıncılık ve ga-

446

Page 448: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

zetecilik alanında hâlâ anımsanan deneyimler. Motivas -yon kaynağınız neydi?Hani Babıâli’de çok tekrarlanan bir söz vardır. “Gazeteci

olunmaz, gazeteci doğulur”... Galiba bundan ben de nasip -lenmişim. Kitabımda ayrıntılı anlattığım hareketli çocuklukve ilk gençlik yıllarım bende mücadeleci gazeteciliğin ön ko -şullarını yaratmış olmalı. Gazeteci olmak için değil sırf yük-sek öğrenimde aileme yük olmamak için çalışmaya baş ladığımbasın dünyasında gerek yurt, gerekse dünya olaylarını sadeceiş olsun diye değil, belli bir sorumluluk duygusu içinde değer-lendirme kararlılığım, benim sadece medyada değil, aynı za-manda sendikacılık alanında ve siyasal mücadelede de çizgimibelirledi.

Ant dergisi, o yıllarda Mahirlere, Denizlere, 1971 direnişçizgisine destek veren tek legal sol yayın organıydı sa nı -rım. Bu süreçten kısaca söz eder misiniz? Bu süreçte netür baskılarla karşılaştınız?Mahir’ler, Deniz’ler, Kaypakkaya’lar, Türkiye’de 60’lı

yıl ların başında örgütlenmeye başlayan sosyalist hareketinen genç ve en sağlıklı filizleriydi. Benden sonraki kuşak-tandılar. Benim gibi onlar da TİP deneyinden geçtiler veorada büyük hayal kırıklıklarına uğradılar. Kitapta anlatıyorum. Daha onların adları birinci plandaduyulmaya başlamadan önce, 1964’te yapılan 1. BüyükKongre’de TİP, sol genç likle bağlarını büyük ölçüde ko-parttı. Bu tavra muhalefetimden dolayı partiden ihraç edilin-ceye kadar TİP içinde, daha sonra yönettiğim Akşam’da veAnt’ta devrimci gençliğe hep destek oldum. Pratiktekiyanlışları ne olursa olsun, ki bunları da Ant’ta eleştiriyorduk,onlar gerçekten yaşamlarını, kişisel mutluluklarını sosyalizmiçin feda etmiş gözü pek, yürekli devrimcilerdi. 12 Mart’tansonra sağıyla soluyla her yandan saldırıya uğrayan bu genç -lere destek olmak, onları savunmak bir görevdi, biz bu göreviyerine getirdik.

447

Page 449: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

1964-66 yılları arasında Akşam’ın, 1967-71 arasında daAnt dergisinin genel yayın yönetmenliğini yaptınız... Tür-kiye basın tarihinin özellikle 71’e kadarki sürecinin enyakın tanıklarından birisiniz. Bu bilgi ve deneyimle, bu-günün yazılı medya ortamını nasıl değerlendiriyorsunuz?Bir de gazetesi, dergisi, internet sayfalarıyla bir sol/mu-halif medya damarı var. Türkiye’de bu alandaki çalışma-ları, yayınları nasıl değerlendiriyorsunuz?Biz Türkiye’deyken büyük medya, büyük sermayenin, si -

ya sal iktidarların kirli hesaplarına bu denli alet olmamıştı, bun-larla bu denli iç içe geçmemişti. Teknolojik gelişme, görselmed yadaki ve sanal iletişimdeki inanılmaz yenilikler dikkatealındığında benim dönemimle kıyaslama yapmak çok zor,çünkü veriler çok farklı. Benim için önemli olan sorunuzunikinci bölümünde sözünü ettiğiniz sol/muhalif medya damarı...Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada geleceği belirleyici olanbu damar. Golyat’a kafa tutan Davut’lardır bunlar.

Gazetecilik çalışmalarınız sürgünde de devam etti. İnfo-Türk web sayfası, kitaplar, broşürler... Gazeteciliği sür-gün de sürdürmenin zorlukları neler?Sürgündeki gazetecilik çalışmamız aslında Ant’ın bir

baş ka coğrafyada, farklı dillerde, farklı bir okur kitlesine ses-lenen yeni bir versiyonudur. Hep yukarıda sözünü ettiğimizdamardan beslendik, o damarı besledik. Özellikle Türkiye’deyayın yasaklarının sürdüğü dönemlerde Türkçe yayınlar dayaptık, Türkiye’ye soktuk, ama özellikle sanal ortama ge-çildiğinden beri daha çok dünya kamuoyuna seslenen ça lış -malar yürütüyoruz.

En büyük zorluk tabii ki dil sorunundan kaynaklanıyor.Ana dil dışındaki dillerde yayın hazırlamak çok dikkat veözen gerektiriyor.

İnci Hanım’la birlikte, Avrupa’daki diğer muhalif sürgün -lerle birlikte Demokratik Direniş Hareketi’ni kurarak

448

Page 450: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

cunta rejimine karşı kampanya yürüttünüz. 1980 dar be-sinden sonra da bu kez Evren cuntasına karşı Avrupa’dakurulan Demokrasi İçin Birlik (DİB) hareketinin örgütle -yicilerinden oldunuz. Belleğinizde o mücadele yıl la rındanbugüne kalan en diri görüntüler, anılar neler?Demokratik Direniş Hareketi... O yıllarda Avrupa öze-

linde İspanya, Portekiz ve Yunanistan da Türkiye gibi faşistdiktatörlüklerin pençesindeydi. Vietnam Savaşı, Latin Ame -rika, Afrika ve Asya’da ulusal kurtuluş hareketleri... Tüm buülkelerin direnişçileriyle gerçek bir kardeşlik ve yoldaşlıkya şadık. Demokrasi İçin Birlik Hareketi’ni başlattığımızdaTürkiye halklarının direnişçileri oldukça yalnızdı, direnişörgütlemek daha zordu. 1

2 Eylül Cuntası’na karşı AB’nin baş kentinde düzen-lediğimiz ilk büyük protesto gösterisini unutmam mümkündeğil... Ancak bu direnişi örgütleyen bir avuç devrimcinin,daha sonra onların sağladığı olanaklarla Avrupa’ya intikaledip bir nevi hazıra konan “siyasal önderler” tarafından kendisiyasal pazarlıklarına engel görülerek tasfiye edilmesi acılıbir anıdır.

Şu anda mesleğe köşe yazarı olarak devam eden isimlerde dahil, birçok ünlü isimle Akşam döneminde birlikte li -ğiniz, çalışma arkadaşlığınız oldu. Gazete ve dergi se rü -ve ni bittikten sonra, özellikle sürgünlük sürecinde deilişkinizin sürdüğü isimler oldu mu? Şunu da soruya ek- lemek istiyorum: Eski dostlukları düşündüğünüzde uzunsürgünlük yıllarında neler yaşadınız?Avrupa’ya yolları düştüğünde arayıp soranlar, arada bir

telefon ya da e-mail’le haberleşenler olsa da, çok az... Dev letterörünün hakkımızdaki baskı ve soyutlama kampan yasındanötürü bu durumu, içim burkulsa da, anlıyorum. Gazetecilikhayatımda birlikte çalıştığım arkadaşları, zaman zaman ara -mızda çıkan görüş ayrılıklarına rağmen hep sevgiyle anıyo- rum. Çetin Altan ve Yaşar Kemal, o kuşaktan hayatta kalan ve

449

Page 451: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

hâlâ aynı üretkenlikle yazmaya, eser vermeye devam edenTürkiye’nin en güçlü kalemleri... Akşam’ı yönetmeye baş la -dıktan sonra açtığım forum sayfasına, “Düşünceye Saygı”genel başlığını koymuştum. Bugün karşı görüşte de olsamkendilerinin düşüncelerine saygı duyuyorum, yeter ki onlarda benim düşüncelerime saygı duysunlar...

70’lerden beri Kürt sorununa önem veriyorsunuz. Bugünde Avrupa Barış Meclisi üyesi olduğunuzu biliyoruz. Kürtsorunu etrafında yapılan tartışmaları ve sorunun çözümükonusunda Kürt özgürlük hareketi ile Türkiye sosyalisthareketinin çabalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?Tıpkı gençlik konusunda olduğu gibi, Kürt sorununda da

Türkiye sosyalist hareketi üstüne düşen görevleri, en azındanbenim Türkiye’de bulunduğum yıllarda yeterince yerine ge-tiremedi. Ama öncesi de var... Sol bu konuda cumhuriyetin ilkon yıllarında da Kemalizm’in dümen suyunda sürüklenmişti...Bugün Kürt ulusal hareketi sadece Türkiye değil, Ortadoğusiyasetinde, hatta Avrupa siyasetinde etkin ve be lirleyici birgüçtür. Halkların ve azınlıkların özgürlükleri konusunda TürkDevleti’nin karşısında muhataptır. Türkiye sosyalist hareketiona destek olmak zorundadır.

Son sorumuz: Türkiye’de en çok neyi özlediniz? Yarın çı -kıp gelme olanağınız olsaydı, burada yapmak istediğinizilk ne olurdu?Türkiye’ye dönüş birçok koşullara bağlı ve de zor...

Google Map çıktı çıkalı en sevdiğim şeylerden biri, günlükçalışmadan yoruldukça, çocukluğumdan itibaren yaşadığımköyleri, büyük kentlerde yaşadığım, çalıştığım mahalleleri,sokakları arayıp bulmak, uydu fotoğraflarına bakmak. Neyazık ki artık çoğunun yerinde yeller esiyor ya da betonyapılar yükseliyor. Olsun, yine de ilk fırsatta oralara gidipbinbir acı ve sevinçle dolu geçmişimi bu dünyadan kopupgitmeden bir daha yaşamış olurum...

450

Page 452: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Anatolya çocuklarının tevratı: Vatansız GazeteciMedeni Ferho, Gomanweb, 25 Ocak 2011

Kuşkusuz, kitap insan ürünüdür. Doğan Özgüden’in“Vatansız Gazeteci” adlı eserini okuyunca gördüm ve anladımki insan da kitap ürünü olabiliyor… Varolmak adına değerolmak, dramatik olaylar içinde öğütülüp kaybolmadan varol-mak…. Bu da, onurlu bir yaşamda karar kılmak, sonrayabakarken de geleceğe hükmetmek anlamındadır. DoğanÖzgüden’in kitabında, ilk aklıma gelenler bunlar… Bir özlühayattan çok, bir geleceğe bırakılmak istenen geniş yelpazededramatik, ders verici olaylar dizisidir. Her olay bir değerdir,ders alınacak, derslerde okutulacak, konuşulacak, tartışılacakdüzeyde hayat öyküleri yani. Her öykü, kendi döneminin ay-nasıdır derler; aynada geniş boyutlarıyla hem mesleğinin,hem ülkesinin gerçek yüzünü gösteren bir ressam gibi; birinsan ömrü ile sınırlı olmayacak kadar çok boyutlu gerçek-lerin öyküsel analatımıdır. Özgüden, toplumsal çelişkilerin,insan yaşamına etkilerini, özellikle bir gazetecinin günlükyaşam ve mesleki çalışmalarını, sistemin doğası gereği nasıletkilediğini, roman anlatımı içinde veriyor.

Özgüden, güzel ve yalın antamıyla işte bunları veriyoroku yucuya. Ama, bütün olayları, kendi yaşam çizgisinin rengiile belirleyen, düşüncesinin, akl-ı seliminin rotasını asla de -ğiştirmeyen, aksine, Türkiye’nin ansiklopedik gerçekliğiniözgür gazeteciliğin savaşımı ile veriyor. Çok geniş bir yel-pazeye arşiv olacak şekilde olayları zincirlîyor, Türkiye’denAvrupa’ya, hattâ bir bütün dünyaya bakarak veriyor.

Bu olayların, yaşamına, başka insanların yaşamına nasıletki yaptığını da gösteriyor. Gazeteci de bir nevi ayna ustası,hattâ aynanın arkasındaki sırrı keşfeden, ya da dokuyan insandeğil mi? Özgüden, bir adım daha ileri gidiyor; kendiyaşamından, tanık olduklarından yola çıkarak, iktidarlarınnasıl da aynanın ar kasındaki sırrı kirleterek, aynanın asılyüzünü mas kelediklerini anlatıyor. Bu anlatımlar, aynı za-

451

Page 453: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

manada gizliliklerin açığa çıkarılmasıdır. Bilinmeyen, saklıtutulan ya da gazete sütunlarında, hattâ yazılmayan, amabeyinlerin gizli bölmelerinde devlet sırrı gibi kilitli kalanolayların anlatımdır.

Bir uzun yaşam öyküsünü, anılar ve yaşananlar içindeveriyor insana; hem çocukluğundaki yalnızlığını paylaştığıçocuk kitaplarında, hem gazetecilik yaşamındaki “tipik” yal-nızlığında sığındığı o coşkun savaşım enerjisini görmekolası. Yaşamının her dönemi, bir ayrı güzel anlatılıyor, birgüzel arşivleniyor. Tabii bu arşiv, yalnızca belge değil, sözile, etkileyici anlatım ile bir güzel nakışlanıyor. Bütün ya -şamışlıklarını, tanıklıklarını ve görmüşlüklerini ilmik ilmikbeyninde örgülediğini, şimdi de verdiğini görüyoruz. Tabiibunu da, güzelim, ustaca anlatımı ile yapıyor.

Dramatik olayar usta gazetecinin cümlelerinde acılarıhissettiriyorsa da, okuyucunun beyninde ışıksal uyarılar ya -pıyor, bu da yazarın olaylara, zamana, mekana ve gelişmelerene denli hakim olduğunu gösteriyor.

Çok riskler barındıran sistem, Doğan Özgüden’i (hayat ar -kadaşı, gazeteci İnci Hanım’ı) dişlileri arasına almak, kullan-mak ister… Kullanamasa da, mağmanın lavları gibi, yüreği vebeynini yakıp kül edecek. Ama o, her risk ve ent ri kanın kar -şısında çocukluğunda okudugu kitap ve gazetelere sığınıyor. Okitap ve gazeteler her zaman, bir kurtuluş yolu olmuş gibiler, yada kurtuluş yolunu bulabilme yetisini vermişler. Özellikleçocukluk öyküleri, öykü kahramanları, onun çocuk belleğindebıraktığı izler yol gösterici oluyorlar. “Keçi ve Yavruları ileKurt” öyküsü, ya da “Tilki ile Kar ga”nın öyküsü, ya da birbaşka öykü!... Her ne olursa, veya nasıl oluyorsa, Doğan Özgü-den’in kitabındaki her sayfa, Anatolya’daki çocukların yaşamöyküsünün birer sayfasıdır. Her sayfa, sistemin keskin dişlileriarasında eritilimiş, darbelenmiş, törpülenerek kırılgan hale ge-tirilmiş yaşamları, hiç ama hiç sloganlaştırmadan, ince eleyipsık dokuyarak, cesaretle anlatıyor.

Her anlatım, hem okullardaki yaşamıdır, hem aynanın452

Page 454: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

arkasındaki folyonun içindeki doğrulardır. Bu doğruları ve -rirken de, fotograf ve belgelerden de yararlanarak, bütün çıp -laklığı ile aynanın ön yüzüne koyuyor. (Kendini gör dergibidir).

Her insan bir dünyadır!.. Yaşamın hiç durmayan ırma -ğında kısır döngüye dönüştürülen felek de, insan bedeninde,beyninde, yaşamında, derin vadiler, inişli çıkışlı yollar açar,sonra da efsüni devler, ejderhalar yerleştirir. Onulmaz dön -gülerde ise, bu devler, ejderhalar saldırıya geçerler. İnsan,kendine düşman olur. Beden ile beyin onulmaz bir savaşabaşlar. Ama Doğan Özgüden, çocukluğunda, ne zaman ne demekan bulabilmiştir; göçebe yaşam bir düşmandır ve sal -dırıyor… Okul yaşamında da aynı düşman vardır… Düşmanistasyonlardır, kara dumanlı trenlerdir… Bu göçmeler seyrangezintileri değildir… Okul yıllarında ise Ozguden’in fiilenkendi savaşı başlar, toplantılar, olayların peşinde koşmak,gerçeği öğrenmek ve yazmak savaşı… Algılama, anlama,özümleme ve verme savaşıdır bu.

Bu zor savaşta Doğan Özgüden yalnızdır. Sonra, yaşamsavaşına katılan hayat arkadaşı İnci Hanım vardır, ve sonunakadar yanındadır. Düşman güçlüdür, her yerdedir, varolduk-ları her yerdedir… Bir kısır döngü yaratmak istenir… Yine deDoğan Özgüden ve İnci Hanım, bilinç, inanç ve gönül bağı ilekollektif bir direnişle her türlü saldırılara göğüs gererler. Adeta,“ölüm ise birlikte, zından ise birlikte, açlık ise birlikte” derler!..Saldırıların çemberi daraldıkça korkular da peşlerinde gölgeoluyor. Onlar yürüyor, zulüm de gölgeleri oluyor.

Bu sözleri sıralarken, duygusal davranmıyorum elbette.Biliyorum, yaşıyorum ve yazıyorum; ayrıca kitabı birkaç ki -şiye de verdim, okuduktan sonra düşüncelerini sordum. Söy -lediler ve yazdım!... Kitabı okuyanlar, kendimizi tanımada,bizde “zuhur” eden, canlanan zulmü tanımada ayna oldu, de -diler. “Düşman kimdir?” dediler, “biz miyiz, yoksa karşıda birdüşman var mıdır?” sorusunu sordular!.. Doğan Özgüden ise,her fırsatta: ”Düşüncenin özgür olmadığı bir diyar da ya şamak

453

Page 455: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

istemiyorum” diyor. Oysa bu çok yönlü “teşkele-ya lan -dolan”dünyada, onun istediği bir diyar yoktur. Destur da verilmedi.Olmasına da meydan vermediler. Mümkünatı da yoktur, payedilen bir dünyada görebilmesi de zordur. Doğan Özgüden,kendini yaratan bir değerdir: Dişleri ile, tırnakları ile, bu payedilmiş dünyada savaştı. Ama, sistemin acımasız dişleri, kimizaman onları parçalar. Ama, her parça bir direniş abidesi, bironurlu destan yiğitlemesi oluyor. Hem onurlu yaşamı sa vu -nuyorlar, hem onurlu yaşamın da parçası oluyorlar.

Doğan Özgüden’in onurlu kavgası, adeta yaşamın cömertyanı, yiğit ve direngen tarafıdır; Aşil’in kılıcı oluyor. Özgü-den’le birlikte, direngen kadın simgesi İnci Hanım kendi-lerini küllerinden yaratıyorlar. Dost, yoldaş bilinenlerin coğuda bezirgan çıkıyor, ya da korkuya, duygularına yenik düşü -yor lar, siyasilerin korkunç saldırılarına göğüs geremedendüş tüler derler ya. Öyle! Özgüden ve İnci hanım, hem yoldaşbildiklerine, hem kara bulutlara sarınan insan avına çıkmışsi yasi devlere karşı savaştılar. Ve der ki Özgüden; yaşamıişgal eden karanlık güçlere karşı direnmek ve savaşmak dabitmiyor, dünya varoldukça da bitmez.

Dogan Özgüden, “Vatansız Gazeteci” eserinde, CHP’nin6 okunu, devletin resmi ideolojisini, kapitalist sistemin içiçe liğini de matematiksel hesapla ya da kronolojik olarakroman diliyle veriyor. Okuyucu, kitabı okudukça, sisteminacımasız dişlilerini, yırtıcı pençelerini daha iyi görebiliyor,yazarın da, bilgece, ustalıkla, bir maratona girercesine oboğucu, tüketici efsunlu ağın içinden nasıl kurtulduğunu....(Bir yol gösterme, bilgilendirme, yüreklendirme gibi yani)Bu bilgelik, bu ustalık ise, insanlığın ütopyasıdır, insanoğlubin yıllarca bu ütopyanın peşinde mücadele veriyor.

Her zaman söyledim, tekrar ediyorum, geç yazılmış bir ki-taptır “Vatansız Gazeteci”… Çokça zaman Kek Doğan Özgü-den’e de rica ettim “geç kalmadan yazın”, yazın ki o dönem,çokça geçmiş dönemler gibi karanlıklarda kalmasın, gerçekleryitip gitmesin, yok edilmek istenen bir nesil ya şa dıklarıyla

454

Page 456: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

kaybolmasın. Yazın ve de sahip çıkın, sahip çı kalım ki bir çokyazılanlar gibi unutulmasın, gerçekler iğdiş edilmesin!...Çünküleyim yedi başlı devler, ejderhalar, efsunbazlar, si ya -setin aşufteleri bu konuda zorlu tecrübelere sahiptirler, kitabıtozlu raflarda boğabilirler. Zekeriya Ser tel’ in kitabı gibi, Do -ğan Özgüden’in kitabını da aynı akibete uğratabilmesinler.Doğan Özgüden’i dişlileri arasına almak isteyen sistem, onakarşı yürüttüğü savaşın aynısını kitabına karşı da yürütebilir-ler. Onlar da, çok iyi biliyor ki, Doğan Öz güden “Vatansız Ga -zeteci” kitabında o dönemin bir bütün resmini çizecektir,ki tabını Türkiye Cumhuriyetin’in bir dö nemki aynası yapa -caktır, ve yalnızca aynanın ön yüzünü de ğil, arakasındaki fol -yonun içindeki tüm sırları da oku yucunun önüne serecektir.

Varlığını halkların yokedilmesi üzerine inşa eden devlet...Doğan Özgüden de, yokedici yumağın ibrişim ucunu yakala-yarak, ustaca estetize ederek, büyük sorumluluk içindedoğruları vermesini bilmiştir. Ölüm ve kanla beslenen dü ze -ne karşı, sözün gücü, doğrunun kılıcı ile bir cephe açan ya -za rın her sözü, her cümlesi ayrı bir ok, bir kılıç, bir gürz vemızrak olmuştur. Söz ki, peygamberlerin silahıdır, öldürendeğil, ayıltan, gerçeklere ulaştırandır.

Doğan Özgüden’in “Vatansız Gazeteci”sinde bilinmesi,görülmesi gereken en önemli olay, Anatolya ve Kürdistanço cuklarının yürek sesidir. O çocuklar ki, kaderleri feleğinacı masız kıskacı ile yazılandır. Ol nedenle, “Vatansız Ga ze -teci” adlı eserde yazılan her söz, her cümle, insan beyninde,yüreğinde esen sert rüzgarlar gibidir, kalbin vuruşlarınıdeğiştiriyor. Bu yüzden ben, kitaba Anatolya ve Kurdistanço cuklarının Tevratı adını verdim. Kitabın amacına ulaşmasıiçin de kitabın sahiplenilmesi gerektiğinin altını çiziyorum.Sahiplenmesi gerekenler de, üstad Doğan Özgüden’in dü -şünce de yaren olanlarıdır. Bu eserin, bir önemli dönemin ay-nası olabilmesi için, uzun ve büyük “söz savaşı” arenasında,iyi bir “öğreti silahı” olarak, “ders alma” olarak da büyükkit lelere ulaşması gerekir.

455

Page 457: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

MektupDerwich Ferho, Brüksel Kürt Enstitüsü, 5 Şubat 2011

Doğan Ağabey, Inci Yenge, Sizi tanıyalı 33 yıl oldu. Buza man zarfında demokrasi, insan ve halkların temel haklarıiçin örnek mücadelenizin yakından tanığı oldum. Hiç yorul-madan, en ufak bir taviz vermeden, bir sürü  engeli aşarakyolunuza devam ettiniz. Her zaman tekrarladığım gibi, sizitanımak, azimle yürüttüğünüz bu mücadeleye tanıkliı etmekbenim için büyük bir onurdur.

İzniniz olursa beraber geçen su 33 yılı birkaç cümle ilesöyliyeyim:İlk tanıştığımızda genç idik ve en yakın bir za-manda demokrasinin olacağı, insan haklarına saygının ol -duğu, halkların kardesçe, barış içinde yaşayacağı ülkemizedönmek iyin hayaller kuruyorduk.

Aradan 33 yıl geçti ve halen de o hayal ettigimiz ülkeyedönemedik. 0 ülke ki iyiye doğru gideceği yerde yalnız kılıfdeğistirerek kötü olan alışkanlıklarını başka bir şekildedevam ettiriyor. Bana göre ne demokrasi var, ne de özgür birşekilde halkların beraber yaşayabileceği bir ülke. SizinseneIer önce bana söylediğiniz bir sözünüz doğru çıktı. Sizeo ara demiştim ki “Doğan ağabey, şimdi Güney Kürdistanözgür. Yakında Kuzey Kür distan da özgür olacak ve sizinIeberaber gider Kürdistan’a yerleşiriz.” Bana cevabınız şu ol-muştu:

“Bu gidisle ne benim, ne de senin mültecilik hayatı bite-ceğe benzemiyor.”

İlk tanıştığımız yıllarda Türkiye ve Kürdistan’da ha re ketliyıllar yaşanıyordu. Sürgünden bu demokratik mücadele yedes tek vermek için epey toplandık, eylemler düzenledik, Bel -çika ve yerinde de Avrupa kamuoyunu bilgilendirdik

Hatırlarsınız, diğer muhalif sol guruplarla toplantılarımızbile çok tartışmalı geçerdi. Siz, Doğan Özgüden ve lnci Tuğ -sa vul hariç, diger tüm sol guruplarla anlaşmak zor oluyordu.Özellikle Kürd ve Kürdistanlı tanımlamaları olunca diğer-

456

Page 458: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

leri şovenist tavırlarını ortaya koyarlardı. BölücüIük, ayrım-cılık yapıyorsunuz diyerek bizi suçluyorlardı.

Her seferinde Türkiye’li, Türkiye’den örgütler lafları ilebizi kandırmaya ça lışırlardı. Ama biz de her seferinde kararlıbir sekilde, “Türk ve Kürt örgütleri”, “Türkiye ve Kürdis-tan’lılar” diye di renirdik. Taviz vermezdik. Siz, her zamanbu mücadelede saygın yerinizi aldınız. 0 şovenistlere karşıtavır koydunuz

33 yıl boyunca çok güzel, onurlu yıllar geçirdik. Müca -de lemizi beraber yürüttük. Tüm bu süre zarfında nazik vebil ge kişiliğiniz ile bize hep yol gösterici, rehber, dürüstlüğünsembolü, devrimci, demokratik kisiliğiniz ile örnek oldunuz.Bu yüzden sizi tanımak ve dostluğumuzun sürmesi benimiçin büyük bir sans oldu

33 yıl boyunca da ardı arkası kesilmeyen tehditler, küçükdüşürme girişimleri, takipler, suçlamalar, saldırılar, hatta biziterrorist başı ilan etmeler, bu konuda kitap yazmalar bileoldu. Tehditler bazen dozunu aştı ve hem biz, hem de en ya -kın larımız zarar gördük.

Ama, her seferinde, bedeli ne ol duy sa oldu, geri adım at-madık. Tam aksine gosterdiğimiz di reniş ruhu ve mücadeleazmi insan ve halkların düsmanla rını hayrete düşürdü. Onlarıhayal kırıklığına uğrattı

Doğan Agabey, lnci Yenge, size daha önce de söylediğimgibi, zaman öyle gösteriyor ki, ne siz ne de biz, Türkiye’yedemokratik bir ülkeye dönebilecegiz. Fakat, şuna inanıyo-rum ki Kürdistan özgürleşiyor ve biz beraber, özgür Kürdis-tan’a gidip yerleşeceğiz. Gidiş onu gösteriyor. Çünkü özgürKürdistan yalnız biz Kürtlerin değil, sizin gibi değeri çokbüyük insanların da ülkesi olacak.

Kürdü, Türkü, Ermenisi, Asuri/Süryani/Kildanisi, ve da -ha çok halkın ve dini inancın, siyasi düşüncenin, kardeşçesi -ne, özgürce yaşayabilecegi bir ülke olacak.

Tekrar tekrar selam ve saygılarımla.457

Page 459: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Türkiye’nin en önemli gazetecisi: Doğan ÖzgüdenErol Özkoray, kuyerel.com, 27 Ocak 2011

Bu ülkede bir zamanlar gazete de vardı, gazeteciler de...AKŞAM gerçek bir gazeteydi ve bizim eve girerdi. İlkokuldaiken üstad Çetin Altan’ı okurdum. O gazeteyi de büyük birgazeteci çıkartırdı: Doğan Özgüden.

Doğan Özgüden’in yarattığı gazeteyi elimde tuttuğumdadaha çocuktum. O gazete her gün evimize giren en değerlişeydi. Gazete adeta bir ayin yapar gibi okunurdu ve kutsaldı.Daha o çocuk yaşımda Hürriyet alanların küçümsendiğiniha tırlıyorum. Bizim evde Hürriyet alanlar pek adam yerinekonmazdı, ailece boş ve kültürsüz adam olarak görürdük.Bugün bu tespit çok daha yaygın. O sıralarda Galatasaray’ınilkokulunda Boğaz’da, bugün üniversite olan yerde yatılıolarak okuyordum. Sınıf birincisi olmama rağmen hafta son-ları AKŞAM’ı yuttuğum için babam, derslere daha fazlazaman ayırmam için bana takılırdı: “Gazete nerede basılıyor,öğrendin mi bakalım?”

İşte o meşhur AKŞAM’ın yaratıcısı gazeteci Doğan Öz -gü den’le aradan çok uzun yıllar geçtikten sonra 16 Mayıs2007 tarihinde tanışma şerefine eriştim ve gerçek bir dostolduk. Darbeci TSK’nın verdiği e-muhtıra ertesi yayıncımRagıp Zarakolu ile birlikte “Türkiye’de militarizm ve basınözgürlüğü” konulu bir konferansı Doğan’ın Brüksel’dekimekanında hep birlikte vermiştik. Bu büyük ve karizmatikin sanı bu sayede tanıdım. O günden sonra da ilişkimiz ge li -şerek sürdü.

Türkiye’de artık nesli tükenmiş olan gerçek bir gazeteciolması Doğan’ı daha da değerli kılıyor. Zaten hep söyleyipyazmışımdır: “Türkiye’nin gerçek gazetecileri vardır, amabunların hiçbiri yerli medyada çalışmazlar” diye. Doğan on-ların en önde gelenlerinden bir duayendir. Bence şu an aktifolan Türkiye’nin en önemli gazetecisidir. Doğan’ı çok iyi ta -nı yan yabancı gazeteciler, yayıncılar ve entelektüeller de onun

458

Page 460: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Türkiye’nin “bir numaralı” gazetecisi olduğunu kendilerindenemin bir biçimde rahatlıkla söylerler. Ben bu sözü Av rupa’daiken çok duydum. Peki, niçin bir numaralı ga ze te ci? Çünkübir gazetecinin en önemli görevi her türlü iktidarı (siyasal,askeri, ekonomik, vs) kamu adına sor gulamaktır. Bu noktadabayrak, marş, milliyet, tabular gerçek bir ga ze teci için vızgelir tırıs gider. Gazeteci doğru bildiği konular da, başına birşey gelip gelmeyeceğinin hesabını yapmadan elini taşın al-tına koyar ve kamuoyuna yazı, haber, röportaj, söyleşi, kita-pla bunları açıklar. Doğan bunu ilk yapan, her kesten önceyapan, hiç korkmadan yapan ve her şeyi masaya -hem de1960’lı yıllardan itibaren-yatırarak yapan olduğu için enbüyüktür. Tabii bunun bedeli de çok ağır oldu, çok sevdiğiülkesinden ayrı kaldı. Öncü olmak öyle herkesin harcı değil

Türkiye’de çok ahmakça bir değer yargısı vardır, ciddieleştiri getiren bir muhalif hemen “ülkesine düşman” olarakdamgalanır. Tabii bu yaklaşım ancak totaliter rejimlerdegörülür ve tipik faşist bir görüştür. Eğer bir ülke demokrasi-den nasibini almamışsa, hâlâ sinsi faşist ve sinsi totaliter birrejimle yönetiliyorsa, o ülkenin kendisi değil ama sistemi, re-jimi ve devleti her türlü ağır eleştiri ve radikal mücadeleyihakkeder. Bunu kimi fikirle yapar, kimi de silahla. Yani duru -mun Nazi Almanya’sı, Mussolini İtalya’sı ya da Vichy Fran -sa’sıyla fazla bir farkı yok. Totaliter rejimlerle mücadele herbireyin, demokratın, liberalin, sosyalistin, komünistin en tabiihakkıdır. Bu noktada nefret edilen ülke, ya da halkı de ğil, re-jimin bizatihi kendisidir. Fransızlar bile 2010 yılında nihayetVichy rejiminin gerçek adını ancak koyabildiler: Faşizm. Bu-rada hâlâ faşist bir rejimde yaşadığımız bilinmi yor. Tür -kiye’deki rejimin adı siyaset bilimine göre tipik bir faşizmdir.Tabii biz burada ülkenin Başbakanının, demeçlerinde sürekliNazizm ve Faşizm arasında gidip gelmesinden bahsetmiy-oruz. O küçük bir detaydır. Kurulmuş olan devlet ve rejiminniteliği 12 Eylül darbesiyle birlikte faşist olmuştur. İşte Doğanherkesten önce bu faşizmi tespit etmiş, yazmış, yayınlamış ve

459

Page 461: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

mücadelesini vermiş ve hâlâ veren bir gazeteci olduğu içinen büyüktür. Bu tür insanlara “Büyük Adam” denir. Tür -kiye’de on yıllardır her düzeyde başbakanlardan bakanlara,genelkurmay başkanlarından gazete yöne ti cilerine kadar hepküçük adamlarla muhatap olunduğundan, Büyük Adam’ın neanlama geldiğini pek bilen kalmadı.

Şimdi Doğan, bu Büyük Adam’lığa giden yolu, yazdığıve geçtiğimiz günlerde Belge Yayınları’nda çıkan otobiyo-grafisi ‘Vatansız’ Gazeteci adlı kitabıyla anlatıyor. NasılBüyük Adam olunacağını öğrenmek için okumakta sayıl-mayacak kadar yarar var; çünkü bu ülkenin gerçek birdemokrasiye geçmek için yeni Büyük Adamlar’a ihtiyacı var.Hem de çok acil olarak..

1960’lardan bugüne bir ‘vatansız’ gazetecinin anılarıEmre Ertani, Agos, Şubat 2011

Doğan Özgüden ve İnci Tuğsavul-Özgüden, yazıları veyayınlarından dolayı haklarında onlarca dava açılan, yüzlerceyıl hapis cezalarıyla tehdit edilen, doğdukları yeri terk etmekzorunda bırakılan, vatandaşlıktan çıkarılan ve sürgünde mü-cadeleye devam eden bir gazeteci çift. Çeşitli gazetelerdeçalıştıktan sonra 1967’den sonra Ant Yayınları’nı ve Tür ki -ye’nin sosyalist düşün tarihinin önemli dergilerinden biriolan Ant’ı kuran Özgüden çifti 1971’den beri Avrupa’da ya -şı yor. Orada, diğer siyasal sürgünlerle beraber ‘DemokratikDireniş Hareketi’ni kuran, Cunta rejimine karşı kampanyayürüten, ve 1982’de, 200’e yakın rejim karşıtıyla beraberTürk vatandaşlığından çıkarılarak ‘vatansız’ bırakılan Doğanve İnci Tuğsavul-Özgüden, ‘Info Türk’ internet portalındaTürkiye’yle ilgili gazetecilik yapmaya devam ediyor, ‘GüneşAtölyeleri’ adlı, çokuluslu bir göçmen eğitim merkezini yö -netiyorlar. 1960’lı yıllarda Türkiye İşçi Partisi saflarında mü-cadele etmiş, Türkiye’de sosyalist hareketin hem düşün hem

460

Page 462: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

de eylem dünyasında etkin olmuş bir gazeteci olan DoğanÖz güden’le, geçtiğimiz ay yayımlanan ‘Vatansız’ Gazeteci:Sürgün Öncesi adlı kitabından hareketle, 1960’ların Tür ki ye -si, sol hareketin dönemin siyasal gündemine ilişkin tavrı, sür -gün hayatı ve ‘vatansızlık’ üzerine konuştuk.

80’li yılların sonunda Brüksel’de Kültür Bakanlığı tarafın-dan düzenlenen uluslararası bir toplantıda, katılımcılarkendilerini milliyetlerini ve ülkelerini söyleyerek ta nı tır -ken, siz kendinizi ‘Türk’ ya da ‘Türkiyeli’ değil ‘vatansız’ola rak tanıtıyorsunuz. Bu tercihinizin nedeni nedir? Vatan-daşlıktan çıkarıldığınızı öğrendiğinizde ne hissettiniz?‘Demokratikleşen Türkiye’nin başbakanı Turgut Özal’a

uluslararası basın merkezinde insan hakları ihlalleriyle ilgilibirkaç soru sorduğumuz için Türk vatandaşlığından atıl dığımızTC Büyükelçiliği tarafından ikinci kez tebliğ edileli birkaçhafta olmuştu. Devlet okullarında beynimize zerk edilen Türkırkçılığını erken yaşta defterimizden sildiğimiz için, 1980Darbesi’nden sonra bizi vatandaşlıktan attırırken Kenan Ev -ren’in hakkımızdaki “kansızlar, hainler” suçlamalarını zatenhep gülerek karşılamıştık. Yıllardır sürgünde sadece Tür ki ye’ -nin demokratikleşmesine katkı için değil, aynı zamanda dün -yanın baskı altındaki tüm ülkelerinden gelen siyasal mül tecilerinhaklarının tanınması için mücadele vermişiz. Bir kâğıt par ça -sıyla bir ülkeye, bir ırka, bir ulusa mensubiyet artık bizim içinhiçbir şey ifade etmiyor. Brüksel’de kurduğumuz Güneş Atöl -yeleri’nde her gün sadece Tür ki ye’ de ki baskıdan kaçıp gelmişTürkler, Kürtler, Ermeniler, Sür yanilerle değil, Ruandalılar,Kon golular, Kenyalılar, Bo livyalılar, Kolombiyalılar, Tibetliler,Pa kistanlılar, İranlılarla beraberiz. ‘Vatansız’ kelimesi, ki ta bım -da da Tevfik Fik ret’in dizelerinden esinlenerek söylediğim gibi,“Toprak benim vatanım, tüm insanlık milletim”i özetliyor. Gü -nü müz de ‘va tansız’lık, herhalde kitabımda sözünü ettiğimVatansız Adam Nolan döneminin vatansızlığıyla, hatta Hay-matlos Rıza’nın vatansızlığıyla pek benzeşmiyor. Sürgüne çık-

461

Page 463: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

tı ğım da beni en çok çarpan olaylardan biri, her gittiğim yerde‘vatansız laş tırılmış’ Türkiyeli Ermenilerle, Asurilerle, Rum-larla karşılaşmak oldu. Bu insanlar, bu insanların babaları,dedeleri, tüm cedleri, kılıç zoruyla Türkleştirilmeden önce deAnadolu’da vardılar. Ama anayurtlarından ko pa rıl mış lardı.Onlar gittikleri yerlerde kendilerine yeni bir dünya ku rabil-menin, kökenlerinden, dillerinden, dinlerinden, kül türlerindenkop maksızın, yerleştikleri yeni ülkelerinin onurlu vatandaşı ol-manın kavgasını verdiler. Oysa biz Avrupa’ya ayak bastığımız-dan beri hep Türkiye’yle ilişkili, Türk’üyle, Kürt’üyle,Er meni’siyle, Asuri’siyle, Rum’uyla hep Türkiyeli göçmentopluluklarının içinde yaşadık. Şimdilerde de radyosuyla, tele-vizyonuyla, Avrupa baskısı gazeteleriyle, CD’leriyle, DVD’- leriyle ve son zamanlarda internet bağlantılarıyla, her gün sabahakşam, Belçika’da olduğumuz kadar Türkiye’deyiz

27 Mayıs darbesi sizce neden yapıldı? Ülkedeki muhalifkesimlerin o günlerdeki algısı nasıldı? Sizce Türkiye solubu süreçteki tavrıyla yüzleşebildi mi?DP dönemindeki baskıları, insan hakları ihlallerini ya şa -

mış, bunların yüzlercesine yakından tanık olmuş bir gazete-ci yim. Bu bakımdan DP iktidarına karşı muhalefetin haklı vemeşru bir temeli vardır. Kitabımda da belirttiğim gibi, bu ik-tidarın yaklaşan ilk seçimde halkoyuyla devrilmesi ya daMeclis’teki ezici çoğunluğunu yitirmesi büyük olasılıktı. Kal -dı ki, darbeden birkaç hafta önce İzmir’de benim de Milliyetgazetesi temsilcisi olarak katıldığım basın toplantısında, Baş -bakan Yardımcısı Medeni Berk, hükümetin erken seçimegitme kararında olduğunu açıklamıştı. Gariptir, Milliyet dı -şında tüm gazeteler bu açıklamayı yok saydılar, yansıtma dı -lar. Erken seçim yapılsa bile iktidara gelebileceğinden eminolmadığı için, CHP de darbeci kışkırtmalara karşı çıkmıyor,darbecilerin iktidarı İsmet Paşa liderliğindeki CHP’ye altınta bakta sunacağından emin olarak askerlerin sırtını sıvazlı y-or du. Bir başka önemli faktör ise, ülkenin sürüklendiği eko -

462

Page 464: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

nomik krizden çıkabilme konusunda artık ABD desteğindenumudunu kesmiş olan Menderes’in, Sovyetler Birliği ile iliş -kileri güçlendirme eğilimini açığa vurmuş olmasıydı. Bu ba -kımdan ABD’nin de olası bir darbeye sıcak baktığından, hattael altından desteklediğinden eminim. 27 Mayıs’a doğru İz -mir’ deki NATO Karargâhı’nda Türk subaylarının Ame ri kalıüstlerinin gözleri önünde nasıl iktidar aleyhtarı bildiriler basıpdağıttıklarına bizzat tanık oldum. Zaten o dönem Ge nelkur-may’ın NATO Dairesi’nin başında bulunan Türkeş 27 Ma -yıs’a doğru sık sık İzmir’deydi. 27 Mayıs sabahı darbeyianons eden tok sesli subayın kimliği kimse tarafından bilin-mezken, NATO Karargâhı’ndaki Türk subayları, konuşanınTürkeş olduğunu söylüyorlardı. Tabii, her desteğin bir bedelivardır. Türkeş’in okuduğu darbe duyurularında sık sık “NA-TO’ya, CENTO’ya bağlıyız” diye tekrarlaması boşuna de -ğildi.

Solun tavrına ge lince, DP iktidarının MacCarthyst uygu-lamalarından dolayı o yıllarda Türkiye’de sol ne örgüt olarak,ne de etkin bir yayın olarak vardı. O bakımdan ‘yüzleşme’gerektirecek global bir ta vır alıştan bahsedilemez. Ama solungörece serbestlik ka zandığı darbeden sonraki yıllarda, özel-likle de Nasır ve Baas etkileriyle tepeden inmeci, darbeci, Ke-malist eğilimler sol harekette yıllarca etkin oldu. Asılyüzleşilmesi gereken de budur

1940’ların sonuna doğru Kıbrıs konusu gündeme yer-leşiyor, Kıbrıs Türktür Cemiyeti gibi dernekler kurulmayabaşlıyor. Bu derneklerin faaliyetleri ve halk üze rindekietkilerinden söz eder misiniz? Kıbrıs meselesinde o gün-den bugüne nereye varıldı?Daha önce değindiğim anti-Sovyetik, Amerikancı ve Mac-

Carthyst koşullandırmalar nedeniyle Türkiye kamuoyu KıbrısSorunu’nu yaratan gerçek nedenleri asla göremedi. Kıbrıs’takiRum halkının mücadelesi İngiliz hegemonyasına karşı gerçek-ten anti-emperyalist bir ulusal kurtuluş ha re ke tiydi. Başta Hür-

463

Page 465: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

riyet olmak üzere Türk medyası ve tüm si ya sal partiler, RaufDenktaş, Fazıl Küçük gibi İngiliz iş birlikçilerini de kullanarak“Yeşil ada kızıl olamaz!” sloganıyla Kıbrıs’ın Türk azınlığınıRum çoğunluğa karşı kış kırttılar. Devlet destekli ‘Kıbrıs Türk-tür’ cemiyetlerinin sü rekli kışkırtmalarına Selanik’te MİT’inyaptırdığı provokasyon da eklenince Rum düşmanlığı 6-7 Eylülpogromuna vardı. Kıbrıs’ta barışçıl çözüm için mücadele verenTürk gazeteci ve sendikacılar katlettirildi. Bu cinayetleri açık-ladığımız için Ant’ın Kıbrıs’a sokulması yasaklandı. Bu utançverici olayların üzerinden yarım yüzyıl geçtiği halde KıbrısSorunu’nda hâlâ hiçbir yere varılabilmiş değil. Türk Ordusuadanın yarısını fiilen işgal altında tuttuğu sürece de bir yerevarılması oldukça zor

Türkiye’de 6-7 Eylül olaylarına dair anlatılar büyük öl -çüde İstanbul’da yaşananlara odaklanıyor. Kitabınızda,aynı gece İzmir’de yaşananlara da değiniyorsunuz…6-7 Eylül olaylarının yaşandığı ikinci önemli kent İz mir’ -

di. Aslında 1922’de Türk Ordusu’nun İzmir’i ele geçire rekRum nüfusu katliam ya da zorunlu göç gibi yöntemlerle tas-fiye etmesinden sonra bu kentte İstanbul’dakine benzer,gözle görünür bir Rum varlığı yoktu. Levanten, Yahudi, Er-meni ailelerin sayısı ise parmakla gösterilecek kadar azal -mıştı. Yine de Kıbrıs Türktür Cemiyeti’nin (KTC) İstanbuldışında ilk örgütlendiği kent İzmir’di. Aralarında Hüsamet-tin Cindoruk’un da olduğu cemiyet kurucuları İzmir’e gele -rek Türk İş Bölge Temsilcisi Burhanettin Asutay, AvukatFikret Florat ve gazeteci Nuri Erdöl’ün başında bulunduğubir şube kurmuşlardı. KTC, 3 Temmuz 1955’te Fuar’da 2 binkişilik bir kapalı salon toplantısı düzenlemiş, katılanlara“Kıbrıs için her türlü mücadeleye hazır oldukları”na dairyemin ettirilmişti. Nuri Erdöl’ün yönettiği bir gazetede,NATO üyesi olan Yunanistan’ın bayrağının diğer üye ül ke -le rin bayrakları gibi İzmir’de belli yerlere asılı olmasınakarşı, “Palikaryaların bayrağı Konak Meydanı’nda dalga la -

464

Page 466: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

namaz” türünden manşetlerle kışkırtıcılık yapılmıştı. Olaylarİstanbul’da başlayınca İzmir’de de önce Konak Meydanı’n-daki bayrak parçalanmış, ardından Yunan Konsolosluğu veFuar’daki Yunanistan Pavyonu saldırıya uğramış, tespitedilebilen azınlık mensubu ailelerin evleri talan edilmişti.

Halk tarafından çok sevilen bir siyasetçi olan AdnanMenderes’in idam edilmesine halkın tepkisiz kalmasınınasıl değerlendiriyorsunuz?Gerçekten de, beni en çok çarpan olaylardan biri, Men -

deres’in idam kararına, ardından da idam edilmesine karşıhiçbir sokak eylemi olmamasıydı. Biliyorum ki o yıllardaDP’ nin kalelerinden biri olan İzmir’de çoğunluğun yüreğikan ağlıyordu. Yine de Menderes’in idam edilmesi, DP yan-lısı kitlenin Cunta’ya ve onun iktidar yolunu açtığı CHP’yekarşıtlık duygularını daha da güçlendirdi. Yapılan ilk seçimdeİzmir DP çizgisine bağlılığını bir kez daha gösterdi

70’li yıllara kadar DP’nin kalesi olan İzmir’de halk, tekparti döneminde uygulanan baskılardan dolayı CHP’denneredeyse nefret ediyordu. Şu an ise şehir, CHP’nin kalesidurumunda. Sizce bu dönüşümün nedeni nedir?İzmir metropolleşmenin, sanayileşmenin en hızlı ya şan -

dığı, Türkiye’nin en büyük liman kentlerinden biri olarak ül -kenin dış dünyaya en çok açıldığı bir kent. Bunun sosyal vesiyasal plandaki yansıması sola açılımda görülüyor. Örneğin,benim de ilk yöneticilerinden biri olduğum Türkiye İşçi Par-tisi, Türkiye’de ilk sosyalist belediye başkanını, DP çiz gi -sinin hâlâ egemen olduğu 1963 yerel seçimlerinde işçi semtiGültepe’den çıkartmıştı. Ancak bu sol açılımın hâlâ milita-rizmin dümensuyunda sürüklenen CHP oylarına yansıyor ol-ması sosyalist partilerimiz açısından gerçekten düşündürücü.

Türkiye’de gazeteciler çok baskı gördü, birçok gazeteci failimeçhul cinayetlerle susturuldu. Medya ve basın öz gürlüğükonusunda geçmişle bugünü kıyaslayabilir misiniz?

465

Page 467: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Medyadaki teknolojik değişim benim Türkiye’de gazete-cilik yaptığım günlere göre o kadar büyük ki, objektif bir kı -yaslama yapmak zor. En azından internet ortamında ina nılmazzenginlikte bir bilgilenme, bilgilendirme ve ile tişim olanağımevcut.

İnsanlar artık olup bitenleri öğrenmek için büyük ser-mayenin kontrolündeki televizyon kanallarının ve günlükgazetelerin verdikleriyle yetinmiyor, habere, analize anındaulaşabiliyor, tepkisini de aynı hızda ortaya koyabiliyor. Tür -kiye’de hâlâ gazetecilerin, siyasetçilerin düşüncelerini ifadeettikleri için mahkemelere sürüklenmesi, zindanlara atılması,ölümle tehdit edilmesi, hatta Hrant Dink örneğinde olduğugibi derin devletin komploları sonucu katledilmesi ülkeyiyönetenler açısından utanç verici.

En büyük endişem, süper güçlerin bir gün internet or-tamındaki iletişim kanallarını tam kontrol altına alıp insan-ları bu bilgilenme ve bilgilendirme özgürlüğünden yoksunbırakmaları..

Türkiye’de Ermeni Soykırımı üzerine on yıllar boyuncakonuşulmadı. Siz 1915’te yaşananları ilk olarak ne zamanduydunuz, okudunuz? 60’lı yıllarda sol hareket içinde veözelde Ant dergisi çevresinde bu konuya dair bir farkın-dalık var mıydı?1915’te yaşananları Ermeni, Rum arkadaşlarımla soh-

betlerde kısmen duymuştum. Ama olayların soykırım boyutubu konuda en cesur konuşan arkadaşlar tarafından dahi pekdile getirilmedi. Aslında bu konu gerçek bir tabuydu. Tür ki -ye’de Ant’ı yayımlarken olayların gerçek boyutunu ve ni te li ğiniEmenistan’ın da parçası olduğu Sovyetler Birliği kay naklarındanöğrenmeye çalıştık, ama Kremlin’in ‘iyi komşuluk ilişkileri’politikası gereği uyguladığı karartma nedeniyle elle tutulurbir şey öğrenemedik. Sürgüne çıktığımız 1971 Mayıs’ındaCunta’ya karşı kampanya organize etmek için görüştüğümüzbir Belçikalı aydın “Ermeni soykırımı konusunda ne dü şü -

466

Page 468: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

nüyorsunuz?” diye sorduğunda gerçekten hayatımın en zoranlarından birini, bir şoku yaşamıştım. Ondan sonradır kiAvrupa’nın daha özgür ortamında bu konuda da daha fazlabilgilenmeyi görev edindim.

Özellikle 70’li yıllarda başlayan siyasal göçün Belçika’yagetirdiği Ermeni ailelerle dostluklarımız, tarihsel diasporanıneski kuşaklarına mensup Ermeni aydınlarla insan haklarıkonusunda ortak çalışmalarımız, beni ve İnci’yi yıllarca önceşu kararlılığa getirdi: Ermeni soykırımını tarihsel bir gerçek-lik olarak tanımadıkça, devlet olarak Ermeni halkından bu -nun özürünü dilemedikçe, mağdurların haklarını tanımadıkçaTürkiye’nin demokratik ülkeler safında gerçekten yer almasımümkün değil

Kitabınızda, Ant dergisinde yayımlanan, Kürt meselesiyleilgili haber ve yazılarınızdan dolayı Birinci Ordu Komu-tanlığı’nda tehdit edildiğinize değiniyorsunuz. Ant der-gisinin, Kürt meselesine ilişkin duruşu nasıldı? Ant, bu sorunu dile getirmeye çalışan ve bunun için halk-

larıyla birlikte ağır bedeller ödeyen Kürt aydınlar ve eylem-cilerin mücadelesini paylaşan, onlarla kesin dayanışmaiçin de olan bir dergiydi. Kürt sorununun ortaya konması,ezilen halklarımızın hak ve özgürlüklerinin tanınması ko nu -sunda sadece oligarşiye karşı değil, sol hareket içerisinde Ke-malizm’in dayattığı şovenist ve inkârcı çizgilere, bizi“Tür kiye halkları” dediğimiz için “devrimci safları böl -mek”le suç la yan bazı sol liderlere ve yayınlara karşı da mü-cadele vermek zorunda kaldık

Kitapta, Ant dergisinin sorumlu yazı işleri müdürlüğünüyapan, Agos’un da ilk köşe yazarlarından olan, 2009’dakaybettiğimiz Yaşar Uçar’ın, 12 Mart döneminde, Ermeniolduğu için daha çok işkence gördüğünü belirti yor sunuz.Onun hakkında neler anlatabilirsiniz? Yaşar kurucularımızdan Fethi Naci’nin tavsiyesiyle Ant’a

467

Page 469: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

sorumlu müdür olarak 1967 Mayıs’ında geldi, büyük bir öz -veriyle çalıştı. Aynı zamanda İstanbul Üniversitesi’nde fel se -fe öğrencisiydi. Türk ismi taşıdığından kökenini bil miyorduk.Bir gün bana kendisinin Ermeni olduğunu açıkladı, bu yüz-den ileride başımıza iş açılmaması için bunu söylemeyi gö -rev bildiğini söyledi. Aydın bir Ermeni gencin Ant gibi sol birder gide bizimle işbirliği yapmış olmasından duyduğummem nuniyeti bildirdim, katkıları için teşekkür ettim. So-rumlu müdür olarak hakkında açılan davalarda hapis talebi74,5 yıla yükselince nöbeti bir başka arkadaşa devretmek zo -runda kaldı.

12 Mart darbesinden sonra gözaltına alındığını, işkencegördüğünü, ölümünün ardından arkadaşlarının yaz dığıyazılardan öğrendim. Yaşar’ı hep içine kapanık, ge rek -medikçe konuşmayan, üstlendiği sorumlulukları hakkıylayerine getiren bir arkadaş olarak anımsıyorum. Haftanın dörtgünü haber yazımında, basın taramalarının yapılmasında,tasarı başlıkların atılmasında bana, son iki gün de sayfalarınmatbaada bağlanması ve derginin rotatifte basılması sı ra sın -da İnci’ye yardımcı oluyordu. Ant’a emeği geçen tüm mes -lektaşlarım gibi Yaşar’ı da sevgiyle anıyorum.

Bizim TürklerCahit Mervan, Günlük, 9 Şubat 2011

Kürtlerin Türklerle olan ilişkisi sorunlu bir ilişkidir.Kürtlerdeki genel kanı Türk ‘kardeşlerinin’ kendilerini anla-ma dığı, hissetmediği, onunla gerekli dayanışma içinde olma -dığıdır. Yerinde ve zamanında kendisiyle empati yap madığıdır.

Kürtlerde Türk kimliği ret ve inkarcılığın ikiz kardeşi gi -bidir. Bu nedenle Kürtler aynı coğrafyada, ortak bir geleceğiinşa etmek için ileri sürdükleri önermelerin Türkler tarafın-dan kabul görmemesi sonucu ‘kardeşliğin’ ahlaki bir tanım-dan öteye geçmediğine inanmaktalar. Haksız da sayılmazlar.

468

Page 470: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Bunu anlamak için ceset tarlalarına dönüşen Kürt coğ raf -yasına bakmak yeter.

Ancak çıkarlar gündeme geldiği zaman veya ‘ötekiler’in,yani Kürtlerin, Süryanilerin, Ermenilerin, Rumların, farklıinanç gruplarının hakkı-hukuku gündeme geldiği zaman yançizmeyen, onlarla gerektiği yerde ve zamanda birlikte olan-ları da kucaklamaktan müthiş bir haz alıyorlar. Hatta yer yerduygu patlaması yaşıyorlar.

Belki kendisini Türk olarak niteleyen ve egemen çoğun-luğun bir ferdi olan insanlar bu duyguyu anlamakta, daha daötesi hissetmekte zorlanabilirler. Bu anlaşılır bir şeydir. Çün -kü Türkiye gibi ırkçılığın, kendinden olmayana karşı düş-manlığın sistematik olarak üretildiği bir ülkede kardeşliğiminnetsiz, karşılıksız olarak hissetmek, yaşamak ve bununiçin mücadele etmek zaten zor ötesi bir şey.

Ancak az da olsa bu zor olanı başaran, kendisini o ege-men ve ülkenin yegane ‘efendisi’ olarak gören kimlikten,yani Türk kimliğinden ‘feragat’ edip ezilen kimliklerin içindeeriyen Türk olduğu kadar Kürt, Kürt olduğu kadar Ermeni,Ermeni olduğu kadar Süryani veya başka bir kimliğe sahipolan, kendisiyle ve çevresiyle barışık insanlar da var. Tür -kiye’de de var. Sürgünde yaşayan Türkiyeliler arasında da.Kürt dağlarında da. Hatta Kemal Pir gibi 12 Eylül karan-lığının üzerine yürümüş, tutsak iken zulmü yenmiş olanlarda var.  Ben onlara ‘Bizim Türkler’ diyorum.

İşte Doğan Özgüden ve sevgili eşi İnci Özgüden böyle-si ne iki ‘Türk’, bizim iki ‘kardeşimiz’ ve iki güzel insanımız.İnci ve Doğan Özgüden, bizdeki adıyla Doğan abe ve İnciabla 40 yılı sürgünde devirdiler. Söylenmesi, yazılması çokkolay olsa da, öyle az buz değil, tamı tamına 40 yıl... Nere -dey se bir insan ömrüne bedel.

Sürgünün bir insan için nasıl acılara, kırılmalara, dertlereyol açtığını anlatmak gerçekten zor. Hani derler ya anlatıl-maz yaşanır. İşte bu da öyle bir şey. Sürgünde en derin acı iseyalnızlık olsa gerek. Her sürgün, sürgün olduğu yerde biraz

469

Page 471: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

yalnızdır. İşte bu nedenle sürgünü paylaşmak sürgünde ola -nın acısını ve dertlerini azaltır. Sürgün akşamlarının sohbet-leri sizden alınan, gasp edilen o yılları geriş getirmez amabir nebze olsun teselli eder, acınızı hafifletir. Sürgünün acı -sından, dertlerinden, yalnızlıktan koparır sizi.

İşte geçen pazar akşamı, herkesin olduğu kadar Kürt, Er-meni, Süryani olan Doğan Abe ve İnci Abla sayesinde biz dekoptuk. İnci Abla ve Doğan Abe’nin sürgündeki 40. yıllarınınve Doğan Abe’nin anılarını topladığı ‘Vatansız Gazeteci’ adlıkitabının yayımlanması şerefine buluştuk.

Bu buluşmayı Doğan Abe ve İnci Abla yıllar önce sürgünyollarına düştükleri zaman, daha ana rahmine düşmemişolan; ancak şimdi Brüksel’in tam merkezinde son derecenezih bir restaurant işleten genç sürgünlerden Ayhan ve Eminsayesinde yaşadık.

Meze Bar’ın sahipleri Emin ve Ayhan, gönlünü Kürt vefarklı halklara açmış, onlarla minnetsiz, bir şey beklemedensamimi bir gönül bağı kurmuş İnci Abla ve Doğan Abe’yi veonların arkadaşları, kardeşleri bizleri, inanılmaz güzellikte,gönül zenginliğiyle ağırladılar. Bu güzel sürgün akşamınınya da sürgünden kopuş akşamının organizasyonunda hayli işyapan, ter döken Erdal’ı, Rojaktuel ekibini ve Roj TV ça -lışanlarını da unutmamak gerekiyor.

Güzel bir buluşmaydı. Hüznün ve neşenin, acının ve gü -zelliğin bir arada olduğu bir sürgün akşamıydı. Kürt gazete-ci leri, siyasetçileri iki güzel insana, iki gazeteci ve mes lektaşa,Doğan Abe ve İnci Abla’ya ‘İyi ki varsınız, iyi ki bizimsiniz,iyi ki kardeşimizsiniz’ dediler. İyi de yaptılar. İyi de yaptık.

Bu güzellikleri, yaşayan ve kaybettiğimiz bütün değer-lerimiz için yapmalıyız. Yapabilmeliyiz. İnsanlar yaşarkenonlara sevdiğimizi hissettirmeliyiz, onların sevgilerini his -se debilmeliyiz. Yoksa hayat dediğimiz şey, ne ki. İşte 40 yılısürgünde geçiyor.

Sevgili İnci Abla ve Doğan Abe, sürgündeki 41. yılınızkutlu olsun!.

470

Page 472: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

40 yıllık “Vatansız Gazeteci”Günay Aslan, Yeni Özgür Politika, 12 Şubat 2011

Bir ayı aşkın bir zamandır elimde bir kitap oradan orayadolaşıp duruyordum. Gittiğim her yere onu da götürüyor, herfırsatta açıp bir miktar okuyor, sonra ara veriyordum. Herkoşulda ve ruhumun her halinde kitap okuyabilsem ve bazengünde bir kitabın hakkından rahatlıkla gelebilsem de bu kezyapamadım. Okumayı zamanında tamamlayamadım. Hepağır çekim; sindire sindire okumaya çalıştığım için uzattıkçauzattım. Bir ayı aşkın bir zamandır kendimle birlikte ta şı -dığım ve okuyup bitirmeye kıyamadığım kitabın adı ‘Vatan-sız’ Ga ze teci. Yazarı ise gazeteci üstadımız ve varlığındanonur duyduğumuz ağabeyimiz Doğan Özgüden.

Gerçek aşkına bağlı, mücadeleci gazetecilerin duayeniÖzgüden, ‘Vatansız’ Gazeteci’nin birinci cildinde hayatınınsürgün öncesi yıllarını yazmış. 560 sayfadan oluşan kitabıBelge Yayınları yayımlamış.

Kitapta ne yok ki? 1936 yılında Kalecik’e bağlı Irmakİs tasyonu’nda, Balkan muhaciri bir emekçinin çocuğu olarakdünyaya gelen, çeşitli zorluklarla ve mücadeleyle geçen 35yılın ardından sürgün edilen Doğan Ağabey, 1936-1971arasına neler sığdırmamış ki?

İşçilikten genel yayın yönetmenliğine..Koca bir 35 yılı soluk soluğa yaşamış. Son derece hızlı

uçan doğan misali yolu uçarcasına yarılamış.Babası aydın özellikleri olan bir demiryolu emekçisi.

Doğan Ağabey, emekçi bir aileden geliyor olmanın zorluk-larıyla daha çocuk yaştayken yüz yüze gelmiş. Ağır birhastalık geçirmiş. Kardeşini kaybetmiş. Okuyabilmek içinseköyden köye, şehirden şehire gönderilmiş.

Yalnızlığa, yokluğa ve yoksulluğa çocuk yaşta göğüs ger-miş. Her koşulda mücadele etmiş. Sıradan bir işçi olarakgirdiği basın alanında genel yayın yönetmenliğine kadar

471

Page 473: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

geldiği her yere de dişiyle tırnağıyla sökerek gelmiş. So-rumluluk bilinci ve mücadeleci kişiliği onu kavganın gö be -ğine sürüklemiş. Bu sayede zaten genç yaşına rağmen ha yatıniçinde kendine saygın bir yer edinmiş. Bir ekol haline gelmiş.Elbette Doğan Ağabey’in sorumluluk bilinci, mücadelecikişiliği kadar mesleki yeteneğinden de söz etmek gerekiyor.Genlerine işlemiş mesleki yetenek sayesindedir ki ticaretokurken işçi olarak girdiği kurumdan gazeteci olarak çıkıyor.‘Gazeteci olunmaz, gazeteci doğulur’ sözünü doğrularcasınakısa sürede bir ekol, bir efsane haline geliyor.

‘Vatansız’ Gazeteci’de bunun öyküsüne yer veriyor an -cak, oldukça mütevazi davranıyor. Kendisiyle ilgili özel ge -lişmelerden pek söz etmiyor. Ailesi, eşi ve kendisi üzerindendaha çok dönemin siyasal değerlendirmelerini yapıyor. Herdönemin aktörlerini ve önemli gelişmelerini anlatıyor. Güçlühafızası ise hayranlık uyandırıyor.

Onun gibi sürgün olan Milan Kundera, “memleketleriylegörüşmeyen insanlar kaçınılmaz olarak bellek yitimine uğ rar-lar; memleket hasreti yandıkça insan daha çok unutur’’ diyor.

Belgesel özelliğini taşıyan bir kitapAncak, Doğan Ağabey’in dipdiri hafızası gerçeğin bir

başka yönüne işaret ediyor. Memleketi sürgünde yaşamak,uzaklığa ve koşullara aldırmadan memleket kavgasına katıl-mak belli ki belleği güçlü kılıyor.

Özgüden örneği bunu gösteriyor. O, yakın tarihi bütünboyutları ve canlılığıyla önümüze seriyor. Kitabı okurkenokurun önünden bir tarih akıp geçiyor. ‘Vatansız’ Gazeteci,bu yanıyla bir belgesel özelliği taşıyor.

Tek parti dönemini, 2’inci Paylaşım Savaşı günlerini,Türkiye’nin NATO’ya girmesini, çok partili sisteme geç me -si ni, Menderes’i, DP hükümetlerini, Kore’ye asker gönderil -mesini, 27 Mayıs darbesini, TİP’i, 12 Mart’ı ve daha birçokta rihsel olayı ustalıkla gözler önüne seriyor.

İsmet İnönü, Adnan Menderes, Cemal Gürsel, Bülent472

Page 474: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Ece vit, M. Ali Aybar, Behice Boran, Çetin Altan, Abdi İpek -çi, İlhan Selçuk gibi, Doğan Ağabey, hayatının kesiştiği tar-ihsel şahsiyetleri kuyumcu titizliğiyle ele alıp anlatıyor.

Özgür düşünceye bir üs: ANTBirçok gazetede temsilcilik, muhabirlik, yazı işleri müdür-

lüğü gibi görevlerde bulunan, dönemin tek solcu gazetesi olanAkşam’da genel yayın yönetmenliği yapan, TİP’in yönetici-lerinden olan Özgüden’in hayatında ANT dergisi ve yayın-larının apayrı bir yeri olduğunu söylemem gerekiyor.

Yuvasını uçurum kenarına yapan doğan misali karar-gahını ANT’a kuruyor. Kimsenin Kürd’e Kürt diyemediği,militarizme adam gibi laf edemeği koyukaranlık yıllarda, ove sevgili eşi İnci Tuğsavul, ANT’ı özgür düşüncenin mer -kezi haline getiriyor.

Söylenmesi gereken ne varsa ANT özgürce söylüyor.Kürt Tarihi’ni ilk ANT basıyor. Kitabın mizanpajını İnci

Abla’nın kendisi yapıyor. Dünyanın çeşitli ülkelerindeki ge -ril la mücadelelerini anlatan kitapları ilk onlar yayımlıyor.Türk ordusunun kapitalist özelliğini ilk onlar teşhir ediyor.

Bu yüzden de militarist sistemin hedefi haline geliyorlar.Ülke onlara dar ediliyor.

Yoldaşı ile 40 yıldır sürgündeBu yüzden dostları onları sürgüne gönderiyor. Doğan Öz -

güden ile İnci Tuğsavul o gün bugündür; 40 yıldır sürgündeyaşıyor. Doğan Ağabey ile ‘kara sevdası’; aşkı ve yoldaşı İnciAb la 40 yıldır el ele, yürek yüreğe mücadeleye sürgündedevam ediyor. Militarsit sistem 40 yıl önce onları susturmakiste mişti ancak, başaramadı. Aksine onlar daha çok konuştu-lar; daha çok koşturdular. Sürgünde demokratik platformlar,kurumlar, inisiyatifler oluşturdular ve Türkiye ile Kür distanhalklarının sesini bütün dünyaya duyurdular.

Bu yüzden vatandaşlıktan çıkarıldılar. ‘Avrupa’nın Baş -kenti’nde linç kampanyalarına ve saldırılara maruz kaldılar.

473

Page 475: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Ancak, yılmadılar. Hayatlarını özgürlük, sosyalizm ve barışmücadelesini adamış olan Türkiye halklarının onuru DoğanÖzgüden’le İnci Tuğsavul birer insanlık savaşçısı olarak ad-larını insanlık tarihine altın harflerle yazdırdılar.

Aram’ın Penaber’ini armağan..Onları susturmaya çalışanlar, sürgüne zorlayanlar, onlara

baskı yapanlar, linç etmeye çalışanlar ise tarihin çöplüğünüboyladılar.

Rengi, dili, dini, mezhebi, cinsiyeti ve düşüncesi ne olur-san olsun haksızlığa uğramış her insanla dayanışma içindeolan ve her koşulda insan olmanın onurunu koruyan DoğanÖzgüden ile aşkı ve yoldaşı İnci Tuğsavul Mayıs ayında sür -gündeki 40’ıncı yıllarını kutlayacaklar.

Bu ülkenin en güzel on yılı…Engin Erkiner, Yazın, 12 Şubat 2011

İki hafta önce Pazar günü Brüksel’de Doğan Özgüden vesevgili eşi İnci Tuğsavul için düzenlenen yemekli bir toplan-tıya katıldım. Az değil, 50 yılı aşkın gazetecilik ve yaklaşık40 yıllık sürgünlük yaşamı…

Doğan Özgüden’in sürgün öncesi anılarını içeren ‘Vatan-sız’ Gazeteci’yi yavaş okuyorum.

Normal olarak bu kadar yavaş kitap okumam.Bunun nedeni, Romain Roland’ın, “insan kitap okumaz,

kitaptaki kendini okur” sözü olsa gerek…Zengin bir çocukluk (ekonomik anlamda değil, çok yönlü

olaylar anlamında) sonraki yaşam için önemli bir temeldir.Kişi nerede dünyaya geleceğini kendisi seçemediği gibi,yaşayacağı çocukluğu da kendisi seçemiyor. Çocukluk insanhayatının en önemli dönemidir ve Doğan Özgüden iyi birçocukluk yaşamış… Bu iyilik sonraki yaşamının şekillen-mesini de önemli oranda etkilemiş.

474

Page 476: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Hangi yeteneklere sahip olursanız olun, şans insan ha ya -tında önemli bir faktördür. Doğan Özgüden şanslı bir insan…Buülkede iyi bir ço cukluk yaşayan fazla insan bulunmuyor.

Ek olarak, yemekte kendisine iletilen güzel deftere her -kes bir şeyler yazdı.

Ben de şöyle yazdım: Hayatta önemli işler yapmak is te -yen bir erkeğin en büyük şansı, birlikte yürüyebileceği birkadına rastlamaktır.

İnci abla benim aklımda Şehir Gerillası kitabının kahve -rengi kapağına yaptığı kurşun delikli mizanpajla kalmış. An -kara’da kitabın hemen tükendiğini hatırlıyorum.

1971 başlarıydı… Yıllar sonra, ANT Yayınları’nın bu türki tapları çevirerek THKO ve THKP-C’nin silahlı eylemlereyönelmesini teşvik ettiğini okuduğumda gülmekten kendimialamamıştım. Silahlı mücadele kararı 1969-70’de zaten ver-ilmişti ve bu amaçla da insanlar Filistin’e askeri eğitim gör -me ye gitmişlerdi. O dönemin militanları, herkesin de kabulet tiği gibi, oldukça bilgili ve çok okuyan insanlardı. OrhanPa muk’un bir romanının başlangıcında belirtildiği gibi, “birkitap okudum hayatım değişti” diyebilecek tipler değillerdi.

Doğan abi ile aylar önce kafamdaki bir soruyu konuşmuş-tum:Yukarıda adı geçen iki örgüt, sadece solun geçmişindenkopmakla kalmaz, bu kopuş coğrafi bir kaymayla birlikteşekillenir. Önceki yıllarda ülkede sol muhalefetin merkezi İs- tanbul’dur. Normali de budur… Sanayinin büyük bölümü bukent ve çevresinde bulunduğu gibi, kentte çok sayıda üniver-site öğrencisi de yaşamaktadır.

Ne ki, bu iki örgütün doğum yeri Ankara’dır ve esas ola rakiki üniversitedir: ODTÜ ve SBF. Deniz Gezmiş’in THKO’ luolması, 1970 yazına doğru Ankara’ya gelmesinden sonradır.Deniz neden Ankara’ya gelmişti? Doğan abi, o dö nemde, An -kara’daki devrimcilerin teorik düzeylerinin daha yüksek ol -duğunu ve Deniz’in de sürekli gözaltına alınması nedeniyleİstanbul’da yaşayamaz duruma geldiğini anlatmıştı.

475

Page 477: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Ülkenin en özgür yerine, “ODTÜ Cumhuriyeti”ne gi -der…Daha sonra, Ankara’nın neden böyle ön plana geç ti ği nidüşündüm. ANT dışında teorik dergilerin merkezleri bu kent -teydi. TDGF (Türkiye Devrimci Gençlik Federasyonu) mer -kezi de bu kentteydi.

27 Mayıs’tan sonra Talat Aydemir ve Fethi Gürcan’ınbaşarısız iki darbe teşebbüsü bu kentte silahlı hareket ya damü cadele lehine bir anlayış oluşturmuş olmalıydı. THKO’- nun kurucu kadrosunun tümü ODTÜ’lü iken, THKP-C’deek olarak SBF de vardır. Çok ilginçtir, daha sonra PKK’yioluşturacak kadro da esas olarak Ankara üniversitelerindeokuyan öğrencilerden oluşur. O yıllar, 1960-70 dönemi, buülkenin yaşadığı en gü zel on yıldır.

Bunu İnci abla ile konuştuk… İnsanlarıyla, olaylarıylabaşka bir dönemdi.

Bu güzellikle bir on yılın daha yaşanması şimdilik ufuktabile görünmüyor. İnci abla ile o yılları konuşurken onda da ben -de de hüzün görülebilir durumdaydı.

Keşke ülkemizin daha sonraki tarihinde ileri ve önemligelişmeler olsaydı da, hepimiz daha geri plana atılsaydık.Bir ülkenin solunun 40-45 yıl önceki tarihini özlemle hatır-laması iyi bir şey değildir.

Ama ne yapalım ki, durum da budur… Bir hafta önceBrüksel’de Doğan Özgüden ve eşi İnci Tuğsavul ile ilgili biryemek düzenlendi. Yemeğe “Doğan abinin sevdiği kişiler”olarak Almanya’dan birkaç kişi gittik.

Gazetecilikte 50. yılını geride bırakmış, eşiyle birlikteneredeyse 40 yıldır da sürgünde yaşayan Doğan Özgüden’in,anılarının sürgün öncesini anlattığı ilk cildi, Vatansız Ga ze -teci adıyla kısa süre önce yayımlandı.

Her kuşağın bilinen insanları vardır. 68’liler için DoğanÖzgüden bunlardan birisidir.

1965 sonrasında sosyalistler denildi mi, akla Akşam Ga -zetesi gelirdi. Bu gazetede Çetin Altan’ın Taş isimli bir kö -şesi vardı ve neredeyse her yazısı olay olurdu.

476

Page 478: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Doğan Özgüden idi.Baskılar sonucu gazeteyi bırakmak zorunda kaldıktan

sonra ANT dergisi ve yayınlarını kurdu. Bu ülkenin solbasınında Kürt sözcüğünü ilk kez kullanan bu dergidir.

OYAK’ı deşifre eden, Subay Holding, Kapitalistleşen su -baylar işçileri yargılayamaz başlıklarıyla hiç birimizin odönem bilmediği kutsal Türk ordusunun gerçek örgütlen-mesini ortaya koyan da yine bu dergidir.

Ordu sadece hakim sınıfların baskı aracı değil, aynı za-manda hakim sınıfın da bir parçasıydı.

ANT Yayınları, Latin Amerika’daki gerilla savaşıyla ilgi -li çeviri kitaplar yayımlar.

Douglas Bravo’nun Milli Kurtuluş Cephesi bunlardan birtanesidir.

1971’in ilk aylarında ODTÜ’ye gelen ve kısa sürede sa -tılan bir kitabı almıştım. Yazarı Carlos Marighella, adı ŞehirGerillası… Kitabın kahverengi kapağı özellikle dikkatimiçekmişti: Üzerinde yuvarlak bir delik vardı, kurşun de liği…Yıl lar sonra bu kapağı, usta bir mizampajcı olan İnci Tuğ -savul’un yaptığını öğrenecektim.

12 Mart 1971 darbesinden sonra bütün dostları Özgü-denlere “gidin buradan” derler.

Genelkurmay kendisine bu yapılanı unutmayacaktır vezaten Özgüden’i çağırıp tehdit de etmişlerdir.

Gidiş o gidiş… Bugün hala hakkında çok sayıda dava bu-lunuyor. TC’nin Belçika Büyükelçisi işi Özgüdenleri hedefgös terecek kadar ileriye götürdü.

Neden, çünkü sürekli faaliyet içindeler.Yıllardan beri Türkiye’deki baskıları teşhir eden İngilizce

ve Fransızca aylık bir yayın organı yayımlıyorlar. Hemen herönemli toplantıya konuşmacı olarak çağrılıyorlar.

Yemekli toplantıda çok kişi söz alıp bir şeyler söyledi.Ben de İnci Tuğsavul’un kapağını yaptığı Şehir Gerillası

kitabıyla nasıl tanıştığımı ve yıllar sonra bile bu kapağı unu -tamadığımı anlattım.

477

Page 479: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Birkaç konuşmacı, yerinde olarak, İnci ablanın (70 ya -şında) Doğan Özgüden’in (76 yaşında) hayatındaki büyükönemini belirtti.

Bazıları daha da ileriye giderek, “İnci abla olmasaydı,Do ğan abi de olmazdı” dediler.

Yanımda oturan Avrupa Barış Meclisi’nden bir kadın ku-lağıma eğilerek, “Abartıyorlar, dedi. Adamda çap varmış ki,yapmış. İnci abla çok önemli, ama herhangi bir adama büyükdestek olsan ne olur…”

Doğru bir değerlendirme…Çaplı iki in sanın birbirini bul-ması ve zor bir hayat yolunda birlikte yü rü meleri ender rast-lanan bir durum…46 yıldır ev li ler… Doğan abiye hediyeolarak güzel bir defter alınmıştı ve katılan herkes de sayfalarabir şeyler yazdı.

“Hayatta büyük işler yapmak isteyen bir erkeğin en bü -yük şansı, birlikte yürüyebileceği bir kadına rastlamaktır” di -ye yazdım.

İnci abla, “dört yıl adamın peşinde koştum” demişti, amazahmetine değmiş… Bedel ödemeyi sadece hükümete, reji -me karşı çıkmak kapsamında görmemek gerek…Alman ya’ -nın bazı tanınmış bilim adamlarının doğru dürüst aile hayatıolmamıştır.

Adam üretiyor, kadın fazlasıyla ilgi bekliyor ve tabii buiş yürümüyor.

İkisi birlikte olmuyor, ikisinden birini seçmek zorun-dasın.

Adam istediği gibi üretemezse, kendisi huzursuz olacak;istediğini yapar ve iç huzuruna sahip olursa, kalıcı bir ilişkikuramayacak.

Bu insanlar hapse girmiyor, sürgüne gitmiyorlar amabaşka türlü bir bedel ödüyorlar.

Hangi yolu seçerseniz seçin, zor iş…İkisinin birlikte ol-ması ise ender görülen bir durum…Bu ender durum da ancakayrı ayrı güçlü üretme kapasitesine sahip olan kadın veerkeğin birlikteliğinde ortaya çıkıyor.

478

Page 480: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Vatansız gazeteciEylem Aydemir, LibreNews, 25 Şubat 2011

“Bugün 9 Eylül 2009, sabahın 2’si... Gazeteciliğe başla-yışımın tam 57. yıldönümü... İnci’nin zaman zaman kavgayavaran uzun ısrarları karşısında yenik düştüm. Tam 57 yıl önceİzmir’de taşra gazeteciliğe başlayıp İstanbul’da ve 38 yıldırda sürgünde devam eden fırtınalarla dolu yaşamın günlükkavga kesimini bugünden itibaren genç arkadaşlara bırakı-yor, yarım yüzyılı aşkın bir geçmişi okurlara paylaşmaya ko-yuluyorum. Bunlar 12 Mart Cuntası tarafından politik göçezorlanan, 12 Eylül Cuntası tarafından da “vatansız” ilan edi-len sosyalist bir gazetecinin notlarıdır.”

Böyle başlıyor okuduğum son kitap, kuşkusuz okuduğumen iyi kitap: “Vatansız Gazeteci”, fransızcaya “Le journalisteapatride” olarak cevirebileceğimiz bir başlık. Belgesel ta-dındaki bu müthiş otobiyografik romanın yazarı ise 1971 yı-lında Türkiye’den zorla sürgün edilen ve bugün Belçıka’dayaşayan meşhur sosyalist gazeteci Doğan Özgüden.

Ne yazık ki bu roman’ın (henüz) fransızca’ya veya başkabir dile çevirisi yapılmadı. Bu yüzden kitabın ilk cümlelerinikendim çevirdim.

Romanın ilk cildi Doğan Özgüden’in hayatının ilk yarısınıkonu alıyor, Anadolu’nun küçük bir kasabasında doğumun-dan sıkıyönetim mahkemesi tarafından ağır bir cezaya mah-kum edilme tehlikesi sonucunda Türkiye’den ayrılmasınakadar yaşanan sureci anlatıyor. Doğan Özgüden, fırtına lı ha-yatı boyunca basın özgürlüğünü, düşünce öz gürlüğünü ve deifade ve örgütlenme özgürlüğünü tanımayan bir ülkede birgazetecinin başına gelebilecek her türlü olayla karşılaşmış.

Doğan Özgüden’in çocukluğu demiryolu emekçisi baba-sının atandığı her ara istasyona ailece göç etmek ve oradaokula gitmekle özetlenebilir. Maddi nedenlerden dolayı fizikçiolma hayalini geride bırakan Özgüden, ailesinin dayatmasıüzerine muhasebeci veya bankacı olmak üzere ticaret lisesinde

479

Page 481: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

okumuş. Açlık ve hastalığın kol gezdiği İkinci Dün ya Savaşısırasında Özgüden Anadolu’nun farklı şehir ve kasabalarındahalkın sefaletine tanık olmuş, bugüne kadar da her zaman hal-kın sorunlarına duyarlı davranmış ve hayatını ona adamış.

Yüksek eğitimini finanse edebilmek için Doğan Özgüden,o dönemde Ege kıyılarına yerleşen NATO kurumlarına hizmetetmektense Izmir’in yerel bir gazetesinde gazeteci olarak ça-lışmayı tercih etmiş. Azmi ve yeteneği onu genç yaşta yalnızbasın sektöründe değil, gazeteci haklarını savunan sendika içe-risinde de yüksek mevkilere getirmiş. Türkiye İşçi Partisi’ndenhaksız yere uzaklaştırıldıktan sonra mücadelesini Türkiye’ningerçeklerini ve dünyadaki sol mücadeleleri konu alan ANT der-gisini kurarak kendi sürdür müş tür. Kapitalizm ve militarizminzararlarını, adaletsizlikleri, hükümetin yolsuzluklarını ifşa et-meyi, insan haklarını savunmayı, Türkiyedeki etnik farklılıklarıtanıtmayı, işçilerle dayanışmayı, olayların, siyasetçilerin ve or-dunun gerçek yüzünü göstermeyi görev edinmiş.

Doğan Özgüden’in hayat hikayesini okurken anladımmesleğini tutku ile sevmenin ne demek olduğunu. Servetedinmek için, kariryeriyle elit kesimin gözüne girebilmekiçin değil, yalnızca halka hizmet etmek için, gündemi kav-rayamayan insanlara doğru bilgileri aktarmak ve onlara ger-çekleri öğretmek için… Bu meslek tutkusu kitabın başındansonuna kadar içime işledi.

Doğan Özgüden’in tutkusunun asıl sebebi halkı sevmesi,hayatını ona adaması… Hükümetin gazabına uğramak dadahil, ne pahasına olursa olsun, halkı doğru bilgilendirmekararlılığı… Adaletsizliğe karşı, halkın siyasi yetkililer tara-fından manipüle edilmesine karşı, Amerikan emperyalizmi-nin güdümündeki kapitalistlerin halkı sömürmesine karşı birmücadeledir Doğan Özgüden’in hayatı.

Hani derler ya her başarılı erkeğin ardında bir kadın var-dır. Ben en çok Doğan Özgüden’ın eşi, gazeteci İnci Tuğsa-vul’u kutlamak. ona cesareti, sabrı ve bu mücadeledeki bü yükkatkıları için teşekkür etmek istiyorum.

480

Page 482: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Kitabın ilk sayfasından son sayfasına kadar beni etkile-yen Doğan Özgüden’in hafızası oldu. Herşeyi hatırlıyor: ço-cukluğu, hane içindeki gündelik konuşmaları, sokak vemahalle isimlerini, okuduğu kitapları, yayınladığı yazıları,tanıştığı insanların isimlerini... Kendi hayatını anlatırken odönemin siyasi, ekonomik ve sosyal gelişmelerini de aktarı-yor: İkinci dünya savaşının Türkiye’deki etkilerini, Vietnamsavaşı sırasında ya şananları, destalinizasyon dönemini, Korekrizini, Türkiye’de tek partili sistemin sonunu, 1960 askeridarbesini, vs… Bu romanın belgesel tadı da buradan geliyor.

Doğan Özgüden’i ne kadar takdir etsem az gelir. Önce-likle hayatı boyunca karşılaştığı zorluklara boyun eğmediğiiçin, ve tabii ki anılarını bizimle bu müthiş roman sayesindepaylaştığı için.

Maceranın devamını sabırsızlıkla bekliyorum...

Doğan Özgüden’e mektupSennur Sezer, Evrensel, 2 Mart 2011

Merhaba Doğan Özgüden,Dün bitirdim Vatansız Gaze- teci’yi (Sürgün Öncesi)... Aslında İnci Tuğsavul’a yazmakis terdim. Eşine ve yol-arkadaşına. Onun sürgün anılarıydı bek- lediğim. Bir kadının “vatansızlık” üstüne neler düşündüğünüöğrenmek için değil, (kadınların yaşam çizgisi olarak “yersiz-lik yurtsuzluk”u baştan benimsediklerine inanıyorum, baba evi,koca evi... yaşlanınca oğul-evi, damat-evi) belki bir “hemcins”olmanın okuma-benimseme rahatlığı yüzünden. Kitabın kapa-ğındaki resmi bana onun bütün duygularını anlattı.

Sevgili Doğan Özgüden,1960’lı yıllarda Türkiye İşçi Partisi saflarında mücadele

etmenize, yollarımızın pek çok kesişmesine karşın pek ta-nışmıyoruz. Daha doğrusu hiç sohbetimiz yok. “Çeşitli ga-zetelerde çalıştıktan sonra 1967’den sonra Ant Yayınları’nıve Türkiye’nin sosyalist düşün tarihinin önemli dergilerin-

481

Page 483: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

den biri olan Ant’ı kuran Özgüden çifti”siniz. 1971’den beriAvrupa’dasınız. Diğer siyasal sürgünlerle beraber ‘Demok -ratik Direniş Hareketi’ni kurup, Cunta rejimine karşı kam-panya yürütmenin sonucunda 1982’de, 200’e yakın rejimkarşıtıyla beraber Türk vatandaşlığından çıkarılarak ‘vatan-sız’ bırakıldınız. Bugün, ‘Info Türk’ İnternet portalında Tür-kiye’yle ilgili gazetecilik yapmaya devam ediyor, ‘GüneşAtölyeleri’ adlı, çokuluslu bir göçmen eğitim merkezini yö-netiyorsunuz. Bir söyleşinde vurguladığın gibi Avrupa’yaayak bastığınızdan beri hep “Türkiye’yle ilişkili, Türk’üyle,Kürt’üyle, Ermeni’siyle, Asuri’siyle, Rum’uyla hep Türkiyeligöçmen topluluklarının içinde” yaşamanın sonucu “radyo-suyla, televizyonuyla, Avrupa baskısı gazeteleriyle, CD’ le-riyle, DVD’leriyle ve son zamanlarda İnternet bağlantılarıyla,her gün sabah akşam,” Türkiye’desiniz

Günümüzde aydınların ve gençliğin verdiği mücadele sizeyabancı değil. Özellikle Kürt meselesi. Agos’a da söylediğingibi “Ant, bu sorunu dile getirmeye çalışan ve bunun içinhalklarıyla birlikte ağır bedeller ödeyen Kürt aydınlar ve ey-lemcilerin mücadelesini paylaşan, onlarla kesin dayanışmaiçinde olan bir dergiydi”. Kürt sorununun ortaya konması,ezilen halklarımızın hak ve özgürlüklerinin tanınması konu-sunda sadece oligarşiye karşı değil, sol hareket içerisindekişovenist ve inkarcı çizgilere karşı da mücadele verdiniz.

Sevgili Özgüden,Kitabın bir anı kitabı değil son günlerde okuduğum en

önemli bellek tazeleyicilerden. Özellikle Çetin Altan ile ilgilibölümler. Bugünü kavramak için ara sıra ardımıza bir göz atmakgerekiyor. Bunun içinse gayriresmi yakın tarih gerekli.Keşkegitmeseydin diyemiyorum. Şu andaki işlevin çok önemli. Üste-lik Türkiye ve mesleğin için yaptığın saptama da :”Medyadakiteknolojik değişim benim Türkiye’de gazetecilik yaptığım gün-lere göre o kadar büyük ki, objektif bir kıyaslama yapmak zor.En azından İnternet ortamında inanılmaz zenginlikte bir bilgi-lenme, bilgilendirme ve iletişim olanağı mevcut. İnsanlar artık

482

Page 484: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

olup bitenleri öğrenmek için büyük sermayenin kontrolündekitelevizyon kanallarının ve günlük gazetelerin verdikleriyle ye-tinmiyor, habere, analize anında ulaşabiliyor, tepkisini de aynıhızda ortaya koyabiliyor. Türkiye’de hâlâ gazetecilerin, siya-setçilerin düşüncelerini ifade ettikleri için mahkemelere sürük-lenmesi, zindanlara atılması, ölümle tehdit edilmesi, hatta HrantDink örneğinde olduğu gibi derin devletin komploları sonucukatledilmesi ülkeyi yönetenler açısından utanç verici. En büyükendişem, süper güçlerin bir gün İnternet ortamındaki iletişimkanallarını tam kontrol altına alıp insanları bu bilgilenme ve bil-gilendirme özgürlüğünden yoksun bırakmaları...”

Endişelerimiz kadar sevinçlerimizi paylaşacağımız birakşamüstü birer bardak demli çayla sohbet etmek umuduyla,sevgiyle.

Barışı görmeden ölmek istemiyoruz!Hasan Cemal, Milliyet, 20 Mart 2011

Anılar, yaşamöyküleri her zaman ilgimi çekti, çekmeyede devam ediyor.

Onları okurken, hem kendi hayatımı sorgular, hem de birşeyler kapar öğrenirim.

Önümde böyle üç kitap var: Bir Dönem İki Kadın; OyaBaydar, Melek Ulagay, Can Yayınları.

Benim Cumhuriyet’im; Emine Uşaklıgil.‘Vatansız’ Gazeteci; Doğan Özgüden, Belge Yayınları.Üçünü de dikkatle, severek okudum, bazen duygulandım,

düşündüm.Üç kitap da birçok yerinde benim kendi kişisel tarihime

dokunuyor. Aynı çalkantılı dönemleri ben de yoğun olarakyaşamıştım.

İlginç olan şu:Herkes gerçeğin bir tarafından yakalıyor, bırakmıyor.

Herkesin pencereleri de farklı.483

Page 485: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Sen öyle bakıyorsun, o böyle bakıyor. Belki aynı şeyebakıyorsunuz ama farklı görüyorsunuz.

Bellek, eski deyişle hafıza da öyle. Senin unuttuğunu, ounutmuyor ya da o senin hatırladığın gibi hatırlamıyor. Bunedenle yorumlar da farklılaşıyor.

Olabilir. Ama anılarla, yaşamöyküleriyle birtakım fark-lılıkların su yüzüne çıkması güzel bir şey. Bu sayede gerçekdaha iyi belirginleşiyor, neyin ne olduğu daha anlaşılır halegeliyor.

Belki tarihçilerin işi de kolaylaşıyor. Emine Uşaklıgil’in“Benim Cumhuriyet’im” kitabı bu bakımdan önemli.

Yarın Cumhuriyet gazetesinin tarihini yazacak olan ta-rihçiler, hem Uşaklıgil’in bu kitabından, hem Hasan Cemal’ -in “Cumhuriyet’i Çok Sevmiştim”inden, hem de başkames lek taş la rı mın mutlaka yazacakları Cumhuriyet kitap -larından ya rar lanacaklar.

Gerçek bir değil, bin yüzlü. Kimse tekeline alamaz gerçeği.Hepimiz neyi ne kadar görebiliyorsak, o kadarını biliyor,

yazıyoruz. Elbette iddialarımız, değerlerimiz var. Gücümüz,nefesimiz ye ttiği kadar savunuyoruz bunları da...

Ama yaşadıklarımızı mutlaka yazmak ve gelecek ku -şaklara kendi deneyimlerimizi aktarmak büyük önem taşıyor.

Daha çok olgunlaşmak, daha fazla demokrasi kültürüedinmek istiyorsak, bizde çok cılız olan anı, yaşamöyküsü veözyaşamöykülerinin sayısını mutlaka arttırmak zorundayız.

Kısacası, kendine güvenen yazsın!Bu açıdan ‘Bir Dönem İki Kadın’ gerçekten çok değerli.Oya Baydar farklı bir yerden geliyor. 1960’larda sol

konusundaki çıkış noktasında, Türkiye İşçi Partisi(TİP)-Türkiye Komünist Partisi(TKP) çizgisi ağır basıyor.

Melek Ulagay’ın çıkış noktası içinse Maoculuk denebilir.Bir taraf, parlamentocuydu. Öteki taraf için iktidar nam-

lunun ucundaydı. İki taraf da kapitalist düzeni, devleti yık-maktan yanaydı ama farklı yollardan...

1960’lar, 1970’ler...484

Page 486: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Hepimizin Türkiye’yi ve dünyayı çabucak değiştirebile-ceğimizi sandığımız yıllar...

Oya’yla Melek’in ortak kitabını okurken, ben de kendikişisel tarihimi biraz da hüzünle gözden geçirmiş oldum.

Bebek’teki Nazmi’den (“Baharda erik çiçekleri tabak-larımıza, kadehlerimize düşerdi Nazmi’nin bahçesinde...”)12 Mart’a, 12 Eylül’e, Mamak, Selimiye zindanlarına, hapsedüşen, işkencehaneden geçen, daha güzel bir dünya için dağaçıkanlara, dağda ya da idam sehpasında gencecik yaşta ha -ya ta veda edenlere, yolu sürgüne düşenlere ve de yaşananhayal kırıklıklarına kadar çok şeyi bazen içim sızlayarak,bazen duygulanarak okudum.

Bir bakıyorsun hayat geçivermiş...Oya Baydar’ın şu sözleri:“Beni yıpratan, bezginliğe düşüren soru, ‘Neden bu yol-

lardan yürüdüm?’ değil; bunca yılın, bunca yolun vardığı yerneden başlangıç noktasına bu kadar yakın, nerede hata yap-tık, neyi ıskaladık sorusu... 70 yaşıma gelmişim, önümde azzaman kalmış, insan umut verici bir şeyler de görmek istiyorşu ahir ömründe.

Geçenlerde yaşı yetmişe dayanmış olanlar, bir yaşlılarheyeti kurduk, her zamanki gibi bir de metin çıkardık. O met-nin son cümlesi, ‘barışı görmeden ölmek istemiyoruz’du.”

Barışı görmeden ölmek istemeyen, barış ve demokrasimücadelesine bir ömür koymuş bir başkası da Doğan Özgü-den, bir meslek büyüğüm.

Doğan Özgüden deyince, bir dönem Genel Yayın Yönet-menliği’ni yaptığı 1960’ların solcu gazetesi Akşam, amaözellikle haftalık Ant dergisi ve Ant Yayınları’nın çıkardığıkitaplar gelir.

Ben dahil 1960’ların solcu, devrimci gençliği, sanıyorum,Doğan Özgüden’in yönettiği, güzel ve çarpıcı kapak düzeninieşi İnci Özgüden’in yaptığı yayınlardan çok etki lenmişti.

Doğan Özgüden’in ‘Vatansız’ Gazeteci’sini bir soluktaokudum, çok şey hatırladım, çok şey öğrendim.

485

Page 487: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Ve düşündüm:Barış, demokrasi kolay olmuyor.Zaman ve sabır istiyor. Uğruna mücadele ve fedakârlık

gerekiyor. Bir bedel ödemeden, birtakım acı kopuşlar yaşan-madan barış ve demokrasi kapıyı çalmıyor.

Bir Dönem İki Kadın’la ‘Vatansız’ Gazeteci’yi okurkenbu gerçeği bir kez daha hissettim, bazen içim acıyarak...

Sonra da Oya Baydar’ın aktardığı o dizeleri ÖzdemirAsaf’ın:

Daha gidecek yerlerimiz var,Kalacak bir türkü söyler gideriz.İyi pazarlar!

Bütün Yolculuk Boyunca Hasret Ayrılmadı Benden Tamer Çağlayan, Kültür Dergisi, Nisan 2011

Kendileriyle sadece mektup ya da telefonla haber leş ti ğim,hiç yüzyüze gelip konuş(a)madığım, yaptıklarını, yaz dık larınısadece yazılı veya görsel basın aracılığıyla öğ rendiğim okadar çok insan var ki, belki de onları uzaktan izlemek banadaha makulmüş gibi geliyor. Kimisiyle sadece telefon ara -cılığıyla konuşuyorum. Sadece seslerimizi tanıyoruz.

Kendisini daha öncelerden ismen dahi olsa tanıyordum.Bu güne dek hiç yüzyüze karşılaşmadık. Sadece yeni ya -yınlanan kitabı dolayısıyla elektronik ortamda yazıştık, hepsio kadar. Yine, geçtiğimiz yılların birisinde yıllardır sürgündeya şayan bir arkadaşım, yaşadığım kente uğramış, ortak birmasada birlikte olduktan sonra onu yolcu etmek için treningelmesini beklerken sohbet ediyorduk. Yanımızda iki ar-kadaş daha vardı. Arkadaşım, kendisine günün birinde birşeyolduğu takdirde, evinde bulunan kütüphanesindeki kitaplarıntümünü bana bırakacağını vasiyet etti. Bu sözlerini diğer ar-kadaşlar da duydular.

Ben ise, o an ki kasvetli havayı dağıtmak ve birazdan ge-486

Page 488: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

le cek olan trenle benden uzaklaşacak arkadaşıma “Doğanağabey ne yapıyor?” diye sorunca, anılarını yazdığını öğre-niyorum. Seviniyorum. Uzun yıllar boyunca Türkiye’denayrı yaşamak zorunda kalan gurbet eldeki bu insanımızınyazdıklarının ilginç ve renkli olacağını düşünüyorum. “Ya -yınlandığında okumak isterim” diyorum. Gelen tren diğeryolcularla birlikte arkadaşımı da alıp hareket ediyor…

Geçen yılın sonlarına doğru yıllardan beri beklediğimanılar, güzel bir kapak kompozisyonuyla “Vatansız Gazeteci”adıyla kitap halinde yayınlandı.

Kimden mi söz ediyorum? Basın tarihimizin ünlü dergilerinden birisi olan Ant’ın

yöneticilerinden Doğan Özgüden’den…1971 yılında başlayan siyasi göçmenliği hâlâ devam eden

Doğan Özgüden’in anılarının yer aldığı kitabı geçen yılınsonlarına doğru edindim. Bu kitap anıların ilk cildini, Tür-kiye’den ayrılmadan önceki yaşam öyküsünü kapsıyor.Anıların ikinci cildinde ise, sürgün sonrası Avrupa’da geçen40 yılın izlenimleri yer alacak. Orada yurtdışı yaşamını, InfoTürk’ün kuruluşunu, Güneş Atölyelerinin çalışmalarınıayrıntılı bir biçimde okuyacağımızı umuyorum.

Doğan Özgüden’in yaşanmış zengin çocukluk izlenim-leri var… Babasının Devlet Demir Yolları’nda memur ol-ması nedeniyle, çocukluğu Anadolu’nun bir çok yöresindegeçiyor. Buralarda edindiği zengin izlenimler kitaba dayansıyor. Sırasıyla Musaköy, Tokat, Artova, İstanbul, Konya,İkinci Dünya Savaşı yılları, Ankara, Demokrat Parti’nin ik-tidara geldiği 14 Mayıs 1950 seçimleri Doğan Özgüden’inanılarında çocukluktan ergenliğe geçişte yaşadığı zengin iz-lenimlerle kitaba yansıyor.

Tren yolculuklarını severim. Türkiye’ye her gidişimde im- kânım ölçüsünde trenle yolculuk yapmaya çalışırım. Hemdoğayı, hem de trenin geçip gittiği o mütevazi kasaba ve köy-leri bir pencerenin ardından dahi olsa görme imkanını eldeederim.

487

Page 489: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Kimi yerde yol inşaatları devam eder. İşçilerin kal dıklarıbarakalar vardır, onların oralardaki yaşamlarını dü şü nürüm.Tarlalarda çalışan köylüleri görürüm, elde et tik leri ürü nünkarşılığını alıp alamayacaklarını, alsalar dahi, onca emeğinkarşılığının onlara yetip yetmeyeceğini kendi kendime so-rarım. Kimi yerde kendi hallerine terkedilmiş kasaba istas yon-ları vardır. Bunların boyaları dökülmüş, bakım ister, ihmaledilmişlerdir.

Belki de bu yüzden “Demiryolu Öyküleri” isimli kitaptakiöyküleri başka bir gözle okudum. Günün birinde Anadolu’yutrenle yolculuk yaparak gezmek, izlenimlerimi bir “TrenGüncesi”nde toplamak isterim.

1950’li yıllarda Doğan Özgüden’i İzmir’de gazetecilik ya-parken görüyoruz. Stenoyu çok iyi bilmesi gazeteciliğe adımatmasını sağlıyor. “Ege Güneşi” gazetesinde başlayan gazete-cilik “Sabah Postası”nda devam eder. Özgüden bu yılları içinşunları yazıyor anılarında: “Gazetenin tütün deposundan boz -ma idarehanesinde parasızlıktan aylardır üc retlerimiz ödene -mediği gibi, sobada yakacak odun da alınamıyordu. Düzbaskıda kullanılan klişelerin tahtalarını sökerek ya da baskıartığı kağıtları tutuşturarak ısınmaya çalışıyorduk.”

Ege Bölgesinde yapılan seçim mitinglerini izleme göreviverilmesi o zamanki parti lider ve ileri gelenlerini yakındantanımasına yol açar. Askerlik görevinden sonra ise, Abdiİpekçi’nin teklifiyle “Milliyet”in İzmir ve Ege Bölgesi tem-silcisi olur. Bu arada Gazeteciler Sendikası’nda da çalış-malarına devam ediyordur.

27 Mayıs 1960’tan sonra Doğan Özgüden Milliyet’tekigörevinden ayrılır. Ayrılmasının nedenlerinden birisi de, tirajalmak için daha çok magazin haberlerinin seçilmesi veİpekçi’yle birçok konuda olan anlaşmazlıklarıdır. “Öncü”gazetesinde temsilci olarak çalışmaya başlar. Yazdığı yazılarnedeniyle gazete patronu tarafından köşe yazısı yazması en-gellenir. 1962-1964 yılları arasında Türkiye İşçi Partisi’ndemüca delesini sürdürür. Merkez Yürütme Kurulu’na da se çi le-

488

Page 490: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

cektir. TİP haftalık bir sol dergi yayınlama kararı alır. “SosyalAdalet”e eli kalem tutan parti üyeleri katkıda bulunurlar.

Aralarında Demir Özlü, Muzaffer Buyrukçu, Edip Can-sever, Turgut Kazan, Veysi Sarısözen, Fethi Naci ve DoğanÖzgüden’in de bulunduğu bir grup partili, Türkiye İşçi Par-tisi’nin içindeki bazı gelişmeleri eleştiren bir dilekçeyi partimerkezine yollarlar. Yollanan dilekçe pek etkili olmayacak,imzacı üyeler partiden ihraç edileceklerdir.

“Akşam Gazetesi” yılları ise, 1960’ların ortasına rast -lıyor. İlhami Soysal, Rahmi Turan, Hüseyin Baş, SelahattinHilav, Ahmet Kahraman, Yavuz Donat gazetede görev alanbelli başlı gazetecilerden bazılarını oluşturuyor. Akşam’ınpatronu Malik Yolaç ve Ankara temsilcisi İlhami Soysal’ınkarşı gelmelerine rağmen bir süre sonra gazetede Çetin Altanda yazmaya başlar. Fakat basın dünyasındaki çekeme mez-likler bu gazetede de baş gösterecektir. Bir süre sonra daDoğan Özgüden ve eşi Akşam’dan ayrılırlar.

Bu yıllardan sonra ise onları “Ant Dergisi” çalışmalarıiçinde görüyoruz. Türkiye İşçi Partisi’nin 2. Büyük Kongresisonrasında yaşanan kimi olaylar sonucu Yaşar Kemal, FethiNaci ve Doğan Özgüden haftalık bir dergi yayınlamanınkoşullarını konuşurlar. Çok geçmeden aralarında yazılı biranlaşma yapmadan dergi yayın hayatına başlar. Ant’ın ilksayısı gereken ilgiyi görür.

İlk altı sayının tirajı 20 bine yakındır. 14 Şubat 1967’deyayınlanan 7. sayı ise satış açısından tam bir hayal kırıklığıolur. Bu sayı, DİSK’in kuruluşuna ayrılır. Sendikayla veTİP’le ilgili haberler nedeniyle bu sayı ‘parti organına dö -nüşmüş’ şeklinde eleştiri alır. Bu durum satışa da yansır,dağıtımcılardan dergi iadeleri gelir.

Ant ilk yılını geride bırakırken yayınını sürdürmek ko -nusunda maddi zorluklar içine girer. Bu arada telif hakkıödenmediği için kuruculardan Fethi Naci kültür sanat say-fasını hazırlamaktan vazgeçer ve dergiden ayrılır. GerçekYayınevi’nde yayıncılığa devam eder.

489

Page 491: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Zorluklar böyle devam ederken yan gelir elde etmekamacıyla Yaşar Kemal’in eşi Tilda Kemal’le ortaklık yapılırve “Ant Yayınları” kurulur. 14 Mayıs 1968’de dergide Ant’ınyakında kitap yayınına başlayacağı duyurulur. İlk kitapolarak Che Guevara’nın “Savaş Anıları” ve Emile Burns’ün“Marksizmin Temel Kitabı” yayınlanır.

Doğan Özgüden anılarında Halil Lütfi Dördüncü’den debahsediyor... Daha önceden okumuş olduğum Aziz Nesin’inve başka bazı anı kitaplarında Dördüncü’den öyle bah se -dilirdi ki, “o kadar da olmaz” derdim okuduğum zaman.Fakat Özgüden’in anılarında da öyle şeyler okudum ki, “pesartık!” dedim bir gece yarısı... Elinin sıkı oluşu öyle bir hâlalmış ki insan hayret edemeden duramıyor... Aziz Nesinanılarında, yazarların yazılarını mezura ile ölçüp ona göretelif hakkı ödeyen birisinden bahsediyordu. Acaba bu kişiDördüncü müydü, şimdi onu pek anımsayamıyorum.

Sanıyorum Özgüden anılarını yazarken Ant dergisi kol -leksiyonundan yararlandı. Çünkü, bir süre sonra anılarınıkronolojik bir sıralamayla anlatmaya başlıyor ki, bunun daderli toplu bir şekilde oluşu, olayları daha iyi anlamamızı ko-laylaştırıyor.

Kitapta, Ant Yayınları’nın yayınlamış olduğu kitaplarınkapaklarından seçmeler de yer alıyor. Nacizane kü tüp ha nem -de bu yayınlardan sadece Kemal Sülker’in “Sabahattin AliDosyası” isimli kitabı bulunuyor. Bir okur olarak, o zaman-larda yayınlanmış olan bu kitapların kapak tasarımlarını ilgiylekarşıladığımı yazmak isterim. Kitaptan da öğ rendiğimize görebu tasarımları İnci Tuğsavul-Özgüden yapmış. Bir kitabıniçeriğiyle kapak tasarımının bütünleşmesini her zaman birokur olarak savunmuşumdur. Ve şunu da yazmadan geçe-meyeceğim yeri geldiği için: Ülkemizde yayınlanan kitap ka-paklarının kompozisyonları Avrupa’da yayınlananlardandaha ileri düzeyde.

Doğan Özgüden kitabında yazar Orhan Kemal’le zamanzaman buluştuğunu yazıyor. Fakat nedense gerekli ayrın-

490

Page 492: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

tılara girmiyor. Yazmış olsaydı, belki de Orhan Kemal’inbaşka yönlerini de öğrenmiş olabilecektik. Kitapta CanYücel’le ilgili bölümleri okurken, zaman bir gece yarısınayaklaşıyor du...

Çeviri konusunda söylediklerine gülemeden edemedim.Aslında onunla ilgili anıları olanlar, bunları bir kitapta topla-malı. Şimdiye dek bu yapılmadı, umarım bundan sonra birisibunları derleyip kitaplaştırır.

1968 olayları Avrupa’dan sonra Türkiye’ye de bir şekil -de sıçrar. Üniversitelerde yapılan boykotlar yeni bir uyanışınhabercisidirler. O sıralarda Ant’ın kapak başlığı şöyledir:“İşçi gençlik elele!”

Sendikal oyunlara karşı İstanbul’daki Derby Lastik fab-rikasını işgal eden işçilere karşı İstanbul Teknik Üniversitesiöğrencilerinden Harun Karadeniz şöyle seslenir: “Bu halkınevlatları olan bizler, halka dönük düzeni kurana dek çalışa-cağız. Bugün burada sizin yanınızdayız. Gerektiğinde yinegeleceğiz ve her hareketinizde sizinle beraber olacağız!”

Ertesi yıl, 1969, Ant Dergisi’ni ve Ant Yayınları’nı bir-likte kurdukları Yaşar Kemal ve eşi Tilda Kemal’le olan or-taklıkları sona erer.

Ant’ın son yayını 1 Mayıs 1970’te yayınlanan sayıdır. Busayıda Lenin’in 100. doğum yıldönümüyle ilgili yazılar ağırlık-tadır. Ayrıca Lenin’in “Doğu’da Ulusal Kurtuluş Hareketleri”kitap olarak yayınlanır. Bundan sonra dergi yayınına aylık olarak“Ant Sosyalist Teori ve Eylem Dergisi” olarak devam eder.

Yayınladıkları Carlos Marighella’nın “Şehir Gerillası”kitabı, içeriğinden daha çok kapağında yer alan üç kurşundeliğinden dolayı toplatılıp dava açılır.

Yayınlar dolayısıyla dava açılması Özgüden’ler için artıkalışılagelmiş bir durumdur. 12 Mart’ın ağır koşullarınınolduğu dönemlerde Victor Serge’nin “Militana Notlar” isimlikitabını yayınlarlar. Fakat kitap yayınlanır yayınlanmazhakkında toplatma davası açılır.

Günlerinin büyük bir bölümü haklarında açılan davalar ne-491

Page 493: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

492

deniyle Adliye koridorlarında geçmektedir. Ant’ın son sayısıMayıs 1971’de yayınlanır. Sıkıyönetim tarafından “Bugün”,“Bâbıâli’de Sabah” gazeteleriyle birlikte Ant da kapatılır.

Bundan sonra Özgüden’ler için zor günler başlar. Kıskaçdaralmaktadır... Ortak dostları her ikisinin de yurt dışına git-melerini, Avrupa’da mücadele etmelerinin daha doğru birhareket olacağına karar verirler.

O tarihten bu zamana dek sürgün olarak Türkiye’den uzak -ta yaşıyorlar. Yazımın başlığına aldığım Nâzım Hikmet’in ilkkez yayınlanan şiirinin başlığını Özgüden’lere adıyorum.

Ülkesinden uzakta yaşamak zorunda kalan insanlarımızınanılarını çok merak ederim...

Siyasi sürgünlerle ilgili benim hatırladığım şimdiye dekiki kitap yayınlandı. Birisi Ahmet Abakay’ın, diğeri de EminKaraca’nın. Ki, onlar da 12 Eylül’den sonra ülkeyi terk et -mek zorunda kalanlarla yapılmış söyleşileri kapsıyor.

Bir de, 1980 öncesi, belki de daha önceki yıllarda Tür ki -ye’yi terk etmek zorunda kalanlar var. Günün birinde vakit geçolmadan onlarla ilgili de bir kitap hazırlanmasını umuyorum.Bu insanlardan birisi de Fahri Petek’ti. Uzun yıllara varanyurtdışı yaşamı geçtiğimiz yılın 24 Aralık günü sona erdi. Ne-dendir bilmem, böyle uzun süre yurdundan ayrı kalmış insan-lara yanarım... Fakat şunu da yazmadan olmaz. Yazar ŞehmusGüzel, Fahri Petek’le yapmış olduğu konuşmaları bir kitaptatoplamış. Böylece Petek’in anıları kalıcı olmuş oldu. Daha çokinsanımızın anılarını yazmasını umuyorum.

Kitabı yayınlayan Belge Yayınları’nın yıllar boyunca ya -yınlanan kitaplarında yapmış olduğu hatalar bu kitapta daunutulmamış! Belge’nin yayınladığı/yayınlayacağı bir kitabıdizgi hatasız okumak hayal mi olacak acaba? Baskı öncesibir kitabın iki-üç kişinin kontrolünden geçmesi sonucu butür hatalar pek tabiiki giderilebilinir. Bu kitapta sadece benimdikkatimi çeken 30’a yakın dizgi hatası var!

Bitirirken, Doğan Özgüden’e, birkaç yıl öncesinden haber -dar olduğum anılarını yazmasından dolayı öğrenmeye susamış

Page 494: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

genç kuşaklar adına teşekkür ediyorum. İkinci cildi de bek-lediğimi saklamıyorum. Olumlu ya da olumsuz bir çok şeyyaşanmıştır, bunlar da ileri ki kuşaklara aktarılmalıdır diye dü -şünüyorum. Kendisine ve İnci ablaya sağlıklı ve uzun ömürlerdiliyorum.

Doğan Özgüden’in ‘Vatansız’ Gazeteci Kitabı ÜzerineSırrı Öztürk, Sanat Cephesi, Nisan 2011

Doğan Özgüden (D.Ö.) anılarını ‘Vatansız’ Gazeteci,Cilt: I, (Sürgün Öncesi) adıyla Belge Yayınları, Aralık 2010tarihinde yayımladı. Bize de göndermek inceliğini gösterdiğikitabını ayrıntılı ve özenle okuduk. Kendisini ve mücadele-sini zaten yakından tanıyorduk.

D.Ö. 12 Mart 1971 askerî faşist darbe döneminde TC ta-rafından vatandaşlıktan çıkarılan insanlarımızdan biridir. 38yıllık sürgün hayatını eşi İnci ile birlikte Belçika’da oluş tur -duğu ajans aracılığıyla sürdürmektedir. Kızılbaş geleneğinegöre söylenecekse; “Kalemleri düzgün çizilmiş eşler” olarakdüşünce-davranışlarına uygun olan bir hayatı bilinçle seçmişve sürdüregelmiş nadir insanlarımızdandırlar.

D.Ö.’i I. TİP’in örgütlendiği 1962 yıllarından beri ta nı mak-tayız. Anılarında gazeteciliğe nasıl başladığını, hangi ilkeselamaçlarla bu mesleği sürdürdüğünü oldukça objektif biçimdeanlatmıştır. İlerici, demokrat, devrimci, sosyalist ve Marksistkadrolar da onları bazı eleştirel katkılarıyla böyle tanımaktadır.

D.Ö. nasıl bir aileden geldiğini, düşünsel, ideolojik, poli-tik, örgütsel bilincini hazırlayan aile kökenlerini, onların se-rüvenlerini, sosyal sınıf aidiyetlerini de oldukça doğru biçimdeanlatmıştır. Anılarını okudukça, “İşte D.Ö.’i ha zır la yan süreçve maddî zemin budur.” ifadesini rahatlıkla ku llanabilirsiniz.

1960-1971 dönemlerinde ilerici kimlik ve kişiliğinle Ba bı-ı Ali’de gazetecilik, yazı işleri müdürlüğü ve yönetmenliği gibibir görevi yapmanın hangi manaya geldiğini herkes anlayamaz.

493

Page 495: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Günümüzdeki basın-yayın faaliyetleri genellikle tekelcisermayenin baskısı ve sömürüsü altındadır. Bu türden bir te-kelci kuşatılmışlık ortamında D.Ö. cinsinden yüzde yüzbağımsız, yüzde yüz emekten ve emekçilerin sosyal-evren-sel kurtuluşundan yana bir gazeteci tipolojisine rastlamak ol-dukça zordur. Hatta yoktur da diyebiliriz.

D.Ö. bağımsızlığına kıskançlıkla bağlı oluşu, kendi gün-demini oluşturmadaki özenli çabaları, o günkü bilinci ve ga-zeteci kimliği ile “İlerici-devrimci harekete nasıl yararlıolabilirim” kaygısıyla hareket ettiğini, ekmeğini kazanırkeneğilip bükülmediğini, kalemini sermaye sınıfına satmış yada kiralamış olan gazeteciler elbette anlamazlar. Anlayıp an-lamayışları konusunun tartışılması bir yana, çoğunlukla daanlamazlıktan gelirler.

D.Ö. anılarında; gazeteci patronların kimlik ve kişilikle-rini, varsa yeteneklerini, siyasal-ekonomik çıkar ilişkilerini,çeşitli bağlantılarını ve hırslarını oldukça doğru tasvir et -miştir. Onların portrelerini maharetle çizerken kendileriylemesleği gereği bazı ilişkileri ve diyalogları olan gazeteci, ya -zar, çizerlerden; Rıfat Ilgaz, Çetin Altan, Yaşar-Tilda Kemal,Aziz Nesin, İhsan Ada, İlhan-Turhan Selçuk, İlhami Soysal,Mahir Kaynak gibi kişiliklerin Bab-ı Ali’deki tavırları, on-ların düşünce-davranışları, kişilik zaafları, kırgınlıkları vb.hakkında da oldukça önemli ve yararlı ipuçları verilmektedir.

D.Ö. anıları bu türden örnekleriyle de yakın tarihimizde -ki basın-yayın faaliyetlerinde kimi rol ve sorumluluklar alan-ların tüm konumlarını öne çıkarıyor. Sergiliyor. Kitabınınayrıntılı okunmasını, üzerinde yoğunlaşmayı, incelemeyi vedönemin özelliklerini kavramayı, ilerici-devrimci  geçinen-lerin kişisel ve düşünsel zaaflarını öğrenmeyi sağlıyor.

D.Ö. kendi gazetecilik algısına göre ve çok zarif biçim-lerde bu kişilikleri okura tanıtıyor. Birilerini incitmemeyeözel bir özen gösteriyor. Bizler gibi birilerinin ilericilik, sol-culuk  iddialarını sorgulamayı, hesaplaşmayı, açığa vurmayıöne çıkarmıyor. D. Ö. kitabı elbette bir kavga kitabı değil.

494

Page 496: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

D.Ö. kendisinin de rol ve sorumluluk üstlendiği, 13 Şubat1962 tarihinde kurulan I. TİP içindeki aydın kavgalarının,tartışmaların odağına girmeyerek bağımsız bir duruş sergi-lemiştir. TİP içindeki Aybar, Boran, Aren, Sargın hizip leşme-le rinin yanında ya da karşısında değil, TİP’i TİP yapmakaygılarıyla hareket etmiştir.

Yayımladığı ANT dergisinde de kendi meşrebine uygunbir tarz-ı siyaseti izlemiştir. TİP’de asla bilimsel olmayan SDve MDD tartışmalarında da taraf olmamıştır. Öğrenci genç -liğin başını çektiği ve kuruluş sırasıyla; TİİKP, THKO,THKP-C, TKP/ML, DDKO türünden örgütlemeler hakkındada gazeteciliğinde gözettiği “nesnel gerçekliği” yansıtma öl-çüsünü kullanmayı yeğlemiş / denemiştir.

Sınıf mücadelesinin belirleyiciliğinin farkında olarak işçisınıfı hareketinin yeni nitelikler kazanmasını arzulamıştır.İşçi sınıfının sendikal birliğini gerçekleştirmeye aday DİSK’ -in sendika bürokratları ile yakın ilişkilere girmiş, döneminses getiren grev, direniş, yürüyüş, fabrika işgali gibi eylem-leri gücünce desteklemiştir.

Üç GazeteciRagıp Zarakolu, Özgür Gündem, 4 Nisan 2011

“Burada yerimizde kalacağız” diye başlık atmıştı 15 Eylül1955 tarihinde Embros (İleri) gazetesi. İstanbul’da Rumca ola-rak çıkan bir gazeteydi. İstanbul’un binlerce yıllık yerli olanhalkı olan Rumların, 6-7 Eylül pogromuna yanıtı bu olmuştu.Ve başyazıda şöyle deniyordu: “Burada yerimizde kalacağız.Kiliselerimizi yeniden yapmak, ölülerimizi gömmek, okul-larımızı, işyerlerimizi, evlerimizi toparlamak için... Biz Rum-lar düştüğümüz yerden doğrulacak ve yerimizde kalacağız.Doğduğumuz, büyüdüğümüz, dedelerimizin ve babalarımızın‘şimdi kırık dökük de olsa’ mezarlarının bulunduğu bu ülkedekalacağız. O kırık mezarlardan, harabeye dönmüş kilise, okul,

495

Page 497: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

dükkan ve evlerimizden yeni bir dünya yaratacağız. (...) Bizlerbu ülkede ne reayayız ne de rehine. Bizler de bu vatanın evlat-larıyız ve bunu ispat etmek için her alanda çaba sarfediyoruz.Her zaman bu ülkenin kanunlarına saygılı vatandaş olduk vehep öyle kalmaya devam edeceğiz. Hıristiyanlıktan kaynakla-nan manevi değerlerimiz ve kültür birikimimizle, bizden önceher türlü sıkıntıya göğüs gererek burada yaşamayı sürdürmüşolan atalarımızın torunları olduğumuzu göstereceğiz. Ama buişler ağıt yakarak ve ağlaşarak olmaz. Sesimizi yükselteceğiz vebaşımıza gelen bu felaketin gelmemiş olması gerektiğini hay -kıracağız. Garantilerden ve can güvenliğinden bahsedeceğiz.Bizler bugün hâlâ Rumuz”...

Sınıfsız, imtiyazsız kitle! Bugün Türkiye’de gerçek de-mokrat aydınlar çok daha onurlu bir konumda. Ne yazık ki,İstanbul’da pogram ya şandığında, saldırıya uğrayan Rum-ların yanında tek bir “çatlak ses” çıkmadı.

Herkes “sınıfsız, imtiyazsız, kaynaşmış bir kitle idi” Ke-malist oligarşinin istibdatı altında. Bu noktada DP’si de,CHP’si de hemfikir ve aynı cephede idi.

Ve bu rezil olaydan sonra, olay derin devletin işi olduğuhalde, yine sosyalistler, “Salkım saçak asılmak üzere” (AzizNesin) buraya Harbiye Zindanı’nın izbe koğuşlarına doldu-rulmuştu. Bu hücreler yerin altındaydı. Tepenizde askerinnöbet için dolandığı demirden bir mazgal vardı. Buradankontrol edilirdiniz. Korkunç bir rutubet... Bazılarından açıklağım geçerdi. Yatağa oturmak yasaktı, sabah içtimasındansonra. Kitap yasaktı, gazete de. Bu hücrelerde az insan bu-nalıma girmedi, intihara kalkışmadı, 1946’da, 1972’de...

Rum gazeteci: Andreas Lambikis1955 yılında olayların başlatıcısı olan çoğu CHP üyesi,

Orhan Birgit de aralarında, Kıbrıs Türktür Cemiyeti yöneti-cileri ise imtiyazlı aydınlık hücrelerde tutuluyor ve zaman-larını bahçede voleybol oynayarak geçiriyorlardı.

Ama nedense 6-7 Eylül’ü anlatan kitaplarda adı geçme -496

Page 498: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

yen bir de cesur Rum gazeteci vardı, izbe hücreler kısmındatutulan: Andreas Lambikis. Susmayı kabul etmeyen, yurttaşhaklarını savunan, eleştirel bir gazeteci. O günün koşulla rında“deli” diye nam salmıştı. Gazetesinin bürosu bütün Rum bi-naları ile birlikte zaten yakılıp yıkılmıştı. Ama onu susturmakiçin 6-7 Eylül Olayları’ndan zarar görmesine karşın hiç ne-densiz 3 ay boyunca onu Harbiye hücrelerinde tuttular.

Beşiktaş’ta Hrant için adalet talep ederken, çocuk lu ğu -mun o karanlık günlerini hatırlayıp, keşke o gün de Rumlarladayanışmak için, “Hepimiz Rumuz” diye bağırabilseydik di -ye düşünüyordum. Belki daha sonra sıra kimseye gelmez,benzer acıları yaşamazdık. Bu cesur gazeteci ne oldu diyesoracak olursanız, bu gazeteci cesaretle İstanbul Rumlarınınkimliğini ve haklarını savunmaya devam etti.

1964 yılında İnönü hükümeti, İstanbul Rumlarının önem -li bir bölümünü iki gün içinde kovarak sınır dışı etti.

1965 yılında ise susmayı kabul etmeyen cesur gazeteciAndreas Lambikis, gözaltına alındı. TC yurttaşı olduğu veburada doğup burada yaşadığı halde, Ürgüplü hükümeti ta-rafından, Başbakan Yardımcısı Demirel ve tüm bakanlarınoybirliği ile ve Cumhurbaşkanı Gürsel’in onayı ile iki güniçinde vatandaşlıktan çıkarıldı. Sınırdaki mayın tarlasınabırakılarak, ülkesinden kovuldu.

Türkiye basınından ona sahip çıkan tek bir ses çıkmadı. Nesağ, ne sol, ne liberal, hiçbir gazeteci meslektaşı onu savun-madı. Lambikis’e sahip çıkmayan Türkiye basını bugün hâlâkurban vermeye devam ediyor. Herkesin sırası bir gün geliyor.

Erol Güney ve meşhur kedisiDaha 50’li yıllarda, Lambikis’inkine benzer bir biçimde

bir günde, Türkiye’de yaşadığı halde vatandaşlıktan atılan,bir başka gazeteci ise, Erol Güney’di. Ünlü MEB klasikleri-nin çevirmenleri arasında yer alan, kedisini Orhan Veli’ninbir şiiri ile meşhur ettiği Erol Güney!

Menderes’in egosunun taşmaya başladığı yine 50’li yıl -497

Page 499: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

ların ortasında, Fransız basınında eleştirel haberleri çıktığıiçin, Erol Güney, smokinle Ankara Oteli’ndeki bir resepsi -yona gittiği sırada gözaltına alınacak, birkaç gün sonra Men-deres Kabinesi kararı ile vatandaşlıktan atıldığını ve bunuCumhurbaşkanı Celal Bayar’ın onayladığını öğrenecekti.

Erol Güney, önce Fransa’ya, sonra İsrail’e gitti ve 90 kü -sur yaşında yaşamını yitirene dek, dinamik gazeteciliğini sür-dürdü. Şalom’da çıkan yazılarını keyifle okurdum. 20 küsuryıl önce Türkiye’ye ilk geldiğinde, “buralara gelme” uyarısıalacaktı. Neyse son yıllarında gelip gitmesine ses çı ka rıl ma -dı. Acaba Erol Güney’in kedisi ne oldu diye hep merak et mi -şimdir. Orhan Veli, karanlık biçimde sokakta ölü bulunmuştuzaten birkaç yıl önce. Ona bırakamazdı. Ölüm nedeni, “Or -han zaten hep sarhoş gezerdi” denip geçiştirilmişti. O sıradasürekli takip edilme fobisi ile yaşıyordu Orhan Veli. Geçen-lerde de bir yerlerde 50’li yıllarda Cemil Meriç’in takip tu-tanakları ortaya çıkmadı mı?

50’li yıllarda ABD’ye McCarthyci karanlık çökmedençok önce, İnönü rejimi 1945 Aralık’ından itibaren çoktan busol düşmanlığını ülkeye musallat etmişti. Ermeni basınındankendi kimliğine sahip çıkan Zaven Biberyan, Yarvent Gobel -yan gibi isimler, gazetecilik mesleklerini onurlu biçimde icraetmek için, Beyrut’a gönüllü sürgün gideceklerdi.

40 yıllık sürgün: Doğan ÖzgüdenÜçüncü vatandaşlıktan atılan gazeteci örneği ise 1980’li

yıllardan. Bu yurttaşlıktan atma kararında ise BaşbakanUlusu ve Cunta Başkanı Evren’in imzası vardı. Daha sonraTurgut Özal, ikinci baskısını yapacaktı bu atılmanın.

Mayıs ayında sürgünün 40. yılını kutlayacak olan gaze-teci Doğan Özgüden’di bu örnek. (TC Hükümetinin hâlâ on -dan özür dileyerek, yurttaşlığını iade etme olanağı var.)

Her üç örnekte de, basındaki meslektaşlarının kılı kı pır -damayacaktı. Ne zaman işin ucu, o da birazcık, Kemalist me-dyaya dokundu, ağlaşma başladı.

498

Page 500: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

O zaman rahmetli Sarkis abiyi hatırladım: “Ermeni’yidövdürmeyecektik!”

Neyse... Basın Konseyimiz hâlâ emin ellerde... OktayEk şi, başkanlığı Orhan Birgit’e bıraktı. Kendileri 1945’temeşhur Tan gazetesi baskınını düzenleyenlerin arasındaydı.Demirel, Bozbeyli, Erbakan’ın da orada olduğu söylenir.Orhan Birgit, 6-7 Eylül 1955 olaylarında etkili olan “KıbrısTürktür Cemiyeti”nin yöneticilerinden biri olduğu için birsüre tutuklu kaldıktan sonra beraat etti.

“Vatansız bir gazetecinin” anılarıBelçika Gazeteciler Cemiyeti Dergisi, 15 Nisan 2011

3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü vesilesiyle Belçi-ka’da Journalistes (Gazeteciler) dergisi de Avrupa’da basınözgürlüğüne ilişkin bir dosya açıyor: Paris, Budapeşte veyaSofya’dan da geçerek Stockholm’den Roma’ya dek… AB ka-pılarında beklemekte olan Türkiye’de halen yüzlerce gazete -ci ya hapiste ya da hapis tehdidi altında bulunuyor. BelçikaProfesyonel Gazeteciler Derneği (AJP) Başkan Yar dımcısıMehmet Köksal’ın imzasıyla “Terörle Mücadele Yasası Mağ-durları” başlığı altında yayınlanan bir makalede, gazeteciDoğan Özgüden’in anılarını içeren Türkçe bir kitaba da atıftabulunuluyor.

Sürgündeki bu gazeteci Brüksel’e geldiğinden beri bağım-sız bir enformasyon merkezi olan Info-Turk.be’yi yönetiyor.

57 yıllık profesyonel gazeteci olan Doğan Özgüden,Brüksel’de 40 yıla yaklaşan sürgün yaşamından anılarını ka-ğıda dökmeye karar vermiş. Türkçe edebi dilde yazılmış,oku yana zevk veren 553 sayfalık bu etkileyici kitap demir-yolcu bir ailenin çocuğu olan gazetecinin mesleğine ve radi-kal sola bağlılığını, askeri diktatörlükten kaçmak zorundakaldıktan inançlarından ödün vermeden sürdürdüğü uzunyolculuğunu anlatıyor.

499

Page 501: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Kitap, Doğan Özgüden ve eşi İnci Tuğsavul‘un Türki-ye’de insan hakları ihlalleri, medya üzerinde baskılar, Kürtsorunu, azınlıklar ve göç konularında bilgi vermek üzerekurup yönettikleri bağımsız haber ajansı İnfo-Türk’ü tehdit,iftira ve davalarla sürekli sabote etmeye çalışan Türk devle-tine, onun emrindeki kurumlara, derneklere ve medyaya,aşırı milliyetçilere ve köktendincilere karşı bir öfke ifade-siyle başlıyor. Sürgünde bile adli kovuşturmalardan kurtula-mıyorlar. 1988’de Brüksel’de yaptığı bir basın toplantısındasordukları sorular yüzünden Başbakan Turgut Özal’ın emriüzerine Türkiye Büyükelçiliği’nin kendilerine vatandaşlık-tan atıldıklarını bildiren mektubu kitabın başında yer alanbelgelerden biri.

Doğan Özgüden daha sonra Ankara civarındaki bir araistasyonda başlayan çocukluk yaşamını anlatıyor. Tam adıDoğangün, bu resmi adını ancak yargılanmak üzere gittiğimahkemelerin koridorlarında mübaşir tarafından yükseksesle hakim huzuruna çağrıldığında duyuyor.

30 ve 40’lı savaş yıllarında Anadolu köylüsünün sefaletiniokurken, gazetelerin okuma yazma bilmeyen köylüler tara-fından nasıl sadece içecekleri tütünü satmak için kul lanıldı-ğını öğreniyoruz.

Uzun metraj bir film senaryosu gibi anlatılan bu yaşam hi-kayesi sayesinde, mesleğimizde sürekli değişen teknolojik ye-nilenmelerin bir özetini de keşfediyoruz. Köye radyonun ilkgelişinin ülke ve dünya aktüalitesinin köylüler tarafından izle-nebilmesi açısından ne denli önemli bir aşama olduğunu da…

Özgüden kitabında, 19. Yüzyıl ortalarında gazetecilerinçok kullandığı 1940 modeli Hermes Baby yazı makinesineözel tutkusunu, çok iyi bildiği stenografi sayesinde siyasalkongrelerdeki konuşmaları nasıl hiçbir cümlesini kaçırtma-dan not edip gazeteye en iyi şekilde yansıtabildiğini ayrıntılışekilde dile getiriyor.

Kitabın gücü, Türkiye’nin büyük dönüşümlerini bir va-tandaşının özel yaşamındaki değişimlerle ifade edebilme-

500

Page 502: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

sinde yatıyor. Bir darbeden (1960) diğerine (1971) ve de birbaşkasına (1980), Doğan Özgüden sürekli aşk-husumet çe-lişkisi yaşadığı ülkesinin siyaset ve medya dünyasındaki,sosyal yaşamındaki değişimleri okuruna yansıtmayı çokgüzel şekilde başaran bir gazeteci.

Doğan Özgüden’e GüzellemeOrhan Suda, Cumhuriyet, 12 Mayıs 2011

Vatansız Gazeteci’de ilkelerinden hiç ödün vermemenin,çalıştığı her gazetede çalışanların hakkını savunmanın, as-keri cuntalara karşı çıkmanın, tam bağımsız bir Türkiye öz-leminin ve dört dörtlük bir dürüstlüğün simgesi olan DoğanÖzgüden’le yüzleşiyoruz.

Kalecik’in Irmak istasyonunda dünyaya gelen ama çoksevdiği ülkesinden otuz beş yıl sonra ayrı düşen Doğan Öz-güden’le birlikte inanılmaz bir hayatı yaşamaya başlıyorumsayfalar arasında. Dev bir anı kitabı bu. 1940-1971 dönemi-nin ayrıntılı, nefes kesen, yer yer hüzünlendiren, zamanzaman güldüren, Türkiye’nin önde gelen yazarlarının, poli-tikacılarının çirkinliklerini gözler önüne seren panaroması.Paha biçilmez, bire bir yaşanmış nadir bir tanıklık. Mis gibibir Türkçe. Pırıl pırıl bir bellek. Cömert, sevecen, korkusuzbir yürek. Rıfat Ilgaz’ın o canım ‘Selinti’si hep peşimden ge-liyor okurken:

‘Sen, yedi denizin selintisi/ acımasız karayellerle gelen/bir kıyıda, yorgun/ kendi çoğalmışlığında/ hep böyle tek ba-şına/ sen, çocukluğum/ erken büyümüşlüğüm/ defnelerce düşgücüm/ yenilmişliğim, direncim/ gelgitlerle sürüp giden/ günboyu/ iki elim iki cebimde dolaşırken/ çiğnenmemiş kumlarüstünde bulduğum/ son ürünüm, yalnızlığım/ sen, esintilerlegelen yontu/ çakıltaşım/ ölü dalgaların kumlarda unuttuğu.’

Babası demiryolcu. Issız bozkırda geçip giden trenler, ka-ravagonlar. Bir istasyondan bir başka istasyona savrulmalar.

501

Page 503: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Yeni tayin olduğu istasyonda babanın mekân tutma çabaları.Makasçının, yol çavuşunun bebeleriyle kurulan arkadaşlıklar.

Karavagonların raylarda çıkardıkları sesler, çocuk ru-hunda bu seslerden oluşan bitmeyen bir senfoni: ‘Tik tak datik tak’taka tiki tak’tik tak da tik tak’ taka tiki tak’’

Doğa ile sarmaş dolaş bir dostluk. Doğal güzelliklerinverdiği coşkuyla dile gelmiş muhteşem doğa tasvirleri:“Öğleden sonra dersler bitince kutup seferimiz yenidenbaşlıyor. Yine karla boğuşarak, uzaktan gelen kurt uluma-larını dinleyerek, düşe kalka istasyonumuza koşuyoruz. Ka-rakış kaç gün sürer, bu meşakkatli okul seferi kaç keztek rarlanır, sayısını tam olarak hatırlamıyorum. Ama bozkırhep kar, kış değil ki.. Karlar çözülüp de kara toprak yinevahşi kır çiçekleriyle bezendiğinde, sağda soldaki söğüt,meşe, kızılcık ağaçlarının dallarına su yürüdüğünde, göçmenkuşlar, hele de hacı leylekler gökte görünmeye başladığındabozkır bir başka güzeldir. İşte o zaman kilometrelerce uzun-luktaki okul yolunu hoplaya zıplaya, çiçek toplayıp dillidüdük yapmak için söğüt dallarını yolarak aşmak tam birbahar ayinidir. Okul yaşamı, yıllarca toplum dışı yaşamayamahkûm kalmış biz istasyon bebeleri için sosyal yaşam su-suzluğunu gideren bir pınardır.”

Dar gelirli ailesinin kaçınılmaz çilesi. Geçim derdi. Tü-kenmeyen bir okuma tutkusu. Sol kitapları bir biri ardı sırayutarcasına hatmedişi. Haksızlığın her türlüsüne karşı çıkışı.Kendisini yoksulların, işçilerin, köylülerin sorunlarını bir çö-züme kavuşturmaya adaması kişiliğinin temel taşlarını oluş -turur. Yükseköğrenimini hem okuyarak hem de çalışarakbitirebilmenin çarelerini ararken çok hızlı steno ve daktiloyazması ona gazeteciliğin yolunu açıyor. Derken, İzmir’deEge Güneşi gazetesinde aylık 200 lira ücretle işe başlıyor.

Babasının aylığının iki mislinden fazla bir ücret alacakolmanın sevinciyle doğru eve koşuyor bu müjdeyi vermekiçin. Bir bayram havası esiyor evde. Helası, mutfağı müsta-kil bir eve kavuşabilmek demektir bu.

502

Page 504: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Gerisi çorap söküğü gibi geliyor. Ortaokul, lise çağ la -rında fizik bilgini olmanın hayalini kuran Özgüden için gi -derek çok seveceği gazeteciliğin mihenk taşıdır artık. İzmirSabah gazetesinden Milliyet’e, oradan Akşam’a geçiş. Ak -şam’ın genel yayın yönetmenliği. Akşam’ın onun sayesindeTürkiye’nin en çok okunan bir gazetesi haline gelmesi.

İlkelerinden hiç ödün vermemenin, çalıştığı her gazetedeçalışanların hakkını savunmanın, askeri cuntalara karşı çık-manın, tam bağımsız bir Türkiye özleminin ve dört dörtlük birdürüstlüğün simgesi olan Özgüden, uzun yol arkadaşı İnci ilebirlikte Ant dergisinin ve yayınlarının da ya ratıcısı.

Hakkında açılan onlarca davanın, ölüm tehditlerinin usan -dırıcı baskısı, polis baskınları ve daha bir sürü engeller yurt-dışına çıkmak zorunda bırakır bu çilekeş iki basın incisini.

Onu sevenlerin de, sevmeyenlerin de, görüşlerine katıl-mayaların da ibretle, dikkatle okuması gereken bunca önemlibir anı kitabı Vatansız Gazeteci’nin ikinci cildinin yurtdışıserüvenine nasıl bir boyut kattığını göreceğiz.

Vatansızlaştırılmış vatansever gazetecinin anılarıMehmet Köksal, Politique, Eylül-Ekim 2011

Eşiyle birlikte Türkiye’de insan hakları, medya üzerin-deki baskılar, Kürt sorunu, azınlıklar ve göç konuları üzerineuzmanlaşmış İnfo-Türk haber ajansının kurucusu olan DoğanÖzgüden Brüksel’de Türkiyeli göçmenlerin ve ilerici kesi-min duayeni olarak tanınır, farklı kökenden insanların çokkültürlü birlikte yaşamı uğrunda verilen mücadelenin öncü-lerinden sayılır.

“Bunlar 12 Mart Cuntası tarafından politik göçe zorla-nan. ,2 Eylül Cuntası tarafından da ‘vatansız’ ilan edilen sos-yalist bir gazetecinin notlarıdır” diye başlıyor kitabın yazarı.Fırtınalı yaşamında hiçbir şeye esef etmediği ve de bununhuzuru içinde olduğu, ancak daima hedef olduğu siyasal-adli

503

Page 505: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

baskılar nedeniyle bir daha göremeyeceği doğduğu ülkesiiçin belli bir özlem taşıdığı daha baştan hissediliyor.

Bakanlar Kurulu kararıyla vatansızlığa mahkum edilengazeteci gerçek kimliğini ve siyasal mücadelelerini payla-şırken vatansızlaştırılma karşısındaki duygularını da dile ge-tiriyor, tepkisini de “vatansız” nitelemesini tırnak içindeyazarak gösteriyor.

Hem gazeteci, hem sendikacı, aynı zamanda aşırı sol çiz-gideki Türkiye İşçi Partisi militanı… Ancak bu angajmanı,Belçika’da soğuk savaş döneminde parti kartı taşımak zo-runda kaldığını sonradan itiraf eden gazeteciler örneğindegibi ideolojik bloklar çatışmasının sonucu bir angajmandeğil, yazarın bizzat yaşadığı koşullar içinde kendi seçimi…Uluslararası planda soğuk savaş döneminin ve Türkiye iç si-yasetinde 1960 ve 1971 darbelerinin yazarın yaşamı üzerin-deki etkileri otobiyografik bölümlerde önemli yer tutuyor.60’lı yılların başkaldırı ortamında Doğan Özgüden milliyet-çilikten uzaktır, aksine farklı uluslarla ve hattâ vatansızlarladayanışmadadır.

Vatan ya da vatansızlık konusunu tartışırken Özgüdenkendi kökeni, doğumu ve ailesi hakkında ayrıntılı bilgiler ve-rerek gerçek kimliğine daha bir açıklık kazandırıyor.

Kendisinin gerçek adı Doğangün, yani doğan güneş…Ama hep Doğan diye bilinmiş… Nüfus kağıdında yazılı Do-ğangün adının sadece mahkemelerde yargılanırken kullanıl-dığını hatırlıyor: Sanık Doğangün Özgüden, kalk ayağa!

30-40’lı yıllarda Türkiye ağırlıklı olarak tarıma dayalı gerikalmış bir ülkedir. O yıllarda yoksul Anadolu köylüsünün nasılsadece ekmek değil, aynı zamanda ülkede ve dünyada nelerolup bittiğinden haber olma ihtiyacı içinde ol duğunun tanığı-dır. Özgüden’in anılarında ayrıntılı olarak anlattığı radyonunköye ilk girişi bu ihtiyaca cevap veren büyük bir sıçramadır.

Bugün Doğan Özgüden’in ve eşi gazeteci İnci Tuğsavul’ -un siyasal ve hukuki açıdan karşılaştıkları sorunların önem libir bölümü gazeteci olarak tabuları yıkma tutkularından kay-

504

Page 506: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

naklanıyor. Yazdıklarından ve yayınladıklarından dolayı gı-yabında birçok mahkumiyet yemiş bulunan Özgüden ül kesinintarihinin en acılı sayfalarını gündeme getirmekte tereddüt et-miyor. Tabu konulardan biri hiç kuşkusuz Ermeni soykırımı...Kitapta Doğu hristiyanlarının bir dönemin yöneticileri tara-fından katledilmesini “soykırım” olarak niteleyen bölümleryazarı hakkında yeni kovuşturmalar açılması tehlikesini deberaberinde getiriyor. Ama yazar Fransızcadaki deyimiyle“Kediye kedi” demekten vazgeçmiyor, yurttaşlarının hafızazaafından malul gibi davranarak bu konularda bir muhasebeyapmaktan kaçınmasını sürekli sorguluyor.

Doğan küçüklüğünde top onamayı seviyor, ama gazeteokumayı da öyle… Bir gün oynadıkları top köşedeki ayak-kabı tamircisinin camını kırınca dönemin aşırı solcu mizahgazetesi Marko Paşa ile tanışması, gazetecinin çocukluk ya-şamından iz bırakan bir anı…

Gazetecilik ve sol militanlığın yanısıra sendikal çalış-maları da Özgüden’in kitabında önemli yer tutuyor. Buplanda en önemli anılardan biri 1962 yılında Asgari ÜcretKomisyonu’nda sendika temsilcisi olarak gazeteci ücretle-rine üç misline yakın zam yapılmasını sağlaması… Komis-yon Özgüden’in zam önerisini onaylar, gazeteci mes lektaşlarıson derece mutludur… Ama patronların gerekirse gazete ka-patma şantajı yapması yüzünden aynı meslektaşlar kısa birsüre sonra kendisine karşı tavır alır. Mutlu bir son değildirama ülkede sistemin değişmesi uğrunda mücadele veren birsendikacı için pek de dert değildir.

Türkiye İşçi Partisi üyesi olması kendisinin İzmir’densonra İstanbul basınında önemli yerlere gelmesine engelolmaz. Tercih edilmesinin nedeni bittabi siyasal tercihlerideğil, gazete redaksiyonlarında yönetici niteliğini ve teknikyeteneklerini kanıtlamış olmasıdır. 1964’te, daha 28 yaşın-dayken, Türkiye’nin eski günlük gazetelerinden biri olan Ak-şam’ın genel yayın müdürlüğünü üstlenir ve onun yayınçizgisine yeni bir yön verir.

505

Page 507: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Ancak Akşam’ın başında iki yıl kalabilir. Sola açık yayınpolitikasıyla gazetenin tirajını artırmış ve ekonomik duru-munu güçlendirmiş olmasına rağmen patronun egemen çev-relerden gelen baskılara boyun eğmesi, bunun yanısıra bazımeslektaşlarının da patrondan yana tavır alması üzerine Ak-şam’dan ayrılmak zorunda kalır. Ancak mücadeleden vaz-geçmez, büyük yazar Yaşar Kemal’in de desteğiyle, eşi ilebirlikte Ant Dergisi’ni yayınlamaya başlar. Dergi militarizmekarşı mücadele açar… İstanbul’da 15-16 Haziran 1970 bü -yük işçi direnişinden sonra askerlerin tutumunu eleştirdiğiiçin bir askeri kışlada sorguya çekilir ve tehdit edilir.

Bu sorgudan bir yıl sonra da yeni bir askeri darbe… Ki-tabın birinci cildi bu darbeden sonra Ant Dergisi’nin kapatılışı,yöneticilerinin aranması ve sahte pasaportla Türkiye’yi terketmek zorunda kalması üzerine ayrıntılı bilgilerle sona erer.

“Tüm otobiyografik kitaplar gibi bu kitap da eleştirel birgözle okunacaktır. Anılarını kaleme almak, eski aşkları anlat-mak gibidir. Başarılar anlatılır, başarısızlıklar örtbas edilir. Anı-ları yazmak için ne geç kalmalı ne de acele etmeliyiz. Ge ci kirsekyeterince okuyucumuz olmayabilir, acele edersek dostlarımızıkaybedebiliriz” diyor Belçika Devlet Bakanı ve Meclis Başka -nı Herman De Croo. Doğan Özgüden’in anıları, kişisel yaşamhikayesini tanımanın ötesinde, Belçika’ya Türk göçünün tari-hine tanımaya katkı açısından da değer taşıyor. Tıpkı Fransa yada Belçika’daki 68 kuşağı gibi, yazarın tanıdığı ve bu anılardaadı geçen kişilerin çoğu bugünün Türkiye’sinde ya lider ko-numda olmuştur ya da halen lider konumundadır.

« Avrupa Acı Vatan, Kimine Hiç Gülmeyi… »Nusret Özgül, Yerelce, 11 Ekim 2011

Aranızda kaçınız ‘Türk Mahallesi’ diye adlandırılan Schaer- beek’in geçmişteki lakabının “Eşekler Semti” ol duğunu bilir?Şimdi öküz altında buzağı arayanlar çıkıp da hemen ‘bu herif

506

Page 508: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

lafı Türklere ‘eşek’ demeye getiriyor’, kötü yürekliğine sap-masın!

Hâşâ…70’li yıllarda bir gazete haberinden öğrenmiştim. “Eşek -

ler Parkı” veya Parc Josaphat gerçek ismiyle anılan yeşilalan da bir akşam yükselen “anırtılar’’dan rahatsız olan çevresakinlerinin şikâyeti üzerine “baskın” yapan polis, bir gur-betçiyi dünyanın en güzel gözlü hayvanı diye adlandırılanbir merkeple “hasret” giderirken bulmuş! Basın da dalgasınıgeçiyordu haber yaparak… Gurbetliğin, gurbetçiliğin nekadar zor olduğunu ne bilsin kaleme alan!

Gurbetin yarım asra vuran yakın tarihinin her sayfası ayrıbir öyküdür aslında!

İşte bu zaman diliminin 40 yılını ana hatlarıyla anlatan,kimi vakit tebessüm ettiren, bazen göz buğulandıran, “ dost-lar sofrası”nda ihanetin ve güvensizliğin hangi noktaya kadarvarabileceğini gösteren ve de sıkça isyan ettiren bir kitap oku-dum. Benim de gurbetteki 40 yılım ile örtüştüğünden olmalıacı-tatlı anılar tazelendi, bildim sandığım bilmediklerimiöğrendim. Çoğu izlenim ve bilgimi teyit ettirdi bu kitap…

Meslekte sıkça yinelenen bir söz vardır; ‘Gazeteci olun-maz, gazeteci doğulur!’. Şahsen gazeteci “Doğan”lardan ol -ma şansına erişemedim, sonradan olmaya çalıştım, olabilmeçabasını da hâlâ durdurmuş değilim. Zira, sürekli de ğişim sü-recine ayak uydurmak zorundadır bir ‘muhabir’! Kendimi hepbir muhabir olarak gördüm, taşıdığım ‘Profes yonel GazeteciKartı’nda gazeteci yazsa da, muhabir kav ramını yeğledim

Kitabı yazan ise gazeteci “Doğan’’lardan…Bir başka söze göre de ‘Mücadele adamı, kadını olun-

maz, doğulur!’. Kitabın yazarı ve önsözü kaleme alan eşi,ha yat arkadaşı, sırdaşı, omuzdaşı, vurulmasın diye arkasında“kalkan” oluşturmak için yürüyen de işte yine bu kategoride“Doğanlar”dan. Kimimiz bir başağrısını bahane edip, iştenkaytarma yollarını araştırırken, her türlü zor sağlık ve yaşamkoşullarında böylesine denli ve çok yönlü bir mücadeleyi

507

Page 509: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

sürdürebilmek herkesin harcı olmasa gerek! Mücadele adamıveya kadını doğmamış ise…

Kitap, 1. Cildin devamı! Türkiye yıllarından sonra, “Va-tansız” Gazeteci’nin sürgündeki günlerinin kronolojik bir türmuhasebesi. Tam 40 yıl! Dile kolay. Şahsen o 40 yılın geri-limli, sinirli, yıpratıcı ortamının yükü ve ağırlığı omuzlarımıçökertmiş kimi sağlık sorunlarımı tetiklemiş ve “hapishanehücresi” büyüklüğündeki ev ofisimden çalışmaya mecburkıl mışken beni, gazeteci ve mücadele adamı, kadını “Doğan-lar” nazar değmesin yıllara gülüp geçerek yollarında sapmayapmadan durmaksızın ilerliyorlar. Kolay iş olmasa gerek.Üstelik aramızdaki yaş farkını da dikkate alırsak 13 yıl gençolmama karşın ben tökezlerken, onlar önlerindeki engelleritekmeleyerek, umursamadan ilerliyorlar.

Evet aslında kimimize göre bir “Yaşam Öykü”sü olsa da,hem Türkiye insanlarının göç tarihine, hem de TürkiyeSolu’nun sayısız zorluklarla geçen, meşum olaylarla dolu oyarım asırdan fazla yakın tarihine ders niteliğinde notlardüşen bir kitap. Öyle ki, 525 sayfalık 2.cilde sığmadığındandolayı bilgisayar ortamında arşivlenen  eklemelerin yanısıra40 yıllık “ Avrupa Sürgünü “nün bütün arşivi Amster-dam’daki Uluslararası Sosyal Tarih Enstitüsü – IISG ’dearaştırmacılara veya ilgilenenlere açılacak!

Evet, Âşık Veysel’in ‘Uzun İnce Bir Yoldayım, GidiyorumGündüz Gece’ dizelerini benimsemiş 46 yıldır birlikte müca-dele veren bir çiftin öyküsü bu. Önyargılı, peşin hükümlü ol-sanız, fikir ve düşüncelerini paylaşmasanız ve hatta “VatanHain”i sınıflandırmasına sokanlardan da olsanız okumayadeğer bir kitap! Herkesin kendisinden bir şeyler bulacağındaneminim! 1974 “Turist Affı”ndan yararlanmak için, Kıbrıs Mü-dahalesi/Barış Harekâtı’nı protesto etmek için “komünistler”cedüzenlenen yürüyüşe katılıp Türkiye aleyhine slogan atan, pan-kart taşıyan ama düzenleyenlerin ideolojisiyle yakından uzak-tan ilişkisi bulunmamasına karşın sırf oturma ve çalışma iznialacağı umuduyla geçici olarak ruhunu “satan” ve de “Vatan

508

Page 510: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Hainliği” yapan gurbetçiler veya o neslin çocukları, çocu-klarının  çocukları, torunları da dahil olmak üzere! Onlar bugünTürkiye Cumhuriyeti Vatandaşı kimliğiyle “özgürce” dola -şırlarken, kitabın yazarları o ku şa ğın günümüzün gençlerinehedef gösterilmeye devam edi yorlar. Polis koruması altındayaşamaya mecbur kılınıyorlar. Türkiye’ye sokulmuyorlar!“Dönekliğin” günümüzde mo da/yaşam tarzı, kazanç kapısınıaçan anahtar olduğu bir sı rada onlar, inançlarından hiçbir tavizvermeksizin yollarında sapma yapmaksızın yürüyorlar

Kitabı okurken, gerilere gidip, günümüzde erişilen nok-talarla kıyaslama yaptığımda, İnci ve Doğan Özgüden çiftininTürkiye Cumhuriyeti’nce “kucaklanarak” ödül lendirilmesigerektiğini düşündüm! Neden mi?

Eşekler Diyarı’na pardon semtine Nasrettin Hoca veeşeğini, Karagöz ve Hacivat’ı ilk sokanlar onlar… Çokkültürlü toplumun, kültürler arası diyalogun temelini GüneşAtöl yeleri ile Belçika’da ve hatta Avrupa’da ilk atanlar onlar!

Medeniyetler arası çatışmalara ilk direnenler onlar!Önce ‘Yerel’ ardından ‘Ulusal’ seçimlerde Belçika Türk’ -

üne seçme ve seçilme hakkı verilmesi mücadelesini başlatan-lar arasında yer alıp, amansız bir mücadele sonucu gü nümüzdevarılan olumlu noktaya harç atanlar da onlar!

Türkiye’de gerçek bir demokratik ortam ve geniş özgür-lükler tesis edilmesi için mücadeleyi Avrupa’da tek başlarınabaşlatanlar da yine onlar!

Türkiye’nin iktidar olmuş partilerinin milletvekilleriasker “vesayet”ini, darbeleri Avrupa’nın demokratik, eko no -mik, siyasî kurum ve kuruluşlarında “savunurlarken”, yanlışyolda olunduğunu belgeleriyle, kitaplarıyla, bültenleriyle,basın bildirileriyle, söylemleriyle göstermeye, kanıtlamayaçabalayanlar da onlar !

Kürt’ü “Kart-kurt” diye tanımlayanlar, kürt olmalarınakarşın, devletin çeşitli baskıları, yıldırma politikaları ve hattatehditleri yüzünden itiraf etmekten çekinenler mevcutken,daha Türkiye’nin gündemine tam oturmamışken, Kürt So -

509

Page 511: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

runu’nun çözümünün zorunlu olduğunu savunanlar yine on -lar! Yoksa, İnci ve Doğan Özgüden aslında “AKP”li mi?Öy le ya mevcut iktidar bugün aynı söylemlerle yola çıkmadımı, çözümler üretmeye çalışmıyor mu?! İlerlediği yol ile,Özgüden’lerin çizgisi koşutsallık niteliği taşımıyor mu!Yoksa, İnci ve Doğan Özgüden özellikle mi siyasî sürgündeyaşamaya mahkûm kılınıyorlar?! Çalışmalarıyla iktidardandaha fazla etkili olduklarından dolayı!

Kaderin cilvesi olmalı; bir şiirden dolayı hapse girip çı -kan bir siyasî bugün hükümetin başı ve “militarist düzen”ekarşı mücadele veriyor görünümünde, eskiyle hesaplaşıyorizlenimi yaratıyor. İnci ve Doğan Özgüden siyasal sürgünde!Özgüden’lere âdeta “vur” emri çıkartan, Türkiye Cum hu ri -yeti’nin Belçika Kraliyeti nezdindeki eski büyükelçisi isebugün, iktidarın başının dışişleri danışmanı, Özgüden’leri“Türk”e karşı koruyan da Belçika !

Ruhi Su bir türküsünde ‘Avrupa Acı Vatan, Adama HiçGülmeyi…’ diyor. ‘Avrupa Acı Sürgün, Özgüdenlere HiçGülmeyi…’ diye mi çevirsek acaba! 

Doğan Özgüden’in “Acı Vatanı”Orhan Suda, Cumhuriyet, 17 Kasım 2011

“Uzun ince bir yoldalar. Gidiyorlar gündüz gece”. Durdurak bilmeden. Kimseden, hiçbir baskıdan, zulümden,hapislikten çekinmeden. Bütün zorluklara, iftiralara, yıldır-malara göğüs gererek…

Belçika toprağına Birleşmiş Milletler’in tanıdığı siyasalmülteci olarak resmen ayak bastıkları 1974’den beri, yanitam 37 yıldır bitmeyen bir çile: Almanya’dan sınır dışıedilmeler, Fransa’nın boyuna vize engeli çıkartması, Belçikavatandaşı olmak için başvurularının insanlık dışı gerekçe -lerle reddedilmesi, ve sonunda, Avrupa’nın onlara “ACIVATAN” olması…

510

Page 512: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Onlarca cilte sığmayacak, muhteşem, onurlu bir ömrünbu 2. cildinde Doğan-İnci Özgüden’le birlikte yaşıyor gi -biyim. Önsöz bir nefaset: saçları artık iyice ağarmış İNCİ’- den. Uğruna baş koyduğu bir davası var, bir de can yoldaşıDoğan Özgüden:

“… Yüreğim kabarık. Doğan her an bir saldırıya kurbangidebilir. Aynı korkuyu ülkemizde de yaşamıştım. Kazancıyokuşundaki evimizden ya da Başmusahip sokaktaki AntBürosundan her çıkışımızda, garip bir içgüdüyle, hep Do -ğan’ın arkasında yürümeye çalışırdım, arkadan gelebilecekhain bir kurşundan koruyabilirim diye. Sanki bacak kadarboyumla bu saldırıyı önleyebilirmişim gibi…

Yaşadığımız tüm zorluklara, geçirdiğimiz ve hâlâ dageçirmekte olduğumuz uykusuz gecelere rağmen mutluyuzve umutluyuz…’’

Onları dipdiri tutan bu umuda sayfaları her çevirişinizdetanık oluyorsunuz. Sürgünün ilk yıllarında,  kelimenin tamanlamıyla, bir kaçgöç oyunu içinde buluyorlar kendilerini.Yıllarca sürecektir bu kaçgöç. Yanısıra parasızlık. Ve birbanyo yapabilmenin, kirlerinden arınmanın özlemi…

Doğan kendi başından geçenleri, İnci ile birlikte yaşadık-larını anlatırken Avrupa’nın son kırk yıllık güncel tarihine deışık tutuyor. Başvurdukları bütün kapıların nasıl yüzlerineka patıldığını, Bruxelles’deki Türk elçiliğinin kendileri hak -kında nasıl bir iğrenç karalama yürüttüğünü belgeleriyle or-taya koyuyor.

Avrupa’nın İlerici, demokrat, sosyalist dostlarından gör dük-leri desteği, sürgündeki türk dostlarının: Ataol Beh ram oğlu’nun,Necmiye Alpay’ın, eski TİP yöneticileri’nden Fe ridun Aksınçiftinin, onların yanı sıra, Türkiye’deki vefalı dostlarının yar -dımlarını, buna karşılık, “parti önderleri”nin, özellikle de Be-hice Boran’la Nihat Sargın’nın uyguladıkları yüz kızartıcı bir“tavşana kaç tazıya tut” politikasının ibret verici tablosunu çi -ziyor. Kendi evlerinde üç ay misafir edip ağarladıkları BehiceBoran’dan gördükleri vefasızlık gerçekten yürek burkutucu.

511

Page 513: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Ama ne gam, sabah gün doğarken kalkıp gece yarılarınakadar büyük bir azimle çalışmaktan geri durmuyorlar. Akılalmaz bir çalışma bu: Cunta rejiminin iç yüzünü gözler önü -ne seren İnfo-Türk’ün kurulması.

Fransızca, Türkçe, İngi lizce, Hollandaca aylık yayınınher yana ulaştırılması. Ve de her milletten sayıları binleribulan göçmenleri eğiten, onlara Fransızca,  Türkçe okumayazma öğreten, resim, dans, müzik alanında yetişmelerinisağlayan ve sonunda Avrupa’nın en saygın eğtim merkez-lerinden biri olarak ödüller alan Güneş Atölyeleri’nindoğuşu. Burada saz ve Türkçe dersleri veren İnci Özgüden’inolağanüstü başarılı çalışmaları.

Birbiri ardı sıra nükseden hastalıkları umursamaksızın,boş zamanlarını ellerindeki bütün müzik kayıtlarını tarayıpklasik Batı müziği, ta Orta Asya’dan, Anadolu’ya,  Balkan-lar’a uzanan ne kadar  müzik türü varsa bunları plaklarakasetlere aktararak son derece önemli bir müzik arşivi oluş-turmaları. Bütün bunları kotarmak, kısır siyasal çekişmeler -de nefes tüketmeden, gerçek dostuklara  daha fazla zamanayırabilmeyi de sağlayacaktı.

“... En azından,  dostlarımızın ‘bunları ne zamana kadarkullanabiliriz, ne zaman sıkılmış bir limon gibi atabiliriz’türünden art hesaplar kurmadan bizimle beraber oldukların-dan emindik. Böylece sağlıklı bir ortamda yıllardır sür dür dü -ğümüz mücadeleye artık yeni bir ivme kazandırabilecektik”diyor 362. sayfada.

“VATANSIZ GAZETECİ” hem ülkemizin kırk yıllık si -yasal,  sosyal olaylarını geniş ve eleştirel bir  bakış açısındangözler önüne seren, hem de “ACI VATAN” Avrupa’da ya -şananlara bire bir tanıklık eden paha biçilmez bir anı kitabı.İlk yazımda da belirttiğim gibi, Doğan Özgüden’i sevmeyen-lerin, onun görüşlerine katılmayanların da dikkatle okumalarıgereken vazgeçilmez bir başvuru kaynağı.

Okumaya başlamaya görün,  sayfaları devirdikçe insancayaşamanın, bencil hesapların buzlu sularında debelenmeye

512

Page 514: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

sırt çevirmenin, ülkesini sevmenin, doğru bildiğini savun-manın,  bu uğurda bütün belalara gögüs germenin mücade-lesini veren bu iki insanı: Doğan Özgüden’le İnci (Tuğsavul)Özgüden’i dostça kucaklamak isteyeceksiniz.

Bu yazıya son vermeden önce Doğan Özgüden’in 45.sayfada dile getirdiklerini birlikte tekrar tekrar okuyalım:

“... Sabahın saat 11’i... Pencereden bakıyorum. Sislerarasından kilise kuleleri yükseliyor. Demiryolunun kenarındaYahudi Sinagogu. Metro çıkışında Laikler Lokali... Ve Scher-beek’in, Saint-Josse’nin ana caddelerinde, ara sokaklarındacamiler,  mesçitler... Hepsinde de,  ister Arapça, ister Türkçeolsun, tartışılmaz Tanrı buyrukları...

Yıllardır ırkçılığa, yabancı düşmanlığına karşı birlikte mü-cadele verdiğimiz Belçikalı, İspanyol, İtalyan, Yunan, Asuri,Ermeni arkadaşlarımızın dost gülümseyişlerini hatırlıyorum.

Dün akşam ‘gavur sofrası’nda beraber olduğum güzel in-sanları düşünüyorum. Gözlerim buğulanıyor, içim burku-luyor... 2000. yılınız kutlu olsun diyorum. Kutlu olsun 3000.yılınız, 5000. yılınız,  7000. yılınız.

Yaratıcı insanoğlu 2 milyonuncu yılın kutlu olsun!”

Doğan Özgüden’in anılarının ikinci cildi de yayınlandı Koray Düzgören, Aşitî/Barış, Aralık 2011

40 yıldır Avrupa’da siyasal sürgün olarak yaşayan ve  75yıllık yaşantısının 60 yılını, kendi ifadesi ile “gazetecilik vesosyal, siyasal kavgalarla içiçe” geçirdiğini söyleyen DoğanÖzgüden’in anılarının ikinci cildi de Kasım ayının başındayayınlandı. ‘Sürgün öncesi’ başlığını taşıyan  anıların birincicildi, 1936 yılında 12 Şubat günü Kalecik’in Irmak istasy-onunda doğuşu ile başlıyor. Babası bir demiryolu emekçisiolduğu için çocukluğu Anadolu’nun ücra köylerinde, köybile olma yan istasyonlarda geçiyor.

1938-1971 arası zorlu, çalkantılı, acılı Türkiye yılları.513

Page 515: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Çok zor koşullarda geçen çocukluk ve gençlik yıllarındansonra genç yaşta biraz da şartların zorlaması ve tesadüflersayesinde gazeteciliğe adım atması ve hızla ülkenin önemligazetecilerinden biri olması, olurken de emekten ve özgür-lüklerden yana tavır koyup kendisini bu mücadelenin içindebulması, hep bu yıllar içinde gerçekleşiyor.

Daha sonra Türkiye basın  tarihinde hep sol, emektenyana günlük kitle gazetesine örnek gösterilen ve belki de tü -ründe hala tek örnek olmayı sürdüren Akşam’ın genel yayınyönetmenliği. Akşam’dan ayrılmak zorunda bırakıldıktansonra İnci Tuğsavulla birlikte, yine türünde belki de tek ör -nek olan “sosyalist mücadele” dergisi Ant’ın yayıncılığı, hepbu yıllar içinde gerçekleşiyor.

1960 darbesi ve 12 Mart darbesine giden çalkantılı yıl-lardaki koyu bunalım ve baskı döneminin saldırıları sonucu11 Mayıs 1971’de Türkiye’den ayrılmak zorunda kalış veaynı tarihte başlayan sürgün yılları.

‘Sürgün yılları 1971-2011’ başlığını taşıyan ikinci cilt iştebu tarihten günümüze kadar geliyor.

40 yıldır süren bu süreçte Doğan Özgüden ve onun hemdava hem de hayat arkadaşı İnci Tuğsavul yine beraberceülkelerindeki faşist, militarist rejime, insan hakları ihlallerinekarşı mücadelelerini yaşadıkları ülkelerdeki ayrımcılığa ve ırkçıyaklaşımlara karşı da çıkarak hız kesmeden sürdürü yorlar.

İkinci ciltte hem bu mücadeleleri hem de bu mücadeleiçinde zaman zaman yer alan ama zaman zaman da  çeşitligerekçelerle bu süreçlere ters düşerek savrulan birçok ünlüpolitikacıyı, sanatçıyı, gazeteci ve yazarı da Doğan Özgü-den’in kaleminden bilinmeyen yanları ile tanımak fırsatı bu-luyoruz.  Ama bana kalırsa Özgüden bu ünlülerle ilgiliher şeyi yazmamış. Bu yazılmayan ayrıntıları başka bir ki-tapta okumayı çok isterim.

Avrupa’daki Türkiyeli sürgünlerin, sürgün gazetecilerinağebeyi, büyüğü, duayeni olan Doğan Özgüden ikinci cildinarka kapağındaki tanıtım yazısında şunları söylüyor:

514

Page 516: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

“Bu ikinci cildi yazarken Avrupa’daki en yaşlı siyasalsür günümüz sevgili Fahrettin Petek 2011 yılı başında Pa ris’ -te, komünarların yattığı Père Lachaise Mezarlığı’nda sonyolculuğuna uğurlandı. 12 Eylül sonrası sürgünleri YılmazGü ney ve Ahmet Kaya gibi…Onları ve onlar gibi siyasalsürgündeyken de savaşan ve arkalarında eserler bırakan tümsiyasal sürgünleri düşünüyorum.

Dahası, Osmanlı’nin ve Türk Devleti’nin yerinden yur-dundan ettiği çeşitli kökenlerden ve inançlardan yüzbin-leri…Sürgün yaşamımızda hep beraber olduğumuz, acılarıve sevinçleri birlikte paylaştığımız Kürt, Ermeni, Asuri-Kel-dani, Grek dostlarımızı...

Ve en üretken yaşlarında Avrupa sermayesine satılarakyurdundan kopartılan Türk işçileri, Türk köylüleri.Onlarınacı vatan Avrupa’da doğmuş, büyümüş çocukları, torunları.

Afganistanlı, Arnavut, Angolalı, Azeri, Berber, Bolivyalı,Bosnalı, Brezilyalı, Bulgar, Burundili, Cezayirli, Faslı, Ga -nalı, Gineli, Hırvat, İranlı, Kamboçyalı, Kolombiyalı, Kon-golu, Meksikalı, Nepalli, Pakistanlı, Perulu, Ruandalı, Rus,Sırp, Somalilı, Sudanlı, Suriyeli, Tibetli, Tunuslu, Uruguaylıkardeşlerim.

Sizler, Nazım’in büyük insanlığının çocukları…40 yıllık sürgün tek başına zor, acılı.Ama sürgün sizlerle güzel, sizlerle umut dolu…”Gerçekten de öyle Doğan abi. Sürgün bizim için de biraz

senin sayende güzel, umut dolu. Senin çalışma tempona, az-mine ve sağlam duruşuna bakıp hayıflansak da yine de sanayetişmeye gayret ediyoruz.

‘Vatansız Gazeteci’ ve ‘Tanıklıklar’Bülent Habora, Evrensel, 12 Aralık 2011

Yaşamımın büyük bir bölümü Cağaloğlu’nda geçti, onunbir bölümü de Başmusahip Sokak’ta, Tan Apartma nı’ n da.

515

Page 517: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Tan’dayken birçok dostum, arkadaşım oldu, hem han sakin-lerinden, hem de dışarıdan gelenlerden.

Handa matbaalardan yayınevlerine kadar birçok işyeri yeralmaktaydı. Bunlardan biri de Ant Dergisi ve Yayınla rıydı. İncive Doğan Özgüden, zamanla bazıları değişen ar ka daşlarıylabirlikte dergicilikle yayıncılığı birlikte yü rütüyorlardı. Kadro-larında yakın arkadaşlarım, dostlarım, hatta bir akrabam bilevardı. Ama aralarında Osman’ın ayrı bir yeri vardı.

O günler çok karışıktı. Hele 12 Mart despotları ülkenin yöne-timine el koyduktan sonrası… Yayınevlerinin kişilikleri açısın-dan sürekli polislerin, askerlerin gözetimi altındaydı TanApartmanı. Öylesine ki, her yeri kontrol etmenin dışında, bo-drumda bulunan binanın ana çöp tenekesini bile araştırırlardı,sanırım bir açık yakalamak için… Bir gün iş üstünde yakaladımpolisleri. Bodrumdaki tuvaletin hemen yanındaki çöp tenekesiniboşaltmışlar, didik didik arıyorlardı. Polislerden biri, “Ant’çılarınattıkları çöplerden, kağıtlardan çok şey çıkıyor, ama Habora’danbirşey yok,” dedi. Güldüm, “Ben Doğan Ağabey gibi çöpe at-mıyorum, büroda yakıyorum,” dedim. Sonra ekledim: “Hattayaktıklarımı da eziyor, toz haline getiriyorum. Çünkü yıllarcaönce sizin Kumkapı’daki Kriminalistik bölümünüzde yaptığımbir röportaj sayesinde öğrenmiştim, yanan kağıtlardaki yazılarıbile okuyan aygıtlarınız vardı…” Neyse…

12 Martçılar baskılarını iyice arttırmışlardı. Özellikle Antüzerinde. Çünkü çok korkuyorlardı, onlardan.

Bir süre sonra İnci ve Doğan Özgüden Türkiye’yi terket mek zorunda kaldılar. Taaa Gece Postası günlerinden ta -nıdığım Doğan Özgüden artık Türkiye dışındaydı. Üstüneüstlük bir de “Vatansız” yapmıştı T.C. kendisini…

İşte “Vatansız Gazeteci” (Belge Yayınları, İstanbul, 2010)başlıklı kitabı sürgün öncesi yıllarını anlatıyor. Özenleokudum kitabı. Sevgili Orhan Suda Ağabeyim söyledik-lerinde haklıydı: “Okumaya başlamaya görün, sayfaları de-virdikçe insanca yaşamanın, bencil hesapların buzlusularında debelenmeye sırt çevirmenin, ülkesini sevmenin,

516

Page 518: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

doğru bildiğini savunmanın, bu uğurda bütün belalara göğüsgermenin mücadelesini veren bu iki insanı: Doğan Özgü-den’le İnci (Tuğsavul) Özgüden’i dostça kucaklamak isteye-ceksiniz.” (Cumhuriyet Kitap eki, 17.11.2011)

Hediye KitapM. Sehmus Güzel, insanokur.org, 24 Aralık 2011

Yeni yıl yaklaşıyor. Herkes, veya herkese yakın herkes,köşe bucak, dükkan, pazar, süpermarket, alçak-market, he di yearıyor. Elbette hediye vermek alışkanlıkları ve böyle sevimlibir işi yapacak olanakları olanlar. Ama gelin açık ko nuşalım,bugün hediye sunmak, sevdiğimiz birini memnun etmek, gönülalmak için bütçemizi yerle yeksan etmemiz de şart değil. Kimsede bizden veya sizden böyle bir şey istemiyor. İşte bir kutu kib-rit veya iki yüz gram leblebi, üç portakal veya beş muz. Bir ek -mek ve bir kitap öncelikle ama. Evet bir ekmek ve bir kitapmut laka. Evet evet kitap he di ye lerin en iyisi olabilir. Kitaplarçünkü her bütçeye uygun fi yat larıyla herkese ve her keseyefazla yük olmadan hediye verilecekleri memnun etmeye adayen cici şeylerdir. Kalıcı olmaları da çabası.

Noel kutlayanlar için ise 24 Aralık son gün : Çocuklara,sizinkilere ve akrabalarınkilerine, hediye almak için son sa -atlerdeyiz. Hatta kimi açıdan uzatmaları oynuyoruz. YılmazGüney’in başka bir konuda söylediği gibi “tedbiri eldenbırakmayanlar” için değil, ama yumurtanın kapıya gelmesinibekleyenler için evet uzatmaları oynuyoruz.

Noel için bir parça geç bile olsa yeni yıl için hiç geç de -ğil. Ve o ne denle herkesin kesesine de yük olmayacak cins tenbir kaç hediye önermek istiyorum. Elbette kitaplardan seçtimhediye önerilerimi. Bilinen, ustalarımızın, en iyi ve en büyükyazarlarımızın kitaplarını, yeni yayınlanan kitap larını öner-meyeceğim. Onların buna gereksinimleri oldu ğunu da san-mıyorum. Dahası tereciye tere satılmaz. Ama şimdiye kadar

517

Page 519: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

kendi köşemizde, insanokur.org sitesinde, arada bir tavsiyeettiğim birkaç kitaba birkaçını daha eklemek istiyorum. Genç,yetenekli ve önümüzdeki dönemde mutlaka yazıma devamedecek yazarların, kadın ve erkek kalem ustalarının eserlerineöncelik vererek, işte bir demet sunuyorum :

Doğan Özgüden: ‘Vatansız’ Gazeteci, 2 Cilt, Belge Ya -yın ları, İstanbul, 2010 ve 2011. Değerli yazar, gazeteci, ga -ze tecilikte epey yol ve yöntem yaratmış, görmüş ve geçirmiş,en demokrat, en yurtsever kalem ustalarımızdan Doğan Öz -gü den aynı zamanda şanslı bir insan: Sadece bir örnek vere-ceğim: 27 Mayıs 1960 askeri darbesi yapıldığında cuntanınbaşına getirilmek istenen ve bunu kabul eden Cemal Gürselile Ankara’ya hareket ederken İzmir Havalanında görüşmesive el sıkışması. Fotoğrafıyla ispatlı. Bu bir örnek. Demiryoluemekçisi bir babanın oğlu yazdıklarıyla yakın siyasi tari-himize, bilinmeyen yönleriyle ve birçok açıdan, ışık tutuyor.Paris ve Brüksel günlerinde mücadeleyi birlikte yürüttüğüdostlarından da söz ederek. Okunmasa olmaz.

Gazeteci Doğan Özgüden’in kırk yıllık sürgün hayatıKorkut Akın, Dünya, 3 Şubat 2012

Birileri hep benim dediğim, sadece benim istediğim ol -sun diye zorladıklarında olmuyor. Bu ister devlet olsun, isterkurum isterse kişi (bizim ülkemizde en çok anne-baba), ol-muyor. Mutlaka ve muhakkak bir yerlerden birileri itiraz edi -yor, karşı çıkıyor, tekere bir çomak sokuyor. Doğan Öz güden,o itirazcılardan, karşı çıkanlardan, tekere çomak sokanlardanbiri… O bir gazeteci ve sürgünde yaşadıklarını –ki bu, bü tü -nüyle hepimizin yaşadıklarıdır, bir ülkenin bir dönem ya -şadıklarıdır— iki ciltte anlatıyor: “Vatansız’ Gazeteci”. Sözlütarih çalışmaları yapılıyor harıl harıl. Birçok insan yaşadık-larını tek başına anlatamadığı, anlatmak istemediği veya -biranlamda da olsa- anlatılanlara inanmadıklarını göstermek için

518

Page 520: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

kendi yaşadıklarını aktarıyor. Onlar bütünleşip bir dönemin,bir oluşumun, bir topluluğun gayriresmi ama dosdoğru,apaçık, özgün tarihi oluyor.

Özellikle 12 Eylül’ün bir silindir gibi ezdiği toplumsalmuhalefet sonrası ve darbenin sadece insan haklarına değilanayasaya da karşı olduğunun iktidarlar ve siyasetçileraracılığıyla dillendirilmesinden sonra sözlü tarih çalışmalarıalabildiğine hızlandı. Çünkü artık kimse resmi tarihe güven-miyor, güvenemiyor. Örneklememe gerek yok, hepsi birerbirer canlandı gözünüzde.

Doğan Özgüden muhalif bir gazeteci ve yayıncıdır.Gazetesinde ve yayınevinde yayımladığı kitaplarla toplum-sal muhalefetin yükselmesi için çalışmaktadır. Anılarınıtopladığı ilk ciltte 12 Mart’a kadar yaşanmışlıkları anlatıyor.Bu, benim sizlere önerdiğim ikinci cilt 1971-2011 gibiTürkiye ve Dünya için alabildiğine çalkantılı ve bir o kadarda sorunlu dönemi ele alıyor. Türkiye, 12 Mart’la başlayansüreçte 12 Eylül gibi gerçekten çok önemli, devleti tümüyledeğiştiren, binlerce insanın gözaltına alındığı toplama kam-pına dönüştüren, yüz binlerce insanı fişleyen bir darbegeçirdi. Yetmiyormuş gibi moderni, postmoderni, sanalı,yarım kalanı gibi bir sürü de açık-kapalı darbe yaşadı. Bir debunların yurtdışına yansımaları oldu… Dünya’da da o kadarçok şey değişti ki bu süreçte… Şili’de de darbe oldu, amadarbeciler yargılandı. Yunanistan’da ‘Albaylar Cuntası’ geldiyargılandı. Sosyalist rejim –ki Doğan Özgüden tüm çıplak-lığıyla anlatıyor; bir başka deyişle üzerlerindeki yaldızlı boy-ayı söküyor- çöktü. Avrupa Birliği oluşturuldu.

Anlatılan senin de hikayendir…Eşi (İnci Tuğsavul Özgü-den) de gazeteci olan Doğan Özgüden, bin bir güçlükle veya sadışı yollarla yurtdışına çıkar. 12 Mart cuntacılarına karşımücadelelerini bir an önce yurda dönüp sürdürme hedefleriolduğu için iltica başvurusunda bile bulunmazlar. Hemençalışmaya başlayıp Türkiye’de yaşananları duyurarak, büyükbir muhalefet oluşturarak gidişatı ve özellikle yargılı veya

519

Page 521: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

yargısız infazları durdurmak isterler. Üyesi bulunduklarıparti, bir arada oldukları arkadaşları destek olmak yerineköstek olurlar. Siyasetin ayak oyunlarını okuduğunuzda,‘olmaz bu kadarı da’ diye iç çekeceksiniz, tıpkı benim gibi.Bir amaç, bir hedef doğrultusunda bir araya gelemeyen in-sanların nasıl olacak da yönetimi üstlenebileceğini ve bunugerçekten demokratik, özgür ve özgün bir şekilde yapacak-larını düşüneceksiniz. Yine de umudu üzmeyip, o ‘güneşligünler’e el ele, omuz omuza yürüyeceksiniz. Çünkü İnci veDoğan Özgüden, Belçika’da “Güneş Atölyeleri” kurmuşlarve sadece Türklere değil Kürtlere, Süryanilere, Asurilere veAfrika’dan gelen onlarca sığınmacıya da hem uyum hem dekendi değerlerini yitirmeme kursları düzenlemişler

Pişmiş tavuğun başına bile…12 Eylül’le birlikte birçokinsan özellikle Almanya’ya (‘ikinci vatan’ ne de olsa) iltica et -ti. Kimi hemen kolları sıvayıp yeniden mücadelenin içine gi -rer ken kimi benimsediği değerlerin tam tersini yaparak kendiçıkarlarını öne çıkardı. Kimi uyum sağladı toplumsal yaşayışa,kimi iyice kapandı içine. Kimi sıyrıldı, kimi battı iyice. Diğerülkelere gidenlerin de sonu pek farklı olmadı. Aralarında partiliderleri, önemli siyasetçiler de vardı. Onlar arasında da ‘bendaha iyiyim’, ‘sadece ve sadece benim de diğim olacak’ ya -şandı ki büyük bir çabayla oluşturulan -ve hala da canla başlasürdürülen- yapılanmalar sekteye uğradı. Onlardan birini –vebelki de en önemlisini, “Demokrasi İçin Birlik”i kurup nasılcanla başla mücadele ettiklerini anlatıyor Özgüden.

Demokrat ve özgür perspektif… Doğan Özgüden’inkendi yaşadıklarından, kendi siyasi partisi üzerinden ak-tardıkları, bir bütün toplumsal yaşamın kesitidir. Önemlidir.Resmi ta ri hi ezip geçmektedir. Doğrudur. Bu yaklaşımlageleceğe değgin önemli ipuçları taşımaktadır. Işık tut mak ta -dır. Tür kiye için çok önemli, biz yaşayanlar için de geleceğeışık tutacak bir dönemin anlatıldığı “Vatansız’ Gazeteci” ilebirlikte hazırlanmakta olan sözlü tarih belgeselleri demokratve özgür bir Türkiye perspektifi çizecektir. İnsani de ğer ler…

520

Page 522: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Gülten Akın’ın, tam da duruma uygun dizeleri çok daha denkdüşecektir “‘Vatansız’ Gazeteci”yi anlatmaya…

“Git oldu can, sürgün geldi dayandıDiktiğin fidanlar sen olmayandaYel vura ırgalana, gün vura duldalana büyüyecekYasa şu ki ekinler yürüyecekBebek dillenecek, güçsüz hallanacakSis kalkacak İsfendiyar başından Selam olsun bizden önce geçeneSelam olsun dosta, hasa, çile çekene Selam olsun dayanana, düşeneYüreğim yürektir, bakma gözüm yaşına”Durumdan vazife çıkararak, “Vatansız” Gazeteci’yi yayım-

layan Belge Yayınları’nın sahibi, Ragıp Zarakolu’na özgürlükdileğimizi tekrar edelim. Kitaplar engellendikçe, gazeteciler tu-tuklandıkça sorunlar hiç bitmeyecektir. Kitap ta kendineyer bu lamayan birçok anı/belge ve yorum http://www.info-turk.be/vatansiz-belgeler.htm adresinde siz leri bekliyor.

Işığın bekçisi: “Vatansız Gazeteci”Cumhuriyet, 11 Şubat 2012

Doğan Özgüden’in sürgünde yazdığı, Belge Yayınları’n-dan çıkan, belge, anı ve tespitlere dayalı “Vatansız Gazeteci”sadece bir döneme ışık tutmuyor, düzgün devrimci duruş vemücadele her şart altında nasıl verilir gösteriyor.

Akıcı, temiz, özenle bezeli bir Türkçe ile yazılan, “ha -ber ci” titizliği ve dona nımıyla kurgulanan Vatansız Gazetecidaha çıkmadan gündeme damgasını vurdu, çıktığı anda dakapışıldı.

Doğan Özgüden’in eşi, yoldaşı İnci Özgüden ile birlikte,11 Mayıs 1971’de Münih havaalanına gelişle başlayan sür -gün hayatı Türkiye’den gelen her tutuklama, her işkence ve

521

Page 523: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

her idam kararı ile “kan ağlayarak” sürdü ve sürüyor. En sonRagıp Zarakolu için..

Özgüden’lerin başka kan ağladıklarını söyleyenlerdenbüyük bir farkı var; her yerde, her şekilde zulme karşı dim dik,aralıksız, düzgün mücadele. Doğan Özgüden ve Ant 3 Ocak1967 günü, Doğan Özgüden, 70’li yılların sol yayın ha yatındaönemli yer tutacak olan bir yayın organını, Ant’ı çıkardı.Derginin kadrosunda; Aziz Nesin, Abidin Dino, Ya şar Kemal,Fakir Baykurt, İdris Küçükömer, Çetin Altan, Memet Fuat gibiyazarlar yer alıyordu. Derginin çıkış amacını ve dünyayabakışını ilk sayıda yer alan ‘Niçin Ant?’ başlıklı yazısındaşöyle açıklamaktaydı: “…Sosyalizm bu gün böyle bir dö -nemdedir ki, emperyalizm tarafından desteklenen kompradorkapitalizmi ve toprak ağalığı ittifakına karşı gün gün, yer yeryaşama savaşı verecektir… Bu sosyalist mücadelenin önsafında işçi sınıfı vardır, köylü vardır, toplumcu aydınlarvardır, gençlik vardır, dar gelirliler vardır, tek kelimeyle Türkhalkı vardır…Türkiye’de sosyalist hareket işte bu çilekeş Türkhalkının ileri hareketidir… ANT, sermayenin bilinçli müda-halesiyle, ilan pazarlıklarıyla, kredi hesaplarıyla bu hareketekarşı çıkan, hiç değilse onu yoz laştırmak için ikili oynayanBabıali basınında yer veril meyen gerçeklerin dile getirildiği,zincirlenen kalemlerin özgürce konuştuğu bir forumdur… O,sömürücülüğe karşı ant’tır/ O, sosyal adalet için ant’tır/ O, em-peryalizme karşı ant’tır/ O, bağımsızlık için ant’tır.”

12 Mart askeri Cuntasının ilk uygulamaları içinde,sol/sosyalist yayın organlarının kapatılması vardı. Ant, İstan-bul Sıkıyönetim Komutanlığınca TCK’nın 142, 311, 312, 156ve 159. maddelerini ihlalden “sü resiz” olarak kapatıldı. 1971Nisan ayında Doğan Özgüden için toplam 195 yıl, eşi İnciÖzgüden için ise 140 yıl ha pis istenmekteydi.

Bu koşullarda, Özgüdenler Nazım gibi, Pertev hoca gibi,“sevgili ülkeleri”nden kopmadan sürgüne çıktılar. Bu sür -günün verimli meyvaları kitap ve makale olarak dünyayayayılıyor.

522

Page 524: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Doğan Özgüden 77 yaşında!Hüseyin Aykol, Özgür Gündem, 12 Şubat 2012

Duayen ve vatansız gazeteci ağabeyimiz Doğan Özgü-den, bugün 77 yaşına bastı. Ne mutlu bize ve hayat-mücadelearkadaşı İnci Tuğsavul-Özgüden ablamıza...

Bazı insanlar bunalınca, biraz rahatlamak ve mutlu olmakiçin alışverişe çıkarlarmış. Ben de öyle yapıyorum bazen.Gidip, alışveriş listemdeki kitaplardan birini ya da iyi bir filmalıyorum; evde okumak ya da seyretmek için, eşimle birlikte...

Geçen hafta sonu, biraz gecikerek aldığım ve hafta so-nunda soluk soluğa okuyup bitirdiğim kitap, Doğan Özgü-den’in “Vatansız Gazeteci” kitabının ikinci cildiydi. Ne yalansöyleyeyim; ilk cildi kadar heyecanlı olacağını sanmıyor-dum. Özgüden, ilk ciltte ülkemizde iken yaşadıklarını anlat-mıştı. Nitekim kitapta anlatılanlar, en değme maceraromanından bile daha sürükleyiciydi.

İkinci cilt de ilginç.İyi ama yurtdışında, sürgünde neler yaşanmış olabilirdi

ki, vatan hasretinden, birkaç broşür çıkarmaktan başka. Ancakyanılmışım. “Vatansız Gazeteci”nin ikinci cildini de büyükbir macera kitabı gibi elimden bırakamadan okuyup bitirdim.Okuduğum kitapları evimde tutma adetim pek yoktur amaVatansız Gazeteci ciltlerinin kütüphanemden kolay kolayçıkacağını sanmıyorum. Vatan Gazeteci ciltleri hakkında hiç -bir şey yazmayacağım. Çünkü birinden özet falan duymayınve edinebildiğiniz en kısa zamanda edinip okuyun. VatansızGazeteci, Belge Yayınları tarafından yayınlandı. Bu vesileile Ragıp Zarakolu’na bir selam gönderelim ve bilmeyenleriçin Doğan Özgüden’i biraz tanıtalım:

Doğuştan gazeteciDoğan Özgüden bir demiryolu emekçisinin oğlu olarak

1936 yılında Kalecik’te doğdu. İlk ve orta öğrenimini Tür ki -ye’nin çeşitli köy ve şehirlerinde yaptı. Yüksek iktisat öğre -ni mi yaparken 1952 yılında gazeteciliğe “Ege Güneşi”

523

Page 525: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

ga zetesinde başladı. Öncü ve Milliyet gazetelerinde temsil-cilik, Sabah Postası ve Gece Postası gazetelerinde yazı işlerimüdürlüğü görevlerinde bulunduktan sonra dönemin en bü -yük sol günlük gazetesi olan Akşam’da 1964-1966 yıllarındagenel yayın müdürlüğü yaptı.

Özgüden, 1962’den sonra Türkiye İşçi Partisi saflarında mü-cadele verdi ve 1964 yılında bu partinin Merkez Yürütme Ku-rulu’na seçildi. Bu dönemde, Doğan Özgüden, İnci Tuğsavulile evlendi. Özgüden’ler, 1967’den sonra sosyalist haftalık dergiAnt’ı ve Ant Yayınları’nı kurarak 1971’de sıkıyönetim tarafın-dan kapatılıncaya kadar yönettiler. Haklarında 50’den fazladava açıldı. 1971 darbesinden sonra Türkiye’den ayrıldılar.

Mücadele insanı.Avrupa’da diğer muhalif sürgünlerle birlikte Demokratik

Direniş Hareketi’ni kurarak Cunta rejimine karşı kampanyayürüttüler. 1974’ten beri Brüksel’de çesitli dillerde Türkiyeüzerine yayın yapan Info-Türk Ajansı ve çok uluslu göçmeneğitim merkezi Güneş Atölyeleri’ni yönetiyorlar. 1980 dar -be sinden sonra Özgüden ve Tuğsavul, askeri cuntaya karşıülke dışında mücadele yürütmek üzere Avrupa’da kurulanDemokrasi İçin Birlik’in genel başkanlığı ve yayın yönet-menliği görevlerini üstlendiler.

Askeri Faşist Cunta’ya karşı yürüttükleri muhalefettendolayı 200’e yakın rejim karşıtıyla birlikte 1982 yılında Türkvatandaşlığından çıkartıldılar. Bu karar on yıl sonra iptaledildiyse de, Dışişleri Bakanlığı kendilerine, Türkiye’yedöndükleri takdirde daha önce AİHM’e bildirilen ağır suçla-malardan dolayı tutuklanmayacakları ve yargılanmayacak-ları konusunda herhangi bir yazılı güvence vermeyi reddetti.

Vatansız gazeteciAksine, 1971 darbesi’nden otuz yıl sonra, cuntacı gene -

ral leri eleştiren bir yazısından dolayı Doğan Özgüden hak -kında yeni bir dava açıldı ve mahkeme kendisinin Türkiye’yegirer girmez tutuklanması için sınır kapılarına bildirimde bu-lundu. Daha sonra TCK’nin 301. Maddesi’ne göre sür dü rü -

524

Page 526: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

len dava, Özgüden’in Türkiye’ye girişinde tutuklanarak mah - kemeye sevk edilmesine kadar askıya alındı.

Sürgün yıllarıTurgay Olcayto , Evrensel, 18 Şubat 2012

Gazeteci Doğan Özgüden’in “Vatansız Gazeteci” ki ta -bının ikinci cildi de çıktı. Kitapta yazarın,1971 ile 2011 yıl-ları arasındaki döneme ilişkin anı, gözlem ve toplumsaleleştirileri ön plana çıkıyor. Hemen söylemeliyim ki Antyayınlarının kurucusu Gazeteci Doğan Özgüden’le yinegazeteci eşi İnci Özgüden’in sürgündeki yaşamlarının, ayak -ta kalma uğraşlarının incelikli, dürüst ve yalın dille an-latıldığı bu çalışma da ilki gibi yakın cumhuriyet tarihi içingenç kuşaklara bir not düşme görevini hakkıyla yerine ge-tiriyor. Doğan’ın özellikle 12 Mart dönemine değgin anlat-tıkları, o dönemi yaşamış, sıkıyönetim mahkemeleriniyakından iz lemiş, görev sürgünü tatmış bir gazeteci olarakeski anılarımı da tazeledi. O duruşmalarda arkadaşlarımı,dostlarımı, bilim insanlarını, sanatçı ve yazarları sanık san-dal yesinde görmek acılarımızı her gün biraz daha katlanıl-maz kılardı. Şimdi de sıkça düşünüyorum: Ne değişti?

Gazeteciler, akademisyenler, muhalif aydınlar yine ceza-ev lerini doldurmuş bulunuyor.12 Eylül artığı yasalar hermuhalif düşüncenin hayali örgütlerle ilişkilendirilmesininyo lu nu açıyor. Düşünceyi ifade özgürlüğümüz mü genişledi?Basın özgürlüğü mü? Devletin her bireye eşit davrandığını,temel hak ve özgürlüklerine saygı gösterdiğini söyleyebilmekmümkün mü? Yargı erkinin bağımsız olduğunu ya da... Askeridarbelerin bıraktığı onulmaz izlerin bir benze rinin şimdilerdekendilerini demokrat diye tanımlayan sivil iktidarlar tarafındanda halklara yaşatılması ise bizler gibi üç askeri darbe girişimiyaşamış bir kuşak için ibretlik yeni bir deneyim olmalı…

Özgüden’ler vatansız gazeteciler. Yurt dışına çıktıklarında525

Page 527: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

hiçbir ülkeden sığınma istememekte kararlıdırlar. Çünkü hepçok uzun olmayan bir sürede ülkeye geri dö neceklerini düş -lerler. Yıllar geçer. Türkiye’de koalisyonlar dönemi, Ecevitiktidarı yaşanır. Aslan! Sosyal demokratlar da iktidara gelir.Oysa bir zamanlar, dost belledikleri çoktan devlete dö nüş -müşlerdir. Siyaset bizde böyle algılanan bir şeydir. O dost,arkadaşların tümü Özgüdenlerin vatandaşlığa dönüş talepler-ine duyarsız kalırlar. Üstelik büyük hukuk insanı Halit Çe-lenk’in uğraşlarını da görmezden gelirler. Bunları kitapta usulusul yakınmadan anlatır Doğan ve noktayı koyar: “An karabizim vatansızlığımızdan memnun görünüyordu.”

Sürgün yılları içinde belge ve fotoğraflar da barındıran500 sayfalık özenle basılmış bir kitap. Doğanın akıcı anlatımıile bir solukta okunabilen bir çalışma. Özellikle de sosyalbilimlerle , siyaset bilimiyle, gazetecilik ve iletişimle haşırneşir olan gençlerin “Sürgün Yıllarından” çıkaracaklarıönemli dersler var. Çok yararlı bir okuma olacak onlar için.Hele de günümüz medyası düşünüldüğünde…

Sürgün YıllarıDeniz Çaba Şen. İzmirlife, Haziran 2012

Gazeteci Doğan Özguden tam 41 yıldır surgunde. Oncayıl Turkiye’ye dönmek istese de her defasında yeni bir da -vayla vatansız bırakılan isimlerden. Bugun ise artık “TevfikFikret’in dediği gibi ‘yeryuzunu vatanım, tum insanlığı mil-letim’ olarak benimsedim ve kendimi ‘vatansız’ saymıyo-rum” diyor. Yazılarından dolayı yuzlerce yıl hapis cezasıalan, bu yuzden ulkesini bırakmak zorunda kalan, surgundebile bas kıdan yakasını kurtaramayan, yetmezmiş gibi vatan-daşlıktan çıkarılan ve 41 yıldır doğduğu topraklara ayakbasamayan bir gazeteci Doğan Özguden.

Oysa o, 1960’larda Akşam’ı solun sesi haline getirdi.Sosyalist duşun tarihinin en önemli dergilerinden biri olan

526

Page 528: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Ant’ı kurdu. Sendikal mucadele verdi; gazetecilerin ucret-lerine yuzde 300’e yakın zam yapılmasını sağladı. Turkiyeİşçi Partisi’nde eylem adamı olarak en ön sıralardaydı. Sur-gunde de boş durmadı, Cunta rejimine karşı mucadeleyi sur-durdu. Bugun de Belçika’da “Info Turk” adlı internet si tesindegazetecilik yapmayı, insan hakları ve demokrasi adına mu -cadelesini surduruyor. Ama o, vatansız değil. Kendisi de“Vatansız” Gazeteci ad lı kitabında “vatansız” sözcuğunu tır-nak içinde kullanıyor. Çunku “Biz Turkiye’deki faşizan re-jimden hiçbir zaman af dilemedik ve özel bir lutuftanyararlanarak ulkemize dönmeyi asla duşunmedik” diyor.Kaldı ki kendini de “vatansız” saymıyor. Onunki sadecebuyuk bir özlem: “Önumde ya şa nacak kaç yıl kaldı bilmi -yo rum, bittabi bu yılları doğduğum, yetiştiğim topraklardageçirmek isterim.”

1950’lerde İzmir’de gazetecilik yaptınız. Ege GuneşiGazetesi ve Sabah Postası’nda... Ardından Milliyet İzmirtemsilciliği geliyor. İzmir’deki gazetecilik yıllarınızdansöz eder misiniz?İzmir gençliğimin kenti, gazeteciliğe başladığım kent.

Aslında meslek olarak seçmiş de değildim. Yuksek öğreni medevam edebilmem için mutlaka okul giderlerimi karşılayacakbir iş bulmam gerekiyordu. Ticaret Lisesi’nde stenografiöğrendiğim için, yabancı radyoların Turkçe yayınlarını, An -kara, İstanbul ve taşra muhabirlerinin telefonla yazdırdıklarıhaberleri not edip haber haline getirerek gazeteciliğe baş -ladım. Gazeteciliğin mucadeleci yanı kısa zamanda beni et -ki ledi, böylece tam 60 yıldır surduğum mesleğim oldu. 1952yılında Ege Guneşi’nde kısa bir staj döneminden sonra1958’e kadar Sabah Postası’nda yazı işleri mudurluğunekadar çeşitli görevlerde bulundum, daha sonra Milliyet veÖncu gazetelerinin İzmir temsilciliğini ustlendim.

Gazeteciliğin yanı sıra sendikal haklar için de çok mu ca -dele verdiniz…

527

Page 529: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Gazeteciliğin yanı sıra Turkiye’de basın işkolunda baş -layan sendikal ve mesleki örgutlenme çalışmalarında da aktifolarak yer aldım. Sendika temsilcisi olarak Asgari ÜcretKomisyonu’nda çalışan gazetecilerin ucretlerine yuzde 300’eyakın zam sağladığım için gazete patronları tarafından “karalisteye” alındım. Bunun uzerine hayatımı yurt dışında kazan-mak için İngiltere’ye gittiysem de, Turkiye İşçi Partisi’ninörgutlenmeye başlaması uzerine Turkiye’ye dönerek tum za-manımı sosyalist örgutlenmeye verdim. 1962 sonunda TİPGenel Başkanı Mehmet Ali Aybar’ın isteği uzerine İz mir’denayrılarak İstanbul’da Gece Postası Gazetesi’nde çalışmayabaşladım. 1964-1966 yıllarında genel yayın mudurluğunuustlendiğim Akşam Gazetesi’ni solun etkin sesi haline ge-tirdikten sonra eşim İnci Tuğsavul’la birlikte Turkiye’dekimucadelemizi 12 Mart 1971 Darbesi’ne kadar Ant Dergisive Ant Yayınları’yla surdurduk.

1950’lerin İzmir medyasını muhalif olarak değerlendire-bilir miyiz?1950’lerin başlarında İzmir’de benim çalıştığım Sabah

Postası dışında muhalif bir gazete veya dergi yoktu. Yeni Asırve Ege Ekspres gazeteleri tamamen DP iktidarının des tek çi -siydi, resmi ilanlarla destekleniyordu. Demokrat İzmir Ga -zetesi ise başta DP’yi desteklerken, Başbakan Menderes’ingazete sahibi Duvenci’yi değil de, onun parti içindeki rakibiRauf Onursal’ı İzmir belediye başkanlığına getirmiş olmasınedeniyle giderek muhalefete geçti, hattâ zamanla sadeceİzmir’in değil, Turkiye’nin en mucadeleci muhalif ga ze -telerinden biri oldu. Çalıştığımız gazeteler ne olursa olsunbiz muhalif gazeteciler, Gazeteciler Sendikası ve GazetecilerCemiyeti yöneticileri olarak özellikle basın özgurluğu vedemokratik haklar konusunda zamanın iktidarına karşısurekli mucadele veri yorduk.

1971 Askeri Darbesi’nden sonra ulkeden ayrıldınız. An -528

Page 530: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

cak Avrupa’da geçirdiğiniz ilk yıllarda ve sonrasında hepdönmek istediniz. Genel aftan yararlanarak ‘70’li yıllarınsonunda kesin dönuş yapacaktınız ama bu kez de milita-rizm uzerine çevirdiğiniz bir kitabın Turkiye’de yayınlan-ması uzerine hakkınızda dava açıldı.İnci’yle benim hakkımda toplam 300 yılı bulan ceza talep-

leriyle dava açıldığı ve de ben şahsen orduyu eleştiren ya -zılarımdan dolayı tehdit edildiğim için Turkiye’den illegalolarak çıkmak zorunda kaldık. Avrupa’da cuntaya karşı mu -cadele için gerekli dış bağlantıları kurduktan sonra, çıkışımızdaolduğu gibi, kaçak yollardan geri dönmeyi du şunuyorduk. Buyuzden iki yıla yakın iltica falan istemedik. Cunta’nın işlediğiinsan hakları ihlallerini teşhir eden İngilizce Turkiye Dosyası’nı(File On Turkey) yayınlamamız uzerine Ankara rejimininAvrupa Konseyi’nden atılması gundeme gelince Cunta temsil-cileri bize karşı Avrupa ulkelerinde ihbar kampanyası açtılar.Bunun uzerine Hollanda’dan siyasal iltica istemek zorundakaldık. Yuruttuğumuz çalışmaların biz ulkeye döndukten sonrakalıcı olmasını sağlamak için 1974’te Bruksel’de İnfo-Turk’ukurduk.

Genel af çıktıktan sonra Turkiye’ye dönmek istediniz ama,yine olmadı…Bunun ön hazırlıkları için iki kez kısa surelerle Tur ki ye’ ye

geldik. Sevdiğim İzmir’i de bu vesilelerle birkaç gunlu ğuneyeniden görebildim. Ama dediğiniz gibi, militarizme karşıhazırladığım bir kitabın Turkiye’de de yayınlanmasından sonraaskeri savcılık hakkımda dava açtı. Bu ne denle Turkiye’yekesin dönuşu ertelemiştik ki, 1980 dar besi geldi. Ardından daYılmaz Guney, Şanar Yurdatapan, Melike De mi rağ, BehiceBoran gibi rejim muhalifleriyle birlikte Evren tarafından “kan-sızlar, hainler” diye suçlanarak vatandaşlıktan atıldık.

1982’deki vatandaşlıktan çıkartılma kararı on yıl sonraiptal edilse bile cuntacı generalleri eleştiren bir yazınız-

529

Page 531: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

dan dolayı tekrar dava açılarak tutuklama emri çı kar -tıldı. Bundan sonraki sureç nasıl ilerledi?Deniz’lerin idamının yıldönumu dolayısıyla yazdığım bir

yazıdan dolayı eski Turk Ceza Yasası’nın 159. Maddesi’ne göredava açıldı, yargıç Turkiye’ye dönmem haline derhal tutuklan-mam için tum giriş kapılarına talimat verdi. Yasa değişti, amaaynı dava yeni yasanın 301. Maddesi’ne göre surduruldu. Kaldıki daha önce vatandaşlıktan atma kararının iptali için davaaçtığımız Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gönderdiği biryazıda Turk Hukumeti devlete karşı işlenmiş suçlardan dolayıhakkımıza birçok dosya bulunduğu ve vatandaşlıktan atılmayıhak ettiğimiz yolunda savunma yapmıştı. Vatandaşlıktan atılmakararı kaldırılınca Tur ki ye’ ye dönuş halinde bu davalardanbaşıma dert açılmayacağına dair dışişleri bakanlığından yazılıteminat istedim. Hiçbir yanıt almadım. Ayrıca yurt dışındakifaaliyetlerimden öturu Belçika’da çeşitli komplolarla karşıkarşıya bırakıldım. O kadar ki, Bel çika beni korumaya almakzorunda kaldı.

Dönüş yollarınız kapansa da demokrasi mücadelesindenvazgeçmediniz. Baskı sürgün hayatınızda da hiç eksilmedi.Vatansız olmak, verdiğiniz mücadeleden daha önemlideğildi sanırım. Ama 41 yıl oldu… Bundan sonra dönm-eniz mümkün olur mu? Hâlâ dönmek istiyor mu sunuz?2012 yılında 76 yaşındayım. İzmir’de başlayan gazete-

ciliğimin de 60. yılı, siyasal surgunumun ise 41. Yılı... Anı -la rımda da (“Vatansız” Gazeteci, Cilt I ve II, Belge Yayınları)ayrıntılı yazdım. Okuyabilmek için ta çocuk yaşındanitibaren hep gurbeti yaşadım. Anadolu’nun bir ucundanöburune savruldum. Sonra da yurt dışına... Farklı nedenlerlehep mucadele içinde oldum. Gurbet, Nazım Hikmet’in dediğigibi zor meslek... Önumde yaşanacak kaç yıl kaldı bilmiyo-rum, bittabi bu yılları doğduğum, yetiştiğim topraklardageçirmek isterim. Ama siyasal surgunde isimleri duyulmuşya da duyulmamış o kadar Turkiyeli insan var ki...

530

Page 532: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Biz Turkiye’deki faşizan rejimden hiçbir zaman af di -lemedik ve özel bir lutuftan yararlanarak ulkemize dönme yiasla duşunmedik. Bizleri ve bizim gibi binlerce yurttaşı sur-gune zorlayanların, onlara hâlâ tehdit uygulayanların af di -lemesini ve tum surgun arkadaşlarımızın, Turk, Kurt, Ermeni,Asuri ayrımı olmaksızın, onurlu bir biçimde dönmelerinisağlayacak gerçekten demokratik bir duzenin Turkiye’de ege-men olmasını “olmazsa olmaz koşul” olarak göruyoruz.

Türkiye’de malum sözde 12 Eylül ve 28 Şubat hesaplaş-maları sürüyor. Siz bu süreci nasıl izliyorsunuz? Ne türbir hesaplaşma bu?Halk iradesi dışında darbe turu dayatmaların Turkiye’nin

demokratikleşmesine hiçbir katkısı olmadığı meydanda.Faşizmin cenderesinden geçmiş tum ulkelerde olduğu gibiTurkiye’de de yeni darbelerin engellenmesi için bu tur he sap -laşmaların yapılmasında yarar var. Ne var ki, askersel darbeve baskıların yerini Turkiye’de giderek bir çoğunluk diktasıalıyor. Hem de militaristlerle aynı yöntemleri kullanarak...

41 yıllık sürgün hayatınızda Türkiye’yi hep dışarıdanizlediniz. Bu 41 yılda Türkiye gerek sol hareket gerekseinsan hakları ve demokrasi alanlarında nasıl yol aldı?Turkiye’de sol hareket hiçbir zaman özgurce örgutlenme

olanağına sahip olmadı. 60’lı yıllarda yaşadığımız görece to -le rans da 1971 ve 1980 darbeleriyle hunharca yok edildi. Solher şeye rağmen her dönemde insan hakları ve demokratik-leşme mucadelesinde hep önculuk etti. Bu mucadele buguntoplumun tum kesimlerine de mal olmuş durumda. Son 1Mayıs gösterilerini bu bakımdan önemli bir dönum noktasıolarak göruyorum.

Bugün pek çok gazeteci ve yazar tutuklu. Diğer pek çoğu dasuskun. Peki 2000’lerin Türkiyesi ile kim hesap la şacak?Turkiye’nin yakın tarihi, yuzlerce gazetecisini, siyaset

adamını zindanlara atan bir iktidarın kalıcı olamadığını gös-531

Page 533: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

teriyor. İktidar bu hatalı yolda devam ettiği sürece, özelliklede Kurt sorununa demokratik bir çözum getirmedikçe ikti-darını yıllarca surduremez, bir gun onun yöneticilerinden dehesap sorulur.

1960’lı yıllarda sizin yönetiminizde Akşam, büyük bir solgazeteye dönüşmüştü. Ve orada birlikte yürüdüğünüz pekçok kişi şu anda Türkiye’nin aydınları ve demokratlarıolarak anılıyor. Vefa gördünüz mü? Türk medyası sizinarkanızda durdu mu?Akşam ve Ant döneminde, ardından surgunde ya şa dık -

larımı, insan ilişkilerini anılarımda ayrıntılı olarak yazdım.Dostluklarını ve kavga arkadaşlığını surdurenler de oldu, özel-likle iktidarların şahsıma yönelik saldırı ve komplolarındanurkerek geçmiş beraberliklerimizi unutmayı ve unutturmayıtercih edenler de oldu. Ömrumun son yıllarında herkesigeçmişteki olumluluklarıyla anımsamayı tercih ediyorum.

Askeri darbe dönemlerinde yurt dışına çıkan ancak bir süresonra yurduna dönüp “suya sabuna dokunmadan” yaşayanpek çok gazeteci ve yazar var. Bu tablo, sizi nasıl etkiledi?Siyasal surgune çıkmak zorunda olanlar içinde inançlarının

kavgasını yabancı ortamlarda gerektiği gibi sur du renler deoldu, bunu göze alamayıp bir sure sonra tavizler vererek ulkeyedönen, döndukten sonra suspus olanlar da... Bu bir kişilik vekişisel tercih sorunu. Azınlık da olsa Tur kiye’ye dönerek kav-gasını aynı kararlılıkla surduren dostlar var. Onlarla gururduyuyorum.

Son olarak vatansız olmayı nasıl tarif ediyorsunuz?Tevfik Fikret’in dediği gibi “yeryuzunu vatanım, tum in-

sanlığı milletim” olarak benimsediğimden kendimi “vatansız”saymıyorum. Bu nedenle de kitabımın adında va tansız keli-mesi tırnak içindedir. Turkçe nasıl anadilimse, Turkiye debenim evrensel vatanımın ilk ayak bastığım, kendimi kendimkıldığım en önemli parçası.

532

Page 534: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Fizik olarak ayrı duşurulmuş olsam da Belçika’da hepTurkiyelilerle beraberim, onlarla birlikte gun be gunTurkiye’yi yaşıyorum.

Doğan Özgüden’le söyleşiDeniz Deren Önen, Sosyologça, Ağustos 2012

Özgüden ailesi olarak Türkiye’den ayrıldıktan sonra neleryaptınız? Şu an çalışmalarınıza devam ediyor musunuz? Surgunun ilk iki yılında en kısa zamanda Turkiye’ye dö-

ne bilme umuduyla sahte bir pasaportla kaçak yaşadık, ulke-den ulkeye dolaşarak Turkiye Demokratik Direniş Ha reketi’niörgutledik, uluslararası insan hakları kuruluşları, Avrupa Par-lamentosu, Avrupa Konseyi ile cunta yönetimine yaptırım uy-gulanması konusunda ilişkiler kurduk, başta Turkiye Dosyasıolmak uzere birçok İngilizce, Fransızca kitap ve broşurleryayınladık, konfefanslar organize ettik. 1973 başında isimle-rimiz Avrupa Konseyi’nde Turhan Feyzioğlu tarafından de -şifre edildikten sonra Hollanda’ya iltica etmek zorundakal dık, 1974’te de Bruksel’de alternatif enformasyon merkeziİnfo-Turk’u, daha sonra da çok kulturlu sosyal, kulturel ça -lışmalar yuruten Guneş Atölyeleri’ni kurduk. Bu iki kurumde faaliyetlerini surduruyor.

Yurtdışında bir sosyalist, gazeteci, mülteci olarak kar -şılaştığınız güçlükler nelerdi? Eski çalışma arka daş la -rınızla ilişkilerde ne tür güçlüklerle karşılaştınız? Avrupa’ya gelir gelmez siyasal iltica istemediğimiz için

iki yıl boyunca kaçaklığın tum zorluklarını yaşadık. Özellikleulke değiştirmeler, maddi olanaksızlıklar, gerçek kim liğimizleortaya çıkamadığımız için legal kuruluşlarla ilişki kurmadakizorluklar… Avrupa’da oluşturduğumuz Demok ratik DirenişHareketi’nde gerçekten buyuk özveriyle çalışan Turkiyeli yada Avrupalı arkadaşların bu zorlukların ustesinden gelmede

533

Page 535: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

buyuk katkıları oldu. 1974’te İnfo-Turk’u kurduktan sonra,Turkiye’deki tum sosyalist oluşumlara da yanışma göster di -ğimiz için Turkiye Komunist Partisi’ne paraşutle inen bir ta -kım kimselerin surekli kışkırtma ve engellemeleriyle kar şılaştık.Belçika’daki legal faaliyetlerimizi engellemek için akla ha -yale gelmeyecek tertiplere başvuruldu. Sonuçta hepsinin uste-sinden geldik. Eski çalışma arkadaşlarımızla ilişkilerde degunluk pratik sorunların çözumunde sorunlar çıktı. Amabunun buyuk ölçude o dönemde Turkiye’de egemen olanfaşizan baskının doğal bir sonucu olduğunu duşunuyorum.

Avrupa’dan günümüz Türkiye’sine baktığınızda soldakitartışma ve örgütlenmeler hakkındaki görüşünüz nelerdir? Avrupa’dan gunumuz Turkiye’sini, sadece uzaktan ba-

karak değil, Avrupa’daki yansımalarıyla gunu gunune izliyorve yaşıyoruz. Bana kalırsa, dunya solu gibi Turkiye solu dabir değişim surecinde... Özellikle Sovyet sisteminin çö kü -şun den sonra belli bir arayış içinde. Bugunku guç dengelerisolun etkin bir alternatif olarak ortaya çıkmasını engelliyor.Bu nedenle, guçlu bir sol örgutun varlığından söz etmek deolası değil. Ama eskiye göre farklı olan, bir yandan tumdunyada kitlesel altermondialist direnişlerin gelişmesi, Tur -kiye siyaset arenasında da Kurt ulusal hareketinin etkin vebelirleyici bir guç olarak kendisini kabul ettirmiş olması.Turkiye’nin yarınını solun bu hareketlerle sağlıklı ve yapıcıdiyalogunun belirleyeceğini duşunuyorum.

Eski görüşlerinizde neler değişti, hangi yeni konulara ilgiduydunuz? Temelde fazla bir şey değişmedi. Emperyalizm hâlâ so-

nuna kadar savaşılması gereken bir tehdit. Ant’ta ilk teşhis-lerini koyduğumuz Turk-İslam sentezinin Turkiye’de tumdemokratik açılımları tehdit eden, giderek orduyla daha fazlacurum ortaklığına suruklenen gerçek bir tehlike oluşturdu -ğuna inanıyorum. Ucu yeşil faşizme varabilecek bu su reç te

534

Page 536: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

yine de geçerli tek alternatifin anti-emperyalist ve anti - kapitalist sol olacağını duşunuyorum. Eskiye göre bugun ilgiduyduğum yeni konular, çevre koruması, göçmen ve multecisorunları. Surgunde Anadolu çıkışlı tum diyasporaları, Kur -du, Ermenisi, Asurisi, Eleni, Yahudisiyle yakından tanıdım.Bugun Anadolu ve Trakya topraklar uzerinde bulunan Turkdamgalı devletin en kısa zamanda tum bu halkları onurlarıylamuhatap alan demokratik bir birlikte yaşama projesi halinedönuşmesi en buyuk dileğim.

Türkiye’ye dönmeyi düşünüyor musunuz? Bittabi duşunuyorum. Ben Turkiye’ye kusmuş değilim

ki... Orası benim anayurdum, ama Turkiye’yi yöneten kastbeni duşman ilan etti. Vatandaşlıktan atıldım, elçiliklerinsurekli komplolarına maruz kaldım, hakkımda linç ferman-ları çıkarıldı. Bu koşullarda dönmek söz konusu olabilir mi?Ama tuın siyasal surgunlerin, diyasporaların özgurce ana -yurtlarına dönebileceği gun geldiğinde, eğer hayatta kal -mışsam, tabii ki döneceğim.

Bir mücadele insanının anılarıMurat Belge, Milliyet, Eylül 2012

Bu yakınlarda yolum Belçika’ya, Brüksel’e düşünce, neza mandır yapmak istediğim bir şeyi yapma imkanı buldum:İnci-Doğan Özgüden çiftiyle buluştum. Onlar Türkiye’yi terkedeli bir ya da iki kere yalnız Doğan’ı, o da ‘ayaküstü’ de ne -cek koşullarda, görmüştüm. Ama bu sefer üçümüz birlikteyemek yedik, uzun uzun konuştuk.

Doğan’ın anılarını yayımladığından haberim vardı. On-ları da verdi: İki koca cilt, birlikte bin sayfayı biraz geçiyor.Birinci cilt, 12 Mart’la İnci-Doğan çiftinin kendilerini yurtdı şında bulmalarına kadarki anıları kapsıyor, Avrupa’da ilkgünlerde bitiyor. İkinci cilt de bundan sonrası, ama kitap sona

535

Page 537: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

yaklaşırken yıllar da daha çabuk geçiyor. Dönüşte okumayabaşladım, şu anda bitirmek üzereyim.

Bin sayfa ama kolayca okunuyor. Yılların deneyiminesahip bir gazeteci Doğan Özgüden. Söylemek istediğini kes -tirmeden ve yalın bir biçimde söylemenin ‘ilmini almış’. Tamsöylemeyip ima ettiği şeyler olsa da, bunların ne olduğunuhemen anlıyorsunuz.

Baştan söyleyeyim, ben Doğan Özgüden’ le ilgili olarakönyargılıyım. ‘Önyargı’ ille de olumsuz bir şey değildir.Doğan Özgüden’le İstanbul’da Ant’ı çı ka rırken tanışmıştık.Siyasette neden yanayız, neye karşıyız, bun lar birbirini tu-tuyordu. ‘Çizgi’den başka, ‘kişilik’ olarak da Doğan benimsevdiğim bir insandır, hep öyle oldu. İnci ile hep iş üstündekarşılaşırdık, çünkü iş üstünde olmadığı bir zaman bilmiyo-rum. Bizim oturup iki çift lakırdı etme imkanı bulduğumuzkısa aralıklarda o gene bir şeyler yapıyor olurdu.

‘Biz’ cephesi. Her konuda tıpatıp anlaşacağız diye bir ku -ral yok. Böyle bir şeyin olabileceğine de inanmıyorum za -ten. Bunlar ancak ‘hiyerarşik’ ilişkilerde mümkündür, çünküorada şef söyler, öteki dinler. Baştan farklı bir şey düşün-müşse de şefi dinleyince, “Ha, doğrusu buymuş” der. Onuniçin ‘teorik birlik ve beraberlik’ sağlanır. Eşit ilişkide ise herzaman nüanslar vardır. Benim Özgüden’lerle yakınlığım bu -nu da içeren bir şey. Sonuç olarak hep üç aşağı beş yukarıay nı doğrultuda olduk.

Bu ortak düşünce faslını böyle biraz uzatarak yazıyorum,çünkü Doğan’ın bunca yıllık anılarının çoğu bununla ilgili,bitmez tükenmez mücadeleyle dolu hayatında hep bu sorunlauğraşmış. Asıl mücadele bu toplumun yerleşik otoriter karak-teri. Adına faşizm mi deriz, bonapartizm mi deriz (aslındaböyle şeyler hiçbir zaman katışıksız olmaz), değişmeyen biriktidar yapısı ve bir siyaset kültürü, baskıcı, ırkçı, devletçibir milliyetçi ideoloji biçimi. Bunlar Özgüden çiftinin (vebirçoğumuzun) değişmez düşmanları, hasımları. Ama bun-larla uğraşır, mücadele ederken işin bir de ‘biz’ cephesi var.

536

Page 538: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Orada ne oluyor? Doğan’ın elli küsür yıllık anılarının gös-terdiği gibi orada da iyi şeyler olmuyor. 1964’te bir nedenleTİP’ten ihraç edilen Doğan Özgüden ‘80’lerde yeniden aynıkonumda buluyor kendini. Ama tabii bunlar işin ‘highlight’kısmı. Aradan geçen zaman içinde olanlar da çok farklı değil.Değişik grupların birbirleriyle ilişkileri korkunç.

Bunları, araya bazı eğlenceli episodlar da sıkıştırarak,sakin sakin anlatıyor Doğan. Özellikle birinci cildi okurkenhe men hemen hiç yabancılık çekmedim, diyebilirim. Bil -diğim insanlar, bildiğim olaylar. Yurt dışına çıktıktan sonraanlattıkları benim açımdan biraz değişti: Bildiğim insanlar,epeycesini bildiğim olaylar. Örneğin 12 Eylül sonrasında Be-hice Boran’ın da, Nihat Sargın’ın da Belçika’da bulunduğu,Doğan’ın onları neredeyse her gün gördüğü dönemde olan-ları hiç bilmiyordum.

Ama, dediğim gibi, insanları biliyorsun; olayların nereyevardığını da gözlemlemiş, öğrenmişsin. O zaman ortada fazlaşaşırtıcı bir şey kalmıyor. “Boşlukları doldurma” gibi birişlem oluyor.

‘Sönmüş yanardağ’… Türkiye’de tarih, büyük ölçüde‘anı’ formu içinde yazıya geçer. Çünkü asıl belirleyici olay-ların kaydı kuydu pek yoktur. ‘Belge’ inceleyerek bir yerlerevaramazsınız, belgeleri bulsanız bile. Çünkü, diyelim birparti talimatı buldunuz, “Sola gidilecek” diyor, onu yayım-larken sözlü olarak “Sağa gidilecek” diye talimat verilmiştir.Dev letin tarihi özellikle böyledir, çünkü devlet durmadanyazıya geçmemesi gereken işler yapar; iz bırakmamatekniğini de oldukça iyi geliştirmiştir. Düşünün, hala sır olanne çok olay var tarihimizde! Ama devletin dışındaki siyasioyuncuların tarihi de bundan çok daha fazla saydam değildir.Benzer kaygılar o çevrelerde işler.

Şimdi Doğan Özgüden’in bu yazdıklarına birçok çevre-den ‘yalanlamalar’ gelebilir, gelir de, anlatılanların birçoğu‘sönmüş yanardağ’ sınıflamasına girse bile. Ama ben bek-lediğim nesnellik çabasını gördüm Doğan’ın anlatısında.

537

Page 539: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Başınızdan geçenleri anlatıyorsunuz: Yaşarken elbette değeryargılarıyla bakmışsınız olaylara. İster istemez bir öznellikolacaktır. Ama böyle anılarda sık rastladığmız bir şey,yazanın gereğinde ekleyerek, gereğinde çıkararak, yani bazışeyleri eğip bükerek anlatmasıdır. Doğan Özgüden’in böylebir çabası yok. Nesnelliğinin yeterli olacağına inanıyor venesnel kalmak için elinden geleni yapıyor.

Sözü geçen hemen hemen herkes tanıdık. Hemen hemenhepsi bizim kuşağın ömrü içinde parlayıp sönmüş ‘Türkiyesosyalizm tarihi’nin aktörleri. Birçoğuyla ilgili benimyargılarım da üç aşağı beş yukarı Doğan Özgüden’inkilerleörtüşüyor. Örtüşmeyenleri de var, ama neden olduğunu an-lıyorum. Bu konularda merak duyanların hayal kırıklığınauğramayacağı çok şey öğreneceği bir anlatı bu. Onun içinözellikle bu olayları kendisi yaşamamış genç kuşağa oku-malarını salık veririm.

Fakat, okurken, bir de şuna dikkat ettim, ister istemez:Sözü geçenlerin ne kadar çoğu bugün hayatta değil.İkincive asıl önemli nokta: Niye biz sosyalistler eleştirdiğimiz,değiştirmek üzere yola çıktığımız dünyanın bu kadar fazlagünahını sahiplenmek gereği duyduk?

Sol Gazetecilik ve ÖzgüdenlerUğur Hüküm, Cumhuriyet, 20 Ocak 2013

Fransa’da 33 sayıdır 3 ayda bir basılan Médias dergisison sayısıyla yayınını durdurdu. Akademik nitelikle meslekiözgünlük arası, herhangi bir gazeteci veya basın uzmanıkadar sıradan vatandaşın da kolaylıkla yararlanabileceği busüreli organ son kapak konusu olarak Fransız gazetecilerininsiyasi eğilimleri üzerine yapılmış bir araştırmanın sonuçlarınıseçmişti: “Fransız gazetecilerinin yüzde 74’ü oyunu solaveriyor.” Bir başka ifadeyle Fransız gazeteciler solcuydu.Aslında ilk bakışta biraz yadırgatıcı, hatta ürkütücü de gelse

538

Page 540: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

bu tespit basit bir sosyolojik gerçeğe dayanıyordu. İster‘mek tepli’, ister ‘alaylı’ olsun gazeteci denen yaratık dün ya -ya, topluma, çevresine, olaylara eleştirel bakabilen; gördük-lerini, duyduklarını ötekilere olabildiğince çok boyutuylaaraştırıp aktaran bir mesleğin adamı demektir. Bu onun an-gaje, yanlı olmasını, besmele gibi her vesileyle tekrarlamasada inandıklarını söylemesini engellemez.

Tanımlamak istediklerimizi dört dörtlük sergileyen ör -nek, 77 yıllık hayatının son 40 yılını tamamen gurbette geçir-miş büyük gazeteci Doğan Özgüden ve eşi İnci Tuğ savul’dur.Belge Yayınları’ndan basılan Doğan Özgüden’in toplam1078 sayfalık, 2 cilt “Vatansız Gazeteci” başlıklı anıları me -raklılara hararetle salık verilir. Sosyal mücadeleler tarihinin,en azından Fransız Devrimi’nden bu yana siyasi gündeliksöyleme bile kattığı bir ikilem, sol ve sağ kavramları her -kesçe kabul görmese de geçerlidir. Giderek belirsizleşse desolu, solcuyu halen ayrıcalıklı kılan erdem haksızlığa karşı,eşitlikten yana; yaşamın tümüne yenilikçi, laik bir hassasiyet,kendisi dahil her şeye eleştirel ve ilerici bir yaklaşımla ba -ka bilmesidir. Gazetecilik yolunun hızlı akan bir güncelliklekesiştiği çoğu noktada solcu tercihlerde bulunması doğal birgerçek gibi gelebilir (Ancak gerçeğin giriftliğini dini, felsefive siyasi doğmalarla kestirmeden açıklamak pek olası de -ğildir). Meramımızı sevdiğimiz bir Fransızca deyişle sür -dürelim: “Gönlü solda, kesesi sağda”kilerin varlıkları kadar,gazetecilik ilkelerine saygılı, dürüst sağcı bazı dünyalı mes -lektaşlarımızın varlığını da teslim etmek zorundayız. Bubağlamda Özgüdenler gezegen ölçeğinde bir “ari” toplum-sal-mesleki katmanın, nesli tükenmekte olan bir soyun datemsilcileridirler.

Fransa’da bugün profesyonel basın kartlı 37.012 gazeteciyaşar. Bu kartı meslekte temsilcilik yetkisini resmen kanıtlamışsendikaların her dönem seçimle yenilenen gazetecilerindenoluşan bir komisyon tayin eder. Her yıl yenilenen kartı alabil-menin olmazsa olmaz koşulu, kart adayının yıllık gelirinin en

539

Page 541: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

azından yarısını, objektif ölçütlerle belirlenmiş bir veya birkaçbasın-yayın kuruluşundan kazanmasıdır. Herhangi bir süreliya yında, internet sitesinde yazmak; televizyon veya radyodaprogram sunmak gazeteci statüsünü edinmeye yetişmez. Kaldıki 2 yıllık bir stajyer gazetecilik devresi tamamlanmadan pro-fesyonel kart alınamaz. Tür ki ye’ de bildiğimiz kadarıyla ve2011 itibarıyla ancak Baş ba kanlık kanalıyla lütfedilen (!) basınkartlı 13.144 gazeteci vardır. Bugünkü resmilerin Çin, İran,Rusya’yı bastıran bir gazeteci fobisine sahip olduklarınıdüşününce bir Uğur Mumcu, Hrant Dink veya Abdi İpekçi’ninyetişebilmesi için Türk solunun kaç fırın ekmek yemesi gerek-tiği tahmininde bile bulunamayız.

Hem karşılaştırma yöntemini tanımak, hem de birlikte ça -lışmışlık onuruna nail olduğumuz Özgüden bizim gö zü müz deMumcu ve Dink çapında araştırmacı, sorgulayıcı, gerçek de -mokrasiden, bağımsız bir Türkiye’den yana bir dev rimci veüstelik uluslararası bir gazetecidir. Onun egemen sınıflar vevurucu güçlerine verdiği rahatsızlık 12 Mart ve 12 Ey lül’densonra Türk Devleti’nin yayımladığı “beyaz kitap”larda gö -rülebilir. Özgüdenlerin faaliyetlerine ayrılan sayfalar nice işçisınıfı partisi, proleter devrimci hareketten daha fazladır.1972’de Türkiye’yi terk etmeseler bugün ciddi bir olasılıklaMumcu, İpekçi ve Dink gibi aramızda olmayacaklardı.

Doğan Özgüden kurucusu, sorumlusu, lokomotifi ol du -ğu, bugüne kadar bir eşi çıkamamış ANT dergisinin 3 Ocak1967 tarihli ilk sayısında şöyle yazıyordu: “ANT; serma -yenin bilinçli müdahalesiyle, ilan pazarlıklarıyla... Bab-ı Âlibasınında yer verilmeyen gerçeklerin dile getirildiği, zincir-lenen kalemlerin özgürce konuştuğu bir forumdur… O,sömürücülüğe karşı Ant’tır/ O, sosyal adalet için Ant’tır/ O,emperyalizme karşı Ant’tır/ O, bağımsızlık için Ant’tır.”(www.info-turk.be) Fransa’dan sonra Belçika’yı mesken edi-nen Özgüdenler birer demokrasi ve basın anıtıdır. Ucube ka -faların ve sınıfların egemenliği sona erdiği gün anıtları diki lecekdeğerlerimizdir.

540

Page 542: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Kürt meselesi ve 27 Mayıs darbesiAli Mert, SolPortal, 15 Şubat 2013

Bu haftaki yazı, dallı budaklı değil de odaklı ve bilgilen-dirici olacak. Yazar için –ne şans değil mi, bu ben oluyorum–“ko lay” da. İlgi, merak ve de beğeniyle okumakta olduğumki tap tan birkaç anı/anekdot, daha doğrusu bilgi/belge pay -laşacağım, hepsi o kadar

Ama kitabı tanıtayım en başta. O da kısa olsun; ileridefarklı vesilelerle uzun uzun yazmak “zorundayım” nasılsa.Zamanında, soL dergisi aylık çıkarken, “Didiklenmiş Kitap -lar” adlı köşemizde didiklemeye çalıştığımız yapıtlar gibi birkitap bu da. Çok zengin, her sayfasında yeni ufuklar açan,hatıra, tarih ve tanıklık kitaplarından.

Evet, neredeyse her sayfası ayrı bir hazine. İlk cildinin557 sayfa olduğunu belirtmem, hazinenin niceliği konusundabir fikir verir sanırım. Nitelik mi? Hem sol tarihimiz, hemdaha genel anlamda siyasi tarihimiz hem de basın tarihiaçısından muhakkak okunması, tartışılması gereken bir yapıtolduğunu söylemekle yetinelim.

Yok, yetinmeyelim: Solumuz, bugün seçimlerle gelebile-cek somut mevzilerden bir hayli uzakken; 1963 yılındaİzmir’in Gültepe mahallesi belediye seçimlerinde TİP’indesteklediği bağımsız aday Mehmet Günay’ın, AP’nin yüzde47,78 oyuna karşılık yüzde 49,69 oy alarak Türkiye’nin ilksosyalist belediye başkanı seçildiği süreci öğrenebilmek bile–TİP’in sonraki başarıları; bunun nedenleri, kökenleri, geri -lemesi ve bugün bir türlü tekrar edip gelişememesi gibi soru-larla birlikte– bu “nitel” ve “nicel” konular üzerine akıl yor makaçısından son derece önemli, onu belirtelim.

Neyse, kitabı “kısaca” tanıtmaya devam edip, nitelikleniceliğin “kesiştiği” bir noktada; kitabın satırlarının altınıçizmekten, sayfa kenarlarına ve tüm boşluklara not düşmek-ten kurşun kalemimiz bitti de diyebiliriz. İşbu kenar not-larında, ünlemlerin yanında gülücük işaretleri de var; yazarın

541

Page 543: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

dilinde ve naklettiklerinde yer yer mizah yani. Ve çok ay-dınlatıcı ve bilgilendirici. Daha fazla uzatmayalım; bu kitap,Doğan Özgüden’in “Vatansız Gazeteci” adlı anı kitabının“Sürgün öncesi” alt başlıklı birinci cildi.

Yaşadıkları ve tanıklıklarının ışığında, Türkiye’nin yakındönem siyasi tarihinden önemli bilgileri, alıntıları, ayrıntılarıpaylaşıyor Özgüden. Bunlardan bir tanesi, “daha önceden hiçdenk gelmediğim bir bilgi” olduğundan ve Kürt sorunuyla il-gili olarak ufkumu açtığından özellikle dikkatimi çekti. 27Mayıs 1960 darbesinin hemen sonrasında, İzmir’de gazetecilikyaparken darbenin yönetimini üstlenen ve subaylardan oluşanMilli Birlik Komitesi (MBK) üyeleriyle de sık sık diyalog içeri-sine giren Özgüden’in (bana göre) şaşırtıcı bir tanıklığı.

Aktaralım artık:“13 Kasım 1960 günü, yine her şey allak bullak oldu.

MBK’nin basın işlerinden sorumlu üyesi Ahmet Yıldız, basınmevzuatında yapmayı tasarladıkları değişiklikleri görüşmeküzere Ankara’da büyük bir toplantı organize etmişti. İzmirbasınını temsil edecek olanlardan biri de bendim.

Aslında bu toplantı, MBK’nin Türkeş Grubu’na yakın bi-linen üyelerinden Orhan Erkanlı, Orhan Kabibay, NumanEsin, Muzaffer Özdağ ve Ahmet Yıldız’ın bir süredir, İstan-bul Gazeteciler Sendikası’nın eski ve yeni genel başkanlarıAb di İpekçi ve Hasan Yılmaer’le birlikte basın reformu üze -rine yaptıkları çalışmaların ürünüydü, reform önerileriTürkiye’nin dört bir yanından gelen basın temsilcilerinintartışmasına açılacaktı.

Bir gün önce geç vakit Ankara’ya vardığımda doğrudanRüzgarlı Sokak’taki Öncü Bürosu’na gittim. Muzaffer Aşkınge ce sekreteri olarak çalışıyordu, yanında da bir nöbetçi mu -ha bir vardı.

Son gelişmeler üzerinde tartışırken büronun kapısı açıldı.Karşımızda en mağrur haliyle MBK’nin en genç üyesi Yüz -başı Muzaffer Özdağ vardı. Yanında da emir subayı gö rü nü -münde Mikail adlı genç bir teğmen.

542

Page 544: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Özdağ küçük dağları ben yarattım diyen Napolyon ha -va sındaydı. Selam sabahtan sonra elindeki kırbacı koltuğu-nun altına kıstırmış salonun ortasında sert adımlarla voltaatarken bir soru patlattı:

- Aydınlar, biz 27 Mayıs’ı neden yaptık biliyor musunuz?Mu zaffer Aşkın son derece sakin:

- Yüzbaşım, bugüne kadar bir sürü neden sayıldı. Acabahangisi? diye karşı soruyla yanıtladı.

- Biz 27 Mayıs’ı Doğu Anadolu’da hazırlanan bir Kürt İs -yanı’nı önlemek için yaptık. Yoksa vatan bölünecekti. Bi li yormusunuz ki, DP liderlerinden önce biz Kürt ağalarını tutukladık.

Gerçekten de darbe olur olmaz doğuda 55 Kürt ağası tu-tuklanmış, bu olay Milli Birlik Komitesi’nin feodaliteye ile -ri ci bir darbesi olarak sunulmuştu.

Özdağ şimdi gerçek nedeni açıklıyordu. Hemen ekledi:- Bâbıâli basını tabii ki bunları yazmaz. İşte bunun için

ba sın düzenini kökten değiştirmemiz gerekiyor. Yarınki top -lantıda bunları da tartışacağız.”

Dediğim gibi, bugüne kadar rastlamadığım bir belge/bilgibu. (Benim cehaletimdir tabii. Lakin, başkaları da cahil kal -masın benim gibi). 27 Mayıs’a dair “ilerici/ilerlemeci ez ber”edönük bir sorgulama da aynı zamanda. Elbette bu anlatılan-lar, darbeninin “sıcak günleri”nde söylenenler; son rasındakitasfiyeler ve “demokratikleşme” dönemi farklı “açılımlar”da getirmiş olabilir ancak amaçlar/niyetler/gerçekleşmeleraçısından ve Kürt sorunuyla iç içe düşünüldüğünde, önemlibir ifşaat olduğu açık. “Biz asıl şunun için yaptık” değil de,“Biz şunun için de yaptık” diye daha doğru okunabildiğinde.

Ya da (birinci) Cumhuriyetin kurucu iradesinin ve sür -dü rücülerinin ve sağlı sollu milliyetçi temsilcilerinin, ulusal-cılarının, Kürtleri inkâr ve yok etme üzerine kurulu strateji veyaklaşımlarının bir diğer “manifestosu” diyelim bu söyle-nenlere.

Birkaç on sayfa ileride başka türlü bir “olağan şüpheli”olayı daha var üstelik, yine “Kürt meselesi”ni önümüze ko -

543

Page 545: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

yan. Bu kez Talat Aydemir’in 21 Mayıs 1963 tarihli darbegirişiminin ardından ilan edilen sıkı yönetimle birliktenezaretteyiz. Bu defa, Kürt ağaları değil de Kürt aydınlarıiçerideler. Yine Doğan Özgüden’den:

“Balmumcu’da asker nezaretinde sorgu sıramı bekliyor-dum. Arada bir başka askerler de mahkeme salonunun bulun-duğu kata çıkıyor, bana nezaret eden askerlerle ara larındaKürtçe konuşuyorlardı. Ne konuştuklarını anlamıyordum, amakonuşmada geçen bazı tanıdık isimler kulağıma takılıyordu:Musa Anter, Medet Serhat, Edip Karahan, Sait Elçi, Yaşar Kaya,Doğan Kılıç, Enver Aytekin…Bunlar, her sıkıyönetim döne-minde olduğu gibi, ilk ağızda tutuklanan Kürt aydınlarıydı.

20’lerden 60’lara bir kırk yol, 60’lardan günümüze birelli yıl; “olağan şüpheliler”in ve “darbe yiyenlerin” hep sos -yalistler ve Kürtler’den oluştuğu bir coğrafyada, bu “yeni”bilgiler – kader ve gelecek ortaklığı açısından – size deönemli gelmedi mi?..

Bir sürgün çiftAhmet Kahraman, Yeni Özgür Politika, 18 Temmuz 2013

TC, günümüz dünyasında, yer yüzüne hala en çok sürgünyayan rejimdir. Başka benzeri kalmadı. İnci Tuğsavul-DoğanÖzgüden çifti sürgün yüzbinlerden sadece ikisidir.

Üniversite ikinci sınıfa geçtikten sonra, mesleğe girişvaktinin geldiği düşüncesiyle Vatan’da gazeteciliğe başlamış,altı ay sonra da Ankara temsilcisi İlhami Soysal’ın çağır-masıyla Akşam gazetesine geçmiştim.

İnci Tuğsavul’u Akşam’da tanıdım. Kendine olan gü -venle, deve dişi meslektaşlar arasında “ben” edalı bir gençkızdı. Dikkatimi çeken bir başka özelliği ise, on parmakla,şaşırtıcı bir hızda daktilo kullanmasıydı.

Dışarıdan bakıldığında, toplumsal olaylar tarağında beziyok gibi görünüyordu. Müzik ağırlıklı kültür, sanatla ilgi le -

544

Page 546: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

niyor, tiyatro sanatını seviyor, dönemin tiyatro ilahları ŞerefGürsoy, daha sonra televizyon dizilerinde “Nori Gandar”tipiyle bütünleşen Tekin Akmansoy bazan onu görmeye ge -liyorlardı.

Bir gün, rahmetli Bedii Güray’la tartışırken, “biz iktidarageldiğimizde” dediğini duyunca, dünyasında başka derinlik-lerin de olduğunu anladım. Kısa süre sonra da, evlenmek içinİstanbul’a gitti. Ev le neceği kişi, genel yayın yönetmenimizDoğan Özgünden’di.

Özgüden sosyalistti. Demek ki, “bizim” dediği görüş,sos yalizmdi. Ona saygım pekişti. “Sanat, sanat içindir” di -yenlerden değildi.

Doğan Özgüden’e gelince: İşinin hakkını veren bir ga -ze teciydi. Yazarlar kadrosu ve içeriğiyle, 1960’ların unutul-maz sesi Akşam gazetesine o kişilik verdi.

Sonra, ayrılmak zorunda kalınca İnci Tuğsavul’la kendiişini, dergisi, klasik kitaplarıyla bir kültürel zenginlik olanAnt yayınlarını kurdu.

12 Mart 1971 darbesinden sonra, ülkelerinden koparılıpsürgüne savrulanlara katıldılar. Bütün enerjilerini, darbeci-lerin getirdiği yıkıma harcadılar.

Doğan Özgüden, “Vatansız Gazeteci” kitabı yıllar önce(2010) yayımlandığında, huyum kurusun ki, bir şeyden çoksöz edildi mi, hele hele önüne gelen işin içine daldı mı, do -kunmak, yazmak, seyretmek içimden gelmiyor.

Aslında bugün de bir şey yazmadım. Onları tanıdığımısöyledim, kendime pay çıkararak. “Övündüm” bir bakıma.Ba zı kişiler vardır ki, onlarla çağı paylaşmak bile onurlan-madır. Onlarla övünç ve onurlanmayla, kendime pay çı kar -dım.Çünkü, bana göre onlar, saygıyı en tepelerde hak eden,hakiki bir ikili. Onlar, hiç rol yapmadı. Kemalistler gibi, solüzere duyduklarını ezberde tutup, soğuk savaş hala devamediyormuş gibi kullanmaya devam etmediler.

Entelektüel olarak, okuduklarını zekalarıyla ölçüp sin di -rerek, hakiki hayatla bütünleştirdiler. 

545

Page 547: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

“Vatansız Gazeteci” kitabı, bu yönüyle de TC tarihinin, birdönem zalimlikleri dökümüdür. Varsa şerefi, 42 yıllıksürgünlüğün şerefi, o da askeri darbeler ve olağanüstü halleriörtü altında sürdürenlere aittir.

İnsan haklarını savunma uğruna vatansızAlessandro Michelucci, Memoriastorica, 15 Mayıs 2014

Bir Ermeni gazetesinin kapağına bir Türk’ün fotoğrafını,üstelik övücü bir metinle koyması mümkün mü? Tabii ki müm -kün, ama bir şartla... Ermeni soykırımını tanımışsa ve Osmanlıİmparatorluğu’nda hristiyan azınlıklar var olduğunu kabulediyorsa. Yani sadece Ermenilerin değil, Asurilerin ve Grek-lerin varolduğunu da... Evet, böyle bir Türk var, Doğan Özgü-den derler adına... Bu nedenle de France Arménie dergisinin15 Mayıs 2009 tarihli 340. sayısının kapağı ona adanmıştır.

Özgüden 40 yıldan beri Belçika’da yaşayan bir gazeteci.Askeri diktatörlük teröründen dolayı ülkesini terketmekzorunda kaldı. Ancak bizi ilgilendiren konuyu daha iyi anla-mak için başka veriler de gerekli.

Geçen yüzyılın 60-70’li yıllarında Avrupa’da Vietnamiçin gösteriler birbirini kovalıyor, Saharov ve Solzenitsin’inkitapları okunuyor, Victor Jara’nın şarkıları söylenerek Sal-vador Allende’yi katleden Şili diktatörlüğüne karşı mücadelesürdürülüyor. Buna karşılık, sürekli askeri diktatörlük tehdidialtında yaşayan Türkiye’de olup bitenler gözden kaçıyor.

1960 ve 1980 yılları arasında bu ülkede üç askeri darbeyaşanmış. Aydınlar, gazeteciler, sinemacılar da dahil tümmuhalifler baskı altındayken askeri cuntanın yaptıkları görmez-den geliniyor, hatta bazı Avrupa hükümetleri tarafından des -tekleniyor. Nedeni belli: Avupa ile Asya arasında köprüko numundaki Türkiye SSCB ve Bulgaristan’la da sınır kom -şusu... Bu nedenle çoktandır Avrupa-Atlantik bloğunun bir par-çası. Önce Avrupa Konseyi’ne (1949), ardından NATO’ya

546

Page 548: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

(1952) dahil edilmiş, 1959’da AET’ye üyelik için başvurmuş.1961 yılında da Bonn ile Ankara arasında Türk işçilerinin Al-manya’ya göçünü öngören bir anlaşma imzalanmış, 1963’te deAET Türkiye’nin ortak üyeliğini onaylamış.

Tüm bu nedenlerle sivil hükümetlerin yönetimindeykenbile özgürlüklerin çiğnendiği bu ülkeye hep hoşgörüylebakılmış. Buna rağmen birçok Türk yılmıyor, pek kulak ve-rilme yeceğini bile bile, bu duruma karşı muhalefetin sesiniyükseltiyor. İşte bu muhaliflerden biri de tüm yaşamınıdüşünce özgürlüğünün, azınlıkların, temel hakların, sendikalözgürlüğün savunmasına adamış olan Doğan Özgüden.

Özgüden “Vatansız Gazeteci” adı altında Türkçe yazdığıve Fransızca çevirisi “Journaliste Apatride” adıyla ya yın -lanmış olan kitabında (ASP, Bruxelles, pp 624, 24,95 euros)bu mücadeleli yaşamını anlatıyor.

Türkiye’yi terketmek zorunda kaldıktan sonra Belçika’yayerleşen Özgüden, orada eşi İnci Tugsavul’la birlikte çeşitlisiyasal ve kültürel girişimler, konferanslar örgütlemiş, der-giler, kitaplar, plaklar ve DVD’ler yayınlamış. Gazeteci çiftOzsmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında hristiyan azın -lıkların soykırıma uğratılması gibi Türkiye’de tabu olan ko-nuları da gündeme getirmiş. Sürekli olarak iktidarların çeşitlibaskılarına maruz kalan çift 1984 yılında da Türk vatan -daşlığından çıkartılmış. 1975 yılından beri Türkiye üzerinesiyasal, kültürel konularla göç hakkında değerli bilgiler dolubültenler ya yın layan İnfo-Türk Ajansı’nı yönetiyorlar.

Bir zamanlar gazetecilik!..Nazım Alpman, BirGün, 3 Ocak 2015

Türkiye’de 1960’lar büyük değişimlerin yaşandığı yıllarolarak kabul ediliyor. Özgürlükçü 1961 Anayasası, işçileringrev hakkı, sosyalist parti TİP’in kuruluşu ve 1965 Seçim-lerinde TBMM’ye 15 milletvekiliyle girişi, 1967’de DİSK’in

547

Page 549: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

kuruluşu, Fikir Kulüpleri Federasyonu ile DEV-GENÇ’inörgütlenmesi hep bu 1960’lı yıllarda yaşandı. O yılların çoketkili bir gazetesi vardı: Akşam!

Bir de onun efsane olagelmiş 28 yaşındaki Genel YayınYönetmeni Doğan Özgüden…

Babıali’ye İzmir’den gelmiş olan Özgüden, gazeteningece sekreteri olarak çalışırken Akşam’ın patronu MalikYolaç, kendisini çağırıyor:

- Genel Yayın Müdürümüz Oğuz Akkan yayıncılığa baş -layacak, görevi bıraktı. Senin bu görevi üstlenmeni istiyo rum!

Doğan Özgüden henüz 28 yaşında… Böylesi bir teklifgelince insan uçar değil mi? Ama öyle olmuyor:

- Biliyorsunuz ben sosyalistim. Eğer bu görevi üst le nir -sem inanç ve düşüncelerim yayın politikasına damgasını vu-racak!

- Biliyorum sosyalist düşünceye sahip olman iyi gazeteyapmana mani değildir.

Bu arada patron Malik Yolaç’ın Adalet Partisi’nden mil-letvekili olup, sonra istifa etmiş bağımsız milletvekili ve dev -let bakanı olduğunu da ekleyelim.

Malik Bey devam ediyor:- Bak Doğan sen aynı zamanda sendikacısın, işyerinde

sendikanın temsilcisisin. Maaşlar geciktiğinde tek başınatavır koyduğunu da biliyorum.

Doğan Özgüden konuşmanın sonunu şöyle bağlıyor:- Gazetenin yönetimi bana verilecekse, her bakımdan

tam yetki isterim. Gerek yayın politikası gerek mali yöne-tim, gerekse personel ilişkileri açısından…

- Biliyorsun ben devlet bakanıyım, İstanbul’a sıkgelemiyorum. Eğer görevi kabul edersen bittabi her konudatam yetkili sen olacaksın!

Doğan Ağabey bu konuşmanın finalinde iki gün içinde“düşünme payı” isteyip ondan sonra Akşam’ın en tepesinegelmeyi kabul ediyor. O zamanlar gazete sahipliği değil ga -zetecilik değerliydi.

548

Page 550: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Doğan Özgüden ilk işi olarak Çetin Altan’ı Milliyet’tenAkşam’a transfer ediyor. Bunu yapmadan önce de Malik Yo -laç ile konuşuyor. Patron biraz kuşkuludur:

- Çetin Altan problem çıkartır sana… Daha önce de bu-radaydı, bizi bırakıp gitti. Galatasaray’dan da tanırım tutarlıdeğildir.

Özgüden kararlı olduğunu söyleyince Yolaç “tamam”diyor:

- Sen bilirsin, seçimi sana bırakıyorum. Ama Çetin ko -nu sunda söylediklerimi de unutma…

Özgüden patronla yeni yazarı arasında buzları eritmekiçin eşi İnci Tuğsavul Özgüden ile evinde bir yemek düzen-li yor.

Yemek gayet güzel sürerken Çetin Altan birden öfke-leniyor. Patron Malik Yolaç’a burjuvalığından başlayarakhakaretler yağdırıyor. Bir iki dayanan Yolaç, sonunda lisearkadaşı Çetin Altan’a sert bir yanıt veriyor. Bunun üzerineÇetin Altan seri bir hareketle belinden tabancasını çıkartıprasgele ateş etmeye başlıyor. Kurşunlardan biri de İnci Ha -nım’ın kulağının dibinden geçiyor.

Bu sırada Malik Yolaç, Al tan’ın üzerine atlayıp silahınıelinden alıyor. Sonra da “ben sana söylemiştim” diyerekevden ayrılıyor. Böylesi bir durumda yazar istifa eder. Dahaöncesinden de patron yazarı kovar. Ama bunların hiçbiri ol-muyor. Çetin Altan ertesi gün elinde tek kırma panayırtüfeğiyle gazeteye geliyor, şaka ile karışık “Doğancığım”diyor:

- Dün akşam yarım bıraktığım işi bitirmeye geldim!Malik Bey’in odasına gidiyor, uzun süren kahkahalı so-

h bet sonunda silahını da alıp kendi odasına çıkıp ertesi günküyazısını yazmaya başlıyor! Bu hikayeleri Doğan Özgüden’in“Vatansız” Gazeteci adlı kitabından aktardım. 2010 yılındaBelge Yayınları arasından iki cilt halinde çıktı. Doğan Özgü-den iki kez vatandaşlıktan atılmış vatansız bir gazeteci olarakBrüksel’de yaşıyor.

549

Page 551: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Doğan Özgüden’in anılarının gösterdikleriGün Zileli, Mesele, Ocak 2016

Doğan Özgüden’in değerli anılarını yayınlandıktan ancakbeş yıl sonra, www.gunzileli.com sitesini izleyen bir ar ka daşınkitabı bana göndermesiyle okumak elbette benim açımdaneleştirilmesi gereken bir noktadır. Nasıl oldu da bu anı lardanbu kadar geç haberdar oldum, bilmiyorum. Oysa 1967 yılındayayınlanmaya başlayan Ant dergisini ve Ant yayınlarını yakın-dan izler, Doğan Özgüden’i tanır ve takdir ederdim.

Neyse, beş yıllık bir gecikmeyle de olsa Doğan Özgü-den’ in anılarını okumam çok iyi oldu. O dönemle ilgilibirçok noktanın kafamda daha da berraklaşmasını sağladı.

Doğan Özgüden’in, 1936-1971 yıllarını kapsayan anılarıfarklı açılardan okunabilir. Örneğin, bu anıları, 1950-1960dönemlerinin sol gazeteciliği açısından okumak mümkün.Özellikle 1960-61 yıllarındaki Öncü, 1964-66 yıllarındakiAkşam gazeteleriyle, 1967-71 yıllarındaki Ant dergisi veyayınları deneyimleri açısından. Sonuç olarak bu anılar, özel-likle 1960 yıllardaki sol gazetecilik ve yayıncılık deneyim-lerine güçlü bir ışık tutmaktadır.

Öte yandan, anılar, özellikle Ant haftalık dergisinin veAnt yayınlarının serüvenini izleyerek 1960’lı yılların sol ha -reketinin gelişmesi ve iç çatışmaları açısından da okunabilir.Ben daha çok bu ikinci okumayı tercih edeceğim.

Hemen baştan söyleyeyim ki, Doğan Özgüden’in ve eşiinci Tuğsavul’un yönettiği Ant dergisi, Türkiye solunun omüthiş iç çatışmalar ve bölünmeler ortamı içinde görece endoğru yönelimi temsil etmektedir. Aynı zamanda bu dergi,Türkiye 1960’lı yıllarda zirveye ulaşan, esas olarak 1930’ lul-ar kuşağına dayanan Kürt ve Türk sol entelijensiyasının dayayın alanındaki temsilcisi olarak nitelenmeyi hak etmekte-dir. Belki o gün bunun farkında değildik, fakat 45 yıl sonrabugün bunun saptanması gerekmektedir. Zaten bu türtoplumsal olgularda neyin ne olduğu ancak aşağı yukarı 50

550

Page 552: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

yıl sonra ortaya çıkar. Nasıl, anarşizmin tezlerinin doğruluğu,Troçkizmin Stalinizm karşısındaki görece haklılığı ancak yıl-lar sonra anlaşılabilmişse.

TİP Yönetiminden Sol Entelijensiyasına EngelYeni parti programı hazırlandıktan sonra TİP’in 1. Büyük

Kongresi Şubat 1964’te İzmir’de toplanır. Kongrede, BehiceBoran ve çevresi, parti içindeki çift sandık uygulamasınadayanarak (tüzükteki bir maddeye göre işçiler ve aydınlarayrı ayrı oylanmaktadır ve yönetim organlarında işçilerinveya işçi kökenli sendikacıların yarıdan fazla temsil edilmesigerekmektedir)  aydınları önemli ölçüde geri plana iterler.

Fethi Naci, bu durumu Doğan Özgüden’e şöyle anlatır: “Boran takımı muhalefet ettiğinden ancak yedek üye ola-

bildim. İşçi ve aydın ayrımı yapılarak çift sandık sistemiuygulandığından ben de dahil birçok sosyalist aydın genelyönetim kuruluna giremedi. Selahattin Hilav da...” (s. 327)

Bu, Kürt ve Türk sol entelijensiyasının büyük teveccühgösterdiği TİP’teki ilk ayrılıktır. Bir kısım TİP’li aydın buyönelime karşı ortak bir bildiri yayınlar ve Parti yönetimi ta -ra fından tasfiye edilir. Tasfiye edilenler arasında, Doğan Özgü-den, Fethi Naci, Demir Özlü, Edip Cansever, MuzafferBu yrukçu, Ömür Candaş, İsmet Sungurbey gibi isimler vardır.

Doğan Özgüden’in anlattığına göre, bu tasfiyenin başınıçekenler, Behice Boran, Nevzat Hatko ve Nihat Sargın’dır.Tasfiye için Mehmet Ali Aybar’ı da yanlarına çekmişlerdir.

Eski Komünistlere EngelDoğan Özgüden anlatıyor:“Çeviriyle uğraştığımız günlerde bir sabah Yaşar Ke mal’-

den bir telefon geldi. Kasım 1966 sonlarında Türkiye İşçi Par-tisi’nin 2. Büyük Kongresi’nin yapıldığı Ma latya’dandön müştü. Kongre’de yine birçok tatsız olaylar yaşanmış, özel-likle Behice Boran ve Nihat Sargın’ın örgütteki Mihri Belli veHikmet Kıvılcımlı sempatizanı partililerin tasfiyesi için gir-iştikleri operasyon partiyi yeni bir krize sürüklemişti.” (s. 390)

551

Page 553: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

552

Page 554: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

lerine çıkıyor olsalar da, genelde ‘parlamentarist’ bir tutumasürüklemişti.” (s. 446)

MDD Çizgisi Karşısında Tutum

Ant dergisi TİP yönetimini eleştirmekle birlikte MDDçizgisine karşı da mesafeli ve eleştireldir. MDD’cilerin Ke-malizmi savunan, orducu tutumunu hiçbir zaman benimse-mez ve eleştirir. Üstelik, MDD’ye sözde karşı çıkan TKP DışBürosu’nun eleştirisi de buna dâhildir:

“Cuntacılarla bu yakınlaşma kısa bir süre sonra anti -komünist eğilimi bilinen eski cuntacılardan Mucip Ataklı’nınbaşkanlığında Devrimci Güç Birliği’nin kurulmasına kadarvaracaktı… Bu dönemde eski TKP’lilerin sosyalist ülkeleresığınmış olan Zeki Baştımar, İsmail Bilen ve Aram Pehli-vanyan gibi karşıtları da gerek Bizim Radyo Yayınları’nda,gerekse bize gönderdikleri broşürlerde, özünde MDD’denfarklı olmayan Ulusal Demokratik Devrim (UDD) propa-gandası yapıyorlardı.” (s. 421)

Doğan Özgüden, MDD-SD tartışmalarındaki tutumunuşöyle açıklıyor: “Sosyalist devrime ancak belli aşamalardangeçtikten sonra ulaşılabileceği görüşü bana daha mantıklıgörünmekle birlikte Kemalist ve militaristlerle neredeyseteslimiyete va ran bir ittifakın sol hareketi dönüşü olmaz birçıkmaza sü rükleyeceğinden endişelendiğim için MDD ha r e ke-tine mesafeliydim.” (s. 444)

“Ant’ta sık sık tartışıyorduk. Yön çizgisinin ve ondan esin- lenen MDD hareketinin devrimin öncü gücü olarak gör düğüordunun gerçekte egemen sınıfların bir baskı gücü olduğunu,hatta giderek bu oligarşiye organik bir şekilde entegreedildiğini ortaya koymak gerekiyordu… Kemalizm’in veTürk Ordusu’nun ‘ilerici’ olduğuna dair Komintern’in day-attığı tezler, solun tüm kesimleri gibi bizleri de uzun süre etk-ilemişti.” (s. 464-465)

Ant, ne MDD’yi, ne de TİP yönetimini destekler, fakathi ziplerin dışında kalarak partinin bütünlüğünü savunur ve

553

Page 555: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

MDD’nin parti yıkıcısı tutumundan uzak durur. Keza, dahasonra Aybar kesimi ile Boran-Aren kesimi arasındaki ihti-lafta da taraf tutmak yerine partinin birliğini savunur. Bun-ların hepsi örnek tutumlardır.

Uluslararası Plandaki Tutumu1960 yıllar dünya komünist hareketindeki büyük Sovyet-

Çin yarılmasının yaşandığı ve Türkiye soluna da yansıdığıyıllardı. Bunun yanı sıra Latin Amerika çizgisi diye bilenenKüba veya Che Guevara’nın temsil ettiği gerilla mücadelesiçizgisi, Sovyetler Birliği tarafından gayriresmi, Çin tarafın-dan ise resmi olarak reddediliyordu. Keza, Stalin’in Komin -tern döneminden kalma anarşizm ve Troçkizm düşmanlığı,özellikle eski komünistler ve MDD çizgisi tarafından aynenTürkiye soluna da yansıtılmıştı.

Ant dergisinin bu konularda takındığı tavrın da, bugünbaktığımız zaman en tutarlı tavır olduğunu görüyoruz. Ant,Çin-Sovyet ayrılığında taraf tutmaz, her iki tarafa da eleştirelbir mesafede durur. Öte yandan, Ant Yayınları, solun bütünke simlerinde var olan o zamanki ağır anarşizm ve Troçkizmdüşmanlığına yüz vermez; Troçkist teorisyen Mandel’in ve ozamanlar anarşizmi savunan John Bendit’in kitaplarını ya yın-lamakta bir sakınca görmez. Latin Amerika çizgisi diye anılanChe Guevara ve Castro’nun çizgisine de sempatiyle yaklaşır.

Dahası, Sovyetler Birliği’nin Çekoslovakya’yı işgalinede karşı çıkar. 27 Ağustos 1968 tarihli Ant “Çek dramı” ka-pağıyla çıkar.

Kürt Meselesindeki TutumMDD hareketinin Kürt meselesindeki Türk milliyetçisi

ve olumsuz tutumu bilinmektedir. Ant dergisi bu konuda daolumlu bir yönelim içinde olmuş, Mehmet Emin Boz ars -lan’ın Kürtçe çevirilerini basmış, Kürt gençlerinin kurduğuDDKO adlı örgüte olumlu yaklaşmış, İsmail Beşikçi’nin veKürt aydınlarının yazılarına sayfalarını açmıştır

554

Page 556: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Yazının başındaki saptamamıza dönecek olursak, Ant’ın1960’ların sol hareketinde, bütün tutumlarıyla esasendoğruya en yakın noktada olduğunu bir kere daha belirtelim.Evet ama, Ant bu doğru yönelimlerine rağmen, sol içi hizipkavgaları ortamında neden gereğince etkili olamamış, nedenkendi çevresinde güçlü ve farklı bir sol oluşum yarata-mamıştır? Etkili olmadığını söylemek istemiyorum. ElbetteAnt kendine özgü tutumuyla önemli bir etki de yapmış, biranlamda sol entelijensiyanın ve solcu gençliğin özlemlerinintemsilcisi olmuştur, fakat son tahlilde bu, örgütsel bir etkiyedönüşememiştir, neden?

Bu çok daha geniş bir tartışmanın konusudur. Buradasadece şunu saptamakla yetineyim: Görece doğru çizgiyleörgütsel etki arasında ters orantı vardır. Doğrulara ne kadarbağlı kalırsanız, örgütsel etkiniz o kadar zayıf olur. Terstensöyleyecek olursak, örgütsel bakımdan etkili olmak istiyor-sanız, doğrulara bağlı kalmamak ve kendi hizbinizin örgüt-sel başarıları için doğruları eğip bükmek, hatta gereğindeezip geçmek zorundasınızdır. İnsanlar ne yazık ki, doğrularındeğil, örgütsel bakımdan güçlü ve etkili olanların peşindengider.

Özgüden-Tuğsavul ve 45 yılEngin Erkiner, Avrupa Sürgünleri, Mayıs 2016

11 Mayıs 2016’da Doğan Özgüden ve İnci Tuğsavul’unsürgünde 45. yılları doluyormuş. Özgüden ve Tuğsavul 12Mart 1971 darbesinin ardından ülke dışına çıkmak zorundakalmıştı.

Böyle bir konuda ne yazılabilir, diye düşündüm. Sür gün -le ilgili bilinenleri tekrarlamak yerine, sürgüne gitmelerindeve orada da TC devletinin kendilerini unutmamasında önemlipayı bulunan 1970 yılının ANT dergisi hakkında yazmakdaha uygun geldi.

555

Page 557: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

15-16 Haziran 1970 işçi eylemlerinin ardından İstan-bul’da sıkıyönetim ilan edilmiş, DİSK yöneticileri ve işçi ön-derleri mahkemeye verilmişti. Mihri Belli ekibinin yönettiğibir dergi –yanlış hatırlamıyorsam Türk Solu idi- “sıkıyöne-tim tarafsız olmalıdır” diye başlık atmış ve yıllardan berizaten gündemden inmeyen silahlı kuvvetler konusu devrim-ciler arasında tartışılan başlıca konu durumuna gelmişti

1970 yılı yaz aylarında çok sayıda devrimcinin okuduğuiki kitap vardı: Lenin’den Devlet ve İhtilal ile Taner Ti mur’ -un Türk Devrimi ve Sonrası. İlkinde ordunun burjuvazininbas kı aygıtı olduğu açıklanıyordu. İkincisinde ise, kemalistdevrimin gerçekte bir burjuva devrimi olduğu anlatılıyordu

Aramızda özellikle büyük kent kökenli olanlar orta öğre-timde sıkı bir kemalist eğitim görmüş, o yılların tek kanaltelevizyonunu izleyerek bu eğitimini perçinlemişti. Böyle birsosyalizasyonun ardından çok sayıda devrimcinin kema liz -min güçlü etkisi altında olması kaçınılmazdı. Öğrendikçe veyaşadıkça bu etkiden kurtulmaya başlayacaklardı.

Bu ayların birinde çıkan ANT Dergisi’nin kapağını hatır-lıyorum: kapitalistleşen subaylar işçileri yargılayamaz! Ko -nu, OYAK ile ilgiliydi ve ordunun üst kademesinin ser mayeyleiç içe girmiş ilişkileri anlatılıyordu.

Burada yazılanlar ordu hakkında yepyeni bir değerlen -dirme sayılırdı. Ne milli ordusu, ordu sermayenin ordusuydu;bu kadarını Devlet ve İhtilal’i okuyup belirlemek kolaydıama ilgili yazıda başka bir noktaya daha dikkat çekiliyordu.

Ordu bilinen tanımıyla sermayenin vurucu gücü olmanınötesine geçiyor, sermayenin bir parçası oluyordu. Sonrakiyıllarda Lenin’in tanımının bizim için yetersiz olduğunu, buülkede ordunun rolünün “sermayenin vurucu gücü”ne in-dirgenerek anlaşılamayacağını düşünebilecek birikime ulaşa-caktık. Ordunun subay kademesi sermayenin üniformalıkesimiydi. (Mısır ordusu bu konuda bizdekinden daha ileribir örnektir.)

Aslında bu da yetersizdi. Bu yetersizlik aradan yıllar geç -556

Page 558: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

tikten sonra Serdar Şen tarafından yazılan “Silahlı Kuvvetlerve Modernizm” kitabında görülebilecekti. Şen’e göre silahlıkuvvetler devletin ideolojik aygıtlarından bir tanesiydi. Aile,okul, dini kurumlar gibi düzeni ideolojik olarak koruyan veyeniden üreten önemli bir kurumdu.

Askere giden herkesin katılmak zorunda olduğu eğitimseminerlerinin ötesinde basında ve televizyonda da orduyuve onun toplum için vazgeçilmez koruyucu rolünü övenyayın bolluğundan geçilmiyordu. (AKP iktidarı altında or-dunun bu rolünü Diyanet İşleri Başkanlığı üstlenecekti.)

Ülkede gittikçe büyüyen silah sanayisi kurulmuş du-rumda… Eskiden sadece hafif silah üreten bu sanayi büyüy-erek orta ve giderek ağır silahlar da üretmeye başladı. Böylebir sanayinin olmazsa olmazı üretilen silahın pratikte denen-mesidir ki bu da Kürt yerleşim birimlerindeki savaşta yapılıyor.

Bir nikah töreni devletle silah sanayisi arasındaki ilişkiyigüzel örnekliyor: Cumhurbaşkanının kızı önemli bir silah fir-masının sahibinin oğluyla evleniyor. Devlete uygun bir evlilik!

Silah üretimi ve ihracatı konusunu sürekli gündemdetutan yayınlar bulunmuyor denilebilir. Silah sanayisi hak -kında bazen açıklamalar ve rakamlar yayınlanıyor ama bun-lar “şunu da ürettik, bunu da ürettik” övgüleri arasında geriplanda kalıyor.

Türkiye’nin Katar’da kurduğu tugay düzeyindeki askeriüs, Somali ve diğer Afrika ülkelerinde bulunan askerleri isepek konu olmuyorlar.

TC ordusunda profesyonellik oranının yüzde 41’e ulaş -tığını başlıklarda değil haberlerin içinde okuyabiliyoruz. Çoksayıda uzman er ve çavuş yetiştirilmiş, özel kuvvetler ne -redeyse ayrı bir ordu olacak kadar gelişmiştir. Burjuvazininbölgeye yönelik büyük ihtirasları bulunuyor ve bunların daancak etkili silahlarla desteklendikleri oranda hayata geçe-bileceklerine inanıyor.

ANT benzeri bir yayın şimdi bulunmuyorOrdunun az bilinen yönleri hakkında yayın yapmak, dev -

557

Page 559: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

letin hışmını hemen üzerine çekmek ve dahası asla unutul-mamak demektir.

Kendi yazdıklarından anlaşıldığı kadarıyla devlet Özgüdenve Tuğsavul’la sürekli uğraşmış. İkide bir hedef göstermeninyanı sıra iltica etmelerini zorlaştırmaya çalışmış, ardından va -tandaş olmalarının sürüncemede kalmasını sağlamış…

1971 sürgünlerinin sayısı azdı, bu nedenle de dikkat çek-mek kolaydı ama bu durum sonraki yıllarda da sürmüş… Bu -nun önemli nedenlerinden birisi Avrupa Birliği’nin başkentisayılan Brüksel’de aralıksız yürütülen politik faaliyet ise, birbaşka önemli neden de 1970’den kalan öfke olsa gerektir.

Orduyu Devlet ve İhtilal’deki tanıma indirgeyerek hakimsınıfın baskı aygıtı olarak değerlendiren anlayışın ülkeyi an-laması mümkün değildir. Silahlı kuvvetlerin burjuvazinin birparçası olması bize özgü değil; Mısır’da ve bazı LatinAmerika ülkelerinde de bulunuyor.

ANT’ın o sayısı kendi özgünlüğümüzün anlaşılmasındaönemli bir adımdı.

Ve 45 yıllık sürgünlük…Sosyal araştırma konusunda güçlü bir ülke olsaydık, sür -

günlük tarihi şimdiye kadar çoktan yayınlanmış olurdu. 20.yüzyılın en büyük sürgününü yaşamış Almanlarda bunu göre-bilmek mümkün… Kim nerede ne yapmış, hepsi var. Sürgündeedebiyat, doğa ve sosyal bilimlerde ne üretilmiş; hepsi var.

Bizde de günün birinde olacak… Bu konuda küçük deolsa çabalar bulunuyor, henüz çok yetersiz ama başlamış du-rumdadır.

İnci Tuğsavul – Doğan Özgudenle röportajBelkıs Pişmişler, Avrupa Sürgünleri, Ağustos 2016

S - Sayın Özgüden, ailenizle İzmir`de 1964 yılında ҫekil-miş, hep birlikte son kez birarada olduğunuzu gösterenbir fotoğrafınız var. İzin verirseniz buradan başlayalım.

558

Page 560: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Hasret, uzaklık, göze alma gibi ҫok yönlü bir bölünmeyitarif ettiğini düşünerek; bu derinlikten söz etmenizi iste-yebilir miyiz?

Özgüden - O fotoğraf İzmir’den İstanbul’a göçtükten iki yılsonra kısa bir hasret giderme ziyareti sırasında çekilmişti...Aslında aileden uzak düşmem çok daha eskiye, ilkokul yılla-rına dayanır. İkinci Dünya Savaşı yıllarında demiryolcu ailemhep Anadolu bozkırının okulsuz ara istasyonlarında görevlen-dirildiğinden küçük yaşta gurbete yollandım... Hasret, uzaklık,aileden, yakınlarından kopuş daha o yıllarda kendi iradem dı-şında bir yazgıydı... Anne hasreti, sıcak yuva arayışı o yaş-larda gerçekten acılıydı. Ne ki daha çocuk yaşta kişiliğiminoluşmasında, vaktinden önce olgunlaşmamda büyük bir etkenoldu. İkinci kopuş ise, yürüttüğüm sendikal mücadele nede-niyle İzmir gazete patronlarının beni kara listeye almaları ne-deniyle 1962’deydi. Önce ailesinin bakımına muhtaç birgazeteci olarak kalmamak için “göçmen işçi adayı” olarak İn-giltere’ye gidiş, aynı yıl sosyalist dostların çağrısı üzerine Tür-kiye İşçi Partisi’nin İzmir örgütlenmesinde görev almak üzereacele geri dönüş, yıl sonunda da Mehmet Ali Aybar’ın ısrarıüzerine TİP Genel Merkezi’nin basın ve araştırma bürolarındahizmet vermek için İstanbul’a gidiş... Ardından da Gece Pos-tası, Akşam gazetelerinde yöneticilik ve de 1971 Darbesi’nekadar Ant Dergisi ve Yayınları... 1962 geçici göçü dışında do-ğaldır ki gerçek sürgün 12 Mart darbesiyle başladı... Hasret veuzaklık 1971’den bu yana geçen 45 yılın hep ana temalarıoldu... Ama yaşamak zorunda olduğumuz ülkenin ve o ülketoplumunun sorunlarına da aynı sorumluluk duygusuyla yak-laşmamız, yaklaşmanın ötesinde, Türkiye’nin sorunları yanı-sıra bu ülkenin politik, sosyal ve kültürel yaşamına bilfiilangaje olmamızdı bizleri bugün ileri yaşımızda dahi ayaktatutan... Biz sürgüne çıktığımızda, Avrupa kıtasında üç ülkedaha, Yunanistan, İspanya ve Portekiz de faşist diktatörlük al-tındaydı. O ülkelerin sürgündeki devrimci ve demokratlarıylabirlikte mücadele vermek bizim enternasyonalist inancımızı

559

Page 561: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

ve kavgacılığımızı daha da pekiştirdi. Hele o yıllarda doru-ğuna çıkan Vietnam halkının ABD emperyalizmine karşı mü-cadelesi ve Avrupa halklarının Vietnam dahil diğer kıtalardakihalkların ulusal kurtuluş mücadeleleriyle dayanışması, bizimiçin gerçekten baha biçilmez derslerle doluydu...

S - Kırkbeş yıl gibi, zamanı bile aşan bir süredir dün-yada en uzun sürgün olan ender kimliklerdensiniz. Yurt-suz ve sürgünlük durumunun ebedi bir hal alması, eṣitlik,özgürlük mücadelesinin de bir eksikliği midir?

Özgüden – Tugsavul: Yurtsuzluk ve sürgünlük durumununbizim için nerdeyse ebedi bir hal alması tabii ki bizim kişiseltercihimiz değil. Hemen belirtelim, biz Ant yazı kurulununkararıyla Avrupa’da cuntaya karşı mücadeleye katkıda bu-lunmak göreviyle ve kaçak olarak yurt dışına çıktığımızdahep birkaç yıl sonra ülkeye aynı yollardan geri döneceğimizkararlılığıyla sığınma falan istemedik, sahte pasaportla iki yılayakın illegal yaşadık... Demokratik Direniş hareketini örgüt-ledikten sonra, özellikle 1980 darbesi öncesi ve sonrasındaülkesini terketmek zorunda kalan Türk, Kürt, Asuri, Ermeni,Ezidi siyasal sürgünlerini tanımak olanağımız oldu. Bunlarınbir kısmı konjonktürel değişime uygun olarak artık Tür-kiye’de başının derde girmeyeceği düşüncesiyle geri döndü...Bizler 1983’teki vatandaşlıktan atılma kararından sonra aynıuygulamaya maruz kalmış arkadaşlarla birlikte uluslararasıplanda mücadele vermiştik. Ama eninde sonunda 12 Eylül re-jiminin çökeceğinden emin olduğumuz için özel bir hukukimücadeleye girişmedik. Ancak 1988’de vatansız bırakıldığı-mız ikinci kez bildirilince, önce Türkiye’deki Danıştay’da bukararın iptali için dava açtık. Brüksel’deki bir basın toplantısısırasında zamanın başbakanı Turgut Özal’a Türkiye’de insanhaklarının durumuyla ilgili rahatsız edici sorular sorduğumuziçin vatandaşlıktan atma kararı 26 Mayıs 1988’de Başkonso-losluk tarafından gönderilen iadeli taahhütlü mektupla ikincikez tebliğ edildi. Buna karşı açtığımız davayı Danıştay,MGK’ nin kararları aleyhine dava açılamayacağı gerekçesiyle

560

Page 562: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

usulden reddetti. Bunun üzerine Avrupa İnsan Hakları Mah-kemesi’nde dava açtık. Türk Devleti’nin mahkum edilmesihukuken kaçınılmaz iken, Strasbourg’taki davanın karara bağ-lanmasından birkaç gün önce, Türk Devleti mahkumiyet ye-memek için 12 Eylül rejiminin bizler için özel olarakçı karttığı “vatandaşlık kaybettirme yasası”nın iptal edildiğiniaçıkladı. Bunun üzerine AİHM bizim davanın hukuki daya-nağı kalmadığı gerekçesiyle red kararı verdi. Dava sürecindeTürk Hükümeti Strasbourg’a gönderdiği savunmasında biz-lerin komünizm, bölücülük propagandası ve örgütlenmesibaşta olmak üzere Türk Ceza Yasası’nın bir çok maddesinegöre suç işleyerek vatandaşlıktan atılmayı hakettiğimiz yo-lunda görüş bildirmişti. AİHM’nin kararı üzerine üzerine,Türkiye’deki avukatımız Halit Çelenk aracılığıyla DışişleriBakanlığı’na başvurarak, Türk vatandaşı olarak Türkiye’yedönmemiz halinde, daha önce Strasbourg’a bildirdikleri ağırsuçlamalardan dolayı hakkımızda işlem ya pılmayacağı, tutuk-lanmayacağımız konusunda yazılı güvence verilmesini iste-dik. Maalesef o zamanki dışişleri ba kanı Hikmet Çetin ve deondan sonra bakanlık yapan Mümtaz Soysal ve İsmail Cembize bu konuda güvence vermeyi reddettiler. Mülteci seyahatbelgesiyle Avrupa ülkeleri içinde dahi seyahat etmekte güç-lükle karşılaşıyorduk. Gazeteci olarak özellikle Avrupa Par-lamentosu ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nintoplantılarını izlemek, gerekirse Türkiye konusunda millet-vekillerine bilgi vermek için Strasbourg’a gitmek zorunday-dık. Fransız televizyonunda katıldığımız bir açık oturumdaTürkiye’deki azınlıklara uygulanan baskıları açıkladığımıziçin başta Hürriyet olmak üzere bazı Türk gazeteleri FransızHükümeti’ne “teröristleri televizyonda konuşturma” suçla-masında bulunmuştu. Bu nedenledir ki, Türk dostlarını tat-min etmek için Fransız Hükümeti, üstelik de  Mitterranddöneminde, mülteci pasaportuyla Strasbourg’a gitmemizi red-detti. Bu koşullarda yapacak başka bir şey kalmamıştı. Bel-çika pasaportu alarak seyahat özgürlüğüne kavuşabilmek için

561

Page 563: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

ikimiz de Belçika vatandaşlığı için başvuruda bulunduk. Mü-racaatımızdan sonra tam dört yıl bize vatandaşlık hakkı tanı-mayı reddettiler. Belçika Kraliyet savcılığı bizim Türkiye’literörist örgütlerin toplantılarına katıldığımız, Belçika toplu-muna entegre olmadığımız gerekçesiyle Meclis’e hakkımızdaaleyhte görüş bildiriyordu. Oysa, bizim yönettiğimiz eğitimmerkezinde öğrenim gören birçok mülteci bizim “toplumaentegre olmuştur” yolunda verdiğimiz belgelerle Belçika va-tandaşı olabilmişti. Bu konuda verdiğimiz mücadele Belçikademokratik kuruluşlarından ve şahsiyetlerinden de geniş des-tek gördüğünden Belçika Parlamentosu olağanüstü bir top-lantı yaparak 90’lı yılların sonunda bizi Belçika va tandaşlığınakabul etti.

S - Buradan sürgünlerle kurulamamış zihinsel paydaşlık,uzaklıkla gelen yabancılaşma, ya da en hakikisi, sürgü-nün ayrıldığı ülkede, arkada bir yokluk yankısı bırakma-dığı hissiyatına yönelerek, devletin gözden ҫı karmışlığınaortak olunmuyor mu sorununa değinseniz.

Özgüden – Tugsavul: Bu sorudan neyin kastedildiğini an-layamadık. Biz sürgüne çıktığımız andan itibaren en zor ko-şullarda, hatta iki yıllık illegal dönemimizde, hem Türkiyeligöçmenlerle. hem de siyasal sürgünlerle sürekli ilişki ve pay-laşım içinde olduk. Bir yandan 50’li, 60’lı yılların az sayıdakisiyasal sürgünleriye görüşerek onların deneyimlerinden ya-rarlanırken, bizimle aynı dönemde gelen siyasal sürgünlerlede, hangi sol harekete mensup olurlarsa olsunlar, haberleşmeve dayanışma ilişkisi içindeydik. 1971 Cuntası’na karşı yurtdışında mücadele vermek üzere oluşturduğumuz Demokra-tik Direniş Hareketi, 1973’den itibaren legale çıkar çıkmazkurduğumuz İnfo-Türk, Güneş Atölyeleri, 1980 Darbesindensonra kurduğumuz Demokrasi İçin Birlik hep bu ilişkilerinve sıcak dostluk bağlarının ürünüdür. Ama tüm bu örgütlümücadelelerde başarının ana kaynağı, Türkiye’deki yoldaş-larımız, çalışma arkadaşlarımız ve meslekdaşlarımızla hiç

562

Page 564: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

kesilmeyen ilişkilerdi. Hemen belirtelim ki, 70’li yıllardaTürkiye ile ilişkiler bugünkü kadar kolay da değildi. Ne di-rekt telefon baglantısı, ne cep telefonu, ne de sosyal med -yanın iletişim araçları... Ülkelerarası telefon konuşmalarıancak Türkiye santraline bağlanarak yapılabiliyordu ve o dakontrol altındaydı... Mesajlar, işkence belgeleri, dava tuta-nakları çoğunca Türkiye’ye turist olarak gidip gelen afişe ol-mamış Avrupalı arkadaşlarımız aracılığıyla getirtilebiliyordu.Ama ne denli zor olursa olsun ilişkiler hep sıcak kaldı...

S - Romanlarda bolca olumsuz sürgün tiplemelerinekarşın, anadilinde konuşmanın mutluluğuna hasreti dilegetirmeye tenezzül edilmemesi de bunun bir parҫası değilmidir?

Özgüden – Tugsavul: Anadilde konuşmanın mutluluğunahasreti yaşadığımızı sanmıyoruz. Çünkü 40 yılı aşan sürgü-nümüz ağırlıklı olarak anadilde konuşmak, daha da önemlisianadilde yazmakla geçti... Evet dünya kamuoyuna hitap ede-bilmek, örgütlediğimiz çok uluslu sosyal ve kültürel ku-ruluşlarda beraber olduğumuz insanlarla diyalog kurabilmekiçin Fransızca’yı da, İngilizce’yi de sık kullanıyoruz. AmaTürkçe söyleşmenin tadını başka hiçbir dilde bulmak olasıdeğil... Sürgünde tek sorunumuz, yıllar geçtikçe gelişen,değişen sokak Türkçe’sini argoyu, küfürleri zamanında ya-kalayamamak oldu. Bu eksiği gidermek için bir çok mizahdergisine abone olduğumuzu anımsıyoruz. Ama günümüzdesosyal medya artık Türkiye’nin güncel sokak Türkçesini, ar-gosunu aratmayacak zenginlikte...

S - 12 Eylül cuntasına karşı örgütlenmesine öncülükettiğiniz Demokrasi İçin Birlik hareketinin tasfiyesiniacılı bir anı olarak anmanıza karşın, tekrar böylesi birtopyekun hamleye ihtiyaҫ olup olmadığını sorsak?

Özgüden – Tugsavul: Demokrasi İçin Birlik 12 Eylül sonra -sında Avrupa’da cuntaya karşı oluşturulan çeşitli direniş örgüt-

563

Page 565: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

lenmelerinden biriydi... Biz o yıllarda Türkiye İşçi Par tisi’ninAvrupa örgütlenmesini yaptığımız için DİB’i o partiye üye ya daaday üye olan arkadaşlarla birlikte kurmuştuk. 1981’in 14 Şu -bat’ında Avrupa’nın başkentinde cuntaya karşı ilk uluslararasıprotesto etkinliğini bizler düzenlemiştik. Bunun tıpkı 12 MartDarbesi’nden sonra kurduğumuz De m ok ratik Direniş Hareketigibi hangi siyasi partiden olursa olsun tüm anti-faşistlerinkatılacağı bir örgüt olmasını hedeflemiştik. Ancak Avrupa’dailtica almalarını sağladığımız Türkiye İşçi Partisi yöneticileri-nin müdahalesiyle Demokrasi İçin Birlik, TİP’in TKP’ylebirleşmesinin aracı haline getirildi... Bizzat Behice Boran tümüyelere gönderdiği özel bir mektupta “Cunta’ya karşı olmak,Cunta’ya karşı mücadelede eylem birliği, cephe birliği için ilkşartsa da, yeterli şart değildir. Maocularla, Sovyetler Birliği’ni,sosyalist ülkeler top luluğunu revizyonizm vb. ile suçlayanlarla,sınıfsal mü ca delenin yerine bireysel terörizmi koyanlarla birlikolunmaz” diyerek ikimiz de dahil Demokrasi İçin Birlik’ikuran yöneticileri tasfiye ettirdi. Bugünkü koşullar ne 1971 son-rası, ne de 1980 sonrasıyla kıyaslanabilir. Şu anda gerek Tür-kiye’de, gerekse diyasporalarda Kürt ulusal hareketinin başınıçektiği, sol birikimlerin de desteklediği örgütlenmeler belirleyicirol oynuyor. Birkaç yıl önce benim de kurucuları arasında bu-lunduğum Avrupa Barış Meclisi bu amaçla oluşturulmuştu. Songünlerde Halkların Demokratik Kongresi’nin Avrupa’da örgüt-lenme çalışmaları yoğunlaştı. Verili koşullarda bunlardanbağımsız bir girişimin “topyekun hamle” özelliği taşıyabilece-gini sanmıyorum. Özellikle Erdoğan’ın 15 Temmuz’u bahaneederek ve de CHP’yi dahi yedeğine alarak hızla bir bir İslamcıfaşist diktatörlüğe yönelmesi, yeni arayışlar yerine mevcutgirişimlere destek verilmesini kaçınılmaz kılıyor… YıllardırKürt, Ermeni, Asuri, Ezidi diyaspora örgütleriyle birlikte mü-cadele veren kişiler olarak İslamcı faşizme karşı oluşan merkeziörgütlenmelerde bu diyasporaların da eşit söz ve karar hakkınasahip olmasını olmazsa olmaz bir koşul olarak görüyoruz.

S -Darbe hukukunun militarist mahkeme kararlarının564

Page 566: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

halen geҫerli olmasına, darbe karşıtı söylemin me şruiye-tine dayanan iktidar diline karşı, ülkeye dönüş hakkınınönündeki engellerin kaldırılmasına yönelik talep, barışҫağrısıyla birleştirilerek, iҫ dinamik dayanışmasındakarşılık bulamaz mı?

Özgüden – Tugsavul: Katıldığımız tüm toplantılarda ısrarlatekrarladığımız, bizimle röportaj yapan Avrupalı gazetecileresöylediğimiz bir şey var... Ülkeye dönüş sadece ismi şöyle yada böyle duyulmuş siyasal sürgünlerin sorunu olarak görül-memelidir. Üzerinden 42 yıl geçmiş olan bir olayı, Yunanis-tan’da albaylar cuntasının çöküşünü anımsıyoruz. Olayınhe men ertesinde tüm siyasal sürgünler, İkinci Dünya Savaşısonrasında sosyalist ülkelere sığınmış olan komünistler dedahil, hiç bir engelle karşılaşmadan ülkelerine dönebil -mişlerdi. Bu, Yunanistan’ın demokrartikleşmesinin ön koşul-larından biriydi. Türkiye’nin de 1915 Soykırımı ve onuizl eyen pogromlar yüzünden kaybettiği yüzbinlerce insan,onların sürgünde doğmuş çocukları, torunları var... 1971 Dar-besi, ardından 1980 Darbesi ve 30 yıldan beri sürüp gideniçsavaş ortamı... Tüm bu dönemlerde can güvenliği, adlikovuşturmalar, askerlik sorunu nedeniyle sürgüne çıkmakzorunda kalmış başka yüzbinler var... Barış ve demokratik -leşme çağrıları, kimden gelirse gelsin, bu gerçeği göz önündetutmak zorundadır.

S - Önceki yasama döneminde Sezgin Tanrıkulu tüm dos -yaların ortak paydası olacak şekilde, sürgün dayatması ve12 eylül dosyalarında değişiklik yapacak bir yasa teklifiverdi, ancak haber bile olmadı. Değil kamuoyu, demo-kratik sol ҫevreler de sürgün diye durumla pek ilgili değil.Niye?

Özgüden – Tugsavul: Başka milletvekillerinin de aynıyönde yasa önerileri olduğunu biliyoruz. Bu aslında olayıyu karıda anlattığımız çerçevesiyle ele almayan bir yak -laşım... Öyle olduğu için de ilgi duyulmaması son derece

565

Page 567: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

normal. Böyle bir yaklaşımın çağrıştırdığı şey, medyada yada sanat dünyasında ismi duyulmuş bazı kişilerin bireylerolarak sansasyonel dönüşleri... Toplu dönüş konusunda isegeçen onyıllarda iki örnek yaşandı... İlki TKP ve TİP yöne-ticilerinin TBKP adı altında birleştikten sonra, diğer örgüt-lerin görüşlerini dikkate almaksızın, sırf kendi partilerininTürkiye’de legale çıkabilmesini sağlamak üzere, medyatiktoplu dönüşleriydi... Sonuçlarını hepimiz biliyoruz. Diğeride Kürt ulusal hareketinin ilk barışçıl çözüm girişimlerisırasında Öcalan’ın yönlendirmesiyle bazı Kürt sürgünlerininTürkiye’ye gidişleriydi... Onlar da ülkeye döndükten sonratutuklanıp hapse atıldılar, ağır hapis cezalarina mahkum edil-diler. Bunun içindir ki siyasal sürgünlerin Türkiye’ye dönüşsorunu grupsal ya da kişisel sorun olarak değil, tüm sürgün-lerin demokratikleşmiş bir Türkiye’ye onurlu dönüşü olarakele alınmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, sürgüne mah-kum ettiği tüm yurttaşlarından resmen özür dilemeli, tıpkı1974 Yunanistan’ında olduğu gibi tüm sürgünlerin kayıtsızşartsız ülkelerine dönüşlerini kabul etmelidir.

S - Henüz tam bir isim bulunamadığını düşünerek, sür-günlerin genel olarak ihtiyatlı ve kendini sürekli ispatetme sorununun üstesinden gelmekte yetersiz kaldığı fik -rine yaklaṣımınız nasıldır?

Özgüden – Tugsavul: Bu soruya tüm sürgünleri kapsayan biryanıt vermek olası değil... Unutulmamalı ki ta 19. Yüzyılda YeniOsmanlılar’la başlayan, 1915 soykırımıyla kitlesel boyut kaza-nan sürgün sürecinde her kişinin kendine özgü nedenleri,arayışları vardır. Sırf kişisel ya da ailevi güvenliğini sağlamakiçin sürgünü bir çözüm olarak seçenler olduğu gibi, bir düşün-ceye, inanca bağlı olduğu için o kavgayı başka ortamlarda sür-dürebilmek üzere ya da bağlı olduğu bir örgütün kararıylasürgüne çıkanlar da vardır. Bu noktada tabii ki kişinin sürgüneçıkmadan önce ülkesindeki donanımı, ilişkilerinin kapsamı, sür-günde ilk girişimleri için en azından bir yabancı dili bilip bil-

566

Page 568: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

mediği, gittiği ülkede kendisine destek sağlayacak örgütselbağlarının bulunup bulunmadığı, hatta o ülkede sosyal yardımamuhtaç olmadan hayatını kazanabileceği bir meslek sahibi olupolmadığı çok önemli... Bu özelliklere sahip olmasa bile kişininmülteci kahvelerinde kısır politik söyleşiler yerine sığındığı ül-kede bir an önce o ülkenin yerel dillerinden birini öğrenmesi,meslek sahibi değilse bir an önce herhangi bir mesleğe yönel-mesi, o ülkenin sosyal, kültürel ya da siyasal yaşamına entegreolması gerekir. Bunu aynızamanda ülkeye kesin dönüş ola- nakları doğduğunda orada yeni bir hayata daha donanımlıbaşlayabilmesi, hâlâ bir örgüte bağlıysa ona daha ciddi kat kı -larda bulunabilmesi açısından da son derece gerekli buluyoruz.

S - Ülke kamuoyunda bilgilendirme yapmaya ҫalışırkenҫokҫa karşılaşılan bir durum oluyor, sözgelimi kac kişisi-niz, toplu bir fotoğrafınız olabilir mi gibi toptancı soru-lar geliyor. Sizin armağan ettiginiz geniş bir arşivinizvar. Avrupa`da ne kadar sürgün var, ne kadarı halendaha dönememe sorunu yaşıyor, böyle verileriniz var mı?

Özgüden – Tugsavul: Daha önceki sorularınızdan biriniyanıtlarken değinmiştik. Bu konuda ayrıntılı istatistik bilgileryok... Bizler Belçika’da yaşadığımız için bir örnek verecekolursak, bizim dışımızda, Remzi Kartal, Zübeyir Aydar gibiKürt liderleri, Kürt, Ermeni, Asuri örgütlerinin sorumluları,Kürt televizyonlarının emekçileri var... Ama gerçek sayı nedirbilemeyiz. Kaldı ki, siyasal nedenlerle yurt dışına çıkanlarınsürgündeki statüleri birbirinden çok farklı. Bir kısmı hâlâmülteci statüsünde kalırken önemli bir kısmı belli koşullarıyerine getirdikten sonra bulunduğu ülkenin vatandaşı olabi-liyor. Hatta siyasal mülteci olduğu halde Türk vatan daş lı -ğından çıkmayan, örneğin Belçika’da hem TC vatandaşlığınıhem de Belçika vatandaşlığını taşıyanların sayısı hayli fazla...Kamuoyunda siyasal sürgün olarak tanınıp da tatil yapmakiçin ya da başka nedenlerle sık sık Türkiye’ye gidip gelenlerde var. Dönememe sorununu yaşayanların sayısını belirlemek

567

Page 569: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

herhalde Avrupa Sürgünler Meclisi’nin ülkeler bazında yürü-teceği önde gelen uğraşlardan biri olmalı.

S - Kültürel hiyerarşi ve hakimiyet ҫarpışmalarında,başka bir dilde mücadele etmekte olmanın sorunlarınailişkin ne dersiniz?

Özgüden: Başka dilde ya da dillerde mücadele gerçektensorunlu... 1971’de Avrupa’ya ayak bastığımızda ikimiz İn-gilizce konuşabiliyor, yazabiliyorduk... İnci kendisini ayrıcaAlmanca ve İspanyolca da ifade edebiliyordu... Tür ki ye’ -deyken Lorca’dan çeviriler yapmıştı. Sürgünün ilk dönemindeBatı Berlin’de kalırken ben de herşeyden önce Al manca çalış-maya başlamıştım. Deniz’lerin idam kararı çıktıktan sonramücadeleyi Batı Avrupa’da daha etkin yürütebileceğimizidüşünerek 1972 başında Berlin’i terkedince Almanca çalış-maya devam edemedim. Fransa, Hollanda, Belçika ve İs veç’temedyaya ve uluslararası kuruluşlara iletilecek bil diriler, dos -yalar ve işkence belgelerini çeşitli dillere çevirme söz konusuolunca Avrupalı devrimci ve demokrat dostlarımızdan haylidestek gördük. Örneğin Avrupa Konseyi’ne sunduğumuz 400sayfalık Türkiye Dosyası’nı 1972 yazında birkaç ayda İn-gilizce olarak hazırladık ama metinleri sürgündeki ABD’ninBlack Panthers ve Güney Afrika’nın ANC militanları eldengeçirip düzelttiler.

Daha sonra Belçika’da İnfo-Türk’ü kurup Türkçe dışındaFransızca, İngilizce, Flamanca ve hatta Almanca bültenlerve raporlar yayınlamaya başladığımızda çevirileri Belçikalıdostlarımız üstlendiler. Avrupa’nın başkenti olduğu için İnfo-Türk’e merkez olarak Brüksel’i seç ti ği mizde ikimiz de tekkelime Fransızca bilmiyorduk... Günlük mücadelelerimiz veçalışmalarımızın yanısıra Fransızca öğrenmeye de zamanayırmak zorundaydık. Ama ya şa dı ğı mız kentin günlükkonuşma dillerinden biri Fransızca olduğu için bu engeliaşmak o denli zor olmadı. Yaşanılan ülkenin dilini kullan-manın bir göçmen, bir sürgün için ne denli yaşamsal ol du -ğunu bildiğimiz içindir ki Brüksel’de yabancı kökenlilere

568

Page 570: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Fransızca ve de topluma uyum kursları vermek üzere GüneşAtölyeleri’ni kurduk. Bu atölyelerde her yıl Tür kiye’si, OrtaDoğu’su, Asya’sı, Afrika’sı, Latin Amerika’sıyla 50’den fazlaülkeden kopup gelmiş kadın erkek karışık 300’den fazlaöğrenci yetiştiriyoruz. 100’den fazla da yabancı kökenli gençve çocuğun eğitimde başarılı olabilmeleri için destek sınıflarıörgütlüyor, onları yaratıcı sanat çalışmalarına yönlendiri -yoruz.

S - Ant dergisi bir düşünce üssü, Avrupa`daki ҫalışma -larınız ise özerk birer odak olarak anılıyor. Uzun yıllardırsürebilen bu mücadelenin gizlerinden söz etseniz bize.

Özgüden: Ant Dergisi ve Ant Yayınları, Türkiye’de 60 yıllar -da kitlelerle mal olan sosyalist düşüncenin yarattığı kurum-lardan biri... Ben 1952 yılında, henüz 16 yaşındayken birmuhalif gazetede başladığım gazetecilik yaşamımda sosya -list düşünceyi kendime rehber seçmiştim. Anadolubozkırında İkinci Dünya Savaşı’na denk gelen çocuklukyaşamımda köylünün, daha sonra geldiğim Ankara ve İzmirgibi met ropollerde yoksul kesimlerin acılarını ve sorunlarınıbirebir yaşamış olmak beni bu arayışa itmişti. Gazetecil-iğimin ilk yıllarında da ünlü 1952 Tevkifatı’na uğrayan aydınve sa nat çılarla tanışmam, gazeteciliğin yanısıra basındaçalışanların haklarını savunmak için sendikal örgütlenmeniniçinde bulunmam beni genç yaşta sosyalist mücadelenin saf -larında yeralmaya hazırlamıştı.

1962 yılında Türkiye İşçi Partisi’nin ku rulması bizimkuşak için bir dönüm noktası oldu. Önce İzmir örgütlen-mesinde, daha sonra İstanbul örgütlenmesinde görev üst -lendikten sonra partinin basın ve araştırma bürolarındaçalıştım. 1964’teki birinci kongrede TİP’in Merkez YürütmeKurulu’na da seçilmiştim. 1964-1966 yıllarında genel yayınmüdürlüğü’nü üstlendiğim Akşam Gazetesi’ni sosyalist ha -reketin güçlü bir sesi haline getirmiştim. An ka ra’da başarılıbir sol gazeteci olan İnci’yle de o dönemde yaşamımızı bir-leştirdik ve kavgayı hep birlikte yürüttük... An cak hükümetin

569

Page 571: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

ve kapitalistlerin baskıları altında ga ze tenin sahibi bizi Ak -şam’dan uzaklaştırmak zorunda kaldı. Bunun üzerinedir kiYaşar Kemal ve Fethi Naci’yle birlikte Ant Dergisi’ni, dahasonra da Yaşar’ın eşi Tilda Gökçeli’yle Ant Yayınları’nı kur-duk. Ant Türkiye İşçi Partisi’ni desteklemekle birlikte tümsol aydınlara ve örgütlenmelere açık bir dergiydi. Dünyasosyalist ve ulusal kurtuluş hareketlerini tanıtırken milita-rizme karşı ısrarlı mücadele veriyorduk. Su bay ların kapi-ta list sınıfa entegre edilmesinde büyük rol oynayan OYAKtuzağını belgelerle açığa vurmuştuk. Başta Koç grubu olmaküzere tekelci sermayenin içyüzünü açıklıyorduk... Kema -lizm’ in sol üzerindeki prangasını kırarak halklar meselesinigündeme getirmemiz, Kürt halkının sesini sürekli duyur-mamız ordunun kara listesinde yeralmamızın bir diğer ne-deniydi. Daha 1967 yılında zamanın genel kurmay başkanıCemal Tural beni “vatan haini” olarak askeri mahkemeyesevketmişti. 15-16 Haziran direnişinden sonra Ant’ta “Kapi-talistleşen subaylar işçi sınıfını yargılayamaz” dediğimiz içinsıkıyöndetimde dokuz subay tarafından sorguya çekilerektehdit edilmiştim. 12 Mart darbesi’nden sonra askeri yöne-timin ana hedeflerinden biri olduk, dergi kapatıldı, hak kımızdayüzlerce yıl ceza istenen davalardan dolayı mücadeleyi Avru-pa’da sürdürmek üzere sahte bir pasa portla Türkiye’yi ter-kettik. Daha önce de belirttiğim gibi sürgündeki tümgi ri şiml erimizde de Ant’ın özerk tutumu bir rehber oldu.

S - Aşırı sağ ana akım haline gelirken, sınıf mücadelesiAvrupa`ya geri mi dönüyor?

Özgüden – Tugsavul: Sınıf mücadelesi hiç yok olmadı ki...Ezilen sınıflar kavramı büyük boyut kazandı... Biz 60’lı yıl-ların başlarında Türkiye İşçi Partisi’nde ülkenin tüm ezilensınıf ve tabakalarının, yani sanayi işçileri dışındaki yoksulköylülerin, düşün emekçilerinin, yazar ve sanatçıların, esnaf vezanaatkarların, devrimci gençliğin de ezen sınıflar karşısındapartinin yönetim kadrolarında eşit statüde temsil edilmesi mü-

570

Page 572: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

cadelesi vermiştik. Bunun bedelini de partiden ihraç edilmekleödedik... Daha sonraki yıllarda Kürtler başta olmak üzere Er-meniler, Asuriler, Rumlar, Ezidiler Türkiye devriminin etkingüçleri olduklarını vurguladılar... En önemlisi de ilerici kadınhareketi daha baştan kavgaya ağırlığını koydu... Tabii ki Avru-pa’ya yönelen ekonomik, etnik göç, siyasal sürgün, özellikleTürkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılma pazarlıkları sürecindeTürkiye devrimci hareketinin önemli bir aktörü olarak ken-disini kabul ettirdi. Dahası, bu sonuncu kategori, Kürt, Ermeni,Asuri, Rum ve Ezidi diyasporalarıyla birlikte sadece Türkiyedevrimci hareketinin de ğil, aynızamanda Avrupa’daki eşitlikve barış mücadelesinin önemli bir bileşenidir.

S - Sayın İnci Tuğsavul, yıllardır direnҫ ve cesaretle sürenmücadelenizde son derece zarif bir kimlikle tanım-lanıyosunuz. Bir kaybeden hüznünü yaklaştırmayan bubirikimden bize en ҫok neyi aktarmak istersiniz?

Tuğsavul – Kimlik zerafetini bilemem... Kavgamda, ya zı -larımda, örgütleme çalışmalarında hep daha önceki sorularaortak yanıtlarımızda belirttiğimiz ilkeler doğrultusunda dav -randım... 25 yaşından beri Doğan’la birlikte Akşam, Ant, De -mokratik Direniş, İnfo-Türk, Güneş Atölyeleri ve De mokrasiİçin Birlik mücadelelerinde sorumluluk üstlenerek ülkemin,onun yaratıcı insanlarının, ezilen insanlarının daha güzelgünler görmesi için uğraş verdim... Evet. Türkiye’den kop-mak zorunda bırakıldığımız 11 Mayıs 1971 günü hayatımdahep acıyla anımsadığım bir gündü... Ama 12 Mayıs bizimiçin kavganın yeni bir boyutunun başladığı gündü, üstelikpek de tanımadığımız topraklarda...

Sığınmak zorunda kaldığımız bodrumlarda Türkiye’dengelen işkence belgelerini çevirirken hüngür hüngürağladığım günler oldu... İhaneti yaşadığımız günler de... Amayıllardır gerek siyasal mücadelemizde, gerekse sosyalkültürel çalışmalarımızda dünyanın dört bir yanından kopupgelen insanlara yardımcı olabilmek, onların seslerini duyur-

571

Page 573: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

maya çalışmak, kurduğumuz Güneş Atölyeleri’nin etkinlik-lerinde, çok kültürlü şenliklerinde onlarla beraber olmak, on-ların acılarını ve umutlarını paylaşmak... Evet hüzün, amaçokca da umut, herhalde yarım yüzyıla yakındır gi de me -digimiz ülkemizde ve tüm coğrafyalarda belki bizim göre-meyeceğimiz güzel günlerin ergeç geleceğine inançtır bizleribu yaşta yıkılmadan ayakta tutan...

S - Yine o fotoğrafa atıfla, kimseler beklemezken bekleyenyakınlara, uzakta kaybedilen sevilenlere ne demeli?

Tuğsavul – Ailelerimizden Doğan’ın da benim de hayattabirer kardeşimiz kaldı... Anne ve babalarımız bize hasret git-tiler bu dünyadan... Yaprak dökümü... Birlikte mücadeleverdiğimiz, birlikte çalıştığımız dostlar da birer birer vedaetmekte bu dünyaya... Hayatta kalanlardan sesimizi duyanolur mu bilemem... Duyabilenlere tek sözüm var, o daülkemizin en tanınmış sürgünlerinden Nazım Hikmet’ten...1976’da Moskova’da anıt kabrini, sonra hayata veda ettiğievini ziyaret etmek onurunu taşıdığım büyük ozanımızınyine 1973’te Paris’te tanıştığımız ve 1980 darbesinden bir ayönce Normandie’de beraber olduğumuz eşi Münevver’eyazdığı şiirden...

Sofya’ya bir bahar günü girdim, şekerim.Ihlamur kokuyor doğduğun şehir.Bilmediğin gibi ağırladı beni hemşehrilerin.Doğduğun şehir kardeş evim bugün.Ama kendi evin kardeş evinde bile unutulmuyor.Şu gurbetlik zor zanaat, zor…

Özgüden ve Tuğsavul’la röportajİsmet Kayhan, Yeni Özgür Politika, 7-8 Mart 2019

Tam 47 yıl oldu, sürgünlük hayatınız. Sürgüne çıkanlarbir süre sonra ülke sorunlarıyla, siyasetle ilgilenmiyorlar.Kimisi ‘kaçış’, kimisi ‘özgürlük’ olarak değerlendirirken

572

Page 574: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

sizin ve İnci ablanın sürgünlüğü bir meydana okumayadönüştü… Bu meydan okumayı nasıl yaptınız? Gurbettesizi ayakta tutan ne oldu?Hemen başta söyleyeyim… Ben gurbeti ta çocukluk yıl-

la rımdan itibaren tanımış, acısını derinden yaşamış biri si -yim… Babam demiryolu emekçisi olduğu için Ana dolu’nunıssız ara tren istasyonlarında görevliydi… Bu nedenle ilkokulöğrenimim sırasında beni tüm ders yılında uzak köy ya dakentlere gönderirlerdi… Aileden uzak farklı farklı yerlerdeyaşamaya ve tek başıma başarmaya o yıllardan talimliydim…

Tabii ki yurt dışı sürgünü çok farklı. Sosyalist gazetecilerolarak hakkımızda yüzlerce yıl hapis talep edildiği, sıkıyöne-tim tarafından “Teslim ol” çağrılarıyla arandığımız içinülkeyi 1971 Mayıs’ında sahte pasaportla terketmek zorundakaldık. Yönetiğimiz Ant Dergisi’nin yazı kurulunda cuntayateslim olmaktansa yurt dışına çıkıp orada yıllardır ilişkideolduğumuz yazar ve okurlarımızla, Avrupalı siyasetçi vegazetecilerle ilişki kurarak cuntaya karşı uluslararası direnişekatkı sağlamamız gerektiğini kararlaştırmıştık. Dediğinizgibi bu gerçekten bir meydan okumaydı… Yarım yüzyılayaklaşan sürgünümüzde bizleri ayakta tutan inançlarımızabağlılık ve üstlendiğimiz sorumlulukların gereğini en zorkoşullarda dahi yerine getirme kaygısı oldu.

Hasret ve uzaklığa aldırmadan kavgaya tutuşmak, kav-gayı Avrupa’nın başkentinde yapmak kolay oldu mu?Belçika’da nasıl zorluklarla karşılaştınız?Sürgünümüzün ilk iki yılı sadece Avrupa başkentinde

değildik… Demokratik direnişin örgütlenmesine katkı sağla-mak için Belçika, Almanya, Hollanda, Fransa, İsveç, Dani-marka ve Norveç arasında mekik dokuduk. Demokratikdireniş örgütlenmesine gereken katkıyı yaptıktan sonraTürkiye’ye yine kaçak yollardan girmeyi düşündüğümüz içiniltica talep etmemiştik. 

Sınır ve  gümrük kontrollerinin bugüne göre çok sıkı573

Page 575: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

olduğu o dönemde en büyük zorluk sahte pasaportla seyahatetmekti…  Bu süre içerisinde ana hedef olarak, Türkiye’ninanti-demokratik uygulamaları devam ettirdiği sürece AvrupaKonseyi’nden dışlanmasını sağlamayı seçmiştik. Bu çalış-maları hep sahte pasaportla, Mehmet ve Hacer takma adı al-tında, yürütüyorduk.

Ancak yayınladığımız belgeler nedeniyle Türkiye’ninAvrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nden dışlanmasıgündeme geldiğinde, Strasbourg’ta Türkiye delegasyonubaşkanı Turhan Feyzioğlu gerçek isimlerimizi vererek buçalışmaların Türkiye’den kaçmış  komünistler tarafındanyürütüldüğü ihbarında bulundu. Bunun üzerine bize çalış-malarımızda destek olan Hollandalı milletvekili Piet Dan -kert, ki yıllarca sonra Avrupa Parlamentosu başkanı olacaktı,Türk polisiyle başımız dertteyken bir de Avrupa polisiylebaşımızın derde girmemesi için artık siyasi sığınma isteye reklegale çıkmamız gerektiğini söyledi.

Bunun üzerine 1973 yılı başında Hollanda’nın Zaandamkentinde siyasi sığınma talebinde bulunduk. Talebimiz kısazamanda kabul edildi. İlk iki yıl illegaldeyken hiçbir yerdenyardım almadık. Kaçak çalışarak, tercüme gibi işler yaparakgeçimimizi sağlamaya çalıştık. İnci’nin anne ve babası da,emekli olmalarına rağmen,  maddi bakımdan zaman zamanyardımcı oldular. Hollanda’da siyasal mülteci olduktan sonraçalışmalarımızı Avrupa’nın merkezinde yürütmek amacıylaBrüksel’e yerleşmeye ve İnfo-Türk’ü kurumlaştırmaya kararverdik.

Ancak bu dönemde Türk Devleti’nin Belçika Hükümetinezdinde yaptığı baskılar nedeniyle çok zor bir dönemyaşadık. Birleşmiş Milletler mültecisi olduğumuz haldeoturma ve çalışma izni taleblerimiz Belçika Devlet Güvenlikdairesinin verdiği aleyhte raporlarla sürekli reddedildi. Busırada kooperatif olarak kurduğumuz İnfo-Türk’ün yayın-larını ancak Belçikalı arkadaşların sorumluluğu altında ger çek-leştirebildik. Bir ara da polis beni derdest ederek Bel çika’dan

574

Page 576: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

sınırdışı etti. Hollanda ile Belçika arasında sınır kontrolu ol-madığı için derhal geri dönerek çalışmalarımı illegal olaraksürdürdüm.

Bu arada Belçika’nın iki ulusal sendikası FGTB veCSC’nin Türkiyeli üyelerine seslenen Türkçe gazetelerini debiz hazırlıyorduk. Tekrar sınırdışı edilmemiz gündeme gel -diğinde, Türkiyeli işçilerle ilişkilerinin kopmasından endişe-lenen bu sendikaların hükümete yaptıkları baskı sonucundaBelçika’da oturma ve çalışma izni alabildik… 

Sürgündeyken linç kampanyaları ve saldırılara maruzkaldınız. Türk elçikleri, Türk lobisi ve MHP sizinle nasıluğraştı?Türk Devleti’nin bize yönelik saldırıları ondan sonra da

bitmedi. Yaptığımız yayınlar ve katkıda bulunduğumuz ör -gütlenmeler nedeniyle zaten sürekli tehditler alıyorduk. 12Eylül 1980 darbesinden sonra yurt dışında muhalefet sür dü -ren 200 kadar arkadaşımız gibi biz de 1983’te vatandaşlıktanatıldık.

Bu yetmezmiş gibi, beş yıl sonra Brüksel’deki bir basıntoplantısı sırasında zamanın başbakanı Turgut Özal’aTürkiye’de insan haklarının durumuyla ilgili rahatsız edicisorular sorduğumuz için vatandaşlıktan atılma kararı 26Mayıs 1988’de Başkonsolosluk tarafından gönderilen iadelitaahhütlü mektupla ikinci kez tebliğ edildi. Vatandaşlıktanatılanlara yapılan ortak suçlama, zamanın diktatörü KenanEvren’in defalarca ifade ettiği gibi, yurt dışında Türkiye aley-hinde faaliyet gösteren “kansızlar” olarak görülmeleriydi. 

1988’de tekrar vatansız bırakıldığımız bildirilince, önceTürkiye’deki Danıştay’da bu kararın iptali için dava açtık.Ancak, Danıştay bu davayı, MGK’nin kararları aleyhinedava açılamayacağı gerekçesiyle usulden reddetti.

Bunun üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndedava açtık. Türk Devleti’nin mahkum edilmesi hukukenkaçınılmaz iken, Strasbourg’taki davanın karara bağlanma -

575

Page 577: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

sından birkaç gün önce, Türk Devleti  mahkumiyet yememekiçin 12 Eylül rejiminin  çıkarttığı “vatandaşlık kaybettirmeyasası”nın iptal edildiğini açıkladı. Bunun üzerine AİHMbizim davanın hukuki dayanağı kalmadığı gerekçesiyle redkararı verdi.

Dava sürecinde Türk Hükümeti Strasbourg’a gönderdiğisavunmasında benim ve İnci’nin komünizm, bölücülük pro-pagandası ve örgütlenmesi başta olmak üzere Türk CezaYasası’nın bir çok maddesine göre suç işleyerek vatan-daşlıktan atılmayı hakettiğimiz yolunda savunma gönder-mişti.

AİHM’nin kararı üzerine üzerine, Türkiye’deki avu ka -tımız Halit Çelenk aracılığıyla Dışişleri Bakanlığı’na başvu-rarak Türkiye’ye dönmemiz halinde, daha önce Strasbourg’abildirdikleri ağır suçlamalardan dolayı hakkımızda işlemyapılmayacağı, tutuklanmayacağımız konusunda yazılıgüvence verilmesini istedik. Maalesef o zamanki dışişleri ba -kanı Hikmet Çetin ve de ondan sonra bakanlık yapan Müm-taz Soysal ve İsmail Cem bize bu konuda güvence vermeyireddettiler. 

Mülteci seyahat belgesiyle Avrupa ülkeleri içinde dahiseyahat etmekte güçlükle karşılaşıyorduk. Gazeteci olaraközellikle Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyi Parla-menterler Meclisi’nin toplantılarını izlemek, gerekirseTürkiye konusunda milletvekillerine bilgi vermek için Stras-bourg’a gitmek zorundaydım.

Fransız televizyonunda katıldığım bir açık oturumdaTürkiye’deki azınlıklara uygulanan baskıları açıkladığım içinbaşta Hürriyet olmak üzere bazı Türk gazeteleri FransızHükümeti’ne “teröristleri televizyonda konuşturma” suçla-masında bulunmuştu. Bu nedenledir ki, Türk dostlarını tat-min etmek için Fransız Hükümeti, üstelik de  Mitterranddö neminde, benim mülteci pasaportuyla Strasbourg’a git-memi reddetti.

Bu koşullarda yapacak başka bir şey kalmamıştı. Belçika576

Page 578: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

pasaportu alarak seyahat özgürlüğüne kavuşabilmek için İn-ci’yle birlikte Belçika vatandaşlığı için başvuruda bulunduk.Müracaatımızdan sonra tam dört yıl bize vatandaşlık hakkıtanımayı reddettiler. Belçika Kraliyet savcılığı bizim Tür -kiye’li terörist örgütlerin toplantılarına katıldığımız, Belçikatoplumuna entegre olmadığımız gerekçesiyle Meclis’ehakkımızda aleyhte görüş bildiriyordu. Oysa, bizim yönet-tiğimiz eğitim merkezinde öğrenim gören birçok mülteci,benim ya da İnci’nin “topluma entegre olmuştur” yolundaverdiğimiz belgelerle Belçika vatandaşı olabilmişti.

Bu konuda verdiğimiz mücadele Belçika demokratik ku-ruluşlarından ve şahsiyetlerinden de geniş destek gördüğün-den Belçika Parlamentosu olağanüstü bir toplantı yaparak90’lı yılların sonunda bizi Belçika vatandaşlığına kabul etti.

Hakkımda büyük linç kampanyası AKP iktidarı döne-minde, 2006 yılında Avrupa Parlamentosu’nda ilk kez DersimSoykırımı üzerine bir konferansın düzenleyicileri ara sında yeraldığım için Türkiye’de ve Belçika’da yayınlanan aşırı sağ -cı gazeteler tarafından yıllarca önce katledilen gazeteci AliKemal’e benzetilerek başlatıldı. Daha önce Asuri soykırımıkonusunda bir konferansta yaptığım ko nuşma da Türk düş-manlığımın bir kanıtı olarak gösteriliyordu… O yıl bana 70.yaşım nedeniyle mesleğe hizmetlerimden ötürü teşekkür bel-gesi gönderdiği için Türkiye Gazeteciler cemiyeti yönetici-lerine de ağır saldırılarda bulundular. Bu saldırılara karşıgerek  sürgünden, gerekse Türkiye’den büyük dayanışmagördüm.

Buna rağmen özellikle daha sonradan Erdoğan’ın dış iliş -kiler danışmanı olacak  büyükelçi Fuat Tanlay Türk med -yasına bizi Türkiye düşmanı gösteren demeçler vermeyiihmal etmedi.

Hrant Dink katledildiğinden beri her yıl yapılan anmatoplantılarına katılarak konuşurum… 2015 yılındaki konuş-mamdan sonra Ankara’nın hizmetindeki Türkçe haber si -telerinden birinde Ermeni Anıtı önünde konuşurken res mimle

577

Page 579: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

birlikte Belçika Atatürkçüler Derneği yöneticilerinden bi -rinin ”Bildiri okuyan bu adamı, Doğan Özgüden’i tanıyın,,,”diye hedef gösteren bir yazısı yayınlandı.

Tüm bu saldırı ve tehditlere rağmen Brüksel’in Türk ma-hallesinde yaşamaya, doğru bildiklerimi yazmaya ve söyle-meye devam ediyorum...

Avrupa’da durmadınız, faşizme karşı demokrasi güç-leriyle dayanışmayı örgütleyerek, mücadeleye pahabiçilmez katkılarda bulundunuz. 70’li yıllardan bu yanaDemokratik Direniş  Hareketi,  Demokrasi  İçin Birlik,Halkların Demokratik Kongresi’ne kadar ne tür ör -gütlemeler yapıldı? Biraz anlatabilir misiniz?Kişisel inancınız ve azminiz ne denli güçlü olursa olsun,

sonuç alıcı mücadeleler ancak örgütlü olarak yürütülebilir.Bunun içindir ki sürgüne çıkar çıkmaz bir yandan Avrupa ka-muoyunu aydınlatmak için çeşitli dillerde bildiriler vemakaleler yayınlarken öte yandan Ant’ın Avrupa’daki yazarve okurlarıyla ilişkiler kurarak direnişi örgütlü kılmayaçalışıyorduk. Biz Batı Berlin’deyken Deniz’ler idama mah -kum edil mişti. Bunun üzerine Paris’e geçerek Ankara’dakirejime karşı yoğun bir bilgilendirme kampanyasına giriştik,dönemin başbakanı Nihat Erim’in Paris ziyareti sırasında daDemokratik Direniş Hareketi ilk kez sesini duyurdu ve ardın-dan çeşitli Avrupa ülkelerinde etkinlikler örgütledi.

Demokratik Direniş’in 1972-73 yıllarında  İngilizce olarakyayınladığı Türkiye Dosyası (File on Turkey), İş ken cedeTürkiye (Turkey on Torture) ve Türkiye’de İnsan Avı (Man-Hunts in Turkey) adlı dosyalar Avrupa Konseyi’ne, çeşitliuluslararası kurumlara, sivil toplum örgütlerine ve med yayailetildi. Bu yayınların da etkisiyle Türkiye’nin Avrupa Kon-seyi’nden dışlanması gündeme geldi. 

Siyasal mülteci olarak legalleştikten sonra Belçika’ya yer-leşerek dünya kamuoyunu Türkiye’de insan haklarının ihlalikonusunda çeşitli dillerde sürekli bilgilendirmek üzere 1974

578

Page 580: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

yılında Brüksel’de İnfo-Türk’ü kurduk… Bildiğiniz gibi İnfo-Türk 44 yıldır yayın çalışmalarını aralıksız sürdürüyor.

Belçika’da kurduğumuz Güneş Atölyeleri (Ateliers duSoleil) de halen  genç bir ekibin yönetiminde 50’yi aşkın mil-liyetten göçmen ve mültecilere, onların çocuklarına eğitim,mesleğe yönelim, sosyal yaşama katılım, yaratıcı ve kültürelçalışmalar konusunda hizmet vermeye devam ediyor.

Sendikal planda da Belçika’nın iki sendikası, sosyalistFGTB ve hristiyan CSC ile de, gerek Türkiyeli göçmen işçi-le rin örgütlenmesi, gerekse Türkiye’de baskı altında mü-cadele veren DİSK ve ona bağlı sendikalarla dayanışmasağ lanması konusunda sürekli ilişki içinde olduk. Her ikisendikanın Türkiyeli işçilere seslenen Türkçe gazetelerininredaksiyonunu uzun yıllar İnfo-Türk olarak biz yürüttük.

Siyasal planda ben 1962 yılından itibaren Türkiye İşçiPartisi’nin İzmir ve İstanbul örgütlerinde olduğu gibi merkezyürütme kurulunda da sorumluluk üstlenmiş, daha sonra yö-neticiliğini yaptığım Akşam Gazetesi’inde ve Ant Dergi -si’nde de TİP’in başarısı için mücadele vermiştim. 

Türkiye İşçi Partisi’nin 1976’da yeniden kurulması üze ri -ne partinin Avrupa’da örgütlenmesini ve sesini duyurmasınısağlamak üzere Demokrasi İçin Birlik örgütünü kurduk.Başkanı olduğum bu örgüt 12 Eylül darbesinden sonra Avru-pa’ya sığınan genel başkan Behice Boran ve diğer parti yö-neticilerinin mücadeleye sürgünde de devam edebilmeleri içingerekli alt yapıyı sağladı. 14 Şubat 1981’de “TİP ve DİSK’leDayanışma Gecesi” adı altında Evren cuntasına karşı Avrupabaşkentinde ilk kitlesel etkinliği örgütledi. DİB kurucuları veyöneticileri olarak biz faşist baskı koşullarında geniş kap-samlı bir devrimci bütünleşmenin sağlanmasını öngörüyor-duk. Ancak sonradan Avrupa’ya gelen parti yöneticileribunun yerine sadece Sovyet çizgisindeki TKP ile bütün-leşmeyi tercih ettiler ve 1987 yılında o partiyle birleşerekta rihsel TİP’in varlığına son verdiler.

Bence Belçika’da katkıda bulunduğumuz en önemli579

Page 581: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

örgütlenme, İnfo-Türk, Brüksel Kürt Enstitüsü, Belçika De -mokrat Ermeniler Derneği ve Belçika Asuri Enstitüsü’nün,Ermeni soykırımının 90. yılında oluşturduğu ortak cephedir.  

Demokrasi İçin Birlik’in 1981 yılında düzenlediği geceyeKürt arkadaşlar Tekoşer olarak katılmışlardı. Daha sonra Brük-sel Kürt Enstitüsü’ne dönüşen örgütle olduğu gibi Ermeni veAsuri arkadaşların örgütleriyle de sıcak ilişkiler kurduk. 1999yılından itibaren Kürt Enstitüsü’ne olduğu gibi Er meni veAsuri dernek ve işyerlerine yapılan saldırılar kar şısında ortaktavır aldık. Ermeni soykırımının 90. yıl dö nü münde ve ertesiyıl 1971 darbesinin 35. yıldönümünde bu beraberliğimiz dahada pekişti ve günümüze kadar aynı duyarlılıkta ve etkinliktesürüyor.

Bu yıl 17-23 Eylül tarihlerinde Brüksel’de düzenlenenKürt Kültür Haftası’na İnfo-Türk ve Güneş Atölyeleri deaktif olarak katıldı.

Örgütsel çalışmalarımız sadece Türkiyeliler arasındadeğil… 70’li yılların sonlarından beri demokratik göçmenörgütlerinin koordinasyon merkezi olan CLOTI’de, BrükselKültürler Arası Etkinlikler Merkezi CBAI’de, Irkçılık ve Ya-bancı Düşmanlığına Karşı Mücadele Hareketi MRAX’taaktif olarak yer aldım. Göçmenlere siyasal haklar tanınmasıiçin tüm girişimlere katılarak destek verdim.

Bir yazınızda okumuştum; ‘Biz sürgüne çıktığımızda Yu-nanistan, İspanya ve Portekiz de faşist diktatörlük altın-daydı. O ülkelerin sürgündeki devrimci ve de mokratlarıylabirlikte mücadele vermek bizim enternasyonalist inan -cımızı ve kavgacılığımızı daha da pekiştirdi’’ diyorsunuz.Yunanistan, İspanya ve Portekiz  başka ülkelerden gelensürgünler ne kadar sonra yurtlarına döndüler? Mesela,onlar vatandaşlıktan çıkartıldılar mı? Türk lobisininsizinle uğraştığı gibi onlarla da uğraştılar mı? Ya da İs-panyollar ve Yunanlar yurtdışında devrimci avına çıktı mı?Enternasyonal dayanışma benim mücadeleli yaşamımda

580

Page 582: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

her daim ön planda oldu… Türkiye’de yönettiğim tüm yayın-larda dünya devrimci ve ulusal kurtuluş hareketlerinin me -sajlarına, haberlerine daima geniş yer verdim. 60’lı yıllarınsonlarında Ant Dergisi’nde geliştirdiğimiz Ortadoğu Dev -rimci Çemberi  önerisi bu anlamda önemli bir açılımdı.Sürgün yaşamımızda da sadece faşist diktatörlük altında olanYunanistan, İspanya ve Portekiz’in sürgündeki direnişçi-leriyle değil, tüm kıtalarda anti-emperyalist mücadele verenörgütlerin temsilcileriyle hep yakın ilişki ve dayanışmaiçinde olduk.

Sürgündeki direnişçilerin önemli bir bölümü zaten vatan-daşlıktan atılmış, Belçika vatandaşlığı almıştı, daha gençolanlar ise siyasi mülteci statüsündeydiler.

Sözünü ettiğiniz üç ülkede faşist diktatörlükler çöktük-ten sonra bu ülkelerin sürgündeki direnişçilerinin çoğuülkelerine dönerek oradaki sol örgütlenmelerde görevaldılar… Bu ülkelerin Avrupa Birliği’ne katılmasından sonrada bazıları bu ülkede edindikleri deneyimleri değerlendirerekAB kurumlarında görev üstlendiler.

1971 darbesinden sonra Türkiye faşizmin cenderesi altın-dayken ülkemizin anti-faşist ve devrimci güçleriyle  ulus-lararası dayanışma sosyalist sistem ülkeleri açısından ma a lesefyetersizdi.

Sovyetler Birliği için Türkiye ile iyi komşuluk ilişkilerinisürdürme kaygısı hep ağır basıyordu. Örneğin Deniz Gezmiş,Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idamı yaklaşırken SovyetlerBirliği Devlet Başkanı Podgorni’nin Türkiye’ye yaptığı zi-yaret bir skandaldı. Tam da bu sırada Paris’te Yunan demokrat-larıyla uluslararası dayanışma toplantısı sırasında görüştüğümSovyet delegasyonunun Türkiye konusundaki vurdumduy-mazlığını sürgün anılarımda ayrıntılı anlattım. 

1980 darbesi sonrasında da devrimciler işkencelerde vehapishanelerdeyken, zamanın Türkiye Komünist Partisi’neyakın bir gazetede Evren ile Brejnev’in yanyana fotoğraflarıbasılarak dostluk kutlaması yapılmış olması, yine ko -

581

Page 583: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

münistler tutuklanıp işkenceden geçirilirken faşist cunta şefiEvren’in Bulgaristan’da törenlerle ağırlanıp Büyük BalkanNişanı’yla taltif edilmesi de unutulur gibi değil...

12 Mart ve 12 Eylül sürecinde örgütlü sol, sosyalistler veKürtler Avrupa’ya siyasi sığınma talebinde bulundu. Amaşimdi gazeteciler, yazarlar, akademisyenler Avrupa’yasığınıyor. Bu sürecin 70’li yıllardaki sürgünlerden farkınedir? Hem 70’li, 90’lı yıllardaki mültecilerden farklı ola -rak bu süreçte ilticacı Fethullahçılar da var. Onlara ilişkingözleminiz nedir? Nazım Hikmet ‘Şu gurbetlik zor zanaat zor’ diyordu…

70’li yıllarda binbir zorluğun yanında sürgüne çıkmakzorunda kalanın en büyük kaygılarından biri geride kalanyoldaşları tarafından ”kavgadan kaçtı” diye suçlanmak, ikti-darın etkisindeki yurttaşlar  tarafından  ”vatan hain”i diyedamgalanmaktı. Bu kaygılar, bilinçli olan ve sorumlulukduygusu taşıyanlarda daha fazla çalışmayı teşvik eden biretken idi… Bunu göze alamayanlar için ise bu kaygılar duy-gusal bir çöküşe, giderek pasifize olmaya ya da ilk fırsattayurda yeniden dönmenin fırsatlarını aramaya yolaçıyordu.

Aslında Evren Cuntası’nın 80 darbesinden sonra yurtdışındaki göçmenleri sırf Türk lobisini güçlendirme amacıylabulundukları ülkelerin vatandaşı olmaya yönlendirmesi bupsikolojik engellerin yıkılmasına da yol açtı.

70’li yılların sonlarında başlayan Kürt, Ermeni, Asuri,Ezidi göçü 80 darbesinden sonra iyice yoğunlaştı kurumlaşandiyasporalar oluştu. Tüm bu göç hareketlerinde etkin olanTürkiye'de gittikçe yoğunlaşan ulusal baskılardı.

Dediğiniz gibi son yıllarda solcu ya da herhangi bir ulusalgruba mensup olmayan gazeteciler, yazarlar, artistler veakademisyenler de Avrupa’ya sığınmakta, buralarda yeni med -yalar yaratmakta… Sürgüne çıkan akademisyenlere Avrupaüniversiteleri tarafından bilimsel çalışmalarını sürdüre-bilmeleri için olanaklar tanınmakta… Bittabi son 2015 çak -

582

Page 584: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

ma darbesinden sonra AKP’nin yıllardır müttefikliğini vehatta dış ilişkilerde taşeronluğunu yapan Gülen hareketinemensubiyetle suçlanarak yurt dı şında ilticacı olmak zorundakalan bir başka kategori daha var.

Gözlemlediğim bir gerçek şu… 70 ve 80 sürgünleri ge -nellikle düşünsel ve örgütsel mensubiyetleri açısından dahabirbirine yakındı, belli eylem birliklerini birlikte oluştura-biliyor, örneğin Avrupa Sürgünler Meclisi gibi bir kurum-laşmaya gidebiliyordu. İçinde bulunduğumuz şu dönemdesürgünün farklı kesimleri içe ve dışa yönelik ciddi bir değer-lendirme sürecinde… Gelişmeleri göreceğiz…

Devletin sizden özür dilemesini bekliyor musunuz?Sadece bizden değil, Osmanlı dönemi de dahil Türk de-

vletinin 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında sürgüne mah -kum ettiği tüm insanlardan, soykırım ve tehcir kurbanı Er meni,Asuri ve Grek’lerden özür dilemesini, haklarını iade etmesinibir koşul olarak görüyorum…

Vatansız olmak, sürgün olmak ne demektir? Neden ken-dinizi vatansız olarak tanımlıyorsunuz?Gayet açık… Sürgün olmanın çeşitli biçimleri var… Sür-

günde ülkenin koşulları düzelip geriye dönme olanaklarıdoğuncaya kadar mülteci statüsünde yaşanabilir…

Kendi mi ”vatansız” olarak nitelemem ve anılarımı içerenkita bı ma ”Vatansız” Gazeteci adını vermem, Evren Cun tası’nın1983’te bizi vatandaşlıktan atmış, bu uygulamayı beş yıl sonrada “sivil” başbakan Özal’ın yeniden tebliğ etmiş olmasıyla il-gilidir, ironik bir nitelemedir, bunun için de tırnak içindedir.

Beni vatandaşlıktan atmış olsalar da Türkiye benim doğ -duğum, büyüdüğüm, gençliğimin en verimli dönemlerindedemokratikleşmesi, halklarının özgürlüğü için mücadeleverdiğim bir ülkedir… Gerçi Türkiye’de 35 yıl yaşadıktansonra 47 yıldır sürgündeyim, halen yaşamakta olduğum Bel-çika’nın sosyal, siyasal, kültürel sorunları da hep günde-

583

Page 585: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

mimde… Ama itiraf etmeliyim ki, Türkiye’ye ilişkin konu-lar gerek gazeteci, gerek insan hakları savunucusu olarak hepönceliğimdir...

Hasretlik çekiyor musunuz?Çekmiyorum, çünkü günlük yaşamımız, gazeteci olarak,

in san hakları savunucusu olarak ve Türkiyelilerin yoğun bu-lunduğu belediyelerde yaşayan ve çalışan olarak zaten Bel-çika kadar Türkiye’yi de yaşıyoruz… 

Memlekete dönerseniz ilk yapmak istediğiniz nedir?Yakında 83 yaşında olacağım… İnci de 79… Türkiye’de kısazamanda radikal değişimler olacağını, örneğin tüm sürgün-lerden TC Devleti’nin özür dileyeceğini sanmadığım için busoruyu yanıtsız bırakıyorum.

Hiç unutamadığız sürgünler, vatansızlar kimler? Onlarlayaşadığınız birkaç anınızı anlatabilir misiniz?Sürgünde hem Türkiyeli hem de diğer ülkelerden yüz-

lerce ilişkimiz ve dostumuz oldu. Anılarımda ayrıntılı an-lattım… Burada birkaç isme indirgeyerek kimseye haksızlıketmek istemem.

Bizden önceki kuşaklardan iki siyasal sürgünle kar şı -laşmam beni çok etkilemişti. 1971 Kasım’ında benim desanık olarak dahil edildiğim TKP davası konusunu görüşmeküzere Doğu Berlin’de TKP’nin o zamanki genel sekreteri Ze -ki Baştımar’la buluşmuştuk. Sürgünde kalıcı olmadığımızı,belli görevleri yerine getirdikten sonra en kısa zamanda Tür-kiye’ye döneceğimizi söylediğimizde, ”Sanmam,” demişti.“Biz de o niyetlerle çıktık Türkiye’ den. Bakın, kaç yıl oluyor,hâlâ buralardayız. Gerçekçi olmak lazım… Siz de uzun sür-gün yaşamına hazırlıklı olun.”

Diğeri değerli bilimadamı Fahrettin Petek… Kendisi bi -zim Ant Dergisi’nin de abonesiydi… Türkiye’de eczacılıkyaparken 40’lı yılların sonunda uğra dığı siyasal baskılar yü-zünden Türkiye’yi terkederek ailesiyle birlikte Paris’e

584

Page 586: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

yerleşmiş olan Fahrettin Petek‘le bir akşam üstü StrasbourgSaint-Denis metro istasyonunun çıkışında bir kahvede bu -luşmuştuk. Kendisine Türkiye’deki durumla ilgili güncel bil-giler verdikten sonra    bizim kişisel durumumuzla ilgilisorular sormuştu. Bir süre Avrupa’da illegal kaldıktan sonraTürkiye’ye dönme kararında olduğumuzu söyleyince, güle-rek sözümüzü kesmişti: “Bu iş hep böyledir. Biz de gel di ği -mizde öyle diyorduk. Ama yıllar su gibi akıp geçiyor. Bakınben Türkiye’den ayrılalı yirmi yılı geçiyor. Seçim tabii sizin.Ama statünüz ne olursa olsun, aslolan dönemin bize yük -lediği görevleri en iyi şekilde yapmaktır. Bunu hem birkomünist, hem de bir bilimadamı olarak söylüyorum.”

İnci Tuğsavul’a ek sorularBir kadın için sürgün ne demektir?Kadın sürgünün bir bölümü şahsen mücadelenin içinde

aktif olduğu için ülkesini terketmek zorunda kalmıştır. Birbölümü de eşinin baskıya doğrudan hedef olması nedeniyleonunla birlikte ya da daha sonra sürgün kitlesine katılmıştır.Ama nedenleri ve de işlevleri ne olursa olsun bir kadın içinsürgün erkekler için olduğu gibi bir acıdır, eğer kendisidoğrudan baskıya hedef ise sürgünde de mücadeleyi aynı tu-tarlılıkta sürdürmesi gerekir… Eşinin hedef olması nedeniylesürgündeyse, ona destek olması, dahası bu yeni ortamda mü-cadeleye katılması gerekir… Ama aile sorunları buna olanakvermiyorsa, en azından eşinin mücadelesini engelleyici tavır-lardan kaçınmalıdır. Buna karşılık, eşi de sürgün acısı çekenkadının yaşadığı tüm sorunlar karşısında anlayışlı olma -lı, günlük yaşamda onun yükünü hafifletmeli, olanaklıysaonun da mücadeleye zamanı ve gücü oranında katılmasınayardımcı olmalıdır.

Sürgünde yaşamak belleği güçlü kılıyor mu?Sürgünde yaşamak, sürekli geriye dönüşler yaparak geç -

mişi değerlendirmek, ondan dersler çıkarmak zo runda bırak-585

Page 587: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

tığı için belleği daha da güçlendiriyor. Ama yaş ilerledikçe,tabiat kanunu, bellekte de zayıflamalar başlayabilir ki busürgünde olsun olmasın herkes için geçerlidir.

Sürgün geri dönüşü olmayan bir yazgı mı?Yazgıya inanmıyorum… Herşeyi belirleyen verilen top -

lumsal mücadelelerdir. Mücadele başarıya ulaşırsa sürgün desona  erebilir… Önemli olan o mücadelenin başarısınagücünce katkıda bulunabilmektir. 

Sürgünde en derin acı nedir?Yoldaşlarının tutuklandığı, işkenceden geçirildiği ya da

katledildiği haberlerini aldığında duyduğun acıdır…Tabiiyıllardır ayrı kaldığın aile yakınlarının ve dostlarının ölümhaberleri geldiğinde duyulan tarifsiz acı da...

586

Page 588: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

587

Doğan Özgüden‘in Özgeçmişi

Doğan Özgüden bir demiryolu emekçisinin oğlu olarak1936’da Kalecik’in Irmak İstasyonu’nda doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Türkiye‘nin çeşitli köy ve şehirlerinde yaptı.Yük sek iktisat ögrenimi yaparken 1952 yılında gazeteciliğeEge Güneşi Gazetesi’nde başladı.

Öncü ve Milliyet gazetelerinde temsilcilik, Sabah Pos -tası ve Gece Postası gazetelerinde yazı işleri müdürlüğügörevlerinde bulunduktan sonra dönemin en büyük sol gün-lük gazetesi olan Akşam‘da genel yayın müdürlüğü yaptı(1964-66).

Sol harekete genç yaşta katılan Özgüden, 1962’densonra Türkiye İşçi Partisi (TİP) saflarında mücadele verdi ve1964 yılında bu partinin Merkez Yürütme Kurulu’na seçildi.

Eşi gazeteci İnci Özgüden-Tuğsavul’la birlikte 1967’denitibaren 1971 Darbesi‘ne kadar sosyalist dergi Ant’ı ve AntYayınları’nı yönettiler. Yazdıkları ve yayınladıkları yazılar-dan dolayı haklarında 50’den fazla dava açıldı. 300 yılı aşkınhapis cezası talebiyle tehdit edildiklerinden bu darbedensonra Türkiye’den ayrıldılar.

Avrupa’da diğer siyasal sürgünlerle birlikte DemokratikDireniş Hareketi’ni kurarak Cunta rejimine karşı kampanyayürüttüler.

1974’ten beri Brüksel’de şu kurumları yönetiyorlar:Çeşitli dillerde Türkiye üzerine yayın yapan Info-Türk

AjansıÇok uluslu göçmen eğitim merkezi Güneş Atölyeleri

Page 589: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

588

1980 darbesinden sonra Özgüden ve Tuğsavul, askericuntaya karşı mücadele yürütmek üzere Avrupa’da kurulanDemokrasi İçin Birlik’in genel başkanlığı ve yayın yönet-menliği görevlerini üstlendiler. 200’e yakın rejim karşıtıylabirlikte 1982 yılında Türk vatandaşlığından çıkartıldılar. 1971 darbesi’nden otuz yıl sonra, cuntacı generallerieleştiren bir yazısından dolayı Özgüden hakkında yeni birdava açıldı ve mahkeme kendisinin Türkiye’ye girer girmeztutuklanması için sınır kapılarına bildirimde bulundu. Özgüden Türkiye’de Gazeteciler Sendikası, GazetecilerCemiyeti, Türkiye Gazeteciler Sendikaları Federasyonu(TGSF), Basın Şeref Divanı ve Basın İlan Kurumu yönetimkurullarında, Belçika’da da Profesyonel Gazeteciler Ce -miyeti, Belçika İnsan Hakları Derneği, Brüksel KültürlerArası Etkinlikler Merkezi (CBAI), Irkçılığa ve Yabancı Düş-manlığına Karşı Mücadele Hareketi (MRAX) üyeliklerindebulundu.

2007 yılında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Yöne-tim Kurulu tarafından Özgüden’e “Türk Basını’na 50 yılıaşkın süreyle vermiş olduğu seçkin hizmetler” nedeniyle birteşekkür belgesi verildi.

2006 yılında da, eşi gazeteci İnci Tuğsavul-Özgüden’lebirlikte, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi tarafın-dan Ayşe Zarakolu Düşünce Özgürlüğü Ödülü’ne layıkgörüldü.

Türkiye’de yayınlanmış kitapları: Faşizm (1965) , Kap-italizm (1966); Avrupa’da Ingilizce, Fransızca ve Hollandacaolarak yayınlanmış baslıca kitapları: Türkiye Dosyası (1972),İşkencede Türkiye (1973), Türkiye, Fasizm ve Direniş(1973), Uluslararası Sendika Hareketi (1979), TürkiyeliGöçmen İşçiler (1983), Türkiye’de Militarist “Demokrasi”Üzerine Kara Kitap (1986), Türkiye’de Islam Köktendincil-iği (1987), Türkiye’de Aşırı Sağ Hareket (1988).

Page 590: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

589

İÇİNDEKİLER

İlk 46 yılın sürgün yazıları ...................................................... 3Yarım yüzyıllık sürgünden son izler .......................................... 346 yılın sürgün yazıları ............................................................ 25Sürgün öncesi Türkiye’deki son yazı ....................................... 2512 Mart Darbesi’nin Arka Planı ................................................32Türkiye’deki rejimdir sanık sandalyesine oturtulan!................ 37İşçi sınıfımızın Avrupa kesiminin yeni mücadele yılı ............. 40CHP iktidarı yurt dışındaki işçilere yeni tuzak kuruyor .......... 47MHP’nin yurt dışı faaliyetleri üzerine açıklamalar.................. 50Tırmanan faşist teröre karşı daha etkin mücadele ................... 54Emperyalizmin tezgahladığı faşist darbe.................................. 60İki 7 Kasım .............................................................................. 64Bir Sol’dan, Bir Sağ’dan ......................................................... 68Darbecilere darbe ..................................................................... 73Türkiye sosyal tarihinin dokümantasyon sorunları ................. 7612 Eylül rejiminin yargılanmasında tanıklığım ....................... 83Uluslararası sendikal hareketin dar boğazı ............................... 87Kürt sorunu değil, Türk diktası sorunu! ................................... 97Gazeteciye kışla adaleti! ......................................................... 100Ertelenen Utanç Şenliği: Europalia-Türkiye 96 ......................104Siyasal göçmenlik üzerine .......................................................1101968, Gençlik ve parti ..............................................................118Otuz yıl sonra .......................................................................... 129700+75 = 775 ...........................................................................136Gecikmeli bir 1984! ................................................................ 143Tarihsel Washington zaferi! .....................................................146Bir tarih konuşuyor... .............................................................. 149Evren’leşen Ecevit! .................................................................151ANC’den KNC’ye................................................................... 154Truva Atları ............................................................................ 157Komplo üzerine... ................................................................... 160Kızıl Elma’yı kendi kurdu kemiriyor! .................................... 163Leyla’dan Feleknas’a! ........................................................... 166

Page 591: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

590

Çifte standart .......................................................................... 169Gazeteci Başbakan! ................................................................ 173Hasan II, Oufkir ve Ben Barka! .............................................. 176Yılmaz Güney… “O bir insandı! ............................................ 179ITT Caddesi’nde Korsanlık? .................................................. 186“Hasan’ı nasıl bilirsiniz?” ...................................................... 189Tam 29 yıl sonra... .................................................................. 193Sanık N°1: MGK... ................................................................. 196Önce demilitarizasyon... ......................................................... 199Eşek çıkartması ...................................................................... 203Hangi ters mantık? .................................................................. 206Mahcup Enternasyonalizm! .................................................... 209Haydi biraz mertlik! ............................................................... 213Duvar’ın ötesi ........................................................................ 216Kışlalı’yı kim öldürttü? .......................................................... 224Atatürkiye ............................................................................... 227İdama da hapse de hayır! ........................................................ 231Lumumba dersleri! ................................................................. 234Aptallaştırma .......................................................................... 237Kamber Ateş tu çawayi? ......................................................... 241Helsinki ve Lumumba ............................................................ 244Halklardan özür dilemek! ....................................................... 251Uymadan uymuş olmak! ........................................................ 255“Gavur” sofrasında! ................................................................ 2582000’in gündemi ..................................................................... 262Kör parmağım gözüne! ........................................................... 265Faşistin seçmecesi! ................................................................. 26960’ların sosyalist enformasyon ve mücadele dergisi Ant ....... 273“Savulun Türkler Geliyor!” ................................................... 291Kaz adımlı AB yürüyüşü! ....................................................... 294Dört Yanım Puşt Zulası!” ....................................................... 298Ajan diplomasisi! ................................................................... 301Hâlâ 12 Mart! ............................... ......................................... 305Ecevit Zana’dan özür dilemelidir! .......................................... 308MGK’ya baş aranıyor! ............................................................ 312Florida’ların çığlığı! ................................................................ 316Hedef Göstermek! .................................................................. 319Özgüden’le İnternet Ortamında Yapılan Görüşme ................. 322Şen ola bayram şen ola! .......................................................... 331

Page 592: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

591

Açılım beklentileri ve siyasal sürgünler ................................. 334Utanmak diye bir şey vardır! .................................................. 339Zana, Mandela, Nesrin ve de Avrupa! .................................... 344Halk düşmanlığının AB patentlisi... ........................................ 348Tilda ve Ant Yayınları ............................................................. 353Père-Lachaise’dekilere saygısızlık... ..................................... 360Barış mimarı iki kavga adamı için .......................................... 363Göçmenlik mi. sürgün mü? ..................................................... 368Darbesiz darbeler .................................................................... 372Avrupa’daki barış hareketimizin yakın hedefleri ................... 376Geberen Kapitalizm’den 27 Mayıs’ın Eleştirisi’ne ................ 38112 Mart sonrası yurt dışında direniş ....................................... 389“Türkçe Medya hiçbir zaman bağımsız olamadı” ...................399Aşık Nesimi: “Bugün 72, 6 Mayıs’tır” ................................... 408“Türkçe Ağlayan Köpek” kitabı üzerine…. ........................... 412Mustafa Suphi ve yoldaşlarını kim öldürttü? ......................... 415Kavgayı sürgünde sürdürmek, sürgünde ölmek...................... 417İstanbul’daki Vedat Türkali Gecesi’ne Mesaj..........................428“Vatansız” Gazeteci üzerine .. ............................................. 431Gerçeğin gözüyle gazeteci anıları - Turgay Olcayto ................431Gazeteci Doğan Özgüden'in Anıları - Gürsel Köksal ..............433Sürgündeki “Vatansız” Gazeteci - Osman S. Arolat................ 434Özgüden’ler hâlâ haymatlos - Faruk Pekin.............................. 438Doğan Özgüden ile röportaj - Volkan Alıcı ............................. 443Anatolya çocuklarının tevratı: Vatansız Gazeteci Medeni Ferho ......................................................................... 451Mektup - Derwich Ferho. ........................................................ 456Türkiye’nin en önemli gazetecisi - Erol Özkoray .................. 4581960'lardan bugüne bir 'vatansız' gazetecinin anıları Emre Ertani ............................................................................. 460Bizim Türkler - Cahit Mervan ................................................ 46840 yıllık “Vatansız Gazeteci” - Günay Aslan........................... 471Bu ülkenin en güzel on yılı… - Engin Erkiner ..........................474Vatansız gazeteci - Eylem Aydemir.......................................... 479Doğan Özgüden’e mektup -Sennur Sezer ................................481Barışı görmeden ölmek istemiyoruz! - Hasan Cemal ............. 483Bütün Yolculuk Boyunca Hasret Ayrılmadı Benden

Page 593: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele

Tamer Çağlayan .......................................................................486Doğan Özgüden’in ‘Vatansız’ Gazeteci Kitabı Üzerine Sırrı Öztürk .............................................................................. 493Üç Gazeteci - Ragıp Zarakolu ................................................. 495"Vatansız bir gazetecinin" anıları Belçika Gazeteciler Cemiyeti ................................................. 499Doğan Özgüden'e Güzelleme - Orhan Suda ............................501Vatansızlaştırılmış vatansever gazetecinin anıları Mehmet Köksal ....................................................................... 503«Avrupa Acı Vatan, Kimine Hiç Gülmeyi…» Nusret Özgül ........................................................................... 506Doğan Özgüden'in "Acı Vatanı" - Orhan Suda ....................... 510Doğan Özgüden’in anılarının ikinci cildi de yayınlandı Koray Düzgören ................................................................... 513«Vatansız Gazeteci» ve «Tanıklıklar» - Bülent Habora, ......... 515Hediye Kitap - M. Sehmus Güzel ............................................ 517Gazeteci Doğan Özgüden’in kırk yıllık sürgün hayatı – Korkut Akın ............................................................................. 518Işığın bekçisi; "Vatansız Gazeteci" – Cumhuriyet .................. 521Doğan Özgüden 77 yaşında! – Hüseyin Aykol, Özgür Gündem ................................................523Sürgün yılları - Turgay Olcayto ............................................... 525Sürgün Yılları - Deniz Çaba Şen ............................................. 526Doğan Özgüden’le söyleşi - Deniz Deren Önen ..................... 533Bir mücadele insanının anıları - Murat Belge ......................... 535Sol Gazetecilik ve Özgüdenler - Uğur Hüküm ........................538Kürt meselesi ve 27 Mayıs darbesi - Ali Mert ......................... 541Bir sürgün çift - Ahmet Kahraman .......................................... 544İnsan haklarını savunma uğruna vatansız Alessandro Michelucci ............................................................ 546Bir zamanlar gazetecilik!.. - Nazım Alpman ............................547Doğan Özgüden’in anılarının gösterdikleri - Gün Zileli.......... 550Özgüden-Tuğsavul ve 45 yıl - Engin Erkiner ......................... 555İnci Tuğsavul – Doğan Özgudenle röportaj Belkıs Pişmişler ....................................................................... 558Özgüden ve Tuğsavul’la röportaj - İsmet Kayhan .................. 572Doğan Özguden‘in Özgeçmişi ................................................ 587

592

Page 594: SÜRGÜN YAZILARI - INFO-TURK · 2019-07-14 · muz Demokrasi İçin Birlik’inAvrupa Komitesi üyesi ve Fransa Komitesibaşkanı idi, 12 Eylül cuntasına karşı bir-likte mücadele