tesavvufski rječnik
Embed Size (px)
DESCRIPTION
RiječnikTRANSCRIPT
TASAVVUF TERMLER VE DEYMLER SZLProf. Dr. Ethem CebecioluAB: Farsa su demektir. Tasavvuf stlah olarak eitli manalar ihtiva eder: Marifet, lh feyz, zt, varlk, kmil nefs, ruh-i zam, tmel akl. ABA: Arapa abe veya abye de denir. Geni, fakat ksa bir nevi gmlek olup, dizden biraz aa iner ; st tarafnda, ba ve yanlarnda kollar iin birer delik bulunur. Kei klndan dokunan kaln ve kaba kumatan yaplr. Beyaz veya kahverenkli olur. Dervilerin giydii bir elbise olup, kkeninin Hz. Peygamber (s)'e kadar uzand sylenir. Aba giyen dervilere, "Ab-p" denir. Sfiyyenin abadan elbise giymesinin, Hz. Peygamber (s)'in snnetine ittiba iin olduu zikredilir. ABADLE: Abdullah kelimesinin oulu olup, Arapa Abdullahlar, anlamna gelir. Allah'n esma-i hsnasnn bana "bd" kelimesi muzaf klnarak yaplan isimler de bu cmledendir. Allah'n isimlerine mazhar olan kullar eit eittir. Kimi Allah'n "es-Sabr" isminin mazhar olur, yani amelen, kavlen ve halen, o sfat (sabr) kendinde gerekletiren kii, Abdussabr adn alr. Bu kii, sabr gerekletirmeye muvaffak olduu iin, sabrna nihayet bulunmayan yce Allah'n kulu zelliini (veya ismini) almaya hak kazanr. Kaan, Allah'n gzel isimlerinin hepsinde bu durumun geerli olduunu kaydeder. Kii, tahakkuk ettirdii ismin, bilincine ermitir. eyhu'l-Ekber Muhyiddin Arabi'nin "Abadile" adl bir eseri vardr. B- ULVYYE: Arapa yce, ulvi babalar demektir. Birinci akl, tmel nefs, tmel tabiat ve heba, b-i ulviyyeden addolunur. Zira bunlar, yaratklarn ortaya knda rol olmalar bakmndan, ba (babalar) adn alrlar. Yine, isimler de bunlarla ortaya kar. ABASI KIRK YERNDEN YAMALI: Bu deyim, dilimize tasavvuftan gemitir ; dervilerin abalarnn yrtk prtk olmasn ifade eder. Eskiden derviler, hrkalarnn helal maldan olmasna itina gsterirler, bu yzden mallarnn hell olduuna inandklar sufilerden kuma paralar toplarlar, bunlar birbirine dikip ekleyerek kendilerine aba yaparlard. Bu eit aba ve hrkaya, Arapa'da yamal manasna gelen, murakka da denir. Ayrca, "abal" kelimesi, fakir ve yoksul kimseler iin kullanlr. BU'L-AHVAL: Arapa, hallerin babalar demektir. Hlin tasarrufu altnda olan ve hal tarafndan kullanlan kimseye bnu'l-vakt; hali kendi tasarrufuna alan kiiye ise Ebu'l-vakt denir. Halleri bu ekilde kullanabilme gcne sahip olanlara "hallerin babalar" (aba'l-ahval) denir. Abau'l-ahvalin mukabili ebnau'lahval'dir. ABBASYYE: Ebu'l-Abbas Ahmet b. Muhammed b. Abdurrahman b. Ebi Bekri'l-Ensari'l-Endelus (. 633/1235) tarafndan kurulan bir tarikat. spanya'da yaygnlk kazanm Medyeniyye'nin bir koludur. ABD : Arapa, lgatta kle insan iin kullanlr. Bir insann kalbi, Allah'n gayri hereyden syrlmadka, kul olamaz. Bu durumda olan kiiye de, Allah'n kulu denir. Allah mmin kulunu "abd" dan daha gzel bir isimle anmam, Kur'an'da "ibdun mukramun" (ikram olunmu kullar)" (Enbiya/26) buyurmutur. Nebilerini ve Resullerini de bu isimle anmtr : "kullarmzdan brahim'i an" (ad/45), "kulumuz Eyyub'u an" (ad/41), "ne gzel kul" (ad/30). Hz. Muhammed (s) de ibadetten ayaklar iip kendisine : "Ya Rasulullah (s), Senin gemi ve gelecek btn gnahlarn afvolmad m?" diyen eine : "kreden bir kul olmayaym m?" karln vermitir. Yine Hz. Peygamber (s) yle der : "Melik peygamber olmakla kul peygamber olmak arasnda serbest brakldm, ikinci kk tercih ettim" Allah ile mahlukat arasnda kulluktan daha yksek bir
derece olsayd. Rasulullah onu karmaz. Allah da, O'na verirdi. O, bu yzden ehadet kelimesinde" abduh ve resulh" diye anlr. Grld vehile, kulluk bir insan iin en yksek makamdr. Tasavvufta, aadan yukarya doru manevi ykselii ifde eden makamlarn bana tevbe, en st zirvesine de kulluk konulmutur. Kul olun kii gerek hrriyet sahibidir. Zira o, Rab'dan baka kimseye boyun emez. O, sadece Allah'n emirlerine sarlr. O'ndan baka hereyden bamsz ve hr olur. Allah'n emirlerine uzak kalan kimse, nefis veya eytann esareti altnda demektir. Mutasavvflar, abd lafzn er-Rabb mukabilinde kullanrlar. Ubudiyyet salih kula mahsus olup, Allah onu birine nasip etti mi, artk o, Allah tarafndan yardm grm demektir. Bu ekilde kulun nefsinin ve nevasnn hazlar rtlr. Sonunda, Allah onu kulluk nimetlerine daldrr ve sadece kendisi ile megul eder. ABDAL: Arapa, bedel, bidl ve bedii kelimelerinin oulu olup, bdela da bu meyanda zikredilir. Karlk, halef, erefli, cmert, ivaz gibi lgat manalar bulunmaktadr. Tasavvufta ise veliler arasnda, insanlarn ilerinde tasarruf iin mnevi msaade verilmi kiilerdir. Trke'de kullandmz abdal (hatta aptal) kelimesi. Arapa "Ebdal"den bozmadr. Kamus- Trk'de safderun, ahmak, bir eye akl yormaz, kalendermerep ve dervi adam eklinde tarif edilir. Tasavvufta, abdal, rical-i gaybtendir. Kur'an- Kerim'de gememekle birlikte. Aliyy'l-Kari'nin Mevzuat'ndan rendiimize II, 1265)." Sizden nceki mmete mensup bir kii, hesaba ekildi. Hayrl bir ameli bulunamad. Ancak yumuak bir insand. Hizmetilerine emrederken zora komazd. Allah (c), yle buyurdu. "Buna ondan daha lykz, onu affediniz (braknz)" Kefu'l-Hafa, l, 135. Bu isim Kur'an'da be yerde geer. ABDU'L-HR: Her eyin sonunda Allah'n varlnn devam etmesi, bulunmas, O'nun el-hir ismini tanmlar. Yaratlanlarn fn olmasndan sonra, Allah Ta'l'nm beksn ve hiriyyetini grp, "Onun zerine bulunan her ey fndir. Cell ve ikram sahibi olan Rabbinin vechi kalcdr" (Rahman/26, 27), yetini gerekletiren (hakikatna eren) kula denir. Bak olan Allah'n vechi, onun zerine doduu iin, O'nunla bak kalmtr. Allah'a kavumakla yok olmaktan kurtulmutur. Velilerin bir ksm, hatta byk bir ounluu bu ikisiyle (fena ve beka) muttasftrlar. el-hir ismi Kur'an'da bir yerde geer. ABDU'L-ALM:El-Alm, hakkyla bilen demektir. Dnme ve renme sz konusu olmakszn, aksine, srf ftr saflk ve kuds nurun te'yidi ile, Allah'n kendi katndan, kefe dayal ilmi verdii kula, Abdu'l-Alm denir. Kur'an'da 163 kere geer. ABDU'L-ALYY: El-Aliyy, izzet, eref ve hkmranlk bakmndan en yce demektir. Gc akranna stn, mnlar istemede, himmeti, kardelerininkinden fazla, zerinde btn rtbeleri toplayan, yce faziletlerin tmne ulaan kula, Abdu'l-Aliyy denir. Kur'an'da 11 yerde geer. ABDU'L-AZM: El-Azim, azamet sahibi anlamnadr. Allah'n azametiyle tecelli ettii kul. Bu, azametinden dolay Allah'a tam anlamyla tezelll eder. Allah, bu kulunu, insanlarn gznde byk gsterir, ann insanlar arasnda yceltir. Onlar ona sayg duyar, onu zahirinde grnen azamet sebebiyle yceltirler. Kur'an'da alt yerde geer. ABDU'L-AZZ: El-Azz, yenilmeyen yegne galip, izzet sahibi anlamnadr. Allah'n izzet tecellsi ile azz kld kul, olaylar ve mahlkattan hi bir ey onu yenemez iken o her eye stn gelir. te bu durumdaki kula, Abd'l-Azz denir. Kur'an'da 99 yerde geer. ABDU'L-B'S: El-B'is, lmden sonra dirilten demekter. Nefsinin, sfat, hev ve heveslerini irad lmle (nefis terbiyesi ile) nihayete erdirdikten sonra, Allah'n, kalbini hakik hayatla dirilttii kiidir, ite Allah, bu kulu, el-B'is isminin mazhar klar. Bylece o, cehalet lmn, ilimle diriltir, Hakk'n isteine uygun olarak, onlara hayat verir. Kur'an'da yedi yerde fiil olarak geer. ABDU'L-BK: El-Baki, devam eden demektir. Allah'n bekasn gsterip fena-i klle erdiinde onunla baki kld kuldur. Allah'a bununla onun taayyn iin mutlaka gerekli ubudiyetle ibdet eder. Bu, tafsilen cem'an, ta'ayynen ve hakikaten, bid ve ma'bddur. Zira el-Baki vechinin tecellisinin tesiriyle resmi (ekli) kaybolmutur. Hadis-i kudsi; "onu ldren ben isem diyeti zerimedir. Diyeti zerime olann diyeti benim" Kur'an'da mtak olarak iki yerde geer." ABDU'L-BR: El-Bari', modeli olmakszn canllar gzel bir ekilde yaratan demektir. Manas, Abdu'lHlk'a yakndr. O'nun ilmi, eksiltmek ve deimekten uzaktr. O, bylece, dengeli, uygun ve eksilmekten uzak ekilde, el-Br isminin hazretine uygun olarak i yapar. yet: "Rahman'n yarattnda bir eksiklik gremezsin" (Mlk/3). Zira, el-Br, o kula, Rahman isminin altndaki isim ubelerinden biriyle tecelli eder. Kur'an'da iki yerde geer. ABDU'L-BSIT: El-Bst, rzk genileten veya ruhlar bedenlere yayan demektir. Allah Ta'l'nin
hilkatinde (yaratlnda) bast verdii kii. Bu kii, Allah'n izni zere kendisiyle ferahlk duyduu kullara, maln, cann, emrine uygun olarak verir, bunun sonucu, onlar da, basta ererler. nk Abdu'l-Bst, el-Bst isminin tecellsi ile bast eder. Bu, eriata aykr olmayacak tarzda vuku bulur. Fiil faili halinde onbir defa Kur'an'da geer. ABDU'L-BASR: Bkz. Abdu's-Semi' ve Abdu'l-Basr. ABDU'L-BTIN: El-Btn, ztnn grlmesi ve mhiyetinin bilinmesi asndan gizli olan demektir. Kalb muamelelerde bula eren hamdi, srf Allah'a mahsus klan ve Allah'n srrn takdis ettii kula, Abdu'lBtn denir. Ruhanlii kendisinde galebe alana kadar, el Btn ismiyle ona tecell eder, onu batnlara yaklatrr. Gib olan eyleri haber verir. Bylece o, insanlar manev kemlta, i arnmasna ve yolu temizlemeye arr. Abdu'l-Btn, semviyyt, ruhaniyyt ve gayb leminde kabuklardan syrlmaya davet eden Hz. sa (a) gibi, tenzhi tebihe tercih eder. Kur'an'da bir yerde geer. ABDU'L-BED: El-Bedi, benzersiz ekilde yaratan demektir. Allah'n zat, sfat ve fiillerinde bedi' olduunu gsterdii kul. Allah onu bu ismin mazhar klar. Kur'anda iki yerde geer. ABDU'L-BERR: El-Berr, iyilik eden, va'dini yerine getiren, anlamndadr. Man ve suret asndan, her eit iyilii zerinde tayan kiiye Abdu'l-Berr denir. Grd btn iyilikleri ve faziletleri uygular. "Lkin bir (iyi olan kii), Allah'a, hiret gnne, meleklere, Kitab'a, peygamberlere inanan, O'nun sevgisiyle yaknlarna yetimlere, dknlere, yolculara, yoksullara ve kleler urunda mal veren, namaz klan, zekat veren ve ahitletiklerinde ahidlerine vefa edenler, zorda, darda ve sava alannda sabredenlerdir. te onlar doru (sdk) olanlardr ve saknanlar ancak onlardr" (Bakara/177). Kur'an'da bir yerde geer. ABDU'L-CM': El-Cmi, toplayan. Allah'n isimlerinin tmn kendisinde toplad kul. Allah, onu cmi'iyye'nin mazhar klar. O da nefsi veya bakasnda ortaya kan danklk ve paralanmay ilah cem'iyyetle toplar. Kur'an'da fiil olarak sekiz yerde geer. ABDU'L-CEBBR: El-Cebbr, iradesini her durumda yrten veya yaratlmlarn hlini iyiletiren anlamnadr. Noksan veya krk (yani zayf) her eyi (herkesi) glendiren kii. nk Hakk, kulunun hlini glendirir. Bu ismin tecellsi ile, yksek bir hle getirmek zere, onu gl klar. Kur'an'da sekiz yerde geer. ABDU'L-CELL: El-Cell, azamet sahibi anlamnadr. Allah'n celli ile cell kld kiiye, Abdu'l-Cell denir. Bu kul, sonunda yle olur ki, kendisini gren herkes, kalbindeki cellden dolay heybete kaplr. elCell, eklinde Kur'an'da iki kere geer. ABDU'L-CEVVD: El-Cevvd isminin tecellisine mazhar olarak, insanlar arasnda cmertlikte ileri giden kula, Abdu'l-Cevvd denir. Kur'an deil, hadisle sabittir. ABDU'D-DRR ve ABDU'N-NF': Zarar veren fayda salayan Allah'n dilediini yapar olduuna muttali kld kul. Allah, ona fiillerin tevhidini aar. Grd zarar; fayda, hayr ve errin tmn ancak Alah'dan bilir. Bu iki isim gerekletirdii, ve bunlara mazhar olduu zaman, o insanlara zarar verir veya menfaat salar. Allah, bir takm kullarna bu ikisinden sadece birini nasib eder. Mesela eytan ve ona uyanlar ed-Dasr isminin mazhar klar. Hzr ve ona uygun kiileri de en-Nafi isminin mazhar klar. Ed-Dasr, trev olarak Kur'an'da iki yerde en-Nafi de ayn ekilde olmak zere sekiz yerde geer. ABDU'L-EHAD: El-Ehad, blnp paralara ayrlmamas ve benzerinin bulunmamas anlamnda tek olan demektir. Bu ismin tecell ettii kul, zamann sahibi olan vaktin biriciidir. O, ehadiyyet-i l'da bulunan, en byk kutbiyyet sahibidir. Kur'an'da yerde geer. ABDU'L-EVVEL: El-Evvel, varlnn balangc olmayan demektir. Hakk'n evveliyet ve ezeliyetini, her eyde mahede eden kul. Bu kul, tatlarda yarp, hayrlarda koarak, her makamda bu ismi gerekletirmek suretiyle (Abdu'l-Evvel isimine layk biimde) birinci gelir, el-Evvel olur. Halkiyyetle beraber bulunan herkese, ezeliyyeti gerekletirmek lzmdr. Halkiyyete, huds (sonradan olma) ad verilmitir. Kur'an'da bir yerde geer. ABDU'L-FETTH: El-Fetth, iyilik kaplarn aan veya hakemlik yapan anlamlarn ifde eder. Allah'n, her eidiyle, anahtarlarn srlarnn ilmini verdii kula, Abdu'l-Fetth denir. Allah onun (yani Abdu'l-Fetth olan kulu) vastasyla, husmetleri, kilitleri, problemleri ve skntlar aar. Allah, onun vastasyla nimeti tutup vermedii gibi, rahmet (ftht)ini de yine onun (vastas) ile gnderir. Kur'an'da yerde geer. ABDU'L-GAFFR: El-Gaffr, daima affeden, tekrarlanan gnahlar balayan demektir. Kendisine ktlk yapan herkesin suunu rten ve kendisinden olann rtlmesini istedii eyi, bakalar iin de isteyen kula Abdu'l-Gaffr denir. nk Allah, bu kulunun gnahlarn rtp, Gaffrlk tecellsi ile, onu balamtr. Allah, el-Gaffr'lm, Abdu'l-Gaffr (olan kulu vastas) ile ortaya karr. Kur'an'da doksan yedi yerde geer.
ABDU'L-GAN: el-Gan, zengin, ihtiyasz. Allah'n cmle mahlkta muhta olmaktan kurtard kuldur. Kendisinden daha istemeden ona ihtiya duyduu eyleri verir. Ancak bu, kulunun himmetinin gcnn topluluuna, kendine muhtalna zat fakr gerekletirmesine ve istidadna baldr. Kur'an'da onsekiz yerde geer. ABDU'L-HD: el-Hd, yol gsteren, murada erdiren demektir. el-Hd isminin tecell ettii kii. Allah, sdk ile Hak'dan konuarak emrettiklerini halka onun vastas ile tebli edip, onlara hidyet edici klar. Ona, Nebi'ye asaletle, tabi olanlarna verasetle olduu gibi inzar eder. Kur'an'da on yerde geer. ABDU'L-HFID: el-Hfd, alaltan, zillet veren demektir. Her konuda, Allah'a kar tezelll hlinde bulunan kuldur. Her eyde Hakk' grd iin, nefsini alaltn Kur'an'da bir yerde geer. ABDU'L-HAFZ: el-Hafz, koruyup gzeten ve dengede tutan demektir. Allah'n, iini, dn, dncelerini, hallerini, szlerini ve fiillerini, her trl ktlkten koruduu kiidir. Allah, el-Hafz ismiyle bu kuluna yle bir tecell eder ki, onunla beraber bulunanlara, bu hfz sirayet eder. Eb Sleyman edDarrn'den, kalbine otuz sene mddetle ktlk gelmedii, onunla beraber bulunmaya devam ettii srece, yanndakilere de ayn durumun sz konusu olduu, anlatlr. Kur'an'da on iki yerde geer. ABDU'L-HAK: el-Hak, fiilen var olan, realiteye uygun, gerek gibi anlamlan ihtiva eder. Hakk'n tecell ettii kiidir ki, Allah, bu kulunu, btl fiil, sz ve hallerden korur. O da, her eyde Hakk' grr. onk O, ztyla kim, vcib ve sabit olandr. Siva ad verilen ey, batl ve yok olucudur, varl Hakk'a bal (yani Hak ile)dir. Belki o, Hakk'n suretlerinde O'nu Hakk olarak, batl da btl olarak grr. ABDU'L-HAKEM: el-Hakem, son hkm veren anlamndadr. Abdu'l-Hakem, kullara, Allah'n hkmyle hkmeder. Kur'an'da on yerde geer. ABDU'L-HAKM: el-Hakm, btn emirleri ve ileri yerli yerinde olan demektir. Allah'n, eyadaki hikmet noktalarn gsterdii, konumasnda mkemmellie ve davrannda isabete muvaffak kld kiidir. Bu kul, bir eyde noksanlk grmez ki onu gidermesin, yine bir eyde bozukluk bulmaz ki onu slh etmi olmasn. Kur'an'da doksan alt yerde geer. ABDU'L-HLIK: el-Hlk, takdirine uygun bir ekilde yaratan demektir. Bu isim bir kulda tecell edince, o, Allah'n diledii nisbette her eye kadir olur. Zira, bu durumda Allah kuluna, halk ve takdir sfatyla tecell etmitir. Kul da, Allah'n takdiri ile takdir eder. Kur'an'da sekiz yerde geer. ABDU'L-HAMD: el-Hamd, lmeye lyk olan demektir. Hakk'n zerine len sfatlarla tecell ettii kuldur, insanlar (Abd'l Hamd olan) kulu dkleri hlde, o, sadece Allah' er. Kur'an'da onyedi yerde geer. ABDU'L-HALM: el-Halm, acele ve kzgnlkla muamele etmeyen demektir. Bu ismin tecel ettii kul, kendisine kar su ileyene ceza vermede acele etmez, ona yumuak davranr. Kendisine eza edenin skntsna, sefihlerin sefihliine tahamml eder, ktl iyilikle savar. Kur'an'da onbe yerde geer. ABDU'L-HASB: el-Hasb, kullarna yeten veya onlar hesaba eken demektir. Allah'n t nefislerine varana kadar, nefeslerini hesaba eker hle getirdii ve bu konuda onu ve sevenlerini baarya erdirdii kii. Kur'an'da drt yerde geer. ABDU'L-HAYY: el-Hayy, ebed hayatla diri olan manasnadr. Hakk'n ebed hayatyla, kendisine tecell ettii kuldur. Bylece (Abdu'l-Hayy olan) kul, O'nun devamll olan hayat ile yaamay srdrr. Kur'an'da ondokuz yerde geer. ABDU'L-KBID: el-Kbd, rzk tutan veya canllarn ruhunu alan demektir. Allah'n tutukluk (kabz) verdii kuldur Allah, bu kulu adli ve hikmetine uygun olarak, zerlerine feyzolmas (gelmesi) gerekmeyen ve kendilerine lyk bulunmayan eyden nefsini ve bakasn tutucu hale getirir. Yine Allah, bu (Abdu'l-Kbd olan kulujnu, kendilerine yakmayan konularda, kullara engel klar. Kullar da bu (Abdu'l-Kbd)nun engeli ve tutuuyla kabza (tutuklua) urarlar. Fiil olarak bir yerde geer. ABDU'L-KDR: el-Kdir, her eye gc yeten, kudretli demektir. el-Kdir isminin tecellsi ile, tm takdir edilen eylerde, Allah'n kudretini gren kuldur. O, tutmay kendisiyle gerekletiren ilh elin suretidir. Ona hi bir ey engel olamaz. Her eyde, Allah'n etkisini, zatlarndaki ademiyet (yokluk) ile beraber, ma'dmlara vcdun yardmnn srekli olarak ulatn grr. Eyada Allah'n kudretiyle tesir etmesine ramen, kendi nefsinin yokluunu grr. Durum, Abdu'l-Muktedir iin de byledir. Ancak o, icad (var etmen)in kaynan ve hlini grr. Kur'an'da elliyedi yerde geer. ABDU'L-KAHHR: el-Kahhr, yenilmeyen yegane glib, demektir. Nefsinin glerini kahretmek zere, te'yidi ile, Allah'n baarya erdirdii kuldur. Bylece, ona el-Kahhr ismiyle tecell eder. O, kendisinden yz evireni kahreder. Kendisiyle savaan ve dmanlk eden herkesi, hezimete uratr. Mahlkta tesir eder,
ancak, onlardan etkilenmez. Kur'an'da sekiz yerde geer. ABDU'L-KAV: el-Kav, her eye gc yeten, kudretli anlammadr. Gazap, ehvet, heva ile nefsine destek veren eytan ve ordusunun, ayrca ins ve cin eytanlarndan olan dmanlarnn sultasna kar, Allah'n kuvvetiyle glenen kii. Kahri olmadka, Allah'n hi bir mahlkt, ona mukavemet edemez. Galebesi olmadka, hi bir kimse ona g yetiremez. Kur'an'da onbir yerde geer. ABDU'L-KAYYM: el-Kayym, her eyin varl kendisine bal olup kinat idare eden demektir. Eyann varln Hakk'a bal olarak gren kul. Kayymiyyet, tecell edince, o kul, bununla, halk arasnda, Allah'a balanp emirlerini yerine getirerek, onlara, geimleri, hayatlar ve maslahatlar iin yaptklar ilerde yardmc olarak hizmet eder. Kur'an'da yerde geer. ABDU'L-KEBR: el-Kebr, ztnn ve sfatlarnn mhiyeti, anlalamayacak kadar uludur anlamna gelir. Hakk'm kibriys ile byk olan kii. O'nun bykl, fazl keremiyle halktan stn olmasdr. Kur'an'da otuzalt yerde geer. ABDU'L-KERM: el-Kerm, fazilet trlerinin hepsine sahip anlamn ihtiva eder. Allah'n, el-Kerm isminin vechini gsterdii (yani, el-Kerm ibmine mazhar kld) kii. O, keremi tecell ettirir. Zira, kerem O (Allah)nun kadrini bilmeyi ve O'nun snrna tecvz etmemeyi gerektirir. Malumdur ki, kulun mal mlk olmaz. O, kullar zerine olan Allah'n kerem ve cmertliinin dnda, hi bir eyi kendisine balamaz (nisbet etmez). Zira, Mevl'snn cmertlii, kendi mlknde, diledii kiilere tahsis edilmitir. Onu, keremiyle herkesin gnahn rtm olarak grr. Abd'l-Kerm, kendisine ktlk yapan, en gzel huyla ve muamele ile karlk vererek, onu affeder. Hz. mer (r), "Seni Kerm olan Rabbine kar gurura sevkeden ey nedir?" (infitr/6) yetini iitince, "Senin keremin ya Rab!" demitir. Bunun hccet telkin etmeyle ilgili olduunu sylemitir. Ksaca, Allah'n keremi yannda, tm kullarn gnahlarnn bir deere sahip olmadn grr. Kereminin feyzi gerei, Allah'n tm nimetlerini snrl grmez. Bylece, fiilleri, keremi sebebiyle kendisine tecell eden Rabbisinin ikram olarak ortaya kmas bakmndan bu kul, insanlarn en cmerdi hline gelir. Abdu'l-Cevvd' da bununla kyasla; nk kullarna onun cmertliinin vastas ve ve el-Cevvd isminin mazhar (ortaya kt yer) olmutur. Halk iinde, nefsini sevgilisine adayan kiiden daha cmert kim olabilir? Bylece o, kalbini, Allah'tan bakasna balamaz. Kur'an'da yirmi yedi yerde geer. ABDU'L-KUDDS: el-Kudds, her eksiklikten mnezzeh demektir. Allah'n perdelenmeden arndrd kii. Bu kulun kalbini, Allah'tan bakas megul etmez. Allahu Ta'l'nn u kuds hadiste ifade ettii gibi, kalbi sadece O, istil eder: "Yere ge smadm m'min kulumun kalbine sdm" (Kefu'l-Haf, U/373). Kim Hakk' kuatrsa, bakasndan arnr. nk Hak tecell ettiinde, O'ndan baka hi bir ey kalmaz. elKudds', mahlkttan arnm kalpten bakas kuatamaz. Kur'an'da iki yerde geer. ABDULLAH: Allah, ism-i cell, zt ismi. Hakk'n kendisine, btn isimleriyle tecell ettii kuldur. Kullar arasnda bundan daha yce bir makam yoktur. nk bu kul, O'nun en byk ismini gerekletirip, onunla sfatlanmtr. Bundan dolay, u yette ifade edildii gibi, bu isim, sadece Hz. Peygamber (s)'e mahsustur: "Allah'n kulu, O'nu anmak iin kalktnda, neredeyse, onun etrafnda kee gibi birbirlerine geeceklerdi" (Cinn/19). Gerekte bu, sadece Hz. Peygamber (s) iin geerlidir. Kutuplar iin bu makam, snnetine uymakla ona miras olduklarndan dolaydr. Bu isim, baykalarna mecazen verilir. nk, btn isimlerle muttasf olmak, vhidiyyet ve tm isimlerin ehadiyyeti iledir. Kur'an'da, ikibin altyz doksansekiz yerde geer. ABDU'L-LATF: el-Latf, yaratlmlarn ihtiyacn en ince noktasna kadar bilip, sezilmez yollarla karlayan kii anlammadr. Lutf iin ltuflu olma mevkilerini bilmesinden dolay, Allah'n kullarna ltufla davranan kii. Bu kul, ilere muttali, kullara Hakk'n ltfunun vastas olur. Latf ismi kendisinde tecell ettii iin,O'nun ltf sebebiyle, kullarna sezmedikleri tarzda yardm eder. Basiretler O'nu idrk edemezler. 7 yerde geer. ABDU'L-MCD: el-Mcid, anl, erefli demektir Allah'n kendi vasflaryla ereflendirdii kul. Allah, ona kabiliyetine gre vermi; Abdu'l-Mecd gibi, an ve erefine gre, kaldrabilecei kadar tahamml (tama) gc bahsetmitir. Kur'an'da yoktur. Ancak hadislerde sabittir. ABDU'L-MECD: el-Mecd, anl, erefli anlamn ifde eder. Ahlk ve sfatn olgunlatrd, Allah'n ahlkn gerekletirdii iin, Hakk'n kullar arasnda ycelttii kiidir. Bylece, insanlar, gzel ahlk ve fazlndan dolay onu yceltmilerdir. Kur'an'da drt yerde geer. ABDU'L-MELK: el-Melk, grnen ve grnmeyen lemlerin sahibi demektir. Allah'n dileyip emrettii hususta tasarruf ederek, kendine ve bakasna g yetirendir. Bu, Allah'n mahlkt arasndaki en gl varlktr. Kur'an'da bir yerde geer. ABDU'L-METN: el-Metn, her eye gc yeten, kudretli, demektir. Sapttrmak isteyenden etkilenmeksizin, dininde salam olan kul. Tam salam olduu iin, Hak'tan uzaklatrp dini yok eden kiinin
yannda bulunmaz. Abdu'l-Kav, her eye tesir ederken, Abdu'l-Metn hi bir eyden etkilenmeyendir. Kur'an'da yerde geer. ABDU'L-MUAHHR: el-Muahhir, geriye brakan anlamnadr. Kul, bu isim vastasyla, her tecvz ve taknlktan geri kalr. Onu tuyan ve tecvzden, bulunmas gereken hududa dndrr. Yine, geciktirilmesi (alkonulmas) gereken her fiil iin de durum byledir. Allah, hududu, insanlar iin izmitir. ABDU'L-MBD: el-Mbdi, ilkin yaratan demektir. Allah'n, ibdna (ilk yaratclna) muttali kld (ibda srrna erdirdii) kuldur. Halk ve emrin balangcn grr, ilk yaplan hayrlar, Allah'n izniyle balatr. ABDU'L-MUCB: el-Mcb, dualara karlk veren anlamna gelir. Hakk'n da'vetine icabet edip, O'na itaat eden kula denir. "Allah'a arana icabet ediniz"(Ahkf/31) yetini duyduunda, Allah onun davetine yle bir karlk verir ki, sonunda, ona el-Mcb ismiyle tecell eder. htiyc iin dua eden tm kullarna karlk verir. nk bu, Allah'n kendisine vacip kld isticbe cmlesindendir. Onun bu icabeti "Kullarm, sana Ben'den sorarlarsa, onlara yaknm. Dua ettiinde, onun isteine karlk veririm. Haydi yleyse, Ben'den kabul talebinde bulununuz" (Bakara/186) yeti gereidir. "... Bana inansnlar!..." (Bakara/186) yetindeki uhd imn iin gerekli tevhd ve kurb hkmnce, onlarn duasn kendi duas olarak grr. Kur'an'da bir yerde geer. ABDU'L-MUGS: el-Mus, yardm eden demektir. Allah'n, muhtacn ihtiycn, miktar ve vaktiyle bildirip, bilgisine uygun biimde, bunu baarmaya eksiksiz ve noksansz olarak muvaffak kld kiidir. htiyc gidermekte, ne ge kalr, ne de erken davranr. ABDU'L-MUHEYMN: el-Mheymin, kinatn btn ilerini gzetip, yneten anlamnadr. Hakk'n, her eyi grp gzeten olduunu mahede eden kii. el-Mheymin ismi kendisinde grld iin o, zerinde her hakk bulunann hakkn vererek, kendisini ve bakasn gzetmektedir. ABDU'L-MUHY: el-Muhy, can veren demektir. Allah'n el-Muhy ismiyle tecell ederek, kalbine hayat verdii kula Abdu'l-Muhyi denir. Hz. sa (a)'da olduu gibi, (bu kulunu) lleri diriltmeye muktedir klar. Kur'an'da bir yerde geer. ABDU'L-MU'D: el-Mu'd, tekrar yaratan anlammadr. Tm halk ve emr'in, sonunda kendisine dneceine, Allah'n muttali kld (veya bu srra erdirdii) kuldur. Bu kul, iadesi vacip olan, Allah'a dndrr. Sonunda, akbet ve me'dn, en gzel biimde saadetini grr. ABDU'L-MUNTAKM: el-Muntakim, sulular cezalandran demektir. Allah'n kullan arasnda, hududunu meru ekilde gzetmek zere, grevlendirdii kul'dur. Abdu'l-Muntakim, (bu konuda), insanlara yumuak ve merhametli davranmaz." O ikisi iin, Allah'n dinini uygulama konusunda sizi bir acma tutmasn (Nur/2). Kur'an'da bir yerde geer. ABDU'L-MU'ZZ: el-Mu'izz, ycelten, izzet ve eref veren demektir. Allah'n el-Mu'izz ismiyle tecell ettii kul, Bu kul, velilerden Allah'n izzetiyle ereflendirdiini aziz klar. Kur'an'da doksandokuz yerde geer. ABDU'L-MUKADDM: el-Mukaddim, ne alan anlammadr. Allah'n ne geirip, ilk safta bulundurduu kuldur. O, bu ismin tecellsi ile, fiillerden ne gemesi gereken her eyi ve ileri gemeye hak kazanan herkesi, baa geirir. ABDU'L-MUKSIT: el-Mukst, adaletli davranan anlammadr. Bu (ismin tecell ettii kul), adaletli davranmada, insanlarn en mkemmeli olandr. yle ki varsa, bakasnn kendi zerindeki hakkn bile teslim eder de bir bakas onu ne hisseder, ne de bilir. Zira o, kendisinde tecell eden Allah'n adaleti ile hkmeder. Her hak sahibine hakkn der. Grd her zulm yok eder. O, nur krsisi zerindedir. Aa inmesi gerekeni alcaltr ykselmesi gerekeni de yceltir. Hz. Peygamber (s) bir hadis-i erifte yle buyurur: "Adaletli davrananlar, nurdan minberler zerindedir" (Ahmed ibn Hanbel, Msned, c. II., s. 160). ABDU'L-MUKT: el-Mukt, bedenlerin ve ruhlarn gdasn yaratp veren demektir. Bu ismin tecell ettii kul, ihtiya iindeki kullarn ihtiyacn giderir. Kur'an'da bir yerde geer. ABDU'L-MUKTEDR: el-Muktedir, her eye gc yeten, kudretli demektir. Bu ismin tecell ettii kul, Allah'n kudretini her eyde grr ve O'nun izniyle her eye g yetirir. Kur'an'da yerde geer. ABDU'L-MUSAVVR: el-Musavvir, ekil ve zellik veren anlamna gelir. Bu ismin mazhar olan kul, tasvirine Allah'n muvafakat ve mutabakat ettiinden bakasyla tasvirde bulunmaz. Zira onun tasvir fiili, Allah'n tasvir ediciliinden kaynaklanmaktadr. Kur'an'da bir yerde geer. ABDU'L-MU'MN: el-M'min, gven veren, va'dine gvenilen demektir. Allah'n bela ve cezadan emn kld, insanlarn zatlar, mal ve rzlar konusunda gven duyduu kiidir. Kur'an'da ikiyz yirmi sekiz yerde geer. ABDU'L-MUMT: el-Mumt, ldren demektir. Allah'n nefsindeki neva, gazap ve ehveti ldrd
kuldur. Bylece kalbi canlanr, akl Hakk'n hayat ve nuru ile aydnlanr. yle ki, tecell eden bu sfat ve Allah'tan gelen etkili himmet sonucu, kendisinde; nefs kuvvetleri ldrmesi neticesinde de bakalarnda tesirli olur. ABDU'L-MUTE'L: el-Mute'l, izzet, eref ve hkmranlk bakmndan en yce, akn demektir. Bakasnn idrak edemeyecei ycelie ulap ycelen. O, el-Mte'l isminin mazhardr. Elde ettii olgunluk ve ycelikte durmayan, daha yce himmetiyle, her kayt, mekn ve makamdan stn bulunan mukaddes, mutlak, hakk ulvlii grd iin, Allah'tan, ycelikte ilerlemeyi isteyerek, her kemltta stnl, varlklarn en ereflisi, rtbece en stn olmasna ramen, Hz. Muhammed (s)'in "Rabbim, ilmimi artr" (Th/114) yetine muhatap klndn grmyor musun? Kur'an'da bir yerde geer. ABDU'L-MUTEKEBBR: el-Mutekebbir, azamet ve yceliini ortaya karan demektir. Hak karsnda kendisini zelil klmas sebebiyle, byklenmesinin yok olup, neticede, kendi kibri yerine, Allah'n kibriysnn gelmesidir. Bu, Allah'tan gayrisine Hak ile tekebbr ederken, bakasnn nnde eilmez, Kur'an'da bir yerde geer. ABDU'L-MUZLL: el-Muzill, zillet veren, anlammadr. Bu kul, el-Mzil isminin ortaya k yeridir. O, Allah'n zelil etmek istedii dmanlarn, kendisinde tecell eden el-Muzill ismiyle zillete drr. ABDU'N-NR: en-Nr, nurlandran, nur kayna gibi anlamlar vardr. Allah'n en-Nr ismiyle tecell ettii kuldur." Allah, yerin, gn nurudur..." (Nur) yetinin mnsn bu kul, anlar. en-Nr, kevn ve ilm olarak, her eyin kendisiyle ortaya kt ez-Zhir'den ibarettir. O, kendisiyle hidayete erilen lemlerin nurudur. Bu nura, asaleten Hz. Muhammed (s), O'nun snnetlerini yaamakla da miraslar sahiptir. Kur'an'da otuz yerde geer. ABDU'R-RF': er-Rfi', ycelten demektir. Her eyin zerinde ykselen kula, Abdu'r-Rfi' denir. O'nun ona nazar, siva (dier) ve gayr (baka)'n nazar iledir. Dereceleri ykselten, Hak ile kaim olmasndan dolay, nefsini kendi rtbesinden yukar kaldrr. Durum bunun tersine de olabilir. Zira, el-Hfd isminin mazhariyeti sebebiyle, ilki, srf adem (yokluk) hlinde grd iin, her eyi alaltn kincisi de, kendisinde olan er-Rf' isminin tecellsi ile grd her eyde, Hakk' ykseltir. Bana (el-Kn'ye) gre, bu, daha dorudur. Zira arif, sfatlanmak zere rahmeti ister, bylece acnan (merhum) deil, acyan (rahm) olur. Zira snin rahmetten olan pay, budur. Kur'an'da iki yerde geer. ABDU'R-RAHM: er-Rahm, balayan, esirgeyen, acyan anlamlarmadr. er-Rahm isminin tecell ettii kula, Abdu'r-Rahm denir. O, rahmetini takva sahibi ve slihlere tahsis etmi, kzdklarndan da intikam almtr. Kur'an'da yz on be yerde geer. ABDU'R-RAHMN: er-Rahmn, balayan, esirgeyen, acyan anlamlarmadr. er-Rahmn isminin kendisinde ortaya kt kula, Abdu'r-Rahmn denir. O, rahmetin dnda kalmad iin, kabiliyeti lnd btn lemlere rahmettir. Kur'an'da elli yedi yerde geer. ABDU'R-RAKB: er-Rakb, gzetleyip, kontrol eden demektir. er-Rakb isminin tecellsi altnda nefsinin fan olup gittiini idrak ederek, gzetleyicisini, kendisine nefsinden daha yakn bulun kula, Abdu'r-Rakb denir. Bu kul, Allah'n hi bir hududuna tecvz etmez. Bu hadlere riyet etmeye, kendini tam vermi kimse bulunmaz. Arkadalar yanna geldiinde, onlar Allah'n murkabesiyle gzetler. Kur'an'da be yerde geer. ABDU'R-RAF: er-Raf, efkatli, demektir. Allah'n re'fet ve rahmetine mazhar kld kuldur. Bu kul, er' hudud hari, insanlara ok re'fetli (efkatli) olur. Allah'n onun zerine bal bulunan hkm ve kazas gerei, gnahtan dolay kendine vacip klman ve haddi, rahmet eklinde grr. Her ne kadar dtan nikmet gibi grnse de... Bu durumu, sadece havassu'l-havass seviyesinde bulunanlar, zevken bilirler. Zahiren zerindeki haddi uygulamak, btnen ona acmann ayn' dr. Kur'an'da onbir yerde geer. ABDU'R-RAD: er-Rad, btn ileri isabetli ve hedefine ulac, ird edici demektir. Allah'n erRad ismiyle tecell etmek suretiyle rdn nasib ettii kula, Abdu'r-Rad denir. brahim (a)'e dedii gibi: "Andolsun ki, daha nce ibrahim'e de, akla uygun olan (rd) gstermitik..." (Enbiy/51). ite bundan sonra, halk Allah'a, ma' ve me'd konularnda dnyev, uhrev maslahatlara yneltmek zere irada balad. Kur'an'da yerde geer. ABDU'R-RAZZK: er-Razzk, bedenlerin ve ruhlarn gdasn yaratp veren demektir. Allah'n rzkn genilettii kula, Abdu'r-Razzk denir. Allah, kullarna, onun vastasyla tesir eder. (Yani, Abdu'r-Razzk zelliini tayan kulu vastasyla, razzkln ortaya koyar). O, Allah'n vermeyi diledii kiilere verir. Zira, Allah, genilik ve bereketi, onun aya altna koymutur. O, ancak kendisinde bereket olana gelir, Allah, hayr onunla gnderir. Kur'an'da bir yerde geer. ABDU'S-SABR: es-Sabr, ok sabrl demektir. Bu kul, es-Sabr isminin kendisinde tecell etmesi sebebiyle, ilerde sebatl hale gelmitir. Cezalandrmada, muaheze etmede acele etmez, musibetlerde sabrszlk gstermez, mcahedelerde, (Allah'n tat konusundaki emirlerinde, kendisine gnderdii belalarda)
maruz kald eziyetlerde tahammll olur. Kur'an'da yirmi alt yerde geer. ABDU'S-SAMED: es-Samed, arzu ve ihtiyalar sebebiyle, herkesin yneldii ulular ulusu bir mstani demektir. Hayrlar yardm olarak ulatrd, bellar kaldrd iin, kendisine ihtiy duyulan, samediyyet'in zuhur ettii kuldur. Onun vastas ile, sevabn verilmesi, azabn kaldrlmas iin, Allah'tan efaat istenir. O, terbiye edildii alanda (kendine ait rubbiyyet tecellisi ile), Allah'n leme nazar ettii mahaldir. Kur'an'da bir yerde geer. ABDU'S-SELM: es-Selm, esenlik veren demektir. Selm ismi tecell edip, her trl noksan, fet ve ayptan kurtulan kiiye, Abdu's-Selm denir. Kur'an'da otuz drt yerde geer. ABDU'S-SEM' VE'L-BASR: es-Sem', iiten; el-Basr, gren demektir. Kendisinde bu iki isim tecell eden kul, Hakk'n iitme ve grmesiyle sfatlanr. Kuds hads: "Onun iiten kula, gren gz olurum..." (Buhar, l, 105). Bu kul, eyay, Hakk'n gz ile grr, kula ile iitir. Semi' ve basr kelimeleri Kur'an'da elli bir yerde geerler. ABDU'-EHD: e-ehd, her eyi gzlemi olarak bilen demektir. hid olarak her eyde Hakk' mahede eden kul. O, kendinde ve Allah'n yaratt dier varlklarda, Hakk' grr. Kur'an'da otuz be yerde geer. ABDU'-EKR: e-ekr, az iyilie ok mkfat veren demektir. Bu kul, Rabbisine daim kr halindedir. O, ni'meti ancak O'ndan gelmi olarak grr. Bela ve cezalandrma eklinde bile olsa O'ndan gelen her eyi, sadece ni'met olarak deerlendirir. nk, bela ve cezalandrmann iindeki ni'metin farkndadr. Hz. Ali (r) yle der: "Evliyasna rahmeti, cezalandrmas kadar geni, dmann cezalandrmas, rahmeti kadar iddetli olan Allah'n sn, ne ycedir!" Kur'an'da on yerde geer. ABDU'T-TEVVB: et-Tevvb, kullarn tevbe etmeye muvaffak klan ve tevbelerini kabul eden, demektir Bu, Hak'dan gayri olan her eye ve nefsine veda edip, onlardan srekli olarak, Allah'a dn yapan kuldur. yle ki, sonunda, hakik tevecche hid olur da, gnahndan Allah (c)'a her dnen kiinin tevbesini makbul sayar. Kur'an'da on iki yerde geer. ABDU'L-VCD: el-Vcid, dilediini diledii zaman bulan bir mstani demektir. Allah'n kendisine ayn- ehadiyyet'l cem'de vcd bahettii kuldur. Vacib'l-Vcdi'l-Ehad ile vcid (bulan) mevcudu buldu. Onunla, her eyden mstani oldu. (Yani, onu bulunca hi bir eye ihtiyc kalmad). nk, bunu kazanan, her eyi kazanmtr. Bu kulun, ne kayb vardr, ne de talebi... ABDU'L-VHD: el-Vhid blnp paralara ayrlmamas ve benzerinin bulunmamas anlamnda tek olan demektir. Allah'n vhidiyyet hazretine ulatrp, tm isimlerindeki ehadiyyeti kendisine at kuldur. O, bu ekilde, O'nun isimleri vastas ile, idrak edileni kavrar, akledileni dnr, Esma-i Hsn'nn vecihlerini mahede eder hle gelir. Kur'an'da altm iki yerde geer. ABDU'L-VEHHB: el- Vehhb, karlk beklemeden, bol bol veren demektir. Hakk'n cmertlik ismiyle tecell ettii kii. Herhangi bir karlk gerektirmeyecek ekilde, istedii kiiye lyk olan verir. Allah'n inayetine ehil olanlara, imddyla yetiir. Zira, o Allah'n cmertliinin vastas ve mazhar (ortaya kt yer) dir. Kur'an'da drt yerde geer. ABDU'L-VL: el-Vl, kinata hakim olup onu yneten, demektir. el-Vl isminin tecell ettii zuhuru ile, kendisini insanlara vl kld kula, Abdu'l-Vl denir, ilh siysetle o, kendisine ve bakasna valilik yapar. Kullar arasnda, Allah'n adaletini gerekletirir. Onlar hayra arr, iyilii emreder, ktlkten men eder. Allah, ona ikramda bulunur, onu hi bir glgenin bulunmad gnde (maher meydannda) glgelenecek olan yedi kiinin ilki klar. O, dil sultandr. Mizanda, insanlarn en ar basan, yeryznde Allah'n glgesidir. Zira, idare ettii insanlarn hasenat ve hayrlar (ecirlerinden bir ey kaybetmeksizin) onun terazisine konur. Allah dinini, onun vastasyla ayakta tutar. Onlar hayrlara yneltir. O, Allah'n eli ve yardmcsdr. Allah da, onun destekisi ve koruyucusudur. ABDU'L-VRS: el-Vris, sonu olmayandr. el-Vris isminin tecellsine mazhar olan kul. Bu, Abdu'lBak benzeri bir isimdir. nk, o, nefsinden fan olduktan sonra Hakk'n bekasyla varln srdrr hle gelince, Hakk'n miras olduu eyin hepsine vris olur. Bu, ilim ve mlklerinde fan olduktan sonra vuku bulur. Abdu'l-Vris, enbiyalarn her konudaki ilim, marifet ve hidayetlerine miras olur. Kur'an'da alt yerde geer. ABDU'L-VS': el-Vsi', ilmi ve merhameti, her eyi kuatan demektir. O, fazl ve geniliiyle her eyi kuatandr. Btn mertebeleri ihte ettii iin, hi bir ey, O'nu iine alamaz. Allah, fazlndan bir ey vermedike, onu kendisine lyk bulmaz. Kur'an'da on yerde geer. ABDU'L-VEDD: el-Vedd, ok seven, ok sevilen anlamna gelir. Allah ve velilerine sevgisi olgunlap da, Hakk'n sevgisine mazhar olan kula, Abdu'l-Vedd denir. O kii, sevgisini btn mahlkta
yayar ins cinnin chilleri hri, herkes onu sever. Hz. Peygamber (s) yle der: "Allah bir kulu sevdiinde Cibril'i arr, ona 'Ben, filan seviyorum, sen de onu sev'der. Bylece Cibrl, onu sevmeye balar. Sonra semya yle seslenir: 'Allah filan seviyor, o halde onu siz de seviniz'. Bylece onu, semdakiler de sevmeye balarlar. Bundan sonra o, yeryznde de makbul olur" (A. i. Hanbel, Musned, II., 267). Kur'an'da iki yerde geer. ABDU'L-VEKL: el-Vekl, gvenilip, dayanlan demektir. Sebeplerin ekillerinde perdelenenlerin kendisine nisbet edildii btn fiilleri yapan varlk olarak sadece Allah' gren kiidir. Bylece o, aradan sebepleri kaldrr, btn ilerini dayand Allah'a havale eder, O'nun vekillii ile de honutluk duyar. Kur'an'da yirmi drt yerde geer. ABDU'L-VEL: el-Vel, yardmc ve dost anlamnadr. Allah'n, slih ve m'minlerden, kendisine dost edindii kiidir. Zira Allah (c) yle der: "O, salihleri dost edinmitir" (A'rf/196). Salih ve m'minlerden olan velleri, sadece Allah' dost edinmeleri mnasebetiyle, O da, onlar kendisine dost edinir. yet: "Allah, inananlar dost edinir" (Bakara/257). Kur'an'da krk drt yerde geer. ABDU'Z-ZHR: ez-Zhir, varln ve birliini belgeleyen bir ok delilin bulunmas asndan aikr olan anlamndadr. Hayr ve tatlarla ortaya kp, sonunda, Allah'n kendisine, ez-Zhir ismini at kuldur. O'nu ez- Zahir olarak tanr. O'nun zhiriyyeti ile sfatlanr, insanlar zahir olgunluklara ve onlarla sslenmeye arr. Hz. Musa (a)'nn davetinde olduu gibi, tebihi tenzihe tercih eder. Bu nedenle, Hz. Musa, onlara, cennetleri, snlacak yeri ve cisman lezzetleri va'detmi, Tevrat' iri hacimli ve altn yaldzl olarak, byke ortaya koymutur. Kur'an'da on sekiz yerde geer. ABDU Z'L-CELL VE'L-KRM: Z'l-Celli ve'l-ikrm, azamet ve kerem sahibi anlamnadr. Allah'n kendi sfatlaryla sfatland, isimlerini tahakkuk ettirdii iin celil klp ikram ettii kula denir. Onun isimlerini mukaddes, aziz, mnezzeh ve celil olduu gibi, onlarn zuhur yerleri, ortaya kan ekil ve grntleri de ayn durumu hizdir. Bu kul, dman grnce kudretinin cellinden heybete kaplr, karlat evliyaullah'a da srf Allah ikram olmas bakmndan ikram ve i'zzda bulunur. Bu isimle sfatlanan kul, Allah (c)'n evliyasna ikram, eder dmanlarna da korku salar. Kur'an'da iki yerde geer. ABDSSELAMYYE: Rifaiyye'den Sa'diyye'nin kolu olan bir tasavvuf okulu.
AB-I ATE-EFRUZ: Farsa olan bu tabir, atein alevini artran su anlamna gelir. Tasavvuf adan bu tabir, lh feyizleri ifade eder. AB-I HARABAT: Farsa-Arapa bir tamlama olup, harap yerleri canlandran su anlamna gelir. Rahmani tecelli bir su gibi, insann i ve d pisliklerini temizler, onu ma'mur ve olgun hale getirir. AB-I HAYAT: Farsa, hayat suyu manasnadr. Bu suyu ienin lmsz olacana inanlr. Ayn manaya gelen baka terimler de vardr : Ab- zindegi, ab- cavidani, dirilik suyu, bengisu, hayat kayna, ayn'l-hayat, nehrl-hayat, ab- Hzr, ab- iskender. Kur'an'da ab- hayata iaret Hzr (a) ve Hz. Musa (a) hikayesindedir. Bu hikaye u ekilde cereyan etmitir: srailoullarnn peygamberi, Hz. Musa (a) bir gn gen arkadayla birlikte yolculua kar. Hedef, yolda Hzr (a) ile bulumaktr. Buluma yeri de "iki denizin birletii" mevkidir. Hz Musa bu yeri tanyabilmek iin, yanna balk alr, bu baln canlanp denize atlamas, buluma yerini belirleyen bir iaret olacaktr. Ancak Hz. Musa (a)'nn gen arkada deniz sahilinde uradklar kayann yannda, baln canlanarak denize atladn ona haber vermeyi unutur. Yolda yemek iin konakladklarnda, durumu kendisine anlatr. Bunun zerine Hz. Musa (a) tekrar o yere dner ve gerekten arad kiinin, orada bulunduunu grr. Kendisine Allah tarafndan "rahmet" ve "gizli ilim" verilen bu kulun Hzr adn tad, bata Buhari, Mslim olmak zere Ebu Davud Tirmizi ve el-Mstedrek'te yer alan baz hadislerde bildirilmitir. Kur'an- Kerim ve Buhari dndaki hadis kaynaklarnda, Hz. Musa (a) ile arkadann yanlarna azk olarak aldklar tuzlu baln nasl dirildiine dair, herhangi bir aklama yoktur. Sadece Buhari'de mevcut deiik bir rivayette, bu sebebin akland grlmektedir. Bu hadise gre, "Hzrla buluacaklar kayann dibinde bir ayn (kaynak) vard ki, buna hayat kayna (ayn'l-hayat, ab- hayat) deniyordu. O suyun temas edip de diritmedii hi bir ey yoktu. Tuzlu bala ite bu sudan sramt. Ab- hayat, Zlkarneyn kssasnda da geer : Nuh (a)'un torunu Yunan'n soyundan gelen skender-i Zlkarneyn, ebedi hayat veren ve insanst gler kazandran ab- hayattan bahsedildiini duyar ve bunu aramaya karar verir. Rivayete gre, Allah, bunu am'n soyundan birine nasip edecektir. Zlkarneyn, halasnn olu olup Hzr diye anlan Elyesa ile, askerlerinin refakatinde yolculua balar. Ab- hayat, "karanlklar lkesi"ndedir. Yolda bir frtna yznden Zlkarneyn ve Hzr askerlerden ayr derler. Bir mddet sonra karanlklar lkesine gelirler. Zlkarneyn saa. Hzr sola giderek yollarn tayine alrlar. Gnlerce yol aldktan sonra Hzr ilahi bir ses duyar ve bir nur grr. Bunlarn kendisini ektii yere gidince de orada ab- hayat bulur. Bu sudan ier ve ykanr. Bylece hem ebedi hayata kavuur, hem de insanst
gler ve kabiliyetler kazanr. Sonra Zlkarneyn ile karlarlar. Zlkarneyn durumu renir ve ab- hayat ararsa da bulamaz, kaderine raz olur. Bir mddet sonra lr. Tasavvufta ab- hayat, Allah'n el-Hayy isminin hakikatmdan ibarettir. Bu ismi z vasf haline getiren kimse, ab- hayat imi olur. Artk o, Hakk'n "hayy" sfatyla hayatta olduu gibi dier canllar da onun sayesinde hayat kazanr. Bu mertebedeki insann hayat, Hakk'n hayatdr. AB-I HAYAVAN: Farsa, dirilik suyu Ebedi hayat verdii zannolunan su. Tasavvufta bu terim "irfan"n mteradifi olup nurun prltlar ve lh tecelliler iin de kullanlr. AB-KE: Farsa. Su eken manasnadr. Tekkelerde su ekenlere verilen addr. Farsa su manasna gelen "ab" ile yine Farsa ekmek manasna gelen "keiden" masdarnn ism-i faili olan "ke" ten teekkl etmi bir terkiptir. Eskiden byk tekkelerde srf bu ile grevli kimseler vard. Vaktiyle, hayr iin yaplan sebilhanelerden bazlarnn iinde, birer kuyu kazdrlrd. Bu kuyudan su ekerek, sebilhane bardaklarn doldurmak hizmetiyle grevli olan bir de abke bulunurdu. Bu greve verilen kimseler iin, vazife tahsis edildiine dair evkaf defterlerinde kaytlar vardr. AB-I REVAN: Farsa , ruhlarn suyu demektir. Sufilerin kalplerinde srekli duyduklar sevin huzur ve i akl hali. AB-I NAYET: Farsa ve Arapa iki isimden teekkl etmi bu tabir inayet suyu anlamndadr. Tasavvufta, ilahi rahmetin pepee geliine ab- inayet derler. ABRZC: Farsa, su dken demektir. Mevlevi tekkelerinde abdesthane temizleyicilerine verilen isim. Kennas (sprgeci) da denir. Tekkeye yeni gelen adayn, nefsini yenip yenemeyeceinin ilk imtihan tuvalet temizlii ile yaplr, daha sonra bunu baarmas halinde, tekkedeki dier grevlerde istihdam edilirdi. AB U DANE: Farsa iki isim. Su ve habbe anlamndadr. Kanaate remz olan "bir hrka, bir lokma" tabirini ifade eden bir terim. Takdir edilmi ve herkesin nasibine den su ve ekmee ab u dane denir. A'CEMYYE: Abdu'l-Abbas Ahmed b. Yusuf el-Haris'ye nisbet edilen bir tarikat. A'DA: Arapa adv kelimesinin oulu olup dmanlar anlamna gelir. Allah dmanlarna a'daullah denir. Bunlar dinsizler ve inkarclardr. Bir hadis-i erifte Hz. Peygamber "en byk dmann, iki yann arasndaki (kendi) nefsindir" diyerek nefsi en byk dman olarak gstermitir. Yine bir hadiste, dmanla savaa kk cihad, nefisle savaa byk cihad denilmesi ayn hususu te'yid eder. DB: Edeb kelimesinin oulu olan bu kelime, izlenmesi gereken esaslar, grg kurallar gibi manalar ihtiva eder. Sufilerin uymak zorunda olduu bu grg kurallarna "adab- sufiyye", "adab- tarikat", "adab ve erkan" gibi isimler verilir. Adab konusunda, bir hayli eser bulunmaktadr. Bunlarn bir ksm, sohbetin, bir ksm eyhliin, bir ksm da mridliin grg kurallarn anlatr. Bu grg kurallar, tarikatlara gre farkllk arzedebilir. Adab konusunda u dsturlam ifade, onun nemini ortaya koyar : "Edeblere riayet etmeyen, snnetlere riayet etmeyi karr, snnetlere uymay karan farzlar ve vacipleri gerei gibi yapmaktan uzaklar farz ve vacip gibi dinin temellerinin yeterince yerine getirilememesi, kiiyi imann kaybetme tehlikesine duar eder. imann kaybedene binlerce vah olsun!" O halde mutlu sona ulamann ana kayna daha dorusu balang noktas adab'tr. Adab'n korunmas ite bu sebeple byk nem arzeder. ADAK: Trke'dir. Arapa's nezr'dir. Allah'a ibadet niyetiyle taat trnden bir iin yaplmasn taahhd etmek. Adaklar daha ziyade kurban kesmek eklinde olur ve bu i ounlukla bir trbe civarnda yaplr. ADALE: Arapa, dil olmak, yasaklardan iddetle kanmak anlamlarna gelir. Bu da farkl farkl olur. Bu konuda zirve noktas, "emrolunduun gibi dosdoru olmak" (Hud/112)'tr. Bu u nokta, Hz. Resulullah (s)'tan bakasnda bulunmaz. ADAM-DEM: Arapa, adam demektir. Adam, Adem'in trkelemiidir. Kur'an'a gre Allah, insan, erefli, ve kerametli yaratmtr, (isra/70) A'raf suresi 179. ayetinde kalpleri olduu halde anlamayan, gzleri olduu halde hikmetleri grp sezmeyen, kulaklar olduu halde doruyu duymayan insanlarn mertebece aada ve gaflet ehlinden olduklar bildirilir. Bu bakmdan tasavvuf ehli, insann anlay, duyu, sezi ve huy bakmndan da gerek insan olmasna ehemmiyet vermitir. Hz. Peygamber (s)'in hakikatna miras olan "kutb" a da dem-i Mn ve Merd-i Mn denir. Olan eyhi brahim (. 1065/1655) Dil-i Dana kasidesinde yle der: Sfat- Hak'drr lem sfatn zatdr dem Kamu eyden olan akdem olubdur "Adem-i ma'na".
Tasavvuf manadaki adam (racl) bilin alann Allah'n istila ettii yani srekli Allah' tefekkr eden kii olup, bu Nur sresindeki u ayetle aklanr : "Ticaretin ve alveriin kendilerini Allah' anmaktan alkoymad erkekler..." (Nur/37). Bu tasavvuf mertebeye ulam kadnlara da, racl (erkek) denir. ADEM : Arapa, Vcud'un zdd olup yokluk manasna gelir. Tasavvufta Hak'tan gayrisi. Vahdet-i vcud dncesinde yoklua (adem) bir tr varlk affolunur. Kamus- Trk'de yle aklanr : 1- Yokluk vcut zdd: onun vcudiyle ademi birdir : Diyar- adem sahra-y adem 2- Olmama bulunmamafkdan; adem-i itaat : itaasizlik; adem-i iktidar : iktidarszlk; adem-i itiha : itahszlk" Tasavvuf adan Hak'dan baka tevehhm edilen mevcudat hakikatta yoktur. Muhyiddin bn Arabi'nin yn- sabite iin (Hakk'n sfat zatndan olmad ve yalnz ilminde mevcut bulunduu cihetle mstakil birer varlkla) varlk kokusunu bile duymamlardr, dedii gibi Olanlar eyhi brahim Efendi de bu konuda unlar syler : Yokluk bir ayinedir Yokluktaki var gr. Varlk grnr andan Ayine-i ademden Adem kelimesi "fena" manasna da kullanlmtr: Varlk ile iim bitmez. Gnlden gmanm (phem) gitmez. Kulam ok sz iitmez Ademden gayrisini bilmem Olanlar eyhi brahim Sahra-y vcuda adem ender adem eyler Yeniehirli Avni ADEM- MA'NA: Arapa, maneviyat adam demektir. Her eyin asln bilen mana lemine aina kii. ADET : Arapa, itiyad, alkanlk gibi anlamlar olan bir kelime, ihlassz, kuru ekilden ibaret ibadet. ADLYYE: Bedrddin Mahmud b. mer b. Ahmedi'l-Adiliyyi'l-Abbasi (. 970/1 562)'nin kurduu bir tarikat. Bargisiyye'nin ubelerinden birisidir ADL: Arapa, adalet denge demektir. Allah'n vacibi ihlalden ve irkini ilemekten mnezzeh olmasdr. Allah boa gayesiz, hedefsiz bir i yapmaz FET: Arapa musibet anlamna bir kelime. Kt huylarda bulunan zararlar ve musibetler. Manevi eitimde, derviin olgunlamasna engel hususlara da fet denir. AFFYE: Abdlvahhab b. Abdissamed el-Afifi el-Merzuki (. 1180/1766)'ye nisbet edilen bir tarikat. aziliyye'den Nasriyye'nin bir koludur. AFTAB: Farsa, gne anlamna gelir. Afitab- Vcd : Varlk gnei, varln kayna memba. AGH ETMEK: Farsa, uyandrmak. Mevlevi tarikatnda mutfakta grev yapan imeydacnn, sabah ezanndan evvel, tekke odalarnda yatanlar kaplara vurarak "agah ol dedem" diyerek uyandrmasdr. Bu uyandrma gece teheccd namaz iin olurdu. Farsa'da bu kelime, "uyank" manasna gelmektedir. Mevlevlerde uyuyan kiiyi rktmeden uyandrmak tarikat edeblerindendir. Bu uyandrma ii bir baka uygulan ekliyle yleydi : Uyuyan derviin hafife yastna el ucuyla sa elin parmak ularyla vurulur ve yava bir sesle, adyla hitap edilerek "dervi... agah ol!" denilirdi ki bu, uyan demektir. AGH K: Farsa, arif uyank, bilen sezen, anlayl kii demektir. Hakikat yolunu bilen kimsede bu zellikler bulunur ve bu durumda olan kiilere de, agah kii denir. AACA DAYANMA RR, DUVARA DAYANMA YIKILIR, NSANA DAYANMA LR, DAYAN KUL, ALLAH'A DAYAN : Sufiyye arasnda sylenen bu atasz, herhangi bir ie doru drst balannca, salam bir gnlle, baar elde edeceine inanarak, o iin stne dlmesini tler. Ayn zamanda insanlara gvenerek, bir toplulua dayanma baaramayaca ie girien kiiye o ie girimesine sebep olanlarn el ekmeleri durumunda, desteksiz kalacan da hatrlatr. Ancak bu dayanma ve gvenme btn sebepleri hazrladktan, hi birini ihmal etmeyip yerli yerine getirdikten sonra olmaldr. Mutasavvflar bu sz ile, her eyin geici, sonlu zayf, gsz olduunu ifade ederek, sebeplere deil, sebeplerin yaratcs mutlak g sahibine dayanmay tavsiyeye ayan bulunmaktadrlar. ALATAN GLMEZ : Ktlk yapann, sonunda yaptnn cezasn mutlaka ekeceini ve bunun lh adaletin sonucu olduunu bildiren bir ataszdr. Bu sz, ayn zamanda gidiin zulm ile deil, adalet ile mmkn olduunu, zulmn sonunun hsranlk eklinde tecelli edeceini bildirir. AU : Farsa, kucak demektir. Srlar kavrama. AYAR: Arapa, gayr kelimesinin oulu olup, lgatta yabanc, el, bakas gibi manalar ihtiva eder. Tasavvufta hakikate yabanc olanlar, vkf olmayanlar makamnda kullanlr. i umman- vahdettir yz sahra-y kesrettir Yzn gren grr ayar iinde yar olur peyda.
Niyazi Gel iste Kaygusuz yar, kar gnlden ayar Bugn gr yine didar, bu sevda zge sevdadr. Kaygusuz AZA TKRMEK : Stmaya ateli hastalklara, ellerde kan ve siil denen ii dolu kabarcklara, eitli sebeplerle ruh dengesini bozan kiilere nefes edilir ; yani muayyen ayetlerle, ilerinde "ifa" kelimesi geen "ifa ayetleri" (ki Kur'an'da ifa ayetlerinin says altdr) okunur, flenir. Kada baz ayetler, dualar, ekiller yazlr, izilir, gen eklinde bklen bu kat, yedi kat muambaya sarlp, stne bir bez geirilerek, bir klfa konulur. Dikilen ve muska (dorusu nsha) denen bu nesne hastann boynuna taklr. Baz kere de yazl kat suya konur, gn suyu iilir, nc gn durulup bklerek bir yudum suyla yutulur. Eski dinlerden kalan ve bilhassa Keldanlerden geen bu inanlar ve adetler, slam tarafndan men edilmekle beraber, gnmzde dnyalk menfaat elde etmek zere baz cahillerce meslek edinilmitir. Tarihte grlen uygulamasyla, okumak ve nsha yazmak iin el almak, izin verilmek artt. Bu izin, ya szle verilir, yahut mezun olan kii, el almak isteyenin azna hafife tkrrd. Bu ekildeki srr g geiimi olay, Anadolu'da "ocak" olarak nitelendirilir. Bu terimin, Orta Asya'dan intikal eden Trk ocak kltr ile bir balants olduu dnlebilir. AH: Arapa bir i eki ve itiyak nidas. Ak atei ile kulun inleyii. Allah kelimesinin ilk ve son harflerinin bitimesiyle oluan ah, eskiden minyatrlerde u ekilde resmonulurdu : Dalar, vadiler, aalar, sular, ayrlar hepsi yanyor, hepsi alevler iinde, ok girmi bir kalb, kan damlyor ve zerinde "ah mine'l-ak" eklinde bir yaz. Bu ekildeki bir minyatr, Ankara Kalesi iindeki Devduran Mescidi'nde, kble duvarna asl olarak, deerli din adamlarmzdan sayn Abdlhalim nal Beyefendi tarafndan muhafaza edilmektedir. Hz. ibrahim (a) ok h eden (evvah) lerdendir. AHD: Arapa, Misakda nehyolunan ilememektedir. Allah'a verilen szn korunmasdr. Emrolunduunu kaybetmemek,
AHDALYYE: Ebu'l-Hasan Aliyyi'l-Ahdal tarafndan kurulmu bir tarikat. AHDAS: Arapa, yeni yetimi, gen, delikanl gibi manalar olan bir kelime. Byk sufiler, yeni yetme, gzel yzl genler ile sohbet etmeyi tehlikeli grmlerdir. AHD- EMANET: Arapa emaneti kabul sz demektir. lh szleme ezeli sz veri. AHDNAME: Arapa ve Farsa, yazl belge veya szleme anlamnda bir tabir. Hilafetname. eyhin mridlere yapt tavsiyeleri ve kurallar gsteren yazl metin. AHFYA: Arapa, gizliler demektir. Bu tabir melami merepte olanlar iin kullanlr. Onlar, adet ve ekle nem vermeyip, halk iinde sradan biri gibi kendilerini gizledikleri iin, bu tabirle anlmlardr. AH: Arapa, kardeim manasna gelir. Ftvvet yolunda sanat ve zenaat ehlinin her biri, eyhlerine "ahi" derlerdi. Bir ehirde, yahut blgede bulunan ve ahilerin balandklar eyhe, eyhlerin eyhi manasna "eyhu'-yuh" yahut Trke "ahi baba" ve "ahi Trk" denirdi. Yunus bir iirinde ahilere temasla yle der: Sufilere sohbet gerek Ahilere ahret gerek Mecnunlara Leyli gerek Bana Seni gerek Seni zellikle Ahi Babalk unvannn, debbalar ve saralar gibi esnafn balarndaki kiilere tevcih edildiini gryoruz. Bu, resm bir unvand. Ahilik, Halife Nasr Lidinillah'n kurduu, Badat ftvvet tekilatnn Anadolu'da ald bir isimdi. Osmanl Devleti'nin kurulu yllarnda ok gl bir tekilatt. 1340'l yllarda bu tekilat Ankara'da bir hkmet bile tekil etmiti. Ahi Babalk'n, mimar aal ile birlikte verildii de olmutur. O zaman ahi babalk ve mimar aal unvan birlikte kullanlrd. AHR: Arapa, son demektir. Her eyin evvel ve ahiri Allah'tr. Halife olan insann bu hilafeti, Evvel ile Ahir arasnda bir berzahtr. Evvel ve Ahir, bir ynden Hakk'n ayr ayr iki vechi, dier ynden ise birbirinin ayndr. AHRET: Arapa, dnyann zdd. Dnya, nisbeten daha yakn anlamna gelirken, ahiret, dnyaya nisbetle sona kalan, tehir eden, geciken, son, neticede varlacak yer gibi anlamlara gelmektedir. br Dnya diye tabir olunan, cennet, cehennem, rf, iyiliklerin ve ktlklerin karland yer, srat, mizan gibi yerleri ihtiva eder. Ehl-i Snnet inancna gre bunlarn hepsi haktr ve gerektir. Dinlerin ounda ahiret inanc vardr. br dnyada lm yoktur. Oradaki hayat ebedidir. Kur'an- Kerim'deki bir ayete gre ahiret dnyaya nisbetle daha hayrldr: "Ahiret Senin iin dnyadan daha hayrldr" (Duha/4) AH TA: Arapa-Farsa. Kadir tarikatnn Ahi koluna mensup eyhlerin giydikleri tacn ad idi. Beyaz uhadan, ii pamuklu sekiz dilim zerine yaplr, zerine yeil sark sarlrd. Ta, her tarikatn bir amblemiydi. Derviin tad tacdan, hangi tarikatn hangi ubesine mensup olduu anlalrd.
AHRET ADAMI: Arapa-Trke. Takva ehli iin kullanlr. Genellikle yal, elini eteini, gszlk, zayflk sebebiyle dnyadan ekmi, Mevlasna kavumann hazrl iinde olan adamlara denilir. Ruhen itmi'nana kavumu, msterih, huzur sahibi insan. Bu trl olan kadnlara da "ahiret hatunu" denirdi. "Ahiret hatunu bir bacdr". Manev analar hakknda da "ahiret anas" tabiri kullanlrd. Doar andan fiteni devrann Ahiret anasdr eytann. Ata AHRETLK: Arapa, ahiret sevab midiyle alnp bytlm olan kz ocuklar hakknda kullanlr, bir tabirdir. Manev evlat demektir. Lgat- Ebuzziya'da konu ile ilgili olarak u bilgi vardr : Hccet-i er'iyye ile alnan hizmeti kzlara tlak olunur ki ona stlahmzda "besleme" de denilir. Samimi iki arkada arasnda, ahiret kardelii manasn da ifade ederdi. Rumeli halknn "a be ahretlik" diye birbirlerine hitapta bulunmas mehurdur. Sdk u iman bana rehber kl Herbirin uhrevi birader kl. Atai AHKAM-I BATINA: Arapa ie ait hkmler anlamnda bir tabir. Ahkam- Batmaya batin fkh da denir. Kalb amellere dairdir. Bunlar, ihlas, kibir, acmak gibi gzle grlmeyen amellerdir. AHKAM-I ZAHRE: Arapa, da ait hkmler demektir. Bunlar namaz, oru, hac, zekat ve er' muamelelere ait hkmlerdir. AHLAK: Arapa, hulk'un ouludur. Huylar demektir. Ahlak, insann manevi seciyesini temyiz eden hususiyetlere denir. Ahlak ilmi ise (ilmu'l-ahlak), retmeye ynelik dzenlenmi ahlak nazariyesidir. Edebiyatta da ahlaka dair eitli bahisler grlr : iirlerde, masallarda, ataszlerinde. Katip elebi, ahlak ilmini, hikmet-i ameliyyenin bir ksm, diye tarif etmitir. Bu tarif, ameli ve nazari felsefe arasnda bir ayrm ihtiva eder. Dier bir tarife gre, ahlak ilmi, faziletler ve onlar kazanmak, reziletler ve onlardan kanmak ilmidir. Eski Yunun, Roma, Hind ve ran bata olmak zere eski ahlak felsefeleri baz ayrlklarna ramen, temelde birletikleri konular bakmndan birlik arzederler. Bilhassa tevekkl, kadere rza, dilini tutmak ve sabr gibi, baz faziletlere kar derin bir takdir duygusu, bu eski ahlak anlaylarnda olduu gibi, slam'da da bulunmaktadr. slam mutasavvflarnda eyhi, ruhlardaki hastalklar tedavi eden hekim olarak grme eilimi kuvvetle savunulur. Bunun gayesi de saadete, huzura, itmi'nana kavumaktr. Her faziletin zdd olan bir rezilet vardr. nsan ahsiyetinin "Allah'n ahlakyla ahlaklanmak" esprisi dorultusunda, reziletten fazilete doru yeni bir yaplanmaya maruz kalmas, tasavvufun ana temasdr. Ancak Allah'n ahlaknda fani olup, o ahlaka sahip olmadan nce, sufinin bal olduu eyhinin ahlaknda, siretinde, daha sonra slam'n "usvetun hasenetn (en gzel rnek)" olarak grd Hz. Peygamberin ahlaknda, siretinde fani olmas byk nem arzeder. hsan mertebesinde, srekli Allah ile beraber olmann bilincini tamas gereken olgun, vasl bir sufinin bu bilince varmas ve bunun getirecei ruhi zorluklara tahamml edebilmesi iin, ondan nce, daha az zor olan eyh ve Rasulullah (s)'da fani olmann tecrbesini yaamas gerekir. slam' anlama ve yaama biimi asndan, kendine gre, bir menhec (metod) belirleyen tasavvuf ekollerinin gayesi, insanda, mkemmele doru tedricen deiiklikler yaparak, ruh olgunluunu, ihsan bilincini salamaktr. Hz. Peygamber (s)'in "Ben, gzel ahlak tamamlamak iin gnderildim" hadisindeki espri ve Kur'an'n O'nu prototip olgun bir mslman rnei eklinde n plana karmas, sufilerin dikkatlerinden kamayan, nemli bir husustur. Bu nedenledir ki sufiler olgunluk yolunda, Hz. Rasulullah (s)'in emailini, ruh zelliklerini, ahlak yapsn anlatan eserleri hayatlarna tatbik etmek zere dikkatle okurlar. Bu kitaplarda, Allah'n rnek diye karizma ykledii Hz. Rasulullah (s)' anlamaya almak, ayn zamanda Kur'an' yani Allah'n kullar iin arzu ettiini anlamak demektir. Zira, Hz. Aie (r)'ye Rasulullah'n ahlak sorulduunda, verdii cevap u idi: " O'nun ahlak Kur'an'dan ibaretti". Kendisini, Rasulullah'a benzetip O'nun manevi mirasna konanlar, Allah'n Kur'an'da izdii mslman adam (homo-Coranicus) tipine ulam olurlar. Btn bu anlattklarmzdan ortaya kan udur : islam'da ahlak'n kriteri Kur'an'dr ve bu Kur'an ahlakn en gzel biimde aktel hale getiren kii de, Hz. Muhammed (s)'dir. ayet, slam ahlaknn en gzel rnei (usvetun hasenetun) Hz. Muhammed (s) ise, O'nun her ynyle anlalmas ve her mslmann hayatna yanstmas kanlmazdr. Yukarda zikrettiimiz trdeki kitaplardan birinde, Hz. Resulullah (s)'n ahlaki zelliklerini ksaca verelim: "... Yznde nur- melahat, szlerinde selset, hareketlerinde letafet, lisannda talkat, kelimelerinde fesahat, beynnda fevkalade belagat vard. Beyhude sz sylemezdi. Her kelm,
hikmet ve nasihat idi. Herkesin aklna ve idrakine gre sz sylerdi. Gler yzl, tatl szl idi. Sohbetlerinin tadna doyulmazd. Rikkat- kalbiyyesi vard. Her ktye efkat gstermi, hi bir kty cemaatndan tepmemi, ona merhametle elini uzatarak slahna alm, her zayfa mrvvetle davranm, istek ve arzular ile O, trl trl insanlarla iice olup kaynamt. Kimseye fena sz sylemez, kimseye kt muamele etmezdi. O'na derdini anlatmaya gelen kim olursa olsun szn kesmez, sonuna kadar dinlerdi. Mlayim ve mtevazi idi. Hain ve galiz deildi. Kendisine yaplan latife ve akalar anlayla karlar ve onlar incitmezdi. Gereklii zaman, ahlak- hamidesi dairesinde, onlarn akalarna itirak eder, bu mevzuda onlara rnek olurdu. Kendilerine mahsus ciddiyet ve mehabetini, ashabyla kendisi arasnda duvar yapmamt. Bununla birlikte O, yine de heybetli ve vakur idi. O'nu isteyen, gren bir kimse derhal heybet ve muhabbetine kaplrd. Glmesi tebessm idi. O'nunla lfet ve musahabe eden kimse, O'na can gnlden k ve muhib olurdu. Fazilet sahiplerine durumlarna gre sayg gsterirdi. Akrabasna ok ikram ederdi. Ancak, onlar dinen kendilerinden stn olanlardan faziletli tutmazd. Ehl-i beytine ve ashabna hsn-i muamele ettii gibi, dier insanlara da yumuaklk ve ltufla muamele ederdi. Hizmetkarlarn pek ho tutard. Kendi ne yer ve giyerse, aynsn onlara da yedirir ve giydirirdi. Cmerd, kerim, efkatli, ecaatli ve halim idi. Ahd va'dinde sabit ve kavlinde sadk idi. Hsn-i ahlaka akl ve zekavete cmle nasa stnd, her trl medh u senaya layk idi. O'na bakan gzler, mahza gzellik grrler. O'na yakn canlar, mahza gzellikle beraberdirler. O'ndaki bu gzellik ruhu, kalbinin derinliklerinde yerlemi, hem btn hasletleriyle, hem de insanlarla-bilhassa zayflarla, gnl krklarla mnasebetlerinde iradi ve irticali olarak kaynamtr. nsanlarn ykk kalplerini yapmaya, hatrlarn ho etmeye dknd, zgnleri teselli etme frsatn gzler, onlar incitmekten saknr, kk byk btn ashabn arar sorard, ister hret sahibi, ister hreti olmayan sradan bir insan olsun, hepsine birbirlerini gzettirir, msavi tutard. Fakir, zengin ayrt etmeden, kim davet ederse etsin icabet ederdi. Karlat bir kimseye ilk selam veren, O olurdu. Hususi olarak ocuklarn yanna gider, onlara da selam verirdi. fkelenmekten btn gcyle saknr, ayet fkelenirse kendisini ruhen tedavi etmek iin namaza balar ve Allah' tebih ederbedenen tedaviye ihtiya duyarsa, gazap annda ayakta ise oturur, oturuyorsa yan tarafna yatar, fke annda bir harekette bulunmaktan saknr, kendine hakim olurdu. Rasanet ve skunet sahibi idi. O, hi bir kimse hakknda ktlk dnmemi ve hi bir kimse O'nunla beraber olmaktan ikayet etmemitir, ite bu, en geni manasyla gzel ahlakn en gzel misalidir. Elhasl, sureti her bakmdan gzel, sireti mkemmel, misali yaratlmam kainatn seyyidi ve nc idi. O, bir haya timsali idi. Bekarlndan itibaren insanlar iinde en fazla haya sahibi, her yaptn itina ile yapan ve hayat ne'esini yitirmeyen bir insand. Bir eyi istemedi mi, derhal yznde grlr, bir ey houna gidince, honutluu yznde mahade edilirdi. Bu gzel bnyede zindelik, kuvvetli haya ve mstesna azim bir arada idi. Btn hareketleri mutedil idi. Fevkalade iitme ve grme hassas vard : Uzaktan grr ve duyard. Bir yere giderken acele deil, saa sola meyletmeyerek, kemal-i vakar ile doru yoluna giderdi. Sr'at ve suhuletle yrrd. Yava yrr gibi grnr, lakin yannda gidenler, sr'at ile yrdkleri halde, O'ndan geri kalrlard. evkle konumaya balar, evkle bitirirdi. (Hani, Adab. 39-40). AHLM: Arapa ryalar demektir. Zmer suresinin 41. ayetinde izah edildii gibi, insan uyurken, ruhu bedenini terkeder. Ruh, beden dnda, farkl bir varlk alannda gezer, dolar, bu dnyaya ait sembollerle baz eyler grr. Buna rya denir. AHMED- MUHTAR POSTU: Arapa-Farsa. Bekta deyimidir. Meydandaki tahtn sa tarafndaki makamn ismiydi. Dier makamlara olduu gibi, bu makama da niyaz olunurdu. Nasip alan yeni talib (dervi), rehberinin yol gstericiliiyle bu makama gelince, kendisine u aklamalar yaplrd : "Buna Ahmed-i Muhtar Postu derler. Cem-i ulum-i evvelin ve ahirin bunun yz suyu hrmetine halk olunup ve hidayete ergren budur. Sebeb-i icad- lem budur. Cmlenin atas, anas budur". Bu ifadelerle "levlake levlake lema halaktu'leflak" (Sen olmasaydn, Sen olmasaydn, felekleri yaratmazdm) kudsi hadisine telmihte bulunulurdu. Hz. Muhammed (s)'in, kainatn yaratl sebebi olduu hususu, tasavvufun ana konularndandr. AHMEDYYE: Ebu'l-Ferhad b. Ali b. ibrahim el-Hseyni el-Bedevi (l. 675/1276) tarafndan kurulan bir sufiyye okulu aziliyye'nin ubesidir. AHMEDYYE: Ahmed emseddin Efendi (l. 910/1504-5)'ye nisbet edilen ve Hlvetiyye'nin drt ana kolundan biri olan sufiyye okulu. Ahmediyye'ye. "Orta Yol" da denilir. AHMEDYYE: Seyyid Ahmed er-Rifa'nin kurduu, Rifaiyye tasavvuf okulunun dier ad. Kurucusunun ilk adna nisbetle, Rufaiyye'ye Ahmediyye denilmitir.
AHMEDYYE: mam- Rabbani Ahmed-i Faruki es-Serhend'nin (971/1034-1563/1625) tesis ettii, Nak ubelerinden Mceddidiyye'nin bir baka ad. Yine Mceddidiyye, kurucusunun ilk adna izafeten (Ahmed) bu isimle de anlmtr. AHMEDYYE: Ebu'l-Abbas b. Abdu'l-Hakk er-Rudavli el-it (. 1000'den sonra)'ye nisbet edilen bir tarikat. Hoca Muinuddin-i it'nin tesis ettii itiyye tasavvuf okulunun ubelerinden birinin ad. AHRAR: Arapa hrr kelimesinin ouludur, hrriyet sahibi olanlar, hr kiiler demektir. Dnya kaytlarndan ve nefsin kt sfatlarnn etkisinden kurtulmu kiiler, zgrl elde etmilerdir. Bu yzden bunlara, ahrar yani hr kiiler denir. AHRARYYE: Nakilik ubelerinden biri olup Hoca Bahaeddin Nakbend'den sonra, Nakbendiyye tasavvuf okulunun ald isimdir. Kurucusu, Hoca Ubeydullah ibn Hoca Mahmud bn ihabeddin Ahrar (.895/1490)'dr. Hoca Ubeydullah, aslen Takent'lidir. Fatih Sultan Mehmed'in kendisine zel bir sevgi ve sayg besledii sylenir. Hoca Ubeydullah, hayatnn ilk dneminde ok fakr zaruret ekmi iken, sonradan malnn miktarn bilemeyecek kadar zenginlemiti. Adnn "Ahrar" olmas sebebiyle kurduu Nakilik ubesine "Ahrariyye" ad verilmitir. AHVAL: Arapa hal kelimesinin ouludur, haller demektir. inde bulunulan zaman veya durum demek olan hal, sfiyye terimi olarak, kendiliinden, kesbsiz kalbe doan mana, cezbe, baygnlk, cokunluk demektir. Makam ile hal arasnda baz farklar vardr : 1. Hal almadan elde edilir vehbdir, makam allarak elde edilir, mekasib trndendir. 2. Makam sahibi makamnda kaim ve mtemekkin, hal sahibi ise halinde mtehavvil ve mtelevvindir. 3. Hal ift ift gelir : kabz ve bast fena ve beka, sekr ve sahv gibi. Makamlar tevbe, tevekkl, teslim gibi ferd ferd teekkl eder. Kaynaklar bu konuda u izah yapar : Hal imek gibidir. Parlar ve derhal kaybolur. Baz sufiler, haller baki ve devaml olursa hal deil nefsin sz olur, demilerdir. Dier bir takdire gre haller, isimleri gibidir, yani haller kalbe gelirler ve derhal yok olup giderler. Sfat mevsufla kaimdir. Kul, bulunduu makamn artn yerine getirmeden bir st makama ykselemez, nk kanaati olmayann tevekkl, tevekkl olmayann rzas yoktur. Hal, kulun cehd ve gayreti ile olmayp, kalbine gelen sevin, znt, genileme (bast) ve sklma (kabz) vs. gibi ruhi hallere denir. Haller Allah vergileridir. Makamlar, kulun cehd ve gayretine baldr. Makam sahibi makama salamca yerlemitir. Hal sahibi ise halden hale ykselir. Eer haller birbiri ardnca gelmez ve devaml olmazlarsa onlara "levaih" ve "bevadih" denir. Hal, bazan insana haz verir, fakat gelip geicidir. Yani "tavark" trlar. Hz. Peygamber (s), bir halden bir hale ykselmekteydi. Makamlarn gerektirdii; karar ve sebat, halin gerektirdii ise; gei ve ilerlemedir. Haller amellerin miras ve neticesidir. Ahval, dini his ve heyecanlar manasna da gelmektedir. Hal vehb, makam kesbdir, denilir. Her makamn balang ve biti noktalar vardr. Bu ikisi arasnda bir ok haller vardr. Her makama ait bir ilim ve her hale ait bir iaret vardr. AHYAR: Arapa, hayrllar manasna gelir. Dnya dzenini koruyan, "rical'l-gayb" veya "ricalullah" denilen sekin insanlardr. Bunlarn saylar eitli kaynaklara gre, alt ila yz arasnda deimektedir. AHZ-I FEYZ: Arapa feyz alma anlamndadr. Bir mridin bir mridden veya kamil veliden manen yararlanmas. AHZ-I TARKAT: Arapa tarikat almak demektir. Bir tarikata slk etmek (initiation) manasna kullanlr. AHZ-I YED: Arapa el almak manasndadr. Tarikata girmek, bir eyhi, maneviyat bilgilerini kendisine retmek ve eitmek zere retmen olarak kabul etmek. AKABE: Engel ve yoku anlamnda Arapa bir kelime. Hakk'a giden yolda karlalan zorluklar. Alk, uykusuzluk, fakr, zillet vs. gibi. AKD: Arapa, ba, balama, akd etme, szleme vs. gibi manalar vardr. Akd, baz sufilere gre, kalplerin yeminlerden olan kastlar kazanlardr. Ayet : "Ey inananlar akidleri yerine getiriniz" (Maide/1) Yine bir ayet : "Lakin O, sizi, baladnz yeminler sebebiyle muahaze eder..." (Maide/89). Akd, mslmanlarm zerinde icma ettii snnettir. Halef, selefin bunu uyguladn tevatren nakletmitir. AKL: Arapa men', hacr ve nehy manasnadr, insandaki idrak kabiliyetine verilen addr. slam'da dinin emirlerine uymak, yasaklarndan kanmak iin insanda akl ve ergenlik arttr. Eskilerin tarifiyle akl, zatnda maddeden mcerred, fiilinde maddeye bitien bir cevherdir. Akl, nefs-i natkadan ibaret olup, her ferd ona "ben" demekle iaret eder. Bir gre gre akl, kalpte hak ile batl ayrdeden bir nurdur. Dier bir gre gre, insan bedenine ynetmek, tasarruf etmekle bal soyut bir cevherdir. Yine bir farkl gre gre akl,
nefs-i natkann bir kuvvetidir. Bir tarife gre, akl baka, nefs-i natka bakadr. nk kuvvet, kuvvet sahibine gre, bir emr-i mugayirdir (baka bir eydir). Gerekte ii yapan nefs-i natkadr. Akl, kesme ii yapan kiinin elinde bak gibi bir letten ibarettir. Bir gre gre de akl, vesveselere kaplp ehvetlere dalabilir. Fakat arif olan, yani "nefsini bilen Rabbini bilir" fehvasnca kendisini acz ile, noksan ile, isyan ve zaaf ile bilen, anlayan kii, Rabbisine snarak akln doru yola ynlendirebilir. "Akl attr, dizgini arif elinde" atasz bunu dile getirir. nsan zayf ve bencil yaratlmtr, aklna gvenen ok defa yanlr. Hatta bu yzden sufiler, ileriyi, ahireti dnen akla "akl- ma'ad" sadece dnyay dnen akla da "akl- ma'a" adn vermilerdir. Daha dorusu, akla, bu iki ynelii asndan, bu iki ad verilmitir. eitli ihtimaller karsnda, akl olgun kiilerin hemen hepsi bir kararda birleirler. Bu da "akl iin yol birdir" ataszyle belirtilir. "Aklla nefs birbirine dmandr" atasz de, akln daima iyiyi, gzeli, hayr seeceini ; nefis denen ve insan bencillie gtren, ehvete kaptran, ktle sevkeden isteinse, ona zt harekette bulunacan anlatmaktadr. "Aklla yol alnmaz", nk manev yol, insan yoklua gtren, izafi ve geici varl terkettiren, iradesini Allah'n iradesine braktran yol olup o yolun duraklarn akl bilmez. Akl, yaadmz u sonlu varlk lemini dzenlemeye alr. Onun sonsuz lemden haberi yoktur. Akla uyan, mana yoluna ulaamaz. Bu sebeple sufiler, "Akl, erlerin ayak badr" derler. Ayn mealde olmak zere Mevlana Celaleddin-i Rumi de Akl, Mustafa'nn nnde kurban et Allah bana yeter de ki, Allahm yeter! Ancak, aklla kalbin bir manada kullanld da grlr. Gazali idrak edici zelliiyle akl, kalble karlar. Yine Gazali akl, kalbde bulunan ilim olarak grr. Baz Mutasavvflar, Cebrail'e, ruh- a'zama ve ar- mecide, akl- evvel adn verirler. AKL-I EVVEL: Uluhiyyet mertebesi. Vcud bu mertebede kendisindeki sfat ve esmay mcmel olarak bilir. Bu mertebeye "vahdet-i hakiki", "teayyn-i evvel", "ilm-i mutlak", "tecelli-i evvel", "kabiliyyet-i evvel", "lem-i vahdet", "hakikat- Muhammediyye" gibi isimler de verilir. AKL-I KL: Allah'n kudretinden ilk evvel ortaya kan akl. Ar- azam, Cebrail, Hazret-i Muhammed (s)'in nuru. AKYAZILI: Esas ad ibrahim-i Sani olan bir Bektai liderinin lkabdr. Otman Baha'nn (l. 883/1478) mridleri ve bektailerce kutub olarak kabul edilir. Romanya ve Balk'taki tekkesi, hem Hristiyanlar, hem de Bektalerce ziyaret edilmektedir. Ancak Bektaler rakya da 'Akyazl" demektedir. Onlara, gre, tarikata girmek isteyen kiiyi snamak iin, "dem" denen raky muhabbet meclisine sokan bu zattr. Bektaler, "zahir" dedikleri Bekta olmayanlar arasnda birbirleriyle konuurken "dn akam filan kiide misafirdik. Akyazl (yani rak) grdk" derler, bununla iki itiklerini anlatmak isterler. Bektaler, ibahilik yoluna saptktan sonra, ia gibi, kendilerini gizlemek zere, takiyye yollu zel terimler gelitirmiler ve kendi yollarndan olmayanlarn eletirisinden, bu ekilde kurtulmulardr. Muhabbet sofrasna oturulduu zaman, baba, yahut eski bir Bektai tarafndan ekilen glbankta "nur ola, sr ola Akyazl Sultan, gcmz bekimiz ola" denerek bu zatn ad anlr. Tarih-i Cevdet'te XIX. yzyl balarnda, Sultan II. Mahmud tarafndan baz yanllar iinde olduu tesbit ettirilince, Bektailiin resmi olarak varlnn sona erdirildii detaylaryla anlatlr. ALAK : Arapa, ilgiler, balar, alakalar demektir. Talihlere ait olan sebeblerdendir. Talihler bu alakalar sebebiyle muradlarn elde edemezler. Talihlerin Allah Teala'ya vasl olana kadar, bunlarla olan meguliyetini kesmesi gerekir. ALAVANYYE: Alavan el-Hamevi (l. 936/1530) ye nisbet edilen tasavvuf ekol. L: Arapa.Neseb bakmndan Hz. Muhammed (s)'in ailesidir. Bu nisbet Hz. Muhammed (s)'e cismani olur. Hz. Resulullah (s)'n ocuklarnn durumu bu gruba girer. Veya bu nisbet manevi olur. ilimde derinlemi alimler, kamil veliler ve O'nun kandilinin nurundan nasibini alan Rabbani hakimler de bu grubda mtalaa edilirler. Bu iki nisbet bir kimsede birleirse, nur zerine nur olur. O'nun neslinden gelen imamlar bu iki nisbeti birletirmeye muvaffak olmu kiilerdir. AL KLAHINI EYVALLAHI NDE : Dayanlmayacak hallerde sylenegelen bir atasz. Dayand yer olarak u olay anlatlr : abuk sklan biri dervi olmu, teslimiyet gerei her emre eyvallah demeyi
renmi. Ancak zamanla, emirler arlamaya balam, arlatkca de can sklmaya balam. Gnn birinde eyh, dervie yine zor bir i buyurunca bandaki klah karp eyhin nne koymu "al klahn eyvallah iinde" demi ve ba ak olarak tekkeden kp gitmi. AL DELDEN USLU HABER : Bu ifadedeki "deli" bizim bildiimiz psikriyatrik vak'alardaki deli deildir. Kendisini Allah sevgisine tam olarak vermi, dnyay ardna atm, mbalatsz, hibir eye aldrmayan kiidir ki, bunlara sufiyye stlahnda "meczup" denir. Bu tr kiilerden, keramet ve hikmet zuhur edecei inanc yaygndr. Bu atasz ile kimseyi aa grmemek gerektii, aa grlen kiilerden bile doru akllca bir szn duyulabilecei vurgulanmaktadr. Bu ataszndeki "us" kelimesi akl manasndadr. Uslu demek akll demektir. Ari-i eydadan eer ister isen doru haber, Rah- Hakk'a eyle sefer, vakt-i kum kum kum Hurufi Ari (l. 1620) (Kum : kalk, demektir) LEM: Arapa, kainat, gne sistemi ve evresindeki dnen gezegenler topluluu, cihan, dnya, btn varlklar, mahlukat, insanlar, halk, cemaat, cemiyet evre vs. gibi kelime anlamlan vardr. Tasavvufta ise, Allah'tan gayri hereye lem denir. leme, lem denmesinin sebebi onunla Allah'n isimler ve sfatlar bakmndan bilinmesidir. Zira lem kelimesi bilmek masdarndan tremitir. LEM- EMR: Arapa, emr lemi demektir. Sebebe bal olmakszn Hak tarafndan vcud bulan lem. Melekut lemi bu lemdendir. Halk lemi ile arasndaki fark, emr leminin bir anda var olmasdr. LEM- HALK: Arapa, yaratlan lem demektir. Sebebe bal olarak vcuda gelen lem. ehadet lemi bu gruba girer. LEM- DNYA: Arapa, dnya lemi demektir. Hak buna insan vastas ile nazar eder. Buna vcudi ehadet de denir. nsan vastasyla baklmayan her lem, gayb lemidir. LEM- KUDS: Arapa, kutsal lem anlamndadr. Yaratla ait hkmlerden ve kevni noksanlklardan yce ve mukaddes olan lh manalar lemi. LEM- KBRA: Arapa, byk lem demektir. Zahiren byk lem, kainattr. Kk lem de insan. Gerekte kainat, insanda durulmutur. Aacn ekirdekte drl halde bulunuu gibi. nsan, btn lemlerin asldr. Bu lem, kamil insan iin yaratlmtr. O halde insan "illeti giyye" olduu iin asldr, mevcudat ise fer'dir. nsan zahiren kk, fakat hakikatta byk bir lemdir. LEM- SURA: Arapa, kk lem anlamndadr. Kk lem, insandr. LEM- ERVAH: Ruhlar lemi anlamnda Arapa bir ifde. Vcud, "taayyn-i sani" ve "vahidiyyet" mertebesinden sonra, "suver-i ilmiyye" bakmndan "ruhlar" mertebesine iner. Bu mertebede suver-i aliyye, cevher-i basit olarak ortaya kar. Bunlarn rengi ve ekli yoktur. Zaman ve mekanla alakalan yoktur. nk bunlar cisim deildirler. Bu mertebede her ruh, kendisini ve kendi mebdei olan Hakk' idrak eder. "Elest birabbikm kl bela" (Ben sizin Rabbiniz deil miyim? Evet dediler) A'raf/172 ayet-i kerimesi ile bu mertebeye iaret edilir. LEM- MSAL: Arapa, misal lemi demektir. Bu mertebe, sufiler tarafndan kabul edilen bir mertebedir. Bu mertebe; zatn, paralanma ve blnme kabul etmeyen ekiller ile harite zuhurudur. Bu mertebeye misal denmesinden maksad; ruhlar leminde bulunan her bir ferdin, cisimler leminde brnecei bir eklin benzerinin bu lemde zahir olmasndan trdr. lem-i berzah da derler. Bu mertebe, gayb ve ehadet arasn ayran bir snrdr. LEM- EHADET: Arapa, grnen lem demektir. Zat- Mutlak'n paralanma ve blnme kabul eden cisimlerin ekilleri ile harite zuhurudur. Onun iin bu leme "lem-i kevn fesad" derler. nk, cisimlerin ekilleri bir yandan oluum halinde, dier yandan da bozulma durumundadr. Bu leme, u isimler de verilir : lem-i mlk, lem-i nasut, lem-i hiss, lem-i anasr, lem-i eflak encam, lem-i mevalid. ALEM: Arapa, bayrak ve sancak demektir. Devletin sembol olarak kullanlan bu enstrman, sfiyye tarikatlarnda da kullanlrd. Emevilerin beyaz bayraklarna karlk, Hz. Ali taraftarlarnn yeil bayra olduu sylenir. Bayraklarn zerinde "inna fetehna leke fethan mubina" ifte yazl "Muhammed" (s) "Nasrun minallahi ve fethun karib" ve zellikle "La ilahe illallah" gibi ibareler bulunur. Tekke bayraklarnn alemlerinde, "Ya Abdelkadir-i Geylani", "Ya Seyyid Ahmed er-Rufai", "Ya Gavs-i A'zam" gibi tarikat pirlerinin isimleri yazldr. ALLAH: Kainatn yegane yaratcsnn zat ismi. ism-i celal. Lafza-i celal. sm-i a'zam. Varlna, ilk insan Hz. Adem ile inanlan ve balanlan en yce varlk. Allah'n varlnn alametleri her yerde bulunmaktadr. Maddi bir varlk olmad iin, maddeye bulanm varlklar, Allah' dorudan doruya
gremezler, grmeye tahamml edemezler. Hz. Musa'nn Tur- Sina'da Allah' grme isteine karlk meydana gelen durum, bunun en gzel misalidir. Gnein na bile dayanamyan bir gz, nasl olur da kainatn yaratcs ve ilk sebebini grebilir? O'nun varl, kalplerde daha iyi hissedilir. Medeni veya vahi her milletin, her kavmin dilinde O'na tekabl eden bir kelime mutlaka vardr. Btn milletlerin tarihlerinde, batl milletlerin kanunlarnn banda, kitaplarn balangcnda, paralarn zerinde, sanatkarlarn eserlerinde, airlerin msralarnda, dindarlarn dudaklarnda veya kalplerinde, filozofun dncesinde, kafirlerin inkarnda, bilim adamnn aratmalarnda zet olarak her yerde O'nun ismiyle karlamak daima mmkndr. O, mutlak varlktr. Yoklukla karm vaziyette deildir. Mkemmeldir, noksanlklardan beridir. Zaruri, ezeli ve ebedi varlktr. O, sbjektir veya objektif varlk deildir. yle olsayd, insan O'nu tasavvur edebilirdi. Kur'an'a gre O'na benzer hi bir ey yoktur. O, obje ve sbjeye gre deimeyen, izafi olmayan mutlak varlktr. Mutlak varlk olmasayd, mutlak yokluk olurdu. Mutlak yokluk ise yoktur. Allah, gayr-i ahsi ve lemle karm bir varlk deildir. Panteistlerin dedii gibi, O, lemin iinde deildir. lemin dnda varlklar hr iradesiyle yaratmtr. Eer, O yaratc olmasayd, lem ve varlk, uursuz bir tesadfn eseri olurdu. Bu ise, mmkn deildir. Mmkn olsa bile hrriyet ve dzen olmazd. Hrriyet olmasayd, nsan hrriyeti, dolaysyla sorumluluu ve ahlak da mesnetsiz kalrd. Tpk varlnn mesnetsiz kal gibi. Demek ki O, ontolojik ynden tek prensip olup, var oluun ve klli faaliyetin en stn sebebidir. Mantk ynnden lemdeki nizamn, insandaki akln, eya ile dnce arasndaki tavassufun stn prensibidir. Allah, fiil sahibi mutlak fail olarak dnlnce, insan sonsuzca aan, insanla emirler veren, tavsiyelerde bulunan, ona yol gsteren, kendisine ibadet edilen lemin dzenini kuran ve kontrol altnda tutan bir varlk akla gelir. Allah'n varln ispat iin eitli deliller ileri srlmtr: Bunlar, fizik, metafizik (ontolojik), ahlaki ve ilmi deliller olmak zere eitli gruplara ayrlabilir. Allah'n varlna akl ile nfuz edilemez. O'na ancak inanlr. nk akl aan ve onu yaratan bir varl akl kavrayamaz ve kuatamaz (La tdrikuhu'l-ebsar vehuve yudriku'l-ebsar). En'm/103. insan zihni de, O'nu bu yzden tasavvur edemez. Allah'tan vazgemek ve problem olarak dahi O'nun dnda kalmak mmkn deildir. Materyalistler bile bu hususu problem edinmilerdir. Nietsche, Nicolai Hartmann ve benzeri filozoflar, Allah' inkar etmek suretiyle, kendi varlklarn tasdik edebileceklerini ileri srmlerdir. Bunlara Sartre' da dahil etmek mmkndr. August Comte, insanl tanrlatrarak yine bu probleme yer vermitir. Friedrich Nielsche de insan tanrlatrarak, ayn eyi menfi ynden yapmtr. Allah' inkar edip, insan lem ve madde iinde eritmek materyalist felsefelerin iidir. lemi ve insan Allah ile birletirmek ise panteist anlaylarn krdr. Bu ifratlarn hepsinden kurtulmak, Allah' ve yaratcln, O'na teslimiyeti kabul etmekle mmkn olur. O zaman varlklar, deerlerine gre lemde yerlerini bulurlar. Allah, Kur'an' Kerim'de kendisini doksan dokuz kadar isimle kullarna tantmtr. imdi ksaca Esmau'l-Hsna denilen bu isimlere gz atalm : 1. Allah : Zat ismi. Ulhiyete mahsus sfatlarn hepsini kendisinde toplam bulunan, Zat- Vacib'l-Vcud'a delalet eden isim olup saylan isimler iinde ism-i a'zamdr. 2. er-Rahman : Ezelde btn yaratlmlar hakknda hayr ve rahmet dileyen, sevmediini, sevdiini ayrdetmeyerek btn yaratklar saysz nimet, boan manasnadr. 3. er-Rahim : Pek ziyade merhamet edici verdii nimetleri iyi kullananlar daha byk ve ebedi nimetler vermek suretiyle mkafatlandrc. 4. el-Melik : Btn kainatn sahibi, mutlak surette hkmdar. 5. el-Kuddus : Hatadan, gafletten, aczden ve her trl eksiklikten ok uzak, pek temiz. 6. es-Selm : Her eit arza ve hadiselerden salim kalan, kullarn her trl tehlikeden selamete karan, cennetdeki bahtiyar kullarna selm eden. 7. el-M'min : Gnllerde iman uyandran, kendisine snanlara iman verip onlar koruyan, rahatlandran. 8. el-Mheymin : Gzetici ve koruyucu. 9. el-Aziz : Malup edilmesi mmkn olmayan galip. 10. el-Cebbar : Krlanlar onaran, eksikleri tamamlayan dilediini zorla yaptrmaya muktedir olan. 11. el-Mtekebbir : Her eyde ve her hadisede bykln gsteren. 12. el-Hlk : Her eyin varln ve varl boyunca grp geirecei halleri, hadiseleri tayin ve tespit eden ve ona gre yaratan, yoktan var eden. 13. el-Bri : Eyay ve her eyin aza ve cihazn birbirine uygun ve mlayim bir halde yaratan. 14. el-Musavvir : Tasvir eden, her eye bir ekil ve hususiyet veren. Mafireti, gufran, balamas pek ok. Her eye, her istediini yapacak surette 15. el-Gaffr 16. el-Kahhr galip ve hakim. 17. el-Vahhb duran. 18. er-Rezzk ihsan eden. 19. el-Fetth : kolaylatran. 20. el-Alim : 21. el-Kabd
22. el-Bsit 23. el-Hafd 24. er-Rfi : 25. el-Mu'izz 26. el-Mzill 27. es-Semi eit eit nimetleri daima balayp Yaradlmlara faydalanacaklar eyleri : Her trl mkili zen, aan, Her eyi ok iyi bilen. Skan, daraltan. Aan, genileten. Yukardan aaya indiren alaltan. Yukar kaldran, ykselten. : izzet veren, arlayan. Zillete dren, hor ve hakir gren. yi iiten. 28. el-Basir : iyi gren. 29. el-Hakem : Hkmeden, hakk yerine getiren. 30. el-Adl : ok adaletli. 31. el-Latif : En ince ilerin btn inceliklerini bilen, nasl yapldna nfuz edilemiyen, en ince eyleri yapan, ince ve sezilmez yollardan kullarna eitli faydalar ulatran. 32. el-Habir : Her eyin i yznden, gizli taraflarndan haberdar olan. 33. el-Halim : Hilmi ok. Kula hakettii halde hemen cezasn vermeyip, geciktiren, msaade veren. 34. el-Azim : Pek azametli. 35. el-Gafur : Mafireti ok. 36. e-ekur : Kendi rzas iin yaplan iyi ileri daha ziyadesi ile karlayan. 37. el-Aliyy : Pek yksek. 38. el-Kebir : Pek byk. 39. el-Hafiz : Yaplan ileri btn tafsilatyla tutan, her eyi belli vaktine kadar afat ve beladan saklayan. 40. el-Mukit : Her yaratlmn rzkn veren. 41. el-Hasib : Herkesin hayat boyunca yapp ettiklerinin btn tafsilat ve teferruatiyle hesabn en iyi bilen. 42. el-Celil : Cellet ve ululuk sahibi. 43. el-Kerim : Keremi bol. 44. er-Rakib : Btn varlk zerinde gzc, btn iler murakabesi altnda bulunan. 45. el-Mcib : Kendine yalvaranlarn isteklerini veren. 46. el-Vsi : Geni ve msaadekr. 47. el-Hakm : Buyruklar ve btn ileri hikmetli. 48. el-Vedd : iyi kullarn seven, onlar rahmet ve rzasna erdiren yahut sevilmeye ve dostluu kazanlmaya biricik layk olan. 49. el-Mecd : an byk ve yksek. 50. el-Bis : lleri diriltip kabirlerinden karan. 51. e-ehd : Her zaman ve her yerde hzr ve nazr 52. el-Hakk : Varl hi deimeden duran. 53. el-Vekil : lerini yoluyla kendisine brakanlarn iini dzeltip, onlarn yapabileceinden daha iyi temin eden. 54. el-Kavi : Pek gl. 55. el-Metin : ok salam. 56. el-Veliyy : yi kullarna dost. 57. el-Hamd : Ancak kendisine hamd sena olunan, btn varln diliyle biricik len. 58. el-Muhs : Bir bir her eyin saysn bilen. Mahlukat maddesiz ve rneksiz olarak ilk 59. el-Mbdi: batan yaratan. 60. el-Mu'id : yaratan. 61. el-Muhy 62. el-Mmit : 63. el-Hayy : 64. el-Kayyum 65. el-Vcid : 66. el-Mcid : 67. el-Vhid : Yaratlmlar yok ettikten sonra, tekrar Can balayan, salk veren Canl bir mahlukun lmn yaratan. Diri, her eyi bilen ve her eye gc yeten. : Gkleri ve her eyi tutan. istediini, istedii vakit bulan. Kadr an byk, kerem ve semahat bol. Tek. Zatnda, sfatlarnda, ilerinde, isimlerinde, hkmlerinde asla eriki (orta) veya benzeri bulunmayan. 68. es-Samed : Hacetlerin bitirilmesi, ztraplarm giderilmesi iin tek merci. 69. el-Kdir : stediini, istedii gibi yapmaya gc yeten.
70. el-Muktedir : Kuvvet ve kudret sahipleri zerinde istedii gibi tasarruf eden. 71. el-Mukaddim : stediini ileri geiren, ne alan. 72. el-Muahhir : istediini geri koyan, arkaya brakan, 73. el-Evvel : Kendisinden nce bir ilk bulunmayan "lk". 74. el-hir : Kendisinden sonra bir son bulunmaya "Son". 75. ez-Zhir : Aikr. 76. el-Btn : Gizli. 77. el-Vli : Bu muazzam kinat ve her an olup biten hadiseleri, tek bana tedbir ve idare eden. 78. el-Mte'li : Yaratlmlar hakknda, akln mmkn grd her eyden, her hal ve tavrdan pek yce. 79. el-Berr : Kullar hakknda msid bulunan, iyilii, ve bahii ok olan. 80. et-Tevvb : Tevbeleri kabul edip gnahlar balayan. 81. el-Mntakim : Sulular, adaleti ile hak ettikleri cezaya arptran. 82. el-Afvv : Afv bol. 83. er-Rauf : Pek efkatli, ok acyan. 84. Malik'l-Mlk : Mlkn ebedi sahibi, hkmdar. 85. Zlcelali ve'l-krm : Hem byklk sahibi, hem de fazi u kerem sahibi. 86. el-Muksit : Btn ilerini denk ve birbirine uygun ve yerli yerinde yapan. 87. el-Cmi : stediini istedii zaman, istedii yerde toplayan. 88. el-Ganiyy : ok zengin ve her eyden mstani, hi bir eye ihtiyac olmayan. 89. el-Muni : stediini zengin eden. 90. el-Mni : Bir eyin meydana gelmesine msaade etmeyen. 91. ed-Drr : Elem ve zarar verici eyler yaratan. 92. en-Nfi : Hayr ve menfaat verici eyler yaratan. 93. en-Nur : lemleri nurlandran, isledii simalara, zihinlere ve gnllere nur yadran. 94. el-Hdi : Hidayeti yaratan, istedii kulunu hayrl ve karl yollara muvaffak klan, muradna erdiren. 95. el-Bedi : rneksiz, misalsiz, acaib ve hayret verici lemleri icad eden. 96. el-Bki : Varlnn sonu olmayan. 97. el-Vris : Servetlerin geici sahipleri, elleri bo olarak yoklua dndkten sonra, varl devam eden servetlerin hakiki sahibi. 98. er-Red : Btn ileri ezeli takdirine gre yrtp dosdoru ve bir nizam ve hikmet zere akbetine ulatran. 99. es-Sabr : ok sabrl. Allah Teala'nn bu gzel isimleri, eitli kaynaklara gre daha oktur. Biz burada sadece Allah'n Kur'an- Kerim'inde bildirdiklerini zikrettik. Sleyman Cezul'nin Delil-i Hayrat adl eserinde bu saynn yz bir olduunu grrz. Dikkat edilirse, Allah'n bu isimlerinin bir ksmnn insanda snrl halde, sfat olarak bulunduu grlr: Grmek, iitmek, sabrl olmak, zarar vermek, faydal olmak, affetmek, efkatli olmak, vs. gibi. Yine bir ksm isimler vardr ki bunlar yaratklarda bulunmaz. ncesi olmamak, yeniden diriltmek, vs. gibi. Baz hadis-i eriflerde, Allah'n doksan dokuz ismini ezberleyip her gn okuyann cennete girecei mjdelenmektedir. Yine, eitli Kur'an ayetlerinde Allah, kendisine bu gzel isimlerle dua edilmesini tavsiye etmektedir. Allah kelimesinin zerinde etimolojik adan bir hayli tartmalar vuku bulmutur. Bunlardan en dikkati ekeni, Allah kelimesinin dnya zerindeki hi bir lisanda bulunmad, bu nedenle, Allah kelimesinin Allaha olduudur. Bir baka dikkat eken aklama da udur : Allah kelimesi ve-le-he'den tremitir. Bu kelime de, dii devenin yavrusuna duyduu ar sevgi ve efkati ifade eder. Burada, u husus antr-parantez olarak kaydedilir: Deve, hayvanlar iinde yavrusuna en fazla efkat besleyen bir hayvandr. Bu, yavrusuna zarar vereni ldrecek derecede ar bir sevgidir. te Allah kelimesi, bu sevgi ve efkatten tremitir. ALEV: Arapa, Hz. Ali isminin nisbesidir, Hz. Ali'ye mensup olanlar demektir. Hz. Muhammed (s) 'den sonra Hz. Ali'yi imam olarak tanyanlar. Sufiyyeye gre, her tarikat, ashabtan birine balanr. Maksiler ve Mevleviler Hz. Ebu Bekir (r)'e Anadoludaki dier tarikatlar da Hz Ali (r)'ye balanr. Hz. Ebu Bekir (r)'e silsile olarak dayanan tarikatlar zikri gizli, Hz. Ali (r)'ye dayananlar da ak olarak ekerler. Bektaler, Hulefa-i Raidinden ilk n kabul etmedikleri iin tarikatlarn sadece Hz. Ali'ye balarlar. Bu ekilde silsileler "alevi" ve "sddki" diye ikiye ayrlr. Bu kelime, ayn zamanda Hz. Ali (r) neslinden gelenler iin de kullanlr. Yani Hz. Ali ve Hz. Fatma neslinden gelenler hakknda bu isim kullanlmtr. Bu gibilere genel manada "seyyid" (galat kullanl ile seyda) dendii gibi, Hz. Hasan neslinden gelenlere "erif" Hz. Hseyin neslinden gelenlere de "seyyid" denilmitir. Bir kimse ayn zamanda hem Haseni, hem de Hseyni, yani hem seyyid, hem de erif olabilir.
Nak geleneine mensup nl kelamc bilim adam, Seyyid erif Crcan bu gruba dahildir. Bu gibilere fkhen, sadaka ve zekat vermek yasak olduu gibi, onlarn kabul etmeleri de haramdr. Osmanl Devleti'nde, seyyid ve eriflere maddi destek olmak zere, "nakibu'l-eraflk" messesesi kurulmasnn altnda yatan espirilerden biri de budur. em-i bezm-i Hasaneyn'em, aleviyem, alev Yakar a 'day benim u'le-i ahm alevi. Fazl Paa (l. 1882) ALEVYYE: Derkaviyye tarikatnn Cezayir'de yaylma kaydetmi kolu. ALEVYYE: Sun'i bir balant ile drdnc halife Hz. Ali'ye dayandrlan bir tarikat. ALEV TACI: Bektalerin balarna giydikleri on iki dilimli (terk) ta. Bir ad da "fahir" olan bu ta, beyaz ynden yaplr. Babalar, fazladan olmak zere, bunun stne beyaz ynden mamul bir sark sararlar. ALIN: Trke. Tasavvuf edebiyatnda vahdet (birlik) sembol. Baz tarikatlarda, derviin slk karrken geirdii zikirmakamlarndan birisi. Slik bu makamda, iki ka arasndaki nefs-i natka noktasnda ve salarn alna bititii yerde (cesed) zikir eker. Bu nefy-i isbat'tan nce gelir. L- ABA: Arapa. Aba (kaftan, cbbe) ailesi demektir. Rivayete gre, bir gn Hz. Peygamber (s) zerinde aba bulunurken, yanna gelen Hz. Ali'yi, kz Hz. Fatma'y, torunlar Hasan ve Hseyin'i bu abann altnda toplar. Bu ekilde, Hz. Peygamber (s)'in yaknlarn belirleyen bir ifade olmak zere, ad zikredilen kiiler "l-i aba" terimiyle anlmlardr. Saylar: Hz. Peygamber (s), Hz. Ali, Hz Hasan, Hz. Hseyin ve Hz. Fatma olmak zere be kiiden mteekkil olduu iin bir elin be parmana benzetilerek "pene-i l-i aba" yahut "pen ten-i l-i aba" gibi isimlerle de anlmlardr. AL SIRRI: Arapa. Buna "ar srr" da denir. Aleviler ve tasavvuf ehli arasnda kullanlan bu terim, arnn kovan kurmas, bal yapmas ve yaay bakmndan, insan hayrette brakan bir dzene uymas dolaysyla sylenmitir. Arnn srrna nasl akl ermezse, Hz. Ali'nin srrna da akl ermez anlamnda sylenir. ALYE: Halvetiyye tarikatnn kollarndan biri. Ahmed b. Aliyy'l-Harin tarafndan kurulmutur. ALLAH DERDN ARTIRSIN : Sufilere gre, dert, gerek aktr. Dert, geree ulama derdidir. Bu bakmdan herhangi bir can, bilhassa tarikata yeni intisab eden bir kii baz hallere maruz kalr, cezbelere urar, yanar, yklrsa bandaki maneviyat retmeni veya duas makbul byklerden birisi ona "Allah derdini artrsn" diye dua eder. Yunus Emre'nin Dertli Dolab'ndaki inleyi ifadeleri, ayn dertten zuhur etmitir. Ksaca bu sz, dtan bakldnda ilenme (beddua) gibi grnyorsa da, hakikatta hayr duadr. ALLAH FEYZN ARTIRSIN : Bu da, ayn manaya gelen bir ifadedir. Hayr dualardandr. ALLAH DEYP DNERZ, ALLAH DEYP DURURUZ: Bu ifadelerin dayand olay yle nakledilir : Bir gn Bekta, Mevlev'ye sormu : Ne der de dnersiniz? Mevlev de; Allah deyip dneriz, demi. Bekta bu sz duyunca u karl vermi : Biz de Allah deyip dururuz. Bu anlatma baklrsa Mevlev telvinde ve gaybettedir. Bekta ise temkinde, sahv ve huzur halindedir. Sufiyye yolu iin, her ikisi de sahihtir. ALLAH DYEN MAHRUM KALMAZ : Bu atasznde, dil ile Allah diyen deil, can ve gnlle (tefekkrle) kendi varln unutacak derecede Allah' anann, mahrum kalmayaca bildirilmitir. Burada mahrum kalmazdan kast, Allah' anan kiinin, sonunda O'na kavumasdr. phesiz bu dnyada, Allah' hayatnn her anna tefekkr halinde hakim klanlar (ihsan mertebesi), br dnyada. O'nu cennette grecekler, veya bir baka tabirle O'na kavuacaklardr (lika). Tevhidi eden deli olmaz, Allah diyen mahrum kalmaz, Her seher alr, solmaz Bahara erer glmz. Muhy (. 1611) ALLAH EYVALLAH : Sufiler arasnda ortak olan, fakat daha ok Bektalerle Mevleviler tarafndan kullanlan bu deyim, muhatab tatmin etmek iin kullanlr ve yemin mahiyetini tar. "Allah, Eyvallah bu byledir" gibi. Eyvallah, iki ayr