cumhurİyet dÖnemİ edebİyati -...
TRANSCRIPT
1
CUMHURİYET DÖNEMİ EDEBİYATI Yeni Türk Edebiyatı araştırmalarında öteden beri kullanılan “Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı” terimini, kendi içinde tam bir bütünlüğe sahip bir edebiyat sürecini veya başlangıcı ve sonu belli bir edebiyat dönemini ifade eden bir adlandırma gibi düşünmemek gerekir. Edebî değişmeden çok siyasî ve sosyal değişmeyi ifade eden bu terim, birçok edebiyat tarihinde veya edebiyat araştırmasında Tanzimat’tan sonra başlayan “Yeni Türk Edebiyatı”nın büyük bir alt döneminin adı olarak, Cumhuriyet’in ilânından günümüze kadar gelen yaklaşık seksen yıllık bir süreçte ortaya çıkan edebî hareket, kişilik ve olguları ifade etmek için kullanılır. Tam bir edebî adlandırma olmasa da bu döneme “Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı” denmesinin yine de anlamlı ve geçerli bir tarafı vardır. Gerçekten de Cumhuriyet’in 1923’te ilânından sonra Atatürk’ün önderliğinde gerçekleşen devrimler ve bu devrimler doğrultusunda ortaya çıkan büyük sosyal, siyasî ve kültürel değişme, edebiyatımızı büyük ölçüde şekillendirmiş, varlığına önceki dönemlerden farklı bir yön ve biçim vermiştir. Yine de Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı, edebiyatımızda Tanzimat’tan sonra başlayan modernleşme akımının son ve en büyük halkası veya atılımı olmaktan başka türlü ele alınamaz. Başka deyişle bu edebiyatın oluşumunda Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerinde ortaya çıkan yeni edebiyat hareketlerinin ihmal edilemez bir yeri vardır. Bilindiği gibi edebiyatımızda yenileşme, Tanzimat Fermanı’nın 1839’da ilânından yaklaşık yirmi yıl sonra başlamıştı. Yeni şiir ilkin Şinasi’nin 1856’dan itibaren Mustafa Reşit Paşa için yazdığı kasidelerle başlamış, modern tiyatronun ilk eseri yine Şinasi‘nin 1859’da yazdığı Şair Evlenmesi olmuş, roman türünün ilk örneğini de Şemsettin Sami, 1872’de yayımladığı Taaşşuk-ı Tal’at ve Fitnat’la vermişti. Böylece başlayan Yeni Türk Edebiyatında Şinasi ve Namık Kemal’in eserleriyle gelen yeni fikir ve görüşler, Abdülhak Hamit’in şiirde denediği yeni şekiller, çeşitli yollardan Cumhuriyet Dönemi Edebiyatına sızarak daha modern ve ileri fikir veya şekillere ulaşmışlardır. Modern roman ve tiyatro türleri de yine bu dönemde basit örnekler halinde de olsa kendini göstermiş ve bu türler, daha sonraki dönemlerde gelişerek üstün örneklerini Cumhuriyet Dönemi edebiyatında bulmuşlardır. 1896-1901 yıllarında edebiyatımıza hakim olan Servet-i Fünûn edebî anlayışının büyük temsilcisi Halit Ziya Uşaklıgil, romana has bir dil oluşturmuş ve yazdığı Mai ve Siyah ve Aşk-ı Memnu gibi eserler, bu türün zirve eserleri olarak Cumhuriyet’ten sonra sürekli hatırlanmış ve örnek alınan modeller olmuştur. Kısa hikâyenin de onun usta kaleminden çıkan eserlerle ayrı bir edebî tür haline geldiği söylenebilir. Servet-i Fünun’un ünlü şairi Tevfik Fikret ise şiirinde dile getirdiği fikirler, özellikle yeni insan fikrî ve istibdat karşısındaki duruşuyla Cumhuriyet döneminde sık sık hatırlanmıştır. II. Meşrutiyet yıllarında gelişen edebî hareketlerin ise Cumhuriyet Dönemi Edebiyatında elbette daha büyük etkileri olmuştur. 1910-1912 arasında kendini gösteren Fecr-i Âti grubunun en önemli ismi olan Ahmet Haşim’in izlenimci ve yer yer sembolik bir karakter gösteren parıltılı şiiri, Cumhuriyet devri şairlerinde büyük bir hayranlık uyandırmış ve 1926’da Piyale adlı şiir kitabının yayımı geniş yankılara yol açmıştır. “Halis şiir” ya da “saf şiir” yolundaki anlayışıyla Haşim’e yakın bir çizgide duran Yahya Kemal’in 1921’de çıkan Dergâh’ta dile getirdiği şiir ve edebiyat konusundaki görüşleri -ki bu görüşler “mektepten memlekete dönen edebiyat” formülüyle özetlenebilir- birçok Cumhuriyet dönemi şair ve yazarı üzerinde derin izler bırakmıştır. Yahya Kemal ve Ahmet Haşim’in şiirleri, Cumhuriyet devrinde şairler için ya örnek alınan ya da aşılması hedeflenen, başka deyişle her iki şekilde de önemsenen şiir modelleri olmuştur. 1911 nisanında Selânik’te çıkan Genç Kalemler dergisinde Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp ve Ali Canip’in (Yöntem) hikâye, şiir ve makaleleriyle başlayan sade dile ve eski Türk tarihine dönüş hareketi Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı üzerinde daha yaygın ve kalıcı izler bırakmıştır. 1914’ten sonra birçok ismin katılımıyla daha da genişleyen ve bazı araştırmacıların ifadesiyle bir “Millî Edebiyat Akımı” haline gelen bu hareket, bir yandan İslâm öncesi Türk tarihine, bir yandan da halk edebiyatı ve folklora yönelişiyle adeta Cumhuriyet döneminin ilk devresindeki edebiyatın bir çeşit programını ortaya koymuştu. II. Meşrutiyet döneminin ideologu olan Ziya Gökalp’ın daha sonra Atatürk devrimlerinde de etkili olan fikir ve teklifleri ve bunların yanı sıra “tehzip” fikrine uygun olarak halk masal ve destanlarını modernize etme yolundaki denemeleri, modern edebiyatın halk edebiyatıyla yakınlaşmasına ve birçok noktada birleşmesine yol açmıştı. Bu denemelerin yanı sıra 1914’ten sonra yoğunlaşan aruz-hece tartışmalarının önemli bir sonucu olarak aruz vezni terk edilmeye yüz tutmuş, Orhan Seyfi (Orhon), Enis Behiç (Koryürek), Halit Fahri (Ozansoy) ve Faruk Nafiz (Çamlıbel) gibi genç şairler; Türk Yurdu, Yeni Mecmua, Şair ve Büyük Mecmua adlı
2
dergilerde hece vezniyle birçok şiir yayımlamışlar ve bu şairler, artık Mütareke yıllarında “Hece Şairleri” olarak adlandırılmaya başlamışlardı. II. Meşrutiyet’in sonunda ve Mütarekede oldukça yaygın bir şöhret kazanan, sonradan edebiyat tarihlerinde “Beş Hececiler” veya “Hecenin Beş Şairi” olarak değerlendirilen bu şairlerin şiir birikimi, Cumhuriyet döneminin ilk devresinin şiirinde özellikle vezin ve dil açısından önemli bir zemin oluşturur. Tanzimat’tan sonra Yeni Türk Edebiyatının iki ana çizgide yürüdüğü söylenebilir. Bunlardan birisi Namık Kemal, R. M. Ekrem ve Hamit’in eserlerinde beliren romantik edebiyat çizgisi, diğeri de Beşir Fuat’ın tesiriyle Nabizade Nazım, Sami Paşazade Sezai ve Hüseyin Rahmi’nin (Gürpınar) eserlerinde beliren gerçekçi (realist) edebiyat çizgisi. Tanzimat döneminde peşpeşe ortaya çıkan bu iki ana çizgi, Servet-i Fünun Edebiyatı döneminde gerçekçi edebiyat tekniklerinin yine de ağır bastığı bir senteze ulaşmakla birlikte, II. Meşrutiyet döneminde yeniden bir ayrışmaya uğramıştır. Romantik çizgi, izlenimci ve yarı sembolist bir çizgiye dönüşerek Fecr-i Ati yıllarında özellikle Ahmet Haşim’de ve kısmen Yahya Kemal’de devam etmiş; gerçekçi çizgi ise Mehmet Emin (Yurdakul) ve Mehmet Akif’in (Ersoy) şiirlerinde ve Yakup Kadri (Karaosmanoğlu) ile Refik Halit’in (Karay) hikâyelerinde daha baskın bir şekilde yeniden ortaya çıkmıştır. Bu iki çizgi daha sonra Cumhuriyet döneminde hem şiirde hem de hikâye, roman ve tiyatroda dönem dönem çeşitli değişmelere uğrayarak kendini gösterir ki bu duruma yeri geldiğinde işaret edilecektir. Böylece önceki edebiyat dönemlerinden şekil, dil ve fikir bakımından bazı özellikleri devralan Cumhuriyet Dönemi Edebiyatının oluşumunda, elbette ki Cumhuriyet’in ilânından sonra gerçekleştirilen büyük siyasî, toplumsal ve kültürel değişmenin daha yaygın ve esaslı bir rolü vardır. Devam eden bazı çizgilere rağmen bu edebiyatın geçmişin edebiyatından çok farklı bir şekilde oluşmasında, Atatürk ilke ve devrimleri kuşkusuz büyük ölçüde belirleyici bir rol oynamıştır. Bu bakımdan Cumhuriyet dönemi şiir, hikâye, roman ve tiyatrosundaki gelişmelerin ayrıntısına girmeden önce yeni bir şekilde kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin yapısıyla edebiyat arasındaki ilişkiyi ana çizgiler halinde ortaya koymak yerinde olacaktır. Millî Mücadele’nin zaferle sonuçlanmasından sonra kuracağı yeni devletin yapısını hızla şekillendirmeye başlayan Atatürk, Birinci Büyük Millet Meclisinin kararlarına dayanarak 1 Kasım 1922’de saltanatı kaldırır ve 29 Ekim 1923’te de yeni devletin ve rejimin temeli olan Cumhuriyet’i ilân eder. Arkasından 3 Mart 1924’te hilâfet kurumu kaldırılır. Aynı tarihte Tevhid-i Tedrisat Kanununun kabulüyle medreseler, arkasından gene bir kanunla 25 Kasım 1925’te tekke, zaviye ve türbeler kapatılır. 11 Nisan 1928’de de anayasada lâik doğrultuda bazı değişiklikler yapılır. Bütün bunlar İslâmcı bir dünya görüşünün çatısı altında toplanmış çok milletli bir siyasî yapıdan millî ve üniter bir yapıya geçişi gerçekleştiren düzenlemelerdir. Her biri başlı başına bir devrim niteliği taşıyan bu büyük yapısal değişmeler, toplumda İslâmcı ve Osmanlıcı görüşlerin büyük ölçüde önünü keser, mistik ve tasavvufî eğilimlere de büyük ölçüde set çekerek birçok aydın ve yazarın dünyaya bakış tarzı veya hayat felsefesinde köklü değişmelere yol açarlar. Cumhuriyet Dönemi Edebiyatını fikrî açıdan çok etkileyen ve yönlendiren bu düzenlemelerin yanı sıra 3 Kasım 1928’de gerçekleştirilen harf devrimi, yeni kurulan devletin geçmişe ait kültürel değerlerle ilişkisini büyük ölçüde keserek yüzünü tamamen batıya ya da Lâtin alfabesi yoluyla batıdan gelen etkilere çevirmesine yol açar. Böylece lâik yoldan gelecek etkilere, daha doğru bir ifadeyle aklın ve modern bilimin ve Avrupaî sanatın etkilerine kapılarını tamamen açan yeni Türkiye Cumhuriyeti’nde edebiyat açısından önemli bir başka değişme de 13 Ekim 1923’te kabul edilen bir kanunla devletin merkezinin İstanbul’dan Ankara’ya taşınmasıdır. Bu değişme, edebiyatımızın içerik, dil ve biçim bakımından halk edebiyatına ve folklora yönelmesinde ve uzun bir süre boyunca Anadolu coğrafyası ve insanını temel bir konu olarak ele almasında önemli bir rol oynamıştır. 10 Nisan 1931’de Türk Ocaklarının kapatılması ve bu kurumun yerine 19 Şubat 1932’de halkevlerinin açılması da Anadolu ve Anadolu insanının öncelikle ele alınmasında rol oynayan diğer bir toplumsal ve kültürel değişmedir. Ocakların kapatılarak halkevlerinin açılması, bir anlamda da o zamana kadar edebiyatımız üzerinde etkili olan Turancı görüşlerin hızının kesilmesine yol açmıştır. Bunlardan başka 1931 haziranında bir yandan Türk Tarihi Tedkik Cemiyetinin, 1932 temmuzunda da Türk Dili Tedkik Cemiyetinin kurulması, Cumhuriyet Dönemi Edebiyatının fikir dünyasının şekillenmesinde ve özellikle dil anlayışının değişmesinde çok önemli roller oynamış olan iki büyük olaydır. Daha sonra Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumuna dönüşen bu dernekler, sık sık düzenledikleri kurultaylarda Türk tarihi ve Türk dilinin çeşitli problemlerini tartışmışlar, Atatürk’ün çoğuna bizzat katıldığı bu tartışmalarda bir yandan “Türk tarih tezi” ve “güneş-dil teorisi” oluşturulurken bir yandan da Türkçe’nin özleştirilmesi ve aslî kaynaklarına döndürülmesi
3
yolunda radikal adımlar atılmıştır. Bu tarih tezini ve güneş dil teorisini kısaca şöyle özetleyebiliriz: Türkler Moğollar gibi sarı ırktan olmayıp Arî ırka mensupturlar ve kökleri milâttan 9000 yıl önceye, hatta daha önceki dönemlere gitmektedir. Türk dili dünyadaki diğer büyük diller üzerinde etkili olmuştur. Dilin kökünde tabiatın gücü vardır ve insan ilk gücünü güneşten, dolayısıyla dil de ilk gücünü güneşten almıştır. Türk tarihi Osmanlı’yla başlamamıştır, Türk milleti Osmanlı ve İslâm öncesinde kurduğu 18 devletle siyasî varlığını çok önceden ispatlamıştır. Osmanlı Devleti, yanlış idaresiyle çok eski çağlardan beri bir medeniyete sahip olan Türklere zarar vermiştir. Bu bakımdan Türk’ün siyasî ve kültürel kimliğinde Osmanlılığı esas almak yanlıştır. Tarih ve dil alanlarında ortaya atılan bu görüşler, daha sonraki yıllarda farklı gelişme çizgileri izlemekle birlikte, özellikle Atatürk ve İnönü dönemlerinde yazılan birçok şiir, tiyatro ve romanda çeşitli şekillerde karşımıza çıkar. Estetik değeri az olmakla birlikte bu yoldaki eserler, sayı itibariyle oldukça fazladır. Atatürk ve İnönü dönemlerinde ateşli bir millî dava halinde heyecanla sürdürülen dilde millî kaynaklara veya halk kaynağına dönme ya da “Öztürkçecilik” hareketi, Cumhuriyet Dönemi Edebiyatında kuşkusuz daha somut sonuçlar doğurmuştur. Bu hareket sonucunda dilden ve tabiî edebî eserlerin dilinden Arapça, Farsça kökenli unsurlar atılırken, halk deyim ve ifadeleri edebiyata geniş ölçüde girmiş ve böylece edebî dil büyük bir değişmeye uğramıştır. Ancak bu hareket, bir yandan da şair ve yazarların ilhamını dar bir kelime kadrosu içinde sıkıştırmak ve bireysellik imkânını azaltmak gibi olumsuz sonuçları da beraberinde getirmiştir. Böylece geçmişten gelen bazı çizgiler ve ondan daha fazla da Cumhuriyet’in ilânından sonra görülen siyasî, toplumsal ve fikrî değişmelerle şekillenen Cumhuriyet Dönemi Edebiyatında elbetteki batıda ortaya çıkan edebiyat ve fikir akımlarının da sürekli ve kalıcı etkileri olmuştur. Daha sonra yeri geldikçe değineceğimiz bu etkiler, yüzünü tamamen batıya çeviren yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kültür politikaları doğrultusunda edebiyatımızda gitgide artan bir seyir izlemektedir. Seksen yıllık tarihine bir bütün olarak baktığımızda Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı, büyük bir çeşitlilik gösteren çok zengin ve dinamik bir edebiyattır. Birçok edebî türde verilmiş çok sayıda eser ve eserlerdeki değişmeler, bu edebî dönemin belli başlıklar altında sınıflandırılıp değerlendirilmesini adeta imkânsız bir hale getirir. Tasnif ve değerlendirmeyi zorlaştıran başka bir olgu da bazı ortak hareket ve modaların görülmesine rağmen, edebî kişiliklerin çoğu zaman bunların önüne geçmiş olması, başka bir deyişle Servet-i Fünûn edebiyatında olduğu gibi şair ve yazarlar arasında ortak bir çalışmanın yokluğu ve birçok yazarın şöhretini tek başına yapmış olmasıdır. Cumhuriyet Dönemi Edebiyatında siyasî ve toplumsal değişmelere bağlı olarak bazı önemli değişmeler görülmekle birlikte, edebî değişmeleri yalnızca bu etkenlerle açıklamak ve değerlendirmek mümkün değildir. Edebî değişmede siyasî ve toplumsal olayların önemli bir rolü olmakla birlikte, batıdan gelen edebî etkilerin ve ayrıca tekrara düşmesi ve yeniliğini yitirmesi dolayısıyla edebiyatımızın kendi içinden gelen değişme ihtiyacının da rolü vardır. Gerçekten de Cumhuriyet Dönemi Edebiyatında siyasî ve toplumsal değişmeler, edebî etkiler ve türlerin kendi tarihiyle ilgili nedenler dolayısıyla şiir, hikâye, roman ve tiyatro türlerinde hem kronoloji hem de nitelik açısından farklı çizgilerde seyreden gelişmeler ortaya çıkmıştır. Bu bakımdan edebiyatı 1923-1940 arası, 1940 sonrası veya 1940-1960 arası, 1960 sonrası ve 1980 sonrası gibi siyasî değişmelere bağlı yuvarlak yirmi yıllık dilimlere bölmek, özellikle türler dikkate alındığında her zaman anlamlı ve tutarlı sonuçlar vermemektedir.
ŞİİR 1923 - 1940 DÖNEMİ
MEMLEKET ŞİİRİ
Atatürk’ün hayatta bulunduğu bu ilk devrede şiirin manzarasına baktığımızda ilk olarak şöhretini önceki dönemlerde yapmış şairlerin şiirleriyle karşılaşırız. Şiir dünyamızda Tanzimat’tan bu yana her devirde büyük bir şair olarak kabul edilen Abdülhak Hamit (Tarhan), Servet-i Fünûn Edebiyatının önde gelen şairlerinden Cenap Şahabettin, Ali Ekrem (Bolayır), Hüseyin Siret (Özsever), asıl şöhretini II. Meşrutiyet döneminde yapmış olan Ahmet Haşim, Yahya Kemal (Beyatlı), Mehmet Akif (Ersoy) ve Mehmet Emin (Yurdakul) bu dönemde ya son şiirlerini yazarlar ya da eski şiirlerin yeni baskılarını yaparlar. Önceki kuşaklardan özellikle Ahmet Haşim ve Yahya Kemal, hem bu dönemin hem de sonraki dönemlerin şiirinde sürekli bir etkiye sahip olmuş isimlerdir. Topluca yayımlanmamakla birlikte yine de şiirleri dillerde dolaşan Yahya Kemal (1884-1958), özellikle şiir ve edebiyat konusundaki görüşleri ve edebî sohbetleriyle yeni nesiller üzerinde çok etkilidir. Onun özellikle 1921
4
nisanında Dergâh’ta çıkan “Üç Tepe” ve 1936 ocağında Kültür Haftası’nda çıkan “Memleket’ten Bahseden Edebiyat” yazıları sembolik bir değer taşır. İlk makalede kastedilen üç tepe, Çamlıca, Tepebaşı ve Metristepe’dir. Burada şair Cumhuriyet’ten sonra edebiyatın artık İstanbul’daki Çamlıca veya Tepebaşı yerine Afyon’daki Metristepe’den konuşacağını anlatmak ister. Şiirde konuşulan Türkçe’yi, “beyaz lisan” dediği Türkçe’nin kendine mahsus ses ve ahengini arayan büyük şairin şiir ve edebiyat konusunda geliştirdiği formüller ve farklı zamanlarda yayımladığı şiirler, birçok şair ve yazarın zihninde yer eder ve büyük bir şair olarak da sık sık hatırlanır. Şiirini devrinin sorunlarından ve gündelik konulardan uzak tutan Ahmet Haşim (1887-1933) ise hiç değişmeyen bir kelime kadrosu etrafında dönen ve sessiz bir şarkıya benzeyen kapalı şiiriyle Cumhuriyet dönemi şairleri üzerinde daha çok etkili olmuştur. Onun özellikle Piyale adlı şiir kitabının 1926’da yayımlanışı edebiyat dünyasında büyük bir olay olur. Şiirleri ve kitabının önsözündeki şiire dair fikirleriyle Haşim, Cumhuriyet’in bütün dönemlerinde ya hayranlık duyulan ya da karşı çıkılarak bir alternatif oluşturulmaya çalışılan vaz geçilmez bir isim olarak daima hatırlanmış ya da tartışılmıştır. O kadar etkili olmalarına rağmen gerek Yahya Kemal’in gerekse Ahmet Haşim’in şiiri, Atatürk devrinde ortaya çıkan genel şiir manzarasının gene de dışında kalır. Bu dönemde benimsenen şiir, hece şairlerinden Faruk Nafiz Çamlıbel’in (1898-1973) Anadolu’yu ve millî heyecanları anlatan şiiridir. Yahya Kemal’i çok beğenmekle birlikte Atatürk devrinin destanî havasının tesirine kapılarak bu dönemin özlediği şiirin dikkate değer örneklerini veren Faruk Nafiz’in bu yoldaki en önemli şiiri, dönemin klâsikleşmiş şiir örnekleri arasında sayılan “Han Duvarları”dır. 1922’de Ankara’ya geçtikten sonra Kayseri’ye öğretmen olarak tayin edilmesi dolayısıyla buraya yaptığı yolculuğun bir hikâyesini veren Han Duvarları, Türk Yurdu dergisinde 1925 ocağında yayımlanır. Hece vezniyle yazılan şiir, ilk defa Anadolu coğrafyası ve insanıyla karşılaşan bir İstanbullu şair veya aydının uğradığı şoku ve onun gözünden Anadolu’nun şaşırtıcı manzarasını verir ve şiirimizin Anadolu’ya yönelişini ifade etmesi bakımından sembolik bir değer taşır. Sert ve acımasız Anadolu tabiatı, her biri bir gurbet ve ayrılık hikâyesinin kahramanı olan hüzünlü ve dalgın Anadolu insanları ve kendisi de gurbete çıkmış olan şairin bu insanlarla birleşen kaderi şiiirin esasını oluşturur. Han Duvarları, Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış adlı bir halk şairinin kendi dramını veren bir koşması -ki bu koşmanın her bir kıtası konakladığı hanların duvarında şairin karşısına çıkar- etrafında örülmüş estetik açıdan da değerli bir şiirdir. Böylece modern şairin şiiriyle halk şairinin şiiri, başka deyişle yüksek edebiyatla halk edebiyatı birleşir. Han Duvarları bu bakımdan da önemlidir. 1926-1929 arasında Atatürk’ün yakın ilgisi ve Maarif Vekâletinin desteğiyle İstanbul’da basılıp Ankara’da dağıtılan Hayat dergisi, bu yılların fikir ve edebiyat hayatında önemli bir rol oynar. Milliyetçilik ve çağdaşlık ilkelerine inanmış bir kadronun çıkardığı ve dönemin önde gelen bütün fikir ve sanat adamlarının toplandığı dergide yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin fikrî ve felsefî temelleri oluşturulmaya çalışılırken bir taraftan da Atatürk ilke ve devrimlerine uygun millî ve sosyal bir edebiyatın nasıl olması gerektiği tartışılır. Memleketçi edebiyat eğilimine sahip birçok şair ve yazarın eserlerinin yayınlamdığı Hayat’ta Faruk Nafiz’in de “Sanat” başlıklı bir şiiri çıkar. Bu şiir Cumhuriyet’ten sonra ortaya çıkan yeni şiirin veya Anadolu coğrafyası ve insanını anlatacak “Memleket Şiiri”nin bir çeşit bildirisi gibi kabul edilebilir. Yabancı sanatlar karşısında millî zevk ve sanata, daha doğrusu halk zevkine ve sanatına dönüşü ifade eden Sanat’ın son kıtası şöyledir: Başka sanat bilmeyiz, karşımızda dururken Yazılmamış bir destan gibi Anadolu’muz. Arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken Sana uğurlar olsun, ayrılıyor yolumuz! Şairin bu yolda yazdığı şiirlerin önemli bir kısmı 1926’da yayımlanan Çoban Çeşmesi’nde ve diğer kitaplarında toplanmıştır. Memleketçi şiirin dikkate değer örneklerini Faruk Nafiz’den başka Millî Mücadele’ye bizzat katılan Kemalettin Kamu (1901-1948) ve Ömer Bedrettin Uşaklı (1904-1946) gibi lirik şairlerin eserlerinde de buluruz. Genel olarak memleket manzaralarını ve insanlarını tasvir eden ve gördükleri karşısındaki izlenim ve duygularını dile getiren bu şairlere, şiirlerinde folklor ve halk edebiyatı unsurlarına daha çok yer veren isimleri de katmak gerekir. Bunlar arasında en önde gelen isim Ahmet Kutsi Tecer’dir (1901-1967). Aslında II. Meşrutiyet döneminde Ziya Gökalp’ın makale ve şiirleriyle başlayan halk edebiyatına ve folklora yöneliş, Cumhuriyet döneminde özellikle 1932 Şubatında halkevlerinin açılışıyla büyük bir ivme kazanır. Ülkenin birçok şehir ve kasabasında açılan ve 1951
5
yılında kapanışına kadar çok önemli toplumsal ve kültürel faaliyetler gerçekleştiren halkevlerinin çıkardığı dergilerde çok sayıda memleket şiiri yayımlanır. Doğrudan doğruya devlet yardımıyla çıkarılan ve sayı olarak yetmişe ulaşan halkevi dergileri içinde 1932 Şubatında bizzat Atatürk’ün verdiği isimle çıkarılan Ülkü dergisi diğerlerinin öncüsü durumundadır. Ülkü’nün yönlendirdiği halkevi dergileri arasında yer alan Yeni Türk, Halk Bilgisi Haberleri (İstanbul), Fikirler (İzmir), Ün (Isparta), Kaynak (Balıkesir), Taşpınar (Afyon), Konya (Konya), Karacadağ (Diyarbakır), İnanç (Denizli), 19 Mayıs (Samsun), Gediz (Manisa), Başpınar (Gaziantep) dergileri oldukça uzun süre çıkmış ve çevrelerinde çok etkili olmuşlardır. Çoğunlukla yörede çalışan öğretmenlerin yönettiği bu dergilerde Atatürk’ü ve devrimleri yücelten şiirlerin yanı sıra Anadolu şehir, kasaba ve köylerini romantik ve idealist bir bakışla anlatan çok sayıda şiir çıkmıştır. İnönü döneminde ise bu şiirlerin biraz karamsar, gerçekçi ve eleştirici bir nitelik kazandığını söyleyebiliriz. Bunlar memleketçi şiirin bütün bir Anadolu coğrafyasına yayıldığını gösteren örneklerdir ve çoğunluğu öğretmen şairler tarafından yazılmıştır. 1930-1934 yılları arasında Sivas’ta öğretmenlik yapan Ahmet Kutsi de buraya geldikten sonra halk şiir ve folklorunu, kendi şiirine yön verecek yeni bir kaynak gibi keşfetmiş ve halk edebiyatı geleneğinin çok canlı bir şekilde yaşadığı Sivas’ta, 1931’de bir “Halk Şairleri Bayramı” düzenlemiş, ertesi yıl da “Halk Şairlerini Koruma Derneği”ni kurmuştu. Bu sırada keşfettiği Âşık Veysel (Şatıroğlu) (1894-1973), daha sonra gene onun çabalarıyla bütün ülke çapında tanınan ve sevilen bir halk ozanı olmuştu. Birçok şiirinin yayımlandığı Ülkü dergisini 1941-1945 yıllarında yönetmiş olan Ahmet Kutsi Tecer’in memleket sevgisini anlatan hece şiirleri, şiirinin önemli bir kısmını oluşturur. Bu şiirler, halkevi dergilerindeki diğer şairlerin şiirleriyle kıyaslandığında estetik açıdan çok ileridedir. Ahmet Kutsi, heceyi kendine özgü bir şekilde kullanmak bakımından da devrin diğer hece şairlerinden farklı bir konuma sahiptir. Folklorik unsurları şiirinde Ahmet Kutsi gibi başarılı bir şekilde kullanan ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun bazı şiirleri de bu çerçevede değerlendirilebilir. 1933’te Paris’ten döndükten sonra dönemin şiirinde de etkili olan, d Grubu ressamları arasına katılan Eyüboğlu’nun şiirleri çoğunlukla 1940’tan sonra yayımlanmıştır ve onun şiiri resmiyle birlikte yürür. Bazı şiirlerini Ankaralı Âşık Ömer takma adıyla yazan Behçet Kemal Çağlar (1908- 1969)da güzel yurt köşelerini anlatan ve âşık gelenekleriyle beslenen bir kısım şiiriyle memleket şairleri grubuna dahil edilebilecek bir şairdir. Ancak onun şiirlerinin büyük kısmı, Türk devrimlerini ve Atatürk’ü retorik oyunların ağır bastığı hamasî tonda bir hitabet üslûbuyla anlatan şiirlerdir. Bu şiirler dolayısıyla o, çoğu zaman “devrim şairi” veya “Atatürk şairi” olarak nitelendirilmiştir. Çağlar, Ankara’dan yürütülen halkevi çalışmalarına zaman zaman yönetici olarak katılmış ve bir kısım şiirlerini Ülkü’de yayımlamıştır. Özellikle Atatürk döneminde heceyle yazan birçok şairin Memleket Şiiri çerçevesine sokulabilecek şiirleri vardır. Bu şairler arasında, Haluk Nihat Pepeyi, Orhan Şaik Gökyay, Şükufe Nihal Başar ve Arif Nihat Asya’yı sayabiliriz. Genel olarak bu çerçeve içinde düşünülmesi gereken Salih Zeki Aktay (1896-1970), Ali Mümtaz Arolat (1897-1967) ve Mustafa Seyit Sutüven (1908-1969) de memleket şiirleri yazmakla birlikte, Anadolu’nun antik çağlarına yönelmeleri ve bu çağlara, daha doğrusu Yunan mitolojisine ait unsurlara şiirlerinde yer vermiş olmalarıyla bir farklılık gösterirler. Şiirde çok başarılı olamayan bu şairlerden günümüze Mustafa Seyit Sutüven’in “pitoresk içinde lirizmi eritmesini” bilen ünlü Sutüven şiiri kalmıştır. Anadolu’yu ve Anadolu insanını, Anadolu’nun çeşitli cephelerinde yürütülen Millî Mücadeleyi, başta Atatürk olmak üzere bu mücadelenin büyük kahramanlarını ve Türk devrimlerini heyecanlı ve zaman zaman destanî bir üslûpla anlatan Memleket şiiri, özellikle 1929’dan sonra Nâzım Hikmet Ran’ın (1902-1963) elinde farklı bir çehre kazanır. Nâzım Hikmet ve onu takip eden şairlerin elinde memleket şiiri, Anadolu’yu ve Anadolu insanını çeşitli yönleriyle tasvir etmekle yetinmeyerek ülkenin ve halkın problemlerini Marksist bir perspektiften sergileyip bunları gene Marksist bir reçeteye göre çözüme kavuşturmak davasını üstlenir. Böylece memleket şiiri farklı bir siyasî ve ideolojik mahiyet kazanır. Ancak burada şekil ve üslûp bakımından da önemli değişmeler karşımıza çıkar ki bizi daha çok ilgilendiren husus budur. Başlangıçta kafiye ve vezne dayanan memleket şiirleri ve millî heyecanları dile getiren şiirler yazan Nâzım Hikmet, 1921’de Ankara’ya geçip buradan ilgi duyduğu Sovyet devrimi dolayısıyla sosyoloji ve ekonomi okumak üzere Moskova’ya gitmiş ve orada tanıdığı Fütürist şair Mayakovski’nin etkisiyle Moskova’dan 1924’te farklı bir şiir görüşüyle dönmüştü. Aydınlık dergisinde yayımlanan yeni tarzdaki siyasî şiirleri dolayısıyla hakkında başlatılan
6
soruşturma yüzünden 1925’de Moskova’ya kaçan şair, siyasî şartları elverişli gördüğü bir zamanda, yani 1928’de Türkiye’ye tekrar döner ve Zekeriya Sertel’in çıkardığı Resimli Ay dergisinde eski şairler ve eski şiir aleyhinde açtığı bir kampanyadan sonra şiir kitaplarını peşpeşe yayımlamaya başlar. Resimli Ay dergisinin haziran, temmuz 1929 sayılarında şairin “Putları yıkıyoruz” başlığı altında Abdülhak Hamit ve Mehmet Emin Yurdakul’un şiirlerini şiddetle eleştiren ve özellikle Abdülhak Hamit’in dâhi şair olmadığını ve bunların şiirinin dönemin özlediği, aradığı şiiri hiçbir zaman temsil edemeyeceğini iddia eden imzasız iki yazısı çıkar. Kendisinden önceki bütün şiir anlayışına, dolayısıyla bu şiirin esasını oluşturan bütün şekil, içerik ve üslûp normlarına karşı şiddetli bir tepkiyi ifade eden bu yazılar edebiyat dünyasında bir tartışmaya yol açar. Yakup Kadri, Ahmet Haşim ve Hamdullah Suphi (Tanrıöver) eski şairlere karşı bir haksızlık olarak niteledikleri bu saldırıya karşı çıkan yazılar yazarlar. Nâzım bu yazıları her üç şahsiyeti de hicveden şiirlerle karşılar. Bunun arkasından aynı yıl ilk şiir kitabı olan 835 Satır’ı yayımlar. Bundan başka şairin 1929-1936 arasında sekiz şiir kitabı daha yayımlanır ve bunlar dönemin edebiyat dünyasında geniş yankılar uyandırır. Bu şiir kitaplarında yer alan şiirlerde Nâzım Hikmet, çağının diğer şairlerinden çok farklı bir yol izler. Serbest nazma geçişi gösteren bu şiirlerde, eski mısra, beyit ve kıta biçimleri çeşitli basamaklara bölünerek yeni mısralar, yeni “satır”lar oluşturulur. Bunlarda vezin ve kafiye tamamen reddedilmemekle birlikte, vezinli her mısra bölünerek birkaç mısraya dönüşmüş, kafiyeler de sürpriz etkisi uyandıracak bir şekilde şiirin çeşitli noktalarına dağılmıştır. Bir çeşit grafik şiire dönüşen bu şiirlerde Türkçe’nin bütün ses imkânlarından geniş şekilde yararlanılır. Şairin kendi terimleriyle söylersek bunlar, o dönem şiirinin ve halk şiirinin “üç telli saz”ı yerine bir “orkestra”nın gür ve zengin sesli ahengini vermeyi amaçlayan ve geniş halk kitlelerine hitap etmek için yazılan meydan şiirleridir. Ahmet Haşim, “marş nevinden birtakım heyecanlı havalar çalan” bu zengin orkestranın bir keman telinin “titrek, uzak ve mahrem sesini” duyurmadığını söylese de bu şiirler, gerek şekil gerekse ses alanında getirdiği yeniliklerle birçok şair ve yazar tarafından heyecan ve hayranlıkla karşılanır. Nâzım’ın şiirinde modern resmin ve sinemanın da önemli bir rolü vardır. Türkiye’de bulunduğu yıllarda sinema sanatıyla uğraşan, senaryolar yazan ve birçok filmin çekiminde ünlü tiyatro adamı ve yönetmen Muhsin Ertuğrul’la birlikte çalışan şair, konu ve kişilerini uzak ve yakın plânlar hâlinde kelimelerle resmeden gelişmiş bir manzum hikâye tarzını özellikle Salkım Söğüt ve Bahri Hazer gibi karakteristik şiirlerinde çok başarılı bir şekilde uygular. Bir bütün olarak bakıldığında, onun şiiri şekil ve içerik bakımından çok zengindir. Bu durum, şairin yaratma gücünden,, dünyayı bütün duyu organlarıyla kavrama ve hemen her şeyi şiire sokma çabasından ve gözlem ve tasvir yeteneğinden ileri gelir. Bütün bu yeniliklerine rağmen bu şiir, şiiri fazlasıyla nesrin emrine vermek ve birçok örneğinde Marksist fikirlerin bir propoganda âleti haline getirmek bakımından eleştirilmiştir. Sert ve keskin Marksist fikirleri de şiiri edebiyat dışı ölçütlerle değerlendiren eleştiriler de en fazla üzerinde durulan başka bir husus olmuştur. 1938’de Komünizm propagandası yapmak ve rejimi yıkmak iddiasıyla tutuklandığı mahkeme tarafından 28 yıl hapse mahkûm edilen Nâzım Hikmet’in şiiri, bu tarihten sonra fazla duyulmamış, Türk okuru onun yeni şiirleriyle ancak ölümünden sonraki bir tarihte, yani 1965 yılında yayımlanan şiir kitaplarıyla yeniden karşılaşmıştır. Bu tarihten günümüze kadar şiir dünyamızın gündeminde kalan, lehinde ve aleyhinde birçok şey söylenen Nâzım Hikmet’in şiiri, özellikle hapishane yıllarından itibaren daha çok iç dünyasına yönelerek bazı değişmelere uğramıştır. Devrinde büyük gürültüler koparmasına rağmen Nâzım Hikmet’in şiiri, Türkiye’de eser verdiği yıllarda çağdaşları ve genç nesiller üzerinde sanıldığı kadar etkili olmamıştır. Başka bir deyişle bu tarz şiir, Ercüment Behzat Lav, İlhami Bekir Tez, Nail Vahdeti Çakırhan ve Hasan İzzettin Dinamo gibi ikinci plânda kalan şairler tarafından devam ettirilmekle birlikte, söz gelişi Orhan Veli’nin şiiri gibi döneminde yaygın bir etkiye sahip olan bir şiir hareketi veya modası hâline gelememiştir. Bu şiir, daha çok dile getirdiği fikirlerle bazı hikâye ve roman yazarlarını etkilemiş ve onlara bir yol açmış görünmektedir.
7
ŞİİRDE BİREYCİ EĞİLİMLER VE BAĞIMSIZ ŞAİRLER Cumhuriyet dönemi şiirinin bu ilk döneminde Yeni Türk Edebiyatının başlangıcından beri görülen gerçekçi (realist) çizginin bir çeşit devamı gibi kabul edebileceğimiz “Memleket Şiiri” ve onun değişik versiyonlarının yanı sıra romantik çizginin değişik bir devamı sayılabilecek ikinci bir çizgi daha belirir ki bu, Yedi Meşaleciler adıyla çok kısa bir süre devam etmiş şiir hareketinde ve şiiri kendi beni etrafında oluşturan nisbeten bağımsız şairlerde görünür. Edebiyat tarihlerinde Yedi Meşaleciler adıyla tanınan genç şairler grubu, bu ismi, 1928’de Meşale adıyla çıkardıkları dergiden ve ortaklaşa yayımladıkları Yedi Meşale adlı şiir kitabından alırlar. Üstad kabul ettikleri Ahmet Haşim’in de etkisiyle Muammer Lütfi (Bahşı), Sabri Esat (Siyavuşgil), Yaşar Nabi (Nayır), Vasfi Mahir (Kocatürk), Cevdet Kudret (Solok), ve Ziya Osman (Saba) şiirlerini -Kenan Hulusi (Koray) ise nesirlerini- topladıkları bu kitabın ön sözünde “Ayşe-Fatma terennümü” dedikleri ve bir “beylik edebiyat” olarak niteledikleri Memleket Şiirine karşı çıkarlar. Hülyanın ağır bastığı gerçek şiirin, sanat yönü ağır basan şiirin örneklerini verme iddiasında bulunurlar. Ancak bu ortak şiir hareketini fazla devam ettiremeyen genç sanatçılardan her biri daha sonra ayrı bir yol takip ederek edebiyat ve kültürün başka alanlarında kendilerine ün kazandıran çalışmalar yapmış veya eserler vermişlerdir. Bunlardan Sabri Esat, çeviriye yönelerek Türkçesiyle de değer taşıyan çeviriler yapmış, Vasfi Mahir ve Cevdet Kudret edebiyat tarihi ve edebiyat araştırmaları alanında değerli eserler vermiş, Yaşar Nabi ise yayıncılıkta karar kılarak, 1933’te edebiyat dünyamızın çok önemli ve sürekli dergilerinden Varlık’ı çıkarmaya başlamış, başta yıllıklar olmak üzere birçok değerli eserin yayımlanmasında önemli hizmetler yapmıştır. Kenan Hulusi ise asıl şöhretini hikâye alanında yapar. Yedi Meşale şairleri içinde şiire bağlı kalan yalnızca Ziya Osman Saba (1910-1957) olmuştur. Eserlerinin çoğu Varlık’ta yayımlanan şairin şiiri, daha çok kendine dönüktür. Çocukluk özlemi, hatıraların değeri, ev-aile sevgisi, tanrıya kulluk, kadere boyun eğiş, küçük mutluluklarla yetinme, kader ve ölüm karşısında teslimiyet ve hatta öte dünya özlemi gibi temalara ağırlık veren Saba’nın şiiri, ev içi şairi olarak bilinen Behcet Necatigil’in adeta bir müjdecisi gibidir. Yakın dostu Cahit Sıtkı Tarancı gibi hece vezninin imkânlarını kullanmada ısrarlı olmakla birlikte 1940’tan sonra şiirinde serbest şekilleri de kullanmıştır. Şiirini kendi patetik ve mistik mizacının ve mistik eğilimlerinin etrafında oluşturmuş olan Necip Fazıl Kısakürek (1904-1983) ise bu dönemin büyük şairleri arasındadır. Hem şiir anlayışı hem dünya görüşü bakımından Nâzım Hikmet’in karşı kutbunda yer alan ve fikirleri ve aksiyonuyla onun kadar sonraki kuşaklar üzerinde etkili olmuş olan Necip Fazıl’ın şiiri, saf şiir ya da Yahya Kemal’in deyimiyle “halis şiir” anlayışına yakındır. 1923’ten sonra çeşitli edebiyat dergilerinde yayımlanan şiirleri 1925’ten itibaren Örümcek Ağı, Kaldırımlar ve Ben ve Ötesi gibi kitaplarında toplanmıştır. Halk ve tekke şiiri unsurlarıyla, özellikle Yunus Emre’nin şiiriyle beslenen, hece vezniyle yazılmış bu şiirlerde sıkı bir şekil endişesi dikkati çeker. Şairin kurtuluşu metafizik kaynaklarda arayan huzursuz, muztarip ve trajik ruh hali, şiirlerin fikir ve anlam örgüsünü oluşturur. Bunlarda kaynağı meçhul bir korku, yalnızlık, vehim, sayıklama ve hastalık motifleri çok belirgindir. “Meçhul semtlerden gelip meçhul semtlere giden meçhul sahıslara karşı duyulan anlatılmaz bir korku” şiirlerinin, hatta tiyatrolarının esasını oluşturur. Bu dönem şiirinin karakteristik bir örneği olan Kaldırımlar’da çok belirgin olarak görülen bu trajik ruh hali, şairin 1934’te nakşibendî şeyhi Abdülhakim Arvasî ile tanışmasından sonra nisbeten bir huzura kavuşmuş görünür. Bu nedenle sonraki yıllarda yazdığı şiirlerde mistik veya dinî motif ve fikirler gitgide kuvvetlenerek toplumun bütün problemlerine doğru genişleyen bir seyir izler. 1943’te Büyük Doğu dergisini çıkarmasından sonraki yıllarda ise Necip Fazıl’ın şiiri tamamen dinî ve siyasî ideallerin emrine verilmiş gibidir. Tıpkı Nâzım Hikmet gibi siyasî iktidarlara karşı çıkan ve bu yüzden birçok kovuşturmaya uğrayan, hapsedilen Necip Fazıl Kısakürek, fikirleriyle gençliğin bir kesiminde çok etkili olmuş; Sezai Karakoç ve İsmet Özel gibi sonraki dönemlerin önde gelen şairlerini de etkilemiştir. Ahmet Hamdi Tanpınar (1901-1962) da Cumhuriyet döneminin bu ilk devresinde, şiirini kendi rüya ve hayalleri etrafında ören ve bütün ömrünce “halis şiir”in peşinde olan büyük şairler arasındadır. Başlangıçta şiirde Yahya Kemal ve Ahmet Haşim’in etkisinde olan, ancak ünlü Fransız şairi Valery’yi tanıdıktan sonra kendi yolunu bulan Tanpınar, “mükemmeliyet” ideali dolayısıyla üstad tanıdığı Yahya Kemal ve Haşim gibi fazla şiir yazmamış, Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren çeşitli dergilerde yayımladığı şiirlerini oldukça geç bir tarihte bir araya getirmiştir: Şiirler, 1961.
8
Çok yönlü sanatı ve zengin kültürü dolayısıyla roman, hikâye, deneme ve eleştiri alanlarında da Cumhuriyet Dönemi Edebiyatının çok değerli eserlerini kaleme almış olan Tanpınar’ın şiiri, rüya ve masal unsurlarıyla, daha doğrusu renkli ve zengin bir hayaller silsilesiyle yüklü, zengin çağrışımlar uyandıran aydınlık bir şiirdir. Devrin birçok şairlerinden farklı olarak folklordan uzak duran Tanpınar, yine de şiirlerinin çoğunu hece vezniyle yazmış ve Mehmet Emin (Yurdakul) veya Orhan Veli gibi şiir tarihimizde büyük değişmeler gerçekleştirmiş olmamakla birlikte, 1900-1950 yılları arasında heceyle meydana getirilen şiirin şaheser sayılabilecek örneklerini vermiştir. Bu bakımdan o, Necip Fazıl, Ahmet Kutsi, Ahmet Muhip ve Cahit Sıtkı’yla birlikte hecenin önde gelen şairleri arasındadır. Cumhuriyet dönemi şiirinin bu ilk devresinde halis ya da saf şiirin peşinde koşan bir diğer bağımsız şair de Ahmet Muhip Dıranas’tır (1908-1980). Şiirleri çeşitli dergilerde yayımlanan Dıranas, halk şiiri geleneğinden de beslenmekle birlikte daha çok sembolist şiirin büyük temsilcisi Baudelaire’den etkilenmiştir. Onun şiiri, lisede okurken öğretmeni olan Tanpınar’ın şiirine yakın bir çizgide durur ve şiirlerinde aşk, tabiî güzellikler, hayat ve ölümle ilgili duygular imajlarla yüklü nisbeten kapalı bir dille ifade edilir. Samimî, küçük duygulanışların ve mutluluk hülyalarının şairi olan Cahit Sıtkı Tarancı (1910-1956) da gerçek şiirin peşinde olan bağımsız şairler arasındadır. Tek ihtirası “güzel şiirler söylemek” olan şairin şiir anlayışında Fransız şiirinin, özellikle Baudelaire’in önemli bir yeri vardır. Belki de bu etkiyle o, Türkçe’nin sesine, şekil mükemmelliğine ve hece veznine çok önem vererek Necip Fazıl, Tanpınar ve Dıranas’ın şiirine yakın bir şiir meydana getirir. Onun şiirleri Tanpınar ve Dıranas’a göre daha geniş bir okur kitlesinin severek okuduğu şiirlerdir. Şairin mizacı da büyük ölçüde şiirine yansımıştır denilebilir. Gerçekten de birçok şiirinde kendini bir türlü kurtaramadığı “ölüm” fikrî sabiti yaşama sevinciyle birlikte yer almış, bu temler etrafında Türkçe’nin güzel şiirleri onun dilinden doğmuştur. Cumhuriyet’in bu ilk döneminde Memleket Şiirinin yanı sıra genel olarak kendi mizaçlarına uygun bir halis şiirin peşinde olan bu şairlerde dikkati çeken başka ortak noktalar, şiirde Türkçenin sesine ve şekil mükemmelliğine önem vermek ve aruzun yerine geçen hece vezni üzerinde ısrarla çalışarak bu veznin imkânlarını genişletmeye çalışmak olmuştur. Vezinde durakları kaldırarak yeni ahenk kalıpları oluşturmak yönündeki bu çalışmalar ne yazık ki fazla uzun sürmemiştir. Nitekim bu şairlerin çoğu sonraki şiirlerinde serbest manzumeye yönelerek heceden uzaklaşırlar.
1940 SONRASI GARİP HAREKETİ
1938’de Atatürk’ün ölümü ve İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanı seçilmesinden sonraki yıllarda Türk edebiyatındaki destani ve devrimci hava coşkusunu kaybeder ve memleket şiirinin hızı kesilir. Bu ilk dönemdeki Osmanlı, İslâm tarihi ve din karşısındaki olumsuz tutumun doğurduğu boşluk duygusu ve yaklaşan büyük savaşın genç şairlerin ruhunda uyandırdığı karamsarlık da şiir ve edebiyatın değişmesinde önemli bir etkendir. Şiirin tekrara düşmesi ve bir bıkkınlık yaratması da bu değişmede önemli bir rol oynamıştır. Ankara Erkek Lisesi’nde birlikte okumuş olan Orhan Veli Kanık, Oktay Rifat Horozcu ve Melih Cevdet Anday’ın 1941’de Garip adıyla yayımladığı ortak şiir kitabı işte böyle bir ortamda çıkar. Orhan Veli’nin yazdığı bir ön sözle edebiyat dünyasının karşısına çıkan bu şiirler, Türk şiirinde önemli bir değişmeye, önemli bir dönüm noktasına işaret eder. Aslında bu değişme Orhan Veli’nin 1937’den itibaren Varlık dergisinde yayımladığı şiirlerle, özellikle de 1938’de çıkan Kitabe-i Seng-i Mezar‘la başlamıştır denilebilir. Her üç şairin bu tarihten sonra yayımlanan ve daha sonra “Bu kitap, sizi alışılmış şeylerden şüpheye davet edecektir” şeklindeki bir takdim cümlesiyle Garip adı altında toplanan şiirleri, başlangıçta birçok kimse tarafından reddedilmek ve şiir üzerinde geniş bir tartışmaya neden olmakla birlikte bir süre sonra genel bir kabul görerek Türk şiirinde yeni bir şiir hareketinin, yeni bir şiir modasının doğmasına yol açmıştır. 1950’li yıllarda da devam eden bu hareketin ana çizgilerini Garip ön sözünde bulmak mümkündür. Buna göre, şiiri eski şiirin şairane modalarından kurtararak tabiîleştirmek ve basitleştirmek, bunun için de bilinçaltına açılmak ve ondaki saflığı, çocuksuluğu, tabiîliği yakalamak gerekir. Vezin, kafiye, mecaz, istiare ve abartma şiir için gereksizdir. Zekânın bir oyunu olan bu unsurlar tabiîliğe engeldir ve tabiatı ya da gerçeği olduğundan farklı gösterirler. Şiir bir söz, bir anlam sanatıdır. Bu yüzden “sanatlar arası tedahüle” meydan vermemek, yani şiiri resim ve müzikle karıştırmamak gerekir. Bu nedenlerden dolayı eski şiir cümlesini de terk etmelidir. Şiirde kelime veya mısra güzelliği yerine bütünün güzelliği ön planda olmalıdır. Ayrıca zevk mutlaka değişmeli; şiire dindarların, feodal zümrenin, burjuvazinin değil, çalışan insanların zevki hakim olmalıdır.
9
Bu görüşler, bir taraftan şiirde sesi, müzikaliteyi esas alan Yahya Kemal ve özellikle de Ahmet Haşim’e karşı bir tepkiyi ortaya koyarken -Garip ön sözü esasen Piyale ön sözüne bir cevaptır-, bir taraftan da en güzel örneklerini Faruk Nafiz’de bulan retorik oyunlara ve geleneksel şekillere dayalı idealist Memleket Şiirine karşı çıkıyordu. Başka bir açıdan bakıldığında Garip ön sözü, çalışan insanın, sokaktaki insanın zevkini şiire hakim kılmak istemekle birlikte, ses oyunlarından veya istiare ve mecazdan geniş şekilde yararlanan Nâzım Hikmet’in ihtilâlci, siyasî ve ideolojik şiirinin de karşısında yer alıyordu. Her üçünün de gerek bu kitaba alınan gerekse daha sonra yayımlanan şiirlerinde dünyaya ya küçük bir çocuğun saflığı ya da yetişkin, fakat rahatına düşkün, sıradan ve bön bir kimsenin basit tedirginliği içinden bakarlar. Okura garip gelen şaşırtıcı şeylerden söz ederler. Bu şiirde anlatılan sıradan insan, ince duyarlılıklara yabancı, zekâya ve metafiziğe kapalıdır. Kullanılan üslûp genel olarak sıradan gerçekliği birtakım edebî sanatlarla değiştirmeksizin olduğu gibi veren, “Fenomenolojik Üslûp” diye adlandırılacak üslûptur. Garipler, söz konusu insanları, onların her zamanki hallerini, zevklerini anlatırken zaman zaman zekânın bir ürünü olan ironiye başvururlar. Garip’te nükte ve şaka önemli bir yer tutar. Garip şiiri, Fransız edebiyatından ve batıda gelişen sanat ve fikir akımlarından geniş ölçüde etkilenmiştir. Bu konuda Varoluşçuluk ve Gerçeküstücülüğün etkilerini, 1938’de Türkçe’ye Dünya Nimetleri adıyla çevrilen eseriyle Andre Gide’i ve fikirleri ve şiirinden sık sık söz edilen Andre Breton ve Paul Eluard’ı zikredebiliriz. Özellikle Andre Gide, Dünya Nimetleri’ndeki duyularla yaşama ve zevkçiliği telkin eden görüşleriyle devrin şairleri ve genç kuşaklar üzerinde çok etkili olmuştur. Garip şiiri 1940-1950 arasında genç şairleri büyük ölçüde etkileyerek bir moda yaratır. Bu yıllarda çıkan edebiyat dergilerinde bu yolda yazılmış çok sayıda şiir vardır. Nâzım Hikmet’in yaptığı şekil yeniliklerini çok ileri bir noktaya götürerek gerçek anlamda “serbest manzume”yi getiren bu şiir, sonradan bazı büyük şairlerin bile ilgisini çekmiş, Ahmet Hamdi Tanpınar, Cahit Sıtkı, hatta hapisanedeyken Nâzım’ın kendisi bile bu tarzda şiirler yazmışlardı. Garip şiirinin önde gelen şairi Orhan Veli Kanık (1914-1950), son şiirlerinde geleneksel anlatım araçlarını kullanmış olmakla birlikte hayatının sonuna kadar bu tarz şiiri sürdürmüştür. Bütün şiirleri dikkate alındığında onun gerçekten de Türk şiirinde büyük bir yenileşmeye yol açtığı söylenebilir. Oktay Rifat Horozcu (1914- 1988) sonradan bu şiirden uzaklaşarak bir süre II. Yeni Şiirine katılmış, bu arada sosyalizme ve toplumcu sanat ilkesine bağlı olarak halk edebiyatı ve folklor unsurlarından yararlanan taşlamalar ve toplumcu şiirler yazmıştır. Garip’in üçüncü önemli ismi olan Melih Cevdet Anday (d. 1915) da sonradan bu şiirden uzaklaşarak toplumcu ve zihnî bir şiire doğru kaymıştır.
GARİP DIŞINDA KALAN BAĞIMSIZ ŞAİRLER Atatürk’ün ölümünden sonra ortaya çıkan Garip hareketi, kuşkusuz dönemin bütün şairlerini kendi çatısı altında toplayabilmiş değildir. 1940’tan sonra ün kazanan birçok şair, Garip şiirine katılmayarak şiirlerini kendi çizgilerinde bağımsız bir şekilde sürdürmüş ya da Memleket Şiirini kendilerine özgü bir şekilde devam ettirmişlerdir. Şiire Garip şairlerinden daha önce başlayan Asaf Halet Çelebi (1907-1958), mistik ve dolayısıyla esrarlı bir hava taşıyan tamamen içe dönük şiiriyle 1940 sonrasının en orijinal şairleri arasındadır. Doğu ve batı kültürünü ve felsefelerini çok iyi tanıyan Çelebi’nin He (1942), Lâmelif (1945) ve Om Mani Padme Hum (1953) gibi kitaplarında toplanan şiirleri masallardan, dinlerden veya şairin rüya ve hayallerinden gelen, dolayısıyla büyülü bir hava yaratan sembollerle yüklüdür. Şiiri bir bilmeceye dönüştüren bu semboller, ses tekrarları ve özellikle doğu dillerinden alınma kelimeler şairin ruh dünyasına veya bilinçaltına ait gizli duygulara tekabül ederler. Doğum tarihi bakımından Orhan Veli ve arkadaşlarıyla aynı kuşaktan olan Fazıl Hüsnü Dağlarca (d. 1914) da şiire onlardan önce başlamış ve 1935’de Havaya Çizilen Dünya adlı ilk şiir kitabını yayımlamış olmakla birlikte, 1940’tan sonra peşpeşe şiir kitapları çıkarmış ve ününü de bu tarihten sonra yapmıştı. Çok verimli bir şair olan ve seksenden fazla şiir kitabı bulunan Dağlarca, gerçeküstücü şairlerin sık sık başvurduğu, bizde ise 1950’den sonra yaygınlaşan serbest çağrışım yöntemini ilk kullananlar arasındadır. Başlangıçta esasen kendi beniyle ilişkisini yakından duyduğu kozmik âlem ve bunun esrarı etrafında dönen şiirler yazan Dağlarca, sonraki kitaplarında Türk tarihinin büyük zaferlerini, batı emperyalizmini ve bu emperyalizm altında ezilen Vietnam ve Cezayir halklarının dramını ve daha birçok konuyu destansı bir havada anlatan uzun şiirler ve ayrıca çocuk şiirleri kaleme almıştır. O Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin kendi yolunu kendisi bulan ve tek başına yürüyen en güçlü şairleri arasındadır. Şiirde asıl benliğini 1940’tan sonra bulan Behçet Necatigil (1916-1979) de Garip dışında kalan önemli şairler arasındadır. Ömrü boyunca halis şiirin peşinde olan Necatigil’in içe dönük ve çekingen mizacıyla şiiri arasında yakın
10
bir ilişki vardır. O, ilk şiirlerinde dış âlemin çirkinlikleri ve içi dışı farklı insanlar karşısında daima huzur bulduğu ailesine ve evine sığınan bir şairdir. Bu bakımdan da “ev içi şairi” olarak tanınmıştır. Bazı şiir kitaplarının adlarında bile (Kapalı Çarşı, 1945; Çevre, 1951; Evler, 1953) bu özellik görülür. Şiirinde kendine özgü, tutarlı bir dünya kuran Necatigil, daha sonraki eserlerinde Divan şiirinin cinas ve tevriye gibi anlatım araçlarından ve mitolojik unsurlardan çağdaş şekilde yararlanan kapalı bir şiire yönelmiştir. Bu orijinal ve çok ilgi çekici şiirler, şairin batı ve doğu şiirini yakından tanıyan zengin kültürünün ürünüdür. İlk şiirlerindeki Garip etkisinden bir süre sonra kurtulmuş olan Cahit Külebi (1917- 1997) de 1940 sonrasında ün yapmış şairler arasındadır. Memleket Şiirine yeni bir hava getiren şiiri, saz şiirinin daha modern bir biçimi gibi kabul edilebilir. Bu şiirde halk edebiyatı geleneğinin rolü kadar şairin yetiştiği çevreyle yakından ilgili çocukluk izlenimlerinin de önemli bir yeri vardır. Bu dönemde kendine özgü bir şiir dünyası oluşturan başka tanınmış şairler de vardır. Bunlar arasında ironiye kaçan bir anlatımla sıradan insanların günlük yaşayışından kesitler veren Salah Birsel’i (1919-1999), bir süre Garip tesirinde kaldıktan sonra bireyin hayatın akışı içerisindeki sevinç ve mutluluklarını anlatan şiirden insanın evrendeki yerini arayan felsefî bir şiire kaymış olan Sabahattin Kudret Aksal’ı (1920-1993) ve romanlar ve oyunlar da yazmakla birlikte Batı Anadolu’yu ve yaşama sevincini anlatan yaşantı şiirleriyle ün kazanmış olan Necati Cumalı’yı (1921-2001) sayabiliriz.
NAZIM HİKMET'TEN SONRA: TOPLUMCU GERÇEKÇİ ŞAİRLER Nâzım Hikmet’in 1938’deki mahkûmiyeti dolayısıyla şiir dünyasından çekilmesinden sonra, daha önce yayımlanmış şiirlerinden fikir ve nâzım tekniği bakımından etkilenmiş bazı şairler, onun şiirdeki yolunu değişik bir şekil ve üslûpta devam ettirirler. Yanıltıcı bir şekilde “Toplumcu Gerçekçi Şairler” diye adlandırılan, kimi zaman da “1940 Kuşağı” adı altında toplanan bu şairler arasında Rıfat Ilgaz (d. 1911-), Cahit Irgat (1916-1971), Suat Taşer (d. 1919), Ömer Faruk Toprak (1920- 1979), Arif Damar (d. 1925), Mehmet Başaran (d.1926), Hasan Hüseyin Korkmazgil (1927-1984) ve Ahmed Arif (1927-1991) dikkati çekerler. Marksist fikirler doğrultusunda toplumun sorunlarını ön plâna çıkaran bu şairler, 1940-1960 arasında ve daha sonraki yıllarda birçok şiir kitabı yayımlamışlardır. Siyasî iktidarlara karşı çıkan ve bu yüzden birçok kovuşturmalara uğrayan bu şairler, şiirlerinde yoksulluk, siyasî baskılar, hürriyetsizlik, faşizm, emperyalizm, kapitalist sömürü, sosyal adaletsizlik, mutlu azınlık gibi temaları sık sık işlemiş olmakla birlikte katı ideolojik kalıplardan ve sloganlardan mümkün mertebe uzak dururlar. Dolayısıyla bunların eserlerinde kendi kişisel sorunları, özlemleri, duyguları, hayalleri de önemli bir yer tutar. Bu yolda yazan şairler arasında özellikle Ceyhun Atuf Kansu ile Attilâ İlhan ön plâna çıkan iki önemli isimdir. Önceleri halk şiiri geleneğine bağlı şiirler yazan Ceyhun Atuf Kansu (1919-1978), daha sonra yukarıda adları sayılan toplumcu gerçekçi şairlere katılarak Anadolu’nun dertlerini, acılarını, sevinç ve mutluluk özlemlerini dile getiren şiirler yazmıştır. 1946’da CHP Şiir Yarışmasında bir şiiriyle Cahit Sıtkı Tarancı ve Fazıl Hüsnü Dağlarca gibi iki ünlü şair arasında ikincilik ödülünü alarak beklenmedik bir ün kazanan Attilâ İlhan (d. 1925) ise gerek şiiri gerekse şiir ve edebiyata yeni bir yön vermeyi amaçlayan eleştirel yazılarıyla 1950 sonrasında dikkati çeken bir isim olmuştur. Şiirinin karakteristik örneklerini 1954’te yayımladığı Sisler Bulvarı’nda ortaya koyan Attilâ İlhan’ın şiiri, hem toplumsal hem bireysel, hem batılı hem de Türk olma iddiası güden imajist bir şiirdir. Ancak onun şiir tarihimizdeki asıl önemi, 1952’de çıkmaya başlayan Mavi dergisinde 1954’te Garip şiirine yönelttiği eleştirilerinden ileri gelir. Bu dergide hem Garip şiirinden hem de diğer toplumcu gerçekçi şairlerden farklı “sosyal realizm” adını verdiği bir edebiyat hareketi uyandırmaya çalışan Attilâ İlhan’ın yazıları, amacına ulaşamamakla birlikte, özellikle Garip şiirine yönelttiği eleştirilerle etkili olmuş ve bir bakıma II. Yeni Şiirinin yolunu açmıştır. İlhan, aslında hissî bir hava taşıyan bu eleştirilerinde Garip şiirini batıyı taklit etmek, yerli bir sanat görüşüne dayanmamak ve dolayısıyla toplumun gerçeklerinden uzak olmakla suçlamış ve sadece bir anlam şiiri olmayı hedefleyen Garip Hareketi’nin imajı yok ederek şiiri bir söz oyunu, bir şaka haline getirdiğini ileri sürmüştür. Ancak buna benzer eleştiriler, Attilâ İlhan’dan daha önce Hisar şairleri tarafından dile getirilmiş olmakla birlikte, edebiyat dünyamızda fazla bir yankı bulmamıştı.
11
HİSAR ŞAİRLERİ Gerçekten de 1940 sonrasında Garip şiirine ilk tepki, 1950’de çıkmaya başlayan Hisar dergisi etrafında toplanan bir grup şair tarafından ortaya konmuştur. Hisar, Mehmet Çınarlı (1925-1999) ve İlhan Geçer’in (d. 1917), 1950-1957 ve 1964-1980 arasında olmak üzere yaklaşık yirmi dört yıl çıkardığı önemli dergilerden birisidir. Bu iki isimden başka, dergide en çok şiirleri yayımlananlar arasında Munis Faik Ozansoy, Yahya Benekay, Gültekin Samanoğlu, Mustafa Necati Karaer ve Nevzat Yalçın vardır. İkinci devrede bu isimlere Nüzhet Erman, Talat Sait Halman, Bekir Sıtkı Erdoğan ve Yavuz Bülent Bakiler gibi şairler de katılmıştır. İlk sayıdan itibaren belli bir çizgiyi tutturmayı ve sonuna kadar götürmeyi hedefleyen Hisar şairleri, gerek yazılarında gerekse diğer edebiyat dergileriyle yaptıkları tartışmalarda birkaç nokta üzerinde ısrarla dururlar. Bunları şöyle sıralamak mümkündür: Başka milletlerin, özellikle Fransızların edebiyat ve sanatını taklit etmekle millî bir sanat yaratılamaz. Yeni bir şiir meydana getirmek için mutlaka eskinin reddedilmesi gerekmez. Yenilik eskinin içinden doğmalıdır. Sanat ideolojinin baskısı altında olmamalı, belli bir dünya görüşünün propagandasını yapmamalıdır. Şiirde öztürkçeci veya tasfiyeci bir anlayışı sürdürmek onu okunmaz ve anlaşılmaz bir hale getirdiği için bu yolu da terk etmek gerekir. Hisar şairlerinin uyandırmaya çalıştıkları şiir hareketini, II. Meşrutiyet’le başlayan Millî Edebiyat Hareketinin ve bir açıdan da Cumhuriyet’in ilk döneminde yaygın olarak gözüken “Memleketçi Şiir”in bir devamı gibi görebiliriz. Edebiyatımızın geçmişten gelen kültürel ve edebî geleneklerine bağlı olan bu hareket, geleneği reddeden Garip hareketine ve yine geleneği reddetmekle kalmayıp siyasî ve ideolojik bir şiire yönelen Nâzım Hikmet ve takipçilerinin şiirine karşı şiddetli bir tepkiyi ifade eder. Bu hareketin önde gelen şairlerinden Mehmet Çınarlı, heceyi de kullanmakla birlikte esasen aruzla yazan bir şairdir. Diğer şairler de hece veznine, kafiyeye ve geleneksel nâzım şekillerine önem verirler, ancak serbest bir tarzda şiirler yazan Hisar şairleri de vardır. Grubun dikkate değer şairlerinden Mustafa Necati Karaer’in şiiri, sese verdiği önem ve zengin çağrışımlarıyla öne çıkar.
1955 SONRASI II.YENİ ŞİİRİ
1940-1950 arasında şiir dünyamızı yaygın bir moda halinde hükmü altına alan Garip şiiri, 1950’den sonraki örneklerinde yavaş yavaş kendini tekrarlamaya ve yozlaşmaya başlar. Bu şiire karşı 1950’de Hisar şairleri, 1954’te Attilâ İlhan tarafından yöneltilen eleştiriler ve daha çok da İlhan’ın imaja yeniden dönen şiirleri sonucunda Türk şiirinde yeni bir hareket doğar. 1954’te başlayarak 1960’lı yılların ortalarına kadar devam eden, daha doğrusu on yıllık bir süreci kapsayan bu hareket, Garip şiirinden sonra gelen ikinci önemli yenilik gibi düşünüldüğü için esasında yanlış bir şekilde II. Yeni Şiiri olarak adlandırılmış, bu ad sonradan yaygın bir şekilde kullanılır olmuştur. Bu harekette şiir hem kendi içinde önemli bir değişmeye uğrar hem de alanını genişletir ve dışa açılır. II. Dünya Savaşının sona ermesinden sonra Türkiye’nin batıya, özellikle de Amerika’ya yaklaşması ve 1950’den sonra gerçek anlamda çok partili hayata geçiş ve Demokrat Parti iktidarını deviren askerî hareket sonucunda kabul edilen 1960 anayasasının getirdiği geniş özgürlük ortamı II. Yeni Şiirinin genişleme ve dünyaya açılmasında önemli rol oynayan siyasî ve toplumsal etkenler arasındadır. Yeni tarzdaki şiir, 1954’ten itibaren Yedi Tepe, Pazar Postası, Salkım, Kimsecik ve Köprü gibi dergilerde, 1960’tan sonra da Yeni Dergi ve Papirüs’te kendini göstermiştir. Bu dergilerde herhangi bir bildiri veya ortak hareketle kendilerini takdim etmeksizin Cemal Süreya, İlhan Berk, Turgut Uyar, Edip Cansever, Sezai Karakoç, Ece Ayhan ve Ülkü Tamer’in benzer doğrultuda şiirleri yayımlanır. 1956’da yayımladığı Perçemli Sokak kitabıyla harekete katılan Oktay Rifat, kitabına II. Yeni Şiirinin teorik temellerini ortaya koymayı amaçlayan bir ön söz koyar. Diğer şairler de şiirlerini daha sonraki yıllarda kitaplaştırırlar. Böylece 1957’de Edip Cansever’in Yerçekimli Karanfil, 1958’de Cemal Süreya’nın Üvercinka ve İlhan Berk’in Galile Denizi, 1959’da da Turgut Uyar’ın Dünyanın En Güzel Arabistanı, Sezai Karakoç’un Körfez, Ece Ayhan’ın Kınar Hanım’ın Denizleri ve Ülkü Tamer’in Soğuk Otların Altında adlı kitapları ard arda şiir okurunun karşısına çıkmış olur. Garip şiirine bir tepki olarak doğan, 1960’lı yılların ortalarına kadar güçlü bir şekilde devam eden, hatta bazı çizgileri günümüz şairlerinde de yaşayan II. Yeni Şiiri, Garip şiirinden daha çok tartışılmış, lehinde ve aleyhinde çok şey söylenmiştir. Esasen serbest çağrışıma dayanan ve bir bakıma Tanzimat’la başlayan romantik çizgiyi değişik bir biçimde yeniden canlandıran bu harekette şiir, bir anlam sanatı olmaktan çıkar ve bir görüntü sanatı haline gelerek
12
imajist bir karakter kazanır. Kelime ve kelimenin diğer kelimelerle ilişkisinden doğan karmaşık çağrışımlar alışılmadık görüntüler yaratır. Şairlerin kelimelerle çok oynaması, cümle yapısındaki bozmalar, mantık dışı söyleyişler ve soyutlamalar bazan aşırıya giderek ortaya “anlamsız şiir” denebilecek örnekler çıkar. Bununla beraber II. Yeninin önde gelen şairleri kapalılığı daima önemsemekle birlikte, anlamsız şiire hiçbir zaman prim vermemişler ve bu şiirin aslında değişen toplumsal ve kültürel şartların ortaya çıkardığı karmaşık insanı, onun karmaşık ruh halini ve başta kadın ve cinsellik olmak üzere çeşitli sorunlarını anlatabilmek için böyle bir anlatıma yöneldiğini haklı olarak belirtmişlerdir. Gerçekten de II. Yeni Şiiri, Garip Şiiri’nden daha ileri bir yeniliği gerçekleştirerek dilin anlatım imkânlarını olabildiğince genişletmiş, şiir cümlesinde büyük yenilikler yapmış ve sıradan gerçekliğin, görünen gerçekliğin ifadesi olmanın ötesine geçerek şiiri yeniden sanat kutbuna döndürmüştür. Bu şiirin var oluşunda Gerçeküstücülüğün, Freud’un bilinçaltıyla ilgili görüşlerinin ve Marksizmin Garip Şiiri’ne kıyasla daha güçlü etkileri bulunduğunu belirtelim. Cemal Süreya (1931-1989), zarif ve parıltılı şiirinin yanı sıra yazıları ve değerlendirmeleriyle de bu şiirin niteliğini en iyi ortaya koyan isimdir. Şiire daha önce başlamış olmakla birlikte bir öncü olarak bu hareketi başlatan İlhan Berk (d. 1918) anlamsız şiire yaklaşan şiirleriyle bir farklılık gösterir. Edip Cansever’in (1928-1986) ve Ece Ayhan’ın (1931-2002) şiirleri de kapalılıkta İlhan Berk’in şiirine yakındır. Son şiirlerinde Behçet Necatigil gibi Divan şiiri geleneklerinden de yararlanan Turgut Uyar (1927-1985) ise bu dönem şiirlerinde daha çok toplum ve törelerle çatışarak yenilgiye uğrayan insanın acılarını nisbeten açık bir dille anlatır. Siyasal Bilgiler Fakültesinde okurken Cemal Süreya ile birlikte şiire başlayan Sezai Karakoç (d. 1933) da II. Yeninin güçlü ve etkili şairleri arasındadır. Dünya görüşü bakımından diğer şairlerden farklı olan Karakoç, İslâmî düşünceyi gerçeküstücülükle kaynaştıran, çarpıcı benzetme ve imajlarla yüklü kapalı bir şiir oluşturmuş ve din duygusunu taze bir ilhamla yeniden dirilterek birçok genç şairi etkilemiştir. Bu etki, şiirimizde Cahit Zarifoğlu, Erdem Beyazıt ve Alaattin Özdenören gibi şairlerin elinde 1960’lı ve 1970’li yıllarda İslâmcı şiir denilebilecek bir şiir çizgisine yol açmıştır. 1950’li yılların sonlarında Hilmi Yavuz (d. 1936) ve Özdemir İnce (d. 1936), 1960’lı yıllarda da Ataol Behramoğlu (d. 1942), İsmet Özel (d. 1944), Süreyya Berfe (d. 1943) ve Refik Durbaş (d. 1944) gibi şairler genel olarak II. Yeninin etkisinde veya izinde kendilerine özgü bir şiiri geliştirirler. Bu isimler 1980’li ve 1990’lı yılların da önde gelen şairleri arasındadır. Şiirlerini esasen 1965’ten sonra yayımlayan Can Yücel (1926-1999) ve Osman Türkay (1927-2001) da devrin II. Yeni dışında ün kazanmış şairleri arasındadır. Bu iki şairden Can Yücel, siyasî şiirleri ve zaman zaman küfre kaçan ironik üslûbuyla, Osman Türkay ise Kıbrıs üzerine yazdığı şiirlerle dikkati çeker.
II.YENİ ŞİİR SONRASI: İDEOLOJİK ŞİİR 1961 anayasasıyla birlikte toplumun çeşitli kesimlerine getirilen özgürlükler ve bunun sonucunda çeşitli siyasî ve meslekî kuruluşların ortaya çıkması, siyasî ve ideolojik tartışmaları gitgide arttırarak 1970’li yılların sonunda ülkeyi bir kaosa sürüklemişti. Bu dönemde kurulan Türkiye İşçi Partisi, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu, Türkiye Öğretmenler Sendikası ve onların karşısında yer alan meslek kuruluşları ve derneklerin faaliyetleri ve aralarındaki çatışmalar ve bunun paralelinde ortaya çıkan 1968 öğrenci olaylarıyla oluşan gergin siyasî-ideolojik ortam, edebiyat üzerinde de etkili olmuş ve şiir, siyasî ve ideolojik bir yöne kaymaya başlamıştı. Yön, Papirüs, Diriliş, Ötüken, Hisar, Ant, Yeni Dergi, Edebiyat, Türk Edebiyatı, Töre, Devlet, Halkın Dostları, Yansıma, Sanat Emeği, Milliyet Sanat gibi sağ veya sol eğilimli fikir ve sanat dergilerinde yapılan tartışmalar ve yayımlanan şiirlere bakıldığında, özellikle II. Yeninin bir durgunluk içine girmesinden sonra şiirin ideolojik bir renk kazandığı ve giderek bir çeşit “slogan şiiri”ne dönüştüğü açıkça görünür. Nâzım Hikmet’in 1965’ten sonra yayımlanan ve yeniden aktüel bir hale gelen şiirleri de bu gelişmeyi besleyen, özendiren önemli bir etken olmuştur. Böylece 1960’lı yılların ortalarından sonra ve özellikle 1970’li yıllarda Türk şiiri, sosyalist şiir, İslâmcı şiir ve Türkçü şiir diye ifade edebileceğimiz üç kolda bir gelişme gösterir. 1. Daha önceki dönemlerde tanınmış olan Rıfat Ilgaz, Cahit Irgat, Suat Taşer, Hasan İzzettin Dinamo ve A. Kadir
gibi sosyalizme inanan şairler bu yoldaki yeni şiirlerini kitaplaştırırlar. Ahmed Arif’in Hasretinden Prangalar Eskittim (1968) adlı kitabı ile Hasan Hüseyin’in 60’lı ve 70’li yıllarda peşpeşe çıkan kitapları bu yılların en çok yankılanan eserleridir. Özgürlük, tam bağımsızlık, faşist baskılar, proleteryanın ezilmişliği ve egemenliği, sınıf kavgası bu yıllardaki şiirin başlıca temalarını oluşturur. Oktay Rifat da dahil olmak üzere birçok II. Yeni şairi de bu havanın etkisinde kalarak sosyalist bir mahiyet taşıyan toplumcu şiirler yazarlar ve bunları çeşitli kitaplarında toplarlar.
13
2. Necip Fazıl ve Sezai Karakoç çizgisine bağlı bir grup şair ise aynı yıllarda İslâmî fikir ve temlere ağırlık veren
şiirler yazarlar. Bunların içinde Nuri Pakdil, Cahit Zarifoğlu, Erdem Beyazıt ve İsmet Özel gibi isimler dikkati çekerler.
3. Çeşitli dergilerde ve şiir kitaplarında Türkçü temaları işleyen şairler arasında ise Abdürrahim Karakoç ve Niyazi
Yıldırım Gencosmanoğlu gibi isimler vardır.
1980 SONRASI ÇAĞDAŞ ŞİİRİN MANZARASI
Türk şiiri 1980 sonrasında ülkeyi içine düştüğü siyasî kaostan kurtaran 12 Eylül askerî müdahalesinden sonra bu ideolojik ve siyasî havanın etkisinden kurtularak yeniden kendi yatağına döner. 1980 sonrasında çıkan şiir ve edebiyat dergilerinde kendini gösteren birçok yeni şair vardır ve bunların şiir çalışmaları oldukça dağınık bir manzara göstermektedir. 1980’li ve 90’lı yılların şiirinde geçmişte Yedi Meşaleciler ya da Garip şiirinde görüldüğü gibi dikkate değer bir grup çalışması, bir ortak şiir hareketi oluşmuş değildir. Sadece bir grup şair, Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra “açıklık politikası”nın bir sonucu olarak “Yenibütüncü“ adını verdikleri yeni bir yapılanmaya doğru gitmek istemeleriyle dikkati çeker. Seyit Nezir, Veysel Çolak, Hüseyin Haydar, Metin Cengiz, Tuğrul Keskin’in imzaladığı “Yenibütün: Kendini Biriktiren Bireyin Şiiri” başlıklı bildiri Broy dergisinde çıkar. Ancak bu hareket şiirimizde esaslı bir değişmeye yol açamamıştır. Açıktır ki 80’li ve 90’lı yılların şairleri daha eserlerini tamamlamış ve zamanın ayıklayıcı süzgecinden geçmiş değildirler. Bu bakımdan haklarında yapılacak değerlendirmeler ister istemez eksik kalmak durumundadır. Bununla birlikte yine de bu yılların şiiri hakkında bazı genel değerlendirmeler yapılabilir. 80’li ve 90’lı yılların şiirinde dikkati çeken önemli noktalardan birisi şairlerin şiirimizin bütün geçmişine, hangi dünya görüşüne sahip olursa olsun şiirin büyük ustalarına sahip çıkmaları, şiirin esasen bir araç olmayıp bir amaç olduğuna ve esas konusunun birey olduğuna inanmalarıdır. Bu yıllarda çıkan dergilerde görülen önemli bir başka ortak nokta da şiiri teorik planda ele alan tartışmaların oldukça fazla oluşudur. Bu döneme ait belirtilmesi gereken başka bir önemli olgu, özellikle 1990’lı yılların sonunda medyanın, daha doğrusu radyo ve televizyonun şiir üretimiyle yakından ilgilenmeye başlamasıdır. Bunun sonucunda son yıllarda şiir klipleri, şiir kasetleri ve CD’leri yapma ve bunları medyada tanıtma modası doğmuştur. Bazı televizyonların şiir saatlerinde, hatta haber programlarında yeni çıkan şiir kitapları tanıtılmakta ve kitapları daha çok satmanın yolları aranmaktadır. Sansasyonel çıkışlarla gazete sayfalarını günlerce meşgul eden şairler de dikkati çeken başka bir olgudur. Bütün bunlar bir açıdan şiirin dergilerin dünyasından çıkarak daha geniş bir okuyucu kitlesinin karşısına çıkması, başka bir açıdan da pazarlanacak ticarî bir metaya dönüşmesi olarak değerlendirilebilir. Günümüzde bu ticarîleşme modasının dışında kalan gerçek şiir işçileri çalışmalarını sürdürmekte ve şiirimize yeni yollar açmaktadırlar. 1980’li ve 90’lı yılların şiirinde en önde gelen isimler arasında “1960 Kuşağı Şairleri” diye de nitelenen 1935-1945 arasında doğmuş Hilmi Yavuz, Özdemir İnce, Ataol Behramoğlu, İsmet Özel ve Süreyya Berfe; 1950’li yıllarda doğan Enis Batur, Ebubekir Eroğlu, Murathan Mungan ve Haydar Ergülen ise daha sonraki kuşağın parlayan isimleri arasındadır.
1980 SONRASI ŞİİRİN ÖZELLİKLERİ: 1. Medya şiir üretimine ve sunumuna katkı yapmıştır. 2. Şiir popüler kültürün parçası haline gelmiştir. 3. Şiir klipleri, şiir kasetleri ve CD/DVD’leri yapma ve bunları medyada tanıtma modası doğmuştur. 4. Şehirli kimliği öne çıkmıştır. 5. Çocukluk, temel izleklerden biridir. 6. Varoluş şiir aracılığıyla sorgulanmıştır. 7. Medyada, yeni çıkan şiir kitapları tanıtılmakta ve kitapları daha çok satmanın yolları aranmaktadır. 8. Sansasyonel çıkışlarla gazete sayfalarını günlerce meşgul eden şairler dikkati çekmektedir. 9. Şiire şiir dışında bir ödev yüklenmemiş, estetik kaygı ön plana çıkmıştır. Şiir politikadan, ideolojiden, mesajdan
soyutlanarak kendi içine yönelmiştir. 10. Şiirin esasen bir araç olmayıp amaç olduğu savunulmuştur.
14
11. Şairler bireysel anlayışlar sergilemiş, önemli bir ortak şiir hareketi oluşmamıştır. 12. Bu dönem şairleri geleneksel birikimin önemine vurgu yaparlar. En eskisinden en yenisine kadar Türk şiirine
katkıda bulunmuş şairlerin eserlerinin göz ardı edilmemesi gerektiğini savunmuşlardır. 13. Bu dönem şiirinde, Türk şiir birikimini yeniden ve bir bütün olarak değerlendirme çabası vardır. Farklı şiir
anlayışlarının temsilcileri bulunmaktadır. 14. Yapı ve söyleyişe içerikten çok fazla önem verilmiştir. İkinci Yeni şiirine özgü uzak çağrışımlara yeniden değer
verilmiştir. Yeni imgeler yaratılmaya çalışılmıştır. 15. Düz yazıya yaklaşan bir şiir anlayışı egemendir. 16. Özellikle büyük metropollerde yaşayan kişilerin şehre ve insana yabancılaşması, gelenek ve teknoloji arasında
sıkışıp kalmaları, geçmişte var olan ama kendilerini ifade edemeyen alt kültür gruplarının bir kimlikle ortaya çıkmaları en belirgin temaları oluşturmaktadır.
17. Yer yer tasavvuftan da yararlanılmıştır.
1980 SONRASI ŞİİR HAREKETLERİ İMGECİ ŞİİR: Ahmet Haşim ve İkinci Yeni şairlerini örnek alan şiirdir. Tuğrul TANYOL, Haydar ERGÜLEN, Enver ERCAN, Metin Celal, Mehmet Müfit, Seyhan ERÖZÇELİK, Oktay TAFTALI, Ahmet GÜNTAN, Sina AKYOL, Sami BAYDAR, Adnan AZAR, Nilgün MARMARA, Turgay KANTÜRK, Engin TURGUT, Akif KURTULUŞ. . . ANLATIMCI ŞİİR: Başı sonu belli bir hikayesi olan, sunuluşunda olay örgüsüne, neden-sonuç ilişkisine, olay kahramanlarının veya olayın geçtiği yerin tasvirine de yer veren şiirdir. Şavkar ALTINEL, Roni MARGULİES, Turgay FİŞEKÇİ gibi şairlerce temsil edilmiştir. Bu şairler Anglo sakson geleneğini sürdüren bazı İngiliz şairlerini, Yahya Kemal ve Attila İLHAN’ı önemsemişler, kendilerine örnek almışlardır. FOLKLORİK VEYA MİTOLOJİK ŞİİR: Halk şiirinden, destanlardan ve mitolojik metinlerden beslenen; Yahya Kemal, Behçet NECATİGİL, Hilmi YAVUZ gibi ustaların izinden giden şiirdir. Yaşar Miraç, Adnan Özer, Hüseyin Ferhad, Murathan Mungan, Müslim Çelik gibi şairlerce temsil edilmiştir. Bu eğilimin öncülüğünü “Yaşar Miraç ve Adnan Özer” yapmıştır. “Yeni Türkü” hareketiyle görünürlük kazanmıştır. MİSTİK-METAFİZİKÇİ ŞİİR: Dergah, Yönelişler, Kaknüs gibi dergileri izleyen; Şeyh Galip, Cahit ZARİFOĞLU, İsmet ÖZEL, Sezai KARAKOÇ ve Ebubekir EROĞLU gibi şairleri örnek alan şiirdir. İhsan Deniz, Lale MÜLDÜR, Hüseyin ATLANSOY, Gülseli İNAL, Ali GÜNVAR, Mehmet OCAKTAN, Arif DÜLGER, Osman KONUK. . . GELENEKSELCİ ŞİİR: Türk edebiyatının bütün birikimini önemseyen; Şeyh Galip, Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Behçet NECATİGİL gibi sanatçıları örnek alan şiirdir. Vural Bahadır BAYRIL, Osman Hakan A. , Sefa KAPLAN. . . TOPLUMCU GERÇEKÇİ ŞİİR VE “YENİBÜTÜN”: 1980 öncesi toplumcu gerçekçilerin izinden giden şiirdir. Nevzat ÇELİK, Ahmet ERHAN, Salih BOLAT, Şükrü ERBAŞ, Metin CENGİZ, Hüseyin Haydar, Orhan ALKAYA, Ali CENGİZKAN, Ali Asker BARUT. . . BEATNİK-MARJİNAL ŞİİR: 1950’lerin sonlarıyla 60’ların başlarında Amerika’da gelişen “Beat Genaration” hareketi uçlarda yaşayanların dünyaya bakışlarını, kurallara karşı çıkışı, isyankarlığı, aykırılığı temel alan alternatif bir yaşam biçimi ve edebiyat anlayışı getirmiştir. Şiirin bir ruh çarpıntısı, bilinç akışı, kuralsızlık olduğuna inanan beatnikler bizim şiirimizde 1980’lerden önce Ece AYHAN’ın ve Can YÜCEL’in şiiri üzerinde etkili olmuştur. 1980 sonrası şiirinde bu eğilim özellikle “Küçük İskender” tarafından temsil edilmiştir. YENİ GARİPÇİ ŞİİR: Garip’in espriye, ironiye, sokak diline dayalı kolay söyleşi benimseyen tutumu, şiirin günlük konuşma biçimiyle yazılabileceğini düşündüren karakteri bu anlayışı benimseyen şairlere yol gösterici olmuştur. 1950’lerden sonra Can YÜCEL, Metin ELOĞLU, Salah BİRSEL gibi şairlerce temsil edilmiştir. 1980 sonrasında ise bu eğilimin öncüleri Sunay AKIN, Oğuzhan AKAY, Metin ÜSTÜNDAĞ, Akgün AKOVA gibi şairler olmuştur. Bu dönem yalnızca şiirin öne çıkarıldığı, asıl olan üründür anlayışının egemen olduğu bir dönemdir. Bu dönemde şiirle yeniden yüzleşilir. İnsani duyarlılık ve evrensel deneyimler şiirin gözde değerleri olur.
1980 SONRASI ŞİİRİN TEMSİLCİLERİ
Ahmet ERHAN, Ebubekir EROĞLU, Haydar ERGÜLEN, Hüseyin ATLANSOY, Murathan MUNGAN, Küçük İskender, Sunay AKIN, Tuğrul TANYOL, Enver Ercan, İhsan Deniz, Şavkal ALTINEL, Yaşar Miraç, Adnan ÖZER, Lale MÜLDÜR, Vural Bahadır BAYRIL, Osman Hakan A. , Nevzat ÇELİK, Salih BOLAT, Metin CENGİZ, Necat ÇAVUŞ, Metin Celal, Arif Ay, Ali Günvar, Birhan Keskin. . .
15
AHMET ERHAN (1958-. . . ) İlk kitabı “Alacakaranlıktaki Ülke” ile Behçet NECATİGİL Şiir Ödülü’nü aldı. Toplumsal gerçekçi şiir anlayışını benimsemiştir. Söylemini, imgelerini, temalarını yaşamın kendisi kadar çeşitlendirebilmiştir. Bu nedenle şiiri devingendir. Zamana, duyarlılığa, sevgiye, acılara, doğaya, gelişmeye yürür. Şairin şiiri, “anlatıcı” özelliği de taşır. Bu nedenle şiir sözlüğünü genişletir. “Anlatıcı” gibi gözüken, ama kelime dağarcıkları sınırlı olan şairlerden değildir. Şiirlerinde hemen hemen her kelimeye rastlanılabilir. İzlekleri belli, daha doğrusu belirli olsa da konu zenginliğiyle insanı şaşırtır. ESERLERİ: Akdeniz Lirikleri, Alaca Karanlıktaki Ülke, Yaşamın Ufuk Çizgisi, Ateşi Çalmayı Deneyenler İçin, Sevda Şiirleri, Zeytin Ağacı, Kuş Kanadı Kalem Olsa, Ölüm Nedeni Bilinmiyor, Deniz, Unutma Adını, Öteki Şiirler, Çağdaş Yenilgiler Ansiklopedisi. . .
EBUBEKİR EROĞLU(1968-. . . ) Orta öğrenimini Malatya’da tamamladı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi(1975). Yüksek öğrenimini yaparken bir süre çalıştığı kamu kurumlarında, yıllarca müfettiş ve müşavir olarak görev yaptı. İlk şiiri (Aralık, 1965) Yeni Adım dergisinde çıktı, Diriliş dergisinde yayımladığı şiirlerle (1969-79) adını duyurdu. Şiir ve yazıları çoğunlukla Diriliş, Edebiyat, Yönelişler, Gergedan, Kitaplık dergilerinde yayımlandı. İlk kitabı, Kuşluk Saatleri 1974 yılında çıktı. Yönelişler dergisinin kurucularından biri olarak yönetimini üstlendi. (1981-90, 53 sayı) Zaman gazetesindeki Açık Sayfalar adlı sütununda (1986-2001) düzenli olarak haftalık denemeler yazdı. Ayrıca Yeni Devir (1978-80) ve Yeni Şafak (1996) gazetelerinde de her hafta yazılar yayımladı. Kayıpları Şarkısı dolayısıyla 1985 yılında şiir dalında, Modern Türk Şiirinin Doğası dolayısıyla 1994 yılında deneme dalında, Ona Türkiye Yazarlar Birliği ödülü verildi. Hakkında Sombahar (sayı 12, Ağustos 1992) ve Yedi İklim (sayı 39, Haziran 1993 ve sayı 141, Aralık 2001) dergileri özel dosyalar hazırladı. Cine 5 televizyonu, Şair hakkında İstanbul görüntüleri ağırlıklı bir belgesel yayınlandı(2012). ESERLERİ: ŞİİR: Kuşluk Saatleri(Yenisanat Yayını, 1974), Kayıpların Şarkısı(Bürde Yayını, 1984), Yirmidört Şiir(İz Yayıncılık, 1991), Şahitsiz Vakitler(YKY, 1998), Berzah-Toplu şiirler(YKY, 2001), Sınır Taşı(YKY, 2006), Sesli Harfler (YKY, 2011) DENEME-İNCELEME: Sezai Karakoç’un Şiiri(Bürde Yayını, 1981), Yenileme Bilinci(Nehir Yayınevi, 1988. Sufi Kitap, 2006), Sevap Defteri(İz Yayıncılık, 1992), Modern Türk Şiirinin Doğası(YKY, 1993, 2005), Sabit ve Değişken(İz Yayıncılık, 1994), Muğlak Ölçekli Harita(İz Yayıcılık, 1997. Timaş Yayınevi, 2009), Kelimeler Çınladıkça(İnsan Yayınevi, 1997), Hayat Mükemmel Değil(İnsan Yayınevi, 2000), Salınımlar(Sufi Kitap, 2005), Çalkantı ve Dalga(Timaş Yayınevi, 2008), Geçmişin İçindeki Geçmiş (YKY,2013), (Şi'r-i Kadim Üstüne deneme) DERLEME- ÇEVRİMYAZI: Genel Çizgileriyle İslam/B.Ahmed Naim(Çığır Yayınevi, 1975), Allahı İnkâr Mümkün mü?/Filibeli Ahmed Hilmi(Çığır Yayınevi, 1977), Seçmeler/Necip Fazıl Kısakürek(YKY, 1993)
HÜSEYİN ATLANSOY(1962) İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümünü bitirir. İstanbul’da öğretmenlik yapar. Şiirlerini 1982’den itibaren Diriliş, Yönelişler, Yedi İklim, İkindi Yazıları, Dergah, Hece dergileri yayımlanır. Renklere, yollara, metropollere, akıp giden uygarlığa ve tarihe ilişkin duygularını yansıtır. Şiirlerinde özellikle ilaç isimlerini bolca kullanır. Mistik-metafizikçi şiiri kendi kuşağı içinde en iyi temsil eden şairdir. “Şiir yazmasaydım bir hayatım olmazdı. “ diyecek kadar şiire sıkı sarılır. ESERLERİ: İntihar İlacı, Balkon Çıkmazında Efendilik Tarihi, Şehir Konuşmaları, İlk Sözler, Kaçak Yolcu, Karşılaşma Töreni, Su Burcu
HAYDAR ERGÜLEN(1956) 1980 sonrası Türk şiirinin önemli isimlerindendir. İstanbul’da reklam yazarlığı yapar. Üç Çiçek ve Şiir Atı dergilerini çıkarır. Klasik ve çağdaş şiirimizin birikimlerini bilinçle ustaca özümser. İmgeci şiiri yansıtan şiirlerinde aşk, acı, hüzün, dostluk, kardeşlik, kimsesizlik, çocukluk gibi temaları işler. Türk şiir geleneğini iyi inceler. Saf şiiri andıran zengin kelimelerle hikmetli bir söyleyişe ulaşır. ESERLERİ: ŞİİR: Karşılığını Bulamamış Sorular, Sokak Prensesi, Sırat Şiirleri, Eskiden Terzi, Kırk Şiir ve Bir Karton Valiz, Nar, Hafız ile Semender, Keder Gibi Ödünç, Üzgün Kediler Gazeli DENEME: Haziran, Tekrar, Üvey Sokak
MURATHAN MUNGAN(1955) Yazı hayatı boyunca şiir, öykü, roman, deneme, tiyatro, senaryo, masal ve şarkı sözü gibi pek çok türde eser verir. Sahnelenen ilk oyunu Orhan Veli’nin şiirlerinden kurgulayarak oyunlaştırdığı “Bir Garip Orhan Veli”dir. Özellikle “Metal” adlı eseriyle 1980 kuşağının en çok okunan şairleri arasında yer alır. Başlangıçta Attila İlhan ve Hilmi Yavuz
16
etkilenmelerinin olduğu oldukça ağır ve özentili şiirler yazar. “Kum Saati”nden itibaren dili yalınlaşır. Başarılı senaryolarıyla da dikkat çeker. ESERLERİ: ŞİİR: Kum Saati, Sahtiyen, Yaz Sinemaları, Eski 45’likler, Mırıldandıklarım, Yaz Geçer, Metal; Oyunlar, İntiharlar, Şarkılar; Mürekkep balığı, Başkalarının Gecesi, Timsah Sokak Şiirleri, Eteğimdeki Taşlar ÖYKÜ: Cenk Hikayeleri, Kırk Oda, Lal Masalları, Kafdağı’nın Önü, Üç Aynalı Kırk Oda, 7 Mühür, Yedi Kapılı Kırk Oda, Kadından Kentler ROMAN: Yüksek Topuklar, Şairin Romanı OYUN: Mahmud ile Yezida, Taziye, Bir Garip Orhan veli, Kağıt Taş Kumaş
SUNAY AKIN(1962) 1980 sonrası Türk şiirinin öncü şairlerindendir. İlk şiir kitabı 1989’da yayımlanan ve adını Cemal Süreya’nın koyduğu “Makiler”dir. “Yeni Yaprak” ve “Olmaz” adlı şiir dergilerini çıkarır. Anlık ilhamlara dayanan ve genellikle kısa olan şiirleri Orhan Veli’nin şiirlerindeki bazı özellikleri günümüzde sürdüren bir yapıya sahiptir. Şiirlerinde özellikle ince yergi ögeleri kullanmadaki rahatlığıyla dikkat çeker. Cemal Süreya’nın etkisiyle sürdürdüğü şiirlerinde dil oyunlarına dayalı bir alaycılık ve şaşırtma vardır. Çocuklar ve hüzün de ilgisini çeken temalardır. Yapılarını günlük dildeki kullanımlarını bozmadığı sözcüklerle bir düşünce cambazı gibi oynar. Ayrıca tek kişilik oyunlar da hazırlayıp sunar. Yakın tarihteki bazı önemli ve özel olayların araştırılmasına yönelik eserleriyle de dikkat çeker. ESERLERİ: ŞİİR: Makiler, Antik Acılar, Kaza Süsü, 62 Tavşanı DÜZ YAZI: İstanbul’un Nazım Planı, Ayçöreği ve Deniz Yıldızı, İstanbul’da Bir Zürafa, Önce Çocuklar ve Kadınlar, Kız Kulesi’ndeki Kızılderili, Onlar Hep Oradaydı, Kule Cambazı
KÜÇÜK İSKENDER(1964) Asıl adı Duman İskender Över’dir. 1980 sonrası Türk şiirinin “marjinal şairi” olarak tanınır. Temalarında alışılagelmişin kimi kez tam karşısında yer alan, polemikçi, başkaldırıcı şiirleriyle Türk şiirinin en gözü pek şairi olarak kabul edilir. Fazlaca karışık ve yer yer fazlaca uzun şiiri özgün ve çarpıcıdır. Gelenekten yararlanarak yazdığı divan tarzı şiirleri ve özellikle gazelleriyle dikkat çeker. ESERLERİ: ŞİİRLERİ: Gözlerim Sığmıyor Yüzüne, Periler Ölürken Özür Dileriz, Suzidilara, Güzel Annemin Hayal Gücü, Papağana Silah Çekme, Alp Krizi Gözyaşlarım Nal Sesleri, İpucunu Bırakma Sanatı, Kahramanlar Ölü Doğar, Çürük Et Deposu, Eski Kral Deposu, Dicle ve Fırat, Bir Daha Bana Benzeme Anjel ELEŞTİRİ: Şiirli Değnek, Eflatun Sufleler, Rimbaud’ya Akıl Notları ROMAN: Cehenneme Gitme Yöntemleri, Zatülcenp
ROMAN VE HİKAYE Seksen yılı kapsayan Cumhuriyet Dönemi Edebiyatında roman ve hikâye türleri de şiirde olduğu gibi büyük bir zenginlik gösterir. Çok sayıda yazarın çeşitli sınıflara ayrılabilecek yüzlerce eseri yayımlanır. İlk büyük örneklerini 1922’de Halide Edip’in Ateşten Gömlek, Yakup Kadri’nin Kiralık Konak ve Reşat Nuri’nin Çalıkuşu romanlarıyla veren Cumhuriyet romanı, 1940’lı yılların sonuna kadar fazla bir değişme göstermeden gelişir. 1946’da Türkiye’nin çok partili hayata geçmesinden sonra 1949’da Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur ve Peyami Safa’nın Matmazel Noraliya’nın Koltuğu romanlarının ve arkasından Orhan Kemal, Kemal Tahir ve Yaşar Kemal’in toplumcu gerçekçi eserlerinin peş peşe yayımlanmaya başlamasıyla Türk romanı, -tabiî hikâyeyle birlikte- önemli bir değişim geçirir. Üçüncü büyük değişme ise Oğuz Atay’ın 1971-1972’de yayımlanan Tutunamayanlar romanıyla ortaya çıkar. Bu bakımdan Cumhuriyet romanını kabaca 1922 veya 1923-1950, 1950 sonrası ve 1970 sonrası olmak üzere üç döneme ayırarak incelemek daha uygun görünmektedir.
1923 - 1950 DÖNEMİ MEMLEKET ROMAN VE HİKAYESİ
Atatürk ve İnönü dönemlerini kapsayan bu ilk devrede roman ve hikâye yazarları, şiirdekine benzer şekilde ülkenin geçirdiği siyasî ve toplumsal değişmelerle yakından ilgilenirler. Bir yandan yakın devrin tarihiyle bir hesaplaşma içine girerken bir yandan da devrimlerle şekillenen yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin çeşitli sorunlarına eğilirler. Bu yüzden çoğunun eserlerinde eski devrin tipleri, değişen tipler ve yeni devrin idealist tipleri yan yana bulunur. Batılı ve doğulu değerleri temsil eden kuşaklar arasındaki çatışma ve yeni gençlik fikrî birçok romanın örgüsünü oluşturur.
17
Bu dönemde şöhretini önceki dönemlerde yapmış roman ve hikâye yazarları eser vermeye devam ederler. Servet-i Fünun’un usta romancısı Halit Ziya (1865-1945), romana girmemekle birlikte hikâyeler yazar ve eserlerini, bazılarını topluca olmak üzere yeniden yayımlar. 1931’de ölen Servet-i Fünun romancısı Mehmet Rauf (1875- 1931), Cumhuriyetten sonra sekiz roman ve üç hikâye kitabı çıkarır. İlk romanını 1888’de yazan Hüseyin Rahmi Gürpınar (1864-1944) 41 romanından 24’ünü bu devrede verir. 1919’da yayımladığı Memleket Hikâyeleri’yle hikâyemizin Anadolu’ya açılmasında büyük bir rol oynayan Refik Halit Karay (1888-1965) ise Yüzellilikler’in affedilmesiyle 1938’de Türkiye’ye döndükten sonra devrin havasına uygun çok sayıda roman kaleme almış ve en önemli eseri olan Gurbet Hikâyeleri’ni de 1940’ta yayımlamıştır. Bununla beraber ilk devrede roman ve hikâye alanını, bu alana daha önceki yıllarda girmiş olan üç büyük yazarın eserleri doldurur. Bunlar Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Reşat Nuri Güntekin’dir. Bu yazarların eserleri hem çok okunması ve etkili olması hem de estetik bir değer taşıması açısından devrin popüler hikâye ve romancılarına kıyasla bir üstünlük taşır. Her üç yazarın birçok hikâye ve romanını, edebiyatımızın Anadolu’ya açılışı, yani “Memleket Edebiyatı” kapsamında değerlendirmek mümkündür. Halide Edip ve Yakup Kadri’nin Millî Mücadeleye fiilen katılmış olmaları, Reşat Nuri’nin Anadolu’da uzun süre öğretmenlik yapmış olması dolayısıyla bu yazarlar, Millî Mücadeleyi, bu mücadelenin cereyan ettiği Anadolu’yu ve insanını roman ve hikâyelerinde sıklıkla ele alırlar. II.Meşrutiyet döneminde yazdığı romanlarla haklı bir ün kazanmış olan Halide Edip Adıvar (1882-1964), Millî Mücadeleye katıldıktan sonra eserleriyle de Anadolu’ya açılır ve Ateşten Gömlek (1922) romanı, Dağa Çıkan Kurt (1922) ve İzmir’den Bursa’ya (Yakup Kadri, Falih Rıfkı ve Mehmet Asım’la birlikte, 1923) adlı hikâye kitaplarıyla devrin aydınları ve gençleri üzerinde büyük bir hayranlık uyandırır. Türk’ün Millî Mücadeledeki mucizevî iradesini ve direniş gücünü anlatan bu eserlerden Ateşten Gömlek İngilizce, Almanca, Fransızca, Arapça ve Rusça gibi birçok dile çevrilmesi ve filme alınan ilk romanlardan olması bakımından da önemlidir. Taassup yüzünden acımasızca öldürülen Aliye Öğretmenin hikâyesini veren Vurun Kahpeye (1923, kitap halinde 1926) romanı da Millî Mücadeleyle ilgilidir. Sırası gelmişken bu eserlerin romanımızda “Millî Mücadele Romanı” diye sınıflandırabileceğimiz bir grup romanın öncülüğünü yaptığını söyleyelim. Yakup Kadri ve Reşat Nuri’den başka 1950’ye kadar Aka Gündüz, Mehmet Rauf, Burhan Cahit, Peyami Safa, 1950’den sonra da Kemal Tahir, Fikret Arıt, İlhan Tarus, Samim Kocagöz ve Tarık Buğra tarafından yazılmış birçok Millî Mücadele romanı vardır. Diğer roman ve hikâyelerinde Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin gençlerini ve kadınlarını anlatan, eğitim konusuna ve iradeli, güçlü kadın tiplerine ön planda yer veren Halide Edip Adıvar’ın Sinekli Bakkal (1936) romanı da Türkçe’nin klâsikleşmiş eserleri arasındadır. Sinekli Bakkal Sokağı etrafında bütün bir II. Abdülhamit dönemi İstanbul’unu güzel taraflarıyla birlikte veren ve buradan batılı ve doğulu değerlerin bir sentezine gitmeye çalışan roman, Osmanlı’ya karşı o dönem eserlerinde, söz gelişi Yakup Kadri’nin Sodom ve Gomore (1928) ve Mithat Cemal’in Üç İstanbul (1938) romanlarında, mahkûm edici bir şekilde görülen olumsuz bakışı değiştirmesi ve geçmişe daha hoşgörülü bakması açısından edebiyatımızda bir dönüm noktası gibi kabul edilebilir. Bu olumlu bakış, daha sonra Abdülhak Şinasi Hisar ve Safiye Erol gibi romancıların eserlerinde, söz gelişi Fahim Bey ve Biz (1941) ve Ciğerdelen’de (1947) daha güçlü bir şekilde görülür. Halide Edip gibi aktif bir şekilde Millî Mücadeleye katılan Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun (1889-1974) da eserlerinin önemli bir kısmı Millî Mücadele ve Anadolu’yla ilgilidir. Zaten daha II. Meşrutiyet döneminde hikâyemizin Anadolu’ya açılmasını sağlayan iki yazardan -diğeri Refik Halit Karay- birisi odur. Romanlarının çoğunda II. Abdülhamit, Meşrutiyet ve mütareke dönemlerini ve bu dönemlerin İstanbul’unu anlatan yazar, özellikle Millî Savaş Hikâyeleri (1947) ve Hikâyeler (1985) gibi kitaplarında toplanan hikâyelerinde ve Yaban (1932), Ankara (1934) ve Panorama (1953-1954) romanlarında Millî Mücadeleyi, Millî Mücadele sonrasının Ankara’sını ve ülkedeki siyasî çekişmeleri mesafeli ve zaman zaman da keskin ve kötümser bir eleştirel bakış açısıyla gözler önüne serer. Eserlerini kendine özgü bir sanatkârane üslûpla yazan ve mizacından kaynaklanan bir özellikle halkıyla kaynaşamamış aydının psikolojisi üzerinde yoğunlaşan Yakup Kadri’nin özellikle Yaban romanı, Cumhuriyet döneminde köy romanının ilk örnekleri arasında olması bakımından önemlidir. Anadolu köylerinin sefaleti, köylünün cahilliği, geriliği ve aydınların bu konudaki sorumluluğu etrafında dönen romandaki bazı önyargılı yaklaşımlar hem döneminde hem de sonraki yıllarda çeşitli tartışmalara ve dolayısıyla başka köy romanlarının yazılmasına yol açmıştır.
18
Bu ilk dönemin üçüncü önemli yazarı olan Reşat Nuri Güntekin’in (1889-1956) roman ve hikâyeleri ise İstanbul’un yanı sıra bütün Anadolu’yu kapsayan geniş bir anket gibi yorumlanabilir. Anadolu kasaba ve şehirlerinin hayatı, bu çevrelerin sorunları ve dikkate değer insan tipleri (dini istismar eden softalar, vicdanı ile geçim sıkıntısı arasında bocalayan memurlar, öğretmenler, doktorlar, subaylar, lüks hayatın özlemini çeken gençler) onun roman ve hikâyelerinin dünyasını doldururlar. Yabancı bir okuldan yetişmiş modern bir İstanbul kızının sevdiği adamdan bir çeşit intikam almak amacıyla da olsa Anadolu’ya geçişini ve idealist bir öğretmen olarak kendini Anadolu insanının hizmetine adamasını romantik bir havada anlatan Çalıkuşu, hem okuru zorlamayan kurgusu hem de temiz ve pürüzsüz üslûbu dolayısıyla Türkçenin en çok okunan klâsik romanları arasındadır. Reşat Nuri, birçok romanının ana örneğini teşkil eden Çalıkuşu’ndan sonra yazdığı roman ve hikâyelerde, zaman zaman duygusal aşkları öne çıkarmakla birlikte Anadolu’nun gerçeklerine daha çok dikkat etmiş ve bunları yer yer Atatürk devrimlerinin paralelinde çok keskin olmayan eleştirel bir bakışla sergilemiş ve bir bakıma kendisini Anadolu’daki cahillik ve gerilikle savaşmakla görevli saymıştır. Bu üç yazardan Halide Edip özellikle Sinekli Bakkal, Yakup Kadri Kiralık Konak, Reşat Nuri de Yaprak Dökümü (1930) ve Eski Hastalık (1938) gibi romanlarında Tanzimat’la başlayan uygarlık değişimini, çatışan eski ve yeni değerleri ve bunları bir senteze ulaştırma sorununu ele alırlar. Bu konu, Cumhuriyet’in ilk döneminin önde gelen romancılarından olan Peyami Safa’nın (1889-1961) birçok eserinde daha büyük bir önem kazanır. O, 1922’den itibaren yazdığı romanların çoğunda mekân olarak genellikle İstanbul’u seçmekle birlikte ülkenin en önemli sorunu olarak gördüğü batı-doğu çatışmasına ön planda bir yer vermiştir. Modern ve geleneksel değerler arasındaki çatışma ilk olarak onun iki ayrı dünyayı sembolik mekânlar etrafında veren Fatih-Harbiye (1931) romanıyla başlar ve Bir Tereddüdün Romanı (1933), Biz İnsanlar (1939), Matmazel Noraliya’nın Koltuğu (1949) ve Yalnızız (1951) romanlarında gitgide daha derinleştirilmek suretiyle işlenir. Aslında Peyami Safa’nın bu romanları, Cumhuriyet dönemindeki benzerleriyle birlikte Tanzimat’tan sonra Ahmet Mithat’ın romanlarıyla başlayan ve Hüseyin Rahmi’yle devam eden “alafrangalık” teminin daha geniş bir çerçevede devamıdır. Bu konuyu ele alan eserlerin çoğunda dikkati çeken ortak yapısal özellik, kahramanların çoğunun belirli değerleri veya toplum kesimlerini temsil eden tipik kişilikler olması, dolayısıyla olay örgüsünün de bu zıt kişilikler arasındaki çatışmaya dayanmasıdır. Romanlarında kişilerin iç dünyasına, psikolojisine de önem veren, hatta bazan aşırı şekilde psikolojik açıklama ve yorumlara yer veren Peyami Safa’nın 1930’da yayımlanan Dokuzuncu Hariciye Koğuşu romanı ise yeni anlatım tekniklerini denemesi açısından ayrı bir değer taşır. James Joyce, Virginia Woolf ve William Faulkner tarafından geliştirilen “Bilinç akışı romanı”nın iç monolog gibi bazı tekniklerini burada deneyen yazar, bu yolu sonraki romanlarında daha da geliştirir. Özellikle Matmazel Noraliya’nın Koltuğu, roman kahramanı Ferit’i romanın merkezine bir “yansıtıcı merkez” ya da “bilinç aynası” gibi yerleştirmesi ve dünyayı bu aynadan yansıtması bakımından Türk romanında yapısal açıdan önemli bir dönüm noktasıdır. Bu yol daha sonra gerçeküstücü özellikler taşıyan romanlarda farklı şekillerde karşımıza çıkacaktır. Eserlerinde ülkenin ve Anadolu’nun sorunlarına girmemekle birlikte, Abdülhak Şinasi Hisar’ın Fahim Bey ve Biz (1941) romanı da Peyami Safa’nınkiler gibi geleneksel roman anlayışına getirdiği yenilikle dikkate alınması gereken bir eserdir. Yazarın “Boğaziçi medeniyeti” diye adlandırdığı Osmanlı’nın yüksek tabakasının yaşayışıyla ilgili hatıra, duygu ve izlenimlerini, belli bir olay örgüsünden çok bir kişiliğin etrafında verdiği bu romanı, Cumhuriyet dönemi romanının alanında tek kalmış örnekleri arasındadır. Bu özelliği dolayısıyla roman, 1942’de yapılan CHP roman yarışmasında üçüncülük ödülüne lâyık görülür. Hayranlık duyduğu Marcel Proust’un Geçmiş Zaman Peşinde adlı ünlü roman serisinin etkisiyle oluşturduğu bu roman tarzını Abdülhak Şinasi Hisar, Çamlıca’daki Eniştemiz (1944) ve Ali Nizami Bey’in Alafrangalığı ve Şeyhliği (1952) romanlarında da sürdürür. Olay örgüsünden çok duyguyu ön plana çıkaran bu anlatım yolu, Cumhuriyet dönemi hikâyesinin büyük isimlerinden Memduh Şevket Esendal ve Sait Faik tarafından da uygulanmıştır. Cumhuriyet’in ilk büyük hikâye yazarları arasında yer alan Memduh Şevket Esendal (1883-1952), romanlar da yazmış olmakla birlikte, ülkenin büyük sorunlarına ancak geri planda yer veren, buna karşılık küçük, sıradan insanların duygu ve düşüncelerini, yaşama sevincini iddiasız bir gerçekçilik içinde anlatmayı tercih eden bir hikâyecidir. Çeşitli gazete ve dergilerde 1908’den itibaren yayımlanan hikâyeleri, oldukça geç bir tarihte 1946’da Hikâyeler adıyla kitaplaşır. O, özellikle 1920’den sonra yazdığı hikâyelerde etkisinde kaldığı ünlü Rus yazarı Çehov’un hikâye tarzını Türkçe’de başarıyla uygular ve bu tarz hikâyelerinde sanatsız, rahat ve temiz bir dille hareketli olaylardan çok duygulara yer vererek sıradan insanların hayatlarından ilgi çekici kesitler sunar.
19
Memduh Şevket’in bu hikâye tarzıyla eserlerini aynı tarihte veren Fahri Celâlettin Göktulga (1875-1975) ve Yedi Meşale grubunun nesir yazarı Kenan Hulusi Koray’ın (1906-1943) hikâyeleri arasında temel bir fark vardır. Bu yazarlar hikâyelerinde olay örgüsü unsuruna, başı sonu belli olaylara ağırlıklı bir yer verirler. Bir asabiye doktoru olan Fahri Celâlettin hastanelerde tanıdığı ruhen hasta kişilerin, eski devir tiplerinin küçük, dar dünyalarını başarıyla anlatırken Kenan Hulusi masalımsı aşk hikâyelerine ve E. A. Poe’nunkileri andıran korku hikâyelerine yönelir. İlk devrenin tanınmış hikâyecileri arasında bulunan bu yazarların eserlerinde şüphesiz İstanbul’un ve taşra şehir ve kasabalarının hayatından gelen canlı sahneler de yer alır. Abdülhak Şinasi Hisar dışarda tutulursa, genel olarak “Memleket Edebiyatı” kapsamı içinde değerlendirilebilecek olan bu önde gelen roman ve hikâye yazarlarının yanı sıra dönemin ikinci, üçüncü sınıf yazarları da aynı çerçeveye sokulabilecek eserler vermişlerdir. Bunlar arasında ilk olarak Atatürk devrimlerinin ülkede benimsenmesi ve yaygınlaşması yolunda heyecanla çalışan Aka Gündüz’ü (1886-1958) sayabiliriz. Bir çeşit tezli eser sayılabilecek roman ve hikâyelerin yanı sıra popüler aşk romanları da yazan Aka Gündüz’ün yanı başında Mahmut Yesari (1895-1945), çarpık batılılaşmayı ve toplumsal sorunları ele alan popüler roman ve hikâyelerle dikkat çeker. Aka Gündüz ve Mahmut Yesari gibi yazı hayatına Cumhuriyet öncesinde başlayan Sadri Ertem’in (1900-1943) roman ve hikâyeleri de bu çerçevede görülebilir. Sadri Ertem’in farklı tarafı, tasvirci olmaktan çok eleştirici bir bakış açısını tercih etmesi ve konularını daha çok köylünün ve işçilerin hayatından seçerek, bunları sanat endişesi gözetmeksizin çok keskin bir gerçekçilik anlayışıyla vermesidir. Onun özellikle kumaş fabrikaları yüzünden dokuma tezgâhlarını kapatmak zorunda kalan köylülerin isyanını anlatan Çıkrıklar Durunca (1931) romanı, bizde toplumcu gerçekçi romanın ilk örnekleri arasında sayılır. Toplumun alt tabakalarına inerek toplumsal ve ahlakî sefaletleri natüralistlere has keskin ve acı bir dille anlatan Reşat Enis Aygen’in hikâye ve romanlarında da benzer bir durum vardır. Bunlarda toprak reformu gibi toplumsal konular ve köylülerle köy ağaları arasındaki ezen-ezilen ilişkisi eleştirel bir bakış açısından verilmiştir. Köyü ve kasabayı toplumcu ya da sosyalist gerçekçi bir bakış açısıyla ele alan yazarlarımız içinde Sabahattin Ali’nin (1907-1948) hikâye ve romanları, estetik açıdan daha büyük bir değer taşır. Üç tane de roman yazmış olmakla birlikte o, asıl başarısını hikâye alanında göstermiştir. Memleket gerçeklerini ekonomik yapının doğurduğu toplumsal çelişkiler, giderek sınıf çatışmaları perspektifinden gören yazarın hikâyelerinde Anadolu köy ve kasabalarının ezilen, horlanan insanları, düşkün kadınları, yoksul emekçileri, çaresiz memurları etkileyici bir trajik atmosfer içinde anlatılır. Yazar sanatı bir nevi araç gibi görmekle birlikte, bir propagandacı düzeyine inmeksizin fikir ve mesajlarını kurduğu hikâye dünyası içinde ustalıkla eritir. Bu hikâyeler, 1935-1947 yılları arasında Değirmen, Kağnı, Ses, Yeni Dünya ve Sırça Köşk kitaplarında toplanmıştır. Onun 1937’de yayımlanan Kuyucaklı Yusuf romanı da toplumcu gerçekçi bir perspektifle yazılan romanların ilk başarılı örneğidir. Hareketli bir olay örgüsüne sahip olan bu romanında yazar, bir Anadolu kasabasındaki -Edremit- trajik bir aşk hikâyesinin etrafında fabrikatör, kaymakam ve jandarma komutanı arasındaki çıkar ilişkilerine ve bu gücün ezdiği insanların trajedisine geniş yer vermiştir. Cumhuriyet döneminin bu ilk devresinde köy ve kasaba hayatını, diğer yazarlardan farklı bir eleştirel bakışla ortaya koyan bu eserler, “Memleket Şiiri”nde de gözlemlendiği gibi, Memleket Roman ve Hikâyesinin değişik bir versiyonu gibi görülebilir. Özellikle Sabahattin Ali’nin bu yolda yazdığı eserler, daha sonra yaygın bir şekilde devam edecek olan toplumcu gerçekçi roman ve hikâyenin örnek alınan eserleri olmuştur.
POPÜLER AŞK ROMANLARI: KADIN YAZARLAR Cumhuriyet roman ve hikâyesinin bu ilk döneminde genel olarak ülkenin sorunlarını, Anadolu’yu ve Anadolu insanının durumunu veren eserlerin yanı sıra, daha çok kadın yazarların eserleriyle ortaya çıkan bir “Popüler Aşk Romanları” modasıyla karşılaşırız. Sevgi, aşk ve ihtiras konularını, mutlu bir aile yuvasında ideal bir hayatı veya bunun özlemini anlatan bu romanlar, geniş bir okuyucu kitlesinin ilgisini çekmiş ve çok okunmuşlardır. Bazıları tefrika halinde gazetelerde kalmış olan popüler aşk romanları, estetik açıdan fazla bir değer taşımayan, ancak orta sınıf okuyucunun özlem veya beklentilerine cevap veren eserlerdir. Bu tarzda eser veren yazarlardan Aşk Bahçesi adlı romanı 1924’te çıkan Burhan Cahit Morkaya (1882-1949) ile Yaban Gülü adlı romanı 1925’te çıkan Güzide Sabri Aygün (1886-1946) tarih bakımından bir önceliğe sahiptir. Sonraki yıllarda Esat Mahmut Karakurt, Selâmi İzzet Sedes, Etem İzzet Benice, Şükufe Nihal, Halide Nusret
20
Zorlutuna, Nezihe Muhittin, Muazzez Tahsin Berkant, Mükerrem Kâmil Su, Cahit Uçuk, Peride Celâl ve Kerime Nadir gibi yazarlar peş peşe popüler aşk romanları yazarlar. Kadın yazarlardan Güzide Sabri, Muazzez Tahsin Berkant (1900-1984) Mükerrem Kâmil Su (1906-1984) ve Kerime Nadir’in (1917-1984) aşk romanları çok okunmuş, bunların bir kısmı filme de alınmıştır. Peride Celâl (d. 1915) ise daha sonraki romanlarında yeni anlatım tekniklerini denemek suretiyle sanat romanı yazmaya yönelmiştir. Aslında kadın yazarlar olgusu, Cumhuriyet’in ilânından sonra kadına tanınan haklara paralel olarak gitgide genişleyen ve güçlenen bir olgudur. Kısaca belirtmek gerekirse, Halide Edip’ten sonra yetişen birçok kadın yazar, roman ve hikâyelerinde romantik bir aşk hikâyesinin etrafında da olsa “kadının eğitimi, hakları ve toplumdaki konumu” gibi temalara geniş yer vermiş ve böylece Cumhuriyet Dönemi Edebiyatında çok sık bir şekilde ele alınan kadın konusu, bu yazarların elinde yeni duyarlılıklar, yeni bakış açıları kazanmıştır.
TARİHİ ROMANLAR Cumhuriyet’in ilk döneminde popüler aşk romanlarının yanı sıra “tarihî roman” başlığı altında toplanabilecek romanlar da yazılmıştır. Aşk romanlarında olduğu gibi fazla bir estetik değer taşımayan ve çoğu gazetelerde tefrika halinde kalan tarihî romanlar, konularını genellikle eski Türk tarihinden, bazan da Osmanlı tarihinden alırlar. Çok okunan, daha doğrusu geniş bir okur kitlesinin roman ihtiyacını karşılayan bu eserler, Atatürk döneminin tarihî ve destanî havasından, bu devirde ortaya atılan Türk tarih tezinden beslenirler ve bu taraflarıyla Millî Mücadele romanlarına yakındırlar. Bununla birlikte bu romanların ortaya çıkışında daha çok Romantik akımın bir sonucu olarak Walter Scott’ın romanlarıyla başlayan ve bütün Avrupa edebiyatlarına yayılan “Tarihî Roman Modası”nın etkisi vardır. Cumhuriyet döneminin ilk tarihî romanları Abdullah Ziya Kozanoğlu’nun (1906- 1966) kaleminden çıkmıştır. Onun 1923’te yayımlanan Kızıltuğ romanından sonra bu tarzda yazdığı yirmiden fazla roman vardır. 1928’de ilk romanı Kara Davut’u yayımlayan Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu ile yine aynı yıl Cehennemden Selâm romanını yayımlayan M. Turhan Tan da tarihî roman sahasında birçok eser vermiş yazarlar arasındadır. İskender Fahrettin ise daha çok Türk tarih tezine uygun romanlar yazmıştır. Bu dönemin sonuna doğru yazılan tarihî romanlardan özellikle ikisi, hem kurgusal yapısı hem de üslûbuyla diğer romanlara göre estetik açıdan büyük bir üstünlük gösterir. Bunlardan ilki Nihal Atsız’ın 1946’da çıkan Bozkurtların Ölümü, ikincisi Safiye Erol’un 1947’de yayımlanan Ciğerdelen romanıdır. Halihazırdan geriye dönerek geçmişi bir destan veya masal atmosferi içinde anlatan bu romanlardan ikincisi mistik tarafının yanı sıra halihazır ile geçmişi birleştiren iç içe geçmiş hikâyeleriyle kurgusal açıdan da bir farklılık gösterir.
1950 SONRASI TOPLUMCU GERÇEKÇİ YAZARLAR: KÖY ROMAN VE HİKAYESİ
Birinci dönemde Sadri Ertem, Reşat Enis ve Sabahattin Ali’nin eserleriyle ortaya çıkan ve esasen Anadolu köy ve kasabalarının sorunlarını konu edinen toplumcu gerçekçi roman ve hikâye, 1930’lu yılların sonunda Samim Kocagöz ve Kemal Bilbaşar gibi yazarların elinde alanını genişletir ve 1950’den sonra büyük yazarların elinde yaygın bir hareket haline gelir. Bu devrede Salim Şengil’in 1947-1957 arasında çıkardığı Seçilmiş Hikâyeler Dergisi, köyü konu alan hikâyelere veya köy hikâyeciliğine yeni bir hız kazandırır. Köy konusunun 1950’li yılların yanı sıra 1960’lı ve 70’li yıllarda da yaygın bir şekilde ele alınmasında Nâzım Hikmet’in şiirleriyle güçlenen Marksist fikir ve inanışların da kuşkusuz önemli bir rolü vardır. İlk romanı olan İkinci Dünya’yı 1938’de, ilk hikâye kitabı olan Telli Kavak’ı da 1941’de yayımlayan Samim Kocagöz (1916-1993), konularını çoğunlukla Söke ovası ve Menderes vadisi dolaylarında yaşanan olaylardan seçerek toprak sorununu, sınıflar arası çıkar çatışmalarını, ekonomik etkenlerle ortaya çıkan değişmeleri anlatır. Eserlerinde Samim Kocagöz gibi daha çok Batı Anadolu köy ve kasabalarını anlatan Kemal Bilbaşar (1910-1983) da ilk hikâye kitabını Anadolu’dan Hikâyeler adıyla 1939’da, ilk romanını da Denizin Çağırışı adıyla 1943’te yayımlamıştır. Onun özellikle Doğu Anadolu bölgesindeki zalim ağa-yoksul köylü ilişkisini ve hazin bir aşkı masalımsı bir dille anlatan Cemo (1966) romanı, yayımladığı dönemde çok yankı uyandıran bir eser olmuştur.
21
Sonraki yıllarda da Marksist fikirler doğrultusunda eserler veren bu yazarlardan başka, Orhan Kemal, Kemal Tahir ve Yaşar Kemal gibi büyük yazarların elinde toplumcu gerçekçi roman ve hikâye, daha geniş bir alana yayılır ve edebiyat dünyamızda büyük yankılar uyandıran ve geniş bir okur kitlesi tarafından okunan örneklerini verir. Ekmek Kavgası adlı ilk hikâye kitabını ve Baba Evi adlı ilk romanını 1949’da yayımlayan Orhan Kemal (1914-1970) de Kocagöz ve Bilbaşar gibi hikâye ve romanı birlikte yürüten yazarlardandır. Roman konularını bizzat gördüğü ve yaşadığı olaylardan çıkaran Orhan Kemal, birçok eserinin konusunu yakından tanıdığı Çukurova bölgesinden almıştır. Bunlarda tarlada ağır şartlar altında çalışan ırgatların, dokuma fabrikalarındaki işçilerin, büyük şehre göç eden gurbetçilerin acıklı hikâyeleri yaşanmışlıktan gelen bir kuvvetle anlatılır. Özellikle Bereketli Topraklar Üzerinde (1954) ve Murtaza (1962) romanları çok sözü edilen ve beğenilen eserleri arasındadır. Son romanlarında aynı başarıyı yakalayamayan yazarın hikâye ve romanlarında yapı ve üslûp endişesi çoğu zaman geri planda kalmıştır. Nâzım Hikmet’le birlikte 1938’de on beş yıl hapse mahkûm edilmiş olan Kemal Tahir (1910-1973) ise daha çok roman üzerinde yoğunlaşmış ve bu türde verdiği eserlerle Orhan Kemal’e kıyasla daha yaygın bir üne kavuşmuştur. Onun 1955’te Sağırdere’yle başlayan romanlarının bir kısmında köy konusu, hapisteyken yakından ilgilendiği Çankırı ve Çorum yöresinde geçen olaylara ağırlık verilerek ele alınır ve buralardaki mülkiyet ilişkileri, ağalık kurumu ve eşkiyalık hareketleri tarihî köklerine dikkat çekilerek anlatılır. Önemli bir kısım romanı da konularını doğrudan doğruya tarihten alır. Yakın tarihe ait çeşitli olaylar Esir Şehrin İnsanları (1956), Esir Şehrin Mahpusu (1962) ve Yol Ayrımı (1971) gibi başarılı romanlarında, farklı bir tarih görüşüyle Osmanlı Devletinin kuruluşu da çok yankılanan ve tartışılan Devlet Ana (1967) romanında anlatılmıştır. Tarihî maddeciliğe farklı bir bakış getiren romanlarında yazar, daha çok toplumların tarihini ön plana çıkardığı için genel olarak kahramanlarına oldukça mesafeli ve olumsuz bir açıdan bakar. Kemal Tahir’in romanları, diyaloglara aşırı derecede ağırlık veren objektif anlatım yöntemi ve kendine özgü üslûbuyla çağdaşlarına nazaran bir farklılık ve üstünlük taşır. Kemal Tahir gibi daha çok roman türünde yoğunlaşan Yaşar Kemal (d. 1923) de yurt içinde ve yurt dışında çok yankılanan romanlarıyla büyük bir ün kazanmış toplumcu gerçekçi yazarlardandır. Onun 1955 yılında yayınlanan Teneke ve İnce Memed romanlarından başlayarak günümüze kadar yazdığı yirmiden fazla romanı çeşitli dillere çevrilmiş, bunlar yurt içinde ve dışında birçok ödüle lâyık görülmüştür. Sınıfsal bir bakış açısıyla romanlarında, genellikle Çukurova köylüsünün, Güney ve Doğu Anadolu insanının ekonomik ve toplumsal değişimden kaynaklanan sorunlarını, buralardaki ekonomik sömürüyü, yoksul köylü-zalim ağa çatışmasını, düzene başkaldıran köylüleri, töreleri ve kan davalarını ele alanYaşar Kemal, bu olayları anlatırken halk türkü, masal, efsane ve destanlarından hem konu hem de üslûp açısından geniş ölçüde yararlanmıştır. Bu durumun bir sonucu olarak üslûbu da lirik ve şiirsel bir niteliğe bürünmüştür. Karakteristik bir şekilde İnce Memed romanında görülen bu üslûp, yazarın hemen bütün romanlarında karşımıza çıkmaktadır. Toplumcu gerçekçi ya da sosyalist gerçekçi roman, daha sonra yetişen köy enstitülü yazarlar kuşağında çok daha şematik kalıplar içerisinde devam ettirilmiştir. Bunlar arasında Sarı Traktör (1959) romanıyla Talip Apaydın’ı (d. 1926) Yılanların Öcü (1959) romanıyla da Fakir Baykurt’u (1929-1999) sayabiliriz. Kendisi de bir köy enstitüsü mezunu olan Mahmut Makal’ın 1950’de yayımlanan ve köye dair ilgi çekici mektup ve notları içeren Bizim Köy kitabının köy romanı üretimine bir hareket, bir hız kazandırmış olduğunu da bu vesileyle belirtelim. Yazı hayatına Sabahattin Ali’yle birlikte çıkardığı Markopaşa adlı mizah gazetesiyle başlayan Aziz Nesin (1915-1995) de 1948’den itibaren yayımlanan mizahî hikâye ve romanlarıyla toplumcu gerçekçi edebiyatta önemli bir yer işgal eder. Toplumdaki aksayan yönleri, yergiye elverişli tarafları, türedi, zıpçıktı tipleri abartılı, paradoksal, zaman zaman da ironik bir dille anlatan bu hikâye ve romanlar Türk okurunun en çok okuduğu eserler arasına girmiş, yazarın böylece genişleyen ünü sonradan yurt dışına da yayılmıştır.
SANATI ÖN PLANA ÇIKARAN PSİKOLOJİK ESERLER: BAĞIMSIZ YAZARLAR 1950 sonrasında bazı roman ve hikâye yazarlarımız, neredeyse bir akım haline gelen toplumcu gerçekçi roman ve hikâyenin dışında kalarak kendilerine özgü bir roman ve hikâyenin peşinde olmuşlardır. Bunlar genellikle bireyin iç dünyasına, psikolojiye daha çok eğilmişler, bir sanat olarak romanın yapısı ve üslûbu üzerinde de daha çok kafa yormuşlardır.
22
Daha önceki bir bölümde, Peyami Safa’nın Matmazel Noraliya’nın Koltuğu (1949) ve Yalnızız (1951) romanlarında, romanın merkezine bir “bilinç aynası”, bir “yansıtıcı merkez” yerleştirmek suretiyle yeni bir teknik denediğinden söz etmiştik. Peyami Safa’yla aynı yıllarda eserlerini veren Ahmet Hamdi Tanpınar (1901-1962) da romanı öncelikle bir sanat eseri olarak kabul eden bir anlayışla karmaşık ve sanatkârane romanlar ve hikâyeler kaleme almıştır. Şiir ve deneme alanlarında da Cumhuriyet Dönemi Edebiyatının en orijinal eserlerini veren Tanpınar, hikâyelerini Abdullah Efendi’nin Rüyaları (1943) ve Yaz Yağmuru (1955) kitaplarında bir araya getirmiş, daha sonra romana geçerek Cumhuriyet romanının zirve eserlerinden Huzur’u 1949’da, Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü de 1954’te (kitap halinde 1962’de) yayımlamıştır. Sahnenin Dışındakiler (1950, kitap halinde 1973) romanından sonra onun Mahur Beste ve Aydaki Kadın adlı yarım kalmış iki romanı daha vardır. Batı ve doğu kültürünü çok iyi tanıyan, romanın her şeyden önce kendisi olmasını isteyen ve bu açıdan Marcel Proust, Aldoux Huxley ve James Joyce gibi Fransız ve İngiliz yazarlarının roman tarzını üstün bulan Tanpınar’ın hikâyeleri, görünenin ardında görünmeyeni araştıran, yer yer fantastik özellikler taşıyan ve bu yönüyle gerçeküstücülüğe yaklaşan çok ilgi çekici hikâyelerdir. Bir huzursuzluğun romanı olan ve otobiyografik bir özellik taşıyan Huzur ise hayatı ve varlığı bir bütün olarak estetik bir açıdan algılamak isteyen kahramanı Mümtaz’ın sanatçı kişiliği ile hayatın gerçekleri arasındaki çatışmayı ve bu çatışmanın yarattığı bunalımı verir. Gerek Mümtaz’ın gerekse diğer roman kişilerinin yaşadığı huzursuzlukta batılı ve doğulu değerler arasındaki çatışma da önemli bir rol oynar. Batı müziği formlarına uygun bir tempoda yazıldığı düşüncesiyle bazı eleştiricilerin bir “müzikal roman” olarak nitelediği Huzur’dan sonra yazılan Saatleri Ayarlama Enstitüsü ise çok başarılı bir ironik eserdir. Roman, II. Abdülhamit, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerini yaşayan kahramanı Hayri İrdal’ın anıları aracılığıyla iki uygarlık arasında bocalayan Türk toplumu ve devlet kurumlarındaki yanlışlıkları, saçmalıkları ince bir şekilde eleştirir ve alaya alır. Hikâye türünün büyük isimlerinden Sait Faik Abasıyanık (1906-1954) da eserlerinde toplumcu gerçekçi edebiyatın dışında kalarak bireye, bireyin iç dünyasına eğilen yazarlardandır. Aslında o, hikâyeye 1930’lu yıllarda başlamış, ilk hikâye kitabını Semaver adıyla 1936’da yayımlamıştı. Bu bakımdan onun eserini, 1950 sonrası içinde düşünmek çok da doğru olmayacaktır. Ancak onun hikâye kitaplarından çoğu 1948’den sonra yayımlanır ve bu tarihten sonraki hikâyeleriyle daha güçlü bir etkiye sahip olur. Özellikle 1954’te çıkan gerçeküstücü özellikler taşıyan Alemdağ’da Var Bir Yılan kitabı Türk hikâyesine yeni bir açılım getiren bir eser olmasıyla önemlidir. Bir İstanbul hikâyecisi olan Sait Faik, Orhan Veli ve Cahit Sıtkı’nın şiirde yaptığı gibi gibi küçük ve sıradan insanların yaşama sevincini, ada ve deniz insanlarını, tabiat güzelliklerini anlatmakla birlikte gerçekleri basit bir şekilde yansıtmanın ötesine geçerek gerçeğin taşıdığı ruh ve anlamı keşfetmeye çalışır. Güzel olanın peşinde koşan, konu ve olaydan çok yaşanan anları anlatan hikâyeleri, çoğu zaman çağrışımdan çağrışıma atlayan şiirli bir üslûba sahiptir. Sait Faik gibi hikâye ve romanlarında şiirli bir üslûp kullanan, denizi ve denizin insanlarını anlatmayı daha çok tercih eden Cevat Şakir Kabaağaçlı ya da Halikarnas Balıkçısı’nın (1886-1973) eserleri de bu dönem içinde ele alınabilir. Yazı hayatına çok önce başlamış olmakla birlikte onun eserleri de 1940’lı yıllardan sonra kitap haline gelmiştir. Biraz savruk bir şekilde olmakla birlikte, Ege ve Akdeniz’in denize tutkun insanlarını anlattığı hikâye ve romanlarında çağrışımlarla yüklü lirik ve tutkulu bir dil daima dikkati çeker. Bu eserlerde onun yakından tanıdığı eski Yunan ve Roma edebiyatından gelen unsurların da önemli bir rolü vardır. 1950 sonrasında hikâye alanının önde gelen isimlerinden olan Haldun Taner (1915- 1986) de gerçekçiliğe önem vermekle birlikte ideolojik perspektife iltifat etmeyen hikâyeciler arasındadır. Tiyatro alanında da çok dikkate değer eserler vermiş olan Taner’in hikâyeleri ironik bir nitelik taşır. Bunlarda köyden şehre göçen saf insanlar, görgüsüz türedi zenginler, kenar mahallelerden en zengin semtlere kadar çeşitli tipte görgüsüz ve bilgisiz kadınlar ironik ya da mizahî bir dille anlatılır. On İkiye Bir Var (1954) ve Sancho’nun Sabah Yürüyüşü (1969) adlı hikâye kitapları ulusal ve uluslararası ödüller alan eserleri arasındadır. Haldun Taner’le aynı kuşağa mensup olan Tarık Buğra (1918-1994) da 1950 sonrasının önde gelen bağımsız hikâye ve roman yazarlarındandır. Hikâye ve romanda kurgusal yapıya ve üslûba çok önem veren yazar, hikâyelerinde daha çok Türk entellektüelinin bunalımlarına, çelişkilerine yer verir. Buğra’nın özellikle 1963’te yayımlanan Küçük Ağa romanı getirdiği farklı perspektifle Millî Mücadele romanları içinde ayrı bir yere sahiptir. Bu eserde, Millî Mücadele sırasında halkın meşru otoritenin temsilcisi olan padişaha bağlılığını sürdürmek göreviyle Akşehir’e gönderilen kültürlü ve seciyesi sağlam bir medrese adamının, İstanbullu Hoca’nın, burada içten bir değişmeye
23
uğrayarak Kuva-yı Milliyeye katılışı ve gösterdiği büyük yararlıklar anlatılır. Roman, hiç bir fikrî saplantıya yer vermeksizin büyük bir psikolojik değişimi tutarlı bir çizgide sergiler. Eser sağlam kurgusal yapısı ve konusuna uygun üslûbuyla da bir üstünlük gösterir. Tarık Buğra daha sonra yazdığı Dönemeçte (1980) ve Yağmur Beklerken (1981) gibi romanlarda da DP’nin kuruluşu ve Serbest Fırka olayı gibi yakın tarihin siyasî olaylarını farklı bir perspektiften ele almış ve bu olayları roman kahramanlarının iç dünyalarına önem vererek anlatmıştır.
1970 SONRASI MODERN VE POSTMODERN EĞİLİMLER
1970 sonrasında Türk romanında özellikle Oğuz Atay’ın (1934-1977) Tutunamayanlar (1971-1972) romanıyla birlikte kendini gösteren ve 1980’li yıllarda güçlenen yeni bir eğilim ortaya çıkar. Bu eğilimin iki önemli özelliğinden birisi romanın kendisini de bir roman konusu olarak ele alması, ikincisi de bireyin karmaşık iç dünyasına yönelerek bu dünyayı önceki romanlardan çok farklı anlatım teknikleriyle vermesidir. Tutunamayanlar romanı, bu özelliklere uygun olarak iç içe geçmiş veya üst üste binmiş üç hikâyeden oluşur. İnsanları ezen, yozlaştıran toplumsal düzen ve toplumun sahte değerleriyle uyuşamayarak sanata sığınan Selim Işık’ın intiharla sonuçlanan hayatı ilk hikâyeyi, Selim’in hayatını ve intiharını araştıran ve onun etkisiyle bir kişilik değişimine uğrayarak hayatı değişen Turgut Özben’in ruhsal dünyası ikinci hikâyeyi, bütün bu olayların yazılması ve kitap haline gelmesiyle ilgili gelişmeler de üçüncü hikâyeyi oluşturur. Böylece bu roman hem bir romanın doğuşu ve yazılışının hikâyesini hem de birbirine benzeyen iki kahramanın hikâyesini karmaşık bir anlatım yöntemiyle verir. Oğuz Atay bu yolla klâsik gerçekçi roman anlayışının anlatım tekniklerini yıkarak bu vesileyle hem geleneksel roman anlayışıyla hem de toplumun insanı ezen düzeni ve sahte değerleriyle alay eder. Bu, batıda gelişen modernist ve postmodernist roman anlayışlarının Türk romanına uygulanmasıdır. Açıkçası Tutunamayanlar’da James Joyce, Franz Kafka, William Faulkner gibi modernist romancıların ve Vladimir Nabokov ve A. Robbe Grillet gibi postmodern yazarların kullandığı anlatım teknikleri karmaşık bir şekilde kullanılmıştır. Atay’ın Tehlikeli Oyunlar (1973) romanı ve Korkuyu Beklerken (1975) adlı hikâye kitabında da uyguladığı bu teknikler, eserlerin yayımlandığı yıllarda lâyıkıyla değerlendirilememiş olmakla birlikte, özellikle 1980’den sonra büyük bir ilgi uyandırmış ve yazarı Tanpınar gibi gitgide artan bir ilginin odağı haline getirmiştir. Yusuf Atılgan’ın bir yalnızlığın bunalımlarını anlatan Anayurt Oteli de hemen hemen aynı tarihlerde (1973) ve benzer tekniklerle yazılmış diğer bir ilgi çekici romandır. 1980’den sonra eser veren birçok hikâye ve roman yazarı eserlerinde bu yeni teknikleri kullanmıştır. Bu yazarlar arasında özellikle Bir Düğün Gecesi (1973) romanıyla Adalet Ağaoğlu’nu (d. 1929), fantastik bir özellik taşıyan Kılavuz (1990) romanıyla Bilge Karasu’yu (1930-1995); daha sonraki kuşaklardan da dedektif romanının bir çeşit parodisi olan Bir Cinayet Romanı (1989) adlı eseriyle Pınar Kür’ü (d. 1945), Arzu Sapağında İnecek Var (1989) adlı fantastik romanıyla Nazlı Eray’ı (d. 1945) ve yeni bir biçim peşindeki Sevgili Arsız Ölüm (1983) romanıyla Latife Tekin’i (d. 1957) sayabiliriz. Çağdaş yazarlardan Orhan Pamuk (d. 1952) ise benzer özellikleri taşıyan romanlarıyla günümüzde çok sözü edilen ve medya aracılığıyla geniş bir kitle karşısında tartışılan bir romancıdır. Onun özellikle Kara Kitap (1990) romanı birçok bakımdan Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ını andırır. Klâsik gerçekçilik anlayışından uzaklık, anlatım yöntemleri, hikâye anlatıcılarının çeşitliliği, değişik üslûp ve söyleyiş özelliklerine sahip metinlerin varlığı iki romanın yapısal benzerlikleri arasındadır. Her iki romanda da bir arayış içinde olan kahramanlar, kişiliklerini bulduklarında kendi hikâyelerini yazmaya başlarlar. Bir roman veya hikâye yazmayı da konu edinmiş olan bu eserlerin farklı tarafı, Oğuz Atay’ın kahramanlarının Hamlet ve Don Kişot gibi batı edebiyatlarının büyük eserlerini, Orhan Pamuk’un kahramanlarının ise Binbir Gece Hikâyeleri, Mesnevi ve Hüsn ü Aşk gibi doğu edebiyatlarının büyük eserlerini kendilerine örnek almış olmalarıdır. Orhan Pamuk daha sonra yazdığı Yeni Hayat (1994), Benim Adım Kırmızı (1998) ve Kar (2002) romanlarıyla da büyük yankılar uyandırmış ve batı dillerine çevrilen eserleriyle dünya çapında ün kazanmış bir romancımızdır. Modern ve postmodern eğilimlerin roman ve hikâyeye hakim olduğu bu dönemde daha önceki dönemde yaygınlaşan toplumcu gerçekçi roman hareketine sokulabilecek eserler de elbette yazılmıştır. Özellikle 1971’de askerlerin hükûmete verdiği 12 Mart Muhtırası ve sonrasında gelişen olaylar birçok romana konu olmuş ve yazarlar, toplumcu gerçekçi bir bakışla halkı sömüren kapitalist burjuva düzenine karşı devrimci gençlerin isyanını anlatan romanlar yazmışlardır. Daha önceki romanlardan farklı olarak burada köylünün yerini halk, toprak ağasının yerini kapitalist burjuva sınıfı, dağa çıkan köylünün yerini de devrimci gençler alırlar.
24
Erdal Öz’ün Yaralısın (1974), Fürüzan’ın 47’liler (1974), Sevgi Soysal’ın Şafak (1975) ve Samim Kocagöz’ün Tartışma (1976) romanları bu konuda yazılmış romanların örnekleri arasındadır. 1980’li yıllarda toplumcu gerçekçi roman çizgisini terk ederek bireye ve yeni anlatım yöntemlerine yönelen Türk roman ve hikâyesi, elbette ki bu saydığımız isim ve eserlerden ibaret değildir. Ününü önceki yıllarda yapmış birçok yazarın bu dönemde de eserler vermesinin yanı sıra 1940’lı, 50’li ve 60’lı yıllarda doğan birçok roman ve hikâye yazarı dikkate değer eserler vermiş ve vermeye de devam etmektedirler. Bu isimler arasında Tomris Uyar (d. 1941), Sevinç Çokum (d. 1943) Alev Alatlı (d. 1944), Mustafa Kutlu (d. 1947), Mehmet Eroğlu (d. 1948), Selim İleri (d. 1949), Ahmet Altan (d.1950), Nedim Gürsel (d.1951) ve İhsan Oktay Anar (d.1960) gibi yazarlar ön plana çıkmış görünmektedirler.
DENEME - EDEBİ ELEŞTİRİ Şiir, hikâye, roman ve tiyatro; edebiyatın esasını oluşturan ana türler olmakla birlikte, bu türlerin dışında kalan bazı yazı çeşitleri de edebî bir dille yazılmış olmaları ve yazarının kişiliğini veya kişisel duygu ve düşüncelerini yansıtmaları bakımından edebiyatla yakından ilgili görülerek bu sanatın kapsamı içine sokulurlar. Denemeler, eleştiriler, günlükler, anılar, gezi yazıları, mektuplar, hatta biyografik yazı ve eserler bu gruptadır. Bu tür yazılarla gerçek edebiyat arasında kesin bir ayırım yapmak zordur. Aynı zorluk bu yazı çeşitlerinin birbirinden ayrılması sırasında da karşımıza çıkar. Biz, kendi başlarına da ayrı bir tarihi bulunan bu gibi yazı çeşitlerinin tamamını ele almayarak, edebiyatla daha yakından ilişkili saydığımız deneme tarzındaki yazılar üzerinde kısaca duracağız. Deneme yazarları, diğer konuların yanı sıra temel konusu insan olan edebiyattan ve edebî eserlerden sık sık söz ettikleri ve böylece bir çeşit edebî eleştiri yaptıkları için, eleştiri tarihine girmeksizin bu yöndeki yazı veya eserlerine de işaret edeceğiz. Böyle bir ayırıma gitmemizin nedeni, bilimsellik iddiasında bulunmadan serbest bir şekilde edebiyat üzerinde duran bu eleştirilerin kendilerinin de edebî bir değer taşımalarıdır. Avrupa’da 16. yüzyılın ikinci yarısında Montaigne’in yazılarıyla kendini bulan deneme türünün bizdeki olgun örnekleri ancak Cumhuriyet döneminde ortaya çıkar ve deneme bu dönemde gelişmiş bir yazı türü halinde görünür. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Ahmet Haşim’in özellikle Bize Göre’sinde (1928) ve Reşat Nuri’nin Anadolu Notları’nda (1936) toplanan bu tarz yazılarından sonra denemenin ilk büyük ismi olarak Nurullah Ataç’la karşılaşırız. Nurullah Ataç’ın (1898-1957) deneme ve eleştiri niteliği taşıyan yazıları 1946-1957 yılları arasında Günlerin Getirdiği, Karalama Defteri, Sözden Söze, Ararken, Diyelim, Söz Arasında, Okuruma Mektuplar, Günce, Prospero ile Caliban kitaplarında bir araya getirilmiştir. Kendi beninin kuvvetle hissedildiği bu yazılarda Ataç çeşitli konuların yanı sıra yakından izlediği Türk edebiyatının, özellikle şiirimizin temsilcileri ve eserleri hakkında etkili değerlendirmeler yapmış, genç şairleri yönlendirmiş ya da onların Orhan Veli örneğinde olduğu gibi edebiyat kamuoyunda tanınma ve ün kazanmalarında önemli bir rol oynamıştır. Yargılarında kişisel zevkini ölçü olarak alan, bu yüzden zaman zaman çelişkili değerlendirmeler yapabilen Ataç’ın yazıları 1940’lı ve 50’li yılların edebiyat dünyasında silinmez izler bırakmıştır. Ahmet Hamdi Tanpınar da Beş Şehir (1946) ve Yaşadığım Gibi (1970) adlı eserleri ile deneme türünün eşsiz denebilecek eserlerini vermiştir. Zengin bir kültür birikimi ve sanatkârane bir üslupla yazılan bu eserlerin ilkinde ünlü romancımız, Türk kültürünün bir aynası olarak gördüğü Erzurum, Konya, Bursa, İstanbul ve Ankara’yı tarihin ve halihazırın ışığında bir sanatçı bakışıyla ele almış, bu uzun denemelerinde Türk tarih ve kültürüne dair orijinal ve ufuk açıcı değerlendirmeler yapmıştır. Yaşadığım Gibi ise onun tarih, coğrafya ve kültürümüzün çeşitli cephelerine değinen aynı orijinallikteki kısa deneme yazılarından oluşur. Aynı kuşağa mensup Suut Kemal Yetkin (1903-1980) de Ataç ve Tanpınar gibi 1940’lı ve 50’li yılların önde gelen deneme ve eleştiri yazarları arasındadır. Sağlam bir kültür ve ölçülü bir zihin çalışmasının ürünü olan bu yazılar Edebiyat Konuşmaları (1944), Edebiyat Üzerine (1952), Günlerin Götürdüğü (1958), Düşün Payı (1960), Yokuşa Doğru (1963), Denemeler (1970) gibi kitaplarında toplu olarak yayımlanmıştır. Deneme, sonraki kuşakların elinde daha geniş bir alana yayılan yazı tarzı haline gelir. 1960’lı ve 70’li yıllarda deneme ve eleştiri yazıları ile dikkati çeken yazarlar arasında Sabahattin Eyüboğlu, Salah Birsel, Mehmet Kaplan,
25
Melih Cevdet Anday, Oktay Akbal ve Vedat Günyol ön plana çıkarlar. Montaigne’in Denemeler’ini 1943’te Türkçe’ye çeviren Eyüboğlu’nun (1908-1973) denemeleri ve edebiyatımızı hümanist bir bakışla değerlendiren eleştirileri Mavi ve Kara (1961), Sanat Üzerine Denemeler (1974) kitaplarında toplanır. 1970’te Türk Dil Kurumu deneme ödülünü alan Salah Birsel’in (1919-1999) deneme tarzına sokulabilecek yazı ve kitaplarının sayısı ise daha fazladır. Çok canlı, renkli ve ironik bir üsluba sahip olan ve anı özelliği de taşıyan bu kitapların ilki, Şiirin İlkeleri (1952), ikincisi ise Sen Beni Sev (1957) adıyla çıkar. Daha sonra yayımlanan on üç kitap ise 1001 Gece Denemeleri genel başlığını taşımaktadır. Akademik anlamda Yeni Türk Edebiyatı araştırma ve incelemelerinin öncü isimlerinden olan Mehmet Kaplan’ın (1915-1986) da okur üzerine çok etkili olan deneme ve eleştirileri vardır. Onun Türk tarih, kültür ve edebiyatının çeşitli konuları üzerindeki düşüncelerini berrak bir dille ortaya koyan bu yazılar, Nesillerin Ruhu (1976), Büyük Türkiye Rüyası (1969), Edebiyatımızın İçinden (1978), Kültür ve Dil (1982) gibi kitaplarda toplanmıştır. Garip şairlerinden Melih Cevdet Anday’ın, 1980 sonrasının önemli hikâye yazarlarından Oktay Akbal’ın (d. 1923) ve Vedat Günyol’un (d. 1912) da 1960 sonrasında yayımlanmış çok sayıda deneme yazısı ve kitapları vardır. Orhan Burian da denemeleri ile tanınmış bir başka önemli isimdir. Aslında deneme yazarları bu saydığımız adlardan ibaret değildir. Eserlerinin çoğunu 1980’li ve 90’lı yıllarda yayımlayan sonraki kuşaktan Memet Fuat ve Nermi Uygur, esasen bir eleştirici olmakla birlikte denemeler de yazan Asım Bezirci ve Ahmet Turan Alkan da sayılabilir.
SONUÇ Baştan beri verdiğimiz bilgiler açıkça göstermiştir ki Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı hemen bütün türlerde büyük değişme ve gelişmelere sahne olmuş dinamik ve zengin bir edebiyattır. Bu durum, elbetteki uzun bir süreye yayılan bu dönemde verilen eserlerin çokluğu, çeşitliliği ve bunlarda görülen değişmelerle yakından ilgilidir. Önceki edebî dönemlerden farklı olarak Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı, toplumun sorunlarıyla yakından ilgili, toplumla adeta bütünleşmiş bir edebiyattır. Tanzimat’ta ortaya çıkan romantik çizginin değişik biçimlerde devamına rağmen, denebilir ki bu edebiyatın en kuvvetli akımı toplumsal ve bireysel gerçekçiliktir. Daha açık söylersek, ilk dönemlerde ve epey bir süre genel gerçeklik, yani Anadolu’nun, Anadolu köy ve kasabalarının, kadının, özellikle de köy kadınının gerçekliği üzerinde durulurken daha sonraki dönemlerde tek olanın, yani bireyin gerçekliğine ağırlık verilir olmuştur. Bu durumla yakından ilgili başka bir önemli özellik de Cumhuriyet Dönemi Edebiyatının ülke çapında yaygınlaşmış bir edebiyat oluşudur. Atatürk ve İnönü dönemlerinde, halk evleri olgusunda belirgin olarak görüldüğü gibi devletin edebiyatı geniş ölçüde desteklemesi, edebiyatın ülke sathında yayılması ve genişlemesi, böylece de okur ve seyirci kitlesinin büyümesi sonucunu doğurmuştur. 1950 sonrasında ise devlet desteğinin azaldığı, buna karşılık yayınevlerinin, yazar ve aydınların oluşturduğu meslek kuruluşlarının, resmî veya özel vakıfların edebiyatı desteklediği söylenebilir. Bu durum yazarlara verilmek için düzenlenen ödül ve armağanlardan da açıkca anlaşılmaktadır. Gerçekten de 1950 sonrasında devlet kurumları tarafından yazarlara verilen sadece iki ödül vardır. Birisi 1955-1983 arasında verilmiş olan Türk Dil Kurumu ödülleri, diğeri ise 1979-1982 arasında verilen Kültür Bakanlığı Büyük Ödülüdür. Buna karşılık gerek büyük gazete ve dergiler gerek dernek ve vakıflar gerekse tanınmış yazarların aileleri tarafından kurulmuş olan birçok ödül ve armağandan söz edilebilir. Bir fikir vermek bakımından bunlardan birkaçının ismini veriyoruz: Yunus Nadi Armağanı (Cumhuriyet, 1946-1998), Yeditepe Şiir Armağanı (Yedi Tepe, 1955-1984), Abdi İpekçi Ödülleri (Milliyet Sanat, 1980-1996), Sanatseverler Derneği Ödülleri (1964- 1988), Türkiye Millî Kültür Vakfı Kültür Armağanları (1974-1987), Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülleri (1977-1996), Sait Faik Hikâye Armağanı (1955-1998), Orhan Kemal Roman Armağanı (1972-1998). Edebiyata devlet desteğinin azalması, yazarların ekonomik açıdan gitgide bağımsızlaşmasına ve zamanla daha güçlenen bir yazarlar ve aydınlar zümresinin doğmasına yol açmıştır. Aziz Nesin örneğinde olduğu gibi gitgide daha çok kalemi ile geçinen ve çeşitli meslek örgütlerinde toplanan yazarlar, 1950 sonrasında zaman zaman devletin veya hükümetlerin politikalarına ters düşmüşler, bu yüzden özellikle eserlerindeki siyasî ve ideolojik dozun arttığı ve siyasî ortamın gerginleştiği belirgin dönemlerde çeşitli soruşturma ve mahkûmiyetlere uğramışlardır. Cumhuriyet dönemi yazarlarında gözlenen başka bir farklı durum, orta tabakanın yanı sıra toplumun alt tabakalarından yetişmiş olanların da edebiyat dünyasına katılmış olmasıdır. Cumhuriyetin ilânından sonra Anadolu
26
kendi yazarlarını yetiştirmiş, şehir ve kasabalardan gelen yazarlara özellikle 1950 sonrasında köyden gelen yazarlar katılmıştır. Bütün bu yazarların çoğu edebiyatın hemen her türünde eser vermişlerdir. Yazarlar konusunda belirtilmesi gereken başka bir özel durum da kadın yazarların sayısında görülen büyük artıştır. Belki de bu gelişmeler dolayısıyla edebiyatımızın en fazla ele aldığı iki konu, köy ve kadın konuları olmuştur. Son yıllarda edebiyat dünyamızda modern okullarda iyi bir öğrenim görmüş veya öğrenimini batılı ülkelerde yapmış yabancı dil formasyonu güçlü yazarların sayıca arttığı görülmektedir. Bu durum Türk edebiyatı ile batı edebiyatları arasındaki ilişkileri daha ileri noktalara götüren, edebiyatımızın batıda veya dünyada tanınmasının yolunu açan çok olumlu bir gelişmedir. Başka deyişle batıyla edebî açıdan Tanzimat’la başlayan temaslar Cumhuriyet döneminde büyük bir ilerleme kaydetmiş, birçok yazarın eseri batı dillerine çevrilmiş, bazı yazarlarımızın eserleri de batıda verilen ödüllere lâyık görülmüştür. Aslında bu sonuç, Cumhuriyet Dönemi Edebiyatının karakteristik bir yönüne işaret etmektedir ki bu da bu edebiyatın önceki dönemlere kıyasla batı edebiyatlarıyla, bir dönemde de Rus edebiyatıyla yakın bir ilişki içinde gelişmiş olmasıdır. 1940’tan sonra Millî Eğitim Bakanlığının çıkardığı Tercüme Dergisi ve yayımladığı “Dünya Klâsikleri” serisiyle hızlanan çeviri faaliyetinin arkasından, Türk yazarlarının dünyada tanınması ve eserlerinin batı dillerine çevrilmesi, artık batı ile edebî ilişkilerin tek taraflı olmaktan çıkarak bir alışverişe dönüştüğünü göstermektedir. Bu bakımdan özellikle son zamanlarda edebiyatımızın daha çağdaş bir düzeye yükseldiği ve dünya edebiyatları içinde kendine bir yer edinmeye başladığı rahatlıkla söylenebilir. Burada son olarak şunu belirtelim ki halihazırda edebiyatımız dinamik ve çok canlı bir manzara sergilemektedir. Orhan Pamuk örneğinde olduğu gibi eserleriyle çok tartışılan yazarlar, sayıları gitgide artan yayınevlerinin çıkardığı çok sayıda kitap, düzenlenen kitap fuarları, imza günleri ve medyanın ilgisi bu canlılığın somut göstergeleridir. Edebî eser üretimini arttırmış olan bilgisayarın, yazarların birbirleriyle ve okuyucularla iletişimini genişleten internetin imkânları da kuşkusuz edebiyatımıza yeni ufuklar açmaktadır. İnternetin ve küreselleşmenin edebiyatı olumsuz etkileyeceği yolundaki endişeler bu bakımdan tamamıyla yersizdir. Aslında küreselleşen bir dünyada kendini ve kendi dünyasını tanımak gereğini daha çok duyacak olan insanımızın, insanı en iyi ifade eden bir sanat olan edebiyata ihtiyacı gittikçe daha çok artacaktır.
TÜRK EDEBİYATINDA ÖNEMLİ DERGİLER 1. SERVET-İ FÜNUN DERGİSİ (1891 - 1944): 53 yıl çıkarılan dergi 2464 sayı yayımlanmıştır. Yayın hayatına
başladığında Tevfik Fikret, Halit Ziya UŞAKLIGİL ve Hüseyin Cahit YALÇINlara sayfalarını açmış, son sayılarına kadar “yeni”den yana olma niteliğini korumuştur. Sahibi ve yönetmeni Ahmet İhsan TOKGÖZ’dür.
2. GENÇ KALEMLER (1910 - 1912): Ömer Seyfettin ve Ali Canip YÖNTEM tarafından çıkarılan dergi Millî Edebiyat Dönemi'nin sesi olmuş, ilkelerini aktarmıştır.
3. TÜRK YURDU (1911 – 1931): Türk Yurdu Cemiyetinin yayın organı olarak yayımlanmaya başladı.Yayımını Yusuf AKÇURA üstlenmiştir. Daha sonra Mehmet Emin YURDAKUL ve Celal Sahir EROZAN bu görevi üstlenmişlerdir. Türkçülük üzerine yazılara ve Türkoloji araştırmalarına yer verilen dergide ağırlıklı olarak Ziya GÖKALP yazmıştır.
4. AKBABA (1922 - 1977): Haftalık siyasal mizah dergisidir. Yusuf Ziya ORTAÇ ile Orhan Seyfi ORHON tarafından çıkarılmıştır. Osman Cemal KAYGILI, Ercüment Ekrem TALU, Aziz NESİN gibi mizah yazarlarının yetişmesine ortam hazırlamıştır.
5. RESİMLİ AY (1924-1930): Zekeriya SERTEL’in çıkardığı dergi, “gerçekçi” bir halk dergisi, bir düşünce dergisi olmak amacındadır. Bir süre “Sevimli Ay” adı altında Mehmet Rauf, Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU, Reşat Nuri GÜNTEKİN gibi tanınmış imzalarla çıkmışsa da sonradan tekrar eski adına dönerek Suat DERVİŞ, Ercüment Behzat LAV, Sabahattin Ali gibi “toplumcu edebiyat” öncülerini kadrosuna almıştır.
6. MEŞALE (1928): Yusuf Ziya ORTAÇ tarafından çıkarılmıştır. “Yedi Meşaleciler” olarak tanınan sanatçılar bu dergide toplanarak ürünlerini sergilemişlerdir.
7. KADRO (1932-1935): Derginin sahibi Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU’dur. Savunduğu düşüncelerle bir yayın organının gücünü aşan siyasal ve düşünsel bir etki ortaya çıkarmıştır.
8. VARLIK (1933 -): Yaşar Nabi NAYIR’ın her türlü sorumluluğu üstlenmesiyle çıkmış bir dergidir. “Bir yazın okulu”, “edebiyatımızda bir köşe taşı”, Cumhuriyet kültürünün sacayaklarından biri olarak nitelendirilen dergi, günümüzde “en çok okunan kültür ve edebiyat dergisi” olma özelliğini korumaktadır.
9. ÇIĞIR (1933-1948): Peyami Safa, Kemalettin Kamu, Enis Behiç KORYÜREK gibi isimler bu dergide yazdılar. Dergide, edebiyatın yanı sıra tarih ve toplum bilim dallarında inceleme ve araştırma yazıları yayımlandı. Hıfzı Oğuz BEKATA tarafından çıkarılmıştır.
27
10. ÜLKÜ (1933 -1950): Halkevleri tarafından Cumhuriyet ilkelerini geniş halk kitlelerine benimsetmek ve bu doğrultuda bir kültür hareketi oluşturmak amacıyla yayımlanmıştır.
11. AĞAÇ (1936): Necip Fazıl KISAKÜREK tarafından çıkarılmıştır. Millî idealist felsefeye bağlı görünmesine karşın, sayfalarında yeni edebiyatın değişik eğilimlerine yer veren bir dergi kimliğindedir. Fakat yine de millî sanat anlayışı hâkimdir. Ahmet Hamdi TANPINAR, Ahmet Kutsi TECER de yazı yazanlar arasındadır.
12. KÜLTÜR HAFTASI (15 Ocak 1936 - 3 Haziran 1936): Peyami Safa ile İlhami Safa’nın yirmi bir sayı çıkardıkları bir dergidir. Çıkış amacı, sanat, bilim ve edebiyatı, tam bir kültür karakteri ve ahlakı ile birleştirmek, sağlamlaştırmaktır. Aydın niteliğini benimsemiş her insanın zihnini kurcalayan bütün kültür meselelerinde Türk zekâsının eserlerini yansıtmaya çalışır. En önemli “mesele”nin “memleket edebiyatı” olduğuna dikkat çekilir.
13. YENİ EDEBİYAT (1940 -1941): Suat DERVİŞ ve eşi Reşat Fuat BARANER’in yönetiminde çıkmış bir dergidir. Bu dergide ilk kez “toplumcu gerçekçi” edebiyat anlayışının estetik sorunları üzerinde yazılar yayımlanmıştır.
14. ÇINARALTI (1941 - 1944): Orhan Seyfi ORHON ve Yusuf Ziya ORTAÇ’ın birlikte çıkardıkları “Türkçü” fikir ve sanat dergisidir. Peyami Safa, Reha Oğuz TÜRKKAN gibi isimlere yer verilmiş, İkinci Dünya Savaşı yıllarında, Kırım Türkleri edebiyatının önemli ismi İsmail GASPIRALI’nın “Dilde düşüncede, işte birlik” kuralını ilke edinen Çınaraltı dergisinde “kültürel milliyetçilik” ülkü hâline getirilmeye çalışılmıştır.
15. BÜYÜK DOĞU (1943 - 1955): Sahibi Necip Fazıl KISAKÜREK’tir. Haftalık yayımlanan derginin, otuz sayı süren ilk evresinde “edebiyat” ağır basmış, daha sonra dergi, edebiyatı politika ile birlikte yürütmüştür. Mistik eğilimler dergide bir dünya görüşü çizgisine gelmiştir.
16. YAPRAK (1949 - 1950): Orhan Veli KANIK tarafından çıkarılmış hareketli ve yaygın bir dergidir. Gazete boyutunda tek yapraktan oluşan dergide sanat ve düşünce dünyasının çeşitli sorunlarını ele alan yazılar da yayımlanmıştır. Orhan Veli’nin ölümünden sonra arkadaşları, onu anmak için 1 Şubat 1951’de “Son Yaprak” adlı bir sayı daha çıkarmışlardır.
17. HİSAR (1950-1957/1964-1980): Munis Faik OZANSOY tarafından çıkarılmıştır. İlkesi “eski şiirimizden, millî kültür ve edebiyatımızdan kopmadan yeni ve güzel bir şiir sergilemek”tir. Hisar’ın kurucu şairlerinden Mustafa Necati KARAER, taklitçiliğe sapılmadan millî kültürümüzden güç alınmasını, bu derginin, geçmişle gelecek arasında bir köprü olmasının istendiğini belirtmiştir. Yazarların, yaşayan dili kullanmalarının gerekli olduğu, ölü kelimelerden doğan her eserin, nesilleri birbirinden ayıracağı belirtilmiştir. Dünden güç alan yenilikçi bir sanat amaçlanmış, sanatçıların “bağımsız” olmalarının gerekliliği vurgulanmıştır.
18. TÜRK DİLİ (1951 -): Türk Dil Kurumunun yayını olan dergide, Türkçe üzerine inceleme ve araştırmalar, edebiyat araştırma ve eleştirileri, yayın tanıtım yazıları çıkmıştır. 1961’den başlayarak gençlere de açılmış, roman, günlük, anı, mektup gibi konularda özel sayılar yapılmıştır. Düzensiz olarak yayımını sürdürmektedir.
19. MAVİ (1952 -1956): Önce sanat tutumları, dünya görüşleri karşıt olan imzalara yer verdi. Sonra ise Garip akımına ve daha önceki sanat anlayışlarına karşı çıkan Attilâ İLHAN’ın sosyal realizm ilkesine katılanlarla(Maviciler) yayınını sürdürdü.
20. a DERGİSİ (1956 - 1960): Edip ÖZYÖRÜK yönetiminde Edip CANSEVER, Ülkü TAMER, Hilmi YAVUZ, Cemal SÜREYA, Fazıl Hüsnü DAĞLARCA’dan oluşan bir kadro ile çıktı. Çağdaş sanat akımlarına, özellikle “İkinci Yeni” şiir akımına destek oldu.
21. DOST (1957 - 1973): Nezihe MERİÇ ve Salim ŞENGİL’in yönetiminde çıktı. Asım BEZİRCİ, Fethi NACİ gibi eleştirmenlere ve genç yeteneklere sayfalarını açtı. Soruşturmalar, özel sayılarla dikkat çekti.
22. YENİ DERGİ (1964 – 1975): Fuat Bengü (Memet Fuat) yönetiminde çıktı. Sanatımızın sorunlarına yönelik tartışma yaratacak nitelikteki yazılara yer verdi. Ayrıca başka dillerdeki sanat olaylarını, düşünce tartışmalarını dilimize aktardı.
23. DİRİLİŞ (1966- 1967): İslamın dirilişi genel konusunun işlendiği dergide Cahit ZARİFOĞLU ve İsmet ÖZEL’de yazı yazmışlardır.
24. PAPİRÜS (1966 - 1970): Cemal Süreya SEBER’in yönetiminde çıkmıştır. Eski ve yeni edebiyatımızı değerlendirmedeki başarısı, eleştirilerindeki nesnelliği ile dikkat çekmiştir. II. Yeni şiirinin dergisidir.
25. TÜRK EDEBİYATI (1972- ): Ahmet KABAKLI’nın kurduğu bir dergidir. “Yeniyi yapabilmek veya yapabileceklere ışık tutmak için geçmişe sık sık döneceklerini” ifade etmişlerdir. En çok, İnci ENGİNÜN, Cemil MERİÇ, Arif Nihat ASYA, İlhan GEÇER ve Munis Faik OZANSOY’un yazıları yayımlanmıştır.
26. MAVERA (1976 - ): Cahit ZARİFOĞLU, Adil Erdem BAYAZIT, Rasim ÖZDENÖREN, Aleaddin ÖZDENÖREN, M. Akif İNAN ve Nazif GÜNDOĞAN’ın kurucuları olduğu dergi, “Bir yaşama biçimi halinde öz uygarlığımızı yeniden yürürlüğe koyma davasını güdenlerin edebiyat alanındaki buluşma yeri.” olarak nitelenir.
27. YAZKO EDEBİYAT (1980 - 1986): Sınırlı Sorumlu Yazarlar ve Çevirmenler Kooperatifi (YAZKO) tarafından çıkarılmıştır. Memet Fuat, ilk sayıdaki sunuş yazısında, kooperatif üyesi yazarların dünya görüşleriyle sanat anlayışlarındaki çeşitliliğin dergiye yansıyacağını, derginin giderek bir “forum” havasına bürüneceğini söylemiştir.
28
28. DERGÂH (1921 - 1923 - ): 1921 yılında Mustafa Nihat ÖZÖN yönetiminde çıkarılmış ve 42 sayı sürmüştür. Derginin başyazılarını Yahya Kemal BEYATLI yazmış, görüşleriyle dergiye yön vermiştir. Ulusal kaynaklara yönelinmiş, geçmiş yeniden değerlendirilerek bir bileşime varma düşüncesi ağır basmıştır. (1990’da çıkarılan Dergâh’ın sahibi Ezel ERVERDİ, Yazı İşleri Müdürü Mustafa KUTLU’dur. Yayınını sürdürmekte, genç yeteneklere sayfalarını açmaktadır.)
29. MARKO PAŞA (1946-: Sabahattin Ali, Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz ve Mustafa Mim Uykusuz’un yazarlığını yaptığı Türk basın tarihinin en yüksek tirajlı yayınlarından biri olan cuma günleri çıkan haftalık mizah dergisidir. Sabahattin Ali başyazarlığını, Mustafa Mim Uykusuz da çizerliğini üstlenmiştir. Toplumcu ve gerçekçi halk mizahıyla, dudaklara tebessüm ettirirken düşündüren Marko Paşa, aynı zamanda da akıldan çıkmayan bir mizah anlayışıyla kuruldu. O dönemlerde adeta ana muhalefet gibi etki gösteren derginin yazarlarına karşı birçok dava açılmış, kimi sayılar toplatılmış ve hatta dergi ismindeki Paşa kelimesinden dolayı zamanın "Milli Şef"i İsmet Paşa ile alay ediyor diye kapatılmıştır. Bu tür olaylar yüzünden Markopaşa "Toplatılmadığı zamanlar çıkar" veya "Yazarları hapishanede olmadığı zamanlar çıkar." gibi ibarelerle çıkardı. Kimi zaman yazarlar dergiyi elden dağıtmaya çalışmışlar, buna karşın çok sayıda satmayı başarabilmişlerdir ki derginin tirajı 60-70 binlere dek ulaşmıştır. O dönemlerde en çok satan gazetelerin tirajları bile 50 bini geçmemekteydi. Markopaşa kapatılınca sırasıyla; Merhumpaşa, Malumpaşa, Yedi-Sekiz Hasan Paşa, Hür Marko Paşa, Bizim Paşa, Ali Baba ve Kırk Haramiler adları altında yeniden çıkarıldı.
BAŞLICA SANATÇILAR VE ESERLERİ LİSTESİ
YAZAR ESER TÜR
Hacı Bektaş Veli Makalat
Hacı Bektaş Veli Kitabü’l Fevalit
Hacı Bektaş Veli Fatiha Tasviri
Yunus Emre Risaletü’n Nushiye Mesnevi
Yunus Emre Divan
Eşrefoğlu Rumi Müzekki’n Nüfuz
Eşrefoğlu Rumi Divan
Kaygusuz Abdal Divan
Kaygusuz Abdal Budalaname
Kaygusuz Abdal Miglataname
Kaygusuz Abdal Minbername
Kaygusuz Abdal Vücutname
Kaygusuz Abdal Dilgüşa
Kaygusuz Abdal Gevhername
Kaygusuz Abdal Sarayname
Kaygusuz Abdal Ceriye-i Kaygusuz
Kaygusuz Abdal Esrar-ı Huruf
Kaygusuz Abdal Gülistan
Yazıcıoğlu Mehmet Muhammediye
Aziz Mahmut Hüdai Mektubat
Aziz Mahmut Hüdai Divan-ı İlahiyat
Niyazı Mısri Mevaidü’l İrfan
Âşık Ömer Şairname
Ercişli Emrah Emrah ve Selvi Han Halk Hikayesi
Kayıkçı Kul Mustafa Genç Osman Destanı Destan
Bayburtlu Zihni Sergüzeştname
Bayburtlu Zihni Kitab-ı Hikaye-i Garibe
Hoca Dehhani Selçuklu Şehnamesi
Ahmet Fakih Çarhname
Şeyyad Hamza Yusuf u Züleyha
Mevlana Mesnevi
Mevlana Divan-ı Kebir
Mevlana Mecalis-i Seba
YAZAR ESER TÜR
Mevlana Mektubat
Mevlana Fihi Ma Fih
Sultan Veled Divan
Sultan Veled İbtidaname
Sultan Veled Rebabname
Sultan Veled İntihaname
Sultan Veled Maarif
Gülşehri Mantıku’t Tayr
Gülşehri Felekname
Gülşehri Gülşenname
Gülşehri Keramet-i Ahi Evran
Gülşehri Aruz-ı Gülşehri
Aşık Paşa Garipname
Aşık Paşa Vasf-ı Hal
Aşık Paşa Fakrname
Aşık Paşa Kimya Resalesi
Ahmedi İskendername
Ahmedi Cemşid ü Hurşit
Ahmedi Tervihü’l Ervah
Ahmedi Mirkatü’l Edeb
Kadı Burhaneddin Divan
Kadı Burhaneddin Enisü’l Kulüb
Ali Şir Nevai Hayretü’l Ebrar
Ali Şir Nevai Ferhat ile Şirin
Ali Şir Nevai Leyla ile Mecnun
Ali Şir Nevai Sedd-i İskenderi
Ali Şir Nevai Seba-i Seyyare
Ali Şir Nevai Muhakemetü-l Lügateyn
Ali Şir Nevai Mecalisün Nefais İlk Tezkire
Ali Şir Nevai Mizanü’l Evzan
Ali Şir Nevai Garaibü’s Sıgar
Ali Şir Nevai Nevadirü’ş Şebab
29
YAZAR ESER TÜR
Ali Şir Nevai Fevaidü’l Kiber
Ahmedi Dai Çengname
Ahmedi Dai Türkçe Divan
Ahmedi Dai Ukudü’l Cevahir
Ahmedi Dai Mutayebat
Ahmedi Dai Tezkiretü’l Evliya Tercümesi
Ahmedi Dai Teressül
Ahmedi Dai Camasbname
Necati Divan
Şeyhi Harname Mesnevi
Şeyhi Hüsrev ü Şirin
Şeyhi Kenzü’l Menafî
Şeyhi Habname
Şeyhi Neyname
Şeyhi Divan
Süleyman Çelebi Vesiletü’n Necat Mevlit
Nizami Divan
Ahmet Paşa Kerem Kasidesi
Avni (Fatih Sultan Mehmet)
Divan
Adli (II. Bayezit) Divan
Sinan Paşa Tazarruname
Sinan Paşa Nasihatname
Sinan Paşa Teskiretü’l Evliya
Sinan Paşa Maarifname
Mercimek Ahmet Kabusname
Fuzuli Su Kasidesi Kaside
Fuzuli Şikayetname İlk Edebi Mektup
Fuzuli Leyla ile Mecnun
Fuzuli Sıhhat u Maraz Tıp Kitabı
Fuzuli Beng ü Bade
Fuzuli Hadikatü’s Süeda
Fuzuli Rind ü Zahit
Fuzuli Sohbetü’l Esmar
Fuzuli Tercüme-i Hadis-i Erbain
Baki Divan
Baki Fezail-i Mekke Düz Yazı
Baki Fezail-i Cihad Düz Yazı
Baki Kanuni Mersiyesi Terkib-i Bent
Bağdatlı Ruhi Terkib-i Bent
Taşlıcalı Yahya Bey Naz u Niyaz
Taşlıcalı Yahya Bey Şah u Geda
Taşlıcalı Yahya Bey Gülşen-i Raz
Taşlıcalı Yahya Bey Gecine-i Raz
Taşlıcalı Yahya Bey Esrarname
Taşlıcalı Yahya Bey Yusuf ü Züleyha
Güvahi Pendname Hikaye (Fabl)
Zati Şem ü Pervane
Zati Edirne Şehrengizi
YAZAR ESER TÜR
Hayali Divan
Muhibbi Divan
Babürşah Babürname Anı
Seydi Ali Reis Miratül Memalik İlk Gezi Yazısı
Seydi Ali Reis Mirat-ı Kainat
Seydi Ali Reis Kitabül Kainat
Seydi Ali Reis Kitabı Muhit
Latifi Tezkiretu’ş Şuara
Latifi Risale-i Evsaf-ı İstanbul
Latifi Subhatu-l Uşşak
Nef’i Divan
Nef’i Siham-ı Kaza Hiciv
Nabi Hayriye
Nabi Hayrabat
Nabi Tuhfetü-l Harameyn
Nabi Münşeat
Nabi Surname
Naili Divan
Neşati Divan
Neşati Hilye
Neşati Edirne Şehrengizi
Neşati Şehr-î Müşkilat-ı Ûrfi
Nedim Divan
Şeyhül İslam Yahya Divan
Evliya Çelebi Seyahatname Gezi Yazıs
Katip Çelebi Cihannüma Coğrafya
Katip Çelebi Fezleke
Katip Çelebi Keşfü’z Zünun
Katip Çelebi Mizanü-l Hak
Katip Çelebi Fezleketü-t Tevarih
Katip Çelebi Tuhfetü-l Kibar
Katip Çelebi Düsturu-l Amel
Naima Naima Tarihi
Koçi Bey Layha
Koçi Bey Koçibey Risalesi
Peçevi Peçevi Tarihi
Şeyh Galip Hüsn ü Aşk
Yirmisekiz Çelebi Mehmet
Sefaretname-i Fransa
Giritli Aziz Efendi Burgazi
Muhayyelat
Haliloğlu Yahya Fütüvvetname
Ebu’l Hayr Rumi Saltukname
Keçecizade İzzet Molla Mihnet Keşan
Keçecizade İzzet Molla Gülşen-i Aşk
Erzurumlu İbrahim Hakkı
İlahiname
Erzurumlu İbrahim Hakkı
Marifetname
Yenişehirli Avni Türkçe Divan
Sümbülzade Vehbi Lütfiye
Sümbülzade Vehbi Tuhfetü-l Vehbi
Enderunlu Vasıf Divan
30
YAZAR ESER TÜR
Sehi Bey Heşt Behişt
BATI ETKİSİNDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATI
İbrahim Şinasi Tercüme-i manzume Çeviri Siir
İbrahim Şinasi Şair Evlenmesi İlk Tiyatro
İbrahim Şinasi Müntehebat-ı Eş’ar Şiir
İbrahim Şinasi Durub-ı Emsal-i Osmaniye
Atasözü Derlemesi
İbrahim Şinasi Kamus-ı Türki Sözlük
İbrahim Şinasi Tercüman-ı Ahval Mukkaddimesi
İlk Makale
Namık Kemal Vatan Yahut Silistre Sahnele-nen İlk Tiyatro
Namık Kemal Zavallı Çocuk Tiyatro
Namık Kemal Akif Bey Tiyatro
Namık Kemal Gülnihal Tiyatro
Namık Kemal Celaleddin Harzemşah Tiyatro
Namık Kemal Kara Bela Tiyatro
Namık Kemal İntibah İlk Edebi Roman
Namık Kemal Cezmi İlk Tarihi Roman
Namık Kemal Tahrib-i Harabat Eleştiri
Namık Kemal Takip Eleştiri
Namık Kemal Renan Müdafaanamesi
Eleştiri
Namık Kemal Devr-i İstila Tarih
Namık Kemal Evrak-ı Perişan Tarih
Namık Kemal Silistre Muhasarası Tarih
Namık Kemal Barika-i Zafer Tarih
Namık Kemal Kanije Tarih
Namık Kemal Osmanlı Tarihi Tarih
Namık Kemal Büyük İslam Tarihi Tarih
Ziya Paşa Şiir ve İnşa Makale
Ziya Paşa Terci-i Bent Şiir
Ziya Paşa Terkib-i Bent Şiir
Ziya Paşa Eş’ar-ı Ziya Şiir Kitabı
Ziya Paşa Adem Kasidesi Şiir
Ziya Paşa Zafername Hiciv-Mizah
Ziya Paşa Harabat Antoloji
Ziya Paşa Rüya İlk Röportaj
Ziya Paşa Veraset Mektupları Mektup
Ziya Paşa Defter-i Amal Batılı Anlamda İlk Anı
Ziya Paşa Endülüs Tarihi Çeviri
Ziya Paşa Engizisyon Tarihi Çeviri
Ziya Paşa Emil Çeviri
Ziya Paşa Tartuffe Çeviri
Ahmet Mithat Efendi Hasan Mellah Hüseyin Fellah
Roman
Ahmet Mithat Efendi Dünyaya İkinci Geliş Roman
YAZAR ESER TÜR
Ahmet Mithat Efendi Felatun Bey İle Rakım Efendi
Roman
Ahmet Mithat Efendi Paris’te Bir Türk Roman
Ahmet Mithat Efendi Henüz On Yedi Yaşında
Roman
Ahmet Mithat Efendi Dürdane Hanım Roman
Ahmet Mithat Efendi Jön Türk Roman
Ahmet Mithat Efendi Karı Koca Masalı Roman
Ahmet Mithat Efendi Yer Yüzünde Bir Melek Roman
Ahmet Mithat Efendi Esrar-ı Cinayet İlk Polisiye Roman
Ahmet Mithat Efendi Yeniçeriler Roman
Ahmet Mithat Efendi Diplomalık Kız Roman
Ahmet Mithat Efendi Letaif-i Rivayet Hikaye
Ahmet Mithat Efendi Kıssadan Hisse Hikaye
Ahmet Mithat Efendi Avrupa’da Bir Cevelan Gezi Yazısı
Ahmet Mithat Efendi Eyvah Tiyatro
Ahmet Mithat Efendi Çengi Tiyatro
Ahmet Mithat Efendi Açık Baş Tiyatro
Ahmet Mithat Efendi Siyavuş Tiyatro
Ahmet Mithat Efendi Çerkez Özdenler Tiyatro
Ahmet Mithat Efendi Ahz-ı Sar Tiyatro
Ahmet Mithat Efendi Hükm-i Dil Tiyatro
Ahmet Mithat Efendi Zuhûr-i Osmaniyan Tiyatro
Ahmet Mithat Efendi Menfa Anı
Ahmet Vefik Paşa Kocalar Mektebi Tiyatro
Ahmet Vefik Paşa Kadınlar Mektebi Tiyatro
Ahmet Vefik Paşa Tartuffe Tiyatro
Ahmet Vefik Paşa Okumuş Kadınlar Tiyatro
Ahmet Vefik Paşa Azarya Tiyatro
Ahmet Vefik Paşa Zor Nikah Tiyatro
Ahmet Vefik Paşa Zoraki Tabip Tiyatro
Ahmet Vefik Paşa Dudu Kuşları Tiyatro
Ahmet Vefik Paşa Dekbazlık Tiyatro
Ahmet Vefik Paşa Lehçe-i Osmani Sözlük
Ahmet Vefik Paşa Şecere-i Türki Tarih (Çeviri)
Ahmet Vefik Paşa Hikmet-i Tarih Tarih
Ahmet Vefik Paşa Feleke-i Tarih-i Osmani
Tarih
Ahmet Vefik Paşa Müntehebat-ı Durub-ı Emsal
Atasözleri Ve Deyimler Sözlük
Şemsettin Sami Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat
İlk Yerli Roman
Şemsettin Sami Besa Yahut Ahde Vefa Tiyatro
Şemsettin Sami Gave Tiyatro
Şemsettin Sami Seydi Yahya Tiyatro
Şemsettin Sami Kamus-ı Türki İlk Türkçe Sözlük
Şemsettin Sami Kamus-ı Fransevi Sözlük
Şemsettin Sami Kamus-ı Arabi Sözlük
Şemsettin Sami Kamus-ı Alam Ansiklopedi
31
YAZAR ESER TÜR
Şemsettin Sami Robinson Crusoe Çeviri
Şemsettin Sami Sefiller Çeviri
Şemsettin Sami Letaif Derleme
Şemsettin Sami Emsal Derleme
Ahmet Cevdet Paşa Kavaid-i Osmaniye Dil Bilgisi
Ahmet Cevdet Paşa Belagat-i Osmaniye Kuramsal Edebiyat
Ahmet Cevdet Paşa Mecelle-i Ahkam-ı Adliye
Hukuk
Ahmet Cevdet Paşa Kısas-ı Enbiya Tarih
Ahmet Cevdet Paşa Tarih-i Cevdet Tarih
R. M. Ekrem Nağme-i Seher Şiir
R. M. Ekrem Yadigar-ı Şebab Şiir
R. M. Ekrem Nefrin Şiir
R. M. Ekrem Zemzeme Şiir (eleştiri)
R. M. Ekrem Pejmürde Şiir
R. M. Ekrem Tefekkür Şiir
R. M. Ekrem Nijad Ekrem Şiir
R. M. Ekrem Muhsin Bey Yahut Şairliğin Hazin Bir Neticesi
Hikaye
R. M. Ekrem Şemsa Hikaye
R. M. Ekrem Araba Sevdası İlk Realist Roman
R. M. Ekrem Talim-i Edebiyat Edebiyat Ders Kitabı
R. M. Ekrem Kudemadan Birkaç Şair
Eleştiri
R. M. Ekrem Takdir-i Elhan Eleştiri
R. M. Ekrem Afife Anjelik İlk Romantik Dram (Tiyatro)
R. M. Ekrem Atala Romandan Tiyatroya Çevrilen İlk Eser
R. M. Ekrem Vuslat Tiyatro
R. M. Ekrem Çok Bilen Çok Yanılır Tiyatro
Abdülhak Hamit Tarhan
Ruhlar Şiir
Abdülhak Hamit Tarhan
Garam Şiir
Abdülhak Hamit Tarhan
Makber İlk Metafizik Şiir
Abdülhak Hamit Tarhan
Ölü Şiir
Abdülhak Hamit Tarhan
Sahra İlk Pastoral Şiir
Abdülhak Hamit Tarhan
Belde Şiir
Abdülhak Hamit Tarhan
Kahpe Şiir
YAZAR ESER TÜR
Abdülhak Hamit Tarhan
Baladan Bir Ses Şiir
Abdülhak Hamit Tarhan
Validem İlk Kafiyesiz Şiir
Abdülhak Hamit Tarhan
Tayflar Geçidi Şiir (aruz)
Abdülhak Hamit Tarhan
Yadigar-ı Harb Şiir
Abdülhak Hamit Tarhan
İlham-ı Vatan Şiir
Abdülhak Hamit Tarhan
Yabancı Dostlar Şiir
Abdülhak Hamit Tarhan
Bunlar Odur Şiir
Abdülhak Hamit Tarhan
Liberte Tiyatro
Abdülhak Hamit Tarhan
Macera-ı Aşk Tiyatro
Abdülhak Hamit Tarhan
Sabr ü Sebat Tiyatro
Abdülhak Hamit Tarhan
İçli Kız Tiyatro
Abdülhak Hamit Tarhan
Duhter-i Hindu Tiyatro
Abdülhak Hamit Tarhan
Tarık Tiyatro
Abdülhak Hamit Tarhan
İbn-i Musa Tiyatro
Abdülhak Hamit Tarhan
Finten Tiyatro
Abdülhak Hamit Tarhan
Nesteren Tiyatro
Abdülhak Hamit Tarhan
Tezer Tiyatro
Abdülhak Hamit Tarhan
Eşber Tiyatro
Abdülhak Hamit Tarhan
Sardanapal Tiyatro
Abdülhak Hamit Tarhan
Nazife Tiyatro
Abdülhak Hamit Tarhan
Tarhan Tiyatro
Abdülhak Hamit Tarhan
İlhan Tiyatro
Abdülhak Hamit Tarhan
Hakan Tiyatro
Abdülhak Hamit Tarhan
Zeyneb Tiyatro
Abdülhak Hamit Tarhan
Kanuni’nin Vicdan Azabı
Tiyatro (basılmamış)
Sami Paşazade Sezai Sergüzeşt Roman
Sami Paşazade Sezai Küçük Şeyler Batılı Anlamdaki İlk Öykü
Sami Paşazade Sezai Hiç Hikaye
Sami Paşazade Sezai Pandomima Hikaye
Sami Paşazade Sezai Şir Tiyatro
32
YAZAR ESER TÜR
Sami Paşazade Sezai Rumuzü’l Edeb Sohbet-Eleştiri-Anı
Sami Paşazade Sezai İclal Mektup
Nabizade Nazım Karabibik İlk Köy Romanı
Nabizade Nazım Zehra İlk Psikolojik Roman Denemesi
Nabizade Nazım Zavallı Kız Hikaye
Nabizade Nazım Bir Hatıra Hikaye
Nabizade Nazım Sevda Hikaye
Nabizade Nazım Hala Güzel Hikaye
Nabizade Nazım Haspa Hikaye
Nabizade Nazım Yadigarlarım Anı-Hikaye
Nabizade Nazım Heves Ettim Şiir
Direktör Ali Bey Lehçetü’l Hakayık İlk Mizahi Sözlük
Direktör Ali Bey Seyyareler Mizahi hikayeler
Direktör Ali Bey Seyahat Jurnali İlk Günlük
Direktör Ali Bey Misafiri İstiklal Tiyatro
Direktör Ali Bey Geveze Berber Tiyatro
Direktör Ali Bey Çıngırak Tiyatro
Direktör Ali Bey Letafet Tiyatro
Direktör Ali Bey Ayyar Hamza Tiyatro
Direktör Ali Bey Memiş Ağa Tiyatro
Direktör Ali Bey Kokona Yatıyor Tiyatro
Direktör Ali Bey Evlenme İster Bir Adam
Roman (çeviri)
Muallim Naci Köylü Kızların Şarkısı Köyden Söz Eden İlk Şiir
Muallim Naci Ateşpare Şiir
Muallim Naci Şerare Şiir
Muallim Naci Firüzan Şiir
Muallim Naci sümbüle Şiir
Muallim Naci Yadigar-ı Naci Şiir
Muallim Naci Muallim Şiir
Muallim Naci Demdeme Şiir (eleştiri)
Muallim Naci Müdafaaname Eleştiri
Muallim Naci Istılahat-ı Edebiyye Edebi Bilgiler
Muallim Naci Lügat-ı Naci Sözlük
Muallim Naci Ömer’in Çocukluğu Anı
Muallim Naci Medrese Hatıraları Anı
Muallim Naci Hamiyyet Manzum Destan
Muallim Naci Ertuğrul Bey Gazi Manzum Destan
Muallim Naci Heder Tiyatro
Muallim Naci İntikad Mektup
YAZAR ESER TÜR
Mehmet Murat Turfanda Mı Yoksa Turfa Mı
Roman
Tevfik Fikret Nesrin Mensur Hikaye
Tevfik Fikret Hasta Çocuk Şiir
Tevfik Fikret Ramazan Sadakası Şiir
Tevfik Fikret Sancak-ı Şerif Huzurunda
Şiir
Tevfik Fikret Balıkçılar Şiir
Tevfik Fikret Rubab-ı Şikeste Şiir
Tevfik Fikret Tarih-ı Kadim Şiir
Tevfik Fikret Haluk’un Defteri Şiir
Tevfik Fikret Rübab’ın Cevabı Şiir
Tevfik Fikret Şermin Şiir
Tevfik Fikret Han-ı Yağma Şiir
Tevfik Fikret Bir Lahza-i Taahhur Şiir
Tevfik Fikret Doksanbeşe Doğru Şiir
Tevfik Fikret Sis Şiir
Tevfik Fikret Verin Zavallılara Şiir
Cenap Şehabettin Tamat Şiir
Cenap Şehabettin Elhan-ı Şita Şiir
Cenap Şehabettin Ve Şiir
Cenap Şehabettin Evrak-ı Eyyam Makale
Cenap Şehabettin Nesr-i Harp Makale
Cenap Şehabettin Nesr-i Sulh Makale
Cenap Şehabettin Tiryaki Sözler Özdeyiş
Cenap Şehabettin Hac Yolunda Gezi Yazısı
Cenap Şehabettin Suriye Mektupları Gezi Yazısı
Cenap Şehabettin Avrupa Mektupları Gezi Yazısı
Cenap Şehabettin Yalan Tiyatro
Cenap Şehabettin Körebe Tiyatro
Cenap Şehabettin Vilyem Şekspiyer İnceleme
Halit Ziya Uşaklıgil Mai ve Siyah Batılı Anlamda İlk Roman
Halit Ziya Uşaklıgil Aşk-ı Memnu Roman
Halit Ziya Uşaklıgil Kırık Hayatlar Roman
Halit Ziya Uşaklıgil Bir Ölünün Defteri Roman
Halit Ziya Uşaklıgil Ferdi ve Şürekası Roman
Halit Ziya Uşaklıgil Sefile Roman
Halit Ziya Uşaklıgil Nedime Roman
Halit Ziya Uşaklıgil Nesl-i Ahir Roman
Halit Ziya Uşaklıgil İzmir Hikayeleri Hikaye
Halit Ziya Uşaklıgil Hikaye-i Sevda Hikaye
Halit Ziya Uşaklıgil Kadın Pençesi Hikaye
Halit Ziya Uşaklıgil Onu Beklerken Hikaye
Halit Ziya Uşaklıgil Aşka Dair Hikaye
Halit Ziya Uşaklıgil Bir Yazın Tarihi Hikaye
Halit Ziya Uşaklıgil Solgun Demet Hikaye
Halit Ziya Uşaklıgil Bir Şi’ri Hayal Hikaye
Halit Ziya Uşaklıgil Hepsinden Acı Hikaye
Halit Ziya Uşaklıgil Saray ve Ötesi Anı
Halit Ziya Uşaklıgil Kırk Yıl Anı
33
YAZAR ESER TÜR
Halit Ziya Uşaklıgil Bir Acı Hikaye Anı
Halit Ziya Uşaklıgil Mezardan Sesler Mensur Şiir
Halit Ziya Uşaklıgil Mensur Şiirler Şiir
Halit Ziya Uşaklıgil Fare Tiyatro
Halit Ziya Uşaklıgil Kabus Tiyatro
Halit Ziya Uşaklıgil Firuzan Tiyatro
Mehmet Rauf Eylül İlk psikolojik Roman
Mehmet Rauf Ferday-ı Garam Roman
Mehmet Rauf Karanfil ve Yasemin Roman
Mehmet Rauf Genç Kız Kalbi Roman
Mehmet Rauf Son Yıldız Roman
Mehmet Rauf Böğürtlen Roman
Mehmet Rauf Halas Roman
Mehmet Rauf Kadın İsterse Hikaye
Mehmet Rauf Aşıkane Hikaye
Mehmet Rauf Son Emel Hikaye
Mehmet Rauf Hanımlar Arasında Hikaye
Mehmet Rauf Bir Aşkın Tarihi Hikaye
Mehmet Rauf İntizar Hikaye
Mehmet Rauf Siyah İnciler Mensur Şiir
Mehmet Rauf Pençe Tiyatro
Mehmet Rauf Cidal Tiyatro
Mehmet Rauf Sansar Tiyatro
Mehmet Rauf Ferdi ve Şürekası Tiyatro
Süleyman Nazif Gizli Figanlar Şiir
Süleyman Nazif Fırak-ı Irak Şiir
Süleyman Nazif Malta Geceleri Şiir
Süleyman Nazif Çal Çoban Çal Düzyazı
Süleyman Nazif Batarya ve Ateş Düzyazı
Süleyman Nazif Tarihin Yılan Hikayesi Düzyazı
Hüseyin Cahit Yalçın Nadide Roman
Hüseyin Cahit Yalçın Hayal İçinde Roman
Hüseyin Cahit Yalçın Hayat-ı Muhayyel Hikaye
Hüseyin Cahit Yalçın Niçin Aldatırlarmış Hikaye
Hüseyin Cahit Yalçın Hayat-ı Hakikiye Sahneleri
Hikaye
Hüseyin Cahit Yalçın Edebi Hatıralar Anı
Hüseyin Cahit Yalçın Malta Adasında Anı
Hüseyin Cahit Yalçın Meşrutiyet Hatıraları Anı
Hüseyin Cahit Yalçın Kavgalarım Eleştiri
Hüseyin Cahit Yalçın Gave Destanı Şiir
Hüseyin Siret Özsever Bağ Bozumu Şiir
Hüseyin Siret Özsever Kıvılcımlı Kül Şiir
Hüseyin Siret Özsever Kargalar Şiir
Hüseyin Siret Özsever Leyal-i Girizan Şiir
Hüseyin Suat Yalçın Şehbal Tiyatro
Hüseyin Suat Yalçın Devayı Aşk Tiyatro
Hüseyin Suat Yalçın Teyyare Tiyatro
Hüseyin Suat Yalçın Yamalar Tiyatro
Hüseyin Suat Yalçın Kirli Çamaşırlar Tiyatro
YAZAR ESER TÜR
Hüseyin Suat Yalçın Lane-i Melal Şiir
Safvet-i Ziya Salon Köşelerinde Roman
Safvet-i Ziya Bir Tesadüf Hikaye
Safvet-i Ziya Kadın Ruhu Hikaye
Ali Ekrem Bolayır Ordunun Defteri Şiir
Ali Ekrem Bolayır Ana Vatan Şiir
Ali Ekrem Bolayır Vicdan Alevleri Şiir
Ali Ekrem Bolayır Şiir Demeti Şiir
Ali Ekrem Bolayır Baria Tiyatro
Faik Ali Ozansoy Fani Teselliler Şiir
Faik Ali Ozansoy Elhan-ı Vatan Şiir
Celal Sahir Erozan Beyaz Gölgeler Şiir
Celal Sahir Erozan Buhran Şiir
Celal Sahir Erozan Siyah Kitap Şiir
Ahmet Himet Müftüoğlu
Leyla Hikaye
Ahmet Himet Müftüoğlu
Haristan ve Gülistan Hikaye
Ahmet Himet Müftüoğlu
Çağlayanlar Hikaye
Ahmet Himet Müftüoğlu
Gönül Hanım Roman
Ahmet Şuayp Hayat ve Kitaplar İnceleme
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Şık Roman
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Mürebbiye Roman
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Metres Roman
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Tesadüf Roman
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Nimetşinas Roman
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Şıpsevdi Roman
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Gulyabani Roman
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Cadı Roman
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç
Roman
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Hakka Sığındık Roman
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Ben Deli Miyim? Roman
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Kokotlar Mektebi Roman
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Utanmaz Adam Roman
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Cehennemlik Roman
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Billur Kalp Roman
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Mutallaka Mektup Türündeki ilk Roman
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Gelin Kaynana Çatışması
Roman
34
YAZAR ESER TÜR
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Kadınlar Vaizi Hikaye
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Namusla Açlık Meselesi
Hikaye
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Katil Buse Hikaye
Hüseyin Rahmi Gürpınar
İki Hödüğün Seyahati Hikaye
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Melek Sanmıştım Şeytanı
Hikaye
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Hazan Bülbülü Tiyatro
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Kadın Erkekleşince Tiyatro
Ahmet Rasim Gecelerim Anı
Ahmet Rasim Falaka Anı
Ahmet Rasim Muharrir Anı
Ahmet Rasim Şair Anı
Ahmet Rasim Şehir Mektupları Fıkra
Ahmet Rasim Eşkal-i Zaman Fıkra
Ahmet Rasim Gülüp Ağladıklarım Fıkra
Ahmet Rasim Muharrir Bu Ya Söyleşi
Ahmet Rasim Ramazan Sohbetleri Söyleşi
Ahmet Rasim İlk Büyük Muharrirlerdn Şinasi
Monografi
Ahmet Rasim İlk Sevgi Roman
Ahmet Rasim Güzel Eleni Roman
Ahmet Rasim Edip Anı
Ali Ekrem Bolayır Ordunun Defteri Şiir
Ali Ekrem Bolayır Ana Vatan Şiir
Ali Ekrem Bolayır Vicdan Alevleri Şiir
Ali Ekrem Bolayır Şiir Demeti Şiir
Ali Ekrem Bolayır Baria Tiyatro
Faik Ali Ozansoy Fani Teselliler Şiir
Faik Ali Ozansoy Elhan-ı Vatan Şiir
Celal Sahir Erozan Beyaz Gölgeler Şiir
Celal Sahir Erozan Buhran Şiir
Celal Sahir Erozan Siyah Kitap Şiir
Ahmet Himet Müftüoğlu
Leyla Hikaye
Ahmet Himet Müftüoğlu
Haristan ve Gülistan Hikaye
Ahmet Himet Müftüoğlu
Çağlayanlar Hikaye
Ahmet Himet Müftüoğlu
Gönül Hanım Roman
Ahmet Şuayp Hayat ve Kitaplar İnceleme
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Şık Roman
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Mürebbiye Roman
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Metres Roman
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Tesadüf Roman
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Nimetşinas Roman
YAZAR ESER TÜR
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Şıpsevdi Roman
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Gulyabani Roman
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Cadı Roman
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç
Roman
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Hakka Sığındık Roman
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Ben Deli Miyim? Roman
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Kokotlar Mektebi Roman
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Utanmaz Adam Roman
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Cehennemlik Roman
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Billur Kalp Roman
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Mutallaka Mektup Türündeki ilk Roman
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Gelin Kaynana Çatışması
Roman
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Kadınlar Vaizi Hikaye
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Namusla Açlık Meselesi
Hikaye
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Katil Buse Hikaye
Hüseyin Rahmi Gürpınar
İki Hödüğün Seyahati Hikaye
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Melek Sanmıştım Şeytanı
Hikaye
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Hazan Bülbülü Tiyatro
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Kadın Erkekleşince Tiyatro
Ahmet Rasim Gecelerim Anı
Ahmet Rasim Falaka Anı
Ahmet Rasim Muharrir Anı
Ahmet Rasim Şair Anı
Ahmet Rasim Şehir Mektupları Fıkra
Ahmet Rasim Eşkal-i Zaman Fıkra
Ahmet Rasim Gülüp Ağladıklarım Fıkra
Ahmet Rasim Muharrir Bu Ya Söyleşi
Ahmet Rasim Ramazan Sohbetleri Söyleşi
Ahmet Rasim İlk Büyük Muharrirlerdn Şinasi
Monografi
Ahmet Rasim İlk Sevgi Roman
Ahmet Rasim Güzel Eleni Roman
Ahmet Rasim Edip Anı
Ahmet Haşim Göl Saatleri Şiir
Ahmet Haşim Piyale Şiir
Ahmet Haşim Bize Göre Fıkra
Ahmet Haşim Gurabahane-i Laklakan
Fıkra
35
YAZAR ESER TÜR
Ahmet Haşim Frankfurt Seyahatnamesi
Gezi Yazısı
Emin Bülent Serdaroğlu
Kin Şiir
Emin Bülent Serdaroğlu
Hisarlara Karşı Şiir
Emin Bülent Serdaroğlu
Hatif Diyor Ki Şiir
Tahsin Nahit Ruh-ı Bi-kayd Şiir
Tahsin Nahit Kösem Sultan Tiyatro
Tahsin Nahit Jön Türk Tiyatro
Halit Fahri Ozansoy Edebiyatçılar Geçiyor Anı
Halit Fahri Ozansoy Eski İstanbul Ramazanları
Anı
Halit Fahri Ozansoy Rüya Şiir
Halit Fahri Ozansoy Cenk Duyguları Şiir
Halit Fahri Ozansoy Efsaneler Şiir
Halit Fahri Ozansoy Zakkum Şiir
Halit Fahri Ozansoy Bulutlara Yakın Şiir
Halit Fahri Ozansoy Gülistanlar-Harabeler Şiir
Halit Fahri Ozansoy Paravan Şiir
Halit Fahri Ozansoy Balkonda Saatler Şiir
Halit Fahri Ozansoy Sulara Dalan Gözler Şiir
Halit Fahri Ozansoy Hep Onun İçin Şiir
Halit Fahri Ozansoy Sonsuz Gecelerin Ötesinde
Şiir
Halit Fahri Ozansoy Aruza Veda Şiir
Halit Fahri Ozansoy Baykuş Tiyatro
Halit Fahri Ozansoy Sönen Kandiller Tiyatro
Halit Fahri Ozansoy On Yılın Destanı Tiyatro
Halit Fahri Ozansoy Hayalet Tiyatro
Halit Fahri Ozansoy Bir Dolaptır Dönüyor Tiyatro
Halit Fahri Ozansoy Aşıklar Yolunun Yolcuları
Roman
Halit Fahri Ozansoy Sabra Giden Köprü Roman
Enis Behiç Koryürek Miras Şiir
Enis Behiç Koryürek Varidat-ı Süleyman Şiir
Enis Behiç Koryürek Güneşin Ölümü Şiir
Enis Behiç Koryürek Gemiciler Şiir
Yusuf Ziya Ortaç Göç Roman
Yusuf Ziya Ortaç Üç Katlı Ev Roman
Yusuf Ziya Ortaç Sarı Çizmeli Mehmet Ağa
Roman
Yusuf Ziya Ortaç Ocak Roman
Yusuf Ziya Ortaç Akından Akına Şiir
Yusuf Ziya Ortaç Cenk Ufukları Şiir
Yusuf Ziya Ortaç Aşıklar Yolu Şiir
Yusuf Ziya Ortaç Şairin Duası Şiir
Yusuf Ziya Ortaç Yanardağ Şiir
Yusuf Ziya Ortaç Bir Selvi Gölgesi Şiir
Yusuf Ziya Ortaç Kuş Cıvıltıları Şiir
Yusuf Ziya Ortaç Bir Rüzgar Esti Şiir
Yusuf Ziya Ortaç Portreler Nesir
Yusuf Ziya Ortaç Binnaz Tiyatro
Yusuf Ziya Ortaç Name Tiyatro
YAZAR ESER TÜR
Yusuf Ziya Ortaç Kördüğüm Tiyatro
Yusuf Ziya Ortaç Latife Tiyatro
Yusuf Ziya Ortaç Nikahta Keramet Tiyatro
Yusuf Ziya Ortaç Kürkçü Dükkanı Hikaye
Yusuf Ziya Ortaç Şeker Osman Hikaye
Yusuf Ziya Ortaç Ahmet Hikaye
Orhan Seyfi Orhon Dün Bugün Yarın Makale
Orhan Seyfi Orhon Fırtına ve Kar Şiir
Orhan Seyfi Orhon Gönülden Sesler Şiir
Orhan Seyfi Orhon O Beyaz Bir Kuştu Şiir
Orhan Seyfi Orhon İşte Sevdiğim Dünya Şiir
Orhan Seyfi Orhon Çocuk Adam Roman
Faruk Nafiz Çamlıbel Şarkın Sultanları Şiir
Faruk Nafiz Çamlıbel Gönülden Gönüle Şiir
Faruk Nafiz Çamlıbel Dinle Neyden Şiir
Faruk Nafiz Çamlıbel Çoban Çeşmesi Şiir
Faruk Nafiz Çamlıbel Suda Halkalar Şiir
Faruk Nafiz Çamlıbel Bir Ömür Böyle Geçti Şiir
Faruk Nafiz Çamlıbel Elimle Seçtiklerim Şiir
Faruk Nafiz Çamlıbel Akarsu Şiir
Faruk Nafiz Çamlıbel Akıncı Türküleri Şiir
Faruk Nafiz Çamlıbel Heyecan ve Sükut Şiir
Faruk Nafiz Çamlıbel Zindan Duvarları Şiir
Faruk Nafiz Çamlıbel Han Duvarları Şiir
Faruk Nafiz Çamlıbel Tatlı Sert Şiir
Faruk Nafiz Çamlıbel Canavar Tiyatro
Faruk Nafiz Çamlıbel Akın Tiyatro
Faruk Nafiz Çamlıbel Özyurt Tiyatro
Faruk Nafiz Çamlıbel Kahraman Tiyatro
Faruk Nafiz Çamlıbel Yayla Kartalı Tiyatro
Faruk Nafiz Çamlıbel Yıldız Yağmuru Roman
Faruk Nafiz Çamlıbel Ayşe’nin Doktoru Roman
Musahipzade Celal Köprüler Tiyatro
Musahipzade Celal İstanbul Efendisi Tiyatro
Musahipzade Celal Lale Devri Tiyatro
Musahipzade Celal Macun Hokkası Tiyatro
Musahipzade Celal Yedekçi Tiyatro
Musahipzade Celal Kaşıkçılar Tiyatro
Musahipzade Celal Atlı Ases Tiyatro
Musahipzade Celal Demir Baş Şarl Tiyatro
Musahipzade Celal Fermanlı Deli Hazretleri
Tiyatro
Musahipzade Celal Bir Kavuk Devrildi Tiyatro
Musahipzade Celal Kafes Arkasında Tiyatro
Musahipzade Celal Aynaros Kadısı Tiyatro
Musahipzade Celal Mum Söndü Tiyatro
Musahipzade Celal Pazartesi-Perşembe Tiyatro
Musahipzade Celal Selma Tiyatro
Musahipzade Celal Balaban Ağa Tiyatro
Neyzen Tevfik Hiç Şiir
Neyzen Tevfik Azad-ı Mukaddes Şiir
Mehmet Emin Yurdakul
Türkçe Şiirler Şiir
36
YAZAR ESER TÜR
Mehmet Emin Yurdakul
Türk Sazı Şiir
Mehmet Emin Yurdakul
Ey Türk Uyan Şiir
Mehmet Emin Yurdakul
Tan Sesleri Şiir
Mehmet Emin Yurdakul
Ordunun Destanı Şiir
Mehmet Emin Yurdakul
Zafer Yolunda Şiir
Mehmet Emin Yurdakul
Dicle Önünde Şiir
Mehmet Emin Yurdakul
Turana Doğru Şiir
Mehmet Emin Yurdakul
Hasta Bakıcı Hanımlar Şiir
Mehmet Emin Yurdakul
İsyan ve Dua Şiir
Mehmet Emin Yurdakul
Aydın Kızları Şiir
Mehmet Emin Yurdakul
Ankara Şiir
Mehmet Emin Yurdakul
Mutafa Kemal Şiir – Düzyazı
Mehmet Emin Yurdakul
Fazilet ve Asalet Düzyazı
Mehmet Emin Yurdakul
Türk’ün Hukuku Düzyazı
Mehmet Emin Yurdakul
Kral Corc’a Düzyazı
Mehmet Emin Yurdakul
Dante’ye Düzyazı
Rıza Tevfik Bölükbaşı Serab-ı Ömrüm Şiir
Rıza Tevfik Bölükbaşı Uçun Kuşlar Şiir
Ahmet Hikmet Müftüoğlu
Haristan ve Gülistan Hikaye
Ahmet Hikmet Müftüoğlu
Çağlayanlar Hikaye
Ahmet Hikmet Müftüoğlu
Gönül Hanım Roman
Ziya Gökalp Kızıl Elma Şiir
Ziya Gökalp Altın Işık Şiir
Ziya Gökalp Yeni Hayat Şiir
Ziya Gökalp Şaki İbrahim Destanı Şiir
Ziya Gökalp Malta Mektupları Düzyazı
Ziya Gökalp Türk Töresi Düzyazı
Ziya Gökalp Türk Medeniyeti Tarihi
Düzyazı
Ziya Gökalp Türkleşmek-İslamlaşmak- Muhasırlaşmak
Düzyazı
Ziya Gökalp Türkçülüğün Esaslar Düzyazı
Ziya Gökalp Doğru Yol Düzyazı
Ömer Seyfettin İhtiyar Olsamda Hikaye
Ömer Seyfettin Canlar ve Patlıcanlar Hikaye
Ömer Seyfettin Harem Hikaye
Ömer Seyfettin Yüksek Ökçeler Hikaye
Ömer Seyfettin Gizli Mabed Hikaye
Ömer Seyfettin Beyaz Lale Hikaye
YAZAR ESER TÜR
Ömer Seyfettin Asilzadeler Hikaye
Ömer Seyfettin İlk Düşen Ak Hikaye
Ömer Seyfettin Mahcupluk İmtihanı Hikaye
Ömer Seyfettin Dalga Hikaye
Ömer Seyfettin Nokta Hikaye
Ömer Seyfettin Tarih Ezeli Bir Tekerrürdür
Hikaye
Ömer Seyfettin Bahar ve Kelebekler Hikaye
Ömer Seyfettin Primo-Türk Çocuğu Hikaye
Ömer Seyfettin Hürriyet Bayraktarı Hikaye
Ömer Seyfettin Başını Vermeyen Şehit Hikaye
Ömer Seyfettin Pembe İncili Kaftan Hikaye
Ömer Seyfettin Topuz Hikaye
Ömer Seyfettin Falaka Hikaye
Ömer Seyfettin Kurbağa Duası Hikaye
Ömer Seyfettin Yalnız Efe Hikaye
Ömer Seyfettin Kaşağı Hikaye
Ömer Seyfettin And Hikaye
Ömer Seyfettin Bomba Hikaye
Ömer Seyfettin Kızıl Elma Hikaye
Ömer Seyfettin Teke Tek Hikaye
Ömer Seyfettin Fon Sadriştayn’ın Oğlu Hikaye
Ömer Seyfettin Beyaz Lale Hikaye
Ömer Seyfettin Eski Kahramanlar Hikaye
Ömer Seyfettin Ashab-ı Kehfimiz Roman
Ömer Seyfettin Efruz Bey Roman
Ömer Seyfettin Milli Tecrübelerden Çıkarılmış Ameli Siyaset
İnceleme
Ömer Seyfettin Yarınki Turan Devleti İnceleme
Ömer Seyfettin Türklük Mefkuresi İnceleme
Ömer Seyfettin Türklük Ülküsü İnceleme
Ali Canip Yöntem Geçtiğim Yol Şiir
Ali Canip Yöntem Milli Edebiyat Meselesi
Düzyazı
Ali Canip Yöntem Türk Edebiyatı Antolojisi
Düzyazı
Ali Canip Yöntem Ömer Seyfettin Hayatı Düzyazı
Ali Canip Yöntem Edebiyat (ders kitabı) Düzyazı
Ali Canip Yöntem Epope Düzyazı
Mehmet Fuat Köprülü Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar
Araştırma (tarih)
Mehmet Fuat Köprülü Türk Edebiyatı Tarihi Araştırma (tarih)
Mehmet Fuat Köprülü Türk Saz Şairleri Araştırma (tarih)
Mehmet Fuat Köprülü Divan Şairleri Antolojisi
Araştırma (tarih)
Mehmet Fuat Köprülü Malumat-ı Edebiyye Araştırma
Mehmet Fuat Köprülü Hayat-ı Fikriyye Araştırma
Mehmet Fuat Köprülü Bu Günkü Edebiyat Araştırma
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Kiralık Konak Roman
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Nur Baba Roman
37
YAZAR ESER TÜR
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Hüküm Gecesi Roman
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Sodom ve Gomore Roman
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Yaban Roman
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Panorama Roman
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Ankara Roman
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Bir Sürgün Roman
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Hep O Şarkı Roman
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Erenlerin Bağından Mensur Şiir
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Okun Ucundan Mensur Şiir
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Bir Serencam Hikaye
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Rahmet Hikaye
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Milli Savaş Hikayeleri Hikaye
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Zoraki Diplomat Anı
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Anamın Kitabı Anı
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Vatan Yolunda Anı
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Politikada 45 Yıl Anı
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Gençlik ve Edebiyat Hatıraları
Anı
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Nirvana Tiyatro
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Ahmet Haşim Monografi
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Atatürk Monografi
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
İzmir’den Bursa’ya Makale
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Kadınlık ve Kadınlarımız
Makale
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Seçme Yazılar Makale
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Ergenekon Makale
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Alp Dağları’ndan Makale
Halide Edip Adıvar Handan Roman (konusu aşk)
Halide Edip Adıvar Sinekli Bakkal Roman (toplumsal konulu)
Halide Edip Adıvar Ateşten Gömlek Roman (konusu kurtuluş savaşı)
Halide Edip Adıvar Vurun Kahpeye Roman (konusu
YAZAR ESER TÜR
kurtuluş savaşı)
Halide Edip Adıvar Seviye Talip Roman (konusu aşk)
Halide Edip Adıvar Yeni Turan Roman (konusu aşk)
Halide Edip Adıvar Mev’ut Hüküm Roman
Halide Edip Adıvar Kalp Ağrısı Roman
Halide Edip Adıvar Zeyno’nun Oğlu Roman (toplumsal konulu)
Halide Edip Adıvar Yol Palas Cinayeti Roman
Halide Edip Adıvar Tatarcık İlk Töre Romanı (toplumsal)
Halide Edip Adıvar Sonsuz Panayır Roman
Halide Edip Adıvar Akile Hanım Sokağı Roman (toplumsal)
Halide Edip Adıvar Heyula Roman
Halide Edip Adıvar Harap Mabetler Hikaye
Halide Edip Adıvar Dağa Çıkan Kurt Hikaye
Halide Edip Adıvar İzmir’den Bursa’ya Hikaye
Halide Edip Adıvar Kenan Çobanları Tiyatro
Halide Edip Adıvar Maske ve Ruh Tiyatro
Halide Edip Adıvar Mor Salkımlı ev Anı
Halide Edip Adıvar Türk’ün Ateşle İmtihanı
Anı
Reşat Nuri Güntekin Çalıkuşu Roman
Reşat Nuri Güntekin Damga Roman
Reşat Nuri Güntekin Dudaktan Kalbe Roman
Reşat Nuri Güntekin Akşam Güneşi Roman
Reşat Nuri Güntekin Bir Kadın Düşmanı Roman
Reşat Nuri Güntekin Yeşil Gece Roman
Reşat Nuri Güntekin Yaprak Dökümü Roman
Reşat Nuri Güntekin Kızılcık Dalları Roman
Reşat Nuri Güntekin Eski Hastalık Roman
Reşat Nuri Güntekin Değirmen Roman
Reşat Nuri Güntekin Miskinler Tekkesi Roman
Reşat Nuri Güntekin Harabelerin Çiçeği Roman
Reşat Nuri Güntekin Kavak Yelleri Roman
Reşat Nuri Güntekin Son Sığınak Roman
Reşat Nuri Güntekin Kan Davası Roman
Reşat Nuri Güntekin Gizli El Roman
Reşat Nuri Güntekin Acımak Roman
Reşat Nuri Güntekin Tanrı Misafiri Hikaye
Reşat Nuri Güntekin Sönmüş Yıldızlar Hikaye
Reşat Nuri Güntekin Leyla İle Mecnun Hikaye
Reşat Nuri Güntekin Olağan İşler Hikaye
Reşat Nuri Güntekin Anadolu Notları Gezi Yazısı
Reşat Nuri Güntekin Balıkesir Muhasebecisi
Tiyatro
Reşat Nuri Güntekin Tanrıdağı Ziyafeti Tiyatro
38
YAZAR ESER TÜR
Reşat Nuri Güntekin Hançer Tiyatro
Reşat Nuri Güntekin Eski Rüya Tiyatro
Reşat Nuri Güntekin Ümidin Güneşi Tiyatro
Reşat Nuri Güntekin Gazeteci Düşmanı Tiyatro
Reşat Nuri Güntekin Şemsiye Hırsızı Tiyatro
Reşat Nuri Güntekin İhtiyar Serseri Tiyatro
Reşat Nuri Güntekin Taş Parçası Tiyatro
Reşat Nuri Güntekin Hülleci Tiyatro
Reşat Nuri Güntekin Bir Köy Hocası Tiyatro
Reşat Nuri Güntekin Babür Şah’ın Seccadesi
Tiyatro
Reşat Nuri Güntekin Bir Kır Eğlencesi Tiyatro
Reşat Nuri Güntekin Ümit Mektebinde Tiyatro
Reşat Nuri Güntekin Felaket Karşısında Tiyatro
Reşat Nuri Güntekin Gözdağı Tiyatro
Reşat Nuri Güntekin Eski Borç Tiyatro
Reşat Nuri Güntekin İstiklal Tiyatro
Reşat Nuri Güntekin Vergi Hırsızı Tiyatro
Reşat Nuri Güntekin Bir Yağmur Gecesi Tiyatro
Refik Halit Karay Memleket Hikayeleri Hikaye
Refik Halit Karay Gurbet Hikayeleri Hikaye
Refik Halit Karay Dişi Örümcek Roman
Refik Halit Karay Bugünün Saraylısı Roman
Refik Halit Karay İstanbul’un İç Yüzü Roman
Refik Halit Karay Yezidin Kızı Roman
Refik Halit Karay Çete Roman
Refik Halit Karay Sürgün Roman
Refik Halit Karay Nilgün Roman
Refik Halit Karay Yer Altında Dünya Var Roman
Refik Halit Karay Kadınlar Tekkesi Roman
Refik Halit Karay Sonuncu Kadeh Roman
Refik Halit Karay Anahtar Roman
Refik Halit Karay Bu Bizim Hayatımız Roman
Refik Halit Karay 2000 Yılın Sevgilisi Roman
Refik Halit Karay İki Cisimli Kadın Roman
Refik Halit Karay Karlı Dağdaki Ateş Roman
Refik Halit Karay Dört Yapraklı Yonca Roman
Refik Halit Karay Yerini Seven Fidan Roman
Refik Halit Karay Ekmek Elden Su Gölden
Roman
Refik Halit Karay Ayın On Dördü Roman
Refik Halit Karay Yüzen Bahçe Roman
Refik Halit Karay Deli Tiyatro
Refik Halit Karay Kanije Müdafaası Tiyatro
Refik Halit Karay Kirpi’nin Dedikleri Mizah-Hiciv
Refik Halit Karay Agop Paşa’nın Hatıraları
Mizah-Hiciv
Refik Halit Karay Ay Peşinde Mizah-Hiciv
Refik Halit Karay Tanıdıklarım Mizah-Hiciv
Refik Halit Karay Guguklu Saat Mizah-Hiciv
YAZAR ESER TÜR
Refik Halit Karay Bir İçim Su Mizah-Hiciv
Refik Halit Karay Bir Avuç Saçma Mizah-Hiciv
Refik Halit Karay İlk Adım Mizah-Hiciv
Refik Halit Karay Üç Nesil Üç Hayat Mizah-Hiciv
Refik Halit Karay Makyajlı Kadın Mizah-Hiciv
Refik Halit Karay Tanrı’ya Şikayet Mizah-Hiciv
Refik Halit Karay Sakın Aldanma İnanma Kanma
Mizah-Hiciv
Refik Halit Karay Minelbab İlelmihrab Anı
Refik Halit Karay Bir Ömür Boyunca Anı
Halide Nusret Zorlutuna
Geceden Taşan Dertler
Şiir
Halide Nusret Zorlutuna
Yayla Türküsü Şiir
Halide Nusret Zorlutuna
Yurdumun Dört Bucağı
Şiir
Halide Nusret Zorlutuna
Ellerim Bomboş Şiir
Halide Nusret Zorlutuna
Git Bahar Şiir
Halide Nusret Zorlutuna
Küller Roman
Halide Nusret Zorlutuna
Sisli Geceler Roman
Halide Nusret Zorlutuna
Gül’ün Babası Kim? Roman
Halide Nusret Zorlutuna
Aşk ve Zafer Roman
Halide Nusret Zorlutuna
Beyaz Selvi Roman
Halide Nusret Zorlutuna
Büyük Anne Roman
Halide Nusret Zorlutuna
Aydınlık Kapı Roman
Halide Nusret Zorlutuna
Örümcek Dede Roman
Halide Nusret Zorlutuna
Bir Devrin Romanı Anı
Halide Nusret Zorlutuna
Benim Küçük Dostlarım
Anı
Falih Rıfkı Atay Niçin Kurtulamamak Fıkra
Falih Rıfkı Atay Çile Fıkra
Falih Rıfkı Atay İnanç Fıkra
Falih Rıfkı Atay Kurtuluş Fıkra
Falih Rıfkı Atay Zeytindağı Anı
Falih Rıfkı Atay Ateş ve Güneş Anı
Falih Rıfkı Atay Çankaya Anı
Falih Rıfkı Atay Atatürk’ün Hatıraları Anı
Falih Rıfkı Atay Atatürkçülük Nedir? Anı
Falih Rıfkı Atay Bizim Akdeniz Gezi Yazısı
Falih Rıfkı Atay Denizaşırı Gezi Yazısı
Falih Rıfkı Atay Tuna Kıyıları Gezi Yazısı
39
YAZAR ESER TÜR
Falih Rıfkı Atay Taymis Kıyıları Gezi Yazısı
Falih Rıfkı Atay Yolcu Defteri Gezi Yazısı
Falih Rıfkı Atay Faşist Roma Gezi Yazısı
Falih Rıfkı Atay Kemalist Tiran Gezi Yazısı
Falih Rıfkı Atay Kaybolmuş Makedonya
Gezi Yazısı
Falih Rıfkı Atay Yeni Rusya Gezi Yazısı
Falih Rıfkı Atay Babamız Atatürk Monografi
Salih Zeki Aktay Persefon Şiir
Salih Zeki Aktay Asya Şarkıları Şiir
Salih Zeki Aktay Pınar Şiir
Salih Zeki Aktay Rüzgar Şiir
Salih Zeki Aktay Laton Şiir
Salih Zeki Aktay Titan Şiir
Mehmet Akif Ersoy Safahat Şiir
Mehmet Akif Ersoy Süleymaniye Kürsüsünde
Şiir
Mehmet Akif Ersoy Hakkın Sesleri Şiir
Mehmet Akif Ersoy Fatih Kürsüsünde Şiir
Mehmet Akif Ersoy Hatıralar Şiir
Mehmet Akif Ersoy Asım Şiir
Mehmet Akif Ersoy Gölgeler Şiir
Yahya Kemal Beyatlı Kendi Gök Kubbemiz Şiir
Yahya Kemal Beyatlı Eski Şiirin Rüzgarıyla Şiir
Yahya Kemal Beyatlı Rubailer ve Hayyam Rubaileri
Şiir
Yahya Kemal Beyatlı Aziz İstanbul Makale
Yahya Kemal Beyatlı Eğil Dağlar Makale
Yahya Kemal Beyatlı Edebiyata Dair Makale
Yahya Kemal Beyatlı Kurdun Dişisi ve Yavruları
Makale
Yahya Kemal Beyatlı Çocukluğum Anı
Yahya Kemal Beyatlı Gençliğim Anı
Yahya Kemal Beyatlı Siyasi ve Edebi Hatıralarım
Anı
Necip Fazıl Kısakürek Hac Anı
Necip Fazıl Kısakürek O ve Ben Anı
Necip Fazıl Kısakürek Bab-ı Ali Anı
Necip Fazıl Kısakürek Örümcek Ağı Şiir
Necip Fazıl Kısakürek Kaldırımlar Şiir
Necip Fazıl Kısakürek Ben ve Ötesi Şiir
Necip Fazıl Kısakürek Sonsuzluk Kervanı Şiir
Necip Fazıl Kısakürek Çile Şiir
Necip Fazıl Kısakürek Esselam Şiir
Necip Fazıl Kısakürek Kafa Kağıdı Roman
Necip Fazıl Kısakürek Aynadaki Yalan Roman
Necip Fazıl Kısakürek Siyah Pelerinli Adam Tiyatro
Necip Fazıl Kısakürek Tohum Tiyatro
Necip Fazıl Kısakürek Reis Bey Tiyatro
Necip Fazıl Kısakürek Sabır Taşı Tiyatro
Necip Fazıl Kısakürek Künye Tiyatro
Necip Fazıl Kısakürek Bir Adam Yaratmak Tiyatro
Necip Fazıl Kısakürek Para Tiyatro
YAZAR ESER TÜR
Necip Fazıl Kısakürek Ahşap Konak Tiyatro
Necip Fazıl Kısakürek Birkaç Hikaye Hikaye
Necip Fazıl Kısakürek Birkaç Tahlil Hikaye
Necip Fazıl Kısakürek Hikayelerim Hikaye
Cahit Sıtkı Tarancı Ömrümde Sükut Şiir
Cahit Sıtkı Tarancı Otuz Beş Yaş Şiir
Cahit Sıtkı Tarancı Düşten Güzel Şiir
Cahit Sıtkı Tarancı Sonrası Şiir
Cahit Sıtkı Tarancı Ziya’ya Mektuplar Mektup
Asaf Halet Çelebi He Şiir
Asaf Halet Çelebi Lamelif Şiir
Asaf Halet Çelebi Om Mani Padme Hum Şiir
Ahmet Muhip Dranas Serenat Şiir
Ahmet Muhip Dranas Kar Şiir
Ahmet Muhip Dranas Fahriye Abla Şiir
Ahmet Muhip Dranas Olvido Şiir
Ahmet Muhip Dranas Gölgeler Tiyatro
Ahmet Muhip Dranas O Böyle İstemezdi Tiyatro
Ahmet Muhip Dranas Çıkmaz Tiyatro
Ahmet Muhip Dranas Aptal Tiyatro
Behçet Kemal Çağlar Onuncu Yıl Marşı Şiir
Behçet Kemal Çağlar Erciyes’ten Kopan Çığ Şiir
Behçet Kemal Çağlar Burada Bir Kalp Çarpıyor
Şiir
Behçet Kemal Çağlar Benden İçeri Şiir
Behçet Kemal Çağlar Kur’an-ı Kerimden İlhamlar
Şiir
Behçet Kemal Çağlar Battal Gazi Destanı Şiir
Behçet Kemal Çağlar Çoban Tiyatro
Behçet Kemal Çağlar Atilla Tiyatro
Behçet Kemal Çağlar Deniz Abdal Tiyatro
Behçet Kemal Çağlar Bugünün Diliyle Ataatürk’ün Söylevleri
Düzyazı
Behçet Kemal Çağlar Hür Mavilikte Gezi Gezi Yazısı
Zeki Ömer Defne Denizden Çalınmış Ülke
Şiir
Zeki Ömer Defne Puyular Şiir
Zeki Ömer Defne Sessiz Nehir Şiir
Zeki Ömer Defne Kardelenler Şiir
Arif Nihat Asya İnikli Kapı Düzyazı
Arif Nihat Asya Terazi Kendini Tartamaz
Düzyazı
Arif Nihat Asya Onlar Bu Dilden Anlar Düzyazı
Arif Nihat Asya Kanatlar ve Gagalar Özdeyiş
Arif Nihat Asya Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor
Şiir
Arif Nihat Asya Kıbrıs Rubaileri Şiir
Arif Nihat Asya Heykeltıraş Şiir
Arif Nihat Asya Aynalarda Kalan Şiir
Arif Nihat Asya Dualar ve Aminler Şiir
Arif Nihat Asya Ayetler Şiir
Arif Nihat Asya Kökler ve Dallar Şiir
Arif Nihat Asya Yastığımın Rüyası Şiir
40
YAZAR ESER TÜR
Ömer Bedrettin Uşaklı Deniz Sarhoşları Şiir
Ömer Bedrettin Uşaklı Yayla Dumanı Şiir
Ömer Bedrettin Uşaklı Sarıkız Mermerleri Şiir
Ahmet Kutsi Tecer Orda Bir Köy Var Uzakta
Şiir
Ahmet Kutsi Tecer Nerdesin Şiir
Ahmet Kutsi Tecer Baş başa Şiir
Ahmet Kutsi Tecer Koçyiğit Köroğlu Tiyatro
Ahmet Kutsi Tecer Köşebaşı Tiyatro
Ahmet Kutsi Tecer Bir Pazar Günü Tiyatro
Ahmet Kutsi Tecer Satılık Ev Tiyatro
Ahmet Kutsi Tecer Yazılan Bozulmaz Tiyatro
Ahmet Kutsi Tecer Sivas Halk Şairleri Bayramı
İnceleme
Ahmet Kutsi Tecer Köylü Temsilleri İnceleme
Ahmet Kutsi Tecer Orta Oyunu İnceleme
Ahmet Kutsi Tecer Karacaoğlan İnceleme
Orhan Şaik Gökyay Bu Vatan Kimin? Şiir
Orhan Şaik Gökyay Poems Şiir
Orhan Şaik Gökyay Makale Şiir
Orhan Şaik Gökyay Eski Yeni ve Ötesi Şiir
Orhan Şaik Gökyay Güçlük Nerede Şiir
Orhan Şaik Gökyay Destursuz Bağa Girenler
Edebi Eleştiri
Cahit Külebi Rüzgar Şiir
Cahit Külebi Sıkıntı ve Umut Şiir
Cahit Külebi Adamın Biri Şiir
Cahit Külebi Atatürk Kurtuluş Savaşında
Şiir
Cahit Külebi Türk Mavisi Şiir
Cahit Külebi Sevda Dolu Yolculuk Şiir
Cahit Külebi Yeşeren Otlar Şiir
Cahit Külebi Güz Türküleri Şiir
Cahit Külebi Hikaye Şiir
Necmettin Halil Onan Çakıl Taşları Şiir
Necmettin Halil Onan Bir Yudum Daha Şiir
Necmettin Halil Onan İşleyen Yara Kolejli Nereye
Roman
Necmettin Halil Onan İzahlı Divan Şiir Antolojisi
Düzyazı
Ali Mümtaz Arolat Bir Gemi Yelken Açtı Şiir
Ali Mümtaz Arolat Hayal İkliminden Dönen Diyor Ki
Şiir
Yaşar Nabi Nayır Kahramanlar Şiir
Yaşar Nabi Nayır Onar Mısra Şiir
Yaşar Nabi Nayır Bir Kadın Söylüyor Roman
Yaşar Nabi Nayır Adem ve Havva Roman
Yaşar Nabi Nayır İnkılap Çocukları Tiyatro
Yaşar Nabi Nayır Beş Devir Tiyatro
Yaşar Nabi Nayır Köyün Namusu Tiyatro
Yaşar Nabi Nayır BaşlangıcındanBugüneTürkŞiiri
Antoloji
Yaşar Nabi Nayır Edebiyatımızın Bugünkü
İnceleme
YAZAR ESER TÜR
Meseleleri
Yaşar Nabi Nayır Nereye Gidiyoruz İnceleme
Yaşar Nabi Nayır Sevi Çıkmazı Hikaye
Sabri Esat Siyavuşgil Odalar ve Sofalar Şiir
Sabri Esat Siyavuşgil İstanbul’da Karagöz ve Karagöz’de İstanbul
İnceleme
Sabri Esat Siyavuşgil Psikoloji ve Terbiye Bahisleri
İnceleme
Sabri Esat Siyavuşgil Cyrona De Bergerac Çeviri Tiyatro
Vasfi Mahir Kocatürk Tunç Sesleri Şiir
Vasfi Mahir Kocatürk Bizim Türkler Şiir
Vasfi Mahir Kocatürk Geçmiş Geceler Şiir
Vasfi Mahir Kocatürk Yedi Meşale Şiir
Vasfi Mahir Kocatürk Hayat Şarkıları Şiir
Vasfi Mahir Kocatürk 10 İnkılap Tiyatro
Vasfi Mahir Kocatürk Yaman Tiyatro
Vasfi Mahir Kocatürk Sanatkar Tiyatro
Vasfi Mahir Kocatürk Şaheserler Antolojisi Antoloji
Vasfi Mahir Kocatürk Divan Şiiri Antolojisi Antoloji
Vasfi Mahir Kocatürk Batı Edebiyatı Şaheserleri
Antoloji
Vasfi Mahir Kocatürk Tekke Şiiri Antolojisi Antoloji
Vasfi Mahir Kocatürk Fransız Edebiyatı Edebiyat Tarihi
Vasfi Mahir Kocatürk Yeni Türk Edebiyatı Edebiyat Tarihi
Vasfi Mahir Kocatürk Türk Edebiyatı Tarihi Edebiyat Tarihi
Vasfi Mahir Kocatürk Ergenekon Şiir
Kenan Hulusi Koray Bir Yudum Su Hikaye
Kenan Hulusi Koray Bahar Hikayeleri Hikaye
Kenan Hulusi Koray Bir Otelde Yedi Kişi Hikaye
Kenan Hulusi Koray Son Öpüş Roman
Kenan Hulusi Koray Osmanoflar Roman
Cevdet Kudret Solok Kalemin Ucu Deneme
Cevdet Kudret Solok Dilleri Var Bizim Dile Benzemez
Deneme
Cevdet Kudret Solok Birinci Perde Şiir
Cevdet Kudret Solok Yedi Meşale Şiir
Cevdet Kudret Solok Sınıf Arkadaşları Roman
Cevdet Kudret Solok Havada Bulut Yok Roman
Cevdet Kudret Solok Karıncayı Tanırsınız Roman
Cevdet Kudret Solok Tersine Akan Nehir Tiyatro
Cevdet Kudret Solok Sokak Hikaye
Ziya Osman Saba Sebil ve Güvercinler Şiir
Ziya Osman Saba Geçen Zaman Şiir
Ziya Osman Saba Nefes Almak Şiir
Ziya Osman Saba Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi
Hikaye
Ziya Osman Saba Değişen İstanbul Hikaye
Nazım Hikmet Piraye’ye Mektuplar Mektup
Nazım Hikmet Oğlum,Canım Evladım, Memedim
Mektup
41
YAZAR ESER TÜR
Nazım Hikmet Kuvay-ı Milliye Destanı
Şiir
Nazım Hikmet Benerji Kendini Niçin Öldürdü?
Şiir
Nazım Hikmet Güneşi İçenlerin Türküsü
Şiir
Nazım Hikmet 835 Satır Şiir
Nazım Hikmet Portreler Şiir
Nazım Hikmet Simavna Kadısı Oğlu Şeyh Bedrettin Destanı
Şiir
Nazım Hikmet Memleketimden İnsan Manzaraları
Şiir
Nazım Hikmet La Fonten’den Masallar
Şiir
Nazım Hikmet Yeni Şiirler Şiir
Nazım Hikmet Sesini Kaybeden Şehir Şiir
Nazım Hikmet Gece Gelen Telgraf Şiir
Nazım Hikmet Taranta Babu’ya Mektuplar
Şiir
Nazım Hikmet Kafa Tası Tiyatro
Nazım Hikmet Ferhat İle Şirin Tiyatro
Nazım Hikmet Demokles’in Kılıcı Tiyatro
Nazım Hikmet Yusuf İle Menafis Tiyatro
Nazım Hikmet Bir Ölü Evi Tiyatro
Nazım Hikmet Sabahat Tiyatro
Nazım Hikmet İnek Tiyatro
Nazım Hikmet Yolcu Tiyatro
Nazım Hikmet Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim
Roman
Nazım Hikmet Kan Konuşmaz Roman
Nazım Hikmet Yeşil Elmalar Roman
Nazım Hikmet Hikayeler Hikaye
Nazım Hikmet Çeviri Hikayeler Hikaye
Nazım Hikmet İt Ürür Kervan Yürür Fıkra
Nazım Hikmet Sevdalı Bulut Masal
Ercüment Behzat Lav S.O.S. Şiir
Ercüment Behzat Lav Kaos Şiir
Ercüment Behzat Lav Açıl Kilidim Açıl Şiir
Ercüment Behzat Lav Mau Mau Şiir
Ercüment Behzat Lav Üç Anadolu Şiir
Ercüment Behzat Lav Karagöz Stepte Tiyatro
Ercüment Behzat Lav Altın Gazap Tiyatro
Orhan Veli Kanık Garip Şiir
Orhan Veli Kanık Vazgeçemediğim Şiir
Orhan Veli Kanık Destan Gibi Şiir
Orhan Veli Kanık Yenisi Şiir
Orhan Veli Kanık İstanbul’u Dinliyorum Şiir
Orhan Veli Kanık Karşı Şiir
Orhan Veli Kanık Nasrettin Hoca Hikayeleri
Düzyazı
Orhan Veli Kanık Fransız Şiiri Antolojisi Düzyazı
Orhan Veli Kanık La Fonten’in Masalları Düzyazı
YAZAR ESER TÜR
Oktay Rıfat Horozcu Denize Doğru Konuşma
Şiir
Oktay Rıfat Horozcu Karga ile Tilki Şiir
Oktay Rıfat Horozcu Aşk ve Avarelik Üstüne Şiirler
Şiir
Oktay Rıfat Horozcu Yaşayıp Ölmek Şiir
Oktay Rıfat Horozcu Dilsiz ve Çıplak Şiir
Oktay Rıfat Horozcu Bir Cigara İçimi Şiir
Oktay Rıfat Horozcu Çobanıl Şiirler Şiir
Oktay Rıfat Horozcu Perçemli Sokak Şiir
Oktay Rıfat Horozcu Elleri Var Özgürlüğün Şiir
Oktay Rıfat Horozcu Aşağı Yukarı Şiir
Oktay Rıfat Horozcu Aşk Merdiveni Şiir
Oktay Rıfat Horozcu Oyun İçinde Oyun Tiyatro
Oktay Rıfat Horozcu Birtakım İnsanlar Tiyatro
Oktay Rıfat Horozcu Atlar ve Filler Tiyatro
Oktay Rıfat Horozcu Yağmur Sıkıntısı Tiyatro
Oktay Rıfat Horozcu Kadınlar Arasında Tiyatro
Oktay Rıfat Horozcu Çil Horoz Tiyatro
Oktay Rıfat Horozcu Bir Kadının Penceresinden
Roman
Oktay Rıfat Horozcu Dana Burnu Roman
Oktay Rıfat Horozcu Bay Lear Roman
Melih Cevdet Anday Rahatı Kaçan Ağaç Şiir
Melih Cevdet Anday Telgrafhane Şiir
Melih Cevdet Anday Yan Yana Şiir
Melih Cevdet Anday Kolları Bağlı Odyseaus Şiir
Melih Cevdet Anday Teknenin Ölümü Şiir
Melih Cevdet Anday Ölümsüzlük Ardında Şiir
Melih Cevdet Anday Yağmurun Altında Şiir
Melih Cevdet Anday Aylaklar Roman
Melih Cevdet Anday Raziye Roman
Melih Cevdet Anday Gizli Emir Roman
Melih Cevdet Anday Yağmurlu Sokak Roman
Melih Cevdet Anday Buz Roman
Melih Cevdet Anday İçerdekiler Tiyatro
Melih Cevdet Anday Mikado’nun Çöpleri Tiyatro
Melih Cevdet Anday Dikkat Köpek Var Tiyatro
Melih Cevdet Anday Ölümsüzler Tiyatro
Melih Cevdet Anday Müfettişler Tiyatro
Melih Cevdet Anday Doğu Batı Deneme
Melih Cevdet Anday Akan Zaman Deneme
Melih Cevdet Anday Duran Zaman Deneme
Melih Cevdet Anday Sözcükler Şiir
Behçet Necatigil Yıldızlara Bakmak Radyo Oyunu
Behçet Necatigil Üç Turunçlar Radyo Oyunu
Behçet Necatigil Gece Aşevi Radyo Oyunu
Behçet Necatigil Pencere Radyo Oyunu
Behçet Necatigil Kapalı Çarşı Şiir
Behçet Necatigil Çevre Şiir
42
YAZAR ESER TÜR
Behçet Necatigil Eski Toprak Şiir
Behçet Necatigil Divançe Şiir
Behçet Necatigil İki Başına Yürümek Şiir
Behçet Necatigil Evler Şiir
Behçet Necatigil En/Cam Şiir
Behçet Necatigil Yaz Dönemi Şiir
Behçet Necatigil Edebiyatımzda İsimler Sözlüğü
Araştırma-İnceleme
Behçet Necatigil Edebiyatımzda Eserle Sözlüğü
Araştırma-İnceleme
Behçet Necatigil Bile/Yazdı Düzyazı
Behçet Necatigil Tutiname Düzyazı
Fazıl Hüsnü Dağlarca Yavaşlayan Ömür Şiir
Fazıl Hüsnü Dağlarca Yedi Memetler Şiir
Fazıl Hüsnü Dağlarca Uzaklarda Giyinmek Şiir
Fazıl Hüsnü Dağlarca Havaya Çizilen Dünya Şiir
Fazıl Hüsnü Dağlarca Çocuk ve Allah Şiir
Fazıl Hüsnü Dağlarca Çanakkale Destanı Şiir
Fazıl Hüsnü Dağlarca Sakarya Kıyıları Şiir
Fazıl Hüsnü Dağlarca Hiroşima Şiir
Fazıl Hüsnü Dağlarca Mevlana’da Olmak Şiir
Fazıl Hüsnü Dağlarca Yunus Emre’de Olmak Şiir
Fazıl Hüsnü Dağlarca Çakırın Destanı Şiir
Fazıl Hüsnü Dağlarca Üç Şehitler Destanı Şiir
Fazıl Hüsnü Dağlarca Şeker Yiyen Resimler Şiir
Fazıl Hüsnü Dağlarca Vietnam Körü Tiyatro
Özdemir Asaf Lavinia Şiir
Özdemir Asaf Dünya Kaçtı Gözüme Şiir
Özdemir Asaf Sen Sen Sen Şiir
Özdemir Asaf Yalnızlık Paylaşılmaz Şiir
Özdemir Asaf Çiçekleri Yemeyin Şiir
Özdemir Asaf Bir Kapı Önünde Şiir
Özdemir Asaf Şakacı Şiir
Özdemir Asaf Yuvarlağın Köşeleri Düzyazı-Özdeyiş
Sabahattin Kudret Aksal
Şarkılı Kahve Şiir
Sabahattin Kudret Aksal
Duru Gök Şiir
Sabahattin Kudret Aksal
Gün Işığı Şiir
Sabahattin Kudret Aksal
Bir Sabah Uyanmak Şiir
Sabahattin Kudret Aksal
Bir Zaman Düşü Şiir
Sabahattin Kudret Aksal
Batıkkent Şiir
Sabahattin Kudret Aksal
Gazoz Ağacı Hikaye
Sabahattin Kudret Aksal
Yaralı Hayvan Hikaye
Sabahattin Kudret Aksal
Bir Dalda Üç Ayna Tiyatro
Sabahattin Kudret Aksal
Kral Üşümesi Tiyatro
Sabahattin Kudret Aksal
Şakacı Tiyatro
YAZAR ESER TÜR
Sabahattin Kudret Aksal
Bay Hiç Tiyatro
Sabahattin Kudret Aksal
Tersine Dönen Şemsiye
Tiyatro
Sabahattin Kudret Aksal
Kahvede Şenlik Var Tiyatro
Sabahattin Kudret Aksal
Evin Üstündeki Bulut Tiyatro
Sabahattin Kudret Aksal
Geçmiş Gelecek Deneme
Bedri Rahmi Eyüboğlu Yaradana Mektuplar Şiir
Bedri Rahmi Eyüboğlu Karadut Şiir
Bedri Rahmi Eyüboğlu Dol Karabakır Dol Şiir
Bedri Rahmi Eyüboğlu Tuz Şiir
Bedri Rahmi Eyüboğlu Deli Fişek Deneme
Bedri Rahmi Eyüboğlu Resme Başlarken Deneme
Bedri Rahmi Eyüboğlu Canım Anadolu Gezi Yazısı
Bedri Rahmi Eyüboğlu Tezek Gezi Yazısı
Mehmet Çınarlı Güneş Renginde Kadehler
Şiir
Mehmet Çınarlı Sonbahar Duyguları Şiir
Mehmet Çınarlı Gerçek Hayali Aştı Şiir
Mehmet Çınarlı Zaman Perdesi Şiir
Mehmet Çınarlı Söylemek Yaraşır Deneme
Mehmet Çınarlı Sanatçı Dostlarım Anı
Munis Faik Ozansoy Büyük Mabedin Eşiğinde
Şiir
Munis Faik Ozansoy Hayal Ettiğim Gibi Şiir
Munis Faik Ozansoy Zaman Saati Şiir
Munis Faik Ozansoy Yakınma Şiir
Munis Faik Ozansoy Kaybolan Dünya Şiir
Munis Faik Ozansoy Düşündüğüm Gibi Deneme
Munis Faik Ozansoy Andromak Tiyatro
İlhan Geçer Kahverengi Gözlerin Şiir
İlhan Geçer Büyüyen Eller Şiir
İlhan Geçer Belki Şiir
İlhan Geçer Bir Bulut Geçti Şiir
İlhan Geçer Yeşil Şiir
İlhan Geçer Hüzzam Beste Şiir
İlhan Geçer Topal Arkadaş Çocuk Kitabı
İlhan Geçer Yandım Ali Çocuk Kitabı
İlhan Geçer Sarı Köpek Çocuk Kitabı
İlhan Geçer Ömer Bedrettin Uşaklı Biyografi
İlhan Geçer Cahit Sıtkı Tarancı Biyografi
Gültekin Samanoğlu O Kadın Şiir
Gültekin Samanoğlu Alacakaranlık Şiir
Gültekin Samanoğlu Uzun Vuran Gölge Şiir
Gültekin Samanoğlu Kemalettin Kamu İnceleme
Gültekin Samanoğlu Cahit Sıtkı Tarancı İnceleme
Mustafa Necati Karaer Yurdumun Dağlarına Şiir
Mustafa Necati Karaer Güvercin Uçurmak Şiir
43
YAZAR ESER TÜR
Mustafa Necati Karaer Sevmek Varken Şiir
Mustafa Necati Karaer Kuşlar ve İnsanlar Şiir
Mustafa Necati Karaer Karacaoğlan Hayatı ve Şiirleri
İnceleme
Mustafa Necati Karaer Kerem İle Aslı Destan
Yavuz Bülent Bakiler Yalnızlık Şiir
Yavuz Bülent Bakiler Duvak Şiir
Yavuz Bülent Bakiler Seninle Şiir
Yavuz Bülent Bakiler Harman Şiir
Yavuz Bülent Bakiler Üsküp’ten Kosova’ya Gezi Yazısı
Yavuz Bülent Bakiler Şiirimizde Ana İnceleme
Yavuz Bülent Bakiler Sivas’a Şiir İnceleme
Yavuz Bülent Bakiler Mehmet Akif’te Çağdaş Türkiye İdeali
İnceleme
Yavuz Bülent Bakiler Gidenlerin Ardından İnceleme
Niyazi Yıldırm Gençosmanoğlu
Kür Şad Destanı Şiir
Niyazi Yıldırm Gençosmanoğlu
Malazgirt Destanı Şiir
Niyazi Yıldırm Gençosmanoğlu
Kopuzdan Ezgiler Şiir
Niyazi Yıldırm Gençosmanoğlu
Destanlarda Uyanmak Şiir
Niyazi Yıldırm Gençosmanoğlu
Destanlar Burcu Şiir
Niyazi Yıldırm Gençosmanoğlu
Bozkurtların Ruhu Şiir
Bekir Sıtkı Erdoğan Birinci Gece Şiir
Bekir Sıtkı Erdoğan Binbirinci Gece Şiir
Bekir Sıtkı Erdoğan Bir Yağmur Başladı Şiir
Bekir Sıtkı Erdoğan Dostlar Başına Şiir
Bekir Sıtkı Erdoğan Kışlada Bahar Şiir
Bekir Sıtkı Erdoğan Marya Şiir
Atilla İlhan Cebbaroğlu Mehemmed
Şiir
Atilla İlhan Ayrılık Sevdaya Dahil Şiir
Atilla İlhan Kimi Sevsem Sensin Şiir
Atilla İlhan Yağmur Kaçağı Şiir
Atilla İlhan Sisler Bulvarı Şiir
Atilla İlhan Duvar Şiir
Atilla İlhan Ben Sana Mecburum Şiir
Atilla İlhan Bela Çiçeği Şiir
Atilla İlhan Elde Var Hüzün Şiir
Atilla İlhan Üçüncü Şahsın Şiiri Şiir
Atilla İlhan Aysel Git Başımdan Şiir
Atilla İlhan Divan Şiir
Atilla İlhan Böyle Bir Sevmek Şiir
Atilla İlhan Sokaktaki Adam Roman
Atilla İlhan Zenciler Birbirine Benzemez
Roman
Atilla İlhan Bıçağın Ucu Roman
Atilla İlhan Fena Halde Leman Roman
Atilla İlhan Sırtlan Payı Roman
Atilla İlhan Kurtlar Sofrası Roman
YAZAR ESER TÜR
Atilla İlhan Dersaadet’te Sabah Ezanları
Roman
Atilla İlhan Yaraya Tuz Basmak Roman
Atilla İlhan Gerçeklik Savaşı Deneme-Anı
Atilla İlhan Hangi Batı Deneme
Atilla İlhan Batı’nın Deli Gömleği Deneme
Atilla İlhan İkinci Yeni Savaşı Deneme
Ahmet Oktay Her Yüz Bir Öykü Yazar Şiir
Ahmet Oktay Gölgeleri Kullanmak Şiir
Ahmet Oktay Ağıtlar ve Övgüler Şiir
Ahmet Oktay Gizli Çekmece Anı
Ahmet Oktay Kurt Dişi Tiyatro
Ahmet Oktay Şairin Kanı Eleştiri
İlhan Berk Güneşi Yakanların Selamı
İlk Şiir Kitabı
İlhan Berk İstanbul Kitabı Şiir
İlhan Berk Sen Antoine’in Güvercinleri
Şiir
İlhan Berk Galile Denizi Şiir
İlhan Berk Çivi Yazısı Şiir
İlhan Berk Otağı Şiir
İlhan Berk Galata Şiir
İlhan Berk Pera Şiir
İlhan Berk Günaydın Yeryüzü Şiir
İlhan Berk Türkiye Şarkısı Şiir
İlhan Berk Aşıkane Şiir
İlhan Berk Kül Şiir
İlhan Berk Deniz Eskisi Şiir
İlhan Berk Avluya Düşen Gölge Şiir
İlhan Berk Çok Yaşasın Sayılar Şiir
İlhan Berk Atlas Şiir
İlhan Berk Akşama Doğru Şiir
İlhan Berk Güzel Irmak Şiir
İlhan Berk Eşik Şiir
İlhan Berk Şairin Toprağı Düzyazı
İlhan Berk Kanatlı Atı Düzyazı
İlhan Berk Poetika Düzyazı
Cemal Süreya Üvercinka Şiir
Cemal Süreya Göçebe Şiir
Cemal Süreya Beni Öp Sonra Doğur Beni
Şiir
Cemal Süreya Sevda Sözleri Şiir
Cemal Süreya Sıcak Nal Şiir
Cemal Süreya Güz Bitiği Şiir
Cemal Süreya Şapkam Dolu Çiçekle Düzyazı
Cemal Süreya Folklor Şiire Düşman Düzyazı
Cemal Süreya Günübirlik Düzyazı
Cemal Süreya 99 Yüz Düzyazı
Cemal Süreya 999.Gün Düzyazı
Edip Cansever İkindi Üstü Şiir
Edip Cansever Dirlik Düzenlik Şiir
Edip Cansever Yerçekimli karanfil Şiir
44
YAZAR ESER TÜR
Edip Cansever Umutsuzlar Parkı Şiir
Edip Cansever Petrol Şiir
Edip Cansever Nerde Antigone Şiir
Edip Cansever Tragedyalar Şiir
Edip Cansever Çağrılmayan Yakup Şiir
Edip Cansever Kirli Ağustos Şiir
Edip Cansever Sonrası Kalır Şiir
Edip Cansever Ben Ruhi Bey Nasılım Şiir
Edip Cansever Şairin Seyir Defteri Şiir
Edip Cansever Bezik Oynayan Kadınlar
Şiir
Edip Cansever Masa da Masaymış Ha Şiir
Edip Cansever Düşünce Şiir
Edip Cansever Sevda İle Sevgi Şiir
Turgut Uyar Arz-ı Hal Şiir
Turgut Uyar Türkiye’m Şiir
Turgut Uyar Dünyanın En Güzel Arabistanı
Şiir
Turgut Uyar Tütünler Islak Şiir
Turgut Uyar Her Pazartesi Şiir
Turgut Uyar Divan Şiir
Turgut Uyar Toplandılar Şiir
Turgut Uyar Kayayı Delen Zincir Şiir
Turgut Uyar Büyük Saat Şiir
Metin Eloğlu Düdüklü Tencere Şiir
Metin Eloğlu Horozdan Korkan Oğlan
Şiir
Metin Eloğlu Ayşe Mayşe Şiir
Metin Eloğlu Dizin Şiir
Metin Eloğlu Yumuşak G Şiir
Metin Eloğlu Rüzgar Şiir
Metin Eloğlu Ekmek Şiir
Metin Eloğlu Ay Parçası Şiir
Metin Eloğlu Önce Kadınlar Şiir
Metin Eloğlu Sultan Palamut Hikaye
Metin Eloğlu Garip Şiirler Antolojisi Derleme
Ülkü Tamer Soğuk Otların Altında Şiir
Ülkü Tamer Gök Onları Yanıltmaz Şiir
Ülkü Tamer Ezra ve Gary Şiir
Ülkü Tamer Virgülün Başından Geçenler
Şiir
Ülkü Tamer Sıragöller Şiir
Ülkü Tamer Yanardağın Üstündeki Kuş
Şiir
Ülkü Tamer Ağıt Şiir
Ülkü Tamer Geceleyin Şiir
Ülkü Tamer Hançer Şiir
Ülkü Tamer Kışta Üşüyen Virgül Şiir
Ülkü Tamer Üşür Ölüm Bile Şiir
Ülkü Tamer Güneş Topla Benim İçin
Şiir
Ülkü Tamer Yazının Bittiği Şiir
Ülkü Tamer Alleben Öyküleri Hikaye
YAZAR ESER TÜR
Ülkü Tamer Yaşamak Hatırlamaktır
Hikaye
Ece Ayhan Kınar Hanım’ın Denizleri
Şiir
Ece Ayhan Bakışsız Bir Kedi Kara Şiir
Ece Ayhan Ortadoksluklar Şiir
Ece Ayhan Devlet ve Tabiat Şiir
Ece Ayhan Yort Savul Şiir
Ece Ayhan Zambaklı Padişah Şiir
Ece Ayhan Çok Eski Adıyladır Şiir
Ece Ayhan Korkusuz Bir Hayat Şiir
Sezai Karakoç Ruhun Dirilişi Makale
Sezai Karakoç Kıyamet Aşısı Şiir
Sezai Karakoç İslamın Dirilişi Makale
Sezai Karakoç Yitik Cennet Makale
Sezai Karakoç Körfez Şiir
Sezai Karakoç Şahdamar Şiir
Sezai Karakoç Hızırla Kırk Saat Şiir
Sezai Karakoç Sesler Şiir
Sezai Karakoç Taha’nın Kitabı Şiir
Sezai Karakoç Gül Muştusu Şiir
Sezai Karakoç Zamana Adanmış Sözler
Şiir
Sezai Karakoç Leyla ile Mecnun Şiir
Sezai Karakoç Mağara ve Işık Şiir
Sezai Karakoç Mona Rosa Şiir
Sezai Karakoç Ayinler Şiir
Sezai Karakoç Meydan Ortaya Çıktığında
Hikaye
Sezai Karakoç Tarihin Yol Ağzında Röportaj
İsmet Özel Geceleyin Bir
Koşu
Şiir
İsmet Özel Cinayetler Kitabı Şiir
İsmet Özel Evet İsyan Şiir
İsmet Özel Celladıma
Gülümserken
Çektirdiğim Son
Resmin
Arkasındaki
Satırlar
Şiir
İsmet Özel Erbain Şiir
İsmet Özel Bir Yusuf Masalı Şiir
İsmet Özel Şiir Okuma
Kılavuzu
Deneme
45
YAZAR ESER TÜR
İsmet Özel Taşları Yemek
Yasak
Deneme
İsmet Özel Surat Asmak
Hakkımız
Deneme
İsmet Özel Tavşanın
Randevusu
Deneme
İsmet Özel Genç Bir Şairden
Genç Bir Şaire
Mektup
İsmet Özel Üç Mesele Düzyazı
Ataol Behramoğlu Bir Bayrak Rüzgar
Bekliyor
Şiir
Ataol Behramoğlu Bir Ermeni
General
Şiir
Ataol Behramoğlu Bir Gün Mutlaka Şiir
Ataol Behramoğlu Yaşadıklarımdan
Öğrendiğim Bir
şey Var
Şiir
Ataol Behramoğlu Aşk İki Kişiliktir Şiir
Ataol Behramoğlu Bu Aşk Burada
Biter
Şiir
Ataol Behramoğlu Hayata Uzun
Veda
Şiir
Ataol Behramoğlu Bebeklerin Ulusu
Yok
Şiir
Ataol Behramoğlu Mekanik
Gözyaşları
Deneme
Ataol Behramoğlu Kardeş Türküleri Deneme
Ataol Behramoğlu Yaşayan Bir Şiir Deneme
Ataol Behramoğlu Aziz Nesin’li
Fotoğraflar
Anı
Ataol Behramoğlu Başka Gökler
Altında
Gezi
Yazısı
Ataol Behramoğlu Yurdu Teninde
Duymak
Gezi
Yazısı
Ataol Behramoğlu GençBirŞairdenGe
nç Bir Şaire
Mektup
YAZAR ESER TÜR
Süreyya Berfe Kasaba Şiir
Süreyya Berfe Gün Ola Şiir
Süreyya Berfe Savrulan Şiir
Süreyya Berfe Hayat İle Şiir Şiir
Süreyya Berfe Ufkun Dışında Şiir
Süreyya Berfe Şiir Çalışmaları Şiir
Süreyya Berfe Ruhumun Şiir
Süreyya Berfe Kalfa Şiir
Nihat Behram Manastır Kuşçusu Şiir
Nihat Behram Hayatımız Üstüne
Şiirler
Şiir
Nihat Behram Hayatı Tutuşturan
Acılar
Şiir
Nihat Behram Militan Şiirler Şiir
Nihat Behram Yine De
Gülümseyerek
Şiir
Nihat Behram Her Çocuk Şiir
Nihat Behram Yalın Yürek Şiir
Nihat Behram Kundak Şiir
Nihat Behram Gurbet Roman
Nihat Behram Kız Ali Roman
Nihat Behram Lanetli Ömrün
Kırlangıçları
Roman
Nihat Behram Darağacında Üç
Fidan
Anı
(araştır
ma)
Nihat Behram Ser Verip Sır
Vermeyen Yiğit
Anı
Nihat Behram Yılmaz Güneyle
Yasaklı Yıllar
Anı
Refik Durbaş Kuş Tufanı Şiir
Refik Durbaş Hücremde Ayışığı Şiir
Refik Durbaş Çırak Aranıyor Şiir
46
YAZAR ESER TÜR
Refik Durbaş Çaylar Şirketten Şiir
Refik Durbaş Nereye Uçar
Gökyüzü
Şiir
Hasan İzzettin
Dinamo
Adsız Kitap Şiir
Hasan İzzettin
Dinamo
Deniz Deneri Şiir
Hasan İzzettin
Dinamo
Karacaahmet
Senfonisi
Şiir
Hasan İzzettin
Dinamo
Özgürlük Türküsü Şiir
Hasan İzzettin
Dinamo
Mapushanemden
Şiirler
Şiir
Hasan İzzettin
Dinamo
Sürgün Şiirleri Şiir
Hasan İzzettin
Dinamo
Gecekondumdan
Şiirler
Şiir
Hasan İzzettin
Dinamo
Nazım’dan
Meltemler
Şiir
Hasan İzzettin
Dinamo
Ateş Yılları Roman
Hasan İzzettin
Dinamo
Öksüz Musa Roman
Hasan İzzettin
Dinamo
Musa
Mapushanesi
Roman
Hasan İzzettin
Dinamo
Kutsal Barış Roman
Hasan İzzettin
Dinamo
Kutsal İsyan Roman
Hasan İzzettin
Dinamo
6-7 Eylül Kasırgası Anı
Hasan İzzettin
Dinamo
Edebiyat Anıları Anı
Muharrem Niyazi
Akıncıoğlu
Haykırışlar Şiir
Muharrem Niyazi
Akıncıoğlu
Umut Şiirleri Şiir
YAZAR ESER TÜR
İbrahim
Abdulkadr
Meriçboyu
Tebliğ Şiir
İbrahim
Abdulkadr
Meriçboyu
Hoş geldin Halil
İbrahim
Şiir
İbrahim
Abdulkadr
Meriçboyu
Dört Pencere Şiir
İbrahim
Abdulkadr
Meriçboyu
Mutlu Olmak
Varken
Şiir
İbrahim
Abdulkadr
Meriçboyu
Bütün Şiirleri Şiir
Fethi Giray Sulha Selam Şiir
Fethi Giray Alacakaranlık Şiir
Enver Gökçe Çit Köyü Düzyazı
Enver Gökçe Sanat ve Sanatçı
Üzerine
Düzyazı
Enver Gökçe Aşık Veysel’e Dair Düzyazı
Enver Gökçe Yaşamı Bütün
Şiirleri
Düzyazı
Enver Gökçe Antil Masalları Çeviri
Enver Gökçe Hint Masalları Çeviri
Enver Gökçe Çin Masalları Çeviri
Enver Gökçe Mısır Masalları Çeviri
Enver Gökçe Kelile ve Dimne Çeviri
Ömer Faruk
Toprak
İnsanlar Şiir
Ömer Faruk
Toprak
Hürriyet Şiir
Ömer Faruk
Toprak
Dağda Ateş
Yakanlar
Şiir
Ömer Faruk
Toprak
Susan Anadolu Şiir
47
YAZAR ESER TÜR
Ömer Faruk
Toprak
Ayışığı Şiir
Ömer Faruk
Toprak
Tuz ve Ekmek Roman
Ömer Faruk
Toprak
Karşı Pencere Roman
Ömer Faruk
Toprak
Gönen Öyküleri Hikaye
Ömer Faruk
Toprak
Duman ve Alev Anı
Arif Damar İstanbul Bulutlu Şiir
Arif Damar Edirne’de Akşam Şiir
Arif Damar Dayanılmaz Şiir
Arif Damar Hallaç Şiir
Arif Damar Günden Güne Şiir
Arif Damar Kedi Aklı Şiir
Arif Damar Saat Sekizi Geç
Vurdu
Şiir
Arif Damar Alıcı Kuş Şiir
Arif Damar Ölüm Yok Ki Şiir
Arif Damar Ay Ayakta Değildi Şiir
Arif Damar Eski Yağmurları
Dinliyordum
Şiir
Arif Damar Yağmurlu Sokak Roman
Cahit Irgat Bu Şehrin
Çocukları
Şiir
Cahit Irgat Rüzgarlarım
Konuşuyor
Şiir
Cahit Irgat Ortaklık Şiir
Cahit Irgat Geri Dönemezsin Roman
Cahit Irgat İnsan Kafesi Roman
Ahmet Arif HasretindenPrang
ala Eskittim
Şiir
YAZAR ESER TÜR
Ahmet Arif Yurdum Benim
Şahdamarım
Şiir
Şükran Kurdakul Tomurcuk Şiir
Deneme
si
Şükran Kurdakul Zevklerin ve
Hülyaların Şiiri
Şiir
Deneme
si
Şükran Kurdakul Giderayak Şiir
Şükran Kurdakul Nice Kaygılardan
Sonra
Şiir
Şükran Kurdakul Halk Orduları Şiir
Şükran Kurdakul Acılar Dönemi Şiir
Şükran Kurdakul Tanığın Biri Hikaye
Şükran Kurdakul Beyaz Yakalılar Hikaye
Şükran Kurdakul Onların Çocukları Hikaye
Şükran Kurdakul Zindandaki Şair Tiyatro
Ceyhun Atuf
Kansu
Bir Çocuk
Bahçesinde
Şiir
Ceyhun Atuf
Kansu
Bağbozumu
Sofrası
Şiir
Ceyhun Atuf
Kansu
Çocuklar Gemisi Şiir
Ceyhun Atuf
Kansu
Haziran Defteri Şiir
Ceyhun Atuf
Kansu
Sakarya Meydan
Savaşı
Şiir
Ceyhun Atuf
Kansu
Bağımsızlık Gülü Şiir
Ceyhun Atuf
Kansu
Ya Bağımsızlık Ya
Ölüm
Fıkra-
Deneme
Ceyhun Atuf
Kansu
Köy Öğretmenine
Mektuplar
Fıkra-
Deneme
Ceyhun Atuf
Kansu
Atatürk ve
Kurtuluş Savaşı
Fıkra-
Deneme
48
YAZAR ESER TÜR
Hasan Ali Yücel Dönen Ses Şiir
Hasan Ali Yücel Sizin İçin Şiir
Hasan Ali Yücel Dinle Benden Şiir
Hasan Ali Yücel İçten Dıştan Düzyazı
Hasan Ali Yücel Goethe:Bir
Dehanın Romanı
Düzyazı
Hasan Hüseyin
Korkmazgil
Kavel Şiir
Hasan Hüseyin
Korkmazgil
Kızılkuğu Şiir
Hasan Hüseyin
Korkmazgil
Filizkıran Fırtınası Şiir
Hasan Hüseyin
Korkmazgil
Temmuz Bildirisi Şiir
Hasan Hüseyin
Korkmazgil
Kızılırmak Şiir
Hasan Hüseyin
Korkmazgil
Koçero Vatan
Şairi
Şiir
Hasan Hüseyin
Korkmazgil
Haziranda Ölmek
Zor
Şiir
Hasan Hüseyin
Korkmazgil
Öhööööö Hikaye
Hasan Hüseyin
Korkmazgil
Bıyıklar
Konuşuyor
Hikaye
Hasan Hüseyin
Korkmazgil
Bağdat Basra
Yollarında
Gezi
Yazısı
Hasan Hüseyin
Korkmazgil
Eşeğin Gözyaşları Çocuk
Kitapları
Hasan Hüseyin
Korkmazgil
Aşıcı Baba Çocuk
Kitapları
Hasan Hüseyin
Korkmazgil
Ormanın Öcü Çocuk
Kitapları
Hasan Hüseyin
Korkmazgil
Ressamın
Bıldırcınları
Çocuk
Kitapları
Hasan Hüseyin
Korkmazgil
Becerikli Çocuğun
Düşleri
Çocuk
Kitapları
YAZAR ESER TÜR
ehmet Başaran Çarığımı
Yitirdiğim Tarla
Hikaye
Mehmet Başaran Aç Harmanı Hikaye
Mehmet Başaran Zeytin Ülkesi Hikaye
Mehmet Başaran Sürgünler Hikaye
Mehmet Başaran Mehmetçik
Memet
Roman
Mehmet Başaran Boyalı Irmak Roman
Cahit Zarifoğlu Bir Değirmendir
Bu Dünya
Deneme
Cahit Zarifoğlu Sütçü İmam Tiyatro
Cahit Zarifoğlu İşaret Çocukları Şiir
Cahit Zarifoğlu Yedi Güzel adam Şiir
Cahit Zarifoğlu Menziller Şiir
Cahit Zarifoğlu Korku ve Yakarış Şiir
Cahit Zarifoğlu Ağaç Okul Şiir
Cahit Zarifoğlu İns Hikaye
Cahit Zarifoğlu Yaşamak Günlük
Cahit Zarifoğlu Savaş Ritimleri Roman
Cahit Zarifoğlu Serçe Kuş Roman
Cahit Zarifoğlu Ağaçkakan Roman
Cahit Zarifoğlu Motorlu Kuş Roman
49