mukatil b. suleyman ve tefsiri
DESCRIPTION
Mukatil b. Suleyman ve Tefsir-i Kebir isimli tefsiri. Tefsir Kuran'ın baştan sona yapılmış elimizde bulunan ilk tefsiridir. Ahmet ACARTRANSCRIPT
1
T.C.
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI
Mukayeseli Tefsir Metinleri Dersi Ödevi
MUKÂT İL B. SÜLEYMÂN ve ET-TEFSÎRU’L-KEBÎR İSİML İ ESERİ
Danışman
YARD. DOÇ. DR. MAHMUT AY
Hazırlayan
Ahmet ACAR
Öğrenci No
2501140994
İstanbul Kasım 2014
2
İçindekiler Tablosu
I. MUKÂT İL B. SÜLEYMÂN ve ET-TEFSÎRU’L-KEBÎR İSİML İ ESERİ ............. 3
A. Mukâtil b. Süleymân’ın Hayatı ........................................................................... 3
B. Mukâtil’in Yaşadığı Dönemde Siyâsî ve Dînî Durum......................................... 5
C. Mukâtil’in İtikâdî Anlayışı ve Buna Yönelik Değerlendirmeler ......................... 7
D. Mukâtil b. Süleyman’a İsnad Edilen Teşbih Fikri ............................................. 13
E. Mukâtil b. Süleyman’ın Eserleri ........................................................................ 15
a. Tefsîru Hamsi Mieti Ayetin Mine’l-Kur’ân ............................................... 16
b. Mukâtil’in Diğer Bazı Eserleri ................................................................... 17
c. Mukâtil’in et-Tefsîru’l-Kebîr Adlı Tefsiri ve Özellikleri ........................... 18
d. Mukâtil’in Tefsirinin Tercümesi ................................................................ 21
F. Mukâtil hakkında güncel çalışmalar .................................................................. 22
3
I. MUKÂT İL B. SÜLEYMÂN ve ET-TEFSÎRU’L-KEBÎR İSİML İ ESERİ
A. Mukâtil b. Süleymân’ın Hayatı
Müfessirimizin tam ismi Ebû’l-Hasen Mukâtil b. Süleymân b. Beşir el-Ezdi el-
Belhi’dir.1 Hayatının son on yedi yılı hariç Emeviler döneminde yaşamış bir âlimdir.
Hicri 80′li yıllarda İslam fütuhatından önce Grek uygarlığı, Zerdüştlük, Budizm,
Manilik ve Nesturi Hıristiyanlığının iç içe yaşadığı önemli bir merkez olan
Horasan'ın Belh şehrinde dünyaya gelmiştir.2 Hicrî ikinci asrın ortalarında şöhret
kazanmış olan meşhur müfessirlerden biridir. Kaynaklarda Basra'da hicrî 150/767
yılında vefat ettiği belirtilmişse de hangi yılda doğduğu hakkında kesin bir kayıt
bulunmamaktadır. Mukâtil, Belh şehrinde yetişmiş, Merv, Bağdat ve Basra’da ilim
tahsil etmiş ve oralarda tedriste bulunmuştur. Bazıları onu babasının lakabından
dolayı Mukâtil b. Cevaldüz veya Davaldûz ismiyle zikrederler.3
Abbasiler'in 750 yılında iktidara gelmeleri başkent olarak Bağdat'ın yeniden
inşa edilmesini sağlamıştır. O andan sonra Bağdat hızla gelişmiş, müslüman
dünyanın en önemli ilim ve kültür merkezlerinden biri haline gelmiştir. Bağdat'ın
başkent olmasıyla pek çok kişi Basra'dan buraya göç etmiştir. Mukâtil b.
Süleyman'da Bağdat'a göç etmiş ve Abbasi yöneticileri ile iyi ilişkiler geliştirmiştir.
Hatta kendisiyle istişare edilen çok meşhur biri olmuştur. Ebû Ca'fer el-Mansûr ile
çok yakın ilişkisi olduğunu şu olay anlatır: "Bir gün el-Mansûr otururken yüzüne bir
sinek konar. Kovdukça tekrar gelip yüzüne konan sinek onu rahatsız eder. Bu sırada
el-Mansûr: "Kapıda kim var, bakınız!” der. Gelen kişinin Mukâtil olduğunu
söylediklerinde "Onu hemen bana getirin” der ve Mukâtil içeri girince ona: "Allah
sineği niçin yaratmış, biliyor musun?” diye sorar. Mukâtil de: "Evet, biliyorum,
cebbar kimseleri zelil etmek için.” diye cevap verir. Bunun üzerine el-Mansûr sesini
çıkarmaz ve susar."4
Biyografi ve bibliyografi kaynaklarında Mukâtil b. Süleyman ile ilgili bilgiler
oldukça kısa ve birbirinin tekrarı olup iki zıt noktada toplanmıştır. Hamurcu bunu
şöyle açıklıyor: "Onu öven ve hayranlık ifaden görüşler bir yanda, ağır şekilde
eleştiren görüşler diğer yanda. O, yaşadığı dönemde olduğu gibi sonraki dönemlerde
1 Ömer Türker, “Mukâtil b. Süleyman”, T.D.V. İslâm Ansiklopedisi, c. XXXI, (İstanbul: 2006), 134.
2 Asım Öz, “İlk Tedvin Edilen Tefsîr ve Yazarı”,
http://www.dunyabulteni.net/index.php?aType=haber&ArticleID=131157&q=mukatil (4 Ekim 2010). 3 İsmail Cerrahoğlu, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Tefsirde Mukatil İbn Süleyman ve
Eserleri c.XXI, Sayı.1, Yıl: 1973, 4 Asım Öz, a.g.y.
4
de hem ağır eleştirilere uğramış hem de büyük övgülere mazhar olmuş bir şahsiyettir.
Ayrıca o, kendisini en ağır şekilde eleştirenlerin bile tefsir alanında müstağni
kalamadıkları bir kişidir."5
Mukâtil’in doğup büyüdüğü Belh şehri, Zerdüştler, Budistler, Maniheistler ve
Hıristiyanlar gibi farklı din ve mezheplerin bir arada yaşadığı bir şehirdi. Mukâtil
doğal olarak bu dinleri tanıyarak onlarla içiçe büyüdü. Arapların bu bölgeleri fethine
kadar bu dinler Belh’te komşu olarak yaşadılar. Bölge müslümanlar tarafından
fethedilince Belh’te İslam dini hâkim oldu. Günümüzde Afganistan topraklarında yer
alan Belh, sonraki dönemlerde Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî’nin (v. 672/1273)
doğduğu şehir olmasıyla da ün kazanacaktır.
Mukâtil, bir süre sonra Belh’ten bugün Türkmenistan sınırlarında bulunan
Merv’e geçti. O devirlerde Merv, Horasan’ın en büyük şehirlerinden biri ve önemli
bir ilim merkeziydi. Bu şehre nispetle Mervezi diye bilinen birçok âlim yetişmiştir.
Mukâtil kısa sürede bilgisi, ahlakı, kişili ği ve dirâyetiyle Horasan’da hem halk
nezdinde hem de idareciler katında belli bir konuma sahip oldu. Hatta Horasan
emirleri ile onlara karşı ayaklananlar arasında barış görüşmelerinde aracılık
yapıyordu.6 Merv’de evlenen Mukâtil bu yüzden aynı zamanda Mervezi ve Horasani
diye lakaplanmıştır.
Mukâtil Merv’den Irak'a geçip önce Basra'ya, ardından Bağdat'a gitmiş, orada
hadîs rivâyet etmiştir. Bir müddet sonra tekrar Basra'ya dönmüştür. O zamanlar
Basra, Irak’ın ikinci önemli kentiydi. Bölgede çeşitli dinler, mezhepler ve görüşler
bulunmaktaydı. Süryanîler orada yayılmış ve İslâm'dan önce okullarını orada tesis
etmişlerdi. Bu okullarda Yunan felsefesini, Fars hikmetini okutuyorlardı. Aynı
şekilde bölgede İslâm'dan önce akîde konularında birbirleriyle mücâdele eden
Hristiyan mezhepleri vardı. İslâm'dan sonra da Irak çeşitli türlerin bir karışımı
olmaya devam etti. Nitekim bölgede Şia yanında Hâricîler, Muteziililer ve tabii ki
Ehl-i Sünnet mensupları vardı. Mürcie de bölgede etkin mezheplerden biri idi.7
5 Asım Öz, a.g.y. 6 Ömer Türker, “Mukâtil b. Süleyman”, T.D.V. İslâm Ansiklopedisi, c. XXXI, (İstanbul: 2006), 134. 7 H. İbrahim Hasan, İslâm Tarihi, II/282-287.
5
Yine bu bölge başta olmak üzere, Mukâtil'den önce tabiîn devrinden başlayarak
bütün İslam âleminde fıkıh, tefsir ve hadis ilminde, Arap asıllı olmayıp Mevâlî diye
bilinenler öne geçmeye başlamıştır. Hayatını incelerken gördüğümüz gibi Mukâtil de
mevâlîden idi. Mukâtil’den önce tefsir ilminde meşhur olmuş mevâlînin isimlerine
bakacak olursak, çoğunun Mukâtil’in hocaları veya bunların çevresindekiler
olduklarını görürüz.8
Mukâtil’in yaşadığı dönemlerde Basra tartışma ve kelâm ilmine, karşılıklı
münâzara ve kıssa anlatımına sahne olması itibariyle öne çıkmıştı. Ebû Hanife (v.
150/767) gibi tabiinden müctehidler sahabeden doğrudan ilim almaları ve dini sahada
bilgilerinin çokluğu sebebiyle halk tarafından rağbet ediliyorlardı. Hulasa olarak Irak
bölgesi hem siyasî hem itikadi bakımdan birbirleriyle çatışan görüşlerin merkezi
konumundaydı. Bu sebeple tarih boyunca o bölgede pek çok karışıklıklar meydanda
gelmiştir ve günümüzde de gelmektedir.
Mukâtil, aralarında Mücâhid b. Cebr el-Mekkî, Atâ b. Ebî Rebah el-Mekkî (v.
114/732) gibi hicrî 2. asrın ilk dilimlerinde vefat etmiş tâbiînin ileri gelen âlimlerinin
birçoğundan rivâyette bulunmuş, kendisinden de pek çok âlim nakil yapmıştır.
Ancak onlardan yaptığı rivâyetler munkatıdır. İbrâhîm el-Harbî bu hususta şöyle
demiştir: “Mukâtil, Mücâhid'ten hiçbir şey dinlememiştir, onunla, karşılaşmamıştır.
Ancak Mukâtil, ilim adamlarının tefsirle ilgili görüşlerini toplamış ve bunlara
dayanarak –onlardan şifahen işitmeksizin– tefsir nakletmiştir.” Aynı şekilde
Dahhâk’tan da nakil yaptığı, hatta tefsirini onun döneminde yazdığı söylenmişse de
pek çok âlim, Dahhâk’ın öldüğü sırada Mukâtil’in henüz kulağında küpe bulunan ve
mektebe giden bir çocuk olduğuna dair bilgiler vermektedirler.9
B. Mukâtil’in Ya şadığı Dönemde Siyâsî ve Dînî Durum
Mukâtil’in yaşadığı dönem Emevîlerin son zamanları ile Abbâsîlerin kuruluş
dönemleriydi. Emeviler döneminde Merv’de Emevî vali ve komutanları nezdinde
itibar sahibiydi. Devlet ricali ile halk arasında arabuluculuk görevi yapardı. Siyasi
nedenlerden dolayı Emevî hilafeti zayıflamış, Abbâsî sülalesini destekleyenlerin
8 Kâzım Dönmez, Mukâtil b. Süleyman’ın Fıkhî Görüşleri (Kitâbu Tefsîr-i Hamse Mie Âye Mine’l-Kur’ân
Bağlamında), (Yüksek Lisans tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Sakarya: 2009), 14. 9 İbn Hacer el-Askalânî, Tehzîbu’t-Tehzîb, X/279-281.
6
sayısı günden güne sürekli artmıştı. Emevîlerin son halifesi Mervan b.
Muhammed’in onbinlerce askeriyle 132/750 tarihinde öldürülmesinden sonra hilafet
Abbâsîlere geçti ve Seffâh ilk Abbâsî halifesi olarak tahta oturdu.10 Bu önemli siyasi
olayların doğal olarak toplumsal yansımaları da olmuştur. Toplumun her sınıfı gibi
ulema sınıfı da bu gelişmelerden etkilenmiştir. Mukâtil de bunlardan biridir.11 Daha
önceleri Emevî vali ve komutanlarıyla güzel münasebetler kurduğu gibi, Abbâsîlerin
iktidara gelmesiyle birlikte geldiği Bağdat’ta Abbâsî halife ve idarecilerle de iyi
ili şkiler içine girmiştir. Halifelerle oturup kalkıyor, emirler ona sual soruyor,
danışıyorlardı.12 Mukâtil ilminin genişliği ve araştırmacı yönüyle nam yapmıştı.
Mukâtil’in yaşadığı dönemde I. Abbâsî halifesi Seffâh yakalandığı hastalıktan dolayı
ölmüş (136/754), yerine kardeşi Mansûr (v. 158/775) halife olmuştur.13 Seffah
döneminde başlayan fetihler Mansûr döneminde de devam etmiştir.
Tâbiûn döneminde ufak çapta gündeme gelen inanç ve amele dair bazı görüş
ayrılıkları bu dönemde iyice meydana çıkmış, bazı mezhepler ve ekoller oluşmuş,
bunlar arasındaki farklar belirginleşmeye başlamıştır. Mesela Şia’nın iddia ettiği
hilafetin Hz. Ali’nin hakkı olduğu anlayışı, zamanla Ali’nin Allah tarafından
müeyyed olduğu ve onun tek vasi olduğu anlayışına dönüşmüştür. Yine ilk zamanlar
sadece Hz. Ali’nin tahkim olayına rıza göstermesine itiraz olarak ortaya çıkan
Haricilik, artık hilafet konusunda da görüşler serdetmeye başlamıştır. Öte yandan
yine Hâricîler kendileri gibi düşünmeyenlere putperest muamelesi yapılması
gerektiği anlayışını geliştirmişlerdir.14 Hâricîlerin bu katı anlayışına karşı Allah’ın
varlığına ve birliğine inanan bir kimseye putperest muamelesi yapılamayacağı
görüşünü ileri süren Mürcie anlayışı özellikle Horasan-Maveaünnehir bölgesinde
neşv ü nema bulmuş, bu karışık dönemde Müslümanları bu durumdan kurtaracak bir
mehdinin çıkacağı anlayışı yayılmaya başlamıştır.15 Bu gruplar siyâsî sebeplerden
ortaya çıkmıştır. Ancak bunların yanı sıra başlangıçta çıkış nedeni dînî konulardaki
10 H. İbrahim Hasan, İslâm Tarihi, II/304, 307. 11 Cerrahoğlu, Kur’ân Tefsîrinin Doğuşu ve Buna Hız Veren Amiller, 134. 12 İbn Hallikân, Vefeyâtu’l-A’yân, V/255; Asım Öz, “İlk Tedvin Edilen Tefsîr ve Yazarı”,
http://www.dunyabulteni.net/index.php?aType=haber&ArticleID=131157&q=mukatil (4 Ekim 2010). 13 H. İbrahim Hasan, İslâm Tarihi, II/315-316. 14 H. İbrahim Hasan, İslâm Tarihi, II/282-284. 15 H. İbrahim Hasan, İslâm Tarihi, II/285-286.
7
ihtilaflar olan Mu’tezilenin işe elde ettikleri siyasi nüfuzlarını da katarak kaderi inkâr
eden ve insan hürriyetini ve aklı öne çıkaran fikirleri gittikçe yaygınlaşmaya
başlamıştır.16 Ayrıca daha çok eski İran ve Doğu dinlerindeki anlayışı esas alan
zındıklık anlayışı ortaya çıkmış, bu görüşün mensupları da kendi anlayışları
istikametinde bazı yorumlar ve iddialar ileri sürmüş, bir takım isyanlar
çıkarmışlardır.17
Mukâtil b. Süleyman’ın yaşadığı Irak toprakları böyle bir dînî ve siyâsî yapı
arz ediyordu. Mukâtil de böyle bir ortamda ilimle iştigal ediyor, eserlerini kaleme
alıyordu. Bu karmaşık yapı, onun tefsir anlayışı, ayetlere yüklediği manalar, mezhebi
düşüncesi ve benzeri hususlarda etkili olmuştur.18
C. Mukâtil’in İtikâdî Anlayı şı ve Buna Yönelik Değerlendirmeler
Mukâtil b. Süleyman akaid ve tefsirle ilgilenmiştir. Akaidle ilgili görüşleri
konusunda kaynaklarda birbirine zıt farklı bilgiler mevcuttur. Allah’ı tüm sıfatlardan
tenzih eden mütekaddimun kelâmcıları (özellikle Mu’tezile kelamcıları) karşısında
Sıfâtiyye (Müşebbihe-Mücessime) fırkasının temsilcilerinden olduğu söylenmiştir.
Ez-Zehebî, kendisine “ �� ��ء ھ��� إ� و�� (Allah’ın yüzü hariç her şey helak
olucudur.)19 ayeti hakkında ne düşünüyorsun” diye soran bir kişiye, Mukâtil’in “bu
Cehmîdir”P2320 diye çok sert tepki gösterip kızdığını anlatıyor.21
Mukâtil’in, Allah'ın cisim olduğuna, arşta bulunduğuna, insan suretinde olup,
eti, kanı, saçı ve kemiği olduğuna, el, ayak, baş, göz gibi organları ve uzuvlarının
olduğuna, bununla birlikte hiç kimseye benzemediğine ve hiç kimsenin de ona
benzemediğine inandığı söylenmiştir.22
Ayrıca Mukâtil b. Süleyman kizble itham edilmiş, nakil konusunda zayıf biri
olarak değerlendirilmiştir. Zamanındaki İslam uleması inancının sağlam olmadığını
16 H. İbrahim Hasan, İslâm Tarihi, II/286-287. 17 H. İbrahim Hasan, İslâm Tarihi, II/417-424. 18 Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük Tefsîr Tarihi, I/300; İsmail Cerrahoğlu, “Tefsîrde Mukâtil b. Süleyman ve
Eserleri”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt XXI (1976), 1; Demirci, Tefsîr Tarihi, 107-108. 19 el-Kasas, 28/88. 20 Cehmîler, Allah’ın sıfatlarını nefyeden kelâmi bir fırkadır. 21 Şemsuddin ez-Zehebî, Târîhu’l-İslâm, III/389. 22 Ebû’l-Hasan Ali b. İsmail Ebû Musa el-Eş'arî, Makâlâtu’l-İslâmiyyîn ve İhtilâfu’l-Musallîn, (Tahk. Nuaym
Zarzûr)
8
belirtmiş, rivâyetlerini hurafe olarak değerlendirmiştir.23 Müşebbihe ve
mücessimenin ehl-i sünnet akâdine zıt sapık görüşlerine sahip olduğunu söyleyerek
ona ve tefsirine itibar edilmeyeceğini belirtmişlerdir. Ahmet b. Hanbel, onun
hakkında “Mukâtil b. Süleyman’dan bir şeyler rivâyet etmek içimden gelmiyor”
derken, Yahya b. Main de, “Mukâtil b. Süleyman’ın rivâyet ettiği hadislerin hiçbir
kıymeti yoktur” demiştir. Nesâî ve diğer bazı muhaddisler onun Hz. Peygamber
(s.a.v.) adına yalan söyleyen dört yalancı kişiden biri olduğunu, tedlis yaptığını,
bundan dolayı helak olduğunu söylemişlerdir. Ebû Hanife, “Mukâtil, teşbihi ispatta o
kadar ileri gitti ki sonunda Allah’ı mahlûkat gibi yaptı” demiştir. Veki’ b. el-Cerrâh,
Mukâtil b. Süleyman’ın tefsiri hakkında; “Onun tefsirine bakmayın, toprağa gömün.”
der. Bu şekilde birçok âlim ona ve tefsirine itibar edilmemesi gerektiğini, fâsık,
fâcir, kezzap olduğunu, öldürülmesi icap ettiğini vs. belirtmiştir.24
Mukâtil bu şekilde ehl-i sünnet dışı muhtelif sapık mezheplere mal edilerek
eleştirildi ği gibi, Yahûdî ve Hristiyanların kitaplarından istifade ettiği ve bunlardan
yararlanarak Kur’ân’ı tefsir ettiği de iddia edilmiş ve bundan dolayı da
eleştirilmi ştir.25
Yukarıda naklettiğimiz bu ağır ithamlar Mukâtil'in eserlerinde ortaya koyduğu
görüşlerle mutabık olmamakla birlikte et-Tefsîrü'1-Kebîr’de teşbih ifade eden bir
kısım nakil ve izahların bulunduğu söylenmektedir. Nitekim et-Tefsîrü'1-Kebîr’i
neşreden Şehhâte, Mukâtil'in istivâ, arş, kürsî, sâk ve yedullah hususunda tecsîme
düştüğünü, diğer haberî sıfatları ise te'vil ettiğini belirtmektedir.26 Zemahşerî de يوم
27(bacakların açılacağı gün) يكشف عن ساق ayetini tefsir ederken, Mukâtil b.
Süleyman’ın buradaki ( ساق) (bacak) kelimesini bilinen hususî manada bacak olarak
düşündüğünün ve Allah’ın bacağının olduğunu söylediğinin rivâyet edildiğini
23 ez-Zerkeşî, el-Burhân fi Ulûmi’l-Kur’ân, II/159; Celâluddîn Abdurrahman es-Suyûtî, el-İtkân fi Ulûmi’l-
Kur’ân 24 İbn Ebî Hâtim, Kitâbu’l-Cerh ve’t-Ta’dîl, VIII/354 25 el-Mağravî, el-Müfessirûn Beyne’t-Te’vîl ve’l-İsbât fi Âyâti’s-Sıfât, I/297. 26 Mukâtil b. Süleyman, Tefsîrü Mukâtil b. Süleyman, (Tahk. Abdullah Mahmud Şehhâte) (el-Kâhire, 1979-
1989), I/213; III/685. 27 el-Kalem, 68/42.
9
bildirmektedir.28 P Sonra da Ebû Ubeyde’den şunu nakletmektedir: “Horasan’dan iki
kişi çıktı ki, biri Allah’ı insana benzetecek şekilde teşbih yaptı ki o, Mukâtil b.
Süleyman’dır; biri de Allah’ı hareketsiz ve hissiz bırakacak şekilde tüm sıfatlardan
tenzih etti ki o da Cehm b. Safvan’dır.”P29
Mukâtil’in elimizde bulunan tefsirinde bu ayet yorumlanırken, İbn Mes’ûd’tan
nakille Allah’ın sağ bacağının nurunun yeryüzünü aydınlatacağı belirtilmiştir.30
Ancak aynı yerde Mukâtil, İbn Abbâs’tan nakille bunun mecazî bir ifade olduğunu
ve ahiretin ne kadar şiddetli olacağını ifade ettiğini de yazmıştır.31 Yani burada
teşbih varsa, bunu yapan Mukâtil değil –şayet rivâyet doğruysa- Abdullah ibn
Mes’ûd’tur.
Günümüz araştırmacılarından İsmail Cerrahoğlu, İbrahim Çelik ve benzeri
isimler de, tefsiri üzerinde yaptıkları araştırmalarda onun ilâhî sıfatlar konusunda
Ehl-i Sünnet çizgisinden ayrılmadığını, tefsirinde teşbih akidesini teyit edecek bir
görüşe rastlanmadığını belirtmektedirler.32 Mesela o el-En’âm 103. ayette “Gözler
onu görmez; o bütün gözleri görür” ayetiyle Kıyame suresindeki “O gün bir takım
yüzler Rablerine bakıp parlayacaklardır” anlamındaki 22-23. ayetleri arasında tezat
var diyen zındıklara “Gözler onu görmez” ayetinde, mahlûkatın dünyada onu
görmeyeceği fakat O’nun onları gördüğü anlamı vardır”;33 “O gün bazı yüzler
Rablerine bakıp parlayacaklardır” ayeti ise kıyamet gününde olacak bir hadisedir”34
diye açıklama getirerek cevap vermiş35 ki bu yorum Ehl-i Sünnet çizgisine paralel bir
yorumdur. Mukâtil’in et-Tefsîru’Kebîr adlı eserini Türkçeye çeviren Eryarsoy da
Mukâtil’in Allah’a el, et, kan gibi beşeri organlar isnad ederek teşbih ve tecsime
düştüğü yönündeki görüşlerin sadece fırka ve mezheblere dair eserlerde bulunan
28 Cârullah Ebû’l-Kâsım Mahmûd b. Ömer ez-Zemahşerî, el-Keşşâf an Hakâiki Ğavâmidi’t-Tenzîl ve Uyûni’l-Ekâvîl fî Vucûhi’t-Te’vîl, (Tahk. Adil Ahmed Abdulmevcud-Ali Muhammed Muavvid), (er-Riyâd: Mektebut’l-Ubeykân, 1418/1998), VI/190-191.
29 Ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, VI/191. 30 Mukâtil b. Süleyman, Tefsîrü Mukâtil b. Süleyman, IV/409. 31 Mukâtil b. Süleyman, Tefsîrü Mukâtil b. Süleyman, IV/409. 32 Cerrahoğlu, “Tefsîrde Mukâtil b. Süleyman ve Eserleri”, 17; İbrahim Çelik, “Kur’ân’da Haberi Sıfatlar ve
Mukâtil b. Süleyman’a İsnad Edilen Teşbih Fikri”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 2, sayı 2 (1987), 153-155.
33 Mukâtil b. Süleyman, Tefsîrü Mukâtil b. Süleyman, I/582. 34 Mukâtil b. Süleyman, Tefsîrü Mukâtil b. Süleyman, IV/513. 35 Cerrahoğlu, “Tefsîrde Mukâtil b. Süleyman ve Eserleri”, 9; Cerrahoğlu, Kur’ân Tefsîrinin Doğuşu ve Buna
Hız Veren Amiller, 134-135.
10
iddialar olduğunu, oysa tefsirinde böyle bir ifadenin kesinlikle bulunmadığını
söylemektedir. Mukâtil’in tevil anlayışı üzerine bir çalışma yapan Ömer Türker,
onun mutlak gayb alanına giren konularda tevile yönelmediğini ve bu konudaki
rivayetleri zikretmekle yetindiğini; bir yönüyle gayb âlemini, bir yönüyle de şehadet
âlemini ilgilendiren veya doğrudan doğruya şehadet âlemini ilgilendiren konularda
ise tevile yöneldiğini belirtmektedir.36
Şehristânî (v.548/1153) Mu’tezile’nin Allah’ın sıfatlarını nefyeden fikirlerine
mukabil İmam Malik, Ahmed b. Hanbel gibi âlimlerin dâhil olduğu Selefî ekolden
bahsederken bunların arasında Mukâtil b. Süleyman’ı da zikrederek onun selefî çizgi
üzerinde olduğunu ifade etmekte ve bunların tecsime karşı mücadele ettiklerini
söylemektedir.37
Bu ithamların yanı sıra Mukâtil, Şîa'ya ve Mürciye'ye de nisbet edilmiştir. Bazı
kaynaklarda ise Zeydiyye'den sayılmıştır.38 Hatta onun yazmış olduğu Tefsîru Hamsi
Mieti Ayetin mine’l-Kur’ân adlı ilk fıkhî tesirin, Zeydî fıkhı üzere yazılmış olduğu
iddia edilmiştir.39 Ancak bunların doğru olmadığı, tefsirinde herhangi bir mezhebi
mücadeleye, herhangi bir mezhebi destekleyen ifadeye rastlanmadığı söylenmiştir.40
Mukâtil b. Süleyman'a bu şekilde teşbih, tecsim, Şiilik, Mürciye, Zeydiyye gibi
akımlara mensubiyet görüşünün nisbet edilmesini, kendi dönemindeki bazı kişilerin
tarafgir bir değerlendirmesi olarak nitelendirenler de olmuştur.41 Yine hakkında ileri
sürülen bu iddiaların ahlaki değil, siyâsî ve mezhepsel nedenlerle olduğu, dolayısıyla
bu iddialara temkinli yaklaşmak gerektiği de belirtilmiştir.42
Mukâtil hakkındaki farklı değerlendirmeler onun yaşadığı dönemde
Horasan’daki fikri ve siyasi çatışmalardan kaynaklanmaktadır. Zeydiyye ve Şia
36 Ömer Türker, Mukâtil b. Süleyman'ın Kur'ân'ı Te’vil Yöntemi, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya, 1999, s. 35-36, 54-55; a.mlf., “Mukâtil b. Süleyman”, DIA, XXXI, 135.
37 eş-Şehristânî, el-Milel ve’n-Nihal, I/92. 38 Cerrahoğlu, “Tefsîrde Mukâtil b. Süleyman ve Eserleri”, 1-2. 39 Fehd b. Abdurrahman er-Rûmî, İtticâhâtu’t-Tefsîr fi’l-Karni’r-Rabi’ A şer, I/43. 40 Cerrahoğlu, “Tefsîrde Mukâtil b. Süleyman ve Eserleri”, 14; Asım Öz, “İlk Tedvin Edilen Tefsîr ve
Yazarı”, http://www.dunyabulteni.net/index.php?aType=haber&ArticleID=131157&q=mukatil (4 Ekim 2010). 41 İbrahim Çelik'in Mukâtil b. Süleyman ve Tefsîrdeki Metodu, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
(Bursa 2000), 118-119. 42 Mehmet Akif Koç, Tefsîrde Bir Kaynak İncelemesi -es-Sa’lebî (427/1036) Tefsîrinde Mukâtil b. Suleyman
(150/767) Rivâyetleri-, (Ankara: Kitâbiyât, 2005), 36-37
11
taraftarlarının bulunduğu ve özellikle Mürcie taraftarlarının hâkim olduğu Horasan
bölgesinde fikir ayrılıkları siyasi çatışmalarda saf belirleme hususunda etkili
olmuştur. Ancak bunun mutlak anlamda belirleyici olduğunu söylemek güçtür.
Kaynaklarda aktarılan bilgiler, fırkaların kendi içinde hem siyasi hem fikri cephede
yeknesak bir hareket olmadığını göstermektedir. Her ikisi de Mürcii kabul edilen
Mukâtil b. Süleyman ile Cehm B. Safvan aynı fikri bütünlüğe sahip bulunmadıkları
gibi aynı siyasi fikri de benimsememişlerdir. (Eş’ari, s.132,151) Kaynaklarda
Cehm’in Muattıla, Mukâtil’in ise Müşebbihe’den olduğu söylenir. Yine Mukâtil bir
Mürcii sayılmasına rağmen iktidara karşı yapılan Mürcii tabanlı isyanlara
katılmamıştır. (Taberi, IV, 292-293) Hâlbuki Cehm, Emeviler’e isyan eden Haris b.
Süreyc’in isyanında Haris’in danışmanlığını yapmıştır. Bu durum, dönemin
şahsiyetlerinin belirli bazı tanımlama içine sokulamayacağını göstermektedir. Kişiler
hakkında nitelemeler ortamla ilgili olarak yapılmakta ve her zaman bütünlüğü
yansıtmamaktadır. Bu sebeple söz konusu nitelemeler yapıldığında bir mezhebe
mensup olmanın veya nispet edilmenin temel gerekçesi dikkate alınmalıdır. Mukâtil,
iman ile ameli ayırmakta ve büyük günah işleyen kimsenin mümin olduğunu kabul
etmektedir. İman ile ameli bir nevi marifetin dereceleri olarak kabul etmektedir. Bu
açıdan yetersiz amelle imanın mümkün olup olmayacağı tartışmalarının gündemin en
önemli konusunu teşkil ettiği Horasan’da Mürcii tanımlamasına girmektedir. Hâlbuki
Mukâtil siyasi tavırlarında Mürcie ile aynı safta görülmemektedir.43
Bütün bu konuları doğru değerlendirmek ve Mukâtil’in bu görüş ve anlayışlarla
ili şkisinin nedenini anlayabilmek için yukarıda bir kısmını verdiğimiz siyâsî ve
sosyal gelişmeler ile dînî ve mezhebi akımları, onların ortaya çıkış nedenlerini ve o
dönemdeki anlayışlarını iyi bilmek, değerlendirmeleri yaparken bunları göz önünde
bulundurmak gerekir.44 Nitekim Mukâtil b. Süleyman, iman ile ameli birbirinden
ayırması, dolayısıyla büyük günah işleyen kimsenin (fâsık) mümin olduğunu kabul
etmesi, günah işlemenin onu iman dairesinden çıkarmayacağını söylemesi, Allah’ın
muvahhide azap etmeyeceğini düşünmesi,45 ayrıca imanı “tasdik” olarak
43 Ömer Türker, “Mukâtil b. Süleyman”, T.D.V. İslâm Ansiklopedisi, c. XXXI, (İstanbul: 2006), 134. 44 Kâzım Dönmez, Mukâtil b. Süleyman’ın Fıkhî Görüşleri (Kitâbu Tefsîr-i Hamse Mie Âye Mine’l-Kur’ân
Bağlamında), (Yüksek Lisans tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Sakarya: 2009), 12. 45 el-Eş’arî, Makâlâtu’l-İslâmiyyîn, I/127.
12
tanımlamasına rağmen onu marifetle ilişkilendirmesi, iman ile ameli bir nevi
marifetin dereceleri olarak değerlendirmesi gibi görüşlerinden dolayı, yetersiz bir
amelle imanın mümkün olup olmayacağı tartışmalarının gündemin en önemli
konusunu teşkil ettiği Horasan'da Mürciî tanımlamasına sokulmuştur. Hâlbuki
Mukâtil siyasî tavırlarında Mürcie ile aynı safta görülmemektedir. Aynı şekilde
Zeydî veya Mücessimeden olduğunu gösterecek akide yönüne ait bir fikre de
rastlanmamaktadır.46
Mukâtil hakkında yukarıda saydığımız olumsuz görüşlere karşılık ondan medh
ü sena ile bahseden ve tefsir sahasında otorite olduğunu düşünen âlimlerde vardır.
İmam Şâfiî, insanların tefsirde Mukâtil’e; şiirde Züheyr b. Ebî Sülmâ’ya, fıkıhta Ebû
Hanife’ye, nahivde Kisâî’ye ve meğâzîde de İbn İshâk’a medyun olduklarını
söylemiştir.47 Ahmet b. Hanbel onun naklettiği hadisleri almaktan kaçınmışsa da
onun Kur’ân ilmi hakkındaki görüşlerini uygun gördüğünü belirtmiştir. Hatîb el-
Bağdâdî, “Mukâtil tefsirde marifet sahibidir; fakat hadiste böyle değildir” derken,
Şu’be, daima Mukâtil’i hayırla yâd ederdi. Abbad b. Kesîr, “Mukâtil’i kerih
görmeyin; Allah’ın kitabını ondan daha iyi bilen kalmadı” demiştir. Mukâtil b.
Hayyân, “Mukâtil b. Süleyman’ın ilmini hiç kimsede bulamadım; sanki o derin bir
denizdi” derken, Ebû İshak, “İnsanların Mukâtil’i kötülemelerinin sebebi, haset
etmelerinden dolayıdır” demiştir. Abdullah ibnu’l-Mübarek de, “Eğer Mukâtil sika
olsaydı, onun tefsiri ne güzel olurdu!” demiştir. Yine o, “eğer Mukâtil’in tefsirinde
isnad olsaydı, tefsir için başka bir esere bakmaya gerek kalmazdı” demiştir. es-
Suyûtî, Mukâtil’in tefsirinin sahîh olduğunu yazmıştır.48 İbn Adi onun naklettiği
hadislerin çoğunun sahih olduğunu, birçok sika ve maruf ravinin ondan rivayette
bulunduğunu ve zaafına rağmen hadislerinin yazıldığını belirtmektedir. Cürcani’de
Mukâtil’in Tefsiru’l-hamsi mi’e aye adlı eserinde birçok müsned ve merfu hadis
olduğunu söylemektedir. Halili’de demiştir ki: “Mukâtil’in mevkii ehl-i tefsir
nezdinde büyüktür. Lakin huffaz, rivayet hususunda taz’if etmişlerdir.” Zehebi’de
diyor ki: “Müfessir Mukâtil b.Süleyman, metruk’ul-hadisdir, tecsim ile şaibedardır.
Maahaza ilim ev’iyesindendir, tefsirde mütebahhirdir.”
46 Cerrahoğlu, Tefsîr Tarihi, I/203. 47 eş-Şehristânî, el-Milel ve’n-Nihal, I/92. 48 İbn Hacer el-Askalânî, Tehzîbu’t-Tehzîb, X/279-280.
13
Mukâtil b. Süleyman ya isnadı ihmal etmesi veyahutta Cehm’in tenzih
akidesine karşı teşbih veya tecsim akidesini ortaya koyması yönünden ta’n
edilmektedir. Eserlerinde onun tecsim akidesini teyit edecek bir hususa
rastlanmamıştır. Onun bütün eserlerine sahip olmadığımız için, böyle bir akideye
sahip olmadığını söyleyemeyiz. Belki akidesini elimizde olmayan eserlerinden
birinde nakletmiş olabilir. İsnad yönünden yapılan ithamlara gelince, hadislere hak
vermemek elde değildir. Hakikaten eserlerinde isnadı ihmal etmiş, hatta isnadı bol
bol kullandığı Tefsiru’l-hamsi mie aye adlı eserindeki isnadların bile zayıf olduğu
söylenmiştir. Fikri temayülü, isnatlara riayet etmemesi ve ilk tefsirlerde eksik
olmayan israiliyyat dediğimiz haberleri ihtiva etmesi yönünden tenkide uğrayan
Mukâtil b.Süleyman hakkında ne denilirse denilsin, o, eserleriyle İslam tefsir
tarihinde temel şahsiyetlerdendir. Eserleri, lügat, sebebi nüzul, vücuh, müphemlerin
izahı ve tarihi hadiselerin aydınlatılması, ilk günkü fıkıh ve kıraat anlayışlarını
göstermesi bakımından mühim bir yer işgal eder. Tefsir tarihi ile uğraşanlar, ondan
ve onun eserlerinden bahsetmeden geçemezler. 49
D. Mukâtil b. Süleyman’a İsnad Edilen Teşbih Fikri
Mukâtil b. Süleyman (ö. 150/767) etbau 't-Tabiindendir. Emevilerin sonu ile
Abbasiler devrinin ilk yıllarında yaşamıştır. Siyasi ve itikadi görüşlerin netleşmediği
istikrarsız böyle bir zaman diliminde yaşayan Mukâtil’in de hiçbir fikrin tesiri altında
kalmadığını söylemek imkânsızdır. Hakkında yazılanlardan Mukâtil’in pek çok
kültürden haberdar olduğu anlaşılmaktadır. Hareketli bir dönemin siyasi, fikri ve
sosyal çalkantılarından her kurum ve şahıs gibi Mukâtil’de derinden etkilenmiştir.
Çok kültürlü bir ortamda yaşayan Mukâtil hakkında çeşitli eleştiriler yapılmıştır. Bu
eleştiriler, onun yaşadığı dönemdeki farklı itikadi mezhep akımlarının bir neticesidir
ve tefsirinde herhangi bir mezhep mücadelesi göze çarpmamaktadır.50 Ilahi sıfatlar,
büyük günahlar, kaza ve kaderle ilgili ayetlere yaptığı izahları tetkik ettiğimizde aşırı
denilebilecek bir görüşe sahip olmadığını görmekteyiz.51
49 Eryarsoy, “Çeviri Hakkında”, Tefsîr-i Kebîr, I/19. 50 Ali Bulut, Erken Dönem Tefsîr Mukaddimelerinin Tefsîr Usûlü Açısından Değerlendirilmesi, (Doktora
tezi), Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Isparta: 2005), 56. 51 İbrahim Çelik, “Kur’ân’da Haberi Sıfatlar ve Mukâtil b. Süleyman’a İsnad Edilen Teşbih Fikri”, Uludağ
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 2, sayı 2 (1987), 151.
14
Her zaman ve her devirde bir şahıs hakkında müsbet görüşlerin yanında menfi
görüşlerde yer alabilir. Muhtelif şahısların aynı kimse hakkında verdikleri değer
hükümleri, o şahsın onlara karşı olan durum ve davranışları ile yakından alakalıdır.
Şahıslar hakkında değer hükmü verirken, sadece muhtelif kimselerin o şahıs
hakkında söylediklerine itibar etmemelidir. Eğer değerlendirmeyi sadece bu
denilenler üzerinden yapacak olursak, çok büyük hatalara düşeceğimiz aşikârdır.
Şahıslar hakkında en iyi değerlendirme, şayet varsa, bizzat şahsın eserini tetkik
etmekle mümkün olacaktır. Başkalarının verdikleri değer hükümlerini, eserinde olup
olmadığını araştırmakla o şahsın hakiki değerini ortaya çıkarmış oluruz.52
Fikri ve siyasi yönden karışık, literatürün ve akaid temellerinin tam olarak
somutlaşmadığı böyle karışık bir devirde bazıları tarafından çok takdir edilen birinin
başkaları tarafından da o derece sert bir şekilde eleştirilmesi normaldir.
Allah’ın zati sıfatlarının yanında vech, yed, istiva gibi sadece Kur’an ve hadiste
ifadesini bulan diğer bazı sıfatları da vardır. Bunlar Kur’an ve hadisin haber
vermesiyle bilindiklerinden haberi sıfatlar, gerçek mana ve mahiyetleri
kavranamadığı için de müteşabih sıfatlar diye anılır. Asr-ı saadet ve hulefa-i raşidin
dönemlerinde bahse konu ayet ve hadisler tebliğ edilip semaen ve kitabeten
nakledilirken tevil edildiğine dair bir bilgiye sahip değiliz. Ancak daha sonraları
bütün kusurlardan münezzeh olan bir Allah inancını yerleştirmek için Mutezili
âlimler tarafından Kuran’da geçen bu haberi sıfatları tevil etme ihtiyacı duyuldu.
Çünkü onlar, felsefi ve mantıki delilleri nastan üstün tutmuşlardır. Buna göre
Mukâtil’in Mutezile tarafından teşbih ile itham edilmesi, haberi sıfatları tevilde bu
tür delillere itibar etmeyip sadece Kuran ve hadis delilleri ile yetindiği içindir.
Cehm b.Safvan ilahi sıfatları inkara götüren aşırı görüşlerini Horasan’da
yaymaya çalışırken ona ilk karşı çıkan Mukâtil b. Süleyman (ö.150/767)’dır. 53 Hatta
birbirlerinin fikirlerini çürütmek için karşılıklı olarak birer eser yazdıklarını
nakledenlerde vardır.54 Fakat ilahi sıfatları isbat konusundaki bu çabaları onun
Müşebbihe’yi başlatan kişi olarak bilinmesine sebep oldu. Ancak eserlerinde böyle
52 İsmail Cerrahoğlu, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Tefsirde Mukatil İbn Süleyman ve
Eserleri c.XXI, Sayı.1, Yıl: 1973, 53 İbn Ebi Hatim, Abdurrahman, er-Razi, Kitabu’l-Cerhi ve’t-Ta’dil, VIII.355, ayrıca bilgi için bknz:
Seyfullah Efe Mukâtil Bin Süleyman Tefsirinde Esbâb-ı Nüzûl, 6. DEÜ SBE Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Türkçe İzmir, 2004
54 İbn Hazm, el-Endelusi, ez-Zahiri, El-Fasl fi’l-Milel ve’l-Ehva ve’n-Nihal V, 46.
15
bir tespite rastlamak mümkün değildir. Selef uleması haberi sıfatlara iman edip tevil
etmemiş, zahiri manalarını aynen kabul etmişler, Cehm ile başlayan Mutezili görüş
ise Allah’ın sıfatları hakkındaki görüşlerini usul-ü hamsenin ilk prensibi olan tevhid
prensibi üzerine bina ederek Allah’ın zatından ayrı olarak bazı sıfatlar kabul etmek
Allah için bir takım ortaklar kabul etmek manasına gelir demişlerdir. Kuranda varid
olan bütün sıfatları müteşabih kabul edip muhkem saydıkları ء�� ����س �� ayetine
göre tevil ederler. Selefi görüşün devamı niteliğinde olan halefin görüşü ise Eş’ari
(ö.324/936) ve Maturudi (ö.333/944) ile başlamıştır. Önceleri Mutezili olan Eş’ari,
nakli delilleri akli delillerle uzlaştırarak yeni bir metodun temelini atmıştır. Buna
göre Mutezile tarafından nefyedilen ilahi sıfatlar ispat edilerek tenzihte selefe
uyulmuş, gereken yerlerde teviller yapılarak teşbih görüntüsüne son verilmiştir. Bu
metot sayesinde Müslümanların çoğunluğunu temsil eden ehl-i sünnet, haberi sıfatlar
konusundaki selefi tavakkuf (suskunluk)tan kurtarılmış ve böylece taraftarlarının iki
aşırı uç olan teşbih ve tatil düşüncelerine kaymaları önlenmiş oldu. Mukâtil’in farklı
itikadi görüşlere sahip olduğunu bildiren ifadeler gösteriyor ki ilk devirlerde hangi
düşüncenin Allah için tenzih veya teşbih ifade edeceği konusu henüz açıklık
kazanmamıştı. Bu yüzden Mukâtil b. Süleyman’ın Allah’ın sıfatlarını yok sayan
Cehm b. Safvan karşısında selefiyenin tavakkuf çizgisini aşarak ilahi sıfatları ispat
sadedinde o gün için yeni sayılacak olan bir takım açıklamalara girişmesi o bölgede
hakim olan Mutezili kelamcılar nazarında kendisinin müşebbiheden biri olarak
görülmesine sebep olabilir. Çünkü selefin ilahi sıfatlar karşısındaki tavakkufu veya
Cehm’in ta’tilinden başka üçüncü bir görüş olan aklı ve nakli birleştiren tevil görüşü
henüz ortada yoktu. Ayrıca Mukâtil’in bugün elimizde bulunan tefsirini baştan sonra
incelediğimizde onun tarafından söylendiği belirtilen ve teşbih için açık bir ifade
sayılan “Allah cisimdir, eti kanı vardır.” sözüne rastlamak mümkün değildir. Şu
halde Mukâtil için; “Müşebbiheyi başlatan biridir.” demek yerine “O, Eş’ari’nin
inkara ve teşbihe sapmadan ilahi sıfatları tevil fikrinin ilk ortaya atan birisidir, fakat
zaman çok erken olduğu için yeteri kadar netlik sağlanamamıştır.” denilebilir.
E. Mukâtil b. Süleyman’ın Eserleri
Mukâtil b. Süleyman yaşadığı dönemin şartlarına baktığımızda eser neşri
konusunda oldukça verimli bir âlimdir. O dönemde yazılan eserlerin çoğunun
16
günümüze ulaşamadığını da göz önünde bulundurduğumuzda Mukâtil’in on
civarında55 eser telif edip çoğununda günümüze kadar gelmiş olması dikkat çekicidir.
Kaynaklar, çoğunluğu Arap dili ve tefsirle ilgili olmak üzere Mukâtil
tarafından yazılan eserlerin adedinin on iki olduğunu zikretmektedirler. Bunlardan
sadece ilk et-Tefsîru’l-Kebîr, Tefsîru Hamsi Mieti Ayetin Mine’l-Kur’ân ve el-
Vücûh ve’n-Nezâir günümüze gelebilmiştir. Bu eserlere bakıldığı zaman Mukâtil’in
ilminin Kur’an kaynaklı olup onun etrafında şekillendiği ve türünün ilk örneklerinin
böylece oluşan bir birikimin ürünü olduğu açıkça belli olmaktadır. Doğal olarak
dönemin tüm âlimleri Kur’an hıfzı ve kitabeti etrafında dönen bir ilmi birikime
sahipti. Sonraki dönem ilim ehlinin durumunda olduğu gibi çoğu rivayetlerden
müteşekkil olan yazılı kaynak eserler etrafında oluşan bir ilmi birikim yoktu veya
henüz yeni oluşuyordu. Kanaatimizce bu durum da onları, Kitab’ın yorumu
konusunda lüzumlu bilgileri tahsil etmeye yönlendirmiştir. İşte Mukâtil, eserlerinden
anlaşıldığı kadarıyla bu bilgi birikimini çoğu Tabiinden olan ulemadan tahsil etmiş
ve yazarak aktarmış görünmektedir. Tefsirinde yer alan 525 esbab-ı nuzül rivayeti de
bunun bariz bir göstergesidir.56
a. Tefsîru Hamsi Mieti Ayetin Mine’l-Kur’ân
Tefsirin bugün elimizde bulunan bilgilere göre tek bir nüshası vardır, o da
Londra’da British Museum’dadır (Or. 6333). 57
Eser, Mukâtil tarafından kaleme alınmış olmayıp, ondan 150 sene sonra kitap
haline getirilmiştir. Önsöz kısmında, Mukâtil b. Süleyman’a varıncaya kadar kitabın
alındığı şahıslar, rivayet zinciri içerisinde belirtilmiş ve bu halkanın sıhhati üzerinde
durulmuştur. Eser ilk ahkâm tefsiri olma özelliğine sahiptir. 58
Yazma nüsha Cambridge Üniversitesi öğretim üyesi Isaiah Goldfeld isimli
şarkiyatçı tarafından tahkik edilmiş ve tab edilmiştir. Matbu nüsha M. Beşir Eryarsoy
55 Bilmen, Büyük Tefsîr Tarihi, I/300. 56 Seyfullah Efe Mukâtil Bin Süleyman Tefsirinde Esbâb-ı Nüzûl, s.93-7, DEÜ SBE Basılmamış Yüksek
Lisans Tezi, Türkçe İzmir, 2004. 57 İsmail Cerrahoğlu, “Tefsîrde Mukâtil b. Süleyman ve Eserleri”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi, cilt XXI (1973), 24. 58 Yakup Mahmutoğlu, “Mukâtil b. Süleyman’ın (Ö. 150 H.) Tefsîru Hamsi Mieti Ayetin Mine’l-Kur’âni’l-
Kerim (Beşyüz Ayetin Tefsîri) Adlı Kitabının Kısaca Tanıtımı ve Ahkâm Ayetleri Açısından Değerlendirilmesi”, İslâm Hukuku Araştırmaları Dergisi, sayı 13 (2009), 472.
17
tarafından tercüme edilerek Ahkâm Ayetleri Tefsiri adıyla 2005 yılında İşaret
Yayınları tarafından İstanbul’da neşredilmiştir. 59
Tefsirde sadece beş yüz tane ahkâm ayeti ele alınmıştır.
Eser Fevzi Hamurcu tarafından doktora tezi olarak incelenmiştir.60 Mukâtil b.
Süleyman ve İlk Fıkhî Tefsir adıyla basılan eserde önce Mukâtil b. Süleyman’ın
hayatı, akidesi, Müşebbihe fırkasıyla ilgisi, ilâhî sıfatlar hakkındaki görüşü, Mürcie
fırkasıyla ilgisi, Zeydiyye fırkasıyla ilgisi üzerinde durulmuştur. Daha sonra
Mukâtil’in ilmi ki şili ği işlenmiştir. Burada bilhassa tefsir ilmindeki yeri üzerinde
durulmuştur. Yine bu bölümde eserleri hakkında da bilgi verildikten sonra Tefsîru
Hamsi Mie Ayetin mine’l-Kur’ân adlı eserinin tanıtımı ve içeriği verilmektedir.
Sonra bu eserindeki metodu muhtelif örnekler verilerek işlenmektedir.
b. Mukâtil’in Di ğer Bazı Eserleri
a - Nevâdiru’t-Tefsîr,
b - Kitâbu’n-Nâsih ve’l-Mensûh,
c - Kitâbu’r-Redd ale’l-Kaderiyye,
d - Kitâbu’l-Eşbâh ve’n-Nezâir (veya el-Vücûh ve’n-Nezâir) fi’l-Kur’âni’l-
Kerîm;71 Kur’ân’daki müşterek manalara gelen lafızların ve farklı manalara gelen
kelimelerin işlendiği bu eser, önce Ali Özek tarafından doktora çalışması olarak
işlenmiş, sonra el-Vücûh ve’n-Nezâir aslıyla birlikte tercüme edilmiş olarak
tab’edilmiştir.61 Ardından Beşir Eryarsoy tarafından Kur’ân Terimleri Sözlüğü adıyla
Türkçeye tercüme edilmiş olarak İşaret Yayınları tarafından Türkçe olarak
yayımlanmıştır. 62
e - Kitâbu’l-Aksâm ve’l-Lugât,
f - Kitâbu Müteşâbihi’l-Kur’ân,
g - Kitâbu’l-Âyât ve’l-Muteşâbihât
h - Kitâbu’l-Kırâât,
i - Kitâbu’l-Cevâbât fi’l-Kur’ân,
59 Kâzım Dönmez, Mukâtil b. Süleyman’ın Fıkhî Görüşleri (Kitâbu Tefsîr-i Hamse Mie Âye Mine’l-Kur’ân
Bağlamında), (Yüksek Lisans tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Sakarya: 2009), 23. 60 Fevzi Hamurcu, Mukâtil b. Süleyman ve Kitâbu Tefsîri'l-hamsi mie Âye Adlı Eseri, (doktora tezi), (Ankara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara: 1995). 61 Mukâtil b. Süleyman, el-Vucuh ve’n-Nazair, (Haz. Ali Özek), (İstanbul: İSAV Yayınları, 1993). 62 Mukâtil b. Süleyman, Kur’ân Terimleri Sözlüğü, (Terc. Beşir Eryarsoy), (İstanbul: İşaret Yayınları, 2004).
18
j - Kitâbu’t-Takdîm ve’t-Te’hîr,
k – et-Tefsîru’l-Kebîr
c. Mukâtil’in et-Tefsîru’l-Kebîr Adlı Tefsiri ve Öz ellikleri
Mukâtil b. Süleyman yukarıda geçtiği üzere önemli bazı eserler bırakmıştır ki
bunların en önemlilerinden biri et-Tefsîru’l-Kebîr’dir. Esasen Mukâtil'in ilmî
şahsiyetinde öne çıkan yönü tefsirciliğidir. Tefsirdeki üstün başarısı büyük âlimlerin
şehadeti ile sabittir. Mukâtil tarafından yazıldığı belirtilen eserlerin isim listesi onun
aynı zamanda kâri, muhaddis ve fakih olduğunu göstermektedir. Tefsirine
bakıldığında bu durum açıkça görülecektir.63 Her ne kadar kendisinden önce Saîd b.
Cübeyr, Dahhâk, Katâde, Hasan-ı Basrî, Amr b. Ubeyd, Mücâhid b. Cebr, İkrime el-
Berberî ve İbn Cüreyc gibi âlimler Kur’ân tefsiriyle meşgul olmuşlarsa da onların
tefsirleri hem kısmîdir hem de tamamı günümüze ulaşmamıştır. Mukâtil’in tefsiri ise
günümüze ulaşmış en eski tam tefsirdir. Mukâtil âyeti âyetle tefsir etmiş, rivâyet ve
dirâyet yöntemini birlikte kullanmıştır. Bu sebeple sistematik ve kapsayıcı olmasa da
aklî tefsir yöntemini kullanan ilk müfessir olarak kabul edilmiştir.64
Tefsir, Kur’an’ın başlangıcından sonuna kadar tamdır. Ayet sırasına göre tefsir
edilmiştir. Tefsirde bir mezhep mücadelesine rastlanmamaktadır. Mukâtil tefsirini
otuz tane şeyhten almıştır.65
Mukâtil’in sahip olduğu zekâ ve Yüce Allah’ın kitabını tefsir edecek kimse
için gerekli olan her hususa dair geniş bilgisi bu konuda Mukâtil’e oldukça yardımcı
olmuştur. Mukâtil, Arab dili ve belağati konusunda geniş bir bilgiye sahipti. O, Arab
dili, bu dilin kelimeleri, kelimelerin terkibleri, kelime ve terkiblerin delâletleri,
bunların evrimi, müşterek ve müteradif lafızlar, meânî, beyân ve bedîi konusunda
geniş bir bilgiye sahibti. Aynı şekilde o icmali-tebyîni, umumu-hususu, mutlakı-
mukayyedi, emrin-nehyin delâleti gibi usul ile ilgili hususları bilmesinin yanı sıra,
akaidi, ilâhîyatı, nübüvvetle ilgili meseleleri ve hükümlerini, çeşitli kıraatleri, tecvidi,
nahvi ve eski Arap şiirini de iyi biliyordu. Kısaca Mukâtil, o dönemlerde müfessirin
63 Kâzım Dönmez, Mukâtil b. Süleyman’ın Fıkhî Görüşleri (Kitâbu Tefsîr-i Hamse Mie Âye Mine’l-Kur’ân Bağlamında), (Yüksek Lisans tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Sakarya: 2009), 13.
64 Asım Öz, “İlk Tedvin Edilen Tefsîr ve Yazarı”, http://www.dunyabulteni.net/index.php?aType=haber&ArticleID=131157&q=mukatil (4 Ekim 2010).
65 Ali Bulut, Erken Dönem Tefsîr Mukaddimelerinin Tefsîr Usûlü Açısından Değerlendirilmesi, (Doktora tezi), Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Isparta: 2005), 58.
19
gerek duyacağı bütün ilimleri eksiksiz bilmekteydi. İşte Mukâtil, sahip olduğu bu
ilmi yetkinliği tefsirinde göstermiş, bildiği bütün bu ilimleri verimli bir şekilde
kullanabilmiştir. 66
Mukâtil, dehâsı ile yüce ve üstün anlamları idrak ederek, Kur’ân'ı sade ve yalın
bir şekilde tefsir etmektedir. Bu sebeple onun tefsiri, büyük bir beğeni kazanmış, ileri
gelen imamların övgülerine mazhar olmuştur.
Nitekim tefsiri incelendiğinde görülecektir ki, ayetlerin anlaşılabilmesi için
muğlâk olan kelimelerin izahını yapmış, kelimelerin müradiflerine, vücuh ve nazaire
dikkat etmiştir.
O tefsirde yer yer isrâîlî haberlere ve tarihî hâdiselere de yer vermiştir.67 Ayrıca
önceki kutsal kitaplardan da nakiller yapmaktadır. Âdem ile Havvâ’nın Süryânîce
konuştuklarını söylemesi, Hz. İbrahim'in Tevrat’ta “merhametli baba”, İncil’de ise
“ümmetlerin babası” lakablarıyla anıldığını kaydetmesi gibi. Râzî onun şöyle
dediğini naklediyor: “İncil’de buldum ki Allah İsa peygambere şöyle dedi: Ey İsa
ulemayı tazim et ve onları nebiler ve resuller hariç bütün mahlûkata üstün tut; tıpkı
güneşin gezegenlere, ahretin dünyaya ve benim bütün mahlûkata üstün olmam gibi.”
Onun bu tavrı âlimlerimiz tarafından eleştirilmi şken, oryantalistlerden Louis
Massignon tarafından övülmüştür. 68
Müfessirimiz tefsirinde Katâde'den oldukça fazla yararlanmıştır. Tefsirde otuz
civarında râviden yapılan nakillerin çoğunda isnad zincirine yer verilmemiş, bunlar
daha ziyade Kelbî, Ebû Salih gibi yalancı olarak bilinen râvilere dayandırmıştır.69
Yani tefsirde hemen hemen isnad zinciri hiç yok gibidir. Bu durum o zamanlar
yaygın olan isnad zincirini zikretme uygulamasına aykırıdır. Zira onun yaşadığı
dönem, hadis ilminin baskın olduğu bir dönemdir. Hadis içinse isnat çok önemliydi.
Mukâtil b. Süleyman ise bu konuda çok dikkatli değildi. Bu yüzden de hadisçilerin
ağır tenkidine maruz kalmış ve ilmi kişili ğine güvenilmeyeceği söylenmiştir.70
66 İsmail Cerrahoğlu, “Tefsîrde Mukâtil b. Süleyman ve Eserleri”, 6-8. 67 Mukâtil’in Tefsîrindeki Meğazi Ve Tarih İle İlgili Habeler İçin Bkz. Mustafa Soycan, Mukâtil B.
Süleyman’ın (Ö. 150/767) Tefsîr Adlı Eserindeki Meğâzî Bilgilerinin Tesbit Ve Değerlendirmesi, (Yüksek Lisans Tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Sakarya: 2011), 10-87.
68 Asım Öz, “İlk Tedvin Edilen Tefsîr ve Yazarı”, http://www.dunyabulteni.net/index.php?aType=haber&ArticleID=131157&q=mukatil (4 Ekim 2010).
69 İsmail Cerrahoğlu, Tefsîr Tarihi, I/208-210. 70 Asım Öz, a.g.y.
20
Sebeb-i nüzul ile ilgili olarak bol bol şahıs adı zikreden müfessirimiz bu sayede
ayetlerin ilk inişi sırasında olayla ilgili şahısları öğrenmemizde önemli bir boşluğu
doldurmaktadır. Müfessir ayrıca İsrâilîyât ve tarihî hadiselere de bolca yer vermiş,
ehl-i kitâbı tasvir eden âyetleri açıklarken de bolca isim zikretmiştir. Tefsirde bazen
Kur’ân kıssaları ile ilgili olarak lüzumsuz ayrıntılara da girilmektedir.
Mukâtil’in tefsirinin en önemli özelliği kolay ve basit olmasıdır. Mukâtil
seleflerine ait tefsirlerden bir derleme yapmamış; onları incelemiş, kendince doğruya
en yakın olanı seçerek basit şekilde ifade etmiştir. Tefsirinde akıl ile nakilin içiçe
olduğunu görmekteyiz.
Onun tefsiri aynı zamanda başında bir mukaddimenin olduğu ilk tefsir olması
açısından da önem arz etmektedir. Tefsirde beş sayfa civarında bir mukaddime
bulunmaktadır.71 Ne var ki bu mukaddimenin Mukâtil’e ait olmayabileceği veya bir
kısmı onun tarafından yazılmış olsa bile bir kısmının daha sonra ilave edilmiş
olabileceği ileri sürülmüş ve rivâyet zincirinde geçen isimlerin bazılarının
Mukâtil’den sonra yaşamış olan isimler olması da buna delil olarak ileri
sürülmüştür.72 Mukaddimede ana hatlarıyla, Kur’an’ın içeriği, tefsiri bilmenin önemi,
tefsir metotları, tefsir-te’vîl kelimeleri ve tefsire ait bazı kavramlar, Kur’ân’ın
faziletleri, Kur’ân’ın şekilsel özellikleri gibi konular bulunmaktadır. 73
Mukâtil’in tefsiri, bazı yönlerden eleştirilmi ştir. Bunların başında bazı ayetleri
müşebbiheye göre yorumladığı iddiası gelir ki yukarıda izahı geçmişti. Bunun
yanında tefsirinde verdiği rivâyetlerin senedini hazfetmesi, tedlîs yapması, İsrâilîyâtı
tefsirinde bolca aktarması da eleştirilen yönlerindendir.74 Bunlar, Mukâtil’in tefsir
yönünden itibarını zedeleyen ve değerini düşüren kusurlardır.
Bu arada belirtelim ki hicrî 150 gibi oldukça erken dönemlerde tabir caizse dört
başı mamur bir tefsirin yazılmış olması bazı araştırıcıların dikkatini çekmiş, bu
tefsirin Mukâtil’e ait olup olmadığı konusunda bazı şüpheler ortaya konmuştur.
Ayrıca tefsirin içinde bulunan bazı bilgiler de bu şüpheleri kuvvetlendirmektedir.
71 Ali Bulut, Erken Dönem Tefsîr Mukaddimelerinin Tefsîr Usûlü Açısından Değerlendirilmesi, (Doktora
tezi), Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Isparta: 2005), 56. 72 Bulut, Erken Dönem Tefsîr MukaddimelerininTefsîr Usûlü Açısından Değerlendirilmesi, 56-60. 73 Bulut, Erken Dönem Tefsîr MukaddimelerininTefsîr Usûlü Açısından Değerlendirilmesi, 60. Karş. Mukâtil
b. Süleyman, Tefsîru Mukâtil b. Süleyman, I/25-29. 74 Ahmed Emin, Duhâ’l-İslâm, II/142-143; Hüseyin ez-Zehebî, et-Tefsîr ve’l-Müfessirûn, I/128.
21
Nitekim tefsirin Mukâtil b. Süleyman'a nisbet edilmesinin bilhassa eserde hicrî 144
(761) yılında doğmuş olan Yahyâ b. Ziyâd el-Ferrâ'dan nakiller yapılmış olması
açısından zor olduğu söylenmiştir. Zira Mukâtil’in henüz altı yaşında bulunan bir
çocuktan rivâyette bulunması mümkün değildir. Bu durum tefsirin Mukâtil'den sonra
yazıldığını veya en azından ona bazı ilâvelerin yapıldığını düşündürmektedir.75
Esasen ilk müdevven tefsirin hangi eser olduğu konusu tartışmalı bir
konudur.76 Mukâtil b. Süleyman tarafından yazılan ilk tam tefsir olarak kabul edilen
tefsirin orijinal adı et-Tefsîru’l-Kebîr (Büyük Tefsir)’dir. Tefsir Tefsîru Mukâtil b.
Süleyman adıyla Abdullah Mahmûd Şahhâte tarafından tahkik edilerek 5 cilt halinde
neşredilmiştir.77 Eserin ilk dört cildi tefsir, V. Cildi ise Şahhate’nin Mukâtil b.
Süleyman’a ve tefsirinin özelliklerine tahsis ettiği cilttir. Burada başta hayatı olmak
üzere eserleri, ilmi kişili ği, tefsirinin özellikleri, ilk yazılan tefsirler, Mukâtil’in
tefsirinin ilk tefsir olup olmadığı gibi hususlar ve Mukâtil’den önce tefsirin durumu
hakkında uzunca bilgiler verilir. Kısa bir süre öncesine kadar bu tefsirin bugüne
ulaşmadığı söyleniyordu, o yüzden de günümüze ulaşan en eski tam tefsir olarak İbn
Cerîr et-Taberî’nin tefsiri kabul ediliyordu. Daha sonraları kütüphanelerimizde
bulunan nüshaları tespit edilen Mukâtil’in tefsiri tahkik edilerek basıldı ve ondan
sonra da günümüze ulaşan en eski tam tefsir olarak kabul edilmeye başlandı.
Tefsir, Kur’ân-ı Kerim’in tefsiri türünden günümüze ulaşabilen en eski
tefsirdir. Kur’ân’ın tümünü tefsir etmiş olması hasebiyle de çok değerlidir. Tefsir
hem dirayet hem rivayet tarzında yazılmıştır. Zaman zaman dilbilimsel tahliller
yapılmış, şiirle istişhatta bulunulmuştur.
d. Mukâtil’in Tefsirinin Tercümesi
Eser, Tefsir-i Kebîr adıyla M. Beşir Eryarsoy tarafından Türkçeye çevrilmiştir.
Beşir Eryarsoy başta tefsirle ilgili olanlar olmak üzere pek çok eseri Türkçeye
tercüme eden bir kişidir.
Tercüme 2006 yılında İşaret yayınları tarafından lüks bir kapak içerisinde 4 cilt
halinde basılarak piyasaya dağıtılmıştır. Eryarsoy, tercümede Şahhate’nin neşrettiği
75 Eryarsoy, “Çeviri Hakkında”, Tefsîr-i Kebîr, I/6. 76 Hüseyin ez-Zehebî, et-Tefsîr ve’l-Müfessirûn, I/142-144. 77 Tefsîru Mukâtil b. Süleyman, (Tahk. Abdullah Mahmud Şehhate), (el-Kâhire: 1979-1989), V cilt.
22
nüshayı esas almıştır. Tefsirin I. cildi 600, II. cildi 548, III. cildi 648 ve IV. cildi de
480 sayfadır.
Eryarsoy, tefsirde el-Ferrâ, Ebû Ubeyde, Ebû’l-Abbâs Sa’leb ve benzeri
Mukâtil’den sonra yaşamış âlimlerden yapılmış nakillerin olduğuna işaretle, bunların
Mukâtil’in değil, sonraki ravilerden birinin ilavesi olduğunu söylemektedir.78
F. Mukâtil hakkında güncel çalışmalar
Mukâtil b. Süleyman'ın ilmî kişili ği ve eserleri zamanımızda çeşitli
araştırmalara konu olmuştur. Bunlar arasında M. M. al-Sawwaf’ın Muqâtil b.
Süleyman an Early Zaidi Theologian with Special Reterence to his Tafsîr al-Khamsi
miat aya, İbrahim Çelik'in İlk Müfessirlerden Mukâtil b. Süleyman’ın Tefsirdeki
Metodları,79 Fevzi Hamurcu'nun Mukâtil b. Süleyman ve Kitâbu Tefsiri'1-Hamsi mie
Âye Adlı Eseri,80 Übey b. Ali el-İd'in Tefsîru Mukâtil b. Süleyman: Tefsîrü'l-hamsi
mîe âye fi'l-emr ve'n-nehy ve'l-helâl ve'1-harâm81 adlı tezlerini zikredebiliriz. Ayrıca
Ömer Türker'in Mukâtil b. Süleyman'ın Kur'ân'ı Te’vîl Yöntemi82, Kazım Dönmez’in
Mukâtil b. Süleyman’ın Fıkhî Görüşleri (Kitâbu Tefsîr-i Hamse mie Âye
mine’l’Kur’ân Bağlamında)83 Mustafa Soycan’ın Mukâtil b. Süleyman'ın (ö. 150/767)
Tefsîr Adlı Eserindeki Megâzî Bilgilerinin Tespit ve Değerlendirmesi,84 Mustafa
Demir’in İlk Fıkhî Tefsir ve Müellifi Mukâtil b. Süleyman,85 adlı çalışmaları, Selma
Sırakaya’nın Mukâtil b. Süleyman’ın Tefsîri ile Vücuh ve Nezair Eserinin
Mukayesesi, (Yüksek Lisans tezi, Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü),
(Çorum); Zehra Yıldırım, Mukâtil b. Süleyman’ın Müteşabih Kabul Edilen Ayetlere
Yaklaşımları, (Yüksek Lisans tezi, Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü) de
bunlardandır.
78 Beşir Eryarsoy, “Çeviri Hakkında”, Tefsîr-i Kebîr, I/6.117 (Doktora tezi), Oxford University, 1969. 79 (Akademik çalışma), Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Bursa 1988). 80 (Doktora tezi), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Ankara: 1995). 81 (Yüksek lisans tezi), el-Câmiatü'1-İslâmiyye, (el-Medîne el-Munevvere: 1409). 82 (Yüksek lisans tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Sakarya, 1999). 83 (Yüksek Lisans tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Sakarya: 2009). 84 (Yüksek Lisans tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Sakarya: 2011). 85 (Yüksek Lisans tezi), Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Sivas: 2010).
23
Kaynakça
• Ahmed Emin, Duhâ’l-İslâm
• Ali Bulut, Erken Dönem Tefsîr Mukaddimelerinin Tefsîr Usûlü Açısından
Değerlendirilmesi, (Doktora tezi), Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü (Isparta: 2005)
• Asım Öz, “İlk Tedvin Edilen Tefsîr ve Yazarı”
http://www.dunyabulteni.net/index.php?aType=haber&ArticleID=131157&q
=mukatil (4 Ekim 2010)
• Beşir Eryarsoy, Tefsîr-i Kebîr
• Cârullah Ebû’l-Kâsım Mahmûd b. Ömer ez-Zemahşerî, el-Keşşâf an Hakâiki
Ğavâmidi’t-Tenzîl ve Uyûni’l-Ekâvîl fî Vucûhi’t-Te’vîl
• Celâluddîn Abdurrahman es-Suyûtî, el-İtkân fi Ulûmi’l-Kur’ân
• Ebû’l-Hasan Ali b. İsmail Ebû Musa el-Eş'arî, Makâlâtu’l-İslâmiyyîn ve
İhtilâfu’l-Musallîn, (Tahk. Nuaym Zarzûr)
• eş-Şehristânî, el-Milel ve’n-Nihal
• ez-Zerkeşî, el-Burhân fi Ulûmi’l-Kur’ân
• Fehd b. Abdurrahman er-Rûmî, İtticâhâtu’t-Tefsîr fi’l-Karni’r-Rabi’ Aşer
• Fevzi Hamurcu, Mukâtil b. Süleyman ve Kitâbu Tefsîri'l-hamsi mie Âye Adlı
Eseri, (doktora tezi), (Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara:
1995).
• H. İbrahim Hasan, İslâm Tarihi
• Hüseyin ez-Zehebî, et-Tefsîr ve’l-Müfessirûn
• İbn Ebi Hatim, Abdurrahman, er-Razi, Kitabu’l-Cerhi ve’t-Ta’dil
• İbn Ebî Hâtim, Kitâbu’l-Cerh ve’t-Ta’dîl
• İbn Hacer el-Askalânî, Tehzîbu’t-Tehzîb
• İbn Hallikân, Vefeyâtu’l-A’yân,
• İbn Hazm, el-Endelusi, ez-Zahiri, El-Fasl fi’l-Milel ve’l-Ehva ve’n-Nihal
• İbrahim Çelik, “Kur’ân’da Haberi Sıfatlar ve Mukâtil b. Süleyman’a İsnad
Edilen Teşbih Fikri”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 2,
sayı 2 (1987)
24
• İbrahim Çelik, Mukâtil b. Süleyman ve Tefsîrdeki Metodu, Uludağ
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Bursa 2000)
• İsmail Cerrahoğlu, “Tefsîrde Mukâtil b. Süleyman ve Eserleri”, Ankara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt XXI (1973)
• İsmail Cerrahoğlu, Kur’ân Tefsîrinin Doğuşu ve Buna Hız Veren Amiller
• Kâzım Dönmez, Mukâtil b. Süleyman’ın Fıkhî Görüşleri (Kitâbu Tefsîr-i
Hamse Mie Âye Mine’l-Kur’ân Bağlamında), (Yüksek Lisans tezi), Sakarya
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Sakarya: 2009)
• Mehmet Akif Koç, Tefsîrde Bir Kaynak İncelemesi -es-Sa’lebî (427/1036)
Tefsîrinde Mukâtil b. Suleyman (150/767) Rivâyetleri-, (Ankara: Kitâbiyât,
2005)
• Mukâtil b. Süleyman, el-Vucuh ve’n-Nazair, (Haz. Ali Özek), (İstanbul:
İSAV Yayınları, 1993).
• Mukâtil b. Süleyman, Kur’ân Terimleri Sözlüğü, (Terc. Beşir Eryarsoy),
(İstanbul: İşaret Yayınları, 2004).
• Mukâtil b. Süleyman, Tefsîrü Mukâtil b. Süleyman, (Tahk. Abdullah
Mahmud Şehhâte) (el-Kâhire, 1979-1989)
• Mustafa Soycan, Mukâtil B. Süleyman’ın (Ö. 150/767) Tefsîr Adlı Eserindeki
Meğâzî Bilgilerinin Tesbit Ve Değerlendirmesi, (Yüksek Lisans Tezi),
Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Sakarya: 2011)
• Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük Tefsîr Tarihi
• Ömer Türker, “Mukâtil b. Süleyman”, T.D.V. İslâm Ansiklopedisi, c. XXXI,
(İstanbul: 2006)
• Ömer Türker, Mukâtil b. Süleyman'ın Kur'ân'ı Te’vil Yöntemi, Basılmamıs
Yüksek Lisans Tezi, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya,
1999
• Seyfullah Efe Mukâtil Bin Süleyman Tefsirinde Esbâb-ı Nüzûl, 6. DEÜ SBE
Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Türkçe İzmir, 2004
• Şemsuddin ez-Zehebî, Târîhu’l-İslâm
• Yakup Mahmutoğlu, “Mukâtil b. Süleyman’ın (Ö. 150 H.) Tefsîru Hamsi
Mieti Ayetin Mine’l-Kur’âni’l-Kerim (Beşyüz Ayetin Tefsîri) Adlı Kitabının
25
Kısaca Tanıtımı ve Ahkâm Ayetleri Açısından Değerlendirilmesi”, İslâm
Hukuku Araştırmaları Dergisi, sayı 13 (2009)