tezkire - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/d01353/1994_7-8/1994_7-8_gunduzs.pdf · 2015. 9. 8. ·...

15
tezkire tezki r e·?-8. Bahar-Yaz 1994

Upload: others

Post on 05-Feb-2021

8 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • tezkire

    tezkir e·?-8. Sayı, Bahar-Yaz 1994

  • ES_OTERİK BiL

  • tezkire

    MS.2. yüzyıldan itibaren güney Mezopotamya'nın genellikle bataklık olan yörelerinde yaşayan, inanç ve ibadet sistemi açısindan Harranllerden tamamıyla ayrı olan ve Kur'an öncesi dönemlerden günü-müze kadar arap komşularınca Sabiiler (şabi'un, şubba veya şubbi) diye adlandıruan grup ise dikkate alınmadı. Genellikle gününlüz araştırıoları?ln Sabiilerle ilgili Harran paganizmini ön .plana çıkaran yaklaşımları temel · almalan ,ve Sabiilerle ilgili ilk elden kaynaklara inmek ve konuya bilimsei açıdan yaklaşmak yerine sadece klasik kaynaklarda bu konuda yer alan çeşitli spekillas.ypnlan tekrar etmeyi tercih etmeleri, günümüz-de az sayıda da olsa varlığını devam ettiren Sabit toplumunu,n zaman za-man şiddetli tepkisine yol açb. Nitekim içinde bulunduğumuz yüzyılın ilk yansınd~ Irak'lı bir yazarın, Sabiilerin yıldızlara ve gezegeniere tapınanlar' olduğu şeklindeki bir yazısına Irak'ta yaşayan Sabii cemaati şiddetli. tepki 'göstermiş, yazarı mahl

  • Esoterik Bilgi ve Kurtllluş Toplumu: Sabitler

    lam alimlerinin Sabiilerle ilgili olarak verdikleri bilgiler,günümüzde de hala aynı bölgede yaşayan Sabiilerin (Mandenler) özellikleriyle uyuşmaktadır. Ancak bu alimler, içe dönük Gnostik bir toplum olan. Sabiileri yeterince anlayamamış, onlarla ilgili kendi değerlendirmelerine dayalı 'görüşler ileri sürmüşlerdir. Örneğin Sabiilerin ilahi tarzında olan gün-lük ibadetlerle ilgili olan dini metinleri Zebur sanılmıştır. 5 . · MS 9. yüzyılın son dönemlerinden itibaren kaynaklarda Sılbillerin kim olduklan ve nerede yaşadıklanyla ilgili olarak değişik görüşler yer almaya başladı. Bu döneme ait İslami kaynakların birçoğu Sabiileri Harran'da yaşayan ve yıldızlara, gezegeniere ve bunlara ait putlara tapınan "Harran Sabiileri" ve Basra ile Vasıt arasındaki batal.dık bölgeete ya-şayan .. ve inanç ve ibadet sistemi açısından Harrandak.ilerden tamamen farklı olan "Bataklık Sabiileri" diye iki gruba ayırdılar. Bu döneme ait kaynaklann hemen hepsi, Harranilerin MS 10. yüzyıldan itibaren sosyo-kültürel alanda gösterdikleri parlak ·başarılara paralel Ol!lJ'akeserlerinde Sabiilerin inanç ve ibadetleri başlığı altında Harran putperestlerinin inanç ve ibadetlerini işlediler ve Sabiiler olarak sürekli Harranileri ön plana çıkardılar. Hi eri ilk iki yüzyılda yaşayan islam alimleri Sabiilerin kim oldukları ve özellikleri konusunda Sabiilerle Harranlı paganlar ara-sında hiç bir irtibat kurmayıp, Sabiilerin güney Mezopo.tamya'da yaşadP

  • / tezkire

    Harranlıların "putperestler" veya basitçe "Harraniler" gibi isimlerle anıldıklannı vurgulamaktadır. 7 Biruru'nin bu ifadeleri çeşitli İslami- veya gayri İslami kaynaklarca da desteklenmektedir. İslam öncesi dönemlerde Hristiyan Urfa'lı (Edessa) yazarların Harran'dan "putperestlerin şehfi" ve benzeri isimlerle bahsettikleri; yine Harun Reşid'in kadısı Ebu Yu-suf'un Harran halkının Nıbtiler (Süryanca konuşan halk) ve Yunanlı mültecilerden oluŞtuğunu ifade ettiği bilinmektedir. 8 Zımmilik statüsü-nü devall) ettirebilmek amacıyla Sabii ismini adapte eden Harran putpe-restleri sonraki dönemlerde bp, edebiyat, çeviri ve diğer çeşitli dallarda meşhur oldular, hatta bazıları halifelerin sarayına kadar yükseldiler. Bunlardan bir kısmı (örneğin Sabit ibn Kurra) lslam'a karşı hararetle Hari:an paganizmini savundu. Harranller Sabii ismi albnda sivritip pek çok alanda parlak bir dönem yaşarken, güney l'4ezopotamya'da yaşayan asıl Sabiiler 'ise -kendi Gnostik yapılanna uygun olarak- toplum içerisin-de oldukça sönük kaldı, bir bakıma uı:ıutuldular. Dolayısıyla son dönem İslami kaynaklarda Satiiiler adı alhnda HarranHer ön plana çıkmış ve onların inaç ve ibadetleri Sabiilik diye sunulmuştur. Yine bu nedenle Sabiilik kısaca "yıldızlara ve putlara tapınma" şeklinde tarif edilmeye başlanmışbr. Bununla birlikte zaman zaman bazı kaynaklar güney Me-zopotamya'da da: bir Sabii grubun yaşadığını ve bunlann, Harranlllar-dan inanç ve ibadet yönünden farklı bir yapıya sahip olduklarını vurgu-lamışlardır:

    ı Q)\alde gerÇek Sabiiler güney Mezopotamya'da yaşa}'an ve "Batak-lık S,abiilerl" veya "Vasıt Sabiileri" ·gibi isimlerle adlandınlan gruptur. I

  • Esoterik Bilgi ve Kurtu.luş Toplumu: Sabiikr

    ' olan" anlamına Sabiiler için bir isim qlarak kullanılmışbr. Zira vaftiz dı-şardaki bir gözlemci açısından Sabiilerin en çarpıcı karakteristik özellik-

    . lerinden birisidir. Sahiller ise kutsal kitaplarında ve kendi araJarında kendilerini Mandenler (bilenler, arifler veya gnostikler) veya Nasuralar (kutsal emirleri koruyup gözetenler) isimleriyle adlandırırlar. 9 Biiinci isim daha yaygın plarak kulJarulıp bütün Sabiileri ihtiva ederken, ikinci isim Sa biiler arasındaki rahipler ve ileri gelenler gibi seçkin kişilerle· ta-rihsel açıdan erken dönem Sabiileri (Sa biileri n atalan) için kullanılmaktadır.

    SabiiJerJe ilgili çeşitli dış kaynakJarla Sabii kutsal kitaplarında Sabiilerin erken dönem tarihlerinden bahseden metinler, Sabiilerin .şu anda yaşadıklan yörenin yerlileri olmadıklanru; Filistin-Ürdün bölge-sinden göç ederek buraya yerleştiklerini belirtmektedir. 10 Sabit gelene-ğinde bulunan Yahudilikle ilişkili pek çok unsur ile Sabiilerin dini litera-türlerinde kendilerini bir zamanlar (İsa'ya kadar olan dönemde) Ado-nai'ye (Yahudi tanrısı olan Yahve'nin "Rabbim" anlamına gelen bir diğer ismi) tapanlar olarak tanımlamalan 11 Sahilliğin menşe itibarıyla Yahudi-lik içerisinde filiztenerek ortaya çıkmış olan bir dini sistem olduğunu or-taya koymaktadır. Ayrıca Sabiilerin erken dönem atalarından Nasurailer olarak bahsetmeleri ve Hz. Yahya'yı yüce Sabit liderlerinden, Nasurailer-den biri olarak niteleyip, onu "İlahi Elçi", "Gerçekliğin Peygamberi" ve "Yüce Rehber" gibi isimlerle adJandırmaJarı,12 ve benzeri hususlar da Sabiilerin Yahudi geleneğiyJe, özellikle de heterodoks Yahudi akırnlanyla olan ilişkilerini vi:ırgulamaktadır. Kilise Babası Epiphanius gibi çeşitli kaynaklardan Nasuraizm hareketinin Hz. lsa öncesi dönemlerden ibba-ren varlığım sürdüren ve Kudüs merkezli resmi Yahudilik anlayışının dışında olan heterodoks bir Yahudi ak_ımı olduğunu bilmekteyiz. 13 Ku-

    9. Bkn, Rudolph, K., Mnndneslm, Leiden (1978), s. 1. 10. Silbillerin menşei ve erken d önem tarihleri için bkn, Gündüz, Ş., The Origins nııd Early

    . History of the maııdaeans and Their Relation to the Sabians of. the Qur'aıı nııd to the Hn"nııiaııs, (Phd Thesis) Manchester (1991),

    n Bkn, Haıan Gawaita, ed, and tr. E, S; Drower, (The Hnran Gawaitn nnd the Baptism of Hibil Ziwa) Vatican City (1953), s, 3, ·

    12. Krş, aynı eser, ss. 5-6, 13. Bkn Epiphanius, The Pnnnrion of Epiphnnus of Salamis, Book I (Sects, 1-467, tr, F, Willi-ams, Leiden (1987), ss, 42-50,

    47

  • / te z·k ir e

    ·düs'teki ortodoks Yahudiler kendilerince kabul edilen resmi Yahudilik anlayışının dışında olan diğer kişileri genellikle Nasuralardan olmakla suçlamış ve bu nedenle Hz. lsa ve ilk cemaah da Yahudilerce ilk zaman-lar Nasuralar ismiyle adlandırılmışlardır. Sabiilerin kendilerine Nasur.a-lar ismini vermeleri ve erken döneme ait metinlerinde Sabiiliği Nasura-izm (naşaruta) olarak adlandırmaları, 14 onların da İsa öncesi dönemde Yahudilik içerisinde filizlenen bu hareket içerisinde olduklarına işaret et-mektedir. Nitekim Yahudi toplumunun bir üyesi olarak doğup büyü-dükten' sonra Kudüs'te temsil edilen resmi Yahudilik anlayışına karşı çıkarak kendi öğretileri doğrultusunda ayn bir cemaat oluşturmaya çalışan ve bu nedenle takibata alınarak neticede öldürülen Hz. Yahya'nın Sab~kte önemli bir yere sahip olması; h~tta onun adına bir kutsal kita-bın (Draşa d Yahya) tahsis edilmesi de S~biilerin Yahudi geleneğiyle olan sıkı irtibatlanna delil teşkil etmektedir. '

    Heterodoks Yahudi geleneği içerisinde Filistin-Ürdün bölgesinde doğan Sabiilik (veya daha yerinde bir deyimle proto-Sabiilik/Nasura-izm) merkezi Yahudilerin büyük tepkisine yol açb. Sabii kutsal .metinle-rinde oldukça dramatik bir ifade tarzıyla işlendiği gibi MS 1. yüzyılın muhtemelen ilk yarısında Yahudiler Sabiilere karşı sıkı bir takibat ve sindirme hareketine başladıla,r. Bunun neticesi olarak Kudüs ve ha vali-sinde pek çok Sabii öldürüldü. Özellikle Kudüs'te b~ çok Sabii ileri gele-ninin öldürülmesi Sabiilerin zihinlerinde derin izler bırakh.15 Katliam-dflll,..kurtulabilen S.abüler çareyi bu bölgeden kaçarak doğuya doğru göç efolede buldular. Gerek Plini gibi Sabillit< dışı kaynaklarda gerekseSabii kutsalliteratü:ründe belirtildiği gibi bu göç olayında Sabiilere İran'da hü-küm süren Part hanedam yardımcı oldu. 16 Sabiiler Part kralı 3. Artaba-nus'un himayesinde önce dağlık Adiabene (Adiabenos) bölgesine yerleştiler. Ancak bu bölgede var olan Yahudi kolonisinin bölgenin hakim aile-si üzerindeki etkisini arhrmasıyla, dirrumdan rahatsız olan Sahiller tek-rar göçe karar vererek Fırat ve Dicle sahillerinden güneye, bataklık böl-gelere doğru hareket ettiler ve orada yerleştiler. Sabiiler Sasaniler döne-

    14. Bnk. Ginza, ed, and tr, m, Lidzbarski, (Ginza der sehat% oder das grosse Buch der mnndaer ılbersetzt und erk1nrt) Göttingen (1925), s, 508, 15. Bkn, aynı eser, s. 341; Haran Gawaita, s. 8,

    16. Bkn, Gawaita, s, 3; Macuch, R, "Aniaılge der Mandaer", in Die Arnber iıı deıı Alten Welt,ed, F, Althelm and R, Stiehl, v, Il, Berlin (1965), ss, 127-133, ·

    48

  • Esoterik Bilgi ve Kurtuluş Toplumu: Sabitkr

    mine kadar bu bölgede bir bakıma alhn çağlanıu yaşadılar. 17 Partltiarın himayesi altında pek çok tapınak ve-yerleşim merkezi oluşturdular. Part hanedanının bu iyiliğini Sa biiler hiç bir zaman unutmadılar. Kutsal ki- . taplarında onlara karşı olan sevgilerini her zaman ifade ettiler; hatta za-manla kral Artabanus'u bir bakıma semavi varlık mertebesine çıkardılar.18 Partlılann Sasani hanedam tarafından yönetimden uzaklaştınlmasıyla Sabiilerin bu altın çağı son buldu. MS 3. yüzyılda Sasani İmparatorluğu başrahibi Kartir döneminde Mecusiliğin resmi din olarak kabul edilmesini müteakip imparatorlukta azınlığı teşkil eden Yahudilik, Hris-tiyanlık, Budizm ve benzeri pek çok din mensubu gibi Sabiiler de sıkı ta-kibata alındılar. Bunun neticesinde pek çok Sabii tapınağı yıkıldı ve bazı Sabii yerleşim-merkezleri dağıtıldı. 19

    Siibiilerin yaşadıkları güney Mezopotamya'ıun Müslümanlarca fet-hiyle, diğer azınlıklar gibi Sabiilere de zımmi statüsü uygulandı. Sabiiler Müslümanların tendilerine ehl-i ki tab muamelesi yaptıklarını ve herhan-gi bir. kötü muameleye uğramaksızın zımmi statüsüne tabi tutulduklarını kendi literatürlerinde ifade etmektedirler.20 · •

    Günümüzde Sabiiler güney Irak'ta Şattülarab su yolu civarındaki bataklıkbölgelerde küçük gruplar halinde ve Basra, Bağdad gibi şehirlerde dağınık cemaatler şeklinde varlıklanru devam ettirmektedirler. Toplam nüfusla~ı 15-20 bini geçmemektedir. Sabiiliğin kab kurallarla · çevrili kapalı bir cemaat yapısı öngörmesi ve çağdaş eğitim ve çeşitli ile-

    · tişim araçları vasıtasıyla diğer dinlerle, özellikle lslamla iletişimin art-ması Sabii cemaatının genç üyeleri arasında din değiştirme sürecini ar-tırmakta, bu da uzun ·bir tarihi sürece ve köklü bir dini literatüre sahip olan ve yeryüzünde . derlitoplu olarak yaşayan son Gnostik din olma özelliğini taşıyan Sabij)iğin müntesiplerini hızla kaybetmesine ve yok ol-masına neden olmaktadır. Bu nedenle belki de yakın bir gelecekte yaşayan Sahillikten söz etmek mümkün _olmayacaktır.

    Sayıca az olmalarına rağmen Sabiiler oldukça kabarık bir dini ~i tera-türe sahiptirler. Sabii kutsal kitaplan Ararncanın doğu lehçelerinden biri-

    17. Bkn, Haran Gawaita, s. 10,

    18. Bkn, Drower, E,S, R, Macuch, A Mnndaic Dictioııary, Oxiord (1963), s. 36, 19. Bkn, Haran Gawaita, ss, 14-15; Sprengling. M, "Karti.r, Founder of Sasanian zorcastri-anism", AJSI,57, 1940, s. 221, 20.l

  • tezkire

    si olan Mandence dilindedir ve bu dilin yazı ·karakterleriyle yazılmış Sabiilerin en önemli ve hacim olarak en büyük kutsal kitapları Ginza'dır. "Hazine" anlamll1a gelen Ginza ayrıca Sidra-Rabba (Yüce Kitap)olarak da adlandırılmaktadır. Sağ Ginza ve Sol Ginza Şeklinde iki ana kısma ayrılan Ginza teolojik, mitolojik, kozmolojik ve ahlaki çeşitli konuları ele al-maktadır. Bir diğer önemli kutsal kitap olan Draşa d Yahya'da (Yah-y~'run Öğretileri) ise teolojik ve mitolojik konular yanısıra Sahillikteki kurtarıcı figür olan Anuş'un yeryüzüne gelişini ve faaliyetlerini, ayrıca Yahya'nin doğumundan itibaren bütün hayabm ve öğretilerini uzun uzadıya ele alan bölümler bulunmaktadır. Günlük dua ve ibadet kitabı mahiyetinde olan Qofasta'da ise Sabiilerin günlük ibadetlerinde (özellik-

    1· le vaftiz ve rit yemeklerinde) kullanrukları dini metinler yer almaktadır. Bunlann dışında yalnızca rahiplerin kullandığı . AlfTrisar Şuialia, Şarha d Qabin d Şişlam Rabba, Trasa d Taga d Şişlam Rabba, Alma Rişaia Rabba ve Alma Rişaia Zuta gibi kutsal metinler; Diwan Abatur, Diwan Masbuta d Hibil Ziwa, Diwan Nahrawata ve Divan Haran Gawaita gibi divanlar ve Sfar Malwaşia gibi astrolojik metinler deSabii kutsal li teratürü arasında yer almaktadır. Son olarak çanak, çömlek ve kurşun Jevhalar üzerine ya: zılı olarak çeşitli arkeolajik kazılar sonucu bulunan karanlık' ve kötü güçlere karşı koruyucu muska ve sihir metinleri ihtiva eden pek çok ma-teryal de·Sabii literatürü arasında zikredilebilir. Elimizde bulunan el yaz-ması nüshalardan en erkeni MS 16. yüzyıldan öneeye gitmemekle birlik-

    ~ ~?Sa bii kutsal metinleri üzerinde yapı!an araşbrmalar bu metinlerin MS \ 3. tüzyıldan itibaren kompeze edilmeye başlandığını gösteriniştir. 21

    KutSal kitaplarda yer alan çeşitli ifadelerden metinlerin müteaddid defa-lar kopya !edildiklerini, kopya sırasında metne bazı ilaveterin ve değişik yorumlamalann yapıldığını anlıyoruz. Sabiiler ,kutsal öğretilerinin ya-bancıların eline geçmesini önlemek amacıyla zorda kaldıklannda zaman zaman kutsal kitaplarını topluca imha etmek yoluna da gitmişlerdir. · : Temel inanç esaslan, kozmogoni ve antropogoni öğretileri ve kurtu-luş doktriniyle Sabiilik, Gnostik inanç sisteminin tipik bir örneğini sergi-lemektedir. Sabiilikte inanç esasları Gnostik bir dualizm temeline dayalı-. dı.r. Buna göre bir tarafta Işık alemi (alma d nhura) diğer tarafta,ise Ka-

    ı

    21. Bl

  • Esoterik Bilgi ve Kurtuluş Toplumu: Sabitler

    ranlık alemi (alma d hşuka) bulunmaktadır. Bu iki alem arasında bitmek bilmeyen bir düşmanlık ve çekişme olmakla birlikte, bunların her ikisi de birbiri için zorunlu olarak vardırlar.22 Dolayısıyla bunlardan herhangi birinin yokluğundan bahsetmek imkansızdır. Sabii teolojisine göre Işık alemi ve Işık varlıkları "Kudretli Ruh" veya ''Yüce l:fayat"tan tezahür et- . mişlerdir. Buna karşın Karanlık alemi ve Karaı)lık varlıklar ise ."Kara Su"d~n çıkmışlardır. 23 O halde ezelden beri var olan ve onlar için bir son da düşünülemeyen varlıklar "Yüce Hayat" ve bunun rakibi olan "Kara Su"dur. Işık aleminin başında farklı isimlerle ifade edilmeye çalışılan bir yüce varlık vardır. Bununla ilgili olarak kullanılan en yaygın isimler arasında "Işık Kralı", "Hayat", "Yüce Hayat", "Kudretli Ruh" ve "Yüceli-ğin Efendisi" sayılabilir. Bu yüce varlığın etrafında !-lthria (zenginler) ve malkia (krallar) denilen sayısız Işık varlıkları yer alırlar. Karanlık alemi de benzer bir yapıya sahiptir. Bu alemin başında ise "Karanlık Kralı" de-nilen bir varlık vardır. Bunur.ı etrafında ise her türlü şeytani kötü varlık, yani ifritler; devler ve büyücüler gibi karanlık güçler yer alırlar. Asıllan itibarıyla kötü ve karanlık olan bu varlıkların yanısıra bir de· çeşitli ne-den~erle Işık Kralı'nın gözünden düşerek Işık Aleminden atılan ve bu nedenle kötü ve karanlık alemle işbirliği yapan düşmüş varlıklar mev-cuttur. Bunların başında Ruha gelir. Sabiilerin inancına göre 7 gezegen ve 12 burç kutsal metinlerde sık sık karanlık ve kötü güçlerin elebaşı ola-rak nitelenen Ruha'nın karanlık güç Ur'la birleşmesi sonucu doğan ço-cuklarıdır. Bu nedenle Sabillikte yıldızlara, gezegeniere ve burçlara ta-zim etmek ve tapınmak şiddetle yasaklanmakta ve onlara tapn1anlar la-netlenmektedir.24 ·

    Sa bii kutsal metinlerinde üstün varlik olan "Yüce Hayat" veya "Kud-retli Ruh"tan Işık- alemi ve İşık varlıklarının çıkışı -bir diğer ifadeyle düşüşü- birkaç safhada olmuştur. Bu safhalar "İkinci Hayat", "Üçüncü Hayat'' ve "Dördüncü Hayat" gibi isimlerle isirnlendirilir. Bunlara ayrıca Yuşamin, Abatur ve Ptahil gibi sembolik isimler de verilmektedir. Bu üç

    22. Bkn, Ginza, ss, 5 vd; Al{ Trisar Şııalia, ed, and tr, E,S, Drower, (the Thousand and Twelve Questions), Berlin (1960), ss, 146, 210-211, 23, Bkn, Ginza, ss, 65, 277; Qolasta, ed~ and tr, E,S, Drower, (The canorucal Prayerbook of the andaenans), Leiden (1959), s, 1 24. Bkn, Ginza, ss, 24-25, 99-101,511; Qolasta, ss, 62/97-98, 110; AlfTrisar Şuialia, ss, 171, . 251, 1 '

  • tez ki re

    çıkış veya düşüş safhasından ilk ikisinde Işık alemi ve varlıklan teza-hür 'etmişlerdir. Son safha ise düşüşün son merhalesini 'oluşturmaktadır. Bu safhada yer alan Işık unsurları karanlık ve kötülük alemiyle ilişkiye g~erek maddi alemi oluşturma yoluna gitmişlerdir. Bu safhaya ha-kim olan Ptalill Sabii teolojisinde maddi alemin yarahcılığıru. üstlenen güç, yani demiurgtur.25 Ptahil bpkı Ruha gibi düşmüş bir Işık varlığıdır. Demiurg olarak görev yapan P~l Işık aleminden düşüşün son safhası olan·Dördüncü Hayat'ta karanlık güçlerle ilişkiye geçerek onların yardımıyla maddi alemi (yeryüzünü) yaratmışbr. Diğer ilk iki safhada bulunan Işık varlıkları, Işık aleminde kalırken, karanlık ile işbirliği ya-

    . p,an ve maddeyi yaratan Ptahil'in tekrar Işık alemine dönmesine izin ve-rilmemiştir.

    Madde aleminin yarahlmasından sonra demiurg Ptahil prototip in-sanın, yani Adem'in yarabiması işini de üstlenir. 26 Karanlık güçler, Ru-ha ve bunun çocukları olan 7 gezegen ve 12 burcun yardımıyla Ptahil ilk insanAdem'in cesedini yarahr. Ancak bu yaratma işi başarısızlıkla so-nuçlamr. Zira yarablan insan hayattan ve canlılıktan yoksundur. Bu nok-taP,a yüce Işık Kralı olaya müdahale eder ve Işık aleminden Adem'in ru-hunu (Adakas veya Adam Kasia) demiurg Ptahil taraf~ndan yarahlan Adem'in cesedine gönderir. Ruhun cesede girmesiyle ilk insanAdem ayağa kalkar, hapşırır ve konuşmaya başla.r. Böylelikle Adem birbirine ~ıt iki varlığı, bir tarafta karanlık alemine ait olan maddeyi (cesedi) diğer \atifta ise Işık aleminden cesede düşen ruhu bünyesinde toplamaktadır. Sabii inancına göre kozmaJojik alell!de iki zıt kutup olan Işık ve Karanlık veya iyilik ve kötülük prensipleri arasında sürekli bir çekişme ve savaş olduğu gibi, aynı şekilde insanda da bu iki zıtlık, yani karanlığı temsil eden ceset ile lşığı temsil eden ruh arasında sürekli bir mücadele söz kO-nusudur.

    İnsanın yarabiışı ile ilgili tasavvur Sabii Gnostik dualizminin en çarpıcı örneğini sergilemektedir. Bir tarafta ilk insana hayat taşıyan ruhu veren yüce Tanrı, diğer tarafta ise maddi cesedi yaratan bir demiurg fi-gürü bu dualizmi açık bir şekilde yansıtmaktadır.

    naru Işık aleminden bedene düşen ruhun maddi alemden kurtulu-şu problemi 5abii soteriolojisinin temelini oluşturmaktadır. Sabii inancı-25. Bkn, Ginza, ss, 97 vd, 26. Bkn, aynı eser, ss, 107 vd.

    52

  • Esoterik Bilgi ve Kurtuluş Toplumu: Sabitler

    na göre kurtuluş, anavatanı olan ilahi alemden yeryüzüne maddi cesede atılan ruhun tekrar geldiği yere dönmesi, yeniden yükselmesidir. Ruh (nişimta) varlık itibarıyla kötü ve karanlık olan cesed içerisinde bir ha-pishane hayatı sürmekte ve kurtuluş için çabalamaktadır. Bu arada ce-sed ve diğer maddi .varlıklar ise .tutsak ettikleri ruhun kurtulmasını ve tekrar geldiği yere yükselmesini engellemek amacıyla ruhun önüne maddi arzu ve ihtiraslar ve günahlada dolu bir set çekmektedirler. Öte yandan ruhun tek başına, kendi çabasıyla kurtulabilmesi mümkün de-ğildir. Ruhun tek kurtuluş yolu ilahi varlığın bilgisini, kurtarıcı bilgiyi (gnosis veya manda) almak suretiyle maddeyi terketmek ve ilahi kurtane cı bilgiyi alıp kavramaya muktedir değildir. Bu nedenle yüce Işık Kralı ona kutsal bilgiyi iletmesi ve öğretmesi için Işık aleminden bir kurtarıcı (Redeemer) gönderir. Bu kurtanc~ yeryüzüne inerek beden hapishanesin-~e tutsak olan ruha, onu bu · tutsaklığından kurtaracak olan yüce Tan-~ı!nın bilgisini iletir. 27 Sabii teo·lojisinde bu kurtarıcı Manda d Hiia'dır ~Hayat'ın Bilgisi). tıahi Işık ruhlan Hibil Ziva, Şi til ve Anuş de Manda d Hiia'ya bu görevinde eşlik etmektedirler. Bazı kutsal metinlerc;le ise Hibil Ziva ile Manda d Hiia yer değiştirir ve Hibil kurtarıcı olarak ön plana çıkar. Bazen de Hibil ile Manda d Hüa özdeşleştirilir. Sabii kurtuluş dokt-rininin prototipi ilk kez prototip insan 'Adem için uygularm. Işık alemin-den düşerek maddi Adem (Adam Pagra) içerisinde hapishane hayatı ya-şayan ve kurtuluş için çırpınan Adakas'ı (Adam Kasia), yani ruhu bura-dan kurtarmak için Işık Kralı Redeemer Manda d Hiia'yı gönderir. Man-da d Hiia ruha yüce Tanrı'nın bilgisini, alemin sırlarını ve sufli alemden ve onun arzularından uzaklaşıp bu ilahi bilgiyi kavrayabilmek için ya-pılması zorunlu olan bazı ritleri öğretir. Adem, M.ancfa d Hiia rehberli-ğinde bu~ ritleri yapmak ve kutsal bilgiyi kavramak suretiyle süfli alem-den uzaklaş ır ve geldiği yere tekrar yükselir. 28 ·

    Diğer bazı Gnostik ekollerin aksine Sabiilikte m~ddi alemden, dün-ya ve dünyevi olan herşeyden tamamıyla uzaklaşmak, el etek çekmek, bir başka ifadeyle katı bir asketik yaşantı sözkonusu değildir. Sahiller ilahi bilgiye ve kurtuluşa ulaşabilmek için bazı ibadetterin de zorunlu olarak yerine getirilmesi gerektiğine inanırlar. Bu il?adetlerin başında

    ' .. . • . ... 27. Bkrı, aynı eser, ss, 57-61, 377 vd; Draşa d Yapya, ed. tr. M. Lidzbarski, (Das Johannes-buch der Mandaer), Giessen (1915), ss. 94-95; Qolasta, s. 122. 28. Bkrı. Rudolph, K., Mmıdaeism, ss. 14-14.

    53

  • tezkire•

    . . vaftiz gelir. Vaftiz Sabillerin en önemli ibadetleridir.29 Birkaç değişik çe-şidi olan v.aftiz ibadetinden masbuta'yı (tam vaftiz) her Sahilnin haftada bir defa ·pazar günü ve aynca günah veya dini kirlenme sayılan bazı du-rumlar sonrası yapması şarthr. Bu vaftiz, bir akarsuda (nehir, dere veya boralardan çekilen arklarda) rahip gözetiminde seremonik olarak icra edilir. Özel beyaz giysileri içerisindeki rahipler vaftiz olunacak kişileri üç kez suya tamamıyla babrıp çıkanrlar. Bu suya dalıp çıkma hareketinden önce ve sonra bazı törenler yapılır. Bütün bu işler yapılırken rahipler ku-zeye doğru yönelerek kutsal kitaplardan pasajlar okur, dualar yaparlar. Sabiilikte vaftizin hayati derecede önemi vardır. Vaftiz olmaksızın bir Sabiinin yaşayabilmesi ve kiırtulabilmesi n\~ün değildir.

    '.S~biilikte bir diğer önemli ib.adet masiqta (yükseliş) olarak adlandınlan ve ruhun bedenden kurtularak ilahi aleme yükselişini sırasında ona yardımcı olmak maksadıyla düzenlenen rit yemeğidir.30 Sabiilerde ölümle ilgili törenler (cenaze defin töreni ·Ve sonrası yapılan seremoniler) özel bir önem taşımaktadır. Sahiller kişi öldüğünde onun ruhunun bir şaşkınlık dönemi sonrası 3. gün akşamı mezardan çıkarak sema vi alem-lere doğru 45 gün sürecek bir yolculuğa başladığına inanırlar. Bu neden-le bir Sabii öldüğünde özel bir cenaze töreniyle onu mezara gömdükten. sonra· 3. günü akşamı masiqta törenlerine başlanır. Masiqtanın gayesi uzun yolculuk sırasında kötü güçlerin hakim olduğu pek çok mekandan . geçerken çeşitli sıkıntılarla yüzyüze gelebilecek olan ruha yardımcı ol-ma\

  • Esoterik Bilgi ve Kurtuluş Toplumu: Sabitler

    . . özel bir takım dini kural ve yükümlülüklere uymayı şart koşarlar .

    Sahiller Cennet ve Ceheıınem inancına benzer inançlara da sahiptir-ler. Sabiilere göre bir Sabit öldüğünde onun ruhu uzun bir yolculuktan sonra bir takım engelleri luzla aşarak asü vatanı olan ilahi mekan Mşunia Kuşta'ya gider ve oradaki prototip vücuduyla birleşir. Eğer bu-kişi günahkar bir Sa bii ise bu yolculuk sırasında te~er teker geçtiği gözetierne istasyonlannda (bunlar 7 gezegehle özdeşleştirilmektedir) günahı 9ra-nında ikamet etmek zorunda kalır ve dolayısıyla buralara hakim olan kö-tü güçler ona işkence ve zulüm etme fırsatını bulurlar. Ancak nihayetin-de yine Işık alemine ulaşır. Fakat eğer ölen Sabii değil de başka biri ise onun ruhu asla Mşunia Kuşta'ya ulaşamaz,. bu istasyonlarda sürekli azap ve işkence ortamında kalır. O halde Sahiller yeryüzü ile Işık alemi arasında bulunan 7 gezegeni bir bakıma Cehennem olarak değerlen

  • tez k i re

    sanlar iyice kötülük ve karanlığın etkisi albna girecek, büyük ~avaşlar ve felaketler tezahür edeCektir. Nihayet Praşai Sifa (son savaşçı) isimli bir kral.(Sabii Mehdisi) hakimiyeti ele geçirerek yeryüzünde Işık hakimiyeti-ni, barış ve özgürlüğü hakim kılacak, kötülüğü dizginleyecektir. Onun döneminde hiçbir kötülük olmayacak; hatta tabü afetler bile görülmeye-cektir (öyle ki bu dönemde kış mevsiminin bile olmayacağına inanılır). Nihayet böylelikle dünyanın. sonuna ulaşıldığlnda nihai bir felaketle, bir

    . gökgürültüsü ve havadaki zehirlenmeyle yeryüzündeki hayata son veri-lecektir.34 Sabiiler dünyanın sonunda dünyayla birlikte kötü gezegen ve burçların yok edileceğine, kötülüğün ortadan kaldınlacağına, Ptahil gibi düşmüş Işık varlıklarınin vaftizle tekrar temizlenerek Işık alemine alı-• . naca·ğına inanırlar. Kntsal kitaplarda kötüljik tanrısını ifade eden Karan-lık kı:alınm ise ebediyen·ya~yacağı, karanlığın kendi rnekanma (Kara Su 'ya) çekileceği vurgularurl .

    Sahillerde gelişmiş bir din adamlan sınıfı mevcuttur. Din adamlan-nın başında Ganzibra denilen bölgesel baş rahipler bulunur. Normal ra-hiplere ise tannida adı verilir. Ayrıca şivalia denilen rahip adaylan smıh da vardır. Her ne kadar teorik olarak vücutça özürsüz ve temiz olma şartlarını taşıyan herhangi bir Sahilnin rahip olabileceğine inarolsa da günümüzde rahiplik babadan oğula geçen bir sistemle yürütülmektedir. Uygun yaşa geldiklerinderahip adayları bir giriş töreniyle rahip olurlar.

    Sabillerin tapınakları ise yönü Kuzeye doğru yapılmış ve önünde nehirden çekilen ve tekrar nehre bağlanan bir ark vasıtasıyla oluşturulan bir havuz bulunan küçük basit kulübelerden ibarettir. Bunlara mandi adı ve~ilii/Sıradan sabiiler mandiye giremezler. Mandiler ancak belirli za-manlarda (masiqta seremonileri·gibi) rahipler;ce kullarulır.

    Sabülikle ilgili yapbğlmız bu kısa değerlendirmeden anlaşılacağı gibi· Sabiilik Fili'stin bölgesinde· Yahudi geleneği içerisinde filizlenmiş, daha sonra tarihsel süreç içerisinde eski İran ve Mezopptamya dini sis-temleri gibi çeşitli civar geleneklerle etkileşim içerisine girmek suretiyle pek çok yabancı unsuru adapte ederek günümüzdeki halin~ kavuşmuş olan bir dindir. Harran paganizmi ve yıldız ve gezegen tapıcılığlyla uzaktan yakından bir ilgisi olmadığı gibi, geleneksel bazı değerlendirmelerin aksine insanlığın en eski dini de değildir. Sahilliğin temeli Işık ve Karanlık veya madde ve·ruh arasındaki mutlak dualizm esasına da-yanmaktadır.

    34. Bkn. Ginpı,ss,408-4i8; Qnlnsta, s. 74. 35. Bkn. Giııza, ss,277,311-12.

    56