08 temmuz11 hangi gercekler

12
H Şiiri Soruyorlar u7'de Aydınlanma, Romantizm, Marksizm ve Dinler u5'de Pozitif Enerji!.. u7'de Başınıza TÜRK Kadar Taş Düşsün! u3'de İhsan Kurt www.ih sankurt.net EVCİLİK KAMPANYASI Kampanyamız 01.01.2012 tarihine kadar hafta içi günler için geçerlidir. Düğün Pastası Kuru Pasta Karışık Kuruyemiş Cips Limitsiz Meşrubat 15 kişilik gelin – Damat hamamı Kamera ve Fotoğraf çekimi Balayı Odası ( Suit oda 2 gece) Anı kürsüsü ve defteri Sandalye giydirme Nikâh masası Lazer, sis ve Işık gösterileri Volkan ve Konfeti Show Şeyh Osman Mh. Adnan Menderes Bulvarı No: 85 YOZGAT Tel: 0(354) 212 26 26 - Fax: 0(354) 212 20 26 www.grandeserhotel.com Sadece 3.500 TL BAŞYAZI Av.Ruhi Bacanlı H. Prof. Dr. Nurullah Aydın YOZGAT HABER İnan Soyer 3 0 . Y I L Yozgat'ın ilk ve tek MARKA TESCİLLİ Restaurantı Tel: 0 354 212 44 04 - 212 16 41 Cep: 0532 243 39 28 Fax: 0 354 212 79 66 Tescil No: 2007 44015 "Lezzeti sunmak sanat, tatmaksa mutluluktur" T E Ş E K K Ü R L E R Y O Z G A T ® Şeyhosman Mah. Adnan Menderes Bulv. No: 45 Tel: 0354 217 64 67 - 64 80 Faks: 0354 217 64 79 Gözü Yükseklerde Olanlara... Dergisi Dershaneleri dershanecilikte yüksek standart Sizler bizim için değerlisiniz! "Farkı Fark Edeceksiniz" Pasta ve tatlı Ürünleri İmalatımızda Kesinlikle Mısır Şurubu ve Glikoz Kullanmıyoruz! 0354 217 33 33 www.zaferpastaneleri.com ZAFER PASTANELERi İLETİŞİM: (354) 217 25 01 www.ozelergin.k12.tr Bu Okul Tam Size Göre ! Avantajlı Erken Kayıtlarımız Başlamıştır Sınırlı Sayıdaki Kontenjanlarımıza Kayıt İçin Acele Ediniz... Lise Cad. M.Pazar Apt. 1/1 YOZGAT Tel: 0(354) 217 08 01 “Hayalleriniz ve biz...” Üniversite yolunda eşsiz manzara keyfine bekliyoruz... Cuma 08 Temmuz 2011 GÜNLÜK SİYASİ GAZETE Yıl: 9 l Sayı: 2851 l 50 Kr. Hikmet AKSOY Yaz Okuluna devam eden öğrenciler ders saati ücretlerinin yüksekliğini şikayet etti BÜ'de fiyat uçurumu Mühendislik Mimarlık Fakültesi’nde okuyan ve geçen sene de ücretler konu- sundaki şikayetlerine cevap alamayan öğrenciler, sıkıntılarını gazetemiz internet sitesine gönderdikleri maille paylaştılar. Ücretlerin son güne kadar gizlendiğini ve geçen senekinden 49.8 TL daha yüksek açıklanarak 200 TL’ye yükseltildiğini belirten öğrenciler, “Türkiye'deki devlet üniversiteleri arasında en pahalı yaz okulu kredi ücreti uygulaması yapılarak ben ve benim gibi birçok öğrenci arkadaşım bu zorluğa mecbur bırakılmıştır” dediler. Bozok Üniversitesi Mühendislik Mi- marlık Fakültesi’nde eğitim öğretim gören bir grup öğrenci, Gazetemiz internet site- sine gönderdikleri maille, yaz okulu ders ücretleri konusunda yaşadıkları sıkıntıyı dile getirdiler. ÜCRETLER GİZLENDİ Bozok Üniversitesi Mühendislik Mi- marlık Fakültesinde okumakta olduğunu belirten bir öğrenci, gönderdiği mailde, daha önce de yaz okulu ders ücretleri hakkındaki şikayetlerine cevap alamadı- ğını belirterek, “Bu güne kadar gizlenen kredi ücreti kayıtların bitmesine 1 gün kala açıklanmış ve geçen senekinden de fazla olarak 49,8 TL olarak belirlenmiştir. Böylelikle bir ders ücreti yaklaşık olarak 200 TL etmektedir” dedi. EN PAHALI YAZ OKULU YOZGAT’TA Ülkenin orta yerinde, geneli orta ve dü- şük gelirli ailelerin evlatlarının eğitim gör- düğü Bozok Üniversitesi’nde Türkiye'deki devlet üniversiteleri arasında en pahalı yaz okulu kredi ücreti uygulaması yapıldığı ve kendisi gibi birçok öğrencinin bu zorluğa mecbur bırakıldığı iddia edilen açıklama- da, “Ayrıca fiyatların bu derece yüksek olması öğretim elemanları içinde cazip hale gelmiş ve şikayetlerimiz karşılıksız kalmıştır. Bu şekilde oluşturulan rant öğrenciler için içinden çıkılmaz bir hal alma yolunda ilerlemektedir” denildi. Üniversitede köklü değişiklikler yap- ması beklenilen ve şu ana kadar özellikle yönetimsel konularda ciddi adımlar atan Bozok Üniversitesi Rektörü Prof. Tamer Uçar’ın bu konuyu gündemine alıp, çözüm yolları varsa hemen olayın üzerine gitmesi bekleniyor. Yozgat Bozok Üniversitesi’nde açılan yaz okulu dersleri için açıklanan ders ücretleri, öğrencileri şok etti. Mühendislik Mimarlık Fakültesi’nde okuyan ve geçen sene de ücretler konusundaki şikayetlerine cevap alamayan öğrenciler, sıkıntılarını gazetemiz inter- net sitesine gönderdikleri maille paylaştılar. Öğrenciler, “Türkiye'deki devlet üniversiteleri arasında en pahalı yaz okulu kredi ücreti uygulaması yapılarak ben ve benim gibi birçok öğrenci arkadaşım bu zorluğa mecbur bırakılmıştır” dediler. T ürkiye Büyük Millet Meclisi’nin 4 Temmuz günü yapılan seçimlerinin ardından 25’inci başkanlık görevini üstlenen hemşehri- miz Cemil Çiçek, ilk ziyareti- ni Cumartesi günü memleketi Yozgat’a gerçekleştirecek. Kı- zılay Genel Merkezi tarafın- dan Yozgat’a yapılacak olan 250 kişilik kız öğrenci evi, aşevi ve Kızılay'ın afet de- posunun temel atma törenine katılacak olan Cemil Çiçek’i Yozgatlıların bağrına basması bekleniyor. 4'de İlk ziyaret Yozgat'a Gazeteciler buluştu T ürk Kızılay’ı Genel Merkezi Yozgat’a Kan Merkezi’nin ardından üç önemli yatırımın yapılma- sı için düğmeye bastı. Mayıs ayı içerisinde temel atma törenleri yapılacağı açıklanmasına rağmen ihale süre- cinin uzaması nedeniyle ertelenen Eskipazar Mahallesi Cemil Çiçek Bulvarı üzerinde yapılması düşünülen afet müdahale deposu kriz merkezi, aşevi ve 250 kişilik kız öğrenci evlerinin yapımına Cumartesi günü saat 12.30’da düzenlenecek temel atma törenlerinin ardın- dan start verilecek. 8'de Kızılay sözünü tutuyor Y ozgat’ta görev yapan basın mensupları, Özel Ergin Koleji tarafından geleneksel hale gelen ve bu yıl 3’üncüsü düzenlenen ‘birlik beraberlik ve kaynaşma yemeğinde biraraya geldi. Oldukça samimi görüntüler sergileyen basın mensupları mesleğin zorluklarından, ilin sorunlarına kadar bir çok konu üzerinde fikir alış- verişinde bulundu.9'da

DESCRIPTION

Yozgat Haber

TRANSCRIPT

Page 1: 08 temmuz11 hangi gercekler

YOZGATHABER

Şiiri Soruyorlar u7'de

Aydınlanma, Romantizm, Marksizm ve Dinler

u5'de

Pozitif Enerji!..u7'de

Başınıza TÜRKKadar Taş Düşsün!

u3'de

İhsan Kurt

www.ihsankurt.net

EVCİLİK KAMPANYASI

Kampanyamız 01.01.2012 tarihine kadar hafta içi günler için geçerlidir.

√ Düğün Pastası √ Kuru Pasta√ Karışık Kuruyemiş√ Cips √ Limitsiz Meşrubat √ 15 kişilik gelin – Damat hamamı√ Kamera ve Fotoğraf çekimi

√ Balayı Odası ( Suit oda 2 gece)√ Anı kürsüsü ve defteri √ Sandalye giydirme √ Nikâh masası√ Lazer, sis ve Işık gösterileri √ Volkan ve Konfeti Show

Şeyh Osman Mh. Adnan Menderes Bulvarı No: 85 YOZGATTel: 0(354) 212 26 26 - Fax: 0(354) 212 20 26 www.grandeserhotel.com

Sadece3.500 TL

BAŞYAZI

Av.Ruhi Bacanlı

H. Prof. Dr.Nurullah

Aydın

YOZGAT

HABER

İnan Soyer

30. YIL

Yozgat'ın ilk ve tek MARKA TESCİLLİ

Restaurantı

Tel: 0 354 212 44 04 - 212 16 41 Cep: 0532 243 39 28Fax: 0 354 212 79 66

Tescil No: 2007 44015

"Lezzeti sunmak sanat, tatmaksa mutluluktur"

TEŞEKKÜRLER YOZGAT

®

Şeyhosman Mah. Adnan Menderes Bulv. No: 45 Tel: 0354 217 64 67 - 64 80 Faks: 0354 217 64 79

Gözü Yükseklerde Olanlara...D e r g i s i D e r s h a n e l e r i

dershanecilikte yüksek standart

Sizler bizim için değerlisiniz!

"Farkı Fark Edeceksiniz"

Pasta ve tatlı Ürünleri İmalatımızda

Kesinlikle Mısır Şurubu ve Glikoz

Kullanmıyoruz!

0354 217 33 33www.zaferpastaneleri.com

ZAFER PASTANELERi

İLETİŞİM: (354) 217 25 01 www.ozelergin.k12.tr

Bu Okul Tam Size Göre !Avantajlı Erken Kayıtlarımız Başlamıştır

Sınırlı Sayıdaki Kontenjanlarımıza

Kayıt İçin Acele Ediniz...

Lise Cad. M.Pazar Apt. 1/1 YOZGAT •Tel: 0(354) 217 08 01

“Hayalleriniz ve biz...”

Üniversite yolunda eşsiz manzara keyfine bekliyoruz...

Cuma 08 Temmuz 2011 GÜNLÜK SİYASİ GAZETE Yıl: 9 l Sayı: 2851 l 50 Kr.

Hikmet AKSOY

Yaz Okuluna devam eden öğrenciler ders saati ücretlerinin yüksekliğini şikayet etti

BÜ'de fiyat uçurumuMühendislik Mimarlık Fakültesi’nde

okuyan ve geçen sene de ücretler konu-sundaki şikayetlerine cevap alamayan öğrenciler, sıkıntılarını gazetemiz internet sitesine gönderdikleri maille paylaştılar. Ücretlerin son güne kadar gizlendiğini ve geçen senekinden 49.8 TL daha yüksek açıklanarak 200 TL’ye yükseltildiğini belirten öğrenciler, “Türkiye'deki devlet üniversiteleri arasında en pahalı yaz okulu kredi ücreti uygulaması yapılarak ben ve benim gibi birçok öğrenci arkadaşım bu zorluğa mecbur bırakılmıştır” dediler.

Bozok Üniversitesi Mühendislik Mi-marlık Fakültesi’nde eğitim öğretim gören bir grup öğrenci, Gazetemiz internet site-sine gönderdikleri maille, yaz okulu ders ücretleri konusunda yaşadıkları sıkıntıyı dile getirdiler.

ÜCRETLER GİZLENDİBozok Üniversitesi Mühendislik Mi-

marlık Fakültesinde okumakta olduğunu belirten bir öğrenci, gönderdiği mailde, daha önce de yaz okulu ders ücretleri hakkındaki şikayetlerine cevap alamadı-ğını belirterek, “Bu güne kadar gizlenen kredi ücreti kayıtların bitmesine 1 gün

kala açıklanmış ve geçen senekinden de fazla olarak 49,8 TL olarak belirlenmiştir. Böylelikle bir ders ücreti yaklaşık olarak 200 TL etmektedir” dedi.

EN PAHALI YAZ OKULU YOZGAT’TAÜlkenin orta yerinde, geneli orta ve dü-

şük gelirli ailelerin evlatlarının eğitim gör-

düğü Bozok Üniversitesi’nde Türkiye'deki devlet üniversiteleri arasında en pahalı yaz okulu kredi ücreti uygulaması yapıldığı ve kendisi gibi birçok öğrencinin bu zorluğa mecbur bırakıldığı iddia edilen açıklama-da, “Ayrıca fiyatların bu derece yüksek olması öğretim elemanları içinde cazip hale gelmiş ve şikayetlerimiz karşılıksız kalmıştır.

Bu şekilde oluşturulan rant öğrenciler için içinden çıkılmaz bir hal alma yolunda ilerlemektedir” denildi.

Üniversitede köklü değişiklikler yap-ması beklenilen ve şu ana kadar özellikle yönetimsel konularda ciddi adımlar atan Bozok Üniversitesi Rektörü Prof. Tamer Uçar’ın bu konuyu gündemine alıp, çözüm yolları varsa hemen olayın üzerine gitmesi bekleniyor.

Yozgat Bozok Üniversitesi’nde açılan yaz okulu dersleri için açıklanan ders ücretleri, öğrencileri şok etti. Mühendislik Mimarlık Fakültesi’nde okuyan ve geçen sene de ücretler konusundaki şikayetlerine cevap alamayan öğrenciler, sıkıntılarını gazetemiz inter-net sitesine gönderdikleri maille paylaştılar. Öğrenciler, “Türkiye'deki devlet üniversiteleri arasında en pahalı yaz okulu kredi ücreti uygulaması yapılarak ben ve benim gibi birçok öğrenci arkadaşım bu zorluğa mecbur bırakılmıştır” dediler.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 4 Temmuz

günü yapılan seçimlerinin ardından 25’inci başkanlık görevini üstlenen hemşehri-miz Cemil Çiçek, ilk ziyareti-ni Cumartesi günü memleketi Yozgat’a gerçekleştirecek. Kı-

zılay Genel Merkezi tarafın-dan Yozgat’a yapılacak olan 250 kişilik kız öğrenci evi, aşevi ve Kızılay'ın afet de-posunun temel atma törenine katılacak olan Cemil Çiçek’i Yozgatlıların bağrına basması bekleniyor. 4'de

İlk ziyaret Yozgat'a

Gazeteciler buluştu

Türk Kızılay’ı Genel Merkezi Yozgat’a Kan Merkezi’nin ardından üç önemli yatırımın yapılma-

sı için düğmeye bastı. Mayıs ayı içerisinde temel atma törenleri yapılacağı açıklanmasına rağmen ihale süre-cinin uzaması nedeniyle ertelenen Eskipazar Mahallesi Cemil Çiçek Bulvarı üzerinde yapılması düşünülen afet müdahale deposu kriz merkezi, aşevi ve 250 kişilik kız öğrenci evlerinin yapımına Cumartesi günü saat 12.30’da düzenlenecek temel atma törenlerinin ardın-dan start verilecek. 8'de

Kızılay sözünü tutuyor

Yozgat’ta görev yapan basın mensupları, Özel Ergin Koleji tarafından geleneksel hale gelen ve bu yıl

3’üncüsü düzenlenen ‘birlik beraberlik ve kaynaşma yemeğinde biraraya geldi. Oldukça samimi görüntüler sergileyen basın mensupları mesleğin zorluklarından, ilin sorunlarına kadar bir çok konu üzerinde fikir alış-verişinde bulundu.9'da

Page 2: 08 temmuz11 hangi gercekler

YOZGATHABER

Sözcülük yapan Şükrü Kaya ile arkadaşları ortadan kaybolurlar… Bilinmeyen bir yerde toplanarak yeni bir strateji belirlerler… Bu sefer kendilerine yeni bir sözcü seçerek Gazi’nin huzuruna çıkmayı planlarlar…

Parti Gurubu dağıldıktan sonra Doktor Mim Kemal’in (Mim Kemal bir süre Atatürk’ün özel doktorluğunu da yapmıştır) önderliğinde Reisicumhura giderler... Reisicumhur Mim Kemal’in liderliğindeki mason grubunu kabul eder ve söyleyeceklerini dinler. Mim Kemal, Reisicumhura hitaben şunları söyler: “…Efendim, biz zaten maiyet-i devletinizdeyiz, fakat siz meşrik-i azzamımız olursanız biz pervane gibi etrafınızda dönüp dolaşırız…” diyerek Atatürk’ü de kendilerine dahil etmenin son çırpınışlarını gösterirler. Parmağı şakağına dayalı olarak gelenleri dinlerken, gelenlerin her birini ayrı ayrı süzer… Yüzlerine bakar; içinden geçenleri tahmin etmek pek kolay değil tabii ki, fakat bu zatların zihniyetleri hakkında çok olumlu düşündüğünü söylemek çok zordur; ancak ne var ki elde olan kumaş bu olduğu için fazla duygularını açmaz…

Reisicumhur, “… Peki bir şey soracağım, bana cevap veriniz de sonra konuşmaya devam edersiniz... Siz Avrupa’da hangi locaya bağlısınız ve matbuunuzun ismi nedir?...”

Verilen cevap aynen şöyledir; “…Biz Cenova’ya tabiiz ve reisimiz de Barca Mison Cenaplarıdır” derler...

Bunları duyan Gazi Mustafa Kemal, küplere biner ve gelen mason heyetine hitaben: “…Haydi defolun buradan, cehennem olun gidin, Yahudi uşakları… Benim milletim bana kahraman sıfatını verdi, ben sizin gibi, bir ‘çıfıt’ Yahudi’ye uşak mı olacağım? Bu gece sabaha kadar Türkiye’deki bütün localarınızı kapatmadığınız takdirde yarın teşkil edeceğim divan-ı harbi örfi’ye hepinizi verir ve astırırım!...” der… ve son olarak sesini de yükselterek; “… Haydi defolun karşımdan!...” diyerek onları kovar…

Sıkıyı gören mason gurubu meclis üyeleri başta olmak üzere, pabucun pahalı olduğunu, bu işte Gazi’nin şakasının olmadığını anlar ve bizzat görürler… Hiç de beklemedikleri sert tepkiyi görünce yürekleri hızla, korkuyla atmaya başlar; nabızları, tansiyonları üst düzeyde atış gösterir. Korkularında yeni bir plan maratonun içinde bulurlar kendilerini…

Türkiye’deki büyük merkezlerde bulunan localara yıldırım telgraf ve telefonlarla durum aktarılır… Mason locaları o gece sabahlara kadar çalışırlar; hayatlarının mesailerini yaparlar… Hepsi toplanarak acele kararlar alırlar ve kapandıklarına dair kararlarını telgrafla Ankara’ya bildirirler. O kadar hızlı çalışırlar ki, daha sabah olmadan, tüm locaların kapanma kararları getirilip henüz meşhur sofrasından kalkamayan Reisicumhur Gazi Paşa’ya verirler… Verilen talimatın

ardındaki “yağlı kement” korkusu mason localarını topyekûn hareketlendirilmişti… Tabii ki böylece kendileri de derin bir nefes alırlar...

Gazi Paşa bu suretle Türkiye’deki bütün mason localarını kapatır... Ve ölümüne kadar da açılmaz… Ne zaman ki Gazi vefat eder, masonlara da gün doğar…

Ve Gazi Paşa’nın ölümüne kadar olan aşamaları kapsıyordu. Bu yazımız, konunun ikinci aşamasını ve

Atatürk’ün ölümünden sonraki olayları kapsamaktadır. İsmet Paşa’nın reisicumhurluğu sırasında konu

tekrar gündeme getirilir; localar kanunla kapatılmadığı gerekçe gösterilerek yeniden açılması gerektiği ileri sürülür… Ve Türkiye masonlarının müracaatları üzerine tekrar localar açılıp faaliyete başlar...

Demokrasi denemesi olarak kabul edilen 1946 seçimlerinden sonra Türkiye’de birçok konu tartışıldığı gibi masonluk konusu da hep gündemde kaldı. DP iktidarı ile oluşan serbestlik ortamından mason locaları da alabildiğine yararlandılar. Nitekim 1952’de “Atatürkçü” geçinen ve bu konuda kimseye fırsat

tanımayan dönemin Cumhurreisi Celal Bayar da masonları himaye etmekten geri durmamıştır. Örneğin, Millet Meclis üyesi Ahmet Gürkan tarafından teklif edilen mason localarının kapatılması için verilen kanun teklifini veto etmekle masonlara en büyük desteği vermiştir. Atatürk’ün düşünce ve icraatlarının aksine davranışlar gösteren, sözde Atatürkçü geçinenlerin yaptığı tipik bir davranış biçimi… Böylece Türkiye’deki mason localarının kanunla kapatılma macerası da son bulmuş olur…

İşin bir püf noktası vardır; adetten olmamasına rağmen, mason localarının kapatılma konusunu işleyen bu kanun teklifi Mecliste görüşülürken, Celal Bayar üç celse boyunca gelip “özel” locada görüşmeleri takip eder; kimilerine göre, bir bakıma, milletvekilleri üzerinde “gölge baskı” kurar...

O günlerden bugünlere gelen Türkiye Cumhuriyeti’nde olup bitenlerin ne kadarını

“vatandaş” sıfatlı “halk” kimlikli insanlarımız bilebilir?...

Cumhuriyet Türkiyesi’ni kimler yönetti?... sorusu her zaman havada bırakılmış, doyurucu yanıt verilememiştir… Devletin istihbarat kaynaklarına hâkim insanların ifadeleri dikkate alınarak konu irdelendiğinde son derece ilginç sonuçlara varmak mümkün olmaktadır.

Yahudilerin Osmanlı topraklarında ne denli özgür yaşadığını, eli kalem tutan ve düşünen beyinler bilir… Tanzimat ile gelen yeni idare sistemi denemeleri,

“hürriyet, eşitlik, adalet” sloganlarıyla Yahudilerin Türkiye’deki faaliyetleri farklı bir boyut kazandı…

40 seneyi aşkın zamandan beri kan gölüne çevrilen bugünkü Filistin topraklarını “kutsal arz” olarak tanımlayan Yahudi ideolojisinin temsilcileri, bu toprakları Osmanlı padişahından para karşılığı satın almak istemeleri son derece ilginçtir…

Aslında bugünün ve de geleceğin Filistin-İsrail ilişkileri bu girişimde görülebilir… Bunu ret eden Abdülhamit’ten padişahlıktan azledilme tebliğini yapan Meclis-i Mebussan heyetinin başında bir Yahudi vatandaşın bulunmasıyla rövanş alınır…

88 yıllık Cumhuriyet tecrübemizde, ülkeyi idare edenlerin aslında vitrinde olanların değil de “zahiri güç” odakları tarafından yapıldığını, diğer bir ifade ile bu “zahiri güç” odakları tarafından desteklenip iktidara getirilen “güdümlü” kadrolar tarafından yapıldığı iddiaları var…

Atatürk’ün de sevmediği gruplardan oluşmuş Yahudi-Sabetaist Dönme azınlıklar tarafından kurulan örgütler ve bunların mensupları Cumhuriyet idaresinde bir şekilde etkili olmayı başarmışlar…

Toplumun kutsal değer olarak bildiği kavramları savunucusu görünümündeki anlayışa sahip olan kadrolar tarafından kurulan örgütler dikkat çeker… Bu örgütlerin perde arkasındaki “zahiri güç odakları”

08 Temmuz 2011

Cuma2 DüşünceYOZGATHABER

26 Nisan 2011

Salı2 DüşünceHalk arasında “baykuş” ifadesi, genel olarak

uğursuzluk karşılığı ya da habercisi olarak algılanır... Kişilerin algıladığı uğursuzluk eğer bir toplum için söz konusu ise, gelecekten endişe edilir... Hele bu baykuşluk görevini laf ebeleri yapıyor ve telkinleriyle halkı yanlışa sürüklüyorsa, o takdirde iş daha da vahimdir demektir... Ülkemizi bilinmeyen bir girdaba doğru sürüklenme potansiyelini çoğaltan bazı “ekran baykuşları” tarafından yapılan telkinlerin yanlışlığı fark edilmelidir.

Bu baykuşların her akşam geç saatlere kadar renkli cam aracıyla evlerimizin içine girerek, milletin kulağını tırmalayan uğursuz söylemlerine dikkat etmek gerek. Buna aracı olanların da sorumlulukları vardır. Akıl çeldirici değerlendirmelerine karşılık doğru ve etkili yanıt vermek her vatansever aydın ve akademisyenin görevidir. Bunu yaparken etkili dil olan Türkçenin doğru kullanımına da dikkat etmek gerek...

**Bir akademisyenin görevi sadece alan dersini

vermek ve makale yazmak değildir; bunları zaten yapacaktır; yapmaya mecburdur; asli görevidir; ekmek teknesi onları yapmayı mecbur kılar...

Diğer asli bir görevi daha var akademisyenin ve dahi aydının; ülkenin gidişatı hakkında halkını bilgilendirmek, aydınlatmaktır; böylece düşmanların oyununu bozmaktır... Bunun için görevi olan aydınlatma işlevini etkili olarak yapmak ve sürdürmek... Bu görev, aydın kişi olmanın sorumluluğudur, aynı zamanda görevi... Renkli ekranın meczup baykuşların dışa vurulan kin ve nefret dolu ifadelerine bilgi ve bilim ile doğrudan yanıt vermek, aydınlatıcı olacağını da hatırlamak gerek...

**Birey mi diktatörlük mü?Demokrasilerde kişilere dayalı rejimlerin miadı

dolmuştur. Bundan böyle söz hakkı, diktatörlüklerde değil, hakkıyla “birey” ve “vatandaş” olmuş insanların oluşturduğu toplumdadır...

Bu hak, Cumhuriyetle birlikte Mustafa Kemal’in Türk Milletine hediyesidir. Birey olmak vatandaş olmak demektir ve bu son derece önemlidir. Zaten savunduğumuz cumhuriyet ve demokrasi bunu amaçlamaktadır. Bunu istemeyenler, ayrı ajandaları olup farklı kulvarlarda ayak sürtenlerdir...

“Devlet”, koruyucu-denetleyici-gözetici bir şemsiye olarak görevi üstlendiği takdirde, gerçek “birey-vatandaş” olunur. T.C. Devletinin kuruluş felsefesindeki temel amaç da kişiyi “birey-vatandaş” yapmaktır.

Vatandaşlık, her türlü feodalizmin köleliğinden, padişahın kulu ve tebaası olmaktan kurtulma esasına dayanır. Buna engel olanlar, başta dikta rejimini benimseyenlerdir...

**Modern zamanda diktatörlük...

Diktatörlük, illaki monarşi ile gelecek diye bir şart yoktur. Seçimle de diktatörlük olur... Her nedense diktatörlük denildiğinde hep askeri cunta akla geliyor... Yanlış... Süngüsüyle gelen diktatörlükler kadar seçimle gelen sivil diktatörlükler de vardır. İşte yakın tarihten örnekler; Hitler ve Mussolini rejimleri sivil diktatörlüklerdir... Ve bunlar seçimle, yani halkın oyuyla –hani şu meşhur cumhur denilen güç var ya- iktidar olmuşlar ve diktatörlüklerini ilan etmişlerdir...

** “Modern zamanlarda sivil diktatörlük nasıl

gerçekleşiyor” sorusunun yanıtını bulmak ve insanlara anlatmak, her ülke aydınlarının, düşünürlerinin temel görevidir...

Ne demek modern zamanda sivil diktatörlük? Bunun irdelemesini yapalım; bu süreç son

derece plânlı ve programlı olarak, “ustaca” gerçekleştirilmektedir... Süreç şöyle işler; önce alt yapısı hazırlanır, etap-etap yol alınır; işe kadroların yetiştirilmesiyle başlanır...

Devletin idaresinde etken olacak alanlara özellikle

kadrolar yetiştirilir. Örneğin hukuk, siyasal, istihbarat ve eğitim alanlarında kadroların yetişmesine özel bir ilgi gösterilir...

Son aşamaya gelindiğinde özel eğitimle yetiştirilen (kayıtsız ve şartsız biat kültürüyle yetiştirilen) bu kadrolar, devletin tüm kademelerini işgal etmeye başlar... Özel olarak eğitilmiş bu kadrolar mükemmel derecede takiye yapmayı öğrenirler ve uygularlar... Sureti haktan görünürler, “sevimli” görünmek, sempati için çok önemsenir; karşısındakileri aldatmak ve kandırmak için her renkte ve şekilde maske takarlar; bunlar sahte “humanite maskeleri”dir...

Sıradan vatandaşları aldatmak, kandırmak için onların “hakkını savunuyormuş gibi” davranmak ilkesi vardır... Esas amaçlarını gizleyerek verilen görevi yaparlar; rollerini çok iyi oynarlar... Devletin imkânlarıyla vatandaşın aklı, fikri, oyu, ruhu, parası gasp edilir... Bunun sonunda sözde “seçim” denilen bir kandırmacıyla vatandaşın oyu ile iktidar olurlar...

Hâlbuki yapılan iş “seçim” değildir; vatandaş tarafından “seçilen” kimse yoktur; birileri tarafından hazırlanmış “günahkâr” takımı bir listenin vatandaşa tasdik ettirilerek kusura ortak arama sistemidir... Artık her türlü hileyi, istismarı yapmak mubah sayılır; önlerine çıkan her engeli, çeşitli bahaneler yaratarak kılıflar hazırlayarak aşarlar... Her tür yalan ve istismarı kullanarak olayları kendilerine yontarlar... Artık devletin her kademesinde “diktatörlük” rüzgârları aralıklı olarak esmeye başlar... Zahiri bir diktatörlük hissedilir... Bir korku atmosferi oluşur; toplum müthiş bir baskı hisseder...

**Halkın diktaya hazırlanması...Toplumda bu diktatörlük havasını yaratabilmek

için halkın kandırmacılarla hazırlanması gerekir... Yani, oylarının gasp edilmesi için halkın buna hazır hale getirilmesi gerekir... Önce halk “muhtaç” konuma sokulur... Fukaralaştırılır... Sonra bu biatli kadrolar dönüp sureti haktan görünürler... Sahte “halk koruyucusu” yapmacık rollerle “yardım” sektörü oluşturulur... Kimine yakacak, kimine yiyecek, kimine giyecek, kimine de ev aletleri dağıtılır...

Kimin kesesinden, tabii ki devletin... Herkesin cebinden çıkan vergiden... Fakat muhtaç vatandaş bu yardımların devletin değil de (X) partinin yardımı sanır ve oyunu ona verir... Bir durum daha dikkate alınarak istismar edilir; fakir fukaranın, garip gurabanın sığınak ve teselli kapısı olan “manevi değerler sığınağı” bu kadrolar tarafından çok iyi derecede istismar edilir...

Vatandaşın gözünde bu kadrolar, güya, “dindar” damgasıyla anılırlar... Çeşitli renkli ambalajlarla halkı kandırmak için “din” kullanılır... Kısaca din ticareti yapılır... Diğer taraftan bu ticaret sayesinde yaratılan “elit” ve zengin bir tabaka iş başında olur... Mabet referanslı kapitalizm hortlar... Devletin imkânları bu tabakaya peş-keş çekilerek kontrolsüz, kayıtsız büyük

REKLÂM vermek ve ABONE olmak için

217 09 04'ü tuşlamanız yeterli

Bugünlerde ülkemizde olan bitenler, önümüzdeki dönemde planlanan sinsi oyunların bir habercisi gibi görülüyor. Bölücü odakların açık ya da örtülü tehditleri karşısında devletin maruz bırakıldığı söz ve davranışlar millet vicdanını kanatmaya devam ediyor. Bazı çevrelerce bölücü başının “genel af” ile serbest bırakılabileceği bile seslendiriliyor. Bakınız bu hususta 21 Ağustos 2010 tarihli “Öcalan hangi tarihte serbest kalacak” başlıklı yazımızda şu ifadelere yer vermişiz:

İktidar yetkilileri “hayır” dese de, Öcalan açısından tünelin ucundaki ışığın görüldüğünü söylemek mümkündür. İstediğiniz kadar “Öcalan’a af yok”, “yeniden yargılama olmaz” deyin; eğer bahsedeceğimiz süreç böyle devam ederse, APO salıverilmese bile onu içeride tutan sebepler temelden sarsılmış olacaktır.

Ve yine aynı konuyla bağlantılı olarak 7 Ağustos 2010 tarihindeki yazımızda şunlar belirtilmiş:

Bütün hedef ve özlem “demokratik özerklik” tir. Üstelik bu yeni şekillenmiş bir arayış da değildir. Bölücübaşı Öcalan’ın vaat ettiği temel bir enstrümandır. Önümüzdeki dönemde doğrudan demokratik özerklik tartışılacak ve bu kavramın içi doldurulmaya çalışılacaktır.

Gerginlik tırmanıyorElbette bazılarımız bunun bir

paranoya veya seçimlere yönelik bir manipülasyon olduğunu düşünebilir. Zira bu önermelerimizin doğruluğunu tamamen kanıtlayacak bulgulara sahip değiliz. Ancak burada bilimsel bir tartışmadan bahsetmiyoruz. Hepimizin gözleri önünde olup biten şey Türk adaleti tarafından binlerce insanın katili olduğuna hükmedilen bir suçlunun, adına “terör”, “bölücülük” ya da “Kürt sorunu” denilen bir meselenin çözümünde kilit konuma sürüklenmek istenmesidir.

Üstelik kısmen de olsa aşama kaydedilmiş ve kitle iletişim araçlarında propaganda dönemi başlamıştır. Aslında burada önemli olan, devletin kiminle görüştüğü değil ne adına görüşüldüğüdür. Özellikle muhalefet tarafından seslendirilen sözde “ateşkesin devamı” ya da “yeni Anayasanın içeriğinin belirlenmesi için görüşülüyor” tezi gerçekten insanın kanını donduruyor. Ekranlara yansıyan devlete kafa tutma girişimleri, Cumhurbaşkanlığı makamını hiçe sayan tavırlar ve onlara karşı gösterilen abartı dolu kabullenişler... İnanın sağduyu sahibi tüm kesimler bu süreç karşısında “yeter artık” demekten kendini alıkoyamıyor.

Toplumsal akıl sallanıyor ve sabırlar giderek tükeniyor. Sokakta, evde, kahvede, okulda ve daha pek çok yerde örtülü gerginlikler yavaşça tırmanıyor. Belki de yaklaşan seçimler açığa çıkması muhtemel öfke patlamalarını bastırıyor.

Halk hiçe sayılamaz Hepimiz biliyoruz ki bu meseleye

ilişkin olarak yaklaşık 30 yıldır sürdürülen politikalar kesin sonuca varılmasını sağlayamamıştır. Zaman zaman gündemden düştüğü sanılan dönemlerde bile kökü kurutulamayan bu sorun, her defasında yeniden ortaya çıkmayı başarmıştır. Buna paralel olarak Türkiye’de çeşitli siyasi görüşlere sahip toplum kesimlerinin Güneydoğu meselesi karşısında değişim gösterdiğini ifade etmek mümkündür. Türk halkı devlet onuruna ve sistemine yakışan barış çabalarını desteklemekle birlikte, aynı devletin aşağılandığı, örselendiği ve hiçe sayıldığı süreçleri asla kabul etmemektedir. Bu durumda devleti yönetenlerin bilmesi gereken en önemli şey, “devleti” oluşturan parçalardan yalnızca birisinin hükümet ya da siyasi iktidar olduğu gerçeğidir.

Halkın Onuruyla veSabrıyla Oynamayın!

Ekran Baykuşları ve Sivil Diktatörlük...

Diktatör olmak için mutlaka monarşi ya da askeri süngü gerekmez... İnan-

mış örgütlü kadroların yapamayacağı si-vil diktatörlük olmaz... Örgütlü ve inançlı kadrolar tarafından milyonlarca insan tek celsede “esir” alınabilir... Bu diktatörce yapılanma kurulurken kullanılan en önemli aldatmaca sloganı; “daha çok demokrasi” ve “daha çok insan hakları” olur...

Bir ülkenin aydınları, akademisyenleri, bilim insanları, sanatçıları, yazarları, kanaat önderleri; eğer adaletsizlikler, hukuksuz-luklar karşısında susuyor-susturuluyorsa, orada sivil diktanın ayak sesleri var de-mektir... Farkında olup da susmak, esarete davetiye çıkarmak demektir... Aydınların, sanatçıların, üniversitelerin sustuğu yer-lerde her türlü dikta rejimlerin oluştuğunu unutmamak gerekir...

bir “gizli sermaye” oluşturulur...“Takkeli kapitalizmin elitleri” yeni lüks

villalarda, malikânelerde otururlar; 4 çeker ciplere binerler... En pahalı markaları giyer ve takarlar... Bu şaibeli “takkeli kapitalizm” sermayesi, sivil diktatörlüğün birinci derecede destekçileri olur ve medyatik destek için basın-yayın kuruluşlarını devreye sokarlar...

İktidar partisinin düdüğünü çalmayan basın-yayın organları, sivil toplum örgütleri çeşitli bahanelerle müthiş bir ekonomik baskı altına alınır... Akşamdan sabaha “vergi memurları” kapıya dikiliverir...

İktidar aleyhine kelam söyleyenin sesi kısılır... Bu ister yazılı basın ister görüntülü yayın olsun; derhal baskılanır... Bir kısmına çeşitli bahanelerle suçlar uydurularak “kodes” yolu gösterilir...

Sürekli bir reklâm ve propaganda ile vatandaşın zihni çeldirilir... Rakip sese dahi tahammül edemeyen bir zihniyet toplumda korku atmosferi yaratırken kendini de “alternatifsiz” göstermeye çalışır... Böylece sözde seçimle iktidar olan bu özel eğitimli ve örgütlü kadrolar, sıradan vatandaşların üzerinde çeşitli argümanlar kullanarak, devletin imkânlarını politik menfaatleri ve ikballeri için seferber ederek sivil diktatörlüklerini sürdürürler...

Sonuç...Sonuç olarak, diktatör olmak için mutlaka

monarşi ya da askeri süngü gerekmez... Modern zamanlarda buna heveslenenlerin izledikleri yöntemi özetledim yukarıda... İnanmış örgütlü kadroların yapamayacağı sivil diktatörlük olmaz... Örgütlü ve inançlı kadrolar tarafından milyonlarca insan tek celsede “esir” alınabilir... Bu diktatörce yapılanma kurulurken kullanılan en önemli aldatmaca sloganı; “daha çok demokrasi” ve “daha çok insan hakları” olur... Bunun farkında olmak ve ona göre demokratik tavır almak gerekir... Halkın karşı karşıya bulunduğu aldatmacanın iyi açıklanıp anlatılması gerekir... Başta bu görev, “aydın” geçinenlere, milli ideolojisi olan dürüst millici siyasetçilere (politikacılar değil) düşmektedir...

Bir ülkenin aydınları, akademisyenleri, bilim insanları, sanatçıları, yazarları, kanaat önderleri; eğer adaletsizlikler, hukuksuzluklar karşısında susuyor-susturuluyorsa, orada sivil diktanın ayak sesleri var demektir... Farkında olup da susmak, esarete davetiye çıkarmak demektir... Aydınların, sanatçıların, üniversitelerin sustuğu yerlerde her türlü dikta rejimlerin oluştuğunu unutmamak gerekir...

Dr. Kürşad ZORLU

Prof Dr. Ramazan Demir

Dr. AhmetEmin SEYHAN

Atatürk Masonları Sever miydi?... -2-

İmam Nikâhı Diye Bir Şey Yoktur! -1-

Bu makalenin başlığına bakarak yazı-nın tamamını okumadan ve de anlamadan yorum yapacak ya da şahsımıza doğrudan saldıracak ve hakaretlerde bulunacak olan-ları şöyle söyleyerek başlamamız yerinde olacaktır.

Böyle tipler bilmelidirler ki, ahirette onla-rın gözlerinin yaşına bakmadan sevaplarını alacağımı, sevapları yoksa da günahlarımın onlara yüklenmesini zevkle seyredeceğimi bilmelerini isterim.

Öte yandan yapıcı ve olumlu eleştiriye açık olduğumuzu, duygusal olmayan man-tıklı, bilimsel, objektif ve tutarlı öneri ve teklifleri ciddiye alıp değerlendireceğimizi de ifade etmeyi borç bilirim.

Yazının girişinde bu hatırlatmayı yaptık-tan sonra konuyu açıklamaya başlayabiliriz.

Böyle bir yazıyı kaleme almamızın temel amacı, toplumda bu konuda gördüğümüz ciddi bilgi eksikliği ve kafa karışıklığıdır. Bu konunun emekli ya da halen görevde olan çoğu din görevlisi tarafından doğru, tutarlı ve mantıklı bir şekilde değerlendirilememiş olmasıdır.

Nikâh gibi ciddi bir konuyu gizli kapak-lı ya da iki yalancı(!) şahidin şahitliği ile yapan, bunu topluma ilan etmeyen, kaydı kuydu olmayan ve bu tür bir nikâhla güya vicdanlarını rahatlatan zavallı kadın ve er-keklerin sayılarının hızla artmış ve artmakta olmasıdır.

Bu tür nikâhların kıyılmasına alet olan “sözde hoca”ların kendilerini bu konuda ehil görerek büyük bir sorumluluğun altına bilinçsizce girmeleri ve az bir para karşılığın-da bu tür “imam nikâhı” diye adlandırılan komediye ortak olmalarıdır.

Bu yanlışı düşünmeksizin yapan tipleri ve bunlara aracılık eden emekli ya da görevde olanları uyardığımızda da almış olduğumuz düzeysiz, seviyesiz, bilgi ve birikimden yok-sun, ahlak ve edep dışı söz ve davranışların şahsımıza karşı pervasızca sergilenmiş ve sergileniyor olmasıdır.

Şunu açıkça ifade edelim ki, hukuki bağlayıcılığı ve yaptırımı olan resmi ve geçerli bir nikâh olmaksızın, gösterme-lik basit bir dini törenle ve de bunun kapalı kapılar arkasında gizlice yapılmış olması asla sahih bir nikâh değil, olsa olsa tarafların kendilerini kandırmaları ve aldatmalarıdır. Böyle bir nikah sadece züğürt tesellisidir. Dolayısıyla bu şekilde yapılan bir nikâh sonucu cinsel birliktelik ya-şayanların zina ettiklerini söylememiz yanlış olmayacaktır.

Zira nikâhın asli iki temel unsu-rundan birisi bu nikâhın resmen kayıt altına alınması ve hukukun güvencesi altında bulunmasıdır. Bir diğeri ise ale-niyettir. Yani bu nikâhın, içinde yaşanılan topluma ilan edilmesidir. Bir başka ifadeyle, böyle bir nikâhın gerçekleştiğini erkek ve kız tarafının anne, baba, akraba eş, dost ve tanıdıklarının bilmesi ve öğrenmesidir. Bu iki önemli şartı içermeksizin kıyılacak hiçbir nikâh bize göre doğru, geçerli, muteber ve makbul değildir.

Mesela, üniversite öğrencilerinin kendi aralarında gizli kapaklı şekilde nikâh kıyıp cinsel anlamda birlikte olmaları zinadan başkaca bir şey değildir. Böyle gençlere ara-cılık ederek “sözde imam nikâhı” kıymak ise tam bir komedidir. İslam dininin nikâh konusundaki temel esprisini ve yaklaşımını anlamaktan aciz kimselerin yaptıkları bu eylem, tam bir tiyatrodur. Bunu yapanlara alet olmak ise ciddi bir vebale ortak olmak anlamına gelmektedir.

Aynı şekilde, eşinden ve çocuklarından habersiz, anne, baba ve yakın çevresine du-yurmadan gizli bir şekilde ikinci eşi “sözde imam nikâhı” ile almak da aynen böyledir. Birinci eşin gönlü, rızası ve onayı alınmadan yapılacak bu tür bir nikâh asla doğru ve ge-çerli olmayacaktır.

Ayrıca belirtilmelidir ki, kız ve erkek tarafının yakın çevresinin habersiz ol-duğu bu tür nikâhların geçerli ve mak-bul olduğunu iddia edenler ciddi şekilde yanılmaktadırlar. Bu kişiler eğer o kadar dürüst ve samimi iseler bunu açıktan ve korkusuzca yapmak ve herkese ilan etmek durumundadırlar. İkinci eş olarak aldığı ka-dının tüm sorumluluğunu almaktan çekinen ve “sözde imam nikâhı” şaklabanlığının arkasına sığınanlara dini kılıf bulmaya ça-lışanlar da ne kadar samimi ve gerçek an-lamda dindar olduklarını sorgulamak duru-mundadırlar.

Zira şu ayetin (Nisa, 4/21) ruhunu kavrayanlar ne demek istediğimizi doğru anlayabileceklerdir. Lakin kavramak isteme-yenler ise, körü körüne yanlış gelenekleri savunmaya devam edebileceklerdir. Rabbi-miz bu ayette evliliğin sağlam bir taahhütle yapıldığını ve yapılması gerektiğini Kur’an’da açıkça ifade etmektedir.

Prof Dr. Ramazan Demir

Batı emperyalizmi destekli Yahudi- Sabetaist Dönme grupların cumhuriyet idaresinde mutlak hâkimiyet kurdukları yine iddialar arasında… 83 yıldan beri ülkemizi idare edenlerin aslında uzun vadeli Yahudi emellerine göre organize edildiğini iddia eden söylemler ve örneklemeler var… Bunların doğruluğu ve analizi için etrafımıza dikkatlice bakmamız gerekir…

Bugüne kadar vitrine konulan ne “milliyetçi” ne de “İslâmcı” grupların hiç bir varlık gösteremedikleri, hatta ve hatta Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP)’ın, aslında büyük bir oranda gerçekleşen “Dünya Yahudileri Ekonomik İmparatorluğu” desteğiyle İsrail için Batılı güç odakları tarafından yaptırıldığı, Yahudilik ideolojisinin “megalo ideası” olan “Arz-ı Mevud’u” (vaat edilmiş kutsal topraklara) sahip olan “Büyük İsrail” Devletini gerçekleştirmek için adım adım yapılan planın bir sonucu olduğu yönünde iddialar söylenmekte, günlük basına yansımaktadır…

Diğer bir iddia ise, dönemin Başbakanı Ecevit’in Urfa gezisi sırasında “kendisini karşılamadığı” gerekçesiyle görevinden azledilen Urfa Valisinin, aslında, Urfa’da faaliyetler gösteren İsrail firmalarına engel çıkarttığı için görevinden alındığını iddia edenler, yanlış hedefe kurşun atmadıklarını söylemekteler…

Diğer bir iddiaya göre ise, hâlen Türkiye Cumhuriyeti’ni idare edenlerin 3 bin civarındaki aileden oluşan “Yahudi-Dönme Sabetaist” grup olduğu yönündeki iddialar gerçekten korkutucu... Devletin tüm kurumları bu gruplar aracıyla yönetilmekte...

Kimilerine bu iddiaları son derece “garip” ya da “komplo teorileri” olarak değerlendirilebilir… Ancak bunu söyleyen ve yazıp çizenler sıradan kimseler de değiller… Son yıllarda “best seller” olan bazı kitaplar sadece bu konuları işlemişlerdir…

Peki bunlara neler deniliyor?.... Yalanlayan, tekzip eden yok…Demek ki “komplo teoriler” değil…Diğer yandan ülkenin toprağını (ev değil)

yakın komşulara satmaya başlayan “işporta pazarlamacısı” yetkililerin ülkeye nasıl zarar verdiklerinin farkındalar mı, bilinmez…

Tüm bu olaylar alt alta konulup değerlendirildiğinde insanın aklına şöyle bir soru takılıyor; “acaba, Anadolu’nun yeniden kurtarılması mı gerekecek?...”

88 yıllık Cumhuriyet tecrübemizde, ülkeyi idare edenlerin aslında vitrinde olanların değil de “zahiri güç” odakları

tarafından yapıldığını, diğer bir ifade ile bu “zahiri güç” odakları tarafından desteklenip iktidara getirilen “güdümlü” kadrolar tarafından yapıldığı iddiaları var… Atatürk’ün de sevmediği gruplardan oluşmuş Yahudi-Sabetaist Dönme azınlıklar tarafından kurulan örgütler ve bunların mensupları Cumhuriyet idaresinde bir şekilde etkili olmayı başarmışlar…

Page 3: 08 temmuz11 hangi gercekler

YOZGATHABER

GündemC u m a 0 8 T e m m u z 2 0 1 1

vakItİmsak 03 : 12Güneş 05 : 08Öğle 12 : 51İkindi 16 : 47 Akşam 20 : 22Yatsı 22 : 08

para borsaEURO 2,355

DOLAR 1,639

iMKB 62.808

C.ALTINI 530,81

BAŞYAZI

Av.Ruhi Bacanlı

Avrupa Birliği’ne girmek ve Demok-ratikleşmek adı altında yapılan, TÜRK DÜŞMANLIĞININ bir örneği.

TESEV in Kürt Raporu.40 sayfa hazırlanan “Kürt Sorunun

Çözümüne Dair Yol Haritası” adlı rapor açıklandı.

Raporun içeriğinden anlaşılacağı üzere, sorunun birinci derecede muhatabı olan Kürtlerin seslerini Hükümete ve Türkiye kamuoyuna duyurmakta aracılık yapılıyor!

Siyasî Kürtçülerin taleplerini sanki İmralı’daki Apo açıklamıyor…

TBMM’de grubu bulunan BDP açıklamı-yor…

Kökü okyanus ötesine dayanan, maaşla-rını bu mihraktan alan, televizyon ekranla-rının bülbülleri de demek ki iletememiş ol-malı ki, kendileri, Kürt halkının meselelerini anlatmak gibi ulvi (!) bir görevi üslenmek ihtiyacı duymuşlar.

Rapor denilen paçavranın içeriğine bu gün girmek istemiyorum.

Özet olarak iki husus belirlenmiş:Anayasamızdaki TÜRK kelimesi çı-

karılmalı ve devlet Kürtlerden özür dilemelidir.

Raporun 36’ncı safhasında aynen şöyle deniliyor:

“Devlet, genel olarak topluma, ÖZEL OLARAK KÜRT HALKINA YÖNE-LİK EN AZINDAN BİR ÖZÜR BORÇU OLDUĞUNU UNUTMAMALI!”

Peki bu TESEV (Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı) KİM?

Bir Vakıf. Kendi ana sözleşmelerine göre faaliyetlerini üç noktada toplamışlar:

1-Demokratikleşme.. 2-Dış politika.. 3-İyi yönetişim.Sadece bu konularda değil, kafaları ka-

rıştıran diğer hedefleri de var.Mesela birini aktarayım da anlayan beri

gelsin…“Türkiye’nin içerisinde bulunduğu

bölgedeki rolünü teşvik etmek…”Bu rol nedir?Bu rolü kim tespit etmiştir? Türkiye’nin lehine mi-aleyhine mi?Kimin çıkarına yarıyor?Bunları anlamak için TESEV’i kimin kur-

durduğuna ve maddî kaynağını nereden temin ettiğine bakmak lâzım.

Bu hususta yapılan geniş araştırmalar mevcut. En önemlilerinden birisi Sayın Mustafa Yıldırım’ın yazdığı “Sivil Örüm-ceğin Ağında” isimli eserde detaylı bir şe-kilde yayınlandı. Buradaki iddialar bu güne kadar yalanlanmadı.

Kitabın 66’ncı sayfasından itibaren ve-rilen bilgilere göre, TESEV, bir ABD kuru-luşu olan NED’e (Nation Endowment For Democracy), Türkçesi “Ulusal Demokrasi Fonu” olan ABD kaynaklı bir fonla çalışan kuruluşun Türkiye’deki uzantısı olan bir Vakıf.

“Alt bağış alıcı” altında sürek-li NED’den para almaktadır. Bu husus TESEV’in Başkanı olan Can Paker tara-fından televizyondaki konuşmaları ile teyit edilmiştir. İnkâr edilmemiştir.

Paranın kaynağı doğrudan ABD’dir. NED ise paranın tâbir-i câiz ise ka-

sasıdır.NED, Türkiye gibi ülkelerde TESEV gibi

vakıflar ile faaliyet göstermiyor; aynı za-manda CİA’nın ülkelerin karıştırması ope-rasyonlarında kullanılması işlevini de üst-leniyor. CİA’nın örtülü eylemleri ile birlikte “Demokrasiyi yayma” adı altında yapılan operasyonların destekleyicisi; mali kaynağı.

Irak’a Demokrasinin getirilmesi gibi…Afganistan’a Demokrasi getirilmesi gibi…Türkiye’ye de bunlar Demokrasi getire-

cekler.Bingöl’ün Genç İlçesi’nde şahadet şer-

beti için Yozgatlı Deniz Bacanak’ı henüz toprağa vermiştik ki, 2 uzman çavuşumu-zun Hakkari’nin Yüksekova İlçesi’nde şehit edildiği haberi geldi. Her Türk’ün yüreğine bir kor ateş daha düştü.

TESEV’de toplananlar gibi utanmadan hâlen Devlet’ten özür bekleyen yaratıklar ile aynı ülkede yaşamanın ıstırabını millet olarak yaşıyoruz.

Şehitlerimize Cenab-ı Hak’tan rahmet, yaralılara sıhhat ve aileleri başta olmak üzere kendisini Müslüman ve Türk kabul edenlere sabır diliyorum.

Başınıza TÜRKKadar Taş Düşsün!

BU GECE

SELİNEczanesi

NÖBETÇİAdres: Erdoğan Akdağ Mah.

No:10/6 Tel: 0 (354) 212 15 58

ÜÇ ÇAMLAR Doğal Kaynak Suyu

0354 212 13 92KIZILAYLAR'DA

Yemin krizi sürüyorCHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu,

TBMM Başkanı Cemil Çiçek’i kutlamak için yaptığı ziyarette yemin krizi de gündeme geldi.

DEMOKRASİ AYIBIKılıçdaroğlu, TBMM Başkanı Cemil

Çiçek ile yaklaşık 1 saat süren görüşmesine ilişkin gazetecilere açıklamalarda bulundu. Çiçek'i kutlamak için geldiklerini, görüşme-de "yemin krizinin" de gündeme geldiğini belirten Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet tarihin-de ilk kez parlamentonun seçilmiş, hüküm giymemiş, tutuklu milletvekilleriyle açıldı-ğını söyledi ve bu sürecin demokrasi ayıbı olduğunu savundu. CHP'nin tavrının Meclis'i boykot etme anlamına gelmediğini belirten Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

YAPTIĞIMIZ BOYKOT DEĞİL"CHP'nin bu tavrının Meclisi boykot

olarak adlandırılmaması gerektiğini, bu tavrımızın özünde insan haklarının yattığını, çünkü seçme ve seçilme hakkı bir insanlık hakkıdır...

Vatandaş oyunu vermiştir, milletvekil-lerini seçmiştir. Bu milletvekilleri mahkum

değildir, sadece tutukludur. Bunların parla-mentoya gelip yemin etmeleri gerekir. Önle-rinde bir anayasal, yasal engel yok. Ulusla-rarası sözleşmelerden kaynaklanan bir engel yok. Engel, sadece takdir hakkıyla ilgili bir engeldir ve bu sorun yasama organının temel sorunlarından birisidir.

Bizim hiç bir zaman parlamentoyu kilit-lemek, parlamento çalışmasın diye özel bir çaba harcamak gibi bir düşüncemiz olmadı,

böyle bir anlayışımız da olmadı. Parlamen-toya saygımız gereği yemin etmedik ama gelip parlamentoda bulunduk. Amacımız; Türkiye'deki demokrasi ayıbını gidermekti. Sayın Başkan'a şunu da söyledim, 'Aslında hükümetin bize teşekkür etmesi lazım'. Nede-ni de şu; eğer bir demokrasi ayıbını ortadan kaldırıyorsak, Türkiye Cumhuriyeti'ni Batı dünyasında demokrasisi gelişmiş bir ülke konumuna getirmek istiyoruz.

TBMM Başkanı Çiçek, Kılıçdaroğlu ile görüştü

2011-2012 öğretim yılında yurtkur yurtlarında barınmak, burs, öğrenim ve katkı kredisi almak isteyen öğ-rencilerin Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü'ne başvuru tarihleri belirlendi. Öğrenciler, ÖSYM tarafın-dan üniversite yerleştirme sonuçlarının açıklandığı tarihten itibaren www.kyk.gov.tr adresindeki internet sayfasından başvurularını gerçekleştirebilecek.

Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü, yurtlardan ve burstan yararlanmak isteyen öğrencilerin baş-vuru tarihlerini yazılı bir açıklama ile duyurdu.

Buna göre, 2011-2012 öğretim döneminde Öğrenci Seçme ve Yerleş-tirme Sınavı'na girerek bir yükseköğre-tim programına girmeye hak kazanan hazırlık ve birinci sınıf öğrencilerinden yurtlarda barınmak, burs, öğrenim ve katkı kredisi almak isteyen öğrenciler, ÖSYM tarafından üniversite yerleştir-me sonuçlarının açıklandığı tarihten itibaren www.kyk.gov.tr başvuruda bulunabilecek. Halen bir yükseköğre-tim kurumuna devam eden ara sınıf (ön lisans, lisans, ve yüksek lisans) öğrenci-lerinin yurt kabul edilecek.

Başvuru tarihleri belli oldu

İlköğretim 8. sınıf SBS'nin sonuçları dün açıklandı. 1 milyon 70 bin 445 aday başvurdu. Bu adaylardan 1 milyon 54 bin 508'i sınava girdi. Sınava girmeyen aday sayısı 15 bin 931 iken, sınavı iptal edilen aday sayısı 6 olarak tespit edildi.

İlköğretim 8. sınıflar için düzenlenen SBS'de bu yıl tüm soruları doğru yapan öğrenci sayısı 921 olarak belirlendi. 2011 SBS-8'de sınıf puanı 500 Olan öğrenci sayısının 583 olduğu belirtildi.

Bu yıl ilköğretim 8. sınıfı tamamlayarak, sınavla öğrenci alan ortaöğretim kurumlarına devam edecek olan OYP'ye göre yerleştirilecek. MEB'den yapılan açıklamada, OYP'ye göre yapılacak tercih ve yerleştirme işlemlerinde,

geçmiş yıllara göre bazı farklı uygulamalar söz konusu olduğundan, yöneticilerin, velilerin, öğ-retmenlerin ve öğrencilere rehberlik eden diğer ilgililerin, ''http://oges.meb.gov.tr'' adresinde yayınlanan tercih ve yerleştirme e-kılavuzunu özenle ve dikkatle okumaları gerektiğini vurgu-landı.

Öğrenci velisi tarafından yerleştirme işlem-leri için tercihler 8–20 Temmuz 2011 tarihleri arasında en fazla 12 tercih olmak üzere http://www.meb.gov.tr, http://oges.meb.gov.tr veya https://e-okul.meb.gov.tr internet adreslerinde yayımlanan tercih listelerindeki okulların tercih kodlarına göre bireysel olarak elektronik ortam-da yapılacak.

SBS sonuçları açıklandı

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yeni başkanı hemşehrimiz Cemil Çiçek, yemin krizini çözme girişimlerinin ilkini dün gerçekleş-tirdi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile bir saatlik bir görüşme yapan Çiçek’in girişimlerinin önümüzdeki günlerde sonuç vermesi ve 91 yıllık Meclis tarihinin en ilginç döneminin sona ermesi bekleniyor. Bunun için önerilen formül ise CHP’nin kapalı oturumda yemin edebilecek olması.

KUŞKAŞ'LI PİDEMİZİ

YEDİNİZ Mİ?......ÖYLEYSE BEKLİYORUZ

Page 4: 08 temmuz11 hangi gercekler

YOZGATHABER4 Haber08 Temmuz 2011

Cuma

Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) Yozgat İl Koordinatörlü tarafından organize edilen proje çağrısı tanıtım toplantısı yapıldı.

Sorgun İlyas Arslan Sinema ve Tiyatro Salonunda yapılan toplantıya, Sorgun Kay-makamı Levent Kılıç, Belediye Başkan Vekili Hacı Ömer Kayhan, Yozgat Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Koordinatörü Veli Büke ve çok sayıda üretici katıldı.

Programa konuşmacı olarak katılan TKDK proje uzmanı İlkin Özgen, AB Hibe fonla-rından yararlanmak isteyenlerin projelerini kendilerine sunmalarını istedi. Özgen, AB aday ve potansiyel aday ülkelerin katılıma yönelik hazırlıklarına mali destek olmak ve tarım sek-törünün kırsal kesimde adaptasyonuna katkıda bulunmak amacıyla Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPARD) oluşturulduğunu belirtti.

Özgen, IPARD kapsamında desteklemele-rin ürüne değil, AB şartlarına uygun kurulacak tarımsal tesislere yapılacağının altını çizerek, proje tutarının yüzde 65'inin hibe olarak verile-bileceğini vurguladı.

Hibede tesis gözetilecek

ÖSYM'den yapılan yazılı açıklamada KPSS 2011/1 yerleştirme sonuçlarının açıklandığı bildirildi. ÖSYM'den yapılan yazılı açıklama şöyle: Kamu Görevlerine İlk Defa Atanacaklar İçin Yapılacak Sınavlar Hakkında Genel Yönetmelik hükümleri uyarınca, bazı kamu kurum ve kuruluşla-rının kadro ve pozisyonlarına yerleştirme işlemleri tamamlanmıştır.

Yerleştirme sonuçları 7 Temmuz 2011 günü saat 16.30’dan itibaren ÖSYM'nin http://sonuc.osym.gov.tr internet adresinden açıklanacaktır.

Sorular...Soralım: Acaba ülkemizde 25 yıldır bitmeyen

ve her gün aramızdan yeni yeni gencecik canlar alan PKK terörü bir sebep olabilir mi?

Örneğin Aktütün sınır karakolumuza yapılan saldırı ve bu saldırıda tam 17 şehit vermemiz bu tür bir ayrışmayı tetikliyor olabilir mi?

Elbet bunların da bir payı vardır ama yine de yeterli bir açıklama değil.

Asıl soru şu: Neden PKK karakolumuza saldırdığında, bu ülkenin insanları Türk ve Kürt olarak iki ayrı kampa ayrılıyor?

Bunun tek bir açıklaması var, herkes bal gibi de biliyor ama namussuzca saklıyor: Bu ülkede PKK terörünü destekleyen, kendisini PKK ile özdeşleştiren geniş bir taban var.

Ve o taban da kendisine Kürt diyor. Elbet kendisine her Kürt diyen kendisini

PKK ile bir tutmuyor belki ama sonuçta çok geniş bir PKK’lı Kürt nüfus da bulunuyor.

Şimdi kimileri “bu ülke bir mozaik, etle tırnak gibiyiz, bizi birbirimizden koparamazlar, iç savaş oyununa gelmeyelim” gibisinden hamaset nutukları atabilir ve bu hamaseti de sanki bilimsel analizlermiş gibi uzun uzun yazılarla gazetelerde dergilerde yayınlayabilir.

Ama bazı sorular var ki tüm analizlerden daha etkili oluyor.

Soralım o zaman... Birinci soru: Altınova’da bu kadar

Kürdün ne işi var? Kimileri irkilebilir ama hiç de ırkçı bir

soru değil. Zaten mesele Altınova’da ya da diğer

sahil kent ve kasabalarımızdaki Kürtlerin çokluğu değil.

Hadi diyelim ki bu olguyu, basit bir göç olarak gördük diyelim.

O zaman ikinci bir soru: Kerkük’ün bir Kürt göçüne maruz

kaldığını, bunun nedenininse bu kentin etnik bileşimini değiştirmek olduğunu, kentin zorla Kürtlerin eline geçtiğini savunan Türk Devleti, Türk Ordusu ve Türk kamuoyu, Kerkük’le Altınova arasındaki farkı nasıl açıklıyor acaba?

Acaba diyoruz Türkiye’nin içindeki bu iç göçün de tıpkı Kerkük’teki gibi bir etnik amacı olmaz mı?

Elbet soruları çoğaltmamız lazım. Son yıllarda nedense Balıkesir, İzmir,

Mersin, Adana gibi şehirlerimizde bu tür olaylar yaşanıyor.

Üçüncü soru: Neden hiç bir “Kürt ilinde” böyle bir

olaya rastlamadık acaba? Birinci sebep Türklerin çok ırkçı ve

saldırgan olmasıdır, ikinci sebepse Kürtlerin çok hümanist ve barışsever.

Peki acaba şu etle tırnak gibi olmuş toplumsal mozayiğimizin Doğu kısmında, kendilerine Kürt denilen bölgenin kentlerinde ve kasabalarında acaba ben Türküm diyen bir kalabalık var mı ki, çatışma çıksın?!..

Gerçek şu ki bu ülkenin Batı kısmında Kürtler gelip Türklerin arasına rahatça yerleşebilmektedir ama tersi bir durum yoktur.

Tabi uyanıklar bu soruyu şöyle de yanıtlayabilir: Elbet yok, çünkü Doğu daha fakir, o nedenle Türkler Doğu’ya gitmiyor.

Hadi buna da eyvallah diyelim. O zaman başka bir şey soralım. Buyrun, dördüncü soru: Bu ülkede ister Doğuda yaşasın

isterse Batıda yaşasın, kendi aralarında kimi yerlerde bir kent, kimi yerlerde ise bir semt veya mahalle oluşturan ve kendilerine Kürt diyen bölgelere bir bakalım, çok uzağa da gitmeyelim, şu 17 askerimizi şehit verdiğimiz Aktütün saldırısından sonra, en ufak bir tepki, hoşnutsuzluk gördünüz mü, tüm ülke bir yas tutarken buralarda bir yas gördünüz mü, tüm ülkede evlere bayraklar asılırken buralarda herhangi bir evde Türk bayrağı gördünüz mü?

Elbette hayır. Ve bu ülkede yaşanan bölünmenin tek

sebebi de bu. Maalesef kendisine Kürt diyen büyük

bir çoğunluk, Türk’ün, yani kardeşinin yasına ortak olmamaktadır.

Böylesi bir ortamda da insanların kendilerini Türk-Kürt karşıtlığında tanımlamaları elbette ki en doğal süreçtir.

Zaten yaşanan da tümüyle budur...

CüneytŞaşmaz

Meclis Başkanı Çiçek, memleketinde temel atma törenlerine katılacak

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 4 Temmuz günü yapılan seçimlerinin ardın-dan 25’inci başkanlık görevini üstlenen hemşehrimiz Cemil Çiçek, ilk ziyaretini Cumartesi günü memleketi Yozgat’a gerçekleştirecek. Kızılay Genel Merkezi tarafından Yozgat’a yapılacak olan 250 kişilik kız öğrenci evi, aşevi ve Kızılay'ın afet deposunun temel atma törenine katılacak olan Cemil Çiçek’i Yozgatlıların bağrına basması bekleniyor.

Memleketi Yozgat’a devletin üst ka-demesinde görev yaparken birçok ziyaret gerçekleştiren Cemil Çiçek, bu kez Meclis Başkanı ziyaretiyle ilk kez gelecek.

AÇILIŞLARA KATILACAKTürk siyaset tarihinde birçok siya-

setçisi hatırı sayılır görevler üstlenen

Yozgat’ın en önemli ismi olan ve 61’inci Hükümette Meclis Başkanlığı gibi olduk-ça önemli bir görevi yürütecek olan Cemil Çiçek, yeni sıfatıyla ilk şehir ziyaretlerine memleketi Yozgat’tan başlayacak.

Taraflı tarafsız herkesin sevgisini ka-zanan, tavrı, açıklamaları ve yaklaşımı ile tam bir devlet adamı portresi çizen Cemil Çiçek’in Yozgat’a gelişi hiç kuşkusuz, basın ve medyanın ilgisini de Yozgat’a çevirecek.

SIKI GÜVENLİK TEDBİRLERİ ALINACAKBeraberinde kalabalık bir heyetle

Yozgat’a gelmesi beklenilen Meclis Baş-kanı Cemil Çiçek için üst düzey güvenlik tedbirleri de alınacak. Hem trafik, hem de güvenlik konusunda sıkıntılar yaşanma-

ması için Emniyet özellikle şehrin giriş ve çıkışları ile temelin atılacağı bölgede ekipler konuçlandırıp, bölgedeki güvenlik önlemlerini iki katına çıkartacak.

YOZGATLI BAĞRINA BASACAKCumartesi günü saat 12.30'da düzenle-

necek olan temel atma törenine Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Kızılay Baş-kanı Tekin Küçükali ve Yozgat millet-vekilleri ile katılması beklenilen Meclis Başkanı Cemil Çiçek’e, Yozgat halkının örnek bir karşılama yapması bekleniyor. Siyaseti bir kenara bırakıp, Devletin iki önemli ismini kucaklaması beklenilen Yozgatlıların tavrı, bu konuda daha önce de örnek teşkil eden şehrimize artı prestij katacak.

İlk çıkarma Yozgat'a

Serinlemenin yolunu buldularYozgat'ta hava sıcaklıklarının

yükselmesiyle birlikte, sıcaktan buna-lan çocuklar bahçe sulama havuzları-na girerek serinlemeye çalışıyor.

Bu yıl geçmiş yıllara göre soğuk bir yaz mevsimi geçiren Yozgat'ta, son 3 gündür hava sıcaklığının yük-selmesiyle birlikte, sıcaktan bunalan çocuklar bahçe sulama havuzlarında serinlemeye çalışıyor.

Sorgun ilçesine bağlı Mehmet-beyli köyünde yaşayan çocuklar, imkanları olmadığı için deniz kenar-larına tatile gedemediklerini belirte-rek, "Serinlemek için bahçe sulama kullanılan havuzlarda yüzüyoruz. Havuzlar küçük ama bizim serinle-memize ve yüzmemize yetiyor" diye konuştu.

KPSS yerleştirme sonuçları açıklandı

Page 5: 08 temmuz11 hangi gercekler

YOZGATHABER

Yozgat Özel Ergin İlköğretim Okulu öğrencileri Büşra Moğul, Melike Dilara Ceylan ve Ömer Güldür SBS’deki tüm soruları cevaplayarak 500 tam puan alıp, Türkiye birincisi olma başarısı gösterdi-ler.

3 TÜRKİYE BİRİNCİSİ ÇIKARDIÖzel Ergin Müdürü Ali Acar, 8’inci

sınıf SBS sonuçlarını değerlendirdi. Okulun verdiği kaliteli eğitim ve öğreti-min karşılığını almanın haklı gururunu yaşadıklarını belirten Acar, “2011 8. Sı-nıflar Seviye Belirleme Sınavı 7 Temmuz Çarşamba günü açıklanmıştır. Açıklanan sonuçlara göre okulumuz her yıl olduğu gibi bu yıl da başarılarını artırarak devam ettirmiş ve üç Türkiye birincisi çıkarmış-tır. Öğrencilerimizden Büşra Moğul, Melike Dilara Ceylan ve Ömer Güldür SBS’deki tüm soruları cevaplayarak 500 tam puan almışlardır” dedi.

‘İLK 10’A 5 ÖĞRENCİ GİRDİ’2011 yerleştirme puan sıralamasında

Yozgat 1.si, 2.si, 4.sü, 5.si ve 8.si ile ilk on dereceden 5’ini okul öğrencilerinin aldığını hatırlatan Acar, şöyle konuştu: “Okulumuz açıldığı günden bugüne gerek başarılarıyla, gerek gerçekleştirdiği eğitim organizasyonları ile gerekse diğer kurum ve kuruluşların yapmış olduğu

etkinliklere desteği ile Yozgat eğitimine çok büyük katkılar sağlamıştır ve bundan sonrada sağlamaya devam edecektir.

Bizler, idarecisiyle, öğretmeniyle ve velisiyle Özel Ergin ailesi olarak; okulu çocuklarımızı her yönüyle hayata hazırlayan bir irfan yuvası olarak görüp çalışmalarımızı ve planlarımızı bu doğrul-tuda yapmaktayız. Bu da bizi başarıya ulaştıran en önemli faktörlerdendir.

BAŞARI TESADÜFLE YAKALANMIYOR2011 Sınav sonuçlarını değerlen-

dirdiğimizde okulumuzun hem bireysel olarak hem de kitlesel olarak büyük

bir başarıya imza attığını görmekteyiz. Bu başarı, öğrencilerimizin düzenli ve sistemli çalışmaları, deneyimli ve özverili öğretmenlerimizin üstün gayretleri yanın-da, velilerimizle birlikte el ele verilerek kurulan sağlıklı bir iletişimin sonucunda yakalanmıştır. Orta öğretim kurumlarına yerleştirmede de hedefimiz geçen yıl yakalamış olduğumuz yüzde yüz başarı olacaktır. Biz biliyoruz ki başarı için her yönüyle ideal bir okul ortamının oluş-ması şarttır. Bunun içinde okul olarak hiçbir fedakarlıktan kaçmamaktayız. Tüm öğrencilerimizi başarılarından dolay kutluyor, emeği geçen tüm öğretmen ve velilerimize teşekkür ediyorum.”

Haber 508 Temmuz 2011

Cuma

H. Prof. Dr.Nurullah

Aydın

Aydınlanmacılığın Nietzsche’den esin-lenen hedefsiz postmodernist eleştirisi, içinde birçok bakımdan romantizmin izlerini taşımaktadır ve mevcut düzenin sınırları-nı aşamadığı gibi onun birçok bakımdan açıkça savunucusudur da. Son yıllarda sos-yalizmin dolayısıyla ilerlemeci düşüncenin peş peşe aldığı ağır yenilgilerden dolayı, Marksizm kitlesel etki bakımından gerilemiş durumdadır.

Kendisini yeni biçimlerde belli eden romantizm, Marksizmin zayıflamasına paralel olarak güç kazanmaya başlamıştır. Bu kendiliğinden anlaşılır, çünkü Aydınlan-macılığın kazanımlarını ortadan kaldırmak için, onun açmazlarını eleştiren fakat tarih-sel kazanımlarını korumak isteyen Marksist eleştirinin de zayıflatılması, hatta mümkün-se ortadan kaldırılması gerekmektedir.

Bu nedenle, Aydınlanmacılığa ilişkin tüm tartışmalarda Marks dikkate alınmak zorundadır. Ancak Marks’ın ciddiye alınmak zorunda oluşunun tek nedeni bu değildir. Diğer neden, Marks’ın aynı zamanda bur-juva toplumunun karşı karşıya bulunduğu sorunlara ilişkin yapılan tartışmalarda en temel sorunların üzerine eğilmiş olmasıdır.

Dolayısıyla bugün Marks’ı göz ardı ede-rek tek bir ciddi bilimsel, felsefi, siyasi ya da toplumsal sorunun aklı başında, ciddi ve anlamlı tartışılması mümkün değildir.

Bunun en iyi örneği toplumsal eşit-sizliğin eleştirisidir. Bütün eşitsizliklerin temelinde, üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetten kaynaklanan toplumun sınıf-lara ayrılmış olmasının yattığı, dolayısıyla toplumdaki eşitsizliklerin ortadan kalkması için üretim araçları üzerinde toplumsal mül-kiyetin sağlanması gerektiği düşüncesi yeni değildir.

Bu düşünce değişik biçimlerde Marks’tan çok önce savunulmuştur, ancak bu düşüncenin bilimsel olarak gerekçelendi-rilmesi ve uygulanır kılınabilmesi için müm-kün yollarının gösterilmesi ilk olarak Marks tarafından gerçekleştirilmiştir.

Marks burjuva toplumunun temel so-runlarına eğildiği, bunları bilimsel olarak açıkladığı ve mümkün olabilecek alternatif önerileri geliştirdiği için, kendini sürekli yenileyen Hegel diyalektiği gibi canlı kal-maktadır. Bu nedenle, bu yazımın konusu Aydınlanmacılığın toplum düşüncesi ve Marks’tır.

Immanuel Kant’ın kendi aklını kul-lanma cesaretine sahip ol diye yazma-sının nedeni, o yıllarda özellikle Prusya ve diğer Alman krallıklarında entelektüeller arasında Fransız devrimine ilişkin yoğun tartışmalarda ortaya atılan bir soruya, Fransız devrimine ideolojik dayanak oluştu-ran Aydınlanmacılık düşüncesinin ne olduğu sorusuna cevap vermektir.

Aydınlanmacılığın bütün düşünürlerini birleştiren düşüncelerden birisi insanın en azından gizil olarak akıllı olduğudur. İnsan akıllı olduğu için, doğa ve topluma hükme-den yasaları öğrenerek, bilgilenerek aydın-lanabilir. Aydınlanmak insanın en kutsal hakkıdır.

İnsan, dinlerden ifade edildiği gibi, şeytana uyduğu için günahkâr ya da bir halk deyiminde dile getirildiği gibi çiğ süt emdiği için kötü değildir; aksine insan ilkesel olarak iyidir. Ancak insanın iyi olabil-mesi için aydınlanması gerekmektedir.

Aydınlanmacılığı eleştiren üç temel akım vardır. Bunlar; yeninin karşısında şaş-kınlığa düşen ve eski iyi zamanlara, değiş-tirilemez politik istikrara yeniden dönmek isteyen romantizm ve düşüncelerini hem aydınlanmacılığın açmazlarını hem de romantizmi eleştirerek formüle eden ve yönünü geriye değil geleceğe çevirmiş, bur-juva toplumunun çelişkilerini aşarak yeni daha uygar bir toplum kurmayı amaçlayan Marksizm’dir. Bir diğer ise Din’lerdir.

Romantizm de, Marksizm de, İslamcılık da, Hıristiyancılık da, Budizmcilik de, Hin-duzimcilik de ve diğer yeni dinsel akımlar da, doğmalara dayalı insanı, toplumu bütün olarak kavrayamayan akımlardır. Bu akımlar tartışma konusu edilmeye devam ediyor. İnsan ve toplum karşılığı olmayan düşünceler, tartışma düzeyinin ötesine ge-çememektedir.

Değişime dönüşüme gelişmeye kapalı olan, dogmalara dayalı yaklaşımların, in-sanlığa düşünce bazında katkısı olmuştur olacaktır. Onun ötesinde yaşamın bizzat içinde anlamı olmadığı olamayacağı açıktır. İnsan ve toplum değişmekte dönüşmekte, gelişmektedir.

Günün Söz: Çok yönlü düşünceyle bes-lenen insan, gerçeği algılar.

İlk Çıkış Tarihi: 11 Mayıs 1987Kurucusu: Rasim KAYHAN

İM Gazetecilik Matbaacılık ve İletişim AraçlarıSan. ve Tic. Ltd. Şti. adına Sahibi

Av. Ruhi BACANLIGenel Yayın Yönetmeni : İnan SOYERSorumlu Yazı İşleri Müdürü : Bilal YEŞİLKAYA Editör : Gökhan DOĞAN

YOZGAT HABER KADROSUÖzlem ÇELİKKAYA, Kadir GÖRGÜLÜ

Salihe SOYER, Salih ARSLAN, Zeynep ERASLAN,H. İbrahim YALÇINSOY, Özlem DOĞAN, Recep ÖZKAN

Yozgat Haber, Basın Meslek İlkelerine uymaya söz verir.

İdare Yeri: Adnan Menderes Bulvarı Ümran Apt. Kat: 1 No: 1 YOZGAT

Tel: (0354) 217 09 04 - 217 00 91 Fax: 212 87 48Baskı: Yozgat Haber Baskı Tesisleri

Yeni Sanayi Sitesi 8-A Blok No: 7 YOZGATTel: (0354) 212 57 17 - 217 54 80

İLAN TARİFESİResmi İlan (Sütun/Cm): 7,45TLTüzük İlanı (Sütun/Cm): 7,45TL

Kongre İlanı(Sütun/Cm):7,45TLZayi İlanı: 5 TL

www.yozgathaber.com.tr

HABERYOZGAT GÜNLÜK SiYASi GAZETE

Aydınlanma, Romantizm, Marksizm ve Dinler

Tüketici Hakları Derneği Başkanı Turhan Çakar, Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kara-rına rağmen, bankalarca kredilerden fazladan yüzde 5 Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu (KKDF) tahsilatının devam ettiğini belirte-rek, hükümeti bu konuda göreve çağırdı.

Çakar, yaptığı yazılı açıklamada, Tüketici Hakları Derneğinin başvurusuyla Danıştay’ın KKDF’yi yüzde 10’dan yüzde 15’e çıkaran Bakanlar Kurulu Kararı’nın geriye dönük olarak uygulanmasının yürütmesini durdur-duğunu hatırlattı. Bu karara hemen hemen hiç bir banka ve finans kurumunun uymadığını belirten Çakar, Bakanlar Kurulu Kararı’nın alındığı 28 Ekim 2010 tarihinden önce alınmış ve devam eden tüketici kredilerinden fazladan haksız yere alınan yüzde 5 KKDF tahsilatının sürdürüldüğünü ve bankaların bugüne kadar olan fazla tahsilatı tüketicilere iade etmediğini vurguladı.

Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkilerin Satışına ve Sunumuna İlişkin Yönetmelik, altı aylık geçiş sürecinin ardından bugün itibariyle resmen yürürlüğe giriyor. Buna göre, tütün ürünleri, işyerinin dışarıdan görünmeyen ayrı bir bölümünde, 18 yaşını doldurmamış kişilerin doğrudan ulaşamaya-cağı şekilde satılacak. Yönetmelik değişik-liği, tütün mamulleri satan esnafı ise kara kara düşündürüyor. Dükkânı müsait olanlar sigara reyonlarını arka tarafa kaydırmanın formülünü ararken, küçük büfe sahipleri "Denetçiler gelsin, onların verdiği fikirle çö-züm arayacağız. Ancak sigara tezgâh altına inerse kaçakçılığa zemin yaratılır" diyor.

DENETİMLER BAŞLIYORSağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hiz-

metleri Genel Müdürü Seracettin Çom ise işletmeleri uyardı. Bir süredir çevresindeki işletmeleri gezdiğini ve yönetmelikle ilgili hiçbir düzenleme görmediğini belirten Çom, "Ya Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu'nun (TAPDK) yönetmeliğini bilmi-yorlar ya da cezalar hakkında bilgileri yok. Ancak bugünden itibaren sıkı denetimler başlıyor" dedi.

Kredi kullananlar dikkat! SBS’ye Ergin imzası

500 puan alan 3 öğrencisi Türkiye birinciliğine adını yazdırdı

Sigara artık tezgâh altında satılacak

Page 6: 08 temmuz11 hangi gercekler

YOZGATHABER6 Haber08 Temmuz 2011

Cuma

sarıkaya

boğazlıyan

akdağmadeni çekereksaraykent şefaatli

aydıncık

yenifakılı

çandırçayıralan

kadışehri

sorgun

İlçelerden kısa kısa...yerköy

Boğazlıyan İlçe Trafik Komisyonu kararı doğrultusunda çarşı içerisindeki cadde ve sokaklarda park yasağı uygulaması dün itibariyle başladı. İlçe Emniyet Müdürlüğü Şehiriçi Trafik Şube Müdürlüğü ekipleri gün boyu park yasağına uymayan sürücüleri ikaz ve cezai müeyyide uyguladı. Sürücülere park yasağına uymaları noktasında çağrıda bulunan İlçe Emniyet Müdürü Erdal Tepe; ‘ Amacımız sağlıklı bir trafik akışını sağlamak. Bunu yaparken de sürücülerimizden ve esnaflarımızdan bizlere yardımcı olmalarını bekliyoruz. Alışveriş amaçlı kısa süreli dörtlüler açık biçimde a parklar dışında uzun süreli park yapılmamasını istiyoruz’ dedi.

Park yasağının başlamasıyla birlikte Şehiriçi Trafik Şube Müdürlüğü ekipleri de dün gün boyu çarşı içerisindeki cadde ve sokaklarda uygunsuz park yapan sürücülere ikaz ve cezai müeyyide uyguladı. Özellikle sabah saatlerine park yasağını ihlal eden sürücülere 67 lira park cezası uygulandı.

Park yasağının İlçe Trafik Komisyonu tarafından alınan bir karar olduğunu ve bu kararı uygulamak zorunda olduklarını belirten İlçe Emniyet Müdürü Erdal Tepe; ‘ Esnafımızın tepkisini anlıyorum. Ancak, esnafımızın bizlere de anlayış göstermelerini bekliyoruz. Çünkü park yasağı kararını uygulamak zorundayız. Ancak, esnafımızla ortak bir çözüm

içerisinde park yasağının olumsuz etkisini mümkün olduğunca en aza indirebiliriz. Benim bu noktada önerim şu: Esnafımız kendi araçlarını işyerlerinin önüne çekmesinler. Müşterilerinin araçlarına da dörtlülerini yakmaları suretiyle 15 dakika park süresi verelim. Bu sürede vatandaşımız alışverişini yapsın. Bunun ötesinde yasağı kaldırmak gibi bir yetkimiz yok. Neticede sağlıklı bir trafik akışı bu ilçede yaşayan herkesi ilgilendiriyor. Esnafımızdan ve sürücülerimizden anlayış bekliyoruz" diye konuştu.

Park yasağı başladı

Hangi gerçekler?Önyargılı, sert bakışlarla dolu, karanlık, bizden uzak,Canlılardan ve hayattan kopukAltta kalan, gizli, unutulmuş, basit, uydurulmuşYırtık, asılsız, yıpratıcı, onur kırıcı haberler... Maskeli, ölü, can çekişen, kayıp, sevimsizİhanetlerle dolu, vefasız, zulüm saçan, sevgisizÜstleri çizilmişİçleri boş duygular... Hasta, yorgun, yaşlı, çaresiz, güçsüz, durgunÜzgün, dünyadan habersiz, yaşanılanları yorumlayamayanAnlamsız, kaypak, dengesiz,Duyarsız varlıklar yığını... Çılgın, deli, gafil, aptalSoluk, renksiz, belirsiz, altsız, üstsüz, çırılçıplak,Ya da sarı, kahverengi, siyah, kan renkli, yaralayıcı, inciticiAcı veren kurgulanmalar... Zamana aykırı, çağdışı, kabul edilemeyenAkıl dışı, mantıksız, hukuksuz, mesnetsizKapalı, üstü örtük, çarpıtılmış,Birbirine karışmış algılamalar... İçeriği olmayan, derinliksiz, boyutsuzGölgeli, lekeli, şüphe uyandıran, korkutan, uykusuz bırakanÖzsüz, aldatıcı, sarsıcı,Geçmişi aratan, nefret ettiren olaylar... Evsiz, yolsuz, susuz, elektriksiz,

doktorsuz, hastanesiz, okulsuz, öğretmensizHavasız, bakımsız, terkedilmiş köyler, kasabalar, şehirler,Vurdumduymaz yöneticiler, eğitimsiz bırakılan bir nesil,Tehlike saçan, sorumsuz, başıbozuk bir yapılanma... Mavisiz, yeşilsiz, atıklarla kirletilmiş, çukurlarla dolu bir çevre,Özgürlüklere düşman, düşüncelere saygısızKaba, anlayışsız, inançsız, akılsız, fikirsizRuhsuz, kişiliksiz, yitirilmiş, tüketilmiş insanlar... Hangi gerçekler?

Hangi Gerçekler?

Üzeyir LokmanÇAYCI

Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığına neden olan kenenin vücuda yapışma-sını önlemek amacıyla tasarlanan kıyafet, Patent Enstitüsü tarafından tescillendi.

Ankara Üniversitesi (AÜ) Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zafer Karaer, KKKA hastalığıyla mücadelede alınabilecek önlemler konusunda çalışma yaptıklarını belirterek, keney-le mücadelede kimyasalların ön plana çıktığını söyledi. Keneyle mücadelede kimyasalların hem doğaya hem de insana zarar verdiğini ifade eden Karaer, asıl önemli olanın kenenin insan vücudu-na yapışmasını önlemek olduğunu dile getirdi.

Konuyla ilgili olarak Gazi Üniversitesi Mes-leki Eğitim Fakültesi Giyim Endüstrisi ve Moda Tasarım Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr Fatma Şener ile ortak bir çalışma yürüttüklerini anlatan Karaer, şunları kaydetti:

''Kene insan vücuduna nasıl yapışmaz, insanla nasıl temas etmez, diye düşündüğümüzde bunun koruyucu bir kıyafetle olabileceğine karar verdik. Bunun üzerine kırsal kesimde yaklaşık 500 kişiyle anket çalışması yaptık. Bu anketlerde vatandaşların keneyi ne zaman, nerede gördük-lerini ve kenenin ağırlıklı olarak vücutlarının ne-resine yapıştığını sorduk. Daha sonra bu anketler moda tasarımcısı arkadaşlar tarafından değer-lendirildi ve yapılabilecek en uygun kıyafete karar verdik. Kıyafetin tasarımını yüksek lisans öğrencisi Zeynep Atmaca yaptı.''

Keneden kıyafetle korunun!

Page 7: 08 temmuz11 hangi gercekler

YOZGATHABER Haber 708 Temmuz 2011

Cuma

YENİ PROJELERİMİZLE HİZMETİNİZDEYİZ

Karar Verdik Yozgat’ı

EV’lendiriyoruz

Sinema Sok. Çelikkayalar Apt. 1/1 YOZGATTel: 217 62 02 GSM: 0542 530 36 35

3+1 Süper Lüks Full+ Full Yapılı Dairelerimizin Satışı Başlamıştır.

Dairelerimiz Sınırlı Sayıdadır.

Geç Kalmayın Pişman Olursunuz!

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bağımsız seçilen BDP Milletvekillerinden Ahmet Türk’ü ve Şerafettin Elçi’yi kabul edip görüştü. Toplantı çıkışında yaptığı açıklamada Türk; Sorunun çözümü konusunda büyük çaba göstereceği-ne inandığını, krizin aşılmaması durumunda bu süre-cin daha sancılı bir hale dönüşeceğini ifade ettiklerini söyleyen Türk; “Sayın Cumhurbaşkanımız da bunun bilincindedir ve bize gerçekten pozitif bir enerji ver-di” dedi…

Sayın Cumhurbaşkanı’nın, Ahmet Türk’e pozitif enerjiyi nasıl verdiğini bilemiyorum ama, enerjiyi alan Ahmet Türk o hızla ilk beyanatını verdi;

*Sayın Türk, Hatip Dicle’nin tutukluluğu kaldırılır-sa, İmralı’nın önü de açılır iddialarına ne diyeceksiniz?

-Bu doğru bir tespit. Birbirini tetikleyen bir süreç oluşur!...

*Bir de çok başlılıktan söz ediliyor. Avrupa mı, PKK mı, KCK mı, İmralı mı, BDP mi, hangisi dikkate alınmalı?

-Demokratik bir anayasanın yapılmasında, sosyal barışın alt yapısının oluşturulmasında elbette ki bizim rolümüz önemlidir. Ama esas dikkate alınması gereken güç bence PKK’dır. Onları ikna etmede, Kürtleri temsil eden bir par-ti olarak biz ‘silahları bırakacağız’ diyemeyiz. Eğer silahların susmasını istiyorsak, kalıcı barış istiyorsak, elinde lokomotifi olan kesimleri ikna etmek şart. Bu sorunun baş aktörü PKK’ dır.

DTK(Demokrat Toplum Kongresi) Eşbaşkan’ı Ah-met Türk’ün bunları söylediğinin ertesi günü, DTK Sözcüsü Cemal Coşkun(Ahmet Türk’ün sözcüsü) NTV Radyoda şunları söylüyordu; “Eğer kısa zamanda çözüm bulunmazsa, delegelerden gelecek ta-lep üzerine bölgede “Demokratik Özerklik” ilan edeceğiz. Bu andan itibaren bölgede ikili hukuk uygulanmaya başlayacağız..”

Bu arada, Cumhurbaşkanı Gül’ün Pozitif Enerji-sinden nasibini alamayan vatan evlatlarından bazı polisler-askerler, Ahmet Türk ve Cumhurbaşkanı’na göre çözümün anahtarı olan PKK tarafından katledil-diler.

Yüksekova’da evlerinden çıkan Uzman Çavuşlar Yahya Karakaya(27) ve Murat Özkozanoğlu(25) PKK

terör örgütünün katilleri tarafından kahpece, arkala-rından kafalarına ateş edilerek şehit edildiler…

Bu iki genç, diğer arkadaşları gibi Türkiye Cumhurbaşkanı’ndan “Pozitif Enerji” alamadan hak-kın rahmetine kavuştular, şahadet şerbeti içtiler…

Çok önemli bir konuya dikkatinizi çekmek isterim; Kürtçü-Bölücü hareketin silahlı gücü yani ordusu, PKK’dır. Bu örgütte tek kişinin tartışmasız hakimiyeti vardır. O karar verir insanlar öldürülür, o karar verir PKK’nın kendi militanları bile sorgusuz su-alsiz öldürülür, suçu da Türk Askerinin üstüne atılır. PKK, dünya terör literatürüne göre tam bir “Narko-Terör” örgütüdür. Uyuşturucu ticareti yapar, dünya gençliğini zehirler. Para babalarına böbrek-karaciğer-kalp-göz hangi organ gerekliyse bulur,organı aldıktan sonra gerekiyorsa sahibini öldürür, organı satar, o parayla bizim çocuklarımızı öldürecek silah alır, yine öldürmeye devam eder…

Türk Silahlı Kuvvetleri, binlerce yıllık geleneğe sa-hip bir güzide kurumumuzdur. Türk Milletinin içinden çıkmış ve “Peygamber Ocağı” adı verilen ordumuz, kanunlara ve demokrasiye bağlı, milletinin emrinde, dünyanın en büyük dördüncü ordusudur. Sadece ülke içinde değil, dünyanın dört bir yanında, kendisine ih-tiyaç duyulan her yerde, TBMM’ nin görev verdiği her yerde hizmet etmekte ve Türk Milletini gururla temsil etmektedir. Bu muazzam güç içerisinde yasalara uy-mayan, suç işleyen olursa derhal yasalara göre işlem yapılır ve bir daha olmaması için tedbir alınır…

Soru şu; Siz hiç; Herhangi bir BDP’li den, Kürtçü-Bölücüler sayesinde milletvekili seçilen eski tüfek sos-yalistlerden, kendilerine liberal diyen ve Tayyip Bey’in “Abi” dediği yazarlardan, AKP İktidarı ile zengin olup İstanbul boğazında yalılara terfi eden sözüm ona dinci yazarlardan, cemaatin kadrolu yazarlarından, tarikat

demokratlarından, İshak Alaton-Cem Boyner gibi entellerden, TESEV gibi Soros beslemesi vakıflardan, AKP yandaşı basından eli kanlı terör örgütünün silahlı gücü PKK’yı lanetleyen, aşağılayan sözler duydunuz mu?...

Peki, aynı ekipten “Askeri Vesayet” diye başla-yan ve Türk Ordusunu faili meçhul cinayetler işleyen bir terör örgütü, iktidarı devirmekle suçlanan bir başı-bozuklar alayı gibi gösteren ve Türk Ordusunu aşağı-layan onlarca yazı-beyanat okumadınız mı?..

İşte Türkiye’nin problemi yukarıdaki sorularda yatmaktadır. Eğer Türk Milleti olarak, aldığı üç kuruşluk maaşa rağmen vatan savunması için, hayatının baharında tüm sevdiklerini bırakıp, isteyerek bu cennet vatan için canını veren yiğitlerimizi kendi evlatlarımızın yerine koymazsak, daha acısı bir Bölücü-Kürtçünün, bir cemaatçinin, bir Mustazaf-Der üyesinin, bir tarikatçının, bir Liboş’un, bir gerilla eskisinin PKK denen katiller sürüsüne sahip çıktığı kadar kendi Milli Ordumuza sahip çıkmazsak bu vatan üzerinde nasıl hak ve iddia sahibi olacağız?...

Siz bu millet sayesinde para kazanacaksınız, zengin olacaksınız sonra kenardan olanları seyredeceksiniz. İsteyeceksiniz ki, birileri sizin için kendini ortaya atsın ve sizi, ülkenizi bu dertlerden kurtarsın ha, öyle mi?.. O bir defa olur, Atatürk bir defa gelir, başka Atatürk yok artık. Her birimiz bir Mustafa Kemal olmadıktan sonra bu kapandan kurtuluş yok!... Kurtuluş Savaşımızda son oğlunu vatan savunması için gönderen, son hayvanını, son lokma ekmeğini askerlerine helal eden dedelerimiz bu günleri görse suratlarımıza tükürmezler miydi?..

Bana Türkiye’nin her yerinden “ne yapacağız” diye soranlara şunu söylemek isterim; Bu beladan kurtulmak için, ülkeyi yönetenlerden “Pozitif Enerji” beklemeyin. Onların size verecekleri bir enerji yok. Kendinize güveniyorsanız, ülkenizi seviyorsanız çareyi kendinizde arayacaksınız.

Herkes biraz düşünsün, içinden çıkamazsanız so-runun çözümünü beraberce buluruz ve bu dertlerden kurtulabiliriz…

[email protected]... twitter.com/rifatserdaroglu… 0532 211 00 11

Pozitif Enerji!..

Rifat SERDAROĞLU

ELEMAN İLÂNIŞirketimiz bünyesinde satış ve pazarlama bölümünde

çalıştırılmak üzere ehliyeti olan bay (Askerliğini yapmış) ve bayan elemanlar alınacaktır.

Ayrıca;Şirketimiz bünyesinde

çalıştırılmak üzere askerliğini yapmış bay teknik servis

elemanı alınacaktır.Müracaatların özgeçmişle birlikte

şahsen yapılması rica olunur.

Müracaat: A. Nohutlu Mah. Hüzni sok. Moda evleri 1/6

(Vali Konağı Arkası) YOZGAT

Tel: 0. 354. 217 5602

Boğazlıyan Ticaret Borsası’nda 2011 hububat alım sezonu için geri sayım

başladı.Borsa’da, sorunsuz ve sağlıklı bir

alım sezonu için günlerdir devam eden hazırlıklar tamamlandı. Borsa Genel Sekreteri Ali Ayık, alım sezonu öncesinde kantar başta olmak üzere tüm cihazların kontrollerinin yapıldığını belirterek; “Kantarların bakım ve onarımı yapıldı. Sanayi Ticareti İl Müdürlüğü tarafından mühürleri yapıldı. Protein cihazlarının ayarları yapıldı. Bilgisayar programlarımızı hazırladık’ dedi.

Önceki yıllarda olduğu gibi bu yılda Toprak Mahsulleri Ofisi Boğazlıyan Ajans Müdürlüğü’nün Borsa’da müşterek alım yapacağını ifade eden Genel Sekreter Ali Ayık, alımlarda dikkate alınacak kriterlere ilişkin de şu bilgileri verdi:

‘PROTEİN KRİTERİ ÖNE ÇIKACAK’‘Bu yıl özellikle Ofis, hububat alımında

ürünün protein miktarına ağırlık verecek.

Bu çerçevede Ofis’te ve Borsamızda bulunan protein ölçüm cihazlarının kalibrasyon ayarları yapıldı. Protein miktarı yüksek olan ürüne daha fazla bedel ödenecek. Alım sezonunda ağırlıklı olarak Borsa üyelerimizin alım yapmasını bekliyoruz. Çünkü Hükümet henüz hububat alım fiyatlarını açıklamadı. Böyle olunca da Ofis emanet usulü alım yapacak. Arpa’nın 40 – 45 kuruş, buğdayın ise 50-60 kuruş arasında işlem görmesini bekliyor, tüm üreticilerimize ve üyelerimize iyi bir alım

sezonu geçirmelerini diliyoruz’OFİS BELGE İSTEYECEKÖte yandan Toprak Mahsulleri Ofisi

Boğazlıyan Ajans Müdürü Eyüp Çagal da alım sezonuna ilişkin yaptığı açıklamasında tüm hazırlıklarını yaptıklarını belirterek, üreticilerden alım sırasında bir takım belgeleri isteyeceklerini hatırlattı. Çagal; “Nüfus cüzdanlarının fotokopisi, ÇKS Kaydı ve banka hesap numaralarını alım sırasında yanlarında bulundurmaları gerekmektedir’ dedi.

Ticaret Borsası alıma başlıyor

Şiiri Soruyorlar Eş, dost, yazar, çizer meclislerinde, yayın

organlarında şiir yazılıyor, şiir konuşuluyor: ‘Şiir öldü’ deniliyor… ‘Şiir can çekişiyor’ deniliyor, yazılıyor… Hatta daha da ileriye gidilip “şiir yok!” denilebiliyor. Okumaya çalışan biri olarak neredeyse son otuz senedir bu duruma şahit oluyorum… Sizler de şahit oluyorsunuzdur elbette.

Neticede çareler de üretilmeye çalışılıyor. Parçada kalan çareler, ideolojiler çığırtkanlığında dayatılan çareler… Sanatkâr, düşünür beynini ideolojilerin emrine sunduğundan beri şair de bundan nasibini alıyor. Şiirlerde bu nasibin çığırtkanlıkları, sağda ya da solda benzer kirlenmişliğin kapanları hürriyetsizlikleri solutmaya çalışıyorlar. “Ben”ini mabut yapan materyalist anlayışla, “ben”ini mukaddesleriyle eş değer gören anlayış aynı fotoğraf karesinde birleştiklerini bir türlü göremiyorlar. Ya da görmek istemiyorlar. Sloganlara sığınanlar, patolojik inlemelerin yanından geçenler bir başka garabet.

Hemen herkes kendi duvarına söylüyor türkülerini… Kulaklar sadece duvardan geri yansıyan kendi sesinde. Kendi cemaat, cemiyet veya sosyal grubunda. İster istemez ölçüler buna göre geliştiriliyor, hükümler buna göre veriliyor. Duyguların ve düşüncelerin sınırlarını belirleme arzuları şiiri belirliyor… Şiir sanılanı…

Şiirimizi ufuklar kadar hür kültür yaylalarımızın serinliğinden, derinliğinden, köklerinden koparıp haşhaşinler gibi ayakları yerden kesen yalancı özgürlüklere uçurduğu maceralarına sürüklemekle de bir yere varılamayacaktır. En azından şiir adına söylendiği sanılanlar da izbeliklerde yerini alacaktır.

Bir mecliste böyle konuşup giderken, biri oradan bana şimdiye kadar tarifinde bileşilemeyeni, yani şiiri sordu. Şöyle dediğimi hatırlıyorum:

Şiir benim hasretimdir, huyumdur /Şiir benim yıkandığım suyumdur

Gül mevsimde cemre düşer şiire /Şiir benim sığınağım, koyumdur

Kâh âşık olur şiire susarım / Kâh aşkı bulur şiire susarım

Güzelde coşar şiirdir tasarım / Şiir benim düğün, dernek, toyumdur

Kendimden kaçsam şiirde dururum / Aşkı, sevdayı şiirde bulurum

Şah mısralarda yanar, kül olurum / Şiir benim alevimdir, korumdur

Şiir benim, ben şiirim Eleste / Bazen ırak, bazen de bir nefeste

Hak’ta olan hakkı haykıran seste / Şiir benim dilimdeki gülümdür

Sevgiyi tüketirim görünende / Vuslat ikinin bir olması bende

Bütün yollar dört bir yana gidende / Şiir benim Bir’e çıkan yolumdur.

Soruyu soran ve bu cevabımı dinleyen zatı muhterem “Tamam da… Nasıl olmalı yani” dedi. Tabii ki zorun bir başka yönüne cevap vermem isteniyordu. “Nasıl”a cevap vererek, yeni bir sınır çizmek benden isteniyordu. Aslında şiir adına bu soru tuzak bir soruydu. Alışılagelmiş, klasik bir yaklaşımla söze “bana göre” diye başladım ve dedim ki:

Şiirdir ki / Yansır hüznün aynasındaTarar sırma duyguları / Bir gençlik

havasındaŞiirdir ki / Maveradan terdirKelimeler pişer dergâhında / Duygular

kordan beterdirŞiirdir ki / Arar arayışıÖrümcek ağına takılan akılda / Ötelerden

seslerdir yakarışıŞiirdir ki / Melekût, insan ve eşyaYoğurur tevhid hamurunda / Akıl topal,

hisler yayaŞiirdir ki / Lâf kalabalığının özeti değildirRuhtan, duygudan, düşünceden damıtılırÂdem’den ve de Havva’dan beridirŞiirdir ki / Keşfedilemeyen mıknatısındaManyetik alanlara takılır / Teyellenir

güzel libasındaŞiirdir ki / Hem “öte”dir, hem “beri”Şairine kanat takar / Okuyan anlayışınca

alırYa elmas, ya da bakır.Herkes susmuştu… Sessizliği bozmak

için, böyle giderse şiir daha çok sorulacak, çok tartışılacak dedim. Her çağ ve her dönemin imge, imaj ve semboller adına şiire kattığı olduğu gibi şiirden götürdükleri de vardır. Hatta bunu ayrı bir konu olarak örneklerle işlemek de mümkündür.

Oysa şimdiye kadar hep yaptığımız “şiiri sormak” olmuş, bir de “şiirden sorarak” işe başlasak, acaba ne dersiniz?

İhsan Kurt

www.ihsankurt.net

Sağlık Bakanlığı ağız ve diş sağlığının korun-ması, dişeti hastalıkların önlenmesi ve vatan-

daşlara diş fırçalama alışkanlığı kazandırılması için 5 milyon adet diş fırçası ve macunu ücretsiz olarak dağıtacak. Bakanlık, ilk etapta toplam 5 milyon diş fırçası ile 5 milyon diş macunu hem çocuklara hem de yetişkinlere `İşte benim dosta-larım` sloganı ile dağıtacak.

Bakanlığın yapmış olduğu bu çalışma hak-kında Sağlı Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürü Doç. Dr. İrfan Şencan, bakanlık olarak vatandaşın kendi dişini yerinde tutmak olduğunu belirterek, `Hedef daha az çürük, daha az tedavi, daha az diş kaybı, daha az protez` dedi.

Bakanlık olarak her noktada bu diş tedavisini dikkate aldıklarını kaydeden Şencan,`Maksat insanlara diş fırçalama alışkanlığı kazandırmak. Doğru bir şekilde diş fırçalamayı öğretmek. Öncelikle kişinin dişlerini macun ve fırçayla buluşturmak. Bu uygulama ağızda hijyeni de sağlıyor` dedi.

'İşte Benim Dostlarım'Projesi 'start' alıyor

Page 8: 08 temmuz11 hangi gercekler

YOZGATHABER

Süper Lig ve Bank Asya 1.Ligi’nde kimi maçlarda örgütlü şike ve teşvik faaliyetlerinin gerçekleştirildiği tesbiti ve delillendirilmesiyle açılan soruşturmada; futbol endüstrisinin önde gelen isimleri ardarda tutuklanıyor ve Fenerbahçe’nin ligden düşürülebileceği konuşuluyor.

Rağmen toplum, profesyonel futbolda pek bilinen mafyalaşma, çeteleşme ve şike vasıtasıyla haksız kazanç, kara para aklama ve vurgun sağlamanın üzerine gidilmesinden rahatlıyor...

Görünürde Türk futbol endüstrisi 24 şirketiyle İMKB Kurumsal Yönetim Endeksinde işlem görmektedir ve değerinin 1 milyar doları aştığı hesaplanıyor.

Spor kulüpleri rekabetinde sığ bir ortamın futbol pastasını yeterince büyütemeyeceği, futbolun zenginlik seviyesi yükselmeyince de toplam futbol kalitesinin artmayacağı düşüncesinden Türk Futbol Kulüpleri Kurumsal Yönetim İlkeleri; kulüpleri, GSMH’nın çoğunluğunu oluşturan aile şirketleriyle, kamu iktisadi kuruluşlarla aynı paralele getirmiştir.

Şeffaf, adil, hesap verebilir olmaları gerekiyor! Ne ki Futbol endüstrisinin görünmeyeninde yer alan- mesela, bahisler; 500 milyar dolarlık kumar dünyasının önemli bir girdisidir.

Her türüyle Amerika’dan yayılan içki, uyuşturucu, eğlence, kadın ve kumar bütün bir hizmet sektörü olarak geçen yıl Nevada’da 800 milyon dolar vergi ödemiştir, medya ve Hollywood kumar etkinliklerinin gelişmesi hizmetindedir, vergi açısından kârlı olmaları nedeniyle hükümetlerce korunuyor, hisseleri borsalarda alınıyor ve satılıyor -ya, Monaco? asl-ı faslı kumara beşikliğinden geliyor...

Eh! Bu kadar paranın olduğu yerde kirli ilişkiler ve organize suç çeteleri -elbette, cirit atıyor! Üstelik küreselleşmenin etkisiyle yerel çıkar amaçlı organize suç örgütleri sınır ötesi organize suç örgütleriyle de yakınlaşmıştır!

Birlikte çalışma imkanlarıyla uyuşturucu, silah, tarihi eser, değerli madenler, organ vb. kaçakçılıkla elde edilen karaparanın elde edildiği suçların işlenmesi kolaylaşmış, bu tür yasadışı yollardan temin edilen kazançların kanuni yollardan elde edilmiş bir gelir gibi göstermek üzere mali sisteme dahil edilmesinde de futbol endüstrisi kullanılmaktadır.

Halbuki para sahiplerinin piyasalara borç

vermemesi, kaydî paranın azalması ve borçla iş çevirenlerin riskinin yükselmesiyle yaşanan 2008 Dünya Ekonomik Krizinden çıkarken; Merkez Bankalarının kaydî krizden etkilenen borçla iş çevirenlere, bankalara ve yetersiz sermayeli şirketlere likidite sağlamak üzere ”para koymadan para kazanmak” anlamında piyasalara para sürmesi Küresel Serbest Piyasa ülkelerini yeni bir konseptte buluşturmuş bulunuyor.

G-20 ülkeleri liderliğinde uluslararası anlaşmalar ve angajmanlar örgüsünde -bugün için, alternatifsiz küresel serbest piyasaların güvenliklerinin sağlanmasında yeni kararlarda ortaklaşıyor. Mesela IMF ve Dünya Bankası küresel ekonomiyi örgütlemek ve işleyişini organize etmek üzere yapılandırılmıştır. Beher ülke mali politikalarda ve korumacılık önlemlerinde yüklerin eşdeğer dağıtılmasına ortaktır. Tüm banka ve mali kuruluşlar denetim altındadırlar, vs...

Hepsiyle amaç; ülkelerin siyasetinde “Etik Yönetim” ve “Etiğin Yönetimi”dir -o nedenle; Etik Kurullar, Ombudsman, Etik Görevliler ve Etik Kalite’den bahis ediliyor.

Etik kültüre Uluslararası Saydamlık Teşkilatı Yolsuzluk ve Saydamlık Endeksi esastır-bu yönde mesela, karaparanın yolaçtığı siyasal yozlaşma ve ekonomi, siyaset, sosyal, ahlakî, kültürel değerler üzerinde tahribatına karşı ortak mücadele ediliyor.

Türkiye, 2010’da Saydamlığın Arttırılması ve Yolsuzlukla Mücadelenin Güçlendirilmesi Stratejisini ilan etmiş bulunuyor... Türkiye ayrıca Strasburg ve Palermo Sözleşmelerinin ve AB Konseyi Direktiflerinin de tarafıdır.

Sözleşmeler genel olarak sermaye akışını ve mali hizmetlerin sunulmasını sınırlamadan mali sistemin karapara aklanmasında bir araç olarak kullanılmasını

engellemek amacı taşıyor. Üstelik karaparanın aklanmasının önlenmesine

ilişkin Mali Eylem Görev Kurulu yasal ve düzenleyici reformları etkileyebilecek siyasi iradelere yardımcı ol-mak üzere politika üretim merkezi görevi yürütmek-tedir; ülkelerin Maliye Bakanlarını ve ilgili bakanlarını denetliyor ve raporlarını AB Bakanlar Konseyine ve G8 zirvesine sunuyor!

Sözleşmeler kanun uygulayıcı makamları önlerin-deki soruşturma ve davalar çerçevesinde yasadışı ge-lirlere el koyma, müsadere etme ve şüphelilerin mali dosyalarını inceleme hakkında alternatifsiz bırakıyor.

FİFA, futbolda son dönemde iyice tavan ya-pan yasadışı bahis ve bundan sağlanan milyon-larca dolarlık haksız kazancın önüne geçmekten sorumludur ve ülke federasyonlarını ivmeliyor ve denetliyor.

Sonuçta -işte, Türkiye futboldaki operasyonlar ardından “Temiz Spor” algısıyla rahatlıyor... Fakat kapitalist etik her zaman ve her yerde hiç bir umudun yeşermesine, dal budak açmasına imkan vermez! Çünkü -bakınız, mesela; spor branşlarında bahis nasıl çalışıyor? Spor Kulüpleri ya da sporcular kendi-leri üzerinden küresel çapta düzenlenen yasal bahislerle eğlencenin, kumarın, içkinin, uyuş-turucunun içinde yeraldığı küresel çapta bir hizmet sermayesinin müşterekleridir. Her türlü bahis; bilgisayar ağı ortamında, 2 pay sermaye-nin birikimine, 1 pay müşteriye matematiğiyle kurgulanıyor.

Müsabaka başlangıç saatinde tüm bahisler kapan-dığında sorun; o matematiğin uygulanarak sonucun sağlanmasıdır. Müsabakalarda hakem, blackjack ya da ruletteki krupiyer gibidir; otoritesi, etkinliği, be-cerisiyle sporcular üzerinde şartlı refleks yaratır ve alan organizasyonuyla istenilen sonucu her daim oluşturur, istisnası spor müsabakasında şikeyi göste-rir gerisi delillendirmedir!

Bu durumda sınırları aşan marka değeriyle Fenerbahçe -işte, o küresel sermayeden pay kaçırmak isteyen küresel futbol endüstrisi uyanıklarına, şikecilere, mafyalarına, karapara aklayıcılarına ibret olmak üzere ağır cezaya yatırılıyor...

Fenerbahçe şampiyondur ama düdüğü kapitalizmin çakalları çalıyor.

08 Temmuz 2011

Cuma8 Haberİbret-i Âlem İçin Fenerbahçe

Çekerek'te Küçük ve Orta Ölçekli İşletme-leri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Baş-kanlığı (KOSGEB) tarafından yeni dönemde açıklanan 6 yeni destek programı hakkında eğitim semineri düzenlendi.

Konuşmacı olarak katılan KOSGEB Yozgat Müdürü Yüksel Özdemir, KOBİ Proje Destek Programı, Tematik Proje Destek Programı, Ar-Ge İnovasyon ve Endüstriyel Uygulama Destek Programı, Girişimcilik Destek Programı, İşbirliği-Güç Birliği Destek Programı ve Genel Destek Programı olmak üzere 6 yeni proje hakkında bilgi verdi.

Gelişen ve yenilenen teknolojiyi yakalaya-bilmek için mutlaka desteklere ihtiyaç olduğu-nu dile getiren Özdemir şöyle konuştu: ''KOBİ Proje Destek Programı kapsamında küçük ve orta boy işletmelere 150 bin lira üst limitli destek sağlanıyor.

Tematik Proje Destek Programı içinde yer alan meslek kuruluşu proje destek programı kapsamında da KOBİ'ler yine 150 bin lira üst limite kadar destek alabiliyor. Ar-ge ve İnovasyon Alt Programı kapsamında 5 bin lira eğitim desteğinden 100 bin lira makine teçhi-zat donanım desteğine kadar değişik limitlerde geri ödemesiz ve 200 bin lira geri ödemeli, endüstriyel uygulama alt programı kapsamında ise 18 bin liradan 150 bin liraya kadar geri ödemesiz ve 200 bin lira geri ödemeli destek sağlanıyor.

Yeni Girişimci Desteği kapsamında 27 bin lira geri ödemesiz ve 70 bin lira geri ödemeli destek kullanıyor'' dedi.

Girişimciler eğitiliyor

ELEMAN İLÂNIKARSUYAPI LTD. ŞTİ.

• Yazılı ve sözlü iletişim kurallarına hakim,

• Güler yüzlü, diksiyonu düzgün, dış görünümüne özen gösteren,

• MS Office uygulamalarına hakim,• Sekreter olarak çalıştırılmak üzere

BAYAN personel alınacaktır.

• Ön Muhasebe elemanı olarak daha önce en az 3 yıl çalışmış,

• En az MYO, tercihen Üniversite (Lisans) mezunu

• MS Office uygulamalarını iyi derecede kullanabilen,

• Sorumluluk almaya istekli, raporlama yeteneğine sahip,

analitik düşünebilen, • Askerliğini tamamlamış BAY

personel alınacaktır.

Ayrıca KARSUYAPI Yozgat Sınav Dershanesinde çalıştırılacak Matematik, Fizik, Kimya, Etüt

Öğretmenleri alınacaktır. Not: Dolgun ücret verilecektir.

Müracaatlar şahsen yapılacaktır.Adres: Medrese Mah. Çıkmaz

Sokak Alpak Sungur Apt. Kat:1/1 YOZGAT

Tel: 0354 217 64 96

RGİYİM

İ ÇM E ELAbdurrahman içme

LİSE CADDESİ OBA APT. NO:1 / YOZGAT Gsm : 0.532.626 3145

Takım Elbise

Tek Ceket

Pantolon

Altınyıldız Tk. Elbise

3 Adek Gömlek

Kemer

Kravat

99.00

79.00

39.00

99.00

39.00

10.00

10.00

Kampanya stoklarla sınırlıdır

Sınırlı Sayıda

Ahmet Kılıçaslan

Aytar

Uzmanlar sünnetin önemli bir cerrahi müdahale olduğunu, bu yüzden bir doktor tarafından yapılması gerektiğini vurgulu-yor.Tatil sezonunun başlamasıyla birlikte sünnet törenleri de birbiri ardına yapılma-ya başladı.

Bevliye Uzmanları, tatil sezonunun başlaması ile toplumda sünnet konusunun sık sık gündeme geldiğini belirterek, sün-netin bilhassa Müslüman toplumlarda dini ve örfi hassasiyetlerle yapılan cerrahi bir müdahale olduğunu kaydetti.

Sünnetin tıbbi açıdan da birçok faydayı beraberinde getirdiğini aktaran uzmanlar tıbben temizlik sağlamanın ötesinde sünne-tin penis kanserine karşı da çok büyük bir koruyuculuğu olduğunu vurguladı.

Uzmanlar, bu nedenle sünnetin sosyal, kültürel yönünün, eğlenceye ait tarafının

önemsenmesine karşılık bizatihi sünnet işleminin toplumda çok da ciddiye alın-mamasının önemli bir problem olduğunu kaydetti.

Sünnetin birçok kişi tarafından yapılan sıradan basit bir işlem gibi algılandığına dikkat çeken uzmanlar, `Halbuki ehil ol-mayan kimseler tarafından yapılan sünnet-lerde kanama, hematom, enfeksiyon, doku kayıpları gibi pek çok problem yaşanabilir. Bazen bu durumlar telafisi olmayan hasar-lar meydana getirirken, çocuğun ilerdeki hayatının kararmasına sebep olabilir.

Bu nedenle sünnet başlı başına ciddi bir cerrahi müdahale gibi algılanmalı, ciddiye alınmalı. Steril, temiz şartlarda, usulüne uygun olarak mutlaka işi bilen hekimler tarafından yapılmalı, komplikasyonlara sebebiyet verilmemelidir.` dedi.

Uzman hekim işi...

Kızılay sözünü tutuyorTürk Kızılay’ı Genel Merkezi

Yozgat’a Kan Merkezi’nin ardından üç önemli yatırımın yapılması için düğmeye bastı. Mayıs ayı içerisinde temel atma törenleri yapılacağı açıklanmasına rağmen ihale sürecinin uzaması nedeniyle erte-lenen Eskipazar Mahallesi Cemil Çiçek Bulvarı üzerinde yapılması düşünülen afet müdahale deposu kriz merkezi, aşevi ve 250 kişilik kız öğrenci evlerinin yapımına Cumartesi günü saat 12.30’da düzenlenecek temel atma törenlerinin ardından start verilecek.

7 Aralık 2010 tarihinde yaptığı ziya-rette, Yozgat’ın daha çok hizmet görece-ğinin sözünü veren Türk Kızılayı Genel Başkanı Tekin Küçükali, yarın gerçekle-

şecek temel atma törenleri ile bir anlamda bu sözünü gerçekleştirmiş olacak.

143 YILDIR HEP YANIMIZDA143 yıldır dil, din ve ırk ayırımı yap-

madan ve yalnız değilsiniz diyerek tüm dünya insanlığına hizmet veren, toplumun güç ve kaynaklarını harekete geçirerek her koşulda, yerde ve zamanda ayırım yapmaksızın korunmasız insanlara yardım ederek her ne sebeple ortaya çıkarsa çıksın insan ıstırabını dindiren ve insanlar arasındaki karşılıklı anlayış dostluğu, say-gıyı, barışı ve işbirliği geliştirmek, insan onurunu korumak için mücadele eden Kı-zılay, Yozgat’a kan merkezinin ardından 3 önemli yatırım yaparak, ilkelerine uygun bir yol izlediğini göstermiş olacak.

Türk Kızılayı Genel Başkanı Tekin Küçükali’nin 7 Aralık 2010 tarihinde yaptığı ziyarette verdiği ‘Hizmet göre-cek’ sözü Cumartesi günü yapılacak üç temel atma töreninin ardından hayatiyete geçme yolunda en önemli adım atılacak. TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ve Yozgat Milletvekilleri ile Kızılay Başkanı Tekin Küçükali’nin katılacağı törenler hakkında Kızılay Şube Başkanı Ömer Faruk Dum-lupınar bilgiler verdi. Kurumun Yozgat’a verdiği önemi bir kez daha gösterdiğini belirten Dumlupınar, “250 kişilik kız öğrenci evi, aşevi ve Kızılay'ın afet depo-sunun temel atma töreni Cumartesi günü saat 12.30’da gerçekleştirilecek” dedi.

Genel Merkez Yozgat’a verdiği önemi yaptıracağı 3 yatırımla bir kez daha gösterecek

Page 9: 08 temmuz11 hangi gercekler

YOZGATHABER08 Temmuz 2011

Cuma Haber 9

Varlığına kavuştuğu, devlet ve millet olma vasfını kazandığı günden beri dün-yanın rotasına yön veren; insanlığa me-deniyet, Hakk ve hakkaniyet dağıtan bir millet olan Türk Milleti ve devleti, bu vasfını kaybetti. Zaman geçtikçe de başkalarının oyunlarında figüran olmuş, neticede de aidiyet duygunu kaybetmiş bir topluluk haline büründük.

Lütfen bu tespitlerimizi kulak arkası etmeyin, anlamazlıktan gelmeyin, biraz da olaylara bizim baktığımız gözlükle bakma-ya çalışın. Kendinizi mutlaka sık sık muha-sebe ve muhakeme edin.

Ne demek istediğimizi anlamaya çalı-şın…

Yaşanan hadiselere milli kimlik ve aidi-yet duygusu ile bakınca hak vereceğinizi zannetmekteyim.

Gerek içerde, gerek dışarıda oynanan oyunlara ilgisiz kalmayın, oynanan oyun-ların temelinde millet ve devlet olarak biz varız. Dinlerarası diyalog bizim dinimi-ze oynanan oyundur. BOP bizim top-rak ve milli bütünlüğümüz üstünde oynanan oyundur. Yemin krizi, darbe iddiaları, af senaryoları, terör belası, bizi parçalamaya yönelik oyunlardır.

Siz etrafınızda oynanan oyunları gör-mezlikten geldikçe çember gittikçe da-ralacak, belki de çaresiz kalacak, adım adım batmaya parçalanmaya doğru gideceğiz.

Siz günü kurtarmak mantığıyla boyut-suz, ilgisiz davrandıkça yok olup gidece-ğiz. Bu halden tek kurtuluş yolu, fertten topluma aidiyet duygusuna yeniden ka-vuşmaktadır.

Ne demek istediğimizi biraz daha aça-lım dilerseniz.

Bir kimsenin ait olduğu benliğine, kimliğine, ailesine, imanına, vatanı-na, devletine, bayrağına sahip çıkma duygusuna, aidiyet duygusu denmek-tedir.

Bir kimse yukarıda saydığımız değer-lerine sahip çıktığı oranda aidiyet duygu-sundan nasipdar olur. Bunun neticesinde de ister fert planında ister toplum planın-da olsun başarılar elde edilir.

Bir toplum, toprakları üzerinde yaşayan fertlerin aidiyet duygusu oranında Millet olur. Milletin yaşadığı topraklar, Devlet olur. Devlet Millet bütünlüğü sağlanan toplumlar da uzun yıllar bağımsız ve güçlü olur.

Batılılaşma süreci başladığı andan iti-baren çöküş sürecine giren Türkiye Cum-huriyeti Devleti son günlerde çöküş süre-cinde bayağı yol almasına rağmen maale-sef milletimiz yaşanan bu tehlikeli süreci tahlil etmekten çok uzak bulunmaktadır. Bunda da aidiyet duygusunun oldukça zayıfladığı gerçeği yatmaktadır.

Biz bu yazımızda bir aidiyet testi yapa-rak ne hâlde bulunduğumuzu tespit etme-ye çalışalım…

Özelleştirme adı altında kamu ku-rumları yabancılara peşkeş çekildiği halde ruhunuzda herhangi bir rahatsızlık duy-muyorsanız…

Madenlerimiz yok pahasına yabancı şirketlere satılmasına rağmen, sizi rahat-sız etmiyorsa…

Gerek iç gerek dış borçlarımız katlana-rak artmasına karşılık hala rahat davrana-biliyorsanız...

Dini ve milli bütünlüğümüz her gün daha da yok olmaya gittiği halde, etnik farklılıklar öne çıkarılarak parçalanma sü-recine doğru yol aldığımız halde, dönen bu dolapları anlamaktan uzaksanız…

Dinler arası diyalog, medeniyetler ittifakı, ılımlı İslam adları altında dini ve milli bütünlüğümüz yok edilirken sesiz kalıyor yada bu faaliyetlere katkı sağlayıp, hala dindarlıktan takvadan bahsediyorsa-nız…

İçişlerimiz AB ye, dış işlerimiz ABD ye, ekonomimiz IMF ye göre çizilen rotada hareket ettiği halde, bağımsızlıktan bah-sediyorsanız…

BOP kapsamında verilen görevler, böl-gemizde küresel güçlerin ve haçlı ordu-larının saflarında yer alışımız sizi rahatsız etmiyorsa…

Oylarınızla bu milletin başına ne tür belalar açtığınızın hala farkında olamıyor-sanız…

Kusura bakmayın ama siz aidiyet tes-tinde sınıfta kalmaya devam etmektesiniz ve bu mantıkla da hiçbir olayın perde ar-kasını göremezsiniz.

Ey MilletimNe Hâldesiniz?

Uğur Kepekçi

Özel Ergin’in geleneksel yemeğinde iş stresinden uzaklaşma imkanı buldular

Özel Ergin Koleji tarafından geleneksel hale gelen ve bu yıl 3’üncüsü dü-

zenlenen ‘Birlik Beraberlik ve Kaynaşma Yemeği’nde ilde görev yapan yerel ve ulusal gazete temsilcileri okul bahçesinde biraraya geldi.

ÖZEL ERGİN’DEN BİRLİK YEMEĞİYoğun iş stresinden bir an olsun uzaklaş-

ma imkanı bulup, sohbet eden gazetecilere evsahipliğinin en güzel örneklerini sergile-yen Yozgat Özel Ergin Koleji Müdürü Ali Acar, gazetecilik mesleğinin şehrin tanı-tımına ve kalkınmasına katkı sağlayan en önemli etkenlerden biri olduğunu belirtti.

BASIN GÖZÜMÜZ KULAĞIMIZKolej Müdürü Ali Acar, yemek öncesi

yaptığı konuşmada, her yıl geleneksel hale getirdikleri ve bu yıl 3’üncüsünü düzen-ledikleri ‘birlik beraberlik ve kaynaşma yemeği’nin güzel şeylere vesile olduğunu söyledi. Acar, Yozgat basınının ilde zor şartlarda görev yaptığını belirterek, "Bugün basın mensuplarımızla bu güzel ortamda

bir araya geldik. Yozgat basınımız doğru tarafsız objektif olarak yaptığı haberlerle ilin tanıtımı ve kalkınmasına önemli katkılar sağlıyor. Basınımız ülke gündemine ilişkin gelişmeleri ve şehrin önceliklerini kamu-oyu ile paylaşarak bir nevi kamu görevini yerine getiriyor. İlimizin menfaatine ülke menfaatine olan her şeyi doğru tarafsız ve objektif olarak bültenlerine taşıyıp, bizleri bilgilendiriyorsunuz. Biz eğitimcilerin gerek

sorunlarını, gerekse başarılarını haberlerde yazarak bizlere bu yönde de destek olu-yorsunuz" dedi.Bu tür etkinliklerin birlik beraberlik adına kaynaşmayı sağladığını belirterek Kolej Müdürü Ali Acar’a teşek-kür eden basın mensupları daha sonra koleji gezerek, fuaye salonunda bulunan devlet bü-yüklerinin maketleri yanında hatıra fotoğrafı çektirip, 5 boyutlu sinevizyon gösteriminde tanıtım filmleri izledi.

Gazeteciler buluştuMemur maaşları bu ay artıyor. Memur

maaş katsayıları, yüzde 4`lük Temmuz zammına göre yeniden belirlendi. Kat-sayılara göre hesaplanan memur maaş zammı, denge tazminatı ve aile-çocuk yardımı ve asgari geçim indirimi dahil edildiğinde, yüzde 4.4 ile yüzde 5.3 düze-yine yükselecek.

FARK DA VERİLECEKBakanlar Kurulu kararı ile 1

Temmuz`dan geçerli kamu personelinin maaşlarının hesabına esas tutulan katsayı-lar belirlenirken, 2011`in Ocak- Haziran döneminde 0,061954 olarak uygulanan maaş katsayısı 0,06446`ya, 0,82656 olan taban aylık katsayısı 0,86251`e, 0,019638 olan yan ödeme katsayısı da 0,02044`e çı-karıldı. Söz konusu düzenlemelerin ardın-dan aile ve çocuk yardımı (2 çocuk için) almak kaydıyla müsteşar maaşı, 5 bin 144 liradan 5 bin 370 liraya, genel müdür maaşı ise 4 bin 708 liradan 4 bin 917 liraya çıkıyor. Böylece müsteşar ve genel müdür maaşında yüzde 4.4 artış meydana geliyor. 12`nin 1`inden maaş almakta olan bir hizmetlinin Ocak`ta bin 460 lira olan maaşı Temmuz`da bin 538 liraya, 13`ün 1`inden maaş almakta olan bir memurun Ocak`ta bin 496 lira olan maaşı Temmuz`da bin 574 liraya çıkıyor. Buna göre, hizmetli maaşındaki artış yüzde 5.3, diğer memurun maaşındaki artış da yüzde 5.2 olarak belirleniyor. Karar ile sözleş-meli ücret tavanları da yeniden düzen-lendi. Devlet memurları ve sözleşmeliler, 15 Temmuz`da zamlı maaşlarını alacak. Kamu çalışanlarına 14 günlük de zam farkı verilecek. Memur emeklilerinin zam farkları ise Sosyal Güvenlik Kurumu`nun belirleyeceği tarihte ödenecek.

Bu ay zamlı maaş alacak memur-ların gözü, yeni yılın zam oranlarında. Toplu sözleşme pazarlığı için uyum yasasının çıkması bekleniyor. Her yıl 15 Ağustos`ta başlayan hükümetle memur arasındaki zam pazarlığının, bu yıl yasal düzenlemenin tarihine bağlı olarak Eylül ya da Ekim`e sarkabileceği belirtiliyor. Anayasa`da yapılan değişikliğin ardın-dan toplu sözleşme hakkı verildiği için pazarlık masasında memurların eli daha güçlü olacak.

En düşük memur maaşı bin 538 TL

SAVAŞMAYA

HAZIR MISINIZ?

Cafemizde Hamburger, Pizza, Sandviç, Köfte ,Tost, Patates Cipsi Sıcak - Soğuk İçecekler

* Bilardo * Langırt * Paintball

Atatürk Yolu 100.Yıl Sanayi Sitesi Karşısı LUKOİL Petrol içi No:1 YOZGAT

Tel: 0 354 212 88 75 GSM: 0554 895 00 95

CAFEDeğişimin Yeni Adresi!

Paintball Nedir?Son 20 yıldır dünyada yaygın bir şekilde oynanan, ülkemize sadece 10 yıl önce girmiş

olan “Paintball”; bir “takım ve strateji” oyunudur.Paintball’da her oyuncunun yüzünde, kırılmaz camlı özel bir maskesi ve elinde ise

özel, gazlı işaretleyicileri vardır. Bu işaretleyiciler boyayan kapsüller atar. Kapsüller görünüm olarak misketten farklı degildir, üstleri jelatin kaplı olan bu malzeme, doğa dostudur ve çevreyi kirletmeden kendiliğinden yokolur.

Yetkililer, yaptığı açıklamada, 2011 yılında, kanatlı hayvanlar, küçükbaş hayvanlar, bitkisel üretim, su ürünleri, arıcılık ve tarla bitkileri alanında 20 ayrı proje hazırladık-larını belirterek, yapılan projelerin hayvancılığa yeni bir yön verecek nitelikte olduğunu söyledi.

Yetkililer,, bu projeler arasında yer alan ``Saanen keçilerinde, sezon içinde ve sezon dışında embriyo eldesi ve embriyo nakil sonuçları-nın karşılaştırılması`` çalışması ile bölgede, saanen keçisi popülasyonun artırılmasını ve üniversiteye örnek keçi çiftliği kazandırılmasını amaçla-dıklarını belirtti.

Yüksek süt verimiyle bilinen saanen keçilerinin şimdiye kadar böl-geye getirilip yetiştirilmediğini ifade eden uzmanlar, şöyle konuştu:

``Anavatanları İsviçre olarak bili-nen saanen keçileri, ülkemizde Mar-mara ve Akdeniz bölgesinde yoğun olarak yetiştirilmektedir. Son dönem-lerde, Doğu Anadolu Bölgesi`nde hayvancılığa ilginin azalmasıyla düşen süt verimini `saanen keçilerin-de, sezon içinde ve sezon sonunda

embriyo eldesi ve embriyo nakil sonuçlarının karşılaştırılması` proje-siyle tekrar artırmayı hedefliyoruz. Bölgemizde son yıllarda küçükbaş hayvancılığın giderek azalmaya baş-lamasıyla otlu peynirin hammadesi olan keçi ve koyun sütü veriminde de ciddi düşüş olmaya başladı``

Avrupa ülkelerinde süt keçileri-ne, ``Bebeklerin süt annesi`` gözüyle bakıldığını anımsatan Yetkililer,, şunları söyledi:

``Çünkü keçi sütünün yağ ve proteinleri inek sütünden farklı yapı-dadır. Sindirimi daha kolay olduğu için bebeklerin beslenmesinde ve hastaların ve özel diyetlerin hazır-lanmasında öneme sahiptir. Kolay sindirimi sebebiyle peptik ülserlerde tedavi edici özelliği artık tüm dünya-da bilinen bir gerçektir.

Keçi sütü veya keçi sütü ürünle-rinin düzenli olarak tüketilmesinin egzama, astım, sindirim rahatsızlık-ları, varislerle ilgili rahatsızlıklar, he-moroid, viral apseler ve bazı alerjik durumların tedavisinde yararlı oldu-ğu, yapılan uygulamalardan alınan sonuçlardan elde edilmiştir.``

Süt üreticisinin umudu Saanen Keçisi

Yenifakılı’ya anaokulu Yozgat'ın Yenifakılı ilçesinde,

Atatürk İlköğretim Okulu bahçesine İstanbul Üsküdar Belediye Başkan-lığı Sosyal Yardım İşleri Müdürlüğü Toplumsal Gelişim Merkezi’nin (TO-GEM) sponsorluğunda ,Hayırsever Türkiye İş Kadınları Derneği tarafın-dan 5 derslikli anaokulu yapılacak.

Üsküdür Belediyesi TOGEM sponsorluğunda Hayırsever Türki-

ye İş Kadınları Derneği tarafından, Yozgat'ın Yenifakılı ilçesine yaptı-rılacak olan 5 derslikli anaokulunun yapım protokolü valilik toplantı salonunda imzalandı.

Hayırsever Mustafa Altan eğitime gönül verdiklerini belirterek, Yenifa-kılı ilçesine bir anaokulu kazandırma-nın onur ve mutluluğunu yaşadığını söyledi.

Page 10: 08 temmuz11 hangi gercekler

YOZGATHABER08 Temmuz 2011

Cuma10 Reklam

GiMATMARKETLER ZİNCİRİ

Gimat Mersin Toptancı Hali R/28 0 324 235 66 81ETPA Toptan Gıda Ankara Yolu 8. Km 0 354 212 36 36Merkez Depo Ümran Apt. Altı 0 354 217 50 04Gimat 1 Ankara Cad. Şubesi 0 354 217 68 69Gimat 2 Yerköy Durağı Şubesi 0 354 212 41 52Gimat 3 Vali Konağı Şubesi 0 354 217 68 38Gimat 4 Sungurlu Cad. Şubesi 0 354 217 49 49Gimat 5 Adliye Sarayı Şubesi 0 354 217 53 41Gimat 6 Sivas Cad. Şubesi 0 354 217 44 66Zafer Pastaneleri 0 354 217 33 33 Zafer Türk Mutfağı 0 354 212 00 00

Ücretsiz Müşteri Servisi

UCUZLATAN KURULUŞ

Page 11: 08 temmuz11 hangi gercekler

YOZGATHABER

AYTAÇ'LA İÇİNİZ RAHAT OLSUNAytaç kurulduğundan beri T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın verdiği Helal Kesim Fetvası'ndan sonra şimdi de

GİMDES'den aldığı HELAL SERTİFİKASI'nın bilgisin halkımızla paylaşmaktan gurur duyar. Aytaç'ta gerek büyükbaş, gerek küçük baş ve gerekse kanatlı hayvanlar beslemeyle ve tek tek elle kesilir, temiz ve helal olarak sofranıza ulaşır.

Çiftlik Tavukçuluk

Aytaç Piliç Yozgat Bölge Bayii

Merkez Meydan Yeri No: 42 Yozgat Tel : 0 354 217 53 97Şube Meydan Yeri No: 18 Yozgat Tel : 0 354 217 80 60

Çiftlik Tavukçuluk

Afiyet Olsun

08 Temmuz 2011

Cuma

Boğazlıyan Pansu Şekerspor Kulübü Boksörü Mehmet Ateş, 20 Temmuz'da Kazakistan'da düzenlenecek Dünya Boks Şampiyonası'nda Türkiye'yi temsil edecek.

Mehmet Ateş, kamp yolcu-luğu öncesi yaptığı açıklamada, Kazakistan'da yapılacak Yıldız Erkekler Dünya Boks Şampiyo-nası için milli takım kampının Ankara'da toplanacağını ve kendi-sinin de şampiyonaya hazırlanmak için milli takım kampına gideceği-ni söyledi.

Mehmet Ateş'in antrenörü Kemal Akdağ da, Ateş'e güven-diğini belirterek, ''Milli takım hocaları da güveniyor. Milli takım boksörleri içerisinde dünya şampi-yonluğuna en yakın isim Mehmet Ateş'tir'' dedi.

Mehmet Ateş, geçen ay Azerbaycan'da düzenlenen Uluslararası Haydar Aliyev Boks Turnuvası'nda Azerbaycanlı, Ka-zak ve Gürcü rakiplerini mağlup ederek 60 kilogramda Türkiye'ye altın madalya kazandırmıştı.

Ateş geçen yıl da İstanbul'da düzenlenen Uluslararası Ahmet Cömert Boks Turnuvasında Türkiye'yi temsil ederek Yunan, Rus ve Azerbaycanlı rakipleri-ni yenerek sıkletinde şampiyon olmuştu.

Kulüp binasındaki tadilat nedeniyle kamp çalışmalarına bir gün gecikmeli başlayan Yim-paş Yozgatspor, ilk idmanını dün Çamlık Milli Parkı’nda gerçekleştirdi. Sabah düz koşu yapa-rak tatilin rehavetini üzerinden atma çalışmaları üzerinde yoğunlaşan, öğleden sonra da düz koşu ve dayanıklılık idmanları yapan Kırmızı Siyahlılar’ın sıcak havadaki ilk idmandaki istekli görüntüleri, teknik adamların yüzünü güldürdü.

İSTEKLİ BAŞLADILARKırmızı Siyahlılar, Sportif Direktör Polat

Özkan gözetimindeki ilk idmanlarına istekli başladılar. Önce düz koşu yaparak nefes açan, daha sonra fizik, kondisyon hareketleri üzerinde yoğunlaşan futbolcuların, birbirlerine alışmaya çalıştıkları gözlendi.

TEMPO ARTACAKYimpaş Yozgatspor'da asıl start ise bugün

verilecek. Eksik oyuncuların da katılması ile tam kadro olarak çift antrenmanla çalışmalara başla-yacak olan Kırmızı Siyahlılar, öncelikle nefes aç-mak için kros çalışmaları yapacaklar. 5 gün kros yapıp kondisyon depolayacak ve tatilin rehavetini üzerlerinden atmanın çabasını sergileyecek olan Kırmızı Siyahlılar ikinci haftadan itibaren topla idmanlara başlayacaklar.

11Sp r

EXTRA

Kırmızı Siyahlılar, Kayseri Erciyesspor’la sezon açılış maçı oynayacak

Yimpaş Yozgatspor Kulüp Başkanı Halil İbrahim Yılmaz, tüm Yimpaş Yozgatsporlu taraftarları Pazar günü saat 17.30’da Kayseri Erciyesspor’la yapılacak olan sezon açılış maçına davet etti. Yeni sezona çok iyi bir başlangıç yapmak iste-diklerini belirten Yılmaz, “Taraftarlarımızla uzun bir aradan sonra ilk kez biraraya gelmenin heyecanını yaşayacağız. Taraftarımız hem oyuncularımızı görme, hem de takımının durumunu öğrenme şansı bulacak” dedi.

Yozgat vitrine çıkacak

Yozgatspor Kulüp Başkanı Halil İb-rahim Yılmaz, tüm Yimpaş Yozgatsporlu taraftarları Pazar günü saat 17.30’da Kayseri Erciyesspor’la yapılacak olan sezon açılış maçına davet etti. Yeni sezona çok iyi bir baş-langıç yapmak istediklerini belirten Yılmaz, “Taraftarlarımızla uzun bir aradan sonra ilk kez biraraya gelmenin heyecanını yaşayaca-ğız. Taraftarımız hem oyuncularımızı görme, hem de takımının durumunu öğrenme şansı bulacak” dedi.

Yimpaş Yozgatspor’un sezon açılış maçı

için davet ettiği Kayserispor’un kamp progra-mındaki sıkışıklık ve futboldaki şike soruştur-ması nedeniyle açılış maçına gelememesinin ardından yapılan görüşmelerin ardından Kayseri’nin Bank Asya Süper Lig’deki güçlü temsilcisi Kayseri Erciyesspor’la her konuda anlaşma sağlandı.

ERCİYES AÇILIŞA GELECEKYimpaş Yozgatspor’un sezon açılış maçı

için davet ettiği Kayserispor’un kamp progra-mındaki sıkışıklık ve futboldaki şike soruştur-ması nedeniyle açılış maçına gelememesinin

ardından yapılan görüşmelerin ardından Kayseri’nin Bank Asya Süper Lig’deki güçlü temsilcisi Kayseri Erciyesspor’la her konuda anlaşma sağlandı.

BAŞKANDAN AÇIK DAVETYimpaş Yozgatspor’un bu sezon mutlak

suretle şampiyonluğa oynayacak bir takım olacağına işaret eden Yılmaz, “Yimpaş Yozgatspor taraftarını ve Yozgat halkını bu maçta yanımızda görmek bize bu yolda büyük bir güç ve inanç aşılayacaktır. Bu konuda bize destek olan İl Yöneticilerimize, Kayseri

Erciyessporlu yöneticilere teşekkür ediyo-rum” dedi.

Yozgat’ın önceki yıllarda enerjisini bira-raya getirerek birçok konuda zorlukların üs-tesinden geldiğini hatırlatan Başkan Yılmaz, “Biz bu birliktelik ve gücün yeni sezonda da yanımızda olacağına inanıyoruz.

El birliği ve güçbirliği ile birlikte herşey Takımımız lehine gelişecektir. Çünkü biz de biliyoruz ki taraftar artık gerçekten şampi-yonluklara oynayan bir takım görmek istiyor” dedi.

Kampta ilk idman

200 cm x 200 cmDev Ekranda Futbol Keyfi

Adnan Menderes Bulvarı No:85 YOZGAT Tel: 0 (354) 212 26 26 - Fax: 0 (354) 212 20 26

www.grandserhotel.com

Sınırsız Çay/Kahve

İkramı!

LİG TV’de yayınlanan tüm maçları

1 yıl boyunca sadece 100 TL’ye

izleyebilirsiniz

Şampiyon Kazakistan yolcusu

Yozgatspor Sportif Direktörü Polat Özkan, çok genç ve yepyeni bir takım kurulduğunu, bu nedenle de çok çalışmak zorunda olduklarını söyledi. Uyum sorununu ve eksikliklerini bu şe-kilde gidereceklerini kaydeden Özkan, kamp döneminde oynayacakları hazır-lık maçlarında eksik görülen mevkileri tecrübeli futbolcu-larla takviye yaparak zirveye oynayan bir takım konumuna gelecek-lerini ifade etti.

Sportif Direktör Polat Özkan, giden oyuncuların açıklarını bü-yük ölçüde kapattıklarını ifade etti.

Oyuncularının genç ve dinamik olmasını avantaj olarak nitelendiren ve bunu kullanarak kısa zamanda

beklenenden daha iyi bir duruma geleceklerini açıklayan Öz-

kan, formayı da hakedenin giyeceğini açıkladı.

İkinci kamp boyunca oynayacakları hazırlık maçlarında tesbit ettik-leri eksiklikleri giderme yoluna gideceklerini, kaliteli oyuncularla masa-

ya oturarak bu eksiklikleri çözeceklerini kaydeden

Özkan, "Takımımız çok genç ve yetenekli ancak tabii ki

eksiklikler ortaya çıkacaktır. Bunları da hazırlık maçlarında gidererek, lige eksiksiz girmek istiyoruz" diye konuştu.

"Açıkları kapatacağız"

Page 12: 08 temmuz11 hangi gercekler

YOZGATHABER

Cuma 08 Temmuz 2011 www.yozgathaber.com.tr GÜNLÜK SİYASİ GAZETE

YOZGAT

ABER Alo Tüp212 13 92

KIZILAYLAR SPOTElektrikli Küçük Ev AletleriArzum-Felix-Arnika-Fantom-Naturel-Simbo-Kumtel-Regal-Braun-Çetintaş

Masaüstü TV - Buzdolabı - Çamaşır Makinası - Bulaşık Makinası - Kettle Saç Kurutma Makinası - Elektrikli Süpürge Mikser - Elektrikli Soba

ve daha birçok ürün ile hizmetinizdeyiz...

Traktör çetesine darbe

Ramazan öncesi diş sağlığı uyarısı

Yaz aylarında yaşanan ağız ve diş problemleri ve Ramazan ayı öncesi dişlerde yapılması gereken kontroller ve bakımlar konusunda bilgi veren uzmanlar, ağızda ve dişlerde olan sıkıntı-ların oruç tutmayı zorlaştırabile-ceğini, hatta engelleyebileceğini söyledi. Yaz aylarındaki serinle-mek için tüketilen soğuk yiyecek ve içeceklerin dişlere etkisini anlatan uzmanlar, "Genel olarak yaz aylarının kendini göstermeye başladığı şu günlerde hepimiz sıcaklardan bunalarakkendimizi serinletecek yöntemlere başvuru-yoruz. Soğuk içecekler, don-durmalar, tatlılar gibi içecek ve yiyeceklerle ferahlıyoruz. Peki bu yediğimiz içtiğimiz besinler ve içecekler var olan ağız ve diş problemlerimizi artırıyor mu acaba? İşte bu sorunun cevabını şu an için kendimize yeterli vere-meyebiliriz. Bugün fark edeme-diğimiz bir çürük, kırılmış dolgu, kalmış kök ya da kötü bir protez yaklaşmakta olan Ramazan ayı öncesi mutlaka halledilmesi gereken problemlerdir. Bu yüz-den ağız ve diş sorunlarının bizi Ramazan ayında etkilememesi için mutlaka diş muayeneleri-mizi ve diş hekiminin önerisiyle gerekli tedaviyi yaptırmalıyız" diye konuştu.

Uzmanlar , eğer şu anda diş ve dişetlerinizde herhangi bir so-run varsa ya da en son 2-3 aydır bir diş hekimine kontrole gitme-diyseniz mutlaka gidiniz. Çünkü Ramazan ayında ağız hijyenine dikkat etmezsek diş çürükleri ve dişeti problemleri artar." dedi

Emniyet Müdürlüğü, başarılı operasyonu ile takdir topladı

Yozgat İl Emniyet Müdürlüğü, 7 ay önce çalınan bir traktörün bulunması için başlattığı çalışmanın sonucunda bir çeteyi eş zamanlı operasyonla çökertti.

EŞ ZAMANLI OPERASYON DÜZENLENDİEdinilen bilgiye göre, Yozgat'ın Yerköy

ilçesinde çalınan bir traktörün bulunması için 7 ay önce bir çalışma başlatan Yozgat Emniyet Müdürlüğü ekipleri, "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, traktör hırsızlığı, mühür bozma, resmi belgede sahtecilik, suç eşyasının satın alınması ve kabul edilmesi,

uyuşturucu madde bulundurma ve kullan-ma, tarihi eser kaçakçılığı, ruhsatsız silah bulundurma" iddialarıyla 11 ilde eş zamanlı operasyon düzenledi.

19 KİŞİ GÖZALTINA ALINDIDüzenlenen operasyonda; Yerköy

ilçesinde 9, İstanbul'da 2, Konya'da 1, Şanlıurfa'da 7 olmak üzere toplam 19 kişi gözaltına alınırken, şüphelilerin sahte evrak düzenleyerek alım satımını yaptığı Şanlıurfa'da 6, Tekirdağ'da 3, Van, Diyar-bakır, Adıyaman ve Yerköy ilçesinde 1 olmak üzere toplam 13 traktör; zanlıların ev

ve iş yerlerinde yapılan aramada ise 4 adet pompalı tüfek, 7 adet kurusıkı tabanca, 36 adet fişek, 6 kök yaş Hint keneviri, 5 adet kaşe ve 25 adet tarihi sikke ele geçirildi.

Gözaltına alınan F.L. (32), A.Y. (28), A.Y. (32), A.Ç. (63), M.T. (46), M.T. (49), Ç.Y. (55), K.K. (68), A.Ö. (62), N.Ç. (48), B.V. (30), M.G. (53), A.İ. (26), H.K. (57), N.D. (32), M.E.O. (33), M.T (33), B.T. (57) ve A.K. (38) isimli zanlılar, Yozgat Emni-yet Müdürlüğünde sorgulamaları yapıldık-tan sonra Yerköy Adliyesi'ne sevk edildi.

Çalıntı araçlar Yozgat Emniyet Müdür-

lüğü önüne çekilirken, traktörlerden birinin değerinin yaklaşık 200 bin TL olduğu ve sahibi kredi ile aldıktan hemen sonra çalın-dığı öğrenildi.

Yapılan başarılı operasyondan dolayı Emniyet Müdürü Bekir Akarsu, Asayiş Şube Müdürü Mehmet Akif Akdere ve di-ğer emniyet personelini tebrik eden, Yozgat Emniyet Müdürlüğünün başarılı bir ope-rasyon gerçekleştirdiğini belirterek, "Başta Emniyet Müdürü'müz Bekir Akarsu olmak üzere tüm emniyet personelini kutluyorum" dedi.

İl Emniyet Müdürlüğü ülke genelinde çalıntı, hacizli veya haciz yakalamalı traktörleri change işlemi uygulaya-rak üçüncü şahıslara sattıkları tespit edilen çeteyi çökertti. 11 ilde yapılan eş zamanlı operasyonun ardından 19 kişinin gözaltına alınırken, zanlıların ev ve iş yerlerinde yapılan aramada ise 4 adet pompalı tüfek, 7 adet kurusıkı tabanca, 36 adet fişek, 6 kök yaş Hint keneviri, 5 adet kaşe ve 25 adet tarihi sikke ele geçirildi.