türk deniz ticareti tarihi sempozyumu iiataturkilkeleri.deu.edu.tr/ai/uploaded_files/file/...türk...

10

Upload: others

Post on 07-Mar-2020

23 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu IIataturkilkeleri.deu.edu.tr/ai/uploaded_files/file/...Türk Denizcilik Tarihi Sempozyumu-2010 Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu ii (istanbul
Page 2: Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu IIataturkilkeleri.deu.edu.tr/ai/uploaded_files/file/...Türk Denizcilik Tarihi Sempozyumu-2010 Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu ii (istanbul

Türk Denizcilik Tarihi Sempozyumu-2010Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu II

(istanbul ve Marmara)

İçİNDEKİLER

Önsöz 1

Birinci Oturum:

Olurum Başkanı: Prof Dr. İ/her ORTAYU

(E) Tümgeneral Cevat ÜLKEKUL, "Türkler ve Denizcilik Bilimi ve Piri Reis" 5

İkinci Oturum

Olurum Başkanı: Prof Dr. Gü/dem CERİT

Yrd. Doç. Dr. Özlem KUMRULAR, "Carlos'un Tunus Zaferinin İntikamı OlarakMaho'nun Yağmalanması: BARBAROS" 28

Yrd.Doç.Dr.Murat KORALTÜRK, Uğur KULECİ "İki Denizcilik Tarihçisinin Portresi:Orhan Kızıldemir ve Eser Tutel" 35

Dr. Taner ALBA YRAK, "Osmanlı Donanmasında Teknoloji ve Eğitim KadırgadanKalyona Geçiş" 63

Mustafa Gürbüz BEYDİZ, "Duvar Resimlerindeki Osmanlı Gemi Tasvirleri" 71

Üçüncü Oturum

Olurum Başkanı: Prof Dr. Nil GÜLER

Doç. Dr. Celalettin Yavuz, "Birinci Dünya Harbi'nde Osmanlı Donanması ı. TorpidobotGurubu ve Muavenet'in'AlmaKomutanYüzbaşl RudolfFirle'nin Anıları" 85

(E)Deniz Subayı Tezer ÜLKÜATAM, "Deniz Gücünün Önemi: Tarihten BirÖrnek" 106

Uzk.Kpt. Celalettin GÜLLAPOGLU, "Osmanlı İmparatorluğunu Kuruluş, Gelişme,Yükselme ve Gerileme Dönemlerinde Dünya Denizlerinde ,Osmanlı Devleti ve DiğerDünya Devletleri Açısından Deniz Gücünün Devletin Genel Politikasına Etkileri NasılOlmuştur?" 109

Yrd. Doç. Dr. Şenay ÖZDEMİR GÜMÜŞ, "1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı'nda Akdeniz' deKıyıKoruması" 128

Öğr. Gör.Neval KONUK, "Murad Reis'in Yunanistan Rodos'taki Türbesi" 141

Prof.Dr. Ata ATUN, "Kıbrıs Türk Denizcilik Tarihinden Kesitler" 158

Dördüncü Oturum

Olurum Başkanı: Prof Dr. Fevzi ERDOGMUŞ

Doç Dr. Kemal ARI, "Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye'de denizcilik ülküsü ve bualanda yeni bir kültür oluşturma çabaları" 162

2

Page 3: Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu IIataturkilkeleri.deu.edu.tr/ai/uploaded_files/file/...Türk Denizcilik Tarihi Sempozyumu-2010 Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu ii (istanbul

Türk Denizcilik Tarihi Sempozyumu-2010Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu II

(istanbul ve Marmara)

CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA TÜRKİYE 'DE DENİzcİLİK ÜLKÜSÜVE BU ALANDA YENİ BİR KÜLTÜR OLUŞTURMA ÇABALARı

DOÇ.DR. KEMAL ARI1S9*

Özet:

Cumhuriyet Türkiyesi, Osmanlı Devleti 'nden artakalan topraklar üzerinde kurulduğunda,denizleri ihmal etmiş olmanın ne türlü acılara neden olduğunu görmüş; denizcilik konularında bir kültürve ülkü yaratma yoluna gitmişti. Bu nedenle, cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana deniz eğlenceleridüzenleniyor, yarışlar yapılıyor; devlet büyükleri bu şenliklere halkla birlikte katılmaya büyük önemveriyorlardı. Bu coşkuyu, Kabotaj Hakkının 1 Temmuz 1926 tarihinde geçmesi daha da artırmış oldu.Türkler bu günü iki yıl sonra bir bayram olarak ilan ettiler ve her yıl bayram olarak ulusça kutlamayabaşladılar. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere devletin yönetiminde etkili olanlar denizşenliklerine ve bayramlara büyük önem veriyorlardı. Türk denizciliği, adım adım büyüyerek, kabotajhakkını elde etmiş; sivil denizcilikte kendi kıyılarında kendi yükünü taşıyacak bir kapasiteye ulaşarak,önemli başarılar elde etmişti. Ancak, Atatürk'ün ölümüyle birlikte, bu ülkü ve heyecan geri gitmeye,kültür ve kimlik oluşturma çabaları tavsamaya başladı. İkinci Dünya Savaşı 'yla birlikte de bütünüylekendi seyrine bırakıldı. Oysa bu etkinlikler, cumhuriyetin bir denizcilik ülküsü ve kültürü yaratmaçabalarının en önemli aracı olarak öngörülmüştü.

Anahtar Sözcükler:

Kabotaj, Kabotaj Bayramı, Denizcilik Ülkusü, Deniz Kültürü, Atatürk ve Deniz

Giriş:

"Türkler denizci bir ulus mudur?"

Kimi batılı tarihçiler, Türkler'in tarihlerinin en önemli tarihselolgularından biri olan OsmanlıDevleti için, "bir deniz imparatorluğu" deyimini kullanırlar. Kimileri de bu devletin, bir barut devletiolduğunu söyleme gereksinimi duymuşlardır. İster onun bir deniz, isterse barut imparatorluğu olduğunusöylesinler; bu tür nitelemeler araştırmalar açısından bakıldığında, hiç de durup dururken olmuş değildir.Bir yüz yıl önce, bu tarihselolgu alınırken, onu basit bir kara göçebe topluluğunun kurduğunu ve birkabileden devlet yaratıldığını savlayan araştırmalar; süreç içinde yerini, bu tür nitelemelere bırakırolmuştur. Bunun nedeni, yapılan yeni araştırmalarla, Osmanlı Türkleri 'nin ve onların yarattığı devletörgütünün ve toplumsal yapısının daha yoğun biçimde incelenmesi ve önemli araştırma sonuçlarınınortaya çıkmasıyla ilgilidir. Geçen yüz yılın başında, yalnız vakanüvislerin kaleme aldığı tarihkitaplarından hareketle Osmanlı Devleti'nin tarihini yazma çabaları görülür ve bu tür yapıtlara yapılangöndermelerle bir tarih yazımı çabaları ortada görülürken, günümüz araştırmalarında çok daha değişikkaynaklara gidilerek, onun toplumsal, ekonomik ve kültürel yönlerirıi ortaya koyan yapıtlar kendisinigöstermiştir .

Konumuz denizcilik tarihi ve özellikle de Türkler'in sivil denizcilik tarihi olduğuna göre;yalnız Piri Reis'in Kitab-ı Bahriye'si, Barbaros'un Gazavatname'si ya da Katip Çelebi'nin "Tuhfetü'lKibar Fi Esfari 'l Bihar" adlı yapıtı gibi yapıtlara gönderme yapılarak yazılacak tarihin, çağdaş birtarihçilik yöntemi oluşturamayacağı açıktır. Hatta bunun için yabancı balyosların kaleme aldığı raporlar,verilen kimi fermanlar ya da imtiyaz sözleşmeleri de yeterli gelmez. Yazgılarını Osmanlı ülkesi ilekesiştirmiş olan denizci devletlerin arşivlerine yönelmeden Osmanlı Devleti 'nin denizci kimliğini ortaya

* Dokuz Eylül Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Müdürü([email protected])

162

Page 4: Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu IIataturkilkeleri.deu.edu.tr/ai/uploaded_files/file/...Türk Denizcilik Tarihi Sempozyumu-2010 Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu ii (istanbul

Türk Denizcilik Tarihi Sempozyumu-2010Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu ii

(istanbul ve Marmara)

koymak, pek olanaklı görülmemektedir. Portekiz, İspanya, Hollanda, Ceneviz ve Venedik gibi geçmişin'güçlü aktörlerinin tarihe bıraktığı izler, Osmanlı tarihinin ve bu arada özellikle de denizcilik tarihininboyutlannı anlamak açısından son derece önemlidir.

Osmanlı Devleti'ne gelince; üç kıtada varlığını yüzyıllar boyunca sürdürmüş bir imparatorluğun,bu topraklarda deniz gücü olmadan nasıl kalabildiğini sorgulamanın hiç bir anlamı olmadığı açıktır.Kuşku götürmeyecek biçimde söylenebilir ki; denizlerde varlık gösteremeyen bir imparatorluğun, onbinlerce kilometrelik kıyılan olan kara parçalan üzerinde egemenliğini sürdürebilmesi, aklın alabileceğibir iş değildir. Karadeniz, Akdeniz, Kızıldeniz; Hint Okyanusu ve Güney Asya topraklannda Portekiz,Hollanda ve İspanya gibi dönemin sörnürgeci güçlerine karşı mücadele eden bir devletin; deniz gücüolmadan, yalnız karadan alabileceği destek ve güçle, bu uğraşıyı sürdürebileceğini nasıl kabul edebiliriz?Yalnız bu konu bile, başlı başına kimlik sorgulamasının yeniden yapılması gerektiğinin açık birgöstergesidir, Kendilerini tanımlarken; "Sultan-ı berr'u bahr" olarak tanımlayan Osmanlı sultanlannın,denizlere ilgi duymadığını ileri sürmek, aklın alacağı bir iş değildir. Bu nedenle, Karadeniz, Akdeniz,Kızıldeniz, Basra Körfezi ve Hint Denizi'nde varlık göstermiş bir deniz gücü, sultanlara bu tanımlamayıyapabilmek için moral bir güç veriyordu, Bu nedenle Karadeniz bütün yabancı devletlerin ticaretgemilerine kapatılabilmiş; Orta ve Doğu Akdeniz'de elinde sözleşmesi olmayan ülkelerin gemilerine budenizlerde seyir yapmalanna izin verilmemiş; Kızıldeniz ve Basra'da Portekiz, İngiltere ve Hollanda gibisömürgeci devletlerin girişimlerine karşı konulabilmişti.

Bu durumda, Osmanlı Devleti'ni bir deniz ve barut imparatorluğu olarak tanımlayan görüş vebakış açılan, hiç de yabana atılabilecek şeyler değildir.

Osmanlı Devleti'nden Yeni Türkiye'ye

O halde, şu sorulan sormak kaçınılmaz gibi görünüyor: Osmanlı Devleti ne ölçüde denizci birdevlet olabilmiş, Türkler de ne ölçüde deniz ve denizle ilgili şeyleri, yaşamlannın bir parçası halinegetirebilmişlerdir; bunları kuşkusuz tartışmak gerekebilir. Osmanlı Devleti'nin kurulduğu dönemlerdenson dönemlerine dek bu ne ölçüde doğru sayılabilir? Yeni Türkiye' de, denizci bir ülke ve toplumyaratma, bu özellikleri ülkenin ve toplumun bir parçası biçimine getirme yönünde, nasıl bir ülkü edinilmişve buna dönük bir kültür oluşturulmaya çalışılmıştır?

Bu sorular ilk bakışta yanıtı bir ölçüde güç, ancak aynı ölçüde de kolay sorular olarakgörülebilir. Bu yakınlık ve kolaylık, kişinin durduğu yere, tarihsel edinimlerine, bakış biçimine,yorumlama gücüne, belleğinde yer alan bilgi düzeyine ve önyargılanna göre değişebilir, Ancak, tarihçianlamak zorıındadır. İşi anladığı ve kanıtlanabilir kıldığı tarihsel gerçekleri anlatmak olan bir uzmanlıkalanı uğraşıcısının, uğraşısı olan alanla ilgili bir bilim dalı, yaptığı işi de bir bilim uğraşısı olarakyanıtlaması doğalolduğuna göre, öncelikli olarak önyargılardan, kalıplaşmış savlardan, içi doldurulmazdüşüncelerden kendini uzaklaştırarak, soruların yanıtlarını tarihsel verilerle oluşturması gerekir,

Yeni Devlet, Yeni Denizcilik Ülküsü

Türkiye Curnlıuriyeti, bir bağımsızlık savaşının sonrasında kurulduğunda, en önemliülkülerinden biri Türkiye'yi denizcilik alanında yüksek bir düzeye getirmekti, Başta TürkiyeCurnlıuriyeti'nin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, o dönemin önemli devlet adamları bunabüyük önem veriyorlardı. Osmanlı Devleti'nin yaşadığı acı deneyimler, onlan bu konuda çok dahaduyarlı olmaya itmişti, Sanayi Devrimi'ne paralelolarak sivil ve askeri denizcilikte büyük atılımlaryapılmıştı. Ancak Osmanlı Devleti bundan yeterince payalmayı sağlayamadı. Sanayileşememiş birdevletin, denizciliğini geliştirmesi de olanaklı değildi, Osmanlı Devleti'nin son yüzyılda hızlıçözülüşünün temelindeki pek çok nedenden birisi de bu oldu.

Ancak Türkiye Curnlıuriyeti, denizcilik olgusuna çok daha farklı yaklaşmaya çalışıyordu,Osmanlı Devleti'ni sömürge olmaya zorlayan kapitülasyonlar ve onun bir parçası olan kabotaj hakkınındevredilişi, ülkenin gelişmesinde en önemli etkenlerdi. Türkiye savaş sonrasında bu esaret zincirini

163

Page 5: Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu IIataturkilkeleri.deu.edu.tr/ai/uploaded_files/file/...Türk Denizcilik Tarihi Sempozyumu-2010 Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu ii (istanbul

Türk Denizcilik Tarihi Sempozyumu-2010Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu II

(istanbul ve Marmara)

kırmak için büyük bir uğraş verdi. Önce kapitülasyonları kaldırdı, ardından da kabotaj hakkının eldeedilmesi için uğraştı. Ancak bu hakkı kullanabilmek birden bire olanaklı olmadı; çünkü Türkiye'nin kenditaşımacılığını yapacak deniz araçları yeterli değildi. Bu nedenle bir geçiş programı uygulandı. Yine,denizciliğin bir kültür olduğu algılanıyordu. Bu zorluklara karşın, atılım ruhu, bir deniz coşkusu veneşesini de yanında getirmişti. Türkiye, denizci bir kimlik yaratmak istiyor; bu isteğinin de ancak halkınbu özleme sahip çıkmasıyla olabileceğini ayırt ediyordu. ° nedenle, halka dönük olarak bir deniz kültürüyaratmak kaçınılmazdı. Sonuçta, halk da bu kültürü yaşatmalı ve bu coşkuyu içinde duyumsayarakgelecek kuşaklara aktarmalıydı. Gelecek, her şey demekti. An yalnızca yaşanmıyor, aynı zamandaderinden derine geleceği de hazırlıyordu. Her yaşanılan an, geleceğin izdüşümlerini de üzerindetaşıyordu. Gelecekteki başarılar, başarısızlıklar o günde gizliydi. Bu nedenle; Türkiye'nin sağlam birdenizci kimliği, bu kültü yaşatmakla, geliştirmekle ve gelecek kuşaklara benimsetmekle olanaklıolabilirdi. Eğitim ve yetişkin insan kütlesi bu açıdan son derece önemliydi. Yeni denizcilik okullarınınaçılması, deniz adamlarının bu okulda çağdaş eğitimin yöntemlerine göre yetiştirilmesi önemliydi. Bütünbunların yanısıra denizlerin önemine vurgu yapmak, denizi ve denizle ilgili şeyleri bireylere hissettirmekanlamlıydı. İşte, kabotaj, bu coşkuyu veriyordu. Türkler, başarılamaz sanılan şeyleri başarıyorlardı. Bütürıdünyaya meydan okuyarak, yoksulluklarına karşın, gelecekte yazgılarını değiştirecek önemli adımlaratıyorlardı. Bu toplum için gözardı edilemeyecek bir özgüven noktasıydı.

Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve Türkler'e büyük bir zafer bağışlamış bir devletadamıydı. Söylediği her söz toplumun yüreğinde ve belleğinde büyük bir iz bırakıyordu. 0, yalnızulusuna okuma yazma öğretirken değil, pek çok konuda bir başöğretmendi. Halk da onu bu yönüyleiçselleştirmiş ve benimsemişti. Onun ağzından çıkacak her şeye tam bir güven duygusu içinde yanaşıyor,söylediği her söz, ulusun vicdanında etkiler yapıyordu.

Lozan, Türkler'e kendi siyasal, ekonomik ve toplumsal yaşamlarında yeni bir sayfa açmıştı.Türkler, önlerine açılan bu yeni sayfayı, başarılarıyla yazmak istiyorlardı. Ulus, gönenç yolundailerledikçe, dün için yeterli görülen araçlar, Ulus'un gözüne zaman içinde yetersiz görünüyordu. Bu dadoğal bir şeydi. Başarılar, bu psikolojilerin ardında gizliydi. Eller nasırlı, giysiler belki yamalıydı; ancakUlus ortak şeylere inandırılmıştı. Mustafa Kemal Atatürk'ün başarılı olacağına inanılıyordu. Eksikliklerintamamlanması ve bu hakkın gerektiği ölçüde kullanılabilmesi için sabırla beklenilmişti. Artık, Türklimanları arasında gemilerin seyrüseferi için, Türk sancağı taşıyan vapurlara izin verilmesi ve ecnebibandırası taşıyan gemilerin Türk limanları arasında yolcu ve eşya taşımasının yasaklanmasının beklendiğianlarda dönemin gazeteleri "Kabotaj hakkı sancağımıza intikal ediyor" diye başlıklar atıyorlardı. Bu söz,bir saptama gibi görülebilirdi; fakat yorumlar ve konuya yaklaşım burada kalmıyor; ardından hemen bircoşku, sevinç, istek ve ilgiyle örüntüleniyor ve örneğin: "Kabotaj haktır ve bu haklar kazanılmalıdır"vurgusu gibi yorumlarla sürüyordu.

Ulus 'un, ağzından çıkan her sözü büyük bir güven, olgunluk ve coşkuyla karşıladığı önderiMustafa Kemal Atatürk, deniz sevgisine ve coşkusuna vurgu yapıyordu. Paşa'nın sözlerine, duruşlarına,ilgi yönlerine deniz kültürü yoğun biçimde yansıyordu. Henüz, daha Savarona yatı alınmadan, Gazi'ninherhangi bir gemiye binip yurt gezileri yaptığı görülüyor; deniz sevgisini anlatan sözleri yanında,geleceğin güven içinde olabilmesi için denizlere ilginin artarak sürmesi yönünde söylemler geliştiriyordu.Gazi, denizeilikle ilgili bir etkinlikte halkın arasında olmaktan büyük bir mutluluk duyuyor, bu coşkuyahalkın katılmasını özellikle istiyor, bu yönde ortaya çıkacak gelişmelere destek veriyordu. 0, sık sıkFlorya ya da Moda koyuna gidiyor, denize giriyor, bir kayığa oturup kürek çekiyor; denizle iç içe olmayaözen gösteriyor; böyle anlarda halkın arasına karışıyor, gazetecileri kabul ederek, onların görüntüalmasına izin veriyor, onlarla söyleşiler yapıyordu. Deniz ülküsü ve sevgisi paşanın yaşamında çokyoğundu.

Deniz sevinç ve neşesi, kabotaj öncesinde oluşturulmaya başlamış bir kültürdü. Kabotajdanönce, dönemin tanınmış bir mecmuasında, denizlerle ilgili bir etkinlik nedeniyle, şu coşkulu sözlerkullanılmaktaydı: "Deniz sporlarına aşina olanlara göre kotracılığın zevkini tatmayanlar denizin şiirinelayıkıyla vakıf olamazlar. Binlerce şekil altında denizde yüzdurdüğumüz teknelerin hiç birinde birkotranın güzelliği yoktur. İpek gibi temiz yelkenleri, güneşin altında pırıl pırıl yatan teknesiyle, birer zarif

164

Page 6: Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu IIataturkilkeleri.deu.edu.tr/ai/uploaded_files/file/...Türk Denizcilik Tarihi Sempozyumu-2010 Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu ii (istanbul

Türk Denizcilik Tarihi Sempozyumu-2010Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu ii

(istanbul ve Marmara)

ok gibi semaya yükselen direkleriyle bir kotrayı, müsait bir rüzgar altında tüy gibi uçarken hiç tetkikettiniz mi? Beyaz köpüklerin üstünde kayıp sekerek yürür. Bu reftar ne martı/arın uçuşuna, ne diğer bütündeniz kuşlarının geçişine benzetilemez. Belki esatirin mahil deniz malikleri saçlarını sedef gibi beyazomuzlarına döküp kanadlarıyla rüzgarlara ağuş açarlerse ancak bir kotra gibi güzelolabilirlerdi.

Bediyat meraklılarından ve güzellik meftunlarının bazılarının dediği gibi tepelerinde siyahkurumlar saçarak acaib makinalarıyla korkunç birer dev gibi limanları dolduran bu günkü vapurlardenizlerin güzelliklerini adeta öldürmüşlerdir. Ve bir ara sırada dalgaların tabii şiirini. rüzgarlarınserbest ve serin daraguşunu tatmak istersek yelkenli vesait ku/lanmalıyız. Bilhassa bunların içindekotrayı tercih eylemeliyiz''i'",

165

Kabotaj kutlamalarından önce, denizciler kimi eğlenceler düzenler ya da denizlerde kimişenlikler yapılırdı. Deniz okullarında, özellikle denizci öğrencilerin mezuniyetleri sırasında eğlencelerdüzenleniyordu. Bu eğlenceler, resmi biçimde, yerli ve yabancı siyasetçilerin, devlet ricalinin, yerli veyabancı konukların, öğrencilerin ve öğrenci yakınlarının katılımıyla değişik yerlerde gerçekleştiriliyordu.Bahriye Mektebi'nde gelenekselolarak mezuniyet döneminde gösteriler, spor karşılaşmaları ve yarışlaryapılıyor, değişik eğlenceler düzenleniyordu. Örneğin; 1924-1925 öğretim döneminin bitişinde, FransızGeneral Möjen de Heybeli Bahriye Mektebi'ndeki şenliklere davetli olarak katılmıştı. Möjen, okuldaki"intizam ve inzibata" takdir duygularıyla bakmış; Fransa'daki Bahriye Mekteplerinin bile bu derecemükemmelolmadığını dile getirmişti. Bu söylem dönemin basınında büyük bir övgü içinde yeralıyordu 161. Bu şenlikler sırasında spor müsabakaları da yapılmıştı. Bu eğlencelere öğrenciler veöğretmenlerin aileleri çağrılmıştı. Aynı zamanda, İstanbul'daki bahriye subaylarının bir kısmı ile GeneralMöjen ile Yaveri, Fransız Sefareti Umur-i Havaiye Ateşesi de katılmıştı. Mebuslardan YusufKemal Beyile Adalar Kaymakarnı Sedat Bey, Erkan-ı Matbuat da davetliler arasında bulunuyordu. Mükemmel birprogram hazırlanmıştı. Saat l G'da programa başlanmış ve gece yarısına kadar devam edilmişti.Öğrencilerin, çeşitli sporlarda ve müsabakalarda gösterdikleri yetenek, ciddi anlamda övgüleritoparlamıştı. Öğle arasında, öğrenci ile davetliler yemek yemişlerdi 162.

Böylesine yoğun bir deniz kültürü algısına, kabotaj coşkusu eklenince, bu coşkunun bir halkşenliği ve eğlencesi biçiminde kutlanması gecikmedi. Eskiden beri, denizlerde kimi yarışlar yapılırdı.Artık, bu yarışlar, daha da yaygınlaşarak ve bir resmi kimlik ve içerik, yaygınlık kazanarak, derinlikkazanmaya başlamıştı. Kabotajın yıldönümlerinde yelken ve kürek yarışıarı yapılıyor; eskiden beri birdeniz neşesi olarak algılanan bu yarışlar, halkın ortak eğiliminde kabotaj bayramına dönüşüyordu.Sonradan, bu coşku, devletin yönlendirmesi ile bir bayram havasına bürünecekti; ancak daha bu resmieğilim gün yüzüne çıkmadan, halkın kendiliğinden katılımıyla bir deniz neşesi, eğlencesi ve coşkusugelişmeye ve kendini göstermeye başladı. Yeni bir gelenek oluşuyordu. Sandallar, kotralar boğazınsularında yer alıyor, spor gösterileri düzenleniyor, takımlar müsabakası gerçekleştiriliyor; yüzme ve kürekyarışıarı gibi yarışlar yapılıyor, yağlı direklere tınnanılıyor, deniz yüzeyinde halkın coşkusu ortasındaördekler yarıştınlıyor, adı ünlenmiş kişiler yağlı direklere tınnanıyor; Türkiye'nin her yanında ortak birşenlik ve coşku yaşanıyordu. Şenlikler sonrasında yayınlanan gazeteler, yoğun biçimde bu denizcoşkusunu ve neşesini halka duyııruyorlardı. Gazete satırlarında görülen hava, her yıl bu etkinliklerinsabırsızlıkla beklendiği ve yıllara göre kıyaslamalar yapıldığı biçimindeydi. Pek çok gazete, kimi zamanİstanbul'da, kimi zaman İzmir'de ya da başka bir kıyı kentinde yapılan deniz şenliklerine büyük yerayınp, dakika dakika gelişmeleri veriyorlardı.

Bu ilgi, hiç kuşkusuz, bir görüntüyü de aktarıyordu. Bu görüntü, halkın kendi haletirııhiyesiydi. Ülke insanları, kabotajın getirdiği coşkunun içinde bir kimlik buluyor gibiydiler. Kalabalıklaryiyeceklerini, içeceklerini alıp, yoğun ve coşkulu biçimde bu kutlamalara katılıyor, şenliklerde eğleniyor,denizi bir yaşam biçimi olarak algılıyor; geleceğe dönük umutlarını tazeliyordu. Gazi, bu günlerde, AcarMotoru ya da Ertuğrul Yatı'nda yapılan kürek ve yelken yarışıarını izlemekten büyük bir zevk alırdı. 0,

160 Resimli Gazete, 20 Haziran 1925161 Cumhuriyet, 29 Haziran 1925.162 Cumhuriyet, 29 Haziran 1925.

Page 7: Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu IIataturkilkeleri.deu.edu.tr/ai/uploaded_files/file/...Türk Denizcilik Tarihi Sempozyumu-2010 Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu ii (istanbul

Türk Denizcilik Tarihi Sempozyumu-2010Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu II

(istanbul ve Marmara)

Türkiye'de denizciliğin gelişebilmesi için, deniz sporlarından da zevk alınması gerektiğini düşünüyordu.Gazi konuşmalarından birinde şunları demişti: "Denizcilik sadece ulaştırma işi değil, iktisadi iş olarakanlaşılacak ve tersaneler, gemiler, limanlar ve iskeleler inşa edilecek, deniz sporları, kulüpleri kurulacakve korunup geliştirilecektir. Çünkü topraklarının ucu deniz olan bir ulusun sınırını, halkının kudret veyeteneğinin hududu çizer. En uygun coğrafi konumda ve üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye,endüstrisi, ticareti ve sporu ile en ileri bir denizci ulus yetiştirmek yeteneğindedir. Bu yetenektenyararlanmasını bilmeliyiz. Denizciliği Türkün büyük ulusal ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamandabaşarmalıyız" 163 .

Genel kanıya göre; Cumhuriyet Yönetimi'nin deniz sporlarını teşvik ederek, Türkler'in denizeolan sevgisini artırdığı vurgulanıyordu. Bir yorumda şöyle denilmekteydi: "Bize hür, aziz, kudretli birvatan veren ve bizi bugünlere kavuşturan Büyük Şef Atatürk'ün deniz sevgisinden ve onun Başvekili CelalBayar'ın denize olan aşkından ilham alan Türk gençliği son senelerde deniz sporuna büyük bir arzu ilesarıldı. Memleketin birçok kıyılarında deniz klöpleri açıldı. Sahillerimiz yavay yavaş yolelerle, şarpilerle,kotralarla bezenmeye başladı. İstanbul 'un deniz yarışıarı Türk sporuna yen bir ufuk açtı. İstanbul 'amisafir gelen garbın en kuvvetli tadraile şarkın en asli şehinşahını Türk halkı denizde fener alaylarıyla,yarışiarla tatyip etti; denizde karşıladı, denizde uğurladır'?',

Cumhuriyet Yönetimi, denizci liği şenlik ve bayram havası içinde bir coşku kültürüne oturtmakistemişti. Bunun için hem askeri ve hem de sivil denizciliği temsil eden kurum, işletme ve kişiler bueğlencede ve coşku içinde yer alıyorlardı.

Deniz Şenlikleri

Deniz şenlikleri, önceden beri yapılıyordu. İstanbul Bahriye Kumandanı Kaymakam CelalBeylin belirttiği gibi; ülkede gençler denize ne kadar alışırlarsa, denizciliğe ilgi duyarlarsa, gelecektekidonanma için o denli yararlı olacak organların yetişeceğine inanılıyordu. Deniz sporlanna alışan bir genç,harp gemilerine girdiği zaman, yalnız geminin mekanizma ve yönetimine ait şeylerde zorluk çekerdi;oysa bunu ortadan kaldırmanın yolu eğitimdi. Asıl sorun denize alışmak, denizi tanımak ve denizisevmekti. Türklerde, deniz şenlikleri ve bu bağlamda yarışlar, ilk donanma kurulduğu dönemlere kadariniyordu. O zamanlardaki yarışıarın amacı, deniz erlerinin, denizciliğe olan yeteneklerini inceleme vedenize karşı istençlerini artırmaktı. Bunun için her yıl gemi filikaları arasında yarışlar yapılıyor; başarılıolanlara uygun armağanlar veriliyordu. Böylece, subay ve erlerin yetenek ve istekleri sürekli olarakincelenmiş oluyordu. Öyle ki filika ve yelken yarışlarında; yelkencilikteki yetenek ve ustalığı belli olansubay ve erlerin yetenekleri güçlendirildiği gibi; filikaların ne tarzda yapılması gerektiği, süratin nasılsağlanacağı üzerine bilgiler ve deneyimler de ediniliyordu 165. Cumhuriyet ile bu eğlenceler yeni bir içerikalmaya başladı ve ihtiyacı olan kişilere yardım amacına yönelik bir durum aldı. O tarihlerde, yıllardırsüren savaşlar nedeniyle Türkiye'de pek çok kişi sakat kalmıştı. Bunların bir kısmı da malulen emekliolmuş askerlerdi. Yardıma gereksinimi olan bu kesime yardım amacıyla şenlikler yapıldığı, toplananyardım paralarının bu kesime aktanldığı oluyordu. Bir tür yardım sandığı oluşturuluyor; şenliklerekatılanlar bir para veriyor ve toplanan paralar bu tür insanlar içinde yardıma gereksinimi olanlaraveriliyordu. Cumhuriyetin ilan edildiği yıl, yani 1923 'te, buna daha bir coşkuyla yönelindi. Bu türşenliklerin genelde merkezi İstanbul-Kadıköy'deki Moda'ydı. O yıl, bu eğlenti, Ekim ayı içinde yapıldı.Dönemin bir gazetesi, bu şenliklerden söz ederken "Moda Kayık Yarışları Dün Müvaffakiyetle İcraEdildi. Sefain-i Harbiye Kayıkları Arasındaki Yarışıarda Bahriye Efradı Cedide Mektebi KlüplerArasındaki Müsabakalarda Galata Saray Kazandı" başlığını kullanıyor; altta da "Yarışlara İştirak EdenÜç Çifte Sefain-i Harbiye Kayıkları" alt başlığıyla kürek çekilen kayıkların resmini veriyordu.

163 Şebnem Şen, "Kabotajdan Çevre Yoluna", Bütün Dünya, 1 Nisan 2009, s.53.164 Müfid Necdet Deniz'in radyo konuşmasından: "Türk Denizciliği: 1 Temmuz", Deniz, 5.37 (1Temmuz 1938).165 İkdam, 31 Temmuz 1925.

166

Page 8: Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu IIataturkilkeleri.deu.edu.tr/ai/uploaded_files/file/...Türk Denizcilik Tarihi Sempozyumu-2010 Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu ii (istanbul

Türk Denizcilik Tarihi Sempozyumu-2010Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu ii

(istanbul ve Marmara)

Kurulduğu andan buyana cumhuriyet kendisini her alanda ispat etmeye çalışıyordu. Savaş yenibitmişti. Genç Cumhuriyet, sakatlarına sahip çıkmaya çalışıyordu. Cephelerde ülkeleri için çarpışmış olanbu insanlara, devletin sınırlı olanaklarıyla yeterince yardımcı olunamıyor, malulen verilen para yeterligelmiyor, zorluklar içinde bir yaşam sürüyorlardı. Bu gazilere yardım etmek amacıyla bir kuruloluşturulmuştu. Bu kurul, sözü edilen yarışıarda oldukça etkili bir çalışma yapmış; hatta bu yarışıarıbaştan beri planlamada, düşünceden eyleme dönüştürmede ve uygulamada son derece başarılı bir çalışmagerçekleştirmişti. Öyleki; bu yarışıarda büyük ölçüde bu kurulun imzası vardı. Gerekli yazışmalarıyapmış, ilgili makamlara başvurmuş, başta ordunun bahriye sınıfı olmak üzere, sivil kulüpleri veişletmeleri de sürecin içine çekmişti. Yarışıarın yapıldığı yer, yine Moda'ydı. 5 Ekim 1923 günü denizyarışıarı başlamış; yapılan yarışlar için Tevhid-i Efkar: "(Bu yarışlar) Dört mütareke senesindedüşmanlarımızın her suretle öldürmek üzere çalıştıkları Türk Bahriyesi için durgun ve ölgün bir hayattanümitvar ve parlak bir istikbale doğru ilk adım oldu. Arslan Mehmetçikler İstanbul hududuna dahilolurlarken Bahriyemiz böyle ufak bir deniz şenliği ile merasimi tamamladı. Filhakika birçokmüsabakalara iştirak eden temiz, beyaz elbiseli, gürbüz bahriyelilerimiz filikalarıyla dünkü müsabakalararenk verdiler" diyordui'". Şenliklere o dönemin en ünlü gemilerinden olan Yavuz da katılmıştı. Yavuziçin adı geçen gazete: "İngilizler'in bilamerhamet sevk ettikleri mıntıkasından gelmiş" ifadesikullanılıyor; Yavuz'un "muazzam heyulası"nın Moda açığında durduğu vurgulanıyordu. Anlatılmakistenen şey, savaş döneminde Yavuz'un İngilizler tarafından çekildiği koyda hareketsiz kalışı ve o süreninsonunda artık, heybetli bedeniyle denizlerde dolaşmaya başlamasıydı. Yavuz'un yanı sıra Kemal Reis veAli Reis gambotlarıyla Taşoz torpidosunun da yarış yapılacak alanın biraz açığında "ahz-ı mevkii" ettiği,yani yerini aldığı belirtiliyordu. Gazete genel görüntüyü anlatmaya şöyle devam etmekteydi: "Dün ModaKoyu Küçük Moda'dan Büyük Moda'ya kadar kesif seyirci kitleleriyle kaplı idi. Bundan başka iskele veiskelenin önünde bulunan Seyri Sefain'in Moda vapuru da seyircilerin bir kısmına tahsis olunmuştu.Kenarlarda ayrılan parçalarda da hususi sandallar, motor ve Çatanalar ahz-ı mevki etmişti,,167...

Bahriyeliler büyük bir ustalıkla ve bir düzen içinde müsabakalardaki yerini alıyorlardı.Müsabakalar Moda İskelesi sırasında biraz açıkta duran hakem kuruluna ayrılmış Gata adlı yatın önündenbaşlıyordu. Kurbağalı Dere ağzına kadar uzanan bir alanda icra edildikten sonra yeniden yatın önünde sonbuluyordu. Galata yatının yanında gazeteciler için bir istimbot ayrılmıştı. Sporcuların bulundukları çeşitlialanlara sıra ile incesaz takımı, bahriye mızıkaları değişik müzikler ve marşlar çalıyorlardı. Saat birbuçuğu beş dakika geçe, bu büyük deniz yarışıarına bir çifte Haliç iskele sandallarıyla başlanmıştı. Buyarışta Eyüplü Kadir 1.200 yarda mesafeyi 8.20 dakikada alarak birinci oldu. Klüpler arasındagerçekleşen bir çifte klüp futası yarışında Galatasaray'dan Celal Beyin futası 1.200 yarda mesafeyi 7.40dakikada alarak birinci geldi. Fenerbahçe kulübünden İsmet Bey'in futası ikinci geldi.

İki çifte Haliç iskele sandalları müsabakasında 2.000 yarda mesafeyi Hasköylü Aziz'in sandalı10.30 dakikada alarak birinci oldu. İkinciliği de Fenerli Ferhat aldı.

Deniz kuvvetlerinden savaş kayıkları iki çifte gemi kayıkları yarışına üç kayık katıldı. Efrad-ıCedide Mektebi talebesinin kayığı 1.200 yarda mesafeyi 6.57 dakikada alarak birinci, Ertuğrul yatı kayığıda ikinci geldi.

Üç çifte sefain-i harbiye kayıkları müsabakasına da üç kayık katıldı. Tabanca patlar patlamazok gibi yerinden çıkan efrad-ı cedide kayığı hep önde koştu. 2.200 yarda mesafeyi 9.31 dakikada alarakbirinci geldi. İkinciliği de Hamidiye kruvazörünün kayığı kazandı.

Dört kayığın katıldığı altı çifte sefain-i harbiye kayıklarının yarışında da birincilik yine efrad-ıcedide mektebinin arslan efradının kayığında kaldı ve bu kayık 2.000 yarda mesafeyi LOdakikada alarakbirinci, Yavuz'un kayığı da ikinci geldi.

166 Tevhid-i Efkar, 6 Teşrirıievvel1923.167 Tevhid-i Efkar, 6 Teşrirıievvel1923.

167

Page 9: Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu IIataturkilkeleri.deu.edu.tr/ai/uploaded_files/file/...Türk Denizcilik Tarihi Sempozyumu-2010 Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu ii (istanbul

Türk Denizcilik Tarihi Sempozyumu-2010Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu "

(istanbul ve Marmara)

Yine Kulüp futalarının, iskele ve kurtarma sandallarının yarışları yapılıyor; yüzmemüsabakaları gerçekleştiriliyordu.

"Halife Hazretlerİ Yarışlarda"

Saltanat, 1 Kasım 1922' de kaldırılmış; 17 Kasım günü, son Osmanlı Padişahı Sultan Vahtettin,bir zırhlı ya binerek gizlice ülkeyi terk etmişti. Saltanatın kaldırıldığı gün de halifelik makamı saltanatlıkmakamıyla kaldırılmadığı için, bu makam bir süre daha devam etmiş; dönemin politik koşullarını gözealan Atatürk, halifeliğin kaldırılması için bir süre daha beklenmesini uygun bulmuştu. Son halife olarakmeclis tarafından seçilmiş olan Abdülmecit, tantanalı bir şekilde kimi törenlere katılıyor, kendisinigöstermek istiyordu. Bu nedenle 0, deniz yarışıarına da ilgi duymakta; böylece, halk arasına katılmaolanağını bulmaktaydı. Cumhuriyet Türkiyesi 'nin bu ilk deniz eğlence ve yarışıarında Halife Abdülmecitboy göstermekten geri kalmadı. Bir kaynağın belirttiğine göre; "Zat-ı hazret-i hilafetpenahi" saat üçteSöğütlü yatıyla müsabaka "mahalline teşrif buyurmuşlar ve bir müddet yarışıarı seyretdikten sonra avdetetmişlerdi. Bahriye kumandanı Fethi Bey bir motorla Söğütlü'ye giderek halife hazretlerini ziyaret etti.Zat-ı hazreti hilafetpenahi malul gaziler heyeti yanına giderek müsabakaya teşriflerinden dolayıkendilerine "arz-ı teşekkür" ediE heyetin katib-i umumisi Şerafettin Bey'e, kurul üyelerine teşekkür edip;malul gazilere selamlarını iletti i 8.

Kabotajın uygulamaya konulmasından sonra, deniz eğlence ve yarışıarına daha büyük bir önemverildi. °dönemin tek siyasal partisi olan Halk Fırkası bütün il merkezlerine yazdığı yazılarda, bu gününbüyük bir coşkuyla kutlanması gerektiğini söylüyor; böylece, başta kıyı kentler, özellikle de İstanbul veİzmir olmak üzere Türkiye'nin her yerinde denizcilik şenlikleri daha büyük bir coşkuylagerçekleştiriliyordu. Kabotajın ilk yılında deniz şenlikleri İstanbul'da Beykoz'da gerçekleştirildi. Buyarışıarın tam bir düzen ve olgunluk içinde geçmesi için her türlü önlem alınmıştı 169. Önceden hazırlananprograma göre, Beykoz'daki yarışlar 10 Eylül günü yapılacak ve saat sekiz buçukta başlayacaktı. Buyarışıarın pek ilgi çekeceği yönündeki beklenti günlerce basında konunun üzerinde durulması ve öncekiyıllardaki coşkun anlar göz önüne alınarak zaten sürüyordu. Kotralar, motorlar, alarnanalar, Pazarkayıkları, kanca başları arasında yapılacak yarışıardan ayrı olarak, kulüp futaları arasında da yoğun birmücadelenin gerçekleşeceği umuluyordu. Bu yarışlar için, "müsabakalar cidden hararetli olacaktır"yorumları yapılryordu'{". Galatasaraylılar, Beykozlular ve Fenerbahçeliler de bu yarışa yoğun biçimde,olanakları ölçüsünde hazırlanmışlardı. Yarış programları bittikten sonra, eğlenceler yapılması planlanmış;bütün bu etkinlikler, yarışı izlemek için katılacak olan halk arasında büyük bir ilgi ve heyecanoluşturmuştu. Dönemin gazeteleri; yarışıara katılacak klüp leri n büyük bir gayretle çalıştıkları haberiniveriyorlardı I7I. Bu nedenle, bu yılki birincilik yarışlannın, bu yıldan öncekilere göre çok daha çetin birmücadele içinde geçeceği umuluyordu 172. Her zaman olduğu gibi yine Heyet-i Tertibiye kurullarıyarışıarın tam bir düzen içinde geçmesi için önlemler almışlardı 173. Düzenleme kurulu, yarışıarda başarıgösteren kişi ve kulüpler için değişik kupalar hazırlatmıştı. Bu kupalardan ayrı olarak puanını yüksektutabilen kulüplere verilmek üzere şiltler de yaptırılmıştı. Çok zarif, bir sanat eseri olarak nitelendirilenbu şiltlerde, üzerinde kürek çeken bir sporcunun tasvir edildiği görülüyordu. Bundan başka, İstanbulBelediye Başkanı da yine çok puan alarak birinci olacak kulübe verilmek üzere bir kupa hazırlatmıştı 174.

168 Tevhid-i Efkar, 6 Teşrinievvel 1923.169 Yeni Ses, 10 Eylül 1926.170 Yeni Ses, 10 Eylül 1926.171 Yeni Ses, 10 Eylül 1926.172 Yeni Ses, 10 Eylül 1926.173 Yeni Ses, 10 Eylül 1926.174 Yeni Ses, 10 Eylül 1926.

168

Page 10: Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu IIataturkilkeleri.deu.edu.tr/ai/uploaded_files/file/...Türk Denizcilik Tarihi Sempozyumu-2010 Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu ii (istanbul

Türk Denizcilik Tarihi Sempozyumu-2010Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu ii

(istanbul ve Marmara)

Ulusal Denizcilik Bayramı: (Iyd-ı Milli)

Bu tür örnekler, her yıl tekrarlanıp dururdu. Bu sevinç eğlence ve neşesi, bir kültür yaratmaçabalarının göstergesiydi. Kabotajın Birinci yıldönümü nedeniyle Ticaret-i Bahriye Müdürü Zeki Bey şuaçıklamada bulundu: "1 Temmuz 1926 denizcilik tarihimizde unutulmaz bir gün olarak kalacaktır.Denizciliğimizin inkişafına/ gelişmesine mani/ engelolan zincir bu tarihte kırılmıştır. O günden beri,deniz ticaretimiz, her gün biraz daha terakki etmektedir. Bu gün ticaret-i bahriye filomuzun vasıl olduğumiktar 1.591.369 tondur. Memleketin en feyizli bir ticaret sahası olan gemiciliğin inkişafı için dahamüsaid kanunların tatbiki icab etmektedir. Gemicilere kredi vesaire hususatı ihtiva edeni içeren kanunlarpeyderpey/ aralıklar halinde çıkacaktır" ...

Bu önemli bir aşamaydı. Türk denizciliği ve deniz ticareti emekleme aşamasından ayaklarıüzerine dikilme aşamasına geçiyordu. Beklenen bu aşamadan sonra koşmasıydı. Zeki Bey'in yorum vebeklentilerini yayınlayan dönemin gazetelerinden birinde bu konu ile ilgili şu yorum yer almaktaydı: "Buyıl merasim yapılmayacaktır. Ancak haber aldığımıza göre Ticaret-i Bahriye Müdüriyeti ıTemmuz'unTürk denizciliği için bir "Iyd-ı Milli"lUlusal Bayram ittihaz edilmesi hususunda girişimlerdebulunmuştur. Bu teşebbüs onaylandığı takdirde gelecek seneden itibaren ı Temmuz gemicilerimiztarafından bayram olarak kutlanacaktır" i75 .••

Böylelikle, gelecek yıllarda, ı Temmuz Günü, Türk denizcilerinin bayram günü olaraköngörülmüş oluyordu.

Bu tarih artık, büyük bir coşku nedeni olarak algılanıyordu 176.

Sonuç:

Kuşkusuz, Türkler tarih sahnesine çıkışlarından bu yana denizlerle uğraşmış bir ulus değillerdi.Ancak onlar, yüksek derecede uyum sağlama yetenekleriyle, denizlerle tanıştıkları anlardan buyana hızladenizlerde bir güç haline gelmeyi başardılar. Temel sorun, Türkler'in Sanayi Devrimi'ni kaçırmışolmalarıydı. Her alanda görülen geri kalış, denizcilik alanında da kendisini gösterdi. Yeni TürkiyeCumhuriyeti'nin kurulmasından sonra, her alanda görülen derlenip toparlanma, yeni ülkülere yönelmeçabası, denizcilik alanında da görüldü. Böylece, bir denizcilik kültürü ve bilinci yaratma çabası yolunagittiler. Kabotaj bayramları, bunun en önemli sonuçlarından birisiydi. Türkler, kabotaj hakkını eldeetmeyi bir ulusal bayram olarak kutlama derecesinde önemsemişlerdi.

Ancak ne yazık ki bu ülkü ve heyecan, Atatürk'ün ölümünden sonra eski coşkusunu ve etkisiniyitirdi. İkinci Dünya Savaşı, bu konuda da önemli aksamalar yarattı. Böylece, bi~ unutma hastalığı gibi,cumhuriyetin ilk yıllarında görülen deniz heyecanı ve kültürü yaratma çabaları, tarihsel sürecin doğalakışına bırakılarak önemsizleşmesine göz yumuldu. Bulundukları coğrafya, her yönden Türkler'in denizcibir kimlik edinmeleri için sayısız olanakları önlerine sunuyor. Yeter ki gözler şöyle bir haritaya dikkatlibaksın; geçmişte yaşananlar bir ölçüde anımsansın ...

175 Milliyet, 1 Temmuz 1928.176 Konunun süreç içindeki ayrıntıları şurada bulunabilir: Kemal Arı, -İzmir' den Bakışla-Türkiye' de Kabotaj: (Haklar, Kazanımlar, Bayramlar), Deniz Ticaret Odası İzmir ŞubesiBaşkanlığı yay., İzmir, 2010; yine bkz. Aynı yazar, Türk Ticaret-i Bahriyesi ve MübadeleGemileri, Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi Başkanlığı yay., İzmir, 2009.

169