uluslararasiisamveri.org/pdfdrg/d138879/2004/2004_mermera.pdfenver behnan Şapolyo. mezhepler ve...
TRANSCRIPT
ULUSLARARASI .. .. .
TURK DUNYASI INANÇ . . .
MERKEZLERI KONGRESI . .
BILDIRILERI
23-27 EYLÜL 2002
MERSİN
ANKARA - 2004
OSMANLIKÜLTÜR VE EDEBiYATINA KAYNAKLIK
EDEN BİR İNANÇ MERKEZi: MEVLEVİLİK
Doç. Dr. Ahmet MER1v1ER*
Tasavvuf ve Osmanlılar
Tasavvuf, İslam dininin bünyesinde kendine özgü teorileri ve anlayışla
n olan bir inanç sistemidir. Tasavvuf tarihinde Arap ve Türk kökenli bir çok
tarikat vardır. Tasavvufun en temel noktası insan ve birliktir. Tasavvuf ehli,
tarikatlar aracılığıyla bir yandan kişinin kendi dünyasına, bir yandan da, kişi
nin sosyal varlık yapısındaki birlik anlayışına halk kitlelerini peşine düşür
meyi başarmıştır. B undan dolayı inanç merkezlerini toplumun dinamikleri ve
moral unsurlan arasında saymak yerinde olur1.
Tasavvuf, sadece dinle ilgili bir olgu değil, siyası, askeri, ilmi, sosyal ve
kültürel unsurlan da bünyesinde taşır. Bu bakımdan tasavvuf, çok yönlü bir
kavramdır. Türk tarihinde, Osmanlılardan önce de, Osmanlılar zamanında
da, çeşitli inanç merkezleri bulunmaktaydı. Anadolu'nun Türkleşmesinde ve
İslam'ın yayılmasında; Osmanlı devletinin kuruluşunda ve Rumeli'nin iska
nında Horasan erenlerinin, bir başka deyişle kolonizatör Ti.irk dervişlerinin
rolü çok bi.iyi.iktür2.
>ı< ÇJazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakiiltesi Öğretim Üyesi.
Enver Behnan Şapolyo. Mezhepler ve Tarikatlar, Istanbul 1964, s.448 ;Abdülbaki Gölpı
nıırlı. Mevlana Celiileddin, Istanbul 1959. s.l40-152; Annemaric Schimmel, Ta~avvufun Boyutlan, lsranbul 1982, s.279 ; Musrafa Kara, Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi, Istanbul
1985. Ya~ai- Nuri Özrurk, Tasavvufun Ruhu ve Tarikatlar, Istanbul 1988, s. 104; Musrafa
Kara. "Osmanlı larda Ta~avvuf ve Tarikatlar" Osmanlı Ansiklopedisi, C. I. Istanbul 1996.
s.l91 ; Suraıya Faroqhı, Osmanlı Külrurü ve Gündelik Yaşam , Istanbul 2002, s.29.
2 Fuad Köprülü, Türk Edebiyatında Uk Muta~avvuflar, Istanbul, s.20 1-203 ; Ömer Lütfi Bar
kan, "Kolonizatör Türk Dervişleri" Vakıflar Dergisi, Istanbul 1942, C.Il, S. 2, s.279-304:
Fuad Köprülü, Osmanlı Imparatorluğunun Kuruluşu, Istanbul ı 98 ı, s.l61 ; Mehmet Şeker,
Fetihlerle Anadolu'nun Türkleşmesi ve lslll.mlaşması, Ankara 1991 ; Mehmed İbrahim. "Eski Yugoslavya Sınırlan Dahilinde Tarikat Hareketlerinin Tarih Içindeki Gelişimi ve
Önemi" Vakıflar Dergisi, S.24, Ankara 1994,s.291-306 ; Selçuk Eraydın. Tasavvuf ve Ta
rikatlar, Istanbul 1997, s.299-301
813
Osmanlı devleti, Türk ve dünya tarihinde önemli bir yeri olan cihan dev
letidir. Bu devletin aşiretten cihan devleti haline gelmesinde, tarihi, sosyal,
askeri ve din.i unsurlann payı olduğu kadar, tasavvufun da büyük rolü olmuş
tur. Fuad Köprülü, Batılı bilim adamlanndan H. A. Gibbons'un, Osmanlıia
nn kuruluşundaki "Devlet-Tarikat" ilişkisi görüşünü eleştiriise de, kendisi
Horasan erenlerinin Osmanlı sultanlarıyla ilişkide olduğunu belirtıneden ge
çememiştir3. Osmanlı Devletinin "Devlet-Tarikat" konusu çok açık olma
makla beraber, I. Murad'ın son senelerinden itibaren Osmanlı devlet adamla
n ile Mevlevilerin arasında iyi ilişkilerin olduğu bilinmektedi.f4.
Osmanlılar devrinde ve coğrafyasında Halvetiyye; Nakşibendiyye, Kadi
riyye, Bayramiyye, Mevlev!yye ve Bektaşiyye gibi büyük inanç m~rkezleri
yer alrnıştır5. Bu tarikatlar yaşamış, gelişmiş ve yayılmış ise de, Osmanlı
devletinin sosyal ve siyası hayatını doğrudan etkisi altına alan Türk kökenli
iki büyük inanç merkezi öne çıkmıştır. Bunlardan biri Bektaşilik, diğeri Mev
levilik. Bektaşilik, daha çok halk tarikatı olmuş, Yeniçerilerce; Mevlevilik
ise, aydınlann inanç merkezi olmuş, Sultanlar ve devlet adamlannca destek
lenrnişlerdir6.
3 Fuad Köprlilü, a.g.e., s.40-41. 4 Hasan Küçük. Osmanlı Devletini Tarih Sahnesine Çıkaran Kuvvetlerden Biri: Tarikatlar ve
Türkler Üzerine Müsbet Tesirleri, Istanbul 1976, s.I50-191Mustafa Kara, Tekkeler ve Zaviyeler, lst!!nbul 1980, Alıdülbaki Gölpınarlı , Mevlana'dan Sonra Mevlevilik, Istanbul 1983, s.335 ; lrfan Gündüz, Osmanlılarda Devlet-Tekke Münasebetleri, Istanbul 1984, s.J4-69; Nejat Göyünç, "Osmanlı Devlet.inde Mevleviler" Belleten, C. LV/213, (Agtlstos 1991) Ankara, s.352 ; .. A. Yaşar Ocak, ''Türkiye Tarihinde Merkezi iktidar ve Mevleviler" S.Ü. Türkiyat Araşurmalan Dergisi, C.l Konya ~996, s.l7-22; Reşat Öngören, Osmanlılarda Tasavvuf, Istanbul 2000, s. 235-402 ; Necdet Yılmaz, Osmanlı Toplumunda Tasavvuf, Istanbul 2001, s. 429-479 ;
5 Bu konuda bilgi ve önemli dipnotlar için Bkz. Reşat Öngören, a.g.e., s.27-229; Necdet Yılmaz. a.g.e., s.53-425, Selçuk Eraydın, a.g.e., s. 299-301.
6 Yılmaz Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi, C.X. lstanbul 1983, s.368 ; !smail Hakkı Uzunçarşılı. Osmanlı Tarihi. C.Ill, Ankara 1983, Ss.l27.
814
Osmanlı Kültürü ve Mevlevflik
Büyük devletler, maddi güçleri yanında sahip olduklan kültür değerleIiyle ün yapar·ve yaşarlar. Osmanlı devleti de, bir cihan devleti olarak birçok kültür varlıklarına sahiptir. Bunlardan biri de Mevlevlliktir.
' Mevlevllik, konusu itibariyle çok geniştir. Bu tarikat, Çelebilik, dergah-lar, dergahlardaki usul-erkan ve bu dergahlarda yetişen önemli şahsiyetler hakkında bugüne kadar yerli ve yabancı bilim adamlarınca pek çok araştırmalar yapılmıştrr. Biz, bu tebliğimizde Mevlevtliğin Osmanlı kültür ve ede
biyatina yansımalarını bugüne kadar satır arası kalmış konulan üzerinde durmaya çalışacağız.
Mevlevilik, MevHina'nın manevi mirası üzerine oğlu Sultan Veled tarafından kurulan ve mu Arif Çelebiyle yayılmaya başlayan bir tarikat olduğunda bütün kaynaklar hem fikirdir?. Bu görüşün kanaatlınce eksik olduğuna
inarunaktayım . Şöyle ki, Mevlana'nın Şems ile ilişkisi, Şeyh Selahaddin'den sonra kendisine hemdem ve halife olarak Çelebi Hüsarneddin'i seçmesi&; etrafındakilere "Ona baş eğin, önünde acizcesine kanatlarını yere gerin, bütün buynıklannı yerini getirin, sevgisini canıruzm ta içine ekin, o rahmet madenidir, Allah nurudur"9 sözlerini, Mevlana'nın "Kerem sahibi olan Siilih kimsele~l~ olmanızı vasiyet. ederim" 10 rivayetlerini; Çelebi Hi.isarneddin'in on
beş sene Mevlana'nın sohbetinde bulunduğunu, Mevlana'dan sonra dokuz sene irşad makarrunda, MevHina'nın postunda oturduğunu göz önüne alacak olursak, bu tarikatın temelleri daha Mevlana'nın zamanında manevi olarak atıldığını, daha sonra oğlu Sultan Veled tarafından sistemleştirilip geliştiğini söy.lemek daha doğru olur düşüncesindeyim.
7 Abdülbaki Gölpınarlt, "Mevlevilik" Islam Ansiklopedisi, C. VIII, Istanbul 1971, s. 167 ; Abdülbaki Göl pınarlı, a.g.e .. s. 18-52 ; Asaf Hal et Çelebi, Mevlana ve Mevlevilik. Istanbul 1957, s.l47-201 ; Emine Yeni Terzi, MevHina Celfileddin ROmt, Ankara 1995, s.l-18; Osman Hordta, "MevHina ve Divan Şairleri" Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakülıesi Dergisi,Osmanlı Devleti'nin .Kuruluşunun 700. Yılı Özel Sayısı (Ekim 1999) Ankara, s.43-56.
8 A. Selahaddin Hidayetoglu, Hazret-i MevHlna Muhammed CeUUeddin-i ROmt, Konya , s.38-40.
9 Sultan Veled, lbtida-name, (Çev. Abdülbaki Gölpınarlı). Ankara 1976. s.93; A. Selahaddin Hidayetogıu. a.g.e .. s.43.
10 Ahmed EfHl.kt. Ariflerin Menkıbeleri .. (Çev. Tahsin Yazıcı).C.Il. Istanbul 1964, .~.3/574
815
Mevlevllik, başlangıçta Konya merkezli ve bu bölgeye yakın Kütahya,
Amasya gibi yerleşim bölgelerin~öy ve kasabalarda Şeyhleri tarafından
kurulmuş bir inanç merkeziydi. Osmanlı devletinin kuruluş devresinden son
ra, bu inanç merkezi köyde, kasaba değil, şehirlerde kurulmaya başlamıştır.
OsmanWarın zaptettikleri, yerleştikleri yerler neresiyse, Mevlevi dergahları
da, oralara kadar uzanrruştır. Bu inanç merkezi, Osmanlı devleti süresince
Anadolu, Balkanlar, Ortadoğu, Arabistan ve Afrika'nm kuzeyine kadar uza
nan geniş bir coğrafyayı kapsamıştır11.
Mevlevllik ile Mevlana'yı birbirinden ayırmak zordur. Mevlevilik Mevlana, Mevlana da Mevlevlliktir. Mevlevilik, Mevlana'nın hayat çizgisi ve te
fekki.iri.i üzerine kurulmuştur. Mevlana, Müsliimariıı.ğı kuru kuralcılıktan, Kur' an' ı yasaklar manzumesi şeklinde yorumlamaktan kurtaran büyük şair
ve ınütefekkirdir. Mevlana, tefekkür dünyasında insanın ve hayatın bütün gü
zellik unsurlannı insanlığa yaymaya çalışnuştır. Bir araştırmacının dediği gi
bi, Mevlana'nın en büyük tarafı, bi.iti.in zıtlıkları banştırarak birliği kucakla
masıdır. Dünya zıtlıklar a.Ierni değil midir?
Mevlana'nın dünya görüşünün merkezinde insanı buluyoruz. Bunun için
O büyük insan manevi yokuluğunu ve olgunluğa ermesini şu sözüyle dile ge
tirmiştir:
Hamdcm, piştim, yandım 12
Mevlana'nın tasavvufu, irfan, aşk ve cezbe aleminde olgunlaşmadır. On
da insan toplum içindeki ferttir. Iradesine sahip, sorumluluğu olan kişilerdir.
İnsanı kaderine hapseden fatalizmin yeri Mevlana'da yoktur. Sebepler aıe
minde çalışmak gerekir. İnsana yakışan da, budur. Mevlana, daima hayatın gerçeklerini görür ve o gerçeklerden kaçmaz. O, miskinliği reddeden hayatın
içinde yaşamıştır. MevHina, tefekkUr olarak vizyon, yani hik.rnetin derinliği-
. ne giden yolu keşfetmeye çalışnuştır. Tasavvuf ehli de, insanın kemalini üç
11 Erdem Yücel, "Istanbul Mevlevlhiine1eri" Hayat Tarih MecmOası, S. 1 ı. Aralık 1969. s.28· 33 ; Abdülbaki Göl pınarlı, a.g.e., s.244-266 ; Mehmet Önder, "Konya Mev1evl Dergahı ve
Mev1evlhaneler" IX. Vakıf Haftası Kitabı, Ankara 1992. s.2S; Reşat Öngören, a.g.e.,s.205·
218 ; Necdet Yılmaz. a.g.e., s.2S 1-252 ; 12 Midhm Bahari Beytur. Mesnevi Gözüyle Mevlana Şiirler. Aşk ve Felsefesi. Istanbul 1965.
s .96
816
mana üzerine oturtrnarruş mıdır? Bilmek, bulmak ve olmak. Büyük tefekkür
sahibi Mevlana da, ömrünü bu üç manaya adamamış mıy&l3?
İnsana saygıyı Hakk' a saygı bilen o yüce insan, ilim ve sanatı kendisin
de toplayandır. Uim teoriye dayanan, vasıtalı olarak edindiğimiz bilgiler. Sa
nat ise, vasıtasız duyu verilerinin, yani estetik. yanında din ve ahlakı da, içi
ne alacak kadar geniştirl4_ Buna göre, insanı tanımanın yolu ilim ve sanattan
geçmektedir. Bir yabancı yazar da, "Sanat daimi bir haldir" der. Derdimiz bu
muhtasar sözlerle Mevlana'yı anlatmak değil, asıl maksadırruz Mevlevlliğin
temelind~kileri sergilemektir.
Mevlevlliğin diğer tarikatlar gibi kendine özgü usul ve erkarn vardır.
Mevlevi ayininin bütün sembollerini, Mevlevi macerasını Şeyh Gilib'in şu
sözleriyle sunalıml5:
Bu şeb pe11ev salıp nagô.h ô.h-L subhgiihtler
Açıldı nur-ı çeşmüm Ruşen oldu hep siytihller
Hilal ii'bedr olup derya-yı istiğraka mtihfler
Tecelli kıldı birden intiziir-ı gtih- gahfler
Gözü m düş oldu gördüm bir güruhu hep küliihtler
Aceb heybet aceb şevket aceb tarz-ı Ilahller
lşôrllt-ı dakfki lllem-i alevtilden bfrun
Maktımat-ı garfbi fikr-i ehl-i halden bfrun
lmamc'ln ile gavs aktab ile abdaldan biran
Huliisa tilem-i digerde hal u kalden bfrun
Gözüm düş oldu gördüm bir güruhu hep küliihfler
Aceb heybet aceb şevket aceb tarz-ı lldhfler
13 Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlana Celaleddin, lstanbull959, s.l68-188.
14 Erol Güngör, Islamın Bugünkü Meseleleri, Istanbul ı 983, s.l ı 3-1 15. 15 Şeyh Galib, Divan, (Haz. Naci Okçu), C. I, Ankara ı 993, s.348-350.
817
818
Kimi mest-i mahabbet /ıilne-i hamrnlirdan gelmiş
Kimi medhuş-ı hayret şu'lrrdfdôrdan gelmiş
Kimi hurşide benzer cilem-i enviırdan gelmiş
Kimi varmış diyeir-ı vahdete tekrardan gelmiş
Gözüm düş oldu gördüm bir güruhu hep külclhfler
Aceb heybel ace~ şevket aceb tarz-ı Ilahller
Ketlim-ı samtı de1yalar gibi pür-cuş söylerler
Mahabbet razmı birbirine hamuş söylerler
Be-her dem huş der hem sırrını bf-hCtş söylerler
Rumuz-ı aşkı cümle bf-zeban u guş söylerler
Gözüm düş oldu gördüm bir gürlihu hep külahfler
Aceb heybet aceb şevket aceb tarz-1 Ilahller
, Zerafet sebkına (fr/iğ edip keşf ü keranu1tı
Tecellaya çıkarmışlar vetayet ii makamatı
Götürmüşler harim-i ziihde vermişler harliblitı
Libas-ı.fakr içinde gizlemişler vecd ü halatı
Gözilm düş oldu gördüm bir giiruhu hep külahfler
Aceb heybet aceb şevket aceb ta17.-ı lllihfler
Melekler reşk ederbir tavr u adiıb u rüsumu var
M elikler môlik olmaz de.ff üney tabi u kudumu var
Senıli' meydtuwıın hem mihr ü me h çarh u nücunıu var
Hususa içlerinde zat-ı M evilinli-yı Rumi var
Gözüm düş oldu gördüm bir gürıihu hep külahfler
Aceb heybel aceb şevket aceb ta17.-ı lla/ıfler
Vücud-ı mutlak üzre devrederler ayn-ı vahdetde
Kamu hurşldveş tenha gezer kesretde halvetde
Medar-ı pay-ı seyri nokta-i gayb-ı hüviyyetde
Visal-i .w.f bulmuşlar biday~tde nihii.yetde
Gözilm düş oldu gördüm bir güruhu hep küllihfler
Aceb heybet aceb şevket aceb tarz-ı Ilahller
Şeh-i mülk-i kanaat her biri anka hümayız der
Vücud-ı pute-i ikstre koyduk ktyayız der
Zer-i mahbub- ı aşkız sikkemiz var bt-recayız der
Cemi'li Hazret-i Monlaya onlar htlk-i payız der
Gözilm düş oldu gördüm bir güruhu hep killahller
Aceb heybet aceb şevket aceb tarz-ı llahfler
Çü oldum can u dilden mahzar-z aşk olmağa tô.lib
Düşüp bir ateşe seyr eyledim her su vü her canib
Harfnı-i htls-ı bezmi vasla oldu htltırım calib
Bu beyti okudu ol meclisin bir mahremi Galib
Gözilm düş oldu gördüm bir güruhu hep külô.hfler
Aceb heybet aceb şevket aceb tarz-ı Ilaht/er
Mevlevllerin evi anlamına gelen Mevlevihaneler, bu tarikatın icra yerle
ndir. Osmanlı coğrafyasında önemli merkezlerde bulunan ve "Matbah, sema
hane, mutrib-hane, selamlık, harem dairesi, meşk-hane, hücre, türbe ve ha
muşan" bölümlerinden oluşan külliye şeklindeki Mevlevihanelerde Mevla
na'nın hayatı, düşünceleri aktanlmış, dıvfuıı ve bilhassa Mesnevisi okutulmuştur16.
l6 Abdülbaki Gölpınarlı, MevHina'dan Sonra Mevlevtlik, Istanbul 1983, s.389-408.
819
Mevlevi'haneler bir terbiye, bir eğitim yuvasıdır. İnsanı maddi' ve manevi' olgunluğa eriştirme dergahlan~ gayesidir. "Adalet, iyilik, hoş görü merhamet, şefkat, vefalılık, fedakarlık, yardımlaşma" gibi kavramlar dini' inançlarla şekillenir, zenginleşir. Bir çok inanç merkezlerinde görülen bu eğitim, Mevlevi dergahlarında daha ön plandadır. Mevlevi'leri diğer inanç merkezlerinden ayıran en önemli vasillardan biri de, şudur: Mevlevi'hanelerde çekilen çile, halvet ve riyazet şeklinde değil, hizmet şeklindedir.
Başlangıçta Mevlevihanelerin yapılışı, gelir gid~rleri o dergahı kuran şeyh ve ona yapılan yardın;ılarla karşılanıyordu. Daha sonra bunların yapılışı, gelir gideri, Osmanlılar devrinde kurulan vakıflar ve devlet tarafından karşılanır olmuştur17.1nanç merkezlerinin halk üzerinde çok büyük etkisini gören zamanın Osmanlı idarecileri, Mevlevi şeyhlerine araziler bağışiayarak kendi bölgelerinde onların yerleşmesini isternişlerdir. Türk devlet geleneğinde evliyalann türbeleri ve zaviyeleri çok değerli miras sayılmıştır. Osmanlılar da, fethettikleri yerlerde Mevlevt dergahlan kurarak, kısa zamanda bu bölgeleri, dinl, sosyal ve kültürel merkez haline getirmişlerdir. Belirli bir der
gahın derviş ve muhibleri de, evliyalarla özdeştirildiğinde kurulan dergahın bulunduğu kent kısa yoldan ün, aynı zamanda Osmanlı kentine diğerlerinden
farklı bi.r kimlik ka.zandınyordu. Küreselleşen dünyarrıızda kültür ve inanç merkezlerinin ve kimlik çizgisinin ne kadar önemli olduğunun delili ve göstergesini de, Osmanlının bu siyasetinde görmemiz mümkündür.
Mevlevihaneler, Osmanlı devleti zamanında her ülke ve bölgesinde as·ır
larca edebiyatın, sanatın, kültürün feyz açan ocaklan olmuştur. Dar ve katı
görüşlü din adamlarına karşı, fikir ve sanat adamlan Mevlevi'lerce konınmuş
lardır. Mevlana'nın "Eski erenler öz varlığı aşağılatmak için, dilenmeyi hoş görmüşlerdir, ama biz, bizi sevenlere bu kapıyı kapattık. Herkes iş tutmalı, emeğiyle geçinmelidir. Böyle davranmayanlar bizden değildir" 18 sözleri Mevlana'ya tabi olanlan herhalde çalışmaya zorlarınş ve bu arada Mevlevihanelerde sanat ala.Il!llda verimli çalışmalar yapılmıştır. Edebiyat ve sanayinin bütün şubeleri bu feyizli ocaklarda gösterilmekte idi. Bu kibar ve asil tarikat evlerinde yüzlerce alim, şair, hattat, müzehhib, nakkaş, musikişinas,
mücellid, oymacı, tabib dervişler manevi feyizleri maddi hünerlerle tamam-
17 Abdülbaki Gölpınarlı, a.g.e., s.244-266.
1.8 Hamit Arba~, "Mevlevl Sanatçılar) Türkler, C . XI, Ankara 2002, 93;
820
larnışlardır19. Osmanlı devrindeki bu sanatkarları yüzyıllara ve sanatıarına
göre şöyle sıralayabiliriz20:
Hattatlar: (XIII. Ve YJV.yy.) Ahmed Efiili Dede, Hacı el-Mevlevt, Ha
san Dede, Mahmud Muhanuned el-Mevlevt, Mehmed bin Abdullah el-Kone
vt, Mehmed bin Hüseyin el-Mev1evi, Abdullahoğlu Muhanuned el-Mevlevi,
Nizameddin Dede, Nizameddin-i Hattat; (X.V.yy.) Ahmed bin Ali el-Mevle
vi, Konyalı Yusuf~ (XVI. yy.) Abdtilbaki el-Mevlevi, Bali Dede, Bursalı Fah
ri, Mesud bin Mahmud el-Mevlevt; (XVTI. yy.) Derviş Abdi, Şeyh Ahmed
Gavsi p ede, Cevri Dede, Fasih Ahmed Dede, Derviş Hüseyin, Hüseyin bin
Muhammed el-Mevlevi, Derviş Hüseyin bin Sinan, Mehmed Dede, Derviş
Mehmed el- Mevlevi, Receb Dede, Şeyh Sunuilah Amasi; (XVITI. yy.) Ab
dullah Efendi (Enis Mevlevi), Abdtilbaki Arif, II. Derviş Ali (Anbarcızade), Ali Dede Hüdhüd, Emini Mehmed Bey, Seyyid Feyzullah bin Mehmed, Der
viş İbrahim bin Ramazan, İbrahim Daimi, Lutfullalı Efendi, Mehmed Arif el
Mevlevf, Mustafa Dede bin mehmed, Mustafa Itri' (Buhurizade), Mustafa Sa
mi (Arpaeminizade), Nak.kaşzade Mehmed Taib, Şeyh Osman Nayi Dede tb
ni İbrahim, Hacı Raşid Lutfullah, Süleyman Nahifi, Seyyid Yusuf Nesib De
de.
M üzehhipler: Mesneviyi ilk tezhibleyen Muhlis bin Abdullah, Sultan
Veled dervişlerinden olan Muhammed bin Abdullah el-Konevi el-Veledl, II. Mahmud dönemi .müzehhiblerinden Hacı Dede, Mevlevi Süleyman Efendi,
Nakşi Dede, Haşim Dede.
Mücellidler: Ebubekir el-Cildi el-Mevlevi, Mehmed Said Hemdem Çe
lebi.
Makta' İmal edenler: Cevı:i, Fikrl, Resmi, Sırrı, Hakkı
19 Şehabeddin "Türk Nakış Tarihinde Mevleviler" Milli MecmOa, S.42-54. İstanbul 134l,s.680.
20 Süheyl Ünver, "Selçuklularda ve Osmanlılarda Resim, Tezhib ve Minyattlr" Türk Tarihinin Anahatları, XI ( 1934), s.3-32; Şehabeddin Uzluk, Mevlevilikte Resim Resimde Mevleviler. Ankara 1957, s.53 ; Şevket Rado, Türk hattatları, Istanbul 1984, s.93 ; Ali Haydar Bayat, "Hüsn-i hat sanatında Mevlevilik ve Mevleviler" S.Ü. IV. Milli Mevlana Kongresi, Konya 1989. s.81-l01 ;
Harnit Arbaş, a.g.md., s.95-97.
821
Kağıt Oyma Sanatkarlan: Bursalı Fahri, Bursa muhibbi Mevlev1 Ema
netçi Hacı Halil Hilmi Efendi, Eyyubi(Derviş Hasan Dede), Konyalı Hacı
Raşid Lutfullah, Mehmed bin Gazanfer Süleymanü'l-Mevlevl.
Duvar Resmi Yapanlar: Abdürrahmanü'l-Mevlevi, Konyalı Mahbub
Efendi.
Ressamlar: (XIII. yy.) Konyalı Ressam Ahmed, Alaeddin Siryanus, Ay
nüddevle-i Rı1m1, Şeyh Bedreddin-i Yavaş el-Marı1f bin Nakkaş; (XIV. yy.)
Hacıyü'l-Mevlevi, (XV., XVI. ve XVII. yy.) Abdürrahmanü'l-Mevlev1, Ah
med (Faslhl), Asar1 (Esedi), Mevlev! Behzad, Fasih, Derviş Haşirni, Medarı
Mustafa, Mehmed Dede (Fenni Dede). Nakleaş Dede; (XVTII. yy.) Derviş
Abi, Hasib Dede, Hüsnü Yusuf, Mustafa Ağa, Müsahib Said Efendi:
Ağaç İşleriyle Uğraşanlar: Bedreddin-i Neccar-ı Mevlev!, Sinaeddin-i
Neccar, Mahmud-ı Neccar, Hümamüddin Muhammed bin Künlk el- Konevl.
Mimarlar: Abdülvahid bin Selim, Kaluyan el- Mevlevi, Kölük bin Ab
dullah.
Cam Ustalan: Mevlev! Mehmed Dede
Çini Ustalan: Ahmed bin Abdullah bin Aslihl.
Hakkakler: Nazif Dede, Fethi Dede, De b bab Ahmed dede, Mevlev1 mu
hibbi Fenill.
Kalemtıraşçılar: Şeyh Osman Mevlevi', Galatalı Recru, Resmi', Değir
menci İbrahim Recru.
Saatçiler: Ahmed Gülşeni el-Mevlevi, Es-Seyyid Hüseyin Haki bin Ah
med Efllli, Mehmed Şükrü, Ahmed Efiili Dede. Bu listeyi verınemizin se
bebi, Mevleviliğin ı::ürk plastik sanatıanna olan etkisini göstermek, Mevlevi
hanelerin ne denli görev yaptıklarına işaret etmektir. Mevlevilikte musikl,
Mevlana'nın onu aşk ve düşünce unsuru olarak tanımasından doğmuştur.
MOsiki tarihinde bir Mevlevı mOsiki ortaya çıkmıştır. MOsikiye teksif müzi
ği kazandıran Mevleviler olmuştur. Bu konu, başlı başına ayn bir inceleme
gerektiren bir · husus olduğu için, burada M ev levi musiklşinasların meşhur
822
olanlarının adlanın vermekle yetineceğiz21: İlk Mevlev1 ayinini besteleyen,
Edirne Mevlevihanesinin aşçıbaşısı olarak bilinen Kılçek Mustafa Efendi,
başlı başına e~ol olan Im, Abdülbaki Nasır Dede, Nay1 Osman dede, Ali Nut
kl Dede ...
Satır arası bir nokta da, Tanpı~ar'ın şu tespitidir: "Tarikat olarak Mevle
vlliği esas çizgileriyle Sultan Veled kurar. Fakat teşrWitı, nezaketi, terbiyesi,
sülGkun ve ayinin erkanı tıpkı müsikisi gibi daha sonraki zamanın, Osmanlı
devrinin ve biraz da, İstanbul' und ur. Ve şüphesiz ki kültürümüzün en yüksek
tarafıdır"~2. Bu ifadeden de, anlaşılacağı üzere, Mevlevilik ile Osmanlı kül
türü adeta iç içe geçmiş; Mevlevililc gelişmişliğini, yaygınlığını ve usullerin
deki değişikliği Osmanlı devlet i~aresine, Osmanlılar da, hoş göri.isünü, sa
natını, ki.iltiiri.ini.i, edebiyatını Mevleviliğe borçludur desek herhalde mübala
ğa etmiş olmayız. Bunun bir örneğini de, Osmanlı'nın "Modernleşme" döne
mi sayılan III. Selim ile ŞeyhGalibarasındaki dostluktur. Mevlevlliğin mo
dernleşme hareketi karşısında aldığı ikili tavnn hikayesi uzundur. Burada şu
nu belirtmekte büyük yarar var sanırım. Şeyh Gilib bu kritik dönemde, ken
disini yetiştiren Ebubekir Dede ailesinin modernleşme yanlısı çizgisini refe
rans alan kişiliğiyle ön plana çıkmış, aralannda kan bağı olmadığı halde, ai
lenin doğal bir üyesi gibi, Galata Mevlev1hanesi şeyhliğini üstlenmiştir23. Yılmaz Öztuna, bir eserinde24 "Osmanlı Türk kültürünün oluştuğu sosyal
toplum ilim ve sanatı seven, onlara saygılı bir toplum" olarak kaydeder. Böy
le bir tespitte herhalde M ev leviliğin payı az değildir. Tan pınar' dan söz etmiş
ken, O, Mevlevilik,eşitler arasında geçen bir maceradır" der ve Şeyh Ga
lib 'den şu örneği verir:
Hoşca bak ztitına kim zübde-i tilemsilı sen
lvierdiim-i dfde-i ekvô.n olan lllemsin sen
. 2 1 Laika Karabey, "Mevlana MOsikl" Türk Yurdu, C.III, 8-10 (Temmuz 1964) Ankara, s. 90-
91; Abdiiibaki Gölpınarlı, a.g.e .. s.455-465 ; Ayhan Songar, "Hazret-i MevlAnA ve MOsi
ktmiz" S. Ü. 2. Millt Mevlana Kongresi, 3-5 Mayıs 1986, Konya, s.3-7 22 Ahmed Harndi Tanpınar, Beş şehir, İstanbul 1969, s.lOO.
23 Ekrem Işın, "Mevlevtliğin Osmanlı Modernleşmesindeki Yeri ve Şeyh Galib" Şeyh Galib
Kitabı, İstanbul 1995, s.52-53. 24 Yılmaz Özuına, Biiyük Türkiye Tarihi, C.X, İstanbul 1983, s.458.
823
Buraya kadar Mevlana, Mevlevilik ve Mevlevthaneler üzerinde durduk. Osmanlı sultanlan hem şair hem de padişahular. Bunların çoğu sanattan anlayan, sanatçılara değer veren insanlardı. Yukanda belirttiğimiz gibi sanatı, edebiyatı, terbiyeyi ve aydınların düşünce ve yaşamasım ön planda olan Mevlevilik, Osmanlı sultanlannın büyük sevgi ve saygı besledikleri bir inanç merkezidir. Bu inanç merkezinin devlet tarikatı olmasında Mevleviliğin payı olduğu kadar, Mevlana'nın büyüklüğünün de, rolü vardır. Mesela, Kanüni Konya'yı ziyaret etmiş, Mevlana'nın sandukasım öpmüş, Mesnevi-i şerif
okuyup sema eden dervişlere katılmıştır. Yine Kanuni, döneminde Şeyhülislam olan Çivizade Muhyiddin Mehmed Efendi Mevlana'nın kafır olduğuna dair bir fetva yazması üzerine onu Şeyhülislamlıktan azletmiştir. Yavuz Sultan selim, Arabistan ve Mısır seferlerine giderken Mevlana türbes~ ziyaret edip türbeyanına su getirterek bir şad.ırvan yaptumıştır. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür25.
Mevlevflikte Şiir, Şiirde Mevlevllik
Büyük ~utasavvuf ve düşünür Mevlana'nın düşünce sistemi üç esas üzerine. kurulmuştur: Şiir, sema ve müsiki. Bu büyük insan, duygu ve düşüncelerini insanlara şiirle duyurmuştur. Mevlana'nın bütün eserleri, özellikle
Divan-ı Kebir ve Mesnevisi Osmanlı aydınını etkilediği gibi, şairlerini de etki altına almıştır. Osmanlı şairlerinin bir kısmı divan geleneği içerisinde Mevlana' dan etkilenmiş, bir kısmı ise, Mevlevi kültürünü merkez tutarak Divan edebiyatı geleneğinden yararlanmıştır. Konumuzun başlığı da, bunun
işaretidir.
Mevlevihanelerini yöneten Mevlevi şeyhlerinin şiirden anlamalan yaptıklan görev gereği zorunluluktu. Çünkü, Mevlana'nın Mesnevisini ve Divan-ı Kebirini okurken ve onların şerhlerini yaparken şiirden anlamak ve belagatın inceliklerine vukuf olmak gerekiyordu26. Esrar Dede, yaşadığı böyle bir ortamı Tezkiresinin dibacesinde dile getirmiştir. Yine Esrar Dede'nin
25 Bu konuda yapılan son çalışmalardan XVI. yüzy ı l için Bkz. Reşat Öngören, a.g.e., s.235-331 ;XVII. yüzyıl için Bkz. Necdet Yılmaz, a.g.e., s.435-442.
26 Abdülbaki Gölpınarlı, a.g.e., s.441-454; llhan Genç, "Mevlevl Edebiyatı Üzerine Bir Degerlendirme" Türk Dili ve Edebiyatı Araştınnalan Dergisi (E.Ü.), C.VIT, !zmir 1993, s. 129-143.
824
Tezkiresinde "Dede Davud" maddesinde şairden bahsederken "Şiir ve inşaya
adem-i meşguliyetleri varid iken sünnet-i seniyye-i Mevleviyye olan kelam
ı mevzfiundatı tamamen vazgeçmeye ruhsat olmadığını ima ve Mevlevf der
vişinin şiir v~ inşa mesleğinin siliki olmasını beyan-ferma etmiştir"27 ifade
ierine bakılacak olursa, şiir, Mevl~vilerce "Sünnet-i seniyye-i Mevleviyyedir.
Ali Enver de, Semahane-i Edeb adlı eserinin mukaddimesinde "Doğrusu
Mevlevi' tekyelerine birer Mekteb-i edeb demek daha ziyade yakışık , alır. Şi
ir, mı1sikl, sükı1t bu tarlk-i şeritinahz-ı şeraitindendir. Bu cihetle dahil-i tari
kat olanlar şair olmaziarsa bile mutlaka şür okuyacak veyahut şiirden müte
lezziz olacak mez1ika sahip bulunurlar"28 ifadesine bakarak Mevlevi' muhi
tinin varlığına birer delil sayılmalıdır. I:'levlevi' dergahlarından yetişen şairler,
duyuş,düşünüş ve hayal edişt<?ki Mevlevi' edasıyla uzun asırlar içerisinde Os
manlı edebiyatı bünyesinde bir Mevlevi' edebiyatı meydana getirmişlerdir.
Mevlevlhaneler birer terbiye ocağı olduğu kadar, ayın zamanda birer Mev
levi' muhiti idi. Devrin meşhur şairleri bu muhitten uzak kalmamış, onların
da, bulunduğu şiir sohbet geleneği devam etmiştir. Bu şiir sohbetleri, dersler,
şerhler, şeyh-şairler ve nazirecilik gibi şiir besleyen ve geliştiren unsurlar,
Mevlevllerin edebi' muhitinde genç şairlerin yeteneklerini kullanınada ve
kendilerini gösterınede önemli kazançlar ~ağlarnışlardır. Bir zümre edebiyatı
oluşturan Mevlevi' şairlerinsayıları az değildir. Bu konuyla ilgili bir çalışma
da29 Mevlevi' şairlerin sayısının yaklaşık 220 olduğu belirtilerek şöyle bir
tablo oluşturulmuştur: Mevlevi' 220-% 68, Halverı 27-% 9, Nakşi' 30-% 8,
Gülşem 17- % 5, Bekt3.ş17- % 2, Kadirl 6- % 2, Bayramı 5- % 2, Celveti' 4-
% 1, Hamzavi'l, Hurı1fi 1, Şaharn 1, Üveysi' 1. Verilen bu tabloya bakıldığın
d~. Divan şairlerini en çok etkileyen inanç merkezinin Mevlevilik olduğu
açıkça görülmektedir. Mevlevi' şairlerinin yüzyıllara göre dağılımı şöyledir30:
27 Esrar Dede, Tezkire-i Şuara-yı Mevlevtyye, Süleymaniye (Halet Efendi) Ktp. No. 109, vr.17a ; İlhan Genç, a.g.m., s. 13 J.
28 İlhan Genç, a.g.m., s.l3 I.
29 Mustafa !sen, "Divan Şairlerinin Tasavvuf ve Tarikat İlişkileri" Ötelerden Bir Ses. Ankara
1197. s.216.
30 Necip Fazı! Duru, Mevleviyane-Şiir Güldestesi, !stanbul 2000 ; Nilgün Açık, Divan Edebiyatında Mevlevllik Etkisi ve Mevlevi Şil.irler. Gazi Üniversitesi Sosyal bilimler enstitüsü, (Basılmamış Doktora Tezi), Ankara 2001, s.l54-318.
. 825
[XIII. yy.] Mevlana Celaleddin-i ROınl (ö.l273), Sultan Veled (ö.l312),
Ulu Arif Çelebi (ö.l320); (XIV. yy.] Ahl Sadık (ö. ?), Bedreddin (ö.l397),
Burhan (ö.l394), Celaleddin Ergun (Ö.l373), Davud (ö.?), Efiili (ö.l359),
Emir Alim Çelebi (ö.l395). Feyzi (ö.?), Hızır Çelebi (ö.l349), Şah Çelebi
(ö.l378), Zeyneddin (ö.1397); [XV. yy.] Abapfiş (ö.l485), Abm (ö.?), Adil
(ö.1460?), Cem§.l! (ö.?), Fani (ö.l504). Fenayı (ö.1519), Hudayı (ö.l480),
İlmi (ö.l517), Lo kınani (ö. 1519), Muini (ö. ?), Niyazi (ö.l5 18), Zamiri (ö. ?);
[XVI. yy.] Abdülvehhab-ı Hemedani (ö.l547), Arşi (ö.1591), Aşkl (ö.1576),
Azml(ö. ?), Bahti (1. Ahmed ö.l617), Bekayt (ö.l592), Cü n Oru (ö. ı 620), Da
ll (ö.I601), DerOru (ö.1566?), Derviş (ö.1572), Derviş! (ö.l591), Fa.kri
(ö.l543), Fedayl (ö.l577), Ferriıh Çelebi (ö.l601), Femıhl (ö.1536?), Fevri
(ö.1570), Garibi (ö.I547), Günarn (ö.I580), Güneş Han (ö. ?), Hafız (ö. 1543),
Haleti (ö.l063), Husrev (ö.l562?), İlınl (ö.1612), Karnı (ö.1579), Kan-i Ve
fayt (ö.1596), Kemal Dede (ö.I601), Ulli (ö.1572), Mahremi (ö.l543), Ma
nevi (ö.1591), Manevi (ö.1572), Melaınl (ö.l552), Meşami (ö.1585), Necahl
(ö.1591), Nigaru (ö.1534), Penaru (ö.l563), Pervane (ö.l543), Ruhi (ö.l605),
Sadıki (ö.1529), Safayı (ö.l534), Safi (ö. 1529), Safi-i Hatayı (ö. 1529), Semru
(ö.l587}, Senayi (ö.l543), Servi (ö.1591), Sultan Dlvaru (ö. 1530), Su
ru(ö.1596), Şah Çelebi (ö.1591), Şahidi (ö.l550), Şemi (ö.l529), Şeyda
(ö.I529), Şeyh Mehmed (ö.?), Şinası (ö.?), Şuhfidl (ö.I591), Şiiri (ö.l582),
Ubeyd (ö. 1586), Ünst (ö. ?), Vasık (ö. 1529), Vefa yi (ö.l538), Yakin (ö. 1591),
Yusuf-ı Sineçak (ö.l546), Zafi (ö.?), Zihni (ö.1614), Zünnun (ö.?); [XVII.
yy.] Abdiillatif (ö.1688), Adem (ö.l652), Adru (ö.l683), Ağazii.de/Hakikl
(ö.1652), Aramı (ö.l630), Arzt (ö.I664), Aşık (ö.I701), Ayşt (ö.1650), Birn
(ö.1709), CamJ (ö.l671), Cevri (ö.l650), Danişi (ö.l683), Derviş! (ö.l672),
Derviş (ö.1645), Deşti' (ö.l630), Edib (ö.1640), Fasih (ö.1699), Fazıl
(ö.1677), Fennt (ö. l 708), Fennt-i Sük1.1t1 (ö.l666), Fevzi (ö.1688), Ganem
(ö.1626), Gavst Dede (ö.I697), Halim (ö.l679), Hasib (ö.l709), Hayati'
(ö.1640), Hemdemi Dede (ö.1679), Heyeti (ö.1698), Hicazt (ö. 1669), Hil
mi/Bostan Çelebi (ö.1630), Hüsam (ö.168S), Itri (ö.l711), İsmet! (ö.l665),
Kadri (ö. ?), Kalender/Divane (ö. ?), K§.rnili (ö.l657), Kara Bostan (ö. 1 705),
Kan Ahmed (ö.l708), Kasım (ö.?), Katibi (ö.l667), Kel§.ml (ö.1640), Kenm
(ö.l669), Külhant (ö.?), Lebtb (ö.l714), Lisanf (ö.l716), Lutfi (ö.?), Lutful
lalı Dede (ö.1701), Mazlum (ö.1661), Meyyal/ Şehla (ö.1669), Miri (ö.l715),
826
Muhlis (ö.l712), Mukiın (ö.l717), MGsa (ö.l718), Nacl (ö.l711), Nasira
(ö.l640), Nazmt (ö.l713), Nehci (ö.1715), Nesib (ö.l714), Neşati' (ö.l674),
Rahmeti (ö.l620), Receb (ö.l688), Reşkl (ö.l696), RusOru (ö.l631), Sabir
(ö.l680), SabGhl (ö. 1647), Safayi (ö.l688), Safi (ö.l688), SahibiSilih
(ö.1718), Saib (ö.l654), Sfunl (ö.1685), Samti (ö.l630), Sıdkl (ö.l640), Siya
hi (ö.l 710), Suzi (ö.l674), Şefi (ö.l671), Şehldt (ö.l671), Şeyda (ö. ?), Şeyh
zade (ö.1633), Şifayi (ö.l671), Tabi (ö.l688), Tahir (ö.?), Taib (ö.l 714), Ta
libi (ö.l717), Taıik:ati (ö.l689), Tevekküü (ö.?), Togani (ö.1630), Uzleu
(ö.l669), Üveysi (ö.l669), Vecdl (ö.l669), Vehbi (ö.l 700), Yahya (ö.l688),
Yusuf Çeng1 Dede (ö.l669), Zihnl (ö.l715), Zihnl (ö.l662) ; [XVIII. yy.]
Ahmed (ö.1763), Ahmed (ö.1794), Ali (ö.1776), Am (ö.?), Arif (ö.1725),
Arif (ö.l746), Arifi (ö.l724), Azizi (ö.l737), Azizi (ö.l 727), Derviş Hüseyin
(ö.l737), Elif (ö.l772), Enis Mustafa (ö.l746), Enis Receb (ö.l734), Esad
(ö.1793), Eslf/ Sıdkl (ö.1732), Esrar Dede (ö.l796), Firlli (ö.l742), Garibi
(ö.l783), Gavsi (ö.l804), Habibil Hasib (ö.l740), Hafız-ı Manastıri (ö.l803),
Hiifız (ö.l803), Hiifız (ö.l783), Halis (ö.1798), Halis (ö.l777), Hazin (ö.?),
Hızır/Handi (ö.l727), Hilmi (ö.l766), HulOs (ö.l805), İlhfunl (ID. Selim
ö.l808), İlmt (ö.?), Kani (ö.l791), Kudı1m1 (ö.l710), Ki.inhl Dede (ö.l831),
Lutfi (ö.l737), Mehmed (1723), Muhib/ Mfınis Dede (ö. 1732), Muhyi'
(ö.l737), MOsa (ö.l728), Nahifi (ö.ı738), Nasır (ö.1820), Nayt (ö.l729), Na
zım (ö.l726), Neşet (ö.1807), Neyyir (ö.l800), Niyaz (ö.l793), Nuri
(ö.ı 786), Nu tki (ö.l805), Nu tki (ö. ı 727), Rfuniz (ö.l 787), Resima (ö. ı803),
Rifat (ö. ı 797), Sadık (ö. ?), Sadri' (ö. ı 722), Safiyullah (ö. ı 744), Sahlb
(ö.~ 727), Said/Saida (ö. ı727), Silik (ö.ı 722), Sakıb Dede (ö. ı 735), Semahat
(ö.ı 789), Sım (ö.ı 750), Şant (ö.l766), Şeklb (ö.l 722), Şeyda (ö.l 799), Şeyh
Gilib (ö. 1 799), Şey hi Mehrned (ö. ı 738), Şeyhl Memiş (ö.l723), Yahya
(ö.ı767), Zühdt (ö.ı767) ; [XIX yy. Tanzimata kadar] Adli (II. Mahmud
ö.ı839), Ayni (ö.ı838), Hfunid (ö.ı832), Hemdem Çelebi (ö.l859), İsmail
dede Efendi (ö.ı846), Leyla Hanım (ö.ı848), Mihri (ö.l859), Muharrem
(ö.?), Naleşi (ö.l853), NazifHasan (ö.ı860), Şilir (ö.l859), Şeınl (ö.1839),
ŞerefHanım (ö.1861), Şevket (ö.?), Vasfi (ö.l862), Ziver (ö.ı862). Bunların
dışında yaşadığı yüzyılı tespit edilemeyen Mevlevi' şairleri de, şunlardır:
Alayi', Gedayi, Hasan, Hasan, Rru, Recai, Seltmi. Yüzyıllara göre dağılımını
verdiğimiz Mevlevi şairlerin dışında bunun yansıkadar da Mevlevi' muhibbi
827
şairin olduğunu belirtmek gerekir. Bu şairlerin çokluğu ve zümre bir edebiy
at oluşturan Mevlevi' şairlerinin .Qiy.Qgrafilerini ihtiva eden Tezkireler de,
yazılmıştır: Sakıb Dede'nin Sef'ıne-i Mevleviyyesi ile Esrar Dede'nin Tez
kire-i Şuara-yı Mevleviyye'si.
Mevlevr şairleri ayın zamanda Dtvan şairleridir. Mevlevi' şairleri, bu
edebiyatın mazmunlanna, kavramıanna ve terimlerine sahip olduklan gibi,
bundan ayn Mevlevllik adab, erkan, gelenek, terimler ve bu teri.rnlerin
dayandığı kültürü tammaktadırlar .. Buna göre, bu şairler iki kaynaktan et
kilenrniş oluyorlar. Di'van edebiyatı geleneğinin sıkı bir takipçisi olan Mevlevi' şairleri, bu edebiyatın şürini, özellikle iç yapısını etkilerniştir3 ı. Di'van
edebiyatma giren deyim, kavram ve terimler şunlardır32: "Agah olmak,
Allah derdini artırsın, Allah feyzini artırsın, Allah eyvallah, Ana baci, Astan,
arakiyye, Aşk olsun, Aşk u niyaz, Ateş-baz, Ayak mühürlemek, Ayi'n!Aytn
han, Aynü'l-Cem; Baş kesmek; Can, Ceıaı, Cemaat-hane, Cünbüşlemek;
Çark, Çelebi, Çerağ/Çırak, çile, Çilekeş, Çivi, Çivi tutmak; Daire, Dal sikke,
Dal tennure, Dede, Dem, Dergah, Derviş, Deste-gül, Destür, Dışan vermek,
Dinlendirmek, Direk, Düşkün; Eksikli, Elifi nemed, Er, Erenler, Eşik, Eyval
lah; Fahir, Fakir; Gani', Göçmek, Görmek, Görüşmek, Gönül etmek, Gül
hang; Habbe, Hak vere, Hak erenler, Halife, Hankah!Astfuı, Hamuşan, Hamuşan-hane, Haydarr, Hırka, Hu, Hücre; İcazet, İhvan, İkrar, İsm-i Ceıaı,
İstiva; Kadem, Kafesçi hacı, Kanını içine akıtmak, Kapıdan geçmek, Kemer,
Kudüm, Kıdem, Kilıflı maşa, Köçek, Kurban tığlamak, Küstah; Mangır, Mat
balı, Matbalı canı, Meydancı, Muhib, Mutrib/Mutribfuı, Mutrib-hane;
Ney/Nay, Naz, Nazar, Neztr, Niyaz, Niyaz penceresi; Ocak örtmek; Paşmak,
. Paşmak çevirmek, Peymançe, Post, Post-nişi'n, Resim hırkası, Rıza; Safanazar, Seccade-niştn, Seede-i şükr, Sema, Ser-pa etmek, Seyyah vermek, Ser
tabbah, Sır olmak, Sikke, Somat, Soyunmak, Sülilk; Şeb-i Arils, Şeb-külah;
Tennilre, Tiğ-bend; uyandırmak; Yolsuzluk; Zahme, Züvvar".
Di'vfuı edebiyatında önemli bir yeri olan ve mesnevi' nazım şekliyle
yazılan pek çok mesnevi'ye Mevlana'mn; özellikle Mesnevl'sinin önemli
31 Abdiiibaki Göl pınarlı, a.g.e., 452; İlhan Genç, a.g.m., s. 133.
32 Nilgün Açık, a.g.t., s. 133-134.
33 Amil Çelebioglu, "XIII-XV (İlk yarısı) Yüzyıl Mesnevilerinde Mevlana Tesiri" Mevlana ve Yaşama Sevinci, Konya 1978,s.99-126
828
etkisi vardır. Bu mesnevllerin bir kısmı Mevlana'yı öven, bir kısmı Mevlana'nın hayatı ve Mesnevl tercümeleri, bir kısmı da, Mesnevl tesiri içeren eserlerdir3 3.
Aşağıda örneklerini sunacağırruz Mevlana ve Mevlevilikle ilgili kelimelerin redif yapıldığı ve belge redif niteliği taşıyan şiirler de, az değildir. Bu örnekler sayesinde Divan şiirinin redif dünyası zenginleşmiştir. Hatta bu tip şiirlerin bir araya toplandığı mecmualar bile yazılrruştır34.
Görilnse her ne tarafdan cemal-i Mevlana
Gelir zebô.nlara ism-i celal-i Mevlana
Galib
Sema-yı ma 'rifetde neyyirandır Şems ü Mevldntı
Kemal-i ab u tab-ı dü cihandır Şems ü MevLana
Niyazi
Hele bağ-ı behişt-asa durur dergah-ı M ev/antı
Harim-i cemıetü'l-me'va durur dergt1h-ı Mevlilna
Mahmttd
Demcl.dem andmr ahd-i elesti nay-ı Mevlana
Kılar ilşıkları dfdôr-ı mesti nay-ı M eviantı
Adnf
Dil mürdeyim ihya fal ya Hazret-i Mevlfinll
Lutfunla müdava kıl ya Hazret-i Mevlô.na
Avnt
34 Ali Vasıf Dede, Medayıh-ı Hazret-i Mevlana, Mevlana Müzesi, Nu. 4923. Bu mecmuanın bundan başka üç yazma nüshası vardır. Bu tebli~n son tarafında verilen örnek beyitler bu mecmOadan alınmıştır.
829
Beyzci-ı tavu.H cennetdir küla/1-l Mevlevf
Kule-i serv-i hakikatdir külal:ı::tN!evlevf
Arif
Nüsha-i dfvan-ı ithanı-t Hudadır Mesnevf
Hamil-i esrar- ı şah-ı enbiyôdır Mesnevf
Sakıb
Beni mest eyledi bezm-i mahabbetde sada-yı ney
Gamı mahv eyledi bir demde gönülden nidô-yıney
Fazı i
Biz môsivayı hiçe satan Mevlevfleriz
Yar ile canı cana katan Mevlevfleriz
Nazff
Sonuç olarak Osmanlılar, o devir siyası ve toplum anlayışına göre, mad
di gücün yanında . manev1 güç olarak inanç merkezlerinden Mevleviliği ön
planda tutmuş ve onlara fazlaca değer vermelerinin sonuçlarını kendi
idareleri zamanında görmüşler ve kendilerinden sonra gelen nesillere kültür
yönüyle birçok eser bırakmışlardır. Bu gün için, biz araştırmacıların görevi,
Türk insanını yeni bir zevk, hassasiyet, güzellik, asalet, hatta kültür iklimine
taşımanın yollarından biri de, MevHlııa gibi mütefekkir kişi veya kişileri yeni
nesillere tanıtmaktır.
830