di egitimi araŞti m lariktp.isam.org.tr/pdfdrg/d01239/1999_6/1999_06_bilginb.pdfÖrgÜn dİn...

15
\J DI EGITIMI M LARI DERGISI

Upload: others

Post on 09-Feb-2020

3 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: DI EGITIMI ARAŞTI M LARIktp.isam.org.tr/pdfdrg/D01239/1999_6/1999_06_BILGINB.pdfÖRGÜN DİN EÖİTİMİ'NDE YENİ İHTİY AÇLAR ve YÖNELiŞLER ı 9 ı mun eskisi kadar kolay olmadığı

• \J • • •

DI EGITIMI ARAŞTI M LARI

• •

DERGISI

Page 2: DI EGITIMI ARAŞTI M LARIktp.isam.org.tr/pdfdrg/D01239/1999_6/1999_06_BILGINB.pdfÖRGÜN DİN EÖİTİMİ'NDE YENİ İHTİY AÇLAR ve YÖNELiŞLER ı 9 ı mun eskisi kadar kolay olmadığı

ÖR GÜN DİN EGİTİMİ'NDE YENİ İHTİY AÇLAR ve YÖNE­LİŞLER

Prof. Dr. Beyza BİLGİN A.Ü. İHihiyat Fakültesi Dekanı

Öncelikle yeni ihtiyaçlar deyiminden neyi kasdettiğimi anlatmak istiyorum. Çünkü bugün yeni ihtiyaçlar olarak tesbit ettiklerimiz, yarın için yenilik özelliğini kaybetmiş olacaktır; tıpkı bizden önceki zamanın yeni ihtiyaçlarının ve onlara cevap vermiş olan yönelişlerin bugün bizim için eskimiş ve yetersiz kalmış olması gibi.

İslam Peygamberi'nin zamanında mescitler, gördükleri çeşitli işlerin· yanısıra, aynı zamanda öğretim evleriydi, fakat bunlar yetişkinler içindi. Medine'de, İslam öncesinde Yahı1dller tarafından kurulmuş öğretim yer­leri vardı ve bunlar yalnızca okuma yazma öğretiyorlardı. İslam'la birlikte bu okullar çoğaltıldı. Vahiy katiplerinin de bu işe yardım ettiği, hatta sa­vaş esirlerinin kurtuluş fidyesi olarak okuma yazmayı öğretme işinde ça­lıştınlmış olduğu biliniyor.

İbni Haldün'un yazdığı gibi, başlangıçta ilköğretim, okuma yaz­maya ve okuduğunu anlamaya dayalı iken, İslam'ın yayılması ve Arapça konuşmayan milletierin de İslam dinini benimsernesi ile farklılıklar mey­dana çıkmıştır. Bazı ülkeler okuma yazma ve anlamaya öncelik vermeye devam ederken, bazıları "ümmet terbiyesi"ni teşkil edecek bir yolu ter­cih etmişlerdir. Kur'an okuma, namaz kılma ve dua ezberlemenin öğre­tildiği, yetenekli öğrencilere Kur' an ezberlettirilerek hafız yapıldığı gele­neksel Osmanlı ilköğretim kurumları olan Sıbyan mektepleri, ümmet ter­biyesi veren bu tür okullardandır. Sıbyan mekteplerinde ne Arapça ne anadil öğretilmesi söz konusudur.

Page 3: DI EGITIMI ARAŞTI M LARIktp.isam.org.tr/pdfdrg/D01239/1999_6/1999_06_BILGINB.pdfÖRGÜN DİN EÖİTİMİ'NDE YENİ İHTİY AÇLAR ve YÖNELiŞLER ı 9 ı mun eskisi kadar kolay olmadığı

188 DİN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI

II. Mahmud zamanına gelindiğinde ihtiyaçlar farklılaşmıştır. Fakir­leşmiş olan halk, çocuklarını uzun süre okulda tutmaya güç yetireme­mekte, onların ellerinin bir an önce ekmek tutup aileye katkıda bulunma­sını istemektedir. Devletin ise okur yazar vatandaşa ihtiyacı vardır. İlk tedbir olarak çocukların Sıbyan mektebini bitirmeden usta yanına veril­memesi için ferman çıkarılmış ve Sıbyan mekteplerine Türkçe okuma yazma dersi konulmuştur.

ı 839'da ilan edilen Tanzimat Fermanı, Osmanlılık kavramını ve dev­let düzenini değiştirince, ümmet terbiyesinin yanısıra vatandaşlık terbiyesi gerekmiştir. Artık sadece müslümanlar değil, müslüman olmayanlar da devlet görevlerinde yer alabilecek eşit Osmanlı vatandaşlarıdır (İttihad-ı anasır). Yeni yetişeceklerin Osmanlılık zihniyeti ile ve değişen devlet dü­zeninin yeni kurumlarına uyacak becerileri alarak yetiştirilmeleri söz ko­nusudur.

1869 yılında çıkarılan Maarif-i Umumiyye Nizamnamesi, bütün Osmanlı çocuklarının aynı eğitim ile yetişeceğini, gayri müslim çocukların mezheplerine göre din eğitiminin, temel eğitimde ruhani reisieri marifeti ile yapılacağını hükme bağlamıştır. Yüksek öğretime hazırlayıcı çift öğre­tim dilli İdadl ve Sultani mekteplerinin programlarında ise din derslerine yer verilmemiştir.

Kızların öğretimi de bu dönemin düzenlemelerindendir. İslam aleminde kızlar için ilk ortaöğretim kurumu olan Rüşdiye, ı 858- ı 859'da açılmıştır.Fakat daha önce ı 849 yılında Abdülmecld'in annesi Bezmialem Valide Sultan tarafından yaptırıimış olup, Rüşdiye derecesinde eğitim ve­ren Valide Mektebi, diğer adı ile Darulmaarifin açılışında Padişah, Şeh­zade Murad Efendi ile birlikte Fatma Sultan'ı da teşlk edici bir örnek ol­mak üzere bu mektebe yazdırmıştır.

Yenilikl~rin kabulü hiçbir zaman kolay olmamıştır.Valide Mektebi dedikodulara yol açmış, Vehbi Molla'nın çabası ile müdür Kemal Efendi uzaklaştınlmış, okul Sıbyan Mektebi seviyesine indirilmiştir, fakat 1872'de yeniden İdadi haline getirilmiştir.

Tanzimat mekteplerindeki program geliştirme dönemi, eğitimde bir dönüm noktasıdır, çünkü bundan önceki, sadece Kur'an hatmine dayalı, tek amaçlı (ümmeti teşkil etme) ilköğretim, artık öğretim süresini farklı dersler ile paylaşmaya başlamış, bir anlamda çok amaçlı olmuştur.

Yüksek öğretİrnde de sürekli yeni ihtiyaçlar, benzer değişme ve ge­lişmeler söz konusudur. Değişime sebep olan-en önemli ihtiyaç ise farklı yönelişlerin kendi propagandalarını yaparak birbirleri karşısında varlık iddiasında bulunmalarıdır. Fatımiler Şii propagandası için Daru'l-ilim'leri

Page 4: DI EGITIMI ARAŞTI M LARIktp.isam.org.tr/pdfdrg/D01239/1999_6/1999_06_BILGINB.pdfÖRGÜN DİN EÖİTİMİ'NDE YENİ İHTİY AÇLAR ve YÖNELiŞLER ı 9 ı mun eskisi kadar kolay olmadığı

ÖR GÜN DİN EÖİTİMİ'NDE YENİ İHTİY AÇLAR ve YÖNELiŞLER l 8 9

kurup etkinliklerini arttırınca, onların etkilerini önlemek için medreseler karşı kurum olarak geliştirilmiştir.

Yüksek uzmanlık öğrenimi sağlayan Darülhadfsler'in, İslam ale­minde politik çarpışmalam paralel olarak, inanç ve amel alanlannda or­taya çıkan tereddütler üzerine, Kur'an'daki ayetler hakkında Hz. Pey­gamber'in açıklamalarına baş vurmak ve onun sünnetini tesbit etmek ihti­yacı ile kurulduğu biliniyor. Hukuk sorunlarına İslam kurallarını uygu­lama çalışmaları, zengin bir fıkıh birikimi oluşturmuş, zamanla ileri bir yasa düzeninin oluşturulmasına gelinmiştir. EbU Hanffe, öğrencileri ile birlikte bu ihtiyaca cevap vermek için çahşanlardandır. Onun okulu "Rey Okulu" olmakla, yani kişisel görüşe ve örfe, akla ve ictihada yer ver­mekle başlangıçta eleştirilmiş, "Hadis Okulu"na karşı sayılmıştı.

Ebu Hanife mevali, yani Arap asıllı olmayan, geniş görüşlü bir tüc­car-fakihti. Hanefilik, Osmanlı Devleti'nin resmi fıkıh sistemi olma ayrıca­lığına sahip olunca, devletin egemen olduğu bütün bölgelerde yayılma imkanı bulmuş, farklı Çevrelerde ortaya çıkan sorunlara çözüm bulmak zorunda kaldığı için de özellikle gelişmiş, değişik çevrelerde uygulanabi­lirlik kazanmıştır.

Cumhuriyet öncesi ve Cumhuriyet dönemi öğretim programlarının mezhebe bağlı olmama amacına rağmen, gizli olarak Hanefi mezhepçiliği güder bir muhtevada olmasının sebebini, geleneksel fıkıh hareketinin yan­sıması olabileceğini düşünüyorum. Öğretim programlarını yapanlar, o programları yorumlayarak ders kitaplarını yazanlar ve onları okutan öğ­retmenler, farkında olarak veya olmayarak Hanefi yorumlarını İslam'ın tek gerçeği olarak ileri sürebilmişlerdir. Şüphesiz durum böyle devam edemez. Hanefilik de Alevilik de, diğer İslam kültürleri gibi, İslam dini­nin inançla yaşanmasının ürünleridir ve onların dışlanması, gerçeği bü­tünü ile aktarmamak olur.

Almanya'da geçen yıl (1997) katılmış olduğum "Din Dersinin Ge­leceği - Dinler ve Kültürlerarası Eğitim" konulu bir sempozyumda, bir Alevf katılımcı Türk vatandaşı, Almanya'da bir milyon Alevi bulundu­ğunu, buna rağmen Alevi din dersi olmadığını ileri sürerek bu konunun da tartışmalara dahil edilmesini istemişti. Konu kısmen tartışılırken, din dersinin geleceğinin dinler, mezhepler ve kültürler arası eğitim olduğunu, Türkiye'de ilahiyat fakültelerinde bizim bu yönde hazırlanmakta oldu­ğumuzu anlatmıştım. Bu sözler güven vermişti, bu yüzdendir ki ben bu­gün burada tebliğimi bu konuda veriyorum.

Günümüzde hukuk kuralları dinden bağımsızdır, şüphesiz mezhep­lerden de bağımsızdır. Fakat bu demek değildir ki İsHim, müslümanların vicdanlarından ve davranışlarından uzaklaşmıştır. Dinler, kişisel ve içsel

Page 5: DI EGITIMI ARAŞTI M LARIktp.isam.org.tr/pdfdrg/D01239/1999_6/1999_06_BILGINB.pdfÖRGÜN DİN EÖİTİMİ'NDE YENİ İHTİY AÇLAR ve YÖNELiŞLER ı 9 ı mun eskisi kadar kolay olmadığı

190 DİN EÖITİMİ ARAŞTIRMALARI

alanda bütün mürninlerde yaşamaktadır. Sosyoloji ve özellikle Din Sos­yolojisi araştırmalan yeterli düzeye ulaştığında, toplumumuzda bir yumu­şaklık ve hoşgörü davranışının gelişeceğine inanıyorum. Yeni ihtiyaçlara ve onlara uyacak deneme yanıimalara çok genel anlamda değindikten sonra bugünün ihtiyaçlanndan ve gelecekten söz etmek istiyorum.

Din Öğretiminin Bugünü ve Geleceği

Din öğretiminin sadece bugünlerde değil, içinde yaşadığımız çağda geçirmekte olduğu buhranı söz konusu edenler, günümüzde din dersi öğretmeninin diğer branş derslerinin öğretmenleri ile paylaştığı sorunlara ek olarak, iki özel sorunla daha karşı karşıya olduğunu söylemektedirler ki, ben bunlara katılıyorum.

!.Toplumların giderek daha fazla laik ve çoğulcu oluşu ve din öğ­retmeninin mesleğini bu şartlarda yerine getirme zorunluluğu. Gerçekten de dini inançlar konusunda tam yetki ile konuşmak ve halkın bu inanç­Iara bağlılığını sağlamak artık güçleşmiştir. Ayrıca bütün milletler için söz konusu olan iç ve dış göçler, getirdikleri kültür karşılaşması ve inanç farklılığı ile yeni şartlar ve yeni ihtiyaçlar ortaya çıkarmaktadır. Çocuklar ve gençler, kültür ve inanç farklılığı ile ilk olarak okulda karşılaşmaktadır­lar. Buna rağmen okullar hala geleneksel olarak bir tek dinin veya onun bir tek mezhebinin inanç ve ibadet şekillerini öğretmeye devam etmek­tedirler.

2.Öğrenciler eskiden din alanında az çok tecrübeli olarak okula ge­lirlerdi. Bu gün bu azalan bir durumdur. Bazı öğrenciler din ile ilgili hiç bir tecrübeleri olmaksızın okula gelmektedirler. Öğretmenler, öğrencile­rin duygularına ve tasavvurlarına, onların kendi hayatlarından temeller bulmadıkça, ders öğrencilere can sıkıcı gelebilmektedir.

Dünyada din alanında genel olarak yeni bazı arayışların olduğu da bilinmektedir. Bu duruma "Dinlerin yeniden uyanışı" diyenler olduğu gibi, onlara şöyle karşılık verenler de vardır: "Dinler uyuyor muydu ki uyansın?" Bazı gözlemler dinlerin zayıflamakta olduğu, bazıları ise kuv­vetlenmekte olduğu kanaatini verebilmektedir.

Mevcut durumda dini öğretmekte üç yoldan söz edebiliriz:

l.Teolojik yol veya geleneksel yöntem. Bu yol belli kabullere da­yandığı için, onun laik ve çoğulcu toplumda uygulanması giderek güç­leşmektedir. Teolojik yöntemi devam ettirebilmek için, bazı denemeler yapılmıştır. Mesela insanın inanan varlık oluşundan yola çıkılmıştır: Bütün hayat tecrübelerinin temeli din değil midir, insan doğuştan dindardır, gibi. Din öğretimi bu temele dayandırılabilir. Fakat günümüzde bu soru­ların dini inanca dayanmasının şart olmadığı iddiaları getirilmiştir. Duru-

Page 6: DI EGITIMI ARAŞTI M LARIktp.isam.org.tr/pdfdrg/D01239/1999_6/1999_06_BILGINB.pdfÖRGÜN DİN EÖİTİMİ'NDE YENİ İHTİY AÇLAR ve YÖNELiŞLER ı 9 ı mun eskisi kadar kolay olmadığı

.-ÖRGÜN DİN EÖİTİMİ'NDE YENİ İHTİY AÇLAR ve YÖNELiŞLER ı 9 ı

mun eskisi kadar kolay olmadığı bir gerçektir. Türkiye din öğretimi açı­sından tecrübeli bir ülkedir. Din öğretiminin okullardan dışlandığı dö­nemi de, alternatifi olmaksızın isteğe bağlı olduğu dönemi de yaşamıştır ve mecburi olduğu dönemi de yaşamaktadır.

2.Deneysel yolCİİniversitelerde ve yüksek okullarda bu yol izlen­mektedir. Deneysel yol, dinin hakikatini soru yapmaksızın, onu değişik tezahürleri ile bilimsel olarak incelemektir. Din Psikolpjisi, Din Sosyolo­jisi, Din Felsefesi gibi. Ancak bu yöntemde de gençlerin, içinde yaşadık­lan toplumun kültür mirasını devralmış olmalan açısından, dini tanımalan ve anlamaları gereği, peşlnen kaoul edilmekted9:b

L Geleneksel yolda vahyin muhtevftsı izlenir ve ders teolojik olarak planlanırken, deneysel yolla öğrenim yapıldığında, öğrencinin gelişme­sinden yola çıkılıyor ve ders psikolojik bilgilere göre· şekillendiriliyor)Bu duruinda bir yanda Tanrı'nın vahyi vardır, diğer yanda gelişme özellikleri ile çocuk ve genç. Sorun, çocuğa ve gence göre ile vahye göre arasında seçim yapmak değildir. Çünkü bu ikisi arasında seçim yapılamaz. Dersin çocuğa ve genç insana uyması, hem teolojik hem psikolojik açıdan ge­reklidir. Teolojik açıdan gereklidir, çünkü vahiy insana hitabetmektedir. Psikolojik açıdan da gereklidir, çünkü dersin çocuğa ve genç insana uy­ması, onun boşa gitmeyip işe yaramasını sağlar.;)

Din dersi, öğrencilerden hareket etmesinin yanısıra onların içinde bulunduğu şartlardan da hareket etmek zorundadır. Bu da psikolojik ola­rak daha uygun olduğu için değil, aynı zamanda teolojik olarak daha uygun olduğu için böyledir. Hayat ve vahiy herhangi ayrı şeyler değil, birbiri için olan şeylerdir. Öğretmenin dini formasyonu geliştiği ölçüde, din ders i için yeni. yollar açılmaktadır.

Önemli olan insanların sadece mevcut problemlerinin çözülmesine yardım etmek değildir; önemli olan insanların kendi içlerinde gelişmeye çağrılmaları ve karşılarırra çıkacak problemleri çözecek yeteneği kazan­malarıdır. Dikkat edilmesi gereken, öğrencilerden doğrudan doğruya veya yapay olarak gelen sorunlar değil, fakat toplumun ve dinin gerçek­lerinden ve yetişkin olma görevinden gelenlerdir.)

3.Fenomenolojik yol. Bu yeni bir yaklaşımdır. Fenomenolojik yol, dinin özünü, onun evrensel esaslarından ve varlığı yorumlamasından ha­reket ederek ele almaktır. Fenomenolojik yol, diniere ve mezheplere var­sayımsız ve önyargısız yaklaşmadır. Kişi kendi inancını veya mezhep farklılığını parantez içine alır, başkasının inanç ve anlayış alanına sempati ile yaklaşmaya çalışır.

Page 7: DI EGITIMI ARAŞTI M LARIktp.isam.org.tr/pdfdrg/D01239/1999_6/1999_06_BILGINB.pdfÖRGÜN DİN EÖİTİMİ'NDE YENİ İHTİY AÇLAR ve YÖNELiŞLER ı 9 ı mun eskisi kadar kolay olmadığı

192 DiN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI

LLGençlerin kendi inançlarını parantez içine alarak başkalarının

inançlarına yaklaşınaları zor bir iştir. Bu nasıl başarılabilir? Büyük şehir­lerde, farklı kültürlerin biraraya geldiği yerleşim merkezlerinde fenome­nolojik yolun kullanılması önem taşımaktadır. Eğer öğrencilerin ön yargı­larının üstesinden gelinebilirse, onlar kendi dinlerine ve mezheplerine ol­duğu gibi, diğerlerinin dinlerine ve mezheplerine, hatta herhangi bir dine bağlı olmayanların kültürüne de yaklaşabileceklerdir. Bu başarılabilirse, çocuklar ve gençler diğerlerinin kabulierini anlamakla kalmayacak, kendi durumları hakkında kişisel kararlar da verebileceklerdir.)

Fenomenolojik yol, başlangıçta Avrupa kıtasında ve İskandinav ül­kelerindeki üniversitelerde geliştirilmiş olup, filozof Russeri ve takipçile­rinin çalışmalarına dayandırılmaktadır. Temeli, din olayının yapısını, özünü ve evrensel esaslarını, onun obje hakkındaki bilgilendirmesinden hare­ketle aydınlatmaya çalışmaktır. Burada iki boyutlu bir yaklaşım söz konu­sudur. Bunlardan birincisi yatay boyut, ikincisi dikey boyuttur.

Yatay boyutta din öğretmeni, dinler ile ilgili elle tutulur, gözle gö­rülür malzemeyi toplar; bunun için kendisinin en kolay elde edebileceği ve öğrenciye en yakın olan ile işe başlar. Mesela öğretmen temel eğitim ikinci dönem öğrencilerini, okulun özelliğine göre, değişik mezheplerin ya da dinlerin ibadet yerlerine götürür. Bunun yanısıra kutsal yerler, kut­sal kişiler veya din görevlileri, kutsal günler, kutsal kitaplar, dua ve ibadet şekillerini inceleme konusu yapar. Öğretmen kendisi, öğrencileri ile bir­likte çalışabiieceği daha başka konular bulabilir.

Dikey boyutta, dinlerin tarih içindeki gelişmesine dayanılır. Öğret­menin, ulaşabildiği ve çocukların tecrübelerine en yakın olan konulardan işe başlaması gerekeceği için, malzemeler sınıftan sınıfa, bölgeden bölgeye değişebilecek demektir. En uygun olanın hangisi olduğuna öğretmen kendisi karar verecektir; Dinin veya dinlerin farklı yorumları üzerine eğilme, bölgeye ve bölgenin geçmişine göre değişebilir_>

Hayatın dini olmayan yorumlarının bulunduğu da bir gerçektir. Bunların müfredat programında yeri olmayacaktır, denilemez. Bunlar din öğretmeni tarafından öğretilemez de denilemez. Ancak bilginin iki türü ve dini olan ile dini olmayan kaynağı arasındaki açık fark belirtilmek du­rumundadır. Bunun için, dini olmayan yorumların iç gerçekliklerinin, fe­nomenlerinin araştırılması da önemlidir. ·

Sonuç olarak şu söylenmelidir ki, fenomenolojik yaklaşımda üç hu­sus önemlidir. Bunlardan birincisi, öğretmenin dini tecrübe ile ilgilenen bir kişilik sahibi olmasıdır. Öğretmen küçük bir çocuğa bile dini' bir an­layış vermeye çalışacak, ona fenomenoloji yaptıracaktır. İkincisi öğretim materyalinin geliştirilmiş olmasıdır. Farklı din ve mezhepten öğrencilerin

Page 8: DI EGITIMI ARAŞTI M LARIktp.isam.org.tr/pdfdrg/D01239/1999_6/1999_06_BILGINB.pdfÖRGÜN DİN EÖİTİMİ'NDE YENİ İHTİY AÇLAR ve YÖNELiŞLER ı 9 ı mun eskisi kadar kolay olmadığı

ÖRGÜN DİN EGİTİMİ'NDE YENİ İHTiYAÇLAR ve YÖNELiŞLER 1 9 3

birarada öğrenim gördüğü çok kültürlü okullar için materyal daha da önemlidir. Ayrıca değişik yaşlardaki çocuklar için öğretim materyalinin test edilip geliştirilmesi gereği vardır. Üçüncüsü, din öğretmenlerine ge­rekli formasyonun kazandırılmasıdır. Öğret~enlerin pek azı teolojik yöntemin dışında bir yöntemden haberlidirler. Yapılması gereken çok iş vardır ve bunlar için bilimsel araştırmalar gereklidir.

Fenomenolojik Yaklaşıma Örnekler

1976-77 öğretim yılında, din deiŞletinin_jsteğe bağlı olarak uygu­Iandığı dönemde yaptığım ''Tüf~de Din Eğitimi ve Liselerde Din Dersleri" araştırmamda, me:ihep ayrılığının din dersini seçme oranını farklı şekilde etkilediğini tesbit etmiştim. Bizzat uğradığım liselerden bi­rinde din dersi öğretmeni şöyle söylemişti: "Okulumuzda din dersini seçme oranı yüksektir. Çünkü bu semtte alevi aileler çoğunluktadır; alevi aileler çok dindar oluyorlar ve çocuklarının muhakkak din dersini oku­masını istiyorlar". Bir başka lisede ise din dersi öğretmeni şöyle açıklama yapmıştı: "Okulumuzda din dersini seçme oranı düşüktür; çünkü bu semtte alevi aileler çoğunluktadır ve onlar çocuklarını din dersine gön­dermemektedirler". Demek ki mezhep ayrılığı din dersine ilgiyi tek ba­şına belirleyen bir faktör değildi, onu belirleyen başka sebepler vardı. O sıralarda mezhep farklılıklarının ideolojik amaçla kullanılmak ister.diği bir gerçekti. Mezhep ayrılıklarının çok yönlü olarak incelenmesi gerekliydi.

Mezheplere göre ayrı okulların, derslerin ve kiliseterin olduğu ülke­lerde mezhepler arasındaki ayrılıklar giderek büyümüş, ayrı dinler man­zarası almıştır. Son zamanlarda bütün ülkelerde değişen şartlar ve ortaya çıkan yeni ihtiyaçlar, yeni' yönelişleri getirmiş bulunmaktadır. Teoloji ve pedagoji alanındaki araştırm~lar, mevcut uygulamayı yetersiz bulmakta­dır. Mezhepleri birleştirme değil, fakat "Çoklukta birlik" şeklinde bir­birine yaklaştırma ve model geliştirme faaliyetleri dünya çapında sürmek-tedir. /

1

Türkiye'nin eğitim /politikası gereği ve İslam dininin bütüncü gö­rüşü açısından din öğretimi okullarda mezheplere göre değil, nötr, yani mezhepler-üstü olarak yapılmaktadır. İslam dini Allah'a ve ahiret gününe inanınada bütün mürninleri birleştirmeyi amaç edinmiş bir dindir ve bu özelliği ile evrenseldir. Müslümanların mezhep ayrılığını din birliğinden üstün tutmaları, İslam'ın ruhuna aykırıdır.

1982 Anayasası ile din öğretimi politikasında değişiklik olup da okullarda din derslerinin mecburiyeti kabul edilince, öğretmeniere yeni duruma uyacak formasyon kazandırılınasi için hızlı bir hizmet-içi eğitim düzenlenmişti. Din derslerinin mecburi olmasını savunanlardan biri ben­dim ve bunun gerekçesini, din derslerinin isteğe bağlılığından doğan so-

Page 9: DI EGITIMI ARAŞTI M LARIktp.isam.org.tr/pdfdrg/D01239/1999_6/1999_06_BILGINB.pdfÖRGÜN DİN EÖİTİMİ'NDE YENİ İHTİY AÇLAR ve YÖNELiŞLER ı 9 ı mun eskisi kadar kolay olmadığı

194 DiN EÖİTİMİ ARAŞTIRMALARI

runlan inceleyen doçentlik tezimde ayrıntılı olarak işlemiştim. Hizmet-içi eğitim programlarında da görev almıştım. Öğretmenlerden bazıları, isteğe bağlılık döneminde yaşadıkları olumsuz tecrübelerin öcünü(!), ders i mec­buri dönemde okutilrken alacağa benziyorlar, bunu ima eden konuşma­lar yapıyorlardı. Mecburiyetİn ülke çapında huzursuzluklar çıkaracağı iddiasında olanlar da vardı.

Mecburi din dersi uygulaması, yurt dışında da merak konusu ol­muştu. Din eğitimcisi, ilahiyatçı, sosyal hizmet uzmanı ve öğretmenlerden oluşan gruplar fakültemizi (Ankara) ziyarete geliyorlardı. Almanya'dan gelen heyetle görüşmelerimiz sırasruda içlerinden ilahiyatçı ve din eği­timeisi olan bir öğretim üyesi (Prof. Dr. Johannes Uihnemann) b'ana bir kitap hediye etmişti. Kitap Nürnberg-Erlangen Üniversitesi'nin Eğitim Fakültesi-Yabancılar Eğitimi Bölümü tarafından düzenlenmiş bir sernine­rin bildirilerinden oluşuyordu. Bu bildirilerden ilgiınİ çekenleri okumuş­tum. Okudukça ilgim artıyordu, çünkü bu bildiriler genel olarak Türkiye'den Almanya'ya göçmüş vatandaşlarımızın müslümanlığı ile ilgili idi.

Almanya'da giderek artan ;Müslüman-Türk nüfusu, beraberinde Hıristiyan-Alman kültür karşılaşmasını da getiriyordu. Serninerin amacı, farklı kültürlerden olan Almanlar'la Türkler'in barış içinde birarada yaşa­yabilmeleri için aralarında diyalog sağlamaktı. Bildirilerden biri ayrı bir özellik daha taşıyordu. Makalenin .adı "Çok Kültürlü Bir Okulda Din Dersi-İngiltere'den Tecrübeler" idi. Bildiri sahibi Dr. John Shepherd, İngiltere'den, bu tür okullar için öğretmen yetiştiren bir kurumdan, St. Martin College'den geliyordu ve benim için çok yeni olan bir din öğre­timini anlatıyordu. Bu yeni_ yol "Fenomenolojik din öğretimi" idi.

Araştırmalarımı genişlettim ve 1987 yılında, fenomenolojik din öğ­retimini yerinde izlemek üzere İngiltere'ye gittim. St. Martin College'i ve John Shepherd'ı buldum. John Shepherd'ın hanımı da bu College'de, ye­tişmiş bir din öğretmeni idi. Bölüm, öğretmenlere, aynı sınıfta altı din üzerinden öğretim yapabilecek formasyonu kazandırıy.ordu. Altı din Hı­ristiyanlık, Müslümanlık, Yahudilik, Budistlik, Hinduizm ve Sih idi. Kü­tüphanede altı ayrı bölüm, altı ayrı dinin dökümanları ile doldurulmuştu. Çok kültürlü okulda öğretim yapmak, geniş araştırma ve malzeme isti­yordu. St. Martin College'in bu özelliği ile dünyada tanındığını öğrendim.

Çok kültürlü okul iki türlü tanımlanabiliyor. Birincisi, öğrencileri­nin farklı dinlerden olmasa da farklı mezheplerden ve kültürlerden gel­diği okuldur. Devlet okulları böyle olabilir veya Hıristiyan mezheplerin­den birine bağlı bir okulda azınlık kültürlerinden, mesela müslümanlar­dan çocuklar bulunabilir. İkincisi ise sadece Hıristiyan veya aynı mezhep-

Page 10: DI EGITIMI ARAŞTI M LARIktp.isam.org.tr/pdfdrg/D01239/1999_6/1999_06_BILGINB.pdfÖRGÜN DİN EÖİTİMİ'NDE YENİ İHTİY AÇLAR ve YÖNELiŞLER ı 9 ı mun eskisi kadar kolay olmadığı

ÖR GÜN DiN EGiTiMiNDE YENİ İHTiYAÇLAR ve YÖNELiŞLER I 9 5

ten çocukların gittiği, fakat bu çocukların farklı kültür ve mezheplere göre, farklı din ve kültürlerden meydana gelen bir toplum hayatına hazır­layıcı bir terbiye ile yetiştirildiği okuldur.

Birinci tür okullarda okulun çok kültürlülük özelliği dışardan görü­lebilir. İkinci türdeki okullarda ise dışardan görülen birşey yoktur, yal­nızca eğitimin kendisi böyle bir hedefe yöneliktir. İngiltere'de pek çok okul, özellikle temel eğitim okulları az veya çok kiliseye ve Anglikan Ki­lisesi'ne bağlıdır. Böyle okullarda din öğretimi, kendiliğinden Anglikan özelliği taşımaktadır. Buna karşılık devlet okullarında din öğretimi, kilise­Ierden birinin veya mezheplerden birinin savunmasını yapamaz. Devlet okulu çocuklara nötr bir Hıristiyan inancı vermek veya Hıristiyanlığın yanısıra diğer dinleri de tanıtmak durumundadır.

,İskoçya'nın dağ köylerinden birinde fenomenolojik yöntemle din öğretimi yapılan bir temel eğitim okulunu ziyaret eden bir Alman peda­goji profesöründen dinlemiştim. Profesör, paranın dahi kullanımına gerek olmayacak kadar küçük bir köyde, burada yetişen çocuklar mesela İslam dininden bir kimse ile hiç karşılaşmadıkları halde niçin böyle çok kül­türlü bir din öğretimi yapıldığını merak etmiş. Öğretmen şöyle açıklamış: Bizim köyümüzde para kullanılmadığı halde biz çocuklarımıza parayı öğ­retiyoruz. Çünkü onlar şehre indiklerinde veya iş adamı olduklarında

nasıl olsa para ile karşılaşacaklardır, aynı şekilde diğer dinlerin mensupları ile de karşılaşabilirler veya onlarla müşterek çalışabilirler. Biz öğrencile­rimizi gerçek hayata hazırlıyoruz.

Mezhepler-üstü veya Mezheplere Bağımlı Olmayan Din Dersi

Diğer inançtan olanları kendi dinine sokma çalışması, vicdan özgür­lüğüne aykırıdır ve artık nefretle karşılanır olmuştur. Modern çağın ço­ğulcu, yani pek çok farklı kültür ve zihniyetteki topluluğun birarada ya­şadığı toplumunda din öğretimi, farklı inançtan müminlerin düşünce dünyasına girerek onları mümkün olduğunca tanımak ve birbirine tanıta­rak düşüncelerini hissettirmeye çalışmak durumundadır.

Türkiye'de mecburi din öğretiminin 1982 yılından beri süren uygu­laması sırasında, son sınıf öğrencilerimizin öğretmenlik stajları dolayısıyla pek çok okuila ilişkimiz oldu, oralarda kısmi araştırmalar yaptık. Öğret­menler, dua ve siire ezberletmeye, abdeste ve namaza ağırlık vermekten, kıyfifet, içki ve faiz konusunda ülke çapında uygulama olmadığı için din dersinde öğreteceklerinin bir işe yaramayacağını iddia etmeye kadar çe­şitli anlayışlar sergiliyorlardı. Öğrenciler ise çocukluğa has yüksek meta­fizik sorularından, ilk gençliğin nizam-ı aleınci sorularına kadar, her türlü düşünce ve davranışla ilgili konuları din öğretmenleri ile konuşabilmek istiyorlardı. Onlar yavaş yavaş da olsa farklı mezheplerden ve dinlerden

Page 11: DI EGITIMI ARAŞTI M LARIktp.isam.org.tr/pdfdrg/D01239/1999_6/1999_06_BILGINB.pdfÖRGÜN DİN EÖİTİMİ'NDE YENİ İHTİY AÇLAR ve YÖNELiŞLER ı 9 ı mun eskisi kadar kolay olmadığı

196 DİN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI

arkadaşlarının farkında oluyorlar ve onların bu konulardaki inanç ve dü­şüncelerinin ne olduğunu öğrenmek istiyorlardı.

Mezunlarırnızdan bazı öğretmenler, kendilerini derslerde açığa vur­mayan Alev!, Yahudi ve Hıristiyan öğrencileri ile konuşmalarından bazı sorular getiriyorlardı. Kısmı de olsa artık okullarırnız çok kültürlü ol­muştu, fakat biz öğretim prograrnlarırnızı, öğretim rnuhtevarnızı ve öğret­rnenlerirnizi bu yeni duruma göre ayarlarnak için Türkiye çapında elle tutulur bir çaba gösterrniyorduk.

Öğrenci aileleri, özellikle büyük şehii-lerde din dersine ilgisizdirler, fakat çocukları öğrensin isterler. Bu dururnda din, çocuklar tarafından çocukluğa mahsus, eski moda ve sıkıcı bir şeymiş gibi algılanır. Fakat birbirinin dini ile kıyaslanınca, çocukların ilgisi çekilir ve çocuklar kendi dinlerinin bu konuda ne dediğini öğrenmek isterler, gayret gösterirler, araştırmaya girişirler.

İngiltere üzerindeki incelemelerimden şunları da öğrenriıiştirn: İn­giltere'de pek çok okul, öncelikle ilkokullar, kiliselere ve büyük çoğun­lukla Anglikan Kilisesi'ne bağlı olduğu için, eğitim kendiliğinden Angli­kan özelliği taşımaktadır. Fakat bugün durum bununla çözülüp bitrne­rnektedir. İngiltere Milletler Topluluğu'ndan İngiltere'ye göç serbesttir ve göçmenler vatandaş sayılırlar. Mezheplere göre din dersi verilen okul­larda, mesela çok sayıda müslüman çocuk bulunursa ne olur? Böyle okullarda bir kültür· karşılaşması söz konusudur. Böyle bir durumla ilgili olarak bir öğretmen şöyle yazrnaktadır:

"Müslürnanlar da bizim gibi kurtuluşa errneleri gereken insanlar­dır. Kurtuluş ise Hz. Isa'ya inanınakla mümkündür. Kilise bugün müslü­manlara da tebllğde bulunmakla görevlidir. Kilise kullanabileceği her araçla, öncelikle de kiliseye bağlı okullar yolu ile, Hz. Isa'yı hakikatİn ve hayatın yolu olarak bildirmekle görevlidir. Kilisenin, kiliseye bağlı okul­lar yolu ile bugünün çoğulcu toplurndaki rolü, daima olduğu gibi bü­yüktür".

Kilise-içi tartışmalarda oldukça sık işitilen bu tutum, bazen oldukça yumuşak ve demokratik(!) biçimde şöyle ifade edilmektedir: "Hıristiyan inancı din öğretimi içinde şüphesiz tartışılabilir de. Diğer inançlar mesela Müslümanlık mutlaka öğretilmeli değildir, ama bu inanç reddedilrneyebi­lir de. Fakat o nasılsa öyle anlatılrnalıdır, yani Hıristiyanlığa kıyasla değer­siz olarak. Aksi halde hepimiz müslümanlar olurduk değil mi!"

Bu fikirlerin hepsi her zaman açıkça ifade edilip yazılmadığı gibi, pek çok öğretmen de bu tavır içinde olduğunun farkında değildir. Uya­rıldıklarında şoke olanlar vardır.

Page 12: DI EGITIMI ARAŞTI M LARIktp.isam.org.tr/pdfdrg/D01239/1999_6/1999_06_BILGINB.pdfÖRGÜN DİN EÖİTİMİ'NDE YENİ İHTİY AÇLAR ve YÖNELiŞLER ı 9 ı mun eskisi kadar kolay olmadığı

ÖRGÜN DİN EÖİTİMİ'NDE YENİ İHTiYAÇLAR ve YÖNELİŞLER 197

Uygulamanın bir başka boyutu daha vardır. Müslüman ve diğer kültürden. birçok çocuklar okulun çoğuuluğunu teşkil eden diğer çocuk­lardan farklı olmak istememektedirler. Aileleri de onları Hıristiyan din dersinden sildirmemeyi terci'h edebilmektedirler. Farklı kültürlerden pek çok öğrencilerin bulunduğu bir Londra okulunun yöneticisi şunları an­latmıştır:

"Okulda · gelenek olarak hergün bütün öğrencilerle birlikte "Allahımıza dua etmek" programı vardır. Bu dua "Haydi hep birlikte, Ey Babamız sen ... " diye başlar. Bu duada müslüman öğrenciler ne his­seder? Ben onların bu duruma üzüldüklerini gösterecek bir tepki almış değilim. Aileler çocuklarını din dersinden alıkoyma hakkına sahiptirler, fakat bu hak hemen hiç kullanılmamaktadır. Birçok müslüman çocuk okuldan çıktıktan sonra iki saat Kur'an kursuna gider. Onlar herhalde okuldaki din dersinde öğrendiklerinin çoğunu, tıpkı Hıristiyan öğrenciler gibi unutmaktadırlar".

İngiltere'de din öğretimi için resmi yönlendirmeler ve öğretim programları olmakla birlikte, yerel öğretim kurumlarının, hatta öğretmen­lerden her birinin oldukça hür olduğunu da öğrendim. Resmi yönlen­dirmeler genellikle öğretmenierin kendi insiyatiflerini kullanmalarını en­gellemiyor ve yeni düzenlemeler de işte bu karışık gibi görüneıı duru­mun içinden çıkıyor. Yaklaşık otuz yıl önce (Ronald Goldman'ın araştır­masından yararlanılarak) denenıneye başlanan "Mezhepleıe Bağlı Olma­yan Din Dersi"nin açıklaması şöyledir:

Mezheplere bağlı olmayan din dersi, ne farklı bir mez:O.ebin mensu­bunun mezhebini değiştirmesini, ne de diğer bir dinin müminir · kendi inancını kabul ettirmeyi gerektirir. Ders, herkesin kendi in?.;lcını uyarma amacına yöneliktir. Yetmişli yıllarda bu yöntem İngiliz okullarının hep­sinde olmasa da giderek artan bir oranda tartışıldığında, alınan sonuç yan­lış anlaşılına ve ümit kırıklığı olmuş; fakat gerek devlet, gerek kilise okul­larında, giderek artan miktarda göçmen işçi çocuğunun bulunması ile, büyük yerleşme merkezlerinde, mesela Londra'da, Birmingham'da, Brad­ford'da bu anlayış kuvvetlenıneye ve savunulmaya başlanmıştır.

Uygulamanın Nasıl Yapıldığı

imkanları geniş olan çoğulcu öğretim ·denemelerinde, temel eği­timde genellikle öyle belli konulardan yola çıkılınaktadır ki, küçük öğ­renciler kendileri derse bazı katkılarda bulunabilmektedirler. V'Jçük sınıf­larda konular dini olmaktan çok kültüreldirler veya ne sadece kültürel ne ne de sadece dinidirler. Mesela evlenme adetleri. Çocuklar evlerinden resimler veya kıyMetler getirirler, ,bir düğünün· kendi adetlerince nasıl

1 yapıldığını anlatırlar. Başlangıçta bunlara pek çok gülünür. Başkalarının

Page 13: DI EGITIMI ARAŞTI M LARIktp.isam.org.tr/pdfdrg/D01239/1999_6/1999_06_BILGINB.pdfÖRGÜN DİN EÖİTİMİ'NDE YENİ İHTİY AÇLAR ve YÖNELiŞLER ı 9 ı mun eskisi kadar kolay olmadığı

198 DiN EÖiTİMİ ARAŞTIRMALARI

adetleri ne kadar da komiktir. Daha sonraki örnekler geldikçe, bütün bunlardan şu sonuç çıkarılır ki, farklılıklara rağmen karşılaştınlabilir duy­gular duyulmaktadır. Hayatın derinliklerine işaret eden, dinin de bir kolu olan duygulardır bunlar. Çocuklar bunu çok iyi anlayabilirler.

Benzer şekilde, bayramlar, aile yaşayışı, evler, doğum günleri, hedi­yeleşmeler, ziyaretleşmeler, misafirseverlik vb. de işlenebiliyor. Bütün bu adetler dinlerin tam anlaşılmamış yanları ile ilgilidir. Asıl amaç dinin ne olduğunun ortaya konulmasıdır. Bayramlar bu olayı daha da kolay açık­layabilmektedir. Hindı1lar'ın ve Sihler'in Diwali bayramları, Müslümanlar­'ı:ı Ramazan bayramları gibi. Çocuklara kendi bayramları ile ilgili bilgi edinme ödevi veriliyor. Mesela, bayramların İngiltere'deki evlerindeki ya­şanışı ile Hindistan'da, Pakistan'da, Bengladeş'teki evlerindeki yaşanışının farklılığı, oralarda ne yendiği ve nasıl giyinildiği vb. araştırılabiliyor. Re­simler çizdirilebiliyor, küçük camiler elişi olarak kesilerek veya katlana­rak meydana getirilebiliyor, Ramazan'ın anlamı açıklanabiliyor vs.

Öğretmenler her yıl için dini bayramlar takvimi yapabiliyorlar; o takvimin üzerinde önemli dini günlerin hepsi belirtilebiliyor. Kutsal yer­ler ve kutsal kitaplar da çok sevilen bir konudur. ibadet yerleri karşılaş­tırmalı olarak işlenebiliyor. Çocuklar benzerlikleri ve ayrılıkları tartışabili­yorlar. Kutsal kitapların özellikleri, şekli, menşei, muhtevası, müminlerin onlara gösterdikL.:ri saygı işlenebiliyor. Böyle bir ders için Pakistanlı bir öğrencinin Kur'an'ı okula nasıl getirdiğini, okul yöneticisi bir türlü unu­tamıyordu. Öğrenci teneffüste onu korumalıydı. Bunun için yönetici ile beraber araştırmış ve nihayet uygun bir yer bulmuşlardı. Kur'an'ın insan bedeninin üst kısmından yukarıda durması gerekiyordu. Dikkatsiz eller ona zarar verebilirdi. Öğretmenierin öğrenecek çok şeyleri olduğu görü­lüyordu.

Böyle dersler için okul ile aileler olumlu ilişkiler kurabilirler. Bazen aileler de okula gelebilirler veya bir bayram rnünasebeti ile hazırlayacak­ları yiyeceklerden okula yollayabilirler; böylece bütün çocuklar ondan tadarlar. Böyle uygulamalar çocukların kendilerine güvenlerini arttııi.r.

Müslümanların Biı Derse Bakışı

Acaba Müslümanlar'ın çok kültürlü okullardaki din dersine karşı tutumları nedir? Soru basit gibi görünmekteöir, fakat cevap basit değil, karmaşıktır. Çünkü Müslümanlar arasında farklı görüşler vardır. Durum öğretmenierin tutumları ve okulun genel havası ile de ilgilidir. Ayrıca Pakistan müslümanları ile Bengladeş ve Arap müslümanları ve aileler ara­sında da farklılıklar vardır. Henüz İngiltere'de yaşanan ortak bir İngiltere müslümanları geleneği oluşmuş· değildir, denilmekte.

Page 14: DI EGITIMI ARAŞTI M LARIktp.isam.org.tr/pdfdrg/D01239/1999_6/1999_06_BILGINB.pdfÖRGÜN DİN EÖİTİMİ'NDE YENİ İHTİY AÇLAR ve YÖNELiŞLER ı 9 ı mun eskisi kadar kolay olmadığı

ÖR GÜN DiN EGiTiMiNDE YENİ iHTiYAÇLAR ve YÖNELiŞLER 1 9 9

Benim bizzat ziyaret ettiğim Müslümanlar Birliği Merkezi'nde Bengladeş'li bir başkan bulunuyordu. Konu ile ilgilendiklerini, ancak kü­çük sınıflarda bunun belirsizliklere yol açabildiğini, çocukların kendisinin dini ile diğerlerinin dini arasındaki ayrıntıları birbirine kanştırabildiklerini söylemişti. Kişisel izienimlerini anlatanlar, müslümanların mezhepler üstü derslerden oldukça memnun olduklarını söylemektedirler. Bu yöntemle ders vermek üzere yetişmiş öğretmenler, kendilerinin mensup olmadığı dinleri son derece başarılı bir şekilde anlatabilmektedirler. Ailelerin be­ğenisini kazanmış pek çok öğretmen vardır ve bu öğretmenler ailelerden ve cemaat temsilcilerinden· destek görmektedirler.

Çocuklarının okulun dağılmasından sonra Kur'an Kursu'na gittiği ailelerden ve müslüman cemaatinden sözcüler, İslam din dersinin de normal devlet ve kilise okullarında yapılması için teşebbüse geçmişler. Başlş.ngıç için onlar tahsilli müslümanların okula gelmelerini ve okulun başlama saati öncesinde veya paydos saatini müteakip ders vermesini is­temişler. Fakat çocukların çoğunluğu, okula. diğer çocuklardan erken gelmeyi veya geç paydos etmeyi istemiyorlar. Müslüman öğretmenler ve veliler de bu çözümü olumlu bulmuyorlar. Onlar Müslüman çocukların Hıristiyan çocuklarla birlikte din dersi görmesini istiyorlar.

Din pedagogları bu isteğİn desteklenmesini öneriyorlar. Onlara göre geleneksel, mezheplere göre din dersi, hem pedagojik hem toplum­sal sebeplerdert dolayı reddedilmelidir. İslam dininin, mezheplere bağlı olarak, okulun öğretim planına eklenti şeklinde öğretimi de reddedilme­lidir. Mezheplere bağlı olmayan, fenomenolojik din öğretimini uygula­maya geçirmek için gayret etmek, dinlerin ve toplumların gelişmesi açı­sından ümit verici bulunuyor. Bu derslerde verilecek anlayışın ve kazan­dırılacak karşılıklı toleransın değeri öyle büyüktür ki, onun mahzurları göze alınmaya değer.

SONUÇ

Değişik kültürlerden insanların birarada yaşamaları kolay olmadığı gibi, onların çocuklarına çok kültürlü eğitim verecek okulların kurulması da kolay değildir. Çünkü henüz temel çalışmalar eksiktir. Fakat aileler sürekli ayrı ve kapalı kalmanın çözüm olmadığını hissetmektedirler. Yine de başlangıç için yapılacak bazı şeyler vardır.

1 İyi yetişmiş bir din öğretmeni, dersi kendisi anlatırken bile, bir ara­( yış tavrı sergileyebilir. Öğrencileri ile birlikte, şimdi Tanrı'nın kendilerin­~ den neyi istediğini anlama arayışı içinde olabilirler. Öğretmenler öğrenci­(lerle birlikte, ortaya konulan llerŞeyi soru yapmaya hazır olabilirler ve

Page 15: DI EGITIMI ARAŞTI M LARIktp.isam.org.tr/pdfdrg/D01239/1999_6/1999_06_BILGINB.pdfÖRGÜN DİN EÖİTİMİ'NDE YENİ İHTİY AÇLAR ve YÖNELiŞLER ı 9 ı mun eskisi kadar kolay olmadığı

200 DiN EÖİTİMİ ARAŞTIRMALARI

öğrenciler açısından bunlar farklı kültürlerin yardırnlaşması ile başarılacak keşifler olabilir.

Herşeyin dogmatik olarak verilmesi hiçbir şeyin eksik bırakılma­ması yerine, öğrencilerin herşeyi anlamaları için onlara yardımlarda bu­lunmak da bir yoldur. Eğer öğrenilenler düşünceyi inceltınede birazcık başarılı olabilirse, ondan sonra onlar dtnt eğitimlerini kendi çabaları ile hayatları boyunca geliştirmeye ve bir dine sahip olmanın ne demek oldu­ğunu anlamaya çalışacaklardır.

Din öğretiminde öğretmenin görevi mesajı ulaştırmak, öğrencinin görevi de mesajı kabul etmektir, düşüncesi yeterli değildir. Tanrı insanlan özgür olmaya; akıllarını, korkmadan bütün gerçekiere açmaya çağırmıştır. Vahiy öğrenciler tarafından hayatın gerçeği içinde yaşanarak kabul edil­melidir. Öğretmen ancak bir rehberdir.

Din öğretiminin yapması gereken en önemli görev, kişiyi kendi keyfiliğinden kurtarmak, onun diğer insanlarla birliktelik içinde daha derin ve ince düşünmesini sağlamaktır. İnsanlan kendi merkezli olmaktan kurtarmak, tam bağımsızlığa doğru geliştirmek, din öğretiminin görevidir.

Eğer bir insanın bütün kabiliyetleri dengeli olarak gelişirse, ahlak karakteri de kendiliğinden meydana gelecektir, görüşünü de eksik bulu­yorum. Hem dtnt-manevt duyguların nasıl oluştuğu, bunların hizmet ve faydalarının neler olduğu, müsbet bilimler çerçevesinde araştırılınalı ve so­nuçları ortaya konulmalıdır, hem de birer vakıa olarak dinler ve mezhep­ler, öğretim konusu yapılmalıdır.