yyeennİİ aannaayyaassaa hhaakkkkiinnddaa ggÖrrÜŞŞ · arzusundadır. tİm, yeni anayasa yapım...

78
1 Y Y E E N N İ İ A A N N A A Y Y A A S S A A H H A A K K K K I I N N D D A A G G Ö Ö R R Ü Ü Ş Ş v v e e B B E E K K L L E E N N T T İ İ L L E E R R TÜRKİYE İHRACATÇILAR MECLİSİ YENİ ANAYASA RAPORU NİSAN 2012 .

Upload: others

Post on 15-Jul-2020

1 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

1

YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA

GGÖÖRRÜÜŞŞ

vvee

BBEEKKLLEENNTTİİLLEERR

TÜRKİYE İHRACATÇILAR MECLİSİ

YENİ ANAYASA RAPORU

NİSAN 2012

.

Page 2: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

2

SUNUŞ Türkiye, Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıldönümü olan 2023 yılında 500 milyar dolar ihracat, 2 trilyon doları aşkın milli gelir, dünya ticaretinden alacağı %1,5 seviyesindeki pay ile dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmeyi hedeflemektedir. 50 bini aşkın ihracatçının temsilcisi Türkiye İhracatçılar Meclisi olarak Yeni Anayasa yapım sürecine ekonomik bir boyut kazandırarak Anayasa’ya bakış açımızı zenginleştirmek istiyoruz. İnovasyon odaklı bir kurum olan TİM, 2023 vizyoner ihracat hedeflerini dinamik bir süreç ile yönetirken yeni anayasa ile bu hedefleri taçlandırmak arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak üzere taslak bir anayasa metni hazırlamak yerine, İhracatçılarımızın yeni anayasadan beklentilerini ortaya koyan bir anket çalışması yapmayı tercih etmiştir. TİM olarak, Türkiye’de bugüne kadar yürütülen Anayasa çalışmalarında Anayasa ile ekonomi arasındaki ilişkinin genellikle göz ardı edildiği gerçeğinden yola çıkarak, bu boşluğu doldurma misyonu yüklendik. İç deniz şartlarına göre üretilmiş yelkenlilerle okyanusta bir maceraya atılmak yerine, okyanus şartlarına dayanıklı bir geminin nasıl yapılması gerekliliğini dikkate alan bir düzenleme üzerinde yoğunlaştık. Yeni anayasal düzeni kuracak olan Anayasayı, geçmişe ait tartışmaların, teknik detayların gölgesinde bırakmak yerine, 21. yüzyıl şartlarına uygun bir şekilde ülkemizdeki ekonomik ve sosyal şartları temsil eden, ayrımsız ve özgür tercihlerin katılımına dayanan bir düzen şeklinde tasavvur ettik. Türkiye’nin anayasal düzeninin yeniçağın gereklerine cevap verebilecek nitelikte olması için TİM olarak ihracatçılarımız arasında kapsamlı bir anket çalışması yürüttük. İhracatçılarımızın Yeni Anayasa’ya ilişkin görüş ve beklentilerinin değerlendirilmesi ve Anayasa yapım sürecine iş dünyasının görüş ve katkılarının aktarılmasını sağlamak amacıyla, Yeni Anayasa’nın içermesi beklenen temel ilkelerinin yanı sıra ağırlıkla Anayasa’nın ekonomiyi düzenleyici boyutuna yönelik görüşleri değerlendirmek üzere toplam 22 sorudan oluşan bir soru formu kullandık. İhracatçıların anayasaya ilişkin görüşlerini öğrenmede esas alınan bu çalışma, yeni Anayasaya ilişkin ekonomik bir yaklaşım ortaya koymaktadır. Elde edilen sonuçlar ışığında ihracatçıların nasıl bir anayasal düzen talep

Page 3: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

3

ettikleri ölçülmeye çalışılmıştır. İhracatçılarımızın yüzde 97’si yeni Anayasanın gelecek kuşaklara karşı sorumluluk anlayışıyla doğayı koruyan ve kaynakların sürdürülebilir kullanımını güvence altına alan bir yapıda olması gerektiğini belirtmiştir. İhracatın sağlıklı büyümeye ve dünya piyasalarında mevcut, ortaya çıkacak ve çıkması muhtemel taleplere uygun üretim anlayışını esas alması ve ekonomi bürokrasisinin de bu talepleri karşılayacak şekilde yapılandırılması gerektiğini belirten ihracatçılarımızın oranı da yüzde 97’dir. Anketin sonundaki anayasaya ilişkin serbest talep kısmında ise toplam 638 ihracatçı açık taleplerini dile getirmiştir. Sonuç olarak ihracatçılarımız, Türkiye’nin geçmişten kaynaklanan cari sorunlarının özgürlükçü-demokratik bir anlayış temelinde hızla çözümlenmesini arzularken, Türkiye’nin 21. Yüzyılının büyük değişimlerine hazırlıklı olmasına imkân veren bir anayasaya işaret etmekte ve esas itibariyle geleceğe odaklanmaktadırlar. Anketin moderatörlüğünü ve çalışmanın raporlamasını yapan Dr. Osman Can’a, ankete katılan değerli ihracatçılarımıza ve TİM ekibine yaptıkları katkılar için teşekkür ediyorum. Türkiye’nin siyasi, sosyal ve ekonomik açıdan dünyanın lider ülkelerin arasında yer alabilmesini desteklemek üzere oluşturduğumuz bu çalışmanın ülkemize ve gelecek nesillerimize yararlı olmasını, Yeni Anayasa yapım sürecine önemli oranda katkı yapmasını diliyorum.

Mehmet BÜYÜKEKŞİ

BAŞKAN

Page 4: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

4

YÖNETİCİ ÖZETİ

“Değişimi Gerçekleştirmek, Geleceği Tasarlamaktır” vizyonu ile Türkiye’nin iktisadi kalkınmasına öncülük eden Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) geçmişten bugüne ihracatımızı istikrarlı şekilde artırarak çok önemli başarılara imza atmıştır. Bugün ulaştığımız noktada “Sürdürülebilir İhracat Artışını” temin edebilmek ve ihracatçılarımızın küresel piyasada rekabetçiliklerini artırmak için yeni bir inşanın gerekliliğine ihtiyaç duymaktayız. Yeni bir inşanın gerekliliği için Yeni Anayasa yapım çalışmalarını destekliyoruz. Yeni anayasa yapım süreci Türkiye’nin ihracatçıları için oldukça heyecan uyandıran bir gelişme olmuş ve ihracatçılarımız başarısını Yeni Anayasa ile taçlandırmayı hedeflemiştir. 2012 yılının en önemli gündem maddelerinden biri olan Yeni Anayasa çalışmalarına TİM olarak inovatif bir katkı sağlamak istenmektedir. Bu çalışma piyasaların denetimi, asgari ücret, girişim özgürlüğü, dış ticaretin düzenlenmesi, bağımsız idari otoriteler, yerel yönetimler, siyasal karar alma mekanizması, STK’lar, teknolojik gelişim ve inovasyon gibi konularda İhracatçılarımızın temel yaklaşımlarını ortaya koymaktadır. İhracatçılarımızın Yeni Anayasa’nın ekonomiyi düzenleyici boyutuna yönelik görüşlerini değerlendirdiği bu çalışma ile TİM olarak bir Anayasa metni yazılmamış, bir çerçeve rapor hazırlanarak Yeni Anayasaya ilişkin temel ilke ve beklentiler paylaşılmıştır. Araştırmanın amacı, Türkiye genelindeki ihracatçıların Yeni Anayasa’ya ilişkin görüş ve beklentilerinin değerlendirilmesi, dolayısıyla Anayasa yapım sürecine iş dünyasının görüşlerinin aktarılması ve katkısının sağlanmasıdır. Araştırmanın hedef kitlesi, Türkiye genelinde İhracatçı Birlikleri üyesi 52 bin firma yetkilisi olarak belirlenmiş ve çalışma kapsamında Yeni Anayasa’nın içermesi beklenen temel ilkelerinin yanı sıra ağırlıkla Anayasa’nın ekonomiyi düzenleyici boyutuna yönelik görüşleri değerlendirmek üzere toplam 22 sorudan oluşan bir soru formu kullanılmıştır. Araştırma CAWI (Bilgisayar Destekli İnternet görüşmesi) yöntemi ile gerçekleştirilmiş ve programlanan soru formu TİM web sitesinde yayınlanmıştır. İhracatçılarımız çalışmanın bilimselliği açısından vergi numarası ya da T.C. Kimlik numarası ile sisteme giriş yaparak çalışmaya katılım göstermişlerdir. 30 Aralık 2011 tarihinde başlatılan bilgi toplama

Page 5: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

5

süreci 1100 firmanın katılımını takiben 13 Şubat Pazartesi günü sonlandırılarak, 14-17 Şubat tarihleri arasında veri analizi ve raporlama sürecini tamamlanmıştır. Böylelikle 1100 İhracatçı 46 gün içinde 22 soruyu cevaplamıştır. Yeni Anayasa ve Anayasa yapım sürecinde ihracatçımızın yüzde 64’ü çok ya da biraz bilgili iken, yüzde 35’sı pek ya da hiç bilgili olmadığını belirtmiştir. İhracatçılarımızın yüzde 98’si, Yeni Anayasa’nın gelecek kuşaklara karşı sorumluluk anlayışıyla doğayı koruyan ve kaynakların sürdürülebilir kullanımını güvence altına alan bir yapıda olması gerektiğini, İhracatçılarımızın yüzde 97’si, ihracatın sağlıklı büyümeye ve dünya piyasalarında mevcut, ortaya çıkacak ve çıkması muhtemel taleplere uygun üretim anlayışını esas alması gerektiği ve ekonomi bürokrasisinin de bu talepleri karşılayacak şekilde yapılandırılması gerektiğini, İhracatçılarımızın yüzde 96’sı, Yeni Anayasanın girişim özgürlüğü ile yenilikçi ve rekabetçi ekonomi karşısında engel oluşturmayacak esneklikte olması gerektiğini, İhracatçılarımızın yüzde 95’i, üniversitelerin ekonomi dünyasıyla etkileşiminin güçlendirilmesi ve mevcut yapısının değiştirilerek merkeziyetçilikten kurtarılması gerektiğini belirtmişlerdir. Bu doğrultuda çalışma yedi ana bölümden oluşmaktadır. Girişi kısmını takiben ikinci bölüm, Türkiye Anayasacılığının Karakteristiğine ilişkin temel yaklaşımları içermektedir. Bu bölümde Yeni Anayasa’nın ne olması gerektiğini anlayabilmek için öncelikle Türkiye’nin eski Anayasasının ve anayasal düzeninin ne olduğu anlatılmıştır. İkinci bölüm, Türkiye’nin Anayasacılık tarihini özgün, yalın ve anlaşılır bir üslupla açıklamıştır. Bu noktada 1924 Anayasası’nın 105, 1961 Anayasası’nın 157, 1982 Anayasası’nın 177 maddeden oluştuğu dikkate alındığında, Anayasalardaki madde sayısındaki artışın demokrasinin değil vesayetin gücünü artırdığını söylemek mümkündür. Türkiye’de 1987’den sonra yapılan anayasal değişikliklerin çoğu özgürlükler alanında sistem dönüşümü açısından büyük etki yaratmamış ancak 1987, 2007 ve 2010

Page 6: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

6

yıllarında yapılan üç Anayasa değişikliği önemli yapısal değişimlere neden olmuştur. Cari Anayasal düzeni yalnızca revizyonla sürdürmeye çalışmak ise Türkiye’nin aleyhine sonuçlar doğurabilecektir. Bu bölüm yeni bir Anayasal düzeni inşa etmenin gerekliliğini tarihsel bir perspektifle açıklamaktadır. Üçüncü bölüm, Anayasanın Doğasına ilişkin temel yaklaşımları içermekte olup Anayasa ve Ekonomi ile Osmanlı-Türk Anayasalarında Ekonomik Düzen Tercihi başlıklarından oluşmaktadır. Bu bölümde, Anayasal düzenin aynı zamanda bir ekonomik düzen olduğu ve modern Anayasacılık tarihinde ekonominin, gerek siyasal tercihlerin ortaya çıkması, belirlenmesi ve yönlendirilmesi gerekse ekonomik aktörlerin etkin hale gelmesiyle bağlantılı olduğu hususunu açıklamaktadır. Bu doğrultuda 1921 Anayasası, Türkiye Anayasa tarihinde ekonomi yönünden çok özel bir yere sahiptir. 1921 Anayasası Âdemi merkeziyetçiliği benimsemiş tek Anayasa olup, hangi ekonomik modelin tercih edileceği sorununu siyasetin ve ekonominin kendi dinamiğine bırakmaktadır. Bu bölüm küresel ekonomiye entegre olmuş ve siyasal iddiasını da buna göre yeniden tanımlamış Türkiye’nin yeniden tanımlanmış bir Anayasal düzene ihtiyaç duyduğunu vurgulamaktadır. Dördüncü bölümde, Yeni Anayasacılık kavramına ilişkin görüşler açıklanmıştır. Bu bölüm ekonomide ve siyasette geçmişin anayasal düzeni ve referansları ile yola devam etmenin sakıncasını ve yeni bir yol haritasıyla yola devam etmenin faydasını konu almaktadır. Yeni bin yılın gelişmelerine ayak uydurmak için ne yapılmalıdır sorusuna anket çalışmasında verilen cevaplar ve ulaştırılan görüşler ile yanıtlanmaya çalışılmıştır. Beşinci bölümde araştırmanın sonuçları değerlendirilmiştir. Bu bölümde araştırmanın amacı, hedef kitlesi ve araştırma süreci ayrıntılı olarak açıklanmış, akabinde 22 soruya verilen cevaplar grafik yardımıyla analiz edilmiştir. Ulaşılan önemli sonuçlardan bir tanesi, 1982 Anayasası’nda bugüne kadar yapılmış değişikliklerin, sorunların çözümünde etkili olduğunu düşünen katılımcıların oranının yüzde 39 olduğuna işaret etmektedir. Bu sonuç bizlere yeni bir inşanın gerekliliğinin rakamlarla da tescillendiğini göstermektedir. Altıncı bölüm sektör taleplerinin analizine ilişkin temel yaklaşımları içermektedir. Bu bölüm İhracatçılarımızın anket sonuçlarını açıklık ve kararlılıkla analiz etmektedir. Bu sonuçlardan hareketle ihracatçıların yeni bin yılın ihtiyaçlarına paralel bir tepki verdiğini söylemek mümkündür.

Page 7: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

7

İhracatçılarımız bir yandan ekonomik akıl ile hareket ederken, bir yandan da bu aklın geleceğini esaslı bir şekilde dikkate almaktadır. Bu bölümde ortaya çıkan diğer önemli bir sonuç ise ihracatçılarımızın Cumhuriyetin korunması konusunda oybirliği ile hareket etmesi, Cumhuriyetin nitelikleri açısından elitizmin ürünü olan unsurlara tepki duyması, anayasal düzeni ulusal ve uluslararası gelişime hızla cevap verebilecek niteliğe kavuşturmak istemesidir. Yedinci bölüm Anayasa ilişkin somut talep ve önerilerimizi içermektedir. Bu bölüm Yeni Anayasanın toplumsal katılımcı, gelecek odaklı, özgürlükleri esas alan bir devlet konseptine sahip, hızlı ve rasyonel karar alma mekanizmaları ile donatılmış, barışçıl, çevreye duyarlı ve yenilenebilir politikaları öne çıkaran, yerel yönetimlerin güçlendirildiği, sosyal adaletin gerçekleştirildiği, teknolojik gelişim ve inovasyon odaklı olması gerekliliğine işaret etmektedir. Nihayetinde Yeni Anayasa Hakkında Görüş ve Beklentilerin sunulduğu bu çalışmada ihracatçılarımızın nasıl bir anayasal düzen talep ettikleri ölçülmeye çalışılmıştır. Elde edilen sonuçlar ışığında ihracatçılarımızın kısa, öz ve kolay anlaşılabilir, ideolojisiz, tabusuz, tarafsız ve etnik referanssız bir Anayasa talep ettikleri tespit edilmiştir. İhracatçılarımız Anayasal düzenin ulusal ve uluslararası ekonomik gelişmelere hızla cevap verebilecek yeteneğe kavuşmasını gerekli görmektedir. 50 bini aşkın ihracatçının temsilcisi olan Türkiye İhracatçılar Meclisi de 2023 Hedeflerimize ulaşmak için, ihracatçılarımızın rekabetçiliklerini, yeniliklerini, teknolojik gelişimlerini artırmak için böyle bir gerekliliğin önemine inanmaktadır. Bu bağlamda, Türkiye’nin üreten, yeniliğe açık ve dinamik ihracatçıları olarak demokratik reformlar sayesinde ekonomik gidişatımıza hız verebileceğimiz ve Yeni Anayasa’nın bizi barışa, kardeşliğe, özgürlüğe bir adım daha yaklaştıracağı düşünülmektedir. Yeni Anayasa’dan beklenti, toplumsal ve siyasal barışı sağlayan, gelecek odaklı, kültürel, etnik, dinsel ve dinsel farklılıklardan birini öne çıkarmayan, ekonomi politikalarının ve stratejilerinin belirlenmesinde merkezin karar yetkisinin kullanımına özel sektör temsilcilerinin katılımı sağlayan bir yapı tesis etmesi yönündedir.

Page 8: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

8

Yeni Anayasa yeni bin yılın gerekleri ışığında sosyal adaletin gerçekleştirilmesi için farklı siyasal ve ekonomik programların özgürce yarışmasına imkân sağlamalıdır. Bunun için ülkenin yeraltı ve yerüstü kaynaklarının ekonomik gelişime ve topluma kazandırılması için gerekli hukuki değişikliklere gidilmelidir. Uygulanacak programlarla devlet teknolojik gelişim ve inovasyonla güçlendirilen alt yapı sunmalı, bilgiye ulaşımı, onun analizini ve uluslararası rekabetin enerjisine dönüştürülmesini mümkün kılmalıdır. 50 bini aşkın ihracatçının temsilcisi Türkiye İhracatçılar Meclisi olarak ihracatçılarımızın anayasaya ilişkin görüşlerini ölçmede esas aldığımız bu çalışma, yeni Anayasaya ilişkin ekonomik bir yaklaşım ortaya çıkarmaktadır.

Page 9: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

9

İçindekiler

I. GİRİŞ: ........................................................................................................................ 10 II. TÜRKİYE ANAYASACILIĞININ KARAKTERİSTİĞİ .................................... 15

A. Türkiye’de Anayasa ve Uygulama Biçimleri ..................................................... 15 B. Türkiye’de Anayasa Değişiklikleri ve Yapısal Dönüşüm Momentleri .............. 21

C. Yeni Bir İnşanın Gerekliliği ............................................................................... 25 III. ANAYASANIN DOĞASI ..................................................................................... 28

A. Anayasa ve Ekonomi .......................................................................................... 29 B. Osmanlı-Türk Anayasalarında Ekonomik Düzen Tercihi .................................. 30

IV. YENİ ANAYASACILIK ....................................................................................... 36 V. ARAŞTIRMANIN SONUÇLARI ......................................................................... 39

A. Anket çalışması .................................................................................................. 39 B. Anket Sorularının Analizi ................................................................................... 40

VI. SEKTÖR TALEPLERİNİN ANALİZİ .................................................................. 53 A. Genel Durum ...................................................................................................... 53 B. Anayasanın Yapımı ve Biçimi ............................................................................ 55

C. Devlete İlişkin Temel Yaklaşım ......................................................................... 56

D. Temel İlkeler ve Özgürlükler ............................................................................. 57

E. Siyasal Teşkilatlanma ve Ekonomik Düzen Tercihi .......................................... 58 VII. ANAYASAYA İLİŞKİN SOMUT TALEPLER VE ÖNERİLER ........................ 61

VIII. EK 1 .................................................................................................................... 67

Page 10: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

10

I. GİRİŞ:

Anayasa, demokratik bir ülkede “toplumsal sözleşmenin” hukuki belgesidir.

Bu sözleşme ise toplumun nasıl bir siyasal işleyişe sahip olacağına, iç barışını

nasıl sağlayacağına, dünya milletleriyle nasıl bir ilişki içinde olacağına ve

nasıl bir gelecek hayal ettiğine dair tasavvurlarının bir yansımasıdır.

Demokratik olmayan ülkelerde bu hukuki belge, yönetici elitin

tasavvurlarının bir yansımasıdır. Onun iktidarını meşrulaştırır. Asla toplum

sözleşmesi değildir.

Toplumların hafızası geçmişin deneyimlerinden oluşmaktadır. Bu hafıza,

yeni bir sözleşmenin inşası sürecinde sözleşmenin geçmişe bakan yüzünü

oluşturur; kimi zaman bir kopuşu, kırılmayı, kimi zamanda süreklilik içinde

değişimi ifade eder. Kuşkusuz bu durum, nasıl bir geçmişin yaşandığı ve

toplumun bu geçmişi benimseyip benimsemediği sorularıyla doğrudan

bağlantılıdır.

Ancak insanların bir arada yaşama istekleri topluma vücut veriyorsa,

toplumsal sözleşmenin esasının “geçmiş” deneyimler olduğunu söylemek

güçtür. Kötü bir geçmiş deneyiminin sözleşmeye yansıyan etkisi, bu

kötülüğün bir daha tekerrür etmemesi için gereken tedbirlerin alınmasıyla

sınırlıdır.

Ancak geçmiş hiçbir zaman sözleşmenin esasını oluşturamaz. Zira yalnızca

geçmişe bakan bir toplum dinamizmini yitirir, ortak yaşama iradesini

tüketir. Geçmişteki korkular, hesaplaşmalar veya geçmişin mistifikasyonu,

Page 11: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

11

toplumun dinamizmini ortadan kaldırır. Sonuçta herhangi bir değer

üretemeyen toplumun tefessüh etmesi kaçınılmazlaşır. Oysa toplum, tam

da bu sonuçtan kaçınma arayışıyla bir araya gelen insanlardan oluşmaktadır.

Toplumsal sözleşmenin konusu asli olarak bir arada yaşamanın hukukunu

üretmek, ancak bu hukuku, daha iyi bir geleceğe doğru yürümenin imkânı

ve aracı olarak tasavvur etmektir. Yani sözleşmenin hedefi gelecektir.

Gelecek tasavvurunun hukukla saptanması mümkün değildir. Doğru

hukuksal ve kurumsal yapılar, bu tasavvura güvenli bir şekilde seyahat

etmeyi mümkün kılar. Toplumları geleceğe taşıyacak olan husus,

dinamizmdir, enerjidir; yaşama, mutluluğa, refaha ve huzura dair

beklentilerdir. Buna dünya barışına katkı sağlama sorumluluğunun

eklenmesi zorunludur. Zira barışı sağlanmamış bir dünyadan soyutlanmış bir

barış adası üretme iddiası gerçekçi değildir.

Bu dinamizm ve enerjinin toplumu tasavvur ettiği geleceğe götürebilmesi

ise sağlam (statik) kaidelere bağlıdır. Ancak kaideler, toplumun tasavvuruna

ulaşmasını engelleyici düzeyde yoğun olmamalıdır.

Peki, bu ilişki nasıl kurulabilir?

Bu soruya cevap verebilmek için, öncelikle toplumun olumlu-olumsuz hangi

tarihsel deneyimlerden beslendiğinin, geleceğini inşa ederken, hangi olgular

ile arasına mesafe koymak, hangilerini ise geleceğe taşıma arzusunda

olduğunun saptanması gerekecektir. Toplumun geçmiş ile ilişkisinin nasıl

belirleneceği ve anayasada hangi tedbirlere yer verilmesi gerektiği

Page 12: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

12

hususunda ulaşılan çözümlerde, tüm bu soruların da cevabını görmek

mümkün olacaktır.

İkinci olarak anayasa ile toplum arasındaki ilişkinin irdelenmesi gerekir.

Toplumun demografik, kültürel, dinsel ve sair özelliklerini gösteren

haritalarının ortaya konması gerekir. Bu soru, geçmiş deneyimler de dikkate

alınarak birlikte yaşama hukukunun imkânlarının belirlenmesi bakımından

hayatidir.

Üçüncü olarak bir ülkede yeni bir kurumsal yapının ortaya çıkması,

toplumun ürettiği siyasal eğilimler ve siyasal aktörlerin etkinlik haritasına

bakılmasını da gerektirmektedir. Anayasanın asli aktörü toplum olmakla

birlikte, bunun fiiliyata geçmesi siyasal aktörlerin rehberliğine ve bu

doğrultudaki irade beyanlarına bağlıdır. Dolayısıyla siyasal ilişkiler ağı ile

nasıl bir anayasa sorusu birbiriyle bağlantılı konulardır. Uluslararası siyasal

ve ekonomik ilişkilerin ülkedeki anayasal düzenin tespit ve tayininde

belirleyici olduğunu gözden uzak tutmak güçtür.

Tüm bu değerlendirmeler geleneksel anayasa yapımının demokratik imkân

ve yöntemleri bakımından anlam ifade etmektedir. Ancak bir gerçek vardır

ki, teknoloji ve bilimin ulaştığı nokta, siyasal, kurumsal, toplumsal ve

bireysel algı, kabul ve alışkanlıklar da köklü devrimleri dayatmaktadır.

Dünya eski basitliğini ve anlaşılabilirliğini kaybetti. Artık yüz yıl öncesinin

tasavvurların bugün için geçerli olduğunu ileri sürmek güçtür. Buna

teknoloji ve bilimin, daha doğrusu bilişim teknolojisindeki ilerlemelerin

geleceği öngörülemez bir hızda yakınlaştırmaya başladığını, toplumun ve

Page 13: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

13

bireylerin çok hızlı bir şekilde karar almaya ve siyaseti etkin kılmaya

zorladığını da ekleyebiliriz. Dolayısıyla geleneksel anayasa, kurumlar, siyasal

işleyiş ve toplumsal davranış kodları üzerine geleceği kurmanın gittikçe

imkânsızlaştığını görmek gerekir. İşte yeni Anayasal düzen inşa edilirken

irdelenmesi gereken hayati konulardan biri budur. Yani yeni anayasal düzen

nasıl kurulmalı ki, tüm bu gelişmeler karşısında gerekli esnekliği

gösterebilsin, güvensizliği ve belirsizliği toplumun sağduyusu ve yaratıcı

potansiyelini sergilenmesiyle aşmanın imkânlarını sunabilsin ve statikliğiyle

topluma ayak bağı olmasın.

Son olarak Anayasa ile ekonomi arasındaki ilişkinin irdelenmesi

gerekecektir. Başta Anayasa olmak üzere tüm kurumsal yapıların temelinde

ekonomi vardır. Toplumun geçmişe ilişkin hafızasının, gelecek kaygısının

veya tasavvurunun temelde ekonomi üzerine inşa edildiği, toplumun

kurduğu siyasal düzenin kendi içinde veya uluslararası düzlemde barışın

güvencesine dönüşmesinin ekonomiye bağlı olduğu ortadadır. Ekonomik

açıdan zayıf ülkeler dünya barışına katkı sunamadığı gibi, ortaya çıkan

risklerden daha fazla etkilenmesi de mümkündür.

Buna karşın Türkiye’de Anayasa çalışmalarında anayasa ile ekonomi

arasında ilişki genellikle yok sayılır. Anayasanın yalnızca özgürlük, geçmişle

hesaplaşma ve hukuki güvencelerden oluşan bir metin olduğu inancından

hareket edilir. Toplumsal çatışma hatlarının Anayasa ile

düzenlenebileceğine, çok iyi ve ideale yakın bir metin hazırlandığında, bu

çatışmaların çözümleneceğine inanılır. Gerçek hayatın normlarla

düzeltilebileceği sanılır. Bu mümkün olsaydı, 1924, 1961 ve 1982

Page 14: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

14

Anayasaları tüm sorunlarımızı çözmüş olurdu. Türkiye’nin denenmiş ve

başarısızlığı kanıtlanmış anlayış ve tutumlardan beslenen yeni

denemelerden korunması gerekir.

Osmanlı Devleti 1500’lü yıllarda kendi toplumsal sorunlarını fermanlarla

çözmeye çalışırken, ekonomik olarak da Akdeniz’de hakimiyetin ötesini

düşünmezken, Avrupa yeni bir paradigma üretmekte ve yeni kıtalar

keşfetmekteydi. Dünyada yaşanan hızlı değişimler ve yeni bir binyılın yeni

paradigmasının kendisini dayattığı bugünlerde Türkiye’nin aynı hatayı

tekrarlamasına izin vermemek gerekir.

Diğer yandan artık okyanuslara açılma gerekliliğini anlamakla birlikte iç

deniz şartlarına göre üretilmiş yelkenlilerle bu maceraya atılmanın yanlışlığı

da ortadadır. Türkiye toplumunu tasavvur ettiği meşru hedeflerine

ulaştırmak için yalnızca yelkenli üzerinde yaşayanlar arasındaki ilişkilerle

yetinen bir düzen kuralı üretmekten çok, nasıl bir gemi yapılması

gerekliliğini de dikkate alan düzen üzerinde yoğunlaşmak zorunluluğu

doğmaktadır. İşte Türkiye’nin yeni anayasa arayışı bu nedenle yalnızca

özgürlük rejimi olmayıp içinde yaşamayı tasavvur ettiğimiz anayasal düzenin

de, 21. Yüzyılın şartlarına uygun bir şekilde yeniden inşa edilmesi arayışını

ifade eder.

Gerçekten de modernitenin 300 yılık süreçte ürettiği kurumların aşılmaya

başlandığı bir dünyada, Türkiye’nin geleceğine ilişkin kararının ifadesi olan

“Yeni Anayasa” çalışmalarının geçmişe ait tartışmaların veya etnik ya da

kültürel karşıtlıkların gölgesinde kalarak başarısızlığa uğramasını engellemek

Page 15: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

15

zorunluluğu bulunmaktadır. Toplumda mevcut tüm siyasal, kültürel,

inançsal ve etnik karşıtlıklarına da ortak olan “geleceği” esas alarak, bir yol

açmak, pek çok tartışmanın anlamsızlığına işaret etmek, pek çok sorunun

ise doğru bir gelecek perspektifiyle ve doğru dinamiklerle süreç içinde

çözülebileceğini göstermek şarttır.

II. TÜRKİYE ANAYASACILIĞININ KARAKTERİSTİĞİ

Türkiye yeni Anayasasını arıyor. Bu yeni anayasanın ne olması gerektiğini

anlayabilmek için öncelikle Türkiye’nin eski anayasasının ve anayasal

düzeninin ne olduğunu ortaya koymak gerekir.

A. Türkiye’de Anayasa ve Uygulama Biçimleri

Türkiye’nin 1876 Kanuni Esasiyle başlayan bir anayasacılık tarihi vardır. 18

Bürokrat ve 10 Ulemadan oluşan bir komisyonca hazırlanan bu anayasa,

egemenliğin padişah ile bürokrasi arasında paylaştırılmasının hukuki belgesi

niteliğindedir.

Henüz tam olarak aydınlatılamamış 31. Mart Vakası’nın ardından dönemin

bürokratik siyasal seçkinlerince yapılan 1909 Anayasa değişikliklerinin

ardından Padişah meşruti monarşilerde görüldüğü gibi sınırlı yetkili ve

törensel bir siyasal aktöre dönüştürüldü ancak iktidar gücü

parlamentodan çok bürokraside yoğunlaştırıldı. İttihat ve Terakki

Cemiyetinin 1913 yılında Babı-Ali Darbesi sayesinde iktidarı üstlenmesiyle

birlikte, kanunu muvakkatlerle ülkenin anayasal düzeni merkeziyetçi bir

Page 16: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

16

yapıya büründürüldü ve dönemin yükselen değerlerine uygun bir siyasal

işleyiş egemen oldu.

1924 Anayasası, Anayasaya aykırı bir şekilde feshedilen Birinci Meclisin

yerine oluşturulan ve yalnızca tek bir partinin temsil edildiği İkinci Mecliste

hazırlandı. Tek parti rejiminin kurulmasına engel olma kapasitesi

bulunmayan bu Anayasa 27 Mayıs 1960 Darbesiyle yürürlükten kaldırıldı.

Bunun temelinde yatan temel neden, Anayasanın sınırsız bir çoğunluk

hegemonyasına imkân tanımasından çok 1950-1960 döneminde Demokrat

Partinin aynı anayasaya aykırılığından kuşku bulunmayan iktidar imkânlarını

tek parti döneminin anayasal organlarına ve bürokrasisine karşı

kullanmasıdır.

Darbe ürünü olan 1961 ve 1982 Anayasaları ise Osmanlı modernleşmesinin

bir ürünü olan ve 1876’dan itibaren tedrici bir şekilde egemenliği kullanma

imtiyazını uhdesine alan bürokrasinin (siyasal seçkinlerin) hukuki meşruiyet

ihtiyacını karşılayan ferman anayasa niteliğinde belgelerdir.

Bu geleneğin dışında kalabilen tek Anayasa Kurtuluş döneminde yapılmış

olan 1921 Anayasasıdır. Nispeten katılımcı yöntemle hazırlanan bu Anayasa

âdemi merkeziyetçiliği esas almakta, yerel meclislerin özerkliğini ve şura

sistemini kabul etmektedir. Temel haklara yer vermemekle birlikte bu

Anayasanın 1. maddesinde; “Hâkimiyet bilâ kaydü şart milletindir. İdare

usulü halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir”

ifadesi yer almaktadır. Yani, devlet doğrudan doğruya ve bizzat millet

tarafından idare edilecektir. Böyle bir devletin kendini oluşturan bireylerin

Page 17: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

17

özgürlüğünü ihlal etmek hakkı ve yetkisi, hatta yeteneği olmazdı. Ayrıca

temel haklar devletin varlık nedenidir, devletin bunları tanıma gibi bir

yetkisi de olamaz. Bu yönüyle ilk defa ve asli bir şekilde toplumsal

dinamiklerce ve katılımla oluşturulan Amerikan anayasası ve anayasal

düzenine esaslı benzerlikler göstermektedir. Meşruiyeti oldukça güçlü olan

bu Meclisi, milletin kaderi hakkında tek ve son sözü söyleyecek biçimde

tanzim eden bu Anayasa, aynı zamanda halkın İstanbul’daki bürokrasiye

olan tepkisini yansıtmaktadır.

Bu açıklamalar ışığında, Türkiye’de seçkinci yapının güç kaybettiği 1918-

1922 döneminin olağanüstü koşullarında var olabilen 1921 Anayasası

dışındaki bütün anayasaların, “ferman anayasa” (octroi constitution)

olduğu ortaya çıkıyor. Bunun dışındaki hiçbir anayasada, yapım, etkileme ve

kabul iradesi bakımından Türkiye toplumunun etkisi bulunmamaktadır. Bu

anayasaların tamamı aslında anayasa ile kurulması gereken devletin

kurduğu, toplumun ise yalnızca tabi olduğu anayasalar ola gelmiştir.

Kabul etmek gerekir ki, 19. Yüzyılın sonları ve 20. Yüzyılın başlarında

savaştan savaşa sürüklenen ve uygulanan hatalı tarım, ekonomi ve idari

politikalarla artık örgütlü tepki verme yetisini ve imkanını bütünüyle

kaybetmiş olan toplumun bu dönemin özel şartları içinde “adalet”,

“özgürlük” ve “tercihlerine saygı” dışında siyasal işleyişe katılma gibi aktif

bir tepki vermesi pek mümkün değildi. Bu yüzden anayasal düzenin siyasal

elitlerce oluşturulması nispeten anlaşılabilir bir durumdu.

Page 18: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

18

19. yüzyılın sonlarından itibaren egemenliği padişahla paylaşmaya başlayan,

1909’dan itibaren ana hatları itibariyle egemenliği kullanma gücüne

kavuşan bürokrasinin kendi tasavvuruna göre ürettiği anayasal düzen, süreç

içinde demokratikleştirilmek ve topluma ait kılınmak yerine, darbeler ve

sair demokrasi dışı müdahalelerle yalnızca siyasal elitler ve bürokrasinin

ihtiyaçlarına göre revize edildi ve temel yapısı değişmemiş bir şekilde

günümüze kadar geçerli kılındı. Anayasaların esas itibariyle yalnızca

numaraları değişti, ancak iskeleti değişmedi. Toplumsuz anayasal düzen

kesintisiz bir şekilde günümüze kadar geldi. Merkez bürokrasinin inşa, işleyiş

ve kültürü esas itibariyle bu sürecin bir sonucudur.

Anayasanın temel konusu bir ülkenin temel siyasal teşkilatı olduğuna

göre, 1921 Anayasası istisnasını saymazsak, Türkiye’de 1909’dan bu yana

hep aynı anayasal geleneğin egemen olduğunu kabul etmemiz

gerekecektir. Diğer bir ifadeyle o tarihten beri bu ülkede aynı anayasal

düzen geçerli olduğundan dolayı, her bir yeni anayasa aslında aynı

anayasanın biçim ve tarih değiştirilmiş hali olarak kabul edilebilir.

Bu yüzden Türkiye’nin geçmiş anayasal süreçleri, özgürlük ve demokrasi

mücadelesi sürecinden çok siyasal elitlerin kendi iktidarlarının devamı için

gerekli gördükleri anayasal araçları oluşturma, dönüştürme ve etkinleştirme

sürecidir. Anayasalar ise bu sürecin yalnızca şekli ve hukuki meşruiyetini

sağlayan metinler olarak kurgulandı.

Bu mantığa uygun diğer bir özelliğe dikkat çekmekte yarar vardır: 1921

Anayasası hariç tüm anayasalar teknik detaylarla doludur. Esasen

Page 19: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

19

yönetmelikle düzenlenebilecek birçok konu ve kurum anayasada

düzenlenmiştir. Bunu siyasal elitlerin, güvence ve meşruiyet arayışı ile

hukuksal araçlara hükmetme ihtiyacıyla açıklamak mümkündür.

Toplum sözleşmesi niteliğindeki bir anayasa da detaylı olabilir. Ancak, bu

toplumun güvence ihtiyacından kaynaklanır. Detaylı ve teknik anayasaların

hukuk düzeninde durağanlığa ve donmaya yol açması, hızla anayasal

değişim süreçlerinin işletilmesiyle aşılmaya çalışılır. Türkiye’deki detaylı

anayasa ihtiyacı ise, siyasal kararları Meclisin yetki alanı dışına çıkarmak, en

azından zor şartlara bağlamak hedefinin bir ifadesidir.

1924 Anayasası’nın 105, 1961 Anayasası’nın 157 (+11 Geçici) ve 1982

Anayasası’nın 177 (+16) maddeden oluştuğu dikkate alındığında, siyasal

elitlerin vesayet gücündeki artışa paralel olarak anayasalardaki madde

sayısının arttığı söylenebilir.

Özetle detaylı ve teknik anayasa, bürokrasiyi güçlendiren, yasama

organını ve halkın temsilcisi olan siyasal aktörleri bürokrasi karşısında

zayıflatan, dolayısıyla demokratik yönetimi imkânsızlaştıran anayasadır.

Böyle bir anayasa, dünyadaki değişim ve teknolojik gelişmeler karşısında

ülkenin gerilemesi riskini yaratabilir.

Öte yandan 1921 istisnası dışında Cumhuriyet sonrası anayasalarında

merkeziyetçilik tercihi gittikçe katılaştırıldı. Oysa ademi merkeziyetçi 1921

Anayasası en nazik döneminde Türkiye’nin birliğini sağladığı ve tüm etnik

farklılıkların kurucu olarak kabul edildiği bir Anayasadır. Kurtuluşun ancak

Page 20: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

20

ilkeler çerçevesinde sağlandığı bir gerçektir. Ancak sonraki anayasalarda

katı bir merkeziyetçiliğin kabul edilmesi, ülkenin birliği ve bütünlüğünün

veya kamu hizmetlerinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi gerekçesine

dayandırılsa da, 1921 şartlarıyla karşılaştırıldığında, bu gerekçenin isabeti

tartışmalı hale gelmektedir.

Çağdaş demokrasilerde anayasacılık birey ve toplumsal özgürlük talepleri

lehine iktidarın sınırlandırılması mücadelesi olarak kabul edilirken,

Türkiye’de anayasacılık hareketi bu noktada da bir sapmaya işaret eder.

Anayasal düzen demokratik iradeye dayanmadığından dolayı, anayasalarda

yer alan özgürlüklerin hayatta karşılık bulması ancak düzen aktörlerinin,

yani siyasal seçkinlerin tasavvurlarına ve politikalarına uyduğu ölçüde

mümkün olabilmiştir. İstiklal Mahkemeleri, Yassıada, Ülkücü-Turancı,

Sıkıyönetim ve sair yargılamalar ile fiili engellemelerde bunları görmek

mümkündür. Anayasacılık tarihimiz gösteriyor ki, sistem demokratik bir

şekilde inşa edilmediği sürece hiç bir toplumsal kesitin özgürlükleri güvence

altında olamaz.

Esasen 1921 Anayasası ile (detaylarla birlikte aynı sayıda maddeden oluşan)

1787 ABD Anayasası’nı hatırladığımızda, özgürlüğün zaten bireye ve

topluma ait olduğu ve devletin temel görevi ve varlık nedeninin bu özgürlük

alanına dokunmaması, onu dış tehditlerden koruması olduğu anlaşılır.

Ancak Türkiye Anayasalarının yukarıda belirtilen temel karakteristiğini

dikkate aldığımızda, anayasalarda özgürlük maddelerine yer vermenin;

bireysel ve toplumsal özgürlük alanlarına müdahaleyi meşrulaştırma ve

Page 21: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

21

özgürlük alanlarını sınırlama ve kontrol etme amacı taşıdığını söylemek

mümkündür.

Siyasal sistemin dengesi siyasal seçkinler ile demokratik temsil organları

arasında sağlanmış olup, son söz yine siyasal seçkinlere bırakılmıştır.

Vesayet olarak nitelendirilebilecek bu sistemde yasama, yürütme ve yargı

erklerinin denge ve kontrol işlevi yoktur. Süreç içinde toplumsal destekle

vesayetin geriletildiği her durum, dengenin bozulmasına yol açmaktadır.

Bu da yeni sorunlara neden olmaktadır.

Kabul etmek gerekir ki, geçmiş yüzyılın tasavvurlarına göre üretilmiş, aynı

zamanda Türkiye’deki ekonomik ve sosyal şartlarından da doğmuş bu

anayasal düzen ile Türkiye’nin yoluna devam etmesi güçtür.

B. Türkiye’de Anayasa Değişiklikleri ve Yapısal Dönüşüm Momentleri

Geleneksel anayasal düzenin toplumsal meşruiyeti tükenmekle birlikte,

öngördüğü düzenin aşılması uzun ve sancılı gelişmelerin ardından

mümkündür. 1980’lerde başlayan ekonomide dışa açılma, açılan iletişim

kanalları üzerinden düşüncede, kültürde, bilimde ve dünya görüşünde de

dışa açılmayı beraberinde getirdi. Bunun süreç içinde bürokratik siyasal

kültürün sorgulanmasına ve toplumsal meşruiyetinin tükenmesine yol

açması kaçınılmazdı.

Page 22: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

22

Toplumsal farklılaşma Parlamento üzerinden demokratik siyasal alanın

genişleme imkânlarını zorladı. Küresel gelişmelerin, dışa açılımı ve

totaliter/otoriter yapılarda değişimi zorlamasının buna katkısı büyüktür.

1960’larla birlikte klasik demokrasilerde geleneksek iktidar ilişkilerinin

sorgulanması ve tasfiyesiyle başlayan süreç, 1990’larda eski

otoriter/totaliter rejimlerin yerini dünyanın genelinde demokrasilerin

alması ve son olarak Arap coğrafyasında da diktatörlüklerin halk

hareketleriyle yıkılmasıyla 21. Yüzyıla çok farklı bir başlangıcın imkânlarını

sunmaktadır. Tüm bu gelişmelerin “temel hak ve özgürlüklerle ilgili

iyileştirme”yle sınırlı olmadığı, anayasal düzen değişimini esas aldığını

görmek gerekir.

Türkiye bu değişimin dışında kalamaz.

Türkiye’de 1987’den sonra yapılan anayasa değişikliklerinin çoğu

özgürlükler alanında iyileştirmeler sağlasa da sistem dönüşümü açısından

büyük etkileri olmadı. Ancak 1987, 2007 ve 2010 yıllarında yapılan üç

anayasa değişikliği önemli yapısal değişimlere neden oldu.

Bunlardan birincisi 1987 yılında Turgut Özal’ın çabasıyla gerçekleşen ve

yapısal dönüşümü mümkün kılan değişikliktir. Demirel, Ecevit ve Erbakan’a

getirilen siyaset yasağının da referandumda oylandığı bu değişiklik,

demokratik temsilcilerin anayasayı halkın yardımıyla değiştirmesini

kolaylaştırdı. Daha önce yalnızca 2/3’lük çoğunluklarla anayasa

değiştirilebilirken, 1987’den sonra 3/5’lik çoğunlukla da anayasanın

değiştirilmesi mümkün hale getirildi.

Page 23: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

23

Birçok hukukçunun “tarihi” ilerleme olarak nitelendirdiği 1995 ve 2001

Anayasa değişiklikleri, yapısal bir dönüşümden çok temel hak ve özgürlük

alanlarında iyileştirmeler sağladı. Ancak Türkiye siyasal tarihi, özgürlük

sorunlarının kaynağının anayasanın metninde yer alan sorunlu

ifadelerden çok, anayasal düzenin yukarıda tanımladığımız pratiğinden

kaynaklandığını göstermektedir. Dolayısıyla, iyileştirme olduğu kuşkusuz

olan bu değişiklikler, yapısal bir dönüşüme işaret etmediklerinden dolayı

bireylerin hayatında esaslı bir karşılık bulmadı. Sosyal haklar alanındaki

1995 değişikliklerinin de, aynı kaderi paylaştığını belirtmek gerekir.

Yargı organlarının engellediği özelleştirme politikalarının önünü açmak için

1999 yılında Anayasa değişikliğine gidildi. Ancak bu değişiklik dahi,

uluslararası tahkim dışına yargının blokajını durdurmadı.

2004 yılında iki önemli konuda değişiklik yapıldı. Türkiye tarihinin ilk

cinsiyetler arası eşitlik sağlayan hukuksal düzenlemesi yani kadın-erkek

eşitliği anayasaya girdi. İkinci olarak Anayasa’nın 90. maddesinde değişiklik

yapıldı ve temel haklara ilişkin uluslararası sözleşmelerin hukuk

uygulamasında, kanunlara üstün olduğu kabul edildi. Bununla uluslararası

insan hakları uygulamalarının Türkiye yargı pratiğine yansıması arzulandı.

Ancak, her iki değişiklik de, öncekilerde olduğu gibi yapısal dönüşüm

içermeyen, sadece devlet aygıtına “bir şeyler” yapmasını salık veren

değişikliklerdi. Ancak “yapı” devam ettiğinden dolayı bu özgürlükçü

değişikliklerin hayata geçirilmesi sistem mantığı yönünden mümkün değildi.

Page 24: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

24

“367” kararıyla doğan siyasi krizi çözmeyi amaçlayan anayasa değişikliği,

ikinci yapısal dönüşüm adımıydı. Bu değişikliğin ardından, bürokrasisinin

belirlenmesi ve sistemde fren ve denge işlevi yönünden önemli bir ağırlığı

olan Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi, hem sistemde ikili

doğrudan meşruiyet imkanı sağladı, hem de devlet aygıtının halk

temsilcilerince denetlenmesinin imkanı doğdu. Ancak bu değişikliğin farklı

sorunlar doğurması ihtimali yüksektir.

Türkiye’deki demokratik siyasal aktörlerin yapısal dönüşümün gerekliliği

konusunda yeterli bir perspektif oluşturamaması nedeniyle, 2007’de bir

siyasi parti tarafından Anayasa Hukuku uzmanlarına hazırlatılan ve

geleneğin dışında olmayan bir Anayasa taslağının hayata geçmesi mümkün

olmadı. Ardından “devlet aygıtına bir şeyler yapmasını veya yapmamasını”

salık veren değişiklikler tercih edildi. Bu minvalde, 2008 yılında anayasa

değişikliği yapmak suretiyle başörtüsü sorunu çözülmek istendi. Oysa sorun

sistemin ürettiği sorundu ve sistemde değişim olmaksızın, “izin” normlarıyla

çözümlenmesi mümkün değildi.

1982 Anayasasında en temel yapısal dönüşüm 2010 anayasa

değişiklikleriyle yaşandı. Bunda değişikliklerin iptalini veya referandumda

reddedilmesini isteyenler dahi hemfikirdir. Kadın erkek eşitliği ve diğer

birçok alanda iyileştirme, memurlara toplu sözleşme hakkının tanınması ve

darbecilere karşı yargı yolunun açılması gibi temel haklara ilişkin birçok

değişiklikle birlikte, askeri yargının görev alanının daraltılması, Meclis’e bağlı

kamu denetçiliği kurumunun kurulması, Anayasa Mahkemesi ve HSYK’nın

yeniden yapılandırılması, eski anayasal düzende esaslı bir farklılaşmaya

Page 25: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

25

işaret etmektedir. Sonuç olarak sistemin içinde irade birliği kayboldu.

Vesayet sisteminin üzerine oturduğu kontrol ve denge sistemi çöktü.

Yasama, yürütme ve yargı organlarının da kontrol ve denge yeteneği

olmadığından, demokratik bir sistemin inşası için imkan sağlansa da, siyasal

krizin derinleştiği inkar edilemez.

Farklı siyasal aktörlerce farklı bir değerlendirmeye tabi tutulsa da 12 Eylül

2010 tarihinde kabul edilen anayasa değişikliğinin, Türkiye’nin yeni bir

anayasaya olan ihtiyacını ortaya koyduğu gerçeği herkes tarafından kabul

edilmektedir. Zira yapılan bu değişikliklerin ardından artık eski iç tutarlılığı

bulunan otoriter/totaliter Anayasa’dan söz edilememektedir. Ancak ortaya

çıkan durumu, demokratik, katılımcı ve özgürlükçü bir anayasal düzen

olarak nitelendirme imkânı da bulunmamaktadır.

C. Yeni Bir İnşanın Gerekliliği

Anayasa bir siyasi teşkilat metnidir. Anayasa “devlet” değildir. Dolayısıyla

anayasal düzenin değişmesi devletin değişmesi veya yıkılıp yeniden inşası

anlamına gelmez. Yeni anayasal düzen kuracak olan bir Anayasa, Türkiye

Cumhuriyetinin 20. Yüzyılın olağanüstü koşullarında üretilmiş düzenini,

toplumun ayrımsız ve özgür tercihiyle katılımına dayanan tam demokratik

bir düzenle ikame edecektir.

Modern Anayasalar esas itibariyle siyasal düzeni ortaya koyar. Bu siyasal

düzenin demokratik ve özgürlükçü olup olmadığı, genel ilkeler veya

Page 26: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

26

özgürlük maddelerinden değil, teşkilata, yani kurumlara ilişkin maddelerine

bakılarak anlaşılabilir.

Kurumların yapısı, yeknesak ve ideolojik, etnik, kültürel, dini ve benzeri

yönden tek kaynaktan beslenmeye imkân tanıyor ve hiyerarşik bir şekilde

işlemeye devam ediyorsa, bu yapının üreteceği pratiğin demokratik ve

özgürlükçü olması imkânsızdır.

Zira her bir anayasal düzen belirli bir toplum, dünya, birey tasavvuru

üzerine kurulur. Kurumlar haritası ise bu tasavvuru gerçekleştirecek biçimde

ayarlanır ve birbirleriyle ilişkilendirilir. Bu nedenle kurumsal yapılar aynı

kaldıkça, bu yapılardaki insanların siyasal görüşlerinin, inançlarının veya

yaşam tarzlarının değişmiş olması, kurumsal uygulama ve kültürü

değiştirmez. O tasavvura göre çalışmaya devam eder. Ton veya renk farkı,

işleyiş ve uygulama farkı meydana getirmez. Sistem daima kendi

kurucularının mantığına ve onun hedefine göre çalışır ve sonuç üretir.

Bu nedenle, faşizm ve komünizm sonrası ülkelerde ilk değişiklikler kurumsal

yapılarda gerçekleştirilmiştir. Sistem değişince aynı insanlarla bu defa çok

farklı kurumsal uygulama ve kültürün doğmaya başladığını geçmiş 60 yıla

bakarak söyleyebiliriz.

Türkiye toplumu 1921 Anayasasından sonra ilk defa kendi anayasasını

yapabilecek duruma gelmiştir. Bu defa hem yapma iradesini ortaya

koymaktadır, hem de bunu taşıyacak ekonomik, entelektüel ve kurumsal

yapı taşlarını üretmiş durumdadır.

Page 27: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

27

Bu nedenle 19. ve 20. Yüzyılın tercihlerine, referanslarına, kurumsal

geleneğine ve aklına ihtiyaç bulunmamaktadır. Yüz yıllık bir siyasal

geleneğin olumlu deneyimlerinden yararlanma zorunluluğu bu gerçeği

değiştirmemektedir.

Türkiye’de anayasal düzen Avrupa’da 300 yıl önce üretilen teoriler ve

varsayımlardan esaslı bir şekilde beslenmiş durumdadır. Kıta Avrupası

anayasal geleneğinin yapısal krize girdiği bir dönemde, cari anayasal düzeni

yalnızca revizyonla sürdürmeye çalışmak, kaçınılmaz olarak Türkiye’nin

aleyhine sonuçlar doğurabilecektir.

Türkiye Anayasal düzeni siyasal elitlerin merkeziyetçilik istidadı nedeniyle

de toplumsal barışı tesis edemez durumdadır. Zira merkeziyetçilik

demokratik katılımı ve toplumun kendi kaderi hakkında karar vermesini ve

buna bağlı olarak sistemi sahiplenmesini güçleştirmektedir.

Merkeziyetçilikte örnek aldığımız Fransa dahi 2003 yılında cumhuriyetin

niteliklerinde değişikliğe giderek Fransa’nın ademi merkeziyetçi bir

cumhuriyet olduğunu kabul etmiştir.

Türkiye’nin cari anayasal düzeni içe kapanmacı, yani otarşiktir. Türkiye

toplumu geldiği nokta itibariyle hem içte, hem bölgesinde hem de küresel

düzeyde söz sahibi olmayı, savaş ve adaletsizlik üzerine kurulu olan

uluslararası paradigmaya karşı bir duruş sergilemeyi arzulamaktadır. Türkiye

toplumunun iddiası büyüyor. Bu iddiaya en büyük tehdit, dış aktörler

değildir. Mevcut anayasal düzen bu iddiayı hem eskiliği nedeniyle

taşıyabilecek durumda değildir, merkeziyetçi yapısı ve kurgusu itibariyle

Page 28: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

28

iddiayı içeriden çökertecek bir risk unsuruna dönüşmektedir. Hem de

toplumsal barışa ulaşmayı engelleme kapasitesi nedeniyle sorun kaynağıdır.

Dünya nüfusunun hızla arttığı, kaynakların ihtiyaçları karşılama

kapasitesinin azaldığı, ekonomik gelişme için kullanılan kaynakların

yaşanabilir bir dünya açısından risk yarattığı gerçeği, Türkiye’nin gelecek

tasavvurunu yeniden şekillendirmesini zorunlu kılmaktadır. Yaşanabilir

çevre anlayışıyla yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek bu tasavvurun

hayata geçmesi için şarttır. Ancak Türkiye’nin anayasal düzeninin

merkeziyetçi yapısı ve siyasal işleyiş biçimi, bu yönüyle de ihtiyaçlara cevap

vermekten uzaktır.

21. Yüzyılın iddiasını 19. Yüzyılın biçimlendirdiği bir anayasal düzenin

taşıması ve başarıya ulaştırması mümkün değildir.

Tarihin yeni karar aşamasına yaklaşıldığı şu günlerde toplum dinamiğini ve

ülkenin enerjisini doğru stratejilerle yönetip, yakalanan tarihi momenti,

geleceğe açık bir anayasal düzenle taçlandırma ve tarihe geçme fırsatı

doğmuştur.

III. ANAYASANIN DOĞASI

Ülkelerin anayasal düzenlerini pür hukuk bağlamında değerlendirmek

yalnızca hukuk eğitimi bakımından anlam ifade edebilir. Ancak Anayasal

düzen hukuk sorunu olmadan önce bir siyasi sorundur. Zira bir ülkenin nasıl

bir anayasal düzen kurması gerektiği, kendi barışını ve toplumsal düzenini

Page 29: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

29

nasıl koruyacağına ilişkin soru daima siyasi bir sorudur. Bu soruya verilen

cevap ise anayasa metnini oluşturur. Yani Anayasa hukuku öncelikle

anayasa siyaseti tarafından üretilmiş bir hukuki rejimin ifadesidir.

Dolayısıyla Anayasa hukuki bir tartışmanın çok ötesinde siyasal bir

tartışmanın konusunu oluşturmaktadır. Yani Anayasal düzen aslında siyasal

bir yapıdır.

Ancak modern dünyanın Anayasacılık tarihine bakıldığında ekonominin

gerek siyasal tercihlerin ortaya çıkması, belirlenmesi ve yönlendirilmesi

üzerinden dolaylı olarak, bazen de ekonomik aktör ve dinamiklerin etkin

hale gelmesiyle doğrudan doğruya anayasal düzeni belirlediği görülür. Bu

açıdan da bakıldığında Anayasal düzenin aynı zamanda bir ekonomik düzen

olduğunu söyleme imkânı doğar.

A. Anayasa ve Ekonomi

Dünya anayasacılık hareketlerinin, ekonomik dinamiklerden beslendiğini,

batının doğu ile kurduğu “haçlı seferleri” ilişkisinin temelinde ekonomik

saiklerin de yattığı, doğunun ekonomik üstünlüğünü kırmanın coğrafi

keşifleri başlatan temel saiklerden olduğu bugün artık teslim edilmektedir.

Önceleri Akdeniz havzasında, ardından Kuzey Avrupa’daki sermaye

yoğunlaşması ve bunu takip eden endüstri devrimi, dünyanın siyasal

haritasını esaslı bir şekilde değiştirdiği gibi, üretim ilişkilerinde meydana

getirdiği değişimlere paralel olarak ülkelerin anayasal düzenlerinde de ciddi

değişimler meydana getirdi. Mutlak monarşilerden, meşruti monarşilere ve

parlamenter demokrasilere uzanan süreç hem ekonomik değişimlerinin

Page 30: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

30

zorunlu sonucu, hem de bu değişimlerin meydana getirdiği siyasal ve

toplumsal ilişki farklılaşmasının bir karşılığıdır.

Ekonomi bir yandan “nasıl bir anayasal düzen?” sorusuna verilecek cevapta

karşımıza çıkar. Diğer yandan “nasıl bir ekonomi?” sorusu da verilen siyasal

sistem tercihiyle doğrudan bağlantılıdır.

B. Osmanlı-Türk Anayasalarında Ekonomik Düzen Tercihi

1876 Anayasasında ekonomik tercihe ilişkin hüküm yer almamaktadır.

Vergiye ilişkin hükümler, bütçe ve kesin hesap kanunlarının hazırlanması ve

harcamaların denetlenmesi için öngörülen Divan-ı Muhasebat (Sayıştay)

dışında ekonomi yönetimiyle ilgili hükümler de söz konusu değildir. 1876

yılının koşulları açısından değerlendirildiğinde, bunun genel ekonomik

tercihlerin belirlediği, ancak ekonomi-politik bir tercihi yansıtmadığı

görülmektedir.

1921 Anayasası ekonomik bir model arayışında değildir. Ekonomi politikası

konusu sosyal konular gibi, ekonominin kendi doğal sürecine bırakılmış

olup, devlet iktidarı kullananların, yani hükumetlerin halk tarafından

oyalanmış ekonomik tercihlerini hayata geçirme imkânı tanınmıştır. Bu

nedenle ekonomik tercihin okunabileceği “mülkiyet hakkı” veya “girişim

özgürlüğü” gibi öğelere yer vermemektedir.

Ancak 1921 Anayasasının Türkiye Anayasa tarihinde ekonomi yönünden çok

özel bir yeri vardır. Yukarıda da ifade edildiği gibi 1921 Anayasası ademi

merkeziyetçiliği benimsemiş tek Anayasadır. Halkın demokratik

Page 31: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

31

temsilcilerinin katılımına etkide bulunduğu tek anayasa olduğunu dikkate

aldığımızda toplumsal tercih bakımından ademi merkeziyetçilik hususu

üzerinde özellikle durmak gerekir.

1921 Anayasası 10. Maddede ülkenin idari teşkilatlanmasını coğrafi ve

ekonomik ilişkiler ölçütüne göre tasnif etmektedir. Burada dikkati çeken

nokta, merkeziyetçiliğin önemli kilit kavramlarından olan ve 1961 ve 1982

anayasalarında da kullanılan “kamu hizmetlerinin gerekleri” ifadesinin

kullanılmamış olmasıdır. Bu tercihin bilinçli bir tercih olduğunu vilayetlere

tanınan özerklikten anlamak mümkündür. Zira 1921 Anayasasının 11.

Maddesi de ulusal ve uluslararası ekonomik ilişkiler arasında bir ayrım

yapmaktadır. Uluslararası ekonomik ilişkilerin yönetimi ve yürütülmesi

konusunu merkezi hükümetin tasarrufuna bırakırken, ekonomi, tarım ve

sosyal devlet faaliyetleri bütünüyle vilayetlere bırakılmaktadır. TBMM ise

bunun yasal çerçevesini çizmekle yetkilendiriliyor.

Dolayısıyla 1921 Anayasası hangi ekonomik modelin tercih edileceği

sorununu siyasetin ve ekonominin kendi dinamiğine bırakmaktadır. Ancak

Cumhuriyet dönemi anayasaların hiç birinde yapılmayan bir şeyi

yapmaktadır: ekonomi yönetimini yalnızca merkeze bırakmamakta, bunu

merkez ile yerel arasında paylaşmaktadır. Toplumsal yararın sağlanması

yetki ve gücünü bütünüyle merkezi otoriteye tanımak yerine, merkez ile

yerelin dengesine vurgu yapmaktadır. Bu yaklaşımın serbest piyasa

ekonomisinin en iyi uygulandığı Anglo-Amerikan tercihleri ile örtüştüğü ve

gerek ekonomik, gerekse siyasal liberalizmin hayat bulabileceği bir anayasal

çerçeve sunduğu anlaşılmaktadır.

Page 32: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

32

1924 Anayasasına geçilirken âdemi merkeziyetçiliğe son verildi. Bu

anayasada da ekonomi yönetimine ilişkin bir kural olmamakla birlikte,

sözleşme özgürlüğünün tanındığını görüyoruz. Anayasa belirli bir ekonomi

politikasını dayatmak yerine bunu siyasal aktörlere bırakmaktadır. Ancak

öngördüğü siyasal sistem tek parti rejimine dönüşünce, ekonomi bütünüyle

merkezi yönetimin tercihine bırakılmış oldu. Yerel yönetimlerin ekonomi

yönetimindeki etki ve yetkileri sonlandırıldı ki bu tercihin çoklu ekonomik

merkezlerin ortaya çıkmasına engel olduğu söylenebilir.

Parti ile devlet özdeşliği nedeniyle partinin politikaları devlet politikasına

dönüştü. Cumhuriyetin ilk 7 yılında kısmen ekonomik liberalizm tercihi öne

çıkarken 1930’lardan itibaren devlet kapitalizmi esas alındı. Tek parti

yönetiminin sona erdiği 1950’den sonra yeniden “merkezci” ekonomik

liberalizme dönüldü.

27 Mayıs Darbesi ile ekonomi politikası alanında radikal bir değişim yaşandı.

Türkiye’de ilk defa Anayasa ile ne tür bir ekonomi politikasının yürütülmesi

gerektiği saptanmış oldu. Anayasa’nın Cumhuriyetin niteliklerini düzenleyen

maddesinde “milli” devlet vurgusuyla birlikte sosyal devlet ilkeleri temel

ilke olarak benimsendi. Anayasa Mahkemesinin yorumuyla da bu ilkeler

değiştirilmesi teklif edilemez bir niteliğe büründürüldü.

Anayasanın 39. Maddesinde devletleştirme bir anayasal imkân olarak

getirildi. 40. Maddesi özel teşebbüs kurma özgürlüğünü savunmakla birlikte,

mülkiyet hakkı sosyal bir hak olarak düzenlendi. Bu devletin sosyalizme

yakınlaşmasının bir işareti olarak kabul edilebilir. Devlet özel teşebbüslerin

Page 33: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

33

milli iktisadın gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve

kararlılık içinde çalışmasını sağlayıcı tedbirler almakla yükümlü kılındı.

Anayasanın 41. Maddesinde ekonomik ve sosyal hayatın nasıl tanzim

edileceği karar altına alındı. Milli tasarrufu artırmak ve kalkınma planları

yapmak da devletin görevleri arasında sayıldı. Yine Anayasanın 129.

Maddesinde iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmanın ancak planla mümkün

olacağı benimsendi. Devlet Planlama Teşkilatının kuruluş amacı

hükümetlerin bu plana aykırı davranışlarını engellemekti. Ayrıca 130.

Maddede de tabii servet ve kaynakların devletin hüküm ve tasarrufu altında

olduğu, bunun da ötesinde bunların aranması ve işletilmesi hakkının devlete

ait olduğu, özel işletmelerin bu alanda faaliyette bulunmasının kanunun açık

iznine bağlı olduğu, yani hükümetin tasarrufunda olmadığı ifade edildi.

1961 Anayasasının ekonomi tercihini bu maddeler ışığında değerlendirmek

mümkündür. Anayasa 1930’ların dünya konjonktüründen doğan devletçi

tercihini ideolojik bir ilkeye dönüştürmüş ve bu çerçevede özel teşebbüsleri

siyasal tercihler bakımından sorun olarak görmüştür. Ekonominin temel

dinamiği Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) ile devlet tarafından sübvanse

edilen, dolayısıyla politik olarak devlete bağlı ithal ikameci özel sektör

olmuştur. Ekonominin temel girdisi olan yer altı ve üstü kaynaklar üzerinde

mutlak bir devlet tasarrufu tesis ederek, ekonominin dışında tutulmuştur.

Bu niteliğiyle örnek aldığı batılı demokrasilerin dışında bir yerde

konumlanmıştır.

Özet olarak siyasal, kültürel ve toplumsal içe kapanmacı politikayı esas alan

bir siyasal tercihe paralel olarak ekonomik içe kapanmacı anlayış esas

Page 34: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

34

alınmıştır. Dolayısıyla 1961 Anayasal düzeninin serbest piyasa karşıtı bir

ekonomik tercihi öne çıkardığı anlaşılmaktadır. Anayasanın siyasal

yapılanma bakımından 1924’ün katı merkeziyetçi yapısını devam ettirdiği

dikkate alındığında, ekonomik düzen tercihinin merkezi denetleyen siyasal

elitin iktidar ihtiyacının karşılanmasına dönük olduğu söylenebilir. Diğer bir

ifadeyle Anayasa ile kararlaştırılan ekonomi tercihi dışında bir ekonomik

programı savunmak hukuken güçtür. Anayasanın iktidar haritası da,

demokratik temsile dayanan Parlamento ve hükümet gibi kurumların

toplumsal, siyasal ve ekonomik talepleri karşılaması ve bu eksende hızla

karar almasına imkân vermemektedir. Bu durum dünya çapında değişen

ekonomi paradigması ve küreselleşme faktörleriyle birleşince, Türkiye’nin

bu düzenle yoluna devam etmesi mümkün görünmemektedir. Gerçekten de

yeni ekonomi paradigmasına uyum sağlamak ve bu doğrultuda ekonomide

liberalizasyonu sağlamak için hazırlanan 24 Ocak kararlarının 1961

Anayasasıyla hayata geçirilemeyeceği kısa sürede anlaşıldı.

1980 darbesinin ardından başlayan yasal ve anayasal düzen değişikliği

ekonomik yönde bir paradigma değişikliğini esas almış görünüyor. 1982

Anayasası merkeziyetçilik, askeri vesayet ve özgürlüklere karşı mesafeli

tutumdan kaynaklanan sorunlarına karşın, ekonomik açıdan serbest piyasa

tercihini öne çıkaran bir anayasa oldu.

Anayasa’da sosyal devlet ilkesi kabul edilmekle birlikte, bunun Anayasanın

diğer maddelerine yansıdığı kadarıyla, hükümetlere yönelik bir öneri

niteliğini aşmamaktadır. Mülkiyet hakkı 1961 Anayasasının aksine klasik bir

hak olarak kabul edildi. Sözleşme özgürlüğü, 1961 Anayasasının aksine

Page 35: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

35

herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmeksizin garanti altına alındı.

Anayasanın 166 ve devamı maddelerinde planlama ilke olarak devam

ettirilmekle birlikte temel bir yaklaşım değişikliği benimsendi. Planlama

verimlilik ve sanayiinin gelişmesi parametreleri üzerine kuruldu. Bu

planların hazırlanması ve onaylanmasında TBMM asli irade olarak

benimsendi.

Özet olarak bu açıdan bakıldığında 1982 Anayasasının 27 Mayıs 1960 ile

açılan parantezi kapattığı söylenebilir.

Yine 1990’lardan itibaren başlayan ve yargısal içtihatlarla özelleştirmeler

konusunda ortaya çıkan engelleyici hukuki tablonun 1982 Anayasanın temel

tercihlerine bu nedenle uygun olmadığı savunulabilir. Ancak 1982

Anayasasının iktidar haritası, merkeziyetçiliği ve içerdiği pek çok ideolojik

referans, Anayasanın adeta iki kimlikli niteliğinin işaretidir. Zira Anayasa

ekonomik tercih olarak serbest piyasa ekonomisini öne çıkarıp destekler

görünürken, ekonomik tercih ile zorunlu bağlantı içinde olan ülkenin siyasal

ve idari iktidar haritası ve özgürlükler rejimi yönünden otoriter rejim

özelliklerini muhafaza etmiştir. Bu tercihin kısa sürede siyasal krizlere yol

açması kaçınılmazdı. Zira gerek küresel, gerekse ulusal ekonomik talepler

karşılanırken, bunun gerektirdiği siyasal liberalizasyon ve ademi

merkeziyetçilik talepleriyle karşılaşılması kaçınılmazdır. Bu ise mütemadiyen

siyasal kriz demektir.

Kabul etmek gerekir ki, artık küresel ekonomiyle entegre olmuş ve iddiasını

küresel oyun kurallarına göre oynamaya başlayan toplumumuzun bu oyun

Page 36: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

36

kurallarına göre biçimlenmiş ve siyasal iddiasını da buna göre yeniden

tanımlamış bir anayasal düzen tercihiyle karşı karşıyayız.

Türkiye artık içe kapanık bir siyasal modelle yola devam etmeyeceği gibi,

ulaştığı ekonomik güç ile ekonomik bir otarşizme de oldukça mesafeli bir

konumdadır. Bu nedenle Türkiye’nin iddiasını realize etmenin yolu çağı

doğru okumak ve kendini çağın gereklerine uygun olarak yapılandırmaktır.

IV. YENİ ANAYASACILIK

Yeni anayasacılıktan söz etmek, kuşkusuz ki Avrupa’da 300 yıldan beri

yerleşik olan anayasal düzen ve kurumların yeni bir etiketle sunulmasından

öte bir anlam taşımaktadır. Ancak yeni anayasacılık için yerel ve küresel

ekonomik ilişkilerde gerçekleşen dönüşüme kısaca bakmak gerekiyor.

Kabul edelim ki, endüstri devriminin biçimlendirdiği anayasal düzenler ile

buna imkân sunan algılar, referanslar veya siyasal kabulleri, yeni bir bin yıla

başlarken esaslı bir değişimle karşı karşıyadır. Yeni bir dünya şekilleniyor. M.

Castells’in (Enformasyon Çağı: Ekonomi, Toplum ve Kültür) de ifade ettiği

gibi, bilişim teknolojisi, kapitalizm ve devletçiliğin aynı dönem aralıklarında

krizlerle karşılaşması ve bunları takip eden yeni yapılanma talepleri yeni bin

yıla girerken, eski bin yılın siyasal kabullerinin meşruiyetini ortadan

kaldırıyor. Kapitalizmin 70’lere kadar geçerli olan refah devleti modelinin bu

tarihten sonra girdiği krizler, yeni yapılanmaları gerekli kılıyor.

Anayasalarında sosyal devlet iddiası bulunan ülkelerde dahi, merkezi siyasi

elitler veya demokratik siyasal temsilciler, özel sektör temsilcileri veya

Page 37: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

37

örgütlü sermaye yapılarıyla bir araya gelerek yeni politikalar üretmek

zorunda kalıyor. Bu yeni politikaların temel özellikleri, kilit ekonomik

faaliyetlerin küreselleşmesi, örgütlenmede esneklik ve işgücüyle ilişkisinde

yönetime daha büyük yetki tanınmasıdır. Rekabet baskıları, esnek çalışma

ve örgütlü emeğin zayıflaması, sanayi çağında toplumsal sözleşmenin köşe

taşı olan refah devletinin daralmasına yol açıyor. Birey daha fazla öne

çıkıyor, devlet mekânının ekonomideki ağırlığı gittikçe azalıyor, ekonomi

yönetimi de çok merkezli, hatta merkezsiz bir niteliğe bürünüyor. Siyasal ve

ekonomik bağımsızlık karşılıklı bağımlılığa yerini bırakıyor ve bu bağımlılık

içinde ekonomide yeni rakipler, şirketler ve ülkeler, üretim, ticaret, sermaye

ve emekten giderek daha fazla pay talep eder hale geliyor. Türkiye’nin

küresel ekonomide ortaya çıkan yeni merkezlerden biri olduğu

tartışmasızdır.

Geçmiş bin yılın sonundaki siyasal dönüşümlerin ardından piyasa ekonomisi

küresel bir geçerlilik kazandı; farklı ülkelere, kültürlere ve hayatın farklı

alanlarına nüfuzunu derinleştirdi. Tarihte ilk defa küresel çapta aynı

ekonomik kurallar çerçevesinde örgütlenme gerçekleşiyor.

Teknoloji devrimi, ekonominin yeniden yapılanması ve geleneksel siyasal ve

kültürel kodlara yönelik küresel çapta yürütülen eleştiriler, toplumların

dayandığı üretim, iktidar ve deneyim ilişkilerinin yeniden tanımlanmasına

yol açtı.

Bir kere üretim ilişkileri toplumsal bir değişim geçirdi.

Page 38: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

38

Öyle bir yüzyıla girdik ki, her boyutuyla yol ayırımıyla karşılaşıyoruz.

Ekonomide ve siyasette geçmişin anayasal düzenleri ve onların referansları

geçerliliklerini yitirdiğinden, yeni bir yol haritasıyla toplumların yollarına

devam etmesi gerekiyor. Batılı Anayasal düzen parametreleri batı için

siyasal kriz kaynağı oluşturuyorken, bunların bir kopyası niteliğindeki cari

Anayasal düzenin aynı krizlerden etkilenmesi kaçınılmazlaşıyor.

Öyle bir çağa giriyoruz ki, kurumlar ve normlar üzerinde yapılacak her bir

tartışma, tartışmanın başladığı an itibariyle eskiyor. Değer yargıları

geçerliliğini kaybediyor. Değişimi, toplumu ve ekonomik değişimi kurumlar

ve kurallarla denetim altına alma çabası anlamsızlaşıyor. Siyasal

yönetimlerin süreç yönetimi dışındaki tüm iddiaları hızla tükeniyor.

Bu çerçevede yasama, yürütme, yargı, güvenlik ve benzeri yapıların nitelik

değiştireceğini, geleneksel kuvvetler ayrılığı sistemiyle siyasal denge

arayışlarının işlevsizleşeceğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Diğer yandan Bilişim teknolojisi ve biyolojik devrim gibi gelişmeler ile

insanoğlunun kullanacağı kaynakların gittikçe azalması toplumları yeni

meydan okumalarla karşı karşıya getiriyor. Hiç bir siyasal düzen kendini bu

meydan okumalara karşı içe kapanarak koruma imkânına sahip değildir.

Merkezde büyük bir otorite yaratmak suretiyle bu meydan okumalara karşı

durma imkânı bulunmamaktadır.

Page 39: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

39

Yeni bin yıl gelişmeleri, toplumların Leviathan tarzı bir siyasal düzen

yaratarak, tüm sorumluluk ve ödevleri ona yükleyerek kendilerini güvence

altına alamayacağını hatırlatmaktadır. Zira yeni bin yılın tehditleri yalnızca

devlet otoritesiyle karşılanacak tehditler değildir. Dolayısıyla yeni bin yılın

iddiası da yalnızca merkezde bir devlet yaratmak suretiyle sürdürülebilir bir

iddia değildir.

Gerek ekonomik bir düzen tercihinin dayatılması, gerekse belirli bir

ekonomik düzenin dayatılmasını sağlayacak merkezi teşkilatlanma

modeliyle Türkiye’nin yoluna devam etmesi mümkün değildir.

Yukarıdaki açıklamalara bakıldığında Türkiye’nin anayasal düzenin yeni bin

yılın gereklerine cevap verebilecek nitelikte olmadığı görülmektedir.

Peki ne yapılmalıdır sorusuna, bu rapor, anket çalışmasına verilen cevaplar

ve ulaştırılan görüşlerden hareketle cevap vermeye çalışmaktadır.

V. ARAŞTIRMANIN SONUÇLARI

A. Anket çalışması

Araştırmanın amacı; Türkiye genelindeki ihracatçıların Yeni Anayasa’ya

ilişkin görüş ve beklentilerinin değerlendirilmesi, dolayısıyla Anayasa yapım

sürecine iş dünyasının görüşlerinin aktarılması, katkısının sağlanması olarak

belirlenmiştir.

Page 40: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

40

Araştırmanın hedef kitlesini Türkiye genelinde İhracatçı Birlikleri üyesi 52

bin firma yetkilisi oluşturmaktadır. Çalışma kapsamında; Yeni Anayasa’nın

içermesi beklenen temel ilkelerinin yanı sıra ağırlıkla Anayasa’nın ekonomiyi

düzenleyici boyutuna yönelik görüşleri değerlendirmek üzere toplam 22

sorudan oluşan bir soru formu kullanılmıştır.

Araştırma projesi, CAWI (Bilgisayar destekli internet görüşmesi) yöntemi ile

gerçekleştirilmiştir. Programlanan soru formu TİM’in http://www.tim.org.tr

web sitesinde yayınlanmıştır. İhracatçılar çalışmanın bilimselliği açısından

vergi numarası / T.C. Kimlik numarası ile giriş yaparak çalışmaya katılım

göstermiştir.

30 Aralık 2011 tarihinde başlatılan bilgi toplama süreci 1.100 firmanın

katılımını takiben 13 Şubat Pazartesi günü sonlandırılmıştır. Ardından veri

temizliği ile son aşama olan veri analizi ve raporlama süreci 14-17 Şubat

2012 tarihlerinde gerçekleştirilmiştir.

B. Anket Sorularının Analizi

Anayasa’nın ekonomiyi düzenleyici boyutuna yönelik görüşleri içeren 22

soru katılımcı firmalar tarafından yanıtlanmış ve aşağıdaki sonuçlara

ulaşılmıştır.

Page 41: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

41

Yeni anayasa ve anayasa yapım süreci konusunda kendinizi ne kadar bilgili

hissediyorsunuz?

1982 Anayasası’nda bugüne kadar yapılmış değişiklikler sorunların

çözümünde etkili olmuştur.

Page 42: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

42

Bireysel özgürlükleri esas alan ve bireyi devlet karşısında koruyan yeni bir

anayasa gereklidir.

Anayasa yapılırken, başka ülke deneyimlerinden yararlanmakla birlikte,

Türkiye’nin tarihsel, kültürel ve sosyal dinamizmi esas alınmalı, geleceği

bunun üzerine inşa etme yöntemi tercih edilmelidir.

Page 43: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

43

Yeni anayasanın hazırlanması sürecinde STK’lar aktif rol oynamalıdır.

Kısa ve devleti geleceğin ihtiyaçlarına göre yeniden yapılandırmakla yetinen

bir anayasa sorunların çözümünde daha etkili olacaktır.

Page 44: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

44

Yeni anayasada devlet teşkilatı âdem-i merkezileştirilmeli; yerel yönetimler

güçlendirilmelidir.

Yeni anayasa, girişim özgürlüğü ile yenilikçi ve rekabetçi ekonomi karşısında engel oluşturmayacak esneklikte olmalıdır.

Page 45: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

45

Yeni anayasa, gelecek kuşaklara karşı sorumluluk anlayışıyla doğayı koruyan ve kaynakların sürdürülebilir kullanımını güvence altına alan bir yapıda olmalıdır.

Yeni anayasada yenilenebilir kaynakların özel üretime açılması sağlanmalıdır.

Page 46: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

46

Yeni anayasada asgari ücret ile ilgili bir düzenleme yer almamalıdır.

Yatırım, sanayi, teknoloji politikalarının Merkez bürokrasisi ve politik aktörlerin ortaklaşa kararıyla belirlenmesi anlayışından vazgeçilmelidir.

Page 47: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

47

İhracat sağlıklı büyümeye ve dünya piyasalarında mevcut, ortaya çıkacak ve çıkması muhtemel taleplere uygun üretim anlayışını esas almalıdır. Ekonomi bürokrasisi de bu talepleri karşılayacak şekilde yapılandırılmalıdır.

Anayasal düzenin karar alma, dünyanın değişik ülkelerindeki ekonomi politikalarındaki değişimlere cevap verme yeteneği ve hızı arttırılmalıdır.

Page 48: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

48

Sektörümüzün 2023 hedefini gerçekleştirmek için mevcut siyasal karar alma mekanizmalarının hızı yetersiz kalmaktadır.

Toplumsal barışı sağlamakla ve geleceğin teknolojik gelişmelerine hazırlıklı,

etkin ve minimum devlet yapılanmasıyla yetinen bir Anayasa,

sektörümüzün taleplerini karşılayacaktır.

Page 49: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

49

Türkiye’nin etnik, kültürel, inanç ve sair toplumsal sorunlarının

çözümlenmesi sektörümüze olumlu yansıyacaktır.

Devlet teknolojik gelişim ve inovasyonla güçlendirilen alt yapıyı sağlamalı,

kendisi aktör olmaktan çıkmalıdır.

Page 50: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

50

Üniversitelerin ekonomi dünyasıyla etkileşimi güçlendirilmeli, mevcut yapısı

değiştirilerek merkeziyetçilikten kurtarılmalıdır.

Bilişim ve teknoloji alanındaki gelişmeler karşısında, yakın zamanda siyasal

yapılarda esaslı değişimler olacaktır. Türkiye’nin buna hazırlıklı olması

gerekir.

Page 51: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

51

Anayasal düzen güvenlik konseptinden uzaklaşıp ekonomik ve entelektüel

gelişim konseptine dayandırılmalıdır.

Yeni anayasadan daha başka ne tür beklentiniz vardır?

Page 52: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

52

Yeni Anayasa ve Anayasa yapım süreci ile ilgili görüşlere katılım durumu

Page 53: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

53

VI. SEKTÖR TALEPLERİNİN ANALİZİ

A. Genel Durum

İhracatçılarımızın anayasaya ilişkin görüşlerini ölçmede esas alınan çalışma

20 soruluk anket çalışmasıdır. Zira bu çalışmanın esası yeni Anayasaya ilişkin

ekonomik yaklaşımın ortaya konmasıydı. Elde edilen sonuçlar ışığında

ihracatçılarımızın nasıl bir anayasal düzen talep ettikleri ölçülmeye çalışıldı.

Anketin sonunda anayasaya ilişkin serbest talep kısmında toplam 638 kişi

açık talep dile getirdi.

Serbest talepler üç ana grupta toplanmaktadır.

Birinci gruptaki görüşleri özet başlıklara dönüştürdüğümüzde son iki yılda

Türkiye genelinde yeni anayasa konusunda yürütülen araştırma

sonuçlarında gözlemlenen sonuçlara paralel bir durum ortaya çıkmaktadır.

Bu çerçevede,

Yansız, ideolojisiz ve etnik vurgusuz,

Kadın-erkek eşitliği temelinde bir siyasal katılımı esas alan,

Doğaya saygılı, yaşanabilir bir gelecek tasavvurundan hareket eden,

Adaleti ve eşitliği öne çıkaran,

Toplumu ve bireyi merkeze alan,

Bağımsız, tarafsız, siyasal manipülasyona kapalı ve hızlı yargıyı tesis

eden,

Tabulardan, değiştirilemez maddelerden uzak,

Page 54: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

54

Kuvvetler ayrılığı suretiyle siyasal dengeyi gözeten,

Eğitime ve bilimsel özgürlüğe, üniversitelerin özerkliğine vurgu yapan,

Özgürlükçü bir laikliği esas alan,

Kültürel, etnik, din ve dil sorunlarını özgürlükçü temelde çözen,

Siyasal işleyişte vesayeti kaldıran, demokratik denetimi tesis eden,

bir anayasa talebi karşımıza çıkmaktadır.

Sektörün ekonomik bakış açısını yansıtan görüşler ikinci grubu oluşturmakta

ve ankette ortaya çıkan görüşlerle aynı oranda kümelenmektedir.

Üçüncü gruptaki görüşler ise toplamın % 10’u aşmamaktadır. Bu görüşlerde

cari düzenin ideolojik, etnik, kültürel, siyasal ve idari yapılanmasının

korunmasından yana bir tutum göze çarpmaktadır. Ancak bu tutum alışın

temelinde yatan gerekçenin ülkenin bölünmesi veya yaşam tarzlarının

tehlikeye düşmesi korkusu olduğu gözlemlenmektedir.

Bu kaygıların anket cevaplarında benzer veya biraz yüksek oranda karşılık

bulduğu söylenebilir.

İhracatçılarımızın ankette ortaya çıkan anayasaya ilişkin taleplerini bir kaç

başlıkta toplamak ve analiz etmek mümkündür.

Ancak hemen belirtmek gerekir ki, ankette ortaya çıkan sonuç,

yorumlamaya gerek bırakmayacak açıklıkta ve kararlılıktadır. Sonuçlar tek

başına ihracatçılarımızın tercih parametrelerini ortaya koymaktadır.

Page 55: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

55

B. Anayasanın Yapımı ve Biçimi

İhracatçılarımız yeni anayasanın yapılması aşamasında uluslararası

standartlar ve evrensel değerlerden yararlanmayı önemsemekle birlikte,

Türkiye’nin tarihsel, kültürel ve sosyal dinamizminin esas alınması ve

geleceğin bu temel kabuller üzerine inşa edilmesini talep etmektedir. Bu

talep, bir anayasanın, toplumun nasıl bir arada yaşamak ve nasıl yönetilmek

istediğine ilişkin temel kararın ifadesi olduğu gerçeğiyle örtüşmektedir.

Öte yandan Anayasanın tek bir parti tarafından yapılması veya

parlamentodaki partiler arasında yapılacak pazarlıklar sonucunda ortaya

çıkması tercihi reddedilmektedir. Anayasanın yapımına bireylerin, toplumun

ve özellikle sivil toplum kuruluşlarının katılımı şart koşulmaktadır. Buradan

hareketle, ihracatçılarımızın yeni anayasaya ilişkin kararı temsilcilere

bırakmadığını, toplumsal katılıma dayanan bir anayasa yapımına işaret

ettiğini söylemek mümkündür.

İhracatçılarımız hazırlanacak yeni anayasanın kısa, öz ve kolay anlaşılabilir

bir metin olarak hazırlanmasını, detayların yasal ve yasa altı düzenlemelere

bırakılması yönünde ağırlıklı bir eğilim ortaya çıkmaktadır. Anayasanın

kısalığı, toplumsal barışın ve geleceğin ihtiyaçlarına cevap vermenin bir

gereği olarak da görülmektedir.

Ancak buradaki kısalık, neye mal olursa olsun değil, toplumun barışını ve

geleceğe dönük tasavvurunu gerçekleştirmek için zorunlu olan detaylarla

birlikte değerlendirilmesi gerekir. Yani siyasal işleyişte denge ve kontrol

mekanizmalarını es geçen bir kısalık talebinden söz etme imkânı yoktur.

Page 56: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

56

Buradan hareketle sektörün yeni bin yılın ihtiyaçlarına paralel bir tepki

verdiğini söylemek mümkündür.

C. Devlete İlişkin Temel Yaklaşım

Her şeyden önce ihracatçılar sektörü cari anayasal düzeni esas alan bir

anayasa veya kısmi değişikliklerle yetinen bir anayasa değişikliği tercihine

sıcak bakmamaktadırlar. 2011 seçimlerine giden süreçte tüm partilerin

toplumsal taleplere göre hazırlanacak yeni bir anayasa sözüyle paralel bir

yaklaşım ortaya çıkmaktadır.

İkinci olarak anayasal düzenin üzerine inşa edilmesi gereken temel tercihleri

ve referansları konusunda esaslı ve kararlı talepler ortaya çıkmaktadır.

Devletin güvenlik konseptinden uzaklaştırılması, özgürlük temelinde inşa

edilmesi istenmektedir. Öte yandan çokça sloganik ve doktriner ifadenin

kullanılması yerine entelektüel ve ekonomik gelişime yapılan vurgu dikkate

alındığında, pragmatik işleyen bir anayasal düzen tercihi öne çıktığı

söylenebilir. Siyasal düzenlere ilişkin anlayışlarda gelecekte hızlı

değişimlerin yaşanması olasılığına hazırlıklı olma talebi, bu yaklaşımı

desteklemektedir. Bu yaklaşım “sosyal devlet” anlayışını reddetmekle

birlikte, sosyal adalet politikalarının demokratik sorumluluk ilkesi gereğince

yerine getirilebilmesinin rasyonel imkânlarını da açmaktadır.

Sektör, anayasanın ideolojik ve doktiner tercihler üzerine kurulu olmasının,

hem demokratikleşmeyi engelleyici etkisi, hem özgürlüklere zarar verici,

hem de toplumsal çatışmaları tetikleyici potansiyelinin farkındadır.

Page 57: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

57

İdeolojisiz, tabusuz, tarafsız ve etnik referanssız bir Anayasa talebi bu

gerçek ışığında değerlendirilmelidir. Dolayısıyla sektörün 1924, 1961 ve

1982 Anayasalarına uzak durduğu, anglo-amerikan anayasal düzen

tercihlerine yakın, esas itibariyle 1921 Anayasasının temel yaklaşımına sıcak

durduğu söylenebilir.

Yeni anayasanın hazırlanmasında sivil toplum kuruluşlarının görüşlerine

başvurulması yönündeki talebi de dikkate aldığımızda, bu cevapların aynı

zamanda sektörün halihazırda TBMM’de yürütülmekte olan yeni anayasa

sürecine desteği olarak okunabilir.

D. Temel İlkeler ve Özgürlükler

Diğer talepler kısmında dile getirilen görüşler de dikkate alındığında,

özgürlükler anayasal düzenin meşruiyet temeli olarak görülmektedir.

Bireysel haklar ve özgürlükler devlet tarafından tanımlanmayacağı gibi,

devletin neyin özgürlük olup olmadığını belirleme yetkisi de kabul

edilmemektedir. Bu her şeyden önce bireysel özgürlükler ile ekonomik

girişim özgürlüğü, dolayısıyla anayasanın ekonomi siyaseti bakımından da

belirleyicidir. Devlet bireylerin özgürlüğü üzerinde tasarrufta bulunduğu her

durumda, yalnızca bireysel “doğru” ve “yanlış” kriterlerini de koymaya

başlayacağı, buradan hareketle toplumu biçimlendirme gücünü elde

edeceği bilinmektedir. Bu yaklaşım ise yeni anayasacılık gerekleriyle

bağdaşmayacaktır. Bu temel yaklaşımı destekler mahiyette devletin kendini

bireyden ve toplumdan bağımsız bir güce dönüştürecek “güvenlik” konsepti

de reddedilmektedir. Devleti harekete geçirecek temel yaklaşımın genel

Page 58: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

58

anlamda özgürlüklere saygının yanında ekonomik akıl ve entelektüel gelişim

olduğu dikkati çekmektedir.

Türkiye’nin etnik, kültürel, inanç ve sair toplumsal sorunlarının

çözümlenmesinin sektöre olumlu bir şekilde yansıyacağı kabul edilmektedir.

Bu kaçınılmaz bir sonuçtur. Zira Türkiye’nin etnik, kültürel, inanç ve sair

sorunlarının temel siyasal ve ekonomik tercihle bağlantılı olduğu ve bunun

da güvenlik konseptini geçerli kıldığını sektör temsilcileri görmektedir.

Son olarak özgürlük, ekonomi, doğa ve gelecek olgularının birbiriyle

bağlantılı olduğu ve doğru anayasal düzenin gelecek kuşaklara karşı

sorumluluk anlayışı içinde doğayı koruyan ve kaynakların sürdürülebilir

kullanımını güvence altına alan bir yapı özelliği göstermesini arzulamaktadır.

Bu yenilenebilir enerji tercihinin ekonomi siyasetinde dikkate alınması

çağrısı olarak okunabilir. Bu açıdan bakıldığında sektörün bir yandan

ekonomik akıl ile hareket ederken, diğer yandan bu aklın geleceği esaslı bir

şekilde dikkate aldığı görülmektedir.

E. Siyasal Teşkilatlanma ve Ekonomik Düzen Tercihi

Devletin şeklinin cumhuriyet olması konusunda herhangi bir itiraz söz

konusu değildir.

Ancak Cumhuriyetin yönetim şekline ekonomik yönden yaklaşıldığında, cari

anayasal düzenle farklılaşma ortaya çıkmaktadır. Bir kere yapımında ve

biçimlendirilmesinde toplumun yer almadığı anayasalarda Cumhuriyetin

Page 59: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

59

siyasal elitlerin tasavvurlarına göre biçimlendiği, devletin siyasal, idari ve

ekonomik teşkilatının da buna göre oluşturulduğu açıktır. İşte anketten

çıkan sonuç oldukça nettir. Cumhuriyetin korunması konusunda oybirliği

varken, bunun nitelikleri açısından elitizmin ürünü olan unsurlara karşı tepki

söz konusudur. İnsan onuru ve özgürlükler üzerinde temellenen katılımcı

demokratik bir cumhuriyet talep edilirken, bunun katı merkeziyetçi geleneği

açıkça reddedilmektedir. Bu yaklaşım nasıl bir âdemi merkeziyetçiliğin

istendiğini açıklamasa da, mevcut merkeziyetçi yapının reddini somut bir

şekilde ortaya koymaktadır. Bu bağlamda üniter bir devlet olan Fransa veya

İtalya modeline benzer bir âdemi merkeziyetçilik tercihi kabul edilebilir.

Esasen bu yönüyle de 1921 Anayasasının olumlanmasını burada okumak

mümkündür. Bu eğilimin yeni bin yılın tercihlerine paralel düştüğü açıktır.

Zira katı merkeziyetçi bir yapıyla girişim özgürlüğünün hayata geçmesi pek

mümkün değildir. Yeraltı ve yerüstü kaynaklarının iktidar sağlayıcı bir imkân

olarak görüldüğü sürece, girişim özgürlüğünün veya yatırımda eşit muamele

görme talebinin karşılanamayacağı pek tabiidir.

İhracatın sağlıklı büyümeye ve dünya piyasalarında mevcut, ortaya çıkacak

ve çıkması muhtemel taleplere uygun üretim anlayışını esas alması

arzulanmaktadır. Bununla birlikte, ekonomi bürokrasisinin de bu talepleri

karşılayacak şekilde yapılandırılma talebi, çağdaş bir talep olup devletin

ekonomik tercih dayatmasının karşısında yer almaktadır. Ekonomik

kararların ekonomi bürokrasisinin inisiyatifine bırakılması, ekonomik

dinamiklerin kuruculuğunun reddi anlamına gelir. Bu talep ve yaklaşım 21.

Yüzyılın yeni anlayışıyla uyum içindedir.

Page 60: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

60

Buna paralel bir sonuç da yatırım, sanayi, teknoloji politikalarının merkez

bürokrasisi ve politik aktörlerin ortaklaşa kararıyla belirlenmesi anlayışından

vazgeçilmesi talebinde ortaya çıkmaktadır. Yeni bin yılın ekonomi

düzeninde ekonomi politikaları yalnızca siyasi otoritelerce belirlenmemekte,

aksine sektör temsilcileri ve ekonomi aktörleri de eşit derecede kuruculuk

rolü üstlenmektedir.

Ekonomi politikasının ortaklaşa belirlenmesi talebi çok olumlu olsa da, bu

tek başına istenilen sonucu doğuramayacaktır. Zira ekonomi politikaları

son tahlilde ülkenin siyasal düzenin ve idari teşkilatının bütünüyle

ilişkilidir. Onu etkilediği gibi ondan da etkilenmektedir. Dolayısıyla merkez

ve yerel siyasal karar mekanizmalarının seri, hızlı ve rasyonel karar

verecek yapıya sahip olmadıkları ve bu kararların aynı hızda

rasyonelleştirip uygulayacak bir bürokrasi inşa edilemediği durumda,

bunun sektörü körelteceği ve girişim özgürlüğünü anlamsızlaştıracağı

açıktır. Zira siyasal süreçlerdeki hantallık hem ulusal, hem de uluslararası

rekabette yıkıcı etki yaratabilmektedir.

Bu gerekçelerle İhracatçılarımız anayasal düzenin ulusal ve uluslararası

ekonomik gelişimlere hızla cevap verebilecek yeteneğe kavuşmasını

gerekli görmektedir. Merkezi ve yerel yönetimler ile birlikte bürokrasi de

bu bağlamda değerlendirilmeli, etkin ve hızlı olmasını sağlayacak

basitlikte dizayn edilmelidir.

Page 61: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

61

Bu bağlamda devletten iki talep söz konusudur. İlki toplumsal barışın

sağlanması, diğeri ise geleceğin teknolojik gelişmelerine hazırlıklı olma

talebi. Zira bu gelişmelerin siyasal sistemlerde köklü değişikliklere neden

olacağı belirtilmektedir. Değişikliklere hazır olmak demek, 21. Yüzyılda

kuşatıcı değil, süreçleri düzenlemekle yetinen devlet anlamına gelir. Buna

paralel olarak devletin teknolojik gelişim ve inovasyonla güçlendirilen bir

alt yapı sunması, ancak kendi başına bir ekonomik aktör olarak

işlememesi tercihi öne çıkmaktadır.

Bu iki temel taleple yetinen bir anayasal düzen talep edilmektedir. Zira

daha fazla devlet, daha az rekabetçi ekonomi, daha az özgürlük, daha az

esneklik ve daha fazla toplumsal sorun demektir.

Üniversitelerin ekonomi dünyasıyla etkileşiminin güçlendirilmesi, mevcut

yapısının değiştirilerek merkeziyetçilikten kurtarılması talebi, gelişmiş dünya

ekonomileriyle karşılaştırmadan doğan bir taleptir. Türkiye’de

üniversitelerin dünya bilimsel sıralamasındaki yeri ile ekonominin aldığı

konum arasındaki ilişki bu talebi tetiklemektedir.

VII. ANAYASAYA İLİŞKİN SOMUT TALEPLER VE ÖNERİLER

İhracatçılarımızın talepleri Türkiye’nin 21. Yüzyılının büyük değişimlerine

hazırlıklı olmasına imkân veren bir anayasaya işaret etmektedir. Türkiye’nin

geçmişten kaynaklanan cari sorunlarının özgürlükçü-demokratik bir anlayış

temelinde hızla çözümlenmesini arzularken, esas itibariyle geleceğe

odaklanmaktadır.

Page 62: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

62

İhracatçılarımız hâlihazır siyasal ve kültürel çatışmaların ötesinde tüm

kesitlerin rasyonel taleplerine ve ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir

perspektif sunmakta; uzlaşmaz tarafların üzerinde uzlaşabilecekleri rasyonel

zemine işaret etmektedir.

Türkiye İhracatçılar Meclisinin İhracatçılara yönelik olarak yaptığı anayasa

çalışmasından doğan sonuçları şöyle sıralamak mümkündür:

1. Yeni Anayasa toplumsal katılımla oluşturulmalıdır. Partiler arası

pazarlıklardan çok, toplumsal talepleri esas alarak hazırlanmalıdır.

2. Kısmi bir anayasa değişikliğinden uzak durulmalı, temel esasları,

yapısı, tercihleri ve gelecek tasavvuru itibariyle toplumsal talepleri

merkeze alan yeni bir anayasa yapılmalıdır.

3. Anayasa, insanı ve özgürlükleri esas alan bir düzen kurmalıdır. Bu

çerçevede;

güvenlik konsepti yerine, insan onurunu esas almalıdır. Devlet ile ilgili

tüm ilke, değer ve kurumların meşruiyetinin insan onurunun

korunmasıyla orantılı olduğu vurgulanmalıdır.

4. Özgürlükleri tanıyan, düzenleyen ve sınırlayan bir devlet

konseptinden, özgürlükler arasında ayrım ve derecelendirme

yapmaksızın, özgürlüğü bireysel ve toplumsal tercih olarak kabul

Page 63: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

63

eden, özgürlükler üzerinde tasarruf yetkisi bulunmayan, aksine

özgürlüklerin imkânı olan bir devlet konseptine geçilmelidir.

5. Siyasal işleyiş katılıma dayandırılmalı, özgürlükleri korumayı ve

geliştirmeyi hedeflemeli, rekabeti, girişimciliği, inovasyonu ve

entelektüel gelişimi desteklemelidir.

6. Siyasal düzen bu hedefleri gerçekleştirmek için gerekli işlevsellikle,

hızlı ve rasyonel karar mekanizmalarıyla donatılmalıdır.

7. Yeni anayasal düzen hem toplumsal ve siyasal barışı sağlamalı hem

de geleceğe odaklanmalıdır. Bunun için Anayasa herhangi bir

ideolojiye, etnisiteye ve benzeri dışlayıcılık potansiyeli yaratan

kavram ve referanslara yer vermemelidir.

8. Anayasa kültürel, etnik, dilsel ve dinsel, felsefi veya sair

farklılıklardan birini öne çıkararak geçmişte olduğu gibi toplumsal

barışı zedeleme girişimlerine izin vermemeli, siyasal iradenin bu

şekilde oluşumunu engellemelidir.

9. Anayasa yüz yıllık tarihsel süreçte ortaya çıkan pek çok toplumsal

sorunu çözme iddiasını ortaya koymamalı, aksine siyasal sistemin

bu sorunların çözümünü engelleme ihtimalini ortadan kaldırmalıdır.

Anayasa hesaplaşma veya yüzleşmenin yansıma bulduğu metin

olmaktan çok, bu süreci toplumun ve siyasetin çözüm yeteneğine

bırakmalıdır.

Page 64: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

64

10. Anayasa egemenliği kullanan ve siyasette kontrol ve denge

sağlayan temel kurumlar dışında organlara yer vermemelidir.

Toplumsal barışın sağlanması, özgürlüklerin korunması ve siyasal

kontrol ve denge sistemi için zorunlu olan düzenlemeler dışındaki

detayları yasalara bırakmalıdır. Anayasa gelecek nesillere ve

insanlığa karşı sorumluluk bilincine vurgu yapmalı, çevreye duyarlı

yenilenebilir enerji politikalarını öne çıkarmayı görev tanımı içinde

kabul etmelidir.

11. Devlet teşkilatlanması ademi merkeziyetçilik düsturuna uygun

olmalıdır.

Bunun için; Merkezi yönetim karşısında yerel yönetimler

güçlendirilmelidir. Yerel yönetim gerek politik, gerekse ekonomik açıdan

merkezi dengelemelidir.

12. Âdemi merkeziyetçiliğin şekli ve derinliği hakkındaki tartışmalar

özgürlüklerin korunması, siyasal dengenin sağlanması ve ekonomik

gelişimi desteklemesi parametrelerine riayet edilerek

yürütülmelidir.

13. Ekonomi politikalarının ve stratejilerinin belirlenmesinde de

merkezin karar yetkisinin kullanımına özel sektör temsilcilerinin

katılımı sağlanmalıdır.

Page 65: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

65

14. Anayasa, belirli bir ekonomik düzen tercihini dayatmayan, dönemin

koşullarının gerekli ve zorunlu kıldığı politikaların uygulanabilmesini

mümkün kılan bir yapı öngörmelidir.

15. Planlı ekonomi veya benzeri bir ekonomik modeli dayatmamalıdır.

16. Yeni bin yılın gerekleri ışığında sosyal adaletin gerçekleştirilmesi

için farklı siyasal ve ekonomik programların özgürce yarışmasına

imkân sağlamalıdır. Bunun için hem güçler dengesi sağlanmalı, hem

de siyasal işleyiş şeffaf ve denetlenebilir olmalıdır.

17. Ülkenin yeraltı ve yerüstü kaynaklarının ekonomik gelişime ve

topluma kazandırılması için gerekli hukuki değişikliklere

gidilmelidir.

18. Devlet model dayatmamalı, toplumca benimsenen modellerin

uygulanabilmesinin aracına dönüştürülmelidir.

19. Uygulanacak programlarla devlet teknolojik gelişim ve inovasyonla

güçlendirilen alt yapı sunmalı, bilgiye ulaşımı, onun analizini ve

uluslararası rekabetin enerjisine dönüştürülmesini mümkün

kılmalıdır. Devletin tüm teşkilat yapısında bu esas belirleyici

olmalıdır.

Page 66: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

66

20. Üniversiteler merkeziyetçi bir yapıdan kurtarılarak, akademik

özgürlüklerin desteklendiği mekanlara dönüştürülmeli, hayatın içine

çekilerek ekonomik gelişimin yaratıcı dinamiği haline getirilmelidir.

Page 67: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

67

VIII. EK 1

TABLOLAR

Page 68: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

68

1. Yeni anayasa ve anayasa yapım süreci konusunda kendinizi ne kadar bilgili

hissediyorsunuz?

N %

Çok bilgiliyim 104 9,5%

Biraz bilgiliyim 604 54,9%

Pek bilgili değilim 282 25,6%

Hiç bilgili değilim 110 10,0%

Toplam 1100 100,0%

2. 1982 Anayasası’nda bugüne kadar yapılmış değişiklikler sorunların çözümünde

etkili olmuştur.

N %

Tamamen katılıyorum 105 9,5%

Biraz katılıyorum 326 29,6%

Pek katılmıyorum 370 33,6%

Kesinlikle katılmıyorum 268 24,4%

Fikrim yok 31 2,8%

Toplam 1100 100,0%

3. Bireysel özgürlükleri esas alan ve bireyi devlet karşısında koruyan yeni bir

anayasa gereklidir.

N %

Tamamen katılıyorum 884 80,4%

Biraz katılıyorum 161 14,6%

Pek katılmıyorum 29 2,6%

Kesinlikle katılmıyorum 16 1,5%

Fikrim yok 10 ,9%

Toplam 1100 100,0%

Page 69: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

69

4. Anayasa yapılırken, başka ülke deneyimlerinden yararlanmakla birlikte,

Türkiye’nin tarihsel, kültürel ve sosyal dinamizmi esas alınmalı, geleceği bunun

üzerine inşa etme yöntemi tercih edilmelidir.

N %

Tamamen katılıyorum 903 82,1%

Biraz katılıyorum 121 11,0%

Pek katılmıyorum 34 3,1%

Kesinlikle katılmıyorum 29 2,6%

Fikrim yok 13 1,2%

Toplam 1100 100,0%

5. Yeni anayasanın hazırlanması sürecinde STKlar aktif rol oynamalıdır.

N %

Tamamen katılıyorum 761 69,2%

Biraz katılıyorum 234 21,3%

Pek katılmıyorum 36 3,3%

Kesinlikle katılmıyorum 20 1,8%

Fikrim yok 49 4,5%

Toplam 1100 100,0%

6. Kısa ve devleti geleceğin ihtiyaçlarına göre yeniden yapılandırmakla yetinen bir

anayasa sorunların çözümünde daha etkili olacaktır.

N %

Tamamen katılıyorum 631 57,4%

Biraz katılıyorum 265 24,1%

Pek katılmıyorum 113 10,3%

Kesinlikle katılmıyorum 70 6,4%

Fikrim yok 21 1,9%

Toplam 1100 100,0%

Page 70: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

70

7. Yeni anayasada devlet teşkilatı âdem-i merkezileştirilmeli; yerel yönetimler

güçlendirilmelidir.

N %

Tamamen katılıyorum 586 53,3%

Biraz katılıyorum 302 27,5%

Pek katılmıyorum 112 10,2%

Kesinlikle katılmıyorum 65 5,9%

Fikrim yok 35 3,2%

Toplam 1100 100,0%

8. Yeni anayasa, girişim özgürlüğü ile yenilikçi ve rekabetçi ekonomi karşısında

engel oluşturmayacak esneklikte olmalıdır.

N %

Tamamen katılıyorum 932 84,7%

Biraz katılıyorum 119 10,8%

Pek katılmıyorum 21 1,9%

Kesinlikle katılmıyorum 11 1,0%

Fikrim yok 17 1,5%

Toplam 1100 100,0%

9. Yeni anayasa, gelecek kuşaklara karşı sorumluluk anlayışıyla doğayı koruyan ve

kaynakların sürdürülebilir kullanımını güvence altına alan bir yapıda olmalıdır.

N %

Tamamen katılıyorum 1007 91,5%

Biraz katılıyorum 66 6,0%

Pek katılmıyorum 10 ,9%

Kesinlikle katılmıyorum 7 ,6%

Fikrim yok 10 ,9%

Toplam 1100 100,0%

Page 71: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

71

10. Yeni anayasada yenilenebilir kaynakların özel üretime açılması sağlanmalıdır.

N %

Tamamen katılıyorum 685 62,3%

Biraz katılıyorum 257 23,4%

Pek katılmıyorum 69 6,3%

Kesinlikle katılmıyorum 53 4,8%

Fikrim yok 36 3,3%

Toplam 1100 100,0%

11. Yeni anayasada asgari ücret ile ilgili bir düzenleme yer almamalıdır.

N %

Tamamen katılıyorum 391 35,5%

Biraz katılıyorum 196 17,8%

Pek katılmıyorum 209 19,0%

Kesinlikle katılmıyorum 243 22,1%

Fikrim yok 61 5,5%

Toplam 1100 100,0%

12. Yatırım, sanayi, teknoloji politikalarının Merkez bürokrasisi ve politik

aktörlerin ortaklaşa kararıyla belirlenmesi anlayışından vazgeçilmelidir.

N %

Tamamen katılıyorum 702 63,8%

Biraz katılıyorum 255 23,2%

Pek katılmıyorum 83 7,5%

Kesinlinle katılmıyorum 39 3,5%

Fikrim yok 21 1,9%

Toplam 1100 100,0%

Page 72: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

72

13. İhracat sağlıklı büyümeye ve dünya piyasalarında mevcut, ortaya çıkacak ve

çıkması muhtemel taleplere uygun üretim anlayışını esas almalıdır. Ekonomi

bürokrasisi de bu talepleri karşılayacak şekilde yapılandırılmalıdır.

N %

Tamamen katılıyorum 964 87,6%

Biraz katılıyorum 105 9,5%

Pek katılmıyorum 12 1,1%

Kesinlinle katılmıyorum 9 ,8%

Fikrim yok 10 ,9%

Toplam 1100 100,0%

14. Anayasal düzenin karar alma, dünyanın değişik ülkelerindeki ekonomi

politikalarındaki değişimlere cevap verme yeteneği ve hızı arttırılmalıdır.

N %

Tamamen katılıyorum 887 80,6%

Biraz katılıyorum 149 13,5%

Pek katılmıyorum 35 3,2%

Kesinlinle katılmıyorum 13 1,2%

Fikrim yok 16 1,5%

Toplam 1100 100,0%

15. Sektörümüzün 2023 hedefini gerçekleştirmek için mevcut siyasal karar alma

mekanizmalarının hızı yetersiz kalmaktadır.

N %

Tamamen katılıyorum 597 54,3%

Biraz katılıyorum 312 28,4%

Pek katılmıyorum 110 10,0%

Kesinlinle katılmıyorum 47 4,3%

Fikrim yok 34 3,1%

Toplam 1100 100,0%

Page 73: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

73

16. Toplumsal barışı sağlamakla ve geleceğin teknolojik gelişmelerine hazırlıklı,

etkin ve minimum devlet yapılanmasıyla yetinen bir Anayasa, sektörümüzün

taleplerini karşılayacaktır.

N %

Tamamen katılıyorum 695 63,2%

Biraz katılıyorum 257 23,4%

Pek katılmıyorum 81 7,4%

Kesinlinle katılmıyorum 46 4,2%

Fikrim yok 21 1,9%

Toplam 1100 100,0%

17. Türkiye’nin etnik, kültürel, inanç ve sair toplumsal sorunlarının çözümlenmesi

sektörümüze olumlu yansıyacaktır.

N %

Tamamen katılıyorum 789 71,7%

Biraz katılıyorum 169 15,4%

Pek katılmıyorum 74 6,7%

Kesinlikle katılmıyorum 47 4,3%

Fikrim yok 21 1,9%

Toplam 1100 100,0%

18. Devlet teknolojik gelişim ve inovasyonla güçlendirilen alt yapıyı sağlamalı,

kendisi aktör olmaktan çıkmalıdır.

N %

Tamamen katılıyorum 778 70,7%

Biraz katılıyorum 221 20,1%

Pek katılmıyorum 64 5,8%

Kesinlikle katılmıyorum 23 2,1%

Fikrim yok 14 1,3%

Toplam 1100 100,0%

Page 74: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

74

19. Üniversitelerin ekonomi dünyasıyla etkileşimi güçlendirilmeli, mevcut yapısı

değiştirilerek merkeziyetçilikten kurtarılmalıdır.

N %

Tamamen katılıyorum 923 83,9%

Biraz katılıyorum 124 11,3%

Pek katılmıyorum 26 2,4%

Kesinlikle katılmıyorum 11 1,0%

Fikrim yok 16 1,5%

Toplam 1100 100,0%

20. Bilişim ve teknoloji alanındaki gelişmeler karşısında, yakın zamanda siyasal

yapılarda esaslı değişimler olacaktır. Türkiye’nin buna hazırlıklı olması gerekir.

N %

Tamamen katılıyorum 852 77,5%

Biraz katılıyorum 156 14,2%

Pek katılmıyorum 49 4,5%

Kesinlikle katılmıyorum 15 1,4%

Fikrim yok 28 2,5%

Toplam 1100 100,0%

21. Anayasal düzen güvenlik konseptinden uzaklaşıp ekonomik ve entelektüel

gelişim konseptine dayandırılmalıdır.

N %

Tamamen katılıyorum 465 42,3%

Biraz katılıyorum 354 32,2%

Pek katılmıyorum 165 15,0%

Kesinlikle katılmıyorum 83 7,5%

Fikrim yok 33 3,0%

Toplam 1100 100,0%

Page 75: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

75

22. Yeni anayasadan daha başka ne tür beklentiniz vardır?

N %

Düşünce özgürlüğü olmalı 127 20,3%

İnsani değerleri ön planda tutan bir

anayasa olmalı 113 18,1%

Demokratik olmalı 108 17,3%

Kısa, öz ve anlaşılır olmalı 65 10,4%

Toplumsal barışı sağlamalı 47 7,6%

Üretim ve ihracat yapan firmaları

destekleyici nitelikte olmalı 45 7,2%

İnanç özgürlüğü olmalı 36 5,8%

Yargı ve hukuk sürecinin hızlı ve

bağımsız olması 25 4,0%

Eğitime önem verilmeli 22 3,5%

Ulusal bütünlüğü korumalı 21 3,4%

Hukukun üstünlüğünü savunmalı 20 3,2%

İlk 3 madde değiştirilmemeli 19 3,0%

Adil vergilendirme olmalı 19 3,0%

Devletin bütün kurumları şeffaf ve hesap

sorulur olmalı 18 2,9%

Bürokrasi azaltılmalı 14 2,2%

Diğer 103 16,5%

Baz 626

Page 76: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

76

Yeni Anayasa ve Anayasa yapım süreci ile ilgili görüşlere katılım durumu

Tamamen

katılıyorum

Biraz

katılıyorum

Pek

katılmıyorum

Kesinlikle

katılmıyorum

Fikrim

yok

Pozitif

değerler

toplamı

Yeni anayasa, gelecek kuşaklara karşı sorumluluk anlayışıyla doğayı koruyan ve

kaynakların sürdürülebilir kullanımını güvence altına alan bir yapıda olmalıdır. 91,5% 6,0% 0,9% 0,6% 0,9% 97,5%

İhracat sağlıklı büyümeye ve dünya piyasalarında mevcut, ortaya çıkacak ve çıkması

muhtemel taleplere uygun üretim anlayışını esas almalıdır. Ekonomi bürokrasisi de bu

talepleri karşılayacak şekilde yapılandırılmalıdır.

87,6% 9,5% 1,1% 0,8% 0,9% 97,1%

Yeni anayasa, girişim özgürlüğü ile yenilikçi ve rekabetçi ekonomi karşısında engel

oluşturmayacak esneklikte olmalıdır. 84,7% 10,8% 1,9% 1,0% 1,5% 95,5%

Üniversitelerin ekonomi dünyasıyla etkileşimi güçlendirilmeli, mevcut yapısı değiştirilerek

merkeziyetçilikten kurtarılmalıdır. 83,9% 11,3% 2,4% 1,0% 1,5% 95,2%

Anayasa yapılırken, başka ülke deneyimlerinden yararlanmakla birlikte, Türkiye’nin

tarihsel, kültürel ve sosyal dinamizmi esas alınmalı, geleceği bunun üzerine inşa etme

yöntemi tercih edilmelidir.

82,1% 11,0% 3,1% 2,6% 1,2% 93,1%

Anayasal düzenin karar alma, dünyanın değişik ülkelerindeki ekonomi politikalarındaki

değişimlere cevap verme yeteneği ve hızı arttırılmalıdır. 80,6% 13,5% 3,2% 1,2% 1,5% 94,1%

Bireysel özgürlükleri esas alan ve bireyi devlet karşısında koruyan yeni bir anayasa

gereklidir. 80,4% 14,6% 2,6% 1,5% ,9% 95,0%

Bilişim ve teknoloji alanındaki gelişmeler karşısında, yakın zamanda siyasal yapılarda

esaslı değişimler olacaktır. Türkiye’nin buna hazırlıklı olması gerekir. 77,5% 14,2% 4,5% 1,4% 2,5% 91,7%

Türkiye’nin etnik, kültürel, inanç ve sair toplumsal sorunlarının çözümlenmesi sektörümüze

olumlu yansıyacaktır. 71,7% 15,4% 6,7% 4,3% 1,9% 87,1%

Devlet teknolojik gelişim ve inovasyonla güçlendirilen alt yapıyı sağlamalı, kendisi aktör

olmaktan çıkmalıdır. 70,7% 20,1% 5,8% 2,1% 1,3% 90,8%

Yeni anayasanın hazırlanması sürecinde STKlar aktif rol oynamalıdır. 69,2% 21,3% 3,3% 1,8% 4,5% 90,5%

Yatırım, sanayi, teknoloji politikalarının Merkez bürokrasisi ve politik aktörlerin ortaklaşa

kararıyla belirlenmesi anlayışından vazgeçilmelidir. 63,8% 23,2% 7,5% 3,5% 1,9% 87,0%

Toplumsal barışı sağlamakla ve geleceğin teknolojik gelişmelerine hazırlıklı, etkin ve

minimum devlet yapılanmasıyla yetinen bir Anayasa, sektörümüzün taleplerini

karşılayacaktır.

63,2% 23,4% 7,4% 4,2% 1,9% 86,6%

Page 77: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak

77

Yeni anayasada yenilenebilir kaynakların özel üretime açılması sağlanmalıdır.

62,3% 23,4% 6,3% 4,8% 3,3% 85,7%

Kısa ve devleti geleceğin ihtiyaçlarına göre yeniden yapılandırmakla yetinen bir anayasa

sorunların çözümünde daha etkili olacaktır. 57,4% 24,1% 10,3% 6,4% 1,9% 81,5%

Sektörümüzün 2023 hedefini gerçekleştirmek için mevcut siyasal karar alma

mekanizmalarının hızı yetersiz kalmaktadır. 54,3% 28,4% 10,0% 4,3% 3,1% 82,7%

Yeni anayasada devlet teşkilatı âdem-i merkezileştirilmeli; yerel yönetimler

güçlendirilmelidir. 53,3% 27,5% 10,2% 5,9% 3,2% 80,8%

Anayasal düzen güvenlik konseptinden uzaklaşıp ekonomik ve entelektüel gelişim

konseptine dayandırılmalıdır. 42,3% 32,2% 15,0% 7,5% 3,0% 74,5%

Yeni anayasada asgari ücret ile ilgili bir düzenleme yer almamalıdır. 35,5% 17,8% 19,0% 22,1% 5,5% 53,3%

1982 Anayasası’nda bugüne kadar yapılmış değişiklikler sorunların çözümünde etkili

olmuştur. 9,5% 29,6% 33,6% 24,4% 2,8% 39,1%

Page 78: YYEENNİİ AANNAAYYAASSAA HHAAKKKKIINNDDAA GGÖRRÜŞŞ · arzusundadır. TİM, yeni anayasa yapım sürecinde ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını sağlamlaştırmak