yfa genç analiz Şubat

43
GENÇ ANALĠZ Y Young Future Academy Aylık Gençlik Ve Kariyer Dergisi ġubat 2011 Sayı : 12

Upload: ygt-yfa

Post on 22-Mar-2016

256 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

En İyi Gençlik Dergisi

TRANSCRIPT

Page 1: YFA Genç Analiz Şubat

GENÇ ANALĠZ

Y

Young Future Academy Aylık Gençlik Ve Kariyer Dergisi

ġubat 2011

Sayı : 12

Page 2: YFA Genç Analiz Şubat

GENÇ GELECEK KÜNYE

Genel Koordinatör- Özel AraĢtırmalar

Takım Lideri

Yiğit AKKOCA

Ġnsan Kaynakları Koordinatörü

Burçin TOKSÖZ

Dergi Editörü

ġeyda KAYA

Görüntü Yönetmeni

Melike GÜNEġ

DıĢ ĠliĢkiler Koordinatörleri

Ġdil ÖZMAÇĠN

ĠĢ-Staj Koordinatörü

Sinan SÖNMEZ

Sosyal Organizasyon Koordinatörü

Mihraç NALBANTOĞLU

Stratejik AraĢtırmalar Takım Lideri

Barhan KAYNAK

İÇİNDEKİLER

. Sevgiliye .. …………..…………….…… 1 . Nasıl Desem? …………………………….... 2

. Ağğbiii Bir Ġmzaaa ..……………..……... 4

. Süleyman’ın MuhteĢem Yüzyılı .…....... 9 . Aksırıncaya, tıksırıncaya kadar …….….. 13 . TCDD’nin Büyük Ayıbı .. ……..……..…. 16

. Pastafaryanizm …...……………………… 22 . Masal… Gerçek ……………..…………...30

. Aslantepe ……………………………….… 34

. Bir Film Bir Kitap ……………………….. 36

Hazırlayan:

Young Future Academy

Website:

www.youngfutureacademy.tr.gg

Adres:Cumhuriyet Bulvarı No:219

Kalyon Apt. Daire:5 35220

Alsancak, İZMİR

Tel:05065882913

NOT : Her türlü eleĢtiri ve yorum için

[email protected] adresine

mail atabilirsiniz ya da yazarlarımıza direkt

isimlerinin altında yazan mail adreslerinden

ulaĢabilirsiniz. Ġyi okumalar.

Page 3: YFA Genç Analiz Şubat

SEVGİLİYE… Yelkovan bıkmış gecenin yüküyle dönmekten,

akrep ise yorgun her gece uykuyu delip geçmekten.

Şimdi onlar söyledi; vakit geç, durulur mu yahu

gecenin 3’ünde? Ah sevgilim, onlar bilir seni

düşünürüm, düşmanım sensiz geçen gecelere…

Sevmiyorum yahu zorla mı yelkovanı da işbirlikçisi

akrebi de! Bana inat yavaşlar bu gece. Sana

kavuşacağım ya doğan güneşle, gitmiyorlar,

ilerlemiyorlar işte. Gece de pek sessiz zaten, sanki

ebedi bir uykuya dalmış da hep kalacakmış gibi.

Dalga geçiyorlar baksana benimle. Bitsin istiyorum

bu gece, yarın yanındayım diye. İşte bu yüzden

küskünüm doğmayan güneşe. Tüm doğa ve ona ait

olanlar kıskanıyorlar biliyorum olağanüstü aşkımı

ve zaman mekan tanımayan sevgimi.

Elinizden geleni ardınıza koymayın hey gece! Ve

sen yelkovan ve adi akrep! Ne yaparsanız yapın

ben yarın aşkımın kollarındayım, siz yalnızlığınıza

yanın… :)

Dergi Editörü Şeyda KAYA [email protected]

(Sevgililer Gününüz kutlu olsun sevgili okurlarım…)

Page 4: YFA Genç Analiz Şubat

Nasıl desem ?

TaĢ ,sopa ,kar maskesi ,kırılan camlar ,yanan arabalar ,

içinden ateĢ fıĢkıran molotof kokteyli dediğimiz ĢiĢeler. Eylem

yapıyorlarsa bunlardan bir kaçı olur yanlarında. Çünkü

aslında eyleme değil de savaĢa giderler.

Eylem dediğimizde baĢka türlüsü gelmiyor aklıma.

Çünkü çok nadirdir ki yakılıp yıkılmadan eylem yapılsın

ülkemde. Aslında o kadar çok kızıp sövebilirim ki sövme

kapasitem geniĢtir böyle insanlara. Ama yapamıyorum çünkü

kafamda küfürler ve mantıklı kelimeler hepsi hepsi kocaman

olup birbirlerine karıĢıyorlar. Söylemek istediğimi dıĢa

vuramıyorum ki böylesi daha da sinir olamama sebep oluyor .

O yüzden aslında sayfalarca yazılabilecek bu konuyu kısacık

Ģekilde geçivereceğim ki aslında yazabilmeyi arzu ederdim

ama beceremiyorum .

Eylem yapmak istiyorsun e tamam güzel , hakkım benim

bu diyorsun bu da güzel ve sonra eylem yapmak gibi bir

hakkın bilincinde olan sen baĢka bir adam oluyorsun. Böyle

nasıl desem içinde uyuyan canavar uyanıyor. Kükreyip ,

yakıp , yıkıyorsun. Hak demiĢtin hani rarrarrr , e özgürlük

falan o söylemlere ne oldu hırr rrr rr , e adamın arabasını

yaktın r r r r r , gitti dönercinin dükkan r r r r … Hak dediği

bu olan adamlardan nefret ediyorum iĢte. Amaçları ne olursa

olsun tiksinmekten baĢkası gelmiyor içimden. Zaten amacı

gerçekten hak savunmak olan hangi adam yapar ki bunu .

Hayır yani dükkanın camından ne istiyorsun. Orda çalıĢan

adama yazık değil mi? Tekerine çomak mı sokmuĢtu. Hadi o

sokmuĢtu yan dükkanın günahı neydi. Tamam onunla da

sorunun vardı ya arabasını yaktığın , evinin camını kırdığın

içeride çocuğu olan adamın ne gibi bir suçu vardı. Senin

savunduğun hangi hak ve özgürlük tanımında var bu

Page 5: YFA Genç Analiz Şubat

yaptıkların. DUR bir dakika yoksa sen , bir dakika söylemeye

ağzım varmıyor ama söylemeye çalıĢıyorum YOKSA sen

gerçekten hakkını aramıyor muydun orda.Yani yani gerçek

amacın o değil miydi.LÜTFEN hayır de!! Hayır yanılıyorsun

biz gerçekten eylem yapıyorduk de. Diyemezsin , çünkü kör

falan değilim.Çünkü salak hiç değilim ve veee bu sefer sen

evet dediğinde benim içimdeki canavar çıkabilir ortaya.

ĠĢte bu sebep ve daha bir çoğu yüzünden eylemleri

sevmem. Çoğu insan ne yaptığını bilmez. Bir fikrin arkasından

gitmez de bir kiĢinin emrinin arkasından gider. Aslında

sorgulayarak yaĢamanın temellerinden olan eylem hakkını

kullanan bu insanlar sorgulamazlar . Çünkü emri yerine

getirmek kolay , düĢünmek zordur. Emri yerine getirirlerse

sonuçlarından sıyrılmak daha kolaydır. Daha sonra ; o

önderin, dernek baĢkanının , platform azası ya da her ne cırtsa

artık peĢinden gözü kapalı giderler. Gözlerini açtıklarında

savaĢ alanını , kendilerinin sebep olduğu o iğrenç kargaĢayı

görürler. Ġçleri muhtemelen rahattır “emir büyük yerdendi ”

diyip geçerler ……… …………………………

…………………………………… …….. ……………… ….

Sonunu getiremiyorum yazının çünkü her

düĢündüğümde olduğum gibi sinirliyim Ģu an. Ama sanıyorum

ki söylemek istediğim anlaĢılır halde. O yüzden uzatmıyorum

ve yazının sonunu açıkta bırakıyorum. Ġster siz zihninizde

düĢünmeye ve benim gibi kızmaya devam edersiniz bu

insanlara , isterseniz de bana kızarsınız ne demeye çalıĢıyor bu

kız ne saçmalıyor böyle falan diye. Ġki türlüsü de rahatsız

etmez beni çünkü en azından benim baktığım pencereyi

görmüĢ olursunuz bu tür eylemlere. Bu aylık benim hakkıma

düĢen kar bu olur …

Melike GÜNEġ

Page 6: YFA Genç Analiz Şubat

AĞĞBĠĠĠ BĠR ĠMZAAA

Gün geçmesin ki yeni bir hareketlenme olmasın,

toplumda bir dalgalanma yaĢanmasın. Küçüklüğümden beri

duyardım meclis gecenin bir yarısı toplanır kanunlar

çıkarırmıĢ. Büyüdükçe anladım rüya, Ģehir efsanesi değilmiĢ

bu. Gerçekten de gizli gizli yasalar hazırlanabiliyormuĢ,

reklamı yapılıp içeriği saklanıp; renkli Ģeker kağıtlarıyla

sunuluyormuĢ halka. Büyüdükçe öğrendim, inancım sarsıldı;

her Ģeye rağmen biraz inanabilmek isterdim, biraz

güvenebilmek…

Günümüzde yasalar gece toplanıp, bir anda çıkarılmasa

da zavallım halk bir haber oluyor içeriğinden. Devletin,

hükümetin ne yaptığını anlamak zor; yapılanları duymak,

öğrenmek imkansıza yakın. Gerçi sorarsanız her Ģey gün gibi

ortadadır; gizli saklı yoktur. Tabii canım gizli saklı yok,

yaptığımız her Ģeyi duyuruyoruz ama yorumlatmıyoruz ya da

eleĢtirilmesine izin vermiyoruz! Ama göz boyayıp, susup

kabullenmenizi bekliyoruz!

Evet, tahmin edileceği üzere Ceza Mahkeme Kanununda

yapılan değiĢiklikten bahsediyorum bu genellemeler altında.

Bugünlerde herkes bu değiĢikliği konuĢuyor. Aslında

konuĢmak için geç kalınmıĢ durumda. Yani yasa

değiĢikliğinin aslında 2005 yılında yapıldığı düĢünülürse,

oldukça geç kalmıĢız değerlendirmesini yapmak için. Tabii o

zamandan bugünkü etkiler öngörülemedi muhtemelen. Zaten

Page 7: YFA Genç Analiz Şubat

istenen de bu olmalı. Yoksa taa 2005 yılında bu yıl

yararlanılabilecek bir yasa çıkarılır mıydı? Aptal değilim,

yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren uygulanması

gerektiğini biliyorum. Ġlginç olan da yapılan bu yasa

değiĢikliğinin 2010 yılı Aralık ayının son günü yürürlüğe

girmesinin uygun görülmesi.

Peki, bu yasa değiĢikliği ne anlama geliyor? Yapılan bu

değiĢiklik ile tutuklu yargılanma süresi 10 yıl olarak

belirlenmiĢ oldu. Yani 10 yıl tutuklu yargılanıp, davası

sonuçlanmamıĢ kiĢiler serbest kalacak. Serbest kalan kiĢiler

davaları devam ettiği için, ikamet adreslerinin yakınındaki

karakollara gidip her gün imza vermekle yükümlü tutuluyor.

Ama bunun hukuken bir zorunluluğu yok. Yani gidip imza

vermezlerse hiçbir yaptırım uygulanamaz. Yasanın boĢluğu da

bu, serbest kalanlar bu durumdan faydalanıyor.

Halkın isyanının sebebi ise bu yasa ile binlercesinin

katili, domuz bağını bize tanıtan Hizbullah örgüt üyelerinin

aramıza karıĢması. Çünkü bu yasa en çok onların iĢine yaradı.

Yasa değiĢikliği tasarlandıktan sonra davaları zamana yayıldı

ve tekrar halka karıĢtılar, özgür oldular. Yurt dıĢına çıkma

yasağı ve imza uygulaması aslında hiçbir Ģey ifade etmiyor.

Zaten birçoğu yurtdıĢına çıktı bile, kalanlarsa bırakın imza

atmayı ortada yoklar. Binlercesinin çok daha hafif suçlardan,

ya da düĢündüklerinden dolayı hayatlarını çürütülürken; bu

katiller içimizde. Ne harika bir yasa değiĢikliği, tam

ihtiyacımız olduğu gibi, değil mi?

Page 8: YFA Genç Analiz Şubat

Sanırım biraz örgütten bahsetmek gerek. Hizbullah

ismine aslında çok da yabancı değiliz. Çoğumuz bodrum katı

mezarlarını, eylemleri, operasyonları hatırlarız. Hizbullah,

koyu dinci bir örgüt. Ġlk faaliyetleri Ġslami feminist Gonca

Kuris‟i katletmeleri. Gonca Kuris‟in cesedi yıllar sonra

bulunduğunda kafatası üzerinde baĢörtüsü hala duruyormuĢ.

Ne kadar gözü kara, bağnaz, önünü görmeyen bir örgüt

olduğuna en iyi kanıt bu sanırım. Örgütün güçlenmesinin

sorumlusu ise devlet. Zamanında “düĢmanımın düĢmanı

dostumdur” felsefesi ile örgütün eylemlerine göz yumulmuĢ,

pkk ile birbirleri yıpratacakları düĢünülmüĢ. Böylece örgüt

devlet gözetiminde büyümüĢ. Tabi daha sonra eylemlerin önü

kesilemeyip, faili meçhuller artınca, operasyonlar arka arkaya

geldi. Çoğu içeri alındı, ama davaları uzadıkça uzadı.

ġimdi örgüt üyeleri özgür durumda. Zaten tutuklu

yargılanırken de örgüt ile iletiĢimleri devam etmekteydi.

ġimdi daha da rahatlar. Peki, onları sokağa salmanın devlete

yararı ne? Aslında hükümete yararı sorulmalı sanırım. Zira

pkk peĢinde BDP‟ye kaptırılan oyların, ılımlı Ġslam adı altında

yeniden kazanılması gündemde. Oy peĢine yapılabileceklerin

son noktası bu olsa gerek. Seçim zamanı propagandalar

yapılırken, ağzım bir karıĢ açık, yok artık dediğim olayları

hatırlıyorum. Ama bu yorum bile yapamayacağım kadar adi

bir olay. Sen 3- 5 oy peĢine, katilleri nasıl sokağa salarsın?

Kime sordun, ailesi katledilen onlarca çocuğa, kadına mı?

Kimin hakkını savunmak için o koltukta oturduğunu

unutmamak lazım. KalleĢleri halktan sayıp savunmak, iyi

yöneticilik olmuyor. Ġyi yöneticilik adaleti sağlamakla oluyor.

Page 9: YFA Genç Analiz Şubat

Diyeceksiniz ki iyi yöneticilik tüm halk için adaleti

sağlamaktan geçer. Ama bu ancak bir ütopya olur. Ġyi yönetim

halkı korumak ve adaleti sağlamak içindir. Yıllardır sağlanmıĢ

bir adalet gördüğümü hatırlamıyorum.

Yine oyunlar dönüyor, sahne büyük. Sonuçlarını henüz

göremiyoruz. Hareketlenmeler yeni yeni. Bu yeni yasayla

ilgili çokça söylence var. Bir tanesine inanmak istemiyorum.

Çünkü o yoruma göre, Ġmralı köpeğinin de bu yasadan

yararlanması muhtemel. Üstelik bu insanımsıları, serbest

bıraktıktan sonra yeni bir suç iĢlemedikleri sürece içeri alman

da imkansız. Yasalarımızdaki boĢluklar sağ olsun. Tüm bu

öğrendiklerimden sonra, geceleri nasıl rahat uyuyayım. Huzur

kaldı mı hiç birimizde?

ĠĢte günlerdir ekranları süsleyen, göz boyayan haberlerin

özü bu. ġimdi sokağa saldıkları bu insanımsıların imza

vermemesinin kendi suçları olmadığını, onları aradıklarını

söylüyorlar. Bilmiyorlar mıydı yaptıkları yasanın boĢluğunu?

ġimdi yakalasalar ne olur? Abi bir imza rica edeyim mi?

Burçin TOKSÖZ [email protected]

Page 10: YFA Genç Analiz Şubat
Page 11: YFA Genç Analiz Şubat

SÜLEYMAN’IN MUHTEŞEM YÜZYILI 1. Süleyman yani Kanuni sultan Süleyman ya da Avrupa'nın değimiyle Muhteşem Süleyman, Osmanlı Devleti’ne en geniş sınırları kazandıran padişahtır. Babası Yavuz Sultan Selim, annesi ise Hafsa Hatun’dur. Annesinin Osmanlı ya da Çerkez olduğu tahmin edilmektedir. Kanuni 1495 yılının 27 Nisan’ında pazartesi günü doğmuştur. O da diğer şehzadeler gibi çok küçük yaşlardan itibaren sıkı bir eğitim ve terbiye almıştır. İlk eğitimini annesinden ve ninesi Gülbahar Hatun'dan (Yavuz Sultan Selim'in annesi) almıştır. Yedi yaşına gelince tahsil için İstanbul'a, dedesi Sultan İkinci Bayezid'in yanına gönderilmiştir. Şehzade Süleyman, burada Karakızoğlu Hayreddin Hızır Efendi'den tarih, fen, edebiyat ve din dersleri alırken, savaş teknikleri konusunda da öğrenim görmüştür. Daha sonra Süleyman kanunların sancak istemesi üzerine önce Şarki Karahisar'a oradan da Bolu, kısa bir süre sonra da Kefe sancakbeyliğine tayin edilir. Babası Yavuz Sultan Selim padişah olunca oğlunu yanına alır. Yavuz Sultan Selim vefat edince 30 Eylül 1520’te 25 yaşındayken Osmanlı Devleti'nin başına geçer. Kanuni'nin en büyük şanslarından biri de kendisinden başka ailede erkek çocuk olmamasıydı. Kanuni kendinden emin, azimli, irade sahibi ve geniş düşünen bir padişahtır. Bu özelliklerini o da çok iyi kullanarak Osmanlı Devleti’ne en geniş sınırlarını kazandırmış ve en parlak zamanını yaşatmıştır. Ve tam 46 sene boyunca devletini en iyi şekilde yönetmiş her zaman adaletli olmuştur. Ve Zigetvar Seferinde 71 yaşında yaşamını kaybetmiştir. Bu süre içinde iç

Page 12: YFA Genç Analiz Şubat

isyanları bastırmış, seferler düzenlemiş, en önemlisi dünyanın korktuğu ve saydığı bir Osmanlı yaratmıştır.

Peki Süleyman'a niye Kanuni denmiştir? Bunun cevabı şöyle; Süleyman, kanunları yenileyip ek kanunlar yapıp, bunlara önem verdiği için kendisine Kanuni denilmiştir. Kanuni devleti için birçok sefer düzenlemiştir. Bu seferler; -Macaristan Seferi ( 1521 ) -Mohaç Meydan Savaşı (1526) -1. Viyana Kuşatması (1529) -Alman Seferi -İran Seferleri -Preveze Deniz Savaş -Trablusgarp'ın Fethi -Cerbe Savaşı -Malta Kuşatması -Hint Seferleri -Belgrad'ın Fethi -Rodos'un Fethi -Cezayir'in Katılışı

Page 13: YFA Genç Analiz Şubat

Bunları ne yazık ki kısa kısa yazıyorum. Ama hepsi birbirinden önemli seferlerdir. Çoğunda da başarı sağlanmıştır. Kanûnî Sultan Süleyman 46 yıl saltanatta kaldı. Babası Yavuz Sultan Selim'den 6.557.000 km kare olarak devraldığı Osmanlı topraklarını yaptığı başarılı seferlerle 14.893.000 km kareye çıkardı. Kanuni bunların dışında diplomasi alanında Fransa'ya kapitülasyonlar vererek Fransızlarla iyi ilişkiler içerisine girdi. Daha önemlisi Fransa Kralı Fransuva'yı ve Fransa'yı Almanların elinden kurtarmıştır. Bunun neticesinde tüm Fransa'nın saygısını kazanmıştır. İşte bu seferler, antlaşmalar ile Osmanlı Devleti Kanuni Sultan Süleyman döneminde tarihinin en parlak dönemini geçirdi. Asıl konuya geçecek olursak Özel bir tv kanalı Muhteşem Yüzyıl adlı diziyi yayınlamaya başladı. Dizi adından da anlayacağınız gibi Kanuni ve dönemini anlatıyor. Dizi daha ilk 2 bölümden çok büyük tepki çekti. Buna tepkilere neden olarak ise Kanuni Sultan Süleyman'ın zevk ve içki düşkünü biri olarak gösterilmesi söylendi. Kanala, dizinin sitesine, oyuncaların sitesine , RTÜK'e tepki yağdı. Daha şimdiden neredeyse 100.000 kere şikayet edildi. Benim yorumum evet harem Osmanlı'da önemliydi. Ama daha önemli olan devlet işleri ve seferlerdi. Dizi kendini padişahlar hareme girmeden mi çocuk sahibi oluyorlar şeklinde savundu. Kısacası Allah'ın bildiğini kuldan mı saklayacağız! Harem olmadan padişahlar çocuk sahibi olmuyorsa; seferler, antlaşmalar olmadan da Kanuni olmaz. Ben böyle düşünüyorum. Evet, harem kısmı

Page 14: YFA Genç Analiz Şubat

doğrudur ama daha çok Kanuni'nin sefer alanında yaptıklarını görmek isteriz. Hele bu padişah Osmanlı'ya en parlak dönemini yaşatan , devletini düşünen bunun sonucunda yine bir seferde vefat eden adıyla sanıyla Kanuni Sultan Süleyman'sa. Bu kadar sefer, antlaşma boşuna değildir herhalde. Bu yüzden dizi biraz daha Kanuni'nin seferlerini anlatsa daha iyi olacak gibi . Hem kendisi için hem de seyircinin bilgisi için.

KAAN TÜRKELİ [email protected]

Page 15: YFA Genç Analiz Şubat

Aksırıncaya, tıksırıncaya kadar....

Okura uyarı: Aşağıdaki yazı mizah ve hiciv öğeleri içermekte olup, gerçeklere dayalı bir eğlence yazısıdır. Alkol yasağına kadar özgürlüklerimizi budayan zihniyete eleştiriler barındırır. Umarım beğenirsiniz. :) Her yeni yılda özellikle alkollü içkilere zamlarla girdiğimiz güzel yurdumda bu sene bir adım daha ileri gidildi ve Tütün ve Alkol Piyasası Denetleme Kurulu (TAPDK) yayınladığı yeni kararnamesi ile 4. Murat dönemi yasaklarını geri getirdi. Öyle gazete ve bültenlerde bile içki yasağı olarak adlandırılan bu yeni kararname vatana millete hayırlı uğurlu olsun(!) Bazılarına göre bu yeni düzenleme aşırı abartılıyor, insanlara, alkol olmazsa olmaz bir şeymiş gibi gösteriliyor. Olayı abartanlara cevaplarını verirdim ama Bülent Arınç en iyi cevabı verdi: ‘Hayat alkol ve seksden ibaret değildir!’. Sayın Arınç’ın bu sözleri kararnamenin iptalinin olmayacağının habercisi aslında. AKP hükümeti ve TAPDK hayat standartlarımızı yükseltmek ve yurdum insanının %40’ının (kalan %60’ı alkol tüketmiyor.) sirozdan ölmesini engellemek için elinden geleni yapmaktadır. Peki bu yeni kararname hayatımıza ne gibi güzellikler katacak beraber bakalım:

Öncelikle artık Aya İrini ve Topkapı Sarayı gibi tarihi mekanlarda yapılacak etkinliklerde içki servisi yapılamayacak. İnsanların tarihi dokuyu incelerken

Page 16: YFA Genç Analiz Şubat

ve etkinlik sırasında algılarının açık olması sağlanacak, içip içip eserlere saldıranların önüne geçilecek.

Dünyaca ünlü ressam dahi olsa yapılacak sergi ve benzeri sanatsal faaliyetlerde alkollü içecek servisi yapılamayacak. Böylelikle sanata ve sanatçıya duyulan saygı vurgulanacak. Kafası güzel ziyaretçilerin eserleri tahrip edip, sanatçıyı dövmesi engellenmiş olacak.

Park bahçelerde ya da sahillerde alkol tüketimi bu kararname ile yasaklandı. Zaten mekanda içmeye parası olmayan insanların alternatifleri de engellenerek sağlıklı toplum yaratılacak. İsteyenlere sahillerde içmeleri için şalgam suyu dağıtılacak.

Eczanelerde alkol satış ruhsatı olmadığından kolonya ya da tıbbi kullanım amaçlı saf alkol bulundurulamayacak. Kolonya yerine gül suyu, saf alkol yerine çiğnenmiş ekmek kullanılacak.

Alkollü içkiler hediye edilemeyecek, promosyon olarak dağıtılamayacak. Dağıtım ancak ticari amaçla yapılabilecek. Böylece satıştan para kazanılacak,ekonomi kazanacak.

Kır düğünleri, nişanlar da dahil olmak üzere artık catering şirketleri organizasyonlarda alkol servisi yapamayacak. Halay başı ayık kalacak, halayın güvenliği sağlanacak.

Page 17: YFA Genç Analiz Şubat

Alkol tüketim yaşı 24’e çıkarıldı. Böylece 19 yaşında silah sahibi olabilen gençlerin sarhoş olup birbirlerini vurmaları önlendi.

Konser, festival gibi etkinliklerde alkol satışı yapılamayacak. Gençler, konserleri ayran eşliğinde dinleyecek, sakin olaysız geçecek konserler.

Ve en büyük katkı inanmayacaksınız ama spor alanına yapıldı. Efes Pilsen’in adı alkollü içki reklamı yaptığından dolayı değiştirilecek ya da takım dağılacak. Gençlerin alkol ve sporu bağdaştırması engellenecek. Kararnamede şuan bulunmayan ama olmasını umut ettiğimiz diğer düzenlemeye göre ise Türkiye’ye maç için gelen spor kulüplerinin adlarında alkollü içki bulunamayacak, reklamları olamayacak, eğer bu kurala uyulmazsa söz konusu takımlar hükmen mağlup sayılacak.

AKP hükümeti ve TAPDK vatandaşlar için uğraşıp, didinip düzenlemeler yaparken Ankara Barosu’nun kararnameyi yargıya taşıdığı haberini aldım. Yurdum insanının ne istediğini, onlara neyin iyi neyin kötü olduğunu, onlardan iyi bilen hükümetin uygulamalarını neden eleştirirler anlamakta zorluk çekiyorum. Ne de olsa zorla başa gelmediler; yurdum insanı seçmedi mi? Hamdi AYAR [email protected]

Page 18: YFA Genç Analiz Şubat

TCDD’NİN BÜYÜK AYIBI Bu yazıyı yazarken bilin ki çok acı çekiyorum arkadaşlar. Acımın 2 sebebi var ; birincisi maddi diğeri ise manevi.

Maddi acılarım büyük. Şöyle ki; vücudumda ağrımayan yer yok, her yerim tutuldu, etlerim sertleşti, hareket etmekte güçlük çekiyorum, boynumu çeviremiyorum, oturduğum yerler sızlıyor, belim büküldü, inanılmaz derecede ağır bir grip geçiriyorum. Daha sayabilirim ama yazı sıkıcı bir hal almasın diye burada kesiyorum. Peki neden ben bu haldeyim? Çünkü Ankara-İzmir arası mesafeyi ancak 20 saatte gelebildim. Aynı rahatsız koltuk üzerinde tam 20 saat!!! Ve hasta annem kucağıma yatar vaziyette olduğu için o saatlerde, ağrılarım 2 kat fazla…

Gelelim manevi acıma; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir kurumunu birazdan ağır şekilde eleştireceğim için milliyetçi bir genç olarak açıkçası içim sızlamakta. Ama kurtuluş yok, çektiklerimin hesabını soracağım… 30.01.2011 tarihli, saat 17.50, Ankara-İzmir istikametindeki Karesi Ekspresi’nin varış saati 07.35 olarak gözükmekte, peki kaçta vardık? Saat 14.00’te.

Page 19: YFA Genç Analiz Şubat

Hikaye şöyle ; Ankara’dan yola çıkılır, gece 03.00 sularında Gazellidere istasyonunda durulur,

durulur, durulur… Yolcular şaşkın, kimse niye beklendiğini bilmemekte, görevliler açıklama yapmadıkları için(sağolsunlar!) çeşitli senaryolar üretilmekte. Neyse duyumlara göre anlaşıldı ki Balıkesir’e varmadan önce yolda tren devrilmiş ve yol çökmüş. 2 buçuk saat orada beklendikten sonra haydeee tren geri geri gitmeye başlar. Niye? Nereye? Ne olacak? Ne söyleyen var ne anlayan. Trendeki görevlilere soru soruyoruz cevapları karınlarından verdikleri için anlayamıyoruz falan. 1 saat kadar geri gidildikten sonra nereye geldik? Dursunbey İstasyonu’na. Durduk. Niye? Ne bileyim ben. Bekliyoruz. Niçin? Çok soru sordun sus. Saat

kaç? Sabah 5-5buçuk civarı. Bu istasyonun etrafında ne var, evler, marketler, insanlar mı? Hadi oradan! Çamur var, taş var, bir küçük kulübemsi istasyon binası ve içinde 3-5 görevli bozuntusu var, havlayan köpekler var. Telefon bir iki nokta haricinde çekmiyor, insanlar merak edebilecek yakınlarına haber veremiyorlar… Yani ücra bir dağ eteği, sağın solun sobe… Trende ne bir anons yapılmakta, ne de görevliler bilgi vermekte. Bildiğimiz tek şey tren ilerlemeyecek, otobüsler gelecek ve insanları gidecekleri yere bırakacak.

Bekle, bekle, bekle… Kimse de halinden şikayetçi değil etrafımda, herkes sus pus, tabir-i caizse koyun gibi beklemekte…

Page 20: YFA Genç Analiz Şubat

Zaman acımasız ilerliyor, akrebime

yelkovanıma sordum saat olmuş 6.00, 6.25, 6.47,

…. 7.05, 7.34…. 7.59… 8.15… Dayanamadım

kalktım istasyon binasına gittim, tren görevlileri

orda ellerinde telsiz, bir şeyler yapıyormuş gibi

görünmekte. Sordum otobüsler ne zaman gelecek?

Az kaldı az kaldı diye pışpışlandım, akıllarınca

çocuk kandıracaklar. Niye bu kadar bekledik

diyorum. Bir şeyler geveliyorlar ağızlarında, hadi

bakalım. Lütfen vagonları dolaşıp insanlara

açıklama yapın ya da anons yapın, insanlar merak

içersinde diyorum bön bön suratıma bakmakla

yetiniyorlar. Zannediyorum ki bunu olsun

yapacaklar. Ya sabır çekip dönüyorum yerime.

Aradan 15 dakika geçiyor, açıklama yapan yok

tekrar gidiyorum diyorum bir şeyler söyleyin

insanlara. Sonra soruyorum otobüsler nerde kaldı,

15 dakikaya gelir diyorlar. Tamam deyip hadi bir

daha dön yerine. 20 dakika geçiyor ne otobüs var

ne açıklama yapan. Bilenip gidiyorum bu sefer.

Kavga çıkarsa diye korkularından jandarmayı

çağırmışlar yanlarına. Önce sakince soruyorum

hani otobüsler nerde? Gelir şimdi gelir diyorlar. Of

yine bir pışpışlanma. En son tabi kavga patlak

verdi. Bir sürü insan da benim gibi haklarını

arıyorlar, takındıkları tavrın yanlış olduğunu

söylüyorlar. Karşı taraftakiler utanıp susacakları

yerde bizi azarlıyorlar. Neymiş görevli şeker

Page 21: YFA Genç Analiz Şubat

hastasıymış çabuk kızarmış, tehdit ediyor bir de

yüzsüz! Yok efendim gece 2den beri uyanıkmış,

bana ne yahu görevin bu, aldığın maaşın hakkını

vereceksin haliyle, sanki babasının hayrına

duruyor orda!! En son biri diyor ki burası küçük

bir yer sadece 15 otobüs var, ee nerde bunlar?

Mavi Tren’deki yolcuları bırakmışlar onların geri

gelmesini bekliyormuşuz! Bak sen bak! Nerden

başlasam hangi birini söylesem.

Birincisi orasının küçük bir yer olması beni

ilgilendirmez, senin görevin yolcuları yerlerine

ulaştırmak. Balıkesir 1 saatlik yol, ver parasını

ayarla bir şekilde oradan getirt otobüsleri. Giden

otobüsleri beklemek akıl karı mı yani? Sonuçta

koskoca TCDD, çok eski ve köklü bir kurum.

Devlet kurumu olduğu için güvenimiz sonsuz!

Değil mi ama?

İkincisi, niye bizden 2 buçuk saat sonra yola

çıkan Mavi Tren’e öncelik tanındı? Niye bizi

Gazellidere’de oyalarken Mavi Tren’i bekledin?

Aklın olsa zaten 2 saatten fazla beklettiğin

insanları yerlerine gönderir, diğerlerini de aynı

süre bekletirdin ve kimse tahammül sınırını

aşmazdı. Ama sen bir tarafı 6 buçuk saat beklettin

diğerini 5 dakika bile bekletmeden yerlerine

ulaştırdın. Üstüne üstlük insanlara açıklama

Page 22: YFA Genç Analiz Şubat

yapma gereği bile duymadın. Onlara sanki yük

treninde istiflenen hayvanlarmış gibi davrandın.

İnsan olan ancak insana insan gibi davranmasını

bilir. Bu durumda ne olduğunu bir düşün

istersen…

Yolculara kaba kaba davranışlar

sergilenmekte, görüyorsunuz ya çabalıyoruz denilip

hiçbir şey yapılmamakta. Çareyi insanlara

bağırmakta buluyorlar, abuk sabuk bahaneler

üretiyorlar. 4. kez gidip bir kavga daha

çıkarıyorum. Arsızca bana diyorlar ki “biz yolun

çökmüş olduğunu söylemeseydik de kaza mı

yapsaydınız? Beklediğinize şükredin işte” oldu

canım, devlet zaten bunun için seni besledi,

görevini yaptığın için değil kazmalık yap diye para

alıyorsun sanki. Küçük kader oyunlarıyla, kısmet

bu, her şeyde var bir hayır yorumlarıyla beni

ayakta uyutacak. Yemezler cicim. Haddini

bileceksin.

O günkü açıklama yapmayan, insanları

takmayan, hasta yaşlı çocuk demeden yolcuları zor

durumda bırakan, terbiyesizce cevaplar veren, otobüs

ayarlamaktan yoksun, bilmemkaç elleriyle bir işi

doğrultmayı beceremeyen tüm görevlileri tek tek

lanetliyorum. Eğer merkezdeki isimlerin olan

bitenden haberi varsa ve müdahale etmedilerse, işi

Page 23: YFA Genç Analiz Şubat

3-5 vasıfsız istasyon görevlisine bırakmakla

yetindilerse onları da lanetliyorum.

Sonra ne oldu? 9.30’da (6 buçuk saatin

sonunda) otobüsler geldi, bazı yolcuların gitmek

istedikleri yerlere götürülemeyecekleri açıklandı,

kavga gürültü yine aldı başını gitti, sıkış tepiş

otobüslere binildi, trenden daha yavaş(!) otobüs

yolculuğu sonunda insanlar bırakıldı ve çile bitti.

Çıkaracağımız sonuç nedir? Ucuz diye trene

binmek aptallıktır arkadaşlar. Böyle kurumlara

para kazandırılmamalı, bunlar çökmeli ve daha

iyileri oluşmalı. Bu ve benzeri görevliler buharlaşıp

bu dünyadan yok olmalı. Üstüne para verseler

binmeyin trene. Borç alın, hatta gerekirse kredi

çekin ama otobüse binin, uçağa binin hatta

gerekirse yürüyerek gidin, ne bileyim ışınlanmayı

icat edin, atalarımız gibi at kullanın, kanat takıp

uçun ya da oturun evinizde gitmeyin. Ama trene

binmeyin, size insanlık dışı davranışlarda

bulunmalarına izin vermeyin. Beliniz ağrımasın,

boynunuz tutulmasın, bacaklarınız uyuşmasın,

dizlerinizden derman çekilmesin, ağlayan çocuk

seslerine saatlerce maruz kalmayın… Ey bunu

okuyan insanlar siz hep mutlu olun, trenden uzak

durun…

Şeyda KAYA [email protected]

Page 24: YFA Genç Analiz Şubat

PASTAFARYANĠZM

Herkesin dini kendine demek kolay ama bu dine tolerans

gösterebilirseniz gerçekten espri anlayıĢınız var demektir.

Türk Pastafaryanlar anlatıyor.

Star Wars‟dan türetilmiĢ Jedi Dini‟ni hatırlarsınız.

Avustralya‟da 2001‟deki nüfus sayımında 70 bin kiĢi din

hanesine Jedi yazdırmıĢtı. ġu sıralar Pastafaryanizm en hızlı

büyüyen dinlerden biri.

Page 25: YFA Genç Analiz Şubat

Bu dinin tanrısı Uçan Spagetti Canavarı (USC). Bira içip

köfteden gözleri olan spagettiyi yemek kutsal kabul ediliyor.

Vaat edilen cennette bira fıĢkıran volkanlar ve striptizci üreten

fabrikaları var.

Her Ģey, 2005‟te Kansas‟taki eyalet okullarında Darwin‟in

Evrim Teorisi‟ne alternatif olduğu düĢünülen „Akıllı

Tasarım‟ın okutulmasıyla baĢladı. Evrim Teorisi‟ni hiçe sayan

bu teori, evrenin zeki ve bilinçli bir varlık tarafından

yaratıldığını söyleyen içeriğiyle fizik kuramlarına uymuyordu.

O zamanlarda 25 yaĢında olan ve Oregon Üniversitesi mezunu

Bobby Handerson, J.W. Bush tarafından da desteklenen

YaratılıĢ Teorisi‟ne tepkisini gösterdi. Sırf inat olsun diye

Kansas Eğitim Kurumu‟na yolladığı açık mektupla, tanrısı

Uçan Spagetti Canavarı (Flying Spaghetti Monster) olan

Pastafaryanizm isimli bir dine inandığını bildirdi. Madem ki

yaratılıĢ teorisi otkullarda okutuluyordu, tüm evreni

yarattığına inandığı USC ve Pastafaryanizm‟i okullarda diğer

iki teoriyle birlikte okutulmasını istedi. Böylece yeni bir din

ve yepyeni bir tanrı doğmuĢ oldu.

Pastafaryanizm adı, Ġngilizce‟de makarna anlamına gelen

„pasta‟ ve Bob Marley‟in de mensubu olduğu, Mısır kökenli

Ra dinlerinin Hıristiyanlık ve Yahudilik ile karıĢımından

oluĢan Rastafaryanizm‟in birleĢiminden ortaya çıktı. Bobby

Handerson, dini bu isimle ortaya çıkarttıktan sonra

www.vengenza.org isimli bir de internet sitesi kurdu ve

Pastafaryanlar bu site çatısı altında toplanmaya baĢladı. Ġyice

kabul görmüĢ din, ateist, agnostik ve septiklerin kalesi olmuĢ

vaziyette. Semavi dinlere inanmayanlar genel olarak “Bize dini

Page 26: YFA Genç Analiz Şubat

anlamda birçok Ģey anlatıldı durdu. Ġnanılması mümkün

olmayan akla ve fizike aykırı birçok Ģeye inanılıyorsa pekala

USC‟ye de inanılabilir” diyor. Bir diğer söylem ise “Her dinin

cennet tasvirlerinde birçok uçuk kaçık Ģey var. Bizimkinde de

bira fıĢkıran volkanlar ve striptizci üreten bir fabrika var.”

Pastafaryanizm tüm dünyada oldukça yaygın ve aslında

anlayacağınız üzere parodi bir din. Diğer dinlerle dalga

geçmiyor veya hakaret etmiyor. Pastafaryanlar gayet ciddi ve

sadece dogmaları yıkıp insanları soru sormaya teĢvik etmeye

çalıĢıyorlar. Evrim Teorisi‟ne inanmayanlarla dalga geçerek,

tüm evreni Uçan Spagetti Canavarı‟nın yarattığını iddia

ediyorlar. Pastafaryanizm çoktan ciddiye alınmıĢ vaziyette.

Facebook‟ta din seçeneklerinin içinde bile seçeneği var!

Pastafaryanizm‟in kutsal kitabı olan „DelifiĢek‟ ise yakında

6.45 Yayınları‟ndan piyasaya çıkacak.

Page 27: YFA Genç Analiz Şubat

Sayımız 10 milyona ulaĢtı

SERHAT ZEKĠ (32) PSKĠLOJĠK DANIġMAN -

PASTAFARYAN KĠLĠSESĠ TÜRKĠYE TEMSĠLCĠLĠĞĠ

“Çukurova Üniversitesi Psikolojik DanıĢmanlık ve Rehberlik

Lisans, Mersin Üniversitesi Psikolojik DanıĢmanlık ve

Rehberlik Yüksek Lisans mezunuyum ve psikolojik

danıĢmanlık yapıyorum. Lise yıllarımdan beri ateistim.

Pastafaryanlığı beĢ yıl önce keĢfettim. Dört yıldır

Pastafaryanım. Pastafaryanlar bugün 10 milyonluk bir gruba

ulaĢtı. Bu din benim için ise Evrim Teorisi‟ni reddedenlere,

“Ben de sizin gibi tek tanrılı dine inanıyorum” diyerek

Pastafaryanizmi anlatıyorum. Pastafaryanizm tek tanrılı

dinlerin okullarda zorunlu olarak okutulmasına kendimce

verdiğim bir tepki“

Ciddi ciddi Uçan Spagetti Canavarı’na inandığımızı

düĢünenleri kendi haline bırakıyoruz

CENK OKYAR (30) SANAT YÖNETMENĠ

“Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik

Bölümü‟nden mezun olduktan sonra sanat yönetmenliği

yapmaya baĢladım. Üç yıldır Pastafaryanım desem de 10 yıldır

din konusuna ateizm ve agnostisizm çerçevesinde bakıyorum.

Ġki çeĢit Pastafaryan vardır. Birincisi, benim gibi iĢin sadece

felsefi yanıyla ilgilenen ve parodiden uzak duran Pastafaryan.

Ġkincisi ise hiçbir koĢul altında renk vermeden parodisine

devam eden ve size aslında mantıklı hiçbir Ģey söylemeyen

Pastafaryan. Bu yöntemi seçen arkadaĢlar sıklıkla yanlıĢ

Page 28: YFA Genç Analiz Şubat

anlaĢılıp komik dialoglara maruz kalabiliyorlar. Zaten ciddi

ciddi Uçan Spagetti Canavarı‟na taptığımızı düĢünen insanlar

çıktığı zaman, konuyu uzatmak yerine onları kendi hallerine

bırakmayı tercih ediyoruz. Günümüzde birçok dogma saygı

kisvesi altında koruma altına alınmıĢ durumda. Ġnsanların bir

dini, bir inancı veya bir dogmayı eleĢtirmesi, özellikle de

günümüz Türkiye‟sinde hakaret etmekle aynı kefeye konuyor.

Dünya buna hazır olana kadar bu eleĢtirileri göğüsleme görevi

Pastafaryanizm‟e aittir. Ġnsanların bizleri eleĢtirmesini ve

sunduğumuz teze bir anti-tez üretmelerini istiyoruz.“

Biz bira nehirlerinde yüzerken inanmayanlar gıptayla

bakacak

ÇETĠN ÇAĞLAR (32) MÜHENDĠS – TÜRKĠYE

PASTAFARYAN CEMAATĠ

“Hacettepe Üniversitesi Kimya Mühendisliği‟nden mezunum.

Üç yıldır Pastafaryanım. Eğer bunu ciddiye almazsanız ki ayıp

etmiĢ olursunuz; dini inancım yok. Yani ateistim.

Pastafaryanizmi duyduğum ilk günden beri soranlara

“Pastafaryanım” diyorum. Bu, Akıllı Tasarım‟ın ders olarak

gösterilmesinden sonra Bobby Handerson tarafından protesto

amaçlı kurulmuĢ bir din. Ama bunu itiraf edersek Uçan

Spagetti Canavarı‟nın kutsal kitabıyla çeliĢmiĢ olacağımızdan

“Pastafaryanlık hak dini, zamanın baĢından beri vardı.

Hepimiz öldükten sonra biz bira akan nehirlerden bira içip

makarnaları lüpletirken bizi gıptayla izleyenler olacak”

diyoruz. Bu dinin varlığını tahmin edebileceğinizden daha

değerli buluyorum. Pastafaryanizmi, dinimize inanmayan

Page 29: YFA Genç Analiz Şubat

arkadaĢlarıma karĢı ciddi ciddi savunuyorum. “Böyle Ģeylere

inanılır mı, siz mal mısınız?” diyenler çıksa da çoğunlukla

bunun bir eğlence unsuru olduğu anlaĢılıyor. Pastafaryanlık,

diğer dinlerde vaad edilen ne varsa içinde barındırıyor, diğer

dinlerin her argümanına cevap verebilecek Ģekilde donatılmıĢ.

Bu dine gönül verdiğimizden beri göbeğimiz büyüdü ama

ruhen huzura erdiğimiz için bu dert değil.“

En eğlenceli kısmı makarna tarifleri

GAMZE AKDEMĠR (32) THAĠ MASAJ UYGULAYICISI

“Ġki senedir Pastafaryanım ve Tanrı‟ya inanıyorum. Facebook

grubumuza inanmayanlardan komik ve alaycı mesajlar geliyor.

Fakat bunun parodi bir din olduğunu anlamayanlar

çoğunlukta, biz onlara gülüp geçiyoruz. Toplantılar

düzenlediğimizi düĢünenler de var ve tabii ki böyle bir Ģey

yok. En eğlenceli yorumlar değiĢik makarna tariflerinden

oluĢuyor. Bazı arkadaĢlarım mevzuyu anlayamıyor ve soruyor,

bazıları ise gülüp geçiyor veya katılmak istiyorlar. Kim ne

derse desin biz çok eğleniyoruz.“

Page 30: YFA Genç Analiz Şubat

BUNLAR EMĠR DEĞĠL AMA YAPMAZSAN MEMNUN

OLURUM

Pastafaryanların tanrısı Uçan Spagetti Canavarı‟nın emirleri

yok. Sadece “Yapmazsan memnun olurum” dediği sekiz ricası

var:

1. Eğer bazı insanlar bana inanmazsa, sorun değil. Cidden, o

kadar kendini beğenmiĢ değilim. Ayrıca, meselemiz onlar

değil, o yüzden konuyu değiĢtirme.

2. Eğer benim varlığımı baĢka insanları bastırmak, buyruk

altına almak, cezalandırmak, deĢmek için kullanmazsanız çok

memnun olurum. Ben kurban talep etmiyorum.

3. Eğer baĢka insanları yargılamak için nasıl göründüklerine

veya nasıl giyindiklerine veya nasıl konuĢtuklarına bakmazsan

veya yani iyi davran iĢte, tamam mı?

4. Eğer sizin ve karĢınızdakinin yasal yaĢ sınırı ve ruhsal

olgunluğa ulaĢması koĢuluyla sizi inciten veya arkadaĢınızın

gönlününün ve iradesinin razı olmadığı iliĢkilere girmezseniz

çok memnun olurum.

5. Eğer baĢkalarının bağnaz, kadın düĢmanı, nefret içeren

fikirleriyle miden boĢken yarıĢmaya kalkmazsan çok memnun

olurum. Önce yemek ye, sonra ne b.k yersen ye!

6. Eğer Makarnavi Varlığıma Adamak Üzere Milyon Dolarlık

Kiliseler/Tapınaklar/Camiler/Sinagoglar/Türbeler Yapmak

Page 31: YFA Genç Analiz Şubat

Yerine Parayı Daha Ġyi Amaçlarla Harcarsan Çok Memnun

Olurum (Ġstediğini Seç):

1. Fakirliği Ortadan Kaldırmak

2. Hastalıklara Çare Bulmak

3. BarıĢ Ġçinde YaĢamak, Tutkuyla Sevmek, Ve Kablolu

Televizyon Fiyatını DüĢürmek

Ben KarmaĢık Karbonhidratlı Sonsuz Kudretli Bir Varlık

Olabilirim, Ama Hayattaki Küçük ġeyleri Severim. Bana Ġnan.

Sonuçta YARATAN Benim.

7. Eğer etrafta dolanıp herkese seninle konuĢtuğumu

söylemezsen çok memnun olurum. O kadar ilginç biri

değilsin. O kadar böbürlenme.

8. Eğer, eee, ilgilendiğin konuda yani çokça kayganlaĢtırıcı

gerektiren bir konuda, kendine yaptırmayacağın iĢleri

baĢkalarına yapmaya kalkmazsan çok memnun olurum. Eğer

karĢındakinin gönlü razı ise, (Madde 4‟e göre) bir kondom

tak!

Yorumu siz değerli okuyucularımıza bırakıyorum:):):)

Kaynak:Hürriyet-Spatcom-Msxlabs

Yiğit AKKOCA [email protected]

Page 32: YFA Genç Analiz Şubat

HAK… HUKUK… SUÇ… ADALET… MASAL… GERÇEK… Bir varmış bir yokmuş… Üniversitelerin birinde bir hoca varmış. O hoca öyle bir hocaymış ki herkes ondan yaka silkmiş. Neden mi?

Çünkü o hoca öğrencilerine hiç değer vermezmiş. Her hafta derste yahu siz de konuşsanıza der ama kendisi susmak bilmediği için öğrencilere sıra gelmezmiş ve hoca ertesi hafta siz de hiçbir şey söylemiyorsunuz nasıl yürüyecek bu işler diye şikayet edermiş. Bu heeep böyle sürüp gidermiş. Çünkü o hoca gençliğinde kendi dersine girip ders harici şeyler anlatıp dersle, konuyla ilgili şeyler söylemeyen hocasıyla dalga geçtiği halde kendisinin o hocasından daha beter olduğunu anlayamayacak kadar safmış. O hoca her derste

bildiği TEK konuyla ilgili alırmış sazı eline çalarmış da çalarmış. Başka konuyla ilgili soru sorulsa asla bilemezmiş ve bunu çok güzel geçiştirirmiş. Öğrenciler öğrenmeleri gereken dersi öğrendi mi öğrenmedi mi umurunda değilmiş. Ama sınav gelince anlatmadığı her şeyden sorumlu tutarmış. Çünkü o hoca sabahın ilk saatlerindeki dersine gelirmiş yoklama alırmış sonra da benim toplantım var diyerek gidermiş. Derse gelen öğrenciler hiçbir şey öğrenemediklerine mi yansınlar yoksa uykularını alamadıklarına mı ya da günlerinin boşa gittiğine mi bilemezlermiş.

Page 33: YFA Genç Analiz Şubat

Çünkü o hoca başka bir hafta yine derse gelip yoklama alıp ben hastayım doktor randevum var

diyerek dersi iptal edermiş. Sanki diğer hocalar gibi önceden belli olan bir şeyi internet üzerinden haber verse de zavallı çocuklar o gün derse gelmese mesela evi uzak olan bazıları 1saat git 1 saat dön yolculuk zahmetini çekmese ne güzel olur. Çünkü o hoca dersleri iptal ettiği için konulardan geri kalacağız haftaya şu saatte ek ders yapalım dedikten sonra öğrencilerinin o nadir olan boş zamanlarından çalıp o derste ders yapmazmış hayat hikayesini anlatıp bir sürü öğüt verirmiş.

Çünkü o hoca şu konuyu okuyup gelin dediğinde öğrenciler okuyamadıysa sinirlenip hadi ders yapmıyorum ama bu konudan sorumlusunuz dermiş. Bir öğretmenin görevinin öğretmek olduğunu bilmeyen, öğrencileri zalimce cezalandıran bir hoca düşünün. Çünkü o hoca sınıfta hapşıran öğrencisine “hapşırmak ahlak dışıdır” dermiş. Bu da yetmezmiş gibi saygılı öğrencisi ağzını açıp tek bir kelime cevap vermediği halde ders sonunda yanına çağırıp bir sürü laf edip azarlayıp öğrencisini rencide etmeye çalışırmış tabi sonunda delirttiği öğrenciden ağzının payını alınca da tek kelime

edemeden arkasını dönüp gidermiş. Çünkü o hoca sınav kağıtlarını asla okumaz kafasına göre not verirmiş ve onlarca öğrencinin

Page 34: YFA Genç Analiz Şubat

vebalini taşırmış. İtiraz edemezmiş kimse hocadan korkusundan, hoca çünkü taktı mı yakarmış. Kırk

yılın başı notuna itiraz etme cesareti gösteren öğrenciye de güler yüzle tamam hallederiz yarın gel dermiş, buna aldanan öğrenci yazılı dilekçe vermezmiş ayıp olmasın diye, ertesi gün gidermiş hoca bakamadım sonra gel dermiş, ertesi gün öğrenci tekrar gidermiş çok işi olduğu bahanesiyle hocanın bakmadığını öğrenince boynunu büküp gidermiş ve ertesi gün ve ertesi derken hoca öğrencisini 1 ay her gün kapısında köpek edermiş. Sonra da baktım değişmedi der başından savarmış. Öğrenci onu denermiş kağıdında olan bir şeyle ilgili, sazan hoca yanlış cevap verince anlarmış ki hoca kağıda bakmadığı halde yalan söylermiş. Yani

o hoca yalancının önde gideniymiş. Ama ne yazık ki iş işten geçtiği için çocukcağızın notu öylece eksik kalırmış. Çünkü o hoca sorduğu sorulara cevap vermek isteyenlerin lafını sürekli kestiği için kimse cevap vermezmiş bir süre sonra. Hoca da öğrenciler cevap vermeyince siz bilmiyorsunuz cahilsiniz bu diplomayı alsanız neye yarar sizden ne köy olur ne kasaba vb bıdı bıdı aklına gelen her türlü aşağılamayı yaparmış öğrencilerine. Bundan da zevk alırmış, kendi öğrenciliğini anlatırmış şöyle okurdum böyle yapardım diye atıp tutarmış . Çünkü o hocanın önem verdiği tek şey yazdığı

kitaplarmış. İşi gücü araştırma yapmakmış. Ne sınavdan anlarmış ne ders anlatmaktan ne öğrenciyle ilişki kurmaktan ne de mütevazilikten…

Page 35: YFA Genç Analiz Şubat

Bir gün gelmiş hocayı okuldan atmışlar… Öğrenciler ermiş muradına biz çıkalım kerevetine…

(Diye bitirmek isterdim bu yazımı. Çünkü bu bir masal(?) Ama gerçekler acıdır arkadaşlar. Böyle hocalar hep vardır, hiçbir yere gitmezler, kimse onlara hesap sormaz. Yapmadıkları görevin parasını yerler, öğrencilerin haklarını yedikleri gibi aynen…) *Hak yemek hırsızlık demektir hocam. Hırsızlık sadece ekmek çalmakla, kuyumcudan yüzük yürütmekle olmaz. Hırsızlığın en büyüğü kul hakkıdır. Üzerinde kul hakkıyla yaşayanlar asla mutluluğa erişemezler. Hukukçular iyi bilir; hırsızlık ADİ suç kapsamında değerlendirilir.

(Normal şartlarda bu yazı burada bitirilir ama siz edebiyatı, şiiri, romanı boş iş olarak gördüğünüz için, gerçek anlamda okumayı lisede bıraktığınızı söylediğiniz için, yani siz nüktedan cümleleri anlayacak kapasiteye sahip olmadığınız için, yukarıdaki cümlede bulunan imayı kavrayamayacağınız için direkt yazıp öyle bitireceğim : Siz adi bir suçlusunuz hocam ve ben size hakkımı helal etmiyorum)

Şeyda KAYA [email protected]

Page 36: YFA Genç Analiz Şubat

ASLANTEPE

Bir tarih kapandı, yeni bir sayfa açıldı Türk spor

tarihinde. Birçok kupaya, büyük maçlara ev sahipliği yapan;

Aslan‟ın gerçek yuvası görkemli bir veda ile tarihteki önemli

yerini aldı. Ve yeni bir efsane doğdu, umarım Türk Telekom

Arena da en az Ali Sami Yen‟imiz kadar uğur getirir

Aslanlarımıza.

Bu giriĢin ardından gelelim asıl konuya; Türk Telekom

Arena‟nın açılıĢ törenindeki protestoya. Bugün her kanalda

Recep Tayyip Erdoğan‟ın açıklamaları vardı. “Ben hangi

takımı tutarsam tutayım, bu stadyum Türk futbolu için

gereklidir” diyordu. Ardından da “Galatasaray‟ın tek bir Allah

kuruĢu yoktur bu stadyumun yapımında” diye ekliyordu.

AçılıĢ gecesi kendisini yuhalayan Galatasaray taraftarlarına

kızıp, ağzına geleni söylüyordu. O taraftarlar kulüpçe de

“bizden değillerdir” diyerek aforoz ediliyordu. Terbiyesiz

olmakla suçlanıyorlardı. Bazıları “mekan sadece

oynatmıyormuĢ, terbiyesizlik de yaptırıyormuĢ” diyorlardı.

Bu haberleri izlerken kendimi gülmekten alamadım.

Neredeyse halkın tamamı AKP yönetiminden Ģikayetçiyken;

eylemler her yerde sürerken, o taraftarların yuhalamaları nasıl

Galatasaray‟a mal edildi ya da bu kadar hayret verici bulundu?

Bakanlara yumurta atan halktan farkları ne? Orada tepki

gösterenler Galatasaray taraftarları değil, halktı. O taraftarlar

ki halkın sesini, duyurması gerekenlerden çok daha iyi

yansıttılar. Halkın sesiyiz, diye baĢa gelenlerin, halkı nasıl

ezdiğinin farkında olduklarını gösterdiler.

Page 37: YFA Genç Analiz Şubat

Ben o taraftarlardan biri olsaydım, ve hatta tüm

Galatasaray taraftarları aslında yönetimi yuhalamalı. Evet,

bunu yapmalılar. Gücün köpeği olup; kendilerine gönül veren,

koĢulsuz seven adamları dıĢladıkları için asıl yuhalanması

gerekenler onlar.

Kaldı ki bu siyasetle ilgili bir olay, sporla değil. Yani

sokakta eylem yapanlar arasında Fenerbahçeli, BeĢiktaĢlı,

Trabzonsporlu, KarĢıyakalı ya da Bursasporlu yok mu yani?

Tüm eylemciler Galatasaraylı mı? Eğer öyleyse de bu

farkındalıklarından dolayı tebrik edilmesi gerekenler onlar.

Böylesine sıradan bir olayın bu kadar büyütülmesine

gıdıklıyorlarmıĢçasına güldüm. Daha neler göreceğiz kim

bilir. Aslında bu yorucu gündemin arasında, espri gibi fena da

olmadı hani.

Burçin TOKSÖZ [email protected]

Page 38: YFA Genç Analiz Şubat

BİR FİLM BİR KİTAP

DEATH NOTE Aslında film tanıtıyoruz bu köşemizde ama ben sizlere bu ay bir anime dizi tanıtmaya karar verdim. Aslında bir çoğunuz biliyor da olabilirsiniz

çünkü anime serisi Japonya'da 3 Ekim 2006 tarihinden 26 Haziran 2007 tarihine kadar yayınlanmış. Ben çok geç keşfettim. Keşfettiğim gibi de bir solukta 37 bölümünü izledim. Sadece 4 günümü aldı :) Tatil olması ve hiç işim olmamasıyla alakalı da olsa normal bir vakitte de çok hızlı izlerdim herhalde. Çünkü bağlılık yapıyor kesinlikle, haberiniz olsun. Çılgınlar gibi izlemek istiyorsunuz. Herkese tavsiye ediyorum. Ama sakın sınav döneminde falan izlemeye başlamayın “sonra devam ederim neymiş acaba bir bakayım” diyerek, çünkü başlarsanız bırakamazsınız…

Page 39: YFA Genç Analiz Şubat

Hikaye, Ryuk adında bir ölüm meleğinin Ölüm

Defteri'ni (Death Note) dünyaya düşürmesiyle başlar. Ölüm Defteri, bir lisenin bahçesine düşer. Bu okulun öğrencilerinden Light defteri bulur. Light Yagami çok zeki ama

hayatından bıkmış bir lise öğrencisidir. . İçindeki kurallarda deftere kimin ismi yazılırsa öleceği ve nasıl kullanıldığı yazmaktadır. Light, buna ilk başta inanmaz ama denedikten sonra bunun gerçekliğine inanmaya başlar. Defteri düşüren ölüm meleği ile yani defterin eski sahibi ile

tanışınca kendisini "Yeni Dünya'nın Tanrısı" olarak görür ve suçluları deftere yazarak ölümle cezalandırır. En çok istediği şey suçlulardan arınmış bir dünyadır ve bu dünyanın tanrısı kendisi olmalıdır. Halk tarafından da kendisine "Kira" ismi verilir.

Page 40: YFA Genç Analiz Şubat

Sonra, birçok suçlunun kalp krizinden ölmesi Interpol ve

gizemli dedektif "L"in dikkatini

çeker. L, "Kira"nın Japon vatandaşı olduğunu yaptığı bir test ile anlar ve hayatı pahasına olsa da Kira'yı yakalamaya çalışır.

İşte olaylar bundan sonra başlar : Birbirinden zeki ve birbiri gibi düşünebilen inanılmaz yetenekli iki kişinin savaşı, bu uğurda alınan riskler, feda edilebilecek olanlar… İyi ile kötü arasındaki ince

çizgi. Güç, hırs, tutku, aile bağları ve tabi ki aşk… Ne kadar çok yaklaşırsanız o kadar çok risk almışsınız demektir ama ya yaklaşmadan rakibinizi alt edemeyecekseniz?...

Ya siz ne yapardınız böyle bir defter elinize geçse? Kötü olmak adına da olsa kötülüğü yok etmeye uğraşır mıydınız?

Page 41: YFA Genç Analiz Şubat

Defterdeki Kurallardan Bazıları :

-Deftere adı yazılan kişi ölür.

-Eğer deftere ismi yazan

kişi ismi yazılan kişinin yüzünü bilmiyorsa o kişi ölmez.

-Ölüm nedeni defterde belirlenmezse, kişi basit bir kalp kriziyle ölür.

-Ölüm defterini kullanan

kişi ne cennete ne de cehenneme gider.

-Ölüm defterine dokunan her insan Ölüm Tanrısını görür ve sesini duyar.

-Ölüm defterinin insan sahibi kendi hayat süresinin yarısını Ölüm meleği gözüyle takas edebilir. Bu göz sayesinde gördüğü insanın yaşam süresini ve gerçek adını görür.

-Defterden koparılan çok küçük bir parça bile tam etki gösterir.

İyi Seyirler :)

ġeyda KAYA

Page 42: YFA Genç Analiz Şubat

KIZIL NEHİRLER

Eğer içinde cinayet , gerilim , gizem gibi

nitelikleri olan kitapları seviyorsanız beni canı gönülden dinleyin. Bu kitap Jean-Christophe Grangé’ın çoğu kitabında olduğu gibi inanılmaz bir olay örgüsüne sahip. Yazarın istediği noktaya

gitmekten başka yapabileceğiniz bir şey yok. Kitap öyle iyi ki sanki kitap okuyormuş gibi değil de film izliyormuş gibi hissedeceksiniz. Eline aldın

mı bırakamazsın derler ya işte bu kitap o cinsten. Gece uykusuz kalmayı tercih edebilirsiniz ki ben ettim ve kesinlikle pişman değilim. Yine olsa yine

yaparım. Grangé’ın inanılmaz hayal gücünden etkilenmemek mümkün değil. Gerilim giderek artıyor , tabi merakınız da aynı şekilde . Bir an evvel bitsin istiyorsunuz. Aynı zamanda bitmesin

de istiyorsunuz çünkü gerçekten zevk aldığınızı hissediyorsunuz. Kitabın sonu geldiğinde şöyle bir silkelenip muhtemelen “vaayy arkadaş elin oğlu

neler yazıyoo” diyeceksiniz ve odanızın dışından gelen tıkırtılar sizi biraz da olsa rahatsız edecek.

Biz Efendileriz, Biz Köleleriz.

Biz Her Yerdeyiz, Hem de Hiçbir Yerde. Biz Karar Verenleriz.

Kızıl Nehirlerin Hakimiyiz.

Page 43: YFA Genç Analiz Şubat

Bu söylediklerim dışında kitaptan alıntılar yapacak falan değilim. Kitaba dair ipucu verip

sihrini bozmak olmaz. Ama diyebilirim ki okumaktan asla pişman olmayacağınız bir kitap. Bu kitabı beğenmek için sadece polisiye seviyor olmanız şart değil. Çünkü kitap sizi kendisine

akıcı ve sürükleyici diliyle bağlayacak. Eğer şimdi bir tane edinip okursanız hayatınız boyunca sevdiğiniz kitapların arasında yer alacağına

eminim.

Melike Güneş

Young Future Academy Aylık Gençlik Ve Kariyer Dergisi