yfa genç analiz-haziran

59
Sayı:4 Haziran 2010 GENÇ-ANALİZ Young Future Academy Aylık Gençlik ve Kariyer Dergisi YOUNG FUTURE ACADEMY

Upload: ygt-yfa

Post on 26-Mar-2016

262 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

Genç analizin Haziran Sayısı

TRANSCRIPT

Page 1: YFA Genç Analiz-Haziran

Sayı:4 Haziran 2010

GENÇ-ANALİZ Young Future Academy Aylık Gençlik ve Kariyer Dergisi

YOUNG FUTURE ACADEMY

Page 2: YFA Genç Analiz-Haziran

GENÇ GELECEK KÜNYE

Genel Koordinatör- Özel Araştırmalar Takım Lideri Yiğit AKKOCA

İnsan Kaynakları Koordinatörü Burçin TOKSÖZ

Dergi Editörü Şeyda KAYA

Görüntü Yönetmeni Melike GÜNEŞ

Dış İlişkiler Koordinatörleri İdil ÖZMAÇİN Utku HATİPOĞLU

İş-Staj Koordinatörü Sinan SÖNMEZ

Sosyal Organizasyon Koordinatörü Mihraç NALBANTOĞLU

Stratejik Araştırmalar Takım Lideri Barhan KAYNAK

Dünya Ekonomi Araştırmaları Takım Lideri Utku HATİPOĞLU

Yurtdışı Eğitim Danışmanı Anna BEGOVİC

İÇİNDEKİLER

. Daldan Dala ……………………… 1 . En Gözde Şirketler ……………. 6 . Geleceğin Haritası ……………..15 . Yunan Krizi …………………………19 . Haziran ……………………………….23 . Keyif Yazısı ………………………….24 . Gençlik Otobüsü …………………27 . Kır Zincirlerini ……………………..29 . Sınırları Kaldırdık ………………..33 . Lost Bitti ……………………………..38 . Bulgaristan …………………………42 . İmkansız Aşklara ………………..47 . Bir Film Bir Kitap……………….. 49 . YFA Ekibine Sorduk ……………53

Hazırlayan: Young Future Academy

Website: www.youngfutureacademy.tr.gg

Adres:Cumhuriyet Bulvarı No:137 Deü Rektörlük Karşısı Cumhuriyet Apt. K:2 D:6 Alsancak,İZMİR

Tel:05065882913

Page 3: YFA Genç Analiz-Haziran

DALDAN DALA…

Yazıma nasıl başlayacağımı bir türlü bilemedim, 3 gündür elimde kağıt kalem , yazmak istediğim şeyleri bildiğim halde yazamıyorum. Haziran ayına o kadar hızlı bir giriş yaptık ki , saniye saniye gündemimiz o kadar çok değişti ki hangi birine değineyim ya da değindim bakalım içimdeki her şeyi söylersem çok mu ağır olur diye düşünmekten yazmaya başlayamadım. Evet, düşündüklerimi yazarsam çok ağır olur, ve hatta burada kullanamayacağım sözcükler içerebilir. Bu nedenle her şeyden kısa kısa bahsedip, daldan dala bir yazı yazacağım.

Filistin’e doğru yola çıkan yardım gemilerine İsrail’in yaptığı saldırıyla başlayalım. Ben hiç şaşırmadım, İsrail yıllardır bunu yapmıyor mu sanki? İşi gücü sivilleri, masumları öldürmek olan, pervasızca herkese kafa tutan bir ülke değil mi İsrail? Ee öyleyse? Bu İsrail’e yakışan bir hareketti, onlar zaten tam olarak bu! Peki bu kadar üzücü ve onur kırıcı bir olayı yaşayan ülkemiz ne yaptı? Bence hükümet yapması gerekenleri yapmadı, vermesi gereken tepkiyi veremedi. İsrail de ayıbının üstüne yattı haliyle. Korkmuyorsa senden daha çok

şeyler yapar İsrail. ve korkmuyor ne yazık ki. Çünkü hükümetimiz sadece daha da gelmem gibi beylik laflar etmesini biliyor, başka bir şer bilmiyor maalesef. Gemide hayatlarını kaybedenlerin ailelerine baş sağlığı diliyor ve ülkemizin bir daha böyle acı olaylar yaşamamasını umuyorum.

Gemilerin saldırıya uğradıkları gece çok daha korkunç bir durumla yüz yüze geldik Türkiye olarak. İskenderun’da Deniz İkmal Destek Komutanlığı’na PKK’lı teröristlerce saldırı düzenlendi ve saldırıda 6 askerimiz şehit oldu, 9’u da yaralandı. Öncelikle vatan sağ olsun sonra da içimden gelen en kötü dileklerle diyorum ki ; bu hainliğin içinde bulunan, uzaktan yakından destek olan her ne

Page 4: YFA Genç Analiz-Haziran

kadar kişi varsa bir daha nefes almak bu topraklarda nasip olmasın. Şehitlerimizin ailelerine Allah’tan sabır diliyorum. Kulaklarını ülkeyle ilgili her türlü habere tıkayan, villalarında, gemiciklerinde, özel uçakçıklarında mutlu mesut yaşayanlar için de bir çift lafım var ; sen çalarak çırparak rahatsın ama ya senin evladın olsaydı can veren? Aa pardon unutmuşum senin evladın tehlikelerden uzak her daim, o para içinde yalan dolan içinde yüzedursun bakalım, her şeyin hesabı elbet bir gün sorulur…

Gelelim ülkemiz için bir diğer üzücü habere. Gerçi yukarıdakilerin yanında hiç önemi yok ama yine de değinmeden geçmek olmaz. Bildiğiniz gibi Euro 2016’ya ev sahipliği yapmak için başvurmuştuk. Bir çok futbol otoritesinin doğal aday olarak gösterdiği Türkiye 1 oyla seçimi Fransa’ya kaybetti. Her açıdan ülkenin gelişmesine ve tanınmasına faydası olabilecek bu tarz bir organizasyonun kaybedilmesi çok üzücü. Tabi bunun sebeplerinin siyasi olduğunu bilmek daha da üzücü.

Futbol demişken , süper lige çıkma hayallerinin son kurulduğu yer olan play offl’ardan bahsetmeden olmaz. Bizzat gidip yerinde izledim arkadaşlar, hayal kırıklığımın boyutlarını anlatmam mümkün değil. İzmir yine geçen seneki gibi play off’lara 2 takım gitti ve yine eli boş döndü. Altay için de Karşıyaka için de çok can yakıcı bir durumdu. Özellikle 15 yıldır süper lige çıkma hayaliyle yanıp tutuşan o büyük taraftar için, Karşıyakalılar için inanılmaz buruk bir haftaydı. Taraflı mı yazıyorum? Evet tabi ki tarafsız değilim çünkü ben yeşil-kırmızıya gönül vermiş biriyim. Altay’ın da Konya’ya elenmesine evet çok üzüldüm ama Karşıyaka için olan duygularımı anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalıyor. Türk futbolu için de büyük bir kayıp bence. KSK gibi tribün kültürü

Page 5: YFA Genç Analiz-Haziran

Türkiye ‘de sayılı olan bir kulüp yerine Konyaspor gibi taraftarı olmayan, olan da çift pasaportlu olan, üstüne para verilip de yalvar yakar maç izletilen bir taraftara sahip takımın süper lige çıkması sadece tek kelimeyle ifade edilebilir : Yazık! Yine de süper lige çıkan Konya Spor’a başarılar diliyorum ve Altay ile Karşıyaka’ya da inşallah önümüzdeki yıl başarırsınız diyorum. Başka bir şey elimden gelmiyor çünkü.

Çok mu somurtkan oldu bu haberler? Gelişmelerle çok mu canınızı sıktım? O zaman biraz da yüz gülümseten güzel gelişmelerden bahsedelim.

Mesela 28-30 Mayıs tarihlerinde İstanbul’da gerçekleşen Formula1 yarışından. Bunun güzel haber olmasının sebebi kimin kazandığı ya da kimlerin kaybettiği değil, ülkemizin böyle büyük bir organizasyona ev sahipliği yapmış olması. Milyonlarca göz İstanbul ‘a çevrildi ve binlercesi gelip izledi. Başka nice organizasyonlara…

Heeey sırada ülkemizin büyük başarısı var :) Oslo’da bu yıl 55. kez yapılan Eurovision Şarkı Yarışması’nda ülkemizi ‘‘ We Could Be The Same’’ parçasıyla temsil eden Manga ikinci oldu. Hem grup hem de ülkemiz dünya sıralamalarında hep iyiler arasında olur inşallah.

Page 6: YFA Genç Analiz-Haziran

Yazının artık sonuna yaklaşırken şimdiden tüm babaların ve adaylarının babalar gününü kutluyorum. İyi ki varsınız babalar :) sakın kimse kutlamayı unutmasın bak haziranın üçüncü Pazar günü diye hatırlatayım ben. Gerçi sevgileri özel günlere sığdırmak imkansız ve bu çaba saçma bir çaba ama özel günleri bahane edip küçük sürprizler hazırlayıp gönül almak da ayrı bir güzellik. Finallerle dolu günlerinizi en rahat şekilde atlatabilmeniz temennisiyle arkadaşlar, herkese muhteşem tatiller…

Şeyda KAYA

EN GÖZDE ŞİRKETLER 2010

Gençler ve gelecek kaygıları ile planları hiç bir zaman gündemden düşmemiştir. Onların ilgileri hedefleri daima yazılara konu olmuştur. İşte bu yazımda sizlerle bu gündemi araştırmalar ve sonuçlar ile analiz edeceğiz.

İşveren Marka Yönetimi üzerine çalışan Realta Danışmanlık tarafından bu yıl ikincisi gerçekleştirilen Türkiye’nin En Gözde Şirketleri araştırması, yaklaşık 65 şirketin, iş piyasasının giriş seviyesini oluşturan ya da oluşturmaya aday olan üniversite öğrencilerinin gözünde nasıl bir işveren markası algısına sahip olduğu sorusunun cevabını veriyor.

Page 7: YFA Genç Analiz-Haziran

Bloomberg BusinessWeek Türkiye de tıpkı geçen yıl olduğu gibi araştırmayı hem şirketler hem de iş piyasasına yönelik faydalı bir kaynak olacağına inandığı için bu yıl da sayfalarına taşıdı. İnternet üzerinden gerçekleştirilen ankete 98 üniversiteden 18 bin 490 üniversite öğrencisi katıldı; 13 bin 852 geçerli anket ise araştırmanın sonuçlarını belirledi. Bu öğrencilerin büyük çoğunluğu Türkiye ekonomisinin, iş dünyasının, dahası şirketlerin gelecek 30 yılına yöne verecek. Doğal olarak şirketler en niteliklilerin peşinde. Ancak onlar da dahil oldukları kuşağın özelliği gereği seçilen değil seçen olmanın peşinde. Şirketler için bu süreç bir sürek avına dönüşmüş durumda.

En Gözde Şirketler 20101. Turkcell 2. THY3. Unilever 4. Mercedes Benz Türk5. Microsoft 6. Türkiye İş Bankası7. P&G 8. Garanti Bankası9. IBM 10. Aselsan11. Coca Cola Company 12. Pfizer13. Deloitte 14. PWC15. Ernst and Young 16. T.C. Merkez Bankası17. Toyota 18. Ford Otosan19. Eczacıbaşı İlaç 20. Zorlu Enerji21. Philip Morris 22. ENKA23. Intel 24. Türk Telekom25. Akbank 26. Enerjisa27. DHL 28. Vodafone29. Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) 30. TAI31. Avea 32. Henkel33. Finansbank 34. Ülker

Page 8: YFA Genç Analiz-Haziran

35. Novartis 36. Yapı Kredi Bankası37. Accenture 38. T.C. Ziraat Bankası39. HSBC Bank 40. Bayer41. IMKB Takas ve Saklama Bankası 42. Nestle43. Frito Lay 44. Siemens45. HP 46. Bosch47. Havelsan 48. Sony49. Abdi İbrahim 50. TÜBİTAK

En Gözde Holdingler 20101. Koç Holding2. Sabancı Holding3. Eczacıbaşı Holding4. Doğan Holding5. Doğuş Holding6. Borusan Holding7. Zorlu Holding8. Alarko Holding9. Çalık Holding10. Yaşar Holding11. Çukurova Holding12. Fiba Holding13. Polat Holding14. Teknoloji Holding15. Nurol Holding

En gözde sektörler 2010

1. Bankacılık / Finans 2. Hızlı Tüketim3. Bilgi Teknolojileri 4. Otomotiv5. Gıda 6. Telekom / Haberleşme7. Kamu 8. İlaç9. Denetim / Danışmanlık 10. Havayolu11. Eğitim Kurumları 12. Savunma Sanayi13. Medya 14. İnşaat15. Enerji 16. Dayanıklı Tüketim / Elektronik17. Perakende / Mağazacılık 18. Turizm / Otelcilik19. Kargo / Lojistik 20. Halkla İlişkiler21. Elektrik 22. Akaryakıt / Petrol / Kimya23. Tekstil 24. Sağlık / Tıp

Page 9: YFA Genç Analiz-Haziran

25. Sigorta 26. Maden / Metal27. Isıtma / Soğutma 28. Müşteri Hizmetleri /Çağrı Merkezi

En gözde departmanlar 2010

1. Pazarlama2. Proje Yönetimi3. Ar-ge4. Mühendislik5. Mali İşler / Finansman6. İnsan Kaynakları7. İş Geliştirme8. İthalat / İhracat9. Üretim10. Satış11. Bilgi Teknolojileri12. Reklam13. İç Kontrol / Teftiş14. Halkla İlişkiler15. Lojistik / Malzeme Yönetimi16. Müşteri İlişkileri / CRM17. Eğitim18. Tasarım19. Satın Alma20. Kalite Güvence

OKUL ŞİRKETLER CEZBEDİYOR

Üniversitelilere yönelik tüm bu aktiviteler şirketlere öğrencilere kafalarındaki en büyük problemin yanıtını bulmakta yardımcı oluyor. “Çok para kazanmaktansa kendi hedeflerim doğrultusunda bir işte çalışmak isterim. Ancak şirketlerde işlerin nasıl yürüdüğü içine girmeden anlaşılmıyor. Dışarıdan bakmakla çalışmaya başlamadan önce deneyimlemek arasında çok fark var. En zoru doğru şirketi ve pozisyonu bulmak” diyerek anlatıyor kariyerine başlarken cevap bulması gereken en önemli soruyu İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İşletme Mühendisliği 2. sınıf öğrencisi Osman Caner Nurday.

Milenyum neslinin büyük çoğunluğunu oluşturan üniversite öğrencilerinin doğru şirketi ve doğru pozisyonu bulma telaşının altında, alanında uzmanlaşma istekleri yatıyor. Ankette öğrencilerden iş yaşamından beklentilerini anlamak üzere yöneltilen sorularda

Page 10: YFA Genç Analiz-Haziran

ulusal/uluslararası kariyer yapmak, topluma katkı sağlamak, yeni ve farklı şeyler geliştirmek/yaratmak, iş ve özel yaşantı arasında denge kurmak, çok para kazanmak, bağımsız çalışmak, alanında uzmanlaşmak, şirketin üst kademelerinde görev yapmak başlıklarını puanlamaları istendi. Cevaplarda en yüksek puanla en büyük beklentinin alanında uzmanlaşmak olduğu ortaya çıktı.

“Tıpkı tüketici markalarında olduğu gibi beğenilen ve güçlü bir işveren markası oluşturmak hedef kitleyle duygusal bir bağ kurmayı gerektiriyor” diyor Ali Ayaz. Öğrencilerin iş yaşamından beklentilerini anlamak şirketlere doğru işveren marka iletişimi stratejisi oluşturmak için avantajlar kazandırıyor.

Listenin üst sıralarında yer alan şirketlerin işveren marka yönetim ve iletişim stratejilerinde öğrencilerle duygusal bağı “okul şirket” imajını ön plana çıkararak yaptıkları görülüyor. Turkcell, Unilever, Mercedes Benz Türk ve Microsoft ve İş Bankası kendilerini bir okul şirket olarak konumlandırıyor. Bu şirketlerden İş Bankası daha önce Türkiye’de yapılmamış bir işe imza atarak işveren marka iletişimini kapsamında bu alandaki hedef kitlesine yönelik ulusal bir reklam kampanyası yürüttü. Türkiye’de reklamların genellikle tüketici odaklı olduğu düşüldüğünde şirket, “Bankacılık Okulu” temalı reklamıyla işveren markası olarak ciddi bir imaja sahip oldu.

HEM OKUL HEM DE AİLE OLABİLMEK Okul şirket imajının işe yaradığı kesin. Ancak daha ne kadar işe yarayacağı belirsiz. “İşveren marka yönetimi adına bazı şirketlerin bu yönde başarılı işler yaptıkları doğru. Fakat…” diyor Doç. Dr. Özgür Çengel ve tereddüdünü şu sözleriyle açıklıyor: “Henüz yıkılmaz işveren

Page 11: YFA Genç Analiz-Haziran

markalarının oluştuğunu söylemek zor. Bu alanda ciddi bir boşluk var. Şirketler sahip oldukları avantajları güçlendirebilirse Türkiye’de çok güçlü markalar oluşabilir.”

Okul şirket imajının öğrencilerle duygusal bir bağ kurmada işe yaramasının temel nedeni öğrencilerin şirket seçiminde etkili olan faktörlerden kariyer olanakları başlığında rahatlıkla görülüyor. Öğrencilerin yüzde 56’sı seçimlerinde gelecek için iyi bir referans olan ve yüzde 49’u kişisel gelişim imkanı veren şirketleri üst sıralara yerleştirdiler. Ancak bu sonuç bu tür bir imaja sahip şirketleri aynı zamanda atlama taşı olarak görüldükleri anlamına da geliyor. Ve bugün avantaj olan bu imaj desteklenip kuvvetlendiremediği takdirde riskli bir duruma işaret ediyor. Zira bin bir emekle en baştan kurum kültürüyle yoğrulmuş en başarılı çalışanlarını tek tek rakiplere kaptırmak hiçbir şirketin karşılaşmak istediği bir durum olamaz. Ancak milenyum kuşağının temel özelliklerinden birini hatırlayın! “Bizim neslimizde marka sadakati olduğunu söylemek mümkün değil” diyor Koç Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden iki ay sonra mezun olacak Burak Solok. Özyeğin Üniversitesi hazırlık sınıfından Muhittin İşler’in sözleri ise milenyum kuşağının ne kadar çabuk fikir değiştirebileceğini gözler önüne seriyor. İşletme bölümünde okumaya hazırlanan İşler, “Anketi cevaplarkenki düşüncelerimle şimdi arasında oldukça ciddi farklar var. Eğer o soruları bugün cevaplasaydım farklı tercihlerim olurdu.”

Ne kadar ürkütücü görünse de şirketler için bu durumu yönetmek hatta bir avantaja çevirmek mümkün. Şirketlerin yapması gereken “okul” ve sürekli bir bağın sembolü olan “aile” kavramlarını bütünleştirmek.

HERKES EN İYİLERİN PEŞİNDE Aile kavramını tanımlayan kaç sıfat sayabilirsiniz? Ve bu sıfatlardan kaç tanesi aynı zamanda çalışmak istediğiniz şirketi de anlatıyor? Liste belirlenirken öğrencilerin çalışmak istedikleri şirketlerin marka kişiliklerini tanımladıkları bölümde, seçimlerde genel olarak yüzde 40 oranıyla başarılı, yüzde 36 oranıyla saygın, yüzde 33’er oranıyla uzman ve çağdaş gördükleri şirketleri tercih ettikleri görülüyor.

İlk beş şirketi diğerlerinden ayıran üç temel marka kişilik özelliği ise içten, orijinal ve üst sınıf. Genel değerlendirmelerde bu özelliklerin en az yüzdeye sahip olanlar arasında olduğunu görmek şirketleri şaşırtabilir. İçtenlik; sıcaklığı ve aileyi çağrıştırıyor. Orijinallik ise diğerler şirketlerde

Page 12: YFA Genç Analiz-Haziran

yaşanamayacak bir tecrübeyi beraberinde getiriyor. Dolayısıyla ilk beş şirketin marka kişilik özellikleri doğru denklemin “okul+aile” olduğunu destekliyor. Öğrencilerin üst sınıf tanımlaması ise mensubu olacakları ailenin saygınlığına büyük önem verdiklerini, seçkinler arasında yer almayı istediklerinin gösteriyor. Türk Hava Yolları’nın listede ikinci sıraya yerleşmesinin temel nedeni de 2009 yılında yaptığı uluslararası reklam ve sponsorluk anlaşmaları. Ünlü oyuncu Kevin Costner’lı reklamlar gençlerin gözlerini THY’ye çevirmelerini sağlarken, İspanyolların ünlü futbol takımı Barselona ve İngiliz takımı Manchester United’a sponsor olması gençler için üst sınıf bir şirket imajını oluşturdu.

“Kültürel Boyutlar Araştırması” ile tanınan ünlü Hollandalı yazar ve sosyolog Geert Hofstede’nin kültürler üzerinde yapmış olduğu bir araştırmanın sonuçları Türkiye’nin, ABD gibi batılı ülkelerden farklı olarak “toplulukçu” özellik gösterdiğini ortaya koyuyor. Yani Türkiye’de kişinin kendi içsel tatmini kadar başkasının ne düşündüğü de önemli. Bunun için sıradan bir şirkette çok iyi şartlarda çalışmak yerine, “üst sınıf” bir şirkette daha mütevazı şartlarda çalışmayı kabul edebiliyor. “Bu nedenle “üst sınıf” şirkette iş bulamamak öğrenciler arasında tam bir stres kaynağı durumunda” diyor Doç. Dr. Özgür Çengel. Bu da işveren markası kavramını Türkiye için batı ülkelerine oranla daha önemli kılıyor. Çünkü hemen herkes “en iyi” şirkette çalışmayı istiyor. Türkiye’nin En Gözde Şirketleri araştırmasının sonuçlarına göre pek çok sektörün liderini öğrencilerin yaklaşık yüzde 40’ı tercih ederken, sektörde ikinci olan şirketin tercih oranı yüzde 20’nin altına kadar inebiliyor. İşveren marka yönetimi çalışmalarının bilinçli olarak yürütüldüğü sektörlerde ise bu makas yüzde 70’lere kadar yaklaşıyor. Kısacası sektörlerinin en iyileri en iyi çalışanları alabiliyor. Diğerleri ise kalanlarla yetinmek durumunda kalabiliyor.

NEYE GÖRE TERCİH EDİYORLAR?

Peki, öğrenciler en iyileri neye göre belirliyorlar? Seçimlerde cinsiyetten mezun olunacak bölüme, öğrencinin yaşadığı şehirden çalışılmak istenen departmanın şirket içindeki popülaritesine kadar pek çok unsur etkili. Ancak asıl belirleyici yine şirketlerin öğrenciler üzerindeki imajı oluyor. Kurum kültürü bu belirleyicilerden ilki. Öğrenciler kurum kültürü başlığı altında oyladıkları şirketin yöneticilerinin dünya görüşü, yöneticiler ve çalışanlar tarafından paylaşılan temel değerleri, vizyonu, geçmişi, misyonu ve kurucusunun kişilik özellikleri, benimsediği ilkeleri faktörlerinin önem derecesini belirtiler. Öğrencilerin yüzde 52’sinde

Page 13: YFA Genç Analiz-Haziran

vizyonun, yüzde 51’inde geçmişin ve yüzde 48’inde misyonun tercihleri belirlemede etkili olduğu görülüyor.

Şirketlerin ürün ve hizmetleri tercihlerde etkili bir faktör. Öğrencilerin yüzde 35’i için ürün ve hizmetlerin farklı ve benzersiz olması, yüzde 52’si için kaliteli olması ve yüzde 42’si için tasarımı tercihlerde belirleyici. Sosyal sorumluluk ve rekabetçi konum da en az ürün ve hizmetler kadar etkili bir faktör. İTÜ Endüstri Mühendisliği’nden Birsen Genelioğlu “Çalışacağım şirketin doğru sosyal sorumluluk projeleri yaptığı konusunda ikna olmayım mutlaka” derken Bilgi Üniversitesi’nden mezun olmak üzere olan bir başkası ise sosyal sorumluluğun öneminin tercihini mutlaka çevre uyumlu şirketlerden yana kullanacağını söyleyerek anlatıyor. Öğrencilerin yüzde 37’si şirketlerin topluma sağladığı ekonomik katkıyı, yüzde 34’ü sosyal sorumluluk uygulamalarını, yüzde 30’u çevre politikasını, yüzde 44’ü, girişimci yapısını, yüzde 43’ü kârlılık düzeyini, yüzde 52’si mali/finansal gücünü ve yüzde 44’ü büyüme hızını dikkate aldığını belirtiyor.

Şirketler ücret ve iş güvencesi faktörleri açısından değerlendirildiğinde yüzde 37’lik bir grup iş güvencesini, yüzde 41’i yan imkanları, yüzde 49’u ise ücreti dikkate alıyor. Kariyer olanakları açısından öğrencilerin yüzde 56’sı çalışmak istedikleri şirketin gelecek için iyi bir referans olmasını istiyor. Yüzde 41’i yurtdışında çalışma imkanını, yüzde 43’ü farklı projelerde çalışma imkanını, yüzde 49’u kişisel gelişim imkanını ve yüzde 46’sı da yükselme imkanını aradıkları kriterler arasında gösteriyor. Çalışma şartlarında da yüzde 33’lük bir kesim etik standartların, yüzde 38’lik bir kesim çalışanların niteliği ile hitap ettiği müşteri kitlesinin, yüzde 27’si çalışma saatlerinin, yüzde 26’sı yönetici tutumunun, yüzde 28’i çalışanlar arası ilişkilerin ve yüzde 40’ı da fiziksel çalışma ortamının önemini vurguluyor. Fiziksel çalışma ortamı öğrenciler arasında zirvenin sahibi Turkcell’in en çok eleştirildiği konu. Bloomberg BusinessWeek Türkiye’nin ankete katılan öğrencilerle yaptığı görüşmelerde büyük çoğunluk şirketin İstanbul Tepebaşı’ndaki genel müdürlük binası kasvetli, basık, sıkıcı dolayısıyla çalışılmak istenmeyen bir bina olarak tanımlandı.

BİLGİ KAYNAKLARINI YÖNETMEK

Bu eleştiri binanın dıştan görünümü değerlendirilerek yapılmış bir yorum değil. Öğrenciler bu fikri staj sırasında tecrübe ederek geliştirdikleri gibi içeride çalışan insanların tecrübelerinden de biliyorlar zira sosyal networkü yaşamlarının merkezine taşıyan milenyum kuşağı her düşüncesini sosyal networklerde paylaşıyor ve internet bir haberin

Page 14: YFA Genç Analiz-Haziran

yayılması için bugünlerde oldukça etkili bir yol.

Öğrencilerin seçimlerinde etkili olan bilgi kaynakları şirketlerin işveren marka imajlarını ve bu imajı anlatacak iletişim stratejilerinin başarısını belirleyen kanallar. Şirketler en doğru kanalların hangileri olduğunu bilmeleri durumunda iletişim stratejilerini daha az maliyetle ve daha etkin biçimde gerçekleştirebilir. Örneğin bugün tek bir yayında on binlerce dolara mal olan gazete ilanları ve TV reklamları öğrencilerin o kadar da itibar ettiği kanallar değiller. Zira öğrencilerin yüzde 17’sine gazete ilanları, yüzde 19’una TV reklamları aracılığıyla mesaj iletmek mümkünken daha az maliyetle yönetilebilecek sosyal network alanı yüzde 35’ine ulaşma şansı veriyor.

Sektöründe bilanço büyüklüğü anlamında kendinden büyük pek çok köklü özel bankayı ve kamu bankasını geride bırakarak hızı bir tırmanışa geçen ve öğrencilerin tercihlerinde dördüncülüğe yükselen Finansbank’ın İnsan Kaynakları Grup Yöneticisi Hakan Alp öğrenci ve yeni mezunlara üniversite etkinlikleri, sponsorluklar, internet, yazı dizileri, basın, reklamlar ve afişleri kullandıkları belirtiyor ve ekliyor: “Ancak önemli olan doğru zamanda doğru kanalı kullanabilmek. Örneğin şuanda internet ve sosyal ağlar ön planda. Bu nedenle gazetede bir ilana çıktığınızda mutlaka bu ilanı öğrencilere internet aracılığı ile duyurmak bir zorunluluk haline geldi.”

Bu benzeri pek çok bilgi kaynağı fikirlerini çok sık değiştiren milenyum kuşağının duygularına giden yolları tarif ediyor. Bu yolları tutmak ve en iyisi olmak şirketlerin elinde büyük bir koza dönüşebilir.Kaynak:Bloomberg BusinessWeek Türkiye Yiğit AKKOCA [email protected]

Page 15: YFA Genç Analiz-Haziran
Page 16: YFA Genç Analiz-Haziran

GELECEĞİN HARİTASI: PİRİ REİS

1929 yılında, Topkapı Sarayı'nda bir grup tarihçi, tarihin en ilginç belgelerinden birini buldular. Üzerinde 1513 tarihi bulunan bir geyik ( deve olduğuna dair de iddialar vardır) derisiydi buldukları. Buluşun çekici yanı ise geyik (ya da deve) derisinin üzerine işlenmiş olan haritaydı. Haritada Atlas Okyanusu'nun bir kısmı, Antarika ve Amerika kıtaları tüm ayrıntılarıyla gösteriliyordu. Haritanın üzerindeki 1513 tarihine bakan bilim adamları bir terslik sezdiler. Demek ki harita; Colombus' un keşfinden yalnızca birkaç yıl sonra, Antartika'nın keşfinden ise 300 yıl önce çizilmişti. Harita bulunduktan sonra en sıcak tartışmalar haritayı çizenlerin bu eksiksiz kara bilgilerini nerden aldıkları konusundaydı. Türk ve yabancı bilim adamları, Dünya' nın çeşitli yerlerinde bu konu üzerine tartıştılar. Bazıları haritanın kadim medeniyetlere dair sırlar içerdiğini savunurken, bir kısım araştırmacı haritanın son keşiflere göre sürekli değiştirilen önemsiz ve sıradan bir belge olduğunu savundu.

Zamanla harita onu çizen kişinin ismiyle anılmaya başla(n)dı. Piri Reis' in haritası. Muhiddin Piri, Osmanlı Devleti'nin izninde ve korumasında olan bir korsandı. Daha sonra donanmada kendisine verilen amirallik görevini kabul etti. Seyahatleri esnasında bilinen dünyaya ait tüm ülkeleri, deniz kıyılarını gösteren her türlü haritayı, çizimi, taslağı topladı. 1513 yılında elinde bulunan bol miktarda veriyi kullanarak ilk dünya haritasını çizdi. Osmanlı Sultanı'na sunulacak olması sebebiyle hazırlanırken görselliğe çok önem verilmiştir. Üzerinde 9 farklı renkten oluşan işlemeler, efsanevi ve gerçekçi modeller, şekiller mevcuttur. Sunulan haritayı kabul eden Yavuz Sultan Selim' in ilk tepkisi "Dünya ne kadar küçük !" olmuştur. Ondan sonra haritayı ikiye bölüp " Biz doğu tarafını yöneteceğiz" demiştir. Zaten 1929 keşfi de bu koparılan parçaya aittir. Haritanın diğer yarısı bugün hala bulunamamıştır. Piri Reis' in 1528'de bundan tamamen başka bir harita daha çizdiği bilinmektedir. 1554 yılında idam edilene kadar donanmada kalmıştır.

Page 17: YFA Genç Analiz-Haziran

Bugün elimizde bulunan parça, asıl haritanın sadece bir parçasıdır. Bu haritada Atlas Okyansunu, Afrika'nın batı kıyısını ve Güney Amerika'nın doğu kıyılarını görebiliyoruz. Piri Reis ayrıca kaynak olarak kullandığı bazı haritaları kendi haritasına ekledi. Kimi haritaların 4.yy'a hatta daha eskiye dayandığını iddia ediyordu. Harita, bugünün haritaları gibi düz enlem ve boylam çizgileriyle değil, çemberlerden çıkan düz çizgilerle çizilmiştir. Bu tür haritalar portolan olarak adlandırılıp, amaçları denizcilere dünyanın neresinde olduklarını göstermekten ziyade limanlar arasındaki yolculuklarında rehberlik yapmaktır.

Birçok araştırmacı Piri Reis'in haritayı yaparken faydanlandığı matemetik bilgi ve coğrafi ayrıntıların 16. ve 17. yüzyıl denizcilerinin, hatta bilim adamlarının sahip olamayacağı nitelikte olduğunda hemfikir. Gerçekten de ABD Hava Kuvvetleri uzamanlarına göre harita o kadar doğruydu ki, kendi haritalarındaki hataları Piri Reis haritasına bakarak düzelttiler. Haritanın bu kadar doğru çizilmiş olmasının en vurucu etkisi ise kendini Antartika çizimlerinde gösteriyor. Antartika 1818 yılında keşfedildi. Ama kıtanın haritası bir mil kalınlığındaki buzun altındaki yüzey şekillerini belirlemeye yarayan cihazlarla beraber 1949 yılında İngiliz ve İskandinav ortak projesi olarak çıkarıldı. Ve evet. Piri Reis' in Haritası ile bu harita birbiriyle tamamen uyumluydu.

Bunların dışında ek olarak haritada, 1592'de keşfedilen Falkland Adaları tam tamına doğru enleme yerleştirilmiştir. Amerika bölümüne And sıra dağları eklenmiştir ve Grönland 3 ayrı ada şeklinde çizilmiştir. Bu ise henuz 20.yy da ortaya çıkan bir gerçekliktir.

BU KADAR DOĞRU BİLGİ NEREDEN GELDİ?

Zamanın hiçbir araştırmacısı ya da tarihçisi harita kadar öngörülü olmadığından, bildiğimiz kadarıyla kimse Piri Reis'e " İyi de sen nerden biliyorsun tüm bunları? " diye sormamış. Sormuşlarsa da kayıt altına almamışlar. Bu yüzden bize de sadece yorumlarımız ve tahminlerimiz kalıyor.

Page 18: YFA Genç Analiz-Haziran

Haritanın kusursuzluğundan bahsetmiştik. Bazı araştırmacılar bu kusursuzluğun gökyüzünden dünyayı izlemedikçe oluşamayacağı kanısında. Yani onlara göre Piri Reis'e gökten birtakım tüyolar ve yardımlar geldi. Hatta bu yardımsever dünya dışı uygarlığın o kadar gelişmiş aletleri vardı ki, Antartika'nın buz tabakasının altını tarayıp Piri Reis'e 'çıktısını' vermişlerdi.

Diğer bir grup araştırmacı ise sırrın Piri Reis'in hayatında saklı olduğuna inanıyor. Piri Reis korsanlık yaptığı yıllarda Akdeniz civarından pek ayrılmamıştı ama Osmanlı Donanması'na girdikten sonra çok uzak denizlere yol almıştı. Bu grup araştırmacılara göre, bu yolculukları sırasında Piri Reis kadim uygarlıkların haritalarına ulaştı ve onları kullandı. Piri Reis'in gittiği heryerden çizimler ve parşömenler topladığı bilinmekte. Kesin bir bilgi olmasa da birçok uzman Antartika'nun buzsuz zamanlarının bundan 6000 sene öncesine gittiğini düşünüyor. Yani Piri Reis, bundan en az 6000 sene önce çizilen haritalara ulaşmıştı.

Bunun dışında biraz da alternatif tarihe kayarak bir teori üretebiliriz. İskoçya'da bulunan Rosslyn Şapeli'nin inşası 15.yy'a, yani 1400 lü senelere uzanmaktadır. Şapelin içindeki sembollere bakıldığında inşasında Tapınak Şovalyeleri'nin ve onların devamı niteliğindeki Mason örgütlenmesinin etkisi görülür. Şapelin içindeki bir diğer önemli ayrıntı ise bitki ve hayvan resimleri ile kabartmaları. Duvarlardaki motiflere ilham veren bitki ve hayvanlar o dönemde Avrupa'da bulunmuyordu. Zaten dönemin ziyaretçileri de o motiflere bir anlam verememiş, büyük ihtimalle cennet meyvaları olarak yorumlamıştı. O çiçekler ve hayvanlar Amerika kıtasının ürünleriydi. Fakat bilinen tarihe göre Colombus, şapelin inşasından çok sonra Amerikayı keşfetti. Zaten kendisi de yeni bir kıta keşfettiğini anlayamamıştı. Oranın yeni bir kıta olduğunu kavrayan Amerigo Vespucci'nin Amerika'ya çıkışı ise çok daha sonralara uzanmakta. Konumuza dönersek; dönemin en büyük denizcilik gücü Tapınak Şovalyeleri'nin elindeydi. Bankacılık faaliyetlerinden büyük miktarda zenginlik elde etmişlerdi ama canları tehlikedeydi. Başta Fransa Kralı olmak üzere, Papa' nın kışkırtmalarıyla diğer Avrupa kralları da Şovalyelerin kellelerini uçurmak için gün sayıyorlardı. Bu ortamda servetlerini ve canlarını kaçırmak isteyen Şovalyelerin bir kısmı Eski Dünya'yı terketmek zorunda kalmış olabilir. Hatta bu keşif gezisi çok

Page 19: YFA Genç Analiz-Haziran

daha öncelerde de gerçekleşmiş olabilir. Zaten denizcilik bilgisi üstün olan bir topluluktu. Colombus' dan önce Amerika'yı keşfedip sessiz sedasız ganimetlerini sakladıktan sonra evlerine dönmüş olabilirler. Buldukları bu yeni yerin karakteristik özelliklerini de yapılarına işlemek istemeleri normal. Zaten kökleri eski zamanlara dayanan toplulukları hafızalarda canlı tutan kullandıkları sembollerdir. İşte Piri Reis devreye burda giriyor. Uzak denizlere yolculukları sırasında birtakım 'yeni arkadaşlar' edinmesi olasıdır. Ya da arkadaşlık ilişkilerinden ziyade vir çatışma esnasında bazı belgeleri ele geçirmesi de ihtimal dahilinde. Yöntemi ne olursa olsun Yavuz Sultan Selim'in haritaya baktığında yorumladığı bu küçük dünyada denizle bu kadar haşırneşir bir adamla denizciliğin kitabını yazmış bir topluluğun yollarının kritik bir zamanda kritik bir yerde kesişmesi uzak bir ihtimal değil.

Bu ufak teorimiz haritanın Amerika bölümünü açıklasa da Antartika buzullarının altı kısmını açıklamıyor gibi görünebilir. Aslında ucundan kıyısından oraya da dokunmakta. Şöyle ki Tufan öncesi topluluklardan arda kalan insanların büyük bölümü yeni uygarlıklarını Mısır ve çevresinde kurdular. Yani bu tarz en eski gizli örgütlenmeler de Mısır' a uzanmakta. İlk Masonların meslek örgütlenmesi olarak Mısır' ın duvar işçilerinden doğduğunu ( en azından bilinen tarihe göre) hatırlarsak eski uygarlıkların belgelerinin aktarım zincirinin başından tutmuş oluruz. Yani Piri Reis kadim uygarlıkların belgelerini bulmadı. Onları bulanları buldu. Tabi bunlar sadece yazının eğlenceli olması için ürettiğimiz teoriler. Tarihi ve mantıken tutarsız olan bölümler yakalarsanız kusurumuza bakmayın.

Barhan KAYNAK

Page 20: YFA Genç Analiz-Haziran

YUNAN KRİZİ VE AB'NİN SONU

Medeniyetlerin beşiği Yunanistan; mitoloji, tarih, akdeniz yemekleri, uçsuz bucaksız sahiller, müzikler. danslar... Daha düne kadar Yunanistan denilince akla gelen bu şeylerin yerini bu günlerde kriz, iflas, borç gibi kulağa pek de hoş gelemeyen cümleler aldı.

Son yıllarda kamu harcamalarını aşırı arttıran Yunanistan'da borç yükü yükseldi. Kamu sektöründe çalışanların maaşları ikiye katlandı. Bunlar

yetmezmiş gibi hızla artan vergi kaçakçılığı gelir vergisine ağır bir darbe indirdi. Yaşanan bütün bu olumsuz gelişmeler ise Yunanistan'ın 2008 krizine hazırlıksız yakalanmasıyla sonuçlandı.

Yunanistan tam bir borç batağı içerisinde. Geçen yılki bütçe açığı yüzde 13.6. Euro bölgesi ülkelerine konan bütçe açığı sınırının yüzde 3 olduğunu düşünecek olursak Yunanistan'ın içinde bulunduğu çıkmazı daha kolay anlayabiliriz.

Her ne kadar bu krizi küresel olarak adlandıramasak da Euro Bölgesi ve bu ülkelerle ticaret yapan ülkeler için ciddi bir tehdit içeriyor. Yunanistan'daki sorunların domino etkisi yaratarak Portekiz, İrlanda, İtalya, İspanya gibi Euro bölgesindeki bazı ülkeleri etkilemesinden korkuluyor. Fitch, Standard and Poors ve son olarak da Moody's gibi kredi derecelendirme kuruluşlarının Yunanistan'ın kredi notunu düşürmesinin arkasından Portekiz'in notunu düşürmesi acaba kriz yayılıyor mu endişesini daha da arttırdı. Bu kaygılar kamu borçları üzerindeki faiz oranlarının artmasına yol açarken, bu ülkelerin piyasalardan borçlanmasını daha da pahalı hale getirdi.

Page 21: YFA Genç Analiz-Haziran

Eğer Yunanistan'daki bu kriz bir an önce önlenmezse, ki bunu Yunanistan'ın tek başına başaramayacağı aşikar, bu durum Euro bölgesinin sonu olabilir. Neyse ki Avrupa Birliğinin euro kullanan 16 üyesinin yardımsever (!) liderleri ve IMF bir araya gelerek Yunanistan'a 110 milyar euro borç vereceklerini uzun tartışmalar sonucunda açıkladılar. Bu durum az da olsa piyasalara rahat bir nefes aldırdı.

Bu yardımın karşılığında ise Yunanistan'dan bütçe açığını kapatmayı hedefleyen sıkı önlemler ilan etmesi istendi. Bu durum ise Yunanistan'da ikinci krizi tetikledi. Rahat yaşmaya alışmış olan Yunanlılar önlem paketini protesto etmek amacıyla ülkeyi yakıp yıktılar ve 3 kişinin ölmesine neden olarak krizi kana buladılar. 4.8 euroluk tasarruf sağlayacak önlem paketinin içinde; kamu çalışanların maaşlarının dondurulması, vergilerin arttırılması, petrol fiyatlarının arttırılması, emeklilik yaşının yükseltilmesi gibi Yunanlıların hiç alışık olmadığı ağır tedbirler mevcut. Atina'nın üstünde kara bulutlar dolaşıyor. Ama ülke halkı herhalde ünlü tanrıçaları olan Athena'nın gelip ülkeyi kurtaracağına inanıyor olduklarından dolayı olsa gerek hala çalışmak yerine kahve köşelerinde vakit öldürüyorlar ve bütün bu olanları bir ninni gibi dinliyorlar.

Yaşanan bu gelişmeler büyük bütçe açıkları olan Yunanistan, İspanya, Portekiz gibi bazı ülkelerin Euro Bölgesinden çıkma ihtimalini gündeme getirdi. Normal şartlarda bu durumdaki bir ülke parasının değerini düşürerek krizden adım adım çıkma yoluna girer. Tıpkı krizle göbek bağı bir türlü kesilemeyen Türkiye'nin 2001 krizinde yaptığı gibi. Ama bu durum Yunanistan için bir alternatif olmaktan çok uzak.En azından şu an için. Çünkü ortak para birimi Euronun kontrolü Avrupa Merkez Bankasında. Bu nedenle de Yunanistan'ın yakın bir gelecekte Eurodan çıkmasına çoğu ekonomist kaçınılmaz olarak değerlendiriyor.

Page 22: YFA Genç Analiz-Haziran

Kısacası bu kadarını kimse beklemiyordu. Avrupa kültürünün temel taşı sayılan Yunanistan'ın AB ve Euro Bölgesini böylesine zor bir duruma sokacağını kimse tahin etmemişti. Almanya başbakanı Merkel'in tabiriyle; 'Yunanistan'ı Euro bölgesine almak bir hataydı.'

Peki Türkiye bu resmin neresinde yer alıyor? Komşudaki salgın hastalık bizi ne derecede etkileyecek? Türkiye 2008 ve daha önceki krizlerin aksine bu sefer nispeten daha şanslı. Euro bölgesinin içinde yer almadığı için doğrudan bir etkilenme söz konusu değil. Ama hiç etkilenmeyeceğini söylemek de doğru olmayacaktır. Çünkü Türkiye ihracatının yüzde 50 gibi büyük bir kısmını Euro bölgesiyle gerçekleştiriyor. Avrupa'da krizin hızla ve derinleşerek yayılması Türkiye'nin ihracatını olumsuz etkileyecektir. Çünkü Euro Dolar karşısında uzun yıllardır olmadığı kadar değer kaybetti. Doğal olarak bu da ülke ekonomimizin ihracat gelirlerini düşürecektir. Ayrıca bağımlısı olduğumuz yabancı sermayenin ülkemize gelişi de sekteye uğrayacaktır. Çünkü Avrupa parasını kendi çatlaklarını finanse etmek için kullanacaktır. Ama bu olumsuz durumu nispeten bertaraf ettiğimizi söyleyebiliriz. Türkiye dış ticaret hacmini Rusya, Çin, ABD, Birleşik Arap Emirlikleri, İran gibi ülkelere kaydırmakla olumlu bir adım atmıştır. Fakat bu krizin etkisini sadece ekonomik olarak sınırlamak doğru olmayacaktır. Çünkü bu durum Türkiye'nin 1947 den beri en büyük hayali olan ve yılan hikayesine dönmüş durumdaki AB ye üyeliğinin de sonu olabilir. Çünkü kriz atlatılamazsa ortada üye olunacak herhangi bir AB kalmayabilir. Bu durumu olumlu ya da olumsuz olarak değerlendirmeyi size bırakıyorum. Ama şu bir

Page 23: YFA Genç Analiz-Haziran

gerçek ki Türkiye'nin gözünde AB'nin güvenirliliği zedelendi ve gevşeyen AB karşısında daha güçlü bir Türkiye inancı körüklendi. Yabancı basın bu durumu şu anlamlı sözlerle özetliyor: 'Türkler krizdeki AB'ye bakıp kıs kıs gülüyor.' Pek de haksız sayılmazlar aslında. Türkiye'nin yapması gereken AB'nin arkasından yas tutmak değil, fatihasını okuyup yola devam etmektir.

Yunanistan uzun yıllardır sürtüşme yaşadığımız ülkelerin başında geliyor.Son 20 yılda üç kez savaşmanın eşiğine gelindi.Türk tarafının bütün çabalara rağmen aramızdaki sorunlar bir türlü çözüme kavuşturulamadı.Bu sorunların başında da ise Kıbrıs meselesi geliyor.Türkiye bu durumu iyi değerlendirebilirse sırtındaki ağır yüklerden birinden kurtulabilir.Ayrıca iki devletin birbirine güvenmesi ve işbirliğinin artmasıyla Ege bölgesinin güvenliği için yapılan yüksek harcamalar azaltılabilir.Bu durum her iki ülke ekonomisi için olumlu etkiler yaratacaktır.Mayıs ayındaki başbakanımızın Yunanistan ziyareti ise iki ülke arasındaki işbirliğinin ilk ayağı oldu.Bundan bir kaç yıl önce bir doğulu bir komşusunun kendisine yardım etmesine ihtimal bile vermeyen Yunanistan eski düşmanını büyük bir samimiyetle karşıladı.

Yunanistan hiç alışık olmadığı IMF ile yeni bir döneme adım attı.Bu bağlamda IMF ile yaşam üzerine doktora yapmış olan Türkiye'den öğrenecek çok şeyi olsa gerek. Ne diyelim Allah mesut etsin…

Kaynakça : ‘ The economist’ ve ‘Newsweek’

Yasemin ALP

Page 24: YFA Genç Analiz-Haziran

Haziran ,sınav, falan filanGüzel bir mayıs geçirmişsinizdir umarım sevgili arkadaşlarım. O kadar konser

takvimi falan çıkarmıştım size inşallah işinize yaramıştır ve eğlenmişsinizdir. Zira eğlenemediyseniz içinizde patlar , sınav dönemi geldi çattı. Hele tavsiyelerimi dinlemeyip soğuk su falan içtiyseniz hasta bile olabilirsiniz şuan … Aman nane limon , ada çayı, mercan köşkü , cırt otu pırt çayı kaynatın iyileşin. Aslında doktora gitmek de daha iyi bi fikir olabilir (: Tahmin ediyorum ki “hatırlatmasan olmaz mıydı sınavları” , “biz sanki bilmiyoruz dimi” diyenleriniz var . Ben bu durumu şraak diye yüzünüze çarpmayı bu ayki görevim ilan ettim kendi kendime (: olsun ama üzülmeyin bugünler de geçecek . Vizeyi hatırlayın … hatırladınız mı ?!? O zaman da hiç bitmeyecek sanmıştınız ama bitmişti. Yüzünüz asılmıştı moraliniz bozulmuştu göz torbalarınız olmuştu hatta belki kafein komasına falan girmiştiniz . Ama bakın yeni bir sınav dönemini daha gördüğünüze göre ben haklıyım geçiyor bu günler de . Üstelik bu sınavların sonunda deniz, kum ; uzakta okuyanlar için anne, baba falan var . Mutluluk arttırıcı sebeplerimiz varken daha sıkı sarılabiliriz sınavlara. Olmaz ya aslında hepimizin sınavları süper geçecek ama oldu ki oldu bir iki sınav kötü geçti ; sakın sakın salmayın kendinizi canlarım sonra çok üzülebilirsiniz. Bırakın sadece kötü geçen sınav kötü geçsin diğerlerine ilişmesin. Şimdiden iyi şanslar diliyorum herkese. Gerçi şansa ihtiyacımız yoktu unutmuşum . Zaten hepimizin sınavları süper geçecekti . Hepimiz deli gibi çalışıp hazırlanmıştık sınavlara (: Haziran sayısı için yazı yazarken dizilerden bahsetmeden geçemem. Tamam itiraf ediyorum tabi ki de geçebilirim ama geçersem çatlarım patlarım. Bütün diziler tatile giriyor ya da bitiyor ama benim asıl yazmak istediğim dizi tabi ki aşk-ı memnu . 24 haziranda bize veda ediyor. Nasıl olur nasıl yaparlar ?!? Vicdanları sızlamayacak mı bizi Behlül ile Bihter den ayırırken ? Halbuki ne kadar da alışmıştık her Perşembe evin içinde sevişken birilerinin olmasına . Gerçi son bölümlerde bir altın vuruş bekleniyor kulağıma geldiğine göre ama yine de bir kaç Perşembe içimiz buruk olacak . K anal d ekranlarını açıp aşk-ı memnu başlayacak diye beklerken başka bir program görüp hüzünlere gark olacağız . Dayananın canlarım eylülde elbette ki onların yerini tutacak bir çift gelecek kanal d ekranlarına . Malumunuz bu bir kanal d geleneğidir. Neyse neşeli başladım saydırarak bitirmeyim yazıyı. Gözlerinizden öperim. Bir dahaki aya kadar beni özleyin (: Bu arada artık soğuk su içebilir hatta dondurma bile yiyebilirsiniz (: zira bu saatten sonra hasta olmak özel yetenek ister … Melike GÜNEŞ

Page 25: YFA Genç Analiz-Haziran

Keyif Yazısı-Çiçek Pasajı

Haziran ayıyla beraber artık yazın gelişini kutladığımız günlerdeyiz. Hem biraz keyif yazısı olsun diye hem de yolunuz düşer de yardımı olur diye İstanbul’da hem de istiklal Caddesi’nin orta yerindeki tarihi olduğu kadar muhteşem mimarisi ve atmosferi ile insanları çeken bir mekânı konu etmek istedim; İstiklal Caddesi’nin ortalarına doğru Galatasaray Lisesi’nin tam karşısında görkemli yapısıyla duran Cité de Péra ya da bilinen adıyla Çiçek Pasajı’ndan. Pasaj adının aksine çiçek dükkânları değil eğlence mekânları ve meyhaneleri ile meşhur bir yer. Bugün pasajın durduğu arazi üzerinde bir zamanlar en ünlü opera ve oyunların sergilendiği Naum tiyatrosu bulunmaktaydı. 1870 yılındaki büyük Beyoğlu yangınında yanarak yıkılan Naum Tiyatrosu'nun arsası dönemin en zengin insanlarından biri olan Hristaki Zografos Efendi tarafından satın alındı ve yine bir Rum olan Cleanthy Zanno`nun mimarlığında yeni bir tip çarşı binası olarak Cité de Péra adıyla yaptırıldı. Hem İstiklal Caddesi'ne hem de Tiyatro Sokağı'na açıldığı için pasaj niteliğinde olan yapı 24 dükkân, 18 lüks daireden oluşuyordu. Yapısı itibariyle döneminde ilk defa bir çarşı ve apartman aynı yapıda buluşuyordu.

Cité de Péra ya da Hristaki Pasajı denilen binanın mülkiyeti 1908 yılında Sadrazam Küçük Ali Paşa'ya geçti. Mütareke yıllarında birçok çiçek dükkânı açıldı, ki pasajda çiçek satanlar arasında Ekim Devrimi’nden kaçan beyaz Rus kadınları, baronesler ve düşesler de vardı o güne kadar daha çok Hristaki Pasajı olarak anılan yer Çiçek Pasajı adını aldı. Asıl olarak 1940'lı yıllarda açılan meyhaneler (özellikle Nektar Birahanesi) büyük bir müşteri kalabalığı çekmeye

Page 26: YFA Genç Analiz-Haziran

başladı. Pasajın çehresi yavaş yavaş değişiyordu. 1950'lerde çiçekçiler başka sokaklara doğru kaymaya başlayınca boşalan yerlere yeni yeni meyhaneler açılmaya devam etti. 1950'lilerin sonunda "Çiçek" adı daha çok bir hatıra olarak kalmıştı, çiçek dükkanları bir bir taşınmış yapıldığında İstanbul’un en güzel ürünlerini satan mağazalarla dolu bu pasaj tümüyle bugünkü meyhane kimliğine büründü.

10 Mayıs 1978 'de bir gecede aniden çöken bakımsız bina, 1988e kadar yıkık ve dağılmış biçimde kaldı. Belediyenin ve pasajı kurtarmak için kurulan Çiçek Pasajını Yaşatma ve Güzelleştirme Derneği’nin girişimiyle onarılıp, eski haline sadık kalarak hizmete sokuldu

Aralık 2005'te dış cephe bakımı, cephe yenilemesi, çiçeklendirme ve aydınlatma gibi sorunlu kısımları yenileme çalışmaları için kısa bir süre kapalı kalan Çiçek Pasajı, aynı yıl içinde tekrar hizmete girdi.

Geçirdiği restorasyonlarla eski dokusunu kaybetmeyen pasaj, bugün hala o eski dinlendirici havasına sahip. Sadece Tiyatro Sokağı’ndan girip pasaj boyunca yürümek ve o tarihi dokuyu görüp içinize çekmek bile yetiyor. Hele ki akşamları dostlarla yapılan muhabbetler bir ömür hatırlanacak cinsten. Aslında meyhaneleri ile ün yapmış bir mekân da olsa Çiçek Pasajı’na meyhaneler topluluğu olarak bakmak orayı fazlasıyla basitleştirmek olacaktır. Çiçek Psajı’nın asıl ünü bence oradaki muhabbetlerin güzelliğinden geliyor.

Page 27: YFA Genç Analiz-Haziran

Çoğu insanın bilmediği bir ilginç nokta da Çiçek Pasajı’nın Tiyatro Sokağı’ndaki kapısından çıktıktan sonra biraz yürüdüğünüzde Nevizade’ye çıkıyor olması. Birbirine bu kadar yakın üne sahip iki yerin bu kadar yakın olması şaşırtıcı bir rastlantı olsa gerek…

Eğer yolunuz düşerse istiklal Caddesi’nde gözünüze çarpmamasına imkan yok, gerek Görkemli yapısı, gerek eski ve bir o kadar da ünlü tarihini merak edip kapısından girdiğinizde zaten büyüsü sizi içeri davet edecektir.

Hamdi Ayar

[email protected]

Page 28: YFA Genç Analiz-Haziran

GENÇLİK OTOBÜSÜ

İnsan genç olunca ne yaratıcılık son bulur ne de akıllarındaki projeler... İşte size tüm zamanların en iyi proje adayı olabilecek bir projeden bahsedeceğim. ''GENÇLİK OTOBÜSÜ ''. Herkesin hayallerinde Avrupa'nın bilinmeyeni gezmek, yeni kültürler görmek ve tabiî ki de eğlence vardır. İşte bu proje sizlere güzel dostluklar, tatlı anılar yaşayacağınız bir hayali gerçekleştirme fırsatı sunuyor. Eğer siz de modern çağın Evliye Çelebileri olmak istiyorsanız gelin beraber programı inceleyelim. Öncelikle Projenin amaçları; Gençlik otobüsü, 17-30 yaş arasındaki 34 Avrupalı ve 51 Türk gençle yola çıkacak ve 52 gün boyunca 20 ülkeyi gezecek. Gençler, bu süre zarfında ortak AB projeleri üretecekler, gidilen kentlerde kültür pazarları kuracaklar, Türkiye'nin tarihi ve turistlik yerlerini tanıtan broşür ve CD'ler de dağıtacaklar.

GENÇLİK OTOBÜSÜ 20 ÜLKEYİ GEZECEK Çekimleri 20 ülkede gerçekleşecek olan “Gençlik Otobüsü” onlarca Türk gencinin hayallerini gerçeğe dönüştürecek. 17 Avrupa Birliği üyesi ülkeden 34 gencin de katılacağı “Gençlik Otobüsü” şimdiden bütün gençlerin diline, Ah o otobüste ben de olsaydım şarkısını dolamış.

Page 29: YFA Genç Analiz-Haziran

52 günde devri alem’in yapılacağı “Gençlik Otobüsü” tam 20 Avrupa ülkesinin başkentini dolaşacak. Toplam 85 gencin katılacağı “Gençlik Otobüsü” projesi süresince 17 ayrı AB projesi gerçekleştirilecek. Gerçekleştirilen bu projeler katılımcı ülkeler tarafından AB fonlarına sunulacak ve Türkiye 17 projenin genel koordinatörlüğünü gerçekleştirecek.

Projenin fikir sahibi ve genel koordinatörü Maksut Coşkun, bu proje Türk gençliğinin Avrupa’daki prestiji olacak diye belirtti. Dünyanın birçok ülkesinden gençlerin müracaat ettiği proje uluslar arası ilgiye sahip, ancak projeye sadece 17 ülke katılabiliyor.

Kültür Pazarları kurulacakGençlik Otobüsünün yolcuları, gittikleri ülkelerde kültür pazarları kuracak ve

buralarda Türkiye’nin tarihî ve turistik yerlerini tanıtan broşür ve CD’ler dağıtacak. Otobüste 21 kişilik bir organizasyon ekibi yer alacak. Gezinin tüm görüntüleri profesyonel bir ekip tarafından kayda alınacak ve bunlar ulusal bir televizyon kanalında yayınlanacak. Selanik’ten girip Paris’ten çıkacaklar Gençlik Otobüsü, 12 Temmuz’da Ankara’dan yola çıkacak. İlk durak Selanik’te Mustafa Kemal Atatürk’ün doğduğu ev olacak. Yolculuk 5 Eylül’de İstanbul’da sona erecek. Kulüp olarak festivallere katılmak üzere yurt dışına geziler düzenlediklerini ve bu yıl ilk defa kulüp dışından gençlerin projeye dahil edildiğini söyleyen Maksut Coşkun, gidilmesi planlanan ülkeleri ise şöyle sıraladı; İtalya, Almanya, Fransa, Rusya, Belçika, İspanya, Litvanya, Macaristan, Avusturya, Belarus, Slovakya, Bulgaristan, Yunanistan, Çek, Polonya, Letonya, Estonya, Romanya. Coşkun, bu projeyi sponsorluk anlaşmalarıyla ve kulübün yabancı dil öğretim merkezinden gelen gelirle gerçekleştirmeyi planladıklarını dile getirdi.

Merkezi Ankara’da bulunan MCD Gençlik Kulübü’nün altına imza atacağı iş, tam da “Genç olmak başka bir şey” dedirtecek cinsten. Gençlik Kulübü, “Gençlik Otobüsü” projesiyle birlikte Ankara’dan yola çıkıp 20 Avrupa ülkesini 52 gün boyunca 51 Türk gencini gezdirecek.

“Gençlik Otobüsü” projesi hakkında Genç Türkiye’ye konuşan Proje Sahibi Maksut Coşkun, “MCD Gençlik kulübü olarak gençleri Avrupa ülkeleriyle buluşturacağız ve onlara yeni ufuklar açacağız. Gençlik Otobüsü ile ilgili en güzel sloganı bulan 30 genci, geziye ücretsiz olarak dâhil edeceğiz” dedi. Şimdi Gençlik Otobüsü, onlarca Türk gencinin hayalinin gerçeğe dönüşmesi için gaza basacağı günü bekliyor.Projenin detayları ve yol programı için ise : http://www.genclikotobusu.com/otobus.asp adresini ziyaret edebilirsiniz.

Yiğit AKKOCA

Page 30: YFA Genç Analiz-Haziran

KIR ZİNCİRLERİNİ…

Kavramlar …. Hayatlarımızı sınırlayan, çevresini, anlamını daraltan, içimizi karartan, anlamsız kavramlar…. Beynimize zorla yer ettirilen, bu da yetmezmiş gibi her isteyenin kafasına göre anlam yüklediği içi boş kelimeler… Bunun doğurduğu sonuçla farklı olanın dışlanması, garipsenmesi…

Düşünülürse insan hayatının sadece 10-20 yılı verimli geçirilmektedir. Verimlilikten kast ettiğim hareket özgürlüğü, düşünce özgürlüğü. Yani belirli bir yaşa gelene kadar, reşitlik ele alınana kadar izin sorunsalı ile düşüncelerin kısıtlanması ve tabiî ki belirli bir yaştan sonra da vücudumuzun elvermediği hareket sınırlandırması… Peki özgürce yaşanabilecek kısıtlı zamanımızı neden diğerlerinin yaşamlarına göre belirleriz? Ve bunu yaparken de hiç yadırgamayız, doğal gelir. Çünkü oluru budur, alışkanlık budur; babadan oğla geçen taht misali,miras gibi… Düşündüğümüzde dayatılan her kavramın ne kadar basit, bayağı olduğu anlaşılabilir. Örneğin namus aldatmacası…

Ne saçmalık… Kimin, hayatını nasıl yaşayacağını namus adı altında nasıl başkaları belirleyebilir? Peki namus nasıl bacak arasında aranabilir? Üstelik bu durumdan daha acınası bir şey varsa o da bu tanımı yapanlardır; sözde dinciler. Yani aslında kavramların anlamını yitirmesi zincirleme bir olay. Bir kelimenin yolunu kaybetmesi domino etkisine sebep oluyor ve zamanla beraberinde başka anlamları da karanlığa sürüklüyor maalesef. Konu çok fazla dağılmadan gelelim sözde dinicilere ve onların deli bozması kelime anlamlarına…

Şimdi bu sözde dinci kesim dediklerimiz varlığını kabul ettikleri yaratıcıya(her dinde var oldukları için kişiselleştirilmiş isim

Page 31: YFA Genç Analiz-Haziran

kullanmıyorum) körü körüne bağlı, ondan geldiğini düşündükleri emirlere tamamen uymak için çabalayan insancıklardır. Bu kişiler belki kandırılmış, belki de kandırmacanın ta kendisi olabilirler. Yani yozlaşma dinin yozlaştırılmasıyla başlamakta denilebilir. Dini yozlaştırmak tabiî ki 3-5 yıllık bir süreç değildir, kökleri çok daha derinlere iner. İnsanoğlu öyle bir varlıktır ki çıkarları doğrultusunda her şeyi göze alabilir. Dinin yozlaşmasında temel etkende budur muhtemelen. Derler ki bu insancıklar, namus olmazsa yaratana karşı gelinirmiş, bahsettikleri olay zina. Namus nasıl ölümlü bedenle bağdaştırılabilir oysa ki? Yanlış anlaşılmasın kafamdaki soru

işaretlerinden çok, onların kendileri ile çakışan düşüncelerinden bahsediyorum. Yani ruh kutsaldır, beden bu dünyanın malıdır falan… Bunu söyledikten sonra nasıl olur da yaratana bağdaştırdıkları bir kavramı dünya malı ile yoğurabilirler? Çelişkinin kralı değil mi budur? Namus eğer anlamı olan bir kelimeyse de bedenle alakası yoktur. Madem ruhumuz temiz olunca vaat edilene kavuşacağız, bedenimizin doymasında ki sakınca nedir? Bu 5 harften oluşan ve gücünü korkak insanoğlundan alan kelimenin bir anlamı varsa o da ruh temizliği olsa gerek. Başkaları hakkında atıp tutmak, çalıp çırpmak, öldürmek namussuzluk değil midir? Hadi diyelim namus gerçektende bedenle ilgili, yani düşüncelerle, ruhla ilgisi yok ve bacak arasında tamamen. O zaman tecavüz olayında neden mağdur namussuzlukla suçlanır? Bir de suçlanması yetmezmiş gibi tecavüzcüsüyle evlendirilmek suretiyle namusu geri verilir zavallıya… Adam yaptığı hayvanlıktan yırtar böylece. Hoş evlendirilmeyip cezaya çarptırılsa ne olur ki? Yasalar öyle boşluklarla dolu ki birkaç ay sonra topluma karışır insanmışçasına. Ne tuhaf dünya…

Diğer bir anlamda bakarsak da namus sadece bayanlara ait bir kelimedir. Yani erkeğin namusu olmaz. Yani onun bacak arası namusu değil gururudur. Hatunlar içinse durum tam tersi toplumumuzda… Kavramın boşluğu buradan da anlaşılabilir

Page 32: YFA Genç Analiz-Haziran

aslında; bir kavram nasıl sadece bir cinsiyete bağlanabilir, evrensel değil midir anlamlar? Gelgelelim erkeğin namusu yok dedim ama bu sadece cinsellikle ilgili… Öte yandan erkeğin namusu yanındaki kadındır! Ablası, kardeşi, eşi, yeğeni, kuzeni…. Onların toplumca kabul edilmesi güç her hareketini denetlemek, önlemek erkek zihniyetinin muhteşem namus, şeref kavramının temel öğeleridir. Eğer namus meselesi olan kişi bir hata(!) yaptıysa cezasını vermek de yine bu erkek kişisine düşer. Acımasızca hakkından gelinir namussuzun(!)… İnsanlık kuralları yıkılır, cinayetler işlenir. Doğrucu davutlarla dolu güzide ülkemdeyse 2 kemkümden başka ses çıkmaz, onlar da zamanla bastırılır. Çok mu karamsar oldu? Ama durum bundan daha iyi olsaydı günümüzde böyle bir sorun olmazdı. Erkeklere fazla yüklenmek istemiyorum sonuçta bu duruma göz yumanlar her iki cinsten de… Sapıklar içinde dişiler de var, erler de… Namus aldatmacasında daha kaç can kaybedilince akıllanır insan milleti acaba. Sanmam ki sonu gelsin cahilliğin.

Körü körüne inanmaya olan eğilime anlam veremiyorum. Hadi merakınızı bastırmak için okumak yerine dinlemeyi tercih ediyorsunuz diyelim. Hiç mi sorgulamazsınız duyduklarınızı? 2.bir kişiden dinlemek, konudaki görüşleri karşılaştırmak geçmez mi aklınızdan?

Toplumda mevcut olan bu yozlaşma, insanların birbirleri ile olan ilişkilerini de etkiliyor. Yani din yozlaşması, “namus” yozlaşmasına ve o da toplumsal yozlaşmaya neden oluyor. Tıpkı bir kartopunun yuvarlandıkça büyümesi gibi sorunlar da büyüyor. İnsanlar birbirine dünya dışı varlıklarmış gibi bakmaya başlıyorlar, farklı oldukları için. Böylece gruplaşmalar doğuyor. Erkeklerle arası iyi olana orospu yaftası, biraz kendine bakan erkeğe homoseksüel etiketi yapıştırılıyor. Oysaki nerden bilebilirsin insanları, başlarının altında yastık mısın? Hem sen hayatını başka bir türlü yaşıyorsun diye yanlış olan onların hayatı olmak zorunda mı?

Page 33: YFA Genç Analiz-Haziran

Kısacık fani ömürde başkalarının zevklerine uymak şart değil a dostlar. Açın gözünüzü ve kırın kafesin parmaklıklarını… Özgür bırakın ruhunuzu, bırakın ki kendiniz olun… Bir şeyi kabullenmeden önce düşünün kendi doğrularınızı. Yanlış bile olsa sizdendir. Zaten doğruyu yanlışı belirleyen de kimdir? Körü körüne bağlanmayın size sunulan hiçbir gerçeğe, çoktan kaybetmiştir anlamını tozlu yüreklerde…

Burçin TOKSÖZ

[email protected]

www.youngfutureacademy.tr.gg

Page 34: YFA Genç Analiz-Haziran

Sınırları Kaldırdık, Küresel Güç Olma Yolunda İlerliyoruz.Başlarken büyük puntolarla böyle bir başlıkla başlamak istedim çünkü

havacılık sektöründe hakikaten çok iddialı adımlar atılıyor son yıllarda. Bu adımların en önemlisi tabi ki de THY’nin yaptığı çalışmalar. Bunların başında Manchester United ve Barcelona ile yaptığı sponsorluk anlaşmaları, star alliance’ın kurucu üyelerinden olması dünyanın hemen hemen her yerine uçuşu bulunan nadir havayollarından birisi olması onu Avrupa’nın en iyi havayolu şirketlerinden biri yapıyor. Thy’nin önceki hedefi Avrupa’da en çok uçan 10 şirket arasına girmekti şimdiki hedefi ise Avrupa’nın en iyisi olmak için çalıştıklarını söylüyor Temel Kotil. Ayrıca aşağıdaki bilgileri de vermeyi borç bilirim kendime.

THY, dünya sıralamasında 4. sıraya yerleşti

AEA(Association of European Airlines) verilerine göre Ocak-Mayıs 2009 döneminde taşınan yolcu sayısı bakımından Türk Hava Yolları Avrupa’da Lufthansa, Air France ve British’in ardından 4. sıraya yerleşti. Yüzde 10,8 yolcu artışıyla 8,9 milyon yolcu taşıyan THY’nin bundan sonraki hedefi ise ilk üç arasına girebilmektir. THY’nın başarısı haftalık yayınlanan, havacılık sektöründe önemli bir yeri olan AviationWeek dergisi tarafından tescillendi. Derginin 5 ayrı başlıkta yaptığı değerlendirme sonucunda dünyadaki tüm havayolu şirketlerini kapsayan sıralamada Türk Hava Yolları 4. sıraya yerleşti. Şirket yapısı performansını ortaya çıkaran değerlendirmede bir önceki yıl 13. sırada olan THY, son bir yıl içinde en çok gelişim gösteren havayolu şirketi unvanını kazandı.

Page 35: YFA Genç Analiz-Haziran

“THY, 2023 yılına kadar filosuna 105 uçak daha ilave etmeyi planlıyor.”

Son 5 yıllık dönemde filosunu iki kat genişleterek uçak sayısını 129’a (4 tanesi kargo uçağı) ve koltuk kapasitesini 22.799’a çıkaran THY’nin, önümüzdeki yıllarda büyümesini artarak devam edeceğini söylemek mümkündür. THY 2023 yılına kadar filosuna 105 uçak daha ilave etmeyi planlamaktadır. Yeni uçakların filoya dâhil olması ile ortalama filo yaşını 6’ya indiren THY, ortalama filo yaşı 10 olan Avrupalı rakipleri ile kıyaslandığında daha fazla yakıt tasarrufu ve müşterilerine daha yeni ve konforlu uçaklarla uçuş keyfi yaşatmaktadır. Ortak iştiraki (Turkish Do&Co) tarafından geliştirilen kendine özgü ikram konsepti dünyanın her kesiminden yolcuları tarafından beğeni toplayan THY, transit müşteri sayısını her geçen gün artırmakta ve beş yıldızlı havayolu şirketleri arasında anılmaya aday, küresel taşıyıcı olma yolunda pazarda mücadelesini sürdürmektedir.

En az bagaj kaybeden şirket: THY

THY aynı zamanda en güvenilir bagaj taşıyan havayolu. THY, Avrupa Havayolları Birliği raporuna göre Eylül ayında tüm seferler dikkate alındığında binde 4,3'lük bagaj kayıp oranıyla Avrupa'nın en az bagaj kaybeden hava yolu şirketi oldu.

Page 36: YFA Genç Analiz-Haziran

Avrupa'da yolcu sayısını en çok artıran havayolu: THY

Türk Hava Yolları (THY), Avrupa'da yolcu sayısını en çok artıran havayolu şirketi oldu. Avrupa Havayolları Birliği eylül ayı raporuna göre THY, yüzde 23.5'lik yolcu artışıyla birinci sırada yer aldı.

En hızlı büyüyen şirket: THY

Yılda 10 milyon ve yukarısında yolcu taşıyan havayolları arasında THY en hızlı büyüyen şirket. Tabi ki burada havacılık sektörüne marka değerini korumayı amaçlayan diğer şirketleri saymamak olmaz. Bunlar Sunexpress, Atlasjet Airlines, Onur Air.

2009 yılında Türk hava sahasından tam 1 milyon 60 bin yolcu uçağı hareket etti, 86 milyon yolcu bu uçaklarla seyahat etti.

Hedef: Cumhuriyetin 100. Yılında 350 Milyon Yolcu

Cumhuriyetin yüzüncü yılı olan 2023’te 350 milyon yolcuya ulaşılması hedefleniyor.

Hedeflerin büyüklüğünün farkında olan Devlet Hava Meydanları İşletmesi de değişime ayak uydurmak için yatırımlarını artırıyor.

Page 37: YFA Genç Analiz-Haziran

DHMİ 2009’da 885 Milyon TL Altyapı Yatırımı Yaptı

Kurum sadece 2009 yılı içinde 435 milyon lirası kendi özkaynaklarından olmak üzere toplam 885 milyon TL altyapı yatırımı yaptı. Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürü Orhan Birdal, "Amacımız, sektörden kazandıklarımızı yine sektöre aktaracak yatırımlarımıza devam etmek. Türk insanının havacılıkla buluşmasını daha da ileri götürmek" dedi.

Yanlızca havayolu şirketleri değil tabi Yer Hizmetleri şirketleride dünyanin önde gelen yer hizmetleri şirketleri arasında yer alıyor ve gün geçtikçe mevcut yurtdışındaki yatırımlarını arttırıyor. Bunlardan biri de benimde içinde bulunmuş olduğum Çelebi Hava Servisi Hindistan , Macaristan ve Belçika’da hali hazırda bulunan iştiraklerini her geçen gün büyütmekte ve Avrupada önümüzdeki dönemde atacağı yeni yatırımlar ile hem oralarda istihdam sağlamayı hedeflemekte hem iki ülke ekonomisinede katkıda bulunmakta ve Türk Yöneticilerinin yurtdışında deneyim kazanmalarını sağlamakta. (Belirmek isterim ki yurtdışındaki tüm üst düzey yöneticileri kaliteli Türk yöneticilerden oluşmakta. ) Çelebi Hava Servisinin müşterileri arasında dünyanın sayılı havayolu şirketleri bulunmakta ; Lufthansa Airlines,Airfrance,Alitalia,THY,China Airlines bunlardan bazıları.

Tabi ki Türkiyenin ilk yer hizmetleri şirketi olan havaşı da unutmamak gerek.Türkiyenin hemen hemen her yerinde birçok havayolu şirketine hizmet veren Havaş yer hizmetlerine artı değer katan nadide şirketlerimizden bir tanesi.

Türk Sivil Havacılığı Altın Çağını Yaşıyor

2003 yılından itibaren sivil havacılığın önündeki engellerin kaldırılması ve havacılık sektöründeki serbestleşme hamleleri ile Türk sivil havacılığında THY ve diğer havayolu firmaları son yıllarda büyük gelişme gösterdiler.

Page 38: YFA Genç Analiz-Haziran

2003 yılından beri Türkiye’de havacılık sektörü yıllık ortalama % 20 oranında büyüdü ve 2008 yılında iç hat pazarında % 31’lik, dış hatlarda % 12’lik büyüme gerçekleşti. 2008 yılında Türkiye pazarında taşınan yolcuların % 71‘lik kısmını dış hat yolcularından; bunun da % 56‘lık kısmı tarifeli olmayan (charter), % 44’lük kısmı da tarifeli uçan yolculardan oluşmakta olup, 2003 yılından itibaren charter yolcu sayısında önemli büyüme göze çarpmaktadır. Son dönemde THY’nin dış hatlarda frekans artışları ve yeni uçuş noktaları açmasıyla beraber Türk yolcuların dış hat uçuşları da önemli sayılarda artış gösterdi.

Türkiye’de 2002 yılında sadece 5 ülke ile sivil havacılık anlaşması yapılırken, 2006 yılında 11, 2007 yılında 13, 2008 yılında ise 16 ülke olmak üzere toplam 40 ülke ile ikili havacılık müzakeresi yapıldı. 2009’un ilk altı aylık döneminde yapılan ikili hava ulaştırma anlaşmalarının sayısı, önceki yıllara göre rekor bir gelişme kaydederek 20’ye yükseldi.

Söz konusu artışa paralel olarak 2008 yılında dış hatlarda taşınan 41 milyon yolcu ile dünya yolcu trafiğindeki yeri 15. sıradan 13. sıraya yükselen Türkiye, bu yıl da dış hat uçuşlarındaki büyümesini sürdürmektedir. Bugün gelinen noktada, Türk semalarında dolaşan günlük uçak sayısı 3 binleri aşmış, Türkiye merkezli havayolu firması sayısı 17’ ye, yerli ve yabancı şirketlerin yer hizmetlerini sağlayan A, B, ve C grubu yer hizmeti veren lisans sahibi havacılık işletmesi toplam 42’ye ulaşmıştır.

Ve yazımı Voltaire’in manidar bir sözü ile bitirmek istiyorum.

“Düşüncelerinize katılmıyorum ama söz söyleme özgürlüğünüzü sonuna kadar savunacağım.”

Sinan Sönmez

[email protected]

Page 39: YFA Genç Analiz-Haziran

Lost Bitti, Sorular Bitmedi

Dünyanın Dört Bir Yanında Milyonlarca İzleyiciyi Ekran Başına Kilitleyen ve Bir Fenomen Haline Gelen Lost Dizisi İki Buçuk Saatlik Finaliyle Geçen Pazar Ekranlara Veda Etti, Ama...

Altı yıldır kafaları karıştıran, hayranlarını bir muammadan diğerine sürükleyen ve estirdiği inanılmaz heyecan fırtınasıyla ortalığı kasıp kavuran dizinin ardından bazıları memnun, çoğunluk ise cevaplanmayan sorulardan şikayetçi.

ilk bölümü 2004 yılının Eylül ayında yayınlanan ve altı yıldır 220 ülkede yaklaşık 200 milyon izleyiciyi ekran başına toplayan Lost, Sidney’den Los Angeles’a uçan Oceanic 815 uçağının ıssız bir adaya düşmesi, ardından kazadan kurtulan 71 yolcunun bu gizemli adada mahsur kalmasını ve hayatta kalma mücadelesini konu ediyordu.

Ancak hikaye bir grup insanın adadan kurtulma çabasından ibaret kalmayıp, kara dumanla, adada yaşanan esrarengiz olaylarla, fısıltılarla ve birçok merak unsuruyla bezenerek bir efsane haline büründü.

( Bu paragraftan sonrasını final bölümünü izlememiş olanların okumaması TAVSİYE EDİLİR...)

Dizinin sonunda adayı korumak için seçilmiş olan Jack, adanın kalbine inerek Kara Duman’ı yok etmeyi başardı. Bu sırada ağır yaralandı ve adayı koruyacak yeni kişi olarak Hurley’i seçti. Benjamin ise onun yardımcısı olmayı kabul etti. Böylece Kate, Sawyer, Frank, Richard ve Miles güvenle uçağa binebildi. Dizinin ilk karesi Jack’in gözünü açmasıyla başlamıştı. ve finalde gözünü adada ilk açtığı noktada öldü. Dizinin altı sezonluk macerasının tamamı Jack’in kendini bulması, kahraman olması ve ölmesinin hikayesi olarak görülebilir.

Page 40: YFA Genç Analiz-Haziran

Altıncı sezonda paralel evren öyküsü diziyi daha da renklendirdi ve merak duygusunu daha da körükledi. Bu paralel evren karakterlerin ‘uçak eğer Los Angeles’a sağ salim inseydi yaşayacakları hayat’ı anlatıyordu. Ama adada da hayat devam ediyordu. Hangisi gerçekti? Sonuçta anlaşıldı ki adada geçen öykünün tamamı gerçekti ve bu alternatif zaman çizgisi dizideki bütün karakterlerin yıllar sonra hayata gözlerini yummasının ardından bir araya gelmelerinin öyküsüydü.

Tüm karakterler bir kilisede buluştu ve Jack’in babası Christian’ın önderliğinde kilisenin ışık saçan kapısıyla karşılaştı. Bu alternatif evrende karakterlerin birbirlerini hatırlaması ve geçmiş hayatlarını kabullenmeleriyle artık bu ‘araf’tan çıkabileceklerdi. Karakterler hesaplaşmalarını bitirerek, cennet kapısına benzer, ışık saçan kapıyla arafı terk ettiler.

Ben de bu ilginç final üzerine başladım forumları analiz etmeye.İşte Gençlerin sesi olan forumlardan final hakkında yükselen sesler;

• Peygamber gibi dizi. Çoğu peygamber de kendi zamanında anlaşılmamıştı.

• Az önce denedim, sezonları 4-5-6-1-2-3 sırasıyla izleyince tüm sırlar çözülüyor, hiçbir soru işareti kalmıyor.

• Lan senaristlerin bile kafasını yormadığı kadar kafa yorduk Lost için, haram zıkkım olsun, allahsızlar.

• Ben de tatmin olmamakla birlikte final bölümünden çok zevk aldım. Bu tam anlamıyla bir son'du. Ama soru işaretleri dolu bir son. Soruların cevabının bir film ile geleceğinden eminim. Ha diyelim ki bir film gelmedi ve böyle bitti ne olur? Hakkında en çok yazılıp çizilen teori üretilen dizi olur bence ve adamların istediği de budur belki. Çünkü susma haklarını kullanmış ve her şeyi insanların hayal gücüne bırakmış olurlar. Çok zalimce ama anlaşılabilir bir durum. Adamlar tarihe geçer.

Page 41: YFA Genç Analiz-Haziran

Bundan 20 yıl sonra bile çocuklarımız Lost bir fiyasko muydu yok gelmiş geçmiş en süper dizi miydi onu tartışıyor olurlar.

• Herkesin beklentileri farklı olduğundan fikirleri de farklı olabiliyor. Bu kadar nefret edilecek bir durum bence yok. Kafamda bazı cevapları kendi istediğim gibi hayal etmeyi sevmeyeceğim cevaplar almaya yeğledim sanırım.

• Sihirbazın bir tanesi transatlantikte gösteri yapıyormuş, önce sahnede güvercinleri örtünün altına koymuş, örtüyü kaldırmış güvercinler yok olmuş, herkes alkışlamış ama en önde oturan yaşlı kadın "beğenmedim evladım" diye somurtmuş, sihirbaz bu sefer sahneye bir kişiyi çağırmış, sandalyeye oturtmuş, örtüyü örtmüş, örtüyü kaldırmış adam da yok sandalye de, alkış kıyamet ancak en önde oturan yaşlı kadın "zornan mı beğenmedim evladım" demiş, neyse o arada gemi bir su mayınına çarpmış paramparça, denize düşen sihirbaz ve yaşlı kadın bir tahta parçasına tutunmuş suyun üzerinde durmaya çalışırken, yaşlı kadın sihirbaza seslenmiş, "beğendim evladım, beğendim sen gemiyi geri getir..."Bizim durumumuz da o, dizi tutarsızlıklar içeriyor, sonu yakışmamış vs.vs. ama malesef böyle bir dizi de 6 yıl içinde çıkmadı, onu da teslim etmek gerekir...

• Acaba ben mi anlamadım, çok müthiş bi final oldu da haberim mi yok?

• 6 Müthiş yılı kaybettirdiğiniz için teşekkürler. Salak yerine konulduk.

• Her şeyi bağlayamayacaklarını tahmin ediyorduk da bu kadar kötü bir finali ben bile beklemiyordum.

SAYILARIN ANLAMI NEYDİ?

Ancak bu duygusal final, Lost hayranlarının çoğunu tatmin etmedi. Cevaplanmamış sorular deyim yerindeyse bir 'düşünce adası' oluşturdu. En çok sorulan soru, "Peki ya o sayıların anlamı neydi?" oldu. Bunun gibi birçok soru dizi bitse de bloglarda, forumlarda hararetli tartışmaların sürmesine yol açıyor. Velhasıl, Lost bitti, sorular baki...

Page 42: YFA Genç Analiz-Haziran

SAYILARLA LOST

* 6 sezon * 114 bölüm * 119 saat * 220 ülkede 200 milyon izleyici

LOST ÇILGINLIĞINDAN NOTLAR

* Jack’in, Jacob’ın aday listesindeki numarası 23 olduğu için dizi 23 Mayıs Pazar gününe alındı.

* Son bölümden önce dizinin oyuncularıyla röportajları içeren iki saatlik özel bir bölüm yayınlandı.

* 6’ncı sezonun DVD’sinde son bölümün 20 dakika daha uzun versiyonu olacak.

* Dizinin son bölümünün yayınının ardından ünlü talk şovcu Jimmy Kimmel oyuncuların da katılımıyla ‘Aloha to Lost’ adında özel bir program yaptı.

* Dizi şu ana kadar Emmy ve Altın Küre dahil olmak üzere 58 ödül aldı.

Yiğit AKKOCA

Page 43: YFA Genç Analiz-Haziran

B U L G A R İ S T A N

A N A D O L U Y U R T D I Ş I E Ğ İ T İ M D A N I Ş M A N L I Ğ I

Şirketinizin merkezi neresidir? kaç yıldır bu piyasada hizmet vermektesiniz ?

Bulgaristan Anadolu yurtdışı Eğitim danışmanlığı merkez ofisimiz Plovdiv’de olup Sofya ‘da da şubesi bulunmaktadır. Türkiye merkez ofisi ise Ankara ‘dadır. Şirketimiz 10 yıldır İzmir şubesi olarak, biz 4 yıldır Bulgaristan eğitim danışmanlığı yapmaktayız

Bulgaristan’da Eğitimin tercih nedenleri nelerdir ?

1- Türkiye’ye en yakın noktada yurt dışı eğitime imkan tanıması ve YÖK tarafından bu üniversitelerin tanınması ,

2-Eğitim imkanlarının bolluğu yanı sıra ekonomik olarak diğer ülkelerden daha ucuz olması

3 – Bulgaristan’ın 1 OCAK 2007 tarihinde Avrupa Birliği Üyesi olması ve Alınacak Diplomanın ( EUA ) Avrupa üniversiteler birliği diploması olması,

4-Bir lise mezunu olmaktansa veya üniversitede geleceği olmayan ve istemediğiniz bir bölümü okumaktansa, Ö.S.S Şartı Aranmadan Bulgaristan Üniversitelerinde istediğiniz bölümlerde okuma şansına sahip olunması,

BULGARİSTAN üniversitelerine YÖK Denklik vermektedir Her öğrencinin hayalinde üniversiteli olmak vardır. Üniversite mezunu olmak çok daha akılcı bir seçimdir Üniversiteli olmak her öğrencin hayalidir. Ve ihtiyacınız olan bir şeydir. Gerek Özel sektör’de gerekse Kamu sektöründe sizin bireysel becerileriniz ve aldığınız eğitimin kalitesi ile ilgilenecektir.

Page 44: YFA Genç Analiz-Haziran

5-Bulgaristan’da bir yıl eğitim almanın maliyetinin, her şey dâhil olmak üzere Türkiye’de alacak olduğunuz özel bir dershane eğitiminin masrafına eşit olması ,

6-Ülkemizde uygulanan Ö.S.S. üniversite giriş sistemini aşamayıp, lise mezunu olmak yerine, Tıp, Eczacılık, Diş hekimliği, Mimarlık, İnşaat Mühendisliği, Makine Mühendisliği, Bilgisayar Mühendisliği, Gemi İnşa Mühendisliği Fizik tedavi iyileştirme Vb.100lerce bölüm okuma fırsatının sunulması.

7- Bulgaristan’daki birçok üniversitenin, ülkemizdeki çoğu üniversiteden daha köklü bir geçmişe sahip olması, buna ek olarak, Bulgaristan’daki üniversitelerin bilimsel araştırma ve akademik üretim güçlerinin, ülkemizdeki üniversitelerin çok büyük bir bölümümün üstünde olması. Bulgaristan’daki üniversitelerin çoğunun, dünya sıralamasında Türkiye’deki birçok üniversitenin üstünde yer alması,

8-Bulgaristan’ın bilingual bir ülke olması nedeniyle eğitim alınırken ister istemez Bulgarca ve bunun yanında İngilizce dilinin öğrenilmesi

9-Bulgaristan’da eğitim alarak, birçok ülkeden gelen öğrencilerden oluşan çok uluslu bir ortamda yaşanması sınıftaki arkadaşlarınızın, farklı ülkelerde yarının profesyonel çalışanları ya da yöneticileri olacakları nedeniyle Bunun da geniş bir çevre edinme imkânı verecek olması ve gelecekte birçok farklı açılımlara sahip olunmasını sağlaması

10-Bulgaristan’da konaklama ve sosyal giderlerin, Türkiye ve diğer Avrupa ülkelerinin çok altında olması

11-Bulgaristan’da herhangi bir üniversitenin hazırlık bölümünü başarı ile tamamladıktan sonra, dilediğiniz üniversitenin dilediğiniz bölümüne kolayca kaydınızın yapılabilmesi Bulgaristan Anadolu Yurtdışı Eğitim Danışmanlığının diğer benzer yurtdışı eğitim danışmanlıkları arasından tercih edilme nedenleri nelerdir ?

Bulgaristan Anadolu Yurtdışı Eğitim Danışmanlığı olarak bulgaristanda üniversite eğitimi için öğrencinin evrak, kayıt işlemleri, tercüme hizmetleri, milli eğitim izinleri, vize ve oturum işlemleri, yurt veya eve yerleştirme, gelindiğinde okuldaki kayıt işlemleri, öğrenci dosyalarının hazırlanması, askerlik ertelemesi dosyası hazırlanması gibi resmi işlemler haricinde öğrencinin Bulgaristan’a geldiğinde hiç zorluk çekmemesi için tüm yardımlarda bulunulması, Tüm okullarda bulunan danışmanlarımız aracılığı ile okulda tüm

Page 45: YFA Genç Analiz-Haziran

yardımların verilmesi, öğrencilerimizin Bulgaristan’a gelmesine gerek olmadan tüm işlemlerin profesyonel kadromuz ile hazırlanması ve geldiklerinde hiç yabancılık çekmeden her işlemin hazır olması nedeni ile direk eğitimlerine yönelmeleri.velilere düzenli ve devamlı bilgi verilmesi. Öğrencilerimizin genel uyum sağlama,eğitim gibi sorunlarıyla takından ilgilenilmesi.

Bulgaristan ‘da herhangi bir üniversiteden alınan diplomanın Türkiye'de denkliği varmı'dır. ?

Bulgaristan Avrupa birliği üyesi olduğu için,orada herhangi bir üniversiteden alınan diplomanın Türkiye'de denkliği vardır.Mezun olduktan sonra denklik sınavı girme zorunluluğu yoktur.Ancak Yüksek öğretim kurumu ( Y.Ö.K. ) diplomanın yeterli olup olmadığını tespit etmek isterse seviye tespit sınavına girilmelidir. Sınav başarı ile geçilirse Türkiyede mesleğinizi icra edebileceksiniz. Denklik için detaylı bilgi YÖK'ü 0312 298 70 00 0312 298 70 00 arayarak okumak istediğiniz üniversitenin adını belirterek hakkında bilgi alabilirsiniz

Lisedeki bölümüm Sözel, eşit ağırlık, sayısal veya meslek lisesi hangi bölümlere başvuru yapabilirim?

Üniversitelerimizde herhangi bir liseden mezun olan öğrencilere alan ayrımı yapılmaksızın, Tıp, Eczacılık, Diş Hekimliği, Mimarlık, Hukuk, Mühendislik, Fizik Tedavi, Turizm, Spor ve diğer tüm bölümlere yerleştirme yapılır

Bulgaristan'daki üniversitelerden Türkiye'deki üniversitelere yatay geçiş yapabilirmiyim?

Bulgaristan'daki üniversitenin hazırlık ve birinci sınıfı bitirilir, üniversitede ders başarı oranının %60 geçilir ve öğrenci Seçme Sınavından (ÖSS'de) taban puan alınırsa ve Türkiye'deki bir üniversitede boş kontenjan bulunması halinde yatay geçiş yapılabilir.

Her üniversitenin kendine ait yurtları var mıdır? Yurtlarda öğrenci hangi imkanlardan faydalanabilir? Yurtlarla okul arasındaki mesafe nedir?

Her üniversitenin kendine ait yurdu vardır. Yüksek kalitede olmayan ancak ders çalışma imkanı ve öğrencilerin gereksinimlerini konusunda titiz davranılmaktadır. Öğrenci yurtlardaki her alandan faydalanma hakkına sahiptir. Yurtların okullarla arası 20 - 30 dakika civarındadır

Bulgaristan'da okuduğum süre esnasında Ailem bana nasıl para gönderebilir?

Page 46: YFA Genç Analiz-Haziran

Bulgaristan’a gitmeden önce Türkiye'deki herhangi bir bankadan TL hesabı açarak, üzerinde mastercard veya visa amblemi olan bankamatik kartınızdan Bulgaristan'da bulunan tüm banka atm'lerinden anında leva olarak para çekebilirsiniz.

Bulgaristan'da hayat şartları nasıldır? Aylık Toplam ne kadar masrafım gider?

Bulgaristan üniversiteleri ortalama Yurt ücretleri 130.TL'dir.Ev kiraları eşyalı ortalama : 500.TL'den 600.TL. ( semtine ve lüksüne göre değişebilir.) Bir öğrencinin Aylık ortalama giderleri 500.TL - 600TL'dir.

Bulgaristan'a nasıl gidilir? Ulaşım fiyatları ne kadardır?İstanbul'dan Otobüsle Plovdiv'e 6- 7 saat, Sofya’ya 8-9 saat Sürmektedir. Her gün İstanbul Esenler otogarından Bulgaristan’a 8 firma sefer düzenlemektedir. Otobüs Bilet Ücretleri :İstanbul'dan Plovdiv : 40.TL. İstanbul'dan Sofya : 45.TL.Türk öğrenciler Bulgaristan’daki hastanelerden faydalabilirlermi? SSK veya Bağkur sigortaları geçerli olacak mı?

SSK ve BAĞ-KUR Bulgaristan’da geçerli değil ancak Bulgaristan'da aylık ödeme ile Sağlık sigortasına baglanabilirler.

Öğrenciye verilen liçna kartının/oturma izninin süresi ne kadar olacak?

Bulgaristan makamları , öncelikle altı ay daha sonra bir yıllık oturum izni vermektedirler. Öğrenciliğinin devam ettiği her yıl için birer yıllık uzatma yapmaktadırlar. Altı aylık oturum : 250 TL. Bir Yıllık oturum : 500 TL

Page 47: YFA Genç Analiz-Haziran

AYŞE TUNA ÖZÇELİK &TANJU ÖZÇELİK BULGARİSTAN ANADOLU YURTDIŞI EĞİTİM DANIŞMANI KIBRIS ŞEHİTLERİ CAD.SİNESAF APT.NO:92/14(TANSAŞ KARŞISI) ALSANCAK-İZMİR TEL.:0-232-4213554 FAX:0-232-46 46 777 TURKCELL CEP: 0-530-6914353 ,0-535-8440581 0-532-5856468 AVEA CEP: 0-505-7687040, WEB : www.bulgaristan.info , www.bulgaristanegitim.org MSN : [email protected] Röportajı Hazırlayan: Anna Begovic

İMKANSIZ AŞKLARA… Şarkılar, şiirler, sözler…. Bazen şarkıları sırf müziği hoş diye dinleriz sözlerine dikkat etmeyiz bazen de içsel durumumuz öyledir ki sözleriyle bütünleşiriz. Bazı şiirler de öyledir, ya uyağı güzeldir uyumlu kelimeler seçilmiştir göze kulağa hoş gelir ya da bizi bizden alıp çok uzak yerlere götürüverir bir çift laf… Ben hep şarkıların, türkülerin hikayelerini merak etmişimdir. Hikayesini bildiğim şarkıları bir başka dinlerim o vakitten sonra. Nerde duysam bir şarkı hikayesi ya da görsem dikkat kesilirim. Çünkü o şarkıyı ben söylerken başka duygularla söylerim, Allah bilir yazan hangi duygularla yazmıştır. İşte amacım sadece Allah bilmesin bilen varsa öğrenip anlatalım da herkes bilsin.

Ben Türk Sanat Müziği dinlemeyi çok severim. Geçenlerde arabada babamla ‘’bir bahar akşamı’’ şarkısını dinlerken kimin söylediğini çıkaramadık, yenilerden biri söylüyordu, ses çok tanıdıktı ama aklımıza gelmedi. Ben de takıntılıyımdır öğrenmesem olmazdı, nette araştırayım dedim. Bir çok kişinin çok severek dinlediği, hüzünlü ve çok naif bir eserdir. Ben TSM dinlemem diyenlerinin bile çoğunun ezberindedir bu şarkı. Dilden dile yıllarca söylenmiştir. Fuat edip de zaten ülkemizin çok ünlü güftekarlarından biridir. O

Page 48: YFA Genç Analiz-Haziran

kadar değerli bir zattır ki kendisi, Karşıyaka’daki sokaklardan birine adı verilmiştir. Neyse, nette kurcalarken kurcalarken karşıma şarkının yazılış hikayesi çıktı. Okudum ve inanılmaz etkilendim. Sizlerle de paylaşmak istedim. Umarım beğenirsiniz.

Fuat Edip BAKSI

‘’Fuat Edip, 19-20 yaşlarında iken rüyasında çok güzel bir kız görür. O gördüğü kıza gönlünü kaptırır. Yıllarca o kızı bulma hayaliyle yanıp tutuşur. Hiç kimseyi gözü görmez olur. Yılların hızlı bir şekilde akmasıyla birlikte ailesi de ona baskı kurar ve Fuat Edip, çaresiz bir şekilde, rüyasında gördüğü kızı yüreğinden silemediği halde istemeye istemeye bir kızla evlendirilir.

Bir bahar akşamı Fuat Edip'in yolu, Acıbadem'deki Çamlıca Kız Lisesi'nin önünden geçer. Okul zili çalmış ve öğrenciler evlerine gitmek üzere dağılıyorlardır. Tam bu sırada Fuat Edip'in gözüne bir kız ilişir. Bu kız, yıllar önce rüyasında gördüğü kızdır. Şair, adeta donakalır, kendinden geçer. Onun bu halini fark eden öğrenci de mahcubiyetten boynunu eğer.

Fuat Edip, artık yaşlanmış haliyle kıza bakar kalır. Fakat artık her şey bitmiştir. Adeta beyninden vurulmuş bir halde yoluna devam ederken şu mısraları mırıldar:

"Bir bahar akşamı rastladım size Sevinçli bir telaş içindeydinizDerinden bakınca gözlerinizeNeden başınızı öne eğdiniz?

İçimde uyanan eski bir arzuDedi ki: yıllardır aradığın buŞimdi soruyorum büküp boynumuDaha önceleri nerelerdeydiniz?’’

Page 49: YFA Genç Analiz-Haziran

Güfte: Fuat Edip BaksıBeste Selahattin PınarMakam: Hicaz

Şeyda KAYA

BİR FİLM BİR KİTAP

Bir Efsanenin Beyaz Perdedeki Şovu '' Robin Hood'’

Page 50: YFA Genç Analiz-Haziran

Her jenerasyon tarafından bilinen; maceraperest ruhu ve adalet anlayışıyla milyonlarca insanın hayal gücünü ateşleyen, popüler mitolojinin efsanevi figürü “Robin Hood” rolünde bu kez Oscar ödüllü aktör Russell Crowe rol alıyor.

13. yüzyıl İngiltere’sinde Robin Hood ve arkadaşları, yaşadıkları köydeki yozlaşmanın karşısına dikilmiş; krala karşı isyana kalkışarak güçler dengesini sonsuza kadar değiştirmişlerdi. Kimilerince hırsız, kimilerince kahraman olarak nitelenen bu mütevazi adam, kendi halkının özgürlük sembolü oldu. Filmi izlemeden önce herkes gibi ben de zenginden alıp fakire verecek, hırsız mı kahraman mı, yahu neyin nesi bu adam diye öğreneceğim sanırsam diye düşünürken daha muhteşem bir senaryo ile Robin Hood'un nasıl doğduğunu izledim. Ki bu durumda filmin ikinci bölümünün de seyirci ile buluşacağını tahmin ediyorum.

Filmde okçuluk uzmanı olarak da tanınan Robin Hood’un yaşamından bir kesit izleyeceğiz. Robin Hood, daha önceleri sadece kendi güvenliğiyle ilgilenen, sonra Kral Richard’ın Fransızlara karşı kurduğu orduda hizmet eden usta bir okçunun hayatını konu alıyor. Richard’ın ölmesi üzerine Robin, görevini kötüye kullanan despot bir şeriften olduğu kadar, ağır vergilerden de muzdarip olan Nottingham şehrine gider ve orada, ormandan gelen bu kahramanın kimliği ve niyeti konusunda şüphe duyan, cesur dul Leydi Marion’a âşık olur. Leydi Marion’ın kalbini kazanmak ve köyü kurtarmak isteyen Robin, ölümcül savaş yetenekleri, sadece yaşama karşı duydukları iştahla eşit olan bir çete kurar.Ülkelerinin onlarca yıldır süren savaşlar neticesinde zayıflaması, yeni kralın etkisiz yönetimi sonucu güçsüz düşmesi ve iç isyanlarla dışarıdan gelen tehditlere karşı savunmasız olması nedeniyle, Robin ve adamları daha büyük maceralara atılırlar. Bu alışılmadık kahraman ve yandaşları, ülkelerini kanlı bir iç savaşın içine düşmekten kurtarmak ve bir kez daha İngiltere’ye şan ve şeref getirmek üzere yola koyulur.

Filmde en dikkat çeken ise; İtalya ve İngiltere arasındaki kanlı savaşların, sömürgelerin, ölümlerin, ihanetlerin sonunda 1. Dünya Savaşı ve devamında nasıl itilaf kurdukları, birbirlerinin ekmeğine yağ sürdükleriydi. Robin'in Müslümanlarla ilgili cümlesi çok vurucuydu '' Biz Müslümanları öldürürken o kadının bakışında öfke yoktu, yalvarma yoktu, nefret yoktu, acıma vardı, o zaman tanrımızı kaybetmiştik!''

Page 51: YFA Genç Analiz-Haziran

Filmin sinemada izlenmesi en iyisidir. Gerek olayların içine girmek ve gerek efekt bakımından, ancak reklamlar da dahil olmak üzere yaklaşık 3 saati gözden çıkarmanız gerekiyor. Ancak inanın ki zaman zaman uzatıyorlar deseniz bile, keyif almadığınız bir dakika bile yok.

Bir Dipnot vermekte yarar görüyorum; 1992 yılındaki Kevin Costner'ın oynadığı Robin Hood filmiyle kıyaslarsanız keyif alamazsınız.

İyi Seyirler Dilerim. Yiğit Akkoca [email protected]

HAYATA DAİR

Adam FAWER’ın olasılıksız adlı kitabı gerçekten çok etkileyici ve hayata dair birçok şey barındırmakta. Okurken sayfaların nasıl akıp geçtiğini anlamadım. Kitabın içinde kayboldum sanki. Beynim adeta sonsuz bir boşluktaymış hissine kapılıp hayatla ilgili binlerce soruyu cevaplandırmaya çalışıyordu. Kitabın ana konusu; yaşadığımız her şeyin aslında birtakım olasılıklar sonunda doğduğu

Page 52: YFA Genç Analiz-Haziran

ve seçimlerimizin sonucunda şekillenen hayatımızı kendi kararlarımız kadar temelde başkalarının kararlarının da etkilediğiydi. Özetle zaman diye bir şeyin olmadığından, bunun sadece bir boyut olup yaşayacağımız şeylerin mükemmel bir şekilde önceden akıl almaz bir güç tarafından tasarlanmış olduğuydu. Örneğin birazdan mola verip çay içme olasılığım %60 çünkü çayım geldi. Ve sonunda çay içip geldim ama bunu yapmayıp yazıma hızlı bir şekilde devam da edebilirdim. Bu sadece bir olasılık ama biraz daha derine inersek bu olasılığın gerçekleşme ihtimali gerçekleşmeme ihtimalinden daha yüksek sonuçta buna karar veren beynimin kararı bile aslında bana ait değil. İşte bu noktada da işin içine bilim giriyor. Beynimin neye karar vereceği önceden tasarlanmış, biz sadece karar verilmesi gereken şeylere karar veriyoruz. Bazı insanlar bunu kader olarak adlandırmaktadırlar. Kitapta ayrıca çok şaşırtıcı örnekler de yer almaktaydı. Mesela bütün olasılıkları hesaplarsak kumarda kaybetme olasılığımızı minimum seviyeye indirebiliriz. İnsan beynini kullanarak ve gerçekten isteyerek her şeyi yapabilir ama bu bile önceden mükemmel bir şekilde tasarlanmıştır. Kısacası kendi hayatımız başkalarının hayatlarıyla can bulmakta ve yaşanılacak olan bir şekilde yaşanılmaktadır. Bir milyon olasılık varsa bunun içinden hangisinin gerçekleşeceği önceden bilinmektedir. Olasılıksız gerçekten okunmaya değer bir kitap.

Page 53: YFA Genç Analiz-Haziran

Şimdi de gelelim sanata ve sanatçılara. İspanyol ressam Salvador Dali’den biraz bahsetmek istiyorum. Dali yaşadığı süre boyunca üretmiş ve yaratıcılığın sınırlarını zorlayan eserlerini sürrealizm içinde geniş bir yelpazede sunmuştur. Somutu soyutla anlatmaya çalışmıştır bu nedenle eserlerinin hepsi çok derin, içinde birçok gizli temaya yer veren ve anlamak için yorumlama kabiliyetini de gerektiren eserlerdir. Beni bu kadar çok etkilemesinin nedenlerinden biri sınırlarının olmaması ve hayatı çok farklı bir açıdan görmesidir. Ayrıca ilginç bir hikayesi de vardır. Dali daha ünlü bir ressam olmadan önce kaldığı pansiyon odasının duvarlarını resimlerle doldurmuştur. Şizofren olduğundan dolayı kafasındaki binlerce imgeyi sabırsızlıkla dışa vurmak için bu yolu seçmiştir. Ancak pansiyon sahibi çok sinirlenip duvarları boyayarak bu resimleri yok etmiştir. Belki de silmeseydi şu an pansiyon sahibi ciddi anlamda yüklü bir mirasa konmuş olabilirdi. Sanat gerçekten hayatı anlamlı ve çok farklı kılan en büyük şey dünya üzerindeki. Şimdiye kadar gelip geçen bütün sanatçıların bize anlatmak istediği o kadar çok şey var ki. Barışa, dostluğa, kardeşliğe, her şeye rağmen kendin olmaya ve hayata dair…

İDİL ÖZMAÇİN

www.youngfutureacademy.tr.gg

Page 54: YFA Genç Analiz-Haziran

YFA EKİBİNE SORDUK

''Chp ve yeni genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?’’

Halkçı Kemal (Gandi) yani Recep Bey'i bitirecek adam olarak gördüğüm şahsiyet. Etro gömlek giyip kendi paramla aldım çocuğuma gemicik almadım diyen şahsiyet. Chp'nin kemikleşmiş yapısını değiştirmiş kadrosunda profesör de müftü de bulunduran beyefendi. Çok istiyorum ki iktidara gelsin ama iktidara gelince Recep Bey gibi dönmesin halkına ‘ananı da al git’ demesin ve dünyanın en zengin başbakanları arasında yer almasın. Türk Halkı ve Cumhuriyet Halk Partisi için umutlu ve manidar (bkz. kaset olayı) atılmış bir adım.Sinan Sönmez

CHP'nin üzerindeki ölü toprağını atmasının vakti gelmişti. Kılıçdaroğlu ile şimdi yeni bir CHP dönemi başlıyor. Hepimizin temennisi yeni, daha aktif ve daha doğru politiklar yüreten bir CHP görmek meydanlarda. Bu değişimin sonuçlarını zaman gösterecek. Milletimiz için hayırlsı olsun.

YASEMİN ALP

Kılıçdaroğlu geçtiğimiz seçim döneminde halkın sevgisini kazanmayı başardı evet , kazandığı sevgi de eminim ki CHP'nin oy oranında olumlu bir etki yaratacak ve Türkiye üzerindeki AKP tekeli son bulacak... Ancak halkın sevgisini kazanmakla ne kadar olur , sadece halkın sevgisini kazanmak yeter mi orası da tartışılır . Kılıçdaroğlu'nun ortaya çıkarıp bir şekilde yüzlerine vurduğu her açıktan yakasını sıyırıp gündemi ve halkın dikkatini başka yönlere çekmeyi başaran AKP hükümetiyle- ki bu AKP'nin en büyük taktiği ve en başarılı olduğu konulardan biri-Kılıçdaroğlu ne kadar başa çıkabilecek orasını da sanırım bize zaman gösterecek ...

TÜRKAN BİRCAN

Page 55: YFA Genç Analiz-Haziran

Kılıçdaroğlu yıllardır özlenen politikanın dürüst yüzü gibi görünse de bence liderlikten uzak bir görüntüsü var. Sanki fazlaca pasif ve kendine güvensiz gibi.. Otoriter bir duruşu yok. Çantanızda tasıdığınız belgeler sizi iktidar yapmaz... Ayrıca Önder Sav’ın gölgesinde gibi ....

Burçin Toksöz

Bence Kılıçdaroğlu ‘Sakin Güç’ yakıştırmasını fazşlasıyla hakediyor. Busakin ve kendine güvenen tutumu onun rakiplerinin aslında tepesini attırmak için avantajı. Ama gene de çok cabuk yükselmesi de dezavantajıolabilir. Kemal bey'in( :p) ilerdeki kaderini de belirleycek olan şey bu iki durumdan hangisinin daha ağır basacağı..

Hamdi Ayar

Ben daha net konuşmak istiyorum, Kemal Kılıçdaroğlu Karaoğlan gibi dürüst ve sakin ama rahmetli Ecevitten avantajı yenilenen dünyaya yeni politikaları ile ayak uydurabilecek potansiyele sahip. llk seçimlerde en kötü ihtimal koalisyon hükümeti bekliyorum. Kemal Bey listesini oluştururken çok dengeli hazırladı. Kadro güçlü, önünde büyük bir fırsat var artık. Tek sınavı Liderlik,zor durumlarda verebileceği kararlar Chp'nin de kaderini oluşturacak, Sayın Deniz Baykal'ın engin bilgisinden de yararlanacağına inanıyorum. Bana göre Chp devri yavaştan başlıyor.

Yiğit Akkoca

Hiç olmadı değişim olmuştur iyi olmuştur ... İnşallah hayırlısı olmuştur :) Bekleyilip görülsün şimdiden ne söylesek boş ...

Melike Güneş

Page 56: YFA Genç Analiz-Haziran

CHP için ve ülkede yarattığı rüzgar sayesinde tüm ülke için hayırlı bir gelişme olduğuna inanıyorum. Aslında bir şeyler söylemek için çok erken; evet Kılıçdaroğlu inanılmaz dürüst, sempatik ve halkın yanında ama aynı zamanda lider karizmasından son derece uzakta bir isim. Bakalım seçimlerde ne olacak? Gerçi Baykal’a oranla daha fazla oy alacağı su götürmez bir gerçek ama yine de insanların çok fazla hayal kurmamsını tavsiye ederim… Kılıçdaroğlu’na dürüstçe ilerlediği yolda başarılar dilemekten başka bir şey gelmez şimdilik ellerimizden… Umarım ki diğer partilerde de böyle güzel gelişmeler yaşanır ve koltuklardaki dinazorlardan kurtuluruz.

Şeyda Kaya

Ben Baykalın antipatik kişiliği yüzünden ( ya da direk baykalın kendisi yüzünden) CHP'ye oy vermeyen seçmenin bir kısmının K.Kılıçdaroğlunun başa geçmesiyle birlikte CHP ye döneceğine inanıyorum. Ama Kılıçdaroğlu birinci adam olmaya alışık değil bu çok bariz.. Konuşmalarında da usulden olduğu için bağırıyor. Halk onun elinde dosya, AKP kurmaylarını istifa ettiren görüntüsünü imajını sevdi. Kürsüden iktidara yüklenmesi normal ama tarzının zorlama olduğu çok belli. Ben bunu ilk günlerin heyecanına veriyorum. Bildiğim kadarıyla daha önce SSK da yöneticilik yapmış, bürokrasiye ve devlet işleyişine yabancı olmayan biri. Eskiden emrinde çalışan tüm memurlar da en başta dürüst kişiliğinden ve işine bağlılığından bahsediyorlar. Bunlar tabi ki önemli özellikler. Özellikle Türkiye'de bu tarz siyasetçilere ihtiyaç var. Erdal İnönü öldüğünden beri resmen sakin konuşan ve gülümseyen siyasetçi göremez olduk. Tabir-i Caizse eğer bu ilk 'gaz' ı iyi atlatırlarsa ve seçim sürecine kadar 'doğru noktalara' temas ederslerse uzun vadede hem CHP'nin hem de K. Kılıçdaroğlu’nun önünü açık görüyorum.

Barhan Kaynak

Page 57: YFA Genç Analiz-Haziran

'' MALTA BİZİM İŞİMİZ''

CENSU YURTDIŞI EĞİTİM VE TATİL DANIŞMANLIĞI

***CENSU YURTDIŞI EĞİTİM DANIŞMANLIĞI KURULDUĞU YILDAN BU YANA YURTDIŞI EĞİTİM DANIŞMANLIĞINI TÜRKİYE’DE BAŞARI VE TİTİZLİKLE SÜRDÜRMEKTEDİR. CENSU YURTDIŞI EĞİTİM DANIŞMANIĞI’NIN KALİTE ANLAYIŞI YERİNDE HİZMET POLİTİKASIDIR. MALTA MERKEZ OFİSİMİZ SLIEMA’DA 1999 YILINDAN BU YANA MALTA DA EĞİTİME VE TATİLE GİDEN ÖĞRENCİLERİNE BİREBİR YERİNDE HİZMET VERMEKTEDİR.

Page 58: YFA Genç Analiz-Haziran

CENSU FİYATLARINA DÂHİL OLAN TAAHHÜTLERİMİZ

APARTMAN VE OKULUN YURT STANDART KONAKLAMALARDA MUTFAK VE MUTFAK MALZEMELERİ İNGİLİZCE SEVİYE TESPİT SINAVI ÜCRETSİZ SPOR SALONU UYELIĞİ ÖĞRENCİ KARTI KURS KAYIT ÜCRETİ KURS KİTAPLARI VE EĞİTİM MATERYALLERİ EĞİTİMİN SONUNDA KURS SERTİFİKASI HAFTADA 1 KEZ KONAKLAMA TEMİZLİĞİ + ÇARŞAF VE HAVLULARIN DEĞİŞİMİ

CENSU TÜRKİYE OFİSLERİ TARAFINDAN SUNULAN REHBERLİK HİZMETLERİ

MALTA’DA YAŞAMIŞ VE TÜM OKULLARI GEZME İMKANI BULMUŞ EĞİTİM DANIŞMANLARINDAN MALTA HAKKINDA DETAYLI BİLGİ AKTARIMI MALTA VİZE BAŞVURUSU VE İŞLEMLERİNİN TAKİBİ SAĞLIK SİGORTALARININ YAPILMASI (30,000 EURO TEMİNATLI) İSTANBUL- MALTA YOLCULUĞUNDA, MALTA HAVALİMANINDA MALTA VİZE POLİSİNE SUNULACAK FORMLARIN HAZIRLANMASI VE İMZAYA SUNULMASI ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİSİ İSENİZ HARÇSIZ PASAPORT VE YURTDIŞI ÇIKIŞ HARCINDAN MUAFİYET BELGESİNİN VERİLMESİ KAYIT OLAN TÜM ÖĞRENCİLERİMİZE TOEFL & KPDS TEST TEKNİKLERİ VE SINAVA HAZIRLIK ADLI KİTAPLARIN VERİLMESİ

ORYANTASYON MALTA HAVALİMANINDA ÖĞRENCİLERİMİZİN TÜRKÇE OLARAK KARŞILANMASI MALTA HAVALİMANINDA KARŞILAMA VE UĞURLAMANIN YAPILMASI MALTA CEP TELEFON HATTININ (VODAFONE) MALTA HAVALİMANINDA SİZLERE SUNULMASI VE HATTINIZIN TELEFONUNUZA TAKILARAK AKTİF EDİLMESİ YANINIZDA GETİRECEĞİNİZ ELEKTRİKLİ EŞYALARI (DİZÜSTÜ BİLGİSAYAR, TELEFON ŞARJLARI VS…) RAHATLIKLA KULLANABİLMENİZ İÇİN MALTA’DA KULLANILMAKTA OLAN İNGİLİZ ELEKTRİK PRİZ/FİŞ SİSTEMİNE UYUM SAĞLAYACAK ADAPTÖRÜN SİZLERE SUNULMASI. HAVALİMANINDAN SEÇMİŞ OLDUĞUNUZ KONAKLAMA YERİNE TRANSFERİNİZİN VE KONAKLAMAYA GİRİŞİNİZİN YAPILMASI KONAKLAMA YERİNİZDEN SEÇMİŞ OLDUĞUNUZ OKUL VE MALTA’DA SİZE GEREKLİ OLABİLECEK (MARKETLER, UYGUN TELEFON GÖRÜŞMESİ, RESTURANTLAR VS. ) YERLERİN GÖSTERİLMESİ MALTA’DAKİ İLK GÜNÜNÜZDE MALTA-TURKEY.COM HOŞGELDİN YEMEĞİNİN VERİLMESİ 7 GÜN 24 SAAT BOYUNCA ÜCRETSİZ ACİL YÂRDİM HATTI (ACİL DURUMLARDA SİZLERE GEREKEN BİLGİLERİN VERİLMESİ VE DESTEK/ULAŞIM, GEREKLİ ACİL DURUMDA TRANSFERLERİ ÜCRETSİZDİR MALTA ADASINDA HERHANGİ BİR SAĞLIK SORUNU YAŞANMASI DURUMUNDA FİRMA DOKTORUNUN; BULUNMUŞ OLDUĞUNUZ AİLE, YURT VEYA APARTMANA YÖNLENDİRILEREK SİZLERİN EN KISA SÜREDE MUAYENE OLMANIZIN SAĞLANMASI. DOKTORUN VERECEĞİ RAPORA GÖRE, İLAÇ TEDAVİSİNE DAYALI İYİLEŞME İSE İLAÇLARIN ALIMI, EĞER DAHA CİDDİ BİR PROBLEMSE HASTANEYE NAKLİNİZIN GERÇEKLEŞTİRILMESİ

Page 59: YFA Genç Analiz-Haziran

CENSU YURTDIŞI EĞİTİM MALTA DİL OKULLARI

EC MALTA DİL OKULU SPRACHCAFFE MALTA DİL OKULU CLUBCLASS DİL OKULU LINGUATIME MALTA DİL OKULU NSTS MALTA DİL OKULU CHAMBER COLLEGE MALTA DİL OKULU ESE MALTA DİL OKULU IELTS MALTA DİL OKULUDaha fazla bilgi için:http://www.censu.net

Kıbrıs Şehitleri Cad. Sinesaf Apt. No:92/14 (TANSAŞ KARŞIŞI) ALSANCAK /İZMİR TEL:0 2324213554 FAX:0 232 4646777