genÇ kalem

8
TELEVİZYON BEYNİMİZİ NASIL ETKİLİYOR? Sevgili Arkadaşlar, Dünya’da milli geliri en yüksek olan gelişmiş ülkelerden biri İsveç’r. Bu ülke aynı zamanda dünyanın en az TV seyreden ülkesidir. İkinci olarak, Dünyanın yeni süper gücü olmaya aday ülke Çin’dir. Bu ülke de de TV çok az seyredilmektedir (Ortalama 2.5 saat). Bunun haricindeki ülkelerde TV izlenme oranları birbirine yakındır. Kısacası, çalışan, üreten, gelişen, büyüyen, güçlenen ülkeler televizyonu az seyrediyor, başarılı olmak için çok gayret ediyor. Peki bu neden böyle? Cevabını Prof. Fischer veriyor. “Düşünmeye devam ekçe beyni- nizin düşünme kapasitesi gelişecekr. Çünkü beyin kullanıldıkça gelişir; kullanılmadığında en hızlı körelen organ, insan beynidir. Alman beyin Antrenman Kurumu başkanı Prof. Fischer, televizyon seyret- me örneğini vererek şöyle demektedir: “İki saat televizyon seyretmek sureyle beynin uyarımdan yoksun bırakılmasının beyinde oluşturduğu tembelliği gidermek için bir haſta zihin egzersizi yapmak gerekir.”İki saat kullanılmayan beyin böylesine köreliyorsa, yıllardır kullanılmayan beynin ne hale geleceğini varın siz düşünün. Beynimizi akfleşrmenin en önemli egzersizlerinden birisi kitap okumakr. Bizler maalesef kitaba bütçe ayıran bir millet değiliz. Halbuki nice gereksiz harcamalarımız oluyor. Kitaplar, bizden sonraki nesil için en güzel hediyedir, mirasr. Norveçliler kitap için kişi başına yılda 137 dolar ayırırken, Almanlar 122 dolar, İsveçli, Avustralyalı ve Belçikalılar 100 dolar, ABD’liler 95 dolar harcıyor. Bir Türk ise yılda kitap için yalnızca 0,45 dolar ayırmaktadır. Dünya ortalamasının 1,3 dolar olduğunu göz önüne ger- irsek, durumun ne kadar içler acısı olduğunu daha iyi kavrayabiliriz. Okumak için paramızı ayırmadığımız gibi, zamanımızı da pek okuyarak geçirmeyiz. Bunu da rakamlarla ifade etmeye çalışalım. Bir Japon yılda 25, İsveçli 10, Fransız 7 kitap okurken Türkiye’de 6 kişi ancak yılda bir kitap okuyabiliyor. Yani kişi başına yılda 1/6 kitap düşüyor. Aradaki farkı ‘‘ uçurum’’ olarak tanımlamak yanlış olmasa gerek. Editör Tİ, ŞAMPİYON “7-A” FUTBOL TURNUVASI BİTTİ, ŞAMPİYON “7-A” Okulumuz sosyal etkinlik kulüplerinden “Yayın ve İletişim Kulübünün” düzenlediği sınıflar arası futbol turnuvası geçtiğimiz Pazartesi 8-A ve 7-A sınıfları arasında oynanan maçla başladı. 7-A sınıfının 4 golüne karşılık tek gol bulan 8-A sınıfı turnuvadan elendi. 6-A ve 5-A sınıfları arasındaki maç ise 6-A sınıfının 4-1 lik galibiyeti ile bitti. 6-A ve 7-A sınıfları arasında oynanan final maçı 7-A sınıfının galibiyeti ile sonuçlandı. “7-A SINIFINI KUTLUYORUZ.” YAYIN VE İLETİŞİM KULÜBÜ HEPİNİZİN 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLU OLSUN BİLİM GÖZLEM YAPMAKLA BAŞLAR. İnsanın en ilginç özelliklerinden biri merak duy- gusudur. Merak, soru sormayı, araştırma yapmayı sağlar. Bir şeyi merak ettikten sonra, çoğunlukla o konuda gözlem yapmaya başlarız. Gözlemlerimiz yeterince biriktikten sonra araştırmalarımızı daha da ilerletebiliriz. Bilim insanları, araştırmalarına gözlem yaparak başlarlar. Elbette gözlem yapmak yalnızca bilim insanlarının yaptığı bir iş değildir. Düşünen, merak eden, sorgulayan her insan gözlem yapabilir.Gözlemleri saklamak için iki temel malzeme gerekir: gözlem defteri ve kalem. Aklınıza gelen, merak ettiğiniz her şeyi inceleyip gözlemleyebilirsiniz. Çöp tenekesini karıştıran kedileri, gökyüzündeki yıldızları, deniz kıyısındaki kabukları, balıkları, ağaçları, evinizdeki böcekleri, sokaktan geçen arabaları… Duyularımız İşbaşında Gözlem yaparken, gerçekte duyularımızı kullanıyoruz. Duyularımız, çevremizde olan biteni anlamamıza yardım eder. Gözlerimizle görür, Bir devletin nasıl yönetileceğini belirleyen, kişi hak ve özgürlüklerini düzenleyen yasalar bütününe anayasa denir. Anayasal bir yönetim yasama, yürütme ve yargı organlarında oluşur. Türkiye’nin ve öteki ülkelerin çoğunun yazılı bir anayasası vardır. Ama bazı ülke- lerin anayasası yazılı hale getirilmemiştir. Örneğin İngiltere’nin yazılı bir anayasası yoktur. Bu ülkede devle- tin yönetim biçimi yüzlerce yıllık yasalara ve gelenek- lere göre belirlenir. Türkiye’de ilk anayasa 1876’da Osmanlı döneminde yürürlüğe girdi. Bu anayasaya Teşkilat-ı Esasiye Kanunu denmişti. Kurtuluş Savaşı sırasında Ocak 1921’de egemenliğin milletin olduğunu belirten yeni bir anaya- sa kabul edildi. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra, Nisan 1924’te daha kapsamlı bir anayasa yürürlüğe kondu. Bunu 1961 ve 1982 anayasaları izledi. Birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de yürütme, yasama ve yargı organlarının güçleri ve ilişkileri anayasada belirlenmiştir. devamı S. 2 ‘de ANAYASA NEDİR? Sayı 2, Yıl 1 ortaköy ilköğretim okulu “yayın ve iletişim kulübü” tarafından çıkarılmaktadır

Upload: emre-kilicer

Post on 24-Mar-2016

239 views

Category:

Documents


5 download

DESCRIPTION

Ortaköy İlköğretim Okulu Gazetesi

TRANSCRIPT

Page 1: GENÇ KALEM

TELEVİZYON BEYNİMİZİ NASIL ETKİLİYOR?

Sevgili Arkadaşlar,

Dünya’da milli geliri en yüksek olan gelişmiş ülkelerden biri İsveç’tir. Bu ülke aynı zamanda dünyanın en az TV seyreden ülkesidir. İkinci olarak, Dünyanın yeni süper gücü olmaya aday ülke Çin’dir. Bu ülke de de TV çok az seyredilmektedir (Ortalama 2.5 saat). Bunun haricindeki ülkelerde TV izlenme oranları birbirine yakındır. Kısacası, çalışan, üreten, gelişen, büyüyen, güçlenen ülkeler televizyonu az seyrediyor, başarılı olmak için çok gayret ediyor. Peki bu neden böyle? Cevabını Prof. Fischer veriyor. “Düşünmeye devam ettikçe beyni-nizin düşünme kapasitesi gelişecektir. Çünkü beyin kullanıldıkça gelişir; kullanılmadığında en hızlı körelen organ, insan beynidir. Alman beyin Antrenman Kurumu başkanı Prof. Fischer, televizyon seyret-me örneğini vererek şöyle demektedir: “İki saat televizyon seyretmek suretiyle beynin uyarımdan yoksun bırakılmasının beyinde oluşturduğu tembelliği gidermek için bir hafta zihin egzersizi yapmak gerekir.”İki saat kullanılmayan beyin böylesine köreliyorsa, yıllardır kullanılmayan beynin ne hale geleceğini varın siz düşünün. Beynimizi aktifleştirmenin en önemli egzersizlerinden birisi kitap okumaktır. Bizler maalesef kitaba bütçe ayıran bir millet değiliz. Halbuki nice gereksiz

harcamalarımız oluyor. Kitaplar, bizden sonraki nesil için en güzel hediyedir, mirastır. Norveçliler kitap için kişi başına yılda 137 dolar ayırırken, Almanlar 122 dolar,

İsveçli, Avustralyalı ve Belçikalılar 100 dolar, ABD’liler 95 dolar harcıyor. Bir Türk ise yılda kitap için yalnızca 0,45 dolar ayırmaktadır. Dünya ortalamasının 1,3 dolar olduğunu göz önüne getir-irsek, durumun ne kadar içler acısı olduğunu daha iyi kavrayabiliriz. Okumak için paramızı ayırmadığımız gibi, zamanımızı da pek okuyarak geçirmeyiz. Bunu da rakamlarla ifade etmeye çalışalım. Bir Japon yılda 25, İsveçli 10, Fransız 7 kitap okurken Türkiye’de 6 kişi ancak yılda bir kitap okuyabiliyor. Yani kişi başına yılda 1/6 kitap düşüyor. Aradaki farkı ‘‘ uçurum’’ olarak tanımlamak yanlış olmasa gerek.

Editör

FUTBOL TURNUVASI BİTTİ, ŞAMPİYON “7-A”FUTBOL TURNUVASI BİTTİ, ŞAMPİYON “7-A”FUTBOL TURNUVASI BİTTİ, ŞAMPİYON “7-A”FUTBOL TURNUVASI BİTTİ, ŞAMPİYON “7-A”FUTBOL TURNUVASI BİTTİ, ŞAMPİYON “7-A”FUTBOL TURNUVASI BİTTİ, ŞAMPİYON “7-A”FUTBOL TURNUVASI BİTTİ, ŞAMPİYON “7-A”FUTBOL TURNUVASI BİTTİ, ŞAMPİYON “7-A”

Okulumuz sosyal etkinlik kulüplerinden “Yayın ve İletişim Kulübünün” düzenlediği sınıflar arası futbol turnuvası geçtiğimiz Pazartesi 8-A ve 7-A sınıfları arasında oynanan maçla başladı. 7-A sınıfının 4 golüne karşılık tek gol bulan 8-A sınıfı turnuvadan elendi. 6-A ve 5-A sınıfları arasındaki maç ise 6-A sınıfının 4-1 lik galibiyeti ile bitti. 6-A ve 7-A sınıfları arasında oynanan final maçı 7-A sınıfının galibiyeti ile sonuçlandı.

“7-A SINIFINI KUTLUYORUZ.”YA

YIN

VE

İLE

TİŞ

İM K

ULÜ

HEPİNİZİN 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI

KUTLU OLSUN

BİLİM GÖZLEM YAPMAKLA BAŞLAR.İnsanın en ilginç özelliklerinden biri merak duy-gusudur. Merak, soru sormayı, araştırma yapmayı sağlar. Bir şeyi merak ettikten sonra, çoğunlukla o konuda gözlem yapmaya başlarız. Gözlemlerimiz yeterince biriktikten sonra araştırmalarımızı daha da ilerletebiliriz. Bilim insanları, araştırmalarına gözlem yaparak başlarlar. Elbette gözlem yapmak yalnızca bilim insanlarının yaptığı bir iş değildir. Düşünen, merak eden, sorgulayan her insan gözlem yapabilir.Gözlemleri saklamak için iki temel malzeme gerekir: gözlem defteri ve kalem. Aklınıza gelen, merak ettiğiniz her şeyi inceleyip gözlemleyebilirsiniz. Çöp tenekesini karıştıran kedileri, gökyüzündeki yıldızları, deniz kıyısındaki kabukları, balıkları, ağaçları, evinizdeki böcekleri, sokaktan geçen arabaları…

Duyularımız İşbaşında

Gözlem yaparken, gerçekte duyularımızı kullanıyoruz. Duyularımız, çevremizde olan biteni anlamamıza yardım eder. Gözlerimizle görür,

Bir devletin nasıl yönetileceğini belirleyen, kişi hak ve özgürlüklerini düzenleyen yasalar bütününe anayasa denir. Anayasal bir yönetim yasama, yürütme ve yargı organlarında oluşur. Türkiye’nin ve öteki ülkelerin çoğunun yazılı bir anayasası vardır. Ama bazı ülke-lerin anayasası yazılı hale getirilmemiştir. Örneğin İngiltere’nin yazılı bir anayasası yoktur. Bu ülkede devle-tin yönetim biçimi yüzlerce yıllık yasalara ve gelenek-lere göre belirlenir.

Türkiye’de ilk anayasa 1876’da Osmanlı döneminde yürürlüğe girdi. Bu anayasaya Teşkilat-ı Esasiye Kanunu denmişti. Kurtuluş Savaşı sırasında Ocak 1921’de egemenliğin milletin olduğunu belirten yeni bir anaya-sa kabul edildi. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra, Nisan 1924’te daha kapsamlı bir anayasa yürürlüğe kondu. Bunu 1961 ve 1982 anayasaları izledi. Birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de yürütme, yasama ve yargı organlarının güçleri ve ilişkileri anayasada belirlenmiştir.

devamı S. 2 ‘de

ANAYASA NEDİR?

HEPİNİZİN 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI

KUTLU OLSUN

kAlemkAlemkAlemkAlemkAlemkAlemkAlemkAlemkAlemSayı 2, Yıl 1

kAlemkAlemkAlemkAlemkAlemkAlemgEnçgEnçgEnçgEnçgEnçgEnçortaköy ilköğretim okulu “yayın ve iletişim kulübü” tarafından çıkarılmaktadır

Page 2: GENÇ KALEM

Amerika’nın doğu kıyılarında oturan Kızılderililer, "Wigwom" adını verdikleri evler yaparlardı. Bu evler, düz kısmı yere gelen yarım şeftalilere benzerdi. Üstleri ağaç kabukları ve sazlarla kaplanmıştı. Bunlar Kızılderililerin ormanlarda veya ırmaklarda bulabildikleri malzemelerdi. Göç ettikleri zaman eski wigwomlarını bırakıyorlar ve gittikleri yerlerde yenilerini kuruyorlardı.

Geniş alanlarda yaşayan Kızılderililerin evlerine "tepee" denilirdi. Bu evler sırıklardan ve hayvan de-rilerinden yapılırdı. Bunlar, göçler sırasında sökülür ve gidilen yerlerde yeniden kurulabilirdi.

Güney batıdaki Pueblo-kızılderilileri çamur ve üst üste konulan taşlarla yaparlardı evlerini. Bir pueblo köyü pek çok odası olan büyük bir eve benzerdi.

Navajo-kızılderilileri altı köşeli, ağaç kütükleri ve çamurdan yapılan evlerde otururlardı. Sıcak Florida bölgesinde yaşayanlarsa, duvarsız ev yaparlardı. Bölgeleri bataklık olduğu için, evlerini kazıkların üzerine oturturlardı. Kuzey-batılı kızılderilerin evleriyse büyük ağaçlardan elde edilen geniş tahtalarla yapılırdı.

BİLGİ DAĞARCIĞI - KIZILDERİLİLER

“ÖN YARGILARI PARÇALAMAK ATOMU PARÇALAMAKTAN DAHA ZORDUR!”

Gazeteci, günlük haberleri rapor eden ve toplayan kişidir. Gazeteci, bir gazete, televizyon yada radyo istasyonu için çalışır. Bir gazetecinin işi dünyada neler olduğunu bize haber vermektir ve biz böylece sürekli bilgili kalarak, günlük yaşantımız ve işlerimiz hakkında karar veririz.

Gazeteciler bizi bilgilendirmek için dışarı çıkıp haber araştırırlar. Bununla birlikte, haber programlarındaki

kişiler yada gazeteler için yazı yazanların hepsi gazeteci değildir.

Kendi görüşlerini yazanlar gazeteci değillerdir. Onlar köşe yazarlarıdır. Onlar ne olduğunu değil, düşüncelerini yazarlar. Bize düşüncelerini söylerler, gerçek bilgileri anlatmazlar.

Televizyonda ve radyoda haberleri okuyanlar genellikle gazeteci değillerdir. Haber bildirmezler, gazetecilerin bildirdikleri haberleri okurlar.

-Bir elektrik ampulü, harcadığı enerjinin yalnız onda biri oranında ışık verir. Geri kalan enerji, ısıya dönüşerek ziyan olmaktadır.

-Bir yıl süreyle, her gün İçin yarım günlüğüne, 100 mumluk bir ampulün açık bırakıldığını varsayalım. Bu ampul, yaklaşık 200 kilo kömürün üreteceği enerjiye eşit elektrik yakar.

-”Kompakt-floresan” denilen ve normal bir ampulün tükettiği enerjinin 1/4’ünü kullanan, aynı zamanda da 10 kat daha dayanıklı olan bir ampul türü vardır. Odanıza bunlardan birini koymak iyi fikir değil mi?

Siz Ne Yapabilirsiniz?

-Kullanmadığınız zamanlarda, ışıklan muhakkak söndürün. Bir odadan çıkarken, eğer geride sizden başkası yoksa, elektrik düğmesini çevirip ışığı kapatın.

-Gün ışığı kullanın - hem bedava, hem de çevreyi kirletmez! Gündüz vakti kitap okurken, pencere kenarında oturun. Perde veya panjurları açın.

-Ampullerin tozunu alın. İster inanın, ister inanmayın, tozlu bir ampul, temizinden çok daha fazla enerji harcar. Anne-babanızdan arada bir am-pullerin tozunu alarak hem evinizi temiz tutmak, hem de enerji tasarrufu sağlamak için izin isteyin.

-Büyüklerinizle yakınınızdaki bir nalbur dükkanına gidip “Kompakt-floresan” ampulleri olup olmadığını araştırın. Eğer bulamazsanız, dükkanın sahibine ısmarlamasını rica edin.

BiLiM GÖZLEM YAPMAKLA BAŞLAR (1. S. dan devam)

kulaklarımızla işitir, derimizle dokunur ve dilimizle tat alırız. Gözlem yaparken çoğu zaman görme duyumuzu kullanarak işe başlarız. Ama başka duyularımız da bize çevreyle ilgili ilk haberleri verebilir. Duyduğumuz bir sesin kuş sesi olduğunu anlayıp bu kuşu görmek için çabaladığımız çok olmuştur. Bir başka zaman da biz fark etmeden bacaklarımıza dokunan tüylü canlının ne olduğunu anlamak için hemen başımızı eğip onu görmeye çalışırız. Duyularımız, karşılaştığımız nesneleri tanımamızı ve olaylarıalgılamamızı sağlar. Gözlem yaparken tüm duyularınızı kullanmaya çalışın. Gözlem Yap-maya Nasıl Başlayalım?

Gözlem yapmaya park ya da bahçelerde başlamak işinizi kolaylaştırır. Kendinize sorular sorun:

Bugün değişik ne var? Hangi sesleri duyuyorsunuz? Hangi kokuları alıyorsunuz? Görebildiğiniz hayvanlar var mı? Parkta kaç kuş türü var? Evinizin çevresinde hangi ağaçlar var? Çevrenizde en çok hangi hayvanları görüyorsunuz? Kırda ya da parkta hangi kokuları alıyorsunuz?

Kırda ya da parkta hangi sesleri işitiyorsunuz?

Gözlem defterinize gözlemlediğiniz hayvanların ya da bitkilerin resimlerini çizin. Bunu yaparken, dikkatinizi ayrıntılara verin. Üstünde çizgiler, desenler var mı? Çiçeğin taçyaprakları var mı; bunlar nasıl dizilmiş? Canlının büyüklüğünü, rengini yazın. Defterinize, topladığınız örnekleri (yaprak, tohum gibi) yapıştırın. Fotoğraf çektiyseniz, bunları yapıştırın.

Karşılaştığınız canlıların adlarını öğrenmeye çalışın.

Farklı Bir Açıdan Bakabilmek

Her şeye farklı bir açıdan bakmayı deneyin. Çiçek bakışı, karınca bakışı ve kuş bakışıyla varlıkları görmeye çalışın. Çiçek bakışıyla görebilmek için yere uzanıp yukarı bakabilirsiniz. Karınca bakışı için burnunuzu yere yaklaştırıp çevreye öyle bakabi-lirsiniz. Kuş bakışı için, bir taşın, basamağın ya da yüksek başka bir şeyin üzerine çıkıp aşağı bakmayı deneyebilirsiniz.

Gözlem Yaparken Hangi Araçları Kullanabilirsiniz?

Gözlem yaparken dürbün, saat, cetvel gibi değişik araçlardan yararlanabilirsiniz. Küçük canlıları ya da nesneleri incelemek için büyüteç kullanın.

DİLDİL

Duygu düşünce ve isteklerimizi anlatmak için kullandığımız tüm ses ve işaretlere “Dil” diyoruz.

Her milletin kendine özgü bir dili vardır.Türkçe İngilizce ,Almanca, Fransızca Arapça... Dil temel iletişim kaynağıdır.Karşımızdaki insana, derdimizi anlat-mak, duygu-muzu ifade

etmek, anlaşa bilmek, anladıklarımızı tam ve doğru belirt-

mek...Bunların hepsi dil aracılığıyla olur.Ana dilimizi en iyi şekilde öğrenmeye çalışmalıyız.Çünkü;nasıl ki yemek yemek, su içmek, nefes almak...Hayatımızın temel gereksinimlerimizden ise dilimizi de kurallara uygun olarak kullanmak öğrenmek o kadar gereklidir.Yoksa yaşama ne denimiz olan kendimizi ifade etme yeteneğimiz eksik kalır,yada olmaz. İnsan oğlu tek başına yaşayan bir varlık değil belli bir sosyal hayat içinde, toplum oluşturan, başkalarıyla sürekli ilişki hak-inde olan bir varlıktır.Düşünün;bir dağın tepesinde insanlardan uzak hiç kimse olmadan ne kadar yaşaya biliriz?O zaman dahi iletişim kurmanın yollarını, doğadaki canlılar anlamanın yolunu aramaz mıyız?(Islık çalarak,taşlara vurarak, kayaları oyup şekiller çizerek duygu ve düşüncelerimizi anlatma yola gitmez miyiz?Öyleyse kendi ana dilimizin özelliklerini tanımaya çalışmalı, dil bilgisi kurallarının niçin bilinmesi gerektiğini, faydalarını anlamalı, öğrenmek için caba göstermeliyiz.İnsan dilini ne kadar iyi öğrenirsek duygu ve düşüncelerimizi o kadar net anlata biliriz.

SELİME GÜMÜŞ OYMAK - TÜRKÇE ÖĞRETMENİ

ÇEVRE - ENERJİYİ AKILLICA KULLANMAK MESLEKLER - GAZETECİ

Page 3: GENÇ KALEM

EFSANELER Türk efsanelerinin en önemli kaynağını meydana getiren Dede Korkut hikâye-leri, Oğuz Türklerini konu edinen bir hikâye kitabıdır. Kitap Oğuz Türklerinin serüvenlerini işlemekle birlikte, çok daha sonra, yaklaşık olarak XIV. ya da XV. yüzyıllarda yazılmıştır. Kitabın Arap har-fleriyle yazılmış orijinal nüshası Dresden kitaplığındadır. Vatikan’da da bir ikinci nüsha vardır.

Kitaba Dede Korkut Hikâyeleri denilm-esinin nedeni, her hikâyede Dede Korkut adında birinin ortaya çıkarak, bir halk düşünürü gibi, hakanlara yol göstermesi, çocuklara ad koyması, hayır dua etme-sidir. Dede Korkut hikâyeleri kısa bir önsözle on iki hikâyeden meydana gelir. Önsöz Dede Korkut’u tanıtır. Hikâye-lerin hemen hepsi destan havası içinde işlenmiştir. Türk halk bilgisi bakımından son derecede zengin bir kaynak olan Dede Korkut Hikâyeleri, ilkin ağızdan ağıza anlatılarak oluşmuş, daha sonra yazı ile tespit edilmiştir, Dede Korkut Hikâye-lerinin asıl adı Ki tâb-ı Dede Korkut âlâ Lisân-ı Taife-i Oğuzân’dır. (Oğuz halkı diliyle Dede Korkut kitabı). Dede Korkut Hikâyeleri şöyle başlar: Bismillâh-İr-Rahmân-İr-Rahîm Resûl aleyhisselâm zamanına yakın, Bayat boyundan Korkut Ata derler bir er çıktı. Oğuz’un . ol kişi tamam bilginiydi; ne derse olurdu, gaipten türlü haber söylerdi; Hak taâlâ onun gönlüne ilham ederdi; Korkut Ata:

Ahir zamanda hanlık yine Kayı’ya ge-lecek, kimse ellerinden almayacak, ahir

zaman olup kıyamet kopunca, dedi. Bu dediği Osman neslidir, işte sürüp gidiyor ve dahi nice buna benzer söz söyledi. Korkut Ata, Oğuz kavminin müşkilini hallederdi. Her ne iş olsa Korkut Ata’ya danışmayınca işlemezlerdi, her ne ki buyursa kabul eder-lerdi, sözünü tutup tamam ederlerdi.

Dede Korkut’un kitabında on iki destan vardır. Bu destanlar, Türk dilinin en güzel örnekleri olduğu gibi, Türk ruhuna, Türk düşüncesine ışık tutan en açık belgelerdir.

Dede Korkut, Oğuz Türklerini, onların

inanışlarını, yaşayışlarını, gelenek ve göreneklerini, yiğitliklerini, sağlam karakteri ve ahlâkını, ruh enginliğini, saf, arı-duru bir Türkçe ile dile getirir. Destanlarındaki şiirlerinde, çalınan kopuzların kıvrak ritmi, yanık havası vardır.

Destanlarının kahramanları, iyiliği ve doğruluğu öğütler. Güçsüzlerin, çaresiz-lerin, her zaman yanındadır. Hile-hurda bilmezler, tok sözlü, sözlerinin eridirler. Türk milletinin birlik ve beraberliğini, millî dayanışmayı, el ele tutuşmayı telkin eder.

Yüzyıllar boyu, heyecanla okunan bu eserdeki destanlar, Doğu ve Orta Anadolu’da, çeşitli varyantları ile yaşamıştır. Anadolu’nun birçok bölgeler-inde, halk arasında söylenen, kuşaktan kuşağa aktarılan hikâye ve destanlarda Dede Korkut’un izleri ve büyük etkileri vardır.

Millî Destanımızın ana kaynağı olan Kitabı’nın bugün elde, biri Dresden’de, öteki Vatikan’da olmak üzere, iki yazma nüshası vardır. Bu yazma eserlere day-anarak Kitabı, memleketimizde birkaç kez basıldığı gibi, birçok yabancı memle-ketlerde çeşitli dillere de çevrilmiştir.

Bir gün padişahlar padişahı av için şehirden uzaklaşmış. Yolda giderken pek çok insanın çalıştığı bir tarla görmüş. Merak edip yanlarına yaklaşmış. Oradaki insanların arasında yaşı doksanı geçkin bir ihtiyar varmış. Bu ihtiyar toprağa bir şeyler ekiyormuş. Padişah: - Ne ekiyorsun ihtiyar? diye sormuş. İhtiyar çiftçi başını bile kaldırmadan cevap vermiş: - Baharda yeşermesi için ceviz dikiyorum. Padişah kahkahayla gülmüş.

- Fakat sen çok ihtiyarsın. Şurada iki günlük ömrün kalmış. Neden uğraşırsın? demiş. Bunun üzerine ihtiyar başını kaldırmış: - İnsanlar ekip dikmekle zarar etmezler. Başkaları ektiler; biz yedik. Şimdi de biz ekelim; başkaları yesin, demiş. Padişah bu cevabı çok beğenmiş. Hemen yanındaki adamına dönerek: - Bu ihtiyara bir kese altın verin, diye emretmiş. İhtiyar altınları almış ve: - Gördünüz mü? demiş, benim ağacım daha büyümeden meyve verdi!

DEDE KORKUT

KISSADAN HİSSE - “PADİŞAH ve İHTİYAR

Page 4: GENÇ KALEM

Leonardo da Vinci

Leonardo, genç bir noter olan Ser Piero da Vinci’nin ve muhtemelen bir çiftçi kızı olan Caterina’nın evlilik dışı çocuğu olarak İtalya’da, Floransa kentine bağlı Vinci kasabası yakınlarındaki Anchiano’da dünyaya geldi. Avrupa’daki modern isimlendirme kurallarının yerleşmesinden önce dünyaya tam ismi, “Vincili Piero’nun oğlu Leonardo” manasına gelen “Leonardo di Ser Piero da Vinci”dir. Eserlerini “Leonardo” ya da “Io, Leonardo (Ben, Leonardo)” olarak imzalamıştır.

Somut kanıtlar bulunmasa da, Leonardo annesi Caterina’nın, babası Piero’ya ait Ortadoğulu bir köle olduğu tahmin ediliyor. Babası, Leonardo’nun doğduğu yıl, Albiera adındaki ilk eşi ile evlendi, Cate-rina ile ise hiçbir zaman evlenmedi.

Leonardo’ya bebekliğinde annesi baktı, ancak birkaç yıl sonra annesi başka biriyle evlendirilerek komşu kasabaya yerleşince, babasının nadiren uğradığı büyükbabasının evinde yaşamaya başladı; arada sırada Floransa’ya babasının evine giderdi. Babasının ilk eşinden çocuğu olmadığı için aileye kabul edilmişti ama hiçbir zaman meşru bir çocuk olarak görülmedi ve amcası Francesco dışında ailedeki kimseden sevgi görmedi.

Andrea del Verrocchio14 yaşına kadar Vinci’de yaşayan Leonardo, büyükanne ve büyükbabasının ardı ardına ölmesi üzerine 1466’da babası ile birlikte Floransa’ya gitti.ve senede 234 kez tecavüz eden leonado Evlilik dışı çocukların üniversiteye gitmesi yasak olduğundan üniversite öğrenimi görme şansı yoktu. Küçük yaştan itibaren çok güzel çizimler yapan Leonardo’nun res-imlerini babası, dönemin ünlü ressam ve heykeltıraşı Andrea del Verrocchio’ya gösterince, Verrochio onu çırak olarak yanına aldı. Leonardo Verrocchio’nun yanında Lorenzo di Credi ve Pietro Perugino gibi ünlü sanatçılarla çalışma fırsatı buldu. Atölyede sadece resim yapmayı değil, lir çalmayı da öğrendi.

Floransa’yı 1482’de terkederek Milano Dükü Sforza’nın hizmetine girdi. Dükün hizmetine girebilmek için köprüler, silahlar, gemiler, bronz, mermer ve kilden heykeller yapabileceğini anlattığı ancak göndermediği mektubu bütün zamanların en olağanüstü iş başvurusu sayılır.

Leonardo, 1499’da şehir Fransızlar tarafından alınıncaya kadar 17 yıl boyunca Milano Dükü için çalıştı. Dük için sadece resim ve heykeller yapmak, festivaller organize etmekle uğraşmadı, aynı zamanda bina, makine ve silah tasarımları yaptı. 1485 - 1490 yıllarında doğa, mekanik, geometri, uçan mak-inelerin yanısıra, kilise, kale ve kanal yapımı gibi mimari yapılar ile ilgilendi, anatomi çalışmaları yaptı, öğrenciler yetiştirdi. İlgi alanı o kadar genişti ki, başladığı çoğu işi bitiremiyordu. 1490 - 1495 yıllarında çalışmalarını ve çizimlerini deftere kaydetme alışkanlığı geliştirdi. Bu çizimler ve defter sayfaları, müzeler ve kişisel koleksiyonlarda toplanmıştır. Bu koleksiyonculardan birisi de Leonardo’nun hidrolik alanındaki çalışmalarının el yazmalarını toplayan Bill Gates’dir.

1499’da Milano’yu terkeden ve yeni bir koruyucu (hami ) aramaya başlayan Leonardo, 16 yıl boyunca İtalya’da seyahat etti. Pek çok kişi için çalıştı, çoğu eserini yarım bıraktı.

İnsanlık tarihinin en iyi resimlerinden birisi kabul edilen Mona Lisa için 1503’te çalışmaya başladığı söylenir. Bu resmi tamamladıktan sonra hiç yanından ayırmamış, tüm seyahatlerinde yanında taşımıştı. 1504’te babasının ölüm haberi üzerine Floransa’ya döndü. Miras hakkı için kardeşleri ile mücadele etti ancak çabası sonuçsuz kaldı. Ancak çok sevdiği amcası tüm varlığını ona bıraktı.

1506 yılında Leonardo, bir Lombardiya aristokratının 15 yaşındaki oğlu olan Kont Francesco Melzi’yle tanıştı. Melzi, hayatının geri kalanında onun en iyi öğrencisi ve en yakını oldu. 1490’da 10 yaşında iken korumasına aldığı ve Salai adını verdiği genç de 30 yıl boyunca onunla beraber olmuş, ancak öğrencisi olarak bilinen bu genç hiçbir sanatsal ürün üretmemişti.

1513 - 1516 arasında Roma’da yaşadı ve Papa için geliştirilen çeşitli projelerde yer aldı. Anatomi ve fizyoloji alanında çalışmaya devam etti ancak Papa, kadavralar üzerinde çalışmasını yasakladı.

Leonardo da Vinci’nin ölümü1516’da koruyucusu Giuliano de’ Medici’nin ölümü üzerine Kral 1. Francis’ten Fransa’nın baş ressam, mühendis ve mimarı olmak üzere davet aldı. Paris’in güneybatısında, Amboise yakınlarındaki Kraliyet Sarayı’nın hemen yanında kendisi için hazırlanan konağa yerleşti. Leonardo’ya büyük hayranlık duyan kral, sık sık ziyarete gelir ve sohbet ederdi.

Sağ koluna felç inen Leonardo da Vinci, resimden çok bilimsel çalışmalara ağırlık verdi. Kendisine dostu Melzi yardımcı olmaktaydı. Salai ise Fransa’ya geldik-ten sonra onu terketmişti.

Leonardo 2 Mayıs 1519’da Amboise’daki evinde 67 yaşında öldü. Kralın kollarında can verdiği rivayet edilir, ancak, 1 Mayıs günü kralın bir başka şehirde olduğu ve bir gün içinde oraya gelemeyeceği bilinme-ktedir. Vasiyetinde mirasının esas bölümünü Melzi’ye bıraktı. Amboise’daki Saint Florentin Kilisesi’nde toprağa verildi.

TÜRKİYE’DEN RAKAMLAREn çok anlamdaşı olan kelime: Tuvalet, ayakyolu, memişhane, apteshane, kenef, hela, yüznumara. (7) En çok tek bir sesli harf kullanımı: Badanalayamay-acaklardansalar (12) En uzun kelime: Muvaffakiyetsizleştiricileştiriveremeyebileceklerimizdenmişsiniz (64) En çok a içeren kelime: Alafrangalaştıramayacaklardansalar (13) En çok e içeren kelime: Gelenekselleştiriveremeyebileceklerdenseler (15) En çok ı içeren kelime: Sıkıntısızlaştırıcılığınızın (11) En çok i içeren kelime: Kişiliksizleştiricileştiriverebileceklerimizden mişsiniz (15)

AYLARA GÖRE DOĞAN KİŞİ SAYISI : OCAK ayında doğan toplam kişi sayısı: 15.524.860 ŞUBAT ayında doğan toplam kişi sayısı: 9.780.391 MART ayında doğan toplam kişi sayısı: 11.331.846 NİSAN ayında doğan toplam kişi sayısı: 9.009.419 MAYIS ayında doğan toplam kişi sayısı: 8.948.174 HAZİRAN ayında doğan toplam kişi sayısı: 7.454.605 TEMMUZ ayında doğan toplam kişi sayısı: 6.931.875 AĞUSTOS ayında doğan toplam kişi sayısı: 6.846.126 EYLÜL ayında doğan toplam kişi sayısı: 7.316.960 EKİM ayında doğan toplam kişi sayısı: 7.122.793 KASIM ayında doğan toplam kişi sayısı: 6.091.183 ARALIK ayında doğan toplam kişi sayısı: 5.884.339

EN ÇOK KULLANILAN İLK 5 ERKEK ADI: Adı MEHMET olan toplam kişi sayısı 2.826.306

Adı MUSTAFA olan toplam kişi sayısı 2.087.134

Adı AHMET olan toplam kişi sayısı 1.734.871

Adı ALİ olan toplam kişi sayısı 1.674.448

Adı HÜSEYİN olan toplam kişi sayısı 1.345.828

EN ÇOK KULLANILAN İLK 5 KADIN ADI:

Adı FATMA olan toplam kişi sayısı 4.199.600

Adı AYŞE olan toplam kişi sayısı 3.184.045

Adı EMİNE olan toplam kişi sayısı 2.509.480

Adı HATİCE olan toplam kişi sayısı 2.154.569

Adı ZEYNEP olan toplam kişi sayısı 1.004.704

Sanat

Page 5: GENÇ KALEM

lerini dinleyecek bol zamanları kalır. Gençlik döneminde de bu çağın dinamizmini sporla değerlendirdikleri için alkol ve sigaradan uzak kalırlar. Gençliğin aşırı heyecanını spora aktarmak, olaylara yaklaşımlarda daha serinkanlı olmayı sağlar. Aynı zamanda gençler için çok gerekli olan kendine güven duygusu ve ifade yeteneği artar. Yediklerine, içtiklerine ve uykularına dikkat ettikleri için de iyi beslenir.

FUTSAL NASIL OYNANIR?

Futsal alanının uluslararası ölçülerinde sahanın uzunluğu en az 38 en çok 42, genişliği ise en az 18, en fazla 25 metredir. Penaltı noktası kaleye 6 metre, ikinci penaltı noktası ise 10 metre mesafededir. Kaleler 3 metre eninde, 2 metre yüksekliğindedir. * Futsal topunun çevresi en çok 64, en az 62 santimetre, ağırlığı ise oyunun başlangıcında en fazla 440, en az 400 gramdır. Topun 2 metre yükseklikten bırakıldığında en az 50, en fazla 65 santimetre zıplaması gerekir.Oyun biri kaleci olmak üzere her biri en çok 5 oyuncudan oluşan iki takım arasında oynanır. Yedek oyuncu sayısı en fazla 7’dir. Maç boyunca oyuncu değişikliği yapma hakkı sınırsızdır. Oyundan değiştirilmek suretiyle ayrılmış bir oyuncu oyun alanına başka bir oyuncunun yedeği olarak tekrar girebilir. Kaleci herhangi bir başka oyuncuyla yer değiştirebilirEğer oyuncular oyundan dışarı gönderiliyorsa ve oyun içinde sadece 2 oyuncu kalırsa oyun tatil edilir. Bir oyuncunun mutlaka giymesi gereken giysiler, forma veya gömlek, şort, tozluklar, tekmelikler ve salon ayakkabısıdır. Forma numaraları 1’den 15’e kadar sıralanır. Kaleciler-in uzun eşofman altı giyme izni vardır. Maçlar dört hakem tarafından yönetilir. Birinci hakem

tam yetkilidir. Oyun alanının taç çizgileri üzerinde karşılıklı görev yapmak üzere ikinci hakem görevlendirilir. İkinci hakem de düdük çalabilir. İkinci hakem hakemin oyunu oyun kurallarına uygun bir biçimde yönetmesi için yardımcı olur.

* Kuralların ihlali halinde oyunu durdurma yetkisi vardır. Eğer ikinci hakem aşırı ve uygun olmayan davranış sergilerse hakem ikinci hakemin yetkilerini kısıtlar veya görevine son verip başka bir hakemle değiştirebilir.Zaman tutucu ile üçüncü hakem oyuncu değişikliği alanları ile aynı tarafta yarı saha çizgisinin hizasında oturur. Zaman tutucu ve üçüncü hakem ev sahibi kulüp tarafından veya Federasyon tarafından sağlanacak uygun bir kronometre ve takip eden (birikmiş) faullerin kayıtlarını tutabileceği malzemeleri kullanır. Uluslararası maçlar için ikinci, üçüncü hakem ve zaman hakemi zorunludur. Maç birbirine eşit 20 dakikalık iki devre oynanır. Top oyun dışındayken kronometre durdurulur.

Sağlıklı bir yaşam için alınması gereken önlemlerin pek çoğu günlük yaşamımızda uygulamamız gereken küçük ve kolay ça-balardan oluşur. Nerede olursa olsun günlük yaşamı düzenleyen bazı temel kuralların bilinerek uygulanması,

sağlığın korunmasını ve diğer bireylerle paylaştığımız yaşamı kolaylaştırır.

Bu kurallardan en önemli bazıları temizlik, sağlıklı beslenme, bedensel ve zihinsel çalışma, düzenli yaşam, sigara, alkol, uyarıcı ve uyuşturucu mad-delerden uzak durma, kazalardan korunma, so-runlarla başa çıkmada doğru ve uygun yöntemler kullanmadır.

Spor ise bir çok derde deva...

Spor yapan çocuklar, enerjilerini sporla boşalttıkları için dersin başına oturduklarında daha verimli çalışır ve boşa vakit geçirmezler. Yaşıtlarına göre daha az hastalıklara yakalanır ayrıca, daha çabuk iyileşir. Takım ruhuna sahip oldukları için de yalnızlık hissetmez ve kendi-

SAĞLIK ve SPOR

Saha ölçüleri 9x6m.dir. File yüksekliği 2,10m.’dir. Müsabakalar 220gr. ağırlığındaki mini voleybol topuyla oynanacaktır. Süper minik kategorisi maçları hafif plastik toplarla oynatılabilir ve file alçaltılabilir. 10 dakikalık bir müsabakada takımlar en az 4 kişiden en fazla 8 kişiden oluşur. 4 kişi oynar diğerleri yedek olur. Yedekler, takım her döndüğünde sırayla oyuna girerler.

Takımlar isterlerse her 10 dakikalıkmüsabakada takım kadrolarında değişiklik yapabilirler. Takımın genel listesinde olmayan oyuncu müsabaka listesine yazılmaz. Müsabakalar 10 dakikadır. Baş hakemin bitiş düdüğüyle beraber en fazla sayı alan takım galip ilan edilir. Bitiş düdüğü çaldığı anda oynanmakta olan sayı dikkate alınmaz. Sayılar da eşitlik olduğu zaman hakemin tekrar kararıyla beraber ekstra 1 sayılık oyun oynanır. Sayıyı alan takım galip ilan edilir.

Takımda iki ön oyuncu, iki arka oyuncu vardır. İhtisaslaşma (pasör, smaçör, pasör kaçma, oyun içinde yer değiştirme) yoktur.

Bir takım en az iki vuruş yapmalıdır. Tek vuruş hatadır. Blok vuruş sayılmaz. Servise blok yapılamaz.

Bir oyuncu serviste iken 3 sayı alınırsa takımı bir pozisyon döner.

Sadece süper minikler kategorisinde, çizgiyi geçmemek kaydıyla, çizgiye basılabilir; oyuncular isterlerse servis yerine parmak pasla da oyun başlatılabilir. Minikler kategorisinde normal servis çeşitleri geçerlidir ve çizgiye basmak yasaktır.

Fileye değmek hata olarak kabul edilir ve rakip takıma sayı verilir. Bunun dışında aşırı faullü vuruşlar hariç oyuna müdahale edilmez.

File seviyesi üzerinden rakip sahaya yapılan vuruşlarda çektirme veya taşıma yapılmasına izin verilmez.

Antrenörler oyuna müdahale edemezler. Oyuncuları, dönme, servis atma ve değişme gibi, kuralları hatırlatmak için uyarabilirler.

Minikler kategorisi erkeklerde 12 yaş, kızlarda 11 yaş ve daha küçük yaştakilerden; süper minikler kategorisi ise erkeklerde 10 yaş, kızlarda 9 yaş ve daha küçük yaştaki sporculardan oluşur. Her kategoride, resmi küçükler liginde oynamamış olmak şartıyla, bir üst yaş grubunun oynamasına

izin verilir.

VOLEYBOL OYUN KURALLARI

Page 6: GENÇ KALEM

UZAY ve ZAMAN Uzayda ne kadar uzağa bakılırsa bakılın, yayılan maddelerden oluşan bulutlar ve galaksilere rastlanır.Bu sistemler olağanüstü büyüklüktedir...Evren bir boşluktur Yıldızların ışınların bu boşluğu aşıp bize ulaşabilmek için, çok aşırı hızlarına rağmen milyonlarca yıl yol almak zorundadır. Demek ki uzayda ne kadar uzağı görüyor-sak zamanda da o kadar eskilere uzanıyor.Yani,şuana kadar ışığı görünmeyen, bundan 170.000 yıl önce infilak etmiş bir yıldızın ışınları, yer yüzüne ancak 1987 yılın da ulaşa bilmiştir.

PLANETER NEBÜLÖZ

Ölen bir yıldızdan fışkıran genişleyen ve genellikle simetrik bir gaz bulutu.Bunların bir çoğunun, kırmızı dev yıldızların fışkırmış zarları olduğu düşünülmektedir.Bu gaz bulutu merkezinden yıldızdan gelen enerjiye iyonize oluşmuştur bunu neticesinde yayınladığı ışıkla tespit edilir.Bu yüzden, emisyon nebülözleri sınıfındadırlar.Genellikle halka şeklinde olurlar ve 50000 yılından daha gençtirler.İsimleri, şekilce gezegene benzemelerinden dolayıdır.

RADAR STRONOMİSİ

Güneş sistemindeki cisimleri;Arzdan gönderilip, cisimden yansıyan radyo yayını ile incelenir.Çok büyük radyo çanaklarının bazıları, Arecibo’ daki305 metrelik çanakta olduğu gibi, radar çalışmaları için donatılmışlardır.Bir sin-yalin yayınlanmasıyla cisimden yansıyan sinyalin alınması arasındaki zaman aralığı, aradaki mesafe için çok hassas bir ölçmedir.Gezegenlerin uzaklıkları tayini, astronomik birim için kesin bir değer belirlemeyi müm-kün kılmıştır.

B İ L İ M v e T E K N İ K

Kendinize sulanması gerekmeyen bir bahçe yaratabileceğinizi hiç düşünmüş müydünüz? Bunun için bir şişe, biraz çakıl taşı, mangal kömürü ve nemli toprağa ihtiyacınız var.

Şişeyi yan yatırıp ince bir tabaka halinde önce çakıl taşı sonra mangal kömürü ve en son olarak da nemli toprak koyun. Üzerine ise köküyle beraber Afrika menekşesi, sarmaşık yada eğreltiotu yerleştirin. Şişenin içine eliniz girmeyeceği için bir kaşık yarımıyla çiçeği toprağın üzerine bırakabilirsiniz.

DENEY - ŞİŞEDEKİ BAHÇE

Bilgisayar, belirli komutlara göre veri işleyen ve depolayan bir makinedir.

Bilgisayarlar çok farklı biçimlerde karşımıza çıkabilirler.

20. yüzyılın ortalarındaki ilk bilgisayar-lar büyük bir oda büyüklüğünde olup, günümüz bilgisayarlarından yüzlerce kat daha fazla enerji tüketiyorlardı. 21. yüzyılın başına varıldığında ise bilgisa-yarlar bir kol saatine sığacak ve küçük bir pil ile çalışacak duruma geldiler. Toplumumuz kişisel bilgisayarı ve onun taşınabilir eşdeğeri, dizüstü bilgisayarını, bilgi çağının simgeleri olarak tanıdılar ve bilgisayar kavramı ile özdeşleştirdiler. İstenilen programı kayıt edip istenilen zamanda çalıştırabilmeleri bilgisayarları çok yönlü kılıp hesap makinelerinden ayıran ana özellikleridir. Church-Turing tezi bu çok yönlülüğün matematiksel ifadesidir, ve herhangi bir bilgisayarın bir diğer bilgisayarın görevlerini yerine getirebileceğinin altını çizer. Dolayısıyla, karmaşıklıkları ne düzeyde olursa olsun, cep bilgisayarından süper bilgisayarlara kadar, bellek ve zaman kısıtı olmadığı takdirde hepsi aynı görevleri yerine getirebilirler.

BiLGİSAYAR

Şişenin kapağını kapattıktan sonra güneşli bir yere bırakın. Artık sula-madan büyüyecek olan bahçeniz hazır... Sulamaya ihtiyacınız olmayacak çünkü bitkiler aldıkları suyu yapraklarından kaybederler. Su şişeden çıkmayacağı için buharlaşan su tekrar aşağı damlayacak ve çiçekleri büyütmeye devam edecektir....

MARS’TA NELER OLUYOR?

Havanın açık olduğu bir gecede gökyüzüne bakarsanız yıldızların arasında kırmızı

bir nokta görebilirsiniz. Bu yıldız adını efsanevi Roma Savaş Tanrısı’ndan almış olan

Mars’tır. Hakkında çok şey bilmemizle bir-likte hiç kimse bu kırmızı gezegeni ziyaret

etmemiştir.

Mars, dünyaya güneş sistemimizdeki birçok gezegenden daha fazla benzer. Mars’ın da bir

günü 24 saattir. Kaya gibi sert bir kabuğu, volkanları, kanyonları, buz kutupları

ve mevsimleri vardır. Ancak güneşe 4. uzaklıktaki bu gezegenle dünya hemen

hemen hiç ikiz sayılmazlar.Mars dünyanın yarısı kadardır ve yerçekimi daha düşüktür.

Çok düşük bir atmosferi vardır. Mars yüzeyinde ne göller, ne okyanuslar ne de

bitkiler ve hayvanlar vardır.Dünyada Mars kadar soğuk hiç bir yer yoktur. Bu şartlarda

Mars’ta hayat olmaması şaşırtıcı değildir.

Mars’a sık sık kırmızı gezegen denir. Kırmızı olmasının nedeni, paslanmış demir to-

zuyla kaplanmış olmasıdır.Bilim adamları Mars gezegeni bu kadar soğumadan önce,

buzların sıvı şeklinde olduğunu ve yaşamın olabileceğini düşünüyorlar.

Page 7: GENÇ KALEM

1900’lü yıllarda tişört icat edildiğinde görülm-esi düşünülmemişti! Çünkü tişörtler Amerikan Ordusu askerlerinin yün kazaklarının altına giymesi amacıyla çamaşır olarak tasarlanmıştı. Tişörtler, Hollywood yıldızları James Dean ve Marlon Brando tarafından filmlerde giysi olarak kullanılmaya başlanana kadar ordu tarafından iç çamaşırı olarak kullanılmaya de-vam etmiştir. Tişörtlerin bu şekilde kullanılması tüm dünyayı şok etmişti ama aynı kanda da çok popüler olmuştu! Günümüzde düz, yazısız, resimsiz tişört bul-mak artık zor olsa da 1948 yılına kadar tişörtler sadeydi. Ama 1948 yılında New York’da seçim kampanyaları için tişörtlerin üzerine ilk kez slogan basıldı. 50’li yıllara gelindiğinde artık herkes tişört giyiyor ve şirketler tişört üzerine slogan ve resim yapıştırıp hatıra eşyası olarak satıyorlardı. Asıl patlama 1959 yılında baskı teknikler-inin geliştirilmesiyle oldu. Artık her döneme damgasını vuran yenilikler vardı. 60’lı yıllarda savaş karşıtı sloganlar taşıyan ve 80’lerde ise bol tişörtler unutulmazlar arasına girmişti bile.

FIKRA KÖŞESİ

FASULYE

Adamın biri yolda yürüyorken arkadaşını görmüş.Arkadaşına. -Ne oldu böyle sana. -Karım kafama fasulye attı.(arkadaşı gülerek) -Hiç bir fasulye insanı bu hale getirir mi? -Eğer fasulye bir kutu ise insanı bu hale getirir.

TARİH DERSİ

Bir süreden beri okula gelmeyen Mehmet ‘e sordu kaç günden beridir okula gelmi yorsun? -Birinci dünya savaşından beridir.

DALGINLIK

Adamın biri doktora gitmiş doktor sormuş: -iki kulağını da nasıl yaktın. -Adam ütü yapıyordum tam o sırada tel-efon çaldı dalgınlıkla telefon yerine ütüyü kulağıma tutunca yandı. -Peki diğerini nasıl yaktın? -Tam kapatmıştın ki telefon tekrar çaldı.

KUDUZ

Öğretmen sınıfta öğrencilerine sormuş: -Kuduz olmuş bir köpek sizi ısırınca ne yaparsınız? Arka sıradan bir öğrenci sinirli bir şekilde cevap vermiş: -Bizde onu ısırırız öğretmenim.

BU SEFER TAMAM

Adam son derece tehlikeli bir ameliyat geçirecekmiş. Kurbanlık koyun gibi uzanmış ameliyat masasına. -Ne dersiniz doktor? Kazasız belasız atlatabi-lecek miyim bu ameliyatı? Doktor: -Valla kardeşim bu ameliyatı 84. kez yapıyorum. Kafaya koydum evvel Allah bu kez ne yapıp edip başaracağım.

TİŞÖRTÜN İLGİNÇ TARİHİ

Gülmek Zaralı mıdır? Gülerken sadece 17, asık suratlı olduğumuz zaman ise 52 adet yüz kası harekete geçer. Gülmek kalbi güçlendirir, nabız atışlarını düzenler. Gülme anında vücudumuza, nor-malden 14 kat daha fazla oksijen pompalanır. Bir dakikalık gülme, 12 dakikalık bir koşuya eş değerdir. Gülmenin ağrı kesici etkisi vardır. Gülme sırasında beyne giden kan akışı hızlanır ve beyin sorunlarının önemli bir bölümünün çözümüne yardımcı olur.

En eski müze hangisidir? Dünyanın en eski müzesi, 1976-1683 yılları arasında yapılan Oxford’daki “Ashmoleon” müzesidir

Köpekler niçin dilini çıkartır? Köpek, sıcaklık duygusu çoğalınca ve özel-likle koşunca, dilini dışarıya çıkartır. Bu, onun terleme ve serinleme tarzıdır. Köpek, ağzındaki tükürüğün buharlaşmasıyla serinler.

Yumurtanın taze olduğunu nasıl anlarız? Yumurtanın tazeliğini anlamak için soğuk suyun içine atmak gerekir. Suyun içinde dipte yatay olarak duran yumurta taze, suyun üzerinde dik olarak duran yumurta ise bayattır.

Organik tarım çevre ile uyumlu bir şekilde, kimyasal gübre yada böcek zehiri kullanılmadan yapılan tarımdır. Organik tarım ürünleri diğer tarım ürünlerinden daha pahalı olsa da hem çevreye hem de sağlığa fayadalı olduğundan dolayı insanlar tarafından tercih edilmektedir.

Organik tarım sadece insanlar için değil hay-vanlar için de faydalıdır. Organik tarımcılar besledikleri hayvanlar için iyi yaşam koşulları sağlar ve doğada gezinmeleri için olanak tanırlar. Sağlıklı besinlerle besledikleri için hastalanmaları da önlenmiş olur. Sağladıkları gübre ile hayvanlar çiftliğin en önemli parçasıdırlar.

Gübre çiftçinin daha fazla ürün vermesi için toprağa koyduğu toprağı besleyici bir şeydir. Besin parçaları ve diğer organik atıklar işlemden geçirilerek gübreye dönüştürülür. Organik atıklar minik mikrop ve solucanlar tarafından parçalanarak besleyici bir ezmeye dönüştüğünde buna gübre denir.

Farklı türdeki bitkilerin gelişebilmesi için

değişik besin türlerine ihtiyaçları vardır. Toprağı sağlıklı ve yararlı maddelerle dolu olarak tutmak için çiftçiler her sene ektikleri ürünü değiştirirler. Farklı bitkiler topraktan farklı besinler alırlar. Toğrağa her sene farklı ürün ekilmesiyle toprak besleyici özelliğini elde etmek için yeterli zamana sahip olur. Bununla birlikte organik tarım yapmayan çiftçil-er ekini değiştirmek yerine kimyasal gübreler kullanırlar.

Toprağın üst kısmının rüzgar yada yağmur ile aşınmasıyla oluşan toprak

erozyonu çiftçiler için büyük bir problemdir. Büyük ölçekli endüstriyel çiftçiler çoğu za-man yapay ürünler kullanarak kısa zamanda çok ürün almaya çalışırlar. Bunun sonucunda toprağın sabitliği kaybolur ve kimyasallara ihtiyaç duyar. Çiftçiler toprak erozyonunu önlemek için rüzgara karşı durmak üzere çalı yetiştirirler.

ORGANİK TARIM

Page 8: GENÇ KALEM

Okul Adına Sahibi: Celal İLTER

Genel Yayın Yönetmeni: Emre M. KILIÇER

İnceleme Kurulu: Osman KOCABAŞ S. Gümüş OYMAK S. Esen UYSAL Cemil YILMAZ

Görevli Öğrenciler: Kader BEYDE - Editör M. Ali GÖKTAŞ Berna KONUKÇU Aysel KUŞCU Gamze Demirel Sevilay KARASAÇLI Serdar AYEBE Tayfun KARASAÇLI

Adres:

Ortaköy İlköğretim Okulu Fethiye , Muğla

Tel: 0 (252) 628 00 83

E-Posta: [email protected]

“GENÇ KALEM” isimli okul gaze-

tesi 13.01.2005 tarih 25699 sayılı Re-

smi Gazete’de yer alan MEB İlköğretim ve

Ortaöğretim Kurumları Sosyal Etkinlikler

Yönetmeliğinin ilgili maddelerine dayanarak

çıkarılmıştır

www.ortakoyilkögretim.net

TELEVİZYON BEYNİMİZİ NASIL ETKİLİYOR?

Sevgili Arkadaşlar,

Dünya’da milli geliri en yüksek olan gelişmiş ülkelerden biri İsveç’tir. Bu ülke aynı zamanda dünyanın en az TV seyreden ülkesidir. İkinci olarak, Dünyanın yeni süper gücü olmaya aday ülke Çin’dir. Bu ülke de de TV çok az seyredilmektedir (Ortalama 2.5 saat). Bunun haricindeki ülkelerde TV izlenme oranları birbirine yakındır. Kısacası, çalışan, üreten, gelişen, büyüyen, güçlenen ülkeler televizyonu az seyrediyor, başarılı olmak için çok gayret ediyor. Peki bu neden böyle? Cevabını Prof. Fischer veriyor. “Düşünmeye devam ettikçe beyni-nizin düşünme kapasitesi gelişecektir. Çünkü beyin kullanıldıkça gelişir; kullanılmadığında en hızlı körelen organ, insan beynidir. Alman beyin Antrenman Kurumu başkanı Prof. Fischer, televizyon seyret-me örneğini vererek şöyle demektedir: “İki saat televizyon seyretmek suretiyle beynin uyarımdan yoksun bırakılmasının beyinde oluşturduğu tembelliği gidermek için bir hafta zihin egzersizi yapmak gerekir.”İki saat kullanılmayan beyin böylesine köreliyorsa, yıllardır kullanılmayan beynin ne hale geleceğini varın siz düşünün. Beynimizi aktifleştirmenin en önemli egzersizlerinden birisi kitap okumaktır. Bizler maalesef kitaba bütçe ayıran bir millet değiliz. Halbuki nice gereksiz

harcamalarımız oluyor. Kitaplar, bizden sonraki nesil için en güzel hediyedir, mirastır. Norveçliler kitap için kişi başına yılda 137 dolar ayırırken, Almanlar 122 dolar,

İsveçli, Avustralyalı ve Belçikalılar 100 dolar, ABD’liler 95 dolar harcıyor. Bir Türk ise yılda kitap için yalnızca 0,45 dolar ayırmaktadır. Dünya ortalamasının 1,3 dolar olduğunu göz önüne getir-irsek, durumun ne kadar içler acısı olduğunu daha iyi kavrayabiliriz. Okumak için paramızı ayırmadığımız gibi, zamanımızı da pek okuyarak geçirmeyiz. Bunu da rakamlarla ifade etmeye çalışalım. Bir Japon yılda 25, İsveçli 10, Fransız 7 kitap okurken Türkiye’de 6 kişi ancak yılda bir kitap okuyabiliyor. Yani kişi başına yılda 1/6 kitap düşüyor. Aradaki farkı ‘‘ uçurum’’ olarak tanımlamak yanlış olmasa gerek.

Editör

FUTBOL TURNUVASI BİTTİ, ŞAMPİYON “7-A”FUTBOL TURNUVASI BİTTİ, ŞAMPİYON “7-A”FUTBOL TURNUVASI BİTTİ, ŞAMPİYON “7-A”FUTBOL TURNUVASI BİTTİ, ŞAMPİYON “7-A”FUTBOL TURNUVASI BİTTİ, ŞAMPİYON “7-A”FUTBOL TURNUVASI BİTTİ, ŞAMPİYON “7-A”FUTBOL TURNUVASI BİTTİ, ŞAMPİYON “7-A”FUTBOL TURNUVASI BİTTİ, ŞAMPİYON “7-A”

Okulumuz sosyal etkinlik kulüplerinden “Yayın ve İletişim Kulübünün” düzenlediği sını�ar arası futbol turnuvası geçtiğimiz Pazartesi 8-A ve 7-A sını�arı arasında oynanan maçla başladı. 7-A sınıfının 4 golüne karşılık tek gol bulan 8-A sınıfı turnuvadan elendi. 6-A ve 5-A sını�arı arasındaki maç ise 6-A sınıfının 4-1 lik galibiyeti ile bitti. 6-A ve 7-A sını�arı arasında oynanan �nal maçı 7-A sınıfının galibiyeti ile sonuçlandı.

“7-A SINIFINI KUTLUYORUZ.”YAYI

N VE

İLET

İŞİM

KULÜ

HEPİNİZİN 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI

KUTLU OLSUN

BİLİM GÖZLEM YAPMAKLA BAŞLAR.İnsanın en ilginç özelliklerinden biri merak duy-gusudur. Merak, soru sormayı, araştırma yapmayı sağlar. Bir şeyi merak ettikten sonra, çoğunlukla o konuda gözlem yapmaya başlarız. Gözlemlerimiz yeterince biriktikten sonra araştırmalarımızı daha da ilerletebiliriz. Bilim insanları, araştırmalarına gözlem yaparak başlarlar. Elbette gözlem yapmak yalnızca bilim insanlarının yaptığı bir iş değildir. Düşünen, merak eden, sorgulayan her insan gözlem yapabilir.Gözlemleri saklamak için iki temel malzeme gerekir: gözlem defteri ve kalem. Aklınıza gelen, merak ettiğiniz her şeyi inceleyip gözlemleyebilirsiniz. Çöp tenekesini karıştıran kedileri, gökyüzündeki yıldızları, deniz kıyısındaki kabukları, balıkları, ağaçları, evinizdeki böcekleri, sokaktan geçen arabaları…

Duyularımız İşbaşında

Gözlem yaparken, gerçekte duyularımızı kullanıyoruz. Duyularımız, çevremizde olan biteni anlamamıza yardım eder. Gözlerimizle görür,

Bir devletin nasıl yönetileceğini belirleyen, kişi hak ve özgürlüklerini düzenleyen yasalar bütününe anayasa denir. Anayasal bir yönetim yasama, yürütme ve yargı organlarında oluşur. Türkiye’nin ve öteki ülkelerin çoğunun yazılı bir anayasası vardır. Ama bazı ülke-lerin anayasası yazılı hale getirilmemiştir. Örneğin İngiltere’nin yazılı bir anayasası yoktur. Bu ülkede devle-tin yönetim biçimi yüzlerce yıllık yasalara ve gelenek-lere göre belirlenir.

Türkiye’de ilk anayasa 1876’da Osmanlı döneminde yürürlüğe girdi. Bu anayasaya Teşkilat-ı Esasiye Kanunu denmişti. Kurtuluş Savaşı sırasında Ocak 1921’de egemenliğin milletin olduğunu belirten yeni bir anaya-sa kabul edildi. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra, Nisan 1924’te daha kapsamlı bir anayasa yürürlüğe kondu. Bunu 1961 ve 1982 anayasaları izledi. Birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de yürütme, yasama ve yargı organlarının güçleri ve ilişkileri anayasada belirlenmiştir.

devamı S. 2 ‘de

ANAYASA NEDİR?

HEPİNİZİN 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI

KUTLU OLSUN

kAlemkAlemkAlemkAlemkAlemkAlemSayı 2, Yıl 1

kAlemkAlemkAlemkAlemkAlemkAlemgEnçgEnçgEnçgEnçgEnçgEnçortaköy ilköğretim okulu “yayın ve iletişim kulübü” tarafından çıkarılmaktadır

OKUL GAZETEMİZ 15 GÜNDE BİR PAZARTESİ GÜNLERİ ÇIKAR.