women dergisi nisan 2014

90
ISSN : 2147-530X Senin Bedenin WoMEN Daha Sıkı Göğüsler İçin Egzersiz Zamanı Sayı: 16 Nisan 2014 Gri Şehrin Telefonların EN Halleri BLOG DÜNYASI: All About Seda Ağır Abileri

Upload: women-dergisi

Post on 09-Mar-2016

267 views

Category:

Documents


29 download

DESCRIPTION

 

TRANSCRIPT

Page 1: WoMEN Dergisi Nisan 2014

ISSN : 2147-530X

Senin Bedenin

WoMENDaha Sıkı

Göğüsler İçinEgzersizZamanı

Sayı: 16Nisan 2014

Gri Şehrin

TelefonlarınEN HalleriBLOG DÜNYASI: All About Seda

Ağır Abileri

Page 2: WoMEN Dergisi Nisan 2014

iMTiYAZ SAHiBi-GENEL YAYIN YÖNETMENiYeşim Özbirinci

[email protected]

SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜCeren Akkol

[email protected]

SOSYAL MEDYA YÖNETİCİSİBaşak Beyazkaya

[email protected]

MARKA VE İLETİŞİM DANIŞMANIGonca Kaya

[email protected]

GRAFİK-TASARIMCeren Akkol

Yeşim Özbirinci

MODA EDİTÖRLERİGizem Uysal

Serdar Egemen Nadasbaş

FOTOĞRAF EDİTÖRÜTutku Toper

ÇEVİRİRetro Yeminli Tercüme

YAZARLAR

Ayşe BaykalBerna Tuğçe ÇilBurcu MercanDoruk AkkayaEngin ErginGonca ÇakıcıGözde YılmazGülcan ÇengelKaan UğrasızMelike Serdar

DESTEK VERENLERAstrolog Nihal Artar

WoMEN DERGİSİ İLETİŞİ[email protected]

www.womendergisi.com

WoMEN DERGİSİ'nde yayımlanan tüm yazıların hakları WoMEN DERGİSİ'ne aittir. Yayınlanan ilanların sorumluluğu ise ilan sahiplerine aittir. WoMEN Dergi-si yayınlanan ürünlerde yapılan fiyat değişikliklerinden sorumlu

değildir.

Merve AydınMüge Mağden

Nihal KanıkNihan Kırlıkovalı

Ömer A. DalakPınar Aytuna

Reyyan ÖzuğurSedef B. Artıran

Sercan ElçiYunus KöseZehra Şener

YAYIN TÜRÜ : Süreli / 3 AylıkYayın Tarihi :06 NİSAN 2014

Editör'ün NotuMerhaba,Ülkede neler oluyor anlayamıyorum. Sanırım, bir sonraki seçime ka-dar sayımları tekrarlayacağız ve tam bir sonrakinde olmadı baştan edasıyla tekrar seçimler olacak. Demokrasi kendini kaybetmiş kötü yollarda. Bir kurtarıcı bekler edasıyla sakızınız çiğniyor.

Toplum vicdanı ezelden beri mi böyle şeytan gibiydi yoksa zamanımız insanları mı böyle? Yoksa tüm dünyaca mı deliriyoruz?

Neyse daha fazla gerilmeye gerek yok. Artık bahar geldi, baharın ta-dını çıkarma vakti. Kuşlar, çiçekler, kelebekler bize hayatın devam et-tiğini müjdeliyorlar.

***Önce sizlere dergi sistemimizdeki değişiklikten bahsetmek istiyorum. Bundan sonra artık üç ayda bir daha dolu dolu sayılar hazırlayacağız sizlere. Ama kendimizi bu arada unutturmayıp, küçük sürprizler de ya-pacağız. Bizi takip etmeyi sakın unutmayın.

Gelelim bu ay sizler için neler hazırladığımıza. Siyasetten ne kadar uzak durmaya çalışsak da olmuyor, olmadı da. Yazarımız Burcu Mer-can Babal, politikanın konu edildiği dizileri inceledi. Kaan Uğrasız ise detaylarıyla ülkemizdeki siyasi isimlerin sahip oldukları resmi araçları araştırdı.

Bunun dışında bu ayın müzik adamı Pharrell. Hakkında oldukça detaylı bilgilere sahip olabileceksiniz. 40 derece sıcaklıkta yoga yapılacağını biliyor muydunuz? Bikram Yoga’dan bahsediyoruz. Özel röportajımızı mutlaka okumalısınız. Ve moda, spor, blog dünyası, röportajlarımız ile yine dopdolu, rengarenk bir sayıyla karşınızdayız.Unutmadan, internet sitemiz yenilendi. Beğenmenizi umut ediyoruz. www.womendergisi.com

Dostluklar…Yeşim Ö[email protected]

Page 3: WoMEN Dergisi Nisan 2014

3

Page 4: WoMEN Dergisi Nisan 2014

4

70

32

44

Özel Röportaj:40 Derece Bikram Yoga

Röportaj:M.A.C. Makyaj Artisti Ahmet Yılmaz

Gri ŞehrinAğır Abileri

Page 5: WoMEN Dergisi Nisan 2014

5

İÇİNDEKİLER

6 Binbir Çeşit Yüzük

10 Sokak Modası

26 Blog Dünyası: All About Seda

30 Ayın Ürünü:STIMULSKINPLUS Reshaping Divine Serum

39 Köşe Yazarı: Engin Ergin

40 Telefonların En Halleri

48 Röportaj: Tatlıses Gıda Fabrika Müdürü Elif Attepe

50 Kalp Kurabiye

52 Zeytinyağlı Ebegümeci Sarma

54 Röportaj: Ruga Restaurant's Chef Uğur Aparslan

68 Politikanın Dizi Hali

66 Pharrell

80 Daha Sıkı Göğüsler İçin Egzersiz Zamanı

84 Sihirli Adam: Pharrell Williams

88 Röportaj: Yazar Bedri Baykam

18 WoMEN Keşif:Karahasans'

12Röportaj:Can Büyükkalkan

Page 6: WoMEN Dergisi Nisan 2014

6

MODAAyşe Baykal

Amy Adams

Page 7: WoMEN Dergisi Nisan 2014

7

Binbir Çeşit Yüzük2014'ün gelişi ile Ocak ayı birçok kırmızı halıya ev sahipliği yaptı. Ünlülerin ödül heyecanından çok kırmızı halıda boy göstermelerini merakla izledik.

Ödül törenlerinden ilki, ülkemizden Didem Soydan'ın da katıldığı 71. Golden Globe yani Oscar'ın provası sayılan Altın Küre ödülleriydi. Dünyaca ünlü Hollywood yıldızları kırmızı halıda birbiri ardına şıklıklarını konuşturdular. Her zaman olduğu gibi gecenin sonunda konuşulan tek şey kimin ne kadar iyi olduğu idi. Bana göre 'En Şık Kadınlar Listesi' ise şu şekilde: Cate Blanchett, Lupitan Nyong'o, Naomi Watts ve Amy Adams.

Amy AdamsCate Blanchett

Törende, Armani Prive marka elbisesini Chopard marka mü-cevherler ile tamamlayan Cate Blanchett, zarafetin sembo-lü niteliğinde idi. Dantel detaylı siyah elbisesini, zarif yaprak desenli mücevher küpe ve takımı olan bileklik ile bütünleyen Cate, zarif ama bir o kadar şık olmanın dersini verdi adeta.

Naomi Watts ise modayı yakından takip ettiğini kanıtlar cins-ten halter kesim Tom Ford elbisesi, büyük zincir kolyesi ve sarmal Bulgari bilekliği ile kırmızı halıda göz doldurdu.

H&M 6'lı Yüzük24.95 TL

H&M 3'lü Parmak Ucu Yüzük 9.95 TL

Page 8: WoMEN Dergisi Nisan 2014

8

Kırmızı halının olmazsa olmazı 'kırmızı' kuralı-na uyan Lupitan Nyong'o, Ralph Lauren, Amy Adams ise Valentino elbisesiyle karşımızday-dı. Her ikisi de kırmızıyı kendi güzelliğiyle bı-rakmayı tercih edip sade takılar kullanmışlar-dı.

Bir diğer ödül töreni ise Grammy Müzik Ödül-leri’ydi. Tartışmasız gecenin en şık kadını Beyonce, Michael Costello tasarımı beyaz elbisesini her bir tanesi yaklaşık 18 karatlık 7 farklı yüzükle tamamladı. Gecenin bir diğer şık kadını Rita Ora ise yeşil Lanvin elbisesini, Beyonce gibi çok fazla yüzükle tamamlayarak sempatikliğine sempatiklik katmış.

Ödül törenlerinden de anlaşılacağı gibi bu se-nenin bir diğer modası, bin bir çeşit yüzük. Bü-yüklü küçüklü, gösterişlisi sadesiyle parmak-lar donatılmış durumda. Ama en çok da tırnak yüzükleri tercih ediliyor. Ufak ufak hayatımıza giren bir diğer detay da aslında yeniden can-lanan serçe parmak yüzüğü.

Golden Globe'ta Lupiton Nyong'o'da da gör-düğümüz serçe parmak yüzüğü, bizi eskilere götürmekte kararlı gibi.

Lupitan Nyong'o

Beyonce

Page 9: WoMEN Dergisi Nisan 2014

9

Rita Ora

Naomi Watts

H&M 4'lü Yüzük 8.95 TL

H&M 16'lı Yüzük16.95 TL

Page 10: WoMEN Dergisi Nisan 2014

10

SokakmodasıSedef B. Artıran

Nicole Warnehttp://garypeppergirl.com

Chanel

Nicholas Kirkwood

Asos

'Beyazın Gücü'nü tanımlamak için 3 kelime ye-terli; saf,seksi,sade. Net kesimli gömlekler, keskin çizgileri olan elbiseler ve dökümlü üst-lerle ferah bir sezon bizi bekliyor. Aksesu-arlarınızla görünümünüzü renklendirebilirsiniz ama baştan aşağı beyaz giymek bu sezon size artı puan kazandıracak.

Page 11: WoMEN Dergisi Nisan 2014

11

Micah Giannelihttp://micahgianneli.com

misbhv.com

Dylanlex

casteyewear.com

'Beyazın Gücü'nü tanımlamak için 3 kelime ye-terli; saf,seksi,sade. Net kesimli gömlekler, keskin çizgileri olan elbiseler ve dökümlü üst-lerle ferah bir sezon bizi bekliyor. Aksesu-arlarınızla görünümünüzü renklendirebilirsiniz ama baştan aşağı beyaz giymek bu sezon size artı puan kazandıracak.

Mango

nataliebjewelry.com

Zara

Page 12: WoMEN Dergisi Nisan 2014

özelRöportajSedef B.Artıran

CAN BÜYÜKKALKAN Asıl adı Oğulcan Büyükkalkan. 29 Mart 1991 yılında İzmir'in Konak ilçesinde dünyaya merhaba dedi. Lise çağlarının başında fotoğrafçılığa olan ilgisini fark etti ve fotoğrafçılık alanında yaptığı çalışmalarda "Can Bü-yükkalkan" olarak tanınmaya başladı. Fotoğrafçılık ala-nındaki çalışmalarının dışında eğitim hayatına 9 Eylül Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü’nde hala de-vam ediyor. Konsept kurgusu, ışık ve renk dengesini en iyi şekilde kullanıyor. O ise şimdilerde geleceğin en iyi Türk fotoğrafçılarından biri olmaya hazırlanıyor. Uma-rım hayalleri onu istediği yere götürür...

Page 13: WoMEN Dergisi Nisan 2014

13

Page 14: WoMEN Dergisi Nisan 2014

14

Fotoğrafçılığa olan ilgini nasıl fark ettin? Bu ilgin edindiğin çevre üzerinde ne gibi bir fark yarattı?Hepsi photoshop sayesinde oldu. Önce onunla tanıştım 11-12 yaşlarındaydım; internetten fotoğraflar bu-lup onları editlemeye çalışıyordum. Daha sonra neden kendim çekip editlemiyorum ki deyip ilk kompakt fotoğraf makinemi aldım. O yaşıma kadar başladığım tüm sporları ve işleri hevesimi alınca bıraktığım için onlardan biri gibi düşünmüştü çevrem, ama öyle olmadı.

Fotoğrafçılıkta ki tarzını tanımlar mısın?Henüz tam anlamıyla bir tarzım olduğunu düşünmüyorum. Daha çok yeniyim tarzım sürekli değişim gös-terebilir.

Fotoğrafçılıkta buraya kadar gelmenizde en büyük destekçiniz kim?Henüz bir yerlere de geldiğimi düşünmüyorum ama en büyük destekçim kuşkusuz ailem.

Yaptığın işlerden gerçekten hayal gücünün geniş olduğunu ve yaşına oranla bu iş için biçilmiş kaftan olduğunu söylemek mümkün. Peki, kadrajından etkilendiğin fotoğraf-çılar ya da çalışmalarından esinlendiğiniz isimler oluyor mu?Güncel olarak takip ettiğim binlerce blog var. Bunlar dışında yakın geçmişten beni etkileyen çok sayıda isim var. Bunların başında Erwin Blumfeld, Helmut Newton, Richard Avedon geliyor.

İlk fotoğrafını sergilediğinde kaç yaşındaydın? Diğer sergilenen çalışmaların neler?2011yılında ilk kişisel sergimi İzmir Üniversitesi'nin Bahar Şenlikleri’nden gelen teklif sayesinde açtım, onun dışında Artlens Kültür Sanat Atölyesi'nin yapmış olduğu "Korku-yorum" ve "Ağır" adlı iki sergide toplam üç fotoğrafım yer aldı. The American Turkish Society’e bağlı Moon and Stars Project adına düzen-lenen fotoğraf yarışmasında bir fotoğrafım sergilendi ve Lüksemburg'daki 21 yaş altı genç fotoğrafçıların katılabildiği Photo-Club Pétange'da dört fotoğrafım sergilendi. Onun dışında Vogue Türkiye’nin instagram-da yapmış olduğu yarışmada bir fotoğrafım Lucca’da sergilendi.

Page 15: WoMEN Dergisi Nisan 2014

15

Eline DSLR alan herke-sin kendini freelance fotoğrafçı ilan ettiği bu dönemde makinesinin hakkını veremeyenler için neler düşünüyor-sun?Kendilerini fotoğrafçı olarak ilan etmelerini değil de baş-kalarının onları fotoğrafçı olarak gördüğü zamanı bek-lemeleri gerektiğini düşünü-yorum. Onun dışında herke-sin çekebildiği kadar fotoğraf çekmesi gerektiğini düşünü-yorum, hayata bir kere geli-yoruz tadını çıkartmak lazım.

Ekibinize katılmayı ya da sizin fotoğraf mo-deliniz olmayı isteyen gençler oluyor mu? Bu durum sıkıcı bir hal alı-yor mu?Yanıma gelip staj yapmak is-tediğini söyleyen birkaç kişi olmuştu. Ciddi anlamda çok şaşırmıştım. Kesinlikle sıkıcı bir hal almıyor, aksine mutlu ediyor.

Fotoğraf çekmekle ge-leceğe dair planlarında yaşamak istediğin şe-hir neresi? Neden?Hayat sürprizlerle dolu diyo-rum.

Biz de "Hayallerinin peşin-den gitmelisin Can!" diyoruz ve röportajımıza kadrajıyla renk kattığı için çok teşekkür

ediyoruz. Moda fotoğrafçılığında konsept ve kombin kurgusunda dikkat çekici bir kare yaratmanın en önemli yolu zıt renkleri kullanmanın olduğunu düşünüyoruz. Kendisini ve ilham kaynağı resimlerini takip edebileceğiniz adresler ise:

www.facebook.com/canbuyukkalkanpagewww.twitter.com/canbuyukkalkanhttp://canbuyukkalkan.tumblr.com/

Page 16: WoMEN Dergisi Nisan 2014

16

RöportajS.Egemen Nadasbaş

özel

CAN BÜYÜKKALKAN

Page 17: WoMEN Dergisi Nisan 2014

17CAN BÜYÜKKALKAN

Page 18: WoMEN Dergisi Nisan 2014

keşifWoMENKarahasans'

Simge Karahasan

Page 19: WoMEN Dergisi Nisan 2014

19

Page 20: WoMEN Dergisi Nisan 2014

20

WoMENTurkuaz Dükkan

keşif

Simge Karahasan’ı tanıyabilir miyiz?Küçük yaşlardan beri renklere, kıyafetlere ve tasarımlara olan merakım gelecekte modayı meslek olarak seçeceğimin kaçınılmaz bir son olacağını gösteriyordu. Bu merakımın eğitimini Yeditepe Üniversitesi Moda ve Tekstil Tasarımı Bölümü’nden mezun olup tamamladım. Mesleğini çok seven şanslı insanlardanım.

Modaya ilginiz nasıl başladı?İlkokul ve ortaokulda resim yapmayı çok seviyorum. Resim dalında birçok yarışmada derecelerim var. Ama moda dünyası beni daha çok cezp etti ve lisede moda tasarım okumak istediğime karar vererek üni-versite seçimimi ona göre yaptım. Üniversiteden mezun olduktan sonra Türkiye’nin önde gelen tasarımcı Özlem Süer ile çalışma fırsatı buldum. Burası benim için ikinci bir üniversite oldu ve bu üniversitemi de başarılı bir şekilde bitirdim.

Page 21: WoMEN Dergisi Nisan 2014

21

Markanızdan biraz da bah-sedebilir misiniz?Kız kardeşim Bige Karahasan ile beraber Karahasans markasını kurduk. O daha çok markanın pa-zarlama ve pr kısmı ile ilgilenirken ben tasarım ve üretim yaparak işin mutfağında yer alıyorum. Ta-sarlamak ve üretmeyi çok seviyo-rum. Koleksiyonlarımızda, günlük giyebileceğiniz ürünleri bulabilir-ken aynı zamanda özel bir davet için de yine Karahasans tasarım-larını tercih edebilirsiniz.

Markamızla kendini özel hisset-mek isteyen şehirli kadınlara ses-leniyoruz. Tasarlanan her parça-nın üzerinde özenle çalışılıyor. Amacımız bu tasarımı taşıyacak kişinin de kendini özel hissetmesi ve fark edilmesi.

Page 22: WoMEN Dergisi Nisan 2014

22

WoMENTurkuaz Dükkan

keşifHangi tarzda daha çok tasarımlar yapıyorsu-nuz?Elegant tarza sahip olan ko-leksiyonlarım minimal doku-nuşlar sonucu ortaya çıkıyor. Tasarımladığım her parçanın bir hikâyesi var. Örneğin, son koleksiyonumun konusu “Gün Batımı-Sunset.” Gün batarken oluşan renkleri, motifleri ve duyguyu koleksiyonuma gizli detaylarla yansıttım.

Koleksiyonları oluştu-rurken nelerden ilham alıyorsunuz?Herkes aynı şeye bakıyor ama farklı şeyler görüyor. Ben de farklı gördüğüm şeylerden al-dıklarımı biriktiriyorum. Kolek-siyonumu oluştururken de fark etmeden biriktirdiklerim ortaya çıkıyor.

Page 23: WoMEN Dergisi Nisan 2014

23

Planlarınız ve projeleriniz var mı?Çok fazla hem de. Öncelikle bir sonraki MBFWI’da ilk defilemizi yapmak istiyoruz. Ondan sonra da yurt dışı fuarlarına katılıp yolumu-za devam etmek istiyoruz.

WoMEN Dergisi okurları için neler demek istersiniz?WoMEN Dergisi moda, kültür-sa-nat, teknoloji ve güzellik gibi konu-lara farklı bakış açısıyla yaklaşı-yor. Stresli ve yoğun bir tempodan çalışan kişiler olarak WoMEN Der-gisi ile hayata ara verip nefes al-mak çok güzel.

Page 24: WoMEN Dergisi Nisan 2014

24

Page 25: WoMEN Dergisi Nisan 2014

25

Page 26: WoMEN Dergisi Nisan 2014

26

BLOGDÜNYASI

All About Seda

Bendeniz Seda Çam, sizlerin de bildi-ği gibi All About Seda. 21 yaşındayım, Ankara’da doğdum büyüdüm lakin hiç Ankaralı olamadım. Fazla neşeli ve ha-reketli bir yapıya sahibim. E hal böyle

olunca Ankara benim yanımda biraz fazla bohem ve karanlık kalıyor. Bu yüzden yıldızımız 21 se-nedir hiç barışmadı. Ankara Özel Stilistlik Okulu mezunuyum. Okula hazırlanırken sürekli değişen meslek harbim bir heykel, bir grafikerlik derken stilistlik oldu. Memnun muyum? Evet, sanırım olmam gereken yerdeyim. Eğitim hayatımın yanı sıra güzel sanatlara hazırlıkla ilgili çeşitli atölyelerde öğrencilerimi stilistlik ve modelistliğe hazırladım. Daha sonra evliliğim ile beraberinde bıraktım. Artık evdeydim ve evliliğin tadını çıkar-tıyordum. Bir taraftan da yabancı vlogları izliyor bilgi ediniyordum. Sonra bir gün onlar ‘’Vlog çekiyorsa ben de blog yazabilirim.’’ dedim. Hala çoğu izleyicim ‘’Neden vlog değil de blog?’’ dese de kamera fobimi yenip kamera karşısına geçemiyorum bir türlü. Aslında gerçekten de yazarken daha başarılı olduğumu düşünüyorum. Vlog ile başlasaydım bu kadar başarılı olamazdım çünkü bu işi iyi yapan kişi sayısı bir hayli fazla.

2013 yılında tam anlamıyla Blogosfer dünyasına adım attım. Çok kısa bir zaman da izleyicilerimin de desteği ile All About Seda gelişti. İlk zamanlarda stil ipuçları ve makyaj olan bloğumun yaklaşık 4,5 aydır içeriği tamamen makyaj ağırlıklı. Bloğumun beraberinde köşe yazarı olduğum dergiden All About Seda’ya ve kendime biraz daha zaman ayırmak için ayrıldım. Zamanımın çoğunu bloğu düzenlemek ve izleyicilerimin karşısına daha öz-gün içeriklerle çıkmak hazırlayarak geçiriyorum. Plan ve program dergideyken benimle bütünleşen iki huyum oldu. Blogda da bu işime yaradı All About Seda’da planlı ve programlı yazılar yazmaya başladım. 2013’ün en önemli ve en güzel kararı All About Seda oldu benim için. Bunun için istikrarımı devam ettirerek Sosyal Med-ya Uzmanlığı ile hem kendimi hem de All About Seda’yı ödüllendirdim. All About Seda’nın gittikçe geliştiğini görmek ve bunu WoMEN dergisi ailesi ile paylaşmanın mutluluğunu yaşamak tarifsiz bir keyif. Tabiî ki eşim en büyük destekçim oldu bu konuda. Sevgisi ve desteğini hiç esirgemediği için teşekkür ediyorum.

All About Seda’nın gelişmesinde yardımcı ve destek izleyicilerime, bu desteğin her zaman güzel sonuçlar çıka-racağımın bir temini olduğunu belirtmek istiyorum.

Bendeniz Seda Çam’ı ve All About Seda’yı ağırlamaya değer gördükleri için WoMEN Dergisi ailesine sonsuz teşekkür ediyorum. 2014 hepiniz için bol aşk, sağlık ve güzellik getirsin. Merakla ve sürprizlerle dolu bir yıl diliyorum henüz daha 2014’ün başındayken. Başından beri desteğini esirgemeyen ve zaman ayırıp okuyan herkese çok teşekkür ederim.

İyi ki varsınız!All About Seda’dan sevgiler.

Page 27: WoMEN Dergisi Nisan 2014

27

Sade kahve benim sıcaklar arasında en sevdiğim ve içebil-diğim sıcaklardan. Nedenini henüz ben de bilmiyorum ama bu tatlı şeyleri sevmediğimden kaynaklanıyor olabilir. Acı tadı, keyfimi yerine getiriyor ve en çok yazı hazırlarken içmeyi seviyorum. Keyifli zamanlarımda. Öyle sinirliyim, canım sıkkın, ay ayılayım diye içtiğim bir şey değildir.

Bir kedi ve bir kö-peğimiz var. Yakla-şık iki senedir ha-

yatımızı beraber paylaşıyoruz. Ben onları insan gibi yetiştirdim ve köpeğimi biraz abartıp bebek gibi bü-yüttüm o yüzden kucaktan inmez. Kedimiz beni çok sevmez eşime âşıktır; köpeğimiz ise bana… Öyle bir ayırımcılık var evde. Lakin ikimiz de ikisini ayırt et-meden seviyoruz. Onları şans gibi görüyoruz. Onlar olmadan yaşayamıyorum.

Her kadın gibi ben de ayakkabıları seviyorum. Lakin ben Louboutin’leri, Stiletto’ları sevdiğimden az biraz daha fazla olarak Oxford ayakkabılarımı seviyorum. Biraz rahat ve salaş bir tarzım var ama gündelik ha-yatımda Oxfordlarım en büyük yardımcılarım oluyor. Kombinime rahatlıkla ayak uyduran bu ayakkabılar 2011’in sonbaharında sesini duyurdu ve benim ayak-kabı dolabımda yerini aldı. 2011’den bu yana geniş bir Oxford koleksiyonum oldu. 2014’ün Sonbaharına da adını duyuran Oxfordlar oldukça rahat ve harikalar.

Page 28: WoMEN Dergisi Nisan 2014

28

Makarna ve makarnagillerden babam çıksa yerim! O denli seviyorum. E tabi birde eşim yapınca daha güzel oluyor. Ama ben inanıl-maz derecede noodle seviyorum. Nedenini hala anlamasam da bir hafta boyunca yiyip bık-madığım zamanlar oldu. Çok severek yiyorum. Brokoliyi de en çok Noodle’a yakıştırıyorum. Brokoli seven nadir insanlardanımdır ben. Ama Noodle’ın yeri bende her zaman ayrıdır; onu bir ayrı severim yerim.

Hem bloğun hem de kendim için ilan ettiğim bu ayın ürünü, Rimmel London Wake Me Up oldu. Işıltılı ve natural bir bitiş sağlayan bu fondöteni laf aramızda her gün sıkıldıkça kullanıyorum, si-liyorum tekrar kullanıyorum. Stokladım bile kal-maz diye. O derece sevdiğim bir ürün oldu. Blog’da da en çok soru aldığım ürünlerden biri kendisi.

Çantamda neler var?Aslında benim çantamda yok yok. Sanki savaş çıkacakmışçasına hazır-lıyorum o çantayı ben. Makyajımdan çok çabuk sıkılan biriyim bu nedenle yaptığıma makyaj soft bile olsa mut-laka yanıma soft renklerde makyaj malzemelerimi alıyorum. Aynı şekil-de ojelerimi de. Saçlarım kısa da olsa bozar yeniden yaparım diye sıvı saç kremimi alıyorum. Bu konuda biraz takıntılıyım. Her an her şey olabile-cekmiş gibi hazırlıyorum çantamı.

Page 29: WoMEN Dergisi Nisan 2014

29

Sosyal medya unsurlarının çoğu-nu kullanıyorum. Lakin amacından sapmış sosyal medya uygulama-larını kullanmıyorum. Bana gelen sorulardan çoğu da ‘’Instagram hesabın yok mu?’’ oluyor. Aslında bir hesabım var lakin amacından saptığını ve artık herkesin fotoğra-fını paylaştığı değil de popülaritesini arttırmaya çalıştığı bir uygulama-dan farkı olmadığı kanaatindeyim.

Bu sebeple de Instagram hesabım öylece duruyor.

Güneşin doğuşunu izlemek kadar hoşuma giden bir şey yok sanırım. Bazen sırf güneşin doğuşunu izle-mek için uyumayız eşimle güneş do-ğar öyle uyuruz. Nedense farklı bir huzur var; güneş doğarken kahvaltı hazırlamayı çok mu çok severim lakin güneş doğarken kahvaltı yap-mayı pek sevmem. Genelde güneşin doğacağı saatlerde daha iyi çalışır, aklım daha güzel şeyler üretirim o nedenle sabaha karşı hazırladığım

yazıların daha güzel olduğuna inanırım.

Son olarak bana gelen sorulardan esinlenerek:

■ Fondöteninizi alırken mutlaka tester denemesi yapın. "Bu ton bana olur." demeyin. Her fondötenin yapısı ve tonu aynı değildir.

■ Gümüş renk aksesuar size yakışıyorsa daha soğuk renkler, altın rengi, dore yakı-şıyorsa daha sıcak renkler tercih edebilirsiniz.

■ Her zaman fondöten denemenizi boyun kısmında yapın. Ayrıca bileğinizdeki damar renginizden tonunuzu bulabilirsiniz.

Hepinize bol öpücükler.

Page 30: WoMEN Dergisi Nisan 2014

kafama

Ayın

30

STIMULSKINPLUS RESHAPING DIVINE SERUM

Ürünü StimulskinPlus Reshaping Divine Serum, %93 do-ğal içeriği ve Push Up teknolojisiyle cildi sıkılaş-tırır ve yeniler.

PUSH ETKISI Hint literatüründe de pek çok yerde bahsedildi-ği üzere Komifora Mukul Queen of Sheba’nın Solomon Kralı’na hediye ettiği değerli bir sakız üretir. Komifore Mukul Ayurveda tıbbında 3500 seneden fazladır kullanılmaktadır. Bu öz cildin dolgunlaşmasını sağlayarak sıkılaştırır. Daha genç ve sıkı bir cilt görünüm sağlar.

UP ETKISI Eski Yunan ismi parlaklık anlamına gelen sma-ragdos SeaEmerald™, epidermis ve dermisin bağını destekleyen temel protein üretimini ak-tive eder. Aynı zamanda doğal kolajen üretimi-ni destekler. Cilt üzerindeki ikili etkisiyle daha sıkı ve dolgun bir cilt görünümüne kavuşmanızı sağlar.

DUYUMSAL DENEYIM#StimulskinPlus serisi için özel olarak yaratılan Beyaz çiçeklerin üçlü birleşiminden meydana gelen Yaseminin hafifliği ve Ylang Ylang’ın lük-süyle harmanlanan Ölmezotu kokusuyla muh-teşem bir duyumsal deneyim yaşatır.

Fiyat: 667 TLwww.darphin.com.tr

Page 31: WoMEN Dergisi Nisan 2014
Page 32: WoMEN Dergisi Nisan 2014

32

RöportajözelSedef B. Artıran Mak yaj Sanatçısı

Ahmet Yıl maz

Page 33: WoMEN Dergisi Nisan 2014

33

Birçok kişi M.A.C'de gör-müş ya da makyaj yap-tırmak için kendini ona teslim etmiş olabilir. Kendisi benim tanımım-la çok sakin, uyumlu ve olgun ruhlu bir makyaj sanatçısı…

Mak yaj Sanatçısı Ahmet Yıl maz

Page 34: WoMEN Dergisi Nisan 2014

34

Peki, kimdir Ahmet Yılmaz?1984 İstanbul doğumlu, bir ailenin üç erkek ço-cuğundan en küçüğü. Bu sektörde çalışmaya işe başvurduğu an ka-rar vermiş. Beş Yıldır M.A.C’le çalışmanın gu-rurunu taşıyor.

Bu işe nasıl başla-dın?Boyner’de çalışırken kozmetik reyon sorum-lusuydum ve birçok mar-kaya bakıyordum. Belk ide en az 30 farklı marka vardı. Dior’da tanıştığım bir MAU (Make Up Artis-

ti)’ni izlemeye başladım. Bir kadına yaptığı makyajla gerçekten fark yarattı ve bundan çok etkilendim. Kadınların size ilgi göstermesi de bazen hoşunuza gitmiyor değil. Başta ben kadınları çağırıp makyaj yap-mayı teklif ettim. Daha sonra liseden bir arkadaşımla karşılaştım ve M.A.C’de çalıştığını öğrendim. Onun teklifi üzerine M.A.C’i araştırdım ve birçok backstage’de, dizi ve filmin make-up’ın da M.A.C’in ön planda olduğunu gördüm ve burada çalışmak istediğime karar verdim.

İşini severek mi yapıyorsun?İşimi tabi ki seviyorum. Haftanın altı günü çalıştıktan sonra eğlenmek için zaman ayırmama zaten gerek kalmıyor çünkü işimizin içeriğinde zaten eğlence mevcut.

Kadınlarla uğraşmak zordur. Bununla nasıl başa çıkıyorsun?Bu işe başladıktan sonra kadınları sevdim, onlara taptım ama bir yanımda onlardan nefret etti.

Bu sektörde kendini geliştirmek adına ne gibi eğitimler aldın?İnsanlarla iletişim ve ikna eğitimi, İnsan ilişkileri, Makyaj eğitim teknikleri… Amacımız aslında satış fakat ister istemez insanlarla sürekli iletişim halindesin ve bu konumdaki ikna yeteneğin ön plana çıkıyor. Mak-yajda sınır yok aynı eğitimde de olmadığı gibi. Dört yıldır M.A.C’de çalışıyorum. Hala üç ayda bir eğitim alıyoruz.

Hangi organizasyonlarda görev alma şansını yakaladın?Başta İstanbul Fashion Week olmak üzere, Fashionable, moda çekimleri, dergi çekimleri, defileler, TV çekimleri, kısa film ve tiyatro arkası make up artisliği yaptım. Son iki senedir İstanbul Fashion Week'de sahne arkası makyözlüğü yapıyorum.

Birlikte özel çalıştığın sanatçılar var mı?Benim için çalıştığım her yüz her vücut çok özel. Kişisel olarak çalıştığım biri yok ancak M.A.C’in sponsor olduğu birçok sanatçıyla çalıştım. En saygı duyarak çalıştığım insanlar arasında ise Ajda Pekkan ve Tuğçe Kazaz var.

Page 35: WoMEN Dergisi Nisan 2014

35

İşinde rekabet var mı? Elinin iyi olması gerek, hızlı olmalısın, yaratıcı olmalısın, girişken olmalısın. Bunun yanı sıra temsil ettiğiniz markanın adından çok fiyatta yapılan her iş de büyük etken. Örneğin 2011 İFW’de sponsor bulunamadığı için modellerin parası dahi ödenemediğinden modeller kendi istekleri ile podyuma çıkma kararı aldılar. Şimdi ise sponsorlar yarışıyor.

Backstage’de çalışmak nasıl bir duygu?Tasarımcı, styling, fotoğrafçı ve kuaförü tanıman lazım çünkü bir karede 4-5 kişinin emeği var. Bu birbirinden farklı insanların bir işe yoğunlaşıp kusursuzluğu yakala-ma peşinde. Modelin tarzı dahi çok önemli. En ufak bir anlaşmazlık kötü bir sonuç doğurabilir.

Önceden look belirlenir. 20 modelde aynı look denenir. Bunda çıkıntılık yapanlarla uğraşmak zor olabilir. Bu gibi bir durumda başkasına gitmeden bizim ikna kabiliyetimiz çok önemli. Demek istediğim podyuma çıkmadan bir mo-delin kaşla göz arası o lookta rimele yer yokken rimel sür-mesi tamamen makyözünün sorumluluğu altındadır.

Geçtiğimiz son yıllarda modanın ve makyajın bu kadar ön plana çıkması hakkında ne düşünüyorsunuz?Önceden sponsor bulunamıyordu. Fashionable oldu ve tüm dünya markaları bir araya geldi. Bence tama-men sponsorların yapmış olduğu reklama dayalı bir çalışma.

Bir makyajı olmazsa olmaz yapan nedir?Ten makyajı, ten güzelse makyaj her şekilde kusursuz olabilir.Örnek aldığınız bir make-up artisti var mı?Terry Barber!

M.A.C.’i diğer ürünlerden ayıran nedir?İşimiz sadece makyaj. Bizim kozmetik sektöründe baz yada parfümde iyi olma gibi bir iddiamız yok. Tek amacımız renkler daha canlı görünsün. Kullanılan fondöten daha uzun süre ciltte kalsın gibi kusursuz makyajın peşindeyiz.

Aslında içten içe merak ediyoruz. Seksi bir makyajın olmazsa olmaz malzemeleri nedir?Kırmızı dudak dişiliği simgeler. Bu yüzden kesinlikle kırmızı ruj ve rimel diyorum.

M.A.C.'e makyaj malzemesi almak için gelen erkeklerle karşılaşıyor musun?Elbette. Aslında kadınlardan daha ilgililer. Mesela, önemli bir toplantıya katılacak üst düzey yöneticileri gelip gözaltı kapatıcı istiyorlar.

Öncelikle dergimize zaman ayırdığın için çok teşekkür ederim. Seninle tanıştığım için çok mutlu oldum dilerim ki harika projelerle bu yola devam edersin, başarılarının devamını diliyorum.Ben teşekkür ederim. Aynı şekilde sizi ve WoMEN Dergisi ekibini tanıdığıma çok memnun oldum...

Page 36: WoMEN Dergisi Nisan 2014

36

Pınar Aytuna

müzik "Bu işe başladıktan sonra kadınları sevdim, onlara taptım ama..."

Page 37: WoMEN Dergisi Nisan 2014

37

Page 38: WoMEN Dergisi Nisan 2014

38

RöportajS.Egemen Nadasbaş

özel

Page 39: WoMEN Dergisi Nisan 2014

39

ŞE

YA

ZA

RI

Eng

in Er

gin

CICI OLMAYAN BIR MESLEĞIN ADAMIYLA CICI OLMAYAN BIR SOHBETBeni ne doktorlar, mühendisler istedi de ben ev-lenmedim. Bu cümleyi ne çok filmde duymuşuzdur öyle değil mi? Doktorluk, mühendislik cici meslekler. Göğsünü gere gere söylersin bir doktorla ya da bir mühendisle kurduğun iletişimi. Bir de cici olmayan meslekler vardır. Böyle mesleklerin insanlarıyla ku-rulan iletişim saklanır, bağın su yüzüne çıkmaması için elden gelen yapılır. Mesela psikologluk cici ol-mayan bir meslektir. Kaç kişi sayabilirsiniz çevreniz-de psikoloğa gittiğini açıkça söyleyen? Birçok kez dizilerde bile duymadık mı “Bir arkadaşımın sorunu-nu anlatacağım.” diyen karakterleri. İşte öyle bir yazı bu, bir arkadaşımın sorununu anlatacağım.

***Sevgili psikolog;Bir arkadaşımın gözyaşlarıyla anlattığı dertlerini paylaşacağım sizinle. Onun doğrudan kendisinin gelmesinin daha iyi olacağını tahmin ediyorum, ikna etmeye de çalıştım; ancak başarılı olamadım. Yıl ol-muş 2014, o hâlâ psikoloğa gitme fikrinden rahatsız oluyor. Aslında geri kafalı biri değildir, anlatacakları-mı duyduğunuzda siz de bana hak vereceksiniz.Üçüncü tekil kişiden bahsetmeyi sevmiyorum ve olur da birinci tekile dönüşürse cümlelerimin özneleri, lüt-fen yanlış anlamayın beni ve sanmayın o arkadaşı-mın “ben” olduğumu… Arkadaşım Muğlalı. Üniversi-teyi kazanarak Ankara’ya gelmiş. Biz de üniversitede tanıştık. Dört yıldır takvimin bir kısmını Ankara’da, bir kısmını da Muğla’da yaşıyor. Bir ay önce yarıyıl tatili için ikimiz de evlerimize, doğduğumuz şehirlere döndük. Arkadaşım ne zaman Muğla’ya dönse aya-ğının tozuyla Akyaka’ya gidiyor. Akyaka, Muğla’ya yarım saatlik bir sahil yerleşimi. Adını duymuşsu-nuzdur belki. Kısa bir süre önce kaybettiğimiz Prof. Halet Çambel de şimdi orada yatıyor... Öyle deme-yin sevgili psikolog, anlatacaklarımın bu ayrıntılarla elbette ilgisi var, yoksa neden sizin zamanınızı boşa geçirmenize neden olayım… Halet Çambel’in eşi de birkaç yıl önce vefat etti, Nail Çakırhan. Bugün Akyaka’nın bir mimari dokusu varsa onun sayesin-dedir. Neyse… Arkadaşıma dönelim. Yarıyıl tatilinde Akyaka’ya gittiğinde beni telefonla aradı. Birkaç kez ben de gitmiştim onu ziyarete, beni gezdirdiği yerle-rin bazılarına insan olan kişinin büyülenmemesi elde değil. Etkilendiğim yerlerden biri de Kadın Azmağı diye bilinen akarsuyun kıyılarıdır. Mavinin yeşil ve kahverengi ile öyle muhteşem bir birleşimi vardır ki orada, etkilenmemek mümkün değil. Beni aradığın-

da oradaydı ve hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Bu arada demeyi unuttum, arkadaşım ressam; yani Güzel Sa-natlar Fakültesinden. Sanatçılar tahmin edersiniz ki ortalama bir insandan daha duyarlı oluyorlar. Ne ol-duğunu sordum, hemen anlatmaya başladı… Arka-daşım, tanıştığımız ilk gün benimle bir hayalini pay-laşmıştı. İyi bir ressam olduğunda Akyaka’yı farklı açılardan resmetmek ve ilk kişisel sergisini de bu başlık üzerine yapmak istiyormuş. Telefonda sesinin nasıl geldiğini duymanız gerekiyordu sevgili psiko-log. “Hayallerimi yıkıyorlar.” diye kendinden geçer-cesine ağlıyordu. Akyaka’ya bir site yapıyorlarmış. Nail Çakırhan’ın oluşmasını sağladığı mimari do-kuyla hiçbir şekilde uyuşmayan bir tarzda, tamamen “az arazi çok konut” mantığı üzerine inşa edilen bir site... Ah size keşke tüm detayları anlatabilecek ka-dar zamanım olsa. Nail Çakırhan bir mimar; ama asıl mesleği mimarlık değil, alaylı diye belirtilir ya bazı insanlar, öylelerinden. Tasarladığı bir ev ile ulusla-rarası bir mimarlık yarışmasında ödül almış. Sonra da çevresindeki birçok insanın desteği ve yöre hal-kının duyarlılığıyla ödül aldığı evi yaptığı günden bu yana benzer tarzda birçok ev yapılmış Akyaka’da ve bugünkü mimari doku oluşmuş. Ama o ne olduğu belirsiz sitenin yapılmasından cesaret alan bir insan -Nail Çakırhan’ın yaptığı az sayıdaki evlerden birinin sahibi- iki katlı evini yıktırdı. Yerine de yedi katlı bir apartman dikmesi için bir müteahhitle anlaştı. Hayal-lerimi yıkıyorlar sevgili psikolog.- Birinci tekil kişi üzerinden konuşmaya başladığını-zın farkında mısınız?

***Psikolog, önce saatine baktı, sonra yerinden kal-karak pencerenin önüne geldi ve içeri biraz temiz hava girmesini sağladı. Birkaç saniye dışarının gü-rültüsüne maruz kaldıktan sonra pencereyi kapattı ve yerine oturdu. Karşısında duran adamın önünde parmak uçlarını birbiriyle bütünleştirdi ve bir sözcük çıktı ağzından.- Anlıyorum.

***Aslında psikolog da Akyaka’yı biliyordu ve olanla-ra akıl erdiremiyordu. Masanın üzerindeki takvime bakınca yerel seçimlerin yaklaştığını hatırladı. Pek umudu yoktu; ama yeni siyaset adamlarının Akya-ka ve diğer birçok yerleşim yerindeki özgün mimari dokunun korunması için emek harcamalarını diledi, içinden, en derinden.

Page 40: WoMEN Dergisi Nisan 2014

40

TEKNOLOJiGözde Yılmaz

Nokia 1100

iPhone 4 Diamond Rose

Tarihin en çok satan telefonu, herkesin dilinde veya elin-de olan bir akıllı telefon değil, tepesinde feneri olan No-kia 1100. 250 milyondan fazla satıldı.

Fiyatı 8 milyon dolar olan, Tasa-rımcı Stuart Hughes’un tasarladığı, üzerinde 53 pırlanta ve bir tane de 8 karatlık pırlanta bulunan iPhone 4 Diamond Rose, gelmiş geçmiş en pahalı telefon olarak biliniyor.

TELEFONLARIN

ENHALLERI

Page 41: WoMEN Dergisi Nisan 2014

41

Vivo X3 Samsung Messenger

Alcatel 1010

Dünyanın en ince telefonu olan Çinli BBK Vivo X3, sadece 5.75mm kalınlığa sahip. Arka kamerası 8 MP, ön kamerası 5 MP olan Vivo X3’ün işletim sistemi Android 4.2.2.

Cricket ve Samsung, Chicago’da dünyanın en büyük telefonunu inşa etti. Samsung Messenger modelinin kopyası olan bu dev telefonla insan-lar, ücretsiz ve sınırsız arama yapıp mesaj gönderebildiler.

Alcatel 1010, sadece 5 Euro’ya satılıyor. Sadece arama/ aranma ve mesaj alıp gönderme yapabildiğiniz telefonun bir de radyosu var.

Page 42: WoMEN Dergisi Nisan 2014

42

Sonim XP3300Sonim XP3300, Guiness Rekorlar Kitabı’nda en sağlam telefon olarak yer alıyor. Telefon, suya dayanıklı ve -20 C ile 55 C derece arasındaki sıcaklıklarda sorunsuz çalışa-biliyor. 25 metreden bırakıldığında ise çalışmaya devam ediyor.

sWaP NovaDünyanın en hafif te-lefonu olarak Guiness Rekorlar Kitabı’nda yer alan sWaP Nova, 40.3 gram ağırlığında ve bo-yutları 68.5 x 38 x 16.2 mm. E-book Reader uy-gulaması dahil pek çok özelliği var ve dokunma-tik ekrana sahip.

Page 43: WoMEN Dergisi Nisan 2014

43

Page 44: WoMEN Dergisi Nisan 2014

44

otomobilKaan Uğrasız

dünyası Gri Şehrin Ağır Abileri

Page 45: WoMEN Dergisi Nisan 2014

45

Gri Şehrin Ağır Abileri

Yerel seçim zamanı yaklaşmışken Wo-MEN Dergisi ekibi olarak seçimleri tema olarak belirlemeye karar verdi-ğimizde kimsenin benden seçim oto-büsleri ile ilgili bir yazı yazmamı bekle-

memesi gerektiğini söylemiştim. “Çünkü çok çirkinler!” derken bir taraftan da “Seçimler ile otomobilleri nasıl bir araya getirip yeni sayı-nın içinde eritip giderim?” diye düşünürken yazı işlerinden siyasilerin kullandıkları oto-mobilleri yazmam yönünde bir direktif geldi ve gri şehrin her tanrının günü 541 numaralı Eryaman - Bakanlıklar hattını kullanan ve bu otomobillerle hemen hemen her gün sıklıkla karşılaşan birisi olarak seve seve bu yazıyı yazabileceğimi alçak gönüllülükle ifade ettim.

Page 46: WoMEN Dergisi Nisan 2014

46

Her şeyi bir kenara bırakırsak, o otomobillerin ülke bütçesinden, dolayısıyla kendi cebimden çıkan paralarla alındığını bir kenara bıraka-rak, gri şehrin ağır abileri olarak ‘minik ve elit

bir zümre’ diye toparlayabileceğimiz araçların şöyle bir genel özelliklerine de bakmam gerekiyor.

Başbakanlık binasının önünde, herhangi bir bakanlı-ğın arka kapısına çekilmiş halde yada kırmızı - mavi ışıklarla bezeli bir konvoyun tam ortasında olanca ağırlığı ile görünüş yada tonajları itibariyle, ilerleyip trafiği alt üst eden bu otomobillerin en çok bilinen özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:

■ Siyahlar.■ Zırhlılar.■ Ağır başlılar■ Konforlular■ Hızlılar■ Çevikler■ Ağırlar

Kişisel bir değerlendirmeye tabii tuttuğumuzda, ko-caman birer sedan olan bu araçların ortak renginin siyah olmaması gerektiğini düşünüyorum. Devletin ağırlığının yollarda biçim ve renk bulmuş şekli ola-rak düşünüldüğünden mi bilmiyorum, siyah demek benim için pek de net olmayan iş ilişkileri ve yaşam biçimleri demekle aynı şey. Neden kırmızı, turkuaz mavisi ya da beyaz değil ki bu otomobiller? Düşün-senize, cumhurbaşkanının Mercedes S600’ü bayrak kırmızısı ya da meclis başkanının Audi A6’sı turkuaz mavisi ya da en iyi ihtimalle beyaz. Belki de bu renk ‘benzeşmesinin’ sebebi taşıdıkları zırhlar. Malum, ülkenin hali pek gösterilmese de ortada; siyasiler zırhlara ihtiyaç duyar haldeler. Fakat her şeye rağ-men konforundan hiç bir şey kaybetmeyen bu araç-ların içinde uydu yayınından 3G internet bağlantısı-na, araç telefonundan mini bara kadar her şey var. Bu da onları aslında neredeyse içinde yaşanabilir hızlı sedanlar olduğunu gösteriyor. İçlerindeki deva-sa motorlar ise koca cüsselerini kaldırabilecek kadar fazla gücü sağlıyor! Büyük motor demek büyük yakıt harcamaları demek olsa da... Neyse. Bunu başka zaman konuşuruz.

Şimdi, aslıda pek de kısa olmayan şekilde gri şehrin ağır abilerini WoMEN Dergisi'nin sayfalarına taşır-ken, söylenebilecek tek şey, bu otomobillere sahip olmak için 'gerçekten' çok ve 'çok' çalışmak gerekti-

ği! Evet, hazırsanız başlıyoruz!

AUDIAlman otomobil üreticisi Audi'nin üst sınıf modelleri, Türkiye'deki yüksek mertebeleri dolduran kadrolar tarafından tercih edilen markalar arasında. Türk si-yaseti için diğer markalardan farklı olarak adeta bir güç simgesi, prestij ve mevkii belirtisi. Bizde genel-de A8 ve A8 Long modelleri sıklıkla filolarda kendi-ne yer buluyor. Daha alt kademelerde çalışan daire başkanları için filansa A6 modelinin çeşitli varyete-leri kullanılıyor. Tahmin edebileceğiniz gibi çoğunun rengi siyah. Aralarında belki koyu lacivert olanları vardır.

A8: Türkiye’de Audi’nin şu anda resmi olarak yal-nızca A8 Long modeli satılıyor. Yıllar öncesinin 80 platformu üzerinde bir türlü eskimeden yenilenerek her seferinde daha canlı, dinamik ve karizmatik bir otomobil haline gelen A8, yan taraftan adeta devasa bir balık gibi görünüyor. Diri ve kendinden emin du-ruşu, yüksek mevkilerde koltuk sahibi olan siyasile-ri kendisine çekiyor olacak ki Ankara’nın yollarında sıklıkla karşılaşıyoruz kendisiyle. Panaromik cam tavanı ve 130mm’lik daha uzun kasası ile anlaşılan daha uzun süreler Türk siyasetine eşlik edecek!

Genel olarak bir performans değerlendirmesi yapa-cak olursak eğer, A8 Long, FSI ve TDI olmak üzere iki farklı motorla son tüketiciye ulaşıyor. VW çatısı altında yer alan Audi’nin sahip olduğu bu yüksek ve-rimlilikteki motorlar, A8L’yi yerinden kaldırmak için gereken gücü tekerleklere iletiyor. 4,2lt’lik V8 FSI motor, otomobilin ihtiyaç duyduğu hareket gücünü her an sağlamak için yakıtı en verimli şekilde kul-lanmak üzere tasarlanan ve geçmişi çok da eskiye dayanmayan bir teknoloji. 372Hp’lik güç üretimi için 100km’de yaklaşık 9,5lt yakıt tüketen bu motor, ben-zerleri içinde etkileyici bir tüketim performansına sa-hip.

A6: A8’e göre daha popüler sayılabilecek olan A6, A8’e binemeyen orta-üst düzey yöneticiler tarafın-dan sıklıkla kullanılan bir Audi modeli. Hali hazırda sedan, station, crossover ve daha performanslı olan S modelleri ile pazarda olan A6, tıpkı büyük abisi gibi Audi’in yıllar önceki modeli 80 platformundan iz-ler taşıyor. Sedan formlu olan üyesi, aynı zamanda dünya üzerindeki ilk coupé formlu sedan olma özel-liğini taşıyor.

Page 47: WoMEN Dergisi Nisan 2014

47

MERCEDES-BENZ

Başbakan ve cumhurbaşkanı da dahil olmak üzere, Türk siyasi kadrolarının büyük bölümüne tahsis edilen makam araçları, Mercedes-Benz'den temin ediliyor. Eğer uslu bir vatandaş olursanız ciyak ciyak öten si-renler ve alev alev yanan mavi-kırmızı lambaların arasında, muhtemelen Kızılay meydanında ezilme teh-likesini atlattıktan sonra başbakanınızı görebilirsiniz bir şehir dışı seyahatinden dönerken. Markanın adeta prestij ve 'kalite' ile özdeşleşen modeli olan S-Serisi otomobillerin en çok kullanıldığı Türk siyasi hayatında, S-Serisinin 320 ve 320 L modeli başta olmak üzere 400 HYBRID ve 500 L V12 modeli kendinden sıklıkla bahsedebileceğimiz otomobiller arasında. Genelde otantik bir detay olarak güçlü bir zırhla, yani S GUARD paketi ile geliyorlar ve gerçekten konforlu, karizmatik ve hızlılar. Özellikle pazara yeni çıkan S-Serisi, he-nüz Türkiye’deki siyasi hayatta boy göstermeye başlamasa da yollarda karşılaşmamız yakındır.

Açıkça söylemek gerekirse S-Serisi, profilden birazcık ‘balina’ya benziyor. Profili biraz daha çevirip yan-dan baktığımızda ise uzunca bir hatchback gibi dursa da aslında S-Serisi safkan bir sedan. İki katlıymış gibi görünen profili, otomobilin üzerinde hoş çizgilerle gölgeler oluşmasını sağlıyor. Bu tasarım anlayışı, onu segmentindeki en önemli ve karizmatik otomobillerden birisi haline getirse de, en büyük rakiplerinden birisi olan (tabii ki Türk siyasi hayatında) Audi karşısında sevimliliği, ağır duruşu ve yenilikçi teknolojileri ile Audi’nin biraz önüne geçmesine neden olabilir. Özellikle üzerine vurgu yapılan hafiflik ve ferahlık anlayışı, Mercedes-Benz’in S-Serisine verdiği önemi vurguluyor.

Page 48: WoMEN Dergisi Nisan 2014

48

RöportajYeşim Özbirinci

özel

Elif Attepe kimdir, kendinizi tanıtır mısınız?1982 İstanbul doğumluyum. Trakya Üniversitesi Gıda Mühendisliği ve Eskişehir üniversitesi İşletme bölüm-lerinden mezun olduktan sonra özellikle hazır yemek ve catering alanında çalışmaya başladım. Tatlıses gı-daya 2010 yılında fabrika müdürü olarak başladığım görevimi genel koordinatör olarak sürdürmekteyim.

Bir gıdanın güvenilir olup olmadığını nasıl an-layabiliriz?Güvenilir gıda, çiftlikten çatala tabir ettiğimiz gıda maddesinin geçirdiği evrelerin denetlenmesi ve oluşa-bilecek tüm risklerin önceden saptanarak önlenmesini sağlayan süreç ile üretilen ürünlerdir. Bize bu konu-da en net bilgiyi gıda üreticisinin HCCP ve İSO9001, 22000 sistem sertifikalarına sahip olup olmaması verir.

Gıda alırken tüketicinin dikkat etmesi gereken hususlar neler?Bir tüketici olarak gıdanın güvenilirliğini ilk önce eti-ketinden anlayabilirsiniz. Etiket tebliğine göre ürünün içeriğinin ambalaj üzerinde yazma zorunluluğu var ve kullanılan tüm katkı maddelerinin daha büyük punto-larla beyan etme zorunluluğu vardır. Bu nedenle eti-ketsiz ya da ürün içeriğini bilmediğiniz ürünleri tüket-

mememiz gerekiyor. İkinci önemli nokta ise restaurant gibi etiketli ürünlerle az karşılaştığımız toplu tüketim yerlerinin almak zorunda oldukları işletme kayıt bel-gesinin varlığını sorgulamaktır. Bu belgeye sahip ol-mayan işyerlerinin merdiven altı üretim yaptığını bil-meliyiz.

Gıda üretimi konusunda uyulması gereken ku-rallar nelerdir?Üretici öncelikle kendini bilinçlendirmeli ki ürettiği ürün, gönül rahatlığı ile tüketilebilsin. Gıdacılar maa-lesef bu tür durumlarla çok sık karşılaşıyoruz. Üretici ürünün ömrünü uzatmak için çeşitli katkı maddeleri-ni oran miktar gözetmeksizin kullanabiliyor. Ürünün ömrü uzatılırken tüketicinin ömrü kısaltılıyor. Önce gö-rev üreticiye düşüyor. Gıda üretimi konusunda bakan-lığın yayınladığı yönetmelik ve tebliğler mevcut üreti-cinin bunlara uyması gerekiyor. Uymayanlar ise yine bakanlık tarafından uygulamalar ve yaptırımlarla karşı karşıya kalacaklardır. Bakanlığın çalışmalarını takdirle izlediğimi ve kalıcı çözümler oluşturma konusundaki kararlılıklarını tüketiciler açısından olumlu olacağını söyleyebilirim.Gıda denetimleri nasıl gerçekleşiyor, güvene-bilir miyiz bu mekanizmalara?

Tatlıses Gıda Fabrika Müdürü

Elif Attepe

Page 49: WoMEN Dergisi Nisan 2014

49

Gıda denetimleri Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlı-ğı’na bağlı il ve ilçe müdürlüklerince ve gıda kontrol müdürlüklerince sürdürülmektedir. Eskiden gıda iş-letmelerinde üretim izni olma zorunluluğu vardı ve üretim izni olmayanı bakanlık tespit etmekte zor-lanıyordu. Şimdi ise zor alınabilen üretim izinleri yerine işletme kayıt numarası ve belgesi zorunlu-luğu getirildi. Böylece gıda işletmeleri ile ilgili çok önemli bir arşiv oluştu ki bu arşive eski merdiven altı işletmeler de dâhil oldu. Bakanlık artik bire bir

merdiven altına müdahale edebilir oldular. Cezai yaptırımlar bununla beraber ağırlaştı. Yani artik ya sağlıklı üreteceksin ya da hiç üretmeyeceksin; sağ-lıklı üretenden fason yaptırıp satacaksın sistemine geçiş yaptık. Bu nedenle denetim mekanizmalarının eskiye nazaran çok olumlu ve daha güvenilir oldu-ğunu söyleyebiliriz.

Page 50: WoMEN Dergisi Nisan 2014

50

mutfakReyyan Özuğur

Malzemeler:

■ 250 gr oda sıcaklığında te-reyağı■ 1 adet yumurta■ 1 su bardağı pudra şekeri■ 1 çay kaşığı kabartma tozu■ 1 paket vanilya■ 3.5 - 4 su bardağı un Yapılışı:

Tereyağı, yumurta, pudra şe-keri ve vanilyayı bir kapta elinizle yoğurarak krema kı-vamına getirin. Un ve kabart-ma tozunu eleyerek karışıma ekleyin ve çok sert olma-yacak bir kurabiye hamuru hazırlayın.Hamuru unlanmış zeminde merdaneyle 1mm kalınlığında açın. Kalıplarla şe-kil vererek 180 derecede 15 - 20 dk. pişirip fırından alın. Afiyet olsun..

Kalp Kurabiye

Page 51: WoMEN Dergisi Nisan 2014

51

Page 52: WoMEN Dergisi Nisan 2014

52

mutfakZehra Şener

Malzemeler:* 30 tane yıkanmış ve süzdürülmüş ebegümeci yaprağı* 1 su bardağı yıkanmış dolmalık pirinç* 1 çay bardağı zeytinyağı* 2 tane ince kıyılmış kuru soğan* 1/2 demet kıyılmış maydanoz* 1/2 demet ince kıyılmış dereotu* 1/2 demet ince kıyılmış taze nane* 1 tatlı kaşığı kuru nane* Tuz, karabiber, pul biber* Tercihe göre 1 yemek kaşığı salça* 1 tane kesme şeker veya 1 tatlı kaşığı toz şeker* 1/2 tane limonun suyu* 1 çay kaşığı nar ekşisi

Üzeri İçin:* 1 yemek kaşığı zeytinyağ* 1/2 limonun suyu

Yapılışı: Geniş bir tencerede zey-tinyağı içinde soğanları pembele-şene kadar kavurun, üzerine pirinci koyarak yeniden kavurun. Pirincin üzerini çok az geçecek kadar su ve şekeri, tuzunu koyun. Suyunu çekene kadar pişirin, altını kapatın baharat ve yeşillikleri ilave edin ka-rıştırın ve demlenmesi için 30 dk. bekleyin. Daha sonra ebegümeci yapraklarını asma yaprağı gibi sa-rın tencereye dizin. Çok az su, yağ ilave edin üzerine düz bir tabak ka-patın kısık ateşte yapraklar pişene kadar ateşte tutun. Pişen yaprakla-rın üzerine limon suyu dökün ve so-ğumasını bekleyin ve servis yapın.

Afiyet Şeker Olsun..

Zeytinyağlı Ebegümeci Sarma

Page 53: WoMEN Dergisi Nisan 2014

53

Page 54: WoMEN Dergisi Nisan 2014

54

RöportajözelYeşim Özbirinci

Uğur Al parslanRuga Restaurant

Page 55: WoMEN Dergisi Nisan 2014

55

Biraz sizi tanıyabilir mi-yiz?29.09.1968 Tarihinde yemek-leri ve aşçıları ile ünlü şehri-miz Bolu Mengen' de Mehmet ve Sakine çiftinin dört çocu-ğundan ikincisi olarak dün-yaya geldim. Bütün ailemin aşçı olmasından dolayı aşçı olmam için yollar gösterilme-ye başlandı bu ilk başları biraz sevimsiz geldi. Biraz değişiklik yapayım diye birkaç değişik meslek dallarında çalışmala-rım oldu ama ne yazık ki iste-diğim yaratıcılık ve değişikliği göstermek istememe rağmen işler o kadar standart ve mo-notondu ki artık yarın değil yıl-

lar sonra da aynı işi aynı şekilde yapmaktan içine benden bir şeyler katamamam beni bu işlerden uzaklaş-tırdı. Bir akşam babamla uzun bir konuşma sonunda aşçılık yani baba mesleğine ilk adımı 1984 yılında o zamanların meşhur yeri olan Park Şamdan ‘da aşçı komisi olarak attım. Bu olay benim hayatımın belki de dönüm noktası oldu. Ailemde herkesin aşçı olması ve kendilerinin başarılarını gösterip kendisini ispat et-mesi belki benim için bir dezavantajdı çünkü onların bana verdiği desteği boşa çıkarmamak için günümün 14–16 saatini ocak başlarında geçirmeye başladım.

■ 1987–1988 yılları arasında Bodrum Clup-M Hotel ‘de Demi chef ■ 1988–1990 yılları arasında askerilik görevim için İzmir-Gaziemir ‘e gittim orada Gaziemir Tugay Komu-tanı Kore Gazisi Tuğgeneral Sn Sadettin Rana Aytulun paşamızın evinde şeflik yaparak askerlik görevimi yaptım ■ 1990–1992 yılları arasında sırasıyla; LEON HOTEL İzmir /Foça (Chef de partie), KÖSE OĞLU HOTEL Antalya /Side (Chef de partie), PRENSES HOTEL İstanbul /Büyükada (Chef asistanı), GÜNEY RESTAURANT İstanbul /Bebek (Chef aşçı)

■ 09.03.1992 & 15.05.2013 Yılları arasında Türkiye’nin ve Dünya ‘nın sayılı otelleri arasında bulunan Çı-rağan Palace Kempinski Otelinde sırasıyla çalıştığım bölümler■ BANQUET mutfak Commis■ BELLİNİ mutfak Demi Chef■ Pool Kıtchen Demi Chef■ Rom Servis Mutfak Chef■ Gazebo Lounge Chef■ Tugra Mutfak Chef■ Bosphorus Barbekü Chef■ LALEDAN Mutfak Chef■ Bu aralarda aldığım eğitim ve sertifikalarla kendimi geliştirdim. Kempinski ailesinin diğer otellerinde Türk mutfağını tanıtmak amacı ile düzenlenen değişik haftalar ve kutlamalar da Türk mutfağının o eşsiz ve yöresel yemeklerinin tanıtımında bulunmak, yurt dışında yaşayanlara Türk Mutfağından örnekler sunmak değişik damak tatlarını sunmak benim için ayrı bir mutluluk kaynağıdır.

Ruga Restaurant

Page 56: WoMEN Dergisi Nisan 2014

56

■ Beraber çalışma fırsatı bulduğum ve hepsinden yeni bir şeyler öğrendiğim dünyanın bilhassa Fransız mutfağının ünlü şefleriyle sırasıyla bahsedersek.!■ LE CHEF ALAIN DUCASSE■ CHEF ROGER VERGE ■ CHEF GEORGE BLANC■ CHEF MICHEL ET JEAN MICHEL CORAIN ■ CHEF MARIO MURATORE ■ LE CHEF CLAUDE JEAN NERET ■ LE CHEF JOEL GARAULT ■ LE CHEF FRANCOIS FUSERO■ LE CHEF EDMOND PUETTO■ LE CHEF ROGER CUISINER VE ■ İtalyanların ünlü şefi olan MR. ANGELO MINOGGIA İle çalışma fırsatı buldum ■ Bu zamana kadar birikimlerimle aileme verdikleri destekleri boşa çıkarmadığıma seviniyorum. Bu işin güzel tarafı her gün kendini geliştirmek için yeni bir şeyler buluyorsunuz sıradan şeylerle değil hayal gücü-nüz ve damak tadınızla oynuyorsunuz kısacası her gelen yeni tada bir açlık la bakarak Türk mutfağından da bir şeyler de katarak sunumlar yapıp, masalardaki hikâyemizi tamamlıyoruz.■ 20 Mayıs 2013 tarihinden itibaren İstanbul Sürmeli Hotels Excutive Chef i olarak görev yapmaktayım.

Ruga restoranttan bahsedebilir misiniz? Ne zamandan beri hizmet veriyor? Ruga Restoran öncelikle şehirde bulunmayan farklı lezzetlerden oluşan menüsü ile öne çıkmaktadır. Bu-nunla birlikte dekordaki sadelik ve şıklığı aynı zamanda merkezi konumda olması sebebi ile öne çıkmak-tadır. Mekân iç bölüm ve kış bahçesi olarak iki ayrı kısımdan oluşmakta olup 156 misafir kapasitesine sahiptir. Öğle yemekleri 12.00 – 15.00 saatleri arasında hizmet verilmekte olup akşam yemekleri için açık olduğu saatler 18.00 – 23.00 arasındadır, Ruga mutfak saat 23.00’e kadar açıktır.

Page 57: WoMEN Dergisi Nisan 2014

57

Ruga Restoran; Akdeniz Mutfağı, Osmanlı Mutfağı ve Michelin Yıl-dızlı Dünya Şeflerinin özel seçil-miş yemeklerinden oluşmaktadır. Akdeniz Mutfağı, Osmanlı Mutfağı ve Michelin Yıldızlı Dünya Şefle-rinin özel seçilmiş yemekleri, ay-rıca yerel ve dünya şaraplarından oluşan özel kavı ile 2013 sonba-harında misafirlerini ağırlamaya başlamıştır.

Ruga’yı diğerlerinden ayıran özellik nedir?Ruga Restoran öncelikle şehirde bulunmayan farklı lezzetlerden oluşan menüsü ile öne çıkmak-tadır. Bununla birlikte dekordaki sadelik ve şıklığı aynı zamanda merkezi konumda olması sebe-bi ile öne çıkmaktadır. Menümüz mevsimsel ürünler araştırıp uy-gun bir uluslararası menü içinde yer vermeye çalışılarak, misafir beklentilerini ve geri dönüşlerini göz önünde bulundurarak, oluş-turmaya çalıştık. Örnek verecek olursak; iş mekânları için busness lunch menüsü, fine dinning akşam yemeği menüsü, dünya şeflerinin imzalarını taşıyan imzalı menüler, hafif atıştırmalıklar kullanılarak oluşturulan Akdeniz mutfağı ye-mekleri bunlardan birkaçıdır. Her yemeğimizin sunumu ve yorum farkıyla sunulması ayrı bir özelliğe sahip, ayrıca Osmanlı saray me-

nümüzdeki yemeklerimizin çoğunda özel hikâyeleri öne çıkmakta.

En çok tercih edilen hangi ülkenin mutfağı?Genel olarak menümüzde bulunan herkesin damak zevkine uygun yemeklerimizin sunmanın keyfini oteli-mizi ziyaret eden, konaklayan misafirlerimizden güzel ve de ideali sözleri duymak İstanbul S ü r m e l i Ailesi olarak bizleri mutlu ediyor, menümüzle ilgili örnek verirsek Akdeniz ile Osmanlı saray yemeklerimizi daha fazla tercih edilenler.

Bu işte karşılaşılan zorluklar nelerdir? Misafir memnuniyetinin otelimizin en önemli önceliğimizin olduğunu sunulan her yemeğimizin dikkatle, özenle sunulması gerektiğini ekibe her zaman hatırlatarak misafirlerimizin masalarında bizzat tarafımdan memnuniyetinin sorgulanmasına özen göstermekteyiz. Bunları yaparken ürün bilgisi İstanbul sürmeli ote-limiz için çok önemli, kullandığımız ürünler nitelikli ürünler olduğundan temin etmekte biraz zorlanıyorduk.

Page 58: WoMEN Dergisi Nisan 2014

58

ancak bunları da araştırma sonucu aştık.

Son olarak, WoMEN okurlarına neler demek istersiniz?Ruga Restoran şu anda şehrin gurme ha-yatına yeni girmiş bulunmaktadır ve çok yoğun bir tanıtım kampanyası yürütülmek-tedir, sıklıkla şehrin tanıdık simaları ve gur-meler için tadım menüleri sunulmakta ve her defasında büyük beğeni toplamaktadır. Ayrıca dönemsel olarak önde gelen Şarap Üreticileri ile uyumlu menüler oluşturarak Chef’s Table sunumları planlanmaktadır.

Ruga Restoran lokasyon olarak iş dünyası-nın kalbinde bulunmaktadır, buna istinaden öğle yemekleri için oluşturulan Business Lunch konsepti büyük önem arz etmek-tedir. Misafirlerimizin limitli zamanlarında tüketebilecekleri sağlıklı ve lezzetli yemek-lerin yanı sıra hoşça vakit geçirebilecekleri bir ortam oluşturulmaktadır.

Buradan Women okurlarının yoğun iş gü-nünün ardından yorgunluğunu atmak iste-yenler için çok özel tadım menüleri ile sıra dışı bir lezzet yolculuğuna çıkarılmasını di-lemekteyiz.

Page 59: WoMEN Dergisi Nisan 2014

59

Page 60: WoMEN Dergisi Nisan 2014

60

Burcu M. Babal

Televizyon

POLİTİKANIN DİZİ HALİ

Page 61: WoMEN Dergisi Nisan 2014

61

POLİTİKANIN DİZİ HALİ

Dizi dünyasının el atmadığı konu kaldı mı? Sanıyoruz ki hayır. Ancak bazı konuların işlenmesi diğerlerine göre biraz daha zorlu olabi-lir. Ki bu konulardan biri de “başınıza ne iş açılacağını tahmin ede-meyeceğiniz” alanlardan biri olan “politika”. Eh, madem ülkemizin gündeminden politika bir türlü düşmüyor, biz de bu konuya eğilen dizilere bir göz atalım dedik. Işte hem yakın tarihten hem de biraz eskilerden “Politika”yı işleyen 7 önemli dizi.

Page 62: WoMEN Dergisi Nisan 2014

62

The West Wing7 sezon devam eden The West Wing Aaron Sorkin tarafından yaratıldı. Martin Sheen’in Amerika Başkanı’nı canlandırdığı dizide Allison Janney, John Spencer, Bradley Whitford, Rob Lowe gibi isimlerde yer alıyordu. “Beyaz Saray’da yaşananların arka planını anlatıyor” diye özetleyebileceğimiz diziyi “Yoğun şekilde Amerikan Milliyetçiliği propagandası yapıyor” diye de itham edebiliriz. Ancak politik dizi denildiğinde ilk akla gelen dizi-lerden The Wets Wing ne kadar başarılı olduğunu kazandığı “En İyi Drama Dizisi” Altın Küre ödülüyle herkese ispat etti.

House of CardsBaşrollerinde Oscar ödüllü oyuncu Kevin Spacey ve Robin Wright’ın yer aldığı, yapımcılığını ise ünlü yönet-men David Fincher’ın üstlendiği House of Cards henüz iki sezon yayınlandı ama şimdiden dizi tarihindeki önemli yerini belli etti. Özellikle oyunculuklarıyla öne çıkan dizi Washington’da hırslı bir politikacı olan Francis Underwood’un zirveye tırmanış hikayesini anlatıyor. Dizi, Robin Wright’a “En İyi Kadın Oyuncu” Altın Küre ödülünü kazandırdı.

Veep Veep her ne kadar “politika”yı konu edinen bir dizi olsa da, türü diğerlerinden biraz farklı. Veep bir komedi dizisi. Ve başrolünde de tüm zamanların en sevilen ko-medi dizilerinden Seinfeld’de yer almış Julia Louis-Dreyfus yer alı-yor. 3.Sezonu yakın zamanda ya-yınlanmaya başlayacak olan dizi-de Julia Louis-Dreyfus Amerikan Birleşik Devletler Başkan yardım-cısı Selina Meyer’i canlandırıyor ve Veep’de zaten Selina Meyer’in yaşadıkları etrafında şekilleniyor. Elbette bu komedi pek çok du-rumda “traji-komik”.

ScandalShonda Rhimes (Greys Anatomy) tarafından yaratılan “Scandal” entrika üzerine entrika yaşanan bir çevrede politika ve medya yö-netimi üzerine bir dizi. Kerry Was-hington tarafından canlandırılan Olivia Pope bir nevi “sorun çözü-cü”dür. Pope, Beyaz Saray’daki İletişim yöneticiliği işinden ayrıla-rak kendi “kriz yönetimi” şirketini kurar ancak geçmişi peşini bırak-maz. 3.Sezon onayı alan dizide yer alan diğer isimler ise Colum-bus Short, Darby Stanchfield, Katie Lowes, Guillermo Díaz ve Tony Goldwyn. ►

Page 63: WoMEN Dergisi Nisan 2014

63

Page 64: WoMEN Dergisi Nisan 2014

64

Political AnimalsYalnızca 6 bölümlük bu mini dizinin başrolünde -henüz maalesef Oscar kazanamayan ama çok yaklaşan- Sigourney Weaver yer alıyor. Dizi Hillary Clinton’dan esinlenilerek yaratılan Elaine Barrish karakteri eğer Başkan olan kocasını affetmeyip boşansa ve kendisi Başkan’lık için adaylığını ortaya koysa acaba neler yaşanırdı? sorusuna cevap arıyor. Dizinin en iyi yanının kadrosu olduğunun ancak genel olarak pek suya sabuna dokunmadığının altını çizmekte fayda var.

Boss2 sezonluk kısa ömründe Tom Kane rolüyle Kelsey Grammer’a “En iyi Erkek Oyuncu” Altın Küre Ödülünü getirmiş oldukça iç karartan bir dizidir Boss. Chicago Belediye Başkanı alzheimer benzeri bir hastalık olan dementia disorder sebebiyle “bunama”ya başladığını öğrenir ancak bunu çevresindekilerden gizler ve yakın zaman sonra olacak seçimler için çalışmaya devam eder. Kelsey Grammer’a Connie Nielsen, Han-nah Ware, Jeff Hephner, Kathleen Robertson ve Troy Garity’in eşlik ettiği dizi Starz kanalının adeti olduğu üzere seks konusunda oldukça “açık” ancak görsellik ve atmosfer olarak iç karartıcı şekilde “kapalı”.

Yes Minister Biz Türkler bu diziyi “Emret Bakanım” olarak biliyoruz zira vakti zamanında bu şahane İngiliz Komedisi Türk kanallarında bu isimle yayınlanmıştı. Ve hatta dizinin bir Türk uyarlaması bile çekildi. Birleşik Krallık hükümetinde görev almış olan bir bakanın ofisinde geçen 80’li yılların en önemli sit-comlarından Yes Mi-nister’da Jim Hacker karakterini Paul Eddington oynamaktadır. Bakanın çeşitli yasa çıkartma ve değişiklik yapma istekleri aynı dairede çalışan daimi sekreter Sir Humphrey Appleby (Nigel Hawthorne) tarafından engellenir. Bakanın özel sekreteri Bernard Woolley (Derek Fowlds) ise çoğunlukla iki tarafın arasında kalır. Demir Leydi lakaplı “Margaret Thatcher”ın İngilteresinde yayınlanmasına rağmen dizi hükümet ve politi-kalarına dair “hiciv” usulünde çok ciddi eleştiriler getirmiştir ve hem tüm dizi tarihinin hem de politik içerikli dizilerin en önemlilerden biridir. ■

Page 65: WoMEN Dergisi Nisan 2014

65

Page 66: WoMEN Dergisi Nisan 2014

66

Pınar Aytuna

müzik

Page 67: WoMEN Dergisi Nisan 2014

67

Page 68: WoMEN Dergisi Nisan 2014

68

Time Out’a verdiği bir röportajda Pharrell Williams, vampir olup

olmadığına böyle bir açıklık getiriyor. 40 yaşında olup onun kadar genç gö-züken başka kimleri tanıyorsunuz? Benim aklıma Ajda Pekkan geliyor ama onun da neden genç göründü-ğünü biliyoruz.

2013 yılında kendi albümünü çıkarmamasına rağ-men, Pharell’in yılı oldu diyebiliriz. Robin Thicke, T.I ile birlikte seslendirdiği Blurred Lines ardından Daft Punk ile önce “Get Lucky” ardından “Lose Yourself to Dance” dedi.

2006 yılından In My Mind albümünden beri sesi çıkarmayan Pharrell, G I R L adını verdiği albümü ile sekiz senelik suskunluğuna son verdi. (Daft Punk ve Robin Thicke ile işbirliklerini saymaz-sak) Albümün adı aslında basit, ama arkasındaki hikâyeyi siz de benim gibi merak ettiyseniz şöyle: “Neden büyük harf ve ayrık olarak yazılmış Girl ismini tercih ettiğini açıklarken, isme bakıldığında garip göründüğünü ve bunun hoşuna gittiğini dile getiriyor. Ayrıca toplumun dengesiz olduğunu, ka-riyeri boyunca kadınların hep yanında olduğunu, ona iyi davrandıklarını ve ailesi için birçok şey yaptıklarını belirtiyor. Direkt ya da dolaylı olarak kadınların adeta patronları gibi olduğunu; bu ne-denle bir saniyeliğine de olsa, karşı cinsi analiz etmek istediğini, albüm adının da buradan çıktı-ğını söylemiş.

30 saniyelik albüm fragman videosunu izlediği-mizde, orkestra eşliğinde Pharrell’i stüdyosunda dans ederken görüyoruz.

Toplam 10 şarkıdan oluşan albümde tüm şarkılar muhteşem. Tabii ki bu benim görüşüm. Ortalığı kasıp kavuran “Happy” şarkısını radyoda, TV’de kesin denk gelmişsinizdir. Onu saymazsak dokuz yeni şarkı bizi karşılıyor.

Şimdi tek tek şarkıları inceleyerek, hangi ortam-larda ya da ne düşünürken dinlemeniz gerektiğini anlatmak istiyorum.

İlk şarkı Marilyn Monroe, gece dışarı çıkmak için hazırlanırken. Makyaj yaparken, arkadaşlarınla dedikodu yaparken dinlenebilecek türden.

İkinci şarkıya geçtiğimizde ise fazla söze gerek yok, Justin Timberlake işin içinde olunca, şarkının kötü olmasına imkân yok. Bu şarkıyı da metroda, işe yürürken, sabah neşesi niyetine dinlemeniz şiddetle tavsiye olunur.

Üçüncü şarkı, Hunter, yemek yaparken, duştay-ken size eşlik edecek en eğlenceli şarkılardan biri.

Dördündü şarkı, Gush, birinden hoşlandığınızda dinleyebileceğiniz bir şarkı. Sözlerine dikkat.

Beşinci şarkı, Happy için fazla söze gerek yok. Adı üstünde mutlu olmak için dinleyin.

Altıncı şarkı, Come Get It Bae, Miley Cyrus’ın eşlik ettiği sanırım albümdeki tek kötü şarkı. Din-leyebilecek hiçbir şey bulamadığınızda dinlene-bilir.

Yedinci şarkı ise, Daft Punk’dan bir iade-i ziyaret niteliğinde. Robotların eşlik ettiği şarkımızı işten gelip, kendinizi koltuğa attığınızda açmanız tav-siye olunur.

Sekizinci şarkı, Lost Queen, davul sesine sahip girişiyle, sizi alıp bir kabilenin yerleşim yerine gö-türüyor sanki. Uyumadan önce dinlemek güzel bir seçim olabilir, çünkü şarkının sonlarına doğru du-yulan dalga sesleri çok huzur verici.

Dokuzuncu şarkı, Know Who You Are ise Alicia Keys’in muhteşem sesiyle albümdeki favori şar-kılarımın başında geliyor. Pazar sabahı kahvaltı hazırlarken, tercihen yanınızda karşı cinsten biri olursa eğer düet yaparak bu şarkıyı söyleyerek güne başlanabilir.

Onuncu şarkı, It Girl, kanımca arabada dinlene-cek şarkılardan. Bağıra bağıra Pharrell’e eşlik et-meyi de unutmayın!

Page 69: WoMEN Dergisi Nisan 2014

69

40 yaşında olup nasıl mı

bu kadar genç gözüküyorum? Çünkü yüzümü

yıkıyorum.

Page 70: WoMEN Dergisi Nisan 2014

70

RöportajBurcu Mercan

özel

Bahar gelince doğa ile birlikte bi-zim de içimiz kıpır kıpır oluyor ve yepyeni başlangıçların adımları atılıyor hep. Bu başlangıçlar eğer

kendinize, zihinse ya da fiziksel sağlı-ğınıza yönelik değişimler için olacaksa Bikram Yoga’nın Türkiye’deki ilk ve tek temsilcisi 40 derece Bikram Yoga’ın sahi-bi Ayşe Erenel ile yaptığımız keyifli soh-betimizi okumaya davet ediyoruz sizleri. Geçtiğimiz cumartesi Bikram Yoga ekibi bizi Etiler’deki sevimle ve sıcak stüdyola-rında ağırladılar. Hem Bikram yoga ile ilgili aklımıza takılanları sorduk, hem de Ayşe Hanım ve Bikram Yoga şampiyo-nası kazananı Samantha ile bir deneme dersi yapma şansı yakaladık.

40 Derece Bikram YogaFOTOĞRAFLAR: Seyhan AhenKATKIDA BULUNANLAR:Samantha LockwoodAyşe Baykal

Page 71: WoMEN Dergisi Nisan 2014

7140 Derece Bikram Yoga

Page 72: WoMEN Dergisi Nisan 2014

72

Öncelikle biraz kendinizden bahseder misiniz?Adım Ayşe Erenel. Üniversite yıllarından beri yoga yapıyorum. 2007 yılında o zamanlar Türkiye’de ilk olan Zeynep Aksoy’un eğitimiyle başladım. Ondan önce İzmir’de oturuyordum. İzmir’de yoga stüdyosu yoktu, arkadaşlarla birlikte yoga yapıyorduk. Zeynep Aksoy ile yaptığım hocalık eğitimi esnasında yaptığım bir seyahatte denk geldim ve Bikram Yoga ile tanıştım. Çok hoşuma gitti ama o zaman Türkiye’de Bikram yoga yoktu, zaten Yoga da çok az biliniyordu. Ama hep böyle aklımda kaldı Bikram Yoga. Benim kendi hocalık eğitimim bitti, İzmir’e geri döndüm. İzmir’de hiç yoga stüdyosu yoktu o yüzden 3 arkadaş bir araya geldik ve bir yoga stüdyosu açtık, İzmir’in ilk stüdyolarından. Ama hep aklım Bikram’da kaldı. Ondan sonra 2010 yılında Bikram Yoga hocalık eğitimine gittim. Bikram Choudhury’nin kendisi tarafından veriliyordu 9 haftalık bir eğitim. Sadece Kaliforniya’da veriliyordu. Bu eğitimden bir sene sonra da İstanbul’a geldim. İstanbul’a da sırf Bikram Yoga’yı açmak için taşındım. 2011 Kasım’dan beri de Türkiye’de ilk ve tek stüdyo olarak devam ediyoruz.

Peki Bikram Yoga nasıl kuruldu? O süreci anlatabilir misiniz?Biraz uzun sürdü aslında çünkü Bikram’dan izin almak gerekiyor. “Ben Bikram Yoga Stüdyosu açmak isti-yorum” dediğinizde açamıyorsunuz. Bikram’ın gelip onaylaması gerekiyor. O da yaklaşık 6 aylık bir süreç. Bikram onayladıktan sonra Kasım 2011’de hayata geçti.

Bikram Yoga ile bir yolculuk esnasında tanıştım dediniz. Tam olarak nasıl oldu?Zeynep Aksoy’un eğitmenlik eğitimindeydim. O eğitim sırasında bir seyahat yapıyordum. O eğitimde denk geldim.

Nerede peki?Paris’te. Paris’e de Shadow Yoga için gitmiştim. Shadow Yoga eğitimi sırasında, o stüdyoya giderken ►

Page 73: WoMEN Dergisi Nisan 2014

73

çok yakında “Bikram Yoga” diye bir yazı gördüm. “Aaaa bunu dene-memiştim, bunu da deneyeyim” dedim kendi kendime. Buraya gelen-lere de hep söylediğim bir şey var; Bikram Yoga ile ilgili olarak ilk ders-te karar vermemek lazım. İlk ders çıkışında “Ay aman Allah’ım ben nereye geldim böyle?” denilebilir sıcak yüzünden. Çünkü ben de ilk derse gittiğimde sıcak olduğunu bilmiyordum. Çok soğuk bir kış günü olduğu için baya kalın eşofmanlar ile gitmiştim ilk derse. Sınıfa girdim. Hoca geldi. Altında sadece bir speedo vardı, diğer öğrencilerde de bi-kini. “Ben nereye geldim?” diye düşündüm. Zaten dersin sonunda ben eşofmanımı çıkartmıştım hiçbir şey umurumda değildi. Ölmüş bir hal-deydim. Ama niye gittin ikinci sefer diye soracaksınız… Ders sonra-sında çok hafif hissediyorsun, çok mutlu hissediyorsun… Herkes için farklıdır elbette bu hisler ama benim için öyle: çok mutlu hissettiriyor. O ilk dersten dışarı çıktığımda pratikte yanımda olan adam yanıma geldi “Tebrik ederim, çok iyiydin, ilk dersin olmasına rağmen sınıfta kaldın” dedi. Ben “Aaa ama ben hiçbir şey yapamadım” dediğimde de, “Hiç önemli değil, ilk ders önemli olan sınıfta kalabilmen. Bunu başar-dın. Ben New York’tan üç günlüğüne geldim, sabah buraya geliyorum sonra işime gidiyorum. Bikram Yoga insanda böyle bir bağımlılık yara-tıyor” dedi. Öyle de oldu.

Bikram yoga 40 derecede yapılıyor. Neden mesela 38 ya da 35 derece değil de 40 derece? Bunun bilimsel bir açıklaması var mı?Aşağı yukarı 40 derece diyelim. (Hep birlikte gülüyoruz) Yani şöyle bir şey var, her stüdyoda değişiyor aslında. Amerika’ya gitseniz 42 dere-cede yapıyorlar. Normalde aslında 42 derece olması lazım. Ama biz biraz Türkleştirdik, genelde 38-39 derece civarında oluyor sınıfın sı-caklığı. Sıcaktan ziyade odada nem de oluyor, %40 oranında bir nem

var. O nem size sıcağı çok hissettirmiyor aslında. Sıcak olmasının sebebini sordunuz. Özel bir sebebi yok, Bikram çok seviyor sıcağı. Sıcak olduğu için sakatlanma olasılığı minimuma iniyor. Ayrıca Yoga’nın etkileri muazzam siz de yaptığınız için biliyorsunuzdur, bu etkileri daha kısa sürede alabiliyorsunuz.

Peki normalden farklı bir sıcaklıkta yapıldığı için alışma süreci nasıl oluyor yeni baş-layan öğrencilerde? Dediniz ki beni ilk derste kalabildiğim için tebrik etmişlerdi.Bizim teşvik amaçlı bir tanışma paketimiz var. İki hafta sınırsız istediğiniz kadar derse katılabileceğiniz bir paket var, 50 lira karşılığında. Çünkü biz diyoruz ki ilk iki hafta çok önemli, mümkünse her gün gelin. Çünkü ne kadar çok gelirseniz sıcağa o kadar çok alışırsınız. Hem zihin olarak, hem beden olarak… Ki aslında bence alışması gereken zihin… Ben çok insan tanıyorum “ben 40 dereceye nasıl gireceğim?” dedikten bir ay sonra “Acaba ısıtıcınızda problem mi var, biraz daha arttırsak mı ısıyı?” diyen çok duydum. “40” çok korkunç gelebiliyor ilk duyan için, hatta bazen düşünüyorum ismimizi mi değiştirsek diye. Çok yüksek gibi gelse de kulağa aslında 2-3 ay sonra İstanbul’da dışarı çıktığınızda aynı sıcaklığı zaten hissedeceksiniz.

Peki Bikram Yoga’nın diğer Yoga uygulamalarıyla farkı nedir?Fiziksel olarak yapılan tüm yoga uygulamaları bildiğiniz gibi hatha Yoga, Bikram Yoga’da bir Hatha Yoga çeşidi. Bikram, hatha Yoga’nın sadece 26 pozunu almış. Çünkü en faydalı olduğuna inandığı pozlar bun-lar. Diğer yogalardan bir farkı var demeyeceğim çünkü diğer Yoga türleri gibi bu da sizi mutlu ediyor, iyi hissettiriyor, sağlığını koruyor insanların, sağlığına kavuşmasını sağlıyor. Fiziksel değişim daha çabuk olduğu için belki arkasından zihinsel değişim de çok çabuk geliyor. İnsanlar şunu söylüyor: “Bikram ►

Page 74: WoMEN Dergisi Nisan 2014

74

Yoga kilo verdirtiyor”. Evet, içeride 1000 kalori harcıyorsunuz evet. Ama dersten çıktıktan sonra da kötü şeyler yemek istemiyorsu-nuz, daha sağlıklı beslenmek isti-yorsunuz. Zaten yiyemiyorsunuz. Zaten derse gelmeden önce de yiyemediğiniz için ağır bir şey, do-ğal olarak daha az, daha sağlıklı yiyorsunuz. Böyle bir etkisi oluyor.

Ayrıca Bikram Yoga’nın şampiyo-naları da oluyor. Şu an Vahit Viya-na’da örneğin bu şampiyona için. Türkiye’den katılan bir tek o oldu-ğu için Türkiye şampiyonu olacak orada. Türkiye şampiyonu olduk-tan sonra Mayıs sonunda beraber Londra’ya gidiyoruz, orada Avrupa Şampiyonası var. Avrupa Şampi-yonasını kazanırsa Los Angeles’ta dünya şampiyonası var haziran sonunda. Bikram’ın amacı da sa-nırım 3-4 sene içerisinde yogayı olimpiyatlarda görmek.

Ben açıkçası yoga dersle-rinde terlemeyi çok seviyo-rum. Çünkü o ter, normal bir kardiyo çalışmasındaki gibi bir terleme olmuyor. Hani bazı pozlar içerisinde durduğunuz, o poza gire-bildiğiniz andaki güzel bir terleme hissi var. Bikram Yoga da ►

Page 75: WoMEN Dergisi Nisan 2014

75

anladığım kadarıyla bu hissi daha genele yayan bir uygulama…Bütün diğer Yoga uygulamalarında olduğu gibi Bikram Yoga’da da aşağıdaki salonda 90 dakika boyunca gözler açık bir şekilde hareketli meditasyon yapıyorsunuz. O sırada terle ya da başka şekilde dışarı atılan fazlalıklar, toksinler, zihinden atılan fazlalıklar oluyor ve sonuç muhteşem.

Hiç yoga yapmamış birine önerir misiniz peki?Hiç yoga yapmayanlara öneririz zaten. Bu serinin adı Bikram Yoga başlangıç serisi. Aşağıda ilk defa yapan da var, çok uzun zamandır yapan da var. Salonu gezdiğimizde de göreceksiniz aten, diğer yogalardan far-kı salonlarımızda ayna var. Biz diyoruz ki aynayı eğitmen olarak kullanın, ayna sizin yol göstericiniz. Bak kendine aynada ve düzelt yanlışlarını. Ve ön sırada genelde uzun zamandır yapanlar oluyor. Onlar yeni başlayanlara da yol gösteriyor. Yeni başlayanlar daha arka sırada oluyor. Hiç bilmeyen biri de derse gelse, bir süre sonra o arkada saklanan kendine güvenmeyen kişi derste sınıfın en önünde yer almaya başlıyor. Üç nesilden derse katılan insan var. Ben mesela tüm hamileliğim boyunca devam ettim ders vermeye de.

Ben açıkçası hayranlık duyuyorum bu şekilde hamileyken de hayatına devam eden kadınlara… Bu çok güzel… Sanırım vazgeçilmez bir şey haline geliyor yoga.Belki de yoga yaptığım için benim hamileliğim çok kolay geçti, belki de Bikram Yoga’nın çok faydası var. Çok mutlu bir hamileliğim oldu, hiçbir ağrım olmadı. Ki hiç kilo almamama rağmen inanılmaz büyük bir karnım vardı, taşıması pek kolay olmayan. (Gülüşmeler ) Ama yine de çok rahat ve keyifli geçti hamilelik dönemim. Sonuna kadar da devam ettim normal yaşantıma.

Dünyada ne kadar yaygın Bikram Yoga? Türkiye’de yalnızca burası olduğunu biliyo-ruz.Türkiye’de sadece burası ama dünyada çok yaygın… Hatta haftada bir stüdyo açılıyor, 5000 adet stüdyo var. Bikram Yoga’nın öyle bir güzelliği var, eğer seyahat ediyorsanız gittiğiniz her yerde muhtemelen bir stüdyo oluyor. Ve dünyanın her yerinde aynı seri uygulanıyor. Hatta konuşmalar da benzer, sadece eğit-menler değişiyor. New York’ta hemen her köşe başında bir Bikram Yoga stüdyosu var. ►

Page 76: WoMEN Dergisi Nisan 2014

76

Page 77: WoMEN Dergisi Nisan 2014

77

Bikram Choudhury’den hakkında biraz bilgi verir misiniz?Bikram Choudhury şu an Amerika’da yaşıyor ama Hindistan doğumlu aslında. Çok küçük yaşlardan itibaren yoga yapıyor. Hindistan’da yoga şampiyo-nalarında şampiyon oluyor, hatta 5 sene arka ar-kaya. Aynı zamanda ağırlık çalışırken bir sakatlık geçiriyor. Dizinden sakatlanıyor ve yürüyemeyecek hale geliyor. O da tam bırakmışken yogayı guru-suna dönüyor ve tekrar yoga yapmaya başlıyor. Gurusu onu iyileştiriyor. Bunun üzerine de guru-suyla beraber oturuyorlar ve diyorlar ki yogayı tüm dünyaya yaymamız lazım. Ve böylece seyahate başlıyor Bikram. İlk zamanlar birebir çalışırken in-sanlarla daha sonradan fark ediyor ki dünyada yar-dıma ihtiyacı olan çok fazla insan var. Bu yüzden oturup bu 26 pozu oluşturuyor. Hatha yoga da as-lında 5000’nin üzerinde poz var. Ama diyor ki bu 26 poz, bel fıtığına iyi geliyor, şekere iyi geliyor, tiroide iyi geliyor, bağışıklık sistemini inanılmaz güçlendi-riyor, sindirim boşaltım sistemini çok rahatlatıyor. Tokyo’ya, oradan Hawai’ye gidiyor. Hawai’de Nixon Bikram’ı duyup tedavi için yanına geliyor. Nixon’ın bacağında bir problem var. Nixon’ı tedavi ettiğinde Nixon ona Yeşil Kart veriyor ve böylece Amerika’ya gidiyor Bikram. Los Angeles’a yerleşiyor çünkü o dönem Shirley Maclaine, Michael Jackson ile daha çok görüştüğü insanlar olduğu için onlar diyor ki gel. Böyle başlıyor macerası.

Bikram’ın öyleyse baya bir yaşı var…Var, var tabi.

Hala hayatta anladığım kadarıyla?Hayatta, hatta hala ders verir, hocalık eğitimi verir. Amerika’daki hocalık eğitiminde aynı anda 400 kişi oluyor, 400 kişiye aynı anda ders verir Bikram ama o kadar insan arasında en arkadaki insanı bile gö-rür ve “Dizini düzelt” vs. diye yönlendirme yapar. Dinç ve sempatik bir adam Bikram.

Siz de ondan eğitim aldınız birebir. Ka-liforniya’da sanırım. Bikram’dan eğitim almak zorunlu anladığım kadarıyla. Evet. Bu sene ilk defa Tayland’da bir eğitmenlik eği-timi düzenlenecek. Biz de istiyoruz ki burada öğ-renci olarak başlayanlar da gitsin bu eğitime. Bugü-ne kadar bir öğrencimiz gitmişti, hoca oldu burada zaten. Şimdi bu hocalık eğitimine bir çift gidiyorlar

karı-koca. Onlar da sonra gelip burada eğitim ver-meye başlayacaklar. Biz de istiyoruz ki artık yavaş yavaş bizde de çoğalsın gidenler.

Ayşe Hanım 40 derece Bikram Yogayı siz kurdunuz ve ilk eğitmen de sizsiniz. Peki şu anda başka kim var eğitmen olarak?Şu anda iki eğitmeniz Vahit ve ben. Eğitmenlik eği-timinden dönenlerle 4 olacağız Eylül’de.

Bikram Yoga eğitmenlik eğitimi süreci nasıl oluyor peki? Tahmin ediyorum ki oldukça zorlu… Her şey bir yana 9 hafta boyunca kendi dilinizi ko-nuşmadığınız bir yerdesiniz. 400 tane dünyanın her yerinden insanla beraber. Ve biriyle bir oda payla-şıyorsunuz. 400 tane insan sabah akşam beraber yoga yapıyorsunuz ve sabah 8’de ilk ders, hem Bikram Yoga yapıyorsunuz pratik hem de normal ders anlatılıyor. Ve bu bazen, hatta çoğu zaman sa-baha karşı 4’te 5’te bitiyor. Aynı zamanda ders ça-lışmanız gerekiyor. Ve sabah yine 8’de kalkıp yoga yapmanız gerekiyor. Bu 9 hafta boyunca yalnızca Pazar günleri izinlisiniz.

Bu benim tahmin ettiğimden de daha zormuş açıkçası. Bikram biraz da zorlamak istiyor aslında. 400 kişi başlıyorsun ama sonuçta kaç kişi kalırsa onlar me-zun oluyorlar. Ama sonun da değiyor. Bikram saye-sinde hep kendine diyorsun ki “Sürece inan, sürece inan, sürece inan…”

Biraz da bir adanmışlık durumu var değil mi, onun sonucunda o başarma hissi de çok güzel olmalı…Her şeyde öyle değil mi zaten?

Şimdi daha genel bir sorum var, sizce Türkiye’de yogaya yaklaşım nasıl? Son yıllarda daha bilindik bir konu haline gel-miş olsa da Yoga, sanırım bir önyargı hala mevcut…Eskiye nazaran evet daha çok biliniyor. Ben küçük-lüğümden beri yoga ile iç içeyim, annem vasıtasıyla o hep yoga ve meditasyon yatığı için. O dönem-lerde hiç bilinmiyordu. Şimdi ona nazaran oldukça biliniyor. Ama yine de insanların kafasında belli ►

Page 78: WoMEN Dergisi Nisan 2014

78

başlı düşünceler var. Birincisi insan-lar diyor ki ben o kadar uzun süre oturup meditasyon yapamam. Evet me-ditasyon da bir çeşit yoga ama öyle ol-mayan yoga da var. Örneğin ashtanga var çok fiziksel ağır-lık gerektiren. Bik-ram’da 90 dakika boyunca bir hare-ketli meditasyon var ama çoğu zaman nomral bir spordan çok daha zorlayı-cı, daha rahatlatıcı. Dediğiniz gibi bir önyargı söz konusu. Bunu hep beraber kırmak gerekiyor.

Bikram yoga hakkında daha da büyük bir tabu var insanların kafasında. Çünkü bikram yoga türkiye’ye çok geç geldi bence, istanbul’da ok daha önce olması gerekiyordu. Olmadığı sürede, insanlar bikram yoga yapmadıkları halde insanlar bir ön yargı geliştirdiler; “aman çok sıcak, bikram yoga yapılmaz” vs. İnsanlar buraya geldiklerinde “Ben çok şey duydum gelmeden önce, hiç anlattıkları gibi değilmiş” diyorlar. Bikram ile alakalı böyle şehir efsaneleri var. O yüzden her şeyi bir denemek lazım aslında. Bu bilinç yavaş yavaş artacak bence. Biz burada 2-3 kişiyle başlamıştık derse. Şu an 5000 üyemiz var iki sene içerisinde. Bu sayının git gide artacağını düşünüyorum. Şu sıralar hayatımızda gündemden ötürü çok büyük stres var ve insanlar kendilerine iyi gelen şeyleri yapmak istiyorlar. 90 dakika içeride her şeyden uzak kalmak, kendin için bir şey yapmak insanlar için çok önemli. Ve insanlar unun değerini bilmeye başlıyorlar. O yüzden daha da iyi olacak. Mesele buradaki başlangıç paketi o yüzden çok uygun. Herkesin karşılayabileceği bir tutar 50 lira. İllaki Bikram yogayı sevmemiş bir kişi olabilir, bir kere gelmiştir bir daha gelmemiştir ama ben 5-6 kere gelip de burayı sevmemiş insan tanımıyorum.

Size öğrencilerden e çok ne soru geliyor? Mesela birisi ilk defa bu kapıdan içeriye girdi eminim ki bir sürü soru geliyordur.“Sıcağa dayanabilecek miyim?” “Ben sıcağa hiç dayanamam!” diye sorular geliyor ama ben sıcağa da-yanamam diyenler 5-6 ay sonra aşağıda “Bu odanın en sıcak derecesi nedir?” diye sormaya başlıyorlar. Başka sorular, rahatsızlıklar üzerine oluyor, “Ben de şu rahatsızlık var, yapabilir miyim?” diye. Herkes yapabilir dediğimiz gibi. Elbette kalp rahatsızlığınız varsa ya da yüksek tansiyonunuz varsa doktorunuza danışın diyoruz. Ama Bikram Yoga’yı herkes yapabilir. “Dersten çıkabilir miyim?” diye soranlar da oluyor. Geçenlerde birisi “Tuvaletimiz gelirse çıkabilir miyiz?” diye sordu. (Hep beraber gülüyoruz.) Biz derse başlamadan önce hareketleri yapamasanız bile içeride kalın diyoruz. Çünkü sizi dışarıya çık-maya iten şey “Çıkman lazım!” diye beyninizde konuşan düşünce. Aklınıza bir kere takıldı mı o düşünce, o “çıkman lazım” demeye devam ediyor. Çıkmak, vazgeçmek en kolayı... O aklındaki düşünceyi durdurup kalmaya devam etmek. Hiçbir şey yapma, sadece otur. Ne kadar kötü olabilir? ►

Page 79: WoMEN Dergisi Nisan 2014

79

WoMEN: Yoga ile ilgili en çok söylenen şeylerden biri de “Ben esnek değilim!” Ayşe: Asıl esnek değilsen gel yogaya, yoga senin için. Ben daha fit değilim, biraz kilo vereyim de öyle ge-leyim diyenler de oluyor. Onun için gel zaten aslında. (Yine bol bol kahkahalar.) Esnek değilsen gel, belin ağrıyorsa gel, fit değilsen gel çünkü ihtiyacın var. Zorlanıyorsan kesinlikle gel demek ki yoga senin için, yapman gerekiyor.

WoMEN: Derslerde yaşadığınız eğlenceli bir anı var mı aklınıza gelen? Ayşe: Bir öğrencimiz vardı çok şeker. Çok da komik bir insan zaten kendisi, komiklik üzerine de işi. Nor-malde biz o 90 dakika boyunca mümkün olduğunca az hareket edilmesini, konuşulmamasını söylüyoruz. O arkadaşımız derste istediği gibi dolaşır, muhabbet eder hatta. Espriler yapar. Açıkçası aklıma da pek başka örnek gelmiyor çünkü böyle bir şeyin olması çok zor. (Kahkahalar) Herkes kendisiyle ilgileniyor ol-duğu için.

WoMEN: Derste fenalaşan, bayılan oldu mu hiç? Ayşe: Şimdiye dek olmadı ama yediklerine dikkat etmezse insanlar olabilir. Yani siz sadece sıvı ile besle-neceğiniz bir detoks sürecine girer de derse girerseniz, fenalaşabilirsiniz. Ama kendinize hassas davrandı-ğınızda bu pek olası değil. Beslenmesine dikkat eden, kendisine özen gösteren ve kendine saygı gösteren hiç kimse fenalaşmadı burada.

WoMEN: Öğrenci profili-niz nasıl?Benim beklediğimde çok en-teresan. %35 erkek ağırlıklı. Bizi maratonlarımız oluyor. 30 gün boyunca her gün derse girme maratonları. Hep aynı tarihlerde başlatıyoruz biz onu. Herkes aynı anda başladığı için enerji de çok güzel oluyor. Birbirlerini tanımayan insanlar “Evet, bunu başarabiliriz” diye birbirlerine destek oluyorlar. Bu maratonları da biz yine makul bir fiyata yapıyoruz. 30 gün, 100 lira. Mayıs ayında tekrar bir maraton başlatacağız, yine herkes aynı anda başlasın ve aynı enerji olsun diye. Sizleri

de bekleriz. 30 günü sonunda fiziksel ve zihinsel değişim inanılmaz.

WoMEN: Sizi eklemek istediğiniz bir şey var mı son olarak?Başka sıcak yoga stüdyoları var evet, onlar da tabi ki yoga ve bütün yogalar iyi ama orijinal ve Bikram tarafından onaylanmış tek yer burası. Eğer bu işi sağlıklı bir şekilde yapmak istiyorsanız eğitimini düzgün-ce almış insanlarla yapmanız önemli. Bikram’ın kendi web sitesi var ve onaylı olan tüm stüdyolar o web sitesinde mevcut. Türkiye’deki tek Bikram onaylı yoga stüdyosu burası. ■

Page 80: WoMEN Dergisi Nisan 2014

80

SPORBerna Tuğçe Çil

DAHA SIKI GÖĞÜSLER ICIN EGZERSIZ ZAMANI

Page 81: WoMEN Dergisi Nisan 2014

81

Aniden ve çok fazla verilen kilodan sonra kendini bırakan vücudunuzu toparlamak istiyorsanız tek yolu sıkılaşmaya yönelik egzersizler yaparak bunu sürekli tekrar etmektir. Kilo vermek sadece di-yetten ibaret değildir. Spor olmadan verilen kilo vücut için çok uygun değildir. Ayrıca sporsuz verilen kilonun geri alımı daha kolaydır. Sarkmaları önleyebilmek için egzersizler yapılmalıdır.

Kadınlarda en çok ihtiyaç duyulan ve istenilen bölgelerden birisi olan göğüsler nasıl sıkılaşır? Göğüsleri sıkılaştıran ve sarkmasını engelleyen egzersizler ile göğüslerin daha dik durması sağlanabilir ve sarkma problemleri bu egzersizler devamlı yapıldıklarında ortadan kalkar. Bu egzersizlerden bir kaçı:

1 Bu hareket oturularak veya ayakta uygulanabilir. Elleri-nizi resimde olduğu gibi bir-birine kenetleyin ve zıt itiş gücü uygulayın . 5 saniye sı-kıp 5 saniye bırakın. 30 tek-rarla 3 setten yapabilirsiniz.

Fotoğraftaki pozisyonu alıp yere doğru eğilip kal-kın. Şınav pozisyonunda da yapabilirsiniz. Yada dizleriniz yerde sadece kollarınızla da eğilip kal-kabilirsiniz.

2

3

Page 82: WoMEN Dergisi Nisan 2014

82

4 Yere fotoğraftaki gibi uzanıp dumbelları yukarı doğru itip, indirirken kollarımızı iki yana açıyoruz. Dumbela sahip de-ğilseniz bunu içi dolu su şişeleriyle de yapabilirsiniz.

Arka tarafımızda sabitlediğimiz spor las-tiğimizi tutarak ileriye doğru uzatıyoruz, kollarımız gergin pozisyona gelince tekrar dirseklerimiz geriye doğru yavaşça gidiyor ve ellerimiz göğüs hizasına gelince tekrar ileriye uzatıyoruz. Bu hareketi 30 tekrar-dan 3 setten yapabilirsiniz. Bantları kendi-nize göre sert veya yumuşak olarak seçe-bilirsiniz.

5

Page 83: WoMEN Dergisi Nisan 2014

83

Page 84: WoMEN Dergisi Nisan 2014

84

Başak Beyazkaya

müzik

SİHİRLİ ADAM: PHARRELL WILLIAMS

Hatırlarsanız 2014’ün ilk sayısında 2013’ün en iyilerine göz atarken Pharrell’den “Keramet onda mıdır yoksa diğerlerinde mi?” diye bir cümle kullanmıştım. Geçenlerde ‘Happy’ şarkısının bende bıraktığı

mutluluk kalıntısından sonra “Pharrell ne işler yapmış şöyle bir bakalım, en beğendiklerimiz neler onları da belgeleyelim.” bir dedim.

Page 85: WoMEN Dergisi Nisan 2014

85

Page 86: WoMEN Dergisi Nisan 2014

86

Öncelikle kısa bir bio geçmek gerekirse eğer Amerikalı pro-düktör ve yapımcı olan Pharrel, Chad

Hugo ile birlikte The Neptunes’ü oluşturan iki üyeden de birisi. İlk single’ını 2003 yılında yayınladı, sa-nırım bizim onunla ilk tanışmamız da Britney Spears’ın I’m a slave 4 u single’ı ile oldu. Sonra da zaten aldı başını yürüdü. Tabi bir de N.E.R.D meselesi var ki aslında çok uzun süreler devam etmesi gereken bir proje olmasına rağmen istediğimiz kadar uzun soluklu olmadı ama ga-yet güzel single’lar çıkartıp gittiler en azından.

Peki, Pharrell kimlerle düet yaptı, kimlerin şarkılarının patlamasını sağladı. Şarkıların isimlerini sayma-ya başlamadan önce şahsi bir izle-nimimi daha paylaşmak istiyorum. Açıkçası Pharrell birisiyle düet yap-

tığında nedense o şarkı Pharrell şarkısı oluveriyor birden, acaba daha çok mu sahip çıkıyor şarkıya, ya da büyüsünden mi kaynaklanıyor bilemiyorum.

Birincil ses olduğu ama başka sanatçılarla düet yaptığı şarkılardan benim favorim kesinlikle Jay-Z ortaklı-ğıyla “Frontin’”. Her ne kadar Türkiye’de çok ses getirmiş olmasa da 2003 yılında Pharrell adına güzel bir başarıya imza attı bu düet ve Amerika listelerinde 5. sıraya kadar çıktı. Tabi ki tek single bu değil, Gwen Stefani’nin düet yaptığı Can I Have It Like That(İngiltere 3 numara) ve Despicable Me 2 single’larından “Happy”de en sevdiklerimiz arasında ki “Happy” kesinlikle inanılmaz işler yapıyor şu anda piyasalarda, en sağlam listelerde 1 numara.

Gelelim ikinci ses olduğu single’lara. Hepsine yer vermemiz mümkün olmadığı için yine kişisel favorilerimi baz alarak listeyi oluşturuyor olacağım.

Yine bir Jay-Z ortaklığı ve yine müthiş bir şarkı, I Just Wanna Love U (Give It 2 Me), 2000 yılında piyasaya çıkan bu single o zamanlar Türkiye’de ne kadar ses getirdi bilmiyorum, sonradan keşfedenlerdenim ne yazık ki. Ama Amerika R&B listelerinde 1 numarada uzun süre takıldı kaldi ki, bence kesinlikle hak ediyor. Tabi burada su yüzüne çıkartmak gereken bir şey daha var ki, Jay-Z’de kesinlikle sihirli bir adam.Pharrell’i bizimle asıl tanıştıran isim her ne kadar kendisinden çok haz etmesem de Britney Spears olsa gerek. 2002’de “Boys” single’ında yanına Pharrell’i alarak hem kendisi için hem de bizim için akıllıca bir iş yapmış, kendi açısından.

Pharrell’in asıl kimliği olan rap ya da R&B parçalara daha iyi uyum sağladığının kanıtı olan single ise ben-ce beraber müzik yapmaktan keyif aldığı Snoop Dog düeti “Beautiful”. Ve çok eminim ki şu anda şarkının adını duyduğunuz gibi nakaratı en tizinden mırıldanmaya başladınız ama Pharrell gibi olmuyor değil mi, ►

Page 87: WoMEN Dergisi Nisan 2014

87

adam bu konuda üstad zaten, denemeyin boşuna olmaz. Bu arada “Beautiful” demişken başka bir Snoop Dog ortaklığı olan “From Tha Chuuuch To Da Palaca”dan da bahsetmeden geçmeyelim, arada “Beautiful” tınısını duyuyoruz. Snoop Dog düetlerini bu paragrafa toplamışken hemen başka bir listeleri alt üst eden düetin daha ismini zikredelim ve başka isme geçelim, uzun süre bir çok listede 1. Sırada olan “Drop It Like It’s Hot” tabi ki.

Ludacris ile yaptığı “Money Maker” düeti aslında iyi bir singledı ama bir şekilde çok ses getirmedi. Gerçi çok ses getirmedi dediğime bakmayın Amerika listelerinde uzun süre 1 numarada kaldı ama mesela bir İngiltere listesinde varlık gösteremedi. Bizde de ilgi görenlerden olmadı açıkçası.

2013’ün en iyi grupla-rından ama dağılma ka-rarıyla bizi en çok üzen grubuyla da düet yaptı Pharrell. Swedish Hou-se Mafia’nın 2010 çıkışlı “One (Your Name)” şar-kısında düet yaptılar, arada kaçan şarkılardan diye düşünüyorum ben açıkçası. Eğer aranız-da duymamış olanlar var ise okumaya ara verip bu parçayı dinlesinler ve geri gelsinler, kimse kaçırmış olmasın istiyorum bu gü-zel düeti, bu arada klibin başında sesi biraz kısın ki beyniniz açımasın.

Ve gelelim 2013 yılına, bu yazıyı yazmamızın nede-nine. 2013 tam anlamıyla Pharrell’in yılı oldu, Robin Thicke ile “Blurred Lines” ve Daft Punk ile “Get Lu-cky” çıkarttı ki ikisi de tam anlamıyla piyasanın to-zunu attırdı. 2013’ün yaz aylarında Nelly ve Nicki Minaj ile ortak “Get Like Me” single’ı da oldu ama iki arap atını yakalayama-dı tabi ki.“2013’te bu kadar başa-rılıydı, 2014’te sessiz mi kalır acaba?” diye düşü-nürken yeni mutluluk ne-deni “Happy” yi çıkarttı ve şimdiden listeleri sallamaya başladı.Sonuç olarak ilk paragrafımıza geri dönersek ben oyumu keramet Pharrell’de diye kullanıyor olacağım. ■

Page 88: WoMEN Dergisi Nisan 2014

88

RöportajözelYeşim Özbirinci

Sosyal medyayı aktif kullanan isimlerdensiniz. Bunun size nasıl bir getirisi oldu? Dezavantajla-rını da gördünüz mü hiç?İnanmayacaksınız ama 2003'e kadar bilgisayar açıp kapamayı bile bilmiyordum. Yeni akıllı telefon-ların ilk örnekleri bilgisayarlarla olan buzlarımı eritti. Daha önce yalnız asistanlarım kullanıyordu bilgisa-yarlarımızı ve interneti; ben basılmış mail kâğıtları üzerine yanıtları elle yazıyordum. Şimdi ise günde belki en az 3-4 saatim bilgisayarlarla geçiyor. Tabii ki çok getirisi oldu. Mesela artık 165 bin twitter takipçi-me herhangi bir konuyu derhal kendim duyurabiliyo-rum. Ya da facebook üstünden oluşan diyaloglar... Tabii dezavantajları da var. Mesela maalesef Türk halkı arasına karışmış on binlerce alçak olduğunu twitter vesilesiyle öğrendim. Ben bıçaklanıp ölümün eşiğinden döndükten sonra bana açıkça "Sen niye ölmedin?" şeklinde yazılar döşenenler oldu. Siya-seti bu kadar yanlış algılayan bu oranlarda bir halk kesimi nasıl olabilir 21. Yüzyılda bir ülkede?

Teknoloji sanatı öldürür mü? Ya da teknolojinin gelişmesinin sanata nasıl bir etkisi olur?Hayır, teknoloji sanatı öldürmez, isteyen kullanır, isteyen kullanmaz. Hatta kullananlar açısından çok faydalı da olabilir. Teknolojinin gelişmesi birçok açı-dan çok yararlı olabilir. Mesela benim 4-D'lerimde de teknolojinin çok yerinde ve gerekli bir kullanımı vardır. Sanat özgür kalmalıdır. İsteyen yalnız kurşun kalem, isteyen yağlı boya, isteyen video-kamera kullanır, isteyen lazer ışını...

Yazarlık ve Ressamlık arasında nasıl bir bağ ku-ruyorsunuz? Benzerlikleri farkları neler?Yazar Bedri Baykam, ressam adaşından şikâyetçi. Çünkü hep ressam ön planda. Hâlbuki yazar Bedri Baykam'ın da laf aramızda olağan dışı performans-ları var. Mesela "Kemik"... Mesela "Sonsuz Okya-

nus", mesela "Maymunların Resim Yapma Hak-kı"... Biraz hakları verilmiyor sanki. Hâlbuki, mesela Kemik hakkında yüzlerce okuyucu bana "Hayatta okuduğum yerli - yabancı en iyi kitap." dediler! Ben-zerlikleri, size çok keyif veren bir yapıtı bitirdiğiniz zaman hissettiğiniz o mükemmel erişim duygusu... Acilen bunu paylaşma arzusu... Farklarına gelin-ce... Yazarlık biraz daha zahmetli ve nankör. Bazen yüzlerce binlerce saat çalışmak durumunda kalıyor-sunuz. Ve beyin olmadık bağlantılar oluşturmak du-rumunda! Yorucu, bazen kusturucu ama değer!

CHP Milletvekili Dr. Suphi Baykam babanız ve siz de aktif olarak CHP’de görev de aldınız. Sos-yal medya hesabınız üzerinden de siyaset ile ilgili içerikler paylaşıyorsunuz. CHP’nin seçim öncesi durumu hakkında, özellikle adaylıkları belirleme süreci ile ilgili nasıl bir değerlendirme yaparsınız?Evet siyasette ve sanatta babama çok şey borçlu-yum. Bir kere yaşamda siyasi doğruları, hem kav-ram hem de anekdotlarıyla beraber bu kadar erken yaşlarda öğrenmiş olmamı tabii ki ona borçluyum. CHP benim için bugün halkın çoğunun anlayama-yacağı bir tutku. 2003 de CHP Genel Başkan ada-yıydım. Laf aramızda belki hayatta yapacağım en iyi görevdi atölyemde olmak dışında. Ben 2003'te baş-lattığım süreç sonucunda 2010'da CHP için yepyeni bir tüzük hazırladım. Ama maalesef Kılıçdaroğlu bu tüzükten yalnız kadınlar ve gençlere verilen kotaları aldı, parti içi demokrasiyi mükemmel kılacak diğer sayısız maddeyi almadı. Ama bugüne gelelim: CHP benim gözümde tek çözüm! Çölde 4 gün susuz kal-dıktan sonra önünüze çıkan su şişesi. Şimdi bu şi-şedeki su tam temiz mi değil mi, bunu araştıracak zaman yok. Önce kana kana bu suyu içeceksin. Yoksa CHP'nin aday belirleme süreci tabii ki çok sorunlu. Bunu Cumhuriyet Gazetesinde 25 Şubat

Bedri Baykam: “Yazar Bedri Baykam,

ressam adaşından şikâyetçi”

Page 89: WoMEN Dergisi Nisan 2014

89

tarihli makalemde anlattım. İsteyen okuyabilir.

Çok yapmak istediğiniz ama içinizde kalan ve ilerisi için niyetlendiğiniz bir proje ya da isteği-niz var mı?Çok var. Mesela sinemada istediklerimi yapama-dım. Bana göre bir alan değil. Çünkü bu kadar kay-bedecek zamanım yok. Zamanın yarısından çoğu para aramakla geçen bir alan. Bir gün biri çıkıp gelir ve "İşte sana açık çek, Kemik romanının filmini yap, maliyet ne olursa olsun." derse, herhalde Oscarlık bir şeyler yapabilirim.

Bunun dışında bundan da çok daha karışık ve üzü-cü bir durum daha var. 23 adet yayınlanmış kitabım var. Ama 8 adet yarı yolda kitabım var! Hepsi birbirini bloke ediyor. Benim açımdan korkunç bir durum! Bu kör düğümünü çözmeye mecburum! Mesela eliniz-

de günü 52 saate çıkaracak formül olursa, bekleyen kitaplarımı "yeme yanında yat" kıvamında bularak yolunuza devam edebileceksiniz. Bu kitapları bitir-mek, Kemik'in filmini yapmak veya yapıldığını gör-mek, retrospektif dev bir sergi yapmak, bunu büyük müzelere yurt dışında taşımak diye özetleyebilirim. Bir de unuttuğum bir şey var, bilemiyorum, demin aklımdaydı! Hatırlatır mısınız lütfen?

WoMEN okurlarına son olarak neler söylemek istersiniz?Ne diyebilirim ki? Kadınlar hep büyük sanatçıların ateşini yakanlardır. Sartre, Picasso, Woody Allen, Atıf Yılmaz, kim derseniz deyin, sayısız büyük sa-natçı için bu bir kesin ortak nokta. Kadınların değe-rini biliyoruz tabii ki. Oluşturdukları esin rüzgârlarını da. WoMEN okurları kendi değerlerini bilsinler!

Page 90: WoMEN Dergisi Nisan 2014

WoMEN Dergisi olarak sosyal sorumluluk projenizi ve

reklamlarınızı yayınlamak istiyoruz. Bu konu hakkında bilgi almak için lütfen bizimle iletişime

geçiniz.

[email protected]

www.womendergisi.com