women dergisi mart 2013

156
DERGiSi Riccon İlhan Doğan Nostaljik Dokunuşlar Gülçin Ergül Orta Avrupa'dan 3 Şehir Vintage Makyaj 2 Beyin 1 Adam Erkekler İçin "Seni Seviyorum" dan Önemli Olan 3 Şey Ekmeği Bırakarak Kilo Verebilir misiniz? Müzikopat Filmler Nefes almak iyidir. ISSN 2147-530X SAYI : 4 MART 2013 www.womendergisi.com

Upload: women-dergisi

Post on 10-Mar-2016

276 views

Category:

Documents


13 download

DESCRIPTION

Online yaşam dergisi

TRANSCRIPT

DERGiSi

● Riccon İlhan Doğan ● Nostaljik Dokunuşlar ● Gülçin Ergül ● Orta Avrupa'dan 3 Şehir ● Vintage Makyaj ● 2 Beyin 1 Adam

● Erkekler İçin "Seni Seviyorum" dan Önemli Olan 3 Şey ● Ekmeği Bırakarak Kilo Verebilir misiniz? ● Müzikopat Filmler

Nefes almak iyidir.ISSN 2147-530X

SAYI : 4

MART 2013

www.womendergisi.com

2

İMTİYAZ SAHİBİ-GENEL YAYIN YÖNETMENİYeşim Özbirinci

[email protected]

SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜCeren Akkol

[email protected]

SOSYAL MEDYA YÖNETİCİSİAslı Bal Yavrular

[email protected]

SOSYAL MEDYA SORUMLUSUGözde Yılmaz

[email protected] Kaya

[email protected]

PAZARLAMA ve REKLAM YÖNETİCİSİYami Yağmur Malkoç

[email protected]

GRAFİK-TASARIMHami TüfekçiCeren Akkol

Yeşim Özbirinci

YÖNETİM KURULUYeşim Özbirinci

Ceren AkkolAslı Bal Yavrular

Gizem UysalEda Nakıboğlu

Yami Yağmur Malkoç

MODA EDİTÖRLERİEda NakıboğluCenk TaşdemirZeynep Ceylan

FOTOĞRAF EDİTÖRÜÖzlem Subaşı

[email protected]ı Erden

İÇERİK EDİTÖRÜBahar Öntürk

[email protected]İlhan Urgancı

[email protected]

EDİTÖRLERYami Yağmur MalkoçGizem Uysal

YAZARLARAlp BolatBuket KetbağaBurcu MercanCeylan ErenDoruk AkkayaEngin ErginGonca ÇakıcıGüven Turanİ. Sertaç YılmazMelike SerdarMerve AydınOzan KayraÖmer A. DalakPandoraPati ButikPelin P. AkyürekPınar AytunaSevim SevenSimge ÇalışkanYunus KöseZeymuran Cafe

KONUK YAZARLARSelin Kılıç

DESTEK VERENLERRiccon İlhan Doğan

WoMEN DERGİSİ İLETİŞİ[email protected]

REKLAM İÇİ[email protected]

WoMEN DERGİSİ'nde yayınlanan tüm yazıların hak-ları WoMEN DERGİSİ'ne aittir. Yayınlanan ilanların sorumluluğu ise ilan sahiplerine aittir. WoMEN Der-gisi yayınlanan ürünlerde yapılan fiyat değişiklikle-rinden sorumlu değildir.

YAYIN TÜRÜ : Süreli / AylıkYayın Tarihi : 2 Mart 2013ISSN : 2147-530X

3

EDİTÖRDEN

MART 2013

► Koleksiyon yapmayı sevenlerdenim. En güzel hobilerden biri. Uzun yıllar içinde titizlikle emek harcıyorsun. Değişik bir şey arıyorsan artık, bence bir şeyin koleksiyonuna başla.

► 15 Mart, the Mekan’da Siya Siyabend’in konserini kaçırma derim. Ben sevdiklerimle orada olacağım.

► Erik reçelinin bu kadar güzel olacağını tahmin etmezdim!

EDİTÖRÜN SEÇİMİ

İLETİŞİM

[email protected]

www.womendergisi.com

Merhaba,

Geçmişi hep özler, geleceği merakla bekleriz. Bazen geçmişe dönme isteği olabiliyor. Sanırım her geçen zaman, yaşanılan sıkıntılar ve mutluluklar daha ağır geldiğinden kendimizi hafif hissettiğimiz dönemleri arıyoruz.

Benim gibi üç aşağı beç yukarı aynı yılda doğmuşsanız, 89 doğumluyum, geçiş dönemi veletleri olarak adlandırabilirim hepimizi. Yani hem eskiyi ucundan yakalamış hem de yeniyi köküne kadar sömüren gençlik. Kasetçalarlar, atariler, power ranger vs. Bunları özlemle anar aynı zamanda bir elimizde tabletimizle Çin'den bir çançinlo sohbet ederiz.

Yazdıklarımdan da anlaşılacağı gibi bu ay biraz eskilerden bahsettik ve “Biraz nostalji yapalım.” dedik. Kimi yazılarımızla belki güzel anılar canlanır ve sizleri gülümsetebiliriz.

Ve ve ve...

Dergimizin ilerleme kaydetmesinin yanı sıra yazarlar arasında sevginin de giderek büyüdüğünü gözlemliyorum. Aile bağlarımız kuvvetleniyor. Ortak çalışma alanlarında başarılı ve anlamlı bir sonuç çıkarmak için önemli bir nokta bence. Birbirini hiç görmeyen, tanımayan insanların birbirlerine güvenmeleri, inanmaları aslında büyük bir risk. İşin başında bunları başarmak mutluluk verici.

Aynı zamanda yazarlarımızdan Ömer Alper Dalak ve Doruk Akkaya arkadaşlarımızı bu ay askere yolluyoruz. Su gibi giderler ve su gibi gelirler en kısa zamanda. Döndüklerinde WoMEN ailesindeki yerleri bıraktıkları gibi olacaktır.

Mart ayının bir önemli olayı da bizi kırmayıp röportaj teklifimizi kabul eden riccon tekniği uzmanı İlhan Doğan'ın artık dergi bünyesinde olacağıdır. Sayın İlhan Doğan bilgi ve tecrübeleriyle okurlarımıza biliyorum ki çok güzel şeyler sunacaktır.

Yine yoğun, yorucu ve kimi güzel, kimi sıkıcı geçen bir ayın ardından sevgiyle kucaklıyorum herkesi. Gülümsemeniz eksik olmasın.

Not: Sürprizler için bizi takipte kalın!

Yeşim Özbirinci

[email protected]

4

88 98içindekiler6 Sosyal Medyanın Nabzı Çocukluğunuzun en eğlenceli oyunu neydi?7 WoMEN Ekibine Sorduk Çocukluğunuzun en unutulmaz çizgifilmi hangisidir?

MODA

8 Takım Arkadaşı14 Nostaljik Dokunuşlar24 Bloggerlar ile Sokak Modası28 1930'lu Yıllardan Günümüze Moda Üstadları32 Röportaj m.Adam

AŞK&İLİŞKİ

38 Kadınlar İçin Vazgeçilmez Olmanın Yolları40 Erkekler İçin Seni Seviyorum'dan Daha Önemli olan 11 Şey

GÜZELLİK&BAKIM

44 Makyajda Nostalji Rüzgarları46 Vintage Makyaj50 Dudaklarınız Çatlamasın51 Ayın Ürünü52 WoMEN Editörlerinin Tercihi

54 Röportaj Gülçin Ergül

DEKORASYON

58 Feng Shui Nedir?60 Sarı Objeler

TEKNOLOJİ

62 MS DOS Oyunlarını Hala Oynayabilirsiniz65 Tıkla Beni66 TekNostalji70 Kartpostal Yollamanın Yeni Şekli: Postcrossing

DEVR_İ ALEM

72 Avrupa'dan 3 Şehir

BLOG DÜNYASINDAN

80 Ellie Eckert - City Brewed86 Nihat Alp - Antin Kuntin Meseleler

KONUK YAZAR

90 Selin Kılıç

91 Foto Galeri

SAĞLIK

96 1 Kadeh Şarap Neler Yapabilir Dersiniz?97 Ekmeği Bırakarak Kilo Verebilir misiniz?98 Günde 1 Elma

40

112

KAPAK FOTOĞRAFI: Audrey Hepburn

5

44 98

54

MUTFAK

100 Meyveli Kurabiye102 Ayva Dolması

HOBİ

104 Patates Baskı

106 Kızıl Gezegen Çocuklar İdiottur108 Mutluluğu Geçmişte Aramayın110 Kuş Uçuşu 3111 Köşe Yazarı "Hatırlanmak İsterim"

SPOR

112 Body Building116 Yiğitler Çıkıyor Mindere...

120 Pandora ile Kahve Molası İlhan Doğan ile Söyleşi128 İlhan Doğan ile Riccon Tekniği Beden Dili

ANKET

130 100 Erkeğe Sorduk

MÜZİK

132 Müzikopat Filmler

TELEVİZYON-SİNEMA

136 Dizi Dünyasında Neler Oluyor?142 İkincilik Sınırı ve Helena Bonham Carter

WoMEN AJANDA

146 Yeni Çıkan Kitaplar148 Vizyondaki Filmler150 Yaşam

152 Mart Şarkıları

ASTROLOJİ

153 Balık Burcu154 WoMEN Burç Yorumları

32

66

6

Sosyal Medyanın NabzıÇocukluğunuzun en

eğlenceli oyunu neydi?

■ Aman tanrım! Bilgisayar başında olunca aklıma bilgisayar oyunları geldi. Kukalı denen bir tür saklambaç oyunu vardır hep aklımda. Mehmet Ali İlhan

■ Bayılıyor evde saklambaç oynamaya benim oğlum. Bahar Asıliskender Demirli

■ Sevgili abim Doruk Akkaya ile koridorda top oynardık, kırılacak şeylerin ol-duğu tarafa beni geçirirdi, ben de mutlaka bir şey kırardım. Burcu Akkaya

■ Doktorculuk. Abdurrahman Keskiner

■ Zinzan. Serpil Argun

■ Mortal Kombat! @Rendastyle

■ Ataride tank ve bomberman. Özellikle tank. Abimle bir oynayınca kaç level oynadığımızı hatırlamıyorum. Eskiden level derdik. @TurkaySevinc

■ Yakan top. Muharrem Sarikaya

■ Saklambaç. Ayşenur Kabayel

■ Lasdik.. Hatırlamaya bilirsiniz. Meliha Akbulut

■ Yakan top ve dokuz taş. Içimden Geldiği Gibi

■ Saklambaç. Sevgi Aksoy

■ Kızma birader . Esra Özdemir

■ İp atlamak. Kevser Sungur Öztürk

■ Yedi kiremitt bayılırdım oynamaya. Zeynep Yiğit

■ Karanlıktan sonbaç. Saklambaç yani . Serap Sırık Altınay

Nisan Ayının Sosyal Medya Tagı

#bahargelinceben twitter.com/WoMenDergisi

7

WoMEN Ekibine Sorduk: Çocukluğunuzun

en unutulmaz çizgifilmi hangisidir?

Aslı Bal YavrularGözde Yılmaz

Burcu Mercan Buket Ketbağa Özlem Subaşı

Ceren Akkol Pınar Aytuna Ömer Alper Dalak Engin Ergin

Gonca Çakıcı Zeynep CeylanMerve Aydın

Yami Yağmur Malkoç

Güven Turan

Bahar Öntürk Gonca Kaya

Yunus Köse

Nisan Ayının Sosyal Medya Tagı

8

MODA & STİLZeynep Ceylan

Takım Arkadaşı

9

Moda endüstrisinin en güçlü icadı dress cout olsa gerek. Jilet görünümler, güçlü stil ve daima şık. Takım elbisenin gücünü tarif etmek için uygun kelimeler bunlar.

İş yerlerinin giyim kuralları vardır. Bu durum kadınları fazla zorlamasa da beylerin en büyük düşmanıdır. Ne iş yaptığımız giyimi önemli yönde etkiler. Bankada jean giyinmek yasaksa, ofise de şortla gidilmez. Bu dengeyi kurmak stilinize balta vursa da bunun çaresi detaylarla önlenebilir. Peki ofiste, toplantıda

veya bir buluşmada en çok kullanılan takım elbisenin gücü nereden geliyor? 1665 yılında meydana gelen Londra yangının ardından Kral Charles, tasarruf dönemine girmenin ilk adımını aristokratların şaşalı görü-nümlerini sadeleştirerek başladı. Takım elbisenin doğuşunun ilk adımları bu hareketten sonra oldu. Fakat takım elbise bu günkü görünümünü Amerika’lı iş adamlarına borçlu. Moda tarihçileri de takımın 1860 yılın-da doğduğunu söylüyor. Ancak beylerin kullanım alanlarına yönelik değişimlerle günümüzde hep baştan yaratılıyor. ►

Versace Versace

Roberto C

avalli

10

Her sezon erkek modası da takım elbisenin önemini onu daha da havalı hale getirerek gösteriyor. Ciddiyet sembolü, patron kıyafeti olan takımlar. Sokakta da artık fazlaca görünüyor. Hızlı yaşam koşulları modayı rahatlığa sürüklerken, spor parçalara elimizi atmamak çok zor. 2013’de tüm erkeklerin seveceği ceketler sporlaşıp renklendikçe, jean üstüne geçirerek zamanını geçiren beylerin sayısı fazlaca arttı. Poydumdan fırlamış görüntüler artık beylerin radarında. Ofisin en “hit-boy”u olmak için aranılan parçalar, cool bakışlar, umursamaz bir gülüş ve iyi seçilmiş takım ve onu süsleyen detaylar...

En havalı detay yaka iğneleri; Louis Vuitton podyumunda gördüğümüz kuş tüyleri edinilmesi gerekenler listesinde. Kravat seçimi de atlanmaması gereken detaylardan. Bu sezon örgü kravatlar çok hit. Kare uçlar ve ince olmasına dikkat edin! Biraz daha cesur beyler fularla yakalarınızı süsleyin. Bu sezon kadife ve ton sür ton görünümler de denenecekler listesine girebilir. Referans için Gucci podyumlarına göz gezdirmeniz yeterli. Teninize en uygun rengi bulun, baştan aşağı tek renk giyinin. Çanta beylerin nadir kullandıkları parçalardan. Hızlı teknolojiyi en şık biçimde taşımak için moda evleri çalışmış, kullanmamak olmaz!

Aman Dikkat;

• Takım elbise alırken dikiş kalitesi: Bedene oturuş, kol - beden boyunun yerinin iyi tespit edilmesine dikkat edin.• Cep kısımları: Taşıdığınız her şeyi alabilecek sayıda olması cüzdan, anahtarlık bunları denerken kullan-mak önemli. • Sırt bedeni kasmamalı: İş hayatında hareketli saatler geçirebilirsiniz. Eğilip kalkarken sizi zorlamamalı bir t-shirt rahatlığında olmalı. • İçine giyeceğiniz gömleğin yaka detayında: Gündüz kullanımlarda aşırı sivri modellerden uzak durun.• Takım elbise seçerken bulunduğunuz mevsime dikkat edin. ■

Louis Vuitton Fendi

11

Prada

Ceketlerinizi sıradanlıktan çıkarmak için Prada podyumuna kulak verin, üst cebinize çiçek kondurun.

12

Önemli toplantılar da ciddiyetinizi bozmayın ama stilinizden de ödün vermeyin. Ayak harekatını başlatın.

Alexander Mc Quenn Dolce Gabbana Stoobs Vootton

Dolce Gabbana Gucci

13

Bu sene İstanbul Moda Haftası'nıWoMEN Dergisi farkıyla takip edebilirsiniz. Moda editörlerimiz Cenk Taşdemir, Eda Nakıboğlu ve Zeynep Ceylan sizin için orada olacaklar.

www.womendergisi.com

● twitter.com/cenktasdemir ●twitter.com/womendergisi ●twitter.com/edankb

14

MODA & STİL

Nostaljik DOKUNUŞLARWomen

Gizem Uysal

15

Elbise, TOPSHOP 60 €

Elbise, TOPSHOP 54 €

Elbise, TOPSHOP 49 €

Elbise, TOPSHOP 68 €

Ayakkabı, GIUSEPPEZANOTTI 1.625 TL

Ayakkabı, YVES SAINTLAURENT 566 €

Ayakkabı, BRIANATWOOD 1.395 TL

Ayakkabı, YVETTE39,90 TL

Clutch, MARJIN29 TL

Çanta, KAPUU310 TL

Çanta, VALENTINO2.795 TL

Çanta, H&M 49.95 TL

Nostalji deyince, hep seneler öncesine gider aklımız. Siyah beyaz re-simlere, renksiz ama bir o kadar da doğal olan günlere gideriz. O zamana duyduğumuz özlemi, yaşam tarzımız, giyim kuşamımız ve

daha birçok parçamızla dışa vururuz. Hazırladığımız bu nostaljik stillerle, sezonun renklerini, model ve trendlerini bizden ilham alarak kullanabile-ceksiniz.

Bu sezon en çok kullanılan bordo ve hiç vazgeçemediğimiz siyah rengi, farklı kesimdeki parçalarla kul-lanabilirsiniz. Tarzınıza nostaljik dokunuşlar yapmak için, kabarık etekli ya da uzun tül detaylı elbiseleri deneyin. Yine aynı renk uyumu içerisinde olan ayakkabı ve portföyünüzle peri kızı gibi olacaksınız. ►

16

Şövalye Bileklik,LIN JEWELRY107 TL

Bluz, TOPSHOP 48 €

Clutch, VICTORIABECKHAM 289 €

Ayakkabı, MONOLOBLAHNIK 595 $

Etek, H&M 249 TL

Babet, CASA ROSSI37,13 TL

Çanta, PIECES89,96 TL

Küpe, MIRACLESBYGÜLŞAH ÖZTÜRK25 TL

Büstiyer, TOPSHOP 30 €

Etek, TOPSHOP 38 €

Bluz, TOPSHOP 18 €

Kolye, H&M 29,90 TL

Çanta, MARJIN 29 TL

Ayakkabı, STEVEMADEN 199 TL

Etek, TOPSHOP 49 €

Nostaljinin esintilerini çiçek desenleri, deri ve dantel detaylarla hissedebilirsiniz. Sezonun renk ve kesimleriyle bu detayları birleştirdiğinizde hem feminen hem de modern bir tarz ya-ratmış olacaksınız. Bordo-deri ikilisini kalem etekle buluşturup yine nostaljik hava yaratan bebe yaka bluzunuzla kombinleyin. Sezonun en gözde parçası pilili uzun eteğinizi, yine sizi nostaljiye taşıyacak çiçek desenli büstiyerinizle tamamlayın. Son olarak hem eskiyi hem de yeniyi içinde barındıran dantel detayını kalem etekte kullanın. Peplum trendini de üzerine eklediğinizde geçmişin havasını günümüzün modasıyla birleştirmiş olacaksınız. ►

17

Bluz, TOPSHOP 18 €

Ayakkabı, STEVEMADEN 199 TL

Etek, TOPSHOP 49 €

Sade bir stile sahip olan bayanlar, hem sezonun hit parçası hem de bize nostaljiyi hatırla-tacak, İspanyol paça pantolonlarını tercih edebilirsiniz. Seçtiğiniz pantolonları yine trendi geçmeyen ve bizi eskiye döndüren sık desenli gömlek ve bebe yaka bluzlarla kombinle-yebilirsiniz. Desenleri kullanmaktan korkmayın. Sezonun trendi olan çizgileri siyah-beyaz uyumu yakalayarak kullanabilirsiniz. ►

Gömlek, PULL&BEAR 59,95 TLPantolon, MIN 495 TLAyakkabı, CASA ROSSI 79 TLClutch, FOREVER NEW 79,90 TLKüpe, ALİ GÜLEÇ 49 TL

Gömlek, TOPSHOP 38 €Pantolon, J.BRAND 825 TLAyakkabı, CANZONE 86,90 TLÇanta, CELINE 925 TLBilezik, ALİ GÜLEÇ 45 TL

Gömlek, MANGO 79,99 TLPantolon, TOPSHOP 49,99 €Ayakkabı, GIANVITO ROSSI 1.375 TLÇanta, H&M 34,95 TLKüpe, MANGO 39,99 TL

Bluz, TOPSHOP 38 €Pantolon, MANGO 109,99 TLAyakkabı, CASA ROSSI 79 TLClutch, FOREVER NEW 79,90 TLKüpe, ALİ GÜLEÇ 49 TL

18

Nostaljiyi, romantik bir tarz ile birleştirmek istiyorsanız, desenli elbiseleri deneyin. Hem sezonun trendi, hem de nostalji kokan bu elbiseleri, yine aynı etkiyi yaratacak olan palto-larla kombinleyin. ►

Palto, LODENTAL 735,54 €Elbise, TOPSHOP 60€Çanta, MANGO 129,99 TLAyakkabı, CASADEI 314 €

Palto, DIANE VON FURSTENBERG721€Elbise, TOPSHOP 55 €Çanta, REBECCA MINKOFF 195 $Ayakkabı H&M 99,95 TL

Palto, MANGO 229,99 TLElbise, TOPSHOP 35 €Çanta, CAESAR DAVID 59 TLAyakkabı, DSN 124,90 TL

19

Nostaljik DOKUNUŞLAR

Men

20

Günlük ya da ofis yaşamında rahatlıkla giyebileceğiniz bu parçalar, geçmişin etkilerini barındırırken, sezonun trendinden de izler taşı-maktadır. Stilinizi eski-yeni etkisi yaparak yaratabilirsiniz. Nostaljik

dokunuşlarla bir tarz yaratmak için bu stillerden ilham alıp, kendi stilinizle harmanladığınızda, ortaya çıkardığınız erkeği aynaya baktığınızda sevece-ğinize eminiz.

Kendi stillerini bozmadan ilham alıp, nostaljiden de bir parça koyabileceğiniz bu parça-lar, tarzınıza renk katacak. Birkaç sezondur revaçta olan ekose desenler nostaljik izlerde taşıdığı için, ekose desenli gömlekleri renk uyumu içindeki pantolon ve ayakkabılarınızla tamamlayabilirsiniz. Ekose deseni deneyip beğendiyseniz, nostaljiden birkaç parça daha koyun ve çiçek desenli gömlekleri deneyin deriz. Ayakkabı seçiminizde yine sezona dam-gasını vuran renk ve modeller ile nostaljik esintiyi harmanlayabilirsiniz. ►

Gömlek, BURAMODA.COM 68 TLPantolon, BONPRIX 39.99 TLAyakkabı, ZARA 89,95 TL

Gömlek, TUDORSSHOP 34,99 TLPantolon, MANGO 99.99 TLAyakkabı, MECREA.COM99 TL

Gömlek, VAKKO 395 TLPantolon, HARVEY NİCHOLS190 €Ayakkabı, PULL&BEAR109.95 TL

Gömlek, KENZO 372 TLPantolon, H&M 59.95 TLAyakkabı, TOMS 182.90 TL

Gömlek yerine daha rahat ve salaş parçaları tercih eden beyler için ise, ağır kumaşlı, ör-gülü kazak ve trikoları öneriyoruz. Bu parçaları hem sezona ait, hem de nostaljik havayı içinde barındıran renklerle kullanın. Haki, toprak tonları ve grinin tonları gibi renkler stilinize farklılık katacaktır. Ağır kumaşlı trikolarda da desenlerden vazgeçmeyin. ►

Gömlek, KENZO 372 TLPantolon, H&M 59.95 TLAyakkabı, TOMS 182.90 TL

Kazak, BURAMODA.COM 98 TLPantolon, PULL&BEAR 79,95 TLAyakkabı, MANGO HE199,99 TLKemer, ZARA 79,95 TL

Kazak, LTB 48,75 TLPantolon, HARVEY NİCHOLS 250 €Ayakkabı, MASSIMO DUTTI259,95 TLKemer, PULL&BEAR 25,95 TL

Kazak, H&M 39,95 TLPantolon, H&M 79,95 TLAyakkabı, PULL&BEAR79,95 TLKemer, COLLEZIONE 13 TL

Kazak, PULL&BEAR 79,95 TLPantolon, H&M 59,95 TLAyakkabı, PULL&BEAR 109,95 TL

22

Son olarak nostalji ile nokta atışı yapmak isteyen beyler için, ceket-gömlek ve yelek-göm-lek ikililerini öneriyoruz. Gömlek tercihinizi ister desenli, ister düz yapabilirsiniz. Önemli olan doğru renk ve model uyumu ile kombin oluşturabilmek. Eğer isteğiniz nostaljik bir tarz yaratmak ise, bu tarz ile jilet gibi bir görünümü yakalayabilirsiniz. ■

Gömlek, BURAMODA.COM 68 TL

Ceket, PULL&BEAR189,95 TL

Pantolon, BON PRIX 39,99 TLAyakkabı, İNCİ 109,90 TL

Parfüm, D POTION FOR MEN 209 TLSaat, MECREA. COM 767 TL

Yelek, H&M 129 TL

Gömlek, F&F 22,50 TL

Pantolon, MANGO 99,99 TL

Parfüm, D&G 179,90 TLKemer, MASSIMO DUTTI89 TL

Ayakkabı, MATRAŞ 149,90 TL

Gömlek, F&F 22,50 TL

Parfüm, D&G 179,90 TLKemer, MASSIMO DUTTI89 TL

Ayakkabı, MATRAŞ 149,90 TL

24

Nerede görüldü: Derek Lamwww.zeysfashionroom.blogspot.com

Sezonun en çarpıcı trendi op-art baskılar, yazın da öne çıkanlar içinde.

Grafik sanatı moda ile yoğurma zamanı!

BLOGGERLAR ile SOKAK MODASIZeynep Ceylan

25

Nerede görüldü: Christian Diorwww.fashionwithmelis.com

Kadınsı ama ciddiyet barındıran tek renk takımlar bu baharda mercek

altında.

Nerede görüldü: Marc Jacobs

www.atlantic-pacific.blogspot.com

Sanatın ikinci gücü çizgiler ve siyah-beyaz bu ikilinin verdiği yansıma modayı etkisi altına aldı. Aman dikkat!

Bedeninizi kötü gösterecek çizgilerden sakının.

27

Nerede Görüldü: Isabel Marant

www.aysstyle.blogspot.com

Yazın alışamadığımız dolgu topuk sneaker, bu yazın en gözde

parçalarından. Hem spor, hem de uzun görünmek isteyenlerin yeni sihri.

28

MODA & STİL

Şimdilerde “moda tasarımcısı” olarak adlandırılan meslek, geçmişimizde “terzi”lik adı altında yapılı-yordu. Moda ile ilgilenen çoğu moda sever günümüz moda tasarımcılarını sürekli takip edebiliyor. Fakat Türkiye’nin başarılı moda üstatları pek az bilinmekte. WoMEN dergisi olarak yaptığımız araş-

tırmalar sonucunda 1930‘lu yıllardan itibaren kayıtlara ve arşivlere geçmiş moda üstatlarını her ay sizlere tanıtacağız. Öncelikle 1930‘lu yılların modası hakkında bilgiler:1930’larda giyim-kuşam modası, 1929 krizinde yaşanan sıkıntılar doğrultusunda, sadelik sınırlarında kal-mıştır. Kriz döneminin modası, kadını abartıdan uzak ve kadınsı, erkeği ise atletik sağlıklı ve erkeksi gös-termiştir. 20’li yılların, erkeksi ‘A la garson’ modasından daha dişi görüntüler veren kadınlar, elbise kalıpları aracılıyla kalçalarını, göğüslerini, kısacası beden çizgilerini ortaya çıkartmışlardır.

Avrupa modasının yeni kadın imajında, kalem kaşlar, uzayan saçlar ve uzayan etek boyları vardı. Kadın-ların etek boylarındaki kısalık, 1960’lara kadar modayı terk etmiştir. Bacaklar kapanmış ancak, bu seferde sırtlar açılmaya başlamıştır. Avrupa modası giyim-kuşamda bu çizgiyi çizerken, Türk giyim-kuşam moda-sı da Avrupa modasının yansıması olmuştur. Türk kadınları yeni Avrupa modasının getirdiği uzun boylu görünmenin güzelliğini fark etmiş ve bu görüntüyü yakalamak için, terzi kapıları çalınarak dikim hilelerine başvurulmuştur. ►

1930'lu Yıllardan Günümüze

Moda Üstadları

Atatürk’le fotoğraf çektiren Türk kızlarında dönemin modasının en ince ayrıntılarına kadar takip edildiğini görebiliyoruz.

Yami Yağmur Malkoç

29

1930’larda çekilen sesli filmler, filmlerdeki kadın ve erkek yıldızların giyiniş tarzları tüm dünyada etkili ol-muş ve hayranları tarafından taklit edilmişlerdir. Türkiye de bu yenilikten etkilenmiştir. Her iki erkekten biri, ‘Menjou’ denilen stilde bıyık kullanmaya başlamıştır. Amerikalı erkekler arasında kullanılan en popüler giy-si ürünü, pamuklu gömlek giymektir. Ceket ceplerine de kravatla aynı desende cep mendilleri kullanılırken, pantolonlarda bollaşma görülmüştür. Amerikan modası böyleyken, İngiltere’de tebeşir çizgili olarak tabir edilen takım elbiseler önem kazanmıştır. Amerikan aktörlerinin yani; Fred Astaire, Clark Cable, Cary Grant gibi Hollywood ünlüleri bu modanın müptelası olmuştur. Kadınlarda ise; Gloria Swanson, Joan Crawford, Marlene Dietrich, Greta Garbo gibi ünlü aktrislerin yaptıkları, tüm dünyada hatta ülkemizde de yakından takip edilmiştir. Hollywood’un ünlü aktrisleri, modaya yön verme görevini aristokratların elinden almış, yeni modayı tüm dünyaya kendileri tanıtmışlardır. 1930 kadını, uzun etekli, erkeksi tayyörlü, kloş kenarlı fötr şapkası ile yalın bir figür çizerken; gece kıyafetlerinde has ipekten, vücudunu saran, verev kesimli giy-sileri giymişlerdir. Kadınlar, Hollywood etkisi ile omuzları ve sırtı açıkta bırakan elbiseler kullanmışlardır. Omuzsuz (straprez) gece elbiseleri ve sırtlarda çaprazlar oluşturan modeller dönemin elbiselerinde en çok kullanılan unsurlar arasında yer almıştır.

1930 yıllarında, Beyoğlu, başta İstanbul’un sonra Türkiye’nin moda merkezi durumuna gelmiştir. Avrupa eğitimi alan öğrenciler yurda döndüklerinde Beyoğlu’nda atölyelerini açarlardı. Öğrenilerek gelinen Paris ve Avrupa modası buradan Türkiye’ye yayılırdı. Cadde-i Kebir üzerinde bulunan ‘Mısırlı Han’, önemli ter-zilerin bulunduğu bir mekândı. Madam Fegara, Calibe Seyfettin, Yaman Uzun ve Eyüp Usta gibi ünleri Cadde-i Kebir’i çoktan aşmış isimler arasındadır. ►

Cemal Bürün

30

Cemal Bürün, Türkiye Cumhuriyetinin ilk Türk ve Müslüman terzisi olarak kabul edilmektedir. 1905’de doğan Bürün, Atatürk’ün 1925’de kıyafet devrimini yapması ile oturduğu mahallenin kadınlarına manto dikerek işe başlamıştır. İlk atölyesini, Cadde-i Kebir’de Beyoğlu apartmanında açmış, ancak talebin çoklu-ğunda daha sonra Mısırlı Handaki meşhur atölyesine geçmiştir. Mesleğinde kısa sürede parlayınca, moda merkezi haline getirmek istediği ‘Bürün’ apartmanını inşa ettirmiştir. Soyadını, bürünmekten gelen ‘Bürün’ kelimesi ile alır. Cemal bey, Türkiye’de düzenlenen defilelerde de öncü olmuştur. Atatürk döneminde Dol-mabahçe Saray’ında düzenlediği defileden sonra Atatürk; “Cemal bey, bizim yaptığımız inkılâbı siz giydir-diniz.” demiştir. Atatürk’ün kız kardeşi ve ilk kadın milletvekilleri de Cemal beyin müşterisi olmuştur. Defi-lelerinde, ilk mankenler Müslüman olmayan Türklerden oluşmuştur. Türk kadınları, mankenlik konusunda ilerleyen yıllarda aşama kaydedecek ve bu konuda eğitim almaya Mualla Özbek zamanında başlanacaktır. Cemal Bürün, meslektaşlarını kıskanmadan, yetenekli kişilerin de yükselmesi için öncü olmuştur. Mısırlı Han’daki atölyesi, bir okul niteliğinde ve 50 – 60 kişinin çalıştığı bir kurum olmuştur.

Burada yetişen gençler, kendi atölyelerini kurmuş hatta Cemal beyin yetiştirdiği öğrencilerin çoğu, Pa-ris’ten çağrılmış ve oradaki çeşitli atölyelerde çalışmaya başlamıştır. Cemal bey, her Paris’e gidişinde onu yüzlerce öğrencisi karşılamıştır. Günümüzün önde gelen modacılarından, Vural Gökçaylı da Cemal Bürün'ün atölyesinde ye-tişmiş ve mesleğinde kendisini ispat etmiş kıy-metli bir şahsiyettir. O yıllarda, atölyesinin bir bölümünü boncuk işleme bölümü olarak ayırmış kendi özel tasarımlarını burada hayata geçir-meye çalışmıştır. Çizdiği desenlerin prototip-lerini kendi işlemiş, diğerlerini yanında çalışan kızlara işletmiştir. Dönemde hazır işlenmiş ku-maş olamaması sebebiyle kumaşlar elde işlen-miştir. Elbiselerin tasarımları Cemal Bey’e aittir. Hazırladığı tasarımların aksesuarlarına kadar kendi ilgilenerek elbiselere özel hazırlatmıştır. Bürün’ün gelinlikleri drapeleri, farklı kalıplar-la mantoları ve tayyörleri en çok beğenilen ve talep edilen bürün modelleri olmuştur. İlerleye yıllarda yaptığı kürk tasarımlar da ilgi görür. Ya-nında çalışan hanımlar da marifetlidir, şapkala-rın üzerine çiçekler yaparak tam donanımlı bir atölye kurdukları açıkça görülmektedir. Cemal Bey’in müşterisi şehir dışında ise elbiseler özel olarak hazırlanır, kutulara konarak bir eleman vasıtasıyla trenle yerlerine teslim edilirdi. Tüm bu çalışmalar 1925 sonrası, ayakları üzerinde durma çabası içindeki yeni Türkiye’de yapılma-sı dikkat çekici olmuştur. Cemal bey, 1959 se-nesinde Hilton’da yaptığı defilesinde kullandığı emprime kumaşlar, yeni kurulmuş olan Vakko firması tarafından renklendirilmiş ve desenlen-miştir. Cemal Bey, yine bir ilke imza atarak defilesinin kumaşlarını tasarladığı gibi olması için bir firma ile ortaklaşa çalışmıştır. ■

Kaynak: www.belgeler.com www.stildolabim.com

31

Bizim için özelsiniz.

GÜLÜMSEYİN

32

MODA & STİL

İki Beyin Bir Adam

33

MODA & STİL Güzel bir İstanbul sabahı ve ben, sözleştiğim saatte M.adam tasarımcıları İlker Bilgi ve Murat Hardal’ın Osmanbey’deki showroomlarındayım. İçeri girdiğimde önce klaslığıyla et-kileyen showroom daha sonra incelediğim erkek tasarımla-rıyla büyüledim. Bu iki genç tasarımcı arkadaşımla sıcak bir sohbet gerçekleştirdik. Kayıt başlar başlamaz İlker M.adam oluşumunun serüvenini anlatmaya başladı.

WoMEN : M.adam nasıl ortaya çıktı?İlker: Kendim için tasarımladığımız parçaların çok beğenilmesi ve talep görmesiyle ortaya çıktı. Öncelikle bir pantolon ve ayakkabı tasarladık. Bek-lediğimizden çok daha fazla rağbet gören ürünlerimiz bir baktık ki herkesin üzerinde. Erkeklerin bu yöndeki taleplerinin çok karşılanmadığını fark edin-ce M.adam bizim için başladı.Murat: Ayrıcalıklı ve seçkin bir şeyler yapmak istedik. Bunun sonucunda or-taya bir marka çıkarma fikri aklımıza geldi. Markamız için isim arayışımızda çok ilginç oldu. Hem ironik hem de çarpıcı ve akılda kalıcı bir isim olmasını istedik. Adam, madam derken madamın m'sinin yanına bir nokta ekledik ve ortaya M.adam çıktı.

WoMEN : Sanırım markanın ana teması da buradan geliyor. Cinsiyetsiz formlar, erkek koleksiyonunda kadın; kadın ko-leksiyonunda erkek kimliğine göndermeler yapıyor ama dura-cakları çizgiyi bilerek. Feminen değil. Öyle mi?İlker: Evet, bunun adına korkmamak diyoruz. M.adam markasının bir özel-liği de ayrıcalıklı ve seçkin olmak: Deluxe pretaporte. Hem hazır giyim ürün-ler hem de özel tasarımlar. Her tasarımımızdan sınırlı sayıda üretiyoruz. Ço-ğunlukla her beden ölçüsünden bir adetle sınırlıyoruz.

WoMEN : İlk koleksiyonunuz “Tümdengelim ve Tümevarım”-dan biraz bahseder misiniz?Murat: Bir nevi kentten kırsala geri dönüş. Metafor yaratmak istedik. Stil sahibi, şehirli genç beylere şık olmak için her zaman rahatlıktan ödün ver-meye gerek olmadığını söyleyen bir koleksiyon hazırladık. Çıkış noktamız: Klas, rahat ve sadece o kişi için kalıbı oluşturulmuş kıyafetlerin tatminini yaşatmak. İlker: Aslında bu adamlar İtalya'nın sokağında da bu parçalarla gezebilirler.

WoMEN : Bu anlatımdan son-ra, özellikle Akdeniz erkek-lerinin stillerinde rahatlığı ve şıklığı bir arada bulundurduk-larında üçümüz de hemfikir oluyoruz. Ben daha soru sor-madan muhabbetin keyifli da-kikalarında tekrar İlker sözü alıyor ve M.adam’dan bahset-meye devam ediyor. ►

İki Beyin Bir Adam

Zeynep Ceylan

34

İlker: Hayatı boyunca hiç modayla ilgilenmemiş, hatta modanın ne olduğunu düşünmeye bile gerek duy-mamış olan dayıma baktığımda, giyim detayları beni büyüledi. Hayatının çoğunu Ardahan'ın bir köyünde sürdüren dayım kıyafetlerinin detaylarıyla aslında kendi stilini yaratmıştı. Biz de koleksiyonlarımızı bu er-keksi detaylara dayandırdık. Ve bunu yaparken Türk kökenlerini hiç bozmuyoruz.

WoMEN : Peki, bu süreçlerde sezonu ne kadar takip ediyorsunuz?Murat: İşimiz gereği sezon trendlerini takip etmeyi hiç bırakmıyoruz. Ama bunun bizim kendi stilimizi oluşturmamıza engel teşkil etmeyecek şekilde olması için de uğraşıyoruz. İlker: Bir ürüne baktığımızda aynı kelimelerle cevap veriyor, aynı şeyleri düşünüyoruz. Her zaman iki beyin bir adam felsefesindeyiz. 24 saat M.adam ile şizofrence yatıp kalkıyoruz.

WoMEN : Erkek modası yapmak sizce zor mu? Zor olduğunu düşünüyorsanız bunu bize biraz açar mısınız?Murat: Ülkemizde modayı takip eden erkek sayısı çok az. Hatta erkeklerden daha çok erkek modasını bayanlar takip ediyor. Beyler modayı kadın tek elinde algıladıkları için bunu sadece alışveriş mantığıyla algılıyorlar. Bu sebeple erkek alışverişi de bayanlara kalıyor.İlker: İyi giyinmeyi seviyoruz ama marka ve tasarımcı ayrımını yapamıyoruz. Binlerce adet üretim yapan bir marka ile tasarımcıdan çıkmış bir tane ürünü kıyaslıyoruz. Tüketim bir bilinç işidir. Türkiye’de maalesef modadan para kazanmak çok zor! ►

WoMEN : Önümüzdeki yaz se-zonu için M.adam neler yaptı?İlker: Her yaz benim en sevdiğim trend “marine”. Bu etkiyi yaz kolek-siyonumuza da kattık. Lacivert renk ve çizgi detayları, özellikle canlı renk-lerden turuncuyu koleksiyonumuzda bolca kullandık.Murat: Özellikle Osmanlı dönemi çini desenleri, Barok dönemi tablo-larından desenler ve kendi el çizim-lerimizle oluşturduğumuz kişiye özel t-shirtler koleksiyonumuz sürprizle-rinden.

WoMEN : Erkek stilinde sıkıl-dığınız bir detay ya da tarz var mı?İlker: Erkeklerin giyim stilinde en çok sıkıldığımız şey, kendi adıma söyleyebilirim, kostümle dışarı çık-maları. Özellikle moda haftalarına gidenler bunu moda sanıyorlar. Bi-zim için rafine edilmiş şıklık modadan daha önemli. Modanın yüzde yetmişi şıklık, geri kalan yüzde otuzu ise renk ve trend bilgisi. Herkes gösterişli bir pasta yapmaya çalışır ve bu pasta görsel olarak çok güzeldir; fakat us-tanın elinden yediğiniz kadar lezzetli değildir.

WoMEN : Sizce bir erkek nasıl doğru giyinir?İlker: Bir erkek hızlı giyinirse daha güzel giyinir. Erkek giyiminde saat ve ayakkabı detayı çok önemli. Erkekler

vücutlarını iyi tanımalı ve ona göre parça seçmeliler. Şık olmak için illa çok özenmiş görünmeye gere yok. Doğru bluejean, t-shirt ve ceket tercihleriyle de çok iyi bir görünüm sağlayabilirler. Murat: Moda bulaşıcı bir şeydir ve mutlu etmek için vardır. Kıyafet tercihlerinde modayı ve kendi hoş-nutluklarını bir arada tutsunlar.

WoMEN : İlker ve Murat Beylerden erkekler için alış veriş listesi çıkarmalarını iste-dik. Bir erkeğin dolabında olması gereken parçalar nelerdir?İlker ve Murat : Çok klasik olacak ama bizce olması gerekenler: Siyah, beyaz t-shirt, beyaz ve kalıbı mükemmel birkaç tane gömlek, taşlanmamış rinsed jean, siyah deri ceket, kesinlikle mükemmel bir kalıbı olan siyah takım elbise olmalı. ■

M.adam koleksiyonlarını Akmerkez, Galata Building, Osmanbey ve Nişantaşı showroomlarında bulabilirsiniz. Fiyatlar 45 TL ile 1000 TL arası. M.Adam’ı face-book sayfasından ve tasarımcıların kişisel sayfalarından takip edebilirsiniz.

36

37

38

AŞK & İLİŞKİ

Kadınlar İçinVAZGEÇİLMEZ OLMANIN Yolları

Bir 14 Şubatı daha geride bıraktık acısıyla tatlısıyla. Belki sevgilimizle harika vakit geçirdik belki de yalnızdık bu sevgililer gününde. Fakat “Gelecek sev-gililer gününde asla yalnız olmak istemiyorum.” diyorsanız sevgili beyler, bu

yazıyı dikkatle okuyup, ardından hatim etmeniz suretiyle kelime kelime ezberle-meniz gerekmekte. Nasıl olsa gelecek sevgililer gününe daha çok var deyip, boş boş oturmak yok. Kız tavlamak kesinlikle meşakkatli ve oldukça uzun bir süreçtir. Ama sonuç daima değer asla unutmayın. Şimdi size vereceğim evrensel kural-lar, asırlarca kadınlar üzerinde denenmiş ve asla şaşmamıştır. Bu yüzden dikkatli okuyun.

Aslı Bal Yavrular

♥ Kadınlar, erkeklere değil, o erkeğin kendilerine hissettirdiklerine aşık olurlar. Bu nedenle, bir kadın, dünyanın en güzel kadını dahi olsa, hiç bıkmadan usanmadan, azimle kendine aşık bir erkeğin karşı-sında, asla kayıtsız kalamayacaktır. Eğer yeterince kapıda durmayı bilirseniz, o kapı mutlaka açılacak-tır.

♥ Karşınızdaki kadının ilgi alanlarını öğrenmeye çalışın. Bu şekilde, sohbet etme imkanı yakaladığı-nızda, ne konuşacağınızı daha iyi belirleyebilirsiniz. Kadınların, kendileri ile aynı konulara ilgi duyan er-keklerden hoşlandıkları bilinen bir gerçektir. Ama elbette hoşlanmadığınız bir konuda hoşlanıyormuş gibi yapmak, tamamen itici ve yapmacık duraca-ğından, asla tavsiye edilmez. Size düşen, ortak ilgi alanlarınızı bulmaya çalışmak.

♥ Bir kadına iltifat etmekten asla kaçınmayın. Her fırsatta iltifat etmek en önemli silahınız olacaktır. Unutmayın, her insan beğenilmekten ve takdir edil-mekten hoşlanır. Yalnız iltifat ederken dikkat ede-ceğiniz nokta, öyle gelişigüzel bir şekilde, aklınıza gelen her güzel kelimeyi sıralamak değil elbette. Doğal olun. Gerçekten hoşunuza giden özellikleri-ni ön plana çıkarmaya çalışın. Eşofmanla sabah sporuna çıkmış bir kadına ne kadar şık olduğundan bahsetmek anlamsızdır. Ayrıca mesela şık olmak, bir kadının kıyafetine ve giyim zevkine yapılmış bir övgüdür ve bir kadını gerçekten etkilemez. Karşı-nızdaki kadını etkilemek istiyorsanız, kişiliğine ve kendisine yönelik övgülerde bulunmak daha strate-jik olacaktır.

♥ Özgüveninizi asla kaybetmeyin. Unutmayın ki siz kendinize güvenemezken, bir kadının size güven-mesini bekleyemezsiniz. Daima yaptığınızdan emin olun, ya da en azından öyleymiş gibi davranın.

♥ Centilmenliği asla elden bırakmayın.

♥ Kadınlar, ne çok maço erkeklerden, ne de femi-nen erkeklerden hoşlanmazlar. Orta yolu bulun. Argo konuşmaktan uzak durun. Bakımlı olmayı abartmadan, dış görünüşünüze özen gösterin.

♥ Kadınlarla olan maceralarınız hiçbir kadına cazip gelmeyecektir. Bu şekilde bir kadını tavlayamazsı-nız. Siz nasıl seçici kadınlardan hoşlanıyorsanız, kadınlarda seçici erkeklerden hoşlanır. Karşılarına çıkan her kadınla flörtöz tavırlar içinde olan erkekler

kadınlar için daima iticidir.

♥ Ona olan ilginizi belli edin. Onun sizin için diğer insanlardan daha özel olduğunu ve onun için ge-rektiğinde her şeyi yapabileceğinizi ve bunun asla değişmeyeceğini ona mutlaka hissettirin.

♥ Davranışlarınızda daima istikrarlı olun. Kadınlar sürekli fikir değiştiren, ne istediğini bilmeyen karar-sız erkelerden hoşlanmazlar. Söylediğiniz sözlerin ve fikirlerinizin arkasında durun.

♥ Kadınlar dedikodu yapmayı sevebilirler. Ancak bu dedikodu yapan erkeklerden hoşlandıklarını göster-mez. Aksine dedikodu yapan erkekleri itici bulurlar. Eğer onunla dedikodu yapılan bir ortamda bir araya geldiyseniz, hemen konuyu değiştirmeye çalışın. Olmuyorsa da sessizliğinizi koruyun.

Ve artık ilk buluşmaya kesinlikle hazırsınız. O özel kişiyi, yemeğe, bir şeyler içmeye veya sinemaya da-vet edebilirsiniz. Eğer ilk buluşmanın bol kahkahalı ve eğlenceli geçmesini istiyorsanız, güzel bir tiyat-ro oyununa da davet edebilirsiniz. Ha unutmadan o gecenin biletlerini saklamak, ilerleyen zamanlarda sizi onun gözünde romantik bir şovalye mertebesi-ne de yükseltebilir. Gelecek sayıda ilk buluşma için tüyolarımı da sakın kaçırmayın. Bol şans.

40

AŞK & İLİŞKİ

ERKEKLER İÇİN “SENİ SEVİYORUM”DAN DAHA ÖNEMLİ OLAN 11 ŞEY

Daha önce duymuşsunuzdur: Erkekler görüntüye, kadınlarsa söze değer verir. Erkekler dürtüleriyle hareket ederken, kadınlar her şeyi analiz eder. Erkekler Mars’tan, kadınlar Venüs’ten gelmiştir. Kadınlar ve erkeklerin bir-

çok konuda zıt kutuplarda olması kalplerinin de başka başka şeylere çarpmasına sebep. Sevgiliniz size “Seni Seviyorum” dediğinde büyük ihtimalle gülümsersiniz, fakat bu iki kelime ona aynı şeyi ifade etmiyor olabilir. İşte onu önemsediğinizi ve hayatınızdaki erkek için neden daha değerli olduklarını size anlatacak 11 şey.

41

1. Dikkatinizin Bölünmemesi

Evlilik terapisti Mike Dow, “Erkek beyni, yemek sırasında sizi İphone’unuzla ilgilenirken gördüğünde bunu “Ben önemli değilim.” diye yorumlar diyor. Bunun nedenini de erkek beyninin tüm uyarıcıları eleyip, aynı zamanda sadece tek bir şey yapabilecek kapasitede olmasına bağlıyor. Kadınlar bunun tam tersi şekilde hareket etse de (birden fazla işi aynı anda yapabildiğinizi daha iyi biliyorsunuz), sadece kendisine odak-lanmanız sevgilinizi mutlu edecektir. Dr. Dow, “Bu ona ‘Önceliğim sensin ve seni seviyorum.’ mesajını verecektir.” diye ekliyor. Bu yüzden o konuşurken göz teması sağlayın ve hiçbir şeyin sizi bölmesine izin vermeyin.

2. En Sevdiği Yemek

Dr. Dow “Erkeğin kalbine giden yol, midesinden geçer.” lafının doğru olduğunu söylüyor. “Ona sormadan sevdiği yemekleri bilmeniz, onu ne kadar iyi tanıdığınızı gösterir. Ayrıca tedavi ettiğim çiftlerden birbirileri-ne dair en ince ayrıntıları bilen çiftler en güzel evliliklere sahip olanlardı.” Ama belki de kocanız yaptığınız her şeyi seviyordur! Bu durumda balkabaklı turtadan vazgeçebilirsiniz. Chicago’da Koku&Tat Araştırma Enstitüsü’nde doktora yapmış olan Alan Hirsch’ün araştırması bu hoş kokunun erkekleri diğer aromalar-dan daha fazla tahrik ettiğini göstermiştir.

3. Sevdiği Kıyafeti Giymeniz

Süslenmek, ne kadar zamandır beraber olursanız olun, ona hala güzel görünmek istediğiniz mesajını verir. Dr. Dow “Erkeklerin beyninin görüntüye, kadınlarınkinden daha çok önem verir.” diyor. “Sizi seksi elbisenizle görmek onu arzuladığınızı gösterir.” Ve bu noktada kırmızı en etkili renktir. New York Roches-ter Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre kadınların kırmızı giymesi erkekler üzerinde afrodizyak etkisine sebep oluyor.

4. Kendinize Bakmanız

Stresten kaçınmak, doğru beslenmek, egzersiz yapmak, sigarayı bırakmak ve kendinizi şımartmak en başta yapmanız gerekenler ve bunlar ona sevginizi göstermenin de yolları. Bu ona “Seninle uzun, harika bir hayat istiyorum ve seni birini kaybetme deneyiminden kurtarmak için elimden gelen her şeyi yaparım” mesajını verir. Sağlıklı yaşam için bundan iyi motivasyon bulabilir misiniz? ►

42

5. Onu Övün

Zaman içinde erkekler her zaman savaşmak ve kadını etkileyerek elde etmek zorunda kalmış ve yeri geldiğinde potansiyel rakiplerine karşı erkeklik yarışına girmekten kaçınmamıştır. Kocanızı görünmek istediği özellikleriyle övün: ailesine iyi bakan, problem çözebilen, yetenekli, seksi ve beyaz zırhlı şövalye. Klinik psikolog Andra Bloch, “Görüntüsü ve gücüyle ilgili övgüler ona hayran olduğunuzu gösterecektir ve bu da sevgiyle eşdeğer.” diyor. Kavanozun kapağını kolayca açtığında yanınızda böyle güçlü bir erkek olduğu için hoşnut olduğunuzu belirtin. Bunu, tüm erkekler arasından onu seçmiş olma nedenlerinizden biri olarak görecektir.

6. Kendine Zaman Ayırması için Teşvik Edin

Bunu istemek sizin için kolay olabilir fakat kocanız ihtiyaçlarını dile getirme konusunda zorluk çekebilir. Ona sıklıkla arkadaşlarıyla vakit geçirmesini, video oyunu oynamasını, arabasıyla ilgilenmesini veya sadece uyumasını teklif edin. Dr. Brosh, “ Bu destek göstergesidir ve kendisi olabilmesi için yapmak istedikleri konusunda özgür olduğunu da hissettirir.” diyor. Kocanız sevginin bir ödülü olarak sorunsuz, endişesiz ve angaryasız vakit geçirsin.

7. Ona Danışın

Eşiniz hayatınızın önemli bir parçası olduğunu bilmek ister. Bunun ötesinde, kendisi yetenekli bir prob-lem çözücüdür. Patronunuzdan nasıl zam isteyeceğinize dair fikrini alın, böylece onun düşüncelerine duyduğunuz güveni ve verdiğiniz değeri kanıtlamış olursunuz. Dr. Brosh “Bir erkek bir şeyi çözdüğünde kendini yetenekli ve işe yarar hisseder.” diyor. “Ona danışmanız ona olan güveninizi ve hayatınızda ona yer olduğunu gösterir. İhtiyaç, bağımlılık ve sevgi el ele gider.” ►

43

8. Küçük Şeyler için Teşekkür Edin

Bir dahaki sefere kocanız çocukları okula götürdüğün-de veya çöpü çıkardığında minnettarlığınızı ifade edin. BetheSmartWife.com’un yaratıcısı, lisanslı evlilik ve aile terapisti Carin Goldstein “Hayatı aceleyle yaşıyo-ruz, etrafımızdaki iyi şeyleri fark edemiyoruz ve erkekler de sizden bekledikleri şeyleri söylemeyi unutuyor. Tabii onların da duyguları var. Bu nedenle ‘Teşekkür ederim diyin” diyor. Teşekkür etmek onun tavırlarını geliştirecek ve ilişkinize olumlu bir enerji katacaktır.

9. Uzun Uzun Sarılın

Dışarı çıkmadan önce acele bir kucaklama yerine daha uzun sarılmayı deneyin. Goldstein “Kadınlar söz-cüklerle iletişim kurarken, erkekler daha çok dokunmayı tercih eder.” diyor. “En az yedi saniye sarılın. Bu uzun bir süre ama bu sürelik bir sarılma ona ihtiyacı olan her şeyi verecektir.” Tabii bu sizin de hoşunuza gidecek.

10. Kısa Bir Sevişme

Bir saat boyunca sevişmek hoştur ama Dr. Dow bir kereliğine birkaç saniyelik sevişmeyi öneriyor. Kadınlar bu hoş duyguyu oksitosinin (post-koital sarılma seansından sonra salgıladığınız şey) yükselmesiyle his-setmeye başlıyorlar, erkekler de dopaminin artmasıyla hissediyor, sevişme sırasında salgılanan kimyasal zihinsel hazzı ve ödül merkezini uyarıyor. Dr. Dow “Umarım sevişmeleriniz çoğu zaman ön sevişme ve romantizm ama diğer zamanlarda da seks içerir” diyor.

11. Öfkesini Kusmasına İzin Verin

Ofiste yaşadıkları, ailesiyle tartışmaları, bunların hepsi ona epey yük oluyor. Ona içindekileri dökmesi için güvenli bir bölge oluşturun. Dr. Brosh “Sorunlarını ve kaygılarını bir çözüm aramaksızın dinleyin.” diye öğütlüyor. “Bu onu zayıf veya yetersiz görmediğinizi ve ilişkinizde ona dair olanı paylaşabileceği bir alan yaratır. Dahası, onunla ilgilendiğinizi gösterir.” İşten eve morali bozuk geldiğinde konuşmak isteyip isteme-diğini sorun. İstemiyorsa dert etmeyin, belki de içini dökmek için bir hareket bekliyordur. ■

44

GÜZELLİK & BAKIMGamze KarataşM

aky

ajd

a N

OSTA

LJİ

zga

rla

45

Sevgili okurlar, nostalji rüzgârları estirmeye hazır mısınız? Bu sayımızda sizlere, nostaljik makyajın püf noktalarından bahsedeceğiz.

Her kadın zaman zaman değişim ister. Saçında, makyajında veya giyim tarzında birçok değişime uğrar. Bazı kadınlar ise eskilerden vazgeçemez. Kendiniz için yeni bir makyaj trendi mi arıyorsunuz? O halde hep imrenerek baktığımız siyah beyaz perdenin kraliçeleri gibi görünmek istemez misiniz? İşte bunun için yapmanız gerekenler:

Özgüveninizi yüksek tutun.

Evet! Bir kadının her şeyden önce en büyük güzelliği özgüvendir. Öz-güveni yüksek olan bir kadın güçlüdür ve bu güç tüm bedenine yansır. Yüzüne de! Eskilere baktığımız zaman görüyoruz ki; kendinden emin kadınlar her zaman göz önünde ve birçok kadına idol olmuştur. Audrey Hepburn, Marilyn Monroe gibi isimler duruşları ve tarzlarıyla günümüzde bile birçok kadının örnek aldığı isimlerdir.

Peki, bundan sonra yapmanız gerekenler nedir?

Duru bir tene sahip olun.

Öncelikle ciltte porselen gibi bir görünüme sahip olmayız. Bunun için açık renkli bir fondöten tercih ediyoruz (Clinique - super city block.) aynı zamanda yüksek güneş koruma faktörü ile gün boyu zararlı gü-neş ışınlarından da korunmanızı sağlar. Bunun üzerine toz bir pudra ile matlaştırarak devam ediyoruz. Şeftali tonlarında bir allık ile (Max-Factor Flawless Perfection Blush 220 Classic Rose) elmacık kemikle-rimize hafif bir vurgu yaptıktan sonra cildimiz artık hazır.

Dramatik bakışlar yakalayın.

Elbette bu makyajın olmazsa olmazı dramatik gözler. Nostaljik bir havaya sahip olmak için bol eyeliner ve takma kirpiklerden yardım alabilirsiniz. Uzun kuyruklu eyelinerlar ve uzun takma kirpikleri kullan-maktan kaçınmayın. Mac in birçok seçenek sunduğu takma kirpikleri şiddetle tavsiye ediyoruz. Son olarak kırmızı bir rujla makyajınızı tamamlayınız. ■

46

Gonca Kaya

VintageMakyaj

GÜZELLİK & BAKIM

47

VintageMakyaj

Dönemin en popüler, en feminen ve en dikkat çekici makyaj trendi, hala iddiasını korumaya devam ediyor. Bu makyajın en önemli özelliği olan

eyeliner ile bütün dikkat gözlere çekilmeye çalışılır; daha anlamlı ve etkileyici bakışlar yaratılır böylelikle. Gözlere olan vurguyu artır-mak için ise takma kirpikler kullanmak lazım, bu sayede hülyalı ve ekstra çekici bakışlarla gönülleri fethetmek kaçınılmaz olur. Bakış-lar için bir hayli önemli olan kaşları vurgula-mak için ise kaş rengi daha da koyulaştırılır. Bembeyaz, porselen gibi bir tene sahip olmak neredeyse her kadının hayalidir. Sahip ola-mayanların imdadına ise vazgeçemediğimiz pudralar yetişiyor. Makyajı tamamlayan en önemli adım ise kıpkırmızı bir ruj! Çarpıcı göz makyajına kırmızı bir ruj eklendiğinde insanın kendini daha kadınsı hissetmemesinin imkanı yok. Bu görüntüye birazcık masumluk katmak içinse yanaklara hafif, pembe bir allık uygu-lanmalı.

Vintage Makyaj Yaparken Dikkat Edilmesi Gerekenler:

+ Makyajınızın daha uzun süre dayanması ve daha iyi bir sonuç elde etmek için makyaj bazı kullananın.

+ Herkes doğuştan bembeyaz bir tene sahip olmayabilir; cildinizde porselen görünümü ya-ratmak için ten renginizden bir ya da iki ton açık bir fondöten uygulayın. Renk farklılıklarını önlemek için fondöteni boyun bölgenize de sürmeyi unutmayın.

+ Daha mat bir görünüm elde etmek için fondötenin üzerine biraz pudra uygulayın

+ Eyelinerınız kedi gözü görünümü yaratmalı. Bunun için eyelinerı kirpik diplerinize ucuna doğru kalınlaş-tırarak uygulayın.

+ Kirpikleriniz olabildiğince hacimli ve dikkat çekici olmalı. Bunun için bolca maskara uygulayın ve ya tak-ma kirpikten de yardım alabilirsiniz.

+ Her kırmızı ruj her tene gitmeyebilir, bu yüzden cildinize en uygun kırmızı tonu seçmelisiniz. Bunun için Aralık sayımızdaki yazıdan yardım alabilirsiniz.

+ Pembe allığı çok fazla olmamak kaydıyla elmacık kemiklerinize uygulayın. Ve işte hazırsınız! ■

48

Estee Lauder’ın bu makyaj bazı makyajınızı sa-bitlemek ve terleme gibi durumlarda parlaklığı ön-lemek için birebir.

Clinique Even Better fondöten hem cilt ku-surlarınızı kapatmakta hem de istediğiniz görünümü elde etmekte yardımcı olacak.

Bourjois Intuitive Liner’ın noktalı fırça yapısı sayesinde, çok zorlandığımız eyeliner sürme ko-nusunda kolaylık sağlıyor. Önce noktaları yapın, sonra üzerinden gidin.

Lancome Hypnose Star ile Betty Boop gibi dikkat çekici ve hacimli kirpiklere sahip olun.

49

MAC Takma kirpik MAC kırmızı rujlarından teninize en uygun olanı seçebilirsiniz.

Balm’ın bu nostaljik pembe allığıyla o günlere dönüş yaşayın

50

GÜZELLİK & BAKIM

Her mevsim dudaklarınızın çatlamasından mı şikayetçisiniz? Yada siz de birçoğu gibi dudaklarınızı yemeden duramıyor musunuz? Çoğu zaman bu durum gerçekten hem acı veriyor hem de du-

dakların güzel görünmesine engel oluyor. Sağlık açısından da oldukça zararlı. Uzmanlara göre dudak yeme alışkanlığı ağız kanserine de yol açabiliyor. Bu sebeple bu alışkanlıklardan kurtulmanın zamanı çoktan gelmiş gibi.

Ceren Akkol

Dudaklarınız Çatlamasın

51

Dudak nemlendirici kullanıyorum. Kuru ve çatlamış dudaklarıma iyi geliyor. Evet. Özellikle kuru dudakları nemlendirmek için sıkça kullanılan bir yöntem. Hatta öyle ki bağımlılık ha-line bile gelebiliyor. Fakat, biliyor musunuz ki dudak nemlendiricilerin faydasından çok zararı olduğunu? Hemen şöyle açıklayalım: Dudaklar kuruyup çatlayınca cildin iç katmanlarına doğru bir sinyal yollanır ve böylece yeni cilt hücreleri üretilir. Ancak dudak nemlendiricisi sürüldüğü zaman bu sinyal gitmez ve doğal olarak da yeni hücreler üretilmez. Nemlendirici silindiği zaman dudaklar tekrar kurur ve cilt yeni hücre üretmek için harekete geçer. Tam o sırada tekrar nemlendirici sürülür ve cilt yeni ve taze hücreye ihtiyaç duymaz. Bu şekilde sürekli tekrarlanır bu durum. Tabii bu asla nemlendirici kullanmayacağımız anlamına gelmiyor. Sadece nemlendiriciye bağımlı bir haldeyseniz biraz daha dikkatli olmalısınız. Şimdi gelelim kurumuş ve çatlamış dudaklarınız için yapacaklarımıza. Dudaklarınız için faydalı bir krem hazırlayacağız. Tabii bağımlısı olmamak şartıyla. Hazırlayacağımız bu krem sayesinde dudaklarınızdaki ölü deriyi atıp, dudaklarınızı tazeleyeceğiz. Dudaklarınız bir bebeğinki kadar yumuşak olacak:

1. 1 çay kaşığı bal 2. 1 çay kaşığı vazelin 3. 2 çay kaşığı toz şeker 4. biraz aromatik yağ ( ben vanilya yağı kullan-dım. iyileştirici özelliğinden ve kokusu sebebiyle) ♠ acı biber ( tercihen kullanabilirsiniz. dudaklara doğal bir renk vermesi için.) Tüm malzemeleri karıştırın ve dudaklarınıza sü-rün. 2 dakika kadar dudaklarınızda bekletin. Hat-ta eski bir diş fırçası yada iyice temizlenmiş bir rimel fırçası yardımıyla masaj da yapabilirsiniz. Sonrasında dudaklarınızı suyla durulayın. Bu iş-lemi sabah ve gece yatmadan uygulayabilirsiniz. Bir süre sonra dudaklarınızın eski güzelliğine tekrar kavuştuğuna tanık olacaksınız. ■

Ayın ÜrünüClinique Chubby Stick Intense Nemlendirici Dudak Parlatıcı

Chubby Stick Nemlendirici Dudak parlatıcısı, 2012 yılından beri tüm dünyada hayranlık uyandıran bir ürün olarak ta-nındı ve kullanıldı. 10 farklı renk ile hayatımıza giren Chub-

by sticklerin renk kartelasına 8 renk daha ilave edildi. İçeriğinde Shea, Mango ve Jojoba yağları bulunmakta ve bu özelliği ile du-daklarda doğal bir nem sağlamakta. Üstelik düzenli kullanıldığında dudak üstünde bulunan çizgileri ve pullanmayı azaltır. Kalem gö-rünümüyle kullanımı da çok pratik. Alttan çevirerek chubbyleri açıp kapatabilirsiniz. Harika renklerle siz de dudaklarınızda yumuşak ve pürüzsüz bir görünüme sahip olmak istemez misiniz?

52

PandoraBu ara vazgeçemediğim ve makyaj çantamda gezdirdikle-rim;

♥ İnglot Ruj 32,99 TL

♥ Rimmel Far

♥ Sephora Siyah Göz Kalemi

♥ Cliniuqe Allık 84,99 TL

♥ Guerlain Rimel 94,05 TL

Nivea BB krem orta tonu kullanıyorum.

Yağlı bir cilde sahip ol-duğum için yüzümde çokça sivilce çıkıyor ve yüzümde izler var. BB kremden memnunum. Tüm kusurları kapatıp cilt tonunu dengeliyor. Kalıcılık bakımından da tam not veriyorum.

Fiyatı : 22,32 TL

Y. Yağmur Malkoç

Zeynep CeylanÇantamın favorileri :

♥ Flormar turkuaz 116 waterproof eye-liner göz kalemi, 3,75 TL ♥ Flormar 220 waterproof lipliner du-dak kalemi, 3,75 TL

♥ Greatis den aldığım dudak parlatı-cısı,

♥ Golden Rose style liner eyeliner, 10,80 TL

♥ Oriflame Protecting Balm 14,90 TL

♥ Pink Lady ruj

WoMEN Editörlerinin Tercihi " Son zamanlarda makyaj

çantanızdaki en favori makyaj malzemeniz/malzemeleriniz nedir?"

Gizem Uysalİlk önce makyaj çantamın olmazsa olmaz Maybelline Color Sensational 630 rujum. Doğal renkleri tercih ettiğimden bu ruju çantamda tutuyorum. Yeni kul-lanmaya başladığım bir rimel var ve çok memnunum. Kirpiklerde topaklan-mayı hiç sevmiyorum ince ve kıvrık olması aynaya baktığımda kendimi daha iyi hissettiriyor. Bu yüzden Max Factor False Lash Effect Mascara'nın siyah yerine kahverengisini kullanıyorum. Günlük kullanım için Le Correcteur Per-fect Match'in göz altı kapatıcısını tercih ediyorum. Hem yorgun göz altlarımı görmek zorunda kalmıyorum hem de göz altlarım doğal ve pürüzsüz görü-nüyor. Son olarak yıllardır kullandığımm ve asla değiştirmeyecegim pembe tonlardaki Youngblood Lunar Dust allığım var. Pembe tonlarını eskiden çok tercih etmesemde parıltılı hali hoşuma gidiyor. Ne kadar çok sürersem süre-yim doğallığından ve renginden asla birşey kaybetmiyor.

PandoraBu ara vazgeçemediğim ve makyaj çantamda gezdirdikle-rim;

♥ İnglot Ruj 32,99 TL

♥ Rimmel Far

♥ Sephora Siyah Göz Kalemi

♥ Cliniuqe Allık 84,99 TL

♥ Guerlain Rimel 94,05 TL

Nivea BB krem orta tonu kullanıyorum.

Yağlı bir cilde sahip ol-duğum için yüzümde çokça sivilce çıkıyor ve yüzümde izler var. BB kremden memnunum. Tüm kusurları kapatıp cilt tonunu dengeliyor. Kalıcılık bakımından da tam not veriyorum.

Fiyatı : 22,32 TL

Y. Yağmur Malkoç

Nars Carpates Stylo Eye-liner. Sıvı eyelinerlarla

yıldızımı barıştıran ürün. Uzun saatler kalıcı ama temizlerken de insanı zor-lamıyor. Verdiği net etkiyi seviyorum, neredeyse her makyajımda kullanıyorum. Kate Moss işbirliğinden çı-kan tüm rujları da gözüm kapalı öneririm."

Nars Eyeliner StyloFiyatı : 27 $

Eda Nakıboğlu

54

RÖPORTAJ

Röportaj: Cenk TaşdemirFotoğraflar : Mehmet Turgut

Gülçin Ergül

“Sahneye adım atmamış olsaydım…” diyerek yaptığım ve yapmak istediğim her şeyi devre dışı bıraktım.

55

Güçlü sesi ile büyüleyen sempatik sanatçı Gülçin WoMEN dergisinin so-rularını yanıtladı. Kendisinden ve müzik hayatından konuştuk.

WoMEN : Neden müzik? Hayatına müzik girmemiş ve hiç sahneye adım atmamış olsay-dın ne yapmayı seçerdin?Gülçin Ergül: “Sahneye adım atmamış olsaydım…” diyerek yaptığım ve yapmak istediğim her şeyi dev-re dışı bıraktım. Bazen “Bilgisayarcı olabilirdim belki de.” dediğim durumlar oluyor. Reklamcılık da renkli görünüyor.

WoMEN : İlk yayınladığın albümden sonra nasıl tepkiler aldın geri dönüşler seni mutlu etti mi?Gülçin Ergül: Benim yalnız bir single'ım var. Hepsi ile 3 albüm ve 2 single'ımız çıkmıştı. 2005 yılından itibaren, müzik piyasasındayım ama 16 yaşımdan beri stüdyoda şarkı söylüyorum. Promosyonsuz, sa-dece tek bir programa çıktığım bir single'a göre, oldukça güzel tepkiler aldım ama canlı performanslarım

daha çok övgü getiriyor. Single'daki klip daha çok tıklanma alıyor.

WoMEN : Müzikal hayatına adım atışının daha farklı olmasını is-ter miydin? Neden?Gülçin Ergül: Hepsi'den sonraki solo kariyerime, bu kadar ara vermeden al-büm yapmış olmak isterdim. Ama sinsi-ce sözleşmesi varken ya da gruptayken solo albüm hazırlayan, bunu yapmak için hırs duyan, yatıp kalkıp hayaller kuran birisi olmadım. Benim için önemli olan içimin rahat olması. Fakat albüm çok gecikti, bu tartışma götürmez bir gerçek. WoMEN : Son zamanlarda yap-mış olduğun ya da içinde bulun-duğun projeler neler? Seni izle-mek isteyenler nerede ve nasıl dinleyebilir?Gülçin Ergül: Bu haberleri Twitter he-sabımdan takip edebilirler: @GulcinEr-gul. 27 Şubat 2013'te What Da Funk ile beraber MASK Live Music Club'tayız. Eğleniyoruz, gayet interaktif eğlence ve müzik dolu bir gece oluyor. 13 Mart'ta da yine bir performansım var. Bir de gele-cek projeler var. Albüm de yaza yetişme-li diyoruz. Albüm prodüksiyonumu Yalın yürütüyor. Şarkı seçimleri konusunda ol-duğu kadar, besteleriyle, tecrübeleriyle, albümün her aşamasında bana destek oluyor. Bu açıdan çok şanslıyım. ►

WoMEN : Bana kalırsa, akustikhane programında çok başarılı geri dönüşler aldın. Bu konu hakkında ne düşünüyorsun? Sence nedeni ne?Gülçin Ergül: Grup ve program çok başarılı. Ekipteki herkes işini çok iyi yaptı. Bir de, beni ilk kez canlı şarkı söylerken tam anlamıyla gördüler ve şaşıran çok oldu. Ben de şaşırmalarına şaşırdım. Ben zaten küçüklüğümden beri İngilizce müzik dinleyip, söyleyen biriyim. Belki de ilk kez Gülçin'i daha yakından gördü dinleyici. Hatta benim kendimle ilgili eleştirdiğim noktalar var. Tabi her zamanki gibi televizyonda kendini izleyip beğenen biri olamadım maalesef.

WoMEN : Son zamanlarda yerli yabancı kimleri takip ediyorsun?Gülçin Ergül: Yeni çıkan albümleri takip ediyorum. Artık dijital albüm almak kolay hale geldiği için sü-rekli müzik satın alıyorum. Ne dinlediğimi de en sevdiğim arkadaşlarımla ve Twitter'da da paylaşıyorum. Özel ve değerli bir paylaşım bu.

WoMEN : İmkânın olsaydı yapardım dediğin bir tarz ya da buna benzer bir projen var mı?Gülçin Ergül: Yapacaklarımı şimdiden anlatmama gerek yok. Hahahaa! ■

Aile içi şiddetle susturulmayın. Umursayan biriyle konuşun. 0212 656 96 96Acil Yardım Hattı

58

DEKORASYON

Feng Shui nedir?

Yami Yağmur Malkoç

59

Dergimiz çıktığından beri, dekorasyon ve Feng Shui‘de renklerin anlamları hak-kındaki bilgileri, sizlerle paylaşmaktayız.

Feng Shui hakkında daha detaylı bilgi vermemiz için, çokça mail aldık. İşte sizlere Feng Shui.

Feng Shui Çin'de 3000 yılından günümüze kadar gelmiş, bilimsel temellere dayandığı inanılan bir öğretidir. Günümüz bilim adamlarının da inandığı "her şeyin bir enerjiye sahip olduğu" tezini daha farklı bir şekilde ele alarak ve Çinlilerin "Chi" dediği yaşam enerjisini dengeleyerek size mutluluk, sağ-lık, zenginlik ve başarı getirmeyi amaç edinir.

Yaşadığınız ortamdaki nesneleri, yönlerine ve renklerine göre düzenleyerek, kötü enerjileri engel-lemeyi, iyi enerjilerin ise kolay geçişini sağlayarak (ying yang), iyi ve kötü enerjileri dengelemek için kullanılır.

Özellikle eski dönemlerde yaşayan Asyalı zen-ginler, kendilerine yaşam alanları oluşturmak için Feng Shui'i etkin biçimde kullanmışlardır. Evlerinin yönlerini ve biçimlerini, bahçelerinin düzenini buna göre düzenlemişlerdir. Bu yüzden bugün, Çin'de eski zamanlardan kalan birçok bahçenin, Feng Shui'e göre düzenlendiği sanılmaktadır.

Feng Shui doğadaki beş temel elementi temel alır. Bu elementler hemen herkesçe bilinen; ateş, top-rak, metal, su ve ağaçtır. Şimdi teker teker bu ele-mentlerin özelliklerine bakalım ve siz de evinizde bu elementlere ne kadar ihtiyacınız olduğunu tes-pit etmeye çalışın.

ATEŞ: Ateş tutku ve yüksek enerjiyi temsil eder. Dolayısı ile romantik ve enerjik bir ortam için özel-likle duvarlarınızda, koltuklarınızda, aydınlatma armatürlerinde (avize, aplik, abajur vb.) ateş rengi olan kırmızı, turuncu, mor, pembe ve parlak sarı ve bu sıcak, enerjik renklerin tonlarını kullanabilir-siniz. Ayrıca bir şömineniz varsa bu da size olduk-ça pozitif enerji verecektir. Dikkat ederseniz spor otomobillerde de kırmızı, turuncu ve sarı renkler özellikle tercih edilmektedir. Bu renkler dinamizm, enerji ve yerinde duramayan, kıpır kıpır bir izlenim verdiği gibi aynı zamanda aşkın, tutkunun, sevgi ve romantizmi de coşturur. Özellikle miskin kişiler üzerinde bu renklerin oldukça fark edilir bir enerji artışına ve hayatında hareketlenmeye neden ola-

cağını söyleyebiliriz.

TOPRAK: Güç ve uyumu simgeleyen toprak, ger-çek doğadaki toprakta olduğu gibi, hemen her ener-jiyi dengeleyen, özellikle olumsuz, negatif enerjileri emen bir materyal olarak öneme sahiptir. Toprak türevi olan seramik ve doğal taşları ev dekorasyo-nunda kullanarak istikrarlı bir ruh haline sahip ol-manıza yardımcı olabilirsiniz. Ayrıca toprak renk-leri olan açık sarı, bej, kahverengi ve bu renklerin tonlarını evinizde kullanarak da dingin, istikrarlı ve dengeli bir enerjiye sahip olabilirsiniz. Toprak in-sana huzur veren bir element olduğundan, evinde toprak tonlarını ve toprak kökenli doğal materyalleri bol bulunduran kişiler daha huzurlu olmaktadırlar.

METAL: Feng Shui’ye göre metal, pozitif enerji, azim, hareketlilik, verimlilik, netlik gibi kavramlar üzerinde olumlu etkileri olan bir elementtir. Zihni-nizin açık olmasına ve açık görüşlü olmanıza, ko-layca olan bitenleri kavramanıza, hızlı ve keskin düşünmenize, doğru ve net kararlar verebilmenize yardımcı olan bir elementtir. Evinizde metal eşya-lar bulundurmak bu açıdan özellikle iş yaşamınız-da size çok fayda sağlayacaktır. Özellikle ofisinizde metal ve metal renkleri olan gri ve beyaz eşyalar başarınızı destekleyecek; size güç, azim ve keskin bir zihin verecektir.

SU: Su saflıktır, su hayattır, su huzurdur, su sükû-nettir, su tazeliktir, su yaşamın başlangıcıdır, bere-kettir. Suyun renkleri mavi ve siyahtır. Ancak özel-likle mavi rengi tercih etmenizi bir tavsiye ediyoruz. Evinizde mavi renkli eşyalar, duvar kâğıtları ya da boyalar sizin daha iyi dinlenmenize ve her sabah yeni güne tazelenmiş bir şekilde merhaba deme-nize yardımcı olacaktır. Ayrıca evinize koyacağınız bir akvaryum da size bu konuda çok yardımcı olur. Ancak aşırı maviden kaçınmanızı öneriyoruz. Çün-kü bu dinginlik ve huzur miskinlik de getirebilir. Su ile ateşi aynı anda evinizde bulundurmanız ve ara-sında bir denge sağlamanız size faydalı olacaktır.

AĞAÇ: Ağaç ruhsal anlamda saflık, sağlık, yaşam ve büyümeyi sembolize eder. Kahverengi ve yeşil bu elementin renkleridir. Evinizde bulunan ahşap eşyalar, kahve ve yeşil tonlarındaki renkler size sağlık verecektir. Ayrıca ahşap renkleri zenginlik hissi verecek, hayattan daha fazla doyum almanı-za yardımcı olacaktır. ■

Kaynak: www.cinmacerasi.com

60

Güneş ışığı, neşeli ve canlandırıcı Feng Shui rengi olan sarı, herhangi bir ev ya da iş yerini her zaman parlaklaştırır. Sarı renk mutfakta, oturma odasında ya da çocuk odalarında sıcak ve samimi bir ener-

ji oluşturur. Sarı renk, kırmızı renk ile karıştırıldığında, Feng Shui’nin ateş elementinin enerjisini, ortama daha nazik bir bi-çimde getirir; tüm renkler içerisinde en büyüleyicisidir. Büyük ve geniş alanlarda kullanıldığında, bu renkle birlikte yaşamak daha kolay olur. Renk araştırmacıları, sarı rengin benlik saygı-sını arttırdığını, sağlık ile refahı güçlendirdiğini belirtmişlerdir.

SARI

Dekoin

Kanca Ev

Demarforge

Felix

Gobbis Puf

Gönül Porselen

Woodenbend

Felix

Mudo Concept

Kütahya PorselenMosso Aydınlatma

Qparts

STEP Collection

Mudo Concept Paspas

STEP Collection

Tablet Design

62

TEKNOLOJİGözde Yılmaz

MSDOS OYUNLARINI HALA OYNAYABİLİRSİNİZ

63

Bu ay, küçükken oynadığımız oyunlardan bahsedelim. Bilgisayarın evlere ilk geldiği zamanlar, internet bu kadar yaygın değildi tabi. Dolayısıyla bilgisayarda ya “Paint”ten resim çizer ya da oyun yükler oynardık. MS DOS tabanlı oyunlar vardı tabi o zamanlar. Küçükken, bilgisayarın başına geçip oyun

oynamak için kavga ettiğimiz oyunlar… 8-bitlik oyunlar…

Şimdi kimsede MS Dos ile çalışan oyun kalmadı. O eski oyunları da yeni işletim sistemlerimiz çalıştırmı-yor. Ne yapmalı? Gerekli olan, düzgün bir emülatör.

Emülatör da ne? Kullanılan sistemden ayrı bir sistemdeki oyun, program vs çalıştırmak için gerekli olan yazılımlara emülatör (öykünücü) diyoruz.

Dosbox’ın bu konuda iyi olduğunu söyleyelim. Programın sitesinden, işletim sisteminize uygun olanını indirin. (DOSBox Emulator) Bilgisayarınıza kurun.

1. Bilgisayarım’dan C sürücüsünü açarak dos-box isimli temiz bir klasör oluşturun. Buraya MSDOS tabanlı oyunlarımızı atacağız. 2. Örneğin, http://www.dosgamesarchive.com/ ‘dan indirdiğiniz zipli oyununuzu zipten çıkarın. Çıkan dosyayı kesip (CTRL + X) dosbox ismini verdiğiniz boş klasörün içine yapıştırın (CTRL + V). Her indirdiğiniz oyun için bunu yapacak-sınız. Burası sizin MSDOS tabanlı oyun klasö-rünüz artık. 3. Yüklediğiniz DOSBox programını çalıştırın.4. Çıkan yere mount c c:\dosbox (ya da oluş-turduğunuz klasöre her ne isim verdiyseniz. Biz dosbox dedik.) yazın. Enter’a basın.5. c: yazıp Enter’a basın. Böylece C sürücüsü-

ne girmiş olduk.6. Listeleme komutu olan dir ‘i yazıp Enter’a basın. dosbox ismini verdiğimiz klasörün içindeki dosyaları sıralamış oldu programımız. 7. Oynamak istediğiniz oyunun klasörünü görüyor olmanız gerekir. cd oyunismi (Ör: cd volfiev ) yazıp En-ter’a basın. Böylece zipten çıkardığımız oyun klasörünün içine girdik.8. Yine listeleme komutu olan dir ‘ı yazıp yanına *.exe yazıp Enter’a basın. (Ör: dir *.exe ) Bunu yaparak, sadece .exe dosyalarını sıralamış olduk. 9. Son işlem olarak oyunumuzun isminin yazdığı .exe dosyasını yazıp (Ör: volfied ) Enter’a basın. Oyu-nunuz açılacaktır. Her oyun açmak isteyişinizde 3. basamaktan başlayarak, işlemleri tekrar yapmanız gerekir. ►

64

Artık çocukluğumuza geri dönebiliriz. Örneğin, 1989 yapımı Volfied vardı. 3 zorluk seviyesi ve 15 bölümü bitirdiğinde, açılan başka bir bölümle beraber, 16 bölümden oluşan video oyunu… 2 kişilik yapıp sırayla oynanırdı. Ne kadar küçük bir alana sıkıştırılırsa canavar, o kadar çok puan ve ekstra gemi verirdi oyun. Hoş, bu hala da böyle.

Satranç mı dersiniz, Commander Keen mi, ne Allaaddinler, ne Doom’lar gördük. Emülatörler sağ olsun, bu klasik oyunları tekrardan son sistem bilgisayarlarımızda oynayabiliyoruz. ■

65

http://statigr.am/

Instragram’daki istatistiklerinizi görebilmeniz için kurulmuş bir site.

http://www.sanalerkek.com/

Video ya da fotoğraflara yapılan en ko-mik ve en saçma yorumları toplamış bu site. Okudukça güleceksiniz!

http://musichistoryingifs.com/

8-bit’lik gif’lerle müzik tarihi.

http://wob.io/

Üyeleri tarafından oluşturulmuş müzik listeleri-nin bulunduğu bir site. Dilerseniz sadece din-leyebilir ya da kendi listenizi oluşturabilirsiniz.

http://www.howjsay.com/

İngilizce kelimelerin okunuşlarını sesli olarak gösteren güzel ve basit bir site. Artık yanlış okumak yok!

66

TEKNOLOJİ Doruk Akkaya

TekNostalji

Teknoloji, belki de hayatın, nostaljiyi en derin yaşayan bölümü. Şuan bile bir şeyler değişiyor ve gelişiyor. Kullandığımız ve her gün değişen tekno-lojinin, mazisine gidelim biraz. Unutmadan belirteyim, önümüzdeki ay

vatani görevim sebebiyle 6 aylığına aranızdan ayrılıyorum. Askere gitmeden önce böyle keyifli bir konu benim için de rahatlatıcı oldu diyebilirim.

67

TekNostaljiTeknoloji, belki de hayatın, nostaljiyi en derin yaşayan bölümü. Şuan bile bir şeyler değişiyor ve gelişiyor. Kullandığımız ve her gün değişen teknolojinin, mazisine gidelim biraz. Unutmadan belirteyim, önümüzdeki ay vatani görevim sebebiyle 6 aylığına aranızdan ayrılıyorum. Askere gitmeden önce böyle keyifli bir konu benim için de rahatlatıcı oldu diyebilirim.

Yeni nesil arada diyor ya "Cep telefonsuz yaşayamam." Dizilerde bile çok yerde geçiyor bu replik. Artık ev tele-fonu bile kullanılmıyor pek çok evde. Benim telefonla ta-nışmam (hatırladığım kadarıyla), anneannemin evindeki çevirmeli telefonla oldu. Bilmeyen yoktur, hatta Cem Yıl-maz izleyenler de hatırlayacaklardır. Çevirmeli telefonda, her rakamın üzerinde bir delik olur, parmağınızı o deliğe sokarak işaretli alana kadar dairesel bir tur atar sonra da mekanizmanın eski haline gelmesini beklerdik. O zaman-lar şehir içi veya şehir dışı fark etmiyordu ve alan kodunu her numaranın başına giriyorduk. Bu işlem nereden bak-sanız 30-45 saniye hatta daha da fazla sürüyordu. Şimdi bakın bir de telefonlara; aranacak kişinin adını rehberde kayıtlı olduğu şekilde söylemenizin ardından 5 saniye gibi

bir süre bile beklemeden arayabiliyorsunuz. Ne pratik, ne rahat.

Ancak geçenlerde yaşadığım bir olayı, daha doğrusu küçük bir diyaloğu aktarayım sizlere. Çalışmak-ta olduğum Beyoğlu İstiklal Caddesi Teknosa mağazasına gelen bir beyefendi telefon bakmak istediğini söyledi. İlgili bölüme götürdüm kendisini fakat aradığının ev telefonu olduğunu söyledi. Ben de artık telsiz telefon kullanımının yaygınlığından ve üreticilerin de arz-talep doğrultusunda telsiz telefon ürettiklerini söyledim. Şöyle bir baktı, karıştırdı derken bıraktı yerine. Kullanamayacağını düşündü belli ki. Ben kısaca anlattım rehberi şöyle, zil sesleri böyle, çekim alanı, baz istasyonu, telesekreter, çağrı bekletme, yönlen-dirme... Anlattıklarım boşunaydı. Cebindeki eski bir telefon rehberini çıkardı ve alay eder gibi baktı. O an gerçekten o beyefendinin eskiyi özlediğini fark ettim. Bizim için her yenilik ne kadar kolaylıksa, onlar için de bir o kadar karmaşa ve kalabalık. Bakarsınız üreticiler yeniden başlarlar o telefonlardan üretmeye. Yok, durun vazgeçtim. Retro derler pembe, sarı, mor, kırmızı üretirler. Ancak o telefonun gerçek rengi ya kremdir ya siyah. ►

68

Kara kutu atarisi vardı kuzenimin. Ne özenirdim ben-de de olsun diye. Hatta sırf atari oynayacağımı bildi-ğimden gün sayardım yanına gitmek için. İki küçük çubuk vardı üzerinde onları hareket ettirerek seçerdik istediğimiz oyunları. Tek kolu vardı, nerede iki kişilik oyunlar. Gerçi durun hatırladım Mario vardı. Biri ya-nınca diğeri oynardı. Star trek vardı, uçağa benzer bir grafik puan toplardı. Paylaşım vardı, tek kol var-dı, iki kişi oynardık. Şimdi ise yine paylaşım var ama daha gelişmiş düzeyde. Nintendo Wii kullananlarımız vardır. Elimizdeki kol ile yapamayacağımız hiçbir şey yok. Golf, okçuluk, bowling, müzik aletleri hepsi elimi-zin (hatta tuşumuzun) altında. Grafikler deseniz çok üst düzeyde. En güzeli de günümüzde herkesin evin-de markaların rekabeti sayesinde.

Son olarak da teknolojiden nasibini alan bilgisayarlar var tabi. Hatırlar mısınız elimizde kâğıt kalem, bil-gisayarcılardan aldığımız listelerle kendi bilgisayarımızı kurardık. Hatta eğlence-li de bir isim takılmıştı; "toplama bilgi-sayar" diye. Aslında halen devam eden bir uygulama da olsa çok tercih edilmiyor çünkü yeni çıkan bilgisayarlar hem daha hesaplı, hem daha performanslı. Benim de toplama bilgisayarım oldu. Herkes önce kasasını toplarken, ben gittim önce bir monitör aldım. Daha sonra klavye ve mouse almıştım çok iyi hatırlıyorum. Gidip gelip bir şeyler yazıyordum kendi okuyabildiğim. O heyecan paha biçile-mez. Kasayı aldığım gün yazdıklarıma can geldi adeta. Kendi paramla almış olmam bir diğer mutluluk sebebiydi do-ğal olarak. Şuan Apple MacBook döne-mi diyebiliriz. Bu tip bilgisayarlar çok ince olmalarının yanında kat kat daha hızlılar. Fiyatları da ortalamanın üzerinde oldu-ğundan, alternatif olarak ultrabookları tercih etmek mümkün. Nedir ultrabook derseniz, cevabı pek basit; notebookların performansı ile netbookların taşınabilirliğinin bir arada olduğu çok ince ve çok hızlı cihazlar. İş burada da kalmadı tabiki ve ultrabookların bazılarının ekranlarına dokunmatik özelliği, hatta ve hat-ta klavyeden ayrılabilir ekranlar da yaparak birçok işlevi bir araya topladı üreticiler. Satıcı firmaların güzelliği ise peşin fiyatına bil-mem kaç taksit. Şuan çok ani bir kararla bilgisayar sahibi olmanız mümkün anlayacağınız. ►

69

Bu yazıyı yazarken aslında ben de bilemedim eskiye özlem mi duyuyorum, yoksa günümüzün pratikliğini mi seviyorum. Durun durun, ikisinin de ayrı güzellikleri var. Sanıyorum o dönemleri de net hatırladığım için şuan teknolojinin değerini bu kadar iyi anlıyorum.

Evet, geldik 6 aylık ayrılığın başına. Ekip arkadaş-larım, sizleri çok seviyorum. Dönüşüm muhteşem olacak buna inanın. Yazacak binlerce anı olacak emin olun. Beni unutmayın. Biraz da özleyin, bu bana yeter. Hoşça kalın... ■

70

TEKNOLOJİ

Kartpostal yollamanın yeni şekli: Postcrossing

Yeşim Özbirinci

71

İnsanlar neden kart yollamaz artık? E-maillerin hayatımızın içinde olduğu için mi? Yoksa facebook duva-rından kutlamaları en hızlı şekilde yapabildiğimizden mi?

Kaldırın kıçınızı. Sahaflara gidin ve kartpostallar alın. Sonra sevdiklerinize yollayın. Ya da alın size güzel bir öneri: Postcrossing! Bununla kartpostallarınızı dünyanın dört bir yanındaki insanlara yollayabilirsiniz. Çin’e, Hollanda’ya, Amerika’ya ya da okyanustaki bir adaya... Tanımadığınız insanlarla çok daha anlamlı bir şekilde iletişim kurabilirsiniz. Hem, yorgun olarak evinize döndüğünüzde kutunuzda herhangi bir yer-den gelen kartpostal görmek sizi mutlu edecektir. En azından gülümsetecektir.

Teknolojinin bize kolaylık sağladığı inkar edilemez. Gereksiz olduğu da söylenemez, ama bazı şeylerin ölmesinin tam olarak nedeni de değildir. Eğer kart postal gibi eskide kalmış şeyleri yaşamış biriyseniz tek-noloji bunun yerini tutamayacaktır. Peki, neden tekrardan yapmıyoruz, özlemle konuşmak yerine? Postcrossing eskinin ve yeninin güzel harmanlaşmış bir yeri. Teknolojiyle nostaljinin bir arada iyi bir ikili olduğunu görebiliyoruz.

Siteye üye olduktan sonra kendinize bir profil sayfası oluşturuyorsunuz. Kişiler profillerinde kısaca ken-dilerinden bahsediyor. Neler yazabileceğinizi söylüyor ve hatta nasıl kartlardan hoşlandıklarını da. Daha sonra send a postcard’a tıkladığınızda size herhangi bir adres veriliyor. Bu adresin yanında bir de kod var. O kod önemli. Kartın üzerine yazıyorsunuz ve o şekilde yolluyorsunuz. Kartı alan kişi o kodu sisteme girdiğinde yolladığınız kesinleşmiş oluyor. Ayrıca kişinin ve sizin profilinizde hangi ülkelere ne kadar yolla-dığınız gibi istatistikler yine bu kod sayesinde işlenmiş oluyor. Siz kart yolladıkça siz de kart alıyorsunuz.

Ayrıca sitede “swap” seçeneği de mevcut. Bunu etkin yaptığınızda bir kişi size mesaj atıp adresinizi kart yollamak için isteyebiliyor. Yani “Adreslerimizi verelim karşı-lıklı kart atalım dostum.”

İlk etapta bir seferde en fazla beş adet kart yollayabiliyorsunuz. Kart yollama sayısı art-tıkça bu sayı da artıyor. En fazla kart atan ülke Finlandiya. Bu da, neden bu kadar çok kartın Finlandiya’dan geldiğini açıklıyor. Bu kadar soğuk memleketde başka ne yapılabi-lir ki zaten! Ev partileri ve böyle işler!

Aslında bildiğimiz kartpostal olayı ama bil-mediğimiz insanları sevindiriyoruz. Neden sen de bir tane kart yollamıyorsun? İstersen bu siteye üye olup tanımadığın insanlara “Merhaba!” dersin istersen hayatındaki in-sanları gerçekten sevindirirsin. ■

Notlar:• Facebook ve chat üzerinden evlilik-ler görülmüştü ama şu linkten de an-laşılacağı gibi postcrossing de ha-yırlı bir işe vesile olmuş: http://www.postcrossing.com/blog/2008/08/13/postc-rossing-took-them-to-a-marriage• Kurucusu bir Portekizli.

72

Eda NakıboğluAvrupa'dan Şehir3

Prag

DEVR-İ ALEM

Avrupa'dan Şehir

Prag

Budapeşte

Viyana

Bu ay rotamız Orta Av-rupa. Görülmesi gere-ken yerleri, geleneksel

tatları ve alışveriş önerileriyle hala tarihi dokusunu koruyan, insanın içinde nostalji hissi ve çokça hayranlık uyandı-ran üç şehir: Prag, Viyana ve Budapeşte.

74

İlk Durak: Prag

Prag, Şubat başında karlar altında ve -15 derece. Turumuz St. Vitus Katedrali ile başlıyor. Çek Cumhuri-yeti'nin nüfusunun %40ı herhangi bir dine mensup olmasa da Hristiyanlık ülke tarihinde etkili olmuş bir din. Katedralin gotik mimarisi ve her bir detayı insanı büyülüyor. İçine girdiğinizde büyülenmekle kast edileni anlayacaksınız. Ardından Eski Şehir Merkezi var, Charles Köprüsü'nden geçmeden önce son durak. Mey-danda görülmesi gerekenleri Astronomik Saat Kulesi'nin altındaki kalabalığa bakarak da fark edebilirsiniz. 600 yıldan uzun zamandır çalışmakta, her saat başında da minik bir şov var. Sonrasında, Charles Köprü-sü'ne doğru ilerliyoruz. Altından geçen kuğuları pek meşhur. Köprü üzerinden geçerken anında çiziminizi yapan sanatçılara, el yapımı magnet ve aksesuar satıcılarına denk geleceksiniz. Köprü üzerinde 30 civa-rında heykel var, ne yazık ki geceleri ışıklandırılmıyor. Üç şehrin de gecesi insanı hayran bırakacak türden ancak favorim Prag değil. Prag'ta ne kadar süre kalacağınıza bağlı olarak müzelerinden birkaçını ziyaret edebilirsiniz. Oyuncak Müzesi'nde şu an Barbie'nin 50. yılı şerefine düzenlenen sergi devam ediyor. Milli Sanat Galerisi'nde Kupka var. Edebiyatla ilgili olanlar için Kafka Müzesi uğranılması gereken noktalardan biri. Astronomi bilimleri ilginizi çekiyorsa Kepler Müzesi de rotanıza eklenebilir.

Yeme içme meselelerine gelecek olursak, domuz eti ağırlıklı bir mutfakları var. Domuz eti yemek istemi-yorsanız Eski Şehir Merkezi bölgesinde başka alterna-tifler de bulacaksınız. Prag denildiğinde artık aklıma gelecek ilk şeylerden biri şüphesiz birası! Her yerde Pilsener Urquell satıldığını göreceksiniz ancak tavsiyem esmer biraları ve 10 / 11 / 12 derecelik olanlar. Bir de bitki-sel karışımlı likörü Bechero-vka var, kendi tanımlarımca Jaegermeister'in şekerli ver-siyonu. Zevkler tartışılmaz elbet ama en azından bir de-

nemeli. Son olarak hemen her yerde karşınıza çıkacak 'trdelnik' isimli bir hamur işi var. Merakınızdan elbet deneyeceksiniz ama tatlı simit hamurundan yapılmış şekerli bir rulo hayal edin, işte o. ►

75

Seyahat ediyor olduğu gerçeği alışveriş yapmamak için değil, yapmak için gerçek bir bahane! Bohemya bölgesine kadar gitmişken Bohemya kristalleri alabilirsiniz. 'Garnet' olarak geçen lal taşının damarsız ve en temiz örneklerini de Prag’daki dükkânlarda bulabilirsiniz. Ancak kişisel görüşüm, Prag’da alışveriş fas-lını minimumda tutup Viyana ve Budapeşte'de alışveriş yapmanız. Bir de yerel paraya değinecek olursak, Çek kronu geçerli. Aşağı yukarı tek sıfır atınca kaç Türk lirasına denk geldiğini görebilirsiniz.

İkinci Durak: Viyana

Viyana, diğer iki şehirden farklı olarak refah düzeyi daha yüksek, daha ihtişamlı ve başarılı bir tarihe sahip olmuş bir şehir. Dolayısıyla şehirdeki rotanız daha geniş, daha kapsamlı olacak; ne kadar uzun kalabi-lirseniz o kadar çok şey göreceksiniz. Şehre ilk geldiğinizde maceranızın başlayacağı yer şüphesiz St. Stephan Meydanı ve St. Stephan Katedrali olacak. Metro istasyonunun yardımıyla her yere gideceğinizi düşünürseniz bu durağı iyi bilmeniz büyük önem taşıyor, bütün aktarmalar neredeyse bu istasyondan! İlk gidilmesi gereken yerlerden Hofburg bölgesi. ►

76

Habsburg ailesinin kışlık sarayı burada. Aynı za-manda Hazine Dairesi ve milli kütüphanelerini de gezebilirsiniz. Daha sonra yazlık sarayları ve muh-teşem bahçeleriyle Schönbrunn Sarayı var. Avus-turya'nın Versay'ı olarak anılıyor. Prenses Sissi'nin yaşadığı saray aynı zamanda. Imperial turu yapa-rak her biri diğerinden farklı konseptte dekore edil-miş odalardan 40 odasını görmenizi tavsiye ederim. Opera binasının içi de dışı da sizde şiddetli bir hay-ranlık hissi uyandırırsa, telaşa gerek yok, doğal tep-kiler olduğunu düşünüyorum. Özellikle tüm binalar, gece aydınlatmalarıyla beraber dehşet güzellikte. Konu Viyana olunca tarafsız olmak çok zor. Daha sonra Tuna nehrinin iki kıyısı, alte Donau ve neue Donau uğrayabileceğiniz yerlerden. Alte Donau kıyısında güzel bir park, kuğular, göl evleri ve her daim güzel bir manzara var. Neue Donau kıyısında pub'lar ve graffiti yapmanın serbest olduğu bölge-ler bulunuyor. Neue Donau'nun ilerisine gittiğinizde sıra dışı çalışmalarıyla ünlü mimar Hundertwas-ser'ın bugün apartman olarak kullanılan binası ve birkaç sokak arkasında müzesi bulunuyor. Müzeler demişken, Viyana'da gezebileceğiniz sayısız müze

var. Sanat tarihi ve doğa tarihi müzeleri en az bir gü-nünüzü ayırmanız gerekenlerden, Hofburg bölgesi yakınlarında Albertina, kapsamlı bir sanat müzesi. Daha sonra Museumsquartier'deki mumok (Modern Sanat Müzesi), AZW (Mimari Merkezi), Kunsthalle, Leopoldsmuseum diğer alternatiflerinizden. Vaktini-zin geri kalanında da dev dönme dolabıyla da ünlü Prater'e uğrayabilirsiniz.

Avusturya, yemek kültürünün de gelişmiş olduğu bir ülke. Klasik kahvaltısı: Melange (Mocha - Türk kahvesi arasında bir kahve) ve pastanelerinin birin-den alacağınız bir hamur işi. Aynı zamanda bir tek birası değil, şarapları da ünlü. Şehri tepeden de gö-rebileceğiniz Grinzig bölgesinde geleneksel Schnit-zel'lerinin tadına bakabilir, şaraplarını da deneyebi-lirsiniz. Bunun haricinde gelişmiş kafe kültürünün bir sonucu olarak, gelişmiş bir tatlı kültürüne de sahip ki Sacher Torte'nin adını duymamış olmanız imkânsız. Hayatımda Sacher Torte'nin güzel olduğunu kabul eden hiçbir tur rehberi tanımadım ki, bence güzel bir pastanede tüm pastalar çok çok lezzetli olacaktır. ►

Viyana, hiç modayı takip ettiğini düşündüğünüz bir şehir olmasa da, aslında kendilerine özgü bir tarza sa-hipler. Buradan gelmeye çalıştığım nokta, aslında Viyana'da alışveriş yapabileceğiniz çok noktalar olduğu. Mariahilfer Caddesi, Graben (Lüks alışveriş için), Kaertner Caddesi ve Neubau (Tasarım ürünler ağırlıklı olarak) uğrayabileceğiniz noktalar. Şehir merkezinden uzaklaştıkça tanıdık mağazaları da bünyelerinde barındıran alışveriş merkezlerine denk geleceksiniz. Bir de Kaertner Caddesi üzerinde Swarovski’nin özel koleksiyon ürünlerinin de sergilendiği fabrika satış mağazası bulunuyor. Swarovski ailesi, Polonya asıllı olsa da firmaları Avusturya’da kurulduğu için Avrupa’daki en özel mağazaları bu.

Son Durak: Budapeşte

Budapeşte, bu üçlü arasında açık ara favorim. Ve bence hikâyenin Külkedisi gibi, üstü kirli paslı ama muh-teşem bir potansiyele sahip. Gece manzarası tüylerinizi ürpertecek güzellikte. Turun başında muhteme-len şehri tepeden göreceğiniz bir tepeye götürüleceksiniz ve o andan itibaren ne kadar güzel bir şehirde bulunduğunuz fikrine kapılacaksınız. Mutlaka gezeceğiniz noktalar arasında Matthias Katedrali, St. Istvan Bazilikası, Kahramanlar Meydanı (Ve ilgilenenler için iki yanında iki sanat tarihi müzesi) var. Şehir içindeki turunuz esnasında Sissi Köprüsü'nün üstünden geçecek, dev bulvarlarda yürüyecek ve sekizgen biçimli şeklinden adını alan Oktagon Meydanı'nı göreceksiniz. Budapeşte'de gezdiğim sürece içim hep bir buruk-tu, bunca güzelliğin bakımsız kalmak zorunda oluşu beni üzdü. ►

78

Macar yemekleri, kimilerine ağır gelebilecek tarif-ler genellikle. Budapeşte'ye gitmişken Çigan Ge-cesi'ne katılmanız güzel olacaktır. Hem meşhur şaraplarını hem de geleneksel yemeklerini tatmak için iyi bir fırsat. Gulaş çorbası, kaz ciğerli kuskus, ördek eti ve kestaneli çikolatalı ünlü tatlıları tadına bakacağınız yemeklerden. Beyaz şaraplarından Tokaji, favorim. Dünyanın en büyük şarap fıçısı-nı görmeye gidecek olursanız, size orada poğaça olarak anılan tuzlu milföyle beraber size ikram edi-lecek. Ayrıca kafeleri muhteşem. Eski binaların de-korasyonu korunarak yapılmış New York Cafe ve

Book Cafe'de bir kahve - bir tatlı molası bence şart.

Budapeşte alışveriş Türkiye'dekinden daha ucuza geliyor. Dolayısıyla vaktiniz varsa, nasıl olsa Tür-kiye'de de var dediğiniz mağazalara (H&M, Zara, Bershka, Stradivarius) da bir uğrayın. Budapeş-te'nin el yapımı bebekleri ünlü, hemen hepsi yö-resel kıyafetler içinde pek güzeller ancak fiyatları genelde yüksek. Alışveriş yapmak için uğrayabile-ceğiniz caddelerden biri Dorottya ut ve lüks alışve-riş için de Andrassy ut. Yerel para birimi ise Forint. ■

Budapeşte

80

BLOG DÜNYASI

Ellie EckertNewYork’ta yaşayan ve tam bir kahve delisi olan Ellie Eckert WoMEN der-gisinin sorularını ya-nıtladı. Bizlere hayatın-dan ve kendisinden ve NewYork’tan bahsetti.

City Brewed

81

82

WoMEN: Ellie Eckert kimdir? Biraz kendinden bahseder misin?Ellie Eckert: Ben öğrenci, blogger ve işletme sahibiyim. Florida'nın küçük bir sahil kentinde doğdum ve büyüdüm. Liseden mezun olduktan sonra gazetecilik okumak için New York'a taşındım. Kahveyi, dövme-leri ve bu muhteşem şehri keşfetmeyi seviyorum.

WoMEN: Şu an öğrenci misin yoksa çalışıyor musun?Ellie Eckert: Günlerim asla aynı değil. Haftada iki gün gazetecilik öğrencisiyim ve diğer günler blogum için çalışıyorken ve PR ajanslarıyla buluşmaya gidiyorken bulabilirsiniz.

WoMEN: Blog yazmaya nasıl başladın? Neler yazıyorsun?Ellie Eckert: 2011'de New York'taki kar fırtınasından sonra blog yazmaya başladım. Dışarısı çok soğuk-tu ve ben çok sönüktüm. Tarzım ve NYC favori yerlerimi belgelemeye başladım. Sonrası herkesin bildiği gibi.

WoMEN: Kariyerin ile ilgili planların neler?Ellie Eckert: Geçenlerde halka ilişkiler ve sosyal medyada sevdiğimiz markaları ele alabileceğimiz bir butik PR ajansı kurduk. Bütün bu deneyim inanılmaz. Daima mezun olup bir moda dergisinde yazacağımı düşündüm. Şimdi, kendi şirketine sahip olmanın fikrine bayılıyorum. Her gün yeni bir şeyler yapmak için uğraşıyorum.

WoMEN: Hangi parçaları daima üzerinde görebiliriz?Ellie Eckert: Daima bende favori şapkalarımdan birini görebilirsiniz (Koleksiyonum gittikçe büyüyor.) Son zamanlarda NY şehrinin graffiti sanatından esinlenerek yapılmış bir tişört ile çıkıyorum. nygxcb.big-cartel.com. ►

83

WoMEN: Tarzını nasıl tanımlarsın? Ellie Eckert: Tarzım benim rahat, salaş. Kot ve yüksek topuklarla çift oluşturmayı seviyorum. Ayrıca avuç dolusu vintage yüzüksüz dışarı çıkmam.http://www.citybrewed.com/2013/02/distressed-denim-free-people.htmlhttp://www.citybrewed.com/2013/02/nyg-x-cb.htmlhttp://www.citybrewed.com/2013/02/winter-white.html

WoMEN: Birçok insan için NewYork’ta yaşamak rüya gibi… Peki, NewYork’ta yaşayan biri olarak sen nasıl hissediyorsun?Ellie Eckert: NY'ta yaşamak bir rüyanın gerçek olması gibi. Sadece sokakta yürümek bile ilham veri-yor ve birçok seçenek varmış gibi hissettiriyor. Başka yerde yaşadığımı düşünemiyorum, tropikal adalar dışında.

WoMEN: Peki, NewYork’ta favori yerlerin nereler?Ellie Eckert: NY ile ilgili favorilerim bir dakika da bir genişliyor. Bu günlerde, cumartesileri Soho'da kah-ve için takılmayı seviyorum. Arkadaşlarla bir şeyler içmek için Thampson Otel'indeki Thom Bar iyi bir yer. Mikey's Burger en iyi gece yemek yeri.

WoMEN: Blog yazmak dışında ne yaparsın?Ellie Eckert: Blog yazmaya başladığım, sadece yaratıcı kombinlerden paylaşımlar yapıyordum. Şimdi ise birçok şey bulabilirsiniz. Bir yıl için Seventeen Dergisi'nde sitil konseyindeydim. Şimdi StyleList'in inter-net yöneticilerinden biriyim. Favori markalarımdan bazılarıyla iş birliği yaptım. Gerçekten harika insanlarla tanıştım. Gerçekten şanslı bir kızım. ►

84

WoMEN: Kahveyi çok seviyorsun. Favorilerin hangisi?Ellie Eckert: Kahve kesinlikle benim olayım. Türk ve Küba kahvesini seviyorum.

WoMEN: Türk okurları için neler demek istersin?Ellie Eckert: Destekleriniz için teşekkür ederim. Yazdıklarım için vakit ayırdınız. City Brewed ile benzeşmediğinizi düşünüyorsanız henüz bloguma girin ve ne düşün-düğünüz hakkında yorum yapın. Daima kahve, moda ve NY bağımlı-larını her zaman arıyor olacağım. ■

Blog: http://www.citybrewed.com/

85

86

BLOG DÜNYASI

ANTİN KUNTİN MESELELER

Nihat Alp

WoMEN: Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?Nihat Alp: Dijital medya, içerik, sosyal alanlara meraklı ve içerik üreticisi, Profesyonel blogger, amatör fotoğrafçı. Boş zamanlarında Baby chef, Esmer, Duble gamzeli, Tuttuğunu koparır. X Kuşağı çocuğu do-layısıyla; Kanaatkâr, sadık, değerlerinin savunucusu, teknolojiyle kendi çapında ilgili, doğuştan istanbullu.

WoMEN: Blog yazmaya ne zaman, hangi amaçla başladınız? Nihat Alp: 2006 yılında başladım, adres değişikliği yapmak durumunda kaldım o konuya değinmeye-ceğim. İsim vermeyeceğim sıkı bir dergi takipçisiyimdir. Bir gün Yılmaz ERDOĞAN’IN okuduğum dergide takma nick name ile köşe yazıları yazması beni şaşırtmıştı. İlham geldi. Ama yanlış ilham gelmiş. Yılmaz ERDOĞAN gibi olacağıma, YILMAZ MORGÜL olmuşum. Özendim kısaca. Özenmek modaydı o zaman-lar.

WoMEN: O zamandan şimdiki zamana değişen bir şeyler var mı size göre? Ya da göz-lemledikleriniz nelerdir blog yazarlarında ve okurlarında?Nihat Alp: Değişen çok şey oldu. Blog âlemindeki bu değişimi ikiye bölüp anlatacak olursam 2006 ve öncesinin uğraşısı çevre edinmek, arkadaş yapmak, doğum hikâyeleri okumak, yeni tarifler öğrenmek, günce tutmak, bilgi paylaşmak gibi daha saf ve temiz uğraşılardı. 2010 sonrası Y kuşağına yaradı. Tekno-lojiyle arası iyi olan bu kuşak blog üzerinden rant elde edecek girişimlerde bulundular.

Buna Nuri ALÇO ya benzettiğim Google ön ayak oldu. Y kuşağının gazozuna uyku ilacı kattılar. Çünkü beanner ve tıklanma istatistiği üzerine çek dağıtmaya başlayınca kolay yönden para kazanma hırsı öne çıktı. Onu popüler olma, reyting alma hırsı izledi. Şimdilerde boku çıkmış şekilde hızla tüketiyoruz.

WoMEN: Blog yazarı olmak için kişide “olmazsa olmaz” dediğiniz özellikler nelerdir?Nihat Alp: Eğitimli blogcu kopyala yapıştır yapmamalı. Bir hedefe ziyaretçiyi on tıklamayla götürme-meli. Bloğu üzerinden reyting çıkarı, rant çıkarı gütmemeli. Reklama göre konu açmamalı. Özgün olmalı, kitleleri sürükleyici ve bağımlı hale getirici yazılar yazmalı. Bu söylediklerime dikkat eden blogcu gerçek blogcudur. ►

88

WoMEN: Eski bloggerların ortak bir söylemi vardır “nerede o eski yazarlar?” şeklinde, size göre bunun nedeni ne olabilir?Nihat Alp: Özlem diyebilirim. Şimdikiler daha teknolojik bakışlı. Yüksek pikselli arzuları var. Hedefleri de üç boyutlu. Beşeri ilişkilerde zayıf, ekran karşısında canavarlar. Ayak uydurmak zorlaştı teknolojiye.

WoMEN: Güncel olarak takip etmekte olduğunuz blog ve internet siteleri hangileridir?Nihat Alp: Günce, Moda ve Trendlerle ilgili blog ve internet siteleri ilgimi çekiyor.

WoMEN: Blog yazmak isteyen yeni nesle verebileceğiniz öğütler nelerdir?Nihat Alp: Önce Üslup; Kime hitaben yazacaksan o üsluba yakın olunmalı. Sonra Planlama; bir plan dâhilinde olunmalı. İsal olmuş gibi abuk sabuk gönderiler ilgi çekmez. Bloğunuz o plana hizmet etmeli. Yazdıklarınız o planın bir parçası olmalı. Blog net ve sade olmalı. Altı Şişane üstü kerane, sağdan soldan fırlayan banner, pavyon ışıkları gibi yanıp sönen gifler, animasyonlar göz yoran bir template olmamalı.

WoMEN: İnsanlar neden sizin blogunuzu takip etmeli? Sizi diğerlerinden ayıran şey nedir kendi gözünüzle?Nihat Alp: Merak giderdiğimi düşünüyorum. Beni merak edenlere “bakın ben her şeyimle buradayım” di-yorum. Arkadaşlarım merak gidermek için okuyorlar. Günlük yaşantımda olan durumlarımı güncelliyorum.

WoMEN: Türkiye ve Dünya çapında takip ettiğiniz yazarlar kimlerdir? Nihat Alp: Türkiye’de ve dünyada “personel” olan tüm blogları okuyorum. Takip listemde 500+ blog var. Rus yazarlarının bloglarını daha çekici ve ilginç buluyorum. ►

89

WoMEN: Boş zamanlarınızda neler yapmayı seversiniz? Nihat Alp: “Üç dönüm bostan yan gelip yat Osman” Boş zamanım olsa da yatsam keşke.

WoMEN: Kitap okumayı sever misiniz? Nihat Alp: Eskiden severdim. Şimdi sesli kitapları tercih ediyorum. Kayıp zamanlarımın kurtarıcısı olu-yorlar.

WoMEN: Ne tür kitaplar okumayı seviyorsunuz? Nihat Alp: Entrika, Aşk, Karmaşık ilişkiler en çok ilgimi çekenler. A.S. PUŞKİN’i bu yüzden çok seviyo-rum.

WoMEN: Hemen hemen bir-çok blog yazarının hede-finde ileride kitap yazmak vardır, sizin böyle bir hede-finiz var mı?Nihat Alp: Kısa kısa hikâyeler uydurmayı seviyorum. Bir dö-nem uydurma hikâyelerim çok ilgi görmüştü. Hayal gücüm geniştir. Ama kitap yazacak kadar kendimi donanımlı görmüyorum. Bu işi er-babına bırakmak lazım!

WoMEN: Hayat felsefeniz nedir? Ne için yaşıyorsu-nuz?Nihat Alp: Felsefem “Ye, sev, dua et” kadar basit. İyi bir insan olayım bana yeter.

WoMEN: Olmazsa olmazla-rınız?Nihat Alp: Şarj cihazlarım ol-mazsa olmazlarımdır.

WoMEN: Bize zaman ayır-dığınız için WoMEN Dergisi adına çok teşekkür ediyo-ruz.Nihat Alp: Ben teşekkür ede-rim. ■

Blogu: http://alpni.tumblr.com/

90

KONUK YAZAR

Aşk 2 kişilik mi? Bence aşk tek bir kişinin doyasıya yaşadığı benzeri olmayan bir duygu. Hani derler ya aşk tek taraflı diye… Öyle işte…

Aşk öyle bir duygu ki sağır, kör ve dilsiz oluyorsu-nuz! Kimi zaman da çığlıklar atarak susuyorsunuz. Doğru mu yanlış mı siz karar verin. Ama bu aşk bir yarış değil unutmayın. Kadınlar savaşmadıkları zaman kaybederler, kadınlar savaşmak için delir-dikleri adamı kaybettiklerinde güçlenirler. Kadın bu kadar umarsız güçlü olmayı ister mi peki? Aslında hayır. Kadın, onun güçsüzlüğünü taşıyacak omuz ister. Güçlü olmayı kendine yakıştırmaz; erkektir güçlü olan sözde! Kadın farkında değildir yapabil-diklerinin.

Gün gelir öğrenir sınırları. Yapmak istemedikleri-ni de yapar, katar o sınırların içine. Pişmanlık mı? Çoktan geçmiştir kadından. Kendi sınırını kendi-si çizen kadından daha güçlüsü yoktur artık. En önemlisi de nedir biliyor musunuz? Mecburiyetten takındığı tavrını zamanla sever kadın ve gün ge-lir O olmadan yaşayamam dediği her şeyi geride bıraktığını farkeder. Döndür bakalım döndüre bilir-sen şimdi o güçlü kadını yolundan.

Aşk zor değil aslındaAşk sana da çok yakışıyor bana daAşk senin yanında güzelAşk benimle güzelBırakalım hep 2 kişilik kalsın. ■

Selin Kılıç

Güçlü Kadın Olmak Zordur

91

FOTOĞRAF GALERİSİ

WoMEN Ekibinin geçmiş zamanlarını merak ediyor musunuz? Fotoğraf Editörümüz Özlem Subaşı'nin

hazırladığı kolajlar internet sitemizin galerisinde.

92

FOTOĞRAF GALERİSİFotoğraf: Nazlı ErdenMakyaj: Nuvit Tiryaki

93

94

Fotoğraf: Nazlı ErdenMakyaj: Nuvit Tiryaki

Fotoğraf: Nazlı ErdenMakyaj: Nuvit Tiryaki

96

SAĞLIKStajyer Diyetisyen Merve Aydın

Şarap, üzüm haricinde diğer meyvelerden (meyve şarapları) de yapıldığı gibi, büyük yo-ğunlukta üzümden elde edilmektedir. Üzüm

içeriğinde antioksidan özelliğe sahip bileşik olan polifenoller bulunur. Üzümden şarap yapılırken çe-kirdek ve kabuktaki polifenoller çözünür. Üzüm ezilir ve beyaz şarap yapılacaksa bu kabuk kısmı kaldırı-lır ve polifenol içeriğinin bir bölümünü kaybeder. Bu yüzden kırmızı şarap daha fazla polifenol, antioksi-dan içerir.

Şarabın yararları konusunda pek çok araştırma ya-pılmış ve makale yayınlanmıştır. Bunlar ışığında be-lirtilen bazı yararları ise şu şekilde sayabiliriz:

- Şarabın, içerdiği ‘resveratrol’ denilen madde saye-sinde yaşlanma karşıtı etkileri olduğu birçok araştır-

ma sonucunda doğrulanmıştır. - Diğer tüm alkollü içeceklerin meme kanserine risk oluşturduğu bilinmektedir. Kırmızı şarap ise sınırlı miktarda (Kadınlar için günde 1 kadeh, erkekler için 2 kadeh) tüketildiğinde meme kanserine karşı koru-yucu etki oluşturmaktadır.- Kırmızı şarabın içerdiği polifenollerin antioksidan özellikleri sayesinde Alzheimer ve Parkinson gibi hastalıklara karşı koruyucu olduğunu belirten çalış-malar bulunmaktadır. Fakat bilinmelidir ki fazla tü-ketiminde tam tersi etki oluşturmaktadır.- Bazı araştırmalara göre ise kırmızı şarap, üzüm ve türevlerinin ultraviyole ışığın zararlı etkilerini azalt-maya yardımcı olduğu belirtilmiştir.- Son bir araştırmaya göre ise günlük 2 kadeh kırmı-zı şarap tüketiminin barsak tümörlerini %50 oranın-da azalttığı belirtilmektedir. ■

1 kadeh şarap neler yapabilir dersin?

97

Çoğumuz ekmeği tamamen bırakarak kilo verildiğine ve daha sağlık-lı olunduğuna inanıyor. Ama bu doğru değil. Neden mi?

Yapılan bir araştırmaya göre günlük ekmek tüketiminin kardiyovasküler hastalıkların gelişmesini ön-lediği belirtilmiştir. Gerekli miktarda ekmek tüketen bireylerin daha sağlıklı lipid profili ve daha düşük insülin düzeylerine sahip olduğu görülmüştür. Bu da tam taneli tahıllardan yapılan ekmeğin

içeriğindeki posa sayesindedir. Posa barsak hareketlerini düzenler, karbonhidratların sindirim ve emilimini yavaşlatarak vücudun insülin ihtiyacını azaltır.

Fakat şu da bilinmelidir ki aşırı ekmek tüketimi ile yarar sağlanmaz. Fazla ekmek tüketenlerin ge-rekli miktarda ekmek tüketenlere oranla daha faz-la böbrek kanseri riski bulunmaktadır. ■

98

Her gün 1 elma

Elmanın içerdiği posanın sindirim sistemimize olan yararlarını hepimiz biliyoruz. Peki kalp sağlığına da fazlasıyla yararlı olduğunu biliyor muyduk?

Yapılan araştırmalar sonucunda elmanın LDL kolesterol (Halk adıyla kötü kolesterol) düzeylerini düşür-düğü ve kolesterolün neden olduğu doku hasarından hücrelerimizi koruduğu belirlenmiştir. Az bir oranda da değil! Kadınlar üzerinde yapılan bir araştırmada her gün elma tüketen kadınların altı ay içerisinde LDL kolesterol düzeyinde %23 azalma olduğu görülmüş.

İPUCU: Elma ile beraber yeşil çay gibi antioksidantlar açısından zengin gıdaların beraber tüketimi ile de LDL kolesterolünü düşürmede fazladan etki sağlayabilirsiniz. ■

99

Aile içi şiddetle susturulmayın. Umursayan biriyle konuşun. 0212 656 96 96Acil Yardım Hattı

100

MUTFAKZeymuran Cafe

MEYVELİ KURABİYEAcıktığınızda, canınız şöyle atıştırmalık bir

şeyler çektiğinde, imdadınıza koşacak kayı-sı ve incir ile lezzetlendirilmiş anne eli lezzetinde meyveli kurabiyeler, aklınızda kalacak.

101

MALZEMELER

● Yarım paket margarin● 1 çay bardağı sıvı yağ● 1 su bardağı şeker● 1 paket kabartma tozu● 1 paket vanilya● 1 tatlı kaşığı tarçın● 6 incir● 8 kayısı● Alabildiğine un

ÜZERİ İÇİN

● 1 yumurta akı● Çekilmiş ceviz

YAPILIŞI

İncir, kayısı ve üzüm 10 dakika haşlanır. Sonra haşlanan meyveler küp küp doğ-ranır, küp küp doğranan meyvelerle şe-ker, sıvı yağ ve margarin karıştırılır. Un, vanilya, kabartma tozu ve tarçın eklene-rek hamur yoğurulur ve yumuşak bir ha-mur elde edilir.

Önceden ısıtılmış 170 derecede fırında, 10-15 dakika kadar pişirilir. Altları pem-beleşince, pişmiş demektir. Fırından çık-tığı anda yumuşak olan kurabiyeler ser-vise hazırdır. ■

Püf Noktası

Pastaların üstüne koyduğunuz muz, elma, böğürtlen gibi meyvelerin karar-maması için, meyveleri limonlu suya ba-tırıp kullanın.

102

MUTFAKSimge Çalışkan

Bu ay dergide konu nostalji olunca ne pişirsem diye epey düşün-düm açıkçası. Eskiden çok yediğim ama günümüzde hiç yapmadı-ğım yemekleri bulmaya çalıştım, pek de bir şey bulamayınca Os-

manlı Yemekleri’ni araştırmaya başladım.

Evde yapımı kolay olmasından dolayı ve daha önce Osmanlı Yemek-leri sunan bir yerde yediğim için ayva dolması hazırladım, böylece orada yediğim tadı yakalamaya çalıştım.

Ayva Dolması

Malzemeler:

● 4 ayva● 125gr kıyma● 1 soğan● 2 çorba kaşığı kuş üzümü● 2 çorba kaşığı çam fıstığı● ½ çay kaşığı tarçın● ½ çay kaşığı yenibahar● 2 çorba kaşığı üzüm pekmezi● ½ çay bardağı haşlanmış pirinç ( lapa olmadan biraz diriliklerini kaybetmesi yeterli)● Tuz● Karabiber

Hazırlanışı:

► Küp küp doğranmış soğanı ve çam fıstıklarını zeytinyağında soteleyin.► Kıymayı da ekleyip, pişirin.► Baharatları ve kuş üzümünü ve pirinci ekleyip, 2-3 dakika daha kavurun.► Ateşten aldıktan sonra pekmezi ekleyip, karıştırın.► Ayvaların alt kısmından dik durması için biraz kesin.► Üstlerinden iki parmak kadar kesip, ayvaya kapak yapmak için kenarda bekletin.► Ayvaların içini bir kaşık yardımı ile iyice oyun, ayva çok sert olduğu için bu işlem biraz zor oluyor.► Sararmaması için limonlu suda bekletin.► Tüm ayvalar hazır olduğunda fırını 200 derecede ısıtın.► Ayvaların içini kıymalı harç ile doldurun ve üzerlerini ayva kapakları ile kapatın, fırın kabına dizin.► 1 subardağı sıcak suya tuz ve 2 çorba kaşığı daha pekmez ekleyin.► Fırın kabına suyu koyup üzerini alüminyum folyo ile kapatın.► 40-45 dakika ayvalar yumuşayana kadar pişirin.

Tencerede pişirdiğiniz zaman ayva çok su çekiyor, bu yüzden fırında pişirmek lezzeti yakalamak için en iyi yöntem.

Ayvayı çok yumuşatmayıp, biraz diri bırakmanızı tavsiye ederim. ■

104

Patates Baskı

HOBİ KÖŞESİGonca Çakıcı

105

Patates baskıyı hatırlıyor musunuz? Nasıl da eğleniyorduk yaparken değil mi?İşte şimdi eski günlerdeki gibi eğlenmenin vakti. Ha-zırlayın patateslerinizi! Çıkarın boyalarınızı. Bir de tişört kapın gardırobunuzdan. Hazır mıyız ?

Öncelikle kafamızda nasıl bir desen yapacağımızı tasarlamamız gerekiyor. İnternet dünyasından çe-şitli şablonlar da bulmanız mümkün. Sonra bu şab-lonu ikiye kestiğimiz patatesin üzerine çizip, çizginin dışarıda kalan kısmını kesmek suretiyle atıyoruz. Sıra, kumaş boyasını fırça ile patatesin üzerine sü-

rüp tişörtümüze basmaya geliyor. Baskı işlemi sona erdiğinde tişörtü tersine çevirip güzelce ütülüyoruz. İşte bu kadar basit. Şeklinizi ister gelişigüzel basın, ister fotoğraflarda da gördüğünüz gibi belli bir sıra ve düzen içerisinde.

Kimsede olmayan el yapımı tişörtünüz hazır.Görenlerin sizi hayretle karşılayacağı bir tişört yap-manın verdiği mutluluk da cabası.

Haydi, eski günlerin hatırına, patates baskı yapma-ya! ■

106

Ceylan Eren

Kendi veletlik hafta sonumdan bir kesit…

- Sabah altı’da çipil çipil gözlerle zank diye uyan.- Soğuk salona git.- Kumandayı koltuğun içinde ay çekirdekleri arasında bul, ay çekirdeğini ye.- Kumandaya bas. Işığı yansın ama çalışmasın.- Basa basa televizyonun yanına kadar git. Ucunu televizyonun ışığına daya, açmayı başar.- Aerobik izle (Çünkü renkli çoraplar çok ilginç.), Sen de dâhil olmak iste, evde renkli çorap bulama, prog-ramı kaçır.- Çizgi film izle. Kitlen.- Evdekiler uyanınca kahvaltıya otur.- Yumurtayı soyama, cebelleş. (Ama yumurta kabı o masadaki en ilginçli şey, arada onu kes.)- Peyniri sürmeye çalışırken ekmek delinsin. Çok sinir ol.- Reçelle cebelleş. Zeytin çekirdeğiyle, bıçakla, masanın kenarındaki bir şeyli bir şeyle cebelleş.- Elini yıkamaya gönderil. Elini köpürtüp balon yap, çok uğraş. Seni unutup üzerine ışığı kapasınlar, çok tırsıp kaç.- Anneanneni balkonda bul, beraber fasülye kır.- Eteği, şişmanlığı bir garip gelsin. Anneanneyi siyahi ajan san, eteğin altında siyah bacak bulma umuduy-la altına gir, nefes alamayıp kaç.- Arka odaya gidip minder kalesi yap. Çarşaf, battaniye ve masa örtülerini perdelere mandallayarak çatıyı oluştur. Anneannenin pazar çantasının sapını yükselterek ortaya çıta yap, sütun görevi gördür. Mutfaktan ekmek peynir al, altında ye. Adada kalmışsın annen baban yokmuş, arka balkon da denizmiş. Nefesini tu-tarak, balkona dal. Sepetlerden soğan, patates getir. Onlar çok önemli yemekmiş. Nefesin bitince kaçarak odaya geri dön.

Çocuk İdiottur

107

- Eğer arkadaşların varsa harita çiz. Köpekbalıklı fırtınalı, kenarını kibritle yak. Anneniz babanız yok-muş yatak tekneymiş, viledalarla kürek çek. Dalgalara kapıl, fırtına. Arkadaşın düştü, viledaya tutun-du tutundu, tutunamadı atla, yüz kurtar çıkar. - Sokağa çık. Tanımadık bahçelere gir köpekten kaç, kuştan tırs.- Bisikletli arkadaşı gör.- ‘Bir tur versene’- ‘Vermem’- ‘S*ktir’ - Annen duydu, topuk.- Mahalleye in, yorgancının camının önüne git. Pembe mavi yorganların içinde bıyıklı adam. Çok garip gel. Çok garip. Canın içeri oturmak ister. Adam seni fark edince kaçış.- Evde çok sıkıl. Kendine mektup yaz. ‘10 yıl sonra çok eğleneceksin değil mi? Aferin!’ diye bitir. Ptt’den kendine gönder.- Yatağın üstünde walkman’la Burak KUT dinle, “Haydi Zıpla” yerine kadar sallan, gelince hep zıpla.- Bahçeye bir şeyler göm. Erik ye, karpuz kabuğu kemir, çamaşır makinesi kutusundan zaman ara-bası yap, evde direksiyon olabilecek bir şey ara. Bul. Role uygun bir şeyler hep bul.- Kasete sesini kaydet. Program sunmalı kayıtlı, şarkıcılı. Radyodan faydalan.- Akşam yemeğinde patates köfte ye. Masanın altında yemeye çalış, yerken bir yandan oturanların bacaklara çalış. Masanın altından çıkarmak isteyenleri ısır. ‘İyi, kal bari.’ dedikleri an sıkıl, çık.- Sandalyeyi geri itip masaya tekrar tutunmaya çalışmalı; oyun yap kendine. - ‘Düşeceksin’ - ‘Düşmem!’- Masayı tutama, düş. Kalorifere kafanı geçir, kafan yarılsın.- Kanı görene kadar dur. Görünce ağla. - 5 dikiş. - Eve gelirken arka koltukta uyu, araba camından tersten havaya bak.- Ağaçlardan mahalleye geldiğini anla, uyuma numarası yap.- Baban taşısın, kıs kıs gülüp durumu çaktır.- Gece uyumaya gitmeden yatağın altındaki yaratıktan - Freddie’den - katilli hayaletli hırsızlıdan kor-kup yatağa çok yaklaşmadan uzaktan atla.- Çişin gelsin kalkama.- Yat sağına, dön soluna.- Uyu.- Rüyanda annenle parende at.

Ah doksanlar beni yedin.Ama afiyet olsun sayende efsane kafalar yaşadım.

He unutmadan;Çocuk idiottur tabi, niye? 3 kuruş aklı yok çünkü.

İhtiyacı da yok, hep hayaller hep bir şeyler. Aslında mis.İdiotlukta ekmek var yine bakma.İdiot çocuktan ya çok güzel reklamcı olur ya da manavın yanına ver. Üzümleri yer durur pıt pıt. ■

108

BLOG DÜNYASI

Mutluluğu Geçmişte Aramayın

109

Geçmişe karşı herkesin bir özlemi vardır. Çünkü geçip giden yıllar her zaman daha ilgi çekicidir. Türk Dil Kurumu, nostaljiyi “geçmiş severlik” olarak tanımlıyor ve ekliyor, “Değişime karşı duyulan korku sonucu, geçmişe sığınma duygusu.” İşte bu noktada, herkesin neden geçmişe dönme arzusu için-

de olduğu, anlaşılıyor. Kimse yaşadığı hayattan zevk almıyor, hiçbirimiz mutlu değiliz.

İnsanların beyinleri hazırda, el altında bulunan, belleklerde gizlenmiş ve hatırlanmayı bekleyen mutlu anı-larla dolu. Bu anılara yenilerini eklemek yerine, eskileri tozlu kutulardan çıkartmak, daha kolay geliyor herkese. Geçmiş düşünülerek, bugün kurtarılmaya çalışılıyor bir nevi.

Aslında biz eskiye dönmek istemiyoruz. O zamanlar bizi mutlu eden şeyler, şu anda yanımızda olsun istiyoruz. Geçmişin bir daha yaşanamayacağını bile bile bir mucizenin gerçekleşmesini bekliyoruz. Her in-sanın kendi mutlu anılarından oluşan bir film hazırlansa ve önüne koyulsa, başka hiçbir şey yapmadan bu filmi ömrünün sonuna kadar seyredip, kendi tatmin seviyesini dengede tutmayı başarabilir. Bunun nedeni, “Carpe Diem” yani “Anı Yaşa” olayını gerektiği şekliyle hayatlarımıza yansıtamadığımızdan kaynaklanıyor. Eskiye bağımlı olduğumuzdan, yaşadığımız anın değerini anlayamıyor ve ıskalıyoruz. Böylelikle mutsuz-luk kaçınılmaz oluyor.

Woody Allen’ın yazıp yönet-tiği “Midnight in Paris” filmi-ni hatırlayın; filmde Ame-rikalı bir yazar, yeni kitabı için ilham aramaktadır ve 1920’lere gitmek istemekte-dir. Paris’te dolaşırken, bir gece yarısı karşısına çıkan eski bir arabayla, bu dileği gerçekleşir ve gitmek istediği yıllara, yani eskiye nostaljik bir yolculuk yapar. Ancak git-tiği o zamanda, tanıştığı bir kadın da, 1880’lere gitmek istemektedir çünkü kimse yaşadığı zamandan mutlu değildir. Yaşanmışa arzu ve özlem doruktadır.

Yaşanılan her çağın ve anın, kendine has güzelliği vardır.

Bize düşen, kendimize sunulan bu özel zamanlarda, eskiye özlem duymadan, kendi kıskanılacak hatırala-rımızı yaratmak ve günün şartlarını en iyi şekilde değerlendirerek, mutlu olmaya çalışmaktır. Aksi takdirde, nostaljik özlem ilk insana kadar uzar gider. ■

WoMEN YAZARGüven Turan

110

WoMEN YAZARİsmail Sertaç Yılmaz

Nerede kaldığımı unuttum. Bir yerlere daha da önemlisi bu yerlere nereden nasıl geldiğimi hiç bu-labilmiş değildim zaten ama burada nasıl kalabildiğimi de bilmiyorum. Kimse, senin beni tanıdığın gibi tanımıyor. Zaten ben de beni artık senin beni tanıdığın gibi tanımıyorum. Gülümsüyorum. Gü-

lümseyin yanaklarım acıyor…

Bu kasabada her evin kötü anıları var; erkenden pencereleri kapanıyor. Bir evde birinin kırkı çıkmadan diğer evde başka birinin kırkına giriliyor. Ben bile ölmüş olabilirim.

Rakı içiyorum. Şimdi şu an. Az önce kadehi koydum masaya. Susuz buzsuz... Bu mutsuzluk falan değil, yalnızlık bana kalırsa.

Ben kime yazıyorum bunları gerçi onu da bilmiyorum. Bilmediğim ne çok şey var. Ama bilinmesin, bilmek biraz daha fazla bilinmeyene sokmaktan başka neye yarıyor ki zaten.

Kime öleceğim şimdi ben. İnsan en az kendine ölür diyordu yaşlı bir orospu, onu sırf bu nedenle becere-memiştim. En az kendine ölüyorsa dedim insan, biraz da benim için ölmüş olacak böylelikle... Şimdi ben de en az kendime ölürken bu yerde, bu bilmediğim bilinemeyen kasabada? Dahası ben kimlerden nasıl ve hangi amaçla buraya gelmiştim. Ne zor.

Nasıl öleceğim? Öyle birden bire yani nasıl olmalı ki? Bir kuş kalktı dalından bu anda. Aniden. Öyle bir-den bire. Alelade bir şekilde, hatta uçtuğunun bile farkına varmadan. Uçmuştu yani artık.Kim bilir dedim kendime; ben de bir bakacağım, ölmüşüm. Yaşlı bir pezevenk ne kadar haksız olabilirdi ki?

Kuş Uçuşu 3

Leyla Erbil - Gecede adlı kitabını öneriyorum bu mart ayı-nı, kedilere, kediler gibi sevişen herkese gitsin bu kitap.

Selçuk Baran - Daha önce size onun Bir Solgun Adam kitabını önermiştim. Şimdi eğer okudunuz sevdinizse ya da okumadınız ise hem hatırlatmak olsun hem başka bir kadını dilinize yerleşsin diye; Bozkır Çiçekleri kitabını öneriyorum. Kadını Erkeği daha iyi anlayabilmeniz adına.

Marcel Proust okuyun!

ŞE

YA

ZA

RI

Eng

in Er

gin

“Her ölüm erkendir.” derler. Ben de “Her ölüm şaşırtır.” diyorum. Ağır hasta olsa da biri, ölmek için gün saysa da yatağında, öldüğünde -bekleniyor olsa bile- şaşırır yanındakiler.

Bir de şunu düşünün, bir önceki akşam televizyonda haberleri sunan bir adam, hemen ertesi gün bu sefer kendi haber oluyordu ölümüyle. Şaşırılmaz mı? Ama ondan da önemlisi, üzülmez mi insan hiç? Mehmet Ali Birand’ı kaybettik, çok üzüldüm.

Birand’ın siyasi duruşunu bir kenara bırakın. Çünkü siyaset kirletiyor! Yaşım yetmiyor, 28 Şubat’ı falan da bilmem. Ben seneler önce CNN Türk izleyen bir adam da değildim. 32. Gün’de konuşulan konular da pek ilgi-mi çekmez. Ben Mehmet Ali Birand’ı Kanal D Ana Ha-ber’den bilirim. Elindeki kaleme bile bağlanabilen bir insan olduğuma göre televizyondaki sunucuya da bağ-lanmam tuhaf değil herhalde. Ama hayır, televizyonda bu kadar sunucu varken ben hepsine aynı şeyleri his-setmiyorum. Birand’da farklı bir şey vardı; ama ne?

Birand’ın “32. Gün”ünün bile yirmi beş yılı devirmesi onu nostalji adına konuşmamızı sağlıyor. Üstelik gele-cekten bugüne bakıldığında da Birand için konuşulabi-lecek çok şey var. Çocuklar internette gezinirken ebe-veynlerine şöyle bir soru soracaklar belki gelecekte:

"Anne/baba Mehmet Ali Birand’ı hatırlıyor musunuz, kocaman saatli ve renkli kravatlı haber sunucusu."

1941 senesinde annesi onu doğurduğunda acaba be-beğinin ülkedeki en çok tanınan haber adamlarından biri olacağını hayal edebilir miydi? İki yaşındayken babasını kaybetti Mehmet Ali, annesi ve abisiyle kaldı hayatta. Bir gün annesi küçük bebeğini yıkamak için sobanın üstünde su ısıtırken Mehmet Ali kovayı devirdi ve kaynar su sol bacağını yaktı. Canı yandı Mehmet Ali’nin, beş kere ameliyat olmasına neden olan şans-sızlık canını yaktı onun… Kötü bir kaza, iz bırakan bir çocukluğa neden olsa da şanslı olduğunu da düşünü-yordu Birand. 1955’te Galatasaray Lisesine başlamış-tı, ilk şansıydı. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Filo-loji Fakültesi Fransızca bölümünde öğrenimine devam eden Mehmet Ali bu okulu bitiremedi. Annesinin gücü kalmamıştı artık, Mehmet Ali çalışması gerektiğini dü-şünüyordu. İkinci şansı Kenan İnal adındaki aile dost-larıydı. Kenan Bey Koç Holding’in önde gelenlerinden biriydi, Vehbi Koç’un Mehmet Ali ile ilgilenmesini sağ-ladı. Sol bacağından beşinci ve son ameliyatını olmak için Londra’ya gitti genç Mehmet Ali. Galatasaray Lise-

sinde okuduğu zamanlar tanıştığı gazeteci Abdi İpek-çi’ye Londra’da kaldığı bir yıl boyunca mektupla haber gönderdi. Ülkeye döndüğünde kendini Koç Holding yerine Milliyet’te buldu. Birand’ın “üçüncü şansım” de-diği Abdi İpekçi sayesinde genç Mehmet Ali gazetecilik hayatına başladı. Abdi İpekçi “Bırakın bir süre bizimle çalışsın. İki dili olan genç bir insan. Üstelik gazeteciliği seviyor ve yetenekli görünüyor. Bir deneyelim, eğer ya-pamazsa size geri döner.” diyerek Vehbi beyin onayı-nı almıştı. Birand, “Hayatımı Değiştiren Dört Kişi” diye sıraladı onları. “Dördüncü şansım” dediği, eşi Cemre Birand’ dı.

Birand’da farklı bir şey vardı; ama ne? Hiç karşılaş-madığım, görüşme fırsatım olmayan, iki söz edemedi-ğim bir insan daha var benim geçmişimde, arkasından hüzünlerle yıkandığım, gözyaşları döktüğüm… Ben son 12 yılda hiçbir ekran yüzünün ölümüyle bu kadar sarsılmamıştım. Kemal Sunal ile Mehmet Ali Birand’ın ortak noktaları ne olabilirdi? İkisi de doğaldı, ikisi de samimiydi ve bu samimiliklerini karşılarındakine ge-çirebiliyorlardı… İkisi de gülümsetiyordu, işte benim onları böylesine benimsememi ve onlara bağlanmamı sağlayan beni gülümsetebiliyor olmalarıydı. Huzurla yatsın ikisi de bulundukları yerde, geçmişlerinde gü-lümseten anılar bıraktılar onlar…

Mehmet Ali Birand, 71 yaşında hayata veda etti. O, bizi atlattı. Kimselere randevu vermeyip onu beklemiştik; ama o gelmedi… “Hatırlanmak isterim.” demişti ölme-den önce. O hatırlanacak. Yaptığı haberlerle, çektiği belgesellerle, yazdığı köşe yazılarıyla, sunduğu prog-ramlarla ve haber bültenleriyle… Taktığı kravat ve sa-atleriyle… Gaflarıyla onu hep hatırlayacağız. ■

“Hatırlanmak İsterim”

112

SPORBerna Tuğçe Çil

BO

DY

BUİLDİN

G

Günümüzde oldukça yaygın spor branşlarından biri olan vücut geliştirme aslında sporun doğduğu günden bugüne fiziksel yapılan her spor branşının içindedir. Kevin Levrone’nin dediği gibi ‘’Vücut geliştirme tüm sporların kardeşidir, yüz yıllar geçse bile asla silinmeyecektir.‘’ 11 senedir sporla iç içe olan birisi olarak güçsüz ve kas hacmi olmayan bir sporcuya rastlamadım. Bunun sebebi tamamen branş antrenmanının yanında güce dayalı antrenman yaparak vücut geliştirici driller yapmasıdır.

Vücut geliştirme kimisine göre meslek kimisine göre hobi kimisine göre ise yaptığı işin destekleyicisidir.

Vücut Geliştirmede Uyulması Gereken Altın Kurallar

1- Ağırlık ve Body fitness çalışmaları sırasında dinlenme, uyku ve beslenmenize çok dikkat edin.

2- Çalışmalarınıza en erken yemekten 2 saat sonra başlayın. Tok karnına asla spor yapmayın.

3- Başlangıç-Orta Safha-İlerlemişler için hazırlanan programları takip edin, verilen programların dışına çıkmayın.

4- Hangi hareketlerin hangi kas gruplarını çalıştırdığını bilin, egzersizlerin doğru ve püf noktalarına dikkat

5- Antrenman programınızdan önce 5 ile 7 dakika vücudunuzu ısındırın ve ısındıktan sonra açma germe hareketlerini mutlaka yapın

6- Isındıktan sonra setlerinize hafif kilo çok tekrarla başlayın (15-20 tekrar)

7- Çalışmalar sırasında tamamen çalıştırdığınız kas grubuna konsantre olun, nasıl geliştiğini ve hareketi yaparken kasın aldığı şekli hissetmeye çalışın. ►

114

8- Ter emici, rahat pamuklu giysiler giyin, tercihen

9- Çalışma programınızdaki hareketleri ne çok hızlı ne de çok yavaş yapın. Farklı metotlar için profes-yonellerin seçtiği ağır kaldırış ve indiriş şekillerini uygulamayın. Normal süratle programınızdaki hareket-leri yapmaya devam edin.

10- Hareketler sırasınca mutlaka doğru nefes alıp verin. Ağırlıklar kaldırılırken nefes verin, indirilirken nefes alın. Kısacası zorlanırken nefesinizi tutmayın.

11- Ağırlık programınızı uygularken çalıştırdığınız kas grubunun dinlenmesi ve nabzın normale dön-mesi için kas grubunu kasarak aktif dinlenme yapın. Bu süre 1 dakikayı geçmemelidir.

12- Dambıl ve barlara takılan ağırlıkları mutlaka emniyet mandalı takıp sabitledikten sonra kullanınız.

13- Kapasitenizi aşan aşırı ağırlıklarla çalışmayınız.

14- Antrenman programına başlamadan önce doktor kontrolünden geçmeniz gerektiğini unutmayınız!

15- Antrenman programı sırasında uygulamaları eşli yapmakta yarar vardır. Eşli (Buddy) çalışma sistemi çok önemlidir.

16- Antrenmanların aynı saatlerde yapılması sporcunun uyum süreci açısından önemlidir.

17- Antrenmanlar doğru teknikle, doğru tutuş, kavrayış, itiş ve bırakma hareketleriyle yapılmalıdır.

18- İki antrenman süresi dinlenme süresi 24-48 saati aşmamalıdır.

19- Ağırlıklı çalışmalarına yeni başlayanlar bel/omur rahatsızlıkları için öncelikle mide ve sırt/bel kaslarını kuv-vetlendirmelidir.

20- Ağırlık çalışmaları; serbest ağırlık ile çalışma (SAÇ)(free weight training) ve ağırlıklı makinelerde (AMÇ) (weight machines) çalışma diye ikiye ayrılmaktadır. SAÇ(FWT) ise kendi içinde dambıl ve barbell ile yapılan kaldırmalar diye bölümlere ayrılmaktadır. Prog-ramlar her iki çalışma şeklini de kapsamalıdır. ►

115

21- Temel olarak ağırlık çalışmalarında;- Sırt düz ve dikey tutulmalı, topukların altı yüksek olmalıdır.- Mümkünse ayakta ağırlık kaldırılmamalıdır.- Omurga daima dik, ayaklar omuz hizasında açık olmalıdır.- Bedenin üst bölgesindeki kasların çalıştırılması için oturur ya da uzanmış pozisyonda çalışmak daha uygundur.- İster ayakta, ister sırt üstü, ister karın üstü hangi pozisyonda çalışılırsa çalışılsın bel bölgesinin sakat-lanmaması için sırt ve omurlar dik tutulmalı ve uygun pozisyon seçilmelidir.

22- Programınıza hafif ağırlıkla başlayıp 3-4 haftadan önce ağırlık miktarını değiştirmeyin.

23- Genellikle bir set ortalama 8-15 tekrardan oluşur ve her kas grubuna 2 ya da 3 set yeterlidir. Kas grubuna yönelik olarak 2-3 ayrı hareketle yapılan setler günlük antrenman için idealdir.

24- Her antrenman sonunda mutlaka (warm-down) soğuma yapın.Soğu-ma bir aktif dinlenme şeklidir.Çalışma sonrası kan ve kasta biriken laktik asit bu şekilde bünyeden daha çabuk uzak-laştırılır.Düşük tempolu 10-12 dakikalık jogging veya 10 dakikalık stretching soğuma için idealdir.

25- En Altın kural ise, tüm antrenman ve çalışma süresince; vazgeçmeden, ertelemeden çalışın.

Doğru ve düzenli çalışmayla siz neden böyle olmayasınız? ■

116

SPORYunus Köse

Yiğitler çıkıyor mindere, rakiplerinin

ismi sermaye

117

Güreşe ilgi artacakken…Olimpiyatların minderinde sorun mu varmış?Ne olmuş?İlk olimpiyatlardan beri yok muydu?Çok mu iyiydik güreşte?Peki ya şimdi ne olacak?

Güreş sporu ile ilk ilgilenen ülkelerden biri olarak son senelerde çok iyi ataklar yapamasak bile üzeri-mizdeki hantallığı atma girişimlerine başlıyorduk. Türkiye Güreş Federasyonu başkanlığına Hamza Yerlikaya seçildiğinden itibaren yeni çalışmalar projeler tasarlanıyordu ki, Uluslararası Olimpiyat

Komitesi (IOC) İcra Kurulu, 2020 Olimpiyatlarında Güreş müsabakalarına yer verilmeyeceği kararı açık-ladı.

Böyle bir kararın alınması sporseverler tarafında şok etkisi yarattı. Çünkü güreş müsabakaları insanlık tarihinin en eski sporlarından biri olarak bilinir. M.Ö 708 yıllarında Yunanlılar, M.Ö 2. yüzyılda Türkler, M.Ö 22’de Japonlar, M.Ö 260’da Sümerler, M.Ö 2000’li yıllarda Mısırlılar tarafından güreş müsabakalarının yapıl-dığına dair belgelere rastlanılmıştır. M.Ö 704’deki 18. Olimpiyat oyunları prog-ramına kabul edildiği bilinir. Güreş M.Ö 900’lerde Exbrayat isminde bir muhafız alayının çalışmalarıyla kurallar ile şekil-lendirilmiştir.

Öyle ki güreş olimpiyatların ilk beş bran-şından birisidir. Modern Olimpiyatların

başlaması ile 1896 Atina Olimpiyatlarına Greko-Romen Stilde ve 1904 St. Louise Olimpiyatlarına Serbest Stilde, güreşin iki stili spor dalı olarak resmen alınmıştır. 1912 yılında ise FILA (Uluslararası Amatör Güreş Federasyonu) kurulmuştur.

Böylesine geçmiş tarihlerde yapılanmalara giden ve iki stilde olimpiyatlarda yer alan bu spor dalı neden kaldırıldı dersiniz? Bunun en büyük sebepleri olarak gösterilen sorunlar birkaç başlık altında şekilleniyor. Bunlar; reyting almaması, salona gelen seyircinin az olması ve sürekli değişen kurallar ile izlenirken anla-makta güçlük çekmeye başlanması.

Aslında olimpiyat spor dallarından güreşin, müsabakalar listesinden çıkarılması dedikoduları 2004 yılların-da da duyulmuştu fakat bugünlere kısmetmiş. Yani anlaşılacağı üzere köklü bir spor dalı sermayeye yenik düştü, kündeye getirildi, tuş edildi artık ne derseniz.

Bu üzücü durumun değişmesi ihtimali için değerlendirmeler Eylül ayında tekrar ele alınacakmış. Umarım bu durum değişir ve biz sporseverler olarak sporun bu en köklülerinden olan ve ata sporumuz olan güreşi Olimpiyat meşalesinin yandığı her yerde izleme şansı yakalarız. ►

118

Olimpiyat meşalesi demişken güreş dalında olimpiyatlarda son madalyamızı alan Rıza Kayaalp BBC TÜRKİYE’ ye açıklamalarda bulundu “Güreş olimpiyat tarihinin bir parçasıdır.'' şeklinde nitelediği güreşin olimpiyatlara geri döneceğini umduğunu söyledi. Türkiye Güreş Federasyonu Başkanı Hamza Yerlikaya ise "Güreşin olimpiyattan kaldırılmasının insanın omurgasını almaya benzer." dedi.

Türkiye Güreş Federasyonu Hamza Yerlikaya’ya, 1993 yılında FILA tarafından “Asrın Güreşçisi” unvanı verilmişti.

Olimpiyatlar ile ilgili sorunumuzu dile getirdikten sonra güreşin ülkemizdeki mazisine değinmek istiyorum.

Tarihimizde Ve Ülkemizde Güreş

En eski spor dallarımızdan biridir. Güreş sözcüğünün kökenine bakarsak Özbek ve Başkurt Türklerinin “Kures” sözcüğünden gelmektedir. İlk güreş Oğuz Türklerinin destanlarından olan dede korkut destanla-rında güreşen çocuklara gösterdikleri yiğitliklere, başarılara göre isimler verilirdi. Ayrıca güreşte Türkler arasındaki bağlılık ile “Türkler pehlivan doğar, pehlivan ölür.” ifadesi çoğu defa kullanılmıştır. En güzel örneği verecek olursak Dünya milletlerinin dillerinde üstün insan gücü tarif edilirken kullanılan “FORT COMME UN TURC” yani “TÜRK GİBİ KUVVETLİ” sözünün atasözü haline getirtmiştir güreş.

Ülkemizde yapılan birçok güreş dalı vardır coğrafi bölgelerce değişikliklere uğramıştır.

Karakucak Güreş: Orta Asya’dan beri süre gelen güreş türüdür. Yüzyıllar boyu görüntüsünde ve ku-rallarında çok az sayıda değişim yaşamıştır. Çimen üstünde veya toprak sahalarda çayırlarda ve harman yerlerinde, vücudun üst tarafının çıplak, pıpıt adı verilen giysilerin vücudun alt kısmına giyilmesi ve çıplak

ayakla yapılan güreş türüdür. Bu tür olimpiyatlar-da serbest güreş adıyla ufak değişiklerle oynan-maktadır.

Yağlı Güreş: Karakucak güreşinin yağ sürüle-rek yapılan şeklidir. Davullu zurnalı şekilde Ege, Trakya ve Karadeniz bölgelerimizde daha çok yapıldığı bilinir.

Aba Güreşi: Hatay ve Gaziantep yöresinde yaygındır. İsmi pehlivanların giydiği aba kıyafe-tinden alır. Süresi 7 dakikadır, bu güreş dalı da davul ve zurna eşliğinde oynanır. ►

119

Şalvar Güreşi: Kahramanmaraş’ta oynanmaktadır. Çok eski zamanlarda Türkmenler tarafından yapıl-maktadır. Önceki zamanlarda uzun şalvarlar ile yapılan bu güreş dalı şimdiki zamanlarda daha kısa şal-varlar ile yapılmaktadır. Oyun ayakta sürer. Dizler ve göbek yere değince tekrar ayağa kalkılır ve devam edilir.

Ülkemizin dört bir yanında güreşin her bir çeşidinin oynanması olimpiyatlarda kazandığımız madalyaların sıralamasında güreşten gelen madalyaların çokluğunun tetikleyicisi niteliğindedir. Tabloya bakacak olur-sak açık bir şekilde gözükmektedir. ■

120

Pandora ile Kahve Molası

Riccon İlhan Doğan Kimdir?

Türkiye doğumlu olan İlhan Doğan, Ankara’da Dil Tarih Coğrafya okurken, dil eğitimi almak amacıyla Almanya’ya gitmiştir. Hayali olan Tiyatro eğitimini almak için İtalya’ya geçerek Ro-ma’da “Comedia dell Arte”da üç yıl öğrenim gördükten sonra İsviçre’de AKAD Enstitüsü’nde Ruh Bilimleri ve Eğitim Psikolojisi üzerine eğitimini tamamlamıştır.

Tiyatro ile psikoloji, beden dili ve mizahı birleştirerek Riccon Tekniği’ni geliştiren İlhan Doğan, sağlıklı iletişim için geliştirdiği konseptin tescilini yaptırarak 1996 yılında Riccon Akademi’yi kurmuştur.

ÖZEL

SÖYLEŞİ

İlhan Doğan

Pandora - Ozan Kayra

121

WoMEN: Hocam öncelikle kişisel gelişim ve beden diline olan ilginiz nasıl gelişti diye sormak istiyorum?İlhan Doğan: Ankara’da Dil Tarih ve Coğrafya okurken dil eğitimi almak için Almanya’ya gittim ve dil eğitimini alırken oradan da İtalya’ya geçtim. Commedia dell’Arte’de pantomim (mim sanatı) eğitimi aldım. Pantomim mezunuyum ben. Beden dilimi iyi kullanıyor olmam ve o estetiklik hep oradan geliyor. Panto-mim öyle bir şey ki eğitimi aldıktan sonra sürekli yapmak gerekiyor. Sonra bıraktığınız zaman araba kul-lanmak gibi bir şey olsa gerek, belki biraz zorlanırsınız çünkü oldukça zor bir sanat. Pantomim eğitiminin hemen sonrasında komedyenliğe başladım, talk şova başladım ve talk şovu da çok iyi götürdüm. Mesela güzel bir örnek vereyim; Che Guevara’nın silah arkadaşı Alberto Granado ile röportaj yaptım. Yani bu de-mek oluyor ki Che’nin silah arkadaşıyla bile muhabbet edebiliyorum. Ama demek ki tiyatronun verdiği bir özgüven vardı. Çok keyifliydi, çok keyif alıyordum. Çok da iyi kazanıyordum.

WoMEN: Her üstadın da bir üstadı vardır. “İlhan Doğan kendisine bu yolda ve bu zama-na gelene dek kimleri örnek aldı?” Kimler etkili oldu, yol arkadaşınız kimlerdi?İlhan Doğan: Hayatımdaki önemli insanlardan bir tanesi Silvia Manzoni, ama özellikle Paul Ekman’ın da etkisi altındayım. Paul Ekman dünyada gelmiş geçmiş düşünce okuma tekniklerini en iyi yapanlardan birisidir. Ama tabii hayat öğretmenim özellikle Silvia Manzoni’dir. Diğer taraftan baktığım zaman ünlü bir pantomim ustası olan Samy Molcho’n da etkisinde kaldığımı söyleyebilirim. Bunlara benzer çok isimler sayabilirim. İnsanın hayatta örnek alacağı, model alacağı birileri olmalı. Biz üstatlarımızı önemseriz. Bu-raya geliyor Silvia Hanım, yılda 3 defa falan geliyor ve bir ayağını yıkamadığım kalıyor. 20 Yıl boyunca bu hep böyle oldu. Bunun Almanı, İsviçrelisi yok arkadaş, örnek alınan kişi önemlidir. Kişiye hayatın far-kındalığını yaratmış, sorgulatmış kişilerdir. Hayatta iki yolumuz var; ya profesyonellerden olacaksın ya da amatörlerden. Profesyonellerden olanlar kabul görenlerdendir. Dik duruşun olacak, omurgalı olacaksın, kendi kişiliğin olacak; işi sen seçeceksin ve her zaman arananlardan olacaksın, seni onlar arayacak. Diğer taraftan; “Sürünenlerden, acı çekenlerden, isyan edenlerden olursun. Komşunla kavga edersin, samimi arkadaş bulamazsın, sosyal paylaşım sitelerinde “kazık atanlara, kazık atarım.” yazar durursun, bunlardan olmayacaksın.

Öbür türlü bulanıksın, önünü göremiyorsun, net değilsin. Anne olursun anneliğinin tadını alamazsın, baba olursun babalığın. Arka-daşlığın tadını alamıyorsun, hayatın tadını alamıyorsun, yaşadığın aşkın tadını alamı-yorsun. Bu sefer ne oluyor tüketime yönelik bir hayat yaşıyorsun, üretime yönelik bir ha-yat yaşamıyorsun. Bu sefer maddiyata sap-lanıyorsun. Anlayacağınız, kişisel gelişim çok çok önemli. Bu konuştuklarımızın hepsi içinde bir kişiliğiniz oluyor, her şeyden öte kararlı oluyorsunuz.

WoMEN: Hocam, kişisel gelişim çok önemli diyoruz evet. Sadece mesle-ki olarak değil. Biliyoruz ki yaşan-tının her alanında oldukça önemli. Aile içinde, arkadaş ve sosyal çev-

remizde, hatta alışveriş yaparken dahi! Ama bu dönemlerde her ne kadar bilincinde olan kişi doğru olanı ayırt edebilse de benzer gibi görünen birçok eğitim çıkardılar. Mesela “Evrene iyi gönder, evren de sana iyi versin” türünde, benimse kişisel olarak onaylamadığım. Sanırım kişisel gelişimi de artık böyle algılıyorlar. Peki, bunu nasıl yıkacağız? İnsanlara bu farklılığı nasıl anlatacağız? ►

122

İlhan Doğan: Kişisel gelişim eğitimini vermeden bunları yıkamazsınız. Çünkü, eskiden hokus pokus tar-zında din adamları vardı biz bu üfürükçülere gülüyorduk, şimdi de püfürükçüler çıktı. Ama her yerde bunlar var. İki üç tane şirketle bu yüzden kavga ettim. Kişisel gelişim diye açmışlar, içeri bir giriyorsun kahkaha-larla gülüyorlar. Anlamı olmayan kahkahayla ilgili eğitimler. “E niye gülüyorsunuz?”, “Anlamsıza gülüyoruz, anlamlıya daha çok gülebilmek için” diyorlar. Bunlar boş şeyler. Aslında kişisel gelişim değil de başka bir şey dememiz lazım belki de.

Verilen eğitimin içinin dolu, alt yapısının sağlam olması gerekiyor. Şimdi biz ne yaptık? Tiyatro ile psikolo-jiyi birleştirdik bir araya getirdik. İlimle, bilim diyoruz biz buna. Aslında ben burada eğitim gösterisi yapıyo-rum. Konferans vermiyorum, ben orada sadece gösteri yapıyorum. Hangisinin işaret attığını, hangisinin sakladığını, hangisinin yırttığını, hangisinin resim yaptığını mimiklerine bakarak söylüyorum. Ama vermiş olduğu sinyallere bakarak söylüyorum bunu. Gözümü kapatarak hokus pokusla değil. Bizim verdiğimiz eğitim elle tutulan bir eğitim. Siz heyecan ve duygu ölçüyorsunuz, altı doldurulmuş bir şey değil mi bu? Bunu nerede kullanabilirsiniz? Hayatın her sahasında!

Onlara rağmen yine en çok aranan kişilerden biriyim. Yine üniversitelerde çok talep gören biriyim. Gidiyo-rum düşünce okuma tekniklerini veriyorum. Ve çok da seviliyorum.

WoMEN: Her ne kadar Türkiye’de sizin ön isminiz olarak bilinse de biz Riccon’un bir teknik olduğunu biliyoruz. Bize biraz Riccon Tekniğinden bahseder misiniz? İlhan Doğan: Evet, Riccon bir teknik. Ne kadar da ben bunu Türkiye’ye uyarlamaya çalışsam da, kişisel gelişim desem de asıl ismi “Riccon Teknik”. Kitapların üzerinde de öyle geçiyor. Fakat Türkiye’de çok de-ğişirdiler ve beden dili vs yaptılar ve farklı bir isimle piyasaya çıktı. Gazeteciler de bu şekilde yazmıyorlar, üzerinde durulmuyor ama bu bir teknik ve Afrika’daki başarı da bu teknikten geliyor. Ben bu tekniği sevi-yorum. Zaten sevmesem talk şovu bırakıp buna geçmezdim. Sevmeseydim, bu tekniğe inanmasaydım arkasından gitmezdim. Çünkü talk şovdan kazandığım parayı ben bundan kazanamıyorum. O ünü, şöhreti hepsini bırakıp buna yöneldim. Riccon Tekniği'nin açıklamasını Pusula Gazetesi araştırmış internetten, oradan buradan ve çok güzel bir şey çıkmış ortaya. Ona da bir bakmanızı isterim. Avrupa Birliği parla-menterlerinden tutun, Obama’ya raportörlük yapmış bu teknik. Bu teknik; Avrupa Birliği aksetti, genç bilim adamları yetiştirmiş bir tekniktir. Bu tekniğin en büyük özelliği eğitim gösterisi yapmak. İkinci büyük özelli-ğiyse içinde mizah var. Doğaçlama yapıyorsunuz ki içinde doğaçlama var. ►

123

WoMEN: Peki, burada araya girmek istiyorum. Bu şekilde yani içine mizah katınca; daha mı akılda kalıyor, daha mı eğlenceli oluyor, daha mı çok motive ediyor öğrenir-ken? Amaç ne? İlhan Doğan: Şimdi, duyu organlarımız var. Görüyorsunuz, duyuyorsunuz, konuşuyorsunuz, dokunu-yorsunuz ve yaşıyorsunuz. İçinde mizah kullanmamın nedeni ne? Tak tak tak buzları kırmak. Buzları kı-rınca ne oluyor? Daha önce de bahsettiğim gibi; hangi elinde parası varı anlamaya çalışıyorum. Gözleri büyüyor, küçülüyor, nefes alması değişiyor, ten rengi değişiyor ve bunların sonucunda ne oluyor? O kişi anlaşılıyor. Ama yani bu tekniği herkesin bilmesi iyi olmaz mı? Bu yüzden ben bu işte mizahı % 100 kullanıyorum. Mizahsız olmaz. “Buzları ne kadar kırarsanız, insanlara o kadar yaklaşırsınız. Bu da o kadar önemli”.

WoMEN: İsmi mi korkutuyor acaba insanları? Kişisel Gelişim deyince hani; “Ben ken-dimi geliştirememiş miyim de gidip eğitimini alacağım?” düşüncesi oluşuyor çoğu kişide. Bu fikri değiştirmek için ne yapmak gerekli?İlhan Doğan: Kişisel gelişimin belki de ismi değişmeli. Yanlış algılara sebep olabiliyor. Yine aslında ismi Riccon Tekniği fakat burada satılsın diye ismini “bedeninin dili” koydular. Aslına bakarsanız beden dilinin anlamı -sözlü ve sözsüz iletişim-.

WoMEN: Şimdi Eda Hanım’a bir soru sormak istiyorum. NLP Tekniğini gördüğünüzü söylemiştiniz. Peki, NLP ile Kişisel Gelişim arasındaki sizin gördüğünüz farkı bize ak-tarabilir misiniz? ►

124

Eda Bayraktar: NLP; ben tekniği alayım size uygulayayım, o anda değişime uğrayın gibi bir şey. Bir nevi hap almak gibi de diyebiliriz. Mesela fobi-niz mi var? Uçaktan mı korkuyorsunuz? Haydi, bir NLP Tekniği uygulayalım oluyor. Bu teknikte zaman çizelgesi diyoruz buna ve zamanda geriye doğru gi-diyorsunuz, kendinize uçakla ilgili birbirinden çeşitli durumlar yaptırıyorsunuz. NLP daha çok bilinçaltı-na yönelik ama Kişisel Gelişim dediğimiz şey daha yaygın ve alt yapısı olan, hap olarak alabileceğiniz bir şey değil aksine daha uzun süre gerektiren bir şey. Hani İlhan Hoca’nın da dediği gibi “3 günlük eğitim aldık, hadi özgüven sahibi olduk.” değil. Onu sonrasında da ilerletmek, onun peşinden gitmek ki-şisel gelişim bu yani.

WoMEN: İstikrarlı bir şekilde gidince, ne kadar kilometre, gördüğün eğitimi o ka-dar oturtmak gibi kişiliğe. Kilometre he-sabı gibi bir şey diye bilir miyiz Kişisel Ge-lişim için?Eda Bayraktar: Güzel anlattınız evet aynen öyle. Zaten NLP’nin çıkış noktası farklı. Mesela çok başa-rılı insanlar var. Bu insanlar neyi farklı yapıyorlar da başarı sağlayabiliyorlar? Onların yaptığı teknikleri alalım biz, başarı sağlayamamış ya da vasat insan-lar üzerinde uygulayalım. Yani bunun çıkış noktası bu. NLP Amerika’dan geliyor ama biz bunu kirleti-yoruz. Aslına bakarsanız çıkış noktası gayet güzel, ama tekniklerle süslüyoruz bunu ve belirttiğim gibi adeta hap üzerinden uyguluyoruz; hemen olsun bit-sin, örneğin; ‘fobim bir an evvel bitsin’ falan gibi iler-liyor. Bu yüzden çok fazla tüketildi, içi boşaltıldı da belki. Hani NLP diyoruz, hipnoz diyoruz, yararlı olsa bile o kadar kirletildi ki Türkiye’de. Sonra bunu tu kaka yapıyoruz “Aman o da neymiş? Medyumculuk bunlar boş işler.” diye tanımlıyoruz çünkü öyle yan-sıtılıyor bizlere. Bu da Türkiye’nin ciddi bir sorunu haline geliyor. Toplumsal değişim ve bir şeyleri hep dışarıdan getirmekten kaynaklanıyor belki de. WoMEN: Bu sorunun sebebini; “dışarıdan görme ve gördüğünü bilinçsizce uygula-ma” diye açıklayabilir miyiz?Eda Bayraktar: Aslında bu noktada bizdeki eği-tim sistemini biraz da sorgulamak gerekiyor diye dü-şünüyorum.

WoMEN: Eğitim deyince sadece okullarda verilen eğitime değil, temelden yani aile içinde de buna dikkat edilmesi gerekiyor

diyebilir miyiz?Emre Berber: Evet eğitim müfredatının dışına çı-kamıyoruz. Sorgulayıcı bir eğitim yok, ne veriliyorsa onu alıyoruz ama bunun dışında aileyle alakalı bir problem de ortaya çıkıyor. “Çocuğum hadi ders ça-lış” diyor veli, tamam ben çalışayım da sen burada televizyon izliyorsun. Bu ve buna benzer birçok şey. Bu evrede ailenin de fedakârlık yapması gerekiyor. Ben özel ders veriyordum ve bir dönem de ödev ağabeyliği yapıyordum, o zamanlar da gördüğüm şuydu; veli öğrenciyle ilgilenmiyordu, ben ilgileni-yordum. Aslında bu çok acı bir durum.Eda Bayraktar: Çünkü o sefer iletişim kaybı olu-yor aslında. Bir öğrencinin annesi öyle söylemiş-ti değil mi Emre? “Ben çocuğumla ödev yapmaya çalışıyorum ama bağırmaktan yapamıyoruz, kavga ediyoruz.” diye. Ozan Kayra: Bireyin yetişmesinde de hani bu tü-ketim kültürü gibi çok hızlı olması bekleniyor. NLP yöntemini falan anlattığınızda bu geldi aklıma. Hani birden olsun, hap gibi alalım hop bitsin. Fakat birey denen şey toplumu oluşturuyor ve aslında kocaman bir şey. Fidan gibi yavaş yavaş toprağını, suyunu, havasını vere vere sabırla yetiştirmek gerekiyor. ►

125

Eda Bayraktar: Bu yüzden ne kadar erken başlarsak kişisel gelişim seferberliğine o kadar iyi sonuçlar alırız. Mesela şimdi başlasak, onu belki biz yaşayamayacağız fakat sonraki kuşaklar görecek, belki de onlardan sonrakiler. Çünkü çok uzun bir yol. Sistemin, alt ve üst yapının değişmesiyle ilgili biraz da. Her seferinde şu oluyor; Biz bir yerden alıyoruz değişimi ve evet emanet gibi geçiriyoruz üzerimize. Oldu mu olmadı mı hiç önemli değil. Ambalajı güzel mi, iyi satıyor mu, etiketi var mı? Tamam, içime sindi bu kadar. E ülkemizde, tüketim toplumunda etiketi satan şeyler de bu şekilde ilerliyor. Acı verici bir şey.

WoMEN: Kişisel Gelişim Eğitim Seferberliği hakkında konuşmak istiyorum biraz. Kısa-ca bahsedebilir misiniz?İlhan Doğan: Kişisel Gelişim Eğitim Seferberliğini şöyle anlatayım; tamam ayakkabı veriyoruz elbise veriyoruz ama önce bunun alt yapısını oturtmamız gerekiyor. İnsanların kendine ait kişilikleri olması gere-kiyor. Vermiş olduğumuz ayakkabının bizim ayakkabımız olmaması gerekiyor. Kendilerine ait ayakkabıları olması gerekiyor. Kendi elbisesini giymesi gerekiyor. Kendi beynini taşıması gerekiyor. Bizim verdiğimiz beyinlerle bir yere kadar gidiyor. Çünkü zaten Türkiye’de komutlarla gidiyor. Geleneklerle, göreneklerle ve töreyle gidiyor. Bu işin felsefesini çok yapmamak gerekiyor. En kısa zamanda 8 saatte yabancı dil konuşma diyoruz ona başlayalım. Toplum önünde söz söylemeye geçelim. Özgüven eğitimlerine geçelim. İnsanların bir kişiliği olsun, o eğitimle yola çıksın istiyoruz. Bu eğitim ayrıca da çok pahalı eğitim yurtdışında. Kişisel gelişim, düşünce okuma teknikleri, insan tanıma, mimik okuma bunlar pahalı şeyler. Yine aile içi şiddette telkini kullanıyoruz fakat kimilerine göre beyin yıkama deniliyor ama bu telkin. Güzel düşünüyoruz, güzel bakıyoruz, hareketlerimiz güzel kişiliğimiz güzel. Ee kaderimiz, güzel bir kaderimiz olmuş oluyor. Kaosu seviyor muyuz? Ne oluyor bilmiyorum ki ben de anlamış değilim öyle bir şey var yani. Hem yiyor, hem de o şeyden hastalanıyor. Yasak çiğ köfte ama çiğ köfte yiyor. Ne bileyim işte tatlı yememesi gerekirken tatlı yiyor. Böyle iki şeyi birden yapıyoruz. Hem ağlıyoruz, hem gülüyoruz. Hem seviyoruz, hem dövüyoruz. Bu çelişkiyi biraz halledemedim ben. Yani burada benim bir sıkıntım var. Çünkü kişisel gelişim eğitim seferber-liğini yapabilmem için benim burada dik duruşu, mücadele ruhu olan, omurgalı insanlara önce bu eğitimi verip onlarla yola çıkmam lazım.

WoMEN: Üniversiteler kişisel gelişim eğitimlerine nasıl yaklaşıyorlar?İlhan Doğan: Üniversiteler şöyle yaklaşıyor; Aşırı gençler, iyi bir talep var ve üniversitelerde de eğitimler veriyoruz. Geçtiğimiz günlerde Marmara Üniversitesindeydim aile danışmanlığı bölümüydü hepsi de psi-kologdu. Üniversitelerde çok sık oluyoruz. ►

126

WoMEN: Afrika’daki projeniz takip ettiğim kadarıyla zor ama keyifli bir projeydi. Ba-şarının sırrı neydi orada. İlhan Doğan: Afrika’yı ben tek başıma yapmadım. Afrika’da “Help Yourself” adlı bir organizasyon kur-duk ve buna inanan 20 kişiyle bu işi yaptık. Çokta güzel gitti. Ama ne oldu? Köprü yaptık, okul açabildik, hastane de açtık, dahası demokrasiyi getirdik. 7 yıl verdik oraya az bir süre değil. Ama çok güzeldi.

WoMEN: Son olarak beden dili ve hitabetin hayatımızdaki önemi hangi düzeydedir?İlhan Doğan: Bunlar en önemli konulardan ikisi; Jest ve mimikleri kullanabilmek, daha rahat olabil-mek, kasmamak. Ellerini cebine koyduğun zaman duygularının % 50’sini kaybetmiş oluyorsun. İşin sonunda şöyle baktığın zaman kadın erkek arasında fark var. Eller, mimikler, gözbebeklerinin küçülmesi büyümesi, ten renginin değişmesi, nefes alış verişleri, dudakları eğip büzmesi hepsi sinyaller veriyor. Bu sinyallerden insanların duygu ve heyecanlarını ölçüyorsun. Duyguları ve heyecanı ölçülen bir insanın da düşüncelerini okuyorsun. Düşüncelerini okuduğun bir insanı da senle tokalaştığında 3 saniye içinde ya deftere ekliyorsun, ya defterden siliyorsun. Defterden sildiğin insana da bir daha arkanı dönmüyorsun. Şimdi bizim burada ne yapmamız gerekir kişisel gelişim anlamında? “Dur. Defterden silme. Ne yapaca-ğız? Küçük bir defter al oraya yaz”. Ben insanların güçlü yönlerini, zayıf yönlerini ve körelmiş yanlarını ortaya çıkartırım. Güçlü yanlarını gördüğüm zaman bak derim “Bunlar sizin güçlü yanlarınız, bunlar cepte, bunları biraz daha cilalayalım, güçlü yanlarınızı ön planda tutalım, bunları vitrine koyalım, bunlarla şunun karşısına çıkalım. Ha şimdi de zayıf yanlarınıza geçelim. Zayıf yanlarınız bunlar ve bunlar, bun-larla girmeyin oraya, girerseniz başınıza bu sorunlar gelecektir. Şimdi bu özelliklerimizi bildik mi? Bildik. Bunlar da cepte. Bu, bu ve bu özelliklerinizden dolayı şu kişinin karşısına çıkmamanız gerekiyor”u öğreti-yorum. Bu da hayatta başarılı olmak için yeterli.

Bu çok keyifli söyleşi için öncelikle İlhan Doğan Hocamıza, söyleşimize katıldıkları için Eda Bay-raktar’a ve Emre Berber’e WoMEN Dergisi adına çok teşekkür ediyoruz. ■

128

İlhan Doğan ile Riccon Teknikleri

Beden Dili

İnsanların birbirleri ile iletişim kurma-sında sözlü ifadeden daha çok beden dilinin etkisi vardır. Karşınızdaki bir in-

sanın hislerini kurduğu cümlelerin yapı-sıyla olduğu kadar konuşurken kelime-lere vurgu yaptığı ses tonu ve beden dili ile de anlarsınız.

Beden dili yalın bir tanımla, insanın vücudunu genel anlamda kullanarak kendini ifade etmesi ve daha iyi anlaşıl-masını sağlamak demektir. Beden dili kişinin; el ve kol hareketlerini, yüzündeki tüm mimikleri, omuz ve boyun salınımla-rını, ayak ve baş hareketleri gibi birçok hareketi kapsar.

Karşımızdaki insana düşüncelerimizi, hislerimizi ve anlatmak istediklerimizi göstermek için kullandığımız tüm hareketler beden dili olarak adlandırılır. Bu nedenle her insanın doğuştan gelen özelliklerine göre farklı bir beden dili vardır ve bu beden dilini kullanım şekli birbirinden farklıdır. Beden dili jest ve mimiklerin genel an-lamda incelenmesi manasına geldiğinden, kişinin yaptığı tüm hareketler beden dilinin bir yansıması olarak algılanabilir. İnsanların iletişim kurarken yüzlerindeki kas hareketlerinin tamamı mimik, el ve kollarla yapılan diğer tüm vücut hareketleri de jest olarak olarak adlandırılır. Buna göre mimik ve jestlerin bir araya gelerek bir bütün halinde kişinin iletişim kurmasını sağlamasına da beden dili denmektedir.

Beden dili insanların büyüdüğü coğrafyaya ve sosyal çevresine göre değişmektedir. Birçok farklı etkenle şekillenen beden dili, kişinin içerisinde büyüdüğü ve birlikte vakit geçirdiği insanların hareketlerine göre deği-şim gösterir. Kadın ve erkek arasında genel olarak bir beden dili farklılığından söz edilemese de, kadınların yaptığı bazı hareketlerin erkekler tarafından da yapılması çoğu durumda hoş karşılanmaz ve bu nedenden dolayı bazı özel hareketler beden dilinde küçük farklılıklar oluşturabilir. Örneğin uzun saçlı bir kadının saçla-rını parmağına dolaması normal bir hareket olarak algılanırken, uzun saçlı bir erkeğin aynı hareketi yapması fermenen bir davranış olarak adlandırılabilir. Tiyatro ya da sinema ile profesyonel olarak uğraşan insanların toplum önünde kullandığı beden dili birbirine benzese de, farklı kültürlerde yaşayan insanların beden dili kul-lanımı farklıdır. Örneğin İtalyanların insan, yemek, tablo, gösteriyi beğendiğini göstermek için kullandığı bir el hareketi, bizim toplumumuzda küfür olarak algılanabilen beden dili hareketlerinden biri olabilir. Bu nedenle kültürden farklılıklar da beden dilinin gelişimi ve algılanışını etkilemektedir. ■

İlhan Doğan

Beden Dili, Düşünce Okuma, Yüz Analizi Seminerleri

Tarih: 11, 12 ve13 Mart Saat : 19.00 - 21.00 Eğitim Ücreti : 65 TLYer: Taksim Riccon Akademi

129

130

ANKET

Geçen sayı kadınlara en çekici erkeği sor-muştuk. Birbirinden ilginç ve eğlenceli cevaplar da gelmişti. Bu ay da erkekle-

rin gözünden çekici kadın nasıl olur onu merak ettik. Sadece fiziksel özellikler yeter mi kadınları çekici yapmaya? Yoksa erkeklerin kadınlarda vazgeçilmez bulduğu başka başka özellikler de mi var? Okuyucularımızın verdiği oylarla işte çıkan sonuçlar:

■ Fiziksel ■ Duygusal ■ Zeka

%27

%15

%58

131

132

MÜZİKPınar Aytuna

133

2012 yılında doğan !f Müzik sayesinde benim gibi müzikopatlar (Müzik ile yaşadığını his-sedenlere bir adaşım tarafından konulmuş ad) için biçilmiş kaftan olma özelliği taşı-yor. Bu sene tüm müzik kategorisindeki filmlere gitmek istesem de, saati uyanlardan

“Shut Up and Play The Hits” ve “Bar25-Zamansız Günler” seçimlerim oldu.

İlk filmimiz bir vazgeçiş hikayesi. LCD Soundsystem 02 Nisan 2011 yılında müzik kariyerine son vermeye karar verir. James Murphy’in müziği bıraktıktan sonraki ev halleri ve konser performansı arasında gidip gelen belgesel tadındaki Shut Up and Play The Hits, grubun müziğine aşina olmasanız da izlenilmesi gereken filmler listenize mutlaka eklemeye değer. IMDB puanının 6.8 olması sizi yanıltmasın. Murphy 38 yaşında bir albüm yapma kararı alıp, başarılara imza atmış, pek alışkın olmadığımız bir karaktere sahip. Belki de hayatta hiçbir şey için geç olmadığının en güzel örneği.

Bu muhteşem görsel şöleni kim yönetmiş derseniz: Liverpool’da bir film okulunda tanışan İngiliz yönet-menler Dylan Southern ve Will Lovelace. Mezun olduktan sonra birlikte müzik videoları ve reklam filmleri çekmeye başladılar. Blur ile ilgili olan ilk belgesel filmleri No Distance Left to Run (2010) 53. Grammy Ödüllerinde En İyi Uzun Müzik Videosu adayı oldu. Fragmanı izlemek isterseniz sizi böyle alalım.

İkinci filmimize gelirsek Bar25-Zamansız Günler, bizimle aynı gezegeni paylaşmayan insanların hayatına konuk oluyormuş izleni-mi veriyor. Berlin’de nehir kenarındaki boş bir araziyi yetişkinler için bir harikalar diya-rına çeviren Bar25’in dört kurucusu, kendi lunaparklarını yaratıyor ve dış dünyayla ileti-şimlerini tamamen kesiyorlar. Nasıl yaşamak istiyorlarsa öyle yaşıyorlar. Havuza girmek içlerinden geliyorsa havuz inşa edip doya-sıya yüzüyorlar, gece-gündüz kavramları bi-zim alıştığımız gibi değil. Ama bu mekânın acı-tatlı bir hikâyesi var. Bir süre sonra, bü-rokratik problemler ve arazi üstünde yapıl-ması planlanan devasa, kurumsal, steril bir yapının tehditti beliriyor. Film hiç bitmeyen hareketin, eğlencenin ve yaratıcılığın doğ-

duğu yerlerde ütopik dünyaların da mümkün olduğunu hissettiriyor. Tabi dış dünyanın varlığını göz ardı edebilirseniz. Fragmanı izlemek isterseniz sizi böyle alalım.

İki filmi karşılaştırırsak eğer, Shut Up and Play The Hits-Sus ve Hit Şarkıları Çal beni daha çok eğlendirdi diyebilirim. Bar25’in anlatımı sizi içine çekemiyor, tam olarak o insanların nasıl bir hayat sürdüğünü idrak etmekte zorlanıyorsunuz. Ama James Murphy sıcak, samimi ve biraz müziği bırakma kararı verdiği için üzgün. Eğer yazıyı okuduktan sonra iki filmden birini ya da ikisini birden izlemeye karar verirseniz şimdi-den iyi seyirler! ■

MÜZİKOPAT FİLMLER

134

135

136

TELEVİZYONBurcu Mercan D

izi Dünya

sında

Nele

r Olu

yor?

137

Polisiyenin Yükselişi

Şubat ayı, yeni başlayan dizilerle oldukça bereketli bir ay oldu. Dizi dünyasının ikinci yarısı olan kış sezonu, özellikle yeni başlayan polisiye dizileriyle dikkat çekiyor. Bahsedilmesi gereken ilk dizi, kesinlikle “The Following”. Kevin Bacon ve James Purefoy’un başrolünde olduğu, FOX kanalının yeni dizisi, bir seri katil ve kendisini yıllar önce yakalayıp hapse atan FBI ajanı arasındaki kedi-fa-re oyununu anlatıyor. Sırf Kevin Bacon’ın varlığı diziyi izlenir kılıyorken, bir de işin içerisine sıradan insanlar gibi görünen ama bir seri katilin “müritleri” olan kişiler ve bolca edebiyat girince, tadından yenmeyen bir dizi çıkıyor ortaya. The Following kesinlikle son yılların en heyecan uyandıran işlerinden biri.

Şubat ayında yayınlanmaya başlayan bir diğer dizi ise, “Cult”. 19 Şubat’ta The CW’da yayınlanmaya başla-yan dizi, televizyon ekranlarından yakinen tanıdığımız oyunculara sahip; The Vampire Diaries dizisinden Alaric Saltzman rolüyle tanıdığımız Matt Davis, Melrose Pla-ce dizisinden hatırlanebilecek Jessica Lucas, Superna-tural‘da canlandırdığı Jo Harvalle rolüyle sevilen Alana Toll, Prison Break‘in T-Dog’u; Carnivale‘ın Tommy Do-lan’ı sevilen oyuncu Robert Knepper... Dizi “Cult” isimli bir televizyon şovu etrafında gelişen esrarengiz olayla-rın, programa biraz fazla bağlılık gösteren izleyicilerin tamamını anlatıyor. Tabi The Following’in önce baş-laması Cult için biraz dezavantaj yaratmış gibi görünüyor. Gidişat zamanla belli olacak. ►

138

Yeni diziler yanında, bir de ipi çekildiği halde hortlayan dizimiz var; “The Killing”. İki sezon boyunca Rosie Larsen’ın katili peşinde türlü ters köşeye yapan dizi, ikinci sezon finalinin ardından iptal edilmişti ama bu iptal kararından aylar sonra, dizi üçüncü sezon onayını alıp, bizi sevindirdi. Sevdiğimiz ikili Joel Kinnaman and Mireille Enos’a ek olarak, Peter Sarsgaard ve Amy Seimetz, üçüncü sezon kadrosuna dâhil olan isimler. Finlandiya dizisi, “Forbrydelsen”dan uyarlanan The Killing biraz hakkı yenmiş, biraz da göz ardı edilmiş çok başarılı bir polisiye. Üçüncü sezonun, Mayıs ayında yayınlanmaya başlaması bekleniyor.

İki Rekor

Şubat ayı, dizi dünyasında iki rekora imza attı ayrıca. 10 Şubat tarihinde yayınlanan, The Walking Dead’in sezon ortası prömiyer bölümü, “The Suicide King” 6,1 reyting oranı ve 12,3 milyon izleyici sayısına ulaşa-rak, rekor kırdı. Bundan önceki rekor da kendisine aitti zaten. Diğer taraftan NBC kanalının yeni dizisi, “Do No Harm” ilk bölümüyle 3,1 milyon izleyici ve 0.9 reyting oranına sahip oldu ki, bu NBC’de yayınlanan prömiyer bölümleri göz önüne alındığında, ölçülmüş en düşük değer. İkinci bölümde reyting 0,7’ye düşün-ce de, kanal diziyi apar topar iptal etti. Tabii bu da kendince bir rekor.

2013 – 2014 için İlk Onay Alanlar

Showtime kanalı, başrollerinde William H.Macy ve Emmy Rossum bulunan Shameless’i 4.Sezon, David Duchovny’li Californication’ı 7.Sezon, Don Cheadle ve Kristen Bell’in yer aldığı House of Lies’ı ise 3.sezon için onayladı. Diğer taraftan Dexter 8.Sezon ise bu yıl biraz erken başlayacak, kanal dizinin 30 Haziran’da başlayacağını müjdeledi ancak bu sezonun final se-

zonu olup ol-mayacağına dair bir açıklama yok henüz.

Sekiz sezondur evleneceği kadını arayışına bizi de ortak eden Ted Mosby, How i Met Your Mother 9.sezonda muradına erecek, hepimiz de onunla birlikte rahatlayacağızç CBS kanalı 9.sezonun dizinin final sezonu olacağını ve de merak edilen annenin sonun-da ortaya çıkacağını açıkladı. Dizi en nihayetinde doğru dürüst bir sona kavuşacak.

Sezonun diğer erken onayları da The CW’dan geldi; kanlın sevi-len dizileri Supernatural 9.Sezon, The Vampire Diaries ise 5.Se-zon onayı alırken, sezonun yeni süper kahraman dizisi Arrow ise 2.sezon vizesini aldı. Ayrıca kanalın verdiği haberlere göre The Vampire Diaries’e bir spin-off geliyor; “The Originals” dizideki kö-ken vampirler üzerine bir yapım olacak. ►

139

Birleşik Krallık’tan Haberler

Önce kötü haberi verelim; 3 Şubat’ta beşinci sezonu yayınlanmaya başlayan Being Human UK BBC Three tarafından iptal edildi. Beşinci sezon toplamda 6 bölüm sürecek ve 6.Bölüm dizinin de finali olacak. İlginçtir ki dizi 4.sezon sonu itibariyle orijinal kadrosundaki tüm oyuncuları kaybetmişti. Önce dizide “Vampir Mit-chell” rolünde beğenerek izlediğimiz Aidan Turner ayrıldı diziden; zira kendisi Peter Jackson’ın son filmi “The Hobbit”in cücelerinden “Kili” rolünü kaptı; gerisi de çorap söküğü gibi geldi zaten. Başarılı dizinin bu kadar çabuk ve bu kadar az bölümle bitiyor olması üzüyor olsa da en azından doğru dürüst bir sona sahip olacağını düşünerek seviniyoruz. Aidan Turner’ın The Hobbit sonrası projesi ise The Mortal Instruments kitaplarının uyarlaması olacak filmde bir kurt adamı canlandırmak.

Bir diğer sevdiğimiz polisiye ise toplamda yalnızca 10 bölüm yayınlanmış “Luther”.İkinci sezonunun ardından uzunca bir ara veren Luther’ın ise yeni sezon çekimleri başladı, Idris Elba’nın başrolünde olduğu dizinin 2013 bahar aylarında gösterilmeye başlanması bekleniyor. Ve evet, Alice’de geri dönüyor!

Alışılmadık, vurucu, edepsiz gençlik dizisi Skins ise ekranlara veda etmeye hazırla-nıyor. Her iki sezonda bir kadrosu tama-men değişen, altı sezona üç farklı jene-rasyonun hikâyesini sığdıran Skins; Fire, Rise ve Pure isimli üç televizyon filmiyle şahane bir final yapacak. Fire Effy’nin, Rise Cook’un, Pure ise Cassie’nin hika-

yesini anlatacak. Cassie rolünde Hannah Murray, Cook rolünde Jack O’Connell ve Effy rolünde Kaya Scodelario ile birlikte Naomi’iyi canlandıran Lily Loveless ile Emily rolündeki Kathryn Prescott kadroda yer alacak geçmiş sezonlarda izlemiş olduğumuz isimler. ►

140

Önümüzdeki Maçlar

Dizi dünyası adına Mart aynın en önemli olayı elbette Game of Thrones’un 3.sezonuyla ekranlara dönüşü olacak. 3.Sezonun prömiyeri 31 Mart tarihinde yapılacak ve ardından bizi on bölümlük bir macera bekliyor olacak yine.

Game of Thrones’tan yalnızca bir gün önce yani 30 Mart’ta ise bir diğer efsane dizi Doctor Who’nun 7.se-zonun ikinci yarısı başlayacak. Bu ikinci yarı ile ilgili olarak pek çok açıdan heyecanlanmak mümkün; bir defa hem Tardis, hem jenerik hem de Doctor’un yol arkadaşı değişiyor. Ayrıca bu yıl Doctor Who’nun 50. Yıl’ı kutlanıyor, BBC bunun şerefine Doctor Who 50.yıl özel bölümünün 3D olarak yayınlanacağını müj-deledi. Bu özel bölümün içeriği sır gibi saklanırken Doctor Who’nun eski oyuncuları David Tennant, Billie Piper ve Christopher Eccleston ağız birliği etmişçesine bu özel bölümde yer almak için “kendilerine teklif gelmediği”ni iddia ediyorlar. Bir diğer güzel haber ise ikinci yarıda Neil Gaiman tarafından yazılan bir bö-lümün olması. Hatırlarsanız ünlü yazar daha önce altıncı sezonda “The Doctor’s Wife” bölümünü yazmış ve bu bölüm hem “Ray Bradbury” hem de “Hugo” ödüllerini kazanmıştı.

Mart ayından geri dönecek iki diğer dizi: Grimm (8 Mart) ve Revolution (25 Mart). Ayrıca Red Widow (3 Mart) ve Orphan Black (30 Mart) dizileri de bu ay izleyici karşısında görücüye çıkacaklar. ■

142

TELEVİZYON

Çekici, masum, egzotik, güzel… Tüm bu sıfatları barındıran bir sürü rolü ba-şarıyla canlandırmış bir oyuncu Helena Bonham Carter. Dövüş Kulübü’nün unutulmaz Marla’sı. Filmografisi oldukça geniş ve oyunculuğu bir çok kişi

tarafından takdir toplamış değişik bir kadın. Birçoğumuz onu Tim Burton ile olan ilişkisi ile hatırlıyor ve tabi onun filmlerindeki rolleri ile. Bu yazı Helana Bonham Carter’ın Tim Burton filmlerindeki ikinciliğini ya da ikinci kadın olma durumlarının üzerinde duracak.

İkincilik Sınırı ve Helena Bonham Carter

Melike Serdar

143

İlk olarak Big Fish filmini düşünelim. Edward Bloom’un ilginç hayat hikayesini anlatan masalsı bir film. Tüm masalsılığı zaten Edward Bloom’un kendi hayatını hikayelerle süsleyerek anlatmasından kaynaklanıyor. Tabi burada bizi ilgilendiren Helena Bonham Carter ve jenny karakteri. Jenny küçük bir kızken Edward Bloom’a aşık oluyor. Hatta o gitmesin diye ayakkabılarını bile çalıyor. Tabi bizim Edward durur mu durmaz. Gidiyor bir sürü macera peşine. Aradan onca zaman geçtikten sonra Jenny kocaman bir kadın oluyor. Yıl-lardır Edward’ı bekleyen bir kadın. Beklenen günlerin ardından tabi ki hiçbir şey umduğu gibi değil. Edward hayatının kadınını çoktan bulmuş. Koca bir hayal kırıklığı ve kabulleniş başlıyor. Oldukça eğlenceli bir filmden böyle bir sahne anlatmak elbette çarpıtıcı lakin amacımız filmi anlatmak değil. Sonuç olarak jenny tercih edilmeyen aşık bir kadın.

Jenny (Big Fish)

Mrs. Lovett (Sweeney Todd: The Demon Barber of Fleet Street)

Bu filmde Mrs. Lovett karakteri ile karşımıza çıkan Helena Bonham Carter sevdiği adamın zaafların-dan ve acılarından faydalanarak sevdiğine ulaş-maya çalışan gözü dönmüş ve her şeyi yapabile-cek oldukça deli bir karakter olarak beliriyor. Film boyunca bu hainliği gözümüze çarpmıyor tabi hatta çoğu zaman Sweeney Todd onunla olsun istiyoruz. Ama adam karısına aşık, intikamını almaya kararlı. Ailesini dağıtanları öldürmeye yeni etmiş. Bir an ol-sun bile Mrs. Lovett’ı gözü görmüyor. Gördüğünde de zaten her şey çok başka oluyor filmi izleyenler bilir, izlemeyenler varsa hala tadı kaçmasın. ►

144

Kırmızı Kraliçe ( Alice in Wonderland)

Hepimizin bildiği bir hikaye Alice Harikalar Diyarında. Buradaki Helena karakteri Kırmızı Kraliçe. Yapayal-nız ve garip bir karakter. Tüm tuhaflığı ve farklılığı onu aşırı yalnız ve hırçın biri yapmış. Onu seven kimse yok. Biri sürü tuhaf kişiyi zincirle kendine bağlamış, zorbalıkla etrafında birilerini tutmaya çalışan aslında oldukça kırılgan bir karakter. Zorbalığının altında kocaman bir yalnızlık var. Sevilmiyor. Ve bununla yüzleş-mekten sonuna kadar kaçıyor.

Bu üç filmin de yönetmeni Tim Burton. Üç filmde de istenmeyen ya da göz ardı edilip sevilmeyen karakteri Helena Bonham C arter canlandırıyor. Bunda bir kasıt var mı bilemiyoruz. Lakin oldukça ironik hayatındaki kadını bu karakterlerde oynatmak. Belki ilişkideki baskın taraf Helena Bonham Carter’dır tüm bunlar onun bir düellosu. Tim Burton’u anlamak güç. Elbette nedeni bunlar değildir. Tüm bu karakterlerde Helena’yı izlemek oldukça keyifli bunun nedeni oyunculuğumu yoksa gerçekten o rollerin ona uygun yazılmış olma-sından mı emin değilim.

Biraz düşünüyorum da sanırım bu kadın bir harika dostum. ■

145

AJANDAMurathan Mungan

● Mart Ayında Vizyona Girecek Yepyeni Filmler ● Yeni Çıkan Kitaplar

● Mart Ayında Eğitim Verecek Atölyeler ● Mart Ayında Düzenlenecek Yarışmalar

146

WoMEN AjandaKİTAP

Yağmur KesiğiUğur Yücel

Lefteri üç gün toprak al-tında kalmıştı... Sırtında kırbaç izleri! Sırtı param-parça. Karnını deşip ke-miğe saplanmış lakerda bıçağı.

Köpekler burunlarını toprağa vermiş, en pes seslerden ağlıyor. Deniz-kızları bir bir gırtlaklarını kesip kayalara vuruyor diri bedenlerini.

“Ave Maria” söylüyor koro. “Allahümme salli âlâ sey-yidina Muhammed,” diye bağırıyor kurbanlık ko-yunlar. Karlar örtüyor eflatun şal-larını köyün üstüne. Lefteri’yi çarmıha gerdi-ler. Ve o hiçbir şey demedi. Rakılar, esrarlar ağladı. “Ölüm Allah’ın emri ay-rılık olmasa,” dedi kedi imam. Helâl ettiler haklarını. Lefteri gömüldü. Sevgilisi Melina Ratsis’in

yanına. Sarıldılar. Bıçağı söktü aldı kar-nından Melina. Bir bir yaralarını sevdi okşadı. Gözlerini öptü. Saçlarını koparıp bedenine sürdü. Mezarın diplerine çekti Lefteri’yi. Çekildikçe su geldi çekildikçe deniz, in-dikçe tuz geldi burnuna. Balıklar öptü gözlerini. “Derin nefes al sevgilim.” dedi Melina. Son nefesini aldı Lefteri. Daldılar derinlere derin-lere. Denizkızı Melina sevdasına kavuştu. De-nizin bittiği yerlere gittiler. Karya mezarlarına, yük-sek manastırlara... Onlar çağırmadı bu olup biteni. Bu felaket klav-yeleri. Bu yarılmış kar tepelerinden fırlamış ten kokusu. Oluk oluk. Onlar bağırmadı.

Kitap HakkındaYazar : Uğur YücelSayfa Sayısı : 152Yayın Evi : CAN YAYIN-LARI

Düğümlere Üfleyen KadınlarEce Temelkuran

Bir kadının kalbini fena kırmış bir adam...

O adamı öldürmek için çölü geçmeyi göze almış dört kadın... Düğümlere Üfleyen Kadınlar bu yol-culuğun romanı. Ne kadar sevilse de tamir olma-yan o yaralı coğrafyada, Ortadoğu’da geçiyor. Saraylar devrilip, meydanlar dolarken sorular ka-lıyor geriye. Her yola en az bir soruyla çıkılır çün-kü bir kadın ya da bir ülke nasıl sevilir sahiden?

"Amira, bize kadınları nasıl seveceğimizi anlatan bir kitap lazım. Yoksa hep böyle şapşal ve kavruk kalacağız. Bize kadınların nefesini genişletecek, o nefesin rüzgârına yelken açmamızı öğretecek bir kitap lazım. Yoksa biz ne kadar sevilsek tamir olmayız."

Kitap HakkındaYazar : Ece TemelkuranSayfa Sayısı : 480Yayın Evi : EverestDili : Türkçe

147

Mutfak / Murathan Mungan

Mutfak Murathan Mungan'ın yeni oyun kitabı. İstan-bul’un Cihangir’e benzeyen bir semtinde, çevre işyer-lerine ev yemekleri yapan kadınların işlettiği küçük bir lokantanın mutfağında geçen yirmi sahnelik roman ta-dında bir oyun. Tek mekânda geçen oyunda ikisi erkek olmak üzere on karakter yer alıyor.

Kitap HakkındaYazar : Murathan MunganSayfa Sayısı : 160Yayın Evi : MetisDili : Türkçe

Tek Bacaklı YolcuHerta Müller

Herta Müller Romanya'dan Almanya'ya göçtükten son-ra yazdığı bu ilk romanda yabancılaşmanın öyküsünü hücresel kesitlerle betim-liyor; var olmanın imkânsızlığını, kolektif acıları ve yü-reğe çöken yabancıyla düşülen yolları anlatıyor. Yaşam hastalığından iyileşen çıkmıyor; yolcular hep utanç, yal-nızlık ve yoksunluk eşliğinde yürüyor. Yaşam illetinin de-vası, içinde yaşadığımız şu karanlık, suçlu ve suçlayan dünyada, bulunmuyor.

Kitap HakkındaYazar : Herta MüllerÇevirmen : Çağlar TanyeriSayfa Sayısı : 158Yayın Evi : SirenDili : Türkçe

Queer TahayyülSibel Yardımcı, Öz-lem Güçlü

Queer kelimesi Türkçe’de garip, tuhaf, yamuk gibi anlamlara geliyor. Bunun yanı sıra argoda “ibne” demek. Queer kuramının merkezinde de acayip, tuhaf, yamuk, anormal, iğrenç, aşağılık olana; normatif alanın dışında kalana; bu alanın dışında bırakılana; normu ihlal edene bir gönderme ve bu “kötüyü”, “anormali” yeniden anlamlandırma imkânı yatıyor.

Önemli olan, queer ku-ramını LGBT’lere özgü bir kimlik politikası olarak okuma tuzağına düşme-mektir -en azından bi-zim tercih ettiğimiz queer okuması buna direnmek-te- daha ziyade bir kim-liksizleşme önerisi olarak ortaya çıkmaktadır. “Nor-

mali”, normalliği kuran normların kuruluş ve işle-yiş yapısını sorgularken amacı kenarda kalanın merkeze çağrılması de-ğil, bizzat merkezin dar-maduman edilmesidir.

Biz bu derlemede bir ara-ya getirdiğimiz metinlerin seçiminde, bu “kimliksiz-leşme” vurgusunu; hem de konu çeşitliliğini yan-sıtmaya çalıştık. Bu sı-rada, alanda öne çıkan isimleri okuyucuyla ta-nıştırmayı amaçladık. Bu vesileyle karşılaşmanın yabancı literatüre erişimi olmayan okuyucular için heyecan verici olmasını umuyoruz.

Kitap HakkındaYazar : Sibel Yardımcı, Özlem GüçlüSayfa Sayısı : 432Yayın Evi : SelDili : Türkçe

148

WoMEN AjandaSinema

1 Mart 2013

Monsters, Inc. (Sevimli Canavarlar)

Yönetmen: Pete Docter, David Silverman, Lee UnkrichOyuncular: John Goodman, Billy Crystal, Mary Gibbs

Özet: CGI teknolojisi ile ve Disney ortaklığıyla gerçekleştirilen dördüncü Pixar filmi Monsters Inc. 3D olarak tekrar sinemalarda. Monsters Inc., Canavarlar Dünyası adlı kendilerine has bir di-yarda yaşayan ve enerji korkuttukları insanların attığı çığlıklara ihtiyaç duyan canavarlardan Sul-ly’nin (ses: John Goodman) günün birinde kaza-ra küçük bir kızı yanında getirişinin ve gelişen olayaların hikayesini anlatıyor. Bu macerasında ise kendisine tek gözlü arkadaşı Mike (ses: Billy Crystal) eşlik ediyor.

1 Mart 2013

Les Misérables (Sefiller)

Yönetmen: Tom HooperOyuncular: Hugh Jackman, Russell Crowe, Anne Hathaway, Amanda Seyfried, Sacha Baron Cohen

Özet: Victor Hugo'nun 19. Yüzyıl Fransa'sında geçen klasik romanından uyarlanan Les Misérables (Sefil-ler) geçmişi bir türlü peşini bırakmayan eski mahkum Jean Valjean’ın hikayesi yeniden beyazperdede. Ve bu sefer yönetmen Tom Hooper hikayeyi bir müzikal olarak yorumlamış. Les Misérables’ın 8 Oscar aday-lığı bulunuyor olduğunu da belirtelim.

149

8 Mart 2013

Eve Dönüs: Sarıkamış 1915

Yönetmen: Alphan EşeliOyuncular: Uğur Polat, Nergis Öztürk, Serdar Or-cin, Muharrem Bayrak, Şevket Süha Tezel

Özet: 1. Dünya savaşı sırasında Ruslara karşı ya-pılan ve Osmanlı İmparatorluğu’nun mağlubiyeti ile sonuçlanan “Sarıkamış Harekatı’nın” ardından, Doğu Anadolu bölgesi artık belirsizliğin ve karmaşanın sürdüğü bir yere dönüşmüştü. Eve Dönüş filmi ken-dilerini bu kimseye ait olmayan topraklarda, korkunç hava koşullarının ve ıssızlığın ortasında terk edilmiş bir köyde bulan toplumun farklı kesimlerinden,farklı kültürlerden gelen sekiz kişinin evlerine dönüş hika-yesini anlatıyor.

15 Mart 2013

Playing for Keeps(Aşk Oyunu)

Yönetmen: Gabriele MuccinoOyuncular: Gerard But-ler, Jessica Biel, Noah Lomax, Dennis Quaid, Uma Thurman

Özet: Hayatını yeniden düzene sokmak için yuva-sına geri dönen yakışıklı eski bir futbol yıldızının hikayesini anlatan bu roman-tik komedide; oğluyla ilişkisini iyileştirmenin bir yolu-nu arayan eski futbol yıldızı (Butler) oğlunun futbol takımını çalıştırmaya başlıyor. Yetişkin olma çabala-rı, ekonomik sıkıntılar, eski eşinin yeniden evlenecek olduğunu öğrenmesi ve peşini bırakmayan “anne”ler sebebiyle ise zor işler bir türlü yolunda gitmiyor.

29 Mart 2013

The Host (Göçebe)

Yönetmen: Andrew NiccolOyuncular: Saoirse Ronan, Diane Kruger, Max Irons, Jake Abel, Marcus Lyle Brown

Özet: Dünyamız görünme-yen bir düşman tarafından is-

tila edilir ve insanların bedenleri, bu istilacılar için sa-hiplik yaparken bedenler bir değişikliğe uğramamış gibi görünse de, zihinleri ele geçirilir. Geriye kalan vahşi birkaç insandan biri olan Melanie, yakalandı-ğı zaman sonunun geldiğine inanır. Göçebe, Mela-nie’nin bedenini alan ruhun beklemediği bir zorluk vardır: Bedeninin önceki sakini zihninden vazgeçme-yi reddeder. Göçebe, Melanie’nin düşüncelerinin de-rinlerine inerek geri kalan insanların nerede olduğu-nu öğrenmeye çalışır. Ama Melanie’nin zihninde tek görebildiği, sevdiği adamın, hâlâ saklanan bir insan olan Jared’in hayalidir. Bedeninin arzularına direne-meyen Göçebe, yakalamak zorunda olduğu bu ada-ma karşı özlem duymaya başlar.

150

WoMEN AjandaYaşam

İSTANBUL MODERN

İstanbul Modern’in atölye ve seminer programı Atölye Modern’in bahar dönemi 4 Mart 2013’te başlıyor.

Batı Resim Sanatı Tarihi Seminerleri (AICA TÜRKİYE İŞBİRLİĞİYLE)

Gündüz Programı: 5 Mart – 21 Mayıs 2013Ücret: 1.200 TLAkşam Programı: 6 Mart – 22 Mayıs 2013Ücret: 1.200 TL

Batı Resim Sanatı Tarihi başlıklı program, Batı Sanatı tarihini oluşturan dinamikleri, kilise, aristokrasi ve bur-juvazi geleneğinde sanatın doğuşunu, sanatın sosyoe-konomik alanlarla olan ilişkisini, sanayileşmenin sanat alanındaki etkilerini, modern sanata uzanan gelişimini ve aydınlanma geleneğini, günümüz sanatının kendine özgü anlatılarının yapısını konu alıyor. Batı Resim Sa-natı Tarihi programının 1. ve 2. seminerlerini Yrd. Doç. Dr. Esra Aliçavuşoğlu (Marmara Üniversitesi Güzel Sa-natlar Fakültesi), 3. ve 4. seminerlerini Prof. Dr. Uşun Tükel (İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü), 5. ve 6. seminerlerini Yrd. Doç. Dr. Os-man Erden (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü; Uluslararası Sanat Eleştirmenleri Derneği (AICA) Türkiye şubesi başkanı), 7. ve 8. semi-nerlerini Öğr. Gör. Fırat Arapoğlu (İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi), 9. ve 10. seminerlerini yine Osman Erden sunuyor.

Türk Resim Sanatı Tarihi Seminerleri (AICA TÜRKİYE İŞBİRLİĞİYLE)

Gündüz Programı: 15 Mart – 3 Mayıs 2013Ücret: 960 TLAkşam Programı: 5 Mart – 30 Nisan 2013Ücret: 960 TL

Türk Resim Sanatı Tarihi başlıklı program, kay-nakları ve dinamikleri, dünya sanatındaki yeri, ilk örneklerinden günümüze gelişimi ve tarihsel okuma biçimleri bakımından Türk resmini et-raflıca işliyor. Sanatın yeni ve çağdaş oluşum-larını, son yıllardaki dinamiklerini ve günümüz sanatını ele alıyor. Batı sanatı ile karşılaştırmalı örneklerin de incelendiği program, katılımcıla-rın disiplinler arası okumalarla Türk resminin kültürel ve ekonomik gelişimini anlamalarına ve sosyo-kültürel analizlerle yeni bakış açıları ge-liştirmelerine aracı oluyor.

Türk Resim Sanatı Tarihi programının gündüz seminerleri Doç. Dr. Burcu Pelvanoğlu (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü; Uluslararası Sanat Eleştirmenleri Der-neği (AICA) International Başkan Yardımcısı), akşam seminerleri ise Doç. Dr. Ahmet Kamil Gören (İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü) tarafından yürütülüyor.

Yaratıcı Yazarlık Atölyesi: Mario Levi ile

6 Mart – 10 Nisan 2013Ücret: 900 TL

Yaratıcı Yazarlık Atölyesi, farklı yazı türlerinin, yazar Mario Levi’nin denetiminde, tüm katılım-cılar tarafından paylaşıldığı bir seminer ve soh-bet dizisi. Atölye, katılımcıların sadece yazı ala-nındaki sınırlarını genişletmeyi değil, kendilerini daha iyi tanımalarını da hedefliyor.

151

En Iyi Parçanı Avid Ve Abbey Road Studios’a Yolla

Son Katılım: 13 Mart 2013

Abbey Road Studios ve Avid tüm sanatçılara ve müzisyenlere yar-dımcı olabilmek için güçlerini birleştirdi. Dünyanın en çok tanınan kayıt stüdyosu olan Abbey Road ve audio yeniliklerin lideri olan Avid, endüstride üst sıralarda olan isimler tarafından seçilecek 3 parçayı mikslenmesi ve Abbey Road'da çalınması için arıyor.

En iyi parçanızı gönderin ve The Beatles, U2, Adele, Lady Gaga ve diğer müzik efsanelerinin hit parçalarına yer veren Abbey Road miks board'larında sizin parçanız da yerini alsın.

Detaylı bilgi ve katılım için : http://www.sonkatilim.com/2013/en-i-yi-parcani-avid-ve-abbey-road-studiosa-yolla/

Olympus İle Keşfet!” Fotoğraf Yarışması

Son Katılım: 03 Nisan 2013

Olympus Türkiye ve Zoom İthalat tarafından düzenlenen “Olympus ile Keşfet!” temalı fotoğraf yarışma-

sı başladı. Yarışmanın konusu serbest… Yani siz çektiğiniz en güzel kareleri göndereceksiniz, birbirinden değerli Olympus fotoğraf maki-neleri ve Lowepro çantalardan birini kazanma şansını yakalayacak-sınız.

Detaylı bilgi ve katılım için : http://www.sonkatilim.com/2013/olym-pus-ile-kesfet-fotograf-yarismasi-basladi/

Türk Norosirurji Derneği 2017 Kongresi Logo Tasarımı Yarışması

Son Katılım: 30 Mart 2013

TÜRK NÖROŞİRÜRJİ DERNEĞİ ‘nin 2017 yılında İstanbul’da düzen-leyeceği 16. Dünya Beyin Cerrahisi Kongresi’nin logosunu seçmek üze-re düzenlenen bir yarışmadır. TÜRK NÖROŞİRÜRJİ DERNEĞİ, 2017 yı-lında düzenlenecek olan 16. Dünya Beyin Cerrahisi Kongresine ev sahip-liği yapacaktır. Yarışmaya katılacak logolarda İstanbul, beyin cerrahisi, dünya, misafirperverlik, bilim, genç bilim insanlarına destek, evrensellik gibi anahtar kelimeler öncelikli olarak düşünülmelidir.

Detaylı bilgi ve katılım için : http://www.sonkatilim.com/2013/turk-no-rosirurji-dernegi-wfns-2017-kongre-si-logo-tasarimi-yarismasi/

2. Uluslararası Reggae Poster Yarışması

Son Katılım: 30 Mart 2013

2. Uluslararası Poster yarışması sa-yesinde seçilecek 100 tasarımın açık arttırma ve satışlarından gelen gelir-ler, Alpha Erkek Okulu ve Jamaika Kütüphanesi yardımlarına bağışla-nacaktır. Ayrıca, yarışmada Reggae müzik için farkındalık yaratmak ve müziğin küresel başarısını kutlamak hedeflenmiştir.

Detaylı bilgi ve katılım için : http://www.sonkatilim.com/2013/2-uluslara-rasi-reggae-poster-yarismasi-2013/

152

WoMEN Ekibi

Kim Wilde – Keep Me Hanging OnDire Straits – Sultan of SwingDio – Holy DiverBoney M – One Way TicketBurak Kut – Benimle OynamaStyx - Boat on the RiverAyşegül Aldinç – AlimallahYonca Evcimik – Bandıra BandıraGülistan Okan - Düğüm Düğüm Bağlanmışız Erol Büyükburç – Bir Başka Sevgiliyi SevememAjda Pekkan – Hür Doğdum Hür YaşarımImogen Heap – Goodnight and GoTimur Selçuk - Sen Neredesin

Mart Şarkıları

Playlist’in tamamını Youtube’dan dinleyebilirsiniz.

153

KAY

NA

K :

ww

w.as

trol

oji.o

rg

Astro WoMEN

Olumlu Yönleri: Alçak gönüllü. Şefkatli. Sem-patik. Hassas. Etkili. Anlayışlı. Nazik. Sezgili. Renkli hayaller. Sevgiye düşkünlük. Merhametli. Güzel sanatlarda başarılı. İyi niyetli. Yardımse-ver.Olumsuz Yönleri: Belirsizlik. İhmalcilik. Giz-lilik. Kolay dağılmak. Zayıf arzular. Kararsızlık. Mücadeleci değil. Karamsar. Çekingen. Alıngan

Yönetici Gezegeni:NeptünElement:SuNitelik:DeğişkenUğurlu Sayıları:2,6Gün:CumaUğurlu Taşı:AkuamarinRenk:Turkuaz, nil yeşiliTarot kartı:AyHayvan:BalıklarBitki:İncir, söğüt, nilüfer, fulyaKıymetli Taş:İnciKıymetli Maden:Platin

19 Şubat - 20 Mart

BALIK

Elizabeth Taylor27 Şubat 1932

Jensen Ackles1 Mart 1978

WoMEN Ekibi

154

KOÇ ( 21 Mart - 20 Nisan ) BOĞA ( 21 Nisan - 21 Mayıs )

İKİZLER ( 22 Mayıs - 21 Haziran ) YENGEÇ ( 22 Haziran - 22 Temmuz )

ASLAN ( 23 Temmuz - 23 Ağustos ) BAŞAK ( 24 Ağustos - 23 Eylül )

Koç, yanakların al al oluyor bu ay. Aşk hayatın fevkalade. ‘ ne aşkı sev-gilim bile yok’ diyorsan gözünü dört aç, çünkü etrafında dönen tılsımlı bir

enerji var bu ay. Yeni ve ilginç kişilerle tanışabilir-sin. Bu aralar çağırıldığın her yere git, arkadaşlarını umursamazlık yapma. Pijamaların evde bekliyor, bir yere kaçtıkları yok. Şimdi siyah elbiseni, taş gibi gö-ründüğün kotunu giymenin vakti. Salın arkadaşım, salın. Bu ay gözler seni arıyor.

Tut çeneni boğa, ah tut şu çeneni. Yine altta kalmamak için yaptığın bir tartışmanın üstesinde kalmayı başa-rırken ufak anlaşmazlıklar büyüttüğün

için sevdiğin bir kişiyle aran açılıyor. Yıldızlar bile ‘naptın sen boğa?’ diyor, içleri buruluyor. İyi niyetli ol-san biraz nolur sanki. Arkadaşlarınla da aynı şekilde, tartışmalara girme. Bu hafta öyle sakin bir zen tavrı takın ki, çevrendekiler yepyeni bir sen görmenin şaş-kınlığıyla bu taze moduna keyifle özensinler.

İkizler, yine kontrol dönemine girdin işte. Üç beş ayda bir geliyor sana bu trip. Çevrendeki olayları, insanları, davranışları kontrol etme çabasıyla

yanıyorsun adeta. Çoğu zaman başarılı da oluyor-sun ama kelin merhemi misali kendini kontrol etmek konusunda neredeyse sıfırsın. Ama sen de farkında-sın hatta anlayamıyorsun nedenini, biliyoruz. Ama bu ay farklı olacak. Bu ay gerçekten atmak istediğin bir adımı kontrollü bir şekilde atabileceksin, ve onun açtığı kapıdan gönül rahatlığıyla yürüyeceksin. Teb-rikler.

Oo yengece bakın hele. Bu ay kendi-ne olan güvenin tavan yaptı farkında mısın? Daha ilk gününden kendi belli edecek kuvvetli bir aura içerisindesin.

Duygusal yönden de kafan rahat bu ay. Sevgilin var-sa iyi olacaksın, yoksa da zaten öyle bir ‘kendimci’ özgüvenle dolu olacaksın ki umurunda olmayacak. Kendine yatırım yaptığın, kendini daha da sevdiğin güzel bir ay bu. Egoist bir hevese dönüşmezse, her şey gayet keyifli. Doğru yoldasın yengeç.

- Pürüzler darlıyor mu aslan? - Darlamıyor da batıyor be WoMEN. - Merak etme aslan. Bu ay bütün pürüzler kalkacak. Bu ayın özelliği

minik minik, kıyada kenarda kalmış, hani çok sıkıntı yaratmasa da böyle bi karışıklık, bi trip yaratan ufak-tan geren minik pürüzler hallolacak. Büyük bir de-ğişim bekleme, ama küçük değişimleri gözlemle bu ay. Aslında büyük sistemlerin ihtiyacı olan minik do-kunuşlar olduklarını fark edeceksin. Belki de neyden bahsettiğimi anladın bile. Bu ay ihtiyacın olan gözlem ve bekleyiş.

Başak, bu ay sana ait kavram kesin-likle ‘sabır’. Kafanda o kadar fazla plan, o kadar fazla dilek, o kadar fazla heyecan var ki. Hele bazen konudan

konuya atlıyorsun hayallerinde bile. Rüyaların karışık ve parça parça bir hal aldı. Bunların tümüyle olma-sa da bir kısmı kesinlikle gezegen hareketlerinden etkileniyor olmandan kaynaklanıyor. Aşk hayatına da yansıyor bu durum, iş hayatına da. Sabretmen gerek, bir yandan üzerine düşeni yaparak sabretmez. Sana tavsiyem hayallerini yazmaya başla. Kağıda dökülen istekleri evren en azından okuyabilir.

155

TERAZİ ( 24 Eylül - 23 Ekim ) AKREP ( 24 Ekim - 22 Kasım )

YAY ( 23 Kasım - 22 Aralık ) OĞLAK ( 23 Aralık - 20 Ocak )

KOVA ( 21 Ocak - 18 Şubat ) BALIK ( 19 Şubat - 20 Mart )

Terazi, kendinle ve hayatındaki prob-lemlerle ilgili düşünce sistemini upg-rade etmen gereken bir dönemdesin. Ne her şey senden kaynaklanıyor ne de etkisiz elemansın. Düşünce biçi-

min eğer kendini bu düzen içerisindeki bir halka ola-rak görmeye başlayacak şekilde düzenlersen. Hem etken hem de etkilenen olduğunu daha iyi görecek-sin. Sen her karşına çıkan şeyde kendini gör sade-ce. Her eleştirdiğinden bir parça taşıyorsun. Hayat kendimizi dengelemeye çalışmakla ilgili çünkü den-ge doğanın en güzel alışkanlığıdır. Bu ay ihtiyacın olan bu.

Düşünce sistemin değişiyor akrep. Öyle bir değişiyor ki başını döndüre-cek. İşin güzel kısmı sen de farkın-dasın bu gelen büyük dalganın. En-gel olmaya çalışmıyorsan, haklısın.

Çünkü bu senin bu yılın geneline hâkim olan ruhsal evriminin bir parçası. Bu ay bunu biraz daha kuvvet-li hissedeceksin. Belki eskiden sahip olmadığın bir bakış açısına erecek, ya da yıllardır savunduğun bir düşünceni iç huzurla değiştireceksin. Bu kesinlikle senin için iyi bir adım olacak. Hatta bu adımları atar-ken çevrene de faydalı olacaksın. Sebepsiz iyilikler yaptığın ilginç bir ay olacak. İç huzurun yerinde.

Ah duygusal balık, aşk için gözyaşı dökmemeye yeminler edip yine de elinde cipsiyle hüngür şakır hale ge-len balık. Meraklanma, bu ay hiç tah-

min etmeyeceğin bir arkadaşınla kuracağın dostluk sana yeni düşünce biçimleri enjekte edecek. Ade-ta zihnen yenileneceksin ve bazı takıldığın, hatta emin olamadığın biçimde kafandan çıkaramadığın korkular sakinleyecek. Bu yeni dostluk seni hem besleyecek hem de olayları kendi üzerinden atma-na yardım ederek, sana kendi kendine yenilenme yöntemleri gösterecek. Şanslı bir ay senin için, göz-lemle ve öğren.

Kova, ortalıkta şanssızım şanssızım diye söylenmelerini duyan, biraz da içerlenen yıldızlar bu ay senin lehine çalışıyor. Yolda yüz lira bulma ihtima-

lin kadar, aşk hayatına yeni bir heyecan girmesi ya da tam senlik bir iş teklifi alma ihtimallerin yükselmiş görünüyor. Bu şanslı durum seni heyecanlı ve daha fazla meraklı bir insana dönüştürecek. Ama aşırıya kaçmamalısın. Sakin sakin, keyifli keyifli içine adım attığın bu yeni dönemde şans rüzgarıyla dans ha-linde ol. Eminiz ki bu rüzgar seni yeniliklere davet edecek.

Yine biriyle aranı bozmuşsun oğlak. Ve bu sefer alakasız bir iş arkadaşı ya da sokakta sinirini bozan biri, ya da umursamadığın bir akraba veya komşu değil, değer verdiğin biri-

si. Sırf bu yüzden bu kişiyle aranızı düzeltmek için epeyce çaba sarf edeceksin. Değecek mi? tabi ki. Çünkü bu kişinin senin için ödün verdiği çok fazla şey var. Tüm bunların sen de farkındasın bu sebep-le, özellikle verdiğin çabalar yerini bulacak. Fakat dikkatli olmalısın. Bu kişi için artık sabır taşı çatla-mak üzere. Unutma özveri tek taraflı olduğunda, ta-raflardan birinin sınırları elbet aşılacaktır.

Yay, kötümser tavırlar seni de vurur çevreni de. Bu senin garip bir huyun. Bazen tek başına aşağı çekilmek iste-miyor, çevrendeki insanların da senle

beraber melankolik olmasından hoşnut oluyorsun. Şikâyet ettiklerini dile dökerken dertlenmek keyif veriyor az da olsa. Bu ne iyi ne kötü, dengeni bil-diğin sürece. Organize olman gereken bir aydasın. Bu ay melankoliye ara ver. Başkalarının senle iyi ve keyifli anılarını paylaştıkları ortamlara at kendini. Bu ay içindeki yüksek enerjiyi kimsenin çekmesine izin verme.

156

WoMEN Dergisi olarak sosyal sorumluluk projenizi ve reklamlarınızı

yayınlamak istiyoruz. Bu konu hakkında bilgi almak için lütfen

bizimle iletişime geçiniz.

[email protected]

www.womendergisi.com