tasavvufta sabir ve ŞÜkÜr...

136
T.C. ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞI (YÜKSEK LİSANS TEZİ) HAZIRLAYAN DANIŞMAN Yakup YÜKSEL Prof. Dr. Erhan YETİK SAMSUN-2006

Upload: others

Post on 15-Jan-2020

71 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

T.C.

ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞI

(YÜKSEK LİSANS TEZİ)

HAZIRLAYAN DANIŞMAN Yakup YÜKSEL Prof. Dr. Erhan YETİK

SAMSUN-2006

Page 2: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın
Page 3: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

II

T.C.

ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞI

(YÜKSEK LİSANS TEZİ)

HAZIRLAYAN DANIŞMAN Yakup YÜKSEL Prof. Dr. Erhan YETİK

SAMSUN-2006

Page 4: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

III

T.C.

ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜ

Bu çalışma, jürimiz tarafından TEMEL İSLAM BİLİMLERİ

Anabilim Dalı’nda YÜKSEK LİSANS tezi olarak kabul edilmiştir.

Başkan: ………………………………..

Üye: …………………………………...

Üye: ……………………………….......

Onay:

Yukarıdaki imzaların adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu

onaylarım.

……/……/2006

Page 5: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

IV

ÖNSÖZ

Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın ve

kültürün ayrılmaz bir parçası ve insanların ilgi odağı olmuştur. Bugün de

gerek düşünce yapısı, gerek hayat tarzı, gerekse terbiye biçimi olarak ilgi

çekmekte ve çeşitli tartışmalara konu olmaktadır.

Tasavvuf, özgün öğretisi ve yöntemi olan bir disiplin olarak

Peygamberî ahlakı örnek alan, Allah ve Peygamberi sevmekle bütün

insanları sevmeyi hedefleyen, insanlara hizmet etme anlayışını ibadet

telakki eden bireyler yetiştirmeyi amaçlamaktadır. Bu itibarla fertler

tarafından olumlu görülen duygu, düşünce ve davranışların daha da

geliştirilmesi veya beğenilmeyen olumsuzlukların düzletilmesi tasavvufun

konusu olmuştur.

Bu noktada zühd, tevbe, ihlâs, tevekkül, rıza vb. gerek olumlu

görülen, gerekse hased, riya, kibir, vb. hoşa gitmeyen ahlak kavramlarıyla

aralarında sıkı bir ilişki bulunan tasavvuf, ahlakî boyutu ile bireylerin

topluma kazandırılmasında göz ardı edilmemesi gereken ve insanlığa mâl

olmuş bir ilim dalıdır. Hatta o kadar ki zaman içerisinde ahlakî konulara

verilen ağırlık nedeniyle tasavvuf, ahlakla özdeşleştirilmiş ve tasavvuf

kültürüyle bir ahlakî yapılanma olarak tanımlanmıştır.

Özellikle h. II. asırla başlayan zühd dönemi, sonraki yıllarda

tasavvuf ve tarikatlar dönemleriyle daha da belirginleşerek günümüze kadar

varlığını devam ettiren bu yaklaşım içerisinde, hiç şüphesiz kendisine konu

edindiği ahlak kavramlarının yeri küçümsenemeyecek kadar büyüktür. Biz

de bu münasebetle, çalışma konusu olarak fertlerin duygu, düşünce ve

Page 6: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

V

kişiliklerinin şekillenmesinde önemli bir yeri olan, diğer ahlak

kavramlarının büyük bir çoğunluğu ile de aralarında göz ardı edilemez bir

bağ bulunan sabır ve şükür kavramlarının tasavvufî açıdan araştırılmasını

uygun gördük.

Hiç şüphesiz, böyle müstakil bir çalışma içerisinde konunun bütün

yönleriyle ele alınması mümkün gözükmemektedir. Bu nedenle

çalışmalarımızı, tasavvuf düşüncesinin kendisini gösterdiği, kavram olarak

ilk kullanılmaya başlandığı ve özellikle sabır ve şükür kavramlarının

yanında yukarıda bazılarının adlarını zikrettiğimiz pek çok ahlak

ifadelerinin de tanımlarının yapıldığı, orijinal yaklaşımların üretildiği, zühd

ve tasavvuf mekteplerinin kurulduğu ve ağırlıklı olarak ahlakî kavramların

ele alındığı tarikatlar öncesi döneme yoğunlaştırdık.

Mutasavvıfların, bu iki kavramı nasıl anladıkları ve yaşadıkları hâle

göre nasıl ifade ettikleri doğrultusunda yaptığımız bu çalışmamız, üç

bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümü, yapılan bu çalışmanın önemi, amacı

ve yöntemi ile birlikte kaynakların nasıl kullandığına dair bilgiler

içermektedir. Birinci bölümde, sabır kavramının lügat ve terim anlamlarının

yanında Kur’an’da ve hadiste bu kavrama yüklenilen anlamlar ile

mutasavvıfların görüşleri doğrultusunda sabrın çeşitleri, en çok sabredilmesi

gereken hususlar, sabrın dereceleri ve sabrın ilişkili olduğu bazı kavramlar

ile münasebetlerine yer verilmiştir.

İkinci bölümde şükür konusu benzer bir metodla işlenmiş ve birinci

bölümden farklı olarak şükrün keyfiyeti ile en çok şükredilmesi gereken

hususlar üzerinde durulmuştur.

Page 7: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

VI

Üçüncü bölümde ise zühd dönemi ele alınarak Hz. Peygamber, dört

halife ve tâbiîn dönmelerinden bu dönemin yapısına uygun bazı örnekler

verilmeye çalışılmıştır. Bunun yanında tasavvuf dönemi ile ilgili yine

mutasavvıfların görüşleri doğrultusunda sabır ve şükür anlayışları gerek

tanım gerekse anlayış olarak değerlendirilmiş; sabrın ve şükrün makam mı,

hâl mi olduğu konusu işlenmiş ve fazîlet yönünden bu iki kavram

karşılaştırılmaya çalışılmıştır.

Çalışmalarımız esnasında destek, teşvik ve yardımlarından dolayı

kıymetli hocamların Prof. Dr. Erhan Yetik ile Dr. Ali Bolat’a teşekkürlerimi

bir borç bilirim.

Yakup YÜKSEL

2006

Page 8: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

VII

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ: ……………………………………………………………… IV

İÇİNDEKİLER: ……………………………………………………… VII

ÖZET: ………………………………………………………………… X

ABSTRACCT: ………………………………………………………. XI

KISALTMALAR: …………………………………………………… XII

GİRİŞ:

A. Araştırmanın Önemi: …………………………………….. 1

B. Araştırmanın Amacı: …………………………………….. 3

C. Araştırmanın Yöntemi: …………………………………... 3

D. Kaynakların Değerlendirilmesi: …………………………. 4

BİRİNCİ BÖLÜM

TASAVVUFTA SABIR ANLAYIŞI:

1.1. Sabrın Lügat Anlamı: …………………………………………… 6

1.2. Sabrın Terim Anlamı: ……………………………………..…… 9

1.3. Kur`an’da Sabır Anlayışı: ………………………………………… 14

1.4. Hadislerde Sabır Anlayışı: …………………………………..……. 19

1.5. Sabrın Çeşitleri: ……………………………………….…………. 24

a) Bedenle İlgili Konularda Sabır: ……..………………. 25

b) Nefsin Arzuları Konusunda Sabır: ……………………. 28

1.6. Sabredilmesi Gereken Hususlar: …………………………..……. 29

a) Allah’a İbadet ve İtaatte Sabır: …………...…………. 30

b) Haram ve Yasaklara Karşı Sabır: …………….……… 32

c) Allah’tan Gelen Bela ve Musibetlere Karşı Sabır: .….. 34

d) İnsanların Kötülüklerine Karşı Sabır: ……………..….. 40

Page 9: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

VIII

e) Nimetlere Şükür Konusunda Sabır: …….…………….. 43

1.7. Sabrın Dereceleri: ………………………………………..………. 46

a) Sabır billâh: …………………………………………… 47

b) Sabır lillah: …………………………………………… 48

c) Sabır ma`allah: ……………………………………….. 49

d) Sabır fillah: ……………………………………………. 51

e) Sabır ‘anillah: ………………………………………… 52

1.8. Sabırla İlişkili Kavramınlar: …………………………………….... 53

a) Sabır-Fakr: ……………………………………………. 54

b) Sabır-Zühd: ……………………………………………. 55

c) Sabır-İhlas: ……………………………………………. 56

d) Sabır-Rıza: …………………………………………….. 56

e) Sabır-Tevekkül: ………………………………………. 58

İKİNCİ BÖLÜM

TASAVVUFTA ŞÜKÜR ANLAYIŞI:

1.1. Şükrün Lügat Anlamı: ………………………………….…………. 60

1.2. Şükrün Terim Anlamı: …………………………………………….. 61

1.3. Kur’an’da Şükür Anlayışı: ………………………………………... 67

1.4. Hadislerde Şükür Anlayışı: ………………………………..……… 71

1.5. Şükrün Çeşitleri: ………………………………………………….. 74

a) Dilin Şükrü: …………………………………………… 74

b) Bedenin Şükrü: …………………………………...……. 75

c) Kalbin Şükrü: …………………………………….……. 76

1.6. Şükrün Keyfiyeti: …………………………………….…………… 79

a) Şükrün Gerçekleşmesinde İlim (Bilgi) Unsuru: ……...... 79

Page 10: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

IX

b) Şükrün Gerçekleşmesinde Hal (Tavır) Unsuru: …….…. 80

c) Şükrün Gerçekleşmesinde Amel (Davranış) Unsuru: …. 81

1.7. Şükredilmesi Gereken En Önemli Nimetler: ………….………..…. 82

1.8. Şükür-Hamd İlişkisi: ………………………………………….……. 85

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TARİKATLAR ÖNCESİ DÖNEMDE SABIR VE ŞÜKÜR

KAVRAMLARINA YÜKLENİLEN ANLAMLAR:

1.1. Zühd Döneminde Sabır ve Şükür Anlayışları: …………………….. 90

1.2. Tasavvuf Döneminde Sabır ve Şükür Anlayışları: ……………….. 97

1.3. Sabır ve Şükrün Ortak Yönleri: ………………………………..…. 104

1.4. Bir Makam Olarak Sabır ve Şükür: ………………………………. 107

1.5. Fazilet Yönünden Sabır ve Şükür: ……………………………...… 112

SONUÇ: ……………………………….………………………...……. 117

BİBLİYOGRAFYA: ……………….….… ……………………….… 119

Page 11: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

X

ÖZET

Sosyal yaşantının ve dînî hayatın ayrılmaz bir parçası olan tasavvuf

düşüncesi, tarihî seyir içerisinde özgün öğretisi ve yöntemi ile kendisine

peygamberî vasıfları örnek alan bireyler yetiştirmede etkili bir disiplin

olarak karşımıza çıkmaktadır.

Kişilik gelişimine verdiği önem ve ahlakî boyutuyla fertlerin

topluma kazandırılmasında olumlu görülen duygu, düşünde ve davranışların

geliştirilmesi ile beğenilmeyen olumsuzlukların düzeltilmesini kendisine

konu edilen tasavvuf, zaman içerisinde toplumda kabul gören ahlak

anlayışlarıyla bütünleşmiş ve özdeşleşmiştir. Özellikle belirginleşmeye

başladığı h. II. asırdan günümüze kadar varlığını devam ettiren bu yaklaşım,

pek çok ahlak kavramını özgün bir yaklaşımla ele alarak açıklamaya

çalışmıştır.

Bu çalışmada, orijinal yaklaşımların üretildiği, zühd ve tasavvuf

mekteplerinin kurulduğu, gerek olumlu gerekse olumsuz çeşitli ahlak

kavramları hakkında yorumların yapıldığı tarikatlar önsesi dönem

incelenerek sabır ve şükür kavramlarına yüklenilen anlamlar araştırılmaya

çalışılmıştır.

Ayrıca bela ve musibet, itaat ve ibadet ile nimet ve ihsanlara karşı

bireylerden beklenen ahlakî olgunluk örnekleri yanında, bu durumlara karşı

takınılması gereken tavırlara da değinilmiştir.

Page 12: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

XI

ABSTRACT

Sufistic thought is inseparable part in social and religious life.

Throughout history it has become to take example Prophet’s attributes an

effective discipline by original doctrine and method.

Sufism has been chosen major subject that gives important to

personality development and seeing positive improve of emotion, thought,

attitude with ethical dimension and correct disfavor attributes. By and by

Sufism is acceptable, united and identified in society with its ethic

understandings. Particularly it approaches to explain much moral concepts

by different aspects from second/eighth century to nowadays.

In this study I have researched the meaning of sabır (patience) and

şükür (praise) before Tariqat period that made original approaches,

established zuhd and sufist schools, interpretations about either positive or

negative several moral concepts

Furthermore we deal with that calamity and tribulation, obedience

and worship, blessings and favors, besides ripeness morally examples and

showing attitudes against these conditions.

Page 13: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

XII

KISALTMALAR:

a.g.e. :Adı geçen eser

a.g.m. :Adı geçen makale

AÜB :Ankara Üniversitesi Basımevi

a.s./ s.a.v. :Alayhi’s-Selâm / Sallallahu Aleyhi ve Sellem

b. : İbn, bin

çev. :Çeviren

DİA :Diyanet İslam Ansiklopedisi

DİD :Diyanet İlmi Dergi

h. :Hicrî

haz. :Hazırlayan

Hz. :Hazreti

İFAV :Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı

iht. :İhtisar eden

İst. :İstanbul

nşr. :Neşreden

ö. :Ölüm tarihi

ö.? :Ölüm tarihi belli değil

sad. :Sadeleştiren

tah. :Tahkik eden

TDK : Türk Dil Kurumu

trc. :Tercüme

trs. :Tarihsiz

TTK :Türk Tarih Kurumu

vb. :ve benzeri

vs. :ve saire

Page 14: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

GİRİŞ

A. Araştırmanın Önemi:

İnsanlık tarihi boyunca bütün toplumların bir takım değerleri ve

ahlak kuralları olmuştur. Bu kurallar çoğu zaman başka toplumlarca da

benimsenebilecek özellikler ve güzellikler içerebilmektedir. Bunun yanında

fert ve toplumların geliştirdikleri ve zaman içerisinde dejenere olmaktan

kurtulamayan bazı ahlak kurallarının da günün şartlarına göre yeniden

tanımlanması, şekillenmesi ve kaybolan çizgilerinin yeniden belirlenmesi

bir zorunluluk olarak karşımızdadır.

Page 15: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

2

Bazı ahlak kurallarının şekillenmesinde sosyal ve kültürel yaşantının

yanında, bireylerin doğasında bulunan inanç ihtiyaçlarına cevap veren dinin

payı hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir. Çünkü Hz. Muhammed ve ondan

önce gönderilen her peygamber, yaşamlarında en güzel ahlak örnekleri

sergilemişlerdir. Tasavvufî açısından bakıldığında ise yaşanarak ortaya

konulan bu ahlakî modeller, herkes için güzel bir örnek olmuş;

mutasavvıflar da nimet, ibadet ve musibetlerle ilgili insandan beklenilen

sabır ve şükür konusunda bulundukları ahlakî olgunluğu gerek söz, gerekse

hâl olarak ellerinden gelenin en iyisiyle ortaya koymaya çalışmışlardır.

Nimet ve ihsanlara karşı şükür, bela ve musibetler ile ibadetlere karşı

sabır göstermesi istenilen kulun, bu tür anlayışlarla kişiliğinin şekillenmeye

başladığı çocukluk döneminden itibaren tanışmaya başladığı görülmekte ve

bu modelleri doğru ve düzgün bir şekilde öğrenmesi gerekmektedir. Çünkü

bu ahlakî davranış modelleri kalıcı ve sürekli sahip olunması gereken ahlakî

değerler olup, bunların tek başına öğrenilmesi ve kazanılması da oldukça

zordur. Günümüz toplumunda ebeveynlerden çok gerek kültürel ve

ekonomik, gerekse toplumsal yaşantının bireyler üzerinde oldukça etkili

olduğu görülmektedir. Özellikle çocuklar konusunda daha hassas

davranılması ve her toplum tarafından kabul görmüş, çağdaş pedagojik

yaklaşımları da dikkate alarak örf ve adetlerden süzülerek gelen, bireylerin

yararına olduğu tartışılmaz olan güzel ahlak örneklerinin önce ailede

sergilenmesi gerekmektedir.

Bu itibarla, bireylerin ahlakî kişilik gelişimlerinin istenilen ölçülerde

olabilmesi açısından gerek gıybet, yalan, hased, kibir gibi olumsuz

Page 16: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

3

değerlerin gerekse fakr, tevazû, ihlas, rıza, sabır ve şükür gibi olumlu ahlakî

değerlerin de iyi tetkik edilmiş olması gerekli görülmektedir.

B. Araştırmanın Amacı:

İnsanlar, yaşamlarını her ne kadar toplum içerisinde devam ettirseler

de bu yaşamları kimi zaman ferdî olarak sürmekte, olumlu ya da olumsuz

söz, fiil ve eylemlere karşı tek başlarına kalmak durumundadırlar. Nasıl ki

kanaat, sadâkat, tevazû gibi ahlakî değerler bireyin bizzat kendisinden

beklenen davranışlarsa; musibet ve ibadete sabır ile nimetlere karşı şükür de

kuldan bireysel olarak beklenen davranışlar arasındadır.

Tarih boyunca özellikle tasavvufî öğretinin, dini hayat ile sosyal

yaşantının şekillenmesinde bazen doğrudan bazen de dolaylı olarak önemli

etkileri olmuştur. Toplumun büyük çoğunluğu olmasa bile pek çok insan,

tasavvufî-zühdî yaşantıdan etkilenmiş ve bunu, bir yaşam biçimi olarak

benimsemiştir.

Bu çalışma ile ilk zahidlerden başlanarak tasavvuf döneminde sabır

ve şükür anlayışlarının dini-sosyal yaşantı içerisinde nasıl anlaşıldığı

araştırılmaya çalışılmıştır.

C. Araştırmanın Yöntemi:

Bu çalışma, tasavvufun bir ilim olarak temellerinin atıldığı zühd

dönemi ve daha çok tasavvuf dönemini içerisine almaktadır. Araştırılması

gereken konunun iki kavram olması ve dönemin de özellikle tarikatlar

öncesi döneme uzanması nedeniyle yararlanılan eserler daha çok lügatlar ve

tabakât kitapları olmuştur. Bu noktada en eski kaynaklara ulaşılmış,

tasavvufun temel klasikleri taranarak mutasavvıfların bu iki kavram

Page 17: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

4

hakkında yaptıkları tanımlar, gruplamalar ve değerlendirmeler, kaynak

taraması metodu ile bir araya getirilmeye çalışılmıştır.

Tasavvufta sabır ve şükür anlayışına geçmeden önce konunun daha

iyi anlaşılması için Kur’an Kerim’de sabır ve şükür ile ilgili ayetlerin

yüklendikleri çeşitli anlamlar açısından daha çok Kuşeyrî’nin Letâifu’l-

İşârât adlı tefsiri ile İsmail Hakkı Bursevî’nin Rûhu’l-Beyan Tefsiri

incelenmiş, biri eski diğeri muahhar olması nedeniyle bu iki kaynağa

ağırlıklı olarak yer verilmiştir. Hadisler konusunda ise başta Sahihayn

olmak üzere çeşitli hadis kitaplarından yararlanılmıştır.

Ayrıca sûfîlerin hal tercümeleri ve ilk devir sûfî hareketleri ile

ıstılahlar konusunda yine kronolojik sıra içerisinde sûfî tabakât kitapları ve

tasavvuf ıstılahlarından söz eden eserlerden yararlanılmıştır. Bu arada

Klasik kaynaklar yanında çalışmamıza alınmasıyla katkı sağlayacağını

düşündüğümüz bazı tasavvuf tarihi eserleri ile makalelerden de istifade

edilmeye çalışılmıştır.

Sonuç olarak kaynak taraması, bilgi toplama ve değerlendirmede

bulunma yöntemleriyle çalışma gerçekleştirilmiştir.

D. Kaynakların Değerlendirilmesi:

Bu çalışma, sabır ve şükür kavramlarına tarikatlar öncesi dönemde

yüklenilen anlamların araştırılması amacına dayanmaktadır. Bu itibarla

başta Kur’an-ı Kerim olmak üzere ilk önce ayeti kerimelerde sabır ve şükür

kelimelerine yüklenilen anlamlar araştırılmış, daha çok Letâifü’l-İşârât ile

Ruhu’l-Beyan tefsirlerinde bela ve musibetler için sabır, nimetler için şükür

tavrının sergilenmesi gerektiği görülmüştür.

Page 18: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

5

İkinci olarak Hz. Peygamberin hadisleri, temel altı hadis kitabı başta

olmak üzere konu ile ilgili Beyhakî, Nisâburî, Münâvî, Suyûtî gibi

hadisçilerin de eserleri incelenmiş ve bu iki kavrama daha çok ayeti

kerimelerde geçen anlamların yüklendiği tespit edilmiştir. Ayrıca Hz.

Peygamberin yaşantısından bazı sabır ve şükür örnekleri verilmeye

çalışılmıştır.

Tasavvufta sabır ve şükür kavramlarına ayet ve hadisler ışığında

yüklenilen anlamların tespiti için önce lügatlere başvurulmuştur. Özellikle

Herevî’nin Menâzili’s-Sâirîn’i ve Tilimsânî’nin Şerhu Menâzili’s-Sâirîn adlı

eserleri ile tasavvuf ıstılahlarından söz eden temel eserlere inilmeye

çalışılmıştır. Taarruf, Kuşeyri Risâlesi gibi sûfîlerin hal tercümeleri yanında

Kûtü’l-Kulûb, İhyâ-u Ulûmiddîn gibi ıstılahlara da yer veren eserler

incelenmiş, ayrıca günümüz tasavvuf terimleri sözlükleri ile bazı Türkçe

sözlüklerden de istifade edilmiştir.

Sabır ve şükür kavramlarının tasavvufî açıdan değerlendirilebilmesi

için sûfî tabakât kitaplarına taranmıştır. Bu noktada Sülemî’nin Tabâkât’ı en

eski eser olması açısından esas kabul edilmiş, ayrıca sahabe hayatlarına yer

veren Hılyetü’l-Evliyâ ve Cemheratü’l-Evliya gibi kaynaklara da müracaat

edilmiştir. Ayrıca yakın zamana ait tasavvuf kitaplarının yanında zühd ve

tasavvuf dönemlerinde yaşamış bazı müstakil sûfî hal tercümeleri içeren

eserler ile konuya ışık tutabileceğini düşündüğümüz bazı makale, inceleme

yazıları ve ansiklopedik kaynaklardan da yararlanılmaya çalışılmıştır.

Page 19: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

6

BİRİNCİ BÖLÜM:

TASAVVUFTA SABIR ANLAYIŞI:

1.1. Sabrın Lügat Anlamı:

“s-b-r” kökünden mastar olan sabır kelimesi sözlükte hapsetmek,

tutmak, birini bir şeyden alıkoymak, dayanmak, kefil olmak, cüret ve

şecaat1 anlamlarına gelmektedir.

Bunun yanında gelecek olan bir şey için acele ve telaş etmeyip

beklemek, sükûnet, huzur, dinginlik, sebat, metanet, kendine hâkim olma,

kendini tutma, birini bir şeyden alıkoyma, hapsetme,2 bir yere hapsederek

öldürme, başa gelen acıya karşı telaş ve üzüntü göstermeyip dayanma,3

dayanıklılık, sızlanmamak,4 yakınmamak, kendine acındırmamak,5 itidali

muhafaza etmek, kolayca vazgeçmemek,6 tahammül,7 ağrı ve acıya dişini

sıkmak, edebi bozmamak, her şeye rağmen yaşamak, sıkıntı ve belalara

sızlanmayı terk etmek,8 kızgın davranışlara girmemek, dili şikâyetten

1 İbn Manzur Ebü’l-Fazl Cemâlüddin Muhammed el-Ensârî, Lisânü’l-Arabi’l-Muhît, haz.

Yusuf Hayyat-Nedim Mer’aşlî, Dâru Lisâni’l-Arab, Beyrut, trs. II, 402; Taberî, Ebû Cafer Muhammed b. Cerîr, Câmiu’l-Beyan an Te’vîli Ayi’l-Kur’an, Mısır, 1954, I, 2/253; Muhâsibî, Hâris b. Esed (ö. 243/857)i er-Riâye li-Hukûkillah, Nefis Muhâsebesinin Temelleri, çev. Filiz Şahin-Hülya Küçük, İnsan yayınları, İst. 1998, 241; Afîfu’d-Dîn Süleyman b. Ali Tilimsânî (ö. 690/1291), Şerhu Menâzili’s-Sâirîn ile’l-Hakki’l-Mübîn, I-II, nşr, Abdulhafîz Mansur, Emir Matbaası, İran, 1371, I, 219.

2 Ebü’l-Kasım Abdülkerim b. Hevâzin el-Kuşeyri, Letâifu’l-İşârât, II. Baskı, Mısır, 1981, I, 224; Ebû İsmâil Abdullah b. Muhammed El-Ensârî Herevî, “Menâzili’s-Sâirîn”, I, Matbaatü’s-Saade, Mısır, 1908, 20.

3 Büyük Türk Sözlüğü, haz. Muharrem Ergin, Hayat yayınları, İst. trs.1023. 4 Ebû Abdurrahman es-Sülemî, Tabakâtü’s-Sûfiyye, tah. Nureddin Şerîbe, Mektebetü’l-

Hâncî, 3. baskı, Kahire, 1986, 32. 5 Süleyman Uludağ, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, Marifet yayınları, 2. baskı, İst. 1996,

446. 6 Toshihiko İzutsu, Kuran’da Dini ve Ahlaki Kavramlar, çev. Selahattin Ayaz, Pınar

yayınları, 2. baskı, İst. 146. 7 Ebû Hâmidî Muhammed b. İbrahim Feridüddin Attâr, Tezkiretü’l-Evliya, trc. Süleyman

Uludağ, Erdem yayınları, 2. baskı, İst. 1991, 832. 8 Hasan Kamil Yılmaz, Anahatlarıyla Tasavvuf ve Tarikatlar, Ensar neşriyat, İst.1994,

179.

Page 20: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

7

uzuvları yanlış hareketlerden korumak,9 kader ve kazaya teslimiyet, benliğin

zorluklara tahammülü, işin sonunu gözlemek, dili korumak, öfkeyi yenmek

ve kanaat anlamlarında da kullanılmaktadır. Tadı zehir gibi acı olan “sabır

otu”10 da aynı kökten türemiş bir kelimedir.

Sabır kavramı kelime olarak ele alındığında, başa gelen herhangi bir

olay karşısında itidal ile dayanıklılık gösteremeyen ve kolaylıkla öfkeye

kapılıp şiddete başvurmak demek olan “c-z-`a”’nın tam zıddıdır. Bu ise

sabrın, belalar ve acılar karşısında orta yolu muhafaza etmesi ve hangi

zorlukla karşılaşılırsa karşılaşılsın kişinin bulunduğu hal üzere sebat

göstermesi gerektiği anlamını taşımaktadır. Nitekim bu iki kavram “Şimdi

sabırsızlansak da (جزعنا cezi`nâ), sabırlı olsak da (صبرنا sabernâ) bizim için

aynıdır”11 ayetinde bu anlamlarıyla kullanılmıştır.

Ayrıca sabredilecek herhangi bir durum karşısında dişini sıkıp

dayanana “sâbir” (sâbirûn, sâbirât); sabretmeyi tabiatıyla bütünleştirmiş

olan kimseye “mustabir”;12 sabır konusunda tam bir vicdan rahatlığına ermiş

bulunana “mütesabbir”; bu hususta hiç zorlanma hissetmeyene “sabûr”;13

musibetlere sabredip nimetlere çokça şükredenlere özgü vasıflara sahip

9 Bkz. Ali b. Muhammed eş-Şerif Cürcânî, Ta’rifât, tah. İbrahim el-Ebyârî, Dâru’l-

Kitâbi’l-Arabî, Beyrut, 1405, 57; Süleyman Ateş, İslam Tasavvufu, Yeni Ufuklar Neşriyat, İst. 1992, 300.

10 Bkz. İbrahim Canan, Kütübü’s-Sitte (Hadis ansiklopedisi), Akçağ yayınevi, İst. 1993, IX, 183-185; Ali b. Emrullah Muhammed Hamidî, İslam Ahlakı, Hakikat yayınları, İst. 1996, 520; Mehmed Zahid Kotku, Tasavvufi Ahlak, Seha neşriyat, İst. 81; Erhan Yetik, İsmail-i Ankaravi Hayatı Eserleri ve Tasavvufi Görüşleri, İşaret yayınları, İst. 1992, 205; Yaşar Nuri Öztürk, Kuran ve Sünnete Göre Tasavvuf, Yeni Boyut yayınları, İst. 1997, 163.

11 Kur’an, İbrahim (14): 21. 12 Ebû Bekr Muhammed el-Kelâbâzî, et-Taarruf li Mezhebi Ehli’t-Tasavvuf, haz.

Süleyman Uludağ, Dergah yayınları, 2. baskı, İst. 1992, 143. 13 el-Kelâbâzî, a.g.e., 143.

Page 21: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

8

olanlarla herkesin sabrettiği şeylerden daha ağırlarına göğüs gerenlere ise

“sabbâr”14 denilmiştir.15

Sıkıntı çekerek ve kendini zorlayarak sabretme hali “tasabbur”16

kelimesi ile ifade edilirken, nefsi sabırdan alıkoyan şeye karşı koymaya ise

sabır üstüne sabır anlamında “musâbara”17 kelimesi kullanılmıştır. Ayrıca

sabır sonucu elde edilen şeye devam etmeye “ıstıbâr” denilmiştir. Kulun

artık sabra alışkanlık kazanıp,18 kalpte sıkıntı duymadan, herhangi bir

şeyden şikâyetçi olmadan, acele etmeden, yakınmadan, sızlanmadan ve

zorlanmadan gösterdiği sabır hali, sabrı en iyi şekilde ortaya konulması

anlamında “sabr-ı cemil”19 olarak ifade edilmiştir.

Sabır halleri yaşayan kimseler, avam, zahidler ve sıddîkler olmak

üzere üç gruba ayrılır: Bunlar için “ehl-i sabır” tabiri kullanılmaktadır. Bu

kimseler için şöyle bir tasnif de yapılabilir: Şikâyeti terk eden tevbekârlar,

kadere rıza gösteren zahidler, Mevla’nın yaptığı her şeye muhabbet gösteren

sâdıklar.20

14 Abdu’l-Mün’im el-Hıfnî, Mu’cemü Müstalahâti’s-Sûfiyye, Beyrut 1987, 147; Ebû Nasr

Serrâc et-Tûsî, el-Luma (İslam Tasavvufu), trc. H. Kamil Yılmaz, Altınoluk yayınları, İst. 1996, 48; Ebü’l-KasımAbdülkerim Hevâzin el-Kuşeyri, Risâle, haz. Süleyman Uludağ, Dergah yayınları, 3. baskı, İst 1991, 325; Canan, a.g.e., IX, 185.

15 Ebû Abdullah Muhammed b. Hafîf Şirâzî (ö.371/981), sabredenlerin nevileri konusunda bu kavramlardan söz eder: “Sabredenler üç nevidir: Mutasabbir (sabretmek için sıkıntı çeken), sâbir (normal olarak sabreden), sabbâr (çok fazla sabreden) ve sabûr (sabrı tabiat haline getiren).” Bkz. Kuşeyri, Risale, 325.

16 Horasanlılara göre insanların bildiği sabır, aslında zoraki sabır anlamına gelen tasabburdur. Asıl sabır bela oklarına hedef olmaktır. Sabreden, beladan lezzet alıp tadını içine sindirmedikçe bu tasabbur sayılır. Bkz. Ebû Abdirrahman Sülemî, Risâleler, trc. ve nşr. Süleyman Ateş, AÜB, 1981,126.

17 Kuşeyri, Risale, 327. 18 Bkz. İsmail Hakkı Bursevî, Rûhu’l-Beyan Tefsiri, İht., Muhammed Ali Sabûnî, Damla

yayınları, 3. baskı, İst., 1997/2, II, 156. 19 Kur’an, Yusuf (12): 18-90; Sabr-ı cemîl, bir felakete uğrayanın uğramayanlar gibi tavır

takınmasıdır. Bkz. Ebû Talib el-Mekkî, Kûtu’l-Kulûb (Kalplerin Azığı), trc. Yakup Çiçek-Dilaver Selvi, Semerkand Basım-Yayın, 2. baskı, 2004, II, 255; Kuşeyri, Risale, 38.

20 Taşköprüzâde Ahmet Efendi, Mevzûâtü’l-Ùlûm, trc., Kemalettin Muhammed Efendi, 1. baskı, İst., 1313, II, 644.

Page 22: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

9

Allah’ın doksan dokuz güzel isminden biri de “sabûr”’dur. Sabûr,

çok sabırlı demektir. Yani Allah Teâla, o kadar sabırlıdır ki ortak koşma,

küfür, nifak ve isyanları sebebiyle insanları hemen cezalandırmaz ve

sabreder, onların tevbe edip hallerini düzeltmeleri için onlara süre verir. O,

bütün bu olup bitenlere rağmen aceleci değildir.21

Bu itibarla sabır kavramı, bir bakıma Allah’a nispet edilen güzel bir

isim ve engin bir özellik olarak da düşünülmelidir.

1.2. Sabrın Terim Anlamı:

Terim olarak sabır, başa gelen musibetlerden dolayı Allah’tan başka

kimseye şikâyetçi olmamak, sızlanmamak anlamlarında kullanılmaktadır.

Kul, karşılaştığı sıkıntı ve belaların verdiği üzüntüyü sadece Allah’a arz

eder ve O’nun yardımını ister. Burada hemen şunu ifade edelim ki, insanın

altından kalkamayacağı musibetler ile zor eda edeceği mükellefiyetler

karşısındaki halini Allah’a arz etmesi, O’ndan yardım istemesi ve

günahlardan korkup O’na sığınması olarak tanımlanabilecek olan şekvâ,

yani şikayeti Allah’a sunma hali, kazaya rıza göstermeye aykırı bir durum

değildir. Nitekim Ebû Ali Dekkâk (ö.405/1014), bu durumu Eyyub (a.s.)’ın

uğradığı belalar karşısındaki sözleri ile izah etmektedir: “Sabrın tarifi ve

sınırı, takdire itiraz etmemektir. Şikâyet yollu olmaksızın başa gelen

musibetlerden söz etmek sabra zıt düşmez. Zira Allah Teala, Eyyub

kıssasında: “Biz onu sabırlı bulduk, o ne güzel kuldur. Şüphe yok ki o

Allah’a dönücüdür”22 buyurmuştur. Hâlbuki Eyyub (a.s.)’ın “Başıma

musibet geldi”23 dediği ifadede insanlar için bir çıkış yolu olsun diye Allah

21 Ebû Abdullah Muhammed b. Ahmed b. Ebî Bekr el-Kurtubî, (ö.671/1272) el-Câmi’l-

Ahkâmi’l-Kur’an, tah. Ahmed Abdulhalîm, Dâru’ş-Şu’ab, Kâhire, 1372, I, 373. 22 Kur’an, Sâd (38): 44. 23 Kur’an, Enbiya (21): 83.

Page 23: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

10

Teala, Onun böyle bir ifade kullandığını bildirmiş (ve bu tarz şeyler

söylemeyi haram kılmamış) tır.” 24 Aksine böyle bir tavır, insanın niyetine

göre bazen tevekkül ve teslimiyet de sayılabilmektedir.25

Dekkâk, yine bu konu ile ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de Yusuf (a.s.)

kıssasından bahsedilirken Yakup (a.s.), nefsine karşı sabırlı olacağı

hususunda kendi kendine söz vermiş ve “sabr-ı cemil”, yani artık benim

işim güzel sabra kalmıştır diyerek sabahlamış, fakat daha sonra “Ah… Ah…

Yusuf…” demeden akşam edememişti” demiştir.26

Yani şikâyeti Allah’a sunma hali sabra aykırı bir durum değildir. Hz.

Eyyub ile Yakub’un bu ifadelerinin gerisinde aslında içten içe Allah’tan bir

yardım isteme ve O’na tevekkül söz konusudur. Zira onların başlarına gelen

bela ve musibetlere sabretmeleri ancak Allah’ın yardımı ile olmaktadır.

Yine onlar, bu sıkıntılardan yine Allah’ın yardımı ile kurtulacaklarının da

farkındadırlar.

Bundan başka sabır kavramı, Allah’a güvenip yine O’na dayanmak,

Allah’tan ummak, razı olunacak haller ile acı gerektiren durumları

aralarında fark gözetmeksizin aynı karşılamak,27 nefis ve toplumdan gelen

zararlara göğüs gererek tahammül göstermek, nefse haz veren şeylerden ve

özellikle şehevî duygulardan uzaklaşmak,28 Allah’ın razı olmadığı şeyleri

yapmamak, nefsi telaştan men etmek, nefsin hazlarından mücadele ile

24 Kuşeyri, Risale, 329. 25 Uludağ, a.g.e., 446. 26 Kuşeyri, Risale, 330. 27 Cürcânî, a.g.e., 57. 28 Şehvet, nefsin hoşuna giden her türlü aşırı istek anlamına gelmektedir. Şehveti kırmak

ancak nefsi aç bırakmakla mümkün olmakta olup bunun en kolay yolu ise oruç tutmaktır. Bu sebepledir ki oruç, “İmanın yarısıdır” denilmiştir. Bkz. Ebû Hafs Ömer es-Sühreverdî, Avârifü’l-Meârif, trc. Dilaver Selvi, Umran yayınları, 2. baskı, İst. 1995, 620.Ebû Hâmid Muhammed b. Muhammed Gazali, İhya-u Ulûmiddîn, trc. Ahmet Serdaroğlu, Bedir yayınları, VI, 125.

Page 24: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

11

sıyrılıp uzaklaşmak,29 nefis perhizine devam edip orada sabit kalmak30

olarak da tarif edilmektedir.31 Ebû Hâmid Muhammed b. Muhammed Gazali

(ö.505/1111)’nin sabır kavramı ile ilgili yaptığı tanım da bu tanımlara

oldukça yakındır: Şöyle ki; ona göre sabır, Rahmanî ve şeytanî duyguların

karşılaşması anında Rahmanî duyguların galip gelmesidir. Yani şehvete

zorlayan kuvvet karşısında, dinin gereklerini yerine getirmek için sebat

göstererek nefsin arzularını ve tembelliği terk etmektir.32

Tasavvuf ıstılahında da sabır, salikin Allah’tan başkasına şikâyet

etmek ve inlemekten nefsini tutması olarak anlaşılmış, zahidlerin ve

tasavvuf yoluna sulûk edenlerin en önemli terbiye esaslarından biri olarak

kabul edilmiştir. Ebû Muhammed Rüveym b. Ahmed (ö.330/941) sabrı:

“Şikâyeti ve sızlanmayı terk etmek”33 olarak tanımlamaktadır. Yani sabır,

dinin övdüğü ve teşvik ettiği ahlakî bir sıfat ve ruhî bir kemal ifadesidir.

Böyle bir ahlakî davranışa ise nefsin, emredilen şeylere yönlendirilmesi ve

zorlanması suretiyle ibadetlerin meşakkatine, belalara ve günah dışındaki

zararlara tahammül göstererek ulaşabileceği vurgulanmaktadır.34 Nitekim

Hz. İsa (a.s.)ın da: “Siz sevdiğiniz şeylere, ancak sevmediklerinize

sabretmekle ulaşabilirsiniz” dediği rivayet edilmektedir.35

Bunun yanında sabır kavramı, insanın yaşamı boyunca

karşılaşabileceği bazı özel durumlar ile birlikte kullanıldığında farklı

anlamlar yüklenebilmektedir. Şöyle ki:

29 Selçuk Eraydın, Tasavvuf ve Tarikatlar, İFAV Yayınları, 5. Baskı, İst. 1997, 165. 30 İbrahim Hakkı Erdurûmî, Mârifetnâme, tak. Ahmed Davudoğlu, Temel yayınları, İst.

1981, 765. 31 Bkz. Bursevî, a.g.e., II, 156; Yılmaz, a.g.e., 179-181; Ahmet Önkal, Rasulüllah’ın İslam’a Davet Metodu, Esra yayınları, Konya, 1993, 322.

32 Gazali, a.g.e., IV, 120-125. 33 Kuşeyri, Risale, 325. 34 Bkz. Attâr, a.g.e., 520; Yetik, a.g.e., 205. 35 Mekkî, a.g.e., II, 239.

Page 25: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

12

Sabır, nefsanî arzulara karşı gösterilirse sonucu “iffetli olma” olarak

ortaya çıkar. Sabır, zenginliğe karşı olursa “zabtu nefs (nefis hâkimiyeti)”,

zıddına “batar (kibirlenmek, böbürlenmek, kendini beğenmek, aşırı sevinç

halinde bulunmak, azgınlaşmak)”; savaş anında gösterilen metanet şeklinde

olursa “şecaat”, zıddına “cebâdet (korkaklık)”; öfke ve hiddeti yenme

konusunda olursa “hilim, vakar, teenni”, zıddına “tezemmür (saldırganlık)”;

içinde bulunulan zamanın musibet ve felaketlerine karşı olursa “gönül

genişliği”, zıddına “gönül darlığı”; görüp duyduklarını muhafaza

bakımından olursa “kitman (sır tutma)”, zıddına “sırrı ifşa etme”; maddeden

ihtiyaç duyulmayanlara karşı olursa “zühd”, zıddına “hırs ve tamah”; aza

sabrediliyorsa “kanaat”, zıddına “şereh (aşırı gitmek)” olarak tezahür eder.

Bir felakete karşı tahammül ise doğrudan sabrı gerektirmektedir.36

Sabır, bir musibetle karşılaşıldığı andan itibaren söz konusudur.

Aynı zamanda sabır, haramlardan uzak kalmada ve dini emirlere uymada da

gereklidir. Yani insan bela karşısında sabır, nimet karşısında ise şükür

etmelidir.37 Ayrıca hakikatte nimet, beladan daha faziletlidir. Çünkü

sabredildiğinde bela da nimet olmaktadır. Bu anlamda sabır, iyi ve kötü

şeylerin Allah’tan bilinmesi, iyi olanları şükür ile karşılayıp; kötü ve nahoş

görülenlere de rıza hali ile mukabelede bulunulması şeklinde

tanımlanmaktadır.38

Sabır, Türkçe’de tanımlandığı gibi sadece “acı, yoksulluk,

haksızlık… gibi üzücü durumlar karşısında ses çıkarmadan, onların

36 Bkz. Gazali, a.g.e., IV, 126; Taşköprüzâde, a.g.e., II, 643. 37 Muhammed b. İsmail el-Buharî, el-Câmiu’s-Sahîh, neş. Mustafa Deyyib, Dâru İbn

Kesîr, 3. Baskı, Beyrut, 1987, Cenaiz, 32 (II, 82); Ebû’Hüseyin b. Haccâc el-Kuşeyrî el-Müslim, (ö.261/875), Câmiu’s-Sahîh, tah. Muhammed Fuat Abdulbâkî, Dâru’l-İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, Beyrut, trs., Cenaiz, 14 (III, 57).

38 Canan, a.g.e., IX, 185-187.

Page 26: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

13

geçmesini bekleme erdemi”39 değil; aksine bu olaylara karşı ilk sadmede

tahammül gösterip, sonra onlardan kurtulmak için çalışmak, gerekli

tedbirleri almak, bağırıp çağırma gibi gereksiz davranışlardan kaçınmak,

ilahi musibetler karşısında isyan etmeyerek musibetlerden ibret alıp, işini,

gücünü, halini ve ahlakını düzeltmek40 gibi çok yönlü anlamları ihtiva

etmektedir.

Allah Teala, nimete şükredilmesini emretmiş ve nimetin artması için

şükrü; fakirliğe sabredilmesini emretmiş ve Allah’a yakınlığın artması için

de sabrı sebep kılmıştır.41 Allah Teala’nın işlendiğinde her bir iyiliğe on

misli karşılık vaat ettiğini ifade eden ayeti kerimesi42 de dikkate alınırsa,

fakirin fakirliğinin acısına sabretmesi sonucu her nefesinde bir hasene

meydana gelmekte ve buna karşılık kişinin fakirliğe sabrının sevabı da

unutulmamalıdır. Nitekim Hz. Peygamber: “Zenginlik, mal çokluğu değil,

gerçek zenginlik gönül zenginliğidir”43 buyurmuşlardır. Yani kişi, ne kadar

dünya malına sahip olursa olsun gönlü bunların sevgisiyle dolu ise, bu gelip

geçici olan şeylerle elde ettiği zenginlik, gerçek zenginlik değildir. Aksine

gönül genişliği, gerçek zenginliği ifade eder. Zira yaşantıdaki fakr ile eşya

sevgisine karşı olan fakra sabretmek, gönül zenginliğine birer sebep olabilir.

Sonuç olarak tasavvufî açıdan daha derli toplu bir tanım yapmak

gerekirse sabır; musibetlerin, ibadetlerin ve haramların zorluklarına karşı

tahammül gösterme konusunda nefse ve şeytana uymak yerine, yalnızca

Allah’a ve O’nun Resulüne tabi olmaktır. Böylece sabır, önce iman edip

39 Türkçe Sözlük, TDK, TTK Basımevi, Ank. 1969, 628. 40 Bkz. İsmail Karagöz, “Kur’an ve Hadislerin Işığında Sabır ve İnsan”, DİD, 38/1, 2002, 5. 41 Ali b. Osman Cüllâbî el-Hucvirî, Keşfu’l-Mahcûb, haz. Süleyman Uludağ, Dergâh

yayınları, 1. baskı, İst. 1982, 103. 42 “Kim bir iyilik (hasene) ile gelirse; ona getirdiğinin on katı vardır.” Kur’an, En’am (6):

160. 43 Buharî, Rikak, 15 (VII, 171); Müslim, Zekat, 40 (III, 68); Tirmizî, Zühd, 27 (IV, 569).

Page 27: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

14

sonra da salih ameller işleme azim ve kararlılığını göstermek ve başarıya

ulaşmak için olumsuzluklar karşısında gerekli dayanma gücünü ortaya

koymaktır. Yani kul olarak zorluklar ve olumsuzluklar karşısında üzerine

düşeni yapmak, paniğe kapılmadan Hakk’a tam olarak güvenip gerekli olan

tahammül gücünü göstermektir.

1.3. Kur`an’da Sabır Anlayışı:

Mutasavvıflarca tahammül edilmesi güç ve katlanılması zor olaylara

karşı sabretme, bağlayıcı ve farz kabul edilmiş olup,44 şükür ile birlikte

değerlendirildiğinde ise imanın diğer yarısı sayılmıştır. Bununla birlikte bu

kavram, Kur`an-ı Kerim’de de takriben yüze yakın ayette zikredilmektedir.

Sabır kelimesi, şükür kelimesi ile birlikte ise “Çok sabredenler ve çok

şükredenler” olarak dört ayette geçer.45 Bu ayetlerde geçen sabır, bazen

bizzat sözlük anlamında, bazen de farklı anlamlarda kullanılmıştır.

“Ey iman edenler, sabır ve namazla (Allah’tan) yardım isteyin.

Allah, sabredenlerle beraberdir”46, “Sana vahyedilene uy; Allah hükmünü

verene kadar sabret. O, hüküm verenlerin en iyisidir”,47 ayetleriyle sabrı

emreden Allah, “Ey inananlar, sabredin, direnin, savaşa hazırlıklı, uyanık

bulunun”48, “Sabredenleri, doğru olanları, huzurunda gönülden boyun büküp

44 Haramlara sabır farz, kötülüklere sabır nafile, dinin kerih gördüğüne sabır mekruh, haram

ve mahzurlu olan ezaya sabır ise haramdır. Sabrın kısımları için bkz. Mekkî, a.g.e., II, 259; Sühreverdî, a.g.e., 629; Taşköprüzâde, a.g.e., II, 642.

45 Bkz. Kur’an, İbrahim (14): 5; Kur’an, Lokman (31): 31; Kur’an, Sebe (34): 19; Kur’an, Şûra (42): 33.

46 Bkz. Kur’an, Bakara (2): 153; Allah’ın emrini yerine getirmek için O’ndan yardım isteyiniz. Bkz. Kuşeyri, Letâif, I, 138; Bakara: 2/45. ayette “Hz. Peygamber bir sıkıntıya düşünce hemen namaza durur ve bu ayeti okuyarak Allah’a sığınırdı” denilmektedir. Abdullah b. Abbas (r.a.), bir yolculuk esnasında kızının ölüm haberini almış ve “Sabır ve namaz ile Allah’tan yardım isteyin” emri mucibince iki rekat namaz kılmıştır. Nitekim Hz. Peygamber “Gözümün aydınlığı, namaz sayesindedir” buyurmuştur. Ayette geçen beraberliğin anlamı, “Allah’ın sabır ve namaz sayesinde kullarına dostluk ve yardımın sürekli olmasıdır” şeklindedir. Bursevî, a.g.e., I, 136-272.

47 Kur’an, Yunus (10): 109. 48 Kur’an, Âl-i İmran (3): 200. Sabır ve musâbara arsındaki fark şudur: Sabır, kişinin kendi

nefsine karşı olurken; musâbara, düşmana karşı yapılmaktadır. Kuşeyri, Letâif, I, 309.

Page 28: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

15

duranları, Allah için mallarını harcayanları ve seherlerde istiğfar edenleri

(Allah görmektedir)”49 “Hakkı ve sabrı tavsiye edenler…”50 ayetleri ve

benzerleriyle sabreden müminleri, bu vasıflarından dolayı övmektedir.51

“Allah, sabredenleri sever”52, “Allah, sabredenlerle beraberdir”53 ve benzeri

ayetlerle sabredenleri sevdiğini, onlarla beraber olduğunu bildirmekte;

“Sabrederseniz bu, sabredenler için daha hayırlıdır”54, “Sabretmeniz ise

sizin için daha hayırlıdır”55 ayetleri ve benzerleriyle sabrın, hayırlı sonuçlar

vereceğini bildirmektedir.

Sabırlı olmak, peygamberlerin özelliği ve ahlakıdır. Hz. Eyyüb

(a.s.)’ın vasfında56 bütün peygamberlerin sabırlı kimseler olduğunu bildiren

Allah Teala;57 “O halde sen de azim sahibi elçilerin sabrettikleri gibi sabret,

o (nankör)ler için acele etme...”58, “Fakat kim sabreder, affederse şüphesiz

bu, çok önemli işlerdendir!”59 ayetleriyle sabrın, büyük irade sahibi

peygamberlerin yaptığı önemli bir iş olduğunu açıklamaktadır.

49 Kur’an, Âl-i İmran (3): 17. Sabır nefsin hapsedilmesidir. Bkz.Kuşeyri, Letâif, I, 224. 50 Kur’an, Asr (103): 3. İmam-ı Şâfiî, bu sure hakkında “O öyle bir sure ki, eğer insanlara

başka bir sure inmeseydi o yeterdi” demiştir. Bursevî, a.g.e., X. 169; Ubey b. Kâb’dan gelen bir rivayette bu surede geçen iman edenlerden kasıt Ebû Bekr; salih amel işleyen Ömer; Hakkı tavsiye eden Osman; sabrı tavsiye eden Ali denilmiştir. Bkz. Bkz. Kuşeyri, Letâif, III, 764.

51 Bu övgü onların bağışlanmaları ve cehennem azabından korunmaları içindir. (Kur’an, Âl-i İmran (3): 16) Bkz. Bursevî, a.g.e., I, 508.

52 Kur’an, Âl-i İmran (3): 146. 53 Kur’an, Bakara (2): 153; Kur’an, Enfal (8): 46,66. 54 Kur’an, Nahl (16): /126. 55 Kur’an, Nisa (4): 25. 56 Bkz. Kur’an, Sâd (38): 44. Bilgi için bkz. Cürcânî, a.g.e., 57. 57 Bkz. Kur’an, Enbiya (21): 85. “İsmail, İdris ve Zülkifl’i de an. Bunların her biri

sabredenlerdendi. Yani ibadetlerin zorluğu ve sıkıntıları taşımak konusunda sabretmekte kemale ermişlerdi. Çünkü Hz. İsmail, kurban edilmek istenince sabretmiş, babasına “Babacığım emrolunduğun şeyi yap, inşallah beni sabredenlerden bulacaksın” (Saffat 37/102) demişti. Ayrıca ekini ve sağılır hayvanı bulunmayan bir şehirde (Mekke’de) ikamete de sabretmişti. Bundan dolayı Cenab-ı Hakk, kendisine ikramda bulunmuş ve sulbünden Hz. Muhammed (s.a.v.)’i getirmiştir. Hz. İdris de belalara sabretmiş; Zülkifl de gündüzleri oruç tutup geceleri namaz kılmak suretiyle ve insanların eza ve cefalarına katlanarak sabır göstermiştir. Bursevî, a.g.e., II, 351.

58 Kur’an, Ahkaf (46): 35. 59 Kur’an, Şûrâ (42): 43.

Page 29: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

16

Buraya kadar geçen ayet-i kerimelerde sabır önce emredilmiş, daha

sonra bu emre uyanlar övülmüş, ortaya çıkan bu davranışın insanın tek

başına gerçekleştirebileceği bir durum olmadığı, bunun ancak Allah’ın

yardımı ile olduğu vurgulanmış ve başı ne olursa olsun sabır ile sonuçlanan

her fiilin hayır ve iyilik getireceği vurgulanmıştır. Ayrıca sıkıntı ve musibete

en çok maruz kalan peygamberlerden bir kaçı örnek verilerek bu

peygamberlerin şahsında bütün peygamberlerin güzel sabır örnekleri

sergiledikleri ifade edilmiştir.

Bununla birlikte Yüce Yaratıcı, Kur’an-ı Kerim’de Hz. Peygamberin

sabrından bahsederken O’na: “Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen

gözetimimiz altındasın”60 şeklinde, diğer peygamberlere ise: “Ey iman

edenler, sabredin ve sabırda yarışın”61 buyurmuştur. Caferi Sadık (r.a.):

“Allah Teala peygamberine sabrı emretti ve sabrın en yükseğini Rasulüllah

(s.a.v.) Efendimize verdi. Çünkü: “Habibim sabret, senin sabrın ancak Allah

iledir”62 buyurarak, onun sabrının kendi nefsi ile değil, Allah’ın yardımıyla

olduğunu bildirmişti”63 demektedir.

Emreden “اصبروا وصابروا ورابطوا (sabredin ve sabırda yarışın,

düşmanlarınıza karşı hazırlıklı bulunun)”64 ayetinin tefsirinde ise ibadet

gözetilerek şunlar söylenmiştir: “Bu aşağıdan yukarıya doğru çıkmaktır.

Sabır, musâbere (sabırda yarışma, iyi sabretme)’nin altındadır. Musâbere,

murâbatanın altında kalır.65 Murâbata, bağlamak anlamındaki rabt kökünden

mufâale vezninde bir kelimedir. Murâbıtlar, atlarını bağlayıp bir tehlike

60 Kur’an, Tûr (52): 48. 61 Kur’an, Âl-i İmran (3): 200. 62 Kur’an, Nahl (16): 27. 63 Sühreverdî, a.g.e., 635. 64 Kur’an, Âl-i İmran (3): 200. 65 Kuşeyri, Risale, 326.

Page 30: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

17

zamanı beklediklerinden dolayı onlara bu isim verilmiştir.66 Daha sonra da

kendisini Allah’a ibadet ve tâate vakfeden, her ibadeti gözetleyen kimselere

murâbıt ismi verilmiş ve bu anlam gözetilerek bu ayet-i kerime hakkında:

“Nefislerinizle Allah’a ibadete sabredin. Kalplerinizle Allah uğrunda

belalara sabredin. Sırlarınızla Allah’a iştiyakla bağlanın”67 denilerek sabırda

sebatın önemi vurgulanmaya çalışılmıştır.

Sabrın gerçekten yapılması zor bir davranış olduğu hususunda

Kur’an’da Musa (a.s.) ile Hızır kıssası güzel bir örnek teşkil eder. Hızır’ın

Musa (a.s.)’a: “Doğrusu sen benimle beraberliğe sabredemezsin”68 ve daha

sonra; “İşte bu, seninle benim aramızın ayrılmasıdır. Şimdi sana o

sabredemediğin şeylerin içyüzünü haber vereceğim”69 dediği

bildirilmektedir. Bir başka ayette de Peygamber Efendimize hitaben; “Sen

Rabbinin hükmüne kadar sabret; balık sahibi (Yunus) gibi olma”70

buyrulmaktadır. Bu vb. ayetlerde peygamberlerin dahi Allah’ın kendilerine

açmadığı ve iç yüzünü bilmedikleri bir konuda sabredemedikleri

vurgulanmakta71 ve yine “Biz, sabredenlerin karşılığını, yaptıklarının en

güzeliyle vereceğiz”,72 “Sabredenlere mükâfatları hesapsız ödenecektir”73

66 Murabıtlar: M. 615 yılında Afrika kıtasına yapılan ilk hicretle birlikte temeli atıldığı

söylenen, tarihi seyir içerisinde özellikle Abbasilerin de özgürlükçe politikalarıyla kendine yol bulan, Abdullah b.Yasin liderliğinde önceleri bir sûfî ve zühd hareketi olarak gözükürken, daha sonraları bir devlet disiplini içerisinde gelişen harekete “murabitun hareketi”; kurdukları devlete de “Murabitun devleti” denir. Bkz. Abdulkerim Özaydın, “Abdullah b. Yasin el-Cuzuli”, DİA, İst.,1998, I,142; Mehmet Fatsa, “Tasavvufta Murabitun Hareketi ve Murabıtlar Devleti (1056-1147)” Yeni Dünya, İst. Ağustos, 2000, 34-35.

67 Bkz. Herevî, a.g.e., 20; Tilimsânî, a.g.e., I, 223. 68 Kur’an, Kehf (18): 67. Bu ayetten hareketle bazıları velayetin nübüvvete üstünlüğü

iddiasıyla hataya düşmüşlerdir. Hâlbuki nübüvvet her zaman velayetten üstündür. Çünkü Hz. Musa (a.s.) peygamberdir. Daha fazla bilgi için bkz. Serrâc, a.g.e., 137.

69 Kur’an, Kehf (18): 78 (67-82); Kur’an, Kasas (28): 54. 70 Kur’an, Kalem (68): 48. 71 Bilgi konusunda da sabırlı olmak lazımdır. Zaten Allah’ın, iç yüzünü açmadığı bir

konuda sabırlı davranmaktan başka bir çare de yoktur. Bkz. Bursevî, a.g.e., V, 134-143. 72 Kur’an, Nahl (16): 96. Sabredenlerin yeri ahirette Dâru’s-Selam cennetidir. Bkz. Mekkî,

a.g.e., II, 278.

Page 31: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

18

gibi ayetlerle de sabredenlerin, en güzel şekilde mükâfatlandırılacakları

müjdelenmektedir.

Bunun yanında Allah Teala, peygamberine yaptığı; “Sabredenleri

müjdele”74 hitabıyla insanlardan başlarına gelen bela ve musibetlere

sabredenleri müjdelemesini emretmekte; “Eğer sabreder, korunursanız,

onlar hemen şu dakikada üzerinize gelseler, Rabbiniz size nişanlı beş bin

melekle yardım eder”75 ayetiyle de herhangi bir sıkıntı anında sabredenlere

ilahi yardım vaadinde bulunmaktadır. “Melekler, dünya yurdunun sonu

(cennet) ne güzeldir! Sabretmenize karşılık selam size! (derler)”76 ayetiyle

ise sabredenlerin, ahirette büyük derecelere ulaşacakları bildirilmektedir.

İbn Abbas’ın yaptığı bir değerlendirmede Kur’an’da sabır üç ayrı

boyutuyla ele alınmaktadır. Bunlar: Allah’ın farz kıldığı şeyleri yerine

getirmeye sabır ki; buna üç yüz derece verilir. Allah Teala’nın haram kıldığı

şeylere düşmemeye sabır ki; buna da altı yüz derece verilir. Musibetle

karşılaşıldığı ilk anda sabırdır ki; bunun için ise dokuz yüz derece vardır.77

Çünkü Allah’ın belasına sabır, başka şeylere sabırdan daha zordur. Buna

ancak peygamberler dayanabilir demiştir. 78

Sonuç olarak tasavvufta makam kabul edilen bir haslet olan ve

insanın dışında başka bir mahlûkta da bulunmamaktadır.79 Ayrıca sabır,

73 Kur’an, Zümer (39): 10; Kur’an, Furkan (25): 75; Kur’an, Ahzab (33): 35. 74 Bakara (2): 155. 75 Âl-i İmran (3): 125. 76 Ra`d (13): 24. 77 Mekkî, a.g.e., II, 255. 78 Bunun içindir ki Peygamber (s.a.v.): “Ya Rabbi! Senden, bana dünya musibetlerini

küçültüp kolaylaştıracak bir yakin istiyorum” diye dua etmişlerdir. Tirmizî, Deavat, 79 (V, 526).

79 Meleklerde şehvet yok iken, hayvanlarda da akıl yoktur. Fakat her ikisi insanda bir arada bulunmaktadır. Yani sabır, insana mahsustur. Taşköprüzâde, a.g.e., II, 642;

Page 32: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

19

şükür ile birlikte ilm-i bâtın içerisinde yer almıştır.80 Bunun yanında çeşitli

ayetlerin yorumunda diğer bazı makam ve hallerle de ilişkilendirilmiştir.

Sabır penceresinden bakıldığında zaten bu durumun kaçınılmaz olduğu

görülür. Örneğin “Allah Teala, size zahirî ve batini nimetlerini ihsan

etmiştir”81 ayetinin yorumunda, sabır ile rıza makamı arasında bir ilişki

kurularak, ayette geçen zahirî nimetler, afiyet ve zenginlik; batinî nimetler

ise bela ve fakirlik olarak yorumlanmıştır. Belalara ve elde olmayan

nedenlerle karşılaşılan maddi sıkıntılara sabredildiği takdirde böyle bir

tutumun manevî kazanımlara sebep olacağı, bir nimet olarak tecellî

edebileceği ve sonuçta Allah’a yakınlık vesilesi olabileceğinin altı

çizilmiştir.82

Kur’an’da sabır kavramı, daha çok bela ve musibetler karşısında

kuldan beklenen erdemli bir davranış olarak ifade edilirken, bu erdemin

kazanılması bazen emredilmekte, bazen de sonunun hayır getireceği

vurgulanarak övülmekte ve kazanılması özendirilmektedir.

1.4. Hadislerde sabır anlayışı:

Fazileti hakkında pek çok hadis bulunan sabır kavramı, bazı

rivayetlerde iman ile alakalandırılarak izah edilmiştir. Bundan dolayıdır ki:

“Sabrın imanla alakası, başın bedenle alakası gibidir. Nasıl başı olmayanın

bedeni de olmazsa; sabrı olmayanın imanı da olmaz”83 denilmiştir.

Sabrın nur olduğunu bildiren Hz. Peygamber (s.a.v.), inanan bir

kimsenin durumunun olumlu ya da olumsuz haller karşısında her zaman

80 Bkz. Serrâc, a.g.e., 22; Mekkî, a.g.e., II, 261; Sühreverdî, a.g.e., 620; İmam-ı Rabbânî

Ahmed Farukî Serhandî, Mektûbât-ı Rabbânî, trc. Abdulkadir Akçiçek, Cümle yayınları, İst. 1985, 418. Mektup, III, 372.

81 Kur’an, Lokman (31): 20. 82 Bkz. Sühreverdî, a.g.e., 640. 83 Bkz. Mekkî, a.g.e., II, 240; Kuşeyri, Risale, 324.

Page 33: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

20

iyilik üzere olduğunu vurgulamış; “Müminin işi tuhaftır, her işi hayırdır. Bu,

yalnız mümine verilmiştir. Sevindirici bir işle karşılaşırsa şükreder, o iş

kendisi hakkında hayırlı olur. Üzücü bir işle karşılaşırsa sabreder, kendisi

için hayırlı olur”84, “Hiç kimseye sabırdan daha hayırlı bir mükâfat

verilmemiştir”85 buyurarak hayrın büyük bir kısmının sabırda olduğunu

ifade etmişlerdir. Yine kendisinden dua isteyen sara hastası bir kadına, bela

ve musibet olarak karşına çıkan olumsuzluklar konusunda sabrın

karşılığının cennet olduğunu şöyle ifade buyurmuşlardır: “Dilersen sabreder

cennete girersin, dilersen dua edeyim, Allah seni bu dertten kurtarsın.”

Kadın: “Ben bayılıp düştüğüm zaman açılıyorum, Allah’a dua et, vücudum

açılmasın” deyince Allah’ın Elçisi, kadına dua etmiştir.86 En üstün amelin

hangisi olduğu sorulduğunda da: “Semahat (hoşgörü) ve sabırdır”87

buyurmuşlardır.

Başın bedene nisbetle öneminden hareket edilerek açıklanmaya

çalışılan sabır kavramı, hadislerde de yine musibet ve sıkıntı ile

ilişkilendirilmiştir. Çünkü bela ve musibetler, hayatın kaçınılmazları ve

olmazsa olmazları durumundadırlar. Zaten her zaman iyilik ve güzelliklerle

sürdürülmesi mümkün olmayan insan yaşamının olumsuzluklardan ayrı

düşünülmesi söz konusu olmamaktadır. Fakat her iyilik ve musibetin de bir

sebebi olmalıdır. Buna göre bela ve musibetlerin ya kulu olgunlaştırmak ya

da günahlarından temizlemek için olduğu düşünülürse, Hz. Peygamber’in

84 Müslim, Zühd, 64 (VIII, 220); Ahmed b. Muhammed b. Hanbel, Çağrı yayınları, İst.

1982, IV, 24. 85 Buharî, Rikak, 20 (VII, 173); Müslim, Zekat, 124 (III, 81); Muhammed b. İsa Tirmizî,

Sünen, tah. Ahmed Muhammed Şâkir ve diğerleri, Dâru’l-İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, Beyrut, trs. Birr, 77 (IV, 373); Ebû Davud Süleymen b. Eş’as, Sünen, Çağrı yayınları, İst. 1981, Zekat, 28, (II, 94); Ebû Abdurrahman Ahmed. b. Şuayb en-Nesâî, Sünen, Çağrı yayınları, İst. 1981, Zekat, 85 (V, 85).

86 Ahmed b. Hanbel, I, 347. 87 Ahmed b. Hanbel, V, 319; IV, 385.

Page 34: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

21

“Mümin bir kula isabet eden hiçbir hastalık, tasa ya da daha küçük bir olay

yoktur ki Allah, o musibet ile kulun günahlarından bir kısmını silmesin.”88

“Allah bir kuluna hayır dilerse, onun günahının cezasını dünyada verir”89

sözü daha iyi anlaşılmaktadır. 90

Yine bir rivayete göre; “Kim bir kötülük işlerse onu cezalandırırız”91

ayeti indiği zaman Hz. Ebû Bekir: “Bu ayetten sonra insan nasıl sevinebilir”

demiş, Hz. Peygamber de: “Allah seni bağışlasın Ey Ebû Bekir, hasta

olmuyor musun? Başına bir eziyet, bir sıkıntı gelmiyor mu? Üzülmüyor

musun? İşte bunlar hep günahlarınızın cezasıdır”92 buyurmuştur. Burada ise

bela ve musibetlere karşı sabrın, günahlardan temizleyici olduğu

vurgulanmıştır.

Hz. Peygamber (s.a.v.), bir başka hadislerinde musibete karşı dua

etmenin önemine dikkat çekerek şöyle buyurmuşlardır: “Kim başına gelen

musibete Allah’ın buyurduğu gibi “`İnnâ lillâhi ve `innâ ileyhi râci`un (Biz

Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz)”93 dedikten sonra; “Allah’ım,

karşılaştığım bu musibet nedeniyle bana sevap ver, bunun ardından bana

hayır ver” diye dua ederse Allah da öyle yapar.”94 Bir kudsî hadiste de:

“Kulum, kendisini bir bela ile sınadığım zaman sabreder, ziyaretçilerine

benden yakınmazsa, etinin yerine daha hayırlı et, kanının yerine daha hayırlı

kan veririm. Onu iyileştirirsem günahından kurtulmuş olarak iyileştiririm,

88 Buharî, Merda, 1 (VII, 2); Müslim, Birr, 52 (VIII, 24); Tirmizî, Cenaiz, 1 (III, 298). 89 Tirmizî, Zühd, 56 (IV, 601); Ahmed b. Hanbel, IV, 87. 90 Başınıza gelen her musibet, ellerinizin yaptığı işler yüzündendir. Allah çoğundan da

geçer. Kur’an, Şura (42): 30. 91 Kur’an, Nisa: 4/123. 92 Ahmed b. Hanbel, I, 11. 93 Kur’an, Bakara (2): 156. 94 Müslim, Cenaiz, 3-4 (III, 42).

Page 35: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

22

rahmetime (cennetime) koyarım”95 buyurulmuştur. Yani kişi her halükarda

sabrının karşılığını alacaktır. Fakat bunun şartı, kişinin kendi kusurlarını

görerek bunlardan vazgeçmesi, nefsin isteklerine boyun eğmemesi,

bulunduğu durumdan şikâyetçi olmadan ve bu olumsuzluktan kurtulmak

için elinden gelen gayreti göstererek Allah’tan yardım istemesidir.

Salikin fiillerindeki kusurları görmesi kulun Hakk’a dönüş ve

teslimiyetinin (inâbe) sıhhati için zaruri bir durumdur. Bu aynı zamanda

tevbe makamının gerçekleşmesi hususunda da elde edilecek önemli bir

haldir. Tevbe ise ancak mücahededeki sadakatle düzgün olur ve kul,

mücahedesinde sabrın bulunmasıyla sadık olabilir. Nitekim Fudâle b. Ubeyd

(ö.?)’den gelen bir rivayette Rasulüllah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:

“Gerçek mücahid, nefsiyle mücahede edendir.”96 Nefisle mücahede, ancak

sabırla mümkündür. Çünkü sabrın en faziletlisi bütün düşünceyi Allah

Teala’ya vererek onunla beraber olmak, kalbî murakabeye devam etmek ve

kalpten dünyevî ve süflî düşünceleri tevbe ile temizleme gayreti içinde

olmaktır.97

Ayrıca, sabır, insanın kaderinin ortaya çıktığı kaza anına rızada da

gerekli görülmüştür. Bir hadisi şerifte: “Kişiye verilen hayırlı şeylerin birisi

de Allah Teala’nın kendisine taksim ettiği şeylere rıza göstermesidir”98

buyurulmuştur. Kişinin karşılaştığı bela ve musibetlerin şiddeti ile ilgili

olarak da Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: “Biz

peygamberler cemaati, insanların en çok belaya duçar olanlarıyız. Sonra da

95 İmam Malik; Muvatta’da Atâ b. Yesar’dan, Beyhakî’de Ebû Hureyre’den Mevkuf olarak

rivayet etmiştir. Ahmet b. Hüseyin Beyhakî, Şuabu’l-İman, Beyrut, 1990, II, 24. 96 Tirmizî, Fedâilu’l-Cihad, 2 (IV, 165); Ahmed b. Hanbel, VI, 20-22. 97 Tevbenin sıhhatli olabilmesi için gerekli olan temel şart, nefisle yapılan mücadele

konusunda gösterilen sabırdır. Bu noktada tevbe ile sabır kavramları arasında da yakın bir anlam ilişkisi olduğu görülmektedir.

98 Abdülazim Münzirî, et-Terğîb ve’t-Terhîb, Beyrut, 1986, IV/169.

Page 36: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

23

bize benzeyen velî ve salih kullardır. Kul, dini durumuna göre belaya duçar

olur. Eğer dininde salâbet (dayanıklılık) sahibiyse belası da ona göre şiddetli

olur.”99 Bu tür belaya uğrayanların yapması gereken ise belayı rıza ile

karşılamak ve sabretmektir.

Sabır konusunda peygamberlerden sonra en çok belaya maruz kalan

velilerin durumu da önemlidir. Çünkü havâs’ın avâm’a göre sabrı biraz daha

farklıdır. Yani onlar, kendilerine keşif yoluyla açılan ilahi tecelliler

karşısında da rıza ile sabır göstermek durumundadırlar.

Hemen belirtelim ki, tevbeden sonraki bir makam olan rıza

makamı,100 avamdan daha çok havâs için bir değer taşımaktadır. Ayrıca bu

makam, sufilerin âdab ve erkânı içerisinde yer almaktadır.101 Allah

Teala’nın tecellilerine rıza, havâs için diğer durumlardan daha önemli

olduğundan dolayı onların, üst bir makama, yani rıza makamına

ulaşabilmeleri ancak sabır ile mümkün olmaktadır. Ayrıca ileri bir düzeyde

bir incelik olarak bazen tecelliye sabretmeye bile hayâ ederler denilir.

Nitekim Ebû Abdullah Nebbâcî (ö.?), bu kimselerin durumunu açıklarken

şunları söyler: “Allah Teala’nın öyle kulları vardır ki; O’nun bütün

takdirlerini rıza ile karşılarlar ve onlara sabretmeye çalışmak bir nevi rıza

göstermemek gibi olacağından, sabretmekten hayâ eder ve her tecelliye

boyun eğer razı olurlar.”102

Bu kimseler, her ne olursa olsun Peygamber’in yolundan giderek

yine de rızayı elden bırakmazlar ve bundan dolayı da mesrur olurlar.

Nitekim İbn Abbas’tan gelen bir rivayette Rasulüllah (s.a.v.); “Rıza

99 Buharî, Merda, 3 (VII, 3); Muhammed b. Yezîd İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, tah.

Muhammed Fuat Abdulbâkî, Dâru’l-Fikr, Beyrut, trs., Fiten, 23 (X, 132). 100 Sühreverdî, a.g.e., 621; Tilimsânî, a.g.e., I, 225. 101 Serrâc, a.g.e., 14. 102 Sühreverdî, a.g.e., 621.

Page 37: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

24

hususunda Allah için yakîn ile (ihlaslı olarak) amel et. Eğer bu olmazsa

sabret, çünkü sabırda büyük bir hayır vardır”103 buyurmuşlardır.

Hadislerde, yerine göre amellerin en üstünü sayılan sabır, ilk anlam

olarak daha çok musibet anında gösterilmesi istenilen bir tavır olarak

anlaşılmıştır. Bununla birlikte sabır davranışının, Allah’ın kaderinin kaza

olarak tecelli ettiği sırada ve ilk sadmede gösterilmesi gerekmektedir.

Rızanın gerçekleşebilmesi ise kişinin iradesi ile ilgili olduğundan, ilk anda

sabır göstermek de rıza ahlakının kuvvetine bağlanmıştır. Ayrıca sabır ile

tevbe arasında da kuvvetli bir bağ olduğu vurgulanmaktadır. Çünkü insan,

nefsin hoşuna giden davranışlardan uzak durmaya, nefsine yenilmiş ise bir

an önce tevbe ederek tevbesinde de sâdık olmaya sabretmek durumundadır.

1.5. Sabrın Çeşitleri:

İnsan hayatında sabırla karşılanması ve sabredilmesi gereken pek

çok husus vardır. Bunlardan birisi, dini için gerekli olan şeyleri yapmak;

diğeri ise dinin kötü gördüğü şeyleri terk etmektir. Dini hayatın ıslahı, ancak

bedeni ibadete alıştırmakla mümkün görülmekte, dinin kötü gördüğü şeyleri

terk etmek ise nefse muhalefet ile gerçekleşmektedir. Bu açıdan sabrın,

beden ve nefis yönünden değerlendirilmesi mümkündür.104 Bedenin sabrı

daha çok yorucu ibadetlerde bulunmak, ağır işlerde çalışmak, hastalanmak

vs. gibi birtakım fizikî zorluklara tahammül olarak ortaya çıkmaktadır.

Bunlara karşı sabır makbul ise de asıl kabul gören sabır; nefsin arzularına

karşı gösterilen sabırdır.

Aslında sabrın pek çok kısımları vardır. Bunlar içinde, nefsin

isteklerine sabır ve ibadete sabır en önemlileridir. Bütün gayretini mücahede

103 Beyhakî, a.g.e., II, 28. 104 Mekkî, a.g.e., II, 247.

Page 38: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

25

gereken şeye yöneltmek, kalbini nefsanî duygulardan, olumsuz isteklerden,

dünyevî süs ve gösterişten temizlemek de sabrın çeşitlerindendir. Afetlere

sabretmek ve feryat etmemek de diğer bir sabır çeşididir. Nefsi kötülüklere

dalmaktan koruyup doğruya yöneltmek; dil, kalp ve bedenle hayır üzere

amel etmek de yine sabır çeşitleri arasında yer almaktadır.

Sabır çeşitlerini, nefsi yaratıcıya ibadet ve takva üzere tutmaya;

insanların eziyetlerine ve çirkin muamelelerine; Allah’ın emirleriyle amel

etmeye, hayırlı amelden sonra onu gizlemeye, anlatmak suretiyle nefsin

alacağı hazza mani olmaya ve övünmeyi terk etmeye; Hakk’a muhalefet

etmeyerek afiyet ve sıhhat haline; musibet ve acıları gizlemeye, bunları

başkalarına şikâyet etmemeye; fakrı gizlemeye; nefsi zillet, tevazu ve

bilinmemeye hapsetmeye; çoluk çocuğundan gelebilecek eziyetlere; kişinin

kendinde zuhur eden kerametleri açıklamamaya, kendisine keşif yoluyla

intikal eden ilahi ikramları başkalarına bildirmemeye sabır olarak da

sıralamak mümkündür.105

Genel olarak bakıldığında ise yukarıda geçtiği üzere sabrı, bedenin

sabrı ve nefsin sabrı olmak üzere iki kısma ayırmanın daha doğru olacağını

ifade etmiştik.106 Yapılan diğer tasnifler ise ileride “Sabredilmesi gereken

hususlar” bölümünde değerlendirilecektir.

a) Bedenle İlgili Konularda Sabır:

Tasavvufta, farzları yerine getirmeye ve haramlardan sakınmaya

sabır farz; fakra ve onu gizlemeye, ilk anında musibete, acılara şikâyet

etmemeye, kendine verilen manevi ihsan ve kerametleri, görmüş olduğu

105 Yapılan bu tasniflerin ayrı ayrı açılımları için bkz. Sabrın kısımları: Mekkî, a.g.e., II,

247. 106 İmam Kuşeyri bu tasnifi şu şekilde yapar: Allah’ın emirlerine, nehiylerine ve nefsin

arzularına sabır. Bkz. Kuşeyri, Letâif, I, 224.

Page 39: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

26

ibret ve ayetleri saklamaya, dilini tutmaya sabır ise fazilet olarak

değerlendirilmiştir.107 Öyleyse sabır, görülen yönü itibariyle kulun iradî

fiillerinde ve iradesi dışında kalan bela ve musibet anında olmak üzere iki

alanda gerçekleşmektedir. Bir başka ifadeyle bedenin sabrı iki durumda söz

konusudur:

1) Kişinin kendisinden kaynaklanan bir durumla ilgili olabilir. Şöyle

ki; yorucu ibadetler yapmak ve ağır işlerde çalışmak gibi.108 İbadet, nefse en

ağır gelen hususlardan biridir. Cüneyd-i Bağdâdî (ö.297/909), kulun yapmak

zorunda olduğu ibadetlerin zorluğuna dikkat çekerek; “Mümin için

dünyadan ahirete gidiş hem kolay, hem basittir. Halkı terk ederek Allah’ın

katında bulunmak (yani emir ve nehiylerine riayet etmek) çok güçtür.

Nefsinden Allah Teala’ya doğru gitmek ise daha çetin ve zor bir iştir. Fakat

bundan daha zor olanı, Allah (ve Onun emirlerini) yerine getirirken

gösterilen sabırdır”109 demiştir.

Allah Teala’ya ibadet etmekle mükellef olan insan, niyetinde

samîmî olmak şartıyla yaptığı her davranıştan sevab alabilmektedir. Öyleyse

o, kendisinden kaynaklanan durumlarda da yine sabra muhtaç olmaktadır.

2) Kişinin iradesi dışında olan durumlarla ilgili sabır ise; hastalık,

açlık, susuzluk, dövülme, düşüp yaralanma, kaza ile karşılaşma, ölüm vb.

durumlarda gösterilmesi gereken sabırdır.110

Kişinin iradesi dışında gerçekleşen hadiselerden en büyüğü elbette

ki ölümdür. Hz. Ali, çocuğu ölen birini ziyaret ederken şöyle demiştir:

107 Bkz. Sühreverdi, a.g.e., 619 108 Bkz. Ahmed b. Hanbel, V, 349-351. 109 Kuşeyri, Risale, 324. 110 Bkz. Ahmed b. Hanbel, I, 178.

Page 40: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

27

“Kader üzerinden geçti, sabredersen sevap alırsın. Eğer sızlanırsan kaderi

geri döndürmen mümkün değildir, üstelik günahkâr olursun.”111

Hz. Rumeysa (ö.?) anlatıyor: Kocam Ebû Talha’nın dışarıda olduğu

bir sırada çocuğum öldü. Kalktım, evde bir kenara yatırıp üzerini örttüm.

Ebû Talha geldi. Kalkıp iftarını hazırladım, yemeye başladı. “Çocuk nasıl?”

dedi. “Allah’a hamdolsun çok iyidir, gece şikâyetinden bu yana hiç bu kadar

sakin olmamıştı” dedim. Sonra her zaman yaptığım gibi davrandım. Benden

istediklerini yerine getirdikten sonra dedim ki: “Şu komşularımızın hali

cidden şaşılacak şeydir.” “Ne olmuş onlara?” dedi. “Kendilerine bir emanet

verilmiş idi. O emanet istenip geri alınınca sızlanmaya başladılar” dedim.

“Ne kötü bir şey yapmışlar” deyince ben; “ Bu oğlun da Allah’ın bize bir

emaneti idi, Allah onu bizden geri aldı” dedim. Allah’a hamd etti ve

“Allah’tan geldik, dönüşümüz yine O’nadır” duasını okudu. Sonra

sabahleyin Allah’ın Elçisi’ne gidip olanları anlattı ve O; “Allah’ım

geçirdikleri bu geceyi onlara mübarek kıl” diye dua etti. Daha sonra

Peygamber (s.a.v.): “Kendimi cennete girmiş gördüm. Orada Ebû Talha’nın

karısı Rumeysa ile karşılaştım” demiştir.112

Bu itibarla hiç kuşkusuz sadece ölüm değil, kişinin iradesi dışında

kalan tüm konularda sabretmek gerçekten zordur. Bu sebepledir ki Süfyan

es-Sevrî (ö.161/777), “Amellerin en faziletlisi hangisidir?” sorusuna “Bela

ve imtihan anında sabırdır” cevabını vermiştir.113 Bu durumda da kulun,

isyan halinden uzak durmak şartıyla sabırdan başka yapacak bir şeyi

bulunmamaktadır.

111 Ateş, a.g.e., 304. 112 Ebû Nuaym b. Ahmet b. Abdillah el-İsbahânî, Hilyetü’l-Evliyâ ve Tabakâtü’l-Esfiyâ,

Mısır, 1933, II, 59. 113 Mekkî, a.g.e., II, 252.

Page 41: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

28

Kişinin kendi iradesinden kaynaklanan veya iradesi dışında olan

bela ve musibetlere sabretmesi oldukça zordur. Her ne kadar kişinin iradesi

dahilinde olan olumsuzluklara sabredebileceği düşünülse de, iradesi dışında

olan özellikle de kaza, ölüm gibi hallere sabretmesi, bunları kabullenmesi en

zor olaylardandır. Zaten güç fakat gerekli olan sabrın fazileti de bu yüzden

olmalıdır. Bunlara sabır, kişinin gayreti ve ancak Allah’ın yardımı ile

mümkün olabilmektedir.

b) Nefsin Arzuları Konusunda Sabır:

Sabrın, insanın yaratılışı gereği, nefsin yönelme konusunda arzu

duyduğu günahlara; edâsı nefsine ağır gelen taatlere; Allah’ın kullarını

sınamak için gönderdiği belalara karşı duruşu içeren bir davranış olduğu

unutulmamalıdır. Çünkü sabırdan murat, mücerret anlamda nefsi, yapmakta

ve yapmamakta istek duyduğu şeylerden menetmek değildir. Aksine bir

yönüyle sabır, Allah’tan gelen şeyleri açıkta ve gizlide güzellikle ve rıza ile

karşılamaktır.114 Nitekim Ebû’d-Derdâ (r.a.), “İmanın en kemal noktası,

ilahi hükme sabır ve kadere rıza göstermektir”115 demiştir.

Mutlak anlamda yalan, içki, kumar, zina, faiz, rüşvet, hile vb. dinen

yasaklanan davranışlardan, nefsin arzularından uzak durmak sabırdır ve

sabrı gerektirmektedir.116 Ebû Muhammed Sehl b. Abdullah Tüsterî

(ö.283/896), “Taatların en yükseği, günahlara karşı sabırdır” der.117 Çünkü

nefis, daima kötülüğü emretmektedir.118 Bir defasında Hz. Ali (r.a.): “Ben

114 Bursevî, a.g.e., X. 169. 115 Mekkî, a.g.e., II, 243. 116 Buharî, Rikak, 20 (VII, 173). 117 Mekkî, a.g.e., II, 241. 118 Bkz. Kur’an, Yusuf: 12/53.

Page 42: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

29

ve nefsim, koyun ve çobanı gibiyiz. Ne zaman onları bir tarafa toplamaya

çalışsam onlar öbür tarafa yayılmaktadır”119 buyurmuştur.

Yani nefis, fıtratı itibariyle insanı kötülüğe sürüklemeye meyilli

yaratılmıştır. Bu sebeple Allah’ın haram kıldığı şeyler konusunda kul,

bunların hangisinden uzaklaşırsa uzaklaşsın nefsi ona bir diğerini hoş

göstererek onu o kötü davranışa yaklaştırmaya çalışmaktadır. Sonuçta

şeytanın da yardımıyla çoğu zaman ortaya konulan eylemler itibariyle nefis

galebe çalmaktadır ki; bu durumda insanın görevi olumsuzluklara karşı tavır

almak ve sabırla ona yaraşan onurlu bir duruşu ortaya koymaktır.

1.6. Sabredilmesi Gereken Hususlar:

Sabrın değişik açılardan ele alınıp çeşitli alanlarda ayrı ayrı

değerlendirildiğinde bunun, birbirinden farklı gibi görülen, fakat aslında

tamamı kulun kendi nefsinde gerçekleşen ahlakî bir vasıf olduğu aşikârdır.

Genel olarak bakıldığında sabredilmesi gereken şeyleri aslında şu üç başlık

altında toplayabiliriz. Bunlar: Allah’a ibadet ve itaate sabır, haramlara ve

yasaklara karşı sabır, hayatın bir gerçeği olan sıkıntı ve belalara karşı

sabırdır.120 Yukarıda geçtiği üzere bunların ilk ikisi, kulun kendi iradesi ile

yapacağı işlere; diğeri ise kendi iradesi ve eylemi dışında gerçekleşen

kazalarla ilgili sabırdır.121

Konuyu biraz daha açmak gerekirse, sabredilmesi gereken hususları

şu şekilde sıralayıp açıklayabiliriz:

119 Serrâc, a.g.e., 139. 120 Herevî, a.g.e., 20. 121 Ateş, a.g.e., s.302.

Page 43: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

30

a) Allah’a İbadet ve İtaate Sabır:

Buna sadece “tâatte sabır” da denir.122 Bilindiği üzere kulun yaratılış

gayesi Allah’a ibadet ve itaattir.123 Bu sebeple kul, ibadetler için sabra

muhtaçtır. Kul, ibadetin ağırlığına ve meşakkatine katlanmalı, yılmamalı,

bıkkınlık ve tembellik göstermeden sabırlı olmalı, nefsinin isteklerine karşı

dikkatli ve ayık bulunmalıdır. Çünkü nefis, Gazali’nin de dediği gibi tabiatı

itibariyle ibadet ve kulluktan hoşlanmaz, baş olmak ister, rubûbiyyet

iddiasında bulunur. Bundan dolayı: Firavun’un: “Ben sizin en yüce

tanrınızım”124 sözüyle açığa vurduğu tanrılık davası, her nefiste gizli olarak

vardır125 denilir.

Tâatte sabır, yapılacak amelden önce, amel sırasında ve sonrasında

olmak üzere değişik aşamalarda gerçekleşir.126 Amelden önce; “Hâlbuki

onlara ancak, dini yalnız O'na has kılarak ve hanifler olarak Allah'a kulluk

etmeleri, namaz kılmaları ve zekât vermeleri emrolunmuştu”127 ayetiyle;

amel halinde; “Sabredip, Rablerine güvenerek iş görenlerin ecri ne

güzeldir!”128 ayetiyle; ameli bitirdikten sonra da; “Ey iman edenler! Allah'a

itaat edin, Peygamber'e itaat edin ve amellerinizi boşa çıkarmayın”129

ayetiyle açıklanabilir. Yani itaat konusunda kul önce Allah’ın emirlerini

yerine getirmek için sabırlı olmak durumundadır. İnsanın tâat halinde sabır

ile birlikte tevekkül ahlakına sarılması130 ve yalnız Allah’a güvenmesi

122 Tilimsânî, a.g.e., I, 222. 123 Kur’an, Zâriyât (51): 56. 124 Kur’an, Naziat (79): 32. 125 Kuşeyri, Risale, 325. 126 Mekkî, a.g.e., II, 249. 127 Kur’an, Beyyine (98): 5. 128 Kur’an, Ankebut (29): 58. 129 Kur’an, Muhammed (47): 33. 130 Tilimsânî, a.g.e., I, 220.

Page 44: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

31

beklenmekte; amelin sonunda ise bu amelin getirilerini iyi kullanmak ve

olumsuzluklardan korunmak için yine sabırlı olması istenmektedir.

Kulluk, içinde bulunulan zamana uygun olarak bazen farzların

ifasında, bazen de kendisiyle farzların koruma altına alındığı sünnete tabi

olma konusunda ortaya çıkmaktadır. Yapılmasında hiçbir zorluk

bulunmayan en hafif sünnetlerin tatbiki bile nefse ağır gelebilir. Bu sebeple

nefis, bazı ibadetlerden tembellik yüzünden hoşlanmazken (namaz gibi);

bazılarından da cimrilik sebebiyle hoşlanmaz (zekât gibi). Kimi ibadetten de

her iki sebepten dolayı hoşlanmaz (hacc gibi).131 Bundan dolayı kulluk,

nefis için zor bir durumdur ve ibadetlere sabır, zorluklara, güçlüklere

sabırdır. Bunun için yüce Allah: “(Allah), göklerin, yerin ve bunlar arasında

bulunanların Rabbidir. Öyle ise O’na ibadet et ve O’na ibadete sabret…”132,

“Ehline (eş ve çocuklarına) namazı emret, sen de o(nun güçlükleri)ne

sabret.”133 “Sabır ve namaz ile Allah'tan yardım isteyin”134 buyurmuştur.

İbadette sabır için önce Allah’ın yardımı, ardından da ibadet için ilim

gereklidir. Çünkü ilmin olmadığı yerde cehalet ve davranışlarda hafiflik söz

konusu olur. Hafiflikten acelecilik ve sabır azlığı meydana gelmektedir.

Hafiflik, nefsin bir sıfatı, hevası ve özelliğidir. Ona ancak sabır ile galip

gelinebilir.135 Böyle olunca da hem ibadet için ilim, hem de ilim için sabır

131 Oruç ibadetinin kişiyi sabrı alıştıran ve sabrı kolaylaştıran bir ibadet olduğu

unutulmamalıdır. Nitekim “Oruç, sabrın yarısıdır” denilmiştir. 132 Kur’an, Meryem (19): 65. 133 Kur’an, Taha (20): 132. 134 Kur’an, Bakara (2): 45. Bu ayeti, Ebû Muhammed Sehl b. Abdullah Tüsterî (ö.283/896),

“Allah’tan yardım isteyiniz, Allah’ın emrine sabrediniz” şeklinde izah etmiştir. Bkz. İbnu’l-Mulakkın, Tabakâtü’l-Evliyâ, nşr., Nureddin Şerîbe, Kahire, 1986, 232; Kelâbâzî, a.g.e. 144.

135 Cehaletin bir takım sebepleri bulunmaktadır. Nefsin ise bütün kötü ahlak ve sıfatlarının kaynaklarından birincisi hafiflik, ikincisi aşırı istek ve arzudur. Kişinin hafifliği cehaletinden, aşırı arzusu da hırsındandır. Nefis hafiflik durumunda, düz bir yerde bulunan yuvarlak bir cisme benzetilmiştir. Yaratılış ve durumu sebebiyle devamlı hareket halindedir. Hırs halinde ise, kendisini lambanın ışığına atan, onu helak edecek ışıktan

Page 45: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

32

gerekli olmaktadır. İbadetin değeri bu hal yakalandığı zaman ortaya

çıkmakta ve bu konuda gösterilen sabır, ardından mükâfat getirmektedir.

Nitekim Ebû Osman Hîrî (ö.298/910): “İbadete verilecek sevabın en güzeli

sabra verilen mükâfat olacak ve onun üstünde bir mükâfat bulunmayacaktır.

Zira Aziz ve Celil olan Allah: “Sabredenleri, amellerinin en güzeline

verdiğimiz ecir ile mükâfatlandıracağız”136 buyurmuştur” der.137

İlahlık iddiasında bulunmanın en büyük olumsuzluk olduğu

aşikârdır. Sabır ahlaklarının en üst makamlarda yaşanması ancak sabrın

Allah ile olmasına bağlı iken; nefsin kötü ahlaklardan uzaklaşması ise ibadet

ve tâate devam etmesine bağlanmıştır. Zira Allah’ın rızası ancak O’nun

emirlerini iradî bir kararlılıkla yerine getirmekle kazanılmakta ve büyük

mükâfatlar böyle elde edilmektedir. Nitekim Ebû İshak İbrahim b. Ahmed

Havvâs (ö.291/903) da asıl sabrın Allah’a ibadet ve itaat için olması

gerektiğini şu sözleriyle ifade etmiştir: “Sabır, kitap ve sünnetin ahkâmı

karşısında gösterilen sebat ve kararlılıktır.” 138

b) Haram ve Yasaklara Karşı Sabır:

Dinin emirlerini yapmaya devam etmek sabır gerektirdiği gibi,

günahlardan uzak durmak, haramlardan korunabilmek için de sabır

gereklidir. Bu, “mâsiyete sabır” olarak adlandırılmıştır.139 Sabrederek dini

yasaklara riayet eden mümin, Allah’a ve peygamberine itaat etmiş ve sevab

kazanmış olur. Sabredemeyen ise haramları işleyerek günaha girer. Kişinin,

sakınmayan ve az bir ışığa kanaat etmeyen kelebeğe benzemektedir. Bkz. Sühreverdî, a.g.e., s.586.

136 Kur’an, Nahl (16): 96. 137 Kuşeyri, Risale, 325. 138 İbnu’l-Mulakkın, a.g.e., 16; Kuşeyri, Risale, 325. 139 Tilimsânî, a.g.e., I, 220.

Page 46: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

33

en çok muhtaç olduğu sabırlardan biri de isyan etmemeye sabretmek

olmaktadır. Çünkü isyan, nefsin arzularına uymak demektir.

Nefse en ağır gelen durumlardan bir diğeri de kişinin alıştığı ve

ahlak edindiği birtakım günahlardan vazgeçmeye karşı gösterdiği sabırdır.

Çünkü alışkanlıklarla işlenilen günahlar, yani ahlak edinilen mâsiyetler,

aşırı istek ve arzularla birleşirse nefis güçlenir. Bu alışkanlıklar ise daha çok

yapılması veya terk edilmesi insana kolay gibi görülen bir takım

günahlardan meydana gelmektedir. Gıybet, yalan, riya, içki, zina, yalan vb.

yapılması kolay görülen ve insanı cezbeden bu eylemlere sabır ise daha da

zordur.140

Nimete karşı sabredip, onu Allah’a karşı isyanda kullanmamak

demek olan masiyete sabır konusunda kuldan beklenen, günah işlememesi

ve işlememeye sabretmesi, yaptıklarına tevbe etmesidir. Burada sabır, tevbe

ile birlikte değerlendirilebilir.141 Çünkü tevbe gibi sabır da temizleyicidir.

Nitekim Sehl b. Abdullah Tüsterî: “Sabır bir temizleyicidir. Eşya onunla

temizlenir”142 demiştir. Dolayısıyla da kötü hal ve davranışlara sabreden

insan, günah kirlerinden uzak kaldığı müddetçe, temizliğini korumuş

olmaktadır.

140 Kuşeyri, a.g.e., s.324. 141 Nasıl ki gerçek bir tevbe Allah’a yakınlık konusunda murakabeyi çepeçevre kuşatıyorsa;

yine ihlâsla yapılan bir tevbe de bütün yönleriyle sabır makamını içine almaktadır. Sabrın hakikati işte tam burada; gerçek bir tevbe ile nefsin mutmain oluşunda ortaya çıkmaktadır. Nefsin mutmain oluşu, temizlenmesinden kaynaklamakta; temizlik ise tevbe ile gerçekleşmektedir. Demek ki nefis, tevbe-i nasuh ile temizlenince, kendisinden serkeşliği, azgın tabiatı ve sabır azlığı yok olup gitmektedir. Bu tevbe nefsi kuşattığında onu, tabiatındaki azgınlıktan uysallığa ve yumuşaklığa ulaştırmaktadır. Çünkü nefis, muhasebe ve murakabeyle arınır ve de onun, hevasına uyması sonucunda tutuşan ateşi söner. Mutmainne sıfatını kazanmasıyla da rıza makamına ulaşarak sükûnet ve teslimiyet içinde olur.Bkz. Sühreverdî, a.g.e., s.620.

142 Kelâbâzî, a.g.e. 144.

Page 47: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

34

c) Allah’tan Gelen Bela ve Musibetlere Karşı Sabır:

İnsana üzüntü veren ve onun fıtratına uygun olmayan her şey

kötüdür ve bunlara genel olarak bela ve musibet denilmiştir. 143 Şükrün

içeriği daha çok sevinç hali ile dolu iken; sabrın içeriği daha çok gam ve

kederle, bela ve musibetle doludur. Bela ve musibetler ise ya mutlak olur

(küfür ve isyan gibi); ya da mukayyed olur (hastalık gibi). Sabredilmesi

gereken bela ve musibetler mukayyed olanlardır. Zira mutlak olan bela ve

musibetlere sabır olmaz. Bunlara sabır caiz değildir.144

İnsanların başlarına gelen mukayyed bela ve musibetler, tasavvufta

avam, havâs ve havassu’l-havâs145 olarak derecelendirilen insanlar arasında

farklı şekillerde algılanmaktadır. Bu algılama ise daha çok nefsin bela ve

musibetlere karşı durumu ve kazandığı itmi`nan şeklinde tezahür

etmektedir.146 Örneğin:

Avam, Allah’ı zikretmekle mutmainne makamına erişirken, onların

itmi`nandan aldıkları nasipleri, dualarının kabul edilerek rızıklarının

bollaşması, belaların ortadan kalkması şeklinde olur. “Ey itminana ermiş

nefis”147 ayetinde anlatılan itminan bu anlamdadır. Yani avam, belaların def

edilmesini ve rızkın bollaşmasını sağlayacak olanın sadece Allah Teala

olduğunu bilip O’na inanmışlardır.

Havâs ise kazaya rıza, belaya sabır gösteren ihlâs, takva ve sekînet

ehli kimselerdir. Bunlar şu ayetlerde belirtilen özelikleriyle itmi`nana

143 Kurtubî, a.g.e., II, 175. 144 Gazalî, a.g.e., IV, 232; Taşköprüzâde, a.g.e., II, 663. 145 Bkz. Tilimsânî, a.g.e., I, 219. 146 Bkz. Mekkî, a.g.e., II, 247. 147 Kur’an, Fecr (89): 27.

Page 48: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

35

ermişlerdir: “Şüphesiz Allah, takva sahipleri ve iyilikte bulunanlarla

beraberdir.”148 “Allah, sabredenlerle beraberdir.”149

Havâstan olan itmi`nan ehli kimseler, ayetlerde geçen Allah ile

beraberlik lafzıyla itmi`nan ve sekînet buldukları halde, bu itmi`nanları tâat

ve ibadetlerini görme haliyle karışık bir şekildedir ve bulanıktır. Aslında

halka helal ve haramı, hak ve batılı öğreten bunlardır. Bunlar, Allah

Teala’nın halk arasındaki hüccetleri ve din davetçileridir. İbn Uyeyne (r.a.):

“Sabrettikleri için biz onları emrimizle halkı hidayete erdiren rehberler

kıldık”150 ayetinin izahında, işin başı olan sabır ile amel ettikleri için biz

onları başkan yaptık demiştir.151

Havâsın içerisinde biraz daha özel bir grup olan havassu’l-havâsa

gelince; bunlar, heybet ve azametinden dolayı sırlarının Allah Teala’ya

itminana güç yetiremeyeceğini bilen kimselerdir.152 Çünkü Allah Teala’nın

idrak olunabilecek nihaî bir sınırı yoktur. “Hiçbir şey O’nun misli

olamaz”153ve “Hiçbir şey O’na denk değildir.”154 Bu kimseler, dini esasları

sağlamlaştırdıktan, ilahi hududu koruduktan ve bu konularda elinden geldiği

kadar hiçbir sünnet bırakmadan hepsini yerine getirmeye çalıştıktan sonra

Allah Rasulü (s.a.v.)’in tâat, ibadet, âdap ve güzel ahlak ile ilgili hoş

hallerini araştırarak, nefislerini Allah Rasulü’ne tam uydurmaya ve onu

örnek almaya çalışırlar ve ona sımsıkı bağlanırlar. Onun yücelttiğini

yüceltir, küçük ve az gördüğünü küçümser ve azımsarlar. Onun beğendiğini

beğenir, beğenmediğini terk ederler. Kul, bu makama (mutmaine) ulaşınca

148 Kur’an, Nahl (16): 28. 149 Kur’an, Bakara (2): 153. 150 Kur’an, Enbiya (21): 83. 151 Kuşeyri, Risale, 329. 152 Taşköprüzâde, a.g.e., II, 645. 153 Kur’an, Şura (42): 17 154 Kur’an, İhlas (112): 4.

Page 49: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

36

da başına gelen bela ve musibetler ona zarar vermez. Kazaya tam bir

teslimiyet ile bela ve musibetlere sabretme halini yaşarlar. Zira Allah ve

Rasulü’nü sevmenin de bir bedeli olmalıdır. Bu da kimi zaman bela ya da

musibetle karşılaşmak şeklinde tezahür edebilir.155 Nitekim Rasulüllah

(s.a.)’e gelen bir sahabenin “Yâ Rasulallah, sizi çok seviyorum” demesine

karşılık Allah’ın Rasulü: “O zaman başına gelecek belaya hazır ol”156

buyurmuşlar ve yaptığı bu tercih ile taraf haline gelen sahabenin, bunun

bedeli olarak bazı sıkıntılara maruz kalabileceğine işaret etmişlerdir.

Musibetlere gösterilen sabır neticesinde mutmain olan nefis, masivâ

alakalarından kurtularak sâfîleşir ve insana güzel huylu olma vasfını

kazandırır. Nefsin yumuşaması ve terbiye edilmesi hususunda insana sabır

ahlakını kazandıran musibetlerin ise bir takım sebepleri bulunmaktadır.

İnsanın başına üç sebepten dolayı musibet gelir. Fakat bundan önce

kulun başına gelen dünyevî her bir musibetin durumlarının neler olduğunu

belirtmek yerinde olacaktır. Bunlar şu şekilde sıralanabilir:

1. Musibet bazen din ile ilgili olmayabilir. Dinin dışında başa gelen her

musibet, kulun dine dönmesine vesile olur. Örneğin yaşanılan bir takım

doğal afetlerden sonra insanların içine düştükleri çaresizlik ve acziyetin,

onların dine dönüşüne neden olduğu görülmektedir.

2. Başa gelen her musibetin daha büyüğünün olması her zaman

mümkündür.

3. Takdirle ilgili boyutuyla karşılaşılması kaçınılmaz olan musibetler.

Geldiğinde ise kul, onu görerek, onu sabırla karşılayıp sonrası için ondan

rahata kavuşmaya çalışmalıdır. Bunun için de musibet zamanlarını iyi

155 Serrâc, a.g.e., 64-95. 156 Tirmizî, Zühd, 36 (IV, 576).

Page 50: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

37

geçirmek lazımdır. Ebû’l-Abbas Ahmed b. Muhammed b. Sehl b. Atâ Edmî

(ö.309/921), sabrı tanımlarken: “Sabır, musibetler içinde iken en güzel

şekilde edebe riayet etmektir” 157 demiştir. Bu konuda Dekkâk da: “Sabrın

hakikati, belaya hangi şekilde girildiyse o biçimde beladan çıkmaktır”158

değerlendirmesini yapar.

4. Musibet, dünyada başa gelirse, ahirette vuku bulmaz. Şayet ahirette

olsaydı, daha büyük, daha şiddetli olurdu denilir.

5. Sabredildiğinde musibetin sevabı kendisinden daha büyük olur.159

Nitekim bu konuda Ömer b. Abdülaziz: “Allah Teala bir kuluna önce nimet

verip peşinden onu alarak yerine sabır verirse; bu sabır, kendisinden alınan

nimetten daha hayırlıdır”160 demiştir.

Bela ve musibetin sebeplerine gelince; bunlar, Allah tarafından

kullarını imtihan, insanın işlediği hata ve günahlar ile kulun manevi

derecesini yükseltmek için verilirler. Bunlardan ilk ikisi ayet, diğeri hadisi

şerif ile açıklanabilmektedir. Şöyle ki:

1. İmtihan için gelen musibetler: Allah tarafından korku, açlık,

mal, can ve ürünlerden eksiltme, iflas etme, bağ, bahçe, ekin, sebze ve

meyvelerin ürün vermemesi, kuraklık, dolu ve kasırga olması, ölüm ve

benzeri musibetler özgün doğal sebepleri yanında kullarına, onları imtihan

etmek amacını da içerebilir. Bu tür musibetlerin kul için bir imtihan olduğu

şu ayeti kerimede açıkça ifade edilmektedir: “Andolsun ki sizi biraz korku,

açlık, mallardan ve ürünlerden eksiltme gibi şeylerle imtihan ederiz.”161

157 Kuşeyri, a.g.e., 324. 158 Kuşeyri, a.g.e., 330. 159 Mekkî, a.g.e., II, 303. 160 Sühreverdî, a.g.e., 636. 161 Kur’an, Bakara (2): 153.

Page 51: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

38

Musibetler konusunda kula gerekli olan üzerine düşeni yapmak

sabırla onlara karşı durmak, paniğe kapılmamak ve tahammül göstermektir.

Keza insanlardan gelen ve uzaklaştırması kişinin elinde olmayan eziyet ve

belalarla da karşılaşabiliriz. Halkın bir kimse aleyhinde konuşması, ona

iftira etmeleri, onun hakkını gasp etmeleri gibi durumlarla her zaman

karşılaşılailmektedir. Nitekim iman ve sabrı aynı kategoride değerlendiren

sahabe; “Kişi, eziyete sabretmedikçe onun imanını iman saymazdık”162

görüşünü benimsemiştir. Nitekim; “(Taat ve musibete) sabrı olmayanın

imanı yok hükmündedir” 163 buyurulmuştur.

Eziyetler karşısında insana düşen görev, doğru yolda ilerlerken

“Onların eziyetlerine aldırma, Allah'a güvenip dayan”164 ayeti kerimesi

gereğince sabretmektir. Bunun da peygamberî bir ahlak olduğu165 ve her

konuda Allah’a güvenip dayanmak demek olan tevekkül ile birlikte

değerlendirilerek Allah Teâla’nın, onların sabrı hakkında şöyle dediği ifade

edilmektedir: “Biz, sizin bize yaptığınız işkenceye sabredeceğiz. (Çünkü)

müminler Allah’a tevekkül ederler.”166

2. İnsanın işlediği hata ve günahlar yüzünden gelen musibetler:

Nitekim bir ayeti kerimede; “Başınıza gelen her musibet, kendi ellerinizle

işlediğiniz (günahlar ve hatalar) yüzündendir”167 buyurulmuştur.

162 Mekkî, bu sözü “alimlerden birisi demiştir ki…” şeklinde nakletmiş ve isim

belirtmemiştir. a.g.e., II, 244. 163 Bkz. Mekkî, a.g.e., II, 240; Kuşeyri, Risale, 324; Hz. Ali, “İman nedir?” sorusuna

imanın temelleri arasında sabrı da sayarak şöyle cevap vermiştir: “İman dört temel üstündedir: Sabır, yakin, adalet ve cihat. Sonra sabrı on makam üzere, ardından yakin, adalet ve cihadı aynı şekilde onar makam üzere vasfetti.” Eğer bu rivayet doğru ise ahvâl ve makâmât konusunda söz edenlerin ilki Hz. Ali’dir. Bkz. Serrâc, a.g.e., 138; Mekkî, a.g.e., II, 239.

164 Kur’an, Ahzab (33): 48; Kur’an, Âl-i İmran (3): 186. 165 Bkz. Kurtubi, a.g.e., I, 372. 166 Kur’an, İbrahim (14): 12. 167 Kur’an, Şûrâ (42): 30.

Page 52: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

39

Ayette insanın başına gelen musibetlerin kendi hatalarının sonucu

olduğu beyan edilmektedir. Sehl b. Abdullah Tüsterî: “Sabır, doğruyu tasdik

etmektir. Taatların en yükseği, günahlara karşı sabırdır. Sonra ibadet ve

taate devam etmeye sabır gelir”168 der. Çünkü insan nefsini aşmadan

günahtan uzak kalamaz. Günahlar, kişinin arzu ve istekleri ile sabırsızlığı

sonucu ortaya çıktığından, bir anlamda kişi kendi eliyle kendini zora

sokmakta, kendisini telafisi güç kötülüklerin içine atmaktadır.

3. Kulun manevi derecesini yükseltmek için gelen musibetler:

Kuşkusuz her insanın işlediği salih amel ile ulaştığı bir derecesi vardır.169

İnsan, bu dereceye işlediği salih ameller yanında doğal hayat ortamında

maruz kaldığı musibetlere sabretmesi suretiyle de ulaşabilir. Hz.

Peygamber’in: “Kul, Allah’ın kendisi için takdir ettiği dereceye ameli ile

ulaşamazsa, Allah onun canına, malına veya çocuğuna bir musibet verir, o

da bunlara sabrederse böylece Allah’ın kendisine takdir ettiği mertebeye

ulaşır”170 hadisi bu gerçeği ortaya koymaktadır.

Kulun, kendisinden uzaklaştırması mümkün olmayan musibetler bu

nevidendir. Bu musibetler, kulun denenmesi ve imanında sadık olup

olmadığının ortaya çıkarılması için Allah’tan gelen imtihanları da içine alır.

Mus'ab b. Sa'd, babasından şöyle naklediyor: “Dedim ki: Ey Allah'ın

Resulü! İnsanlardan kimler en çok belaya uğrar? Buyurdular ki:

“Peygamberler, sonra büyüklükte onlara yakın olanlar. Kişi dindarlığı

nisbetinde belaya maruz kalır. Kim dininde azimli ve sağlam olursa onun

belası da şiddetli olur. Şayet dininde zayıflık varsa, Allah onu da gücü

168 Mekkî, a.g.e., II, 241. 169 Bkz. Kur’an, En’am (6): 132. 170 Ahmed b. Hanbel, V, 272.

Page 53: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

40

nisbetinde imtihan eder. Tâ ki o kul, hatasız olarak yeryüzünde yürüyünceye

kadar bela onun peşini bırakmaz.”171

Öyleyse kulun manevi derecesini yükseltmek için verilen bu tür

belalar genellikle ya kulu olgunlaştırmak ya da günahlarına keffâret olması

içindir denilebilir. Bir yakınının ölmesi, malının telef olması, hastalık,

sakatlık vb. sıkıntılarla karşı karşıya gelmesi kul için bu türden birer imtihan

vesilesidir. Bunlara sabır ise sabrın en yüksek mertebesi olmaktadır. Ancak

bu sabır, sözü edilen musibetler öncesinde de, o musibetlere maruz

kalındığında da kulun üzerine düşen görevleri yapmasına, gereken tedbirleri

almasına engel teşkil etmemelidir. Örneğin apandisitli bir hastanın, ben

bunun acısına sabrederim deyip ameliyat v.b. önlemleri almaktan

vazgeçmesi düşünülemez.

d) İnsanların Kötülüklerine Karşı Sabır:

Kur’an-ı Kerim’e göre insanın kötülük yapana misli ile mukabele

etme hakkı vardır. Ancak Allah Teala, yapılan kötülüğün bağışlanmasını ve

sabredilmesini tavsiye etmektedir. Nitekim; “Eğer ceza verecekseniz, size

yapılan işkencenin misliyle ceza verin. Ama sabrederseniz, elbette o,

sabredenler için daha hayırlıdır”172 ayeti bu anlamda bir yönlendirme

yapmaktadır.

Binaenaleyh ayette geçen sabır, kötülük yapana aynıyla karşılık

vermek yerine af yolunu tutmak ve bağışlamak şeklinde yorumlanmıştır. Bir

başka ayet-i kerimede aynı yaklaşımı teyid eden bir içerikle: “Bir kötülüğün

cezası, ona denk bir kötülüktür. Kim bağışlar ve barışırsa, onun mükâfatı

171Tirmizî, Zühd, 57 (IV, 602). 172 Kur’an, Nahl (16) : 26.

Page 54: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

41

Allah'a aittir. Doğrusu O, zalimleri sevmez”173 buyurulmaktadır. Şüphesiz

bu yaklaşımda da aslolan zulmün tekrarlanması değil önlenmesi, bir yolunu

bulup ortadan kaldırılması ve ıslahıdır. Peygamber (s.a.v.) de: “(İnsanın)

hoşlanmadığı şeylere sabretmesinde çok hayır vardır. Allah’ın yardımı,

sabırla beraber gelir”174 buyurmuşlardır.

Kötülüklere karşı koymak insanın hakkı, hatta görevidir. Ancak

bunun bir usulü ve ahlâkî açıdan yapılabilecek bir değerlendirme biçimi

olmalıdır. Mesela “Kim bir kötülük görürse onu eliyle düzeltsin. Buna gücü

yetmezse diliyle düzeltsin. Buna da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin”175

hadisi buna bir ölçü getirmektedir denilebilir. Nitekim Allah Teala,

Kur’an’da kötülüğün affedilmesini176 ve iyilikle ondan uzaklaşılmasını

istemekte ve buna da ancak sabredenlerin muvaffak olabileceklerini

bildirerek; “İyilikle kötülük bir olmaz, Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde

önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir

dost olur. Bu (güzel davranışa) ancak sabredenler; (hayırdan) büyük nasibi

olan kimse kavuşturulur”177 buyurmaktadır.

İnsanların kötülüklerine karşı sabır, aslında peygamberlerin

vasıflarından biridir. Kardeşleri tarafından kuyuya atılan Yusuf (a.s.) ve

babası Yakup (a.s.), bunun en güzel örneklerini yaşamışlardır. Yakup (a.s.),

çocukları sebebiyle karşılaştığı bu üzücü olaylar karşısında sadece Allah’a

güvenmiş ve “… yapacağım (iş), en güzel sabırdır”178 diyerek sabra

yönelmiştir. Zaten Yüce Allah, ilahi musibetler karşısında feryat etmeyip

173 Kur’an, Şûrâ (42): 40. 174 Ahmed b. Hanbel, I, 307. 175 Müslim, Îman, 78 (I, 78); İbn Mâce, Fiten, 19, (II, 238). 176 Bkz. Kur’an, Nur (24): 22. 177 Kur’an, Fussilet (41): 34-35. 178 Kur’an, Yusuf (12): 8-83.

Page 55: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

42

nefsini isyandan alıkoyanlar ile bulunduğu halde en güzel bir şekilde sabır

ve sebat eden kimseleri, cennetin kendileri için hazırlandığı muttakiler,

muhsinler179 ve sâdıklar180 olarak nitelendirmiştir.

Yine Zekeriya (a.s.)’ın başına testere vurulduğunda O, öyle bir

inlemiştir ki; Allah Teala ona vahyederek: “Eğer bir kere daha iniltin benim

katıma yükselecek olursa yer ile göğü birbirine birleştiririm”181

buyurmuşlardır.

Hakikaten insanların kötülüklerine sabır çok çetin bir iş olup

herkesin başarabileceği bir davranış değildir. Zira bu peygamberî ahlak,

yine peygambere itaat ile kazanılmakta ve insanlar arasında da tesirli

olmaktadır. Mâlik b. Dinar (ö. 131/748) hakkında anlatılan şu olay ilgi

çekicidir: Kiracısı bulunduğu bir yahudinin, kendisinin evinin kıble tarafına

hela yaptırması ve onun evinin duvarını kirletmesi üzerine yahudinin: Niçin

bu kadar ezaya sabrediyorsun? demesine karşılık, “Onlar öfkelerini yutarlar

ve insanları affederler”182 ayeti gereğince: “Ben Allah rızası için orayı su ile

temizliyor ve sabrediyorum” demiş ve yahudi, onun bu tavrı karşısında

müslüman olmuştur.183

Ancak bu çeşit bir sabır, tepkisizlik olarak anlaşılmamalı aksine,

insanı esas amacına ulaştıran ve neticede hem sözü edilen yahudinin

hidayetine, hem de kötülüğün ortadan kalkmasına vesile olan uygun tavır

olarak görülmelidir.

179 Kur’an, Âl-i İmran (3): 133-134. 180 Kur’an, Bakara (2): 177. 181 Serrâc, a.g.e., 49. 182 Kur’an, Âl-i İmran (3): 134. 183 Attâr, a.g.e., 89.

Page 56: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

43

e) Nimetlerin Şükrüne Sabır:

İnsana faydası dokunan maddi ve manevi, iyi ve güzel her şey

nimettir. Gerçek nimet ise ahiret saadetidir. İnsanın musibetler karşısında

sabretmesi, onun görevi olduğu gibi nimetler karşısında şükretmesi de yine

onun önemli bir sorumluluğudur.

Nimetler de musibetler gibi insanlar için bir imtihan vesilesidir.

İnsanın bu imtihanda başarılı olabilmesi için nimetin varlığında da

yokluğunda da sabretmesi gerekmektedir. Yüce Allah, insana verdiği nimeti

ondan geri aldığı zaman kulun çok ümitsiz ve nankör olmasını kınamış,

insana dokunan bir musibeti kaldırıp ona bir nimet verdiği zaman da

şükredeceği yerde “kötülük benden gitti” diyerek sevinip övünmesini, azıp

şımarmasını istememiştir.184

Bu itibarla insanın, musibet karşısında üzgün, ümitsiz ve nankör

olmayıp sabretmesi gerektiği gibi, nimetler karşısında da sevinip övünerek

şımarmaması ve nimetlerin şükrünü sabırla yerine getirmesi gerekir. Çünkü

kendisine verilen nimete şükrederken o nimetle bir isyana dalsa, bu durum o

kimse için bir bela olur.185 Kul, böyle bir durum için de yine sabra muhtaç

olduğundan Allah Teala, buna ancak sabredip salih amel işleyen kimselerin

muvaffak olabileceğini bildirmiş ve böyle olan kimselere mağfiret ve büyük

mükâfat vaat etmiştir.186

Nimetlere sabrın nasıl gerçekleştirileceğine gelince bu, nimeti

verenin Allah olduğunu bilmek, nimetleri meşru yollarda değerlendirmek,

sahip olduğu servetinden fakirin hakkını vermek, sahip oldukları ile övünüp

kibirlenmeyi ve azgınlık etmeyi terk etmek şeklinde olmaktadır. Böyle kötü 184 Bkz. Kur’an, Hud (11): 9-10. 185 Taşköprüzâde, a.g.e., II, 663; Ayrıntılı bilgi için bkz. Mekkî, a.g.e., II, 253. 186 Bkz. Kur’an, Hud (11): 11.

Page 57: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

44

davranışlar içerisine girmekse zaten insanın helakine sebep olacaktır.187

Cüneyd-i Bağdâdî şöyle der: “Bir kimse, nimet vereni bırakıp da nimeti

görürse; böyleleri Allah Teala’ya karşı perdelidirler.”188 Bu perdelenme ise

sonuçta insanı bir takım olumsuz tercih ve davranışlara sevk etmektedir.

Mal, mülk, çocuk, makam, sıhhat ve güven içinde olmak, ahlak, ilim,

sanat vb. dünya ve ahirette sahibine faydası dokunan her türlü nimete

şükrünü edâ konusunda ve onlardan meşru biçimde yararlanma hususunda

da sabretmek, musibetlere sabretmekten daha kolay değildir. Sehl b.

Abdullah Tüsterî: “Afiyete karşı sabır, belaya karşı sabırdan daha zordur”189

derken bu konuya işaret etmek istemiştir. Çünkü nimet içinde bulunan

insan, çoğu zaman fıtratı gereği kendisini diğer insanlardan farklı görür ve

sudaki balık misali nimetin kıymetini bilmez. Serveti ile isyan içerisinde

bulunabilir. Neticede de servetini kaybetmekle karşı karşıya kalabilir.

Bunun yanında imanını ve ahlakını kaybetmesi ise onun kötü fiillerle

meşgul olmasına sebep teşkil edeceğinden, bu durum onun servetini

kaybetmesinden daha büyük bir olumsuzluktur.

Bunun içindir ki; nimetlere sabretmemenin Kur’an’daki adına

“batar” denilmiştir. Yukarıda da geçtiği üzere batar, bir insanın kendisine

verilen nimetler ile azması ve şımarması demektir. Nitekim Allah, pek çok

ayet-i kerimede nimetler içinde şımaran ve azgınlık gösteren nice kavimleri

ve beldeleri helak ettiğini haber vermektedir.190 Yine bu nedenle Allah

187 Bkz. Kur’an, İsra (17): 16. 188 Nûreddin Abdurrahman b. Ahmed Câmî, Nefahâtü’l-Üns Min Hazarâti’l-Kudüs, sad.

Abdulkadir Akçiçek, Sağlam Kitapevi, İst., 1981, 241. 189 Mekkî, a.g.e., II, 253; Sühreverdî, a.g.e., 620. 190 Bkz. Kur’an, Kasas (28): 58.

Page 58: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

45

Teala, müminlerden nimetlerle şımaran insanlar gibi olmamalarını

istemektedir.191

Sabredilmesi gereken şeyleri kısaca hayatın bir gerçeği olarak maddî

ve manevî manada her türlü olumsuzluk ve kötülükler, insanı doğruları

yapmaktan engelleyen bağımlılıklar olarak sıralayabiliriz. Bunlar karşısında

sabırla mücadele vermek insanı başarıya, doğruları yapmaya, kötülüklerden

uzaklaşmaya ve de mutluluğa götüren en güvenli yoldur.192 Şimdi bu

konularla ilgili birkaç ayeti kerime ve hadisi şerif zikredelim:

“Andolsun ki, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana

çekileceksiniz; sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve müşriklerden

birçok üzücü sözler işiteceksiniz. Eğer sabreder ve takvâ gösterirseniz,

muhakkak ki bu, (yapılacak) işlerin en değerlisidir.”193

“Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan

ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah'ın kendilerine

buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.”194

“O halde sizden sabırlı yüz kişi bulunursa, (onlardan) ikiyüz kişiye

galip gelir. Ve eğer sizden bin kişi olursa, Allah'ın izniyle (onlardan) ikibin

kişiye galip gelirler. Allah sabredenlerle beraberdir.”195

“İman edip güzel işler yapanları, (evet) muhakkak ki onları, içinde

ebedî kalmak üzere altlarından ırmaklar akan cennet köşklerine

yerleştireceğiz. (Böyle iyi) işler yapanların mükâfatı ne güzeldir! Onlar,

sabreden kimselerdir ve yalnız Rablerine güvenip dayanmaktadırlar.”196

191 Bkz. Kur’an, Kehf (18): 47. 192 Bkz. İsmail Karagöz, a.g.m., 5. 193 Kur’an, Âl-i İmran (3): 186. 194 Kur’an, Tahrim (66): 6. 195 Kur’an, Enfal (8): 66. 196 Kur’an, Ankebut (29): 58-59.

Page 59: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

46

“Kimin üç kızı olur da onlara sabreder, yedirir, içirir ve giydirirse

bu, onun için kıyamet günü cehennem ateşine karşı perde olur.”197

“Kulumun iki gözünü aldığım zaman şikâyet etmeyip sabrederse, iki

gözüne bedel olarak ona cenneti veririm.”198

“Güçlü kimse, rakibini yenen değil, öfkelendiği zaman kendisine

sahip olabilendir.”199

1.7. Sabrın Dereceleri:

Tutum ve davranışlarda sadece Allah’ın rızasını gözetme anlamına

gelen ihlâs,200 amellerin makbul olabilmesi için her kulda aranılan önemli

bir kalbi ameliyedir ve ilk haliyle amelde bulunması esastır. Sabır

konusunda da insanın, her şeyi Allah’tan bilmesi, zamanın gereklerine ve

içinde bulunulan hale göre Allah’tan sabır dilemesi, Allah için ve Allah’ın

kendisine gösterdiği istikamet doğrultusunda sabretmesi lazımdır. Bu

konuda Zunnûn Mısrî (ö.245/859), sabır olmadan ihlâsın tam olarak

gerçekleşmeyeceğini düşünmektedir.201

Sabrın derecelendirilmesi hakkında Ebû Bekir Şiblî (ö.334/945)’den

gelen şu rivayet, konuya açıklık getirmesi bakımından önemlidir. Ali b.

Abdullah Basri (ö.?), anlatıyor: “Adamın biri İmam Şiblî’nin önünde

durmuş ve: “Sabırlılar için sabrın en zor olanı hangisidir?” diye sormuş,

Şiblî: “Aziz ve Celil olan Allah’ta sabır” demiş. Adam: “Hayır” demiş.

Şiblî: “Allah için sabır” demiş. Adam: “Yine olmadı” demiş. Şiblî: “Allah

ile birlikte sabır” demiş. Adam: “Bu sefer de olmadı” demiş. Şiblî sormuş:

197 İbn Mâce, Edeb, 3, (IX, 446). 198 Buharî, Merdâ, 7 (VIII, 11) ; Tirmizî, Zühd, 46 (IV, 589). 199 Buharî, Edeb, 106 (VII, 86); Müslim, Birr, 107 (VIII, 35). 200 İhlâs, riya ve onun defedilmesi sırasında nefsin ısrarlı arzularına karşı gösterilen güçtür.

Bkz. Muhâsibî, a.g.e., 319. 201 Bkz. Attâr, a.g.e., 189.

Page 60: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

47

“Peki hangi şey olduğunu sen söyle?” demiş, Adam: “Allah’tan sabır”

cevabını vermiş, bunun üzerine Şiblî öyle bir sayha ile bağırmış ki, az kalsın

canından olacaktı”202 demiştir.

Sabır gerektiren her konuda sabredildiği sürece kul, Allah’ı her

zaman hatırlamalı ve unutmamalıdır. Bu noktada sabır, derecelere ayrılmış

ve farklı yaklaşımlarla izah edilmeye çalışılmıştır. Bazı mutasavvıflar, Allah

için sabretmeyi meşakkat olarak görürken, Allah ile beraber sabr beka,

Allah uğruna sabr bela, Allah ile sabr vefa ve Allah’tan sabrı ise cefa olarak

değerlendirmişlerdir. Öyleyse sabır; sabır billâh (Allah ile sabır), sabır lillâh

(Allah için sabır), sabır ma`allah (Allah ile beraber sabır), sabır fillah

(Allah’ta sabır) ve sabır ‘anillah (Allah’tan sabır) olmak üzere

derecelendirilebilir.203 Şimdi bu konulara biraz daha açıklık getirmeye

çalışalım:

a. Sabır billâh:

Allah’tan sabır dilemek, sabrın kişinin kendi nefsi ile değil; Allah’ın

yardımıyla olduğunu bilmektir. Yani Allah kula sabır ihsan etmezse, kul

sabrı gerçekleştiremez. Bir ayet-i kerimede: “Sabret, sabrın ancak Allah

iledir”204 buyurulmakta ve bu ayetin yönlendirmesi ile irtibatlı olarak hoşa

gitmeyen bir olayla karşı karşıya kalındığında “Bunu veren Allah, sabrını da

verir” denilmektedir.

Sehl b. Abdullah Tüsterî, sabrı, “Allah Teala’dan bir çıkış kapısı

açmasını beklemektir” şeklinde tanımlarken; “Sabır ve namaz ile Allah'tan

202 Bkz. Serrâc, a.g.e., 48; Kuşeyri, Letaif, I, 87; Risale, 325. 203 Herevî, bu derecelendirmeye sabır ‘alallah’ı da ekleyerek kişinin durumuna göre şöyle

bir sıralama yapar: Sabır lillah, avamın sabrı; onun üstünde sabır billah, havasın sabrı; onun üstünde sabır ‘alallah, ehassü’l-havasın sabrıdır. Bkz. Herevî, a.g.e., 20; Bu derecelerin açıklamaları konusunda bkz. Tilimsânî, a.g.e., I, 223.

204 Kur’an, Nahl (16): 127.

Page 61: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

48

yardım isteyin”205 ayetini, “Allah’tan yardım isteyiniz, Allah’ın emrine

sabrediniz” şeklinde açıklamıştır.206 Benzer bir ayet olan; “Allah Teala’dan

yardım isteyin ve sabredin”207 ayetini ise “Allah’ın emrini yerine getirmek

için O’ndan yardım isteyiniz ve Allah Teala’ya karşı edebinizi muhafaza

etmek için sabrediniz” şeklinde izah etmiştir.208

Görülüyor ki sabra insanın tek başına gücü yetmemekte ve her

konuda olduğu gibi bela ve musibetlerin yanında ibadet ve taate de sabrın

ancak Allah’ın yardımı ile gerçekleştirebileceğinin bilinmesi önem

arzetmektedir. Kısaca sabır billah, sabrın yine Allah’ın yardımı ile

olacağının bilinmesi bilincine bağlı bir sabır tarzı olduğu söylenebilir.

b. Sabır lillah:

Allah için sabırdır. Bu da kulun, başka bir gaye için değil, yalnız

Allah’ı sevdiği ve O’nun rızasını kazanmayı istediği için sabretmesidir. Bu

kişiye “sâbir” denilmiştir. Böylelerinde sabırsızlık hali görülmez ve ahlakî

bir tavır olarak da bulunmaz. Fakat zaman zaman kendilerinden şikâyet vaki

olabilir.209 Ebû’l-Kasım b. Hakim’in “Sabret” ve “Sabrın Allah iledir”

ayetleri hakkındaki yorumu konuya ışık tutmaktadır: “Sabret sözü, (emre

itaat anlamında) ibadeti emretmekte (sabır lillah)”; “Sabrın ancak Allah

iledir” ibaresi ise (elde olanı sevme ve razı olma anlamına) ubudiyeti

emretmektedir (Sabır billah). Bir kimse “senin için” mertebesinden “senin

ile” mertebesine yükselirse, o kimse ibadet derecesinden ubudiyet

mertebesine yükselmiş olur”210 Yani insan Allah’ın emri olarak kulluğunu

205 Kur’an, Bakara (2): 45. 206 Bkz. Kelâbâzî, a.g.e., 144; İbnu’l-Mulakkın, a.g.e., 232. 207 Kur’an, Araf (7): 128. 208 Mekkî, a.g.e., II, 242. 209 Serrâc, a.g.e., 49. 210 Kuşeyri, Risale, 324.

Page 62: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

49

yerine getirmeye çalışır ve O’nun kullarına tahsis etmiş olduğu bu dereceye

ulaşmak için sabır ve sebat gösterirse; Allah Teala, onun bu gayretini boşa

çıkarmaz ve Allah’ın emri olarak yerine getirmeye sabrettiği ibadet

derecesinden Allah’ı sevdiği için ibadet mertebesi olan ubudiyet derecesine

geçmiş olur.

Tasavvufta sabır billâh, sabır lillah’tan üstün görülmektedir. Çünkü

birincisi ilahi irade ile; ikincisi beşeri irade ile gerçekleşmektedir. Onun için

Rasulüllah (s.a.v.): “Ya Rabbi! Seninle yaşar, Seninle ölürüm”211

buyurmuşlardır.

Bu tür bir sabır anlayışı, özellikle sevgiye dayalı zühd dönemi

mutasavvıflarının göstermiş olduğu sabır anlayışıdır denilebilir. Çünkü

onlara göre kulluk, ne cennet ümidi ne de cehennem korkusu için

yapılmakta; Allah Teala’yı sevip sadece O’nun rızasını kazanmak amacına

matuf olarak ortaya konulmalıdır.

c. Sabır ma`allah:

Hakk’ın yanında O’nun yardımıyla gerçekleştirilen sabırdır. Böyle

bir kişiye “sabbâr” denilmiştir. Bu ise kulun, Yaratıcının din açısından

istediği şeyleri yapması sonucunu doğurmaktadır.

Kul, Allah’ın emirlerini yapmak, yasaklarından kaçınmak için

nefsini sabra zorlar. Sabrın farz ve fazilet olma yönlerinden kul, sabırlı

bulunarak riyazet ve mücâhedesine devam etmek durumundadır.212

İnsanların çoğu bu nevi şeylere sabrettiği halde, kalpten mâlayanî şeyleri,

vesvese ve havâtırları defederek gerçek bir murakabe ve kalbi kontrole

sarılmak suretiyle Allah ile beraber olmaya sabretmede zorlanmakta ve hatta 211 Buharî, Tevhid, 13 (VIII, 164); Müslim, Zikr, 59 (VIII, 63); Ebû Davud, Edeb, 101 (IV,

183); İbn Mâce, Dua, 14, (X, 7). 212 Bilgi için bkz. Mekkî, a.g.e., II, 260.

Page 63: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

50

bunu yapamamaktadırlar. Bu sebepledir ki Cüneyd-i Bağdâdî: “Mümin için

dünyadan ahirete gidiş hem kolay, hem basittir. Halkı terk ederek Allah’ın

katında bulunmak (yani emir ve nehiylerine riayet etmek) ise çok güçtür.

Nefsinden Allah Teala’ya doğru gitmek daha çetin ve zor bir iştir. Fakat

bundan daha zor olan, Allah (ve Onun emirleri) ile birlikte bulunurken

gösterilen sabırdır”213 açıklamasını yaparak bu manada sabır, “Sızlanmadan

nefsi Allah’la birlikte bulundurmaktır”214 tespitinde bulunmuştur. Dekkâk

ise; “Sabredenler, iki cihanın izzetine ermişlerdir. Zira onlar Allah’ın

beraberliğine kavuşmuşlardır. Cenab-ı Hak: “Allah sabredenlerle

beraberdir”215 buyurmaktadır. Allah’ın beraber olduğu kimseler ise, elbette

iki cihanın şerefine ererler”216 der. Başka bir ayeti ise: “Sabırlılar dünya ve

ahiret izzetine kavuşarak necata erdiler. Çünkü onlar “Allah’la olma”

şerefine nail olmuşlardır. Allah Teâla bunun için: “Şüphe yok ki Allah

sabredenlerle beraberdir”217 şeklinde yorumlar.”218

Bu itibarla Allah ile beraber sabır, sabrın en zor gerçekleştirilen

kısımlarından birisi olarak görülmektedir. Çünkü Allah ile beraber sabreden,

kendisini Allah’ın buyrukları ile amele ve O’nun sevdiği şeyleri yapmaya

vakfederek gerekli sabrı gösterir. Konuya tasavvufî açıdan bakıldığında, bu

durumun sıddıkların sabrı ve yakîn sahiplerinin makamlarının en

yücelerinden biri olduğu görülmektedir. Böyle bir kimse, üzerine bütün

belalar yağsa; yine de sabır konusunda acziyet göstermez, zahirînde ve

213 Kuşeyri, Risale, 324. 214 Attâr, a.g.e., 465. 215 Kur’an, Bakara (2): 153,249. Kur’an, Enfal (8): 46,66. 216 Ateş, a.g.e., 307. 217 Kur’an, Tûr (52): 4. 218 Kuşeyri, Risale, 326.

Page 64: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

51

batınında herhangi bir değişiklik meydana gelmez.219 Kulluk görevlerini

aksatmadan yerine getirir. Ebû Osman Hîrî de bu işin zorluğunu ifade

ederek; “Sabbâr, (çok sabreden) kendisini, nefsine güç gelen şeylere karşı

koymaya alıştıran kimsedir” 220 demiştir.

Göstermiş olduğu sabır ve sebatla ibadet derecesinden ubudiyet

dercesine ulaşan insan artık sorumluluklarını yerine getirirken Allah ile

beraber olmakta, O’nun yakınlığını hissetmektedir. İşte nefsin isteklerine

karşı kulluk görevini yerine getirirken sabredilmesi gereken önemli bir

nokta da burada ortaya çıkmaktadır. Dışarıda oynayan çocuğuna her an kol

kanat geren bir annenin, çocuğunun karşılaştığı herhangi bir zorluk anında

onun yardımına koşması gibi her an Allah Teala’nın gözetimi altında

bulunduğunu hisseden bir insanın sıkıntı anında da Allah’ın kendisinin

yanında ve yardımında olduğu bilincine sahip olması, sabretmesi gerekir.

İşte bu tür bir sabır, sonunda Allah’ın da yardımı ile hayırla ve zaferle

sonuçlanacak ve neticede kul için sayılamaz menfaatler ve güzellikler hâsıl

olacaktır. Zira Allah’ın yanında ve O’nun yardımında olduğu inancına sahip

bir insan için başarısızlık aşılamaz bir zorluk değildir.

d. Sabır fillah:

Allah’ta sabır demektir. Allah’ın emir ve yasakları altında gösterilen

sabırdır. İnsan, yaratanına karşı kulluk görevini yerine getirirken birtakım

kötü huy ve vasıflara sahip olabilir ve bu vasıflar kulun ibadet ve tâatını

olumsuz yönde etkileyebilir. İbadete devam etmek ve kötü huyları iyi

vasıflar haline getirmek için ise hiç kuşkusuz sabır gereklidir. Ebû Yezid

Tayfur (Bayezit) b. İsa Bistamî (ö.261/874) veli kimdir? sorusuna: “Veli, 219 Ayrıntılı bilgi için bkz. Serrâc, a.g.e., 49; Kuşeyri, Letâif, III, 765; Sühreverdî, a.g.e.,

620; 220 Kuşeyri, Risale, 325.

Page 65: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

52

emir ve nehiy altında sabreden kimsedir” cevabını vermiştir.221 Kannâd

(ö.?)’a sabırdan sorulduğunda ise: “Sabır, yasaklardan kaçınma konusunda

görevini yerine getirmeye çalışmak, emredilen şeyleri devamlı olarak ifa

etmektir”222 demiştir.

Burada sabır fillah kavramının tam olarak anlaşılabilmesi için sabır

ma’allah ile arasındaki farka işaret etmek gerektiği kanaatindeyiz. Şöyle ki:

Allah’ın emrettiklerini yerine getirme ile yasakladıklarından kaçınma

konusunda gösterilen sabra “sabır fillah” denilirken; bu emre uyma ve

yasaklardan da uzak durma hususunda Allah’ın yardımı ile Hak’tan yana

tercihlerde bulunma, O’nunla beraber olma şeklindeki sabra ise “sabır

ma’allah denilmiştir. Anne çocuk örneğinden hareketle, çocuğun annesinin

belirlemiş olduğu sınırlar içerisinde oynaması ve istenilen kurallara uyma

kararlılığına benzer bir tarzda, kulun Allah’ın koyduğu sınırlar ve ölçüler

dahilinde bulunma konusunda gösterilen sabra sabır fillah, annesi ile birlikte

bulunma bilinci ve ona güvencesiyle ortaya konulan sabır misali

gerçekleştirilen sabra ise sabır ma’allah denilir.

e. Sabır ‘anillah:

Allah’tan uzak kalmaya sabırdır. Bunun bazı mutasavvıflar

tarafından cefa olarak görüldüğünü ifade etmiştik.223 Sabır ‘anillah kulun,

sahip olduğu güzel davranışlar ile yapmış olduğu ibadetler neticesinde ve

farzların yanında nafilelerle224 birlikte kazanmış olduğu Allah’a yakınlıktan

uzaklaşmaya maruz kalması durumunda ortaya koyması gereken,

mücadelede göstermesi icab eden sabırdır. Yani bir bakıma bu tür sabır,

221 Bkz. Hucvirî, a.g.e., 334; İbnu’l-Mulakkın, a.g.e., 397. 222 Serrâc, a.g.e., 49. 223 Kuşeyri, Risale, 327. 224 Bkz. Buharî, Rikak, 38 (VII, 179).

Page 66: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

53

kulun kazanımlarını kaybetmeme mücadelesi vermesi ve geri gidişe karşı

koymasıdır diyebiliriz. Çünkü kul, ibadet ve tâattaki say-ü gayretiyle Allah

katında bir mertebeye erişmiştir. Ebû Ali Hasan b. Hüseyin Basrî

(ö.110/728), kazanılan bu mertebeler hakkında sabrın önemli olduğunu

şöyle ifade etmektedir: “İnsan fani âlemde birkaç gün sabır edince, ebedi

saadete nail olur.”225 Durum böyle olunca da kazanılmış bir mertebenin

kaybedilmesi söz konusu olduğunda bu nimetin elden gitmemesi için sabır

göstermek gerçekten zordur.

Fakat bütün bunlar yine Allah Teala’nın yardımı ile

gerçekleşmektedir. Zaten kulun hatalardan uzak ve Allah’ın rızasına karşılık

gelecek bir ameli de bulunmamaktadır. Yani hata ve noksanlıklarla dolu bir

insanın, Allah’a tam manasıyla layık bir davranış içerisinde olması mümkün

gözükmemektedir. Bu nedenle kula düşen görev, acziyetinin farkında

olmaktır. Hasan Basrî; “İlahi, bana nimet verdin şükretmedim. Üzerime bela

gönderdin sabretmedim. Şükretmediğim için verdiğin nimeti geri almadın,

sabretmediğim için de belayı daim kılmadın. İlahi, Senden lütuftan başka ne

gelir!”226 diyerek acziyetini ortaya koymakta ve elinden geleni yaptıktan

sonra gerek sabır gerekse şükür için Allah’ın yardımının olması gerektiğini

ifade etmektedir. Bu yaklaşım ise ileride açıklanacağı üzere sabır ve şükrün

sonunun tevekkül olması gerektiğine işaret etmektedir.

1.8. Sabır Kavramının Diğer Kavramlarla İlişkisi:

Sabır, pek çok ahlakî davranışı içerisinde barındıran, onlarla yakın

ilişkileri bulunan bir kavaramdır. Bu kavramın, özellikle zühd ve tasavvuf

dönemi mutasavvıfları tarafından daha çok fark, zühd, rıza, ihlâs ve 225 Attâr, a.g.e., 82. Ayrıca bkz. Muhammed Abdurrauf Münâvî, Feyzü’l-Kadîr fî Şerhi

Câmiu’s-Sağîr, el-Mektebetü’l-Ticâriyyetü’l-Kübrâ, Mısır, 1972, IV, 182. 226 Attâr, a.g.e., 85.

Page 67: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

54

tevekkül gibi olumlu yaklaşımlarla227 ilişkili olarak açıklanmaya

çalışıldığını görmekteyiz. Çünkü bu kavramlar, insanın eylemleri dikkate

alındığında sabra en yakın görülen ve her zaman sabırla iç içe olan davranış

biçimleri olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Bu yüzden sabır kavramının daha

iyi anlaşılması için kendisine en yakın olan bu kavramlarla birlikte ele

alınması ve onlarla olan ilişkisine temas edilmesi gerekli görülmüştür.

a) Sabır-Fakr:

Fakr, tasavvufta kulun kendisinde bir varlık görmemesi, her şeyini

Hakk’a irca etmesidir.228 Bir başka ifadeyle, her halükârda Hakk’a muhtaç

olma bilincine sahip olma yaklaşımıdır. Zira Kur’an’daki ifadesiyle “Allah

zengindir, siz ise fakirsiniz”229 buyurulmaktadır. İlk anlaşılan yönüyle ise

fakrı, ihtiyaç duyulan şeyin yokluğu anlamında kullanılan bir kelimedir.

Kulun halini Allah’a arz etmesi demek, fakr üzere sabra muhtaç

olması demektir. Ebû Nasr Bişr b. Hâris Hafî (ö.227/841), sabrı

tanımlarken; “Makamların en üstün olanı, kabre kadar fakr üzere sabra itikat

etmektir” der. Yani bu, fakirliğe sabretmeye devam inancını taşımak

anlamına geldiği gibi dünyanın geçici sevgilerine karşı da fakir olmak

anlamına gelebilir. Buradaki sabır ve itikat ise kulun sahip olduğu makamlar

olarak görülmelidir. Konuya tasavvufî açıdan bakıldığında ise fakr, kulun

görevlerini yerine getirmekle kazanmış olduğu makamlarda bulunurken

kendisinde bir varlık hissetmemesidir.

Neticede kul, hangi makamda bulunursa bulunsun fakr üzere yani

mutlak ganînin Allah olduğu ve kendisinin O’na muhtaç bulunduğu

bilincine sahip olarak sabra devam etmek durumundadır. Şayet kendisinde 227 Bkz. Muhâsibî, a.g.e., 547. 228 Uludağ, a.g.e., 184. 229 Kur’an, Muhammed (47): 38.

Page 68: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

55

bir varlık görecek olursa, böyle bir durumda amellerinin kendi nefsî arzuları

için olduğunu, Allah’ın rızası için olmadığını bilmelidir.230

b) Sabır-zühd:

Sabır, zühdî yaşantı içerisinde önemli bir yere sahiptir. Kul,

Allah’tan başka her şeyin sevgisini gönlünden çıkardığı ve Allah ile zengin

olmaya çalıştığı zaman sabra ihtiyaç duyar. Dünyanın geçici sevgilerinin

gönlünde yer etmesi, her an için onu gerçek sevgi ve aşktan

uzaklaştıracaktır. Bu itibarla ilk dönem mutasavvıfları zühdî bir yaşantıyı

tercih etmişler ve gerçek sevgi ve aşkı “ilahî aşk” olarak görmüşlerdir. Bu

aşka ulaşanların ise genel olarak zahidlerden daha fazla sabra muhtaç

oldukları görüşünü benimsemişlerdir. Nitekim Ebû Zekeriya Yahya b. Muaz

Râzi (ö.258/871), sabrı en zirvede yaşayanların âşıklar olduğunu ve bunların

zahidlerden daha çok sabır ehli olduklarını şöyle ifade eder: “Âşıkların

sabrı, zâhidlerin sabrından daha çetindir. Acaba aşıklar (hicrana) nasıl

sabrediyorlar!” der ve aşıkların sabrının çok çetin olduğu konusunda

hayretini ifade eder.. 231

Ebû Abdurrahman Hâtem-i Asam (ö.237/851) ise; “Zühdün başı

Allah’a itimat, ortası sabır, sonu ihlâstır”232 der. Yani ona göre sabır, zühd

için gerekli ahlakî bir özellik olup, zühdî bir yaşantı önce Allah’a tevekkül,

sonra sabır, ardından da ihlâs ile kazanılmaktadır. Bu itibarla kişiyi

Allah’tan alıkoyan her neyse, ondan yüz çevirmek ve uzak olmak anlamında

bir duruşu ifade eden zühdî yaklaşım, kuşkusuz sabırla, hem de güçlü bir

sabırla gerçekleşebilir. Bu yüzden zühdü sabırdan, sabrı zühdden ayrı

düşünmek mümkün değildir. 230 Bkz. Hucvirî, a.g.e., 106; İbnu’l-Mulakkın, a.g.e., 109. 231 Bkz. Ebû Nuaym el-Isfahanî, a.g.e., X, 51; Kuşeyri, Risale, 325. 232 Attâr, a.g.e., 328.

Page 69: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

56

c) Sabır-İhlâs:

Yine bazı mutasavvıflarının ihlâs konusunu açıklarken sabırdan

destek aldıkları görülmektedir. Zira samimi bir ihlâs, ancak sabır ile

kazanılmaktadır. Bu yolda ihlâsın önemi ise tartışılmazdır. Zunnûn Mısrî:

“Dürüstlük ve sabır olmadan ihlâs tam olarak gerçekleşmez”233 der. Ebû

Muhammed Murtaiş (ö. 328/940) ise amellerin sıhhatli olma şartını sabır ve

ihlâsa bağlayarak; “Bütün muameleler şu iki şeyle sıhhatli hale getirilir:

Sabır ve ihlâs. Muameleler üzerine sabır, muamelelerde ihlâs”234 demiştir.

Samimiyet ve içtenlik, kulun tutum ve davranışlarında sadece ve

sadece Allah’ın rızasını gözetmesi, özün süze, sözün öze uyması, riyakâr ve

ikiyüzlü olmama gibi manalar içeren ihlâsa, amelleri değerli kılan üstün bir

davranış olduğunun idraki içinde ancak sabır ile ulaşılabileceği aşikârdır.

d) Sabır-Rıza:

Kulun elinde olanla yetinmesi, başına gelen olaylar karşısında

Allah’ın kaderine razı olması, ancak sabırla mümkün olmaktadır. Zira

zorluk anında sabırdan daha güzel bir arkadaşın olması düşünülemez. Kul,

sabır arkadaşı ile birlikte rıza ahlakına da sahip olmayı başardığında, burası

salik için bir makam olmaktadır. Nitekim Ahmed b. Hadraveyh (ö.

240/854); “Sabır, zarurette kalanların azığı, rıza ise ariflerin derecesidir”235

der.

Kaderin tecellisi sırasında sabır ve rıza ahlakının birlikte bulunması

esastır. Sabır olmadan rıza gerçekleşmeyeceği gibi, sonu rıza olmayan

sabrın da bir kıymeti yoktur. Bu sebeple kuldan bela anında sabır, kaza

anında da rıza erdemini göstermesi beklenir. Fakat bu erdemler birbirinden 233 Attâr, a.g.e., 189. 234 Attâr, a.g.e., 533. 235 Attâr, a.g.e., 378.

Page 70: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

57

ayrı olarak ortaya çıkmazlar. Rıza varsa, sabır da vardır. Yahya b. Muaz, bu

durumu şu şekilde ifade eder: “Bela gelince sabrın hakikati ortaya çıkar,

kader kaza olarak görülmeye başladığı zaman ise rızanın gerçekleri kendini

gösterir.”236 Yani bela geldiğinde sabır ile, kader gerçekleştiğinde de rıza ile

karşılanması gerekir.

Musibetin ilk anında gösterilmesi gereken sabır için Şah Şucâ

Kirmânî (ö. 276/884) bir takım şartlar ortaya koymuş ve bunları da yine şu

şekilde rızaya bağlamıştır: “Sabrın şartı üçtür: “Şikâyeti terk, samimi bir

rıza, kaderin tecellilerini gönül rızası ile kabullenme.”237

Ebû’l-Abbas Ahmed b. Muhammed b. Sehl b. Atâ Ednî (ö.309/921),

rızayı ikiye ayırmış238 ve Allah’ın razı olması için kuldan beklenen gayretin

önemine dikkat çekerek kendisi hakkında şu şiiri okumuştur: “Yâ Rabbi!

Razı olasın diye sabredeceğim ve hasret duyguları içinde mahvolacağım,

sabrım beni mahvetse de Seni razı etmem bana kâfidir.”239

Cüneyd-i Bağdâdî ise tasavvufu, içerisinde sabır ve rızanın da

bulunduğu sekiz haslet üzerine bina ederek bunların her birini bir

peygamberle ilişkilendirir ve şöyle der: “Tasavvuf, şu sekiz haslet üzerine

kurulmuştur: Seha (cömertlik), rıza, sabır, işaret, gurbet, sûf giyme, seyahat

ve fakr. Seha İbrahim, rıza İshak, sabır Eyyüb, işaret Zekeriya, gurbet

Yahya, sûf giyme Musa, seyahat İsa ve fakr Muhammed (a.s.)’a aittir.”240

Binaenaleyh kulun, sabır konusunda göstermiş olduğu bütün gayreti,

sadece Allah’ın rızasını kazanmak için olmalıdır.

236 Attâr, a.g.e., 393. 237 Attâr, a.g.e., 404. 238 Rıza, iki kısımdır: Kulun Allah’tan razı olması; Allah’ın kuldan razı olması. Bkz.

Kur’an, Beyyine (96): 8. 239 Bkz. Kuşeyri, Risale, 325; İbnu’l-Mulakkın, a.g.e., 59. 240 Hucvirî, a.g.e., 120. Daha fazla bilgi için bkz. Aynı yer.

Page 71: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

58

e) Sabır-Tevekkül:

Bela ve musibetten hemen sonra gösterilmesi gereken ilk tavrın sabır

olduğunu, bunu rızanın takip ettiğini ve tasavvufî anlayışa göre bu iki

yaklaşımın birbirinden ayrı gerçekleşmeyeceğini ifade etmeye çalıştık. Buna

göre işin başı sabır, ortası rıza olmaktadır. Sonu ise yine sabrı elden

bırakmadan tam bir tevekkül anlayışı ile iç içe olmaktır. Bu konuda Cüneydi

Bağdadî (ö.297/909); “Sabrın nihai noktası tevekküldür. O yüzden Allah

Teala, “Sabredenler Rablerine tevekkül ederler”241 buyuruyor”242

demektedir. Çünkü rıza, ihlâs ve tevekkül sabır için önem arzeden üç temel

erdem durumundadırlar.

Görülüyor ki; sabrın ilişkili olmadığı ahlakî bir eylem hemen hemen

yok gibidir. Bu noktada şunu da ifade eldim ki; sabırlı olmak, bela ve

musibetleri olduğu gibi karşılamak, her konuda kayıtsız şartsız Allah’a

güvenip dayanmak tedbirsizlik demek değildir. İnsan bazen öyle olaylarla

karşı karşıya kalır ki, sonucu daha yaşanmadan tahmin edilebilir. İşte bu

gibi durumlarda kişinin her an tedbirli olması, yani tedbiri elden

bırakmaması, onun bu konuda sabrına yardımcı bir davranış olacaktır. Zaten

tevekkül anlayışının içerisinde de tedbir var olduğundan, tevekkülün

yakından ilişkili olduğu sabır konusunda tedbirli olmak kaçınılmaz bir

tutumdur.

İnsan, yaşantısı boyunca olumlu veya olumsuz sabredilmesi gereken

pek çok tavır ve davranışla karşılaşabilir. Ama genel olarak bakıldığında ise

ahlakın sabır boyutunun daha çok bela ve musibetler gibi olumsuzluklar

üzerinde yoğunlaştığı görülmektedir. Kişinin durumu ne olursa olsun her

241 Kur’an, Nahl (16): 42. 242 Attâr, a.g.e., 465.

Page 72: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

59

zaman ve mekânda sabır ahlakına ihtiyacı vardır. Bu ahlakî erdeme sahip

olabilmek, sağlam ve sağlıklı bir irade gücünün yanında ancak Allah’ın

yardımıyla mümkün olabilir. Fakat insanın, üzerine düşeni yapmadan sabır

gibi çetin bir görevin üstesinden gelmesi ve bunu başarabilmek için yalnız

sabra sarılması yeterli olmamakta, bununla birlikte sabra yardımcı pek çok

ahlakî davranışın da kazanılmış olması gerekmektedir.

Konuya bu açıdan bakıldığında temel ahlakî ilkeler ve yaklaşımlar

arasında yer alan ve tasavvufun olmazsa olmazları arasında bulunan fakr,

zühd, ihlâs, rıza ve tevekkül anlayışlarının sabırla olan ilişkileri son derece

önemlidir. Bu erdemler, sabırsız kazanılamayacağı gibi; sabır da bu

erdemler olmadan gerçek anlamını kazanamaz. Bu nedenle onları erdemli

birer murad ve kişiyi gerçek muradına ulaştıran birer fazilet olarak

tanımlarsak, sabrı da bu yolda dervişi muradına götüren bir yol olarak

görebiliriz. Nitekim bu manada “Sabreden derviş, muradına ermiş”

denilmiştir.

Page 73: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

60

İKİNCİ BÖLÜM:

TASAVVUFTA ŞÜKÜR ANLAYIŞI:

1.1. Şükrün Lügat Anlamı:

Şükür kelimesi, “ş-k-r” kökünden türemiş olup övmek, methetmek,

müteşekkir olmak, ödüllendirmek, mükâfatlandırmak, iyiliğe karşı dua

etmek, nankör olmamak, iyilik bilmek, minnettarlık demektir.243

Ayrıca nimetin sahibini hatırlamak,244 iyilik yapanı övmek, nimeti

dile getirmek,245 onu verene karşı saygı ile eğilmek, sevgi ile yönelmek,

itirafta bulunmak, yapılan iyiliğin bilincinde olmak, bundan dolayı memnun

ve hoşnut olmak, bu memnuniyeti ve hoşnutluğu iyiliği yapana karşı onu

memnun ve hoşnut edecek hal, hareket ve fiillerle dile getirmek, iyilik

yapana iyilikle karşılık vermek, hoşnut edeni hoşnut etmek şeklinde de

tanımlanmaktadır. 246

Küfran-ı nimette bulunmayıp; takdis-i nimette olmak, anmak,

hatırlamak, açmak ve izhar etmek anlamları da şükür kelimesine yüklenilen

diğer anlamlar olarak ifade edilebilir. 247 Yine şükür sözünün, kaynağı

itibariyle Arapların, verilen ota nazaran semizliğini fazla gösteren hayvana “

şekûr hayvan, yediği göründü, yemini belli etti, yani semirdi” 248 شكرت الدابة

demelerinden geldiği de ifade edilmektedir.

243 İbn Manzur, a.g.e., II, 344; Tilimsânî, a.g.e., I, 231; Ergin, a.g.e., 1114; İzutsu, a.g.e.,

265; Canan, a.g.e., VIII, 477. 244 Cürcânî, a.g.e., 56. 245 Uludağ, a.g.e., 503. 246 Bkz. Kuşeyri, Letâif, I, 380; Canan, a.g.e., VIII, 478; Ateş, a.g.e., 308. 247 Bkz. Kelâbâzî, a.g.e., 150; Kuşeyri, Risale, 314; Attâr, a.g.e., 834; Sühreverdî, a.g.e.,

639; Mahir İz, Tasavvuf, İst, 1969, 133; Canan, a.g.e., VIII, 475; Yetik, a.g.e., 204; Süleyman Uludağ, “Evrensel Bir Değer Olarak Şükür”, Yeni Dünya, İst. Mart 1999, Sayı: 65, 29; Mehmet Sürmeli, “Şükür Kötülüklere Yardımcı Olmamaktır”, Yeni Dünya, İst. Mart 1999, Sayı: 65, 38.

248 Bkz. Kuşeyri, Risale, 314.

Page 74: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

61

Bununla birlikte şükredene “şâkir”; çok şükredene ve şükürden aciz

olduğunu idrak edene de “şekûr”249 denir. Şâkir ve şekûr arasındaki fark ise

şöyle belirtilebilir: Şâkir, ihsanı ve faydası dokunana şükrederken; şekûr,

verilmeyene ve hatta belaya da şükreder. Şâkir, bol bol ihsan edildiği zaman

şükrettiği halde; şekûr, ihsan geciktiği zaman da şükreder.250 Başka bir ifade

ile şekûr, ihsanların yanında sıkıntı, bela, mihnet ve acılara karşı da

şükredebilen kimsedir. Mümin olarak ahiret için çalışanın bu çalışmasına ise

“meşkûr”251 denilmiştir.

1.2. Şükrün Terim Anlamı:

Şükrün tanımına geçmeden önce şükür için gerekli olan kuralların

neler olduğunu ifade etmek yerinde olacaktır.

Şükrün beş temel kuralı vardır. Bunlar: Şükredilene saygı, onu

sevme, onun nimetlerini söyleme, onu övme ve onun sevmediği şeyleri

yapmama şeklinde sıralanabilir.252 Şükrün temeli olan bu beş kuraldan biri

olmadığında şükrün dayanaklarından biri bozulmuş demektir. Kul, ne ile ve

nasıl şükrederse şükretsin, bu kurallara uymak durumundadır. Aksi halde

hakiki manada bir şükürden bahsetmek mümkün değildir.

Bu kurallardan hareketle şükür hakkında pek çok tanım yapılmıştır.

Bu tanımlardaki ortak nokta ise nimeti verenle, nimete ve nimet verilen

kimseye işaret edilmiş olmasıdır.253 Ancak yapılan tanımlarda daha çok

nimeti verene karşı yapılması gerekenler ile nimet verilenin bu durum

karşısındaki tutum ve davranışları ön plana çıkarılmaktadır. Nimetler

249 Cürcânî, a.g.e., 56; Şekûr (çok şükreden), Allah’ın nimetine yine Allah’ın yardımı ile ve

malını O’nun yolunda harcamakla şükreden kimsedir. Kuşeyri, Letâif, II, 335. 250 Kuşeyri, Risale, 315. 251 Bkz. Kur’an, İsra (17): 9; Kur’an, İnsan (76): 22; Mustafa Kara, “Sâyiniz Meşkûr

Olsun”, Yeni Dünya, İst. Mart 1999, 34-35. 252 Bkz. Ateş, a.g.e., 310. 253 Bkz. Herevî, a.g.e., 21; Taşköprüzâde, a.g.e., II, 646.

Page 75: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

62

hakkında ise: “Allah'ın nimetini saymaya kalksanız bitiremezsiniz”254 ayet-i

kerimesi uyarınca Allah’ın kulları üzerindeki nimetlerinin sayısız

olduğundan bahsedilmektedir.

Şükür, nimeti veren açısından bakıldığında nimetten evvel, onu

veren (Mün`im)’i görmek;255 nimet içinde nimeti vereni düşünmek, nimeti

ihsan eden Hakk Teâla’yı dil, fiil ve kalp ile tazim etmek;256 yapılan

ihsanları tazim ve itiraf ile Allah Teâla’yı bu ihsanından dolayı senâ

etmek;257 O’nun bahşetmiş olduğu nimetlere karşılık olarak teşekkür

borcunu yerine getirmek; Allah’ın nimetlerini dil ile ikrar, kalp ile tasdik

etmek;258 Hakk’ın bahşetmiş olduğu nimetlerden başkalarını da

faydalandırmak259 şeklinde tanımlanmıştır. Bu konuda Ebû Said Ahmed b.

İsa Harrâz (ö.277/890), nimeti veren ile nimeti dile getirmenin önemi

açısından bir tanım yaparak; “Şükür, nimeti vereni tanımak ve O’nun

yetiştiriciliğini ikrar etmektir”260 der. Şiblî de şükrü; “Nimeti değil, nimeti

vereni görmektir”261 şeklinde ifade etmektedir.

Nimete kavuşan açısından bakıldığında ise şükür, nimeti vereni

düşünüp, nimetini O’na boyun eğerek ikrar ve itiraf ettikten sonra bu

ihsanından dolayı O’na hamd etmek, nimetleri ortaya dökmek, onları

zikretmek ve saymak, nimetlerle Allah Teala’ya itaate yardım sağlamak ve

onlarla masiyete dalmamak;262 kendisine verilen o nimetler ile duygu,

254 Kur’an, İbrahim (14): 34. 255 Bkz. Kuşeyri, Risale, 316; Tilimsânî, a.g.e., I, 232; Uludağ, a.g.e., 503. 256 Bkz. Ateş, a.g.e., 308; Yetik, a.g.e., 204. 257 Kotku, a.g.e., 43. 258 Kuşeyri, Risale, 314. 259 Eraydın, a.g.e., 168. 260 Kelâbâzî, a.g.e., 150. 261 Ebû Nuaym el-Isfahanî, a.g.e., X, 53; Kuşeyri, Risale, 316; Attâr, a.g.e., 645. 262 Sühreverdî, a.g.e., 639.

Page 76: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

63

düşünce ve azaları O’nun gösterdiği istikamette kullanmak;263 verilen

nimetlerden başkalarını da faydalandırarak Allah’ın hidayetine tâbi olup

imanın gereklerini yerine getirmek;264 kendini hakir görerek nimeti, onu

sana yöneltene izafe etmek, hak edilmeyen nimete karşılık Allah Teâla’yı

hamd ü senâ etmekten zevk almak265 şeklinde tarif edilmiştir.

Ebû Salih Hamdun b. Ahmed. Ammar Kassar (ö.271/884) şükrü,

kendisini nimetlere layık görmeme açısından değerlendirmiş ve; “Nimete

şükür, nefsini nimette tufeyli (asalak) görmek suretiyle olur” derken.

Cüneyd-i Bağdâdî de benzer bir tanım yaparak: “Şükür, kendini nimete ehil

ve layık görmemendir”266 demiştir.

Şükür hakkında daha derli toplu bir tanım olarak Ebû’l-Leys

Semerkandî’nin tespitiyle şükür; Allah Teâla, bir ihsanda bulunduğu zaman

o ihsanı kimin yaptığını görüp hamd etmek, verdiğine razı olmak, o verilen

şeyin faydası kişi ile beraber bulunduğu ve onun kuvvetini cesedinde

hissettiği müddetçe Allah’a âsi olmamaktır267 tarzında ifade edebiliriz.

Cüneydi Bağdâdî, insanın kendisine yapılan ihsanlara layık

olmadığını ve her ne yaparsa yapsın o ihsanın karşılığı olan bir şükrü yerine

getiremeyeceğini, bununla birlikte verilen nimet ve ihsanları yine verene

karşı kullanmamak gerektiğini vurgulayarak; “Şükür, nimeti kullanarak

Allah’a isyan etmemektir”268 der. Seriyyü’s-Sakatî (ö.257/870) de Cüneydi

Bağdâdî gibi verilen nimetlerin Allah’a karşı kullanılmaması ve günah

yolunda sarf edilmemesi konusundaki görüşünü dile getirme sadedinde;

263 Canan, a.g.e., VIII, 477; Yılmaz, a.g.e., 183. 264 İz, a.g.e., 133; Sürmeli, a.g.m., 39. 265 Bkz. Kuşeyri, Risale, 315-317. 266 Kuşeyri, Risale, 315. 267 Ebû’l-Leys Semerkandî, Tenbîhul Gafilîn Bustanü’l-Ârifîn, trc. Abdulkadir Akçiçek,

Bedir yayınevi, Ank. 1997, II, 519. 268 Kuşeyri, Risale, 315-317.

Page 77: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

64

“Şükür, Allah Teala’nın nimetlerinden faydalandığın şeylerle günaha cüret

etmemendir”269 tanımını yapar.

O halde şükür, sadece dil ile gerçekleştirilen bir fiil olmayıp, insanın

bütün azalarını ilgilendiren kapsamlı bir davranış olmakta, insanın tüm

yaşantısında bu ahlakî yaklaşımdan uzak kalması mümkün

gözükmemektedir. Bununla birlikte maddî mânevî, zâhirî bâtınî yönleriyle

bir bütün olan insanın, hayatının her alanında gerçekleştirmesi gerekli olan

şükrü, dilin, kalbin ve bedenin şükrü şeklinde bir değerlendirmeye tâbi

tuttuğumuzda bu konunun sûfîlerce özgün bir tasnifle anıldığını görürüz.

Şöyle ki; dilin şükrüne “evrâd-u ezkâr”; kalbin şükrüne “yakîn ve

istikamet”; âzâların şükrüne de “ibadet ve tâat”270 tanımlaması yapılmış,

dilin şükrünün Hakk’ı anmakla, kalbin şükrünün yakîn bir imanla, azaların

yani bedenin şükrünün ise Allah’a kulluk görevlerinin yerine getirilmesiyle

mümkün olabileceğine vurgu yapılmıştır.

Bilindiği üzere şükür ve şekvâ (yakınma, şikayetçi olma),271

insandan sâdır olan iki tepki türü olarak karşımıza çıkmaktadır. Şükür

(minnettarlık), tüm ahlak sistemleri içinde önemli bir yer işgal eder. Bu

manada dini açıdan şükür, inancın bir diğer ismidir denilebilir. Bu yönüyle

küfre, şükür noksanlığı olarak bakmak da mümkündür.272 Bu konuda

Kur’an’da şükrün nasıl küfre zıt olduğunu gösteren birkaç ayeti örnek

verelim:

269 Kuşeyri, Risale, 329. 270 Bkz. Canan, a.g.e., VIII, 477. 271 Tilimsânî, a.g.e., I, 219. 272 Bkz. İzutsu, a.g.e., 146; İnsanların başlarına gelen cezaların çoğu, ellerindeki nimetlere şükürlerinin azlığındandır. Bunun sebebi ise nimeti hakkıyla bilmemektir. Bkz. Mekkî, a.g.e., II, 292.

Page 78: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

65

“(Mucizeyi görünce Süleyman) dedi ki: Bu Rabbimin keremindendir

ve gayesi beni denemektir. Müteşekkir mi (أأشكر ), yoksa nankör (أم أآفر)

müyüm diye. Her kim şükredici (minnettar) olursa (شكر ), yalnız kendi

canının iyiliği için şükredici kalır ve her kim şükretmezse (آفر ), (bu ancak

kendisi için bir zarardır.)”273 Bir başka ayette “Şayet nankörlük ederseniz,

Allah size hiç karışmaz. O, kullarında küfür görmeyi sevmez. Ama

şükrederseniz, sizde bunun bulunması Onu memnun eder”274

buyurulmaktadır.

Bunun yanında şükür kavramı, küfrün en aşağısı olan Allah’a ortak

koşma ile de ilişkilidir. Nitekim bir diğer ayet-i kerimede; “Tevazu ve içten

içe O’na dua eder, bizi bu tehlikeden kurtarırsan muhakkak minnettar

olacağız dersiniz. De ki: Allah sizi bundan da, her bir beladan da (الشاآرين)

kurtarıyor. Ama siz yine O’na eş koşuyorsunuz (تشرآون )”275 buyurulmuştur.

Şükrü, iman ile ilişkilendiren mutasavvıflar, küfrün zıttı olan iman

nimeti için de şükredilmesi gerektiğini vurgulamışlardır. Sehl b. Abdullah

Tüsterî’ye biri gelmiş ve evine bir soyguncu girdiğini, bütün eşyalarını alıp

gittiğini söylemiş; Sehl de ona: “Allah Teala’ya şükretmelisin. Soyguncu

kalbine girseydi –ki kalp soyguncusu şeytandır- ve tevhit akideni alıp

gitseydi ne yapacaktın”276 diye tesellîde bulunmuştur. Yani bu ifadeyle iman

nimetinin diğer nimetlerden daha önemli olduğu vurgulanmak istenmiş ve

Allah’a ortak koşmak gibi Hakk Teala’nın rızasına uygun olmayan

davranışlar konusunda daha dikkat olunması arzulanmıştır.

273 Kur’an, Neml (27): 40. 274 Kur’an, Zümer (39): 7. 275 Kur’an, En’am: (6): 63-64. 276 Bkz. Kuşeyri, Risale, 316; İbnu’l-Mulakkın, a.g.e., 234.

Page 79: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

66

Bu itibarla şirk, nankörlüğün en belirgin tezahürü olarak küfrün

yerine kullanılmaktadır ve şükrün zıddıdır. Yani semantik açıdan da küfranı

nimet, şükrün zıddı olmaktadır. Çünkü Cenabı Hakk, kulluğu yalnızca

kendisine yapan insanların, sahip oldukları nimetlere şükredip; küfür

etmemelerini ister.277 Şükürle Allah’ın nimetlerine bezenen salih insan ise

bu davranışıyla şükür önderleri olan peygamberlere benzemiş olduğu

gibi,278 Allah Teâla’nın “eş-Şekûr”279 isminden de gerekli nasibi almış

olur.280 Bundan da şu sonuç çıkarılabilir:

Şükür, tek yanlı olmayıp karşılıklıdır. Yani Allah’ın ikramına

karşılık şükretme görevi insana düşüyorsa, Allah Teala’nın da bu şükrana

rıza ile mukabelede bulunması söz konusudur.281 Süfyan-ı Servî

(ö.161/777), konuya insana düşen görev açısından bakarak rıza hakkında;

“Rıza, takdir olunanı şükrederek kabullenmektir”282 der.

Rıza makamında asıl olan, önce kulun kendisine verilen nimetlere

karşılık olarak Allah’tan razı olmasıdır. Rızasız bir şükrün gerçekleşmesi

söz konusu olmadığından şükür, rıza makamından üstün sayılmış ve rıza

makamı, şükrün içerisinde kabul edilmiştir.283 Zira şükrün manası, ihsanda

bulunanın nimetini ona boyun eğerek itiraf etmektir. Bu ifadeye göre de

Allah Teala’ya hakikat yolu ile değil, mecaz yolu ile “Şekûr (çok

şükreden)” sıfatı verilmektedir. Bu ise “Allah, kullarının şükrüne sevap

verir” manasına gelir. Sonuçta şükrün karşılığı yine şükür olmaktadır.

277 Bkz. Kur’an, Bakara (2): 172. 278 Bkz. Kur’an, Nahl (16): 20-21. 279 Kur’an, Fatır (35): 30-34. 280 Bkz. Sürmeli, a.g.m., 38. 281 Bkz. Kur’an, Fecr (89): 28. 282 Attâr, a.g.e., 257. 283 Bkz. Ateş, a.g.e., 309.

Page 80: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

67

Nitekim “Kötülüğün cezası onun gibi bir kötülüktür”284 buyrulmuştur. Yani

kötülüğün Allah tarafından verilen karşılığı ve cezası kötülük adını aldığı

gibi; şükre, Allah tarafından verilen karşılığa ve mükâfata da şükür adı

verilmiştir. Bu da Allah’ın rızası ve memnuniyeti anlamını içermektedir.

Şu halde kulun Allah Teala’ya şükretmesi, ihsanını anarak O’nu

medh ü sena etmesi; Hakk Teala’nın kuluna şükretmesi ise ihsanını zikreden

ve nankörlük etmeyen kulunu övmesi, ondan memnun ve razı olması

anlamına gelmektedir.285 Ama sonuçta şükrün ve teşekkürün yararı ve

sevabı Allah’a değil, insana aittir.286 Şükür iyi ve sevap kazandıran bir amel

iken, şekvâ hali ise insanı günaha götüren bir davranış biçimi olmaktadır.

1.3. Kur’an’da Şükür Anlayışı:

Allah Teala’nın kullarına ihsan ettiği nimetler sayılamayacak kadar

çoktur. Her nimetin de kendine göre bir şükrü vardır. Mesela zekâtın aslı ve

hakikati nimetin cinsinden olmak üzere nimetin şükrünü eda etmektir. Çok

oluşu sebebiyle nimetin aslını ve tamamını saymak ise imkânsızdır.

Zahirdeki nimetlerin yanında batındaki nimetlerden de söz edildiğinden bu

gibi şeylerin de kendilerine uygun bir zekâtının olması icab eder. Bu ise

zahirî ve batınî nimetlerin bilinmesi ve tanınması anlamına gelir ki; kul,

Hakk Teala’nın nimetlerin sınırsız olduğunu bilince de kendisine verilen

nimetlerin zekâtı için üzerine şükür vacip olur.287

Bu nedenle Allah Teala, kelamında pek çok defa şükrü emretmiş ve

“Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin, eğer

284 Kur’an, Şûrâ (42): 40. 285 Bkz. Kuşeyri, Risale, 314. 286 Daha fazla bilgi için bkz. İzutsu, a.g.e., 267; Uludağ, a.g.m., 29; Ayrıca bkz. Kur’an,

Bakara (2): 158; Kur’an, İsra (20): 19; Kur’an, İnsan (76): 22. 287 Bkz. Hucvirî, a.g.e., 454; Bursevî, a.g.e., I, 293.

Page 81: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

68

siz yalnız Allah'a kulluk ediyorsanız O'na şükredin.”288 “Allah şükredenlere

mükâfatlarını verir”289 ayetleriyle insanları uyarmış; “Ve hatırlayın ki

Rabbiniz size şöyle bildirmişti: Yüceliğim hakkı için şükrederseniz elbette

size (nimetimi) artırırım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım

çok şiddetlidir”290 hitabıyla küfranı nimette bulunanları cezalandıracağı

tehdidinde bulunmuş ve şükredenler için mükâfat olarak nimetlerini

artıracağını vaat etmiştir. Allah’ın nimetlerini artırmasının ise bir sınırı

bulunmamaktadır.291

Şükür, bizzat kendisi şükrü ve sonsuza kadar ziyadeliği gerektiren

bir nimet olduğundan iman ile eş anlamda kullanılarak şükretmeyenin

hakiki manada mümin olamayacağı bildirilmiş; “Eğer siz iman eder ve

şükrederseniz, Allah size neden azap etsin! Allah şükre karşılık veren ve her

şeyi bilendir”292 buyurulmuştur.

Bir diğer ayette de dinin özünün şükür olduğu, aslında insanın sahip

olduğu her şeyin kendisine nimet olarak Allah Teala tarafından verildiği

vurgulanmış ve; “Allah, sizi annelerinizin karınlarından hiçbir şey

288 Kur’an, Bakara (2): 172. Cüneyd’in sözü: Şükür, nimetin kuvveti seninle olduğu

müddetçe onu Allah’ın rızası dışında kullanmamaktır. Bkz. Kuşeyri, Letâif, I, 137. 289 Kur’an, Âli İmran (3): 144; Ayetin baş tarafında Peygamberin de bir beşer olduğundan

ve öleceğinden söz edilmektedir. Fakat bu durum karşısında ona inananların dinlerinden geri dönmemesi gerektiği vurgulanmakta ve Allah’a asıl şükrün dinde sebat etmek olduğu bildirilmektedir. Bkz. Kuşeyri, Letâif, I, 282; Bursevî, a.g.e., II, 93.

290 Kur’an, İbrahim (14): 7. 291 Bkz. Serrâc, a.g.e., 20; Şükürle artacak nimet, güzel ahlaklardan bir vasıf, manevi

ilimlerden bir ilim olabileceği gibi, bu nimet kula ahirette veya dünyadan ayrılırken de ihsan edilebilir. Nitekim Allah Teala şükrü, cennet ehlinin ilk sözü ve en son temennileri yapmıştır. “Bize vadini gerçekleştiren Allah’a hamdolsun” (Kur’an, Zümer (29): 74).

292 Kur’an, Nisa (4): 147. ayetle ilgili olarak: “Şükür, iman ile beraber zikredilmektedir. Zira kişi iman ve ardından şükürle cehennemden kurtulur. İman etmeden şükür sahih olmadığı gibi, inkâr edenlerden de zaten şükür kabul olunmaz. İman ettikten sonra da Allah, önceki durumunuza bakarak sizden intikam mı alacak. Allah asla böyle bir şey yapmaz” denilmektedir. Bkz. Kuşeyri, Letâif, I, 380; Bursevî, a.g.e., II, 157.

Page 82: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

69

bilmediğiniz bir halde çıkardı. Öyle iken size, kulaklar, gözler ve kalpler

verdi ki şükredesiniz”293 hatırlatması yapılmıştır.

Bundan başka Allah, kendisine “Şekûr”294 ismini uygun görmüş ve

bütün nimetlerin asıl kaynağına ulaşma yolunu da kendisini anmaya ve

şükre bağlamıştır.295 Nitekim Hz. İbrahim (a.s.)’ı: “O’nun nimetlerine karşı

şükrederdi”296 sözüyle; Hz. Nuh (a.s.)’ı da “Şüphesiz o, çok şükreden bir kul

idi”297 buyurarak tebcil ve takdir etmiştir. Hz. Lokman (a.s.) için ise Hakk

Teala: “Andolsun ki Biz Lokman’a, Allah’a çok şükret diye hikmet verdik.

Kim şükrederse ancak kendi fâidesi için şükreder. Kim de nankörlük ederse;

hiç şüphe yok ki Allah’ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, yegâne hamda layık

olan O’dur”298 buyurarak verilen nimetin karşılığının mutlaka şükür olması

gerektiğini bildirmiştir. Allah Teala, nankörlükten uzak olma konusunda da

ana-babaya teşekkürü Kendine şükür olarak kabul etmiş ve; “Bana, ana ve

babana şükret, dönüşün ancak Bana’dır”299, “Bir de Bana şükredin,

nankörlük etmeyin”300 buyurmuştur.

293 Kur’an, Nahl (16): 78. Burada önce kulak zikredilmiştir. Çünkü kulağın idraki gözden

daha çabuk olmaktadır. Yeni doğan bir çocuğun gözlerden önce kulakları çalışır duruma gelmektedir. Bütün bu nimetleri veren ise Hz. Allah’tır. Öyleyse organlar hangi maksatla yaratılmışsa Allah’ın rızası doğrultusunda o maksatla kullanılmalıdır. Bursevî, a.g.e., IV, 477.

294 Bkz. Kur’an, Fatır (35): 30-34. 295 Bkz. Kur’an, Bakara (2): 152; Kur’an, Ankebut (29): 45. ayeti kerimede “Şüphesiz

Allah’ın zikri en büyüktür” buyrulmuş ve böylece şükür, zikir ile birlikte anıldığı için büyük bir ibadet olarak kabul edilmiştir. Mekkî, a.g.e., II, 283.

296 Kur’an, Nahl (16): 121. Bu ve 120. ayeti kerimede Hz. İbrahim’in vasfında bir müminde bulunması gereken temel inanç esasları vurgulanmaktadır: Bunlar: Allah’ı birlemek ve O’na iman etmek, şirk koşmamak, nimetlere şükretmektir. Bkz. Kuşeyri, Letâif, II, 327; Bursevî, a.g.e., IV, 505.

297 Kur’an, İsra (17): 3. Bütün insanlar Allah’a minnet borçludurlar. Çünkü onların hepsi Hz. Nuh’un gemisine binerek boğulmaktan kurtulanların neslindendir. Öyleyse ayetin manası: “Onlar müminlerdi. Öyleyse siz de onlar gibi olun ve atalarınızın izinden gidin.” Şeklinde olmaktadır. Bkz. Kuşeyri, Letâif, II, 335; Bursevî, a.g.e., IV, 519.

298 Kur’an, Lokman (31): 12. 299 Kur’an, Lokman (31): 14. 300 Kur’an, Bakara (2): 152; Yani Allah Teala şöyle buyuruyor: “Benim durumumla

insanlar ve cinlerin durumu ilginç bir manzara arz etmektedir. Çünkü onları ben yaratıyorum, onlar ise başkalarına kulluk ediyorlar. Onları ben rızıklandırıyorum, başkalarına şükrediyorlar:” Bkz. Bursevî, a.g.e., I, 293.

Page 83: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

70

Yaratıcısı tarafından kulundan istenen en önemli vazife kulluk

borcunun ifasıdır. Bu da şükür borcunun yerine getirilmesini

gerektirmektedir. Nitekim yukarıda geçtiği üzere şöyle buyrulmuştur: “Ey

iman edenler! Size rızk olarak verdiğimiz şeylerin en temiz olanlarından

yiyin, eğer kulluk edecekseniz Allah’a şükredin”.301

Fakat İblis aleyhi’l-lâne: “Öyle ise ant içerek ben de onları saptırmak

için senin doğru yolunun üstüne oturacağım”302 demek suretiyle Allah’a

ulaştıran yollardan biri olan şükür yolunu kesmeye gayret göstermektedir.

Çünkü onun şu sözü, Allah’a gerçek manada şükredenlerin az olduğunu

ifade etmektedir: “Onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın.”303

Nitekim şükür, önemli bir amel ve kıymetli bir sermaye olmasına

rağmen Allah Teala: “Kullarımdan şükredenler pek azdır”304 buyurarak

hakiki manada şükretmeyi başaranların sayısının fazla olmadığını

bildirmiştir. Öyleyse Allah Teala’nın ihsanları karşısında kula düşen görev,

nimetin gıdası ve kuvveti üzerinde bulunurken ona isyan etmek yerine

şükretmek olmalıdır.

Sonuç olarak Kr’an-ı Kerim de şükrün mahiyeti, insan hayatındaki

yeri ve önemi konularında uyarılarda bulunmuş, hayatın anlamını ve

gayesini teşkil eden imanlı olma ile şükür arasındaki ilişkiye dikkat çekmiş

olup, islam akidesinde ve sûfî yaklaşımında da bu konuya özel bir önem

atfedilmiştir diyebiliriz.

301 Bkz. Kur’an, Bakara (2): 172; Kur’an, Nahl (16): 114; Kur’an, Ankebut (29): 17. 302 Kur’an, Araf (7): 16. 303 Kur’an, Araf (7): 17. 304 Kur’an, Sebe (34): 13.

Page 84: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

71

1.4. Hadislerde Şükür Anlayışı:

Hz. Peygamber (s.a.v.)’in hayatının her alanında şükür ahlakı ile

karşılaşmaktayız. Zira O, bu konuda gerek ilim, gerek dil, gerekse hal ve

amel olarak yaşamı boyunca en güzel ahlakî örnekler sergilemiştir.305

Bilindiği üzere şükür, nimetin artmasına, nimetlere karşı nankörlük

ise elden çıkmasına sebep olmaktadır. Hz. Peygamber şöyle buyuruyor:

“Allah’ın in’am ve ihsanını ikrar şükür, onun terki ise küfürdür”306 Yani

nimeti gizlemek, söylememek nimete nankörlük; nimeti göstermek,

söylemek de nimete şükürdür. Şu hadisi şerif de benzer bir anlam ifade

etmektedir: “Allah, bir kuluna nimet verince kulunun üstünde o nimetin

izini görmek ister.”307 Nitekim Allah Teala da Peygamberine: “Rabbinin

nimetini söyle!”308 buyurmuştur.

Peygamber (s.a.v.), şükür erdemini izhar etmek için çeşitli metotlar

geliştirmiş ve uygulamıştır. Bunlardan en önemlisi secde etmektir. Örneğin;

“Rasulüllah, sevinçli bir hadiseyle veya sürur veren bir olayla karşılaşınca

Allah’a şükretmek için secde ederdi”309 denilmiştir.

Geceleri ayakları şişinceye kadar namaz kılıp secde eden ve şükür

hali içerisinde bulunan Allah’ın Rasulü’nde ilgi çekici bir şeyin ne olduğunu

Hz. Aişe’ye soran Ubeyd b. Umeyr (r.a.), ondan şu cevabı almıştır: “Onun

hangi hali ilgi çekici değildi ki? Bir gece bana gelmiş, benimle yatağa

girmiş, cildim cildine değmişti. Sonra bana “Ey Ebû Bekir’in kızı, beni

bırak da Rabbime ibadet edeyim” demişti. “Şüphesiz ki bana yakın olmanı

305 Bkz. Kur’an, Ahzab (33): 21. 306 Ahmed b. Hanbel, IV, 258-375. 307 Tirmizî, Edeb, 54 (V, 123); Ahmed b. Hanbel, II, 311; IV, 438. Nimetin izinden kasıt şükürdür.

308 Kur’an, Duhâ (93): 11. 309 Ebû Davud, Cihad, 174 (III, 9); Tirmizî, Siyer, 25 (IV, 141); İbn Mâce, İkame, 192 (II,

512).

Page 85: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

72

tercih ederim” dedim ve kendisine müsaade ettim. Bunun üzerine

Rasulüllah yataktan kalktı, su kırbasının yanına gitti. Abdest aldı, abdest

organlarını bol su ile yıkadı, sonra kalktı namaz kılmaya başladı. Biraz

sonra da ağlamaya başladı. O kadar ki, gözlerinden dökülen yaşlar göğsünü

ıslatmıştı. Sonra rukûa vardı, rukû halinde de ağlamaya devam etti. Sonra

başını kaldırdı, fakat yine ağladı. Sonra ağlaya ağlaya secde etti. Secdeden

başını kaldırdı ve ağlamaya devam etti. Bilal sabah ezanını okumak için

gelene kadar ağladı durdu. Dedim ki: “Yâ Rasulallah! Seni bu kadar ağlatan

şey nedir? Allah senin geçmiş ve gelecek bütün günahlarını affetmedi mi?”

Şöyle buyurdu: “Allah’a çok şükreden bir kul olmayayım mı? Allah bana:

“Hatırlayın ki Rabbiniz size: Eğer şükrederseniz, elbette size (nimetimi)

artıracağım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok

şiddetlidir!”310 ayetini indirmiş iken nasıl olur da ben böyle yapmam!”311

cevabını vermiştir.

Mümin, dini yaşantısına özen göstermek, Kur’an ahlakıyla

ahlaklanmak, sürekli olarak kendini yenilemek ve geliştirmek

durumundadır. Bu konuda Hz. Peygamber; “Kim bir musibete uğrayınca

sabreder, nimet verilince şükreder, kendisine zulmedilince affeder ve

kendisi zulmedince istiğfar ederse…” buyurunca; “Onun hali nedir?”

sorusuna: “İşte onlar korkudan emin olmuş ve hidayete ulaşmış

kimselerdir”312 cevabını vermiştir. Yine her konuda olduğu gibi şükür

konusunda da Allah’ın yardımının mutlak gerekli olduğunu vurgulayarak:

310 Kur’an, İbrahim (14): 7. 311 Buharî, Teheccit, 6 (II, 41); Rikak: 20; Müslim, Sıfatül Münafikin, 79-81 (VIII, 119);

Tirmizî, Salat, 87 (I, 278); Nesâî, Kıyamül Leyl, 17 (II, 363); İbn Mâce, İkame, 200 (II, 533); Ahmed b. Hanbel, IV, 258-295.

312 İbn Mâce, Edeb, 55 (IX, 456); Beyhakî, a.g.e., IV, 104; Abdurrahman Celâlüddîn Suyutî, el-Câmiu’s-Sağîr, Beyrut, 1981, I/188; Münâvî, VI/8281.

Page 86: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

73

“Allah’ım! Seni anmam, Sana şükredebilmem ve Sana ibadetlerin en

güzeliyle yönelebilmem için bana yardım et”313 diye dua etmişlerdir.

Toplumsal açıdan bakıldığında ise insanlar arası ilişkilere büyük

önem veren Hz. Peygamber, insanlara teşekkürü Allah’a şükür sayarak;

“İnsanlara karşı şükran ve minnet hissi taşımayan Allah’a da şükretmez”314

buyurmuşlardır.

Görülüyor ki, insanlara teşekkür etmek de yine şükrün kapsamı

dâhilindedir. Fakat burada önemli olan, asıl fâilin Allah Teala olduğunu

bilmektir. “İfk” hadisesi sonrasında Hz. Aişe (r.a.)’yı temize çıkaran ayeti

kerime indiğinde annesi, Hz. Aişe’ye: “Kocan Rasullah’a teşekkür

etmeyecek misin?” demiş, o ise: “Hayır, ben ancak Allah’a şükrederim”

cevabını vermiştir.315 Annesi ondan müjdeyi getiren olduğu için Hz.

Peygambere teşekkür etmesini insanî bir görev olarak isterken Hz. Aişe, asıl

fâilin Allah olduğunu vurgulamaya çalışmıştır.

Hz. Peygamber (s.a.v.), risaleti boyunca Allah’a iman konusu

üzerinde titizlikle durmuş, tevhid inancının gönüllere yerleşmesi için büyük

gayretler sarf etmiştir. Bu konuda karşılaştığı zorluklar ile kendisine yapılan

ihsanlara karşı imanı şu iki kelime ile tanımlayarak ifade etmiştir: “Kâmil

bir iman iki kısımdır: Sabır ve şükür.”316

Yine “Hammâd kimlerdir?” sorusuna: “Her halükarda Allah’a

şükredenlerdir”317 diye cevap verirken; Hz. Ömer ve Sevban (r.a.)’ın:

313 Nesâî, Sehv 60 (II, 239). 314 Tirmizî, Birr, 35 (IV, 339); Ebû Davud, Edeb, 11 (IV, 247); Ahmed b. Hanbel, II, 258;

III, 32. 315 Buharî, Enbiya, 19 (IV, 118); Ahmed b. Hanbel, IV, 367. 316 Deylemi, Müsned, 378. 317 Bkz. İbn Manzur, a.g.e., I, 712; Gazali, a.g.e., IV, 156.

Page 87: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

74

“Hangi maldan servet edinelim Ey Allah’ın Resulü! sorusuna: “Siz,

zikreden dil ile şükreden bir kalbe sahip olunuz”318 buyurmuşlardır.

1.5. Şükür Çeşitleri:

Şükür, dilin, bedenin ve kalbin şükrü olmak üzere üç kısımdır.319

Aslında bu çeşit bir sınıflandırma, şükrün gerçekleştirildiği yer itibariyledir.

Yoksa bedenin şükrü denildiğinde bunun içerisine hem dil hem kalp dâhil

olmaktadır. Bütün âzâların, kendi yaratılış maksatlarına göre şükrü

gerçekleştirme yolları vardır. Nitekim Bursevî de “Şükür, kulun iç ve dış

tüm organlarını yaratıldığı amaç doğrultusunda kullanmasıdır”320 diyerek bu

ilgiye işaret eder. Örneğin gözün şükrü haramlara bakmaktan sakınmak

şeklinde iken, kulağın şükrü dinen kötü kabul edilen gıybet, yalan vs. sözleri

duymamak şeklinde gerçekleşir321 denilmiştir. Gözünü ve kulağını

haramdan sakınan bir kimse ise aynı zamanda hem nimetin gereğini yerine

getirerek şükretmiş hem de haramlara karşı sabretmiş olur.

Dilin, bedenin ve kalbin şükrüne gelince:

a) Dilin Şükrü:

Allah Teala’yı güzelce sena etmek, O’na çokça hamd ve övgüde

bulunmak, yapılan nimet ve ikramları itiraf edip bunları yaymak, kulluk

tevazu-u içinde mülkün sahibini yaratıklara şikâyet etmemektir.322

Bir rivayette şöyle nakledilmiştir: Rasulüllah (s.a.v.) bir adama:

“Nasıl sabahladın?” diye sordu. Adam: “Hayır içinde” dedi. Allah’ın Rasulü

aynı soruyu ikinci kez sordu ve aynı cevabı aldı. Üçüncüde adam:

318 Tirmizî, Tefsiru Sure, 9 (V, 268); İbn Mâce, Nikah, 5 (V, 189); Ahmed b. Hanbel, V,

278. 319 Cürcânî, a.g.e., 56. 320 Bursevî, a.g.e., I, 293; 321 Bkz. Taşköprüzâde, a.g.e., II, 647. 322 Şükür, şikâyetçi olmama anlamı sabırla aynı anlamı ifade etmektedir. Çünkü sabrın bir

anlamı da şikâyeti terk etmektir. Bkz. Kuşeyri, Risale, 325.

Page 88: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

75

“Elhamdülillah, Allah’a şükrolsun, hayır içinde” diye cevap verince Allah

Rasulü: “Senden söylemeni istediğim işte bu idi” dedi. 323 Yani Hz.

Peygamber, kişinin bulunduğu halden memnuniyetini dili ile ifade etmesini

istemiştir. Bir başka hadisi şerifte de aynı konuya temas ederek; “Zikrin en

faziletsi Lâ ilâhe illallah (Allah’tan başka tanrı yoktur), duanın en faziletlisi

de el-hamdülillahi rabbi’l-âlemin (Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd

olsun)’dur.”324 buyurmuştur.

Harrâz, şükrü tanımlarken onu dil ile ifade etmek gerektiğini

vurgular ve “Şükür, nimeti vereni tanımak ve O’nun nimet ve ihsanlarını

ikrar etmektir”325 der. Cüneyd-i Bağdâdî de aynı şekilde; “Şükür, Allah’ın

nimetini dil ile itiraf etmektir” demiştir.

Hakiki manada bir şükrün gerçekleşmesi ancak nimeti vereni anmak

ve onu dil ile övmek ile mümkün olmaktadır. Verilen nimet karşısında

sessiz ve tepkisiz kalmak zaten insanın doğasına pek uygun düşmez. İnsanın

sahip olduğu her yeni nimet, onun sevinçli bir hal içinde bulunmasını

gerektirdiğinden bunu dili ile ifade etmesi de en tabii bir hadise olmaktadır.

b) Bedenin Şükrü:

Kulun vefa ve hizmet ahlakı ile vasıflanması, kendisine verilen

nimetin kuvvetini bedeninde hissettiği sürece ibadet ve taatten geri

kalmaması, bedenin âzâları ile haramlara yönelmemesidir. Ebû Muhammed

Rüveym b. Ahmed (ö.303/915), “Şükür, şükretmek için bütün gücü sarf

323 Beyhakî, a.g.e., 4448-4449. Denilmiştir ki; selef, birbirlerine hal hatır sorduklarında

karşısındakinin Allah’ı anmasına vesile olmakla onun hamd ve şükrüne ortak olmak isterlerdi. Bunun için “bir kimsenin hal hatırı sorulduğunda onun Allah’ın kader ve kazasından hoşnutsuzluğunu belirteceğini ve şikâyetçi olacağını bilirsen sakın ona hal hatır sorma” denilmiştir. Bkz. Mekkî, a.g.e., II, 281.

324 Tirmizî, Deavat, 84 (V, 533); İbn Mâce, Edeb, 55 (IX, 456); Ahmed b. Hanbel, II, 127. 325 Kelâbâzî, a.g.e., 150.

Page 89: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

76

etmendir”326 der. Burada şükür kelimesinin yüklendiği anlam, Allah’ın

verdiği nimetle yine Allah’a isyan etmemek şeklinde olmaktadır. Cüneyd-i

Bağdâdî’nin şu tespiti, bedenin sabrı konusunda kişinin nasıl bir tavır

sergilemesi gerektiğine dikkat çekmektedir. Şöyle ki; Cüneyd: “Dayım

Seriyyü’s-Sakatî bana (bir şey öğretmek suretiyle) faydalı olmak istediği

zaman sual sorardı. Bir gün bana: “Ey Cüneyd, şükür ne demektir?” dedi.

Ben de ona: “Nimetin gıdası bedeninde olduğu müddetçe onu destek

yaparak Allah Teala’ya âsi olmamaktır” cevabını verdim. “Bu hikmet sana

nereden geliyor?” diye sordu. “Senin meclislerinde bulunmaktan”327 dedim

diyerek bu sözüyle şükrün beden ile gerçekleşen ameli boyutunu ortaya

koyarken; Allah’ın nimetlerinin kendisine açıldığı kapıyı dile getirmek

suretiyle de nankörlük gibi bir yanlışa düşmemiş, böylelikle hem kula hem

de Allah’a şükür borcunu yerine getirmiştir.

Demek ki şükrün hakikati, Allah Teala’yı tanımak, Allah’ın kula

bahşettiği bütün nimetleri bilip görerek O’na itaatte kusur etmemek, bedenin

gücünü ve yeteneklerini yine O’nun razı olacağı yolda kullanmak şeklinde

kendini göstermektedir.328 Böylece kul, nankörlükten uzak kalacak,

kendisine yapılan ihsan ve nimetlerin farkında olarak bedenini

olumsuzluklardan uzak tutacak ve böylece bedenî açıdan şükrünü yerine

getirmiş olacaktır.

c) Kalbin Şükrü:

Allah Teala’ya karşı olan hürmet halini muhafaza etmek suretiyle

yine O’nun tecellileri karşısında mâsivâ alâkalarından soyutlanmak şeklinde

326 Kuşeyri, Risale, 315. 327 Kuşeyri, Risale, 317. 328 Bkz. Kuşeyri, Letâif, II, 335.

Page 90: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

77

gerçekleşen şükürdür.329 Yani kalbin şükrü denilince, ihsan makamında

bulunurken kalbi muhafaza etmek suretiyle itikâf yapar gibi edebe riayet

ederek gerçekleşen şükür akla gelir.330 Yukarıda geçen “Zikrin en faziletsi

Lâ ilâhe illallah, duanın en faziletlisi el-hamdülillahi rabbi’l-âlemin’dir”

hadisi şerifine göre “Burada şükrün kalbe zuhuru ve bedene galebesi kalbin

şükrüdür” denilmiştir.331 Daha açık bir ifade ile kalbin şükrü, nimetlerin

ancak asıl sahibi olan Allah’tan geldiğinin kalben bilinmesidir.332

Cüneyd-i Bağdâdî, şükrün hem kalp hem de dilde gerçekleşmesini

şükrün farzı olarak değerlendirmektedir.333 Nasıl ki iman, hem dil hem kalp

ile gerçekleşiyorsa; şükür de hem dil, hem de kalbe bağlı olarak ortaya

konulması gereken bir tavırdır diyebiliriz. Bu manada şükür, imanın

olmazsa olmaz bir boyutu olup o iman ile birlikte gerçekleştiğinde değer

kazanan ahlakî bir kemal hali olarak anlam ifade eder.

Dilin, bedenin ve kalbin şükrünün yanında insanların Allah’a olan

ibadet ve tâatları ele alındığında şükür, âlimlerin, âbidlerin, âriflerin şükrü

olmak üzere yine üçlü bir tasnife tabi tutulabilir.334 Yine bir başka tasnifle

şükür, kulun bu konudaki bilgi ve konumuna göre avam ve havasın şükrü

şeklinde iki aşamada değerlendirilmektedir:

1- Avamın şükrü: Dil ile Allah’a hamd ederek, üzerinde bulunan nimetleri

Allah’tan bilip bunu itiraf etmek şeklinde ortaya çıkar. Kul, zaten imanı

sebebiyle zaman zaman nimetlerin Allah’tan olduğunu itiraf etme ihtiyacı

hisseder. Daha çok yeme, içme ve giyecek nevinden olan ve de kendisine

329 Bkz. Attâr, a.g.e., 553. 330 Bkz. Herevî, a.g.e., 21; Kuşeyri kalbin şükrünü; “Kalbin şükrü, bir an bile Allah’ı

anmaktan gafil olmamakla olur” şeklinde izah eder. Bkz. Kuşeyri, Letâif, II, 335. 331 Mekkî, a.g.e., II, 283. 332 Bkz. Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Azim Dağıtım, İst. 1992, 4026. 333 Şükrün farzı, nimeti kalp ve dil ile itiraf etmektir. Sühreverdî, a.g.e., 639. 334 Kur’an’a göre ise bunlar sâlih, mukarrebûn ve âlim sıfatlarında anılmaktadırlar.

Page 91: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

78

hayatı boyunca bahşedilen, herkes içi aşikâr olan bu tür nimetler konusunda

ortaya çıkan bu şükür çeşidi umumidir.335 Kul, dil ile bu nimetleri itiraf

ederken, çoğunlukla da ameli ile bunu destekleme gayreti içerisine

girmektedir.

Nitekim bu konuda Ebû Osman Hîrî: “Avam, yiyecek ve giyilecek

nevinden nimetlere şükreder. Havâs, kalplerine gelen feyze (ve vâridata)

şükreder” demiştir.336

2- Havâsın şükrü: Dil ile hamd etmekle beraber bu tür şükürde kulun

kalbinin marifet duygusuna sahip olması ve bütün âzâlarının helal olmayan

şeylerden korunması gerekir. Buna göre de şükür, yaşanılan böyle bir halde

hamd ile iç içe bulunmaktadır diyebiliriz.

Havâsın şükrü, avamın aksine yiyecek ve giyecek olan şeylerle sınırlı

değildir. Havâs, daha çok kalbe gelen feyze şükreder. Dolayısıyla avamın

ulaşamadığı nimetler sebebiyle havâsın şükürleri biraz daha özeldir.

Nitekim Ebû Osman Hîrî’nin, “Yenilen, içilen ve giyilen şeylerle ilgili

şükür umumidir. Velilerin kalplerine gelen (feyiz ve vâridâta) şükretmeleri

ise özeldir”337 sözünden kastettiği budur. Yani avamın şükrü, dil ve amel

yönünden gerçekleşirken, havâsın şükrü ise hem dil, hem amel, hem de kalp

yönünden gerçekleşmektedir.

Ebû Osman, bu görüşüyle halkın şükrü ile seçkinlerin şükrünün

farklılığını ifade etmiştir. Muhammed b. K’ab’ın; “Şükür ameldir”338 sözü

ise Allah Teâla’nın; “Ey Dâvut ailesi! Şükredin. Kullarım arsında şükreden

335 Bkz. Kuşeyri, Risale, 316; Attâr, a.g.e., 501. 336 Kuşeyri, Risale, 316. 337 Attâr, a.g.e., 501. 338 Semerkandi, a.g.e., 519.

Page 92: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

79

azdır”339 ifadesiyle yakından ilgilidir. Anlaşılıyor ki; şükreden kullar az da

olsa insanlardan bazılarının hakiki manada şükrü gerçekleştirdikleri açıktır.

Netice olarak şükür denildiğinde âlimlerin sözden ibaret olan lisanî

şükürleri, âbidlerin fiil nevinden olan vasıfları, âriflerin bütün hallerinde

istikamet üzere bulunmaları anlaşılmakta olup, yine şükrün kulun hayata

olumlu ve anlamlı bakabilmedeki bardağın dolu tarafını görmesi

doğrultusunda bir mutluluk psikolojisi ve felsefesinin adıdır diyebiliriz.

1.6. Şükrün Keyfiyeti:

Sabrın dereceleri olduğu gibi şükrün de mertebeleri bulunmaktadır.

Gazali bu mertebeleri ilim, hal ve amel olarak sıralamıştır.340 Bunlara bilgi,

tavır ve davranış da diyebiliriz. Şimdi şükrün gerçekleşmesinde bu

mertebelerin nasıl şekillendiğini görmeye çalışalım:

a) Şükrün Gerçekleşmesinde İlim (Bilgi) Unsuru:

Şükür konusunda ilim denilince zaruri olarak üç ana unsur ortaya

çıkar. Bunlar: Nimet, nimeti veren ve kendisine nimet verilmiş olandır.341

Neyin nimet ve iyilik olduğunu, nimet ve iyiliğin oluş biçimini ve bunun

kaynağını bilmek, yani marifet şükürdür.342 Yani maddî manevî bütün

nimetlerin ve iyiliklerin Allah Teâla’dan olduğunu bilmek, nimetten önce

nimeti vereni düşünmek gerekmektedir.343 Bu manada şükür, kulun

kendisine takdir edilen bütün ihsanları bir nimet olarak görmesidir şeklinde

tanımlanabilir. Çünkü Cenabı Hakk, mümin kuluna ancak hakkında bir

nimet olan şeyi takdir eder. Bu nimet, kulun ya tanıyıp farkına vardığı bir

339 Kur’an, Sebe (34): 13. 340 Gazali, a.g.e., IV, 157. 341 Bkz. Herevî, a.g.e., 21. 342 Taşköprüzâde, a.g.e., II, 646; Ebû Said Ahmed b. İsa Harrâz, “Şükür, nimeti vereni

tanımaktır” der. Bkz. Kelâbâzî, a.g.e., 150. 343 Uludağ, a.g.m., 29.

Page 93: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

80

nimet olur veya kendisine takdir edilen ve hoşa gitmeyen bir hal sebebiyle

ileride faydasını göreceği bir nimet olur. Bu durum, o kulu ya bir derece

Allah’a ulaştırır veya günahını tamamen siler veyahut günahlardan bir

kısmına keffaret olur. İşte kul, Rabbinin kendisine nefsinden daha yakın344

ve çok iyilik sahibi olduğunu, onun menfaat ve maslahatını en iyi takdir

ettiğini, kendisine ihsan etmiş olduğu her şeyin bir nimet olduğunu bildiği

zaman gerçekten şükretmiş demektir. Ama her bilgi de nimet olarak

görülmeyebilir.

Mesela bir kimse ecelinin ne zaman olacağını bilmek istese bu, onun

için bir nimet olmaktan çok o kişiye bela olur. Burada nimet olan, ecel

konusunda bilgi sahibi olmamaktır. Kadir gecesinin gizlenmesi, insanların

kalplerinden geçenleri öğrenememe hakkındaki bilgi de böyledir.345 O halde

yukarıda geçtiği üzere Allah Teala, mümin kuluna ancak hakkında bir nimet

olan şeyin bilgisini vermekte ve onun için hayırlı olanı takdir etmektedir.

Kulun bu bilgiye sahip olduğunu bilmesi ise bir anlamda kendisi için bir

lütuftur, dolayısıyla da bir şükür nedenidir.

b) Şükrün Gerçekleşmesinde Hal (Tavır) Unsuru:

Marifetten sonra kalbe doğan rahatlık ve ferahlık durumudur. Nimeti

verene karşı saygılı olmaktır. Bu da bilgi (marifet) gibi bizatihi şükürdür.

Nimete layık olan ve iyilik gören kişinin bundan hoşlanması,

sevinmesi ve ferahlaması, memnuniyetini belli eder bir tavır takınması

gerekir. Nimeti ve kaynağını bilmek ama buna sevinmemek; nimeti kabul

etmemek, onu küçümsemek anlamına gelir.346 Bu durumda şükrün

344 Bkz. Kur’an, Kaf (50): 16. 345 Bkz. Taşköprüzâde, a.g.e., II, 663. 346 Bkz. Sühreverdî, a.g.e., 640; Uludağ, a.g.m., 29.

Page 94: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

81

gerçekleşebilmesi nimetin değil, nimeti verenin sevilmesi şartına bağlıdır.347

Nitekim bu konuda İmam-ı Şiblî: “Şükür, nimeti vereni görmektir”348 der.

Bu, nimetin sahibini bilmek demektir. Bu bilgi ile ortaya çıkan sevinç hali

ise kulun kalbinde bir genişlemeye sebep olur ki, bu hal de başka bir şükrü

gerekli kılmaktadır. Bunun dışında bir davranış sergilemek, nankörlük ve

küfran-ı nimette bulunmak olacağından beğenilmez ve kabul görmez. Bir

iyiliğe, bir hayra yani bir nimete ulaşmanın bilgisi insanı sevindireceği gibi

bizatihi o nimetle iç içe olmak da insanı mutlu eder. Bu sevinç ve mutluluk

o nimetin farkına varmanın ve onu takdir etmenin bir tezahürü olarak fiili

bir şükür ifadesi olup, nankörlüğün zıttı bir davranıştır.

c) Şükrün Gerçekleşmesinde Amel (Davranış) Unsuru:

Nimeti verenin maksadına ve arzusuna uygun olarak hareket

etmektir. Rivayet edilir ki; Râbiatu’l-Adeviyye (ö.185/801), bir defasında

Süfyan es-Sevrî de yanında olduğu halde sabaha kadar namaz kılmışlar,

Süfyan, bunu bize nasip eden Allah’a şükredelim deyince o: “Öyleyse

bugün oruç tutalım” demiş349 ve şükrün teşekkür ifadesi bir eylemle ortaya

konulması gereğine işaret etmiştir.

Burada kalp, dil ve azalarla gerçekleşen davranışlar neticesinde

nimeti vereni bilmekten kaynaklanan sevinç hali görülüyor ki kişiyi bu bilgi

ve bilince uygun davranışlara sevk etmektedir. Zaten nimeti vereni bilip

kavuşulan nimetten dolayı sevinç halini yakaladıktan sonra, amel

kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Eğer ortada şükür ifadesi olarak bir amel

347 Gazali, bu konuyu padişahın halktan birisine at hediye etmesi örneğiyle açıklamaktadır.

Böyle şanslı bir kişinin üç sebeple sevinmesi gerekir. Şöyle ki: Ata sahip olduğu için, padişah kendisini hatırlattığı için, bu at ile padişaha hizmet etmek gibi bir şeref kendisine nasip olduğu için. Bkz. Gazali, a.g.e., IV, 159.

348 Kuşeyri, Risale, 316. 349 Attâr, a.g.e., 124.

Page 95: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

82

gözükmüyorsa, nimete karşı ilk iki hal gerektiği gibi anlaşılmamış buna

bağlı bir davranış sergilenmemiş demektir. Ayrıca kişiden şükrün ifadesi

olan davranışlar sadır olmalıdır ki şükür gerçekleşsin. Yoksa şükre neden

olayla da bağdaşmayan eylemler, yaşanılan durumu anlamsız kılar.

Sözgelimi kendisine iyilik eden bir insana “Ne iyi ettin de bana böyle bir

iyilikte bulundun” diyerek hakarette bulunsa, bu davranış açıklanamaz ve

izah edilemez. Zira ondan beklenen nankörlük değil, kadirşinaslık ve fiili

duruma uygun düşen, teşekkür içeren bir tavır sergilemektir.

1.7. Şükredilmesi Gereken En Önemli Nimetler:

Allah’ın kullarına ihsan ettiği en büyük nimet, iman nimetidir

denilebilir. Sonra gönderilen peygamberler ve Kur’an nimeti gelmektedir.

Yüce Yaratıcının varlık âleminde sayısız nimetleri ve ihsanları olmuş ve

olmaktadır. Nitekim Allah Teala bir ayet-i kerimede “Allah'ın nimetlerini

sayacak olsanız bitiremezsiniz”350 buyurmaktadır. Fakat bu nimetler

içerisinde üç nimet vardır ki, kim onların kıymetini bilmezse, onların

şükrünü ve hakkını zayi etmiş olur.351

Bunlardan birincisi, insanların Allah Teala’nın kudret ve yüceliğini,

mâsiva kirleriyle oluşan perde nedeniyle görememeleridir. Şayet bunlar tam

olarak kullara açılsaydı, bu durumda işleyecekleri bütün isyanlar küfür

olurdu. Çünkü kullar, yapmaya azmettikleri günahlarını hiç eksiltmeden

işlerlerdi. Bunun yanında şayet her şey apaçık olsaydı kullar, mevcut

duruma göre gerçekleşen Allah’a imanları sayesinde elde ettikleri büyük

derecelere sahip olamazlardı. Zira o zaman insanlar, bizzat şahit oldukları

350 Kur’an, İbrahim (14): 34. 351 Daha fazla bilgi için bkz. Mekkî, a.g.e., II, 293.

Page 96: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

83

bir şeye iman etmiş olacaklar, Allah’ın varlığı dâhil, ahiret ve benzeri

konulara iman etme gibi bir ihsana nail olmayacaklardı.

İkincisi, insanlardan kaderin ve ilahi ayetlerin gizli tutulmasıdır.

Çünkü bunlar gayba ait sırlardır. Böyle olması kulların iyiliği, din ve dünya

işlerinin düzgün bir şekilde devamı içindir.

Üçüncüsü de ecellerin kullardan gizli tutulmasıdır. Eğer kullar

ecellerini bilmiş olsalardı, hayır ve şer olarak yaptıklarını zerre kadar artırıp

eksiltmezlerdi. Ecellerini bildikleri halde onlardan bir şey yapmalarını

istemek kendilerine çok ağır ve zor gelirdi.

Bunlardan başka, şükredilmesi gereken nimetlerin en önemlileri

olarak şunlar da sayılabilir:

Allah Teala, insanların günahlarını örtüp birbirlerine göstermemiştir.

Herkes birbirinin günahını görmüş olsaydı, aralarındaki ilişkiler daha farklı

olurdu. Câfer-i Sadık (ö.148/757), bu konuda benzer bir yaklaşımla şöyle bir

tespitte bulunur: “Allah Teala üç şeyi üç şeyde gizledi: Rızasını taatta;

gazabını günahta; velisini mümin kullar içinde.”352

Mutasavvıflar da bu konu hakkında birtakım görüşler ileri

sürmüşlerdir. Örneğin Ebû Abdullah İbn Cellâ (ö. 306/918), şükredilmesi

gereken başka bir nimet grubunu şu şekilde ifade etmektedir: “Takva

marifetin şükrü, tevazu izzetin şükrü, sabır musibetin şükrüdür.”353 Yani kişi

marifet ehli olursa “Allah’tan hakkıyla ancak âlimler korkar”354 sırrına

mazhar olur ve takva üzere bulunur. Bu ise marifete karşılık bir şükürdür.

Dininde samimi davranır ve onu gerektiği gibi yüceltirse, tevazu ahlakına

sahip olmuş olur. Bu ise izzetin şükrüdür. Karşılaştığı musibetlere ilk anda 352 Mekkî, a.g.e., II, 290. 353 Attâr, a.g.e., 517. 354 Kur’an, Fâtır (35): 28.

Page 97: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

84

sabır gösterir ve her şeyi Allah’tan bilerek bunları rıza ile karşılarsa, sabır

ahlakına sahip olur. Bu ise musibetin şükrüdür denilebilir.

Aslında şükür, her ne yapılırsa yapılsın ve nasıl yerine getirilmeye

çalışılırsa çalışılsın içerisinde acziyet barındıran ahlakî bir haslettir. Fakat

bu hasleti kazanmak gerçekten zordur. Kul, bunu başarabildiği zaman

hakkıyla şükretmiş demektir. Ebû Osman Hîrî, “Şükür, şükürden aciz

kaldığını idrak etmektir” 355 derken; Ebû Muhammed Cerirî (ö. 311/923) de

benzer bir tanım yaparak şükrün zirvesini; “Şükürdeki kemal, şükürden aciz

kalma halini yaşamaktır”356 şeklinde ifade eder. Zira her bir şükür, ardından

başka bir şükrü gerektirmektedir.

Bu makama ulaşan bir salikin şükürden kendini aciz hissetmesi

beklenilen bir davranış olmaktadır. Bu itibarla mutasavvıflar, bulundukları

makamlarda kendilerine sorulan sorulara, yaşadıkları hale göre cevap

vermişlerdir. Mesela; Yahya b. Muaz, “Şükrettiğin sürece şükredici

değilsin. Şükrün sonu hayrettir. Çünkü şükür, Allah’ın şükredilmesi lazım

gelen bir nimetidir. Bu da sonsuza kadar böyle devam eder”357 demiştir. Ebû

Ali Ahmed b. Muhammed Ruzbârî (ö.322/933) ise yapılacak her bir şükür

ile sadece Allah’ın nimetinin artacağını ifade ederek “Her organımın bir dili

olsa da bununla verdiğin nimetler için Sana hamd ü sena etsem; bu benim

şükrümün ziyadeleşmesinden çok Senin bana verdiğin nimet ve ihsanının

fazlalaşmasına sebep olurdu. Zira nimete şükretmeyi nasip etmen de bir

nimettir”358 demiştir.

355 Kuşeyri, Risale, 315. 356 Attâr, a.g.e., 592. 357 Bkz. Kelâbâzî, a.g.e., 150; Ebû Nuaym, a.g.e., X, 53; Sühreverdî, a.g.e., 639. 358 Kelâbâzî, a.g.e., 150.

Page 98: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

85

İnsana ihsan edilen nimetlerin en büyüğü aslında iman nimetinden

önce akıl nimetidir. Çünkü insan aklı sayesinde değerlidir. Akıl olmayınca

zaten sorumlu da olmaz. İyilik ve kötülüklerin, bela ve musibetlerin, ibadet

ve taatların onun için bir değeri yoktur. Ama insan akıl sahibi olunca hayat

anlam kazanır ve doğru-yanlış, faydalı-zararlı birbirinden ayrılır hale gelir.

Sağlıklı olmak ve yaratıklar içinde kısacası kâinat emrine âmâde kılınmış

olan bir varlık olarak, insan olarak yaratılmış olmak da düşünüldüğünde

şükrü zor eda edilecek büyük bir şeref, büyük bir nimettir. İnsan, fakr,

tevazu, rıza, ihlâs ve tevekkül ile bu ahlakî tavırların bilgisine sahip olunca

da bunlar, gerçekten şükredilmesi gereken birer nimet olurlar. Çünkü bütün

ahlakî erdemler akıl ile bilinir ve anlam kazanır. Aklın zînetlendiği bu

erdemlere sabır ve şükür kumanda ettiğinde ise her şeyin Allah’tan

görülmesi ve kulun kendinde bir varlık görmemesi neticesine ulaşılabilir.

Bu da şükürden aciz kalma halidir ki, aklın bu bilgiye ulaşması da

şükredilmesi gereken bir başka önemli nimetlerden biri olmaktadır.

1.8. Şükür-Hamd İlişkisi:

Hamd kelimesi, nimeti vereni, Onun lütufları ve yüce vasıflarını da

dile getirerek sevgi ile birlikte tazim ve saygı göstermek suretiyle samimi

bir şekilde yapılan ve ululama ifade eden bir övgüdür.359

Hamd, nimeti ve içinde bulunulan hali itiraf etme noktasında kısmen

övgü, kısmen de şükürle birleşir. Hamd, medh’ten daha özel ve şükürden

daha kapsamlıdır.360 Yani hamd, şükürden önce gelmekte ve umumi bir

359 Bkz. Manzur, a.g.e., I, 712; Uludağ, a.g.e., 221; Yılmaz, a.g.e., 185. 360 Sürmeli, a.g.m., 38.

Page 99: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

86

mana ifade etmektedir. Bir hadisi şerifte: “Hamd, şükrün başıdır. Allah’a

hamd etmeyen, O’na şükretmemiştir”361 buyurulmuştur.

Hamd ve şükür, kendi aralarında değerlendirildiğinde her birinin

kendine göre bir genişlik alanının bulunduğu göze çarpar. Mesela şükür,

çeşitleri ve sebepleri açısından hamdden geneldir. Hamd ise ilgili olduğu

şeyler bakımından şükürden genel, sebepleri açısından ise şükürden özeldir.

Yani şükür, saygı olarak kalp ile, övgü olarak dil ile, tâat olarak da organlar

ile yapılır.

Şükrün ilişkili olduğu şeyler nimetlerdir. Şükür, sıfatlarla ilişkili

değildir. Mesela hayat, irade, ilim, basar gibi sıfatlarından dolayı Allah’a

şükredilmez. O’nun bu sıfatları övülür. Bunlar şükrün değil, hamdın konusu

içerisindedir. Bu sıfatlarından dolayı Allah’a hamd edildiği gibi, ihsanından

ve adaletinden dolayı da hamd edilir. Oysa şükür, yalnız Allah’ın ihsanına

ve nimetlerine ilişkindir. Şükrün ilişkili olduğu herhangi bir şey ile hamd de

ilişkili olabilirken hamdın kapsadığı bir konu ile şükür ilişkili olmayabilir.

Yani hamdin alanı şükürden daha kapsamlıdır.

Bununla birlikte şükür, bir nimet karşılığı olarak gerçekleşirken;

hamd böyle değildir. Hamdde nimetin yanında darlık zamanlarında da

Allah’ı hatırlama vardır. Nitekim “Kıyamet gününde cennete ilk çağrılacak

olanlar, darlık ve sıkıntı zamanlarında Allah’a hamd edenlerdir”362

buyurulmuştur. Ayrıca bir nimetin şükrü, kendi cinsinden

361 Beyhakî, a.g.e., II, 35. 362 Muhammed b. Abdullah Hâkim en-Nisâbûrî, Müstedrek, Beyrut, 1992, I, 502; Nûruddîn Ali b. Ebî Bekr Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, Beyrut, 1982, X, 95; Beyhakî, a.g.e., IV, 910; Suyutî, a.g.e., I/434.

Page 100: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

87

gerçekleşmektedir. Malın şükrü mal ile, ilmin şükrü ilim ile, sağlığın şükrü

de hastaları arayıp sormakla mümkün olmaktadır.363

Hamd ile şükür arasındaki farkları birkaç madde halinde şöyle

sıralayabiliriz:

a) Hamdedilen bir vasıta ile şükür de yapılabilirken; şükredilen her

vasıta ile hamd edilmez. Çünkü hamd kalp ve dil ile olur, uzuvlar ile olmaz.

Ama şükür her üçüyle de olmaktadır.364

b) Hamd, kalbe ve ruha ait nimet için; şükür, organlara ve hislere ait

nimetler için olur. Kişi bazen şükürden aciz kaldığını bilir ve ne yapacak bir

hareket; ne de konuşacak bir kelime bulabilir. Burada şükür, Ebû Osman

Hîrî’nin ifadesine göre şükürden aciz kaldığını idrak etmek şeklinde ortaya

çıkmaktadır.365 İşte bu yüzden bir nimetin şükrü yine kendi cinsinden

olmaktadır. Mesela kişi, zenginliğine zekât ve sadaka vermekle

şükrederken; iman nimetine böyle bir şükür yeterli olmaz. Bu durumda

insanın elinden gelen, sadece yaratanına hamd etmek olmaktadır.

c) Hamd, Allah’tan bir başlangıç, şükür ise kuldan bir tâbi oluştur.

Hamd, başlangıç itibariyle Allah’ın bahşettiği hayatî ve tabiî lütuflar

sebebiyle O’nu senâ etmeyi, şükür ise verilen nimete mukabele yolu ile

teşekkürü gerektirmektedir. Bu sebeple kul, sûfîlere göre her halükarda

dilinden şükrü, kalbinden hamdı eksik etmemelidir. Nitekim bir hadisi

şerifte: “Cennete ilk davet edilecek olanlar her halükarda Allah’a hamd

edenlerdir”366 buyurulmuştur.

363 Yılmaz, a.g.e., 184. 364 Bkz. Ateş, a.g.e., 311. 365 Bkz. Kuşeyri, Risale, 315. 366 Suyuti, a.g.e., I, 113.

Page 101: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

88

Bir rivayete göre Hasan Basrî’ye dediler ki, “Bir adam yirmi senedir

bir köşeye çekilip oturdu ve kimse ile görüşmüyor.” Hasan Basrî, o adama

gitti ve “Niçin halka karışmıyorsun?” dedi. Adam bir meşgalesinin

olduğunu belirterek şunları söyledi: “Verdiğim hiçbir nefes yoktur ki, o

esnada Hakk’tan bana bir nimet ulaşmasın ve benden O’na bir günah

gitmesin. O nimetin şükrü ve bu günahın özrü ve tevbesiyle meşgulüm.”

Bunun üzerine Hasan Basrî: “Böyle hareket et, zira sen benden iyi

durumdasın”367 dedi.

Her zaman hamd ve şükür davranışı içerisinde bulunmak gerektiğini

ve şükrün önemini Ebû’n-Necib Sühreverdî (ö.563/1167), şu beyitleriyle

belirtir ve şükrün en ileri boyutuna işaret eder:

“Şükrünü izhar ettiğim için nice nimet verdin bana.

Bütün işlerime yettin; zâhirine bâtınıma.

Yaşadığım müddetçe ben, Sana şükredeceğim.

Öldüğümde kemiklerim dahi kabirde şükreder Sana”368

d) Hamd, defedilen felaket ve musibet için; şükür ise yapılan

ihsanlar içindir. Bu görüşe göre kul, karşılaştığı bela ve musibetler ile

bunların daha ağır ve tahammül edilemeyecek olanlarıyla bir imtihana

maruz kalmadığından dolayı Allah’a şükretmek durumundadır. Aslında bu

da kulun kendisi için bir ihsandır. Bela ve musibetler, üzerinden alındığında

ise kişi acziyetini hisseder. İşte tam bu noktada hamd devreye girer ve takva

kendini göstererek kulu yaratanına yaklaştırır. 369

Bu itibarla insan, yaşamının her anında ve her halükarda hamd

etmesini bilen ayık bir kalbe sahip olmalıdır. Ayrıca insanın bir nimet ve 367 Attâr, a.g.e., 84. 368 Sühreverdî, a.g.e., 639. 369 Bkz. Kuşeyri, Risale, 318-319.

Page 102: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

89

ihsan ile karşılaştığı zaman da nimeti vereni diliyle şükrederek anan,

kalbiyle ise hamd tavırlarını sergileyen bir davranış içerisinde bulunması

gerekmektedir.

Page 103: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

90

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TARİKATLAR ÖNCESİ DÖNEMDE SABIR VE ŞÜKÜR

KAVRAMLARINA YÜKLENİLEN ANLAMLAR:

1.1. Zühd Döneminde Sabır ve Şükür Anlayışları:

Zühd dönemi, asrı saadet ile başlayan, tâbiîn ve tebe-i tâbiîn

dönemleri ile hicri ilk iki asrı da içine alan, tasavvuf kavramının

kullanılmaya başlandığı dönem olarak bilinmektedir.

Bu dönemin en belirgin şahsiyeti hiç şüphesiz Hz. Peygamber’dir.

Hz. Peygamber (s.a.v.), zühdî bir hayat yaşamayı tavsiye etmiş ve kendisi

de zâhidâne bir hayat yaşayarak bizlere örnek olmuştur. Onun yaşadığı zühd

hayatı ile ilgili birçok hadisi şerif nakledilmiştir. Bu hadisi şeriflere

baktığımızda neredeyse tamamında sabır ve şükür ahlakını görmemiz

mümkündür. Örneğin bir defasında kendisine “Ya Rasulallah, bana öyle bir

amel söyle ki, onu işlediğim zaman beni hem Allah, hem de insanlar sevsin”

denildiğinde; “Dünyaya karşı zahid ol ki, Allah tarafından sevilesin.

İnsanların ellerinde olanlara karşı zahid ol ki, insanlar tarafından

sevilesin”370 buyurmuşlardır.

Bir başka hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadırlar: “Kimin mihnet

ve kaygısı dünya olursa, Allah onun işini dağıtır, fakirliğini gözünün önüne

koyar. Kimseye nasibinden fazla dünyalık verilmez. Niyet ve himmeti ahiret

olanın işini Allah toparlar ve gönlüne zenginlik verir. O, arkasını dönse de

dünya ona gelir.”371

370 İbn Mâce, Zühd, 1 (X, 365). 371 İbn Mâce, Zühd, 5 (X, 374).

Page 104: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

91

İbn Abbas (r.a.)’ın rivayet ettiğine göre “Hz. Peygamber (s.a.v.),

peşpeşe birkaç gece aç sabahlar, hane halkı da çoğu zaman akşamları

yiyecek bir şey bulamazlardı. Zaten ekmekleri arpa ekmeğiydi”

denilmektedir.372

“Sabret, çünkü sabırda büyük bir hayır vardır”373 ve “Hiç kimseye

sabırdan daha hayırlı bir mükâfat verilmemiştir”374 sözleriyle sabrı emreden

ve tavsiye eden Hz. Peygamber, yaşantısıyla da güzel sabır örnekleri

sergilemiştir. Hz. Fatıma’ya yaptığı bir tavsiyelerinde: “Allah’ı tanı,

karşında bulursun. Bolluk zamanında Onu an, darlığa düşünce sana yardım

eder”375 buyurmuşlardır. “Allah’ın in’am ve ihsanını ikrar şükür, onun terki

ise küfürdür”376 buyurmakla da nimetlere karşı şükretmek ve bunu dil ile

söylemek gerektiğini vurgulamışlardır.

Kendileri hakkında: “Sabah aksam Rablerinin rızasını dileyerek O'na

yalvaranlarla beraber sen de sabret”377 ayeti nazil olan ve tasavvufî hayatın

ilk nüvesini teşkil eden suffe ashabında da sabır ve şükür örnekleri bulmak

pek tabiidir. Özellikle Mekke döneminde karşılaştıkları zorluklara,

tahammülü zor sabır örnekleri gösteren Allah Rasulü’nün bu yakın

arkadaşları,378 içinde bulundukları yaşam şartlarının bütün olumsuzluklarına

rağmen Hz. Peygamber’i görme ve vahy havasını teneffüs etme nimetine

karşılık şükürsüz kalmamışlardır. Kendilerine yapılan en ufak bir nasihati

bile emir telakki etmişler ve canları pahasına Hz. Peygamber’e sahip

372 İbn S’ad Ebû Abdullah el-Basrî ez-Zührî, Tabakâtü’l-Kübra, Beyrut, 1968, I, 400. 373 Beyhakî, a.g.e., II, 28. 374 Buharî, Rikak, 20 (VIII, 173); Müslim, Zekat, 124 (III, 81); Tirmizî, Birr, 77 (IV, 373);

Ebû Davud, Zekat, 28 (II, 94); Nesâî, Zekat, 85 (V, 85). 375 Ahmed b. Hanbel, I, 307. 376 Ahmed b. Hanbel, IV, 258-375. 377 Kur’an, Kehf, (18): 28. 378 Mekke döneminde en çok musibete maruz kalan sahabelerden Ammar b. Yasir, Süheybi

Rumi, Habbab b. Eret, Bilali Habeşi sayılabilir.

Page 105: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

92

çıkmışlardır. Ebû Hureyre, Selamı Farisi, Ebû Zerr, Ebû Musa Eş’ari gibi

meşhur sahabeler hep bu okuldan yetişmiş, yiyecek ve giyecek olarak

Medine halkının Allah Rasulü’ne getirip kendilerine dağıttıklarıyla

yetinmişleridir.379 Bu sahabeler, ibadete düşkünlük, acılara sabır,

mahrumiyetlere katlanma gibi konularda da ashabın önde gelenlerinden

olmuşlardır.

Takva ve ruhanî hayatın esası sayılan zühd, özellikle Hz.

Peygamber’in yakın çevresindeki sahabelerce de ziyadesiyle önemsenen bir

hayat tarzıdır. Örneğin; Hz. Peygamberin; “Çoluk çocuğuna ne bıraktır?”

sorusuna; “Allah ve Rasulü’nü!” diyen Hz. Ebû Bekir (r.a.) ile; sabredenlere

müjdelenen Allah’ın mağfireti ve rahmeti ile bunları temin eden hidayetin

şükredilmesi gereken bir nimet380 olduğunu belirten Hz. Ömer (r.a.): “Sabır

ile şükür iki binek olsa, hangisine binersem bineyim aldırmam”381 buyurmuş

ve bu iki büyük sahabe, Allah Rasulü’nden alıştıkları bu iki ahlakî erdemin

en önde gelen temsilcileri olmuşlardır. Yine; “Hayrı dört şeyde buldum:

Nafilelerle muhabbet-i ilahiyyeye varmak, takdir-i ilahiyyeye razı olmak,

nazar-ı ilahiyyeden hayâ etmek ve Allah’ın ahkâmını icrada sabır

göstermek”382 diyen Hz. Osman (r.a.), ibadet konusunda sabra büyük ihtiyaç

olduğunu vurgulamış; Hz. Ali (r.a.) da: “Sabır, tökezlemeyen bir binektir”383

buyurarak tıpkı Hz. Ömer (r.a.) gibi sabrın, her zaman ve her yerde güzel

olduğunu ifade etmişlerdir.

379 Sahabelerin hal tercümeleri ve daha fazla bilgi için bkz. Ebû Nuaym İsfahânî, a.g.e.; İbnu’l-Cevzî a.g.e.; Mahmud Ebû’l-Feyz el-Huseynî el-Menûfî, Cemheratü’l-Evliyâ, I-II, Müessesetü’l-Halebî, Kahire, 1967; Abdulvahab Şârânî; Muhammed Yusuf Kandehlevî, Hayâtü’s-Sahâbe, nşr. Divan Yayınları, İst. 1980; Muînüddin Ahmed Nedvî -Said SAhib Ensarî, Asrı Saâdet, çev. Ali Genceli, Şamil Yayınevi, İst. 1985.

380 Mekkî, a.g.e., II, 241. 381 Bkz.Serrâc, a.g.e., 133; Kuşeyri, Risale, 328. 382 Serrâc, a.g.e., 178. 383 Kuşeyri, Risale, 325.

Page 106: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

93

Burada Hz. Peygamber (s.a.v.)’in torunlarından söz etmek de

yerinde olacaktır. Zira O’nun vefatından sonra çok defa zulüm ve eziyete

maruz kalarak sabreden, nimeti vereni görerek ihsanlara şükreden yine onlar

olmuştur.

Hasan b. Ali (r.a.), bir gün Kabe’nin örtüsünün bir kenarına

sarılarak; “İlahi, bana nimet verdin, fakat beni şükreden bir kul olarak

bulmadın. Bana bela verdin, fakat sabreden bir kul olarak bulmadın. Buna

rağmen ne şükretmediğim için nimeti geri aldın, ne de sabretmediğim için

belanın şiddetini devam ettirdin. İlahi, kerim olandan keremden başka ne

beklenir!”384 diye niyazda bulunmuş, bu davranışı ile insanalrın nimet ve

belalar karşısında nasıl bir tavır sergilemeleri gerektiği hususunda örnek bir

davranış ortaya koymuşlardır. Keza Zeynelâbidin (r.a.) da: “Biz, ululuğu

yüce olan Allah’a nimetleri için şükrederiz, verdiği belalar karşısında da

O’na hamd ederiz”385 demiştir.

Dört halife dönemi, Hz. Peygamber’in yaşam biçiminin örnekleriyle

doludur. Bu dönem içerisinde sadece sabır ve şükür değil, her alanda

Allah’ın Resulü’ne itaat ve teslimiyet söz konusudur. Gerek yaşam

biçiminde, gerekse bela ve musibetlere karşı takınılan tavır konusunda olsun

kısacası her konuda hem dil, hem amel, hem de kalp ile Allah Teala’ya tam

bir kulluğa özen göstermeyi önemseyen bir yaklaşım vardır.

Tasavvuf tarihi açısından zühd dönemi içerisinde yer alan tâbiîn

döneminde de sabır kavramı, daha çok bela ve musibetlere karşı

gösterilmesi gereken tavır olarak algılanmış; şükür ise verilen nimetlere

karşı kuldan beklenen ahlakî bir olgunluk ifadesi olarak yorumlanmıştır.

384 Kuşeyri, Risale, 317. 385 Hucvirî, a.g.e., 167.

Page 107: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

94

Dört halife döneminde olduğu gibi tâbiîn döneminde de bu iki kavram daha

çok tanımlar yerine ameli yönüyle ifade edilmeye çalışılmıştır.386 Zaten bu

dönemin en belirgin özelliği, konulara teorik yönden yaklaşmaktan çok

pratik olarak yaklaşmayı tercih eder bir tavır sergilemek olarak karşımıza

çıkar.

Korku, hüzün ve sevgiye dayalı zühd mekteplerinin şekillendiği bu

dönemde sabrın, bela ve musibetler ile itaat konularında ön planda olduğu

görülmektedir. Bununla birlikte ve yaygın bir biçimde Allah Teala’ya tam

bir teslimiyet, tevekkül ve kanaat sahibi olmak da ayrıca önemsenmektedir.

Hasan Basrî ilim, amel ve ihlâs kavramlarını, sabırla olan ilişkileri

doğrultusunda izah ederek: “Kişiye lazım olan, faydalı ilim, ihlâsa dayanan

kâmil amel ve sabra dayanan tatminkâr bir kanaattir”387 demiştir.

Zühd döneminde teşekkül eden korku ve hüzün ekolünde, bela ve

musibetler ile ibadetler için gösterilmesi gerekli olan sabır, cehennem

korkusuna dayandırılmış, zühd ve ihlâs kavramları ile de aralarında sıkı bir

ilişki kurulmuştur. Örneğin; bir bedevi Hasan Basrî’ye sabrın kısımlarını

sorduğunda, Hasan Basrî ona şu cevabı vermiştir: “Sabır, iki nevidir. Biri

bela ve musibetler içinde iken gösterilen sabırdır.” Bedevi: “Ama sen

zahidsin, ben senden daha zahid ve daha sabırlı birini görmedim” dediğinde

Hasan Basrî: “Ey bedevi, benim zühdüm tümü ile rağbet, sabrım tamamen

sızlanmadır” demiştir. Bedevi: “Ne demek istedin, çünkü itikadım alt üst

oldu” dediği zaman da Hasan Basrî ona: “Musibet ve taattaki sabrım,

cehennem ateşinden korktuğumu ifade eder. Bu ise sızlanmanın ta

kendisidir. Dünyaya karşı zahid ve isteksiz olmam, ahirete karşı rağib ve

386 Bkz. Ebû Nuaym İsfahânî, a.g.e.; İbnu’l-Cevzî a.g.e.. 387 Attâr, a.g.e., 81.

Page 108: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

95

istekli olmamdan başka bir şey değildir. Bu da rağbetin ta kendisidir.

Nasibini ortadan alana (yani cennet ve cehennem için sabretmeyene) ne

mutlu! Bu suretle bu durumdaki kimsenin sabrı halis muhlis Hakk Teala için

olur. Cehennem korkusundan dolayı olmaz. Zühdü ise mutlak surette lütfu

bol olan Hakk için olur, cennete ulaşmak için olmaz. Sıhhatli ihlâsın delili

işte budur ”388 demiştir.

Sevgi ekolünde ise sabır, sevgi esasına bağlanmıştır. Bundan

dolayıdır ki seven sevdiğinin emrine itaat eder ve ibadetlerini yerine

getirmeye sabreder. Nitekim Râbiatu’l-Adeviyye, “Allah’ım, sana

cehennem korkusundan ibadet ediyorsam (taate sabır), beni cehenneme at.

Cennet ümidiyle kulluk ediyorsan, cenneti bana haram kıl. Benim Sana olan

sevgi ve ibadetim, Senin sevilmeye ve kulluğa layık bir mâbud

oluşundandır.” “Seni iki sevgi ile seviyorum: Bira Sana karşı aşk ile

bağlanışımın ifadesidir. Öbürü Senin sevilmeye layık oluşunun içimde

yarattığı sevgidir”389 demiştir.

Gazâlî, onun bu sözlerini şu şekilde yorumlamaktadır: Râbia’nın

bahsettiği iki sevgiden birincisinin hedefi Allah’ın lütuf ve inayetlerine

şükretmektir. İkincisinin hedefi ise, Allah’ın kendisine açılan cemal ve

celâline karşı duygularını anlatmaktadır.”390

Râbiatu’l-Adeviyye, şükür konusunda da yine sevgiden ve

sevdiğinin emrini yerine getirmeden yanadır. Sabaha kadar birlikte namaz

388 Bkz. Hucvirî, a.g.e., 180; Attâr, a.g.e., 81. 389 Attâr, a.g.e., 125. Rabia hakkında daha fazla bilgi için bakılabilir: Margaret Smith, Bir

Kadın Sûfî Râbiâ, çev. Özlem Eraydın, İnsan Yayınları, İst. 1991, 91. 390 Gazali, a.g.e., IV, 266.

Page 109: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

96

kılıp, Süfyan’ın bunu bize nasip eden Allah’a şükredelim demesine karşılık

Onun: “Öyleyse bugün oruç tutalım” demesinin başka bir sebebi olamaz.391

Bu dönem içerisinde oluşan ekollerden biri de tevekkül yolunu tutan

İbrahim b. Edhem (ö.161/777), Fudayl b. İyâz (ö.187/803) gibi zahidlerin

yoludur. Bu ekolde de yine sabır ve şükür kavramlarının daha çok

ibadetlerle ilişkilendirildiği görülmektedir.

Bir defasında İbrahim b. Edhem: Allah Teala, “Dua ediniz, kabul

edeyim”392 buyurduğu halde neden dualarımız kabul olunmuyor? sorusuna

şöyle cevap vermiştir: “Allah’ı biliyor, Ona itaat etmiyoruz; Rasulünü

tanıyor, sünnetine uymuyoruz; Kur’an okuyor, onunla amel etmiyoruz;

verdiği nimetleri yiyor, şükretmiyoruz; inananlar için cennetin donatıldığını

biliyor, ona talip olmuyoruz; asiler için cehennemin yaratıldığını biliyor,

ondan kaçmıyoruz; şeytan bize düşmandır, biz ona düşman olmuyoruz;

ölümün varlığını biliyor, hazırlık yapmıyoruz; yakınlarımızı gömüyor,

bundan ibret almıyoruz; kendi kusurlarımıza bakmıyor, başkalarının

kusurlarıyla uğraşıyoruz.”393

Fudayl b. İyâz ise nimeti dile getirmenin, nimete şükür olduğunu

belirterek dil ile şükrün önemine dikkat çeker.394 Nitekim Allah Teala,

Kur’anı Kerim’de Hz. İbrahim, Hz. Nuh ve Hz. Lokman gibi bazı

peygamberleri çok şükreden kullar arasında saymaktadır.395

Sabır ve şükür davranışlarına sahip olanların elde edecekleri

mükâfatlar konusu da zühd dönemde bahis konusu olmuştur. “Sabretmeniz

391 Attâr, a.g.e., 124. 392 Kur’an, Gâfir (40): 60. 393 Attâr, a.g.e., 159. 394 Bkz. Sülemî, a.g.e., 13. 395 Bkz. Kur’an, Nahl (16): 121; Kur’an, İsra (17): 3; Kur’an, Lokman (31): 12.

Page 110: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

97

sizin için daha hayırlıdır”396, “Yüceliğim hakkı için şükrederseniz elbette

size (nimetimi) artırırım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım

çok şiddetlidir”397 ayeti kerimelerinde belirtildiği üzere sabrın ve şükrün

sonunun mükâfat olacağı bildirilmiştir. Hasan Basrî şöyle der: “İnsan, fani

âlemde birkaç gün sabredince, ebedi saadete nail olur.”398

Tasavvufun temelini teşkil eden Allah Resulü’nün ve ashabının

zühdî hayatı ile ilgili örneklerin yanında, onların ve daha sonraki

dönemlerde onların yolundan gidenlerin bu doğrultudaki hayat tarzları, daha

çok kılık-kıyafet, yeme-içme, barınma gibi konularda sadeliğe yönelik

tercihleri, dünya nimetlerine karşı şükür olarak kendini göstermiştir. Ayrıca

nafile ibadetlerle meşgul olmak, insanların eziyetlerine karşı tahammül

göstermek, bela ve musibetleri en güzeliyle karşılamak suretiyle de sabır

olarak ortaya çıkmıştır.

1.2. Tasavvuf Döneminde Sabır ve Şükür Anlayışları:

Bu dönem, sûfî ve tasavvuf kavramlarının kullanılmaya başlandığı,

ilk sûfî isimlerinin duyulduğu, hicri II. asrın sonundan, tarikatların ortaya

çıktığı devreye kadar yaklaşık üç buçuk asırlık bir dönemi içine alır.

Tasavvuf, bu dönemde müessese olarak varlığını göstermeye başlamış

bağımsız bir bilim dalı olarak kendini kabul ettirmiştir.

I. ve II. asır mutasavvıflarının ruhî hayatları tetkik edildiğinde,

bunların tam manasıyla zâhid oldukları görülür. Bu mutasavvıflar,

olumsuzluklardan uzak durma konusunda sabretmeye, günah işlemek

yüzünden çekilecek azab ile musibetlerin acılarını gönüllerinde derinden

396 Kur’an, Nisa (4): 25. 397 Kur’an, İbrahim (14): 7. 398 Attâr, a.g.e., 82.

Page 111: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

98

hissetmeye çalışmışlar, ömürlerini daha çok hüzünlü ve ağlayarak

geçirmişlerdir.399

Bu dönemde yapılan sabır tanımlarına baktığımızda, yine çoğunlukla

bela ve musibetler üzerine yoğunlaştığını görmekteyiz. Bu tanımların

aralarında küçük de olsa bir takım farklılıkların ve işaret etmek istedikleri

ince manaların gizlenmiş olduğu anlaşılmaktadır. Bu ise salikin yaşadığı

halden kaynaklanmakta, herkesin içinde bulunduğu makam ve halin farklı

olduğunu göstermektedir.

Mesela, Hâris b. Muhâsibî (ö. 243/857): “Sabır, bela okuna hedef

olmaktır”400 derken, bir anlamda Hz. Peygamberin “Siz Allah’tan sabır

istediğinizde O’ndan bela istemiş olursunuz ve bela oklarının hedefi

durumunda kalırsınız” hadisinin yorumuna dayandığı anlaşılmaktadır.

Amr b. Osman Mekkî (ö.291/903) ise şöyle der: “Sabır, Allah Teâlâ

ile sebat etmek (O’nun emirlerini yerine getirirken sebatlı olmak), O’ndan

gelen musibetleri sükûnet içinde ve gönül hoşluğu ile karşılamaktır.”401

Mekkî bu sözünde sabrı, ibadet ve taat açısından Allah’ın emirlerini yerine

getirme şeklinde değerlendirerek bunlara sabır gerektiğini belirtmiş, çağdaşı

olan Ebû Hüseyn Nurî (ö. 295/907) de “Sabır, belaya girdiğin zaman, tıpkı

beladan çıktığın zamanki gibi olmaktır”402 sözü ile musibetlere karşı sabırlı

olmayı ve özellikle edebi muhafazayı tavsiye etmiştir.

399 Bkz. Ömer Rıza Doğrul, İslâmiyetin Geliştirdiği Tasavvuf, Ahmet Hâlit Kitapevi, İst.

1948, 49. 400 Attâr, a.g.e., 299. 401 Bkz. Ebû Nuaym el-Isfahanî, a.g.e., X, 296; Kuşeyri, Risale, 325. 402 Attâr, a.g.e., 492.

Page 112: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

99

Cüneyd-i Bağdâdî, sabır nedir? sorusuna; “Yüzünü ekşitmeden acıyı

yudum yudum içine sindirmendir” 403 şeklinde cevap vermiş ve yine her

şeyin Allah’tan olduğunu bilerek rıza halinde, edebi koruyarak bela ve

musibetleri karşılamak gerektiğini vurgulamıştır. “Sabır, sızlanmadan nefsi

Allah’la birlikte bulundurmaktır”404 sözü ile de bela anında nefsin istek ve

arzuları yerine Allah’ın istek ve arzularına göre hareket edilmesinin gerekli

olduğu, bunun ise Allah’ın yanında yine O’nun yardımıyla mümkün

olabileceği belirtilmiştir.

Bu dönemin önde gelen ve sabır konusunda en çok söz söyleyen

mutasavvıflardan biri olan Cüneyd-i Bağdâdî, bir defasında kendisine sabrın

ne olduğu sorulduğunda sabrı, rızık ile birlikte değerlendirerek rızık azlığını

musibet olarak görmüş ve; “Sabır, zorluk ve sıkıntı zamanı geçinceye kadar,

rızık sıkıntısına Allah için tahammül göstermektir”405 demiştir.

Ebû Muhammed Ahmed b. Muhammed Hüseyn Cerirî (ö.321/933),

sabrı yukarıda geçen mutasavvıflardan biraz daha farklı algılayarak bir

anlamda kulun, nimetle musibeti birbirinden ayırmadan aynı şekilde

karşılaması gerektiğini vurgulamaya çalışmıştır: “Sabır, kalp sükûn içinde

bulunduğu halde nimetle mihnet arasında fark görmemektir. Tasabbur

(sıkıntı çekerek sabretmek) ise içinde mihnet yükünün ağırlığını hissetmekle

beraber sakin bir şekilde musibetlerle birlikte bulunmaktır”406 demiştir.

Bu dönemde sabır kavramına yüklenen anlamların büyük bir

bölümünü ibadet ve taate sabır oluşturmaktadır. Çünkü insanın başına her

zaman hoşa gitmeyen şeyler gelmeyebilir. Öyleyse zamanları belli olan

403 Kuşeyri, Risale, 324; Ebû Muhammed Cerirî (ö. 311/923): “Sabır, nefsin belada sükun

ve huzur içinde bulunmasıdır” der. Bkz. Serrâc, a.g.e., 48. 404 Attâr, a.g.e., 465. 405 Serrâc, a.g.e., 48. 406 Kuşeyri, Risale, 326.

Page 113: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

100

ibadet ve taatle mükellef tutulan kulun, bela ve musibetlerden çok Allah’ın

emir ve nehiyleri konusunda nefsine söz geçirebilmesi için sabra ihtiyacı

vardır. Çünkü ibadetleri yerine getirmek nefse ağır gelen bir sorumluluktur.

Örneğin Bayezit Bistamî “Veli kimdir?” sorusuna, “Veli, emir ve

nehyin altında sabreden kimsedir” der.407 Sehl b. Abdullah Tüsterî ise

müminler içinde salihlerin; salihler içinde sadıkların; sadıklar içinde ise

sabredenlerin az olduğunu ifade eder.408 Yani elest bezminde verdiği sözde

duranların ve bunları yapmaya çalışırken de sabredenlerin az olduğunu

söyler.

İnsanın, ibadet ve taat konusundaki sabrı, kendisi için oldukça

önemlidir. Zira onu Hakk’a yaklaştıracak başka bir davranış da

bulunmamaktadır. İşte bu noktada ibadet ve taatte bulunurken sabır gibi

beğenilen bir ahlakî erdemin değeri daha iyi anlaşılmaktadır.

Buraya kadar ahlakî erdemler içerisinde yer almasının mutlak gerekli

olduğunu vurgulamaya çalıştığımız sabır erdemi hakkında tasavvuf

döneminde yapılan tanımlamalara değinmeye gayret ettik. Tasavvuf dönemi

sûfîlerinin sabırla ilgili tanımlarını ve onların bu konudaki tespitlerini

belirttikten sonra yine onların sabrın dereceleri konusundaki görüşlerine de

yer vermek istiyoruz. Bu konuda en açık bilgiler Şiblî’den gelmektedir.

Şöyle ki; İmam Şiblî’nin, sabırlılar için en zor olan sabrın ne olduğu

hakkında kendisine sorulan sorulara vermiş olduğu cevaplar, aslında sabrın

derecelerini oluşturmaktadır. “Adamın biri İmam Şiblî’nin önünde durmuş

ve: “Sabırlılar için sabrın en zor olanı hangisidir?” diye sormuş, Şiblî: “Aziz

ve Celil olan Allah’ta sabır” demiş. Adam: “Hayır” demiş. Şiblî: “Allah için

407 Hucvirî, a.g.e., 334;İbnu’l-Mulakkın, a.g.e., 397. 408 Bkz. Mekkî, a.g.e., II, 241.

Page 114: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

101

sabır” demiş. Adam: “Yine olmadı” demiş. Şiblî: “Allah ile birlikte sabır”

demiş. Adam: “Bu sefer de olmadı” demiş. Şiblî sormuş: “Peki hangi şey

olduğunu sen söyle?” demiş, Adam: “Allah’tan sabır” cevabını vermiş,

bunun üzerine Şiblî öyle bir sayha ile bağırmış ki, az kalsın canından

olacaktı”409 Allah’ta sabır, Allah için sabır, Allah ile birlikte sabır ve

Allah’tan sabır.

Şiblî gibi daha pek çok mutasavvıf bu konulara değinmiş, sabrın

Allah ile ve onun yardımı olmadan kazanılmasının mümkün olmadığını

belirtmişlerdir. Nitekim Amr b. Osman Mekkî de Allah ile sabır konusunda:

“Sabır, Allah Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri ile sebat etmek, O’ndan gelen

musibetleri sükûnet içinde ve gönül hoşluğu ile karşılamaktır”410 demiştir.

Geçen ifadelerden anlaşılıyor ki, sabır ehli kimseler, hem dünya hem

ahiret saadetini kazanmayı isteyen, bu yolda sabrı kendilerine yoldaş edinen

ve onu bir güç kaynağı olarak kullanan kimselerdir. Zira bu kimseler için

Allah Teala’nın kendileriyle beraber olmasından daha büyük bir nimet

yoktur. Dekkâk şöyle der: “Sabırlılar dünya ve ahiret izzetine konarak

necata erdiler. Çünkü onlar Allah’tan O’nunla olma şerefine nail

olmuşlardır. Allah Teâla bunun için: “Şüphe yok ki Allah sabredenlerle

beraberdir”411 buyurmuştur.”412

Bütün bu açıklamalardan sonra sabrın dinin inanç boyutuyla ilişkili

olduğu açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Çünkü emir ve nehiylerle

muhatap olan inançlı kimselerin bu görevleri yerine getirirken sabrın önemi

ve gücünü bilmeleri ve ondan gerektiği ölçüde yararlanmaları icab eder.

409 Bkz. Serrâc, a.g.e., 48; Kuşeyri, Letaif, I, 87; Risale, 325. 410 Ebû Nuaym el-Isfahanî, a.g.e., X, 296; Kuşeyri, Risale, 325. 411 Kur’an, Tûr (52): 4. 412 Kuşeyri, Risale, 326.

Page 115: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

102

Çünkü onların bu konudaki başarıları görevlerini yerine getirmeleri,

başarısızlıkları ise emir ve nehiyleri ifada acziyetleri sonucunu doğurur. Zira

iman ehli içinde küfre en yakın olanlar ise Sehl b. Abdullah Tüsterî’ye göre

sabırlı olmayan kimsedir.413 O halde sabır, bir yarısı şükür olmasına karşılık,

imanın diğer yarısını oluşturmaktadır.

Şükür konusuna gelince;

Daha önce de açıklanmaya çalışıldığı üzere şükür, nimeti veren,

nimetin kendisi ve nimet verilen arasında gerçekleşmekteydi. İnsanın bunu

bilmesi, hem kendisine nimeti ihsan eden Yüce Yaratıcıyı, hem verilen

nimeti, hem de nimet karşısında kendi durumunu öğrenmesi açısından önem

arz etmektedir. Tasavvuf dönemine baktığımızda yapılan şükür tanımlarının

daha çok bu üç ortak nokta üzerinde toplandığı görülmektedir.

Nimeti veren açısından şükür; nimet ve ihsanlarda bulunan Cenab-ı

Hakk’ı görerek nimeti unutmak;414 yine nimeti vereni görerek şükürden gâib

olmak;415 hak etmediğin nimete karşılık nimeti ihsan edeni medh-u sena

etmekten zevk almak416 şeklinde tanımlanmıştır.

Nimetin kendisi açısından; nimeti, verene yöneltme olarak

değerlendirilmiş, kulun bu nimete layık olmadığı düşüncesinden hareketle

kendini hakir görerek nimeti, verene izafe etmektir417 şeklinde

tanımlanmıştır.

Nimet verilen açısından bakıldığında ise; şükrün bizzat kendisinin

şükrü gerektiren bir nimet olduğu unutulmamış, kişinin her halinde şükür

içerisinde bulunması gerektiği istenmiştir. Nitekim Hâris Muhasibî

413 Molla Cami, a.g.e., 216. 414 Bkz. Sühreverdî, a.g.e., 639. 415 Bkz. Kelâbâzî, a.g.e., 150. 416 Bkz. Kuşeyri, Risale, 317. 417 Bkz. Kuşeyri, Risale, 315.

Page 116: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

103

(ö.243/857): “Şükür, şükreden için Allah’ın ziyade bir nimetidir”418

demiştir.

Nimet verilen kimse açısından şükür, dil, kalp ve bedenle

gerçekleşen bir davranış olmaktadır. Bu durum, tasavvuf döneminde de bu

şekilde algılanmış ve anlatılmaya çalışılmıştır. Dili kötü sözler sarf

etmekten korumak, Allah Teala’yı çokça anmak ve O’nun ihsanlarını

söylemek, insanlara teşekkür etmek dilin şükrü olarak kabul edilmiştir.

Nitekim “Elin, halkın iyiliğine karşılık vermekten kısa kalıyorsa, dilin

teşekkür ile uzun olsun”419 denilmiştir.

Harrâz, yine nimeti dil ile ifade etmek gerektiğini vurgulayarak;

“Şükür, nimeti vereni tanımak ve O’nun nimet ve ihsanlarını ikrar

etmektir”420 derken; Cüneyd-i Bağdâdî de aynı şekilde; “Şükür, Allah’ın

nimetini dil ile itiraf etmektir”421 demiştir.

Bedenin şükrü konusunda Ebû Muhammed Rüveym b. Ahmed

(ö.303/915), “Şükür, şükretmek için bedenin bütün gücünü sarf etmendir”422

ifadesini kullanırken; Cüneyd-i Bağdâdî ise “Nimetin gıdası bedeninde

olduğu müddetçe onu destek yaparak Allah Teala’ya âsi olmamaktır”423

demiştir. Öyleyse buradan şükrün Allah’ın verdiği nimetle yine Allah’a

isyan etmemek olduğu, bedeni O’nun emir ve nehiylerine dikkat ederek

istikamet üzere hareket ettirmenin bedenin şükrü olacağı anlaşılmaktadır.

Ayrıca bedeni meydana getiren her bir azanın da kendine göre ayrı

bir şükrü bulunmaktadır. Örneğin gözlerin şükrü, arkadaşlarında gördüğün

418 Kelâbâzî, a.g.e., 150. 419 Bkz. Kuşeyri, Risale, 317. 420 Kelâbâzî, a.g.e., 150. 421 Bkz. Sühreverdî, a.g.e., 639. 422 Kuşeyri, Risale, 315. 423 Kuşeyri, Risale, 317.

Page 117: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

104

kusuru örtbas etmektir. Kulakların şükrü, arkadaşların hakkında duyduğun

kusur ve ayıpları gizlemektir vb.

Kalbin şükrüne gelince, bu konu hakkında Cüneyd-i Bağdâdî, şükrün

hem kalp hem de dilde gerçekleşmesini şükrün farzı olarak

değerlendirmektedir.424 Önemli olan da insanın kalbinin şükür konusunda

tam bir itminan içerisinde bulunmasıdır. Kalpte bu gerçekleşmeyince şükür

sadece dilde kalmakta, bu ise hakiki bir şükürden çok uzak olmaktadır.

Nitekim Muhammed b. Hakim Tirmizî (ö. 255/868): “Şükür, kalbini nimet

veren zata bağlamandır”425 diyerek bunu ifade etmeye çalışmıştır.

1.3. Sabır ve Şükrün Ortak Yönleri:

İnsan, yaşantısını ibadet, musibet ve nimetlerle sürdürmek

durumundadır. Bu üç durumun bazen biri, bazen ikisi, bazen de her üçü bir

arada bulunabilir. Şeyh Ali Ruzbârî (ö.322/933), bunlara Yaratıcıyı anmayı

da ilave eder ve “Kul, şu dört nefesten hâlî değildir: Ya şükrü gerektiren

nimet veya zikri gerektiren mihnet; sabrı gerektiren mihnet veyahut da af

dilemeyi gerektiren hata”426 diyerek dörde çıkarır.

Tasavvufî yaklaşımda endisine “abdü’s-sabr (sabrın kulu-sabır

adamı)” veya “abdü’ş-şükr (şükrün kulu-şükredici)”427 olarak isim verilen

insanın, sabır ve şükürden uzak kalabileceği bir zaman aralığı

bulunmamaktadır. Zaten Kur’an-ı Kerim’de de bu kavramlar bazen tek

başlarına bazen de birlikte kullanılmışlardır. Sabır ve şükür kavramlarının

Kur’an-ı Kerim’de dört yerde birlikte zikredildiğini daha önce belirtmiştik.

Bu ayet-i kerimeler şunlardır:

424 Şükrün farzı, nimeti kalp ve dil ile itiraf etmektir. Bkz. Sühreverdî, a.g.e., 639. 425 Molla Cami, a.g.e., 306. 426 Attâr, a.g.e., 759. 427 Bkz. Sülemî, a.g.e., 24; Kemâlüddin Abdurrezzak el-Kâşânî, Istılâhâtü’s-Sûfiyye, nşr.

Muvaffak Fevzî el-Cebr, Dâru’l-Hikme, Dımaşk, 1995, 58-70.

Page 118: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

105

“Andolsun ki Musa'yı da: Kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkar ve

onlara Allah'ın (geçmiş kavimlerin başına getirdiği felâket) günlerini hatırlat

diye mucizelerimizle gönderdik. Şüphesiz ki bunda çok sabırlı, çok

şükreden herkes için ibretler vardır.”428

“Ey Rabbimiz! Yolculuk yaptığımız şehirlerin arasını uzaklaştır,

dediler ve kendilerine yazık ettiler. Biz de onları, ibret kıssaları haline

getirdik ve onları büsbütün parçaladık. Şüphesiz bunda, çok sabreden ve çok

şükreden herkes için ibretler vardır.”429

“Size varlığının delillerini göstermesi için, Allah'ın lütfuyla

gemilerin denizde yüzdüğünü görmedin mi? Şüphesiz bunda, çok sabreden,

çok şükreden herkes için ibretler vardır.”430

“Dilerse O, rüzgârı durdurur da onun (denizin) üstünde kalakalırlar.

Elbette bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır.”431

İlk iki ayette İsrailoğulları ile Sebe halkının başlarına gelen bela ve

musibetler ile bunlardan ibret alınması gerektiğinden; diğer iki ayette ise

Allah’ın nimet ve ihsanlarından söz edilmektedir.

Bela ve musibetler ile ibadetlere sabretmesi istenilen kulun,

nimetlere karşı nankör olmaması ve şükretmesi lazımdır. Allah Teala’nın iki

ayeti kerimede sabrı ve şükrü bir arada zikrederken denizlerde yüzen

gemileri misal vermesi ilgi çekicidir. Zira Allah’ın nimetleri, insanın büyük

gayretlerle ortaya çıkardığı ve yaşantısında büyük kolaylıklar sağladığı

gemilerden kat kat daha büyüktür. Öyleyse kuldan beklenen, her nimetin

büyük olduğunun bilinmesi ve şükrünün eda edilmesidir.

428 Kur’an, İbrahim (14): 5. 429 Kur’an, Sebe (34) 19. 430 Kur’an, Lokman (31): 31. 431 Kur’an, Şura (42): 33.

Page 119: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

106

Bu dört ayeti kerimeye bir penceren bakmaya çalıştığımız zaman

sabır ve şükrün iç içe olduğunu görmekteyiz. Şöyle ki: Bela ve musibetler

ile ibadetlere sabır gösteren bir kul, kendisine yapılan nimet ve ihsanlarla

birlikte karşılaştığı bütün bu durumlara şükrederse, Allah’a karşı şükrünü

hakkıyla yerine getirmiş; bu hal içerisindeyken şükrüne sabrederse sabrı

gerçekleştirmiş olmaktadır. Çünkü musibet, ibadet ve nimetler direkt olarak

Allah Teala ile ilgilidir. Böyle olunca da Allah’tan gelmeleri itibariyle

katışıksızdırlar ve hepsi insanlar için bir hayır taşımaktadırlar.

Sabır ve şükrün katışıksız olması konusunda Ebû Süleyman Darânî

(ö.215/830): “İçinde hiç şer bulunmayan şey, nimete şükür ve belaya

sabırdır”432 der. Yahya b. Muaz ise insanın sahip olduğu sabır ve şükür

erdemlerinin de diğer ameller kadar kıymetli olacağını belirterek şöyle der:

“Yarın ne fakr ne de zenginlik tartılacak, sadece sabır ve şükür tartılacak. Şu

halde fakra sabır, zenginliğe ise şükretmek gerekmektedir.”433

İbrahim Edhem ve Ebû Ali Şakîk Belhî (ö.164/781) arasında geçen

şu konuşma, sabır ve şükrü yine birlikte değerlendirmektedir. Şakîk Belhî,

bu erdemlere sahip olan insanların ameli yönü ile diğer mahlûkattan ayrı

olmaları gerektiğini vurgulamış ve farklı bir boyuta dikkat çekmiştir. Şöyle

ki: Bir keresinde Ebû Ali Şakîk Belhî (ö.164/781) İbrahim Edhem’e;

“Dünyalık geçim işlerinizde haliniz nasıldır?” diye sordu. İbrahim Edhem,

şöyle dedi: Ne zaman bulursak alır yeriz ve şükrederiz. “Bulamadığımız

zaman da sabrederiz.” Bunun üzerine Şakîk: “Horasan’ın köpekleri de böyle

yaparlar” diye karşılık verdi. İbrahim Edhem: “Siz nasıl edersiniz?” deyince

Şakîk şöyle dedi: “Bulduğumuz zaman başkalarına vermeyi tercih ederiz.

432 Attâr, a.g.e., 309. 433 Attâr, a.g.e., 396.

Page 120: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

107

Bulmadığımız zaman da şükrederiz” dedi.434 Şüphesiz bu yaklaşım sabır ve

şükürde zirve bir anlayışı ifade eder ve bu durum îsar (kardeşini kendine

tercih etme) anlayışı ile de ilişkilendirilen bir erdem olarak karşımıza

çıkmaktadır diyebiliriz.

Ebû Türâb Nahşebî (ö.245/859), musibet ve ibadeti sabırla, nimeti

şükürle karşıladıktan sonra yaşanılan son hal olan tevekkül konusuna dikkat

çekerek; “Tevekkül, kendini kulluk denizine atıp Rabbine gönül

bağlamandır. Verirse şükreder, vermezse sabredersin”435 şeklinde bir

değerlendirme ile sabır ve şükrün önemini belirtmiştir.

Ahlak modelleri içerisinde sabır ve şükür kadar belki de birbiriyle bu

derce alakalı ve iç içe başka bir erdem bulunmamaktadır. Bu iki tavrın

birbiriyle olan ilgileri yanında daha pek çok ahlakî erdemle de yakından

ilişkisi vardır. Neticede sabrı ve şükrü birbirinden ayrı düşünmeden şöyle

demek mümkün olabilir: Şayet insan sabır gemisine binerse, şükür

denizinde istediği kadar yol alabilir.

1.4. Bir Makam Olarak Sabır ve Şükür:

Bir makam olarak sabır ve şükür konusuna geçmen önce tasavvufta

makam denilince ne anlaşıldığı konusu hakkında kısaca bilgi vermek

yerinde olacaktır.

Kulun gönlünde yaratanı için ayırdığı özel bir yer olduğu gibi; Allah

Teala’nın da kullarına ihsan ettiği bazı yakınlık dereceleri vardır. “Biz insanı

en güzel surette yarattık”436 ayeti kerimesinde belirtildiği üzere en güzel

yaratılışla yaratılan kul, önce Allah’ın yardımı sonra kendi say-ü gayreti ile

434 Molla Cami, a.g.e., 179. 435 Attâr, a.g.e., 384. Kanaatimizce tevekkül tanımı şöyle olmalıdır: Tevekkül, kişinin

elinden geleni yaptıktan sonra gerisini Allah’a bırakması değil; Allah’tan yardım istemesidir. Öyleyse tevekkül amellerin sonunu kapsamaktadır denilebilir.

436 Kur’an, Tîn (95): 4.

Page 121: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

108

bu derecelere kavuşabilir. Derece ve mertebe kelimeleriyle de aynı anlamda

kullanılan makam kelimesi, ibadet, uzlet, mücahede ve riyazet gibi

konularda kulun Hakk’ın huzurunda bulunduğu manevi yer olarak tarif

edilir. Aynı zamanda makam, tasavvufta sıkça sözü edilen ve sohbetlerde

çokça adı geçen bir konudur. Daha çok Nakşibendiyye yolunda ruh

makamları, Kâdiriyye yolunda nefis mertebeleri olarak bilinirler. Bazen de

salikin içinde bulunduğu mertebeyi anlatma açısından tevbe, verâ, zühd,

fakr, rıza, sabır, şükür, tevekkül vb. isimler alırlar. Bu ve benzeri

makamlardan birinde bulunan ve bu makamlardan biriyle tanınan sâlike ise

“sâhibi makam” 437 denir.

Bütün makamların ilki tevhid makamıdır. Kur’anı Kerim’de Hz.

Nuh’un (a.s.), kavmine şöyle seslendiği bildirilmiştir: “Ey kavmim, Allah'a

kulluk edin, sizin ondan başka ilahınız yoktur.”438 Nitekim Hz. Peygamber

(s.a.v.)’in davetinin ilk başlangıcı da tevhiddir. Muaz b. Cebel’i Yemen’e

gönderirken ona şöyle demiştir: “Onları davet ettiğin ilk şey, Allah’tan

başka ilah olmadığına şahadet etmek olsun.”439

Manevi yolculukta seyr-ü sulûkunu tamamlamak isteyen her salik,440

içerisinde bulunduğu halden bir yukarıdakine doğru sürekli hareket

halindedir. Her yükselişte çeşitli keşif (manevi açılım) ve ilhamlarla

karşılaşması da mümkündür. Her mertebenin ise kendine göre âdâb ve

erkânı bulunmaktadır. İşte bu her bir yükseliş, salik için bir makam ve

437 Bkz. Serrâc, a.g.e., 351. 438 Kur’an, A’raf (7): 59 439 Bkz. Ebû Davud, Akdiye, 5 (V, 51); Tirmizî, Ahkam, 3 (III, 616). 440 Kur’an-ı Kerim’de kadınların da İslam, iman, taat, sıdk, sabır, huşu, tasadduk, oruç,

namusunu koruma ve zikir konularında erkeklerle aynı olduğu vurgulanmakta (bkz. Kur’an, Ahzap (33): 35), cihad dışında bütün konularda erkeklerin muhatap olduğu hükümlere muhatap oldukları belirtilmektedir. Bu bakımdan tasavvufun manevi hayata yönelik hükümleri onları da kapsamaktadır.

Page 122: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

109

mertebedir. Nitekim Allah Teala şöyle buyurmuştur: “İşte bu, makamımdan

korkan ve tehdidimden sakınan kimselere mahsustur.”441 “(Melekler şöyle

derler:) Bizim her birimiz için, bilinen bir makam vardır.”442

Ebû Bekir Vâsıtî (ö.?)’den Hz. Peygamber’in “Ruhlar, saf olmuş

askerler gibidir”443 hadisinin ne anlama geldiği sorulmuş; Vâsıtî de şöyle

cevap vermiştir: “Saf olmak, ruhların muhtelif makamlarda bulunmasını

anlatır. O makamlar da tevbe, zühd, vera, tevekkül, sabır ve

benzerleridir.”444

Unutulmamalıdır ki, makamların tertibi salikin bir makamı geçip onu

terk ettikten sonra ikinciye geçmesi itibariyle değildir. Maddi yolculuğun

duraklarında olduğu türden bir durum manevi mertebeler içinde geçerli

değildir. Örneğin yakaza hali her makamda salik ile birliktedir. Basiret,

irade, azim ve tevbenin durumu da böyledir. Bu makamlar seyri sulûkün ilk

makamları olduğu gibi aynı şekilde sonlarında da bulunması gereken

makamlardır.

Yakîn makamlarının ikincisi olan sabır makamı da böyledir.445 Salik

hiçbir makamda sabırdan vazgeçemez. Örneğin rıza makamı, sabra bağlı

olduğu için sabır üzerine bina edilmiştir. Zaten rızanın sabırsız

gerçekleşmesi düşünülemez. Mutasavvıflar arasındaki ihtilafa göre rıza

makamı veya hali sabır makamından sonra gelen bir hal veya makam mıdır?

şeklinde düşünülecek olursa bu, salikin sabırdan ayrılıp rızaya geçtiği

441 Kur’an, İbrahim (14): 14. 442 Kur’an, Saffât (37): 164. 443 Buharî, Enbiya, 2 (IV, 101); Müslim, Birr, 159-160 (VIII, 40); Ebû Davud, Edeb, 216

(IV, 269). 444 Serrâc, a.g.e., 47. 445 Bkz. Mekkî, a.g.e., II, 239.

Page 123: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

110

anlamına gelmez. Ancak sabır makamını kazanmadan önce rıza makamını

kazanamayacağını gösterir.

Salikin seyri sulûkü esnasında yakaladığı bazı mertebeler hakkında

hal mi, makam mı olduğu konusunda ihtilafa düşülmüştür. Bu, şu şekilde

açıklanabilir: Aslında hal ve makam arasındaki fark, makamların kesbî

(kazanılan), hallerin vehbî (verilen) olmasıdır. Ancak bilinmelidir ki haller,

makamların makamlar ise amellerin neticeleridir. Dolayısıyla

mutasavvıflara göre ameli en salih olan, makamı en yüce olandır. Makamı

en yüce olan da hali en zengin ve en iyi konumda olandır.

Makamların bir kısmı, bünyesinde iki makamı birden barındırırlar.

Bazıları ise ikiden fazlasını ihtiva ederler. Diğer bir kısmı da bütün

makamları içerisine alırlar. Tevbe, muhasebe ve havf makamını içine

alırken; tevekkül, tefvîz, işini Allah’a havale etme, istiane ve rıza makamını

da içerisinde bulundurur. Şükür makamı ise imanın bütün makamlarını

içerisine almaktadır ve şükür, iman etmenin zorunlu bir sonucudur.446

Bundan dolayıdır ki şükür makamına makamların en yücesi ve en üstünü

denilmiştir. Bu makam, rıza makamının da üstündedir. Şükür, sabır

makamını da içine alır ve kuşatır, ama sabır şükrü içermez. Şükür makamı,

tevekkül, inabe, tevazu, sevgi, huşu, reca makamlarını da ihtiva eder. Bütün

makamlar şükür makamı içerisinde toplanmıştır. Dolayısıyla makam sahibi

olan salik, ancak bütün makamları kendisinde toplayınca sahib-i makam

adını almaya hak kazanır. Bundan dolayı da imanın iki yarısı vardır. Bir

yarısı sabır, diğer yarısı şükürdür. Sabır da şükrün içerisinde olduğundan

446 İlker Şatana, “eş-Şükrulillah”, Yeni Dünya, İst. Mart 1999, 26-28.

Page 124: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

111

imanın tamamı şükre dayanır denilebilir. Fakat Allah Teala, şükreden

kulların çok az447 olduğunu ifade etmektedir.448

Şükür makamı, içerisinde iki ayrı müşahededen meydana gelen iki

ayrı makam barındırmaktadır. Bunlardan en yükseği şekûr (çok şükredici)

makamıdır. Şekûr olanlardan birisi de Hz. Nuh (a.s.)’dır ve hakkında

“Gerçekten o, çok şükredici bir kuldu”449 buyrulmaktadır. İkinci makam ise

kulun dünya ve din işlerinde kendinden aşağıdakilere bakıp haline

şükretmesi durumudur. Bu konuda Hz. Peygamber şöyle buyurmuşlardır:

“Kim, dünya işinde kendisinden daha aşağı olana, dini konusunda da

kendisinden üstün (ileride) bulunana bakarsa; Allah Teala, onu şükreden

sabır ehli kimselerden yazar. Kim de, dünya işinde kendisinden üstün olana,

din işinde ise kendisinden altta (ve geride) olana bakar (da haline aldanırsa)

Allah onu şükreden sabır sahibi yapmaz.”450

Aslında sabır ve şükür, tek başına yaşanılan bir hal sonucu kazanılan

makamlar değillerdir. Diğer bütün makam ve hallerle ilişkileri ve

bağlantıları bulunmaktadır. Aralarındaki bu ilişki sebebiyledir ki nimetin

Allah Teala’dan bilinmesi, bela ve musibetlerin de yine Allah’tan geldiğinin

idrak edilmesi neticesinde kulun ahlakı tek bir noktada toplanır ki bu nokta

tevhiddir. Hemen ifade etmek gerekirse sabır ve şükür erdemlerinin

buluştuğu ortak nokta da tam olarak burasıdır.451 Çünkü tevhid kelimesi

yakîn ifade ettiğinden Hz. Peygamber de konuyu “Sabır, imanın yarısıdır.

447 Kur’an, Sebe (34): 19. 448 Makamların sıralanışı hakkında bkz. İbn Kayyım el-Cevziyye, Tehzîbü Medârici’s-

Sâlikîn Kur’ânî Tasavvufun Esasları, çev. Ali Ataç ve diğerleri, I-III, İnsan Yayınları, İst. 1990, I, 115.

449 İsra (17): 3. 450 Tirmizî, Kıyame, 58 (IV, 665); Beyhakî, a.g.e., III, 74. 451 Bkz. Taşköprüzâde, a.g.e., II, 663;

Page 125: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

112

Şükür, imanın yarısıdır. Yakîn, imanın hepsidir”452 şeklinde açık bir

biçimde bize bildirmiştir.

1.5. Fazilet Yönünden Sabır ve Şükür:

Mutasavvıflar, sabır ve şükür makamlarından hangisinin daha

faziletli olduğu konusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Aslında bu iki

makam arasında bir tercih yapabilmek pek de mümkün gözükmemektedir.

Süfyan es-Sevrî’den nakledilen bir haberde Müslim el-Bıttın (ö.?)’a “Sabır

mı yoksa şükür mü daha faziletlidir” diye sorulmuş; O da konuyu: “Sabır,

şükür ve afiyet bizim için daha sevgilidir” şeklinde ifade etmiştir.453

Tasavvuf mertebelerinin her birinde birbirinden farklı tabaka ve

dereceler mevcuttur. Mesela, iki salik bir makamda aynı seviyede

bulanmayabilirler. Onlardan birisi diğerinden ilim, amel, vecd ve müşahede

yönünden üstün olabilir. Her ne kadar yaşanılan durum esasında bir olsa da

hale ve makama sahip olanların konumlarında bir farklılığın bulunması

tabiidir. Bu farklılık en üst derece olan Allah Teala’yı tanımada da olabilir.

Kaldı ki Allah Teala, bunu şu ayetleri ile ifade etmektedir: “Herkesin

yöneldiği bir yönü (ve gidiş şekli) vardır”454, “De ki, herkes mizaç ve

meşrebine göre amel eder. Bu durumda kimin en doğru yolda olduğunu

Allah bilir.”455

Ancak kitap ve sünnetin zâhirî ifadeleri, sabrın şükürden daha

faziletli olduğunu göstermektedir. Örneğin Kasas Süresi (28): 54. ayeti

kerimede “Onlara sabretmeleri sebebiyle ecirleri iki kat verilecektir”

buyrulmaktadır. Hâlbuki şükredene ecri bir defa verilecektir.

452 Beyhakî, a.g.e., VI, 231. 453 Mekkî, a.g.e., II, 267. 454 Kur’an, Bakara (2): 148. 455 Kur’an, İsra (17): 84.

Page 126: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

113

Bir başka ayet kerime olan “Rabbinin makamından (huzurundan ve

hesaptan) korkan için iki cennet vardır”456 ayetine göre ise sabır makamı

havf (korku), şükür makamı da daha çok reca (ümit) makamına

benzetilmektedir. Genelde marifet ehli sufilere göre ilmin amele

üstünlüğünde ittifak ettikleri gibi, ilahi korkunun da ümide üstünlüğünde

ittifak etmişlerdir.457 Sabır da havf makamından bir makam olarak kabul

edilirse; bu durumda sabredenlerin hali faziletçe o makama yakın

olmaktadır. O zaman şükür de reca makamından bir makam olur. Aynı

şekilde şükredenin hali de reca makamına daha yıkın olmaktadır. Nitekim

“Şüphesiz sizin Allah katında en şerefliniz O’ndan en çok korkanınızdır”458

buyurulmaktadır.

Sabrın fazileti konusunda Hz. Ali, sabrı dört yakîn makamının

üstüne çıkarmış ve onları sabrın temel esasları olarak zikretmiştir. Bunlar:

Şevk, şefkat, zühd ve murakabedir. Cehennemden korkan kimse

haramlardan elini çekmelidir. Cennete iştiyak duyan kimse aşırı isteklerden

sıyrılır. Dünyadan gönlünü çeken kimseye (zühd ehli), musibetler hafif

gelir. Ölümü düşünen kimse ise hayırlara koşar”459 der. Hz. Ali, bu dört

makamı sabrın rükünleri olarak kabul etmektedir. Çünkü her birinde sabır

bulunur ve kul, hepsinde sabra muhtaçtır.

Sabrın, şükürden fazilet açısından daha üstün olduğu konusunu

maddeler halinde şöyle sıralayabiliriz:

1. Makamlar, hallerden üstündür. Sabır ve şükür bazen hal, bazen makam

olurlar. Makamı sabır olan kimsenin hali şükür olur. Bu durumda sabır daha

456 Kur’an, Rahman (55): 48. 457 Bkz. Mekkî, a.g.e., II, 262. 458 Kur’an, Hucurat (49): 13. 459 Bkz. Mekkî, a.g.e., II, 263.

Page 127: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

114

faziletlidir. Çünkü o, makam durumundadır. Makamı şükür olan kimsenin

ise sabır hali olur. Bu durumda hali makamı için bir ziyadelik olur. Böylece

sabır, şükür ehli için makamına ziyade bir güzellik kazandırır. (Bu durumun

tersi de düşünülebilir. Ancak sabrın makam oluşu şükre göre daha kuvvetli

görülmüştür.)

2. Şükrü gerektiren şeylere sabır gerektiğinden sabır daha faziletlidir.

3. Sabır ehli bir kimse, şükür ehli bir kimseden daha faziletlidir. Çünkü

sabırda fakr, şükürde zenginlik hali vardır.

4. Sabır, bela anında kendini hissettiren bir makamdır. Bela ehli ise derece

bakımından peygamberlere yakın olan kimselerdir.

5. Allah Teala, şükürde kullarını kendisi ile birlikte zikretmiş, fakat sabırda

sadece Zatı’nı anmıştır: “Biz insana, bana ve ana-babasına şükret diye

tavsiyede bulunduk.”460 “Sadece Rabbin için sabret.”461 “Rabbinin hükmüne

sabret.”462 Yine bir hadiste Allah’a şükür konusunda insanlar da

zikredilmiş; “İnsanlara şükretmeyen, Allah’a şükretmiş olmaz”463

buyurulmuştur.

Burada hemen şu soru akla gelebilir: Sabır ve şükür tavırlarının

yanında bu tavrı sergileyenler arasında bir fark var mıdır? Yani kendisine

bela verilip sabreden bir kulla, nimet verilip şükreden bir kul

düşünüldüğünde bunlardan hangisi daha faziletli olmaktadır?

Selef âlimleri, karşılaştığı belaya sabreden Eyyüb (a.s.) hakkında:

“O, ne iyi kuldu! Daima Allah'a yönelirdi”464 ve ihsanlarına şükreden

460 Kur’an, Lokman (31): 14. 461 Kur’an, Müddessir (74): 7. 462 Kur’an, Tûr (52): 48. 463 Tirmizî, Birr, 35 (IV, 339); Ebû Davud, Edeb, 11 (IV, 247); Ahmed b. Hanbel, II, 258;

III, 32. 464 Kur’an, Sad (38): 44.

Page 128: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

115

Süleyman (a.s.) hakkında da yine aynı şekilde: “Süleyman ne güzel bir

kuldu! Doğrusu o, daima Allah'a yönelirdi”465 ayetlerini delil getirerek:

“Sabır ve şükür, ikisi de fazilette eşittir. Çünkü Allah Teala, sabreden bir

kuluyla, şükreden bir kulunu aynı şekilde övmüştür” deseler de;

mutasavvıflar tarafından bu iki ayet-i kerime tek tek incelenmiş sabır

vasfının şükürden daha faziletli olduğu kanaatine ulaşılmıştır.466

Bunun yanında yaşadığı hale göre şükrü afiyet, sabrı bela olarak

algılayan bazı mutasavvıflar, afiyet içindeki şükrü, bela anındaki sabra

tercih etmişlerdir. Bu konuda Mutarrıf b. Abdullah (ö.?) şöyle der: “Afiyet

içinde olup şükretmem bana bela ile yüz yüze gelip sabretmemden daha

sevimlidir.”467 Çünkü afiyet hali selamete daha yakındır. Bunun için

Mutarrıf, şükrü tercih etmiştir. Sabır ise belaya maruz kalanlardan beklenen

bir davranıştır. Fakat Hasan Basrî; “Nice nimet sahipleri vardır ki, şükür ehli

değildir. Nice musibete maruz kalmışlar vardır ki sabredici değildir”468

sözüyle bunu başarmanın zorluğunu ifade etmektedir.

Aslında durum ne olursa olsun gerek nimet ve ihsanlarla karşılaşan,

gerekse bela ve musibetlere maruz kalan insanlardan içinde yaşadığı zamanı

en iyi kullanan ve bulunduğu makamı davranış olarak en iyi sergileyen,

diğerinden daha üstün görülmelidir. Çünkü kişinin davranışlarını en iyi

şekilde ortaya koyması, sadece sabır ve şükür tavırları ile mümkün

olmamakta, bunun yanında beğenilen diğer hasletler ve özellikle de bilgi ile

mümkün olmaktadır.

465 Kur’an, Sad (38): 30. 466 Daha fazla bilgi için bkz. Mekkî, a.g.e., II, 269. 467 Mekkî, a.g.e., II, 285. 468 Mekkî, a.g.e., II, 285.

Page 129: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

116

Burada bir hususun ifade edilmesi gerekir: Özellikle insan, hayatında

sabra da şükre de muhtaçtır. Bunları karşıt olarak algılamak yanlış olur.

Gülü dikeninden nasıl ayrı düşünemiyorsak, hayatı da acılarıyla,

sevinçleriyle birlikte yaşadığımızı bilmemiz ve dolayısıyla hayatımızda

sabra da şükre de yer ve ihtiyaç olduğunun bilincinde olmamız gereklidir.

Bir taraftan kaçınılmaz acılara sabırla katlanırken, hayatımızda daha

şükrünü eda edemediğimiz güzelliklerle karşılaşmayı ve neticede her iki

alemde de mutlu olmayı dilemeliyiz.

Page 130: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

117

SONUÇ:

Tasavvufta sabır, musibetlere karşı kulun tutumunu gösterir. Şükür

ise Allah’ın nimetlerine karşı gösterilen bir erdem olarak görülmektedir.

Tasavvufun farklı mertebelerinde kazanılan diğer ahlakî özellikler gibi bela

ve ibadetlere sabır ile nimetlere şükür, içlerinde bilgi, his ve tavır öğeleri

taşıyan birer ahlakî vasıfdırlar.

Bilgi, her nimetin Allah’tan geldiğini ve O’nun lütfu olduğunu,

dilerse geri alabileceğini ve geri almamasının kullarına göstermiş olduğu

sonsuz rahmetinin bir eseri olduğunu kabul etmekten ibarettir. His, bu

bilgiyi kalben kabullenme, tavır ise davranış olarak ortaya koymaktır. Bu

durum nimet için sevinç anlamına gelir. Aynı zamanda da veren önünde

tevazu hissini uyandırır. Çünkü nimet, Allah ile kul arasında oluşan bir

bağın tezahürüdür. Tasavvufta ise bu durum sûfî için Allah ile bir olma

anlamı taşımaktadır.

Sabır ve şükür kavramları insanın sahip olması gereken mutluluk

psikolojisinin iki temel öğesi olarak olarak, tarikatlar öncesi dönemde

benzer bir yaklaşımla ele alınmıştır. İnsandan, musibet ve ibadetler

konusunda sabır beklenirken, nimet ve ihsanlara karşı da gerek dil ve

gerekse kalple şükür tavırlarının sergilenmesi istenmiştir. Kimi zaman bu

davranış şekilleri aynı hali yaşayan mutasavvıflarca benzer ifadelerle

tanımlanmıştır. Kimi zaman da içinde bulunduğu veya etkilendiği bir

tasavvuf mektebinin tesiri altında o ekole uygun değerlendirmeler

yapılmıştır.

Page 131: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

118

Lütuflara olduğu gibi ibadetler ile bela ve musibetlere de şükretmek

gerekmektedir. Ve şükrün, tasavvufî bir ifade ile hal olmaktan çıkması ve

makam olarak sürekli bir konuma gelmesi esas görülmüştür. Şükrün, bir

makam olduğu ve insan hayatının da nimet-ibadet-musibet üçgeni içerisinde

devam ettiği düşünülürse bunlara karşı şükür, ancak sabır ile mümkün

olmaktadır. Sabır, kuldan beklenilen erdemin kendisi iken, şükür ondan

doğan bir eylem olmakta ve bu iki tavır ancak bu şekilde birbirlerini

tamamlamaktadırlar.

Sabır ve şükür ile ilgili birer ahlakî yaklaşım olarak rıza, ihlâs ve

tevekkülün ön plana çıktığını görmekteyiz. Çünkü bu ahlakî yaklaşımlar da

sonuçta sabır ve şükür gibi daha çok nimet-ibadet-musibet üçgeni içerisinde

yer alırlar. İbadet ve musibetleri içine alan sabır kavramı ile nimet ve

ihsanlara karşı kuldan beklenen şükür, rıza, ihlâs ve tevekkül ile aynı

düzlem üzerinde örtüşmektedirler. Öyleyse kulun karşısına nimet, ibadet ve

musibet nevinden hangisi gelirse gelsin, sabır ve şükür ahlakına sarılarak

bunları rıza ile karşılamalı, hayır ve şerrin Allah’tan geldiğini bilerek ve

edebini koruyarak ihlâslı davranmalı, gerisi için de Allah’tan yardım

isteyerek tevekkül etmelidir.

Neticede olumluluklara ve olumsuzluklara karşı insandan beklenen

ve onu başarıya ulaştıran, onu mutlu eden davranışların başında sabır ve

şükür gelir. Zira bela ve musibet gibi olumsuzluklar sabır ile karşılanırken,

nimet ve ihsanlar gibi olumlu ve beğenilen eylemlere karşı ise şükür tavrı

sergilenmelidir.

Page 132: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

119

BİBLİYOGRAFYA: Ateş, Süleyman, İslam Tasavvufu, Yeni Ufuklar Neşriyat, İst. 1992. Attâr, Ebû Hâmid Muhammed b. İbrahim Feridüddin (ö.618/1221),

Tezkiretü’l-Evliyâ, trc. Süleyman Uludağ, Erdem yayınları, 2. baskı, İst. 1991.

el-Beyhakî, Ahmet b. Hüseyin b. Ali (ö.458/1066), Şuabu’l-Îmân, I-VIII,

tah. Muhammed es-Saîd el-Bisyûnî, Dâru’l-Kütübü’l-İlmiyye, Beyrut, 1410.

el-Buhârî, Muhammed b. İsmail (ö.256/870), el-Câmiu’s-Sahîh, I-VIII,

neş. Mustafa Deyyib el-Buğâ, Dâru İbn Kesîr, 3. Baskı, Beyrut, 1987.

Bursevî, İsmail Hakkı (ö.1137/1725), Rûhu’l-Beyân Tefsiri, iht.

Muhammed Ali Sabûnî, trc. Heyet, Damla yayınları, 3. baskı, İst. 1997.

_______, Büyük Türk Sözlüğü, kontr. Muharrem Ergin, Hayat yayınları,

İst. trs. Câmî, Nûreddin Abdurrahman b. Ahmed (ö.898/1492), Nefahâtü’l-Üns

min Hadarâti’l-Kuds, sad. Abdulkadir Akçiçek, Sağlam Kitapevi, İst. 1981.

Canan, İbrahim, Kütüb-i Sitte, Hadis Ansiklopedisi, Akçağ yayınevi, İst.

1993. Cürcânî, Alib. Muhammed eş-Şerif (ö.816/1413), Ta’rifât, tah. İbrahim el-

Ebyârî, Dâru’l-Kitâbi’l-Arabî, Beyrut, 1405. Doğrul, Ömer Rıza, İslâmiyetin Geliştirdiği Tasavvuf, Ahmet Hâlid

Kitapevi, İst. 1948. Ebû Davut, Süleymen b. Eş’as, Sünen, I-V, Çağrı yayınları, İst. 1981. Ebû Talip el-Mekkî, Muhammed b. Ali b. Atiye (ö.386/996), Kûtu’l-Kulûb

fî Muâmeleti’l-Mahbûb, Kalplerin Azığı, trc. Yakup Çiçek - Dilaver Selvi, I-VI, Semerkand Basım Yayın, 2. baskı, Mayıs 2004.

Eraydın, Selçuk, Tasavvuf ve Tarikatlar, İFAV yayınları, 5. Baskı, İst.

1997. Erzurûmî, İbrahim Hakkı, Mârifetnâme, tak. Ahmed Davudoğlu, Temel

yayınları, İst. 1981.

Page 133: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

120

eş-Şârânî, Abdulvehab b. Ahmed b. Ali el-Ensârî (ö.973/1565), et-Tabakâtü’l-Kübrâ (Levâkıhu’l-Envâr fî Tabakâti’l-Ahyâr), I-VI, çev. Abdulkadir Akçiçek, Toker yayınları, 1.Baskı, İst. 1968.

Fatsa, Mehmet, “Tasavvufta Murabitun Hareketi ve Murabıtlar Devleti

(1056-1147)” Yeni Dünya, İst. Ağustos, 2000, 34-35. Gazâlî, Ebû Hâmid Muhammed b. Muhammed (ö.505/1111), İhya-u

Ulûmiddîn, I-V, trc., Ahmet Serdaroğlu, Bedir yayınları, İst. 1975. Hâkim en-Nisâbûrî, Ebû Abdullah Muhammed b. Abdullah (ö.405/1014),

el-Müstedrek ‘ala’s-Sahîhayn, I-IV, tah. Mustafa Abdulkadir Atâ, Dâru’l-Kütübü’l-İlmiyye, Beyrut, 1990.

Hamidî, Ali b. Emrullah Muhammed, İslam Ahlakı, Hakikat yayınları, İst.

1996. Herevî, Ebû İsmâil Abdullah b. Muhammed El-Ensârî (ö.481/1088),

“Menâzilü’s-Sâirîn”, I, Matbaatü’s-Saade, Mısır, 1908. Heysemî, Nûruddîn Ali b. Ebî Bekr (ö.807/1404), Mecmau’z-Zevâid, I-X,

Dâru’l-Kitâbi’l-Arabî, Beyrut, 1407. Hıfnî, Abdu’l-Mün’in, Mu’cemü Müstalahâtü’s-Sûfiyye, Dâru’l-Mesîre,

2. baskı, Beyrut, 1987. el-Hucvirî, Ebû’l-Hasan Ali b. Osman (ö.470/1077), Keşfu’l-Mahcûb, haz.

Süleyman Uludağ, Dergâh yayınları, 1. baskı, İst. 1982. İbn Hanbel, Ahmed b. Muhammed (ö.241/855), Müsned, I-IV, Çağrı

yayınları, İst. 1982. İbn Kayyım el-Cevziyye (ö.481/1088), Tehzîbü Medârici’s-Sâlikîn,

Kur’ânî Tasavvufun Esasları, çev. Ali Ataç ve diğerleri, I-III, İnsan yayınları, İst. 1990.

İbn Mâce, Muhammed b. Yezîd el-Kazvînî (ö.275/888), Sünen, I-II, tah.

Muhammed Fuat Abdulbâkî, Dâru’l-Fikr, Beyrut, trs. İbn Manzur, Ebü’l-Fazl Cemâlüddin Muhammed el-Ensârî (ö.711/1311)

Lisânü’l-Arabi’l-Muhît, I-III, haz. Yusuf Hayyat-Nedim Mer’aşlî, Dâru Lisâni’l-Arab, Beyrut, trs.

İbn Sa’d, Ebû Abdullah el-Basrî ez-Zührî (ö.230/845), et-Tabakâtü’l-

Kübrâ, I-VIII, Dâru Sâdır, Beyrut, trs. İbnu’l-Mulakkın, Sirâcü’d-Din Ebû Hafs Ömer b. Ali b. Ahmed el-Mısrî

(ö.804/1401), Tabakâtü’l-Evliyâ, nşr. Nureddin Şerîbe, Mektebetü’l-Hâncî, Kahire, 1973.

Page 134: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

121

İbnü’l-Cevzî, Cemâlüddîn Ebû’l-Ferec Abdurrahman (ö.597/1201) Sıfatü’s-Safve, I-IV, tah. Mahmud Fârûhî-Muhammed Kal’acî, Dâru’l-Mârife, 2. baskı, Beyrut, 1979.

el-İsbahânî, Ebû Nuaym b. Ahmed b. Abdullah (ö.430/1039), Hilyetü’l-

Evliyâ ve Tabakâtü’l-Asfiyâ, I-X, Dâru’l-Küttâbi’l-Arabî, Beyrut, Mısır, 1405.

İzutsu, Toshihiko, Kuran’da Dini ve Ahlakî Kavramlar, çev. Selahattin

Ayaz, Pınar yayınları, 2. baskı, İst. trs. Kandehlevî, Muhammed Yusuf, Hayâtü’s-Sahâbe, I-IV, nşr. Divan

yayınları, İst. 1980. Kara, Mustafa, “Sâyiniz Meşkûr Olsun”, Yeni Dünya, İst. Mart 1999, 34-

35. Karagöz, İsmail, “Kur’an ve Hadislerin Işığında Sabır ve İnsan”, DİD, 38/1,

2002, 5-22. el-Kâşânî, Kemâlüddin Abdurrezzak (ö.730/1329), Istılâhâtü’s-Sûfiyye,

nşr. Muvaffak Fevzî el-Cebr, Dâru’l-Hikme, Dımaşk, 1995. el-Kelâbâzî, Ebû Bekr Muhammed (ö.380/990), et-Taarruf li Mezhebi

Ehli’t-Tasavvuf, Doğuş Devrinde Tasavvuf Ta’aruf, haz. Süleyman Uludağ, Dergâh yayınları, 2. baskı, İst. 1992.

Kotku, Mehmed Zahid, Tasavvufî Ahlak, Seha neşriyat, İst. trs. el-Kurtubî, Ebû Abdullah Muhammed b. Ahmed b. Ebî Bekr (ö.671/1272)

el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’an, I-XX, tah. Ahmed Abdulhalîm, Dâru’ş-Şu’ab, Kâhire, 1372.

el-Kuşeyrî, Ebü’l-Kasım Abdülkerim b. Hevâzin (ö.465/1072), er-

Resâilü’l-Kuşeyriyye, Kuşeyrî Risâlesi, haz. Süleyman Ulu dağ, Dergâh yayınları, 3. baskı, İst. 1991.

_______, Letâifu’l-İşârât, I-III, I. Baskı, Mısır, 1981. Menûfî, Mahmud Ebû’l-Feyz el-Huseynî, Cemheratü’l-Evliyâ, I-II,

Müessesetü’l-Halebî, Kahire, 1967. Muhâsibî, Hâris b. Esed (ö. 243/857)i er-Riâye li-Hukûkillah, Nefis

Muhâsebesinin Temelleri, çev. Filiz Şahin-Hülya Küçük, İnsan yayınları, İst. 1998.

Münâvî, Abdurrauf (ö.1031/1622), Feyzü’l-Kadîr fî Şerhi Câmiu’s-Sağîr,

I-VI, el-Mektebetü’l-Ticâriyyetü’l-Kübrâ, Mısır, 1356. Münzirî, Abdülazim, et-Terğîb ve’t-Terhîb, Beyrut, 1986.

Page 135: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

122

Müslim, Ebû’Hüseyin b. Haccâc el-Kuşeyrî (ö.261/875), Câmiu’s-Sahîh, I-V, tah. Muhammed Fuat Abdulbâkî, Dâru’l-İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, Beyrut, trs.

Nedvî, Muînüddin ve Ahmed-Said Sahib Ensarî, Asrı Saâdet, çev. Ali

Genceli, I-VI, Şamil Yayınevi, İst. 1985. en-Nesâî, Ebû Abdurrahman Ahmed. b. Şuayb (ö.303/915) Sünen, I-VIII,

Çağrı yayınları, İst. 1981. Önkal, Ahmet, Resûlüllah’ın İslâma Davet Metodu, Esra yayınları,

Konya, 1993. Özaydın, Abdulkerim, “Abdullah b. Yasin el-Cuzulî”, DİA, İst. 1998, I,

142. Öztürk, Yaşar Nuri, Kuran ve Sünnete Göre Tasavvuf, Yeni Boyut

yayınları, İst. 1997. Semerkandî, Ebul Leys, Tenbîhu’l-Gafilîn Bustanü’l-Ârifîn, trc.,

Abdulkadir Akçiçek, Bedir yayınevi, Ank. 1997. Serhendî, İmam-ı Rabbânî Ahmed Farukî, Mektûbât-ı Rabbânî, trc.

Abdulkadir Akçiçek, Cümle yayınları, İst. 1985. Serrâc, Ebû Nasr Abdullah b. Ali et-Tûsî (ö.378/988), el-Luma’, trc. Hasan

Kamil Yılmaz, Altınoluk yayınları, İst. 1996. Smith, Margaret, Bir Kadın Sûfî Râbiâ, çev. Özlem Eraydın, İnsan

yayınları, İst. 1991, 91. es-Suyûtî, Celâlüddîn Abdurrahman b. Ebû Bekr (ö.911/1505), el-Câmiu’s-

Sağîr, Beyrut, 1981. Sühreverdî, Abdu’l-Kâhir b. Abdullah (ö.632/1234), Kitabu Avârifü’l-

Meârif, trc., Dilaver Selvi, Umran yayınları, 2. baskı, İst. 1995. es-Sülemî, Ebû Abdirrahman (ö.412/1021), Tabakâtu’s-Sûfiyye, tah.

Ureddin Şerîbe, Mektebetü’l-Hâncî, 3. baskı, Kahire, 1986. _______, Sülemî Risâleleri, trc. ve nşr. Süleyman Ateş, AÜB, 1981,126. Sürmeli, Mehmet, “Şükür Kötülüklere Yardımcı Olmamaktır”, Yeni

Dünya, İst. Mart 1999, 38-39. Şatana, İlker, “eş-Şükrulillah”, Yeni Dünya, İst. Mart 1999, 26-28. et-Taberî, Ebû Cafer Muhammed b. Cerîr (ö.310/922), Câmiu’l-Beyan an

Te’vîli Ayi’l-Kur’an, Mısır, 1954.

Page 136: TASAVVUFTA SABIR VE ŞÜKÜR ANLAYIŞIdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · Tasavvuf düşüncesi, ortaya çıkışından bu yana dînî hayatın

123

Taşköprîzâde, İsameddin Ahmet Efendi (ö.968/1561), Mevzûâtü’l-Ùlûm, trc. Kemalettin Mehmed Efendi, 1. baskı, İst. 1313.

Türkçe Sözlük, TDK, TTK Basımevi, Ank. 1969. Tilimsânî, Afîfu’d-Dîn Süleyman b. Ali (ö. 690/1291), Şerhu Menâzili’s-

Sâirîn ile’l-Hakki’l-Mübîn, I-II, nşr, Abdulhafîz Mansur, Emir Matbaası, İran, 1371.

Tirmizî, Muhammed b. İsa (ö.279/892), Sünen, I-V, tah. Ahmed

Muhammed Şâkir ve diğerleri, Dâru’l-İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, Beyrut, trs.

Uludağ, Süleyman, “Evrensel Bir Değer Olarak Şükür”, Yeni Dünya, İst.

Mart 1999, 29-31. _______, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, Marifet yayınları, 2.baskı, İst.

1996. Yazır, Muhammed Hamdi, Hak Dini Kur’an Dili, I-X, Zeyraveyn-Azim

Dağıtım, İst. 1992. Yetik, Erhan, İsmail-i Ankaravî Hayatı Eserleri ve Tasavvufî Görüşleri,

İşaret yayınları, İst. 1992. Yılmaz, Hasan Kâmil, Anahatlarıyla Tasavvuf ve Tarikatlar, Ensar

neşriyat, İst.1994.