sayı: 2009/11 20 mart 2009 1 tl amerikancı, İmf’ci düzen...

32
Sosyalizm İçin Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci düzen partilerine oy vermeyelim, hesap soralım! Hak ve özgürlüklerimiz için örgütlenelim, devrimci mücadeleyi yükseltelim!

Upload: others

Post on 30-Aug-2019

10 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci düzen ...kizilbayrak.org/2009/sikb.09.11/sikb 2009 - 11.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci

Sosyalizm İçin

Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL

Amerikancı, İMF’ci düzen partilerine oy vermeyelim, hesap soralım!

Hak ve özgürlüklerimiz için örgütlenelim, devrimci mücadeleyi yükseltelim!

Page 2: Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci düzen ...kizilbayrak.org/2009/sikb.09.11/sikb 2009 - 11.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci

2 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak

İÇİNDEKİLERSeçimler, Kürt sorunu ve devrimci sınıf

tutumu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 3

ABD’nin Kürt politikası gündemde... . . 4

Ankara’daki işbirlikçi rejim “yeni

taşeronluk” görevine dört elle sarıldı! . . 5

Sermayeye hizmet paketi açıklandı . . . . 6

Mevzi direnişlere müdahalenin

imkanları ve sorunları . . . . . . . . . . . . . . 7

Dünya Su Forumu’na hayır!. . . . . . . . . . 8

Ölüm kuyularının karanlığından çıkan,

Ergenekon değil kirli savaşın içyüzüdür!

H. Eylül . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 9

BDSP’nin seçim faaliyetlerinden.... 10-13

İşçi ve emekçi hareketinden… . . . . 14-15

Güncel gelişmeler ve sol hareket . 16-18

“Hüseyin Hoca” sosyalizmin günışığına

uğurlandı… . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 19

Kentsel değil rantsal dönüşüm . . . . . . . 20

16 Mart, Halepçe ve Gazi katliamlarını

protesto eylemlerinden... . . . . . . . . . . . 21

Ekim Gençliği’nin faaliyetlerinden.... . 22

Gençlik hareketinden… . . . . . . . . . . . . 23

Emekçi Kadın Komisyonları’ndan tüm

işçi ve emekçi kadınlara çağrı: . . . . . . . 24

Emekçi kadınlar için tek seçim

sosyalizmdir! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 25

Çarlık Duması’nda Bolşevikler . . . . . . 26

Tokat Eğitim-Sen yönetimi gericiliğin

bayraktarlığını yapıyor! . . . . . . . . . . . . 27

Hamas ile El Fetih arasında anlaşma… 28

Newroz’a doğru...

M. Can Yüce . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 29

DEKÖP-A’dan Newroz çağrısı... . . . . . 30

Mücadele postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31

Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Yönetim Adresi:Eksen Yayıncılık Mollaşeref Mh. Turgut Özal Cd.

(Millet Cd.) No: 50/10 İstanbulTel: 0 (212) 621 74 52

e-mail: [email protected]: http://www.kizilbayrak.org

http://www.kizilbayrak.net

Baskı: Gün MatbaacılıkBeşyol Mah. Telsizler Mevkii Akasya Sk. No. 23/A

İSTANBUL / Tel: 0 (212) 426 63 30

Sayı: 2009/11 l 20 Mart 2009Fiyatı: 1 YTL

Sahibi ve Y. İşl. Md.: Gülcan CEYRAN EKİNCİEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

Yayın türü: Süreli Yaygın

CMYK

Kızıl Bayrak’tanKızıl Bayrak’tan

Kızıl Bayrak’tan... Sayı: 2009/11 H 20 Mart 2009

Sermaye iktidarı kriz ortamının yarattığı boğucuortamdan seçimleri kullanarak kurtulmayaçalışmaktadır. Sömürücü düzenlerinin bekası içinseçimlerden faydalanmaya devam etmektedir. İşçi veemekçiler bir kez daha kötünün iyisini seçme tuzağınadüşürülmek istenmektedir. Başta AKP ve CHP olmaküzere tüm düzen partileri, uşağı oldukları sömürücüsistemin saldırılarının uygulayıcısı ve aktörlerioldukları, işçi ve emekçilerin yaşadığı işsizliğin,yoksulluğun ve sefaletin sorumlusu oldukları haldeboş vaadlerle, dağıttıkları sadakalarla oy avcılığıyapmaktadırlar.

Bu gerici ve boğucu atmosferi dağıtmak, işçi veemekçilere sorunların temel kaynağının kapitalistsistem ve burjuva sınıf egemenliği olduğunugöstermek amacıyla seçimlere katılan sınıfdevrimcileri seçimlerden devrimci amaçlardoğrultusunda faydalanmaya devam etmektedirler.Bulundukları alanlarda etkili bir seçim faaliyetiyürütmeye çalışan komünistler, işçi sınıfı veemekçilere bu düzene ve onun kurumlarına mahkumolmadıklarını, yaşadıkları sorunların çözümününkurulu düzene ve onun seçim oyununa karşımücadeleden geçtiğini anlatmaktadırlar.

Gerçek çözümün ve kurtuluşun devrim vesosyalizmde olduğunu öne çıkaran komünistler, biryandan mevcut düzeni ve kurumlarını teşhir ederkendiğer yandan işçi ve emekçileri ekonomik, sosyal vedemokratik kazanımların ancak meşru-militan birmücadele ile kazanılabileceğini vurgulamakta, onlarıdevrimci sınıf mücadelesine çağırmaktadırlar.

29 Mart’a az bir zaman dilimi kaldı. Komünistlerdevrimci ilke ve amaçlar doğrultusunda seçimsürecine müdahale etmekte, devrimci sorumlulukbilinciyle kesintisiz bir faaliyet yürütmektedirler.Seçimlerin ardından işçi ve emekçilerin, dolayısıylakomünistlerin gündemi 1 Mayıs’tır. Seçim sürecindekikazanımlar seçimin hemen ardından 1 Mayısçalışmasına aktarılmalı, faaliyet kesintisiz bir şekildedevam etmelidir. Seçim çalışmasının ortaya çıkardığıimkanlara da yaslanarak, alanlarda ve sektörlerdederinleşme hedefine ve krize karşı mücadelegörevlerine uygun olarak 1 Mayıs süreci

örgütlenmelidir.Seçim sürecininbaşarısı asılolarak buolacaktır.

29 Mart’akadar kalanzaman etkili birpratiğedönüştürülmeli,işçi veemekçilerlebirebir bağkurmanınimkanlarıartırılmalıdır.Seçimbürolarımız,Mart ayının sonhaftası krizinağır ve yıkıcısonuçlarına karşı işçi ve emekçilerin 1 Mayıs’takendini nasıl ifade edeceği gündemlerini işleyentoplantılara konu edilmelidir. Bu toplantılarda 29Mart’ın geçtiği, işçi ve emekçilerin yaşamında hiçbirşeyin değişmediği, tersine krizin devam ettiği, krizinsonuçlarının daha da artacağı ve derinleşeceğianlatılmalı, işçi ve emekçiler krize karşı 1 Mayıs’tamücadele alanlarında olmaya çağrılmalıdır.

Komünistler sürece başından itibaren buperspektifle yaklaştıkları için bunda herhangi birzorluk yaşanmayacağı açıktır.

***Yoldaşlarımız ve kadrolarımız yaklaşık bir aydır

olağan dönemlerden daha yoğun bir emekle çalışmayürütmektedirler. Bu çalışmaların ve emeğin komünistbasına yansıtılmasının, günlük sitenin etkinkullanımının önemine daha önce de değinmiştik. Bukonuda belli bir duyarlılık olmakla birlikte henüzfaaliyetin gücünü anında ve güçlü bir şekildeyansıtmakta eksik kaldığımız da ortadadır. Tümyoldaşlarımıza bu konuda bir kez daha görev vesorumluluklarını hatırlatmak istiyoruz.

KKiittaappççıı vvee bbaayyii ii lleerrddee.. .. ..

Sosyalizm İçin

Page 3: Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci düzen ...kizilbayrak.org/2009/sikb.09.11/sikb 2009 - 11.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci

Kapak Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 3Sayı: 2009/11 H 20 Mart 2009

Seçim oyununun dikkat çekici yanlarından biritozun dumana katılması oldu. Bu, kızışan siyasalrekabetin bir yan ürünü değil bilinçli bir tercihinsonucuydu. Çünkü, burjuva partilerin en önemlisorunu inandırıcılıktır. Burjuvazinin siyasaltemsilcileri olup da seçimler gibi sayısal sonucuntoplumun işçi, emekçi ve yoksul çoğunluğununoylarıyla belirlendiği bir olayda başka türlüsü deolmaz. Bunun için burjuva partilerin seçim çalışmalarıesas olarak bir pazarlama çalışmasıdır. Parlakambalajlar içine konulmuş albenisi güçlü adaylar,sahte vaatler, promosyonlar vb. gibi yöntemler seçimçalışmalarının ağırlık merkezini oluşturuyor. Siyasalalanın sınıfsal konuma ve kimliklere dayalı olarakşekillenmesi böylelikle engelleniyor.

AKP’ye karşı CHP, AKP’ye karşı Kılıçdaroğlu,Gökçek’e karşı Karayalçın vb. formüller bu amaçlaüretilmekte. Bu tür kutuplaşmalar üzerinden işçi veemekçiler aldatılmaya ve başka her tür seçenek baştanortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Elbette diğer burjuvapartiler ile reformist güçler de kendilerine buformüllerde yer bulmaya çalışıyorlar. Yerbulamayacaklarına kanaat getirdiklerinde rotayı başkaalanlara çeviriyorlar.

Burjuva partilerinin bir siyaset tarzı halinegetirdikleri, reformistlerin ise genel geçer solsöylemlerle dahil oldukları bu oyun karşısındakomünistler net bir tutumla çıkıyorlar: Seçim oyunudeğil, devrimci sınıf mücadelesi! Sınıfa karşı sınıf!

Komünistler böylece işçi ve emekçilerin önünekonulan sahte kutuplaşmaların aldatıcı görüntüsünübozmaya çalışıyorlar. Burjuvazinin sınıf çıkarlarınıtüm toplumun çıkarları olarak göstermeyi iş edinmişburjuva siyasetinin karşısına gerçek sınıf konumlarınıve çıkarlarını çıkarıyorlar. Böylelikle devrimci sınıfbilincini uyandırmayı, siyaseti sınıfsal mücadelealanına oturtmayı, buna bağlı olarak sınıfsal mücadelemevzilerini güçlendirmeyi hedefliyorlar.

Tüm bunlar komünistlerin olağan faaliyetlerininana eksenini oluşturuyor. Fakat genel olarak seçimlerve özellikle kapitalizmin derin bir krize girdiği birdöneme denk gelen gündemdeki seçim süreci,komünistlerin bu çalışmalarına daha büyük bir önemkazandırıyor. Sermayenin acımasız biçimde krizinfaturasını işçi ve emekçilere çıkardığı, yoksulluğun,işsizliğin ve sefaletin toplumun geniş gövdesini içinealdığı, dahası seçimlerden sonra da daha kapsamlı vegenel saldırıların geleceği açıkken, burjuvazinin seçimaldatmacasına ve oyunlarına karşı mücadeleyakıcılaşıyor. Seçim hayallerine kapılmak yerine sınıfmücadelesinin kapsamlı görevlerinin altına girmek vebelirgin bir hareketlilik içinde olan ve halihazırdaçeşitli mevzi direnişlerle karşı durmaya çalışan işçisınıfının birleşik direnişini örgütlemek günün enönemli görevi olarak öne çıkıyor.

Komünistler seçim kampanyalarını bu temelgörevin üstesinden gelmek üzere örgütlüyorlar. Eğerişçi sınıfı ve emekçi hareketi bugün filiz halindekihareketliliğini sürdürür, birleşik bir doğrultuya girerse,bu ülkedeki sınıfsal güç dengelerinin değişmesi zorolmayacaktır. Bundan dolayı bugün komünistler içinseçim başarısı, esas olarak seçim oyununa ve reformisthayallere karşı etkili bir mücadele ile birlikte budoğrultuda alınacak mesafeyle ölçülmektedir.

Öte yandan Kürt sorunu cephesindeki gelişmeler

“sınıfa karşı sınıf” perspektifiyle konumlanmaya çokdaha özel bir önem kazandırmıştır.

Seçimlerin Kürdistan’daki ayağı DTP-AKPekseninde bir kutuplaşmaya bağlı olarak kurulmuştu.Düzen cephesi bir bütün olarak AKP’nin saflarındabirleşmiştir. Bir yandan seçim rüşvetleri dağıtılmakta,bir yandan Ergenekon operasyonu bölgeye doğrukaydırılarak kirli savaşın sorumlularıyla hesaplaşılıyorgörüntüsü yaratılmakta. Diğer bir yandan ise KürtçeTV gibi açılımlar yapılmaktadır. Tüm bunlarınAKP’nin seçim başarısına hizmet ettiği açıktır. Fakatbu hamleleri sadece seçimler ve AKP-DTPkutuplaşması ekseninde ele almak düzenin yönelimlerikonusunda gerçek tabloyu görememe sonucunuverebiliyor.

Gelişmeleri doğru yorumlamak ve doğru birkonum almak için sınıfsal bir perspektife sahip olmakşarttır. Böyle bakıldığında düzenin Kürt büyükburjuvazisine kanal açmaya çalıştığını, seçim başarısıölçüsünde giderek ulusal hareket içerisindeki burjuvagüçleri yanına çekmeyi ve bu güçler üzerinden deKürt emekçi halkını düzene bağlamayı hedeflediğinigörmek mümkündür. Bu politikanın merkezindeABD’nin durduğu bir sır değildir. ABD, emperyalistçıkarlarının gereği olarak oluşturduğu stratejidoğrultusunda Kürt sorunu konusunda bir çözümplanını yürürlüğe sokmuştur. 5 Kasım anlaşmasınabağlı olarak oluşturulan bu plan gereğince GüneyKürdistan’ın bağımsızlığının engellenmesi vePKK’nin silahlı varlığına son verilmesi karşılığındasermaye devleti, Güney Kürdistan yönetiminitanıyacak ve kırıntı haklarla da sınırlı olsa bir Kürtaçılımı yapacaktı.

Seçimler de bu planın uygulanması için gereklisiyasal şartların oluşturulması için önemli bir eşikolarak görüldü. Ulusal hareketin direncini kırmak vemoral bakımdan zayıf bırakmak için bir fırsat olarakkullanılmaya çalışıldı. Fakat atılan adımlar esas olarakseçimleri aşan bir mahiyete sahip. Zira şimdidenseçimlerin sonucu ne olursa olsun Nisan ayı içerisindeplanın önemli bir aşaması daha yürürlüğe sokulacak.

Nisan ayında yapılacak olan ve ABD’ninörgütlediği ifade edilen Kürt Konferansı’nınsonucunda PKK’ye silah bırakma çağrısı yapılacağı vePKK’nin de silah bırakmaya şimdiden hazır olduğuiddiası, bizzat Talabani tarafından ifade edildi. AhmetTürk, Talabani’yle yaptığı görüşmenin ardındanyaptığı açıklamalarla bunu büyük ölçüde doğrulayansözler söyledi. Kendilerinin de atılacak adımlaradestek vereceklerini söyledi. Zaten aynı günleriçerisinde açıklamalarda bulunan Öcalan da bugirişime destek verdi. Tüm bunlardan hareketlerahatlıkla söylenebilir ki, PKK’nin silahlı varlığınıntasfiyesiyle birlikte ulusal hareket üzerindeki burjuvaliberal çizgi, tüm sonuçlarına ulaşmış olacak.

Siyasal olarak iddianız ne olursa olsun eğer küçük-burjuva bir konumda bulunuyor ve bu konuma uygunbir kimlik taşıyorsanız, burjuvazinin peşinden giderekdüzenle köprüleri kurma, sonuçta onunla barışıpbütünleşme noktasına gelebilirsiniz. Bugün Kürtsorunu cephesinden yaşananlar bu gerçekleridoğruluyor.

Diğer taraftan önümüzdeki günlerde gidereknetleşecek tabloda özellikle dikkat edilmesi gerekendevrimci iddialar taşıyıp Kürt ulusal hareketininburjuva liberal siyasal platformunun arkasındangidenler olacaktır. Bu güçlerin seçimler üzerindenaldıkları tutumun nasıl bir sınıf kuyrukçuluğu olduğuve bu tutumun gerçekte Kürt emekçi halkının neulusal ve ne de sınıfsal çıkarlarına hizmetten ziyadeburjuva platformlara kan taşımak olduğu daha iyianlaşılacaktır.

Kürt emekçi halkının ulusal mücadelesineverilecek en iyi ve işlevsel destek devrimci sınıfmücadelesini yükseltmektir. Bunun ise sınıfmücadelesinin üstünü örten ve yüzünü kurulu düzenedönmüş bulunan burjuva liberal platformlara sırtınıdayamakla bir ilgisinin olmadığı açıktır. Tersine işçisınıfının bağımsız siyasal hareketini örgütleme,burjuva liberal akımlarla araya kalın bir çizgiçekmeyi, ulusal soruna ilişkin olarak da sınıfındevrimci çözümüyle çıkmayı gerektirir.

Seçimler, Kürt sorunu ve devrimcisınıf tutumu

Page 4: Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci düzen ...kizilbayrak.org/2009/sikb.09.11/sikb 2009 - 11.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci

Kürt halkına özgürlük!4 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/11 H 20 Mart 2009

Egemen siyasal kültürde “havada konuşmak” birgelenektir. Bu geleneğin bir uzantısı olarak,Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de Tahran uçağında“Kürt meselesi konusunda iyi şeyler olacak” dedi.Gül’ün bu açıklaması üzerine çeşitli değerlendirmeleryapıldı/yapılıyor. Gül’ün sözleri, birçok çevrede Kürtsorununun “çözüm”ü yönünde adım atılacağıbeklentisi yaratmış bulunuyor.

Gül’ün açıklamaları Abdullah Öcalan’ı dabeklentiye sokmuş görünüyor. Öcalan, “Sayın Gül’ünaçıklamaları önemlidir. Ben bu konuda üzerime düşensorumluluğu yerine getireceğim” açıklamasını yaptı

Gül’ün açıklamalarının ABD Dışişleri BakanıHillary Clinton’un Türkiye ziyareti sonrasına denkdüşmesi elbette rastlantı değildir. Zira ABD DışişleriBakanı’nın Türkiye ziyareti sırasında PKK’ye silahbıraktırılması için bazı planların tartışıldığı biliniyor.Emperyalist ABD ve sömürgeci Türk sermayedevletinin Kürt sorununun “çözüm”ü konusunda ortakbir politik tutuma yöneldiği, Güney Kürdistan’dadüzenlenecek Kürt konferansında ortak çözümplanının ortaya konulacağı, Celal Talabani’nin SuForumu’na katılma vesilesiyle Türkiye’yi ziyaretetmesinin nedenlerinden birinin de bu olduğu düzenmedyasına yansıdı.

ABD ve Türk devletinin “çözüm”denanladığı nedir?

ABD emperyalizminin bölgesel politikalarına veTürk sermaye devletinin hassasiyetlerine uygun birçözüm uzun süredir egemenlerin gündemindebulunuyor. Cumhurbaşkanı’nın yaptığı konuşma, ABDDışişleri Bakanı’nın Türkiye ziyareti sürecinde Kürtsorununa ilişkin önemli bir dizi kararın alındığınınişaretidir. Bunların yanısıra, Türkiye Kürdistan’ındaki“çözüm”e, Abdullah Öcalan’ın, şayet şans tanınırsakatkı sunmaya hazır olduğu, yaptığı son açıklama ilenetleşmiş gözüküyor.

Emperyalist ABD ve sömürgeci Türk sermayedevletinin “çözüm”den ne anladığına biraz dahayakından bakalım. ABD ve Türk devleti, “çözüm”ünbirinci aşamasında Kürt halkının özgürlük umudunuboğma politikasını temel aldılar. Kissinger’in meşhurifadesiyle, “önce ez sonra çöz” konseptine uygundavrandılar. Özelde PKK’nin genelde Kürt halkınınmücadelesinin tümden güçten düşürülmesi için vargüçleriyle çabaladılar.

Gerçekçi bakan herkes, PKK etkisizleştirilmedenKürt sorununun “çözüm”ü çerçevesinde tek bir adımatılmayacağını görebiliyordu. Öyle ki, bugün “Kürtaçılımı”ndan söz edenler, daha birkaç ay öncesinekadar yüksek sesle “PKK’yi ortak düşman” olaraktanımlayanlardır. Sınır içi ve dışı operasyonlarda tambir dayanışma içinde hareket eden de, ABDemperyalizmi ve sömürgeci Türk devletiydi. DTP’ninkıskaca alınması da dahil, Kürt halkına yönelik kirlisavaş çerçevesinde eş güdüm içinde çalıştılar. Bugünde bu politikanın özünde değişen bir şey yoktur.Dahası, bu politika imha politikası eşliğinde yeni birboyuta taşınmaktadır.

Bugün Kürdistan’ın önemli bir bölümü sömürgeciTürk sermaye devletinin işgali altında bulunmaktadır.Sermaye devleti, Kürt halkının inkar ve imhaya dayalı

politikasında en önemli desteği ABDemperyalizminden almaktadır. Kürt halkının her türlüözgürlük ve eşitlik umutlarının boğulmasında, onuninkârına ve imhasına dayalı politikalarda Türkdevletinin “kararlı duruşu”nun gerisinde ABDemperyalizminin desteği vardır.

Gül’ün açıklamaları Hillary Clinton’unziyaretinden, Kürt sorunu konusundaki “çözüm”planlarından bağımsız ele almak mümkün değildir. Bukonuda düzenin elindeki en önemli silah AKP’dir. ZiraKürt burjuva-feodallerin en yoğun bir şekilde temsiledildiği tek siyasi parti, AKP’dir. Bu nedenle AKP,Kürt sorunu çerçevesinde, düzenin istisnasız tümgüçleri tarafından Kürdistan’da desteklenmektedir. Budesteğin temel nedenlerinden biri de DTP’yi ve ulusalhareketi Kürdistan’da güçten düşürme politikasındaAKP’nin oynayabileceği roldür. Onun şimdiye kadarkapatılmamasının en önemli nedenlerinden birisininbu olduğu biliniyor.

Kürt halkının ulusal özgürlük umudununboğulduğu koşullarda, ABD emperyalizminin yıllardırdile getirdiği “Kürt reformu” için zemin uygun halegelecektir. ABD patentli bir “Kürt reformu”nun Kürthalk kitleleri için anlamı, sorunun yeni bir biçimiçinde süründürülmesi olacaktır.

Öcalan’dan Gül’ün açıklamasına destek

Ulusal özgürlük mücadelesinin yeminli düşmanıolan ABD ve Türk sermaye devleti damgalı “çözüm”e,

aynı anlama gelmek üzere Kürt halkı için“çözümsüzlüğe” Abdullah Öcalan’ın verdiği açıkdestek ne anlama geliyor?

Kuşkusuz Öcalan, Abdullah Gül’ün sömürgecisermaye devletinin sözcüsü olduğunu ve Kürt halkınareva görülen köleliğin esasında hiçbir değişiklikyapmayacağını çok iyi biliyor. Peki buna rağmenneden Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarını heyecanlakarşılayabilmektedir?

Abdullah Öcalan’ın “demokratik çözüm”platformu, Kürt sorununun çözümünü dil ve kültürelkimliğinin tanınması sınırlarında ele alıyor. Bututumun mevcut sistem koşullarında kabul edilebilirolduğu açıktır. Kürt sorununun bu çerçevede bir“çözüm”ü durumunda, Türk burjuvazisinin kazançlıçıkacağını dile getirerek onun iştahını kabartmayaçalışan da Abdullah Öcalan’dır. “Türkiye’nin liderülke” haline gelmesi için çalışacağını,“TürklerleKürtler’in birliği”ni sağlamış bir Türk devletinin,Kürdistan’ın diğer parçalarına da hamilik yapacağınısöyleyip Türk burjuvazisini iştahlandıran Öcalan’ınGül’ün açıklaması karşısında aldığı tutum, İmralısürecinde ortaya konulan yeni platformunun doğrudansonucudur.

Öcalan, uzun bir zamandır olaylara ve olgularaKürt alt sınıflarının ve emekçi katmanlarının değil,Kürt orta burjuvazisinin gözüyle bakıp bu yönde birdavranış çizgisi izlemektedir. Onun Abdullah Gül’ünKürt sorununa ilişkin söylediklerinden umutlanmasıbu düşünce ve davranış çizgisinin bir ifadesidir.

ABD’nin Kürt politikası gündemde...

Özgürlük ve eşitlik mücadelesi hakkırıntılarıyla boğulamaz!

“Kayıp” eylemleri…Kayıp yakınları 14 Mart günü İstanbul’da Galatasaray Lisesi

önünde 207. kez biraraya gelirken, Adana’da da İHD basınaçıklaması yaptı. Eylemlerde bir kez daha “Failler belli, kayıplarnerede?” sorusu soruldu.

İstanbul’da 207. kez…

14 Mart Tıp Bayramı nedeniyle bu haftaki kayıp eylemininkonusu gözaltında kaybedilen Tüm Sağlık-Sen üyelerindenAyşenur Şimşek ve Recai Aydın’dı. Eylemde Şimşek ve Aydın’ındosyalarının Ergenekon davası kapsamına alınması istendi.Eczacı Ayşenur Şimşek ve Doktor Recai Aydın’ınkaybedilmesinin devlet adına işlenen suçlardan olduğu söylendi.

Açıklamada, “Diyarbakır Suriçi’ndeki JİTEM binasınınarkasındaki höyükten başlayarak, JİTEM işkencehanelerininbulunduğu tüm alanların kazılmasını istiyoruz” denildi.

Adana’da 5. hafta…

İHD Adana Şubesi 5 Ocak Meydanı’nda oturma eylemi gerçekleştirdi. “Kayıpların kemikleri bulundufailler nerede?” pankartının açıldığı eylemde “Fırat’ın ötesi kayıplar ülkesi”, “Kontrgerilla dağıtılsın TansuÇiller / Mehmet Ağar / Doğan Güreş yargılansın!”, “Susurluk’tan Ergenekon’a tüm faili meçhulleraydınlatılsın!”, “Ankara’daki kuyularda silah Fırat’ın doğusundaki kuyularda insanlar var!” dövizleri açıldı.

İHD Adana Şube Başkanı Ethem Açıkalın’ın okuduğu basın metninde faili meçhul cinayetlerin Ergenekondavası kapsamına alınması istendi.

Basın metninin okunmasının ardından 5 dakikalık oturma eylemine geçildi. Oturma eylemi sırasındageçmişte devletin faili meçhul cinayetlerinden biri olan Mehmet Gürkan’ın hikâyesi anlatıldı. Eyleme yaklaşık60 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul-Adana

14 Mart 2009 / Galatasaray

Page 5: Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci düzen ...kizilbayrak.org/2009/sikb.09.11/sikb 2009 - 11.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci

Emperyalistler ve işbirlikçileri yenilecek! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 5Sayı: 2009/11 H 20 Mart 2009

Barack Obama başkanlığındaki ABD yönetimi,beklendiği üzere işe Ortadoğu’dan başladı. Bush’unbaşını çektiği neofaşist yönetimin kan deryasınaçevirdiği bölgeye gösterilen yakın ilgi, öncekiyönetimin yol açtığı muazzam yıkımları onarma değil,Irak bataklığına saplanan halkları köleleştirmeseferinin yeniden yola koyulabilmesi için alan düzlemeihtiyacından kaynaklanıyor.

Irak bataklığından aşamalı bir şekilde çıkabilmeyiuman işgalciler, yeni inşa ettirdikleri dev boyutlardakiaskeri üslere çekilip, kirli işleri Bağdat’taki kuklayönetime devretmeye hazırlanıyorlar. Son günlerdeAnkara-Bağdat trafiğinde görülen hareketlilik, buplanın yansımasından başka bir şey değildir. Türkordusunu Irak ordusunu yeniden yapılandırmaklagörevlendiren Pentagon’daki savaş baronları,Ankara’daki işbirlikçi rejime Obama yönetiminingösterdiği “yakın ilgi”nin kaynağı hakkında fikirvermektedir.

Ambargo süresinin uzatılmasına İran’dan yanıt

ABD emperyalizmi 1995’ten beri İran’a ambargouyguluyor. Bu uygulamanın gerekçesi, İran’ın,“ABD’nin ulusal güvenliğine, dış politikasına veekonomisine karşı bir tehdit oluşturması”dır. BillClinton yönetimi tarafından başlatılan ambargonunsüresi, “tehdit devam ediyor” safsatasına dayanarakher yıl uzatılıyor. İran’a karşı farklı politika izleyeceğiöne sürülen Obama yönetiminin de ilk icraatlarındanbiri, ambargo süresini bir yıl uzatmak oldu.

Barack Obama başa geçtiğinde, ABD yönetimiylegörüşmenin önünde bir engel olmadığını açıklayanİran rejimi, ambargonun uzatılması kararına cephedenyanıt verdi. İran Cumhurbaşkanı MahmudAhmedinejad tarafından yapılan açıklamada, İran’akarşı uygulanan ambargoların “çocukça ve yanlış”olduğu savunuldu.

“Büyük engellere ve yaptırımlara rağmen, İranlımühendis ve bilim adamları büyük projelere imzaatıyor ve kalkınma yolunda her geçen gün yenibaşarılar elde ediliyor” şeklinde konuşanAhmedinejad, “hedeflerimize ulaşmada ambargolarbizi yolumuzdan alıkoyamaz” dedi.

Düşmanlara hitap ettiğini vurgulayan Ahmedinejad,“Düşmanlar, bilmeyerek ve istemeyerek İran halkınınyolunu açtı, bu şekilde davranmasaydılar, bugünnükleer bir güç olmayacaktık, mühendislerimiz büyükprojeleri hayata geçiremeyecekti” diye konuştu.

AB, Rusya, Çin gibi büyük güçlerle pek çok alandaişbirliği yapan İran yönetiminin, ABD ambargosunuboşa düşürdüğü bir gerçek. Zaten İrancumhurbaşkanının kendinden emin tepkisi de buişbirliğinden güç alıyor.

Ankara’daki hevesli taşeronlar sahnede

Ambargonun yaptırım gücünden yoksun olduğu,hatta bazı Amerikan şirketlerinin İran gibi büyük birekonomi ile iş yapamamaktan yakındıkları biliniyor.Öte yandan emperyalist-siyonist güçlerin İran’ı aradabir askeri saldırı ile tehdit etmeleri de, ambargonunistenen sonucu yaratmaktan uzak olduğunun bir başkagöstergesidir. Sonuçta, Ahmedinejad’ın meydan

okuyan açıklamasında vurgulandığı üzere, İran yolunadevam ediyor.

Siyonist şeflerin İran’a karşı nükleer silahların dakullanılacağı bir saldırı düzenlenmesini istediğibiliniyor. Ancak Irak bataklığına saplanan ABDemperyalizminin İran’a karşı askeri bir saldırıyagirişmeyi henüz göze alamadığı da ortada. Zira İran’ınstratejik derinliği, güçlü hava savunması, Rusya’danaldığı gelişmiş silah sistemleri, dünya piyasalarınasevk edilen petrolün yüzde 40’ının taşındığı Hürmüzboğazını kapatabilme olanağına sahip olması gibietkenler, bu ülkeye karşı girişilecek saldırının başarıyaulaşma şansını ortadan kaldırmaktadır.

Verili koşullarda geriye ABD dayatmalarının İran’akabul ettirilmesi seçeneği kalıyor. Nitekim Amerikanyönetimi İran’la masaya oturmak istediğini ilan etmişbulunuyor.

Bu durumdan vazife çıkaran Ankara’dakiAmerikancı rejimin şefleri, kendilerinin “vazgeçilmezaktör” olduğu vehmine kapıldılar. “Arabulucu” rolünepek hevesli olan sermaye düzeninin yürütme erki AKPhükümeti ile aynı gelenekten gelen cumhurbaşkanı,dinci gerici çizgisinin bu alanda da işlevsel olacağınıvarsayarak harekete geçti.

AKP şefi Tayyip Erdoğan ise, konumunugüçlendirmenin hesabını yapmaya başladı. “Davosçıkışı” sonrasında bölge nezdinde kazandığı prestiji“aktif taşeronluk” rolünü etkili kılmanın olanağınaçevirmeye heveslenen dinci gericiliğin şefi, bu sayedeWashington’daki efendiler katında önemi artan birfigüran olacağını varsayıyor olsa gerek.

Washington taşeronlarının Tahran hüsranı!

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın Ankaraziyaretinin ardından Tahran’a giden cumhurbaşkanıAbdullah Gül, ABD-İran ilişkilerinin yenidenkurulmasını çok önemsediğini, Türkiye’nin bu konudarol oynamaya çok hevesli olduğunu sezdiren bir tutumiçindeydi. Tahran’a hareketinden önce gazetecilerin,“İran’a Washington’dan mesaj taşıyor musunuz?”sorusuna olumsuz yanıt vermeyen Abdullah Gül, ABDemperyalizminin Ortadoğu’da yerlerde sürünen imajınıdüzeltmeye de fazlasıyla hevesli görünüyor.

Tayyip Erdoğan’ın yanısıra Abdullah Gül’ün de dışgezilerinin vazgeçilmez figürlerinden CengizÇandar’ın, “İki kâğıt verilse ve ilgi alanlarınızı yazındense, Türkiye ile Amerika’nın hemen her konuda ilgialanlarının kesiştiğine işaret eden Abdullah Gül...”,

(Radikal, 11 Mart 2009) şeklindeki sözleri, Türkcumhurbaşkanının Tahran’a nasıl bir mesaj ilettiğiniaçıklar niteliktedir.

Öte yandan Murat Yetkin’in sorularını yanıtlayanABD büyükelçisinin çizdiği çerçeve de yorumgerektirmeyecek açıklıktadır. “Gül’ün İranlılara ne türmesaj iletmiş olduğunu umuyorsunuz?” sorusunu,ABD’li görevli şöyle yanıtlıyor: “Mesaj şu ki,öncelikle İranlılar, Afganistan gibi, Irak gibi konulardakonuşmak isteğimizin ciddi olduğunu anlamalı. İkinciolarak, İran’ın nükleer program gibi, BM üyesi birülkeye (İsrail’i kastediyor) barbarca tehditlerdebulunmak gibi, bazı terörist gruplara destek olmakonusunda yalnızca bizim değil, ama uluslararasıcamianın endişelerini anlayıp tanıması karşılığında,neticede İran’ı tanımamızla sonuçlanabilecek şekildekademeli olarak İran’ın Dünya Ticaret Örgütü üyeliğidahil uluslararası sistemle bütünleşmesini, yatırım veekonomik işbirliğini teklifimizde samimi olduğumuzainanmalılar.” (Radikal, 12 Mart 2009)

Bu aşırı Amerikancılığın İran’ın deneyimli devletadamlarının dikkatinden kaçması mümkün değilelbette. Yani Tahran yönetimi, Türk devletinin“arabulucu” rolünün esas olarak “ABD dayatmalarınıkabul edin” mesajı taşımaktan öte gidemeyeceğininfarkında.

Nitekim Abdullah Gül’le heyeti henüz Tahran’daiken, Mahmud Ahmedinejad’ın yaptığı açıklama, ABDtaşeronlarının hevesini kursaklarında bırakacak cinstenoldu. Gazetecilerin sorularını yanıtlayan İrancumhurbaşkanı, “Bir arabulucuya gerek yok.Tutumumuz açık: Eğer ortada bir hakkaniyet ve saygıvarsa, dünyada sorun kalmaz” dedi.

Bu açıklama, büyük bir hevesle Tahran’a gidenAbdullah Gül başkanlığındaki heyet için bir şamarniteliğindedir. Hal böyleyken, hevesli taşeronlarınefendilerine “hizmet aşkı”ndan vazgeçmeleribeklenmiyor. Kuşkusuz ki, bu taşeronluk misyonuişbirlikçi Türk burjuvazisinin sınıfsal çıkarlarına dahizmet etmektedir. Yani burada efendiye sadakat ilesınıfsal çıkarların çakışmasından söz etmekmümkündür.

Bu uğursuz misyon neye dayanırsa dayansın, sonuçitibarıyla Afganistan, Irak, Filistin, Lübnan halklarınıncellatlarına hizmet edecektir. Sermaye düzenininsaldırılarıyla emperyalist güçlerin bölge politikalarınakarşı yükseltilen mücadelede bu uğursuz işbirliği hedefalınmalı ve dinci gericiliğin Amerikancılığı teşhiredilerek maskesi düşürülmelidir.

Ankara’daki işbirlikçi rejim “yenitaşeronluk” görevine dört elle sarıldı!

Page 6: Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci düzen ...kizilbayrak.org/2009/sikb.09.11/sikb 2009 - 11.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci

Krizin faturası kapitalistlere...6 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/11 H 20 Mart 2009

Otomobil ve beyaz eşyada vergiler indirildi...

Sermayeye hizmet paketi açıklandıYaşanan kriz dolayısıyla kapitalist ekonomide

dengeler altüst olmuş durumda. Krizin yükününönemli bir bölümünü işten çıkartmalarla, ücretsizizinlerle, hakların gaspıyla işçi ve emekçilerin sırtınayıkan patronlar için bu kadarı bile artık yeterli değil.Zira ihracatın ve iç talebin önemli oranlarda daralmasısanayi üretiminde sert düşüşlere neden oldu. Özellikleotomotiv, beyaz eşya sektörü ile konut üretimindeönemli ölçüde bir stok fazlası oluştu.

İMF ile anlaşma imzalanması sayesindepiyasaların canlanacağı yönündeki umutları seçimsonrasına kalan patronlar, hükümete dönük eleştiri vebaskılarını son haftalarda yoğunlaştırmışlardı.Nihayet hükümet, sermaye kodamanlarının“ekonomik önlem” taleplerini yerine getirmek içinyakın zaman önce peşpeşe iki adım attı.

Bunlardan birincisi “kısa çalışma ödeneği”uygulamasının hayata geçirilmesiydi. Hükümet buuygulamayı “istihdamı korumak” niyetiyle açıklamışolsa da asıl amaç, İşsizlik Sigortası Fonu’nda birikenmuazzam büyüklükteki kaynakların patronlarınyağmasına açılmasıydı. Kriz nedeniyle zor durumdaolduğunu bildiren patronlara, sözüm ona işçiçıkartmama güvencesi karşılığında İşsizlik SigortasıFonu’ndan kaynak aktarılacak ve bu para patronlartarafından işçilerin ücretlerinin bir bölümünü ödemekiçin kullanılacaktı. Elbette uygulamada böyle olmadı.İşçi çıkartmalar ve ücretsiz izinler artarak devam etti.Bir yandan işçi çıkartan, işçileri ücretsiz izineyollayan patronlar, bir taraftan da “kısa çalışmaödeneği”ni tepe tepe kullanmaya başladılar. İşsizlikSigortası Fonu için maaşlarından kesinti yapılanişçiler krizin faturasını bir de bu biçimiyle ödemeyemahkum edildiler.

Hükümetin, attığı ikinci önemli adım ise, birkaçgün önce açıklanan yeni “tedbirler paketi” oldu. Apartopar hazırlanıp birkaç gün içerisinde yürürlüğesokulan “ tedbir paketi” esas olarak vergiindirimlerinden oluşmaktadır. Başta otomotiv, konutve beyaz eşya olmak üzere belli başlı sektörlerdeKDV ve ÖTV oranları düşülerek tüketimincanlandırılması hedeflenmektedir.

Daha ilk açıklandığı gün bu paketin de krizin yüküaltında ezilen işçi ve emekçileri değil patronlarırahatlatmak için gündeme getirildiği belli olmuştur.Zira ağırlıklı olarak lüks tüketim mallarında KDV veÖTV indirimine gidilmesinin, işsizlik ve açlıklaboğuşan, “ucuzlasa da araba, ev alsak” diyedüşünecek halde olmayan işçi ve emekçilere birhayrının olmayacağı ortadadır. Diğer düzenpartilerinden bile paketle ilgili olarak “hükümetekmek bulamayanlara otomobil alın, ev alın diyor”türünden eleştiriler gelmesi de bunu göstermektedir.

Fakat seçim öncesinde olunduğu için olsa gerek,hükümet bu paketin herkesin (yani hem patronlarınhem de işçi ve emekçilerin) yararına olduğunusavunuyor. Tedbir paketi sayesinde tüketimincanlanacağını, durgun piyasaların hareketleneceğini,bunun sonucunda da sanayi üretiminin artacağınıiddia ediyor.

İlk bakışta mantıklı gibi görünse de, paketinayrıntılarına ve sermaye temsilcilerininaçıklamalarına bakıldığında, hükümetin iddialarınınişçi ve emekçileri kandırmak için uydurulmuş birmasaldan ibaret olduğu, söz konusu tedbirlerin sadeceve sadece patronların kimi taleplerini karşılamakamacıyla kotarıldığı rahatlıkla görülüyor.

Vergi indirimlerinin ihracattaki daralma nedeniylestok fazlalarının oluştuğu otomotiv, beyaz eşya vekonut üretimi gibi sektörleri kapsaması, emekçilerinzorunlu olarak tükettiği mal ve hizmetlerde ise sözkonusu olmaması bunun ifadesidir. İşsizlik ve açlıklaboğuşan milyonlarca emekçiyi otomobil ya daçamaşır makinesi fiyatlarının düşmesi, konutların birparça ucuzlaması değil fakat ekmek fiyatlarıilgilendirmektedir.

Tedbir paketinin tüketimi canlandıracağı, bununda sanayi üretiminde artışa yol açacağı, dolayısıyla daişsizliğin azalacağı iddiası da koca bir yalandanibarettir. Vergi indirimleri nedeniyle düğün bayrameden patronların, sermaye temsilcilerinin bir teki bileişçi almaktan, üretimi arttırmaktan bahsetmiyor.Gazetelerin ekonomi sayfalarında sıra sıra dizilenaçıklamaların tümünde, vergi indirimleri sayesindeelde biriken stokların eritileceği özelliklevurgulanıyor. Vergi indirimlerinin üç ay ile sınırlıolması ise, zaten tek amacın stokları eritmekolduğunu, ne hükümetin ne de patronların kısa vadedesanayi üretimini arttırmak gibi bir niyetininbulunmadığını gösteriyor.

Buradan da anlaşılabileceği gibi, hükümetin tedbirpaketinin niyeti krize karşı mücadele etmek değildir.

Zaten bu hükümetin kendi başına yapabileceği bir işde değildir. Şu an için hükümetin asıl derdi kriznedeniyle patronların uğradığı zararları, kayıpları vb.çeşitli mekanizmalar sayesinde işçi ve emekçilereyüklemektir. Her türlü yolla sermaye gruplarınakaynak aktarmaktır. Kısacası hükümetin açıkladığıtürden tedbir paketleri sermayeye kaynak aktarmaaraçlarından, yükü işçi ve emekçilere yıkmamekanizmalarından başka bir şey değildir. İşçi veemekçilere ise en küçük bir yararı yoktur.

Krizin tüm yükünü sırtında taşıyan işçi veemekçilerin talepleri bellidir. İşten çıkartmalarınyasaklanması, herkese iş ve iş güvencesi sağlanması,ücretlerin insanca yaşamaya yetecek bir düzeyeçıkartılması, sosyal hakların korunması bugünmilyonlarca işçi ve emekçinin ortak istemleridurumundadır. Bu istemlere sermaye uşağı hükümetinkulak vermesi ise beklenemez. Bu taleplerinkazanılması işçi ve emekçilerin örgütlü militanmücadelesinin yükseltilmesine bağlıdır. Seçimsonrasında İMF ile anlaşma imzalanacak olması, işçive emekçilere dönük saldırıların çok dahaşiddetleneceğini göstermektedir. O halde işçi veemekçiler de zaman yitirmeden kendi talepleri içinharekete geçmeli, ayağa kalkmaya hazırlanmalıdır.

Eskişehir’de polis ve sivil faşist terörü...

“Faşizme karşı omuz omuza!”Anadolu Üniversitesi Yunus Emre Kampusü’nde 18

Mart günü 13.30 sıralarında polis ve sivil faşistlerdevrimci, demokrat, yurtsever öğrencilere saldırdı.

“18 Mart Çanakkale şehitlerini anma yürüyüşü” ileilgili bildiri dağıtan faşistler devrimci, demokrat,yurtsever öğrenciler tarafından ajitasyon konuşmaları ileengellendi. Eğitim Fakültesi’ne kaçan faşist beslemelerorada toplanmaya başladılar. Faşistlerin EğitimFakültesi’nden çıkmasına izin verilmedi. Üniversiteiçine çevik kuvvet polislerinin girmesiyle sivil veresmi faşistler devrimci, demokrat öğrencilere saldırdı.74 kişi gözaltına alındı

Olayı gören öğretim görevlileri faşistlerin satırlarlave döner bıçaklarıyla hazırlıklı geldiğini, ayrıca sivilpolislerin ÖGB’lere şikayetçi olmaları konusundabaskı yaptıklarını belirttiler. Saldırının ardındanrektörlüğün önünde toplanıldı. Rektörlükle görüşmekisteyen öğrencilere ÖGB müdahale etti. Kısa sürelibir arbede yaşandıktan sonra 4-5 kişilik bir gruprektörlükle konuştu.

Bu saldırıyı protesto etmek için saat 18.00’de Adalar Migros önünde bir basın açıklamasıgerçekleştirildi.

Eğitim-Sen, TKP, ÖDP, SDP, Ekim Gençliği, DPG, DGH, EMEP, EHP, Halkevleri, ODAK, GençlikDerneği, DTP, İHD’nin birlikte örgütlediği açıklamada saldırı protesto edildi. Bunun sadece üniversiteöğrencilerine yönelik bir saldırı olmadığı, devrimci, demokrat ve sisteme karşı olan tüm ilerici güçlere yönelikolduğu vurgulandı.

Yaklaşık 300 kişinin katıldığı basın açıklamasının ardından toplu bir şekilde sloganlarla EmniyetMüdürlüğü’nün önüne yüründü.

Burada bir grup sivil faşist ve polis barikatıyla karşılaşıldı. Bir süre bekledikten sonra polis, kitledağılmadığı durumda müdahale edeceğini belirtti. Bunun üzerine kitle sloganlarla beklemeye devam etti. Çokgeçmeden ara sokakta taşlarla, sopalarla, satırla bekleyen sivil faşistler polisin yönlendirmesiyle ve polisleeşzamanlı olarak saldırdı. Gözaltına alınanlardan 26’sının faşist olduğu, fakat üzerlerinden “suç aleti”çıkmadığı için serbest bırakıldığı öğrenildi.

Kızıl Bayrak / Eskişehir

18 Mart 2009 / Eskişehir

Page 7: Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci düzen ...kizilbayrak.org/2009/sikb.09.11/sikb 2009 - 11.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci

Mevzi direnişleri üzerine... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 7Sayı: 2009/11 H 20 Mart 2009

Son dönemde işçi sınıfı yaygın bir hareketlilikiçerisinde. Bu hareketlilik ise daha çok mevzidirenişler biçiminde ortaya çıkmakta. Bugün çoksayıda fabrikada grev ya da direniş var. Her gün yenibir sınıf bölüğünün daha direnişe geçtiği haberigeliyor. Sınıf hareketi parçalı da olsa, kapitalistlerinkrizin faturasını ödetme saldırısına karşı koymayaçalışıyor.

Yetersizlikleri ve sınırları ne olursa olsun buparçalı hareketlilik tablosu sınıf hareketinin geleceğiaçısından oldukça önemli olanaklar barındırıyor. Zirahem harekete geçen işçi bölükleri devrimci politikayaaçık durumdadırlar. Hem de yaşanan direnişlerintablosundan da görüleceği üzere sınıf devrimcileri budirenişlerin hemen tümüyle şu ya da bu biçimdeilişkilidir. Bu ilişki ya içeriden maddi güçlere sahipolmak ölçüsünde kurulmaktadır. İçeriden maddi güçlerolmasa da sınıf devrimcilerinin ilgi alanı içerisindeolup, dışarıdan sürekli bir seslenme faaliyetiyürüttükleri (bazı yerlerde zaman zaman içeridenmüdahale ettikleri) fabrikalardır. Bundan dolayı dasınıf devrimcileri mevcut direnişlerin büyükbölümünde şu ya da bu düzeyde işin içindedir. Şu yada bu düzeyde bu direnişlerin seyrine etkidebulunmakta, yön vermekte, bazılarına ise doğrudanönderlik etmektedirler.

Bu tablo hem sınıf devrimcilerinin işçi sınıfıylabağlarının sıçramalı bir gelişme sağlamanınkoşullarını sunmaktadır. Hem de bu sürecin diğer biryüzü olarak işçi sınıfının politik bir düzey kazanmayönünde bir sıçramanın imkanlarını çoğaltmaktadır.Sınıf devrimcileri mevcut direnişlere bu perspektifışığında bakmalı, her direnişte sınıfın devrimcigelişiminin imkanlarını görerek müdahalelerini buyönde güçlendirmelidirler.

Bu bakışla bugünkü direnişlere müdahalelerimizindeneyimlerinden süzülmüş bazı sonuçları başlıklarhalinde ortaya koymak istiyoruz. Böylelikle budeneyimleri paylaşarak, sınıf hareketliliğini birleşikbir hatta geliştirebilmek yolunda daha sistematik vebütünlüklü bir çalışmanın örgütlenmesine katkısunmaya çalışacağız.

1- Öncelikle belirtmek gerekir ki, direnişlere doğruve etkili müdahalelerde bulunmanın ilk koşulu,müdahalemizin-çalışmamızın örgütlü bir seferberliğedayanmasıdır. Hem direnişin gerçekleştiği alanınyönetici kollektifleri, hem de çevre-çeper güçlerimizinörgütlü bir tarzda seferber edilebilmesi ölçüsündehedeflerimize ulaşmak mümkün olacaktır. Örgütlüseferberlik sadece yapılacak çalışmanın pratik işlerininomuzlanmasını ve müdahalemizin etkinliğinisağlamaycak, bundan da önce pratiğin politikhedeflerimize uygun biçimde biçimlenmesinigüvenceleyecektir. Aksi halde birçok örnektegörüldüğü üzere verilen onca emeğin sonucunu almakmümkün olamamaktadır/olmayacaktır.

Bu açıdan kullanılabilecek en uygun form, direnişeözel bir müdahale komitesidir. Direnişe etkili birmüdahale gerçekleştirmeye katkı sunacak güçlerinkatılımına açık olacak böyle bir komite kurarak işekoyulmalıyız.

2- Direnişlere müdahalede en önemli silahımız,siyasal planda sınıfı temsil etme konumuna sahipolmamızdır. Direnişçi işçilerle başlangıçtaki maddibağlarımızın niteliği ne olursa olsun bu temsiliyeteuygun bir duruş ve tokluk, kısa sürede bizi direnişin

bir tarafı haline getirecektir. Mevcut direnişlerdekitablo, bu bakımdan olumlu olduğu kadar olumsuz kimiörnekler sunmaktadır. Bu örneklerden de görülüyor ki,sınıfın siyasal temsilcisi olma bilinci ve tokluğu ilehareket ettiğimizde hem politik ufkumuz genişliyor,hem de pratik enerjimiz artıyor. Tersi durumda isemaddi imkanlarımız ne olursa olsun kısa süre sonrasoluğumuz tükeniyor.

3- Direnişlere müdahale, farklı boyutları olankarmaşık bir süreçtir. Fakat bu sürecin belirleyiciunsuru direnişin kendi özgücü olacaktır. Dış koşullarne olursa olsun direnişçi işçilerin gücü, militanlığı veniteliği sürecin seyrini belirlemektedir.

Peki direnişin gücünün kaynakları nelerdir? Elbettedirenişin yaşandığı fabrika ya da sektör önemlidir.Ama yetmez. Direnişin iç örgütlenmesini güçlü tutmakve hedeflerini doğru belirlemek gerekir.

Direnişin iç örgütlenmesi, bir “direniş komitesi”ninkurulması, sağlamlaştırılması ve işçilerin anagövdesiyle doğru bir ilişki içerisine sokulmasıanlamına gelir. Direniş komitesi bir önderlik düzeyiolarak öncü işçilerden oluşmalıdır. Bu işçilerin politikdüzeylerini geliştirmeye özel bir önem verilmeli vedirenişe politik yol göstericilik misyonu eldenbırakılmamalıdır. Direniş komitesi, direnişçi işçilerleçok sıkı bağlar içinde olmalıdır. Söz-yetki-kararhakkının işçiler tarafından kullanılması güvence altınaalınmalıdır. Bu hem direnişin iç birliğinin korunmasıbakımından, hem de direnişe devrimci müdahaleninkoşullarının oluşturulması bakımından gereklidir.

Ancak sadece bir direniş komitesine sahip olmakve onu doğru bir tarzda çalıştırmak da yetmez. İçörgütlenme ve motivasyon için direnişin hedeflerioldukça önemlidir. Geriden kurulan, geri taleplerlekendini sınırlayan, meşruluğunu haklılığından öncedüzenin hukukuna dayandırmaya çalışan bir direnişdaha baştan kendi sınırlarını da çizer.

Dolayısıyla direnişlere müdahalemizde, direnişin içörgütlülüğünü geliştirmek ve ileri hedeflerle donatmaktemel kaygımız olmalıdır. Zira bu alanda alacağımızmesafe ölçüsünde direnişin geleceğini belirlemeimkanını elde edebiliriz.

4- Direnişlere yönelik müdahalemizin en önemliayaklarından bir diğerini ise, direnişlerin etkisini çevrefabrikalardan başlayarak sınıf kitlelerine doğruyaymak oluşturmalıdır. Müdahalemizi birleşik-politikbir sınıf hareketi yaratmak hedefiyle ilişkisini buölçüde kurabiliriz.

Mevcut koşullar bu bakımdan büyük olanaklarsunuyor. Bugün sınıf mücadelesi alanı patlayıcı gazladolu bir odaya benziyor. Mevzi direnişlerinçevrelerine etkileri olağan dönemlerlekarşılaşılmayacak kadar büyük. Öyle ki, bugündirenişlerin tablosuna bakıldığında belli bölgelerdeyoğunlaşması tesadüf değil. Direnişlerin büyükçe birkısmı ilhamını yakınındaki direnişten almakta. Bununiçin mevzi direnişleri sınıfın birleşik direnişi yolundabir dayanağa çevirmek politikası için şartlar uygundur.

Bu doğrultuda bülten, bildiri, afiş vb. araçlarınkullanılması büyük önem taşımaktadır. Eylem veetkinlikler ise çok daha etkili olacaktır. Özellikledirenişçi işçilerin bulundukları havzalarda süreklieylem halinde olmalarının önemi büyüktür.

5- Diğer bir görevimiz ise sınıf dayanışmasınıörgütlemektir. Bunun için direnişteki fabrikalarınbulunduğu bölgelerden başlayarak imkanlarımızın

olduğu tüm fabrikalardan dayanışmayı örgütlemeyiönümüze temel bir görev olarak koymalıyız. Bununhem direnişin iç süreçlerinin güçlendirilmesi açısındanhem de direnişin etkilerinin yayılması açısından önemitartışılmazdır.

Diğer taraftan sınıf dayanışmasının en etkilibiçiminin direnişleri çoğaltmak olduğunu akıldançıkarmamak gerekir. Ayrıca farklı bölgelerde direniştebulunan işçiler arasında dayanışma köprülerioluşturmak ihmal edilmemesi gereken bir görevdir.Karşılıklı ziyaretler, ortak eylemler, açıklamalar vb.planlamalar bu çerçevede düşünülmelidir.

6- Direnişçi işçilerin politikleştirilmesi bir diğeröncelikli müdahale başlığıdır. Patronla mücadelesahası politikleşme için muazzam olanaklarsunmaktadır. Ancak bunun yanında direnişçi işçileringerek sınıfın genel eylemlerine, gerekse politikeylemlere katılabilmeleri onların politikleşmeleribakımından dolaysız bir işlev görecektir. Özelliklebahar döneminin devrimci günleri bu bakımdandeğerlendirilmelidir. Eğer böyle bir bakışla hareketedersek, bir direniş mevzisi üzerinden politik süreçleremüdahalenin yolunu açarız. Böylelikle siyasal alandasınıfsal bir ağırlık merkezi oluşturmak yönünde güçlübir adım atmış oluruz. Bu Parti’nin siyasal ağırlığınında artması sonucunu verecektir.

7- Diğer taraftan direnişlere müdahalemizde ihmaledilmemesi gereken en önemli hedeflerimizden biride, öncü işçilerden başlayarak direnişçi işçileriParti’ye kazanmak olmalıdır. Bu, hedef direnişin heraşamasında mutlaka gözetilmelidir. Tarihimiz, tutukkaldığımız için büyük emekler verip maddi hiçbirkazanım elde edemediğimiz örneklerle doludur.İşçilerin Parti’ye kazanılması işçi sınıfınınpolitikleşme ihtiyacının ve gelişiminin bir parçasıolarak görülmelidir.

Küçük-burjuva solculuğunun sınıf dışılığınınsonucu olarak yaptığı çiğliklerle, işçi sınıfınındevrimci sınıf partisine kazanılması iki ayrı durumdur.Birincisi, sınıfın ihtiyaçlarından ve gelişimindenkopuk olduğu ölçüde dağıtıcı ve yıpratıcıdır. Diğeri isetersine sınıfın ihtiyacı ve gelişiminin her an ortayakoyduğu bir gerekliliktir. Sınıfın politik mücadeledenuzaklığı bu açıdan önümüze bir zorluk alanı olarakçıksa da, mevcut durumda artık geçmişlekıyaslanamayacak olanakların ve zeminlerin olduğunuda unutmamak gerekir. Öyle ki müdahaledebulunduğumuz birçok direniş halihazırda bu bakımdankazanımlar elde edilebileceğini somuttagöstermektedir.

Bu doğrultuda sağlanacak başarı ölçüsünde,Parti’nin en önemli sorunu olan sınıfla organik bağ vesınıf hareketi içerisinde mevzi kazanma sorununu dakısa sürede çözebileceğimizi büyük bir güvenlesöyleyebiliriz.

Mevzi direnişlere müdahalenin imkanları ve sorunları

Sınıfın politik mücadeleden uzaklığıbu açıdan önümüze bir zorluk alanıolarak çıksa da, mevcut durumda artıkgeçmişle kıyaslanamayacakolanakların ve zeminlerin olduğunuda unutmamak gerekir.

Page 8: Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci düzen ...kizilbayrak.org/2009/sikb.09.11/sikb 2009 - 11.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci

“Suyumuzu sattırmayacağız!”8 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/11 H 20 Mart 2009

Dünya Su Forumu’na hayır!

Bir bardak temiz su için bile sosyalizm!Yaşamın kaynağı olan suyun kapitalizm

koşullarında hak olmaktan çıkartılması veticarileştirilmesi şaşırtıcı olmamakla birlikte kabuledilemez. Her şeyden kâr elde etme mantığıyla hareketeden kapitalistler, özellikle su sıkıntısının başgöstermesini fırsat bilerek, yaşamın kaynağı olansuyun ticaretini yapmaktadırlar.

Kapitalizmin neden olduğu kuralsızlık ve aşırı kârhırsı nedeniyle artan çevre kirliliğiyle birlikte doğal sukaynakları kullanılamaz hale gelmekte, küreselısınmaya bağlı iklim değişimleri sonucu kuraklık oranıartmaktadır. Su kaynaklarının azalmasının yanısıranüfus oranının da artması, su sıkıntısını büyük birsorun olarak ortaya çıkarmaktadır. 20. yüzyılda dünyanüfusunun 19. yüzyıla oranla 3 kat, su kaynaklarınıntüketiminin ise 6 kat arttığı, özellikle son 50 yılda butüketimin büyük boyutlar kazandığı belirtilmektedir.Tabii ki, “su sıkıntısı” sorunundan birinci derecedesorumlu olan kapitalistler sorunu çözmek yerine busorundan nasıl kâr elde edeceklerinihesaplamaktadırlar. Her şey serbest piyasanınkurallarına göre işlemekte, su kaynakları ne kadarazalırsa su fiyatları da o kadar yükselmekte ve sektörbüyümektedir. Dünyada kişi başına düşen sutüketiminin yılda ortalama 800 m3 civarında olduğudüşünülürse, kapitalistlerin iştahını kabartan tablodaha iyi anlaşılır.

Sözde “su sorunlarına çözüm bulmak” amacıyla,ama gerçekte piyasacı yaklaşımları konuşmak üzereher üç yılda bir düzenlenen 5. Dünya Su Forumu 16-22 Mart tarihleri arasında toplanıyor. Merkezi

Marsilya’da olan Dünya Su Konseyi’nin“Farklılıkların Suda Yakınlaşması” ana teması iledüzenlediği bu forum 110 kadar ülkenin katılımıylagerçekleşecek. Su üzerine kirli hesapların üst düzeyyetkililerce tartışılacağı Dünya Su Forumu’na ilk defa15 devlet başkanının da katılması bekleniyor.Görüldüğü üzere sermaye çevreleri bu konuya oldukçaönem vermektedir. Çünkü bu forumda, gaz, elektrik,ulaşım gibi kamu hizmetlerinde olduğu gibi suyunüretimini, depolanmasını (barajları) ve dağıtımını,yani su ile ilgili tüm hizmetleri sermayeyedevretmenin yolları planlanacaktır. Bu nedenle 5.Dünya Su Forumu’na çok uluslu şirketlerle içiçe birşekilde AKP hükümeti, AKP’li belediyeler,bürokratları ve bazı büyük yapı-inşaat şirketleri büyükönem vererek hazırlandılar. Kuşkusuz tüm buçalışmalar GATS (Hizmet Ticareti Genel Anlaşması)çerçevesinde gerçekleşmektedir.

Dünyada, 1,5 milyar insan temiz içme suyundanyoksunken, 3 milyar kişi kanalizasyonsuz yaşıyorkenve her gün 35 bin kişi bu yüzden yaşamınıyitiriyorken, bu gerçekler bu forumun gündemindebile değildir. “Modern” dünyada insanların temiz vegüvenilir içme suyundan yoksun bir halde yaşadığıgerçeği kapitalistleri ilgilendirmemektedir. Onlarancak “güvenilir” içme suyunu satma derdindedir.İnsanların güvenilir içme suyundan yoksunbırakmakta, sonra da onlara temiz su satmaktadırlar.Şişeleme su pazarı hızla büyümektedir. Dünyada şişesuyu tüketimi her yıl %7 artarken, Türkiye’de busektör % 20 büyümüştür. Ve su kaynakları azaldıkça

içme suyu fiyatları da giderek yükseleceği için,geleceğin büyüyen bu sektöründe söz sahibi olmaksermaye çevreleri için büyük önem arz etmektedir.

Sorunun kaynağı olanlar çözümün bir parçası olamazlar!

Dünyadaki tüm doğal kaynaklar gibi su dakapitalizmin kâr ve sömürü politikaları sonucu hızlatükenmekte ya da kullanılamaz hale gelmektedir.Dünyada oldukça ciddi bir su sıkıntısı yaşanmaktadır.Konuyla ilgili yapılan değerlendirmelerde, 2025yılında dünya nüfusunun üçte birinin şiddetli derecedesu sıkıntısı çekeceği ifade edilmektedir. Bu gerçek ortayerde duruyorken, sorunun önüne geçebilmek içinhiçbir çaba harcanmıyor. Onlar sadece bu durumdannasıl kârlı çıkacaklarının hesabını yapıyorlar.

Dünya Su Konseyi Başkanı Fauchon şu andaki sukıtlığının, çoğunlukla altyapı bozukluğu, bürokrasi,yetersiz kurumsallaşma olduğunu ifade ederekkapitalizmi aklıyor ve suyun özelleştirilmesinegerekçe yaratıyor.

Kapitalizm koşullarında gelişen teknolojikimkânları düşündüğümüzde, evsel ve endüstriyelatıklar sonucu oluşan su kirliliğinin önünegeçilebilecek önlemler oldukça basittir ancakuygulamada bunlar oldukça sınırlıdır.

Örneğin Türkiye’de arıtma tesisine sahip işletmeleryüzde 9 oranındadır. Organize sanayi bölgelerininyüzde 14’ünde arıtma tesisi bulunmaktadır.Endüstrinin ürettiği zehirli ve ağır metaller içeren atıksuların sadece yüzde 22’si arıtılmaktadır. Kapitalistlerarıtma işini gereksiz bir masraf olarak görmektedir.

Evsel atıklar konusu da oldukça vahimboyutlardadır. 3215 belediyeden 141’indekanalizasyon sistemi mevcuttur ve bunun da sadece43 tanesinde arıtma tesisi bulunmaktadır. Bir başkaifade ile, kanalizasyon sularının yüzde 98’i hiçarıtılmadan ırmaklara, göllere ve denizlerebırakılmaktadır. Bir litre atık suyun sekiz litre tatlısuyu kirlettiği bilimsel bir veriyken, sorunun ciddiyetiortadadır. Son 40 yılda 1.3 milyon hektar sulak alanınekolojik ve ekonomik işlevini yitirdiği ifadeedilmektedir. Sonuçta Türkiye’de son 20 yılda kişibaşına düşen su miktarı 4 bin metreküpten, bin 430metreküpe düşerek ülke su fakiri haline getirilmiştir.Dünya standartlarına göre, bir ülkenin su zenginisayılabilmesi için, kişi başına düşen yıllık su miktarıen az 8-10 bin metreküp olmalıdır.

Suyun piyasa malı haline getirilmek istenmesinekarşı çeşitli eylemler yapılmakta ve su sorunununçözümüne dair alternatif çalışmalar düzenlenmektedir.Sermaye bu konuya çok önem verdiği için en ufakmuhalif sese bile tahammül etmemektedir. NitekimDünya Su Forumu’na karşı yapılan eylemleresaldırmıştır. Sermaye devleti bu saldırgan yüzünügizlemeye gerek bile duymazken, 22 Mart Dünya SuGünü vesilesiyle ikiyüzlü açıklamalar yapmaktan dageri durmamaktadır.

Doğayı geri dönüşümsüz bir şekilde yıkımagötüren, yaşamın kaynağı olan suyu satılığa çıkararakyaşam hakkımıza saldıran kapitalizme karşımücadelenin önemi ortadadır. Ancak bu mücadelenin,hedefine emperyalist kapitalizmi koyarak vesosyalizm mücadelesine bağlanarak başarıyaulaşabileceği unutulmamalıdır. Bu mücadele bizimiçin “su” kadar gereklidir!

Suyun ticarileştirilmesi protesto edildiSuyun ticarileştirilmesi hazırlıklarının parçası olan ‘5. Dünya

Su Forumu’ çeşitli eylemlerle protesto edildi. Dünya Forumu’na alternatif olarak dünyadan 30,

Türkiye’den de 114’e yakın örgütün katılımıyla oluşturulan“Suyun Ticarileşmesine Hayır Platformu”nun yürüttüğükampanya çerçevesinde düzenlenen miting 15 Mart günü saat15.00’te Kadıköy Et ve Balık Kurumu önünde toplanmaylabaşladı.

En önde Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu’nunpankartının arkasında çeşitli platformlar, meslek örgütleri,sendikalar, ilerici ve devrimci örgütler yeraldılar. BağımsızDevrimci Sınıf Platformu ise mitinge “Bir bardak temiz suiçin bile sosyalizm / BDSP” pankartı ile katıldı.

Mitingde Sinter ve Gürsaş işçileri, ATV-Sabah’ta grevdeolan Türkiye Gazeteciler Sendikası üyesi basın emekçileri,MEHA Giyim işçileri de yer aldılar.

Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu adına yapılan açılış konuşmasının ardından TMMOB GenelBaşkanı, KESK Genel Başkanı ve DİSK Örgütlenme Daire Başkanı kitleye seslendiği konuşmalarda küreselsermayenin başvurduğu doğa katliamlarına karşı mücadele çağrısı yaptılar. Kapitalist krize karşı faturayıödememe çağrısının yapıldığı konuşmalarda büyük metropollerde su hizmetlerinin özelleştirilmesi de işlendi.

Grup Yorum’un söylediği devrimci marşlar eşliğinde çekilen halaylarla son bulan mitinge 2 bini aşkın kişikatıldı.

Sütlüce’de su hakkına saldırıSütlüce Kongre ve Kültür Merkezi’nde toplanan platform bileşenleri forumu protesto etmek için 16 Mart

günü sabah saatlerinde Beyoğlu Adliyesi önünde yurtdışından gelen katılımcılarla buluştular. Adliye önündetoplanarak yolun karşısına geçen platform üyelerinin önüne barikat kuruldu.

Basın açıklaması henüz bitmeden polis, platform üyelerine saldırdı. Saldırı sırasında 17 kişi gözaltınaalınırken yaralananlar da oldu. Kolluk güçleri saldırı sırasında gaz bombası, plastik mermi ve cop kullanırkensaldırının ardından platform üyelerinin bekleyişi sürdü.

Gözaltıların serbest bırakılması için bekleyişini sürdüren kitleye polis tekrar saldırdı. Çatışmalar arasokaklarda devam etti.

Kızıl Bayrak / İstanbul

16 Mart 2009 / Sütlüce

Page 9: Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci düzen ...kizilbayrak.org/2009/sikb.09.11/sikb 2009 - 11.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci

Bir kez daha kirli savaş gerçeği... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 9Sayı: 2009/11 H 20 Mart 2009

Ölüm kuyularının karanlığından çıkan,

Ergenekon değil kirli savaşın içyüzüdür!H. Eylül

Ergenekon soruşturmasının medyatik ismi TuncayGüney ile itirafçı Abdülkadir Aygan’ın, 90’lı yıllardaöldürülen birçok Kürt’ün cesedinin Silopi’dekiBOTAŞ kuyularına atıldığı iddiası üzerine soruşturmabaşlatılmış, mahkeme de bölgede kazı yapılması içinizin vermişti. Ancak 5 Mart’ta başlaması gerekenkazılar DTP Kadın Kolları’nın bölgedegerçekleştireceği 8 Mart Dünya Emekçi KadınlarGünü etkinlikleri gerekçe gösterilerek ertelenmiş, 9Mart tarihinde başlatılmıştı. Silopi CumhuriyetBaşsavcılığı’nın arama kararı ise 27 Şubat tarihliydi. 3kuyudan kemik parçaları, bir kafatası, elbise parçalarıve düğümlü ip vb. şeyler bulundu. Ölümkuyularındaki kazılar üç günde tamamlandı.

Kamuoyuna yansıtılmak istenen devletin kendiiçindeki bir temizlik hareketidir. Yapılmakta olan ise,“adı yasak bir ülke” halkının, kayıp evlatlarının ölümtarlalarından, ölüm kuyularından çıkarılması değil,gerçekte üzerlerinin Ergenekon’la kapatılmasıdır.Ergenekon perdesinin arkasında ise kirli bir savaşgerçeği yatmaktadır. Zira adı geçen asit kuyularıonyıllardır bölge halkı için ölülerin eritildiği bir kayıpmezarlık olarak kullanılmıştır. Bölgede daha birçokkimsesizler mezarlığı ve ölüm tarlaları bulunmaktadır.

Bu ölüm kuyularının ilk açılışıysa 1996’ya kadaruzanmaktadır. Silopi asit kuyularında kazı yapılmasıiçin çabalayan avukat Tahir Elçi ile yapılan birröportajda Elçi şunları söylemektedir: “1996’daaçılıyor. Ancak karşılaşılan korkunç manzara ve otarihteki psikolojik ortam nedeniyle üzeri yenidenkapatılıyor. Tanıklar var. Korucubaşı ve aşiret reisiOsman Demir’in bir akrabası, Jitem’ce öldürülüp bukuyuya atılıyor. Ama Demir’in adamları, Jitem’cileritakip ediyor. Sonra bu kuyu açılıyor, 5-6 cesetçıkartılıyor. Ama baktılar ki, cesetlerin sonu yok, kuyuhemen geri kapatılıyor. Bu kuyular faili meçhulcinayetlerin simge ve sembolü.”

Bu kuyuların açılmasının şimdi gündemegelmesiyse geçmişle bir yüzleşme değil, kanlı birgeçmişin hafızalardan silinmeye çalışılmasıdır. Odönem bölgede görev yapan tetikçilerin bugünErgenekon’la anılıyor olmaları bu iş için uygun birörtü işlevi olmaktadır. Ergenekon operasyonusayesinde sermaye devleti kanlı sicilini “devlet içinesızmış bir çeteye” yüklemek istemektedir. Zatenyapılmakta olan da öyle amatörcedir ki, katili bubeceriksizlik ele vermektedir. Ölüm kuyularınıninceleneceğinin açıklandığı tarih 27 Şubat iken, 5Mart’ta yeniden ertelenerek kuyular 9 Mart’taincelenmektedir. Aradan onca yıl geçtikten, 1996’dafevri olarak açığa çıkartılmışken üzeri örtülen ve2009’un Martı’nda yeniden eşelenen ölümkuyularından katledilenlerin, kaybedilenlerin tümününcesetlerinin çıkarılacağına kim inanabilir. Katiller bir-iki kendini bilmez olmadığı gibi, cesetleri bir-ikikuyuda biriktirmeye gerek duymayacak kadar darahattır. Tetikçilere görev veren, maşayı tutan vearama kararını çıkartan da tek bir merkezdir: Sermayedevleti. Dolayısıyla her ihtimale karşılık kuyularıntemizlenmesi için de ek bir zaman yaratmayı da ihmaletmemişlerdir. Hatta daha 96’da kuyularıntemizlendiği bölge halkı tarafından dilegetirilmektedir.

Kontrgerillanın, JİTEM’in gün ortası, sorgusuz-sualsiz rahatlıkla insan kaçırıp işkenceden geçirdiği,öldürdüğü, “burada kanun benim” dediği günlerden

bahsediyoruz. Resmi makamlardan “düşükyoğunluklu savaş” sözlerinin çıktığı, yapılan herresmi açıklamanın Kürt halkı için yeni bir katliamemri olduğu günlerde hayatını kaybeden 45 bininsandan… Tecavüzlerin, kulak koleksiyonlarınınyapıldığı günlerden… Yüzlerce köyünboşaltılmasından, yakılıp yıkılmasından, zorunlugöçlerin yanısıra 18 bin faili meçhul cinayetten,kendilerinden bir daha hiçbir haber alınamayan 5700insandan, onbinlerce insanın gözaltında işkencelerdengeçirilmesinden, onlarca aydının, gazetecininkatledilmesinden… Tüm bunlar ve sayılamayan oncavahşet bir-iki kör kuyuya sığabilir mi?

Türkiye işçi sınıfı ve mazlum Kürt halkını ortakpaydada birleştiren sömürünün ve zulmün hedeftahtasında olmalarıdır. Tek merkezden yürütülen busaldırı, acıların yaratacağı bir kardeşleşmenin deönüne geçmektedir. Türkiye işçi sınıfı ve emekçilerkendi çocuklarını da onyıllardır bu haksız ve kirlisavaşa kurban vermişlerdir. Oysa bu ölümlerinsorumlusu da aynı merkezdir. Kürdistan coğrafyasıKürt halkı için ölüm tarlalarına dönüştürülürken, haklıulusal istemleri için verdikleri direnişle deözgürleşmeleri engellenememiştir. Kürt hareketininiçinde bulunduğu tasfiyeci sürece rağmen ölümtarlalarında isyan çiçekleri açmaya devam etmiş, budireniş ruhu yok edilememiştir. Türk halkıcephesindeyse süreç sadece şovenizmin zehrininyayılmasına yol açmamış, bununla beraber sömürüdenkaynaklanan kendi sorunlarının görülmesini dezorlaştırmıştır. Sabah akşam Kürt halkına düşmanlıklabeyinleri yıkanan insanlar, yoksulluklarınınsebeplerini göremeyecek kadar körleşmişlerdir. Buaçıdan aslında bir kuyuya tıkılıp kalmış bir şey varsa,o da Türkiyeli emekçilerin göremeyen gözleri,işitemeyen kulaklarıdır. Kör kuyulardan gün ışığınaçıkarılması gereken en önemli şey de işte bu körlük vesağırlıktır.

Bu gerçeklerin ışığında altı çizilmesi gereken diğerbir önemli husus da şudur: Sermaye iktidarıErgenekon operasyonlarını kendi kirli geçmişiniaklama programının bir parçası olarak ele aldığı gibiçok yönlü bir amacı da gütmektedir. Bir sonraki adım,

ABD emperyalizmin müdahalesiyle Kürt sorununun,sömürü düzenini tehlikeye sokmadan çözülmesidir.Cumhurbaşkanı Gül’ün son açıklamaları bu gerçeğiişaret etmektedir. Bu çerçevede mücadele azminikaybetmeyen Kürt halkının Türkiyeli işçi veemekçilerle kader birliğini yaratabilmek için herzamankinden daha fazla çaba harcamasıgerekmektedir. Ortak zemin ise bu düzenin sınırlarınıaşamayan liberal-reformist platformlar değildir.

* Her türlü ulusal baskı, eşitsizlik ve ayrıcalığınortadan kaldırılması için,

* Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkı için,* Tüm dillerin tam hak eşitliği… Zorunlu devlet

dilinin kaldırılması… Herkese kendi anadilinde eğitimhakkı için,

* Tüm azınlık milliyetlere kendi dillerini vekültürlerini kullanma, koruma ve geliştirme olanağınakavuşabilmek için kurulu düzen sınırlarını aşan birmücadele programına ihtiyaç vardır.

Yine Parti programında ifade edildiği üzere, ancak“proletarya iktidarı, ulusların özgürlüğünü ve tam hakeşitliğini tanımak ve gerçekleştirmekle yetinmez;kapitalizmden miras çok yönlü fiili eşitsizlikleringiderilmesi için sistematik bir çaba harcar.” Buyüzden Kürt halkı bunca zulme haklı olarak “EdiBese” derken, “Bijî sosyalizm” demeyi debaşarmalıdır. Çünkü halkların kardeşçe bir aradayaşayabileceği tek düzen sosyalizmdir.

Sınıfın devrimci programını kendine rehber etmişsınıf devrimcileri ise, ezen ulusa mensup olmanınsorumluluğuyla hareket etmektedirler.Omuzlarımızdaki yükü daha da ağırlaştıran bugerçektir.

Page 10: Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci düzen ...kizilbayrak.org/2009/sikb.09.11/sikb 2009 - 11.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci

Seçim faaliyetlerinden...10 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/11 H 20 Mart 2009

İstanbul:Esenyalı’da katliamlar lanetlendi!

Esenyalı Seçim Komisyonu olarak faaliyetlerimizaralıksız devam ediyor. İlk olarak gerçekleştirdiğimizaçılış ve aday tanıtım etkinliğimizin ardından hızlafaaliyetlerimize başladık. Öncelikle Pendik-Esenyalı,Tuzla-Yayla mahallelerinin dört bir yanını seçimafişlerimizle süsledik. Ardından seçimbildirgelerimizle Esenyalı emekçilerine yaygındağıtım eşliğinde seslendik. Kapı kapı dolaşarakemekçilere gazetemizi ulaştırdık.

12 Mart günü Gazi katliamının ve 1971 askerifaşist cuntasının yıldönümü vesilesiyle seçimbüromuzda bir etkinlik gerçekleştirdik. Etkinliköncesinde davetiyelerimizi kapı kapı emekçilereulaştırdık. Mahallenin pazarına da dağıtımgerçekleştirdik.

Etkinliğe Gazi katliamını işleyen bir sinevizyongösterimi ile başladık. Elektriklerin kesilmesi üzerineprograma devam edildi.

Saygı duruşunun ardından açılış konuşmasıyapıldı. Yapılan konuşmada önce Gazi’de yaşanankatliamla ilgili kısa bir değerlendirme yapıldı.Ardından sermaye devletinin emekçi halkları birbirinekırdırmaya yönelik provokasyon girişimlerininbilançosu ortaya konuldu. Bu provokasyona karşı Gazihalkının sermayenin kolluk güçlerine karşı direnişinedeğinildi ve oyunun boşa düşürüldüğü vurgulandı.Sermayenin kimi zaman gerçekleştirdiği açıkkatliamların yanı sıra kimi zaman da üstü kapalı olarakgerçekleştirdiği katliamlara değinildi.

Mart ayının katliamlarla dolu bir geçmişe sahipolduğu belirtildi ve örnekler verildi.

Konuşmanın ardından TİB-DER Başkanı ZeynelNihadioğlu bir konuşma yaptı. Sermayenin sınıfsalkimliğinden kaynaklı her dönem böyle vahşikatliamlara ihtiyaç duyduğunun altını çizdi. İşçilerinde her gün fabrikalarında ya da sanayi havzalarındayaşamlarının öğütüldüğünü belirterek, tersanelerinbuna açık bir örnek olduğunu ifade etti.

Konuşmaların ardından bir şiir dinletisi sunuldu.Okunan şiirlerin ardından kısa bir müzik dinletisigerçekleştirildi. Ardından sohbet bölümüne geçildi.Zengin tartışmaların ardından etkinlik sona erdi.

Seçim büromuz emekçilerin sürekli uğradığı birmekan haline geldi. Esenyalı Seçim Komisyonu olarakbir yandan yeni tanıştığımız insanlara seçimpolitikalarımızı anlatırken diğer yandan seçimlerleilgili materyallerimizi yaygın bir şekilde kullanmayaçalışıyoruz.

Yaygın afişleme çalışmamızın ardından bildirgekullanımını da yaygınlaştırdık. Tuzla Yayla ve EvliyaÇelebi Mahallelerine bin kadar bildirge ulaştırdık.Çalışmalarımızı Pendik Esenyalı ve Tuzla’nın birçoksemtinde yaygın bir şekilde sürdüreceğiz. Adayafişleri ve Aday bildirgelerini de kısa bir süreiçerisinde kullanmaya başlayacağız.

Esenyalı Seçim Komisyonu

Esenyurt’ta seçim çalışmalarıEsenyurt BDSP olarak bir yandan afiş ve bildiri

dağıtımlarını yaygınlaştırırken, bir yandan da kitle

toplantılarına ve etkinliklere ağırlık veriyoruz.11 Mart’ta Kıraç’taki seçim büromuzda Gazi

Katliamı’nın 15. yıldönümünde bir anmagerçekleştirdik. Anma öncesinde bu katliamınsorumlusu sermaye devletinden hesap sormayaçağıran bildirilerimizi bölgedeki işçi ve emekçilereulaştırdık.

Anma Gazi, Sivas, Maraş, Çorum katliamlarınıanlatan bir belgesel gösterimi ile başladı. Ardındandevletin katliamcı yüzünün teşhir edildiği bir sunumgerçekleştirildi. Katliamcı devletten hesap sormanınbugün krize karşı verilecek mücadeleden ayrıdüşünülemeyeceği vurgulandı. Etkinliğe katılanlar,katliamlara ve krize karşı mücadele yöntemleri üzerinedüşüncelerini ifade ettiler.

Etkinliklerin yanı sıra düzeni teşhir eden, işçi veemekçileri devrim ve sosyalizm mücadelesine çağıranpropaganda-ajitasyon çalışmamız yoğunlaşarak devamediyor. 14-15 Mart tarihlerinde Esenyurt Örnek, Kıraç,Yeşilkent, Balıkyolu, Depo mahallelerine topludağıtımlarla seçim bildirgelerimizi ulaştırdık. Yanısırabirçok fabrikaya ve merkezi noktaya seçimbildirgelerimizin dağıtımını yaptık. Bildirgelerimizlebirlikte Kızıl Bayrak gazetesinin de satışlarınıgerçekleştirdik.

Devrim ve sosyalizm vurgusunu öne çıkartanseçim afişlerimiz de propaganda çalışmamızın diğerbir ayağını oluşturuyor. Afişlerimizi fabrikabölgelerinde, emekçi mahallelerinde ve merkezinoktalarda yoğun olarak kullanıyoruz. Afişleme vebildirge dağıtımımız önümüzdeki günlerde de devamedecek.

Seçim çalışmamızın önemli bir ayağını ise BDSPBağımsız Sosyalist Belediye Başkan Adayı’nın dakatıldığı ev ve kahve toplantıları oluşturuyor. İlk evtoplantımızı, Esenyurt’taki bir emekçi mahallesinde 25kişinin katılımıyla gerçekleştirdik. ToplantıdaBDSP’nin seçimlere yönelik bakışı, işçilerin veemekçilerin seçim aldatmacasına aldanmamasıgerektiği vurgulandı. Yapılması gerekeninörgütlenmek ve işçi sınıfı mücadelesini büyütmekolduğu anlatıldı. Seçim çalışmamızın krize karşı

yürüttüğümüzmücadeleden bağımsız olmadığı vurgulandı..

Aynı bölgenin gençlik bileşeniyle de ayrı birtoplantı gerçekleştirdik. Bu toplantımıza yaklaşık 30kişi katıldı. Toplantıda canlı ve verimli tartışmalaryapıldı. Katılan gençlerin ağırlığını CHP etkisindekalanların oluşturmasından kaynaklı, sık sık düzenpartilerinin bir bütün olduğu, tümünün de kapitalistpatronlara hizmet ettiği vurgusu yapıldı. İşçi veemekçi gençlerin kurtuluşunun düzen partilerindedeğil devrimci sınıf mücadelesinin yükseltilmesindeolduğu söylendi. Toplantımız mücadele ve 1 Mayıs’taalanlarda olma çağrısıyla son buldu. Önümüzdekisüreçte bu eksende çalışmalarımız devam edecek.

Seçim bürolarımızı krizin faturasını ödememekiçin mücadele büroları olarak etkinleştirme amacıyla ,21 ve 22 Mart’ta işçi toplantıları gerçekleştireceğiz.“İşçiler krize karşı mücadele yollarını tartışıyor!”şiarıyla örgütleyeceğimiz toplantı için çalışmalarımızabaşlamış bulunuyoruz.

Esenyurt BDSP

Sultanbeyli’de seçim çalışmalarıSeçim çalışmalarımız yoğunlaşarak devam ediyor.

Bölgemizdeki işçi ve emekçilerin politikaya daha ilgilihale geldiklerini gözlemleyebiliyoruz. Seçimbüromuza tek tek ya da gruplar halinde geliyorlar.Seçimler ve farklı konular üzerinden konuşmalar vetartışmalar yapıyoruz.

Büromuza yeni bir saldırı daha gerçekleştirildi.

BDSP’nin seçim faaliyetlerinden...

“Seçim aldatmacası değil devrimci sınıf mücadelesi!

Şirinevler

Page 11: Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci düzen ...kizilbayrak.org/2009/sikb.09.11/sikb 2009 - 11.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci

Seçim faaliyetlerinden... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 11Sayı: 2009/11 H 20 Mart 2009

Ancak bu saldırılar çalışmamızda bir zayıflamayaneden olmadı, işçi ve emekçileri üzerinde olumsuz birsonuca yol açmadı. Bu saldırılara karşı faaliyetlerimizigüçlendirerek yanıt veriyoruz. İşçi ve emekçilerlebağlarımızı güçlendirerek bu saldırıları boşaçıkaracağız.

Yaptığımız planlama çerçevesinde 18 Mart sabahı,büroya yakın bir caddeden işe giden işçilerebildirgelerimizi dağıttık. “Seçim aldatmasına hayır!Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!” ve“Yaşanılır bir kent ve insanca bir yaşam içinsosyalizm!” şiarlarının yer aldığı afişleri AbdurrahmanGazi, Veysel Karani, Akpınar, Başaran, Teferrüçmahallelerinde yaygın bir şekilde yaptık.Bildirgelerimizi yine aynı mahallelerde kapı kapıdolaşarak dağıttık.

Veysel Karani Mahallesi’nde “İşçiler krizi veseçimleri tartışıyor” başlıklı toplantının davetiyelerinikapı kapı dolaşarak dağıttık, katılım çağrısı yaptık.Toplantı mahallede yapıldı.

Yine seçim bürosunda “İşçiler krizi ve seçimitartışıyor” konulu toplantı için davetiyelerin dağıtımınıyaparak duyurusunu gerçekleştirdik. Toplantı,adayımız Melek Altıntaş’ın katılımıylagerçekleştirildi.

Çalışma yürüttüğümüz güçlerimizle toplantıyaparak haftalık çalışmamızı planladık.

Newroz ile ilgili çıkardığımız “Newroz isyandır,Kürt halkına özgürlük, eşitlik, gönüllü birlik/BDSP”imzalı ozalitleri Başaran ve Veysel Karanimahallelerinde yaygın bir şekilde kullandık.

Sultanbeyli BDSP

Dudullu’da söyleşiİstanbul Büyükşehir Belediyesi Bağımsız Sosyalist

Başkan adayı Melek Altıntaş’ın ÜmraniyeDudullu’daki seçim irtibat bürosunda yürütülen seçimçalışmaları çerçevesinde “Kapitalizm, kent ve insan”başlıklı bir söyleşi düzenlendi.

Söyleşide, kentlerin mevcut düzenin aynası olduğu,kapitalist kentin kapitalizmin sınıfsal yapısınıyansıttığı belirtildi. Günümüz kentlerinde yaşanansorunların sistem sorunu olduğu güncel örneklerleanlatıldı, bu sorunların düzen içi müdahalelerleçözülemeyeceği vurgulandı.

Sosyalizmin kent anlayışının da kısaca anlatıldığısöyleşide ulaşım, altyapı, barınma, su, sefalet gibisorunlar tartışıldı. Birçok katılımcının söz almasıylacanlı tartışmalarla geçen söyleşi Newroz’a yapılançağrılarla son buldu. Söyleşiye yaklaşık 25 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / Ümraniye

Küçükçekmece’de seçimçalışmaları

Küçükçekmece’de seçim çalışmalarımızgenişleyerek ve yeni güçlerin katılımıyla devamediyor.

Geçtiğimiz hafta Şirinevler Meydanı’ndabaşlayarak, Soğanlı Haznedar, Yenibosna ZaferMahallesi ve Kuleli’de 4 bin adet bildiri dağıttık. Dörtsaat boyunca süren dağıtım olumsuz hava koşullarınarağmen kesintiye uğramadı. Ajitasyon konuşmalarıeşliğinde yapılan dağıtımlar sırasında pek çok insanlasohbet etme imkanı yakaladık. Özellikle SoğanlıMeydan’da kurulan pazarda yaptığımız dağıtımainsanların ilgisi yoğundu. Dağıtımlara pek çok yenigücün de katılmış olması çalışmamıza ayrı bir canlılıkkazandırdı.

Bildiri dağıtımlarının yanı sıra afiş çalışmamız dadevam etti. “Seçim aldatmacasına değil devrimci sınıfmücadelesine! Çözüm devrimde kurtuluşsosyalizmde!” şiarlı BDSP afişlerini Şahintepe, İkitellive Sefaköy’de kullandık.

Küçükçekmece BDSP

Aydos’ta seçim çalışmalarıKürt halkının özgürlük mücadelesinin simgesi olan

Newroz’un ön günlerinde, seçim büromuzda “Büyükadam küçük aşk” filminin gösterimini gerçekleştirdik.14 Mart akşamı gerçekleştirilen gösterime ailelerçocuklarıyla birlikte katıldı.

Çok yönlü propaganda araçlarıyla beraber“Haramilerin saltanatını yıkacağız! Sosyalizmikuracağız!” şiarlı aday afişlerini de bölgemizdeyaygın olarak kullanmaya başladık.

Kurtköy Sanayi Bölgesi’ndeki fabrikalardanPendik’teki birçok emekçi semtine ve işçiservislerine kadar binlerce seçim bildirgesini yaygınbiçimde kullandık. Düzen partilerini teşhir ederek,özellikle bölgemizde CHP üzerinden umut besleyenemekçilere, umudun ve kurtuluşun sosyalizmdeolduğunu anlattık. Bölgemizden aday olan MehmetSalih Usta’nın tapu ve istihdam vaatlerini teşhir ettik.

20 Mart Aydos seçim büromuzda gerçekleştirilecekaday tanıtım etkinliği için bir haftadır, yüzlerce elilanıyla, çağrı ozalitiyle işçi geçiş güzergahlarınıdonatırken, kahveler ve dernekler üzerinden deçağrılar yaparak işçi ve emekçilere ulaştık. Semtiçerisinde de kapı kapı dolaşarak etkinliğimize çağrıdabulunduk.

Pendik BDSP

Kartal’da seçim faaliyetleriKurfalı bölgesindeki seçim faaliyetlerimiz

mahallenin gündemlerinden olan yıkım sorununukapsayan biçimde sürüyor. 15 Mart günü mahalledekiyöresel derneklerle birlikte “Yıkımlara karşı neyapmalıyız, neler yapabiliriz!” adı altında bir etkinlikdüzenledik. Etkinliğimize 2005, 2006 ve 2007yıllarında İstanbul’un çeşitli bölgelerinde yaşananyıkımları anlatan bir sinevizyon gösterimiyle başladık.

Sonrasında BDSP temsilcisi söz alarak, düzenpartilerinin oy avcılığı yapmak için bizlerin karşısınaçeşitli vaatlerle geldiğini, tapu vaadinin de bunlardanbiri olduğunu söyledi. İstanbul’da yaklaşık 90 bingecekondunun yıkılacağını belirterek, seçimlerin birinandırıcılığının kalmadığına işaret etti. Gecekondubölgelerinin sermayeye peşkeş çekildiğini, tapuvaatleri veren politikacıların seçimlerle hiçbir şeyideğiştiremeyeceği vurgulandı.

BDSP temsilcisinin ardından söz alan mahallesakinleri de mücadele kararlılığını dile getirenkonuşmalar yaptılar. Etkinliğin sonunda mahalledekibirliği sağlayabilmek için bir komite oluşturulmasıkararı alındı ve ortak mücadele için çalışmalarbaşlatıldı.

Kartal’da ise 13 Mart günü aday tanıtım toplantısı

gerçekleştirildi.Aldem, Lombardini, Modital, Kartal BelediyesiFen İşleri Müdürlüğü, ABB, Aksan gibi fabrikalaratoplantı çağrısı ulaştırıldı. 25 kişiyle gerçekleştirilenaday tanıtım etkinliği canlı tartışmalara konu oldu.

Aday tanıtım toplantısından çıkartılan sonuçla evve fabrika toplantılarına ağırlık vererek önümüzdekihaftayı değerlendirmek üzerine planlama yapıldı. İkiayrı fabrikada toplantı, iki geniş ev toplantısı, ayrıcaliseli gençliği ve mahalle gençlerinin katıldığı“Gençler geleceğini ve seçimi tartışıyor” konulu biretkinlik planlandı.

Ayrıca sabah servis güzergahlarına, ona yakınfabrikaya dağıtım yapıldı. Esentepe, Karlıktepe vePetrol-İş Mahallesine dağıtımlar gerçekleştirildi.

Kartal BDSP

Topkapı’da seçim çalışmalarıTopkapı’da sanayi havzasına dönük çalışmalar

devam ediyor. Havzada kullanılan yüzlerce afiş ilebölgedeki hemen hemen bütün sokaklar, sanayisiteleri, fabrikalar sınıf devrimcilerinin sloganları ilekuşatıldı. BDSP seçim bildirgeleri de havzada yoğunbiçimde dağıtıldı.

Bu hafta ise çevre mahallelere dönük dağıtımlarınyanısıra hafta sonu gerçekleştirilecek “Yerelyönetimler ve sosyalizm” başlıklı söyleşi ve Newrozhazırlıkları yürütülecek.

Topkapı BDSP

Okmeydanı’nda seçim faaliyeti14 Mart günü Örnektepe pazarında, ajitasyon

konuşmaları eşliğinde, seçim bildirgelerimizi işçi veemekçilere ulaştırdık. Yaptığımız konuşmalardadüzenin işaret ettiği seçim sandıklarının bizler içinçözüm olmadığını, gerçek çözümün işçi veemekçilerin örgütlü mücadelesinde olduğunuvurguladık.

Pendik

Page 12: Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci düzen ...kizilbayrak.org/2009/sikb.09.11/sikb 2009 - 11.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci

Seçim faaliyetlerinden...12 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/11 H 20 Mart 2009

Ardından işçi ve emekçilerin yoğunlukla yaşadığıyerlerden biri olan Okmeydanı’nda mahalle içindebildirge dağıtımını sürdürdük. Dağıtım sırasındaaldığımız olumlu tepkiler dikkat çekiciydi. Birebiryaptığımız konuşmalarda, amacımızın oy avcılığıyapmak olmadığını anlattık. Seçimi düzene karşıdevrimden, sosyalizmden yana yapmaya çağırdık.

İstanbul Ekim Gençliği

İzmir:Çiğli’de etkin seçim çalışması

29 Mart yerel seçimlerine yönelik faaliyetimiziyoğunlaştırmış bulunuyoruz. Seçimlerin gündemegirmesi ile birlikte seçim faaliyetlerini örgütleyecekbir komite kurduk.

Seçim komitesi tüm seçim faaliyetini planlayan veörgütleyen bir tarzda hazırlık yaptı.

Seçim büromuzun açılmasının ardındanmateryallerimizi kullanmaya başladık. İlk önce“Düzenin seçim oyununu bozalım! Temel hak veözgürlükler için mücadeleyi yükseltelim! Çözümdevrimde, kurtuluş sosyalizmde! /BDSP” şiarlı seçimbildirgesinin dağıtımını yaptık. Çiğli Organize girişiservis durakları, Serinkuyu ve Soğukkuyu servisdurakları, Onur Mahallesi, Yamanlar, Gümüşpala,Güzeltepe, Küçük Çiğli, Harmandalı ve Balatçık işçive emekçi semtlerine yaygın bir dağıtım yaptık.Karşıyaka merkeze de bildirgelerimizi ulaştırdık.

Dağıtımlar esnasında işçi ve emekçilere seçimlereniçin katıldığımızı anlattık. Çözümün örgütlümücadelede ve sosyalizmde olduğunu vurguladık.“Yaşanabilir bir kent ve insanca bir yaşam içinsosyalizm!/BDSP” ve “Seçim aldatmacası değildevrimci sınıf mücadelesi! Çözüm devrimde,kurtuluş sosyalizmde!/BDSP” imzalı afişlerimizi deyaygın bir şekilde kullandık. Afişlerimizi Çiğlimerkez, Ata Sanayi, Küçük Çiğli, Soğukkuyu,Serinkuyu, Naldöken, Bayraklı ve Güzeltepe gibi işçisemtlerine yaptık. Materyallerimizi kullanmanınyanısıra ev toplantıları yaptık.

Seçim çalışmamızın en önemli araçlarında biri olanev toplantılarında BDSP’nin bağımsız sosyalistadayını tanıtıyoruz ve tartışıyoruz. Çözümün seçim vesandıkta olmadığını, çözümün işçi ve emekçilerinörgütlü gücünde olduğunu vurguluyor, onları sınıfmücadelesine destek vermeye çağırıyoruz.

Bağımsız sosyalist adayımıza verilecek her oyundevrim ve sosyalizm mücadelesine ve sınıfın devrimciprogramına verilmiş bir destek olduğunu anlatıyoruz.

Sınıfın, devrimin ve sosyalizmin sesi KızılBayrak’ın da satışını sürdürüyoruz. Seçim dönemivesilesiyle gazete satışlarımızı etkin bir hale getirerekdaha çok sayıda gazeteyi işçi ve emekçilereulaştırıyoruz. Gazete satış anlarında işçi ve emekçileridüzene karşı devrim safında yer almaya çağırıyoruz.

Tüm bu çalışmalar vesilesiyle birçok işçi veemekçi ile bağ kuruyor ve tanışıyoruz. Önümüzdekigünlerde seçim çalışmalarımızı farklı araç veyöntemleri de devreye sokarak kalan zamanı etkin birtarzda kullanacağız.

BDSP Çiğli

Buca’da kriz ve seçimler paneliBuca’da devrimci seçim çalışmasına “İşçiler krizi

ve seçimleri tartışıyor” şiarı ile gerçekleştirilenpanelle devam edildi. 15 Mart günü gerçekleştirilenpanelde Tekstil İşçileri Bülteni Sözcüsü ve BağımsızSosyalist Belediye Başkan Adayı Şafak Özdoğanbirer sunum gerçekleştirdiler.

Panel öncesinde yüzlerce bildiri çalışmaalanlarında dağıtılarak tekstil işçileri panele çağrıldı.Seçim bürosunun olduğu Çamlıkule’de 300 ev kapıkapı dolaşılarak panel davetiyesi götürüldü, paneleçağrı yapıldı. Tekstil İşçileri Bülteni ise bir hafta

boyunca fabrikalarda işçilerle görüşerek fabrikatoplantıları yaptıve panelin yoğun bir çalışmasınıyürüttü. Panel öncesi mahalledeki kahvelere gidilerektoplu bildiri dağıtımları gerçekleştirildi, panelinduyurusu yapıldı.

Panel kısa bir açılış konuşmasıyla başladı.Ardından Tekstil İşçileri Bülteni Sözcüsü bir konuşmagerçekleştirdi. Konuşmada bölgede yürütülen tekstilfaaliyetine dönük bilgi verildi ve bölgede tekstilfabrikalarında, atölyelerinde yaşanan somut sorunlaradeğinildi. Sorunların çözümü üzerinden neleryapılması gerektiği, fabrika komiteleri- tabanörgütlenmeleri, krize karşı mücadele yöntemleribaşlıkları üzerinden bir sunum gerçekleştirildi.

Tekstil İşçileri Bülteni Sözcüsü’nün konuşmasıTekstil İşçileri Bülteni olarak bağımsız sosyalistadayların destekleneceğinin ifade edilmesi ve işçilerintalepleri uğruna mücadeleye atılması çağrısı ile sonbuldu.

Ardından bağımsız sosyalist aday Şafak Özdoğanbir sunum gerçekleştirdi. Kapitalist patronların krizinfaturasını işçi ve emekçilere ödetmek için yoğun birsaldırı yürüttüğünü, işçilerin de krizin faturasınıödememek için mücadele ettiğini söyleyerek, 14 Martgünü Çiğli Organize’de yapılan eylemin bir ilkolduğuna vurgu yaptı.

Tekstil patronlarının da Buca’da pervasızsaldırılarla işçilerin karşısına çıktığından, işçilerin busaldırılara karşı örgütlü bir tepkisinin olmamasındansöz etti ve çözümün mücadeleden geçtiğini belirtti.Faturayı ödememenin tek yolunun fabrikalardaişyerlerinde komiteleşmek ve örgütlenmektengeçtiğini belirten Özdoğan, fabrikalarda sendikalörgütlenmeler yaratılamıyorsa patronları fiili olaraktakım sözleşmesi yapmaya zorlamak gerektiğinivurguladı. Tekstil işçilerinin birliğini sağlayacak olanTekstil İşçileri Birliği’nin kurulması gerektiğinivurgulayarak konuşmasını sonlandırdı.

Konuşmaların ardından fabrikalardan katılanişçiler yaşadıkları sorunları anlattı, çözümler üzerinetartışmalar yürütüldü. Oldukça canlı geçen panelinardından seçim bürosunda türküler söylenip sohbetlergerçekleştirildi.

Buca BDSP

Ankara:Mamak’ta devrimci baharı

örgütlüyoruz!Sınıf devrimcileri, düzenin seçim oyununu

bozmak, işçi ve emekçilere tek kurtuluşunsosyalizmde olduğunu haykırmak için yoğunlaşmış bir

faaliyetörüyorlar.

Mamak’ta da seçim dönemini güçlü birmüdahaleye konu ediyoruz. BDSP’nin seçimbildirgesini sabahları işçi servislerine yaygın olarakdağıtıyor, Mamak’lı işçi ve emekçileri kapı kapıdolaşarak mücadeleye çağırıyoruz.

Binlerce bildiri ve el ilanıyla hafta sonuörgütlediğimiz aday tanıtım toplantısının çalışmasınıyaygın bir şekilde yaptık.

Ankara Bağımsız Sosyalist Büyükşehir BelediyeBaşkan adayı Evrim Erdoğdu’nun katıldığı seçimtoplantılarından biri 15 Mart günü Mamak’tagerçekleştirildi. Açılış konuşmasıyla başlayan toplantıBDSP’nin hazırladığı “Devrimci baharı örgütlüyoruz”belgeselinin gösterimiyle sürdü.

BDSP adına seçimlere ilişkin tutumumuzu anlatanbir konuşma yapıldı. Kapitalizmin krizinin ağıryükünün işçi ve emekçilere ödetilmeye çalışıldığı veişçi sınıfının gerçek kurtuluşunun, temel hakları veözgürlükleri için mücadele etmekten, devrim vesosyalizmden geçtiği vurgulandı. Yerel yönetimleri yada meclisi kurtuluş yolu olarak gösterenlerin yalansöyledikleri ifade edildi.

Ardından BDSP’nin Ankara adayı Evrim Erdoğdusöz aldı. Erdoğdu, bugün sermaye düzeninin işçi veemekçileri teslim almak, kötürümleştirmek için seçimgündemini nasıl ele aldığından, sermaye partilerininsahte vaatlerinden, işsizlik, sefalet koşulları vekentlerde karşı karşıya kalınan sorunlardan ve bunlarınkaynaklarından bahsetti. Kapitalist sömürü düzenininyaşanan tüm sorunların temel kaynağı olduğu ifadeedildi. Sermaye düzeninin yarattığı sahtetaraflaşmalarla işçi ve emekçilerden yine kendicellatlarını seçmelerinin istendiği dile getirilerekörgütlenme çağrısı yapıldı.

Ardından soru-cevap ve söyleşi bölümüne geçildi.

Buca

Page 13: Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci düzen ...kizilbayrak.org/2009/sikb.09.11/sikb 2009 - 11.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci

Seçim faaliyetlerinden... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 13Sayı: 2009/11 H 20 Mart 2009

Bu bölümde işçiler ve gençler işsizlikten eğitime,sağlığa, yozlaşmaya kadar karşı karşıya olduklarısorunlara değinerek sandığın kurtuluş olmadığınısöylediler. BDSP olarak işçi ve emekçilere devriminve sosyalizmin programı etrafında yan yana gelmeçağrısının ardından toplantı sona erdi.

Toplantıya 25 Mamaklı emekçi katıldı. Toplantıardından sohbet devam etti.

“Yaşanabilir bir kent, insanca bir yaşam içinsosyalizm!”, “Seçim aldatmacası değil devrimci sınıfmücadelesi!/ BDSP” afişlerini bölgemizde yaygın birşekilde kullanmaya devam ediyoruz. Bildirgelerimizve bültenimiz “Mamak Türküsü” ile işçi ve emekçileriseçim aldatmacası karşısında devrimci baharıörgütlemeye çağırıyoruz.

Mamak İşçi Kültür Evi de Mamaklı emekçileri işçisınıfının bağımsız devrimci sınıf çizgisi etrafındaörgütlenmeye ve Bağımsız Sosyalist Belediye Başkanadayı Evrim Erdoğdu’yu desteklemeye çağırıyor.

Bilinci sermaye düzeninin uşakları tarafındanbulandırılan işçi ve emekçilere gerçekleri söyleyenfaaliyetimiz yoğun bir şekilde devam ederken, biryandan da şovenizmin ve burjuva düzen ideolojisininetkili olduğu Tuzluçayır’da düzenlenecek Newrozeyleminin çalışmasını yürütüyoruz.

Mamak BDSP

Sincan’da aday tanıtım toplantısı vefaaliyet...

Sincan’da faaliyetlerimizi güçlendirereksürdürüyoruz.

Seçim bildirgemizi ve el ilanlarımızı Sincanmerkezdeki servis noktalarında yaygın olarakkullandık. 13 Mart günü yaptığımız dağıtımda işçilerlekonuşma fırsatları yarattık ve düzenin seçim oyununuteşhir ettik. Öğle saatlerinde ise organize sanayiiçerisinde Cuma namazına giden binlerce işçiningörebileceği sokaklar ile bazı fabrikaların öğlearalarında işçilerin toplandığı yerlerde el ilanlarımızıkuşlama olarak kullandık.

14 Mart günü semtte belirlediğimiz bir sitede tektek emekçilerin kapılarını çalarak seçim oyunununteşhirini ve tek alternatifin sosyalizm olduğunubelirten konuşmalarımızla Sincan toplantımıza çağrıyaptık, olumlu tepkiler aldık.

15 Mart günü gerçekleştirilen Sincan seçimtoplantımız Sincan İşçi Derneği Girişimi’nden birarkadaşımızın yaptığı açılış konuşmasıyla başladı.Seçimin farklı olanlar arasında yapılabileceği, oysadüzen partilerinin hepsinin aynı olduğu ve işçiderneğinin de seçimlerde bir taraf olarak işçi sınıfınınkendi çıkarlarını ve özlemlerini temsil eden adaylarıdesteklemesi gerektiği üzerinde duruldu.

Ardından Ankara Bağımsız Sosyalist BelediyeBaşkanı adayı Evrim Erdoğdu konuştu. Düzenin seçimoyunundan ve bu oyunun bozulması gerekliliğindenbahseden Erdoğdu, örgütlülüğümüzden aldığımızgüçle kazandığımız haklarımızın ancak bu düzeninyıkılmasıyla tam olarak güvenceye alınabileceğinibelirtti. Konuşma, işçilerin sermayeye karşı işçisınıfının devrimci programı altında mücadele etmeyeçağrılmasıyla son buldu.

İlgiyle dinlenen konuşmanın ardından işçiler sözalarak görüşlerini ortaya koydular, sorular sordular.Değişik sektörlerden işçilerin katıldığı toplantımızoldukça canlı bir atmosferde geçti.

Genel seslenme faaliyetimizin yanısıra merkeziafişlerimizi de kullanıyoruz. “Yaşanabilir bir kent veinsanca bir yaşam için sosyalizm!” ve “Çözümdevrimde kurtuluş sosyalizmde!” şiarlı BDSP imzalıafişlerimizi Sincan merkeze ve emekçilerin yoğunolarak oturduğu Cimşit, Saraycık, Plevnemahallelerine yaygın olarak yaptık.

Sincan’da faaliyetimiz güçlenerek sürecek!Sincan BDSP

Manisa’da seçim çalışmaları29 Mart yerel seçimlerine sınıfın devrimci

programıyla girdiğimiz Manisa’da, düzenin seçimoyununa karşı işçi ve emekçileri kendi talepleridoğrultusunda mücadeleye çağırarak seçimçalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Manisa Merkez Bağımsız Sosyalist BelediyeBaşkan Adayımız Ahmet Subaşı’nın seçim bürosununaçılmasıyla birlikte temposuartarak devam eden seçimçalışmalarımız, BDSP’ninseçim bildirgesi veafişlerinin yaygın birbiçimde kullanılmasınınyanı sıra, seçim bürosundabir dizi etkinlik vetoplantılarla sürüyor.

8 Mart Dünya EmekçiKadınlar Günü dolayısıylagerçekleştirdiğimizetkinlikten sonra 14Mart’ta KESK ManisaŞubeler Platformu’nunörgütlediği, “Krizinbedelini ödemeyeceğiz!”mitinginin ön çalışmasınagücümüz oranında destekverdik. Gerçekleşenmitinge katılım sağladık. Seçim gündemli söyleşi veaday tanıtım toplantısını gerçekleştirdik.

15 Mart günü gerçekleştirdiğimiz aday tanıtımtoplantısı, BDSP’nin hazırladığı “Devrimci baharayürüyoruz” başlıklı sinevizyonun gösterimi ile başladı.

Ardından Manisa Merkez Bağımsız SosyalistBelediye Başkan Adayı Ahmet Subaşı söz alarak,düzenin bir kez daha krizle birlikte işçi ve emekçilerisandığa çağırdığını, dayanıksız boş vaatlerde bulunandüzen partilerinin birisine oy vermelerini istediğinihatırlatarak, seçimlerin çözüm olmayacağını, gerçekçözümün devrim ve sosyalizm ile sağlanacağınısöyledi.

Seçimlerde düzeni ve düzen partilerini teşhirettiklerini, işçi ve emekçilerin kendi talepleri uğrunamücadele etmeleri gerektiğini dile getiren Subaşı,BDSP’nin şimdiye kadar yürüttüğü seçimfaaliyetlerine değindi. Faaliyetlerinin sadece seçimsüreciyle sınırlı kalmayacağını belirtti. Seçimlerle işçive emekçilerin sorunlarının çözülemeyeceğinin altınıçizerek, 29 Mart’tan sonra da işçi ve emekçilerinçıkarı doğrultusunda mücadele vereceklerini, bumücadelede işçi ve emekçilerle omuz omuza olmayıamaçladıklarını dile getirdi.

Krizin sonuçlarına da değinen Subaşı, işçi veemekçilerinin mücadeleden başka yollarınınolmadığını, çözümün sınıfsız ve sömürüsüz bir düzenolan sosyalizmde olduğunu ifade etti.

Konuşmanın ardından toplantıya katılan güçlerleseçim sürecinde izlenmesi gereken yol ve faaliyetinplanlanması konusunda canlı tartışmalar yapıldı.

Manisa BDSP

Adana’da seçim faaliyetlerinden...Adana’da devrimci seçim faaliyetimiz yoğun bir

biçimde sürüyor. Şakirpaşa Seçim Komisyonu olarakfaaliyetimize materyal kullanımı ve ev ziyaretleri iledevam ediyoruz.

250 adet “Yaşanabilir bir kent ve insanca bir yaşamsosyalizmde! /BDSP” ve “Seçim aldatmacası değildevrimci sınıf mücadelesi! Çözüm devrimde kurtuluşsosyalizmde! / BDSP” şiarlı afişlerimizi Şakirpaşa,Uçak Mahallesi ve Beşevler Caddesi üzerine yaptık.Seçim sürecinin başından beri 9 bin seçim bildirgesiniUçak, Ova, Onur, Şakirpaşa, Yeşilevler, Denizli veYamaçlı mahalleleri ile Yeşiloba Metal sanayinedağıttık. Bunların yanı sıra Şakirpaşa Sanayi ve

Karşıyaka Sanayi’ye “Sanayi İşçileri Bülteni”nidağıttık.

7 Mart’ta yapmayı düşündüğümüz aday tanıtımtoplantımızı yer bulamamaktan kaynaklı 15 Mart günüŞakirpaşa İşçi Kültür Evi’nde gerçekleştirdik. Adaytanıtım toplantımızın hazırlık sürecinde seçimfaaliyetimizin yoğunlaştığı bölgelerde yereldeçıkarttığımız çağrı afişi ve 600 adet el ilanı kullandık.

Toplantımız BDSP adına yapılan açılış konuşmasıile başladı. Ardından sözü

Adana BüyükşehirBağımsız SosyalistBelediye Başkan AdayıFatma Sesli aldı. BDSPadayı, seçimlerebakışımız ve doğrudevrimci tutum üzerinebir konuşma yaparak, busüreçte düzen partilerininsahte vaatlerine vereformist hayallere karşıdevrimci sınıfmücadelesiningeliştirilmesininöneminden bahsetti. Çeşitlitartışmaların ardındanmüzik dinletisiyletoplantımız sona erdi.

28 Mart’ta seçimçalışmalarımızı

sonlandıracağımız bir etkinlik düzenlemeyidüşünüyoruz. Bu etkinliği, Mart ayında yaşanankatliamları da işleyen bir tarzda planlıyoruz.

Propaganda materyallerimizi etkin bir biçimdekullanmaya, bu sayede şiarlarımızı geniş işçi veemekçi kitlelere ulaştırmaya devam edeceğiz. Bu haftaiçerisinde hergün binlerce sanayi işçisinin kullandığıŞakirpaşa sanayi yolu ve Metro köprüsünüafişlerimizle donatacağız. Bunun yanında gazetesatışları ve ev ziyaretleri ile semtimizde bulunanemekçilerle bağlarımızı kuvvetlendirmeyihedefliyoruz.

Şakirpaşa Seçim Komisyonu

Bursa’da seçim çalışmalarından…Düzenin seçim oyununu teşhir etmek, sol adına

yayılan liberal-reformist hayalleri dağıtmak, işçi veemekçilere devrim ve sosyalizmin propagandasınıyapmak için sürdürdüğümüz seçim çalışmalarımızBursa’da da hız kazanarak devam ediyor.

Büro açılışları ile başlattığımız seçim faaliyetimizçerçevesinde, yaklaşık 12 bin adet bildirgeyi çeşitliemekçi semtlerine dağıttık. BDSP imzalı “Yaşanabilirbir kent ve insanca bir yaşam için Sosyalizm!” ve“Seçim aldatmacası değil, devrimci sınıfmücadelesi... / Çözüm devrimde kurtuluşsosyalizmde!” şiarlı bini aşkın afişimizi yaygıncakullandık.

Özellikle afiş çalışmamız sırasında düzen güçleri,devrimci faaliyete dönük tahammülsüzlüğünü dahaaçık bir biçimde gösterdi. Afiş yaptığımız hemen hergün engellemelerle karşılaştık ve para cezaları yedik.Afişlerimiz zabıta ve polis tarafından tek tek söküldü.Hatta Bursa Emniyet Müdür Yardımcısı’nın özeltalimatıyla afiş asan yoldaşlarımız ve BursaBüyükşehir Bağımsız Sosyalist Belediye BaşkanAdayı Özkan Ünal gözaltına alındı ve haklarında idariişlem uygulanarak para cezası kesildi.

Önümüzdeki dönemde de aday afiş ve bildirileriniyaygınca kullanacağız. Gazete satışı, işçi toplantılarıgibi etkinliklerle seçim çalışmamızı sürdüreceğiz.

Bunların yanı sıra Kürt halkı için isyanın simgesiolan Newroz’a yönelik hazırlıklarımıza da devamediyoruz.

Bursa BDSP

Mamak

Page 14: Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci düzen ...kizilbayrak.org/2009/sikb.09.11/sikb 2009 - 11.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci

Sınıfa karşı sınıf!14 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/11 H 20 Mart 2009

ATV-Sabah’ta grev 1. ayında…Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) üyesi ATV-

Sabah çalışanları 14 Mart günü grevlerinin 1. ayınıdoldurdular. Her Cumartesi meşaleleriyle İstiklalCaddesi boyunca yürüyüş gerçekleştiren emekçiler vedestek veren kurumlar 14 Mart akşamı Taksimyürüyüşlerinin 4. haftasında tekrar eylemdeydiler.Eyleme Türk-İş Genel Sekreteri Mustafa Türkel veHava-İş Sendikası Genel Başkanı Atilay Ayçin dedestek verdi.

Yürüyüş boyunca, “Basın emekçisi köle değildir!”,“Yaşasın ATV-Sabah grevimiz!”, “Grev sürüyordayanışma büyüyor!”, “Zafer direnen emekçininolacak!” vb. sloganlar atıldı. Yapılan açıklamada basınemekçilerinin greve çıkma nedenleri yalın bir dilleanlatıldı. Basın açıklamasının ardından alkış vesloganlarla eylem sona erdi.

Grevin 32. gününde (16 Mart) ziyarete gelenBasın-İş üyeleri Darphane önünden yürüdüler.“Yaşasın sınıf dayanışması!”, “Sendika haktırengellenemez!”, “İşçi düşmanı Çalık!” sloganlarınınatıldığı ziyarette Basın-İş üyelerini TürkiyeGazeteciler Sendikası İstanbul Şube Başkanı RüyaÖzkalkan ve grevci ATV-Sabah çalışanları karşıladı.

17 Mart gününün ziyaretçileri ise Türk-İş’e bağlıYol-İş Sendikası İstanbul 1, 2 ve 3 No’lu Şubelerinyönetim kurulu üyeleri, Tekstil Sen ve DesaDirenişiyle Dayanışma Kadın Platformu’ydu.Ziyarette, “Yaşasın Sabah ATV grevimiz!”, “Yaşasınsınıf dayanışması!”, “ATV işçisi yalnız değildir!”sloganları atıldı.

Grevdeki ATV-Sabah çalışanları adına yapılankonuşmada destek ziyaretleri için teşekkür edildi.Sonuna kadar mücadeleye devam edecekleri ifadeedildi.

Ziyarette, “Sendika hakkımız engellenemez!”,“Direne direne kazanacağız!”, “Yaşasın kadındayanışması!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Telekom işçilerinden Meha ziyaretiGaziosmanpaşa’daki direnişlerinin 13. gününde

Meha işçilerini GOP Telekom işçileri ziyaret etti.Elmabahçesi İmam Hatip Lisesi önünde toplanarakMeha Giyim önüne kadar yürüyüş gerçekleştirenTelekom işçilerini direnişçi işçiler coşkulusloganlarıyla karşıladılar. Meha işçileri adına birtemsilci Telekom işçilerini selamlayan ve süreçlerinianlatan bir konuşma gerçekleştirdi. Ardından Haber-İşSendikası GOP işyeri temsilcisi söz alarak, direnişçiMeha işçilerinin yanında olduklarını ifade etti.Telekom işçilerinin getirdikleri erzakları Mehaişçilerine teslim etmesi ile ziyaret sonlandırıldı.

Kızıl Bayrak / GOP

Makyal-Erka işçilerinden açıklamaDirenen Makyal-Erka işçileri hak gasplarına karşı

başlattıkları açlık grevinin 13. gününde İncirlik’te birbasın açıklaması gerçekleştirdiler.15 Mart günü açlıkgrevinin sürdüğü DİSK Genel-İş Sendikası önündetoplanan işçiler buradan araçlarla İncirlik’e gittiler.Türkçe ve İngilizce iki pankartın açıldığı eylemeişçiler çocukları ve “Açlık grevindeyiz!” önlükleriylekatıldılar. Açıklamada, hak gaspları ve direniş sürecianlatıldıktan sonra, ERKA patronunun yalanlarısonucu işçilerin gözaltına alındığı, ancak bunundirenişi kıramayacağı söylendi.

Alınteri, BDSP, ÇHKM, DHF, HÖC ve DİSKGenel-İş Başkanı Kemal Aslan’ın da destek verdiğieyleme 30 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / Adana

Bursa’da direniş sürüyorBursa’da Heykel-Orhangazi’de gerçekleştirdikleri

Pazartesi eylemleri ile sendika hakkı içinsürdürdükleri direnişlerini duyurmaya devam eden(TÜMTİS) üyesi sarı otobüs şoförleri 16 Mart günüeylemdeydiler. Gerçekleşen eyleme birkaç sendikatemsili olarak katılarak “destek” verdi.

Seçim dönemi olması nedeniyle başkan adayları daeylemlere gelip boy göstermeye devam ediyorlar.İşçiler adına açıklama yapan TÜMTİS Bursa ŞubeSekreteri, seçimlerde emekten yana partilere destekvereceklerini ifade etti. Eylem boyunca “Yaşasın sınıfdayanışması!”, “İş, ekmek yoksa barış da yok!”sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / Bursa

Eğitim Hakları Derneği’ndenaçıklama

Eskişehir Eğitim Hakları Derneği 15 Mart günüAdalar Migros önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.Açıklamada, parasız olması gereken eğitimin çeşitlibahanelerle öğrencilerden ve öğrenci velilerinden paratoplanarak verildiği söylendi. Öğrenci ve velilerindoğalgaz parası, su parası, temizlik parası, özelgüvenlikçi parası, spor parası gibi “zorunlu bağış”şeklinde toplanan paraları şikayet etmeleri üzerine, buuygulamaların devam ettirilmesi halinde sorumlularhakkında suç duyurusunda bulunacaklarını belirtti.“Susma haykır eğitim haktır!”, “Parasız eğitim yasalhaktır!” sloganlarının atıldığı açıklamaya yaklaşık 20kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / Eskişehir

Eğitim emekçilerinden eylem!Kayseri Eğitim Sen Şubesi 12 Mart günü şube

binası önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. ŞubeBaşkanı Sedat Ünsal’ın okuduğu basın açıklamasında,eğitim ve bilim emekçilerinin krizin bedeliniödemeyecekleri, ekonomik demokratik taleplerintakipçisi olacakları vurgulandı. “Krizin faturasınıödemeyeceğiz!”, “Parasız eğitim, parasız sağlık!”,“AKP halka hesap verecek!” sloganlarının atıldığıeyleme 40 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / Kayseri

Plazalarda eylem zamanıTez-Koop-İş Sendikası İstanbul 2 No’lu Şube’nin

çağrısıyla 12 Mart günü gerçekleştirilen eylemde Tez-Koop-İş’in bilişim sektöründeki sendikal örgütlenmeyiyaygınlaştırmak amacıyla kurduğu “BilişimÖrgütlenme Bürosu”nun kuruluşu ilan edildi.

IBM’in Tez-Koop-İş Sendikası’nı tanıması veatılan işyeri temsilcilerini geri alması talepleriylegerçekleştirilen eylemin ardından Balmumcu’dakiATV-Sabah’ta grevlerinin 28. gününe giren TGS üyesibasın emekçilerine destek ziyaretinde bulunuldu.

Eylemde basın açıklamasını okuyan işyeritemsilcisi, IBM’deki sendikal örgütlenme sürecinedair bilgi verdi. IBM’in Tez-Koop-İş Sendikası’nayaptığı işkolu itirazlarının IBM çalışanlarınıntoplusözleşme hakkının önüne geçmek için yapıldığınıifade etti. Tez-Koop-İş üyeleri basın açıklamasınınardından Balmumcu’daki ATV-Sabah grevine destekziyareti gerçekleştirdiler.

Kızıl Bayrak / İstanbul

THY’de ‘beyaz kara’ olduTürk Hava Yolları’nda (THY) örgütlü Türkiye

Sivil Havacılık Sendikası (Hava-İş) TİS yetkisinesahip olduğu THY Teknik A.Ş’deki işkolu itirazınailişkin yeni bir açıklama yaptı.

12 Mart günü Hava-İş Sendikası Genel BaşkanıAtilay Ayçin tarafından gerçekleştirilen basınaçıklaması, Teknik AŞ’deki işkolu itirazına Çalışma veSosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından verilen kararüzerine yapıldı. Çelik-İş Sendikası’nın Teknik A.Ş’nin hava işkolunda değil metal işkolunda bulunduğuyönündeki itirazını değerlendiren bakanlığın kararını“çalışma hayatı hukukunun güvenilirliğine indirilmişbir darbe” olarak değerlendiren Hava-İş, işkolu tespitişleminin keyfiliğine dikkat çekti.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Metro’da kriz dayatmasıDİSK’e bağlı Sosyal-İş Sendikası’nın örgütlü

olduğu Metro Grossmarketler’de çalışan işçiler,toplusözleşme görüşmeleri devam ederken, krizi fırsatbilen Metro patronuna karşı tepkilerini gösteriyorlar.Türkiye’de 13 mağazası bulunan MetroGrossmarketler zincirinin çalışanlar üzerinde kurduğu“ücretsiz izin” baskısına karşı ses çıkaran Metroişçileri, “Bizler metro cash&carry Türkiye çalışanlarıolarak, marketin önerdiği sefalet ücretini kabuletmiyoruz. Yine bize çeşitli oyunlarla dayatılan yasalzemini boşaltılan ücretsiz izin aldatmacasını dareddediyoruz.” açıklamasını yaptılar.

İşçi ve emekçi hareketinden…

Page 15: Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci düzen ...kizilbayrak.org/2009/sikb.09.11/sikb 2009 - 11.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci

Sınıfa karşı sınıf! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 15Sayı: 2009/11 H 20 Mart 2009

Sağlık emekçileri: “Bayramda değileylemdeyiz!”

14 Mart Tıp Bayramı öncesinde, 12 Mart günü“acil eylem” çağrılarını yükselten ve eylemtakvimlerini duyuran sağlık örgütleri, 14 Mart günüTürkiye’nin çeşitli illerinde basın açıklamaları veyürüyüşler gerçekleştirdiler.

Sağlıkçılardan ‘acil’ eylem!Sağlık kurumlarının almış olduğu “acil eylem”

kararı kapsamında 12 Mart günü SES Aksaray Şubesi,Çapa Tıp Fakültesi’nde, saat 08.00 -10.00 arasında işbıraktı. SES üyeleri Haseki ve Cerrahpaşahastanelerinde de iş bırakma eylemleri gerçekleştirdi.

Saat 08.00’de toplanmaya başlayan sağlıkemekçileri, “Herkese eşit ve ücretsiz sağlık / SESAksaray Şube” pankartını açtılar. Taleplerin yer aldığıdövizlerin açıldığı eylem sloganlar ve alkışlarla devametti. Eylemde yapılan açıklamada, yerel seçimlerdensonra sağlık hizmeti alacak olanları daha büyüksorunların beklediği ifade edildi. Halk, sağlık hakkınasahip çıkmaya ve birlikte mücadele etmeye çağrıldı.Eyleme 200 sağlık emekçisi katıldı.

İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndeise TTB, SES ve Devrimci Sağlık-İş’in ortakörgütlediği eyleme 250 emekçi katıldı. Poliklinikbinasının önünde gerçekleşen eylemde yapılanaçıklamada, güvencesiz çalışma koşulları anlatıldı,hastaneleri özel işletme, sağlık çalışanlarınınsözleşmeli köle haline getirecek olan kamu hastanebirlikleri yasa tasarısının seçim sonrasına ertelendiğidile getirildi.

Eylemde SES İzmir Şube Başkanı ve TTB İkinciBaşkanı da kısa bir konuşmalar yaptılar, sağlıkpolitikalarını eleştirdiler.

Saat 12.00’de 9 Eylül Üniversitesi polikliniklerönünde de aynı gündemle basın açıklamasıgerçekleştirildi.

İstanbul’da coşkulu yürüyüş14 Mart günü Beyoğlu’nda Tünel’de biraraya

gelen sağlık emekçileri ve destek veren örgütlerTaksim Tramvay Durağı’na yürüyüş gerçekleştirdiler.Meslek örgütlerinin düzenlediği yürüyüşte DİSK veKESK Genel merkez yöneticileri de yer aldı. Yapılanortak açıklamada “14 Mart Tıp Bildirgesi” okundu.Yürüyüşte ayrıca TÜBİTAK dergisinde uygulanan“Darwin sansürü” de dövizlerde “oyuncak maymun”taşınarak protesto edildi.

Bursa’da sağlıkçılar eylemdeTürk Tabipleri Birliği (TTB), Sağlık Emekçileri

Sendikası (SES), DİSK / Dev-Sağlık İş Bursa’da“Herkese sağlık hakkı ve iyi hekimlik ortamı!” şiarıylaeylem gerçekleştirdi.

Setbaşı-Mahfel önünden başlayan yürüyüşHeykel’de sona erdi. KESK şubeleri, Birleşik Metal-İşSendikası Bursa Şube ve Petrol-İş’in destek verdiğieylemde yapılan açıklamada sağlık politikalarıeleştirildi, emekçilerin talepleri okundu.

Edirne’de basın açıklaması14 Mart Tıp Bayramı nedeniyle Edirne Tabip Odası

ve Edirne SES Şubesi basın açıklaması gerçekleştirdi.Saat 13.00’te belediye binası önünde toplanan kitlegerçekleştirdiği yürüyüşün ardından SaraçlarCaddesi’ne geldi. Burada yapılan basın açıklamasındasağlıkta tasarruf yapılmasının ölüm getireceğine

değinildi. Ayrıca ücretsiz sağlık talebi, 4b ve 4cmaddelerinin kaldırılması, GSS yasasının geriçekilmesi talepleri yükseltildi. Eyleme yaklaşık 100kişi katıldı.

Adana’da Tıp Haftası eylemiAdana’da biraraya gelen Herkese Sağlık Güvenli

Gelecek Platformu bileşenleri (DİSK, KESK,TMMOB ve ATO) bir yürüyüş gerçekleştirdi. Saat12.00’de Uğur Mumcu Meydanı’nda “Herkese sağlıkgüvenli gelecek içi birleşik mücadeleye!” pankartıarkasında bir araya gelen kitle, buradan AtatürkParkı’na doğru yürüyüşe geçti. Yapılan açıklamada, 14Mart Tıp Haftasına sağlık emekçilerinin giderek artansorunlarla girdiği söylendi. Eyleme yaklaşık 150 kişikatıldı.

Eskişehir’de eylem14 Mart günü Hamamyolu Yediler Parkı’nda bir

araya gelen Eskişehir Tabip Odası ve SES EskişehirŞubesi üyeleri, Tıp Bayramı nedeniyle “sağlıktadönüşüm” yasasını ve neoliberal politikaları protestoetmek için bir yürüyüş düzenledi.

Yediler Parkı’ndan İl Sağlık Müdürlüğü önünekadar slogan, alkış ve ıslıklarla yürüyen sağlıkçalışanları ve hekimler adına basın açıklamasını ETOYönetim Kurulu Başkanı okudu. Sağlığın anayasal birhak olduğu, herkese parasız, nitelikli sağlık hizmetitalebi dile getirildi.

DKÖ ve siyasi partilerin de destek verdiği eylemeyaklaşık 200 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul- İzmir-Bursa-Edirne-Adana-Eskişehir

Meha işçileridirenmektekararlı!

Meha Giyim’in patronunun işçileri polis zoruylaişten atması ve kıdem, ihbar, mesai, ücret gibihaklarını vermemesi üzerine direnişe geçen işçiler, 14Mart günü gerçekleştirdikleri eylemle haklarınıkazanana dek fabrika önünde direnişlerinisürdüreceklerini bir kez daha gösterdiler.

Meha Tekstil işçilerinin 14 Mart sabahı BDSPseçim irtibat bürosunda gerçekleştirdiği toplantıyaDİSK Örgütlenme Sekreteri de katıldı. Yapılankonuşmada direnişi destekledikleri, direnişinkazanımla sonuçlanmasının işçi sınıfı mücadelesi için önemli olduğu ifade edildi.Meha işçileri öğle saatinde grevdeki ATV emekçilerine dayanışma ziyareti gerçekleştirdiler.

Saat 15.00’te Meha Giyim fabrikası önünden yürüyüşe başlayan işçiler ve destekçi kurumlar coşkulusloganlarla GOP Meydanı’na kadar yürüdüler. Yaklaşık bir saat süren yürüyüş sırasında yol trafiğe kapatıldı.Polisin işçileri kaldırımdan yürütme çabası da “Baskılar bizi yıldıramaz!” sloganlarıyla karşılanarak boşadüşürüldü.

Gaziosmanpaşa Meydanı’nda sonlandırılan yürüyüşte işçilerin kararlılığı dikkat çekti. Burada yapılanaçıklamada, direnişleri zaferle sonuçlanana kadar eylem ve etkinliklerin süreceği söylendi, mücadeleyidestekleme çağrısı yapıldı.

Yaklaşık 80 kişinin katıldığı yürüyüşe BDSP İstanbul Büyükşehir Bağımsız Sosyalist Belediye BaşkanAdayı Melek Altıntaş, BDSP, GOP İşçi Platformu, DTP, TKP, Halkevleri, Mücadele Birliği, DİK ve EK dadestek verdi.

Direnen MEHA Tekstil işçilerine polis saldırısı

Patronun fabrikadaki makineleri kaçırmaması için bekleyişlerini sürdüren MEHA işçileri, yanına polisialarak makineleri kaçırmaya çalışan patrona müdahale etti. 18 Mart günü fabrikaya yanaştırdığı kamyonlaramakineleri yükletmeye başlayan MEHA patronuna müdahale eden işçilerin önü polis barikatı ile kesildi.

Makineleri taşıyan kamyonlar fabrikadan ayrılırken, işçiler sloganlarla polis barikatına yüklenerekpatronun makineleri kaçırmasına engel olmaya çalıştılar. Bunun üzerine resmi ve sivil polisler coplarla işçileresaldırdılar. Bu ilk saldırıda işçiler zincir şeklinde kenetlenerek kararlı bir duruş sergilerken, polisin ikincisaldırısı daha kalabalık ve vahşiydi. MEHA işçilerinin bu saldırıya da yanıtı direniş oldu. İşçiler kendionurlarına ve geleceklerine sahip çıkmaktaki kararlılıklarını gösterdiler. Çevik kuvvet ve polis yığınağı ile“patronun malını” savunan kolluk güçleri kamyonların çıkışı ile birlikte, “görevlerini yapmanın rahatlığı”ylafabrikadan ayrıldı.

GOP İşçi Platformu saldırının ardından direniş süreci ve polis saldırısına ilişkin açıklama yaptı. Herkesionuru ile direnen MEHA işçileri ile dayanışmaya çağırdı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

14 Mart 2009 / GOP

Page 16: Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci düzen ...kizilbayrak.org/2009/sikb.09.11/sikb 2009 - 11.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci

EKİM’den, Parti’den...16 H Kızıl Bayrak H Sayı: 2009/11 H 20 Mart 2009

CMYK

Bugünün Türkiye’sine güncel durum vedüzenin iç politik tablosu üzerinden baktığımızdakarşımıza üç önemli sorun çıkmaktadır. Sırasıylaekonomik kriz, rejim krizinde son durum ve Kürtsorunu. Bu üç sorunu birleştiren bir de ortakpayda var; ABD ile ilişkilerde yeni düzeydeuyumlu bir safhaya geçiş. Son ikisi için bubağlantı daha açık, ilki içinse IMF ile ilişkilerüzerinden nispeten dolaylıdır.

Ekonomik kriz ve kapsamlı saldırı hazırlığı

Sözü edilen üç sorundan en önemlisi doğalolarak ekonomik krizdir. Kapitalist dünyaekonomisine ilişkin yeni veriler, krizin muhtemelseyrine ilişkin tüm iyimser beklentileri boşaçıkarmış bulunuyor. Emperyalist merkezlerdepeşpeşe alınan tüm önlemlere rağmen krizinşiddeti günden güne artmaktadır. Buna bağlıolarak mevcut krizin bir genel çöküntüylesonuçlanabileceğine ilişkin korkular dabüyümektedir. Burjuva hükümetlerin artık krizinekonomik sonuçlarından çok muhtemel sosyal vesiyasal sonuçlarıyla ilgilendikleri, çare vetedbirlerini de öncelikle buna göre düşündükleri,gelinen yerde düzen kalemleri tarafından bileitiraf edilmektedir. Bunlardan bazıları, dün terörekarşı alınmış gibi sunulan bir dizi siyasal,kurumsal ve yasal önlemin gerçekte bugünlere birhazırlık amacı taşıdığını da söylemektedirler. Bu,devrimcilerin yıllardır ileri sürdükleri temelönemde bir düşüncenin, neoliberal saldırılarasistemli biçimde polis devletine geçişin eşlikettiği ve bunun da geleceğin sosyal patlamalarınabugünden bir hazırlık olduğu gerçeğinin, yinedüzen cephesinden itirafı anlamına gelmektedir.

Kriz Türkiye’de de yıkıcı ilk sonuçlarıylabirlikte derinleşmektedir. Sanayi üretimi,açıklanan son verilere ve bizzat sermayeçevrelerinin kendi ifadelerine göre, “çöküntühalinde”dir. Bunun bir yansıması olarak özellikleişsizlik sürekli büyümektedir. Buna karşılık,üstelik başından itibaren Türkiye’den çöküntüyüen şiddetli yaşayacak ülkelerden biri olaraksözedilip durulduğu halde, oluşmakta olanfaturayı basitçe işçi sınıfına ve emekçilereödetmek dışında, ülkeyi yönetenlerin krizkarşısında halen yapabildiği bir şey de yoktur.Halihazırda Türkiye ekonomisine belirsizlikiçinde bir sürüklenme hali egemendir.

Kaygılı bir bekleyiş içindeki büyük sermayeçevrelerinin tüm umudu yeni bir IMFantlaşmasıdır. Hükümet ise bunun için seçimsonrasını beklemektedir. Yeni bir IMF anlaşmasıhaliyle kapsamlı ve sistemli yeni bir sosyal yıkımsaldırısı demektir. IMF anlaşması olsun ya daolmasın seçimlerin hemen ardından yapılacakolan da zaten budur.

Seçim gündeminin kriz gündeminikarartmasına izin vermemek ve bizzat seçimlerin

kendisini de krize karşı etkili bir mücadele hattıgeliştirmenin bir olanağı olarak kullanmak, bubakımdan apayrı bir önem taşımakta idi. Fakatparlamenter heveslerle sersemlemiş durumdakireformist sol bu temel önemde gerçeğe gözlerinikapattı ve buna ilişkin görevleri geri plana itti.Devrimci-demokrat çevrelerin bir kısmını daardından sürükleyerek düzenin seçim oyunununfigüranı olma yolunu tuttu. Yazık ki halen çokdeğerli bir zaman dilimi ve zaten son derecesınırlı olan olanaklar “halkçı belediyecilik” liberalgevezeliği ekseninde heba edilmektedir.

Seçimlerin hemen sonrasında saldırının yenibir IMF antlaşması ile gündeme geleceği hemenhemen kesinleşmiş sayılır. Türkiye-ABDilişkilerindeki son gelişmeler bunu gösteriyor.ABD Dışişleri Bakanı’nın Türkiye ziyaretininhemen ardından IMF ile diyoloğun yenidenkurulması ve anlaşmazlık konularındaki hızlıyumuşama da bunun göstergesidir. Bu,gündemdeki yeni IMF antlaşması ile ABD’yeeksenli Türk dış politikası arasındaki ilişkiyiortaya koymaktadır. Bunun anlamını öteki ikisorunla bağlantılı olarak daha somut olarakgöreceğiz.

Devletin zirvesindeki “mükemmel uyum”un anlamı

İkinci önemli soruna, rejim krizinin günceltablosuna geçelim. Bu alanda halen yeni birtemelde kurulmuş geçici bir denge durumuegemendir. Bu da esası yönünden ABDmüdahalesinin bir ürünüdür. Nitekim sonuçlarıitibariyle de herkesten çok ona yaramıştır.Ergenekon Operasyonu’yla birlikte (buna yoluylada denebilir) ABD rejim içi didişmeye adeta elkoymuş, süreci rejim bünyesinde kendisi içinsorun oluşturan öğeleri etkisizleştirme veitibarsızlaştırma çizgisine çekmiştir. Gelinenyerde bunda bir hayli de başarılı olmuştur.Sürecin bu yeni seyri, ABD’ye hizmette veuyumda kusur göstermeyen AKP’yi rahatlatmışve siyaseten güçlendirmiş, orduyu ise hem rejiminiç işleyişi bakımından hizaya sokmuş ve hem debünyesindeki çatlak sesleri etkisizleştirerek,böylece onu ABD ile ilişkilerde daha rahat birkonuma kavuşturmuştur.

Sonuç olarak rejime ilişkin sorunlar öneminiyitirmemiş olsa bile şimdilik geri plana düşmüş,iç ve dış politikanın bir dizi temel sorununda dincihükümet ile laik ordu Amerikancı çizgidebuluşmuştur. Abdullah Gül’ün şu günlerdeki“devletin zirvesinde mükemmel bir uyum var”açıklaması, ABD müdahalesi ile elde edilen budurumun en üst düzeyden bir dile getirilişidir. Buaçıklamanın ABD hesabına yapılan Tahran gezisiesnasında ve “Kürt sorununda güzel gelişmelerolacak” açıklaması eşliğinde yapılmış olması iseayrıca anlamlı ve açıklayıcıdır.

Bölgesel politikalarıyla tam uyumlu bir

Güncel gelişmeler ve sol hareket

Page 17: Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci düzen ...kizilbayrak.org/2009/sikb.09.11/sikb 2009 - 11.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci

EKİM’den, Parti’den... Sayı: 2009/11 H 20 Mart 2009 H Kızıl Bayrak H 17

CMYK

Türkiye için Amerikan emperyalizmi iç siyasalyaşama bu müdahaleyi yapmak zorundaydı. AKPhükümeti yönünden bu uyumda zaten herhangi birsorun yoktu. Sorun aşırı şoven bir çizgide sözde“ulusalcı” muhalefete soyunan burjuva gerici odaklarile onların ordu bünyesindeki yankısından çıkmaktaidi. Kürt sorunu, Güney Kürdistan sorunu, Kıbrıssorunu ve Ermenistan sorunu gibi “milli” sorunlardakudurganlık ölçüsünde şoven bir çizgide hareket edenbu güçler, bu sorunlarla sınırlı olmak üzere ABD’yekarşı da çatlak sesler çıkarıyor ve yarattıkları etkiölçüsünde ordunun bu sorunlarda Amerikan çizgisineuyumunu zora sokuyorlardı. Ergenekon Operasyonuile etkisizleştirilip itibarsızlaştırılmaları bu engelikaldırdı ve ordunun tüm bu sorunlardaki Amerikanpolitikalarıyla uyumunu kolaylaştırdı. BöyleceAbdullah Gül’ün müjdelediği “mükemmel uyum”aulaşılmış oldu.

ABD’nin Irak ve Ortadoğu politikalarına uyumdatemel önemde bir pürüz Güney Kürdistan sorunu idi. 5Kasım Washington mutabakatını izleyen gelişmelerlebirlikte bu sorun artık esası yönünden geride kalmışsayılır. Türkiye Güney Kürdistan federe devletinisineye çekmeyi kabul etmiş, fakat karşılığındaalacaklarını da fazlasıyla almıştır. En kısa biçimiylesöylemek gerekirse, Güney Kürdistan federe devletiartık ABD hesabına olmak üzere Türkiye’nin bölgeselvesayeti altında bir alt oluşumdur. Dünün ihtilaflıtarafları, Türk burjuva gericiliği ile Güney Kürtlerineegemen burjuva-feodal gericilik, Amerikancı birçizgide aynı safa girmişlerdir. Ortak efendi olarakABD onlara bu çizgiyi dayatmış ve sonuçta kabulettirmiştir.

Bir süredir benzer bir çözüm Ermenistan’lailişkilerde denenmektedir. Bu alandaki sorunlarınçözümü, Amerikan emperyalizmi için, Kafkasya’yahakim olmak, bu bölgedeki enerji kaynaklarını veyollarını denetim altında tutmak ve Rusya’yı kuşatmakpolitikası bakımından büyük önem taşımaktadır.Bunun için de öncelikle Türkiye ile Ermenistan’ı aynıçizgide buluşturmak gerekmektedir. Fakat gerekRusya’nın buna direnme imkanları, gerek Azerbaycan-Ermenistan ihtilafı ve gerekse Türk gericiliğininErmeni sorununun tarihsel yükünden gelen büyükaçmazları nedeniyle, bu alanda sonuca ulaşmak GüneyKürdistan sorunundaki kadar kolay olmayacaktır. Yinede devletin zirvesinde bu sorunda da artık Amerikancıçizgide bir uyuma ulaşılmış olması Amerikanemperyalizmi payına bir başka önemli başarıdır.

Fakat ABD için gelinen yerde asıl ve önceliklisorun Afganistan’dır. Bush yönetiminin izlediği dünyapolitikasının merkezinde Irak yer almıştı. Tümbelirtiler ve daha seçim kampanyasından itibarenbizzat kendi açık beyanları, Obama yönetimi içinbunun Afganistan olacağını gösteriyor. Afganistan isehalen bir bataktır; ABD ve bütün olarak NATO için.Pakistan’daki son gelişmeler işleri daha da karmaşıkve içinden çıkılmaz hale getirmiştir. ABD’nin içAsya’nın Türki cumhuriyetlerinde peşpeşe mevzileryitirmesi de tüm bunlara tuz biber olmaktadır.

Obama yönetimi kendine bütün bu gidişatı tersine

çevirme misyonu yüklemiştir ve bu hedefdoğrultusunda Türkiye’ye de kendi hesabına apayrı birmisyon biçmektedir. Türkiye’ye şu sıralar gösterilenyoğun ve yakın ilginin gerisinde bu var. BayanClinton’un ziyaretinin hemen ardından beklenmedikbiçimde gündeme getirilen Obama ziyaretinin sebebihikmeti de budur. Türkiye’den beklenen ise öncelikleABD ve NATO hesabına savaşmak üzere bölgeye yeniaskeri güç göndermektir.

Aynı talep geçen yıl şu sıralar yine gündemdeydi.Talebin gündeme getirildiği günlerde bir yandanErgenekon operasyonu genişliyor, öte yandan AKP’yikapatma davası açılıyordu. Yani rejim içi çatışmatırmanıyordu. Böylesi bir ortamda AKP hükümetiABD talebini açıkça desteklemiş, fakat döneminGenelkurmay başkanı da ordu adına aynı açıklıkla buisteme karşı çıkmıştı. Türkiye kendi içinde “terör”leboğuşurken kimse ondan bir başka yerdeki teröre karşımücadele için askeri destek beklememelidir mealindesözler sarfetmişti.

Aradan geçen bir yıl içinde bu konuda çok şeydeğişti. ABD’nin Türkiye’nin iç siyasal yaşamınaErgenekon Operasyonu üzerinden müdahalesi bukonuda da gerekli sonuçları yarattı. Hükümet ileordunun Afganistan konusunda da Amerikancı çizgidebir uyuma ulaşmış olmaları bunun ifadesidir.

Fakat yine de eski Genelkurmay başkanınınzamanında ettiği sözler boşuna olmamıştır. ABDTürkiye’nin kendi içindeki “terör”ün altedilmesindegerekli desteği verdiği içindir ki, karşılığında şimdiAfganistan’da onun hesabına savaşacak asker desteğiistemekte ve alacak gibi de görünmektedir.

Bu bizi Türkiye’nin gündemindeki üçüncü önemlisoruna, Kürt sorununun güncel durumunagetirmektedir.

ABD’nin Kürt politikası uygulama safhasında

Kürt sorununda güncel durumun en önemli yönü,ABD’nin öteden beri telkin edip durduğu Kürtpolitikasının bir ucundan başlayarak artık resmenuygulamaya konmasıdır. TRT Şeş adımı ve kamuoyu

önünden sözü edilen öteki açılım hazırlıkları bununifadesidir. Bunların zamanlaması, yani yerel seçimsürecinde gündeme getirilmeleri, kuşkusuz özel niyetve hesaplarla bağlantılıdır. Fakat uygulamalarınkendisi bundan öteyedir ve daha temelli bir yönelimingöstergesidir. Devletin zirvesinde ortak bir mutabakatavarılmaksızın bir ucundan da olsa Kürt diline kamusalalanda alan açmak hiçbir hükümetin özel harcıolamazdı.

Kürt sorunudaki bu yeni açılımın anlamı vesınırları da yine Abdullah Gül tarafından Tahranyolunda açıklanmıştır. “Kürt sorununda güzelgelişmeler olacak” müjdesine kendisinin getirdiğiaçıklık, kendisine en yakın konumdaki bir gazetecitarafından şöyle aktarılmaktadır: “O sözleriminanlamı, bugünden yarına sorun çözücü yeni projelerinbirbiri ardına gündeme taşınması değil elbette; bu birsüreç ve bu süreçte adımlar atıla atıla, geriye dönüpbaktığımızda ‘bizim böyle bir sorunumuz mu vardı?’diye kendi kendimize hayret edeceğimiz günlergelecek.”

Sorunun çözümüne bakışın çerçevesi ve sınırlarıeğer gerçekten buysa, Türk gericiliği payına sonuç birkez daha hüsran olacak demektir. Fakat bu, tutulan buyeni yolun önemini yine de azaltmıyor.

Uygulanmakta olan ABD’nin Kürt politikasıdır vebu Güney Kürdistan’la girilen yeni ilişkilerin içeyansımasıdır. Güney Kürdistan’a ilişkin “kırmızıçizgileri”ni bir yana bırakmaya razı olanların bunuTürkiye’nin bünyesindeki Kürt sorununa ilişkin bazıadımlarla birleştirmeleri, mantıksal bir zorunlulukolduğu kadar politik bir gerekliliktir de aynı zamanda.

Yapılacak açılımların sınırları bellidir; resmi dilitartışma konusu yapmaksızın Kürt diline nispi birkullanım alanı açmak ve bunu bazı kültürel hakkırıntıları ile birleştirmek. Bellidir diyoruz, zira bugerçekte devletin daha ‘90’lı yılların ortalarındaüzerinde mutabakata vardığı bir politikadır. Bunarağmen onu ABD’nin Kürt politikası olarakniteliyoruz, zira bunu daha o zamandan telkin edipduran da ABD idi.

Türk burjuva gericiliği yönünden bütün sorun bupolitikanın gündeme getirilmesini silahlı Kürthareketinin ezilmesine ve teslim alınmasına

Güncel gelişmeler ve sol hareket

Page 18: Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci düzen ...kizilbayrak.org/2009/sikb.09.11/sikb 2009 - 11.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci

EKİM’den, Parti’den...18 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/11 H 20 Mart 2009

endekslemesiydi. Bunda sonuç alınamadığı ölçüde bupolitika da beklemede kalıyordu. Ama İmralıteslimiyeti buna uygun koşulları tam on sene önce vebeklenmedik bir biçimde yaratmıştı. Üstelik AbdullahÖcalan İmralı savunmalarında sorunu tam da busınırlara çekerek, yani siyasal özgürlük ve eşitlikistemini bir yana bırakarak sorunu salt Kürt dili vekültürü alanında belli iyileştirmelerden ibaret birçerçevede tanımlayarak devletin işini alabildiğinekolaylaştırmıştı da. Fakat bilindiği gibi devlet bu denlikolay bir teslimiyetin rehavetine kapıldı ve bir kezdaha deve kuşu misali davrandı. Böylece Kürtsorununu hiç değilse bir dönem için kontrol altınaalabileceği tarihi bir fırsatı kaçırdı.

Şimdi aynı politikayı ABD’nin baskısı altındanihayet gündeme getiriyor. Oysa koşullar şimdi birçokbakımdan çok farklı. Artık Türkiye’nin sınırlarınındibinde federe bir Kürt devleti, Türkiye’nin sınırlarıiçinde yeniden güç ve moral kazanmış politik bir Kürthareketi ve dağlarında da gerilla gücü var. Ayrıca Kürthareketi kendi öz dinamizmi ile Abdullah Öcalan’ınon yıl önce İmralı’da çizdiği sınırları çoktan aştı.Biçim olarak üniter devlet tartışılmasa da Kürthareketinin şimdiki çizgisi bir tür bölgesel özerkliktalebine dayalıdır. Bu koşullarda dil ve kültür alanındaüstelik zamana yayılmış küçük adımlarla Türkdevletinin herhangi bir sonuç alma şansı yoktur.

Bu şans yalnızca bu adımlar çerçevesinde de olsaPKK eksenli Kürt hareketiyle girilecek ilişkilersayesinde elde edilebilir. Muhatap alınması koşuluylaKürt hareketi istemlerini sınırlamaya, düzenle busınırlı temel üzerinde uzlaşmaya ve bütünleşmeyefazlasıyla hazırdır. Zira İmralı sonrasının bütün birruhu budur.

Oysa halen hiç değilse resmi söylemde bu tür birmuhatap almayı devlet kategorik olarakreddetmektedir. PKK’nin tek taraflı olarak ve koşulsuzbiçimde silahsızlandırılması istenmekte ve bukonudaki tüm umutlar da ABD’ye ve Güney Kürdistanyönetimine bağlanmaktadır. Sürecin perde arkasınıkuşkusuz bilmiyoruz, ama olayın genel görünümüneve mantığına baktığımızda, ABD’nin ve GüneyKürdistan’ın buna gücü yeteceğini sanmıyoruz. Tekşans burjuva basınında şu günlerde birilerinin de işaretedip durduğu gibi bir kez daha Abdullah Öcalan’dır.Devlet perde arkasında Abdullah Öcalan’ı bir biçimderazı ederse Kürt hareketinde büyük sarsıntılaryaratacak beklenmedik gelişmeler olabilir. Aksidurumda devletin zamana yayılmış kültürel hakkırıntılarına dayalı politikası Kürt sorununuyatıştırmak bir yana yalnızca daha da uyarır. Kürthalkının özgür iradesini ve istemlerini hiçe sayarak,devletin ihsanı biçiminde küçük küçük adımlarla busorunu zaman içinde bitireceklerini sananlaryanıldıklarını görmekte fazlaca gecikmeyeceklerdir.

Yerel seçimler aynasında sol hareket

Gündemdeki yerel seçimler sol hareketimizingüncel tablosunu anlamak bakımından gerçektenbüyük yararlar sağlamıştır. Bunlardan bazılarını enözet biçimiyle sıralayalım.

İlkin, sistemin toplu iflası anlamına gelen küreselkapitalist kriz sıradan insanın yaşamını dolaysız olaraketkileyen açık ve sarsıcı bir olgu iken, solun hementüm kesimleri de krizin patlak vermesinin ardındanbunu böyle dile getirmişken, yalnızca bir rastlantıolarak bu aynı döneme denk gelen bir yerel seçimolayı, kriz gündeminin kolayca geri plana itilmesineneden olabilmiştir. Türkiye solunun yönsüz ufuksuzgündelik sürüklenişine bundan daha çarpıcı bir güncelgösterge olamaz.

Öte yandan, burjuva düzen koşulları altındaki herdevrimci seçim çalışmasının olmazsa olmaz iki temelkoşulu vardır. İlkin, seçimleri vesile ederek kuruludüzenin karşısına onu cepheden hedef alan ve

mahkum eden açık bir devrimci programla çıkmak;ikinci olarak, bizzat seçimlerin kendisinden seçimlerinve burjuva temsili kurumların açık ve etkili teşhiri içinen iyi biçimde yararlanmak. “Birlikte BaşarabilirizPlatformu” adı altında bir araya gelenler, genel olarakdevrimci olmanın ve seçimlere devrimci bir konumdakatılmanın, ondan devrimci amaçlarla yararlanmanınbu temel önemde, bu olmazsa olmaz iki koşulundantümüyle uzak kalmışlardır. Bu olgu, Platformuoluşturanların devrimci olmadıklarının, gündemlerindedevrim diye bir sorun bulunmadığının, kitlelerinbilincini devrimci stratejik amaçlar doğrultusundageliştirmenin onları hiç de ilgilendirmediğinin en tam,ne dolaysız bir göstergesidir. Platformu oluşturanlarınseçim bildirgelerine, çalışmalarına ve söylemlerineyakından bakınız, klasik anlamda bir sosyal-demokratakımlar toplamı görürsünüz. “Halkçı belediyecilik”gevezeliği ya da ilk bakışta devrimci bir tınısı olana“yerel yönetimlerin devrimci temeller üzerindeyeniden kurulması” iddiası, klasik sosyal demokratsöylemin, her biçimiyle “belediye sosyalizminin”günümüze taşınmasıdır. Üretim ve mülkiyet ilişkilerisorunu bir yana itilmiş, tüm söylem ve propagandabölüşüm ilişkileri alanına hapsedilmiştir. Bu klasikanlamda dört dörtlük bir sosyal-demokrak kimlik,konum ve tutumdur. Yerel yönetimler sorununa bakış,gerçek konum ve kimliklerin yerli yerine oturtulmasıbakımından paha biçilmez önemdedir ve gündemdekiyerel seçim buna gerçekten iyi bir vesile olmuştur.

Üçüncü bir önemli nokta, Kürt hareketiyleilişkilerin aydınlattığı gerçeklerdir. Bu ilişkilerdekuşkusuz bir yenilik yok, 2002 seçimlerinden beritekrarlanmaktadır bu. Fakat sonu aynı hızla birçözülme ve dağılma olsa da ilk kez bu seçimde budenli geniş bir platform hızla kurulabilmiştir. Peki neuğruna? Kürt hareketinin oy potansiyelindenyararlanarak seçim sahnesinde sözümona boygöstermek uğruna. Bu ağır bir yargı gibi görünebilir,ama Platformun kuruluşuna ve hemen ardındanakibetine bakınız, durumun tam olarak bu olduğunugörürsünüz. Devrimci olmak, hiç değilse düzenealternatif olmak iddiasındaki bir ittifakın ilkesel vepolitik çerçevesinde anlaşanlar nasıl olur da salt adaytartışmaları üzerinden onu terketmek yolunagidebilirler? İttifakın gerçek içeriği ve amacının neolduğunu görmek için bu soruyu yalnızca sormak bileyeterlidir.

Öte yandan, Abdullah Öcalan’ın cilt ciltsavunmalarıyla, PKK’nin yeniden kuruluşuyla ilan

edilmiş resmi program ve stratejisiyle, izlemekteolduğu politikalarıyla ve buna eşlik eden söylemiyle,kitlelere yönelik olarak yürütüğü propagandanınsomut ve açık içeriği ile, politik konumu ve platformuyeterince açık olan, bütün bunların ışığında kuruludüzeni esas alan sosyal-demokrat nitelikli bir ulusalakım olduğu konusunda herhangi bir kuşkubulunmayan bir hareket, bugünkü biçimiyle Kürtulusal hareketi, nasıl olur da hala da tümü devrim vesosyalizm iddiası taşıyan sol akımlar toplamı içinbirleştirici bir eksen görevi görebilir? BugününTürkiye’sinde işte bu olabilmektedir. Kürt halkıyladostluk adına, batının işçileriyle doğunun ezilenhalkını sözümona birleştirmek adına. Bu akımlar bunuKürt halkının dostları derneği ya da platformu adınayapsalardı yapılanın herşeye rağmen bir anlamıolurdu, o duygu yüklü “Kürt kardeşlerimiz” söylemide buna otururdu.

Ama kendilerine marksist, sosyalist ya da devrimcidiyen akımların, siyasal sorunların, bu arada Kürtsorununun devrimci ilkesel, ideolojik ve programatikanlamını ve gereklerini bu denli kolay biçimde biryana bırakarak, burjuva demokratik sınırlarda bir Kürthareketinin yedeğine girmeleri acınası bir iflastablosudur. Bunun Kürt halkıyla devrimci dayanışmaya da Kürt emekçileriyle birlik adına yapıldığı iddiasıise söylemdeki duygusallıkla perdelenen kaba biraldatmacadan öteye bir şey değildir. Kürt işçi veemekçilerini ulusal sorunun burjuva çözümüsınırlarına hapsetmek, en yumuşak biçimiylesöylersek, onların gerçek çıkarlarına sırtını dönmektir.

Marksizmin ulusal sorunun ele alınışında veçözümünde kendi devrimci ilkeleri ve pratikte denenipsınanmış devrimci programı vardır. “Kürtkardeşlerimiz” duygusal söylemiyle buna sırtınıdönerek, belli tavizler karşılığında mevcut düzenlebarışıp bütünleşmeyi bir strateji olarak benimsemişbulunan reformist bir Kürt hareketine kendiniendeksleyenlerin, devrimle ve devrimcilikle yakındanuzaktan bir ilişkisi yoktur, olamaz.

ABD’nin ağırlık ve inisiyatif koymasıyla Kürtsorununda önümüzdeki dönemde gündeme gelmesimuhtemel gelişmeler, böylelerinin konum veaçmazlarını daha somut bir biçimde gözler önüneserecektir.

EKİM(TKİP Merkez Yayın Organı Ekim’in Mart 2009tarihli 257. sayısının başyazısıdır... www.tkip.org

sitesinden alınmıştır...)

Page 19: Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci düzen ...kizilbayrak.org/2009/sikb.09.11/sikb 2009 - 11.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci

Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 19Sayı: 2009/11 H 20 Mart 2009

Hüseyin Temiz, dostlarının ve yoldaşlarının“Hüseyin Hoca”sı 13 Mart günü gerçekleştirilencenaze töreniyle sonsuzluğa uğurlandı.

Küçük yaşlarda mücadeleyle tanışan, Ekim ve Partisaflarında uzun yıllar mücadele veren Hüseyin yoldaş11 Mart akşamı, iki yıldır tedavi gördüğü akciğerkanseri nedeniyle hayatını kaybetmişti.

On yılı aşkın süredir Küçükçekmece bölgesindedevrimci sınıf çalışması yürüten Hüseyin yoldaş önceYenibosna Cemevi’nde ardından da YenibosnaÇobançeşme Mezarlığı’nda gerçekleştirilen anmaylatoprağa verildi. Ailesi; birlikte mücadele verdiği, aynıhücreyi, aynı sofrayı, aynı davayı paylaştığı yoldaşlarıve Partisi; siyasal ve sendikal mücadelede yan yana,omuz omuza durduğu dostları, Hüseyin Hoca’yıgüneşe uğurlamak için hazır bulundular.

Kısa ama onurlu ve mücadeleyle iç içe bir yaşamsüren Hüseyin Hoca’nın Yenibosna Cemevi’negetirilen naaşını ilk selamlayan, uğruna ölümü gözealdığı ve hayatını adadığı Parti oldu. Sabah erkensaatlerden itibaren Hoca’ya son görevlerini yerinegetirmek için Cemevine gelenler Türkiye Komünistİşçi Partisi imzalı “Hüseyin yoldaş ölümsüzdür!”yazılamasıyla karşılaştılar.

Sabah 10.00’dan itibaren Hoca’nın ailesi, dostlarıve yoldaşları Yenibosna Cemevi’nde hazırlıklarabaşladılar. Cemevi’nin önünde Hüseyin yoldaşınfotoğrafının yeraldığı “Devrimciler ölmez, devrimdavası yenilmezdir!” şiarlı pankartın yanısırayoldaşları tarafından kızıl bayraklar açıldı. Hüseyinyoldaş için bir araya gelenler onun anılarını ve onuyitirmelerine duydukları öfkeyi paylaşarak öğlensaatlerine kadar burada beklediler.

Saat 13.00’e kadar süren bekleyişin ardındanCemevi’nde bir tören gerçekleştirildi. HüseyinHoca’nın naaşı başında gerçekleştirilen törende sözalan bir yoldaş, Hoca’nın mücadele yaşamındankesitler sundu ve burada Hoca’nın alnına kızıl bantınıtakmak için toplanıldığı belirtildi. Yapılan coşkulukonuşmanın ardından Hüseyin yoldaşın alnına kızılbant takıldı ve bir dakikalık saygı duruşuna geçildi.

“Saraylar saltanatlar çöker / kan susar birgün /zulüm biter. / menekşelerde açılır üstümüzde /leylaklarda güler... / bugünlerden geriye, / bir yarınagidenler kalır / bir de yarınlar için direnenler...”dizeleri eşliğinde gerçekleştirilen saygı duruşununardından yoldaşın naaşı ziyarete açıldı.

Hüseyin yoldaşı son kez gören ziyaretçileri onumezarlığa uğurlamadan önce hep bir ağızdan “Hüseyinyoldaş ölümsüzdür!” ve “Devrimciler ölmez, devrimdavası yenilmez!” sloganlarını haykırdılar. Yoldaşınnaaşı cenaze aracına bindirilerek defnedileceğiYenibosna Çobançeşme Mezarlığı’na doğru hareketegeçti. Kitle de araçlara binerek mezarlığa doğru yolaçıktı.

Mezarlık girişinde araçlardan inilerek kortejleroluşturuldu. Yürüyüş sırasında en önde Hüseyinyoldaşın fotoğrafı karanfillerle birlikte taşındı. Ardındaise yoldaşın Parti bayrağına sarılı tabutu yer aldı. Kızılbayraklar eşliğinde taşınan tabutun ardında ise“Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmezdir! /BDSP” pankartı açılarak kortej oluşturuldu.

Kızıl bayraklarla yürüyüşe geçen yüzlerce kişi yolboyunca sloganlarını öfkeyle haykırdı. “Hüseyinyoldaş ölümsüzdür!”, “Devrimciler ölmez devrimdavası yenilmez!”, “Yaşasın devrim ve sosyalizm!”,“Yeni Ekimler için ileri!”, “İşçi sınıfı savaşacak

sosyalizm kazanacak!”, “İşçiler Parti’ye, devrime,sosyalizme!”, “Habip / Ümit / Hatice / Hüseyin yoldaş– Yaşıyor!” ve parti sloganları atıldı.

Mezar başında gerçekleştirilen anma programıHüseyin Temiz şahsında devrim ve sosyalizmmücadelesinde şehitler düşenler anısına yapılan saygıduruşuyla başladı. Ardından ilk sözü BDSP temsilcisialdı.

Hüseyin yoldaşı kaybetmenin derin acısınınyanında derin anısını da taşıdıklarını belirten BDSPtemsilcisi, Temiz’in yaşamı boyunca koruduğudevrimci kişiliğiyle beraber devrim ve sosyalizmmücadelesine olan sarsılmaz bağlılığına vurgu yaptı.Hüseyin yoldaşın genç bir devrimciyken mücadelesaflarına katıldığını belirterek, 12 Eylül sonrasındakitasfiyeci rüzgara rağmen devrim ve sosyalizmmücadelesine olan bağlılığına değindi.

Hüseyin Temiz’in EKİM Hareketi’yle tanışarakParti’ye ilerleyen sürecin ön saflarında yürüdüğünü, buuğurda her türlü bedeli ödemesini bilen bir devrimciolduğunu sözlerine ekledi. Devrimci sınıf çalışmasıyürüttüğü Küçükçekmece bölgesinde, içinde yer aldığıörgütlenme çalışmalarından tanınan bir devrimciolduğu ifade edildi.

Konuşmanın son bölümünde ise Hüseyin yoldaşındevrimci kişiliğinin arkasında devrim ve sosyalizmmücadelesine duyduğu sarsılmaz inanca vurguyapılarak, bıraktığı mücadele bayrağının Parti’limücadeleyi daha da büyüterek daha yüksekleretaşınacağı sözü verildi.

Ardından Küçükçekmece İşçi Platformu temsilcisikısa bir konuşma gerçekleştirdi. 10 yıla yakın birsüredir Küçükçekmece’de devrimci sınıf çalışmasıyürüten Hüseyin yoldaşın işçi sınıfına devrim vesosyalizm mücadelesini taşımaya çalıştığı ifade edildive işçi sınıfının devrimci örgütlenmesini yaratmak içinyeni görevlere işaret edildi.

Anma etkinliği, cenaze töreni için gönderilenmesajların okunmasıyla sürdü. Türkiye Komünist İşçiPartisi (TKİP) İstanbul İl Örgütü, Kayseri BüyükşehirBağımsız Sosyalist Belediye Başkanı adayı Hacı BoraKoç, İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Platformu(BİR-KAR), Devrimci Halkın Birliği ve Sefaköy’denAlınteri okurlarının gönderdiği mesajlar okundu.

Nazım Hikmet’in şiirleriyle devam eden etkinlikprogramında sonraki sözü Hüseyin yoldaşın, DESADeri’nin Sefaköy’deki fabrikasında direnişe başladığıilk günden beri yanında olduğu Emine Arslan aldı.Arslan şunları söyledi: “Arkadaşlar, Hüseyinyoldaşımız, kardeşim benim ilk günümde, ilkdirenişimde yanımda vardı. Bu mücadelenin tek başınasürmesinin arkasında yoldaşımız var, sizler varsınız.Hüseyin yoldaşım, kardeşim ölmedi. O hep kalbimizdeyaşayacak. O’nu anılarıyla gelecek nesillere anlatarakyaşatmaya çalışacağız. O bedenen öldü ancak bizonun canlılığını hep taşıyacağız. Buradan çok değerliailesine, sevenlerine başsağlığı diliyorum.”

Anmada söz alan Hüseyin yoldaşın abisi dekardeşiyle gurur duyduğunu söyledi. Yaşamının sonanına kadar devrim ve sosyalizmin çıkarlarınısavunduğunu ifade etti. Ailesi adına anmaya katılanherkese teşekkür etti.

Anma programı Hüseyin yoldaşın dostları veyoldaşlarının O’nun devrimci kişiliği ve mücadelesineilişkin duygu ve düşüncelerini ifade etmeleriyle sürdü.

Yapılan konuşmalarda Hüseyin Hoca’nın işçisınıfına, devrim ve sosyalizm mücadelesine olan

bağlılığınavurgu yapıldı. Genç devrimcilere kattıklarıve işçi sınıfına olan inancı örnek gösterildi.

Anma programı gitar eşliğinde ‘Varsa cesaretinizgelin’, ‘Bize ölüm yok’ ve ‘Avusturya işçi marşı’ ile sonbuldu. Kızıl karanfillerle uğurlanan Hüseyin yoldaşınmezarının kapatılmasının sonrasında anma programımezarlık girişine kadar süren yürüyüşle sonlandırıldı.

Cenazeye Hüseyin Temiz yoldaşın Enerji Yapı-YolSen sürecinden mücadele dostları ve BEDAŞçalışanları katılırken, KESK / Yapı-Yol Sen İstanbulŞubesi, DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası AnadoluYakası Bölge Başkanı Veysel Demir, Deri-İş SendikasıGenel Başkanı Musa Servi, Deri-İş Sendikası GenelTeşkilatlandırma Sekreteri Gürsel Menteşe de Hoca’yıyalnız bırakmadı.

Törende ayrıca Hüseyin yoldaşın Küçükçekmecebölgesinde yürüttüğü devrimci sınıf çalışmasısüresince örgütlenme çalışmalarının içinde yer aldığıfabrikalardan işçiler katıldılar.

Güven Elektrik (Rowenta), Oktaş’ın öncü işçileride onu uğurlayanlar arasındaydı.

Törene çeşitli ilerici devrimci kurumlar da katılımsağladı. Proleter Devrimci Duruş, Devrimci HalkınBirliği, Mayıs’ta Yaşam Kooperatifi, Sefaköy’denHalkevleri üyeleri, Ürün Dergisi ve Sefaköy’denAlınteri okurları cenaze töreninde yer aldılar.

Cenaze boyunca öfkeli sloganlar hiç eksik olmadı.Hüseyin hocanın devrimci kimliği, yaşamı sınıf

partisi ile birlikte ele alındı. Sınıf devrimciğinde ısrar,sosyalizmde inat gibi özellikler Hüseyin yoldaşınkimliğinde anlatıldı. Onun anısını yaşatmanın onunmücadelesini devralarak daha ileriye taşımak ilemümkün olacağı vurgusu tüm törene hâkim oldu.Hüseyin yoldaş bir devrimciye yakışır biçimdeölümsüzler arasına yollandı.

Hüseyin yoldaş, her şeyden önce bu topraklardasınıf devrimciliğinin bilincini ve ruhunu taşıyordu.Duruşuyla, pratiğiyle ve eylemli tutumu ile hep buçizginin temsilcisi ve taşıyıcısı oldu. Bu çizginin sınıfve emekçi kitleler içinde hayat bulması için sabırla,inatla, dirençle çalıştı. Uğrunda büyük bedellerödeyerek ve nice fedakarlıkları göze alarak büyütmeyeçalıştığı devrim davasının bu topraklarda zafereulaşması en büyük arzusuydu. O’nun bu arzusunu,geride bıraktığı yoldaşları, dünya proletaryası mutlakatamamlayacaktır. Buradan yoldaşımıza tüm devrimciduygularımızla son kez “hoşçakal” diyoruz...

Anıların mücadelemize ışık tutacak!İstanbul’dan Komünistler

13 Mart 2009 / Yenibosna

“Hüseyin Hoca” sosyalizmin günışığına uğurlandı…

Anıları mücadelemize ışık tutacak!

Page 20: Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci düzen ...kizilbayrak.org/2009/sikb.09.11/sikb 2009 - 11.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci

Kapitalizm ve kent20 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/11 H 20 Mart 2009

Adını sıkça duyduğumuz, kente dair hermüdahalenin altından çıkan bir kavram var: Kentseldönüşüm!

Akademik ortamda ortaya çıkışıyla kentselrehabilitasyon, iyileştirme, güçlendirme, koruma gibialt başlıkları barındıran kavram; günümüzde, özelliklebelediyelerin “yenileme” anlayışına sıkışan bir haldekarşımıza çıkıyor. Yerel seçimler vesilesi ile de rantsavaşını hızlandıran burjuva partilerinin, her fırsatta“sağlıklı, modern bir yerleşim için kentsel dönüşüm”vaatlerini dillendirdikleri bir dönemde, konuyutoplumcu bir bakışla irdelemenin gerekli olduğunudüşünüyoruz.

Son yıllarda “kentsel dönüşüm” adı altında ortayaatılan projeler incelendiğinde; kentin ortasında kalmışemekçi semtlerinin, gecekondu bölgelerinin“yasallaştırma, dayanıklaştırma” bahanesiyle,kullanıcısıyla birlikte değiştirilmek istendiğinigörüyoruz. Yine bugüne kadarki örnekler gösteriyorki, bu değişim-dönüşüm sonucu ortaya çıkan değermaliyetinin katbekat üstünde alıcı bulduğundan;“girişimci” yeni kâr alanları oluşturmak için kentidönüştürürken, belediyeler de bu ortaklığın çıkarlarınıkoruyan resmi muhataplar olarak karşımıza çıkıyor.Sonuçta, tabiatı gereği dönüşümü kaçınılmaz olankentler için asıl sorun da anlaşılıyor:

Kentler ne için neye dönüşüyor?

Kapitalizmin 1970’lerde girdiği krizle ortayaatılan, Türkiye’de ise 24 Ocak Kararları ile hayatbulan neoliberal politikalar; eğitim, sağlık gibi hayatınher alanında belli düzenlemeleri öngörürken, kentlerinyeniden yapılandırılması anlamında da bellidönüşümleri hedeflemektedir. Mekan kavramı yenidentanımlanırken, kentler de bu tanımlamayla birlikteyapılandırılmakta, markalaştırılarak alınıp satılabilirbir metaya dönüştürülmektedir. Bu pazarınişleyebilmesi için ise neoliberalizmin kuramcılarındanFriedman’ın deyişiyle “küresel düşünüp, yereldavranmak” gerekmekte, yerel yönetimler bu noktadadevreye girmektedir.

Bu açıdan, bugün seçimler vesilesi ile birbirlerininkirli çamaşırlarını ortaya döken sermayetemsilcilerinin, kentsel dönüşüm ve görünen sonuçlarıkonusunda tek dil, tek yürek olmaları şaşırtıcı değildir.Hedeflenen projeler sonuç itibariyle sermayegüçlerinin ortak çıkarlarına hizmet edeceği için, hangibelediyenin hangi partinin elinde olduğu projelerinişleyebilmesi için tali planda kalmaktadır. Sorun onlariçin rantın kimin elinde kalacağı sorunudur ve düzenpartileri açısından yoğurdun kaymağını yiyebilmesavaşı olarak devam eden sürecin bizim açımızdanaynı sonuçları üreteceğini görmek zor değildir.

Türkiye’de bu dönüşümü İstanbul üzerindenokuduğumuzda, 2010 yılında dünya kültür başkentiolma yolundaki kent için “İstanbul Manhattanolacak!” söylemlerinin ortaya atılması, Zaha Hadidgibi ünlü mimarlardan proje istenmesi; kentinortasında kalmış ve oluşturulan “vizyona” uymayangecekondu alanlarının, işçi ve emekçi semtlerinin“temizlenmesi”, tüm bunları gerçekleştirmek üzere dehukuki altyapının oluşturulması bu yönde kendinigöstermektedir.

Bizzat belediyeler eliyle deprem, altyapı eksikliğigibi gerekçelerle dönüşüme zorlanan insanların daha

kötü şartlarda yaşamaya mahkum edilmesi geçmişdönem yaşananları özetlemektedir. Yaşanan birkaçörnek dahi bütünü görmek için yeterli sonuçlarıvermektedir. İstanbul Güzeltepe’de yaşanan dönüşüm,deprem bahanesiyle evlerinden çıkartılan insanların,Mimarlar Odası’nın zemin ve konum açısından imarauygun olmadığını raporlarla belirttiği bir bölgeyeyerleştirilmesi ile niyetleri açıkça ortaya sermişti. Yineİstanbul Zeytinburnu’nda bir yandan Deprem MasterPlanı gerekçe gösterilerek evler boşatılmayaçalışılmış, bir yandan da bölge için düşünülen yeniticaret kompleksi belediyenin sitesinden açıkça ilanedilmişti.

Son dönemde uluslararası kamuoyunun dahidikkatini çeken bir diğer örnek de Sulukule’deyaşandı, yaşanmaya devam ediyor. İstanbulBüyükşehir Belediyesi, Fatih Belediyesi ve TOKİişbirliğiyle Fatih’te 620 ev, bir otel, bir ticaret, kültürve eğlence tesisini içeren Sulukule Yenileme Projesi,Kültür ve Tabiat Varlıkları Yenileme Kurulu tarafındanonaylanarak kentsel dönüşüm kapsamına alındı.Projenin ilk aşamasında her ne kadar BelediyeBaşkanı projenin her aşamasını mahalleliye danışarakgerçekleştireceklerini, projenin kimseyi zararauğratmayacağını ifade etse de, proje ilerledikçeifadeler sertleşti ve bu konuda şu açıklamayı yaptı:

“Kanun gereği bizimle gelip uzlaşmayan 220 hanesahibi artık bu projeden yararlanamayacak. Biz kendideğer tespit komisyonumuzun onların mülkiyetleri içinbelirlediği rayiç bedelin yüzde 20’sini bankada kendiadlarına bloke ettirip, yolumuza devam edeceğiz.”

Bunun anlamı, belediye ile anlaşmayan 200 hanesahibinin istese de istemese de çıkartılacağıydı.Pazarlık yapma şansı verdiğini belirten belediye kendibelirledikleri miktarı zorla verip evleri zorlaboşaltacağını açıkça ilan etti. Hukuki yollara başvuranmahallelinin, karşılarına çıkartılan “acelekamulaştırma” yasası ile evleri yasal olarak ellerindenalındı, kapalı kapılar ardında sermayedarlara satıldı.Mahkemesi devam eden binalar içinse, NaziAlmanya’sını aratmayan biçimler kullananbelediyenin, geceleri kapıları işaretleyerek yıkımıburalardan başlattığı ortaya çıktı.

Bu örneklerde süreç, ev sahipleri açısından böyleişlerken, kiracılar için durum bir kat daha vahim birhal almış durumda. Belediye ile pazarlık şansıolmayan kiracıların, kendilerine biçilen” kaderi”yaşamaya mahkum edildiğini görüyoruz. Sulukuleörneğinde olduğu gibi 40 km uzaklıktaki Taşoluk’taoturabileceği öngörülen kiracıların kira vermektezorlanıyor olması, Güzeltepe’de öngörülen kiraları

ödeyemediği için kış soğuğunda otobüs duraklarındayaşamak zorunda kalan aileler, sermayenin dönüşümiçin sunduğu alternatiflerin emekçiler nezdinde çözümdeğil sorun ürettiğini kanıtlıyor.

Çözüm ararken...

Bugün pek çok kitle örgütü, akademik çevrelerdönüşümün vurduğu bölgelerin sürdürülebilirliğinisağlamak amacıyla çalışmalar düzenliyor. Basında ilgigören Sulukule gibi tarihi bölgeler için bölgenin özgündurumu vurgulanarak Avrupa Birliği, UNESCOfonlarını kullanan alternatif projeler hazırlanıyor;sosyal fonlar ile mevcut kullanıcıyı koruyacak,mülkiyet ilişkilerine dokunmayacak önlemleralınmaya çalışılıyor.

Her ne kadar bu çalışmalarla hedeflenen çözümgünümüz şartlarında mümkün gözüküyorsa da; sonrasıdüşünüldüğünde ortaya konan çözümlerin alandakirantın artmasına, kiraların ve konut bedelininyükselmesine, böylelikle mevcut kullanıcınındeğişmesine sebep olacağı gözardı ediliyor. Diğer biraçıdan, yapılan müdahaleler, niyetlerden bağımsızolarak sorunun bütünlüklü olarak kavranmasının vesoruna karşı mücadele edilmesinin de önünükapatıyor.

Kentsel dönüşüm kapsamında ele alınan bölgeleriincelediğimizde, kendi özgün şart ve sorunlarınınyanında kent yoksullarının yoğun olarak yaşadığıbölgeler olduğunu görüyoruz. Yenileme Projeleri tamda bu sebeple, “çöküntü bölgelerini düzenlemek”amacıyla ele alınıyor. Bu anlamda girişimci vebelediyeler açısından her gün bir yenisi eklenenprojeler birbiri ile bir bütünlük arz ediyor. Sorunböylesine içiçe, saldırı da bütünlüklü olunca bunakarşı verilecek mücadelenin de aynı bütünlükle elealınması gerekiyor. Özetle, alternatifler arandıkça,tekil müdahalelerin çözümsüzlüğü de ortaya çıkıyor.

Açık ki, mülkiyet üzerinden şekillenen alternatifçözümler, somut bir karşılık üretmeyeceği gibi, tersinekiracıların ve sayıları artan evsizlerin barınma hakkınıaçıkça gaspedecektir. Bu yüzden verilecek mücadeleöncelikle, devletin herkesin barınma hakkınıgüvence altına alması talebi üzerinden şekillenmeli,sistemin oluşturduğu işsizlik, sosyal güvencesizlik,geleceksizlik gibi sorunlara karşı bir mücadele hattıoluşturularak her anlamda kalıcı bir çözüm arayışınagidilmelidir. Sonuç olarak sermayenin öngördüğüdönüşümler ile mücadele ancak sorunun kaynağıdoğru anlaşıldığı oranda mümkün olacaktır.

Toplumcu Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları

Kapitalizmin konut sorunu çözümü...

Kentsel değil rantsal dönüşüm

Page 21: Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci düzen ...kizilbayrak.org/2009/sikb.09.11/sikb 2009 - 11.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci

Katliamların hesabını emekçiler soracak! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 21Sayı: 2009/11 H 20 Mart 2009

16 Mart, Halepçe ve Gazi katliamlarını protesto eylemlerinden...

Katliamları unutmadık, unutturmayacağız!İstanbul: “Vardık, varız,

varolacağız!”16 Mart 1978’de faşist devletin Beyazıt

Meydanı’nda üniversiteden toplu çıkış yapan devrimciöğrencilere yaptığı bombalı ve silahlı saldırı ile 16Mart 1988’de Halepçe’de Saddam rejiminin Kürthalkına düzenlediği katliam, 16 Mart günü BeyazıtMeydanı’nda devrimci, demokrat, yurtsever ve ilericiöğrenciler tarafından protesto edildi.

Eylem İstanbul Üniversitesi EdebiyatFakültesi’nden sloganlarla çıkış yapılarak diğerfakültelerden gelen öğrencilerle buluşulmasıylabaşladı. Diğer üniversitelerden “Emperyalizme,şovenizme, ikiyüzlü politikalara karşı yaşasınhalkların kardeşliği / Kürt halkına özgürlük” yazılıpankartlarıyla gelen yaklaşık 100 kişilik grup Beyazıtotobüs duraklarında “Yaşasın devrimci dayanışma”sloganıyla karşılandı. Buradan araç yolu trafiğekapatılarak Beyazıt Meydanı’na doğru sloganlarla vealkışlarla yürüyüşe geçildi.

İstanbul Üniversitesi Merkez Kampüs’ten toplu birşekilde çıkmaya çalışan öğrencilere ise ana kapıaçılmadı ve tek tek yan kapıdan çıkılması dayatılmayaçalışıldı. Kapı açılana kadar sloganlarla bekleyeceğinisöyleyen öğrencilerin kararlılığı üzerine polis geriadım attı. Merkez Kampüs’ten toplu bir şekilde “16Mart’ta Beyazıt’ta katleden devlettir. Onlar akladı bizhesap soracağız!” pankartıyla çıkan öğrencilerdışarıdaki kitleyle buluştu.

Basın açıklamasına geçilmeden önce kısa birkonuşma yapıldı.

Ardından 5. Dünya Su Forumu’nu protesto edenplatform bileşenlerine yapılan polis saldırısı kınandıve basın metni okundu. Buradan Beyazıt katliamınınyaşandığı Eczacılık Fakültesi önüne geçilerekkatliamda yaşamını yitiren öğrenciler için birdakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Fakülte önünekızıl karanfiller bırakıldı. Ardından Grup Munzur ilebirlikte “Gündoğdu”, “Beyazıt” ve “Herne peş”marşları okundu. Sloganlarla Merkez Kampüs araçkapısı önüne yürünerek eylem sonlandırıldı. Eylemeyaklaşık 300 kişi katıldı.

Ekim Gençliği / İstanbul

Katliam Ankara’da lanetlendi16 Mart şehitleri, 16 Mart akşamı saat 17.00’de,

Yüksel Caddesi’nde Ekim Gençliği, Gençlik Derneği,DGH, YDG, SGD, Tüm-İGD, Genç Kurtuluş, SDG veÖğrenci Kolektifleri tarafından gerçekleştirileneylemle anıldı.

Eylemin örgütleyicileri adına okunan basınmetninde devlet eliyle örgütlenen katliam sürecianlatıldı. Faşist saldırıların bugün de sürdüğühatırlatıldı. 200’ü aşkın kişinin katıldığı eylem hep birağızdan söylenen marşlarla sona erdi.

Ekim Gençliği / Ankara

Cebeci’de 16 Mart anmasıAnkara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’nde 16 Mart

Beyazıt ve Halepçe katliamlarının yıldönümündeEkim Gençliği, YDG, DGH, Tüm-İGD, ÖğrenciKolektifleri, Marksist Bakış ve YDGM tarafındanortak bir anma etkinliği düzenlendi.

Eğitim Bilimleri Fakültesi’nin avlusundagerçekleştirilen etkinlik devrim şehitleri adına saygıduruşuyla başladı. Ardından anmanın örgütleyicileri

adına bir arkadaşımız ortak metni okudu. Katliamlarınbizzat devlet eliyle örgütlendiği hatırlatılarak, katildevletten hesap sorma çağrısı yapıldı. Anmaetkinliğine yaklaşık 100 kişi katıldı.

Ekim Gençliği / Cebeci

Katliamlar Uludağ’da lanetlendi!12 Mart Gazi, 16 Mart Beyazıt, 16 Mart Halepçe

katliamları Uludağ Üniversitesi ana kampüstelanetlendi. 12 Mart günü saat 16.00’da KYK yurtlarıönünde, Uludağ Üniversitesi Öğrencileri adınayapılan basın açıklamasında geçtiğimiz yıl 10 Mart’tayaşanan faşist saldırı da gündemleştirildi.

12 Mart Gazi katliamının teşhirinin yapılmasıylabaşlayan basın açıklamasında, 16 Mart Beyazıt veHalepçe katliamları anlatıldı. Kontrgerillasaldırılarının ortak noktalarının vurgulandığı vearkasındaki gücün ortak olduğunun belirtildiğiaçıklama geçtiğimiz yıl yaşanan sürecin aktarımı ilesürdü. Basın açıklamasına 45 kişi katıldı.

Ekim Gençliği / Bursa

Eskişehir’de 16 Mart protestosu16 Mart günü Yunus Emre Yurdu önünde toplanan

üniversite öğrencileri katliamları lanetlemek içinyürüyüş düzenledi.

“16 Mart Beyazıt Katliamının Sorumlusu DevlettirHesabını Soracağız! / Üniversite Öğrencileri”pankartının açıldığı yürüyüş Migros önüne kadarzılgıt, alkış ve sloganlarla sürdü. Migros önünegelindiğinde basın açıklaması gerçekleştirildi.Açıklamada Beyazıt katliamının hangi koşullardagerçekleştirildiğine değinildi. Faşizmin dün olduğugibi bugün de katliamların ve saldırıların altındaimzası olduğu belirtilirken, geçen yıl AnadoluÜniversitesi’nde yaşanan sivil faşist saldırı, Akdenizve Ankara Üniversiteleri’ndeki saldırılar örnek verildi.5 bin Kürt’ün katledildiği Halepçe Katliamı’nadeğinildi.

Etkinlik müzik dinletisi ve okunan şiirlerlesonlandırıldı. DPG, DGH, DÖB, Ekim Gençliği,Eskişehir Gençlik Derneği, Odak / Genç Direnişçitarafından örgütlenen eyleme yaklaşık 100 kişi katıldı.

Ekim Gençliği / Eskişehir

Kütahya’da 16 Mart protestosu16 Mart günü Kütahya merkezde Küçük Park

önünde gerçekleştirilen eylemle Beyazıt katliamı

lanetlendi.Üniversite öğrencilerinin düzenlediği basınaçıklamasına Eğitim-Sen Kütahya Şubesi de destekverdi.

“16 Mart Katliamını UnutmadıkUnutturmayacağız!” pankartının açıldığı basınaçıklamasında Beyazıt katliamının nasıl ve kimlereliyle gerçekleştirildiği anlatıldı. Bu ve benzerikatliamların devrimci mücadeleyi sonaerdiremeyeceği, her türlü baskıya ve zorbalığa karşıdevrimcilerin her tarihte, her yerde onurlumücadelelerini sürdürdüğüne vurgu yapıldı.

Ekim Gençliği / Kütahya

Samsun’da katliamlar protestoedildi

Samsun’da 15 Mart’ta, 12 Mart Gazi, 16 MartHalepçe ve Beyazıt katliamlarını lanetlemek içineylem gerçekleştirildi. Çiftlik Caddesi LiselerSokağı’nda toplanılmasının ardından meşalelerleSüleymaniye Geçiti’ne doğru yürüyüşe geçildi.“Beyazıt, Halepçe, Gazi katliamını unutmadık,unutturmayacağız!” pankartının açıldığı eylemdesloganlarla Süleymaniye Geçiti’ne girildikten sonrabasın metni okundu.

Eylemde Newroz öncesi operasyonlarda 11yurtseverin gözaltına alınması, “Halkların kardeşliği”şiarı yükseltilerek protesto edildi.

Ardından sermaye devletinin katliamcı yüzünügösterdiği Beyazıt ve Gazi katliamları lanetlendi.Kimyasal silahlarla binlerce masum insanın katledilğiHalepçe katliamının da unutulmadığı veunutturulmayacağı ifade edildi.

Eylemi EMEP, Halk Cephesi, SGD, EkimGençliği, ÖGD, SDP, Sosyalist Parti ve TürkiyeGerçeği gerçekleştirdi.

Ekim Gençliği / Samsun

16 Mart 2009 / Ankara

Page 22: Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci düzen ...kizilbayrak.org/2009/sikb.09.11/sikb 2009 - 11.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci

Gençlik gelecek, 22 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/11 H 20 Mart 2009

İstanbul EG’nin ikinci dönemçalışmalarından…

İÜ’de sosyalizm propagandasıSeçim faaliyetimiz İÜ’de sosyalizm

propagandasıyla başladı. “Yaşanabilir bir kent veinsanca bir yaşam için sosyalizm!” şiarlı afişlerimiziFen-Edebiyat Fakültesi ve Merkez Kampüs’te astık.BDSP seçim bildirgelerini de öğrencilere ulaştırmayabaşladık. Birçok öğrenciyle seçimler üzerine tartışmafırsatı yakaladık. Kendi seçim platformumuzu veseçimlere bakışımızı anlattık. Düzen partilerininbizlere hiçbir şey veremeyeceği ve kurtuluşunsosyalizmde olduğu vurgusunu yaptık.

Hafta başından itibaren öğle saatlerinde yemekhanegirişinde Ekim Gençliği masası açarak dergimiziöğrencilere ulaştırdık. İki gün içerisinde yaklaşık 45dergiyi, öğrencilerin her şeye ilgisizleştirildiği birortamda onlarla tartışarak kullandık. Yemekhaneyegiren öğrencilere seçim bildirgemizi de ulaştırdık.

16 Mart’ta Beyazıt’tayız!Devrimci, demokrat, yurtsever, ilerici öğrenciler

olarak 16 Mart Beyazıt ve Halepçe’yi anmakiçingerçekleştirilen Beyazıt eyleminin öncesinde,eylemin çağrısını yapan afişlerimizi okulumuzun dörtbir yanında kullandık. 16 Mart’ın tarihini vegünümüzdeki anlamını anlatan bildirilerimizi deöğrencilere ulaştırdık.

Hüseyin yoldaş ölümsüzdür!13 Mart günü ise Hüseyin yoldaşın cenaze törenine

çağrı yapan afişleri kullandık. BDSP’nin yaptığıaçıklamayı afiş olarak Edebiyat Fakültesi ve MerkezKampüs’te kullandık. Ayrıca Edebiyat Fakültesi’ndeHüseyin yoldaşın mücadele alanlarında veetkinliklerdeki fotoğraflarından oluşan bir sergi yaptık.

Ekim Gençliği’ni öğrencilere ulaştırmayaTaksim’de devam ediyoruz!

Ekim Gençliği’nin satışını okullarımızda vealanlarda gerçekleştirmeyi sürdürüyoruz. Bir yandanöğrenci gençliğe ticari eğitim uygulamalarını, işsizlikve geleceksizlik sorununu anlatırken, diğer yandangüncel gelişmelerden haberdar ederek tarafınıbelirlemesini istiyoruz.

13 Mart günü Taksim İstiklal Caddesi’nde EkimGençliği satışı gerçekleştirdik. Satışın yanındaBDSP’nin seçim bildirgelerini işçilere, emekçilere veöğrencilere ulaştırdık.

Satış sırasında yaptığımız ajitasyonkonuşmalarında seçimlerin çözüm olmadığınıvurgulayarak, çözümün devrimde ve sosyalizmdeolduğu söyledik. BDSP’nin seçimlere sınıfın bağımsızdevrimci programıyla katıldığını belirterek, seçimlerdeoyumuzu düzen partilerine değil devrime vesosyalizme vermemiz gerektiği çağrısını yaptık.

İstanbul Ekim Gençliği

Ege Üniversitesi’nde devrimciseçim çalışması

Yerel seçimler sürecinde düzen partileri tarafındanaldatılan, sahte vaatlerle sersemletilen geniş emekçikesimleri içinde gençlik de önemli bir yer tutmaktadır.Paralı eğitim uygulamaları ve neo liberal politikalarlageleceksizliğe mahkûm edilen gençliğin kapitalistsistemde bulacağı bir çözüm yoktur. Seçim sürecindegençliğin biriken öfkesini dizginlemek ve gençliğidüzen içi kanallara yöneltmek için düzen partilerinin

vaatleri birbirini izlemektedir. Bunun yanındareformist hayallerle gençliğin beynibulandırılmaktadır.

Ekim Gençliği olarak, seçim sürecinde düzeninsahte vaatlerine ve reformist hayallere karşı gençliğigeleceği için mücadele etmeye çağırıyor ve kurtuluşunsosyalizmde olduğunu haykırıyoruz. Gençliğiseçimlerde devrimci tutum almaya ve bağımsızsosyalist adayımızı desteklemeye davet ediyoruz. Bukapsamda İzmir Ekim Gençliği olarak yaptığımız“Kriz, seçimler ve gençlik” başlıklı panelinçalışmalarını okulumuzda yürüttük.

Ayrıca sınıf devrimcilerinin seçim bildirisinidağıtıyor ve okulumuzu “Yaşanabilir bir kent insancabir yaşam için sosyalizm!”, “Seçim aldatmacası değil,devrimci sınıf mücadelesi! Çözüm devrimde, kurtuluşsosyalizmde” şiarlı Bağımsız Devrimci SınıfPlatformu imzalı afişlerle donatıyoruz.

Ege Üniversitesi Ekim Gençliği

DEÜ’de seçim çalışmalarından…Yerel seçimlere az bir zaman kala gençliği düzenin

seçim oyununu bozmaya çağırmaya devam ediyoruz.Kapitalist sistemin gençliğe hiçbir gelecek vaatetmediğini, gençliğin geleceğinin ancak devrim vesosyalizm mücadelesini yükseltmekten geçtiğinivurguluyoruz.

Bu çerçevede İzmir Ekim Gençliği olarak EgeÜniversitesi’nde gerçekleştirdiğimiz “Kriz, seçimlerve gençlik” başlıklı panelimizin çalışmalarını yürüttük.Ekim Gençliği imzalı panele çağrı yapan afişlerimiziüniversite kampüsünde ve civardaki otobüsduraklarında, panele çağrı yapan ozalitlerimizimerkezi kafelerde kullandık. Yanı sıra BDSP’nin“Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde” ve“Yaşanabilir bir kent ve insanca bir yaşam içinsosyalizm” şiarlı afişlerimizi yapıyoruz.

Ayrıca Dokuz Çeşmeler yerleşkesine açmışolduğumuz Ekim Gençliği masasından BDSP’ninseçim bildirgesi ile birlikte panelin el ilanlarınıdağıtıyoruz. Böylece öğrencilerle seçimlere ilişkinsohbetler etme olanağı yakalıyoruz.

Dokuz Eylül Üniversitesi Ekim Gençliği / DEÜ

İzmir’de Ekim Gençliği satışıEkim Gençliği dergisini dönem boyunca

yürüttüğümüz çalışmalarımızla gençlik kitlesineulaştırıyoruz. Bunun yanısıra kentin merkeziyerlerinde yaptığımız satışlarımızla sesimizi dahageniş kesimlere ulaştırıyoruz.

Bu kapsamda 14 Mart günü İzmir’in merkezi birnoktası olan Karşıyaka Çarşısı’ndaydık. Militansatışımız boyunca yaptığımız ajitasyonkonuşmalarında kriz, geleceksizlik ve seçim konularınıişledik. Geleceksizliğe, işsizliğe karşı mücadeleyiyükseltmeye çağrı yaptık, krizin faturasınıödemeyeceğimizi ilan ettik. Gençliğin seçimoyunlarına kanmayacağını haykırarak İzmirBüyükşehir Bağımsız Sosyalist Belediye Başkanadayı N. Şafak Özdoğan’a destek istedik.

Canlı ve somut ajitasyon konuşmalarımız oldukçadikkat çekti. Dergimiz onlarca gence ulaştı. Bu aradabulunduğumuz çarşıda İP bildiri dağıtımı yapıyor veses aracı ile dolaşıyordu. Bu gerici-ulusalcı ajitasyonakarşı devrim ve sosyalizmin propagandasını yaptık.Faaliyetimiz iki saat sürdü ve ilgiyle karşılandı.

İzmir Ekim Gençliği

“Kriz, seçimler vegençlik” paneli

Yerel seçimler yaklaşırken, genç komünistlerolarak, düzenin seçim oyununa kanmama, reformisthayallere kapılmama çağrısını üniversitelerdeyükseltiyoruz.

Gençliğin bugün yaşadığı işsizlik, geleceksizlik,paralı eğitim gibi sorunların çözümünün kapitalistsistemin yıkılmasından geçtiğini anlatıyor, gençliğiörgütlü mücadeleye çağırıyoruz.

Bu kapsamda İzmir Ekim Gençliği olarakörgütlediğimiz “Kriz, seçimler ve gençlik” başlıklısöyleşimizi 18 Mart günü Ege ÜniversitesiMühendislik Kafe’de gerçekleştirdik.

Söyleşiyi gerçekleştirdiğimiz kafenin camlarınave duvarlarına “Çözüm devrimde, kurtuluşsosyalizmde!” ve “Yaşanabilir bir kent ve insancabir yaşam için sosyalizm!” şiarlı BDSP afişleri ilebirlikte “Düzenin partilerine verilecek oyumuz yok,sorulacak hesabımız var! / Çözüm devrimde,kurtuluş sosyalizmde!” şiarlı Ekim Gençliği imzalıozalitimizi astık.

Söyleşimiz Ekim Gençliği adına yapılankonuşma ile başladı. Yoldaşımız, gençliğin sistemtarafından paralı eğitime tabi tutulduğunu, işsizliğemahkûm edilip geleceksizleştirildiğini ifade etti.Sistemin kendisinin vermiş olduğu eğitimin KPSS,KPDS, TUS, DGS vb. ile ölçülmeye çalışıldığına,diplomalardaki ünvanları kaldırarak yoğun emeksömürüsünü derinleştirdiğine değindi. Bu çerçevedeher geçen gün daha da geleceksizleştirilen gençliğebu sistemin hiçbir gelecek veremeyeceğini vurguladıve gençliğin tek kurtuluşunun bu sistemi yıkmaktangeçtiğini kaydetti.

Özdoğan: “Gençlik kendi talepleriylemücadele etmeli!”

Ardından İzmir Büyükşehir BelediyesiBağımsız Sosyalist Başkan adayı N. ŞafakÖzdoğan sözü aldı. Düzen tarafından ezilen vesömürülen işçi ve emekçilerin, gençliğin, kadınların,Kürt halkının nihai kurtuluşunun tüm zenginlikleriellerinde bulunduran bir avuç asalağın düzenleriniyıkmaktan geçtiğini ifade ederek sözlerine başlayanÖzdoğan, sınıf devrimcilerinin ise işçi sınıfıönderliğinde bir devrimi örgütleyerek sosyalist işçi-emekçi iktidarı kurmayı hedeflediklerini belirtti.Seçim süreçlerinde kitlelerin politikleşmeye açıkolduklarını, bu atmosferden yararlanarak devrimcisınıf çalışmalarını derinleştirdiklerini ifade etti.Seçimleri bir fırsata dönüştürüp krizin etkilerinekarşı işçi ve emekçileri, gençliği kendi taleplerietrafında mücadele etmeye çağırdıklarını vurguladı.Üniversite gençliğinin de kendi talepleri etrafındamücadele etmesinin yakıcılığına değinerek sözlerineson verdi.

Konuşmaların ardından soru-cevap bölümünegeçildi. Canlı bir tartışma zeminin yakalandığısöyleşide AKP-CHP tartışmaları üzerinden gelensorulara düzenin her iki kesiminin de teşhiriyapılarak cevap verildi. Sınıf devrimcilerinin seçimsürecinde neden boykot taktiği izlemedikleri ve birtakım platformlarla neden ortaklaşmadıklarıanlatıldı. Söyleşi gençliğe, mücadelenin bir parçasıolma çağrısıyla son buldu.

İzmir Ekim Gençliği

Ekim Gençliği’nin faaliyetlerinden...

Page 23: Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci düzen ...kizilbayrak.org/2009/sikb.09.11/sikb 2009 - 11.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci

gelecek sosyalizm! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 23Sayı: 2009/11 H 20 Mart 2009

İTÜ Maçka Kampüsü’ndesaldırıları protesto

Geçen dönem İTÜ’de yaşanan faşist saldırınınardından birçok devrimci-demokrat öğrenciyesoruşturma açılmış ve bu soruşturmalar neticesindeçeşitli uzaklaştırma cezaları verilmişti. Kalbindenbıçaklanarak günlerce yoğun bakımda kalanarkadaşımıza kınama, bacağından bıçaklananarkadaşımıza bir ay, kolundan bıçaklananarkadaşımıza bir hafta, bunların dışında saldırıyauğrayan iki kişiye ise bir yarıyıl ve bir kişiye de bir ayuzaklaştırma cezası verildi.

Ayrıca İTÜ yönetimi afiş asma ve masa açmayasağına uymadığı gerekçesiyle 30 öğrenciyesoruşturma açmış ve birçok öğrenciye bir haftauzaklaştırma cezaları vermişti.

İTÜ yönetimi tüm baskı ve saldırılarlayetinmeyerek Hazırlık Fakültesi’ne diğerfakültelerden öğrencileri almama kararı almıştı. Bukararın ardından ÖGB’ler giriş-çıkışta tümöğrencilerin üzerini didik didik aramaya başlamıştı.Ayrıca İTÜ yönetimi Hazırlık Fakültesi’nin içerisine70 civarında kamera yerleştirerek öğrencileri her ankontrol altında tutuyor. Yanısıra sivil ve çevik kuvvetpolisi fakülteye serbestçe girip çıkıyor.

İTÜ öğrencileri bu saldırıları teşhir etmek için 18Mart günü Maçka Fakültesi’nde bir basın açıklamasıgerçekleştirdi. Açıklamanın öncesi Hazırlık Fakültesiönünde yaygın bir bildiri dağıtımı gerçekleştirildi.Ayrıca Hazırlık Fakültesi’nin içinde basınaçıklamasına çağrı amacıyla afiş ve bildiriler yaygınbir şekilde kullanıldı.

Saat 12.30’da ÖGB’ler elinde basın açıklamasınınozalit pankartını taşıyan arkadaşımızı fakülteyealmayacaklarını söyledi. Bunu üzerine bizler de sivilpolis ve ÖGB barikatını yararak pankartımızı açıp“Baskılar bizi yıldıramaz!”, “Faşizme karşı omuzomuza!”, “YÖK kalkacak, polis gidecek, üniversitelerbizimle özgürleşecek!” vb. sloganları eşliğindeHazırlık binası içerisinde bir yürüyüş gerçekleştirdik.Öğrencilere kapıda yaşanan gelişmeleri anlatıpdışarıdaki basın açıklamasına çağrı yaptık.

Çağrımızın ardından tekrar sloganlar eşliğindedışarı çıktık ve Hazırlık Fakültesi kapısı önünde basınaçıklamamızı gerçekleştirdik. Açıklamada Hazırlık’tason süreçte yaşanan saldırıların hangi amaca hizmetettiğinin ortada olduğu ve saldırı sonrasında alınanbaskıcı yasakların daha önceden planlandığı söylendi.Basın açıklamasına yaklaşık 60 öğrenci katıldı.

İTÜ Ekim Gençliği

Genç-Sen’den burs eylemiİzmir Büyükşehir Belediyesi öğrencilere verdiği

bursları kesti. Burslara başvuru yapıp belgeleriniteslim edenlere 900 TL yerine 500 TL verilecek.Belgelerini henüz vermeyenlerin ise randevuları iptaledildi. İşçi ve emekçi çocuklarının eğitim hakkını gaspedenler bu uygulamalarına bir yenisini daha eklemişoldular.

12 Mart günü sabah saatlerinde Genç-Sen üyeleritoplanarak, öğlen yapılacak basın açıklamasınınafişlerini yaygın olarak yaptılar. Eylem öncesindeEdebiyat Fakültesi’nde ve Ziraat Cafe’de ajitasyonkonuşmaları yapıldı. Öğlen hazırlık önünde toplanıldıve ajitasyon konuşmaları yapılarak, sloganlar atılarakeylem başlatıldı.

Eylem boyunca “Bursumu geri istiyorum!”,“Diplomalı işsiz olmayacağız!”, “Parasız eğitimistiyoruz!”, “Eğitim hakkımız engellenemez!” , “Eşit,

parasız, bilimsel, anadilde eğitim!” , “Krizin bedelipatronlara!”, “Sermaye defol, üniversiteler bizimdir!”sloganları atıldı.

“Krizin faturasını ödemeyeceğiz! Burslarımızı geriistiyoruz!” şiarlı ozalitin açıldığı eylem öğrenciçarşısında alkışlarla devam etti. Okunan basınaçıklamasında krizin sonuçlarına değinildi, diplomalıişsizliğe dikkat çekildi, bursların da kesildiği belirtildi.Genç-Sen’in burslar için imza kampanyası başlatacağıaçıklandı. Eyleme 35 kişi katıldı.

Ege Üniversitesi Ekim Gençliği

EÜ’de Genç-Sen faaliyetleriGenç-Sen olarak “Krizin faturasını ödemeyeceğiz,

diplomalı işsiz olmayacağız!” başlıklı bir çalışmayapılması ve bu çalışmanın bir sempozyum veyürüyüşle tamamlanması planlanmıştı. İzmirBüyükşehir Belediyesi’nin bursları kesmesi nedeniyleçalışma kapsamına burs sorunu da dahil edildi.

17 Mart günü imza kampanyası çalışmaları somutolarak başladı. Hazırlık önünde masa açılarak“Burslarımızı geri almak için bir imza da sen at”,“Burslar kesildi, harçlar 3000 TL olacak, biliyormuydunuz?”, “Krizin faturasını ödemeyeceğiz!” şiarlıdövizler asıldı ve imzalar toplandı.

İmza kampanyası 27 Mart’a dek sürecek. 27Mart’ta Ege Üniversitesi ve Dokuz Eylül Üniversitesikendi kampüslerinde yürüyüşler düzenleyerek KonakYKM’de buluşacak. Buradan İzmir BüyükşehirBelediyesi’ne yürünecek. Yürüyüşün ardından imzalarTBMM’ye gönderilecek. Kampanyanın imza metnişöyle:

“Öğrencilere verilen burslarla ilgili kanunhükmünün 15 Mart 2009 tarihli resmi gazetedeyayınlanmasının ardından verilen burslar kesilmiş verandevular iptal edilmiştir. Eğitim hakkımız, paralıeğitim uygulamalarıyla gasp edilmektedir. Var olanbursların da kesilmesiyle bu hak gaspıderinleşmektedir. Var olan ekonomik krizin faturası bizöğrencilere kesilmektedir. Biz, aşağıda imzasıbulunanlar krizin faturasını ödemeyi reddediyoruz.

- Parasız eğitim istiyoruz!- Kesilen burslarımız geri ödensin, başvuru

belgeleri alınmaya devam edilsin!- Tüm öğrencilerin temel ihtiyaçlarını (barınma,

ulaşım, beslenme, kırtasiye v.b.) karşılayacakkarşılıksız burs istiyoruz!”

Ege Üniversitesi Ekim Gençliği

DEÜ’de gündem krizDünya ölçeğinde yaşanan krizden işçiler ve

emekçiler kadar üniversite gençliği de olumsuzetkilenmektedir. Bu kapsamda İzmir Dokuz Eylül

Üniversitesi’nin İktisat, Eğitim, Hazırlık veMühendislik fakültelerinde “Kriz ve krizin gençliğeetkileri” başlıklı birçok toplantı yaptık. Genel olaraküniversite gençliğinin özelde ise üniversitemizöğrencilerinin sorunlarına karşı mücadele yol veyöntemlerini tartıştık.

Krizle birlikte derinleşen diplomalı işsizlik vegeleceksizlik sorununun bütünlüğü içinde işlenmesiçalışmamızın temelini oluşturacak. Ayrıca belediyeburslarının kesilmesini, yemek zammını paralı eğitimtemelinde ele alarak etkili bir pratik faaliyete konuetmeyi planlıyoruz.

Geçen hafta, 19 Mart günü yapacağımız “Kriz vegeleceksizlik” başlıklı toplantının açık duyurusunuyapmayı kararlaştırdık.

DEÜ Genç-Sen geçtiğimiz dönem merkezimateryallerin kullanımı dışında herhangi bir faaliyetgerçekleştirememişti. Bu dönem tüzüksel normları birkenara bırakıp üyelik formlarını yenileyen merkeziGenç-Sen, “Krizdeyiz, yarısını öderiz!” kampanyasınıyemekhane zamları üzerinden işlemeyi hedefliyor.

Gerçekleştirdiğimiz şube genel kurulunda, merkezikampanyanın içeriğine müdahale ederek yerelinihtiyacının “zamların geri çekilmesi” üzerinden etkinbir kitle faaliyeti olduğunu belirttik. Ayrıca sorununparalı eğitim sisteminin bir parçası olduğunu, krizlebirlikte derinleşmiş olduğunu vurguladık. Çalışmanınkitleye mal edilmesinin önemi üzerinde durduk. DEÜGenç-Sen henüz haftalık pratik faaliyeti kurgulamanınötesine geçememekte, süreç kendiliğindenci bir hattailerlemektedir. Bu nedenle, önümüzdeki hafta biryemekhane anketi yapılarak kitlenin tepkisininölçülmesi, ardından rektörlükle görüşme, anketlerdençıkan sonuca göre de bir sonraki haftanın pratikfaaliyetinin kurgulanması hedefleniyor.

Dokuz Eylül Üniversitesi Ekim Gençliği

Uludağ Üniversitesi’nde basınaçıklaması

16 Mart Halepçe katliamına ilişkin Bursa UludağÜniversitesi’nde Yurtsever Demokratik GençlikMeclisi tarafından 17 Mart günü basın açıklamasıgerçekleştirildi.

Kütüphane önünde “16 Mart Halepçe Katliamınıve devlet terörünü kınıyoruz!” pankartının açıldığıeylemde yaklaşık 60 kişi mediko-sosyalin önüne alkış,ıslık ve sloganlarla yürüdü.

Mediko-Sosyal önüne gelindiğinde ise birkaçülkücü yürüyüşü provoke etmeye çalıştı. Buna“Faşizme karşı omuz omuza!”, “Halepçe’yi unutma,unutturma!” sloganlarıyla karşılık verildi. Daha sonrabasın açıklaması yapıldı.

Uludağ Üniversitesi Ekim Gençliği

Gençlik hareketinden…

Page 24: Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci düzen ...kizilbayrak.org/2009/sikb.09.11/sikb 2009 - 11.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci

EKK’dan çağrı...24 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/11 H 20 Mart 2009

4-5 yılda bir tekrarlanan seçim oyunu yine sahnede.Burjuva partilerin hepsi emperyalizme ve işbirlikçisermayeye hizmette, işçi ve emekçilere, ezilen halklaradüşmanlıkta birbirleriyle yarışıyorlar.

Düzen partileri, işçi ve emekçilerin ücretlerindenkesilen vergilerle trilyonları ortalığa saçarak seçimçalışması yürütmektedir. Birbirleriyle kıyasıya rekabetetutuşan düzen partilerinin en büyük amacı bu yarışıgalibiyetle sonuçlandırmaktır. Yerel seçimler sözkonusuolduğunda bu rekabet daha çok kızışmaktadır. Çünküortada ranta ve yağmaya dayalı eşsiz kazançlar eldeetmek vardır. Bu nedenle herbiri işçi ve emekçilerinoyunu alabilmek için atıp tutmaya, boş vaatlerdebulunmaya devam etmektedirler. İşçi ve emekçilerinyoksulluk ve sefaletini kullanarak “seçim yardımı” adıaltında sadaka dağıtmakta, birçok hizmetitaşeronlaştırılan ve özelleştirilen belediyede iş imkanlarıyaratarak, kimine erzak ve yakacak dağıtarak, kimine iseüç kuruş para vererek işçi ve emekçilerin oylarını satınalmaya çalışmaktadırlar.

Düzen partileri yine seçimler vesilesiyle işçi veemekçi kadınları hatırlamaktadırlar. Nüfusun yarısınıoluşturan kadınlar onların iştahını kabartmaktadır.Kitleleri kandırabilmek için yine kadınları kullanarak oyavcılığı yapmaktadırlar. AKP’nin seçim çalışmasını evtoplantılarıyla, şenliklerle, gezilerle en etkin bir şekildeyürütenler kadınlardır. Bedava erzak, giyecek, yakacakdağıtımı yapanlar da yine onlardır. Bu yolla işçi veemekçi kadının bilincini bulandırmaya çalışmaktadırlar.

Seçim mitinglerinde meydanları dolduran, dincigericiliğin malzemesi yapılan, açlığa, yoksulluğa veişsizliğe en çok mahkum edilen, her türlü şiddeteuğrayan, Ortaçağ kalıntısı zihniyet ve uygulamalarakurban edilen, işinin ve evinin kölesi haline getirilen,işçi ve emekçi kadınlardır.

Yaşamımız sermaye düzeni tarafından çekilmez halegetirilmektedir. İş bulup çalışabilenlerimizin emekliolma şansı neredeyse yoktur. Bir yandan emeklilikyaşımız yükseltilmekte, diğer yandan sigorta hakkımızgasepedilmektedir. Çoğunluğumuz güvencesizçalıştırılmakta. Kırıntı düzeyinde kalan ve çoğu zamanverilmeyen emzirme ve çocuk yardımı hakkımız isekuşa çevrilmektedir. Kriz nedeniyle 6 milyonu aşanişsizler ordusunun neredeyse yarısını kadınlaroluşturmaktadır. Ev kadınlarının ise hiçbir güvencesiyoktur. Kriz dönemlerinde ise sırtına iki kat daha fazlayük binmektedir. Evi idare etmek, her gün nepişireceğini düşünmek, kira ve faturalar, çocuklarınmasrafları kadınların yaşamını cehennemeçevirmektedir.

Seçimler, işçi ve emekçi kadınların bitmektükenmek bilmeyen sorunlarına bir çözüm değildir.Gerici düzen partileri şimdiye kadar bizleregeleceksizlik ve güvencesizlikten başka bir şeyvermemiştir. Bizi boş vaatlerle kandıran, yaşadığımızsorunlara her gün yenilerini ekleyen sermayenin düzenpartilerine mahkum değiliz. Bizleri geleceğimiziellerimize almak ve kazanmak için mücadele etmeyeçağıran, sadece gerçekleri anlatan, çözümün neseçimlerde ne de düzen partilerinde olduğunu, çözümünkapitalizme karşı devrim ve sosyalizmde olduğunu

haykıran, yaşamını işçi sınıfının kurtuluşu davasınaadayan Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu(BDSP) İstanbul Büyükşehir Bağımsız SosyalistBelediye Başkan adayı Melek Altıntaş’ın çağrısınakulak verelim.

İstanbul’un birçok sanayi bölgesinde, emekçi

semtlerinde çalışma yürüten Emekçi KadınKomisyonları olarak tüm işçi ve emekçi kadınları,BDSP adayı Melek Altıntaş’a destek vermeye, işçi veemekçi kadınları kendi talepleri ve özlemleri içinmücadeleye çağırıyoruz.

Emekçi Kadın Komisyonları / İstanbul

Emekçi Kadın Komisyonları’ndan tüm işçi ve emekçi kadınlara çağrı:

Düzen partilerinden hesap soralım,hak ve taleplerimiz için mücadeleye katılalım!

Gazi Katliamı 14. yılında lanetlendi…

“Katil devlet hesap verecek!”Gazi Katliamı’nın 14. yıldönümünde BDSP, DHF,

Devrimci Hareket, DTP, ESP, Mücadele Birliği Platformu,Partizan, P. Devrimci Duruş’un oluşturduğu Gazi 12 MartPlatformu, gerçekleştirdiği eylemle katliamcıları lanetledi.

Eski karakolun önünde toplanılmasıyla başlayan anmadaen önde “12 Mart Gazi Katliamını Unutmadık-Unutturmayacağız” şiarlı ortak pankart açıldı. Arkasındaşehit aileleri, Sinter ve Gürsaş işçileri yer aldılar. OnlarıDTP Sultan Gazi İlçe Örgütü, BDSP, DHF, P. DevrimciDuruş, Devrimci Hareket, Partizan, Mücadele BirliğiPlatformu , ESP, SGD kortejleri izledi. Halkevleri,Kaldıraç, Halk Kültür Merkezleri, Emek Partisi, ProleterDevrimci Köz, Sosyalist Parti ve Devrimci Liseliler deeyleme kendi pankartlarıyla katıldılar.

Eski karakol önünden yürüyüşe geçen kitle sloganlar eşliğinde mezarlığa doğru ilerledi. 12 Mart ‘95akşamı taranan kahvehanelerin önüne gelindiğinde, tüm kortejlerden katil devleti hedef alan öfkeli sloganlaryükseldi.

Yürüyüş mezarlığa gelinmesiyle son buldu. Saygı duruşunun ardından platform adına ortak basın metniokundu. Yapılan açıklamada, 12 Mart 1995’te Gazi Mahallesi’nde bir kahvehanenin taranmasıyla başlayansaldırıların büyük bir katliama dönüştüğü, bu ülkede demokrasi, özgürlük ve devrim mücadelesi verenlerinhedef alındığı belirtildi. Egemen güçlerin tüm saldırılarına karşı, Gazi Katliamı’nın yıldönümünde bir aradaolmanın anlamının büyük olduğunu söylendi, devletin kendini aklamak için Gazi, Çorum ve Maraşkatliamlarını “Ergenekon’a” havale ettiği ifade edildi.

Açıklama şu sözlerle son buldu: “Gazi katliamının faili bellidir. Katleden devlettir. Tıpkı Maraş’ta veÇorum’da yaptığı gibi bunu hangi güçlere yaptırdığı veya bu katliamlarda kimi kullandığı ise belirleyici değil.Daha fazla mücadele etmenin ve omuz omuza yürümenin getirdiği güvenle faşizmin barikatlarını yıkmanınzamanıdır. Dünyayı kan deryasına çevirenlere karşı öfkemizi kuşanarak sokağa çıkmanın zamanıdır.Sömürünün, baskının ve gözyaşının olduğu her yerde daha fazla mücadele ederek, katillerden hesap sormanınzamanıdır….”

Anma boyunca “Bedel ödedik bedel ödeteceğiz!”, “Faşizme karşı omuz omuza!”, “Biji bratiya gelan!”,“Faşizmi döktüğü kanda boğacağız!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “Baskılar biziyıldıramaz!” sloganları öfkeyle haykırıldı.

Ortak anmanın ardından kurumlar tek tek mezar anması gerçekleştirdiler. Komünistler yürüyüş boyunca vemezar anmasında “Katil devlet hesap verecek!”, “Gazi faşizme mezar olacak!”, “Devrim şehitleriölümsüzdür!”, “İşçi sınıfı savaşacak sosyalizm kazanacak!”, “Çözüm devrimde kurtuluş sosyalizmde!”, “Partişehitleri ölümsüzdür!”, “Gazi’nin katili sermaye devleti!” vb. sloganları sıklıkla haykırdılar.

Elmabahçesi’nde direnen Meha Giyim işçileri de BDSP kortejinde eyleme katıldılar.Ortak pankart arkasında yer alan Sinter ve Gürsaş işçileri de “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”,

“Gazi’nin katili sermaye devleti!”, “Gazinin hesabı sorulacak!” sloganlarını attılar. Alınteri ve Halk Cephesi’nden anma12 Mart Gazi Platformu’nun yaptığı anmanın bir saat öncesinde Alınteri “Taş yürek barikat, Yaşasın Gazi

direnişimiz. Alınteri” pankartını açarak eski karakol önünden yürüyerek mezarlık önünde anma gerçekleştirdi.12 Mart Gazi Platformu’nun yaptığı anmanın ardından ise, Halk Cephesi eski karakol önünden yürüyüşe

geçerek en önde şehit aileleri, arkasında Halk Cephesi pankartıyla mezarlığa yürüdüler. Saygı duruşununardından Gazi şehit aileleri adına, Zeynep Poyraz’ın babası Cemal Poyraz bir konuşma gerçekleştirdi. HalkCephesi adına yapılan basın açıklaması ve Grup Yorum’un müzik dinletisi ile anma sona erdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Page 25: Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci düzen ...kizilbayrak.org/2009/sikb.09.11/sikb 2009 - 11.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci

Tek seçenek sosyalizm! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 25Sayı: 2009/11 H 20 Mart 2009

Seçim dönemlerinde çeşitli vaatlerle işçi veemekçileri hatırlayıp meydanlara dökülen düzensiyasetçilerinin ikiyüzlü tutumlarının en barizörnekleri “kadın seçmenleri” hedef alan söylemlerüzerinden görülmektedir.

Kadınları büyük bir oy potansiyeli olarak görendüzen siyasetçileri bu dönemlerde “kadınseçmenleri” hatırlamaktadırlar. İşsizliğin,yoksulluğun bedelini en fazla ödeyen kadınlaraçeşitli vaatlerin yanında erzak, kömür vb. yardımlarteklif edilerek oyları satın alınmak istenmektedir.Aç, yoksul ve işsiz bırakıp ardından da budurumlarını kullanarak seçim rüşveti verme peşindekoşan düzen siyasetçilerinin bir diğer ikiyüzlütutumu ise aday listelerinde kadın adaylara ne kadaryer verdiklerine dair söylemleridir. Derdi hiçbirşekilde kadını toplumsal yaşama çekmek olmayanbu düzen siyasetçileri, kadınlara özel olarakseslenerek, aday listelerinde kadınlara ne kadar yerverdiklerini, böylelikle kadınların siyasal yaşamdakitemsiliyetini önemsediklerini anlatma çabasınagirişmektedir. Kadını emeğiyle ve bedeniylesömüren bu düzenin sözcülerinin seçim reklamıolarak da kadınları bu şekilde kullanması şaşırtıcıdeğildir elbette.

Biliyoruz ki, emekçi kadınların sorunlarıseçimlerde temsiliyete indirgenemeyecek kadarkapsamlı toplumsal bir sorundur. Ve seçimlerleçözülemeyeceği ortadadır. Tüm bu gerçeklerinüzerinden atlanarak, seçimlerde “kadını ancak kadınanlar” diyerek ileri sürülen kadın adaylarındesteklenmesi vb. argümanlar emekçi kadınlarınbilincinde yanılsama yaratma işlevi görmektedir.Kriz koşullarıyla birlikte güvenli bir gelecek kaygısıartan ve derin bir yoksulluğa itilen işçi ve emekçikadınlar ile tüm bu yoksulluğun ve sefaletin sebebiolan burjuvazinin kadınları arasındaki uzlaşmazçelişki “kadın” kimliği ile üstü örtülmeyeçalışılmaktadır. Yaşamını emeğiyle kazanmak yerineemeklerin sömürüsü üzerine kuran burjuvakadınların kurulu düzenden bekledikleri ile işçi veemekçi sınıftan kadınların çıkarlarının temeldenfarklı olduğu gerçeği unutturulmak istenmektedir.

Bugün burjuvazinin kadın ya da erkektemsilcilerinin terk derdi krizin faturasını işçi veemekçilere ödetmektir. Kriz koşullarının yüküaltında ezilen işçi ve emekçi kadının derdi iseişsizlik, açlık ve yoksulluktur. Yaşamın bu katıgerçekleri ortadayken, iki uzlaşmaz sınıfınkadınlarının “kadın” kimliğinde eşitlenmeyeçalışılması sinsi bir saldırıdır. Örneğin DESA Deriönünde aylardır direnen kadın işçiyle, DESA’dangiyinen Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ıhangi ortak payda eşitleyebilir? Koç ya da Sabancıailesinden bir kadınla onun fabrikasında çalışan birkadının sadece kadın oldukları için ortak bir yanlarıbulunabilir mi hiç? Sömürü düzeninden daha fazlapay almak için fırsat eşitliği isteyen kadınlarla,fabrika önlerinde iş isteyen kadınlar arasında nasılbir ortaklık söz konusu olabilir?

Kadınların sorunlarını kadın temsilciler çözebilirargümanının bir aldatmaca olduğunu gösteren pekçok örnek vardır. Örneğin “Kadın ve AiledenSorumlu” Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, kadının

çalışma yaşamına katılmasını kolaylaştıran kreşzorunluluğunu ortadan kaldıran istihdam paketineonay veren bir “kadın” temsilci değil midir?Kuşkusuz ki örnekler çoğaltılabilir. Mesele hangisınıfın temsilcileri olduklarıdır, hangi cinsiyetindeğil. Önemli olan, ortada iki ayrı sınıfın, iki ayrıdünyanın kadınları olduğu gerçeğinin kavranmasıdır.

Yaratılan bu yanılsamaya liberal-reformistlerinkadın adaylar üzerinde öne çıkardıkları seçimpropagandalarını da eklemek gerekiyor.Propagandalarını, sorunun sınıfsal özünü ortadankaldıran, kadınların sorununu kadın adaylarınçözeceği ya da kimi kota uygulamalarıyla yerel yada genel seçimlerde kadınların yer almasının önemivb. üzerine yürütmektedirler. Bu şekilde onlar dakendi cephelerinden, yaratılan bu yanılsamaya katkı

sunmaktadır. Emekçi kadın sorununun seçimleçözülmeyecek denli kökleri derinde olan toplumsalbir sorun olduğu gerçeğini örten her türden etkiyekarşı mücadele etmek gerektiği ortadadır.

İşçi ve emekçi kadınları düzenin her türden gericipropagandasından kurtarmak için seçimçalışmalarında çok yönlü bir çaba gösterilmesigerekmektedir. Emekçi kadınlar için gerçek çözümyolu “sınıfa karşı sınıf” bilinciyle yürüttükleriörgütlü mücadeleden geçmektedir. Bu kurulu düzenparçalanmadıkça, bu düzenin çarklarının başındakadın ya da erkek olması hiçbir şey ifadeetmeyecektir. Bu nedenle tüm gücümüzü kapitalizmiyıkma, sosyalizmi kurma mücadelesine harcamamızgerekmektedir. İşçi ve emekçi kadının tek gerçekseçimi budur.

İki ayrı dünya, iki ayrı sınıf, iki ayrı seçim!..

Emekçi kadınlar için tek seçimsosyalizmdir!

Çiğli’de krize karşı eylemler…

Çiğli Organize’de işçiler yürüdüÇiğli’deki devrimci, ilerici kurum ve örgütler bir süredir krizin sonuçlarına karşı işçi ve emekçileri

mücadeleye çağırmak amacıyla faaliyet yürütüyorlar.28 Şubat’ta gerçekleştirilen kriz konulu panelin ardından 13 Mart günü de Çiğli Organize’de “İşten

atmalar yasaklansın! Tüm çalışanlara iş güvencesi sağlansın!” şiarıyla yürüyüş ve basın açıklaması yapıldı.Yürüyüş öncesinde Çiğli Organize’de, Çiğli Merkez’de ve emekçi semtlerinde eyleme çağrı amacıyla yüzlerceel ilanı dağıtıldı, afiş yapıldı. Bir gün öncesinden kahveler gezilerek emekçiler eyleme çağrıldı.

Eylemi örgütleyen kurumlardan Alevi-Der, Çiğli İşçi Platformu, Çiğli Halkevi, Çiğli ÖDP, Çiğli Belediyesiİşyeri Temsilciliği, Ege ‘78’liler, İzmir ‘78’liler, saat 12.00’de Çiğli Belediyesi Şantiyesi önünde toplanmayabaşladılar. Alkış ve sloganlarla başlayan eylemde “İşten atmalar yasaklansın! Çalışanlara iş güvencesisağlansın!” yazılı ortak pankart taşındı. Eyleme yoldan geçen arabalar kornalarıyla destek verdi, işten atılanbazı işçiler yürüyüşte yer aldı.

Organize’nin içinde gerçekleştirilen yürüyüş Çiğli Atatürk Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü’nünönündeki basın açıklamasıyla devam etti. Açıklamada, kapitalizmin krizler ürettiği ve krizlerin sonucu yıkımauğrayanların işçi ve emekçiler olduğu ifade edildi. Çiğli Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nin tablosunun ülkegenelinde yaşananlardan farklı olmadığı dile getirildikten sonra krizin organizeye yansıması özetlendi.

Eylem boyunca “İşten atmalar yasaklansın!”, “Krizin faturasını patronlar ödesin!”, “Kahrolsun ücretlikölelik düzeni!”, “İMF defol, bu ülke, bu halk satılık değil!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber yahiçbirimiz!”, “Köle değil işçiyiz örgütlüysek güçlüyüz!”, “Krize karşı genel grev genel direniş!”, “İşçi memurelele genel greve!” sloganları coşkuyla atıldı. Yaklaşık 150 işçi ve emekçinin katıldığı eyleme KESK İzmirŞubeler Platformu, TÜMTİS, Deri-İş Sendikası İzmir Şubesi, Genç-Sen, işten atılan taşeron belediye işçilerive Dayanışma Derneği destek verdi.

Çiğli’de 15 Mart yürüyüşü 15 Mart günü Güzeltepe Uğur Mumcu Parkı’nda bir araya gelen emekten yana güçler Çiğli AKP ilçe

binası önüne bir yürüyüş gerçekleştirdi. “Zamlara, vergilere, açlığa yoksulluğa karşı insanca bir yaşamistiyoruz!” şiarlı pankartın açıldığı eylem Çiğli İşçi Platformu, Alevi-Der, Çiğli Halkevi, Çiğli ÖDP, ÇiğliBelediyesi İşyeri Temsilciliği, Ege ‘78’liler, İzmir ‘78’liler tarafından gerçekleştirildi. KESK İzmir ŞubelerPlatformu, TÜMTİS, Deri-İş Sendikası İzmir Şube ve işten atılan taşeron park bahçe işçileri de eyleme desteksundu.

Sloganlar eşliğinde gerçekleştirilen yürüyüşün ardından AKP önüne gelindiğinde basın açıklaması okundu.Açıklamada krizin sadece patronları teğet geçtiğinden, işçi ve emekçileri ise işsizlikle, açlıkla, zamlarlavurduğundan sözedildi. İşsizlik oranının gün geçtikçe arttığına ve işsizlik fonunun patronların hizmetineaçıldığına değinildi.

Eylem acil taleplerin okunmasıyla sona erdi. Yürüyüş ve eylem boyunca “Kurtuluş yok tek başına, ya hepberaber ya hiçbirimiz!”, “Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!”, “Yaşasın işçilerin birliği halkların kardeşliği!”,“Krize karşı genel grev genel direniş!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / İzmir

Page 26: Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci düzen ...kizilbayrak.org/2009/sikb.09.11/sikb 2009 - 11.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci

Bir kitap, bir deneyim...26 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/11 H 20 Mart 2009

Türkiye yine bir seçim sürecine bulunuyor. Sınıfbilinçli işçilerin görevi, bu durumdan yararlanarakişçi ve emekçilerin sorunlarının çözümünün busisteme sığmayacağını sınıf kardeşlerine göstermekolmalı. Bunun nasıl yapılacağını daha iyi kavramakiçin ise, elbette ki daha önce yaşanmış deneyimleriincelemek, bunlardan dersler çıkarmak gerekiyor. Bukonuda yaşanmış deneyimleri aktaran bazı kitap vemakeleler mevcut. Bunlar içinde en önemlilierindenbirisi de Bolşevikler’in 1912 yılında Çarlık Duma’sıiçin yapılan seçimleri ve seçimlerde Dumamilletvekillerinin yaptığı çalışmaları anlatan “ÇarlıkDuması’nda Bolşevikler” kitabı. Kitabın yazarı A. Y.Badayev, aynı zamanda Çarlık Duması’na seçilenBolşevik işçi milletvekillerinden biridir.

Badeyev, Bolşevikler’in seçimlere hiçbir zamanDuma’da birkaç sandalye kazanmak amacıylakatılmadığını özellikle vurguluyor. Bu burjuvaparlamenter kurumlara yaklaşımda temel bir ayrımnoktası olduğu için özellikle önemlidir. Seçimleregeniş yığınlara seslenmenin, devrimci programlarınıonlara anlatmanın ve bu arada burjuva temsilikurumları teşhirin bir aracı olarak gördüler. Devrimino aşamasında temel talepleri 1- Demokratikcumhuriyet, 2- Sekiz saatlik iş günü, 3- Büyük topraksahiplerinin topraklarına el konulması idi.Gündemdeki burjuva demokratik devrimin üçdevrimci talebi idi bunlar. Bolşevikler kendilerini asladüzen yasallığıyla sınırlanmadılar. Asıl amaçları, işçive köylü yığınları bu talepler uğruna mücadele içinharekete geçirmek, bu taleplerin mevcut düzendegerçekleşmeyeceğini onlara kendi özdeneyimlerindende yararlanarak göstermek oldu.

Kitapta dikkat çeken bir diğer nokta ise,Bolşevikler’in seçim anlaşmalarına yaklaşım tarzı idi.Bolşevikler için bu konuda Parti’nin 1912 tarihli PragKonferansı’nda alınan kararlar bağlayıcı oldu. Bunagöre seçim anlaşmaları Bolşevik Partisi için hiçbirbiçimde politik platformda değişiklik gerekçesideğildi ve Bolşevik milletvekilleri için de herhangibir politik bağlayıcılık taşımazdı. Menşevikler iseseçimleri, Duma’yı gericilerin elinden kurtarmanınbir aracı olarak gördüler. Bunun için de birçokkonuda liberallerle birlikte hareket etmekte sakıncagörmediler.

Çarlık Rusya’sında seçimler doğrudanyapılmıyordu. İlkin delegeler seçiliyor, budelegelerden bir seçim heyeti oluşturuluyordu.Duma’ya milletvekili olarak gidecekleri bu heyetbelirliyordu. Eşit oy hakkı yoktu. Seçim yasaları öyleoluşturulmuştu ki, Duma’da mutlak çoğunluk herkoşulda Kara Yüzler ve Kadetler’in elinde oluyordu.Buna karşılık az sayıda işçi temsilcisi Duma’da yeralıyordu. Bunun nedeni hükümetin işçilerin temsilhakkını görmezlikten gelmesi, onların seçilmesi içinher türlü engelin çıkarılmasıydı. Zira DördüncüDuma için ilk yapılan seçimlerde işçi delegelerinçoğu daha işin başında elenmiş, işçi sınıfı kitleseleylemlilikler yaparak seçimlerin tekrarlanmasınısağlamıştı. Yeniden yapılan seçimler sonucu 6Bolşevik ve 7 Menşevik milletvekili Duma’yaseçilmişti.

Bolşevik milletvekilleri yaptıkları konuşmalar,verdikleri önergelerle Çarlık Duması’nın kürsüsündenişçi sınıfının sorunlarını dile getirdiler. Bunları oradadile getirmenin kendi başına çok bir anlamı yoktubelki. Ama kürsüden yapılan konuşmalar ve soru

önergeleri Bolşevikler’in gazetesi Pravda’da aynenyayınlanıyor, böylelikle de sansürlenemeyen bugörüşler işçilere propaganda edilmiş oluyordu.Verilen önergelerin Duma’da dikkate alınmadığıdurumlarda, işçiler çoğu zaman bu taleplerle ilgiligeniş grevler ve gösteriler örgütlüyorlardı.

Bolşevik milletvekillerinin çalışması sadeceDuma’yla sınırlı olmadı. Onlar iş kazasında ölenişçinin cenazesine katılarak, grev yapılan fabrikaları,işyerinde zehirlenen işçileri hastanede ziyaret ederek,direnişteki işçiler için fon oluşturarak, kısacası heryerde ve her zaman işçi sınıfının yanındaydılar.Duma’daki Bolşevik milletvekilleri ile işçilerarasındaki sıkı bağlar nedeniyle gerici “RusyaBayrağı” gazetesi şöyle yazmak zorunda kalıyordu:“Bir yıl önce işçiler adına Duma’daki yapılan herkonuşma 200 bin örgütlü işçiyi harekete geçiriyor.”

1905 yenilgisinin ardından 1910’lu ilk yıllardayeniden yükselen işçi hareketi Menşevikler’i işçihareketinden iyice tecrit etti. Zaten Menşevikler’inişçi sınıfının taleplerini karşılayacakları ne birprogramları ne de mücadele kararlılıkları vardı. Bunedenle meclis çalışmasında Bolşevikler kadar aktifdavranmaları mümkün değildi. İşçiler yalnızcaBolşevik milletvekillerinin söylediklerini dinliyor,talep ve önerilerini de gene sadece onlarailetiyorlardı. Böylelikle daha fazla işçininmücadeleye katılması sağlanmış oluyordu. Örneğinişçi milletvekillerinin meclisten geçici olarak ihraçedilmeleri nedeniyle yapılan işçi eylemlilikleri 1Mayıs’ın daha kitlesel kutlanmasını sağlayabiliyordu.

Devrimci mücadele işçilerin barikatları kurmaaşamasına geldiğinde Çarlık karşı saldırıya geçti.Pravda susturuldu. İşçi sendikaları, derneklerkapatıldı. Bolşevik örgütlerin çoğu dağıtıldı. Yaklaşanbirinci emperyalist dünya savaşı nedeniyle kitlelerşovenizmle zehirlenmeye çalışıldı.

Emperyalist savaş patlak verdiğinde BolşeviklerLenin’in yolgöstericiliğinde “Savaşa karşı iç savaş!”şiarını yükeslttiler. Oportünist II. Enternasyonal’in

sosyal-şoven liderleri ise, savaştan iki yıl önceBasel’de aldıkları kararları çiğneyerek, “anayurdunsavunulması” gerekçesiyle kendi ulusalburjuvazilerinin kuyruğuna takıldılar. Döneminönemli işçi partileri içinde bir tek BolşeviklerMarksizme ve proletarya enternasyonalizmine sonunakadar sadık kaldılar. Bolşevikler savaşın getirdiğibaskı ortamına rağmen dağılan örgütlerini döne döneyeniden kurdular. Savaşa karşı devrimci sınıfmücadelesini geliştirmeye çalıştılar.

Bolşevik milletvekillerinin savaşa karşı tutumudüzen savuncularını epey rahatsız etti. İşçi sınıfınınörgütlü gücü dağıtılınca iki yıldır katlandıklarıtemsilcilere de yeniden saldırdılar. Gizli birkonferansta basılan milletvekilleri hapse atıldı.Çarlık, Bolşevik milletvekillerini kurşuna dizmeyeniyetlendiyse de işçilerin tepkisinden çekindiği içinonları Sibirya’ya sürgüne yolladı. Milletvekilleriancak 1917 Şubat Devrimi’yle özgürlüklerineyeniden kavuşabildi.

Kitap Bolşevik milletvekillerinin çalışmalarınınyanısıra 1912-14 yılları Çarlık Rusyası’nın, BolşevikPartinin ve işçi sınıfının genel bir tablosunu da ortayakoyuyor. Bu da bizlere önemli bir tarihsel deneyimideğişik yönleriyle öğrenmek ve bundan kendimiz içinsonuçlar çıkarmak imkanı sağlıyor.

* (A.Y. Badayev, Çev: B.Daş, M. Oral, EvrenselBasın Yayıncılık, 199)

S. Yürekli

Manisa’da krizmitingi...

KESK Manisa Şubeler Platformu tarafındandüzenlenen “Krizin bedelini ödemeyeceğiz! İşsizliğe,yoksulluğa ve zamlara karşı, Emek ve DemokrasiMitingi” 14 Mart günü coşkuyla gerçekleşti. ManisaÖğretmen Evi önünde toplanan bileşenler CumhuriyetMeydanı’na kadar yürüdüler. Yürüyüş boyuncaajitasyon konuşmaları yapıldı.

Kitlenin alana girmesi ile birlikte emek vedemokrasi mücadelesinde hayatını kaybedenler içinyapılan saygı duruşunun ardından konuşmalar yapıldı.Yağmura rağmen Grup Anadolu’nun söylediğidevrimci türkü ve marşlarla, çekilen halaylarlacoşkulu bir ortam yaratıldı.

Manisa İşçi Birliği Derneği olarak “Köle değil işçiyiz,örgütlüysek güçlüyüz!” pankartıyla katıldığımız mitingte “Krizin faturasını kapitalistler ödesin!”,“İşsizlik fonunun yağmalanmasına son!”, “İşten çıkarmalar yasaklansın, ücretsiz izinler durdurulsun!”dövizleri açtık ve coşkulu sloganlarımızı attık. BDSP’nin yerel seçim bildirgesini dağıttık.

“Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!” ve “İşçi-memur elele genel greve!” gibi ortaksloganların atıldığı mitinge yaklaşık 1500 işçi ve emekçi katıldı.

Manisa BDSP

14 Mart 2009 / Manisa

Bir deneyim...

Çarlık Duması’nda Bolşevikler...

Page 27: Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci düzen ...kizilbayrak.org/2009/sikb.09.11/sikb 2009 - 11.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci

Sendikalarda gericilk... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 27Sayı: 2009/11 H 20 Mart 2009

Tokat Eğitim-Sen’de 8 Mart Dünya EmekçiKadınlar Günü sonrasında yaşananlar sendika içindekigericileşmenin hangi boyutlara vardığını gösterenibretlik bir durumdur. Tokat Eğitim-Sen’de ikidönemdir yönetimde yer alan ve başını DSD’lilerinçektiği bürokratik anlayış, kamu emekçilerininmücadelesini büyütmek adına hiçbir şey yapmadığıgibi yapmaya çalışan ilerici, devrimci güçleri deengellemeye çalışmaktadır. Geçmiş dönemi dekapsayacak şekilde yaşananların özet bir tablosunusunmaya çalışacağız.

Tokat Eğitim-Sen’in mevcut yönetimininilkesizliği şube genel kurulunda açığa çıkmıştır. Buyönetim, şube seçimlerinde devrimci sınıfsendikacılığı anlayışını savunan ve şube genelkurulunda, bu anlayışı temsil eden ilerici, devrimcikamu emekçileri hakkında “bunlar polis takibinde,sendikanın bölünmesini istemiyorsanız bunlardan uzakdurun” şeklinde karalamalar yapmış, oy toplamayaçalışmıştır. Bu polisvari söylem genel kurul süreciylede sınırlı kalmamıştır. Bu söylemi sürekli kullanarak,üyelerin sendika içindeki ilerici-devrimci kişilerdenuzak durmasını sağlamaya çalışmışlardır.

Şube yönetiminin ilerici, devrimci emekçilereyönelik tahammülsüzlüğü bununla da sınırlıkalmamaktadır. İki dönemdir sendika yönetimininbaşına çöreklenen bu gerici anlayış, devrimci vesosyalist yayınların sendikaya gelmesini engellemekiçin, “biz sendika yönetimi olarak karar aldık, busendikaya Birgün, Evrensel, Cumhuriyet gazeteleri ileyerel gazeteler dışında gazete getirilmesin” şeklindebir tutum sergilemiştir. Yönetim kurulları (eskisi veyenisi) yıllardır süren tartışmalara rağmen bu gericitutumlarından vazgeçmemişlerdir.

Bizler bugüne kadar bu gerici, bürokratikanlayışlarla mücadele ederken diğer yandan tabanısendikaya çekmeye, mücadeleyi büyütmeye çalıştık.Sendikada kadın, eğitim ve örgütlenme komisyonlarınıkurmak ve işletmek için çaba harcadık. Ancakbürokratik anlayış komisyonların yapmaya çalıştığıher çalışmanın önüne dikildi ve engellemeye çalıştı.Komisyonların faaliyetini engelleyemeyen sendikalbürokrasi, değişik taktikler kullanmaktan vazgeçmedi.Üye toplantılarında “komisyonların dağıtılması” içinçaba harcadı. Ancak, üye toplantılarında emekçilerin“bu komisyonlar da olmasa sendikada çalışmaolmayacak” şeklinde tepki göstermesi sonucu sendikalbürokrasi geri adım atmak zorunda kaldı.

Bütün bu engellemelere rağmen ilerici, devrimciemekçiler sendika içinde çalışmaya ve emekçilerle bağkurmaya devam ettiler.

En son “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü”etkinliğinden sonra yaşananlar, uzlaşmacı anlayışlarıngeldiği noktayı göstermesi bakımından çarpıcıdır. 8Mart, sendika içindeki ilerici, devrimci emekçilerinözverili çalışması sonucunda iyi bir katılımla, tarihselanlamına, sınıfsal özüne ve devrimci içeriğine yakışıretkinliklerle kutlandı. Bunun üzerine sendikalbürokrasi, emekçilerin geri bilinci üzerine kurduğuiktidarının yıkılacağı korkusu ile panik halinde karşıhamle yaptı. Birisi Sosyalist Kamu Emekçisi çalışanıolmak üzere sendikanın tüm etkinliliklerde en etkin

şekilde yer alan iki üyeyi disiplin kuruluna sevk etmekararı aldı. Şube denetleme kurulu, 10 Mart ‘09tarihinde toplantı yaparak, şube disiplin kurulunugöreve çağırdı.

Bu tutum, uzlaşmacı, icazetçi sendikal anlayışınçürümüşlüğünün somut göstergelerinden birisidir.Yıllardır yönetimlerde yeralan reformist, uzlaşmacıanlayışlar, 8 Mart’ı “Dünya Kadınlar Günü” olarakkutlayarak düzene ve egemenlere hizmetetmektedirler. 8 Mart’ı tarihsel anlamına ve sınıfsaliçeriğine uygun kutlayanlara ise saldırmaktadırlar.

Her türlü gerici yayının girebildiği sendikalaradevrimci, sosyalist yayınların getirilmesini inanılmazbir gericilikle karşılamaktadırlar.

Sendika denetleme ve disiplin kurulları, şubeyönetiminde olup da aylarca sendikaya uğramayanyöneticileri görmemektedirler. Sendikayı kahvehanegibi kullanan yönetim kurulu üyelerimiz olduğu haldebunları da görmemektedirler. Bir temsilcinin buseçimlerde işçi ve emekçilerin düşmanı ve katili olan,faşist kimliği bilinen MHP’ye çalışmasını dagörmemektedirler. Ama kamu emekçilerininmücadelesine emek harcayan ilerici, devrimciemekçiler sözkonusu olunca gözlerine bir diken gibibattık. Batmamız da doğaldı, çünkü biz onlarınrahatını kaçırıyorduk. Kahve odalarından çıkıp işyapmak zorunda kalıyorlardı. Bizim sesimizi birebirtartışmalarda, üye toplantılarında, komisyonlardakesemedikleri için bizlere saldırmaya başladılar.

Yıllar önce sendikamızı kurarken haklılığımıza veburadan gelen gücümüze dayanıyorduk. Gericiyasaları delen fiili-meşru bir mücadele hattıizliyorduk. Hem kendimize hem de yanımızdakinegüveniyor ve inanıyorduk. Şimdi ise saldırılar

karşısında, savaşmadan anlaşmaya ve uzlaşmayaalıştırıldık. Haklarımızı dişe diş bir mücadeleylealmak yerine dilenerek alabileceğimize inandırıldık.Mücadeleye inançsızlaştırıldık. Görünüşteörgütlüydük, ama gerçekte inanılmaz bir yabancılaşmaile örgütsüzleştirildik. İçten içe çürütüldük. İşte buçürümüşlük Tokat’ta bir kez daha patlak verdi. Diriunsurların hizaya çekilmesi ve tasfiyesi Tokat’ta açıkbir hal aldı.

Kamu emekçilerinin sınıfsal çıkarları, hak veözgürlükleri adına hiçbir şey yapmayan, düzeningericiliğine su taşıyan, icazetçi, uzlaşmacı sendikalanlayışlar sendikalardan sökülüp atılmalıdır. Tokat’tabaşlayan ilerici unsurları hizaya çekme, tasfiye etmesüreci tersine çevrilmelidir. Yerelde başlattığımız bumücadeleye ilerici-devrimci tüm KESK üyelerinidavet ediyoruz. Sesimize ses katın, buzu kırıp yoluaçalım. Artık balığın baştan kokmasına izinvermeyelim.

Sosyalist Kamu Emekçileri / Tokat

Devrimci değerlere, 8 Mart’ın “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” adı altında kutlanmasına vesınıf sendikacılığına tahammülü olmayan anlayışlardan hesap soralım!

Tokat Eğitim-Sen yönetimi gericiliğinbayraktarlığını yapıyor!

KESK MYK’ya gönderilmek üzerehazırlanan imza metni...

KESK MYK’ya...Tokat Eğitim-Sen üyesi iki emekçi akıl almaz bir şekilde Şube Denetleme Kurulu tarafından disiplin

kuruluna sevk edildiler. Gerekçesi ise 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’yle ilgili tarihsel anlamına uygunetkinlikler düzenlemek! Sendikaya devrimci, sosyalist yayınlar getirmek! Sendikal bürokrasiye karşı sendikaldemokrasiyi işletmeye çalışmak! Sendikanın komisyonlarında aktif olarak çalışmak!

Şube denetleme kurulu 10 Mart ‘09 tarihinde toplantı yaparak aşağıdaki maddeler doğrultusunda işlemyapılması için şube disiplin kurulunu göreve çağırmıştır.

“1-) Yönetim Kurulu kararı olmadan Eğitim-Sen adını kullanarak Belediye ve Valilik’ten Eğitim-Sen adınataleplerde bulunarak sendikanın manevi varlığını kişisel ideolojilerine alet ederek sendikayı kullanmak.

2-) Sendikal görevini ‘Dünya Kadınlar Günü’ olarak yapması gerekirken ideolojik saptırmayla ‘EmekçiKadınlar Günü’ adı altında yönlendirmeye çalışmak.

3-) Yönetim Kurulu üyeleri arasında yanlı davranış-ayrıcalık yaratarak yönetimi yıpratmaya çalışmak.4-) Denetimlerde uyarılmalarına rağmen Yönetim Kurulu kararıyla belirlenmiş yayınların dışında

yayınlar getirilerek ayrıcalık yaratmak gibi fiili yaptırımlarda bulunmaktadırlar.”Bu karar uzlaşmacı, bürokratik sendikal anlayışın geldiği aşamayı göstermesi bakımından çarpıcıdır ve

kabul edilemezdir.Bizler aşağıda imzası olan üye ve emekçiler olarak;1- Bu kararın derhal geri çekilmesini,2- KESK MYK’sının bu kararı yazılı olarak kınamasını,3- Tokat Eğitim-Sen Şube Yönetimi’nin başta disiplin kuruluna sevkedilen üyeler olmak üzere tüm

üyelerden özür dilemesini talep ediyor, bu utanç verici olayı kınıyoruz.

Page 28: Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci düzen ...kizilbayrak.org/2009/sikb.09.11/sikb 2009 - 11.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci

Siyonizm ve işbirlikçileri yenilecek!28 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/11 H 20 Mart 2009

Hamas ile El Fetih arasında anlaşma…

Filistin halkının birliğini emperyalizme vesiyonizme karşı direniş pekiştirir!

İsrail savaş makinesinin kitlesel katliamlareşliğinde Gazze’yi yakıp yıkmasından sonra Hamas-El Fetih ikilisi uzlaşma görüşmelerine başladı. DiğerFilistinli örgütlerin de katıldığı görüşmeler Mısır’ınbaşkenti Kahire’de gerçekleştirildi. Görüşmeler,siyonist rejimle işbirliği yapan Amerikancı Mısıryönetiminin istihbarat şefi gözetiminde yapıldı.

Görüşmelere katılan örgütlerden Filistin KurtuluşCephesi Genel Sekreteri Vesil Ebu Yusuf tarafındanyapılan açıklamada, Filistinli tarafların, devletbaşkanlığı ve genel seçimlerin 2010 yılı Ocak ayısonuna kadar yapılması konusunda anlaşmayavardığı belirtildi.

Ancak, uzlaşma görüşmelerine katılan yetkililer,Batı Şeria’daki Filistin yönetimi başkanı MahmudAbbas’ın El Fetih hareketi ile Hamas’ın yeni birlikhükümetinin siyasi gruplardan mı yoksa bağımsızteknokratlardan mı oluşacağı konusunda halaanlaşamadığını dile getirdiler.

ABD, İngiltere, AB gibi emperyalist güçlerinteknokratlar hükümeti kurulmasını istedikleri gözönüne alındığında, Mahmud Abbas’ın kimlereyaranmaya çalıştığı anlaşılıyor. Zira emperyalistlerinamacı Hamas’ın içinde yer alamayacağı birhükümetin kurulmasıdır. Bu da teknokratlarhükümeti kurulması anlamına geliyor. MahmudAbbas ile ekibi, umut bağladıkları emperyalistlerihoşnut etmek için bu seçeneği zorluyorlar.

İşin bir diğer olumsuz tarafı, “birlikgörüşmeleri”nin emperyalistlerin dayatması ilegündeme gelmiş olmasıdır. Zira taraflarınbeklenmedik bir anda görüşmelere başlayıp kısasürede anlaşmaya varmaları, vaat edilen 4.5 milyardolarlık “yardım”ın alınabilmesiyle bağlantılıdır. Buadım, hem emperyalistlerin küstahça dayatmalarınınkabul edilmesi hem siyonist rejimin suç ortaklarının“Filistin halkının yardımcısı” kisvesinebürünmelerine hizmet ediyor. Görünen o ki, vaatedilen “yardım”ın Gazze’ye ulaşabilmesi için,teknokratlar hükümeti ya da ağırlığı teknokratlardanoluşan bir hükümet kurma eğilimi ağır basacaktır.

Siyonist zorbaların vahşi işgal altındakiFilistin’de örgütler arası anlaşma, sürecin tümsorunlu yanlarına rağmen olumlu bir gelişmedir.Ancak anlaşmanın seçimler, hükümetin kurulması,Filistin’e ulaşacak yardımların bölüşümü-dağıtımıgibi konularla sınırlı olması, parçalanmaya yol açantemel nedenleri ortadan kaldırmaya yetmeyecektir.

İki yıl önceki seçimlerin ardından yaşananlar,egemenliğin olmadığı yerde seçimlerin yapılması yada bir hükümetin kurulmasının hiçbir sorunuçözemediğini göstermiştir. Hatırlanacağı gibi,Hamas hükümetinin kurulmasından kısa süre sonrasaldırıya geçen İsrail ordusu, bir gece yarısı baskınıile onlarca milletvekili ve bakanı toplayıp zindanaatmıştır.

Vahşi işgal ve kuşatmanın devam ettiği yerdeFilistin halkının perçinlenmiş bir birliğe acilenihtiyaç duyduğu ortadadır. Ancak bu birlik neemperyalist güçlerin dayatmaları ne gerici rejimlerinistihbarat şeflerinin öncülüğü ile sağlanabilir. Somuthedeflere dayalı ilkeli birliğin gerçek zeminiemperyalizme, siyonizme ve gericiliğe karşıdireniştir.

İşbirlikçi kuklalar El Zeydi’yi 3 yıl hapse mahkum etti...

Irak’ta halkların direnişi kazanacak!6 yıllık işgal sürecinde, Irak halkının direnişi dünya halkları tarafından selamlanırken, ABD emperyalizmi

şahsında Bush protesto edildi, maketleri yakıldı. Ancak şimdiye kadar Irak’ta işgale karşı onlarca eylemgerçekleşse de, Iraklı gazeteci Muntazar el Zeydi’nin Bush’a fırlattığı ayakkabı, Irak halkının direnişininsimgesi haline geldi.

2008’in son ayında Irak’ta basın toplantısı düzenleyen ABD Başkanı Bush’un, hiç beklemediği bir andakafasının üzerinden ayakkabılar uçuştu. Irak’ta “huzuru ve güvenliği” sağladıklarını söylediği zafer konuşmasısırasında, El Zeydi elinde tek silahı olan ayakkabısı ile Irak halkının öfkesini emperyalist işgalcinin yüzünevurmuştu.

El Zeydi, gerçekleştirdiği eylem sonrasında yaptığı açıklamayla işgalcilere gereken yanıtı verdiğini şusözlerle dile getirmişti:

“O anda Bush’tan ve Bush’un ayaklarının altında Iraklıların kanından başka bir şey göremez oldum. Buduruma tahammül edemedim ve ayakkabılarımı çıkarıp Bush’a fırlattım. Yaptığımdan pişman değilim. BushIrak’ın misafiri değil. Bizde misafir, 3. günden sonra misafir olmaktan çıkar. Bush, 6 yıldır Irak’ta. Misafirdeğil, işgalcidir.

Bush, Irak’ta 1 milyon dul kadın, 6 milyondan fazla yetim bıraktı. Kadınlarımız tecavüze uğradı, evleregelişigüzel baskınlar düzenlendi, masum insanlar tutuklandı, camiler tahrip edildi ve yıkıldı. Bütün bunlarkarşısında Bush’un sırıtarak gülmesine dayanamadım ve halkıma saygınlığını geri kazandırmaya çalıştım...”

El Zeydi dünyanın her yerinde kahraman olarak selamlansa da, Iraklı kukla hükümet tarafından,emperyalistlerin talimatıyla 14 Aralık’ta tutuklandı. El Zeydi, Bağdat’ta “korunan” yeşil bölgede gerçekleşenmahkeme sonucunda, Irak Ceza Kanunu’na göre “bir yabancı ülke liderine saldırı suçlaması”yla 3 yıl hapsemahkum edildi. El Zeydi, kararın okunması sırasında, “Yaşasın Irak!” haykırışıyla bir kez daha uşakları veemperyalistleri mahkum etti.

Tutuklu bulunduğu süre boyunca işkence yapılan El Zeydi’ye Bush’a “resmi ziyaret” sırasında ayakkabıfırlatmış olsaydı 15 yıl hapis ceza verilebileceği tehdidi savrularak, El Zeydi şahsında, direnen Irak halkınagözdağı verilmeye çalışıldı.

İşbirlikçi mahkeme direnenlere gözdağı verirken, Irak hükümetinin kukla Başbakanı Nuri El Maliki, ElZeydi hakkında karalama ve yanlış haberlerle eyleme gölge düşürmeye çalıştı. El Zeydi’nin gerçekleştirdiğieylem sonrasında özür mektubu yazdığı yalanına başvuran Maliki’nin, El Zeydi’nin affedilmesini istediği ve“bilinen bir teröristin kendisini eylem için ikna ettiği” gibi demagojik söylemleri, Irak halkına inandırıcıgelmedi.

6 yıldır milyonlarca kişinin ölümünün sorumlusu olan emperyalist işgalcilerin bir askerini bile göstermelikolarak yargılayamayan işbirlikçi Irak yönetiminin yargı sistemi, bugün işgal şefine ayakkabı fırlattığını içinIraklı gazeteciyi hapse mahkum etmektedir. Mahkeme parodisi, işbirlikçi ajanların ne kadar alçalabileceğinigösterse de, mahkeme salonu dışında yankılanan gür sloganlar, Irak halkının öfkesini ve direniş kararlılığınıortaya koymaktadır. Mahkemede yargılayan uşak hükümetinin yargıçları değil El Zeydi oldu. Elbetteemperyalist işgalcilerin ve işbirlikçi ajanlarin tüm işledikleri suçlar cezasız kalmayacaktır. Irak halkıdirenişiyle emperyalistlerden ve işbirlikçilerden hesap soracaktır.

Page 29: Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci düzen ...kizilbayrak.org/2009/sikb.09.11/sikb 2009 - 11.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci

Kürt halkına özgürlük! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 29Sayı: 2009/11 H 20 Mart 2009

Bahar, doğanın canlanışı, yaşama duruş, direniş,özgürlük ateşi ve özlemi... Bahar, yaşamın gürül gürülakması, gemlenemez çağlayanlar gibi… Bunun ortayaçıkardığı enerji, tarihsel akış ve çağlayanlarda dasomutlaşabiliyor, belli tarihsel kesitler ve süreçlerde...Newroz da böyle tarihsel bir akış, zaman zamançağlayana dönüşen bir nehir gibidir... Özgürlük özlemigibi akan, derinden, dingin, coşkun, deli, sakin, yıkıcı,yapıcı, ön temizleyici...

Newroz, bir gelenek ve özlemin akması değilsadece, bir birikimin, her yeni basamakta, her yeniyılda kendine çok şey katarak, zenginleşerek akan birözgürlük nehridir!

Tarih, doğa ve geleceğe dair en güzel özlemlerinbirleştiği an, bir gün, daha doğrusu sınırsız biryolculuk, hep bir akıştır o... Son çeyrek yüzyıldaNewroz yeniden yazıldı, yeniden üretildi, anlam veiçeriği zenginleşti...

Birçok çevre ve kişi bu gerçekliği reddetmek,çarpıtmak ve saptırmak için çok çaba gösterse de bu,yine böyledir...

Tarihine, tarihinin direniş damarına sahip çıkış; bu,aynı zamanda ulusal kimlik ve özgürlüğe sahip çıkmave geleceğe taşıma kararlılığıdır. Bu bilinç ve eylemliduruş, çok tahrip edilmiş olsa da devam ediyor...

Newroz, hiç kuşkusuz, salt bir geleneğin kutlanmasıve yarına taşınması değil, aynı zamanda tarihtendevralınan ve güncelde kördüğüm haline getirilenbağımsızlık, özgürlük ve kendi kaderine sahip çıkmasorunlarına çözüm bulma arayışı, mücadelesi veiradesini somut olarak gösterme ve kanıtlamaplatformudur da…

Kürt halkı bu Newroz’u aynı bilinç ve duygularlakarşılamaya çalışıyor. Yine Newroz’u anlamına uygunalgılayacak ve eylemli, Newroz ateşlerini yakarak,üzerinde coşkuyla atlayarak kutlayacak, bundan kuşkuyok. Bunun için gerektiğinde bedel ödemekten deçekinmeyecek, geçmişte olduğu gibi... On yıllardıryaptığı bu. Ancak bu bilinçli ve eylemli duruşunupolitik bir kazanıma dönüştürme, politik etkilerini elletutulur bir sonuca dönüştürme konusunda kayda değerbir başarı elde etmediği de vurgulanması gereken başkabir gerçekliktir…

Neden? Kısa, ama net bir soru... Neden?Kürt halkı az direndiği için mi? Az bedel ödediği

için mi? Neden kitlesel eylemlerini, kitlesel duruşunu,somut politik kazanım ve sonuçlara dönüştüremiyor?

Esas olarak üzerinde düşünülmesi ve genişçetartışılması gereken konu budur!

Bundan birkaç yıl önce Amed’de yapılan Newrozgösterisinde bir milyona yakın bir kitlenin toplandığıyazıldı, çizildi. Ancak ne yazık, aynı kitle kendi tarihselmücadele gününde bile kendi dilinde konuşamadı, bunu

kendi platformunda gerçekleştiremedi. Eğer büyük kitlebunu yapamıyorsa, o bir milyonluk eylemin herhangibir politik anlamı ve etkisi olur mu?

Bu, salt direnmenin, bunu bir geleneğedönüştürmenin yetmediğini gösteriyor ve kanıtlıyor.Eğer siz gerçekten temel sorunlarınızı devrimci birprograma dönüştürememişseniz, bunu kurumlaşmış biryapıya kavuşturamamışsanız, bu konuda tartışmasız biryaşam duruşu sergileyemiyorsanız, yaptıklarınız,gösterileriniz, kalabalıklarınız, kuşkusuz bir anlamifade edebilir, ama bunun ötesinde politik bir sonuçyaratması mümkün değildir.

İçinde geçtiğimiz dönem önemli siyasal gelişmeleregebe bir dönem… Bu ayın sonunda yerel seçimler var.Yine birçok noktası tartışılan bir “paket”ten sözediliyor. Çok yakın bir süre sonra Newroz var, bununheyecanını şimdiden görmek mümkündür. Bütün bugelişmelere ve gelişme olasılıklarına Kürt halkı nekadar hazırlıklıdır?

Kuşkusuz “taktik”, güncel görev ve hedefleribaşarma anlamında bir hazırlıktan söz etmiyoruz.Programatik ve stratejik düzeyde, bunun kurumsalifadesi anlamında bir hazırlıktan söz ediyoruz. En sonyazdığımız yazıda bu konuya parmak basmış ve Kürthalkının bugünü ve geleceğini kucaklamaya aday,yarının şiddetli fırtınalarına karşı bugünden yanıtolabilecek çok yönlü öncü program ve kurumlardanyoksun olması, aynı zamanda onun trajik durumunuanlatmaktadır!

Kürt halkı kendi Newrozu’nu yine coşkuylakarşılayacak ve eylemli olarak kutlayacaktır. Bundakuşku yok. Belki seçimlerin de ek bir dürtüsüylesokaklara ve meydanlara milyonlar akacak. Ama bütünbunların politik bir etki yaratma, politik bir kazanımadönüşme olasılığı hemen hemen yok gibidir. Elbettekendi kimliğinde ısrar, neredeyse kendi kimliğiyleözdeşleşen Newroz’una sahip çıkması çok önemlidir.Bu, bir duruşu, bir kararlılığı, bir ısrarı, sert “rüzgârlarakarşı yürüyüşü” anlatır. Bu, aynı zamanda yıllardırtahrip edilmeye çalışılan devrimci bir dinamizmin şanlıörneğidir.

Halk Newroz’a kitlesel olarak sahip çıkarsa bununönemli sonuçlar ve etkiler yaratabileceği düşüncelerivar. Bu, kendi kimliğine sahip çıkma anlamındadoğrudur. Ama bunun ötesinde politik bir etkiyaratması mümkün değildir... İmralı teslimiyetinin ağırdenetimi altında bu, kaçınılmazdır. Ama öyle de olsaher direnişin önemli bir deneyimi, birikimi ve derinanlamı vardır. Bu kararlı ve kitlesel duruş, aynızamanda her türlü teslimiyet ve kuyrukçu çizgininveciz bir şekilde iflasını anlatmaktadır.

Cejna Newroz Pîroz be! 18 Mart 2009

Newroz’a doğru...M. Can Yüce

El Salvador’da seçimler...

Eski gerilla hareketiFarabundo Marti

kazandı!Güney Amerika ülkelerinden El Salvador’da

yapılan seçimleri, eski gerilla hareketi FarabundoMarti Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin (FMLN) adayıMauricio Funes kazandı. San Salvador’dan yapılanaçıklamaya göre, kendisi de eski bir gerilla olanFunes, geçerli oyların yüzde 51,3’ünü alarak seçimingalibi oldu.

Eski bir polis müdürü ve kontra şefi olan,iktidardaki ARENA Partisi’nin adayı Rodrigo Avilaise yüzde 48,7 oranında oy alabildi. Böylece 20yıldır kontra şeflerinin partisi Ulusal Cumhuriyetçiİttifak (ARENA) tarafından yönetilen El Salvador’daeski gerilla hareketi FMLN, emekçilerin oylarıyla ilkkez yönetime gelmeyi başarmış oldu.

Farabundo Marti’nin seçimi kazanması, GüneyAmerika’daki “sol dalga”nın El Salvador kıyılarınada vurduğunu açığa çıkardı. Emekçilerin tercihiaçısından bu böyle olmakla birlikte, geçirdiğievrimden dolayı Farabundo Marti için aynı şeyisöylemek kolay değil. Zira eski gerilla hareketi,CIA’nın organize ettiği eski kontra şeflerle işbirliğiyapabilecek noktaya kadar gerilemiş görünüyor.

Seçim zaferi kutlamasında yaptığı konuşmada,“Partim FMLN, bütün dünyaya yeni bir hükümet içinhazır olduğunu gösterdi” diyen Mauricio Funes,faşist ARENA’ya uzlaşma çağrısında bulunarak,Farabundo Marti’nin izleyeceği politika hakkındaipuçları verdi.

FMLN güçlü bir gerilla hareketinden yasalpartiye evrilmişken, ARENA 12 yıl süren iç savaştabinlerce yargısız infazın sorumlusu olan faşist ölümtimlerinin şefi tarafından kurulmuş bir partidir.FMLN adayının rakibi Rodrigo Avila ise sadece birkontra şefi değil, fiili bir eski tetikçidir aynızamanda.

1992’de devletle imzalanan anlaşma ile silahlarıbırakan FMLN, yasal bir siyasi partiye dönüştü.Hareketin kontralaşmış bir rejimde yasal alanaçıkması, parti liderleri ve eski gerilla komutanlarınınfaşist ölüm timleri tarafından sürek avına maruzkalmasına zemin hazırlamıştı. Onlarca liderini ölümtimlerine kurban veren FMLN, güçlü bir gerillahareketinden liderlerini korumaktan aciz bir yasalparti konumuna savruldu.

FMLN, görkemli bir silahlı direniş örgütlemesinerağmen, iktidar perspektifinden yoksun bir devrimcidemokrat hareketin yaşayabileceği savrulmanın endramatik örneklerinden biridir.

Henüz yönetime gelmeden kontra bir partiyleuzlaşmaya hazır olduğunu ilan eden FarabundoMarti’nin, El Salvador’da kayda değer bir değişimeöncülük etmesi olası görünmüyor. Buna karşın içsavaş süreciyle birlikte 32 yıllık kontra bir rejimtarafından zorbalığa maruz bırakılan El Salvadorluemekçilerin tercihi, önemli bir gelişmeye işaretediyor.

Düzen partisine dönüşerek yozlaşan FMLN’ninyönetime gelmesi, tek başına kayda değer birgelişme sayılmaz. En iyi ihtimalle, kitlelerden gelengüçlü bir basınca maruz kalırsa, emekçiler lehinebazı politikalar izleyebilir. Ancak El Salvadorluemekçilerin tercihi, bu ülkedeki toplumsal gelişmedinamiklerinin yeniden güçlenmeye başladığınıgöstermesi açısından olumlu bir gelişmeninifadesidir.

Page 30: Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci düzen ...kizilbayrak.org/2009/sikb.09.11/sikb 2009 - 11.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci

Newroz’a çağrı!30 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/11 H 20 Mart 2009

Kürt halkının ulusal özgürlük ve eşitlikmücadelesinin simgesi olan Newroz bayramıyaklaşıyor. Kürt halkı, onyıllardır uygulanan dizginsizulusal zulme rağmen, tüketilemeyen mücadele isteği vedirenme iradesiyle, ulusal özgürlük istemi ve özleminihaykırmak için bir kez daha alanlara çıkmayahazırlanıyor.

Kardeş Kürt halkı ve büyük emeklere ve bedelleremalolan ulusal özgürlük mücadelesi, günümüzde, baştaABD olmak üzere emperyalizmin, faşist Türk devleti vebölgenin diğer gerici devletlerinin çok yönlü kuşatmasıaltındadır. Bunu, Güney’deki Federe Kürt Devleti’ninutanç verici tutumu tamamlamaktadır. İşte bu durum,buyıl ki Newroz’u, Kürt ve bölge halkları için daha daönemli hale getirmektedir.

İşçiler, emekçiler! Özgürlük ve eşitlik, tüm mazlum uluslar gibi kardeş

Kürt halkının da en doğal ve en meşru hakkıdır. Ne varki, Kürt halkı, yıllardır, başta ulusal kendi kaderini tayinhakkı olmak üzere, tüm temel ulusal haklarındanyoksundur. Temel ulusal haklarını tanımak şöyledursun, faşist Türk devleti Kürt halkının varlığını dahiinkar etmektedir.

Öyle ve o kadar ki, Kürt halkı üzerindeki köleciegemenliğini şu ya da bu biçim altında, ama her koşuldakorumak ve sürdürmek, laik olanı ve şeriatçısı, tümkesimleriyle burjuva gericiliğinin hala ortak kaygısı,ortak paydası ve en önemlisi de ortak önceliğidir.

Faşist Türk devleti, bununla da yetinmemekte,bölgesel çapta Kürt halkının özgürlük ve eşitlik özlemive umutlarına öldürücü bir darbe vurmak ve son 20-25yıllık mücadelenin tüm kazanımlarını tasfiye etmekistemektedir. Faşist devlet, bu amaç ve hedefleriçerçevesinde, hem bir direniş odağı olan Kuzey’de vehem de Güney’e dönük olarak, her türden zulme vezorbalığa başvurmaktadır.

Dahası var.Faşist Türk devleti, günümüzde, ulusal zulmün

günümüzdeki kılıcı olan AKP üzerinden, bir açılımolarak sunduğu, nedir ki, özünde, temel politikası olaninkar ve imha politikasının açık iflası ve itirafı demekolan, Kürt sorunu ve halkın taleplerini sulandırmanınörneği TRT 6 adımı ile Kürt halkına dönük kuşatmayayeni bir boyut kazandırmış bulunmaktadır. Amerikanuşağı, işbirlikçi AKP’ye özgü bir ikiyüzlülüğün örneğibu açılım da dahil, tüm bu çabaların temel hedefi, birkez daha, Kürt halkını yıldırmak, iradesini kırmak venihayet, teslim almaktır. Fakat tüm bunlar boşunadır!

Kürt halkı, yılların ona sağladığı deneyimle, busaldırılara karşı, bir kez daha, direnişin yolunuseçecektir.

İşçiler, emekçiler, devrimciler!Faşist Türk devleti, ABD için hala vazgeçilmez bir

güçtür. Bu aynı şey, çıkarları, hala ABD ile uyum içindeolmayı gerektiren AB için de geçerlidir. Faşist Türkdevletinin, içerde ve dışarıda sergilediği saldırganlığıngerisinde de, başta ABD olmak üzere emperyalizmdurmaktadır. Kuzey’deki direniş odağını ezmek ve buarada da, Güney’de, Türk ve Arap gericiliği ile elele,kelimenin gerçek anlamıyla, Kürt halkının bağımsızlıkhakkını yok saymak, O’nun bu yönlü umutlarınıkırmaya dönük adımlar atmak konusunda, Türk devletiile tam bir fikir birliği içindedirler. Dolayısıyla, sadecefaşist Türk devleti değil, ABD başta olmak üzereemperyalizm de, Kürt halkının özgürlük ve eşitlik

mücadelesinin aşması gereken temel engeldir.Günümüzde, faşist Türk devletine ve onun gerisindekiemperyalizme, her zamankinden daha fazla güvensizlikduyulmalıdır.

Kürt özgürlük hareketi, kendisine dönük bu büyükkuşatılmışlıktan kurtulmak ve özgürlük mücadelesiniileriye taşımak istiyorsa eğer, “Artık yeter!” demeli vefaşist Türk devletine ve onun gerisindeki emperyalizme,her zamankinden daha şiddetli bir güvensizlik duymalıve tüm bu güçlere karşı açık, kararlı ve tutarlı birmücadeleyi seçmelidir. Bu, O’nu Türk işçi veemekçilerine yaklaştıracaktır. Gelinen yerde, Kürt halkıbu adımı atmalı, kaderini, Türkiye işçi sınıfı veemekçileri ile birleştirmelidir. Türkiye işçi sınıfı veemekçileriyle, Kürt halkının samimi ve içten birliği,sadece Türkiye’de değil, bölgedeki Kürt sorununundüğümünü de çözecektir.

Bu yılki Newroz’un çağrısı budur, hedefi buolmalıdır.

Bu inançla ve en içten devrimci ve kardeşçeduygularımızla haykırıyoruz:

Biji Newroz, Newroz piroz be!Kahrolsun emperyalizm, sömürgecilik ve her

türden gericilik!Yaşasın halkların kardeşliği!

DEKÖP-A (Yaşanacak Dünya, ATİK,AGİF, ADHK, BİR-KAR)

(Kürt halkının özgürlük ve eşitlik mücadelesininsimgesi olan Newroz bu yıl yurtdışında merkezi biçimdekutlanıyor. Kürt kurumu YEK-KOM’un daveti üzerine,kutlamalara Avrupa Demokratik Kitle ÖrgütleriPlatformu/DEKÖP-A bileşenleri de kendi bağımsızduruşları ile katılacaklar...)

BİR-KAR’dan kriz konferansıHamburg BİR-KAR, “Kapitalizmin krizine karşı işçi sınıfının mücadelesi nasıl olmalı?” başlıklı bir

konferans düzenledi.BİR-KAR temsilcisi konuşmasında, kapitalist sistemin krizlerinin ortaya çıkış nedenleri üzerinde durdu.

Bu krizin aşırı üretim krizi olduğunu belirten temsilci, krizin 1929 krizinden daha ağır ve kapsamlı olduğununaltını çizdi. Krizin, kapitalizmin hedefsiz ve plansız üretiminden kaynaklandığını, kapitalist sistemdetoplumun temel ihtiyaçlarının önemli olmadığını ve belirsiz bir pazar için üretim yapıldığını hatırlattı.Kapitalizmin tekelci aşamaya geçişle birlikte, içine girdiği bunalımlardan çıkmak için savaşlara başvurduğunuve üretici güçlerin yıkımına yol açtığını ifade etti.

Marks, Engels ve Lenin’in kapitalizm hakkında söylediklerinin bugün doğrulandığını vurguladı.Kapitalizminin krizinin ortaya çıkışı üzerine değinmelerle ilerleyen konuşma, 1917 Ekim Devrimi’ninkazanımlarının anlatılmasıyla sürdü.

Almanya’da krizin etkilerine somut örnekler verdi. Almanya’da Opel’in kapatılmasının tartışıldığını,büyük işletmelerin kapılarına kilit vurularak işçilerin sokağa atıldığını belirtti.

Avrupa burjuvazisinin kriz karşısındaki korkusuna vurgu yaptı.Konferansa yaklaşık 30 kişi katıldı.

BİR-KAR / Hamburg

DEKÖP-A’dan Newroz çağrısı...

Kahrolsun emperyalizm, sömürgecilik ve her türden gericilik!

Özgürlük, eşitlik, gönüllü birlik!

Hollanda’da krize karşı eylem!Krizin kendini dünya ölçeğinde hissettirmesinden bu yana sendikalar, çeşitli kitle örgütü ve kurumlar krize

karşı tepkilerini dile getirdiler. FNV (Hollanda Sendikalar Federasyonu) ise ilk kez parlamentonun önündehükümeti protesto kararı aldı. 13 Mart günü Den Haag’da (Lahey) parlamento önünde protesto gösterisidüzenlendi.

Yaklaşık 5 bin işçi ve emekçinin katıldığı miting oldukça coşkulu geçti. FNV’nin diğer sendikalara ortakeylem çağrısında bulunmasına rağmen sınırlı bir destek sunuldu. Hollanda’nın her yerinden FNV tarafındantutulan otobüslerle Den Haag’a işçi taşındı. İşgünü olmasına rağmen eyleme katılım beklenenin üstündegerçekleşti.

Miting alanında ilk konuşmayı FNV Bondgenoten Başkanı yaptı. Krizi işçilerin yaratmadığını ve faturayıda işçilerin ödemeyeceğini, işten çıkarmaları kabul etmeyeceklerini dile getirdi. “Eyleme var mısınız?” sorusu,“Eylem, eylem, eylem!” sloganıyla yanıtlandı.

Ardından Çalışma Bakanı sürpriz bir şekilde parlamentodan çıkıp geldi. İşçilerden kriz dönemindefedakarlık yapmalarını isteyen bakan, konuşması boyunca protesto edildi.

Mitingin son konuşmacısı FNV Genel Başkanı oldu. Krizin ulaştığı boyuta değinerek, bakanınınkonuşmasında dile getirdiği “aynı gemideyiz” sözünün doğru olmadığını vurguladı. Kısa çalışma süresininuzatılmasını talep eden FNV Başkanı, talepleri karşılanmadığı koşullarda eylemlerin devam edeceğini söyledi.

Hollanda’daki sol örgüt ve gruplar ilk kez etkin bir şekilde eylem alanında varlıklarını gösterdiler. RodeMorgen, Sosyalist Enternasyonal, Sosyalist Parti ve diğer bazı gruplar kriz ile ilgili bildiri dağıtımı, yayınsatışı ve pullama yaptılar.

Eylem nedeniyle çevrede polis tarafından geniş “önlemler” alındı. Çok sayıda motosikletli, atlı, özel timlerve polisler eylem alanını ve güzargahını kuşattı.

Kızıl Bayrak / Hollanda

Page 31: Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci düzen ...kizilbayrak.org/2009/sikb.09.11/sikb 2009 - 11.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci

Mamak BDSP 15 Mart günü Mamak’ta Gazikatliamını lanetledi. Katliamın 14. yılındaTuzluçayır Muhtarlığı’nda toplanılarak Çiçek İşMerkezi önüne yürüyüş gerçekleştirildi.

“Faşist katliamların hesabını işçi ve emekçilersoracak! / BDSP” pankartı ve aynı şiarlı dövizlerlegerçekleştirilen yürüyüş boyunca devletin katliamcıkimliğinin karşında devrimci direniş kimliğinikuşanma çağrısı yapıldı.

Çiçek İş Merkezi önünde Ankara BüyükşehirBağımsız Sosyalist Belediye Başkan adayı EvrimErdoğdu işçi ve emekçileri kendi devrimcigeçmişlerine çıkmaya çağırdı. Devletin katliamcıkimliğinin 14 yıl önce Gazi’de bir kez daha ortayaçıkması karşısında Gazi Mahallesi emekçilerininyaktığı direniş ateşinin yol göstericiliğine dikkatçekti.

Eylemde sıklıkla “Gazi’nin hesabı sorulacak!”,“Gazi şehitleri ölümsüzdür!”, “Kahrolsun sermaye

iktidarı!”, “Kahrolsun sermaye partileri!”, “Katildevlet hesap verecek!”, “Bedel ödedik bedelödeteceğiz!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hepberaber ya hiçbirimiz!”, “Faşizmi döktüğü kandaboğacağız!”, “Yaşasın devrim ve sosyalizm!”,“Maraş’ı, Çorum’u, Sivas’ı, Gazi’yi, Ulucanlar’ı,19 Aralık’ı unutmadık! Katil devlet hesap verecek!”sloganları atıldı.

Çiçek İş Merkezi önünden 1 Mayıs MenekşeErbay Parkı’na kadar sloganlarla yürünürken, düzenpartisi CHP’nin seçim bürosu önünden geçildi.Geçiş sırasında yapılan konuşmalarda, düzenpartilerinden hesap sorma çağrısı yapıldı.

Eylem bitirilirken, sömürü düzenine karşı tümyaşamını düzenin alaşağı edilmesine adayan sınıfdevrimcisi Hüseyin Temiz’in ölümsüzlüğeuğurlanması da “Hüseyin yoldaş ölümsüzdür”sloganıyla karşılandı. Eylem sloganlarla son buldu.

Kızıl Bayrak / Ankara

CMYK

MücadelePostası

Hacı Ali Bey Mah., Çelikel Sok., Sakarya İş Hanı Kat: 5No: 58 ESKİŞEHİR

Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSATel: 0 (224) 220 84 92

EKSEN Yayıncılık Büroları Gazetene sahip çık! Abone ol! Abone bul!Adı : ........................................................................Soyadı :........................................................................Adresi : ........................................................................

.........................................................................Tel : ........................................................................

6 Aylık Yurt içi 60.000 000 TL Yurt dışı 100 Euro 1 Yıllık Yurt içi 120.000 000 TL Yurt dışı 200 Euro

Gülcan Ceyran adına,* TL için : Yapı Kredi Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 0097680-3* Euro için : İş Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 10021127094No’lu hesaba yatırdım. Makbuzun fotokopisi ektedir.

Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanı Kat: 3 No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 19 94

853. Sok. Bilen İşhanı No: 27/710Konak/İZMİR Tel-Fax: 0 (232) 489 31 23

Düzen partisi MHP’nin İstanbul Çağlayan’da 15 Mart günü düzenlediği seçim mitingi sonrasındaKağıthane ilçesine bağlı Nurtepe Mahallesi’nden geçen MHP’lilerin seçim afişlerini asan insanlarasaldırmaları ve faşist muhtar adayının mahallede konvoylarla gezmeye çalışmasının ardından çatışma çıktı.

Devrimci ve ilerici kurumların izin vermemesi üzerine, Çağlayan’da yapılan mitingin ardındanmahalleye girmek isteyen faşistlere emekçiler engel oldu. Faşistlere arka çıkan polis kitlenin üzerine ateşaçarak faşistlerle beraber ilerici ve devrimcilere saldırmaya başladı.

Bu saldırılarda polis ve bazı MHP’li siviller silah kullandı. Polis kurşununda bir Halk Cephe’liayağından vuruldu. İki ESP’li de feci bir şekilde dövülerek kaburgaları kırıldı. Yaralı iki ESP’li GaziMahallesi’ne getirildi. Daha sonra Nurtepe’de bu saldırıları protesto etmek için basın açıklaması yapmakisteyen kurumlara polis tazyikli su, gaz pombası ve panzerlerle saldırdı. Bu saldırıda toplam 23 kişigözaltına alındı.

Bunun üzerine Gazi’deki bazı kurumlar yanyana gelerek Gazi Eski Karakol önünde saat 19.30’daeylem yapma kararı aldı. Gazi Dört Yol’da basın açıklaması yapılarak bitirilmesi gereken eylem polisinprovokasyonu üzerine çatışmaya dönüştü. Çatışma saat 21.30’a kadar sürdü. Panzerlerin ve akreplerin taşyağmuruna tutulduğu eylemde, Nurtepe’de olduğu gibi burada da polis silah kullandı.

İstanbul’da faşist provokasyon!

Mamak BDSP Gazi Katliamı’nı lanetledi...

Gazi ve Ümraniye katliamını lanetlemek ve şehitlerianmak için 1 Mayıs Mahallesi’nde 15 Mart günü biryürüyüş düzenlendi.

12.30’da Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’ndeverilen yemeğin ardından dernekten ana caddeye çıkankitle, sloganlarla mahalle girişine kadar yürüdü.Buradan geri dönerek, ana cadde boyunca 30 Ağustosİlköğretim Okulu’nun önüne gelindi. Gidiş ve dönüşyolu boyunca kitlenin sayısı katılımlarla arttı.

“1 Mayıs şehitlerini unutmadık, unutturmayacağız!”,“Gazi Şehitleri ölümsüzdür. unutmadıkunutturmayacağız!”, “16 Mart, Halepçe, Beyazıtkatliamlarını unutmadık, unutturmayacağız!” pankartlarıtaşıyan kitlenin önünde Pir Sultan korteji yer aldı. PSAharicinde Partizan, Halk Cephesi ve DTP yürüyüşekitlesel katılım sağladı. BDSP, ESP, Köz, Alınteri,EMEP, ÖDP’de yürüyüşte yer aldı.

Yürüyüşün bitiminde, 30 Ağustos İlköğretim Okuluönüne karanfiller ve şehitlerin resimleri bırakıldı vebasın açıklaması okundu. Gazi ve 1 Mayıskatliamlarının anlatıldığı basın açıklamasında katildevlete duyulan öfke vurgulandı. AçıklamadaErgenekon iddianamesinde bu katliamlara da değinildiğive devletin kendini aklamaya çalıştığı vurgulandı.

Açıklama şu sözerle sona erdi: “Suçlularıntakipçisiyiz, peşlerini asla bırakmayacağız. Bu devletkatliamları unutturmaya, hesap sorulmasınıengellemeye, katillerini aklamaya devam edecek. Ancakbiz de hesap sormaya, adalet istemeye devam edeceğiz.Haklarımıza, özgürlüklerimize sahip çıkmaya devamedeceğiz. Bu yüzden buradayız. Emperyalistlerin veişbirlikçilerinin döktükleri kanın hesabını sormak içinburadayız!”

Eyleme yaklaşık 1500 kişi katıldı.Kızıl Bayrak / İstanbul

Gazi ve 1 Mayısşehitleri anıldı!

Hamburg’ta “Baskı yasalarına hayır!” paneli

Avrupa Demokratik Kitle Örgütleri Platformu (DEKÖP-A) Hamburg’ta “Baskı yasalarına hayır!”başlıklı bir panel düzenledi.

Panele DEKÖP-A’yı temsilen konuşmacı olarak BİR-KAR temsilcisi katıldı. DEKÖP-A adına yapılankısa bir açılış konuşmasıyla başlayan panelde, kampanyanın amacı ve Hamburg’taki seyri hakkında bilgiverildikten sonra söz BİR-KAR temsilcisine bırakıldı.

BİR-KAR temsilcisi, kapitalizmin 2. Dünya Savaşı sonrasından ‘70’li yıllara kadar uzun bir gelişmedönemi yaşadığını, ‘70’lerden sonra ise önce durgunluk, arkasından da bunalımlar içine girdiğini söyledi.Bugün ABD’de patlak verip tüm dünyayı etkisi altına alan genel bir ekonomik bunalımla karşı karşıyaolduğumuzu belirtti. İçinden geçilen süreci sosyal devletin yok olduğu bir süreç olarak tanımlayan temsilci,sosyal barışın yerini gitgide gelişecek olan sınıf mücadelesine bıraktığını belirtti. Konuşma önümüzdekisürece ilişkin nasıl bir mücadele yürütülmesi gerektiğine ilişkin değinmelerle sürdü.

DEKÖP-A temsilcisi, çıkartılan baskı yasalarının önüne geçebilmek için Almanya’da bulunan tümilerici ve devrimci güçlerin birleşik, devrimci mücadelesinin yaratılması gerektiğini belirterek konuşmasınıtamamladı.

Panelin soru-cevap bölümünde canlı tartışmalar yaşandı. Konuşmacılar birleşik devrimci mücadeleninönemini belirttiler. Panele 40’ı aşkın kişi katıldı.

BİR-KAR / Hamburg

Page 32: Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci düzen ...kizilbayrak.org/2009/sikb.09.11/sikb 2009 - 11.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/11 20 Mart 2009 1 TL Amerikancı, İMF’ci

Haramilerinsaltanatını

yıkacağız!

Bağımsız Sosyalist Belediye Başkan Adayları:İstanbul: Melek Altıntaş - Ankara: Evrim Erdoğduİzmir: N. Şafak Özdoğan - Adana: Fatma SesliBursa: Özkan Ünal - Kayseri: H. Bora KoçManisa: Ahmet Subaşı