sınıf dayanışmasını yükseltelim!kizilbayrak.org/2009/sikb.09.03/sikb 2009 - 03.pdfsosyalizm...

32
Sosyalizm İçin Sayı: 2009/03 23 Ocak 2009 1 TL Sınıf dayanışmasını yükseltelim! DESA, SİNTER, GÜRSAŞ, ÜNSA... DİRENİYOR!

Upload: others

Post on 03-Nov-2019

15 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Sınıf dayanışmasını yükseltelim!kizilbayrak.org/2009/sikb.09.03/sikb 2009 - 03.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/03 23 Ocak 2009 1 TL Sınıf dayanışmasını yükseltelim! DESA,

Sosyalizm İçin

Sayı: 2009/03 23 Ocak 2009 1 TL

Sınıf dayanışmasını

yükseltelim!

DESA, SİNTER, GÜRSAŞ, ÜNSA...

DİRENİYOR!

Page 2: Sınıf dayanışmasını yükseltelim!kizilbayrak.org/2009/sikb.09.03/sikb 2009 - 03.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/03 23 Ocak 2009 1 TL Sınıf dayanışmasını yükseltelim! DESA,

2 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak

İÇİNDEKİLERMetal işkolunda durum ve görevlerimiz 3

Ergenekon sermaye devletinin gerçek

yüzüdür…. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 4

İsrail’den tek taraflı ateşkes... . . . . . . . . 5

Siyonist katliamı protestolardan…. . . 6-7

Krizin faturasını kapitalistlere ödetme

mücadelesini kapitalizmi yıkma

mücadelesiyle birleştirelim! . . . . . . . . . . 8

2008 sermayenin yoğun saldırılarına

konu oldu… . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 9-10

TORGEM direnişi 10. gününde zaferle

sonuçlandı! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 11

TİB-DER’den açıklama: . . . . . . . . . . . 12

Zeynel Nihadioğlu ile krizin

tersanelerdeki etkisi ve TORGEM

direnişinin kazanımları üzerine

konuştuk... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 13

DESA direnişinde kazanma kararlılığı ve

devrimci sorumluluk! . . . . . . . . . . . . . . 14

Sinter ve Gürsaş direnişleriyle dayanışma

büyüyor… . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 15

Yerel seçimler ve komünistler . . . 16-17

İşçi ve emekçi hareketinden.... . . . . 18-19

Kriz ve tersaneler . . . . . . . . . . . . . . 20-21

İşçiler krizi tartışıyor… . . . . . . . . . . . . 22

Yerel işçi bültenlerinden... . . . . . . . . . . 23

Emekçi Kadın Komisyonları’ndan

çağrı… . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 24

Hrant Dink kitlesel eylemlerle anıldı! . 25

İşgal, direniş, grev ve sabotaj / 2 -

Volkan Yaraşır . . . . . . . . . . . . . . . . . 26-28

Obama illüzyonu…M. Can Yüce . . . . . 29

Eylem ve etkinliklerden... . . . . . . . . . . 30

Mücadele postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31

Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Yönetim Adresi:Eksen Yayıncılık Mollaşeref Mh. Turgut Özal Cd.

(Millet Cd.) No: 50/10 İstanbulTel: 0 (212) 621 74 52Fax: 0 (212) 534 95 90

e-mail: [email protected]: http://www.kizilbayrak.org

http://www.kizilbayrak.net

Baskı: Gün MatbaacılıkBeşyol Mah. Telsizler Mevkii Akasya Sk. No. 23/A

İSTANBUL / Tel: 0 (212) 426 63 30

Sayı: 2009/03 l 23 Ocak 2009Fiyatı: 1 TL

Sahibi ve Y. İşl. Md.: Gülcan CEYRAN EKİNCİEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

Yayın türü: Süreli Yaygın

CMYK

Kızıl Bayrak’tanKızıl Bayrak’tan

Kızıl Bayrak’tan... Sayı: 2009/03 H 23 Ocak 2009

Yerel seçim tarihi yaklaşırken düzen cephesi desürece hazırlanmaktadır. Bir dönemdir devam edendüzen içi çatışma AKP-ordu ekseninde gelişmektedir.Her iki tarafın da birbirini yıpratmak için yaptığıhamlelerin ardından Ergenekon operasyonuyla AKPavantajlı duruma geçmiş görünmektedir. Zira arkasındaABD ve AB emperyalizminin desteğini almışdurumdadır. Emekli paşalara, bir takım ordu yalakasıulusalcılara, gazetecilere vb. kadar uzanan tutuklamalarhalen de sürmektedir. Yaşanan süreç düzen medyasıtarafından dahi “Altı Susurluk, üstü Ergenekon” vb.benzetmelere konu olmaktadır. Açığa çıkan çürüyendüzen, çeteleşen devlet gerçeği olmasına rağmen düzengüçleri yaşanan gelişmeleri işçi ve emekçilerin bilincinibulandırmanın, düzen güçleri etrafında taraflaştırmanınimkanına çevirmek istemektedirler.

Düzen güçleri tam da böylesi bir süreçte gündemegelen yerel seçimleri de kendilerini aklamanın, temizeçıkarmanın özetle işçi ve emekçi kitleleri kandırmanınve aldatmanın bir imkanına çevirmeye çalışmaktadırlar.Bir yandan yalan ve aldatmaya dayalı demokrasihavariliğine soyunurken diğer yandan terör devletinitahkim etmek için yeni adımlar atmaktadırlar.

Yerel seçimler devrimci, ileri güçler açısından işçive emekçi kitleleri pislik içinde yüzen sistemi teşhiretmenin, sermayenin devletini mahkum etmenin,devrim ve sosyalizm mücadelesine çağırmanınolanaklarını sunmaktadır. Ancak reformist sol blok veonun yedeğindeki bir takım devrimci, ileri güçaçısından sorun hiç de böyle algılanmamaktadır. Onlarbu düzenin bir parçası olan yerel yönetimleri elegeçirmeyi işçi ve emekçi kitlelere bir çözüm olaraksunmaktadır. Bu konumlarıyla da emekçilere düzen içiçözümleri önermektedirler. Bu açıdan yerel seçimler birkez daha turnusol kağıdı işlevi görerek tarafların gerçekkonum ve kimliklerinin netleşmesine neden olacaktır.

Komünistler ise yerel seçimlerden devrimci sınıfmücadelesini geliştirmek için yararlanacaklardır. Bu dabaşta kriz olmak üzere düzenin açığa çıkan her türdençelişkisini devrimci temellerde derinleştirmek için çabaharcamak demektir. Bunun için bugünden tümhedeflerin buna göre belirlenmesi, konumlanmalarınbuna uygun yapılması gerekmektedir.

***Tuzla tersanelerde TİB-DER öncülüğünde ücret

hakları için eyleme geçen Torgem işçileri kararlımücadeleleri sonucunda haklarını kazandılar. Torgempatronuna geri adım attırdılar. Üstelik gereken ilgi,destek ve dayanışmadan yoksun oldukları halde bunubaşardılar.

Torgem’de yaşanan kazanım bir kez dahagöstermiştir ki kapitalistlerin krizi bahane ederek ya dafırsata çevirerek işçi ve emekçilere yönelttiği saldırılarıboşa düşürmenin yolu kararlı bir duruştan ve sınıfdayanışmasını yükseltmekten geçmektedir. Bu anlamdaSinter’de, Gürsaş’ta, Desa’da, Ünsa’da vb. birçok yerdedirenen işçilerin mücadelelerini kararlılıklasürdürmeleri hem de direnen işçilerle dayanışmanınyükseltilmesi önemlidir. Tüm emek güçlerine sınıfdayanışmasının yükseltilmesi sorumluluğunuyüklemektedir.

KKiittaappççıı vvee bbaayyii ii lleerrddee.. .. ..

Sosyalizm İçin

Page 3: Sınıf dayanışmasını yükseltelim!kizilbayrak.org/2009/sikb.09.03/sikb 2009 - 03.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/03 23 Ocak 2009 1 TL Sınıf dayanışmasını yükseltelim! DESA,

Kapak Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 3Sayı: 2009/03 H 23 Ocak 2009

Metal işkolunda işçi kıyımları, ücretsiz izinler, hakgaspları oldukça yaygınlaşmış durumda. Sadece küçükve orta ölçekli işletmelerde değil, büyük işletmelerdede bu uygulamalar rutin hale gelmiş bulunuyor. Tofaş,Renault, Beko, BOSCH, Vestel, Mercedes, Borusanvb. fabrikalarda saldırılar dizginsiz devam ediyor. Bufabrikalardaki uygulamalar orta ve küçük ölçeklifabrikalara da yayılıyor.

Bugün bu saldırı dalgasına karşı direnişler dahaçok orta ölçekli fabrikalarda görülürken, büyükfabrikalarda gözle görünür bir direniş gerçekleşmişdeğil. Fakat bu, buralarda ciddi bir hoşnutsuzluk vemücadele arayışının olmadığı anlamına gelmiyor.Tersine, alttan alta biriktiği giderek görülmeyebaşlanan bir tepki birikimi sözkonusu. Fakat deringüvensizlikler ve özellikle de Türk Metal çetesinin hertürlü direnme eğilimini sistematik olarak kırmasıyaşanabilecek bir patlamayı önlüyor.

Bugün metal işkolunun bütününde yaygın birhoşnutsuzluk, öfke ve mücadele arayışı sözkonusudur. Önemli olan bu birikimlerin mevcut tümengelleri aşarak nasıl açığa çıkarılacağıdır. Halihazırdaortaya çıkan direniş örnekleri bu bakımdan yol açıcıolabilecektir. Öte yandan ise, sarsıcı ve ilerletici gücütartışılmaz olan büyük fabrikalardaki işçi bölüklerininharekete geçmesi halinde süreç apayrı bir seyirizleyebilecektir.

Dolayısıyla, yoğunlaşan öfkeye kanal açmak veortaya çıkacak imkanları en iyi şekildedeğerlendirmek sorumluluğu bizleri bekliyor. Busorumluluğun gereklerini en iyi biçimde yerinegetirmek için mevcut tabloya, mücadele imkanlarınave sorunlarına daha yakından bakmak gerekiyor.

TİS ihaneti kritik bir eşik oldu

TİS’ler işkolundaki saldırı dalgasının büyümesindekritik bir eşik oldu. TİS’in sonuçlanmasıyla birlikteMESS ve metal patronları saldırılarınıpervasızlaştırdılar. Türk Metal çetesi güya ücrettalebinden geri adım atması karşılığında işgüvencesitaahhüdü aldığını açıklamıştı. Oysa bugünbakıldığında, bunun ne kadar büyük bir yalan olduğudaha iyi görülüyor. Metal patronları keyfince işçikıyımı yapıyorlar. Yanısıra ücretsiz izinler genel biruygulama halini almış durumda. Ücretsiz izinuygulamayan fabrika yok gibi. Diğer taraftan TürkMetal’in BOSCH’taki eylemin ardından altına imzaattığı, ücretlerin yüzde 76’sını ödemek karşılığındaizne ayırma uygulaması bile artık kaybedilen bir hakhaline geldi.

Sözleşmenin kazanımı olarak sunulan esnekçalışma ve diğer dayatmaların geri çektirilmesi dekağıt üzerinde kaldı. Esnek çalışma zaten fiilenuygulanmaktaydı. TİS sonrasında MESS ve diğermetal patronları artık esneklik uygulamalarında sınırtanımıyorlar. Türk Metal çetesinin buna karşı en küçükbir itirazı duyulmuyor. Tam bir teslimiyet ve ihanetiçerisindeler. Ayrıca, sözleşmenin en önemlitaleplerinden biri olan ve esnek çalışmadayatmasından vazgeçildiği gerekçesiyle geri adımatılan ücret makasının varlığı özellikle eski işçiler içinbüyük bir tasfiye gerekçesi haline gelmiştir. Bugünmetal patronları öncelikle eski işçileri işten atıyorlar.

Bu tablo BMİS’in nasıl bir sürece ortak olduğunuayrıca gösteriyor. Sonucun böyle olacağı bilindiği

halde, sanki metal işçilerinin sorunları MESSdayatmalarıyla sınırlıymış gibi, tutulup Türk Metal’insözleşmesinin altına imza atılmıştır. Oysa krizinfaturasının kim tarafından ödetileceği sorunu TİSsürecinin esas sorunu haline gelmişti. Bu sorunugündemine almayan ve işçi sınıfı lehine çözmek üzerehareket etmeyenler, imzaladıkları sözleşmenin birkağıt parçasından öte anlam taşımadığını pekalabiliyorlardı.

Bir bütün olarak işçi sınıfının izlediği bir öncücephe savaşı sözkonusu iken, mücadeleyi sonunakadar sürdürmek yerine bitirmenin sonu bir felaketolmuştur. Eğer BMİS iddialarının arkasında durupbedeller pahasına mücadeleyi sürdürmüş olsaydı, neMESS patronları bugünkü kapsamda bir saldırıyacesaret edebilirler, ne örgütlü metal işçileri busaldırılar karşısında bu denli suskun kalırlardı. Ne deişçi sınıfı krizin faturasına karşı mücadeleyiörgütlemekte bu kadar geri bir noktadan başlamayamahkum olurdu.

Sınıf hareketliliğinin odağında yine metal işçileri var

TİS süreci sınıf mücadelesinin bugünkü seyrindekritik bir eşik olmuştur, ancak mücadele devam ediyor.Metal işçileri mücadele çizgisini sürdürürlerse,kaybedilenler fazlasıyla telafi edilebilir. Sınıfmücadelesinin seyri içerisinde kayıplar olabilir,mevziler kaybedilebilir, yenilgiler yaşanabilir. Önemliolan bu yenilgilerin üzerine cesaretle gitmek, eksiklikve yetersizliklerle acımasızca hesaplaşmaktır. Buyapılabilirse, dağılan mücadele cephesi yenidenoluşturulur, geriye çekilişler büyük sıçramalarındayanağı olur. Tersi bir durumda ise, yenilgiler genelbir bozguna dönüşür ve uzun süre telafi edilemeyeceksonuçlara yol açabilir. Bugünkü durumda bir sıçramayapmanın imkanları bir hayli fazladır.

Öyle ki, bugün her şeye rağmen krizin faturasıkarşısında yoğunlaşan işçi hareketliliğinin merkezindemetal işçileri, sendikal planda ise BMİS duruyor.Özellikle fabrika işgalleri biçimine varan direnişlereimza atan metal işçileri, sınıf hareketinin direnmeeğilimlerini güçlendiren bir rol oynuyor. Bu mevzidirenişlerin sınıf hareketi üzerinde yarattığı veyaratabileceği etkiler, metal TİS’lerinin etkilerine çokbenziyor. Metal TİS’leri, oldukça dağınık ve gerişartlarda bulunan sınıf hareketi için uyarıcı, yolgösterici ve ön açıcı bir rol oynamıştı. Sürecin eylemlibir hatta ilerletilmesi ve özellikle BMİS şahsındaortaya konulan mücadele kararlılığı sınıfı ilerikesimlerinden başlayarak etkilemişti. Sözleşmeninimzalanması bu etkiyi boşa çıkarsa da, fabrikaişgalleri gözlerin yeniden metal işçilerine dönmesineyol açtı.

Ortaya çıkan imkanlar, TİS sürecinde yapılmayan,yarım bırakılan ve sonuçta işçilerin aleyhine dönensürecin tersine çevrilebileceğini göstermektedir.Çünkü metal işçilerinin kararlı ve militan direnişleriyoğun bir saldırı dalgasıyla yüzyüze bulunan işçi sınıfıiçin örnek olmakta, direnme eğiliminigüçlendirmektedir. Kaldı ki Türk Metal’in sultasıaltındaki işçi bölükleri de bu direnişleriizlemektedirler. Eğer bu direnişler kararlı bir biçimdesürdürülür ve birleşik direniş yönündegeliştirilebilirse, bu etki somut sonuçlara dönüşebilir.

Bugün saldırılara karşı kendilerinde direnme gücü veinancı bulamayan metal işçileri mücadele yönündeharekete geçebilir, böylece Türk Metal çetesiyle dehesaplaşmak kaçınılmaz hale gelir. Bugün somutgözleme dayalı birçok veri bu yargıyıdoğrulamaktadır.

Fakat bugünkü koşullarda en büyük engel yinetitrek, ufuksuz, sınıf mücadelesinin ihtiyaçlarına yanıtverme iradesinden yoksun sendikal çizgidir. Bu çizgive anlayış aşılamadığı, onunla hesaplaşılamadığısürece, metal işçilerinin süreci kazanmaları mümkünolamaz. Bu çizgi kendini, direnişleri geri biçimlereçekerek, tabandaki söz söyleme-inisiyatif kullanmaeğilimindeki işçileri bastırarak, devrimci müdahaleyiengelleyerek ortaya koymaktadır.

Sürecin seyrini metal işçisinin bilinç ve örgütlülük düzeyi tayin edecek

Mevcut durumun nasıl bir seyir izleyeceğini, baştadireniş halindeki metal işçileri olmak üzere metalişçilerinin ileri ve öncü kesimlerinin tutumubelirleyecektir. Sendika yönetimlerinin neyi ne kadaryaptıklarından ve yapacaklarından bağımsız olarak,ileri-öncü işçilerin bilinç ve örgütlenme düzeyi sürecinseyrini tayin edecektir. Bugün mevcut direnişlerşahsında yeniden doğrulanmakta olan bu olgu, TİSsürecinde de belirleyici olmuştur. Zira, en azındanBMİS bünyesindeki ileri ve öncü metal işçileri sürecinseyrini belirleyebilecek bir bilinç ve örgütlenmedüzeyine sahip olmuş olsalardı, hiç kuşkusuz süreçbaşka türlü gelişirdi. Böyle bir durumda, hem çizgihem de irade planında sınırlarını göstermiş bulunansendika yönetimi daha ileri bir tutum almak zorundakalırdı.

Mevcut haliyle bağımsız taban örgütlenmelerindenyoksun ve bilinç planında geri, fakat bu düzeye adaymetal işçilerinin bilinçlendirilmesi ve örgütlenmesisorunu, bugünün çözülmesi gereken acil sorunudur.Özellikle direniş halindeki işçilerden başlayarakileriye çıkmaya aday işçilerin bu doğrultudakazanılması önemlidir. Bu süreç esasında metalişçilerinin devrimci sınıf çizgisine kazanılma süreciolacaktır. Başka bir ifadeyle, devrimci sınıfçalışmasının, metal işçilerinin ileri ve öncüpotansiyellerini açığa çıkarma, aradaki mesafeyikapatma ve onunla buluşma süreci olacaktır.

BDSP’li Metal İşçileri, TİS sürecindeki devrimciinisiyatif ve yönelimleriyle bu yönde önemli birmesafeyi geride bırakmışlardır. Bugün artık, budönemin derslerinden sonuçlar çıkararak veimkanlarını değerlendirerek ileri bir önderlik gücü vekapasitesi sergileme sorumluluğuyla hareketedeceklerdir.

Bu çerçevede BDSP’li Metal İşçileri, bir yandanmevcut direnişleri güçlendirmek üzere etkilimüdahalelerde bulunacak, diğer yandan yeni direnişörnekleri ortaya çıkarma hedefiyle bulunduklarıalanlarda yoğunlaşacaklardır. Bununla birlikte, tümçabalarının odağında ortaya çıkan direniş örneklerinibirleşik bir direniş yönünde geliştirmek olacaktır.Elbette bu çaba Türk Metal çetesine ve uzlaşmacısendikal anlayışa karşı mücadeleyi de kapsayacaktır.Tüm bunlar ise, metal işçisinin bilinç ve örgütlenmedüzeyinin yükseltilmesi hedefine bağlı olarak elealınacaktır.

Metal işkolunda durum vegörevlerimiz

Page 4: Sınıf dayanışmasını yükseltelim!kizilbayrak.org/2009/sikb.09.03/sikb 2009 - 03.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/03 23 Ocak 2009 1 TL Sınıf dayanışmasını yükseltelim! DESA,

Düzen cephesinde yeni birşey yok...4 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/03 H 23 Ocak 2009

Ergenekon sermaye devletinin gerçek yüzüdür…

Açık-gizli tüm faşist-militaristörgütlenmeler dağıtılsın!

Son operasyon Ergenekon tartışmalarını yenidenalevlendirdi. Emekli generaller, polis ve avukatlar,halen görevli bazı subaylar ve patronlarla yenigözaltılar, silah depolarının bulunması için yapılankazılar, bulunan çok sayıda bomba ve suikast silahları,gözaltına alınan muvazzaf subaylardan bazılarının evve bürolarında ele geçirilen silahlar, Susurluk çetesininmensubu olarak yargılanmış “eski” özel harekâtçıİbrahim Şahin’in bazı generallerin isimlerini vererek,“onların istemleri doğrultusunda hareket ettiğini”açıklaması, Genelkurmay’ın “sessiz” müdahalesi vehükümetin inandırıcılık krizine girmiş söz konusudavayı “demokrasi oyunu”nun yeni bir dayanağınadönüştürme çabası vb... Tüm bunlar “ErgenekonDavası”nın yeni bir boyuta ulaştığına işaret ediyor.

“Ergenekon Davası” gelinen noktada Veli Küçükçetesi ile İbrahim Şahin gibi ipliği pazara çoktançıkmış tetikçi eskilerine daraltılmaya çalışılıyor.Sermaye düzeninin, gözden çıkardığı bu eli kanlıuşaklarının asıl “marifetlerini” sorgulama veyargılama gücünü kendisinde bulamayacağı açıktır.Çünkü Ergenekon olarak adlandırılan kontrgerillamensuplarının kanlı icraatları devletin temel tercih vepolitikalarından bağımsız değildir. Kısacası işçi sınıfı,emekçiler ve Kürt halkı bir kez daha, “temiz eller” adıaltında sergilenen bir ortaoyunu ile karşı karşıyadırlar.

Burada dikkat çeken nokta, devletin çeşitlikurumlarının bilgisi altında örgütlenmiş bir gizliörgütün varlığının bizzat örgütün içinde görev yapmışolanların açıklamalarıyla açığa çıkmasıdır. BugünErgenekon olarak adlandırılan kontrgerillaörgütlenmesinin Seferberlik Tetkik Kurulu, Özel HarpDairesi vb. gibi isimlerle günümüze kadar varlığınısürdürdüğü biliniyor. Bu örgütün icraatlarından birbölümünün, 6-7 Eylül provokasyonu, 1 Mayıs ‘77katliamı, 16 Mart, ‘78 Beyazıt Katliamı, Çorum,Maraş, Sivas, Malatya provokasyonları, çok sayıdaaydın ve gazeteci cinayetleri, binlerce “faili meçhul”cinayet, Ziverbey işkenceleri, köylerin yakılması veboşaltılması gibi eylemler olduğu da artık biliniyor.

Tüm NATO üyesi ülkelerde olduğu gibi,Türkiye’de de kurulan kontrgerilla örgütü; dinadamları, gazeteciler, hukukçular, işadamları,üniversite görevlileri, hekimler, işçi ve gençliktemsilcileri, eğitimciler, polis, asker vb. personeldenoluşan, ayrı bir bütçesi ve ayrı silah depoları olan,kural olarak kanuni statüye tabi olmayan bir örgüttür.Örgütün yapacağı faaliyetler; tedhiş, sabotaj,kundaklama, adam kaçırma, işkence, kötürüm halegetirme, yalan haber yayma, cinayet ve katliamvb.’dir...

ABD emperyalizmi, çıkarları için tehlikeli gördüğüdevrimci ve muhalif güçleri ortadan kaldırmak için1950’li yıllardan itibaren dünya genelinde kontrgerillaörgütlenmelerine gitti. Bu çerçevede dünyanın dört biryanında CIA denetiminde ölüm mangaları oluşturuldu.Bir yandan baskıcı faşist rejimler desteklenirken, diğeryandan devrimci akımlar ile devrimci halk hareketlerikirli operasyonlarla ezilmeye çalışıldı.

Kontrgerilla burjuva demokrasilerinin en yerleşikolduğu Avrupa’da bile tam teşekküllü olarakörgütlendi. Bu çerçevede İtalya’da sayısızprovokasyon ve katliam gerçekleştirildi. ’89 yıkılışının

ardından bile Fransız kontraları Ruanda’da iç savaşınçıkmasında ve katliamlarda özel görevler üstlendiler.Her ülkede kontrgerilla aynı işi yaptı. Kontrgerillaörgütleri, burjuva devletler tarafından bir giyotin gibiçalıştırıldı. Kuruldukları ülkelerde ortaya çıkantoplumsal mücadeleleri bastırmak temel varlıknedenleriydi. Emperyalist-kapitalist dünya sistemi,yasaları ve kurumları aracılığıyla gerçekleştiremediğikirli işleri kontrgerilla örgütlenmesine havale ederekçözmede ortaklaştı.

Türk sermaye devletinin kontrgerilla örgütlenmeside, tıpkı diğerleri gibi, devrimci güçlere ve toplumsalmuhalefete karşı yürüttüğü mücadelede sayısızcinayetin ve katliamın altına imza attı. Olağanüstü HalBölgesi’nde Hizbullah adı altında yapılan yüzlerceyargısız infazın, JİTEM adı altında gerçekleştirilensayısız kirli işin, cinayetin ve katliamın failleri olankontrgerilla elamanları, “ne yaptıysak devlet içinyaptık” dediler ve böylece gerçek adrese işaret etmişoldular.

Kuşkusuz son operasyonlarda ortaya çıkan“ipuçları”, bu kanlı ve kirli aygıtın varlığını daha genişbir kesim için açık hale getirmiştir. Yasalarıyla,kurumlarıyla, sivil-resmi, asker-polis, politikacı-işadamı mensuplarıyla, çeteci-kontracı “eski” özelharpçi-özel harekâtçıların işaret ettikleri generalrütbesindeki görevlileriyle, devletin en üstkademelerine kadar uzanan ağ içinde örgütlü biraygıttır sözkonusu olan.

Bugün Ergenekon operasyonlarıyla, kontrgerillaolarak bilinen örgütün bir bölümünün (doğal olarakABD’ye karşı çatlak sesler çıkaran bölümünün)tasfiyesi gerçekleştiriliyor ve böylece örgütünABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin ihtiyaçlarınauygun olarak yenilenmesi amaçlanıyor. ABDemperyalizmi Kürt sorunu ve Kıbrıs sorunu gibikonular üzerinden kendisine karşı muhalefete soyunaneski uşaklarını cezalandırıyor. Böylece ABDstratejilerinin güncel ihtiyaçları konusunda yalpalayangüçlerin direnci kırılarak devlet yenidenbiçimlendirilmeye çalışılıyor.

Şu gerçeği bir kez daha vurgulayalım ki, sermayedüzeninin kontrgerilla pisliğinden arınma gibi birsorunu yoktur. Çünkü bu suç örgütü, düzenin değil,halkın gözünde pisliktir. Çok yönlü bir kriz içindedebelenen düzenin bugün bu kirli ve karanlıkörgütlenmeye her zamankinden daha fazla ihtiyacıvardır. Çözme gücünden yoksun olduğu diğer sorunlarbir yana, sadece Kürt halkına karşı yürütülen kirlisavaş için bile kirli ve karanlık örgütlenmelerinikullanmaya devam edecektir. Dolayısıyla, bu sürecindemokratikleşme ve kontrgerillanın tasfiyesi gibigösterilmesi, bu operasyonun gerçek amaçlarınıgizlemek ve istenilen yönde ilerletilmesi için gereklisiyasal desteği sağlamak içindir.

Adına ister Susurluk, ister Ergenekon denilsin,“devlet adına” işçi ve emekçilere, Kürt halkına veonların politik temsilcilerine karşı örtülü bir kirli savaşsürdüren kontrgerilla, birkaç kuruma, kişiye, grubayada belli bir döneme indirgenemez. Sermayeegemenliği koşullarında kontrgerilla örgütlenmesisürekliliğini korur. Sermaye devletinin kontrgerillauygulamalarına ihtiyaç duymadığı dönemlerde sadece

geri plana çekilir. En özlü ifadesiyle; kontrgerilla devlettir, devlet

kontrgerilladır! Kontrgerillanın odağında yer alan isimlerden

Mehmet Ağar’ın “her şey MGK’nın bilgisidahilindedir, her şey devletin zirvesindekararlaştırılmıştır. Deşifre olmamış arkadaşlarımızgörevinin başında” demesi, bunu açıkça ifade etmesiboşuna değildir. 2002 Martı’nda, sayısı bir haylikabarık emekli ve muvazzaf generalin, “SusurlukDavası”nda göstermelik ceza alan Korkut Eken’isavunurken, “Korkut Eken kahraman bir subaydır, herşeyi bilgimiz dahilinde yapmıştır” sözleri de,kontrgerillanın gerçekte çeteleşmiş sermaye devletiolduğu gerçeğini gözler önüne sermektedir.

Asalak sermaye sınıfının bekçiliğini yapan budevletin, işçilere, emekçilere, onun devrimciöncülerine ve Kürt halkına karşı katliamlar,provokasyonlar tezgahlayan bir yapı haline gelmesiningerisinde, mevcut burjuva düzenin iliklerine kadarçürümesi ve kokuşması gerçeği durmaktadır. Burjuvadüzen bataklığı sürekli pislik üretmekte, bu pisliğinüstünün örtülemediği, dahası pisliğin bazıicraatçılarının bataklığın selameti açısından sorunhaline geldiği durumlarda “Ergenekon” türüoperasyonlarla tasfiye etme yoluna gitmekte, gününmoda deyişi ile “bağırsak temizlemekte”, bu yolla dakendisini tahkim etmeye çalışmaktadır.

Bugün Ergenekon operasyonuyla ortaya saçılanpislikler, kontrgerilla gerçeğinin sadece küçük birkısmıdır. Ergenekon 6-7 Eylül olaylarıdır, Ergenekonfaşist MHP’yle birlikte organize edilen Maraş, Çorum,Malatya katliamlarıdır, Ergenekon 12 Eylül’dür,Ergenekon Sivas, Gazi katliamlarıdır, ErgenekonŞemdinli’dir, Ergenekon Hrant Dink’inkatledilmesidir… Kısacası, kontrgerilla halaişbaşındadır.

Kontrgerilla pisliğinin temizlenmesi ancak işçisınıfı ve emekçilerin sermaye devletini yerle bir edipkendi iktidarını kurmasıyla mümkün olabilir. Geridekalan yüzyılda, mülk sahibi sınıfların bekçiliğiniyapan devletlerin bu tür pisliklerinin nasıl açığaçıkarılıp temizlendiğine ilişkin en güzel örneği 1917Sosyalist Ekim Devrimi vermiştir. Devrimci işçiiktidarı, yıkılan Çarlık devletinin yaptığı gizlianlaşmaları ve gizli polis arşivlerini açıklamış, tümdünya önünde teşhir etmiştir.

İşçilere olduğu kadar Kürt halkına da kan kusturansermaye devleti ve onun kanlı ve kirli örgütükontrgerilla denen pisliği köklü ve kalıcı bir biçimdetemizlemenin yolu, işçi sınıfının öncülüğündegerçekleşecek bir toplumsal devrimdir. Sermayedevletinin “Ergenekon Davası” adı altında yürüttüğü,gerçekte ise “demokrasi maskaralığı”ndan ibaret olanmevcut durum karşısında öne çıkarılması gereken,komünist işçi sınıfı partisinin programında yer alan“Açık-gizli tüm faşist /militarist örgütlenmelerindağıtılması”,” Tüm faşist yasaların iptali” , “MGK veKriz Yönetim Merkezi” türünden yapılanmalarındağıtılması vb. talep ve şiarlarıdır. Köklü ve kalıcı birtemizliği isteyenlerin devrimi istemekten ve devrimciişçi sınıfıyla kaderlerini bu talep ve şiarlar etrafındabirleştirmekten başka yolları yoktur.

Page 5: Sınıf dayanışmasını yükseltelim!kizilbayrak.org/2009/sikb.09.03/sikb 2009 - 03.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/03 23 Ocak 2009 1 TL Sınıf dayanışmasını yükseltelim! DESA,

Direnen halklar kazanacak! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 5Sayı: 2009/03 H 23 Ocak 2009

İsrail savaş makinesinin Tel Aviv’deki şefleri,Gazze Şeridi’ni hedef alan vahşi saldırının 22’ncigününde tek taraflı ateşkes ilan ettiler. Ateşkes ilanıİsrail Dışişleri Bakanı Tzipi Livni’nin Washingtonziyareti devam ederken alındı. Barack Obama’nınbaşkanlık koltuğuna oturmasına üç gün kala alınan bukarar Washington-Tel Aviv suç ortaklığını bir kez dahateyit etmiştir.

Siyonist şeflerin ateşkesi tek taraflı ilan etmeleri,kan dökmeye devam etme niyetlerini ele veriyor.“Hamas’ı muhatap almıyoruz” tutumu da bu kirliniyetin dışavurumudur. Ateşkesin geçici de olsaçatışmanın sona ermesini sağlayıp sağlamayacağı bellideğilken “Hamas’ı muhatap almıyoruz” havasınagiren siyonist şefler, hezimetlerinin üstünü küstahlıklaörtmeye çalışıyorlar.

Washington-Tel Aviv ikilisinin ateşkes kararı, İsrailsavaş makinesinin Gazze’den çekilmesini içermiyor.Göründüğü kadarıyla siyonist şeflerin kirli hedefi,Gazze’nin belli noktalarına topladıkları güçleri ileistedikleri zaman tekrar saldırıya geçebilmektir. Bazıkaynaklar ise, Obama’nın yemin töreninden önceİsrail ordusunun Gazze’den çekileceğini belirtiyor.

Siyonist rejimin ABD zoruyla elde etmekistedikleri Gazze ile sınırlı değil. ABD’den bazıtaleplerde bulunan İsrail, “uluslararası toplum”aİran’ın direnişçilere silah desteğini kesmek üzereçağrıda bulunulması, istihbarat paylaşımı, kaçakçılıkyapılan güzergahlarda uluslararası kara ve denizgüçlerinin konuşlandırılması, tünellerin ortayaçıkarılması için ABD ve Avrupa’dan Mısır’a teknolojitransferi ve Refah’ta ekonomik gelişmenin sağlanmasıiçin adımlar atılması gibi talepleri konusunda garantitalep ediyor.

Vahşi saldırı ile Filistin halkının direniş iradesinikıramayan İsrail savaş makinesi ABD, Türkiye, Mısır,AB, BM katkılarıyla bu kirli amacına farklı yollardanulaşmaya çalışıyor. Nitekim katliamın suç ortaklığınıyapan eli kanlı emperyalist güç odaklarınıntemsilcileri, ağız birliği ederek ateşkesin kalıcıolabilmesi için Gazze’ye silah girişinin engellenmesigerektiğini vaaz ediyorlar.

Irkçı-siyonist rejimin ateşkes manevrasınıdeğerlendiren Hamas liderleri de ateşkes ilan ettiler.Ancak İsrail ordusunun Gazze’den çekilmesi için birhafta süre tanıyan Hamas liderleri, Gazze üzerindekiablukanın da kaldırılmasını talep ettiler. Bu taleplerinkabul edilmemesi durumunda direnişin tüm araçlarladevam edeceğini belirten Hamas liderleri, hiçbirgücün Filistin halkının direnme iradesinikıramayacağını vurguladılar.

Ateşkes için Gazze Şeridi’nin hem İsrail hem deMısır ile olan tüm sınır geçişlerinin hemen açılmasınıisteyen Hamas’ın, İsrail’in bu geçişleri açık tutacağınailişkin Mısır ile “uluslararası toplum”un güvencevermesini de talep ediyor.

Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin el KassamTuygayları adına yapılan açıklamada, direnişi askerive moral gücünü koruduğu, İsrail saldırısında 48 şehitverdiklerini, roket rampalarının sağlam olduğuvurgulandı. Direnişçilerin, siyonist rejimin ateşkesilanından sonra İsrail’e 20 roket atmaları, İsrail savaşmakinesinin kirli emellerine ulaşamadığınıngöstergesidir.

İsrail barbarlığını üç hafta izleyen “uluslararasıtoplum”un temsilcileri ise, ateşkes ilanının ertesi günüMısır’ın Şarm el Şeyh kentinde toplandı. HüsnüMübarak’in ev sahipliğinde gerçekleşen devletbaşkanları zirvesine Mısır’ın yanısıra Fransa,Almanya, İspanya, İngiltere, İtalya, Filistin, Ürdün,Türkiye, (AB dönem başkanlığını yapan) ÇekCumhuriyeti devlet ve hükümet başkanları ile ArapBirliği Başkanı Amr Musa, BM şefi Ban-ki Moonkatıldı.

Zirve sonrası ortak basın toplantısı düzenleyenkatılımcılar, siyonist barbarlığı mahkum etmeden,İsrail vahşetinden hesap sorulması gerektiğini kabuletmeden ateşkesin kalıcı olması için çalışacaklarınıiddia ettiler.

İsrail savaş makinesinin saldırısı sonucu oluşanyıkımların yeniden imarı için mali, teknik, diplomatikdestek sunma vaadinde bulunan katılımcıların birkısmı, ateşkesin kalıcı olması için Gazze’ye silahkaçırılmasının önlenmesi gerektiğini öne sürdüler.Almanya, İngiltere, Çek Cumhuriyeti, İtalya gibidevletlerin temsilcileri, bir kez daha İsrail’le aynızihniyeti taşıdıklarını ortaya koydular.

Basın toplantısında kısa konuşmalar yapan HüsnüMübarek, Mahmud Abbas, Kral Abdullah ise,“uluslararası toplum” temsilcilerinden yardımistediler. Yani siyonist barbarlığın hamilerindenFilistin için yardım isteme talihsizliğini yaşadılar.Arap liderlerin 2009’un Filistin sorununa kesinçözümün üretileceği bir yıl olması gerektiğiyönündeki temennileri ise, tam bir aymazlıktır. Filistindirenişini desteklemeyen, İsrail vahşetine karşı tutumalamayanların 2009’u neye göre “çözüm yılı” ilanettikleri belli değil.

İsrail savaş makinesi ateşkes ilan edip birliklerinibelli noktalarda yığdığında, 22 gün süren vahşi saldırısonucunda 410’u çocuk, 108’i kadın, 113’ü yaşlıtoplam 1300 Filistin’li katledilmişti. Filistinliyetkililer enkaza çevrilen 4 bin binanın altından 100’üaşkın cesedin çıkarılabileceğini ve toplam 20 binanınhasar gördüğünü belirttiler.

Evleri, okulları, hastaneleri, camileri, sokakları,

tarım alanlarını tahrip eden İsrail savaş makinesiardında, Gazze Şeridi’nin dört bir yanında enkazyığınları bıraktı. Tüm bu vahşete rağmen iğrençamaçlarına ulaşamayan İsrail rejiminin barbarlığını isedünya görmüş oldu.

Ateşkesten, kalıcı barıştan, hele de Filistinsorununa çözüm bulunması gerektiğinden sözedenlerin, öncelikle İsrail vahşetinden hesapsorulmasını talep etmeleri beklenirdi. Oysa bugüçlerin derdi, Filistin halkının direniş iradesininçeşitli ayak oyunlarıyla kırılmasına hizmet etmektir.Zira Ortadoğu’da direnerek bölge halklarına örnekolan Filistin halkının iradesi hem emperyalist-siyonistgüçleri hem bölgedeki işbirlikçileri rahatsızetmektedir.

Gazze saldırısı sonucunda Filistin halkı bir kezdaha ağır bir bedel ödemiş oldu. Ancak pervasızzorbalar karşısında sınanan Filistin halkının onurludireniş iradesi de bir kez daha alnının akıyla çıkmıştır.

Ateşkes, İsrail saldırganlığının son bulacağıanlamına gelmiyor. Savaş makinesi her an ölüm kusannamlularını Filistin halkının üzerine çevirebilir.Barbarlığa karşı direnmenin mümkün olduğunudünyaya gösteren yiğit Filistin halkı ise direnişinzafere kadar devam edeceğini ilan ediyor. Filistindirenişinin zafere ulaşabilmesi için ilerici-devrimcigüçlerin enternasyonal dayanışmayı ihmal etmedensürdürmeleri gerekiyor.

İsrail’den tek taraflı ateşkes...

Siyonist barbarlık Filistin halkının direnişiradesini kıramadı!

Page 6: Sınıf dayanışmasını yükseltelim!kizilbayrak.org/2009/sikb.09.03/sikb 2009 - 03.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/03 23 Ocak 2009 1 TL Sınıf dayanışmasını yükseltelim! DESA,

Siyonist katliam lanetleniyor...6 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/03 H 23 Ocak 2009

Siyonist katliamı protestolardan….

“Direnen Filistin kazanacak!”Adana’da Filistin’le dayanışma

Adana’da siyonist katliamı protesto etmek amacı ilebiraraya gelen TMMOB, DİSK, KESK, İHD, PSAKD,Alevi Kültür Derneği, Tunceliler Derneği, BulamlılarDerneği, ‘78’liler Derneği-G, Türkiye Gerçeği,Halkevleri, ÇHKM, ESP, Sosyalist Feminist Kolektif,TÖP, SEH, BDSP, DHF, Halk Cephesi, BAK, DİP-G,SP, SDP, DTP, TKP, ÖDP 18 Ocak günü ortak biryürüyüş gerçekleştirdi. 5 Ocak Meydanı’nda başlayanyürüyüş Çakmak Caddesi trafiğe kapatılarak devametti.

İnönü Parkı’nda yapılan açıklamada şunlarsöylendi: “Ülkemizi yönetenler olarak siz bizi buvahşete ortak edemeyeceksiniz! Biz “Artık yeter”diyoruz. Başbakanın akıttığı timsah gözyaşları acımızıdindirmeye yetmiyor. Konya’da eğitim alan İsrailuçaklarının bebeklere bomba yağdırdığını bile bile,‘esip gürleyen’ bir başbakan istemiyoruz.”

Açıklama, taleplerin okunmasıyla son buldu.“Filistin halkı yalnız değildir!”, “Katil ABDOrtadoğu’dan defol!”, “Yaşasın halkların kardeşliği!”,“Filistin’de düşene, dövüşene bin selam!”, “Katil ABDişbirlikçi AKP!” sloganlarının atıldığı eyleme yaklaşık200 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / Adana

Ankara’da Filistin’le dayanışmaFilistin Halkıyla Dayanışma Komitesi’nin 17 Ocak

günü gerçekleştirdiği eylem, Kolej Kavşağı’ndan ZiyaGökalp Caddesi’ne yürünmesiyle başladı. Yürüyüşsırasında yol trafiğe kapatıldı. En önde “Filistin halkıkazanacak!” şiarlı pankart açıldı.

Ziya Gökalp Caddesi’ne gelindiğinde ortak basınmetni okundu. Katliamda, başta ABD olmak üzereTürkiye’nin de önemli ölçüde payı olduğu belirtilerek,İsrali’e Amerika’nın destek ve cesaret verdiği, BM’ninise sessiz kaldığı vurgulandı. Türkiye’nin İsrail’i sözdeeleştiren açıklamalarına değinilerek, ABD veTürkiye’nin İsrail’in en önemli iki müttefiki olduğuifade edildi. Katliam sürdükçe eylemlerin de devamedeceği belirtildi.

Kızıl Bayrak / Ankara

Af örgütünden Filistin eylemi!Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi, Gazze’de

yaşanan siyonist saldırganlığı 17 Ocak günüGalatasaray Lisesi önünde protesto etti.

Eylem sırasında, üzerinde “uyurken öldürüldü”,“açlıktan öldü”, “enkaz altındakilere yardım ederkenöldü”, “içecek su ararken öldü” gibi yazılar bulunanmezar taşı şekli verilmiş straforlar Galatasaray Lisesiönüne yerleştirildi. Af örgütü aktivistleri de kefengiyerek mezar taşlarının arasına yattılar.

Eylemin ardından basına dağıtılan açıklamada,İsrail’in dünyanın en yoğun nüfuslu yeri kabul edilenGazze’ye gerçekleştirdiği saldırılarda çok sayıda sivilhedefi vurduğu, bunun hiçbir gerekçe ileaçıklanamayacağı belirtildi. Avrupa Birliği ülkelerinesaldırılar devam ettiği sürece İsrail’le olan ekonomikilişkilerini askıya alma çağrısı yapıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Kartal’da Filistin’le dayanışmaeylemleri

Kartal İşçi Kültür Evi Derneği olarak siyonistkatliama karşı 16 Ocak günü öğlen ve akşam olmak

üzere iki eylem gerçekleştirdik. İlk eylem, siyonistkatliama karşı Karlıktepe Mahallesi’ndegerçekleştirilecek eyleme çağrı amacıyla Kartal Lisesiönünde yapıldı.

Liseliler tarafından sahiplenilen eyleme okulçıkışında öğrenciler destek verdi, ıslık ve alkışlarlaFilistin halkıyla dayanışmalarını gösterdi. Yaklaşık 45öğrencinin katıldığı eylem coşkulu sloganlarla sonaerdi.

Dernek üyesi üç arkadaşımız, eylemin ardındanKartal Emniyeti’ne bağlı kolluk güçleri tarafındangözaltına alındılar. Karakolda 5 saat boyunca tutulanüyelerimiz, çevreye gürültü kirliliği yaymaktan dolayıceza kesildikten sonra serbest bırakıldılar.

İsrail’in Gazze’ye dönük saldırıları akşamsaatlerinde de Karlıktepe Mahallesi’ndegerçekleştirilen yürüyüşle lanetlendi. Bir haftadırduyurularını asarak, kahve konuşmaları yaparak ve evev dolaşarak hazırlıklarını sürdürdüğümüz eylemimizsaat 19.00’da Şimşir Düğün Salonu önünde sloganlarlabaşladı. Yapılan konuşmalarla Gazze’de yaşanan vahşetbir kez daha teşhir edilerek Karlıktepe emekçilerieyleme çağrıldı.

Yürüyüş boyunca “Filistin halkı yalnız değildir!”,“Katil İsrail Filistin’den defol!”, “Yaşasın halklarınkardeşliği!” sloganları atıldı. Yürüyüşün sonundaokunan açıklamada Filistin’deki tanklara karşıtaşlarıyla mücadele eden çocuk yaştaki gençlerindirenişi selamlandı. 40 kişinin katıldığı eylem İsrailbayrağı yakılarak sona erdi.

Kartal İşçi Kültür Evi Derneği çalışanları

Vicdani retçilerle dayanışmaSavaş Karşıtları, İsrail’in gerçekleştirdiği katliama

ortak olmayan İsrail’li vicdani retçilerle dayanışmakamacıyla 17 Ocak günü Galatasaray Lisesi önündeeylem gerçekleştirdi.

“İsrailli vicdani retçilerin yanındayız!” pankartınınaçıldığı eylemde basın açıklamasını Gülkan Ahıskanokudu. Açıklamada, Ehud Barak hükümetinden vicdaniretçilerin serbest bırakılması ve Gazze’de işgale sonvermesi istendi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Cerrahpaşa’da İsrail protestosuSES Aksaray Şubesi, İstanbul Üniversitesi

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi bahçesinde 15Ocak günü gerçekleştirdiği basın açıklaması ileİsrail’in saldırılarını protesto etti.

Eylemde, “SES İstanbul Aksaray Şubesi” pankartıve dövizler açıldı.

Hastaların ve Samatya’da yaşayanların da destekverdiği eylemde okunan basın açıklamasında katliamaderhal son verilmesi, Filistin halkının kendi kaderinitayin hakkına saygı duyulması istendi. Basınaçıklamasının ardından yapılan konuşmada, “barışgücü oluşturma”nın çözüm olmayacağını söyledi. Tekçözümün, İsrail’in saldırılarına karşı barikat oluşturmakolduğu ifade edildi. Eyleme yaklaşık 100 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Çiğli’de İsrail protestosuÇiğli’de biraraya gelen kurumlar 15 Ocak günü

yaptıkları açıklama ile siyonist katliama karşı Filistinhalkıyla dayanışma içinde olduklarını duyurdular.

“Katliama sessiz salma, Filistin halkı yalnızdeğildir!” şiarı ile yapılan eylemi Çiğli İşçi Platformu,Genel-İş 5 No’lu Şb. işyeri temsilciliği, Çiğli Halkevi,Alevi-Der, Ege ‘78’liler ve İzmir ‘78’liler örgütledi.“Katliamlara sessiz kalmayacağız, Filistin halkı yalnızdeğildir!” pankartının açıldığı eylem Çiğli AKP İlçebinası önünde gerçekleştirildi. Açıklamaya yaklaşık 40kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / İzmir

Kayseri’den Filistin’e destekKayseri Demokrasi Platformu, İsrail’in Filistin

halkına yönelik saldırısını 14 Ocak günü yapılan basınaçıklaması ile protesto etti.

Demokrasi Platformu bileşenleri yaptıklarıaçıklamada, İsrail ile yapılan ikili anlaşmaların iptaledilmesini istediler. İsrail’in kadın çocuk demedenyüzlerce insanı katletmesi protesto edilerek, sözkonususaldırılarda hükümetin İsrail ile girdiği ikili ilişkilerdende cesaret aldığı ifade edildi. “Filistin halkı yalnızdeğildir!”, “Askeri anlaşmalar iptal edilsin!”sloganlarının atıldığı eyleme yaklaşık 50 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / Kayseri

BES’ten eşzamanlı protestolarSiyonistlerin Filistin halkı üzerinde estirdiği

katliamı, KESK’e bağlı Büro Emekçileri Sendikası

Page 7: Sınıf dayanışmasını yükseltelim!kizilbayrak.org/2009/sikb.09.03/sikb 2009 - 03.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/03 23 Ocak 2009 1 TL Sınıf dayanışmasını yükseltelim! DESA,

(BES) 3 No’lu (Kadıköy) Şube üyeleri AnadoluYakası’nda gerçekleştirdikleri eşzamanlı protestolarlalanetlediler.

15 Ocak sabahı gerçekleştirilen eylemlerin merkeziolan Kadıköy-Göztepe Vergi Dairesi Kompleksi önündetoplanan BES üyeleri, “BES 3 No’lu Şube” pankartı vedövizlerini açtılar. Siyonist katliamda yaşamını yitirenFilistinliler için bir dakikalık saygı duruşuyla başlayanaçıklamada başta ABD olmak üzere İsrail veİngiltere’nin Ortadoğu’ya yönelik savaş ve saldırganlıkpolitikaları teşhir edildi, İsrail’in Gazze’de giriştiğikatliamda yeni bir aşamaya girildiği belirtildi.Katliamın durdurulması için Türk devletine vehükümetine düşen görevler sıralandı. Eyleme yaklaşık100 kişi katıldı.

BES 3 No’lu Şube üyeleri Bostancı, Kartal veÜmraniye Vergi Daireleri önünde de sabah saatlerindebasın açıklaması yaptılar.

Kızıl Bayrak / İstanbul

YDG ve ILPS’den eylemYeni Demokrat Gençlik ve ILPS (Halkların

Uluslararası Mücadele Ligi), İsrail’in Gazze’deuyguladığı katliamı, 19 Ocak günü Galatasaray Lisesiönünde gerçekleştirdiği basın açıklaması ile protestoetti. “Emperyalizm yenilecek, direnen halklarkazanacak!” pankartı ve “Katil İsrail Filistin’dendefol!”, “Biji bratiya gelan!”, “Her yer Filistin, her yerIrak, her yer Amed, her yer direniş!” dövizlerininaçıldığı eylemde okunan basın açıklamasındayürüttükleri imza kampanyasına Deri-İş Sendikası’nında destek verdiği belirtildi. Açıklamanın ardındantoplanan 6 bin imza meclise gönderildi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Bakırköy: “Filistin’de faşizmyenilecek!”

“Ses ver” eylemi 16 Ocak günü KESK İstanbulŞubeler Platformu ve DİSK Emekli-Sen Aksaray Şubesitarafından Bakırköy’de gerçekleşti. Bakırköy-BeyazAdam Kırtasiye önünde toplanan kitle saat 18.00’de,“Filistin’de faşizm yenilecek!” pankartını açarakBakırköy Özgürlük Meydanı’na doğru düdük, alkış,meşale ve fenerlerle yürüyüşe geçti.

Meydan’da katliamda ölen Filistinliler için saygıduruşu yapıldı, İsrail bayrağı yakıldı. Yapılankonuşmada, ölen Filistinliler’in sayısının bini aştığınıvurguladı. Konya Ovası’nda İsrailli pilotların eğitildiğihatırlatılarak, Türk devleti eleştirildi. İsrail ile yapılantüm anlaşmaların iptal edilmesi istedi. Yaklaşık 150kişinin katıldığı eylem, atılan sloganlarla son buldu.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Bursa’da “ses ver” eylemi“Ses ver” eylemi Bursa’da 17 Ocak akşamı saat

18.00’de Heykel-Orhangazi Parkı’nda gerçekleştirildi.Eylemde yapılan açıklamada İsrail’in kanlı saldırılarıdurana kadar eylemlere devam edileceği belirtildi, İsrailBüyükelçisi’nin kapı dışarı edilmesi ve başta askerisatın almalar olmak üzere yapılan tüm anlaşmalarıniptal edilmesi talep edildi. “Filistin halkı yalnızdeğildir!”, “Biz biz hepimiz Filistinliyiz!” sloganlarınınsıklıkla atıldığı eyleme 40 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / Bursa

Adana’da “ses ver” eylemiHer gün Adana’nın farklı bir yerinde gerçekleştirilen

eylem 15 Ocak günü de Çakmak Plaza önündeydi. Saat18.00’de başlayan eylem üç dakika boyunca düdükçalarak ve slogan atarak sürdü. “Filistin halkı yalnızdeğildir!”, “Direnen Filistin onurumuzdur!”, “Her yerFilistin, her yer direniş!” sloganlarının atıldığı eylemeyaklaşık 70 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / Adana

Siyonist katliam lanetleniyor... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 7Sayı: 2009/03 H 23 Ocak 2009

Sermaye devleti siyonistkatliamcıların safında!

16 Ocak akşamı Ankara’da gençlik örgütlerininyaptığı eyleme polis saldırdı. Ekim Gençliği,Bağımsız Liseliler, DGH, DPG, EHP Gençliği, ÖEP,SDG, SGD, TÖK, Tüm-İGD, Umut Kültür Derneği,YDG, YDG(M) tarafından Filistin halkının direnişiniselamlamak ve sermaye devletinin İsrail ile girdiğikirli pazarlıkları teşhir etmek amacıyla bir eylemörgütlendi.

Hafta başından itibaren Ankara’da birçoküniversitede bildiri dağıtımı gerçekleştirildi veafişlerle eylem çağrısı yapıldı. Eylemin yapılacağıgün öğlen saatlerinde Yüksel Caddesi’nde kitleselbildiri dağıtımı yapıldı.

Saat 17.00’de Kızılay YKM önünde buluşulupmeclise yürüyüş gerçekleştirmeyi planlayan gençlikörgütlerinin önü polis barikatıyla kesildi. Poliseverilen süre içerisinde barikat açılmayınca gençlikkitlesi barikata yüklendi. Bunun üzerine gazbombaları yağdırıldı.

Dağılan kitle kısa bir süre sonra tekrar toplandı.Sloganlarla Kızılay Meydanı’na yönelindi. AtatürkBulvarı ve Ziya Gökalp Caddesi kısa süreliğinetrafiğe kesildi. Ardından sloganlarla SakaryaCaddesi’nde bir araya gelindi. Burada polisinsaldırısı teşhir edildi.

Buradan Yüksel Caddesi’ne yüründü. ZiyaGökalp Caddesi bir kez daha trafiğe kapatılaraksloganlarla eylem sürdürüldü. Yüksel Caddesi’ndebasın açıklaması yapıldı, sermaye devletinin İsrail’legirdiği kirli pazarlık teşhir edildi. Eylem sloganlarlasona erdi.

Eylemde “İsrail ile yapılan açık-gizli anlaşmalariptal edilsin! İsrail Büyükelçiliği kapatılsın!” şiarlıortak pankart açıldı. Ekim Gençliği eyleme“Emperyalizm yenilecek, direnen halklarkazanacak!”, “Ya barbarlık, ya sosyalizm!” şiarlıdövizlerle katıldı.

Polisin saldırısı sonucu birçok kişi yaralandı,onlarca kişi gözaltına alındı.

Kızıl Bayrak / Ankara

Beyazıt’ta siyonist katliama öfkeDevrimci, demokrat, yurtsever öğrenciler olarak

siyonist vahşeti ve Kürt halkına dönük imha ve inkarpolitikalarını protesto etmek için 15 Ocak günü basınaçıklaması gerçekleştirdik. “Gazze’de İntifadaAmed’de Serhıldan kazanacak!” ve “Emperyalizm,siyonizm yenilecek, direnen halklar kazanacak!”pankartlarının taşındığı açıklama BeyazıtMeydanı’nda yapıldı.

İstanbul Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi’ndeyapılan konuşmalarla öğrenciler basın açıklamasına

çağrıldı. Beyazıt otobüs duraklarına yürünerek diğerüniversitelerden gelen öğrencilerle buluşuldu.Buradan sloganlarla Beyazıt Meydanı’na yüründü.Merkez Kampüs’ten öğrencilerin de gelmesiyle basınaçıklaması okundu.

Açıklamanın sonunda, başta Filistin ve Kürt halkıolmak üzere direnen halkların emperyalist barbarlığakarşı mücadeledeki kalıcı zaferin, gerçek ve kalıcıözgürlüğün ancak halkların devrimci mücadelesiyle,sosyalizmle kazanılabileceği vurgulandı.

Yaklaşık 250 kişinin katıldığı açıklamayaDemokratik Gençlik Hareketi, Ekim Gençliği,Emekçi Hareket Partisi Gençliği, Kaldıraç, MarksistBakış, Sosyalist Gençlik Derneği, Yeni DemokratGençlik, Yurtsever Demokratik Gençlik Meclisi veTÜM-İGD yaptı.

İstanbul Ekim Gençliği

Adana’da İsrail protestosuAdana’da biraraya gelen Çukurova Öğrencileri

Derneği, Devrimci Liseliler, DSG, DGH, EkimGençliği, Enternasyonalist Gençlik, Genç Kurtuluş,Gençlik Muhalefeti, Liseli Genç Umut, Özgür EğitimPlatformu, ÖGD, Öğrenci Kolektifleri, YeniDemokratik Gençlik, Yeni Dünya Gençliği, YDG,Yurtsever Cepheli Liseliler ve Yurtsever CepheÖğrenci Birliği 18 Ocak günü bir yürüyüşgerçekleştirdi.

5 Ocak Meydanı’ndan “Yaşasın halklarınkardeşliği!” şiarlı Arapça ve Türkçe yazılmış pankartönde olmak üzere “Gençlik emperyalizmine vesiyonizmin karşısında Filistin halkının yanında!”şiarlı pankart açılarak yürüyüşe geçildi. ÇakmakCaddesi trafiğe kapatılarak devam etti. İnönüParkı’na gelindiğinde basın metni okundu. ArdındanArapça Filistin halkının direnişini selamlayan birmetin okundu. Çaw Bella, Gündoğdu ve Beyazıtmarşı hep bir ağızdan gür bir şekilde söylendi.Eyleme 500’e yakın kişi katıldı.

Ekim Gençliği / Adana

Liselilerden Filistin eylemi!Liseli Kıvılcım, İsrail’in Gazze katliamını

protesto etmek amacıyla 17 Ocak günü TaksimTramvay Durağı’nda basın açıklaması yaptı.

“Diren Filistin seninleyiz” pankartının açıldığıeylemde “Filistin halkı yalnız değildir”, “Filistin’dedüşene dövüşene bin selam” dövizleri taşındı.Liseliler, basın açıklaması boyunca “Filistin halkıyalnız değildir!”, “Katil İsrail Filistin’den defol!”,“Filistin’de düşene dövüşene bin selam!”, “DirenFilistin seninleyiz!”, “Katil İsrail işbirlikçi AKP!”sloganlarını attılar.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Gençlikten katliam protestoları…

Page 8: Sınıf dayanışmasını yükseltelim!kizilbayrak.org/2009/sikb.09.03/sikb 2009 - 03.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/03 23 Ocak 2009 1 TL Sınıf dayanışmasını yükseltelim! DESA,

Krizin faturası kapitalistlere...8 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/03 H 23 Ocak 2009

Krizin faturasını kapitalistlere ödetme mücadelesinikapitalizmi yıkma mücadelesiyle birleştirelim!

İşçi ve emekçilerin krizin faturasını ödememek içinmücadeleyi yükselttiği bir dönemde, sermayenin işçisınıfına kestiği faturanın sonuçları da iyice açığaçıkmaya başladı. Krizin etkilerinin belirginleşmeyebaşladığı Ekim ayında işsizlik oranının 1.2 oranındaartarak yüzde 10.9’a yükseldiği açıklandı. Eylül, Ekimve Kasım aylarında ise 458 bin kişi işsizler ordusunakatıldı. Elbette bunlar resmi rakamlar!

İşsizliğin sorumlusu kendileri değilmiş gibi, büyükbir rahatlıkla işsizlik rakamlarını sıralamaktadırlar.Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK)işsiz sayısının 5 milyon 600 bin kişiye ulaştığınısöylerken, İŞ-KUR kurumlarına Aralık ayında işsizlikbaşvurusu yapanların sayısının yüzde 473 artışla 175bin 684’e yükseldiğini açıklamaktadır. İŞ-KURbünyesinde 1 milyon 140 bin 890 kişinin iş aradığıbelirtilmektedir. Beyaz Eşya Yan Sanayicileri Derneği(BEYSAD) ise, yaşanan ekonomik kriz nedeniyle 120binin üzerinde çalışanın olduğu sektörde, 6 ay içinde40 bin işçinin işten atılacağını itiraf etmektedir. İş-KurGenel Müdürü Namık Ata, sadece son 12 günde 30 binkişinin, işini kaybettiği gerekçesiyle kurumlarınamüracaat ettiğini açıklamıştır.

Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan ise buvahim tabloya aldırmadan, “Ben de 27 yıl sanayicilikyaptım. Sanayici, bıçak kemiğe değil, iliğedayanmadıkça işçiyi işten çıkarmaz” deme cüretinigöstererek, işten çıkarılmaları meşrulaştırmayaçalışmaktadır. Dahası, “kriz öncesi işverenlerin elinirahatlatacak düzenlemeler yaptıklarını” itiraf ederek,AKP’nin sermayenin hizmetinde olduğunu bir kezdaha teyit etmektedir.

Krize karşı sendikaları “vatanperverliğe” çağıranÇalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik de,“Herkes elinde ne kaynak varsa ortaya koyacak ki bukrizi atlatalım. Sendikalar ‘Biz bu işin içinde yokuz’gibi bir yaklaşım içinde olamaz” diyerek, emekçilerinsırtına yüklenen faturanın kabullenilmesine çalışmakta,bir kez daha işçi ve emekçilerden fedakârlıkistemektedir.

Bütün bunlar yetmiyor olacak ki, Küçük ve OrtaBüyüklükteki İşletmeler Derneği (KOBİDER) GenelBaşkanı Nurettin Özgenç, cumartesi günlerinin tamgün olarak mesaiye dahil edilmesi gerektiğinisavunabilme yüzsüzlüğünü gösterebilmektedir. Biravuç parababasının saltanatını nasıl sürdürdüğübilinmezmiş gibi, sefalete mahkûm ettikleriemekçilerin sırtından bolluk içinde bir hayatyaşadıkları sırmış gibi, Özgenç tam bir arsızlıklakonuşmaya devam ediyor: “Toplam dış borç stokunun,2008 Eylül sonu itibariyle 289,3 milyar dolar olarakifade edildiği göz önüne alındığında, bu kadar çoktatili hak etmiyor olmalıyız.”

Sermaye sınıfının zevk-i sefasında bir kısıtlamayapması ise elbette ki bu tartışmanın dışında. “Kriz mivar, dış borç mu var, işçiler ne güne duruyor?Sırtlarında bunca yük varken, ha az ha çok, ne varsayüklensinler” diye düşünüyor, bu asalaklar sınıfı.

Tablonun bu kadar vahim olduğu, işsiz sayısınınkendi açıklamalarına göre 6 milyona yaklaştığı, açlıksınırının 1 milyarı TL’yi aştığı şu günlerde, sermayetemsilcileri oldukça neşeli olmalılar ki, kriz ile ilgiliciddiyetsiz açıklamalar yapabilmektedirler. Krizinsonuçlarını ve hükümetin yapacaklarını değerlendirensermayenin maliye bakanı Unakıtan, artık IMFyetkililerinin yaptığı esprilere güldüğünüsöylemektedir. Anlaşılan o ki, karşılıklı gülüşmelere

neden olan IMF ile AKP arasındaki tam uyumdur.Bir sermaye hükümeti olan AKP’nin ekonomik

icraatlarını IMF’nin direktifleriyle yaptığı herkesçemalumdur. Zira bu tüm sermaye hükümetleri içinolmazsa olmazdır. AKP de, bütün o sahte çıkışlarına veErdoğan’ın yalancı kabadayılığına rağmen IMF’nindirektiflerini harfiyen yerine getirmektedir. Buçerçevede IMF’nin Türkiye ziyareti öncesinde bütçede13 milyar TL’ye varan kısıntıya gidilirken, IMF ilegörüşmelerde ön plana çıkan kritik konulardan bazılarıise şöyledir:

Elektrik tarifeleri: Elektrik ve doğalgazzamlarının ertelenmemesi isteniyor. Elektrikte maliyetbazlı tarifelerin yaygınlaştırılması öngörülüyor. Yanielektriğe ve doğalgaza sürekli bir biçimde yüklüzamlar gelmeye devam edecek.

Esnek çalışma modeli: IMF esnek çalışmamodelinin yaygınlaşmasını ve kalıcılaşmasını öneriyor.

Kıdem Tazminatı Fonu: Patronların üstündekikıdem tazminatı yükünün kaldırılıp, kıdem tazminatıfonunun kurulması düşünülüyor. Bugüne kadar işçi veemekçilerin ücretlerinden biriken fonlar nasılyağmalanmışsa, işsizlik fonunu nasıl işten atılanonbinlerce işçi kullanamıyorsa, böylece kıdemtazminatı da sermayenin kullanımı için bir fondatoplanacak.

Sağlık harcamalarının kısılması: Genel SağlıkSigortası Yasası kapsamında 1 Ocak’tan itibarenyürürlüğe giren uygulamalarla sağlıkta tasarruf dönemibaşlarken, IMF yeni tedbirlerin de alınmasını istiyor.Bu kapsamda özellikle ayakta tedavi ve ilaçmasraflarında kısıntı, aile hekimliğininyaygınlaştırılması öngörülüyor. Böylece parası olanınhastanelerde tedavi göreceği, ilaç alabileceği bir sağlıksisteminin şartları eksiksiz tamamlanacak.

Reel sektörün borçları: Hükümet, reel sektörünborçlarını yeniden yapılandırmaya hazırlanıyor. Bununiçin yeni kaynak gerekiyor. Doğal olarak bu kaynak daemekçilerin sırtından elde edilecek.

Kamu yatırımları: Kamu harcamalarındakısılmaya gidilecek. Kamunun tümüyle tasfiyeedilmesi hızlandırılarak, özelleştirmenin önü tümüyleaçılacak.

Memur maaş zammı: IMF, kamudaki işçi vememurun maaşına enflasyon oranı dışında zamyapılmasını istemiyor.

IMF’nin dayatmaları çiftçiyi de yıkımauğratmaktadır. Tarımsal destekleme bütçesinden yüzde10 kesintiye gidilmesini eleştiren Türkiye Ziraat

Odaları Birliği Başkanı Şemsi Bayraktar şunlarısöylüyor: “IMF’nin stand-by’ı, daha imzalanmadan,tarıma ve çiftçilerimize zarar vermeye başlamıştır. İşte,hem krizden ve hem de krize karşı alınan önlemlerdenzarar görmek diye buna denir. Çiftçi, gübrekullanmadan ekiliş yapıyor.”

Ayrıca AKP hükümeti, IMF ile varılan uzlaşmagereği, işten atılan işçilerin işsizlik fonundanyararlanmasında herhangi bir iyileştirme deyapmayacak. Bilindiği üzere, İşsizlik SigortasıFonu’ndan yararlanma koşullarının ağır ve ödeneklerinsınırlı olması nedeniyle, geliri 41.8 milyar TL olanfondan, 2002’den bugüne kadar yapılan harcama,işsizlik sigortası, kısa çalışma ödeneği ve kurumgiderleri dahil sadece 3.5 milyar TL’yi ancakbulmuştur. Fonda şu an biriken para 38,3 milyarTL’dir. İşsizlik Sigortası Fonu’nda işçilerinalınterinden biriken para o kadar fazla miktardadır ki,işten çıkarılan işçiler için kullanılsa, bir parça da olsaonları rahatlatacaktır. Ancak sermaye o kadar açgözlüdür ki, bu paraya da göz dikmiş bulunmaktadır.Sendikaların bu konudaki suskunluğunu anlamakmümkün değildir.

Yapı Kredi Private Banking müşterilerine konuşmayapmak üzere İstanbul’a gelen New York Üniversitesiekonomi profesörü Nouriel Roubini ise, 2009’un hemTürkiye hem dünya için çok zor bir yıl olacağınısöylemektedir. Global Economics Monitor isimliaraştırma kuruluşunun da başkanlığını yürüten, kriziönceden tahmin ettiği için adı “ekonomi kahini”neçıkan burjuvazinin akıl hocası Roubini, “daha enkötüyü yaşamadık. Şubat ve Mart çok daha kötügeçecek, 2009 sonuna kadar sürecek. Hatta 2011 yılınakadar süreç devam edecektir” demektedir.Emperyalizmin metropollerinde komünizminhayaletinin dolaşmakta olduğunu da sihirli küresindegörmüş olacak ki, “kâhin” ekleme gereği duymaktadır:“Kimileri de diyor ki, bu kriz kapitalizmin sonunugetirecek. Bence bu kriz kesinlikle kapitalizmin sonudemek değil.”

Kapitalizmin krizine karşı işçi sınıfı ve emekçilerindünya ölçeğinde yükselen eylemli tepkilerininkapitalistleri ve ideologlarını korkutması doğaldır.Kapitalizm elbette bu krizle çökmeyecektir. Fakatkrizin harladığı devrim ateşi, kapitalizmi daha tarihinçöplüğüne atılmadan küle döndürecektir. Yapılmasıgereken, krizin faturasını kapitalistlere ödetmemücadelesini kapitalist sistemi yıkma mücadelesiylebirleştirmektir.

Page 9: Sınıf dayanışmasını yükseltelim!kizilbayrak.org/2009/sikb.09.03/sikb 2009 - 03.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/03 23 Ocak 2009 1 TL Sınıf dayanışmasını yükseltelim! DESA,

Sınıfa karşı sınıf! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 9Sayı: 2009/03 H 23 Ocak 2009

2008 sermayenin yoğun saldırılarına konu oldu…

2009 imkanları güce dönüştürme yılı olmalıdır!

2008 yılını geride bıraktık. Geçtiğimiz yıladamgasını vuran iki temel olgudan biri sermayeninkapsamlı sömürü ve sosyal yıkım saldırılarınınyoğunluğu ise, diğeri de bu saldırılara karşıhareketlenme eğilimi gösteren işçi ve emekçilerinyaygın eylemliliğidir. Zaten sürmekte olan köleceçalışma koşulları, düşük ücretler, sosyal haklarıngaspı, sigortasız çalıştırma, sendikalaşma girişimlerineyönelik azgın saldırılar, esnek üretim, özelleştirmelergibi saldırılar, krizle birlikte daha yoğun işten atmalar,ücretli/ücretsiz izinler, yeni zamlar ve artan vergiler,uzun çalışma saatleri şeklinde kendini göstermektedir.

Sermaye iktidarının krizle birlikte artan veağırlaşan bu denli yoğun saldırıları karşısında,özellikle son iki yıldan bu yana, işçi ve emekçihareketinde biriken öfke ve tepki kendini yer yereylem ve direnişlerle, THY, Telekom sürecinde olduğugibi grevlerle dışa vurmaktadır.

Kuşkusuz saldırıların kapsamı, boyutu ve merkezikarakteri düşünüldüğünde, işçi ve emekçilerinmücadelesi henüz yeterince etkin, kitlesel ve birleşikbir karakter kazanmış değildir. Ancak işçi veemekçiler tümüyle de tepkisiz değildir. Halihazırdabirçok işyeri ve fabrikada ağırlıklı olaraksendikalaşma hakkı olmak üzere işten atmalara, düşükücretlere ve hak gasplarına karşı çeşitli biçimleraltında direnişler sürmektedir.

Dağınık ve parçalı bir sınıf hareketi tablosu

Tüm bunların ardından geçtiğimiz yıla ilişkinyapılabilecek en temel vurgu sınıf hareketinin dağınıkve parçalı olmasıdır. Bu dağınıklık ve parçalılıkSSGSS, THY, Telekom, lastik ve cam sektörlerindegerçekleşen TİS süreçlerinde bir parça aşılabildi.Sendikalaşma çabalarına yönelik yoğun saldırılarakarşı başgösteren direnişler, krizin ardından yaygınişten atmalara karşı oluşan tepkilerle de sınıf hareketigörece daha hareketli bir sürece girmiş oldu. Sınıfhareketinin nispeten daha canlı geçtiği vehareketlenmeler yaşadığı bu süreçlerin her biri kendiiçinde değişik deneyimler de yarattı.

THY ve Telekom’da yaşanan grevler, lastik ve camsektöründe gelinen grev aşamaları, özelliklesermayenin grev hakkına yönelik hazırlandığısaldırılara anlamlı bir yanıttı. Grev hakkınınkorunması ve daha etkin kullanılması açısından 2008yılı anlamlı bir yıl oldu. Sonucundan vekazanımlarından bağımsız olarak, TİS süreçlerindegrev silahı etkili bir pazarlık unsuru olarakkullanılabildi. Bu açıdan başta metal olmak üzerelastik ve cam sektöründe yaşanan TİS süreçlerikendini aşan bir anlama ve öneme sahipti.

Ancak metal TİS’lerinde yaşanan sendikal ihanetbu silahın doğru ve etkin bir tarzda kullanılamamasınaneden oldu. Özellikle dünya kapitalizminin yaşadığıkrizin sonuçlarının hissedilmeye başlandığı süreçleredenk gelen metal TİS’leri, hem sektörde hem de genelolarak sınıf hareketi açısından mücadeleningüçlenmesi için önemli bir mevzi olmasına rağmen buimkan sendikal ihanet şebekesi tarafından heba edildi.

SSGSS saldırısı ve HSGGP deneyimi

Sermayenin SSGSS saldırısı 2008 yılının enkapsamlı ve ağır saldırıları arasında yer aldı. Ziramilyonlarca işçi ve emekçinin hem sağlık hem deemeklilik hakkının gaspı anlamına gelen, sosyalgüvenlik hakkını elinden alan ve geleceksizleştiren birsaldırıdır SSGSS. Sermaye iktidarı, sermaye uşağıAKP’nin tek başına hükümet olmasını fırsat bilerekSSGSS’yi gündemine aldı.

Saldırı işçi ve emekçiler cephesinden yoğun birtepkiye konu oldu. Birçok sendikanın, devrimcigücün, ilerici unsurların, reformist çevreleriniçerisinde yer aldığı Herkese Sağlık Güvenli GelecekPlatformları (HSGGP) bu süreçte SSGSS saldırısınakarşı oluşturuldu. Artan saldırılara karşı tepki duyanbinlerce işçi ve emekçinin tepkisini akıtabileceği birzemine dönüştü. Bu yanıyla SSGSS saldırısına karşımücadele ve HSGGP 2008 yılı açısından önemli biryerde durmaktadır. Zira son yılların hem en kitleseleylemliliklerinin gerçekleşmesi, hem de birleşikmücadele zeminlerinin yaratılması bakımından ayrı biryerde durmaktadır.

13-14 Mart’ta saldırı yasasına karşı kitleseleylemlerle tepkisini gösteren işçi ve emekçilerinmücadele kararlılığı yine sendikal bürokrasi tarafındanheba edildi. Mart eylemlerini arkasına alan sendikalihanet şebekesi, hükümetle yaptığı görüşmelerinardından, özü aynı kalan ancak 14 Mart’taki tepkininbasıncıyla göstermelik değişiklikler yaptığını iddiaeden sermaye iktidarının ve hükümetinin saldırısınaonay veren bir tutum içerisine girdi. Bu tutumuylaSSGSS karşıtı mücadele dinamiklerini dağıtmayı,kitlelerin mücadele azmini kırmayı başardı.

HSGGP bileşenleri ise, 1-6 Nisan eylemleri ile buihanetçi tutuma rağmen mücadelenin süreceğini ilanettiler. Bu karşı çıkışın etkisiyle emekçi kitlelermücadeleye yönelirken, sendikal ihanet şebekesi birkez daha bu iradeyi boşa düşürmek için elinden geleniyaptı. Ve ne yazık ki, tek tek HSGGP bileşenlerininiddiaları ve güçleri böylesi bir süreci göğüslemeyeyetmedi. Yasanın görüşüldüğü süreçte Ankara çağrısıyapan HSGGP bileşenleri, konfederasyonların

tepesinde konumlanmış sendika hainlerini karşısınaalabilecek, sendikal bürokrasinin mücadeleye zararveren tutumlarını boşa düşürebilecek bir dirayetgösteremediler.

Ancak tüm olumsuzluklarına rağmen, SSGSSkarşıtı mücadelenin açığa çıkardığı Nisan eylemlerininyarattığı kararlılık 1 Mayıs’ta etkisini gösterdi.

1 Mayıs’a Taksim kararlılığı damgasını vurdu!

2008 1 Mayısı’nda tüm dünyada olduğu gibiülkemizde de alanlara çıkan onbinlerce işçi ve emekçisermaye iktidarının sosyal yıkım saldırılarına karşıöfke ve tepkisini dışavurdu. Ülkenin dört bir yanında 1Mayıs alanlarına çıkan işçi ve emekçiler hak vetaleplerini haykırdılar.

Tüm bunların yanısıra, 2008 1 Mayısı’na bu yıl daTaksim kararlılığı damgasını vurdu. İşçi veemekçilerin kanının akıtıldığı Taksim alanı şahsındaişçi ve emekçiler, 12 Eylül rejiminin yasakçı vebaskıcı uygulamalarına karşı çıktılar. Sermayedevletinin Taksim kararlılığını önceki yıla oranla dahaazgın bir devlet terörüyle kırmaya çalışmasına, günleröncesinden başlatılan tehdit ve karalamalara rağmen,başta devrimci güçler olmak üzere ileri ve öncü işçi veemekçiler sokak sokak çatışarak Taksim kararlılığınasahip çıktılar. Sendikal bürokrasinin bilindik ihanetine,liberal reformist çevrelerin Taksim kararlılığına sahipçıkmamasına rağmen binlerce işçi ve emekçitarafından Taksim yolu zorlandı. Sergilenen kararlılığave ortaya konulan mücadele düzeyine rağmenTaksim’e pratik olarak girilemese de, sermayedevletine karşı politik olarak zafer elde edilmiş oldu.

Hem işçi ve emekçi kitlelere moral olması, hem deuygulanan devlet terörü şahsında sermaye iktidarınınve onun hükümetinin emekçi düşmanı kimliğininteşhir olması açısından Taksim’de 1 Mayıs kararlılığıoynaması gereken rolü oynadı. Devlet ve düzengerçeği bir kez daha emekçiler tarafından açık ve netbir biçimde görüldü.

Hepsinden önemlisi, işçi ve emekçi kitleler 1Mayıs’ta sergilenen mücadele kararlılığından aldığı

Page 10: Sınıf dayanışmasını yükseltelim!kizilbayrak.org/2009/sikb.09.03/sikb 2009 - 03.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/03 23 Ocak 2009 1 TL Sınıf dayanışmasını yükseltelim! DESA,

Sınıfa karşı sınıf...10 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/03 H 23 Ocak 2009

gücü yerel direnişlere taşıma cesareti buldular.

Yerel direnişlerin anlamı ve sınırları

2008 yılı için vurgu yapılabilecek bir diğer noktaise, yıl içinde gerçekleşen yerel direnişlerdekiyaygınlık oldu. Yörsan, Unilever, DESA, E-Kart,UNO, TEGA vb. örneklerde olduğu gibisendikalaşma hakkına yönelik saldırılara karşı, dahabelirgin olarak Tuzla tersaneler ve silikozishastalığının pençesinde can çekişen kot taşlamaişçilerinde olduğu gibi işçi sağlığı ve iş güvenliğitaleplerini kamuoyuna yansıtmaya yönelik taleplerle,en son krizle birlikte Brisa, Ünsa Ambalaj, TezcanGalvaniz, Philips, Sinter Metal, Asil Çelik vb.örneklerinde olduğu gibi işten atmaların yoğunyaşandığı fabrikalarda iş güvencesi talebiyle çeşitlieylem ve direnişler gerçekleştirildi. Budeneyimlerden bir kısmı kazanımlarla da sonuçlandı.Uzun bir dönemdir ne genel ne de yerel anlamdaneredeyse hiçbir kazanım elde edemeyen işçihareketi, bu açıdan bu yılki moral kazanımlarına biryenisini daha eklemiş oldu.

2008 yılında başlayan ve bazıları halen de devameden direnişler farklı işkollarında kölelik koşullarıaltında çalışan işçilerin duyduğu tepkinin bir birikimiolarak ortaya çıkmaktadır. Sermayenin sosyal yıkımsaldırılarına karşı yeni yeni kıpırdanmaya başlayansınıf hareketinin ilk nüveleri sayılmalıdır. Zira genelolarak yükselen bir sınıf hareketinin olmadığıkoşullarda mevzi eylem ve direnişlerin bütünlüklü birhareket yaratma imkanları sınırlıdır. Ancak buimkanlara yaslanarak sermayenin merkezisaldırılarına karşı birleşik bir sınıf hareketiyaratmanın zeminleri de fazlasıyla vardır.

Birleşik, devrimci ve kitlesel bir sınıf hareketiyaratmanın önündeki en büyük engel sendikalbürokrasidir. Yanısıra sol siyasal güçlerin durumu dabu tablodan çıkışsızlığı daha da derinleştirmektedir.

Birleşik bir sınıf hareketinin önündesendikal bürokrasi engeli ve devrimci

önderlik boşluğunu doldurmanın yakıcıihtiyacı

2008 yılındaki deneyimlerin de bir kez daha açığaçıkardığı gibi, mücadelenin güçlenmesinin ve birleşikbir karakter kazanmasının önündeki en temelengellerden birisi sendikal bürokrasidir. Zira sınıfınöz mücadele örgütleri olması gereken sendikalar neyazık ki başlarına çöreklenmiş sendikal bürokrasieliyle misyonunu oynayamaz bir konumdadır.Sendikal bürokrasinin bir kısmı sermaye ile doğrudanişbirliği halindedir. SSGSS’den 1 Mayıs’a, metalTİS’lerinden ağır ve kölece çalışma koşullarınaneden olan hak gasplarına kadar birçok süreçtesermayenin çıkarları doğrultusunda hareketetmektedir. Ellerinde bulundukları mevzileri işçisınıfını denetim altında tutmak için kullanmaktadır.Sendika yönetimlerinin bir kısmı ise uzlaşmacısendikal anlayışı savunmakta, dolayısıyla sermayeninişini kolaylaştırmaktadır.

Son bir yılın gelişmeleri bir kez daha gelenekselsendikal hareketin çoktan iflas ettiğinigöstermektedir. Sınıf hareketinin köklü bir yenilenmeyaşaması ve saldırıları püskürtülebilmesi içinsendikaların sermayenin denetiminden çıkarılması,sendikal ihanet şebekesinin buralardan sökülüpatılması gerekmektedir. Sınıfın ileri, öncü kesimleritabanın iradesine dayalı bağımsız tabanörgütlülüklerinde bir araya gelmeden, ne sermayeninsaldırılarına yanıt verilebilir ne de sendikal ihanetşebekesi etkisizleştirilebilir.

SSGSS sürecinde açığa çıkan ve halihazırda krizüzerinden işyeri temsilcilerinin iradesine dayanarak

yol yürümeye çalışan Türk-İş İstanbul ŞubelerPlatformu’nun ayrıksı tutumu dışta tutulursa,sendikal hareketin halihazırdaki tablosu ne yazık kiiç açıcı değildir.

Bu tablodan çıkışı zora sokan bir diğer etmen desol siyasal öznelerin konumudur. Hareketlenmeeğilimi gösteren sınıf hareketinin toplumungündemine girmesi sol siyasal güçlerin dedikkatlerini bu noktaya çekmesine neden olmuştur.Ancak sol hareket şahsında bu ilginin sınırları vardır.Komünistler bahar sürecinin ardından yaptıklarıdeğerlendirmede sorunu şu şekilde ortayakoymuşlardır:

“Bugün bir dizi sol grup gitgide daha belirgin birbiçimde sınıf hareketine ve dolayısıyla çalışmasınaartan bir ilgi duymaktadır. Bunu tüm siyasalyaşamları boyunca küçük-burjuva katmanları esasalmış bazı devrimci-demokrat gruplar üzerindenolduğu kadar, son bunalım ve bölünmelere eşlik edentartışmalar sırasında açığa çıktığı gibi reformist solhareketin bazı kesimleri üzerinden de görebilmekmümkün. Kuşkusuz ortada bu ilginin pratik sonuçlarıkonusunda henüz anlamlı sayılabilecek işaretler yok.Ama yine de bu ilginin oluşması, siyasalgüçsüzlükten ve açmazlardan çıkış yolu olarak sınıfhareketine ve çalışmasına artan biçimde vurgularyapılması, hele de bunun şu son bir-iki yılın süreçlerieşliğinde olması, dikkate değer bir olgudur. Sonyirmi yılın toplamı içinde ve özellikle de, gelenekselsol harekette işlerin artık eskisi gibi gidemeyeceğininaçık biçimde kanıtlandığı son on yıl üzerindendeğerlendirdiğimizde, bu yeni eğilimin hiç dekonjonktürel gelişmelerin etkisiyle sınırlı olmadığınıgörebiliriz.

Önemli bir noktayı peşinen vurgulamakzorundayız. Halen yaşanan ne ideolojik bir görüşaçıklığı, ne de buna dayalı bir kimlik ve yöndeğişimidir. Gelinen yerde küçük-burjuva akımlardanbunu beklemenin artık herhangi bir gerçekçiliği deyoktur. Onların geçmişten bugüne ne böyle sağlıklıbir devrimci gelişim ve değişim geleneği, ne de artıkbu türden bir yeteneği sergileyebilecek politik vemoral güçleri var. Dolayısıyla halen sözkonusu olan,daha çok, bugüne kadar tutulan tüm öteki yollarınaçık bir başarısızlıkla sonuçlanmasının yarattığıçaresizliğin beslediği bir tür kendiliğinden ve zorunluyönelimdir. Bir yandan sınıf dışı kesim ve katmanlarayönelik çabaların yılları bulan kısırlığı, öte yandanise sınıf hareketinin yıllar yılı kendini belirgin birbiçimde döne döne hissettiren gücü ve olanakları,

siyasiyaşamda tutunmak isteyen bir dizi solgrubu nihayet sınıf hareketi ve dolayısıyla çalışmasıüzerinde daha dikkatle durmaya yöneltmektedir. Olupbitenin temeli, anlamı ve sınırları halen bundanibarettir.” (Bahar süreci, sınıf hareketi ve solhareket, SİKB, Sayı: 2008/23, 6 Haziran ‘08)

Açıktır ki, böylesi bir tabloda işçi ve emekçikesimlerin biriken öfke ve tepkisinin mücadelekanallarına akabilmesi, akabildiği koşullarda isegüçlenmesi olanaklı değildir. Dağınık ve parçalı birseyir izleyen sınıf hareketinin birleşik, bağımsız vesiyasal bir karakter kazanabilmesi mümkün değildir.

2009 yılında krizin ağır ve yıkıcı sonuçlarınınderinleşeceği açıktır. İşçi hareketi bugünden krizinyıkıcı sonuçlarına karşı işgal, direniş vb. yöntemlerleyanıt vermeye başlamıştır. Krizin yıkıcı etkisigiderek ağırlaşan sonuçlarını üretmeye başladıkça, butürden eylem biçimlerinin giderek daha fazlayaygınlaşma ve sınıf kitlelerinin militanlaşmapotansiyeli taşıdığını ifade etmek abartıolmayacaktır.

Tüm bu gelişmelerin de gösterdiği gibi, 2008 yılıgeçmiş yıllara oranla sınıf hareketi cephesinden dahahareketli bir yıl olmuştur. İşçi ve emekçilerde birikentepki ve öfke giderek artmaktadır. Sınıf hareketininyaşadığı en temel eksiklik önderlik sorunudur.

Açıktır ki 2008 yılı 2009’a birleşik bir sınıfhareketi yaratılması konusunda oldukça fazladeneyim ve imkan biriktirmiştir. Günün görevi buimkanları devrimci temellerde değerlendirerek,birleşik, siyasal bir sınıf hareketi geliştirme hedefiylesürece müdahale etmektir. Devrimci güçler, ileriunsurlar 2009’un mücadele yılı olması için imkanlarıgüce dönüştürmek hedefiyle davranmak zorundadır.

6 Nisan 2008 / Kadıköy

Page 11: Sınıf dayanışmasını yükseltelim!kizilbayrak.org/2009/sikb.09.03/sikb 2009 - 03.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/03 23 Ocak 2009 1 TL Sınıf dayanışmasını yükseltelim! DESA,

Direnen işçiler kazandı! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 11Sayı: 2009/03 H 23 Ocak 2009

TORGEM Tersanesi işçilerinin 8 Ocak 2009 sabahıbaşlattığı kararlı direnişleri sonucu tersane patronu,direnişin 10. gününde işçilerin ücretlerini ödemeyikabul etti.

10 gün boyunca Tuzla tersaneler havzasındasürekli eylemler gerçekleştiren, tersane patronu KenanTorlak ve Etna-Özdemir taşeronunun arabasının önünükeserek TİB-DER öncülüğünde başlattıklarıdirenişlerini inat ve sabırla sürdüren işçilerin ücretalacakları 19 Ocak günü öğleden sonra tersaneyönetimi tarafından ödendi.

TORGEM tersanesi önünde yaktıkları direnişateşini Tuzla AKP İlçe Başkanlığı’na buradanTaksim’e taşıyan işçiler tersaneler havzasındakikuralsızlığın baş sorumlularından olan ÇalışmaBakanlığı’nı da Ankara’ya giderek protesto ettiler.

Ankara’ya giderek TBMM Tuzla AraştırmaKomisyonu’nu da göreve çağıran tersane işçileri,direnişin ilerleyen günlerinde tüm havzaya seslenmeyebaşladılar. “Krizin yükü patronlara!” diyerek havzadayaşanan yaygın hak gasplarına karşı genel direnişiörgütleme çağrısı yapan işçilerin kazanımı işçi sınıfınayürünmesi gereken yolu gösterdi.

Devletin “yetkili” kurumlarından aldıkları güçletersane işçilerine sonsuz kölelik dayatan tersanepatronları direnişin gücü karşısında geri adım atmakzorunda kaldılar. Trilyonluk gemileri işçi kanıyladenize indiren patronlar TİB-DER üyesi tersaneişçilerinin inanç, irade ve sabrı karşısında ücretleriödemek zorunda kaldılar.

Direniş süreci: Tuzla cehennemindenAnkara’ya her yer direniş alanı!

TORGEM işçileri, 15 Ocak günü öğle saatlerindeTBMM Dikmen Kapısı önünde, öğleden sonra iseÇalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önündeeylemler gerçekleştirdiler.

“TORGEM Tersanesi’ndeki direnişimizin 6.Günü... Yaşasın Torgem Tersanesi direnişimiz! / TİB-DER” pankartını açan tersane işçileri “Açlığamahkum olmayacağız!”, “Patronlar sarayda, işçilersokakta!”, “Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi!”,“Krizin yükü patronlara!”, “Ücret haktırgaspedilemez!”, “Direne direne kazanacağız!”,“Yaşasın TORGEM direnişimiz!” dövizleriyle TBMMKapısı önünde eyleme başladılar.

Direnişçi TORGEM işçilerini ve TİB-DERyöneticilerini TBMM kapısı önünde karşılayan DTPMilletvekili Hasip Kaplan tersane işçilerininmücadelesini ve tersaneleri gündeme getireceğiniifade ederek eyleme destek verdi.

Basın açıklaması öncesinde konuşan TİB-DERBaşkanı Zeynel Nihadioğlu ve tersane işçisi SametTıngır 6 günlük direniş sürecini anlattılar.

Ardından TİB-DER Başkanı ve direnişçiTORGEM işçileri adına Samet Tıngır, yaşanansorunların ve taleplerin yer aldığı dilekçeleri vermeküzere meclise girdiler. Bu arada tersane işçilerisloganlar atarak, baretlerini yere vurarak bekleyişlerinisürdürdüler. Meclis çıkışında basını bilgilendiren TİB-DER Başkanı, içeride görüştükleri milletvekillerindensürecin takipçisi olacaklarına yönelik sözler aldıklarınısöyledi.

“Ancak meclise gelerek sorunlarımızın

çözüleceğini düşünmüyoruz. Bizler sadece mücadeleyibüyütmek ve sorunlarımızı buralara taşımak içingeldik. Meclis sorunlarımızın çözümü değildir,tersanede yaşananların sorumluluğu başta ÇalışmaBakanı Faruk Çelik olmak üzere, Başbakan RecepTayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül,tersane patronları ve sermaye düzenidir.” diyen TİB-DER Başkanı, saat 15.00’te Çalışma Bakanlığı önündeeylem yapacaklarını duyurdu. Tersane işçilerinineylemine Sincan İşçi Derneği Girişimi de destek verdi.

TBMM önündeki eylemin ardından BirleşikMetal-İş Sendikası Anadolu Şubesi’nin konuğu olanTORGEM işçileri buradan Çalışma Bakanlığıönündeki eyleme BMİS yöneticileriyle berabergeçtiler. Eskişehir Yolu üzerinden dövizleri,sloganları ve pankartlarıyla yürüyen tersaneişçilerine ve basına TİB-DER Başkanı seslendi.Nihadioğlu Çalışma Bakanı Faruk Çelik ilegörüşmeye geldiklerini belirterek, tersanelerdekikölece çalışma koşullarına değindi.

Sincan İşçi Derneği Girişimi temsilcisi iseTuzla’da yakılan direniş ateşini Sincan’a taşıdıklarınısöyledi.

TORGEM işçileri adına Bakanlık’lagerçekleştirilmesi talep edilen görüşmede ise “ÇalışmaBakanı’nın yerinde olmaması” gerekçe gösterilerekmüsteşarla görüşüldü. TORGEM Tersanesi’ne“yevmiyeli işçi çalıştırma ve sigorta primlerinin eksikyatırılmasından kaynaklı soruşturma açıldığını”belirten Bakanlık müsteşarının duyurusunun ardındaneylem son buldu.

Çalışma Bakanlığı önünde eyleme Birleşik Metal-İş Sendikası Anadolu Şube Başkanı SeyfettinGülengül ve şube yöneticileri de katılarak destekverdiler.

Ankara’ya direniş ateşini taşıyan tersane işçilerinineylemi Çalışma Bakanlığı’nın ardından MamakTuzluçayır’a da taşındı. Tuzluçayır yol ağzında döviz,pankart, baretleriyle toplanan işçiler Mamaklıemekçilere krizin faturasını ödememe çağrısı yaptılar.

Gün boyu süren eylemlerde, “Tersanelercehennem, işçiler köle kalmayacak!”, “TORGEMşaşırma sabrımızı taşırma!”, “Krizin yüküpatronlara!”, “Patronlar sarayda işçiler sokakta!”,“Zafer direnen işçilerin olacak!”, “Sonuna kadardireneceğiz!”, “Gemileri yaktık geri dönüş yok!”,“Ölmek var dönmek yok!” sloganları atıldı.

TORGEM direnişinden birlik çağrısı

16 Ocak sabahı 07.30’a doğru “TORGEMTersanesindeki direnişimizin 7. günü, YaşasınTORGEM Tersanesi direnişimiz! / TİB-DER”pankartını açarak TORGEM Tersanesi önünesloganlarla yürüyen işçiler aynı kararlılıklarını 17Ocak sabahı da korudular.

Tersane patronu Kenan Torlak’ın 3 aylık ücretlerinigaspetmesine karşı başlattıkları mücadelede sabırlarıtaşan işçiler jipiyle TORGEM Tersanesi’ne gelenKenan Torlak’ın aracının önünü kestiler. Burada işçitemsilcisi Samet Tıngır ile görüşen Kenan Torlak,ücretlerin 19 Ocak Pazartesi günü ödeneceği sözünüverdi. Verilen söze rağmen direniş yeri terk edilmedi.İşçiler, ücretleri ödenene kadar tersane kapısı önündenayrılmayacaklarını “Sonuna kadar direneceğiz!”,

“Ücrethaktır gaspedilemez!” sloganlarınıhaykırarak gösterdiler.

Direnişçi işçiler ilerici sendikaları, kitle örgütlerinı,sağlık-meslek odalarını, devrimci kurumları ve siyasipartileri TORGEM patronu Kenan Torlak’ın tutumunuprotesto etmeye ve ücretlerin bir an önce ödenmesinitalep etmeye çağırdılar, bu amaçla faks metnihazırladılar.

TORGEM işçileri Kartal’da!

TORGEM işçileri 18 Ocak günü Kartal PTTönünde toplanarak direnişlerinin 9. gününde KartalMeydanı’na yürüdüler. “Torgem Tersanesidirenişimizin 9. günü... Yaşasın Torgem direnişimiz /TİB-DER” pankartı ve dövizlerini taşıdılar.

TORGEM işçilerini Kartal Meydanı’nda alkış vesloganlarla Kartal BDSP, Sosyalist Kamu Emekçilerive DİSK / Genel-İş Sendikası İstanbul Anadolu YakasıBölge Başkanı Veysel Demir karşıladı. Tersaneişçilerinin alana girişi sırasında “TORGEM işçisiyalnız değildir!”, “Yaşasın sınıf dayanışması!”sloganları hep bir ağızdan atıldı.

Meydanda ilk olarak TİB-DER Başkanı ZeynelNihadioğlu söz aldı ve TORGEM’deki 9 günlükdireniş sürecini aktararak sürdürdükleri mücadelenintüm işçi sınıfının mücadelesi olduğunu duyurdu.

Nihadioğlu’nun konuşmasının ardından direnişçiTORGEM işçisi İmdat Büyükbaş niçin direnişegeçtiklerini anlattı. Ardından TİB-DER YönetimKurulu Üyesi Cahit Atalay tarafından okunan basınaçıklamasında Tuzla tersanelerinde kriz gerekçesiyleyaşanan saldırılara değinildi.

Tersane işçilerinin eylemi açıklamanınokunmasının ardından Kartal Meydanı’nda yapılan 5dakikalık oturma eylemiyle sürdü. Baretlerini yerevurarak protesto gerçekleştirilirken, slogan vealkışlarla eylem devam etti.

Direnişlerinin ilk gününden itibaren Gazze’desiyonist İsrail’in yaptığı katliama sessiz kalmayanişçiler, Filistin halkıyla da dayanışma sloganları attılar.“Filistin’e selam direniş devam!”, “Filistin halkıyalnız değildir!” sloganlarıyla Filistin direnişiniselamladılar.

Kızıl Bayrak / İstanbul

TORGEM direnişi 10. gününde zaferle sonuçlandı!

Direnen TORGEM işçisi kazandı!

19 Ocak 2009 / Tuzla

Page 12: Sınıf dayanışmasını yükseltelim!kizilbayrak.org/2009/sikb.09.03/sikb 2009 - 03.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/03 23 Ocak 2009 1 TL Sınıf dayanışmasını yükseltelim! DESA,

Direnen işçiler kazandı!12 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/03 H 23 Ocak 2009

8 Ocak günü TORGEM Tersanesi’nde ücrethakkının gaspına karşı derneğimiz öncülüğündebaşlayan direniş bu akşam itibariyle zaferlesonuçlandı. TORGEM patronu Kenan Torlak direnişin10. gününde işçilerin ücretlerini ödedi.

8 Ocak’ta başlayan direniş süresince gerek tersaneönünü, gerekse değişik noktaları eylem alanınaçevirdik. İstanbul’da Tuzla AKP önünde, Taksim veKartal’da, Ankara’da TBMM ve Çalışma Bakanlığıönü ile Tuzluçayır’da öfkemizi haykırdık. Dün KartalMeydanı’nda yaptığımız eylemde de ifade etmiş,“Eğer ücretlerimiz verilmezse, her yer bizim için fiilive meşru bir eylem alanıdır” demiştik. Eğer bu günverilmemiş olsaydı, eylemle özgürleştireceğimiz çokfarklı alanlar olacaktı.

Biz Kenan Torlak isimli TORGEM patronununücretlerimizi ödemek dışında şansı olmadığınısöylemiştik. TORGEM işçisinin kararlılığını,fedakârlığını ve bilincini zafere kilitlemesininkazanımı kesin hale getireceğinden emindik. Bizbaşından itibaren TORGEM patronunun bu parayıödeyemeyecek bir durumda olmadığını söylüyorduk.Ancak işveren bu durumu bir irade kavgasına çevirdi.Biz de kavgaya fazlasıyla hazır olduğumuzu gösterdik.

10 günlük direnişimiz sırasında tersanepatronlarının işçileri öncülerden nasıl yalıtmayaçalıştığına da tanıklık ettik. Fakat tersane işçisi ayakoyunlarına prim vermeyerek örgütlülüğe nasıl sahipçıkılacağını gösterdi. Patronların sayısız karalama,yalıtma girişimi işçilerin iradesi karşısında tuzla buzoldu.

Direnişin 10. gününde elde edilen bu kazanımyalnızca TORGEM işçisinin kazanımı değildir.Kazanım tüm tersane işçilerinin ve tüm işçi sınıfınınkazanımıdır. Tersane patronlarının kuralsızlığına vekeyfiliğine vurulmuş bir darbedir. Tersane işçisine veişçi sınıfına direnenlerin kazandığını bir kez dahagöstermiştir.

Bu 10 günlük direnişimizde bizlere destek verendostlarımızın payını da unutmuyoruz. Bu nedenle 10günlük direnişimiz boyunca bize destek veren;

Ankara DİSK Birleşik Metal-İş Sendikası Anadolu

BölgeYöneticileri’ne, DİSK Genel İş İstanbulAnadolu Yakası Bölge Başkanı Veysel Demir’e, DİSKGenel- İş Anadolu Yakası 1 Nolu Şube Başkanı Şahanİlsever’e, Büro Emekçileri Sendikası (BES) KadıköyŞubesi’ne, Yapı Yol Sen İstanbul Şubesi’ne, DTPŞırnak Milletvekili Hasip Kaplan’a, BağımsızDevrimci Sınıf Platformu’na, İşçilerin BirliğiHalkların Kardeşliği Platformu’na, Mamak İşçi KültürEvi’ne, Ekim Gençliği’ne, Sincan İşçi DerneğiGirişimi’ne, GOP İşçi Platformu’na, Kot İşçileriBirliği’ne, Kartal İşçi Kültür Evi Derneği’ne, SosyalistKamu Emekçileri’ne, Uluslararası İşçi DayanışmaDerneği’ne, Kızıl Bayrak gazetesine, direnişimize yerveren tüm ilerici ve devrimci yayın organlarına, bukurumlar dışında bizlere destek veren, eylemalanımızda bulunan maddi ve manevi desteğini bizdenesirgemeyen sınıf kardeşlerimize, sınıf dostlarımızasonsuz teşekkürler…

Yaşasın sınıf dayanışması!Yaşasın TORGEM zaferimiz!

Tersane İşçileri Birliği Derneği (TİB-DER)19 Ocak 2009

İsviçre BİR-KAR’dan TORGEM işçilerine destek!

Tuzla tersaneler cehneminde, TORGEM tersanesinde çalışan işçilerin bir kısmı TORGEM patronu KemalTorlak tarafından kriz bahane edilerek işten çıkarılıyor, bu yetmezmiş gibi, işçilerin üç aylık ücretleriödenmeyerek gaspediliyor.

Ücret gaspıyla karşı karşıya kalan TORGEM işçileri, dernekleri TİB-DER öncülüğünde bu aşağılıksaldırıyı kabul etmeyerek, 8 Ocak’tan bu yana direniş içindeler. Direnişçi TİB-DER üyesi TORGEM işçileri 8Ocak’ta başlattıkları direnişlerini gelinen yerde yeni eylemlerle aynı kararlılıkla sürdürüyorlar.

Yiğit TORGEM işçileri bu saldırıyı geri püskürtmek için, şimdiye kadar kendi olanaklarıyla direndiler.Gelinen aşamada, direnişçi TORGEM işçilerinin bu direnişi kesin bir kazanımla sonuçlandırmaları için kendiöz güçleri ve kararlılıklarının yanısıra dışarıdan verilecek her türlü destek ve dayanışmaya ihtiyaç var.

BİR-KAR olarak, yiğit TORGEM işçilerinin Tuzla tersaneler cehenneminde başlattıkları bu yeni kıvılcımaher türlü desteği vereceğini bildiriyoruz.

Bu mücadelede tersane işçilerinin yalnız olmadığını bir kez daha söylüyor, onurlu mücadelelerinimücadelemiz olarak kabul ediyor, ilk etapta maddi sıkıntılarını paylaşmak için 800 İsviçre Frangı katkıdabulunuyoruz.

Direnişçi TORGEM işçileri kazanacak! BİR-KAR / İsviçre

18 Ocak 2009

TORGEM direnişçileri birlik veberaberliğe çağırıyor...

“Bu direniş bizebirçok şeyöğretti!”

Ömer Avni: Bu direniş bize birçok şey öğretti.Daha önce böyle bir birlikteliğimiz yoktu. SonradanTersane İşçileri Birliği Derneği’ne gittik. Ondansonra birçok şey öğrendik. Dayanışma, yardım...Gün oldu sigaramızı, ekmeğimizi bölüştük, günoldu aç kaldık. Daha önce dayanışmanın,yardımlaşmanın böyle bir şey olduğunubilmiyorduk. Başka yerlerde paramız verilmiyordu,5-6 ay bekliyorduk. “Derneğe gidince paranınyarısını alıyorlarmış” düşüncesinde olan bir sürüarkadaşım var. Bundan sonra onların hepsiniaydınlatacağım.

Başka yerlerdeki işçi arkadaşlarıma diyorum ki,bütün kapıları çalsınlar. Durdukları yerde sesçıkaramazlar. Çalışma Bakanlığı olsun, BüyükMillet Meclisi olsun...

İmdat Büyükbaş: 10 günlük direnişimiz bizebirlik, beraberlik ve dayanışmayı öğretti. Bunakarşılık tüm gücümüzü göstermek zorundayız.Bilhassa derneği güçlendirmemiz gerekiyor. Bütünişçi arkadaşlarıma sesleniyorum: “Birlik veberaberlik içinde olursak, bir çatı altındatoplanırsak, biz bu işlerin üstesinden geliriz.”Sermayeyi, göstereceğimiz fedakarlıklayeneceğimizi düşünüyorum. Kimse ne işsiz ne deekmeksiz kalacak. Çalışma Bakanlığı, Başbakan’ınmeydanlarda ahkam kesmesine benzemiyor.Gelsinler, görsünler. Her zaman geliyorlar. Seçimzamanı koşuyorlar. Ama bu tür olaylardakoşmuyorlar. İşçi arkadaşlarımızla sokaklardabağırıyoruz. Sesimizi duyurmaya çalışıyoruz, amane bir gazete ne bir televizyon var. İnsanlarınbirbirleriyle dayanışarak bu işlerin sonucunaulaşacaklarına inanıyorum.

Ahmet Kutbay: Bu olay benim başımagelmeden önce ben de diğer tersanelerde çalışan işçiarkadaşlarım gibi düşünüyordum. Başıma geldiktensonra baktım ki, birlik ve beraberlik olmadan buişler yürümüyor. Onlar da bu tür sorunlarlakarşılaşmadan önce bilgilendirilmeliler. Çoğuarkadaşımız böyle yerlerin farkında olsa da değişikveya yanlış şekilde tanıyor. Biraz bilinçlenmelerilazım. Büyük makamların bize yapacağı bir yatırımyok. Biz gördük, gereken yerlere gittik. Kimse bizeel uzatmadı ve biz kendi yaptığımız fiili eylemlerlebunu kazandık. Biz başardık. Direnen Sinter veGürsaş işçilerinin de kazanacağını düşünüyorum.Herkesin bu tür dayanışmalara girmesinisöylüyorum.

Kızıl Bayrak / İstanbul

TİB-DER’den açıklama:

İnanç, irade, sabır ve kararlılık… Yaşasın TORGEM zaferimiz!

9 Ocak 2009 / Tuzla

Page 13: Sınıf dayanışmasını yükseltelim!kizilbayrak.org/2009/sikb.09.03/sikb 2009 - 03.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/03 23 Ocak 2009 1 TL Sınıf dayanışmasını yükseltelim! DESA,

Direnen işçiler kazandı! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 13Sayı: 2009/03 H 23 Ocak 2009

- Tersaneler havzasında “kriz” gerekçegösterilerek yoğun hak gaspları yaşanıyor. Siz de 8Ocak 2009 tarihinden başlamak üzere ücret hakkınıngaspına karşı 10 günlük bir direniş süreci yaşadınız.Bu direnişin ortaya çıktığı koşulları da gözönündebulundurduğunuzda, durumu nasıldeğerlendiriyorsunuz?

- Tuzla tersaneler havzasında son 2-3 ay içerisindeişçi arkadaşlarımızın ücretleri ödenmiyor. Tersanelerdekime rastlasanız, iki-üç aydır ücretini alamazdurumda. Bu, tersane patronlarının kriz bahanesindenbaşka bir şey değil. Şöyle bir olgu var: Geçtiğimiz yılTuzla tersanelerinde 280’e yakın gemi üretilmiş. Bugemilerin her birini 250-300 milyon dolara satıyorlar.O kadar muazzam bir servet birikimi var ki, tersanepatronları işçilerin ücretlerini ödeyemeyecek durumdadeğiller.

Krizin elbette tersanelerde ciddi etkileri var.Üretim durmuş vaziyette. Dünya genelinde yaşanankriz, %90’ı deniz yoluyla yapılan dünyataşımacılığında ciddi bir tıkanmaya yolaçmışdurumda. Tersane patronlarının kendi ifadeleriyle bugemi fiyatlarına da yansıyor. 250-300 milyon dolaraalıcı bulan gemiler artık 50 milyon dolara satılıyor.

Ama tüm bunlar tersane patronlarının krizden çokderinden etkilendiği anlamına gelmiyor. BizimTORGEM Tersanesi’nde yaşadığımız sıkıntı buna birörnektir. TORGEM patronu Kenan Torlak’ın çok ciddibir servet birikimi var. Denizcilik sektörü ve onundışında toplam 5 ayrı büyük şirketi olduğunubiliyoruz. Ayrıca bir özel üniversitenin de ortağı. Bu,şu anlama geliyor: Tersane patronları servetleriyle birköşeye çekildiler. Muazzam bir işçi kıyımınabaşladılar. Ücretleri (asgari ücretin çok daha altınadüşürülen yerler var) düşürdüler. İş güvenliğinidikkate almıyorlar. Ücretleri mümkün mertebe“ödememeyi” hesaplıyorlar.

Havzadaki ilerici güçler olmasa, ücretleri deödemeyecekler. Tersane işçisinin mücadelesinde ciddibir geri çekilme ve tepkisizlik var. İşsizliğin getirdiğisıkıntıyı ilk sıraya koyarsak, 27 Şubat ve 16 Haziran‘08 eylemlerinin ardından öncü işçilerin biçilmesi birdiğer etken. Bu tepkisizlik ortamında tersanepatronları çok daha pervasızlaşabiliyor. Bununkarşısında, TORGEM direnişinde de tanık olduğumuzgibi, tersane işçisi,“Artık yapacak başka bir şeykalmamıştır. Biz buradaki derneğe gidelim vesorunumuzu oradan çözmeye çalışalım” diyerekbüyük bir kararlılık içinde geliyor. Tersane patronuylayaptığımız görüşmelerde bize “paramız yok, ihaleyialamadık” dediler. Biz de, “Faturayı bize kesmeyeçalışıyorsunuz. Bu durumu kabul etmiyoruz” dedik vedireniş gerçekleştirdik. 8 Ocak’ta başlayan direnişsürecinde tersane patronuyla masaya oturuldu, eylemeara verildi, yeniden başlandı... Fakat ücretleralınıncaya kadar direnilmesi kararlaştırıldı.

Derneğimizin daha önce örgütlediği direnişler dahaçok taş ya da temizlik gibi alanlarda göçmen işçilerikapsayan direnişlerdi. Kısa sürede çözülendirenişlerdi. Bu çok daha farklı oldu. Üretimin anadamarını oluşturan montaj, kaynak işçilerinin gittiğibir direniş. Bunlara çok nadir rastlanıyor Tuzla’da.

- Böyle bir direnişin, kriz sürecinde yaygınlaşanhak gasplarına karşı örnek olma özelliği taşıyor.TORGEM direnişi bu anlamda nasıl etki bıraktı?

- Bir takım destekler verilse de, sınıf dayanışmasınoktasında ciddi bir zaafiyetin yaşandığı açık. Herşeyden önce bunun aşılması gerekiyor. Tuzla’da heryerde benzer sorunlar yaşandığını söylemiştik. Direnişsüresince tüm işçilerin gözü TORGEM direnişindeydi.İçeride çalışmaya devam eden TORGEM işçileriylekurduğumuz temaslarda, onların da gözünün budirenişte olduğunu gördük. Nasıl sonuçlanacağınımerakla bekliyorlardı. Direniş sürecinde öğlenaralarında geliyorlardı. 10. günde direnişimizikazanımla sonuçlandırdığımızda güçlü bir yürüyüşyaptık. İyi bir ilgi topladı bu yürüyüş. İnsanlar bizialkışladı ve yürüyüşe katıldı. Bazı tersanelerde ücretalacakları için bekleyen işçiler de destek verdi.Kazanım umut ışığı oldu. Bu saatten sonra ciddi birişçi ilgisiyle karşılaşacağımızı düşünüyoruz. Bukazanımı daha da yayacağız. TORGEM’de birdirenişin kazanıldığını anlatacağız. Toplamda ise tümtersane işçilerini genel bir direnişe çağıracağız.

- Sadece tersaneler havzasında değil bugün Sinterve Gürsaş gibi direnişler farklı sanayi havzalarındayaşanıyor. TORGEM işçilerinin direnişi direnenkesimlere nasıl bir yol gösteriyor?

- TORGEM direnişi sırasında işçi arkadaşlar çokeğitildiler. Biz bu sorunu sadece kendimizin sorunuolarak algılamadık. Tezcan’da, Sinter’de veGürsaş’taki direnişlerle dayanışma içinde olunmasıgerektiği bizim için çok açıktı. Zaten TİB-DERböylesi bir direniş olmasa dahi iyi bir pratiğe sahip.Türkiye’nin değişik yerlerinde direnişler patlıyor vebiz her zaman neler yapabileceğimizi tartışıyoruz.İstanbul özelinden bakarsak, Sinter’de bir işgalyaşandı ve Gürsaş direniyor. Bu direnişlerin birleşmesive ortak bir programı etrafında mücadele etmelerigerekir. Elbette ki fabrika önü bir direniş meydanı amaorada işçileri bekletmekle sınırlı kalmak mevcutruhhalini giderek kırar ve pasifize eder.

10 gün boyunca Taksim’e gittik, Kartal’da eylemyaptık, TORGEM, TBMM ve Çalışma Bakanlığıönünde eylemler yaptık.

Mesele burada bitmiş değil. Biz Tuzlatersanelerinde işçilerin kriz döneminde yaşadıklarısorunları bir rapor halinde Çalışma Bakanlığı’nasunmayı düşünüyoruz. Böylesi dönemlerde militaneylem biçimleri tercih edilmeli. Biz direnişte 10. günson nokta demiştik. Kartal’daki eylemimizde“İstanbul’un her noktası bizim için meşrudur, fiili bireylem alanıdır” dedik. Yasal eylemlerin bir çözümgetiremeyeceğini hak arama bilincinin yasalarıaştığını düşünüyorduk. Bunları hayata geçirecektikama tersane patronu 10. günde geri adım attı.

Ancak şunu özellikle belirtmeliyim ki, tutulmasıgereken yol militan eylem biçimleridir. TORGEMdirenişi sürseydi, biz Sinter’e de, Gürsaş’a da çokdaha militan eylem biçimlerini teklif edecektik. “Gelinortak komitede birleşelim ve pasif tutumu bitirelim”diyecektik. Bu bir işgal veya daha başka eylem

biçimleriolabilirdi. Bu pasif tablonun parçalanmasıgerekiyor ki, tüm işçi sınıfını harekete geçirebilecekbir duruş sergilenebilsin.

- TORGEM işçileri bu direniş süreci boyunca nasılbir değişime uğradılar?

- İşçi arkadaşlar “hayatımızın en iyi günleriniyaşadık” diyorlar. Biz Tuzla tersanelerinde yıllardırmücadele veren öncü işçileriz. Çok yoğun birfaaliyetimiz var ve bu arkadaşlar bizim tanımadığımızarkadaşlardı. Onlar da “biz sizi tanıyorduk ve gülüpgeçiyorduk” dediler sonradan. “Biz bundan sonra buişin öznesi olacağız” diyor ve hayata çok daha farklıbakıyorlar. “Bundan sonraki süreçte Tuzla’da bulunupbulunmamamız önemli değil, başka alanlarda da olsaişçi mücadelesinin bir parçası olacağız” biçimde ifadeediyorlar. 10 günlük direniş işçi arkadaşlar için iyi bireğitim süreci oldu. Dayanışmayı öğrendiler,birbirlerine yaslanmayı ve birbirlerinden kuvvetalmayı öğrendiler. Bunun dışında, burjuva devletkurumlarından bir sonuç çıkmadığını gördüler.Bunların hepsini yaşayarak öğrendiler ve 10. gündemilitan eylemler konusunda ısrarcı oldular.

Diğer yandan Gazze’deki siyonist katliama karşıda TORGEM işçisi kayıtsız kalmadı. Filistin halkıyladayanışma sloganlarını hemen her eylemde haykırdı.İşçi sınıfı cephesinden enternasyonal dayanışmayıeylemsel bir hatta göstermiş oldu. Bu da 10 günlüksürecin önemli yanlarından biriydi.

- Bundan sonra kapitalist krizle birlikte tersanelerhavzasında nasıl bir süreç yaşanabilir? Krize karşımücadeleninin imkanları neler?

- Tersaneler işçi hareketi açısından önem taşıyor.Mevcut mücadele çizgisini daha ileri çekmek vemilitan eylem biçimleri kazandırmak elbette ki bizimelimizde. Tersanelerde lokal direnişler yaratıyoruz. İşcinayetlerine, ücretlerin düşürülmesine karşı tek tektersanelerde veya taşeronlarda direnişler oluyor.Önemli olan bunu toplam bir direnişe dönüştürebilmekve biz bunun çabasını veriyoruz.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Tersane İşçileri Birliği Derneği Başkanı Zeynel Nihadioğlu ile krizin tersanelerdeki etkisi veTORGEM direnişinin kazanımları üzerine konuştuk...

“Genel direnişi örgütlemeninmücadelesini veriyoruz!”

17 Ocak 2009 / Tuzla

Page 14: Sınıf dayanışmasını yükseltelim!kizilbayrak.org/2009/sikb.09.03/sikb 2009 - 03.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/03 23 Ocak 2009 1 TL Sınıf dayanışmasını yükseltelim! DESA,

DESA‘da direniş sürüyor...14 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/03 H 23 Ocak 2009

Desa Deri Fabrikası Türkiye’nin sayılı derifabrikalarından biri. Karı milyarları buluyor. Fakatasgari ücretin bile altında ücretler, zorunlu mesailer,sağlıksız çalışma koşulları, mesai ücretlerinin tamödenmemesi, usta ve müdürlerin sürekli hakaret veküfürleri... Desa işçisinin sendikalaşma isteminin entemel nedenleri bunlar.

Direniş önce Düzce’de, daha sonra Sefaköy’dekifabrikada başladı. Şimdi 200’lü günleri aşan birdireniş olarak sürüyor.

Direnişin en önemli yönlerinden biri kamuoyunamalolmasıdır. Bunda demokratik kitle örgütleri vesınıf devrimcilerinin önemli bir payı var. Yereldekurulan “Sefaköy Desa Direnişiyle DayanışmaPlatformu”, bildiri, afiş, dayanışma gecesi, ziyaretlerve basın açıklamalarıyla Desa direnişine ciddi birsoluk kattı ve anlamlı bir dayanışma örneği sergiledi.

Aylar boyunca direnişe ilgisiz kalan kimi siyasiçevreler, direnişin gündeme oturmasıyla birlikte DesaDirenişiyle Dayanışma Platformu’nun bir parçasıolarak sürece eklemlendiler. Ancak amaçlanan,direnişi sahiplenmekten çok ortaya çıkan tablodanyararlanmaktı. Nitekim bu çevreler, kriz ve seçimgündemi ile birlikte, hiçbir açıklama yapmadanplatformdan çekilerek ciddiyetsizliklerini sergilediler.

Öte yandan, özellikle kadın platformları Desadirenişi ile ciddi bir dayanışma örneğigerçekleştirdiler. Desa satış mağazalarının önündeperiyodik basın açıklamalarıyla işçi ve emekçileriDesa ürünlerini boykot etmeye çağırdılar veenternasyonel bir dayanışma örgütlediler. Kadınplatformlarının bu çabasının direnişin sesininkamuoyuna taşınmasına anlamlı bir katkısı oldu.

Sendikalar ise temsili düzeyde ziyaretlergerçekleştirdiler. Direnişin kararlılığı burjuva medyayıbile etkiledi. Özellikle Sefaköy’deki fabrika önündedirenişi tek başına büyük bir kararlılıkla sürdürenEmine Arslan, direnişin simgesi haline geldi. EmineArslan’ın kararlılığı, azmi ve bilinçli sınıf tutumu,başta Desa patronu olmak üzere tüm burjuva medyayışaşırtmış, birçok TV kanalı ve köşe yazarı direnişikonu alan haberler yapmak ve yazılar kaleme almakdurumunda kalmışlardır (SKY TV, NTV, Radikal,Milliyet, Cumhuriyet, Zaman vd.).

Desa patronu özellikle Sefaköy’deki fabrikanınönünde yılmadan ve kararlı bir biçimde direnişisürdüren Emine Arslan’a yönelik tehdit, baskı vesaldırıda bulunmuştur. Ancak bu yollarla direnişibitiremeyeceğini anlayınca sendika ile görüşmeyolunu gitmiştir.

Direnişin sürdürülmesindeki bu kararlılık fabrikadaçalışan işçilerin de kimi haklarının verilmesini veiyileştirilmesini sağlamıştır. Yazın sıcağında, kışınsoğuğunda her gün fabrika önündeki kararlılıklabekleyen direnişçi işçilere verilen destek Desapatronunu yıldırmış durumda. İşe iade davasınınkazanılması da bir diğer kazanımdır. Desa işçisininkararlı direnişi sonucu Desa’nın trilyonlarca lira zararettiği konuşuluyor bugün. Bu zararın başsorumlusunun ise Emine Arslan olduğu ifade ediliyorDesa patronu tarafından. Bu yüzdendir ki, işe iadedavasını kazanmış olmasına rağmen Emine Arslan’ıişe almama konusunda ayak diriyor.

Emine Arslan sekiz yıldır bu fabrikada en ağırkoşullarda çalışıyordu. Bugün Emine Arslan şahsındaDesa direnişi uyuyan devin neler yapabileceğini

göstermiştir. Sınıf cephesinden gösterilecek ısrar,kararlılık ve dayanışmanın gücü birleştiğinde,kazanmanın mümkün olduğu anlaşılmıştır. Tek bir işçibile patronları nasıl dize getirebileceğini göstermiştir.

Direnme kararlılığı ve iradesi zorbalığı alt etmiştir

Desa direnişi süreç boyunca devletin kollukgüçlerinin baskı ve terörü ile karşı karşıya kaldı.Direnişçi işçiler kolluk güçlerinin neyi ve kimi temsilettiklerini somut olarak gördüler/yaşadılar. Düzce’dejandarma, Sefaköy’de polis direniş yerlerine gelerektehditler savurmuş, direnişteki işçileri gözaltınaalmıştır. Çevik kuvvet polisi Desa patronu için herdaim hazır tutulmuştur. Cuma günleri işçilerin camiyeçevik kuvvet gözetiminde götürülmesi duyulankorkusunun ifadesidir. Kolluk güçlerinin “bitirin buişi, eski günlere mi döneceğiz!” sözleri boşunadeğildir. Direnişteki işçilerin ailelerinin tehdit edilmeside... Zira direniş ile birlikte bölgede siyasal biratmosfer oluşmaya başlamıştır. Desa ile dayanışmaamacıyla yapılan afişlerin polis tarafından hemenparçalanması bunu engellemek içindir. Direnişe karşıgösterilen bu tahammülsüzlük ve zorbalığa rağmenistenilen sonuç elde edilememiştir. Direnme kararlılığıve iradesi bu zorbalığı alt etmiştir.

“Desa’da direniş bu haliyle bilekazanmıştır!”

Desa direnişi Desa ile sınırlı kalmamıştır. Direnişinsesi-soluğu diğer direniş alanlarına taşınmış, diğerdirenişlerle sınıf dayanışması yükseltilmiştir.Sendikanın bu yönlü etkin ve olumlu bir çabasısözkonusudur. Sendika direniş yerlerini yalnızbırakmayarak, Türk-İş’in direnişi görmezden gelentutumuna karşı ciddi bir çaba ortaya koymuştur. Bututum direnişçi işçilere güven vermiştir.

Desa direnişi kazanmıştır, çünkü “sendika veçevresinde üç-beş çapulcu!” diyerek direnişi karalamayoluna giden Desa patronu, bugün kendisi görüşmetalebinde bulunarak geri adım atmış durumdadır.

Desa direnişi kazanmıştır, çünkü direnişe başlayanişçiler artık bir sınıfın mensubu olmanınsorumluluğuyla ve bilinciyle hareket etmektedirler.

Desa direnişi kazanmıştır, çünkü direniş sınıfdayanışmasının yerel sınırlarını aşarak uluslararası bir

boyuta ulaşmıştır.Desa direnişi kazanmıştır, çünkü dayanışmanın

anlamlı örnekleri sergilenmiş, birçok güç bu direnişetrafında biraraya gelmiştir.

Desa direnişi kazanmıştır, çünkü bu direniş bir kezdaha göstermiştir ki, bu sistemde uzlaşmaz iki sınıfvardır. İşçi sınıfı ve sermayenin çıkarları taban tabanazıttır.

Direniş başta direnişçi işçiler ile bölgedeki işçi veemekçilerin politikleşmesini sağlamıştır.

Bu direnişten nasıl sonuçlar çıkarmalıyız?

2008 yılı irili-ufaklı birçok direnişe sahne oldu.2009 yılının sınıf mücadelesi bakımından daha zor vekeskin geçeceği görülmektedir. Yılın başındaki birçokeylem ve direniş buna işaret etmektedir. Bu eylem vedirenişlere etkili müdahaleler yapabilmek için öncü birtutumun ortaya konulması zorunludur. Sınıfdevrimcileri kendi bağımsız çabalarının yanısırasınıfın direnen kesimleriyle dayanışmak amacıyladayanışma platformlarını örgütlemelidirler. DesaDirenişiyle Dayanışma Platformu bu açıdan anlamlıbir örnektir.

2009 yeni Desalar’ı yaratabileceğimiz bir yılolmalıdır. Tüm çabamız ve araçlarımızla bu alanayüklenmeli, yeni kazanımlarla 2009 yılınıkucaklamalıyız. Tüm direnişlerle sınıf dayanışmasınıörgütlemeli ve sınıf dayanışmasını eylemli-maddi birgüce dönüştürmeliyiz. Direnişleri sahiplenmekmesafeyle ilgili değildir. Söylemde değil pratikte bunugöstermeliyiz. Sınıf devrimcileri olarak, böylesidirenişlere uzak bir mesafede olsak bile, çalışmaalanımızda bu direnişleri gündemleştirmek güncel birgörev ve sorumluluğumuzdur. Direnen işçiler budeneyimler ışığında eğitilecek, örgütlülük düzeyinegeliştirilerek güç alınacaktır. Günü kazanan geleceğide kazanacaktır. Direnişleri sadece izlemek atalettenbaşka bir şey değildir. Bu ataleti kıracak olan isepratiktir. Ancak bu şekilde direnişlere sahip çıkabilirve güçlendirebiliriz.

Desa direnişi bu haliyle bile kazanılmıştır. Bir kezdaha görülmüştür ki, işçiler için “okul” olan direnişler,sınıf bilincini ve birliğini geliştirmenin, deneyimlerdenöğrenerek güç biriktirmenin, sınıfın örgütlenmesindedaha güçlü mevziler yaratabilmenin ve sermayeninyıkıcı saldırılarının önünü kesebilmenin en güçlü vesağlam zeminleri olma işlevini yerine getirmektedir.

Küçükçekmece’den sınıf devrimcileri

DESA direnişinde kazanma kararlılığı vedevrimci sorumluluk!

Page 15: Sınıf dayanışmasını yükseltelim!kizilbayrak.org/2009/sikb.09.03/sikb 2009 - 03.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/03 23 Ocak 2009 1 TL Sınıf dayanışmasını yükseltelim! DESA,

Sinter’de, Gürsaş’ta direniş sürüyor... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 15Sayı: 2009/03 H 23 Ocak 2009

Sinter ve Gürsaş direnişleriyle dayanışma büyüyor…

“Sinter’de, Gürsaş’ta direniş kazanacak!”Tersane işçileri: Sıra Sinter ve

Gürsaş’ta!Kararlı direnişleri sonucunda ücret haklarını

TORGEM patronundan koparıp alan tersane işçileri 10gün süren direnişlerinin ardından elde ettikleri kazanımısınıfın diğer direnen bölüklerine taşımayı amaçlıyorlar.20 Ocak sabahı Ümraniye Dudullu’da sürdürdükleridirenişlerinin birinci ayını dolduran Sinter Metalişçilerine ziyaret düzenleyen tersane işçileri “Torgem’dekazandık Sıra Sinter’de / Tersane İşçileri BirliğiDerneği” ozalitini açarak fabrika önüne kadar yürüyüşgerçekleştirdiler.

Baretleri ve dövizleriyle yürüyen tersane işçilerineSinter direnişçilerinden de eşlik edenler oldu. “Tersane-Sinter omuz omuza!”, “Krizin yükü patronlara!”, “Zaferdirenen işçilerin olacak!”, “TORGEM’de kazandık,Sinter’de kazanacağız!”, “Yaşasın sınıf dayanışması!”sloganlarının ortak atıldığı ziyarette TİB-DER BaşkanıZeynel Nihadioğlu ve Birleşik Metal-İş SendikasıGenel Örgütlenme Sekreteri Özkan Atar konuştular.

İlk olarak söz alan TİB-DER Başkanı ZeynelNihadioğlu, patronlar tarafından krizin faturasının işçive emekçilere kesilmek istendiğini, son dönemdeyaşanan işten çıkarmaların ve hak gasplarının budurumu açık bir şekilde ortaya koyduğunu söyledi. Tümdirenişlerin omuzlayıcısı ve destekleyicisi olacaklarınıbelirtti.

Ardından BMİS Genel Örgütlenme Sekreteri ÖzkanAtar konuştu. Kuralsızlığın hüküm sürdüğü tersanelerdeişçilerin birçok haktan mahrum bırakıldığını, buna karşıtersanelerde yürütülen mücadeleleri anlamlıbulduklarını belirtti.

Tersane işçileri Sinter işçileri için hazırladıkları“Tersane İşçileri Birliği Derneği” imzalı bildirileridağıttılar. Dağıtım sırasında ve sonrasında işçilerarasında sıcak diyaloglar yaşandı.

Sinter işçileri tarafından sloganlarla uğurlananTORGEM işçileri, “TORGEM’de kazandık SıraGürsaş’ta! / TİB-DER” ozalitini açarak Sinter direnişineyakın bir mesafedeki Gürsaş önüne Sinter işçileriyleberaber yürüyüş gerçekleştirdiler. “İşgal, grev, direniş!”,“Gürsaş işçisi yalnız değildir!”, “Genel grev geneldireniş!”, “Sınıfa karşı sınıf savaşı!” sloganlarıylaGürsaş önüne gelen işçileri direnişçi işçiler alkış vesloganlarla karşıladılar.

Hep beraber atılan sloganların sonrasında TİB-DERBaşkanı Zeynel Nihadioğlu ilk konuşmayı yaptı.Yürütülen direnişlerin ortaklaştırılması gerektiğinibelirten Nihadioğlu, TORGEM Tersanesi’ndeyürüttükleri kararlı direnişlerini aktardı, Gürsaşişçilerinin sonuna kadar yanlarında olacaklarını söyledi.

Gürsaş işçileri de tersane işçilerinin mücadeleleriniyakından takip ettiklerini belirttiler. Ziyaret sloganlarladevam ederken, öğle yemeği arası için dışarıya çıkanBirleşik Metal-İş üyesi Gürsaş işçileri arkadaşlarınadestek verdiler. Tersane işçileriyle birlikte sloganlarattılar.

TİB-DER üyesi tersane işçileri gerçekleştirdikleriziyaretlerde direnen işçilere “Ortak DirenişKomitesi”nde buluşarak daha güçlü eylemlergerçekleştirme çağrısında bulundular.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Ekim Gençliği: “Zafer direnenişçilerin olacak!”

Sinter Metal işçileri bir ay önce başlattıklarıdirenişlerini kararlılıkla sürüyor. Aynı havzada

bulunan Gürsaş işçileri de 6 kişiyle başlattıklarıdirenişlerine devam ediyorlar.

İstanbul Ekim Gençliği olarak gerçekleştirdiklerifabrika işgali ile işçi sınıfına yol gösteren Sinter Metalve sendikalaştıkları için işten atılan Gürsaş işçilerinindirenişlerini 20 Ocak günü yaptığımız ziyaretleselamladık.

“Gürsaş’tan Sinter’e direniş sürüyor… Zaferdirenen işçilerin olacak!/Ekim Gençliği” pankartıylaorganize sanayi içerisinden başlattığımız yürüyüşleönce Sinter işçilerinin direniş alanına geldik. “Zaferdirenen işçilerin olacak!”, “Sinter işçisi yalnızdeğildir!”, “Sinter’de, Gürsaş’ta direniş kazanacak!”,“İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”, “Kahrolsunücretli kölelik düzeni!” sloganlarıylagerçekleştirdiğimiz yürüyüşü Sinter işçileri “Yaşasınsınıf dayanışması!” sloganıyla karşıladı.

Burada Ekim Gençliği adına yapılan konuşmadaSinter direnişinin işçi sınıfına yol gösterdiğivurguladı. Sermaye devletinin üniversitelerde benzerhak gasplarını öğrencilere de dayattığı belirtildi.

Sinter işçileri adına konuşan BMİS ÖrgütlenmeUzmanı Alpaslan Savaş Ekim Gençliği’nin ziyaretininanlam ve önemine değindi.

Ardından işçilerle sohbetler gerçekleştirdik, bizlerde üniversitelerimizde benzer sorunlar yaşadığımızdanbahsettik. İşçiler de işgal sürecinde yaşadıklarını, busüreçte aralarındaki dayanışmanın ve örgütlenmebilincinin nasıl arttığını anlattılar.

Sonrasında MSGSÜ’den bir arkadaşımız müzikdinletisi gerçekleştirdi. Hep bir ağızdan türkülersöylendi, halaylar çekildi.

Dinletinin ardından sloganlarla direniş yerindenGürsaş’a doğru yürüyüşe başladık. Gürsaş işçileri debizi “Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!”, “İşgal, grev,direniş!” ve “Gürsaş işçisi yalnız değildir!”sloganlarıyla karşıladı. Burada da yine direnişiselamlayan bir konuşma yapıldı. Gürsaş işçilerininyaptığı teşekkür konuşmasının ardından direniş yerinegeçildi. Fabrikadaki işçilerin çay molasına çıkmasıylabirlikte hep birlikte halaylar çekildi.

Yapılan sohbetlerde işçiler, BMİS’in aynı havzadabulunmasına rağmen Sinter işçileriyle Gürsaşişçilerinin direnişlerini birleştirmeye dönük adımatmamasını eleştirdiler. Buradaki direnişin sadeceGürsaş veya Sinter direnişi olmadığını, bunun işçisınıfının direnişi olduğunu söylediler. Yapılansohbetlerin ardından Gürsaş işçileri bizi sloganlarlauğurladılar.

Ekim Gençliği / İstanbul

HSGGP: “Yaşasın sınıfdayanışması!”

Ümraniye Dudullu’da direnişlerini sürdürenBirleşik Metal-İş üyesi Sinter Metal ve Gürsaşişçilerinin direnişiyle sınıf dayanışması büyüyor.

15 Ocak günü Herkese Sağlık Güvenli GelecekPlatformu (HSGGP) direnişteki Sinter Metal veGürsaş işçilerini ziyaret etti. İMES A Kapısı buluşarakyürüyen platform bileşenleri yürüyüş boyunca siyonistkatliamı lanetleyen sloganlar da attılar. “Herkesesağlık güvenli gelecek mücadelemiz sürüyor,sürecek!” pankartının açıldığı yürüyüşe BirleşikMetal-İş üyesi Gürsaş işçileri de pankartlarıylakatıldılar. Sinter Metal işçileri de kitleyle beraberfabrika önüne kadar yürüdüler. Yürüyüş boyuncayapılan konuşmalarda krizin faturasını ödememeçağrısı yükseltildi. “Gürsaş, Sinter direniyor, direne

direnekazanacağız!”, “Gürsaş’tan Sinter’edireniş sürüyor!”, “İşçilerin birliği sermayeyiyenecek!”, “Yaşasın sınıf dayanışması!”, “Krizinfaturası patronlara!”, “Kahrolsun ücretli kölelikdüzeni!”, “Genel grev genel direniş!”, “İşten atmalaryasaklansın!”, “İşgal, grev, direniş!” sloganlarınınsıkça atıldığı eylemde siyonist katliam da lanetlendi.

Sloganlarla gerçekleşen yürüyüşün ardından ilkolarak Sinter Metal önündeki direnişe uğrandı.Konuşmalarda, HSGGP’nin tüm grev ve direnişlerledayanışma içinde olmayı görev olarak bildiğisöylendi. Sinter işçileri HSGGP bileşenlerini coşkulusloganlarla karşıladılar.

Ardından direnişteki Gürsaş işçileri ziyaret edildi.Yapılan konuşmalarda emperyalist işgal vekatliamlarla beraber içeride de sermayeninsaldırılarının yoğunlaştığı söylendi.

Gürsaş işçileri adına yapılan konuşmadamücadelenin sadece sendika hakkıyla sınırlı birmücadele olmadığı, Dudullu organize’de çalışan 50bin işçiye örnek oldukları ifade edildi. Sermayeyekarşı topyekün mücadele çağrısı yapıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

BES üyelerinden anlamlıdayanışma

Sinter direnişiyle anlamlı dayanışma örneklerindenbirini de KESK’e bağlı Büro Emekçileri Sendikası(BES) 3 No’lu (Kadıköy) Şubesi gösterdi.

İstanbul’un Anadolu Yakası’nda Kadıköy,Ümraniye, Kartal, Göztepe, Bostancı, Tuzla’dabulunan Maliye Bakanlığı, Adalet Bakanlığı veÇalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlıbirimlerde Sinter işçilerine destek kampanyası yürütenBES 3 No’lu Şube, 16 Ocak günü Birleşik Metal-İşSendikası Genel Merkezi’ne gerçekleştirdikleriziyaretle direnişçi işçilere verilmek üzerehazırladıkları erzakları teslim ettiler.

BES 3 No’lu Şube Temsilciler Kurulu kararıylaalınan “Sinter direnişiyle dayanışma kampanyası”çerçevesinde örgütlü oldukları işyerlerine bildirilerdağıtan, afişler asan, gıda ve para yardımı toplayanBES üyeleri, destek kampanyalarını sadece kendiüyeleriyle sınırlı tutmadılar. 280’i aşkın erzağıBirleşik Metal-İş Sendikası’na teslim ettiler.

Kızıl Bayrak / İstanbul

20 Ocak 2009 / Dudullu

Page 16: Sınıf dayanışmasını yükseltelim!kizilbayrak.org/2009/sikb.09.03/sikb 2009 - 03.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/03 23 Ocak 2009 1 TL Sınıf dayanışmasını yükseltelim! DESA,

EKİM’den, Parti’den...16 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H Sayı: 2009/03 H 23 Ocak 2009

CMYK

Gündemdeki yerel seçimler bir kez daha kendisınırlarının ötesinde bir siyasal anlam ve işlevkazanmış bulunmaktadır. Bu yalnızca burjuvagericiliğinin iç sorunları ya da karşı karşıya bulunduğusorunlar bakımından değil, kriz ortamı ve bahar sürecikoşullarında sınıf ve kitle hareketinin gelişmesorunları bakımından da böyledir.

Rejim krizi ve yerel seçimler

Rejim krizi ve bununla bağlantılı olarak düzensiyasetinin mevcut tablosu, yerel seçimlere kendindenöteye bir anlam ve işlev kazandıran nedenlerdenilkidir. 2004’de olduğu gibi bu kez de yerel seçimsonuçları burjuva siyaset sahnesindeki güç dengeleriniseçmen desteği yönünden sınayacak ve bu da sürecinsonraki seyrini etkileyecektir.

Seçimlerden belirgin bir üstünlükle çıkmak,örneğin son genel seçimlerde elde ettiği seçmendesteğini iyi-kötü korumayı başarmak, hükümet partisiAKP’ye yeni bir özgüven kazandıracaktır. Böylecedinsel gericilik devleti adım adım ele geçirmek vetoplumsal-kültürel yaşama kendi eğilimlerine uygunbir biçim vermek çabalarını yeni bir düzeye çıkarmakolanağı bulacaktır.

Son genel seçimlere göre dikkate değer bir seçmendesteği kaybı ise, tersinden gerici burjuva muhalefetiniharekete geçirecek, kriz ortamının yaratmakta olduğuolanaklardan da yararlanarak, AKP’yi sıkıştırmaya veerken bir genel seçime zorlamaya yöneltecektir.

Son genel seçimleri izleyen olayların toplambilançosu, AKP’nin gücünden ve bunun çok yönlüsonuçlarından rahatsız olan düzen kesimleri için, hiçdeğilse şimdilik, bundan başka bir yol olmadığınıgöstermektedir. ABD kaynaklı ve AB destekliErgenekon Operasyonu’nun gelinen aşamadakazandığı çehrenin en önemli sonucu da budur. Şovenmilliyetçi bir konum üzerinden ABD’ye karşı çatlakses çıkaran gerici düzen kesimlerinin siyasetenetkisizleştirilmesine ve itibarsızlaştırılmasına yönelenbu operasyonla, aynı zamanda başta ordu olmak üzereaçık-gizli faşist-militarist kurumlara da çeki düzenverilmektedir. Bu sonuç, ABD emperyalizmi ile tamuyum halindeki AKP’yi kendiliğinden rahatlatmaktave karşıtlarına hiç değilse şimdilik sistemin meşrusiyasal kanalları dışında bir yol bırakmamaktadır.

Gündemdeki yerel seçimlerin burjuva siyaseti içinkendi sınırlarının çok ötesinde bir anlam ve işlevkazanmasının nedeni de budur. Bunun bilincindeolarak halen taraflar kendileri bakımından en iyisonucu almak üzere her türden ilkesizliğe vekuralsızlığa dayalı hummalı bir çaba içerisindedirler.Yerel yönetimlere hakim olmanın sağladığı çok yönlüolanaklar, özellikle de muazzam rant kaynakları ise,doğal olarak tüm düzen partilerinin yerel seçimlerekendi cephelerinden hırsla asılmalarının bir ötekitemel nedenidir.

Kürt sorunu ve yerel seçimler

Yerel seçimlere yerel yönetimlerin ötesinde biranlam kazandıran bir öteki etken, haliyle Kürtsorunudur. Kürt halkının haklı ve meşru istemlerikarşısında tüm kesimleriyle inkarcı bir birleşik cephe

oluşturan burjuva gericiliği, DTP’nin geçmişe göremuhtemel bir başarısızlığını etkili bir siyasal vepsikolojik saldırının dayanağı olarak kullanmayahazırlanmakta, bu konudaki tüm umudunu da AKP’yebağlamış bulunmaktadır.

22 Temmuz seçimlerinde Kürdistan’da elde ettiğibelirgin seçim başarısı, AKP’yi, kendisine dişbileyenler de dahil tüm burjuva gericiliği için Kürtsorununu bloke etmenin ve Kürt hareketini tecrit edipetkisizleştirmenin bugünkü koşullarda vazgeçilemezbir olanağı haline getirmişti. Bunun fazlasıyla farkındaolan AKP, kendisine düzen bünyesinde özel birüstünlük kazandıran bu konumunu yeni bir düzeydegüçlendirmenin yollarını aradı. Erken bir tarihte bizzatbaşbakanın ağzından dile getirilen “kaleleri düşürme”politikası da bunun ifadesi oldu. Parlamentodaki enbüyük Kürt grubunu barındırmakla övünen bugericilik odağı, başta Diyarbakır olmak üzere ulusalhareketin “kale”si durumundaki kentlerde belediyeseçimlerini de kazanırsa, bunun inkarcı düzenin elindeKürt sorununu hiç değilse bir süre için bloke etmeninve Kürt hareketine etkili bir biçimde yüklenebilmeninönemli bir olanağı olacağını, bu arada düzenin Kürtsorunu üzerinden kendisine olan konjonktürelbağımlılığını güçlendireceğini düşünüyordu.

Bunda haksız da değildi. Zira kendi içdidişmelerinin tüm şiddetine rağmen bir bütün olarakburjuva gericiliğinin yerel seçimler üzerinden ve AKPeksenli olarak Kürt sorununa ilişkin en önemli hesabıhalen de budur. Hükümetin seçimlerin hemen öncesinedenk getirilen yeni Kürt “açılımları”nın sessiz bironayla karşılanması da bundan dolayıdır.

AKP’nin aynı amaca yönelik manevraları 27Temmuz’da önemli bir başarı sağlamıştı. Fakatseçimleri izleyen dönemde orduyla tam uyuma dayalıKürt politikası çok geçmeden onun gerçek yüzünü deaçığa çıkarmış, Kürdistan’daki desteğini önemliölçüde zayıflatmıştı. Şu sıralar Kürt sorunu eksenliolarak birbirini izleyen manevralar tam da buzayıflamayı telafi etmeye yöneliktir. Amerikan planlarıçerçevesinde Güney Kürdistan’la ilişkilerdeki yenigelişmeler, TRT’de Kürtçe kanal, üniversitelerde Kürttarihi ve kültürüne ilişkin bölümlerin açılacağına dairaçıklamalar ve nihayet Ergenekon Operasyonu’nun birucundan da olsa nihayet Kürdistan’daki kirli işleredokunması, yerel seçim sürecine denk gelen tüm buadımlar, Kürt seçmen desteğini yenidengüçlendirmeye yönelik manevralardır da aynızamanda. Bütün bunları büyük bölümüyle yokluk veyoksulluk içindeki Kürt seçmen kitlelerine yönelikseçim rüşvetleri tamamlamaktadır, tamamlayacaktırdoğal olarak.

Sonuçta 29 Mart yerel seçimleri, Kürt sorunuüzerinden tüm bu hesapların ve manevraların ne denlituttuğunu ve tutabileceğini de seçmen eğilimleriüzerinden belli sınırlar içinde sınayacaktır.

Fakat bundan kalkarak, gündemdeki yerelseçimlere Kürt sorunu üzerinden “referandum” işleviatfetmekten özenle kaçınmak gerekir. Kürt halkınınkendi özgür iradesinin açığa çıkmasının ifadesiolabilecek bir referandum, hiçbir politik baskı vekısıtlamanın olmadığı, tam bir propaganda-ajitasyonözgürlüğünün bulunduğu bir ortamda bir anlamtaşıyabilir ancak. Bu nedenle, temel demokratik hak

ve özgürlüklerden yoksun bir toplumda ve boğucukirli savaş ortamında yapılan olağan bir yerel seçimebir referandum işlevi atfetmeye eğilim duymak,burjuva gericiliğinin tuzağına düşmektir.

Oysa Kürt hareketi ve onun ardından sürüklenenbütün bir reformist-kuyrukçu sol, açıktan ya da örtülüolarak buna eğilim duyabilmektedir. Kuyrukçu solunbir kesimi bunu DTP’yi seçimlerde kayıtsız-şartsızdesteklemenin bir gerekçesi olarak da kullanmaktadır.DTP’nin ulusal özgürlük mücadelesiyle özdeşleşmişbirkaç kentte belediye başkanlıklarını almasının Kürtsorunu çerçevesinde elbette belli sınırlarda bir politikanlamı ve mesajı vardır. Bu, tüm baskı ve teröre,manevralara ve rüşvetlere rağmen kitle desteğininkorunduğunun bir ifadesi olacaktır. Fakat bununKürdistan’da referandumla, Kürt halkının özgüriradesinin açığa çıkması ile bir ilgisi yoktur, olamaz.DTP’nin Kürdistan’daki seçmen desteğininhalihazırdaki sınırları bellidir ve bu her halükardatoplamında burjuva gericiliğinin sahip olduğu seçmendesteğinin epeyce altındadır. Seçimlerin referandumanlamına geldiğini dillendirenler, bu olguya dayanarakburjuva gericiliğinin girişeceği demagojilere de çanaktutmuş olduklarını bilmek durumundadırlar.

Ekonomik kriz, bahar süreci ve yerel seçimler

Gündemdeki yerel seçimlerin ekonomik krizortamında ve bahar sürecinde sınıf ve kitle hareketiningelişme sorunları bakımından da kendinden öteye biranlamı ve işlevi vardır. Böyle bir dönemde gündemegelen seçimler, burjuva gericiliğinin tüm kesimleriiçin, kitlelerin dikkatini kendi özgücüne dayalımücadeleden ve eylemden parlamenter kurumlara vedolayısıyla seçim sandığına çekmenin bir önemliolanağıdır da. Tam da aynı nedenlerle fakat tümüylezıt amaçlar doğrultusunda gerçek devrimcilerin görevi,bu tuzağı boşa çıkarmak, seçimlerin sınıf ve kitlehareketinin gelişme dinamiklerini bir süreliğine deolsa zaafa uğratmasına her yolla engel olmaktır.

Nispeten uzun süren bir hareketsizliğin ardındanson iki senedir belirli bir tempoda gelişen, zamanzaman genişlik ve yoğunluk da kazanan bir sınıf vekitle hareketi ile yüzyüzeyiz halen. Ekonomik krizindolaysız etkileri ve sermaye çevrelerinin bunu yeni birsaldırının bahanesi haline getirmeleri, özellikle sonaylarda işçi hareketi eksenli olarak buna yeni bir güçkazandırdı. Krizin kendini genişleyen kuralsızsaldırılar olarak ortaya koyan etkilerinin giderekçoğaldığı ve bunun bahar sürecinin olanakları ile üstüste bindiği bir evre, kitle hareketinin gelişmesi içindaha uygun bir zeminin de oluşması demektir haliyle.

Fakat işte tam da bu aynı evre, aynı zamanda biryerel seçim süreci olarak da yaşanmaktadır. Buradasorun karşımıza, dikkatlerin seçim sandığına mı, yoksasınıf ve kitle hareketinin gelişimine mi yöneltileceğiolarak çıkmaktadır. İlki tüm kesimleriyle burjuvagericiliğinin tutumudur, ikincisi düzene karşı devrimkampında durduğunu iddia eden ya da buna inanantüm siyasal güçlerin tutumu olmak zorundadır.Kuşkusuz bu ikilem, düzen güçleri ile devrimgüçlerinin tutumları arasındaki bu temelli fark,gerçekte her seçim dönemi için geçerlidir. Fakat uzun

Yerel seçimler ve komünistler

Page 17: Sınıf dayanışmasını yükseltelim!kizilbayrak.org/2009/sikb.09.03/sikb 2009 - 03.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/03 23 Ocak 2009 1 TL Sınıf dayanışmasını yükseltelim! DESA,

EKİM’den, Parti’den... Sayı: 2009/03 H 23 Ocak 2009 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 17

CMYK

süreli bir durgunluğun ardından kendini yeni yenibulmaya başlayan bir kitle hareketi koşullarında, helede bu kriz ürünü saldırılara karşı kitle hareketininsonraki seyrini de yakından ilgilendiriyorsa, bu ayrımçizgisi ayrıca güncel bir anlam ve önem de taşıyordemektir.

Gündemdeki yerel seçimlerin sınıf ve kitlehareketinin gelişme seyri bakımından kendinden öteanlamı ve işlevi de işte bu noktada belirmektedir.Burada sorun, politik ilginin olağan dönemlere görebelirgin biçimde yoğunlaştığı ve kitlelerin nispetengeri kesimlerini de kapsadığı bir evrede seçimortamının yarattığı olanaklardan yararlanıpyararlanmamak değildir kesinlikle. Tüm sorun, bununne yönde ve ne amaçla yapılacağıdır. Aynı ilgi vepolitizasyondan pekala kitlelerin dikkatini mücadeleyeve somut eyleme çekmek için de en iyi biçimdeyararlanılabilir ve tüm gerçek devrimcilerin sorunu,kilitleneceği temel kaygı şaşmaz biçimde bu olmalıdır.

Tersinden ise burjuva gericiliği kitlelerin tümdikkatini parlamenter kurumlara, yerel yönetimlere, buyolla sorunların çözülebileceği aldatıcı inancına,dolayısıyla da seçim sandığına yöneltmeyeçalışacaktır. Bunu başardığı ölçüde ise kitleleri aldatıcıhayaller eşliğinde edilgenliğe itecek, böylece yeni yenihız kazanan ve girmekte olduğumuz bahar dönemindedaha da güçlenme ve yayılma potansiyeli taşıyan sınıfve kitle hareketi dalgasını kırmak, hiç değilse geriplana düşürmek başarısı göstermiş olacaktır.

Yerel seçimler ve reformistler

Devrimle, devrimci ilkelerle, devrimci amaç vekaygılarla yakından uzaktan bir ilgisi kalmamışreformist sol, gündemdeki seçimlerin ortaya çıkardığısorunları bu açıdan ele almanın yanından bilegeçmemektedir. Onun temel ayırdedici özelliği artıkburjuva parlamentarizmine endeksli hesap vekaygılardır.

Ne edip edip hiç değilse birkaç beldede bir seçimbaşarısı elde etmek, hele de bunu kendi parti ya dagrup adayı üzerinden yapabilmek, halen herbirreformist çevrenin seçim dönemindeki en önemlikaygı ve hesabı olarak öne çıkmaktadır.

Bundan dolayıdır ki, krize karşı etkin bir roloynayabilecek birleşik mücadele platformalarını boşaçıkarmak ya da geri plana itmek pahasına tümdikkatleri ilkesiz seçim ittifaklarına yöneltme yolunututmuşlardır. Bundan dolayıdır ki, ortak seçimplatformlarında bir araya gelenler, ilkeler ve ortakplatformun siyasal çerçevesi konusunda hemencecikanlaşabildikleri halde, nerede ve kimin adayıtartışmalarının içinden haftalar boyuçıkamamaktadırlar. Bunun içindir ki, ortak seçimplatformu üzerine anlaşan ve bunu da sözümonamücadelenin ihtiyaçlarına bağlayanlar, hemenardından, “ama önemli olan adaylar üzerinde deanlaşabilmektir” diye eklemekte ve pazarlık güçleriniartırmak üzere birbirilerini gerekirse ayrı adayşantajıyla açmaza almak, bunu da ilk pratik adımlardasomutlamaktan geri durmamaktadırlar.

Halihazırda DTP eksenli olarak kurulan, reformistve kuyrukçu solun tüm kesimlerinin yanısıradevrimcilikten demokratlığa doğru eğik bir düzlemde

yol alan yeni bazı gruplarla da saflarınıbir önceki seçime göre daha da genişleten“birlikte başarabiliriz” ittifakının gerçektablosu işte budur. Bu tabloda reformistsol payına kuşkusuz yeni bir şey yoktur.Onlar Kürt oylarının büyüsüne dekapılarak parlamentarizme kendileriniendeksleyeli, genel seçimleri “iktidarayürüyoruz!” heyecanı ile, yerelseçimleri “yerel iktidarlaşma” hayalleriile ele alalı yıllar oldu. Yenilik, buliberal parlamenter cepheningeleneksel halkçı devrimci harekettengeriye kalmış pek az sayıdaki grup yada çevreden yeni katılımlarlagenişlemesindedir.

Gündemdeki seçimler bu açıdanbir kez daha gerçek konum vekimliklerin netleşmesine vesileolmuştur. Yıllarca her türlüinandırıcılığını yitirmiş solcusöylemlerle fakat gerçekteapolitizmin bir sonucu olarak seçimlerden uzakduranlar, bu alana ayak atar atmaz Türkiye’nin enkaşarlanmış reformistleri ile aynı safa düşmüşlerdir.Devrimcilik, devrimci ilke ve amaçlar, seçimlerdendevrimci amaçlarla, devrimci sınıf mücadelesinigeliştirmek ve bu arada burjuva parlamenter kurum vemekanizmaların gerçek içyüzünü sergilemek üzereyararlanmak, tüm bunlar bir anda anlamını yitirmiş, needip edip “birlikte” birkaç ilçe, belde ya da muhtarlıkseçimini kazanmayı “başarmak” esas kaygı ve amaçhaline gelmiştir.

Bu ibret verici bir tablodur, ama yine de sağladığıyeni açıklıkları komünistler kendileri yönündenönemli bir kazanım saymaktadırlar. Bunun nedenböyle olduğu şu sözlerde bütün açıklığı ile ortayakonmuştur: “Son yıllarda seçimler solun tablosunudaha iyi anlayabilmek, kimin gerçekte ne olduğunu venerede durduğunu daha açık biçimde görebilmek içinpaha biçilmez veriler sunmaktadır. Şu veya bu parti yada grubun gerçek konumunun, bilincinin veyöneliminin ne olduğunu daha açık, somut ve kesinbiçimde anlamak istiyorsanız, seçimler dönemindekitutum ve politikasına bakınız, o parti ya da grubungerçeğini bütün açıklığı ile görme olanağıbulursunuz.” (Tasfiyeci Sürecin Son Aşaması:Parlamentarizm, Eksen Yayıncılık, s.21)

Yerel seçimler ve komünistler

Partimiz, genel olarak burjuva parlamenterkurumlara, özel olarak yerel yönetimlere, buçerçevede bir parlamenter mekanizma olarakseçimlere ilişkin ilke ve yaklaşımlarını birçokvesileyle ve yeterli açıklıkta ortaya koymuştur. Buyaklaşımlar genelliği içinde de bırakılmamış, özelliklereformist sola karşı ideolojik mücadele içinde veTürkiye’nin özgün gerçekleri üzerindensomutlanmıştır da. Bu yerel yönetimler sorunu için deaynı ölçüde geçerlidir. Türkiye’de yerel yönetimlerin,daha özel olarak belediyelerin ne olup ne olmadığı,hangi kurumsal ve yasal ilişkiler ağı içindebulundukları, merkezi iktidar tarafından siyasal, idari

ve mali olarak nasılbir denetim altında tutuldukları ayrıntılara inilerekirdelenmiş, yeterli somutlukta ortaya konulmuştur.(Bkz. Liberal Solun Yerel Seçim Perişanlığı, TasfiyeciSürecin Son Aşaması: Parlamentarizm içinde, EksenYayıncılık)

Bunlar partimizin elinde, gündemdeki seçimleridoğru bir bakış açısıyla ele almak kadar her türdenoportünizme karşı etkili bir ideolojik mücadelebakımından da önemli bir ideolojik birikiminifadesidirler. Bu birikimden bu vesileyle en iyi, amacaen uygun biçimde yararlanmak tüm komünistleringörevidir.

Gündemdeki yerel seçimlere ilişkinyaklaşımımızın genel ilkesel çerçevesini ve genelesaslarını da burada bu aynı birikimden hareketleortaya koyacağız:

- Komünistler seçimlere katılmayı ve burjuvaparlamentosundan olduğu gibi yerel yönetimlerden dedevrimci amaçlar için yararlanmayı ilke olarakreddetmezler. Fakat bunu yaparken, yerel yönetimlerinişlevi, gücü ve sorunlara çözüm olanakları konusundaherhangi bir yanılsama yaratmamaya da özel birdikkat gösterirler. Bununla da kalmaz, buna ilişkinburjuva ve reformist aldatmacaların içyüzünü kitlelerönünde teşhir etmeyi temel önemde bir görev sayarlar.

- Komünistler için seçim çalışmaları tümüyledevrimci sınıf mücadelesine ilişkin genel hedef vegörevlere tabidir; onlar seçim atmosferinden, kitleleridevrimci hedeflere kazanmanın, onların bilincini,örgütlenmesini ve mücadelesini bu doğrultudageliştirmenin bir olanağı olarak yararlanmaya bakarlar.Bu çerçevede, kitlelerin karşısına düzenin yasallıkcenderesine ve seçimlere uyarlanmış güdük seçimplatformları ve bildirgeleriyle değil, kendi bağımsızdevrimci sınıf programıyla, bunun döneme uyarlanmışve güncel devrimci görevlere bağlanmış popüleraçıklamalarıyla çıkarlar.

- “Ulusal irade” yanılsaması üzerindenburjuvazinin gerçek iktidar odaklarını perdeleme işlevigören burjuva parlamentosunun içyüzünü kitleler,özellikle de onların ileri kesimleri önünde sergilemek

Yerel seçimler ve komünistler

Page 18: Sınıf dayanışmasını yükseltelim!kizilbayrak.org/2009/sikb.09.03/sikb 2009 - 03.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/03 23 Ocak 2009 1 TL Sınıf dayanışmasını yükseltelim! DESA,

EKİM’den, Parti’den...18 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/03 H 23 Ocak 2009

Mersin Limanı’nda direniş sürüyorMersin’de, TÜMTİS’te örgütlenen ve işten atılma

saldırısı ile karşı karşıya kalan AKAN-SEL işçileri,direnişlerinin 14. gününde (19 Ocak) Liman A Kapısıönünde bir basın açıklaması gerçekleştirdiler. Yapılanaçıklamada yakın zamanda 10 işçinin daha iştenatıldığı ve işverenin diğer işçileri de işten atmaklatehdit ettiği belirtildi. Mücadelenin büyüyerek sürdüğüdile getirildi. Daha çok destek çağrısı yapılan açıklamasırasında sıklıkla “Limana sendika girecek başka yoluyok!”, “Sendika hakkımız engellenemez!”, “İşçilerinbirliği sermayeyi yenecek!”, “Zafer direnen emekçininolacak!” sloganları atıldı. Taşınan dövizlerde “Babamıişten attınız, ben nasıl okula gideceğim?”, “Kazananakadar direneceğiz!”, “Vur vur inlesin MIP dinlesin!”,“MIP işçisi AKAN-SEL işçisi omuz omuza!” şiarlarıyer aldı.

Yaklaşık 200 kişinin katıldığı eylemde, “İşçikıyımına sessiz kalmayacağız, sendika hakkımızdanvazgeçmeyeceğiz!/AKAN-SEL İşçileri” şiarlı pankarttaşındı. Eyleme BDSP, Partizan, ESP, DPG, TKP,EMEP, Halkevi, ÖDP, TÜM-İGD, ÖDG ve Genç-Sendestek verdi.

Kızıl Bayrak / Adana

Plaza eylemi bu hafta ATV-SabahPlaza’da

6 haftadır her Çarşamba günü 12.30-13.00 arasındaLevent’teki Yapı Kredi Plaza önünde gerçekleştirilen“Plaza Eylemleri”nin 7.’si 21 Ocak günü BeşiktaşBalmumcu’daki ATV-Sabah Plaza önünde yapıldı.

Tez-Koop-İş Sendikası Genel Merkezi ve TMMOBİstanbul İl Koordinasyon Kurulu Sekreterliği adınaokunan ortak açıklamada, eylemi ATV-Sabah önündedüzenleme nedeninin, TGS çatısı altında sendikalörgütlenme çalışması yürüten basın emekçilerinin karşıkarşıya kaldığı baskılar olduğu söylendi. Açıklamadakrizin bedelinin emekçilere ödetilmek istenmesinekarşı ortak mücadele etme isteği dile getirildi.

IBM’de sendikal örgütlenmenin başını çektiği içinişten atılan üç Tez-Koop-İş üyesinden biri olan ElvanDemircioğlu da bir konuşma yaptı. 18 Kasım ‘08’deIBM’in iki arkadaşıyla beraber kendisini işten attığını,19 yıl çalıştığı IBM’deki sendikal örgütlenmemücadelesinin başarıya ulaşacağına inandığını dilegetirdi.

Eylem TGS Genel Sekreteri Sergül Keskin’inyaptığı konuşmayla son buldu. Keskin, ATV-Sabah’takisendikalaşma çabalarına karşı gösterilen baskılarıanlattığı açıklamasında devam eden TİS sürecindeTurkuvaz Grubu’na anlaşma çağrısında bulundu.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Pazartesi eylemleri 233. günündeYaklaşık 8 ay önce işten atılan TÜMTİS üyesi sarı

otobüs şoförleri direnişlerine devam ediyor. HerPazartesi saat 13.00’de Orhangazi Parkı’nda basınaçıklaması yapan şoförler 19 Ocak günü de eylemlerinisürdürdüler.

Eylemde, işçi ve emekçiler üzerindeki genelsaldırılar ile İsrail’in yaptığı katliamı lanetleyen veFilistin halkının direnişini destekleyen, tüm işçi veemekçileri direnişlere destek olmaya çağıran ajitasyonkonuşmaları gerçekleştirildi.

Konuşmaların ardından TÜMTİS Bursa ŞubeBaşkanı Ahmet Güllü yaşadıkları süreci anlattı.Belediyenin düşmanca tavır göstermekte ısrarlıolduğunu ve gereken yanıtı seçim sandığında

vereceklerini söyledi. Daha sonra Belediye Başkanı ilegörüşmek için giden işçiler ‘Biz sizi ararız’ yanıtı ilegeri döndüler. İşçilerin Belediye başkanındanistedikleri randevu talebi geçiştirilmiş oldu. EylemeBDSP ve Emekli-Sen destek verdi.

Kızıl Bayrak / Bursa

Asemat greviyle sınıf dayanışması18 gündür grevde olan işçilere BATİS, BDSP, DHF,

ESP, SP, SDP ve Partizan 17 Ocak günü destek ziyaretigerçekleştirdiler.

Bursa Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunanfabrikaya gerçekleştirilen ziyaret, “Asemat işçisi yalnızdeğildir! Direnen işçiler kazanacak!” pankartıylaMAKO önünden başlandı. Sloganlarla gerçekleşenyürüyüşün ardından fabrika önünde grev gözcüsüAsemat işçileriyle buluşuldu. İşçilerle yapılan sohbetinardından araçlarla ana fabrikanın önüne gidildi. Fabrikaönüne kadar yine sloganlarla kısa bir yürüyüşgerçekleştirilerek buradaki işçilerle buluşuldu.

İşyeri baştemsilcileri ile Asemat işçileri adınayapılan konuşmaların ardından destek ziyaretindebulunan kurumlar da düşüncelerini ifade ettiler.Kurumlar adına ortak açıklama yapıldı. Tüm işçi veemekçileri Asemat işçileriyle dayanışmaya çağıranaçıklamanın ardından dayanışma ziyareti sloganlarlasona erdi. Ziyaret 30 kişiyle gerçekleştirildi.

Kızıl Bayrak / Bursa

Sifaş-Nergis’te eyleme devam16 Ocak günü Organize Sanayi Metro İstasyonu

önünde toplanan Sifaş-Nergis işçileri, “Cavit Çağlar-AKP-TEKSİF elele, işçi hakları nerede?” pankartı veçeşitli talepleri içeren dövizlerle yürüyüşe başladılar.SİFAŞ fabrikasının öne geldiğinde burada sloganlarınadevam ettiler. Fabrika girişine siyah çelenk bırakanişçiler burada basın açıklaması gerçekleştirdiler.

Ardından işçiler sloganlarla Nergis fabrikasınadoğru yürüyüşe geçtiler. Çevre fabrikalardaki işçilerinde ilgiyle takip ettiği eylem Nergis fabrikası önündesloganlarla devam etti. Yaklaşık 100 kişinin katıldığıeylemde, “Direne direne kazanacağız!”, “HırsızÇağlar!”, “İşçiyiz, haklıyız, kazanacağız!”, “İşçilerburada Çağlar nerede?”, “İşçiler burada sendikanerede?” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / Bursa

Kürşat taşeron işçileri süresiz açlıkgrevinde!

İşe geri alınmayı talep eden ve taşeron çalışmanınkaldırılmasını isteyen işçilerin eylemleri sonrasındaVira taşeron şirketi işçileri işe alırken, Kürşat taşeronuhenüz geri almadı. İşçiler 7 Ocak’ta başlattıkları süresizaçlık grevini tüm zorluklara rağmen sürdürüyorlar.

Taşeron işçilerin açlık grevlerinin 11. gününde (18Ocak) birçok kurum tarafından destek ziyaretlerigerçekleştirildi.

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP),Ezilenlerin Sosyalist Platformu (ESP), MücadeleBirliği Platformu ve Partizan’ın ortak örgütlediği basınaçıklaması gerçekleştirildi.

Konak Pier’den işçilerin açlık grevini sürdürdüğüSümerbank önüne dek yürüyen 60 kişilik kitle, “Park-bahçe işçisi yalnız değildir!”, “Vira ve Kürşat işçisiyalnız değildir!”, “Yaşasın onurlu mücadelemiz”!,“Yaşasın sınıf dayanışması!”, “Yaşasın devrimcidayanışma!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraberya hiçbirimiz!” sloganlarını attı.

nispeten daha kolaydır. Kitlelerin uzun yılları bulandeneyimleri bunu bir ölçüde olsun kolaylaştırır. Bunakarşın kurum olarak yerel yönetimler, “halkınyönetimi”, “halkın katılımı”, “halka dolaysız hizmet”vb. argümanlar üzerinden sunulmaya elverişlidirler.Özellikle reformist sol buna yönelik yanılsamalaragüç katar ve ona solcu söylemlerle belli birinandırıcılık da kazandırır.

- Oysa bu büyük bir aldatmacadır. Merkezi iktidarorganlarının burjuvazinin elinde olduğu ve bunun binbir kolla (vilayet, emniyet, istihbarat, garnizon, yargıvb.) kendini yerel düzeyde de gösterdiği bir durumda,yerel “halk yönetimi” tepeden tırnağa bir yalan veyanılsamadır. Aynı gerçek, üretim araçları vezenginliğin ezici bölümü (dolaysız özel mülkiyet yada devlet bütçesi ve mülkiyeti olarak) burjuvazininelinde ve denetiminde olduğu sürece, yerel plandahalkın sorunlarının çözülebileceği inancı ya dabeklentisi için de geçerlidir. Alabildiğine sınırlanmışve güdükleştirilmiş yerel yönetimler ve bütçeler, busınırlar içinde bile burjuvazi tarafından bin bir yollaen sıkı bir denetim altında tutulurlar.

- Bu temel önemde bilimsel-toplumsalgerçeklerden hareketle TKİP, yerel yönetimlerüzerinden yapılabilecekler hakkında özelliklereformist sol tarafından işçilere ve emekçilerepompalanacak hayallere karşı bir kez daha özel birmücadele yürütecektir. Her biçimiyle “Belediyesosyalizmi” yanılsamasının içyüzünü kararlılıklateşhir edecek, bunu, kurulu düzenin gerçek yapısı,kurumlaşması ve işleyişinin ortaya konulmasıçabasıyla birleştirecektir.

- Komünistler, yerel seçimlerde işçi sınıfının veemekçi kitlelerin karşısına kendi bağımsız adaylarıylaçıkacak, yerel seçim kampanyalarını bu adaylarüzerinden öreceklerdir. Bu kampanyanın amacı elbetteoy toplamak değil, fakat partinin devrimci propagandave ajitasyonunu normal dönemlerle kıyaslanamazölçüde güçlendirmek, kitleleri devrimci açıdanaydınlatmak, parti programını tanıtmak, onun dönemeuyarlanmış stratejik ve taktik istem ve şiarlarınıkitleler içinde yaymaktır. Her zaman olduğu gibi buseçimlerde de partinin seçim çalışmasındakibaşarısının temel ölçüsü bu olacaktır.

Partimiz seçimlerde kendi bağımsız faaliyetini esasalacak ve bütün bir çabasını bu eksendeyoğunlaştıracaktır. Herhangi bir seçim ittifakı arayışıiçine de girmeyecektir. Zira bugünün siyasalsahnesinde devrimci ilke ve amaçlar çerçevesinde butürden bir ittifak için başvurabileceğimizmuhataplardan yoksun durumdayız. Düne kadardevrimci platformlarda birlikte iyi kötü işyapabildiğimiz grupların büyük bir bölümü halenreformist solun yedeğinde hareket etmek yolunututmuştur. 12 Eylül yenilgisinden arta kalan küçük-burjuva devrimci demokrat hareketin fiilen çöküşüanlamına da gelen bu tablo bize seçim gündemiçerçevesinde devrim ve sosyalizm bayrağını kendibaşımıza yükseltmek dışında bir seçenekbırakmamıştır.

Partimiz bu bayrağı tek başına yükseltmekten geridurmayacaktır. Krizle iflası bir kez daha açıkça ortayaçıkmış kokuşmuş sermaye düzeni karşısında olduğukadar “sol alternatif” adı altında kendini gösterenreformist aldatmaca karşısında da devrim vesosyalizm seçeneğini öne çıkaran, kitlelere gerçeklerianlatan, onlara inanç ve kararlılıkla devrimci çözümve mücadele yolunu gösteren, bunu devrimci sınıfmücadelesinin geliştirilmesi somut hedefine bağlayanyoğun ve tempolu bir çalışma içinde olacaktır.Partimiz devrimci baharı yerel seçimlere değil, tamtersine yerel seçimlerin sunduğu olanakları devrimcibahara bağlayan bir davranış çizgisi izleyecektir.

EKİM(www.tkip.org sitesinden alınmıştır...)

İşçi ve emekçi hareketinden…

Page 19: Sınıf dayanışmasını yükseltelim!kizilbayrak.org/2009/sikb.09.03/sikb 2009 - 03.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/03 23 Ocak 2009 1 TL Sınıf dayanışmasını yükseltelim! DESA,

Sınıfa karşı sınıf! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 19Sayı: 2009/03 H 23 Ocak 2009

Basın açıklamasında krizin emekçilere fatura edilmeyeçalışıldığı söylendi, taşeron işçilerinin durumuna değinildi.Basın açıklaması sloganlarla bitirildi.

Kızıl Bayrak / İzmir

Adana’da kamu emekçilerinden panelAdana Eğitim-Sen Sendikal İnisiyatif Platformu, bir süredir

kriz gündemli yürüttükleri çalışmanın sonu olarak 18 Ocakgünü Eğitim-Sen’de bir panel düzenledi. Panelde ilk olarakplatform sözcüsü platformu tanıttı. Kapitalizmin tarihselsürecinin anlatıldığı ve burjuva düzenin teşhir edildiğisinevizyon gösteriminin ardından İstanbul Üniversitesi SiyasalBilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Öğretim Görevlisi DoçentDoktor Sezai Temelli bir konuşma gerçekleştirdi.

Bugünkü krizin gelişimini anlatarak, krizin henüz işçi veemekçileri tam olarak vurmadığını, kriz derinleştikçe krizinyansımalarının daha da artacağını vurguladı. Krize karşımücadele yürütülmediğinde, sermayenin krizin faturasınıödememek için elinden geleni yapacağını söyledi.

Soru cevap bölümünde mücadele alanında nasıl bir hatizlenmesi ve emek cephesinin bu süreçte nasıl bir oluşumagitmesi gerektiği üzerine anlamlı tarışmalar yapıldı.

Panel Platform sözcüsünün krizin faturasının işçi veemekçilere ödetilmemesi ve mücadelenin büyütülmesiçağrısıyla son buldu. Panele yaklaşık 70 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / Adana

Tokat Eğitim-Sen’de kriz paneliEğitim-Sen Tokat Şubesi, 17 Ocak tarihinde Tokat

Öğretmenevi Konferans Salonu’nda “Kriz ve Krizin EğitimeYansımaları” konulu bir panel gerçekleştirdi. Panelistler Prof.Dr. Necla Kurul Tural ve Prof. Dr. Mustafa Durmuş birersunum yaptılar. İlk sözü alan Necla Kurul Tural krizin genelhatlarına değindi ve eğitim üzerindeki etkilerini anlattı. MustafaDurmuş kriz konulu pair point ile sunumunu gerçekleştirdi.

Yaklaşık üç saat süren sunumda Mustafa Durmuşkapitalizmin yapısal kriziyle ilgili oldukça ayrıntılı açıklamalaryaptı. Serbest kürsü bölümü zaman sıkışıklığı nedeniyle kısasürdü. Panele yaklaşık 120 emekçi katıldı.

Sosyalist Kamu Emekçileri / Tokat

İşsiz ve güvencesiz öğretmenlerdenaçıklama

Eskişehir Eğitim-Sen 15 Ocak günü “İşsiz, güvencesiz,ücretli ve sözleşmeli köle olmayacağız” başlıklı bir basıntoplantısı gerçekleştirdi.

Eğitim-Sen adına açıklama yapan TİS-Hukuk ve ÖzlükSekreteri Mahir Hamdi Sarı eğitim alanında yaşanan sorunlarınkatmerleşerek arttığını ve mevcut iktidarın “paran kadareğitim” anlayışı ile esnek çalışma yöntemlerini dayattığınıbelirtti. Sarı, sözleşmeli ve ücretli öğretmen uygulamasınınyerel seçimlerde “kadro vereceğiz” açıklamasıyla seçimyatırımına dönüştürüldüğünü, sözleşmeli memur çalıştırmanınhükümetin resmi politikası olduğunu belirtti. Tek çözümyolunun işsiz, sözleşmeli, ücretli ve dershanelerde çalışaneğitim emekçilerinin haklarına sahip çıkarak örgütlenmesiolduğunu vurgulandı.

Kızıl Bayrak / Eskişehir

Samatya’da yemek boykotuSES Aksaray Şubesi’ne üye Samatya Hastanesi’nde çalışan

sağlık emekçileri, 15 Ocak günü hastane içinde yaptıklarıyürüyüşün ardından gerçekleştirdikleri basın açıklamasıyla,zamların geri çekilmesini ve hastanede verilen yemekleriücretli hale getiren genelgenin iptal edilmesini istediler.

Hastane ana kapısı önünde biraraya gelen sağlık çalışanlarıburadan sloganlarla C Binası’na yürüdüler. Eylemde, SESAksaray Şubesi pankartı ve dövizler açıldı.

C binası önünde okunan basın açıklamasında, hükümetin2009 yılındaki enflasyon hedefine göre belirlediği maaşzamlarının gülünçlüğü hatırlatıldı. Elektrik, doğalgaz, su veekmeğe yapılan zamlar protesto edildi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Sinter işçileri ile dayanışma gecesi…

Kriz bahanesiyle sendikal örgütlenme haklarına saldırılan Sinter işçileri 19 Aralık ‘08’debaşladıkları direnişlerinde 1. ayı geride bırakırken, mücadelelerini kararlılıkla sürdürüyorlar.

“Üretim telaşı”na düşerek dışarıda direnişi sürdüren işçilere sendikadan istifa baskısı yapan ve“rüşvet” teklif eden patrona karşı sendikal örgütlülüklerine sahip çıkan Birleşik Metal-İş Sendikasıüyesi Sinter Metal işçileri 28 Ocak 2009 akşamı gerçekleştirecekleri dayanışma gecesinehazırlanıyorlar.

“Gün Mücadele ve Dayanışmayı Yükseltme Günüdür!” başlığıyla düzenlenecek “Sinter İşçileriİle Dayanışma Gecesi”, Ümraniye Atakent Girişi’nde Kiler Market’in üstündeki Salon Vals’tegerçekleştirilecek.

Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu’nun açılış konuşmasıylabaşlayacak olan gecede, Ali Ekber Eren, Özcan Türe, Yasemin Göksu, Bülent Boz sahne alacaklar.

Saat 19.00’da başlayacak gece için İstanbul genelinde yoğun bir bilet satışı gerçekleştirilirken,birçok sendika, oda, demokratik kitle örgütü, devrimci kurum ve siyasi parti aldığı yüzlerce biletidirenişle dayanışma amacıyla üyelerine ulaştırıyor.

Yer: Salon ValsTarih: 28 Ocak 2009 ÇarşambaSaat: 19.00Adres: Atakent Mah. Reşitpaşa Cad. No:18 (Atakent Girişi, Kiler Market Üstü) Ümraniye /

İstanbul

2. Ümraniye Kurultayı Hazırlık Komitesi’nden forum…

“Direnişteki işçiler anlatıyor”Kurultay Hazırlık Komitesi, 1 Şubat tarihinde toplanacak olan 2. Ümraniye İşçi Kurultayı

öncesinde bir etkinlik gerçekleşti. “Direnişteki işçiler anlatıyor” başlıklı forum 18 Ocak günü OSİM-DER’de gerçekleştirildi.

Ümraniye bölgesinde sermayenin saldırılarına karşı başta Sinter ve Gürsaş olmak üzere bazıfabrikada başlayan işçi direnişlerini konu alan forum yaklaşık dört saat sürdü. İlk oturumda sendikabürokrasisi ve direnişlerin durumu tartışıldı.

Toplantı, Sinter işçisinin sendikalaşmaya karar verme ve devam eden direniş süreçleri hakkındabilgi verilmesiyle başladı. Bölgede BMİS’te örgütlü fabrikalarda çalışan kimi işçiler forumda,sendika bürokrasisinden işçi sınıfının örgütlenmesindeki en büyük engel olduğunu sıklıkla ifadeettiler. Bu bürokrasiyi aşmanın temel yönteminin de sendikanın tabandaki işçilere mal edilmesiolduğunu vurguladılar. Direnişte olan Gürsaş işçileri ise, işçi sınıfının örgütlenmekten başkaçaresinin olmadığını yaşadıkları deneyimlerle öğrendiklerini ifade ettiler.

İkinci oturumda, bölgede bu direnişleri daha güçlü kılmak için neler yapılması gerektiği tartışıldı.Özellikle sınıf dayanışmasının öneminden bahsedildi. Sinter’de ve Gürsaş’ta gerçekleşen direnişlerinsadece o fabrikayı ilgilendirmediği, tüm sınıfa mal olması gerektiği vurgusu yapıldı. Bölgede olanfabrikaların nasıl bir sınıf dayanışması içerisinde olması gerektiği, bunun yol ve yöntemleri tartışıldı.

İşyeri komiteleri, direniş ve bölge komitesinin öneminden bahsedildi. Somut olarak atılacakadımların neler olacağı tartışıldı. Gürsaş ve Sinter işçilerinin yanısıra bölgenin çeşitli fabrikalarındanişçilerin yer aldığı toplantıya 60 işçi katıldı.

Kızıl Bayrak / Ümraniye

Page 20: Sınıf dayanışmasını yükseltelim!kizilbayrak.org/2009/sikb.09.03/sikb 2009 - 03.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/03 23 Ocak 2009 1 TL Sınıf dayanışmasını yükseltelim! DESA,

Krizin faturası kapitalistlere...20 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/03 H 23 Ocak 2009

Hızla yayılan küresel ekonomik kriz tersanesektörünü de büyük oranda vurmuş durumda.

Tersaneler denilince akla ilk olarak gemi inşa,bakım ve onarım geliyor. Oysa tersaneler aynızamanda “nakliye” anlamına da geliyor. Dünyadakitaşımacılığın %90’ının deniz yoluyla yapıldığıdüşünüldüğünde, tersane sermayesinin kâr alanınınsadece gemi inşa olmadığı görülebilecektir.Uluslararası tersane sermayesi, küresel krizin deniztaşımacılığına da derin etkilerde bulunduğunu ifadeediyor. “Navlun” diye tabir edilen günlük taşımakiralarının ciddi bir düşüşe geçtiği söyleniyor.Uluslararası navlun fiyatlarını “Baltic Dry Index”iortaya koyuyor. Her gün belli hammaddeler için farklırotalardaki taşımacılık ücretleri aracılardantoplanıyor. Dolayısıyla indeks hammaddetaşımacılığında navlun ücretlerini özetliyor. Buendeksin Mayıs 2008-Kasım 2008 arasında %93değer kaybettiği vurgulanıyor. Bu, küresel çaptahammadde dolaşımının dibe vurduğunu gösteriyor.OPEC’in petrol üretimini kısmasının petroltankerlerini tamamen durdurduğu ifade ediliyor.

Tersane krizini tetikleyen bir başka faktör ise gemifiyatlarındaki ciddi düşüştür. Saç fiyatlarındakidalgalanma da işin tuzu biberi. Ayrıca gemi inşaatındademir cevheri önem taşıyor. Demir cevherini elindetutan Çin ve Brezilya arasındaki fiyat savaşları, gemiinşa için önemli olan demir cevherini değerli amakullanılamaz hale getiriyor.

Dünya tersanelerinde durum

Dünyada tersanecilik sektöründe önemli bir payasahip olan Güney Kore’nin en büyük tersaneleri olanSamsung, Daewoo, Hundai tersaneleri toplamüretimlerinde % 50’ye yakın bir düşüşün yaşandığınıifade ediyor.

Hundai Tersanesi’nden bir yetkilinin yaptığı şuaçıklama genel bir fikir veriyor: “Yeni gemisiparişlerinde ve kesinleşen kontrat sayısında gözlegörülür bir düşüş var. Endüstriye ait hisse senetlerihenüz dibe vurmadı ama gemi inşa sektörü için tepenoktasını çoktan geçtiğimizi ve artık hareketin aşağıyönlü olduğunu söyleyebilirim.”

Polonya’da Gdyina ve Szczecin tersaneleri ileözelleştirilen Gdansk Tersanesi’ndeözelleştirilmelerin durdurulması ve tersanelere devletdesteğinin sürmesi isteniyor. Bu sorunla ilgili sendikaAvrupa Komisyonu’nu protesto eden bir eylemgerçekleştirdi. Sendika eylemde şunu vurguladı:“Krizsebebiyle liberal ekonominin kalesi olarak görülenülkeler bile stratejik gördüğü sektörlere önemli devletmüdahaleleri gerçekleştirdi. Avrupa Komisyonu’nunPolonya’ya dikte ettirdiği özelleştirme hamlesinin buanlamda ciddi bir tezat oluşturduğunudüşünmekteyiz.”

Almanya’da Lindenau Tersanesi iflasın eşiğinegeldiğini açıkladı. Tersanenin kapanmaması içindevlet desteği ve kredi peşinde oldukları Avrupa’dakibasına yansımış.

Dünya birinciliğine oynayan Çin ise dünyada kuruyük konteynır üretiminin %56’sını elindebulunduruyor. Çin Uluslararası Deniz Konteynerleri(CIMC) üretimine talep azlığı nedeniyle ara verildi.Toplam 22 bin işçinin işine son verdi.

Güçlü bir sermayesi olan Yunan armatör firmasıDry Ships de üretime ara verdi.

Türkiye’de durum!

Türkiye tersaneleri zaten güçlü bir öz sermayeyesahip değillerdi. Daha çok Eximbank kredileri veGİSAT fonu üzerinden kurulmuşlardı. Tüm işlerinibankalardan aldıkları kredilerle yürütüyorlardı. Ancakküresel mali kriz bu durumu sarstı. Bankalar kredilerivadesinden önce geri çağırdı ya da yeni kredi açmadı.

Gemi İnşa Sanayicileri Birliği (GİSBİR) KonseyBaşkanı Kenan Torlak da, bankaların kredilerivadesinden önce çağırmaya başladığını açıkladı.Onaylanmış kredilerin ertelendiğini ya da kredilerinvadesinden önce kapatılmasının istendiğinivurgulayan Torlak şunları söyledi: “Yeni kreditaleplerimize zaten karşılık alamıyoruz. Bankalarımızmevduat açısından iyi durumda olmasına rağmenbunu yapıyor… Bu durum sektörü çok derindenetkiler. Sektörde bu yeni duruma göre yeni planlaryapılıyor. Tuzla’da işten çıkarmalar başladı bile.”

Dünya gazetesi yazarlarından Dr. BurhanÖzfatura’nın 31 Ekim 2008 tarihli yazısının başlığıise şöyle: “Krizden parlak sektörlerde etkileniyor”.Özfatura şunları yazıyor: “Sektör temsilcilerindenalınan bilgiye göre, sadece Tuzla’da siparişi alınmış612 parça gemi bulunmaktadır. Bunların maliportresi yaklaşık 12-13 milyar dolar civarındadır. Budenli yüksek montanlı üretimin öz kaynaklardankarşılanmasının mümkün olmayacağı açıktır.Dolayısıyla bu tür üretimlerde % 20 - % 30 öz kaynakgerisi kredilerden karşılanır. Bankalar krizi bahaneederek yeni kredi açmaz ve verilen kredilerivadesinden önce geri çağırmaya kalkarsa, gemi inşasektörünün halini siz düşünün.”

Gemi finans uzmanlarından İlhan Yirmibeşoğlu dakredilerin kesilmesi durumunda Tuzla’nın tarumarolacağını ifade ediyor: “Tuzla’da birçok gemi varspekülasyona yapılmış. Ben bunu yaparım satarım.Satamasam da işletirim diye yapıldı. Şimdi sat,satamıyorsun alıcı yok. İşletemiyorsun, armatördeğilsin. Ben yaparım vitrine koyarım beğenen alıranlayışı doğru değil. Ancak bunu yapabilmeniz içinbelirli bir finansman ve dayanma gücünüzün olması

lazım. Tuzla’da 5 gemi kapasitesi olan firmalar 10-15gemi siparişine girmiş. En ufak krizde kredininkapanması durumunda tamamen çöküyor.”

Deniz Ticaret Odası Başkanı Metin Kalkavan daTuzla tersanelerinde toplam 161 gemi siparişinin iptaledildiğini açıkladı. Kalkavan, dengelerin oturmasıiçin sipariş iptallerinin devam etmesi gerektiğini ifadeediyor. Bu ciddi anlamda bir işçi kıyımı anlamınageliyor. Burada bahsedilen “dengelerin oturması”,krizden en az zararla çıkabilmenin yoludur.

Sermayenin akıl hocalarının telaşı!

Mevcut krizi derinden hisseden tersanepatronlarını kurtarma telaşı bazı akıl hocalarınıharekete geçirmiş bulunuyor. Bu çerçevede bir takımformülasyonlar dile getiriliyor.

Brezilya’da tersanecilik ve denizciliğinigeliştirmek üzere Deniz Ticaret Fonu ve Gemi İnşaGaranti Fonu tersane sektörüne muazzam avantajlarsağlıyor. Devlete ait olan Brezilya KalkınmaBankası’nın da tersaneciliği ciddi kolaylıklarsağlayarak finanse ettiği söyleniyor. Bu modelinTürkiye’de uygulanabilmesi üzerinden yoğun birpropaganda gerçekleştiriliyor. Akıl hocaları yanısıra,üretimi arttırmak için başka yöntemler izlenmesigerektiğini vurguluyorlar.

Ne yapılmalı?

Tuzla tersanelerinde üretim büyük orandadüşmüştür. Sermayenin yıllardır elde ettiği muazzamkârlarla bir köşeye çekildiği ve ileriki dönem içinhazırlık yapıldığı bir süreç olarak algılanmalıdır bu.Mevcut kriz ortamı bazı armatör ve tersanecileriyutacakken, bazılarını daha kuvvetli bir şekildepiyasaya çıkaracaktır. Dayanma gücü olmayanlar yokolup giderken, sektör birkaç kişinin elindeyoğunlaşacaktır. Tuzla tersanelerinde şu anda Turkterve yardımcı tersanelerin üretimi tamamen durdurmuşvaziyettedir. Diğer birçok tersanede de üretim büyükoranda sınırlandırılmıştır.

Fakat yineleyelim, bu tersane patronları için bir

Kriz ve tersaneler

Page 21: Sınıf dayanışmasını yükseltelim!kizilbayrak.org/2009/sikb.09.03/sikb 2009 - 03.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/03 23 Ocak 2009 1 TL Sınıf dayanışmasını yükseltelim! DESA,

Krizin faturası kapitalistlere... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 21Sayı: 2009/03 H 23 Ocak 2009

ara dönemdir. Nitekim Metin Kalkavan bu dönemi,“kalifiye işçi sıkıntısını çözmek ve bir takımsıkıntıları gidermek” olarak tanımlıyor. Dolayısıylageleceğe dönük hazırlık yapılıyor.

İşten atılan işçilerin sayısı onbini aşmıştır. Artakalan işler daha az işçiyle yapılmaktadır. Bunedenle çalışan işçiler yoğun bir emek sömürüsünemaruz kalmaktadır. Ücretler önemli orandadüşürülmüştür, dahası aylar sonra verilmektedir. İşçisağlığı ve iş güvenliği tedbirleri kriz bahaneedilerek alınmamaktadır. Bundan kaynaklı olarakAralık ayı içerisinde 4 işçi daha iş cinayetine kurbangitmiştir.

Tuzla’da işçi hareketi şu an, kimilerininabarttığının tersine bir yükseliş içinde değildir. Zirasermaye diri unsurları işten atmıştır. Ancak mevcutdurağanlık yanıltıcı olmamalıdır. Tersaneler herzaman bir işçi hareketliliğine gebedir. Buradaişçilere müdahalede yaratıcılık ve çok yönlülükbelirleyicidir. Krizin faturasını patronlara yüklemeküzerinden sürekli ve sistemli bir propaganda-ajitasyon faaliyeti kendini hissettirmelidir. Bukonuda havzada sayısız deneyim bulunmaktadır.Aslolan tabanın harekete geçirilmesi konusundaöncü güçlerin kendi rollerini oynayabilmeleridir. Bukonuda geçmişteki deneyimlerden yararlanmak,onları geliştirmek ve yaratıcı olabilmek gerekiyor.

Havzada hala da önemli bir işçi kitlesi var. Buişçi kitlesini, en önemli talepleri olan, işçi sağlığı vegüvenliğine kaynak aktarılması, ücretlerinarttırılması, ücretlerin ana firma tarafından vezamanında ödenmesi, işten atmaların durdurulmasıetrafında birleştirmek ve mücadeleye sevk etmekmümkündür. Burada izlenecek rota militandirenişlerdir. Ücret gaspları konusunda her zamankieylem hattı aşılmalı, işçiler işgal eylemlerineyöneltilebilmelidir. Burada önemli olan, tabandanyükselen bir hareketliliği yaratabilmektir. Bu isesınıf devrimcilerinin işidir. Limter-İş Sendikası’nahakim siyasal anlayışın bu konudaki pratiğibilinmektedir. Onlar hala tepeden dayatmapolitikalarla “kazanımın yolunu” açabileceklerinidüşünmektedir.

Tersanelerde krize karşı savunma hattı ancaktabandan yükselen bir birleşik bir mücadeleninörülmesiyle mümkündür. Bu nedenle, kurulabilecekmerkezi platformların yerellere yayılması ve bunadayalı bir taban çalışması esastır. Böyle bir merkeziplatform girişimi vardır ancak bu girişimin Tuzlaayağında bilinen oyunlar sergilenmektedir.

Tersane İşçileri Birliği mevcut platforma hiçbirçağrıcı kurum tarafından çağrılmamıştır. Çağrıcıkurumların arasında Limter-İş’in olmasındaşaşılacak bir durum yoktur. Zira onlar her zamankigibi dar grupçu dürtülerle hareket etmektedir. Yanısıra EMEP’in tutumuna da şaşırmıyoruz. Asıl sorun,bu platformda bulunan kimi sendika veörgütlenmelerin de Limter-İş ve EMEP ile örtüşenbir tutum sergilemesidir. İlerici ve devrimci güçlerinsergilenen grupçuluğa tutum almaması artık olağanbir davranış haline gelmiştir.

Sözkonusu birliktelik konusunda kısaca şunusöyleyebiliriz. Bu birliktelik ilkesiz bir birlikteliktir,pratiğine egemen olan ise atalettir.

Her zaman vurguladık, bir kez dahavurguluyoruz. Tuzla’da sınıf devrimcilerini dıştatutarak oluşturulacak ortak bir eylem hattıbaşarısızlıkla maluldür. Önemli olan, platformlarındışına değil, sınıfın dışına itilememektir.Muhataplarımızın bu konudaki yoğun emeği vepratiği başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Sınıfdevrimcileri bugüne kadar olduğu gibi bundan sonrada sınıf çalışmasında derinleşme konusundaki ısrarve çabalarını sürdüreceklerdir. Onlar için aslolan dabudur.

Komünist Tersane İşçileri

2. Ümraniye İşçi Kurultayıhazırlıkları sürüyor!

Ümraniye’de sınıf bilinçli işçilerin çağrısı ile yaklaşık 5 aydır hazırlıkları sürdürülen 2. Ümraniye İşçiKurultayı 1 Şubat günü toplanacak.

Bölge işçilerinin katılımına açık bir şekilde oluşturulan Hazırlık Komitesi ile yapılan ön çalışmalarda öncebölge işçileri kurultayın örgütlenmesinde aktif biçimde rol almaya çağrılmışlardı. Propaganda-ajitasyonçalışmalarında, yapılan anketlerde ve toplantılarda bu çağrı yinelenirken, aynı zamanda çeşitli fabrikalarda veişçi semtlerinde kurultay hazırlık toplantıları gerçekleştirildi. Bu toplantılarda işçi sınıfının genel planda içindebulunduğu durum ve fabrikaların özgün sorunları tartışıldı. Aynı zamanda kurultay hazırlık sürecinde havzada 3temel etkinlik gerçekleştirildi.

Kurultaya 2 haftadan az bir zaman kalmışken Kurultay Hazırlık Komitesi bir kez daha yoğunlaştırılmış kitleçalışması ile bölge işçilerini kurultaya katılmaya ve destek olmaya çağırıyor.

Hafta boyunca İMES kapılarında, İstanbul Çarşısı’nda, Tepeüstü’nde kurultay bildirilerini bölge işçilerineulaştıran Kurultay Hazırlık Komitesi, yine bölgenin birçok noktasında da kurultaya çağrı afişleri yaptı. KHKönümüzdeki günlerde de ajitasyon-propaganda çalışmasını daha da yoğunlaştırarak devam ettirecek. Ayrıcafabrika fabrika, kapı kapı dolaşarak yoğun bir kitle çalışması ile hem kurultayın hem de Sinter Metal işçileri iledayanışmak amacıyla 28 Ocak günü gerçekleştirilecek gecenin çağrısını yapacak.

Kızıl Bayrak / Ümraniye

Engin Çeber davası başladı!Metris Cezaevi’nde işkence sonucu katledilen Engin

Çeber davası 21 Ocak günü Bakırköy 14. Ağır CezaMahkemesi’nde görülmeye başlandı. Duruşmaya,tutuklu-tutuksuz yargılanan 43 sanık katıldı.

İstanbul, Ankara, Diyarbakır, İzmir, Bursa, Hakkari,Mersin Barosu’ndan çok sayıda müdahil avukat ve Çeberailesi katıldıığı duruşma sanıkların kimlik tespitleri ilebaşlandı, ardından iddianame okundu. Daha sonra müdafitaleplerinin değerlendirilmesine geçildi.

Duruşma öncesi adliye önünde Engin Çeber’in ablasıŞerife Çeber, DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi,KESK Genel Başkanı Sami Evren ve Halkın HukukBürosu avukatlarından Taylan Talay, basının Engin Çeberdavasına ilişkin sorularını yanıtladılar.

Ardından Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbulŞubesi, Çeber davasına ilişkin bir basın açıklamasıgerçekleştirdi. Açıklamada, Engin Çeber davasınıntarihin defterleri arasına yazıldığını, bu gerçeğin üstünün

örtülemeyeceği vurgulandı. “Bugüne kadar cezaevinde, karakolda, sokakta yaşanan işkencede ölüm vakalarınınçokluğu, bu vakaların faillerinin yargılanmamış olması veya cezasız kalması da düşünüldüğünde işkenceninsistemli bir devlet gerçeği olduğu yüzümüze çarpıyor” denildi.

Duruşma devam ederken, dışarıda Engin Çeber’in işkencede katledilmesi Halk Cephesi tarafından protestoedildi. Adliyenin bahçesinde toplanmak isteyen Halk Cephesi üyeleri polisin izin vermemesi üzerine dışarıdatoplandılar. “Ferhat’ı vuranlar, Engin’i katledenler cezalandırılmalıdır! Adalet istiyoruz!” pankartı ile ve EnginÇeber fotoğraflı “Polis dövdü, hapishanede öldürüldü!”, “Özür değil, adalet istiyoruz!” dövizlerini açaraksloganlarla beklemeye başladılar. Öğle saatlerinde basın açıklaması gerçekleştirildi.

Yapılan konuşmaların ardından İdil Kültür Merkezi Tiyatro Atölyesi tarafından “Özür değil, adaletistiyoruz” adlı oyun sergilendi.

Saat 14.30’da KESK Genel Başkanı Sami Evren tarafından davanın gidişatıyla ilgili kısa bir açıklamayapıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Trakya’da hukuk(suzluk) terörü sürüyor!Trakya Üniversitesi’nde 2004 yılında düzenlenen Bahar Şenlikleri sırasında ilerici devrimci faaliyete

tahammül edemeyen üniversite yönetimi ve kolluk güçleri 120 kişiyi gözaltına almış, öğrencilerden 20’sihakkında tutuklama kararı çıkmıştı.

Gözaltıların ardından 89 kişi hakkında dava açılmıştı. Tüm bu süreç sonunda okuldan uzaklaştırma cezasıalan öğrenciler çeşitli faaliyetler yürüterek gözaltı ve soruşturma saldırılarını püskürtmeye çalışmışlardı.Görülen davalar sonucunda, 33 kişiye 3’er yıl 9’ar ay hapis cezası verilmişti. Avukatları aracılığıyla temyizyoluna giden öğrenciler Yargıtay’a başvurdular.

Geçtiğimiz günlerde Yargıtay’ın temyiz için görüştüğü dava sonuçlandı ve bu öğrenciler hakkında 2’şer yıl1’er ay hapis cezası verilmesi Yargıtay tarafından onandı. 2004 yılında üniversite-polis işbirliğiylegerçekleştirilen tutuklama saldırısı hukuk terörüyle devam etti.

Ekim Gençliği / Edirne

Page 22: Sınıf dayanışmasını yükseltelim!kizilbayrak.org/2009/sikb.09.03/sikb 2009 - 03.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/03 23 Ocak 2009 1 TL Sınıf dayanışmasını yükseltelim! DESA,

İşçiler tartışıyor...22 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/03 H 23 Ocak 2009

GOP’ta kriz paneliGOP İşçi Platformu’nun “Krizin faturasını

ödememek için ne yapılmalı?” başlığıyla örgütlediğipanel/forum 18 Ocak günü gerçekleşti. Panele,Belediye-İş 1 No’lu Şube GOP İşyeri Temsilcisi,Eğitim-Sen 4 No’lu Şube Başkanı, Haber-Sen BeyoğluYakası Şubesi temsilcisi ve GOP İşçi Platformutemsilcisi konuşmacı olarak katıldılar.

Panel GOP İşçi Platformu temsilcisinin açılışkonuşmasıyla başladı. Kısa bir kriz tanımlamasıyapıldıktan sonra, panelin amacının krize karşımücadelenin örgütlenmesini tartışmak olduğunuvurguladı. Platform temsilcisi krize ve sonuçlarınakarşı taban iradesinin açığa çıkarılması vemücadelenin örgütlenmesinde kilit öneme sahip üçnoktayı kısaca açtıktan sonra sözü Belediye-İşSendikası temsilcisine bıraktı.

Belediye-İş Sendikası GOP İşyeri Temsilciliğiadına yapılan sunumunda 2000–2001 dönemindeyaşanılan krizden daha ağır bir krizle karşı karşıyaolduğumuz ifade edildi, krizin sonuçlarına karşıbirleşik mücadeleyi örgütlemek gerektiği vurgulandı.Konuşma sendikal örgütlenme çalışmalarına yoğunlukvererek mücadeleyi yükseltme çağrısı ile son buldu.

Haber-Sen temsilcisi, krizin kapitalizmden ayrıdüşünülmemesi gerektiğine değindi. Krizin işçi veemekçilere iktidarı alma çağrısı olduğunu ifade edentemsilci, bunun için ise tabanın iradesini açığaçıkaracak adımların atılması gerektiğini vurguladı.

Eğitim-Sen 4 No’lu Şube adına konuşan şubebaşkanı Mehmet Sarı, son krizin diğer krizlerden farklıyanının küresel bir kriz olması olduğunu ifade etti vekamu emekçilerinin krizin etkilerini Mart ayındansonra daha ağır yaşayacağına değindi. Mücadelenin,sermayeye yol haritası çizen değil sınıfın çıkarlarınahizmet eden yöntemlerle sürdürülmesi gerektiğinedeğindi. Krize karşı mücadelenin birleşik bir zemindeolması gerektiğini vurgulayan Mehmet Sarı’nınardından söz katılımcılara bırakıldı.

Katılımcılar, sınıfın tabandan birliğininsağlanmasına, işten atmalara, ücretsiz izinlere, çalışmasaatlerinin uzatılmasına ve diğer hak gasplarına karşıdirenişlerin ve fabrika işgallerinin örgütlenmesigerektiğine değindiler. Direnişte olan işçilerinmücadelesinin bütün fabrikalara taşınmasının, işgal vedirenişlerle aktif dayanışmanın önemine vurguyaptılar.

Katılımcıların konuşmalarının ardından söz alanGOP İşçi Platformu temsilcisi, “Krize karşımücadeleyi ve taleplerini işçi sınıfının iktidarmücadelesiyle birleştirmeliyiz” dedi. Sınıfı iktidarataşıyacak tek örgütün proletarya partisi olduğunuvurguladı. Mücadele taleplerinin, eylem çizgisinin veörgütlenme araçlarının neler olduğuna derli toplumaddeler halinde değinerek paneli sonlandırdı.

Kızıl Bayrak / GOP

Topkapı işçileri krizi tartıştıTopkapı İşçi Derneği olarak 17 Ocak günü

gerçekleştirdiğimiz bir panel/forumla kapitalist krizitartıştık. Etkinliğimiz saat 14.00’te dernek binamızdabaşladı.

Etkinliğin ilk bölümünde bir arkadaşımız “Kriz vekrize karşı mücadele” ile ilgili bir sunumgerçekleştirdi. Kapitalist üretim biçiminin anarşikyapısı anlatılarak, krizlerin kapitalizmin ayrılmaz bir

parçası olduğu vurgulandı. Geçmişte yaşanan krizlerve bunların ardından yaşanan süreçlerdesermayedarların sınıfa dönük yoğunlaşan saldırılarınadeğinildi.

Bugün yaşanan krizin nasıl ortaya çıktığı kısa birşekilde anlatılarak, krizin ilk sonuçlarından ve işçi-emekçilere bu çerçevede yönelen ilk saldırılardanbahsedildi. Krizin bir sistem sorunu olduğu vekrizlerden kurtulmanın tek yolunun üretim araçlarıüzerindeki özel mülkiyeti ortadan kaldırmak olduğuvurgulandıktan sonra, krizin faturasını ödememek içinnasıl bir mücadele hattı izlememiz ve taleplerimizinneler olması gerektiği tartışıldı.

Tartışmalar, işçilerin yaşadıkları sorunları vemücadele deneyimlerini paylaştıkları oldukça verimlive canlı bir havada gerçekleşti. Tartışmalardahavzamızda krizin faturasına karşı yürütülecek diğerfaaliyetlerin yanısıra düzenlenen merkezi eylemlereaktif katılma kararı alındı. Etkinlik önümüzdeki haftagerçekleşecek iş hukuku seminerine çağrı yapılarakson buldu. Etkinliğe dört farklı sektörden 20 işçikatıldı.

Topkapı İşçi Derneği üyeleri

Esenyurt’ta krize karşı işçitoplantısı

Esenyurt İşçi Platformu olarak ekonomik krizekarşı çok yönlü çalışmalar yürütüyoruz. Krize karşımücadelenin bir parçası olarak bölgedeki işçi veemekçilerin katılımıyla bir toplantı gerçekleştirmekararı almıştık. İşçi ve emekçi mahallerinde,fabrikalarda toplantıya çağrı ilanlarımızı yaygın birşekilde kullandık. Evlerde, fabrika önlerinde,kahvelerde krizin yansımalarını, bu saldırılara karşımücadele ihtiyacını ve yöntemlerini çok yönlütartışma olanağı bulduk. Yaklaşık iki haftayürüttüğümüz ön çalışma sonunda, 18 Ocak günüEsenyurt İşçi Kültür Evi’nde toplantımızıgerçekleştirdik.

Esenyurt İşçi Platformu’ndan tekstil ve metal işçikomisyonları ile BDSP temsilcisi birer sunumgerçekleştirdi. BDSP adına yapılan konuşmada krizinnedenleri, yansımaları, sınıfın krize karşı mücadelearaçları somut örneklerle sunuldu. Komisyonlarbölgedeki fabrikalarda yaşanan saldırılarıörneklendiren ve tekstil, metal işkollarında sınıfhareketinin durumunu değerlendiren sunumlaryaptılar. Sunumlar, mücadelenin işçi sınıfı cephesindeertelenemez bir sorumluluk olduğu çağrısıyla sonbuldu.

Toplantı “Nasıl bir mücadele?” sorusununsorulması ve sözün katılımcı işçilere bırakılması ilesürdü. Farklı fabrikalardan işçiler yaşadıklarısaldırılardan, saldırılar karşısında işçilerintutumundan, yürüttükleri mücadeleden, örgütlenmedeyaşadıkları zorlanmalardan bahsettiler. Toplantıboyunca hakim olan sınıfsal kin tartışmalarda daetkisini gösterdi. Yer yer sertleşen tartışmalarda canlı,dinamik, kararlı bir atmosfer hakimdi. Örgütlenmearacı olarak taban örgütlülükleri, işyeri komiteleri,sendikal örgütlülük ve sendika bürokratlarının ihanetçitutumları, taban örgütlülüklerine dayanan eylemselsüreçlerin gücü gibi anlamlı tartışmalar yürütüldü.Fabrika toplantıları ve fabrika komitelerininoluşturulması vurgulandı.

Toplantı sırasında alınan kararlardan biri, merkezi

olarakkrize karşı örgütlenecek mitingebölgeden güçlü bir katılım sağlamak oldu. Katılımınörgütlenmesi için mitinge hazırlık komitesioluşturulması, bu komitenin mitinge katılımçalışmasıyla birlikte fabrikalarda miting sonrasınataşınacak kalıcı örgütlülükler yaratma kararları alındı.Toplantı, çalışmaya katılacak işçilerin 25 Ocak’tatoplanması kararı ile sona erdi.

Esenyurt İşçi Platformu

Manisa’da kriz paneliManisa İşçi Birliği Derneği (MİB-DER) olarak 18

Ocak’ta “Krizin faturasını ödememek için neyapmalı!” şiarıyla bir panel gerçekleştirdik.

Panelin ön hazırlık çalışması olarak yaklaşık 2 binel ilanını işçilerin servislere bindiği yerlerde ve 17Ocak günü Manolya Meydanı’nda dağıttık. Yine A-4boyutundaki duyuru afişlerini işçilerin servisduraklarına ve işlek yerlere yapıştırdık.

18 Ocak günü gerçekleştirdiğimiz panele, ManisaKESK Dönem Sözcüsü ve Eğitim-Sen Şube BaşkanıFatih Yoğurtçuoğlu, Çağdaş Hukukçular Derneğiİzmir Şubesi’nden Av. İmdat Ataş ve Manisa İşçiBirliği Derneği temsilcisi panelist olarak katıldı.

Açılış konuşmasını MİB-DER üyesi birarkadaşımız yaptı. Faturanın işçi ve emekçilereödettirilmeye çalışıldığını vurguladı ve mücadeleçağrısı yaptı.

Daha sonra söz alan Fatih Yoğurtçuoğlu,Manisa’daki örgütsüzlüğe dikkat çekti vekapitalistlerin bundan faydalanarak krizin faturasınıişçilere ödetmeye çalıştığını söyledi. Krizin en ağırfaturasını seçimlerden sonra yaşayacağımızıbelirterek, örgütlenmenin ve ortak hareket etmeninönemine işaret etti.

Avukat İmdat Ataş, kriz bahanesiyle yasadışıolarak işçilerin ücretsiz izinlere çıkarıldığını, iştençıkarmalarda da keyfi davranıldığını ifade etti.

Manisa İşçi Birliği Derneği adına yapılankonuşmada, kuruluş sürecinden bugüne dek yapılançalışmaları anlatıldı. Manisa’da kriz vesilesiyle ortayaçıkan tablo özetlendi. Manisalı işçi ve emekçilerinseçeneksiz ve çaresiz olmadığı vurgulanarak çözümüntaban örgütlülükleri, işyerlerinde komite kurmaktan,örgütlenmekten geçtiği söylendi.

25 kişinin katıldığı panelimiz işçilerin sorduğusoruların ardından son buldu.

Manisa İşçi Derneği çalışanları

18 Ocak 2009 / Gaziosmanpaşa

İşçiler krizi tartışıyor…

“Krizin faturasını ödememek için ne yapmalı?”

Page 23: Sınıf dayanışmasını yükseltelim!kizilbayrak.org/2009/sikb.09.03/sikb 2009 - 03.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/03 23 Ocak 2009 1 TL Sınıf dayanışmasını yükseltelim! DESA,

Bültenlerden... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 23Sayı: 2009/03 H 23 Ocak 2009

İçine girdiği krizle birlikte faturayı işçi veemekçilerin sırtına yıkmaya çalışan kapitalistler,krizin bedelini ödemekten kaçmak için kölelikzincirlerini işçi sınıfı ve emekçilere takmayaçalışıyorlar.

Sermaye düzeninin dizginsiz saldırılarına karşıdevrimci sınıf çalışmasını güçlendiren sınıfdevrimcileri, Türkiye’nin çeşitli yerellerinde süreceetkin bir müdahaleyi önlerine koymuş bulunuyorlar.

Krizin etkilerini işten atılmalar, ücretsiz izinler,fazla mesailer, zamlar ve daha birçok biçimdehissedildiği bir dönemde çıkan bültenlerin 2009yılının Ocak ayı sayıları, kriz gündemini taşıyor.Yanısıra, yakın dönemde metal işkolunda imzalananMESS sözleşmesine dair değerlendirme ve işçiyazıları yer alıyor. Türk Metal’in ihaneti teşhiredilirken BMİS’in tutumu işçiler tarafındaneleştiriliyor.

2009 yılının Ocak ayının ilk haftalarından itibarenhazırlıkları sona eren bültenlere bu ay yeni bir “ses”olan Bursa İşçi Bülteni eklendi.

Bursa’daki sınıf çalışmasını daha da pekiştirecekolan “Bursa İşçi Bülteni”nin ilk sayısıyla yenimücadele yılına başlayan sınıf devrimcileri, Çiğli İşçiBülteni, Topkapı İşçi Bülteni, Küçükçekmece İşçiBülteni Emekçinin Gündemi, Adana Sanayi İşçileriBülteni, OSB-İMES İşçi Bülteni, Ankara İşçiBülteni İşçiden İşçiye, Tersane İşçisinin Sesi ROTAve GOP İşçi Bülteni ile farklı sanayi havzalarındakisistemli seslenişlerini sürdürüyorlar.

“Zafer direnen işçilerin olacak!” şiarıyla merhabadiyen Bursa İşçi Bülteni de Bursa’da yaşanan grevve direnişleri selamlıyor. Bülten sayfalarındadirenişleri devam eden TÜMTİS üyesi sarı otobüsşoförleri, yeni yıla grevle giren BMİS üyesi Asematişçileri, Sifaş - Nergis ve Renault’ta işten atmalarakarşı direnen işçiler yer buluyor.

Kapitalist krizin ana üslerinden biri olan Bursa’daözellikle otomotiv sektöründeki “kriz faturası”verilerle açıklanıyor. İlk sayısı İsrail’in Gazze’degiriştiği toplu katliama denk gelen bülten, siyonistkatliamı lanetlerken Filistin direnişini arka kapaktanselamlıyor.

Adana Sanayi İşçileri Bülteni, kapağında krizinfaturasına karşı “Öncü İşçi Platformu’ndabirleşelim!” çağrısını yükseltirken çeşitli fabrikalardakriz gerekçesiyle yaşanan saldırıları aktarıyor. AyrıcaÜmraniye Dudullu’da direnişlerini sürdüren SinterMetal işçilerinin 2008 yılının son günlerinde

gerçekleştirdikleri fabrika işgalini selamlarken,devam eden direnişteki gelişmeleri yansıtıyor.

Çiğli İşçi Bülteni ise, tüm dünyayı kasıp kavurankapitalist krizin yereldeki faturasına karşı “İşyerikomiteleri kuralım, fabrikalarımızda örgütlenelim!”çağrısını yükseltiyor. Çiğli Organize SanayiBölgesi’nde ücretsiz izinler ve işten atmalarbiçiminde görülen kapitalist kriz yine bülteninilerleyen sayfalarında yazıya konu ediliyor, ÇiğliOrganize’deki fabrikalardan yansıyan haberler yeralıyor. Bültenin orta sayfasında ise, İzmir BüyükşehirBelediyesi önündeki direnişlerini açlık greviylesürdüren Kürşat-Vira taşeron işçileri yer buluyor.

Yerel bültenlerin hemen hemen hepsiningündemini ağırlıklı olarak krizin oluşturduğugörülürken, 2008 yılının Aralık ayında anlaşmaylabiten MESS sözleşmesine dair yazılar da yer alıyor.

Küçükçekmece ve çevre bölgelerde yürütülensınıf çalışmasının etkili araçlarından biri olanEmekçinin Gündemi, Ocak ayı sayısında krizinfaturasını ödememek için “fabrika ve direnişkomiteleri”nde örgütlenme çağrısı yapıyor. Bülteninorta sayfaları, bölgede süren DESA direnişininkazanımlarını anlatan bir haberin yanısıra bölgedekiçeşitli fabrikalarda yaşanan sorunlar üzerindenmücadele çağrısını yükseltiyor.

Arka kapaktaki Kültür-Sanat Köşesi’nde ise, buay Sovyet bestecisi Dimitri Şostakoviç “Devrimibesteleyen adam: Şostakoviç” başlıklı bir yazıylatanıtılıyor.

Topkapılı işçiler, Topkapı İşçi Bülteni’nin Ocakayı sayısıyla krizin faturasını ödememek için birleşikmücadele çağrısını yükseltiyor. PTT taşeronişçilerinin yaşadıkları sorunlar ve Sinter Metaldirenişinin işlendiği bülten sayfalarında, 22 Kasım2008 tarihinde gerçekleştirilen Topkapı İşçi Derneği1. Olağan Genel Kurulu haberine ve kurulun sonuçbildirgesine yer veriliyor. Bültenin arka kapağında ise“Patronların dayatmalarını reddet, direnişe geç,fabrikanı terk etme!” çağrısı yükseltiliyor.

Son dönemde sınıf hareketinin dikkatini çekensanayi havzalarından biri olan ÜmraniyeDudullu’daki Sinter Metal ve Gürsaş direnişlerininsesi ise OSB-İMES İşçi Bülteni’nde yankılanıyor.

Ümraniye’de yürüttükleri sınıf çalışmasını 1 Şubat2009 tarihinde gerçekleştirecekleri 2. Ümraniye İşçiKurultayı ile yeni bir düzeye çıkaracak olan sınıfdevrimcileri, bülten kapağına da kurultay çağrısınıtaşımışlar.

Son dönemde Ümraniye Dudullu’da devam edenSinter ve Gürsaş direnişlerinin yanısıra Samandıra’dadirenen Ünsa işçilerinin direnişleri bültensayfalarından selamlanarak, haber ve röportajlara yerveriliyor.

Krizi fırsat bilerek kitlesel işçi kıyımlarına ve hakgasplarına girişen tersane patronlarının cehennemiTuzla’dan seslenen Tersane İşçisinin Sesi ROTA,Ocak ayı sayısında havzada harlanan direniş ateşininsıcaklığıyla kendini gösteriyor.

ROTA’nın Ocak sayısında geniş bir şekildeTORGEM direnişi yer buluyor. On gün sürendirenişin anlatıldığı bültende TORGEM işçilerininyanısıra farklı tersanelerden işçilerin de yazıları yeralıyor.

Bültende kriz ve kriz ile birlikte yaşanan iştençıkarmalar ile iş cinayetlerine dair de yazılarbulunuyor..

Ankara İşçi Bülteni İşçiden İşçiye ise Ocak ayısayısında işçileri “Krizin faturasını ödememek içinmücadeleyi yükseltmeye” çağırıyor. Sincan İşçiDerneği Girişimi adı altında hazırlıklarını sürdürensınıf devrimcileri, Sincan İşçi Derneği’ninçalışmalarına katılma çağrısına bülten sayfalarındanyer veriyorlar. Sincan Organize Sanayi Bölgesi’ndençeşitli işçi yazılarının yer aldığı bültende diğerbültenlerde olduğu gibi Metal TİS’leri de işlenmiş.

Yine Gaziosmanpaşa bölgesinde etkin ve çokyönlü bir faaliyeti önüne koyan sınıf devrimcileriGOP İşçi Bülteni’yle krize karşı birleşik direnişçağrısını yükseltiyorlar.

Ağırlıklı olarak Ak Tekstil, BİSSE, CardissTekstil, MEKAR, CMT (İlbek) Tekstil, Atateks gibitekstil fabrikalarında yaşanan hak gasplarınısayfalarına taşıyan GOP İşçi Bülteni, havza işçilerininbirliğini “havza platformları”nda birleştirmeningerekliliğine işaret ediyor.

Yine bölgede yürütülen çalışmanın bir diğer temelayağı olan kot işçileri çalışması da bültende yeralıyor, silikozis hastalığı nedeniyle yaşamını yitirenkot işçisinin “cinayet” haberi ve Kot İşçileriBirliği’nin yazılı açıklaması bulunuyor. Bültensayfaları mücadele çağrısının yanısıra kot işçilerinehukuki bilgilendirmede de bulunuyor.

Birçok farklı sektöre yayılan kapitalist krizinetkilerinin ve krize karşı mücadele çağrısının yeraldığı yerel işçi bültenleri, sınıf devrimcilerininçalışma yürüttüğü alanlarda bölge işçilerinin sesi-soluğu olmayı sürdürecek...

Yerel işçi bültenlerinden...

Krizin faturasını ödememe ve örgütlenme çağrısı

Page 24: Sınıf dayanışmasını yükseltelim!kizilbayrak.org/2009/sikb.09.03/sikb 2009 - 03.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/03 23 Ocak 2009 1 TL Sınıf dayanışmasını yükseltelim! DESA,

Dünyada ve Türkiye’de sermaye krizi bahaneederek işçi sınıfı ve emekçilere yönelik saldırılarına hızveriyor. Krizi en az zararla atlatmak için faturayıişçilere ve emekçilere kesmeye devam ediyor. Butablodan en fazla etkilenenler kadınlar oluyor.Öncelikle kadınlar işten atılıyor, ücretleri düşürülüyor,kırıntı düzeyindeki hakları gaspediliyor, vb...

İstanbul’da faaliyet yürüten Emekçi KadınKomisyonları, işçi ve emekçi kadınlara yönelik “krizinfaturasını ödememe” çağrısını yükseltiyor. Buçerçevede, krizi ele alan ve emekçi kadınları örgütlümücadeleye çağıran bir bülten hazırlamış bulunuyor.

Bültenin ilk yazısı, krizin kadınlar üzerindekietkilerini ve kadın işçilerin kriz koşulları karşısındayükseltmeleri gereken mücadele taleplerini ele alıyor.Yazı, emekçi kadınlara yönelik şu çağrıyla sonbuluyor:“Emekçi Kadın Komisyonları olarak diyoruzki; bizlere ‘kader’ olduğu söylenen bu sömürüye veyoksulluğa boyun eğmeyelim! Unutmayalım ki, bukaderi biz yazmadık ama bozacak olan bizleriz!Kendimiz ve çocuklarımız için, güvenli bir gelecek vesömürüsüz bir yaşam istiyorsak, bunun yolu kapitalistsömürü düzenini yıkmaktan geçmektedir. Bu bilinçleörgütlü mücadeleyi yükseltelim!”

Direnen kadınların sesi bültene taşındı!

DESA, Sinter, ÜNSA’da işçiler sendikal hakları veörgütlülükleri için direniyorlar. Bu üç direnişte kadınişçiler de yeralıyor. Emine Arslan örneğinde olduğugibi direniş bayrağı tek başına taşınıyor. Emekçi KadınBülteni’nde direnen kadınlarla yapılan röportajlar,direnişin kadınlar üzerindeki dönüştürücü veözgürleştirici etkilerini gözler önüne seriyor.

200 günü aşkındır bir süredir yürüttüğü kararlı birdirenişle tüm emekçi kadınlara örnek olan EmineArslan, direnişin üzerinde bıraktığı etkiyi şu sözlereanlatıyor: “Bu mücadeleyle bugüne kadar sahipolduğumuz hakların da, benim haklarımın da mücadeleedilerek kazanıldığını anladım. İşçilerin haklarınıaradığında, yanyana geldiğinde herşeyi yapabildiğinigördüm. Bu direnişle kendime olan özgüvenim geldi.Haklarımı, mücadelemi rahatlıkla anlatabiliyor,savunabiliyorum. Ben sendikalaşmadan, sınıfdostlarımla tanışmadan birçok hakkımdan, ülkede ve

dünyada olup bitenden, yaşanan sorunlardanhabersizdim. Mücadele bana yaşama ve dünyaya birbaşka bakmayı öğretti.”

Ünsa işçisi Saadet de, direniş öncesi ve sonrasıSaadet arasında çok belirgin bir fark olduğunu dilegetiriyor.

Yeliz ise Sinter’de işten atılan kadın işçilerden biri.Direnişle birlikte birlik, dayanışma ve paylaşmanın nedemek olduğunu öğrendiğini söylüyor. Fabrikalardan,derneklerden, işçi ve emekçi çevrelerden sunulandesteklerin ardından “Bundan sonra biz de elimizinuzandığı yere yardım edeceğiz” diyor, tıpkı Sinter’dekidiğer kadın işçiler gibi...

Kadın işçiler anlatıyor!

“Uzun çalışma saatleri boyunca güvencesiz çalışan,düşük ücrete mahkum edilen, erkek işçi kardeşlerimizleaynı işi yapmamıza, hatta bazen onlardan daha çokçalışmamıza rağmen karşılığında daha düşük ücretalanlar biz kadın işçileriz. Kimimiz ‘tımarhane’ diyorçalıştığı yerlere. Kimimiz için evin dört duvarındankurtulmanın bir aracı. Fakat hepimizin ortaklaştığı tekşey var, o da köleci çalışma koşulları altında iki katdaha fazla ezildiğimiz ve sömürüldüğümüzdür.”

Bültende aynı zamanda kadın işçilerin kalemindenmektuplarda yeralıyor. Yukarıda alıntı yaptığımızKüçükçekmece’den tekstil işçilerinin yazısının yanısıraÜmraniye’den elektronikte çalışan bir kadın işçi veEsenyurt’tan bir metal işçisi de düşüncelerini bülteninsayfalarına taşıyor. Ümraniye’den kadın işçi, “Yinekriz, yine kriz” diyerek kapitalizmin yarattığı yıkıma vekadınlar üzerindeki etkilerine karşı tepkisini dilegetirirken, Esenyurt’tan metal işçisi, patronların krizifırsata çevirme çabaları karşısında “Trilyonlarıkazanırken bizimle mi paylaştılar ki, şimdi bizdenfedakarlık bekliyorlar” diye hesap soruyor.

Bülten, Emekçi Kadın Komisyonları’nın panelçağrısıyla son buluyor. “Kapitalizm, kriz ve emekçikadınlar” başlığı ile 8 Şubat 2008 tarihinde TMMOBMakine Mühendisleri Odası’nda gerçekleşecek panele,Petrol-İş Kadın Dergisi Genel Yayın Yönetmeni NeclaAkgökçe, Araştırmacı-Yazar Gaye Yılmaz ve EmekçiKadın Komisyonları temsilcisi konuşmacı olarakkatılacak.

Kriz ve emekçi kadın...24 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/03 H 23 Ocak 2009

Emekçi Kadın Komisyonları’ndan çağrı…

“Krizin faturasını ödemeyelim,hesap soralım!”

Kim efendi kim köle:Caligula olmak ne

zor iş!..Yüksel Akkaya

Caligula tarihsel bir “kişilik”. Roma dönemininönemli “kahramanı”. A. Camus’nun da bir tiyatrooyunu. Caligula’nın temel özellikleri küstah veköle olmasıdır. Döküntüdür. Korkak ve ahlaksızdır.Görgüsüzdür, zevksizdir. İyi olana düşmandır.Çöküş dönemlerinde ortaya çıkar/çıkarılır. Karşıdevrimcidir. Ezilenlere, emekçilere düşmandır.Oligarşinin adamıdır. Bağımsız düşünemez.

Caligula, hain ve köle olduğunu bilmez. Küstaholduğu için kendisini hükmeden, efendi sanır.Döküntü olduğu için bunu gizlemek ister, yeriniyadırgar, rahat etmediği, yalan bir dünyadayaşamaya çalışır. Korkaktır. Korkaklığıanlaşılmasın diye sık sık efelenme gereği duyar.Bağırır, çağırır, meydan okur… Ama, bilir ki kimseciddiye almaz bunları; yine efendilerince anlayışlakarşılanır. Zira Caligula “önemlidir”. Bu kadar“iyi” özelliği taşıyan başka bir kişilik bulunamaz!

Caligula, yoksuldan yana konuşur; ancak, ençok yoksulun canına okur. Öyle olduğu içinyoksulu daha yoksul kılar, sadakaya muhtaç kılar.İhsan, biat ilişkisine uygun bir toplum yaratmakiçin sürekli yoksulluk yaratır. Ancak, ikiyüzlüdünyasında bu yoksullara da yardım eliuzatıyormuş gibi görünmek ister… Bakliyat,kömür vs. dağıtımı iç dünyasını rahatlatır…Kendisinin efendi gibi görmesine yardımcı olur; birtür terapidir bu…

Caligula, emekçiden yana konuşur; ancak,emekçilerin, sömürüsü için gerekli tümdüzenlemeleri yapıp, sermaye cephesinin kâroranlarını artırır, sermaye birikimin önündekiengelleri kaldırır. Caligula, bu yasa çıkarken gürler:AB hukukunun ileri haklarını getiriyoruz, karşıçıkan haindir!.. İşçiler Caligula’dan daha iyi bilmezhaklarını…

Caligula demokrat olduğunu düşünür…Demokrasi kahramanı olarak görür kendisini. Sıkıbir despot olduğunu asla düşünmez… En ufakitirazda bağırır… Haksızlığın üstünü örter. Zira,itiraz eden Caligula’nın ihsanlarının farkındadeğildir… Tek karar verici olmak yetmez ona…Buna en ufak itirazda hastalıklı, kırılgan kişiliğiortaya çıkar. Caligula olmak zor iştir…

Caligula kullanıldığını bilmez. Velev ki biri birsoru sorsun, yüksek perdeden konuşur. Akıl verir…Diklenmeden dik durmak, gibi veciz sözlerinimzalarına her ülkede rastlanabilir.

Bunlarla da yetinmez Caligula’lar. Velev ki birgazeteci çıkıp “Bugün yemin edecek olanObama’dan ne bekliyorsunuz?” desin; dünyanınher yerinde Caligula’ların yanıtı aynı olacaktır:“Obama’dan kimsesizlerin kimsesi, sessizyığınların sesi olmasını bekliyorum”…

Caligula, zaman, mekan, iktidar, yönetimbiçiminden bihaberdir. Obamagiller’in en büyükemperyalist olduğunu “anlamaz”… Köle ne iseefendisi de odur, veya, efendi ne ise kölesi de odur,soyutlaması Caligula’ya hiçbir şey ifade etmez…Zira, Caligula hem yaşar hem yaşamaz…

Veyl Caligulalar’la yönetilenlere… VeylCaligulalar’dan demokrasi bekleyenlere…

Page 25: Sınıf dayanışmasını yükseltelim!kizilbayrak.org/2009/sikb.09.03/sikb 2009 - 03.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/03 23 Ocak 2009 1 TL Sınıf dayanışmasını yükseltelim! DESA,

Ankara’da binlerce kişi yürüdüHrant Dink’in katledilişinin 2. yılında Ankara’da

binlerce kişinin katılımıyla bir eylem gerçekleşti. HrantDink’i Anma İnisiyatifi’nin çağrısıyla eylem için 19Ocak günü saat 17.30’da Yüksel Caddesi’ndebuluşuldu. Buradan Sakarya Caddesi’ne yüründü. Enönde Hrant Dink’in resmi ve Ermenice ve Türkçe“Yaşasın halkların kardeşliği!” yazılı pankart taşındı.Yürüyüş boyunca “Katil devlet hesap verecek!”,“Hrant’ın katili kontrgerilla!”, Yaşasın halklarınkardeşliği!” sloganları atıldı.

Sakarya Caddesi’ne de yapılan konuşmanınardından “Kahrolsun MGK, MİT, JİTEM,Kontrgerilla!” sloganı atıldı. Okunan basınaçıklamasında “Irkçılığa, katliamcılığa ve soykırımcıdevlet geleneğine inat bir kez daha haykırıyoruz.Katilleri biliyoruz hesap soracağız” denildi. Programsinevizyon gösterimi ve müzik dintileriyle sona erdi.

Eyleme yaklaşık 1500 kişi katıldı.

Hrant Dink İzmir’de anıldı19 Ocak günü Sümerbank önünde gerçekleştirilen

eyleme yaklaşık 250 kişi katıldı. Basın açıklamasındanönce ses aracından “Sarı gelin” türküsü çalındı. Basınaçıklamasında, Hrant Dink’in planlı bir şekildekatledildiği, milliyetçiliğin körüklenerek şovenhezeyanların gerçekleştiği, buna karşı halklarınkardeşliğini güçlendirmek gerektiği vurgulandı.

Sendikalar, kurumlar, partiler ve demokratik kitleörgütlerinin örgütleyicisi olduğu eylemde, “Kürt TürkErmeni… Yaşasın halkların kardeşliği!”, “HepimizHrant’ız hepimiz Ermeniyiz!” ve “Yaşasın halklarınkardeşliği!” sloganları atıldı.

Adana’da Hrant Dink anmasıHrant Dink katledilişinin 2. yıldönümünde Adana’da

gerçekleştirilen eylemle anıldı. Geçtiğimiz günlerdeTRT’de yayınlanan sözde Maraş katliamı belgeselinde“suçlu” olarak Hrant Dink’in gösterilmeye çalışılmasıprotesto edildi. İnönü Parkı’nda “Faşizme inatkardeşimizsin Hrant!” pankartı arkasında biraraya gelenkitle, buradan TRT binasına doğru yürüyüşe geçti.Atatürk Caddesi boyunca “Faşizme inat kardeşimizsinHrant!”, “Faşizme karşı omuz omuza!”, “HepimizHrant’ız hepimiz Ermeni’yiz!”, “Yaşasın halklarınkardeşliği!”, “Gün gelecek, devran dönecek, katillerhalka hesap verecek!” sloganları atıldı. TRT binasınagelindiğinde basın metni okundu.

Açıklamada, geçtiğimiz günlerde TRT’deyayınlanan bir programda Maraş katliamınsorumlularından olan Ökkeş Şendiller’in ağzından“Hrant Dink’in Maraş katliamın sorumlularından biri”olarak ilan edilmesine değinildi. Bu topraklardahalkların kardeşliğine sıkılan kurşunlara karşı sessizkalınmayacağı vurgulandı.

Açıklamanın ardından TRT binasına “Arkadanvuranların hala arkasında mısın?” afişinin asılı olduğusiyah çelenk bırakıldı.

Bursa: “O’nu unutturmayacağız!”Bursa Barış Meclisi ve Hrant’ın Dostları Kent

Meydanı’nda bir anmayla Hrant Dink’inunutulmadığını haykırdılar. Saygı duruşunun ardındanyapılan açıklamada “Adalet için, barış için, kardeşlikiçin, din, dil, ırk, cinsiyet, siyasi görüş farkıgözetmeden, halkların kardeşliğine inanan tüm

yurttaşlar Onu unutmadık… Unutturmayacağız…”denildi.

Konuşmanın ardından Hrant Dink için hazırlanan“19 Ocak’tan 19 Ocak’a” adlı sinevizyon gösterimiyapıldı. Yaklaşık 200 kişinin katıldığı anmada “Türk,Kürt, Ermeni! Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Hrant’ınkatili Ergenekon devleti!”, “Hepimiz Hrant’ız hepimizErmeniyiz!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / Ankara-İzmir-Adana-Bursa

“Arkadaşları”ndan Hrant içinetkinlik…

19 Ocak akşamı Hrant için bir anma etkinliğigerçekleştirildi. “Hrant nar tanelerini saydı, biz Hrantsızyılları: 2” başlığı ve “Hrant’ın arkadaşları” imzasıylaorganize edilen geceye aralarında siyasi parti ve kurumtemsilcileri, milletvekilleri, aydın ve sanatçılarınbulunduğu binlerce kişi katıldı. Etkinliğe Hrant Dink’ineşi ve çocuklarının yanısıra Ermeni toplumu da yoğunkatılım sağladı.

Hrant’ın “Su çatlağını buldu” başlıklı konuşmasınınkendi sesinden dinlenilmesiyle başlayan etkinliksüresince Hrant’a ait çeşitli yazılar müzik ve sinevizyoneşliğinde seslendirildi. Ermeni ezgilerine ağırlık verilengecede “Sessizliğin sesi” korosu, Ayşe Tütüncü, ErtanTekin, Özlem Taner, Kardeş Türküler, Sareri HovinMernem, Lida Çakmakçı, Yoel Vahram Keşap ve SezenAksu sahne aldılar. Ashura gösterisinden de bölümlersunuldu.

Etkinliğin en çarpıcı bölümlerinden biri, ÜmitKıvanç’ın Hrant Dink’in katledilmesiyle birliktebaşlayan dava sürecini ele alan belgeseli oldu. “19Ocak’tan 19 Ocak’a 2 yıl” başlıklı filmde cinayetinpolis ve jandarmanın bilgisi dahilinde gerçekleştiği,olayın örtbas edilmesi için devlet erkanının seferberolduğu güçlü bir görsellik eşliğinde sunuldu.

Yaklaşık dört saat süren anma etkinliği,, herkesiHrant’ın davasına müdahil olmak için 26 Ocak günüsaat 10.00’da Beşiktaş İskele Meydanı’na çağırankapanış konuşması ile sona erdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

“Faşizme inat, kardeşimsin Hrant!” Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 25Sayı: 2009/03 H 23 Ocak 2009

Hrant Dink kitlesel eylemlerle anıldı!

“Yaşasın halkların kardeşliği”

Hrant katledilişinin 2. yılında Agos önünde anıldı...

“Katil devlet hesap verecek!”Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, katledilişinin 2. yıldönümü olan 19 Ocak günü binlerin

katılımıyla anıldı. İlerici ve devrimciler “Katil devlet hesap verecek!”, “Faşizme inat kardeşimsin Hırant!”,“Türk, Kürt, Ermeni yaşasın halkların kardeşliği!”, “Faşizmi döktüğü kanda boğacağız!” sloganlarıylaanmanın yas havasında geçmesine izin vermediler. Anmada İsrail siyonizmine karşı da sloganlar atıldı.

Hrant Dink’in fotoğrafları ve karanfiller taşıyan kitle öğle saatlerinde Agos gazetesi binası önündetoplanmaya başladı. Hrant’ın katledildiği an olan saat 15.00’e kadar sloganlarla ve Ermeni çalgısı “duduk”udinleyerek bekleyen binlerce kişi faşizme karşı sloganlarını haykırdı. Agos binası önüne konulan HrantDink’in fotoğraflarına da karanfiller bıraktı. Hrant Dink’in eşi Rakel Dink de Agos binasından kitleyiselamladı ve saygı duruşu için aşağıya indi.

Saat 15.00’te Dink’in katledilmesinden önce yaptığı konuşma dinlenerek saygı duruşunda bulunuldu.Ardından Sanatçı Halil Ergün katılımcılar adına konuşma yaparak şunları söyledi: “Hrant Dink, bu toprağınyerlisi ve sahibiydi. İnsanları kucakladı ve bizden biri olarak konuştu. Dink, Türkiye’de değişik kültürleri,zenginlikleri ortaya çıkarttı. Halkların kardeşliğini savundu. Hrant Dink’in öldürülmesini engelleyemediğimiziçin bu toprağın Ermenilerinden özür diliyoruz.”

Anmanın ardından Taksim’e sloganlarla yürümek isteyen kitlenin önü Pangaltı’daki Metro çıkışında çevikkuvvet barikatıyla kesildi. Kitlenin sloganlarla yürümek istemesi üzerine arbede yaşandı. Kolluk güçleritazyikli su ve biber gazı kullandı. Gerginlik İstiklal Caddesi’ne kadar devam etti. Burada da kitleye biber gazıatıldı. Taksim yoğun abluka altına alındı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Page 26: Sınıf dayanışmasını yükseltelim!kizilbayrak.org/2009/sikb.09.03/sikb 2009 - 03.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/03 23 Ocak 2009 1 TL Sınıf dayanışmasını yükseltelim! DESA,

Plaza eylemleri, lokal direnişlerve “basın açıklamaları”

Desa, Unilever, Yörsan, E-Kart, Tega gibi uzunsoluklu devam eden direnişler 2008 yılına manakattılar. Direnişin, onurun, mücadele azminingöstergeleri oldular. İçine girdiğimiz bu süreçte uzunzamandan beri devam eden bu eylemlerin birmanifestoya çevrilmesi önem taşıyacaktır. Sermayeninsendikasızlaştırma, hak gaspı, sınıfı değersizleştirmeoperasyonlarına karşı başlayan bu direnişler, sınıfınonuru ve mücadele azminin göstergeleri olarak öneçıktılar. Bugün Desa direnişindeki Emine Arslanbunun somut örneğidir. Emine Arslan artık sınıfın birmodel kimliğidir. Bu uzun soluklu direnişlerin, sınıfınkararlılık ve inadını, hatta sınıf kinini gösteren modeleylemler olarak öne çıkarılması önemlidir. Olağanüstükoşullarda bu eylemlerin bulunduğu bölgeyi saran,etkileyen, tetikleyen alev toplarına dönüşmesi deolasıdır.

Dikkat çeken gelişmelerden biri de plazaeylemleridir. Bilginin tekelleşmesi, metalaşması vegizlendiği ölçüde değer kazanmasına bağlı olarakbeyin işgücünün hızla proleterleştiği bir süreciniçindeyiz. Kapitalizmin yeniden yapılanma sürecinin,sınıf profilinde yarattığı etkinin sonucu olarak ortayaçıkan çekirdek işgücü diye tanımlayacağımız bukesimler, hızla sınıf mücadelesi içinde yerlerinialıyorlar. Özellikle 1997 Doğu Asya krizinden sonradünya çapında, 2001 krizinden sonra ise Türkiye’debu kesimler yoğun bir şekilde işsizlik tehdidi ile karşıkarşıya kaldılar ve örgütlenme eğilimleri arttı. Buanlamda İstanbul Borsası’ndaki Dealer veBroker’ların, IBM’de çalışan bilgisayar, elektronik,elektrik mühendislerinin Tez-Koop-İş Sendikası’naüye olmaları önemlidir ve şaşırtıcı değildir.

IBM çalışanlarının bir toplumsal kontrolmekanizması işlevi gören internette sanal eylemyapmaları ve sendikal hakları için IBM merkezineyönelik plaza eylemleri gerçekleştirmeleri dikkatçekicidir.

Plazalar büyük sermayeyi, onun erişilmeziktidarını ve gücünü simgeleyen binalardır. Biranlamda burjuvazinin kudretini simgeleyen yapılardır.Ve aynı zamanda sermayenin mabetleridir. Sınıfınvarlığının ve gücünün buralarda hissedilmesiönemlidir. Tehditkardır. Ve her şeyden önce birbaşlangıçtır. Krizin derinleştiği anda bu eylemlerbirden kapitalizm karşıtlığının merkezi halinegelebilir. Böylesi koşullarda sınıfın önüne banka veborsa blokaj eylemlerini koyması önem taşıyacaktır.Banka merkezlerinin plazalar olması, plazaeylemlerinin birden banka blokaj eylemlerinedönüşmesini kolaylaştıracaktır. Sistemin acıyan yeriburalarıdır. Kapitalizmin nabzı buralarda atmaktadır.Binlerin, on binlerin borsayı ve plazaları sarması,işlemez hale getirmesi kapitalist sistemi felç ediciiçeriktedir. Plaza eylemlerini sembol eylemlerdençıkarıp, bu perspektifle ele alarak daha örgütlü, dahakitlesel ve kapitalizmin teşhirinin yapıldığı eylemleredönüştürmek gerekir. Yani sermayeye, mabetlerindebile rahat vermemeyi bugünden önümüze koymalıyız.

Uzun zamandan beri yapılan ve giderek etkisini

kaybeden “basın açıklamaları” şeklindeki eylemler, busüreçte kitle ajitasyonu ve propagandasının yenidenkurulduğu zeminlere dönüştürülmelidir. Bu eylemlertoplumun değişik katmanlarının katıldığı, krizin veyarattığı tahribatın açıklandığı ve kapitalizmin teşhiredildiği, fiili, kitlesel gösteriler haline gelmelidir.Sınıfın değişik emekçi katmanlarla kaynaştığı ve oolağanüstü çekim gücünü hissettirdiği eylemlerebürünmelidir.

Bugün DİSK, KESK, TTB, İSŞP ve değişikdemokratik kitle örgütleri ve siyasi yapılar tarafındangerçekleştirilen bu eylemler, giderek sınıf inisiyatifininarttığı ve sınıf öfkesinin dışa vurduğu eylemler halinegetirilmelidir. İstanbul-Taksim, Ankara-Kızılay, İzmir-Konak gibi merkezlerde de gerçekleşen bu eylemlerfiili sokak gösterilerine ve sokak işgallerinedönüştürülebilmelidir. Bu ataklar sokağın kazanılmasıyönünde önemli adımlar olacaktır. Yapılacak sokakişgallerinde kapitalizmin her düzeydeki teşhiri vekrizin sorumluları ortaya konulmalıdır. Hollanda’da1968’lerde gerçekleşen Provalar’ın teşhir, tecrit,alaylayarak ve provoke ederek anlatma teknikleriyanında klasik sokak tiyatroları, doğaçlamaları gibieylemler gündeme alınabilir. Böylece kitlelerindikkatleri kapitalizmin çürümüşlüğüne, asalaklığına vesimsarlığına çekilebilir.

Ve sabotaj...

Sermaye yaşadığı krizi konsantre bir saldırıyadönüştürme fırsatı olarak değerlendiriyor. İşçi sınıfıbir yandan kolektif bir yıkım/ ölüm anlamına gelenişsizlik tehdidiyle karşı karşıyayken, öte yandantarihsel kazanımlarının (8 saatlik işgünü, kıdem ihbartazminatı, ikramiye, toplusözleşme düzeni gibi) gaspedilme tehdidini yaşıyor. Sınıfa ya açlık ya da köleceçalışma düzeni dayatılıyor. Sermaye sınıfı açlıklaterbiye ederek, yeni rıza mekanizmaları üretiyor.

Çin çalışma rejimi bu projenin bir yansıması olaraköne çıktı. Uzak Doğu’da dünyanın atölyeleri gibi

faaliyet yürüten Çin ve Vietnam’da çalışmarejimlerinin özü işçi cehennemlerine dayanıyor. Burejimlerde köle işçilik ve beleş ücret, sistemin anakarakteri olarak öne çıkıyor.

İşçi sınıfı son derece tehlikeli ve kendisi için ölümya da ölümüne çalışma anlamına gelecek yeni birsürece giriyor. Bu süreç bir yanıyla da insanınrobotlaşma, canlı bir makineye dönüşme süreci. Son25 yıla damgasını vuran post-fordizm yeni bir evreyegiriyor. Artık duygularını, ruhunu, aklını makineyeveren ya da makineleşmiş, makinenin kendisi olmuş,robotik işçiler dönemine geçiliyor. Yani “çalışmanınözgürleştirdiği” bir süreç. Auschwitz-Birkenauçalışma ve imha kampının girişinde yazan ve Naziçalışma rejiminin simgesi olan “Arbeit macht frei”(“çalışmak özgürleştirir”) sloganı “yeni” çalışmarejimiyle içselleştiriliyor.

Kısaca sınıfa ya işsizlik, ya köle işçilik dayatılıyor.İşsizlik bu ülkede ölümün diğer adıdır. Köle işçilik isebir başka ölüm çeşidi olacaktır.

Kriz süreci devletle sermaye arasındaki ilişkiyi yada kapitalist devletle kapitalist sistemle arasındakibağı bütün çıplaklığıyla ortaya koydu. Kitlelernezdinde kapitalist devletin niteliği ve işlevi sonderece sarih biçimde kavranmaya başlandı. Evetdevlet parazit bir kurum, kapitalist ilişkileri veegemenliği sağlayan bir aygıt, kapitalist işleyişintemel güvencesi ve bir politik egemenlik aracı. Devletözünü alenen ortaya koyuyor. Makro iktidar vetahakküm aracı olduğunu gösteriyor. Şiddetin tekelinielinde tutarak sistemin “bekçisi” gibi yeni dönemdesınıftan yükselecek her düzeydeki tepkiye en sertbiçimde yanıt vereceği ve yeni işçi cehennemlerininkurucu ve kollayıcı gücü olacağı ortadadır. Yani“yeni” dönem sınıflar mücadelesinin son derecekeskinleşeceği bir dönem olacaktır.

Böylesi tarihsel momentlerde işçi sınıfınınontolojisine uygun muhteşem mücadele biçimlerigeliştirdiği bilinmektedir. İngiltere’de kökleri1620’lere dayanan, 18. yüzyılın başlarında gelişen

İşçi sınıfının eylem ve örgütlenme hattı...26 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/03 H 23 Ocak 2009

Kapitalist krize ve sermayenin saldırısına karşı işçi sınıfının eylem veörgütlenme hattı:

İşgal, direniş, grev ve sabotaj / 2Volkan Yaraşır

Page 27: Sınıf dayanışmasını yükseltelim!kizilbayrak.org/2009/sikb.09.03/sikb 2009 - 03.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/03 23 Ocak 2009 1 TL Sınıf dayanışmasını yükseltelim! DESA,

İşçi sınıfının eylem ve örgütlenme hattı... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 27Sayı: 2009/03 H 23 Ocak 2009

Ludizm ya da Makine Kırıcılığı, işçi sınıfınınmakineleri kırarak kapitalizme karşı gerçekleştirdiği ensert eylemlerden biridir. Bu eylem kapitalist sistemifelç edici niteliktedir. Makine Kırıcıları aynı zamandamakineyle özdeşleşen bir uygarlığa karşı, sınıfın çoknet ve kitlesel bir karşı duruşunun ifadesi oldu.1769’da çıkarılan yasa eylemcilerin ölüm cezasınaçarptırılmasını içeriyordu. Yasa burjuvazinin buhareketten ne derece korktuğunu gösterdi. Ama ölümcezası da Makine Kırıcıları’nı durduramadı. HattaLudizm bir kitle hareketine dönüştü. 1812’de çıkarılanyeni yasa da Ludist hareketi engelleyemedi. “YaEkmek, Ya Kan” diyen Ludist hareket ancak İngilizkapitalizminin yaşadığı bir dizi siyasal ve ekonomikdeğişikliğe bağlı olarak, 1830’larda sönümlenmesürecine girdi (2).

Her şeye karşın Ludistler uluslararası sınıfhareketinin hafızasından hiçbir zaman silinmedi.İngiliz işçi sınıfının dünya işçi sınıfına armağanı olanmakine kırıcılığı eylemleri Türkiye dahil (1852’deşimdi Bulgaristan’da bulunan Samakof tekstilfabrikasında Ludist deneyim yaşandı) birçok ülkedegerçekleştirildi.

Özellikle II. Dünya Savaşı sonrası bütün dünyadayeni emek ve üretim süreci ve yönetim tekniği olarakuygulanan fordizme karşı da, 1960’ların ortalarındanitibaren sınıf tepkiler vermeye başladı. Ludistler nasılmakineyle özdeşleşen bir uygarlığa karşı durdularsa,bu sefer işçi sınıfı kendini makinenin bir uzantısı veparçasına dönüştüren uygulamalara ve tarumar edicitekdüzeliğe karşı tavrı aldı. İşçi sınıfı bir yandan işegelmeme, işin kalitesini bozma, sürekli iş rotasyonugibi pasif eylemlerle, diğer yandan 1968’de başlayanbüyük kitle grevleriyle fordist sistemi bloke edip,işlemez hale getirdi.

İçine girdiğimiz kriz döneminde sınıfın bu vebenzeri pratiklerden yararlanıp, yaşadığı rafineatomizasyona, şekilsizleşme sürecine ve geleceğininyok edilmesine karşı isyanı örgütlemekten başka çaresiyoktur.

Sınıf bu dönemde tarihinin belirli zamanlardauyguladığı meşru ve yıkıcı silahını yeniden elinealmalıdır. Kendisinin bulduğu ve zengin eylemliliğiiçinde ortaya çıkardığı bu silahın adı sabotajdır.Kendisini nesneleştiren, aşağılayan, ya işsiz bırakarakya da köle işçiliği dayatarak ölümden başka seçeneksunmayan bu sisteme karşı sınıf, yıkıcı gücünügerektiğinde gösterebilmelidir. Bir patronun“keyfince” ya da çıkarları gereğince işyerini kapatıpveya tensikat yapıp işçileri bir nesne gibi sokağaatmasına karşı işçilerin de bir cevabı olmalıdır.

Kapitalist sistemin ruhu özel mülktür. Sınıf,sermayeye şunu göstermelidir: “Benim geleceğimyoksa, senin de olmayacak”. Bu dişe diş birmücadelenin ifadesidir. Ve görülen o ki, önümüzdekisüreç böyle gelişecektir. İşçi sınıfını tensikatlar, işyerikapatmaları, son derece keyfi uygulamalar, kazanılmışhakların gaspı ve her düzeyde değersizleştirmeoperasyonları bekliyor. Yani sınıfın aşağılanacağı,çaresiz, sefil bırakılacağı ve boyun eğdirilmekisteneceği bir döneme giriyoruz. Sınıf bunun kolayolmadığını, kolay olmayacağını açık, net ve meşruolarak göstermelidir.

Evet “bizim geleceğimiz yoksa, kimsenin geleceğide güvende değildir”. Bu perspektifle işçi sınıfıtarihsel, meşru ve bir grev tarzı olan sabotaj silahınıkullanabilmelidir. Sistem sınıfı açlığın pençesinemahkum ediyor. Ve açlıkla sınıfı terbiye etmeyeçalışıyor. Sermaye sınıfa açlığı dayatırken, sadece onusefalete sürüklemiyor, ayrıca ruhunu da sefilleştiriyor.

Sınıfın buna bir cevabı olmalıdır. Sabotaj buanlamda ahlaki bir cevaptır. Yaşanan krizin göz ardıedilen, değerlendirilmeyen bir yönü de uygarlık kriziolduğudur. Makineyle, “ilerleme” mitosuyla,tahakkümün sıradanlaşması ve tüketim terörüyleözdeşleşen kapitalist uygarlık artık bütünüyle

kokuşmuş ve çürümüştür. İşçi sınıfı tıpkı eskikuşaklarının yaptığı gibi ve kendisi de konsantresabotaj eylemi olan makine kırıcılarının açtığı yoldanyürüyebilmelidir. Ludizm sınıfın yıkıcı öfkesinindışavurumu olduğu kadar, makineyle özdeşleşen biruygarlığa karşı da bir isyandı. Özünde “ben makinedeğilim, insanım” demekti. Ludizm yıkıcı birreddedişti. Sınıfın yıkan ve yeniden yaratan omuhteşem kolektif gücünü gösteren bir hareketti.

Bugün işçi sınıfı yeniden bu ihtilalcı silahınıkuşanmalıdır.

Sabotaj özünde etkili bir çeşit grev hareketidir.Burada üretim faaliyetini durdurmak asıl hedefdeğildir. Asıl hedef sermaye ve kapitalist sınıfı net birşekilde bloke etmektir. Kapitalist sistemin karkaynaklarını işlemez hale getirmektir. Sabotajın birçokçeşidi vardır: Bunlardan birinde işçiler çalıştıklarıişyerinde makineleri ve üretim araçlarını işlemez halegetirir ya da tam randımanlı çalıştırmazlar. “Sorun” ve“problem” çıkarırlar ama “çalışmayı” kesmezler. Busınıfın sermayeye bir güç gösterisidir. Ona her şeyemuktedir olduğunu hissettirmektir. Ayrıca“Makinelerin Grevi” adında bir sabotaj tekniği devardır. Bu eylemde çalışma çok düşük bir randımandatutulur. Ya da “pasif direnme”, yavaş çalışma, çokfazla hata yapma, makinelerin fabrikadaki yerlerinideğiştirme, önemli parçalarını sökme gibi eylemlerlekendini dışa vurur. Bir başka sabotaj yöntemiyse, sınıfmücadelesinin son derece sert koşullarında makinelerive üretim araçlarını bütünüyle tahrip ederek ve işlemezduruma getirerek fabrikadaki hayatı durdurmaktır. Buözel mülkün fiilen özel mülk olmaktan çıkarılmasıdır.Ve sınıfın doğrudan eyleminin en açık göstergesidir. İş,gelecek ve her türlü hakkını kaybeden işçi bu silahla,hiç kimseye minnet etmeden, hiçbir aracıyı devreyekoymadan “hak verilmez, alınır” ilkesini hayatageçirir. Kendi otonomisi ve kendi sınıf bilinciyledoğrudan harekete geçer.

Sabotaj eylemi gücünü salt bir patrona yönelikolmasından dolayı değil, sınıfın isterse hayatı yarattığıgibi yok edebileceğini göstermesinden alır. Eylembütün patronlara, kapitalist sisteme yönelik net, açık veson derece sert bir eylemdir. Sabotaj her ne kadarbireysel karakterli bir işçi eylemi olarak görünse de,sınıfın kolektif kin ve öfkesinin dışa vurumudur.Kolektif ruh halinin aksiyona geçmesidir.

Sınıfı yeni çalışma rejimiyle kolektif kadavrayaçevirecek ya da kolektif ölüme mahkum edeceksermayeye karşı, sınıf gereğinde en yıkıcı ve en sarsıcısilahlarını da kullanabilmelidir. Bunu kullandığı içinde hiç kimse sınıfı suçlayamaz. Sınıf kendi celladınınyüzüne gülmek, ona “zarif” davranmak zorundadeğildir. Bu onun tarihten gelen meşru, haklı ve

insanca bir tepkisidir. Marks’ın Lyon komünarları içinsöylediği gibi proletarya bazen eylemleriyle “savaşçığlığı” atar.

Devrimcilerin ve komünistlerin varlıksebebi nedir ve niçin savaşırlar?

Sınıflar mücadelesi bir momentler bütünselliğidir.İçine girdiğimiz süreç sınıf hareketinin uluslararasıçapta parçalandığı, atomize edildiği, şekilsizleştirildiğive denetlenerek sisteme tabi kılınmak istendiği birmomenti işaretlemektedir.

Sermaye uluslararası çapta sınıf hareketininörgütsüzlüğünün ve enternasyonal birliğininzayıflığının farkında olarak onu felç edecek, devrimcikimyasını bozacak uygulamaları hayata geçirmekistiyor. Sınıfı bir nesneler yığınına çevirerekkapitalizmin yeniden yapılanmasının aracına ya dakendi rektifikasyonunun “temel” gücü haline getirmeyiamaçlıyor. Bugün uluslararası düzeyde işçi sınıfadayattığı “yeni” çalışma rejimi ve yoğun iştençıkarmalar bu yöndeki gelişmelerin somutgöstergeleridir. Sermaye kriz sürecinin yarattığıolanaklarla sınıfı “modern barbarlığın” bir nesnesihaline getirerek, onu sadece çalışma vasfı olan robotikbir makineye dönüştürmeyi arzuluyor. Bu süreç post-fordizmin yeni veçhesi olarak da okunabilir.

İşçi sınıfının bu gelişmelere reaksiyon göstermesikadar doğal bir şey yoktur.

Evet dünyada olduğu gibi Türkiye’de de işçi sınıfıbu gelişmeleri sınıfsal refleksleriyle okuyor ya dasaldırıları açık olarak yaşıyor ve alması gereken tavrıalıyor.

Bugün Sinter, Brisa, Tezcan Galvaniz, ÜnsaAmbalaj’da yaşanan işgaller daha başlangıçtır. Sınıfınilk reaksiyonlarıdır. Zafiyetleri de bu ilk reaksiyonlarolmasından kaynaklanmaktadır. Ama bir geleneğiişaretlemektedir. İşgalciler 1968-1969 ve 1970’liyıllarda Türkiye işçi sınıfının etkin bir şeklidekullandığı bir silahı kullanmaktadırlar. Bundansonrasını yaparak öğrenecekler, öğrenerek yapacaklar.Görev bu işgalleri alev haline dönüştürmek, işçihavzalarına yaymak, havza direnişlerini tetikleyici halegetirmektir. Sınıfın yüreğinde ve varoluşunda gizlimilitan ve ihtilalcı ruhu açığa çıkarmaktır.

Ülkenin dört bir tarafındaki Desa, E-Kart, Burulaş,Arser, Sifaş, Nergis, Yörsan, LGS-Sky, MenderesTekstil, IBM, Tega gibi devam eden grevler vedirenişler ve yeni biten birçok grev ve direniş işçisınıfının kolektif reaksiyonunun dışavurumudur.

Bugün sınıf bir özsavunma aşamasında; işini, aşınıve geleceğini korumaya çalışıyor. Kolektif bilinçaltı ve

Page 28: Sınıf dayanışmasını yükseltelim!kizilbayrak.org/2009/sikb.09.03/sikb 2009 - 03.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/03 23 Ocak 2009 1 TL Sınıf dayanışmasını yükseltelim! DESA,

İşçi sınıfının eylem ve örgütlenme hattı...28 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/03 H 23 Ocak 2009

refleksleriyle eylemler yapıyor. Ve her şeye rağmenvarlığını düşmana ve dosta gösteriyor.

Bugün artık söz bitmiştir. Konuşulacak bir şey deyoktur. Sermayenin son derece konsantre saldırısınakarşı sınıfın özsavunma eylemlerinde, direnişhatlarında, onun içinde ve onunla omuzdaş olmayanhiç kimse komünist ya da devrimci değildir. Çünküözsavunma bir anlamda sınıfın var olma ve ayaktakalma mücadelesidir. Devrimcilik bu meşru, haklı venamuslu mücadelenin içinde olmaktır. Devrimciliğinanlamı da budur.

Görev özsavunma eylemlerini yaygınlaştırma,geliştirme ve doğrudan eylemlere dönüştürmektir.Sınıf komünistleri, devrimcileri göreve çağırıyor: Yani“ya yanımızdasınız, bizimlesiniz, bizim organikparçamızsınız ya da hiçbir mananız yoktur” diyor.Türkiye işçi sınıfı Saraçhane Mitingi’nde, Kavelgrevinde, 1968-69 fabrika işgal eylemlerinde, Alpagutözyönetim deneyiminde, 15-16 Haziran genelayaklanmasında, Tariş direnişinde, Bahar Eylemleri veZonguldak uzun yürüyüşünde yaptığı çağrıyıyeniliyor. Sınıf yeni bir tarihsel momentte yeniden yolgösteriyor. Kapitalizmi yıkacak tek gücün ve tekdevrimci sınıfın kendisi olduğunu yineliyor. Sinter,Brisa, Tezcan Galvaniz ve Ünsa işgallerini ve bir dizidirenişi böyle okumak gerekiyor. Türkiye işçi sınıfıtarihinin kritik momentlerinde birçok defa yaptığı gibiyine devrimcilerin önünde yer alıyor. Kapitalizminacıyan yerlerine işgal, direniş ve grevlerle vurmayabaşladı. Devrimciler ve komünistler ya sınıfın organikparçası olacaklar ya da bir mezhep olarak“yaşayacaklardır”.

Sınıf,devrimcileri ve komünistleri göreve çağırıyor,hatta varoluşlarını sorguluyor.

Bu dönem bütün gücümüzle, varlığımızla,ruhumuzla sınıfla bütünleşme, organikleşme,varoluşumuzu ortaklaştırma sürecidir. Eğer sınıflarmücadelesine inanıyorsak, sınıf mücadelesininışığında yürüyorsak, ontolojimizi bunun üzerinde inşaediyorsak ya bunu yapacağız ya da yok olacağız. Bunuyapmak demek bir sınıf teorisi olarak Marksizmi,sınıfın teorik ve maddi gücüne dönüştürmek demektir.

Sınıf Emine Arslan’la model kimliğini, Brissa,Sinter, Ünsa ve Tezcan Galvaniz’le model eylemtarzlarını gösteriyor. Bu dönemde komünistler deproleter-devrimci kimliklerini sınıfa göstermeli, bukimlikleriyle kaderlerine ve kederlerine ortakolmalıdır. İşgal eylemlerinin, direnişlerin alev topunadönüşmesi, işçi havzalarını, organize sanayibölgelerini alevlerin sarması biraz da buna bağlıdır.

Şimdi görev, hepimizin kendini yıkıp, yeniden inşaetme dönemidir. Sınıfın 24 saatine nüfuz edebilme,onunla yaşama ve kavga boylarında onunla olmadönemidir. Ya bunu yapacağız ya da varlığımızın pekbir manası yoktur.

Unutulmasın komünistler sınıf mücadelesine manaveren ve bu mücadeleden mana kazananlardır.

Kısaca, son derece kritik ve olağanüstü bir dönemegiriyoruz.

Süreç muazzam gelişmelere gebe olabilir. Eşitsizgelişim yasası burada da işleyecektir. Hiçbeklemediğimiz bir anda fırtına kopabilir. Sorun bufırtınanın içinde olmak ve bu yıkıcı gücü sistemeyöneltmektir. Yani sorun örgütlenme, eylem, şiar vepolitik programımızla buna hazırlanmaktır.

Devrimin rahminin işçi havzaları olduğunu bilerekve bir sınıf devrimcisi olarak buralara müdahale edipve belki sınıf devrimciliğini yeniden kurarak, ateşin vemücadelenin içinde yeniden şekillenmeliyiz.

Devrim işçi havzalarında, organize sanayibölgelerinde, tek tek işyerlerinde, fabrikalarda,atölyelerde, direnişlerin, grevlerin ve işgallerin içindemayalanıyor. Bu mayalanmayı ruhu, aklı, yüreğisınıfla bir olanlar anlar, görür, kavrar ve müdahaleeder.

Sınıf devrimcileri kendilerinin devrimin hem

hamalları, hem de mimarları olduğunu unutmamalıdır.Her direniş, her grev, her işgal ve her sabotaj onlarıbesleyecek ve yol gösterecektir.

Gün sınıfla, sınıf devrimcilerinin kaynaşmabirbirinin ruhundan, alevlerinden, yüreğindenbeslenme ve birlikte yeniden şekillenme günüdür.Bundan dolayı her direnişi, her grevi ve her işgalimanifestoya dönüştürmeli, sınıfın okulu halinegetirmeliyiz.

Sınıf devrimcileri yüreklerinde yeni bir dünyataşıyorlar. Şimdi görev bu dünyayı işgallerle,direnişlerle, eylemlerle, özörgütlenmelerle büyütmezamanıdır. Sınıfın ayağa kalkışını karşılama

zamanıdır. Son sözü Alman devrimcilerine, Spartakistlere

bırakalım: “Proletarya, ayağa kalk! Savaşa! Kazanacağın koca bir dünya var önünde

ve savaşacağın koca bir dünya!Burada, insanlığın en yüce amaçları uğruna,

dünya tarihinin sınıf savaşımında, düşmanasöyleyeceğimiz tek şey şu: ‘Göze göz, dişe diş!’ “

Dipnot:(2) Daha geniş bilgi için bakınız Volkan Yaraşır,

Uluslararası İşçi Hareketleri, Tümzamanlar Yay.,2004

Bielefeld’de kriz konulu panel...Bir-Kar’ın önümüzdeki dönem Avrupa çapında yürüteceği kriz karşıtı çalışma çerçevesinde planladığı

panellerden ilki 16 Ocak’ta Bielefeld’de gerçekleştirildi. Bir-Kar temsilcisi, Türkiye’den gelen Tez Koop-İşEğitim Danışmanı Volkan Yaraşır ve bir metal fabrikası olan Baumgarte İşyeri Temsilcisi Hüseyin Göçmen’inkonuşmacı olarak yeraldığı panele yaklaşık 50 kişi katıldı.

Panelde ilk sözü Volkan Yaraşır aldı. Önce kapitalizmin bugünkü krizinin nedenleri, kapsamı, şiddeti vesonuçlarına değindi. Ardından, krize bakışta sınıfı eksen almak gerektiğinin altını çizdi ve bu çerçevede somutörnekler vererek, krizin işçi sınıfına yansımaları konusunda geniş açıklamalar yaptı. Krizin başta işsizlikolmak üzere yıkıcı etkilerine karşı işçi sınıfı içinde sürekli patlama dinamikleri biriktirdiğini ve günümüzdebunun, Sinter, Brisa, Ünsa, Tezcan Galvaniz direnişleriyle dışa vurduğunu dile getirdi. Bundan böyle sürecinbu yönde daha da derinleşeceğini, yeni ve daha sert direnişlerin beklenebileceğini vurguladı. Krizin faturasınıkapitalistlere ödetme perspektifiyle hareket edilmesi gerektiğini söyleyen Yaraşır’ın somut örneklereşliğindeki canlı ve coşkulu konuşması büyük bir ilgi ve dikkatle dinlendi.

Ardından Hüseyin Göçmen, krizin Almanya’nın da bir gerçeği olduğunu, burada da en yıkıcı biçimdeişçileri ve emekçileri etkilediğini, çalıştıkları işyerinde bunu dolaysız olarak yaşadıklarını belirtti.Sendikaların krize karşı herhangi bir mücadele planlarının olmadığını ve bunun da zaten onlardanbeklenmeyeceğini açıkladı.

Son sözü alan Bir-Kar Temsilcisi ise konuşmasına, dünyada bir kez daha bir bunalımlar, savaşlar vedevrimler dönemine girildiğinin altını çizerek başladı. Kapitalizmin bugünkü krizinin kapsamı, şiddeti vesonuçları ile geçtiğimiz yüzyıldaki 1929 bunalımından daha yıkıcı olduğunu dile getirdi. Sorun bir kez dahaonu yıkacak güç olan sınıfın yıkıcı gücünün açığa çıkarılması olduğunu belirti. Bu konuda referansınöncelikle Komünist Manifesto ve orada en özlü bir biçimde dile getirilen temel fikirler olduğuna özel birvurgu yaptı. Krize karşı hazırlıklı olmanın ve bu çerçevede döneme cevap vermenin Manifesto’da dilegetirilen perspektifle hareket etmekten geçtiğine işaret etti.

Son bölümünde dinleyiciler söz aldılar, kısa konuşmalar yaptılar ve sorular sordular. Panelimiz,panalelistlerin sorulan sorulara cevap vermelerin ardından sona erdi.

Bir-Kar / Bielefeld

Berlin’de “Krize karşı devrim, kapitalizmekarşı sosyalizm!” paneli

BİR-KAR’ın kriz karşıtı panellerinden ikincisi 18 Ocak’ta Berlin’de gerçekleştirildi.Bir-Kar temsilcisi ile Tez-Koop-İş Sendikası Genel Eğitim Danışmanı Volkan Yaraşır’ın konuşmacı olduğu

panele 50 kişi katıldı.Panelde ilk sözü Volkan Yaraşır aldı. Yaraşır, kapitalizmin krizi, etkisi ve olası sonuçları üzerine bir sunum

yaptı. Krizin mahiyeti üzerinde duran Yaraşır, kriz anının bir yandan devrimin imkanını yarattığına, öteyandan ise karşı devrimin mayalanmasına yol açabileceğine işaret etti. Devrimin imkanının sınıfın ve sınıfınsiyasal öncüsünün örgütlülüğüne bağlı olarak gelişebileceğini belirtti. Emperyalist-kapitalist sistemin globalbalkanlaştırma ve nazi çalışma rejiminin bir versiyonu olacak çalışma rejimini gündeme getirme olasılığındansözetti. Sınıfın öz savunma eylemleriyle krize karşı sınıf tarzı geliştirdiğine ve önümüzdeki dönemde sınıfmücadelesinin giderek sertleşeceğine dikkat çekti. Bugün Sinter, Brisa, Tezcan ve Ünsa’da gerçekleştirilenişgal eylemlerinin yol gösterici olduğunu belirterek, devrimcilerin ve komünistlerin sınıfla bütünleştiği ölçüdegeleceğin kazanılabileceğinin altını çizdi.

Bir-Kar temsilcisi, ideolojik bir çerçeve kurarak sınıf, devrim ve parti üzerine açıklamalarda bulundu. RusDevrim Tarihi’nin önemli momentleri ve Lenin’in bu momentlerdeki tavrı üzerinde durdu. Lenin’in ideolojik-teorik sistematiğinin sınıf devrimciliğine dayandığını söyledi. Lenin’in her koşulda devrimin olanaklarınıarayan bir önder olduğunu ve her koşulda iktidar perspektifi ile hareket ettiğini açıkladı. Lenin’in sınıfa,partiye ve devrime vurgusunun Komünist Manifesto geleneğinin bir devamı olduğunu, bugün yapılmasıgerekenin de bu geleneğin sürdürülmesi olduğunu vurguladı.

Sınıfa gitmenin sınıfla bütünleşmenin ve onu devrimcileştirmenin gerekliliği üzerinde duran temsilci, buyolun devrimci olmanın tek kıstası olduğunu belirtti. Komünistler olarak kendilerini de sınıf içinde varettiklerini ve varedeceklerini açıkladı. Bugünün temel şiarının “Krize karşı devrim, kapitalizme karşısosyalizm” olduğunu belirtti.

Ardından katılımcılara söz verildi. Panelin bu bölümünde canlı tartışmalar yaşandı. Bir-Kar / Berlin

Page 29: Sınıf dayanışmasını yükseltelim!kizilbayrak.org/2009/sikb.09.03/sikb 2009 - 03.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/03 23 Ocak 2009 1 TL Sınıf dayanışmasını yükseltelim! DESA,

Dünyadan... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 29Sayı: 2009/03 H 23 Ocak 2009

Bu, hem gecikmiş bir yazı, hem de son derecegüncel bir konu… Obama’nın seçildiği dönemdeyazmayı planladığımız bir konuydu, ama araya başkakonular girince Obama konusu arka planlara düştü.Ne var ki Obama’nın bugün yemin ederek resmenABD Başkanı olarak göreve başlaması, yeniden bukonuya dönmemize neden oldu. Bu anlamda sonderece güncel ve üzerinde tartışılması ve doğru birkavrayışa ulaşılması gereken bir konu…

Kuşkusuz deri rengi beyaz olmayan, siyah birininABD devlet başkanı olması, seçilmesi, bundan 20-30yıl önceki politik iklime ve toplumsal ilişkilerebakıldığında önemlidir. Ancak bu, tek başınaabartılması gereken bir etken mi? Ya da Obamaolgusunu anlamamıza yeterli midir?

Obama, kimlerin temsilcisidir? Obama’nınseçilmesi ABD’nin politik rejiminde, dünya veOrtadoğu politikasında köklü bir değişime mi işaretediyor? Kısacası, neredeyse bir “devrim” olarakyansıtılan Obama kimdir? ABD sistemi açısından neanlama gelir?

Hemen vurgulamalıyız ki, Obama’nın ten rengialdatıcı olmamalıdır! Yine Martin Luhter King’desomutlaşan ezilenlerin, siyahîlerin özlem ve öfkelerinisomutlaştıran gelenek ve eğilimle herhangi bir ilişkisiyoktur. Obama’nın seçim kampanyasında ezilenlerinsorunları konusunda, her türlü ayrımcılık konusundatek bir lafının olmaması boşuna ve rastlantı değildir.Çünkü O, ezilenlerin ve her türlü ayrımcılığauğrayanların temsilcisi değildir, onlarla bir ilişkisiyoktur.

Obama, ABD tekellerinin bir kanadınıntemsilcisidir; “değişim” imajıyla sunulan birtemsilcisi. James Petras’ın, Obama’yı “Muhafazakârpopülist” ya da “Popülist muhafazakâr”tanımlaması, bu gerçekliğin başka bir tarzda ifadesiolsa gerektir! ABD sistemi köklü bir politik değişimedeğil, bir imaja, bir illüzyona, yanılsamaya ihtiyaçduyuyordu.

Genel kanı, Bush ve ekibinin petrol ve silahtekellerinin, Obama’nın ise “Bilişimci” tekellerintemsilcisi olduğu yönündedir. Bu değerlendirmegerçekliğin önemli bir yönünü ifade eder. Seçimkampanyası sürecinde Obama’nın seçim masraflarının

Cumhuriyetçilerin yaptığı masraflardan iki kat fazlaolması rastlantı olmasa gerek! Halkın deyimiyle, “Budeğirmenin suyu nereden geliyordu”?

Açık ki, ABD emperyalizmi, içte ekonomik alandaciddi bir kriz, dünya ve Ortadoğu politikasında iseönemli bir tıkanma ve açmazla karşı karşıya gelmişti,bunları aşmaya, bunun için yeni bir imaja, taze birkana ve yeni bir manevra alanı ve esnekliğe ihtiyaçduyuyordu. Cumhuriyetçi Parti ve onun adayı bunayanıt olmaktan uzaktılar. Obama ise parlatılan imajı,yarı siyahî ten rengiyle bu imaja ve manevraesnekliğine sahipti. Dolayısıyla ortada parlatılan birimajdan öte şey yok. Bu imaj hafifçe kazındığında,altında, bütün görkemliliğiyle ABD emperyalizmi veona damgasını vuran tekellerin barbar ve vahşiyüzüyle karşılaşırız.

Bunu, iflasın eşiğine gelen tekellerin kurtarılmasıoperasyonunda ve en son İsrail’in Gazze katliamındaABD’nin, Obama ekibinin İsrail’e verdiği destektegörmek mümkündür…

Bush, 11 Eylül’den sonra dünyayı tek başınayönetme ve rakipsiz tek süper güç olarak kalmastratejisini uygularken olası rakiplerini, özellikle ABülkelerini göz ardı ediyor ve her şeyi tek başınaçözeceklerini düşünüyordu. Bu politika üslubu hemABD içinde, hem de dışında ciddi bir tepkiylekarşılaştı. Irak ve Afganistan politikasındakibaşarısızlıkla birlikte, bu politika yapma tarzı belliölçülerde esnetildi. Bu esneme eğilimi Obama ilebirlikte egemen üslup olma yolundadır. ZatenRusya’nın Gürcistan’a müdahalesi ve bununla birlikterakip bir güç odağı olma istemi ve bunun pratikadımları, ABD’nin dünyayı eskisi gibiyönetemeyeceğine, “yeni bir aşamanın” açılacağınaişaret ediyor…

Böyle olmakla birlikte ABD’nin dünya veOrtadoğu politikasında bir devamlılık var. Seçimkampanyası döneminde Obama da bu durumu net birbiçimde açıklamıştır. Afganistan’a daha fazla askerkaydıracağını, Irak’ta var olan çizgiyi sürdüreceğinitaahhüt etmiştir.

Kısacası “Garp cephesinde yeni bir şey yok”,sadece dökülmeye aday bir makyajdan başka…

20 Ocak 2009

Obama illüzyonu…M. Can Yüce

Almanya’da siyonistkatliam protestoları…

Berlin’de katliam lanetlendiAlmanya’nın Berlin şehrinde İsrail’in Filistin’e

karşı haftalardır sürdürdüğü insanlık dışı saldırıyıprotesto etmek amacıyla 18 Ocak günü bir yürüyüşdüzenlendi. Filistin, Arap dernekleri ve Alman solçevrelerinin düzenlediği yürüyüş Roter Haus önündebaşladı ve Brandenburger Tor önünde gerçekleştirilenbir mitingle sona erdi.

Mitingde yapılan konuşmalarda Gazze’deki savaşve katliamın derhal durdurulması, derhal ateşkes ilanedilmesi, İsrail askerlerinin şartsız ve koşulsuz olarakGazze’den çekilmesi ve Gazze üzerindekiambargonun derhal kaldırılması talep edildi.Yürüyüşe yaklaşık 5 bin kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / Berlin

Stuttgart’ta İsrail protestosuSiyonist İsrail’in katliamları 18 Ocak günü

Sttutgart’ta gerçekleştirilen yürüyüşlerle protestoedildi. Biri Türkiye’deki dincilerin düzenlediğiyürüyüşlere paralel bir yürüyüş, ikincisi ise TürkiyeliAlman ilerici ve devrimcilerin düzenlediği yürüyüştü.

Gericilerin düzenlediği yürüyüşe 4 binin üzerindekişi katılırken, yürüyüş boyunca atılan sloganlarıntemelinde Yahudi düşmanlığı yatıyordu.

İkinci yürüyüşü ise ilerici ve devrimciler saat14.00’te Bahnhof karşısındaki alanda biraraya gelerekbaşlattılar. İsrail siyonizminin hedef alındığıkonuşmalar yapıldı, yürüyüşü düzenleyen komiteninhazırladığı ortak metin okundu ve yürüyüş başladı.En önde “Kahrolsun siyonizm, Filistin halkıyladayanışmaya!” ortak pankartı, Filistin bayrak veflamalaları taşındı.

Yürüyüşe Bir-Kar olarak “Emperyalist savaşa vesaldırganlığa karşı dayanışmaya!” şiarının yeraldığıAlmanca pankartımızla katıldık. Miting ve yürüyüşboyunca Almanca bildirimizin yaygın dağıtımınıyaptık. Yürüyüşe yaklaşık 1500 kişi katıldı.

Bir-Kar / Stuttgart

Köln’de Filistin’le dayanışmaeylemi

Köln’de 17 devrimci-demokratik kurumunçağrısıyla 17 Ocak günü, Filistin halkıyla dayanışmakamacıyla bir yürüyüş gerçekleştirildi. Kitlenin saat14.00’te Dom Kilisesi’nin önünde toplanmasıylaeylem başladı. Burada Köln Filistinliler Derneği,çeşitli yerli kurumlar ile DEKÖP / Köln adınakonuşmaların yapıldığı bir miting gerçekleştirildi.Ardından yürüyüşe geçildi. Katılımcı kurumlarınkendi pankart, bayrak ve dövizlerini de taşıdıklarıyürüyüşte en önde “Hepimiz Filistinliyiz!” ortakpankartı taşındı. Oldukça coşkulu geçen yürüyüşte,İsrail işgalini ve katliamlarını protesto eden veFilistin halkının direnişini destekleyen sloganlaratıldı.

Yaklaşık 3 bin kişinin katıldığı eyleme, Alman veTürkiyeli devrimci-ilerici çevrelerin yanısıra,azımsanmayacak sayıda Ortadoğulu ve Türkiyelidinci çevre de katıldı. Eylem organizasyonunun ortaksloganları öne çıkarmaya dönük olarak zaman zamanyaptığı müdahalelere rağmen, dini içerikli gericisloganlar da sıklıkla atıldı. Yürüyüş Dom’adönülmesiyle sona erdi.

Bir-Kar olarak eyleme “Filistin halkınaözgürlük!” yazılı pankartımız, dövizlerimiz vebayraklarımızla katıldık.

Bir-Kar / Köln

Mersin Limanı’nda direniş kararlılığı!Mersin Limanı’nda AKAN-SEL Nakliyat isimli taşeron firmada TÜMTİS üyesi işçilerin başlattıkları

direniş devam ediyor. AKAN-SEL işçileri 30 Aralık 2008 günü Çalışma Bakanlığı’na başvurarak yeterli çoğunluğu elde ettiler.

Bunun ardından patron sendika düşmanlığında sınır tanımayarak 6 Ocak 2009 günü 60 işçinin iş akitlerinifeshetti.

Sendikalaşma sürecinde AKAN-SEL işçileri patronun adamları tarafından fiziksel saldırılarla yıldırılmayaçalışıldılar. Şimdi ise direniş gerek işten atılan gerekse halen içeride çalışan işçilerin ortak mücadelesiylesürüyor. İşçiler kazanana kadar direneceklerini ve destek istediklerini belirtiyorlar.

Direniş yerinde konuştuğumuz işçilerden Tacettin Dinler, toplam 70 işçinin işten atıldığını ve patronundaha fazla kişiyi işten çıkaracağını duyurduğunu söylüyor. “Direnişi işe geri alınana kadar sürdüreceğiz. Busüre ne kadar uzun olursa olsun sonuna kadar direneceğiz.” diyor.

Diğer bir AKAN-SEL direnişçisi Remzi Durduran ise, sendika haklarını sonuna kadar savunacaklarınıifade etti, direnişle dayanışma çağrısı yaptı.

TÜMTİS üyesi AKAN-SEL işçisi Mehmet Eren ise direniş sürecine ilişkin olarak şunları söyledi: “Şuanda 70 kişi işten atılmış durumdadır. Normalde işten atmak için tebligatın elden verilmesi ve iş bulana kadarücretsiz izin verilmesi gerekir. Tebligatlar bize değil ailelerimizin huzursuz olması için evimize gönderiliyor.Mersin’deki yetkililere sesleniyoruz. Çalışma Bakanlığı yetkilileri gelip kontrol etsinler. Şu anda AKAN-SELbünyesinde 500 kişi çalıştırılıyor, ancak en az 750 kişi kapasitesi vardır. Bir an önce bizim işbaşı yapmamızgerekiyor hepimiz bunu istiyoruz. İşe geri alınana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.”

Kızıl Bayrak / Adana

Page 30: Sınıf dayanışmasını yükseltelim!kizilbayrak.org/2009/sikb.09.03/sikb 2009 - 03.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/03 23 Ocak 2009 1 TL Sınıf dayanışmasını yükseltelim! DESA,

Eylem ve etkinliklerden...30 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/03 H 23 Ocak 2009

DEÜ’de soruşturma terörü!Dokuz Eylül Üniversitesi’nde bir süredir yükselen devrimci faaliyetin önünü kesmek ve muhalif tüm

güçlerin sesini bastırmak amacıyla soruşturma terörüne başvuruluyor. Dönem sonu itibariyle yaklaşık 35 kişihakkında soruşturma açılmış durumda.

Geçtiğimiz yıl Mayıs ayında haklarında soruşturma açılıp ifadeleri dahi alınmadan 1-6 ay arasındaakıldınuzaklaştırılan arkadaşlarımızın yanında olduğumuzu göstermek ve DEÜ Rektörlüğü’nün devrimci,demokrat, yurtsever öğrencilere dönük bu saldırısını teşhir etmek amacıyla okul içinde bir yürüyüşgerçekleştirmiştik. Bu eylemin ardından “soruşturma karşıtı” eyleme katılanlar, bu eylemi izleyenler, hatta osaatte okulda bulunmayanlar hakkında dahi soruşturma açılmıştır.

Soruşturma tarihi olarak, dönem sonu final sınavlarının başladığı ve hazırlık öğrencilerinin tatile girdiğibugünler seçilmiştir. Böylece öğrencilerin gösterecekleri muhtemel tepkinin boşa çıkarılması amaçlanmıştır.DEÜ Rektörlüğü’nün eylemi izleyenlere dahi soruşturma açıyor olması bir korkunun ifadesidir. Bizler bututumun ne amaçla geliştirildiğini biliyoruz. Ancak, DEÜ Rektörlüğü, ne böyle soruşturmalarla ne de baskı veterörle devrimci faaliyetimizi engelleyebilir.

DEÜ / Ekim Gençliği

Keyfi uygulamalara son!İHD İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu cezaevlerinde keyfi sevk uygulamalarına ve Kürtçe üzerindeki

yasaklara karşı 16 Ocak günü şube binasında basın açıklaması gerçekleştirdi.Basın açıklamasını Cezaevi Komisyonu adına Özgür Ertürk yaptı. Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nden

tutukluların gönderdikleri mektuplarda, cezaevine gönderilen gazete, dergi, kitap vb. yayınların toplatmakararı olmadığı halde kendilerine ulaştırılmadıklarını dile getirdiklerini söyledi. “Bilinmeyen dille yazıldığı”gerekçesiyle yayınların ve 100’e yakın mektubun tutuklu yakınlarına verilmediğini ifade etti.

Devletin Kürtçe’ye olan tahammülsüzlüğünün Tekirdağ Cezaevi ile sınırlı olmadığını belirten Ertürk, VanF Tipi Cezaevi’nde yakınlarıyla Kürtçe konuşan bazı tutukluların Rize Cezaevi’ne sürgün edildiklerinisöyledi. Aynı tarihlerde devletin resmi kanalı TRT ŞEŞ’in Kürtçe yayına başlamasını da eleştiren Ertürk,Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nden 29.12.08 ve 01.01.09 tarihleri arasında 15 tutuklunun sevk edildiğinibelirtti.

Ertürk açıklamanın sonunda Kürtçe üzerindeki yasaklara ve keyfi sevk uygulamalarına son verilmesinitalep etti. Cezaevlerinde yaşanan sorunlara karşı duyarlılık çağrısı yaptı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Hasta tutsaklarla dayanışma eylemiİHD İzmir Şubesi, 21 Ocak günü Konak Postanesi önünde hasta tutsaklarla dayanışma eylemi

gerçekleştirdi. “Hasta tutsaklar serbest bırakılsın! İHD İzmir Şubesi” pankartının açıldığı eylemde Erol Zavar,Afyon Korkmaz, Aynur Epli, Gazi Dağ, Memduh Kılıç, İnayet Mete, A. Samet Çelik, İzzet Turan, HalilGüneş, İsmet Ayaz’a gönderilen mektup basın açıklaması olarak da okundu.

“Cezaevlerine dönük başlattığımız bu ‘dayanışma mektupları’ çalışmamızda sizlerden gelen başvurularıkamuoyu ile paylaşmayı ve durumunuzun aciliyetini yetkili makamlara duyurmayı insanlık görevi olarakgördük” denilen açıklamada, yakın zamanda hayatını yitiren Ali Çekin’in ‘hikayesi’ anlatıldı. Hasta tutsaklaragönderilen mektupların Cumhurbaşkanlığı’na da gönderildiği, Ali Çekin öldükten sonra Cumhurbaşkanlığıtarafından “tedavisi yapılmaktadır” biçiminde açıklama geldiği söylendi.

Açıklama şu sözlerle son buldu: “Sizlerin bir an önce iyileşmenizi, bu sesinize birilerinin kulak vermesinidiliyor, cezaevlerinin olmadığı özgür günlerde buluşmak dileğimizi bir kez daha sizlerle paylaşmak istiyoruz.”

Kızıl Bayrak / İzmir

“Türkiye’nin siyasigündemi” paneli

Eğitim-Sen 2 ve 5 No’lu Şubeler, Tüm Bel-Sen3 No’lu Şube, BES 3 No’lu Şube, SES AnadoluŞubesi ve BTS İstanbul 1 No’lu Şube, 18 Ocakgünü İstanbul’da, “Emekçiler Türkiye’nin SiyasiGündemini Tartışıyor” başlıklı ortak bir paneldüzenledi.

Açılış konuşmasını yapan Mesut Mahmutoğlu;‘Kürt sorununun gelmiş olduğu nokta’, ‘Sınıfhareketindeki parçalanma’, ‘Türkiye emekcephesini biraraya getirmenin sorunları’ ve ‘Birleşikbir sınıf hareketini örgütlemenin dinamikleri’başlıklarının yanısıra kriz ve Yunanistan’da kamuçalışanları özgülünde gelişen sınıf hareketibaşlıklarının panelde konuşulacağını duyurdu.

Panelde, Dev Sağlık-İş Sendikası Genel BaşkanıArzu Çerkezoğlu, KESK Genel Sekreteri EmiraliŞimşek, İTO Genel Sekreteri Hüseyin Demirdizen,Gıda-İş Genel Sekreteri Seyit Aslan ve Eğitim-SenGenel Başkanı Zübeyde Kılıç sürece ilişkindüşüncelerini ortaya koydular.

Yunanistan Ortaöğretim Öğretmenler Sendikası(OLME) Başkan Yardımcısı Griporis Kalomiris dekonuşmasında, Yunanistan’da polisin 15 yaşındakiAleksis’i vurarak öldürmesinin ardından gelişeneylemlerin sadece Yunanistan’ı değil, tüm dünyayıetkilediğini belirterek, Fransa’yı örnek gösterdi.Aleksis’in ölümünün bütün bunların startınıverdiğini ama bunun tek başına bir olay olmadığınıvurguladı. Panel soru-cevap bölümüyle son buldu.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Anadildeeğitim paneli

TRT 6’nın Kürtçe yayına başlamasını YeniDemokratik Gençlik Meclisi 17 Ocak yaptığı birpanelle masaya yatırdı.

“Bı Zıman Dayıka Xwe Perverde Dıxwazım!(Anadilde eğitim istiyoruz! )”, “Cıwan HezaParastına Zimane! - Anadile yaklaşım devrimeyaklaşımdır ! / YDG-M” imzalı pankartların asıldığıpanelde Kürt-Der Başkanı Ahmet Aday, DTPMilletvekili Sevahir Bayındır, TZP Kurdi aktivistive ESP Ankara temsilcisi Alihan Altan konuşmacıolarak katıldılar.

Kürt-Der Başkanı, TRT 6’nın devletin inkarpolitikasının iflasını gösteren bir adım olduğu, buadımı Kürtlerin yıllardır sürdürdüğü mücadeleninbir sonucu olarak görmek gerektiği vurgulandı.Devletin Kürt sorunu konusunda izlediği ikiyüzlüpolitikalara dikkat çekti.

TZP Kurdi aktivisti de devletin samimiyetininsorgulanması gerektiğini belirtti ve taleplerisıraladı.

DTP milletvekili, devletin “tek vatan, tekbayrak, tek dil” politikasının devam ettiğini, seçimöncesi açılan TRT 6’nın kimsenin yolunuşaşırtmaması gerektiğini ifade etti.

ESP Ankara temsilcisi, asimilasyonpolitikasının TC’nin kurulmasından itibaren devamettiğini, TRT 6’nın seçim öncesi yapılan biraldatmaca olduğunu vurguladı.

Panel, soru-cevap bölümüyle sona erdi.Ekim Gençliği / Ankara

Barış Anneleri’nden Kürtçe talebi!Barış Anneleri İnisiyatifi, Kürtçe’nin resmi dil kabul edilmesi talebiyle 17 Ocak günü Galatasaray Lisesi

önünde basın açıklaması ve oturma eylemi yaptı.“Bıla Kurdi bıbe zımane fermi!” ve “Bıla kurdî bıbe zimanê fermî!“ pankartlarının açıldığı eylemde “TRT

6 ne ji bo Kurdan, ji bo hilbijartine ye!” (TRT 6 Kürtler için değil, seçimler içindir!), “Kurdi zimane dilemıne!”, “Be zıman jıyan nabe!”, “Zımane me Azadiye me!”, “Jin jiyan azadi!”, “Qedexeya zimanen nabe karemirovan!” dövizleri taşındı.

Eylemde Barış Anneleri adına Kürtçe okunan açıklamada, TRT 6’nın Kürtlere yönelik asimilasyonpolitikalarının parçası olduğunu belirtildi.“Eğer hükümet ciddiyse ve samimiyse, Kürtçe dili ikinci dil olarakkabul edilsin” denildi.

Kürtçe üzerindeki baskılara da değinilen açıklamada, cezaevlerinde tutukluların Kürtçe konuştukları içinkendilerine disiplin cezası verildiği ve Kürtçe yayın yapan gazetelerin kapatılarak, gazetecilerin cezaevinekonulduğu söylendi.

Her Cumartesi saat 14.00’te Galatasaray Lisesi önünde olunacağı belirtildi. Açıklamanın ardından 15dakikalık oturma eylemi yapıldı. Eylemde, “Be ziman jiyan nabe!”, “Jın jiyan azadi!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Page 31: Sınıf dayanışmasını yükseltelim!kizilbayrak.org/2009/sikb.09.03/sikb 2009 - 03.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/03 23 Ocak 2009 1 TL Sınıf dayanışmasını yükseltelim! DESA,

CMYK

MücadelePostası

Hacı Ali Bey Mah., Çelikel Sok., Sakarya İş Hanı Kat: 5No: 58 ESKİŞEHİR

Necatibey Cd. Gözlükçü İşhanı No: 26/24Kızılay/ANKARA Tel: 0 (312) 232 29 10

Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSATel: 0 (224) 220 84 92

EKSEN Yayıncılık Büroları Gazetene sahip çık! Abone ol! Abone bul!Adı : ........................................................................Soyadı :........................................................................Adresi : ........................................................................

.........................................................................Tel : ........................................................................

6 Aylık Yurt içi 30.000 000 TL Yurt dışı 100 Euro 1 Yıllık Yurt içi 60.000 000 TL Yurt dışı 200 Euro

Gülcan Ceyran adına,* TL için : Yapı Kredi Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 0097680-3* Euro için : İş Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 10021127094No’lu hesaba yatırdım. Makbuzun fotokopisi ektedir.

Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanı Kat: 3 No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 19 94

853. Sok. Bilen İşhanı No: 27/710Konak/İZMİR Tel-Fax: 0 (232) 489 31 23

15 Ocak günü Sivas Terörle Mücadele Şubesiekipleri tarafından devrimci, demokrat öğrencilerekarşı düzenlenen operasyon sonucunda 1 KızılBayrak, 4 Devrimci Demokrasi ve 2 İşçi-Köylüokuru 7 devrimci “örgüt üyeliği” iddiasıylatutuklandı. Sivas’taki devrimci faaliyete yönelen busaldırı ile ilgili olarak 20 Ocak günü Ankara’da saat17.30’da bir basın açıklaması gerçekleştirildi.

DHF, DGH, YDG ve Partizan’ın örgütlediği,Alınteri, ODAK ve SGD’nin de imzacı olduğubasın açıklamasında, “Krizin faturasınıödemeyeceğiz! Baskılara boyun eğmeyeceğiz!Tutuklananlar serbest bırakılsın!” yazılı ozalittaşındı.

Sivas’ta yükselen devrimci faaliyete karşıyürütülen yoğun baskı ve takip, ardından 7devrimcinin tutuklanmasıyla sonuçlanan hukukterörü teşhir edilerek şunlar dile getirildi:

“… hayali kurgularla suçlanan ve sınavlarınagirmesi gerektiği dönemde hapishaneye konulan 7devrimci öğrencinin derhal serbest bırakılmasınıistiyoruz, başta ezilen emekçiler olmak üzere, tümkamuoyunu ülkede ve bölgede oynanan bu oyunlarason verilmesi için duyarlı olmaya çağırıyoruz.”

Basın açıklamasına BDSP, ESP, Kaldıraç veTüm-İGD de destek verdi.

Kızıl Bayrak / Ankara

15 Ocak tarihinde Sivas TMŞ ekipleri tarafından devrimci demokrat öğrencilere karşı operasyonlardüzenlendi. Operasyonlarda Kızıl Bayrak, Devrimci Demokrasi ve İşçi-Köylü okurları ile ilerici 22 insangözaltına alındı. İki kez savcılığa çıkartılan grup içinden 14 kişi pazar günü savcılık incelemesi sonucuserbest bırakıldı.

8 kişi aynı gün saat 18.00’da hakim karşısına çıkarıldı. Saat 21.30 sularında biten sorgu sonucu 8kişiden 1’i tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılırken 7 kişi “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklandı.Sivas Cezaevi’ne götürülen tutukluların Erzurum’da yargılanacağı avukatlar tarafından belirtildi.

Tutuklanan 7 öğrenciden biri Kızıl Bayrak gazetesi okuru iken, 3 öğrencinin Devrimci Demokrasiokuru, diğer üçününü ise İşçi-Köylü okuru olduğu bildirildi.

Kızıl Bayrak / Sivas

Sivas’ta tutuklama terörü

Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu 17 Ocakgünü Üsküdar İskelesi önünde suyun ticarileştirilmesineilişkin bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada,“Su yaşamdır. Yaşamlarımız satılık değil!” pankartıaçıldı.

Platform adına yapılan açıklamada, en temel hakolan suyun halkın olduğu, kapitalizmin ticari malıolmadığı söylendi. “16-22 Mart 2009 tarihleri arasında5. Dünya Su Forumu’na katılmak için İstanbul’agelecek olan sömürücü anlayışın sahipleri ve onlarınülkedeki işbirlikçilerinin amacının suları özelleştirmekve ticari mal haline getirmektir” sözleriyle devam edenaçıklama suyun ticarileştirilmesine karşı çıkılmasıgerektiğinin belirtilmesiyle son buldu.

16-22 Mart 2009 tarihleri arasında gerçekleşecekolan foruma alternatif bir su forumunun düzenleneceğibelirtildi.

Basın açıklamasının ardından platform bileşenleri“Suyumuzu, hayatımızı satıyorlar… Su halkındır,kapitalizmin ticari mal’ı değildir!” içerikli bildirinindağıtımını gerçekleştirdiler.

Kızıl Bayrak / İstanbul

“Nükleer santralehayır!”

Küresel Eylem Grubu, nükleer santrallere karşı 17Ocak günü Galasataray Lisesi önünde bir eylemgerçekleştirdi. Eylemde, “Nükleer öldürür, nükleerihaleyi durdurun!”, “Nükleer lobi işbaşında, ihaleyehayır!” pankartları ile “Nükleer santrale hayır!”dövizleri taşındı.

Yapılan açıklamada, 25 Nisan’da küresel ısınmayave nükleer santrallere karşı, “Başka bir enerjimümkün!/Gezegeni kurtar!” sloganıyla mitingyapılacağı açıklandı. Açıklama “Akkuyu’nun,Akdeniz’in, Türkiye’nin, dünyanın üzerine nükleerkaranlık çökmesin diye, nükleer çılgınlığa hayır demekiçin, hayatı savunmak için nükleer santral kurmalarınaizin vermeyeceğiz” sözleriyle sona erdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

“Yaşamlarımız satılıkdeğil!” “Tutuklananlar serbest bırakılsın!”

ÇAG’dan İstanbul Barosu’nu protesto…Çağdaş Avukatlar Grubu, İstanbul Barosu

Başkanlığı’nın “Özür Diliyoruz Kampanyası”nailişkin yaptığı yazılı açıklamayı, 19 Ocak günüİstanbul Barosu önünde gerçekleştirdiği basınaçıklaması ile kınadı.

“Çağdaş Avukatlar Grubu / İstanbul Barosu”pankartının açıldığı eylemde basın metnini Av.Mihriban Kırdök okudu. İstanbul BarosuBaşkanlığı tarafından, 1915 yılında OsmanlıErmenilerinin maruz kaldığı ‘tehcir’e dairbaşlatılan özür dileme imza kampanyasının “iyiniyetten yoksun” ve “ulusal yararlarımıza aykırı”olduğu, kampanya ile “Türk halkınınduyarlılıklarının önemsenmediği”nin belirtildiğiifade edilerek, imzacıların kendilerini “aydınsıfatını layık görenler” olarak tanımladığı fakat aydın düşmanlığı sergilediği söylendi.

Çağdaş avukatlar İstanbul Barosu Başkanlığı’nın, resmi tarih tezinin tekrarından başka bir şey olmayanbu görüşünün, İstanbul Barosu avukatlarının ortak görüşü olmadığı ifade edilerek, “ifade özgürlüğü vetarihsel gerçekler ulusal çıkarlara feda edilemez” dedi.

Hrant Dink’in de “ulusal çıkar” adına “Türk halkının duyarlı” kesimleri tarafından hedef gösterilerekkatledildiği söylendi.

Kırdök açıklamasına, Filistin davasının savunucusu ve ölümüne yakın sınırın Gazze tarafından İsrail’eattığı sembolik taşla hafızalarda yer eden Edward Sait’in “aydın olmak” ile ilgili şu sözleriyle son verdi:

“Yetiştiğimiz ortamın, sahip olduğumuz dilin ve milliyetin sağladığı, çoğunlukla başkalarınıngerçekliğini görmemizi engelleyen birer perde işlevi gören, ucuz kesinliklerin ötesine geçebilme riskini gözealabilmek demektir aydın olmak.”

Kızıl Bayrak / İstanbul

Page 32: Sınıf dayanışmasını yükseltelim!kizilbayrak.org/2009/sikb.09.03/sikb 2009 - 03.pdfSosyalizm İçin Sayı: 2009/03 23 Ocak 2009 1 TL Sınıf dayanışmasını yükseltelim! DESA,

Dünya proletaryasının büyük önderi!.. Proletarya devriminin büyük mimarı!..