İÇİndekİler - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 39/sikb 11-39.pdf2* sosyalizm...

32

Upload: others

Post on 23-Sep-2019

11 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 39/sikb 11-39.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Kongre Hareketi ve tasfiyeci hayaller…3 Emperyalistlerle
Page 2: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 39/sikb 11-39.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Kongre Hareketi ve tasfiyeci hayaller…3 Emperyalistlerle

2 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak

İÇİNDEKİLERKongre Hareketi ve tasfiyeci hayaller… 3

Emperyalistlerle suç ortaklığı

dosyası kabarıyor… . . . . . . . . . . . . . . . 4

8 Ekim mitingi üzerine...… . . . . . . . . . . 5

Sosyal ve siyasal saldırılara karşı onbinler

Ankara’da buluştu.....… . . . . . . . . . . . 6-7

Burjuvazinin “anne sevgisi” ve

üstü örtülemeyen gerçekler - H. Eylül . . 8

Kürtlere yasak, faşistlere serbest ... . . . . 9

Grevli sendika hakkı için fiili-militan

mücadele!. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 10

Oda çalışanları kazandı . . . . . . . . . . . . 11

Sağlıkta parmak

hesabı olmaz! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 11

BEDAŞ’ta direniş

çadırı kuruldu ! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 13

Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme

Kurulu Ekim Ayı Toplantısı . . . . . . . . . 14

“İmpo’ya sendika girene

kadar buradayız!” . . . . . . . . . . . . . . . . . 15

Burjuva demokrasi ve proleter

demokrasi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 16-17

Temo suikasti ve

Suriye’de olası gelişmeler. . . . . . . . 18-19

Mısır’da kanlı provokasyon . . . . . . . . . 20

Grevler dalga dalga….. . . . . . . . . . . . . 21

Steve Jobs’un ardından Apple ve

bilgisayar sektörü tarihine kısa

bir bakış......…... . . . . . . . . . . . . . . . 22-23

Açlık ordusu büyüyor .... . . . . . . . . . . . 24

Silikozise 48. kurban, sırada

yüzlerce işçi var . . . . . . . . . . . . . . . . . . 25

Ferhat ve Berna serbest . . . . . . . . . . . . 26

Zorunlu bağış protestosu… … . . . . . . 27

Medyanın suç ortaklığı,

hükümetin sahte çözüm arayışları...… 28

Parti, dava ve

“küçük-burjuva yiğidi!”..-Hikmet

Kıvılcımlı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 29

Tecride kalite ödülü… . . . . . . . . . . . . . 30

Mücadele Postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31

Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Yönetim Adresi:Eksen Yayıncılık Molla Şeref Mahallesi,

Simsar Sokak, No: 5, D: 3 Fatih / İstanbulTlf. No: (0212) 621 74 52

e-mail: [email protected]: http://www.kizilbayrak.org

http://www.kizilbayrak.net

Baskı: SM MatbaacılıkÇobançeşme Mh. Sanayi Cd. Altay Sk. No 10 A Blok

Yenibosna / Bahçelievler / İSTANBUL / Tel: 0 (212) 654 94 18

Sayı: 2011/39 * 14 Ekim 2011Fiyatı: 1 YTL

Sahibi ve Y. İşl. Md.: Ayten ÖZDOĞANEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

Yayın türü: Süreli Yaygın

CMYK

Kızıl Bayrak’tan...Kızıl Bayrak’tan...

Kızıl Bayrak’tan... Sayı: 2011/39 * 14 Ekim 2011

Sermaye iktidarı baskı ve terörünü daha dakoyulaştırıyor. Kitlesel gözaltılar, tutuklamalar, yargılı-yargısız infazlar, OHAL uygulamaları kesintisizbiçimde sürüyor. Geçtiğimiz hafta içerisinde hemen hergün kitlesel gözaltı haberleri geldi. Gözaltınaalınanların büyük bölümü de sudan sebeplerle, ancakaçık politik niyetlerle tutuklandılar. Bu arada isemahkemeler de boş durmadı. Yüzlerce yıl ceza istenenyeni davalar açılırken, birçok dosya da usülen yapılanyargılamaların ardından yine onlarca yıl hapislesonuçlandırıldı. Tüm bunlar gün geçtikçe dozu artanrutin uygulamalardır. AKP eliyle tam bir polis devletihaline getirilen rejim, koyu bir gericilik ve faşist terörrejimidir.

Fakat rejimin bu kudurganlığına rağmen sokaklarterk edilmedi, edilmiyor. Sonu gözaltı ve tutuklamaylabitse de ilerici ve devrimci güçler mücadele alanlarınıboş bırakmıyorlar. Düzenin saldırılarına karşı ne kadargüçlü olduğundan bağımsız olarak yanıt vermeyeçalışıyorlar. Bu bakımdan Kürt hareketi cephesinden isebüyük bir direniş gösterildiğini ayrıca belirtelim. Öyleki binlercesinin tutuklanmasına rağmen Kürt emekçilerimücadelerini sürdürüyorlar.

Düzenin savaş ve saldırganlık politikalarına karşıyapılan eylemlerden biri de Ankara’da gerçekleştirildi.Ankara’da biraraya gelen onbinlerce ilerici, devrimcive emekçi, faşist sermaye iktidarına güçlü bir yanıtverdi. Politik şiarların ve düzene karşı mücadelekararlılığının hakim olduğu eylem, düzeni geriletecekbir sonuç doğurmadı belki. Ancak bu haliyle de budüzeyde bir mücadelenin de potansiyel imkanlarınıgösterdi. Eğer bu potansiyeller örgütlü bir tarzda açığaçıkarılarak düzene karşı kararlı bir mücadele içerisinesokulabilirse, saldırılara karşı da güçlü bir barikatörülebilir.

Ankara eyleminin hemen arkasından başta kamuemekçileri olmak üzere bir dizi cepheden mücadeleninkesintisiz biçimde sürdürülmesi ise ayrıca anlamlıdır.Bu tablo; Ankara eyleminin bir hava boşaltma eylemihaline gelmeyeceğine işarettir. Önümüzdeki günlerdegerçekleştirilmek üzere alınmış eylem kararları da buihtimali güçlendirmektedir.

Bu koşullarda mücadelenin birleşik ve militan biryönde geliştirilmesi için çaba göstermeli, saflarısıklaştırmalı, mücadeleyi büyütmeliyiz.

***Liselilerin Sesi’nin Ekim ayı sayısı çıktı! Eksen

Yayıncılık büroları ve kitapçılardan temin edebilirsiniz.

Sosyalizm Yolunda

KKiittaappççıı llaarrddaa.. .. ..

Page 3: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 39/sikb 11-39.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Kongre Hareketi ve tasfiyeci hayaller…3 Emperyalistlerle

Kapak Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 3Sayı: 2011/39 * 14 Ekim 2011

12 Haziran seçimlerinde elde edilen başarınınrüzgarına dayanılarak yürütülen “çatı partisi”çalışmaları, gelinen yerde bir parti formu kazanmaküzere. Girişim önümüzdeki günlerde ilk kongresinitoplamış olacak. Böylelikle solda birlik iddiasıylabaşlatılan bu girişimin doğumu büyük ölçüdegerçekleştirilecek.

İdeolojik-siyasal eksenini Kürt hareketininbelirlediği ve onun örgütsel kapasitesine yaslanan bugirişim, şu an solda duran bir dizi parti ve çevreninbuluşma noktası haline gelmiş durumda. Büyükçe birkısmıyla siyasal ve örgütsel iddialarını yitirmişçevrelerden oluşan bu güçler, bu haliyle tümumutlarını Kongre Hareketi’nin başarısına bağlamışbulunuyorlar. Öyle ki bazıları bu girişimin başarısızolması halinde, büyük ideolojik-siyasal birçöküntünün yaşanacağı (EMEP GYK Üyesi AydınÇubukçu’nun BirGün gazetesinde yayınlanandeğerlendirmesinden...) korkusu içerisinde. Buifadeler tüm umudunu ve siyasalgeleceğini bu girişime yüklemişolmaktan gelen bir duygu vedüşüncenin ürünüdür. Siyasaliddialarını kaybederek tümgelecekbeklentisinibu girişimeyükleyenler,doğal olarakonu varlık-yokluk sorunuolarakgörmektedirler.Çubukçu ayrıca,bahsi geçendeğerlendirmesindegirişim hakkında“Devrimciyim,solcuyum, sosyalistim,komünistim diyen herörgüt ve birey için Türkiyesiyasi tarihinde ilk gerçek birileri atılım fırsatı doğmuştur”şeklinde konuşmaktadır. Buifadeler Kongre Hareketi içerisinde bulunanların ruhhallerini özetlemektedir. Geleceği devrimci biryoldan kurma iddiasını yitirenler, doğal olarakdevrimci tarihi de inkar etmektedirler.

Tarihi kendisiye başlatmak ve girdiği yolaolağanüstü anlamlar yüklemek inkarcı tasfiyeciliğintipik davranışıdır. Oysa ki, bugün Kürt hareketininvarlığı bir yana bırakılırsa, bu girişimin bir yeniliğiya da özgünlüğü de yoktur. ÖDP’nin kurulduğudönemdeki iddiası, biçimi ve hatta ideolojik-siyasalplatformu da, Kongre Hareketi’nden pek de farklıdeğildi. ÖDP 12 Eylül darbesinin ardındandevrimcilik iddiasını yitirenlerin buluşma noktasıolarak tarihsel işlevini oynamıştı. Görüldüğü üzereKongre Hareketi de esasta benzer bir işlev görecektir.

Kongre Hareketi de tıpkı ÖDP gibi,devrimcilikten uzaklaşarak reformist bir kimlik vekonum kazanmış, bu süreci de büyük ölçüde yıllarönce tamamlamış olan güçlerin sığınma alanıolmaktadır. EMEP gibi bazıları, devrimci hareketinsaflarındayken yıllar önce devrimci olanı tasfiyeederek reformist ve liberal sol bir kimlikkazanmışlardır. Başka bazıları ise aynı yola yakın birzamanda girerek onu geriden izlediler sadece.

Devrimcilik iddiasını yitirenler, yasal partilere kapağıatarak liberal bir örgüt ve siyaset zeminine doğruçark ettiler. Geçmeden belirtelim ki, girdikleri butasfiyeci yönelimlere de büyük siyasal anlamlar

yüklediler, ancak siyasal yaşamonların tüm tasfiyeci

tezleriyle birlikte iflaslarınıhazırladı. Bu

nedenleKongregirişimibiryanıyla da

bu güçlerinsiyasalbakımdaniflaslarının

ilanı olacaktıraynı zamanda.

Estirdikleritasfiyecicereyanın

bugün güncelplanda yarattığı

gerici etkiler biryana bırakılırsa,

Kongre Hareketi gerçektesiyasal alanda safların

netleşmesi vebayraklarıntekleşmesi

bakımından ileribir işlev görecektir.

Böylelikle devrimcilikve sosyalistlik idddiasında

olup da, gerçekte reformist birsiyasal çizgi ve mücadele anlayışınasahip olanlar aynı yerde buluşacak,tek bir bayrak altında toplanacaktır.Bu da haliyle orta vadede saflarınnetleşmesi sonucunu verirken,devrimcilikle reformizm arasındakiayrım çizgileri daha net ve görünürhale getirecektir.

Bugün devrimden reformizmemeyledenlerin buluşma sahasıolacak olan Kongre Hareketi’ninprogramı özü itibariyle birdemokratikleşme programıdır.Kurulu düzeni temellerine dokunmadanaşırılıklarından arındırmak olarak özetleyeceğimizbir sosyal ve siyasal reform programı... KongreHareketi’nin Ankara’da yapılacak olan genelkurulunda kesinleştirilecek olan “Program taslağı” buideolojik-siyasal çerçeveyi tüm esasları yönündeniçermektedir. Bu taslakta kurulu düzenin devrimci biryoldan değiştirilmesi konusunda zerrece bir ifade

bulunmamaktadır. Dahası kapitalizme şöylece birdeğinilmekte, sosyalizmin adı anılmamakta, sadecegenel geçer sözlerle göndermeler yapılmaktadır.Bunun yanında Hareket’in mücadelesinin hedefi,“baskı ve şiddeti bir yönetim tarzı olarak benimseyendevletin yetkilerini sınırlamak” üzere demokratik biranayasayı hayata geçirmek biçiminde konulmaktadır.

“Program taslağı”nda da vurgulandığı gibiKongre Hareketi; parti, grup, kültürler ve kimliklerkoalisyonudur. Bu haliyle de gevşek bir demokratikmuhalefet platformu olmanın ötesine degeçemeyecektir. Bazıları bu gevşekliği bu partinintaktik bir girişim olduğu iddiasına dayanak yaparak,bu platformda bulunmayıgerekçelendirebilmektedirler. Ancak burada taktikolarak sunulan gerçekte stratejik bir konumlanmadır.Ayrıca ideolojik-siyasal çerçevesi bakımındanreformizmin damgasını taşımaktadır.

Ancak yukarıda da değindiğimiz gibi, dahaönceki denemelerde olduğu gibi kısa süredekendisine bağlanan umutları ortada bırakması kesinolan bu girişim, bugünkü şartlarda devrimcilikte ısrareden güçler üzerinde tasfiyeci bir basınca çevrilmeyeçalışılmaktadır. İdeolojik, siyasal ve örgütsel plandaara bir konumda duran sallantılı unsurlar üzerindeetkili olduğu görülen bu girişimin ideolojik-siyasalniteliği ve işlevi konusunda açıklık sağlamak ve onadayanarak tasfiyeciliği bayraklaştıranlara karşı

mücadele de o ölçüdegereklidir.

Bunun için KongreHareketi girişimiylebirlikte yaratılmayaçalışılan hayallerintasfiyeci ve liberaliçyüzünü ortayakoymak son dereceönemlidir. Bununlabirlikte bu mücadeledebaşarılı olmanınyolunun devrimibüyütebilmektengeçtiğini unutmamakgerekir. Bu ise herşeyden önce kuruludüzeni aşan devrimcisınıf programınıdevrimci örgützemininde işçi sınıfıyla

buluşturmaya odaklanmış sınıf çalışmasında ısrardemektir.

Komünistler, Kürt hareketinin siyasal gücü vekitle tabanına dayanarak varolmaya çalışanlarınyaratmaya çalıştığı hayallere karşın, bu zor yoldakararlılıkla yürümeye devam edeceklerdir. Bu yoldabaşarı kazandıkları ölçüde de ülkenin devrimcigeleceği hazırlanmış olacaktır.

Kongre Hareketi ve tasfiyeci hayaller

Mücadelede başarılı olmanın yolunun devrimi büyütebilmektengeçtiğini unutmamak gerekir. Bu ise her şeyden önce kuruludüzeni aşan devrimci sınıf programını devrimci örgüt zeminindeişçi sınıfıyla buluşturmaya odaklanmış sınıf çalışmasında ısrardemektir.

Geleceği devrimci biryoldan kurma iddiasınıyitirenler, doğal olarakdevrimci tarihi de inkar

etmektedirler.Tarihi kendisiye

başlatmak ve girdiği yolaolağanüstü anlamlar

yüklemek inkarcıtasfiyeciliğin tipik

davranışıdır.

Page 4: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 39/sikb 11-39.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Kongre Hareketi ve tasfiyeci hayaller…3 Emperyalistlerle

Gündem4 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/39 * 14 Ekim 2011

Emperyalist güçlerin vurucu gücü NATO’nun füzekalkanı projesine ortak olmasından dolayı BeyazSaray şefleri tarafından övgülere mazhar olan AKPhükümetinin, İsrail’le ilişkilerde yaşanan gerilimdendolayı Washington’daki efendiler tarafındanazarlandığı ortaya çıktı. Azarlama olayını açıklayanAmerikan gazeteleri, Türk sermaye devleti vehükümetleri ile emperyalist güçler arasındaki “efendi-uşak” ilişkisini bir kez daha gözler önüne serdiler.

Ankara’da işbaşına gelen hükümetlerin, öncelikleicazeti Beyaz Saray’dan aldıkları bir sır değil; tabibaşbakanlık koltuğuna oturacak burjuva siyasetçileriiçin de aynı kural geçerlidir.

Burjuvazi adına siyaset yapanlar 1950’den beri bualçaltıcı kurala uymaktadırlar. Buna karşın AKPhükümeti ile şefi Tayyip Erdoğan’ın ABDemperyalizmiyle ilişkileri kendine özgü bir seyirizlemiştir. Hiçbir resmi sıfatı yokken, Washington’daTayyip Erdoğan’ın önüne kırmızı halı serilmesi, ABDyönetimi üzerinde etkili olan İsrail destekçisi Yahudilobilerinin AKP ve şefine ‘özel ilgi’ göstermesi vb.örnekler, Türkiye’deki dinci gerici odaklar ileemperyalist güçler arasındaki uğursuz ilişkilerhakkında fikir veriyor.

İcazet alandan hesap da sorulur...

Washington’dan icazet alamayan partilerinhükümet kuramadığı, parti şeflerinin ise başbakanolamadıkları bir ülkede, rejimin emperyalizmegöbekten bağımlı olduğundan kuşku duyulamaz. Zirahem hükümet kurmak için icazet alan partinin hembaşbakan olmak için icazet alan siyasetçinin, herkoşulda icazeti veren efendiyi hesaba katarak hareketetmek zorunda kalacağı aşikardır. Nitekim farklıpartiler tarafından kurulan sermaye hükümetlerinin bukonuda ibretlik bir tarihleri varken; AKP’ninki iseöncekilerden çok daha rezildir. Bu bağımlılık, sermayeadına siyaset yapanların düşkünlükleriyle izahedilemez; zira düşkünlük bir sonuçtur. Kapitalistsistem emperyalist merkezlere bağımlı olduğu için, busistemin egemeni olan burjuvazinin şu veya bu kesimiadına siyaset yapanların, emperyalist merkezlerdengelen emirlere itaat etmeleri, başka bir ifadeyledüşkünleşmeleri kaçınılmazdır.

Tekelci burjuvazi ve onun sınıf çıkarlarınıntemsilcisi olan gerici rejim, emperyalist güçlerle çokyönlü ilişkileri, güvence saymaktadırlar. Ekonomik,siyasi, askeri, diplomatik ve diğer alanlardaemperyalizme bağımlılık, bu ilişkilerin kaçınılmazsonuçlarıdır. Bu durum hükümetlerin sadece işbaşınagelmesinin değil, ayakta kalmasının da emperyalistgüçlerin, daha özel planda ABD emperyalizminindesteğine bağlı olmasının nedenlerini açıklıyor.Burjuva devletin, özellikle de hükümet temsilcilerinin“ulusal çıkarlar”dan söz ettiklerine sık tanık olunur.İşçi ve emekçileri ırkçı-şoven ideolojiyle zehirlemekiçin her fırsatta hamasi nutuklar atan bu kişiler,emperyalistler karşısında ise iki büklüm olmanınutancını yaşamaktan kurtulamazlar. Onların dilinde“Ulusal çıkarlar” söylemi, özü itibarıyla emperyalizmehizmetin diğer adından başka bir şey değildir.

Burjuva siyasetçilerinin alçaltıcı durumadüşmekten hoşnut oldukları söylenemez elbet, ama

sınıfsal konumları ve üstlendikleri misyon gereği,emperyalizme ve büyük sermayeye canla-başla hizmetederler. Aksi halde iplerinin çekilmesi, işten biledeğildir.

‘Etkin taşeronluk’ emperyalistlerle suç ortaklığınayeni boyutlar katıyor Dokuz yıldır iktidarda olan AKPhükümeti, bu süre boyunca büyük sermaye veemperyalist güçlere hizmet etti. Tezkere kazasıdışında, Washington’dan gelen emirlere sadakatleuydu. Tezkere kazasından dolayı burnu sürtülen AKPşefleri, günah çıkartırcasına, ABD’ye hizmet etmekonusunda daha da heveskâr davrandılar. BeyazSaray’ın desteğini yitirme korkusuna kapılan TayyipErdoğan, danışmanlarını Washington’a göndererek,“çukura süpüreceğinize kullanın” mesajını iletti. Saltbu olay bile, emperyalistlerle uşakları arasındakiilişkinin, tiksinti verici niteliğini gözler önüne sermeyeyeter.

Bu sürede Afganistan işgaline destek veren, İsrail’ikorumak için Lübnan’a asker gönderen, NATO’nunLibya saldırısında başı çekenler arasında yer alan,Ortadoğu halklarının isyanını yozlaştırıp hedefindensaptırmak için uygulanan emperyalist/siyonist plandaaktif rol üstlenen, Suriye yönetimini ABD adına tehditeden, Malatya Kürecik’te NATO’nun Füze Kalkanıkurmasına onay veren dinci gericilik odağı AKPhükümetiyle şefleri, emperyalizme hizmette son 60yılın rekorunu kırdılar.

Emperyalizme hizmet ve suç ortaklığı hükümetinötesinde bir sistem sorunu olsa da, AKP’nin bukonuda emsallerinden çok daha aktif olduğuna kuşkuyoktur. Nitekim dinci gerici şefler, kimi zaman buutanç verici suç ortaklığını övünme konusu bileyapabildiler. Bölgede etkin taşeronluk rolüne soyunanTürk burjuvazisi ve onun temsilcisi AKP, bu hedefeancak ABD ile suç ortaklığını pekiştirmeklevarılabileceğinin farkındalar. Bundan dolayı, her kritikdurumda, Washington’daki efendilerin çizdiğiçerçeveye uygun davrandılar. Bu ise suç ortaklığı

dosyasını bir hayli kabarttı.Halk isyanlarını Amerikancı, dinci, liberal çizgiye,

yani “ılımlı İslam” çizgisine çekmek için harcanançabalar, Libya’ya saldırıya verilen destek, füze kalkanıprojesinin kurulmasını onaylamak, Afganistan’da aktifişgalci konumda suç ortaklığına devam etmek... Tümbu icraatlara son dokuz ayda imza atan AKP hükümeti,emperyalizme uşaklıkta tüm sınırları aşmış bulunuyor.

Hem Ortadoğu’da üstlenilen karşı-devrimci rolünetkili olabilmesi, hem parti tabanına mesaj vermekiçin İsrail’le yaratılan gerilim, AKP’nin, BeyazSaray’daki şeflerin hoşuna gitmeyen kayda değer tekicraatıdır. Nitekim, bundan dolayı AKP şeflerininWashington tarafından azarlandığını öğrenmişbulunuyoruz. Bununla birlikte Beyaz Saray’ınefendileri, AKP-İsrail geriliminin emperyalizminbölgesel çıkarlarına hizmet ettiğinin de farkındalar.Ancak, siyonist rejimin ABD nezdindeki “ayrıcalıklı”durumu, AKP şeflerinin azarlanmasına neden oluyor.Bu örnek uşağın ne kadar sadık olursa olsun, efenditarafından azarlanmaktan kurtulamayacağınıgösteriyor. Bu arada vurgulamak gerekiyor ki, AKPhükümeti, siyonist yönetim buna hazır olduğu anda,İsrail’le arayı düzeltecektir.

Hal böyleyken, AKP döneminde dış politikada“eksen kayması” gerçekleştiği şeklindeki iddialarınhiçbir kıymet-i harbiyesi olamaz. Etkin taşeronlukgereği içte ve dışta saldırgan bir politika izlemeyebaşlayan sermaye iktidarı ile AKP hükümeti,emperyalistlerle suç ortaklığını pekiştirmeye devamedecektir. Bu saldırganlık işçi sınıfıyla emekçileri,ezilen Kürt halkını ve Ortadoğu halklarını bir bütünolarak hedef almaktadır. Saldırganlık ve suçortaklığının vardığı boyut sermaye iktidarına, AKPgericiliğine ve emperyalizme karşı birleşik birmücadele yükseltmeyi zorunlu hale getirmiştir.Mücadeleyi yükseltmek ise işçi sınıfının, emekçilerin,ezilen halkların ve ilerici-devrimci güçlerin temelöncelikleri arasında yer almalıdır.

İşçi ve emekçileri ırkçı-şoven ideolojiyle zehirlemek için her fırsattahamasi nutuklar atan bu kişiler, emperyalistler karşısında ise ikibüklüm olmanın utancını yaşamaktan kurtulamazlar.

Washington’daki efendilerden AKP’ye övgü ve azar...

Emperyalistlerle suç ortaklığı dosyası kabarıyor

Page 5: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 39/sikb 11-39.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Kongre Hareketi ve tasfiyeci hayaller…3 Emperyalistlerle

Gündem Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 5Sayı: 2011/39 * 14 Ekim 2011

Sendikalar ve meslek örgütleri tarafındanörgütlenen ve geniş bir yelpazeden katılımlagerçekleştirilen 8 Ekim mitingi, son yılların önemlieylemlerinden biri olarak sınıf mücadelesi tarihindekiyerini aldı. Uzun zaman sonra gerçekleştirilen ilkAnkara mitingi olmasına karşın nispeten zayıf birkatılımla gerçekleşse de bu miting politik içeriği vecanlılığı ile önümüzdeki dönemde sınıf hareketindekipolitikleşme dinamiklerini sergileyerek anlamlı birişlev gördü.

Politik içeriği güçlü bir miting

Her ne kadar bürokrasi tarafından “Eşit, özgür,demokratik bir Türkiye!” gibi reformist bir şiarlaörgütlense de mitingin politik gündemleri bu sınırıfazlası ile aşıyordu. Kıdem tazminatının gaspı baştaolmak üzere işçi sınıfına yönelik sosyal yıkımsaldırılarının, füze kalkanı ve Kürt halkına yöneliksaldırganlık gibi politik gündemlerle bir arada elealınması ölçüsünde bu olanaklı olabildi. Sendikalbürokrasi Irak’a yönelik emperyalist savaşın ardından,yani neredeyse 10 yılı aşkın bir süredir ilk defa politiktalepleri öne çıkaran bir eylem çağrısı yapıyordu.Sadece içeriğine dair bu durum bile bu mitingi, havaboşaltmaktan başka bir işe yaramayan daha kitleselbirçok merkezi mitingden farklı kılıyordu.

Bu fark miting günü de alanda kendisini önemli birbiçimde hissettirdi. Miting, geçmiş merkezi mitinglereoranla taşıdığı nicel sınırlılığa vepolitik öznelerin cılız katılımınakarşın güçlü bir politik eylem oldu.

Bu açıdan özellikle sendikakortejlerindeki politik yoğunlukdikkat çekiciydi. Bugüne kadardaha çok Kürdistan illerindengelen Kürt emekçilerin taşıdığıpolitik şiarlar 8 Ekim mitingindesendika kortejlerinin önemli birbölümünde yükseliyordu. Dikkatçekici bir şekilde devrim vesosyalizm şiarları sloganlara vehatta pankartlara kadar yayılmışdurumdaydı. Bu açıdan DİSKiçerisinde Genel-İş ile birlikte Dev-Sağlık-İş, KESK içerisinde ise Eğitim-Sen öneçıkıyordu. Keza öğrenci toplulukları ile birlikte yenimezun genç mühendislerin ağırlığını oluşturduğuTMMOB kortejinde de atılan sloganlarda devrimcişiarların belirgin bir ağırlığı vardı.

Halkların kardeşliği için anlamlı bir adım

Mitingin politik içeriği açısından bir diğer önemlinokta ise Kürt halkını ve haklı mücadelesinisahiplenmekte gösterilen tok tutumdu. Miting, sınıfhareketinin ileri politik kesimleri ile sınırlı kalmasınakarşın bu çerçevede bile Kürt halkına dönük siyasal veörgütsel soykırıma karşı ortaya koyduğu tepki ile sınıfmücadelesi ile ulusal mücadelenin kesişimi açısındanda önemli bir imkan yarattı. Elbette ki, eğer Kürt halkıdaha kitlesel bir katılım örgütleyebilseydi, mitingdeçok daha anlamlı bir tablo ortaya çıkabilirdi. AncakGemlik yürüyüşü nedeniyle Kürt hareketi payınasınırlı bir katılım gerçekleşmiş oldu ve bu önemlikardeşleşme imkanı da yeterince değerlendirilemedi.Ancak, her şeye karşın Kürt halkının mücadelesinisahiplenmenin Kürdistan illerinden gelen KESK’li

emekçilerin dışına çıkarak miting kitlesinin ezici birçoğunluğuna yayılmış olması bile toplumda her geçengün artan şoven histeriyi kırabilmek için önemliolanakların olduğunu bir kez daha göstermiş oldu.

Politik atmosferi tamamlayan geniş katılım

Toplamda 30 bin civarında kişinin katıldığımitingde bu politik atmosferi tamamlayan önemli birveri de lokal kanallardan akan toplumsal mücadeledinamiklerinin ortak bir potada birleşmesi oldu.

Kıdem tazminatının gasbı ilekarşı karşıya bulunan işçi sınıfı,sahte toplu sözleşme yasası ileboğuşan kamu emekçileri,örgütlülükleri dağıtılmak istenenmühendisler ve gençlik, sondönemin önemli toplumsalmücadele dinamiklerinden olanköylüler ve çevreciler, 8 Ekimmitinginde hem kendi taleplerinesahip çıktılar, hem de butalepleri genel siyasal talepler ilebirleştirerek birleşik bir kitlehareketinin de ilk işaretlerindenbirini verdiler. Tekrar

vurgulayacak olursak bu kesimlerin kendi taleplerini,genel toplumsal sorunlarla bir arada işlemesi vedevrim-sosyalizm şiarlarını yükseltmeleri fazlası ileönemliydi.

Sendikal bürokrasi bir kez daha yasaksavma peşinde

8 Ekim mitingi politik içeriği ile böylesine önemliimkanlar yaratsa da mitingin örgütleyicisi olansendikal bürokrasinin bir kez daha yasak savmapeşinde olduğunu söyleyebiliriz.

Bu vurguyu yapmayı gerekli kılan ise her zamanolduğu gibi hem mitingin ön hazırlık süreci, hem debu hazırlığın alana yansıyış düzeyidir.

Özellikle DİSK payına bu gerçek çok daha çıplakbir şekilde ortadadır. DİSK’e bağlı sendikalariçerisinde mitingin ön sürecinde nerede ise hiçbirhazırlık yapılmamıştır. Doğal olarak, bunun sonucu daalana yansımıştır.

KESK ve TMMOB payına ise her şeye karşın dahaçok sonuçları itibariyle farklı bir tablodan bahsetmekmümkündür. Bu ise esas olarak mitingin anlam ve

öneminden değil, bu örgütlerin yaşadıkları içsüreçlerden kaynaklanmıştır. AKP Hükümetinin KHKsaldırısı ile karşı karşıya olan TMMOB mitinge bellibir hazırlık ve bunun ürünü olan bir kitleselliklegelirken, KESK’in temel gündemini ise toplusözleşme yasasına ilişkin yapılan hazırlıklaroluşturmaktadır. Bunun bir ürünü olarak mitingöncesinde KESK’e bağlı sendikalar kimi yerellerdetoplu sözleşme ve 8 Ekim mitingi gündemli toplantılarda gerçekleştirmişlerdi. Grevsiz bir toplu sözleşmeyasasına karşı bir kez daha fiili bir grev örgütlemekiddiasını öne süren KESK cephesinden, bu kritikdönem öncesinde iç motivasyonu arttırmakbakımından 8 Ekim mitingi önemli bir olanağadönüşmüştür. Ancak mitingden de yansıdığı üzereKESK’in bu hazırlığı şu an için Eğitim-Sen sınırlarınıaşamamaktadır.

Dolayısıyla katılım için ortaya çıkan bu tablo ilebirlikte kürsü kullanımındaki zayıflık ve mitingin tümkortejler alana girdikten kısa bir süre sonra bitirilmesi,bürokrasinin karakterini ve niyetini de bir kez dahaortaya sermektedir.

Geçerken belirtmek gerekirse, mitingde sendikalbürokrasi payına bir başka olgu ise, Türk-İşyönetimine muhalefet iddiası ile ortaya çıkan sendikalodakların zayıf tablosudur. 10 sendikanın bir arayagelerek oluşturduğu bu muhalefet platformunun ancak2-3 sendikadan gelen 50 kişi ile böylesi önemli birmitingde yer alması, onlar payına da ortaya konaniddiaların gerçek hayatta bir karşılığının olmadığınıgöstermektedir.

Birleşik, kitlesel, militan bir sınıf hareketi için ileri!

Sendikal bürokrasinin bu uğursuz ve umut kırıcıtutumuna karşın ilk başta da söylediğimiz gibi 8 Ekimmitingi sınıf hareketinin gelişme dinamikleri açısındanönemli imkanları da bir kez daha orta çıkarmıştır.Politik çevrelerinin katılımının ve dolayısıyla alanayapılan politik müdahalenin kısırlığına rağmen, böylebir eyleme katılım iradesi gösteren kesimler aynızamanda işçi sınıfı ve emekçi hareketi içerisindekiöncü potansiyelleri göstermektedir.

Bundan sonrası için yapılması gereken bupotansiyelleri açığa çıkarmak ve örgütlü bir tarzdaharekete geçirmektir. Bu görev hiç kuşkusuz öncelikle8 Ekim mitinginin sınıf hareketinin ileri-politikunsurlarının omuzları üzerindedir.

8 Ekim mitingi üzerine...

Sınıf ve kitle hareketinin politik birikimi

Böyle bir eylemekatılım iradesi gösterenkesimler aynı zamanda

işçi sınıfı ve emekçihareketi içerisindekiöncü potansiyelleri

göstermektedir.

Page 6: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 39/sikb 11-39.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Kongre Hareketi ve tasfiyeci hayaller…3 Emperyalistlerle

DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin çağrıcısıolduğu “İnsanca yaşamı savunmak için eşit, özgür,demokratik bir Türkiye!” mitingi 8 Ekim günüAnkara’da gerçekleştirildi. Politik bir havanın egemenolduğu mitingde, sermayenin kölelik saldırılarınınyanısıra füze kalkanı, Kürt halkına yönelik saldırılarile çevre ve doğa katliamları gündemleri öne çıktı.Devletin saldırılarına yönelik öfke ve mücadelekararlılığı mitinge damgasını vurdu.

Şehir dışından gelen otobüslerin Ankara’yagelmesiyle beraber sabah saatlerinden itibaren AnkaraGarı önünde toplanıldı. Sıhhiye Meydanı’ndagerçekleştirilen miting için kortejler erken saatlerdeoluşturulmaya başlandı. En önde DİSK, KESK,TMMOB ve TTB imzalı “İnsanca yaşam için eşit,özgür, demokratik bir Türkiye!” pankartı yer aldı.Sıhhiye’ye doğru giden yolun sağ şeridindeki yürüyüşkolunun önünde KESK, sol şeridinde ise DİSK,TMMOB ve TTB yürürken iki kolun da başında ortakpankart taşındı.

Baskı ve teröre tepki

“Grevsiz toplu sözleşme, toplu sözleşmesizsendika olmaz!” ana pankartı arkasında yürüyenKESK kortejinde, grev hakkı ile birlikte KESK üye veyöneticilerine yönelik gözaltı ve tutuklama terörüneyönelik sloganlar öne çıktı.

KESK kortejinde Kürt illerinden gelen şubeler,“Demokratik Emek Platformu” imzalı “Tecritkaldırılsın, müzakereler başlasın, operasyonlardurdurulsun” yazılı ortak pankart arkasındasıralandılar. Sendika kortejleri içerisindeki en canlı vepolitik katılımı sağlayan Kürt emekçileri, KCKtutuklamalarını protesto eden ve operasyonlarındurmasını talep eden pankartlar taşıdılar. Kortejlerinbüyük kısmında Kürtçe marşlar söyleniyordu.

Ataması yapılmayan öğretmenler de KESKkortejinde yerlerini aldılar. Talepleri konusundakararlılıkları ve politik sloganlara gür katılımıyladikkat çektiler. KESK kortejinin en canlıbölüklerinden birini oluşturdular.

Eğitim-Sen korteji sadece KESK kortejinin değilaynı zamanda mitingin de ana omurgasınıoluşturmaktaydı. KESK kortejlerinde Eğitim-Sen’indışında SES, Tüm Bel-Sen ve BES’in katılımlarınispeten yüksekti. Diğer sendikaların katılımları isesembolik düzeyde kaldı.

“İş, barış, eşitlik, adalet ve özgürlük için yaşasındevrim ve sosyalizm” yazılı pankartıyla Eğitim-Senİzmir 1 Nolu Şube politik duruşuyla dikkat

çekmekteydi.

“Kıdem tazminatımızı gaspettirmeyeceğiz!”

DİSK kortejinde ise sosyal yıkım saldırılarına,kıdem tazminatının gasbına, emperyalist saldırganlığave füze kalkanına karşı hazırlanan pankartlar dikkatçekti. Kortejin önünde yer alan Kızıl Davul RitimGrubu ise korteje ayrı bir hava kattı. Yürüyüşbaşlamadan önce güzergahta dolaşan grup emekçilertarafından ilgiyle izlendi.

DİSK kortejindeki katılımın ana gövdesini Genel-İş Sendikası oluşturdu. Genel-İş korteji politikbakımdan da DİSK kortejinin ileri bölüğüydü.Kortejde sık sık “Faşizme karşı omuz omuza!” sloganıatıldı.

DİSK’e bağlı sendikaların kortejlerinin önündeDİSK yöneticileri ve bağlı sendikaların genelbaşkanları yürüdü.

Ardından ise Birleşik Metal-İş, Nakliyat-İş,Sosyal-İş olmak üzere diğer sendikalar sıralandı.Birleşik Metal-İş kortejinde “Kıdem tazminatımızıgasp ettirmeyeceğiz!” dövizleri dikkat çekerken,Nakliyat-İş’in kortejinde güvencesiz çalışma, DevSağlık-İş kortejinde ise taşeronlaştırmaya karşımücadele öne çıkarıldı.

En canlı DİSK kortejlerinden olan Dev Sağlık-İşkortejinin önünde Samsun Devlet Hastanesi’ndedirenişlerini sürdüren işçiler de yer aldı. BirleşikMetal-İş üyesi GEA, MAS-DAF direnişçileri dekortejdeydi. Genel-İş üyesi Maltepe Belediyesi taşeronişçileri de “Kahrolsun ücretli kölelik düzeni”pankartıyla Genel-İş kortejinde yer aldı. Yargıkararıyla sendikaları kapatılan Genç-Sen’liler deDİSK kortejinde yerlerini aldılar.

Türk-İş’e bağlı 10 sendikanın oluşturduğu SendikalGüç Birliği Platformu ise temsili katılımıyla mitingdeyer aldı. Petrol-İş’in katılımının göze çarptığı bukortejde TÜMTİS ve Hava-İş üyesi işçiler de sendikaşapkalarıyla yer aldılar.

Mühendislerden kitlesel ve politik katılım

TMMOB korteji ise “Ülkemize, mesleğimize,onurumuza sahip çıkıyoruz” pankartıyla DİSK’inhemen ardında yer aldı. TMMOB’ye bağlı odalarınkortejlerinden en kitlesel olanı Makine MühendisleriOdası kortejiydi. MMO’nun ardından ElektrikMühendisleri Odası’nın katılımı dikkat çekerken diğer

odalar da kendi alanlarına ilişkin taleplerini pankart vedövizlerine yansıttılar.

Çevre Mühendisleri Odası, Harita MühendisleriOdası ile Peyzaj Mühendisleri Odası da politiknitelikleri ve coşkularıyla dikkat çekti. ÇMO AnkaraŞube kortejinden “Çav bella” marşı yükseliyordu. Encanlı kortejlerden birini oluşturan OrmanMühendisleri Odası kortejinde de, “Dereler özgürdür,özgür akacak!” ve “AKP elini ormanlardan çek!”sloganları öne çıktı.

TMMOB kortejlerinin en dikkat çekici yanı,gençlik kolları ile birlikte genel olarak ağırlıklı birgençlik katılımının olmasıydı. Genç İMO, Genç EMOdikkat çeken gençlik kollarıydı. Genç İMOkortejinden “Faşizme karşı omuz omuza!”, “Katilpolis üniversitelerden defol!” sloganları yükseliyordu.TMMOB içerisinde faaliyet yürüten +İvme dekortejiyle yürüyüşte yerini aldı.

Mitingin örgütleyicilerinden olan TTB’nin katılımıise sembolik düzeyde kaldı. TTB kortejinde gözeçarpan katılım “Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm!”sloganlarıyla yürüyen öğrenci kolu TÖK’ündü.

Köylüler ve çevre platformlarından anlamlı katılım

Çeşitli yörelerden köylüler ile çevre örgütleri demitingin öne çıkan katılımcılarındandı. Çevrekatliamlarını işleyen, HES, termik ve nükleer santralkarşıtı şiarlarla mitinge katılan bu kortejlerde ileri birpolitik tutum dikkat çekiyordu.

HES karşıtı mücadelede öne çıkan Karadenizİsyandadır Platformu, Yeşil Gerze Çevre Platformu,“Ya barbarlık, ya sosyalizm” pankartlarıyla EkolojiKolektifi, Derelerin Kardeşliği Platformu, FındıklıDereleri Koruma Platformu, Solaklı Halkı, AmasraHalkı ile Gerze Yaykıl Köyü halkı yürüyenlerarasındaydı.

“ABD ve İsrail’e kalkan olmayacağız!”,“Kürecik’te füze kalkanı istemiyoruz” pankartlarıylaKürecik Füze Kalkanına Hayır İnisiyatifi de mitingekatıldı.

İleri ve devrimci güçler de yerini aldı

Mitinge katılanlar arasında birçok ilerici vedevrimci kurum da vardı. Coşkuları ve militanhavalarıyla dikkat çeken gençlik kortejlerinde, Kürthalkına yönelik saldırganlık protesto edilirken füzekalkınına yönelik sloganlar öne çıkmaktaydı.

Sınıf haraketi6 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/39 * 14 Ekim 2011

Sosyal ve siyasal saldırılara karşı onbinler Ankara’da buluştu...

Öfke ve mücadele kararlılığı!

Page 7: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 39/sikb 11-39.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Kongre Hareketi ve tasfiyeci hayaller…3 Emperyalistlerle

Gençlik kortejleri ile bazı istisnalar dışındabırakılırsa ilerici ve devrimci güçlerin böylesineönemli merkezi bir mitinge katılımları genel olarakzayıftı.

Halk Cephesi, DHF, MB, TKP, Halkevleri,EMEP, ÖDP, ESP, Kaldıraç, EHP, PDD, DDSB veEÖC mitinge katılan ilerici ve devrimcikurumlardan bazılarıydı. DHF’nin kitleselliği iledikkat çektiği mitingde BDP sınırlı bir katılımlatemsil edildi.

Gençlik kortejleri içerisinde GençlikMuhalefeti’nin katılım ve coşkusu dikkat çekiyordu.ÖDP’nin önünde yürüyen bu kortej, taşıdığı kızılflamalar ve coşkulu sloganlarıyla öne çıkıyordu.Öğrenci Kolektifleri, SGD, ÖGD ve Dev-Lis dikkatçeken diğer gençlik kortejleriydi. “Özgür sağlıköğrencileri” imzalı Türkçe-Kürtçe yazılı pankartarkasında yürüyen gençlik korteji de anlamlı birkatılım sağladı.

“Parti, sınıf, devrim!”

Mitinge sol güçlerdeki genel eğilimin aksinekitlesel bir katılım sağlayan BDSP ise “Parti, sınıf,devrim” ana pankartı arkasında yürüdü. Kortejdeayrıca “Kölelik yasalarına karşı genel grev”,“Emperyalizme kalkan, Kürt halkına düşmanolmayacağız!” pankartları da taşındı.

BDSP kortejinde “İşçi sınıfı savaşacak sosyalizmkazanacak!”, “Parti şehitleri ölümsüzdür!”,“Emperyalizm yenilecek direnen halklarkazanacak!”, “Kürt halkına özgürlük, eşitlik,gönüllü birlik!”, “Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!”,“Yaşasın halkların kardeşliği!” sloganları atıldı.

BDSP kortejinin arkasında ise Ekim Gençliği“YÖK’e müşteri, emperyalizme kalkan, kardeşhalklara düşman OL-MA-YA-CA-ĞIZ!” pankartı ileyürüdü.

Tek yumruk olma çağrısı

Saat 11.00’e doğru yürüyüş başlarken “Yaşasınhalkların kardeşliği!”, “ABD’ye-İsrail’e kalkanolmayacağız!”, “Yaşasın devrim ve sosyalizm!” gibisloganların kortejlerde sıklıkla atılması dikkat çekti.

Kitlenin baş tarafı Sıhhiye Meydanı’na girişyaptığında KESK’e bağlı sendikaların bazıları ileilerici, devrimci güçlerin kortejleri Ankara Garıönündeydi.

Sıhhiye Meydanı’ndaki miting programındamitingin çağrıcısı olan TTB, DİSK, KESK veDİSK’in genel başkanları alanı dolduran binlercekişiye seslendi. Yapılan konuşmalarda, AKPhükümeti ve sermayenin saldırılarına değinilerek busaldırılara karşı mücadeleyi yükseltme ve tekyumruk olma çağrısı yapıldı.

Yaklaşık 30 bin kişinin katıldığı miting, Bandista

Miting sırasında görüşlerini aldığımız emekçilerAnkara’da yükselen sesin ülke geneline yayılmasıgerektiğini vurguladılar.

Necdet Yavuz(KESK/Yapı Yol-SenTekirdağ İl Temsilcisi):Toplumun ezilen kesimleriolarak emekçilerin talepleriniortaya koymak ve bir ses, birçıkış yolu açmak amacıylaburadayız. Memurların,

işçilerin sorunları her geçen gün büyüyor. Bunlarıdile getirmek hedefiyle buraya geldik. Butaleplerimizi kazanmanın yolunun tek yolu daalanlara çıkmaktır. Bu ülkede ve tüm dünyadaegemenler, yönetenler halka karşı zor kullanıyorlar.Bizler de emekçiler olarak, Yapı Yol Sen üyeleriolarak mücadeleyi çoğaltıp yolumuza devamedeceğiz. Tüm bunlar kuşkusuz ki yeterli değil.Çalışanları yeterince bu alanlara çekemiyoruz amasorunların büyüklüğü nedeniyle insanlar katılımsağlıyorlar. Alanlarda yükselttiğimiz bu sesleegemenlere sesimizi duyarabileceğimizidüşünüyoruz. Hedefimiz bu sesi ülke genelineyaymaktır.

Emrah Şahin (Genel-İşSendikası İstanbul

Anadolu Yakası 1 No’luŞube YK üyesi): Bubirliktelik saldırı dalgasınınilk başladığı süreçteolmalıydı. Emekçiler gaspedilen haklarına sahip çıkamıyorlar. Öyle olsaydı eğerburada milyonlarca kişinin toplanması gerekiyordu.SSGGS, belediyelere yönelik norm kadrolar sürecindeçalışanlardan yeterli tepkiyi göremeyen AKP busaldırıları yoğunlaştırdı. Bu hakları almamızın tekyolu bu kalabalığı büyütmekten geçiyor. Amaumudumuz var. Mücadelemiz sonuna kadar devam

edecek.

Hacı Çiçek (KüreciklilerKültür ve DayanışmaDerneği üyesi): Füzekalkanıyla ilgili bir hafta önceKürecik’te radar üssününkurulacağı alanda kitlesel bireylem yaptık. Bugünkü

mitinge katılmaktaki amacımız da bu konuyugündeme taşımaktı. Bundan sonra çeşitli şekillerdeeylemlerimize devam edeceğiz. İmza kampanyası,açlık grevi, eylemlerle mücadelemize devam edeceğiz.Protokoller yapıldıktan sonra görüşlerimizi aldılar vebiz bunu kabul etmiyoruz. Kürecikliler olarak sonunakadar mücadele edeceğiz.

Bayram Dilek (RSAİşyeri Temsilcisi/BirleşikMetal-İş İstanbul 2 No’lu

Şube): Aslında AKPhükümeti ülkeyi parsellemekistiyor. HES projelerindenhayatın her alanına kadarOsmanlı dönemine dönüşüyoruz. Biz neyimizle

övünüyoruz? Asgari ücretin 660 TL olduğubir ülkede

neyle övünülebilir. Ekonomimiz büyüyor diyorlar.Eğer büyüyorsa o zaman bize bu büyümeden payversinler. Savaş, silahla olabilecek bir şey değildir.İnsanların yaşam koşullarını düzeltmezsen olmaz.Bugün burada toplanan kalabalık tabi ki yeterli değil.Pazar’a denk gelseydi daha farklı olurdu. Bizimsesimizi duyurmamız lazım. Toplum, bana gelmesin dene olursa olsun diyor. Geleceksin buraya sesiniduyuracaksın ve mücadele edeceksin. Sokağaçıkmadan hiçbir hak kazanılmıyor. İnsanlara ikisendikaya üye olabilirsin diyorlar ama sendika üyeoldukları için yüzlerce arkadaşımız işten atıldı. İşgüvencemizi elimizden almak istiyorlar. O yüzdenkıdem tazminatlarımızdan taviz vermememizgerekiyor.

Ali Şengül (GEAdirenişçisi/Birleşik Metal-İşGebze Şubesi): Sistemin birbütün olarak saldırılarına karşıtoplumsal olarak bir duyarlılıkyaratmak gerekiyor. Bugün debunun iyi bir örneğini

görüyoruz. Çok çeşitli kesimlerden kişiler ve kurumlarhükümetin ve sistemin saldırılarını protesto etmek içinbugün Ankara’dalar. Gönül isterdi ki çok daha büyükkalabalıkları burada görelim. Çünkü bu mitingin okadar çok talebi var ki, bu yüzden herkesin buradaolması gerekiyor. Yine de bu miting bir başlangıçtır.Yeni direnişler ve mücadeleler için umutlu olmakgerekir.

Hayri Eren (KartalKoşuyolu Hastanesiişçisi/Dev Sağlık-İş üyesi):Taşeronda çalışan bir işçiolarak sadece kenditaleplerimiz için değil diğerişçi arkadaşlarımızıntaleplerine de destek vermek için buraya geldim.Sonuçta biz insan gibi haklarımızı istemeye geldik.Ben bir taşeron işçisi olarak haklarımızı istiyorum.Diğer arkadaşlarımız da kendi haklarını istiyorlar.Torba yasaya karşı çıkıyoruz çünkü bizim yararımızazerre kadar bir şey yapılmıyor. Sonuna kadaralanlardayız.

Adem Çetin (DİSK/Emekli Sen Mamak Şubeüyesi): Emekliler olarak zaten alanlardaydık vebundan sonra da olmaya devam edeceğiz. Toplumun

tüm kesimleriyle beraberAnkara’da toplandık.

Nurettin Kılıçdoğan(TÜMTİS GYK üyesi veAnkara Şube Başkanı):Yaşamın bütün ihtiyaçlarıüzerinden alanlardayız.

Güneydoğu ve savaş meselesinden kıdem tazminatına,kamu emekçilerinin toplu sözleşme hakkı ve derelerinözgürleşmesi yani yaşamın tümü üzerinden bugünburadayız. Bu mitingin esas amacı yaşam hakkıistemektir. Eylemlilikler devamlılık arz etmezse, gerisigelmez. Sürekli eylemliliğe çevirebilmeliyiz. Bağlıbulunduğumuz örgütlerdeki üyelerimizi mücadeleyesürekli hazır halde tutmalıyız. Başka türlü sonuç

alamayız. Kızıl Bayrak / Ankara

Sınıf haraketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 7Sayı: 2011/39 * 14 Ekim 2011

“Miting başlangıç olsun”

Page 8: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 39/sikb 11-39.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Kongre Hareketi ve tasfiyeci hayaller…3 Emperyalistlerle

Güncel8 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/39 * 14 Ekim 2011

Geçtiğimiz hafta ülke gündemi Tayyip Erdoğan’ınannesinin ölümüne kilitlendi. Kuşkusuz annesinikaybeden bir insanın yaşayacağı duygusallıkanlaşılırdır. Ancak bu kişi Başbakan Erdoğan oluncaolay medyatik hale getirildi ve burjuva cenah tam biryalakalık gösterisi yaptı.

Bilinmektedir ki mevzu bahis zengin hayatlarsa herşeyin en abartılısı yaşanmaktadır. Çünkü bu burjuvahayatların kendisi şatafatlıdır. Yoksulluk içindeyaşamak zorunda bırakılanlarsa bu şatafatın sınırlarınıbile hayal edemezler. Fakat abartının olduğu yerdemasumiyet kalmaz.

Açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşamakzorunda kalan bir işçi-emekçinin annesini kaybettiğikoşulları düşünün. Annesini toprağa verir, acısını içinegömer ve sonra üretimin içinde alınteri döker. Yaşamtüm acılarıyla birlikte gözlerden uzak bir şekilde sürer.Siz hiç gördünüz mü bir işçiye bir mikrofonunuzatılıp, “annenizi kaybettiniz, ne düşünüyorsunuz”diye sorulduğunu. Bu “alt tabakanın”, bu “ayaktakımının” acıları, bir ağacın dalında kalmış kediyavrusu kadar önemli değildir. Haber değeri taşımaz.Fakat sözkonusu burjuva sınıfa mensup elit birşahsiyet olunca hayat durur.

Konuya dönersek sermaye medyası içinErdoğan’ın annesini kaybetmiş olması onbinlerce işçive emekçinin gelecekleri için sokağa çıkmasındandaha önemli bir olaydır. Öyle ki, cenazenin kaldırıldığıgün gerçekleşen ve onbinlerce emekçinin katıldığı 8Ekim mitingini medya görmedi. Kabe’den getirilipErdoğan’ın annesinin tabutunun üzerine serilen o örtüsadece annesinin tabutunu kapatmamış, gerçeklerin deüzerini örtmüştür.

Hiç değilse doğal gerçekliğiyle bir anne olanTenzile Erdoğan, kendi tabiyeti içinde sonyolculuğuna uğurlanabilirdi. Ancak daha öncekiörneklerde olduğu gibi bu kez de böyle olmadı, kezaolamazdı da. Zira kapitalist sistemin işleyiş yasalarıbuna izin vermez. Gölgesini satamadığı ağacı bilekesen bu sistemde “maneviyat” yoktur, duygu yoktur,insan yoktur. Yaşanmakta olan her ne olursa olsunancak metaya çevrilebiliyorsa, sömürü çarklarınındönmesine kolaylık sağlayabiliyorsa bir değeri vardır.

Görünürde annelere bu derece değer veren birinsanın ağzından “kadın da olsa, çocuk da olsagereken yapılacaktır” sözcüklerinin bu kadarkolaylıkla çıkıyor olması şaşırtıcı değil, onungerçeğidir. Burjuva sınıfa mensup olanlar için üzüntü,çıkarlarıyla sıkı sıkıya bağlıdır. 2006 yılında Mersinziyareti sırasında çiftçilerin sorunlarını dile getirenMustafa Kemal Öncel’e “ananı da al git!’ diyebilen birzihniyetin “anne sevgisi” ne kadar olur ki?

İstanbul Halkalı’da Pameks tekstil fabrikasındaçalışırken sele kapılıp ölen, Bursa’da yanarak canveren kadın işçilerin çığlığını duymayan bir yüreknasıl bir anne sevgisiyle dolu olabilir? Çocuklarınıgöçüklerde kaybetmiş anneler çektikleri acılarlabaşbaşayken şu sözcükler de bizzat Erdoğan’a aittir;“Bunlar, maden işçilerinin kaderinde var.”

Çocuklarının kemiklerini toplu mezarlarda arayanannelerin yaşadığı bir ülkedir burası. On yıllardır hiçdeğilse çocuklarımızın bir mezarı olsun diyen analarıgörmezden gelenlerin, körelen gözleri değilyürekleridir. Tüm bunlar sadece Erdoğan’ın şahsınamünhasır gerçekler değildir. Yaşanan burjuva sınıfın

refleksleri, duygu dünyasıdır.Bu topraklarda öyle anneler yaşadı ve yaşıyor ki,

çocuklarına duydukları sevgi tarif bile edilemez.Çünkü bu anneler aynı zamanda tarifsiz acıların dasahibidirler. İdam edilen devrimcilerin, çocuklarıişkence gören, devlet güçleri tarafından öldürülen,yakılan, asit kuyularına atılan, toplu mezarlaragömülenlerin anaları yaşamaktadır bu ülkede.

Bu ülke, aydınlık geleceğin, umudun, direncinsembolü olmuş “Cumartesi Anneleri”yle, saçlarınayıldız düşmüş tutsak analarıyla ünlüdür. Bu annelerin“ana yüreğinin” nasıl yandığını bu yangına sebepolanlar asla bilemezler. Ölüm orucunda şehit düşenkızının fotoğrafını taşıyan annelerin 5 yıllayargılandığı bir kara parçasıdır burası. Devrimcianalarına tarifsiz acılar ve kederler yaşatanlar,yüreklerinde yangınlar çıkaranlar bu öfkeyi asladindiremezler.

Tutsak çocuğunu birkaç dakikalığına görmek içingittiği hapishanede tüm sevgisini, tüm duygularınıbildiği üç Türkçe kelimeye, “Kamber Ateş nasılsın”asığdırmak zorunda kalmanın ne demek olduğunu eniyi Kürt anneleri bilebilir.

Yine bu ülkede annelerine olan sevgilerini;“Geride masa üstünde boynu bükük kaldı kağıt kalem.Bağışla beni güzel annem. Oğul tadında bir mektupyazamadım diye kızma bana. Elleri değsin istemedim.Gözleri değsin istemedim. Ağlayıp koklayacaktın.Belki bir ömür taşıyacaktın koynunda” diyerekgösteren devrimciler yaşamaktadır.

Yazılan son mektupların yıllarca anne ve babalaraverilmediği, acının ve öfkenin birlikte yoğrulduğu bircoğrafyadır burası.

Son olarak Mukaddes Gezmiş, Naciye Çayan,Mediha Kaypakkaya, Nazife Cemgil, Kebre Doğan,Gevhel Çiftçi şahsında tüm devrimci analarınasözümüz var; “Bekleyin bizi. Bir sabah çıkageliriz.Acınızı süpürmek için açtığınızda kapınızı”,çocuklarınızın “adı başka sesi başka, nice yaşıtı,koynunda çiçekler, çiçekler içinde yeni bir ülkegetirecekler” size.

Ve “yüreği avucunda koşan her bir anneye”,verilebilecek en güzel anneler günü hediyesi olarak“tepeden tırnağa oğula ve kıza kesmiş bir ülkeyiarmağan” edeceğiz.

Devrimci önderleri anmak suçYargı iki ayrı davada devrimci önderleri anmayı

suç saydı. Dersim’in Hozat ilçesinde 2007 yılında

gerçekleştirilen Grup Yorum konserinde “Mahir,Hüseyin, Ulaş kurtuluşa kadar savaş!”, “Devrimşehitleri ölümsüzdür!”, “Tutsaklar onurumuzdur”sloganlarını atan Mesut Geyik, Emrah Sarıtaş veSinan Yıldırım isimli üç gencin 10’ar aylık hapiscezası Yargıtay tarafından onaylandı.

Hozat Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı polislerinkamera kayıtlarından yola çıkılarak başlatılansoruşturmada gençlerin DHKP/C’ninpropagandasını yaptıkları iddia edilmişti. Malatya3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülenduruşmada mahkeme heyeti; üç genci ‘terör örgütüpropagandası yapmak’tan suçlu bulmuştu.

Adana’da da 9 Mayıs 2009 tarihindegerçekleştirilen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan veHüseyin İnan’ı anma etkinliğine katılan 6 kişiyehapis cezası verildi. 10 Ekim günü görülenduruşmada mahkeme, eyleme katılan 6 kişiye 2911sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’namuhalefet etmekten 18’er ay hapis cezası verdi.Mahkeme, “5 yıl içinde aynı suçu tekrar işlememekkaydıyla” verdiği hapis cezalarını erteledi.

2 Temmuz anmasına dava2 Temmuz Sivas anmasıyla ilgili tertip

komitesine dava açıldı. Sivas’ta Madımak Oteli’nin önünde, katledilen

aydın ve sanatçıları anmak için yapılan 2 Temmuzeylemine azgınca saldıran devlet şimdi de tertipkomitesine dava açtı. Sivas Sulh Mahkemesi’ndeaçılan davanın gerekçesi ise 2911 sayılı Gösteri veYürüyüş Kanunu’na muhalefet. “Polisemukavemet” ve “izin olmayan yerde gösteriyapmak” suçlamalarıyla açılan davanın yanısıraotelin önünde gösteri ve anma yapılması dayasaklandı. 2 Temmuz Anma Komite Başkanı veEğitim-Sen Sivas Şube Başkanı İbrahim Erdoğan isebu tür yaklaşımların önümüzdeki senelerdekianmaları etkilemeyeceğine dikkat çekti.

Burjuvazinin “anne sevgisi” ve üstü örtülemeyen gerçekler

H. Eylül

Page 9: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 39/sikb 11-39.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Kongre Hareketi ve tasfiyeci hayaller…3 Emperyalistlerle

Baskı ve terörde gemi azıya alan devlet, Kürthareketine yönelik operasyonlarda ağır bir bilançoyaimza attı. 14 Nisan 2009 tarihinden bugüne BDP’yeyönelik gerçekleştirilen operasyonlarda 7 bin 748kişi gözaltına alınırken, gözaltına alınanlardan 3 bin895’i ise tutuklandı. Sermaye devleti, neredeyse,gözaltına aldığı her iki BDP’liden birini tutukladı.Bu bilançoya göre, her gün 9 kadar Kürt gözaltınaalındı.

Ayrıca, son 6 ay içinde 4 bin 148 gözaltıgerçekleştirildi, bin 548 kişi tutuklandı. 2 İl GenelMeclis Başkanı ve 4 il genel meclisi başkan vekili,29 belediye meclisi üyesi, 10 belediye başkanı, 8belediye başkan yardımcısı, 2 belediye başkan vekili,2 eski belediye başkanının tutuklu olduğu belirtildi.

Son bir haftanın bilonçosu ise oldukça kabarık.

İstanbul ve Diyarbakırda 105tutuklama

İstanbul’un birçok ilçesinde ve Diyarbakır’da 4Ekim sabahı gerçekleştirilen polis operasyonlarısonucu gözaltına alınan 135 kişiden 105’i tutuklandı.

İstanbul’da gözaltına alınan 99 BDP’liden 95’itutuklandı. Tutuklananlar arasında Mardin’degözaltına alınan BDP PM üyesi Yusuf Çirik debulunuyor.

Diyarbakır’da da gözaltına alınan 36 kişiden 18’i“örgüte üye olmak” iddiasıyla tutuklandı.

Tutuklananlar arasında Derik Belediye BaşkanıÇağlar Demirel ile Azadiya Welat Gazetesi eskiGenel Yayın Yönetmeni ve gazetenin yazarı TayyipTemel de yer alıyor. Serbest bırakılan 15 kişiden6’sına kontrol ve yurt dışı yasağı getirildi.

Mersin’de 44 tutuklamaMaraş’ın Pazarcık ilçesinde yaşanan çatışmada

yaşamını yitiren HPG gerillası Sadık Kaya’nıncenaze töreninin ardından polisin dağılmakta olankitleye saldırması sırasında gözaltına alınanaralarında BDP Mersin İl Başkanı Cihan Yılmaz veKURDİDER Başkanı Ahmet Gegez’in de bulunduğu44 kişi tutuklandı. Tutuklananların 15’inin çocukolduğu bildirildi.

Tutuklama gerekçeleri “Örgüt propagandasıyapmak”, “Örgüt adına suç işlemek”, “Görevbaşındaki polise direnmek” ve “Toplantı ve gösteriyürüyüşlerine muhalefet”.

İlçe başkanına tutuklama6 Ekim tarihinde Siirt Emniyet Müdürlüğü’ne

bağlı polisler tarafından evlere, BDP Siirt il binası,Siirt Belediyesi’ne bağlı Berfin Kadın DayanışmaMerkezi ve Siirt MKM-DER binalarına yapılanbaskınlar sonucu gözaltına alınan 6 kişiden biri olanBDP Merkez İlçe Başkanı Guri Toprak tutuklandı.Diğer 5 kişi serbest bırakıldı.

Kürt sorunu Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 9Sayı: 2011/39 * 14 Ekim 2011

2009 yılında Abdullah Öcalan’ın çağrısı ileHabur Sınır Kapısı’ndan giriş yapan Barış Grubuüyelerine 7 yıl ile 10 yıl 10 ay arasında değişenhapis cezaları verildi.

Sermaye devletinin fiyaskoyla sonuçlanan Kürtaçılımı sürecinde 19 Ekim 2009 yılında Türkiye’yegiriş yapan Barış Grubu üyelerinin 7’si hakkında,gelişleri sırasında yapılan törenlerde ve daha sonrakitoplantılarda yaptıkları konuşmalar nedeniyle açılandavanın karar duruşması 11 Ekim günü görüldü.

Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mankemesi’nde görülenduruşmaya tutuklu Mustafa Ayhan, Hüseyin İpek,Nurettin Turgut ve avukatları katıldı. Haklarında

yakalama kararı bulunan Fatma İzer, MenekşeSoydan, Hacı Sorgun ve Kemal Ökten ise bir süreönce Maxmur Kampı’na geri döndükleri içinduruşmada yer almadılar.

Turgut, Ayhan ve İpek’in Kürtçe savunmatalepleri reddedildi.

Mahkeme, tutuklulardan Mustafa Ayhan,Hüseyin İpek ve Nurettin Turgut’u “Örgüt üyesiolmak”, “Örgüt adına suç işlemek” ve “Örgütpropagandası yapmak” suçlarından 10’ar yıl 10 ay,tutuksuz yargılanan Hacı Sorgun, Kemal Ökten,Menekşe Soydan ve Fatma İzer’i de 7’şer yıl 1 ayhapis cezasına çarptırdı.

Kürtlere yasak,faşistlere serbest

TUHAD-FED tarafından örgütlenen ve başta BDPolmak üzere birçok ilerici ve devrimci kurumtarafından desteklenen Gemlik yürüyüşü devletinOHAL uygulamalarına takıldı.

Gemlik yürüyüşüne engel olmak için Kürt illeribaşta olmak üzere tüm illerde çıkışlar engellenirkenBursa’da ise OHAL uygulaması en üst seviyedetutuldu.

Bursa Valisi yaptığı açıklama ile şehirde her türlüeylemin 8-9-10 Ekim tarihlerinde yasaklandığını ilanetmiş, Gemlik’e gelmekte ısrar eden Kürt halkınakarşı her türlü baskı ve terörü uygulamaktançekinilmeyeceği tehdidini savurmuştu. 9 Ekimsabahından itibaren ise şehrin tüm giriş çıkışlarındapolis-jandarma işbirliği ile kontrol noktalarıoluşturulurken bu kontrol noktalarında kimlik veplaka sorgulamaları yapıldı.

İllerden toplu çıkışları engelleyen devlet tekilgelişlere de engel olmak için kontrol noktalarındakidenetimi arttırdı. Gemlik Otogarı’nda şehir dışındangelen iki kişi bu kontroller sırasında gözaltına alındı.

Kürt illeri başta olmak üzere birçok ilde yaşananengellemelere karşı protesto gösterileri yapıldı.Bursa’da ise Kürt halkı BDP il ve ilçe binalarındakibekleyişini sürdürdü.

Sabah saatlerinden itibaren Kürt halkı BDP ilçebinalarında toplanırken yürüyüşü destekleyen kurumtemsilcileri ise BDP il binasında toplandılar. Yürüyüşüdüzenleyen TUHAD-FED yöneticileri şehre girişyapamadığı için yürüyüş gerçekleştirilemezken BDPve diğer kurum temsilcilerinin Gemlik’e yapmakistediği heyet ziyareti de devlet engeline takıldı.

Faşistlerden eylem

Heyetin Gemlik BDP ilçe binasına gerçekleştirmekistediği ziyaret bile devlet yetkilileri tarafındanprovokasyona neden olabileceği gerekçesi ileengellenirken Gemlik’te faşistler tarafındanyürüyüşler gerçekleştirildi.

Kürt halkına dönük engellemelerin başladığı 8Ekim günü gece saatlerinde faşistlerin otobüslereGemlik’e giriş yaptığı biliniyor. Zaten polisle birliktehareket eden bu güruh, günlerdir Gemlik’te esnaflarıgezerek tehdit ediyor ve ilçenin dört bir yanınaastıkları Türk bayrakları ile faşizan havayıtırmandırıyordu. 9 Ekim günü öğlen saatlerinde isevalinin her türlü eylem ve etkinliğin yasaklandığınıaçıklamasına rağmen bu faşist güruh, Gemliksokaklarına çıkarak Kürt halkına karşı kinini kustuğubir eylem gerçekleştirdi.

Bu tablo ise valinin ve devlet yetkililerinin ikiyüzlütutumunu bir kez daha ortaya serdi.

Baskı, protesto edildi

BDP il binasında toplanan kurumlar bir basıntoplantısı ile baskı ve engellemeleri protesto ettiler.Açıklamada TUHAD-FED, BDP, BDSP, Partizan, SODAPve Yeşiller Partisi yer aldı.

Kızıl Bayrak / Bursa

Barış Grubu’na10 yıl

Page 10: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 39/sikb 11-39.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Kongre Hareketi ve tasfiyeci hayaller…3 Emperyalistlerle

4 Ekim’de AKP hükümeti ile kamu emekçilerisendikaları konfedarasyonları arasında 4688 sayılıyasada yapılacak olan değişikliklerle ilgili olarakyapılan pazarlıklar sona erdi. AKP hükümeti herkonfederasyonun kendi üyeleri adına toplu sözleşmeyapma talebi ile grev hakkı talebine kulaklarını tıkadı.

AKP’nin bu dayatmalarına karşı Kamu-Sen de tepkigösterirken üyelerini mücadelenin dışında tutmaya özengösteriyor. Görüşmeler boyunca masada kalan Kamu-Sen elini güçlendirmeye, Memur-Sen’le olan rekabettenkazançlı çıkmaya çalışıyor.

Pazarlık toplantılarına katılan KESK yönetimibaşından itibaren AKP hükümetinin 4688’de planladığıdeğişikliklerin kamu emekçilerinin grevli, toplusözleşmeli sendika talebine yanıt vermediğini ortayakoydu. Öte yandan bu değerlendirmesine rağmenmasada oturmaya, pazarlıkçı yaklaşımını sürdürmeyedevam etti. Ciddi bir mücadele programı ortayakoymaktan kaçındı. Pazarlıkların sona ermesininardından ise, gerekirse grev hakkını kullanacağınıaçıkladı. Bu iddiaya rağmen halihazırda ciddi birmücadele programı ortaya koyabilmiş değil.

Grev hakkı, grev yapılarak kazanılır!

KESK bürokratlarının grevsiz sendika yasasınayönelik bu yalpalayan tutumlarının arkasında, reformistanlayış bulunuyor.

KESK bürokratları 4688 sayılı yasa ile kendilerinegüçlü bir dayanak bulmuşlardı. Yeni yapılacakdüzenlemenin de, daha önce buldukları bu dayanaknoktalarını güçlendireceğini sanmaktaydılar.Referandumda aldıkları çok başlı ikircikli tutum tam dabu anlayışa dayanıyordu. Bu anlayıştan dolayı bugün degrevsiz sendika yasa tasarısı karşısında net bir tutumalamıyorlar. Grevsiz sendika yasa tasarısına karşıprotestocu eylem anlayışını sergilemeye devamediyorlar. Tam da bu zeminde kamu emekçilerimücadeleden uzaklaşıyor, devlet güdümlü sendikalargüç kazanıyor.

KESK bürokratları, sendika yasa tasarısına ilişkinsüreci kamu emekçilerinin taleplerinin kazanılması vesaldırıların göğüslenmesi çerçevesinde ele almak gücügösteremiyorlar. “Grev hakkı, grev yapılarak eldeedilir” anlayışını bastırmaya yönelik tutumlarınısürdürüyorlar. Oysa somut kazanımlar elde edilmemesibu anlayışla doğrudan bağlantılıdır.

Kamu emekçilerinin karşı karşıya bulunduğu grevsizsendika saldırısı, mücadele dinamiklerini açığaçıkaracak olanakları içinde barındırmaktadır. Sorun bu

olanakları KESK önderliğinin yeterincedeğerlendirmemesinden kaynaklanıyor. Grevli-toplusözleşmeli sendika hakkı için sergilenecek aktif birmücadele çizgisi, hem devlet güdümlü sendikalarıngerçek yüzünü açığa çıkaracak, hem de KESK’itabanıyla barıştıracaktır.

Görev devrimci-sosyalist kamu emekçilerininsırtındadır.

Mücadeleyi örgütlemek için...

Devrimci-sosyalist kamu emekçileri önceliklemücadeleyi ortaklaştırmalıdır. Ardından ise tabanıörgütleme çalışmasına hız vermeli, mücadeleprogramını tabanda tartışmaya açmalıdırlar. Emekçileregüven vermenin esas yolu mücadele programı ve eylemtakviminin açık, net ve hak alıcı bir tarzda oluşturulmasıişyerlerinde canlı, dinamik ve eylemli bir tarzdaörülmesidir. İşyerlerindeki emekçilerin yaptıkları tümeylem ve etkinliklerin, tarihi, talepleri ve amacı öndenilan edilmiş bir grev ya da süresiz iş bırakma eyleminebağlanacağını, tüm eylemlerin grevi örgütleyen bir süreçolarak işleyeceğini bilmesi önemlidir.

Grevsiz sendika saldırısını boşa çıkarmak, KESK’intabanla bağını yeniden ve daha güçlü bir şekilde kurmaküzere, işyerlerini harekete geçirmek için tüm şubelerdekomisyonlar, komiteler vb. oluşturulmalıdır. Bu komiteya da komisyonlar, şubeye bağlı tüm işyerlerini gezmeli,grevsiz sendika saldırısını anlatmalıdır. Saldırıların boşaçıkarılması için fiili-meşru-militan bir mücadelesürecinin örülmesi ihtiyacının zorunlu olduğunuemekçilere kavratmak misyonuyla davranmalıdır. Grevve direniş komiteleri şeklinde işlemesi gereken bu tabanörgütlülükleri militan ve hak alıcı bir mücadelesürecinin örgütlenmesinin temel taşları olmalıdır.

Tabanı harekete geçirmeyi hedefleyen tabanörgütlülükleri kadar önemli olan ve emekçilere güvenverecek bir diğer mekanizma da, bugünden grev vedireniş fonunun oluşturulması olacaktır. Sahte sendikayasasının yasaklarıyla kendini sınırlayan KESKbürokratları, ne yazık ki bugüne kadar grev ve direnişfonu oluşturmamıştır.

Kamu emekçilerine ve KESK’e yönelik saldırılar birbütündür. Ancak tabanın gücü, iradesi ve mücadelesisayesinde aşılabilir. Dış dinamiklerin desteği kadar içdinamiklerin, yani kamu emekçilerinin özgücününharekete geçirilmesi gerekmektedir. Devrimci-sosyalistkamu emekçileri, ancak bu görev ve sorumlulukladavrandıkları koşullarda sermaye devletinin saldırılarınıpüskürtülebilecektir.

Kamu emekçileri10 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak

AKP hükümeti grevsiz sendika yasasını dayatıyor…

Grevli sendika hakkı içinfiili-militan mücadele! KESK, “Grevsiz Toplu Sözleşme, Toplu

Sözleşmesiz Sendika Olmaz” şiarıyla birçok ildemeşaleli yürüyüşler ve oturma eylemlerigerçekleştirdi.

MersinKESK Mersin Şubeler Platformu meşaleli bir

yürüyüş gerçekleştirildi. KESK binası önündetoplanan yaklaşık 100 kişilik kitle şehrin merkezicaddesi olan İstiklal Caddesi üzerinden Taş Binayakadar yürüdü. Coşkulu yürüyüşün ardından Taş Binaönüne gelindiğinde basın açıklamasına geçildi.Açıklamayı KESK Dönem Sözcüsü Yusuf Kaya okudu.

AKP’nin emekçilere ve halklara düşmanlıktaartık gerçek yüzünü gizlemediğinin söylendiğiaçıklamada Tayyip Erdoğan’ın Kürt halkına karşıinsanlık suçu işlediği söylendi.

BursaBursa’daki eylem ise Setbaşı-Mahfel’de

toplanılması ile başladı. Kamu emekçileri KentMüzesi önüne meşaleli yürüyüş gerçekleştirdiler.

KESK Bursa Şubeler Platformu Dönem SözcüsüHasan Özaydın tarafından okunan basınaçıklamasında “Grev hakkını engelledikten sonratoplu görüşmelerin adını toplu sözleşme olarakdeğiştirseniz de bir avuç yandaş dışında kimi iknaedebilirsiniz!” denildi.

Açıklamanın ardından oturma eylemine geçildi.Eylem alanını sokak meclisine dönüştüren kamuemekçileri söz alarak düşüncelerini paylaştılar.Şiirlerin okunduğu, türkülerin söylendiği eyleme 80kişi katıldı.

İzmir KESK İzmir Şubeler Platformu YKM önünde

toplandı. “Grevsiz toplu sözleşme, toplu sözleşmesizsendika olmaz!” ve “Özgür demokratik bir ülkeinsanca yaşamak istiyoruz!” pankartlarıyla İzmirBüyükşehir Belediye binası önüne meşaleli yürüyüşgerçekleştirildi.

Büyükşehir binası önünde oturma eylemiyapılırken yaklaşık yarım saat sonra basın metniokundu. KESK İzmir Şubeler Platformu DönemSözcüsü Kıyasettin Yasa “ Kamu emekçileri kendigeleceklerini kendi belirlemelidir” dedi. Açıklamadamücadele kararlılığı vurgulandı. Eylem müzikdinletisi ve tiyatro gösterimiyle sürdü.

İstanbulKESK üyeleri İstanbul’da ise Galatasaray Lisesi

önünden Taksim Tramvay Durağı’na kadar meşaleliyürüyüş gerçekleştirdi.

KESK İstanbul Şubeler Platformu DönemSözcüsü Ersoy Adıgüzel, 4688 sayılı yasanınörgütlenme özgürlüğünü engellediğini ve toplugörüşme denilen bir ucubeyi kamu emekçilerinedayattığını söyledi.

AKP’nin temel amacının emekçilerin hak veçıkarlarını budamak olduğunu ve 12 Eylül darbesininruhunu koruduğunu söyledi. Açıklamanın ardındanmeydanda oturma eylemi yapıldı.

SakaryaKESK Sakarya Şubeler Platformu öncülüğünde

düzenlenen eylem Adapazarı AKM önünde

KESK ‘grevli toplu sözleşmehakkı’ istedi

Sayı: 2011/39 * 14 Ekim 2011

Page 11: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 39/sikb 11-39.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Kongre Hareketi ve tasfiyeci hayaller…3 Emperyalistlerle

İstanbul Dişhekimleri Odası Yönetim Kurulutarafından 'yeniden yapılanma' adı altında işten atılan odaçalışanları ile onlara destek veren arkadaşlarının direnişikazanımla sonuçlandı. Harbiye'deki oda binası önünde 11Ekim günü direniş çadırı kuran oda çalışanları 12 Ekimgünü oda yönetimiyle kısa süren bir görüşmegerçekleştirdi.

Sabah saatlerinde başlayan ve gün boyu süren İstanbulDişhekimleri Odası Danışma ve Yönetim Kurullarıtoplantısından çalışanların işe geri alınması kararı çıktı.Saat 18.00 sıralarında oda çalışanlarıyla biraraya gelenyönetim, çalışanların taleplerini kabul etti. İşe geri dönüşkararı oda çalışanları tarafından büyük bir sevinçlekarşılandı. İşten atılan oda çalışanlarından Sevil AydemirÇetinkaya ve Yeliz Şahin işe geri dönerken işten atılandiğer çalışan ise kendi isteğiyle ayrıldı.

İşten atmaların ardından DİSK'e bağlı Sosyal-İşSendikası'na üye olan oda çalışanları 13 Ekim sabahıişbaşı yaptılar.

Sevil Aydemir Çetinkaya ve Yeliz Şahin işten atılmasüreçleriyle ilgili sorularımızı yanıtladılar.

“İş yükü fazlaydı”

İstanbul DişhekimleriOdası’nda iki yıldır çalışanSevil Aydemir Çetinkayaişten atılan oda çalışanlarındanbiri. Odada üye kayıt işlemlerigörevini yürüten Çetinkayaaynı zamanda 2,5 aylık hamile.

İki yıl önce, farklı bir üyekayıt sistemini devreye sokmak için işe alındığınısöyleyen Çetinkaya, bu sisteme hala geçilemediğinisöylüyor.

Dişhekimlerinin üye kayıt işlemleri, nakil, ayrılma,tabela uygunluk belgesi, kimlik kartı, Bağ-Kur evraklarıgibi bir dizi üye kayıt işlemini yaptıklarını belirtenÇetinkaya odadaki iş yükünün yoğunluğuna dikkatçekiyor. Oda yönetimi kararıyla başlatılan ‘yenidenyapılandırma sistemi’yle odadaki görev tanımlarınınbelirlenmesinin çalışanları umutlandırdığını ancak busürecin sonunda işten atıldıklarını sözlerine ekliyor.

“İşten çıkarma olmayacak demişlerdi”

İşten atılan odaçalışanlarından Yeliz Şahin ise3 yılı aşkın süredir odabünyesinde çalışıyor. Şahin,işten atılmaya uzanan sürecişöyle anlatıyor: “Yönetimkurulu, daha önce var olansorunlarla ilgili bir şeyyapamamaktan kaynaklı bir arayış içerisine girdi.Profesyonel bir şirketten yardım alma gereği hissettiler.Bununla ilgili odadaki yapılandırmaya bizi deinandırdılar. Bunun çok daha iyi bir şey olacağını ve budüzenlemenin herkesi mutlu edeceğini söylediler. Biz deeğitileceğiz, siz de eğitileceksiniz ve işten çıkarmalarkesinlikle olmayacak dediler. Bu yapılandırma sürecindebirebir çalışmadan bahsedildi. Bizi gözlemleyeceklerini,neler yaptıklarımızı tespit ederek destek yapacaklarınısöylediler. Fazla iş yükünü çalışanların üzerindenalacaklarını ifade ettiler. Biz de umutlandık. Odanınhantal bir yapısı var ve biz buna evet dedik. Bununfaturası bize çıkartıldı. Odanın daha az insanla daha azişgücüyle daha çok iş üreteceğine inanmış durumdalar.Bu şirket tüm bunlara bizim yöneticilerimizi inandırmış.Burada asıl önemli nokta, bizim işten çıkarılmamazı

öneren danışmanlık şirketinin bizimle birebir çalışmadan,ne iş yaptığımızı bile bilmeden bunu önermiş olmasıdır.Bizim orada ne kadar bir iş için nasıl bir emeksarfettiğimizi, hangi aşamalardan geçtiğimizin farkındadeğiller. Biz alınan kararın dışında bırakıldık. Eğerburada bizimle beraber davranılsaydı ve fazla insançalıştığı konusunda ikna olsaydık biz kendi aramızdahangi arkadaşımızın çıkarılması gerektiğine kararverirdik ama bunların hiçbiri yapılmadı. Şu anda böylebir fazlalık yok.”

“Kararlılığımızı ifade ettik”

“Biz iş barışını önemsiyoruz. Bazı insanların hastaveya izinli olması diğer işlerin yürümediği anlamınagelmiyordu. Biz bu takım ruhuna inanıyorduk. İnsanlarıniş yükü fazla. Bazen, gelen bir hekimle 2-3 saatkonuşuyor ve onun sorunlarını dinliyorsunuz” diyerekodadaki çalışma koşullarına değinen Şahin, işe geridönme mücadelesindeki kararlılıklarını şöyle ifadeediyor:

“İlk basın açıklamasını yaparken kararlılığımızı ilanettik. ‘Bu süreç bizim için başladı’ dedik. ‘Gerçektenbizim ciddiyetimizin farkında mısınız?’ demiştik. Onlar dakendilerinin de aynı şekilde kararlı olduklarınısöylediler.”

Eyleme destek

İşten atılan oda çalışanlarına ve onlara destek vermekiçin iş bırakma eylemi yapan diğer çalışanlara, farklıodaların veya sendikaların çalışanlarından da destekgeliyor. Şahin, “Gelenler de çalışma koşullarını biliyorlar. Biz üçkişi çıkarıldık ama arkadaşlarımızın yüzde 90’ı orada.Çalışanların işgüçlerinden başka bir şeyleri yoktur.İşverenin bunu iyi hesaplaması gerekir. Biz birlikte olarakkarşı duruyoruz. İş bıraktığımız için içerideki işleryapılmıyor. Gelen üyeler işlerini halledemeden geridönüyorlar” sözleriyle eylemlerinin etkisini özetliyor.

“Sol-sosyalist değiller”

Şahin, kendini ilerici-sol-sosyalist olarak tanıtan odayöneticilerine tepki gösteriyor ve bunun doğru olmadığınışu sözlerle anlatıyor:“Bizim oda yöneticilerimiz sosyalist-sol tabandangeldiklerini söyleyerek kendilerini böyle tanımlıyorlar.Aslında bunun böyle olmadığını biliyorduk. Başkayerlere, direnişlere desteğe gittiler ama bugün bizler deaynı durumdayız.”

Kızıl Bayrak / İstanbul

Kamu emekçileri Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 11Sayı: 2011/39 * 14 Ekim 2011

Oda çalışanları kazandıgerçekleştirildi. KESK Dönem Sözcüsü ve EğitimSen Şube Başkanı Kazım Bibimoğlu tarafındanyapılan açıklamada “Özgür toplu sözleşmehakkımız yasal güvence altına alınsın. Grevhakkımızı kullanmamıza yönelik yasakçı anlayışason verilsin. Örgütlenmenin önündeki tümengeller kaldırılsın. Kamunun tasfiyesine sonverilsin. Kıdem tazminatının kaldırılmasınayönelik girişimlerden vazgeçilsin. Her türlü eködeme emekliliğe yansıtılsın. Kamuemekçilerinin siyaset yapma yasağı kaldırılsın”denildi.

AnkaraAnkara’da Kolej Kavşağı’nda toplanan

KESK’liler Ziya Gökalp Caddesi’nin bir kısmınıtrafiğe kapatarak Sakarya Caddesi’ne yürüdü.Yürüyüş sırasında bazı araçların sürücüleri ileeylemciler arasında tartışmalar yaşandı.

Sakarya Caddesi’nde yapılan açıklamadakonuşan KESK Genel Sekreteri İsmail HakkıTombul, 4688 sayılı Kamu Görevlileri SendikalarıKanunu’nda yapılması öngörülen değişikliğinçalışma yaşamını daha da geriye götüreceğinisöyledi.

Tombul’un konuşmasının ardından, TMMOBYönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, PirSultan Abdal Kültür Derneği Genel BaşkanYardımcısı Mustafa Özarslan ve DİSK adınaEmekli-Sen Genel Başkanı Veli Beysülen de birerkonuşma yaparak, grevli toplu sözleşme hakkıiçin yapılan eylemleri desteklediklerini söylediler.

TrabzonKESK Trabzon Şubeler Platformu, Atatürk

Alanı’nda bir basın açıklaması yaparak grevlitoplu sözleşme talebini dile getirdi. Basınaçıklamasını okuyan KESK Dönem SözcüsüMuhammet İkinci, AKP iktidarının 12 Eylül’ünaçtığı yoldan yürüyerek, ‘İleri demokrasi’ adıaltında eski statükonun yerine kendi statükosunuinşa etmeye çalıştığını söyledi.

Hakkari KESK Hakkari Şubeler Platformu, Hakkari

Belediyesi’ne gerçekleştirdiği meşaleli yürüyüşle“grev ve toplu sözleşme hakkı” istedi. Yürüyüşünardından açıklama yapan KESK Hakkari ŞubelerPlatformu Dönem Sözcüsü Metin Demirer, AKPpolitikalarının yokksulluğu ve işsizliği artırdığınaişaret ederek toplumun önemli bir kesiminingelecek endişesi taşıdığını söyledi.

Van KESK Van Şubeler Platformu, Mavi Plaza İş

Merkezi önünden Sanat Sokağı’na yürüdü.Sendika üyeleri, burada meşaleleri yakarak basınaçıklaması yaptı. Tüm-Bel-Sen Van Şube BaşkanıNizamettin Bağlan’ın okuduğu açıklamanınardından oturma eylemi yapıldı.

OrduKESK Ordu Şubeler Platformu meşaleli

yürüyüş gerçekleştirdi. Sırrı Paşa FidangörCaddesi’nden başlayarak Tahıl Pazarı mevkiinekadar yürüyen KESK’liler adına açıklamayıokuyan Tüm Bel-Sen Ordu Şube Başkanı ve KESKDönem Sözcüsü Özcan Çelebi, yenilenen 4688sayılı Sendika Yasası’nın uluslararası ILOnormlarına ve uluslararası çalışma hukukunaaykırı olduğunu söyledi.

Kızıl Bayrak / İzmir – Ankara- Bursa - Mersin

Page 12: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 39/sikb 11-39.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Kongre Hareketi ve tasfiyeci hayaller…3 Emperyalistlerle

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi, 26Ağustos 2011 günü Adalet Bakanlığı’na ilişkin 650Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK) içinegizlenerek çıkarılan “Tam Gün” uygulaması ile ilgilibir basın açıklaması yaptı.

Bir buçuk ayını dolduran Tam Gün uygulamasınınözellikle onkoloji ve cerrahi branşlarında yol açtığıhasta mağduriyetlerinin devam ettiği bilgisi verildi.

21 Ocak 2010 tarihinde çıkarılan (AnayasaMahkemesi ve Danıştay’ın iptal kararları nedeniyleuygulanamayan) 5947 sayılı Tam Gün Kanunu’ndadevlet hastaneleri için altı aylık, tıp fakültesihastaneleri için bir yıllık geçiş süreci tanımlandığınıhatırlatan TTB, 26 Ağustos 2011 tarihli KHK’da ise,muhtemelen yargının verebileceği iptal kararlarınıengellemek için, tek bir günlük geçiş süresi biletanınmadığına dikkat çekti.

Dokuz günlük bayram tatili öncesinde “Yangındanmal kaçırır gibi çıkarılan” KHK’nın aynı günyürürlüğe girdiği söylendi.

Bu nedenle gerek hekimlerin gerekse sağlıkkuruluşlarının emeklilik veya istifa nedeniyle doğacakboşluklar, tedavileri sürmekte olan kronik hastalar,verilmiş randevular ve programlanmış ameliyatlar için

düzenleme yapma imkânı bulamadıklarına vurguyapılan açıklamada bugün yaşanan sıkıntıların birnedeninin de bu akıl dışı yürürlük tarihi olduğusöylendi.

TTB, Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a şuhatırlatmada bulundu:

“1- Hekimler için her bir hasta değerlidir ve her birhastanın çektiği acı ve ızdırap önemlidir; saygıgösterilmelidir.

2- Tıbbın kurucu atası Hipokrates’in iki bin beş yüzyıl önce söylediği gibi; Primum Non Nocere!

Önce Zarar Verme!Faydalı olmayı beceremiyorsan da, ÖNCE ZARAR

VERME!Hekimler güvenceli koşullarda tam süre çalışma

isterken ve halen sizin istediğiniz koşullarda tam günçalışan hekimlerin özlük hakları için hiç bir iyileştirmetarafınızdan yapılmazken, güvenceli tam süre çalışmaisteyen hekimlerin yaptığı GöREV etkinliğinde “birkişinin bile burnu kanarsa bu çağrıyı yapanlarahesabını sorarız” yaklaşımınızın bu olayda da aynıduyarlılıkla işlemesini ve yarattığınız mağduriyetlernedeniyle hakkınızda gereğini yapmanızıbeklemekteyiz.”

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi,görev yaptığı Diyarbakır’ın Kocaköy ilçesininkaymakamı tarafından darp edilen Dr. Bahar Tekin’in“kaymakamı yaralamak ve hakaret suçlarından”yargılanmasıyla ilgili olarak 11 Ekim günü bir basıntoplantısı düzenledi.

Basın toplantısında, sağlık alanında şiddetinboyutları değerlendirildi ve tüm sağlık çalışanları 25Ekim’de Diyarbakır’da gerçekleştirilecek davada Dr.Bahar Tekin’e destek vermeye çağrıldı. TTB MerkezKonseyi Başkanı Dr. Eriş Bilaloğlu, Sağlık BakanıRecep Akdağ’ı da, 25 Ekim’deki duruşmayakatılmaya ve Dr. Bahar Tekin ile dayanışmaya çağırdı.

Tekin hakkında hazırlanan iddianameden çeşitli

pasajların aktarıldığı açıklamada Sağlık Bakanlığımüfettişlerinin inceleme sonucunun meraklabeklendiği dile getirildi.

18-20 Kasım’da TTB’nin de yer aldığı çok sayıdakurumca düzenlenecek Sağlık Çalışanlarının SağlığıKongresi’nin bu konuyu da inceleyeceğininduyurulduğu açıklamada şu öneri getirildi: “25Ekim’de bütün Türkiye’de sağlık çalışanları öğlensağlık kuruluşlarında bir araya gelerek açıklamayapsınlar. 25 Ekim 2011 tarihinde Diyarbakır’dakiBahar Tekin duruşmasına Sayın Bakan da gelsin, bizorada olacağız, davayı birlikte izleyelim vemeslektaşımızla dayanışma içerisinde olalım; hiçolmazsa bu adımı atalım.”

Sınıf hareketi12 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/39 * 14 Ekim 2011

Sağlıkta parmak hesabı olmaz!

İşten atmaya öfkeİstanbul’da Okmeydanı Eğitim ve Araştırma

Hastanesi’nde Dev Sağlık-İş Sendikası işyeritemsilcilerinden Muzaffer Mengü sendikalnedenlerle işten atıldı. 30 Eylül’de sözlü bir şekildeişten çıkartıldığı ve artık işe gelmemesi gerektiğisöylenen işyeri temsilcisi için 6 Ekim günüOkmeydanı Hastanesi Başhekimlik önünde kitleselbir protesto eylemi yapıldı.

Arkadaşlarının işten atılmasına karşı çıkan sağlıkişçileri, Mengü tekrar işe alınmadığı takdirde hukukive fiili bütün mücadele yöntemlerinin hayatageçirileceğini belirttiler. İşten atılma konusundataşeron firmayı sorumlu tutan hastane yönetimisuçu daha önce de yaptığı gibi üzerinden atmayaçalışırken, sendika üyeleri işten atılma gerekçesininişyeri temsilcisinin, üyelerin sorunlarını dilegetirmesi ve hak araması olduğunu belirtiyorlar.Eyleme katılan Dev Sağlık-İş Genel Sekreteri GürselKaya ve işten atılan işyeri temsilcisi MuzafferMengü’nün birer konuşma yaptıkları eylemdehastane yönetimi uyarıldı.

Sağlıkta “tasarruf!”adevam

AKP “sağlıkta tasarruf” adı altında yine sağlıkhakkına el uzatıyor. “Terörü bitirmek”demagojisiyle milyar dolarları gözden çıkaran AKP,35 milyar lirayı aşan sağlık harcamalarını düşürmekgerekçesiyle de emekçilerin canını gözden çıkarıyor.

Öncelikle ilaç kutuları küçültülerek, ödenen ilaçfaturası düşürülecek. İlaç kutularında 30 yerine 10draje yer alacak. Aile hekimlerinin yazdığı reçeteyede 3 TL ödenecek.

Sağlık Bakanlığı ilaç kutularının küçültülmesi içintalimat verdi bile. Bununla beraber emekçiler,muayene sonrasında yazdırdığı ilaç karşılığındaeczaneden ilacı alırken 3 TL ödeyecek. Daha öncebu ücret sadece devlet, üniversite ve özelhastanelerdeki doktorlara ilaç yazdırılması halindeödeniyordu.

Türkiye Eczacılar Birliği Başkanı Erdoğan Çolakdrajelerin azaltılmasını şöyle değerlendirdi: “Sadece

sağlık alanında tasarrufa yönelik bir olayı gündeme

taşımak ya da buradan bir tasarruf sağlamaya

yönelik bir atraksiyonda bulunmak çok doğru bir

yaklaşım olarak gelmiyor. Çünkü, ilaç kutularının

içindeki drajelerin azaltılması bilimsel kavramlarla

yapılabilecek bir şey. O yüzden sağlık

profesyonellerinin, Sağlık Bakanlığı nezdinde

biraraya gelerek bu olayları, bu olguları tartışması

ve buna yönelik gerçekten bilimsel bir veri ortaya

koyarak bunların gerçekleştirilmesi söz konusu

olabilir.”

Page 13: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 39/sikb 11-39.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Kongre Hareketi ve tasfiyeci hayaller…3 Emperyalistlerle

İngiliz sermayeli Tesco-Kipa’nın Türkiye’dekimağazalarında örgütlenme mücadelesini sürdüren Tez-Koop-İş Sendikası, 6 Ekim günü İstanbul Kurtköy’dekiKipa mağazası önünde eylemdeydi. Tesco’nun yetkiitirazları ve ayak oyunlarının protesto edildiği eylemeçeşitli sendikalar da destek verdi.

DİSK/Birleşik Metal-İş Sendikası yöneticileri ileBirleşik Metal-İş üyesi GEA işçilerinin de katıldığıeylemde TÜMTİS üyesi UPS işçileri ve Deri-İş üyesiKampana işçileri de sınıf dayanışmasını gösterdi.

Türk-İş’e bağlı sendikalardan Türk Metal, Harb-İş,Tez-Koop-İş 1, 2, 3 No’lu Şubeler, Yol-İş 1, 2 No’luŞubeler, Petrol-İş 1 No’lu Şube ve Demiryol-İşSendikası’nın yöneticileri de eyleme destek verdi.

Serdaroğlu: Haklı olan biziz ve kazanacağız

Eylemde söz alan Birleşik Metal-İş Genel BaşkanıAdnan Serdaroğlu ise şöyle konuştu: “Onlar Kipa’daçalışan kasiyere düşman, onlar fabrikalarda çalışanmetal işçilerine düşmandırlar. Bizler aynı saldırılaramaruz kalıyoruz. Bu ülkede işçiler sendikal haklarını

kullanmak istedikleri için işten atılıyorlar. Kollukgüçleri işverenlerin talimatları ile hareket ediyorlar.GEA işvereni Emniyet Müdürlüğü’ne 10 bin TL’likelektrikli malzeme veriyor. Karşılığında kolluk güçleriişçilere baskı uyguluyor. Bizler güçlerimizi birleştirmekzorundayız. Haklı olan biziz ve kazanacağız.”

Basın açıklamasını okuyan Tez-Koop-İş İstanbul 5No’lu Şube Başkanı Rabia Özkaraca Över, Tesco’nunsendikal mücadeleyi, işçiler arasındaki birlik veberaberliği bozmak ve toplu iş sözleşmesi sürecinigeciktirmek için zaman kazanmaya çalıştığını dilegetirdi.

Açıklamanın devamında, işverenin sendika üyelikfişlerinin uydurma imzalarla düzenlendiğine dairihbarlar aldığı iddiasıyla Cumhuriyet Savcılığı’nabaşvuru yaptığı belirtildi. Açıklamada “Uyduruk imzalıüyelik fişleri komplosu, üyelerimizin sabır vemorallerine karşı girişilen tehlikeli bir oyundur. Tez-Koop-İş Sendikası’nın örgütlülüğüne, mücadeletarihine ve itibarına leke sürmeye çalışanlar,karşılarında tüm Tez-Koop-İş üyelerini ve emekcamiasının onurlu temsilcilerini bulurlar” denildi.

Kızıl Bayrak / Tuzla

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 13Sayı: 2011/39 * 14 Ekim 2011

BEDAŞ’ta Eylül ayının başında işten atılan EnenrjiSen üyesi 123 işçi, BEDAŞ Genel Merkezi önünde 10Ekim günü direniş çadırı kurdu. İşçiler hergün 8.00-17.00 saatleri arasında direniş çadırında olacaklar.

Taksim Tramvay Durağı’nda toplanan işçiler, Enerji-Sen pankartı arkasında BEDAŞ Genel Müdürlüğü’neyürüdü. İşçiler BEDAŞ önünde polis barikatıylakarşılaşırken, bir süre oturma eylemi yaparak polisintutumunu protesto ettiler. İşçilerin kararlılığı üzerinebarikat kaldırıldı ve direniş çadırı kuruldu.

Burada Enerji-Sen Genel Başkanı Kamil Kartaltarafından bir açıklama yapıldı. BEDAŞ’ın, işçilerisendikalı oldukları için geri almak istemediğini belirtenKartal, Çalışma Bakanlığı’nın raporuna atıfta bulundu.Rapora göre 1750 taşeron işçisinin asıl işverenininBEDAŞ olduğuna dikkat çekerek, işçilerin alt işverendeçalışmasının yasadışı olduğunu dile getirdi. BEDAŞtarafından bu uygulamanın devam ettirilmesine tepkigösterdi. Kartal, işçiler işe alınana kadar direnişinsüreceğini belirtti.

BEDAŞ’ta direniş çadırı kuruldu

Savranoğlu patronuçaresiz

Savranoğlu patronunun sürgün dayatmasınaboyun eğmeyerek hayatlarını ve direnişleriniTuzla’ya taşıyan Deri-İş üyesi işçilerin sendikalörgütlenme ve yaşam mücadelesi sürüyor.

İzmir Menemen’de kurulu fabrikada çalışırkensendikaya üye olan ve fabrikanın kapatılmasıtehdidiyle İstanbul Tuzla’daki Kampana Derifabrikasına sürgün edilen işçiler haklarını söküpalmak için kararlılar.

3 Ekim sabahı Tuzla’ya gelerek SavranoğluAilesi’ne ait Kampana Deri’de işbaşı yapan işçiler,patronun “dayanamazlar, geri dönerler”beklentisini boşa çıkardılar. Tuzla’ya geldikleri ilkgün barınacak yer talebiyle fabrikayı terketmeme eylemi başlatan işçiler bu taleplerikarşılanmayınca sendikaları tarafındanOrhanlı’da tutulan dairelere yerleştirildiler.Üretimin oldukça düşük düzeyde olduğufabrikaya her gün gelerek Savranoğlu patronunakararlılıklarını gösteren 38 işçi, ayak oyunlarını daboşa çıkartıyorlar.

Patron çaresiz

İşçilerin kararlılığı karşısında çaresiz kalanSavranoğlu patronu ise zor durumda.Menemen’deki fabrikayı başka bir ad altındatekrar faaliyete sokmak isteyen patronungirişimleri sürüyor. Deri-İş Sendikası ise,patronun bu girişimlerini engellemek içinçalışmalar yürütüyor. Menemen’deki fabrikanınyerinin sanayi bölgesi olmadığı ve burada üretimyapılamayacağını yetkililere iletmek amacıylaİzmir Büyükşehir Belediyesi’yle çeşitligörüşmelerde bulundu. Sendika, bugirişimlerinden de sonuç alamazsa ÇevreBakanlığı düzeyinde başvurularda bulunacak.

Diğer yandan Tuzla’daki Kampana Deri’desendikaya üye oldukları için işten atılan Deri-İşüyesi işçiler de direniş çadırındaki bekleyişlerinedevam ediyorlar. Savranoğlu işçileriyle sürekliberaber ve iletişim halinde olan işçiler mücadeleetmekte kararlılar.

Kızıl Bayrak / Tuzla

Page 14: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 39/sikb 11-39.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Kongre Hareketi ve tasfiyeci hayaller…3 Emperyalistlerle

Sınıf hareketi14 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/39 * 14 Ekim 2011

MİB MYK Ekim ayı toplantısını gerçekleştirdi.Gündemde bulunan bir dizi konuyu ele alarakdeğerlendirdi ve çeşitli sonuçlara bağladı.

Toplantının gündem başlıkları şöyle oluşturuldu: - Sınıfa yönelik saldırılar - Siyasal gündemler - İşkolunun gündemi - Bülten

Sınıfa yönelik saldırılar: Bu konu başlığı altında gündemde bulunan kölelik

yasaları tartışıldı. 1. Tartışmalar özellikle mücadelenin sorunları

üzerinde yoğunlaştırıldı. Tartışmalar ışığında varılansonuçlardan birisi, işçi sınıfı saflarında saldırınınmahiyeti ve kapsamı konusunda mücadeleningidişatını tayin edecek önemde bir kavrayış sorunuolduğu yönündedir. Çünkü saldırının daha çok kıdemtazminatı sınırlarında anlaşıldığı ölçüde, bu saldırınıngerçek kapsamını anlayamamak sonucunu vermekte,bu ölçüde de pazarlıkçı anlayışlara kapı aralamaktadır.

Kıdem tazminatı saldısı “Ulusal İstihdamStratejisi” adı verilen kapsamlı bir köleleştirme veörgütsüzleştirme operasyonunun başlıklarından biridir.Tek başına kıdem tazminatı ne denli kapsamlı ve ağırbir saldırı olsa da, özel istihdam büroları, bölgeselasgari ücret, esnek çalışma gibi başlıkları olan“strateji” hayata geçtiğinde kıdem tazminatı hakkınında bir anlamı kalmayacaktır. İşçi sınıfı atomlarınaayrıştırılacak, işgüvencesi ve örgütlenme zeminleritümden ortadan kaldırılacaktır. İşte saldırıyı hayati veuzlaşmaz kılan ve aynı zamanda gündeme getirilmişolmasını dahi savaş ilanı yapan da budur. Dolayısıylaprogram böyle anlaşılmalı ve sınıfa bu kapsamıylaanlatılmalıdır. Aksi halde kıdem tazminatı ve fonuüzerine daraltılmış bir tartışma, sendika bürokratları ilesermayenin al gülüm-ver gülüm pazarlığı için biçilmişkaftandır ki, bugünden bunun işaretleri deverilmektedir.

2. Bu temel düşünceden hareket eden MYK sınıfayönelik genel aydınlatma faaliyetinin öneminin altınıbir kez daha çizmekte ve yürütülecek faaliyetiniçeriğinin de tam da yukarıda belirtilen düşüncelereksenine oturtulması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu,bu çerçevede daha sistemli, daha yaygın ve daha etkinbir ajitasyon-propaganda çalışması demektir.

3. MYK kölelik saldırılarına karşı mücadeleninmevcut durumunu da değerlendirmiştir. Kuşkusuz yazdönemine göre mücadelede belli bir ivmegörülmektedir. Öyle ki bir dizi yerelde çeşitlisendikalar tarafından yapılmış eylemler ile bu günlerdeyapılacak bir merkezi eylem sözkonusudur. Buhareketlilik yaz dönemine göre oldukça ileri, ancaksaldırının şiddeti düşünüldüğünde henüz oldukçageridir. Eylemler henüz bazı işkollarındaki ileri veöncü sınıf bölüklerini aşamamaktadır. Diğer taraftanise Türk-İş cephesindeki suskunluk devam etmektedir.Bu ve benzeri veriler sorumluluğun bir kez daha ilerive öncü sınıf güçlerine düştüğünü göstermektedir.

4. İleri ve öncü sınıf güçleri, inisiyatifi ellerinealmak durumundadırlar. Bu bir yandan sınıfın genişbölüklerinin aydınlatılmasını, diğer yandanduyarlılıkların örgütlenmesini, üçüncüsü de eylemegeçilmesini gerektirmektedir. Eylemli mücadeleninhedeflerinden biri sermaye ve hükümeti, diğeri ise bubüyük saldırıya karşı suskun kalan ve sendikalimkanları sınıfın elinin kolunun bağlanması için

kullanan bürokratlardır. Mücadelenin bu iki hedefinekarşı sınıfımız saflarını düzene sokmalı, ileri, öncü veduyarlı işçilerden başlayarak her düzeyde yan yanagelinmelidir. Tepkiyi fabrika zemininde örgütlenmeli,ancak sokakları ve meydanları zaptedecek bir solukluörgütlenme ve mücadele süreci örgütlenmelidir.

Siyasal gündemler:MYK bu başlık altında füze kalkanı ile Kürt

halkına yönelik faşist terör konularını ele almış, sınıfınbu siyasal konular üzerinden eğitilmesi ve bugündemlere bağlı bir mücadele sürecinin örgütlenmesisorumluluğu üzerinde durmuştur.

1. Bu cephelerdeki gelişmeler, işçi sınıfınınyaşamını ve geleceğini etkileyecek kapsamdadır. Öyleki füze kalkanı işçi sınıfı ve ezilen halklar üzerindekiemperyalist-kapitalist egemenliğin pekiştirilmesinehizmet etmektedir. Kürt sorunu sözkonusu olduğundaise unutmamak gerekir ki, kardeş bir halkın eşitlik veözgürlük taleplerini bastırmak için yürütülen imhapolitikalarıyla kaybeden gerçekte işçi sınıfıdır. Çünkübir halkın ezilmesine ortak olan bir halk özgür olamaz.Çünkü Kürt halkını baskı ve terörle imha edenler, aynızamanda işçi sınıfının da düşmanıdırlar. Bu nedenle deişçi sınıfı sermayeye karşı mücadelesinde temel birmücadele ortağının imha edilmesine sessizkalmamalıdır. Aksine emperyalizme ve kapitalizmekarşı Kürt emekçi halkıyla sömürüsüz bir ülkede eşitve özgür bir yaşam için kardeşlik köprüleri kurmalıdır.

2. MYK bu anlayışla füze kalkanına ve Kürthalkının kıyımına karşı mücadeleyi işçi sınıfının temelbir sorunu olarak görmektedir. Bu nedenle işçi sınıfınıekonomik-sendikal politikaların sığ sularında tutmayaçalışanların gericiliklerine karşı, bu sorunları işçisınıfına taşımayı ve işçi sınıfını bu sorunlara karşımücadeleye çekmek üzere çaba göstermeyi temel birgörev saymaktadır. Bu işçi sınıfının burjuvapolitikasının etkisinden çıkarılıp alınarak kendisi içinmücadele veren bağımsız bir sınıf hareketi halinegetirilmesi temel amacının bir parçasıdır aynızamanda.

İşkolunun gündemleri:Yukarıdaki tüm gündem başlıkları metal işçilerinin

öncelikli ve acil mücadele gündemleridir. Bununlabirlikte işkolunda doğrudan kendilerini etkileyensorunlar ile mücadele ve örgütlenmenin sorunları bukapsamda tartışılanların kapsamını oluşturmuştur.

MYK bu başlık altında işkolunda bulunan üç temeltaraf yönünden tartışmıştır.

1. Bu üç taraftan ilki metal patronları cephesidir.Bu cephede şu durumda özel bir gelişmegörülmemektedir. Her bir fabrikada ağır çalışma

koşulları sürmektedir. Metal patronlarının eli genelolarak rahattır. Daha çok patron örgütleri kölelikyasalarına gözlerini dikmiş durumda ve bu alandamesai yapmaktadırlar. Diğer taraftan tek tek bütünfabrikalarda dizginsiz bir saldırganlık sözkonusudur.Çalışma yükü arttırılmakta, ücretler ve sosyal haklardüşürülmekte, ya da 2008 kriziyle yapılan gasplarınüzerine yatılmaya devam etmektedir.

2. Metal patronlarının en büyük silahı olan TürkMetal cephesinden ise büyük bir suskunluksözkonusudur. Kölelik yasaları karşısında gıkınıçıkarmayan bu hain takımı, sessiz sedasız tümfabrikalarda gemisini yürütmeye devam etmektedir. Buara dönemde Kor Metal ve bir dizi fabrikada tabandanörgütlenme ve bu çeteyi aşmaya yönelik girişimlersözkonusuysa da, tek tek girişimler ya ezilmekte, ya daihanet çarkını kıracak bir güce ulaşamamaktadır. Kısasürede böyle bir gücün yaratılamayacağı açık olduğuölçüde, MYK bu gerçeğin altını çizmekle birliktedevrimci sınıf çalışmasının önemine bir kez dahavurgu yapmaktadır. Bununla birlikte Türk Metaltabanında yoğun bir homurdanmanın olduğu dabilinmektedir. Bunun nasıl ve ne biçimdedışavuracağını kestirmek zor olmakla birlikte, bugünyapılması gereken yakalanacak tüm imkanlarıdeğerlendirmek ve örgütlü mevzileri genişletmekolacaktır.

3. Diğer bir cephe de Birleşik Metal’dir. Bucephede iki temel ana gündem başlığındansözedilebilir. Bunlardan ilki örgütlenme süreçleridir, kibu süreç içerisinde Birleşik Metal yeni fabrikalardaörgütlenmeye devam etmiştir. Diğeri ise genel kurulsürecidir. Genel kurullara ilişkin Birlik’in daha önceilan ettiği müdahale perspektifi önümüzdeki genelkurullar için de geçerlidir. Bununla birlikte şu anakadar yapılan genel kurullar dikkate alındığında, bugenel kurullardan genel olarak metal işçileri lehinemücadelenin geleceği üzerinde olumlu anlamda sonuçyaratabilecek bir şube genel kurulu yaşanmamıştır.Genel kurullar sorunları aşmak ve mücadeleyigüçlendirmek adına bir sonuç yaratamamıştır. Bu iseileri ve öncü işçilerin örgütsüzlüğü ve bağımsızinisiyatif kullanabilecek bir örgütlü güce sahipolamamasından kaynaklanmıştır.

MYK bu gerçekleri tespit ederek Birlik’infabrikalar zemininde güçlendirilmesi görevine dahasıkı biçimde sarılmak gereğinin altını bir kez dahakalınca çizmiştir.

Bülten:Bültenin Kasım sayısının gündemleri belirlenmiş

ve bir plana bağlanmıştır.(...) Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu

11 Ekim 2011

Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu Ekim Ayı Toplantısı

Değerlendirmeler ve kararlar

Page 15: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 39/sikb 11-39.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Kongre Hareketi ve tasfiyeci hayaller…3 Emperyalistlerle

Direnişlerinin 12. gününde, işten atılan işçilerleçalışma koşulları ve mücadeleleri üzerine konuştuk.

- İmpo Motor ne üzerine çalışıyor? Fabrika ileilgili bilgi verir misiniz?

İmpo Motor fabrikası 232 işçinin çalıştığı birfabrikadır. Fabrika bu seneye kadar %100 yerlisermayeliydi. Şimdi ise fabrikanın %80’iniAmerikalılar aldı. Alan şirketin adı Franklin Elektrik.Dünyanın en büyük motor üreticisi olduğusöyleniyor. İrlanda, Almanya, Fransa, Çekoslavakya,Uzak Doğu ve birçok yerde üretim tesisleri olduğusöyleniyor. Fabrikada 13 bölüm var ve tek vardiyaolarak çalışıyoruz. Sadece CNC bölümü 08.00-17.30ve 17.30-03.30 olmak üzere iki vardiya çaıışıyor.Genellikle işlerimiz yoğun oluyor. Ancak sezonbitiminde, çok kısa bir süre işlerin azaldığı oluyor.

- Çalışma koşullarından bahseder misiniz?- Fabrikada çoğumuz asgari ücret alıyoruz.

Çalışanların yarısından çoğu bu ücrette çalışıyor. Yanimaaşlarımız çok düşük. İşçilerin %70’inin kredi vekredi kartı borcu var. Bu örgütlenme çalışmamızdakien büyük engelimizdi. İşçiler işten atılmaktan veborçlarını ödeyememekten korkuyorlardı. Şöyle birolay yaşadık onu anlatmak istiyoruz. İşten atılan birarkadaşımız bölümde ustaydı. Gidip kendibölümündeki işçiler için ek zam istedi. Müdür de“Ben normal zammı zor veriyorum. Sen gelip ek zamistiyorsun” dedi ve reddetti. Arkadaşımız ikinci kezmüdüre tekrar gittiğinde zorla %2 (10 TL) zamalabildi. Normal zammımız %8’di. Yani ücretlerimizçok düşük. Gidip zam istediğimizde müdür bize şöylesöylüyor: “Sizin aldığınız para size yeter. Siz parayıharcamayı bilmiyorsunuz. Sigarayı bırakın paranızyeter.”

“Form Mukavva direnişçilerinden etkilendik”

- Sendikal çalışma nasıl başladı?- Fabrika Amerikan şirketine satıldığında ‘ne

olacağız’ endişesi hepimizi sardı. Bundan sonraçareler aramaya başladık ve iş güvencesininörgütlenmekten geçtiğini anladık. Öncelikle şunusöylemek istiyoruz. Tam karşımızda Form Mukavvafabrikası var. Onlar sendikalaşmıştı ve fabrikaönünde bekliyorlardı. Biz de onlardan etkilendik.Fabrikada birbirimizle sendikayla ilgili konuşmayaçok korkuyorduk. Birkaç arkadaş birbirimize zarfatmaya başladık. Bir süre sonra baktık ki, aynı şeyleridüşünüyoruz. Biz de sendika çalışmasına başladık.Sendikalaşmaya başlamadan önce iyi bir araştırmayaptık ve Birleşik Metal-İş Sendikası’nı seçtik.Neden DİSK diye sorarsanız? Çünkü DİSK’in işçiye,emeğe daha çok değer verdiğini daha çok sahipçıktığını ve işçileri satmadığını öğrendik. Bu yüzdenDİSK’i tercih ettik.

Sendika çalışmasına Ağustos ayında başladık vebu çalışmayı 2 ayda tamamladık. 232 işçiarkadaşımızın 150’si sendikaya üye oldu. Patronunilk saldırısı, biz işin başını çeken 6 işçiyi işten atmakoldu.

“Birlik ve dayanışmamız tam”

- Şu an süreciniz ne aşamadabahseder misiniz?

- Sayısal çoğunluğu sağlamışdurumdayız. Yetki başvurumuzuyaptık ve bu hafta bakanlıktanyazı gelmesini bekliyoruz. Buhafta Genel ÖrgütlenmeSekreterimiz Özkan Atar burayagelecek. Şu an işten atmalardurmuş durumda. Biz 12 gündürfabrika kapısı önünde 08.00-17.30 arası bekliyoruz.İçerideki arkadaşlarımız sabah işe başlarken, öğlenyemeğinde ve paydosta yanımıza geliyorlar.Moralimiz iyi, birlik ve dayanışmamız tam, içerideçalışan arkadaşlarımıza baskı yapılmıyor, sessiz birbekleyiş var. İlerde neler olacağı bu hafta bakanlıktangelecek yazıdan sonra netleşecek ve eylemliliklerimizona göre planlanacak. Ayrıca haftasonu yapılanAnkara mitingine de katıldık. O kadar çok otobüsühiçbir arada görmemiştik. Umarım hükümet lafımızıdinler.

- Destek ve dayanışma nasıl?Buralardan fabrika olarak çok desteğe gelen yok.

Sanayide gezen insanlardan yanımıza gelenler oluyor.Form Mukavva işçileri geliyor. Onlar dasendikalaşmıştı ve halen mahkeme süreci sürüyor.Schnieder Elektrik işçileri geldi. Birçok işçiarkadaşımızı tanıdık, özellikle Ankara mitinginde çokişçi ile tanıştık. Sendikamız aracılığıyla yineTorbalı’da bulunan sendikamız üyesi Polkimafabrikası işçileriyle tanıştık. Öğlen yemeklerimiziPolkima’da yiyoruz. Ayrıca bizimle aynı zamandasendikalaşan ve Birleşik Metal’e üye olan ÇiğliOrganize’deki HMS Makine işçileriyle facebook’tanyazışıyoruz. Bize desteklerini iletiyorlar, yüz yüzetanışma şansımız olmadı. Sendikamız bize sahipçıkıyor. İşe iade davalarımız vs. her şeyimizleilgileniyor.

“İşçiler hakkını aramak için bu yola koyulmalı”

- Son olarak neler söylemek istersiniz?Biz sendikaya 150 kişi üye olduk ama içerde

bizim gibi düşünen en az 40 işçi arkadaşımız dahaolduğunu biliyoruz. Biz çok güçlüyüz. Bu işebaşlarken işçi arkadaşlarımızın korkacağını düşündükama bizi çok şaşırttılar. Her fırsatta yanımızdalar, hiçkorkmuyorlar. 40 işçi arkadaşımızın da korkmamasınıistiyoruz.

Biz buradayız. 6 kişi işten atıldık, ekmeğimizdenolduk. 6 kişi kapı önünde bekliyoruz. Biz işe dönsekde, dönmesek de, yağmur-çamur-kar da olsa, bizburadayız. Sendika bu fabrikaya girene kadar daburada olacağız. Biz biliyoruz ki, eğer biz buradabeklemeyip evimize gitmiş olsaydık daha çok işçiarkadaşımız işten atılırdı. Biz direndiğimiz için dahafazla işçi atılmıyor. Bizim en büyük destekçimiziçerde çalışan arkadaşlarımızdır. Onlar bize, bizonlara moral ve güç veriyoruz. Son olarak bütünişçilere şunu söylemek istiyoruz; madem patronlarbirlik oluyorlar, bütün işçiler de hakkını aramak içinbu yola koyulmalı. Bana dokunmayan yılan binyaşasın demeyi bir kenara bırakmalıdır artık.

Kızıl Bayrak / İzmir

RöportajSayı: 2011/39 * 14 Ekim 2011.

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 15

“İmpo’ya sendika girene kadar buradayız!”

uİmpo Motor’da direnişİzmir’de faaliyette bulunan ABD sermayeli dünya devi FranklinElectric’e bağlı İmpo Motor Pompa San. Tic. Aş. işyerinde çalışan işçilerDİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası’nda örgütlendi. Fabrikada üye çoğunluğunu sağlayarak Çalışma ve Sosyal GüvenlikBakanlığı’na yetki tespit başvurusunda bulunan sendika, 30 Eylül 2011tarihinde işten atma saldırısıyla karşılaştı. Sendikal örgütlenmeyi engellemek ve işçilere gözdağı vermekamacıyla 6 işçiyi işten atan patron, Birleşik Metal-İş’e üye olan işçilerisendikadan istifaya zorluyor. İşten atılan işçiler ise fabrika önündedirenişe başladı.

Birleşik Metal-İş Genel Yönetim Kurulu, İmpo Motor Pompa’daki haklımücadelesini sonuna kadar sürdüreceğini duyurdu.

Page 16: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 39/sikb 11-39.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Kongre Hareketi ve tasfiyeci hayaller…3 Emperyalistlerle

Kautsky’nin öylesine tiksinç bir biçimdekarmakarışık ettiği sorun, gerçeklikte kendini şöylegösterir.

Mantık ve tarih ile alay etmedikçe, ayrı ayrı sınıflarvarolduğu sürece “arı demokrasi”den değil, ama yalnızcasınıfsal demokrasiden söz edilebileceği açıktır (“arıdemokrasi”nin yalnızca ne sınıflar savaşımından ne dedevletin niteliğinden herhangi bir şey anlayan bilisiz birformül olmakla kalmadığını, ama bomboş bir formül deolduğunu söyleyelim ayraç içinde, çünkü komünisttoplumda, dönüşmüş ve bir alışkanlık durumuna gelmişdemokrasi sönecek, ama hiçbir zaman “arı” birdemokrasi olmayacaktır).

“Arı demokrasi”, işçileri aldatmaya çalışan liberalinuydurma bir sözünden başka bir şey değildir. Tarih,feodalitenin yerini alan burjuva demokrasi ile, burjuvademokrasinin yerini alan proleter demokrasiyi bilir.

Kautsky’nin, burjuva demokrasinin ortaçağa göre birilerlemeyi gösterdiği, ve burjuvaziye karşı savaşımındaburjuva demokrasiden yararlanmanın proletaryanınzorunlu görevi olduğu gerçeğini “tanıtlamak” içinonlarca sayfa ayırması, gerçekte işçileri aldatmayayönelik liberal bir gevezeliğin ta kendisidir. Yalnızcauygar Almanya’da değil, ilkel Rusya’da da herkesinbildiği bir şeydir bu. Kautsky, salt güncel demokrasinin,yani kapitalist demokrasinin b u r j u v a niteliğindenustaca sıyrılmak ereğiyle, işçilerin gözünü “ustaca”boyuyor, herkese yukardan bakarak, Weitling’den,Paragnay Cizvitleri’nden ve başka birçok şeyden sözediyor.

Marksizmden, Kautsky , liberaller için, burjuvazi içinkabul edilebilir olanı (ortaçağın eleştirisi, genel olarakkapitalizm ve özel olarak kapitalist demokrasinin tarihselbakımdan ilerici rolü) alıyor; marksizmde burjuvazi içinkabul edilmez olanı (burjuvazinin ortadan kaldırılmasıiçin ona karşı proletaryanın devrimci zoru) atıyor,susarak geçiştiriyor, silikleştiriyor. İşte bu yüzden de,öznel inançları ne olursa olsun, nesnel konumubakımdan, Kautsky ister istemez bir burjuvazi uşağıolarak ortaya çıkıyor.

Burjuva demokrasi, ortaçağa göre büyük bir tarihselilerleme oluşturmakla birlikte, her zaman dar, güdük,düzmece, ikiyüzlü bir demokrasi, zenginler için bircennet, sömürülenler, yoksullar için bir tuzak ve biraldatmaca olarak kalır, -kapitalist rejimde başka türlüolamaz. “Marksist Kautsky”nin anlamadığı şey de, iştemarksist öğretinin büyük yapıcı öğesi olan bu gerçektir.Bu -temel- sorunda, Kautsky, her burjuva demokrasiyizenginler için bir demokrasi durumuna getiren koşullarınbilimsel bir eleştirisini yapacak yerde, burjuvazidenhiçbir “nezaket”i esirgemez.

İlkin bilginler bilgini Bay Kautsky’ye, Marx ileEngels’in, yorumcumuzun (burjuvaziye yaranmak için)utanç verici bir biçimde “unutmuş” bulunduğu teorikbildirimlerini anımsatalım; sonra konuyu en anlaşılır birbiçimde açıklayacağız.

Yalnız ilkçağ devleti ile feodal devlet değil, ama“modern temsili devlet de ücretli emeğin sermayetarafından bir sömürü aletidir” (devlet konusundaki

yapıtında Engels).(1) “Devlet, savaşımında, devrimde,düşmanlarının zorla bastırılması için zorunlu olarak

kullanılan geçici bir kurumdan başka bir şeyolmadığından, özgür bir halk devletinden söz etmekelbette saçmadır: Proletarya bir devlet gereksinimiduydukça, bunu hiç de özgürlük için değil, amadüşmanlarını bastırmak için duyacaktır. Ve özgürlüktensöz etmek olanaklı bir duruma geldiği gün de, devlet,devlet olarak varolmaktan çıkar” (Engels, Bebel’emektup, 28 mart 1875). “Devlet bir sınıfın bir başka sınıftarafından ezilmesi için bir makineden başka bir şeydeğildir, ve bu, krallıkta olduğu denli, demokratikcumhuriyette de böyledir” (Engels, Marx’ın İç Savaş’ına

önsöz).(2) Genel oy “işçi sınıfının olgunluk derecesiniölçmeyi sağlayan göstergedir. Güncel devlet içindebundan daha çok hiçbir şey olamaz, hiçbir zaman daolmayacaktır” ( devlet konusundaki yapıtında Engels)(3)

Kautsky, bu tezin, burjuvazi için kabul edilebilir birnitelik taşıyan birinci bölümünü en bıktırıcı bir biçimdeyineleyip duruyor. Ama, bizim altını çizdiğimiz veburjuvazi için kabul edilir olmayan ikinci bölümegelince, dönek Kautsky onun sözünü bile etmedengeçiyor!). “Komün parlamenter bir örgenlik değil, amaaynı zamanda hem yasamacı hem de yürütmeci, etkin birgövde olacaktı... Genel oy hakkı, her üç ya da altı yıldabir, halkı parlamentoda yönetici sınıfın hangi üyesinintemsil edeceği ve ayaklar altına alacağını (ver-undzertreten) kararlaştıracak yerde, tıpkı kendi işi için işçi veyönetim personeli arayan herhangi bir işverene hizmeteden bireysel seçim hakkı gibi, komünler biçimindeörgütlenmiş-halka hizmet edecekti” (Paris Komünü

konusundaki yapıtı Fransa’da İç Savaş’ta Marx).(4)

Büyük bilgin Bay Kautsky’nin iyi bildiği bu tezlerinher biri onun suratına iner, onun dönekliğini ortayakoyar. Tüm broşüründe, Kautsky bu gerçeklerin enküçük bir anlayışını göstermez. Baştan sona marksizmebir sövgüdür bu broşür!

Çağdaş devletlerin temel yasalarını alın, onlarınyönetimlerini alın, toplanma ya da basın özgürlüğünüalın, “yurttaşların yasa karşısında eşitliği”ni alın, burjuvademokrasinin her dürüst ve bilinçli işçi tarafından iyibilinen ikiyüzlülüğünü her adımda göreceksiniz.“Düzenin bozulması durumunda”, ama aslındasömürülen sınıfın kendi kölelik durumunu “bozması”durumunda, ve hele kölece davranmama gibi bir heveside varsa bu sınıfın anayasasında burjuvazinin işçilerinüzerine asker sürmesine, sıkıyönetim ilanına vb. izinveren dolambaçlı yollar ya da kısıtlamalar bulunmayan,en demokratı da içinde, hiçbir devlet yoktur. Kautskyburjuva demokrasiyi utanmadan allayıp pulluyor;örneğin en demokrat ve en cumhuriyetçi Amerika ya daİsviçre burjuvalarının, grevdeki işçilere karşı neyaptıkları üzerine ağzından tek söz çıkmıyor.

Oh! Bilge ve bilgin Kautsky bu konuda hiçbir şeydemiyor. Bu konuda susmanın bir alçaklık olduğunu, buçok bilgili siyasal adamı anlamıyor. İşçilere çocukmasalları, örneğin demokrasinin “azınlığın korunması”demek olduğunu anlatmayı yeğ tutuyor. İnanılmaz, amaböyle! Yıl İsa’dan sonra 1918, evrensel emperyalistinsan kırımının beşinci yılında, dünyanın bütün“demokrasi”lerinde, enternasyonalist azınlıklar (yaniRenaudel ve Longuetler, Scheidemann ve Kautskyler,Henderson ve Webbler vb. gibi sosyalizme alçakça

ihanet etmemiş olan azınlıklar) boğazlanırken, bilginBay Kautsky, tatlı bir sesle “azınlığın korunması”nıaçıkça övüyor. İsteyen herkes, Kautsky’nin broşürünün15. sayfasında bunu okuyabilir. Ve 16 sayfada bu bilgin... kişi, size İngiltere’de XVIII. yüzyıl Whigleri ileTorylerinden söz edecektir!

Ey derin bilgi! Ey burjuvazi karşısındaki incelmişuşaklık! Ey kapitalistler karşısında dalkavukluk etme veonların elini ayağını öpmenin uygarcası! Eğer benKrupp, Scheidemann, Clemenceau ya da Renaudelolsaydım, Bay Kautsky’ye milyonlar öder, onu içtenolmayan sevgilerden bağışık tutar, işçilerin karşısındaonu göklere çıkarır, “sosyalizm”in Kautsky denli“saygıdeğer” kişilerle kurulacak “birlik”ini öğütlerdim.Proletarya diktatörlüğüne karşı broşürler yazmak,İngiltere’deki XVIll. yüzyıl Whigleri ile Torylerininöyküsünü anlatmak, demokrasinin “azınlığın korunması”demek olduğu yolunda güvence vermek ve BirleşikDevletler “demokratik” cumhuriyetindekienternasyonalistlerin öldürülmeleri konusunda susmak,burjuvaziye uşaklık değil midir bütün bunlar?

Bilgin Bay Kautsky “ıvır zıvır” bir şeyi, yani burjuvademokrasinin egemen partisinin, azınlığın savunulmasınıyalnızca bir başka burjuva partiye verdiğini; oysaproletaryanın payına her ciddi, derin, temel sorunda,“azınlığın korunması” yerine, sıkıyönetimin ya da insankırımlarının düştüğünü -herhalde beklenmedik birbiçimde- “unutmuş”. Demokrasi ne denli gelişmişse,burjuvazi için derin ve tehlikeli bir siyasal anlaşmazlıkdurumunda, insan kırımı ya da iç savaşa o denliyakındır. Bilgin Bay Kautsky, cumhuriyetçi Fransa’dakiDreyfus davası, demokratik Amerika Cumhuriyetindezencilerin ve enternasyonalistlerin linç edilmesi,

demokratik İngiltere’deki İrlanda ve Ulster örneği,(5)

demokratik Rus cumhuriyetinde 1917 nisanındabolşeviklere karşı düzenlenen kovuşturmalar ve insankırımları dolayısıyla, burjuva demokrasinin bu “yasa”sınıinceleyebilirdi. Bu örnekleri özellikle yalnızca savaşzamanından değil, ama savaş öncesinden, barışzamanından da seçtim. İyilik taslayan Bay Kautsky, XX.yüzyılın bu olgularına göz yummak, ve buna karşılık,işçilere XVIll. yüzyıl Whigleri ile Toryleri üzerineşaşılacak derecede yeni, dikkate değer derecede ilginç,son derece öğretici, inanılmaz derecede önemli şeyleranlatmaktan hoşlanıyor.

Burjuva parlamentoyu alın. Bilgin Kautsky’nin,demokrasi ne denli gelişmişse, borsa ve bankacıların daburjuva parlamentoları o denli egemenlikleri altınaaldıklarının söylendiğini hiç duymamış olması kabuledilebilir mi? Bundan burjuva parlamentarizmindenyararlanmak gerekmediği sonucu çıkmaz (ve 1912’den1914’e değin IV. Duma’daki tüm işçi grubunu bizkazandığımıza göre, bolşevikler ondan büyük birolasılıkla dünyanın herhangi bir başka partisinden dahaiyi yararlanmışlardır). Ama bundan, burjuvaparlamentarizminin tarihsel bakımdan sınırlı ve göreceniteliğini, Kautsky’nin yaptığı gibi, ancak bir liberalinunutabileceği sonucu çıkar. En demokratik burjuvadevlette, ezilen yığınlar, kapitalistlerin “demokrasi”sitarafından ilan edilmiş olan saymaca eşitlik ile,proleterleri ücretli köleler durumuna getiren binlerce

CMYK

Burjuva demokrasi ve 16 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * Sayı: 2011/39 * 14 Ekim 2011

Burjuva demokrasi ve

Page 17: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 39/sikb 11-39.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Kongre Hareketi ve tasfiyeci hayaller…3 Emperyalistlerle

gerçek kısıtlama ve kurnazca oyun arasındaki bas basbağıran çelişkiyi aralıksız karşılarında bulurlar.Kapitalizmin kokuşmuşluğu, yalanı, ikiyüzlülüğüüzerine yığınların gözünü de işte bu çelişki açar.Sosyalizm ajitatör ve propagandacılarının, yığınlarıdevrime hazırlamak için onlar karşısında durmadansergiledikleri şey de, işte bu çelişkidir! Ve devrimler çağıbaşladığı zaman da, Kautsky ona sırtını dönüyor ve cançekişen burjuva demokrasinin güzelliklerini açıkçaövmeye koyuluyor.

Sovyetler iktidarının biçimlerinden biri olduğuproleter demokrasi, nüfusun engin çoğunluğunun takendisi yararına, sömürülenler ve emekçiler yararına,demokrasiyi dünyanın hiçbir yerinde olmadığı denligeliştirmiş ve yaymıştır. Kautsky’nin yaptığı gibi,diktatörlük iki sayfacık ve “arı demokrasi”ye onlarcasayfa ayırmak, demokrasi üzerine koca bir broşüryazmak, ve bunu belirtmemek, olguları gerçek bir liberalolarak adamakıllı çarpıtmak demektir.

Dış siyasayı alın. En demokratik olanı da içinde, dışsiyasanın açıkta yürütüldüğü hiçbir burjuva ülke yoktur.Yığınlar her yerde aldatılır; Fransa, İsviçre, Amerika,İngiltere gibi demokratik ülkelerde, aldatmaca öbürülkelerdekinden yüz kez daha büyük ve incedir.Sovyetler iktidarı dış siyasanın gizlilik örtüsünü devrimcibir biçimde kaldırdı. Soygun savaşları ve “etkialanlarının paylaşımı” (yani dünyanın kapitalistsoyguncular tarafından paylaşımı) konusundaki gizliantlaşmalar çağında, bu olgunun çok büyük bir önemtaşımasına, barışın, on milyonlarca insanın yaşam ya daölümünün buna bağlı olmasına karşın, Kautsky bunu hiçgörmemiştir, bu konuda hiçbir şey söylemez.

Devlet örgütüne bakın. Kautsky, seçimlerin (SovyetAnayasasında) “dolaylı” olduklarını saptamaya değin,“ayrıntı”lardan öfkesini alıyor, ama sorunun özünügörmüyor. Devlet aygıtının, devlet makinesinin sınıfsalniteliğini görmüyor. Burjuva demokraside, -”arı “demokrasi ne denli gelişmişse, o denli ustalıklı ve etkin-bin türlü oyunla, kapitalistler yığınları ülke yönetiminekatılmaktan, toplanma, basın özgürlüğünden vb.uzaklaştırırlar. Dünyada ilk (kesinlikle söylemekgerekirse ikinci, çünkü Paris Komünü de aynı şeyebaşlamıştı) Sovyetler iktidarı yığınları, özelliklesömürülen yığınları, hükümete çağırıyor. Bin türlü engelemekçi yığınların burjuva parlamentoya katılmasınıköstekler (burjuva parlamento, burjuva bir demokraside,büyük sorunları hiçbir zaman çözmez; bu sorunlar borsatarafından, bankalar tarafından çözülürler). Ve işçiler,burjuva parlamentonun onlar için yabancı bir örgenlik,proletaryanın burjuvazi tarafından bir ezme aleti, düşmanbir sınıfın, sömürücü bir azınlığın örgenliği olduğunuçok güzel bilir ve sezer, görür ve kavrarlar.

Sovyetler, emekçi ve sömürülen yığınların, devletikendi başlarına örgütleme ve onu her araçla yönetmeolanağını kolaylaştıran dolaysız örgenlikleridir. Budurumda o, büyük işletmeler içinde en iyi birleşmiş olmaüstünlüğünden yararlanan, emekçiler ve sömürülenleröncüsünün, kentler proletaryasının ta kendisidir; enbüyük seçme ve seçilenleri denetleme kolaylığına osahiptir. Sovyet örgütü, bütün emekçiler vesömürülenlerin, kendi öncüleri olan proletaryaçevresinde birleşmesini kendiliğinden kalaylaştırır. Eski

burjuva aygıt, -bürokrasi, servet, burjuvaeğitim, ilişkiler vb. ayrıcalıkları (burjuvademokrasi ne denli gelişmişse, bu gerçekayrıcalıklar da o denli çeşitlidir),- bütünbunlar Sovyet rejiminde ortadan kalkmışbulunur. Basımevleri ve kağıtburjuvazinin elinden alındığı için, basınözgürlüğü bir ikiyüzlülük olmaktançıkar. En iyi yapılar, saraylar, köşkler,konaklar vb. için de durum böyledir.Sovyet iktidarı bu yapıların en iyilerininbinlercesini bir anda sömürücülerinellerinden aldı; ve onsuz demokrasinin biraldatmaca olduğu yığınlar içintoplanma hakkını, işteböylece bir milyon kez daha“demokratik” bir durumagetirdi. Yerel olmayanSovyetler için yapılan dolaylıseçimler, yerel vekilini en kısazamanda geri çağırma ya da onu enkısa zamanda genel Sovyetlerkongresine gönderme olanağına sahipolmanın önem taşıdığı yoğun bir yaşamdöneminde, Sovyetler kongrelerini kolaylaştırır, tümaygıtı daha ucuz, daha hareketli, işçilere ve köylüleredaha açık bir duruma getirir.

Proleter demokrasi, herhangi bir burjuvademokrasiden bir milyon kez daha demokratiktir;Sovyetler iktidarı, burjuva cumhuriyetlerin endemokratiğinden bir milyon kez daha demokratiktir.

Bunu görmemek için, ya burjuvazinin bilinçliuşaklığında, ya da siyasal bakımdan ölmüş, tozlu burjuvakitaplar ardında, canlı gerçekliği görmekte yeteneksiz,burjuva demokratik önyargılar iliklerine değin işlemişve, bundan ötürü, nesnel olarak burjuvazinin bir uşağıdurumuna gelmiş biri olmak gerekiyordu.

Bunu görmemek için, sorunu ezilen sınıflar açısındankoymakta yeteneksiz olmak gerekiyordu:

En demokratik burjuva ülkeler arasında, sıradanişçinin, ortalama işçinin, ortalama tarım ücretlisi ya dagenel olarak kırlar yarı-proleterinin (yani ezilen yığının,nüfusun büyük çoğunluğunun temsilcilerinin), aşağıyukarı da olsa, en iyi yerlerde Sovyet Rusya’daki denlibüyük bir toplantı düzenleme özgürlüğünden,düşüncelerini açıklamak, çıkarlarını savunmak için odenli büyük bir geniş basımevlerine ve en iyi kağıtstoklarına sahip olma özgürlüğünden, devleti yönetmeyeve “uygun yasalar koyma”ya kendi sınıfından adamları odenli büyük bir çağırma özgürlüğünden yararlandığı birtek ülke var mıdır dünyada?

Bay Kautsky’nin, herhangi bir ülkede, bin üzerinden,bir kez bilgi edindikten sonra bu soruya verilecek yanıtkonusunda duraksayacak bir tek işçi ya da tarım ücretlisibulabileceğine inanmak gülünç olurdu. İçgüdüsel olarakburjuva gazeteler tarafından itiraf edilen gerçekkırıntılarını işiterek, tüm dünya işçileri, Sovyetlercumhuriyetinde açıkça onda proleter demokrasiyi, eniyisi de içinde, her burjuva demokrasinin gerçekteolduğu gibi zenginler için demokrasiyi değil, amayoksullar için demokrasiyi gördüklerinden, SovyetlerCumhuriyetine karşı sevgi ve yakınlık duyuyorlar.

Biz, burjuva memurlar, burjuvaparlamenterler, burjuva yargıçlar

tarafından yönetilebiliriz (ve bizimdevletimiz “yönetilir”). İşte, endemokratikleri de içinde, bütünburjuva ülkelerdeki ezilensınıflardan on milyonlarca ve yüzmilyonlarca insanın yaşamdeneyleri sayesinde öğrendikleri,her gün duyup algıladıkları yalın,

açık, söz götürmez gerçek. Oysa Rusya’da bürokratik aygıt

tamamen yıkılmış, onda taş üzerinde taşbırakılmamış, bütün eski yüksek

görevli memurlarkovulmuş, burjuva

parlamento dağıtılmıştır; veözellikle işçiler ve köylülere

çok daha erişilebilir bir temsilhakkı verilmiştir; memurların yerine on l a r ı n Sovyetleri geçmiş, ya da on l a r ı n Sovyetleri memurlarınüstüne konmuştur; yargıçları

seçenler de o n l a r ı n Sovyetleridir. Sovyetleriktidarının, yani proletarya diktatörlüğünün bu

biçiminin, burjuva cumhuriyetlerinin endemokratiğinden bir milyon kez daha demokratikolduğunu bütün ezilen sınıfların kabul etmeleri için, tekbaşına bu olgu yeter.

Her işçi için anlaşılır ve açık bir şey olan bu gerçeğiKautsky anlamıyor, çünkü o şu soruyu sormayı“unutmuş”tur: Hangi sınıf için demokrasi? O “arı” (yanisınıfsız mı? yoksa sınıflar dışı mı?) demokrasi açısındandüşünüyor. Bir Shylock gibi tartışıyor o: “Yarım kiloinsan eti”, başka hiçbir şey değil. Tüm yurttaşlarıneşitliği yoksa, demokrasi de yoktur.

Bilgin Kautsky’ye, “marksist” ve “sosyalist”Kautsky’ye şu soruyu sormak zorundayız:

Sömürülen ile sömürücü arasında eşitlik olabilir mi?II. Enternasyonal’in ideolojik önderinin bir kitabıdolayısıyla bu soruyu sormak zorunda kalınması,korkunç, inanılmaz bir şey. Ama “gülü seven dikeninekatlanır”. Kautsky üzerine yazmaya giriştiğimize göre,sömürücü ve sömürülen arasında neden eşitlikolamayacağını bu bilgin adama açıklayalım.

(Proleter Devrim ve Dönek Kautsky, Sol Yayınları)

(1) Bkz. F. Engels, Ailenin, Özel Mülkiyetin ve DevletinKökeni, Sol Yayınları. (2) Bkz. K. Marx, Fransa’da İç Savaş, 1871, “Paris KomünüÜzerine” içinde, aynı. (3) Bkz. F. Engels, Ailenin, Özel Mülkiyetin ve DevletinKökeni, aynı. (4) Bkz. K. Marx, Fransa’da İç Savaş, 1871, “Paris KomünüÜzerine” içinde, aynı.(5) 1916’da İngiltere boyunduruğunun karşısında dikilenİrlanda ayaklanmasının İngiliz burjuvazisi tarafından kanlıbir biçimde bastırılması sözkonusu ediliyor. “Avrupa’da...‘özgürlük aşığı’ İngilizlerin idamlarla bastırdıkları İrlandaayaklandı”, diye yazıyordu 1916’da Lenin.

Ulster - İrlanda’nın özellikle İngilizler tarafındanyöneltilmiş Kuzey-doğu bölgesi. Ulster birlikleri İrlanda

CMYK

e proleter demokrasi Sayı: 2011/39 * 14 Ekim 2011 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 17

e proleter demokrasi

Page 18: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 39/sikb 11-39.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Kongre Hareketi ve tasfiyeci hayaller…3 Emperyalistlerle

Ortadoğu18 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/39 * 14 Ekim 2011

Suriyeli muhalif Kürt lider Meşaal Temo’nunQamişlo’daki evine giren silahlı kişilerce katledilmesi,Suriye’deki kitle hareketine farklı bir ivme katmışgörünüyor. Suikast, Kürt halkının yaşadığı kentlerdekitlesel eylemlerle protesto edilirken, Temo’nuncenazesine onbinlerce kişinin katıldığı bildirildi.

Temo’nun cenaze töreninden sonra da devam edeneylemlerde, Kürt halkının temel talepleridillendirilirken, Baas yönetiminden Kürt liderinkatillerinin bulunup yargılanması talep edildi.

Kürt halkı, Kürt Geleceği Hareketi’nin sözcüsüTemo’nun katledilmesine duyduğu tepkiyi dilegetirmek için eylemler yaparken, gerici güçler isecinayeti kirli hesapları için kullanmaya çalışıyorlar.

Gerici güç odaklarının ikiyüzlülüğü

Ezilen Kürt halkının ulusal eşitlik ve özgürlüközlemlerini boğmaya çalışan ABD ile Türkiye veSuudi Arabistan gibi uşakları, Meşaal Temo’nunkatledilmesini fırsata dönüştürmeye çalışıyorlar.Nitekim suikastin ardından emperyalistlerle gerici güçodakları, Beşar Esad yönetimi üzerindeki baskıyıarttırdılar. Baas yönetimine saldırmak için pusudabekleyen ABD ile uşakları, Kürt liderinkatledilmesinden memnun görünüyorlar. Zira ezilenhalkların köleleştirilmesi için çabalayan bu güçodakları, Temo cinayetinin işlerine yarayacağınıummaktadırlar.

Kürt halkının ne sorunlarıyla ne de demokratiktalepleriyle ilgilenen ABD ile suç ortaklarının tekderdi, Şam’da kukla bir rejimi işbaşına getirebilmektir.Bundan dolayı hem Suriyeli emekçilerin demokratik-sosyal talepler uğruna yükselttiği mücadeleyi hemKürt halkının ulusal eşitlik ve özgürlük talepleri içingösterdiği direnişi iğrenç emellerinin bir aracı halinegetirmenin yollarını arıyorlar. PKK lideri AbdullahÖcalan’ı Türk devletine teslim eden emperyalistlerin,Temo’nun katledilmesiyle ilgili gösterdikleri tepkiler,kaba riyakârlıktan başka bir anlam taşımıyor. Nitekimolaylardan yansıyanlar, Kürt hareketinin de bu gericiemellerin farkında olduğuna işaret ediyor ki, budurum, ABD’nin başını çektiği gerici odakların işinizorlaştırıyor.

PYD Lideri; suikast karanlık bir olay

ANF’ye konuşan Suriye’deki en büyük Kürt partisiolan PYD Lideri ve aynı zamanda iç muhalefeti temsileden Ulusal Koordinasyon Başkan Yardımcısı SalihMüslim, “Bizim düşündüğümüze göre Kürtlerinbugüne kadarki duruşu bazı tarafların hoşunagitmiyor” diyerek suikastin arkasında karanlık güçlerinolduğuna işaret etti. Kürt kentlerinde barışçıl eylemlerolduğunu, diğer kentlerdeki gibi kanlı olaylaryaşanmadığına işaret eden Müslim, bu durumunbazılarının hoşuna gitmediğini belirterek, “Onlar Kürthalkını bazı yerlere çekmek istiyorlardı. Kendipolitikalarına, Müslüman Kardeşler’in hizmetinesokmak istiyorlardı, ancak bunda pek başarılıolamadılar. Bizim tahminimize göre, bu politikalardabaşarılı olmayan taraflar Kürt halkını kanlı bir çatışmaiçine çekmek için bu suikasti yaptılar” dedi.

Suikastin gerçekleşmesiyle ilgili üç ihtimal

üzerinde duran Müslim, “Devletiçindeki bazı kesimler, El Kaidegibi dinci kesimler ya daTürkiye’nin parmağı olabilir”değerlendirmesini yaptı. GüneyKürdistan’da açıklama yapanTemo’nun kardeşi Faris Temo ise,cinayetten Esad yönetiminisorumlu tutarken, bazı Kürt liderler,Temo’nun can güvenliğinisağlamadığı için Baas yönetiminisorumlu tutuyorlar. Bu tabloda SalihMüslim’in dikkat çektiği noktalar,Temo cinayetinin arkasında gericigüç odaklarının bulunduğu kanısını güçlendiriyor.

Suriye’deki Kürtler de ulusal eşitlik veözgürlük uğruna mücadele ediyor

Emperyalist güçlerin Kürdistan’ı dört parçayabölmesinden sonra Suriyesınırları içinde kalan Kürtlerde, ulusal baskı ve ayrımcılığamaruz kalmaya başladılar. Buülkede de baskı veasimilasyona karşı mücadeleeden Kürt halkı, halen ulusaleşitlik ve özgürlük uğrunayükselttiği direnişisürdürmektedir.

Türk devletinden farklı birtaktik izleyen Baas yönetimi,250 bine yakın Kürde kimlikbile vermezken, 20 yıl boyuncaAbdullah Öcalan’ın Şam’daikamet etmesine izin vermiş,PKK’nin Suriyeli Kürtler içinde faaliyet yürütmesineengel olmamıştır. PKK saflarına binlerce Suriyeli Kürtgencin katılması bu dönemin ürünü olmuştur. AncakTürk devletinin tehditlerinden çekinen baba Esadyönetimi, 1998 yılının sonlarına doğru Öcalan’ınŞam’dan ayrılmasını istemiş, sonraki yıllarda kimizaman PKK’ye karşı Türk devletiyle işbirliği de

yapmıştır. Baas rejiminin baskıcı politikalarına rağmen,

Suriyeli Kürtler aktif siyasal faaliyet içindeler. Onuaşkın Kürt partisinin bulunması, buradaki politikleşmedüzeyinin göstergesidir. Mart ayında başlayan kitle

eylemlerine de katılan Kürtparti ve örgütleri, nispetenrahat bir faaliyet yürütmeolanağına sahipler. NitekimSuriye yönetiminin, aylardırdevam eden Kürtkentlerindeki eylemlere songünlere kadar şiddetlesaldırmaktan kaçınması da,buradaki nispi özgürlükalanına işaret ediyor.

Kitle eylemleribaşladığında, Beşar Esad’ınilk manevrası, Kürtpartileriyle görüşüp bellivaatlerde bulunmakolmuştu. Özellikle kimlik

verilmeyen Kürtlere bu haklarının iade edileceğinedair söz verildiği açıklanmıştı. Kürt liderler, bu konudahenüz somut adımlar atılmadığını belirtseler de, Esadyönetimiyle Kürt partileri arasında diyalog devametmiştir.

Dinci gerici Müslüman Kardeşler’in ağırlığınıhissettirdiği Baas karşıtı güçlerden ayrı duran Kürt

Suriye’deki olaylarınseyri, hem Kürt halkı hem

sol/sosyalist güçler açısındangiderek karmaşık bir hal

almaktadır. Çıkarları çakışanbu iki gücün pratikte ortak

hareket ettiğine dair verilerepek rastlanmıyor.

“Temo suikasti ve

Suriye’de olası gelişmeler...

uSuriye’de 50 bin Kürt yürüdü

Suriye’de yaşayan Kürt siyasetçi Maşaal Temo, 7 Ekim günü evinde

uğradığı suikast sonucu yaşamını yitirdi. Maşaal Temo’nun oğlu Marsel

Temo ile avukat Zahide Reşo ise ağır yaralandı.

İstanbul ilan edilen Suriye Ulusal Meclis’in Yürütme Konseyi’nde yer

alan 29 kişiden biri olan Temo’nun suikasta uğradığı haberi alınır alınmaz

binlerce kişi Qamişlo’da Ferman Hastanesi önünde toplandı. Başkent

Şam, Efrin, Kobani ve Qamişlo’da gece boyu yürüyüşler düzenlendi.

Temo’nun bugün düzenlenen cenaze törenine 50 binden fazla kişi

katıldı. Cenaze töreni sırasında açılan ateş sonucu ise ilk belirlemelere

göre 5 kişi öldü. Çok sayıda kişinin de yaralandığı belirtiliyor.

Suriye İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından yapılan yazılı

açıklamada, cenaze töreninin Beşşar Esad rejiminin devrilmesini

isteyenlerin gösterisi haline dönüştüğü belirtildi.

Page 19: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 39/sikb 11-39.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Kongre Hareketi ve tasfiyeci hayaller…3 Emperyalistlerle

11 Eylül 2001 tarihi emperyalistler açısından yeni birdönemin başlangıcı oldu. Bu başlangıç emperyalisthaydutların hegemonya mücadelesinde yeni politikalarınortaya konduğu, emperyalist çıkarların terördemagojisiyle örtüldüğü, Afganistan, Irak başta olmaküzere Orta Asya ve Ortadoğu’da yeni emperyalist işgal,saldırı ve planların devreye sokulduğu bir döneminbaşlangıcıydı.

7 Ekim 2001 tarihinde emperyalist güçler Afganistan’agirdiler. O günden bugüne tam 10 yıl geçti. Bu 10 yıllıksüreçte emperyalist haydutlar egemenlik uğruna, Afganhalkına ve Orta Asya halklarına kan, gözyaşı ve zulümdenbaşka bir şey vermediler. Fakat bunca zulme rağmenbatağa saplanmaktan kurtulamadılar.

Batağa saplandılar

ABD, Afganistan işgaliyle kendisine rakip olarakgördüğü ülkelerin egemenlik alanlarını daraltmak vehegemonyasını devam ettirmek istiyordu. Bu yüzdendirki, ABD ve batılı emperyalistler batağa saplanmışolmalarına rağmen işgali sürdürmekte, dahası askerigüçlerini arttırmakta, yeni saldırı planları yapmaktadırlar.Obama’nın Irak’tan asker çekmekten söz ederken,Afganistan’a asker gönderilmesi gerektiğindenbahsediyor olması Afganistan’ın emperyalistler açısındanönemini göstermektedir.

2001 yılında Taliban’ı Kabil’den çıkaran emperyalisthaydutlar Kabil’e sıkışmış durumdadır. Ancak son bir yıliçinde işgalci güçlerin sayısının arttırılması ile birlikteTaliban’ın silah fabrikaları ve iletişim hattı kurduğu iddiaedilen Kandahar ve Helmand bölgelerine doğruhareketlilik sağlamış durumdalar. Tora Bora dağları vesınırın Pakistan tarafına konuşlanan direnişçiler ise süreklisaldırılarla emperyalist haydutları sıkıştırıyor.

İşgal ordusunun insansız uçaklarla yapılan saldırılarıda işe yaramıyor. 2009-2010 arasında işgalci güçlerekomuta eden Amerikalı emekli Orgeneral StanleyMcChrystal, emperyalistlerin zafere ulaşmayı sağlayacakdüzeyde bilgiye sahip olmadığını söyleyerek bataklığasaplandıklarını kabul ediyor.

İşgalin faturası büyüyor!

Emperyalistler açısından işgalin faturası da büyüyor.10 yıl boyunca ülkenin tüm yer altı ve yerüstüzenginliklerine el koymalarına rağmen uzayan işgalin vesüreklileşen operasyonların faturası hiçbir şekilde devasaboyutlara ulaşmıştır. Bu da emperyalistler açısındanişgalin hegemonya mücadelesinin bir parçası olduğunu

gösteriyor.10 yıllık süreçte 10 binin üzerinde sivil can kaybı

bulunmaktadır. Bin 700’ü ABD askeri olmak üzereemperyalist işgalcilerin kaybı 2 bin 700’ün üzerindedir.Can kayıplarının artacağı da kesindir. 2009 yılından buyana işgalcilerin sayısı artmaktadır. 100 bini ABD askeriolmak üzere 130 bini aşkın işgalci halen Afganistan’dakonuşlanmış durumdadır.

Amerikan hazinesinden 2001’den bu yana Afganistanişgaline 400 milyar doları aşkın para aktarılmıştır. Aynıdönemde Afganistan yönetimine yardım adı altındaaktarılan para 57 milyar dolardır. Aradaki uçurumemperyalistler için halkların yaşamının en ufak birdeğerinin olmadığını göstermektedir.

Emperyalist güçler kamuoyu desteğini yitirdi

Bin bir türlü yalanla Afganistan’a giren emperyalisthaydutlar bugün hem kendi halklarının hem de dünyakamuoyunun desteğini alabilmek için propagandafaaliyeti içerisindedirler. Son zamanlarda medyaya dayansıyan işgalci askerlerin Afgan çocuklarıyla çektirdiğifotoğraflar işgalcilerin halkın desteğini aldığı imajınıçizmeye yöneliktir. Ancak 10 yıldır işgalin devam etmesisonucu açlıkla, yıkımla, zulümle, ölümle burun burunayaşayan bir halkın işgalcileri sahipleniyor olması gerçekçideğildir. Dahası işgalcilere karşı direnişin güçlenereksürmesi direnişin arkasında bir halk desteğinin olduğunuaçıkça ortaya koymaktadır.

Emperyalist güçlerin kendi kamuoylarının desteğiniyitirdiğini anketler de göstermektedir. CBS News Pollşirketinin yaptığı anketlere göre ABD’lilerin %58’iAfganistan savaşından çıkılması gerektiğini düşünüyor.Sadece %35’i devam edilmesi gerektiğini düşünüyor. PewResearch Center’ın araştırmasına göre ise ABD’ninAfganistan işgalinde yer almış savaş gazilerinin üçte ikisi,Irak ve Afganistan’da boş yere savaşıldığını düşünüyor.

İşgalde TC’nin rolü

Halen ABD’nin Ortadoğu’daki en önemli savaş vesaldırı üslerini barındıran TC devleti bu egemenliksavaşında safının ABD emperyalizminin yanı olduğunuhem yazılı, hem sözlü hem de pratik olarak göstermiştir.2005 yılında TC’nin stratejik hedeflerinin ortaya konduğuMGSB’de, “ABD ile ilişkilerin tarihsel değerde ve çokyönlü” olduğu özenle vurgulanarak, “Türkiye’nin ABD ileilişkileri Orta Asya, Balkanlar, Güney Kafkasya, Ortadoğupolitikaları bakımından stratejiktir. Bu konularda işbirliği,dayanışma Türkiye’nin çıkarınadır” denilerek bu tutumaçıkça ortaya konmuştur.

Türkiye Afganistan’da halen işgalci güç olarakbulunmaktadır. Bu yanıyla işgale ve dökülen kanaortaktır. Emperyalist haydutlara hizmetleri sadeceAfganistan ile de sınırlı değildir. Irak işgalinetopraklarındaki üslerle destek olurken, Gürcistan’daemperyalistler adına eğitimler vermekte, Kafkaslar’daABD taşeronluğu yapmakta, Lübnan’da askeri güçleribulunmaktadır. Sürekli olarak İsrail ile ipleri koparmaktanbahsederken iki ülke arasındaki birçok askeri anlaşmadevam etmektedir.

Dünya halklarına kan kusturan emperyalisthaydutların ve işbirlikçilerinin hak ettikleri son, onyıllardır kan kusturdukları halkların elindegerçekleşecektir.

Ortadoğu Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 19Sayı: 2011/39 * 14 Ekim 2011

partilerinin, gerici iktidar için değil deSuriye’de demokratik reformlarıngerçekleştirilmesi uğruna mücadele edengüçlere yakın durdukları gözleniyor.Emperyalist güçlerle Türkiye ve SuudiArabistan gibi bölgesel gericilerin desteğiyleBaas yönetimini yıkmak isteyenlerden ayrıduran Kürt partileri, Kürt halkının temeltaleplerini de karşılayacak demokratikreformların yapılmasını savunan bir çizgideduruyorlar.

Temo suikastinin ardından “Baas yönetimiKürtleri de kaybediyor” türünden yorumlarortalığı kapladı. Ancak bu yorumlar Kürtliderlerden çok, Esad yönetiminin yıkılmasıiçin çaba harcayan güçler tarafından yapıldı.Bunların somut olgulara dayanmaktan öte,yönlendirme yönü ağır basan yorumlar olduğusöylenebilir.

Temo suikastinin Kürt halkı ve partileriniBaas yönetimiyle karşı karşıya getiripgetirmeyeceği önümüzdeki günlerde netlikkazanacak. Ancak Esad yönetiminin bunutercih etmesi olası görünmüyor. Zira kuşatmaaltındaki yönetimin Kürt halkını da karşısınaalmaktan çok, karşı karşıya gelmemek içinçaba sarf etmesi akla uygundur. Nitekim sonolaylar üzerine açıklama yapan Suriye DışişleriBakanı Velid Muallim, Temo’nun, dışmüdahaleye karşı olduğu için öldürüldüğünüsavundu.

Kürt halkı ve partileri de, Baas yönetimiylekarşı karşıya gelmekten kaçınıyor. Temosuikastinin bu tutumda dramatik bir değişiklikyaratması beklenmiyor. Ancak suikastintetikleyeceği olayların farklı boyutlarataşınması da olasılık dahilindedir. BaşınıMüslüman Kardeşler’in çektiği muhalefetinanti-demokratik niteliği ve Türk devleti ileAKP’yle işbirliği içinde olması, Kürtpartilerinin bu muhalefetten uzak durmasınayol açan önemli etkenlerden biridir. NitekimSuriye’deki sol/sosyalist partiler de benzer birtutum içindeler.

Verili koşullarda taraflar cepheden karşıkarşıya gelmekten kaçınıyorlar. Ancak Baasyönetiminin yıkılma noktasına gelmesi Kürtpartilerini tutum değişikliğine zorlar. Zira okoşullarda muhatap alınacak bir yönetimkalmayacaktır.

Suriye’deki olayların seyri, hem Kürt halkıhem sol/sosyalist güçler açısından giderekkarmaşık bir hal almaktadır. Çıkarları çakışanbu iki gücün pratikte ortak hareket ettiğine dairverilere pek rastlanmıyor. Buna karşınemekçilerin ve ezilen Kürt halkının talepleriyledeğil, iktidar savaşı için çalışan gerici güçlerinetkisinin artması, her iki tarafın aleyhineolacaktır. Kürt halkının dinamikleriyle Suriyeliişçi ve emekçilerin dinamiklerini ortak hedefleretrafında birleştirmek, ancak Kürt partileriylesol/sosyalist güçlerin ittifakıyla mümkünolabilir. Aksi durumda her iki gücünemperyalistler, bölgesel gericiler veSuriye’deki işbirlikçilerinin baskısına maruzkalmaları kaçınılmaz olacaktır. Baasyönetiminden daha gerici daha zorba bir güçlekarşı kaşıya kalabilirler.

Sol/sosyalist güçlerle Kürt hareketlerininittifakı, hem olası bir Alevi-Sünni veya Kürt-Arap çatışmasını hem Şam’da Amerikankuklası bir yönetimin kurulmasını önleyebilir.Görünen o ki, bu ittifakı gerçekleştirmek kolaydeğil; buna karşın verili koşullarda, Kürthareketi ve sol/sosyalist güçler için başka birçıkış yolu da görünmemektedir.

Afganistan işgali 10. yılını doldurdu!

Emperyalistler saplandıklarıbataktan çıkamayacaklar

Page 20: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 39/sikb 11-39.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Kongre Hareketi ve tasfiyeci hayaller…3 Emperyalistlerle

K-Pet’te süresiz grevKıbrıs Türk Petrolleri’nde (K-Pet) örgütlü Dev-

İş’e bağlı Petrol İş Sendikası, K-Pet’tekiözelleştirme saldırısına karşı 11 Ekim günü süresizgrev başlattı.

Ekonomi ve Enerji Bakanlığı’yla yapılangörüşmelerden sonuç alınamaması üzerine busabah 06.00’dan itibaren süresiz grev kararınıhayata geçiren işçiler 10 Ekim akşamı Kalecik’tekidolum tesislerinde petrol boşaltımını durdurdular.Kalecik’teki dolum tesislerine akaryakıt boşaltmakiçin gelen petrol yüklü tankerin grev sonlananakadar bekletileceği bildirildi.

Sendika, hükümet yetkililerinin K-Pet’in yüzde100 hissesi ile ilgili “birden fazla yerel sermayegrubuyla şaibeli bir şekilde pazarlık sürdürdükleri”iddiaları üzerine, Perşembe günü Kalecik’tekidolum tesislerinde 24 saatlik uyarı grevi yapmıştı.

Sendika, uyarı grevinin ardından hükümetlekonuyla ilgili görüşme talebinde bulunmuş vehükümete 10 Ekim günü mesai saati bitiminekadar süre tanımıştı. Ancak EkonomiBakanlığı’ndan görüşme talebiyle ilgili herhangi biryanıt alamayan Petrol-İş, grev uygulamasınıhayata geçirdi.

Açlık grevi yayılıyorSiyonist İsrail rejiminin zindanlarında tutsak

edilen Filistinli mahkumların keyfi aramalara sonverilmesi, tecrit cezası verilen esirlerin tek kişilikhücrelerden çıkarılması, ziyaretlerin mutat şekildegerçekleşmesine izin verilmesi, eğitim haklarınıniade edilmesi ve esirlere yapılan baskı ve şiddeteson verilmesi gibi haklar için başlattığı açlık greviyayılıyor.

Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC)tarafından 27 Eylül’de başlatılan ve İsrailhapishanelerinde hızla yayılan açlık grevine genişçapta katılım olduğu ifade ediliyor.

Filistin Hlak Kurtuluş Cephesi Genel SekreteriSedat, açlık grevinin bütün İsrail hapishanelerineyayıldığını açıkladı ve diğer mahkumları da açlıkgrevine davet edeceklerini dile getirdi.

Tutsaklar talepleri yerine gelinceye kadar grevisürdüreceklerini belirtirken, İsrail cezaevi idaresive işgal güçleri ise esirleri tehdit etmeyisürdürüyor. İşgal zindanlarında bulunan yedi bineyakın Filistinli esir insanlık dışı uygulamalaramaruz kalıyor.

Paris’te yürüyüş8 Ekim günü Paris’te gerçekleştirilen kitlesel

eylemde Öcalan’a yönelik tecrit ile siyasi ve askerioperasyonlar protesto edildi. Avrupa’nın birçokkentinden binlerce kişinin katıldığı eylemdeFransız sol partiler de yer aldı. Fransa KürtDernekleri Federasyonu (FEYKA), yürüyüşekatılımın 15 bin kişi olduğunu bildirdi. Mitingde 9Ekim komplosu, Öcalan’a uygulanan tecrit,Türkiye’deki siyasi ve askeri operasyonlar ile Türkdevletiyle Fransa’nın işbirliği protesto edildi.

Binlerce kişi Denfert-Rochereau Meydanı’ndatoplandı. Eylemde Kürtçe, Fransızca, Almanca veTürkçe döviz ve pankartlar taşındı. Eylem Placed’İtalie’de yapılacak bir miting ile son buldu.

Mısır’da 9 Ekim Pazar günü Kıpti Hıristiyanlar’ayönelik provokasyonun ardından yaşanan olaylarda 25kişi öldürüldü. Olayların gerici rejim tarafındangerçekleştirilmiş bir provokasyon olduğu bildirilirken,10 Ekim günü gerçekleştirilen cenaze törenlerindeorduya yönelik büyük bir öfke vardı.

Mısır’da Hıristiyan-Müslüman çatışması çıkarmakhedefiyle yapıldığı belli olan provokasyonunkıvılcımını Aswan Bölgesi Valiliği’nin bir kiliseyiyıkması çaktı. Bu provokatif saldırıyı protesto etmekiçin Kahire’de yürüyüşe geçen binlerce Hıristiyan,önce sivil giyimli bir grubun saldırısına uğradı, dahasonra ise güvenlik güçlerinin ateşine maruz kaldı.Askerler daha sonra ise kitlenin üzerine araçlarınısürdüler. Saldırılar sırasında da devlet televizyonuaskerlerin saldırıya uğradığını iddia ederek halkıgaleyana getirmeye çalıştı. Bu saldırılar üzerine onlarcakişi ölürken, yüzlerce kişi de yaralandı.

Organize gerici saldırı

Hıristiyan halka yönelik kanlı saldırının oldukçaorganize olduğu dikkat çekerken, askerler, devlettelevizyonu ve Mübarek’in “baltacılar”ının açık birişbirliği sözkonusuydu. Gelişmelerle ilgili yapılandeğerlendirmelerde, saldırının ordu yönetimindekigerici rejim ile Mübarek kalıntılarının işbirliğiylegerçekleştirildiği ortak bir düşünce.

Yapılan yorumlarda bu kanlı provokasyonunzamanlamasına da dikkat çekiliyor. Provokasyongünlerdir süren sokak gösterilerinin ardından ordunun

muhalefetin iki talebine olumlu karşılık vermesininhemen ardından geldi. Bu taleplerden birincisisivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasına sonverilmesiydi. Diğeri ise Mübarek’in kapatılanpartisinin meclise dönmesinin önünü kapatılmasıydı.Halkın bu taleplerini kabul ederek inisiyatifi bir ölçüdekaybeden Amerikancı ordunun bir din çatışmasıyaratarak yeniden duruma egemen olmak istediğiyorumları yapılıyor.

Ancak gelen bilgilere göre bu oyun tutmadı. Bununböyle olmasında özellikle saldırı sırasında Kıptilerikorumak için birçok kesimden oluşan halk da TahrirMeydanı’na akın etti.

Mısır’da Ocak ayında gerici rejime karşı yaşananayaklanma içerisinde dinsel ayrımlar geri plandakalmış, hatta gösterilerin yaşandığı Tahrir Meydanı’ndaemekçiler kardeşliklerini göstermek için Kuran veHaç’ı birlikte taşımışlardı. Ancak halk hareketinin geriçekilmesinin ardından düzeni yeniden sağlamak isteyenegemen güçler, dinsel ve mezhepsel ayrımlarıkörükleyek provokasyonlara başvurdular. Buprovokasyonların bugüne kadar tutmamasına rağmenhalklar arasında ilişkilerde büyük tahribatlar dayarattığı kesin.

Mısır’da düzeni yeniden sağlamak için başvurulanbu “böl-parçala-yönet” taktiğini boşa çıkarmak içinemekçilerin Tahrir ruhunu kuşanarak sınıf kavgasınıyükseltmesi zorunlu. Aksi halde düzen güçleri ülkeyeegemen olmak için her türlü kirli yöntemebaşvurmaktan kaçınmayacaktır.

Fransa’da emekçiler hükümetin ”kemer sıkmapolitikalarına” karşı 11 Ekim günü greve çıktı.

Ülkenin beş büyük işçi konfederasyonunun dadestek verdiği bir günlük grev nedeniyle kamusektörünün büyük kısmı, Paris’in iç ve dış çeperindekiulaşım hatları da ciddi şekilde etkilendi. Özellikleulaşım sektöründe çalışanların ve büyük işletmeişçilerinin greve katılımı hizmetleri büyük ölçüdeaksattı.

Grevler, Fransız hükümetinin kamu açığını bu yılkigayrisafi yurtiçi hasılanın % 5.7’sinden önümüzdekisene % 4.5’e ve 2013’e kadar da AB limiti olan %3’eazaltmayı hedeflemesiyle başladı. Sendikalar, işçilerinsağlık sigortalarında vergilerin ikiye katlanmasınıprotesto ediyorlar ve mesainin vergisiz olmasınıistiyorlar. Sendikalar aynı zamanda, mali işlemlerdeyeni vergilerin olmasını ve kamu hizmetlerinde iştençıkarmaların durdurulmasını talep ediyor.

Paris’te eyleme en az 25 bin kişi katıldı.

Ortadoğu20 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/39 * 14 Ekim 2011

Mısır’da kanlı provokasyon

Fransa’da grev günü

Page 21: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 39/sikb 11-39.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Kongre Hareketi ve tasfiyeci hayaller…3 Emperyalistlerle

İtalya İtalya’da binlerce öğrenci, krizin faturasının kendilerine

çıkarılmasına karşı sokağa döküldü. “Sıcak Sonbahar” adı verilen gösteri dalgasında,

hükümetin 2013 yılı bütçesinden eğitim alanında 54 milyaravroluk kesinti yapılması protesto edildi. Öğrenciler, 90ayrı yerleşim bölgesinde sınıfları boşalttı. Yüzde 29’avaran işsizlik oranı da protesto edildi.

Roma’daki yürüyüşe, havanın yağmurlu olmasınarağmen en az iki bin lise öğrencisinin katıldığı ifadeediliyor. Gösterilerin en hareketlilerinden biri de Milano’dayaşandı. Öğrencilerin fişekler yaktığı, yollara barikatlarkurduğu ve İtalya’nın kredi notunu düşüren uluslararasıkredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’in Milano’dakiofisine yumurta attıkları bildirildi.

Öğrenciler, eylemlerinin kamu emekçilerinin dekatılımıyla süreceğini belirtiyorlar.

Şili 5 Ekim Çarşamba günü hükümetle öğrenci hareketi

temsilcileri arasındaki görüşmelerden uzlaşma çıkmazken,6 Ekim akşamı Santiago’da öğrencilerle polis arasındaçatışmalar yaşandı. Polis tazyikli su kullanarak öğrencileridağıtmaya çalıştı. Öğrenciler barikatlar kurarak polisleçatıştı. Öğrenci hareketinden yapılan açıklamaya göre bumüdahale dört ay boyunca polis tarafından sergilenen ensert saldırıydı.

Bununla beraber öğrenciler bir referandumgerçekleştirerek taleplerinin meşruluğunu ve gördükleridesteği teyit ettiler. Ücretsiz eğitim talebinin halkoyunasunulduğu referandumun bağlayıcı bir özelliği olmasa daöğrenci hareketinin isteklerinin yaygınlaşması ve hükümetüzerindeki baskının arttırılması hedeflerinin kaşılık

bulduğu belirtiliyor. Halk oyuna sunulan talepler özetle,ücretsiz ve kaliteli eğitim ile kar amaçlı kuruluşların eğitimalanından uzak tutulmalarıydı.

Öğretim Elemanları Sendikası tarafından yapılanaçıklamada başkent Santiago’da yaklaşık bir buçuk milyonkişinin oylamaya katıldığı belirtildi. 2940 adet seçimsandığının yer aldığı referandumda, 1.246.528 adet oykullanıldı. Oy kullananların yüzde 90’ının öğrencilerintaleplerini desteklediği duyuruldu.

Bununla beraber 36 öğrenci örgütünün oluşturduğu ŞiliÖğrenci Konfederasyonu, talepleri kabul edilene kadarderslere devam edilmeyeceğini açıkladı.

İspanya İspanya’da binlerce lise öğrencisi İspanya Öğrenci

Birliği’nin çağrısıyla meydanlara indi. Bölgesel hükümetinkemer sıkma tedbirleri çerçevesinde eğitim bütçesindekesintiye gitmesi protesto edildi. Öğrencilerin sınıflarıboşalttığı bu eylemin, dönemin başlamasıyla berabereğitim emekçilerinin gerçekleştirdiği grevin ardındangelmesi dikkat çekti. Genel grev çağrısı yapıldı.

KolombiyaKolombiya’da kamu üniversitelerine kayıtlı öğrenciler

4 Ekim Salı günü hükümet tarafından TemsilcilerMeclisi’ne sunulan yüksek öğrenim reformunu protestoetmek üzere grev başlattı.

Ulusal Öğrenci Federasyonu sözcüsü Jairo Rivera’nınverdiği bilgiye göre 12 Ekim tarihine kadar üniversitefaaliyetlerinin tamamen durdurulması hedefleniyor.

Geçtiğimiz günlerde reform girişimine karşı ülkeninfarklı bölgelerinde kitlesel protestolar düzenlenmiş vegösterilere polis saldırmıştı.

İngiltere’demücadele büyüyor

Köprü işgaliİngiltere’nin başkenti Londra’da ağırlığını

sağlık emekçilerinin oluşturduğu 2 bindenfazla kişi Westminster Köprüsü’nü işgal etti.

Lordlar Kamarası’nda görüşülecek UlusalSağlık Hizmeti’ne (NHS) yönelik saldırılarıprotesto eden eylemciler, kentin en işlekgüzergahı olan Parlamento Binası ile St.Thomas Hastanesi’nin ortasındakiWestminster Köprüsü’nde oturma eylemiyaptı. Böyle bir eylemi beklemeyen polisizlemekle yetindi.

Köprü işgal eylemini örgütleyengruplardan biri olan UK uncut, kitlesel bir sivilitaatsizlik eylemi yapıldığına dikkat çekerekhemşireler, veliler, öğrenciler, sendikalar,emekliler ve çocuk doktorlarının birarayageldiğini söyledi.

Cumbria Kamu Sağlığı yöneticisi ve eskiKamu Sağlığı Birliği Başkanı Dr. John Ashton“Bu karmaşık yasa tasarısı refah seviyelerinebakılmaksızın sağlık hizmeti alınabilmesinisağlayan hakların altını oyacak ve sağlığıpiyasalaşmaya açacak” dedi.

PCS sendikası lideri Mark Serwotka iseyasa tasarısının, Ulusal Sağlık Hizmeti’ninkuruluşundan bu yana yapılmış en büyüksaldırı olduğunu belirtti.

1945 yılında ihtiyacı olan herkese ücretsizsağlık hizmeti sunmak için kurulan İngiltereUlusal Sağlık Servisi (NHS) bünyesinde toplam120 bin sağlık çalışanının işini kaybedeceğibelirtiliyor.

Grev oylamasıİngiltere’de 1 milyondan fazla kamu

emekçisi, bugüne kadar gerçekleştirilecek enbüyük grev için oylamaya gidecek.

Denetimli serbestlik memurları,hemşireler, sosyal hizmet görevlileri, öğretimgörevlileri, okul mutfak yardımcıları, hastanetemizlik emekçileri emeklilik yaşınınyükseltilmesine ve emeklilik fonuna katkılarınarttırılmasına karşı grev oylaması yapacak.

Oylama 3 Kasım tarihine kadar sürecek.Grev kararı alınması halinde 30 Kasım’dakamu emekçileri greve çıkacak.

Unison Sendikası Genel Sekreteri DavePrentis 8 aydır hükümetle görüşmeleryapılmasına rağmen çok sınırlı bir ilerlemekaydedildiğini söyledi.

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 21Sayı: 2011/39 * 14 Ekim 2011 Dünya

Grevler dalga dalgaYunanistan hükümetinin krizin faturasını emekçilerin

sırtına yüklediği sosyal yıkım saldırılarına karşı tepki çığgibi büyüyor.

Petrol ürünleri ve rafineri çalışanlarının başlattığı genelgrevin ülkede yakıt sıkıntısına yol açtığı bildirildi.

Araç sahiplerinin yakıtsız kalmamak için sabah erkensaatlerden itibaren akaryakıt istasyonlarına akın ettiğibildirilirken, uzun kuyruklar oluştuğu ve bir çok akaryakıtistasyonunun ikmal yapamadığı için yakıtsız kaldığıbelirtildi.

Rafineri çalışanları taleplerinin kabul edilmemesidurumunda eylemlerini süresiz olarak devamettireceklerini belirtirken, bu durumda ülkede ciddi yakıtsıkıntısı yaşanmasının kaçınılmaz olacağı kaydedildi.

Bununla beraber 11 Ekim günü Yunanistanhükümetinin kölelik saldırılarına karşı birçok sektörde grevvardı. Ayrıca, avukatlar ve liman işçileri de grev kararıaldıklarını duyurdular.

Mesleklerinin serbestleştirilmesine itiraz eden avukatbaroları 13-19 Ekim tarihlerinde 7 günlük grev kararı aldı.Denizcilerin sosyal güvenlik kasasının diğer sosyalgüvenlik kasalarıyla birleştirilmesine karşı çıkan limanişçileri de 17-19 Ekim taihlerinde 2 günlük grevgerçekleştirecekler.

Yunanistan İşçi Sendikaları Federasyonu GSEE veKamu Çalışanları Konfederasyonu ADEDY, önceki günyaptıkları açıklamalarda, tüm işçi ve memurlara 19Ekim’de yapılacak genel grev öncesinde her gün eylemyapmaları çağrısında bulunmuşlardı.

İşgal eylemleri

Diğer yandan, devlete ait bazı kamu kurum vekuruluşlarının yeniden yapılandırılması çerçevesindeözelleştirilmelere ve işten çıkarılmalara itiraz edengöstericilerin 12 Ekim günü erken saatlerden itibarenMaliye Bakanlığına ait bazı binaları, Tarım veKalkınma Bakanlığı’nı ve İçişleri Bakanlığı’nınEvangelistria’daki şubesini işgal ettikleri bildirildi.Selanik’te de Selanik Sular İdaresi çalışanlarının, girişçıkışları engellemek için binanın girişine duvar ördükleribelirtildi.

Öte yandan, işten çıkarılmaları ve ek ödemelerinkesilmesini protesto eden yerel yönetim çalışanlarının“çöplükleri işgal” eylemi nedeniyle başkent Atinasokaklarında çöp yığınları oluşurken, bazı semtlerindesokaklarda oluşan çöp yığınlarının sağlığı tehdit ederboyutlara ulaştığı bildirildi.

Ekim 2011 / Westminster Köprüsü

Page 22: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 39/sikb 11-39.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Kongre Hareketi ve tasfiyeci hayaller…3 Emperyalistlerle

Karanlık ve kasvetli bir koridorda birbiri ardınadizilmiş zombi kılıklı erkekler, fondan gelen otoriterkonuşma eşliğinde uygun adım yürümektedir. Sinemasalonuna benzeyen bir alandaki koltuklara oturarak,perdedeki adamın ya da "büyük birader"inkonuşmalarını dinlemeye başlarlar. O sırada renkligiyinmiş ve üzerinde Apple logosu olan bir kadınelinde balyoz olduğu halde perdeye doğru koşar.Kendisini kovalayan polislere rağmen sahneyeyaklaşır ve balyozu fırlatarak görüntüyü parçalar.Salondakilerin hayretli bakışları arasında ise ekrandanşu yazılar belirir: "24 Ocak'ta Apple Computer,Macintosh'u sunacak. Ve 1984'ün neden '1984' gibiolmayacağını göreceksiniz!"

Apple'ın 1983 yılında yayınlanan bu reklamı,firmanın 'idealist' kuruluş öyküsünün özetidir.Orwell'in 1984 romanından uyarlanan ve Ridley Scotttrafından çekilen film, aslında bir IBM alegorisidir. Odönem bilgisayar piyasasına hakim olan IBM tekelinekarşı savaş açan ve '68 ruhuna ucundan-kıyısındanbulaşan iki kişinin kurduğu Apple, sistemin yasalarıuyarınca, 20 yılın ardından kendisi de tekellerden birihaline gelmiştir. Bu haliyle Apple ve geçtiğimiz haftahayatını kaybeden Steve Jobs'un tarihi, sermayeninelinde gelişen bilimin nereye varacağının birbelgesidir.

Garajdan silikon vadisineuzanan "başarı" öyküsü

Sonradan Apple adını alacak olan AppleComputer'ın kurucuları olan Steve Wozniak ve SteveJobs '74 yılında iş hayatına "blue box" denilen ürünlerisatarak başlarlar. Bu ürün aslında hayli pahalı olanuzun mesafe telefon konuşmalarını ücretsiz yapmayısağlayan illegal bir cihazdır. Wozniak'ın mühendislikve Jobs'un pazarlama yeteneği sayesinde bu ürünlerinsatışı ile hayatlarını sürdürmeye başlayan iki Steve,kısa süre sonra daha radikal bir atılım yapmaya kararverirler.

O yıllarda bilgisayarlar, ancak büyük şirketlerinkullanabileceği, son derece pahalı ve hacim olarak dabüyük -neredeyse oda büyüklüğünde- aletlerdir. İkiSteve herkesin bilgisayar sahibi olabileceği fikrindenyola çıkarak Jobs ailesinin garajına kurduklarıatölyelerinde ilk bilgisayar prototipini üretirler.Ellerinde avuçlarında ne varsa satarak sermayeyaparlar ve Apple 1 ismini verecekleri ilk modeligeliştirirler. Böylece '76 yılında ilk PC yani kişiselbilgisayar üretilmiş olur.

Aslında Apple I'in yaratıcısı olan Wozniak,bilgisayarı satmaktan çok kişisel bir hobi ya dabilimsel bir buluş gibi ele almış ve bu biçimdetasarlamıştır. Ancak Jobs ürünün satılabileceğikonusunda Wozniak'ı ikna eder ve böylece Applebüyük bir başarı sağlar. Kuşkusuz ki bu girişim IBMtekelini de tedirgin eder ve firma hızla kişiselbilgisayar sektörüne girer. Ancak Apple IBM'e kafatutmakta kararlıdır. Kısa sürede Apple II'yi çıkarırlarve Apple'ı hızla büyütürler. Apple kısa sürede garajdaüretim yapan mütevazi bir şirket olmaktan çıkarakSilikon Vadisi'nin hızla büyüyen firmaları arasınagirer.

Picasso: “İyi sanatçılar kopyalar, büyük sanatçılar çalar.”

Steve Jobs'un haylihırslı bir kişi olması vefirmasını büyütmekiçin her şeyi gözealan profili,yenilikçi veidealist yanıylaçelişkili görünsede, ticari birmüessese içinbulunmaz birnimettir. Jobs,Apple III ilebeklenen başarıyıgösterememesininardından yeni birfikir ile ortaya çıkar.Xerox'a yaptığı bir gezisırasında Xerox PARCisimli sistemde çalışanmühendislerinmouse ve GUI(Grafikselkullanıcı arayüzü) geliştirdiklerini gören Jobs, bufikirleri alır ve geliştirilen PARC sistemini bir kenarabırakarak bu fikirleri kendi firmasının geliştirdiğiişletim sistemlerine dahil eder. Bu sistem bugünbilgisayarlarda yaygın olarak kullanılan görselliğin,ikonların ve mouse yardımı ile tıklanarak açılanpencerelerin ilk halinden ibarettir.

Bu yıllarda, günümüzde bilişim dünyasının birbaşka tanınmış ismi olan Bill Gates de üniversitedenayrılarak küçük bir yazılım şirketi kurmuş ve döneminbüyük firmaları için işletim sistemi hazırlama işinekoyulmuştur. BASIC dilinin geliştirilmesiyle isimyapan ve büyük bir gelir elde eden Gates, ardındanDOS isimli işletim sistemini küçük bir paraya satınalır ve bunu düzenleyerek MSDOS adı altında IBM'esatar. Ancak Gates bunu yaparken bir yenilik yapar veprogramın haklarını satmak yerine kopya başınaalınacak belli bir miktar üzerinden anlaşır. Daha sonraIBM dışındaki firmalara da MSDOS'u satmayabaşlayan Gates, kısa sürede yazılım satışından büyükkarlar elde eder.

Steve Jobs, Macintosh olarak isimlendirilecek olanve pek çok yenilik içeren bilgisayarını piyasayasürmeden bir süre önce Bill Gates'i firmaya davetederek Apple için de yazılım üretmesini ister. Buarada yeni Macintosh'un bir prototipini de Gates'egösterir. Mouse ve grafiksel arayüzü ilk kez görenGates'in ilk işi, program yazmak için aldığı kodları dakullanarak hızla yeni bir işletim sistemi hazırlamakolur. Bugün Windows diye bildiğimiz ve neredeysetüm bilgisayarlarda kullanılan işletim sistemi işteböylece Apple'ın çalışmaları taklit edilerekyaratılmıştır.

84'ten 2004'e Apple ve Jobs

Macintosh'un başta anlattığımız 1984 temalı

reklamının ve yeni ürününün ardından firma hiçolmadığı kadar tanınır ve büyür. Ancak kısa süre sonraWozniak gibi bir kurucusunu kaybetmesinin vekendini aşamamasının da etkisiyle yükselişinisürdüremez. 1985 yılında Steve Jobs'un şirket içi birtartışma nedeniyle firmadan ayrılmasının ardındanApple hızla zarar etmeye ve bilişim alanında yenilikyapamayarak gerilemeye başlar. Böyle geçen yıllarınardından '97'de Jobs bir kez daha şirketin başına geçer.IBM tekelinin yanısıra Apple'dan kopyalamafikirleriyle yükselen Microsoft piyasanın rakipsiz tekhakimidir. Ancak Jobs bu kez eski hasmı Gates'e kafatutmak yerine onunla anlaşmaya varır.

İlk olarak Microsoft Apple'a 150 Milyon Dolaryatırarak şirketi batmaktan kurtarır. Böylece Jobsdöner dönmez şirketi düze çıkarmış olur. Ardından isesıra kefareti ödemeye gelir. Macintosh bilgisayarlarınsahip olduğu kalite ve hızı sağlayan, Motorolatarafından üretilen PPC işlemcilerin yerine IBMuyumlu Intel işlemciler getirilir. Böylece artık Appleürünlerine de Windows kurulabilmeye başlanır.

Ardından ise firma esas atılımını iPod ve iPhoneile yapar. Apple'ın ürettiği bilgisayarların kalitesigünden güne düşerken firma bir elektronikşirketiymişçesine sürekli yeni model telefonlar vemüzikçalarlar üretmeye başlar. Üstelik bunlarlabirlikte internetten lisanslı müzik ve film satışına hızvererek bilgisayar üretimi ile kazandığının çokötesinde karlar elde eder, hisseleri hiç olmadığı kadardeğerlenir.

Özgür yazılıma ve açık kaynak kodlarına karşı dasavaş açan Apple, BSD gibi özgür kodları alaraküzerlerinde çalışır, kimi değişiklikler yaptıktan sonrabunları patentler ve MAC OS X'te olduğu gibi kendiişletim sistemi haline getirir. Yine Apple ürünleriöylesine içe kapanıktır ki, ne yazılımlar farklı nesilbilgisayarlara kurulabilir, ne de internet üzerindensatın alınan müzikler Apple logosu taşımayan birüründe dinlenebilir. Öyle ki bir çok ürünün pilini biledeğiştirmek, servise götürmeksizin imkansızdır. Yani

22 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/39 * 14 Ekim 2011Dünya

Steve Jobs’un ardından Apple ve bilgisayar sektörü tarihine kısa bir bakış...

Sermayenin elinde bilim yozlaşmaya veçürümeye mahkumdur!

Z. Us

Page 23: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 39/sikb 11-39.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Kongre Hareketi ve tasfiyeci hayaller…3 Emperyalistlerle

Apple bu alanda bile sineğin yağını hesaplamaktadır. İşte basında "devrimci", "yenilikçi" diye tabir

edilen ve şirketi iki kez dirilttiği söylenen Jobs'un tekmeziyeti kapitalist tekeller arasında gelişmenin yolunubulmak olmuştur.

Reklam dünyasının pırıltılı markası

Reklam yüzyılının önemli bir markası haline gelenApple, bugün artık reklamı en iyi kullanan kapitalisttekellerden biridir. Öyle ki uzak doğu felsefesinekendini adamış, kimilerinin çoktan kutsal kabul ettiğiSteve Jobs'un renkli ve gizemli imajına rağmen Appleda kapitalizmin tüm kirliliğini barındırıyor.

En büyük üretimi Çin'de gerçekleştiren firma, pekçok kez buradaki insanlık dışı koşullar ile gündemegeldi. Her şeyden önce işçiler, buradaki fabrikalardahayli uzun saatler çalışıyor ve ücretleri de bir haylidüşük. Üretim sürecinde kullanılan kimyasallara karşıise neredeyse hiç önlem alınmıyor. ÖrneğiniPhoneların dokunmatik ekranlarının üretimi içinkullanılan zehirli n-heksan gazı nedeniyle 2009 yılında137 işçi zehirlendi. Geçmişte aynı iş için alkolkullanılıyordu ancak n-heksanın daha hızlıbuharlaşıyor oluşu ve bunun da üretimi hızlandırması,alkolün yerine n-heksan kullanılmasına sebep oldu.

Çin'deki bir başka Apple üreticisi olan Foxconnfabrikasında ise çalışma koşulları nedeniyle onlarcaişçinin intihar ettiği biliniyor. Bugüne kadar 12 işçininmesai sırasında kendisini camdan atarak intihar etmesive teşebbüslerin sürekli artması, Foxconn'daki kölelikkoşulları hakkında yeterli bilgiyi veriyor. Hattaşirketin ölümleri engellemek için iki binanın arasınaağ gerdirdiği biliniyor. Yine geçtiğimiz aylarda,Foxconn'da yaşanan bir patlamanın ardından 3 kişininyaşamını yitirmesi, 15 kişinin ise yaralanması, halendaha hafızalarımızdan çıkmış değil.

Kuşkusuz ki böylesi insanlık dışı biçimlerdeüretilen ürünler lüks mağazaların vitrinlerinde vereklamlarda, adeta farklı bir yaşam tarzının simgesiolarak sunuluyor. Çin'de 17 yaşında bir gencin iPad 2almak için bir böbreğini satması, Apple'ın da sadeceküçük bir parçası olduğu yozlaşmanın geldiği yeriçarpıcı biçimde gösteriyor.

Steve Jobs'un ardından...

Ölümünün ardından pek çok şey söylenen veObama tarafından bile hakkında taziye mesajıyayınlanan Steve Jobs işte böyle bir "yenilikçi", böylebir "devrimci", böyle bir "hayalci"dir. Wozniak ilebirlikte teknoloji alanında önemli bir ilerleme yaratanve bilgisayarın evlere girmesine ön ayak olarak buteknolojiyi tekellerin elinden kurtaran Jobs, yıllarınardından dönüp dolaşıp daha büyük ve yaygın bir tekelyaratmış, bunu yaparken de piyasanın tüminceliklerinden yararlanarak kapitalist çürümeninparçası olmuştur.

Bugün artık Apple, içerisinde elma resmi olanşirket logolarına dava açan, neredeyse "i" harfinin bilepatentini almaya çalışan, parlak reklamların ardınasaklanıp kölece çalıştırılan işçilerin kanı teri pahasınakarına kar katan bir şirkettir. Yarattığı imaj sayesindefirmaya ve Jobs'a tapınan pek çok "mürit" isekapitalizmin çaresiz kurbanlarıdır sadece.

Jobs'un bir başarı öyküsü gibi sunulan hikayesi deburadan bakıldığında kapitalizm koşullarında bilimüretmenin imkansızlığını gösteren bir kanıttır. Nekadar idealist amaçlarla çıkılırsa çıkılsın, kapitalizminçürütücü etkisi öylesine derinlerinize nüfuz eder ki, sizdaha ne yaptığınızı anlayamadan çoktan o bataklığıniçine düşersiniz. Bir kere oraya girdikten sonra ise ne"yenilikçi" fikirleriniz kalır, ne de idealleriniz.Sermayenin tek yasası olan daha fazla kar etme siziniçin de yeterli olur.

Son olarak, özgür yazılım deyince ilk akla gelenisimlerden olan ve GNU projesinin yaratıcısı RichardStallman'ın ölümünün ardından Steve Jobs hakkındayaptığı açıklamaya göz atmak, herhalde hayatıboyunca bilginin metalaşmasına karşı mücadele edenbir bilim insanının Jobs ve Gates gibi isimler hakkındane düşündüğünü anlamak için hayli yerinde olacaktır:

"Aptalları özgürlüklerinden ayırmak için üretilenbilgisayarların lideri Steve Jobs öldü. Öldüğünesevinmiyor, ancak gittiğine seviniyorum.

Kimse ölmeyi hak etmiyor - ne Jobs, ne Bay Bill,

ne de daha büyük kötülüklerden suçlu insanlar. Fakathepimiz Jobs'ın insanların bilgisayar kullanımıüzerindeki kötü etkisinin sonlanmasını hak ediyoruz.

Ne yazık ki onun yokluğunda da bu etki devamediyor. Varislerinin, onun mirasını taşırken daha azetkili olmasını temenni edebiliriz."

Kaynaklar: http://www.macdunyasi.comhttp://www.wikipedia.org

Fire in the Valley: The Making of The Personal

Computer, Paul Freiberger and Michael Swaine

Mali sermayenin kalbi Wall Street’teki eylemlersürerken, sosyal eşitsizlikleri ve yoksulluğu protestoeden binlerce kişi 6 Ekim günü New York’ta yürüyüşdüzenledi. Son üç haftada düzenlenen eylemlerin enbüyüğü olduğu belirtilen eyleme, çeşitli sendikalardaörgütlü öğretmenler, belediye çalışanları, iletişim veulaştırma çalışanları da katıldı.

Manhattan’da düzenlenen gösteride konuşansendika liderleri, uğruna mücadele verilen taleplerinarkasında olduklarını söylediler. Bölgede bulunan pekçok lise ve üniversiteden çıkan öğrenciler de eylemedestek verdi.

Aralarında öğretmenler, avukatlar, maden isçileri,ulaşım işçileri, hemşireler, doktorlar gibi değişikmeslek gruplarını temsil eden sendikalar, meslekbirlikleri ile öğrencilerin de destek verdiği gösterilerinardından düzenlenen yürüyüşlerde, binlerce kişi,Amerikalıların yüzde 99’unun çıkarlarını yüzde 1’likazınlığa karşı koruduklarını belirterek bu görüşüsavunan pankartlar taşıdı. Protestocular, daha sonrakapitalist sistem, işsizlik, ekonomik ve toplumsaleşitsizlik gibi sorunlara tepkiler içeren konuşmalarınyapıldığı, New York Belediye Binası yakınlarındakiFoley Park’ta toplandı.

İşgal için yüklendiler

Gösteriler akşam saatlerinde ise “Wall Street’i işgalet!”, “Kimin sokağı, bizim sokağımız!” sloganlarıylaişgal eylemine dönüştü. New York polisininbariyerlerle dört bir yanını kapadığı Wall Street’i işgaletmek için yüklenen binlerce kişi polisle karşı karşıyageldi. Polis göstericilere sert davrandı. Kalabalığı zorkullanarak Wall Street’e girmelerine engel olan polisile protestocular arasında zaman zaman arbedeyaşandı. Polis, çok sayıda protestocuyu gözaltına aldı.Protestocular daha sonra Wall Street girişinde oturmaeylemi yaptı.

Bu arada Boston, Chicago, Los Angeles ve SanFrancisco başta olmak üzere pek çok kentte de dahaküçük çaplı olsa da dayanışma eylemleri düzenlendi.

İsyan yayılıyor

Bununla beraber isyan Chiago, Austin, Tampa,Jersey, Houston, Los Angeles ve Philadelphia gibi

kentlere de sıçradı. İşçi sendikalarının da desteklediği gösterilerin daha

da artarak yayılacağı ifade ediliyor. Yaklaşık bin kişinintoplandığı Philadelphia’daki göstericilerden JohnPreston, “Bu daha başlangıç” diye konuşurken,Austin’deki göstericilerden Tim Lucas, “Hükümettende banka kurtarma operasyonlarından da bıktık artık.Ben işimde başarısız olsam kovulurum, oysa onlarprim alıyor” dedi.

Chicago’da “Mortgage Bankacıları” ve “MenkulKıymetler Ticareti” derneklerinin düzenlediğitoplantıların yapıldığı salonların önünde toplananbinlerce kişi, “Evimizi, işimizi, okulumuzu geriistiyoruz” diye slogan attı. İşsizliğe, ödenemeyenmortgage kredilerine, okul harçlarına ve hacizleretepki gösteren eylemciler, “Karşı Koy ChicagoKoalisyonu” adıyla harekete geçerek “Ayağa kalk,mücadeleyi bırakma” sloganıyla sokaklara döküldü.

Toplantı salonuna girmeyi başaran göstericilerdenbiri mikrofonu eline alıp dev mortgage bankasıyöneticisine “Geceleri nasıl uyuyorsunuz?” sorusunuyöneltirken Chicago nehrinde de renkli bir eylemyapıldı. Üzerlerinde zenginden alıp fakire veren RobinHood’un kostümleriyle eylem yapan göstericiler “V forVendetta”nın maskelerini de taktılar. Polisgösterilerde çoğu öğretmen sendikası üyesi olan 27eylemciyi gözaltına aldı.

Kapitalistlerin kapısına dayandılar

Yüzlerce kişi Manhattan’da 5. Cadde ve 59.Sokakta toplanıp medya devi Rupert Murdoch,petrolcü David Koch, John Paulson ve ChaseBankası’nın üst yöneticisi Jamie Dimon’ın Park Caddesive 5. Cadde üzerlerindeki lüks evlerine yürüdü.

Polis ablukasının dikkat çektiği eylemde anti-kapitalistler, New York merkezli Paulson & Co’nunkurucusu John Paulson’un evinin önüne dev bir çek debıraktı. Çekte New York eyaletinin en zengin yüzde1’lik kesime uyguladığı vergi indirimini simgeleyen ve31 Aralık 2011 itibariyle 5 milyar dolara ulaşmasıbeklenen paranın toplumun yüzde 99’luk kesimineverilmesi istendi.

Göstericiler eylemin amacını ‘New York’taeşitsizliği yaratan kesimi gözler önüne sermek’ olarakaçıkladı.

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 23Sayı: 2011/39 * 14 Ekim 2011 Dünya

“Biz yüzde 99’uz, onlar azınlık”

Page 24: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 39/sikb 11-39.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Kongre Hareketi ve tasfiyeci hayaller…3 Emperyalistlerle

Açlık ordusu yürüyor yürüyor ekmeğe doymak için

ete doymak için kitaba doymak için

hürriyete doymak için. 16 Ekim Dünya Gıda Günü yaklaşırken insanlık

yine açlıkla boğuşuyor. Başta Afrika boynuzundakiülkeler olmak üzere dünyanın birçok coğrafyasındayetersiz beslenmeden kaynaklı ölümler yaşanıyor.Kitlesel açlık çağın vebası gibi yayılıyor. Dünyanın heryerinde küresel kapitalizmin sancısı protestolarlakarşılanırken kapitalizm kendi evinde, ABD’de bileyoğun eylemlerle hedef alınıyor. Dünyayı saraniktisadi bunalıma liberal “uzmanların” türlü çözümlerirevaçta olsa da açlık gerçeği orta yerde duruyor.Birleşmiş Milletler’e bağlı Gıda ve Tarım Örgütü’nün(FAO) hazırladığı fiyat endeksine göre Mayıs 2010-Mayıs 2011 arasında dünya genelinde tarımsal vehayvansal ürünlere ortalama yüzde 36 zam geldi ve buzam oranı, “rekor yıl” olarak belirtilen 2008’den defazla.

Bu yılın Temmuz ayının sonlarında BirleşmişMilletler (BM) Somali’nin Bakool ve Aşağı Shabelebölgelerinde “kuraklık, yoksulluk ve çatışmaların” daetkisiyle resmen “kıtlık” ilan etti. Bölgede, günde her10 bin çocuktan dördü ve 10 bin yetişkinden ikisihayatını kaybediyor, halk günde 2 bin 100 kaloriden azbesleniyor. BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon,Somali’nin 3.7 milyonluk nüfusunun ciddi bir açlıkkrizinde olduğunu, Etiyopya ve Kenya’da bulunan 10milyondan fazla kişinin açlık ve ölüm tehlikesi içindeolduğunu bildirdi.

Dünya basınında olduğu gibi Türkiye basınında dageniş yankı bulan bu haberlerin ramazan ayına denkgelmesi ile “insanlık” yarışına girişenler, beyaz camdaşov üstüne şov sergilediler. Somalili aç çocuklarınfotoğraflarının fon olarak kullanıldığı programlardaduygusal “fırtınalar” yaşanırken hükümete yaranmayaçalışan bazı “sanatçı”lar Somali için yardım konserleriverdi. Hükümet de “dost elini” Somali’ye uzatırkenbizlere de şükretmemizi salık vermeyi ihmal etmedi.Oysa ki dünyanın en zengin altın ve değerli taşyatağının üstünde duran bir kıtayı topyekun açlığamahkum edenlerin de Somali’ye asker çıkartanların daaynı “yardımsever eller” olduğu gerçeği burjuvazininacımasızlığını ve riyakarlığını açıkça ortaya koyuyor.Ancak açlık sadece Somali’yi değil Cibuti, Etiyopyave Kenya gibi diğer Afrika ülkelerini de kıskacı altınaalmış durumda. Hatta daha üst ölçekten baktığımızdasadece Afrika kıtasının değil bütün bir dünyanınaçlıkla boğuştuğunu görebiliriz.

FAO, Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu (IFAD)ve Dünya Gıda Programı (WFP) “Dünya AçlıkRaporu” adı altında hazırladığı rapora göre 2008’denbu yana açlık çeken insan sayısında 75 milyonluk birartış gözleniyor. Son yayınlanan Dünya BankasıKalkınma Raporu verilerine göre; dünya nüfusununyarısı, yani 3 milyardan fazla insan günde 2 dolarınaltında, 1,5 milyar insan ise 1 dolardan da az bir gelirleyaşıyor.

İleri kapitalist ülkelerde bile yeterli gıdaya sahipolamayan açların sayısı her yıl giderek artıyor.ABD’de 40 milyon insan açlığın pençesinde bir hayatsürdürüyor. Almanya’da, devletin resmi rakamları 2milyon çocuğun yetersiz beslendiğini gösteriyor.Afrika’da her yıl yaklaşık 7 milyon insan açlıktanölüyor. New York, Paris ve Londra gibi şaşaalışehirlerin arka sokakları evsizlerle dolup taşıyor.Türkiye’de de durum çok farklı değil. 14 milyon insanaçlık sınırında, 28 milyon insanın ise yoksulluk

koşullarında yaşadığını devletinresmi kurumları itiraf ediyor.Bütün bu rakamlar dünyadayaşanan açlığı en yalın haliyleortaya koyuyor.Hal böyleyken BirleşmişMilletler Somali’deki kıtlığı,yağışların azlığına,hükümetlerin tarım ve sulamaprojelerinin başarısız olmasına, finansalzorluklara ve Somali’deki yönetim boşluğuna bağlıyor.Keza geçtiğimiz aylarda Türkiye’de dördüncüsüdüzenlenen ve Birleşmiş Milletler üyesi 192 ülkenintemsilcisinin katıldığı “En Az Gelişmiş ÜlkelerZirvesi”nde de küresel açlığa dair benzer şeylersöylendi. Kimse ne ilginçtir ki(!) kapitalizmi ve onunvahşi yasalarını sorgulamadı. Halbuki açlığın sebebi neyağmayan yağmurda, ne de bereketsiz diye yaftalanantoprakta. Kaldı ki varsayalım durum böyle. Kapitalizmdeğil midir, acımasızca doğayıkatleden, genetiğiyle oynadığıtohumlar ve kullandığıhormonlu gübreler yüzündentoprağı yok eden, üzerimize asityağdıran?

Varlığının yegâne temelieşitsizlik üretmek olan busistem, doğası gereği dünyayıher geçen gün daha fazla açlığave yoksulluğa mahkûm ediyor.Çünkü bu sistemde birileriningelişmesi için birilerinin yerindesayması, birilerinin zevk içindeyaşaması için birilerinin sefalet çekmesi ve birilerinintıka basa karınlarını doyurması için birilerinin açlıktanölmesi gerekiyor. Şu anda yaşadığımız tam da bu.ABD’de kimi zenginler servetlerini obezitenin önünegeçmek için hastanelere saçarken, dünyanın başka birkıtasında milyonlarca bebek açlıktan hayatlatanışamadan ölümle tanışıyor.

Kapitalizmin bağrından çıkan IMF, DB, BM gibikurumlar kaşıkla verdiklerini kepçeyle aldıklarından,bu kurumların ayak bastığı her ülke adeta çekirgeistilasına uğramış tarlalara dönüyor. Bütünzenginlikleri sömürülüp, yoksulluğun pençesinebırakılıyorlar. Uluslararası kapitalizmin en önemlikurumlarından biri olan IMF, dayattığı programlarlaülke ekonomilerini çökertiyor. Bugün Yunanistan,

İspanya ve İtalya gibi ülkeler borç içinde debeleniyor.Yunanistan’da yardım paketlerini alabilmek adınahükümetin uyguladığı kemer sıkma politikalarıyüzünden halk haftalardır sokaklarda. Bu tefecilerepara yetiştirmek adına hükümetler eğitim ve sağlık gibiçok temel alanlarda tasarrufa gidiyor. Son haftalardaNew York, Zuccoti Park’ta başlayan Occupy WallStreet (Wall Street’i işgal et) hareketi bütün ülkeyeyayılıyor.

Küçük bir azınlığınrefahı için büyük kitlelerinyoksulluğa mahkum olmasıdemek olan kapitalizm akıldışı bir sistemdir. Somaliaçlıkla boğuşurken GüneyAfrika’nın geçtiğimiz yılmilyarlarca doları “DünyaKupası’na” yatırması daaynı zihniyetin birürünüdür. Kapitalizminegemen olduğu dünyada biravuç tekelin elindeki

sermaye her geçen gün artıyor. Her yıl milyonlarcaçocuk açlıktan ölürken, sadece Bill Gates’in geliriAfrika’daki onlarca ülkenin toplam milli gelirine denkgelebiliyor. Dünya nüfusunun çok az bir kısmıpastadan kocaman bir parçayı götürürken, açlık ordusukırıntılarla idare etmek zorunda bırakılıyor. Bu günAfrika’da yaşanan açlık ve dünyayı saran iktisadi krizbir sorudur ve o çok iyi bilinen cevabını aramaktadır.

Açlık ordusu yürüyor yürüyor ekmeksizleri ekmeğe doyurmak için

hürriyetsizleri hürriyete doyurmak için açlık ordusuyürüyor

yürüyor ayakları kan içinde. N.Hikmet

Toplumcu Mühendis Mimar & Şehir Plancıları

Dünya24 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/39 * 14 Ekim 2011

Açlık ordusu büyüyor

uServet-sefalet kutuplaşmasında çarpıcı büyüme Kapitalist krize bağlı olarak servet sefalet kutuplaşması son yıllardaçarpıcı biçimde büyüdü. BM tarafından yapılan bir araştırmaya göre dünyanüfusunun yüzde 25’i toplam servetin yüzde 80’ine sahip çıkıyor. 1milyardan fazla kişi açlık içinde yaşarken dünya nüfusunun yüzde 40’ı sağlıkhizmetlerinden yoksun yaşıyor. Rapora göre temel gıda maddelerinin fiyatları tırmanırken ücretler iseeriyor. Devletler kapitalist krizin faturasını emekçilere çıkarırken sağlık veeğitime ayrılan kaynaklar azalıyor, sosyal güvenlik alanında da süreklikısıtlamalara gidiliyor.

Zengin fakir tüm ülkelerde geçim masrafları giderek artarken,maaşlarda hiçbir artış görülmüyor.

Varlığının yegâne temelieşitsizlik üretmek olan bu

sistem, doğası gereğidünyayı her geçen gün dahafazla açlığa ve yoksulluğa

mahkûm ediyor.

Page 25: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 39/sikb 11-39.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Kongre Hareketi ve tasfiyeci hayaller…3 Emperyalistlerle

OSTİM ve İvedik davasının ikinci duruşması 11 Ekimgünü Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Dava kapsamında, 20 kişinin ölümü ve çok sayıdakişinin yaralanmasından sorumlu tutulan 9 kişiyargılanıyor. İlk duruşmada verilen ifadelerde patlamanınyaşandığı işyerinde ve doğalgaz şirketlerinde denetimyapılmadığı gerçeği açığa çıkmıştı.

Bununla beraber bu davanın dikkat çekici diğer yanıise sermaye devletinin patlamada açık sorumluluğuolmasına rağmen iddianamede yer almaması. Oysa,devlet patlamanın zeminini adım adım hazırlamış,örneğin işyerlerinin işletme belgesi alma zorunluluğunukaldırmıştı.

Denetim yok

Son duruşmada tutuklu sanıklar Ersoylar Firması’nınsahibi Kasım Ersoy, Asgazsan şirketinin genel müdürüBahadır Esenlik ile sorumlu müdür Burhan Koç hazırbulundu.

Kimya mühendisi Bahadır Esenlik, Ersoylar firmasınaasetilen dolum üretimi yaptıklarını belirtti. Esenlik,patlamadan sonra 12’lik tüplerden oluşan 13 grup tüpünfirmadan götürülerek boşaltıldığını ve boşaltılan 12’si

mavi, bir tanesi yeşil renkteki tüplerin daha sonra dıştankırmızıya boyandığını söyledi. Esenlik’in Çalışma veSosyal Güvenlik Bakanlığı, Sanayi Bakanlığı ve AnkaraBüyükşehir Belediyesi tarafından işyerlerine yönelikherhangi bir kontrol yapılmadığını söylemesi dikkatçekti.

Esenlik’in ardından dinlenen Özkanlar şirketindeçalışan tanıklar, satın alınan tüplere oksijen yerinedoğalgaz konulduğunu belirttiler.

“Başka OSTİM’ler yaşanmasın”

Duruşma öncesi, patlamada ölen 19 işçinin yakınlarıadliye önünde bir açıklama gerçekleştirdi. AçıklamayıOSTİM’deki patlamada hayatını kaybeden DursunKavak’ın kız kardeşi Sibel Kavak yaptı. OSTİM’decanlarını kaybetmiş kişiler olarak, başka canlarınyanmamasını istediklerini ifade eden Kavak, sağlıklıyaşam koşulları ve kanundışı çalışma koşullarını sonaerdirmek için davaların takipçisi olacaklarını dile getirdi.Patlamalarda sorumlu olanların ortaya çıkarılmasınıistediklerini belirtti. Açıklamada “OSTİM’i unutma,İvedik’i unutma”, “Sorumlular yargılansın” dövizleritaşındı.

İş cinayetleri Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 25Sayı: 2011/39 * 14 Ekim 2011..

Silikozis hastalığı nedeniyleölümü bekleyen yüzlerce işçidenbiri daha hayatını kaybetti.

Kayıtlara silikozis katliamının48. kurbanı olarak geçen işçi

Ali Rıza Eldemir. Eldemir 2000 yılında

iş bulma umuduylageldiği İstanbul’da,

hiçbir güvencesiolmadan kottaşlama

atölyesindeçalışmaya başladı.Esenyurt veGaziosmanpaşaKüçükköy’dekifarklı atölyelerde2005 yılına kadarçalıştı. Eldemir bu

tarihte silikozisin ilerici ve devrimci güçler tarafındankamuoyuna taşınmasının ardından kaçak atölyelerkapatılınca köyüne döndü.

Sigortası yoktu, maaş da bağlanmadı

Burada kendisine yeni bir hayat kurmayı umarken2009 yılında silikozise yakalandığını öğrendi. Muş,Diyarbakır ve Elazığ’da tedavi gördü. Son bir yıldır

köyünde oksijen tüpüne bağlı bir biçimde yaşayanEldemir, bundan 67 gün önce İstanbul’daki YedikuleGöğüs Hastalıkları Hastanesi’ne yatırıldı. Ancak tedaviimkanı olmadığı için önceki gün hayata gözlerini yumdu.

Sigortası olmayan Eldemir’e silikozis hastalarınamaaş bağlanacağı yönünde yasa olmasına rağmen maaşda bağlanmadığı ortaya çıktı.

Eldemir’in ölümü son olmayacak. Sadece Eldemir’inköyü Bostankent’te 10-12 kadar silikozis hastasınınolduğu söyleniyor.

Yüzlerce kişi ölümü bekliyor

Eldemir’in ölümüyle silikozisten dolayı hayatınıkaybeden işçilerin sayısı 48’e ulaştı. Elbette bu sayı açığaçıkmış, hastane kayıtlarına geçmiş ölü sayısı. Birçokişçinin ise hastane yüzü görmeden öldüğü düşünülürsesilikozis kurbanlarının daha çok olduğu açıktır. Çünkü buölümcül hastalığa sebep olan kot taşlama işinde binlercekişinin çalıştığı biliniyor.

Kar uğruna işçi yaşamının hiçe sayıldığı bu düzende,silikozis devletin de tüm kurumlarıyla ortak olduğu büyükbir katliamdır. Her ne kadar uzun süreli mücadelelersonucu hastalığa yakalanmış olanlara, ancak çalıştığınıispat etmesi halinde maaş bağlanması yönünde bir yasaçıkmışsa da bu, bu büyük suçun sorumluluğunu ortadankaldırmayacaktır. Bu büyük insanlık suçuna imzaatanlardan hesap sorulması gibi büyük bir görev halaortada durmaktadır.

OSTİM davasında 2. duruşma

Kaçak madende iş cinayetiİş cinayetlerinin ve işçi katliamlarının en

yoğun yaşandığı bölgelerden biri olanZonguldak’ta bir işçi daha iş cinayetinekurban gitti. Zonguldak’ın Kilimli beldesiBölüm mevkisi Yayla Mahallesi’nde kaçak birmaden ocağında göçük meydana geldi.Maden işçisi 47 yaşındaki Mustafa CengizAltınay göçük altında kaldı. Madenciarkadaşları tarafından göçük altındançıkarılan Altınay’ın yaşamını yitirdiğibelirlendi.

Beşiktaş’ta iş cinayetiÖlümlerin olağan sayıldığı inşaat

sektöründen yeni bir ölüm haberi geldi.Beşiktaş’ta çalıştığı inşaattan başına betonparçası düşen inşaat işçisi, hayatını kaybetti.

Beşiktaş Ortaköy’de yapımı süren birinşaatın 5. katında beton kesimi yapıldığısırada, betonun bir bölümü aşağıya düştü.Beton parçası, bu sırada zemin katta çalışanŞükrü Satılmış’ın (50) başına çarptı. Ağıryaralanan Satılmış, ambulansla Şişli EtfalEğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı.Satılmış, sağlık ekiplerinin müdahalesinerağmen hayatını kaybetti.

Doğuda batıda iş cinayetleriArtvin ve İzmir’de yaşanan iş

cinayetlerinde iki işçi öldü. Artvin’in Borçkailçesine bağlı Camili Uğur köyü yakınlarındayol yapım çalışması sırasında uçurumayuvarlanan iş makinesinde 1 işçi hayatınıkaybetti.

Muzaffer Keskin’in (49) kullandığı işmakinesi yol çalışması esnasında toprakkayması sonucunda yaklaşık 200 metrelikuçuruma yuvarlandı. İş makinesinin içindebulunan sürücü Keskin hayatını kaybetti.

İzmir Torbalı’da bir fabrikada yaşanan işcinayetinde ise, Nazım Arıkan, operatörolmadığı halde çalıştırıldığı forkliftin altındakaldı.

51 yaşındaki Nazım Arıkan kullanılmayanmermer parçalarını, forkliftin ucuna ilaveedilen kovaya dökmeye başladı. Forkliftoperatörünün, fabrikanın başka birbölümünde çalışması üzerine kesilen mermerparçalarını dökmek için forklifte binenArıkan, yükün fazlalığı ve kaygan zeminnedeniyle aniden devrilen forkliftin altındakaldı.

Kardemir’de gaz zehirlenmesiKarabük Demir Çelik Fabrikası’nda

(Kardemir) gazdan zehirlenen 1 işçi işcinayetine kurban gitti. 2 işçi ise tedavi altınaalındı.

08.00-16.00 vardiyasında meydana gelenolayda, boruların izolasyonu sırasında sızangazdan 3 işçi zehirlendi. İzolasyon işi yapan 3işçi, borudan sızan gazdan etkilenerek yereyığıldı. İşçiler, fabrikanın ambulansı ileKarabük Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı.Geçtiğimiz yıl işe başlayan Gökhan Kargınhastanede yaşamını yitirirken, kalbi duranRafet Küçüktepe kalp masajıyla hayatadöndürüldü. Rafet Küçüktepe yoğun bakımünitesinde tedavi altına alındı.

Silikozise 48. kurban, sırada yüzlerce işçi var...

Sorumlular hesabını vermedi!

İşçi katliamına ödül gibi ceza2009 yılında yaşanan sel sırasında Pameks adlı fabrikada servis

aracı olarak kullanılan kamyonette katledilen 8 kadın işçi ile ilgilaçılan davada mahkeme, fabrika sahibini 5 yıl hapse çarptırdı. 6Ekim günü Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanınson duruşmasında, Pameks patronu Mehmet CevdetKarahasanoğlu 5 yıl, İdare Müdürü Ferit Göncü ise 2 yıl 1 ay cezaaldı.

Bu ödülden farksız “ceza”, göz göre göre katledilen 8 işçinincanına karşılık verilirken, böylelikle adalet çarkı patronlara birbüyük hizmette daha bulunmuş oldu.

Page 26: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 39/sikb 11-39.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Kongre Hareketi ve tasfiyeci hayaller…3 Emperyalistlerle

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla 14 Mart2010’da gerçekleşen Roman Çalıştayı’nda “Parasızeğitim istiyoruz” pankartı açtıkları için tutuklananGençlik Federasyonu üyesi Ferhat Tüzer ve BernaYılmaz’ın davasında tahliye kararı çıktı.

“DHKP/C terör örgütü üyesi olma’’ ve “terörörgütü propagandası” yapma iddialarıyla 19 aydırtutuklu bulunan Ferhat ve Berna’nın yanısıra GençlikFederasyonu üyesi Utku Aykar’ın da tutuksuzyargılandığı davanın 4. duruşması İstanbul 10. AğırCeza Mahkemesi’nde görüldü.

Çeşitli sendikaların yöneticilerinin yanısıra yazar,sanatçı ve aydınların da bulunduğu pek çok kişiöğrencilere destek için mahkeme önündeydi.

19 aydır keyfi biçimde tutsak edilen Berna veFerhat, duruşmada yaptıkları savunmalarında bir kezdaha parasız eğitim hakkı talebini savundular. Yılmazve Tüzer, Gençlik Federasyonu üyesi olduklarını veparasız eğitim talebiyle eylem yapmalarınındemokratik ve anayasal hakları olduğunu ifade ettiler.

Parasız eğitim talebi savunuldu

Yargılanan öğrencileri savunan müdahil avukatlarise mahkeme heyetine 21 sayfalık bir dilekçesundular. Avukatlar da, dünyanın farklı ülkelerindekiöğrenci eylemlerini örnek göstererek parasız eğitim

talebini dile getirmenin suç olmadığını savundular.Dilekçede imzası bulunan avukatlar adına konuşanÇağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul ŞubeBaşkanı Av. Taylan Tanay; Şili, Yunanistan, Fransa,İtalya ve daha pek çok ülkede binlerce öğrencinineğitim hakkı için sokaklara çıktığını ve bu ülkelerinhiçbirinde parasız eğitim talebinin “terör örgütüüyeliğiyle” ilişkilendirilmediğini, bu bağlantınınsadece Türkiye’de kurulduğunu belirtti. Tanay,müvekillerinin beraatini istedi.

Karar duruşması 8 Mart’ta

Bir önceki duruşmada, Ferhat Tüzer ve BernaYılmaz’ın tutukluluğunun devamına karar verenmahkeme, HSYK kararnamesi ile özel yetkisikaldırılarak Büyükçekmece Adliyesi’ne atanan Kasımİlimoğlu’nun, eylemin düşünce açıklama özgürlüğüiçerisinde kaldığı yönünde mütaala verip beraat vetahliye isteğini dikkate almadı. Mahkeme,tutukluluğun devamına karar verdi, tutuklulukincelemesini 22 Haziran’a, duruşmayı 6 Ekim 2011’ebırakmıştı. Yeni atanan savcı 4. duruşmadamütaalasını vermedi ancak tahliye talebinde bulundu.Mart 2012’ye ertelenen karar duruşmasında ise savcımahkeme heyetine mütaalasını verecek.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Gençlik hareketi26 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/39 * 14 Ekim 2011

Ekim Gençliği Tanışma Etkinliği, 7 Ekim günüMustafa Suphi Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.

Etkinlik devrim ve sosyalizm mücadelesinde şehitdüşenler anısına yapılan 1 dakikalık saygı duruşu ilebaşladı. Saygı duruşunun ardından bir Ekim Gençliğiokuru 2000 sonrası gençlik hareketi ve EkimGençliği’nin misyonu üzerine bir konuşmagerçekleştirdi.

Konuşmada 2000 sonrasında öğrenci gençliğinhareketsizlik içinde olduğu, bu durgunluğun ise2009’daki harç zamlarına tepkilerle bir nebze aşıldığıifade edildi. Geçtiğimiz dönemin ise öğrenci gençlikyönünden hareketli bir dönemin olduğu vurgulandı.Sermaye devletinin gençliğe verecek hiçbir şeyininkalmadığı vurgusunun yapıldığı konuşmada gençliğinbu tepkisini örgütleyecek ve harekete önderlik etmemisyonu ile hareket eden çok fazla yapınınbulunmadığı dile getirildi. Ekim Gençliği’ninkuruluşundan bugüne bu misyonla hareket ettiği veüniversitede işçi sınıfının bayrağını taşıdığı,kapitalizme karşı sosyalizm mücadelesini büyüttüğü

söylendi. Daha sonra söz alan bir Ekim Gençliği okuru son

dönemdeki saldırılar ve yapılması gerekenler üzerinebir konuşma gerçekleştirdi. Konuşmada son dönemdesermaye devletinin topyekun bir saldırının içerisindeolduğu belirtildi. Kürt halkı üzerinde uygulanan baskıve imha politikalarından, işçi sınıfına dönük kıdemtazminatının gasbı saldırısına, öğrenci gençliğeyönelik har(a)ç zamlarına kadar genel bir saldırınınolduğu bunun ise örgütlü bir mücadele ilepüskürtülebileceği belirtildi.

Daha sonra ise serbest kürsüye geçildi. Bubölümde üniversitelerde örgütlenme çalışmalarıüzerine ayrıntılı bir sohbet gerçekleşti.

Yaklaşık 2 saat süren etkinlik Mamak İşçi KültürEvi Müzik Topluluğunun sunduğu müzik dinletisi ileson buldu.

Etkinliğe Gazi, Ankara, ODTÜ, Hacettepe veBilkent üniversitelerinden öğrenciler katıldı.

Ekim Gençliği / Ankara

Ferhat ve Berna serbest

Ankara Ekim Gençliği’nden tanışma etkinliği

Boykot sona erdiÇanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi’nde,

yemekhane zammına karşı 4 Ekim günü başlatılanyemekhane boykotunun ikinci gününde katılım, ilkgüne oranla daha zayıf olsa da; ÖSEM önündekioturma eylemi, derslerinden çıkan öğrencilerinkatılımıyla yine coşkulu geçti. Sık sık alkış vesloganlarla eyleme çağırılan öğrencilerin bazıları,çağrıya alkışlarla cevap verdiler.

Ayrıca yemekhaneye çıkılarak ajitasyonkonuşmaları yapıldı, yemekhanede yemek yiyenöğrenciler eyleme çağırıldı.

Boykotun 3. gününde, oturma eylemininbaşlamasına 1 saat kala Mühendislik ve Fen-Edebiyat fakültelerinin kantinlerinde öğrencilerlebire bir görüşüldü. Eylem sırasında yemekhaneyeyönelen öğrencilere ajitasyon konuşmalarıylayemekhaneye gitmemeleri çağrısı yapıldı.

Oturma eyleminde ise çeşitli enstrümanlarlamüzik yapıldı. Şarkılar ve türkülerle devam edenetkinlikte halaylar çekildi. Boykot 10 Ekim günüsona ererken, mücadele farklı araçlarla devamedecek.

Ekim Gençliği / Çanakkale

AÜ’de direniş sona erdiAnadolu Üniversitesi’nde kapı önünde süren

direniş, 7 Ekim günü Osmangazi Üniversitesi Genç-Sen Şubesi’nin yaptığı ziyaretle sona erdi. Direnişinson gününde eylem saatine kadar bildiri dağıtımıyapıldı. Ayrıca kapı önündeki eyleme çağıran afişlererken saatlerden itibaren okulun çeşitli yerlerineasıldı.

Osmangazi Üniversitesi öğrencileri“Üniversiteler bizimdir bizimle özgürleşecek /Soruşturma-ceza terörüne son” pankartını açarakAçık Öğretim Fakültesi önünden direnişin olduğuYunus Emre giriş kapısına kadar bir yürüyüşgerçekleştirdi.

İlk önce sözü Osmangazi Genç-Sen üyesi aldı.Soruşturma ve cezaların ne anlama geldiğini ortayakoyan OGÜ öğrencisi aynı sorunun kendiüniversitelerinde de yaşandığını belirterekdirenişin önemini vurguladı.

Daha sonra sözü Genç-Sen üyesi ve EkimGençliği okuru olan AÜ direnişçisi aldı.Üniversitenin geçen yılki 6 Kasım öncesi, çalışmalarnedeniyle kendilerine ÖGB ve polis aracılığıylasaldırdığını bu da yetmezmiş gibi 8 kişiye 1 haftalıkuzaklaştırma, 30’un üzerinde öğrenciye ise kınamacezası verdiğini belirtti.

Devrimci siyasal faaliyetin ÖGB, polis,soruşturma ve ceza terörüyle bitirilmeyeçalışıldığını ama baskıların kendilerinimücadeleden asla alıkoyamayacağını belirtti.

Ekim Gençliği / Anadolu Üniversitesi

Page 27: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 39/sikb 11-39.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Kongre Hareketi ve tasfiyeci hayaller…3 Emperyalistlerle

Gençlik hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 27Sayı: 2011/39 * 14 Ekim 2011

Esenyurt’ta Cheanması

Esenyurt Devrimci Liseliler Birliği (DLB), 9Ekim günü Che anması gerçekleştirdi.

Che, Marks, Engels ve Lenin resimleriyledonatılan salonda sahne arkasına “Devrimeadanmış bir yürek… Ernesto Che Guevara.Ölümünün 44. yılında saygıyla anıyoruz” şiarlıDevrimci Liseliler Birliği imzalı ozalit asıldı.

Anma etkinliği saygı duruşu ile başladı.Saygı duruşu esnasında Adnan Yücel’in “Bizkazanacağız” şiirinin bir bölümü okundu.Ardından “El Che” belgeselinin gösteriminegeçildi. Sinevizyonun ardından gerçekleştirilensunumda burjuvazinin, CHE’nin kitlelerüzerindeki etkisini yok etmek için onumatelaştırmaya çalıştığı, bir maceraperestolarak yansıtmaya çalıştığı ifade edildi. Şunlarsöylendi: “Liseli devrimciler olarak Che’ninmetalaştırılmasına izin vermeyeceğiz. İşçisınıfının yolunda bu topraklarda ve dünyadadevrimin zaferine kadar mücadelemiziyürüteceğiz. Bizi bitirmeyi başaramayacaklar”

Ardından Esenyurt İşçi Kültür Evi Şiiratölyesinin şiir dinletisine geçildi. “Yeryüzüaşkın yüzü oluncaya dek” ve “Güneşi içenlerintürküsü” şiirleri okundu.

Şiir dinletisinin devamında Esenyurt İşçiKültür Evi Müzik Atölyesi çalışanları devrimcimarşlarıyla sahne aldı. Müzik dinletisinin sonkısmında hep beraber, yumruklar sıkılı birşekilde “Çav bela” marşı söylendi.

Ardından 15 dakikalık bir ara verildi. Aranınardından bir emekçinin sunduğu PabloNeruda’nın şiiriyle etkinlik devam etti.

Sonra Devrimci Liseliler Birliği (DLB) adınabir konuşma gerçekleştirildi. Konuşmadakapitalist devletin onun düşüncesine muhalifolanlara her zaman saldırdığını, vahşicekatlettiğini, bugün okullardaki disiplin vegüvenlik uygulamalarının bunun bir açık kanıtıolduğunu söyledi. Fabrikalarda, okullardabaskıların artarak devam ettiğini ancakbaskıların sökmeyeceğini, Che’lerin,Denizler’in, Mahirler’in, İbrahimler’in,Habipler’in, Haticeler’in, Ümitler’in,Alaattinler’in yoldaşlarının onların uğrunaölümü karşıladığı bu mücadeleyi yükseltmeyedevam edeceklerini belirtti. Etkinlik örgütlümücadeleyi büyütme çağrısı ile son buldu.

DLB / Esenyurt

Yeni öğretim yılının başlamasıyla beraber çocuğunuSultanbeyli Kız Teknik ve Meslek Lisesi’nekaydettirmek isteyen Arzu Yıldız Sancak’a okul idaresitarafından kayıt parası vermesi dayatılmış, parayıvermeyi reddeden Sancak çocuğunun kaydınıyaptıramamıştı.

Sancak Ailesi tarafından okul önündegerçekleştirilen basın açıklaması ise polis terörününhedefi olmuştu. Aile fertleri gözaltına alınmıştı.

Eğitim Sen 5 Nolu Şube 12 Ekim günü SancakAilesi’nin mücadelesini sahiplendiğini göstermek vebirçok okulda uygulanan bu zorunlu bağış sistemini

teşhir etmek amacıyla Sultanbeyli İlçe Milli EğitimMüdürlüğü önünde eylem gerçekleştirdi. SancakAilesi’nin de yer aldığı eyleme Devrimci LiselilerBirliği ve BDSP destek verdi. DLB paralı eğitimsistemini teşhir eden dövizler taşıdı.

Basın metnini Eğitim Sen 5 Nolu Şube BaşkanıMehmet Aydoğan okudu. Son dokuz yıl içinde eğitimbütçesinden yatırımlara ayrılan payın dört katazaldığına dikkat çeken Aydoğan, yoksul halkkesimlerinin çocuklarının eğitim maliyetini üstlenmekiçin daha fazla yükümlülük altına girdiğini sözlerineekledi.

Aydoğan şunları söyledi: “Velimiz Arzu YıldızSancak da böyle bir sorun yaşamıştır. Sorunupaylaştığı yetkililer, sorunu çözmek yerine basınaçıklaması yapmak isteyen velimizin, polis çağırarakgözaltına alınmasını sağladı. Her yurttaşın sorunubasın yolu ile duyurma hakkı vardır. Velimize yapılanbüyük bir hukuksuzluk ve vicdansızlıktır. Bizler EğitimSen olarak kayıt parası, bağış, diploma parası, temrinücreti vb isimler altında okullarda para toplanmasına,eğitimin paralılaştırılması uygulamasına karşımücadele etmeye devam edeceğiz. Bu mücadeledeyanımızda olan velimize de sahip çıkmaya devamedeceğiz.”

Eylem atılan sloganlarla sona erdi. Kızıl Bayrak / Ümraniye

Eğitimin içeriğinden, öğrencilerin tutum vedavranışlarına kadar gericilik dayatılıyor. Evrimteorisinin dıştalanması, dinsel öğelerin ders kitaplarınıdoldurması ya da kadın ve erkek öğrencilerinyakınlaşmasının yasaklanması gibi uygulamalarlagericilik derinleştiriliyor. Yakın zamanda gündeme gelenbir dizi uygulama şöyle:

“1 metre yasağı”: Antalya Muratpaşa İlçe MilliEğitim Müdürlüğü, kız ve erkek öğrencilerin, herhangibir nedenle konuşmak veya ders arasında sohbet etmekiçin bir araya geldiğinde, yönetimin belirlemiş olduğu ‘1metre’ sınırına dikkat etmesini istedi. İlçe Milli EğitimMüdürlüğü’ne göre bu mesafenin altındakiyakınlaşmalar “cinsel istismar” nedeni sayılacak.

Derslere imamlar giriyor: İzmir Karabağlarilçesinde Rakım Erkutlu İlköğretim Okulu ve EşrefpaşaLisesi olmak üzere birçok okulda pedagojik formasyonuolmayan imamlar Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinegiriyor. Buna gerekçe olarak da öğretmen açığı sorunugösteriliyor.

Öğrenciler derse türbanla giriyor: Konak ilçesinde26 Ağustos Yeşiltepe İlköğretim Okulu’nda, Bucailçesinde Atatürk İlköğretim Okulu’nda, Menemenilçesinde Menemen 100. Yıl İlköğretim Okulu’ndaöğrenciler derse türbanla girebiliyor.

Kutlu doğum haftası kutlamaları: Milli Eğitim

Bakanlığı, Kutlu Doğum Haftası’nı ilköğretimdekutlanacak gün ve haftalar kapsamına aldı. Devlet herinanca eşit mesafede durması gerekirken, bukutlamalara öğretmen-öğrenci katılımını zorunlu kılındı.

İzmir’de zorunlu cami gezileri: Camiler ve DinGörevlileri Haftası nedeniyle Konak KaymakamlığıKonak Müftülüğü’nün talebi doğrultusunda ilköğretimöğrencileri, öğretmenler nezaretinde cami ziyaretlerigerçekleştiriyor. Öğretmenlere, ziyaret notlarını formaişleyerek müftülüğe gönderilmesi dayatılıyor.

Eğitim Sen’den açıklama

Eğitim Sen İzmir 1 No’lu Şube Başkanı AbdullahTunalı ise konuyla ilgili şunları söyledi: “Tüm buyaşananların laik eğitime karşı yürütülen topyekûn birmücadelenin parçası olduğunu biliyoruz. Laik vebilimsel eğitimin gereği dini gün ve haftaların okullardadeğil inanç merkezlerinde kutlanmasını, KonakKaymakamlığı emrinin iptali ve tekrarlanmamasını,öğretmen yerine imam görevlendirmelerinin derhal iptaledilmesini, ilköğretim okullarında yaşanan türbansorununun pedagoji ve psikoloji bilimi rehberliğindelaik eğitim çerçevesinde çözümünü talep ediyoruz.”

Kızıl Bayrak / İzmir

Liselilere işkenceSermaye devleti liseleri karakola çevirirken 7 Ekim

günü İstanbul Gülsuyu’nda bulunan Ertuğrul GaziLisesi’nde yaşanan polis saldırısı, polis teröründe sonnokta oldu.

Geçtiğimiz gün Ertuğrul Gazi Lisesi’ndegerçekleştirilen Che anmasına yönelik polis terörünü 7Ekim günü protesto etmek isteyen liselilere saldıranpolis birçok öğrenciyi de gözaltına aldı.

Gözaltı sırasında liselilere azgınca saldıran polis,karakolda da işkenceye devam etti. Polis liselilereelektrikli coplarla saldırdı ve yoğun biber gazı kullandı.

Kadın öğrencileri saçlarından tutarak sürükleyen polisaralarında ETHA muhabiri Çağdaş Küçükbattal’ın daolduğu 16 kişiyi gözaltına alarak Şehit Saffet OkumuşPolis Merkezi’ne götürdü.

Saldırı sırasında 16 yaşındaki D.K. bacağındanyaralandı, Ruşen Ali Kesgin adlı gencin de boynunaelektrikli copla vuruldu. Karakolda ise Anıl TaylanTopal adlı gencin kırık olan ayağına özellikle vurulduğukaydedildi. Diğer öğrenciler de tekme tokat dövüldü.

Gözaltılar dün gece serbest bırakılırken, karakolönünde bekleyen aileler ile polis arasında gerginlikyaşandı. Çocuklarına işkence yapıldığını gören ailelerpolise tepki gösterdi.

Zorunlu bağış protestosu

9 Ekim 2011 / Esenyurt

Eğitimde gericileşme derinleşiyor

Page 28: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 39/sikb 11-39.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Kongre Hareketi ve tasfiyeci hayaller…3 Emperyalistlerle

Kirli savaş gibi, katliamlar, faili meçhuller, işkenceve tecrit gibi; kölece çalıştırılan yığınlar, kitleselişsizlik, yoksulluk, açlık gibi hız kesmeden tırmanankadın cinayetleri Türkiye gerçekliğinin simsiyah birsayfasıdır. Son yedi yılda kadın cinayetleri yüzde bin400 artarken, yüzlerce kadın, eşleri ve akrabalarıtarafından, silahla, bıçakla, baltayla, dayakla canicekatledilmiştir/katledilmektedir. Cinayet haberlerinesürekli bir yenisi eklenirken, şiddetin beşiktenbaşlatıldığı ve rutinleştirilerek gündelik yaşamın birparçası haline getirildiği bir toplumda bile, duyarsızlıkduvarlarını aşmakta, tüyler ürpertici gerçekliği ilekamuoyunun gündemine oturmaktadır. Toplumgenelinde oluşan muhalif sesler ise genellikle,“erkekler kadınları öldürüyor” gibi dar bir kavrayışladevletten kadınları korumasını ve faillericezalandırmasını talep etmektedir.

Oysa kadınları katleden yalnız başına, tetiği çeken,bıçağı tutan el değildir. Kadını ikinci sınıf insan olarakkabul eden/ettiren, kadının ezilmesi ve çifte sömürüsüile çarklarını döndüren, beşikten mezara zor veşiddetle kadını baskılayan bu düzendir. Milyonlarcakadının, eğitim ve çalışma hakkından mahrumbırakılarak eve kapatıldığı, geçimini sağlamak içinerkeğin kazancına muhtaç hale getirildiği, milyonlarcakadının ise ucuz işgücü ordusunun bir parçası olarakköleleştirildiği bir düzende yaşıyoruz. Çarkları daharahat dönsün diye erkek egemenliğini kendiihtiyaçlarına uyarlayıp sürdüren sermaye düzenininhükmü altında yaşıyoruz. Kadın bedeninimetalaştıran, sevgiyi çıkar hesabına, evliliği ticarete,cinselliği pornoya dönüştüren, varlığını şiddet yoluylasürdürebilen çürümüş bu düzende, ardı arkasıkesilmeyen kadın cinayetlerinin kurbanı ya da failinedönüşüyoruz.

Bugünün Türkiyesi’nde katliam boyutuna varankadın cinayetlerinin sorumlusu sermaye düzenidir.Failler ise, sadece tetiği çeken erkekler değil, meclisi,hükümeti, medyası, mahkemeleri, eğitim sistemi iletüm düzen güçleri ve kurumlarıdır. Sermayenin vedüzeninin çıkarları adına, tüm düzen güçlerininelbirliğiyle yarattığı, elbirliği ile akladığı, sistematikolarak sürdürdüğü bir şiddettir sözkonusu olan. Ne varki, kadına yönelik şiddetin bugün ulaştığı düzey,sorunun yaratıcısı ve destekleyicisi olan düzengüçlerini de zor duruma düşürmektedir. Kendiyarattıkları canavar karşısında acizce köşeyesıkışanlar, sahte duyarlılık şovları ve sahte çözümarayışları ile zaman kazanmaya, durumu kurtarmayaçalışmaktadır.

Kadın bedeninin metalaştırılmasının, kadınınaşağılanmasının, kadına yönelik şiddetinmeşrulaştırılmasının, hatta desteklenmesinin en büyüksuç ortaklarından biri düzen medyasıdır kuşkusuz. Bugerçeğe tanıklık edecek, binlerce reklam filmi, kapakfotoğrafı, magazin haberi, üçüncü sayfa haberi,manşet sloganı birikmiştir arşivlerde. On yıllardır,kadın bedeninin pazarlanması ve kadının aşağılanmasıile birlikte, sermaye düzeninin hükmü altında türlüdramlara dönüşen yaşamlarımızın üçüncü sayfa haberiolarak kolay tüketime sunulması ile artan reyting vetirajlarla, düzen medyasının çarkları döndürülmüştür.Çarklar döndükçe kadının ezilmişliği ve çiftesömürüsü ile birlikte, kadına yönelik şiddeti de

pekiştirmiş, derinleştirmiştir. Kadına yönelik şiddetinbugün ulaştığı akıl almaz boyut ise, düzen medyasınıda, yaratılmasında pay sahibi olduğu canavarkarşısında yalpalatmakta, ezberini bozup köşeyesıkıştırmaktadır.

Habertürk Gazetesi üstünden yaşanan tartışmalarbu duruma örnektir. Geçen hafta içinde, kadıncinayetlerinin son kurbanı olan Şefika Etik, kocasıtarafından bıçaklanarak öldürüldü. Şiddeti ve kadınbedenini sayfalarında ahlaksızca pazarlamaya alışıkolan Habertürk Gazetesi, Şefika Etik’in öldürülmesinede aynı el çabukluğu ile yaklaştı. Bu olayı, manşetten,‘Kadına şiddette son nokta’ başlığı ve büyük tirajumudu ile veren gazete, gazetecilik etiği hakkında birtartışmanın odağı oldu. Tartışılan Habertürk’ünmanşette kullandığı fotoğraftı. Şefika Etik’in ölübedeni, sırtında bıçakla, kanlar içinde ve yarı çıplakfotoğraflanmış, gazetenin ilk sayfasında sergilenmişti.Kadın bedenini teşhir etmek de, şiddeti pazarlamakda, dramlar üstünden tiraj artırmak da düzen medyasıiçin yeni alışkanlıklar değil. Habertürk, düzenmedyasının çürümüşlüğünün ve kadına yönelikşiddette suç ortaklığının çarpıcı örneklerinden birinisergiledi bu haberle. Habertürk’ü eleştirmeye koyulanmedya güruhu ise, bu vesile ile, ikiyüzlülüğün yeni birörneğini verdi. Kadın bedenini teşhir etmekte, kadınıaşağılayan haberlerle sütunlarını doldurmakta, şiddetimeşrulaştıran haberler kotarmakta on yıllardır birbiriile yarışanlar, bu haberle birlikte “gazetecilik etiğini”,“kişilik haklarını” “şiddeti özendirecek haberleryapmamak gerektiğini” hatırladılar. Habertürkgazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı ise,büyük bir yüzsüzlük ile, toplumsal duyarlılığıartırmak için bütün eleştirileri göze almış kahramanpozları takınarak durumdan sıyrılmaya çalıştı.

Medya cephesinde bütün bunlar sahnelenirken,yarattığı canavar karşısında köşeye sıkışan bir diğertaraf da sermaye hükümetidir. Gericiliği yayarakkadınlar üstündeki baskı ve şiddeti körükleyen,sermayenin çıkarları uğruna kadınlara üç çocukdoğurmalarını buyuran, politikalarını protesto etmek

cesareti gösteren bir kadını, “kız mıdır, kadın mıdırbilmem” diyerek aşağılamaya çalışan, iftarsofralarında savaş çığlıkları atan, polise “kadın, çocukdemeden gereğini yapın” emri veren AKP hükümetielbette, kadınların ezilmişliğinden, çiftesömürüsünden ve kadına yönelik şiddetten rahatsızdeğil. Ama sermaye hükümetinin kaçamadığı verahatsız olduğu bir gerçeklik de orta yerde duruyor,suratına her gün tokat gibi çarpıyor. Kadın cinayetleriAKP hükümeti döneminde yüzde bin 400 oranındaartmıştır ve hız kesmeden artmaktadır. AKP artık,hükümeti döneminde katliam boyutuna varancinayetleri durduramamanın, kadınlarıkoruyamamanın acizliği ile yüz yüzedir. “Bu sorunuçözmeyeceğiz, bu bizim sermaye çıkarına sistematikpolitikalarımızın doğal sonucudur” diye açıktan ilanedemeyeceği için de, sahte çözüm önerileri ile durumukurtarmaya çalışmaktadır.

Geçen hafta içinde gürültülü biçimde ilan edilenKadının ve Aile Bireylerinin Şiddetten KorunmasıYasası tasarısının hazırlıkları da bu oyunun birparçasıdır. Büyük yenilik, büyük çözüm gibi ilanedilen yasa tasarısında yeni olan ise; şiddet uygulayanerkeğe, psikolojik tedavi zorunluluğu getirmektir.Devasa sorun karşısında hiçbir işe yaramayacağıortada olan bu sahte çözüm önerisi, sorunu çözmeyedeğil, bilinçleri bulandırmaya hizmet etmektedir.Kadın cinayetlerinin, sermaye düzeninin yarattığı birutanç tablosu olduğu gerçeği ile birlikte, sermayehükümetinin kadın cinayetlerindeki suç ortaklığı daörtbas edilmeye çalışılmaktadır. Kadın cinayetlerinin,erkeklerin psikolojik sorunları olmasındankaynaklandığına inanmamız beklenmektedir. Elbette,canice işlenen cinayetlerin faillerinin ruh sağlığınınyerinde olduğunu iddia etmek zordur. Ama,sömürüyü, şiddeti, katliamları büyüterek varlığınısürdüren sermaye düzenini alt etmedikçe, ruhsağlığımızı düzenin pençelerinden kurtarma şansımızda yoktur. Düzenin yarattığı, kadın cinayetleri gibidevasa bir sorunun, bireylerin psikolojik tedavisi ileçözüleceğini iddia etmek gülünçtür.

Emekçi kadın28 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/39 * 14 Ekim 2011

Kadına yönelik şiddet!

Medyanın suç ortaklığı, hükümetin sahte çözüm arayışları

Sömürüyü, şiddeti, katliamları büyüterek varlığını sürdürensermaye düzenini alt etmedikçe, ruh sağlığımızı düzeninpençelerinden kurtarma şansımız da yoktur.

Page 29: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 39/sikb 11-39.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Kongre Hareketi ve tasfiyeci hayaller…3 Emperyalistlerle

(...)Çete savaşı bilinir. Biraz gönüllü

savaşmasıdır. Gönüllü demek, hani ya, canıistemiş de gelmiş demek gibi bir şeydir.Öyleyse, canı istedi mi, geldiği gibi giderde.

Gönüllüler içinde savaşın sapılmaz hedefineyaşamsal bir zorunlulukla candan itilmeyenler,herhangi bir ikinci derece hoşnutsuzluktan kopuptakılmışlardır. Ya da Lenin’in Almanca’danaktardığı sözcükle mitlaufer (birlikte yürüyüş veyol arkadaşı): Bizimle ancak bir konağa kadargidebilecek ve ondan sonra bizden kendi yoluncaayrılacak yolcular sanıldığından daha çoktur...

Bu gibileri uzun ve acı tatlı deneyimlerleanladığımıza göre, onlar yola çıkarken bizden veherkesten daha kıyak nara atarlar ve hedefe bir ikigün içinde varılıverirse, bu gibiler yaygaralarınınönüne geçilemeyen kişiler oluverirler.

Kimden sözettiğimiz anlaşılıyor: küçük-burjuvaziden!

Bir zamanlar işçi sınıfına, hele onun keşifkoluna adım uydurmuş olan küçük-burjuvazinin

ünlü becerisini kanıksamayan bilinçli işçi bilmem kalmış mıdır?Beceri şudur: Bir küçük-burjuva -sınıfça ya da asılca küçük-burjuvazi kafası- parlak bir gönüllü çeteci

olabilir. Ancak yaylımı geniş bir meydan savaşında kesin sonuca kadar siperini bırakmamaya gelmez. Helesiperini bırakmamaya “zorunlu” edildiğini görmeye hiç dayanamaz. Onun için savaşçı ordu disiplini altınasokulacağını sezmek ölümdür.

Küçük-burjuva yukarıdan gelen bir emirle ve aşağıdan vuran bir zorla değil, aklınca “canı istediği” içinişçilerle yan yana gidiyordur. O mübarek canı istemedi mi, dilediği gibi hareketine hiçbir şey engelçıkarmamalıdır.

Çete savaşı gelişti de gönüllüler keşif kolu düzeninde bir hizaya getirilmeye başlandı mı, çıngar kopar.Türkçe’deki tiryaki sözüyle: “zor oyunu bozar”. Ancak oyunu bozan aktör, küçük-burjuvadır.

Küçük-burjuvanın kendine göre muazzam bir “namus”u, müthiş bir “özsaygısı” vardır. O hiçbir zamanaçıkça ve mertçe “ben şahımı bu kadar severim!” deyip çekilemez. Buraya kadar birlikteydik, artık bengidemeyeceğim tarzında bir allahaısmarladıkla ayrılamaz.

Öyle açık görünüş ve açık yürek onun mistik ve esrarengiz ideolojisine ve psikolojisine karşıt olduğu kadarnamusuna ve özsaygısına da pek dokunur.

Öyleyse?.. Öyleyse, bütün parti tarihlerinde görülen şu iki kategorik eğilim fışkırır:1- Kaçma eğilimi: Parti içinde kırılacak putlar bulunduğunu, ayrıcalıklı otorite zorbalığına karşı koymak

gerektiğini, “denetim, eleştiri” vb. özgürlüklerinin kalmadığını söyler durur küçük-burjuva. Bulanmak içinfırsat kollayan, karışmaya elverişli düşünceleri büsbütün bulandırmak ve karıştırmak... Lenin’in sık sıkkullandığı deyimle “konfüzyonizm” (karmakarışıkçılık) olayının iş ve disiplin alanına dökülmesi alır yürür. Budurum, daha ünlü adı ve sanıyla anarşidir...

2- Kaçamak eğilimleri: Küçük-burjuva yiğitinin kendine göre bir yoğurt yiyişi vardır. Onun öyle derin“kendi kanıları”, öyle değeri ağır “kendi bakışları”, o kadar özgün “kendi düşünceleri” vardır ki, mutlakadikkatli bir gözle ele alınmalıdırlar. Yoksa parti tehlikededir. Yangın var! Bu hal konfüzyonizmin söz ve teorialanına sokulması olur. Bu, daha ünlü adı ve sanıyla oportünizmdir!

Proletaryanın çetin sınıf savaşına dayanamayıp tabanı yağlayanlar sanıldığı kadar tehlikeli değillerdir. Oiçten karaktersizlere ve korkaklara hatta şöyle bir teşekkür etsek, pek de hesapsız bir iş yapmış sayılmayız.

Büyük tehlike, bu mücadele kaçaklığını bir sürü kaçamakla karmakarışıklaştırmaktır. Kendi bozgununu partibozgunu gibi görmeye ve göstermeye gitmektir. Asıl tehlike bu kaçamak ve bozgun yapmaya kalkışmış pratik veteorik sapıklardadır. Yani oportünistlerde ve anarşistlerdedir. Bu sapıklar -bütün onurlu küçük-burjuva sapıklargibi- biz sapıttık diyemezler. Sapıttık demek için doğru yola, devrim yoluna girmeyi göze alabilmek gerekir.Oysa “çeteci” küçük-burjuva unsurunun sonuna dek gitmeye ne gücü, ne de niyeti kalmamıştır. Kalmadığıiçindir ki, bu sapıtma ortaya çıkmıştır.

O zaman her sapıtma kendi kendisine haklı bir düşünce ya a doğru bir görüş süsü vermeye kalkar. Sözümyabana düşünce ayrılıkları baş gösterir. Mezhep özentileri, tarikat görüntüleri alır yürür. Örgüt deyimiyle hiziplertürer, fraksiyonlar ürer.

Buraya dek açıklamamızın gelişen anlamı bir cümleyle şudur: Çete mücadelesinden parti savaşına geçenörgüt içinde, yeni doğrultumuzdan ve hızımızdan ürken küçük-burjuva unsurları fraksiyonlaşır...

(...)(Yol/1, Bibliotek Yayınları, s.14-16)

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 29Mücadele tarihimiz

Hikmet Kıvılcımlı’nın 1930’larda kaleme aldığı kapsamlı“Yol” incelemesinin Sunuş bölümünden aldığımız bir parçayı,kendi koyduğumuz başlık altında okurlarımıza sunuyoruz

Parti, dava ve “küçük-burjuva yiğidi!”

Kıvılcımlı’nın ölümünün40. yıldönümü

Davasına ömrü boyunca bağlı kalan ve bu uğurdabüyük fedakarlıklara katlanan Doktor HikmetKıvılcımlı’nın ölümünün üzerinden 40 yıl geçti. 11 Ekim1971’de 69 yaşında Belgrad’da hayata gözlerini kapatanKıvılcımlı, geriye örnek bir direnişçi hayat ile onlarcaeser bıraktı.

1902 yılında Priştine’de doğan Kıvılcımlı İstanbul TıpFakültesi’nde okurken sosyalist düşüncelerle tanıştı1920’lerde TKP üyesi oldu. 1925 yılında TKP MerkezKomitesi üyeliğine seçildi. Aynı yıl partiye ait Aydınlıkgazetesinde yazıları yayınlanmaya başladı.

Bu yıllardan başlayarak sürekli olarakkovuşturmalara, işkencelere maruz kaldı ve toplam 22,5yıl hapis yattı. 1925 yılında yaşanan Kürtayaklanmasının ardından İstiklal Mahkemesi’ndeyargılanarak 10 yıl kürek cezası aldı. 1 yıl hapis yattıktansonra serbest bırakıldı. 1927 yılında bir ihbar sonucubaşlatılan TKP operasyonunda birçok parti üyesiylebirlikte gözaltına alındı, 3 ay tutuklu kaldı. 1938 yılındaNazım Hikmet’le birlikte yargılandığı DonanmaDavası’nda 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı, 12 yıl yattı.

1954 yılında yasal Vatan Partisi’ni kurdu. Dahasonraki yıllarda ardından birçok kitap yazdı, Marksistklasikleri çevirdi.

1971 yılında ağır hasta olduğu halde yurtdışınaçıkmak zorunda kaldı ve 11 Ekim 1971 tarihindeBelgrad’da yaşamını yitirdi.

Bu büyük dava adamını ölümünün 40. yılındasaygıyla anıyoruz.

Mehmed Uzun anıldıYazar Mehmed Uzun ölümünün 4. yılında anıldı.

Diyarbakır’daki Mardin Kapı Mezarlığı’nda bulunanmezarı başında yapılan anma programınaDiyarbakır’daki belediyelerden temsilciler, MehmedUzun’un ailesi ve okurları katıldı. Mezar başında yapılankonuşmalarda Uzun’un hayatı, eserleri ve mücadelesianlatıldı.

Mehmet Uzun ölümünden kısa bir süre önce uzunyıllar sürgün hayatı yaşadığı İsveç’ten Diyarbakır’agelmiş ve 7 Ekim günü hayatını kaybetmişti.

1953 yılında Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde doğanMehmed Uzun, hakkında Türkiye’de çok sayıda davaaçıldı. 1977-1992 yılları arasında İsveç’te yaşayanUzun’un Kürtçe ve Türkçe yazdığı kitapları, 20’ye yakındilde yayınlandı.

1981 yılında Türk vatandaşlığından çıkarılan Uzun,1992 yılına kadar Türkiye’ye gelemedi. İsveç ve DünyaGazeteciler Birliği’nin de üyesi olan Uzun, ‘Aşk GibiAydınlık Ölüm Gibi Karanlık’ romanı ve ‘Nar Çiçekleri’adlı deneme kitabı ile ilgili olarak 2001 yılındayargılandı. Uzun, 11 Ekim 2007’de tedavi gördüğüDiyarbakır’da yakalandığı mide kanseri nedeniyleyaşamını yitirdi.

Sayı: 2011/39 * 14 Ekim 2011

Page 30: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 39/sikb 11-39.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Kongre Hareketi ve tasfiyeci hayaller…3 Emperyalistlerle

Gecekondu yangını: 7 ölüİstanbul Sultangazi Mahallesi’nde bir gecekonduda kalan 7

kişi çıkan yangında yaşamını yitirdi. Ölenlerin Afganistan vePakistan’dan Avrupa’ya gitmek isteyen mülteci olduklarıbildirildi.

Olay yerine gelen itfaiye ekiplerince yangın söndürüldüktensonra girilebilen evden, 7 kişinin cesedi çıkarıldı. Mültecilerin,insan kaçakçıları tarafından kapı üzerlerine kilitlendiği içindışarıya çıkamayarak banyoda boğularak öldükleri öğrenildi.

İitfaiyenin ilk raporuna göre 7 erkek cesedi evin banyosundabirarada bulundu. Cesetlerin hiçbirinde yanık izine rastlanmadı.Rapora göre mülteciler yangını farkettiler ama kapı üzerlerinekilitlendiği için dışarıya çıkamadılar. Banyoya sığınan 7 kişidumandan boğularak hayatını kaybetti.

Türkiye Kalite Derneği (KalDer) İzmir Şubesitarafından düzenlenen 2011 yılı Ege Bölgesi YerelKalite Ödülleri yarışmasında kamu kategorisindeyılın en başarılı ekibi ödülünü İzmir 1 No’lu F TipiYüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu kazandı.

İşkence ve hak ihlalleriyle sık sık gündeme gelenhapishanenin müdürü Ayhan Çapacı ise“başarılarının” sırrını “Kamu vicdanını rahatsızetmeyecek sınırlarda iyileştirme” olarak açıkladı.

Yaşar Üniversitesi Konferans Salonu’nda yaptığıkonuşmasında hapishanelere ön yargıyla bakıldığınısöyleyen Çapacı, hapishanelerin karanlık, köhnekurumlar olmadığını iddia etti. Bununla beraber suçuönlemenin yolunun suçlunun rehabilitasyonunusağlamaktan geçtiğini dile getirdi.

İzmir 1 Nolu’daki hak ihlalleri gerçeği bir yanasermaye devletinin cezaevi politikalarının baskı vesindirme üzerine kurulu olduğu gerçeği ortada. Bukoşullarda verilen ödülün nedeni de, doğal olarak buişkence ve rehabilitasyon politikalarındaki başarıdır.

Hak ihlalleri diz boyu

Çapacı’nın göreve başladığı tarihten itibarenişkence ve hak ihlalleri başvuruları artarken,hapishanede yaşanan bazı sorunlar şunlar:

Robocop adı verilen ani müdahale timleritutsakları ağır derecede yaralayacak şekilde dövdü.

Mahkumlara kesici aletler verilerek intihara sevkedildi.

Tutsakların koridorlarda selamlaşması dahidisiplin soruşturması nedeni oldu.

Tutsakların şikayetleri ilgili yerlere ulaştırılmadı. Tutsaklar iletişim haklarından mahrum bırakıldı.

Kürtçe şarkı söylediği için polis Serkan Akbuluttarafından öldürülen Emreh Gezer davasının gerekçelikararı açıklandı. Kürtçe şarkı söylemeyi “tahrik”sayan mahkeme, Sinem Uludağ’ın “Sıkın bunlara”lafının, alkolün etkisiyle söylendiği gerekçesiyleazmettirme suçunu oluşturmadığına hüküm verdi.

Neler olmuştu

27 Aralık 2009’da Ankara’da bir barda Emrah veRamazan Gezer kardeşlerin içinde bulunduğu grubunKürtçe şarkı söylemesi üzerine; polis SerkanAkbulut’un içinde bulunduğu, aşka bir grup tartışmaçıkarmış ve Emrah Gezer, Akbulut’un kurşunuylaöldürülmüştü.

Tartışmayı Sinem Uludağ başlatmış, “Siz PKK’lımısınız? Burada da bizi buldunuz, pis Kürtler”diyerek hakaretler yağdırdıktan sonra kendiarkadaşlarına dönerek “Ne biçim erkeksiniz sıkınbunlara” demişti.

Geçtiğimiz günlerde sonuçlanan davada Akbulut,19 yıl 5 ay hapis cezasıyla cezalandırıldı. Emrah

Gezer’in Kürtçe şarkı söylemesi tahrik indiriminegerekçe yapılarak, Gezer’in alması gereken müebbethapis cezasına indirim uygulandı. Bununla beraberSinem Uludağ ise sadece hakaretten cezalandırıldı.“Sıkın bunlara” söylemi nedeniyle yargılandığı“öldürmeye azmettirme ve öldürmeye teşebbüssuçundan azmettirme suçlarından”, sarhoş olduğugerekçesiyle beraat etti.

Buna karşın ağır hakaretlere uğrayan EmrahGezer’in kardeşi Ramazan Gezer ise 15 ay hapiscezasına ve 1.475 TL para cezasına çarptırıldı.

Mahkemenin gerekçeli kararı şöyle: “Sanık SinemUludağ hakkında kavga ve tartışma esnasındasöylediği sözler nedeniyle öldürmeye azmettirtmektensorumlu tutularak tecziyesi iddianamede talepolunmuş ise de, alkollü olan kişinin söylediği sözlerinbilinçli olarak söylediğinden söz edilemeyeceği gibisanık Akbulut’un Sinem’in sözlerinin etkisi altındakalarak öldürme ve bilinçli taksir ile yaralamaeylemine karar verdiği de kabul edilmemiştir.”

Mücadele tarihimiz30 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/39 * 14 Ekim 2011

Tecride kalite ödülü

Kürtçe şarkı davasında ‘sarhoş’ indirimi

TİB kalkan olduBaşladığı günden itibaren gerçek katillerin korunup

kollandığı Hrant Dink cinayeti davasında, delillersaklanmaya devam ediyor. Düzenin çıkarları içinseferber edilen teknik olanaklar, sözkonusu olansermaye devletinin cinayetleri olunca kullanılmıyor.

Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin davada ‘özelhayatın gizliliği’ gerekçesiyle mahkemenin istediğibilgileri göndermeyen Telekomünikasyon İletişimBaşkanlığı (TİB), mahkemenin talebine yine yanıtvermeyerek cinayetin aydınlatılmasında kalkan görevigörüyor.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Dink ailesiavukatlarının talebi üzerine, olay günü Saray Kumaşçılıkönünde iki noktadan cep telefonuyla konuşan 4 şüphelikişinin tespiti için bu mevkii kapsayan bazistasyonlarından yapılan tüm görüşmelerin bildirilmesiamacıyla TİB Başkanlığı’na yazı yazmıştı.

Mahkemenin ilk talebini reddedenTelekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) gerekçeolarak ‘Şüpheli ya da sanık olmayan çok sayıda kişiningörüşme kayıtlarının alınması anlamına geleceğini vebunun da özel hayatın gizliliğinin ihlaline nedenolacağını’ göstermişti.

TİB, mahkemenin söz konusu talebini geri çekmesiiçin itiraz etti ancak itiraz bir üst mahkemece dereddedildi. Talebini yenileyen mahkemeye yanıt veren,istenilen bilgileri yine göndermedi. Bölgedeki tümgörüşmelerin bildirilmesinin mümkün olmadığınıbelirten TİB, mahkemeye ‘Baz istasyonu sorgusuyapılabilmesi için arayan ve aranan numaraların olmasıgerekiyor’ diye yanıt gönderdi.

Kayıpların akibetiarşivlerde

341. kez toplanan Cumartesi Anneleri, Meclis İnsanHakları Komisyonu raporunda işkenceyle öldürüldüğübelirtilen Cemil Kırbayır’ın akıbetini sordu.

Eylemde ilk konuşmayı Kırbayır Ailesi’nin avukatıEren Keskin gerçekleştirdi. Meclis İnsan HaklarıKomisyonu’nun Mayıs ayında Cemil Kırbayır’ınişkenceyle öldürüldüğü ve cesedinin yok edildiğinibelirttiği raporu hatırlatarak, bu raporun işkence vekayıpların itirafı olduğunu söyledi. Kırbayır için KarsSavcılığı’nda başlatılan soruşturmanın muhtemelenzaman aşımı gerekçesiyle sonuçlandırılmayacağınıbelirterek AİHM’e gitmeye hazırlandıklarını söyledi.

Başak Can tarafından yapılan basın açıklamasında 8Ekim’de ise işkence ile öldürülen Cemil Kırbayır’ınkaybedilişinin 31. yılında adalet arayışının sürdüğübelirtildi. Can, rapora rağmen Kırbayır’ın sorgusunagiren emniyet, MİT ve Genelkurmay görevlilerinin halayargılanmadığına dikkat çekerek, bunun suçlularlaortaklığa devam edilmesi anlamına geldiğini dile getirdi.Raporlarda adı geçen suçlular cezalandırılmadığı,kayıpların mezarları teslim edilmediği sürece budosyanın kendileri için kapanmayacağını söyledi.

Page 31: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 39/sikb 11-39.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Kongre Hareketi ve tasfiyeci hayaller…3 Emperyalistlerle

8 Ekim’de ülkenin dört bir yanından işçi veemekçilerle birlikte Ankara’daydık. Sendikalardanmeslek örgütlerine, termik ve nükleer santrallerekarşı mücadele eden köylülerden gençliğe,reformistinden devrimcisine siyasal güçler olarakhepimiz oradaydık. Onbinlerce kişi hep bir ağızdansermayenin sosyal ve siyasal saldırılarına karşıöfkemizi, eşit ve özgür bir dünyaya olanözlemimizi haykırdık. Bu açıdan fazlası ileönemliydi 8 Ekim mitingi.

Ama bildiğimiz hastalıkların yaşanacağını dabirçoğumuz önden biliyorduk. Yine sendikabürokratları böylesine önemli bir eylemi havaboşaltmak için değerlendirmeye çalışacak, yineçeşitli çevreler arasında kortej sıralaması yüzündenufak tefek gerilimler yaşanacaktı.

Ancak bu “ufak tefek” gerilimlerden biriHalkevciler’in akıl almaz tutumları ile uzadı dauzadı. Dahası neredeyse bir çatışmaya dönüşecekti.

Zaten yürüyüş kolunun en arkasına bırakılansiyasal yapılar saatlerce yürüyüşün başlamasınıbeklemiş, kitle daha burada önemli ölçüdeyorulmuştu. Her şeye rağmen geçen bu 4 saatlikbekleyiş süresi boyunca birçok devrimci çevreortak bir tutumla yürüyüş kolundaki tüm sıkışıklığarağmen yürüyüş düzeni oluşturmaya çalışıyordu.Bu hummalı çalışma sürerken Halkevciler ise yolunkarşı tarafında geniş bir alana yayılmış tertipkomitesinin kendilerine “bahşettiği” ön sıralarageçmek için yürüyüşün başlamasını bekliyorlardı.

Nihayet yürüyüş kolunun bu arka kısmıharekete geçtiğinde ise Halkevciler tek bir sözsöyleme zahmetine bile girmeden saatlerdiryürüyüş kolu oluşturmaya çalışan devrimcilerinönüne kırdılar dümenlerini. Belli ki devrimcikortejleri sıkıştırarak “ön saflara” geçmektiemelleri. Ne de olsa sendika ağaları da onlara buonuru layık görmüştü çoktan.

Ancak devrimci kortejleri sıkıştırarak attıklarıbu adım doğal ve haklı bir tepki ile karşılaştı. Dostbir kurum bu çabaya engel olmak içinHalkevciler’in önüne çekti kitlesini. Ancaktoplumsal muhalefeti kendilerinden ibaret gören,küçük dağları kendilerinin yarattığını sanan vetopladıkları kitdeden başları dönen Halkevcileriyice pervasızlaşmaya başladılar. Kitlelerini iyiceöne çekerek nerede ise bir izdiham oluşturacakbiçimde, bir kalabalığın ufacık bir alandatoplanmasına neden oldular.

İşte ben de tam bu esnada vardım olaymahaline. Vardığımda ise tartışmanın rengi çoktandeğişmiş, bayrak sopaları çoktan “konuşmaya”başlamıştı bile.

Buraya kadar olanlar, ne yazık ki alışıkolmadığımız manzaralar değildi aslında. Küçük

burjuva solcuları tarafından bu tür “ufak tefeksürtüşmeler” her merkezi mitingin doğası gereğiydiaslında. Kötüydü ama alışmıştık…

Ancak alışık olmadığımız şeyler de yaşandı 8Ekim’de. Biz ve diğer devrimci kurumlardantemsilci arkadaşlar kitleyi sakinleştirmeyeçalışırken, Halkevciler’in temsilcileri bağıra çağıra,itiş kakışa devam ediyorlardı ısrarla. Temsilcileriböyle olunca kol bükmeye, tokat atmaya çalışanHalkevciler de birbirleri ile yarışıyordu doğalolarak. Arada kulağımıza gelen küfürleri isesaymıyorum bile…

Neyse… İşin bu kısmını birçoğumuz yaşadık,gördük. Ve yine neyse ki bu kargaşa neredeyse 15-20 dakika devam ettikten sonra Halkevciler geriçıkma kararı aldılar. Dakikalarca “kitlenizi geriçekin, gerginlik dursun” dediğimizdeyapamadıklarını söyleyen Halkevciler, bu 15-20dakikalık hırgürün sonunda tek bir temsilcininağzından çıkan tek bir cümle ile bir anda geriçekilmeyi “başardılar”.

Bu süre boyunca yaşananlar ne kadar rahatsızedici olsa da bu “geri çekilme” anındakiler ise bana“bu kadar da olmaz” dedirten türdendi. Halkevcilergeri çıkıp artık tamamen boşalan yan şerittenyürümeye başlarken (ve yine alana bizden öncevarırken) temsilcileri ise devrimcilere dönüpküfürler savurmakla meşguldü.

O an tekrar bir gerilime neden olmamak içinsusmayı tercih etsem, tepki gösteren arkadaşlarıyatıştırmaya çalışsam da bu yaşananlar benim için

de kabul edilebilir şeyler değildi. Tüm devrimci samimiyetimle söyleyebilirim ki

bu yaşananları günlerce kafamda ölçüp biçtim.“Alıştığımız” küçük burjuva grupçulukları,alışmadığımız küfürleri, hepsini bir kez dahamahkum etmeye karar verdim. Ama en çok daHalkevcileri. Belki kendileri “çekemiyorlar”diyecekler, “meyve veren ağacı taşlarlar”diyecekler, ama orda gördüm ki tüm yaşananlarınilk elden sorumluluğu onlarındı. Dahası bildiğimtüm kibirli davranışlarına rağmen onlara bileyakışmayan bir şey varsa o da başta temsilcileriolmak üzere birçoğunun ağzından dökülenküfürlerdi.

Evet biliyorum. Halkevciler devrimcideğerlerini çoktan yitirdiler. Ve yine biliyorum,özellikle son dönemde benim de yakındanizlediğim ve sonuç alıcı başarılarına sevindiğimçalışmaları ile kibirlerini daha da güçlendirdiler.

Ama onlar da bilmeli ki, bu topraklarda haladevrimci değerlerini kaybetmeyenler var. Haladevrimci değerleri ile yaşamaya çalışan, baskı veeşitsizlik üzerine kurulu bu toplumsal düzeni budeğerlere yaslanarak yıkmaya çalışan devrimciler,komünistler var.

Devrimcilik her şeyden önce insani değerlerikorumayı gerektiriyor. Bu nedenle Halkevcileri enazından bu insani değerlere sahip çıkmaya,devrimciler-ilericiler arasındaki hukuka saygıgöstermeye çağırıyorum.

Bir BDSP’li

CMYK

Mücadele Postası

EKSEN Yayıncılık Büroları

Kemalpaşa Mh. Otel Asya yanı Vural Apt. No:2 D:3İzmit / KOCAELİ

Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSATel: 0 (224) 220 84 92

Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanı Kat: 3 No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 19 94

8 Ekim mitingi ve Halkevciler’in çiğlikleri

Page 32: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 39/sikb 11-39.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Kongre Hareketi ve tasfiyeci hayaller…3 Emperyalistlerle