meslek hastaliklarinda malulİyet kavrami ve yayginliĞin tepİtİ İle İlgİlİ sorunlar
DESCRIPTION
MESLEK HASTALIKLARINDA MALULİYET KAVRAMI ve YAYGINLIĞIN TEPİTİ İLE İLGİLİ SORUNLAR. Dr. Arif KELEŞOĞLU TCSB Ankara Dışkapı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs Hastalıkları Kliniği. Temel Düşünceler:. - PowerPoint PPT PresentationTRANSCRIPT
MESLEK HASTALIKLARINDA MALULİYET KAVRAMI ve YAYGINLIĞIN TEPİTİ İLE İLGİLİ SORUNLAR
Dr. Arif KELEŞOĞLUTCSB Ankara Dışkapı Eğitim ve Araştırma HastanesiGöğüs Hastalıkları Kliniği
Temel Düşünceler: • Aslında maluliyet kelimesi normale göre azalmayı
veya sapmayı ifade etmektedir. Burada toplumun bireyde bir eksiklik saptaması söz konusudur. Çoğu dilde maluliyetin eşdeğeri olan kelimeler değersizlik, yetersizlik, kısıtlılık, yoksunluk ve sapma gibi anlamlar da içermektedir. Bu kavramlara paralel olarak maluliyet toplum tarafından sadece söz konusu olduğu kişinin bir problemi gibi görülür ama maluliyetin yol açtığı sorunlar, öyle ya da böyle , ortaktır.
Son zamanlarda maluliyeti ‘belirli fonksiyon tiplerini yapmakta zorluk ‘ olarak tanımlama yönünde çabalar gösterilmiştir. Buna göre malul bir kişi bir yada birkaç alanda faaliyet göstermesi engellenmiş bir kişi olarak düşünülmektedir (iletişim, hareketlilik, maharet ve hız alanları gibi).
Çevre koşullarını dikkate almadan fonksiyon kaybı ve maluliyet değerlendirilmeye çalışılmaktadır. Halbuki çevre koşulları içinde fonksiyon kaybını azaltan yada telafi eden teknolojik varlıkların da sayılması gerekir (körler için sesli ışıklar vb).
Maluliyet Tanımlaması
• Maluliyet bir bireyin kişisel, mesleksel yada toplumsal yaşamında gereksiz, uygunsuz bir dezavantaj yaşamasına neden bir engelin çevresel olarak belirlenmiş sonucudur. (Çevresel belirleme tanımı önleyici, düzeltici ve tazmin edici önlemlerle birlikte teknik ve sosyal uyum sağlayıcı çözümleri de içermektedir.)
Maluliyetin Kanunen tanınması:
Birçok kurumda maluliyeti tanımak için kurulmuş kurullar vardır. Fiziksel yada mental bir kısıtlama nedeni ile hak talep edilmesi yada ayrımcılığa karşı dava açılabilmesi için bu kurullarda tanımlanmak gereklidir. ( Böyle tanımlanma ardından rehabilitasyon sağlanması, özel eğitim, mesleki yeniden eğitim, işyerinin muhafaza edebilmesi için özel avantajlar, gelir garantisi , tazminat ve mobilite konusunda yardım sağlanabilir.)
Malul olarak tanınmış olmak demek, sistemin sunmuş olduğu çeşitli haklardan faydalanabilmek için çeşitli şartlara haiz olmak demektir. Bu şartlar farklı kuruluşlarda ve programlarda farklılık göstermektedirler. Bu nedenle bir ülkede bile birçok farklı tanımlama olabilmektedir.
ABD’de çalışanların komplike olmamış kaza ve hastalıkları yönünden tazminat sistemi organize olmuştur; çalışanın tazminatı sistemi. Komplike olmamış hastalıkların maliyetini azaltmaya yöneliktir ve mesleki akciğer hastalıklarının (MAH) tümünü ve komplike vakaları içermez.
Federal hükümet Çalışma Ofisi tazminat programı özel gruplar için özel tazminat programları da tesis eder. Bunlar kömür işçileri için Black Lung programı, uzun yol gemicileri, dok işçileri, federal çalışanlar ve nükleer enerji çalışanları için ayrı ayrı tazminat sistemleri ve kanunlar vardır.
Ancak federal sistem dışında aynı iş kolunda çalışanlar eyaletten eyalete farklı tazminat kanunlarına muhatapdırlar.
Birçok sigorta şirketi işverenleri çalışan tazminatı sistemi açısından kapsama alır yada işveren eyalet gözetiminde şahsi sigortasını yapar. ABD’de altı eyalet ve Kanada’nın hemen tümü tek ve hükümet kaynaklı şirketler aracılığı ile sigorta edilir. New Jersey, Güney Carolina ve Texas ‘da işveren için katılım şarttır ve çalışanların açacakları davalarda da işveren taraf olmadan sigorta mali sorumluluğu
üstlenir (suçlamalara karşı koruma).
ABD’de ve Kanada’da çalışan tazminatı sistemi ana yapı olarak aynıdır. Yönetim kurulu yada komisyon kuralları tesis eder sigortalayan uygun durumdaki çalışana tüm mali kaybını öder ve itiraz durumunda temyiz kurulları tarafından görüşülür.
Aslında kanuni yolları engellemek için bu erken girişim yapılsa da ağır veya tartışmalı vakalar, hatta ABD de erken dönemde bile, avukatlık müessesesinin hatta mahkemenin işin içine girmesi sıklıkla söz konusu olur.
Kanada’da tüm bölgeler çalışan tazminat sigorta sistemini kapsar. Federal çalışanlar için Federal Hükümet Tazminat Sistemi kanunu vardır ve bu çalışanlar için hükümet, bölgesel uygulamayı zorunlu kılar. Hükümet sponsoru olan ama onun tarafından kontrol edilmeyen Crown( Taçlanmış)şirketler özel fonlarla çalışanlarını desteklerler ve bu ABD ile kıyaslanabilir hizmet sunar. ABD nin tersine hemen tüm işverenler hükümet şirketleri ile
çalışır, çok azı özel sigorta yaptırmıştır
Çalışan Tazminatı ödemelerinin işe bağımlı hastalıkları karşılaması beklenir.Uzun süreli maluliyet sigortası (USMS)yada sosyal güvenlik sistemleri mesleki olmayan hastalıkları kapsama eğilimindedir. Bunlar kısmi ödeme ile destekleyici olabilir tazminat, kısmi olduğu için refah sağlamayı temin etmez.
USMS ları çalışan tazminat sisteminin reddettiği durumlarda bile başvuruları hastalığın iş ortamına bağlı olup olmadığı konusunda değerlendirir. Bazı eyaletler bunu kolaylaştıran kanunlar koymuşlardır.
Ancak MAH larının saptanması ve etiyolojisinin tespiti çok zor olduğu için işçiler çoğu zaman hakettiklerini de alamazlar. Bu nedenle sosyal güvenlik sisteminin mesleki olmayan hastalıkları da kapsaması bunu kısmen telafi etmektedir. ABD’de işverenler özellikle sigara içimi gibi kişisel yaşam şekli ve mesleki olmayan maruziyetlerden hastalığın geliştiğini iddia ederek itiraz ederler
AC hastalıkları , bazen emeklilikten sonra da ortaya çıkabilecek kadar, uzun bir latent dönem gösterdiklerinden birçok eyalet hukuki başvuru için bir zaman sınırlaması koymuştur.
Meksika’da mesleki sağlık sigortası Institute Mexicano del Seguro Social( IMSS) Meksika sosyal güvenlik enstitüsü tarafından yada onun paralelinde sağlanır. Özellikle bankacılık sektöründe kısmi sağlık sigortası da vardır. IMSS nin finansı işverenler tarafından yapılır bu kurum çalışan tazminatı, kişisel hastalık ve yaralanma sigorta tazminatı ve işyeri denetlenmesini üstlenir.
Avrupa Birliğinde Durum
• İşe bağlı hastalıkların tazmin edilmesinin ilk öncüsü 1919 da ilk kez kurşun zehirlenmelerinin tazmini için çıkarılan kanunla Fransa olmuştur. Her Avrupa ülkesi kendi mesleki güvenlik ve sağlık ile tazminatlar konusunda gerekli olan politikaları süreç içinde geliştirdi. Fakat ancak çok yakında Avrupa Birliği (AB) direkt sağlık konusunda uygulama gücünü elde etti. İşyeri ortamında sağlık ve güvenlik konusu desteklendi.
• Tek Avrupa eylemi için 1987 de yapılan düzenlemede Mesleki sağlık ve güvenlik konusunda uygulamalarına yeni bir zorlama ve güç gelmiştir. Bu sözleşme ile bakanlar konseyinin işyeri sağlık ve güvenliğini korumaya yönelik direktif verme yetkisini getirmiştir. Aralık 1991 de Maastricht Sözleşmesinde ,AB’nin halk sağlığı konusunda da ek sorumlulukları olduğunu kabul etmiştir. Ancak bu koruma, bilgilendirme ve eğitim konusunda sınırlı kalmıştır.
Fransa’da eğer şikayetçi kabul edilmiş listedeki hastalık yönünden başvurursa ve güçlü bir zan varsa tazminat alır.. Birlikte tıbbi tanı ve liste ile ilişkisinin de belgelenmesi gerekir. Ardından bu başvurunun ,sosyal güvenlik kurumunun anlaşmalı hekimince, kabul edilip edilmemesinin değerlendirmesi yapılır
İngiltere ile Fransa arasında tazminat yönetiminde önemli farklılıklar vardır. En belirgini de etkilenmiş çalışanın mutlak hatasız kabul edilmesi kadar doğrudan mahkemelere başvurma hakkının da olmasıdır. Birçok Avrupa ülkesinde direkt mahkeme başvurusu kabul edilmez. Bu durum yalnızca İngiltere’ye mahsustur.
MALULİYETİN ULUSLAR ARASI TANIMLARI
ILO’nun 159 Numaralı Anlaşmasına Göre Maluliyet Kavramı:
ILO’nun Mesleki Rehabilitasyon ve İş Bulma (malul kişilere) Anlaşmasının (1983 No:159) 1.1 nolu maddesinde şu formulasyon yer almaktadır: ‘Bu anlaşmanın öngördüğü amaçlar doğrultusunda malul kişi terimi şunu ifade etmektedir; usulüne göre tanınmış bir fiziksel yada mental engeli sonucu uygun iş bulması ve sürdürmesi ve ilerlemesi önemli ölçüde azalmış kişi’
WHO Tanımının Işığında Maluliyet
Kavramı:
WHO’nun uluslar arası engeller, özürler ve maluliyet sınıflaması (IADH WHO 1980) sağlık politikaları alanında özürlülük, engel ve maluliyet arasında bir ayrım yapabilen maluliyet tarifi sunmaktadır:
. Sağlık alanı bağlamında engellilik, psikolojik , hastalık yada kaza sonucunda organizmanın bir veya daha fazla kısmını tutan veya psişik mental veya emosyonel fizyolojik veya anatomik yapıda veya fonksiyonlarda herhangi bir kayıp veya anormalliği ifade eder.
. Sağlık alanı bağlamında maluliyet, bir insan için normal sayılan alanlar içerisinde veya tarzda bir aktiviteyi yapabilme konusunda bir kısıtlama veya yetersizliği (bir engelin sonucu olarak fonksiyonel bozukluklar faklı bireylerde tamamen değişik kişisel sonuçlara yol açabilir) ifade eder.
. Sağlık alanı bağlamında özürlülük, bir birey için bir engelin yada maluliyet sonucunda oluşmuş bir dezavantaj olup o kişi için normal sayılan bir rolü yürütmesini kısıtlayan veya önleyen ( yaş, cins, sosyal ve kültürel faktörlere bağlı olarak) bir durumu ifade eder.
Mesleki Rehabilitasyon Bağlamında Maluliyet:
Emeklilik hakları ve taleplerinin karşılanmasının aksine mesleki entegrasyon alanında maluliyet tanımlanması malullüğün önlenebilir ve düzeltilebilir olabildiğini vurgulamaktadır. Burada amaç maluliyetle ilişkili mesleki dejavantajları rehabilitatif önlemler ve aktif iş alanı politikaları çerçevesinde elimine etmektir.
Mesleki rehabilitasyonun amacı maluliyetin olası negatif etkilerinin üstesinden gelmek ise de rehabilite edilen bireylerin mesleki ve sosyal entegrasyonunu temin etmek için daha ileri koruyucu sosyal önlemlerin gerekeceğinin de göz önünde tutulması gerekir. Örneğin bazı ülkelerde işverenler malul işçileri çalıştırmaya işyerlerini hazırlarlarsa ücret ve vergilerle bu malul işçilerin sigorta ve vergilerinde indirim bekleme hakları doğar.
Maluliyetler oluş sebebine göre şu şekilde sınıflanabilir:
Kalıtsal veya doğumsal nedenli fiziksel, mental yada psişik defektler ve engeller, hastalıkların yol açtığı engeller, ev, iş, spor veya trafik kazası sonucu oluşan maluliyetler, mesleksel ya da çevresel faktörlerle oluşan maluliyetler ve iç çatışma veya savaş sonrası gelişen maluliyetler.
Maluliyet Nedenine Bağlı Uygulama Farklılıkları
Bazı maluliyet gruplarına gösterilen artmış ilgi sıklıkla bunların sosyal güvenlik sisteminin daha iyi koruması altında olmasından ileri gelmektedir. Tercih aynı zamanda toplumun davranış biçimini de yansıtır. (Mesela savaş gazisi veya kaza kurbanlarında toplum ortak bir sorumluluk hissettiğinden daha ılımlı, herediter bir maluliyete sadece o ailenin ferdi sorunu gibi bakabilir.)
Tazminat Sisteminin Gelişmesi
Fransa’da 19. yüzyılın sonuna kadar malul kişilerin bakımı hayır işleri kapsamına giriyor ve özel hastaneye benzeyen yerlerde yapılıyordu. 20. yüzyılın başına kadar rehabilitasyon ve hastaya gelir temini fikri yoktu. Bu görüşte malul kişiler rehabilitasyona ihtiyaç duyan zedelenmiş kişiler olarak görülüyordu.
Fransa’da 8 Nisan 1898 de çıkan kanunda işverenin hastalığa sebep olduğunun kesin ispatının fazla gerekmediği bir yöntemle daha kolay tazminat ödeme yapılıyordu. Birinci dünya savaşından sonra savaşa bağlı ve tekniğin ilerlemesi ve sanayileşmenin artması ile iş kazasına bağlı malul kişi sayısında artış ile maluliyet fikrinde değişiklikler ortaya çıkmıştır.
Birinci dünya savaşı malullerinin maruz kaldığı ön yargıları düzeltmek için çeşitli kanunlar çıkarıldı. Bunlar: mesleki yeniden eğitim sistemi öngören 1915 kanunu, 1916 da (1923 deki kanun tamamlamış) çıkarılan kanun ile kamu sektöründe çalışmakta savaş gazilerine öncelik tanıyan kanun. 31 Mart 1918 de çıkan kanun ile maluliyet derecesine bağlı olarak belirli oranda emeklilik hakkı verilmiştir. 26 Nisan 1924 de çıkan kanun ise özel sektöre belli oranda savaş gazisi istihdamı zorlaması getirilmiştir.
Birlikler ve sendikalardan gelen baskılar sonucunda iş kazası kurbanları ve giderek bütün sivil maluller aslında savaş gazileri için yapılmış kanunlara dayanarak giderek destek sistemlerinden hak talep etmeye başladılar. 1930 da işçiler için bir maluliyet sigortası sistemi kuruldu. 1945 de sosyal güvenlik sistemi kurularak bu sistem kuvvetlendirildi. Bu da sosyal güvenlik sistemini yarattı. Bu sistemde işçiler kaza yada hastalık sonucu çalışma ve hayatlarını kazanma kabiliyetler önemli derecede azalırsa malulen emekli olma hakkı kazanmaktadırlar.
1946 da iş kazaları ve meslek hastalıkları ile ilgili riski yönetmek işi sosyal güvenliğin üzerine aktarıldı.
Fransa’daMalul Kişileri Destekleyen Rejimlerin Sayısı ve Çeşitliliği:
Bu gün malul kişilere destek sağlayan 3 ayrı sistem vardır:
1) Savaş gazilerine, 2) İş kazaları kurbanlarına,
3) Bütün diğer malullerle ilgili olan. Maluliyetin nereden kaynaklandığına göre hedef kitleyi seçen çok sistemin bir arada olması hakkaniyetten ve tatmin edici sonuçlara ulaşmaktan uzaktır.
Farklılıkları ortadan kaldırmaya yönelik uyumlandırma için yapılan çeşitli çabalara karşın günümüze kadar hiçbir çözüm bulunamamıştır.
TÜM DÜNYA’DA VE TÜRKİYE’DE HASTALIK
YAYGINLIĞINI DEĞERLENDİRMEK VE ÖNÜNDEKİ SORUNLAR
İstatistiksel Kayıt Problemi:Küresel olarak bir maluliyet tanımı
yapmak olanaksızdır. Zira her ülke ve hemen hemen her idari kurum değişik maluliyet kavramlarına göre çalışmaktadır. (Maluliyeti istatistiki olarak saptamaya çalışan her kişi bilmelidir ki maluliyet, sistemlere bağlı, bu nedenle de relatif bir kavramdır.)
Avrupa Birliği gibi tek elden sosyal politikaların yürütüldüğü birliklerde bile tüm üye ülkelerin aynı kanun ve yönetmelikleri uygulaması bu birliğin ana organları tarafından henüz sağlanamamıştır.
Maluliyet verilerini ortaya koymak için yapılan istatistikler ancak engelli olduğunu yada bu sebeple bir fonksiyon kaybı olduğunu beyan eden kişileri saymaya yarayabilir.
Bu, ülkelerin maluliyet politikalarına sıkı sıkıya bağlı olduğu için ülkeler arası karşılaştırmalarda bu istatistikleri kullanmak doğru sonuçlar vermeyecektir.
Sosyal ve ekonomik olumlu yada olumsuz değişimler tazminat başvurusunu arttırmakta yada azaltmaktadır. 1986 yılında İngiltere’de %14 kuralı konulunca -ki buna göre birçok hastalığın tazmini maluliyet sınırı %14 ve üzerinde ise tazminat ödenir demekteydi- yalnızca karar sayısında değil tazminat başvuru sayısında da azalma olmuştur.
İngiltere’de kronik bronşit ve amfizem ilk kez 1993 yılında kömür madeni işçilerinde meslek hastalığı kabul edilmiş ve ertesi yıl 4000 tazminat başvurusu olmuştur.
Fransa ve Almanya’yı örnek alırsak. Bu ülkeler malul kişilerin iş bulmalarını kolaylaştırmak için kotalar yada para cezası koyan gruptadırlar. Bu durumda malul işçi sayısında olağanüstü bir artış söz konusudur. (Daha önce istatistiki olarak asla kayda geçmemiş kişiler işverenlerinin de önerisiyle maluliyet talebinde bulunarak kayda geçmişlerdir.)
Avrupa Birliği Ülkelerinde mesleki hastalık maluliyet sistemleri
Üye Ülke Maruz işçi trendi
Kim yönetir?
Kim öder? Kim tanı koyar?
Kabul edilmiş hastalık listesi
Kalıcı maluliyet ödemesi
Avusturya Azalıyor ? ? ? ? ?
Belçika Azalıyor Ulusal ajans İşveren Uzman derneği var var
Danimarka Stabil Ulusal ajans İşveren Hastane kaynaklı meslek uzmanı
var var
Finlandiya Azalıyor ? ? ? ? ?
Fransa Artıyor Bölgesel ajanslar
İşveren Sosyal güvenlik pratisyenleri
var var
Almanya Azalıyor Federal ajans Genel sağlık sig ve işveren
İş hekimleri var var
Yunanistan Azalıyor Ulusal ajans İşveren ve işçi Sosyal güvenlik pratisyenleri
var var
Devamİrlanda Stabil Devlet ajansı Genel sağ.
sigortası ? var var
İtalya Azalıyor Ulusal ajans İşveren Özel expertizle
var var
Lüksemburg ? Ulusal ajans İşveren Tabip odası var var
Hollanda ? Spesifik sistem yok
İşçi ve işveren
Tabip odası yok yok
Portekiz Artıyor Ulusal ajans İşveren Sosyal güvenlik Pratisyeni
var var
İspanya Artıyor Devlet ajansı İşveren Uzman kuruluşuı
var var
İsveç Azalıyor Ulusal ajans İşveren ? ? var
İngiltere Stabil Devlet kontrolunde ajanas
Genel sağ. sigortası
Devlet de görevli hekim kurulu
var var( tanımlanmı
ş hastalıklarda)
Fransız vatandaşları arasında
malullerin sayısının 1,5-6 milyon arasında olduğu sanılmaktadır ( yaklaşık nüfusun %8-10’u). Ancak bu kayıtları göstermekten uzaktır. Çoğu toplumun kıyısına köşesine itilmiştir. Bu durum kollektif bilincin sınırlarını aşan duygusal ve insani yönleri zorlayan toplumsal sorun olarak karşımızdadır.
Mesleki hastalıkların yaygınlığı ve işkoluna ve/veya bölgeye göre dağılımını tespit etmek için bildirim sistemleri oluşturulmuştur. Bu şekilde hem yeni hastalıkları engellemek için istatistik sonuçlar elde etmek hem de zararlıları tespit etmek kolay olacaktı.
ABD de bu Sentinel Event Notification System for Occupational Risks (SENSOR) mesleki risk için uyarı (indeks vaka) sistemi olarak adlandırıldı. SENSOR federal ve yerel yetkililerin işbirliği ile NIOSH gözetiminde sürdürülmektedir. SENSOR iki MAH na odaklanmıştır: biri silikozis diğeri mesleki astma dır.
İngiltere’de ise gönüllü bilgilerle oluşturulan ilk ulusal şema SWORD (Surveillance of Work related and Occupational Respiratory Disease) adı ile oluşturuldu. 1989 dan beri tüm İngiltere’deki göğüs ve meslek uzmanları işyeri ortamından oluştuğu düşünülen herhangi bir AC hastalığı tanısı koyup koymadıkları yönünden sorgulanır.
Bu SWORD modeli başka ülkelerde de kullanılmaktadır. Kanada’da göğüs hastalıkları uzmanları tarafından gönüllü olarak bildirilen MAH ları 1 yıl boyunca pilot uygulama ile Quebec ve İngiliz Kolumbiya’sında uygulanmıştır.
Güney Afrika’daki SORDSA( occupational respiratory disease in South Afrika) ise WHO desteğinde 1996 başlayan ve işe bağlı ya da mesleksel AC hastalıklarını tespite yönelik iddialı bir çalışmadır. SWORD gibi göğüs ve meslek hastalıkları uzmanları her ay yeni buldukları MAH larını gönüllü olarak raporlamaktadırlar. SWORD dan farklı olarak burada meslek hastalıkları hemşireleri de programa katılır.
Sadece MA için de gönüllü raporlama sistemi vardır. İngiltere, batı Midland’da 1989 da başlayan ve SWORD gibi çalışan ‘Shield’ (kalkan) adlı sistemdir. SWORD’dan farkı bölgesel tabip odalarından ve tazminat almaya hak kazanmış başvuru sahipleri yolu ile bilgiler gelir.
Bu bildirimlerin istatistiksel uygunlukları hekim katılım düzeyine, raporların tamamlanmış olmasına, ve tanının uygunluğuna bağlıdır Ancak epidemiyolojik terminolojide takip-izleme işi tanımlayıcı hipotez geliştirici bir aktivitedir ve bilgiler test edilmelidir. Katılan klinisyenlerin sorumlu ve kompetan olmaları beklenir ve tanı yada şüphelenilen durumun şemaya uygunluğu test
edilmelidir.
Katılan hekimlerin görebileceği vakalar bazında hastalığın olduğundan az raporlanması kaçınılmazdır. Hastalar tıbbi değerlendirme ihtiyacı hissetmeyebilir, hissetse bile bir uzman tarafından görülmemiş olabilir. Daha da ötesi uzman tarafından da görülse de bildirim sayısında azlık olabilir. Uzmanların hepsi katılmamış olabilir,
katılan bildirimi unutur.
Unutma yaş, cins vb gibi eşit dağılacağından istatistiki olarak değerlendirme yapmak ve riskleri belirlemekte sıkıntı olmayacaktır. Sorun sadece sayı bazında daha düşük tespit etmek gibi görünmektedir.
Ancak yine de az bildirim hatasının dağılımı eşit olmayacaktır. Bazı gruplar sağlığına daha fazla dikkat edecek, bazı doktorlar meslek hastalığını diğerlerinden daha fazla tanıyacaklar, bazen de kişiye bağlı olarak hastalığın tanısında zorluklar olup meslek hastalığı olarak tespit edilmemiş olacaktır.
Mesleki AC hastalıkları çok faktörlüdür ve daha önceki hastalıklar( astma vb), sigara içimi ve multiple mesleki maruziyet nedeni ile karar zordur. Pnömokonyoz haricindekiler karakteristik değildir ve kolayca tanınmazlar. Bazen emeklilikten sonra da ortaya çıkabilecek kadar, uzun bir latent dönem gösterirler. Tüm bunlar istatistiki olarak tam doğru verilere ulaşmayı engeller.
Birçok maddenin AC kanseri yaptığı gayet iyi anlaşılmış olmasına rağmen bunlarla uğraşan birçok çalışanın aynı zamanda sigara da içmesi ve sinerjistik ve arttırıcı etkinin gözden kaçırılmasına neden olabilmektedir. Bunun sonucunda mesleki AC Ca leri daha az bildirilirken mezotelyomanın neredeyse tamamı asbestoza bağlanmaktadır.
Tanı ve geri bildirim günün tıbbi modasına ve tıbbi yayınlara göre değişmektedir. Örneğin SWORD’da 1989 ile 1991 arasında latexe bağlı astma bir adet bildirilirken sonraki 6 yılda 100 vaka tespit edilmiştir.
Bu zorluklara rağmen yukarıda sözü edilen sistemler klinik raporlar ışığında uygulanabilir şekilde geliştirildi. Sonucunda daha önceye kıyasla daha iyi mesleki hastalık yükü gösterdiği sonucuna varıldı. Her ne kadar gönüllü bildirim hastalık sayısını az gösterse de değişik hastalıklar ve maruziyetler konusunda kısmi bir önemi vardır. Ancak verilerin potansiyel uygunsuzluklar dikkate alınarak dikkatle gözden geçirilmesinde fayda vardır.
Gönüllü bildirim istatistikleri
Vaka sayısıİngiltere SWORD
Kanada Güney Afrika SORDSAİngiliz Kolumbiyası Quebec
1990-1998 1991 1992-199 1996-1999
Astma %29 %50 %63 %8İnhalasyon kazaları %9 %1 %5 %8Bronşit ve Anfizem %2 %4 %1 %4Enfeksiyöz hastalıklar %2 %0 %0 %10Pnömokonyozis %10 %18 %10 %61Benign plevral hastalaık %20 %5 %6 %3Mezotelyoma %19 %12 %4 %1Akciğer kanseri %3 %3 %2 %1Diğer %6 %6 %10 %4Tüm hastalıklar, kombine %100 %100 %100 %100
Türkiye’de Durum (2003 SSK İstatistiği)
İş Kolu Sayı Yüzde%Kömür madenciliği 301 68.4Elektrikli cihaz imal 61 13.9Nakil araçları 25 6.2Metalden eşya imali 10 2.3Giyecek ve hazır dokuma 9 2.0İnşaat 8 1.8Makine imalatı 5 1.1Diğer 21 4.3Toplam 440 100
Resmi Durumun Maluliyet Derecesini Saptamaktaki Etkisi:
Maluliyetin tanınması sadece başvuran kişinin basit beyanına dayanmaz. Eğer başvuranlar kendilerine malul olarak resmi bir statü tanınmasını ve bazı haklar almak istiyorlarsa bu kişilerin resmi bir komisyon önüne çıkması gerekmektedir. (Bu komisyonun karşısına çıkmak istemeyen kişi resmen malul olarak tanınmıyor ve olanaklardan faydalanamıyor.)
TÜRKİYE’DE DURUM
1865 Ereğli Havza-i Fahmiyesi Maden Amelesinin Hukukuna Müteallik Nizamname1869 Maadin Nizamnamesi1926 818 Sayılı Borçlar Kanunu; 332.Madde1930 Belediyeler Kanunu; 15. Madde1930 1593 Sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu1936 3008 Sayılı İş Kanunu1938 Sınai Müesseselerde ve Maden Ocaklarında Kurslar Açılmasına Dair Kanun1939 Fazla Saatler Çalışma Nizamnamesi1940 Günde Ancak Sekiz Saat ve Daha Az Çalışılması İcap Eden İşler Hakkında Nizamname1942 İşçilerin Sağlığını Koruma ve İş Emniyeti Nizamnamesi
1943 Ereğli Kömür Havzası Maden Ocaklarında Çalışan İşçilerin Sıhhi İhtiyaçlarının Teminine Dair Nizamname1945 İş Müddetleri Nizamnamesi1946 İş Kazaları İle Meslek Hastalıkları ve Analık Sigortası Kanunu1948 Çalışma Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun1950 Ağır ve Tehlikeli İşler Nizamnamesi1952 Hastalık ve Analık Sigortası Kanunu1953 Patlayıcı, Parlayıcı, Tehlikeli ve Zararlı Maddelerle Çalışılan İşyerlerinde Alınacak Tedbirler Hakkında Tüzük1953 Maden İşletmelerinde Alınacak Emniyet Tedbirleri Hakkında Nizamname1963 Gebe ve Emzikli Kadınların Çalıştırılma Şartları, Emzirme Odaları ve Kreşler Hakkında Nizamname1969 İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kurulları Hakkında Tüzük1970 İşyerlerinde İşin Durdurulması veya İş Yerlerinin Kapatılmasına İlişkin Tüzük
1919 da Versailles antlaşması ile kurulup 1946 yılında da Birleşmiş Milletler bünyesinde görev görmekte olan ILO’nun - BM’ye girişimizden beri - üyesiyiz.
1955 yılında ILO’nun katkıları ile kurulmuş olan Yakın ve Ortadoğu Çalışma Enstitüsü ( YODÇEM) güdük bırakılıp 1970 lerden sonra Çalışma Bakanlığı bünyesine katılmıştır.
Yine ILO’nun ve BM kalkınma programlarının desteği ile ve 1963 de kabul edilen işçi sağlığı ve iş güvenliğine yönelik 174 sayılı kanun çerçevesinde 1968 yılında İSGÜM (işçi sağlığı ve iş güvenliği merkezi) kurulmuş.
İlk kez Ankara ve İstanbul’da SSK bünyesinde meslek hastalıklarını tarama ve bilimsel çalışmalar için meslek hastalıkları hastaneleri kurulmuştur .
Türkiye Cumhuriyetinin ilk iş kanunu 1936 da çıkarılan 3008 Sayılı İş Kanunu’dur. Ancak bu kanunda meslek hastalığı tanımlaması yoktur.
1683 Sayılı Askeri ve Mülki Tekaüt Kanununun 3 Maddesine göre nasıl emekli olacakları yanı sıra hangi hallerde ve nasıl malulen emekli olacakları 1938 tarihli Jandarma genel komutanlığının yayınladığı bir rehberle ayrıntılı olarak belirtilmişti.
İlk kez meslek hastalığı adının- o da bir maddenin tek bir bendinde- geçtiği kanun 6900 sayılı Maluliyet, İhtiyarlık ve Ölüm Sigortaları kanunudur ve 13 Şubat 1957 de resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.
Bu kanuna göre, umumi muvazeneye dahil dairelerle , mülhak bütçeli idarelere , belediyelere, hususi idarelere ve İşçi Sigortaları Kurumuna ait hastanelerden birinin sağlık kurulunca verilecek rapor ile çalışma gücünün 2/3 ünü kaybettiği anlaşılan sigortalı maluliyet sigortası bakımından malul sayılır hükmü vardır.
Yine bu nizamnamede Madde 14 de Maluliyet Hali başlığı altında sigortalının çalışma gücünün en az 2/3 ünü kaybetmiş olma durumlarını C bendinde Göğüs duvarı ve göğüs organları arızaları altında şu başlıklar altında ele almıştır:
14 (devamla) Göğüs duvarında aşikar şekil bozukluğu yaparak solunum ve dolaşım zorluğu husule getiren yapışıklıklar ve ameliyat sekelleri15) Yaralanma neticesi göğüs organları içinde kalarak aşikar vazife bozukluğu yapan , ameliyatla çıkarılması imkansız yabancı cisim mevcudiyeti16) Açık veya faal akciğer ve diğer teneffüs yollar tüberkülozu
17) Klinik müşahedeler ve laboratuvar bulgularına nazaran prognoz itibarı ile salah ümidi vermeyen stasyoner , ağır akciğer tüberkülozu18) Tek veya çift taraflı suni pnömotoraks (1,2,3 üncü yıllar zarfında)19) Klinik müşahedeler ve laboratuvar bulgularına nazaran tedavisi imkansız ve prognozu gayri müsait görülen bronşlar veya akciğerlerin veya plevraların tüberkülozdan başka hastalıkları.
AMA ve ATS ye göre solunum sistemi maluliyet değerlendirme cetveli
SınıflamaKayıp oranı(%)
FVC (%beklenen)
FEV1 (beklenen
FEV1/FVC (oran)
DLCO (%beklenen
VO2 (ml/kgrdak)
Gerekli kriterler
Class 1 0 =>80=>normalin alt limiti AMA)
=>80=>normalin alt limiti(AMA)
=>0.70(ATS)>normalinaltlimiti(AMA)
=>Normalin alt limiti(AMA)=>80 (ATS)
>25 hepsi
Class 2 10-25 60-79 60-79 0.60-0.70 60-69/79 20-25 biri
Class 3 26-50 51-59 41-59 0.41-0.59 41-59 15-19 biri
Class 4 51-100 <= 50 <= 40 <= 0.40 < 40 < 15 biri
Yorum Sadece AMA
Crapo ve ark belirlediği beklenen değerler
Crapo ve ark belirlediği beklenen değerler
Sadece ATS (class 1 hariç)
Crapo ve morris belirlediği beklenen değerler
Sadece AMA
Class2ile4 de herhangi bir kriter
Kaliforniya Solunum Maluliyet Değerlendirmesi Genel prensipler A- Yaklaşım1) Semptomlar değerlendirilmelidir.2) Hekim basitten en komplikeye doğru öykü almalı ve FM yapmaldır.
B- Değerlendirme Testleri1) Spirometria) Spirometri kalibrasyonu ve teknikleri ile ATS kriterlerine uygun yapılmalıdır.b) Spirometri en az 3 adet en iyi efor sarfedilmiş ve ikisinin en fazla %5 birbirinden farklı değerleri olan testlerden FEV 1 ve FVC yi seçmelidir.
c) Eğer bronkospazmı gösteren wheezing yada başka belirti varsa mutlaka salbutamol ile reversibilite yapılmalı ve en az 10 dk sonra ikinci ölçüm yapılmalıdır. Astma tanısında reversibilite ya da o yoksa ve değerler yüksekse metakolin provokasyon testi kullanılır. d) Test değerlendirilirken FEV1 ve ya FVC beklenenin %95 inden az ise anormal olarak değerlendirilir Ya da FEV1/FVC 0.7 den az yada beklenene göre %95 inden azsa anormal olarak değerlendirilir.e) Analizler FEV 1 , FVC ve FV1/ FVC ye göre yapılmalıdır.f) Tüm veriler sunulmalıdır.
2) Difüzyon kapasitesia) Spirometri tek başına belirgin bozukluk göstermiyor ya da astma tanısı dispne nedeni için açıklanmıyorsa tek soluk DLCO yapılırb) DLCO ATS sistemine göre yapılırc) Tüm veriler kayda geçilird) Diğer yayınlanmış metotlar kullanılabilire) DLCO beklenenin %50 sinden azsa belirgin bozukluğa delalet eder. Eğer spirometri normalse bunun nedenini ortaya koymak için egzersiz testi yapılmalıdır.f) %50-70 arasında ise değerlendirme için egzersiz testi yapılabilir.
3) Egzersiz testleria) Klinik pulmoner egzersiz fizyoloji ile özel uğraşan yada pulmoner fizyoloji eğitimi görmüş uzman tarafından veya gözetiminde yapılmalı.b) Treadmill ya da bisiklet ergometrisi gibi standart olarak değerlendirilebilir bir yöntem olmalıc) Kalp hızı, solunum sayısı, dk ventilasyon ve O2 tüketimini ölçebilmelid) Arteriyel O2 direkt arteriyel kanulasyon ya da pulse oksimetri ile ölçülmeli ve bunu kullanabilen eleman gereklidir. Kan gazı değerleri kolayca laboratuvar içinde ölçülebilmeli
Kardiyak monitorizasyon yapılabilmelidir
Egzersiz testi endikasyonları; a) Tabloya göre spirometride evre 2 ve 3 bozukluk varsa fakat dispne 2 basamak yukardaysa evre4 ve 5 ve bu episodik bronkospazma bağlı değilse ergospirpmetri yapılmalıdır.b) Eğer spirometrik olarak evre 4 ve 5 bozukluk varsa ergospirometri kontrendikedir.c) Eger egzersizin , antigenin ya da irritanın indüklediği bir havayolu aşırı duyarlığı varsa ve çalışma sırasında spirometri ile bu ağır değerlere test ile(provokasyon) ulaşılabiliyorsa egzersiz teste gerek yoktur. Hekim işyeri ortamındaki bu etkileyen ajanlar hakkında özel bilgi toplamalıdır.d) Bazı hastalarda epizodik olarak egzersizin indüklediği bronkospazma bağlı olan bir dispne varsa bunun tespiti için uygulanır. Bu durumda önce ve sonrasında spirometri yapılmalıdır.e) Spirometri ve DLCO normal ama belirgin dispne var ve X-ray da DIF görünümü varsa veya hipoksemi 80 mmHg den az varsa egzersiz testi yapılmalıdır.
4) Havayolu Hiperreaktivite Testi a) Bu test özellikle epizodik ataklarının olduğunu iddia eden astma şüphesi olan vakalarda yapılır.b) FEV1/FVC oranı düşmüş ve FEV 1 beklenen oranının altında ise bronkodilatör inhaler uygulanmalıdır. FEV 1 %15 düzelme havayolu hiperreaktivitesine işaret eder.c) Eğer FEV1 /FVC oranı normal yada azalmış ve FEV 1 beklenenin %70 inden fazla ise provokasyon testi uygulanması önerilir (eğer astmaya bağlı maluliyete esas teşkil edecek yetmezlikten kuşkulanılıyorsa) Bu durumda histamin yada methakolin uygulanır Bu yalnızca konunun uzmanı hekimler tarafından uygulanabilir. Fals negatif yada false pozitif sonuçlar olabilir Bu nedenle test spirometreleri verilere eklenmelidird) Standart referanslara ek metakolin için spesifik teknikler değerlendirilebilir
5) TedaviAkciğerlerin tedavi durumunu tespit edecek ayrıntılı bir hikaye almak gereklidir. Özellikle astmada hastanın optimal tedaviyi alıp almadığının ciddi anlamda tespiti gereklidir. Hastanın astmayı kontrol altına alacak minimum tedavinin verilmiş olduğunun tespiti gereklidir. Hastanın bilerek tedaviye uyumsuzluğu varsa hekim tarafından bunun kaydedilmesi gereklidir.
6) Akciğer GrafisiAkciğer grafisi AC sakatlığının tayin edilmesinde çok önemli bir yer teşkil etmektedir. Bu özellikle pnömokonyozda çok belirgindir. Burada ILO’nun standart filmlerinin NIOSH tarafından sertifiye edilmiş A ve B grubu okuyucular tarafından okunması esastır. Toraks CT toza maruz kalmış kişiler için rutin olarak kullanılmaz (ancak yoğun plevral lezyonların örttüğü parenkimal lezyonlar için kullanılabilir). CT toza maruz kalmış ancak normal AC fonksiyonları olan vakalara kullanılmaz.
Türkiye’de ilk kez meslek hastalığının tam tanımının yapıldığı, hangi hastalıkların meslek hastalığı sayılacağı, hangi şartlarda ve oranlarda maluliyet belirleneceği konusunun ele alındığı yasal dayanak 22. Haziran 1972 de ilk kez yayınlanan ve 23 Mart 1979 da bir kez ve 3 Temmuz 1985 de de ikinci kez ele alınarak yayımlanan ‘Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü’dür. Halen meslek hastalıkları tanıları ve oranları bu tüzük baz alınarak meslek hastalıkları hastanelerince konulmaktadır. İtiraz halinde son karar mercii SSK Yüksek Sağlık Kurulu olmaktadır.
Bu tüzükte A cetveline göre Göğüs Hastalıkları;
Pnömokonyozlar dışında kalan solunum, dolaşım hastalıkları ve pnömokonyozlar olarak iki başlıkta ele alınmaktadır.
Birinci grup:
1)Klinik ve radyolojik bulgularla belirlenmiş solunum ve dolaşım fonksiyonlarını etkileyen akciğer dokusunun , bronşların , plevranın, kemik kafesinin hastalıkları kaburgaların kırılma ve rezeksiyonu, akciğer fıtığı ve bunların sekelleri
a- Hafif 6b- Orta 30c- Ağır 57
2) Solunum organlarının (larenks, akciğer plevra) işyeri koşullarına ve göreve bağlı olan veya olmayan nedenlerle ortaya çıkan , uyumu bozan ve görevin yapılmasına engel olan ve tedaviyle giderilmesi umulmayan ağır tüberkülozları ve buna ağlı sekeller 60
2 60
3) Sağ kalp yetmezliği bulunmayan fakat pulmoner hipertansiyon belirtileri olan sağ kalp büyümesi gösteren veya sağ kalp yetmezliğiyle birlikte kronik kor pulmonale a- Kompanse(nükseden) 57b- Dekompanse (tam) 65
Pnömokonyozlar
A- Düzenli veya düzensiz küçük opasiteler (profüzyon 1/0 dan ¾ e kadar ve büyüklükler p,q,r ve s,t ,u’ya göre değişik ağırlıklarda – 0 dan 36 ya kadar)
B- Geniş opasiteler
• A grubu Büyük çaplı 1-5 cm arası olan opasiteler 11
• Çaplarının toplamı 5 cm yi geçmeyen, herbirinin büyük çapları 1 cm yi geçen birçok opasite 16
B grubu; A kategorisinde gösterilenden daha büyük ancak yüzölçümü sağ üst zon genişliğini geçmeyen bir opasite
26 A kategorisinde gösterilenlerden daha büyük ancak yüzölçümleri toplamı sağ üst zongenişliğini geçmeyen birçok opasite
46
C grubu; Yüzölçümleri toplamı sağ üst zon genişliğini geçen bir veya birçok opasite
58
1- p, ortalama çapları 1.5 mm ye kadar q, 1.5- 3 mm arası r, 3-10 mm arası ve düzenli s, ince t, orta kalınlıkta u, kalın düzensiz ve lineer opasiteleri simgelemek üzere kullanılmıştır.
2- Her olayda dispne, ekspirium uzaması, siyanoz aranır, bunlardan biri veya birkaçı varsa aşağıdaki biçimde değerlendirilerek meslekte kazanma gücü azalma oranına Tüzüğün 7. maddesi hükümlerine göre eklenir:
a- Ancak zorlu çalışma ve egzersizlerle meydana çıkan hafif dispne %5 b- Olağan çalışma ve egzersizlerle meydana çıkan orta dispne %10 c- Dinlenme halinde görülen ağır dispne %20
Uzamış ekspirium veya belirgin siyanoziçin
a- Hafif %5b- Orta %10c- Ağır %15
eklenir
3- Dispne, ekspirium uzaması ve siyanozun klinik belirtileriyle radyolojik görünüm arasında belirgin çelişki olursa akciğer fonksiyon testlerine başvurulur. Bu testlerin ortalaması değerlendirilerek meslekte kazanma gücü azalma oranına Tüzüğün 7. maddesi hükümlerine göre aşağıdaki eklemeler yapılır:
a- Hafif %10b- Orta %20c- Ağır %30
(Akciğer fonksiyon testleri yapılan olaylarda dispne, ekspirium uzunluğu siyanoz gibi belirtiler için meslekte kazanma gücü azalma oranına ayrıca ekleme yapılmaz)
4- Aktif akciğer tüberkülozu aşağıdaki üç kategoride değerlendirilerek meslekte kazanma gücü azalma oranına Tüzüğün 7. maddesi hükümlerine göre aşağıdaki eklemeler yapılır: a- Hafif (kavite bulunmayan, apeksten 2. aralığa kadar) %10
b- Orta (Yaygınlığı bir lobu aşmayan veya kaviteli olmakla birlikte tek veya toplam kavitelerin çapı 4 cm yi geçmeyen , orta derecede ilerlemiş) %20
c- Ağır ( çok ilerlemiş , ortaderecede ilerlemiş olandan daha fazla alan kaplayan) %30
5- Pnömokonyoza bağlı sağ kalp yetmezliği (korpulmonale) aşağıdaki üç kategoriye göre değerlendirilerek meslekte kazanma gücü azalma oranına Tüzüğün 7. maddesi hükümlerine göre aşağıdaki eklemeler yapılır:, a- Hafif (dolaşım bozukluğu oluşmamış) %10b- Orta( kompanse sağ kalp yetmezliği) %20c- Ağır (dekompanse sağ kalp yetmezliği) % 30
Üçüncü bölümde hangi durumlarda sigortalıların 2/3 maluliyet alıp başkasının bakımına muhtaç olacakları belirtilmiştir.
Buna göre:
34- Göğüs duvarında belirgin biçim bozukluğu yaparak solunum ve dolaşım bozukluğu yaratan arızalar ve ameliyat sekelleri
35- Etiyolojisi ne olursa olsun klinik, radyolojik ve laboratuar bulguları ile doğrulanan ve solunum , dolaşım fonksiyonlarını ileri derecede etkileyen sağ kalp yetmezliği, pulmoner hipertansiyon ve sağ kalp büyümesi, kronik kor pulmonale ileri derecede restriktif , obstrüktif veya kombine akciğer fonksiyon bozuklukları ile birlikte olan akciğer dokusunun, bronşların, akciğer zarlarının, göğüs kafesinin hastalık ve arızaları ile çalışmaya engel tümörleri.
Altıncı bölümde SSK Yüksek Sağlık Kurulu’nun (YSK) kuruluşu ve işleyişi ile ilgili ayrıntılar vardır.
1) Tüzükte belirtilmiş olanlar dışındaki hastalıkların meslek hastalığı sayılıp sayılamayacağı uyuşmazlıklarını,2) Sigortalıların iş göremezlik durumları üzerine kurumca verilen kararlara karşı itirazları,3) Sigortalıların malullük hallerini tespitine ilişkin kurumca verilecek raporlara olan itirazları,4) Sürekli iş göremez yada malul durumdaki sigortalıların başka birinin sürekli bakımına muhtaç olup olmadıkları üzerine kurumca verilen raporlara itirazları,5) Sigortalıların erken yaşlanmaları ile ilgili kurumca verilecek raporlara olan itirazları,
6) Çalışamayacak şekilde malul bulunan hak sahiplerinin malulluk durumlarına ilişkin kurumca verilmiş kararlara itirazları,7) 506 sayılı SSK kanununun 25, 57 ve 101. maddelerinde belirtilenlerin kontrol muayenelerine ilişkin raporlar üzerine kurumca verilecek kararlara karşı itirazları,8) 506 sayılı SSK kanununun 12. maddesinin F bendine göre sigortalıların yabancı bir ülkede tedavilerine ilişkin raporlarına karşı kurum ve sigortalıların itirazlarını,9) Sigortalılar hakkında işe alıştırmaya (rehabilitasyon) ilişkin kurul kararları ve raporları üzerine kurumca verilecek kararlara karşı ilgililerin itirazlarını inceleyip karara bağlamaktır.
Ayrıca;1) Yurtiçi ve yurtdışındaki uygulamalar, Kurula
yapılan başvurmalar, Kuruca yapılan incelemeler, uluslar arası kuruluşların çalışmaları ve yurt gerçekleri göz önünde tutularak meslek hastalıkları listesinde yapılması gereken değişiklikler hakkında
2) Çalışma Bakanlığınca gerekli görülen hallerde SS kanununun sağlık konularında
3) 63. maddenin ek ikinci fıkrasında yazılı hallerde yükümlülük süresinin aşılmasından sonra bir hastalığın meslek hastalığı sayılıp sayılmaması, 66 . maddenin ikinci fıkrasında yazılı hallerde üç yıllık maruziyet süresinin indirilmesi ve 5 yıllık yükümlülük süresinin uzatılması hakkında karar verirler
Başkaca; 1) SSK YSK çalışma ve görevleri ile
ilgili konularda bakanlığa önerilerde bulunmak2) Yıllık çalışma raporunu inceleyerek
sonuca bağlamak da görevleri arasındadır.
Ayrıca kurul karar verebilmek için başka hastanelere göndermek konusunda yetkilidir ve kurul kararları SSK yı bağlar.
Son olarak yedinci bölümde meslek hastalıkları ile ilgili son tanımlamalar yapılmıştır:
Madde 62- Sigortalının çalıştığı işin niteliğine göre tekrarlayan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, sakatlık ve ruhi arıza halleri meslek hastalığıdır.
Madde 63- Hangi hastalıkların meslek hastalığı sayılacağı ve bu hastalıkların işte fiilen ayrıldıktan en geç ne kadar zaman sonra meydana çıkması halinde sigortalının mesleğinden ileri geldiğinin kabul edileceği bu bölüm hükümlerine ve Tüzüğe ekli meslek hastalıkları listesine göre saptanır
Herhangi bir meslek hastalığının klinik ve laboratuar bulgularıyla kesinleştiği ve meslek hastalığına yol açan etkenin işyeri incelemesiyle kanıtlandığı hallerde meslek hastalıkları listesindeki yükümlülük süresi aşılmış olsa bile söz konusu hastalık SSK YSK onayı ile meslek hastalığı sayılabilir.
Kanunla sağlanan yardımlardan yararlanabilmek için sigortalının meslek hastalığına sebep olan işinden fiilen ayrıldığı tarih ile meslek hastalığının ortaya çıktığı tarih arasında geçecek en uzun süreye ‘yükümlülük süresi’ denir.
Madde 66- Pnömokonyozların meslek hastalığı sayılabilmesi için sigortalının havasında pnömokonyoz yapacak yoğunluk ve nitelikte toz bulunan yer altı veya yerüstü işyerlerinde toplam olarak en az 3 yıl çalışmış olması şarttır.(buna maruziyet süresi denir)
Ancak havasında yüksek yoğunlukta ve pnömokonyoz yapacak nitelikte toz bulunan yer altı ve yerüstü işyerlerinde meydana gelmiş, klinik veya radyolojik bulgular ve laboratuar muayeneleri ile süratli seyrettiği ve ağırlığı saptanmış olgularda SSK YSK onayı sağlanmak koşulu ile 3 yıllık süre indirilebilir.
Aslında inisiyatif bırakmayacak şekilde net görüşler içeren böyle bir tüzüğün ortada olmasına rağmen ilgili kuruluşlar ve hastaneler arasında kimi zaman çok ciddi görüş ayrılıkları ve yorum farklılıkları olmaktadır.