kotuluk s ıı aa ve kaynaklari
TRANSCRIPT
■s ıı aa
KOTULUKve
KAYNAKLARIt
BİLİM ARAŞTIRMA MERKEZİ
■a ■■ ■■
KOTULUKve
KAYNAKLARI
BİLİM ARAŞTIRMA MERKEZİYayınevi — İstanbul
Kitap No: 59 — KÖTÜLÜK VE KAYMAKLARI
«Armageddo», yani Uzay Savaşı, bir gerçek olup, dezeniegre olan Takımyıldızlar'dan geleıı Şer Güçîeri’nin 0), mevcut gezegensel krizden yararlanmaya, değişim hızına ivme kazandırmak ve kendi çıkarlarına yönelik bir hâle getirmek suretiyle gezegeni kontrol altma almaya çalıştıkları şunca yıldır devam edegelmek- tedir. Uzay kökenli bu Şer Güçleri, Diinya-Ay sistemi’nin kötülük güçleri iîe ve Yeryüzü’ndeki, ne ahlâkı ne de vicdanı olan can-sız beşerî devlet adamları ile geçici anlaşmalar yaparlar.»
Riley Hansard Crabb
Birinci Baskı : Şubat 1981Kitap Dizgi : Savaşan MatbaasıKitap Baskı : Sebat MatbaasıKapak Baskı : Barış MatbaasıCilt Yapımı : Kardeşler Ciltevi
YÜCE MERKEZÎ GÜNEŞ’TEN BİR ÜLTİMATOM ELOHIM
«Göksel Plân’ııı Ordusu, hiçbir şey yapmadan duracak ve bir Planeî’in kasıtlı yıkımını seyredecek değildir. Yargılayıcı Melekler» kişisel çıkarı için milyonların yıkımının mimarlığını yapacak olan kötü dâhinin üzerine hücum edeceklerdir. Bu despotizm, ayakta kalmayacaktır! Bütün bir siklus boyunca, sonsuzluğun en uzak kısımlarına sürülecektir. Bu uyarıyı, Yeryiizü’n- deki savaş çıkarıcılara göndereceğiz. Nükleer düşmanlıklar için seferberlik yönünde hangi cehennemi adımlar [atılırsa atılsın], Kâinat’m En Yüce Güçleri’nin işe karışmalarını bekleyiniz. Biz, birleşmiş bir ses olarak, [şu] Hükmü neşrediyoruz: Bu, vukû bulmayacaktır! Bu, vukû bulmayacaktır! Bu, vukû bulmayacaktır! Yıkmak için çabalayacak olanların kendileri, kendi faaliyetleri iîe yıkılacaklardır.
«Shan’rn [Dünya’nm] yıkımına izin verilmeyeceğine dair Emir, Kâinat’m her yanında yankılanmıştır. En Yüce’nin oğul ve kızları, dolayısıyla, sıkı durun. Karanlık Kişiler ile Sâkıt Kişi- ler'in muhalefetinden ötürü sıkı durun. Çünkü, onların yıkıma doğru atacakları her adım, İlâhî Muhalefet ile karşılık görecek ve iki güç arasında büyük mücadeleler meydana gelecektir. Kendinizi daima bizim Parlaklığımız’m içinde tutunuz. Varlığı- ııız’m, Aileleriniz’in, ev halkınızın ve günlük faaliyetlerinizin çevresinde Tann’nm Aydınlığı’mn himayesini dileyiniz. Işık güç - alanuuz’m çözülmesine Hiçbir Zaman izin vermeyiniz. [Işık güç- alanınızı] feer gün yeniden güçlendiriniz, çünkü Işık arttıkça, Karanlık da kendisini kuvvetlendirir. Size hiçbir zarar gelemez. Siz, içinizde sevgi ile dolu oldukça ve dışınızda da Işık daireniz ile sarmalanmış [oldukça], başınıza hiçbir kötülük gelmez. Korku, karanlıkta ikâmet edenler içindir. İman ve itikat, Parıldayan Bir ile birlikte yürüyenlerin mirasıdır. Korkmayın, çünkü bu çabuk geçecektir.»
ELOHIM KONUŞTU
İ Ç İ N D E K İ L E R
1. BÖLÜMKÂİNAT TAKİ GERİ TESİR PLÂNI
Geri Tesir Plânı’na, Varlığın Adaptasyonu Kâinat İçerisindeki Geri Tesir Alanı Müsbet, Menfi Tesir Plânları ve Hz. Musa Zakkum Şoku ve Şeytan'm Temsilcileri Şeytan’m îğvası ve Devre Sonu Ayıklammı
2. BÖLÜMİYİLİK VE KÖTÜLÜK MELEKLERİ
a — \Vhite Eagle’dan: Işık ve Karanlık Melekleri b — Djvvhal Khul'dan: Gerçek Kötüler Çetesi er— Djvvhal Khul’dan: Karanlık Çetelerin Teknikleri d — Djwhal Khul'dan: Beyaz Maji ve Kara Maji e — V.S. Alder’den: Hakikât Yolu ve Tehlikeler f — Uzaylı Amano’dan: Yıkıcı ve Yapıcı Güçler
3. BÖLÜMKARA MAJİ VE YERALTI DÜNYASI
a — D. Anderson’dan: İblis ve Kötülükler Ordusu b — Şeytan'ın Uşağı Hitler ve Sahipleri c — Kara Maji'nin, Sol-el Yolu Teknikleri
4. BÖLÜMŞEYTAN VE DÜNYA SALTANATI
a — Deccâl’in Amerika’dan Çıkması ve Sonuçlan b — Müessese Halinde Örgütlenmiş Olan Şer’ciler c — Ruhsal Rehber Ineseco'dan: Şer Yönetimleri d — Yediler Konseyi'nden: Kötülüğü Başlatan Sebepler e — Meryem Anne'den: Satan ve Saltanatı
5. BÖLÜMUZAYDAN GELEN KARA ORDULARa — Lobsang Rampa’dan: Prens Satan ve Eşkiyalığı b — Lusifer ve Ahriman’ın Şer Güçleri c — Lusifer’in Gözetmenleri ve Yeryüzüne İnişleri d — Mara Saltanatı’nm Sonu ve Shambhala Çağı e — Mrne. Blavatsky’den: Gizli Öğreti’de, Satan ve Savaşı
6. BÖLÜMYERALTI KÖTÜLÜK KADROLARIa — Shaver Gizemi’nde, Dero’lar ve Tero’lar b — \Vise Owl’dan: Atlantis'in Karanlık Hakimleri c — Kadim Öğretilerde, Işjğm ve Karanlığın Oğullan
7. BÖLÜMKOZMİK KARANLIK GÜÇLERa — Satürn Rabbi’nin, Dünya Halklarına Mesajı b — Neptün Rabbi'nin, Dünya Halklarına Mesajı c — Kozmik Negatif Uygarlıklar ve Faaliyetleri d — Isbkomar'dan: Dünya’nm Dost ve Düşmanlan e — Uzaylı Avalon’dan: Karanlık Ufo Güçleri f — Karanlık Ufo Olayları ve Kara Adamlar
Ek-BÖLÜM: 1İBLİSİN YARADILIŞI VE KÖTÜLÜKLERİa — Kur’an Ayetleri: İblis ve Kötülükleri b — Hz. Muhammed’den: İblis, Cin ve Kötülük c — Mevlânâ’dan: İblis ve Kötülük Teknikleri d — Muhiddin Arabi’den: iblis ve Şeytan Ordusu
Ek-BÖLÜM: 2KARANLIĞA KARŞI IŞIĞIN. YOLU
Ö xM S Ö Z
Beşeriyetin bünyesinde, gerçekten boyutları çok devasa olan bir dramatik senaryo sergilenmektedir. Ve bu büyük oyunun iyilik güçleri ve karanlık güçleri olarak belirlenen oyuncuları arasında, amansız, bir mücadele süregelmektedir. Halen yeryüzünde hükümran olan ve fakat giderek korkunç bir yenilgiye sürüklenen İblis çetelerine ise, Sirius İlâhi Konseyi tarafından, yeryüzünden yok edilecekleri ihtarı Hz. Mu- hammed Misyonu ile yapılmış ve bunun böyle olacağı 'Besmele’ ile dünya beşeriyetine sözveritmiştir: «Şeytan taşlanacak■ tır..» Yani yeryüzünden taşlanarak koyulacaktır. Fakat şeytanla birlikte yeryüzünden karanlık ve dehşet planetlerine sürülmek istemeyen beşer varlıkları, İlâhi Plânlar'ın bu mücadelesinde, İlâhi Plânlar'dan yana olmaları gerekmektedir. Seçmek serbesttir ve fakat sonuçlarına katlanmak da mukadderdir.
Şeytanın sofrasında kemik yalamaya bayılan şer çetelerinin, sosyal yaşam içerisindeki tezahürlerini iyice bilmek gerekmektedir. Doğruluktan, iyilikten, erdem ve bilgelikten ve semavî bilgi’den yana olmayan heryerde, işte o şer çeteleri mevcutturlar. Kendilerini saklamaları beyhudedir. Gören ve bilen gözler kendilerini görmektedirler. Ve bu çeteler zamanı gelince karanlık inlerinden dışarıya çıkarılacaklardır. Para ve zenginlik putu Mammon’un çeteleri, yeryüzünde iş başındadır. Mammon’un ise kanunları; daha fazla namussuzluk, daha fazla namussuzluk ve daha fazla namussuzluk ile özetlenebilir. Ve bu namussuzluğa hizmet edecek olan daha fazla düşürülmüş beşer varlığı... İşte şimdi yeryüzünde böyle değil midir?
Sirius, fakat, hükmünü vermiştir: Şeytan koyulacaktır!..
Halûk Egemen SÂRIKAYA
1. BÖLÜM
KÂİNAT TAKİ GERİ TESİR PLÂNI
«Aslına sadık olan, kendine de sadıktır. Kimin âhı, kimin zulmü yerde kaldı ki!.. Şeytanın ortak olduğu işten semere bekleyenler... M e yiyip ne de yedirmeyeııler...
«Rabbinîz ufukta görüldüğü zaman, ona doğra koşmakta tereddüt edeceksiniz... Çünkü utancınız vardır. Ne yaparsanız yapınız, kendinizi tâa can evinizden yakalayacak olandan kurtulmak ne mümkün...»
(Sadıklar Plânı... 25-8-1980... K-6... Özel Celse)
Kademe: 6 ... Celse: 24 ... 1-1-3965 Geri Tesir Piâm’na, Varlığın Adaptasyonu [Nefsaniyetten ve şeytan’dan bahsedildiği zaman,
bir geri plânın tutucu tesirlerini mi anlamak gerekir?] Hayır. Sizin, zaten bizatihi mevcut olan geri plân’m
bu tesirlerine olan şu veya bu türlü adaptasyonunuz anlaşılır. O sabittir. Muayyen bir mekânın ve muayyen bir tesir şebekesinin içerisinde belirli bir fonksiyon icra etmektedir. Ona muhtaç sonsuz varlık sistemi vardır. Herkes burdan geçecektir. Ondan tesir alacaktır.
--------* ------- -Kademe: 3 ... Celse: 7 ... 7-4-1967 Kâinat İçerisindeki Geri Tesir Alanı Yüksek ve geri tesir tefriki, behemehal yapılması
gerekir. Fakat bunların menşeleri hakkında, hemen bir bilgiye ulaşmış görünerek bir kanaat ileri sürmeniz nakıstır. Mamafih, üstün tesirler, insanda, vicdan tarzında tecelli etmektedir. Geri tesirler ise, nefis tarzında tecelli etmezler. Zira nefis, bizatihi varlığın özünde bulunan bir şey değildir. Bencillik arızı’dir. Ve ruhun beden- lenmesiyle ortaya çıkmıştır. Bedenlenmek ise, sadece bir kalıp içerisinde bulunmak değil, tekâmül realiteleri içerisinde belirli noktaları temsil eder.
Geri tesir, insanı; iradesini ve müessiriyetini İlâhi İrade Kanunları istikametinde kullanmaya sarfeden insanı, saptırmaya çalışır. Bu da insanlık realitesinin bir icabıdır. Şüphesiz, insanın mücadele ettiği en zayıf tarafı, bencilliği ile ortaya çıkan taraflarıdır. Görünüşte, geri tesirlerin beslendiği kaynak-mahal, nefismiş gibi gözükmektedir. Halbuki, Kâinat içerisinde bu vazifeyi gören bir tesir alanı mevcuttur. Bu, Mukaddes Metinlerde, iğ- vaya düşürücü şeytan ile sembolize edilir. Dolayısıyla, maddeden yayılan tesir, bizim ifade etmek istediğimiz tesir'e müşabih değildir (— geri tesire müşabih değildir— ). Madde, muayyen bir realitenin ifadesidir. Onun da kendi arasında yüksek ve geri tarzında sınıflandırılacak tesir kademeleri mevcuttur. Nasıl ki, aynı şey ruhî plânlar için de câridir.
Siz, maddî bir avranın içerisinde bulunmanızdan dolayı, bu tesirlerle sıkı irtibattasınız. Yani karşılıklı bir alışverişiniz mevcuttur. Fakat, esas olarak maddî tesir sizi saptıranı az. İnsan ruhu daima bedenine hakimdir. Dolayısıyla, beden tesirlerine de hakimdir. Yalnız bu hakimiyeti ; bazen bir otomatizma içerisinde, bazan bir takım pratiklerle, daha ileri safhalarda da idrâkli olarak, şuurlu olarak yapar. Halbuki, insanı saptırıcı mahiyette olan gerçek geri tesirlere insan hakim değildir. Farkı anlayabildiniz mi?
— [Maddenin bizatihi tesirleri ile, menfi olarak gelen tesirler maddeden geliyor gibi intiba bıraktığına göre, aralarında bir irtibat var mıdır?]
Aralarındaki irtibat, insana göredir. Yani, Yüksek Ruhî Tesir dediğiniz bir mahsus tesir, nasıl tefrik etmeden her var olana nüfuz ediyor ise, meselâ dünyanızda menfi olarak isimlendirdiğiniz tesir de aynı derecede nüfuz eder. İşte nüfuz edilen şey [olan] canlı, istikametini en geri otomatizmadan en ileri olan idrakli saf
ha’ya kadar bizatihi yapmak mecburiyetindedir, tayin etmek mecburiyetindedir. Tekâmülün ana prensiplerinden biri budur. Bu bakımdan bir irtibat düşünebilirsiniz.
— [Bir ev imaj ine etmede, o evin tam imaj ine edilemeyişinde geri tesirler mi etken olarak düşünülecektir?]
— Hayır, kudretsizliğini düşüneceksiniz.— [Kudretsizliğin geri tesirlerle münasebeti var
mıdır?]— Kudretsizliğin geri tesirle olan münasebeti şöy-
ledir ki, sizler müsbet istikamette inkişaf etmek üzere cehit sarfederken, sizi, bu cehdinizi boşa çıkaran bir husus olarak değil, cehit hadisesinden evvel sizi, cehdet- menize veyahut eehdetmemenize bir takım mazeretler uyduran husus olarak düşünebilirsiniz.
— [Maddî veya ruhî geri tesirler, kademeler mi oluşturmaktadır ? ]
— Şüphesiz öyledir. O da eğer bütün şiddeti ile insanlar veyahut varlıklar üzerinde tesir icra etmiş olsa idi, tekâmül etmenize, daha doğrusu hür tekâmül etmenize hemen hemen imkân kalmazdı. İşte, Allah’ın Rahim ve Rahman oluşu, tesirler noktayı nazarından bunu ifade eder. Yani, sizin ruhî gelişmenize gene bir mekanizma olarak tertip edilmiş bulunan menfi tesirin şiddet ve müdahalesine, darbelemesine; gene bir mekanizma olarak tesis edilen müsbet tesirle mani olunur. Şefaat’i bir bakıma böyle anlayabilirsiniz.
Kâinat içerisinde, tekâmül realitelerinin kalite ve fonksiyonları itibariyle içlerinde sakladıkları bir hususiyet vardır. Bu hususiyeti tesir noktayı nazarından tes- bit etmek isterseniz, orada, geri veya yüksek tesirlerin bulunuş nispetlerini bilmeniz icap eder. Yükselen realitelerde yüksek tesirlerin yanısıra, menfi tesirler çok
9
az yer işgal eder. Bunu bir projeksiyon olarak varlıklar üzerine tesbit ederseniz, nefsaniyetin bulunduğu nis- bette de orada menfi tesirin icra sahasına tesbit edebilirsiniz. Realite de, ancak, müşahadenize çarpan böyle bir sahnedir. Ve onun için sizler, izafi olmakla beraber, geri tesirleri nefsaniyetle paralel olarak görmeğe eğilimlisinizdir.
— [Realiteler yükseldikçe o realitelerde geri tesirlerin azaldığı ve üstün tesirlerin çoğaldığı ve sonunda, daha yüksek realitelerde sadece üstün tesirlerin, bulunduğu şeklinde düşünmek doğru mudur?]
— Evet öyledir. Çünkü sizler, Kâinat içerisinde meknuz bulunan tesir şebekeleri hakkında hiç bir bilgiye sahip değilsiniz. Sizler, dünyanızın ve onun temsil ettiği bir realite kuşağının hususi bir hâle tabi olduğunu da bilmezsiniz. Bu hususi hâlin başlıcası, bir duali- tenin mevcudiyetidir ki, bu da, bir menfi tesir plânının etkisi altında olmaktır.
------- * -------Kademe: 3 ... Celse: 7 ... 1-1-1966Miisbet, Menfi Tesir Plânları ve Hz, MusaÂdem sembolü, sizin üç buutlu realitenizde ve siz
den gayrılarm realitesinde büyük bir denge'yi ifade eder. İkili denge unsuru’nun aktif sembolleridir.
a— ) Gerek maddede ve gerekse madde üstü durumlarda, Kâinat nizamı içerisindeki genel ahengi temin, ancak birbirine müessir olan ayrı ayrı kuvvetlerin mevcudiyeti ile kaimdir.
b— ) însan, yani psişik kudreti haiz müessiriyete sahip varlık, tecrübe sahası itibariyle müsbet ve menfi iki tesir plânı arasındadır. Müsbet ve menfi olan bu iki tesir plânı, insandan habersiz olarak, daha doğrusu kendi sahasında bulunan varlıklar zümresinin mukadderiyle doğrudan doğruya ilgilenmeden, kendi araların-
10
claki cidali yürütürler. îşte insan, bu cidâlin arasından geçmek ve kendini yükseltmek mecburiyetinde olan bir varlıktır.
Âdem’in Cennet'te bulunuşu, varlığın, bu iki tesir plânının haricinde yaşayışını temsil eder. Cermet’teki kovulma unsuru ise, içinde bulunduğu plânın dışında mevcut olan realite hakkında, gerçekler hakkında varlığın, bir takım tahayyül ve tasavvurlara ulaşması ve bunu istemesidir. Her istek cevaplandırılır (-).
Havva, hem varlığın içinde bulunduğu müsbet ve menfi iki plânın karışımını ifade eder, hem de onun yani varlığın (—burada Âdem'in— ) içinde bulunduğu sistemdeki fonksiyonunu çizer. Bu fonksiyon, Âdem’in, aynı zamanda hem müsbet, hem menfi karakterleri haiz olarak bu cidal sahasında, başarıya ulaşabileceğini gösterir.
Yılan sembolü, insanlara iki mânâda verilmiştir: a— ) Müsbet. Müsbet mânâda yılan, Ruhî îdare Me-
kanizmasi’nm koruyuculuğunu, hakimiyetini ve herşeyi kapsadığını anlatmak içindir.
b— ) Menfi. Menfi mânâda yılan, menfi tesir plânlarının, müsbet tesir plânı karşısındaki insana kıyasla hareket tarzını gösterir.
(Kademe-3 ... Celse-18 ... 26-3-1966 ... Ek-a)Beni-îsraile, Beni-îsrail’de sembolize olmuş nefsani-
yet insanına, herkese şamil bir sevginin ve ( —zorlayıcı şeriatin dışında— ) bir vicdanın izahı gayrı kabil idi. Bu yüzden, Musa ve yoldaşı yani Harun, böyle bir kademeyi ruhî evolüsyonları içerisinde itmam ettiklerinden, tatbikat sahasında bunu göstermemişlerdir. Balığın unutuluşunda şeytana yapılan atıf (3), şu mânâyı ihtiva eder: Balık, ancak, yüksek duyguda, sevgide ve vicdanda olan bir kimsenin yanında bulunabilir. Ve [sevginin ve vicdanın geçerli olduğu bir] muhit de bunu gerek
i l
tirir. [Sevginin ve vicdanın olmadığı bir ortamda bunların] beslenmesine ve büyümesine imkân yoktur. Halbuki Musa ve Harun’un, insanlığın tekâmülünde, onu menfi yoldan baskısı altına almak suretiyle geliştiren diğer bir mekanizmanın tesiri altında kaldıklarını görüyoruz. Bu bir icaptı. Bu icap, Musa şeriatinin teessüsünde, bu şeriate çok yakın bir haleti ruhiye içerisinde bulunmak mecburiyeti var idi. Yani, menfi bir idare mekanizmasının darbesi altında imtihanlar geçirmek zarureti vardı. Hiç bir Peygamber, bu bapda, Musa kadar meşakkatli bir hayat geçilmemiştir.
------- * -------Kademe: 3 ... Celse: 3 ... 2-2-1968 Zakkum Şoku ve Şeytan'm Temsilcileri Zakkum nedir bilir misiniz? Zakkum, her Din Dev-
resi’nin sonunda, insanlığın, bütün ağırlığı ve acüığı ile altında kaldığı bir şok’tur. Şok, Ruhî İdare Mekanizması’nm ayırt edici tesiri’nin ta kendisidir. Tesir, hem içlen, hem dıştan görünür:
a— ) İçten, nefsinizin kalabalık ağırlığı altında, vicdanınızın soluğunuzu kesmesi ile, bilginin ağzınızı tıkaması ile meydana gelir. Acıdır.
b— ) Dıştan, tabiî ve sun’î afetlerdir. Onlar da ayırt edici, tüketici tesirler’dir.
Şimdi, dünya insanlarına muhakkak ki Zakkum nasip olacaktır. Çünki, bir Din Devresi başladı ve son bulacaktır. Menfiliğin ve Şerrin zincirleri gevşetilmiş- tir; sınanmak için.. Menfiliğin ve şerrin ipleri uzatılmıştır; sınanmak için. Bunun karşısında, sizi köstelden- mekten ve sizi köstek olmaktan kurtarmak için müsbet tesirlerin, müsbet düşüncelerin hâzinesi açılmıştır. İşte siz, yer ve gök arasında mütemadiyen darbelenen bir varlık olarak göğü seçmelisiniz. Çünki biliyorsunuz ve sorumluluğunuz var.
12
Şeytan’ın muhakkak ki yeryüzünde insan olarak temsilcileri vardır. Muhakkak ki onlar, bir çok şeyleri bilerek, bir çok şeyleri bilmeden yapmakta ve bu menli intişarlarım ve köstek olmalarım da devam ettirmektedirler. Vesvesenizin büyük bir kısmı arza ait, nefse ait tesir ve telkinatm sizde ortaya çıkmasından başka bir şey değildir. Bahsettiğimiz bu hususları selim düşünceyle iyi tetkik ediniz.
------- ----------Kademe: 3 ... Celse: 5 ... 16-2-1968 Şeytan’m İğvası ve Devre Sonu Ay iki anımı— [Şeytan’m iğvası, menfi tesir olarak düşünülebi
lir mi?]— Öyledir. Dalıa evvelki celselerimizde prensip
olarak, insanın, menfi ve müsbet tesirler sahasında cidal içerisinde bulunduğunu söylemiştik. Kâinat içerisinde. varlıkların tekâmülüne hususi bir maksatla hizmet eden ve fakat onları daima çelmeleyen bir prensip çalışır. Bu prensip, gerek ruhi olarak, gerekse maddi olarak tezahür eder. Şüphesiz, Kaadir-i Mutlak'ın Rahim ve Rahman oluşu, müsbet olanların en büyük desteği ve galibiyetinin garantisidir. Şüphesiz, her devrenin sonunda müsbetin ve hayrm varlıklarını, içinde bulundukları realitenin şeriatinden kurtarıp, üstün bir hayata ithal edecektir.
------- -Ar-------
13
2. BÖLÜM
İYİLİK VE KÖTÜLÜK MELEKLERİ
«Bîr beşer, hayatı boyunca, kendisine yol gösteren bir güç tarafından gözetilir. Fakat, bu rehberliğe uygun olarak hareket edip etmemesi, yahut da, öte yandan, arkasını dönerek aptalca hareket edip, karanlığa ya da Satan’a teslim olup olmaması beşerin kendisine bağlıdır. Ancak, Satan, 'imtihan edici’ [olarak bilinen] Satürn’ün bir başka adı olup, negatif güç dahî, beşeri sınamak ve arındırmak için hayatta yavaşça ve ıstırap vererek faaliyet göstermekte ve giderek beşere bilgelik, ışık getirmektedir.»
Yüksek Rehber Ruh White Eagle
a — White Eagle’dan: Işık ve Karanlık MelekleriHayatın, 'iyi ve kötü’ denilen iki veçhesi vardır. Bir
yanda, Rabbimiz’in ve Üstad Christ’m yönetimi altında çalışa.n birçok varlıktan oluşan 'İyiler' [Hayır Güçleri], Öte yandan, ’kötü’ denilen ordular ya da karanlık melekleri [Şer Güçleri], Karanlık meleklerinin faaliyeti Işık. Melekleri’nkinden farklı olmasına rağmen, onlar da gene Kozmos’un Yasası, Tanrılım Yasası dahilinde çalışırlar. Tanrı’yı sonsuz kudrete sahip olan ’Baba’ olarak kabûl ederseniz, ’kötülük’ denilen (ya da karanlık ve yıkım melekleri'nin faaliyet alanı içerisine giren) şey de, Sonsuz Kudret’in hâkimiyeti ve yönetimi altındadır. Aksi hâlde, tam bir kargaşa olurdu; aksi hâlde, çağlar boyunca dinleri beslemiş olan ’vıister öğreti ekolleri’ (4) vasıtasıyla beşeriyete vazedilmiş olan İlâhi Sev- gi’ye iman etmez, güvenmez, itimat etmezdiniz. Daima, Işığın gerçek öğrencilerine, yol gösteren, himaye eden, ilhâm veren ve görünürdeki kargaşadan iyilik çıkaran bir sonsuz; sevgi bahşedilmiştir.
Şimdi, diyeceksiniz ki, eğer sürekli olarak faaliyet gösteren hem Işık Melekleri hem de Karanlık Melekleri
14
varsa, bu, hiç bir zaman sona ermeyecek olan bir çekişme anlamına gelmez mi? Bu, tamamiyle kişinin Işık ve karanlık hakkındaki telakkisine bağlıdır. Karanlığın Işığa karşı olması hususunu aşırı bir şekilde vurgulama eğiliminde olduğumuz gerçek değil mi? Dünyanın yukarısındaki ruhsal seviyelere yükseldiğimizde, Işık ile karanlığın gerçekte bir olduklarını, çekişmenin sona erdiğim ve ahengin hâkim olduğunu, çünkü Işık ile karanlığın birbirinin yansıması olduğunu öğrendiğimizde, bu, bizim için bir sürpriz olur. Hayat, karanlık olmaksızın süremez. Karanlık, kontrast yaratarak pozitif veçheyi belirgin kılan negatif veçheyi sağlaması bakımından, Evrim için gereklidir.
Denilecektir ki, «Acaba, melekler ve karanlık güçler gerçekten var mıdır?»; «Yaratıcı Tanrı, aynı samanda, Yıkıcı Tanrı mıdır?» Evet, bir anlamda bu böyledir. Karanlığın Tanrısı, Hindular’m Yıkıcı Tanrısı «Shiva»ya benzetilebilir ama, sözkonusu yıkıcı unsur, aslında, ’yapıcı’ olarak kendini ortaya koyar: İstenmeyen türden gelişmeleri ortadan kaldıran yıkıcı âmil, gerçekte, yeniden inşa ediş, yeniden yaratış için zemin hazırlamaktadır. Dolayısıyla, Karanlık melekleri'nin de Yüce Evrim Büzeni’nde [kendilerine özgü] bir yerleri vardır.
Dikkatinizi 'denge' kavramının önemine çekmek istiyoruz. Bu iki veçhe, yani Işık ve karanlık, pozitif ve negatif, hayatın temel yasalarından biri olan 'denge'yi ve ’dengeliliği’ oluşturmak üzere birlikte faaliyet göstermektedirler. Sonuç, mikrokozmos ve Makrokozmos dahilinde mükemmel denge’dir. Böylece, hayatın iki veçhesi olan iyi ve kötü, daha yüksek bir şuur hâli’nden bakıldığında, mükemmel hayatı oluşturmak ve bunun yaraşıra, kişinin hayatında üstadlık kudreti’ni geliştirmek amacıyla birlikte çalışan iki güç olarak görülürler. Zamanı gelince tüm beşerler, Altın Çağı oluşturmak için
15
hiilikte çalışsınlar diye, pozitif ve negatif güçleri nasıl birleştireceklerini ve mükemmel bir şekilde nasıl harmanlayacaklarını anlayacaklardır.
Şu hususu aklımızdan hiç çıkarmamalıyız ki, Işık Melekleri, Rabbin Yönetimi’ne bağlı olarak faaliyet gösterirlerken, karanlık melekleri de, Tanrı'nm Yüce Yönetimi altında ve yasası dahilinde çalışmaktadırlar. Fakat karanlık meleklerinin faaliyeti, Işık Melekleri’ninkini tamamlayıcı mahiyettedir. Bu iki güç [Hayır ve Şer], evrimi oluşturmak, beşere kendi bünyesinde mevcut olan tanrısallığının şuurunu edindirmek gibi belirgin bir amaca yönelik olarak, beşeriyeti etkilemektedirler. Çünkü, başlangıçta, beşerî ruh, İlâhî Hayat’m bireysel kıvılcımı, Tann’dan neşrolarak, birçok hayat kademesinden geçip aşağıya doğru inmişti, tâ ki, şuursuz tanrısallığın İlâhî kıvılcımı Tanrı bilincinde olan bir varlık hâlinde gelişebilsin diye, maddeye hâkim olmayı öğrenmek için maddeye bürünene kadar. İlâhî Şuur’un içerisinde kemâle eren insanlara örnek olarak, işte, Peygamberler mevcuttur.
Beşeriyet bu dünyasal deneyim yolu üzerinde yolculuğa çıkarılmazdan önce, beşeriyetin yeryüzünde yerleşmesine yardımcı olmak üzere bu planete ileri seviyeden Varlıklar gelmişti. Bu vetireye, ayrıca, hem Hayır hem de Şer Güçleri, yani Işık Melekleri ile gölgelerin melekleri de yardan ediyorlardı. Şöyle de diyebiliriz: ’lşık'taki Melekler, gölgelerdeki melekler; Işığa hizmet eden Melekler ve karanlığa hizmet eden melekler.’ Işık (ya da 'Hayır') Melekleri, yapıcı güçleri temsil ederler; gölgelerin (ya da 'Şer') melekleri ise, gerekli olan yıkıcı güçlerin temsilcileridirler — gereklidirler, çünkü daima, bireysel ve toplumsal hayat ile düşüncenin, yararlılıklarını yitiren veçhelerini budamakla meşgûldürler. Dolayısıyla, Işık Melekleri ile karanlık melekleri’ni, sürekli
16
olarak savaşan düşmanlar olarak değil de, daha ziyade, birinin [karanlık giiçler’in], ötekinin [aydınlık güçler'in] tamamlayıcısı olduğu şeklinde düşünün. Ne de bu varlıkların kudretini küçümseyin, çünkü melek hayatının her iki veçhesi de, dünya beşeriyetinin gelişimin,- yardımcı olmak ve beşerde değersiz olan şeyi yıkmak için, nesilden nesile, sikiustan siklusa, sürekli olarak faal hâldedirler.
Şimdi, aklınıza şu soru gelebilir: «Karanlık melekleri, En Yüce’nin Işığı ve Kudreti ve Bilgeliği’ni tam olarak idrâk etmemiş olabilecek olan bu melek güçleri, Işık Melekleri’ne galebe çalıp da, böylece beşeriyetin yıkımına yol açabilirler mi?» Cevabımız, Hayır’dır! Karanlık melekleri bir yere kadar gidebilirler ve daha ötesine geçemezler, çünkü artık, kendilerini etkisiz kılan bir Kozmik Yasa’ya takılırlar. Tanrı, Kâinat’m, kontrolü dışına çıkmasına izin vermez. Tanrı’nm iradesi dışında hiçbir şey olamaz.
Yeryüzü beşerinin önünde iki yol uzanmakta olup, izleyeceği yolu seçmek durumundadır. Bir yanda, Kozmik Yasa ile âhenk içersinde faâl olabilir; Göksel Mis- terler’in vizyonunu edinmiş olan kişi daima Kozmik Yasa ile, sevgi yasası ile âhenk içersinde çalışır. Öte yanda, hâlâ daha karanlık bir [şuur] hâline dûçar olan kişi ise, farkında olmadan da olsa, Kozmik Yasa’nın aleyhine çalışmaktadır. Neticede, enkamasyondan en- kamasyona geçerek, kendisini ıstırap ile çevreler. Fakat beşer, İlâhî Yasa ile âhenk içerisinde yaşamayı ve çalışmayı ve kendisini imanla Tann’ya teslim etmeyi öğrenir öğrenmez, mutluluğa erişir. Işık Melekleri onunla birlikte ve o da Onlarla çalışır ve beşer üe melekler, hep beraber, beşeriyetin geriye kalan kısmında Tanrı bilincinin gelişmesine yardımcı olabilirler.
17
Şunu da unutmamalıyız ki, görünmez Varlıklar'm y;mısıra, ayrıca, her beşerin içinde, hem pozitif hem de negatif, hem beyaz hem de siyah olan şey mevcuttur; beşeriyet, kalbinde, ’denge’yi taşır. Pozitif ile negatif arasındaki bu dengenin korunması hayatî önem taşır. Negatif düşünce, terazinin karanlık kefesini aşağıya doğru aşırı derecede bastırabilir. Yeryüzünde doğru olarak korunması gereken dengenin sürdürülmesi için pozitif düşünceye ihtiyaç vardır. Beşerî evrimin ilerlemesine yardım etmek için beşeriyete doğru cezbolan görünmez Varlıklar, esas notalarını beşeriyetten alırlar. Yasa, dengeliliktir.
b — Djvvkal Khul’dan: Gerçek Kötüler ÇetesiKötülüğü, gangsterler ile suçluların faaliyetleri üe ka
rıştırmayın. Suçlular ile gangsterler, zuhûr etmekte olan kitlesel eksikliklerin sonucudurlar; cehaletin, çocukken yanlış yetiştirilmenin ve doğru beşerî ilişkilerin [geliştiği] yaşlar boyunca yanlış anlaşılmanın kurbanlarıdırlar; Gene-doğum Yasası, onları, giderek iyilik yoluna ulaştıracaktır.
Hakikaten kötü olanlar; kötü olan eski [hayat] tarzlarına zorla geri dönmeye çalışan, hemcinslerini bir ya da diğer tür esaret içerisinde tutmaya çabalayan [belirli sayıdaki] özgürlüklerden birinin ya da hepsinin birden ifade bulmasını engelleyen, sömürülenlerin sırtından maddî servetler kazanan, ya da yeryüzü ürünlerini kendileri için ve kazanç sağlamak amacıyla gasbetmeye çalışan ve böylece de hayatî ihtiyaçların ücretini, zengin olmayanlar için, yanlarına yaklaşılamaz hâle getirenlerdir.
Bu şekilde çalışan, düşünen ve plân yapan kimseler her ulusta bulunurlar ve çoğunlukla da, zengin ve nüfuzlu olduklarından, [toplumda] tebarüz etmiş kişilerdir (5). Ancak, Işığa karşı günah işlemektedirler ve bunu da ce
18
haletlerinden ötürü yapıyor değillerdir; bunların hedefleri, maddî olup, spiritüel değildir. Bu kimseler, milyonlarca beşerle kıyaslandıklarında nispeten az miktardadırlar ama, aşırı derecede de güçlüdürler. Bunlar, son derece zekî, fakat vicdansız kişilerdir. İşte, Kötülük Güçleri, ilerlemeye ket vuran, fakirliği çoğaltan, nefreti ve sınıf farklılıklarını körükleyen, ırk ayrımını kendi çıkarları için teşvik eden ve cehaleti iktidarda tutan bu kişiler vasıtasıyla çalışırlar.
Bunların günahları çok büyüktür ve kudret ile kudretli olma arzusu (hayırdan yana olma arzusunun aleyhine bir etki oluşturduğu için), hayatlarında, her şeyi yöneten hâkim bir faktördür. Bu kimseler, günümüzde [1953], yeryüzünün (petrol, mineral zenginlikler ve besinler gibi) doğal kaynaklarına sahip olma ve böylece halk: zayıf ve yetersiz gıda alan bir hâlde tutma yönün de gösterdikleri açgözlülükleri, kararlılıkları ile, Birleşmiş Milletlerin birliği aleyhinde çalışmaktadırlar. Her ulusta mevcut olan bu [vampirler], birbirlerini çok iyi anlarlar ve yeryüzünün zenginliklerini beşeriyetin sırtından sömürmek üzere, birlikte, büyük şirketler hâlinde çalışırlar.
c — Bjwhal Khul'dan: Karanlık Çetelerin TeknikleriBurada, Işık Hiyerarşi’nin açığa çıkarılmasını, böy
le bîr olay, kanıtlanmasından ötürü [Işık Hiyerarşi’nin] kudretinin artması anlamına geleceğinden, önlemek için çalışan güçlerin paralel faaliyetine değinmek istiyorum. Bilindiği gibi, astral ve mental seviyelerde (6), ’karanlık merkezler’ denilen merkezler mevcuttur. Bunlar 'karanlık’ sıfatıyla anılırlar, çünkü faaliyetlerinin ağırlık merkezîni, tezahür edişin maddî veçhesi ve maddî cevherlerin faaliyeti oluşturur; tüm enerji, tamamiyle nefsanî amaca bağlıdır.... Işık Güçleri, her form’da saklı olan 'can' [soul] üzerinde çalışırlar. Işık Güçleri, grup amaç
19
larına ve Tanrı’nın Meiekûtu’nun yeryüzünde tesisine yöneliktirler. Karanlık güçler ise, [varlığın kendimi ifade edişinin form veçhesi üzerinde çalışırlar ve tamamiyle kendilerinin olacak ve [mineraller, bitkiler, hayvanlar ve beşerler] âlemleri’nin hepsindeki canlı formların tümünü kendilerine özgü emirlere tutsak edecek olan bîr kontrol merkezi oluşturmaya yöneliktirler. Bu, İncü'de kullanılan terimlerden aşina olduğumuz, dünya’nın saltanatı ile Christ’m Egemenliği, Deccâl’ın [Anti-Christ'm] kudreti ve Christ’m kudreti hakkmdaki eski öyküdür. [İki karşıt güç arasındaki] bu [cidâl], Atiantis zamanında büyük bir zirveye ulaşmış ve Işık Hiyerarşi’nin muzaffer olmasına rağmen, bu, ancak kıl payı ile gerçekleşmişti. Savaş, astral seviyede yapılmıştı ama, fizik seviyede de, bu savaşa tekabül eden, kadim efsanelerin bize aktardığı, dünya çapında büyük bir çekişme meydana gelmişti (7). Bu çekişme, Tufan âfeti ile son buldu. O zamandan beridir, nefret ve ayrılık tohumları ile karanlığın güçleri’nin beşeriyeti kontrol etmek amacıyla kullandığı üç unsur olan ’nefret, saldırganlık ve bölünme’ teşvik edilegelmiştir. Bu [unsurların] üç Yüce Spiritüel karşıtı ise şunlardır: 'Sevgi, diğerkâmca paylaşma ve sentez.’
Ancak, sevgi’nin yaşayan prensibinin (Hiyerarşi'de somutlaştığı şekliyle) aleyhine çalışan güçler'in nüfûsu artık etkisiz kalmaktadır, çünkü beşeriyet, iyi ve sentez edici olana, birkaç yüzyıl öncesine nazaran, çok daha hızlı bir şekilde ve genel olarak yanıt vermektedir. [Karanlık güçler'in] arzu edilmeyen kontrolü’nün sürekli bir şekilde azalacağım ümit etmemiz yersiz değildir. Karanlık güçler, fizik seviyede, 'altı Doğulu lider ile altı Batılı lider’üen oluşan bir grup tarafından yönetilmektedir; bunlajdan, Doğulu olanlar en güçlülerdir, çünkü ırk bakımından en yaşlı ve dolayısıyla da en tecrübeli olanlar
20
onlardır (s). Bu liderler, ’desise’nin (9) özdeşleş!inlim ı ve aşağı seviyeden psişik güçlerin uyarılması yoluyla . ı lışıriar. Hâlen özellikle hücum ettikleri hedefi, ’dUv.r.t müritleri ile inisiyeleri grubu’ oluşturmaktadır çünkü dünyada sevgi’nin teşvik edilmesinden ve beşer lerin birliktelik ruhu içinde biraraya getirilmelerinden sorumlu olanlar bu müritler ile inisiyelerdir. Karanlık güçler bu işlerinde şimdi başarılı olamadıkları takdirde, Hiyerarşi’yi açığa çıkarmak ve böylece, kötü güçler’in [beşeriyet üzerindeki] kontrolünü büyük çapta azaltmak mümkün olacaktır.
Kişi, müritliğe doğru yaklaştıkça ve «Beyaz Kardeşliğim) bir vasıtası olarak, hemcinslerinin ilerisinde göze çarptıkça, karşı koymaya çalışanların dikkatini de çekmiş olur.... [Şer güçlerinin] bir müride karşı uyguladığı metodlardan bazıları şunlardır:
a— ) Fizik bedene karşı kesin bir saldırıya geçmek.b— ) Desise’yi kullanmak.c— ) Sık sık uygulanan bir üçüncü metod ise, mü
ridi kalın bir karanlık bulutla sarmalamak, onu, nüfuz edilemez olan ve içinden geçerken tökezleyeceği ve çoğu kez de düşeceği bir gece ile, bir sis ile kuşatmaktır. Bu, duygusal madde’den, tüm dengeli vibrasyonu tehdit ediyormuş gibi gözüken ve şaşkınlık içerisindeki öğrenciyi bir ümitsizlik karanlığı içerisine iten belirli bir kara duy- gu’dan oluşmuş siyah bir bulut biçimine bürünebilir. Kişi, her şeyin kendisini terkettiğini hisseder, değişen ve kedere boğan duyguların kurbanı olur; kendisini, her şeyini yitirmiş olarak addeder; tüm geçmiş çabalarının semeresiz olduğunu ve ölmekten başka bir çaresi kalmadığım düşünür.
Kişinin, böyle zamanlarda, gerçek olan ile gerçek olmayan arasında bir tefrik yapma yeteneğine ve durumunu samimiyetle tartıp, sükûnet içerisinde muhakeme
21
etmeye çok ihtiyacı vardır. Bu zamanlarda, karanlığın, kişinin içindeki Tanrı’dan hiçbir şeyi saklayamadığmı ve ’dengeli şuur merkezi’nin, meydana gelebilecek olan hiçbir şeyden etkilenmeksizin, orada, yerinde kaldığını kendisine hatırlatmalıdır. Sonuna kadar, ayakta kalmalıdır — neyin sonuna kadar? Kendisini kuşatan bulutun sonuna, bulut’un, yerini gün ışığına, terkettiği noktaya kadar; bu bulutu bir uçtan öbür uca kadar katetmeli ve hiçbir şeyin hiçbir zaman içsel şuur’a kadar uzanıp ona zarar veremeyeceğini idrâk ederek, gün ışığına çıkmalıdır. Dışarıda ne olursa olsun, Tanrı, içeridedir. Biz- lerde, fizikî de olsa, astral ya da mental de olsa, bizi çevreleyen şartlara bakarak, kalbin en içteki merkezinin, Evrensel Logos ile aramızda mevcut olan 'temas nokta- ianmız’ı sakladığını unutmaya karşı bir eğilim vardır.
Kötü güçler, her yerde gruplar hâlinde ya da tek tek [mevcut olan] müritlerin bir şekilde desise’ye kapılmalarım sağlayamazsa, bu kez de müritlerin çabalarını olumsuz kılmak amacıyla ’grup desisesi'm kullanmaya çalışacak ve müritlerin birlikte çalıştığı kişileri, kötülüğe inanmaya, ilgili motivasyonu yalancı çıkarmaya zorlayarak, öylesine inandırıcı bir öykü oluşturacaktır ki, mücadele etmekte olan mürit, hemen hemen tek başma savaşmak zorunda bırakılacaktır. Eğer bu yapılamazsa, o zaman Hiyerarşi’nin işçileri ile âmillerinin fizik bedenlerine hücum edebilir ve fizik bedenin çekeceği ıstırap vasıtasıyla, müridin üretimini kontrol etmeye çalışabilirler. Bu, çoğu kez, Üstad'm müridini koruyabilmesinden ve sık sık da koruduğundan ötürü, başarısız kalır. Karanlık güçler, ayrıca, psişik mekanizmanın özdeşleştirilmesi ya da uyarılması yoluyla da çalışırlar ve neticede, aşağı seviyeden psişik güçler anormal bir şekilde gelişir ve vaktinden önce, hemen hemen kontrol edilemez olan boyutlara ulaşır. Bu, Atiantis günlerinde büyük çapta
22
gerçekleşmiş ve tüm astral seviyenin, anlaşılmada:: aç:|:- çıkmasma yol açmıştı. Böylece, astral seviyenin arzu edemeyen tesirleri, olduğu gibi fizik seviyeye yansımış ve bunun sonucunda, misterlerin (4) iki büyük ekolü olan Işık ile Karanlık arasında, o zamanki dünyanın yıkımıyla doruk noktasına erişen savaş çıkmıştır.
Günümüzde, bu aydınlık ve karanlık güçler, tekrar, fizik seviyede kendilerini ifade etmek ve [bir diğerine! üstün gelmek amacıyla savaşmaktadırlar, ancak bu kez sonuç çok değişiktir. Yüksek Benlik’le temas oluşturma ya da bunu engelleme çabaları, sinir hastalıkları ve patolojik durumlar şeklinde sonuçlanmakta ve bu da beşerin grup faaliyetini oldukça etkilemektedir. Karanlık güçlerin, aşağı seviyeden psişik güçleri uyarma çabası, maddeye ve form’a ancak etherik bedenler seviyesine kadar nüfuz edebiliyor ve [bu,] oradan da fizik bedeni fizyolojik olarak, hastalıklar, organ ya da doku yapısındaki zararlı değişiklikler, sinir ve beyin hastalıkları biçiminde şartlandırıyor ve beşeriyeti günlük yaşantıyla başa çıkmada aciz ve uyumsuz kılan daha başka birçok şekilde ve modern dünya şartları [biçiminde tezahür ediyor] gibidir. Fakat, zihin tabiatı, koruyucu bir yararlılık safhasına ulaşmıştır ve bu zamanda beşeriyetin çevresinde örülen büyük koruyucu duvarlardan bazıları da şüphecilik ve psişik güçlerin mevcudiyetini ya da yararlılığını kabûl etmemedir. Bu, unutulmaması gereken bir husustur.
Şimdi, birleşik Kötülük Güçleri tarafından kullanılan başlıca silah, 'kargaşa, bozgunculuk, kurumlaşmış güvence yoksunluğu ve bunun sonucunda ortaya çıkan korku’dur... Uluslararası düşünme tarzının tüm ritminin değiştirilmesi gerekir, ki bu da yavaş ve zahmetli bir iş demektir; her ülkedeki kargaşa ile tereddüt [ortamından] sorumlu olan kötü kişiler, yerlerini, giderek, 7’ nci
23
Işm’m (1') ritmi ile işbirliği hâlinde çalışabilen ve böylece ’düzenli güzellik’ oluşturabilen kişilere terketmek zorundadırlar.
d — Djvvhal Khul’dan: Beyaz Maji ve Kara MajiGünümüzde okült öğrenciler arasında beyaz ve kara
maji hakkında çok şey söylenmekte olup, söylenenlerin çoğu, güçten ya da hakikâtten yoksundur. Gerçek olan bir şey varsa, o da, beyaz ve kara maji uygulayıcılarını ayıran sınır çizgisinin, henüz 'bilen kişi’ sıfatına, hak kazanmamış olanlarca teşhisinde güçlük çekilecek kadar beürsiz olmasıdır.
Bu ikisi arasındaki fark, hem motivasyon hem de metod bakımından mevcuttur ve bunları şöylece özetli- yebiliriz:
1— ) Beyaz majisyen, enerjisini ve zamanını harca dığı grubun yararına olacak bir motivasyona sahiptir. Sol-el yolu'nun [kara] majisyeni ise daima yalnız çalışır ya da herhangi bir zaman başkalarıyla işbirliği yaparsa, bu, gizli bir nefsanî amaca yöneliktir.
2— ) Beyaz maji'nin temsilcisi, hiyerarşik plân ve programlar dahilinde işbirliği yapmak ve Gezegen Rab- bi’nin arzularını yerine getirmek için, yapıcı çabaları kapsayan çalışmalarla ilgilenir. Karanlığın Kardeşi, Hiyerarşi’nin plân ve programı dışında, kalan [çalışmalarla] ve Gezegensel Işm'ın Rabbi’nin amacının kapsamına girmeyen [çalışmalarla] meşgûl olur.
3— ) Beyaz majisyen, ... tamamiyle, yüksek seviyeden Deva İnşaatçıları vasıtasıyla çalışır ve ses ve rakam lar vasıtasıyla Onlar’m çalışmasını harmanlayıp, bu suretle, Onlar’m bedenlerinin ve dolayısıyla da mevcut olan her şeyin cevherini oluşturan aşağı seviyeden İnşaatçıları etkiler. Karanlık kardeş/doğrudan [maddenin] cevheriyle ve aşağı seviyeden inşaatçılar ile çalışır; kozal seviyelerden (6) neşrolan güçlerle işbirliği yapmaz. Onun
24
hizmetkârları, üç âlemdeki [fizik, astral ve mental] yönetici Zekâlar olmayıp, ’Ses’in Ordusu’mm (12) aşağı seviyeden işçileridir. Dolayısıyla, öncelikle astral ve fizik seviyelerde faaliyet gösterir ve ancak nâdiren rastlanan durumlarda ise mental güçlerle çalışır. Kozmik karma’- dan ötürü, birkaç özel durumda, yüksek mental seviyelerde İkozal seviyede] çalışan bir kara majisyene rastlanabilir. Yine de, sözkonusu mekânlarda keşfedilebilecek olan bu [merkezler], tezahür eden tüm kara maji’mn katkıda, bulunucu başlıca sebebidirler.
Hakiki majisyen, deva cevheri ile ilgili gerçekleri, sesin, gücünü, vibrasyon yasasını ve yasaya bağlı olarak formlar üretme yeteneğini idrâk etmesiyle tebarüz eder. Hayırlı Yasa’nın majisyenleri ile Sol-el Yolu’nun kara majisyenleri arasındaki farklardan biri de bu hususla ilgilidir. Bir beyaz majisyen, deva cevherini kontrol altına, alabilir ve istimâl edebilir ve bunu da, yüksek seviyeden, İnşaatçı Devalarla zekî bir işbirliği yaparak gerçekleştirir. Hayatının arınmışlığı ile kutsallığından ve kendi vibrasyonunun yüksekliğinden ötürü, belirli bir seviyeden olan Devalar’la temas kurabilir. Gölgelerin ma- jisyeni ise, astral ve fizik seviyede ve mental seviyenin alt kademelerinde yer alan deva cevherini kontrol altına alıp, istimâl eder ama, bunu, yönetici pozisyonundaki İnşaatçı Devalar’la işbirliği yaparak gerçekleştirmesi sözkonusu değildir. Kara majisyen, nefsaniyetteıı ötürü karakteri bulanık ve ayrıca vibrasyonu da çok düşük olduğu, için, onlarla temas kuramaz. Dolayısıyla, kara ma- jisyenin Kudreti, sınırlı ve yıkıcıdır, fakat belirli kısıtlamalar dahilinde de muazzamdır.
4— ) Beyaz majisyen daima başkalarıyla işbirliği yaparak çalışır ve kendisi de belirli grup Başkanlan'mn yönetimi altındadır. Örneğin, [Gezegensel Okült Hiye- ıarşi’ye dahil olan] Beyaz Loca’nm Kardeşleri, Üç Yüce
25
Rab’be bağlı olarak çalışırlar ve Kendi bireysel amaçları ile fikirlerini büyük genel düzene tâbi kılarak, tespit edilen plân ve programlara uyarlar. Kara majisyen, çoğunlukla, yoğun, bir bireysel tarzda çalışır ve entrikalarını yalnız başına ya da [işbirlikçi] astlar’m yardımıyla yürüttüğü görülebilir. Çoğu kez, bilinen hiçbir üst'e tahammül edemez ama, her halükârda, sık sık, kozmik kötülüğün daha, yüksek seviyelerinde yer alan ve o aşağısındaki işbirlikçilerini nasıl kullanıyorsa onu da aynı şekilde kullanan âmillerin kurbanı olur, yani (daha büyük amaç sözkonusu olduğu kadarıyla) körükörüne ve şuursuz bir şekilde çalışır.
5— ) Sağ-el Yolu’na mensup olan Aydınlık Kardeş’te, inşa edici gücün aktarıcı âmili, 'kalp merkezi’dir [yani, Anahata Şakra'dır], Kullandığı 'üçgen' ise şu merkezlerden [şakralar’dan] oluşur:
a. Başta yer alan ve kalbe tekabül eden merkez.b. Kalp merkezinin kendisi.c. Boğaz merkezi [V isu d d h a Şakra], ki Yaratıcı
Kelâm buradan neşrolur.Sol-el Yolu’ndaki Karanlık Kardeş ise... hemen he
men tamamiyle ’boğaz merkesi’nden faaliyet gösterir ve (incelikle de fizikî Güneş’in güçlerini istimal eder. Karanlık Kardeş’in, amaçlarından çoğuna, prana (13) sti- mülasyonu ya da prana devitalizasyonu (u) metodunu kullanmak suretiyle erişmesinin ve ayrıca, etkilerinin çoğunu fizik seviyede oluşturmasının nedeni de budur. Dolayısıyla, şu 'üçgen' vasıtasıyla çalışır:
a. Başta yer alan ve boğaz merkezine tekâbül eden merkez.
b. Boğaz merkezi.c. Kuyruk sokumu’ndaki merkez [Muladhara Şak
ra]...
6— ) Çok iyi bilindiği üzre, beyaz majisyen, Evrim ’- den yana ya da [karanlıktan] Geriye Dönüş Yolu’ııa bağlı olarak çalışır. Kara majisyen ise, Geriletici güçlerle ya da [karanlığa] Gidiş Yolu’yla meşgûl olur (15). Kara ma- jisyenler, evrimdeki büyük dengeleyici gücü oluştururlar ve onların, tezahür ediş’in maddî yanıyla, meşgûl olmalarına ve Işık Karcleşler’in ise Yüksek Benlik ya da şuur veçhesiyle ilgilenmelerine rağmen, kara majisyen- Ier, Solar Logos’un [Güneş Rabbi’nin] genel amacına katkıda bulunurlar. Ancak, Gezegensel Logos'un [Dünya Rabbanin] bireysel amacına hizmet etmezler (ki, bu da, aydınlanmış öğrenciler için muazzam bir okült anlam taşır).
7— ) Son olarak, majisyenler arası farklüıkla ilgili olarak kısaca denilebilir ki, îyi Yasa’nın majisyen!» eşyanın Yüksek Hakikâti üzerinde çalışır. Karanlık Kardeşler ise, maddî veçhe üzerinde çalışırlar.
Beyaz Kardeş, Hiyerarşi’ye bağlı olarak çalışır ya da Dünya’nın Yüce Efendisi’ne bağlı olarak çalışıp, O’nun gezegensel amaçlarını yürütür. Karanlık Kardeş ise, birbirinden ayrı olan bazı Antiteler'e bağlı olarak çalışır. Maddenin kendisine ait güçlerle ilgili olan bu Antiteler’- den haberdar değildir.
Karanlık Kardeşler, hata yapmalarına ve yanlış yolda olmalarına rağmen, yine de ’Tek Baha’ma oğullarıdırlar; ancak, yanlış yola sapmış olup, çok, çok uzaklara, mesafeler ülkesine doğru [uzaklaşmışlardır]. Onların geriye gelmeleri çok uzun sürecektir ama, evrimin merhameti kaçınılmaz bir şekilde onları çok ilerdeki siklus- larda, [karanlıktan] dönüş yolu’na girmeye zorlayacaktır. Somut zihni aşırı derecede yücelten ve daha yüksek zihne sürekli olarak kapalı durmasına izin veren herkes, ’sol-el yolu’na, sapma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Birçoklan bu şekilde yanlış yola saparlar... fakat geri gelir
27
le.r v< sonra, gelecekte, aynen bir zamanlar yanan bir çocuğun ateşten uzak durması gibi, benzeri hatalardan uzak durur. Uyarı ve ıstıraba rağmen [hatalarında] ısrar eden kişi, giderek, bir karanlık kardeş hâline gelir...
Karanlık kardeş, hemcinsleri ile birlikteliği hiçbir şekilde tanımayıp, onları sadece, kendi çıkarları için sömürülecek kişiler olarak görür. O halele, bu husus, küçük ölçüde, bilerek ya da bilmeden karanlık güçlere âlet olanları belirleyici işarettir. Hiçbir kimseye saygı duymazlar, tüm beşerleri kurbanları olarak görürler, herkesi kendi isteklerini zorla elde etmede kullanırlar ve doğra ya da eğri yollardan, tüm muhalefeti yok etmeye çalışırlar ve kişisel benlikleri için, arzu ettikleri [her şeyi] elde ederler.
Karanlık kardeş, sebep olabileceği ıstırabı düşünmez; hasmını ne gibi bir teşevvüşe sokacağı umurunda değildir; niyetinde ısrar eder ve herhangi bir erkeği, kadım ya da çocuğu incitmekten kaçınmaz, iş ki bu süreç sırasında kendi çıkarlarına hizmet edilmiş olsun. Işık Hiyorarşi’ye karşı çıkanlardan kesinlikle merhamet beklemeyin.
Fizik seviyede ve duygusal [astral] seviyede, Karanlık Kardeş, Işık Kardeş’ten daha güçlüdür — bu, haddi zâtında daha fazla bir güç değildir de, görünüşteki gücün daha fazla olmasıdır. Çünkü, Beyaz Kardeşler, Karanlık Kardeşlerin yaptıklarının aksine, güçlerini o seviyelerde harcamak istemezler. Yetkilerini [o seviyelerde de] kullanabilirlerdi ama, geriletici olan değil de evrime yönelik olan güçlerle çalıştıklarından, bundan sakınmayı tercih ederler.
Bu iki [fizik ve astral] seviye üzerinde bulunan ’elemental güçler’ ( 16), şu iki faktöre bağlı olarak mani- püle edilirler:
28
A — Herkesi nihaî mükemmelliğe doğru yönelten, [astral ve fizik seviyelerin] bünyesinde mevcut olan Evrim Güçleri. Beyaz Kardeşler, bu konuda işbirliği yaparlar.
B — Arada sırada bu elemental güçleri, iradelerini var gücüyle harekete geçirmek ve tüm düşmanlarından intikam almak üzere kullanan Karanlık Kardeşler.
Bazan, yeryüzü seviyesinin elementalleri, ’gnomlar’ ve kötü förm’da bulunduğu şekliyle 'elemental Öz’, ’broıameler’in bazıları ve kahverengi, gri ve koyu tonlu renkte 'periler', karanlık kardeşlerin kontrolü altına girerler (17). Karanlık kardeşler, ne yüksek bir gelişim seviyesinde olan Devalar’ı ne de mavi, yeşil ve san renkteki perileri kontrol edemezler. Fakat, kırmızı perilerden birkaçı onların yönetimi altında çalıştırılabilir. Su elementalleri (spritler ya da slyphler hâricinde) bazı bazı karanlık kardeşlerin yardımına koşarlar ve bu gerüetici güçlerin yönetimi altında, zaman zaman, çalışmalarımızın ilerleyişini tehlikeye soktukları olur.
Karanlık Kardeş'in, sık sık bir Işık âmili kılığına girdiği de olur, sik sık Tanrıların bir habercisi görünümüne büründüğü de olur. Ancak, sizi temin ederim ki, Ego’nun (yani, Can’m ya da Yüksek Benliğin) Rehberliği altında faaliyet gösteren kişi, berrak bir görme gücüne sahip olur ve aldatılamaz.
Bu zamanda Karanlık Kardeşler’in gücü çoğu kez kudretlidir. Neden? Çünkü, henüz tüm beşerlerin kişiliklerinde onların vibrasyonlarına yanıt veren çok şey mevcuttur ve böylece, beşerlerin bedenlerini etkilemek. Karanlık Kardeşler için kolay olmaktadır.
Birbirleriyle karşılaştırdığımızda, mental, duygusal [astral] ve fizik seviyelerin en yüksek iki tâli seviyelerinde (ya da. atomik ve atom-altı tâli seviyelerde) hareket eden Işık Kardeşliği’nin esas notasına yanıt veren yüksek
29
vibrasyonu bünyelerine sindirebilmiş olan [beşerî] ırkların henüz pek az sayıda olduğunu göreceğiz. Bu [yüksek] tâli seviyelerde hareket ederken, elementallerin daha aşağıdaki tâli seviyelerde gerçekleştirdikleri saldırılar hissedilebilir ama, bunlardan hiçbir zarar gelmez. İşte, temiz yaşantıya, kontrol edilmiş temiz duygulara ve yükseltilmiş düşüncelere bu yüzden ihtiyaç vardır....
Acaba, dünya alanında faaliyet gösteren [iyilik] işçisini korumak için (18) hangi metodlar kullanılabilir? Şimdiki mücadelede ve gelecekteki yüzyılların daha büyük mücadelesinde onun güvenliğini garanti etmek için ne yapılabilir?
1 — Tüm bedenlerin temizliğinin en başta gelen esas olduğunun idrâk edilmesi. Eğer bir Karanlık Kardeş herhangi bir kimseyi kontrolü altına alırsa, bu sadece, c kişinin hayatında zayıf bir nokta bulunduğunu gösterir. Girişin gerçekleştirildiği kapı, kişinin kendisince açılmıştır; şer güçleri'nin içeriye sızabildiği gediğe, bedenlerin sahibi sebep olmuştur. Dolayısıyla, fizik bedenin titizlikle temizlenmesi, duygusal [astral] bedende temiz, sağlam duygulara izin verilmesi ve mental bedende de düşüncenin temiz olması gerekir. Böyle olduğunda, aşağı seviyedeki [bu üç] bedende koordinasyon mevcut olacağından, bedenlerin sahibi olan Düşünen Kimse'nin kendisi hiçbir gediğin açılmasına izin vermeyecektir (19).
2 — Tüm korkunun izale edilmesi. Evrim güçleri, geriletici güçlerden daha hızlı titreşirler ve bu husus da tanınabilir bir güvence kaynağıdır. Korku, zayıflığa yol açar; zayıflık, bir çözülmeye sebep olur; zayıf nokta açılır ve bir gedik belirir; o gedikten de kötü güçler girebilir, Giriş faktörü, kapıyı böylece açan kişinin kendisinin korkusudur.
3 — Ne olursa olsun, sağlam bir şekilde ve etkilen- meksizin ayakta durmak. Ayaklarınız dünya çamuruna
30
gömülmüş olabilir ama, başınız da Yüce Mekânlar’m güneş ışığıyla yıkanabilir. Dünyanın pisliğini tanımak, [bu pisliğin] bulaşması anlamına gelmez.
4 — Sağduyunun kullanılması ve bu sağduyunun eldeki. konuya uygulanması.
5 — Duygusal sükûnet hâlinin geliştirilmesi, beyaz majisvenin ihtiyacı olan teçhizatın edinilişine doğru atılan ilk adımlardan biridir. Bu sükûnet, tüm astral titreşimse! faaliyeti bastırmayı başaran bir iradî çaba ile değil de, Yüksek Benliğe yanıt verme [yeteneğinin] geliştirilmesi ve astral kabuğun kendisinin bünyesinde mevcut olan vibrasyona yanıt verilmemesi sayesinde edinilmeli-dir (20).
6 — Sevincinizi yitirmeyiniz, çünkü ’beşsrî ruh’un gerçekten yenilgisi söz konusu değildir; beşerdeki İlâhi vasfın nihaî yok oluşu diye birşey olamaz, çünkü İlâhi vasıf, cehennemin en karanlık çukurundan her daim muzaffer olarak çıkar ... Yeryüzünde, beşerin mukadder hedefine doğru ilerleyişini önleyebilecek hiçbir kudret yoktur ve hiçbir güçler bileşimi onu yolundan alıkoyamaz. Bugün bu bileşim faâl hâldedir: Bu, her ülkedeki bir grup vicdansız ve haris beşer vasıtasıyla açığa çıkan ’günümüzün saldırgan nefsaniyeü' ile kadim kötülüğün bir bileşimidir. Bunlar, son tahlilde, başarılı olamayacaklardır.... (21).
e — V.S. Alder’den: Hakikât Yolu ve TehlikelerHakikât’i arayan kişi, birçok tuzaklar, tehlikeler ve
illusionlar ile dolu olan bir Yol izlemektedir. Karakterindeki en zayıf noktalar, [aurası’nm koruyucu] zırhı'n- daki küçücük çatlaklar, [karanlık güçler tarafından] kurnazca düzenlenmiş saldırılara uğrayacaktır (19).
Kişinin Hakikât e ulaşmasını ve O’nu tanımasını mümkün kılacak olan tılsım, 'samimiyet'tir — kendisi, amacı ve öteki insanlar hakkında apaçık bir samimiyet.
31
Hakikâti arayanlar, başlıca iki kusurun kurbanı olurlar: Sansasyonel olmaktan hoşlanma ve tembellik. Bunların her ikisi de onların samimiyetini zayıflatır. Şunu hiç aklımızdan çıkarmamalıyız ki, sansasyonel olma (yani, duygusal heyecan hâli), zihin dengesini bozar. Dinî duygu dahi bir tür zihnî duygusallık olarak tezahür edebilir ve dolayısıyla da denge bozucu olabilir.
Hakikât’in keşfi, herhangi bir beşerin üstlenebileceği en harikulâde, kudretli ve [tüm beşeriyet adına en] yararlı faaliyettir. Hakikâti anlama kapasitesi ise, zihnin geliştirebileceği en yüce vasıftır.
Bilgeliğin bu paha biçilmez ödülünü edinmek için, kişi, en az, bir müzik âletini çalmayı öğrenmek ya da bir spor dalında yetişmek için gerekli olan ölçüde bir disiplinden, eğitimden geçeceğini ve kısıtlamalara mâruz kalacağım bilmeli .ve bunun için hevesli olmalıdır.
Demek ki, Hakikati arayanlar, ilk önce, tembellikten kaçınma ve samimiyet ile disiplinden hoşlanma yönünde bir çaba göstermek zorundadırlar.
Bir kez bu idealle âhenktar olduk mu, artık, büğe ve hayır sahibi bir kişiyi bir sahtekârdan ayırt edebilecek duruma gelir ve böylece, sonsuz sayıdaki aldanmalar ile tehlikelerden uzak durmuş oluruz (22). Bilgelerin alâmetleri, kolaylıkla teşhis edilebilir mahiyettedir.
Bügelik, kişiye, kalenderlik, huzur, denge ve kudret kazandırır. Bilge kişi, artık, korku, temkinsizlik, hastalık, üzüntü, ihtiras, duygusallık ve kararsızlık nedir bilmez. Sesi, tiz ya da iç gıdıklayıeı olmayıp, tınlayıcı mahiyettedir. Bilge kişinin huzurunda bulunmak, hiçbir zaman, kişmin enerjisini tüketici bir etki yapmaz.
Gerçek Bilgeler, az konuşurlar ve înisiyasyon, Üstatlar, vizyonlar, Rehberler ya da kendi güçleri hakkında uluorta söz etmezler. Bu konularda serbestçe konuşan kişiler, çocukça hareket etmektedirler. Bunlar, birinci elden edinilen Bilgi'nin bahşettiği, [Yüce Olan’m karşısında] çekinme ve huşû duyma hâlinden yoksundurlar.
Bilge kişiler, spiritüel gerçekleri öğretmek için hiçbir zaman ücret talep etmezler: Böyle bir şey, Yasa’ya aykırıdır. Bilge kişi, ihtiyaçları için yeterli olan paranın kendisine istemeksizin ulaştığı bir safhaya erişmiştir. Ne de herhangi bir kimseyi herhangi bir şeyi yapması ya da düşünmesi için zorlamaz, yahut kendisinden samimiyetle talep edilmediği sürece, öğretmeye kalkışmaz; çünkü, beşerlerin özgür iradelerine saygı duymayı öğrenmiştir. Bilge bir kişi, 'Ben' kelimesini nadiren kullanıl'.
Bilge kişi, hiçbir kimseye ya da davaya saldırmaz, ama [gerektiğinde onlarla savaşacak] kudrete ve enerjiye sahiptir. 'Bir yıları kadar akıllı ve öir güvercin kadar zararsız’ olmayı öğrenmiştir. Hiçbir konuda sabit fikirli değildir. Öylesine bir ’sevgi ve ya,pıcı düşünce dağarcığı’ hâline gelmiştir ki, çevresindekiler için hayır dolu bir 'Beyaz Maji’ uygulayıcısı ve bir ’kerâmet’ sahibi olarak kendini gösterir.
Böyle bir kişi, belirli bir süre boyunca, Tanrı’ya ulaşan Müritlik Yolu’nu bağlılık içersinde katetmiş olan bir kimsedir. Bu Bilge kişi, kendisinin eriştiği vibrasyon seviyesinin aynısını aramalarına rağmen, onunki gibi hayra yönelik bir motivasyonla hareket etmeyen kişilerin arasında farkedilmeme durumundadır. Bazan da sahtekârlar ya da hem Tanrı’ya hem de [Kadim Mısır kökenli] Para Tanrısı Mammon’a birlikte hizmet etmeye çalışanlar tarafından, diğer bir deyişle, 'kara maji’ uygulayıcıları, uydurma 'Spiritüel Öğretmenler’ tarafından zekîce taklit edilir.
Bu tür bir sahtekâr, çoğunlukla, beşerlere çekici gelen bir kimsedir. Güçlü bir kişiliğe sahiptir ve sık sık, çevresindeki kişilerde aşırı bir sevgi ve bağlılık hissi uyandırır. Bunun nedeni, böyle bir kişinin, birçok yaşamlar boyunca, kendi enerjisinden ötürü, şimdi ya hayır ya da. şer yolunda kullanabileceği tecrübeyi, hayati-
33
yrt i vc kudreti biriktirmiş olmasıdır. Çok kötü bir insan, potansiyel olarak, çok iyi bir insandır da. Mühim olan, depolanmış olan ve beşerlere hâkim olmayı mümkün kılan kudrettir. Ümit veren kayıp koyun'un, sürüde uysal uysal durup âtıl hâle gelen koyanlardan daha önemli olmasının nedeni budur.
Sahte bir spiritüel öğretmen, en sonunda, kendisini tamamiyle hayrın yoluna adaması hâlinde, giderek kendi kişiliğini yenecek ve kendisini beşerî seviyede tutan o alışkanlıklarını ve iz yapan düşüncelerini terkedecek- tir.
Sanki son derece evrimleşmiş bir varlıkmış ya da bir öğretmenmiş gibi hareket edip de aynı zamanda beşerî alışkanlıkları ve zaafları olan bir kimse, sözde başarısı pek az bir disiplin ve kesenkeslik sonucunda elde edilmiş gibi görüneceğinden, beşerlere son derece çekici gelecektir. Bu nedenden ötürü, kendisini izleyenler, onun kişiliğine hayrandırlar ve o da, Yasa'ya aykırı olarak, böyle bir hayranlığa izin verir. Bu suretle, kendi gururunu şişirir ve izleyicilerinin de fizik forma olan bağlılıklarını pekiştirir. İzleyicilerine, kendilerine öğretilenlerdeki iyi ile kötüyü tefrik etmelerini değil de, bunlara körükörüne inanmalarını telkin eder. Sahte 'öğretmen', bir kez bu körükörüne inanç tesis edildi mi, artık, doğru yolda eğitim yapmasını sağlayacak olan hiçbir eleştiriye ya da yargıya mâruz kalmayacaktır. Böylece, başında olduğu küçük topluluk, sahte bir spiritüel grup hâline gelir ve orada, akıl, işlevini yitirir.
Bu hâlin kaçınılmaz sonucu olarak, obsesyonel bir durum ortaya çıkar. Bu obsesyonun iki dayanak noktası vardır:
Birincisi, sahte öğretmenin, izleyicilerinin dikkatini sadece kendi üzerinde tutarak, dışarıda daha iyi şeyler keşfetmelerini ve dolayısıyla da kendisini ayakta tutmak için katkıda bulunmaktan vazgeçmelerini önlemek amacıyla gösterdiği amansız çaba.
İkincisi, sahte öğretmenin izleyicilerinin, zekâlarını kullanmaksızm kerâmete inanarak ve ’büyük bir Öğret- men’e sahip olmanın gururu ile koltuklarını kabartarak, kendilerini, fizik bir kişiliğe hayran olmanın uyuşuk, duygusalı hâline kaptırmak için duydukları arzudur.
Bu duruma sık sık rastlanabilir. Bu, gerçek bir spiritüel grubun heves edilerek kurulan bir taklidinden ibarettir. Her iki tarafın da samimiyetten yoksun olmasından ötürü, hızla çözülmeye mahkûmdur. Kişiliğe hayranlık duyma, sansasyonel olma ve obsesyon hâlleri, kısa sürede, bu kişileri, her türden duygusal, şehvanî ve seksüel düşkünlüklerin karanlık faaliyetlerine sürükler. Bu toprakta-, hilekârlık da, yıkıcılık da, sapıklık da, entellek- tüel çarpıklık da gelişir ve Yüksek Benlikle olan irtibat kopar. .Korkunç Kara Ayin ve ’kara maji’ törenleri de işte böyle topraklarda kök salma imkânı bulabilmiştir.
Kara maji, gelişmiş olan 'zihin kudreti’nin, yanlış bir amaca yönelik olarak kullanılmasından ibarettir. Kara maji, bunu kullanan kişide irade ve zekânın kuvvetli olnıas: ile kurbanı ya da kurbanlarında, bunların eksikliği oranında tezahür eder.
Başkalarına hükmetme arzusu, tam bir özgür iradeyi şart- koşan Yüce Yasa’ya aykırı bir fiildir. Böyle bir hâkimiyetin tesis edildiği anda, hafif ya da şiddetli bir biçimde, bir obsesyon hâli ortaya çıkar ve dolayısıyla da 'İcara maji’ sözkonusu olur.
Kara maji, geçmişte kalan bir olgu olmayıp, Tabiat Kanunları’nın O’3 ) bir manipülasyonundan ibarettir. Kara maji, her zaman bizimle birliktedir. Örneğin, az önce tanımlandığı üzre, sahte öğretmenlerin çevresinde oluşan gruplarda mevcuttur ; bazan da Beyaz Maji’nin hemen yanıbaşında, neredeyse Beyaz Maji’yle iç içe bir tarzda tezahür eder.
35
Rasputin, modern bir Kara Majisyen’e verilebilecek tipik bir örnektir. Bütün bu tür sahte öğretmenler ile çevrelerindeki gruplar, son derece ilginç birer psikolojik vaka oluştururlar (24). Bir keresinde, bu sahte öğretmenlerden olan bir bayan, Hz. İsa’nın Havarilerinden birinin enkarnasyonu olduğunu iddia etmişti. Çevresinde yer alan obsesyonlu bayanlar grubu ise, kendisine inanmışlardı ve ’spiritüel önderleri’nin, On Emir’den çoğunu kendi gözleri önünde ihlâl edişini görmezlikten geliyorlardı. Bir başkasında ise, grup başkanı, kendisinin üç ayrı ünlü şahsiyetin birden enkarnasyonu olduğunu öne sürüyor, izleyicileri de buna inanmak için can atıyorlardı ! Nitekim, hâlen ünlü Üstad Kont Saint-Germain'm (25) birkaç değişik ’enkarnasyonu' mevcuttur ve hepsi de kendi grubunca desteklenmektedir! Aslında, araştırdığımız takdirde, birçok ’ünlü Aziz ile tarihî, kişi'nin günümüzdeki enkarnasyonları ile tanışmamız mümkün olabilir! (26).
Ayrıca, Doğu’dan Batı ülkelerine giderek, en yüksek spiritüel statüye, sahip olduklarım öne süren ve ob- sede ettikleri kitleleri kendi çıkarları doğrultusunda kullanan ’sahte öğretmenler’in sayısı da oldukça yüksektir (27).
Bütün bunlar sürüp gitmekte ve hemen hemen içinden çıkılamayacak kadar karışmış olan bir f hayır ve şer’ yumağı oluşturmaktadırlar. Hakikât’i arayanlar arasında akıllı olan kişi, bütün bunların gerekliliğini takdir etmeyi öğrenecek ve kendi temiz motivasyonlarının ha- yat-kuşağı tarafından himaye edilerek, bu yumağın içinden emniyet içerisinde geçecektir. Anlayacaktır M» sahte ya da ehliyetsiz olan bu önderlerin hepsinin de benzer vibrasyonlar taşımalarından ötürü kendilerine ceabolan izleyicileri vardır ve bu kişilerin bu safhada gidecek başka bir yerleri yoktur.
36
Bazan hayra yönelik öğreti, kusurlu kişilerden de gelebilir. Bu husus, Hakikât’i arayanları, Hakikâti, öğreten kişinin kişiliğinden ayrı tutarak, ne ise o şekilde tanımaya sevkeder. Öte yandan, aslında iyi ve doğru olan bir kişi de, bir öğrenciyi tatmin edecek mahiyette olan anlamlı tek söz dahî söyleyemeyebilir. Dünya, sonsuz çeşitlilikle doludur ve herkes, kendine göre bir arayış ve öğrenme faaliyeti içerisindedir.
Hakikât’i arayan kişinin karakterinde yer etmiş olan herhangi bir zayıflık, onu, [bu zayıflıkla] ilgili olan [ve yıkımına yol açabilecek] bir sonuca sürükleyecektir. Başkalarından çok fazla yardım kabûl etmek ve onlara dayanmak eğilimindeyse, büyük bir eliaçıklık gösterisi ile beşerleri kendisine bağlayan türden bir kimse için kolay bir av oluşturacaktır. «Tahammül edemediğim tek şey cimriliktir — eliaçık bir karakteri severim,» dediği takdirde, kendisinde hâlâ, başkalarının sırtından geçinme ve başkalarına dayanma eğiliminin mevcut olması ihtimâlini düşünmek zorundadır. Eliaçık olmanın kazancım ve bazı kimseleri bu yoldan tamamiyle kendi etkisi altına almanın kolaylığım öğrenmiş olan birinin ağma düşmekten çekinmelidir.
Bazaıı 'eliaçık olmayı’ vâzeden ve uygulayan bir 'öğretmen’ kısa bir süre sonra, verebilecek durumda olan iyi niyetli öğrencilerden parasal yardım alır ve bundan sonra» bu kimselerin parasını eliaçıklıkla harcayarak, daha fazla öğrenci edinmeye koyulur! Bu tür bir gerçek suistimâle sık sık rastlanır. Sonuçta, gerçekten yardıma ihtiyacı olanlara verilebilecek olan bütün o paralar, 'öğretmen'in debdebesi ve konforu ve bir şekilde bulanık mahiyette olan ’davası’ uğruna harcanır (2S).
Gerçek bir öğretmen, daima desteklenmeyi hak edeı ve çoğu zaman desteklenir de; ama o, ’debdebe ve tan- taraa’sının olmamasıyla tebarüz eder.
37
Hakikât’i arayanlara yöneltilmesi gereken son uyarı ise, 'tahayyül’ [imajinasyon] melekesi ile ilgilidir. Burada 'tahayyül', zihnin, arzu ettiği şeyin imajlarını oluşturmaya yönelik olan ve kasten ve şuurlu olarak değil de, şuuraltından olduğunda daha başarılı bir şekilde kullanabildiği ’gücü’ anlamında kullanılmıştır. Şuurlu zihnin eşiğinin tam altında, muazzam, karmaşık ve güçlü bir suptil hayat dünyası yer almakta ve bu dünya, çeşitli sonuçlar oluşturmak üzere manipüle edilebilmektedir.
Örneğin, bazan, ya ’meditasyan’ ya da ’psişik gelişim’ pratiklerini bilgece değil de elinden geldiğince ( ! s uygulamakta olan samimî bir duygusal bayan, belki de Yüce Varlıklarla ilgili olan harikulade bir vizyon gördüğünden bahseder. Bu Yüce Varlıklar., kendisine, övücü sözler söylemişlerdir. Bu bayan, sözkonusu vizyondan bahsettikçe gururlanır ve vecit hâline girer ve arkadaşları da iyice etkilenirler.
Fakat, gerçekte olup biten nedir acaba?Bir kere, bu bayan, böyle bir deneyimi onaylamış
olmakla, bu kanaldan nelerin olabileceği hakkında tara bir cehalet içerisinde olduğunu ortaya koymaktadır. Muhtemelen, bu vizyon, bir 'tahayyül' vakasından ibarettir: Özlediği şeyi gördüğüne ve işittiğine kendisini inandırmış, yahut belki de, başka bir kimsenin imajlarına ait 'dürünce formu’nu (29) zaptetmiştir. Her halükârda, kesin olan husus şudur ki, gerçek bir spiritüel demeyim geçirecek kadar ’ileri seviyeden’ olan herhangi bir kimse, böyle deneyimlerle ilgili olan Yasalar’dan öylesine haber- aardır ve bu deneyimler karşısında öyle bir huşû hâline girer ki, bunlardan uluorta bahsetmesi o kimse için imkânsızdır. Bu deneyimlerin tek alâmeti, bunlan geçiren kişilerden neşrolan ve ancak onu hissedecek kadar hassas olanların zaptedebildikleri bir ışıma’dır. Hz. Musa,
38
Rab'le konuştuktan sonra, yüzünü peçeyle örtmek zorunda kalmıştı, çünkü, yüzü öylesine parlıyordu ki, kendisine bakanların gözleri kamaşıyordu.
Tahayyül bizi birçok iğvaya düşürebilir (30) ama, deneyimlerimizin gerçek olup olmadığını şu metodla emniyetli bir şekilde öğrenebiliriz: Geçirmiş olabileceğimiz ve anlatmakta bir sakınca görmediğimiz herhangi bir deneyim, gerçek bir deneyim olmayıp, ya heyecan duyarak kendimizi tatmin etmek için ya da itibarlı bir kişi olmak için duyduğumuz şuurdışı bir arzu vasıtasıyla kendimizi mâruz bıraktığımız bir şeydir. Gerçek bir deneyimden bahsetmeyi ise hiç arzulamayız, çünkü, sezgisel olarak, her can’ın kendi ritmi içerisinde geliştiğini ve gördüğümüz vizyonun sadece bizim için kutsal olduğunu idrak ederiz. Dolayısıyla, bu konularla ilgili olarak işitebileceğimiz herhangi bir boş ve duygusal sözün bizi etkilememesi gerekir.
Dünya, gerçekten de, birçok şaşırtıcı durumlar ve faaliyetler ile doludur. Meydana gelen herhangi bir ters durumun karşısında bâtıl itikata yönelik bir duygusallık ile paralize olmak ve aksi takdirde kaale alınmayabilecek ya da hayırlı bir amaçla kullanılabilecek olan tesirlerin oyuncağı hâline gelmek yerine, bu durumu açıkça anlamak daha doğrudur.
Ne kadar güçlü olursa olsun, hiçbir kara maji, kötü güç ya da astral dehşet, kendi yapısında aynı vibrasyonu birazcık olsun taşımayan herhangi bir kimseyi azıcık dahî etkileyemez (31). Tamamiyle dürüst olan ve tüm kalbiyle hayrın kudretine güvenen kişi, kötü tesirler sözkonusu olduğu kadarıyla, dokunulmazlığa sahiptir.
Dolayısıyla, herhangi bir kötü tesir ya da felâket tehdidi yaklaştığında, saldırıya hedef olan kişinin kendi kalbini, korkudan, kuşkudan ya da herhangi bir gizli
39
motivasyondan temizlemesi yeterli olacak ve derhal, kendi vibrasyonlarınca himaye altına alınacaktır. Radyomuzu Paris’e ayarlarsak, Londra’yı dinlemeyiz ve kendi kişisel radyomuzu da hayra ayarlarsak, diğer bütün vibrasyonlar, bizde tutunacak hiçbir kulp ya da sızacak hiçbir gedik bulamadan geçip gidecekler ve bizi etkile- meksizin yollarına devam edeceklerdir. Birçok spiritüel grup da bu prensibe dayalı olarak çalışır. Herhangi bir şeyden korkmanın, o şeyi, kaçımlmaksızm, korkan kişiye doğru cezbeden çok güçlü bir mıknatıs olduğunu bilirler. Eski bir sözde «Çok korktuğum şey başıma geldi,» denir.
Bu durumda, korku, tembellik ve samimiyetsizlik, Hakikat'i arayan kişiyi, ’sağ-el yolu’nun yerine ’sol-el yolu’na götüren kusurlardır. Böyle bir gidişin doğal karmik sonucu olarak, o kişinin, en sonunda hakikî hedefine varabilmezden önce, iki misli [önce yanlış yoldan geriye dönüp, sonra doğru yola yeni baştan adımını atarak] çalışması gerekecektir.
Fakat, üzerinde durmuş olduğumuz çeşitli tuzaklara ve aldanmalara karşı kesenkes bir tavırla tetikte olunduğunda, zaman kaybından ve ıstırap veren birçok aşağılayıcı durumdan da uzak durulmuş olur.
Unutmamalıyız ki, doğrudan en içteki hedefe gitmek ve arada uzanan, nispeten önemsiz mahiyetteki psişik ve mental fenomenlerden oluşan çeşitli katmanları kaale almamak daima mümkündür. Gerçek Bilgeler, 'bilmeyi’ öğrenmişlerdir. Ne kanıta ne de uygulamaya üıtiyaçlan vardır ve tüm şartlara rağmen ve geçmiş, şimdi ve geleceğe bakmaksızın, burada ve şimdi hayatın sürür ve görkem dolu sevincini yaşarlar,
f — Uzaylı Amano’dan: Yıkıcı ve Yapıcı GüçlerÇok eski zamanlarda, planetler-arası seyahatler
yapılarak, dünyaya, daha ileri seviyeli planetlerden bilgi getiriliyordu. Planetinizin sakinleri binlerce yıl önce başka planetlerden getirilen bu bilgilere o kadar doy
du ve hattâ şımardılar ki, artık daha fazla bilgi almaya tahammülleri kalmadığını bildirdikleri zaman, bu bilgi aktarımına da son verilmişti. O zaman dünya beşerleri daha ziyade maddî zevklere yönelmişlerdi. 'Yüksek güçler■ hiçbir zaman hiç kimseyi arzuları hilâfına zorlamadığından, bu iyi ilişkiler de o zaman kesilmişti. Kozmik Yasalar’a göre hiçbir varlığın özgür düşüncesine engel olunamaz. Bu bakımdan, her birey, kendi eyleminden kendisi sorumludur. Kendi gelişimini mümkün kılacak gayreti gösterip göstermemekte özgür bırakılmıştır. Eğer bu gayreti gösterirse, yüksek güçler de kendisine yardım eder. Fakat bunun aksine hareket de serbesttir. Hayatını, sonu gelmeyen dünyevî zevklerle geçirmek beşerin kendi elindedir. Fakat, acaba bu, kendisine nelere mâlolur? Aslında böyle bir kimse de yardımsız kalmaz ama, yardımı 'aşağı güçler’den alacaktır. Akü hastanelerinin bu kadar kalabalık olmasının sebebi de işte budur. Beşerler sadece alkol ya da uyuşturucu alarak aşağı güçler'in kurbanı olmazlar; bazan bu işi din de yapar: Geri bedensiz varlıkların tesiri altına girdikleri zaman, sapıtırlar.
Bu dünya, âfetlere yol açacak bir karışıklığın eşiğine gelmiş bulunmaktadır (32). Bununla ilgili bütün ’aşağı güçler’ son kozlarım oynamaktadırlar. Bunlara, sizden pek çok beşeri de ekleyebiliriz. Herhangi birinizin, uyanmakta olan spiritüel bedeninin ilerlemesini geciktirmek için aşağı güçler her türlü çareye baş vuracaktır. Burada, bîr varlığın, başka bir varlığın evrimini çekememesi sözkonıısudur. Her ikisi de aynı devrelerden geçmiştir, fakat’ biri kendi isteği üe yavaşlamış ve diğerine göre geri seviyede kalmıştır.
Aşağı güçler devamlı olarak dünya planetindeki Sizleri etkileyen vibrasyon neşriyatında bulunurlar. Bu, çok üzücü bir şey olmasına, rağmen, bu düşük vibrasyonla-
41
rm tesirinden çok azınız haberdarsınız. Memnuniyet verici tek husus şudur ki, bu vibrasyonlar gelişigüzel her yöne yayılmaktadır. Sizin yapacağınız, bir trajedi sahnesi olan bu karanlık ormanda kaybolmamaktır. Bunları cezbstmek için en küçük bir zihnî enerji bile sarf edilmemelidir. Eski bir söz şöyle der : «Güneş doğmadan zifiri karanlık vardır.» îc bedeninizi zedeleyen endişeden vazgeçin. Üzerlerinde işlenmedikten sonra, çökmeye mahkûmdurlar.
Heyecansal gerginlikler, önemli olmayan gelip geçici şeylerdir. Bunlar, sizi kullanmak isterler. Kelimeleri ağzınıza bunlar koyar, düşünce ve eylemlerinizi etkiler
ler. Bu bakımdan, bu gibi gerginliklerin sizi etkilemelerine meydan vermeyin. Onlar, açık bir kapı arayan başıboş unsurlardır. Kendilerini beşerî zihin ve bedende denemek isterler. Onları kabul etmeyin, kendi kendinizin bekçiliğini yapın ve onların size tesir etmelerine meydan vermeyin.
Bir şeye sinirlenmenize engel olamadığınız saman negatif düşünce ve eylemlerin, sizi istilâ etmesine izin veriyorsunuz demektir. Onların bozgunculuktan ve ayrılıktan daha fazla hoşlarına giden bir şey yoktur. Bunun için, bir an dahi ihtiyatı elden bıraktınız mı, onlar saldırmaya hazırdır. Tekrar hatırlatıyoruz: Düşündüklerinizi, kendinize, kendiniz cezbedersimz-. Daima yüksek seviyeli düşünceleri, sevgi, sevinç gibi şeyler düşünün ki, Yüksek Güçlerin Işığı size yönelsin.
Bunun aksine, karmakarışık negatif düşünceler, gerek bireysel gerek kollektif gelişim ve çalışmaları engelleyen unsurlardır. Şimdi, sizi bekleyen Yüce Güçlerle temasa geçme zamanıdır. Sadece Işık nüfuz edicidir. Büyük alevin ateşi de büyük olur. Bu şekilde, giderek Kozmik Işığa doğru büyür. Karanlığın nüfuz etme yeteneği yoktur, çünkü o, doğmadan ölür. Işık, karanlığı yakar ve ışığa, ışıkla varılır.42
Endişe ve korku, karanlığın aydınlığı kapadığı gibi, zihni yüksek düşüncelere kapar. Fizik zihnin pürüzleri, karanlık şuur hâlleri, negatif düşünce, şuurdışı'm, kişiye yardım etmek isteyen yüksek güçlere kapayan unsurlardır. Bütün bunları, olumlu ve yüksek düşünceyle değiştirin. Düşüncelerin, güçlü, canlı şeyler olduğuna unutmayın. Düşündüğünüzü cezbedersiniz. Böylece, karşınızda iki yol belirir. Bunlardan bir ya da diğerini laleme tercihini siz yapacaksınız. Yollardan biri büyük ödüllerle yüklü olan yükseltici, öteki ise geriletici mahiyettedir. Yani, birincisi, ruhun olumlu yönde gelişimini sağlarken, İkincisi, yapılanı yıkıcı etkide bulunur. Dinamik bir ruhun meydana gelişi kimbilir kaç ömürle tamamlanacaktır. Sizin planetinizde bulunan, bu yıkıcı gücü hâiz birçok aşağı seviyeli varlık, evrimleşmek için, daha aşağı seviyedeki planetlerden gelmektedir.
Her olayın kalbinizi incitmesine izin vermeyin. Kalbinizden kini temizleyin. Kırıcı amaçlarla birşeyin karşılığını vermeyi düşünmeyin, sadece kendinizi incitmiş olursunuz. Karanlık güçler sizin yapıcı yanlarınızı yıkmaya çalışacaklardır, güçlenmenizi istemezler, çünkü sizi yıkıcı faaliyetlerde kullanacaklardır. Onların saldırılarına karşı koyun. Gücünüz içinizde devamlı olarak oluşacaktır. Mağrur, sabırsız ve merhametsiz olmayın. Çünkü bunlar, gelip geçici gölgeler gibidir, devamlı bir huzur ve sükûn hali getirmezler.
İyi olmayan pek çok güç sizin dışınızdadır Kurt masalı örneğinde olduğu gibi, bunlar size koyun postunda yaklaşırlarken tetikte bulunun (33). Böylece içinizden bir ikaz duyar, onları tanırsınız. Bu güçler sizin dışınızdadır ve göze görünmez karanlık güçlerdir.. Bu varlıklar, beşerlerin arasında çalışırlar. Onlardan daima kendinizi koruyun. Evrim yolunda ilerleyen bir beşere
• saldırmak üzere birçok yılan karanlıkta pusu kurmuş
43
tur.Onlaim size ne yolda etki edebileceklerini söyliyemem fakat daima uyanık olmanızı tavsiye ederim. Başınızı dik tutun, foerşey yoluna girecektir. Onlar, kendi nefsanî ihtiyaçları için birçok şeyi yırtıp atacaklardır; fakat siz, onlara, aldırış edip de dikkatlerini çekmeyin. Sizin yapmaya çalıştıklarınızı bozmaya kalkışanlarla hiçbir zaman vbir olmayın. Devamlı cehit sarfıyla, tahmin dahî edemeyeceğiniz yüksek seviyelere erişebileceğinizi unutmayın.
Yüksek güçlere doğru yaklaştıkça, karanlık güçler yavaş yavaş sizi terketmeye başlayacaktır. Çünkü artık sizin onlara ihtiyacınız olmayacak demektir. Bir kimsenin hayatı çok temiz olduğu, zaman, yüksek güçler daima onunla beraberdir. Bu güçler ne kadar yüksek olursa, yaptıkları yardım ve olumlu tesirleri de o kadar yüksek seviyeden olacaktır. Yüksek vibrasyonlu bir ortamda yaşamak,, daha iyi bir dünya istemek demektir. Bir varlık, evrimleştikçe, tesir alacağı ve yardım göreceği yüksek güçlerin seviyesi de yükselecektir.
Bir beşer, aydınlık yolda olduğu zaman, her şey yoluna girer ve bilinmeyenler bilinir hâle gelir. Yanlış düşünceler ile yaratılan yoğun karanlığı dağıtmak ük zamanlar zor da gelse, sürekli bir cehit ile aydınlığın yolu izlendiği takdirde, karanlığın, yerini Işığa terkettiği görülecektir.
44
3. BÖLÜM
KARA MAJİ VE YERALTI DÜNYASI
«Kara Maji’nin işlevi ve şer kültü’nün amacı, doğal düzeni tersine çevirmek ve genellikle, her şeye yanlış bir anlam kazandırmaktır.... Kara Maji’yi tanımlamanın amacı, bir inisiyasyon adayına, esas olarak şer’re hizmet edip de tarikat maskesi altında sunulan, geriletici öğretiler ile karşılaştığı takdirde, kendisini tehdit edecek olan tehlikeyi tanıtmaktır.»
Robert Chârroux
a — D. Anderson’dan: İblis ve Kötülükler Ordusu Yazar ve araştırmacı Warren Smith, «Bu İçi Boş
Dünya» (This Hollow Eartlı, London, Sphere Books, 1S77) adlı kitabında, Amerikalı hassas kişi ve kailin Doc Anderson (34) ile Georgia, Rossville’deki ESP stüdyo- şu’nda, Yeraltı Işık Ülkesi’nin Yüce Merkezi Agartha hakkında yaptığı bir röportajı aktarmaktadır, Smith, bu röportaj sırasında, Aydınlık Güçler'in yamsıra, yeraltı dünyasında., oradan geldiği söylenen kötülük güçlerinin de mevcut olup olmadığı hakkında bir sora sormuş ve aralarında, bu konuyla ilgili olarak, şöyle bir konuşma geçmiştir:
S — Yeraltı dünyasından geldiği söylenen şer güçleri hakkında ne dersiniz?
C —- Dostum, şundan daima emin olabilirsiniz ki: hayrın bulunduğu yerde, şerre hizmet edeııler de bulu- nacaktır. Yeraltı dünyasında, dünyanın yüzeyinde yer alan beşeriyetin kesin yıkımına kendilerini tamamiyle adamış olan karanlık bir kadronun bulunması sözkonu- sudur. Bu kötü varlıkların beşeriyetin üzerine salgınlar, talihsizlikler ve korkunç hastalıklar musallat etmeye muktedir oldukları söylenir. Bütün bir ulusu, bir salgm ile, bir deprem ya da felâket ile yıkabilirler, Bun
45
lar, despotların, diktatörlerin ve tarihteki diğer bütün zâlim devlet adamlarının arkasında yer alan satanik güçler olarak belirtilirler.
Bu satanik güçlerin, tek bir bireyin üzerinde odak- lanabilmeleri de sözkonusudur. Büyü [kara maji] kudretine sahiptirler. Bir kimsenin fırsatlarını hiçe dönüştürebilirler; değerli her dakikayı çamura bulayabilirler....
S — Şeytanlar ve iblisler gibi şeylere inanır mısınız?
C — Dünyanın birçok bölgesinde, iblislerle ilgili olan çok güçlü bir inanç vardır. Dostum, artık yaşım ilerledi ama, zamanında mantıkî, bilimsel bir açıklamayı geçersiz kılan birçok şeye tanık oldum. Karanlığın Prensi, mevcuttur. Satanik antitelerin oluşturduğu, beşerleri sapkınlığa teşvik etmekten özel bir zevk alan güçler vardır. Satan’ı ve ordularını, bâtıl itikat ve folklordur diye kaale almamakla hatâ ettik. Onun haince faaliyetlerine karşı tetikte olmadığımız için daha da güçlendi.
S — Büyüleri ve satanik obsesyoniarı ortadan kaldırmak için obsesyon tedavisi ayinleri yapabiür misiniz?
C — Demonoloji (35), kadim bir bilimdir. Dünyayı dolaşırken, birçok ayin öğrendim. Bu, ciddî bir konudur ve sizin de bildiğiniz gibi, bazı Katolik rahipler tarafından özel obsesyon tedavisi ayinleri uygulanır. Kanımca, bir kimsenin hayatı tamamiyle büyü altına alınabilir. Zihinlerimizin ve bedenlerimizin kötü antiteler tarafından işgal edilebileceğine inanıyorum.
S — Bu iblislerin 'içi boş dünya’dan geldiğine inanıyor musunuz?
C — İblisler, hem fizik dünyanın hem de görünmeyen dünyanın üyeleridirler. Tercih ettikleri yerde ikâ
46
met ederler. Tibetli dostlanma göre, fizik-ötesi ya da fizik mahiyette olabilir, yahut kendilerini çeşitli formlar içerisinde projekte edebilirler (36). İşte, dostum, iblislerden kurtulmak için yapılan ayinler haklanda soru sormazdan önce, sana, bu bilgiyi hiçbir zaman vermediğim: söylemeliyim. Böyle şeylerle, eğlence olsun diye uğraşmak son derece tehlikelidir. Bir hatal yapıp, yanlış aniiteyi çağırmak çok kolaydır.
b — Şeytan’m Uşağı Ilitler ve Sahipleri Yüzyılımızın tarihi, beşerî şuurun evrimindeki ger
çek yerine oturtulduğunda açıkça anlaşılacaktır ki, Hit- ler'i ele geçirmiş olan Lusifer Güçleri, ırkçı doktrinler vasıtasıyla, beşeriyetin, çağımızda beşerlerin canlan’n- da doğmaya çalışan Spiritüel Benliği içsel olarak kabûl etmemesini sağlamaya çalışmışlardır.
Hitler’in çalışmaları ile faaliyetlerini etüd ettiğimizde; bunların, bir kara majisyenin çalışmaları ile bir Satanist’in faaliyetleri olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. Kısacası, Hitler, aynen bir Satanist gibi yaşamış, düşünmüş ve faaliyet göstermiştir. Hitler ile karanlık faaliyette bulunan daha başka kişiler arasındaki fark, kişilik ile değil de statü ile ilgilidir. Hitler, karanlık doktrinlerin izleyicisi olan bir kimsenin, kendisini politik kudrete sahip bir pozisyonda bulması hâlinde nelerin olabileceğine iyi bir örnek teşkil eder.
Hitler de, diğer bazı kara maji uygulayıcıları gibi, fizik-oışı seviyelerde faaliyet gösteren karanlık antite- lerle, iyice tesis edilmiş bir irtibat kurmuştu (3<s). Bu karanlık antitelerin mahiyeti, H. Rauschning’in kaleme aldığı şekliyle, Hitler’in bunlardan birine karşı gösterdiği tepkinin tanımından anlaşılabilir:
«[Hitler,] geceleyin, çığlıklar atarak ve ihtilâçlar içerisinde uyanır. Kendisine yardım etmemiz için çağırır ve yarı felçli gibidir. Yatağı sarsacak kadar titreme
di
sine yol açan bir paniğe kapılmıştır. Sanki boğulmak üzereymiş gibi, nefes nefese kalmış bir hâlde, karışık ve anlaşılmaz sesler çıkarmaktadır....
«Hitler, odasında ayakta duruyor, iki yana sallanarak, sanki kaybolmuş gibi, çevresine bakmıyordu, ’îşte o, işte o / diye inledi. ’Beni almaya geldi!’ Dudakları bembeyazdı; aşırı derecede terliyordu. Birden, ağsından bir dizi anlamsız rakamlar, sonra, kelimeler ve derme çatma; cümleler çıktı. Çok korkunç bir sahneydi. Acayip bir düzensizlik içinde birbiri arkasına dizilmiş tuhaf ifadeler kullandı. Arkasından tekrar sessizliğe gömülmesine rağmen, dudakları kıpırdamaya devam ediyordu. Sonra,, kendÂsine bir friksiyon yapıldı ve bir içki verildi. Aniden, ayaklarını yere vurarak ve bağırarak, 'Orada! Orada.! İşte, köşede! O, orada!’ diye çığlıklar attı....»
Anlaşıldığına göre, Hitler, şer güçlerinin karanlık dünyasıyla temas kurmuş olanların aşina olduktan türden satanik bir deneyim geçirmişti.
c — Kara Maji’nin, Soî-el Yoliı TeknikleriKan, tarih boyunca tüm halklar tarafından, muaz
zam, bir psişik potansiyeli olan, majik bir cevher olarak mütalâa edilmiştir. Kan dökerek kurban etme, tüm majik kültlerde rastlanan bir pratiktir. Babilliler, Yunanlılar ve diğer kadim halklar, iblislerin, dökülen kanın kokusuna, özellikle de şiddet içerisinde katledilmiş canlıların bedenlerinden çıkan kana cezbolduklanna inanırlardı. Kurban edilen hayvan ve beşerlerin kanlarının, astral’in alt katmanlanndan, oralardan yerleşik olan karanlık güçleri aşağıya çektiği düşünülür. Bir inanca göre de, karanlık dezenkame antiteler, dökülen kandan neşrolan enerjiden yararlanarak, fantomlar inşa etmekte ve kendilerini görünür bir hâle getirmektedirler. Dolayısıyla, kara maji ayinlerinde, astral seviye
48
ve oralardaki şer güçleri ile doğrudan irtibat kurmak için kan dökme uygulamaları yapılmaktadır. Bu iğrenç ve insanlık dışı pratiğin, tarihte kitlesel katliamlar şeklinde gerçekleştirildiği de olmuştur. Bunun en belirgin örneği, Naziler’in yaptıkları katliamlardır. Hitler, her şeyi kaybettikten sonra dahî, bu tür satanik uygulamaları gerçekleştirmekten kaçınmamıştır. Hattâ, Silahlanma Bakanı Albert Speer’e, «Eğer savaşı kaybedeceksek, Alman Ulusu da yok olacaktır,» dediği bilinmektedir. Hitler’in karanlığın güçlerine verdiği en son kurbanlar ise, intihar eden eşi ve kendisi olmuştur! Bu, kan dökerek faaliyet gösteren tüm kara majisyenleri bekleyen fecî akîbetin ta kendisidir.
Sol-el Yolu’nu izleyenlerin başvurdukları bir diğer kara maji uygulaması da, sapık seksüel faaliyetler sonucunda açığa çıkan enerjinin, nefsanî ya da kötü amaçlar için kullanılmasıdır. Bu, gene, sözkonusu enerji vasıtasıyla. astral'in aşağı seviyeleri ile irtibat kurmak suretiyle gerçekleştirilir. Beşere en yüce bir faaliyet olan Yaratıcılığı bahşeden seks olgusunun böylesine çarpıtılması, muhakkak ki, bunu yapan kişilere büyük yıkımlar getirecektir.
Kara, maji ayinlerinde gerçekleştirilen bir üçüncü metod da, halüsinojik bitki (afyon gibi) ya da kimyevî maddelerin (LSD gibi) kullanılmasıdır. Günümüzde, Batı Gençliğini yiyip bitiren bu uygulama, bitki ya da ilacı alan kimsenin astral’in en aşağı seviyelerine açılmasını sağlar. Bir kara majisyen, maji tekniklerinden yararlanarak, kötü emellerini bu yoldan gerçekleştirebilir. Fakat, cahil ve savunmasız bir gencin, ne yaptığını bilmeksizin bu seviyelerle irtibat kurması, kara ma- jiden ziyade, kendi mahvına yol açan bir aptallık olmaktadır.
49
4. BÖLÜM
ŞEYTAN VE DÜNYA SALTANATI
«Başmelek Michael, boruyu üç kez üfleyecek ve ilk ses duyulduğunda, gerçek Mesih, Peygamber İlya ile birlikte ortaya çıkacak. Beşerler o ’nun etrafında toplanacak ve Beccâl’e karşı savaşacaklar. Deccâl, ordusunun üzerine göklerden sülfür ve ateş’in yağacağı bir savaşta öldürülecek.»
Kadim Tradisyonlar
a — Deccâl ’in Amerika’dan Çıkması ve SonuçlanHassas kişi ve yazar Bn. Ruth Montgomery, 'Reh
berler' kollektif adıyla bahsettiği bir grup Rehber Var- lık'tan, 1970lerin ilk yarısında bir dizi tebliğ- almıştır. Bu irtibatlar sırasında, 'Rehberler’in, Hz. İsa’nın İkinci Gelişinin vukû bulacağını belirtmeleri (32) üzerine, Bn. Ruth, 'şer güçlerinin başına geçeceği bildirilen 'Deccâl'- in gelişme ilişkin bir soru yöneltmiş ve şu yanıtı almıştır:
«Deccâl [Anti-Christ], birkaç yıl içinde doğacak ve delikanlılık çağına geldiğinde herkes için bir tehlike oluşturacaktır. Bu, gerçek bir tehlikedir, çünkü, kendisini Mesih gibi gösterip dolaşarak, yumuşacık sesi ve nâzik tavırları ile [beşerleri] kazanmaya çalışacaktır. İyi karşılanacağından o kadar emindir ki, mevki ve yetenek sahibi olan iyi bir erkekle evlenmiş, oldukça çekici ve zengin bir bayanın rahmine girecektir. Amerika Birleşik Devletleri'nde doğacak ve mavi gözlü, siyah saçlı ve kumral tenli olacaktır. Etkisini, dünyanın ekseninin yer değiştirmesinden az önce, 1995 ya da 1996 yılında, hissettirecektir. Bu badireden sağ çıkacak ve aslında, bundan yararlanacaktır: Yeryüzünü korku kaplayacak ve o da bu korkuları yatıştırarak, beşerleri hatalı davranışlarından temizlediğini ve daha iyi bir dün-
50
ya için hazırladığım söyleyecektir. Bu, onun usun savlandan beridir beklediği fırsattır ama, hareket tarzlarının kötülüğünü tanıyan birçok kişiyi korkutacak ve kaçırtacaktır. Onun cazibesine herkes teslim olmayacak ve sonunda da ölüme mahkûm edilecektir.» (37>
b — Müessese Halinde Örgütlenmiş Olan Şer’ciler İngiliz kompozitörü ve okültisti Cyrill Scott’un,
1933’de yayımlanan «Nasıralı’nın Vizyonu» (The Vision of the Nazarene) adlı kitabı, Hz. İsa'dan aldığını belirttiği tebliğlerden oluşmaktadır. Bu tebliğlerde, Hz. İsa’nın, .şer güçleri’nden ve düşmanlarından (38) bahsettiği bölümler de mevcuttur:
«Ey Sevgili [Oğlum], eğer düşmanlarımın gizli çalışmalarım göreceksen, benimle birlikte oldukça Geçmiş'e doğru seyahat etmeli ve Yüce Perde’nin arkasına bakmalısın.
«Fizikî semâda, havaya ait cereyanlar nasıl mevcutsa, aynı şekilde, spiritüel semâda da Düşünce'ye ait elektriki cereyanlar vardır; ve Gizli Bilgeliğin İnisiye- leri, bu cereyanları kontrol altına alıp, hayırlı sonuçlara hizmet etmelerini sağlama kudretine sahiptirler.
«Geçmiş günlerde, dinime giren Tarsuslu Saul, beserlerin arasında bulunduğu ve Müjdem’in [İncil’in] hakikâtlerini yaydığında, bu düşünce-cer ey anlar ı’nı, Batılı halkların zihinlerini stimüle etm.ek üzere kullanmıştı İ-'K
-Fakat, sonraki günlerde, düşmanlarım, Kudret’e karşı 'duydukları şiddetli arzu sonucunda bu cereyanlara hâkim oldular ve onları, hayra değil de şerre yönelik olan ovmaçlara hizmet etmeleri için çarpıttılar. Benim bu düşmanlarımın zekî başkanları vardı ve bunlar, düşünce kontrolü ve kişisel disiplin hünerlerinde kudretli bir şekilde eğitilmişlerdi; ve ayrıca, Gizli Hikmet konusunda da iyice kuvvetli olup, bir zamanlar Hıristi
51
yanlık davasına nasip edilmiş olan güçler’in ne zincire vurulabileceğini ne de yok edilebileceğini gayet iyi biliyorlardı.
«Evet, Batılı halkların enerjileri, içe dönüş’ten ve zihnin eğitilmesinden ziyade, hayvanı arzuların tatminine ve [nefsanî] fiillerin tatbikine teslim edilmiş olduğundan, düşmanlarım ve onların gizli entrikaları için kolay bir yem hâline geldiler.
«Çünkü, kendi zihnini disipline sokmamış olun kişi, sanki, öteki zihinlerin saldırılarına karşı koyacak bir kalkan oluşturmamıştır; dahası, saldırıya- uğradığım dahî bilmez! Süptil bedenindeki etherik merkezler savunmasızdır; çünkü ne onların mevcudiyetinden ne de onları kontrol altına almak için [kullanabileceği] güçlerden haberdardır ( 19).
«Ve bu cehaletten haberdâr olan düşmanlarını, bundan yararlandılar. Böylece, beşerlerin düşünceleri ve iradeleri ve duyguları, onların elinde, istedikleri herhangi bir şekilde biçim verecekleri bir kil parçası gibiydi.
«[Düşmanlarım,] hipnotizma ve telkin ve ?nâsum kişilere büyü yapma hünerlerinde beceri sahibi olan majisyenlerdi.
«Bunlar, sadece dinî topluluklar ile dinî toplulukların üyelerini kontrol altına almaya çalışmakta kalmamış, sinsice büyülerini, devlet adamları, aydın kişiler ve bilim adamları üzerinde de uygulamışlardı. Ve bazan yalnız başlarına çalışmalarına rağmen, çoğu kez bir grup hâlinde çalışarak, saldırılarının konsantre gücü ile kurbanlarını uzaktan tâciz etmişlerdi.
«[Rastladıkları tüm] direnişi kırma ve sebatkâr olanları şerefli bir şekilde Hakikât’in peşinde koşmaktan alıkoyma niyetlerini, yorulmak bilmeksizin [gerçekleştirmeye çalışırlardı]. Ve arzularını elde etmede ifcti-
52
darsız kaldıklarında, intikam almak isteyen çocuklar gibi, taciz edici ve sinirlendirici olacak tarzda tasarlanan oyunlara, hilelere ve küçüklüklere başvururlardı. Ve işte, mktiyle onların yaptıklarını, kötülükte onların neslinden gelenler şimdi yapmaya devam etmektedirler; çünkü,, düşmanlarım [henüz] ölmediler.
«Onlar, beşerlerin kavramlarına göre, iffetlidirler— evet, kusursuzdurlar; ne varki, iffetlerini dahî, başkalarım iffetsizlik çukuruna itmek için bir güç olarak kullanırlar. Seks-gücü’nü zihinıgücü’ne dönüştürürler ama, bunu hangi amaçla yaparlar acaba? Kurbanlarının ahlâkî zayıflıklarım pekiştirmek ve onların ahlâkî kuvvetlerini zayıflatmak için [yaparlar].
«Ey Oğlum, Perde’nin ötesine bak ve onların hepsini de ahlâkî çıplaklıkları içinde gör. Elbiseleri Hıristiyanlığın işaretini taşımasına rağmen, boğazlarından zehirli bir nefes neşrolur. Geçmişin kutsal adamları ile zahitlerinin, iyileştirmek üzere hastalara üflemeleri gibi, bu düşmanlarım da, hastalara, daha da hasta etmek için üflerler!
v.Onlar, kendilerini, Tek Din’in ve Tek Hakikât’in âşıkları olarak ilân ederler ama, ne var ki, başkaları Tek Hakikâti birazcık farklı bir görünüm içerisinde vâzetti- ği zaman, onları, bir bedende yerleşmiş bir hâlde, yıkıcı düşünce-füzeleri’ni projekte ederken görünüz. Onlar, liderlere, daha fazla hoşgörü ve daha yüce bir kardeşlik ruhu ideallerine sahip olan yeni toplulukların kurucularına, saldırırlar,
«Evet, ve bu topluluklar, Hıristiyanlık Âleminin şarkıları ve törensel majisi vasıtalıyla, bana olan sevgilerini ve hizmetlerini sunsalar bile, [düşmanlarım] yine de bunlara iftira atarak, çöküşlerini gerçekleştirmek için çalışırlar. Aslında, o [törensel] majinin [Kara Maji’yle olan] "benzerliğinin ta kendisi, [düşmanlarımın] işlerl-
53
ni de kolaylaştıracaktır, çünkü Maji Yasaları, daima, benzerler arasında tesis edilen sempatizasyonıı esas alırlar.
«[Bu topluluklar,] Büyücülük ve Kara Hüner dedikten Maji'yi güçlü sözlerle reddederler — kötü amaçlar için kullanıldıklarında gerçekten de öyledir. Ama, bunlar, büyücülerden daha suçludurlar; çünkü , büyücüler Büyü’yü, Şeytan’m adıyla uygularlarken, benim düşmanlarım da Büyü’yü, Tann’nın adıyla uygularlar.
«Ey Sevgili [Oğlum], Benim, onlara acıdığım gibi sen de onlara acı; çünkü onların birçoğu ne yaptığını bilmezler; ve Tanrı aldatılamayacağı için, hesap v@-ı~me günleri pek uzak değildir.»
c — Ruhsal Rehber Ineseco’dan: Şer Yönetimleri Hakikat, her ırktan halklardan, onları yönetenlerce
saklanmıştır. Bu sözde liderlerin verilecek çok hesapları vardır ve Hesap Günü de yakındır. O Gün, bütün yaptıklarının hesabını vermek zorunda kalacaklardır. Hükümet etme maskesi altında., siz halklara, baskının ne olduğunu öğretmişler, Sizleri baskı ile tehdit etmişler ve baskı altına almışlar ve din maskesi altında da, sahte ve iğrenç dogmalarla beslemişlerdir. Tabiî, bu durum, tüm hükümetler ile tüm dinler için geçerli değildir.
Bazılarınız, akim ışığını görüp, kargaşa içindeki halinizi yatıştırmak için, dua dediğiniz şeyde teselli arıyorsunuz ama, acaba, kalplerinizden mi dua ediyorsunuz? Hayır! Tanrmız’a, maddî refah, zenginlik ve uzun ve sağlıklı bir yaşam için, yaşam tarzınızı, maddî sıkıntının ya da fizikî rahatsızlığın getireceği sonuçlar olmaksızın sürdürebilesiniz diye dua ediyorsunuz (40).
Beşerij'et, canı’nı temizlemedikçe, hain ve arkadan vuran politika müessesesi ile samimî olmayan din adamlığı müessesesini yeryüzünden silmedikçe ,̂ beşer de hiçbir zaman kurtuluşa eremeyecektir (41).
54
İzlenmesi gereken doğru yol, son derece basit olmasına. rağmen, kendilerini saran korku ve cehalet batağında el yordamıyla yollarını bulmaya çalışanların kolayca. göremeyecekleri bir yoldur. Dünya, bugünkü yaşam tarzından vazgeçip, Hakikati aramaya bir yönele- bilse ve Göksel Babamız’ı bir bilebilseydi, her şey tüm beşeriyet için ne kadar farklı olacaktı.... (42>
Bırakın, tamamiyle sizlerin yararınıza verdiğim bu öğütler, kalplerinizin derinliklerine gömülsün; bu sözüm, Özellikle, kendilerini kutsamak için servetten başka hiçbir şeyi bulunmayanlara ve paranın satın alamayacağı her şeyden yoksun olanlaradır (43).
Bu suçlama, aynı şiddetle, politik gücü elinde tutan ve ulusların arasına nefret ve nifak tohumları eken, diğer ulusları karışıklık içine iterek hayali bir büyüklüğe erişen ve felâketlere yol açan savaşları çıkartmaya çalışanlara yöneltilmiştir.
Ey, bu sözlerden kendilerine pay çıkarmayan ve parasal zenginliklerinden ötürü kendilerini son derece güçlü ve kudretli sananlar, yaşam tarzınızı değiştirmediğiniz, canlarınız’ı temizlemediğiniz takdirde, bir hiç sayılırsınız.
d — Yediler Konseyi’nden: Kötülüğü Başlatan Sebepler Levi'nin Akaşik Kayıtlardan özel bir metodla derle
diği «Aquarian Gospel» adındaki 'tahrif edilmemiş Incil’de, Hz. İsa’nın Mısır’daki Kutsal Kardeşliğin İnisiyas- yonu’ndan geçtikten sonra katıldığı, İskenderiye’de yapılan 7 Ermişler toplantısından bahsedilmekte ve toplantıda Şeytanla ilgili olarak yapılan açıklamalar da aktarılmaktadır:
«Zamanın başlangıcından beridir, her çağ’da 7 Ermiş yaşamıştır. Bu Ermişler, her çağın başında, ulusların, halkların, kabilelerin ve lisanların gidişatım belirlemek üzere: beşerî ırk’ın, adalet, sevgi ve doğru
55
luk yönünde ne kadar yol aldığım, belirlemek üzere; gelecek olan çağ için en uygun olan yasa hükümlerini, dinî esasları ve idarî programlan formül hâlinde ifade etmek üzere toplanırlardı.
«Bir çağ geçti ve işte, bir başka çağ geldi; Ermişler, toplanmalıdır. O zaman, dünyanın en üstün düşüncesinin merkezi İskenderiye'ydi ve Ermişler, orada, Philo’nun evinde toplandılar (44). Çin’den Meng-ste; Hindistan’dan Vidyapati; İran’dan Kaspar; Asur’dan Ashbiha; Yunanistan’dan Apollo geldi. Mısırlı Ermiş Matheno’ydu ve Philo da İbranî düşüncesinin en önde gelen kişisiydi.
«Zaman, gelmişti; Konsey, toplandı ve yedi gün süreyle meditasyon hâlinde kaldı.»
Meditasyondan sonra açılan görüşmeler sırasında, Hintli Ermiş Vidyapati şöyle der:
«Din adamlarımızın hepsi de delirdiler; vahşi arazide bir ifrit gördüler ve lambalarını ona fırlattılar ve lambaları kırıldı ve hiçbir din adamında, beşerlere verecek bir ışık parıltısı [dahî] kalmadı. Gece, karanlıktır; Hindistan'ın kalbi, ışığı çağırıyor. Din adamlığı müessesesi ıslah edilemez; daha şimdiden ölmüştür; en büyük ihtiyacı, mezarlar ve cenaze şarkılarıdır....»
Arkasından, İranlı Ermiş Kaspar, şu konuşmayı yapar:
«İran’da halk korku içinde yaşıyor; yanlış olanı yapmaktan korktukları içindir ki, iyi olanı yapıyorlar. Şeytan, ülkemizdeki en büyük kudrettir ve bir efsane olmasına rağmen, genç kişiyi de ihtiyar kişiyi de parmağında oynatıyor. Ülkemiz karanlıktır ve karanlıkta kötülük ürer. Korku, her meltemle birlikte esiyor ve hayatın her formu içinde pusuya yatıyor. Şer korkusu bir efsanedir, bir illusion’dur ve bir tuzaktır. Fakat, kudretli bir güç, gelip de etherleri Işık Plâm’na çıkarana kadar yaşayacaktır....»
Mısırlı Ermiş Matheno da, «Bu misterler ülkesine bakın!» der, «Mabetlerimiz, uzun bir zamandan beridir, zamanın tüm saklı şeylerinin mezarları olagelmiştir; mabetlerimiz, yeraltı odalarımız ve mağaralarımız, karanlıktır....»
En. son konuşan Philo ise, Museviler’in durumunu dile getirir:
«Dünyasal zihinler kutsallığı inkâr ettiler; nefsa- niyetle dolu olan bir din adamlığı müessesesi ortaya çıktı ve kalp temizliği bir efsane hâline geldi; halk tutsak edildi....))
Toplantı sonunda Hz. İsa da 7 Ermiş’e katılır ve hep birlikte yedi gün süreyle tekrar meditasyon yaparlar.
e — Meryem Anne’den: Satan ve Saltanatı«Düzen, artık hiçbir yerde hüküm sürmüyor. En
yüksek 'makamlarda bile hüküm süren ve işlerin - gidişatında karar veren Şeytan'dır. Şeytan, Kilise’nin en yüksek noktalarına kadar sokuldu (45).
«İnsanlığın yansım bir kaç dakikada yok edebilecek silahlar icad eden bilginlerin büyük bir kısmının ruhuna fesat tohumlarım ekmeyi başaracak. Milletlerin nüfuzlu kişilerini kendi imparatorluğuna boyun eğdirecek ve onları, bu silahları kütle halinde imal etmeye yöneltecek. Eğer insanlık kendini bundan korumazsa, [insanlığı] Oğlum’un kollarına atılmasına zorlayacağım Dünya ve Kilise’nin başında olanlar bu [kötü] etkinliğe karşı çıkmazlarsa, bunu ben yapacağım ve Baba’ra Tanriya, insanların üzerine adaleti getirmesi îyargılaması i için dua edeceğim. O zaman Tanrı en sert ve tufandan aşağı kalmayacak şiddette insanları cezalandıracaktır. Büyükler ve nüfuzlular da, küçükler ve zayıflar gibi yok olacaklar. Ama, büyük değişiklikler de olacak. Çürümüş olan düşecek ve düşen korunmayacak. Kilise kararacak ve dünya şaşkınlığa yuvarlanacak.
«Yirminci yüzyılın ikinci yarısında biiyük, büyük bir savaş çıkacak. O zaman gökten, ateş ve duman düşecek ve okyanusların suları, göğe doğru kö iniklerini kusacak, buharlaşacak ve ayakta olan her şey başaşa- ğı gelecek. Ve milyon kere milyon insan çok geçmeden hayatını kaybedecek; ve o sırada sağ kalanlar ölmüş oloMara imrenecekler. Gözün gördüğü her yerde keder, dünyanın her yerinde sefalet ve her memlekette perişanlık olacak.
«İşte, zaman çok yaklaşıyor, karanlık uçurum çok derinleşiyor ve artık çıkış yolu da yok; iyiler kötülerle, büyükler küçüklerle, Kilise’nin prensleri kendi müminleriyle ve dünyanın iktidar sahipleri kendi halklarıyla ölecekler; o zaman, yeryüzünün tek hâkimi olan ’Şeytan’m uşakları ve sapkın insanlar’ tarafından zafere ulaştırılan ölüm, her yere hâkim olacak.
«Bu zaman, ne kral ve imparatorun, ne kardinal ve piskoposun hiç beklemediği bir zamandır; csza ve [yaptıklarının] karşılığını vermek yine de Baba’mm takdirine göre gelecek. Bununla birlikte, daha sonra, ancak bir kaç canlı kalınca, yeniden Tanrı’ya ve ihtişamına yakarılacak ve dünya tekrar bozulmasın diye, Tann’ya geçmişteki, dünyanın daha bozulmamış olduğu zamanki gibi hizmet edilecek.
«Oğlum İsa-Mesih’in tüm gerçek izleyicilerine, tüm gerçek Hıristiyanlar’a ve son zamanların havarilerine sesleniyorum! Zamanların zamanı geliyor, eğer insanlık [tuttuğu yoldan doğru yola] dönüş yapvyzz ve [yapması gereken] bu dönüş yukarı tabakadan, dünya ve Kilise yöneticilerinden gelmez ise sonların sonu da geliyor. Eğer bu dönüş olmaz ve her şey daha kötü olursa, ne yazık!»
58
5. BÖLÜM
UZAYDAN GELEN KARA ORDULAR
«Alev Alev Olan O, Karanlığın Prensi’ne şöyle hitapSen, havayı zehirledin.Sen, suları kirlettin.Sen, yeryüzünü tükettin.Fakat, sen, ateşe dokunmadın.Ne de ateş sana dokundu.Ve ateş seni yakacakAynen ışığın karanlığı ortadan kaldırması gibi.Uzaydan, yaptıklarımSolduracak olanYeni Ateşler [Tishya Kometleri'ni ( A 6 ) ] çağıracağım.Karanlığın Prensi, ateş’ten sakın!»
J. Saint-Hüarie, On Eastern Crossroads, New York, 1930
a — Lobsang Rampa’dan: Prens Satan ve Eşkiyalığı
Lobsang Rampa, «Hervıit» adlı kitabında., imparatorluk adıyla bahsettiği, dünya planetinin de dahil olduğu evrim serisi’nin (47) dünyalar grübu’na sızarak, negatif ve geriletici faaliyetlere girişen Prens Satan hakkında, Yüce Öğretmenler’in anlattığı şekliyle, ilginç açıklamalar yapmaktadır:
İmparatorluk büyüktü ama, bir başka Kâinat'tan, sahip olduklarımızı bizden gaspetmeye çalışan, şiddet yanlısı varlıklar geldi. Bunlar, beşerî varlıklardı ve başlarında, şakak nahiyelerinden çıkan, boynuzsu çıkıntılar vardı., Ayrıca, bir de kuyrukları vardı. Bu kimseler, şaşılacak derecede savaşçı bir tabiata sahiptiler; savaşmak, onların işi ve sporuydu. Kara uzay gemilerinin içinde, bu Kâinat’a sızdılar ve ancak kısa bir süre önce tohum ekmiş olduğumuz dünyaları lıarap ettiler. Uzayda, âfetlere yol açan savaşlar yapıldı. Dünyalar, tarumar oldu; dünyalar, infilâk ederek, duman
59
ve alev yığınına dönüştüler: Bu dünyaların kalıntıları, bugün dahî, Asteroid Kuşağı şeklinde, uzaydaki yolların üzerinde yığıntı oluşturmaktadır. Önceden verimli olan dünyaların atmosferleri tahrip olup gitti ve oralardaki tüm canlılar yok oldu. Bir dünya, bir başka dünyaya yandan çarparak, onu Dünya’ya doğru fırlattı. Yeryüzü, sarsıldı ve titredi ve Dünya-günü'nün süresini. daha uzun bir hâle getiren bir başka yörüngeye doğru itildi.
Bu yakm-çarpışma sırasında, her iki dünyadan da devasa, elektrik deşarjları yükseldi. Gökler yeniden alev alev oldu. Yeryüzü beşerlerinin çoğu yok oldular. Yeryüzünü büyük seller kapladı ve merhametli Bahçıvanlar, Ana Gemileri ile hızla yetişerek, daha, yüksek yerlere emniyet içerisinde aktarmak üzere, beşerler ile hayranları Gemiler’e bindirmeye çalıştılar. Daha sonraki yülarda, bu olay, Yeryüzü’nün her yanında yanlış efsanelere yol açacaktı. Fakat, uzaydaki savaş kazanılmıştı. İmparatorluğun orduları, karanlık işgâl- cileri yendiler ve çoğunu tutsak ettiler.
îşgâlciler’in Prensi olan Prens Satan, hayatının bağışlanması için yalvararak, İmparatorluğun halklarına. öğretecek çok şeyi olduğunu ileri sürdü. Daima başkalarının iyiliği için çalışacağını ifade etti. Prens Satan iîe önde gelen bazı yardımcılarının hayatları bağışlandı. Satan, tutsaklık döneminden sonra, kutsallığına, öylesine saygısızlık gösterdiği Güneş Sistemi'nin tekrar inşa edilmesinde işbirliği yapmaya can attığını belirtti. İmparatorluğun amiralleri ile generalleri iyi niyetli varlıklar olduklarından, başkalarındaki hainliği ve kötü niyeti tahayyül edemezlerdi. Bu teküfi kabûl ettiler ve Prens Satan ile subaylarına, İmparatorluk güçlerinin denetimi altında görevler verdiler.
60
[Yeryüzü’ndeki] şartlar yavaş yavaş dengeli- bir hâle geldi. Beşer, bir kez daha, bir tür uygarlık inşa etmeye başladı. Fakat, beşer, artık, aşın derecede savaşçıydı ve daha zayıf olan herkese zulmediyordu. Bahçıvanlar, temel neslin geliştirilmesi için, programlı bir şekilde taze [beşer] nümuneleri yerleştirdiler. Beşerin evrimi devam etti ve yavaş yavaş daha iyi bir beşer tipi ortaya çıktı. Ancak, Bahçıvanlar tatmin olmamışlardı. Yeryüzti’nde daha fazla Bahçıvan ile ailelerinin yaşamasına karar verildi. Elverişli olduğundan, dağların tepeleri ile yüksek yerler, üs olarak kullanıldı....
[ Bahçıvanlar’ın yanısıra,] gökyüzünden, çevrede dolanıp, sonradan muntazam bir diziliş içerisinde yavaşça inerek, bir dağ yamacına yerleşen uzay gemileri de geldiler.... Bu sözde Tanrılar, bu genç dünyanın başına birçok felâketi ve sıkıntıyı saracak olan varlıklardı. Aralarında önceki Prens Satan’m da yer aldığı bu kimseler, Yeryüzü’ne yerleşmeye gelmişlerdi. Fakat, İmparatorluğun Merkezi (47) oldukça uzakta olduğundan, Satan’m can sıkıntısı ve kışkırtmaları, deneyim edinsinler diye Yeryüzü’ndeki bu göreve atanan genç erkek ve bayan [Uzaylılar’ı] yoldan çıkardı.
...Ve yeryüzünün cahil olan yerli beşerleri, Tanrılar olarak addettikleri bu varlıkların yoldan çıkmış ya- şantılannı izleyerek, kendilerinin de bu tarzda yaşamaları gerektiğine hükmettiler. Böylece, tüm ahlâk yasalarının hiçe sayıldığı bir başıboşluk çağı başladı.
Orta seviyedeki beşerlerden daha uyanık olan bazı hilekâr yerli beşerler, rahipliklerini ilân edip, Tanrı - lar’m Sesi oldukları intibaını yarattılar. Sözde ’Tanrılar’ ise, bunun farkına varamayacak kadar kendi çarpık yaşantılarına dalmışlardı. Fakat, bu sapkınlıklar öylesine aşırılıklara yol açtı ki, en sonunda bunlarla
61
ilgili haberler İmparatorluğa kadar ulaştı. Ancak, Tan- rılar’m temsilcileri olduklarmı iddia eden dünyalı rahipler. olup biten her şeyi yazdılar ve kendilerini daha kuvvetli bir hâle getirebilmek için, olayları değiştirdiler. Bu. dünya tarihinde hep böyle olagelmiştir: Dünyalı beşerlerden bazıları, olanları kayda geçirmiş, ama kendi kudret ve prestijlerini arttıracak şeyleri yazmışlardır. Efsanelerin çoğu, gerçekte olup bitenlerin yanma dahi yaklaşmamaktadır.
..... Prens Satan’m subayları, bu küçücük dünya için hayırlı çalışmalar yapmaya yönelik tüm çabaları sabote etmekteydiler... Bazı dünyalılar, Tanrılar'm güvenini kazanarak, kendi iyilikleri için dünyalı beşerlere yasak edilmiş olan Bilgileri edindiler. Bu dünyalılar, daha fazla Yasak Bilgi çalmaya ve Bahçıvanlar'm kuvvetini gaspetmeye yönelik gizli bir dernek oluşturdular. Bahçıvanlar, bazı dünyalılar ile başları iyice derde girmiş olduğundan, baskı uygulayıcı nitelikte önlemler almak zorunda kaldılar. Bahçıvanlardan belirli teçhizatları çalmış olan bazı dünyalı rahipler, bu makineleri kontrol altına alamadılar ve Yeryüzü’ne salgın hastalıkları musallat ettiler. Halkın büyük bir kısmı öldü, ekinler etkilendi.
[Baha da kötüsü,] Bahçıvanlar’dan bazıları, Prens Satan’ııi kontrolü altına girerek,, Sodom ve Gomorra kentlerinde bir Günah Başkenti tesis ettiler. Bu kentlerde, her türlü erdemsizlik, sapıklık ya da ahlâksızlık, erdem olarak mütalâa ediliyordu! İmparatorluğun Yüce Üstadı, tüm- ciddiyeti ve vakarıyla, çekilip gitmesi için Satan’a uyarıda bulundu. Fakat, Satan, bu uyarıyı istihza, ile karşıladı. Sodom ve Gomorra’nın iyi beşerlerinden bazılarına oradan gitmeleri tavsiye edildi ve sonra., belirlenen bir zamanda, tek bir araç havayı yararak geldi ve ufak bir ’paket’ attı. Kentler, alev ve dumanlar içinde yerle bir oldular.... Bu felâketten çok az kişi kurtulmuştu.
Bu hayırlı uyarının ardından, tüm Bahçıvanları Yeryüzü ’nden çekmek ve artık dünyalılar ile açık temas kurmayıp, onları, numuneler olarak, uzaktan kontrol etmek için karara varıldı. Gene de devriye ekipleri, dünyanın atmosferine gireceklerdi. Dünya ve yerli beşerleri denetlemeye devam edeceklerdi ama, artık resmî temas olmayacaktı. Bunun yerine, özel olarak yetiştirilen Haberciler’in, uygun toplumların içerisine 'yerleştirilmesi’ne karar verilmişti. Daha sonra Hz. Musa olarak tanınan Varlık, işte böyle bir Haberciydi ( ‘!3>.
b — Lusifer ve Ahriman’m Şer GüçleriKozmik Tarihî Kayıtlar [Akaşik Kayıtlar (49)] va
sıtasıyla, Dünya Planetinin tarihini geriye doğru izleyen 'Gizli Öğreti’ [The Secret Doctrine], yeryüzünün evrimi ile beşerî varlığın tümünün, Yüce Ruhsal Varlıkların sürekli yaratıcı faaliyetleri sonucunda Spiritüel Makrokozmos’tan nasıl tezahür ettirildiğini tanımlar1. Bu Öğreti’ye göre, beşerin içsel hayatı, taa ilk zamanlarından beridir, bu Yüce Ruhsal Varlık Hiyerarşilerinin Rehberliği altında evrimleştirilmektedir.
İlk zamanlardaki beşerlerin şuuru, dünyanın şaşmaz bir ayna-görüntüsü hâlinde kalmış olmalıydı. Fakat, bu amaç, beşerî evrimin İlâhî Plân ve Programina karşı gelen ve beşerin caninda bu evrimleştirici şartlara karşı bir tür direnç hasıl etmeye çalışan geriletici karşıt güçler tarafından kösteklenmişti. ’Lusifer’ adı ile bilinen bu karanlık güçler topluluğu, beşerin şuurunu, bir ayna karakterinde olmaktan saptırmaya uğ- laştı. Göksel Hiyerarşilerin Lusifer yanlısı düşmanları, beşeri, Makrokozmos’un Rehberliğinden yoksun kılmak için, şuurunda bir serbest faaliyeti ortaya çıkaracak bir kapasiteyi beşerde vaktinden önce oluşturma arzusunu güdüyorlardı.
Lusifer’in bu şekilde işe karışması, beşerin kendi idrâkinin hâkim olmasına ve kişisel çözümlere ulaşmaya muktedir bir hâle gelmesine yol açacak bir süreci başlattı. Bu durumda, beşer için, kötülük ile hata yapma ihtimali sözkonusu olmaktaydı. Beşeriyet,, ferdî 'ben’ ya da ego, aşağı seviyeden belirli bazı unsurlara bağlı olma durumuna düştü. Yüksek Spiritüel Tesirler, beşerin böylece açık hâle geldiği aşağı seviyeden arzular ile ihtirasları artık kontrol edemiyor ve ayarlıya- mıyordu. Beşer, bu gidişatın sonunda, fizikî mevcudiyet çarkına iyice kapıldı ve yeryüzünün maddi süreçleriyle iyice kaynaştı.
Beşeriyetin evriminde, Atlantis’ten önceki çağlarda tezahür eden bu dönem, Kutsal Kitaplar’dâ ’Cen- net’ten Kovulma’ sembolü ile temsil edilir. Beşer, bu dönemde, Yılan’ın kurnazca baştan çıkarmalarıyla, kötülüğün amaçlarını kabûl etmek üzere kandırılmıştır.
Lusifer’in beşeriyeti tesiri altına soktuğu maddî dünyaya, ait olan ve Zerdüştizm tradisyonunda 'Ahri- man’ adı ile bilinen bir diğer karanlık güçler topluluğu daha mevcuttu. Bunlar, beşeriyeti, gözlerini Makro- kozmos'a yöneltmekten tamamiyle alıkoymaya ve onu, üç-boyutlu fizik dünyada tam bir tutsaklık içerisinde tutmaya çalışırlar. Ahriman, beşeriyeti, fizikî mevcudiyetin duyularla algılanan dünyasını yegâne realite olarak mütalâa edecek şekilde saptırmayı arzular. .Ahriman işe karışmış olmasaydı, tabiat kuvvetleri’nin arkasındaki Spiritüel Güçler de beşeriyetin gözlerinden hiçbir zaman gizlenmiş olmayacaktı.
Lusifer ile Ahriman, beşeriyetin evriminin iki büyük düşmanıdırlar (50). Lusifer, beşeri, kendisini sanki bir Tanrı’ymış gibi görmeye teşvik etmek suretiyle, spiritüel açıdan, Göksel Hiyerarşilerden kopmuş bir hâle gelmesine yol açar. Ahriman ise, yeryüzünde, spiritüel realitelerden tamamen tecrit edilmiş olan, tam bir maddî saltanat tesis etmek için çabalar.
Atlantis’te kitlelerin içsel hayatındaki dejenerasyondan işte bu kötülük güçleri sorumluydu. Lusifer, kuvvetli olma ihtirasını, sahte gururu ve nefsaniyetı teşvik ederek, majik güçlerin suistimaline yol açarken, Ahriman da kitlelerin saplan cinsel arzularım kullanmak suretiyle, tüm kıtanın en sonunda yok olmasına yol açan kara maji ayinlerini esinlendirmişti (7).
c — Lusifer’in Gözetmenleri ve Yeryüzüne İnişleri
Mısırlı keşiş Panodorus, şöyle yazıyordu:«Hz. Adem’in Yar atılışı’ndan Hz. İdris’e kadar ve
Genel Kozmik Yıl 1282'ye kadar, günlerin adedi ne ay ne de yıl olarak bilinmiyordu ama, Egregori (Gözetmenler ya da Melekler,). Genel Kozmik Yıl 1000’de Yeryüzü’rıe indiler, beşerlerle görüştüler ve onlara, Burçlar Kuşağı’nın oniki burcu ile işaretlenmiş olan iki aydınlatıcı cismin [muhtemelen, Güneş ve Ay] yörüngelerinin 360 parçadan oluştuğunu öğrettiler.»
«Jübileler Kitabı»nin (51) bilinmeyen yazarı, 'Gözetmenler'm dünyaya iniş tarihini 461 Dünya Yılı olarak belirtir. Araştırmacılar, bunu, İ.Ö. 3543 olarak yorumlarlar :
«Ve onuncu jübile’nin ikinci haftasında, Mafıalalel, kardeşinin kızını, Barakel’in kızı olan Dinah’ı kendisine eş aldı ve eşi, ona, altıncı yılda bir oğlan doğurdu ve o, oğlunun adını Jared koydu. Çünkü, o’nun zamanında, Rab’bin Melekleri, Gözetmenler denilenler, Yer- yüzü’nde yargılama ve dürüstlük yapsınlar diye, dünyaya indiler.»
55 yıl önce Kahire’deki eski bir sinagogda keşfedilen «Zadokite Dokümanı», Tekvin’i onaylamakta ve Uzaylılar’ın, dev çocuklarının (52) ve ahlâksızlığın dünyaya inişinden bahsetmektedir:
«Göklerin Gözetmenleri, kalplerinin inatçılığı içinde davrandıklarından, düştüler; evet, bu suretle, Tanrı’ mn Emirleri’ne uymadıkları için, suçüstü yakalandılar.
65
«Böylece, onların, boyları gururlu sedir ağaçları gibi ve bedenleri de dağlar gibi olan Oğullan da aynı şekilde hareket ettiler. Onlar da düştüler.»
Jared’in zamanında dünyaya inen 'Gözetmenler'in, Lusifer’in Sakıt Melekleri olduğu söylenir. Gözetmenler, kadim İsrail dinini ele geçirmekle ya da içerisine sızmakla suçlanırlar (53>. Yüzyıllar sonra, Esenyenler gibi dini topluluklar, bunlara şiddetle karşı çıkmışlardı. Jared’in, İ.Ö. 5800 civarında oğlu Hz. İdris’e yazdırdığı söylenen «Jared’in Ağlayışlarında, Gözetmenler'inYeryüzü’ne nasıl geldikleri ve Hz. Adem’den gelen kendi kabilesi ile Kabil’den (54) gelen kabilelerin insanlarını nasıl yoldan çıkardıkları anlatılmaktadır. Denildiğine göre, Lusifer, Kâinat’m merkezinde yer alan Hub planetinde, Gözetmenleri, androidler, yani etten kemikten robotlar biçiminde imâl etmiş, sonra bu Satanik Ordu ile, Başmelek Lusifer, bu Uzay Savaşı’nı kaybetmiş ve ne yazık ki, ikiyüz kadar Gözetmen ile birlikte, modem Lübnan’daki Hermon Dağı’na sürülmüştü (55).
d — Mara Saltana tı’nm Sonu ve Shambîıala Çağı . ' Tashi Lhunpo Manastırı’nda sözlü olarak aktarılan
bir öğretiye göre, milyonlarca yıl önce, yüksek seviyedeki başka bir dünyadan gelen belirli sayıdaki beşer- üstü varlıklar, bu gezegen ile gelecekteki beşeriyetinin evrimlerine ivme kazandırılması için yeryüzüne inmişlerdir. Bu varlıkların, «zihin-d.oğumlu» bedenleri, yan-, yapay olarak primordial maddeden yaratılmış olan ve yeryüzünün çekirdeği kadar ağır ya da güneş ışığı kadar hafif ve alev alev hâle getirilebilen bedenleri vardı. Görünüşleri, Tanrı benzeri devler gibiydi. Bu melekler arasında, sizin Lusifer ya da Satan dediğiniz «Mara» da yer alıyordu. Mara’nm önemli görevi, beşerin somut zihni ile bireyselliğini geliştirmekti. Çağlar geçmiş ve Mara, amacım gerçekleştirmişti ama, Bodhisattvalar [Dünya
66
Öğretmenleri] ile Tara, beşerin kalbini gayretlendirmek üzere daha sonra ortaya çıktıklarında, kenara çekilmeyi reddetti. Bu, Satan’ın, Kozmik Sikluslar’m Yöneticileri'ne karşı gelmesi demekti. O zamandan beridir, Mara, artık, «Işık-getirici» ya da Lusifer sıfatını taşımamaktadır. O, artık, ’Karanlığın Prensi’dir.
O zamandan sonra, Bodhisattvalar iki görev birden üstlenir olmuşlardır: Bir yandan, Mara’mn, beşeri yeryüzünde tutsak ederek, onu nefsanî, vicdansız ve kavgacı bir hâle getirme çabalarıyla savaşmak ve bir yandan da, Sikluslar Yasası uyarınca, beşeriyetin spiritüel ilerleyişi için çalışmak görevlerini yürütürler. Yüce Gökse! Yöneticileri, bu dünyaya Buddhalar ile Arhat- ,1ar göndermeye sevkeden husus da budur.
Dünyevî Yönetici’nin [Mara’nm], Güneş Rabbi ve Planetlerin Ruhları ile işbirliği yapma arzusundan yoksun olması, bir Kozmik Kriz yaratmıştır. Beşeriyet, artık, hangi tarafı (— Işığın mı yoksa Karanlığın tarafını mı— ) tuttuğuna karar vermeli ve sonra, Karma’- sını biçmelidir. Tüm halklar, artık, eski çekişme alışkanlıkları ile yeni bir ’dünya kardeşliği düzeni* arasında seçim yapmalıdırlar.
Güneş’in ve öteki dünyaların Yüce Varlıkları, Satan’a şöyle söylediler:
«Bırak, senin ışığın parlasın ama, yıldızlarla dolu olan uzayın öteki ve daha görkemli ışıklarını engelleme! Yeryüzünü çevreleyen o duvarı yık, çünkü beşeriyet o kabuğun altında spiritüel açıdan nefes alamamaktadır. Kozmik Saat, yakında ’Ruh'un Çağı’nın zamanının geleceğini göstermektedir. îstesen de bunu durduramazsın, çünkü Dhyan Chohanlar yakında uzaydan, henüz görünmez halde olan bir cisim getirecekler; bu [Tishya Yüdızı], bir güçler girdoJbı’ndan ibarettir ama, alev aldığı vakit, alevlen senin tüm işlerini yakıp yok edecektir.» (4<s)
67
Yüzyıllardır, binyıllardır, beşeriyetle, belirli halklara uygun olan mesajlar iletilerek temas kuruldu. Bu mesajların hepsi de Birliği ve Evrensel Kardeşliği vurgulamışlardır. Ne yazık ki, bunların arasından, 'beşeriyeti uyandırma başarısına pek azı ulaşmıştır : Dolayısıyla, bu kritik günlerde, [beşeriyete] nihaî bir uyarının verilmesi gerekmektedir. Bu, ’Gezegensel Ültima- iom’dur ve beşeriyet, Kalb’in Emri’ni kabûl etmek zorunda kalacaktır; aksi hâlde kendini mahveder. Beşer, yıkıcı davranışıyla, Hayat’ın Evrenselliği’nin Karmık Yasası’nı ihlâl etmekten ötürü, Doğa tarafından yargılanacak ve cezalandırılacaktır. Bazı kentler, bütünüyle, Okyanuslar’a gömülebilir ve volkanik afetler sonucunda büyük kıtalar yarılabilirler (32>. Arhatlar Yılı’n- dan sonra, Gezegensel Ültimatom, tüm yeryüzü halklarının dikkatine sunulmalıdır. Bu mesaj, şefkatle ve iyilikle, ama yine de bir uyarı olmasından ötürü çok güçlü bir şekilde iletilmelidir. Ve uyanlar sadece iyi niyetli varlıklarca getirilir. Beşer, o vakit, en büyük seçimini yapmak zorunda kalacaktır — Işık mı yoksa Karanlık mı, Barış mı yoksa Savaş mı, Kalp mı yoksa Yumruk mu, Bilgelik mi yoksa Cehalet mi?
Beşeriyet, Göksel Güçler'in bir savaş alanıdır. Bu, tabiî, tüm dinlerin kapsamlarına girmiş olan çok eski bir öğretidir. Şu anda bir Dünyalar Savaşı tüm şiddetiyle sürmektedir. Arzu ediür ki, beşer, Karanlığın Güçleri’nin tarafını tutmasın; çünkü bu takdirde, Karma Rableri tarafından yeryüzünden uzaklaştırılacaktır.
Hâlen sürmekte olan bir Savaş vardır — Yüce Kozmik însanlar'm, uzayı zehirleyen ve tüm Güneş Sistemi’ne zarar veren Şer Güçleri'ne karşı açtıkları ’Dünyalar Savaşı’ ! Beşer, Gökler'de böyle bir Savaş olduğuna inansa da inanmasa da, yaptıklarından sorumlu olup, Karma’smı biçecektir.68
Kadim destanlar, Atlantis’in son günlerindeki benzer bir gezegensel kriz’den bahsederler. Ancak, dünyada o samana nazaran artan nüfus ve spiritüel vasfın beşerde daha da karartılmış olması karşısmda, şimdiki kriz daha da hâd safhada olabilir.
Bu yüzyılın son çeyreğinde, Kalb’in Öğretisi’ni yaymak için bir çağrıda bulunulmalıdır, çünkü planeti ancak bu kurtarabilir. Gezegensel Ültimatom, yeryü- zündeki tüm beşerlere ulaşmalıdır! Beşeriyet, bu yol kavşağında, ahlâkî çürümenin çukuruna inen bir yol ile yıldızlara çıkan bir yol arasında seçim yapmak zorundadır. Şimdi, bir dünyasal alarm verme zamanıdır. Eğer bu uyarı kaale alınmaz da, kitleler, Karanlığın Prensi.’nin tarafını tutup, şimdiki yolu izlemeye devam ederlerse, o zaman Kozmik Hiyerarşi bu işi üstlenecek ve Shambhala’nm Işıyan Yöneticisi, bu planetin üzerindeki tüm kötülüğü yok edecektir.
Bu yüzyılda dünya ulusları iki Dünya Savaşı’nda çarpıştılar ve yüzyıl bitmeden bir başka savaşta daha çarpışabilirler. Bu Gezegensel Ültimatom’un verilmesi gerekmektedir ve başka sesler de olacaktır, çünkü risk büyüktür: Sözkonusu olan, sadece, birkaç milyon yıl içerisinde yerine yenisi konabilecek olan beşeriyetin kadei'3. olmayıp, oluşturulması ve gelişmesi bir Man- vantara boyu süren bir planetin kaderidir.
Yeryüzü beşeriyeti anlamalıdır ki, çarmıha gerilişlerin ve çılgın kalabalıklara vazeden nâzik peygamberlerin zamanı geçmiştir. Bu kez, Arhatlar, şimşek, gök- gürültüsü ve yıldız sağnakları ile konuşacaklardır! Shambhala Çağı gelmiştir artık! ( 56),
e — Mme. Blavatsky’den: Gizli Öğreti’de, Satan ve Savaşı «Âdem’in yaratılışından önce, Yeryüzü’nde, birbi
rini izleyen iki ırk yaşamıştı: 7000 yıl hüküm süren 'Devler5 ve onların mevcudiyeti sırasında sadece 2000
69
yıl hüküm süren 'Periler’. Devler, dev yapılı, güçlü ve kötüydüler. Periler ise, daha ufak yapıda, fakat daha bilge ve iyi kalpli varlıklardı....
«Gyan (ya da daha doğrusu Gnan: Hakikî ya da Okült Bilgelik ve Bilgi), yahut da diğer bir adıyla, Gian-ben-Gian (yani, Bilgelik, Bilgelik-oğlu), Periler’in kralıydı. Gyan’ın, kara maji’ye, Devler’in büyücülüğüne karşı koruyucu bir unsur olarak işe yarayan ünlü bir kalkanı vardı. Gian-ben-Gian 2000 yıl hüküm sürdükten sonra, 'İblis’, Tann’dan isin alarak, Devleri yendi ve dünyanın öbür ucuna sürdü. Astrolojik prensiplere bağlı olarak üretilen ve tılsımları, büyüleri ve sihirleri bozan majik kalkan dahi, Kader’in (ya da Karrha’hin) bir âmili olan îblis’e karşı etkili olamamıştı.»
Bu bölümdeki maddelerde birbirini doğrulayan ve çeşitli kökenlere bağlı bir bilgi verilmiştir. En son, üstteki ifadeler de aynı türdendirler. Aynı konuyu işleyen bilgiler, İslâm öğretilerinde de mevcuttur. Şöyle anlatılmaktadır: Tanrı, renksiz, dumansız ve hararet- siz ateşten Cân’ı yarattı ve ona Maric adım verdi. Cin taifesinin atası olan Maric’den sonra, onun, karısı olarak da Marice yaratıldı. Cinler bunlardan türemiştir ve yeryüzünü doldurmuşlardır. Onların asıl sureti insana benzer. Bedenleri suptil olduğu için, diledikleri surete girerler. îblis, bunlardandır. Daha sonra bir kısmı dünya semasına (Astral plâna) alınmışlardır. Yeryüzünde kalanlar olmadık kötülüğe girince, Tanrı, dünya semasında bulunan îblis ve çocuklarını bu yeryü- zündeki cinleri yola getirmek için yeryüzüne göndermiş ve İblis ve taifesi, yeryüzü cinlerini yenmiş, kötülüklerini ortadan kaldırmıştır. Tanrı ödül olarak İblis’i 7'nci kat semaya almıştır. Daha sonra yaratılan Adem’e, secde etmeyince, İblis, Cennet’ten kovulmuş ve bilinen. İblis olmuştur.
70
6. BÖLÜM
YERALTI KÖTÜLÜK KADROLARI
«Altm sarısı renkteki ırk (Dördüncü ya da Atlantisli Irk) da, dejenerasyon sırası gelip, 'günahla karardığında’, onların (bir önceki Irk’ın, yani Lemurya’nın) seçilmişleri, Kutsal Ada’ya (Gobi Çölü’ndeki, 'masallara geçmiş olan’ Shamballah’ya) sığınmışlardı. Bu sırada, onların bazı lanetlenmiş ırkları, ana nesil’den ayrılarak, artık cengellerde ve yeraltında (’mağara adamları’ olarak) yaşıyorlardı.»
Dzyan Kıtaları’nm Orijinal Yorumu’ndan
a — Shaver Gizenıi’nde, Bero’Iar ve Tero’lar«... Shaver Gizemi, 'zararlı robotlar' [detrimental
robots] sözünden gelen ’derolar’ adıyla bilinen ve dünyanın her yanını kaplayan muazzam bir yeraltı kent şebekesini iskân etmiş olan, dejenere bünyeli bir beşer- altı yaratıklar ırkı ile ilgilidir. Orijinal yurtları Lemur- yâ olan derolar, bir zamanlar Lemurya’nın hâkim ırkının köleleriydiler. Fakat, hâkim, ırk yüzyıllar önce yeryüzünü terkettikten sonra, bu ırkın inşa etmiş olduğu devasa kentler ile harikulade makineler de cahil ve kötü niyetli derolar’ın eline geçmiştir. O zamandan beridir, derolar’ın başlıca uğraşısı, yukarılarında, yeryüzü kabuğunun üstünde yaşayan beşerî ırka zulmetmek olmuştur.. Defolar, dünyadaki kötülüğün büyük bir kısmından sorumludurlar. Deniz kazalarından, burkulan ayak bileklerine kadar [birçok] felâketi onların tesirine atfetmek mümkündür. Sık sık dünyanın yüzeyinde ortaya çikmışlar ve bir kalabalığın içinde farkedilemeye- cek kadar beşerî bir görünüme bürünmüşlerdir. Ancak, taciz edici faaliyetlerini, daha ziyade, telepati, ışınlar ve diğer türden uzaktan-kontrollü araçlar kullanmak suretiyle, yeraltındaki yurtlarından yürütmüşlerdir. Derolar’ın yeraltı kentleri, yüzeydeki dünya ile. çeşitli mağaralar vasıtasıyla irtibat kurmuşlardır. Beşerî var-
lıklann bu mağaralara girmeleri son derece sakıncalıdır.»
Richard S. Shaver, ilk kez 1944 yılında ’derolar’ hakkında bir öykü yazıp da bunun gerçek olduğunu açıkladığı zaman, büyük bir ilgiyle karşılanmış ve bu yazı dizisini tam dört yıl boyunca sürdürmüştü. Yukarıdaki açıklama da, zamanın popüler dergilerinin birinde bu konuyla ilgili olarak 1945 yılında yayımlanmış olan bir yazıdan alınmıştır.
Shaver’a göre, yaklaşık 12000 yü önce, Güneş, planetimiz de dahil olmak üzere tüm Güneş Sistemi’ni öldürücü bir radyasyona maruz bırakmaya başlayınca, o devrenin ileri seviyeden ırkları olan Atlanlar ile Titanlar, yeryüzünün içinde mevcut olan büyük boşlukları süper teknolojileri ile yerleşilebilir hâle getirmişler ve bu yeraltı kentlerine çekilmişlerdir. Daha sonra uzay gemileri inşa eden bu ırklar, yeryüzünden ayrılarak başka bir planete göç etmişlerdir, işte, yeryüzünde bıraktıkları, radyoaktif hastalıklara yakalanmış olanlar ile daha başka talihsiz gruplardan oluşan ’terkedilmişler', güneş ışınlarından mahrum olan bu mağaralarda, dejenere, aptal cüceler hâline gelmişlerdir. Shaver, iyilikten tamamiyle yoksun olan ve kötülükten başka bir şey bilmeyen bu satanik yaratıklara, ’derolar’ adını vermektedir. Ayrıca, sayılan daha az olan ve yararlı besinler, kimyasal maddeler ve ışın makineleri sayesinde zihnî ve fizikî dejenerasyondan koru- nabilmiş olan bir de ’Terolar’ grubu vardır.- Ancak, bunlar, çabuk ihtiyarlamakta ve yeraltı dünyasına hâkim. olan derolara yakalanmamak için, dağınık yaşamak ve saklanmak zorunda kalmaktadırlar. Terolar, deroiarm aksine, kendilerini iyiliğe adamış olan ve iyi niyetli, liderlerce yönetilen ileri seviyeden düşünürlerdir.
Dr. John J. Robinson’un, «Gizemli Yerler» (Mys- terious Places) adlı kitabında yaptığı açıklamalara
göre, Malta, Güney Amerika ve Kanada’da derolar'm mağara girişleri yer almaktadır. Kanada’da hiçbir beşerin girmeye cesaret edemediği esrarengiz bir vadi mevcuttur. Dr. Robinson bu mağaralarda yaşayan, 'beşer biçimindeki garip yaratıklardan oluşan ırklar’m, mağaraları keşfe kalkışanlara saldırdıklarını anlatmaktadır (57).
’İçi Boş Dünya’ konusunu bu yüzyıl’m başlarında araştırmış ve «Dünya’nın İç Kısmına Seyahat» (A Joumey to the Earth’s Interior) adında bir de kitap yazmış olan Marshall B. Gardner, yakm zamanlarda Spatyom’dan verdiği bir tebliğde, derolar’m artık te- mizlenmekte olduklarından bahsetmektedir:
« .. İçsel dünya alemlerinde, büyük mağara kentlerinde, büyük bir ’ev temizliği’ yapılagelmekte ve negatif, yıkıcı antiteler, ileri seviyedeki başka dünyalardan gelen dostlarımız ve kardeşlerimiz tarafından ortadan kaldvnlmaktadırlar. İçsel dünya’nın hem astral hem de fizik seviyeleri, yeryüzündeki yaklaşan Altın Çağ’a hazırlık olmak üzere temizlenmektedir.»
ts — Wise Ovvl’dan: Atlantis’in Karanlık HakimleriAtlantis, gerçekten vardı ve son derece ileri seviye
de olan,, gelişen bir uygarlık merkeziydi. Atlantis uygarlığının kayıtları, dünyanın her yanındaki okült derneklerin kütüphanelerinde hâlâ daha mevcuttur. Dünyada bugün mevcut olan herhangi bir seviyeyi kat kat aşan büyük bir bilgi seviyesine erişmişlerdi.
Bu arada şunu da belirtmek isteriz ki, dünya tarihinin hiçbir döneminde, hem böylesine aşırı derecede barbar ve hem de, aynı zamanda, böylesine yüksek derecede aydınlanmış olan bir beşeri ırka ve topluluğa rastlanmamıştır. Dünya, daima, hayvani olandan, At- lantisliler ya da Lemuryalılar gibi son derece ileri seviyedeki beşeriyet biçimlerine kadar uzanan bir karışım olagelmiştir. Şurası muhakkak ki, bu beşerler, temas ettikleri kişiler tarafından, başka bir boyuttan
gelen Tanrılar olarak mütalâa edilmişlerdi. Atiantis, daima, çoğu tamamiyle sezgi ya da saf düşünce kanalıyla çalışan rahip sınıfmca yönetilmişti. Rahiplerin aydınlanmış ve âdil yönetimi altında Atiantis kıtası refaha ermiş ve ahlâkî fazilet ile spiritüel görkem bakımından gelişmişti.
Zaman geçtikçe, rahipler, dinî doktrinlerin biçimsel yönlerine giderek daha fazla dikkat etmeye başladılar ve rahiplik müessesesi, stereotip hâle geldi ve daha sonradan da dejenere oldu. Daima evlerde ve barışçı yollarda kullanılmış olan atom ve Güneş gücü, savaş araçları yapımına yöneltildi ve Atiantis, değişik savaşçı mezheplere bölünmeye başladı. Rahiplerin gücü giderek azaldı ve aşağı seviyeden bir pozisyona tayin edildiler.
iktidar, lâik kişiler ile Atlantis’in Karanlık Hâkimleri denilen bir savaşçı krallar ırkı tarafından gasp- edildi. Bunlar, son derece kudretli, kara yüzlü (5S), uzun siyah saçlı ve çok tuhaf gözleri olan kişilerdi. Çoğunun gözlerinde, günümüzde Avrupa’nın Çingeneleri ile Kalahari’nin Buşmanları arasında görülen türden bir ışık vardi. Bunlar [Çingeneler ile Buşmaîılar], Atlantis’in bugün dünyada mevcut olan tek hakiki torunlarıdırlar. Karanlık Hâkimler, bazıları 2,50 metreye varan, çok uzun boylu, ince yapılı ve son derece mütenasip bedenli kimselerdi. Hepsi de astronomi ve astroloji konusunda uzman olup, uzay araçları, uçan makineler (59) ve kayaları kesmeye ve delmeye yarayan makineler hakkında bilgi sahibi olan, harikulâde teknolojistlerdi. Tüm âletleri, güneş enerjisi ve bir dereceye kadar da atom gücü ile çalıştırılırdı.
Büyük bir uygarlığın ancak bir noktaya kadar yükselebileceği ve sonra, aşağıya doğru bir inişe geçeceği yazılıdır. Karanlık Hâkimler Atlantis’i ele geçirip de birbirlerini yok etmek üzere silahlar geliştirmeye- başladıklarında, Atiantis çoktan inişe geçmişti
bile. Savaş çıktı ve bütün dünya sallandı. Dünyânın 16 derece yatık olduğu tespit edilmiştir ve buna bu çekişmenin yol açtığı sanılmaktadır. Dünyama büyük kısımları seller altmda kaldı ve sulara gömüldü ve yerkürenin daha başka kısımları bu kaos’un içinden,
- yeni kara parçaları oluşturmak üzere ortaya çıktılar. Tanrılar, artık, dünyadaki ilkel beşerlere gelmediler ve sadece, onların, efsanelerinde yaşadılar.
Atlantisliler’in hepsi de kaybolmayıp, birçoğu yeni karalara kaçarak, barbarlar arasında yaşamaya ve yapılar, taştan anıtlar inşa etmeye başladılar. Bunlar, günümüzde çözülemeyen büyük gizemler oluşturmaktadırlar. Bazıları Güney Amerika'ya kaçtılar ve birçok yapılar inşa ettiler ve büyük ölçüde de madencilik yaptılar. Burada, Thursday ya da Easter [Paskalya] adalarından bahsetmiyoruz, çünkü oralardaki kalıntılar ile yazıtlar, Atlantisliler’den ziyade, Lemurya uygarlığına aittir.
c — Kadim Öğretilerde, Işığın ve Karanlığın OğullarıTradisyonlara göre, Lemuryalılar ile ilk Allan;isli
ler iki kesin sınıfa ayrılmışlardı: Karanlığın ya da«Gece’nin Oğulları» ile Işığın ya da «Güneş’in Oğulları». Kadim kitaplar, bu ikisi arasındaki dehşetli savaşlardan bahsederler. Gece’nin Oğulları, Karanlık ülkelerini terkederek, Işığın Rabbi’ni «Güneş’in Oğullan»ndan gaspetmeye çalışmışlardı.
«Tann’nın Oğulları» ya da Kutsal Ada’nm (60) Yüce İnisiyeleri, Tufan’dan yararlanarak, yeryüzünü At- lantisliler arasındaki tüm Büyücüler’den kurtardılar (58).
Atlantis, ilk zamanlarında, gerçekte, Lemurya’nm bir parçasıydı. Fakat, beşeriyetin gizli tarihinde ayrı olarak mütalâa edilmelidir. Atlantis’in dev yapılı, altın sarısı tenli, dördüncü beşerî ırk temsilcileri, ezote- rik tradisyona göre, 'günahla kararmışlardı’. Fakat
75
hepsi değil: Bazıları, Spiritüel Bilirliğe duydukları eğilim sonucunda edindikleri poz itil Kurma sayesinde, 'üçüncü göz’n faal halde tutabilip vv. böylece de, evrim- leşmekte olan beşinci ırk’m bebeklik çağında Atlantis’i yok eden Tufan'ı önceden görüp, kurtulmayı başardılar.
Eflatun, Critias’ta, Atiantis uygarlığının yok edilme sebebini şöyle anlatır:
«Atlantisliler'in içindeki İlâhi Vasfa ait unsurlar, sık sık beşerî vasıf ile büyük ölçüde karışması sonucunda zayıf ve silik bir hale ve beşeri mizaç da, dominant hale geliyordu.... Tanrılar'm Tanrısı Zeus, onlan cezalandırmak istedi.»
Karold T. Wilkins, «Eski Güney Amerika’nın Gizli Kentleri» (Secret Cities of Old South America) adlı kitabında, El Daoud adındaki ilginç bir kitaptan şu paragrafı aktarıyordu:
«... Atlan'da, ’Satanaku’ram gizli mağaraları, dehşetli kötülüğü ile yarattığı, iğrençliklerle doluydu. Atlantik m ovalarına tamamiyle kara maji bulaşmış ve istilâ etmişti ve kutsal yükseklikler, artık, Atalar ya dia Dhv.man-Adamic’ler için gerekli değildi... Bu, sarı, kırmızı ve siyah isyancıların mafişiydi.»
Lemurya-Atlantisliler’i, Ruh-Krallar'dan, yani bedenlere bürünmüş gerçek, canlı Devalar’dan (ya da Yarı-Tanrılar yahut Melekler’den) oluşan bir sülâle idare ediyor ve onları, sırayla, sanat ve bilim konularında eğitiyordu. Yalnız, bu Dhyaniler, maddî [Göksel olmayan] Ruhlar olduklarmdan, her zaman için hayra hizmet etmiyorlardı. Atlantisliler’in Kral The- vetataları, bu şer güçlerindendi ve bu Kral - İblis’in kötü tesiri altındadır ki, Atiantis ırkı, kötü majisyen- lerden oluşan bir ulus hâline geldi.
Mme. Blavatsky, «Aşikâr Edilmiş /sis» (Isis Un- veiled) adlı kitabında, bu gidişatın sonunu şu satırlar la anlatmaktadır:76
«Bunun sonucunda, savaş çıktı. Anlatılması çok usun sürecek olan bu savaş öyküsünün özüne, Kabil ırkı (54), devler (52) ve Hz. Nuh ile doğruluktan yana olan ailesi’ne ait çarpıtılmış alegorilerde rastlamaktayız. Bu çatışma, Atlantis’in batması ile sona ermişti. Bu olayın ise Babil ve Tevrat kökenli Tufan öykülerinde bir dereceye kadar yansıtıldığını görüyoruz. Devler ve majisyenler '... ve tüm canlılar... ve her beşer öldü.’...»
Mme. Blavatsky, bu Tufan’dan kurtulanların, birkaç kabile ile birlikte, şimdi Gobi Çölü’ndeki bir 'vaha’ şekünde mevcut olan ’Kutsal Ada’da (60) o zaman ikâmet eden «Tanrı’nın Oğulları» olduğunu belirtmektedir.
«...öykünün geri kalan kısmına göre, Ada’nvn înisi- yatörleri’nin torunları ile Atlantisli Hz. Nuh’un nesli arasındaki evlenmelerden, doğrular ile kötülerden, oluşan karışık bir ırk doğdu. Bir yanda, dünya’da Hz. Idrisler, Hz. Musalar, çeşitli Buddhalar, birçok 'Kurta- rıcı’tar ve Büyük İnisiyatörler yer alırken, öte yandan, dünyanın, yerinde olan bir spiritüel aydınlamşm kısıtlayıcı gücünden yoksun oldukları için... yeteneklerini kötü amaçlara saptırmış olan ’doğal majisyenleri’ yer ahyordu....»
Lemurya-Atlantisliler’in belirli bir dini yoktu. Beşerin zihnî gözü anlayışa açılır açılmaz, Üçüncü Irk, kendisini, her daim mevcut ve bilinmez ve görünmez olan Her Şey ile, yani Tek Evrensel Mâbut ile bir hissetmişti. İlâhî güçleri hâiz olan ve içerisinde içsel Tan- rısı’m hisseden her Lemurya-Atlantisli, tabiatı bakımından bir Beşer-Tanrı ve buna karşılık da fizikî Benliği bakımından bir hayvan olduğunu hissediyordu. Bilgelik > Ağaeı’mn meyvesini tattıkları ilk günden beridir bu iki unsur arasındaki mücadele başlamıştı; spiritüel olan ile psişik olan, psişik olan ile fizikî olan arasm-
77
daki hayat mücadelesi (61) başlamıştı. Bedene, hakim olmak suretiyle, aşağı seviyeden prensipleri fethedenler, «Işığın Oğulları»na katıldılar. Aşağı seviyeden tabiatlarının kurbanı olanlar ise, Madde’nin tutsağı hâline geldiler; «Işığın ve Bilgeliğin Oğulları» iken., «Karanlığın Oğulları» oldular. Ölümlü hayat ile, Ölümsüz Hayat arasındaki savaşta yenik düşmüşlerdi ve bu şekilde yenilen herkes, gelecekteki Atlantisli Büyücü nesillerin, tohumunu oluşturdu.
Böylece, Lemurya Kıtası’nda doğan ilk Atiantis ırkları, ilk kabilelerinden itibaren, 'doğrular ile kötüler’ olarak ikiye ayrıldılar: Bir yanda, görülmeyen Tek Ruh a, ya da Tabiat’a ibadet eden ve O’nun ışınını kendi içlerinde hisseden beşerler, öte yanda ise, Pantheist- ler (62) ve anlaşma yaptıkları Yeryüzü Ruhları’na, karanlık kozmik, antropomorfik Güçler’e bağnazca, tapanlar.
«Dzyan Kıtalarının Orijinal Yorumu»nda, Atlantis’in sonu hakkında şu ilginç açıklama da yer almaktadır:
«İlâhi Öğretmenleri o Kutsal Ada’yı (—-'ki buradan en son Kurtarıcı gelecektir’— ) iskân etmek üzere gitmiş olan o bir avuç Seçilmiş şimdi tek başlarına, beşeriyeti, bir yarısıyla öbür yarısını imha edecek duruma [beşeriyetin şimdi yaptığı gibi — Mme. Blavatsky] gelmekten alıkoyuyordu. Beşeriyet ikiye bölündü. Beşeriyetin üçte ikisi, yeryüzünün, kolaylıkla içine nüfuz edilebilen bedenleri ele geçirmiş olan, aşağı seviyeden, maddî Ruhları’nın Sülâleleri’nce yönetiliyordu; üçte biri sadâkatini korudu ve İlâhî Enkarnasyonlar olan Beşinci Irk’la birleşti. Kutuplar [dördüncü kez] yer değiştirdiğinde, bu, korunmakta olanlar ile Dördüncü Irk’tan ayrılmış olanları etkilemedi. Lemuryalüar gibi — sadece günahkâr Atlantisliler [Kara Majisyenler] yok oldular ve 'artık görülmediler’...» (63).78
7. BÖLÜM
KOZMİK KARANLIK GÜÇLER
«Barışı ve âlıengi arzulayan her dünya beşeri, yeryüzünü kaplayan korkunç, karanlık aura’yı arındırma görevine katılabilir. Beşerler bunun için, sistematik olarak ve senkronize bir hâlde, pozitif [ve yüksek seviyeden] zihnî neşriyatta bulunmalıdırlar. Planetimizi zehirleyen karanlık aura tüm beşeriyeti tehdit ettiğine göre, bizler, gezegensel yurdumuzu arındırmak ve dezenfekte etmek için bunu yapmakla yükümlüyüz.»
Andrew Tomas
a — Satürn Rabbi’nin, Dünya Halklarına MesajıBu, bu Güneş Sistemi’ndeki planetlerden gelen
6’ncı mesajdır ve Satürn Planeti’nden, o planetin, adı 'Satürn- olan Yöneticisi’nden gelmektedir....
Yeryüzü’nün yakınındaki planetlerin arasında, öteki planetlerin sâkinleri nasıl barış ve sevgi içerisinde yaşıyorlarsa, beşeriyetin de barış ve sevgi içerisinde yaşamayı öğrenebilmesine yönelik büyük bir arzu duyulmaktadır — ve bu [arzu], ayrıca, Yeryüzü’nün yukarısındaki Plânlar'm «Yüce Beyaz Kardeşliği» tarafından da duyulmaktadır....
[Satürn’deki] halkımız bir sevgi ve diğerkâmlık atmosferi içerisinde yaşarlar. Bu, evlerde başlar ve oradan, da planetin tüm bölgelerine yayılır. Dünyanız’m da böyle bir atmosferi olsaydı, ne kadar mutlu olurduk.
Sözkonusu olan sizin doğruyu yanlıştan ayırt edememeniz değil de, açgözlülüğün sizi obsede etmiş olmasıdır. Açgözlülük — ne kadar iğrenç bir şeydir açgözlülük! Dünya Planeti’nin her yanında, tüm uluslarda görülür. Ulus ulusa karşı, ırk ırka karşı savaşır ve nedenini arayacak olursanız, bu, daima, açgözlülüktür.
79
Güçlü olan, zayıf olanı soyar ve planetin her yanında korku ve mücadele mevcuttur. Bu, güçlünün zayıfı öldürdüğü ve yediği ormandaki hayvanların [durumuna] benzer.
Yukarıdan, Dünya planetini dolaştığımızda, bunu her yerde görüyoruz ve kalplerimiz bu manzara karşısında sızlıyor. Hemen hemen her yerde mabetler. ve din adamları var ama, vaızlar haftanın bir günü dinle- nilmekte ve haftanın geriye kalan kısmında unutulmaktadır. Beşerlerin böyle yaşaması, cehaletten ötürü değildir. Eğer öyle olsaydı, öğretilmek suretiyle değiş- tirüebilirdi. Hayır, [öyle olmayıp,] Dünya’nın üzerinde aynen bir bulut gibi bir karanlık var. Bu karanlığın içinde, kötü amaçlı varlıklar var. Sanki, halkı yok etmeye çalışan bir tek değil de, birçok Satan varmış gibi. Bunlar, açgözlülüğün karanlık ruhlarıdır. Bunlara birçok ad takılmıştır ama, hangi adı alırlarsa alsınlar, iblistirler. Halkın kanım emen vampir yarasalara benzerler. Bazıları, fizik bedeni terketmiş olmalarına rağmen, gene de fizik bedendekiler kadar (—belki daha da fazla— ) tehlikelidirler.
Sözü edilemeyecek kadar dehşetli göründüğünden, bu konuda konuşmakta tereddüt ettik. Ancak, sizin gerçekten büyük Öğretmenleriniz’deıı bazıları konuşmaktadırlar ve bu durum öğrenilmektedir. Bazıları onlara 'gözetmenler’ ve bazıları da ’sarraflar' cle:r ama, bunlar aynıdır (64). Dediğim gibi, onlar, halkın kanını emen vampir yarasalardır.
Bazı yönetici kadrolarınız, bu [karanlık] gruplara dahil değildirler. Bunun için Tanrı’ya şükrediniz. Biz Satümlüler, Yeryüzü'ne yaklaştıkça gördüğümüz şeyden bahsetmek zorunda olduğumuzu hissettik. Bunu yapmak ıstırap veriyor, çünkü bu, birçoklarının, masum kalpleri ve zihinleri üzerinde büyük bir şok etkisi yaratacaktır.80
Bu [durum], bir kaç belirli grup tarafından bilinmekte ve [bununla ilgili] haber, yazma ve konuşma yoluyla yayılmaktadır. Bu karanlık kişilerin ne olduklarını soracaksınız. Bunun cevabı, Incil’in ’Apocrypha’ [bölümünde] bulunacaktır. Apocrypha, Incil’in, sahte ve taklit olduğu mütalâa edilerek, geriye kalan kısmından ayrılmış olan bir parçasıdır.
Apocrypha, Cennet’ten kovulmuş olan ve liderleri Lusifer’in başkanlığında, Tanrı’nm Emirleri’ni ihlâl etmesi için beşeriyeti ayartan ve etkileyen Sakıt Me- lekler’den bahseder. Bunlar, özellikle, açgözlülüğü ve dostane olmayan her türlü eylemi teşvik ederler; fakat açgözlülük başı çeker. Açgözlülükle birlikte gurur ve kibir de vardır. Bunların çoğu, para yapan kuruluşların yüksek pozisyonlarında yer alırlar. Bu kuruluşlar, bu düzenbazların saflarından gelen hisse sahipleri için aşırı kârlar yapmak üzere hileyle işletilirler. Bunlar, Yeryüzü’ne yüzyıllar önce gelmişler ve orada kalarak, aşağılık zanâatlarıııı icra etmişlerdir.
Bunlar, faaliyetlerini gizlice yürütürler. Yüzeyde, (—büyük bir refah içerisinde olan— ) olağan iş adamları gibi görünürler. Biz Satürnlüler, onları görebilir ve zihinlerini okuyabiliriz. Beşeriyetin geriye kalan kısmından farklı bir soydan geldiklerini söyleyebilirsiniz, fakat cüsseli, gösterişli, başarılı iş adamlarından başka bir şey değillermiş gibi görünürler.
Gizli toplantılarında gerçek renklerini gösterirler. Yeryüzü'nün yakınındaki planetlerden gelen bizler, onları, gemilerimizden ve ayrıca, Yeryüzü’nün yakınında, bedenlerimizin içinde seyahat ederken görebiliriz. Atmosfer son derece kötü olduğu için uzun süre kalmayız. Bu atmosfer Dünya planetinin her yanım çevrelemesine rağmen, en kötü [kesimi] Dünya halkının görüş gücünün ötesinde yer alır. Büyük kentlerinizin en kötü hava kirliliği bunun yanında hiç kalır.
81
Bu yaratıklar ve eylemleri, artık, bazı Dünyalı kişiler tarafından keşfedilmiş olup, bu şahıslar, keşfettiklerinden [Dünya halkını] haberdâr etmek için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Bu [Dünyalı kişiler], kendilerine, 'Jared’in Oğullan’ demektedirler, çünkü ’Ja red’, kadim zamanlarda bu ifritleri gözler önüne seren ve onlara karşı savaşan Varlığın ismiydi (64).
Öteki planetlerden gelen bizler, ortaya çıkmaya ve [Sizleri] bundan haberdar etmeye karar verdik. Eğer nelerin olup bittiğini açıkça görebildiğimiz hâlde susmuş olsaydık, Yeryüzü’ndeki kardeşlerimizin candan dostu sayılmazdık. ’Jared’in Oğullan’nın anlattıklarına birçok kişi inanamadı, [anlatılanlar, bu kimselere] çok fantastik ve ihtimal dışıymış gibi geldi. Sizi temin ederim ki, [bu anlatılanlar,] gerçek olmayacak kadar dehşetli olmasına rağmen, gerçektir. Tüm Yeryüzü halkı, ayağa kalkmalı ve buna karşı savaşmalıdır. Bombalar ve silâhlarla değil de, sözlerle [savaşmalıdır].
İncil'deki Vahiy bölümünü etüd ettiğiniz takdirde, orada bu yaratıklardan bahsedildiğini göreceksiniz (65). Diğer bütün planetlerden gelen bizler, Yeryüzü halkını, bu dehşete son vermek için bir şeyler yapmaya sevk- ediyoruz;. Size bu [durumdan] bahseden yalmz Satürn planeti değildir. Satürn, tüm planetlerin sözcüsüdür.
Size açıklamam gereken bir şey var. Yeryüzü’nü çevreleyen bu karanlık, doğrudan Gözetmenler’den ya da Sarraflar’dan gelmemektedir. Hayır, bu [karanlık], onların cezbettikleri ’karanlık güçler’den gelmektedir.
Bu karanlık güçler, bir zamanlar Işığın Prensi olan, fakat Muktedir Tanrı’mn Kudreti’ni gasbetmeye çalıştığı için Cennet'ten kovulan Lusifer’in izleyicileridirler. Kendisini izleyenlerle birlikte Yeryüzü’ne gelmiş olup, o zamandan beridir, beşeriyeti mümkün olan her şekilde [iğvaya] teşvik etmektedir. Bazı beşerler, açgözlü
82
ve nefsanî olmak için fazla bir teşvike ihtiyaç duymamışlar; başkaları buna karşı savaşmışlar; daha başkaları ise, Tanrıları’nı bütün kalpleriyle ve hemcinslerini de kendileriymiş gibi sevdiklerinden, bu teşviki hiçbir zaman hissetmemişlerdir.
Bu karanlık güçler, nerede hoşnutlukla karşılanacaklarını bilirler. Bazıları beşerî beden içerisinde olup, toplumun dış olaylarına ve iş hayatına sızarlar, daha başkaları ise beşerî gözlerle görülemezle!-. Bunlar, ba- zan, bir erkeğin ya da bayanın iç hayatını obsede ederek, kendilerine bağlarlar.
Incil’in Yeni Ahit kısmında, Hz. İsa’nın, geri ele- mentalleri, bunların pençesine düşen kimselerin içinden nasıl çıkarıp kovduğu anlatılır (66). Bu geri elemental- ler ya da onlara benzeyen ötekiler, şimdi, bu sözde uygar çağda [Demir Çağı'nda] faal hâldedirler. Eski zamanlarda olduğu gibi, şimdi de, Baba, Oğul ve Ruhül- kudüs’e dua etmek suretiyle bunları kovmak mümkündür.
Hz. İsa, sürekli olarak uyanık durmanın gerekliliğinden bahsetmişti, çünkü geri elemental, dışarıya atıldığında ve ev [beden] temizlenip bezendiğinde, kendisinden çok daha kötü olan sekiz elemental daha bulacak ve [aynı kişiye] tekrar gireceklerdir. Dolayısıyla, o kişinin son hâli, ilk hâlinden daha kötü olacaktır (67).
Bütün bunlar, harfi harfine doğrudur. Bu, sembolik bir öyküden ibaret olmayıp, gerçeğin ta kendisidir. Ey, Dünya halkı, uyanın ve çevrenize bir bakın ve çevrenize baktığınızda, ayrıca, iç [dünyanıza] da bakmayı ihmâl etmeyin; çünkü, farkında olmaksızın, bu geri elementaller’den birini de siz barındırıyor olabilirsiniz. Bu [kötülük güçleri], nefsaniyet, açgözlülük ve gaddarlık şeklinde tezahür ederler. Başkaları için hiçbir sevgi beslemezler, tüm düşünceleri kendilerinin üzerinde odaklanmıştır. Bunlar, Yeryüzü’nde bulunan ve mahvedebileceği kimseler arayan Lusifer’in iblisleridir.
Emniyet içerisinde olduğunuzdan pek emin olmayınız. Korunmanız için, Tanrı’dan ve «Yüce Beyaz Kar- deşlik»ten talepte bulunun. 'Yüce Beyaz Kardeşliğin Üyeleri, Tanrı’nın hizmetkârları ve beşeriyetin öğretmenleri ve Rehberleri’dirler.’
Bir başka planetten olan bizlerin, Yeryüzü’ndeki sizlerin bihaber olduğunuz bu kadar şeyi nasıl bilebildiğimiz hususunda hayrete düşebilirsiniz. Bilirsiniz ki, çoğu kez, bir eve gelen yabancı bir ziyaretçi, o aileyi, kendilerinin anladığından daha iyi anlayabilir. Kusursuz bir anlayış için sanki belirli bir tarafsızlığa ihtiyaç vardır. Sürekli olarak aynı şeye bakmaktan ötürü gözler bulanabilir. Yeni bir manzara daha kolayca seçilir. Gerçek durum görüldüğü ve anlaşıldığı vakit, artık savaşma vasıtaları tesis edilebilir. Her yerde, Yeryüzü’nün, tüm uluslarında, tartıöma grupları oluşmalıdır.
Tüm uluslarda gruplar oluşacaktır. Ulusların halkları kıyam ettirilecek ve zihinleri durumu kavrayacak ve karanlığın şer güçleri’ni defetmek için enerjinin tezahür etmesine yol açılacaktır. Bu, ışık neşretmekle gerçekleştirilebilir (68). Karanlığı yok etmede hiçbir zaman başarısızlığa uğramayan Tanrı Işığı'na yakarınız.
Dehşete düşen ve çaresiz kalan şaşırmış kişilere sevgi neşrediniz (69). Yeryüzü’nün aydınlanmış kişilerine çok iş düşmektedir. «Yüce Beyaz Kardeşlik», eğitmek ve yol göstermek suretiyle, beşeriyete daima yardım edegelmiştir....
Bu [mesajı] okuyan sizler, yardım edebilirsiniz. Günde bir ya da iki kereden fazla dua ediniz. Tüm beşeriyete sevgi neşrediniz. Biliniz ki, Tanrı, yakarışınıza yanıt verecektir: «İsteyin, verilecektir,» denilmemişmidir?
84
Bu öğüt, gerektiğince dinlenmemiştir. Bu arada sırada gerçekleştirilen bir isteyiş olmamalı, zihin ve kalp her gün, her saat tüm hayrın kaynağı’na. yükselmeli ve yardım çağrısı yukarıya ulaşmalıdır. Bunun uzun, ayrıntılı bir dua olması gerekmez; bir kaç kelime yeterlidir: Duanın gücü, dilekte bulunuştaki 'iman' da ve ’seuç/fdedir.
Her erkek, bayan ve çocuk, bunu yapmalıdır. Yaptıkları takdirde, Yeryüzü, Lusifer’in entrikalarından ve karanlık güçlerden korunacaktır. Şer güçleri, bir sevgi atmosferinin içinde iş görmezler. Onların dayanağı ve kuvveti, savaşlar ve ayaklanmalar, açgözlülük ve nefsa- ruyettir. Onları bundan yoksun kıl ve atmosferi sevgi ile. Tanrı’ya ve beşeriyete iman ile doldur ve kötü varlıklar, beslenecek bir şey bulamayacaklarından, kaçacaklardır.
Bekleme! Zaman değerlidir ve bu çalışmaya ne kadar önce başlarsan, o kadar iyidir. Bu, Yeryüzü’nün her yanındaki bireyler tarafından yapılabilir. Gruplar oluşturmak gerekli değildir ama, beşer toplumcu bir varlık olduğundan ve birlikte çalışma da güven verdiği, güven de [beklenen] sonuçları garantilediği için, gruplar etkili olurlar. 1
Hâlen, [Amerika’nın] Florida, New Mexico [eyaletleri ile başkenti] Washington’da (70) ve Yeni Zelanda’da ve başka ülkelerde büyük beyaz gruplar mevcuttur. Bunların hepsi de bol ışık göndermektedirler ama, evlerinde [oturan] tek tek bireylerin yardımına çok ihtiyaç vardır. Dünya planetinin tüm çevresini geniş bir ışık tabakası çevrelemelidir ki, hiçbir karanlık bunu karartamasm ve hiçbir kötü varlık bundan içeri sızanlasın. Onlar, ışık üzerlerine çevrildiğinde, dehşete düşerler ve kaçarlar.
Bu, Satürn planetinin uyarısıdır ve diğer bütün planetler, tüm kalpleriyle [bu uyarıya] katılırlar.
85
Satürn Planeti, artık, Dünya Planeti’ne tüm kardeş planetlerinden gelen sevgi ve kutsayışlarla birlikte, 'Allahaısmarladık’, der.
b — Neptün Rabbi’nin Dünya Halklarına MesajıBu [mesaj], Yeryüzü planetinin bir parçasını oluş
turduğu Güneş Sistemi planetlerinden gelen 7’nci yazıdır. 'Neptün’ konuşuyor:
Bu yazı, Satürn’ün mesajının hemen arkasından gelmektedir, çünkü konferanstaki planetler, Satürn'ün, Yeryüzü’ndeki ve o’nun yakın çevresindeki çok ciddî durumdan beşeriyeti haberdar etmesi için karar almışlardı. Sevgili Satürn, hoş olmayan bu görevi kabul etti ve gayet iyi bir şekilde yerine getirdi. Satürn, beşerî beden içinde dolaşan, ve,adlarına Gözetmenler ya da Sarraflar denilen belirli varlıkların çevirdikleri entrikaları gözler önüne serdi. Satürn, ayrıca, Yeryüzü'nün yakınında dolanıp duran ve hattâ Yeryüzü'ne inen karanlık güçler’den ve ‘nefsaniyetten, açgözlülükten ve tüm hayatın Kaynağı olan. Tanrı’ya sevgiyle yönelmemekten ötürü onlara açık olan bireylerin şuuruna giren belirli [karanlık] güçlerden de bahsetti.
Satürn görevini yerine getirdi ve Neptün planetinin bu karanlık güçlerin saldırısına uğramış ve sonunda onların üstesinden gelmiş ve onları uzaklaştırmış olmasından ötürü, benden de Satürn'ün hemen arkasından konuşmam istendi. Bu karanlık güçler, neşrettiğimiz. Işığın karşısında kaçtılar ve bir daha geriye dönmeye cesaret edemediler. Karanlık, Tanrının Işı- ğı’nda kaybolur.
Size Neptün halkı’nm geçirdiği tecrübeyi anlatmalıyım ki, Yeryüzü halkı da hiç vakit geçirmeden bizim örneğimizi izleyebilsin. Çünkü, bu karanlık güçler ne kadar uzun bir süre boyunca kaale alınmazlarsa, o kadar güçlenirler ve kendilerine benzeyen başkalarım da saflarına çekerler (71).86
Uzun yıllar önce, güzelim Neptün planeti bu iğrenç güçlerin kurbanı olmuştu. Aynen sizde olduğu gibi, bizde de, bu karanlık güçlerden önce, sanki bize benzeyen fizik varlıklarmış gibi görünen o varlıklar gelmişti. Bunlar, görünüşte, diğer birçok iş adamına, benzeyen, başarılı iş adamları gibiydiler. Satürn’ün dediği gibi, bir planetin kanını emen vampir yarasaları andırıyorlardı.
Yeryüzü'ne yaklaşıp da, para sisteminin bu yöneticilerini ve onların arkasındaki, Yeryüzü’ne çok yaklaşan kara bulutlan görünce, tecrübemize dayanarak, bunun ne olduğunu anladık ve Yeryüzü’nü bu tecrübemizden haberdâr etmeyi plânladık. Biz, çok ciddî bir durumla karşı karşıyaydık ama, Tanrı’ya şükürler olsun, Gözetmenler’den ve onları izleyen karanlık güçlerden tamamiyle kurtulduk.
Siz Dünyalılar, planetinizin üzerinde ve çevresinde nelerin olup bittiğini idrak ettiğinizde, aynen bizim gibi yapabilirsiniz. Dolayısiyle, bu yazı, tamamiyle, tecrübemizin anlatılmasına hasredilecektir. Size, güzelim planetimizin üzerindeki şimdiki hayatımızdan bahsetmek isterdik ama, buna girişemem, çünkü [şu andaki] en önemli şey, size, bu vampirlerden ve izleyicileri olan karanlık güçlerden kurtulmanızda yardımcı olacak enformasyonu vermektir.
Size, ilk önce, bu durumun mevcut olduğunu anlatmak gerekiyordu ve bunu, Satürn yaptı. Bundan sonra ben size, biz Neptünlüler'in, kardeşlerimiz gibi görünen ifritlerden kurtulduktan sonra atmosferimizi karanlıktan nasıl temizlediğimizi anlatacağım.
Onlara baktığınızda, başarılı iş adamlarımızın herhangi birinden farklı görünmüyorlardı ama, açgözlülüğün tahakkümüne girmişlerdi ve servet edinme me- todlarmda vicdansızdılar. Kalpleri sevgiden tamamiyle
87
yoksundu. İhtiyaç içerisinde olanlar için hiçbir şefkat duygusu taşımıyorlardı, tüm düşünceleri kendilerine ve servet biriktirmeye yönelikti. Yeryüzü’ne baktığımızda, bunlara benzeyen kişilerin son derece faâl olduklarını görüyoruz. Bunların çoğu- özel hayatta yer alırlar ve hepsi resmî statü sahibi değildirler.
Bu durumun aynısı bizde de mevcuttu ve onların gerçek yüzlerini görene kadar uzun bir zaman geçmişti. Onlardan haberdâr olduktan sonra, kendilerinden kurtulmak için bir plân yapmamız gerekmişti. Siz Dünyalılar, aynı durumdasınız. Halkınızdan bazısı, artık, refah içinde olan bu kişileri keşfetmiş olup, onların ne olduklarını bilmektedir. Fakat, halkın büyük çoğunluğu onlardan haberdâr değildir ve bu sözleri işittikleri takdirde, büyük bir yanlışlığın sözkonusu olduğuna inanacaklardır.
Biz Neptünlüler, onları net bir şekilde görüyor ve size anlatılanların hakikat olduğu hakkında sizi temin ediyoruz. Onları keşfedip de, gerçek yüzlerini gördüğümüzde, onlardan kurtulma şeklini tartışmak üzere tüm yönetici gruplarımızı toplanmaya çağırdık. Onların tamamiyle kötü olduklarını ve şerrin karşıtı olan hayırla alt edilebileceklerini biliyorduk. Karanlığa bayılıyorlardı ve böylece, Işık tarafından uzaklaştırılabilir- lerdi. Güneş doğduğunda, her şey Işık’tan ibaret olur. Dolayısiyle, bu varlıklara yöneltilmek üzere Işık tezahür ettirmek amacıyla planetin her yanında birçok grubun oluşturulmasına karar verildi. -
Dünyanız’da, şimdi, Hakikât'i etüd etme ve uygulama faaliyetinde bulunan, her büyüklükte birçok grup vardır. Böylece, herhangi bir grubun kurulmasına gerek yoktur; halihazırda kurulmuş olanlar bu faaliyeti üstlenebilirler. Bu gruplar dua etme, karar verme ve karanlık güçleri [planetten] kovmak için Tanrı’dan yar
dım niyaz etme amacıyla özel olarak toplanabilirler. Bu karanlık güçler, Işık’taıı, hiçbir zaman başarısızlığa düşmeyen Tanrı Işığı’ndan korkarlar.
Böylece, daha fazla toplanılmasını, daha sık dua edilmesini, gizlilik içerisinde karar alınmasını [tavsiye etmekten] başka bir. şey yapamayız. Evinizde her
'gün bir çok kez dua ediniz. Planetinizin çevresindeki karanlık çok kalın ve bunu parçalamak ve uzaklaştırmak için çok ışığa ihtiyaç vardır.
Her biriniz, zihninizde ya da kalbinizde herhangi bir nefsaniyet ya da açgözlülük duygusunun, bunun en ufak bir belirtisinin dahî bulunmadığından emin olmak için, kendinizi inceleyiniz. Saf diğerkâmca sevgi, karanlık güçleri kaçırtan Işık'tır. Onlar, temiz, diğerkâmca sevgi ile dolu olan herhangi bir zihne ya da kalbe giremezler.
Biz de Neptün Planeti’nde bunu yaptık. Etkili old u ’ve karanlık güçler ortadan kayboldu. Bundan sonra, dikkatimizi, planetin mâli durumunu çok kötü bir duruma sokmakta olan sözde iş adamlarına çevirdik. Başkalarının kaybı sayesinde kazanç sağlıyorlardı. Bu azınlık, zenginlik ve aşırı bolluk içerisinde yaşarken, çoğunluğun nasibi yoksulluk oluyordu.
Yüzyıllardır Dünya ’daki durum da bu olagelmiştir. Çoğunluk için yoksulluk, küçük bir azınlık için ise zenginlik sözkonusudur (21). Bu [durum], doğal yaşam biçimi olarak kabûl edilmiştir. İhtiyacı olanlara sadaka veren iyi kalpli kimseler vardır; bayanlardan oluşan gruplar, fakirler için elbiseler dikmek ve hazırlamak için toplanırlar. Toplantılar yapılır, bunlara kaplanlardan talep edilen ücretler, yoksullara yardım amacıyla kullanılır.
... Sokak başlarında, ellerinde gelip geçenin bozuk para attıkları bir çanak tutan dilenciler vardır. Bu [durum], herkes tarafından, doğal yaşam tarzı olarak kabûl edilmiştir.
Neptün'de, [böyle bir durum,] doğal yaşam biçimi değildi. [Tanrı’nın Nimetleri] herkes için yeterliydi. Yoksulluk bilinmezdi ve ne de aşın zenginlik bilinirdi. Halkın hepsi çeşitli işlerle meşgûldü. Çiftçiler, tüccarlar, üretilenlerin satıcıları vardı. Bayan ve erkek terzileri, balıkçılar, vs. vardı. Her ihtiyaç, ürünlerin ya cia yapılan işin dürüstçe takas edilmesi ile sağlanıyordu.
Kitap yazarları vardı; müzisyenler, sanatkârlar, hem ressam hem de heykeltraşlar vardı; ihtiyaç duyulan her meslek mevcuttu. Planetimiz, Gözetmenler ve Sarraflar gelene kadar mutlu bir yerdi.
[Gözetmenler ve Sarraflar,] iş adamı kılığına girdiler ve öyleymiş gibi göründüler. Fakat, gerçekte, nereden geldiklerini bilmediğimiz yabancılardı Hâlen, planetiniz Dünya’da da [durum] aynıdır. Bu yabancılar, Yeryüzü’ne sızdılar ve orayı evleri yaptılar. Görünüşleri ile eylemlerinde orijinal halkı andırırlar, fakat düşünceleri ile duygularında oldukça farklıdırlar.
Atmosferi karanlık güçlerden temizledikten sonra, dikkatimizi fizik bedenli bu ifritlere yönelttik Onlardan kurtulmak daha zordu, çünkü toplumun entegre bir parçası gibi görünüyorlardı. Onları, öteki iş adamlarından nasıl ayırt edebilirdik ki?
Görünüşte aynıydılar ama, eylemlerinde farklıydılar. Bir kere, son derece azametli, kibirli ve mağrurdular. Sade halka, hiç önemli değilmişlercesine, yuka- ndan bakıyorlardı. Bir süre için gözlemlendikleri takdirde, görülüyordu ki, yardıma ya da teşvik edilmeye ihtiyacı olan herhangi bir kimseye şefkat duymaktan acizdiler.
Eğer siz Dünyalı kardeşlerimiz dikkatle bakacak olursanız, aynı şeyi göreceksiniz. Onlar, normal kimseler değildir. Satan’m işaretini taşırlar. Onlan teker te
90
ker ayıracak ve dikkatinizi onlara yöneltecek olursanız, bu kimseleri dürüst olmayan belirli bir [faaliyet sırasında] suçüstü yakalayacağınızdan emin olabilirsiniz.
Bu, dikkati, devamlı dikkati gerektirmektedir. Bunu da onlarla bir şekilde ilişki içerisinde olan kişiler yapmalıdırlar. Bu, bir iş ilişkisi değil de, daha ziyade, günlük yaşantıdaki herhangi bir ilişki dahilinde olabilir. İşveren ve hizmetkâr; toplumdaki tanışıklıklar; iş ortakları; bunlardan herhangi biri olabilirler.
Hepsinde ortak olan bir özellik vardır: Onlarınhepsi de kibirli ve azametlidirler ve ilişki içerisinde oldukları herkese yukarıdan bakarlar. Dikkatle gözlendikleri, takdirde, aleyhlerinde dava açılabilecek [türden] belirli bir yasa dışı [faaliyet sırasında] suçüstü yakalanacaklardır.
İşte, Neptün’de [durum] böyleydi ve haddim aşan bu kimseleri tespit ettiğimizde, haklarında dava açtık, mahkûm ettik ve hayatlarının geri kalan kısmını geçirmeleri için hapse attık. Kısa süreli mahkûmiyetler beyhûdedir, ömürboyu hapis verilmesi gerekir i72).
Bu, kolay değildi, ama yapıldı ve bizim yaptığımızı siz Dünyalılar da yapabilirsiniz. Dikkatinizi bir an için dahî gevşetmeyiniz. Bu kimseler düzenbazdırlar ve birçok hileler bilirler ama, biz onları altettik ve çocukları da planetten kaçarak çok uzaklara gittiler.
Neptün planeti artık kaygısızdır ve güzel, barış dolu bir yerdir. Dünyalı kardeşlerimizin Satürn'ün uyarışım dinlemeleri ve ifritler ile onları izleyen karanlık güçlerden tamamiyle kurtulmak için bizi örnek almaları en büyük dileğimizdir.
Planetimiz artık çok güzeldir ve bizler, barış ve sevgi içerisinde yaşamaktayız. Artık herhangi türden bir çekişme sözkonusu değildir, her şey ahenk ve sevinçten ibarettir.
91
c — Koznrik Negatif Uygarlıklar ve Faaliyetleri Dr. Andrija Puharich, Sir John Whitmore ve Bn.
Phyllis V. Schlemmer’in 1974’de oluşturduğu üçlü bir gruba, özel bir görev üzre, Bn. Phyllis kanalıyla tebliğler veren ’Tom’ adındaki Rehber Varlık, 'negatif kozmik uygarliklar’la, ilgili bilgiler de aktarmıştır:
«...Tom, devam ederek, ’... sizin başarısızlığınızı, görmek isteyenler, düşmanlanmzdırdedi.
«Andrija, ’İki tür düşmanla karşı karşıya olduğumuzu açıkça anlıyorum: Bir yandan, Yeryüzü'nde mevcut olanlar, ki onları tanıyabileceğimizi sanıyorum ve öte yandan da, negatif kozmik güçler. Savaşmak zo-
—. randa olduğumuz bu güçlerin her biri hakkında bir şeyler söyleyebilir misiniz?’ diye sordu.
«Tom, şu yanıtı verdi: 'Bunlar, tek ve aynıdır. Size burada karşı çıkanlar, size Kozmos’ta karşı koyanların elçileridirler. Karşı safta yer alan kozmik uygarlıklar, bu planetin ve öteki planetlerin negatiflikle- ri ile beslenirler: Onlar, kendi açgözlülüklerini, nefretlerini, ihtiraslarını ve mal, mülk tutkularını, planetinizin fizik varlıklarına aşılarlar. Bunu yapmak suretiyle, daha fazla güç üretebilirler. Yaratılan Enerji’nin sonra Kâinat’ı yarattığı, çünkü bu Enerji’nin Sevgi olan ğu hakkında size daha önce açıkladıklarımızı anladıysanız, o zaman, açgözlülük, kıskançlık ve ihtiras enerjilerinin de karşıt bir güç yarattığını anlayabilirsiniz. Karşı saftaki güç, çok kudretlidir; onu besleyen unsurlardan ötürü hiçbir manevî, ahlakî esasa dayanmadığından, fizikî bakımdan çok kuvvetlidir. «Bu durumda, negatif güçleri nasıl dengeleyebiliriz?» sorusunu ?oracâğınızı biliyoruz. Ve pozitif güçler de, son derece tecrübesiz olmak suretiyle, bir sorun yaratabilirler. Fakat, pozitif güçler de, sevgi prensibine bağlı olarak hareket ettikleri vakit negatif güçleri dengeleyebilecek
t i
lerine inanırlar. Bu, büyük bir Kozmik Savaş’tır. Bu size çok tuhaf gelebilir ama, [şunu unutmayın ki,] karanlık güçleri, Işık Güçleri’ni yendikleri takdirde [ki, gerçekte böyle bir şey sözkonusu olamaz], bireyin cam artık bireysel can hâlinde kalmayacaktır, çünkü o zaman bireyin canı, özgür irade sahibi olmayıp, demse bir kudreti besleyecektir.’» (73).
d — ishkomar’dan: Dünya’nm Dost ve Düşmanları Arizona (Amerika), Phoenix’te yaşayan, Charles
adındaki bir işçi vasıtasıyla mesajlar veren, ’lshkomar' isimli Rehber Ruh, dahil olduğu ’hayır güçleri’ ile karşılarında yer alan ’şer güçleri’nden bahseden bir mesajında şu açıklamaları yapmaktadır:
«Ben, bu planetin civarına, sizin zaman ölçüm metodunuza göre, yaklaşık 30000 yıl önce getirildim. Planetiniz ve üzerindeki canlı formlar, bizim için özel bir değeri haizdirler. Bu yüzden, planetinizin civarına getirildiğim sıralarda, bu planette meskûn olan beşer türünün doğal gelişimine karıştık. Amacımız, bu planetin beşerî nüfusunun bize yararlı bir hâle gelmesi için gerekli olan gelişim siklusunu kısaltmaktı. Sizinle birlikte, 30000 yılı aşkın bir süre boyunca sabırla çalıştık. Oluşturulan gelişim, normal siklusların [sürecine terkedilmiş] olsaydı, 250000 yılı aşkın bir süre gerektirecekti. Ancak, niyetimiz, Sizleri kontrol etmek ya da sislere hükmetmek değildir. Grubumuz dahilinde geçerli olan Galaksiler-arası Yasa, bunu yasaklar. Ancak, bizlere, size rehberlik etme izni verilmiştir. Bizleri kabûl etmeniz, sizin kendi tercihinize bağlıdır.
«Ancak, bizler, sizin dünyanıza karşı duyduğumuz ilgide yalnız başımıza değiliz. Bizimle birlikte bir başka grup daha mevcuttur. Onların ilgilerinin [zararlı olmaya imkân verilmedikçe] sizin için zararlı olması gerekmez ama, ne var ki kullandıkları metod, bizimkinin
93
tam tersidir. Planetinizin gelişimine onlar da karışmıştır. Onlar, amaçlarına, [sîzlerle] işbirliği yaparak değil de, [sîzleri] kontrol ederek ve hükmederek ulaşmayı arzularlar.
«Bizim amaçlarımızı anlayabilmeniz için, yüksek bir gelişim ve bilgi seviyesine erişmeniz gerekir. Binlerce yıldır, işbirliğinizi elde etmek için çabaladık, öteki grup, etkin bir biçimde, bize karşı çıktı. Hedefimize sizlere rehberlik ederek ulaşmak zorundayız ama, size yardım edebilmemiz için de rehberliğimizi arzulamanız -gerekir.
«Hâlen halkınızı mevcudiyetimizden ve kısa vadeli amaçlarımızdan haberdâr etmek için birçok metod- dan yararlanmaktayız. Aramızdaki işbirliğinin başlayacağı zaman pek yakındır. Yukarıya yönelik olan bir sonraki [evrim] hareketiniz yakında başlayacaktır. Mevcudiyetimizin tüm bilgisi yakında halkınızca bilinecektir. O vakit planetinizde büyük jeolojik hareketler olacaktır. Bunun herhangi bir şekilde engellenebil- rnesi sözkonusu olmadığı için üzgünüz. Bizler, bu yüzden, bu olaylara hem zihnen hem de fizikî olarak hazırlanması için beşeriyeti tekrar tekrar uyarmış bulunuyoruz.» (32).
e — Uzaylı Avalon’dan: Karanlık Uf o Güçleri Uzaylı Rehber 'Albay Avalon', Amerika, New
Mexico'daki ’City of the Sun’ grubundan Tuella’yla kurduğu bir irtibat sırasında (74), Tuella’mn, Düşman UFO Güçleri ile ilgili sorularını da yanıtlamıştır.
S — Lütfen, Düşman UFO Güçlerini (Karanlık Güçleri ) anlatır mısınız?
C — Karanlık güçler mevcuttur. Gayelerinde kötülük taşıyanlar vardır. Geçmişte onları yakından gözledik. Bunların çoğu, ’Himaye Faaliyeti’ sayesinde, artık ortadan kaldırılmışlardır. Bir kısmı, hâlâ daha,
94
Yeryüzü’nün atmosferinde bulunmaktadır. Bu alanda da çalışmamızın mahiyeti şöyle olmuştur: Bizler Gök- ler’in polis kuvvetiyiz. Bizler, surlardaki nöbetçileriz. Bizler, Himaye Faaliyetini [oluştururuz]. Karanlıkta kentin sokaklarında devriye arabalarınızın devriye gezmesi gibi, biz de [Yeryüzü’nü] himaye eder ve koruruz. Biz, her daim, karanlık güçlere ait olan herhangi bir [uzay] gemisine karşı tetikte durarak, bu [görevi] yaparız.
S — Albayım, karanlık güçlerin [uzay] gemilerinin amblemi nedir?
C — Birkaç [çeşit] vardır ama, en faalleri, ’içsel uzay’daiı gelen Derolar’dır (75). Bunların amblemleri, her ne olursa olsun, daima siyah renktedir. Orion’un (76) altı planetinin, Gezegenlerarası Konsey’in emirlerine karşı gelen belirli güçleri kordon altına alınmış olup, vyiee kontrol altında tutulmaktadırlar. Bu durum, la yüzyıllardır uğraşıyoruz ama, artık onları gerçekten kontrol altına almış bulunmaktayız ve [sözkonusu güçler], Yeryüzü’nün geleceğindeki sorunlar arasında yer almamaktadırlar. Daha başka olaylar- başlamazdan önce [karanlık güçlerin] ortadan kaldırılışının tamamlanmış olması Yeryüzü için çok önemliydi. Artık karanlıkla değil de, Işığa konsantre olmakla ilgilenelim, Atılrriış olan ve Işık Orduları, sizler, Güneş Haçı, Göksel Ordu tarafından atılacak olan pozitif adımların üzerinde konsantre olalım.
f — Karanlık Ufo Olayları ve Kara AdamlarBazı hassas kişiler, Satan’ın Uzay Gemileri dedik
leri, karanlık güçlere ait UFOlar’m, ’İçi Boş Dünya'dw geldiklerini ve Kutuplar'daki 'delikler’den çıktıklarını ileri sürmektedirler (77). UFOlojik olaylar arasında yer alan, sığırların, çiftlik hayvanlarının katli; arabalardan gemilerden insanların kaçırılması; arabalarında seya
95
hat eden insanların izlenmesi, korkutulması ve hazan da sakatlanmaları; insanlara zarar verici ışınların neşredilmesi gibi negatif mahiyetteki vakaların, dünyanın iç kısmından çıkan, Satan’a ait uçan dairelerin işi olduğu belirtilmektedir. Uzaylılar da bizleri, Satan’m UFOIa- rı'na ve uygulamalarına karşı uyarmakta ve tüm UFÖ- lar’m hayra hizmet ettiği inancının yanlış olduğunu söylemektedir (78).
Karanlık güçlere ait UFOlar’a atfedilen bir UFO-' lojik muamma da 'Kara Adamlar’ ve 'Çekik Gözlü Adamlar’ konusudur. Bu Kara Adamlar, sık sık, hakikâte çok yaklaşan belirli bir UFO araştırmacısının karşısına çıkar, susmasını söyleyerek tehdit ederler, yahut da herhangi bir UFOlojik bulgu elde etmiş olan kişilerden bu bulguları kurnazca geri alırlar. Japonlara benzeyen ’Çekik Gözlü Adamlar' ise, bizler gibi giyinen ve çoğu kez, bir UFO’nun yere konuşunu gören tanıklar bu olayı rapor etmeye vakit bulamadan, sözkonusu UFO iniş sahasmda ortaya çıkan 'yabancı sîmalı’, meşum görünüşlü kimseler grubunun en belirgin temsilcileridir. Birçok UFOlojik olayda, Kara Adamlar ile Çekik Gözlü Adamlar fenomenlerinin içiçe bir şekilde tezahür ettikleri de görülmektedir; örneğin, Japonlara benzeyen Kara Adamlar’m tezahürü gibi.
Kara Adamların, daima, karanlık ya da negatif güçlerin rengi olan ’siyah’ renkte elbiseler giymesi oldukça ilginçtir. Ne tuhaftır ki, bazı dinlere mensup olan din adamları da 'karalar’ giyerler! Ünlü UFOloji araştırmacısı ve yazarı John A. Keel, meşum görünüşlü bu Kara Adamların, Cadillac marka siyah arabalarda dolaştıklarım, kurbanlarının yüzüne gaz sıktıklarını ya da onlara bir hap yutturduklarını, yahut tuhaf bir sigara içirttiklerini ileri sürmektedir. Keel, bu kişilerden bazılarının, gözleri şiddetle parıldayan bir kırmızılıkta ol
96
duğu için, güneş gözlükleri taktıklarını ve siyah takımların altında, balıkçı yakalı siyah süveterler giydiklerini söylemektedir. Bir özellikleri de, çoğunlukla 3 kişilik bir ekip hâlinde faaliyet göstermeleridir. Keel’in kendisi de bu Kara Adamlar’ı görmüştür:
«Birlmç kez, sözkonusu fantom Cadillac’lan, içlerindeki meşum görünüşlü, Japonlara benzeyen, siyah elbiseler giymiş yolcularıyla birlikte gerçekten gördüm....))
Karanlık mahiyetteki bir diğer UFOlojik fenomen de, bazı UFO gözlemlerine ve inişlerine paralel olarak ortaya çıkan 'yırtıcı hayvanlar’ ile ’ürkünç yaratıklar’- dır. Yırtıcı hayvanlar grubunda, özellikle 'pumalar'a sık sık rastlaşmaktadır. Üstelik, bu hayvanlar, görüldükleri bazı ülkelerde doğal olarak bulunmaması gereken bir yırtıcı kedi türüdür. Örneğin, İngiltere ve İrlanda pu-
- malar’m doğal çevresine dahil değildir ama, bu UFOlojik yan-olay’a bu ülkelerde de rastlanmaktadır.
Ürkünç yaratıklara gelince, bunlar da gene, yırtıcı hayvanlar gibi, UFOlojik gözlemlere ve olaylara paralel olarak ortaya çıkmaktadırlar. Bunların arasında, göllerin, bataklıkların civarında, görülen yaratıklar; kıllarla, kürkle kaplı, beşer biçimindeki iri yaratıklar; uçan per- vane-adamı; evlerin içinde beliren fantomları, vb., sayabiliriz. Hattâ, Kara Adamlar ile bu tür fantomlarm bir arada tezahür ettikleri de görülmüştür.
Bu tür gözlemler ya da tezahürler sırasında belirli kokuların duyulması, fizyolojik belirtilerin ortaya çıkması da sözkonusudur. Bu, çürük yumurtayı andıran (hidrojen sülfid) kötü bir kokudur. Bu kokunun, dün y a n ın iç kısmından gelen negatif mahiyetteki UFOlar'm tezahürleriyle ilgili olduğu da söylenmektedir (78). Bazı tanıklar ise, gözlemleri sırasında., baygınlık geçirmekte ya da sadece olup bitenleri izleyecek, fakat hiçbir hareket yapamayacak şekilde, bir süre için felç olmaktadırlar.
Ürkünç yaratıkların saldırdıkları da görülmüştür. Daha ziyade, çığlık atmak ve tanıkları korkutmaktan fazla bir şey yapmayan bu acayip yaratıklar, bazı vakalarda, arabalara yaklaşmakta, saldırmakta ya da zarar vermekte, dahası, insanlara saldırmakta ve hattâ yaralamaktadırlar.
John A. Keel, bazı UFOlojik tezahürlerle doğrudan ilgfiTi gördüğü bu yaratıkların, gerçek hayvanlar değil de, daha ziyade ’paranormal antiteler’ olduklarını ifade etmektedir.
98
EK-BÖLÜM: 1
İBLİSİN YARADILIŞI VE KÖTÜLÜKLERİ
AJlatı Âdem’i topraktan yaratıp, kendisine hayat nefesini üfleyince, meleklere ona secde etmelerim emretti. Yegâne itiraz eden İblis oldu; çünkü o, kendisi ateşten yaratılmış olduğu için, haysiyetini, topraktan yaratılmış olan Âdem’e secde etrni- yecek derece üstün addediyordu. Bunun üzerine, cennetten kovuldu. Fakat cezâsımn kıyâmet gününe kadar ertelenmesini talep etti; bu isteği kabûl edildi; bir de kendisine, Allah’ın sâdık kullan olmayan herkesi dalâlete sevketmek iktidarı verildi.
İslâm Ansiklopedisi
a — Kur’an Ayetleri: İblis ve Kötülükleri
7/11-17: «Andolsun, sizi (evvelâ) yarattık, sonra size suret verdik, sonra da meleklere: 'Âdem’e (yahut Adem için Allah’a) secde edin’ dedik. Hemen secde ettiler. Fakat İblis dayattı, secde edicilerden olmadı. (Allah ) dedi: 'Sana, emrettiğim zaman secde etmemen( i mucip olan, seni secde etmek)den men'eden (sebep) neydi?» (îblis) dedi: «Ben o’ndan (Âdem’den) hayırlıyım. (Çünkü) beni ateşten yarattın, o’nu çamurdan yarattın’. (Allah) 'öyleyse’, dedi, 'hemen in oradan. Artık senin orada kibirlenmen, kafa tutman gerekmez. Hemen çık (git). Çünkü sen alçaklardansın'. (İblis) dedi: ’Bana dirilip kaldırılacakları güne kadar mühlet ver’. (Allah» dedi ki: ’Sen mühlet verilmişlerdensin’. (îblis) 'öyleyse’, dedi, (madem ki) ’Sen beni azgınlara mahkûm ettin, ben de bu sebeple, andolsun ki, onlarU saptırmak) için senin doğru yolunda (pusu kurup) oturacağım5. Sonra, andolsun, onların önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından kendilerine geleceğim (musallat olacağım). Sen de onların çoğunu şükredici (kimseler bulmayacaksın.’»
99
18/50: «Hani biz meleklere: 'Âdem için secde edin’ demiştik de İblis’den başkası hemen secde etmişlerdi. O ise, cinden olduğu için, Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Şimdi siz beni bırakıp da onu ve neslini (avanesi- ni), hepsi sizin düşmanmız olduğu halde yâr ediniyorsunuz öyle mi. Zalimler için İblis ne kötü bir bedeldir!»
17/61: «Hatırla ki biz meleklere: 'Âdem için secde edin' demiştik ve onlar da secde etmişlerdi de İblis etmemiş, 'Ben topraktan (çamur olarak, balçıktan) yarattığın kişiye secde eder miyim?' demişti.»
38/74: «İblis kibirlendi ve kâfirlerden oldu.»38/75-76: «Allah/İblis! İki elimle yarattığım mahlûka
secde etmeden seni alıkoyan şey nedir? Nefsin mi kabardı? Yoksa kendini daha mı yüksek gördün?' buyurdu. İblis, 'Ben ondan daha şerefliyim, beni ateşten onu balçıktan yarattın' dedi.»
55/15: «Tanrı, cinleri kor ateşten yarattı.»15/27: «Ondan evvel dumansız ateşten de,'Çin'i ya
rattık.»2/102: «Fakat şeytanlar, insanlara sihir öğrettikle
rinden kâfir oldular...»19/83: «Görmedin mi, biz, şeytanları o kâfirler üze
rine musallat ettik. Onları günaha teşvik edip duruyorlar.»
47/25: «Kendilerine doğru yol (hakikat) göründükten sonra, arkalarına (küfre) dönenlere, bunu kolaylaştıran ve mühlet veren şeytandır.»
55/31: «Ey cin ile insan, sizinle uğraşacağız.»25/29: «Şeytan insanı yapayalmz ve yardımsız bı
rakandır.»19/69: «Rabbin hakkı için, biz onları da, şeytanları
da elbette mahşerde toplayacağız. Sonra cehennemin etraf ında diz üstü hazır tutacağız.»
22/3: «İnsanlar arasında hiçbir bilgileri olmaksızın, Tanrı hakkında cidalde bulunanlar vardır. Onlar bu hususta her azılı şeytana tâbi olurlar.»
16/99: «Hakikat şudur ki, iman edenler ve Rable- rine güvenip dayananlar üzerinde o'nun (şeytanın) hiç bir hakimiyeti yoktur.»
58/10: «O fısıltılar, sırf şeytandandır. İman edenleri tasaya düşürmek içindir bu. Halbuki bu, Allah’ın izni olmaksızın, onlara hiçbir şeyle zarar verici değildir. O halde mü’minler ancak Allah’a güvenip dayansın dar).»
114/4-6: «O sinsi şeytanın şerrinden, ki o insanların göğüslerine (kalplerine) daima vesvese verir. (O şeytan) gerek cinden, gerek insanlardan (olsun).»
24/21: «Ey iman edenler, şeytanın'adımlarına uymayın. Şeytanın adımlanna uyan (bilsin ki) o, (şeytan) en kötü ve reddedilmiş olan şeyleri emreder. Allah'ın hakkınızda inayet ve rahmet’i olmasaydı sizden hiç biriniz ebediyen günahtan pâk olamazdı. Fakat Allah dilediğini pâk kılar. Allah hakkıyla işiten, kemâliyle bilendir.»
7/201: «Takva içinde olanlar, şeytandan bir kuşku ilişince iyice düşünürler, bir bakarsın ki onlar (hakikati) görüp bilmişlerdir bile.»
41/36: «Seni şeytan dürtecek olursa, hemen Allah’a sığın. Çünkü O, bizzat hakkıyla işitendir, çok iyi bilendir.»
17/53: «Kullarıma söyle ki, en güzel olanı söylesinler, zira şeytan onların aralarını açar, şeytan insanın apaçık bir düşmanıdır.»
12/5: [Yakub, oğlu Yusuf’a] dedi ki: «Oğulcağı- zım, rüyanı kardeşlerine anlatma. Sonra sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan insanın apaçık bir düşmanıdır.» •
35/5-6: «Ey insanlar, şüphe yok ki, Allah'ın va’di bir gerçektir. O halde dünya hayatı aldatmasın. Çok aldatıcı da, sakın sizi Allah(m hilmi ve imhâli) üe al-
101
datmasm. Çünkü şeytan sizin bir düşmanmızdır. Onun için siz de onu bir düşman tutun. Çünkü o, etrafına toplanan avanesini ancak cehennemlik olsunlar diye çağırır.»
36/60-62: «Ey Âdem oğulları, «Şeytan’a tapmayın. Çünkü o, sizin için (Rabbinizden) ayıran bir düşmandır. Bana ibâdet edin. İşte dosdoğru yol budur» diye size emretmedim mi? Andolsun ki (şeytan) sizden birçok halkı saptırmıştı. O vakit neye akıl etmiyordunuz.»
37/8: «O şeytanlar, melekler topluluğunun kelâmını dinleyemezler, her yandan koğularak atılırlar. Onlar için ardı arkası kesilmez bir azâp vardır.»
15/17-18: «Biz göğü taşlanan (sürülen, kovulan) her şeytandan koruduk. Ancak kulak hırsızlığı, eden şeytan vardır ki o’nun ardına da apaçık bir ateş parçası düşmektedir.»
6/112: «Biz, her peygambere, insan ve cin şeytanlarını düşman kılmışızdır. Onlardan kimi kimine, aldatmak için, yaldızlı bir takım söz(ler ve vesveseler) telkin eder.»
72/19: «Allah’ın kulu Muhammed, Allah'a ibadet etmek için namaza kalktığı vakit, cinler onun etrafında hemen keçe gibi sımsıkı (kalabalık) oluyorlardı.»
72/1-2: «(Habibim) de ki: Bana şu hakikat-(ler) vahy olunmuştur: Çin’den bir zümre (benimKur’an okuyuşumu) dinlemiş de (şöyle) söylemişler: Biz hakiki hayranlık veren bir Kur’an dinledik, ki o, Hakk’a ve doğruya götürüyor. Bundan dolayı biz de o’na iman ettik. Rabbimize (bundan sonra) hiçbir (şey’ )i asla ortak tutmayacağız.»
46/29: «Yâdet o zamanı ki, cinlerden bir taifeyi Kur’an dinlemeleri için sana (doğru) çevirmiştik. İşte bunlar o’nun huzuruna gelince (birbirine) ’Susun (dinleyin)’ demişler, (okunması) bitirilince de,, (ken- düerini azâb ile) korkutmaya memur olarak kavîmleri- ne dönmüşlerdi.»
43/36-37: «Her kim O çok esirgeyici (Allah>ın v.ik rinden yüz çevirirse, biz ona şeytanı musallat ederiz. Artık bu, onun bir arkadaşıdır. Şüphesiz ki bunlar (şeytanlar) onları yoldan çıkarırlar. Onlar da, kendi le rinin doğru yolda olduklarım zannederler.»
6/43: «Onlara azabımız gelince, onlar ağlayıp sızlamaklardı, fakat onların yürekleri katılaştı. Şeytan ela kendüerine yaptıklarını hoş (süslü) gösterdi.»
b — Hz. Muhammed’den: İblis, Cin ve Kötülük
— Melekler nurdan yaratıldı. Cin [taifesi] dumansız yalından halk olundu. Âdem (Aleyhisselâm) size [Kur’an'da] açıklandığı [gibi] topraktan yaratılmıştır.
— Hiddetlenmek şeytandadır. Şeytan ateşten yaratılmıştır... su ateşi söndürür. O halde içinizden kim hiddetlenirse, yıkansın.
— Şeytan’a sövmeyiniz, yalnız şerrinden Allah’a sığınınız.
— Hiç şüphesiz, şeytan âdemoğlunun içinde kanın akışı gibi dolaşır. Hakikat, ben şeytanın sizin kalble- rinize bir şer — veya [fena] bir şey— atmasından korktum.
— Sizden hiçbiriniz müstesna olmamak üzere herkesin cinden ve meleklerden bir yakını vardır. (Kendisinin çevresinde bulunanlar, «Ey Allah'ın resûlü, senin üe var mı» dediler.) Benim de var. Şu kadar ki, Allah cine karşı bana yardım eder de selâmeti bulurum. Bundan dolayı o, bana hayrdan başkasını telkin etmez.
Nuseybin cinlerinden bir grup, Hz. Muhammed’i arıyorlardı.
Hz, Muhammed, Mekke’ye bir konak uzaklıkta bulunan En Nahle (Buraya, Batnı Nahle de deniliyordu > vadisine ulaştığı bir sırada, Nuseybin cinleri kendisini gördüler. (Bu olay, Hz. Muhammed’in Taif dönüşünde gerçekleşmiştir, bir diğer görüşe göre de Ukaz
103
panayırına giderken olmuştur.) Hz. Muhammed, o sırada evlatlığı Zeyd ile namaz kılmakta idi, ve Kur’an- dan Rahman suresini okuyordu. Cinler sonuna kadar dinlediler, çok beğendiler ve iman ettiler. Bu Nuseybin cinleri, Hz. Muhammed’in cinler âlemindeki ilk sahabeleri oldular. Hz. Muhammed, onlara gerekenleri öğretti ve kavmlerine gönderdi.
c — Mevlâııâ’dan: İblis ve Kötülük Teknikleri
— Lanetlenmiş İblis; yüzbinlerce yıl Abdal'dandı, müminler beyiydi. Naz ve istiğrası yüzünden Âdem’le savaştı, kuşluk vakti kokmaya başlayan pislik gibi rüs- vay oldu.
— Tanrı Şeytanından Tanrı’ya sığınırım; ah, onun azgınlığından helâk olup gittik! Bir köpek ama binlerce kişiye saldırmada, kime saldırır, kimin kanma girerse o adam da Şeytan kesiliverir. Kim seni haktan, hakikatten soğutursa bil ki Şeytan o adamın içindedir. Derisinin altında gizlenmiştir.
— Güneşin gıdası, Arş nurundandır, hasetçinin, Şeytan’m gıdası ferş dumanından.
— Mustafa, «Canınızdaki düşmanı size, olduğu gibi anlatsam, Yiğitlerin bile ödü patlar., ne yol yürümeye takatları kalır, ne bir işin tasasına düşerler! Ne kimsenin gönlünde niyaz etmeye kudret kalır, ne teninde oruç tutmaya, namaz kılmaya kuvvet» buyurdu.
— Âdem’in bir nişanı ezelde şuydu: Melekler, ona secdeye lâyık olduğu için baş indirdiler, secde ettiler. Başka bir nişanı da İblis’in «Şah ve ulu benim» diye baş indirmemesiydi. Fakat İblis de Âdem’e secde etmiş olsaydı Âdem, Âdem olamazdı, başka biri olurdu. Her meleğin ona secde etmesi, Âdem'in Âdemliğine delil olduğu gibi o düşmanın, İblis’in inadı da bir delildir. Meleğin ikrarı, ona bir şahit olduğu gibi, o köpeğin inkârı da bir şahittir.
104
— Melekle, akim., o ikisinin gözleri Âdem’i görüp nurlandı. Şeytanla, nefsin., bu ikisinin gözleri, Âdem'i ancak toprak olarak gördü.
— Peygamber dedi ki: «Alışverişte aldanmaktan korkuyorsan alacağın şeyi üç gün muhayyer olarak al. Çünkü şüphe yok, yavaş iş Rahman’dandır. Acele edişinse Şeytan'dan.»
— Nefisle Şeytan, ikisi de birdir., surette kendisini iki gösterdi.
— Şeytan’m insanlardan gizlenmesine, bir deliğe girip saklanmasına «hunus; derler. Onun gizlenmesi de kirpinin büzülüp gizlenmesine benzer. Kirpi büzülür de kafasını çıkarır, tekrar gizler ya., o da öyle işte. Tanrı, Şeytan’a «hannâs» dedi. Şeytan, kirpinin kafasına benzer.
— Sen de din yoluna girmeyi, o yolda çalışmayı kurarsın ama Şeytan, içinden seslenir: «A sapık, o yola gitme, eziyetlere düşer, yoksul olur, kalırsın. Dostlarından ayrı düşer, hor hakir bir hâle gelir, pişman olursun!» Sen de o melun Şeytan’ın sesinden korkar, yakîn- den kaçar, sapıklığa düşersin.
— Bak, şeytanlar, bizim için çalışmada, kazanmada, bize hizmet etmede., hizmetten kaçınanlar da zincirlerle bağlanmış, bukağüara vurulmuş. Zalimler, Şey-, tan’m iğvasıyla zulmederler, zalimlerin zulmünün aslı Şeytan'dan gelir.. Şeytan, bağlarla bağlanmış, zincire vurulmuşken nasıl olup da zulümde bulunabilir?
— Şeytan’m bezediği ekşi otu aptal adam,, olmuş ve iyi sanır.
— Her şeyin yüzünü güzel ve parlak ay gibi gör., fakat evvelini' gördükten sonra sonunu da seyret. Seyret de kör İblis'e dönme., o, noksan olduğundan noksan görür, bir yanı görür de bir yanı görmez! Âdem'in toprağım gördü de dinini görmedi., bu âlemi gördü de o âlemi, gören mâneviyetini görmedi.
105
— Kur’anı okusan a.. Şeytan ve kavmi, gizlice insanların halinden koku alırlar. İnsanın bilmediği bir yoldan insanın sırrını anlarlar., bu yol, duyguyla duyulur, yahut buna benzer bir şeyle bilinir yol değildir.
— Şeytanlar bile o kabalıklarıyla-, o kötülükleriyle sırrımızı, fikrimizi, gittiğimiz yolu biliyorlar. Onların bile içimize hırsızlama bir yolu var., biz, onların hırsızlıklarından başaşağı gelmedeyiz. Her an, bize, büyük ziyanlar veriyorlar., delikleri var, yarıkları var; bizi gözetliyorlar.
— Şeytan, hırsızlama olarak göke çıkmaya kalkışır da yakıcı şahapla kovulur, sürülür., kötü kâfir, savaşta mızrakla nasıl beyin üstüne düşerse o da gökten başaşağı öyle düşer! Şeytanları, o gönüllerin beğendikleri ruhları kıskandıklarından gökten böyle başaşağı atarlar..
— Cisme mensup askerler, ruhanilerin kalelerine saldırırlar. O taraftan tertemiz birisi gelmesin diye gayb derbendine hücum ederler.
— Kâfirler, şeytanlarla aynı cinstendir., canları, şeytanların şakirdi olmuştur. Şeytanlardan yüzbinlerce kötü huylar öğrenmişler, akıl ve gönül gözünü kapamışlardır. Onların kötü huylarından en ehemmiyetsizi hasettir., hani îblis'in boynunu vuran haset! O köpekler, bunlara ululuk ve haset öğretmişlerdir., oniar, halkın ebedî bir mülke, bir devlete nail olmasını istemezler.
— İşte bak., şeytanlar, gökyüzüne çıkmak ister, kulaklarını yukarı âlemdeki sırlara dikerler. O sırlardan az bir miktarını çalarken hemen gökten şahaplar gelir, onları sürer.. Gidin der onlara; gidin., yeryüzüne bir peygamber gelmiştir; ne istiyorsanız ondan isteyin, ondan elde edin! Değer biçilmez inciler istiyorsanız «Evlere kapılarından girin!» Kapı halkasını dövün, kapıda
106
durun., gökyüzü damında sizlere yol yok! İhtiyacınızı bu uzun yoldan gideremezsiniz., biz, sırların sırrını topraktan yaratılan kulumuza verdik. Hain değilseniz onun huzuruna gelin., boş kamışsanız bile onun himmetiyle şeker kamışı olun!
— Şeytan, şarap içmekten ne kadar uzaktı, sarhoştu ama ululukla, inat ve isyanla sarhoş olmuştu!
— Şeytan’m, hileyle, zeyreklikle yüzlerce afsunu vardır. Ejderha bile olsa adamı sepete kor. İnsan, akar su olsa bağlar, zamanın en akıllı, en bilgin adamı olsa onu yanıltır, güler. Aklı, bir dostun akima dost et de «Onların işi danışmakladır» ayetini oku, ona göre iş yap!
— Kim senin sofrandan başka bir sofraya giderse bil ki Şeytan, onunla bir kâseden yemek yer. Kim senin komşuluğundan kaçarsa şüphe yok ki Şeytan, ona komşu olur. Kim, sensiz uzak bir yola giderse Şeytan onunla yoldaş olur, onunla bir sofraya oturur. Yüce ve güzel bir ata binse Ay’a haset eder, Şeytan da ona arkadaş olur. Nazlı karısı, ondan bir çocuk doğursa Şeytan, onun soyundan ona ortak kesilir. Tanrı, Kur’an'da Ey mümin, Şeytan’a «Kâfirlerin mallarında, evlatlarında ortak ol» buyurmuştur.
— Şeytan, dünyaya aşıktır. Kördür, sağırdır.— Kara kuzgunun gaak diye bağırması, dünyada
daima, uzun bir ömür istemesindendir. İblis gibi, tek ve pâk Tann’dan kıyamete kadar dünya hayatını ister. İblis de, «Beni kıyamet gününe kadar yaşat» dedi Keşke «Rabbimiz, tövbe ettik» deseydi.
— Kur’anı oku da bak. İnsan Şeytanları da, Tan- rı’mn çarpmasıyla Şeytan cinsinden olmuşlardır. Şeytan, birisini kandırmada aciz oldu mu bu çeşit insanlardan yardım ister. Siz dostsunuz, bize dostlukta bulunan, bizdensiniz, bizim tarafımızı tutun derler. Âlern-
107
de birisinin yolunu kestiler, birini azdırıp yoldan çıkardılar mı iki cinsten olan Şeytanlar da sevinirler. Birisi imanla can verdi, dinde mertebesi yüceldi mi, iki bölük de feryada, ağlayıp, bağırmaya koyulur. Bir edep sahibi, birisine akıl verdi, onu doğru yola getirdi mi iki bölük de dişlerini çiğnemeye, hayıflanmaya başlar.
— Kâfir, daima mal ve mevki arar. Çünkü külhan fışkı ile tavlanır. Bu iki dadı, mal ve mevki, deriyi şişirir, yağla, etle, kibirle, nefsaniyetle doldurur. Kâfirler, gözlerini işin içine atmadılar da o yüzden deriyi iç sandılar. Bu yola kılavuz İblistir. Çünkü mevki tuzağına ilk avlanan odur. Mal yılana benzer, mevki ise ejderhadır. Tanrı erlerinin gölgesi, bu ikisine de zümrüttür.
— Acele, Şeytanın hilesidir; sabır ve tedbir, Tanrının lütfü.
— Şeytan, tabiatı bakımından insana düşmandır. İnsanın helâk oluşuna sevinir. O, her an adamın peşine düşer, bir türlü bırakmaz. Huyunu, çirkin tabiatını bırakır mı hiç. Çünkü onun içindeki kötülük, sebep yokken onu zulme, düşmanlığa çeker. Her an, seni bir kuyuya atmak için bir otağa çağırır. Baş aşağı havuza yuvarlamak için füân yerde bir havuz var, dereler akıyor der durur. Vahye nail olan, gözü açık bulunan Âdem’i bile o melun, kötülüğe, şerre düşürdü. Âdem'in geçmişte bir suçu yoktu, ona bir zarar vermemişti, bir haksızlıkta bulunmamıştı.
— Hünerli, bilgili kişi iyidir ama İblis’ten ibret al, ona da az tap. Onun da bilgisi vardı ama din aşkı yoktu, bu yüzden Âdem’in yalnız topraktan yaratüan suretini gördü.
— Yol yanıltan Şeytan, dünya malına karşılık bu ahmak, çocukların akimı, imanını satın alır ya. Leşe o kadar ziynet verir ki karşılık olarak onlardan iki yüz tane gül bahçesi alır. Büyü yapar da o kadar ay ışığı
108
gösterir ki aşağılık adamlardan iz lerce keseyi kapar. Peygamberler onlara alışveriş etmeyi öğrettiler, onların önünde din mumunu yaktılar. Fakat Şeytan ve yol yanıltan büyücü, hileyle, büyüyle Peygamberleri onlara çirkin gösterdi.
d— Muhiddin Arabi’den: İblis ve Şeytan Ordusu— Cinn’lerden bazıları, iyilerin kalblerine iyilik ilkâ
ederler.— Kabil, beşerden... ilk şâki’dir; îblis ise, Cinn’
lerden ilk eşkiya'dır.— Çan'lardan isyan edenler şeytan oldu. Yani Al
lah’ın rahmetinden uzaklaştırıldı. Cinn’ler arasında şeytan olarak ilk defa isim kazanan el-Hâris’dir. Allah onu, kendi rahmetinden kovmuştur. Bütün şeytanlar, ondan türemiştir. Bunlar arasmda Hâme gibi iman eden şeytanlar, mümin cinn’lere iltihâk etmişlerdir. Etmeyenler ise, şeytan olarak kalmışlardır..
109
EK-BÖLÜM: 2
KARANLIĞA KARŞI IŞIĞIN YOLU
Dünya beşeriyeti, bir önceki Kâinat’i aşıp, şimdi içinde bulunduğu Kâinat'a dahil olmuş ve bu kozmik merhaleyi aşmak ve bir üst Kâinat’a geçmek için çırpınmaktadır. Şimdiki Kâinatımız, bir Semavî Üstad’ın dediği gibi; «b ir ahlâk Kâi natı Y/îr». Bu kozmik evrim merhalesinin en belirgin özelliği ise, 'ikili sistem’ vasfım taşımasındadır. İkili sistem, esas olarak, karanlık ve aydınlık sabiteleri üzerine kurulmuş olup, bunların her birine ait olan sonsuz hususların, yani karşılıklı zıtlann dengesi üzre işleyen bir Mekanizma'dır. Bu Kâinat’a giren bir varlık, önce karanlığın yolunda, dermanı kalmayıncaya değin yürür ve sonunda ışık yolunu seçmek ve o yolda yürümek özlemi ile tekrar canlanır, ışığı bulur, kendini ışıtır ve bunun da uzun yolunu yürüyerek bir üst Kâinat’a doğru ilerler ve bir zorlu sınanma ile üst Kâinat'a geçer. En önemli mesele, karanlık ile yoğrulan benliğin, artık, karanlığa ait her türlü bağlarından arındırılması ve ışık bağları ile benliğin ışığa doğru çekilişini sağlayacak bir cehit ve faaliyet içine girilmesidir. Bu olgu, bu Kâinat’m her beşer varlığı için mukadderdir, er veya geç de olsa...
Bu ahlâk Kâinatı’mn en üst ahlâk öğretmeni ve örneği olarak, Hz- Muhammed dünya isimli varlık Vazifeli’dir. Ve bu Varlık, yeryüzü beşeriyetine de, bu iistün ahlâk’ı öğretmek ve tanıtmak için enkarne olmuş ve en barbar bir kavim içinde dahi, bu İlâhî Ahlâk’ın en yüce örneğini vermiş ve bunun, Kâinat Ahengi ile olan ilişkisini anlatmıştır.
Bu evrim merhalesinin karanlık kesimi içerisinde, amansız kötülük ve dehşet dişlileri arasında öğütülüp gitmemek için, ışığın yolunu izlemek ve temiz ahlâkın bilgeliğini edinmekten başka bir çıkar yol yoktur. Işık yolunda yiirüyebil-
110
mı A um, nefsanîyeti ve onun perakende kısmı olan tek tek mıllar tanımak ve onları izale etmek, tek çözümdür. Ben-
lij'jıı, karanlıktan kurtulan yerlerine ışık yerleşecek ve benlik. sonunda, tamamen ışıklı bir hâl alacaktır. Nefsaniyetten <ırınmanm en pratik yolu, kendini başkalarına adamak vz hasretmektir. Bu yolda katedilecek mesafe, nefsaniyetten arınmanın ve vicdaniyette yükselmenin ölçüsünü oluştura- l aktır.
Yeryüzünde Tanrı’nın Egemenliği’nin ilk kurulacağı ülke olarak, Âlemlerin Rabbi Allah tarafından Türkiye seçilmiştir. Bunun için, İlâhî Hiyerarşi’nin Yüksek Devalar Âlemi’tiden, .Atatürk dünya isimli Semavî Vazifeli, ülkemizi, bildiğimiz şekilde Vazife Ülkesi haline getirmiş ve bunu müteakip, gene İlâhî Hiyerarşi’nin Yüksek Bilgi Âlemi'nden, Bedri Ruhselman dünya isimli Semavî Vazifeli, ülkemize, Tanrı'mn Egemenliği'ııin Bilgisi’ni teslim etmiştir. Sirius Misyonu ise, ülkemizde ve yeryüzünde İlâhî Vazife’yi açığa çıkarmaya çalışmakta ve Hz. İsa’nın yeryüzüne doğum zamanına deği.ı olan vazife halkasını oluşturmaktadır.
Yeryüzü nice zamanlardır, karanlığın hüküm sürdüğü ve Kâinat'ın nice sürgünlerine yuva durumunda bir gezegen olmuştur. Fakat, artık, Kâinat içerisinde, Tanrısal Işık neşredecek olan bir kurtarılmış gezegen hâline getirilecektir. Yeryüzünde ışık insanların çoğalması, yeryüzünün gitgide ışıyan ve sonunda. ışıklar saçan bir küre olmasına yol açacaktır. Bu görkemli olayda, bir Tanrı amelesi olmak kadar yüksek bir başka şey olamaz. Işık neşretmek için, öncelikle ışığın bilgi ve bilgeliğini benliğe sindirmek ve yerleştirmek gerekmektedir. Kişiliğin bünyesinde yanar hâlde kalacak olan bilgi ve bilgelik ateşi, Tanrısal Işık ve Bilgi’nin alıp-aktan- cılığım sağlayacaktır. Sizlere bir disiplin, plân ve program içerisinde aktardığımız Semavî Bilgi ve Bilgelikleri kalenderce edininiz ve onları benliğinize yerleştirip, ışık yayınız, yani bilgi ve bilgelik öğretmenliği yapınız. Kişi, fakat, bildiği
111
kadar olgun olduğunu bilerek, sürekli bilgi edinmeli ve olgunluğunu yeterli görmeyerek, kendini bilme yolunda sürekli ilerletmeli ve çevresine de böyle öğretmelidir. İnsanlar için en tehlikeli kişiler, yarım bilgi ile öğretmenlik yapmaya kalkanlardır. Bunların yıllardır süren şarlatanlıkları ile, nice insanlar yanıltılmış, aldatılmış ve özellikle spiritüel konulara karşı polarize edilmişlerdir. Bu yüzden, sürekli bilgi ve bilgeliğinizi geliştirerek, böylece doğru yolun öğretmem olunuz.
Maddeci yaşamın tutsaklığından, nice kişi kurtarılabi- hrse ve onlar ışığın yoluna çekilirse, Semavî Işık, öylesine giderek çoğalacak ve nefsaniyetin ve onun sahip Ve hakimi olan şeytanın yönetimi de o ölçüde yıkıma ve yok oluşa uğrayacaktır. Hz. İsa’nın dediği gibi, «nefsaniyetin perdesi silah zoruyla yırtılamaz ve bu kabuğu, Bilgi’den ve Tanrı Sevgisi’nden başka hiç bir şey izale edemez.»
Karanlığa karşı bu amansız savaşta, Göklerin Orduları safında olmak için, bu yolu seçen her beşer varlığı, kendi payı^ıa düşen kadarını yapmakla yükümlüdür. Evrim yolunda ancak;' yükselten, yükselir ve kurtaran, kurtarılır, Siz- lere aktardığımız bilgi’yi sizler de çevrenizdekilere aktarınız ve kalenderlik ve alçakgönüllülük ile bilgeliği öğretiniz. Sirius Misyonu, İlâhî Plân ve Program’a bağlı olarak bir Semavî Vazife içerisindedir ve İlâhî Hiyerarşi’ye hizmet ederek bir hizmeti yerine getirmektedir ve bu yüzden tüm çalışmaları bir disipline bağlıdır. Böylece, sizler de bu Semavi Disiplin’e bağlı olarak, aldığınız bilgi ve bilgelik ışığım benliğinize sindirip, sonra ışık neşredici olunuz. Karanlık böyle yok edilecek ve şeytân böyle yenilecektir...
D İ P N O T L A R
(1) Kötülüğün, kötülüğü cezbctmesi, Kozmik Alâka Kanunu’na bağlıdır.Djwhal Khul'a göre, Burçlar Kuşağı’mn dezentegre olan iki Takımyıldızı’ndan gelen şer güçleri vardır. Bu iki Takımyıl dız’dan «biri, Küçükayı ile Sistemimiz arasında yer alır ve diğeri ise; Pîeiades ile ilişkilidir.»
(2) «Unutmayın ki, Madde Kâinatı’na girmek arzusu da sizirıdi. Bu arzuyu belirtmeniz ise, bu isteğin cevabı olan bin türlü yıldırımı da üzerinize çekişiniz demektir. Madde, kendini tanıtırken ve kendisini size açarken, sırrım verirken, eziyet etmekten hoşlanır. Bu bakımdan evrim için ızdırap şart olmuştur.»
(Sadıklar Plânı... 2-9-1962 ... C-15)(3) Bkz: Kur’an: 18/63(4) Misterler: Genel ibadetle birlikte mevcut olan, fakat maiyetten
gizli olan, yalnız vâkıf olanlara mahsus ve ancak mahremler tarafından bilinmesi gerekli olan mezheplerin bütünü. Örneğin, başlıca Grek Misterleri arasında, Eleusinian, Orphic ve Samothracian Misterleri’ne rastlanır.
(5) Bu tebarüz etmiş kişiler, soyup kahrettikleri beşer kütlelerine, delik ceplerini (!), pençe yapılmış ayakkabılarını (!) göstermekte ve göğüslerini gererek, o yıl olağanüstü kâr ettiklerini söyleyebilmektedirler.
(6) Bkz: SPATYOM, kitap-42 Bkz: SPATYOM, kitap-53
(7) Bkz: Bölüm: 6/b , c(8) Bu yazının yayımlandığı 1942 yılında, sözkonusu karanlık
liderler, İkinci Dünya Savaşı’ndaki mihver devletler ve baş larmdakilerdi.
(9) ’Desıse’ [Glamour], çoğu kez, 'kara güçler’ dediğimiz varlıkların, iyi niyetli sâlikleri kandırmak ve aldatmak için gösterdikleri acayip bir çaba olarak mütalâa edilir. Desise’nin çözülmesi sürecinde, en etkili yol, Yüksek Benliğin enerjisinin tertemiz bir vasıtası olmanın gerekliliğini idrâk et
mektir.(10) Djvvhal Khul'un «Mürit ve İnisiye» dediği Kişiler, Güneş Sis.
temi înisiyasyonu'ndan geçmekte olan ve Sadıklar Plânı’ nın 'Orijinal Kişiler’ adıyla tanımladığı Varlıklar'dır.
113
(11) 7'nci Işın: Logos’un 7 Güç Akımı ya da Yüce Işığı olan ve her biri, yüce bir Kozmik Varlığın somutlaşması şeklinde tezahür eden Işmlar’dan, 7’ncisi, «Düzen ya da Yasa Işım»dır.
(12) Bkz: DZYAN KİTABI, kitap-54 ... EK-l/'Ses’in Ordusu’(13) Prana: Hayat Gücü, Hayat nefesi.(14) Devitalization: Canlılığını tüketme, hayatiyetini çekip alma.(15) Şeyh Bedrettin: «...Bu kuvvetlerden, Ulu Tanrı'ya doğru gö
türenlere, 'melekler'; O’ndan uzaklaştırıp dünyaya yöneltenlere de, 'şeytanlar’ adı verilir...»
(16) Elementaller: Tabiat Ruhları’nm, en aşağı seviyeden olan ve daha ziyade dört unsur, yani Ateş, Hava, Toprak ve Su ile ilgili olarak tezahür eden bir sınıfı. Yüksek Rehber Ruh VVhite Eagle’a göre, Ateş’te yaşayanlara ’salamanderler’; Ha- va’dakilere ’sylphler’; Toprak’takilere ’gnomlar’; Su’da ikâmet edenlere ise ’undineler’ denilir. Farklı kaynaklarda bu sınıflandırmanın değişik biçimlerine rastlayabiliriz.
(17) Hz İsa: «Bakın, sadece tek bir ’lıava ruhu’ [havada yaşayanelemental] tarafından obsede edilmiş nefsanî bir beşer; Muktedir Kelâm ile bu ruh [elemental] dışarı atılır.»
(18) Bkz: SADIKLAR PLÂNI-4 ... Böl: 4/Sıra: 10(19) Bkz: ÖNCÜLER PLÂNI-1 ... Böl: 5(20) Hint tradisyonunda, bu seviyeye, ’Raja Yoga’ biliminin uy
gulanmasıyla ulaşılır. Ra.ja Yoga, düşünce talimlerini ve dü- şünce’nin tanzimi ile konsantrasyonunu kapsar.
(21) Bkz: VAZİFE VE TÜRKİYE, kitap-47 ... Böl: 4 /b, c.(22) Dr. Andrija Puharich’in de dahil olduğu bir gruba tebliğler
veren ’Tom’ adındaki Rehber Varlık (bkz: Bölüm: l/c), belirli bir görevi yerine getirmek üzere yeryüzünde enkarnc olup da dünyadaki tüm, gerçekleri çarpıtıcı ve saptırıcı unsurlara rağmen başarılı olanların, ancak % 2 oranında olduklarını belirtmektedir.
(23) Bkz: EVRENSEL YÖNETİCİ MEKANİZMA, kitap-43...Böl: l/b .
(24) Bunun en çarpıcı örneğini, Satan’m gerçek bir temsilcisi olan Jim Jones adındaki kişinin Amerika’da kurduğu Halkın Tapmağı tarikatı vermiştir. Hatırlanacağı üzre, tarikat mensupları, Guyana’daki yaşam yerlerinde 1000 kişi topluca intihar etmişlerdi.Bir diğer çarpıcı örnek de, Eugenio Siragusa adındaki karanlık bir kişinin İtalya’da kurduğu ve basma geçtiği bir derneğin üyeleri olan evli bir çiftin 1978 yılında yaşadığı
114
felâkettir. Bu çift, beş yaşındaki kızlarını, 'uzaydan gelenler’ tarafından çok kısa bir sürede diriltileceği inancıyla, aç bırakıp öldürmüşler, zavallı kızcağızın dirilmesi için günlerce bekledikten sonra da ümitsizlik içinde intihar etmişlerdi.
(25) 'Kont Saint-Germain’. Shamballa bünyesinde işlev gören Yüce1' Üstadlar’dandır.
(26) Hz. İsa: «Ve birçok beşer, işte, Christ burada; işte, Christ orada, diyecektir. Aldanmayın; onların yollarım izlemeyin.»
(27) 1965 yılında Hindistan’dan Amerika’ya giden A.C. Bhaktive- clanta Svvami Prabhupada, Amerika'dan başlayıp dünyanın birçok yerine yayılan Krishna kültü’nü tesis etmiştir. Genç Hare Krishna müritleri, başlarını traş etmekte, sarı cüppelere bürünüp, sokaklarda Hindu şarkıları söylemektedirler. Müritlerini kendisine secde ettirerek yetiştiren Prabhupada, bu genç insanları böylesine çarpık bir ’kuîa kulluk etme’ anlayışına bağlayarak, 1978 yılında bu dünyadan ayrılmıştır. Neticede, müritleri, Prabhupada’nın anısına, 500.000 Dolar a çıkan altın kaplamalı bir mabet (!) inşa etmişler ve mabedin çeşitli odalarına Prabhupada’nm balmumundan heykellerini yerleştirerek, bu ’putlar’a tapmaya başlamışlardır. ,8 yaşındayken kendisini Satguru (İlâhi Işığın bir vasıtası) ilân eden (!) ve Batı dünyasında çevresine büyük bir izleyiciler kitlesi toplavabilen bir diğer Hintli 'sahte öğretmen’ de genç Maharaj Ji’dir. Rolls-Royce arabalardan inmeyen, büyük bir lüks içinde son derece debdebeli bir hayat sürdüren Maharaj Ji’nin, dinî bir hareketin liderinden ziyade, bi r ’show’ sanatçısına benzediği belirtilmektedir. 1975 yılında, kendisini, değil bir spiritüel öğretmene, ahlâk sahibi olan 'herhangi bir kimseye dahî yakışmayacak bir fiil sırasında yakalayan bir fotoğrafın gazetelerde yayımlanmasından sonra, asıl yüzü ortaya çıkmış ve izleyicilerinden çoğu kendisini terketmiş, annesi dahî oğlunun bir sahtekâr olduğunu açıklamak zorunda kalmıştır.
(28) «58 yaşındaki Güney Koreli gezici vaiz Sun Myung Moon, 37.000 Amerikalının hayatlarını yönetmektedir. Genç Moon taraftarları (ortalama yaşları 24'tür), Unification Kilisesi’ne katıldıklarında, aileleri ile tüm bağlarını koparmakta ve günde onsekiz saat kadar dolaşarak, bağış [!] toplamaktadırlar. Müritleri kollektif yaşam merkezlerinde oturup, tüm mallarını Moon ün Kilisesi'ne vermeleri için zorlanırken,
115
Moon’un kendisi, New York’taki 625.000 Dolar’lık bir malikânede refah içinde yaşamaktadır.Moon, Hıristiyanlık, Püritanizm ahlâkı ve Doğu felsefesi karışımı bir öğreti vâzetmektedir. Müritleri, Moon’uiı spiritüel Mesajı’mn, parasal ve politik amaçları yanında tâli derecede kaldığını farketmemiş gibidirler. Moon, Wyoming’teki bir tatlıcı dükkânından Tokyo'daki bir ticaret şirketine kadar uzanan, en az 75 milyon Dolar’lık bir imparatorluğu yönetmektedir. Amerika Kongresi, Moon’un, Güney Kore’deki diktatör hükümetle olan bağları hakkında soruşturma açmıştır. Amerika’ya 1972’de gelen Moon, hayatından memnun görünmekte ve 'Tanrı bana çok iyi davrandı,’ demektedir.»
(Newsweek, 4 Aralık 1978)(29) Düşünce formu için bkz: SPATYOM, kitap-53 ... dipnot (1)(30) Bkz: SADIKLAR PLÂNI-4 ... Böl: l/Sıra-12, 13(31) «Kaba tesirler ancak kaba ruhsal ihtiyaçlar için, ince tesir
ler ancak ince ruhsal ihtiyaçlar için vardır.»(Sadıklar Plânı ... 10-3-1967 ... K-3 ... C-5)
(32) Bkz: BİLGİ ÇAĞINA GİRİŞ, kitap-58(33) Shakespeare: «Şeytan, hoş görünecek bir şekie girecek ikti
dardadır:» Mikszath: «İğvacı Şeytanın dili ne tatlıdır!»(34) Bkz: İNSAN VE KEHANET, kitap-27... Böl: 8/1(35) Demonology: Şer güçleri'ni etüd eden bilim dalı. Etüd amacı,
hayra da şerre de yönelik olabilir.(36) Karanlık güçlere üst seviyeden hâkim olanlar ile diğer bazı
karanlık antitelerin daima enkarne oldukları düşünülemez. Bazı kara maji ekolleri (—özellikle, Avrupa’da kurulan Golden Dawn ekolüne dahil olan gruplar—) bunların fizik-dışı seviyelerde mevcut olduklarını ve ancak nadiren bedenli olarak tezahür ettiklerini ileri sürerler. Bu ekollerde öğretilen pratik kara maji tekniklerinin önemli bir parçasını da bu tür karanlık antiteler ile temas kurmanın metodları oluşturur.
(37) Hadis-i Şerif: «Mehdî’den sonra çıkacak alâmetlerin ilki Deccâi'dir. Sonra İsa’nın inişi, sonra Yecûc-Mecûc, sonra Dabbe’nin ortaya çıkışı, sonra Güneş’in batıdan doğuşu.» J.H. Pember: «Deccâl, Satan’m enkarnasyonu olacaktır.» Deccal’e karşı savaşacak ve toplumunu Hz. Muhammed ahlâkı üzre ıslah edecek olan Mehdi ’aleyhirrahme’ için, İmam Gazali, şunları söylemiştir: İmam-ı Gazali: «Bize bildirildi ki, hazreti Mehdî, bizim bu nisbetimizde bulunacak, bizim
116
ma'arifet ve hakikatden yazdıklarımızı okuyacak ve kabûî edecektir.»
(38) Hz. İsa’nın, Levi ve Cayce gibi bazı yüksek seviyeden hassas kişilerce Akaşik Kayıtlar’dan öğrenilen gerçek yaşam tarihinden anlaşılmaktadır ki, Hz. Isa, Satan’m şer güçleri’nin, beşerin spiritüel melekelerindeki yavaş düşüşe ve şuurunun giderek daralıp, tamamiyle duyular dünyasında tutsak olmasına nasıl yol açtığı hakkmdaki tüm enformasyona va- kıftj. Hindistan, İran ve Mısır gibi, gittiği her yerde, kadim uygarlıkların bir zamanlar Göksel Hiyerarşilerin rehberliği' altında faaliyet gösteren ’mister kültleri’nin artık dejenere olduklarını görmüştü. Dolayısıyla, Hz. Isa, düşmanlarının kimler olduklarını ve gerçek mahiyetlerini gayet iyi biliyordu.
(39) Tarsuslu Saul ya da Paul, günümüzde Shamballa Üstadları arasında yer alan ‘Ustad Hilarion’un geçmişteki bir enkar- nasyonu olarak bilinmektedir. Üstad Hilarion, Spiritizm Ekolü’nün oluşturulmasına ilişkin vazifesiyle tanınır.Bkz: SIRIUS MİSYONU, kitap-23... Böl: 2/c
(40) «İnsanlar... Zavallı insanlar, Y’ukarı’dan ne küçük şeyler isterler... Küçücük bir şey, bir rahatlık, ufak maddî bir saadet, basil bir dünya yardımı... Halbuki insan varlığını teşkil eden ruhların tekâmülü için, icap ederse nebülözler teşekkül eder, âlemler kurulur. Zamanın, mekânın bir kıymet ifade etmediği mevsimlerde sizin için uzun hazırlıklar yapılır. İnsan akimın kavrayamayacağı şekillerde plânlar tanzim edilir.»
Kemâl Yolcusu (Yüksek Rehber Ruh)(41) Amiel: «Herkese iyilik ve saadet bahşetmek, hikmet-i vücu
dumuzun sebebi, bizim kanunumuz ve selâmet rehberimiz icabıdır. Bu amacımız bâki kaldıkça, bütün dinler yıkılarak, ortadan kalksalar bile, bizim bu idealimiz bâki kaldıkça, hayat yaşamaya değer.»
(42) «Bir insanın da bütün gelecek hayatları ve bir hayatın tatbikatı, onun kişisel zaman meksefesine akaşik kayıt defterine göre, kendisi veya rehberleri tarafından tayin ve tanzim olunur. Bu nedenle, varlıklar, kendi zaman melcsefeleri- nİR kendilerine vermiş olduğu şaşmaz karar ve bilgileri uygulamakla, kendi evrimlerine hizmet etmiş oldukları gibi, haklarına da razı olurlar.
(Bilgeler Plânı... 5-4-1974 ... C 4 /16)
117
(43) Hz İsa: «Biriktirilmiş serveti olan insanlar için Rulı’un Melekûtu’na [açılan] kapıdan girmek o kadar zordur ki... Dahası, bir devenin iğne deliğinden geçmesi, biriktirilmiş servet! olan bir insanın hayat yolunu bulmasından daha kolaydır ... Zengin [kişi] altınlarını verebilir; mağrur [kişi], toprağı öpebilir, ve Tanrı [onları] kurtaracaktır.»
(44) Günümüzde de, bilindiği kadarıyla, Agartha Toplantıları yapılmakta ve bu toplantılara 12 kişi katılmaktadır. İstanbul'da da, 1932 ve 24 Aralık 1966 tarihlerinde Agartha Toplantıları yapılmıştır.Bkz: AĞART A, kitap-1 ... Ek-l/cBkz: VAZİFE VE TÜRKİYE, kitap-47 ... Böl: 5/d
(45) Shakespeare: «Şeytanlar en büyük günahları işletecekleri zaman, bu günahları İlâhî bir şekilde göstermekle işe başlarlar.»
(46) Bkz: BİLGİ ÇAĞINA GİRİŞ, kitâp-58 ... dipnot (67)(47) Bkz: BİLGİ KİTABI EVRENSEL MİSYONU, kitap-57 ...
Böl: l/a(48) Peygamber kelimesi, 'haber getiren’ anlamındadır ve her
Peygamber dolayısıyla Haber Getiren’dir.(49) Bkz: BİLGELER PLÂNIl(50) Şeytan, birçok değişik isimle anılır. Şeytanın çeşitli isim
leri arasında en sık rastladıklarımız şunlardır: Satan, Lıısî- fer, Ahriman, İblis, Mara, Beelzebııb, Mahasura, Samaei, Moloch, Belial.
(51) Jubilee: Kadim İbranî yasalarına göre, elli yılda bir yapılması gereken, Mısır’dan kurtuluşu kutlama bayramı.
(52) Eski Ahit: «Allah oğulları insan kızlarına vardıkları, ve bu kızlar onlara çocuk doğurdukları zaman, o günlerde, hem de ondan sonra, yeryüzünde Nefilim [Devler] vardı: bunlar eski zamandan zorbalar, şöhretli adamlardı.» (Tekvin: 6/4) Bkz: DZYAN KİTABI, kitap-54 ... Böl: 4/Dzyan Kıta-XI
(53) «Siyon, Protokollerinde, şöyle denilmektedir: «Her yerde karışıklık, çekişme ve düşmanlık oluşturacağız. Dünyanın üzerine dehşetli bir savaş musallat edeceğiz.... Beşerleri övle bir çıkmaza sokacağız ki, gönüllü olarak bize önderlik teklif edecekler ve bu önderliğin sayesinde de tüm dünyaya hükmedeceğiz.» (!)
(54) ’KâbiI’, Hz. Âdem ile Havva’nın kardeş katili olan Uk oğullarıdır.
118
(55) «Bizler, planetinize ait fiiller için sorumluluğun bir kısmını üstlenmek zorundayız. Çünkü, göklerimiz tüm savaşçı eğilimlerden temizlendiğinde o yıkıcı ve bozguncu şuur ünitelerini size göndermiştik. Temizlik bir başka yerde yapıldığından, bu değersiz varlıklar da planetinize gelerek, sizinle karışmak ve toplumunuzun içine yayılmak üzere zemin buldular. Biz hepimiz, dolayısıyla, güçlerimizi birleştirdik ve güzelim dünya planetini, Lusifer’in, ölüme ve yıkıma ve beşeriyetin tutsaklığına dayanan bu şer güçlerinin sultasından kurtarmak için zamanımızı ve teknolojimizi ortaya koyduk. Bu tutsaklık sona erdirilecektir, çünkü tüm beşerler, özgür olmalıdırlar! Beşerler, kendi içsel rehberliklerinin emirlerini ve İçsel İlâhî kanaatlerini hayatları ve dünyaları için tâkip etmek üzere serbest bırakılmalıdırlar. İşte, zararlı otlar ile burçakların birarada büyümelerine izin verilmiştir ama, şimdi hasat zamanıdır.»
(Uzaylı Üstad Matton'dan)(56) [Dünya’nın Efendisi’ne ithaf:]
Tannlar’dan oluşan, Sana ait Ordu’nun içerisinde,Oniki tümenin arasında,Korkusuzca at sırtında gidersin.Mızrağım, Shambhala’ya karşıDüzen almış şer güçlerinin başı olanHanumanda’nın göğsüne doğru fırlatırsın.Böylece, kötülük yok edilecektir.»(Shambhala Smonlam)El Morya: «Para düzenbazları ile enerji Çarları’mn kartelleri, yeryüzü değişiklik rüzgârları altında silkelendiğinde, normal cesametlerine indirgeneceklerdir. Birçok kıyı hattına dizilmiş olan Mammon merkezleri, kirletici unsurlarından ebediyen temizleneceklerdir.»
(57) Güney Amerika’daki bir kayıp kent’i ararken hayatını yitiren Albay P.H. Fawcett, medyom Geraldine Cummins kanalıyla Spatyom’dan verdiği tebliğlerde, derolar’a, «yarasa- adamlar» adıyla değinmişti: «Yarasa-adamlar, o ’mağara adamları’dır. Bunlar, son derece vahşi ve yamyam olan ilkel bir ırktır. Yeraltmdaki mağaralarda saklanırlar ve dışarıya çıkarak, yenilebilir gibi gördükleri her canlıyı öldürürler.»
(58) Bkz: VİMANA UZAY ARAÇLARI, kitap-46 ... Böl: 2/d(59) Bkz: VİMANA UZAY ARAÇLARI, kitap-46(60) Kutsal Ada, ’Shamballa’dır.
119
(61) Yüksek Benlik — Can — Fizik Beden arasında, yukarıdan aşağıya doğru olan, hâkimiyet mücadelesi.
(62) Pantheistler: Kamutanrıcılar: Tanrı ile Kâinat’ın özdeş olduğunu ileri süren öğretiyi benimseyenler.
(63) Kur’an: «Onlar, yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden öacekile- rin akıbetlerinin nice olduğunu görmediler mi? Onlar kuvvetçe de, veryüzündeki [teknik ve uygarlık] eserleri bakımından da üstündüler. Böyle iken, Allah onları günahları yüzünden yakaladı.» (40/21)
(64) Bkz: Bölüm: 5/c(65) Vahiy: «Senin sıkıntılarım bilirim; fakir olduğunu bilirim —
fakat gerçekte sen zenginsin! Yahudi olduklarını iddia edip de olmayan, Satan’a ait olan bir grubun sana karşı söylediği kötü şeyleri bilirim!» (2/9)Vahiy: «Dinle! Satan’a ait olan o gruba, Yahudi olduklarım iddia edip de olmayan o yalancılara gelince, onları önüne getirteceğim ve ayaklarına kapanmalarım ve sana inanmalarını sağlayacağım.» (3/9)
(66) Bkz: Hz. İSA MİSYONU, kitap-56... Böl: 3/n(67) G. Keller: «Bir kötülüğün bulunduğu yerde ikinci ve üçün
cü kötülükler de uzak değildir.»(68) Konfüçyüs: «Karanlıklardan yakınıp sızlanacağına, ne olur
bir mum da sen yaksana.»( 59) Yiik sek Rehber Ruh Goethe: «Önünüze dünya haıltasun alı
nız, Dünya haritasının her köşesine sevgi vibrasyonları gönderiniz. Bunları herkes yapacak seviyede değildir. Sîzler [spiritiialistler, aydınlanmış kişiler] bu düzeydesiniz.» (1-2-1970)
(70) Michael Matthevvs, Bn. Marda Moore’un 31 Temmuz 1974 tarihinde yönettiği bir ekminezi celsesi sırasında, trans altındayken, Amerika’daki karanlık güçler’le ilgili olarak şu açıklamayı yapmıştı:«Amerika’da Tibet’ten birçok kişi enkarne olmuş durumdadır. Bunların çoğunluğunu, Tibet’in kara maji ekollerinde faaliyet göstermiş olan kara majisyenler, bir kısınma da beyaz majisyenler oluşturuyor. Günümüzde psişik hareketin böylesine popüler olmasının bir nedeni de buduı*. Amerika Birleşik Devletleri’nin üzerine baktığımda, siyah ve beyaz sütunlar görüyorum. Reklâmcılık gibi faaliyet alanlarının tümü, karanlık sütunlar oluşturuyor. Beyaz güçler bu duruma neden bir çare bulmuyorlar?»
120
(71) Sadi: «Kötüler, kendilerine tahammül edildikçe daha çok azarlar.»
(72) Bhartrihari: «Ha deniz suyunun tuzluluğunu bir damla balla gidermeye kalkışmışsınız, ha kötüleri tatlı dille yola getirmeye.»
(73) «Eğer bir beşer, bir yaşamdan ötekine, spiritüel gelişimim ihmâl eder ve çıkarları uğruna maddenin istimâline yönelik entellektüel çabalar üzerinde konsantre olur da, içsel benliğinin [vicdanı’mn] hatırlatmalarına ve Hâmileri’nden ona ulaşabilecek olan uyarılara rağmen bu hareket tarzını sürdürürse ve bu uzun bir süre boyunca böyle giderse, bu manvantara ya da siklus için nihaî olan bir yıkımı üzerine çekebilir. Fizik atomun tamamiyle mahvolmasına yol aça bilir ve bu suretle de, Yüksek Benlik ile olan irtibatını çağlar boyunca kesebilir. Mme. Bîavatsky, 'mahvolmuş canîar’- clan bahsederken, bir şekilde, bu konuya değinmekteydi»
(Djwlıal Khul’dan)(74) Bkz: BİLGİ ÇAĞINA GİRİŞ, kitap-58 ... Böl: 2,/g(75) Bkz: Bölüm: 6/a(76) «Dr. George Hunt VVilliamson’a göre, Orioıı’daki kötü anti-
teier, Pleiades’teki hayır güçleri’nin işlerine karışmaya kalkışmışlar ve ûrioıı’un planetlerinden gelen ufak bir 'davetsiz misafirler’ grubu, uzun bir zamandan beridir, burada, Yeryiizü’nde karışıklıklar yaratmışlardır.»
(Raymond Drake’den)(77) Ashtar Komutası’nın, White Star kanalıyla verdiği, 2 Kasım
1962 tarihli bir mesajda şöyle denilmektedir: «Bulunduğumuz yerden, şimdi, Dünya Plaııeti’ndeki beşeri bayatın giderek arlan bir tehdit altında kaldığını gözlemliyoruz. Son birkaç yıldır, planetinizdeki belirli bir alanı sürekli gözlemekteyiz. Sözkonusu bölgede, dünyaya tümüyle hâkim olma tasarılarına yönelik yoğun bir faaliyet sürdü rülmektedir. Meskûn alanlardan uzakta kalan, buzlarla kaplı olan bu bölgede [Kutup’ta], faaliyetler yeraltında yürütülmektedir....»
(78) O l a y - 1: Arjantin’in Trancas kenti yakınındaki bir çiftlikte yaşayan Senor Antonia de Moreno ve ailesi, 1963 yılının 21 Ekim gecesi, evlerinin civarında beliren ve yerden sadece birkaç metre yukarıda asılı duran bir grup UFO'yu gözlemlerken, UFO’ların bazıları, evlerini hedef alarak birtakım ışınlar neşretmiş ve sonuçta, a) evde kuvvetli, bir
121
'sülfür kokusu’ duyulmaya başlamış; b) evin ısısı, hissedilir derecede yükselmiş; c) olay sırasında Bn. de Moreno’da
yanıklar meydana gelmişti.(APRO kayıtlarından)
O l a y - 2: Amerika, Ohio’da yaşayan oniki yaşındaki Gre- gory Wells, 19 Mart 1968 gecesi saat 20.30'da, babaannesinin yakındaki evine giderken ağaçların yukarısında asılı duran bir UFO görmüştü. Wells merakla UFO’ya bakarken, birden UFO’dan çıkan bir uzantı, kendisine doğru yönelmişti. Wells korku içerisinde kaçmaya başlamıştı ki, bu uzantıdan neşrolan bir ışık huzmesi, arkadan, sağ koluna isabet etmişti. Ceketi yanmaya başlayan Wells, ceketini çıkarmıştı ama. sağ kolunun arkasında da iki yanık meydana gelmişti. Wells’i muayene eden doktorlara göre, sözkonusu yanıklar ikinci derecedendi.
(APRO kayıtlarından)
MART - 1981 e KADAR YAYIMLANMIŞ KİTAPLARIMIZ
1. AGARTA... (Yeraltı Uygarlığı)2. UFO BİLİMSEL KURAMLARI3. AKUPUNKTUR... (Biyo-Plazmik Tedavi)4. ÖLÜM ve ÖTESİ... (Bilimsel İncelenim)5. REENKARNASYON... (Genedoğmak Bilimsel Incelenimi)6. UFOLOJİ... (Dünya Dışı Zeki Varlıklar Bilimi)7. PARAPSİKOLOJİ... (Olağanüstü Duyular Bilimi)8. TELEPATİ... (Uzaduyum Bilimsel încelenimi)9. EKMİNEZİ... (Geçmişe Geri Dönüşler)
10. MU... (Tarih Öncesi Uygarlık)11. NEO SPİRİTİZM - MODERN SPİRİTİZM12. UFO - APOLLO... (Ortak Uzay Uçuşları)13. SPEKTRA - URI GELLER... (Hoova Planeti Misyonu)14. UZAYLILAR... (Genel Bilgiler)15. ÖLÜM ve AHRET... (Temel Bilgiler)16. UZAYLI İNSANLAR... (Bilimsel İncelenim)17. KOZMOS’DAN DÜNYALILARA... (Ummo Planeti Misyonu)18. DÜNYA ÖĞRETMENİ... (Altın Çağ Rehberliği)19. TELEPATİ... (Deney ve Yöntemleri)20. USO - OINT... (Denizaltı Uygarlığı)21. LEVİTASYON... (Yerçekimini Yenen İnsanlar)22. SOVYETLER UFO KURAMLARI23. S1RIUS MİSYONU... (—Bildirge—)24. KÎRLIAN PHOTOGRAPHY... (Biyoplazmik Bedenler)25. ÖNCÜ-UFO GENEL YAPILARI26. EVREN UYGARLIKLARI27. İNSAN ve KEHANET... (Kanıtlı Öngörümler)28. UZAY ÜSSÜ AY... (Gizemli Yapay Planet)29. IŞINLAMA... (Olaylar — Gözlemler)30. MEDİTASYON... (Transandantal)31. GÖRÜNEN RUHLAR... (Bilimsel İncelemeler)32. EVRİM ÜSTADLARI... (Vcniis Planeti Misyonu)33. AGARTA... (Mahatmalar Misyonu)34. UFOLOJİ... (Uzaylılar Bilimi)35. DURU - GÖRÜ... (Ruhsal Gözle Görüm)36. AGARTA37. EVRENSEL EVRİM YOLLARI38. PSI-TIP... (Ruhsal Cerrahi)
39. APORLAR... (Ruhsal Işınlamalar)40. FARAPSİKOLOJİ BİTKİLER ARAŞTIRMASI 4.1, MEDYOMLUK... (Ruhsal Celseler)42. SPATYOM... (Öte Âlem Mekânı)43. EVRENSEL YÖNETİCİ MEKANİZMA44. ZAMAN ve RÖLATİVİTE45. PSİKOKİNEZİ... (Aktif Zihin Gücü)46. VİMANA UZAY ARAÇLARI47. VAZİFE ve TÜRKİYE... (Kozmik Misyon)48. Hz. MUHAMMED... (Evrensel Bilgi Elçisi)49. SPİRİTOLOJİ... (Ruhsal Gerçekler Bilimi)50. HİPNOTİZMA51. KARMA... (Neden-Sonuç Yasası)52. EVRİM - ÜRETİM... (Tez ve Antitez Teoriler)53. SPATYOM... (Yapısı ve İşlevi)54. BZYAN KİTABI55. ANAGEMİ — UFO... (Genel Yapıları)56. Hz. İSA... (Evrensel Sevgi Elçisi)57. BİLGİ KİTABI EVRENSEL MİSYONU 53. BİLGİ ÇAĞINA GİRİŞ59. KÖTÜLÜK VE KAYNAKLARI
1. Cilt: SADIKLAR PLÂNI (Altın Çağ Misyonu)2. Cilt SADIKLAR PLÂNI (Altın Çağ Misyonu)3. Cilt: SADIKLAR PLÂNI (Altın Çağ Misyonu)4. Cilt: SADIKLAR PLÂNI (Altın Çağ Misyonu)5. Cilt: SADIKLAR PLÂNI (Altın Çağ Misyonu)6. Cilt: SADIKLAR PLÂNI (Altın Çağ Misyonu)7. Ciît: SADIKLAR PLÂNI (Altm Çağ Misyonu)1. Cilt: DOSTLAR PLÂNI (Altm Çağ Misyonu)2. Cilt: DOSTLAR PLÂNI (Altm Çağ Misyonu)1. Cilt: BİLGELER PLÂNI (Altm Çağ Misyonu)1. Cilt: ÖNCÜLER PLÂNI (Altm Çağ Misyonu)
BİLİM ARAŞTIRMA MERKEZİ Satış ve Dağıtım:P.K 1072 — İSTANBUL Vaii Konağı Caddesi
Halil Bey Pasajı, No: 40 (Alt Kat) Nişantaşı — İstanbul
SADIKLAR PLÂNIALTIN ( İ S MİSYOMİ
PLÂNIM İS Y O N U
D O S T L A R P L Â N I
A L T IN Ç A Ğ M İS Y O N U
S A D I K L A » PLANIM İS Y O N U
D O S T L A R PLÂNI
A L T IN Ç A Ğ M İS Y O N U
SAD IKLAR PLÂNİ A L T IN ÇAĞ M İSYO N U
REENKABKASTOHGENEDOĞHAK
BİLİMSEL İNCELENİN!
ÖLÜM v* ÖTESİBİLİMSEL İNCELENİMİ
UFOBİLİMSEL KURAMLARI
Ö N C Ü L E R PLÂN I A L T IN ÇAĞ M İ5 W N U
AGARTAY E R A LTI UYGARLIĞI
UFOLOJİDÜHYA-OIŞI
ZE K İ VARLIKLAR
AKUPUNKTUR
TELEPATİUZADUYUM
BİLİMSEL İNCELENİMt
EKMİNEZİGEÇMİŞ YAŞAMLARA
TRANSLA GERİ DÖNݧLER
- M ü -T A R İH -Ö N C E S İ
E V R E N SE L U Y G A R LIK
\V X — /
—
NEO SPfRhfZMDr. I İ H İ t n n u ı
MOOESM SPMTBMU 1 U K A IB K
tn
UZAYLILARGENEL BİLGİLER
ÖLÜM ve AHRETTEMEL •İİBİLER
SPEKTRA URI SELLER
MOOVA PLANETİ MİSYONU
UFO APOLLO
ÜSO-OIHTD E N İZ A L TI UYGARLIĞI
UZAYLI İNSANLARBİLİM SEL İNCfcLENİM
SIRİUS MİSYONU- B İ L B İ B G E -
S O V YE TLER U F O
K U R A M LA R I
DÜNYAÖĞRETMENİ
V EALTİN ÇAĞ REHBERLİĞİ
TELEP ATİU Y G U LA M A
d e n e y v e y ö n t e m l e r !
LEVİTASYONYEBÇEKİS İK İ
YENİM İS3ANLAB
m
KOZMOS'DANDÜNYALILARAUKBS PLAKETİ «SİtVORU
KERLIANP K O TO GSAP H Y
GEDENLEHİNBİYOPLAZM İK EŞLERİ
EVRENUYGARLIKLARI
UZAY ÜSSÜ AYG İZEM Lİ YAPAY P L tS tT
IŞINLAM AO LAYLAR GÖZLEMLER
M EDİTASYON-T R A N S A N D A N T A L -
A G A R T AM AHA7M ALAR MİSYONU
:f©Şİ la
UFOLOJİU Z A Y L IL A R B İL İM İ
A P O R L A R RUHSAL İŞINLAMA
O LA Y LA R I
EVR İMÜ S TA D L& R I
D U R U -G O R Ü R U H S A L
G Ö Z L E GÖRÜM
E V R E N S E L
EVRÎMY O L L A R I
A G A R T A
PAR APSIKO LO JIB İT K İL E R
A R A 5 T I R M A S I
MEDVOMLUKV E
RUHSALCELSELER
S P A T Y O M Ö TE ALEM MEKÂNI
Hz.M UHAM M EDE V R E N S E L B İLG İ ELÇİSİ
llûl «*»«>•
H İP N O T İZ M AB İ L İ M S E L
TE O R İ vb P R A TİK LE R İ
ÜÜH UAVtKM mueb
KARMAEVLEM*VAZGhMEPEN*SONUÇ
Y A S A S I VE İ Ş L E Y İ Ş İ
VİMANATA R İH Ö N C E S İ
U Z A Y A R A Ç L A R !
E V R E N S E L
Y Ö N E T İ C İ
VAZİFE «TÜRKİYE