halk gercegi 21

54
NATO’nun Kiralık Askeri Olmayacağız! Amerikan Uşağı AKP Suriye Sınırına Yığınak Yapıyor! Sırtını Amerika’ya Dayayarak Bölgesel Liderlik Rollerine Soyunan Yalancı Erdoğan’ın Bölgesel Liderliği Fos Çıktı! Bu Yığınak Kimin İçin? Ne İçin? Burjuvazinin Yoz Kültürüne Karşı Devrimci Kültürümüzle Alternatif Biziz 2. GELENEKSEL ANADOLU HALK FESTİVALİ YAPILDI! Burjuvazinin Kültürü İnsanı Çürütür Devrimci Kültür Yeni İnsanı Yaratır Haftalık Dergi / Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) / 8 Temmuz 2012 Sayı: 21

Upload: age-age

Post on 28-Mar-2016

251 views

Category:

Documents


8 download

DESCRIPTION

Turkish-language weekly magazine

TRANSCRIPT

Page 1: Halk Gercegi 21

NATO’nun Kiralık Askeri Olmayacağız! Amerikan Uşağı AKP

Suriye Sınırına Yığınak Yapıyor!

Sırtını Amerika’ya Dayayarak BölgeselLiderlik Rollerine Soyunan Yalancı Erdoğan’ın

Bölgesel Liderliği Fos Çıktı!

Bu Yığınak Kimin İçin? Ne İçin?

Burjuvazinin Yoz Kültürüne Karşı Devrimci Kültürümüzle Alternatif Biziz

2. GELENEKSEL ANADOLU HALKFESTİVALİ YAPILDI!

Burjuvazinin Kültürü İnsanı ÇürütürDevrimci Kültür Yeni İnsanı Yaratır

Haftalık Dergi / Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) / 8 Temmuz 2012 Sayı: 21

Page 2: Halk Gercegi 21

Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü: Ünal ÇİMEN

Adres: Kocatepe Mah. Feridiye Cad. Farabi Sok.No: 7 / 9

Beyoğlu/İSTANBUL

Ofset Hazırlık: Ozan Yayıncılık

Adres: Gülbahar Mah. Cemal Sahir Sok. Kral Apt.7/1 B Blok No: 17 Daire: 6 Mecidiyeköy /İSTANBULTel: (0-212) 216 41 78

Faks: (0-212) 216 41 79

Yurtdışı Büro: Vakıf EFSANE Pieter de Hoochstr. 303021 CS Rotterdam/Nederland

ISSN: 1308-3007

Baskı: Ezgi Matbaacılık-Sanayi Cad. Altay Sok. No:10 Çobançeşme / Yenibosna / İST.Tel: (0-212) 452 23 02Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama San. ve Tic.A.Ş. Tel: (0-216) 585 90 00

Avrupa: 4 EuroAlmanya: 4 EuroFransa: 4 Euroİsviçre: 6 Frank

Hollanda: 4 Euroİngiltere: £ 3Belçika: 4 EuroAvusturya: 4 Euro

Haftalık Süreli Yerel Yayın Fiyatı: 1 TL

Gerisi hayat...Gerisi hayat...

HAKLI OLMANIZYETMEZ!

ELEŞTİRİ-ÖZELEŞTİRİİLE HAKLILIĞINIZI

DEĞİŞTİRME GÜCÜNEDÖNÜŞTÜRECEKSİNİZ!

ÖÖğrendiklerimizğrendiklerimizÖÖğretmenimizdenğretmenimizden

Page 3: Halk Gercegi 21

İİ ç i n d e k i l e r

6 Milyonlarız biz!Anadolu ihtilalini yaratacağız!

10 İntiharların sorumlusu, halkıumutsuz bırakan AKP’dir!

13 Amerikan uşağı AKP, Suriyesınırına yığınak yapıyor

15 Halk ve Vatan Sevgisi:Enternasyonalizm ve sol

18 Hayatın Öğrettikleri:Düşman, düşmanlığını yapıyor

19 Hiçbir işkencecicezasız kalmayacak!

25 Cepheli: Cepheli her şeye

hazırdır, hazırlıklıdır!

26 Bölge Ağır Ceza Mahkemeleri

(BACEM)

27 Halkın Hukuk Bürosu:Özel yetkili mahkemelerkostumu yerine bölge yetkilimahkemeleri

28 Halk Gerçeğimiz:Halk ve Ekmek

29 Haklıyız Bizde Kazanacağız:Suudi krallara imar izni,halka yıkım!

31 Devrimci Memur Hareketi:“Sağlıkta dönuşum” değil,parasız sağlık, parasız eğitimistiyoruz, alacağız!

33 AKP satmaya devam ediyor sıra

şimdi demiryollarında!

35 TAYAD’lı Aileler:

Diri diri yakan devlettir!

36 Özgür Tutsaklardan: Anayasal

hakkımızı kullanmak suç mu?

37 Halk Düşmanı AKP:Baz istasyonlarına karşımücadele etmek geleceğinesahip çıkmak demektir

Ülkemizde Gençlik

4 Her alanda düzenin alternatifi biziz!

EvlerimiziYıktırtmayacağız!

38 Devrimci Alevi Komitesi

olarak diyoruz ki: “Utançmüzesi” değil, adaletistiyoruz

40 Davamız mahşere kalmayacak!

41 Ergene’yi emperyalizmin

çöplüğü yapmalarına İzinvermeyelim

42 Yıkıma, soyguna,

sürgüne hayır diyoruz

45 AKP zulmüne

teslim olmayacağız!

47 Avrupa’da Halk Gerçeği:

Halkın savaşçısıErdal Dalgıç Avrupa'daHalk Cepheliler tarafındananıldı

50 Avrupa’daki Biz:

Biz, Avrupalılar içindekoratif görüntüyüz!

52 Yaşıyorlar...

54 Berkan...

55 Öğretmenimizden

Öğrendiklerimiz...

20 Gençlik Federasyonu’ndan:

Tüketen insan bencildir,

düşünmez, sorgulamaz!

21 Kurtuluş İçin

Devrimci Okul: Sorumluluk

24 Sınıf Kini: Sınıf kini, hayatın

içinde "guzel ölduler" birikir...

Devrimci TutsakGülaferit Ünsal'ınDavası Başlıyor

21 Ekim 2011 tarihindenbu yana Almanyahapishanelerinde tutsakolan Gülaferit Ünsal'ındavası 19 Temmuz,Perşembe günü, saat09.00'da, Berlin'debaşlıyor.

Duruşmanın yapılacağı yer: Saal 700 des Kriminalgerichts

Moabit, Turmstrasse 91,10559 BERLİN

Page 4: Halk Gercegi 21

Başımızı çevirdiğimiz her yan in-sanlığın kolayca çözebileceği so-

runlarla dolu. Bakın etrafınıza; dağ gibibirikmiş sorunlarla dolu. Eğitim, sağ-lık, barınma, işsizlik, açlık, yoksulluk,adaletsizlik, trafik sorunu, ulaşım so-runu, doğal afetler, yangınlar, hasta-lıklar, intiharlar... ve daha onlarcası ka-pitalist düzende çözümsüz, gittikçe bü-yüyen dağ gibi sorunlardır. Her biri in-sanlar için adeta felakete dönüşmek-tedir. Bu düzen hiçbir çözüm üretmi-yor. Çözüm üretmek bir yana bu so-runlar her geçen gün daha da büyüyor.

İstisnasız her gün onlarca iş kazala-rı oluyor. 12 saatte bir işçi iş kaza-

larında yaşamını yitiriyor. Engel-lenmesi mümkünken engellenmeyenbir ölüme, kaza denemez: Bu, so-rumluluğu devletin olan açık bir ci-nayettir. Çünkü “iş kazalarının” yüz-de doksan dokuzunun çok basittedbirlerle önlenebilir kazalar olduğu-nu bu devletin kendisi söylemektedir.Ama önlenmiyor. Tam tersine “bukadar da olmaz ki” denilen kazalar,hızla artıyor. İş kazaları “kaçınılmazbir kadermiş” gibi gösterilmeye ça-lışılıyor. Bu hafta içinde basına yansı-yan beşi inşaat, biri tekstil, biri ma-den olmak üzere 7 işçi iş cinayetle-rinde katledildi. Edirne Keşan’da 4metre derinliğinde kanalizasyon kanalıiçinde çalışırken göçük altında kalan birişçinin ‘kurtarılması’ esnasında kepçeile başı kopartıldı. 3 Temmuz’da yağanyağmurla Samsun’da birçok yeri selbastı. İlk gün can kaybı yoktu. İkincigün dere kenarına yapılan TOKİ bi-nalarını sel bastı ve ilk belirlemeleregöre 11 kişi öldü... 845 ev sular altın-da kaldı. Binlerce insan mağdur...

Bunlar ne kaza, ne kader, ne de do-ğal afetlerdir. Açıkça, göz göre

göre yapılan cinayetlerdir, katliam-lardır. Her yıl onlarca kez sel felaketiyaşanıyor. Her gün onlarca iş kazasıoluyor. Hiçbir önlem, tedbir yok. Buiki örnek her konu için geçerlidir.

Başınızı çevirdiğiniz her yerde bu türsorunlarla karşılaşırsınız. Ve hepsininçözümü inanın çok basittir.

Ama bu düzen bunların hiçbiriniçözmez, çözemez. Çünkü sorun

olarak gördüğünüz her şeyi esas ola-rak bu düzen yaratmaktadır. Sorunbu düzenin kendisindedir. Bu düzenÇÜRÜMÜŞ KOKUŞMUŞ BİR DÜ-ZENDİR! İNSANLIĞIN HİÇBİRSORUNUNU ÇÖZEMEZ. KENDİ-SİYLE BİRLİKTE İLİŞKİDE OL-DUĞU HER ŞEYİ ÇÜRÜTÜR!

Samsun’da TOKİ binalarının derekenarına yapılmaması için Mi-

mar-Mühendis odaları defalarca mah-kemeye itiraz etmiş. Fakat hafriyat ma-liyetleri düzlük, yumşak zemin, derekenarında çok ucuz olduğu için TOKİdere kenarını konut yapmak için uy-gun görmüştür.

Keşan’daki “iş kazası”na bakın:Dört metre derinliğindeki bir ka-

nalizasyon kanalının payandalarla güç-lendirilmediğinde göçeceğini bilmekiçin mühendis olmak gerekmez. Amakapitalizmin kar hırsı o kadar alçakcadırki, o kanalın göçeceğini bile bile işçi-leri o kanala indirir. O an için patronunkafası işçilerin güvenliğini değil sadecekendi karını düşünmektedir. Kanalgöçmezse yapılmayan payanda müte-ahhitin yapılmayan bir işten elde etti-ği karı olacaktı. Kaza olsa da yine pat-ron için kafası kopan işçiye ödeyece-ği tazminat, o kanalın payandalarla güç-lendirilmesinden çok daha ucuza malolmaktadır. Patronlar için önlem almakişçilerin hayatında daha ucuz. Dini ima-nı para olan patron niye önlem alsın?

Kapitalizm insanlığın tüm sorun-larına böyle bakmaktadır. So-

runların çözümsüzlüğünden değil, budüzenin çürümüşlüğünden, kokuş-muşluğundan insanlığın hiçbir soru-nuna çözüm üretemez. Çünkü bu dü-zende tekeller insanların en temel ih-tiyaçlarını kar aracı olarak kullan-

maktadır. Bu sorunları ne kadar bü-yürse kapitalistler o kadar çok kar eder-ler. Gıda, eğitim, sağlık, konut gibi in-sanların en temel ihtiyaçları tekellerinen çok kar ettikleri sektörler haline gel-miştir. Tekellerin üreteceği herhangibir çözüm her şeyden önce tekeller içinolacaktır. Tekeller için çözüm olan halkiçin sorun demektir.

İnsanlığın tüm sorunlarının çözü-mü sosyalizmdedir. Çürüyen kapi-

talist düzenin tek alternatifi sosya-lizmdir. Kapitalizmin yıkılmasıylabirlikte insanların eğitim, sağlık, ula-şım, barınma gibi en temel sorunlarıçok kısa sürede sorun olmaktan çıka-caktır. Ki bunlar teorik doğrular değil,kanıtlanmış gerçeklerdir. En gelişmişkapitalist devletlerin yüzyıllardır deneyve birikimlerine rağmen çözemedikleriaçlık, yoksulluk, işsizlik, eğitim, sağ-lık, konut gibi sorunları sosyalistlerdevrimden sonra çok kısa sürede çö-zebilmişlerdir. Kapitalist tekeller içinen karlı sektörler haline gelen halkınbu ihtiyaçları sosyalizmde ücretsizdir.

Çürümüş düzen, kendisiyle birlik-te her şeyi de çürütüyor. Başta in-

sanı çürütüyor. Kültürümüzü, gele-neklerimizi, değerlerimizi çürütüyor.

Yaz ayları Anadolu’nun dört bir ya-nında festivaller düzenleniyor.

Genelde belediyelerin, yerel ticari ku-ruluşların ve içki tekellerinin spon-sorluğunda düzenlenen bu festivallerhalkın değerleri, kültürü, özlemleri,emeği kullanılarak içkinin, uyuşturu-cunun havalarda uçuştuğu, tüketimi-nin körüklendiği, halıkı yozlaştırma-nın aracı olarak kullanılmaktadır.

Gençlerimizin, halkımızın bu şe-kilde yozlaştırılmasına izin ver-

memeliyiz. Çürüyen kapitalist düzeninher alandaki alternatifi biziz.

Düzen festivalleri yozlaştırmanınaracı olarak kullanıyor, biz halka

ulaşmanın, halkı örgütlemenin aracıolarak kullanacağız.

Her Alanda DüzeninAlternatifi Biziz!

08 Temmuz 2012 / Sayı:2144

Page 5: Halk Gercegi 21

29 Haziran 1 Temmuz tarihleriarasında 2. Geleneksel Ana-

dolu Halk Festivali yapıldı. Fes-tivale Anadolu’nun dört bir ya-nından kültürleriyle, değerleriyle,emekleriyle, ürünleriyle halkımızkatıldı.

Halaylarıyla, horonlarıyla, har-mandalıyla, bozlağıyla, zey-

beğiyle, sıla gecesiyle, tiyatro-suyla, Karagöz-Hacivat oyunuy-la Anadolu’nun kültürel zengin-likleri sergilendi.

Çürümüş düzen festivalleri tü-ketimi körüklemenin ve yoz-

laştırmanın aracı olarak kullanıyor. Bizdüzenlediğimiz festivallerle de bu dü-zenin alternatifiyiz.

Düzen halkın birçok duygu, özlemve değerlerini festivalleri kulla-

narak sömürüyor. Festivaller düzen içintüketim ve yozlaştırma aracıdır. Özel-likle son yıllarda Anadolu’nun enücra köşelerinde dahi festivaller dü-zenleniyor. Düzenlenen festivallerinbüyük çoğunluğuna içki firmalarısponsorluk yapıyor. Yani festival dü-zenlemekteki amaç, halkın kültürelzenginliklerini, değerlerini yaşatmak,geliştirmek, emeğini, ürünlerini ser-gilemek değil, bunları kullanarak tü-ketimi körüklemek ve yozlaştırmaktır.

Sadece kapitalizmin çürümüşlü-ğünü, yozluğunu, akıldışılığını

anlatarak halka saldırıların karşısın-da duramayız. Çürümüş düzenin hal-kı da çürütmesine engel olacağız.Bu düzenin halka yönelik her türlüsaldırısının karşısına biz alternatifle-rimizle çıkacağız.

İkincisi düzenlenen Anadolu HalkFestivali nitelik olarak düzenin

yoz festival anlayışının karşısındaciddi bir alternetiftir.

Devrimcilerin, burjuva eğlenceanlayışı ile devrimci eğlence

anlayışını, doğru ve yanlışı ayıran, çokBERRAK bir çizgisi vardır. Bu çiz-gi; tarihimizdir. Bu çizgi; şehitleri-mizdir. Bu çizgi; geleneklerimizdir.Bunları sahipleneceğiz, büyüteceğizve geliştireceğiz. Çürümüş düzeninyozlaştırma saldırıları karşısında ba-rikata dönüştüreceğiz.

Halk kültürü insan ruhunu besleyenen önemli kaynaktır. İddia edi-

yoruz: Biz bu düzenin her alandaki al-ternatifiyiz. En iyi müziği biz yaparız.En iyi tiyatro oyunlarını biz yazarız, bizoynarız. En iyi romanı, şiiri biz yaza-rız. Çünkü halkın içinde olan biziz.Halkın kültürünü değerlerini yaşa-yan, yaşatan biziz.

Burjuvazi tüm olanaklarına rağmendevrimcilerin başardıklarını hayal

bile edemez. 350 bin kişilik Bakırköykonseri bunun en somut örneğidir.

Halkımızın zevklerini geliştirece-ğiz. Düzenin yoz eğlence anla-

yışını reddediyoruz: Halkımızın eğ-lence anlayışıyla çıkacağız karşılarına;göreceğiz ve göstereceğiz ki; halkböyle eğlenir. Halkın sizin pespayefestivallerinize ihtiyacı yoktur.

Halkımızın taleplerini sürekli ola-rak yükselteceğiz. Yeni güçlü fi-

kirlerle donatacağız ve onların ileri, hepileri gitmesine yardım eden bir eğlencekültürü yaratacağız.

İdeolojik ve siyasi açıdan sağlam birhalk için... Manevi değerlerimizi bü-

yütmek, kültürel mirasımızı sahip-lenmek, EN ÖNEMLİ GÖREVLE-RİMİZDENDİR! Festivallerimizlesanatımızla halka en iyi duyguları venitelikleri yansıtacağız. Halkımızaumudu, geleceği göstereceğiz. Nasıl ol-maması gerektiğini de anlatacağız.Kendi gücüne güvenmeyi, zorluklar-dan yılmamayı öğreteceğiz.

Kültür, büyük ve çok geniş bir sa-vaş alanıdır. Emperyalizmin ve iş-

birlikçi oligarşilerin kitleleri teslim al-

mak, susturmak, apolitikleştirmekve yozlaştırmak için kullandıkla-rı en temel araçlardan biridir. Di-yebiliriz ki; burjuva kültür, bur-juvazi tarafından halka doğrul-tulmuş bir silahtır. Bu silah çoğuzaman kurşunlardan, bombalardan,coplardan daha etkili olabilmek-tedir.

Ozaman biz de halk kültürünüdevrimci kültürü halkı güç-

lendirecek, devrimi büyütecek,burjuvaziye darbeler vuracak si-lahlara çevirmeliyiz.

Bu düzen umutsuz, geleceksiz,güçsüz, sömürüye, zulme bo-

yun eğen “dindar” işbirlikci bir top-lum yaratmak istiyor.

Biz; sağlam ve coşkulu, zorluk-lardan korkmayan, zorlukları

göğüsleyebilecek, zorlukların üste-sinden gelebilecek, vatanını, halkınıseven özverili, tarihine, kültürünesahip çıkan fedakar bir kuşak yarat-malıyız. Halkımızı, yüce idealleri,yüksek zevkleri, gelişmiş ahlaki vekültürel talepleri olan AYDIN birhalk haline getireceğiz.

İstedikleri kadar yok saysınlar... İs-tedikleri kadar sansür uygulasınlar:

BİZ KÜLTÜRÜMÜZÜN GÜCÜNÜVE OLANAKLARINI ÇOK İYİBİLİYORUZ. Pespaye burjuva kül-türü önünde hayranlıkla eğilmek ya dapasif biçimde savunmada kalmak,BİZE YAKIŞMAZ. Büyük kahra-manlıkların ve görkemli direnişlerin ya-ratıcısı biziz. Halk kültürünün, devrimcikültürün izleyicisi, yaratıcısı olan biz-ler; her türlü burjuva-demokratik dü-zenden çok daha ileri bir düzeni ve bur-juva kültüründen KAT KAT üstün birkültürü yaratan SANATIMIZLA,KÜLTÜRÜMÜZLE herkese bu de-ğerleri öğreteceğiz.

Bugün ikincisini düzenlediğimizAnadolu Halk Festivali ulaşıl-

ması gereken halk kitlelerini hesap et-tiğimizde çok mütevazi bir adımdır.Festivalleri onbinlerce, yüzbinlerce in-sanımıza ulaşmanın, örgütlemenin,bir aracı olarak kullanmalıyız. Hal-kımıza her alanda alternatif olduğu-muzu göstermeliyiz.

Sadece kapitalizminçürümüşlüğünü,

yozluğunu, akıldışılığınıanlatarak halka saldırıların

karşısında duramayız.Çürümüş düzenin halkı da

çürütmesine engel olacağız.Bu düzenin halka yönelik hertürlü saldırısının karşısına

biz alternatiflerimizleçıkacağız.

Sayı: 21 / 08 Temmuz 2012 55

Page 6: Halk Gercegi 21

Halk Cephesi’nin 2011 yılındabaşlattığı ve geleneksel hale ge-tirdiği Anadolu Halk Festivali,bu yıl da Okmeydanı Sibel YalçınParkı’nda gerçekleştirildi. 29-30Haziran-1 Temmuz tarihlerinde3 gün süresince merkezi olarakyapılan festivale halkın ilgisi yo-ğundu. Anadolu’nun dört bir ya-nından gelmiş her yöreye ait tat-larla, geleneksel kıyafetleriyle,yemek ve kültürleriyle AnadoluHalk Festivali’nde birleşen Ana-dolu halkları, düzenin pisliğine,yozlaşmaya karşı kültürümüzüyaşatacağız diyerek Sibel YalçınParkı’nda bir araya geldiler.

Anadolu'nun dört bir yanındangelen Halk Cepheliler, yörelerinitanıtan stantlar açtılar. Stantlarınhemen yanı başında, labirent şek-lindeki zaman tüneli özellikleiçindeki canlandırmalarla, tiyatrogösterileriyle ilgi odağı oldu. Yü-rüyüş, Tavır, TAYAD ve GençlikFederasyonu’nun kitap stantlarıile tutsakların el emeği göz nuruürünlerinin sergilendiği standlar

da parktaki yerini aldı. Festivale katılan herkesin yüzün-

deki heyecan ve gülümseme kendinibelli ediyordu. Okmeydanı sokaklarıfestival alanına kadar pankartlarla vefestivali anlatan flamalarla süslendi.Parkın girişinde kitleyi “Hoşgeldiniz”pankartı karşılarken; Cephe şehitlerinintamamının fotoğraflarının yer aldığıpankart ile “Biz Bir Dost SofrasındaBirde Harmandalında Diz Kırarız”,“AKP Zulmüne Karşı İşçi, Memur,Gençlik Tüm Halk Birleşeceğiz”,“Anadolu Halklarının Kurtuluşu Ana-dolu İhtilalindedir Birleşelim DirenelimKazanalım” pankartları da alandakiyerlerini aldı. 29 Haziran günü öğlesaatlerinde mahallede davulla gezilerekfestivale çağrı yapıldı.

Festival programı 1. gün saat20.00’de başladı. Yıkımlara karşı ör-gütlenme çağrısında bulunan bir ko-nuşma ile başlanan festival, konuksanatçı Ayla Yılmaz ve arkadaşlarınınsöylediği Lazca, Kürtçe türkülerle de-vam etti. Çekilen halaylara, “HalkızHaklıyız Kazanacağız”, “Umudun AdıDHKP-C”, “DHKC-SPB Katillerin

ANADOLUYUZ BİZ! KOYNU YİĞİT DOLU,KAHRAMANLIK DOLU ANADOLU!

Milyonlarız Biz! Anadolu İhtilalini Yaratacağız!

Gençlerimizin, halkımızın buşekilde yozlaştırılmasına izinvermemeliyiz. Çürüyen kapitalistdüzenin her alandaki alternatifibiziz!

Düzen, festivalleri yozlaştırmanınaracı olarak kullanıyor, biz halkaulaşmanın, halkı örgütlemeninaracı olarak kullanacağız!

Halaylarımızla, horonlarımızla,harmandalımızla, bozlağımızla,zeybeğimizle, sıra gecelerimizle,tiyatromuzla, Karagöz-Hacivatoyunlarımızla Anadolu’nun kültürelzenginliklerini bujuvazinin yozkültürünün kaşısına barikatyapacağız!

Çürümüş düzen, festivalleritüketimi körüklemenin veyozlaştırmanın aracı olarakkullanıyor. Biz düzenlediğimizfestivallerle de bu düzeninalternatifiyiz!

BURJUVAZİNİN YOZ KÜLTÜRÜNE KARŞI08 Temmuz 2012 / Sayı:216

Page 7: Halk Gercegi 21

Peşinde”, “Titre Oligarşi Parti CepheGeliyor” sloganları karıştı.

Devrimci İşçi Hareketi’nin TürkanAlbayrak’ın direnişini anlatan oyunlarıoynandı ardından. Mahallelerimizi,yeni yıkım yasasını, AKP’nin evlerimizine için yıktığını anlatan sinevizyongösterimi yapıldı. Sinevizyon gösterimibüyük ilgi gördü. 450 kişinin katıldığıfestivalin ilk günü gösterimin ardındanson buldu.

2. gün, önceki güne göre dahaerken açılan stantlar ziyaretçileriniağırlamaya başladı. Gün boyu kitapstantları, yiyecek stantları, AKP ikti-darının halkın emeğini ekmeğini gaspetmek için sürdürdüğü halk düşmanıpolitikalarına karşı Devrimci İşçi Ha-reketi’nin, Kamu Emekçileri Cephe-si’nin, Devrimci Mücadelede Mimarve Mühendisler’in açtıkları bilgilen-dirme stantları halk tarafından ziyaretedildi.

2. günün programı ilk olarak, AKPiktidarının saldırılarına karşı Cephe-lilerin nasıl mücadele ettiğini, mücadelegeleneğini ve neden mücadele edilmesigerektiğini konu alan kısa bir seminerile başladı. Seminerde sırasıyla LiseliDev-Genç adına Dilan Poyraz, GençlikFederasyonu adına Sevinç Bozdağ veHalk Cephesi adına Akil Nergüz sözaldı. Dilan Poyraz yaptığı konuşmadaDev-Genç’in direnme geleneğinden,direniş tarihinden bahsederek, Dev-Genç’li olmanın bir onur olduğunu,Dev-Genç’in her zaman halkın yanındaolduğunu anlattı.

Sonrasında Sevinç Bozdağ, mayısayında Gençlik Federasyonu’na yapılanbaskında nasıl direndiklerini ve baskınesnasında yaşadıklarını, neler hisset-tiklerini, yoldaşlarına nasıl güvendik-lerini o güvenle cüretle direndiklerinianlattı.

En son söz alan Akil Nergüz ise,“Nerede zulüm varsa, orada direnişde vardır, olacaktır, taa ki zulüm yokedilene dek” diyerek; Halk Cephesi’nin“AKP Zulmüne Direneceğiz Milyon-ları Örgütleyeceğiz!” adıyla başlayanyeni kampanyasını tanıttı. ArdındanOkmeydanı halkından bir dinleyicisöz alarak, Dev-Genç’lilerin yaptık-larının mahalleleri için ne kadar önemlişeyler olduğunu ifade etti. 80 kişinin

katıldığı seminer, tiyatro gösterimininduyurusuyla son buldu.

Halk Cepheliler çocukları da unut-madılar. Emperyalizmin yoz kültürünekarşı alternatif olan festivalde, ço-cuklar için de her şey en ufak ayrın-tılarıyla düşünülmüştü. Bir yandanbüyükler için hazırlanan programlargerçekleştirilirken; diğer yandan daçocuklar için hazırlanan bölümdeboyama çalışmaları, mendil kapmacayarışmaları, masal anlatımları yapıl-dı.

Mersin’den gelen Epik Sanat Ti-yatrosu festival için hazırladıklarıemperyalizmin katliamlarını anlatanve emperyalizme karşı örgütlü direnişmesajı veren oyunlarını sergilediler.250 kişinin toplanmasıyla izlenenoyun büyük alkış aldı.

Ve akşam programları başladığında,sahneyi ilk alan, omuzları evlatlarınıntabutlarını taşımaktan nasır tutmuşbeyaz başörtülü alnı kızıl bantlı TA-YAD’lı Aileler Korosu türkülerini ses-lendirdiler. Antalya’dan gelen GrupUmudun Türküsü de sanhe alarakhalk türkülerini seslendirdiler. EyüpHaklar Derneği müzik grubu da tür-küleriyle sahnedeydiler.

2. günün sürprizi, sıra gecesi ekibioldu. Urfa dağlarından Nemrud’unkızına uzanan sıra türküleriyle büyükalkış alan sıra gecesi ekibi, bir yandanda çiğ köfte yoğurdular ve yoğrulançiğ köfte tepsilerle herkese dağıtıldı.

Egelilerin Zeybek oyunundaydısıra. Festivale katılanların dikkatleizlediği Zeybek oyunu izleyicileriadeta Ege dağlarında Yörük Ali Efe-lerin, Balkıcalara Erhan ve Mehmet-lerin yanına götürdü. Efeler diyarındayapılan gezintinin ardından Anka-ra’dan gelen Mitralyöz Müzik Gru-bu’nun hazırladıkları kısa konser din-lendi. Zahidem’den Ankara’nın bük-lüm büklüm yollarına uzanan veoyun havaları söyleyen ekip dinle-yenleri coşturdu.

Ve Erdal Bayrakoğlu Dido Nana ilecoşkulu bir şekilde başladı konserine.Kazım Koyuncu’nun ölüm yıldönümüolması nedeniyle, “Türkülerimizi söy-lerken Kazım için de söyleyelim. Bu-radan onu da saygıyla anıyoruz” diyerekbaşladı konserine. Bayrakoğlu, horonlarla

kitleyi coşturdu.Gecenin geç saatleri olmasına rağ-

men, alanı dolduran binin üzerindeinsan coşkuyla programı takip etti.Erdal Bayrakoğlu sahneyi Bursa HaklarDerneği’nin Hacivat ile Karagöz oyu-nuna bırakırken; festivalin 2. günü fes-tivale katılanlara ve emeği geçenlereteşekkür konuşmasıyla sona erdi.

DEVRİMCİ KÜLTÜRÜMÜZLE ALTERNATİF BİZİZ Sayı: 21 / 08 Temmuz 2012 77

Page 8: Halk Gercegi 21

Anadolu Halk Festivali’nin 3. günüde coşkulu bir şekilde başladı. Festivalinson günü çok kalabalıktı. Açılan stand-ları gezen insanlar Anadolu’nun mo-tiflerini hissediyordu yüreğinde. Ana-dolu ihtilalinin öncüleri olan şehitle-rimiz de festivaldeydiler.

3. gün programı “Halkız Kültürü-müzle Varız, Yozlaşmaya Karşı Kül-türümüzü Yaşatacağız!” semineri ilebaşladı. İlk olarak Gençlik Federas-yonu’ndan Sevcan Adıgüzel söz aldı.Yozlaşmanın Anadolu kültüründenuzaklaşmak olduğundan bahsederek,düzenin de asıl amacının yoz bireyleryaratmak olduğuna dikkat çekti. Yoz-laşmanın yakıcı bir sorun olduğunuve Dev-Genç’lilerin bunun karşısındaolduğunu ve Anadolu kültürüne sahipçıkacağını ifade etti.

Ardından Küçükarmutlu’dan Son-gül Çimen, yozlaşmanın nasıl günlükhayatımıza girdiğini, yozlaşmanın neboyutta olduğunu anlattı. Ailelerinçocuklarına dizileri izletmemesini,onun yerine Anadolu kültürünü an-latmaları gerektiğini ifade etti. Yoz-laşmaya karşı örgütlenerek bilinçlen-menin gerekliliğini vurguladı.

Daha sonra Gazi Mahallesi’ndenOsman Beyazkaya yozlaşmaya karşımücadeleyi anlattı. Anadolu halklarınınyıllardır ezildiğini ve acılarını, umut-larını hep beraber paylaştıklarını söy-ledi. Devletin, özellikle yoksul ma-hallelerde hırsızlık, uyuşturucu ve fu-huş ile halkı teslim almak istediğivurgulandı. Halkın kültürüne sahipçıkmak için alternatif olmak gerektiğiniAnadolu Halk Festivali’nin de bunusağladığını anlattı.

Son olarak İdil Kültür Merkezi’ndenGamze Keşkek söz alarak “Birliğimizive dayanışmamızı yozlaşmayla, kentseldönüşüm politikalarıyla bozmak isti-yorlar. Kesinlikle onlarla uzlaşmaya-cağız. Bu düzenin bize vereceği birşey yok.” dedi. Seminerin ardındanEge bölgesinden gelen Halk Cepheliler,Ege’nin yiğit efelerini anlatan birtiyatro oyunu sergiledi. Tiyatro oyu-nunda mertlik, yiğitlik ve kahramanlıkkavramlarının Anadolu halkının bağ-rında yaşadığı bir kez daha gösterildi.

Ardından 1 Mayıs Mahallesi SemahEkibi çıktı sahneye... Pir Sultanca,

semah döndüler.Umudun türkülerini her dilden her

yaştan söylüyoruz. Çocuklarımız söyledibu sefer türküleri. İdil Çocuk Korosukavga türkülerini seslendirdi.

Daha sonra AKP iktidarının rantiçin kentsel dönüşüm politikalarıylahalka karşı başlattığı yıkım saldırısınakarşı “Yıkım Değil Yerinde Islah İsti-yoruz” semineri yapıldı. Seminerdekonuşmacı olarak Eyüp-Alibeyköyhalk komitesi adına Deniz Sevik Ga-zi’den Günay Özarslan, HHB’den EbruTimtik konuşmalar yaptı seminerde.Kentsel dönüşümle, halkı evsiz, sokaktabırakmak istenildiği belirtilerek, bunakarşı örgütlenmenin ve mücadele et-menin gerektiği vurgulandı.

Seminerden sonra Dev-Genç’liler,“Dikkat Yıkım Geliyor” adlı bir tiyatrooyunu ile kentsel dönüşüm politikasınımizahi bir dille anlattılar.

Ardından Anadolu İhtilalinin gençöncüleri Dev-Genç’liler, devrimci tutsakÜmit İlterin “ON’ların Türküsünü Söy-leyen Onlara” şiirini okudular.

“Demokrasi MücadelesindenEmekli Olunmaz” şiarıyla mücadeleeden Devrimci Mücadelede EmeklilerKorosu da sahneye çıkarak kavgatürkülerini söylediler. Emekliler Ko-rosu’nun söylediği marşların ardından“Halkız Haklıyız Kazanacağız!” slo-ganları coşkuyla atıldı.

Trakya Kültür Merkezi müzik top-luluğu, Trakya türkülerini seslendirdi.Ergene’nin emperyalizme çöplük ol-maması için adım adım, köy köy yü-rüyen Trakya Halk Komitesi de se-lamlandı.İdil Halk Oyunları Ekibi, Antep

yöresinin halkoyunlarını sergiledi. Devrimci Mücadelede Mühendis

Mimarlar da, Anadolu ihtilalinin bü-yütüldüğü festivalde müzik topluluğuylayerini aldı. Kah halaylar kuruldu, kahhoronlar tepildi. Ardından Hatay’danfestivale katılan Epik Sanat Tiyatrosuoyuncuları, tiyatro gösterilerini sergi-lediler. Emperyalizmin nasıl beyinleriuyuşturup, duyarsız, apolitik insanlaryaratmaya çalıştığını sanatın zenginliğive yaratıcı gücüyle anlattılar. Ayrıca 2Temmuz Sivas Katliamı’na ilişkin ola-rak sergiledikleri tiyatro gösterisi Si-vas’ın katillerinden hesap sorma çağ-

BURJUVAZİNİN YOZ KÜLTÜRÜNE KARŞI08 Temmuz 2012 / Sayı:2188

Page 9: Halk Gercegi 21

rısıydı. Öfkeyle ve adalet özlemiyle“Sivas’ın Hesabını Soracağız!” slogan-ları da yankılanmaya devam ediyordu.

Ardından Ege’den gelen Grup Gü-nışığı sahne aldı. Grup Günışığı’nınsöylediği türküler, marşlar “Mahir Hü-seyin Ulaş Kurtuluşa Kadar Savaş!”,“Kurtuluş Kavgada Zafer Cephede!”sloganlarıyla birlikte yükseldi. Sıradasinevizyon gösterimiyle tarihimizinanlatımı vardı. Ekranda an an tarihimizyansıdı.

Halk Cephesi adına Akil Nergüz’ünyaptığı konuşmayla festival devametti. Nergüz konuşmasında şunlarıifade etti; “AKP’nin bu zulmüne karşımilyonları örgütleme çağrısıyla, dü-şüncelerimizden ve devrim iddiamız-dan bir milim bile sapmadan yolumuzusürdürüyoruz. Kültürsüz bir halk ola-maz, kültürümüzle varız. Anadolu hal-kının direnme kültürü bizim kültürü-müzdür. Dadaloğlu’nun kavgası, Ka-racaoğlan’ın sevdası bizimdir. Kültü-rümüz bizim gücümüzdür. Bedred-dinlerden, Pir Sultanlara Mahirlere,Mahirden Dayıya Anadolu’nun diren-gen kültürüyle emperyalizmin karşı-sında bedeller ödeyerek mücadeleyibüyütüyoruz. Bir yandan emperya-listlerden ve işbirlikçilerinden hesapsoruyor diğer yandan emperyalizminbir saldırısı olan yozlaşmaya karşıhalk kültürümüzü yaşatıyoruz. Em-peryalizmin kültürümüzü yok etmesineizin vermemek için örgütlenmeliyiz.Yıkımlarla bizi evsiz bırakmak iste-yenlere karşı Halk Komiteleri’nde ör-gütleneceğiz. Yıkımlarla kültürümüzüyaşattığımız mahallelerimizi yok et-melerine izin vermeyeceğiz.

Tarih tanıktır ki bugüne kadar za-limin karşısında eğilmedik. AKP’ninsaldırıları da yürüyüşümüzü durdura-mayacak. AKP’nin zulmüne boyuneğmeyeceğiz.

Örgütlü bir halkın önünde hiçbirgüç duramaz. Örgütleneceğiz. Kül-türsüz bir halk yok olmuş bir halktır.Kültürümüzü bedeller pahasına yaşa-tacak ve büyüteceğiz.

Biz Anadolu İhtilalinin son halka-sıyız. Bu ihtilalimizi, kardeşliğimizibüyütecek ve AKP’nin zulmüne karşımilyonlar olacağız.”

Festival Grup Yorum konseriyle

devam etti. Grup Yorum, “TürkülerSusmaz Halaylar Sürer!” sloganlarıeşliğinde çıktı sahneye. Konser ilkolarak, “Çatal Çama” türküsü ilebaşladı. Ardından Dilan Balcı GrupYorum adına yaptığı konuşmada;“Aradan geçen bir seneye baktığı-mızda gördüğümüz tablo şudur ki,baskıların hiç tükenmediği, hemenhemen basılmadık hiç bir demokratikkurumun kalmadığı, halkın üzerin-deki baskıların çoğaldığı bir seneydi.Ama bunun yanı sıra halkın örgütlümücadelesinin halkın direnişininbüyüdüğü, aynı zamanda halkın öf-kesinin halkın adaletine dönüştüğübir seneydi. AKP’nin onca baskısınarağmen kilometrelerce uzaklardangeldi insanlar. Ve Sibel Yalçın Par-kı’nda bu Anadolu Halk Festivaliniörgütlediler. Evet bütün kurumlarımızbasıldı, yüzlerce insanımız gözaltınaalındı tutuklandı ama hiç tükenmedikişte buradayız. Ve geçen senekindendaha da kalabalığız” dedi.

Ardından “Gün Tutuşur” şarkısıile devam etti program. Sivas Kat-liamı’na ilişkin Grup Yorum üyesiAyfer Rüzgar bir konuşma yaparak,“Adalet özlemimizi büyütmek için,bu halkın adaletini sağlamak içindevrimcilerle birlikte olalım. Ül-kemizin her yeri yangın şu anda;bu yangını adalet özlemine, zafereulaştırmak için mücadelemizi bü-yütelim, hep birlikte olalım.” dedi.Ve hemen ardından “Bu ÜlkeyiYangın Sarar” şarkısını seslendirdiYorum. Ardından “Gel ki ŞafaklarTutuşsun”, “Omuzdan Tutun Beni”,“Reşo” ve Kürtçe türküler söyle-nerek halaylar çekildi. Ardından“Dersimde Doğan Güneş”, “Cemo”2000 yürekle hep bir ağızdan şar-kıları söylendi.

Son olarak “Zafer Yakında” şar-kısını bütün kitle hep beraber söy-ledi. Kızıl Bayraklar dalgalanırken“Mahir’den Dayı’ya Sürüyor BuKavga!”, “Umudun Adı DHKP-C”,“Titre Oligarşi Parti-Cephe Geli-yor!”, “Kurtuluş Kavgada ZaferCephede” sloganlarıyla 2. AnadoluHalk Festivali sona erdi.

DEVRİMCİ KÜLTÜRÜMÜZLE ALTERNATİF BİZİZ Sayı: 21 / 08 Temmuz 2012 99

Page 10: Halk Gercegi 21

“3 gündür ülkenin çeşitli yerle-rinde meydana gelen katliam gibicinnet vakalarında 16 kişi öldü.”(28 Haziran 2012)

“Adana’da kanser hastası 49 ya-şındaki Celil B. evinde uyuyan ço-cukları 24 yaşındaki Cem’i öldürdü,fiziksel engelli 21 yaşındaki Cenk’iağır yaraladıktan sonra intihar etti.”

“Beyoğlu’nda kız meselesi yü-zünden çıktığı ileri sürülen iki ailearasındaki silahlı kavgada 2 kişi ha-yatını kaybederken 3 kişi ise yara-landı.”

“Erzuzum'da Haydar Yıldız isimlişahıs bilinmeyen bir nedenle tartıştığıiki kişinin üzerine ateş açtı. Birikadın iki kişi olay yerinde ölürkensaldırgan da intihar etti.”

“Gaziantep’te doğduktan sonraannesi ve babası ayrılınca halası veeniştesinin nüfusuna kaydedilip bü-yütülen 13 yaşındaki Zekiye D. id-diaya göre yanında yaşadığı öz babası

Şeref E. tarafından dövülüpkül tablasıyla başına vu-ruldu. Hastaneye götürülenküçük kız yaşamını yitir-di.”

“Mersin'in Silifke ilçe-sinde dün vefat eden ba-basını toprağa veren kişi,taziye evinde av tüfeğiyle3 yakınını öldürdüktensonra intihar etti.”

Burjuva basın bu haberleri “Tür-kiye’de neler oluyor” diye verdi. Sa-dece 25-27 Haziran tarihleri ara-sındaki üç gün içinde16 kişi yaşanancinnet olayları sonucunda yaşamınıyitirdi.

Aynı günlerde intihar olaylarıylailgili bir istatistik açıklandı.

Adnan Menderes Üniversitesi(ADÜ) Tıp Fakültesi Ruh Sağlığıve Hastalıkları Anabilim Dalı ÖğretimÜyesi Prof. Dr. Mehmet Eskin, Ay-dın’da intihar olaylarının yüzde 350arttığını belirterek, Türkiye’de son10 yılda 27 bin 269 kişinin intiharettiğini söyledi.

Mehmet Eskin sadece Aydın iliiçin intihar olaylarının yüzde 350arttığını söylüyor. Bu rakamlar Tür-kiye çapında da üç aşağı, beş yukarıaynıdır.

Geçen hafta içinde sadece 3 gündeyaşanan cinnet olaylarının sonucundacinnet geçiren kişiler intihar ederekkendi yaşamlarına da son verdi.

Burjuva basın Türkiye’de neleroluyor diye soruyor, ancak yaptığıhaberlerde sorularının cevabı yok.Ya “aşk” kavgası deniyor, ya “kız”yüzünden deniyor, ya “gözü dönmüşkoca”, “cani baba” cinayeti diye olaymagazinleştirilerek haber yapılıyor.

Kimi sol çevreler ve küçük-bur-

juva kesimler bu tür cinayetleri sosyaltemellerinden kopartarak neden veniçinlerine bakmadan olayın kendisiüzerinden hareket ederek erkeğin ka-dına şiddeti ya da kadını katletmesiolarak değerlendiriyor.

Yapılan bu değerlendirmeleringerçeklikle bir ilgisi yoktur.

Bu bakış açısı tamamen düzeniaklayan, düzen içi burjuva bakış açı-sıdır.

Yazımızda konunun bu yanını elealmayacağız. Olayların boyutunu elealdığımızda olayın nedenlerinin, ger-çek suçlularının gizlenmesine hizmetettiği için bu bakış açısıyla da ideo-lojik mücadele yürütmek zorunlulu-ğunu belirtmek istiyoruz.

İntiharların, Cinnetlerin Sorumlusu Çürümüş Bu Düzendir!AKP İktidarıdır!

İntiharlar sürekli artıyor. Bunlarınbüyük çoğunlu basında haber bileolmuyor. Yapılan haberler magazin-leştirilerek veriliyor. Rakamlar isekorkunç boyutta. Her yıl artarak bü-yüyor.

İntiharların boyutu dünyada mil-yonlarla ifade ediliyor, ülkemizdeon binlerle.

Tür ki ye Psi ki yat ri Der ne ği Baş -

Dün ya da; 3 sa ni ye de 1ki şi bir yıl da 1 mil yonki şi in ti har edi yor!

Ül ke miz de; her yılyak la şık 2 bin 800 ki şiin ti har edi yor!

Sorumlusu insanlarıumutsuz, geleceksiz,çaresiz bırakan çürümüşdüzendir!

Çare; örgütlenmektir,çürümüş düzene karşımücadele etmektir,devrimdir!

BURJUVAZİNİN YOZ KÜLTÜRÜNE KARŞI08 Temmuz 2012 / Sayı:2110

Yılda 2 bin 800 kişi intihar ediyor!

Son 10 yılda 27 bin 269 kişi intihar ederek yaşamını yitirdi!

İntiharların SorumlusuHalkı Umutsuz Bırakan AKP’dir!

Page 11: Halk Gercegi 21

ka nı Doç. Dr. Do ğan Ye şil bur sa, “10Ey lül Dün ya İn ti ha rı Ön le me Gü -nü” ne de niy le yap tı ğı açık la ma dain ti har la ra iliş kin dün ya dan ve ül ke -miz den verdiği ra kam lar şöyle.

Bu na gö re dün ya da 3 SA Nİ YE -DE BİR KİŞİ, HER YIL 1 MİL -YON Kİ Şİ in ti har ede rek ya şa mı nason ve ri yor.

Emperyalist ülkelerde intihar olay-ları çok daha fazla olmakla birlikteül ke miz de ki du rum da hızla emper-yalist ülkelere yaklaşıyor. 2008-2009yıl la rı ara sın da 27 bin 367 ki şi in ti-har gi ri şi min de bu lun du ve bun -lar dan 3 bin 81’i ya şa mı nı yi tir di.

Her yıl yak la şık 2 bin 800 ki şiya şa mı nı yi ti ri yor. Son on yıl da 27bin 269 kişi in ti har ede rek ya şa mı-na son ver di. Son 30 yıl da in ti hareden le rin sa yı sı yüz de 440 art tı.

Özel lik le genç yaş ta in ti har oran -la rı gi de rek art mak ta ve 15-25 yaşgru bu için in ti har ilk 4 ölüm se be -bin den bi ri ni oluş tur mak ta dır.

Bunlar resmi rakamlar, gerçekrakamların bunun çok çok üzerindeolduğu açıktır.

Emperyalist işgale karşı 4 yıl sü-ren Kurtuluş Savaşında toplam 12ila 15 bin arasında şehit verildiğisöyleniyor. Son on yılda 27 bin 269kişi intihar ederken son beş yılda 16bin 799 kişi intihar etmiş.

Peki neden bu intiharlar? Asıl ce-vaplanması gereken budur.

İntihar kişinin kendi canına kendiisteğiyle son vermesidir. Fakat hiçkimse isteyerek kendi yaşamına sonveremez.

İntihar olayları kişinin en zayıf,güçsüz, çaresiz, hiçbir çözüm yolubulamadığı, geleceğe dair tüm umut-larınının tükendiği anda baş vurduğubir olaydır.

Kişinin yaşamak için hiçbir amacı,hiçbir umudu kalmamıştır. Çaresizlikiçinde kendi yaşamını sonlandıraraknoktayı koymuştur.

Bunun tek sorumlusu çürümüş,kokuşmuş emperyalist düzendir.

Bu düzen insanlarımızın gelece-ğini, hayallerini, umutlarını yok edi-

yor. Kapitalizm “birey”, “birey” diyebireyciliği yüceltiyor. Fakat, kocadünyada tek insan nedir ki, milyon-ların içinde milyonlarca çaresiz,umutsuz, çözümsüz “bireyler” yara-tıyor. Esasında bireyi de öldürüyor.

15-25 yaş arasındaki ilk dört ölümnedeninden birinin intihar olması ka-pitalist sistemin yarattığı bencil, bi-reyci insan tipidir.

- İntihar nedenleri üzerine ya-pılan çalışmaya göre ise, hastalıknedeniyle intihar edenler ilk sıradayer alıyor.

- Aile geçimsizliği nedeniyle in-tihar edenler ikinci

- Geçim zorluğu nedeniyle inti-har edenler ise üçüncü sırada yeralıyor.

- İstatistiklerde 'hissi ilişki veistediğiyle evlenememe' yüzündenintihar edenlerin oranı yüzde 11.1

Bütün bu nedenlerin sorumlusudoğrudan bu sistemdir.

Yediğimiz içtiğimizden, çalışmakoşullarımıza kadar yaşamımızın heranı insan sağlığını bozacak şekildetehdit oluşturmaktadır. Hastalıklarıntedavisi ise başlı başına ayrı bir so-rundur. Ölüm nedenidir. Parası ol-mayan tedavi olamaz. Zamanındayapılan bir müdahaleyle tedavisimümkünken yoksulluk nedeniyle te-davi olamadığı için hastalıklarımıztedavisi olmayan bir aşamaya geliyor.Ya da tedavi edilmediğimiz için ölü-yoruz.

Hastalıklardan intiharların nedenisağlığı paralı hale getiren bu düzendir.

Yine intiharların ikinci nedeniolan aile geçimsizliğinin nedenide düzenin yarattığı yozlaşmadır.Bu düzen insanlara umutlu bir ge-lecek vadetmiyor; umutsuzluk, ça-resizlik, çözümsüzlük sunuyor. Mil-yonlarca işsizin olduğu, açlık sı-nırının altında milyonlarca insanı-mızın yaşadığı, 50 milyon insanı-mızın yoksulluk sınırının altındayaşam mücadelesi verdiği ülke-mizde aile içi sorunların yaşan-maması mümkün mü?

İntiharların başta gelen üçüncünedeni ise zaten durumu ortayakoyuyor. Geçim zorluğu... Yani

sorun ekonomik.

Ülkemizde son 10 yıldaki inti-harların tek sorumlusu 10 yıldıriktidarda olan AKP iktidarıdır.

Bu düzen insanlarımıza açlıktan,yoksulluktan, umutsuzluktan başkabir şey vermez. İntiharlar, intihar ra-kamları bunu göstermektedir.

Sansürleyerek, YokSayarak, Çarpıtarak BuGerçeği Yok Edemezsiniz!

AKP, her şeyde olduğu gibi “yoksayarsan yok olur” mantığıyla ha-reket ediyor. Basını sansürlüyor. Butür haberleri öne çıkarmayın diyor.Magazinleştirerek ya da olayı çarpı-tarak nedenlerini, sorumlularını giz-liyor. Televizyon haber sunucularıAKP’ye yaranmak için “iyi haber-ler” verme çabası içine giriyor.AKP’nin istatistik oyunlarıyla heray işsizliğin düştüğü, halkın yaşamdüzeyinin yükseldiği, Ekonomininbüyüdüğü, Türkiye’nin bölgesel liderülke olduğu ve benzeri müjdeli ha-berlerle dolu. İşsizlik düştü denilerekişsizlerin sesi boğuluyor, Milli geliron bin doların üzerine çıktı, dünyanınen büyük 17. ekonomisine sahibizdenilerek, 2023 yılında dünyanın enbüyük 10 ülkesi arasında yer alacağızdenilerek adeta milyonlarca açın,yoksulun çığlıkları bastırılıyor.

Burjuva basın AKP’nin borozanıhaline gelmesine rağmen yazarlarına,manşetlerine, hangi sayfanın nasıl

DEVRİMCİ KÜLTÜRÜMÜZLE ALTERNATİF BİZİZ Sayı: 21 / 08 Temmuz 2012 111

Page 12: Halk Gercegi 21

düzenleneceğine kadar müdahaleediyor.

Daha önce yazmıştık; Sam-sun’da Basın İlan Kurumu yerelgezetelere bir sansur genelgesigöndererek “Üçüncü sayfanızdabundan sonra şantaj, hırsızlık,cinayet, intihar, kaza, tecavuz,ve cinsel istismar haberlerineyer vermeyeceksiniz” demişti.

Bu söylediklerinin hepsininnedeni kokuşmuş, çürümüş budüzendir. AKP iktidarıdır. AKP“büyüyen Türkiye” demagoji-leriyle gerçek Türkiye tablosununüstünü örtüyor.

Ancak son 10 yıldaki 27 bin269 intihar olayı, geçen hafta üçgün içinde 16 kişinin ölümüylesonuçlanan cinnet olayları hiçbirörtünün karartamayacağı kadar ger-çektir.

Umut Biziz,Çö züm Devrimdedir!

“İn ti har la rın, so rum lu su em per -ya lizm dir” de ni lerek, “AKP iktida-rıdır” denilerek ge çi le mez. Sorumlusuonlardır fakat ölen bizim halkımızdır.

Düyada her yıl 1 mil yon in san...Ya şam umu du tü ke til miş mil yon-lar... Ülkemizde her yıl 2 bin 800kişi ve hızla tüketilen umutlar... Halk-larımız, dün ya halk la rı ne ka dar bü-yük zu lüm al tın da dır. Fa kat aç lık,yok sul luk, zu lüm ne ka dar bü yükolur sa ol sun, halk lar umut suz ola -maz.

Halk la rın umu du nu tü ke tip in ti -har la ra sü rük le yen em per ya lizm dir.Em per ya lizm aç bı ra kı yor. İn san la rıiş siz, ça re siz, acz için de bı ra kı yor.İn san ki şi lik le ri ni ezi yor.

Halk la rın tek kur tu luş umu duise sos ya lizm dir. Kokuşmuş çürümüşdüzende intiharların ilk üç sırasındayer alan nedenler sosyalizmde ken-diliğinden ortadan kalkmaktadır.

Sosyalizmde açlık intihar nedenideğildir, çünkü sos ya lizm de tek birin san aç bı ra kıl ma ya cak tır. Ka pi ta -lizm de so run olan aç lık, yok sul luk,iş siz lik, sağ lık, eği tim, ko nut gi biin san la rın en te mel ih ti yaç la rı sos -

ya lizm için so run ol mak tan çık mış-tır.

Devrimciler bunun için umuttur.Bunun için parasız eğitim, parasızsağlık, parasız konut diyoruz. Sos-yalizmde insanların en temel ihti-yaçları ücretsizdir. Ka pi ta list dü zen-de in san la rı umut suz lu ğa, ça re siz li -ğe dü şü ren önem li et ken ler de bun -lar dır. İn ti har lar için ça re, umut sos -ya lizm dir.

Halk la ra bu umu du ta şı ya cak olandev rim ci ler dir. Halk la ra umu dugös ter me li yiz. Kur tu lu şun yo lu nugös ter me li yiz.

İn ti har la rın bü yük ço ğun lu ğu nu15-25 yaş ara sın da ki genç ler oluş tu -ru yor. Bu genç ler bi zim genç le ri-miz. Genç le ri mi zin em per ya liz minsö mü rü çark la rı ara sın da yok ol ma -sı na izin ve re me yiz. Dev rim ci le rinol ma dı ğı yer de umut suz luk var-dır. Umu du her yer de hal ka ulaş tır -ma lı yız.

Dev rim ci ler dün ya nın en güç lüin san la rı dır. En güç lü ira de ye sa hip-tir. Oli gar şi nin iş ken ce ha ne le rin de,ha pis ha ne le rin de ye nil mez li ği ni de -fa lar ca kez gös ter miş tir. Hiç bir zor-luk kar şı sın da ça re siz ola maz. Halkda ça re siz de ğil dir.

Mil yon la rı umut suz laş tı ran bu dü -zen dir. Umut hal kın ken di sin de dir.Dev rim ci le rin gö re vi bu umu du gös -ter mek tir. Dü zen ör güt süz leş ti re rekumut suz laş tı rı yor. Hal kın ör güt süz -

leş me si dü ze nin güç len me -si dir. Dü ze nin güç len me si in -ti har la rın da ha da art ma sı de -mek tir. Ki, bunu en yakınla-rımızda dahi görüyoruz. HalkCephesi çevresinde şu ya dabu şekilde yer almış kişilerindüzen içindeki çaresizliğininintiharlara sürüklediğine tanıkoluyoruz. Örgütlü olduğumuzmahallelerde dahi insanlarınne kadar büyük bir çaresizlikve çıkmaz içinde olduğunatanık oluyoruz. Halkımızınne kadar çok devrimcilere ih-tiyacının olduğunu görüyoruz.

Cepheliler; Bakırköy Ba-ğımsızlık Konseri’ne katılanyüz binlerin yüzündeki umudatanık oldunuz. Halkın kendi

gücünü görmesindeki umudun yüzünenasıl yansıdığına tanık oldunuz. Mil-yonları örgütleyeceğiz iddiamız dü-zenin çaresiz bıraktığı halkımızasahip çıkmaktır, çare olmaktır.

Umut suz bı ra kı lan hal ka dev rim -ci lerin ira de si ni, gü cü nü ta şı ma lı yız.Her yıl 1 mil yon in san... Bi zim in -san la rı mız. Sa hip siz, ça re siz, muh-taç... Bu, em per ya liz min dün yahalk la rı nı ses siz ce kat let me si dir.

1 mil yo nun yü kü tüm dün ya dev -rim ci le rinin omuz la rın da dır. Çün küdün ya halk la rı nın dev rim den, sos -ya lizm den baş ka kur tu lu şu yok tur.Dev rim tüm dün ya da bü yü tül me di -ği sü re ce in ti har eden mil yon la rınsa yı sı her ge çen yıl da ha da bü yü ye -cek tir. Bu ger çe ğin bu ya lın lık ta bi -lin cin de olan dev rim ci ler dir. Ve buger çek lik için de dev rim ci lik yap -mak zo run lu luk tur. Umu du nu yi -tir miş mil yon la rın so rum lu lu ğu dev -rim ci le rin omuz la rın da dır. Bu yüz-den dev rim ci lik dün ya nın en meş -ru, en onur lu gö re vi dir.

An ne ler, ba ba lar, ço cu ğu nuz içinen teh li ke li olan bu dü zen dir. Bu dü -zen, ço cuk la rı mı zın umu du nu tü ke -ti yor. Ge le ce ği ni elin den alı yor. Heryıl bin ler ce gen ci in ti ha ra sü rük lü-yor. Ço cu ğu nu zu ko ru mak adı na yap -ma nız ge re ken on la rı dev rim ci ler-den uzak laş tır mak de ğil, dev rim ci -leş tir mek tir.

Son 2005-2010 Yılları Arasındaki İntiharlar

2005 yılında 1740 erkek, 963 kadın

2006 yılında 1782 erkek, 963 kadın

2007 yılında 1808 erkek, 985 kadın

2008 yılında 1924 erkek, 892 kadın

2009 yılında 2111 erkek, 787 kadın

2010 yılında 2073 erkek, 787 kadın

Toplam 5 yılda 16 bin 799 kişi intiharetti.

BURJUVAZİNİN YOZ KÜLTÜRÜNE KARŞI08 Temmuz 2012 / Sayı:21112

Page 13: Halk Gercegi 21

Türk savaş uçağının Suriye havasahasında düşürülmesinden sonrageçtiğimiz hafta içinde TSK’nın Su-riye sınırına “asker, silah ve mühim-mat” sevkıyatı şovuna tanık olduk.Obama’nın yaveri “Bundan sonraSuriye tarafından gelebilecek en ufakbir şeyi tehlike olarak algılayacağız”diye efelenmeyi sürdürdü.

Fakat Suriye’nin uçağı düşürmesiErdoğan’ın efelenmesini boşa çıkardı.Adeta Erdoğan’ın Ortadoğu’daki “ka-rizması çizildi.”

Amerika’nın gölgesine sığınarakyapılan “bölge liderliği”, efelenmelerancak bu kadar olurdu. Obama“Esad’ın işi bitti” diyordu; Erdoğanbunun üzerine “Esad gideceksin,artık sonun geldi” diye horozlanı-yordu. “Senin sonun da Mubarekgibi, Kaddafi gibi olacak” diye Suriyelideri Esad’a ömür biçiyordu.

El atına binen çabuk inermiş. Er-doğan’ın efelenmesi de öyle. Ancakefendisi Obama için çemkirebilir ya-verler. Uşakların kendisi için birşeyler istemesi söz konusu olamaz.

Türk uçağının Suriye sınırlarınane için gittiğini bilmiyoruz, ancak

Amerikanın bir işi için orada olduğukesindir. AKP iktidarı bu gerçeğigizlemek için “uçağın uluslararasısularda düşürüldüğü” yalanını söy-leyerek suç üstü yakalanmasınınüstünü örtmeye çalışıyor. Emper-yalistlerin desteğini alarak düşürülenuçağın hesabını Esad’dan sormayaçalışıyor. Ancak Emperyalistleri birdeğil yüz tane Türk uçağı da düşseumurunda değildir. Onlar için esasolan kendi çıkarlarıdır. AKP’yi deonun için maşa olarak kullanmıyormu?

Esad iktidarının direnmesi, Rus-ya’nın, İnran’ın, Çin’in çıkarları ge-reği Suriye’yi açıktan desteklemesiEmperyalistlerin askeri bir müdahaleyapmasını engelliyor. Ancak işbirlikçiAKP iktidarı gibi, Arap devletlerigibi maşaları kullanarak Suriye’deEsad iktidarını yıkmaya çalışıyor.AKP iktidarı uçak düşürülmesindensonra Suriye’ye karşı ne Amerika’danne de diğer emperyalistlerden, nedeiçinde yer aldığı NATO’dan beklediğidesteği göremedi.

Türkiye “uçağın uluslar arası karasularında düşürüldüğü”nü iddia ede-

rek emperyalistlerin desteğiyle “çi-zilen karizma”yı düzeltmeye çalışır-ken Amerikan Wall Street Journalgazetesi, Amerikan askeri kaynak-larından aldıkları bilgiye göre "Tür-kiye'nin uçağın karadan havayafüze ile vurulduğu iddialarını doğ-rulayan her hangi bir bulguya rast-lamadık" dediğini yazdı.

Yine Rusya'da Türk uçağının Su-riye kara sularında uçaksavar atışıylavurulduğuna ilişkin görüntülerin ol-duğunu yetkililer istedikleri takdirdekendilerine verebileceklerini açıkladı.

NATO’da geçiştirici açıklamalarla“bizden destek bekleme, biz zatenseni maşa olarak kullanıyoruz”

Malatya Kürecik’te ABD tarafından kurulan Füze radarsisteminin olası bir savaş anında, ilk hedef olarak görüle-ceğinden hareketle, sistemin korunması için Türkiye Ame-rika’dan 4 milyar dolarlık patriot füzesi alacakmış.

Görüyormusunuz Amerikan uşaklığını: Liseli Dev-Genç’liler Füze kalkanı değil, prasız, bilimsel eğitimsitiyoruz dekileri için onlarca kes saldırıya uğradılar,yüzlerce Dev-Genç’li Amerikan uşağı AKP’nin işkencelisaldırılarına maruz kaldılar. Kocaeli’de Füze kalkanınakarşı eylem yaptıkları için Gülşah Işık ve Meral Dönmeztutuklandı ve hala tecrit hücrelerinde tutsak.

Ama Amerikan uşağı AKP, Kürecik’teki Amerikanfüze radar sistemini korumak için 4 milyar dolar paraveriyor. Bukadar da uşaklık olmaz. Hem topraklarımızıAmerikaya açıyoruz, bu üslerin kenarından bir milletvekilinibile geçirmiyorlar, hem de ordayı korumak için gerekliolan füzelerin paralarını bize ödetiyorlar.

Bizim parasız eğitim isteyen gençlerimize 8,5 yıllaravaran cezalar verilirken, ülkemizde dersane paralarını öde-yemeyen aileleri tutuklandığı için gençlerimiz intiharlarederken, inşaatlardan düşüp ölürken okuyamazken, buülkede çocuklarını ısıtamadığı için analar kendilerini asar-larken olmayan bütçelerin bulunamayan kaynaklarınnerelere aktarıldığını görmekteyiz. Neden polisin hereyleme alçakça gaz bombalarıyla saldırdığını görmekteyiz.İşçiye, emekliye, memura üç kuruşluk zammı vermek için“Yunanistan mı olalım” diye tehdit etmesinin altındakiasıl gerçek açığa çıkmaktadır.

Yani bu paraları size verirsek Amerika’nın Füze Radarsistemini korumak için 4 milyar doları Amerika’ya nerdenvereceğiz? Onun için halkın her türlü talebi biber gazlarınaboğuluyor. Onun için Gülşah ile Meral aylardır tecrit hüc-relerinde tutsak...

Kürecik’e Amerika’nın Füze Radar Sistemi kuruldu!Şimdi de Amerika’dan 4 milyarlık Dolarlık patriot alıyor!

Amerikan Uşağı AKP, Suriye Sınırına Yığınak Yapıyor!

Bu Yığınk Kimin İçin!Amerika’nın Askeri Olmayacağız!

DEVRİMCİ KÜLTÜRÜMÜZLE ALTERNATİF BİZİZ Sayı: 21 / 08 Temmuz 2012 13

Page 14: Halk Gercegi 21

dedi. Bütün bu olup bitenlerin

içinde Erdoğan sahte şovlarlagörüntüyü kurtarmaya çalışıyor.

Sınıra asker ve silah sevki-yatı yapıyor, Kara KuvvetleriKomutanı Hayri Kıvrıkoğlu’nasınır birliklerinde denetim şov-ları yaptırıyor. Sınır boyundajet uçurtuyor. Televizyonlar, gazeteler“Hawk füzeleri Suriyeye yönlen-dirildi” haberleri yapıyor, hangardaniterek çıkardıkları ‘Hürkuş’un üzerineçıkıp pilot elbisesiyle “Hadlerinibildiririz” diye poz veriyor... Ancakhepsi bu kadar. Yapabileceği uşak-lıktan başka bir şey değil.

“Çadır devleti değiliz, bin yıllıkdevletiz” böbürlenmeleri, “Büyükdevlet” pozları, “Bölge liderliği” şi-şinmeleri ancak efendisine hizmetioranındadır.

Emperyalizmin izni olmadan ya-pabileceği, emperyalist politikalardanbağımsız yapabileceği hiçbir şeyiyoktur.

Emperyalistler ona şimdilik Suriyeliişbirlikçilere topraklarını açma, eğitme,besleme görevi verdi. AKP de onuyapıyor. Topraklarımızda işbirlikçileribesliyor. CIA’sı MOSSAD’ı işbirlik-çileri eğitiyor ve Suriye topraklarınagönderip halkı katlediyorlar.

Halkımız... Suriye sınırına giden her tankın

bataryanın kamyonun füzenin parasıbizim cebimizden çıkmaktadır. Bizdenaldıkları vergilerle emeğimizden kes-tikleri paralarla o uçaklar helikopterleralınmaktadır. O araçlara konulan herlitre yakıtın parasını biz vermekteyiz...Amerikan uşağı AKP maaşına zam

isteyen memura işçiye çiftçiyeemekliye bütçe yok deyip ha-karetler yağdırırken milyar-larca dolarları Amerikanınhizmetine sunmaktadır. Bizimekmeğimizden emeğimizdençaldıklarıyla Amerika adınabizim kardeşlerimizi katlede-cekler. Suriyeli işbirlikçiler

bizim topraklarımızda eğitiliyor tümmasrafları maaşları işbirlikçi Arapdevletleri ve Türkiye tarafından öde-niyor. AKP iktidarı sadece uşaklıkyapmıyor uşaklığının faturasını dabizlere ödetiyor. Yarın savaş diye-cekler zam üstüne zam yapacaklardaha da sömürecekler. Kriz diyeceklerişçiyi işten atacaklar memurun maa-şından kesecekler. Bu savaşa ortakolmayın. Suriye halkının kaderiylebizim kaderimiz ortaktır. Bu savaşezilen halklara karşı yapılan haksızbir savaştır. Safımız Suriye halkınınyanıdır. Amerika’nın taşeronu yapanAKP iktidarına karşı çıkalım...

Hatay Halk Cepheliler, her hafta olduğu gibi 30Haziran günü de, tutuklu bulunan Cepheliler SeldaÖzçelik, Yılmaz Viraner ve İbrahim Arslanhan içinadalet istemeye devam ettiler.

Suriye ile dayanışma amaçlı Grup Yorum konseridüzenledikleri için 8 Mayıs sabahı işkencelerle gözaltınaalınan arkadaşlarının bir an önce serbest bırakılmasıiçin yarım saatlik oturma eylemi yaptılar.

Açıklamada, “Suriye halkının yanında olmayı bas-kılarla işkencelerle bize ödettirmeye çalışıp, bu şekildesusacağımızı sanıyorlar ama nafile. Her ne pahasınaolursa olsun susmayacağımızı bir kez daha haykırıyoruz.AKP hükümeti de devrimcileri susturamayacağını birkez daha anlayacak. Arkadaşlarımız serbest bırakılıncayakadar burada onların sesi olmaya devam edeceğiz,adalet istemeye devam edeceğiz.” denildi.

Eylem boyunca "Katil ABD İşbirlikçi AKP, SuriyeHalkı Yalnız Değildir”,“Özgür Tutsaklar Onuru-muzdur” sloganları gür birşekilde atıldı. Halkın ilgilibakışlarıyla devam eden,15 kişinin katıldığı eylem,türkülerle ve halaylarla çoş-kulu bir şekilde son buldu.

Halk Cepheliler, 2 Temmuz günü Altınşehir’de yı-kımlara karşı çalışma yürüttüler. Kapı kapı dolaşanHalk Cepheliler, AKP’nin kentsel dönüşüm adı altındauygulamaya çalıştığı yıkım politikalarının gerçektesürgünden ibaret olduğunu anlattılar. Çalınan tüm ka-pılarda, AKP’nin yoksul halkı nasıl kandırmaya çalıştığıanlatıldı. Bildiri dağıtılarak, yıkımlara karşı AKP ilçebinalarına yapılacak yürüyüşe katılmaları için halkaçağrı yapıldı.

Bildiri dağıtımının bitiminde, halkın yoğun ilgisinihazmedemeyen işkenceci katil polis Halk Cephelileresaldırdı. İşkenceyle yerlerde sürüklenerek gözaltınaalınan Halk Cephelilerin isimleriyse şöyle: Bahar Kurt,Ulaş Kılıç, Birdal Nakay ve Okan. Bugün savcılığa çı-kartılan Halk Cepheliler’den; Ulaş Kılıç, Birdal Nakayve Okan serbest bırakılırken, Bahar Kurt savcılığa çı-kartıldı.

Gözaltılarla ilgili Halk Cephesi tarafından yapılanaçıklamada, “Bir kere daha söylüyoruz, gözaltılarla,tutuklamalarla bizi bitirmezsiniz. Kentsel dönüşüm adıaltında yaptığınız sürgün ve talan politikanızı tümhalka teşhir edeceğiz.” denildi.

Emperyalizme Karşı SuriyeHalkının Yanında Olacağız!

Saldırılarınızla Bizi Bitiremezsiniz,Sürgün Politikanızı Tüm Halka

Teşhir Edeceğiz!

BURJUVAZİNİN YOZ KÜLTÜRÜNE KARŞI08 Temmuz 2012 / Sayı: 2114

Page 15: Halk Gercegi 21

Bölüm 1“Neden? Çünkü, Türkiye’nin dış

politikasına elli yıldır tam bir ulusalonursuzluk ve uşaklık damgasını vur-muştur. Ülkemiz, ekonomisinden as-keri ihtiyaçlarına, siyasi kararlarınakadar her noktada emperyalizme ba-ğımlı hale getirilmiştir. Öyle ki, düzenpartileri iktidar olmak için Amerikanbaşkanından onay alır hale gelmiş-lerdir.

Emperyalizme bağımlılığın birsonucu olarak yeraltı-yerüstü kay-naklarımız emperyalist tekellerin ta-lanına açılmış; topraklarımız emper-yalist askeri üslerle doldurulmuş;genç evlatlarımız Kore’de emperya-lizmin çıkarları için kırdı-rılmış; Birleşmiş Millet-ler’de Türkiye Cumhuriyetitemsilcileri halkların ba-ğımsızlığı aleyhine oy kul-lanmıştır. Emperyalizmlegirilen eşitsiz ve tek yanlıilişkiler sömürü ve zulmünekonomik, sosyal ve siyasaltemelidir. Demokrasi ba-ğımsızlıktan ayrı düşünü-lemez. Ülkenin bağımsız-lığı, demokrasinin de teme-lini oluşturur. Demokrasiyigerçek temellerine oturtmak,bağımsızlığı sağlamak için, ulusalonurunu korumak için (...)” (HalkAnayasası Taslağı 2.basım, syf: 22-23) oligarşiye, oligarşinin arkasındakidesteğe karşı koymak gerekir. Bununkolay olmadığı açıktır. Ülkemiz halk-ları Kurtuluş Savaşı’nda bedel öde-yerek bağımsızlığını kazanmıştır.Dünyanın bütün bağımsızlığını ka-zanan ülkeleri, mücadele ederek, sa-vaşarak işgalcileri ve işbirlikçilerikovmuşlardır. Bunu gerçekleştirebil-mek için halk ve vatan sevgisi ol-mazsa olmazların başında gelmiştir.Tüm deneyimler bunu defalarca ka-nıtlamıştır.

Tabi ki bunun maddi temelivardır. Vatan ve halk sevgisi soyutkavramlar değildir. Tarihsel süreçiçerisinde şekillenen somut kavram-

lardır.

Vatan ve halk kav-ramları farklı dönemlerdeortaya çıkmış olmakla

birlikte, tarihsel süreçte, yani sınıflarmücadelesi içinde ideolojik, politikve kültürel olarak birbirini etkileyerekiç içe geçmiştir. O nedenle, Mark-sist-Leninistler olarak vatan ve halkkavramlarını birlikte kullanmayı tercihederiz.

Lenin, vatanı şöyle tanımlar; “Po-litik, kültürel ve toplumsal olarakaynı çevreyi paylaşan insanlarınüzerinde yaşadıkları toprak”tır. Vatankavramı ulus kavramının ortaya çık-masıyla şekillenmiştir. Ancak bur-juvazinin, emperyalizm döneminde,gericileşmesiyle birlikte, diğer birifadeyle kapitalizmin, ulus ve top-

rak anlayışını terk edip, evrenselbir özellik kazanmasıyla birliktevatan ve halk özellikleride kalma-mıştır.

Halk ise burjuvazi tarafından ezi-len sömürülen aşağılanan, oligarşikdevletin her türlü baskı ve zulmü al-tında yaşamaya mahkum edilen, için-de birçok sınıf ve katmanı olduğu,sınıfsal bir özelliğe sahiptir.

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibivatan ve halk kavramları tarihselsüreç içerisinde içiçe geçmiş, birbi-riyle bütünleşmiştir. O nedenle, vatankavramının gerçek savunucuları vehatta sahipleri başta proletarya olmaküzere ezilen halklardır. Tarihteki sı-nıflar mücadelesine baktığımızda za-ten bunun böyle olduğu çok açık şe-

kilde görülecektir.

Lenin, emperyalizm çağının aynızamanda proleter devrimler çağı ol-duğunu söyler. Ve tarih de Lenin’idoğrulamıştır. İşte tüm tarihsel süreçiçerisinde ezilen halklar ve onlarınüzerinde yaşadığı topraklar emper-yalizmin saldırılarının, işgallerininhedefi oldu. Emperyalizmin, saldırıve işgallerle amaçladığı, halklarınemeğini ve ülke zenginliklerinin sö-mürüsüydü. Vatan işte bu nedenleve doğal olarak, ulusal ve sosyalkurtuluş savaşlarının en önemli kav-ramlarından birisi oldu. Kuşkusuzemperyalizm çağında burjuvazinin,kendi sömürü çıkarları gereği vatanıhalkına yabancılaştırması belirleyicibir rol oynadı.

Emperyalizm, vatan ve vatanse-verlik kavramlarını gerekhalkların sömürüsünde ge-rekse de kendi aralarındakipaylaşım savaşlarında, ça-tışmalarında kullanmaktanhiç vazgeçmedi. Amaçhalk kitlelerini aldatmak,sömürüyü gizlemekti. Ger-çekte ise vatan ve vatan-severlikle hiç bir alakasıyoktur. Ve emperyalistler1. ve 2. paylaşım savaşla-rında kendi halklarını va-tan-vatanseverlik demo-gojisiyle aldattılar.

Vatan ve halk kavramları farklıtarihsel dönemlerde oluşmuş olmaklabirlikte, özellikle 20. yüzyılda, bir-birinden ayrı düşünülemez, ayrı elealınamaz bir bütünlük oluşturmuştur.Kuşkusuz bu, bir anda değil, tarihselsüreç içerisinde gerçekleşmiştir.

Aynı vatan üzerinde yaşayan halk-lar, tek bir milliyet ve ulustan oluş-mazlar. Ancak, aynı vatan üzerindeyaşayan halklar, birçok milliyet veulustan oluşmuş olsalar da, ulusaldeğil, sınıfsal bir özelliğe sahiptirler.Ülkemizdeki gibi çok uluslu toprak-larda halklar, onu oluşturan milliyetve uluslar, tüm sınıf ve katmanlaraynı toprağını paylaşmakla kalma-makta, aynı yoksulluğu-sömürüyüde paylaşmakta ve yaşamaktadır. Vebu nedenledir ki, ezilen-sömürülen

HALK VE VATAN SEVGİSİEnternasyonalizm ve Sol

Halk ve Vatan Sevgisi;Emperyalizme veOligarşiye Karşı

Vatanın Bağımsızlığı,Halkın Özgürlüğü İçin

Mücadele Etmektir

DEVRİMCİ KÜLTÜRÜMÜZLE ALTERNATİF BİZİZ Sayı: 21 / 08 Temmuz 2012 115

Page 16: Halk Gercegi 21

halkların düşmanı da ortaktır. Buortak düşman ise, emperyalizm veişbirlikçisi oligarşidir.

İşte, vatan ve halk kavramları bugerçeklik ve mücadele içinde şekil-lenmektedir. Diğer bir ifadeyle sö-mürü ve zulmün olduğu yerde öz-gür bir vatandan söz edilemeyeceğigibi, işgal altındaki topraklardada özgür bir halktan bahsedilemez.

Emperyalizmin İşbirlikçisi Oligarşinin Tarihi, Halka ve Vatana İhanetin Tarihidir

Oligarşi ve ona bağlı bütün ku-rumlar hemen her fırsatta vatan, bay-rak kavramlarını ağızlarından düşür-mezler. Vatansever oldukları yalanınısürekli kullanmakla birlikte, en çokda halka yönelik zulüm ve sömürü-lerini arttırdıkları dönemlerde kulla-nırlar. Yalnız ülkemizde değil, em-peryalizmin ve işbirlikçi iktidarlarınolduğu tüm ülkelerde bu böyledir.

1940’ların ikinci yarısından iti-baren emperyalizmle girilen ilişkilerve yapılan ikili anlaşmalarla ülkemizyeni-sömürgecilik ilişkileri içerisinesokulmuştur. Emperyalizmle yapılanişbirliği ile, vatanımız, yeraltı-yerüstüzenginlikleri ile emperyalist tekellerepeşkeş çekilmiştir. İşbirlikçi oligarşiemperyalizmle girdiği hertürlü sö-mürü ilişkisini “vatanın ve halkınçıkarlarına yapılan anlaşmalar"gibi göstermiştir. Bunda başarılı daolmuştur. Gerçekte olan ise yapılanaskeri, ekonomik, siyasi açık-gizlianlaşmalarla vatanımız sadece eko-nomik olarak değil, siyasi olarak daemperyalizme teslim edilerek, ba-ğımsızlık yok edilmiştir.

1950’lerde Menderes iktidarıylabirlikte emperyalizm topraklarımızatankıyla, topuyla değil, işbirbirlikçioligarşiyle anlaşarak giriyordu. Ya-pılan anlaşmalarla başta ordu, polis,parlemento olmak üzere devletin bü-tün kurumları emperyalizm ve işbir-likçi oligarşinin çıkarlarına göre ye-niden şekillendirildi. İşbirliğine uygunhale getirilen kurumların sözde ulu-sal-milli etiketleri ise sadece em-

peryalist işgalin gizlenebilmesindeve halkların aldatılmasında kulla-nılmaktaydı. Gerçekte ise söz konusukurumların ulusallıkla-millilikle hiçbiralakaları kalmamıştır.

Vatan ve vatanseverlik, emper-yalizm ve oligarşi için sadece birdemogoji malzemesidir. Çünkü oli-garşi, kendi çıkarları için emperya-lizmle işbirliği içine girerek vatanınbağımsızlığını tamamen yok etmiştir.Emperyalizmle ekonomik, siyasi veaskeri temelde yapmış olduğu an-laşmalar ve girmiş olduğu ilişkileriçerisinde ulusal kimliğini ve tümdeğerlerini yitirmiştir. Emperyalizm,gerçek anlamda bir işgalci durumun-dadır ve halklarımızı sömürerek ya-şamını sürdürmektedir. Emperyalizmve işbirlikçisi oligarşi, sömürü sis-temlerini korumak, sürdürebilmekiçin, halka karşı tam bir terör uygu-lamaktadır. Kontrgerilla devleti ileuyguladıkları halk düşmanı politi-kalarını, vatan-millet için yaptıklarınıpropaganda etmişlerdir. Devrimcilerinkatledilmesini, halkların azgınca sö-mürülmesini hep vatanın bütünlüğüve milletin birliği-beraberliği adınagerçekleştirdiklerini söylemişlerdir.

Kısacası, faşist uygulamalarınıhalka dayatırken hep vatan, bayrak,millet kavramlarını kullanmayı özel-likle tercih etmişlerdir. Bunun nedeniise sömürü düzenlerini sadece zoradayanarak sürdüremeyeceklerinibilmelerindendir.

Oligarşi, "ne kadar çok vatanseverolduğu” demogojisine inandırıcılıkkazandırmak için, hertürlü yoz veaşağılık yönteme başvurmaktan ka-çınmamıştır. Öyle ki, futbol, yadadiğer spor karşılaşmalarından askercenazelerine... hemen herşeyi kul-

lanmaktadır. Amaçlanan ise kitlelerdebilinç bulanıklığı yaratmaktır. Çünkü,bunu başardıkları oranda işbirlikçi-liklerini gizleyebilecek, sömürülerinisürdürebileceklerdir.

Oligarşinin Tarihi, Vatana ve Halka Düşmanlığın Tarihidir

Bugün devrimciler dışında hiç-kimse “ABD Defol Bu Vatan Bizim”“Ne ABD, Ne AB Bağımsız Türkiye”demiyor ve bu doğrultuda mücadeleetmiyor. Tam tersine, bağımsızlık is-teyen ve bunun için mücadele edenlerüzerinde terör estirilmekte, linç gi-rişimleri tertiplenmekte, katletmekte,tutuklayıp F Tipi hapishanelerde tecritve fili işkencesini sürekli hale getir-mektedirler. Oligarşinin tarihi, vatanave halka düşmanlığın tarihidir.

Vatanımız işgal altında, vatan top-rakları üzerinde yaşayan halklarımızise, dizginsiz bir terör ve sömürüiçinde yaşamaktadır. Emperyalizmleişbirliği içindeki oligarşi, vatan top-raklarımız üzerinde yaşayan Türk,Kürt, Laz, Arap...tüm ulus ve milli-yetlerden, Alevi, Sünni ve diğer tüminançlardan emekçi halklarımızı fa-şizmle yönetmektedir. Halklarımızsadece yoğun bir sömür içinde açlıkve yoksullukla bırakılmamakta, aynızamanda kültürel ve ulusal baskı-asimilasyona tabi tutulmaktadır.

Bağımsızlık bayrağını biz dev-rimcilerin taşıdığını sadece teoridedeğil, pratikte de tüm halkımıza gös-termeliyiz.

“Nasıl silahını yitiren ordu, or-duluk niteliğini yitirirse, yurtseverlikcoşkusu taşımayan devrimcide dev-rimcilik niteliğini yitirir”. ÖnderimizMahir Çayan’ın söyledikleri çokaçıktır. Vatanseverlik olmadan dev-rimcilik de olmaz. Evet, hem tarihselhem de pratik olarak gerçek vatan-sever devrimcilerdir.

Vatan ve halk için kendini fedaetme, hiçbir kişisel çıkar gözetmek-sizin nice zorluklara göğüs germegibi erdemlere sahip olan sadecedevrimcilerdir.

Devrimcilik, yüksek bir ahlak ve

Emperyalizmle işbirliğiiçindeki oligarşi, vatantopraklarımız üzerinde

yaşayan Türk, Kürt, Laz,Arap...tüm ulus ve

milliyetlerden, Alevi, Sünnive diğer tüm inançlardan

emekçi halklarımızı faşizmleyönetmektedir.

BURJUVAZİNİN YOZ KÜLTÜRÜNE KARŞI08 Temmuz 2012 / Sayı: 2116

Page 17: Halk Gercegi 21

namus anlayışına sahip olmaktır.

Devrimcilik, başta yoksullar ol-mak üzere, tüm halk kesimlerini,üzerinde yaşadıkları vatanın bağım-sızlığı ve kendi sınıf çıkarları içineğitmek, bilinçlendirmek ve sömü-rücülere karşı savaşmak-savaştır-maktır.

Bilinir ki, bağımsızlık ve özgürlük,onu kazanmak için gerekli bedellerigöze alan ve kendini durmadan eği-tenlerin ve öğrendiklerini hayata ge-çirenlerle kazanılır. Emperyalizm veoligarşiyle açık bir hesaplaşmayagirmeden, gereken özveriyi, inancı,sabrı göstermeyenler, tüm bedelleriödemeyi göze alamayanlar zafer dekazanamazlar.

Çünkü, burjuvazi yüksek bir sınıfbilincine ve yüzyılların iktidar-yö-netme deneyimine sahiptir. Burjuvazisömürü düzenini de bu deney ve bi-linçle sürdürmektedir.

Oligarşi, Türkiye halklarının öncügücü olan Devrimci Hareketi yoketmek için savaşa bu ciddiyetle yak-laşmakta, sonuç almak için elindekitüm güçleri kullanmaktan geri dur-mamaktadır. Devrimci Hareket ideo-lojisine ve halka olan güveniyle, halkve vatan sevgisiyle, kazanmaya olaninançla, emperyalizme ve oligarşiyekarşı savaşını kararlılıkla sürdürmek-tedir.

Devrimci Hareket üzerinde ya-şadığı vatan topraklarındaki görev-lerini yerine getirme sorumluluğuylahareket etmektedir. Vatanımız, em-peryalizm ve onun işbirlikçisi oli-garşinin işgali altındadır. Onun içindirki, savaşımız anti-emperyalist, anti-oligarşik halk savaşı olacaktır. Biz,sömürünün ve zulmün olmadığı birvatan için savaşıyoruz. Bu savaş sa-dece biz Marksist-Leninistlerin değil,aynı zamanda Türkiye ve Kürdistantopraklarında yaşayan sömürü ve zu-lüm altında olan tüm halkların sava-şıdır.

Kuşkusuz emperyalizmin yok olu-şu birden bire tek vuruşla olmaya-caktır. Hedefe, emperyalist sömürüzincirinin en zayıf halklarının kırıl-masıyla adım adım varılacaktır. Çün-kü günümüzde dünyanın ezilen halk-

larının devrimci savaşının karşısındakibaş düşman emperyalizmdir. Bu ger-çek ülkemiz için de geçerlidir. Ül-kemizde emperyalizm, dışımızdakibir olgu yani dış düşman değil içdüşmandır. O nedenle emperyalizmiülkemizden kovmak demek, onunlaişbirliği içinde olan oligarşiyide kov-mak demektir. Emperalizmin yeni-sömürgecilik dönemi esas olarak iş-birlikçi tekellere dayanmaktadır. Onuniçin görünürde bir emperyalist işgalolmasa da işbirlikçi tekeller, işbirlikçiordu ve işbirlikçi iktidarlar aracılığıylaemperyalist sömürü sürdürülmektedir.Emperyalizmin içsel bir olgu halegelmesi de bu güçler aracılığıyla ol-maktadır.

Emperyalist Sömürü Baskı ve Terörle Sürdürülmektedir

Emperyalistler, devrimlerin ge-lişmesini engellemek, halkları teslimalmak için dünyanın hemen herye-rinde devasa bir terör uygulamaktadır.Yüzmilyonları açlıkla, yoksullukla,önlenebilir hastalıklarla, uyuşturu-cuyla ve bunların yetmediği yerdehalkları birbirine düşmanlaştırarak,çatıştırarak kırdırmaktadır. Sadecefiziki olarak yok etmekle de yetin-memekte, ideolojik olarak da tesli-miyeti dayatmaktadır. Çünkü, em-peryalist sömürü zincirinin halkala-rının kırılması, ülkelerin bağımsızlığı,halkların özgürleşmesi demektir...

“(...) Proletarya ve emekçi halkancak milli kurtuluşu sağlayarakkendi kurtuluşuna kavuşabilir.Çin’in zaferi ve istilacı emperya-listlerin yenilgisi, öbür ülke halk-larına da yardımcı olacaktır. Buyüzden milli kurtuluş savaşlarında,yurtseverlik, enternasyonalizmin uy-gulamasıdır.” (Mao Zedung Seçme

Eserler 2, syf: 203)

Evet, vatanın kurtuluşu için mü-cadele, tüm halkların kurtuluşu içinmücadeledir. Kendi ülkemizde em-peryalizme ve oligarşiye vuraca-ğımız her darbe, aynı zamandadünya halkları için de vurulmuşbir darbe olacaktır. Ve yine, em-peryalist sömürü zincirinde kırılacakher halka, diğer zayıf halkların kırıl-masını da yakınlaştıracaktır.

Halk ve Vatan Sevgisi Sınıf ve Tarih Bilincidir

Halka karşı duyulan sevgi ve so-rumluluk, kendisini vatanseverliktesomutlamaktadır. İşte bu vatanseverlikbayrağını Marksist-Leninistler taşı-maktadır. Çünkü Marksist-Leninistleryürütmüş oldukları devrimci savaşlasadece iktidarı almakla yetinmeyipemperyalizmden kurtuluşun ardındaninsana laik bir düzen kurmayı he-deflemektedirler.

Kapitalizmin emperyalist aşama-sıyla birlikte ulusal ve sosyal kurtuluşmücadelesini, sınıfsız-sömürüsüz top-lum koşullarına kadar taşıyabilecektek önderlik M-L önderliktir. Ulusalkurtuluş mücadelelerine önderlikeden milliyetçi anlayışlar dönem dö-nem zaferler kazanmış olsalar da,M-L önderliğinde bir mücadele yü-rütmediklerinden dönüp-dolaşıp yineemperyalizmle uzlaşma noktasınagelmektedir. Emperyalizm çağındabu kaçınılmazdır. Dünya da ilk ulusalkurtuluş savaşını zaferle sonuçlan-dıran Türkiye ve yine ağırlıkla küçükburjuvazinin önderlik ettiği diğer sa-vaş ve zaferlerin geldiği nokta orta-dadır. Bunlara örnek olarak Filistin,Mısır, Cezayir ve benzeri ülkelerigösterebiliriz.

Diğer bir temel nokta ise, vatan-severliğin ve vatan için verilen mü-cadelenin tarih bilinciyle güçlendi-rilmesidir. Kalinin “Devrimci Eğitim,Devrimci Ahlak” kitabında, “Tümemekçileri coşkun bir vatanseverlikve vatana karşı sınırsız bir aşk ruhuile eğitmemiz gerekir” diyor ve de-vam ediyor. “Ben soyut, platonikaşktan değil, düşmanlara karşı hiç

Emperyalizm veoligarşiyle açık bir

hesaplaşmaya girmeden,gereken özveriyi, inancı,

sabrı göstermeyenler, tümbedelleri ödemeyi gözealamayanlar zafer de

kazanamazlar.

DEVRİMCİ KÜLTÜRÜMÜZLE ALTERNATİF BİZİZ Sayı: 21 / 08 Temmuz 2012 17

Page 18: Halk Gercegi 21

bir acıma tanımayan, vatan adınahiçbir fedakarlık karşısında durak-samayan aşktan söz ediyorum” di-yor.

Evet, tarih bilincinin önemi, an-lamı burada ortaya çıkıyor. Yine bukonuda Kalinin şunları söylemektedir:“Sovyet vatanseverliğinin önemi,halkımızın geçmiş tarihinin kökle-rine bağlanmadan olamaz, ondankoparılamaz. Halkın faaliyeti va-tanseverlik gururu ile dopdolu ol-malıdır."

“Sovyet yaşamı, bunu inandırıcıbir şekilde anlatmaktadır. Üstelik sa-dece bir olayı göstermek bile yeter-lidir. Zincirlerinden kurtarılmış halk-ların belleklerinden, destansı ve ta-rihsel kahramanları nasıl coşkunluklayaşattıklarına bakın. Onlar bu kah-ramanlarını en iyi sanat eserlerindeanlatmaktadırlar. ... SSCB’nin bütünhalklarına ‘bakın, ben halkların yücebirliğinin üyesiyim, hem de herhangibir kişinin kayırmasıyla değil."

“Demek ki, Sovyet vatanseverli-ğinin kaynağı halk destanlarında baş-layan derin bir geçmişe sahiptir. Buvatanseverlik, halk tarafından yara-tılan en güzel şeyleri almakta vebütün başarıların sahiplenmeyi enyüce onur saymaktadır.” (DevrimciEğitim ve Devrimci Ahlak syf:67-68)

Stalin, işte bu ruhla, bu bilinçlehareket etmiş, bir dolu beklentiyle

yaşamını sürdüren milyonlarca insanıcepheye yollamış. Bu eğitimle, butarih bilinciyle donatılmış, böylesinebir sorumluluk duygusuyla yetişti-rilmiş yirmi milyon Sovyet vatan-daşları, bugün halen insanlık tarihininen büyük örneklerinden biri olan bü-yük zaferin yaratıcısı olmuşlardır.

Ho Amca'nın önderliğindeki Vi-etnam halkı bu bilinçle ABD em-peryalizmi yenip vatanını bağımsız-laştırmıştır.

Lenin, Stalin, Ho Amca, Mao,Castro... Mahir, Dayı... çağımızıngerçek vatanseverleridir. Kalinin'insözünü ettiği vatana karşı sınırsızbir aşk ruhuna sahip Marksist Leninistönderlerdir.

Evet, devrimciler, tarihimizin de-rinliklerinde yer alan tüm olumlu-güzel şeyleri alır ve gün ışığınaçıkarır. Halk tarafından yaratılanolumlu ne varsa sahiplenir. Bu ne-denle Baba İshaklar, Şeyh Bedret-tinler, Pir Sultanlar, Seyit Rızalar...tarihimizin onurlu sayfalarında yer-lerini almaktadırlar.

Tarihimizi bilmeksizin ulusal bi-lincimizi sınıf bilincimize dönüştür-mek olanaklı değildir. Bilinmelidirki, devrimciler, halk düşmanlarınınve reformizmin, oportünizmin iddiaettiği gibi ulusal bilinç ve ulusalonur duygularına yabancı değildir.Tam tersine M-L’ler tarihte destanlaryaratan halklarla aynı topraklarda

yaşıyor olmanın, onların mirasınıdevam ettirmenin coşkusu ve onu-ruyla doludurlar.

Lenin bu konuda şöyle demekte-dir: “Biz bilinçli Rus proleterleri,ulusal bilinç duygusuna yabancı mı-yız? Elbette hayır! Biz dilimizi veyurdumuzu severiz, onun emekçi kit-lelerine bilinçli bir demokrat ve sos-yalist yaşayışını yükseltebilmek içinherkesten çok çalışan biziz. Çar cel-latlarının, asilzadelerin ve kapita-listlerin bizim güzel yurdumuzu nasılezdiklerini, onu nasıl sefil kıldıklarınıgörmek herkesten çok bize ızdırapverir. Ve bu zulümlere bizim muhiti-mizde, Ruslar’ın muhitinde de karşıkonulmuş olması bizim göğsümüzükabartır."

“Biz milli gurur duygusu ile do-luyuz, çünkü Rus milleti de devrimcibir sınıf yaratabildi. Rus milletideinsanlığa, yalnız büyük katliamların,sıra sıra darağaçlarının, sürgünlerin,büyük açlıkların örneklerini göster-mekle kalmadı; hürriyet ve sosyalizmuğrunda büyük kavgalara girişebilmekyeteneğinde olduğunu da ispat etti.”Evet, devrimciler ulusal bilinç veonurla, insanlığın en yüce ideali uğ-runa bu topraklarda savaşıyor olmanınsevincini ve gururunu yaşıyorlar, ya-şamaya da devam edeceklerdir.

Sürecek

Buca Hapishanesi’ndeyiz. Kevser, bir kış günü mah-kemeye gidip geldikten sonra hastalandı. Gribi bir türlügeçmiyordu. Ha geçer, ha geçecek derken bir gün Kevserkan kustu. İdare zorlandı. Dispansere gönderebildik Kev-ser'i. Hapishanelerde her zaman olduğu gibi, o zamanda, tutukluların hastaneye gitmesinin önünde engellervardı. Çift kelepçe dayatıyorlardı, muayene odasınaasker girmeye çalışıyordu, zamanında götürülmüyorduhasta tutsaklar hastaneye...

Kevser engelleri aşarak hastaneye gitti. Çok kısa birsüre sonra sonuçları açıklamak için dispanserden bir

yetkili gelmiş. Tabii tutuklulara ulaşması ne mümükün...Hapisnane idaresiyle görüşüp Kevser'in verem olduğunu,çeşitli tedbirlerin alınması gerektiğini anlatmış... Bizbunu ancak bir ay sonra öğrenebildik... Sonuçlar neoldu diye bir çok tartışmalar yaşandı idareyle... Bu aradaKevser'in hastalığı da ilerliyordu. Tedavi ancak Kevser'inhastalığı iyice ilerledikten sonra başladı. Ayrıca o yılBuca Hapishanesi’nin bayanlar koğuşunda altı kadınvereme yakalandı.

Halk düşmanları her fırsatı kullanır… Tedaviye gitmekde işkencedir, tedavinin sonuçlarını almak da…

Düşman, DüşmanlığınıYapıyor...

BURJUVAZİNİN YOZ KÜLTÜRÜNE KARŞI08 Temmuz 2012 / Sayı: 2118

Page 19: Halk Gercegi 21

12 Haziran’da iki Cephe savaş-çısının Engin Çeber’in işkence gör-düğü Sarıyer Muhsin Bodur PolisKarakolu’na yaptığı eylemden beriİstanbul polisi teyakkuz halindeydi.

Adeta uykuları kaçtı işkencecile-rin. Cephe savaşçılarının SarıyerPolis Karakolu’ndan sonra Avcılarve Gaziosmanpaşa’da işkenceci po-lislere yönelik gerçekleştirdikleri ce-zalandırma eylemleriyle ise işkencecipolislerin dengesi şaştı. Metrobüsleridurdurmalar, tramvayların yolunukesmeler, Metro’da arama yapmalar...Bir gün Gebze yolunda, başka günTopkapıda, Beşiktaş’ta, Yıldız Par-kı’nda aramalar... Arama yapan po-lislere “çok dikkatli olun, mutlakaçelik yelek giyin” anonsları...

Kabus görmektense “uyumaya-lım” diyor İstanbul polisi. Uyuma-yınca da dengesini kaybediyor. Geç-tiğimiz hafta bir Cephe savaşçısınıntesadüfen yakalanması sonucundaise adeta “zafer” kazanmış edalarıylabayram ettiler.

BoşunaSevinmeyin HalkDüşmanları, İşkenceciAmerikan Uşakları! KorkularınızıBüyüteceğiz!İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin

Çapkın Cephe savaşçısı Servet Göç-men’in tutsak düşmesi sonrasındayaptığı açıklamada “Fefkalade birbaşarıdır” diyor. Yeni bir eylemdenkurtulduğuna sevinyorlar işkenceciler.Ve ekliyor Hüseyin Çapkın: “Eli-mizdeki bir bilgi ile değil halkıniçine çıkacaklarını biliyorduk halkaanlattık” diyor. Yakalamamıza halkyardımcı oldu diyor Çapkın.

Çapkının bu söyledikleri yalandır.Onca kameralarınız, dinleme cihaz-larınız, teknolojiniz işe yaramadı.İmdadı halktan bekliyorsunuz. Ancakhalk sizin kim olduğunuzu çok iyibiliyor.

Devrimciler tabii ki, halkın için-dedirler. Bir yerlerde saklanmıyorlar.Hep halkın içinde oldular. Halkınyardımıyla yakaladığnız koca bir ya-landır.

Bir sivil polis otobüs durağındabekeleyen Cephe savaşçısına kimliksormuştur. Savaşçımız da kimlik miistiyorsun, “al sana kimlik” demiştir.Silahını çekip kimlik soran polisivurmuş ve olay yerinden uzaklaş-mıştır. Ancak daha sonra polisler ta-rafından tekrar yolu kesilmiş ve ku-şatma içinde kalmıştır. Servet Göçmençatışarak kuşatmayı yarmak istemişve kurşunları bitene kadar çatışmıştır.

AKP’nin işkenceci polisleri, Ser-vet Göçmen’in yakalanmasıyla adetabayram yaptılar. İstanbul Valisi, İs-tanbul Emniyet Müdürü kameralarınkarşısına geçip poz verdiler. Ne kadar“insan haklarına, hukuka bağlı” ol-duklarını anlattılar. “Bir polisimiziyaralamasın rağmen, üzerinde silahıolmasına rağmen öldürmedik, canlıyakaladık” diyor. İşkenceci katiller; alışmışlar in-

sanları katletmeye, Servet Göçmen’insağ yakalanması lütufmuş gibi açık-lanıyor. Bunun üzerinden şov yap-maya kalktılar.

Hiç Bir DevrimcininKanı Yerde Kalmayacak!

Cephe savaşçısı Servet Göçmen’inyakalandıktan sonraki görüntülerinikamereların sesini kısarak ekranagetirdi birçok televizyon kanalı.

Cephe savaşçısı yakalanmıştı amateslim alınamamıştı. Öfkesiyle, kiniylehesap sormaya devam ediyordu iş-kencecilerden.

Hiç bir işkenceci cezasız kalma-yacak, hiç bir devrimcinin kanı yerdekalmaycak, Şehitlerimizin hesabınısoracağız, Enginlerin hesabını sora-cağız diye sloganlarıyla hesap soru-yordu.

Merak ediyordu işkenceciler Cep-he savaşçısını. Merak edenlerden bi-risi de İstanbul Valisi Hüseyin Avni

Mutlu idi. Onlarca koruması eşliğinde can

bağışlayan “mağrurluğuyla” gittiCephe savaşçısının yanına. Sırıtarakgeçti karşısına “Seni öldürebilirdiköldürmedik” dedi. Ancak uzun sür-medi Vali Mutlu’nun havası; yediğitekmeyle sönüverdi. Onlarca koru-masının arasında karizması yerle biroldu.

Vali Mutlu yere serilen karizmasınıCephe savaşçısının yüzüne tükürerekdüzeltmeye çalıştı. Ancak aynı şekildekarşılığını aldı.

AKP’nin işkencecileri; sizleri uya-rıyoruz: İşkenceler, katliamlar yap-madığınız şeyler değil. Tutsak etti-ğiniz yoldaşlarımıza her türlü işken-ceyi yapıyorsunuz. Bugüne kadar iş-kencede onlarca devrimciyi katletti-niz.

Gözaltına aldığınız yoldaşlarımızınkılına zarar geldiğinde hesabını sora-cağız. Yoldaşlarımıza yapacağınız iş-kencelerin hesabını soracağız. Sorul-madık hiç bir hesabımız kalmayacak.

Korkularınızı büyütmeye devamedeceğiz.

Halkımıza çektirdiğiniz işkence-lerin hesabını soracağız!

Halkın hak alma mücadelesinigaza bombalarıyla boğmanızın he-sabını sormaya devam edeceğiz.

Halk adaletsiz kalmayacak. Göz-altılarınız, katliamlarınız buna engelolamayacak.

Hiçbir işkenceci cezasız kalmayacak! Hiçbir devrimcinin kanı yerde kalmayacak!

Boşuna sevinmeyin korkularınızı büyüteceğiz!

DEVRİMCİ KÜLTÜRÜMÜZLE ALTERNATİF BİZİZ Sayı: 21 / 08 Temmuz 2012 119

Page 20: Halk Gercegi 21

Kapitalizmin bize dayattığı ananoktalardan biride tüketimdir. Te-kellerin sermayelerini büyütmek içinözellikle toplumun en hızlı etkilenenkesimine, gençliğe saldırıyorlar.Özellikle genç kızlar, okulların da ta-tile girmesiyle beraber evdeki tel-evizyon programlarını izleyerek et-kisi altında kalıp kendilerini yetersizhissederek tüketime ve alışverişeyöneliyorlar. Giyim programlarındainsanlara Anadolu kültürüne hiçbirşekilde uymayan, kıyafetler dayatı-lıyor. Genç kızlar daha 15-16 yaşla-rında olsalar bile bu kıyafetlere öze-nip kendilerini yetersiz hissedip biraşağılık duygusuna kapılıyorlar. Buaşağılık duygusu ister istemez bir tü-ketim isteğine yol açıyor. Sürkeli de-ğişen modaya uyum sağlamak içinsaatlerce zaman ve para harcanıyor.Beş kişilik bir aileyi 700 lirayla zarzor geçindirmeye çalışan bir baba veanneyle, bir elbiseye 700 lira harca-yan bir genç kız bu gerçekliği orta-ya koyuyor. Günümüze 5-6 yaşındakiçocuklar yüzlerine makyaj yaparakkadın kıyafetleri giydirilerek pod-yumda yürütülüyor. Anneler ve ba-balar çocuklarının hayatını tehlikeyeattıklarının bile farkına varmıyorlar.

Tüketim kültürünün bir kuklası ha-line getirilmiştir aile. Çocuklarına buyaşta makyaj yapılmasının veya to-puklu ayakkabı giydirilmesinin sağ-lığa zararlı olduğunu bile göz önün-de bulundurmuyor. Sadece sağlıkanlamında değil çocuklarının kapi-talist tekeller tarafından abes bir şe-kilde kullanılmalarında görmüyorlar.Sokakta dolaştığımızda her yerdereklam panolarıyla karşılaşıyoruz“Mangoyla kendini yeniden yarat!”binlerce örneğin bir tanesidir. Sade-ce tekellerin sermayelerini büyütmesiaçısından değil aynı zamanda toplu-mun düşünmemesini istiyorlar. Tü-keten insan düşünmez. Tüketen insansorgulamaz. Tüketen insan bu dev-lettin haksızlıklarını, hukuksuzluk-larını görmez. Tüketen insanın bey-ni her zaman tüketmeyi ve tüketimiçin sermaye yetiştirmeyi düşünür.Düzenin yaratmak istediği insan daaynen böyle şekillenir. Sorgulama-yan, başkaldırmayan, bencil, asosyalbir insan tipi.

Bu ülkede insanlar açlıktan ölür-ken, anneler çocuklarını doyurama-dıkları için çaresiz bir şekilde elek-trik kablolarıyla intihar ederken, beşyaşındaki çocuklar mendil satarken,

öbür tarafta son model cep telefonu,yirmi çift ayakkabısı, iki dolap dolusukıyafeti olan genç kızlar da bu acı tab-loyu gözler önüne seriyor.

Bizler gençlerimizin gözlerininboyanmasına izin vermemeliyiz. On-lara bu ülkedeki haksızlıkları, ada-letsizlikleri, hukuksuzlukları anlat-mak zorundayız. Ancak bizler genç-lerimize bu ülke gerçekliğini anla-tırsak kafalarındaki tüketim özenti-sini kırabiliriz.

Gençlerimize Anadolu kültürün-de sermayeye ve düzene başkaldıranBedreddinleri, Pir Sultanları, De-mirci Kawaları, Seyit Rızaları an-latmalıyız. Gençlerimize bizim tari-himizi yıllardır sermayeye, tekelle-re, düzene meydan okuyan Dev-Genç’lileri anlatmalıyız. Dev-Genç’in43 yıllık direniş geleneğini anlat-malıyız.

Gençlerimize vatanı sevmenintek yolu bu düzene ve sisteme mü-cadele etmekten geçtiğini anlatma-lıyız. Gençlerimizin tüketim toplu-munun bir parçası haline gelmeleri-ne izin vermemeliyiz. Onları bilin-çlendirip ve sonrasında örgütleyipmücadeleye katmalıyız.

Bu düzen kişiliği ezilmiş, kendine güvensiz, sesini çı-karamayan, kendi halinde ülkesine, halkına, dünyadaki ge-lişmelere her şeyden önce kendi sorunlarına yabancılaşmışduyarsız bir liseli gençlik yaratmak istiyor. Düzenin yarat-tığı liseli gençlik çarpık ve yoz ilişkilerin, çete serseri ör-gütlenmelerin hedefi olmuştur yıllardır. Liseliler barlardançıkmaz, uyuşturucunun bataklığında boğulan, top peşindekoşturup tüm enerjisini bunlara harcar duruma gelmiştir. Bur-juvazi elinde bulunan bütün olanakların tümünü kullanarakgençliği bu politikayla teslim almaya çalışıyor. Yaşamımı-zın her alanına girip rahatça müdahale edebiliyorlar. Nedenböyle bir gençliği yaratmak istiyorlar? Çünkü korkuyorlar.Bu düzen bilir ki liseli gençliğin dinamik, atılgan ve savaşçıruhunu. Gerçekleri gördüklerinde karşılarında olacakları-nı bilir ve bu korkuyla da yozlaşma politikasını devriye so-

kar.Bir avuç sömürücünün yaratmak istediği yozlaştırılmış

gençliğin karşısında tek alternatif Liseli Dev-Genç’lilerdir.Tarihimiz boyunca düzenin tüm pisliklerine karşı mücadeleetme ruhuyla hareket ediyoruz. Şimdi ise liseli gençliğe dü-şen görev bu düzene ve yaratmaya çalıştıkları yoz-çarpıkkişiliğe karşı, mücadele ruhuna bürünmektir.

Bizler, Liseli Dev-Genç'liler olarak; çürümenin içindesavrulmak istemiyoruz! Uyuşturucu bataklığında bo-ğulmak istemiyoruz! Hayata atıldığımızda, işsizlik ka-derimiz olmasın istiyoruz. Çürümüş-kokuşmuş bir dü-zeni kanıksamak istemiyoruz! Düzenin istediği gibibir gençlik olmayacağız! Kendi kültürümüze sahip çı-kacak, umudun gençleri olacağız! Özlem Durakcan'la-rın açtığı yoldan ilerleyeceğiz!

Ülkemizde Gençlik

Düzenin İstediği Gibi Bir Liseli Gençlik Olmayacağız!

BURJUVAZİNİN YOZ KÜLTÜRÜNE KARŞI08 Temmuz 2012 / Sayı: 2120

Tüketen İnsan Bencildir, Düşünmez, Sorgulamaz!

Page 21: Halk Gercegi 21

Sevgili Devrimci Okul OkurlarıMerhaba;

Devrimcilik öz olarak büyük bir so-rumluluk bilinci ve duygusudur. Dün-yanın neresinde olursa olsun "haksızyere atılan bir tokadın acısını yüzün-de hissetmek"; yalnız ülkemizdeki sö-mürü düzenini değil tüm dünya üze-rindeki sömürüyü ve zulmü ortadankaldırma inancını, iddiasını taşımak so-rumlulukların en büyüğüdür.

Devrimi, her şeyi dünya ölçeğindedüşünendir.

Yaptığımız her eylem, her iş sade-ce kendi ülkemizde devrim yolundakiengelleri parçalamak, devrim yolunutemizlemek olarak kalmaz. Dünyaproletaryasının kölelik zincirlerindende bir halka koparır.

Bizim sorumluluğumuz ta-rihe karşı sorumluluktur, halk-lara karşı sorumluluktur. Tari-hin tekerleğini ileriye doğru çe-virenlere, maddi-manevi tümdeğerleri yaratanlara, bu uğur-da emeğini, canını esirgeme-yenlere karşı sorumluluktur. Veelbette, alternatif olmanın,geleceği temsil etmenin, sorularacevap, sorunlara çare, yorulanlarainanç, yalnız ve örgütsüz milyonla-ra umut olmanın sorumluluğun taşı-yoruz.

Elbetteki sorumluluğumuz büyük.Milyarlarca insanın aç, yoksul, bilgi-siz, iradesiz bırakıldığı bir dünyadaumut olma iddiası taşıyoruz.

Halkların öncüsü olarak emperya-listlere ve işbirlikçilerine karşı kavgabayrağını açmış savaşıyoruz.

Devrimci Faaliyet İçindeSorumluluk

Devrimci faaliyet içinde sorumlu-luk, örgütlü olduğunu ve hedefleriniunutmadan yaşamak ve mücadele et-mektir.

Sorumluluğumuz her şeyden önce

örgütlülüğümüzü ve he-deflerimizi sahiplen-mektir. Bu sorumlulu-ğun ve sahiplenmenin içiörgütlenmenin ideoloji-sini, ilke ve kurallarını,maddi-manevi tüm de-ğerlerini, kararlarını, he-

deflerini sahiplenerek doldurulabilir."Ben" değil, "biz" diyerek; "benim" de-ğil, "bizim" diyerek doldurulur. Dev-rimcinin sorumluluk bilinci, vatanıve halkı için, örgütü ve yoldaşları içinher türlü fedakarlığı gönüllü olarak üst-lenme üzerine kuruludur. Bunu örgüt-lenmeyle, mücadeleyle bütünleşerek,dava insanı olarak gösterir. Beyniyle,yüreğiyle, her şeyiyle devrimi ve sos-yalizmi sahiplenir.

Sorumluluk bilinci "Ben varsamörgüt de, vardır" inancı ve iddiasıdır.Nerde ve hangi durumda olursak ola-lım bu sorumluluğumuzun gereğini ye-rine getirmeye çalışırız. Örgütlülüğütemsil ettiğimizi, devrimin, geleceğin

bizim yaşamımızda, pratiğimizde so-mutlandığını asla unutmayız.

Devrimci Faaliyet İçindeSorumluluk, PolitikaÜretimine Katılmaktır

Bunun için de öncelikle örgüt iş-leyişini, kolektivizmi sahiplenmemiz;eğitim, öğretimi, düşünce üretimini sü-rekli kılmamız gerekir. Politika üreti-mine katılmak örgütlenmeyle bütün-leşmenin temel halkasıdır. Her şeyi"yukardan" beklemenin, memur zih-niyetinin geliştiği zemin bu bütünleş-menin yaratılamamasıdır. Sahiplen-me de her şey gibi beyinde başlar. Bunedenle sorumluluğumuz öncelikleörgütlenmenin, mücadelemizin ihti-yaçlarına kafa yormaktır. Elbette so-rumluluk aynı zamanda her ağzına ge-leni söylememektir. Sözlerimizin, dü-

şüncelerimizin de sorumluluğunu enciddi şekilde hissetmeliyiz. Gerek ör-gütlenme içindeki ilişkilerimiz de, ge-rek halkla ilişkilerimizde, gerekse dedüşman karşısındaki her sözümüzünBiz'i, devrimi temsil ettiğini unutma-malıyız. Sözlerimiz; inancımızın, de-ğerlerimizin sonucudur.

Sorumluluk aynı zamanda sözleringereğini yapmaktır. Özümüz ve sözü-müz bir olmalıdır. Bir görev üstlen-meyi, söz vermişsek bu sözü namu-sumuz, onurumuz olarak görmek bizimsorumluluk anlayışımızdır. "Söyledi-ğini yapan, yaptığını savunan" bir ge-leneği kendi yaşamımızda, ilişkileri-mizde ve pratiğimizde somutlamalıyız.Örnek olmalıyız.

Devrimci Faaliyet İçindeSorumluluk; Yanlış, Zaaf veEksiklere MüdahaleEtmektir

Sorumluluğun pratikteki en önem-li karşılığının bir yanı örgütlen-meyi, ilke ve kuralları sahip-lenmekse, diğer yanı yanlışlar-la, zaaflarla, olumsuzluklarlamücadele etmektir. Mücadeleiçinde yanlışların, eksiklerin ka-çınılmaz olduğunu bilince çıka-rarak bunlara tavır almanın, mü-dahale etmenin ve çözüm üret-menin sorumluluğuyla hareket

etmeliyiz. Tersten somutlarsak; yanlı-şı, zaafları görmezden gelmek, müda-hale etmemek, "kaçak dövüşmek" SO-RUMSUZLUKTUR. Bizim sorum-luluğumuz, disiplinimizi, denetimi-mizi, eleştiri-özeleştiriyi sahiplenmekve uygulanmasını sağlamaktır. Kendiyaşamımızla, ilişkilerimizle, pratiği-mizle örnek olmaktır.

Örnek olmak da sorumluluğun birbaşka somutlanma göstergesidir. Ya-şamımızla, giyim-kuşamımızla, dav-ranışlarımızla, ilke ve kurallarımızauymamızla, emekçiliğimizle, feda bi-lincimizle insanlarımıza örnek ol-malıyız. Halkın içinde devrimi, sosya-lizmi temsil ettiğimizi, halkın bizi örnekalacağını uuntmamalıyız. Örnek ol-mak, aynı zamanda bir adım öne çık-mak, daha büyük sorumlulukları, gö-revleri istemek ve üstlenmektir.

Sorumluluk bir adımöne çıkmak, daha büyük sorumlulukları, görevleri istemek ve üstlenmektir

DEVRİMCİ KÜLTÜRÜMÜZLE ALTERNATİF BİZİZ Sayı: 21 / 08 Temmuz 2012 221

Kurtuluş İçinKurtuluş İçin

DEVRİMCİ OKULDEVRİMCİ OKUL

Ders: Sorumluluk

Page 22: Halk Gercegi 21

Sorumluluk;Savaş Gerçekliğiyle,Düşmanını TanımaBilinciyle HareketEtmektir

Emperyalizmin ve oligar-şinin, yani düşmanlarımızınbizi yok etmek istediğini,kendi deyimleriyle "yola ge-tirmek" istediğini biliyoruz.O halde bu sahiplenme bilin-ciyle örgütlenmemize, ilkeve kurallarımıza sımsıkı sa-rılmalıyız. Bizim yenilmezli-ğimiz ideolojimizdir, ideolo-jimizi bedeli ne olursa olsun sahiplen-memizdir. Kültürümüzü, gelenekleri-mizi büyük bir inançla, bağlılıkla ya-şatmak, düşman karşısında, saldırılarkarşısında gücümüz, güvenimizdir.

Savaş gerçekliğini görmek için şe-hitlerimize, tutsaklarımıza bakmakyeterlidir. Düşmanın "elinden geleni ar-kasına koymadığı", sınıf kiniyle, per-vasızlığıyla saldırdığı bir süreçte so-

rumluluk, örgütlenmemizi, mevzileri-mizi, yoldaşlarımızı sahiplenmektir.

İlke ve kurallarımızın öneminidaha çok anlamak; örgütü büyütmeninilke ve kurallara göre beynimize ye-niden şekil vermek demek olduğunubilmektir.

Sorumluluk almak; daha çok çalış-mak; daha çok yük omuzlamak, düşmansaldırılarına karşı direnmek demektir.

En büyüksorumluluğumuzşehitlerimize karşıolandır.

Onların gözlerinin üzerimizdeolduğunu, bugünümüzü yaratanınonlar olduğunu unutmamalıyız.

Her mevzimizde onların eme-ği ve kanı vardır.

Attığımız her sloganın, sahipolduğumuz hakların, sürdürdü-ğümüz her mücadele biçimininbedelini onlar ödemişler ve yo-lumuzu açmışlardır.

Bugün "düşman bize bo-yun eğdiremez" diyorsak, şehitleri-miz bu sözü zaten doğruladıklarıiçindir.

O halde şehitlerimizden öğrenmeken büyük sorumluluklarımızdandır.

Büyümeyi, büyütmeyi, dava adamıolmayı, sahiplenmeyi şehitlerimizdenöğrenmeliyiz.

Sevgili okurlar, haftaya başka birkonuda görüşmek üzere hoşçakalın.

BBizim sorumluluğumuz tarihekarşı sorumluluktur, halklarakarşı sorumluluktur. Tarihin

tekerleğini ileriye doğruçevirenlere, maddi-manevi tüm

değerleri yaratanlara, bu uğurdaemeğini, canını esirgemeyenlerekarşı sorumluluktur. Ve elbette,

alternatif olmanın, geleceği temsiletmenin, sorulara cevap, sorunlaraçare, yorulanlara inanç, yalnız ve

örgütsüz milyonlara umut olmanınsorumluluğun taşıyoruz.

Her yönetici, çalıştığıbirimde, alanda tarihselkoşulları ve varolan duru-mu düşünerek çalışması-nın ana hedefine PASS’neuygun örgütlenmeler ve PASS’ni ha-yata geçirebilecek kadrolar yetiştir-meyi hedeflemelidir. Çalışmalarınınağırlık merkezini bu oluşturmalıdır.Yapılan her faaliyette bu hedef amaç-lanmalıdır. Yönetici önce birimindeçalışacağı insanları tanıyacak. Sonrabirimdeki durumun abartıya kaçma-dan, yüzeyselliğe düşmeden gerçek-çi bir analizini yapacak. Önüne ger-çekçi hedefler koyacak. Örneğin ala-nında çalışan her insan için bir prog-ramı bir hedefi olmalıdır. Bu hedef el-bette alanın ve bütün olarak örgütü-müzün ihtiyaçlarıdır. Kişiler için çı-kartacağımız eğitim programları da ör-gütümüzün ihtiyacı olan kadro tipiniyaratmaya hizmet edecek programlarolmalıdır. Hedeflerimiz iddialı ve cü-retli olmalıdır. Örneğin ilk işimizkendi alternatifimiz olacak bir komi-teyi oluşturmak olmalıdır. Bunun içinalanımızdaki örgütlülüğümüz ne ka-

dar geri olursa olsun, alternatif bir ko-mite oluşturulamaz, diye bakama-yız. Yöneticinin görevi buna uygun in-sanları bulmak eğitmek ve komiteyioluşturmaktır.

Bunun dışında alandaki faaliyetleregöre esnaf, kadın komitesi, aile ko-mitesi, kültür sanat komitesi, gençlikkomitesi, çocuk komitesi, mali komiteve benzeri çok çeşitli komitelerinoluşturulması hedeflenmelidir. Ko-miteler örgütlenmek demektir. Tümfaaliyetlerin kolektif bir şekilde ör-gütlenmesi demektir. Kendiliğinden-cilikten çıkıp iradi olmak demektir.

Tüm faaliyetlerimiz stratejik hede-fimize hizmet edecek şekilde olmalıdır.Stratejik hedefin gözden kaçırıldığıyerde örgütlenme olmaz. Örgütlülüğünihtiyacı olan kadrolar yetişmez.

Sonuç almak için, planlı prog-ramlı, ısrarcı olmalı, denetim meka-nizmasını oluşturmalı, mutlaka ko-

lektivizmi işletme-lidir. Günlük pratikkoşturmaca içindeboğulup asıl hedefigözden kaçırılma-

malıdır. Stratejimize uygun örgütlenmele-

ri, kurumlaşmaları yaratan ve strate-jimizi hayata geçirecek kadrolar ye-tiştiren yönetici görevini yapıyordur.

Örgütlülüğün Gelişmesinde Yöneticilik Misyonu Çok Önemlidir.

Biz devrimciler, yürüttüğümüzmücadeleyi belirli bir ideolojiye göresürdürmeliyiz. Bizi devrime götüre-cek belli bir stratejimiz vardır. Bu stra-tejik hedefimiz doğrultusunda pratikfaaliyetlerimizi örgütlemeli, bu stra-tejiye göre hareket etmeliyiz.

Bizim asıl görevimiz: kavganın ge-lişimini sağlamaktır. Örgütlülüğü ge-liştirip, yaygınlaştırmaktır.

Örgütlülüğün gelişmesini sağla-mak, işlerimizi iyi bir şekilde yürüt-mekten-yönetmekten geçmektedir.

Yönetici Bulunduğu Alana Her Yönüyle Vakıf Olmalıdır

BURJUVAZİNİN YOZ KÜLTÜRÜNE KARŞI08 Temmuz 2012 / Sayı:2122

Page 23: Halk Gercegi 21

Devrimci Mücadelede Mühendis Mimarlar’ın(DMMM) 7.si düzenlenen geleneksel mücadele ve da-yanışma pikniği 24 Haziran günü Gazi Barajı piknik ala-nında yapıldı. Pikniğe gelenleri “Emek Sömürüsüne Gü-vencesiz Çalıştırılmaya Karşı Mücadeleye Örgütlen-meye/Devrimci Mücadelede Mimar Mühendisler” imzalıpankart karşıladı.

Kahvaltı yapılarak başlanan pikniğe katılan yeni in-sanlarla tanışılarak sohbetler edildi, birlikte oyunlar oy-nandı. Öğleden sonra kolektif bir şekilde yemekler ha-

zırlandı. Sohbetler eşliğinde yenilen yemeğin ardındanDevrimci Mücadelede Mühendis Mimarlar adına bir ko-nuşma yapıldı. Konuşmada, devrimcilere ve halka yapı-lan baskı ve saldırılardan bahsedildi. Emperyalizm ve iş-birlikçi AKP’nin halkın her kesimine hayatın her alanındasaldırdıklarını, korku ve sindirme politikalarıyla yıldır-mak istediklerine değinildi. “Kentsel dönüşüm” adı al-tında halkın evlerinin yıkılmak istenildiği söylenerek, mü-hendislerin yerinin yıkımlara karşı halkın yanı olması ge-rektiğine vurgu yapıldı.

DMMM tarafından yürütülen “Emek Sömürüsüne veGüvencesiz Çalışmaya Karşı Örgütlenmeye Mücadele-ye” başlıklı kampanya çerçevesinde yapılan çalışmalaranlatıldıktan sonra, tutuklu bulunan devrimci mühendisBarış Önal’ın gönderdiği mektup okundu.

Konuşmanın sonrasında piknik için haftalardır hazırlıkyapan, yüreği daimagenç kalanların oluştur-duğu koro söyledikleritürkülerle büyük beğenitopladı. Ayrıca pikniğekatılanlar da türkülersöyleyerek pikniğe coş-ku kattı. Türkülere ha-laylarla eşlik edildi. Bil-gi yarışması da düzenle-nen, coşkulu ve kolektifbir şekilde devam edenpikniğe 75 kişi katıldı.

Mühendis ve Mimarların Yeri Halkın Yanıdır

Faaliyetlerimizin iyi bir şekilde yü-rütülmesinde o alanda, birimde bulu-nan yönetici kadronun belirleyiciliğien büyük etkendir. Bir yönetici ilkönce bulunduğu alana ve oradakiilişkilere vakıf olmalıdır. Bununlabirlikte mevcut koşulları iyi bir şekildetahlil edip, ona göre plan-program çı-karmalıdır. Ve çıkarılan plan-progra-mın pratikte nasıl şekillendiğini takipetmelidir. Bu konuda ısrarlı ve kararlıolmalıdır.

Devrimci mücadelede ciddiyet,iddia ve kararlılık olmazsa olmaz. Biryöneticinin kavgada ciddi, kararlı veısrarlı olması çok önemlidir. Bunlarınyanı sıra, bir yöneticide, devrimci ruhve coşku, moral ve motivasyon mut-laka olmalıdır. Bu nitelikleri ile yö-netici, çevresindeki kitleye de aynıduygu ve düşünceleri taşımalıdır.Öyle anlar oluyor ki, önümüzde yap-mamız gereken bir çok iş vardır. İlkbaşta her şey karmaşık gibi görüne-bilir. Kimi zaman, “Bu kadar işi na-

sıl hallederiz” diye düşündüğümüz an-lar olur. Hatta paniklediğimiz, boca-ladığımız, işlerin çokluğu karşısındayıldığımız olur. Bir türlü işe başlaya-mayız. Oysa işler ne kadar çok olur-sa olsun; işe başlamak işi bitirmeninyarısıdır. Çünkü işe başlamak o işiyapma kararlılığıdır. Hiçbir iş gözü-müzü korkutmamalıdır.

Sakin olma, iradi davranmakönemlidir. Bir yöneticinin iyi bir ka-rar ve sonuç alması için her şeyikontrolü altında tutması ve yönlen-dirmesi gerekmektedir. En başta da,kendini kontrol altında tutması ge-rekmektedir.

Yönetici neyi, nasıl, neden, nezaman, nerede konuşacağını, yapa-cağını bilmelidir. Bu nedenle ortayaçıkabilecek ya da çıkan hiçbir geliş-meye yüzeysel bakmamalıdır. Herşeyi ayrıntılarıyla incelemeli, değer-lendirmeli ve bir sonuca bağlama-lıdır. Ancak bu şekilde pratik faali-yetleri örgütleyebilir, olumlu sonuç-

lar alabilir. En önemlisi de politikaüretebilir.

Evet, politika üretmek… Buözellik bir yöneticide mutlaka olma-lıdır. Gelişen olaylara karşı ve olgu-lara göre, politika belirlemek, yöne-tici kadronun ayırt edici temel özel-liklerinden biridir. Politika üretebilmekiçin geneli görmek gerekir. Nedir ge-neli görmek? Özünde objektif bir şe-kilde gelişmeleri analiz etmektir.Böyle yaptığımızda başarılı oluruz.

Bir yönetici, bulunduğu alandagörevlerini başarıyla yönetmek için ilkönce yapılması gereken işlerin nasılyapılacağını netleştirmesi gerekir.Yani ilk önce, kendisinin kavraması,kafasında somutlaması gerekiyor. An-cak bundan sonra, başkalarına kav-ratabilir. Diğer türlü kafasında hiçbirplan-program olmayan bir yöneticininkişileri, işleri yönetmesi mümkün ol-maz.

DEVRİMCİ KÜLTÜRÜMÜZLE ALTERNATİF BİZİZ Sayı: 21 / 08 Temmuz 2012 223

Page 24: Halk Gercegi 21

"Süper Dolar Milyonerleri Kulübüne 26 Türk Daha Gir-di." (Milliyet, 3 Haziran 2012)

Milliyet’in haberine göre, 2010 yılında ülkemizde 318dolar milyoneri varken, bu sayı 2011'de 344'e çıkmış.

Şöyle diyor: “ABD'li Boston Consultira Graup'un(BCG) Dünya genelinde yaptığı ‘Global Servet Araştır-ması’ Türkiye'de 100 milyon dolar ve üzerinde kişisel ser-veti olanların sayısının 2011 yılında toplam 344'e çıktı-ğını ortaya koydu."

Bahsedilen "Süper Dolar Milyonerleri"nin nasıl or-taya çıktığını anlamak için, özel araştırmalar yapmaya ge-rek yok. Bunun için, söz konusu gazeteyi sadece bir say-fa çevirmek yeterlidir.

Ve bakın aynı gazetenin 12. sayfasının manşetinde neyazıyor: "9 yılda iş kazalarında 10 bin 804 kişi öldü."

Hayat denilen terazinin bir kefesinde dolar milyone-ri olan 344 burjuva asalak, diğer kefesinde binlerce emek-çinin "iş kazası" denilen cinayetler sonucu katledilme-si duruyor.

Sınıfların gerçeği ve uzlaşmaz çelişkisi, işte bu denliçıplak ve kanlı yaşanıyor.

Ekonomi-Politik kitapları, bu çıplak ve kanlı gerçeği teo-rize ederek, şöyle özetler: Burjuvazi için sermaye biri-kimi demek, emekçiler için sefalet birikimi demektir.

Marks'ın ifadesiyle söylersek: "...Bir kutupta servetbirikimi, öbür kutupta, yani kendi emeğinin ürününüsermaye şeklinde üreten sınıfın tarafında, sefaletin, yor-gunluk ve bezginliğin, köleliğin, bilgisizliğin, akli yoz-laşmanın birikimi aynı anda olur."

İşte bu gerçeklikten yola çıkan sosyalist şair BertoldBrecht bir şiirinde şöyle diyor: "Cennet ile Cehennem /Tek ve aynı kent olabilir / Cennet mülksüzler için ce-henemdir."

Hayatın "süper dolar milyoneri" asalaklar için "cen-net" olması demek, emekçilerin "cehennem"e defedil-mesi anlamına gelir.

O "süper" asalakların varoluşu demek, emekçilerin dü-şük ücret alması, boğaz tokluğuna çalışıp geçim sıkıntı-sı çekmesi, sosyal güvenceden uzak kalması, borç-harçiçinde bunalması ve "iş kazası" denilen cinayetlerde kat-ledilmesi demektir. Bu koşulları yaşayanlar bilir, biz bi-

liriz. Cehennem işte bu koşulların ta kendisidir.

Erzurum’da buz gibi suyun içinde, gelmeyecek olanyardımı saatlerce beklerken donup ölmektir cehennemiemekçinin.

Esenyurt' ta çadırın içinde yanıp gitmektir emekçinincehennemi. Bu koşullara mahkum edilmektir.

Maden ocaklarında, fabrikalarda, tersanelerde, inşaat-larda, baraj şantiyelerinde, atölyelerde, yüksek gerilim hat-larında ölüp giden emekçilerin ardından "güzel öldüler"SINIF KİNİ, HAYATIN İÇİNDE

BİRİKİR...

Sınıf KiniSınıf KiniHalkların Bütün Acılarının

Hesabını Sormak İçin

Erdal'a, Engin'e... Köroğlu'nu gördüm

Şahlandırıp iradesini Kıratmisali

Yalın kılıç davranıp

Dayandı zulüm kapısına

Ve hayali hatırayaçevirerek

Çarpıştı olancahakikatiyle...

Köroğlu'nu gördüm

Al kanlar içindevuruşuyordu

Şehitlerin hesabınışehitlerle

Sorarızın eylemindeydi ogece...

Köroğlu'nu gördüm

Hıncında Engin vardı

Ve tarihe

Halkın da bir adaletiolduğunu

Şakağından şafağa sızan

Kanıyla yazıyordu...

Köroğlu'nu gördüm

Kara toprak kadar yaşlı

Bir kızıl karanfil kadargenç

Ve ol sebepten

Kavganın ölümsüzdelikanlısıydı...

Köroğlu' nu gördüm

Yanardağ ağzı gibiydiyaraları

Ve anısı

Ateşli nehirlerin şiddetiyle

Nasıl da akıyorduyumruklarımızın içine

Nasıl da yazıyordu

zalimin alın yazısını

Patladı ha patlayacak

Kabzasını kavradığımızsabrın kara taşı...

Köroğlu' nu gördüm

Ortasına koymuştuhayatın

O pervasız narasını

Ve çağırıyordu

Omuzlarının üstünde onur

Göğsünde yürektaşıyanları :

" Köroğlu' yum kayalarıyararım

Halkın kılıcıyım hakkıararım

Şahtan, padişahtan hesapsorarım

Uykudan uyanan katılırbana..."

Köroğlu' nu gördüm

Kırklara karışırken

" Yine geleceğim "diyordu

Yine !

Geleceğim...

Ve ellerimle vereceğim

Halkın kanını içmişlerin

Cezasını

Gök ekini biçmişlerin

Cezasını

Enginler'e kastetmişlerin

Cezasını

Ellerimle vermek için

Yine !

Geleceğim...

Ümit İlter

BURJUVAZİNİN YOZ KÜLTÜRÜNE KARŞI08 Temmuz 2012 / Sayı:21224

Page 25: Halk Gercegi 21

dendiğini duyuyor elbette, aynı ko-şullarda çalışmaya devam ederler.

Fakat bütün bu yaşananlar, sade-ce sermaye ve sefalet birikiminden de-ğildir.

Sınıf kini, yani emekçilerin öfke-si, halkın hıncı da hayatın içinde bi-rikir. Dipte biriken dalgadır bu.

Hayatın yüzeyi sütliman görüne-bilir çoğu kez. Ancak, emekçilerin budenli ezilip sömürülmesi, ölüme, aç-lığa, sefalete mahkum edilip horlan-ması demek, tutuşacağı kıvılcımıbekleyen bozkır gibi olması demek-tir bir yanıyla da.

Yüzeyin altını göremeyenler için,emekçiler "kader"lerini kabul etmişgibi görünebilir. Oysa, o görüntününaltında biriken hınçlar, büyüyen hırs-lar, sorulacak hesaplar vardır.

Cepheli halkın bu hıncını açığa çı-

kartarak hedefine yöneltmenin tarih-sel sorumluluğunu omuzlarında taşır.

Bir yanda sermaye birikimi, öte-ki yanda sefalet birikimi olan "tera-zi"yi devirmenin yolu, o sefalet biri-kiminin içinde hıncını da biriktirenezilenlerin sınıf kininin örgütlenme-sidir. Başka yolu yoktur.

"Hınç" kelimesi düşmanlık veyakızgınlıktan gelen öc alma duygusu,intikam hissi diye tanımlanıyor.

Bu his emekçilerin içindedir.

Örgütsüz hali kimi zaman küfür,kimi zaman beddua, kimi zaman dahırsından ağlamak olarak açığaçıkabilir.

Bu his, devrimci bir histir. Veemekçilerin emekçi olmalarındankaynaklanır.

Engels, işçilerin kendilerini ezen,sömüren, aşağılayan burjuvaziye kar-

şı duyduğu öfkeye dair şöyle diyor:

"...Bu öfke, bu kin, daha çok, iş-

çilerin kendi durumlarının ne denli in-

sanlık dışı olduğunu sezinlediklerini,

gururlarının çiğnenmesine izin ver-

meyeceklerini, hayvan yerine konul-

maya izin vermeyeceklerini ve enin-

de sonunda burjuva köleliğinden

kurtulacaklarını gösteriyor."

Emekçiler, eninde sonunda bur-juva köleliğin köhne zincirlerini kı-rıp atacaklardır. Tarihin hükmü budur.Yeter ki, emekçilerin sınıf kini açığaçıkartılıp hedefine yönelsin.

Cepheli'nin görevi işte budur.Emekçilerin sınıf kinini açığa çıkartıpsüper asalakların kendileri için cennet,halk için cehenneme çevirdikleri bu sö-mürü düzenini yerle bir etmektir.

Zorlu bir mücadele içindeyiz.Demokratik çalışma alanının her ge-çen gün daha da daraldığı bir süreç-teyiz. En temel haklarımız bugün tu-tuklanma gerekçesi olarak önümüzegetiriliyor. Milyonların kutladığı 1Mayıs'a katılmak, 350 bin kişinin ka-tıldığı Grup Yorum konserine gitmek,anmalar, şenlikler... akla gelebilecekher şey bugün yıllara varan tutsak-lıkların nedeni oluyor.

Bu saldırılar alanlarımızda ak-saklıklar, sorunlar yaratıyor. Hatta ba-zen bulunduğumuz alanda kişi olarakfaaliyet yürütemez hale geliyoruz.Bazı durumlarda her şeyi en başındanyaratmak zorunda kalıyoruz. Yeni in-sanlar, yeni program ve daha çokemek, daha yoğun çalışma gerekiyorböylesi durumlarda... Bu süreçleri-mizi aştıran Cepheli'nin her şeyehazır ve hazırlıklı olmasıdır.

Cepheli verilecek her göreve gö-nüllüdür. Nerede ihtiyaç varsa orayakoşturandır. Bir mahallede saldırımı oldu, hemen çevresinde bulunaninsanları toplayıp o mahalleye gider,oranın eksiklerini karşılamaya çalı-

şır. Bunun için bir talimat gelmesinibeklemez. Çünkü bilir ki, düşman sal-dırısının olduğu her yerde yeniden to-parlanmak ve işleri yoluna koymak,düşmana bir cevap vermek gerekir.Bu, Cephe'nin yıllardır emekle, can-la, kanla yarattığı bir kültürdür. Cep-heli, bu kültürü her zaman hayata ge-çiren, yaşatandır.

Tüm yılgınlıklara, teslimiyetlererağmen biz direnerek hep umuduayakta tuttuk. Her şey yozlaştırılırken,biz değerlerimizi ölüm pahasına ko-ruduk. Bu tarih Cephelinindir. Onagüç veren bu tarihtir.

Faşizm koşullarında yaşıyoruz.Bugün her şeyle karşılaşabiliriz. Tu-tuklanabilir ya da şehit düşebiliriz.Cepheli gittiği her eylemde, yaptığıher çalışma da bu bilinçle hareketeder. Edirne'de yaşanan linç saldırı-sında tüm engellemelere ve saldırı-lara rağmen 30 kişi ölümü göze ala-rak Edirne'ye girdi ve açıklama yap-tı. Evet, o 30 kişi her şeye hazırlıklıgittiler Edirne'ye! Hepsinin beynin-de ve yüreğinde tek bir şey vardı; düş-manın eylem yaptırmamak için sal-

dırılar düzenlediği, arkadaşlarını tu-tuklattığı, adeta irade savaşına dön-üştürdüğü o alana girmek ve eylemitamamlamak!.. Yenilgiyi kabul et-medikçe ASLA YENİLMİŞ SA-YILMAYIZ.

Grup Yorum'un bir şarkısında de-diği gibi; " Ne bir adresleri vardıronların / ne de aşktan başka bir sı-ğınakları... / Ama yaşarlar dünyanındört bir yanında, / ölümle alay eder-ler sanki..."

Cepheli'ler serüvenci gibi düşeryollara. Nerede ihtiyaç varsa orada-dır. Bugün gençlik ya da mahalle ise,"yarın başka bir alanda görev ala-bilirim" bilinciyle hareket eder Cep-heli.

Bizler yeni süreç, yeni ihtiyaçla-ra göre kendimizi değiştirmeliyiz.Halkın duygusu, halkın düşüncesi,halkın ihtiyaçları, halkın birikimi veyaşamı bitmez tükenmez bir kay-naktır Cepheli için. Her şey halk içinCephe için diye düşünmeliyiz. Fark-lı görevlere aday olmalıyız. Büyük vehızlı adımlara ihtiyacımız var.

Kendini Geliştirmeyen Düzeni Geliştirir

Cepheli Her ŞeyeHazırdır, Hazırlıklıdır!

DEVRİMCİ KÜLTÜRÜMÜZLE ALTERNATİF BİZİZ Sayı: 21 / 08 Temmuz 2012 25

Page 26: Halk Gercegi 21

Geçtiğimiz günlerde gündemintemel tartışma konusu Özel YetkiliMahkemelerin kaldırılacak olmasıydı.Ve tartışmalar daha yeni başladığındabu konunun gündeme taşınmasınınnedenini anlatmış ve AKP’nin, oli-garşinin bu mahkemelerden vazge-çemeyeceğini ifade etmiştik...

Yürüyüş’ün 17 Haziran tarihli321. sayısında ÖYM’lerin gerçektekapatılamayacağını anlatmış, yaşa-nanın nasıl bir tartışma olduğunu or-taya koymuştuk... Sözümüzü şöylebağlamıştık: “...kapatsalar dahi ye-rine daha etkili ve yetkili olan, halkakarşı düşmanlıkta sınır tanımayanbaşka bir mahkeme kuracakları ke-sindir.”

Sonuç da bundan farklı olmamıştır.Birkaç haftalık bir tartışmanın ar-dından ÖYM’lerin kaldırılmasınailişkin yasa 1 Temmuz’da meclistengeçti ve yasalaştı...

Burjuva basını bile “Dağ faredoğurdu”, “Değişen bir şey yok”başlıklarıyla duyurdu haberi...

Evet, gerçekten özünde değişençok fazla bir şey yok... Yargılamausül ve esaslarına dair olan konulardaağırlaşan maddeler var ama olumludenilebilecek yönde değişen bir şeyyok.. Genel olarak ise ÖYM’lerinisminin BACEM (Bölge Ağır CezaMahkemeleri) olarak değiştirilmesisözkonusu olmuştur.

Oligarşi İçi ÇatışmanınArenası Mahkemeler!

Bu konuda yaşanan neydi ger-çekten? Daha önce de sözünü ettiği-miz gibi bu tartışmanın özü Gülencemaati ile AKP arasındaki çatışmadır.Yoksa AKP’nin demokratikleşmeadımı, ÖYM’lerin adaletsizlikleri vehukuksuzlukları değildir... Evet, ger-çekten de bu mahkemeler tüm haksızhukuksuz yargılamaların, adaletsiz-

liklerin de mekanıdır aynı zamanda.Ama bu AKP’nin zoruna giden yadaAKP’yi rahatsız eden bir şey değildir.

Rahatsızlık bu mahkemelerin esasolarak Gülen cemaatinin etki sahasıiçinde bulunması ve AKP’ye de do-kunan bir noktaya gelmiş olmalarıdır.

Gerçekte, AKP, yıllarca bu mah-kemeleri kendisi için kullanmıştır.Bu mahkemeler eliyle kendisine karşıolan, muhalif olan herkesi hizayagetirmeye çalışmıştır. Özellikle deoligarşinin kendi iç çatışmasında bumahkemeler eliyle ciddi bir çatışmayaşanmış ve AKP karşıtları büyükoranda etkisizleştirilmişlerdir. Erge-nekon, Balyoz vb. adı altında oli-garşinin kendi içindeki çatışmalarasahne olan mahkemeler, davalarAKP’nin kendi denetimini sağlamave etkisini güçlendirme adımlarıydı...

Amerika’nın tam desteğiyle veÖYM’lerin marifetiyle gerçekleşti-rilen operasyonlar sonucunda Erge-nekoncu denilen kesimin gelinennoktada AKP için tehdit olmaktançıkmasıyla, AKP bu kesimlerle ye-niden uzlaşma arayışı içine girmiştir.

Gülen ile yaşanan çatışma isebiraz daha boyutlanarak devam et-mektedir.

İstanbul Emniyeti’nden 110 mü-dür ve Amir’in “şark” sürgünü, dahaönce HSYK’da yapılan atamalar,ÖYM’lerin kaldırılması bu çatışmadaAKP’nin tasfiyeye yönelik attığıadımlar olmuştur...

AKP, Ergenekon’la başlayan “ope-rasyonlar” süreciyle uyuşturucu ka-çakçılarından mafyasına, futbol ku-lüplerinden, bahislere kadar her şeyidenetimi altına aldı. Devletin bütünkurumlarına hakim oldu. Şimdi ikti-darı paylaştığı Gülen cematiyle sürençatışmada AKP, bir yandan Ergene-koncular’la yeniden uzlaşma arayışınagirerken öte yandan da ÖYM’lerde

yaşanan hukuksuzlukları da Gülencemaatinin üzerine atarak kendinitemize çıkartmaya çalışıyor.

ÖYM’leri kaldıran yasal düzen-lemeye bakıldığında da bunun açıkörnekleri görülür... ÖYM’leri kaldıranyasal düzenleme ile “terör suçları”adı altında devrimcilere ve halkakarşı daha ciddi yaptırımlar getiri-lirken devlet içinde işlenen örgütlüsuçlar, çete suçları vb. gibi suçlardaözel izin getirilmesi ve bu tür davalarkapsamında olanların iktidarla uz-laşmaları halinde yargılamadan kur-tulabilecekleri hükmü bu yönde atılanadımlardır.

Kısacası AKP, ÖYM’ler eliylekendi denetimi dışına çıkan güçleridenetimine aldıktan sonra bu kezde ÖYM’lerde esas güç olan GülenCemaatini de kendi denetimine al-maya çalışmakta, denetime girme-dikleri noktada da tasfiye etmek-tedir.

Halka ve Devrimcilere Düşmanlıkları Kalıcıdır!

ÖYM’leri değiştiren yasal düzen-leme oligarşi içi it dalaşında bunlarıgetirirken halka ve devrimcilere karşıolan yasalarda olumlu yönde bir de-ğişiklik olmadığı gibi tersine dahada ağırlaştıran hükümler içermektedir.

Avukatların dosyaları inceleme-sine getirilen kısıtlamalar daha daağırlaştırılmıştır... Ayrıca avukatınolmadığı duruşmalarda karar veril-mesi de esas olarak devrimcilerekarşı yapılan bir düzenlemedir. Dev-rimcilerin savunma haklarını süreklikısıtlayan yasal düzenlemeler yeterli

BURJUVAZİNİN YOZ KÜLTÜRÜNE KARŞI08 Temmuz 2012 / Sayı:2126

BÖLGE AĞIR CEZA MAHKEMELERİ (BACEM)

AKP-Gülen Çatışması ve Halka Düşmanlığının Yeni Ürünü:

Page 27: Halk Gercegi 21

gelmediği ve buna rağmen devrimcimücadeleyi geriletemedikleri içindirki her yeni düzenlemede ve kendiiçlerinde yaşanan her çatışmadansonra mutlaka devrimcilere karşı dü-zenlemeler yapmışlardır ve yapmayadevam edeceklerdir...

Daha önce de söylediğimiz gibi,“Amerikanın bir dediğini iki etme-yenlerin kendi aralarındaki çatış-madan halka yarayan bir şey çıkmaz.Çıksa çıksa yine emperyalist efen-dilerinin çıkarlarını daha iyi koru-yacak kararlar çıkar.”

Ve yaşanan da bu olmuştur. Oli-garşi, kendi içinde yaşanan çatışmanın

sonucunda kendi iç düzenini sağla-yabildiği oranda halka karşı olan sal-dırılarını da artırmaktadır. ÖYM’lerikaldırırken halka ve devrimcilerekarşı daha ağır yaptırımlar içerendüzenlemeler getirilmiştir. Kendi iç-lerinde eninde sonunda bir yol bulupuzlaşmaları mümkündür. Ancak halkakarşı olan düşmanlıkları bitmez.

Bu düşmanlık aynı zamanda kor-kularından kaynaklanmaktadır. Halkıngelecek umudundan ve kendi ikti-darları için tehlike olmasından dolayısürekli korku içindedirler. Bu nedenlehalkın öncüsü olan devrimcileri yoketmek için hiçbir fırsatı kaçırmamakta

ve her fırsatta devrimcileri yok edecekyol ve yöntemlere başvurmaktadırlar.

Ancak tüm çabaları boşunadır.Yaptıkları her şey halka karşıdır veadaletsizdir. Bu nedenledir ki halkınadelet özlemleri ve oligarşiye karşıolan düşmanlığı da sürekli büyü-mektedir. Ne yaparlarsa yapsınlar,hangi yol ve yöntemi izlerlerse izle-sinler, ne tür mahkemeler kurarlarsakursunlar halkın öfkesinin de halkınadaletinin ve iktidar mücadelesininde önüne geçemezler.

Halkın adaleti er veya geç onlarıda onların mahkemelerini de yerlebir edecektir...

AKP iktidarı 3. Yargı Paketi içindegündeme getirdiği Özel Yetkili Mah-kemeleri 1 Temmuz 2012’de Meclisteyapılan oylamayla kaldırarak yerineBölge Ağır Ceza Mahkemeleri’nigetirdi. Bu değişiklikte, AKP’nindaha önce DGM’leri kaldırıp yerineACM’leri getirmesi gibi halk içinbir isim ve tabela değişikliğindenibarettir.

Özel Yetkili Mahkemeleri ortadankaldırmamaktadır sadece adını de-ğiştirmiştir. Yasada yapılan tek de-ğişiklik Ceza Muhakemesi Kanunun250., 251., 252., maddelerinin TerörleMücadele Kanunun 10. Maddesininiçerisine alınmasından ibarettir.Yapılan değişiklik ile CMK’undakikanun maddelerinin Terörle MücadeleKanunu içersinde alınması dışındaBölge Ağır Ceza MahkemeleriCMK’nun 135. Maddesinde düzen-lenmiş olan iletişimin tespiti, din-lenmesi ve kayda alınması, 139.maddesinde düzenlenmiş olan gizlisoruşturmacı görevlendirilmesi, 140.maddesinde düzenlenmiş olan teknikaraçlarla izleme konularında yet-kileri genişletilmiştir. Böylece pan-kart astığı için hakkında soruş-turma başlatılan kişiler gizlice iz-lenecek, telefonları dinlenecek, tümetkinlikleri kayıt altına alınacaktır.Yeni düzenlemede örgüt üyesi ol-

dukları şüphesi altındaki kişilerindışında, örgüt üyesi olmayan amaörgüte yardım ettiği düşünülen ki-şilerinde yakın takip altında tutulupözel yaşamı dahil tüm hayatı kayıtaltına alınabilmesini sağlamaktadır.Bu durumda eskiden gayri resmi ola-rak yapılan izleme, takip ve kayıtaltına alınmalar resmi olarak yapılmışolacaktır.

Öte yandan bugün çete içersindeolduğu şüphesi altında olana yada uyuşturucu suçlarına karışanbakanlar ile hakimler savcılar özelyetkili ağır ceza mahkemelerindeyargılanabilirken, bölge ağır cezamahkemeleri ise hakim ve savcılarile yolsuzluk yapan bakanlar ilemilli istihbarat memurları kanununkapsamı dışında tutulmuştur.

Terör adı altında yürütülen so-ruşturmalar kapsamında gözaltınaalınan kişiler 24 saat boyunca avu-katları ile görüşemeyecek ve so-ruşturma dosyası hakkında bilgi sahibiolamayacaktır.

Fakat uyuşturucu ve çete suçla-masıyla gözaltına alınan kişileraynı mahkemelerde yargılandıklarıhalde onlar hemen avukatları ilegörüşebilecek ve dosyaları hakkındabilgi alabilecekler.

Yapılan değişiklik ile uyuşturucuve çete soruşturmaları hakkındaki

kısıtlamaları ortadan kaldırmış veTerör adı altında yürütülen soruştur-malar kapsamında yargılanan kişilerinaleyhinde düzenlemeler getirmiştir.AKP iktidarı tamamen ihtiyacına uy-gun bir düzenleme yapmış bulun-maktadır, yeni düzenlemede halkınyararına hiç bir değişiklik bulunma-maktadır. Aksine kendi hakkının pe-şine düşen işçiler, anayasal haklarınıtalep eden öğrenciler, güvenceli ça-lışmak isteyen memurlar, toprağınasahip çıkan köylüler, evine yıkımınadirenen halkımız, vatanımızın, hal-kımızın kurtuluşu için yenilendi ÖzelYetkili Mahkemeler. Bu düzenlemeile açıktır ki daha çok kişi yargıla-nacak, daha çok kişi gözaltına alına-cak ve tutuklanacak. Direnenlere te-rörist denmeye devam edilecek, te-rörist dendikçe hukuk askıya alınacak,keyfi uygulamalar artacak.

Ancak biliyor, izliyor, yaşıyor veinanıyoruz ki, baskı varoldukça di-reniş sürer, Türkiye halklarının di-renişi ne mahkemeler bitirdi ne kat-liamlar. Babailer’den, Şeyh Bedret-tin’e, Celali isyanlarından Pir SultanAbdal'a, Denizler’den Mahir’e, Ma-hir'den Dayı'ya kadar gelişen direnişgeleneği bizim mirasımız, aklımızve yüreğimizdir. Bunun önünde değilmahkemeler, özel donanımlı ordularbile duramaz.

Özel Yetkili Mahkemeler KostümüYerine Bölge Yetkili Mahkemeleri

Halkın Hukuk

Bürosu

DEVRİMCİ KÜLTÜRÜMÜZLE ALTERNATİF BİZİZ Sayı: 21 / 08 Temmuz 2012 27

Page 28: Halk Gercegi 21

Halkın yaşamındaki, kültüründekive dilindeki en önemli konulardanbiridir ekmek. Halk ekmek için çalışır,emeğinin hakkını arar, ekmeğe veadalete doyacağı günlerin hayalinikurar.

Ekmek önemlidir, çünkü daha ilkortaya çıktığı andan itibaren insanınyaşaması için gerekli olan besin ek-mekte somutlanmıştır. Gerçek anla-mıyla sadece ekmek ile beslenmekdün de vardı, bugün de var. Hattaekmeği bulamayan, zorla emeği veekmeği yağmalanan -açlık çeken-milyarlar var.

Dünya halklarından kimisi buğday,kimisi mısır-çavdar ekmeği yer amasonuçta ekmeğin halkların yaşamındaortak bir değeri, kutsallığı vardır.

Halkların kültürü ve gelenekleriyaşamının içinde şekillenmiştir. Ek-mek konusundaki kültür ve geleneklerde böyledir. Halklar için ekmek yal-nızca bir besin maddesi olmamıştırhiçbir zaman. Nice isyanlar egemen-lerin halkın ürününe, yani ekmeğineel koyması ile, göz koyması ile baş-lamıştır.

"Eken de yok, biçen de yok.

Yiyen de ortak Osmanlı" diyenhalk emeğine-ekmeğine sahip çıkmakiçin Osmanlı'ya karşı isyan bayrağıaçmıştır.

Halk açlıkla, acıyla, yoklukla öğ-renmiştir ki ekmeğine sahip çıkma-manın sonu kıtlıktır, kıyımdır, ölüm-dür. Böyle olduğu içindir ki sınıflarsavaşı bir yanı ile ekmek kavgasıolarak sürmüştür. Ne arpa ekmeğiile zorla Mısır piramitlerinin yapı-mında çalıştırılan kölelerin isyanıunutulur ne de “öşür ve mültezim”(*) zulmüne Anadolu halklarının is-yanları.

Halk emekçidir, sabır-lıdır. Ekmeğini emeği ilekazanıp yaşamayı mutlulukve onur bilir. Gün doğma-dan tarlasına koşar, işininbaşına geçer. Gece-gündüzdemez çalışır tarlada, tez-

gahta, fabrikada. "Ekmeğini taştançıkaracak" kadar emekçi ve sabırlıdır."Ekmeğini aslanın ağzından ala-cak" kadar da cüretli ve kararlıdır.Yemini yine ekmek üzerinedir. Çünküekmek en çok değer verilen-kutsalgörülendir. Eğer bir haksızlığa uğ-ramışsa, emeğinin karşılığı verilmeyipçalınmışsa "Ekmeğimle oynama-yın" der sınıf kini ile. Bilir ki "oy-nanan" çocuklarının geleceğidir, rıs-kıdır. Eğer "oynanmışsa" halkın ek-meği ile, artık bir "ekmek davası"bir "ekmek kavgası" başlamıştır halkiçin. Mücadele edilecek, savaşılacakve mutlaka kazanılacaktır bu haklı"Ekmek davası."

Halk için mutluluk ve huzurekmeğin bol olmasıdır. En büyükkorku ve kaygı ekmeğe muhtaç halegelmektir. Geçmişten geleceğe halkekmeğe ve adalete doyacağı günlerinhayalinin peşindedir. Umudu aslabitmemiştir. Bilir ki ekmeğin bol ol-ması için sömürücülerin yok olmasıgerekmektedir. Bugün halkın alınte-rini, emeğini, sömürüp, kanını döküpsaltanat kuranların saltanatı yıkılma-dan halkın ekmeğe doymasının, aç-lıktan yokluktan ve zulümden kur-tulmasının yolu yoktur. Halkı bayatekmek kuyruklarına, sadakaya mah-kum edenler, halkın emeğini sömür-mekle yetinmeyip inancını da sö-mürenler halkın biriken öfkesini demutlaka göreceklerdir.

Halkın bilgeliği, bilinci ve sınıfkini bu zorlu hayatın içinde oluş-muştur. Halk ziyafet sofraları kuran-ları da görür, çöpten ekmek topla-yanları da. Sömürüyü ve zulmü degörür, bu düzene direnenleri, sava-şanları da... Halk ne ekmeğindenvazgeçecektir ne adaletten ne de ge-leceği için kavga vermekten.

Ekmeğin değeri, önemi ve kut-sallığı halkın yaşamında çok somuttur.Yere düşürdüğü ekmeği öpüp başınakoyanları mutlaka görmüşüzdür.Aynı şekilde halk öylesine bir yereatılmış ekmeği gördüğünde onu alırve ayak basılmayacak uygun bir yerekoyar. Ekmek asla israf edilmez; bı-rakalım çöpe atmayı, kırıntıları bilekuşlara atılarak değerlendirilmeyeçalışılır. Elbette tüm değerlerde ol-duğu gibi ekmek konusunda da yoz-laşma vardır.

Ekmeği çöpe atanlar da vardır,başka olumsuzluklarla kültürü deje-nere edenler de... Halk böylelerinide eleştirir, anlatır, kültürüne sahipçıkar. Hele ki öyle önüne konan ek-meği beğenmeyeni, ekmeğin içiniyemeyeni, ekmeğin içini avucundasıkma gibi, sağa-sola oyun olsundiye atma gibi şeyleri hiç hoş karşı-lamaz, bırakalım eleştirmeyi, anlat-mayı, evinden kovar. "Ekmeğin de-ğerini bilmeyen başka şeylerin dedeğerini bilmez." diye düşünür. Ek-meğin tadını, kokusunu, güzelliğinien iyi onun için emek veren, kavgaveren bilir.

Ekmeği için direnen, kavgasını-mücadelesini veren halk açlığı dazulmü vuran bir silaha çevirmiştir.Halkın öncüleri olan devrimcilerinyarattığı açlık grevi ve ölüm orucubugün halkların elinde etkili bir di-reniş silahıdır. Örgütlü ya da örgütsüzhakkını arayan, ekmeğini isteyen çe-şitli halk kesimleri hakkını almak,ekmeğini kazanmak için bedeniniaçlık grevine ve ölüm orucuna ya-tırmaktadır. Ekmeğe ve adalete do-yacağımız özgür yarınlara da yinekahramanlarımızın yolundan ulaşa-cağız...

*öşür: Osmanlı İmparatorluğudöneminde köylünün ürününün bellibir miktarına el konulan vergi siste-mi

*mültezim: Öşür toplayan gö-revlilere verilen isim.

HALK VE EKMEK

Bu Halk, Bu Vatan Bizim! Kahrolsun Faşizm Kahrolsun Emperyalizm!

BURJUVAZİNİN YOZ KÜLTÜRÜNE KARŞI08 Temmuz 2012 / Sayı:2128

Page 29: Halk Gercegi 21

Halkın evlerini yıkmaya hazırla-nan AKP, Suudi Arabistan Kralı’nınİstanbul Boğazı’nı gören Sevda Te-pesi’ndeki arazisine, yasal olmama-sına rağmen imar izni verdi.

1984 yılında yerel seçimleri ka-zanan ve İstanbul Büyükşehir Bele-diye Başkanı olan Bedrettin Dalan,seçimlerin ertesi günü yaptığı açık-lamada, İstanbul’un “sorunlarınaçözüm bulmak için” Suudi Arabis-tan’dan 250 milyon dolarlık kredialdıklarını açıklar. Ardından ‘84’ünEylül ayında Başbakan Turgut Özal’ıziyaret eden Suudi Arabistan VeliahtPrensi Abdullah bin Abdülaziz, Bo-ğaziçi’nde yazlık bir saray yaptırmakistediğini söyler. Amacı İstanbul’aduyduğu sevgiyi kanıtlamaktır(!)

Halka layık görmedikleri, kovmakiçin her türlü yolu denedikleri İstanbulBoğazı’nı gören tepeler, krallarınkeyfi ve kendi çıkarları için satıldıbir gecede… Küçüksu-Kandilli sırt-larındaki 57 dönümlük koruluk alan,imar yasağı olmasına rağmen 800milyon dolara satıldı. Halk düşman-larının cebine inen diğer paralar burakama dahil değildir.

ANAP’ın başlattığı satışı, bugünAKP sürdürüyor. İmar izni olmadığıiçin Sevda Tepesi’ne istediği sarayıyaptıramayan Abdülaziz, 10 milyardolar daha vererek imar iznini dealdı. Böylelikle İstanbul’un orman-larının yağmalanması için de yolaçılmış oldu.

Bu satışın diğer bir önemli yanıise, Suudi Arabistan Kralı’ndan alınan10 milyar doların, Suriye halklarınakarşı kullanılacak olması. Suriye’dekiEsad iktidarını yıkmak için silahlıordu kuran emperyalistler ve işbir-likçileri, silahların parasını da ken-

dileri veriyorlar. Su-riye halklarına yöne-lik bu saldırı hazır-lıkları sırasında, top-raklarımız da peşkeşçekiliyor.

AKP’nin diniimanı paradır diyo-

ruz. Çevre ve ŞehircilikBakanı Erdoğan Bayraktar,soygunculuklarını-talancı-lıklarını şöyle itiraf ediyor:“Adam 20 küsur yıl öncesatın almış, yazıktır. İmarı da çokverilmedi. Arazisi 57 dönüm, imar3400 metrekareye verildi. Kral AilesiTürkiye'ye yardımcı oluyor. 10 milyardolar tutarında bir yardımı oldu.Dünya piyasaları krizde ve nakitdarlığı var. Şimdi Suudi devleti yenibir yardım yapabilecek."

Vatanımızı satıyorlar, ne için?Ceplerine inecek daha fazla para veSuriye’de emperyalistlerin planlarınıgerçekleştirmek için…

Para için satmayacakları hiçbirşey yoktur. Böyle bir zihniyetin,halkı deprem riskinden korumak içinyapacağı en ufak bir şey dahi yoktur.Bir taş dahi kaldırıp da atmazlar…

Küçükarmutlu halkını boğaz ke-narından söküp atabilmek için yıl-lardır çabalıyorlar. İktidara gelen herhükümet mutlaka denemiştir bunu.Öyle ki, Armutlu’ya füze kurula-cağını dahi söylediler… Ama halkındirenişi tüm bu çabaları sonuçsuzbıraktı. Fakat halk düşmanları köklerikazınmadan durmuyorlar… Halkıkovmaya çalıştıkları yerleri yüksekparalar karşılığında yabancı tekellere,emperyalistlere satıyorlar…

Halkın evlerini yıkmak için birgecede kanunlar, yasalar çıkartanlar;tapularımızı yasadışı gösteren kararlaralanlar, gecekondu sahiplerini işgalciolarak tanımlayan halk düşmanları,iş krallara gelince tersine çalışıyorlar.

Erdoğan Bayraktar, Suudi Kra-lı’nın haklarını korumakta öylesineatılgan ki, “Suudi Kralı, satın aldığı

zaman imarı vardı. Sonra iptal oldu.Bu hak teslim edilirse, gayrimenkultalebi artacak. Haksızlık giderilirse,imajımız kuvvetlenecek.” dedi.

Konut hakkımızı gasp edenler, ya-sal haklarımızı çiğneyenler, meşru ta-leplerimizi görmezen gelenler, evle-rimizi yıkmak için gün sayanlar, törendüzenlemeyi planlayanlar, halka düş-man olanlar kimin haklarını savunmakiçin bu kadar pervasızlar? AKP kimehizmet ediyor? Halkın yasal evlerinigasp eden ve halkı borçlu, evsiz halegetiren AKP’nin sorunu “imaj” değil,çıkar sorunudur… “İmar izni veririz,gelin ormanlarımızı yağmalayın” an-lamına gelmektedir Bayraktar’ın söy-ledikleri.

Yıkımları törenle başlatmayı dü-şünüyorlar. Başbakan Tayyip Erdo-ğan’ın talimat vermesini bekleyenBayraktar, Türkiye’nin 700 nokta-sında aynı anda törenlerle yıkımabaşlamak istediklerini açıkladı. “Buyasayla sanki vatandaşlar evinden,yerinden edilecek gibi bir imaj ya-ratılmak isteniyor” diyen Bayraktar,bu imajı kırmak için yıkımlara kamubinalarından başlayacaklarını da du-yurmuş.

Kamu binaları dedikleri de, okul-lar-hastanelerdir… Yani yine mağduredilecek olanlar halktır. Yine bizikandırmaya çalışıyorlar. Yalanlarlagerçekleri çarpıtıp, kentsel dönüşümühalkın yararına gibi gösteriyorlar.Yıkımların önce nereden başlayacağıönemli değildir. Aslında onların imajdüzeltmek diye açıkladıkları şey,

Suudi Krallara İmarİzni, Halka Yıkım

DEVRİMCİ KÜLTÜRÜMÜZLE ALTERNATİF BİZİZ Sayı: 21 / 08 Temmuz 2012 229

Page 30: Halk Gercegi 21

“halkın tepkisini çekmeden nasılbaşlarım”ın hesaplarıdır. Kötü du-rumda olan, hatta zaten çoktan yıkılıpyerine yenisinin yapılması gerekenhastaneleri vs. yıkarak halkın gözünüboyamak istiyorlar. Halk, kendi evinesıra gelmeden ayaklanmayacaktır,öyle hesaplıyorlar. Bu yüzden alış-tırma yöntemi uygulanmaktadır. Alış-tıra alıştıra… Yavaş yavaş geliyor-lar… Bir sabah gözlerimizi açtığı-

mızda dozerleri karşımızda gördü-ğümüzde hazırlıksız yakalanmamızıve artık yapacak bir şey kalmamışolduğu anda teslim olmamızı isti-yorlar, bekliyorlar…

Sadece evlerimizi de değil, kamubinalarını da sahiplenmeliyiz. AKP,yıkmadan önce yenisini yapmalıve halkın her türlü ihtiyacının sağ-lanmasını garanti altına almalıdır.Kamu kurumlarını da yerinde ıslah

etmelidir. Aksi durumda yapılacakher yıkım eziyet, zulüm olacaktır…

Halk düşmanlarının sinsi planlarıkarşısında biz ne yapacağız? Onlar,kutlama yapar gibi, törenlerle yıkmahazırlıkları yapıyorlar. Bu planlarınıancak biz bozabiliriz; örgütlü halk bo-zabilir. Kapımıza dayandıklarında değil,daha henüz tören hazırlıkları yapar-larken örgütlenmeliyiz ve işgalci ol-madığımızı göstermeliyiz. Biz halkız...

Sulukule’de 2008 yılında TOKİve Fatih Belediyesi el ele verip Su-lukule halkını evlerinden sürmüş,Sulukule halkının yüzyılı aşkındıryaşadığı yerlere villalar yapmayabaşlamışlardı. Geçtiğimiz haftalardamahkeme, kararı iptal etmişti.

Mahkemenin verdiği karar, bur-juva basında “Adalet geç de olsatecelli etti” şeklinde haber yapıldı.Biz de şöyle demiştik: “Ortada ada-letin tecelli ettiği filan yok. Mahkemeböyle bir karar aldı ama herkestanık olacaktır ki ya yeni çıkan ya-salarla ya da bir şekilde kitabınauydurularak Roman halkının elin-den evleri, arsaları gasp edilecek”

Dediğimiz de çıktı. Mahkemeninverdiği karara rağmen, yapılan vil-laların kuraları çekildi.

Hem de yasaları uygulamaklayükümlü olan İstanbul Valisi HüseyinAvni Mutlu ile Fatih Belediye Baş-kanı Mustafa Demir birlikte yaptı.

1000 yıldır Sulukule’de oturanRoman halkın elinden evlerini zorlaalıp mahallelerinden sürdüler. Sü-rerken istediğiniz yerden istediğinizevi vereceğiz dediler. Ama onu dayapmadılar. Hak sahipleri, 5 yıl öncekendilerine vaat edilenlerin bu şekildeolmadığını savunarak şöyle diyor:"Eskiden daha huzurluyduk. Dahaiyi bir katta oturuyorduk. Kura çe-kiminin sonucundan memnun de-ğiliz. 5 yıl önce malımızı aldılar,

şimdi kuraya sokuyorlar. Bukentsel dönüşüm değil, rantsaldönüşüm. Evlerin metrekareside çok küçük" eleştirisini yaptılar.(Cumhuriyet, 27 Haziran 2012)

Kendi hukuklarına bile uy-muyorlar. Oysa ortada mahke-menin bir kararı var. Bu kararahukuken uymaları gerekir. Amauymamaları doğaldır. Kendi hu-kuklarına uymadıklarını ilk kezgörmüyoruz. Son da olmayacak.Adalet-hukuk kendi çıkarları için,tekellerin çıkarları için işler. Tersiyönde bir durum varsa adalet hukukrafa kaldırılabilir.

AKP iktidarı, bugün yağma vetalanda öyle ısrarlı ve kararlıdır ki,elinden geleni ardına koymuyor. Yok-sullar bir araya gelip dava açamasındiye, idari hukukta dava açmayı ala-bildiğine zorlaştırdı. Sulukule gibibenzer bazı davaların yoksul gece-kondu halkının lehine sonuçlanmasıüzerine yeni bir yöntem olarak da-vaları açmak için yüksek paralar ko-nuldu. Bilirkişiler için ödenecek mik-tarlar altından kalkılamayacak düzeyegetirildi. Kısacası, gecekondu halkı,mahkemeler aracılığıyla ne evlerinikurtarabilirler, ne geleceklerini. Mah-kemeler es kaza “lehte” kararlar ver-seler bile, iktidar bugüne kadar pekçok konuda yaptığı gibi, ya yasalarıçiğniyor, ya yeni yasalar çıkararakyıkım politikalarını sürdürüyor.

Yeni çıkan afet yasasıyla artıkmahkeme kararının da hukuken biretkisi olmayacak. AKP istediği eveyıkım kararı çıkartacak ve yıkacak.Çünkü mahkemenin yürütmeyi dur-durma yetkisi yok.

Evlerimiz yıkılacak ama itirazetme hakkımız yok. Mahkemeyebaşvuracağız ama mahkemenin yı-kımları durdurma yetkisi yok.Mahkemeyi kazanacağız amaAKP’nin bu karara uyacağı yok.Öyleyse biz bu yasalara niye uyalım?Yasalar onlara gelince uygulanma-yabilir ama bize gelince uygulanmakzorunda mı?

Hayır! Öyleyse biz kendi huku-kumuzu işleteceğiz. Biz de kendiyasalarımızı işleteceğiz. Bizim ol-duğumuz yerde halkın adaleti işle-yecek. Biz de onların yasalarına uy-mayacağız. Kendi yasalarımızı ken-dimiz yapacağız. Bu evler bizimdir,yıktırmayacağız.

Roman Halkının Ellerinden Evlerini Zorla Aldılar! Şimdi de Mahkeme Kararına Uymuyorlar!

BU DÜZENİN ADALETİ YOKTUR!

BURJUVAZİNİN YOZ KÜLTÜRÜNE KARŞI08 Temmuz 2012 / Sayı:2130

Page 31: Halk Gercegi 21

Sağlık çalışanları, işçiler, memur-lar, öğrenciler, işsizler, emekliler, ka-dınlar, çocuklar, yaşlılar... Analar, ba-balar, kardeşler...

Bir ülkenin sağlık ve eğitim gibi te-mel ihtiyaçları o ülkenin ekonomik du-rumu ile açıklanamaz, sistemin çalı-şanlara, halka verdiği değerle açıkla-nabilir... Biliyoruz ki ülkemizde bugünekadar ne sağlıklı yaşam imkanı vardı,ne de nitelikli sağlık hizmeti verili-yordu. Ancak bugün, Dünya Banka-sı'nın emperyalist politikalar doğrul-tusunda kamu, sağlıktan tasfiye oluyor.Buna da "sağlıkta dönüşüm", diyor-lar…

Dünya Bankası diyor ki; "Kamuhizmeti dayanışma kökenlidir. Bu or-tadan kaldırılmalı rekabet olmalı. Sağ-lık özel bir sorundur ve sağlık hizme-ti özel bir metadır."

Paran kadar sağlık, paran kadar te-davi, paran yoksa ölürsün, diyorlar. Di-renecek miyiz, yoksa ölecek miyiz? El-bette direneceğiz! Çaresiz değiliz, ya-şamak için elbette birleşecek, direne-cek ve kazanacağız…

Sağlık Emekçileri;Doktorlar, hemşireler, teknisyenler,

aşçısı, şoförü, temizlik çalışanıyla me-murlar, asistanlar, geleceğin sağlıkçı-ları olan tıp öğrencileri, tüm sağlıkemekçileri;

Parasız Sağlık, Parasız Eğitim İstiyoruz!

Çünkü sağlıklı bir toplumu oluş-turan temel yapı sağlık ve eğitimdir.Yeraltı, yerüstü kaynaklarımızla zen-gin bir ülkeyiz, parasız sağlık ve parasızeğitim politikaları uygulansın istiyoruzve alacağız. Hastaneler kar etme ama-cıyla kurulan şirketler değildir ancak;"Sağlıkta Dönüşüm Projesi” ile has-taneler şirketler gibi işletilecektir.

Güvencesiz ve köle gibi çalışma ko-şullarıyla karşı karşıya kalacağız.

Az kadro ile çok iş yapılacak, sağ-lık emekçilerinin birçoğu işini kay-

betme riski ile karşı karşıya kalırken,çalışanların da mesai saatleri artacak,izin hakları gibi mevcut birçok hakla-rı da elinden alınacaktır. Daha şimdi-den sağlık emekçileri, yerlerine geç-meye hazır yerli ve yabancı hekim,hemşirelerle tehdit edilmektedir.

Biz sağlıkçılar, kendi yaptığımız işisatın almak zorunda kalacağız.

Genel Sağlık Sigortası (GSS) ilesağlık ödemelerimiz artarken, temel te-minat paketi dışında kalan hizmetler-den yararlanmamız engellenmektedir.Katkı payları ve ek ödemeler her ge-çen gün artıyor. Hastanelerin A, B, C,D, E şeklinde sınıflandırılması sonra-sı daha da artacak. AKP, iş güvence-mizi, geleceğimizi elimizden alıyor.Bizler kamu hastaneleri birlikleri ile“yeterli performans” gösteremediğizaman işinden olan “sınırsız yetkili”yöneticilerin baskısı altında kalacağız.

Sağlık hizmetinin ekip çalışması ol-duğunu en iyi sağlık emekçileri bilir.Ekip ruhu; dostluk ve dayanışma ilesürdürülür. “Performans sisteminin”yarattığı rekabet ortamı, sağlık emek-çilerinin örgütlenmesini, dayanışma-sını, dostluğunu ve ekip ruhunu yokederek, sağlık emekçilerini yalnızlaş-tıracaktır. Performans sistemi sağlıkemekçilerini karşı karşıya getirdiğigibi hastalarla da karşı karşıya getire-cek bir düzenlemedir.

Şehir merkezinde kalan pek çok bü-yük hastane, kentsel dönüşüm projesiuygulamaları ile şehir dışına taşınacak.Sağlıkta dönüşüm ile kentsel dönüşü-mün kesişmesi tekellere daha da çokkar sağlarken, hastaların ve sağlıkemekçilerinin hastaneye ulaşımını zor-laştıracaktır.

Halkımız;İşçilerimiz, memurlarımız, öğren-

cilerimiz, kadınlarımız, erkeklerimiz, ço-cuklarımız, yaşlılarımız, işsizlerimiz…

Parasız SağlıkParasız Eğitim İstiyoruz!

Çünkü sağlık ve eğitim hakkı te-

mel bir insan hakkıdır. Her insan, ih-tiyaç duyduğu anda, ücretsiz ve nite-likli sağlık ve eğitim hizmetine ulaş-ması sosyal devlet olmanın bir gere-ğidir.

Türkiye’de 1980’de başlayan kamukurumlarının özelleştirilmesi devamediyor. Şu anda hem sağlık hizmetle-rinin, hem de finansmanının özelleş-mesinin yasal alt yapısı bitmiş bulun-maktadır. Bugüne kadar satılamaz de-nilen pek çok kurumun özelleştiğini ha-tırlayalım. Önümüzdeki dönemde, kar-lı olan sağlık alanı da hızla özelleşecek.Sağlıkta özelleştirmenin basamaklarıAKP tarafından “halka hizmet” gibisunulmasıyla başladı. Sağlıkta 'ticare-te' dönüşümü kim istiyor?

“Amerika diğer ülkelerin sağlık vesosyal hizmetlerini de kapsayan çok ge-niş yelpazede piyasa payı kaparak ti-cari olanaklar yaratmak ve bu alan-larda ticaret yaparak büyük para ka-zanmayı öngörmektedir.”

Bizlere ,"halka hizmet" diye, anla-tılanların gerçek olmadığını hastane ka-pılarında, öğreniyoruz. İşte bize su-nulan vaatler…

“Aile Hekimliği” ücretsiz olacak-tı?

Sağlık Bakanı Recep Akdağ “bi-rinci basamak sağlık hizmetleri üc-retsiz olacak” demişti, ancak ardından“Aile hekimine gidenlerin her reçe-tesinden 3 lira, 3 ilaçtan sonra her ka-lem için 1 lira ücret alınacak.” uy-gulamasını getirdi. Onların vaatlerine kadar güzelse, hizmetleri de o ka-dar yalan, bir o kadar pahalıya mal olu-yor.

Akdağ “Tedavi için acil servise ge-len kişinin sosyal güvencesi olup ol-madığına bakılmaksızın hiçbir hasta-ne hastayı kapısından geri çevirme-yecek, ilave ücret almayacak, her-hangi bir evrak dahi istemeyecek”demişti. Acil durumlarda dahi özel has-taneler hastaları geri çevirebilmekte,devlet hastanelerinde dahi “şimdilik”8 TL alınacaktır.

Yoksullar sağlık güvencesindenyoksun kalmayacaktı?

“Sağlıkta Dönüşüm” Değil,Parasız Sağlık, Parasız

Eğitim İstiyoruz, Alacağız!

Devrimci MemurHareketi

DEVRİMCİ KÜLTÜRÜMÜZLE ALTERNATİF BİZİZ Sayı: 21 / 08 Temmuz 2012 31

Page 32: Halk Gercegi 21

Genel Sağlık Sigortası (GSS) ile he-pimiz zorunlu olarak sigorta yaptırmakzorundayız. Yeşil kartlar vizesi dol-dukça iptal edilecek. Sigortalı olma-yanlar, primini yatıramayanlar sağlıkhizmeti alamayacak. Borçları icrayolu ile alınabilecek (hizmet alma-malarına rağmen). Eğer prim ödemekisterlerse cezalı olarak en yüksekten(212 TL) ödeyecekler.

Kişi hem sağlık hizmeti alamaya-cak yani güvenceli olmayacak hem deödediği sağlık primlerine borçlanacakve faizi ile ödeyecek. Böyle bir du-rumda bırakın insani değeri ticarettebile alınmayan hizmet bedeli istenmez.Bu yapılan “ticaret ahlakına" bile sığ-maz!

Teminat paketi adıyla tedavi hiz-meti alamayacağız.

Bu ifade GSS kapsamında olan sağ-lık hizmetlerini tanımlamaktadır. Şim-diden diş sağlığı ve protezler kapsamdışında iken, gözlük ödemeleri daral-tılmıştır. Oysa biz ilaç ödemelerindenbiliyoruz ki kapsam çok kolay değiş-tirilmekte ve daraltılabilmektedir. Buaçık tamamlayıcı özel sigortalar ile ka-patılması öngörülüyor. Zaten 2015yılı hedefine göre özel sigortalarınpayı % 15'e başka türlü çıkması müm-kün değildir.

İsteyen İstediği HastaneyeGidebilecek mi?

Hastaneler A, B, C, D, E şeklindesınıflandırılıyor. Hiç kimse ihtiyacıolduğu için sağlık hizmeti alamayacak."Herkes istediği hastanede tedaviolabilecek” deniliyor. Oysa zenginler"A sınıfı" hastanelerde tedavi olurken,yoksul halkımız daha niteliksiz hasta-nelerde iyi olmayı bekleyecek. Parasıkadar sağlık hizmeti alabilecek. Nasılparası olanlar villada, yoksul olanlargecekondularda kalıyorsa ve bunaherkes istediği yerde ikamet edebilir di-yorlarsa; sağlıkta da aynı söylem kul-lanılıyor.

Kamu Hastaneleri Birliği ilehastaneler özelleşmeden öncede şirket gibi işletilecek!

Hastanelerin daha çok kar etmesibizim cebimizden daha çok para çık-

ması ile mümkündür. Bu da daha çoktahlil, daha çok ameliyat gibi işlemlersonucu olacak, biz de bu sırada dahaçok sağlığımızı kaybedeceğiz. Sağlıkçalışanlarına “performans” dayatmasıile hastanenin kar ettirmesi istenerekdoktor, hemşire başta olmak üzeresağlık çalışanı ve hasta, hasta yakınıkarşı karşıya gelmektedir. Sağlık çalı-şanları ile hasta ve hasta yakınlarınıkarşı karşıya getiren sağlığın ticari-leşmesidir.

Sağlık Serbest BölgeleriKurulacak!

Bu alanlar “yüksek teknoloji” de-nilerek emperyalist tekellere teşvikedilecek. Sağlıkta yüksek teknolojietkisi zaman içinde kanıtlanmamış, tanıve tedavi yöntemlerinin uygulanmasıdemektir. Buradaki hastalar emperya-list tekellerin denekleri olma tehlike-si altındadırlar. Şehir merkezinde ka-lan pek çok hastane, şehir dışına çı-karılarak arsalarına oteller, gökdelen-ler yapılacak. Sağlıkta dönüşümle,kentsel dönüşümün kesişmesi tekelle-rin daha da çok karını sağlarken, biz-lerin hastaneye ulaşımı zorlaşacak.

Tıp Alanında Eğitim Gören Öğrencilerimiz;

Tıp Fakültelerinde, Sağlık MeslekLiselerinde, Eczacılık Fakültelerinde,Diş Hekimliği Fakültesinde, Anestezi,radyoloji, laboratuvar, diş teknisyen-liğinde okuyan öğrencilerimiz, asis-tanlarımız…Geleceğin doktorları, hem-şireleri, teknisyenleri;

Parasız Sağlık Parasız Eğitim İstiyoruz!

Çünkü bizler halkın sağlığı gele-ceğiyiz. Biz ülkemizin geleceğiyiz, eşit,bilimsel ve demokratik bir eğitim is-tiyoruz. Parasız eğitim istiyoruz. Sağ-lık ve eğitim politikalarının düzen-lenmesiyle mümkündür.

Bizler pek çok ihtiyacımızı aile-mizin geliriyle karşılıyoruz.

Birçoğumuz işçi, memur, dar gelirliaileleriz. Bundan önce de ailemizin ge-lirine bağlı yaşıyorduk fakat artan ha-yat pahalılığı ve kimi haklarımızın daelimizden alınması ekonomik zorluk-

ları daha da artırdı... 2012 Haziran ayıyoksulluk sınırı 2 bin 782 TL olduğu-na göre birçoğumuzun ailesi açlık sı-nırı içinde yaşıyoruz demektir. Özel-leştirme politikaları ve “Sağlıkta Dö-nüşüm“ ile birçoğumuz eğitimimizi bı-rakmak durumunda kalacak ya da ka-yıt yaptıramayacağız.

Sağlığın ticarileşmesi ile sadeceekonomik olarak etkilenmeyeceğizeğitim kalitemiz de düşecek.

Dünyadaki standart sağlık eğiti-minin gerisinde bir eğitimle karşı kar-şıyayız 2011-2012 yılı eğitim döne-minde fakültelerimizden birçok öğre-tim görevlisi “Sağlıkta Dönüşüm” po-litikaları nedeniyle görevlerinden ay-rıldılar. Tıp eğitimi teorik ve pratik ola-rak usta çıraklık yoluyla, hastalıkları sa-ğaltma yöntemleri uzun süren bilgi, de-neyimlerle kazanılır. Okullarımızı oku-yup mesleğimizi hak etmiş olsak bilealdığımız bu eğitim karşısında mesle-ğimizin sorumluluklarını yerine geti-rebilecek miyiz?

Sağlık Emekçileri, Halkımız ve Tıp Alanında Eğitim Gören Tüm Öğrencilerimize;

1. Emperyalist tekellerin karı içinsağlık hizmetlerinin özelleşmesinekarşı çıkmak, anti-emperyalist bir du-ruş, aynı zamanda bağımsızlık müca-delesidir.

2. Sağlık emekçilerinin esnek ça-lışmasına neden olacak sağlık hiz-metlerinin özelleşmesine karşı çık-mak, sendikal mücadelenin gereğiaynı zamanda demokrasi mücadelesi-dir.

3. Yasalar, kanun hükmündeki ka-rarnameler yaşamımızdan daha üstündeğildir, sağlıklı yaşamak istiyoruz.

4. Bizler bugün hem kendimize kar-şı hem toplumun sağlığından sorum-luyuz. Yarın “sağlıkta dönüşüm” po-litikaları sonucu salgın hastalıklar, ço-cukların, yaşlı ve kadınların ölümlerikapımıza dayanmadan sağlıklı yaşamve eğitim hakkımız için mücadeleedelim.

Kamu Emekçileri Cephesi

BURJUVAZİNİN YOZ KÜLTÜRÜNE KARŞI08 Temmuz 2012 / Sayı:2132

Page 33: Halk Gercegi 21

AKP hükümeti Devlet De-miryollarını özelleştirme adıaltında satılığa çıkaracağınıaçıkladı. Ekonomi Bakanlı-ğı’nda gerçekleştirilen 2. TicaretMüşavirleri Konferansında Eko-nomi Bakanı Zafer Çağlayan;

“…Önemli bir çalışmayıdaha gerçekleştiriyoruz. De-miryolları devletin kendi malıolmak üzere, demiryolu taşı-macılığını özel sektöre açıyoruz, ha-yırlı uğurlu olsun. Gelin kendi fir-manızı kurun, daha ucuza taşıyın.Alın size imkân. Teşvik Sistemi’nede bununla ilgili önemli bir ayrıntıdaha koyduk. Demiryolu ve deniz-yolu yük ve yolcu taşımacılığı yapanyatırımlara da 5. bölge desteği veri-yoruz” dedi.

Bakanın bahsettiği ve UlaştırmaBakanlığı tarafından hazırlanan vegelecek yıl hayata geçmesi beklenentaslağa göre yabancı firmalar da Tür-kiye'de tren işletmeciliği yapabilecek.Ulusoy ve Koç gibi firmalar baştaolmak üzere, Türkiye'den ve yurtdı-şından çok sayıda şirket şimdidenhazırlık yapmaya başladı.

İşletmeciler, istedikleri tren hat-tında, Marmaray ve hızlı tren hatla-rında işletmecilik yapabilecek. İşlet-meciler, trenlerini yurtdışından teminedebilecekleri gibi TCDD'nin tren-lerini de alabilecek. Bakanlığın üze-rinde çalıştığı sisteme göre, herhangibir hattın kullanım hakkı belli birsüre için özel bir firmaya verilecek.Aynı hattı birkaç firma birden kulla-nabilecek.

Ekonomi Bakanı toplantıda buhaberi müjde olarak veriyor. Kime,patronlara… Gerçekten yabancı veişbirlikçi tekeller için müjdeli birhaber. Çünkü yabancı ve işbirlikçitekeller büyük bir rantı paylaşacaklar,hem de ceplerinden beş kuruş paraödemeden. AKP tekellere demiryol-larını, “5. Bölge desteği veriyoruz”adı altında peşkeş çekecek.

Demiryolları Tekeller İçinBüyük Bir Ranttır

Devlet Demiryolları Genel Mü-dürlüğü verilerine göre 567 km. sielektrikli, 9.802 km’si elektriksizolmak üzere toplam 10.369 km’likdemiryolu hattı vardır. Son yıllardayapılan hızlı tren vb. yatırımlar bunundışındadır.

Ayrıca 1995 itibariyle TCDD Ge-nel Müdürlüğü bünyesinde, demiryoluağı ve bu ağın ulaştığı limanlar,bakım ve onarım atölyeleri dışında,demiryolu ve travers fabrikaları, birdikimevi ve matbaa bulunmaktadır.Ayrıca TCDD'ye bağlı TÜLOMSAŞ(Türkiye Lokomotiv ve Motor Sa-nayii A.Ş.), TÜDEMSAŞ TürkiyeDemiryolu Makineleri Sanayii A.Ş.)ve TÜVASAŞ (Türkiye Vagon Sa-nayii A.Ş.) olmak üzere üç ortaklıkstatüsünde şirket vardır.

İşte patronların gözlerini diktikleribunlardır. Demiryolu hatları, limanlar,fabrikalar ve bunların üzerinde bu-lunduğu arsalar tekeller için adeta ga-nimettir. Yıllardır “demiryollarındaulaşım tekeli kalksın” derken, asılolarak halkın ucuz seyahat hakkı içindeğil, bu ganimetlere el koymak veulaşım-taşımacılık sektöründe yenikarları içindir. Et ve Balık Kurumu,TEKEL, SEKA, Çimento fabrikaları,Şeker fabrikaları vb. hepsi aynı akıbeteuğramıştır. Buralarda ilk yapılan, ça-lışan işçilerin işine son verilmesi, fab-rikaların işe yarar makinaları satılmasıve akabinde değerli binlerce dönümtoprağa el konulmasıdır.

Demiryolları ve bağlı li-manların taşıdığı büyük rant,tekellere sağlayacağı olanaklargöz önüne alındığındaAKP’nin pervasızlığı kendinigöstermektedir.

Diğer taraftan Çalışma veSosyal Güvenlik Bakanlığı'nınTemmuz 1995 verilerine göre,demiryolu işkolundaki 41.200kamu sektöründe olmak üzere,

toplam 42.735 işçi çalışıyor görün-mektedir. Bu sayıya geçici işçilerdâhil değildir. Özelleştirmeyle bu iş-çilerin de işten atılacağı gerçeği deortadadır. Çünkü bugüne kadar ya-pılan bütün özelleştirmelerde -ki enson TEKEL örneği vardır- ilk saldırıişçilere olmuştur, demiryollarında dafarklı olmayacaktır. AKP yetkililerinin“hak kaybı olmayacak” söylemiartık kimseye inandırıcı gelmiyor.

AKP Satarak,Özelleştirerek, İştenAtarak HalkDüşmanlığınaDevam Ediyor

AKP’li bakanın verdiği haber pat-ronlar için müjdeli, hayırlı bir haberise, başta demiryolu işçileri olmaküzere halkımız için de kötü bir ge-lişmedir. Çünkü patronların, tekellerinkazandığı yerde kaybeden işçiler,halk olacaktır. SEKA’nın, TEKEL’inözelleştirme adı altında tekellere peş-keş çekilmesinden sonra kaybedenişçiler olmuştur. Halkın vergilerindenkesilerek yapılan fabrikalar, işletmeler,“modernize edilecek, daha verimlihale getirilecek ve çalışanlar hiçbirşekilde hak kaybına uğramayacak”denilmesine rağmen ilk yapılan iş-çilerin işine son verilmek olmuştur.

“Modernize edilecek” denilen fab-rikaların yerinde ise yeller esmekteveya bir kısmında olduğu gibi büyükalışveriş merkezleri yükselmektedir.

AKP Satmaya Devam Ediyor Sıra Şimdi Demiryollarında!

DEVRİMCİ KÜLTÜRÜMÜZLE ALTERNATİF BİZİZ Sayı: 21 / 08 Temmuz 2012 333

Page 34: Halk Gercegi 21

Örneğin İstanbul Boğazı’na en hakimyerde ki karayolları binası Vestel’inpatronu Zorlu’ya verilmiş, şimdi Ka-rayolları binasının yerinde devasabir alışveriş merkezi inşa edilmektedir.

Demiryollarının özelleştirilmeside farklı olmayacaktır. Mülkiyetidevlette kalacak denilmesine rağmenbir müddet sonra söylenenin tersiolacaktır, onlarca örneği vardır. Fab-rikalar, araziler karlı olduğu süreceelde tutulacak, patronlar için parakazandırmadığı noktada ise kaderineterk edilecektir. Bu politika emper-yalizmin, tekellerin genel politikasıdır.

“Özelleştirme” adı altında işçi sı-nıfına, halkımıza yönelik saldırınıngeçmişi yeni değildir. 24 Ocak 1980Kararları ile başlayan ve günümüzekadar gelen bu saldırıların merkezindeemperyalizmin ve yerli işbirlikçile-rinin çıkarları yatmaktadır. Özelleş-tirme adı altında devlete ait yüzlercefabrika, işletme, çiftlik, orman vb.satılmıştır. Bu satışlarda da her zaman

kollanan yabancı-yerli tekeller veiktidardaki partinin yandaşları ol-muştur. ANAP kendi zenginlerini buözelleştirmeler, teşvikler üzerindenyaratmış, DYP aynı yolu izlemiştir.Bu yolun bugünkü takipçisi bugünAKP’dir. Tekeller, düzen partilerininyandaşları zenginleşirken kaybeden,işsiz kalan, yoksullaşan halk olmuştur.

AKP, işbirlikçilik ve halk düş-manlığı konusunda diğer düzen par-tilerine fark atmaktadır. Özellikleemperyalizmden ve tekellerden aldığısınırsız destek AKP’yi pervasız yap-makta, halka düşmanlıkta sınır tanı-mamaktadır. TEKEL’in özelleştirilmesürecinde işçilere yönelik saldırılarhafızalarda yerini korumaktadır. An-kara’nın dondurucu soğuğunda buzdonmuş havuzlara doldurulan, tazyiklisu ile ıslatılıp, biber gazı ile boğulanTEKEL’in işçileri olmuştur.

Özelleştirmeyle birlikte demiryoluişçilerini bekleyen de farklı olmaya-caktır. AKP, “hak-hukuk, kazanılmış

haklar korunacak” demagojilerlebirlikte saldıracaktır. Yalan ve çar-pıtmaların yetmediği yerde şiddetebaşvurmaktan çekinmeyecek, saldı-rıda sendika ağalarını, medyayı vediğer işbirlikçileri de ortak edecektir.

Elbette en son TEKEL işçilerininyaşadığı, işçi sınıfı için bir kaderdeğildir. Direnilerek, özelleştirme-lerin-işsiz kalmanın-önüne geçile bi-linir. Bunu işçi sınıfı direnerek, di-renişi etrafında bir dayanışma örerekbaşarabilir. Çünkü özelleştirmeleradı altında talan edilen bu halkınemeğidir, bütün halkı yakından ilgi-lendirmektedir. Direniş halka anla-tıldığı ve mal edildiği noktada em-peryalistler, işbirlikçileri ve AKPhalkın gücüne dayanamayacaktır.

Sendika ağaları, işbirlikçi medyabu saldırıların, özelleştirmelerin için-dedir. Bundan dolayı işçi sınıfınınkendisine, halka güvenmesinden baş-ka yolu yoktur.

23 Haziran günü Bursa’nın Teleferik Mahallesi’ndeHalk Cepheli Ertan Çelik’e yönelik yapılan polis saldırısı,26 Haziran’da yapılan yürüyüş ve eylemle teşhir edildi.Akçağlayan Cemevi yanında toplanan Halk Cepheliler,“İşkence Yapmak Şerefsizliktir İşkencecilerden HesapSoracağız Baskılar Bizi Yıldıramaz Halk Cephesi” pan-kartı açarak, dövizler ve kızıl flamalarla yürüyüşe baş-ladılar. Kahvelerin önünde durularak, halka yönelikkonuşmalarla polisin tacizleri anlatıldı ve eyleme çağrıyapıldı. Sloganlar eşliğinde Teleferik Meydanı’ndakiçeşmeye kadar yüründü. Burada yapılan açıklama ileAKP’nin faşist polisi teşhir edildi. Açıklamada, “Buülkede adalet yoktur. Oligarşinin devrimcilere yönelik

tehdit, kaçırma, kaybetme politikasını çok iyi biliyoruz.Bülent Ülkü 1992 yılında Bursa polisi tarafından kaçı-rılarak işkence yapılmış ve Uludağ yolunda kafasınakurşun sıkılarak katledilmiştir. Ülkemizde bunun yüzlerceörneği vardır. Bu ülkede adalet yoktur. Yoksulluğun,açlığın, işsizliğin, zulmün ve sömürünün düzenine, em-peryalizmin ve sömürücülerin iktidarı AKP’ye karşımücadelemizi onun faşist polisinin terörü engelleyeme-yecektir. Halka karşı suç işlemekten vazgeçin. Halkadaletsiz kalmaz! Buradan bir kez daha uyarıyoruz.Ertan Çelik’in başına gelecek her hangi bir şeydenBursa Emniyeti sorumludur.” denildi.

Eylemde, halkın ilgisinin yoğun olduğu, alkışlayanlarınolduğu gözlenirken; işkenceci polisler ortalıkta görünmedi.24 kişinin katıldığı eylem tekrar kortejler oluşturularakcemevi yanına yapılan yürüyüşle sonlandırıldı.

İşkencede katledilen Engin Çeber'in hesabının so-rulması amacıyla 12 Haziran günü İstanbul İstinye PolisKarakolu’na gerçekleştirilen eylemde şehit düşen DHKCsavaşçısı Erdal Dalgıç için İzmir'de anma yapıldı.

23 Haziran günü yapılan anma bağımsızlık, demokrasi,sosyalizm yolunda şehit düşenler için bir dakikalıksaygı duruşuyla başladı. Bir Dev-Genç’li yaptığı ko-nuşmada oligarşinin halkı zulüm, baskı, yasak, işkence

ve katliamlarla ıslah etmeye, yola getirmeye çalıştığını;ancak halkın teslim alınamayacağını vurguladı.

Dev-Genç’li konuşmasına, “Milyonlarca insanımızınsınıf kinini örgütleyeceğiz. Unutmamak budur, unut-mayacağız, yola gelmeyeceğiz. Oligarşinin korkusunubüyüteceğiz. Evet unutmamalıyız. Affetmemeliyiz amayetmez, hesap sormalıyız!” diyerek son verdi. Yapılananmaya 16 kişi katıldı.

Susmayacağız! Saldırılarla Bizi Yıldıramazsınız

Affetmeyecek Hesap Soracağız!

BURJUVAZİNİN YOZ KÜLTÜRÜNE KARŞI08 Temmuz 2012 / Sayı:2134

Page 35: Halk Gercegi 21

16 Haziran’da bir katliama dahatanık olduk. Urfa Hapishanesi’nde 13tutuklu diri diri yakıldı bu katliamda.

Devletin yetkilileri alelacele yap-tıkları açıklamalarda katliamcılıkla-rını gizledi. 13 kişinin adli tutuklulararasında çıkan kavgadan kaynaklan-dığını söylediler. Yapılan açıklamalaragöre devletin hiçbir suçu yoktu. Ar-tık her katliamdan sonra tanık oldu-ğumuz açıklamaları tekrarladılar. Asılsorunları halkın gözünden uzak tut-mak istediler.

Ne olmuştu Urfa Hapishane-si’nde? Sorun neydi de 13 tutukludiri diri yandı?

Urfa Hapishanesi, ülkemiz ha-pishaneler politikasının sonuçlarınıyaşadı. Aşırı doluluk, insani olmayankoşullar, tecrit işkencesi, saldırılar, in-san onuruna yönelik saldırılar ülke-mizdeki hapishanelerde “olağan” du-rumdaki uygulamalar olmuştur.

Urfa Hapishanesi’ndeki tutuklularadım adım bu duruma getirilmişler-dir. Tutukluların, aşırı doluluk vehapishanelerde yaşanan insanlıkdışıuygulamalar nedeniyle defalarca ver-dikleri dilekçeler karşısında bırakınçözüm üretmeyi dikkate bile alma-mışlardır. 6 kişilik hücrelerde 18 kişiyatmak zorunda kalmıştır. 276 kap-asiteli hapishaneye 1050 tutsak dol-durulmuştur.

Bu başlı başına yaşamın tamamı-na yayılmış işkencedir.

Yapılan şikayetler üzerine Avu-katların ve Baro’nun girişimleri de so-nuç vermemiştir. Adalet Bakanlığı ce-vap bile vermemiştir bununla ilgili ya-pılan başvurulara. İşte tüm bu so-runların sonunda çıkan yangında 13tutuklu diri diri yakılmıştır.

Devlet bir yandan hapishaneler po-litikası nedeniyle diğer yandan yan-gın esnasında tutukluların can gü-venliğini sağlamadığı için bu katlia-

mın sorumlusudur. Adalet Bakanlı-ğı’nın ve yetkililerin basit anlatımlarlayaptığı açıklamalar onları aklaya-mayacaktır.

Biz devletin katliamcı yüzünü ilkkez burada görmüyoruz. DiyarbakırHapishanesinde, Ulucanlar Hapisha-nesi’nde, Buca ve Ümraniye katliamsaldırılarında, 19 Aralık hapishanelerkatliamından tanıyoruz. Onlarca ev-

ladımız katledildi bu operasyonlarda.Günü geldi çivili sopalarla, günügeldi hızar makineleri ile, günü gel-di diri diri yakarak katlettiler.

Devlet, hapishanelerde tutuklu-ların en temel yaşam haklarını bile ye-rine getirmeyi çok görmekte ve bun-ları yapacağı baskı ve saldırılarınaracı haline getirmektedir.

Ulucanlar Hapishanesi’nde de aşı-rı doluluk nedeniyle devrimci tut-saklar boş olan bir koğuşu fiilen kul-lanmaya başlayınca saldırmıştı dev-let. Hızar makineleriyle katletmişti tut-sakları. Hamam bölümünde her tür-lü işkenceyi kullanarak 10 devrimcitutsak katledilmişti. Şimdi, yine aynınedenle çıkan sorunlarda devlet ken-dini aklamaya çalışıyor ve tutuklula-rı suçluyor. Bu politikası da aynıdır.Katliamlardan sonra sağ kalan tu-tuklulara dava açan yine aynı devlettir.

Diri diri yakmak faşist devletingeleneğidir. 19 Aralık 2000’de Bay-

rampaşa Hapishanesi’nde 6 kadıntutsak diri diri yakılmıştı. Yakandevletti, devlet adına operasyon ya-pan askerlerdi. Sivas’ta da insanları-mızı yakan aynı sistemdir. Orada, dev-let hiçbir müdahalede bulunmamıştı.Çünkü, saldırı onun kültürüne ve çı-karlarına uygundu. O güruhu bizzatkendisi yetiştirmişti. Yıllarca da ko-rudu katilleri.

Urfa’da, Bayrampaşa’da diri diriyakan DEVLETTİR. Bu gerçeği kim-se değiştiremez. Yakanları teşhir ede-ceğiz ve hesap sorulana kadar da ta-kipçisi olacağız.

Ülkemiz hapishanelerinde uygu-lanan tecrit politikaları nedeniylebinlerce evladımız katledildi. Tecrit veuygulamaları sürüyor. Hapishanelerhala yangın yeri. Her tarafı sorunlaryumağı halinde ve tecrit sürdükçe busorunlar devam edecektir.

Ülkemizin dört bir yanı hapisha-nelerle dolu ve hapishaneler dolup taş-tı. Sistem suç ve suçlu üretmeye de-vam ediyor. Kendi suçlarını da arttı-rıyor.

Tüm tutsak ailelerine buradansesleniyoruz; devletin sizi kandır-masına izin vermeyin! Yakan da, so-runları yaratan da aynı devlettir. Ev-latlarımızı ve yakınlarımızı ancakörgütlenerek sahiplenebiliriz. Başkaölümlerin olmaması ve hapishane-lerdeki sorunların çözülmesi için bir-lik olmalı, örgütlenmeliyiz. Diri diriyakanlardan hesap sormak için ör-gütlenmeliyiz.

Urfa Hapishanesi’nde ölüme ne-den olanlar ve tecrit politikasında ıs-rar edenler asıl olarak sorumlulardır.Sorumlular yargılanmalı ve cezalan-dırılmalıdır.

DİRİ DİRİ YAKANLAR CE-ZALANDIRILSIN!

TECRİTE VE İŞKENCEYESON!

DEVRİMCİ KÜLTÜRÜMÜZLE ALTERNATİF BİZİZ Sayı: 21 / 08 Temmuz 2012 335

19 Aralık 2000 Bayrampaşa, 16 Haziran 2012 Urfa Hapishanesi!

DİRİ DİRİ YAKAN DEVLETTİR! TAYAD’lı Aileler

Biz devletin katliamcı yüzünüilk kez burada görmüyoruz. Di-

yarbakır Hapishanesinde, Ulucan-lar Hapishanesi’nde, Buca ve

Ümraniye katliam saldırılarında,19 Aralık hapishaneler katliamın-dan tanıyoruz. Onlarca evladımız

katledildi bu operasyonlarda.Günü geldi çivili sopalarla, günügeldi hızar makineleri ile, günügeldi diri diri yakarak katlettiler.

Page 36: Halk Gercegi 21

Sevgili Yürüyüş okurları ve ça-lışanları merhaba...

Ben Semiha Eyilik, Sincan Ka-dın Kapalı Hapishanesi'nden yazı-yorum sizlere. 28 Mart 2012 tari-hinden bugüne kadar bir komplo so-nucu tutukluyum. Ben TAYAD'lıyımve Ankara Haklar Derneği'nin debaşkanıyım. Halk Cephesi'nin TA-YAD'ın eylemlerine katıldım.

Daha önce de 2010 yılında GülerZere'nin cenazesine gitmek Ma-hir Çayan'ın mezar anmasına ka-tılmak, 19-22 Aralık 2000 yılındahapishanelerde yapılan katliamıprotesto etmek için yapılan basınaçıklamalarına katılmaktan dolayıtutuklanmıştım. TAYAD'ın İstan-bul'dan Ankara'ya başlattığı "sohbethakkı uygulansın", "tecrit kaldı-rılsın" talebiyle ilgili yürüyüşe ka-tıldım. Yürüyüş sırasında Bolu veDüzce'de hatta Ankara'da linç edildikve Ankara'da linç edilmenin arkasın-dan Adalet Sarayı'nın yakınında göz-altına alındım. 2011 yılında polisyine evimi bastı, eşimi ve beni göz-altına almak için. Benim ayağımdaalçı olduğu için bıraktılar, eşimi aldılargötürdüler. Eşimi ve beni tutuklata-madılar ama hırslarını da alamamışolacaklar ki 24 Mart 2012'de gecesaat 00.54 gibi evimi bastılar. Ben de,"Hayırdır bu saatte niçin geldiniz?Akşam basın açıklamasında karşım-da idiniz. (Cuma akşamları Yürüyüşçalışanları serbest bırakılsın diyeyapılan) Madem beni arıyordunuz,oradan neden almadınız? Komşula-rımı rahatsız ediyorsunuz." dedim."Semiha Hanım siz bilmiyorsunuz,sonra anlarsınız, durum çok acil" de-diler.

Kardeşim bize gelecekti, gecik-

mişti, onu aramak istedim. Tele-fonu kullandırtmadılar. Ben tartı-şınca "Onun da yakalaması var-dı, onu da size gelirken yoldan al-dık" dediler.

Neden gözaltına alındığımı 4 günsonra savcılıkta öğrenebildim. Benimgözaltına alındığım saatlerde, başka-nı olduğum Ankara Haklar Derneği'nide basmışlar ve orada da arama yap-mışlar. Polis fezlekesinde, "Yapılanaramada bir gömleğin yakasında "M.Şems" yazılı "kehribar" ibareli birkroki bulduklarını yazıyor. Bir kıs-mının o ana kadar adını bile duyma-dığım bir çok kişiye silahlı eylem ha-zırlığı yapan yasadışı örgüt timi id-diası ile tutuklandım.

Delil olarak da polis benim hak-kımda savcılığa 62 sayfadan oluşanbir fezleke sunmuş. Bu kadar kala-balık bir dosyayı incelemeden kararvermem gerekseydi, ben de kendimitutuklardım. Savcının dosyayı de-mek ki incelemesi gerekmiyormuş,delillerin ne olduğuna bile bakmadan,12 Eylül darbesinin de savcısı olankişi tarafından tutuklandım. Fezle-kenin 10 sayfası "yürüyüş çalışanlarıserbest bırakılsın" diye yapmış ol-duğumuz basın açıklamasına katıl-mışım veya orada "görünmüşüm."10 sayfası saçımın rengi, boyum,giydiğim kıyafet yani tip tarifim. 10sayfası kiminle nereye gittiğim. Ör-neğin Zeynep Yayla ile Ankara Genç-lik Derneği'ne gitmişim. Gidebilirdimde. Ama Zeynep ablayla onların söy-lediği tarihte yüzyüze bile görüşme-dim. Yine Zeynep Yayla ile telefon-la görüşmüşüm. Tabii ki görüşeceğim,aynı derneğin yönetimindeyiz.

Yine 10 sayfası Ankara HaklarDerneği'ne girip çıkmışım. AnkaraHaklar Derneği'nde toplantı yapmışım"alan dinlemesi" yapmışlar. AnkaraHaklar Derneği yasal bir dernek veben oranın başkanıyım. Oraya giripçıkmak hem en doğal hakkım hemanayasal hakkım, bana yasalar bu hak-

kı vermiş. Anayasal hakkımı kullan-dığım için suçlanıyorum. Derneğimiziyasadışı gibi göstermeye çalışıyorlar.Derneğin yasadışı örgütle ilişkisi vardiyorlar. Oysa aynı dernekle ilgili2010 yılında aynı gerekçeler iledava açıldı. Mahkeme derneğinyasadışı bağı olmadığı gerekçesiile derneği kapatma vermedi. Han-gi demokrasiden bahsedebiliriz.

"Dev-Sol adına faaliyet yürü-türken gözaltında öldüğü iddia edi-len Ayhan Efeoğlu'nun mezarınıistiyoruz" diye eylem yapan TA-YAD'lıların yanında "görünmüşüm".Bu bir iddia olmaktan çıkmıştır. Ay-han Çarkın, Ayhan Efeoğlu'nu öl-dürdüğünü itiraf etmiş, nereye göm-düğünü söylemiştir.

Ayrıca Ayhan Efeoğlu bu söylenensuçtan ceza almış mıdır? Almış olsabile yasalarınızda DEV-SOL ADINAFAALİYET YÜRÜTÜYOR DE-NİLEN KİŞİLERİ ÖLDÜRMEKSERBEST MİDİR? Devrimcilerinöldürülmesini haklı bulan bir iktidar,nasıl 12 Eylül faşizmini yargılaya-caktır? Mehmet Başbağ'ın cenazesi-ne gitmişim. Cenazeye gitmek bütüntoplumlarda bir gelenektir. TAYAD'ınçağrısı vardı, gittim. 25.10.2011'deElazığ'a gitmişim, "Neden?" diyor. Otarihte gitmedim. Ayrıca Elazığ'a An-kara'dan onların yazdığı saatte otobüsgitmiyor. Bu da bir yalan.

1 Kasım 2011 tarihinde Çorumilinde şu şahısla "görünmüşüm." "Ne-den?" diyor. Ben de soruyorum. Ka-radeniz duble yolu nereden geçiyor?Annemin mezarına gittim Orduiline. Bir sakıncası mı vardı?

Şu kişinin evini ne amaçla kul-landınız? Sorduğu kişi kardeşim. 1Kasım'da "göründüğüm" kişilerdenbiri de kardeşim. Telefonlarımızı din-lemişler. Fezlekede 3-4 sayfada budinlemeler. Ankara Emniyeti bu ki-şinin benim kardeşim olduğunu bili-yor. Şu saatte şu kişinin bürosuna git-tiniz ne amaçla?

Soruyoruz AKP’nin Mahkemelerine:

Anayasal hakkımızı kullanmak suç mu?

Özgür Tutsaklar’danÖzgür Tutsaklar’dan

BURJUVAZİNİN YOZ KÜLTÜRÜNE KARŞI08 Temmuz 2012 / Sayı:2136

Page 37: Halk Gercegi 21

Baz istasyon-larına karşı halksusmuyor, elindesopasıyla, dilin-

de sitemiyle durun diyor. Ne yapıyorsu-nuz, bu mahallelerde yaşayan biziz. Ma-hallellerimize zehir ekiyorsunuz. Bizigöz göre göre ölüme mahkum ediyorsu-nuz. Bugün değilse on sene sonra doğa-cak çocuklarımız kanser hastası olacak.

Kurulan baz istasyonları halktangizlenerek kuruluyor, çünkü halkın bunukabul etmeyeceğini çok iyi biliyorlar.

Bunun adına “iletişimde kolaylıksağlamak” diyor sistem. Bunun adına“halka hizmet” diyor. Bu düzenin halkıngerekli olan bir ihtiyacı için çaba sar-fettiğini gördük mü? Görmedik. Bir te-lefonun daha iyi çekmesi demek, o şe-bekenin çok daha fazla satması demek-tir. Bunun için de gerekli olan ne varsayapılmaktadır. Gerekli olan neler yapı-lıyor peki? Yeni yeni baz istasyonları ku-ruluyor. Kurulan her yeni baz istasyonuradyasyon demek, ölüm demek.

Halk kendi çabalarıyla kurulan bazistasyonlarını yıkmaya çalışıyor. Ne ya-pıyor, elektirik bağlantısını kesiyor;ne yapıyor eline balta alıp baz istasyo-

nuna vuruyor. Çünkü biliyor orasıölüm istasyonu demek.

Halka gözdağı vermek için baz is-tasyonunun kurulacağı köylere yüz-lerce kişilik güvenlik korumasıyla gi-diyorlar. Trabzon Solaklı vadisinde birjandarma komutanı, halkın tepkisinekarşı "Gerekirse 49 yıl bu vadiden çık-mayız da bu şantiyeyi gene kurarız."diyor. Açık açık tekellere uşaklık yap-tıklarını sergiliyorlar. Onlar uşaklıkyaparken halk direnişle karşılık veriyor.

Baz istasyonları şehir dışına kuru-lursa insan sağlığına etkisinin dahaazalacağı için istasyonları şehir dışınakurmayı planlıyorlar.

İletişim hakkının engellendiğiniöne süren telefon şirketlerinin yöneti-cileri baz istasyonlarının şehir dışındakurulmamasının gerekçesini şöyle açık-lıyor; "Eğer baz istasyonları şehir dı-şına çıkarılırsa, güvenlik birimlerininterörle mücadele, kaçırılan veya kay-bolan vatandaşlarımızın izini bulmakdahil, güvenlik açısından da ciddi so-runlar yaşanacak."

Ama bunun yanında baz istasyon-larının kurulduğu yerde insanlar kan-serden ölsün. Burada çelişki var. Burada

gerçekten de halkı düşünmek var mı? Ta-bii yoktur. Onlar değil mi telefonun in-san sağlığına zararlarını anlatan, yakı-nımızda bile olmasının tehlike demek ol-duğunu söyleyen. Evet, bir yandan ile-tişimi kolaylaştırıyoruz; bir yandan dahalkı yavaş yavaş öldürüyoruz diyorlar.Bunu sözlü olarak söylemiyorlar amayaptıkları bunu gösteriyor.

Telefon kullanımında Türkiye'nindünyanın dördüncüsü olduğu açık-landı. Her yıl Türkiye'ye ortalama 16milyon adet yeni telefon markası ithalediliyor. Bu ne demek peki? Bu, dahafazla baz istasyonunun açılması anla-mına geliyor. Çünkü ne kadar çok te-lefon kullanıcısı olursa, o kadar çok şe-bekelere ihtiyaç duyulacaktır. Türkiye'de2011 yılından beri 45 bin baz istas-yonu kurulmuştur. Türkiye'de bilgi veiletişim sektörünün toplam büyüklüğü32 milyor dolar. GSM sektörünün payı15 milyar dolar.

Köylerimizde ve mahallelerimizdebaz istasonları kurdurtmayacağız. Ku-rulan her baz istasyonunu kendi imkan-larımızla yıkacağız. İnsan sağlığına za-rarlı olan ve halktan gizli kurulmaya ça-lışılan baz itasyonlarını yıkalım.

DüşmanıHalk

AKP

Baz İstasyonlarına Karşı Mücadele EtmekGeleceğine Sahip Çıkmak Demektir

şinin benim kardeşim olduğunu biliyor.Şu saatte şu kişinin bürosuna gittiniz neamaçla?

Ben de soruyorum, bana bu soruyusoran ahlak kime ait? Savcı bu dosya-yı incelemiş olsaydı yine bana bu so-ruyu sorabilir miydi? Hangi ahlakla birinsana kardeşinin evini ne amaçla kul-landığı sorulabilir.

Sincan 1 No’lu F Tipi Hapisha-nesi'ne Hüseyin Özarslan'ı ve ZekiDemir'i ziyarete gitmişim. Evet gittim.

2005 yılında “Ne ABD ne AB Ba-ğımsız Türkiye” diye bir basın açıkla-masına giderken oğlumu 18 yaşında tu-tukladılar. Sincan 1 No'lu F Tipi'nde 2,5yıl tutsak ettiler. Ben de o zaman tanı-dım Hüseyin Özarslan ve Zeki Demir'i.2005'ten bugüne TAYAD'lıyım. İkiözgür tutsağın da arkadaş görüşçüsü-yüm. Bunu Adalet Bakanlığı ve ha-pishane idaresinden gizli yapmıyo-

rum. Anayasal hakkımı kullanıyorum.Anayasadaki haklarımı kullanmaktanyargılanmam kadar hukuk dışı bir du-rum olabilir mi?

Şimdi ben soruyorum demokrasişovları yapan AKP'ye...

Hikmet Çetin, Korkut Eken...Mehmet Ağar'ı ne sıfatla ve amaçlaziyaret etti?

Fezlekede bol miktarda alan dinle-meleri yaptık diyorlar. 06.01.2012 ta-rihinde yine Ankara Haklar Derne-ği'nde bir toplantı yapmışız. Yukarıdada söylediğim gibi en doğal hakkım budernekte toplantı yapmak. Derneğin tü-züğü gereği de toplantıyı dernekteyapmamız gerekir. Ama öyle bir din-leme yapmışlar ki, ne dernekte o tarihtetoplantı var ne de ben o tarihte Anka-ra'dayım. Bırakın Ankara'yı, Türki-ye'de değilim.

Dosyamda ne var ise bana suç ola-

rak yüklemeye çalıştıkları hepsi yasalhaklarımı ifade ediyor.

Ankara Emniyeti benden, anayasalhaklarımı kullandığım için öç almak-tadır.

Şimdi soruyorum 12 Eylül'ü yargı-lıyoruz diyenlere. Yasal üyesi, başka-nı olduğumuz derneğe girip çıkmaktantutuklandığımız bu günlerde siz hangidemokrasiden bahsediyorsunuz? Bututuklamalar bir komplodur, amacı iseanayasal hakkımız olan basın açıkla-ması, yasal derneklerimizi sahiplen-memiz ve AKP’nin yalanlarını yüzle-rine söylememizdir.

Mektubuma burada son verirkensizlere iyi çalışmalar diliyoruz.

Semiha Eyilik30.05.2012

DEVRİMCİ KÜLTÜRÜMÜZLE ALTERNATİF BİZİZ Sayı: 21 / 08 Temmuz 2012 37

Page 38: Halk Gercegi 21

Sivas’ta Madımak Oteli’nde 2Temmuz 1993 tarihinde, 2’si otel ça-lışanı olmak üzere 35 insanı diri diriyaktılar. Etrafa yayılan sadece yanıket kokusu değildi. Asıl yayılmak is-tenen korkuydu…

Sivas katliamı,1990’ların başındanitibaren infazlarla, iş-kencelerle, kaybet-melerle devrimci mü-cadeleyi bastırmayaçalışan oligarşininhalka, özel olarak daAlevi halka gözda-ğıydı. Sivas katliamıaynı zamanda, halkınmücadelesini durdu-ramayanların, halkıbirbirine düşürme planıydı.

Polisin, askerin, hükümetin gözleriönünde, onların onayıyla, gerici,faşist bir güruh tarafından kuşatılan33 insanımız, diri diri yakıldı. Si-vas’taki yerel gerici gazeteler, katliamöncesinde “Aziz Nesin dinimize küf-rediyor... din elden gidiyor... Müs-lüman mahallesinde salyangoz sat-tırmayız” başlıklarıyla provokasyonuhazırladılar. Saldırının açıklaması“Halk tahrik olmuştu”, “halkın has-sasiyetlerine dokunulmuştu”! diyeyapıldı.

Sivas katliamı gerçekleştirildi-ğinde iktidarda DYP-SHP koalisyonhükümeti vardı. Başbakanlık kol-tuğunda DYP’li Tansu Çiller, Baş-bakan Yardımcılığı’nda Erdal İnö-nü, Cumhurbaşkanlığı makamında

ise Süleyman Demirel oturuyordu.Halkçı olduğunu söyleyen ve Alevihalkımızın oylarına da her daim talipolan SHP de iktidardaydı…

Demirel, saldırı başladığında yerelyetkililere “halkla polisi karşı karşıyagetirmeyin” talimatını verdi. Katli-amdan sonra yaptığı açıklamalardada şunları söyledi: “Olay münferittir.Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucuhalk galeyana gelmiş... Güvenlikkuvvetleri ellerinden geleni yapmış-

lardır... Karşılıklı gruplar arasındaçatışma yoktur.”

Katliamın neden yapıldığını unut-mamalıyız. Ve düşmanlarımızı da…İsimler değişebilir, oyunlar değişebilir,dün katliam yaparlar bugün çalıştay,dün yakarlar-tararlar bizi, bugün Ma-dımak’ı Bilim ve Kültür Merkeziyapıp katillerimizin adıyla şehitleri-mizin künyelerini yanyana koyarlar.

Katillerimizi unutmamalıyız.Unutmak kabullenmektir. Unutmakteslim olmaktır, uzlaşmaktır. Düş-manlarımızın kanlı ellerini sıkma-malıyız.

2 Temmuz 2012’de Sivas’ta ya-pılan anmaya CHP milletvekilleri dekatıldı. Onların bulunması gerekenyer bizim yanımız değildir, onlar dahesap vermesi gerekenlerin safındadır.

SHP iktidardayken yapılan katliamıizlemiş, onay vermiştir. CHP, SHP’nindevamcısıdır. Alevilerin ezilmişlik-lerini kullanmak isteyen, Alevilerinduygularını sömüren CHP’lilere buyazımızda değinmeyeceğiz. Bu ya-zımızda, Madımak’ın utanç müzesiyapılmasını ele alacağız.

Diyelim ki 33 insanımızın yakıl-dığı yer utanç müzesi oldu yarın…Ne olacak? Yüreklerimizde yananhesap sorma isteği soğuyacak mı?

İçimizdeki yangınsönecek mi? Şehit-lerimizin hesabınısormuş mu olaca-ğız? Katillerimizkendilerini bize af-fettirmiş mi ola-cak? Eğer Madı-mak utanç müzesiolursa biz ne ka-zanacağız?

Başka bir de-yişle, 33 insanıncanının karşılığı

bir utanç müzesi midir?

Katillerimiz serbest…

Dava zamanaşımına uğratıldı…

33 canımız diri diri yanarken, ya-kanlar tutuklanmadan yıllarca yaşayıpkendi memleketlerinde toprağa bilegömüldüler.

Sivas’a anmaya gitmek istedik,yollarda durdurup işkencelerle göz-altına aldılar. Şehitlerimizin yangınınasıkmadıkları suyu, onları anmak is-teyenlerin üzerine sıktılar. Katillerekalkmayan coplar, Alevilerin sırtınaindi bir bir… Ve biz sadece “utançmüzesi” istiyoruz diyeceğiz öyle mi?

Müze talebi, katillerden hesap so-rulmasının önünü kesmek içindir.Bu talebi savunmak bir aldatmacayaortak olmaktır.

Zillet (boyun eğmek) bizden uzaktır.İmam Hüseyin

“Utanç Müzesi” Değil, Adaletİstiyoruz! Hesap Soruyoruz!

Devrimci Alevi Komitesi Olarak Diyoruz ki

BURJUVAZİNİN YOZ KÜLTÜRÜNE KARŞI08 Temmuz 2012 / Sayı: 21338

Page 39: Halk Gercegi 21

Katillerden hesap sorulmadıktansonra müzede ne sergilenebilir kiyüreğimizi soğutsun? Bu talep, ada-letten, hesap sorma anlayışındanuzak, sivil toplumcu bir taleptir.

Tarih yaşarken, katliamlar sü-rerken müze olmaz. Hala kapıla-rımızın üzerini işaretlemeye devamediyorlar…

Biz örgütlenip hesap sormadıkça,bizi katledenlerle mücadele etmedikçekatliamlar da devam edecektir. Müzegibi çok geri olan bir talep bizim ih-tiyaçlarımıza cevap veremez.

Müzeler eski ve değerli şeylerinsergilendiği yerdir. Bizim için değerliolan şehitlerimizin anısına sahip çık-maktır. Onların hesabı sorulmadanmüze istemek çok geri bir taleptir.Ve Alevilerin öfkesini törpülemek

için kullanılmaktadır. Buna alet ol-mamalıyız.

Müzenin yapılmasını katilleri-mizden istemek de ayrıca tartışılacakbir konudur. Katillerimizle şehitle-rimizin isimlerini yanyana yazanlar-dan nasıl bir müze kurmalarını bek-liyoruz?

Katiller hesap verir! Halkın adaletiböyle işler. Halklar da önce hesapsormalıdır ki, gerçekten müzesi ya-pılabilecek bir tarihi olsun. Aksi ko-laycılıktır, yetinmeciliktir, düzen için-de çözüm arayışıdır.

Bu yüzden talebimiz utanç mü-zesi değil, katillerden hesap sorul-ması olmalıdır. Örgütlenmeliyiz ki,katliamlar tekrar yaşanmasın. Yoksaegemenlerin böl-parçala-yönet taktiğihala devam etmektedir.

Ders çıkarılmayan tarih, geliş-menin önünde bir engel haline gelir.Aleviler, aydınlar bunun muhasebesiniyapmak zorundadır.

Diri diri yakanlar ve yaktıranlar,iktidardadırlar. Oligarşi katletmeyedevam ediyor. O günden bu yana,hapishanelerde katledip, diri diriyakmadılar mı? İnfazlarda kanımızıdökmediler mi? Düşüncelerimizi,inançlarımızı, örgütlenmelerimizi yoketmek için zulüm üstüne zulüm uy-gulamıyorlar mı? Sivas’ı unutmaya-lım. Sivas’ın gösterdiğini görelim.

Unutmak ve unutturmak, oli-garşinin değişmez bir politikasıdır.Ama unutturamazlar, buna izinvermemeliyiz. Unutmadığımızı, em-peryalizmin ve işbirlikçi oligarşininiktidarına karşı mücadele ederek gös-terelim.

Halk DüşmanlarıSaldırdıkça BizlerDaha ÇokGüçleneceğiz!

Ankara29 Haziran günü, Ankara Sakarya

Caddesi'nde Yürüyüş dergisi çalı-şanlarının serbest bırakılması içinher hafta yapılan eyleme devam edil-di. Yürüyüş dergisi çalışanlarınınkeyfi gerekçeler ile 19 aydır tutuklubulunduğunun, AKP'nin halka-dev-rimcilere nasıl saldırdığının anlatıldığıeylemde, “Devrimci basın 26 yıldırhiçbir zaman susmadı, susmayacak!Devletin hiçbir baskısı bizi dergimizYürüyüş'ü okumaktan alıkoyama-yacak. Halk düşmanları saldırdıkçabizler daha çok güçleneceğiz. Ke-sintisiz “Yürüyüş”ümüze devam ede-

ceğiz!” denildi.

11 kişinin katıldığı eylemde “Yü-rüyüş Halktır Susturulamaz”, “Yü-rüyüş Çalışanları Serbest Bırakılsın”,“Halkız Haklıyız Kazanacağız” slo-ganları atıldı.

Ankara’da 27 Haziran ve 29 Ha-ziran günlerinde de Dev-Genç’lilertarafından Yüksel Caddesi’nde masaaçılarak, Yürüyüş dergisi halka ulaş-tırıldı. Toplam 20 dergi ve 1 tane deGrup Yorum 25. Yıl Konser DVD’sihalka ulaştırıldı.

30 Haziran günü de Dikmen Ma-hallesi’ne giden Dev-Genç’liler burdada 2,5 saat süren bir çalışma ile es-naflara ve mahalle halkına 28 dergidağıttılar.

MersinMersin’in gecekondu mahallesi

Demirtaş’ta Dev-Genç’liler, 28 Ha-ziran günü Yürüyüş dergisinin ta-

nıtımını yaptılar. Mahalle halkına,Engin Çeber’in Yürüyüş dergisi sa-tarken gözaltına alınıp, katledildiğive Yürüyüş dergisinin de işkenceci-leri teşhir ettiği için keyfi ve hukukdışı kararla bir ay süreyle kapatıldığıanlatıldı. 1,5 saat süren dergi satışında50 dergi halka ulaştırıldı.

1 Temmuz’da ise Mersin’in Ada-nalıoğlu Köyü’nde Dev-Genç’lilertarafından Yürüyüş dergisinin dağı-tımı yapıldı. Dev-Genç’liler yaptıklarıkonuşmalarda halka, İstinye Kara-kolu’na yapılan eylem ve cezalan-dırmalarla Engin Çeber’in hesabınınsorulduğunu, sorulmaya devam edi-leceğini anlattılar. Tarımla, seracılıklageçimini sağlayan köy halkının so-runları dinlendi. 14 Temmuz’da Ka-zanlı’da düzenlenecek olan 3. EvvelTemmuz Festivali’nin de çağrısı ya-pıldı. 33 adet derginin ulaştırıldığıköy halkı, Dev-Genç’lileri tekrarbeklediklerini söylediler.

İşkenceci ve Yalancı Bursa PolisleriErtan Çelik’i Gözaltına Aldı!

23 Haziran’da polis tarafından kaçırılarak işkenceyapılan Ertan Çelik, 3 Temmuz günü de gözaltına alındı.3 Temmuz’da sabah saatlerinde ailesi tarafından telefonlaaranan Ertan’a babasının kalp krizi geçirdiği söylendi.

Bunun üzerine eve giden Ertan Çelik polis tarafından

gözaltına alındı. Polisle işbirliği yapan ailenin, Ertan

Çelik’i gözaltına aldırdığı öğrenildi. Görükle Karakolu’na

götürülen Çelik, evindeki 3 Yürüyüş dergisinden birinin

toplatması olduğu gerekçesiyle ifadesi alındıktan sonra

serbest bırakıldı.

Devrimci Alevi Komitesi Olarak Diyoruz ki

DEVRİMCİ KÜLTÜRÜMÜZLE ALTERNATİF BİZİZ Sayı: 21 / 08 Temmuz 2012 339

Page 40: Halk Gercegi 21

Esenyurt2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’ta

Madımak Oteli’nde katledilenler, 2Temmuz günü Esenyurt-Kıraç Kuru-çeşme’de düzenlenen törenle anıldı.Kuruçeşme Halk Komitesi tarafındandüzenlenen anmanın hazırlıkları haf-talar öncesinden başlatılmıştı. Kıraçve Kuruçeşme mahallelerinde, masaaçılarak, bildiri dağıtımından ozalitve pankart asımına kadar kitle çalışmasıyapılmıştı. 2 Temmuz günü anmanınyapılacağı alanın önünde yenidenmasa açılarak ve mahallede megafonluçağrılar yapılarak son ana kadar ça-lışmalar devam etti.

Saat 20.30’da mahalle girişinden“Sivasta Yakan da Aklayan da Dev-lettir-Kuruçeşme Halk Komitesi” im-zalı pankartla yürüyüşe başlandı. Yü-rüyüş sırasında “Sivas Katliamı’nınüzerinden 19 yıl geçti. Devlet bu da-vada zaman aşımı kararı verdi, biz budavada zaman aşımı kararını kabuletmiyor, asıl suçluların cezalandırıl-masını istiyoruz.” denilerek konuşmayapıldı.

Anma, semah gösterisiyle başladı.Ardından bir konuşma yapılarak, “Si-vas’ta otel odalarında hapsedilip hun-harca katledildiler, biz bu katliamıDersim’den, Kızıldere’den, Maraştan,Çorum’dan, Gazi’den, Uludere’den,19 Aralık hapisaneler katliamındanve bugünkü hapisanelerden biliyoruz”denildi. 2 Temmuz katliamını anlatantiyatro oyunu canlandırıldıktan sonrasinevizyon gösterimi yapıldı. ArdındanGrup Gölgedekiler sahneyi aldı vetürkülerini seslendirdi. Sonrasında

“Gün Tutuşur” şiiri okundu. Son ola-rakta Sevgi Arslan sahne aldı. Arslanda halk türküleri seslendirdi. 600 ki-şinin katıldığı anmada, yıkımlara, yoz-laşmaya, açlığa ve yoksuluğa karşı“Birleşelim direnelim kazanalım” çağ-rısı yapıldı.

İkitelli2 Temmuz günü İkitelli’de de anma

yapıldı. İkitelli Halk Cephesi'nin çağ-rısıyla, İkitelli Cemevi önünden baş-lanarak, Perşembe Pazarı ve MehmetAkif Mahallesi Kemalpaşa Caddesigüzergahında yürüyüş yapıldı.

“Davamız Mahşere KalmayacakKatillerden Hesap Soracağız” pan-kartının taşındığı ve 300 kişinin ka-tıldığı yürüyüşte,“Aleviyiz HaklıyızKazanacağız”, “Davamız MahşereKalmayacak”, “Sivas Şehitleri Ölüm-süzdür”, “Bedel Ödedik Bedel Öde-teceğiz”, “Sivas’ı Unutma Unutturma”,“Mahir Hüseyin Ulaş Kurtuluşa KadarSavaş” sloganları atılırken; İkitellihalkı alkışlarla destek verdi.

Yürüyüşün bitiminde, Sivas’ta ya-şamını yitirenler ve tüm devrim şe-hitleri için bir dakikalık saygı duruşuylabaşladı anma programı. Halk Cephesiadına yapılan açıklamanın ardından,İkitelli Özgürlükler Derneği müzikgrubunun türküleriyle devam etti.Eyüp Haklar Derneği müzik grubu,Grup Özlem ve ardından Mahir, Koray,Ayhan isimli mahallelilerin hep birliktesöylediği türkü ve deyişlerden sonraSivas katliamını anlatan sinevizyongösterimiyle program sona erdi. Anmaprogramına 750 kişi katıldı.

Sivas Katliamı HepimizinGözleri Önünde Alenenİşlenmiş Bir İnsanlıkSuçudur

Çağdaş Hukukçular Derneği İs-tanbul Şubesi de 2 Temmuz tarihliyazılı bir açıklama yaparak, SivasKatliamı’nı unutturmayacaklarını söy-ledi. Açıklamada,

“Katliam sonrası açılan dava 19yıl sonra zamanaşımı ile bitirildi. Da-vanın 1 numaralı sanığı, Emniyet Mü-dürlüğü’nden sadece 100 metre me-safede bulunan evinde gül gibi yaşadıve tüm aramalara karşın(!) tam 18 yılbulunamadı. Davanın 7 firari sanığı,uluslararası tutuklama müzekkereleri,adli yazışmalar başta olmak üzeredevletin tüm çabalarına karşın(!) bu-lunamazken uluslararası ticarette üstünbaşarılar gösterdiler, büyük sermaye-darlara dönüştüler. Sanık avukatları,devlet ve bürokraside hızla yükseldiler;Bakan, milletvekili ve Anayasa Mah-kemesi üyesi oldular. Ve şimdi tam19 yıl sonra zamanaşımına sığınıpbize unutun diyorlar. Bir kez dahakendilerini onları hiç yalnız bırakma-yan yargının şefkatli kollarına bırakı-yorlar. Münferit ile başlayan sözlerine,katiller cezalandırıldı, hukukun gereğisözlerini ekleyerek, komplo teorilerine,sahte gözyaşlarına sığınarak unutun,diyorlar… Sivas Katliamı hepimizingözleri önünde alenen işlenmiş birinsanlık suçudur. Asla halka karşı suçişleyenlerin unutulmasına, cezasız bı-rakılmasına, aklanmasına izin verme-yeceğiz” denildi.

Sivas’ta Yakan da Aklayan da Devlettir!

Davamız Mahşere Kalmayacak!

BURJUVAZİNİN YOZ KÜLTÜRÜNE KARŞI08 Temmuz 2012 / Sayı:21440

Page 41: Halk Gercegi 21

Trakya Halk Komitesi, “Uzunköp-rü’den Ankara’ya Uzun Ergene Yü-rüyüşü”nde Muratlı Beldesi’nden sonraBallıhoca, Aşağısevindik, Yukarıs-evindik, Kırkkepenek, Sarılar, Esenler,Kırkkaragöz köylerinde çalışmalarınıyürütüp Ulaş Beldesi’ne ulaştılar. Ogece orada konaklayıp, sabahındaÇorlu Sağlık Mahallesi’ne vardılar.Sağlık Mahallesi’ndeki Çorlu OrganizeSanayi Arıtması önünde bir açıklamayapıldı. Açıklamaya 25 kişi katılırken,Ergene İnsiyatifi de Trakya Halk Ko-mitesini karşılayarak, açıklamaya des-tek verdi. Ardından Çorlu merkeze“Ergene Bizimle Temiz Akacak”,“Köylüyüz Haklıyız Kazanacağız”sloganlarıyla yüründü. Buradaki yü-rüyüşe yine Ergene İnsiyatifi de destekverdi. Çorlu merkezde belediye önündehalka yönelik yapılan konuşmalarlakampanya duyurularak 1 saat süreyleimza masası açıldı.

Yürüyüş sırasında geçilen köy-lerde ve Çorlu merkezde be-lediye önünde açılan masaylabirlikte, yürüyüşün bu bölü-münde toplamda 1000’e yakınimza toplanırken; genel top-lamda imza sayısı 13.000’ibuldu.

Komite gönüllüleri, 1Temmuz günü öğlen saatle-rinde Çerkezköy’e vardılarve belediye önünde bir açık-lama yaparak, yürüyüşü ve

kampanyayı halka anlattılar. Açık-lamaya 35 kişi katılırken; TKP, DEV-LİS, PSAKD ve BDP de eylemedestek verdi. Aynı günün akşamıÇerkezköy Sinema Salonu’nda TKPve PSAKD’nin ortaklaşa yaptığı an-maya katılındı. Burada da TrakyaHalk Komitesi’nin mesajı okundu.

2 Temmuz günü tekrar yola çıkıldı.Komitenin önündeki ilk durak Silivriolacak. Silivri’de açıklama yapılarakİstanbul’a yürünecek. 6 Temmuzgünü İstanbul’da yapılacak eyleminardından, 7 Temmuz günü de Anka-ra’ya doğru yola çıkılacak.

Uzun yürüyüşe, İstanbul’da HalkCephesi de 3 Temmuz’da Şişli Ce-vahir Alış Veriş Merkezi önünde yap-tığı eylemle destek verdi. “ErgeneTrakya’dır Emperyalizmin ÇöplüğüOlmayacaktır! Halk Cephesi” pankartıaçılan eylemde Halk Cephesi adınaNagehan Kurt açıklama yaptı.

Kurt, Trakya’nın hayat kaynağı Er-gene Nehri'nin, artık bölgeye kirlilikve hastalık getirdiğini belirterek, TrakyaHalk Komitesi gönüllülerinin uzunyürüyüşünden söz etti. Ve "ErgeneNehri'nin bugünkü durumunu kabuletmiyoruz. Ergene Nehri fabrikalarınçöplüğü haline getirilmiştir. Tekellerdaha fazla kar etmek için gereken ön-lemleri almıyor, fabrika atıklarını ErgeneNehri'ne bırakıyor. İnsanların sağlığınıhiçe sayıyor, bereketli topraklarımızıçöle çeviriyor. Ergene Nehri halktır.Kirletenlerden bunun hesabını sora-cağız. Adım adım arşınladığımız An-kara’ya kadar köy köy gezerek herkesekirletenlerin kim olduğunu anlatacağız.Konuya duyarlı olan tüm kişi ve ku-rumları eylemlerimize destek olmayaçağırıyoruz” diye konuştu.

Uzun yürüyüşle Trakya'dan gelengönüllülerle birlikte 6 Temmuz'daTaksim’de Galatasaray Lisesi önündeimza masası açılacağı ve ardından

meşaleli yürüyüş yapılacağıda duyuruldu.

Eyleme 30 kişi katıldı,çevredeki insanlar da ilgigösterdi. Eylem “HalkızHaklıyız Kazanacağız","Kahrolsun Faşizm YaşasınMücadelemiz", "ErgeneTrakya’dır Trakya’nın Ola-cak", "Direne Direne Ka-zanacağız” sloganları ilesona erdi.

Bu Çağrı Ergene'ye Sahip Çıkma Çağrısıdır! Ergene’yi Emperyalizmin Çöplüğü

Yapmalarına İzin Vermeyelim!

DEVRİMCİ KÜLTÜRÜMÜZLE ALTERNATİF BİZİZ Sayı: 21 / 08 Temmuz 2012 441

Page 42: Halk Gercegi 21

Halk Komiteleri 4-8 Temmuz ta-rihleri arasında 5 gün süresince,AKP'nin yıkım saldırısını protestoetmek için İstanbul'daki AKP ilçebinalarına yürüyüş düzenleyip, eylemyapacak.

AKP iktidarına halkın gücünügöstermek için, yapılacak eylemlerdeAKP ilçe binaları önünde halk kür-süleri kurularak, halkın talepleri an-latılacak.

Halk Komiteleri tarafından yü-rüyüşle ilgili yapılan duyuruda, "AKPiktidarı İstanbul’da 1 milyon evi yı-kacağını söylüyor. Evlerimizin, ma-hallelerimizin yıkılmasına izin ver-meyeceğiz! Tüm halkımızı, barınmahakkını savunmak için bu yürüyüşekatılmaya çağırıyoruz." denildi.

Halk Komiteleri'nin 4 Temmuz’dabaşlatacağı yürüyüşün çağrısı için28 Temmuz günü Okmeydanı’ndabildiri dağıtımına çıkıldı. Yapılankonuşmalarla AKP’nin halk düşmanıolduğu ve yıkımlarla yoksul halkıevsiz bırakacağı anlatıldı. Perşembepazarında yapılan çalışmada toplambin bildiri halka ulaştırıldı ve yıkımlariçin yapılacak yürüyüşe çağrı yapıldı.

3 Temmuz günü de Okmeydanıve Örnektepe’de “Yıkıma SoygunaSürgüne Hayır Demek İçin Yürüyo-ruz” adlı yürüyüşün çağrısı yapıldı.

Okmeydanı’ndan başlayan bildiridağıtımı Grup Yorum şarkıları eşli-ğinde yapıldı. Yaklaşık 250 adet bil-

dirinin dağıtıldığı çalışma iki saatsürdü.

Evimizi YıkanınVillasını Yıkarız!

Cepheliler, 3 Temmuz akşamısaat 21.30 sıralarında Alibeyköy Sa-yayokuşu Gülpa Meydanı’nda yı-kımlara karşı molotoflu eylem yap-tılar. "Umudun Adı DHKP-C", "Evi-mizi Yıkanın Villasını Yıkarız", "Ma-hir Hüseyin Ulaş Kurtuluşa KadarSavaş", "Kurtuluş Kavgada ZaferCephede" sloganlarının atıldığı ey-lemde; "Evimizi Yıkanın VillasınıYıkarız - Cephe" pankartı GülpaMeydanı’na asıldı. Eylem atılan slo-ganlarla bitirildi.

Halk Komiteleri'nin"Yıkıma, Soyguna,Sürgüne Hayır Demekİçin Yürüyoruz!"Yürüyüşünün Programı:

4 Temmuz Çarşamba

-12:30’da Okmeydanı Sibel YalçınParkı’nda toplanma.

-13:00’da Sütlüce’deki AKP İlBaşkanlığı’na yürüyüş başlayacak.

-13:30’da Sütlüce’deki AKP İlBaşkanlığı önünde basın açıklamasıve yıkımlarla ilgili skeç.

-14:00’da Sütlüce’den Eyüp AKP

Yıkıma, Soyguna, Sürgüne Hayır Diyoruz

BURJUVAZİNİN YOZ KÜLTÜRÜNE KARŞI08 Temmuz 2012 / Sayı: 21442

Page 43: Halk Gercegi 21

binasına yürüyüş.

-15:00’da Eyüp AKP binası önün-de basın açıklaması.

-15:30’da Eyüp AKP binası önün-den Gazi Mahallesi’ne otobüslerlegeçilecek.

-16:00’dan 17:00’a kadar Gazi Ma-hallesi’nde yemek molası verilecek.

-17:00’da mahalle içinde yürüyüşyapıldıktan sonra Cebeci’deki Sul-tangazi AKP binası önüne yürüne-cek.

-18:00’de Cebeci’deki SultangaziAKP binası önünde basın açıklama-sı.

-18:30’da Sultangazi AKP’denAlibeyköy’e gidilecek.

-19:30’da Alibeyköy Veysel Ka-rani Camii önünde toplanılacak vemahalle içinde yürüyüş yapılacak.

-20:00’da Karadolap MahallesiErkılıç Parkı’nda yemek ve prog-ram.

-Erkılıç Parkı’nda çadırlar kuru-lacak ve burada konaklanacak.

5 Temmuz Perşembe

-08:00’da Alibeyköy Erkılıç Par-kı’nda kahvaltı.

-10:00’da otobüslerle Altınşehir’eyola çıkış.

-12:00’de Altınşehir Sonevler’detoplanılıp mahalle içinde yürüyüşyapılacak.

-12:45’de Altınşehir BayramtepeMeydan’da basın açıklaması.

-13:00’da otobüslerle Zeytinbur-nu’na geçilecek.

-14:00’da Zeytinburnu AKP binasıönünde basın açıklaması.

-14:30’da Zeytinburnu AKP’denotobüslerle Tozkoparan’a geçilecek

-14:45’de Tozkoparan Birlik SporKulübü önünde toplanıp mahalleiçinde yürüyüş yapılacak.

-15:15’de Tozkoparan 75. YılParkı’nda basın açıklaması yapılıpyemek için mola verilecek.

-16:15’de Esenler AKP binasınayürünecek.

-17:00’da Esenler AKP önündebasın açıklaması.

-18:00’da Çiftehavuzlar Mahal-lesi’nde yürüyüş yapılacak.

-19:00’da Çiftehavuzlar Parkı’ndayemek ve program.

6 Temmuz Cuma

-08:00’da Esenler ÇiftehavuzlarParkı’nda kahvaltı.

-10:00’otobüslerle Sarıyer Da-ğevleri’ne yola çıkış.

-12:00’da Dağevleri 2 TemmuzParkı’nda toplanma ve mahalle içindeyürüyüş.

-12:30’da Dağevleri 2 TemmuzParkı’na dönülerek yemek molasıverilecek.

-13:30’da otobüslerle Ferahev-ler’deki Sarıyer AKP binasına geçi-lecek.

-14:00’da Sarıyer AKP binasıönünde basın açıklaması

-14:30’da Küçük Armutlu’ya ge-çilecek.

-19:00’da Armutlu Cemevi’ndeyemek ve program.

7 Temmuz Cumartesi

- 08:00’da Armutlu Cemevi’nde

kahvaltı.

- 09:00’da otobüslerle BeykozPaşabahçe’ye yola çıkış.

- 11:00’da Paşabahçe Ferit İnal

DEVRİMCİ KÜLTÜRÜMÜZLE ALTERNATİF BİZİZ Sayı: 21 / 08 Temmuz 2012 443

Page 44: Halk Gercegi 21

Lisesi önünde toplanma ve meydanayürüyüş.

- 11:20’de Paşabahçe Meydan'dabasın açıklaması.

- 11:30’da otobüslerle 1 MayısMahallesi’ne gidilecek.

-12:30’da 1 Mayıs Mahallesi’ndeCennet Düğün Salonu önünde top-lanma ve Atakent’e yürüyüş ola-cak.

-13:30’da Atakent’te basın açık-laması yapılıp otobüsle Sultanbeyli’negeçilecek.

-14:00’te Sultanbeyli Cemevi’ndeyemek molası verilecek.

-15:00’te Sultanbeyli Cem-evi’nden başlanarak mahalle içindeyürüyüş yapılacak.

-15:30’da Sultanbeyli Cemeviönünde basın açıklaması yapılacak.

-Basın açıklamasından sonra oto-büslerle Gülsuyu’na geçilecek.

-16:30’da Gülsuyu son durakta

toplanılacak ve Maltepe AKP’ye yü-rünecek.

-17:30’Maltepe AKP önünde basınaçıklaması yapılacak ve tekrar Gül-suyuna gidilecek.

-19:30’da Gülsuyu Emek CaddesiBirol Karasu Etkinlik Alanı’nda ak-şam yemeği ve program olacak. Bualanda konaklanılacak.

8 Temmuz Pazar

-08:00’da 30’da Gülsuyu EmekCaddesi Birol Karasu Etkinlik Ala-nı’nda kahvaltı.

-09:00’da Çayan Mahallesi’neotobüslerle yola çıkıacak.

-12:00’da Çayan Mahallesi’ndekiHüseyin Aksoy Parkı’nda toplanılacakve mahalle içinde yürüyüş olacak.

-12:30’da Dilan Kafe önünde ba-sın açıklaması olacak.

-13:00’da Hüseyin Aksoy Par-kı’nda yemek molası.

-14:00’da Kağıthane AKP binasınayürüyüş başlayacak.

-14:30’da Kağıthane AKP binasıönünde basın açıklaması olacak.

-15:00’da Kağıthane AKP bina-sından Şişli (Mecidiyeköy) AKP bi-nasına yürünecek.

-16:00’da Şişli(Mecidiyeköy)AKP binası önünde basın açıklamasıolacak.

-17:00’da Şişli Cevahir AlışverişMerkezi önünde basın açıklaması veGrup Yorum’un da katılacağı bitişprogramı olacak .

YIKIMLARA İZİN VERMEYE-CEĞİZ!

EVİMİZİ YIKANIN VİLLASINIYIKARIZ!

YIKIMLARA KARŞI GÜCÜ-MÜZ BİRLİĞİMİZDİR!

İŞGALCİ DEĞİLİZ HALKIZ,BU VATAN BİZİM!

HALK KOMİTELERİ

Özel Yetkili Ağır CezaMahkemelerinin KapatılmasıGöstermeliktir, UygulamadaDeğişen Bir Şey Olmayacaktır!

Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi, ÖzelYetkili Ağır Ceza Mahkemeleri’nin 1 Temmuz günüTBMM’den geçen önerge ile kapatılması hakkındayazılı bir açıklama yaptı. 2 Temmuz tarihli açıklamada,daha önce DGM’lerin kapatılması gibi, ÖYACM’lerinkapatılmasının da sadece tabela değişikliği olduğu vur-gulandı.

2 Temmuz günü yapılan açıklamada, “AKP’nin gün-lerdir kapatılacağını açıkladığı bu mahkemeler özelinde‘dağ fare doğurmuştur.’ AKP, devlet içi iktidar çekişmeleriiçerisinde kendi işine yarayacak tarzda bir düzenlemeyaparak, sözde Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri’nikapatmıştır. Halka düşman bir hükümet olan AKP’nin,halkı susturmaya ve yok etmeye yönelik işlevi olan butür mahkemeleri kaldırması zaten beklenemeyecektir.Yapılan değişiklik hiçbir şekilde kabul edilemezdir.”denildi.

Hak ve özgürlüklere karşı hazırlanmış her türlü özelyargı usullerinin, olağan üstü yargı yerleri ve terörlemücadele yasalarının tamamen kaldırılması gerektiğininbelirtildiği açıklama, “Bu mahkemelerde bugüne kadaralınan tüm mevcut kararlar ortadan kaldırılmalıdır” de-nilerek bitirildi.

Zulme Teslim OlmayarakDirenişi Büyüteceğiz!

Mersin’de Halk Cepheliler, her hafta olduğu gibi30 Haziran günü de, Halk Cephesi’ne yönelik 14 ildeyapılan operasyonlarda tutuklanan arkadaşları VolkanBaran, Sevgi Şah, Cem Tokucu, Niyazi Harnupoğlu,Sinan Beşiroğlu ve İbrahim Saygılı’nın serbest bıra-kılması için Taş Bina önünde basın açıklaması veoturma eylemi yaptılar. Açıklamada "Kahrolsun FaşizmYaşasın Mücadelemiz”, “Gözaltılar Tutuklamalar Bas-kılar Bizi Yıldıramaz”, “Devrimci Tutsaklar SerbestBırakılsın”, “Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur” slo-ganları atıldı.

Yapılan açıklamada “AKP iktidarının tüm çabalarıboşuna. Susmayacağız! AKP'nin gayri-meşru olduğunu,Türkiye'de adalet olmadığını, halkı adaletsiz bıraktığınıhaykıracağız. Bu ülkenin en onurlu evlatları olan dev-rimcileri sahiplenmekten vazgeçmeyeceğiz! Komplolarile tutuklanan arkadaşlarımız serbest bırakılana kadarTaş Bina önünde her Cumartesi saat 17.30’da ülkemizdeadaletin olmadığını teşhir etmeye devam edeceğiz”denildi.

Yarım saatlik oturma eylemi süresince slogan atan,türküler söyleyen Halk Cepheliler o esnada caddedengeçen insanlara, dağıttıkları bildirilerle hukuksuz tu-tuklamaları anlattılar. 16 kişinin katıldığı, Partizan’ında destek verdiği eylem türkülerle ve alkışlarla sonaerdi.

BURJUVAZİNİN YOZ KÜLTÜRÜNE KARŞI08 Temmuz 2012 / Sayı: 21444

Page 45: Halk Gercegi 21

28 Haziran günü AKP polisi Nur-tepe’de gece saat 03.30 sıralarında,zabıta, iş makinaları ve kepçeler eş-liğinde Sokullu Caddesi üzerindebulunan birçok işyerini herhangi biruyarıda bulunmadan, tebligat gön-dermeden yerle bir etti. Sokullu Cad-desi üzerinde bulunan seyyar bir ko-koreç arabası kullanılamaz hale ge-tirildi. İki manav ve Meydan Kafeiçindekilerle birlikte yerlebir edildi.Esnafın kulübe ve yapıları içerisindekialet ve malzemelerle harabeye çev-rildi.

Aynı saatlerde Çayan Mahalle-si’nde Nurtepe Haklar Derneği sivilpolis ve zırhlı araçlarla çevrilerek,kapısı zorlanmaya, derneğin önündeasılı olan flama indirilmeye çalışıldı.Dernekte bulunan devrimciler, “İş-kenceci Katil Polis, Varsa CesaretinizGelin”, “Katil Polis MahallemizdenDefol!” sloganlarıyla, ellerinde so-palarla birlikte polisi kovdular. Ko-vulmayı gururlarına yediremeyen po-lisler, 15-20 dakika sonra 2 taneakrep aracı olarak tekrar geldiler vemegafondan “Çıkın dışarıya şeref-sizler” diye bağırdılar. Devrimcilerinmüdahalesi sonucu ve mahalle hal-kının sokağa çıkmasıyla teşhir olanişkenceci katil polisler, arkalarınabakmadan kaçtılar.

Nurtepe’de yıllardır esnaflık yapaninsanların dükkanlarının yıkılmasıAKP’nin halk düşmanlığını gözlerönüne serdi. İşyerlerine azgınca sal-dıran polis ve zabıtalar, işyerlerindebulunan masa ve sandalyeleri degasp ettiler. Yüzlerce polis, kepçe,zırhlı araçlar ve zabıtaların geceyarısı tekrar gelmesi de halktan nekadar korktuklarının ifadesi oldu.

Bu yaşananlar üzerine 28 Haziranakşamı Nurtepe-Güzeltepe halkı Var-tolular Derneği önünde toplanarakSokullu Caddesi’nde yürüyüş dü-zenlediler. Nurtepe’deki tüm esnaflarda yaşanan saldırıyı protesto etmekiçin kepenk kapatarak yürüyüşe ka-tıldılar.

Eylemde “AKP Zulmüne TeslimOlmayacağız! Mahallemize SahipÇıkacağız!-Nurtepe-Güzeltepe Halkı”pankartı açıldı. Alkışlarla başlayanyürüyüşte; “Yaşasın Devrimci Da-yanışma!”, “Nurtepe Faşizme MezarOlacak!”, “Katil Polis MahalledenDefol!”, “Baskılar Bizi Yıldıramaz!”,“Esnafa Uzanan Eller Kırılsın!”, “Yı-kımlara Karşı Omuz Omuza!”, “Kur-tuluş Yok Tek Başına Ya Hep BeraberYa Hiç Birimiz!”, “Gün GelecekDevran Dönecek AKP Halka HesapVerecek!”, “Halkız Haklıyız Kaza-

AKP Zulmüne Teslim Olmayacağız!Mahallemize Sahip Çıkacağız!

Burası Nurtepe,

Burası Çayan,

Burası Güzeltepe!..

Bizeleri mahallelerimizdensöküp atamayacaksınız!

Bu mahalleleri biz kurduk!

Alçaklar, Korkaklar, Gecesaat 03.30’de AKP’ninZabıtaları iş makinalarıylaiş yerlerimizi yıkmayageldiler!

İşçisiyle, memuruyla,esnafıyla, gençliğiyle,ev kadınlarıyla...

BİZ HALKIZ!

BU MAHALLELERBİZİM!

DİRENECEĞİZSAVAŞACAĞIZKAZANACAĞIZ!

MAHALLELERİMİZİSİZE TERKETMEYECEĞİZ!

DEVRİMCİ KÜLTÜRÜMÜZLE ALTERNATİF BİZİZ Sayı: 21 / 08 Temmuz 2012 445

Page 46: Halk Gercegi 21

nacağız!” sloganları atılarak, AKP’ninmahalle halkına yaşattığı zulüm an-latıldı.

Yürüyüşün sonunda, polis ve za-bıtanın saldırısıyla işyeri yıkılan es-naflardan birisi yaptığı konuşmada,“Bu birlik beraberliğimiz varken bizihiçbir şey yıldıramaz. Ben 25 senelikesnafım. Burada birlik beraberliğinbize verdiği güçle hayatta hiçbir şeyyıldıramaz. İsterse beni komple ai-lemle birlikte yaksınlar. Er yada geç,bu zulüm bitecek. Bizim mahalle-mizde yapılan bu saldırı ve zulmeboyun eğmek bize yakışmaz. Biz de

buna karşı mücadele edeceğiz” dedi.Ardından Nurtepe-Güzeltepe Halkıadına bir açıklama yapıldı.

Yapılan açıklamada, AKP polisininzabıta eşliğinde mahalledeki işyer-lerine yaptığı saldırı anlatıldı ve busaldırının AKP’nin halkı ve mahalleyiteslim alma saldırısı olduğu ifadeedildi. Nurtepe’nin devrimci bir ma-halle olduğu ifade edilerek, polisinve zabıtanın yıkım saldırısının ma-halleleri yok etme, teslim alma sal-dırısı olduğu anlatıldı.

1000 kişinin katıldığı eylem,

“AKP, afet yasası, 2B yasalarıylaevlerimizi, yaşam alanlarımızı ser-mayeye peşkeş çekiyor. AKP Ali-beyköy, Çırçır, Karadolap ve Güzel-tepe mahallelerinde 2000’e yakın bi-nayı yıkmak istiyor. Gökkafes, Acar-kent, Sulukule gibi hakkında yıkımkararı olan villaları, gökdelenleri yık-mıyor. Fakat yoksul, emekçi halkı-mızın yaşadığı mahallemizde bir tez-gaha bile tahammül edemiyor. Ma-hallemize yönelik bu yıkım saldırısınılanetliyoruz. Emeğimize, evlerimizesahip çıkacağımızı buradan tekrarhaykırıyoruz...” denilerek bitirildi.

Komplolarla TutuklananDevrimciler Serbest Bırakılsın!

24 Mart 2012 tarihinde AKP polisinini devrimcilereyaptığı operasyon sonrasında gözaltına alınarak kom-plolarla tutuklanan altı devrimcinin serbest bırakılmasıiçin yapılan eylemlerin 7.si 3 Temmuz günü yapıldı.

Ankara Adliyesi önünde başlayan eylemde yapılanaçıklamada “Kentsel Dönüşüm yalanlarıyla halkın evlerinibaşlarına yıkmak isteyenlere karşı halkın yanında yeralmışlardı. Uydurma gerekçelerle tutuklanan Yürüyüşdergisi çalışanlarının serbest bırakılması için düzenleneneylemlere katılmış, pankartın önünden geçmiş, 26 Eylül1999'da Ulucanlar Hapishanesi'nde katledilen tutsakları,Mahir Çayan'ı anmışlardır. AKP polisi sadece bu gerekçelerile devrimcileri tutuklatamayacağını bildiği için hazırladığıfezlekeyi yalanlar üzerine kurmuş, demokratik eylemleridahi yalanları ile birleştirmeye çalışmıştır” denildi.

Devamında ise AKP polisi ve yargısının devrimcilerekomplolar kurarak onları yıllarca tutsak tutmayı istediği

belirtilerek,“Ancak, tümbu oyunlarıboşa çıkarta-cağız! Arka-daşlarımızı,evlatlarımızıA K P ' n i nkomplolarınateslim etme-yeceğiz! Buhalkın onurluevlatları dev-rimcileri tec-rit hücrele-rinden çekip alacağız!” denildi.

Eylemde “Kahrolsun Faşizm Yaşasın Mücadelemiz”,“Komplolarla Tutuklananlar Serbest Bırakılsın”, “Kom-ploları Boşa Çıkartacağız”, “Halkız Haklıyız Kazanacağız”sloganları atıldı.

Halka UlaşmamızıEngelleyemezler

Tekirdağ’da 13-17 Haziran tarihlerinde Kiraz Festi-vali’nin 48.si yapıldı. Trakya Kültür Merkezi de festivalde

stant açtı. 4 gün açık kalan stantta özgür tutsaklarınyaptığı el ürünleri, Yürüyüş ve Tavır dergileri ile Haziranve Boran yayınlarına ait kitaplar sergilendi. “Dev-Genç’li-leri Bitiremezsiniz” pankartının açıldığı standın iki ucunada kızıl bayraklar asılmıştı.

BURJUVAZİNİN YOZ KÜLTÜRÜNE KARŞI08 Temmuz 2012 / Sayı:2146

Page 47: Halk Gercegi 21

İstinye Polis Karakolu’na yönelikeylemde şehit düşen Erdal Dalgıç Av-rupa'da yapılan eylemler ve düzenlenentörenlerle anıldı.

Almanya-BerlinErdal Dalgıç'ı selamlamak ama-

cıyla Berlin'de yazılama ve pullamalaryapıldı. “DHKC Savaşçısı Erdal Dal-gıç Ölümsüzdür, Katiller Cezasız HalkAdaletsiz Kalmaz – Cephe” yazılı 200

adet pullama ve yine aynı içe-rikte yazılamalar yapıldı.

Almanya-StuttgartStuttgart'ta Halk Kültür

Evi'nde 24 Haziran günü Er-dal Dalgıç için anma yapıldı.

Halk Cephesi adına yapı-lan konuşmada, halkın adale-

tinin savunucularının, halk düşmanla-rından her türlü mücadele yollarına baş-vurarak hesap sordukları ve bundansonra da sormaya devam edeceklerivurgulandı.

Konuşmanın ardından yapılan say-gı duruşunda, Erdal Dalgıç nezdindetüm dünya devrim şehitleri anıldı.Saygı duruşundan sonra “Türkiye’deAdalet Yoktur Adaleti Biz Sağlayaca-ğız” başlıklı açıklama okundu. Prog-

ramın devamında Erdal Dalgıç’ın anı-sına şiirler okundu. İlgiyle izlenen şiirdinletisinin ardından, Erdal Dalgıç’ında canlandırıldığı bir mizansen su-nuldu. Anadolu’da geçmişten bu yanaegemenlere karşı halkların kurtuluşmücadelesinde yer almış halk önder-lerini, devrimcileri konu alan gösteri be-ğeniyle izlendi. “Bize Ölüm Yok”marşı hep bir ağızdan ayakta söylendi.Yaklaşık 40 kişinin katıldığı anma,verilen yemek ve helvayla son buldu.

Hollanda-Amsterdam Amsterdam’da Halk Kurtuluş Sa-

vaşçısı Erdal Dalgıç için 1 Temmuzgünü yazılamalar yapıldı.

Duvar yazılamalarında "UmudunAdı DHKP-C", "DHKC", "Cephe"sloganları yazıldı.

Halkın Savaşçısı ErdalDalgıç Avrupa'da Halk

Cepheliler Tarafından Anıldı!

Belçika-LiegeBelçika Halk Cephesi her sene ol-

duğu gibi bu sene de halk pikniği dü-zenledi. Belçika'nın Liege şehrinde ya-pılan pikniğe gelenleri “Gücümüz Bir-liğimizdir Hoşgeldiniz - Belçika HalkCephesi" pankartı karşıladı. Hep bir-likte yapılan kahvaltıdan sonra hazır-lanan programa geçildi. Avrupa'da ya-şayan halklarımızın ırkçılık ve ya-bancı düşmanlığı ile ilgili karşılaştık-ları sornlar üzerine konuşuldu. Bu so-runlara karşı örgütlü olmadan diren-menin mümkün olmadığı, bizi biz ya-pan değerlerimizin korunamayacağı-na vurgu yapıldı. Belçika devletinin 2yıldır morgda bekleterek, ailelerine tes-lim etmediği Aygün kardeşlerin cena-zelerini ve ailenin durumunu anlatanHalk Cephesi temsilcisi, cenazelerinalınması için mücadele çağrısında bu-lundu. Ve son olarak Engin Çeber'in he-sabını sormak için şehit düşen ErdalDalgıç anlatıldı. Pikniğe yaklaşık 150

kişi katıldı.

Fransa-NancyFransa’nın Nancy şehrinde, 24 Ha-

ziran günü düzenlenen pikniğe tümdevrim şehitleri için bir dakikalık say-gı duruşuyla başlandı.

Daha sonra, DHKC’nin, “Türki-ye’de Adalet Yoktur! Biz Sağlayaca-ğız!” başlıklı, 389 nolu açıklamasıokundu ve ardından ülkemizdeki fa-şizmin halka saldırısı ve Cephe'nin mü-cadelesi hakkında konuşma yapıldı.Mücadeleyi sahiplenmek, destekle-mek gerektiği vurgulandıktan sonra“Cephe’yi Sahiplenmek; Halkı Sa-hiplenmektir! Cephe’yi Sahiplenmek;Umudu Büyütmektir!” yazısı okundu.

Avrupa’da ise ırkçılığın had safhadaolduğu ve öldürülen yabancıların sa-yısının yüzlerle ifade edildiği belirti-lerek, Anadolu Federasyonu’nun yü-rütmüş olduğu çalışmalar anlatıldı.Pikniğe 40 kişi katıldı.

Almanya-Köln1 Temmuz günü, Köln'de faaliyet

yürüten, Aile ve Gençlik Dayanışma Eviile Köln Sanat Atölyesi tarafından or-tak bir piknik düzenlendi. Piknik, Nip-pes semtinde, Aile ve Gençlik Daya-nışma Evi yakınındaki parkta yapıldı.

Elbirliğiyle hazırlanan sofrada, bir-likte yenilen yemeğin ardından SanatAtölyesi'nden İhsan Cibelik bir ko-nuşma yaptı. Cibelik, ırkçılığa karşı yü-rütülen mücadelen söz ederek, “Ör-gütlü ve birlikte hareket edersek ancakbir güç olarak ırkçı katillerin karşısı-na çıkar ve onları geriletebiliriz” dedi.

Şadi Özpolat’ın başlattığı açlıkgrevi eylemi hakkında da bilgi verile-rek, yapılacak eylemler duyuruldu.

Daha sonra, türküler söylenip, ha-laylar çekildi. Futbol maçı yapıldı. Ço-cuklarla yumurta yarışı gibi oyunlar oy-nanarak, güzel eğlenceli bir piknikgerçekleştirildi. Pikniğe 60 kişi katıldı.

Emperyalizmin Yoz Kültürü Bizi Teslim AlamayacakHalk Kültürümüzü Yaşatacağız

Av ru pa’da

DEVRİMCİ KÜLTÜRÜMÜZLE ALTERNATİF BİZİZ Sayı: 21 / 08 Temmuz 2012 47

Page 48: Halk Gercegi 21

Hollanda'da faaliyet-lerini sürdüren AnadoluGençlik, 2 Temmuz 2011tarihinde götürüldüğü po-lis karakolunda işkenceyle katledilen İh-san Gürz'ün hesabının sorulması için ey-lemlerine devam ediyor.

Anadolu Gençlik, "İhsan Gürz 2Temmuz 2011 tarinde akşam saatlerindeişkenceyle gözaltına alınıp götürüldü-ğü İjmiden Polis Karakolu’ndan 3Temmuz sabahı ölü olarak çıkartıldı. İş-kenceci polisler İhsan Gürz’ü götür-dükleri polis karakolunda işkenceylekatlettiler. Hollanda devleti katillerikoruyor. Buna izin vermeyeceğiz! Ka-tilleri korumalarına göz yummayacağız"açıklamasında bulundu.

2 Temmuz'da İjmuiden Polis Kara-kolu önünde oturma eylemi yapılarak,sabaha kadar karakol önünde nöbettutulacağını da belirten Anadolu Genç-lik, eylemin ardından bildiri de dağıt-tı.

2 Temmuz’u 3 Temmuz’a bağlayangece İhsan Gürz’ün işkenceyle katle-dildiği karakol önünde Anadolu Genç-lik tarafından oturma eylemi düzenlendi.Saat 23.30’da başlayan eyleme gece bo-yunca toplam 121 kişi katıldı.

İhsan Gürz, 2 Temmuz 2011 tari-hinde o saatlerde gözaltına alınmıştı ve

3 Temmuz sabahı İjmuiden Polis Ka-rakolu’nda ölü çıkmıştı. Oturma eyle-mi’nin başlangıcında Anadolu Gençlikeylemle ilgili bir konuşma yaptı; “İhsanGürz işkenceyle öldürüldü, katillericezalandırılmadı ve Hollanda devleti ka-tilleri koruyor, bu nedenle burada-yız…” denildi.

Ardından İhsan Gürz anısına 1 da-kikalık saygı duruşu yapıldı. Saygı du-ruşundan sonra oturma eylemi saat00.00’da başladı. Türküler, marşlarsöylendi, "Anaların Öfkesi, Katilleri Bo-ğacak" sloganı atıldı. Sabah saat06.00’ya kadar İjmuiden Polis Karakoluönünde oturma eylemi devam etti.

İhsan Gürzİşkenceyle Katledildi!

İhsan'ı katleden polis, kendisini ak-lamak için İhsan'ın cesedini bölgedeki3 hastaneye götürerek, hastanede öl-düğüne dair rapor istedi. İhsan Gürz'ünbedenindeki morluklar, kemiklerinde-ki kırıklar işkenceye uğradığını kanıt-lıyordu, saklayamadılar.

Ama suçlarını gizleyebilmek için, 21Haziran'da yaptıkları bir açıklama ile İh-

san'ın ölüm sebe-bini "Uyuşturucuyüzünden kalbinindurması" olarak

açıkladılar. İhsan'ın eceliyle öldüğünübelirterek, polisin elinden geleni yaptığıyalanını söylediler. Hollanda'da yapılanilk otopside bunu kanıtlamaya çalıştı-lar. Ancak gerçekler saklanamaz! Tür-kiye'de yapılan ikinci otopside İhsan'ınvücudunda uyuşturucu izine rastlan-madı. Öte yandan kalbinin ve beynininyerinde olmadığı görüldü.

Emperyalistler, katliamcılıkta vekatliamlarını gizlemeye çalışmakta tec-rübelidir. Ancak gerçekler gizlenemez.İhsan sahipsiz olsaydı bunu yapabilir-lerdi belki, ama İhsan'ı sahiplenenler ol-duğu sürece bunu yapamayacaklar.

Hollanda Anadolu Gençlik, İhsan'ınTürkiye'de yapılan 2. otopsisinin ar-dından yaptığı yazılı açıklamada şu de-ğerlendirmede bulundu: "Gençlerimi-zi katledip, katillerini korumalarınaizin vermeyeceğiz. Biz, Anadolu Genç-lik Hollanda olarak katillerin cezasızkalmalarına sessiz kalmayacağız. Ka-tilleri biliyor tanıyoruz! Katiller ara-mızdadır, aynı karakolda suç işlemeyedevam ediyorlar. Katiller açıklansın,suçlular cezalandırılsın!"

İhsan Gürz'ü Katleden HollandaPolisi Hesap Vermek Zorunda!

Almanya'nın başkenti Berlin’de, 2 Temmuz 1993'teSivas-Madımak Oteli’nde katledilenler için bir anma veyürüyüş düzenlendi.

Berlin’deki çeşitli Alevi örgütlenmeleri tarafından ger-çekleştirilen anmaya Berlin Devrimci Alevi Komitesi dekendi pankartları ve kızıl bayraklarıyla katıldı.

1 Temmuz günü Hermannpltz’da yapılan eyleme Dev-rimci Alevi Komitesi “Sivas’ın Sorumlusu Devlettir, Ada-letimiz Mahşere Kalmayacak-Devrimci Alevi Komite-si” yazılı pankart ve kızıl bayraklarla katıldı. Yürüyü-şe yaklaşık 3 bin kişi katıldı.

Halk Cepheliler Almanya'nın Hamburg şehrinde 28Haziran günü faşist AKP iktidarının, halka yönelik ope-rasyonlarını protesto eden bir eylem düzenledi.

Konsolosluğun önünde Halk Cephesi imzalı “AKP'ninPolis Operasyonlarına ve Zulmüne Son“ sloganının ya-zılı olduğu bir pankart açılarak sloganlar atıldı. "Em-peryalizmin Uşağı AKP Halka Karşı Saldırılarını Sür-dürüyor" başlıklı bir açıklama okundu.

AKP'nin Zulmü Tüm Halklarımızadır,Sessiz Kalmayacak, Birlik Olacağız!

Adaleti Bu Dünyada Sağlayacağız!

BURJUVAZİNİN YOZ KÜLTÜRÜNE KARŞI08 Temmuz 2012 / Sayı:21448

Page 49: Halk Gercegi 21

Almanya’nın Kölnşehrinde, 2 Temmuzgünü Dom Meyda-nı'nda, Özgürlük Ko-mitesi tarafından dev-rimci tutsakların üze-rindeki tecritin kaldırılması için bir ey-lem düzenlendi.

Almanya'daki devrimci tutsakla-rın resimli pankartının yanı sıra, Al-manca “Siyasi Tutsaklara Özgürlük","Şadi Özpolat Üzerindeki Tecrite Son","Şadi Özpolat'a Özgürlük” yazılı üçtane döviz açıldı.

Özgürlük Komitesi adına yapılanaçıklamada, "Adil bir ülke istediğiiçin, faşizme karşı olduğu için Al-manya'da tutsak edilen Şadi Özpolat'auygulanan tecrite son verilmelidir.Bochum Hapishanesi'nin devrimcidüşmanı yöneticilerini en azından ken-di hukuklarına, kendi mahkeme ka-rarlarına uymaya çağırıyoruz. Almanemperyalizmi baskılara ve keyfi uy-gulamalara derhal son versin!" denil-di.

Ayrıca Şadi Özpolat üzerindekitecrit ve hapishane yönetiminin keyfiuygulamalarına dikkat çekilerek, ha-pishane idaresi teşhir edildi.

Alman HapishaneleriDevrimci TutsaklarıTeslim Alamaz!

Vatanımızın bağımsızlığı, halkımı-zın özgürlüğü uğruna faşizme, em-peryalizme karşı mücadele ettiği için

Alman emperyalizmi tarafından Boc-hum Hapishanesi'nde tecrit koşullarındatutsak edilen, Şadi N. Özpolat 25 Ha-ziran’da açlık grevine başladı.

Özpolat, açlık grevinin sebebinimahkemeye şöyle açıkladı: "Sayınmahkeme heyeti, iki yıldan fazla bir za-mandır ağır tecrit koşullarında tutulu-yorum ve üzerimdeki baskı devam et-mesine rağmen kalkmış değil. Şimdibuna bir de hapishanenin keyfi uygu-lamaları eklendi. Mahkeme tarafındanizin verilmesine rağmen bana gelen ki-taplar ya aylarca verilmiyor, ya da gerigönderiliyor. Bu uygulama benim dev-rimci sosyalist dünya görüşüme bir sal-dırıdır, bu saldırıyı kabul etmiyorum.Bu sorunu çözmek sizin elinizdedir. Busorun çözülene ve bana gelen tüm ki-taplarım verilene kadar 25 Haziran’danitibaren açlık grevindeyim."

Özpolat’ın istediği kitaplar veCD'ler, yayınevinden gönderilmesinerağmen kendisine verilmiyor ve ge-rekçesiz iade ediliyor!

Devrimci tutsak Şadi Özpolat'ladayanışmak ve tecrit gerçeğini du-yurmak amacıyla Halkın Hukuk Mer-kezi tarafından, 3 Temmuz günü Öz-polat'ın kaldığı Bochum Hapishanesiönünde eylem yapıldı.

Eylemde, “Şadi Özpolat'a Uygula-nan Tecrite ve Keyfi Uygulamalara

Son” pankartı ile “SiyasiTutsaklara Özgürlük","Şadi Özpolat'a YönelikKeyfi Baskılara Son” ve“Şadi Özpolat'a YönelikTecrite Son” yazılı döviz-

ler açıldı.

Eylemde yapılan açıklamada Öz-polat'ın çok çeşitli tecrit işkencelerinemaruz kaldığı belirtildi. Açıklamada,"Bochum Hapishanesi'nin devrimcidüşmanı yöneticilerini en azından ken-di hukuklarına, kendi mahkeme ka-rarların uymaya çağırıyoruz. Tüm dev-rimci tutsaklar üzerindeki tecrit uygu-lamaları tüm sonuçları ile birlikte kal-dırılmalıdır" denildi.

Açıklamanın ardından “Şadi Öz-polat'a Özgürlük", "Devrimci Tutsak-lara Özgürlük", "Kahrolsun Emperya-lizm Yaşasın Mücadelemiz", "Tecrit iş-kencedir Tecrite Son” sloganları atıl-dı. Slogan sesleri hapishane içerisineduyurulmaya çalışıldı. "Haklıyız Ka-zanacağız" marşı topluca söylenerekeylem bitirildi.

Gülaferit Ünsal SerbestBırakılsın!

21 Ekim 2011 tarihinden bu yanaAlmanya hapishanelerinde tutsak olanGülaferit Ünsal'ın davası 19 Temmuzgünü Berlin'de başlıyor. Kriminalge-richts Moabit’de görülecek olan du-ruşmalar 23 Kasım 2012 tarihine kadardevam edecek. Bütün duruşmalar saat09.00'da başlayacak.

Devrimci Tutsaklara UygulananBaskılara Son Verilsin!

Neo-Nazilerle ilgili dosyaların bir bölümünü imhaettirerek, suçluları koruyan Federal Anayasayı Ko-ruma Dairesi Başkanı HeinzFromm emekliliğini istedi.Fromm'un katilleri koruma çabasıve emeklilik talebiyle ilgili olarakÖzgürlük Komitesi tarafından 5Temmuz günü yazılı açıklama ya-pıldı.

Açıklamada, “Anayasayı Ko-ruma Örgütü’nün bu cinayetler-

deki sorumluluğu bilinmesine rağmen hiç kimse yar-gılanmadı, cezalandırılmadı. Heinz Fromm istifa ede-

rek bu sorumluluktan kurtulamaz.Asıl tutuklanması ve halka hesapvermesi gerekenler Anayasayı Ko-ruma Örgütüdür. Halka karşı suçişleyenler, faşist terörün koruyu-culuğunu ve finansörlüğünü ya-panlar yargılanmalıdır. Irkçı, faşistterör örgütleri dağıtılmalı ve ya-saklanmalıdır” denildi.

Nazilerin Koruyucusu Fromm, “Emekliye” AyrılarakSorumluluktan Kurtulamaz!

DEVRİMCİ KÜLTÜRÜMÜZLE ALTERNATİF BİZİZ Sayı: 21 / 08 Temmuz 2012 449

Page 50: Halk Gercegi 21

Biz, Avrupalıların gözündeneyiz gerçekten? Kendi inanç-larımız, kendi kültürümüz,kendi anadilimiz, kendi ulusalbilincimiz ile kabul görüyormuyuz?

Hayır! Biz onlar için bir dışgörüntüyüz.

Yemeklerimiz güzel, yerler;kızlar esmer, güzel sayılır;bazı geleneksel kıyafetleri defena değil. Özellikle de ye-meklerimiz… Türkiyeli oldu-ğumuzu söyleyince kebap veKuşadası geliyor akıllarına.Turist olarak gittiklerinde onların ba-kıcılığını bizim halkımız yapıyorçünkü.

Avrupa kökenli olmayan bütünkültürler kültür değil, cehalettir on-ların gözünde. BİZ DEKORATİFBİR GÖRÜNTÜYÜZ!

Bu bakış açısı ırkçılıktır. Avru-pa’da da bu tür bir ırkçılık yaşan-maktadır. Sonucu bıçaklanarak, kur-şunlanarak, diri diri yakılarak ölümekadar gidiyor.

Cahil, geri, temizlik işçisi, maf-yacı… buyuz onların gözünde.

Bir çok yazımızda belirttik, ırkçı-lık eski yöntemleri ile sürmüyor Av-rupa’da. Köle pazarlarında köleler sa-tılmıyor ama emeğimizi, alınterimi-zi sömürüyorlar.

Avrupa'nın ekonomisinin yüksel-me yıllarında büyüyen zenginlik dahafazla emek gücü istiyordu ve buna enuygun olan halklardan biri de Türki-yelilerdi. Şu an için ise en uygunuBulgarlar, Romanlar, Polanyalılar.Çok çalışıp az kazandıkarı sürece ça-lışanların yabancı olmasının bir öne-mi yoktu emperyalistler için. 50 yılönce, kendi ülkelerini kalkındırmakiçin getirdiler bizi Avrupa’ya. Kendiülkemizdeki yaşam şartları daha kötüolduğu için eğdik boynumuzu, çalış-tık hiç durmadan.

Kapitalizm sürekli kar elde etmekister; bunun için sadece bizi değil,kendi halkını da sömürmesi gerekiyor.Halkın buna tepki göstermemesi için-se günah keçisi olarak Türkler, Arap-lar, Afrikalılar, Yunanlılar ve diğerhalklar gösteriliyor devletler tarafın-dan. İşsizliğin ve bütün olumsuzluk-

ların sebebi olarak biz gösteriliriz… Yani emperyalizmin yaşayabil-

mesi, sömürüsünü sürdürebilmesiiçin "böl - parçala-yönet" politikası-na ihtiyacı var. Bunun için halkları bir-birine düşman eder; yağma ve zulümdüzenini sürdürür.

Zahmetli bir yaşamdan kaçarakgeldiğimiz Avrupa ülkelerinde heralanda ırkçılıkla karşılaşıyoruz.

Kan İle Uyarıyolar Bizi. EnAğır İşlerinde Çalışıp EveGeldikten Sonra,“Yakılarak Ölebirsin”Korkusu Yayıyorlar.

Onların gözünde cahil, geri, te-mizlik işçisiyiz. Temizlik işçisi ol-mayanımız, yani onların gözünde"üstün mertebede" olan insanlarımızda var. Peki onlar ırkçılıktan nasip-lerini almıyorlar mı?

Mesele nerede ve hangi konumdaolduğun değil. Mesele ULUSALKİMLİK! Bunu çok iyi biliyor Avrupadevletleri. Ulusal kimliğinden, bi-lincinden vazgeç diyor. Kültürünü,geldiğin toprakları, sevdiklerinin me-zarlarını, vatanını unut diyor. İşte o za-man bizden olursun diyorlar. Amaeğer bundan vazgeçmezsen, istediğinkadar saçın sarı, gözün yeşil olsun; ka-fanın içinde ulusal bilincin yeterincekörelmediyse, düşmanımsın diyorırkçılar.

Özellikle Almanya devletinin sal-dırısı bu yüzdendir.

Mesut Özil Türkiyelidir...Mesut Özil bizden biri, milyon-

larca Türkiyeli gencimizden birisi.

Emeği çalınmış, mutlakabir Alman’dan on kat dahafazla çalışmıştır oraya kadargelebilmek için. Dünya'nınen iyi futbolcularından biriolan bir emekçi çocuğu.Zonguldak'lı bir işçi ailesi-nin çocuğu..

Almanya'da futbol oy-nayan onlarca Türkiyeli gen-cimiz var: Hamit Altıntop,Nuri Şahin, Halil Altın-top, Yıldıray, Ümit, bunlarve öncekiler…

Alman milli takımı da,Türkiye milli takımı da çağrı yaptılaroynamaları için onlara. Mesut Al-manya'yı tercih etti ve orada oyna-maya başladı.

Avrupa’da bir numaralı futbolcu-lar içinde gösteriliyor şu an Mesut.Avrupa ligi başladığından bugünebir çok tartışma sürdürüldü Alman-ya'da. Alman halkı Mesut'u kabul-lenmedi asıl olarak. Takımın içindedahi Mesut'un en iyi olarak gösteril-mesi tepki çekti. Neden? Çünkü o birAlman değil…

Mesut, “Benim bir tarafım Türk,bir tarafım Alman" diyordu. Dilediğikadar “bir tarafım Alman” desin amaAlman olamazdı. Evet Alman kültü-rünü de almıştır; eğer o kültürü al-masaydı zaten Alman milli takımınıseçmezdi.

Mesut'u Türkiyeli gençler Avru-pa’da hep sahiplendiler. Mesut’unoynadığı takımlar tutuldu. Hollan-da’da Türkiyeliler, Alman milli takı-mı oynarken Mesut oynadığı içinMesut’un takımını tutuyorlardı. Ken-di canlarından bir parça olarak görü-yorlardı. O yüzden bütün gollerionun atmasını istiyorlardı. Kendile-rini görüyorlardı, kendi ezilmişlikle-rini. Bize sadece aşağı işlerde çalışırgözü ile bakan ırkçılara bir tepkiydibu. “Hadi Mesut aslanım, hadi bizimiçin at bu golü” diyorlardı içten içe.Attığı her gol onlar içindi çünkü. Ken-di canlarından bir parçaydı.

Mesut geçen yıl memleketi Zon-guldak’a gitmişti. “Burası benim ne-nemin, dedemin evi. Burası benimmemleketim” diyordu. Kim kopara-bilir insanı köklerinden? İşte bu ola-

AVRUPA’dakiBİZ

BİZ, AVRUPALILARİÇİN DEKORATİFGÖRÜNTÜYÜZ! IRKÇILIK SINIR

TANIMIYORŞİMDİ SIRA

"MESUT ÖZİL"DE...

BURJUVAZİNİN YOZ KÜLTÜRÜNE KARŞI08 Temmuz 2012 / Sayı:2150

Page 51: Halk Gercegi 21

Konserin her bir aşaması başka bir öneme sahipti. Tanıtım çalışmaları, sponsor çalışmaları, daya-

nışma bileti için dolaşmak, afiş, bildiri... Şunu söyleyebili-riz ki, belli bir hava yarattık. Bunun en açık göstergesi, bir-çok çevrede "Sizinkiler çok iyi çalışıyor, nereye gitsek GrupYorum konseri" sözünü duymuş olmamızdı.

Ama şunu da açıkça söylemeliyiz ki, biz aslında olduk-ça dar bir çalışma yaptık. İki temel eksiğimiz vardı: Birin-cisi, ev ziyaretleri, çat kapı şeklinde bir çalışmayı hemen he-men hiç hayata geçiremedik. İnsanlarımızın kitlesel olarakbulundukları her yere gitmeyi sistemleştiremedik. Yani yu-karıdaki sonuç, dar bir çalışmayla yaratılmış bir sonuçtu.

Saydığımız iki temel eksikliği de giderebildiğimiz ko-şullarda 2 Haziran’daki kitleselliğin çok daha büyük olacağıaçıktır. İkincisi, insanlarımızı (hem var olanları, hem yenitanıştıklarımız) yeterince sefeber edemedik. Bunları yapa-bildiğimiz koşullarda 2 Haziran’daki kitlenin çok daha bü-yüyeceği açıktır.

***

Evi Gibi Hissettirmek Otobüslerdeki hava insanları doğrudan etkileyen bir baş-

ka etken oldu. Konuşmalar, bire bir sohbetler, yiyecek içe-cek ikramı, anketler...

Mesela biri otobüslerdeki durumu şu sözlerle özetlemişti:"Kendimi evimde gibi hissettim."

Başka bir siyasi hareketin çevresindeki bir aile yine buortamın sonucunda şunu söyledi bize: "Sizin farkınızı şim-di daha iyi anladım."

Otobüse yiyecekler içecekler getirildiğinde daha önce birbaşka siyasetin çevresinde yer almış bir kadın arkadaş, "Buişi ben yapabilirim" diyor. O otobüsteki sorumlu arkadaş "ta-mam yap" diyor. O da sonrasında kendisine böyle bir gü-ven gösterilmesine şaşırdığını ve bundan etkilendiğini an-latıyordu.

Aynı şey konser salonu için de geçerliydi elbette. Her olumluluğumuz "evimizdeki gibi" düşüncesini pe-

kiştiriyor, her eksiğimiz bu noktada bir olumsuzluk olarakiz bırakıyordu.

Kitle çalışmasının özü nedir zaten: İnsanlara düzenin ver-mediğini vermek, göstermediğini göstermek. Saygı, sevgi,özen, ihtimam, emek...

Konser sonrasında duyulan en dikkat çekici sözlerden biride şuydu: "Bundan sonra herhangi bir etkinliğiniz olduğundabeni mutlaka arayın." Gerisi bizim takipçiliğimiz!

Bu Sonuç, Yetersiz Bir Çalışmayla YaratılanBir Sonuçtur ve Daha Büyüklerini

Yaratabileceğimizin Kanıtıdır

DEVRİMCİ KÜLTÜRÜMÜZLE ALTERNATİF BİZİZ Sayı: 21 / 08 Temmuz 2012 5 1

AVRUPA’da Hayatın Öğrettikleri

maz, yarı Alman dahi olamazdı Me-sut onların gözünde. Kendi kimliği-ni red etmeliydi.

Son olarak twitterda örgütlenenırkçılar; "Mesut Özil kesinlikle Al-man değildir, bir kağıt parçası kökenideğiştirmez. O bir Türk'tür. AlmanMilli Takımı'nda sadece Almanlar,Alman ismini taşıyanlar yer almalı-dır" dediler.

Mesut ismini de değiştirmeliydi,Alman vatandaşlığı yetmezdi. Dini-ni değiştirmeli, kökenini reddetmeli,kültürünü reddetmeliydi. Ama onarağmen Alman devletinin geleceğiiçin köle gibide çalışmalıydı.

Ulusal Bilinç OlmadanEnternasyonalistOlunamaz! Ulusal BilinciOlmayan Anti-EmperyalistOlamaz...

Nedir Ulus?Tarihsel olarak oluşmuş, kararlı bir

dil, toprak, iktisadi yaşam ve kendi-

ni kültür ortaklığında dile getirenulusal biçimlenme birliğidir.

Bunlardan birinden biri olmazsaulus olunamaz. Kişiler üzerinden ba-kıldığında da böyledir. Mesut neredeoynarsa oynasın, kendi kültürü, ken-di kimliği ile var olmalıdır.

Yarım Alman yarım Türk diyerekeşit olunmuyor. Özellikle Avrupadayaşayan Türkiyeliler için ulusal bilinççok önemlidir.

Bir insanın, doğup büyüdüğümemleketini sevmesi, onu iyi temsiletmek istemesi, o ülkeye ait olduğu-nu gururla taşıyabilmesi milliyetçilikdeğil vatanseverliktir.

Yani bir insan ülkesini seviyordiye, ülkesi olmayan her yerden nef-ret edecek, oraları aşağı görecek diyebir kaide yoktur.

Aynı şekilde bir insan, ülkesininhalkını seviyor, onun ilerlemesini, di-ğer halkların gözünde saygı kazan-masını, mücadelesinin onların ön-cüsü haline gelmesini ve onlara ilhamolmasını istiyorsa bu o insanın diğer

halkları aşağı gördüğü anlamına gel-mez. Almanlardan veya Hollandalı-lardan nefret ediyor anlamına gelmez.Ve özellikle diri diri yakıldığımızAvrupa'da bu mümkünde değildir.Tam tersine ırkçılığa karşı ayaktadurmak direnmek için gereklidir va-tansever olmak, anti-emperyalist ol-maktır.

Devrimciliğin en önemli şartla-rından biri, ülkesini ve halkını sev-mek, onu burjuvazinin ellerinde ve ka-til iktidarından kurtarmak istemektir.Vatanını ve halkını sevmeyen onu aşa-ğı gören bir insan demokrat da ola-maz.

Ulusal bilincinden verdiğin ödün-ler; kültüründen, değer yargıların-dan verdiğin ödünlerdir. O bilinçbizi ayakta tutan bir güçdür. Asimileolmamızın önünde set olan bir güç-tür vatan sevgisi.

Irkçılığa karşı mücadele emper-yalizme karşı mücadeledir...

Page 52: Halk Gercegi 21

"...Kendi değişimimi, gelişimimi mücadele içinde so-mut olarak görüp yaşamak beni kavgaya ve hareketimizeher geçen gün biraz daha fazla bağladı. Kendime ve dev-rime, yoldaşlarıma, halkıma olan inancımı, güvenimi pe-kiştirdi. Bambaşka, yepyeni bir insan olarak hayata yenigözlerimi açmış olduğumu düşünmeye başladım. İnsanolmanın ne anlama geldiğini kavramaya başladım..."

Osman SÖNMEZ

Gültepe'de katledilen 4 yoldaşımı-zın kim olduğunu öğrenince tanıdığımkimse olmadığını gördüm. Ama dahasonra Kurtuluş'ta yazılan bir yazı ya-nıldığımı gösterdi. Emine Tunçal'ınmücadeledeki kısa geçmişini anlatanbir yazıydı bu ve burada çalıştığı böl-geler de yazıyordu. İşte o zaman öğ-rendim Emine'nin kim olduğunu. Emi-ne bizim Eda'mızdı. İllegal yaşama ilkadımımı attığımda karşılaştığım so-rumlum, yoldaşımdı. Eda birlikte oldu-ğumuz bir kaç aylık kısa sürede banafedakarlığı, harekete bağlılığın, yoldaşve halk sevgisinin nasıl olması gerek-tiğini gösteren aynaydı. Çalıştığımızbölge gericiliğin, sivil faşizmin kalesiolarak biliniyordu. Burada çalışma yü-rüttüğünü söyleseler hiç ihtimal ver-mezdim. Oysa yürütüyordu. Belki deülkemizin çalışma yürütmek, örgütlü-lük yaratmak için en zor yerindeydik.Biz geldiğimizde Eda yalnızdı, çok se-

vindi. Bunca zorluğa uzun süredir tekbaşına göğüs germişti. Şimdi yoldaş-

larıyla birlikte bunları göğüsleye-cek olmak ona büyük mutlulukveriyordu.

Bu zorlukları kısa sürede bizde gördük. Tüm bölgede parmak-la sayılacak kadar bir ilişki ağı ve

bunların sorunlarıyla boğuşmak, ayrı-ca yeni ilişkiler ve örgütlülük yaratmakiçin olağanüstü bir fedakarlığa ve hal-ka inanca ihtiyaç vardı. İşte bu özellik-ler de Eda'da vardı. Binbir dil dökerekikna edilebilen ve karşılığında alınabi-len yol paralarıyla sürekli zaman za-man sadece gece kalabilmek için yerbulmak amacıyla ilçeler arasında sayı-sız defa yol teptik. Buna rağmen sa-dece yatmak için bile eve alınmadığı-mız koşullarda, ocak ayında günlercedışarda, apartmanların bodrum katla-rında veya yağmur altında şehrin dı-şında bir çalının dibinde sabahlayıpdaha sonra da buluşmalarımızdabunu gülerek anlatmak, iki gün aç kal-dıktan sonra birlikte paylaştığımız birsorunu keyifle paylaşmak… Tüm bun-lara rağmen bir konuşmamızda şubetavrını konuşurken "Şubeye düştüğü-müzde bir tane aile ilişkimizi verirsenizbir daha asla affetmem" diyecek kadar

halk sevgisiyle dolu olmaktı.Onu böyle güçlü kılan halka olan

sevgisi, düşmana olan kininin de kay-nağıydı. Bir defasında şüpheli görüle-rek gözaltına alınmış, gözaltında kim-likteki bilgilerini doğrulatmak için sade-ce ev telefonunu istemişler ama o neolursa olsun şubede düşmana karşıtavır alınması gerektiğinin bilinciyle te-lefonunu vermemiş, sadece bu yüz-den 15 gün gözaltında kalmış. Siyasikimliğini bilmeyen polislere bunu gös-termemek için yaptıkları hakaretlerecevap vermemişti bu süre içinde. Göz-altından çıktıktan sonra bu durum çokzoruna gitmiş ve günlerce üzerindenatamamıştı. Düşmana olan kini de buderece yüksekti.

Eda'yı anlatmak tümüyle yaşamınımücadeleye adamış, tüm imkansızlık-lara karşın en üst boyutta fedakarlıkgösteren, haftanın en azından dört gü-nünü sokakta geçirebilecek direnç veinanca sahip, halk sevgisini her şey-den üstün tutan bir halk savaşçısı,devrim savaşçısını anlatmaktır. BugünEmine'nin bizlere bıraktığı Kurtuluşbayrağını onun canından çok sevdiğihalkları özgürleşene kadar savaşarak,en yükseğe dikeceğiz.

Emine Tunçal'ı Bir YoldaşıAnlatıyor: "Halk İlişkilerimize

Zarar Verirseniz Affetmem"

Kavganın ve Hayatın İçinde

14 Temmuz - 20 Temmuz

Onlar Vardı

1979 İstanbul doğumlu olan Levent Do-ğan aslen Erzincanlı'ydı. 19 Temmuz1996’da ölüm orucunu desteklemek içinBağcılar Namık Kemal Caddesi’nde yapılanbir gösteri sırasında polis tarafından katledil-di. 17 yaşında genç bir devrimciydi.Levent DOĞAN

1955 doğumludur. Ülkede bir Cephe ta-raftarı olarak mücadeleye katıldı.

1990’da gittiği Almanya’da da mücadele-nin aktif bir emekçisi olarak çalıştı. 15 Tem-muz 2001’de rahatsızlığı sonucu aramızdanayrıldı.

1965 Maraş doğumludur. İstanbul Ana-dolu Yakası emekçilerinin mücadelesindeyer aldı. 1992’de Halkın Gücü Gazetesi’ndeçalışmaya başladı. 14 Temmuz 1993’te İs-tanbul İkitelli Parseller’de darbeci kontra çe-tesi tarafından pusu kurularak katledildi.

Rıza GÜNEŞER

Halkımızın özgürlüğü, va-tanımızın bağımsızlığı içindağlara çıkmışlardı. 15 Tem-muz 1994’te Sivas’ın Zara İl-çesi, Kanlıçayır Köyü Otluçi-men Mezrası’nda çıkan çatış-malarda şehit düştüler.

Nihat,1975 Malatya He-kimhan doğumdur. Kürt milli-yetindendir. 1978’de devrimcidüşüncelerle tanıştı. Öğret-men olarak mücadelede yeraldı.

1993’te gerillaya katıldı. Ah-met Karlangaç Kır Birliği'nde ko-

mutan yardımcısı oldu.

Gülnaz, 1970 Antakya doğumludur. Arap milliyetinden-dir. 1980’lerin ortalarında mücadeleye katıldı. 1993 yazın-da gerilla olarak Sivas dağlarına adım attı. Murat, 1974 Si-vas doğumludur. Türk milliyetindendir. 1991’de bir sürebaşka bir siyasetin saflarında mücadele etti. Aynı yıl Dev-rimci Sol’cu olup, ‘91 yazında gerillaya katıldı.

Osman, 1961 Bursa, Gemlik doğumludur. Lise yılla-rında devrimcilerle tanıştı. Bursa bölgesinde legal, illegalgörevler aldı. 7 yıl tutsak kaldı. ‘91’de gerillaya katıldı.

Nihat ŞAHİN Gülnaz SARIOĞLU

Murat KAYMAK Osman SÖNMEZ

İskender EROĞLU

Page 53: Halk Gercegi 21

1956 Erzurum, Ilıca doğumludur. Dev-rimciliğe sempatisi Mahirler’le başladı veo günden itibaren 25 yılının her anı, mü-cadele içinde, örgütlülük içinde geçen birdevrimci oldu. Bu 25 yılda, işkencelerden,tutsaklıklardan geçti, sayısız görevler üst-lendi. Son üstlendiği görev, Türkiye tarihi-

nin en büyük hapishaneler saldırısında, Birinci ölümorucu ekibi Direnişçisi olarak saldırının önünde barikatolmaktı. 14 Temmuz 2001’de, 12 Temmuz’da katledileneşi İbrahim Erdoğan’ın ölüm yıldönümünden iki günsonra şehit düştü.

Sevgi ERDOĞAN

Gözaltın-dayken vetutuklu kal-dığı süre bo-yunca gör-düğü işken-celer son-cunda yaka-

landığı bir hastalık nede-niyle tahliye olduktan kısabir süre sonra Temmuz1986 tarihinde kaybettik.

Ali KALKAN

1957 do-ğumludur. 1Mayıs Ma-hallesi'ndegecekonduhalkınınelektrik so-rununu çöz-

meye çalışırken, elektirikçarpması sonucundaTemmuz 1978 yılında ara-mızdan ayrıldı.

Ferhan PEKER

1968 Malatya Kürecik doğumludur.Mücadeleye 1989’da İstanbul Yenibos-na’da katıldı. Son olarak milis üyesiydi.16 Temmuz 1993’de İstanbul Şirinev-ler’de İstanbul polisi tarafından sokakortasında kurşunlanarak katledildi.

Kemal AYGÜL

12 Eylül sonrasının hapishane direni-şinde onurlu bir mücadele verdi. Tahliyeolduktan sonra 16 Temmuz 1988’de ça-lıştığı işyerinde elektrik çarpması sonu-cu kaybettik.

Bahattin İŞCAN

14 Temmuz 1979’da İstanbul’da“Emperyalizme, Faşizme, Pahalılığa veİşsizliğe Karşı Mücadele” kampanyasın-da bildiri dağıtırken jandarma tarafındankatledildi.

Hüseyin AKSOY

Der sim do ğum lu. 1980 ön ce si Li se liDev-Genç içe ri sin de yer al dı. Cun ta ön -ce sin de tut sak dü şe rek Alem dağ ha pis -ha ne sin de kal dı. 1984’te İTÜ İn şa at Fa -kül te si Çev re Mü hen dis li ği Bö lü mü’negir di. Bu dö nem de Öğ ren ci Der ne ği ça -lış ma la rı na ka tıl dı. Dev rim ci ha re ke tin

bir ta raf ta rı idi. Yük sel’i 1989 Tem muz ayın da İs tan bul’da ge çir di ği

bir tra fik ka za sın da kay bet tik.

Yüksel MUNZUR

14 Temmuz 1991’de An-kara’da bulundukları üs polistarafından kuşatıldı. Direne-rek şehit düştüler.

Fintöz 1961 doğumludur.1978’de Liseli Dev-Genç’liy-di.12 Eylül sonrasında bir süreyurtdışında örgütlü mücadeleiçinde oldu. Bir Devrimci Solcu

olarak ülkesine döndü ve SDB’lerde görev yaptı. O, yurtdışın-da yozlaşmadan, değer yitimine uğramadan devrimci kalmayıbaşaran insanlardan biridir. Ve bu yanıyla bir örnektir.

Buluthan, 1969 doğumludur. ‘80 sonrası Dev-Genç örgüt-lenmesine katıldı. Gençliğin militan önderlerinden biri oldu.SDB’li olarak mücadelesine devam etti.

BuluthanKANGALGİL

1996’da hapishanelerdekiölüm orucu sürecinde, 15Temmuz 1996’da direnen tut-sakları desteklemek amacıy-la, İstanbul Gültepe merke-zindeki düzen kurumlarınakarşı gerçekleştirilen baskın-dan sonra geri çekilirken Tel-sizler Mahallesi’nde bir evdekuşatıldılar. Hapishanelerdeölüm orucunda bulunan yol-daşları gibi son nefeslerinekadar direnerek şehit düştü-ler. (Hanım Gül, evin sahibiy-di, kuşatmada polis tarafın-dan vuruldu ve kaldırıldığı

hastanede 22 Temmuz’da yine polis tara-fından katledildi.)

Hasan Hüseyin, Amasya Gümüşhacı-köy doğumluydu. Lise yıllarında DLMK (De-mokratik Lise için Mücadele Komiteleri) veHalkevi faaliyetlerinde yer aldı. 1996’dahalkın adaletini uygulamak için SPB’li oldu.

Gülizar, Sivas Kangal’a bağlı Topardıç Köyü’ndendi.Köyüne gelen gerillalar aracılığıyla tanıştı devrimcilerle.Çalışmak için geldiği İstanbul'da kavganın neferi oldu.

Emine, 1973 Ankara Ayaş İlçesi doğumludur. Hacet-tepe Üniversitesi’nde Dev-Genç'li oldu. Önce AnkaraDev-Genç Komitesi'nde, sonra bölgede görevler aldı.1996’da bir Silahlı Propaganda Birlikleri (SPB)’liydi.

Ali, 1975 Tokat Zile doğumludur. 1995 yılında bölge-sindeki Muharrem Karakuş şehit düştüğünde o bir savaş-çı oldu. Israrla ekiplerinin adının Muharrem Karakuş ol-masını istemişti.

Hanım Gül, o en zor günlerde dahi Parti-Cephe'yekapısını açan bir yiğit Anadolu kadınıydı.

Ali ERTÜRK

Hanım GÜL

Hasan HüseyinONAT

Emine TUNÇAL

Gülizar ŞİMŞEK Fintöz DİKME

14 Temmuz 1992’de İs-tanbul Kasımpaşa’da bu-lundukları üs kuşatıldı, ça-tışarak şehit düştüler.

Nurten,1970 Elazığ do-ğumlu, Kürt milliyetinden-dir. Ocak 1992’den itibarenSilahlı DevrimciBirlikler(SDB) örgütlenme-

si içinde görev aldı.İsmail, 1972 Giresun doğumludur ve 1991’den iti-

baren SDB üyesi olarak görev aldı.

İsmailAKARÇEŞME

Nurten DEMİR

Page 54: Halk Gercegi 21

Mizah Mazlumun Zalimdenİntikam Alma Aracıdır