halk gercegi 18

54
Kaybeden, Katleden İşkenceci Kati lleri Tanıyoruz! Bulacağız ve Yargılayacağız! Yüzlerce İnsanımız Gözaltında Kaybedildi KAYBEDEN DEVLETTİR! Kaybolan devrimciler değil, devletin meşruluğudur! ‘90’lı yıllar boyunca kayıpları aradık. Kaybedenlerin peşine ştük, yakasına yapıştık! Bugün de katillerin peşini bırakmıyoruz. Kaybedilen yoldaşlarımızı bulacağız. Katilleri asla affetmeyeceğiz! Devlet, Uludere’de 35 köylüyü katletti! Katliam, AKP’nin deyimiyle ‘arka bahçedeki zararlı ayrık otlarınıtemizleme operasyonudur! Katil Devlet! Katil Devlet! Kürdistan’dan Kanl ı Ellerinizi Çekin! Kürdistan’dan Kanl ı Ellerinizi Çekin! Haftalık Dergi / Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) / 08 Ocak 2012 Sayı:18

Upload: age-age

Post on 06-Mar-2016

288 views

Category:

Documents


11 download

DESCRIPTION

Turkish-language weekly magazine

TRANSCRIPT

Page 1: Halk Gercegi 18

Kaybeden, Katleden İşkenceci Katilleri Tanıyoruz!

Bulacağız ve Yargılayacağız!

Yüzlerce İnsanımız Gözaltında Kaybedildi

KAYBEDEN DEVLETTİR!Kaybolan devrimciler değil, devletin meşruluğudur!

‘90’lı yıllar boyunca kayıplarıaradık. Kaybedenlerin peşine

düştük, yakasına yapıştık!

Bugün de katillerin peşini bırakmıyoruz. Kaybedilen

yoldaşlarımızı bulacağız. Katilleriasla affetmeyeceğiz!

Devlet, Uludere’de 35 köylüyü katletti!Katliam, AKP’nin deyimiyle ‘arka bahçedeki zararlı

ayrık otlarını’ temizleme operasyonudur!

Katil Devlet!Katil Devlet!Kürdistan’dan Kanlı Ellerinizi Çekin!Kürdistan’dan Kanlı Ellerinizi Çekin!

Haftalık Dergi / Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) / 08 Ocak 2012 Sayı:18

Page 2: Halk Gercegi 18

ÖÖğrendiklerimizğrendiklerimizÖÖğretmenimizdenğretmenimizden

Devrimciler önce kendileri ileyarışmalıdırlar.

Emekçilikte,

mütevazılıkta,

sonuç almada,

aldığı kararları uygulamada, bukararları büyütmede önce kendilerini

geçmelidirler.

Devrimciler kendi acı deneylerindenöğrenirler.

Kendimizi yene yene yürüyeceğiz.

Emek verilmeden öğrenilen şeylergerçekten öğrenilmiş sayılmaz.

Zorluklara katlanmadan,

emek harcamadan öğrenilen hiçbir şeyinsanı ileri taşımaz. Bunu unutmayacağız.

Gerisi hayat...Gerisi hayat...Sahibi ve Yazıişleri Müdürü: Ünal ÇİMEN

Adres: Kocatepe Mah. Feridiye Cad. Farabi Sok.No: 7 / 9

Beyoğlu/İSTANBUL

Ofset Hazırlık: Ozan Yayıncılık

Adres: Gülbahar Mah. Cemal Sahir Sok. Kral Apt.7/1 B Blok No: 17 Daire: 6 Mecidiyeköy /İSTANBULTel: (0-212) 216 41 78

Faks: (0-212) 216 41 79

Yurtdışı Büro: Vakıf EFSANE Pieter de Hoochstr. 303021 CS Rotterdam/Nederland

ISSN: 1308-3007

Baskı: Ezgi Matbaacılık-Sanayi Cad. Altay Sok. No:10 Çobançeşme / Yenibosna / İST.Tel: (0-212) 452 23 02Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama San. ve Tic.A.Ş. Tel: (0-216) 585 90 00

Avrupa: 4 EuroAlmanya: 4 EuroFransa: 4 Euroİsviçre: 6 Frank

Hollanda: 4 Euroİngiltere: £ 3Belçika: 4 EuroAvusturya: 4 Euro

Haftalık Süreli Yerel Yayın Fiyatı: 1 TL

Halk Cepheliler, Amerika’nın füze kalkanına karşı 13 Ocak’ta ülkemizin dört bir yanından Kürecik’e gidiyor!

AMERİKA DEFOL! AMERİKA DEFOL! BU VATAN BİZİMBU VATAN BİZİM

Füze Kalkanı Değil, Füze Kalkanı Değil, Parasız Eğitim İstiyoruz!Parasız Eğitim İstiyoruz!

İstanbul’dan çıkış:Tarih: 13 Ocak 2012, CumaSaat: 16.00Yer: Cevahir Alışveriş Merkezi önü - Şişli

Ankara’da buluşma:Tarih: 13 Ocak 2012 CumaSaat: 24.00Yer: Kurtuluş ParkıVedat Dolakay Nikah Salonu önü- Sıhhıye

14 Ocak 2012 saat 07.00’deSivas - Gürün’de kahvaltı

Malatya’da buluşma:Tarih: 14 Ocak 2012 Cuma Saat: 12.00Yer: İnönü Meydanı - Merkez

Kürecik’te yürüyüş: Tarih: 14 Ocak 2012 Cumartesi Saat: 14.00

İstanbul’dan Malatya - Kürecik’e Yapılacak Yürüyüşün Programı

Page 3: Halk Gercegi 18

İİ ç i n d e k i l e r

6 “Terörist” sanıp katletmekmeşru mu?

8 Katliamlar devlet politikasıdır

9 Hasan Cemaller’in yalakagazeteciliği Van halkınıöldürmeye devam ediyor!

11 Van halkı yalnız değildir

12 Bulacağız ve yargılayacağız!

15 Malatya-Kürecik’e yürüyoruz

17 14 Ocak’taMalatya-Kürecik’teyiz

20 Cepheli: Cepheli olmazı olur,yapılmazı yapılır kılar

21 Kurtuluş İçinDevrimci Okul:İdeolojik Güç

25 Sağlıklı ve Güvenlikli Bir YaşamHakkımızdır: Paran yoksa“ölürsün” diyorlar...

27 Röportaj: Düzenin sağlık anlayışı;halkın sağlığını korumak değil,kar elde etmektir

29 Kentsel dönüşümde itiraf: Amaç

halkı örgütsüzleştirmek!

30 Haklıyız Kazanacağız: Kentsel

dönüşümün sebebi depremdeğil, halk korkusudur

32 Halkevleri Dikmen’de

Büyükşehir Belediyesi ileanlaştı!

34 Halk Düşmanı AKP:

Depremlerden sonra 87 çadıryandı! 8 kişi yanarak, 2 çocukdonarak öldu!

35 Gençliğin Gündeminden:Okullarımız “Eğitim Kentler”aracılığıyla ticarileştiriliyor

36 Gençlik Federasyonu’ndan:Öğrenci gençliği mücadeleyeortak etmek

37 Liseliyiz Biz: Kurtuluş

Savaşı’nda da vardık...

39 Sınıf Kini: Halk, katillerini

affetmez unutmaz

40 Sırrı Sakık, ‘Affet ve Unut’

diyor unutulur mu?

Ülkemizde Gençlik

4 Devlet, Uludere’de35 köylüyü katletti

''Füze Kalkanı DeğilDemokratik Lise İstiyoruz''

Liseli Gençlik Şenliği

Kaybeden Devlettir!..Yıldız Teknik Ünüversitesi öğrencisi AyhanEfeoğlu, 6 Ekim 1992’de gözaltına alındı vekaybedildi. Ayhan Çarkın itiraflarında AyhanEfeoğlu’nun cesedini Trakya’ya gömdüğünü

açıkladı. Program: Müzik

(Grup Kızıl)Tiyatro

(Epik SanatTiyatro Topluluğu)

ŞiirSinevizyon

Ayhan Çarkın, AyhanEfeoğlu’nu nereye

gömdüğünü açıklasın.

TAYAD, AyhanEfeoğlu’nun mezarının

nerede olduğuaçıklanana kadar

HER CUMA SAAT:19.00’DA

TAKSİM’DEYÜRÜYÜŞ YAPACAK!

Tarih: 18 Ocak 2012Saat: 14.00

Yer: As Düğün SalonuArmutlu Mah. Antakya-HATAY

Hatay Özgürlükler Derneği / Liseli Gençlik

HALK CEPHESİ / LİSELİ DEV-GENÇ

Katil Devlet!

41 Halk Gerçeğimiz: Ayaktakalmanın, dayanışmanın adıdırimece

42 HHB: Siz sefiller! Halkın hukukbürosu halkındır!

42 Özgür Tutsaklardan: Özgürtutsaklığa giriş

43 Cepheliler yeni yılı umut dolukarşıladı

45 Haberler...

47 Avrupa’da Halk Gerçeği:Devrimci tutsaklaronurumuzdur, tecriteezdirmeyeceğiz!

48 Avrupa’daki Biz: Ölümün herşeklini tattırdı bize Avrupa...

49 Yürüyüş halktır, halkın sesidir!

50 Devrimci Memur Hareketi:Vekile kıyak, emekçiye dayak

52 Hayatın Öğrettikleri: Halkmeclisi, Gazi Mahallesi’ndeelektrik sorununu çözdü

53 Berkan...

54 Yaşıyorlar...

55 ÖğretmenimizdenÖğrendiklerimiz...

Page 4: Halk Gercegi 18

Şırnak’a bağlı Uludere’deki Ro-boski Köyü’nün Güney Kürdistan’laolan sınır noktasında kaçakçılık yapan35 yoksul Kürt köylüsünü oligarşininsavaş uçakları 47 dakika bombala-yarak katletti. Katledilen 35 kişidensadece üçünün yaşı 30’un üzerin-deydi. Geri kalanları 12 ile20 yaş ara-sındaki çocuk ve gençlerdi.

Katliam 28 Aralık akşamı yapıldı.Holding medyasının televizyonlarıbaşka zaman olsa “son dakika” ha-berleri diye dakika başı haber yapar-lar. Ancak bu sefer öyle yapmadılar.Haberleri mi olmadı? Haberlerinin ol-maması mümkün değil. Polis dahabaskın yapacağı eve gitmeden onlar‘basıldı’ diye haber yaptı. Ancak busefer Uludere katliamını tam 12 saathalktan sakladılar. 29 Aralık tarihli ga-zetelerin hiçbirinde katliamın haberiyer almadı. Televizyonlar 12 saat, ya-zılı basın 24 saat sonra haber yaptı. İs-tisnalar hariç yapılan haberler iseUludere katliamına “kaza süsü” ver-mekten ibaret oldu.

Yani 35 yoksul Kürt köylüsünü sa-dece oligarşinin savaş uçakları bom-balayarak katletmedi. Burjuva med-ya patronları bu katliamın doğrudanortağıdır. Burjuva basının iktidar ya-lakası yöneticileri, köşe yazarları bukatliamın suç ortaklarındandır. 24saat sonra atılan şu manşetlere bakın:“Kahreden Hata”, “Vahim Hata”,“Terörist Güzergahına Bomba”, “35Sivile Bomba”, “Gediktepe Send-romu Kaçakçıyı Vurdu”, “Silah Ta-şıyorlardı...” Hiçbirisi katliam de-medi. Hepsi de katliama gerekçe ara-ma çabası içindeydi. Katliam yoktu,“hata” vardı. Sonucu da “vahim” ol-muştu.

“İstihbarat hatası” dediler, “yanlışyönlendirme” dediler, “tam da hü-kümet yeni demokratikleşme paketiaçmak üzereyken” diyerek komploteorileri üretmeye başladılar. “Te-

rörle mücadele çok başarılı giderkenbu hata niye?” diye sordular. ‘PKK,yanlış yönlendirmiş olabilir’ diye

PKK, ‘parmağı’ aradılar. Bir kaç is-tisna dışında katliam demediler. Kat-liamı “gerekçelendirme”ye çalıştılar.

Buna rağmen atılan manşetleri,yazılan yazıları AKP, çok “insafsız”buldu. Başbakan Erdoğan “devletkatliam yapmaz, geçmişte bizdenönce olmuştur, ama bizim dönemi-mizde olmaz” diye açıklama yap-mıştı, basının da böyle yazmasını is-tedi.

Nedir “vahim hata?”

Katledilen 35 kişinin PKK’li de-ğil, “sivil” olması. PKK’li olsaydıburjuva medya ve kalemşörleri yinehep bir ağızdan “terörle mücade-le”deki “zafer”in propagandasını ya-pacaklardı.

Oysa katliam açığa çıktıktan son-ra TSK’dan yapılan açıklama çokaçık. Ortada bir hata yok. TSK, kat-liamdan sonra yaptığı açıklamadaoperasyonu yanlış yaptık demiyor:“Türk Silahlı Kuvvetlerinin sınırötesi harekatı, TBMM tarafından 17Ekim 2007 tarihinde kendisine veri-len ve birer yıllık sürelerle yenilenenyetki gereği sürdürülmektedir.” diyor.

Yani biz bu operasyonu kafamızagöre yapmadık. “TBMM’nin bizeverdiği yetkiye dayanarak yaptık” di-yor. TSK, doğru söylüyor; bu katlia-mın tek sorumlusu TSK değil.

AKP, başta olmak üzere CHP veMHP de bu katliamın ortağıdır.TSK’ya sınır ötesi operasyonu içinizin söz konusu olduğunda bu üç par-tinin aralarında ne tür sorun olursa ol-sun, tüm itilaflar bir kenara bırakılıpoy birliğiyle sınır ötesi operasyonla-ra izin veren onlardır. Bunun içinAmerikancı ordunun komutanları ar-kasında parlamentonun sınırsız des-teğini de alarak halkın üzerine per-vasızca hiç çekinmeden bombalaryağdırmaktadır.

TSK, yaptığı açıklamada; “Grubuntespit edildiği bölgenin teröristler ta-

"Terör örgütününyürüttüğü çalışma sadece

dağda, bayırda, şehirde, sokakta,arka sokaklarda haince pusukurarak yaptığı saldırılardanibaret değil. Bir başka ayağıdaha var. Psikolojik terör,bilimsel terör var. Terörübesleyen arka bahçe var. Terörpropagandası var. Masum,makul, haklı gösterme gayretivar. Bir kısmı bu yapıyı görmüyor,göremiyor. Yeterli bilgisiolmayabilir. Birileri de ciddihalde saptırma yaparak, kendinegöre gerekçeler uydurarakmakulleştirerek, teröre destekveriyor. Resim yaparak, tuvaleyansıtarak, şiir yazarak, şiireyansıtıyor, günlük makaleyazarak. Hızını alamıyor. Terörlemücadelede görev almış askeri vepolisi, sanatına, çalışmasınakonu yaparak demoralize etmeyeçalışıyorlar. Terörle mücadeleedenle bir şekilde mücadeleediliyor. Arka bahçe İstanbul'dur,İzmir'dir, Bursa'dır, Viyana'dır,Londra'dır, Washington'dur,üniversitede kürsüdür, dernektir,sivil toplum kuruluşudur. Orayada sızmışlardır. Bakmışsınızkültür, eğitim derneği. Bakarsınız'think tank' kuruluşu. Dağdakiylemücadele kolay. Ama arkabahçede ayrık otuyla ayrık otlarıbirbirine karışıyor. Bir kısmıfaydalı, bir kısmı zehirli."(İçişleri Bakanı İdris NaimŞahin)

Devlet, Uludere’de 35 köylüyü katletti!Katliam, AKP’nin deyimiyle ‘arka bahçedeki

zehirli ayrık otlarını’ temizleme operasyonudur!

8 Ocak 2012 / Sayı:1844

Page 5: Halk Gercegi 18

rafından sıkça kullanılan bir yer ol-ması ve geceleyin hududumuza doğ-ru bir hareketin tespit edilmesi üze-rine... hedef alınmıştır.” “Olayın mey-dana geldiği yer, bölücü terör örgü-tünün ana kamplarının konuşlu ol-duğu, sivil yerleşim bulunmayan,Irak kuzeyindeki Sinat-Haftanin böl-gesidir” diyerek katledilen köylüle-ri suçluyor.

Yani köylüler yanlış yerde bulun-dukları için “katledilmeyi haketmiş”oluyorlar. Ortada bir yanlış, kaza, hatayok. TSK, “bir daha hiç kimse ‘terörörgütü’nün bulunduğu bölgelere gir-mesin, ‘korucu, kaçakçı, köylü, ço-cuk’ demeden tepesine bombayı yağ-dırırım” diyor.

Bu politika AKP’nin politikasıdır.Bu politika aylardır “terörle müca-dele” adına yapılan toplantılarda be-lirlenmiş bütün halkı düşman görendevletin politikasıdır. Bu katliamın 19Aralık hapishaneler katliamında ol-duğu gibi önceden planlanmış, ma-ketler üzerinde tatbikatları yapılan birkatliam olup olmamasının hiçbir öne-mi yoktur. AKP bütün Kürt halkınıdüşman olarak görüyor. Ve bu katli-amla da bütün Kürt halkına gözdağıvermek istiyor. Sadece Kürt halkınada değil; en sıradan hak alma ey-lemlerine yapılan saldırılara bakın.İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’inyaptığı açıklamaları tekrar tekrarokuyun. Ama bir “gaf”, “pot kır-ma”, “dil sürçmesi” diye ne kendini-zi ne de halkı aldatmadan okuyun. Birde olanlara bakın. Ortada bir “gaf”,“pot kırma”, “dil sürçmesi” yok.

AKP, kendisine oy veren kesimlerdahil, politikalarına hizmet etmeyentüm halkı düşman olarak görüyor.“Kentsel yıkım” için “bize oy veripvermediğine bakmaksızın, seçim kay-betme pahasına” yıkımları yapacağı-nı açıklaması bütün halkı düşman ola-rak görmesinin sonucudur.

35 Kürt köylüsünün katledilmesionun için ne “operasyon kazası”dır,ne hata, ne de yanlışlıkla yapılmıştır.Halka karşı açılmış savaşın gereği ye-rine getirilmiştir. Nitekim AKP ikti-darda olmanın yüklediği ‘sorumluluk’gereği Cumhurbaşkanından Başba-

kanına ‘talihsiz bir olay’ deseler dekatliama, devletin resmi görüşünüfaşist MHP’nin Genel Başkanı Dev-let Bahçeli “PKK’yi destekledikleri-ne dair yüzde bir ihtimal de olsa dev-let gereğini yapmalıdır. ULUDE-RE’DE DEVLET GEREĞİNİ YAP-MIŞTIR” diye açıklamıştır.

AKP’de başlangıçtaki tepkileriönlemek için yaptığı “üzgünüz” tü-ründen söylemleri bir tarafa bırakıpkatliamcıları açıktan savunarak kat-liamla halka açtığı savaşı sürdür-mektedir. Başbakan Erdoğan “olayıgazetecilere rağmen örtbas etmediğiiçin teşekkür ediyorum” dedi. Orta-da 35 kişinin katledilmesi yok sanki.Katliamcılar devletin en üst icra ma-kamı tarafından sahiplenildi. Tartış-maların önünü kesmek için ilk gün-den beri “soruşturma açıldı” deni-yordu, soruşturmaya “gizlilik kara-rı” alınarak tartışılması da yasaklan-dı.

Katliama ilişkin tek bir kişi dahigözaltına alınmazken, katliamı pro-testo edenlerden yüzün üzerinde kişigözaltına alınıp onlarca kişi tutuk-landı. Bütün bu gelişmelerden sonrahala bu katliama bir kaza ya da yan-lışlık denilebilir mi?

Ayrıca belirttiğimiz gibi ne TSK,ne MİT, ne de devletin herhangi birkurumu “olayın yanlışlıkla olduğunu”söylemiyor. “İstihbarat hatası” oldu-ğu da kabul edilmiyor. Sadece “çoktalihsiz olay” olarak adlandırılıyor.

“Talihsiz” olanın belki, katliamındevlet tarafından yapıldığının çokaçık olarak açığa çıkmış olmasıdır.Devletin üstünü örtbas edememesidir.

Zaten yanlışlık, “vahim hata” di-

yenlerde devleti aklamaya çalışanburjuva medyanın köşe yazarları veküçük burjuva akıldaneleridir.

Hayır, bir hata ya da bir yanlışlıkyoktur. Ne diyor İçişleri Bakanı İdrisNaim Şahin? “Dağdakiyle mücade-le kolay. Ama arka bahçede ayrıkotuyla ayrık otları birbirine karışıyor.Bir kısmı faydalı, bir kısmı zehirli."Bu katliam da birbirine karışan arkabahçedeki ayrık otlarının içinden za-rarlı olanları “ayıklama” operasyo-nudur.

Bakan Şahin’in açıklamalarına“gaf” deniyordu. Ne gafı? AKP ikti-darı aylardır bunu yapıyor. “KCKoperasyonu” adı altında binlerceBDP’liyi gözaltına aldı ve tutukladı.BDP’nin belediye başkanları, meclisüyeleri ve yöneticileri tutuklandı.Avukatlar tutuklandı, BDP ile ilişki-si olan aydınlar, yazarlar, gazeteciler,avukatlar tutuklandı. Eylemlere ka-tılan çocuklar ailelerinden alınıp“sevgi evleri” dedikleri devşirme ev-lerinde devşirilecek. Büyükşehirler-de devrimcilerin, Kürt hareketinin ör-gütlü olduğu yoksul gecekondu ma-hallelerinde yaşayan halkı “KentselDönüşüm” adı altında şehirin dışınasürmeye hazırlanıyor. Aylardır AKPiktidarı tarafından “şu kadar milyondolar kaçak sigaradan ‘terör örgütü-ne’ para gidiyor” diye, “Kaçak’tanPKK’ye 70 milyon dolar” diye bur-juva basına haberler yaptırıldı.

Bütün bunlar İçişleri Bakanı İdrisNaim Şahin’in konuşmasında belir-tilen “arka bahçedeki ayrık otlarını”ayıklama operasyonudur. Ve bu sal-dırı aylardır gözaltı ve tutuklama te-rörü olarak sürmektedir. Uludere kat-liamıyla AKP’nin terörü en pervasızboyuta çıkmıştır.

Ancak AKP, ne eylemlere saldırı-larla, ne gözaltı ve tutuklamalarla nede katliamlarla sonuç alamamaktadır.İktidarı baskı, terör, tutuklama vekatliamlar üzerine oturmaktadır. Veher geçen gün iktidarını sürdürmekiçin daha fazla baskı, terör ve katlia-ma ihtiyaç duymaktadır. AKP iktidarıhalka karşı açtığı bu savaş içinde bo-ğulacak. Devrimcileri ve halkı teslimalamayacak.

35 Kürt köylüsününkatledilmesi onun için

ne “operasyonkazası”dır, ne hata,

ne de yanlışlıklayapılmıştır. Halka karşı

açılmış savaşın gereğiyerine getirilmiştir

Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 55

Page 6: Halk Gercegi 18

KAYBEDEN, KATLEDEN KATİLLERİ TANIYORUZ

Şırnak'a bağlı Uludere'nin RoboskiKöyü’nün Güney Kürdistan ile sınırnoktasında kaçakçılık yapan 35 Kürtköylüsü oligarşinin savaş uçaklarıtarafından bombalanarak katledildi.

Katliam halktan 12 saat saklandı.Katliam açığa çıktıktan sonra burjuvamedya tarafından yapılan ağırlıklıyorum ise katliamın yanlışlıkla ya-pılmış bir “vahim hata” olması yö-nünde idi. Adeta katliamın üzeri ör-tülmeye çalışıldı.

İşte Burjuva Basının Attığı Manşetler:

Hürriyet; “Çok Üzgünüz” “Şır-naklı köylüler Kuzey Irak’tan katır-larla kaçak mazot ve sigara getirirken4 savaş uçağı tarafından teröristsanılarak bombalandı”

Milliyet; “35 Sivile Bomba”:“Şırnak Uludere’de sınırdan kaçakmazot getiren grubu terörist sananTSK bölgeye F-16’ları gönderdi.Ve sabah Uludere’ye traktörleriçinde 35 sivilin cesedi geldi”

Star; “Kahreden Hata”: “Şır-nak sınırında terörist sızmalarınakarşı operasyon yapan F-16’laryanlış istihabarat sonucu KuzeyIrak’tan katırlarla kaçak sigara ge-tiren köylüleri vurdu. 35 kişi ha-yatını kaybetti”

Zaman; “Ölümcül İstihbarat”“F-16’lar Kuzey Irak’ın Sinat Haf-tanin bölgesinde terörist zannetik-leri mazot kaçakçılarını vurdu. Ge-nelkurmay operasyonun ‘sivil yer-leşim yeri bulunmadığı’ bölgede

yaptıklarını açıkladı. İddia-lara göre 35 vatandaşımızınöldüğü olaya bölgede PKKelebaşlarının toplandığınailişkin ‘yanıltıcı’ istihbaratyol açtı”

Sabah; “Gediktepe Sen-dromu Kaçakçıyı Vurdu”:“Şırnak’ta bir grup öncekigece katırlarla sınıra sızdı.Gediktepe ve Dağlıca bas-

kınlarının silah yükü katırlarla ya-pıldığını bilen birlikler alarma ge-çerek grubu F16’larla bombaladı”

Habertürk; “Sınırda VahimHata”: “Jetler, PKK’lı diye 36 köy-lüyü bombaladı:

Cumhuriyet;"Jetler SivilleriVurdu"

Sözcü; "TSK sivilleri vurdu"diyenlere Genelkurmay'dan açıkla-ma:"Silah taşıyorlardı": "PKK ağırsilahları sınırdan katır sırtından ge-çiriyordu. TSK önceki gece aynı böl-gede kalabalık bir gruba jetlerleoperasyon yaptı."

Akşam; "İnsafsız Hava Aracı"

"Sınırda dram, F-16’lar KuzeyIrak’tan katırlarla kaçak mal taşıyan

sivilleri karakol basmaya gidenPKK’lı sanıp bombaladı. "

Radikal; "35 Yurttaşa İHABombası": "İnsansız hava araçla-rının (İHA) görüntüleri üzerine kalkanF16’lar PKK’lı sandıkları kaçakçılarıvurdu. 35 ölü, 17 kayıp."

Vatan; "Kahreden Hata"...

Terörist Sandılar...Haber ve yorumlar bu yönde.

Burjuva basın can siperane oligarşininkatliamını gizlemeye çalıştı. Katli-amdan canlı kurtulanların anlatımlarıvar. Çok açık bir katliam olduğunuanlatıyorlar. Katliama ilişkin bilin-meyen hiçbir soru işareti yok. Amaburjuva medyanın kalemşörleri ger-çekleri çarpıtmak için sayısız soruişaretleri buldu. Komplo teorileriüretti. Ama istisnalar hariç hepsininyorumu “terörist sanıp yanlışlıkla 35köylü katledildi”.

Kendine demokrat, ilerici, sol’umdiyen aydın ve yazarlar da “onlar si-vildi”, “Onlar terörist değildi”, “Gü-nahları neydi o çocukların” vb. yo-rumlarla katliama karşı çıktılar.

“İsrail bile Filistin'e bu katliamı yapmamıştır”

"Yaşanan bombardımanın ardındanolay yerine ilk giden görgü tanıklarındanTeyfik Encü, gördüklerini şöyle anlatıyor:“Olay yerine vardığımızda, gördüğümüzmanzara tam bir vahşetti. İnsan ve hayvanparçaları birbirine karışmıştı. Karda siyahbir madde vardı. Bize gelen bir koku ba-şımızı döndürdü. Baktık oradakiler 15-20 yaş arası gençlerimizdi. Hepsi öğrencive fakir fukaraydı. Kendimizi bildik bilelibu sınırda kaçakçılık yapıyoruz. Bu günekadar devlet de bize göz yumarak, müsaadeediyordu” ...

“Başımıza getirilen tam bir oyun gibi.Sanki bizi kandırmışlar askerler sınıragidip silahla ateş açmış, gençler de geriyedoğru kaçmışlar. Gurubun içinde tecrübeli

bir kişi olma-dığı için telaşakapılıp ortadakalmışlar. Herbiri bir tarafakaçıp dağılmasıg e r e k i r k e n ,hepsi keklikyavrusu gibi elele tutuşarakkatırların altın-da saklanmayaçalışmışlardı.Kendim 7 kişi-yi toprak altın-dan çıkardım. Toprak altından çıkardık-larım ölmeden önce elle ele tutuşmuşlardıve toprak altında da öyle duruyorlardı.Yapılan katliam dünyanın hiç bir yerindegörülmemiştir. İsrail bile Filistin'e bukatliamı yapmamıştır.

‘TERÖRİST’ SANIP KATLETMEKMEŞRU MU?

8 Ocak 2012 / Sayı:186

Page 7: Halk Gercegi 18

BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ

Katliamdan sağ kurtulan Servet Encü anlatıyor: “Sınırın sıfır

noktasına vardığımızda köylüler bizi telefonla aradılar,yolların askerler tarafından tutulduğunu belirttiler. As-kerler araçlarla üst bölgeye gelmişler, gelmeyin dediler.Biz de dedik, bizde silah falan yok iki bidon mazot var.Köylülerin sözünü dinlemedik ve yolumuza devam etik.Askerler yolumuzu kestiler. Geri dönmeye başladık. Buesnada F16 jetleri geldi bizi bombaladı. Arkadaşlarımhepsi öldü. Sadece ben sağ kurtuldum. Bir arkadaşımızyaralandı ikisi de geri Irak tarafına kaçtı. Ben de arka-daşlarımın arkasında geliyordum. Aramızda 50 metrevardı.

Bombardımanın etkisi ile geri yokuşa düştüm ve yu-varlanmaya başladım. Tekrar bombalama devam etti.Üç sefer bombalama oldu. Ben karın içinden kendimisaklamaya çalıştım. Daha sonra hemen telefona sarılarakköylülere haber verdim. Köylüler olay yerine geldiler.Köylüler olay yerine geldiği zaman korkunç bir manzaraylakarşıladılar. Sanki insanları benzinle yakmışsın bütüncesetler yanmışlardı. Cesetlerin parçaları her biri ayrıayrı olmuştu. İlk hava saldırısında gruptan yarısı ölürken,diğer grup kendini kayalıkların arasına sakladı ve ikincihava saldırısında kayalıklarla beraber yerin dibinegirdiler ve köylüler kazma kürek getirerek onları yerindibinden çıkardılar. Jetler öyle bir bombalar kullanmışki ölen kişilerin beyinleri patlamıştı. Ölen kişilerinarasında 12 yaşında çocuk vardı, 14 yaşında çocuk vardı,öğrenciler vardı, 17 yaşında gencecik yaşta insanlar

vardı. Onla-rın içinde enbüyüğü ben-dim ben de31 yaşında-yım. Diğer-leri hepsibenden kü-çüktü. Hepside öğrenciy-di, okul mas-raflarını çıkartmakiçin o yola baş-vurdular. KimisiBitlis’te okuyor, ki-misi Diyarba-kır’da okuyordu.”..

“O geçiş yolu100 yıldan beridir kullanılıyor. O yol PKK yolu değildi.Sadece ticaret yoluydu. Bize demesin yanlış anlaşılmasonucu bombaladık. Bu yanlışı niye daha önce yapmı-yorlardı asker? Çünkü yıllardan beri gidip geliyoruz.Daha önce bazen asker yolu kapatıyordu. 100 katırdanfazla yakalayıp karakola götürüyorlardı. Köylülerin ge-tirdiği eşyalara el konuluyordu. Bu sefer farklı yaptılar.Bu köylülerin sınırı geçip sigara ve mazot getirdiğiniherkes biliyordu. Asker de biliyordu. Kimse mazeret üret-mesin. Kaymakam da biliyor, komutan da biliyor, herkesbiliyor...”

Ne Demek Onlar TeröristDeğildi? Ne Demek Onlar“Sivildi”?

Terörist sanılarak 30-40 kişilikbir grubun üzerine savaş uçaklarıylabomba yağdırarak KATLETMEKMEŞRU MU? Kim veriyor Amerikanuşaklarına bu hakkı? Sizin yasaları-nızda “teröristler” savaş uçaklarıylakatledilebilir mi yazıyor? Onlar ka-çakçı köylü olmasaydı, PKK’li ol-saydı, 35 kişinin katledilmesine ziltakıp oynayacaktınız öyle mi?

Terörist olunca katletmeyi meşrugörüyorsunuz: ‘Terörist’ ise katledi-lebilir. ‘Terörist’ ise infaz edilebilir.‘Terörist’ ise kaybedilebiler. ‘Terörist’ise işkence yapılabilir. ‘Terörist’ isetoplu mezarlara gömülebilir.

Oradakiler “sivildi” demek bu de-mektir. Sivil ise savaş uçaklarıyla kat-ledilemez ama gerilla ise katledilebilir.Asıl bunu diyen devletin kendisi te-röristtir. Bunu yapan devlete karşı

her türlü yöntemle savaşmak meşrudur.

Ya kendine ilerici, demokrat, sol,sosyalist diyenler: “Onlar sivildi”demek ne demek? Devlet “sivil”i öl-dürünce katliam oluyor, gerillayı öl-dürünce katliam olmuyor.

Onyıllardır devletin devrimcilerikatletmesine karşı çıkmadınız. İn-fazlar karşısında, kayıplar karşısında

Onyıllardır bu mantıkla devrim-cilerin, yurtseverlerin katledilmesikarşısında sessiz kalarak onayladınız.İnfazları onayladınız. İşkenceleri,kayıpları onayladınız. Toplu mezarlarıgörmezlikten geldiniz.

Bu mantıkla 19 Aralık’ta kimyasalgazlarla tutsakların diri diri yakıl-masına sesinizi çıkartmadınız. Çünkütutsaklar devlete karşı direndi. KazanVadisinde iki ay önce 35 PKK geril-lasının kimyasal bombalarla katle-dilmesine katliam diyemediniz. Ge-rillanın kimyasal bombalarla katle-dilmesine katliam diye karşı çıkma-

yanlar 35 köylünün katledilmesininde önünü açmıştır.

Devlet sizin “Onlar sivildi” de-diklerinize “ne sivili, onlar teröredestek veriyorlar” derse “sivil” de-diklerinizin katledilmesini meşrulaş-tırmış olmaz mısınız? Bu nasıl de-mokratlık, bu nasıl solculuk, sosya-listlik, nasıl aydın olmak?

Nerede devrimciliğin meşruluğu?Nerede ulusal, sosyal kurtuluş sa-vaşlarının meşruluğu... Reformizmibu bakış açısı niyetlerden bağımsızolarak oligarşinin katliamlarına destekolmaktadır.

Bir gazeteci “Günahları neydi oçocukların” diyor. Niye çocukların“masum” olduğunu ispatlamaya ça-lışıyorsunuz. En büyük “günahı” iş-lemiş de olsa onun cezası savaş uçak-larıyla bombalanmak mıdır? Kimveriyor Amerikan uşağı AKP’ye oyetkiyi? Bu devletin katletme öz-gürlüğü mü var?..

Libya’dan Kaddafi’ye karşıçatışan işbirlikçilerin yaralılarını

tedavi ettirmek için uçakgönderip ülkemize getirten AKP,35 köylünün cenazesini taşımak

için bir ambulans ya dahelikopter göndermedi. Cesetler

katır sırtında taşındı...

Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 7

Page 8: Halk Gercegi 18

KAYBEDEN, KATLEDEN KATİLLERİ TANIYORUZ

AKP İktidarı Tüm Halkları Terörist İlan Ediyor!Asıl Terörist 35 İnsanıKatleden Oligarşidir!

29 Aralık 2011 tarihinde Şırnak'ınUludere ilçesine bağlı Ortabağ KöyüGülyazı Beldesi'nde 35 kişinin kat-ledilmesiyle ilgili olarak Halk Cep-hesi tarafından 30 Aralık günü İs-tanbul’da Taksim Tramvay Durağıönünde eylem gerçekleştirildi. “Ka-til Devlet Hesap Verecek”, “Kah-rolsun Faşizm Yaşasın Mücadele-miz” sloganlarının atıldığı eyleme100 kişi katıldı.

Eylemde yapılan açıklamada,“Katledilen insanlarımızın çoğu18-20 yaşlarındaki gençlerimizdir.Halkı katletmek için saldıran AKPiktidarı genç yaşlı ayırt etmeden sal-dırılarını tüm Türkiye halklarına yön-lendirmektedir. Çünkü emperyalizminişbirlikçisi AKP iktidarı halklara düş-mandır. Düşmandır çünkü, halklarınhaklı mücadelesini sindirmek içinher türlü yola başvuruyor. ...35 insa-nımızın katledilmesi devletin söyle-diği gibi bilinmeden, yanlışlıkla ya-pılan bir kaza değildir. Bu bir devletpolitikasıdır. Katledip yalanlarla kat-liamı meşrulaştırmaya çalışmak on-ların ahlakıdır. .” denildi.

Kürt halkına başsağlığı dileyenHalk Cephesi, saldırılarla halklarınmücadelesinin bitirilemeyeceğini vur-gulayarak eylemini bitirdi.

Bombalarla KatlettikleriHalkı Sahiplenenlere de SaldırdılarSahiplenmemizi Engelleyemeyeceksiniz

İstanbul’da Halk Cephesi, Halk-ların Demokratik Kongresi, Kaldıraç,Partizan ve ESP tarafından UludereKatliamı'nı protesto etmek için 1Ocak günü Sarıgazi'de eylem yapıl-dı.

Sarıgazi Vatan İlköğretim Oku-

lu'nun önünde toplanan kitle, De-mokrasi Caddesi Sarıgazi Meydanı'nadoğru yürüyüşe geçti. Kitlenin önüPotus Caddesi’nde polis barikatıylakesilerek, Sarıgazi Meydanı'nda açık-lama yapılmasına izin verilmeyeceğibelirtildi. Burada polisle tartışan kitleyolun açılmasını söyleyerek yürü-

yüşlerine devam edeceklerini belirtti;ancak kurum temsilcilerinin polisleyaptığı görüşmeden bir sonuç çık-madı. Bu esnada BDP’liler açıkla-malarını orada yapıp dağılmayı öner-diler; ancak Halk Cephesi ve ESPbuna karşı çıkarak yürüyüşlerine de-vam edeceklerini, bedeli de ne iseödemekte tereddüt etmeyeceklerini,BDP’nin de bu tavrının yanlış oldu-ğunu söylediler. BDP’nin de iknaedilmesiyle yürüyüşüne devam etmekisteyen kitleye polis gaz bombalarıve tazyikli su ile saldırdı.

300 kişinin katıldığı eylem, yak-laşık 3 saat Sarıgazi'nin ara sokakla-rında devam eden çatışmanın ardındansona erdi.

Katliamlar DevletPolitikasıdır

İstanbul’da Sarıgazi’deki Meh-metçik Lisesi öğrencileri, Uluderekatliamı ile ilgili 3 Ocak günü yürüyüşdüzenledi.

Mopaş Market önünde toplananliseli öğrenciler, “Şırnak Son DeğilKatliama Sessiz Kalma - MehmetçikLisesi Öğrencileri” yazılı ozalit ar-kasında kortej oluşturarak SarıgaziDemokrasi Caddesi girişine kadar

sloganlarla yürüyüşe geçtiler. De-mokrasi Caddesi girişine gelindiğindeburada basın açıklaması yapıldı. HalkCephesi’nden İlimdar Kalkan’ın yap-tığı açıklamada “Açıktır ki bu devletkendi evlatlarını öldürmekte, katli-amlarla imha etmektedir. İmha poli-tikaları 35 kişinin katledildiği bom-

balama operasyonlarına kadar gel-miştir. Katliamlar devlet politika-sıdır.” denildi. Eylem atılan slo-ganlarla bitirildi.

Devlet Kendi Halkını Katlederek Kendi SonunuHazırlıyor

Çağdaş Hukukçular Derneği(ÇHD) İstanbul Şubesi, UludereKatliamı’nın ardından 29 Aralık

2011 tarihli yazılı bir açıklama yaptı.Açıklamada şu ifadelere yer verildi:“İçişleri Bakanı’nın herkesi ‘terörist’ilan ettiği koşullarda Uludere’de in-sanlar üzerlerine bombalar atılarakkatledilmişlerdir. Yıllardır Kürt hal-kına yönelik baskı ve imha politikalarıbugün 35 kişinin katledildiği bom-balama operasyonlarına kadar gel-miştir. Bu olayla açıkça görülmüştürki, devlet tüm güç ve imkânlarınıkendi halkını yok etmeye yöneltmiş-tir.”

Halkın Hukuk Bürosu (HHB) dayaptığı yazılı açıklamada, “Size ses-leniyoruz; asıl terörist sizsiniz! Birhalkın haklı taleplerini baskıyla, şid-detle, zorla, korkutmayla, sindirmeye,bastırmaya çalışmak terör faaliyetidir.Bunu sözlükler söylüyor. Biz de bufaaliyeti yapanı işaret ediyoruz; DEV-LET! Şiddet kullanma tekelini elindebulunduran devlet, elinde bulundur-duğu silah gücünü kendi halkına yö-neltmiştir. Ve böyle olmakla da tümmeşruluğunu kaybetmiştir.” dedi.Başta Kürt halkımız olmak üzeretüm halklarımıza başsağlığı dileyenHHB, “Haklı savaşların er geç zaferlesonlanacağına dair inancımızı pay-laşıyoruz.” diyerek bitirdi açıklama-sını.

Taksim

KATLİAMLAR DEVLETPOLİTİKASIDIR

8 Ocak 2012 / Sayı:1888

Page 9: Halk Gercegi 18

"Ama hala ora-daki, Van'daki in-sanlar, o çadırlardayaşayan insanlar, karın bastırdığıbir dönemde çok büyük sıkıntılar veacılar yaşıyorlar. Biz buna ilk güngittik büyük fotoğraflar çektirdik yı-kıntıların önünde, orada da kaldık,bir daha da gitmedik. Ve şunu dasöylüyorum medya olarak üzerinefazla gitmeyişimizin temelinde deözellikle Ankara'da hükümetin, baş-bakanın aldığı tavır var. Bunu med-yanın sahipleri de, yöneticileri debiliyor. Bu yönde gelen, 'ya şununüzerine fazla gitmeyin' telkini çokiyi yaşandı. Buna bir şey demiyorum.Türkiye'de elbette bir takım eleştiri-lecek şeyler, üzerine projektör tutul-ması gereken bir takım gölgeli alanlarvar ama bunu yeterince yapmıyoruz."diyor Milliyet gazetesi yazarı HasanCemal 14 Aralık 2011 tarihli MedyaMahallesi isimli televizyon progra-mında. İşte oligarşinin "özgürbasın"ını anlatan sözler... Hesaptaözgürler ama en basit bir gerçeğidahi yazamıyorlar. Ankara hükümeti,başbakan "ya şunun üzerine fazlagitmeyin" diye telkinde bulununcahemen yelkenleri suya indiriyor Ha-san Cemal. Ve üstelik buna bir şeydemiyor. Yani normal görüyor.

Hesapta gazeteci, hesapta özgürceyazıyor! Koca bir yalan!

Madem böyle bir telkin aldın, ozaman neden yazmadın? Neden karşıçıkmadın? 644 kişi öldü Van depre-minde, nasıl sustunuz? Van halkı yüzbinlercesi sokaklarda çadırsız, bat-taniyesiz, soğukta, aç, susuz, perişanoldu. Niye yazmadınız?

Yazamazsınız, çünkü BaşbakanErdoğan patronlarınıza “üzerine fazlagitmeyin" diye talimat verdi. Yaza-

mazsınız çünkü patronlarınız size“yazmayın” dedi.

Bu nasıl demokratlık, bu nasılaydınlık? Ekranlara çıkıp “tecrübekonuşuyor” diye yaptığınız prog-ramlarda millete akıl verirsiniz. Amapatronlarınızdan sıkıyı alınca bütüntecrübeleriniz, bütün demokratlığınızıbir kenara itip sus pus olursunuz.Hani gazetecilik ilkeleri? Siz gazetecideğil, patronların çıkarlarının köle-sisiniz.

Depremlerde, sellerde, baskınlar-da, işkencehanelerde katledilen halkıkatledenler kadar, onların neden venasıl katledildiklerini gizleyenler desorumludurlar.

Gerçeği bilip de susan, gerçeğibilip de yazmayan, gerçeğin kavgasınıvermeyenler en az katiller kadar suç-ludurlar. Çünkü onlar katillerin kirli,kanlı ellerini yıkamaya yarayan, on-ların pisliklerini gizlemeye çalışanözellikleriyle daha da fazla suçlu-durlar. Nasıl gazetecilik bu; tam 12saat Şırnak Uludere’deki katliamıhalktan gizlediniz. Burjuva medyayazmazsa gerçekler açığa hiç çık-mayacak mı sanıyorsunuz?

19 Aralık katliamını "Sahte OruçKanlı İftar" başlığıyla verdi seninçalıştığın gazete. Gerçekler açığaçıkmadı mı? Dönemin Adalet Bakanıkatil Hikmet Sami Türk, gazetecilere“siz yazmazsanız, gündemde tutmaz-sanız 6 aya kadar kendiliğinden biter”demişti. Tecrite karşı direnişte 122kişi şehit düştü. Yazmadınız, çizme-diniz, haber yapmadınız, bitti mi?Ama tecrit zulmünün katlettiği hertutsağın ölümüne ortak oldunuz.

AKP’nin Van depremindeki tüm

sansürlerine rağmen, Van’da halkınyaşadıkları çok açıktı. Basında çıkansınırlı haberlere bile tahammül ede-medi AKP ve deprem bölgesindenhaber yapmayı Valiliğin iznine bağ-ladı. İktidara yönelik en küçük eleş-tirileri bile Erdoğan zılgıtla karşıladı.Erdoğan’ın ‘fırça’larından HasanCemal de payına düşeni aldı. HasanCemal, Erdoğan’ın fırçaları karşısındamedya patronlarının sessizliğini eleş-tiriyor.

"Başbakan Erdoğan bu konuda("terörle mücadele" konusunda-bn)medyaya ince ayar yapmak isterken,medyanın kendisinin ‘devlete hizmetarzı’yla ilgili olarak epeyce gönüllüolduğu ortaya çıktı." diyor. (HasanCemal, 16 Aralık Milliyet)

Peki Hasan Cemal, AKP iktidarageldiğinden beri sen de o gönüllü-lerden biri değil misin? Ancak bunarağmen Erdoğan’ın kendisine yö-nelttiği şu eleştiriye çok alınmış.“Bugünlerde bunların kitaba dö-nüştüğünü görüyoruz. Bir kitabınkazandırdığı para uğruna mı yapı-lıyor bu? Ün elde etmek, gelir eldeetmek, belli çevrelerde nüfuz eldeetmek için buna değer mi?”

Hasan Cemal; "İşte beni kıran,üzen ve tepkimi çeken Sayın Başba-kan’ın bu sözleridir." diyor. “Yıllardıriktidara hizmet etmemin karşılığı buolmamalıydı” demek istiyor HasanCemal ve ‘sitem’ ediyor. “Tepki”falan gösterdiği yok... Başbakan öylededi diye gerçekleri yazabilir mi?Hayır. Patronlarının istemediği hiçbirşeyi yazamazlar. Yazdıkları anda bak-mazlar Hasan Cemal’in kaç yıllıkgazeteci olduğuna.

GERÇEĞİ BİLİP DE SUSAN, GERÇEĞİ BİLİP DE YAZMAYAN,GERÇEĞİN KAVGASINI VERMEYENLER EN AZ KATİLLER KADAR

SUÇLUDURLAR. ÇÜNKÜ ONLAR KATİLLERİN KİRLİ, KANLIELLERİNİ YIKAMAYA YARAYAN, ONLARIN PİSLİKLERİNİ

GİZLEMEYE ÇALIŞAN ÖZELLİKLERİYLE DAHA DA FAZLASUÇLUDURLAR.

Hasan Cemaller’in Yalaka Gazeteciliği Van Halkını Öldürmeye Devam Ediyor!

BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 99

Page 10: Halk Gercegi 18

Burjuva medyada Hasan Cemalgibilerinin “tecrübesi” ancak pat-ronlarının çıkarlarını korumak içinişe yarar. Patronlarının çıkarlarınahizmet etmiyorsa hiçbir değerleriyoktur. Kapının önüne koyulurlar.

Yıllardır Hasan Cemal gibi hol-ding medyasında çalışan yazarlar bur-juva medyayı, herkesin her istediğiniözgürce yazdığı, her türlü fikrin ifadeedilebildiği, patronlarından şunu yazın,bunu yazmayın diye hiçbir telkin al-madıklarını söyledikleri “özgür basın”diye anlattılar.

AKP iktidarında burjuva medyanıngerçek yüzü de açığa çıktı.

Ne fikir özgürlüğü, ne halkın haberalma hakkı, ne basın ilkeleri, nemeslek ahlakı; burjuva medyada herşey tekellerin çıkarlarını korumakiçindir. Holdinglerin elinde medya,iktidarlardan daha fazla ihale alabilmekiçin bir silah olarak kullanılır. Burjuvabasının yazarları da o silahın mermi-leridir. Patronlarına hizmet eder. Es-kiden şunu yazın, bunu yazmayın de-meye gerek duymuyordu patronları.Ama bugün AKP’nin hoşuna gitme-yecek, istemediği hiçbir şeyi yazma-yacaksınız diyor. 35 kişinin katledildiğiUludere katliamını 12 saat haber yap-madılar, buna rağmen Başbakan Er-doğan’dan zılgıt yemekten kurtula-madılar.

Oligarşinin Değil Halkın Basını Özgürdür

Gerçekleri sadece devrimciler söy-ler. Gerçekleri sadece devrimciler sa-vunabilir. Gerçekleri sadece devrim-ciler yazar. Çünkü devrimciler kişiselçıkarları için değil, halkın vatanın çı-karları için mücadele etmektedirler.Çünkü faşizm koşullarında gerçeklerisöylemek, faşizmin baskılarına karşısavaşmayı, direnmeyi gerektirir. Fa-şizmin baskı ve terörü karşısındabedel ödemeyi göze almayı gerektirir.

Tekellerin çıkarlarını korumak içinbir silah olarak kullanılan holdingmedyası özgür olamaz.

Ancak halkın çıkarlarını savunanve onun mücadelesini üstlenen dev-

rimcilerin basınıdır gerçekleri yazanve savunan bunun için bedeller öde-yen.

Dergimizin yaşadıklarına bakmak,bu gerçeği tüm çıplaklığıyla ortayasermeye yeter de artar bile.

Burjuva basın, tekellerin ihale ma-salarında pazarlık aracı olarak kulla-nılırken bizim tepemizde helikop-terler gezer ve gecenin bir yarısındabaskınlarla işkencehanelere taşınırızve hapishanelere atılırız.

Devrimci basının on yıllardır ya-şadıkları bundan başka bir şey değildir.2010 yılında helikopter eşliğinde bas-kında gözaltına alınıp işkencelerdengeçirildikten sonra tutuklanan çalı-şanlarımızın davası bile bir yıl sonraaçılmış ve tutuklulukları ise hala sür-mektedir.

Neden?

Neden çok açıktır. Sadece ve sa-dece gerçekleri yazdık. Hem de tümçıplaklığıyla. Hem de hiç kimsenincesaret dahi edemediği zamanlardayazdık. İktidarın, oligarşinin tüm pis-liklerini ortaya sermekten asla çekin-medik. Bunun için kimsenin icazetinesığınmadık. Kimsenin telkinlerine bo-yun eğmedik.

Çünkü bizim satılık kalemlerimizyoktur. Çünkü bizim satılık beyinle-rimiz yoktur. Halk için çalışan, halktanyana olan kalemlerimiz ve beynimizitaşıyan başımız asla eğilmemiştir.

Bu nedenledir ki tutuklanırız, der-gilerimizin hemen hepsine (180 sayıda168 sayıya) davalar açılır, yetmezson iki hafta içinde olduğu gibiyayın durdurmalar, toplatma ka-rarları verilir.

Özgürlük konusunda da oligarşiile aramızda bir kavram çatışmasıvardır. Onlarınki gerçeği tersyüzetme özgürlüğü iken bizim özgürlü-ğümüz gerçeğin ortaya serilmesi vebunun kavgasının verilmesi özgür-

lüğüdür.

Bu, sınıf savaşının basın alanındanyürütülmesidir.

Lenin, burjuva basının nasıl birözgürlük anlayışı olduğunu şu sözle-riyle açıkça ortaya koyar: "Bütündünyada, nerede kapitalist varsa ora-da basın özgürlüğü; gazete satınalma özgürlüğü, yazar satın almaözgürlüğü, rüşvet, halkın görüşünüsatın alma ve burjuvazinin yararınasaptırma özgürlüğü anlamına gelir."(Lenin Toplu Eserler, 32.Cilt )

Buna karşılık bizim özgür basınanlayışımızı ifade eden yaklaşımı dayine Lenin'den bir alıntı ile ortayakoyabiliriz: "Yalnız polis baskısındandeğil, ama sermayenin de egemen-liğinden, tüccarlıktan, dahası, bur-juva-anarşist bireycilikten arınmış,özgür bir basın yaratmak istiyoruz,yaratacağız da." (Lenin Bütün Eserlercilt 10, )

Diyor Lenin ve Çarlık Rusyası’nınazgın saldırıları altında bunu yarat-mışlardır da... Tıpkı bugün bizim fa-şizmin tüm saldırılarına rağmen basınalanında gerçeklerin savaşını sürdür-düğümüz gibi. Ve şu çok açık birgerçektir; basının gerçek anlamda öz-gür olması onun tüm halkın çıkarlarınıher şeye rağmen savunması ve ger-çekleri ne pahasına olursa olsun ortayakoyabilme cüretine sahip olmasıdır.

Kapitalist sistemde her şeyin te-kelleşmesi gibi basın-yayın kuruluşlarıda tekellerin elindedir. Patronlarınınsözlerinin dışına çıkmayan, onlarınçıkarlarını savunma üzerine kuruluolan ve hiçbir yazarı patronuna aykırıtek bir söz söyleyemeyen, dahası ge-rektiğinde patronun çıkarlarını sa-vunmak için yazı dizileri hazırlamakzorunda olan bir basın kuruluşununveya orada çalışan bir gazetecininözgür olması asla ve asla düşünülemez.

Sonuç olarak Hasan Cemaller pat-ronlarının çıkarları için halkın kanınagirebilen, halkın yaşadığı katliamlarıgizleyen ve katillerin işbirlikçiliğiniyapan gazetecilerdir. Bu yanıyla dahalka karşı suç işlemektedirler ve erveya geç halka bunların hesabını ver-mek zorundadırlar.

1. Depremde 604, 2. Depremde 40 Kişi Öldü!

Depremlerden Sonra 2.5Ayda 88 Çadır Yandı! 8 KişiYanarak, 2 Çocuk Donarak

Öldü!

KAYBEDEN, KATLEDEN KATİLLERİ TANIYORUZ8 Ocak 2012 / Sayı:1810

Page 11: Halk Gercegi 18

TAYAD’lı Aileler’in Van halkıyla dayanışmak içinbaşlattığı yardım kampanyasında yardımlar toplanmayabaşlandı. Depremin hemen ardından dayanışmayı ör-gütleyen TAYAD’lı Aileler, Van’daki 2. depremde şehitdüşen TAYAD’lı Hasan Beyaz’ın izinden yola devamediyorlar. 20 Ocak’ta yola çıkıp, topladıkları yardımlarıayın 21’inde Van halkına ulaştırmayı planlayan TA-YAD’lıların kampanyası ile ilgili şu bilgi verildi:

“Kampanyamızda, 31 Aralık tarihine kadar şu geliş-meler yaşandı.

- Tekirdağ’daki özgür tutsaklar, Van halkıyla daya-nışmak ve kampanyamıza destek olmak amacıyla kendiimkanlarından kısıtlayarak 150 lira para gönderdiler.Önceki kampanyamızda da aynı şekilde yaptıkları yar-dımları Van halkına ulaştırmıştık.

- Bir tutsak ailemiz bir poşet çorap gönderdi.

- Esenyurt’tan bir kişi, kendi imkanlarıyla aldığı bat-taniye çorapları bize ulaştırmak için bizi aradı.

- E-mail ile bize ulaşan bir kişi, kullanılmamış yündöşek ve yorganı olduğunu, bizim aracılığımızla Vanhalkına ulaştırmak istediğini söyledi, bize ulaşabileceğiadres bilgilerini verdik.

- Gebze’den arayan bir genç, Kürtçe bildiğini, eğer20-21 Ocak günlerinde başka işi olmazsa, Van’a gönüllüolarak gidebileceğini, kendi çevresinden, ulaşabildikle-rinden yardım topladığını, toplanan yardımların bizenasıl ulaştırılacağı konusunda sonra da bir görüşme ya-pacağını söyledi.

- Tutsak yakınları da kendi çevresindeki ailelerdenkampanya malzemelerini topluyor.”

Van’da yanan çadır sayısı 88 oldu. Van’ın soğuğundaalınmayan önlemler yüzünden 30 ve 31 Aralık’ta 2 çadıryanmış, 1 insanımız yanarak ölmüş ve 9 kişi yaralanmıştı.Ölen Ceylan Zengin’in ardından yaralı olarak kurtulankardeşi Selman Zengin de yaşamını yitirdi. Bu ölümlerlebirlikte sadece çadır yangınlarında ölenlerin sayısı 7oldu.

3 Ocak’ta da Van’ın Seyrantepe Mahallesi’nde 2katlı evleri depremde hasar gören Seyithan Beyaztaş’ınevinin bahçesinde kurduğu çadırda akşam saatlerindeyangın çıktı. Kömür sobasından çıkan yangında çadırdakalan 7’si çocuk 9 kişi son anda komşular tarafından çı-kartıldı. Çadır kül oldu.

TAYAD’lı Aileler, Van halkının çadır yangınlarındaöldürülmesiyle ilgili olarak 4 Ocak tarihli yazılı biraçıklama yaptı. Açıklamada, “88 çadır yangını; İlk dep-remden sonra yıkılan evlerimizin yeniden yıkımıdır.Devlet hala gerekli önlemleri almamaktadır. Van halkıölüyor, çadırları kül oluyor. Van halkının can güvenliğiyok ve bunu sağlamayan da DEVLETTİR! ...Onlar halkıölüme terk eder, biz yaşatırız. Halkın dayanışması yaşatır.Bugün buna en fazla ihtiyacımızın olduğu bir zamandayız.Bizler TAYAD’lı Aileler olarak bu bilinçle Van halkıyladayanışma kampanyamızı sürdürüyoruz.” denildi.

TAYAD’lı Aileler, 5-7 Ocak tarihlerinde İstanbul Me-cidiyeköy’deki Cevahir Alışveriş Merkezi önünde Vanhalkıyla dayanışma kampanyasının el ilanını dağıtacak.Toplanan yardımlar 20 Ocak’ta yola çıkacak olan TAYAD’lıAileler tarafından, 21 Ocak’ta Van halkına ulaştırılacak.Herkesi dayanışmayı yükseltmeye çağırıyoruz.

TAYAD’lı Aileler, 30 ve 31 Aralık’ta Van’da 2 çadırındaha yanmasıyla ilgili olarak 31 Aralık günü “Van’daDepremde ve Çadır Yangınlarında Ölümlerin SorumlusuDevlettir” başlıklı yazılı bir açıklama yaptı.

Açıklamada, Van’da 2 günde 2 çadırın yandığı, yan-gınlarda 1 kişinin öldüğü, 9 kişinin de yaralandığı bilgisiverilerek: “Van’da deprem bölgesinde devletin almadığıönlemler yüzünden bir canımız daha yanarak öldü.Devlet, peş peşe insanlarımızın ölümünü izlettiriyorbize. Van’da, ilk depremde yüzlerce ölmüştük, ikincidepremde onlarca öldük. Şimdi, depremden sağ kurtulaninsanlarımız donarak, yanarak teker teker ölüyor. Ölenhep biziz.” denildi.

Van’da 30 ve 31 Aralık’ta iki çadır yandı. Şemsibeyve Şahbağı mahallelerinde yaşanan yangınlarda 20 ya-şındaki Ceylan Zengin hayatını kaybetti.

KATİLLERİ TEŞHİR EDELİM VE VANHALKIYLA DAYANIŞMAMIZI BÜYÜTELİM!

HALKIN DAYANIŞMASINIÖRGÜTLEYECEĞİZ... VAN HALKI

YALNIZ DEĞİLDİR!

HER ÇADIR YANGINI AKP’NİNKATLİAMIDIR, YANAN İNSANLARIMIZIN

HESABINI AKP’DEN SORACAĞIZ

BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 111

Page 12: Halk Gercegi 18

AKP’nin bülbülü Ayhan Çar-kın konuşuyor. Vicdanını ‘rahat-latmak’, kendini affettirmek içinitiraflarda bulunuyor. En son me-zar yeri gösterme şovlarının ar-dından CHP Dersim MilletvekiliHüseyin Aygün ile yaptığı gö-rüşme üzerine yaptığı itiraflar,Aygün’ün yaptığı açıklamalarlabasına yansıdı.

Çarkın’ın anlatımlarında ka-yıplar ve infazlar konusunda yeniolan bir şey yok. Soner Gül veHüsamettin Yaman’ı 4 Mayıs 1992yılında nasıl kaçırıp katlettiklerinianlatmış.

“Hüsamettin Yaman ve SonerGül'ün polis katili olduğu söylendibize. Yakalayıp bir kamyonetin ar-kasına attık. Koli bantıyla bantladık.Ormanlık bir alanda sorguladık. Son-ra yere oturtup infaz edildiler. Ço-cuklar bir an için geri adım atmadı.Vurulurken 'İnsanlık onuru işkenceyiyenecek' diye slogan atıyorlardı.Şimdi benim oğlum, onların yaşında.Düşündükçe ağlıyorum. Bize bu in-sanları hep polis katili diye tanıttılar.”

Çarkın’ın itiraflarına göre bu olay-larda hiç suçu yok. Birileri onlarıSoner ve Hüsamettin’i öldürmeleriiçin kandırmış: “Bunlar polis katili”demişler. Öldürmeye yönlendirilmiş.Hatta Çarkın “infaz ettik” demiyor,“edildiler” diyor. Sanki kendi dışındaorada bulunan başkaları tarafındankatledilmiş gibi anlatıyor.

Yine Ayhan Efeoğlu’na ilişkinanlatımlarda da olaylar onun dışındaolmuş gibi anlatıyor. “Ayhan Efeoğlu,emniyette işkence sonucu öldü. Ce-setini bize verdiler. Biz bomba ya dabu tip bir şey sandık imha için bavulugörünce içinden ceset çıktı. Götürüpgömdük. Kendi ellerimle gömdüm.Şimdi fotoğrafı cezaevinde başucum-da asılı. 'Adaşımdan' özür diliyorumher gün. Her gün resmine bakıp ağ-lıyorum.”

Ne büyük acılar çekiyormuş Çar-kın! Ne büyük vicdan azabı duyu-yormuş!..

Sen kimi kandıracağını sanıyor-sun? AKP’nin istediği kadar, işineyarayacağı kadar yaptığın itiraflarlakimi kandıracağını sanıyorsun? Biz-den işkenceleri, katliamları, kayıplarıunutmamızı mı bekliyorsun? Öyle“ölçülü” itiraflarda bulunuyor ki Çar-kın, kendisi olayların dışında, yakandırılmış, ya da istemeden olaylarıntanığı olmuş. Ayhan Efeoğlu’na gün-lerce işkence yapılırken, işkenceylekatledilirken o, bütün bunlardan ha-bersizmiş!..

Bırak bu yalanları Çarkın, senine bu itirafların ne de AKP’nin bül-bülü olmak kurtaramayacak. Onyıl-lardır analarımız, babalarımız evlat-larının bir mezar taşına hasret.

Onyıllardır yoldaşlarımızın hesabıkatlanarak büyüdü...

Çarkın’ın İtiraflarında Yeni Olan, Bilinmeyen Hiçbir Şey Yoktur

Çarkın’ın itirafları üzerine burjuvabasın sanki bu bilgileri ilk kez öğre-niyormuş gibi çarşaf çarşaf haberyapıyor.

Çarkın neyi itiraf etti? Ne anlatıyorbu katil? Bilinmeyen tek bir şey an-latıyor mu? Hayır. Anlatıyor diyenler

yalancıdırlar. Ya da gerçeklere ku-laklarını kapatan sağırlardır.

Çarkın’ın itiraflarında kayıpların,katliamların açığa çıkartılması, ka-tillerin yargılanması için yeni olan,bilinmeyen hiçbir şey yoktur.

Soner Gül, Hüsamettin Yaman,Ayhan Efeoğlu ve diğer yüzlerce ka-yıbımız kaybedildikleri ilk gündenitibaren onları kimin kaybettiğini,nasıl kaybettiğini delilleriyle, tanık-larıyla ortaya koyduk. Bugün ilk kezhaberi oluyormuş gibi haber yapanmedyanın hepsinin arşivlerinde dekayıplar hakkında klasörler dolusubilgi mevcuttur. Burjuva medya ger-çekleri çarpıtmış, katil polislerin ağ-zından yalan haberleriyle halkı kan-dırmış, o zaman katliamcı polislerikahraman gibi göstermiştir. Yaptığıtüm haberleriyle, işkencelerin, in-fazların, kayıpların ortağı olmuştur.

Katlettikleri Devrimciler Çarkınlar’ın Kabusudur!

Katliamcı Ayhan Çarkın oligarşitarafından kullanılıp bir köşeye atılıncayaptığı AKP’nin işine yarayacak iti-raflarla, AKP’nin kanatlarının altınasığınmaya çalışıyor. AKP’nin bül-büllüğünü yapıyor. Çarkın’ın itiraflarıkorkusundandır. Soner Gül ve Hüsa-mettin Yaman’ın slogan seslerini el-bette unutamayacak. Onlar, hesabınınmutlaka sorulacağından emin olarak,son ana kadar halkına, yoldaşlarına,örgütüne olan sorumluluklarını ya-parak şehit düşmüşlerdir. Bunun kor-kusu elbette Çarkınlar’ın uykusunukaçıracaktır. Devletin koruması eksikkalınca “kullanılıp atılmanın” heze-yanıyla kendine sığınacak yer arıyorÇarkın. AKP’nin oligarşi içi çatışmadakullanabileceği malzemeleri “itiraf”ederek kendine sığınacak liman arıyor.Ve aynı zamanda “ağlama” numara-larıyla, sözde itiraflarla, “pişman”rolleriyle kendini devrimcilere affet-

Kaybeden, Katleden İşkenceci Katilleri Tanıyoruz

BULACAĞIZ ve YARGILAYACAĞIZ!

Yüzlerce İnsanımız Gözaltında Kaybedildi! Kaybeden Devlettir!Kaybolan Devrimciler Değil Devletin Meşruluğudur!

KAYBEDEN, KATLEDEN KATİLLERİ TANIYORUZ8 Ocak 2012 / Sayı:1812

Page 13: Halk Gercegi 18

tirmeye çalışıyor. Ayhan Çarkın, hal-kın adaletine hesap vereceksin, bundankurtuluşun yok.

Kayıplar Devlet Politikasıdır! Katiller İlk Günden Beri Bilinmektedir!

Ayhan Efeoğlu ve diğer kayıplar,kaybedildiği ilk günden beri kimlertarafından kaybedildiği, ne için kay-bedildiği, katillerinin kimler olduğubilinmektedir. Biz bunların hepsinitek tek yazdık, yazıyor ve söylüyoruz.Burjuva basın bunları bilmiyor mu?Her kayıp için burjuva basının elindedosyalar dolusu bilgi var.

Cephe tarafından cezalandırılanbir kontrgerilla elemanı olan TuranÜnal’ın itirafları vardı. Katil Ünalnasıl kaybettiklerini şöyle anlatıyordu:“Bir kıs mı nı Bay rak Gar ni zo nu ara -zi si ne, bir kıs mı nı Ha şe moğ lu in şaa -tın yap tığı bi na la rın -çoğu em ni yetbi na sı- te mel le ri ne gö mü yo ruz. Yada dev le te ait ve ya dev let le iliş ki siolan asit kul la nı lan pet rol yan ürün -le ri nin iş len diği fab ri ka lar da ki asitka zan la rın da eri tip yok edi yo ruz.”

Bunları yazdık. Ancak devletintek bir savcısı harekete geçmedi. Ka-yıpların bulunması konusunda devlettek bir soruşturma dahi açmadı.

Çünkü, kayıpların sorumlusu dev-lettir. Kayıplar bilinmeyen bir şekildekaybolmadılar. Devletin polisleri ta-rafından kaçırılıp gözaltına alındı.Gözaltına alındıktan sonra bilinçlibir politikayla kaybedildiler. Bir çokkayıp hakkında; kaçırılırken, gözaltınaalınırken ya da işkencehanede işkenceyapılırken gören tanıklar var. Bunarağmen devlet, kayıpların akıbetiniaraştırmadı. Çünkü kayıplar kara-kollarda işkencecilerin keyfi uygu-lamaları sonucunda kaybedilmedi.Bizzat devletin politikaları gereğikaybedildi.

Kayıplar ‘90’lı yılların başındanitibaren devlet politikası olarak dev-reye sokuldu. Devrim mücadelesini,Kürt ulusal mücadelesini engellemek

için devreye sokuldu.Devrimcileri yıldırmak,halkı sindirmek için dev-reye sokuldu.

Kayıp PolitikasıEmperyalizminYeni-sömürgelereİhracıdır!

"Gözaltında Kaybetme" em-peryalizmin, Guatemala gibi labora-tuvar olarak kullandığı Latin Amerikaülkelerinde geliştirerek diğer yenisömürgelere ihraç ettiği bir özel harpyöntemidir. Kökleri Hitler'in "Geceve Sis" kararnamesine kadar uzanır.Amerika, kayıp politikasını önceLatin Amerika ülkelerinde uyguladı.Zaman içinde geliştirilip zenginleş-tirilerek CIA ve Pentagon aracılığıylaulusal, sosyal kurtuluş savaşı verenhalklara karşı değişik yoğunluklardakullanılmaya başlandı.

Ülkemizde ‘90’lı yıllardan sonrasavaşın boyutlanmasıyla başlayankaybetme politikası, psikolojik yönüağırlık taşıyan, tahripkar bir politi-kadır. ClA'nın psikolojik savaş uz-manları tarafından yaratılıp, biçim-lendirilen ve yeni sömürgelere ihraçedilen bu politika, halka dönük yanıylahalka karşı genel bir terör estirip in-sanları sessiz sedasız ortadan kaybe-dilme korkusuyla adeta kendi kabu-ğuna çekip yalnızlaştırmayı, böyleceher türlü haksızlığa, elindekinin avu-cundakinin alınmasına bile ses çı-karmayacak ölçüde GÜÇSÜZLEŞ-TİREREK TESLİM ALMAYI he-deflemektedir.

Ülkemizde, 12 Eylül dönemindesınırlı olarak başvurulsa da, esasolarak kayıplar politikası 1990'lardansonra sistemli bir politika olarak dev-reye sokulmuştur. İlk uygulamayakonulduğunda daha çok halkın öncügüçlerini, devrimci ve yurtsever ör-gütlerin kadrolarını hedeflemiştir.

İşkence ile teslim alınamayan dev-rimcilerin karşısına kaybetme tehditiile çıkan devlet, böylece devrimcileriteslim almak, yarattıkları birkaç hainledevrimci saflarda kuşku ve belirsiz-likten beslenen bir güvensizlik ya-ratmak, devrimci yapıları belirsiz-

liklerle başbaşa bırakıp darbeler vur-mak amacındaydılar. Gözaltında kay-bederek bu noktada ancak sınırlı bazıbaşarılar elde eden devlet, giderekbu tehdidi daha geniş halk kesimlerinezdinde etkili kılacak bir politikaizledi. ‘90’lı yılların ortalarında halkınçok daha geniş kesimlerine yöneldi.Bu dönemde kayıp politikası dahada alenileşerek kayıp sayıları hızlaarttı.

Gözaltında kaybedilen AyşenurŞimşek, Hasan Ocak, Rıdvan Ka-rakoç gibi devrimci ve yurtseverlerincesetleri öncekilerden farklı olaraközellikle kolay bulunabilecek boşarazilere, yol kenarlarına bırakıldı.Bu politika Kürdistan'da daha hızlıişledi.

Devlet, kaybettiği insanların ce-setlerini ortalık yere bırakarak hemhalkta bir dehşet yaratarak korkuyuve pasifikasyonu yaymayı hedefliyor,hem de halk hareketini bastırmakiçin "demokrasi, insan hakları" gibimaskelerini bir kenara bırakarak herşeyi göze aldığını gösteriyordu.

90’lı yıllar boyunca Kürdistan’daki“faili meçhul” diye adlandırılan kat-liamlarla birlikte kayıpların sayısıtam olarak bilinmese de resmi açık-lamalara göre 17 bin civarında olduğusöylenmektedir.

Kaybeden, Katleden Katillerin HamisiAKP’dir

Oligarşi ‘90’lı yıllar gibi olmasada sonraki yıllarda da kaybetmeyedevam etti.

Bugün bir politika olarak uygu-lanmıyor ancak AKP iktidarında dabu politikaya başvurulmuştur. Ve esas

Bırak bu yalanları Çarkın, seni neitirafların ne de AKP’nin bülbülü olmak

kurtaramaz. 20 yıldır analarımız,babalarımız evlatlarının bir mezar taşına

hasret!.Halkın adaletine hesabınıvereceksin!..

BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 13

Page 14: Halk Gercegi 18

olarak da, kayıpların sorumluları bi-linmesine rağmen yargılanmadı. Tamtersine AKP iktidarı tarafından ko-rundu. Meclise verilen soruşturmaönergeleri AKP milletvekilerinin oy-larıyla reddedildi.

AKP, devletin kayıp, katliam, iş-kence gibi politikalarını oligarşi içiçatışmada işine geldiği gibi kullan-maktadır.

Bu konuda reformizmi politika-larına alet etmektedir. Çünkü refor-mizm oligarşik devlet gerçeğini birkenara koyarak AKP’ye çeşitli mis-yonlar biçmiştir. Oligarşi içi çatışmadaAKP’nin politikalarına alet olmuştur.

Ayhan Çarkın’ın itiraflarındanbazı “faili meçhul”lerin aydınlana-cağını düşünenler yanılıyor. AyhanÇarkın devletin katillerinden sadecebirisidir. Katlettiği devrimciler yüz-lerce de olsa onun devletin katliamlarıhakkındaki bilgisi kendisinin içindebulunduğu ekibin katliamlarıyla sı-nırlıdır. Ama devlette Çarkın’ın kat-lettikleri dahil binlerce katliamın bil-gisi var. Bunların hepsi şu andaAKP’nin bilgisi dahilindedir. Bugündevletin katliamlarını savunan ve ka-tilleri koruyan AKP iktidarıdır.

Kayıplar Namusumuzdur.Kaybolan DevrimcilerDeğil DevletinMeşruluğudur

Kayıpların peşini hiçbir zamanbırakmadık. Ellerimiz katillerin hepyakasında oldu. Katiller devletin po-lisiydi. JİTEM’di. “Sağ aldınız sağistiyoruz” diye Emniyet Müdürlük-lerinin önünde, İçişleri Bakanlığı’nda,Meclis’te, Cumhurbaşkanlığı’nda,Demirel’in evinin önünde eylemleryapıldı. İktidardaki partilerin binalarıişgal edildi. Kaybeden işkencecilerdenhesap soruldu.

Oligarşinin yöneticileri, kayıplarsorulduğunda "Oğlun bir şeyler ya-parken bana mı sordun?" diyorduailelerimize. İşkenceci katillere kat-letmeye devam edin derken bir ta-raftan da “gidin örgüte sorun” di-yorlardı. Alçakça inkar edip “örgütün”kaybettiğini söyleyerek aileleri dev-

rimcilere kar-şı kışkırtmayaçalışıyorlardı.

Ayhan Efe-oğlu’nun kay-bedildiği dö-nemde TA-YAD’lı Ailelerlegörüşmek iste-meyen döneminBaşbakakanı Sü-leyman Demi-rel’in Ankara Gü-niz Sokak’taki evi-nin önünde oturmaeylemi yapması sonu-cunda Demirel, aile-lerle görüşmek sorunda kalmıştır.Ayhan’ın akıbetini soran ailelere De-mirel aynen şöyle demiştir: “Ne ya-payım cebimdemi ki çıkarıp vereyim.Hukuk devletinde hiç kimse durdukyerde kaybedilmez, öldurulmez. Araş-tıracağız. Gerekeni yapacağız...”

Ancak mücadelemiz sonucundadevletin bu açıklamalarının hiç birinandırıcılığı kalmamıştır. Devlet, iş-kenceciliğiyle, katliamcılığıyla teşhirolmuştur.

Katillerin de kimler olduğunu bi-liyoruz. Devrimci hareketin sorgu-layıp cezalandırdığı JİTEM elemanıTuran Ünal’ın itirafları var. Çarkın’ınitirafları var. Katiller, Ayhan Çarkıngibi tetikçilerden cumhurbaşkanınakadar uzanan oligarşinin yöneticile-ridir. Katliamcıların şefi MehmetAğar bizzat ‘1000 operasyon yaptık’diyerek devrimcilere ve halka karşıişledikleri suçlarını itiraf etmiştir.Gözaltında kaybedilen devrimcilerkayıp politikaları karşısında ölümleripahasına onurluca direnmişlerdir.Onlar kavgamızın en onurlu yerinialarak bizlere yol gösteriyorlar. Onlarıkatledenler ise her gün çürüyerekyok olmaktadır.

Katilleri Affetmeyeceğiz! Er ya da geç, mutlaka ama mutlaka

kaybedilen yoldaşlarımızın hesabınısoracağız. Bu bizim, yoldaşlarımıza,halkımıza ve tarihe karşı sorumlu-luğumuzdur. Ne pahasına olursa ol-sun, onları kaybedenleri, emir ve-

renleri, işkence edenleri tek tek halkınadaletinin karşısına çıkaracağız.

Bu alçakça, bu sefil politikanınmimarlarının ve uygulayıcılarınınüzerine en ağır şiddetimizle gideceğiz.Dünyanın öbür ucuna da gitseler,bulacağız onları ve deliklerinden çı-karıp, halkın adaletine teslim edece-ğiz.

Kimse bizden, yıllarını umut iş-kencesiyle geçiren analarımızın göz-yaşlarına ihanet etmemizi beklemesin.

Kimse bizden, oğullarının cesetle-rine bile sarılma şansı bulamayan, son-suz karanlıklara itilmiş acılı babalarınhaykırışlarına kulaklarımızı tıkamamızı,sırtımızı dönmemizi beklemesin. Oli-garşinin katliamları tarihin karanlık-larında kaybolup gitmeyecektir.

Başbakan Süleyman Demirel AyhanEfeoğlu’nun akıbetini soran TAYAD’lılara “Neyapayım cebimde mi ki çıkarıp vereyim. Hukukdevletinde hiç kimse durduk yerde kaybedilmez,

öldurulmez...”

KAYBEDEN, KATLEDEN KATİLLERİ TANIYORUZ8 Ocak 2012 / Sayı:1814

Onlar İçin Her Şey BittiBitti bitti artık her şey bitti

Onlar için artık her şey bitti

Bu törenler, bu cayırtı

Bu altınlar bu yaldız

Bu koşum saltanatı yalan

Yalan, yalan, yalan, hepsi yalan

Korkudur bayrakları korku

Ne yaslanacak duvar

Ne tutunacak bir dal var

Değil mi ki kırdılar bu fidanları

Değil mi ki ağlattılar bu anaları

Bitti bitti artık her şey bitti

Onlar için artık her şey bitti

Page 15: Halk Gercegi 18

Biz bu toprakların vatanseverleriyiz.Gözyaşlarımız bu topraklara akmıştıryüzyıllar boyu, kanımız da öyle. Acı-larımız, sevinçlerimiz, türkülerimiz,ağıtlarımız hep bu topraklara karış-mıştır. Adına vatan deyişimiz bun-dandır. Uğruna can verişimiz bundan-dır.

Ülkemiz on yıllardır emperyalistlertarafından işgal edilmiş, işbirlikçi ik-tidarlar yüzünden yeraltı, yerüstü zen-ginliklerimiz halkımızın sofrasına değilemperyalistlerin kasalarına dolmuştur.Tüm bu adaletsizliğin karşısında gı-kımız çıkmasın diye çürüttükleri budüzene razı olmamız dayatılmış, sö-mürünün en katmerlisi, katliamlarınen boyutlusu yapılmıştır.

AKPHalklarınDüşmanıdır….

Günümüzde halka yönelik bu sö-mürü ve katliam politikası, işbirlikçi-likte emperyalistlerden en çok alkışıalan AKP tarafından uygulanıyor. AKPhalkların düşmanıdır. Henüz birkaçgün önce Şırnak Uludere’de 35 köylüyükatletti AKP. İşçiyi işten atan, memu-runu coplatan, hak gaspında sınır ta-nımayan, öğrenciyi, köylüyü, halkıkatleden AKP iktidarıdır. Emperyalistefendilerinin alkışını haketmektedirAKP iktidarı. Tüm yeni sömürge ül-kelere model diye gösterilen AKP’niniktidarında, açlık ve yoksulluk kat bekat artmıştır.

AKPUşaklıktaSınır Tanımaz…

Vatanımızın bağrına bir hançer gibisaplanmıştır Amerikan üsleri. Dahafazlasını saplamak istiyor Amerika,Ortadoğu’da sömürü politikalarınınönünde engel olacak tek bir güç bı-rakmamak, halkların kanını dökmekiçin Malatya Kürecik’te füze kalkanıyerleştirmek üzere anlaştılar AKP ile.

Ancak BİZ İZİN VERMEYECEĞİZ! Ülkemizden kalkan Amerikan uçak-

larının Ortadoğu halklarının başınabomba yağdırmasına, halkları katlet-mesine Türkiye halkları değil, AKPizin vermiştir. Çünkü halkların bir-birleriyle bir sorunu yoktur. Onlar kar-deştir. Suriye halkıyla Anadolu halkıarasında akrabalık bağları olabilirancak düşmanlık olamaz. Halklaradüşman olan “Ne kadar uşaklık ya-parsam o kadar yaranırım” diyenAKP’dir. Amerika’nın bir dediğini ikietmeyen, halkların katliamına aracılıkeden, Ortadoğu’daki Amerikan işbir-likçilerini vatan topraklarında besleyen,Van’da naylon çadırlar yüzünden çıkanyangınlarda onlarca insanımız ölürkenSuriyeli işbirlikçilere konteynır kentlerkuran yine AKP’den başkası değildir.

Halkımız! İncirlik’teki NATO Üssü’nün, Or-

tadoğu halklarını katletmek için merkezkarargah olarak kullanılmasına izinveren AKP’dir.

Emperyalizmin katliamlarına ortakolmak için Libya’ya NATO şemsiyesialtında 1 yıl boyunca asker göndermeküzere meclisten tezkere çıkaranAKP’dir.

Amerika’dan sonra Suriye’ye ilkyaptırım kararı alan ve emperyalizminOrtadoğu’da maşa olarak kullandığıyine AKP’den başkası değildir.

AKP, 2011 yılının Ağustos ayındaimzaladığı anlaşma ile NATO şemsi-yesi altında kurulacak olan AmerikanFüze Kalkanı Radar Üssü’nün Ma-latya Kürecik’e kurulmasına izin ver-miştir.

BİZ İZİN VERMEYECEĞIZ!

Uşaklığı Tayyip Erdoğanlar, CemilÇiçekler, Abdullah Güller yapsın. On-lar, o işte uzmandır. Bu vatan ise

bizim. Biz, halkların katili olmayacağız.Amerika’nın istekleri önünde boyuneğmeyeceğiz. Vatan topraklarının Or-tadoğu halklarını katletmenin bir aracıolarak kullanmak üzere işgal edilme-sine izin veremeyiz. Topraklarımıza,emperyalistleri ve Siyonist İsrail’ikoruyacak olan füze kalkanının ku-rulmasını kabul edemeyiz.

Amerika’nın her gittiği yerde kan,gözyaşı ve katliam vardır. Tecavüzvardır, ahlaksızlık, namussuzluk vardır.Gittiği her yeri çürütmüştür. Çürümüş,yoz bir düzen istemiyoruz.

Halkımız! Biz Mahir Çayanlar’ın, Ulaşlar’ın

Cevahirler’in yoldaşıyız. Onların yo-lunda, tıpkı onlar gibi tam bağımsızTürkiye’yi kurana kadar savaşacağız!Bu tarih bizim. Bu tarihin ışığındayürüyoruz. Ortadoğu halklarının katiliolmamak, füze kalkanına hayır demekiçin Malatya Kürecik’e yürüyoruz.

Füze Kalkanı Değil DemokratikLise, Parasız Eğitim İstiyoruz! Füzekalkanı, sömürü, katliam değil, ba-ğımsız, demokratik, sosyalist bir ülkeistiyor ve bunun için yol alıyoruz.

Bu vatan bizim. Vatanımızın bağ-rındaki hançerleri tek tek çıkaracağız;tüm Amerikan ve NATO üslerini söküpatacağız. Amerika ve uşaklarının ül-kemizden defolup gitmesini istiyoruz.Malatya Kürecik’e yapacağımız buyürüyüş güçlü bir adım olacaktır. Buadımı daha da güçlendirmek, bastığımızvatan topraklarımızda dünya halklarınındüşmanlarını tir tir titretmek için buyürüyüşte birlikte yol alalım.

Amerika’nın füze kalkanına izinvermeyeceğimizi, halkların katili ol-mayacağımızı tüm dünya halklarınaanlatalım. Emperyalist işgale karşı ba-ğımsızlık yolunda yapacağımız yürü-yüşe siz de katılın!

Yolumuz uzun, yolumuz sarp, yo-lumuz dolambaçlı biliyoruz. Ancak yü-rüyüşümüz sürecek, bu kan deryasınıniçinden kızıl bir güneş doğurana dek…

Ortadoğu Halklarının Katili Olmamak,Füze Kalkanına Hayır Demek için

Malatya-Kürecik’e Yürüyoruz!

BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 115

Page 16: Halk Gercegi 18

Afiş, Yazılamalar,

Pankartlar... - 2 Kasım-İstanbul Armutlu: "FüzeKalkanı Değil Demokratik Lise İsti-yoruz" kampanyası kapsamında ya-zılamalar yapıldı.

-7 Ekim-İstanbul Çayan: Kampanyakapsamında yazılamalar yapıldı.

- 13 Ekim-İstanbul 1 Mayıs Mahal-lesi: Malatya’da kurulmak istenen füzekalkanına karşı yazılamalar yapıldı.

- 18 Ekim-Adana: Merkezi yerlerdefüze kalkanına karşı kampanyanın ya-zılamaları yapıldı.

- 20 Ekim-İstanbul Çayan: 70 taneafişleme yapıldı.

-20 Ekim-İstanbul Okmeydanı: Kap-tanpaşa Lisesi’ne ve çevresine afişlerasıldı.

- 26 Ekim-Antalya: Kampanya çer-çevesinde yazılama yapıldı.

-24 Ekim-Hatay: Antakya'ya bağlıGümüşgöze Beldesi’nde 4 farklı yereyazılama yapıldı.

- 30 Ekim-İstanbul Bağcılar: YeniMahalle’de, Malatya’da kurulmak is-tenen füze kalkanına karşı 2 adet ya-zılama yapıldı.

- 3 Kasım-Ankara Hüseyingazi: Ya-zılama ve pullamalar yapıldı.

- 27 Ekim-İstanbul Esenler: TicaretLisesi’nin önüne okul çıkışı sırasındapankart asıldı.

- 13 Kasım-İstanbul Gülsuyu: Pan-kartlar asılıp kuşlama yapıldı.

- 11 Kasım-İstanbul Avcılar: HalkCepheliler, Avcılar E5 Üst Geçit’e veAvcılar Firüzköy Tonguç Caddesi’nepankartlar asıp pullama ve kuşlamayaptılar.

-16 Kasım-Bursa: Gemlik Halk Cep-hesi Dereboyu, Yeşilova, Orhangazicaddelerinde, Gemlik Lisesi ve Ana-dolu Lisesi çevresine 30 afiş astı.

-18 Kasım Mersin: Merkezde “FüzeKalkanı Değil Demokratik Lise İsti-yoruz” başlıklı bildiri dağıtıldı.

-25 Kasım-İzmir: Yamanlar HalitÖzpirinç Lisesi çıkışında bildirileri

dağıtıldı.

Yapılan Eylemler- 3 Ekim-İstanbul: Halk Cephesi,Mecidiyeköy AKP binası önünde, ça-lışmalarına ülke genelinde yeni baş-ladığı, “Füze Kalkanı Değil Demo-kratik Lise İstiyoruz!” adlı kampanyayabaşladıklarını, basına ve halka duyur-du.

- 14 Ekim-İstanbul Çayan: “FüzeKalkanı Değil Demokratik Lise İsti-yoruz” kampanyasında Halk Cephe-liler meşaleli yürüyüş gercekleştirdi.

- 14 Ekim-Malatya: AKP il binasıönünde düzenlenen füze kalkanı ey-leminin bu haftada 4.sü yapıldı.

- 15 Ekim-Antalya: Halk Cephesi,Kışlahan Meydanı’nda “Füze KalkanıDeğil Demokratik Lise İstiyoruz”kampanyasına yaptıkları eylemle baş-ladılar.

- 21 Ekim-İzmir: Halk Cephesi kam-panyanın duyurusunu yaptı.

- 16 Ekim-İstanbul Sarıgazi: Va-tanseverler Sarıgazi Meydanı’na yü-rüdü

- 15 Ekim İstanbul İkitelli: Cemeviönünde bir araya gelen Halk Cephelilerpankartı açıp yürüyüşe geçtiler.

- 21 Ekim-Alibeyköy: Cengiz TopelDörtyol’da Halk Cephesi Liseli Dev-Genç tarafından meşaleli yürüyüş ya-pıldı.

- 24 Ekim-Ankara: Sakarya Cadde-si’nde 24 Ekim Pazartesi saat 18:00'de“Füze Kalkanı Değil Demokratik Liseİstiyoruz!” kampanyası eylemle baş-latıldı.

- 28 Ekim-İstanbul Okmeydanı: Si-bel Yalçın Parkı’nda bir araya gelenHalk Cepheliler, “Füze Kalkanı DeğilDemokratik Lise İstiyoruz!” şiarınıOkmeydanı sokaklarında haykırdılar.

- 3 Kasım-Samsun: “Füze KalkanıDeğil Demokratik Lise İstiyoruz”kampanyası yapılan eylem ile başladı.

- 4 Kasım-Devrimci İşçi Hareketi:"Füze Kalkanı Değil Demokratik Liseİstiyoruz" kampanyasına kendi talebini

de katarak bir eylem açıklaması dü-zenledi.

İmza Masaları- 22 Ekim-Antalya: Kışlahan Mey-danı’nda “Füze Kalkanı Değil, De-mokratik Lise İstiyoruz” imza masasıaçıldı.

- 6 Kasım-Dersim: Liseli Dev-Genç’liler Yeraltı çarşısı üzerindeimza topladılar.

- 3 Kasım-Malatya: Malatya Lisesiönünde masa açan liseli Dev-Genç’lilerimza topladılar.

- 12 Kasım-İstanbul Bakırköy: HalkCepheliler meydanda pankart asıp,bildiri dağıtıp imza topladılar.

- 25 Kasım-Adana: Radyo Akde-niz’de kampanya ile ilgili bir söyleşiprogramı yapıldı.

Açlık Grevi Çadırları - İzmir’de Halk Cephesi Liseli Dev-Genç’liler açtığı açlık grevi çadırına1 hafta boyunca AKP’nin polislerisaldırdı. Onlarca kişiyi gözaltına aldı.Her saldırıdan sonra çadır yenidenkuruldu.

- Kocaeli’de polis 7 gün boyunca 15kez saldırdı 61 kişi gözaltına alındı,iki kişi tutuklandı. Her saldırıdansonra Dev-Genç’liler yeniden çadırkurdu.

- Dersim’de üç gün açık kalan çadıraAKP’nin polisi bir kez saldırdı. 3 kişigözaltına alındı. Çadır yeniden kuruldu.

- Edirne’de 5 gün boyunca polis, 10kez saldırdı. 71 kişi gözaltına alındı.

- Çanakkale’de polis 3 kez saldırdı,33 kişi gözaltına alındı.

-Antalya’da polis 3 kez saldırdı. 18kişi gözaltına alındı.

- Ankara’da çadır kuruldu. 5 günboyunca füze kalkanına karşı açlıkgrevi yapıldı.

-İstanbul Şişli Cevahir Alışveriş Mer-kezi Önünde Halk Cephesi-Liseli Dev-Genç’in açtığı çadırda direniş devamediyor!

Kampanya Kapsamında yapılan eylem ve etkinlikler

KAYBEDEN, KATLEDEN KATİLLERİ TANIYORUZ8 Ocak 2012 / Sayı:18116

Page 17: Halk Gercegi 18

Vatanımızı Emperyalistle-rin Üslerinden Temizle-mek İçin Tüm HalkımızıKürecik’e Çağırıyoruz

Ekim ayından bu yana sürdürdü-ğümüz “Füze Kalkanı Değil Demo-kratik Lise İstiyoruz” kampanyasın-da 14 Ocak’ta Malatya-Kürecik’eyürüyoruz. Aylardır Anadolu’nundört bir yanında imza topluyoruz, bil-diri dağıtıyor, yazılama yapıyoruz. Ça-dır direnişleriyle vatanseverlerin ka-rarlılığını, Cepheli eylem tarzını gös-teriyoruz. Şimdi ise NATO’nun füzekalkanını kurmak istediği Küre-cik’teyiz. Ortadoğu halklarının kati-li olmayacağımızı haykıracağız, tümhalkımızı, tüm vatanseverleri em-peryalizme karşı gücümüzü göster-meye çağırıyoruz.

İstanbul-TaksimLiseli Dev-Genç'liler 2012 yılının

ilk gününde Taksim Galatasaray Li-sesi önündeki imza masalarını açtılaryine. 3 saat açık kalan masada masayagelenlere füze kalkanı anlatılarak,Malatya-Kürecik'e yapılacak yürü-yüşe çağrıda bulunuldu. Çalışmanınsonunda 200 adet bildiri dağıtıldı, 60adet imza toplandı ve 4 adet Yürüyüşdergisi halka ulaştırıldı.

İstanbul-ŞişliLiseli Dev-Genç'liler 3 Ocak günü

Şişli Endüstri Meslek Lisesi’ne gi-derek, okulun önünde füze kalkanınakarşı imza masası ve resim sergisi aç-tılar. Sergide, kampanya sırasında

Anadolu’nun dört bir yanında yapılaneylemlerin fotoğrafları yer aldı.

Okulun önünde polislerinbeklediği görülürken; okulun içindede geçen haftalarda Liseli Dev-Genç'lilere çalışma yaptırmayacak-larını dile getiren faşistlerin toplandığıgörüldü. Liseli Dev-Genç'liler fa-şistlerin yanına giderek sergidenuzaklaştırdılar. Çalışma sonunda Şiş-li Endüstri Lisesi'nden öğrencilerle ta-nışıldı, 47 adet imza toplanıldı ve 400adet de bildiri dağıtıldı.

İstanbul-Sarıgazi17 Aralık’ta Sarıgazi Demokrasi

Caddesi’nde meşaleli yürüyüş ger-çekleştirildi. “Füze Kalkanı DeğilDemokratik Lise İstiyoruz Halk Cep-hesi/Liseli Dev-Genç” pankartı arka-sında kortejler oluşturularak SarıgaziMeydanı’na kadar yürüyüş yapıldı.

Demokrasi Caddesi’ne gelindi-ğinde halkın eyleme ilgi gösterdiği gö-rüldü. Atılan sloganlardan sonra ya-pılan konuşmada, NATO üssününTürkiye’de kurulmasına karşı ey-lemlere devam edileceği bildirildi.Sloganlarla sona eren eylemin ar-dından Demokrasi Caddesi üzerindemarşlar eşliğinde yüründü. SarıgaziDemokrasi Caddesi’ne 1 adet depankart asıldı.

İstanbul-AlibeyköyLiseli Dev-Genç'liler, Alibey-

köy'de bulanan Refhan Tümer Lise-si’nin sınıflarındaki tahtalara 29 Ara-lık’ta,"Füze Kalkanı Değil Demo-kratik Lise İstiyoruz Halk Cephesi-Li-seli Dev-Genç" yazısını yazdılar. 7 sı-nıfa girilerek tahtalara yazılan yazısonrasında sınıflara ders için giren öğ-rencileri bu yazılar karşıladı. Okulunduvarına da bir yazılama yapıldı.

BursaHalk Cephesi/Liseli Dev-Genç’li-

ler, 28 Aralık’ta Bursa merkezdeki,Anadolu Kız Meslek ve Ticaret Li-seleri çevresinde kampanya bildiri-

lerini dağıtarak öğrencileri Küre-cik’teki yürüyüşe çağırdılar. Polisinbildiri dağıtımını engelleme çabası so-nuçsuz kalırken; yüzlerce bildiri da-ğıtıldı. Öğrenciler füze kalkanı karşıtıbildiriye ve Dev-Genç’lilerin anla-tımlarına ilgi gösterdiler.

29 Aralık’ta da Bursa Uludağ Üni-versitesi’nde Öğrenci Kültür Merke-zi’nin önünde bildiri dağıtımı yapıldı.Bildiri dağıtımı yapılırken, öğrencilerfüze kalkanı ve Malatya-Kürecik’e ya-pılacak yürüyüş hakkında bilgilendi-rildi. Burada bir açıklama yapılarak,füze kalkanının kurulma sebepleri veneden istenmediği anlatıldı. Eylem slo-ganlarla sona erdi.

ÇorumLiseli Dev-Genç'liler geçen haf-

talarda okulun faşist idaresi ve mü-dürüne rağmen bildiri dağıtımı yap-tıkları ve tekrar geleceklerini okulunmüdürü ve öğretmenlerine söyledik-leri Güzel Sanatlar Lisesi'nde yine bil-diri dağıttılar.

Öğrenciler, okuldan çıkar çıkmazhemen Liseli Dev-Genç'lilerin yanla-rına gelerek Dev-Genç'lilerle sohbet et-tiler. Liseli Dev-Genç'liler, bildiri da-ğıtımını bitirdikten sonra yine gele-ceklerini söyleyerek okuldan ayrıldılar.

Çorum’da 30 Aralık’ta da Baha-bey Caddesi’nde esnafları dolaşanLiseli Dev-Genç’liler imza topladılar.

14 OCAK’TA MALATYA KÜRECİK’TEYİZ!

İstanbul AlibeyköyRefhan Tümer Lisesi

Ankara

BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 117

ŞişliMeslekLisesi

Page 18: Halk Gercegi 18

60 imzanın toplandığı çalışmada HalkCephesi/Liseli Dev-Genç'lileri geriçeviren hiçbir esnafın olmaması Dev-Genç'lilerin moral kaynağı oldu. Es-naflarla sohbet ederken esnaflar müş-terilerinin de imza atması için ısrarcıoldular. Bir esnaf müşterilerinden 15imza topladı. Bir esnaf, “İstersenizkaşe bile basarım, yeter ki Amerika buülkeden gitsin.” dedi. 2 saat süren ey-lemde Malatya-Kürecik’te yapılacakyürüyüşe katılım çağrısı da yapıldı.

31 Aralık günü de Eti Lisesi ci-varında ve Kale Mahallesi’nde afiş-leme yapıldı. Aynı gün Cumartesi Pa-zarı’nda da 300 bildiri dağıtıldı. Ma-latya'ya yürüyüş çağrısı yapıldı.

1 Ocak’ta ise; Süleymancılar Yur-du’nun duvarına ve Nadık’ın mahal-lelerine 7 adet füze kalkanı ile ilgili ya-zılama yapıldı.

MalatyaMalatya’da AKP İl Binası önün-

de her cuma günü yapılan füze kalkanıprotestosunun on beşincisi 30 Ara-lık’ta yapıldı. 15 haftadır AKP’ninemperyalizmle işbirliğinin teşhir edil-diği eylemin sonuncusunda, Ulude-re’de katledilen 35 kişinin hesabı dasoruldu.

Eylemde, “Bizler 15. haftamızdabir kez daha söylüyoruz füze kalka-nının kurulmasını engelleyecek, NA-TO’nun askeri, halkların katili olma-yacağız!” denildi. Yapılan konuşma-ların ardından oturma eylemi yapıldı.Eylem boyunca “Kürdistan Goristanji Bo Faşistan”, “Biji Biratiya Gelan”,“Füze Kalkanı Değil Bağımsız Türkiyeİstiyoruz” sloganları atıldı.

AnkaraAnkara’da 25 Aralık günü başla-

tılan 5 günlük açlık grevi çadır eyle-mi 29 Aralık günü yapılan eylemin ar-dından sonlandırıldı. Eylemde yakı-lan Amerikan bayrağını gören sivil

polisler, telaşa kapılarak efendilerininbayraklarının yakılmasına taham-mülsüzlüklerini “İyice abarttılar bun-lar da, bayrak yakmak da nereden çık-tı” sözleriyle gösterdiler.

5 gün boyunca açık kalan çadırda5.000’e yakın imza toplanırken,10.000’i aşkın bildiri halka ulaştırı-larak Malatya-Kürecik’e kurulmak is-tenenen füze kalkanının teşhiri ya-pıldı. Yapılan açıklamada“Genciz,hem de çok genç. Asla bu düzenin is-tediği gibi duyarsız, bencil, yoz birgençlik olmayacağız. Geleceğimiziçalanlara sessiz kalmayacağız. Özgürbir yarının savaşına devam edeceğiz.Bu topraklarda yaşıyoruz. Acılarımızı,sevinçlerimizi, heyecanımızı, coşku-muzu, öfkemizi bu topraklarda pay-laşıyoruz. Topraklarımızı parsel par-sel satan işbirlikçilere karşı devamediyor mücadelemiz. TopraklarımızınAmerika'nın Ortadoğu’ya karşı silahdeposu olmasına izin vermeyeceğiz.Bugün halkımızın onurunu, namu-sunu, adaletini ve topraklarımızınbağımsızlığını, demokrasi mücade-lemizi sürdürmeye devam edeceğiz.Bu toprakları can kan pahasına ko-rumaya devam edeceğiz.” denildi. Ey-lem 14 Ocak’ta Kürecik’e yapılacakyürüyüşün çağrısı ile bitirildi.

Antalya28 Aralık’ta direnişle kazanılan

Antalya’daki çadır eyleminde 2500’üaşkın imza toplandı. Yürüyüş dergi-sinin de dağıtımı yapıldı.

Antalya’da yapılan 3 günlük açlıkgrevi ve çadır eylemi 29 Aralık günübitirildi. Eylemin son gününde imzamasasının önünde kuyruk oluştu.Dev-Genç’liler eylemi bitirirken yap-tıkları açıklamada, “Bizler üç günönce buraya açlık grevi çadırımızı aç-mak isterken polis tarafından tam üçkez saldırıya uğradık. Yerlerde sü-rüklendik, dayak yedik, işkence gör-dük. Buna benzer uygulamaları diğerarkadaşlarımız Edirne’de, Çanakka-le’de, İzmit’de, Malatya’da, İzmir’deve ülkemizin birçok yerinde yaşadı-lar. Peki, neden bu kadar işkenceyigöze alıp tekrar, tekrar sokaklaraçıktık? Çünkü biz Malatya’ya kuru-

lacak olan Amerika’nın füze kalkanınıistemiyoruz. Biz dünya halklarının başdüşmanı olan Amerika’nın kiralıkkatilleri olmak istemiyoruz.” dediler.

Dev-Genç’liler, türküler eşliğindeçektikleri halaylar ve hep bir ağızdanattıkları “Yaşasın Dev-Genç YaşasınDev- Genç’liler”, “Amerika Defol BuVatan Bizim”, “NATO’nun AskeriHalkların Katili Olmayacağız” slo-ganlarıyla eylemlerini sonlandırdılar.

Çanakkale27 Aralık Salı günü direnerek ka-

zandıkları Saat Kulesi Meydanı’ndaoturma eylemi yapan, halaylarla za-ferini kutlayan Dev-Genç’liler akşamsaat 18.30’da aynı yerde çadırlarınıkurdular. Alana girdiklerinde kuşla-malar yapıp arkasından “Füze KalkanıDeğil Demokratik Lise İstiyoruz”sloganını atan Dev-Genç’liler, halkafüze kalkanını anlatırken polisler gel-di. Çadırdaki Meltem Kılıç, EserHüzmeli, Irmak Akbal, Hakan Çe-tinkaya ve Pelin Tanoğlu işkenceylegözaltına alındı. Polis, çadırı da pa-ramparça etti.

Gözaltına alınanlar serbest bıra-kılırken; polisin saldırısıyla ilgili ola-rak yapılan yazılı açıklamada, “Dev-Genç’liler olarak bugüne kadar aslayılmadık bugünden sonra da aslavazgeçmeyeceğiz. Bize kapatılanalanları meydanları gerekirse cankan pahasına açacağız.” denildi.

28 Aralık’ta ise Çanakkale’nincadde ve sokaklarında bildiri dağıtı-larak imza toplandı. İmza toplamayasaat 11.30’da Golf Çay Bahçesi’ndenbaşlayan Dev-Genç’liler Kordon Bo-yu’nda, İskele Meydanı’nda ve Ban-kalar Caddesi’nde bildiri dağıtıp hal-ka füze kalkanını anlattılar. 2.5 saat-te 700 bildiriyi halka ulaştıran Dev-Genç’liler 175 de imza topladılar.

Aynı gün saat 15.30’da DonanmaÇay Bahçesi’nin önünde buluşanDev-Genç’liler ve demokratik kitle ör-gütlerinin desteklediği 55 kişinin ka-tıldığı bir yürüyüş gerçekleştirildi.“Füze Kalkanı Değil DemokratikLise İstiyoruz Halk Cephesi/LiseliDev-Genç” pankartı arkasında Saat

KAYBEDEN, KATLEDEN KATİLLERİ TANIYORUZ8 Ocak 2012 / Sayı:18118

Çanakkale

Page 19: Halk Gercegi 18

Kulesi önüne kadar yüründü. Dev-Genç’liler alana girdiklerinde polisçoktan alanı açmış bekleyişe geçmişti.Saat Kulesi’nin önünde yaşanan sal-dırıları protesto etmek ve bir alana bukadar polisin yığılmasını teşhir etmekiçin Dev-Genç’liler alanda 4 saatlikoturma eylemi yaptı. Ve halka füzekalkanı anlatıldı.

Açıklama’nın ardından eylemle-rine devam eden Dev Genç’liler açık-lamanın bitiminde zaferlerini füze kal-kanını anlatan bir tiyatro ve halaylarlakutladılar. Çanakkale’deki çadır ey-lemi zaferle sonlandırıldı.

İzmir29 Aralık’ta Karabağlar Cumhu-

riyet Lisesi önünde eylem yapan Li-seli Dev-Genç’liler, daha önce liseninönünde kendilerine saldıran ve göz-altına alan işkenceci İzmir polisini teş-hir ettiler.

Yapılan konuşmada, “Bu kavgatüm liseli gençliğin ortak talepleri içinveriliyor. Bu kavga uğruna işkence-

ler görülüp bedeller ödeniyor. Bukavgaya siz de omuz verin. İşkence-ciler, sömürücüler bir avuç, biz isemilyonlarcayız! Alınterimizi liselerindöner sermayesine kaptırmamak içinDev-Genç saflarında mücadele ede-lim. Gözlerimizin önünde yapılanişkencelerin hesabını hep birlikte so-ralım!” dendi.

Dev-Genç’lilerin eylemden sonrada okulun kapısında beklemeleri üze-rine, kapıyı tutan polis kapıyı açmakzorunda kaldı. Eylem sırasında 150bildiri dağıtıldı ve kuşlama yapıldı.

AdanaHalk Cephesi/Liseli Dev-Genç,

6 Ocak’ta Adana’da İnönü Parkı'nda3 günlük çadır eylemi yapacak. Ön-cesinde yapılan yazılı açıklamadaeyleme destek çağrısında bulunularak;bugün, bağımsızlık istemek, ABD'yeve işbirlikçilerine karşı olmaktan ge-çer. Bugün, demokrasi istemek,AKP'nin değiştirmeyi vaat ettiği 12Eylül Anayasası’nda dahi hak olan de-mokratik eylemlere katılmaktan, fik-rini ifade edecek yollara başvuranla-rı sahiplenmekten geçer. Biz BA-ĞIMSIZ TÜRKİYE istiyoruz, bununtek yolu da ABD ve işbirlikçilerine

karşı olmaktır.” denildi.

Halkımıza Anti-Emperya-list Şenliklerle Ulaşacağız

Hatay’da Halk Cephesi/LiseliDev-Genç 8 Ocak günü “Füze Kal-kanı Değil Demokratik Lise İstiyoruzLiseli Gençlik Şenliği” düzenleyecek.31 Aralık günü Armutlu ve Elektrikmahallelerinde şenliğin duyurusu-nun yapıldığı 100 adet afiş asıldı. Afişçalışması sırasında mahalle halkıylada sohbet eden Dev-Genç’liler, ma-hallelileri şenliğe davet ettiler. Ço-cuklarını şenliğe göndereceğini söy-leyen insanlar başarılar dileyerekoradan ayrıldılar.

Şenliğin programında Grup Kızılbir konser verecek, Epik Sanat TiyatroTopluluğu da bir oyun sergileyecek.Şiir okuma ve sinevizyon gösterimi-nin de olduğu şenlik, Hatay Armut-lu’daki As Düğün Salonu’nda yapı-lacak.

Halk Cephesi/Liseli Dev-Genç, 8 Ocak günü saat14.00’te İstanbul Eminönü’nde Turyol İskelesi önünde ey-lem yapacak. "Füze Kalkanı Değil Bağımsız Türkiye İs-tiyoruz" kampanyası dahilinde yapılan eylemle, 14Ocak'ta Malatya-Kürecik’e yapılacak yürüyüşün duyu-rusu yapılacak. Füze kalkanının kurulacağı yere gidecekolan Halk Cephesi/Liseli Dev-Genç, yapacağı eyleme tümhalkımızı davet ediyor.

SamsunSamsun'da Halk Cephesi-Liseli Dev-Genç'liler, 4

Ocak günü Karayolları bölgesinde duvarlara yazılama yap-tılar. Duvarları donatan bağımsızlık şiarı, okula giden li-selilerle, işe giden emekçilerin ilgisini çekti...

İstanbul-Sarıgazi3 Ocak günü 17.00-19.00 saatleri arasında Demokrasi

Caddesi girişine masa kurularak mahallehalkına bildiri dağıtıldı. Füze kalkanı hak-

kında bilgi de verilen masaya gelen halkımız, Liseli Dev-Genç'lilerin haklı mücadelesini desteklediklerini söyle-diler. Malatya-Kürecik'e yapılacak yürüyüşe katılmak is-teyen 5 kişi telefon numaralarını verdi. Masada ayrıca Yü-rüyüş dergisi de halkımıza ulaştırıldı. 5 adet kart satışı ya-pılan masada 40 da imza toplandı. Masa ertesi gün ku-rulmak üzere kaldırıldı.

İzmirİzmir Bornova Büyükpark çevresinde 3 Ocak günü

afişleme yapan Gülhan Sağaltıcı ve Mert Toka isimli ikiDev-Genç'li polis tarafından gözaltına alındı. Dev-Genç'liler, “Bizi karakola götüremezsiniz, en fazla cezayazıp gidersiniz, sizinle gelmiyoruz.” diyerek polise di-rendiler. Bunun üzerine takviye ekip çağıran polisler bi-ber gazı sıkarak Dev-Genç'lileri işkenceyle gözaltına aldı.Sağaltıcı ve Toka aynı günün gecesi serbest bırakıldılar.

Emperyalizme Karşı Safımızı Göstermek İçin14 Ocak’ta Kürecik’te Olalım!

BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 19

Çorum

İzmir

Page 20: Halk Gercegi 18

“...Belki de bu tarih ‘olmazların olurkılındığı tarihtir’ diye de ifade edilebilir.İşte bu tarihte olmazları olur, yapıl-mazları yapılır kılan irade Dayı’nın ira-desiydi. Çeşitli zamanlarda Dayı’nınpolitik öngörüsü ve cüretiyle oluştur-duğu politikalara ‘hayır bunlar ol-maz, buranın nesnel koşulları buna uy-gun değil, buranın gerçekleri yeterin-ce bilinmiyor’ gibi gerekçelerle karşıçıkıldığını, çıktığımızı hatırlıyorum.Hatta bazen ‘Dayı bizi anlamıyor’diye düşünüp içten içe biraz kızdığımızıda hatırlıyorum. Ama Dayı hep haklıçıkardı. Pratikte gösterirdi bize. Yanisöylediklerinin olabileceğini, yapıla-bileceğini yaşayarak öğrendik. O bun-ları gösterdikçe bir anlamda bilincimizyenilenirdi. Birçok gerekçeyle ‘ol-maz’ dediğimize utanırdık. İçten içemahçup olurduk Dayı’ya karşı. Amagüvenimiz bir kat daha artardı O’na.O’nun önderliğine, öngörüsüne.”

Bu anlatım, Dayı’nın yanında,yolunda olan bir yoldaşının anlatı-mıdır.

Dayı’nın öğrencileri olan ve onunyolunda yürüyen Cepheli “olmazı”olur, “yapılmazı” yapılır kılmayı Da-yı’dan öğrenmiştir. Cephelinin kita-bında “olmaz, yapılamaz” diye birşey yazmaz. Cepheli bu gücü, bu dü-şünüş tarzını Dayı’dan öğrenmiştir.

“Olmazcı” bakanlar, emekten ka-çanlardır, emeğini sınırlayanlardır.Kolaycıdırlar. Kendiliğindenciliği sa-vunanlardır. Gereken emeği göster-meyenler “olmazcı, yapılmazcı”dırlar.Emekten kaçanlarsa küçük burjuvadır.

“Olmazcılar” egemenlerin kültürün-den besleniyordur. Hem gereken eme-ği sarfetmezler, “olmazcı”dırlar, hemde sonuç beklerler. Bu tam da düze-nin istediği insan tipidir. Böyle insanlarzavallı, çaresiz insanlardır.

Olaylara, sorunlara, işlere “ol-maz” diye bakanlar rahatlarının bo-zulmasını istemeyenlerdir. Statüko-cudurlar. Çünkü “olmazcılar” başkane yapılabilir, başka hangi yol ve yön-tem denenebilir diye düşünmezler. Birkez denediyse, ikinci kez diye bir şeyyoktur onlarda. “Olmazcılar” iddia-sızdırlar aynı zamanda. “Olmazcılar”,“yapılmazcılar” hayatın ve bilimindoğrularına aykırı yaşayanlardır.

“Olmaz, yapılmaz” diye bir şey ta-nımayanlar ise ikinci, üçüncü, gere-kirse bininci kez denerler. Sorunu çö-zene, işi yapana, yani sonuç alana ka-dar denerler. Bu çalışma tarzı, Cep-helinin çalışma tarzıdır. Cepheli böy-le düşünür ve yapar. Cepheli bu gücüve düşünüş tarzını bilimin doğrula-rından alırlar. Cephelinin çözemeye-ceği sorun, altedemeyeceği zorlukyoktur. Sorun çözmek, zorlukları al-tetmek güçlü olmaktır. Cepheli gü-cünün kaynağını bilimsel doğrulardanalır. Nedir o doğrular?

1- Her sorunun mutlaka dev-rimci bir çözümü vardır. Cepheli bubilimsel gerçeğe inanır.

2- Her sorun kendi içinde çö-zümü de barındırır. Cepheli bubilimsel gerçeğe inanır.

Cepheli en basit günlük işlerin ör-gütlenmesinden, en karmaşık işlerin

yapılmasına dek bu bilimsel doğrularıkendine kılavuz edinir. Bu Cepheli-nin iddiasını da güçlendirir. Cepheliiddialı olduğu için nerede, hangi so-runla karşılaşırsa karşılaşsın, her tür-lü sorunu çözmekte kararlıdır. Cephelisorunları çözerek devrime yüründü-ğünü bilir.

3- Hiçbir sorun kendiliğinden çö-zülmez. Hiçbir iş kendiliğinden bitmezveya olur hale gelmez. Her iş biremeğin sonucudur. Her sorun kafa yor-manın, düşünmenin, yoğunlaşmanınsonucu çözülür. Fakat “olmazcılar”böyle yapmaz. “Olmazcılar” yılgın-lardır. Çünkü “Olmazcılık” yılgınlık-tır. Cephelinin devrimciliği, dinamikbir devrimciliktir. Cepheli her sorunun,yapılacak her işin bir yolunu mutlakabulup yapandır, sorunu çözendir.

Yeterince insan, zaman, olanak ol-madığı koşullarda dahi olunsa, bas-kının saldırıların arkasının kesilme-diği, faşizmin terörünü azgınlaştırdı-ğı zamanlarda da olsa, inanç ve iddia“olmaz, yapılmaz” anlayışının, dü-şünüşünün panzehiridir. İddia emek-le gerçekleşir. Cepheli emekçidir, id-dialıdır. Cepheli savaşın içinde kar-şısına çıkan her tür engeli, inancı veiddiasıyla aşar. Cepheli her sorunuönce düşünür, yoğunlaşır, kafa yorar.Ardından nasıl yapılabileceğine kararverir ve sonra hiç vakit kaybetmek-sizin adım atar. Cepheli her sorunundüşünerek çözülebileceğine inanır.Cepheli sorunlar karşısında güçlüdür.Cepheli Dayı’nın izinde yürüyen,Cepheli “olmazı” olur, “yapılmazı”yapılır kılandır.

Kendini Geliştirmeyen Düzeni Geliştirir

Cepheli Olmazı Olur,Yapılmazı Yapılır Kılar

Halk Cephesi, Hatay Saman-dağ’da, AKP’nin emperyalizminuşaklığını yaparak Suriye’yi tehdit et-mesiyle ilgili olarak 29 Aralık’ta ey-lem yaptı. Oytun Alanı’nda yapılaneyleme önce Halk Cephesi önlükle-ri giyilerek eyleme destek vermeleriiçin halka çağrıda bulunuldu.

“Emperyalistler ve İşbirlikçileri

Suriye’den Kanlı Ellerinizi Çe-kin/Halk Cephesi” pankartı ile “Ka-til ABD işbirlikçi AKP”, “SuriyeHalkı Yalnız Değildir”, “Katil ABDOrtadoğu’dan Defol”, “Yaşasın Halk-ların Kardeşliği” dövizlerinin taşın-dığı eylemde, Orhan Çapar tarafındanyapılan açıklamada, “Amerika dünLibya halkına yaptığı katliamın ay-

nısını bugün Türkiye üzerinden Suriyehalkına yapmaktadır. Amerika, Tür-kiye’deki işbirlikçisi AKP iktidarınıkullanarak Suriye’deki Alevi-Sünniçatışmasını körüklüyor. Türkiye halk-ları işbirlikçi AKP tarafından oyunaalet edilmeye çalışılıyor. Bizler Suriyehalkının yanındayız.” denildi.

Halkın ilgisinin yoğun olduğu ve50 kişinin katıldığı eylemde 210 tanede bildiri dağıtıldı.

AKP, SURİYE’DEN ELİNİ ÇEK, UŞAKLIĞI BIRAK

KAYBEDEN, KATLEDEN KATİLLERİ TANIYORUZ8 Ocak 2012 / Sayı:1820

Page 21: Halk Gercegi 18

Merhaba sevgili okurlarımız, buhaftaki dersimiz: Güç ne, nasıl güçolunur? Bunu işlemek istedik. Elbet-te kişinin bedenen güçlü olması değilkastettiğimiz. Politik bir güç olmak-tan bizi devrime, devrimci halk ikti-darını kurmaya götürecek fiziki güceerişmekten söz edeceğiz.

Politik güç, idelojik güçten ba-ğımsız olmadığı için, ideolojik-po-litik mücadeleyi birlikte ele alaca-ğız.

Öncellikle Güç Nedir?Güç, sözlükte şöyle tanımlanı-

yor: "Fizik, düşünce ve ahlaki yön-den bir etki yapabilme veya bir et-kiye direnebilme yeteneği, kuvvet"

Toplum bilim sözlüğündeki tanı-mı da şöyledir; "Toplumsal sonuçlardoğurmaya yetecek sayıda olan vebirlikte eylemde bulunan bireylerdenkurulan toplumsal küme."

Evet toplumsal bir sonuç doğur-maya yetecek sayıdan bahsedeceğizbiraz. Ancak toplumsal bir sonuç ya-ratabilmek için önce o toplumsal ya-pıyı çözümlemek ve bir plana sahipolmak gerekir. Bunun adı ideolojidir.

İdeoloji Nedir?"İdeoloji, toplumların, sınıfla-

rın, çeşitli topluluk ve grupların si-yasi, hukuki, kültürel, ahlaki, dinsel,felsefi görüş ve düşüncelerinin sis-temleşmiş halidir."

Nasıl bir dünya istediğimize dairgörüşlerimizdir. Toplumsal yapıyıoluşturan sınıfların sınıfsal yapıları-na özgü dünya görüşleri, yani ideo-lojileri vardır. Ve her şeyi, eğitimdenhukuka, siyasetten kültüre... Aklımı-za gelen her şeyi belirleyen o sınıfınideolojik yapısıdır.

E g e m e n l e r ,ideolojinin tanı-mına giren herşeyi sınıflar üstügösterir. Bununlakitlelerin düşün-celerini rahatlıklayönlendirebilmek,onları sorunsuz

yönetebilmek, dolayısıyla sömürümekanizmasını sürdürebilmek amaç-lanır. Oysa hayatın işleyişinde her şeysınıfsaldır. Sınıflar mücadelesi yürü-tüyoruz, her eylemin, sözün, faaliye-tin hizmet ettiği bir sınıf, dolayısıylaideoloji vardır. İdeolojik olmayan

hemen hiçbir şey yoktur. Öncelikle bukonuda kafamız net ve açık olmalıdır.

Kapitalist sistemin iki temel sı-nıfı; burjuvazi ve proletaryadır.

Sınıflar arasında süren mücadele,bu iki sınıfın, iki ideolojinin, burjuvaideolojisi ile proletarya ideolojisininçarpışmasıdır.

Bu çarpışmada ideolojik birlik,ideolojik netlik, ideolojik sağlamlık,ideolojik bakış açısı, ideolojik güç,ideolojik eğitim, ideolojik birikim-do-nanım, ideolojik önderlik, ideolojiksaldırılar, ideolojik zafer... Hayatave mücadeleye dair her şey sınıfsal-dır. Bu yüzden bu tanım ve kavram-lar daha da artırılabilir.

Emperyalistlerin ve işbirlikçileri-nin ideolojik saldırıları, ahlaksızca ya-lanları, çarpıtmaları hiç bitmez. İdeo-lojik mücadele bu yüzden önemlidir.İdeolojik mücadele hem burjuva ideo-lojinin temel tezlerine karşı, hem deo ideolojinin hayatın her alanında kit-lelerde yaratmaya çalıştığı çarpıkyanlış düşünce ve yaşam tarzına kar-şı sürdürdüğümüz bir mücadeledir.

Burjuvazi, düzenin sürmesi, sömü-rü mekanizmasının işlemesi için kitle-leri düzende tutacak her yol ve yönte-

mi dener. Örneğin bilimi, tarihi çarpı-tarak dünya kurulduğundan berieşitsizliğin hep olduğunu söyler, “ezenezilenler hep vardır, olacaktır” der.

Tüm bunlar ezilenlerin sömürüye,adeletsizliğe karşı çıkmamaları, hak-larını aramamaları, bu düzene boyuneğmeleri içindir. Emperyalistlerin bu-nun için ekonomik, siyasi, psikolojikdoktrinleri vardır. Örneğin psikolojiksavaşı söyle şekillendirir: "İnsanın enkritik noktası zihnidir. Zihnine birkez ulaşıldı mı... ‘siyasi hayvan’mermilere bile gerek kalmadan ye-nilgiye uğrayabilir. Hedef bütün

halkın zihnidir."

Burjuvazi kendi cephesindenideolojik mücadeleyi ciddiye alır vekesintisiz sürdürür. Bunu yaparkende tahrip etmeyeceği, bozmayaca-ğı, üzerinde tepinmeyeceği hiçbirşey yoktur. İdeolojik mücadele işteburjuvazinin her şeyine karşı cep-heden sürdürdüğümüz, sürdürme-miz gereken bir mücadeledir.

Peki ideolojik mücadele sadeceburjuva ideolojisine karşı mı sürer?Hayır, dört cephede birden sürer bu sa-vaş. Burjuva ideolojisine karşı ideo-lojik mücadele bunlardan sadece bi-ridir. İkincisi, sol’daki sapmalara(revizyonizme, reformizme ve opor-tünizme) karşı süren ideolojik müca-deledir. Üçüncüsü, iç düşmana kar-şı ideolojik mücadeledir.

Burjuvazinin ideolojik saldırısı sü-reklidir dedik. Bu saldırılar bizim saf-larımızda da gösterir kendisini. Burjuvadüşüncelerinin görüşlerinin yaşam an-layışının bizim saflarımızda etkili ol-masını engellemek için kendimizdekidüzen yanlarına karşı da sürekli birideolojik mücadele yürütmeliyiz.

Bu üç cephede birden süren ideolojikmücadelenin önemli boyutunu kap-samlı bir şekilde okumak için (Yürü-yüş sayı: 209, 210) sayılarına bakınız.

Devrimci Hareketinİdeolojisi Nedir?

Bizim ideolojimiz proletarya ideo-lojisidir. Bu da sosyalizmdir. Prole-taryanın ideolojisinin politik çizgisiher ülkede aynı mıdır? Hayır. Çünkü

Ders: İdeolojik Güç

İdeolojik GücüFiziksel Güce

Dönüştürmeliyiz

KURTULUŞ İÇİN

BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 221

Page 22: Halk Gercegi 18

proletarya ideolojisi bir dogmadeğildir. Onun ülkelerin eko-nomik, siyasi, sosyal, kültürelyapısına uyarlamak gerekir.Doğru bir politik çizgiye sahipolmak için bu zorunludur. Tür-kiye devriminin böyle bir so-runu yoktur. Mahir Çayan Cep-he’nin çizgisini şöyle ifade et-miştir: "Partimizin çizgisiMarksizm Leninizmin dünya-nın ve Türkiye’nin şartlarınauygulanması sonucunda or-taya çıkmıştır." Türkiye devrimmücadelesi Mahir Çayan’dan Da-yı’ya sağlam bir stratejik temele sa-hiptir. Devrimci hareketin ideolojikbirliği, ideolojik sağlamlığı ve netli-ği, emperyalizmin ve oligarşinin on-larca ideolojik-fiziksel saldırısını ge-çerek sağlamlaşmıştır.

Hiçbir belirsizliğe, bulanıklığadüşmeye izin vermeyecek bir ideo-lojik yapıya sahiptir. Bu sayededevrimci hareket çok büyük ateşçemberlerinden geçmiştir. Öyle kiülkeler parçalandı, örgütler dağıl-dı, yok oldu. Ancak biz bu büyüksarsıntılardan ideolojik olarak güç-lenerek çıktık.

Örneğin emperyalizm, "sosyalizmöldü" diyerek sosyalizme karşı ideo-lojik-politik saldırıyı alabildiğine bo-yutlandırdı. "Yeni bir dünya düzeni"kuruluyor, “bu düzende silahlara yeryok” dediler. "Diktatörleri devirip, de-mokrasi, insan hakları getiriyoruz." di-yerek ülkeler işgal ettiler. Saldırılar,katliamlar, sömürü alabildiğine per-vasızlaştı. F Tipleriyle inançsızlığı vekaramsarlığı yaymaya çalışarak dev-rimciliği Anadolu’da bitirmeyi he-deflediler. 42 yıllık tarihimizden tümörnekleri saymaya kalksak, dergimi-zin tüm sayfalarını buna ayırsak dahiyetmez. O yüzden belli başlı birkaç ör-nek verdik.

Biz sosyalist olduğumuzu, yeni-lenin sosyalizm olmadığını "sosya-lizmin sorunlarının çözümünün yinesosyalizmde olduğunu" büyük birgurur ve kararlılıkla haykırdık. Si-lahlarımızın namlusu yere hiç inme-di, silahlarımız ellerimizden hiç düş-medi. “Tarih, sınıflar mücadelesiyle,silahla yazılmaya devam ediyor” de-

dik. Emperyalizmin ideolojik, politiksaldırılarını doğru değerlendirmeyipemperyalizmi hedef almaktan bir anbile vazgeçmek, ezilenlerin mücade-lesini zayıflatmaktır; “halkların başdüşmanı emperyalizmdir” demektenbir an bile vazgeçmedik.

F Tipi saldırısına karşı politik veideolojik bir zafer kazandık. İnanç-sızlığın körüklendiği, bencilliğin, bi-reyciliğin dayatıldığı saldırılardandirenerek yüzlerle ifade edilecek ka-dar çok öldük ama kahramanlığı kit-leselleştirerek halka umut olduk. Bizher tarihi dönemeçte niteliği veboyutu ne olursa olsun emperya-lizmin ve işbirlikçilerinin tüm ideo-lojik ve fiziki saldırılarına karşı ıs-rar ve cüretle, solun cüret edeme-diği bir kararlılık ve inançla di-rendik ve mücadeleyi ileriye taşıdık.

Emperyalizme ve faşizme karşısağlam direnebilmek, onların planla-rını bozup mücadeleyi ileriye taşımak,Marksizm-Leninizmi sağa sola sap-madan, içini boşaltmadan taşımakve bunun tüm bedellerini göze ala-bilmek ve bunu yanlız kalmak paha-sına yapabilmek ancak burjuvazi ilearamızdaki idelojik sınır çizgisinin ka-lın, çok net ve berrak olmasıyla müm-kündür. Bu bir onurdur. Bu onuraideolojik netliğimiz sayesinde sahibiz.İdeolojimiz; savaşma gücümüz vezaferimizin garantisidir.

Devrimci hareket ideolojik kültü-rel şekillenmesini uzun yıllar önce ta-mamlamıştır. Bu şekilleniş tüm güç-lülüğüyle de bu düzene her alanda veher anlamda alternatifi göstermekte vebüyütmektedir. Direnişlerimiz, gele-neklerimiz, kültürümüz işte bu ideo-

lojik şekillenişin üzerine yük-selmiştir.

Doğru bir ideolojik yapı-mız ve politik hattımız var.Doğru ideolojik hat, doğru ideo-lojik bakış açısı, doğru pratiği degetirir. Bu da doğru, ancak tümbu doğrular zaferi kendi kendi-ne getirmeyecek. Zaferin yoğunve sıkı bir çalışmayla, bedellerödeyerek geleceğini biliyoruz.İdeolojik doğrular zafere gi-den yolun başlangıcı ve o yol-da sağlam yüremenin zaferi ge-

tirecek gücü büyütmenin garantisidir.Devamını Stalin ile tamamlayalım: "...Doğru politik çizgiye sahip olmak,bu elbette birinci ve en önemli mese-ledir. Fakat yine de yetersizdir. Doğ-ru politik çizgi ilan edilmek için de-ğil, hayata geçirmek için gereklidir.Doğru politik çizgiyi hayata geçirmekiçin partinin politik çizgisini anlayan,bu çizgiyi kendi çizgisi olarak be-nimseyen, bu çizgiyi hayata geçir-meye hazır, pratikte gerçekleştirme-ye hazır, bu çizginin sorumluluğunualabilecek, savunabilecek, bu çizgiiçin mücadele edebilecek kadrolara,insanlara ihtiyaç vardır." (Stalin,Toplu Eserler Cilt 14 sayfa 237)

Dünyayı ve ülkeyi anlayabilecek,gelişmeleri açıklayabilen, bulunduğualan ve birimi stratejik hedefe uygunörgütleyebilen olmak zorundayız.Bunu yapabilmek için ideolojimizi bil-meli, öğrenmeliyiz. İdeolojik yapımızıbilmek ülke gerçeğini bilmektir. Dev-rimin sorunlarını çözebilmek için,karşımıza çıkan her türlü zorluk, bas-kı, engel ne olursa olsun, devriminancımızı ve kararlığımızı koruya-bilmek için öğrenmeliyiz. İdeolojimizbeynimizdir. O olmadan yaşayamayız.Devrim yolunda hep ihtiyacımız olansavaşma gücümüzdür. Bunun her in-sanda ideolojik güce dönüşmesi için,yani amaçtan ve hedeften hiç sap-madan zafere yürümek için ideolojikeğitim zorunludur.

İdeolojik Eğitim Nedir?İdeolojik eğitim; Marksizm-Le-

ninizmin kavranılmasıdır. MarksizmLeninizmi öğrenmek, tarihsel haklı-

HHiçbir belirsizliğe, bulanıklığadüşmeye izin vermeyecek birideolojik yapıya sahiptir. Busayede devrimci hareket çokbüyük ateş çemberlerindengeçmiştir. Öyle ki ülkeler

parçalandı , örgütler dağı ldı,yok oldu. Ancak biz bu büyük

sarsıntı lardan ideolojik olarakgüçlenerek çıktık.

KAYBEDEN, KATLEDEN KATİLLERİ TANIYORUZ8 Ocak 2012 / Sayı:1822

Page 23: Halk Gercegi 18

lığımızı, düzenin işle-yişini ve nasıl yıkaca-ğımızın kurallarını öğ-renmektir. Teoriyi öğ-renmek, olayları kav-rayış ve yorumlayışyöntemini öğrenmek-tir. Teoride iyi olmalı-yız, iyi kavramalıyız kipratiği de iyi örgütle-yelim. İhtiyacımız olanteori, doğru pratik ör-gütleyecek teoridir.Yoksa kuru, yavan, bil-giçliğe düşürecek teorideğildir.

Genel bilgi de de-ğildir. Nasıl bulanıksuyu kimse içmezse, derinliğini gör-mediği veya bilmediği suya girmektehlikeli gelirse, ideolojik donanımı-nı güçlendirmeyen devrimci de ül-kenin koşullarını kavrayamayacağıiçin süreci örgütlemekte zorlanır. De-renin dibini görmeyen nasıl geçe-ceğini bilmediği için kıyıda beklerdurur. Hareketsiz kalır, birininyardıma gelmesini bekler. Sonuçtaatıl kalır. Veya kör bir cesaretle de-reyi geçmeye çalışır ama boğulur.

Bunun siyasi faaliyetteki karşılığıkafa karışıklığı, siyasi yalpalamalar, ne-rede, ne yapacağını bilememektir.Emperyalizmin ve oligarşinin ardı ar-kası kesilmeyen azgın saldırıları kar-şısında savaşıyoruz. Bunun adı savaşgerçeğidir. Savaş kurmaysız kazanıl-maz. Savaşın kurmayları olmak zo-rundayız. Savaşın ihtiyacı, her türlü şartaltında, her türlü zorluğu göğüsleye-bilecek, işlerini aksatmayacak, faali-yetlerini şaşmaksızın sürdürebilecekkurmaylar olabilmektir. Bu ideolojikolarak kendini donatmak, yani eğitmekdemektir. Savaşımızın, örgütlenme-mizin ihtiyacına göre eğitim mücade-leye her zaman dinamizm kazandırır.

Toplumların, sınıflar savaşı ger-çeğinin kavranılması devrimciliğin bi-limsel temeller üzerine oturtulması an-cak eğitimle mümkündür. Günlükyaşamda karşımıza çıkan "yoklar,olmazlar, yapılamazlar" burjuva ideo-lojisinin yansımalarıdır. "Boşver-mişlik, bezginlik, bananecilik, tem-bellik, sorumsuzluk, umutsuzlaşma,

hızla değişen duygular..." da burjuvaideolojisinin insanlarda yarattığı tah-ribatlardır. Bu tahribatları onarmalı,yerine ideolojik ve siyasi açıdan sağ-lam kişilikler yaratmalıyız. Unutma-malıyız, eğitimle ulaşamadığımız heryerde burjuva ideolojisi vardır. Buyüzden eğitimi önemsemeliyiz. Eği-timle değiştirip dönüştüremeyeceği-miz hiçbir şey yoktur. Zorlukların üs-tesinden gelebilecek, her türlü zorlu-ğu göğüsleyebilecek sağlamlığa eriş-mek ideolojik eğitimden geçer.

Düzenin çürümüş, yoz kültürünekarşı devrimci kültürle donanmalı-yız. İdeolojik güç ancak eğitimle sağ-lanır. Eğitim inancımızı, iddiamızı,kararlılığımızı, fedakarlığımızı bü-yütmek, dolayısıyla devrimciliğimi-zi büyütmektir. Devrimcilik, devrimiddiası demektir. Devrimciliği büyüt-mek, devrim iddiasını büyütmektir. Bu-nunsa devrimciliğimizi büyüteceği,adımlarımızı hızlandıracağı açıktır.

O zaman ideolojik olarak kendi-mizi güçlendirmeliyiz. Savrulmamaksağdan soldan esen rüzgarlardan et-kilenmemek, fırtınalarda yönünü kay-betmemek için kendimizi ideolojikolarak eğitmeliyiz. Kaynak sorunu-muz yoktur. Tarihimiz somuttur ve bü-yük mirastan öğrenmeliyiz.

İdeolojik eğitim, öğrenmeyi ve öğ-retmeyi, tüm yaşamımıza yaymak-tır. Burjuvazinin kesintisiz ve sefer-berlik ilan etmişçesine süren tüm ideo-lojik saldırıları karşısında öğrenmeninsürekliliği ve tüm yaşama yayılması

stratejik önemdedir. Budüzenle ve kendimizleyürütmemiz gerekenzorunlu bir ideolojiksavaştır. Bir yerde birsavaş varsa, orada birkazanan bir de kaybe-den olacaktır. Bu sa-vaş bu kadar yalın vegerçektir. Ve biz başa-ramamazlık yapama-yız. Yok böyle bir ihti-mal, böyle bir hakkımızyok. Düzenle kendi ara-mızda süren savaş, bironur savaşıdır aynı za-manda. Bu savaşta dü-zene karşı bizim dahagüçlü olmamız eğitim-

le mümkündür. Ve eğitim sadece bu-günün sorunu değildir. Bugün savaşıiyi yürütmek, gelecekte sosyalizmiiyi inşa etmek için zorunludur.

SBKP’nin 1936’lara gelindiğindemilyonlarca üyesi vardır. Parti, gücü-nün sadece sayıda değil, öncelikleparti üyelerinin niteliğinde yattığınınbilincindedir. Ve bu yüzden parti üye-lerinin eğitim sorunu ciddiyetle ele alı-nır. Eğitim, ideolojik seviyenin yük-selmesi demektir. Bu konuda Sta-lin’in yaklaşımı çok nettir: "Kadrola-rımız Marksist Leninist eğitimi dumu-ra uğratmaya başlarsa, bu kadrolarınpolitik ve teorik seviyesini yükseltme-ye çalışmamız gevşerse ve kadroları-mız bununla bağlantılı olarak yürü-yüşümüzün perspektifleriyle ilgilenmeyibırakırsa, davamızın tek haklı dava ol-duğunu kavramayı bırakıp yukarıdangelen emirleri körü körüne ve mekanikbiçimde uygulayan, herhangi bir pers-pektife sahip olmayan dar kafalı pra-tikçilere dönüşürlerse, bu durumda bü-tün devlet ve parti çalışmamız dumu-ra uğrayacaktır. Şu bir aksiyon olarakkavranmalıdır; politik seviye ne kadaryüksek, devlet ve parti çalışmasının il-gili alanlarındaki fonksiyonerler ne ka-dar Marksist Leninist bilince sahipse,çalışmanın seviyesi o kadar yüksek veçalışma o kadar verimli sonuçları o ka-dar etkilidir; ve tersine; politik seviyene kadar düşük, fonksiyonerler ne ka-dar az Marksist Leninist bilince sa-hipse, çalışma da başarısızlık ve yenilgi

"" ...Doğru politik çizgiye sahip olmak, buelbette birinci ve en önemli meseledir.Fakat yine de yetersizdir. Doğru politik

çizgi ilan edilmek için değil, hayatageçirmek için gereklidir. Doğru politikçizgiyi hayata geçirmek için partinin

politik çizgisini anlayan, bu çizgiyi kendiçizgisi olarak benimseyen, bu çizgiyi

hayata geçirmeye hazır, pratiktegerçekleştirmeye hazır, bu çizginin

sorumluluğunu alabilecek, savunabilecek,bu çizgi için mücadele edebilecek

kadrolara, insalara ihtiyaç vardır."(Stalin, Toplu Eserler Cilt 14 sayfa 237)

BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 23

Page 24: Halk Gercegi 18

o kadar büyük ihtimal yönetici-lerin bayağılaşmaları, hırslı pa-lavracılara dönüşmeleri, soy-suzlaşmaları o kadar büyük ih-timaldir. Kesinlikle şu söylene-bilir: Eğer bütün çalışma dalla-rında kadrolarımızı ideolojikolarak donatmaya, ulusal veuluslararası durumlarda kendikendilerini yönlendirebilecek öl-çüde politik çelikleşmelerini sağ-lamayı başarabilirsek, eğer ülkeyönetimiyle ilgili sorunlardaciddi yanlışlara düşmeden karar ve-rebilecek yetenekte tamamen olgunMarksist Leninist’ler haline getirme-yi başarabilirsek görevlerimizin ondadokuzunu çözmüş olduğumuzu dü-şünmekte tamamen haklı olacağız."(Stalin, Toplu Eserleri Cilt 14, syf: 241)

Eğitimi her süreçte ciddiyetle elealmalıyız. Savaşta ustalaşmak içinideolojik, politik eğitim zorunludur.Zaferde devrimci inşaa için keza yineöyle. Kendini eğiten insanın gücününve yeteneklerınin sınırı yoktur.

İdeolojik SilahlarımızlaDonanmalıyız

Devrim bir örgütlenme sorunudur.Politik güçtür, politik güçle yapılır.Kitle hareketleri gerileyebilir, burju-vazinin saldırıları alabildiğine per-vasızlaşabilir, ancak bunlar bizi dev-rimi örgütleme kararlılığımızdan, sos-yalizm hedeflerimizden vazgeçirmez,bir milim bile saptırmaz. Bu kesinlikde kaynağını ideolojik ve politik net-likten alıyor. Sınıflar mücadelesindesayısız etken mücadelede yer alangüçleri sağa sola savurup durur.İdeolojik ve politik anlamda net ol-mayanlar, bu etkenler karşısındakendi yerlerinde kalmakta zorla-nırlar veya kalamazlar. Politik net-lik, iktidar iddiasıdır. İdeolojik ve po-litik netliğe sahip olan güçler isesağa sola sapmadan, savrulmadan,yalpalamadan dosdoğru hedefe yü-rürler. Devrimci hareketin hiç sap-madan, savrulmadan yolunda yürü-yebilmesinin temelinde işte bu ideo-lojik ve politik netlik vardır. Bilgi güç-tür. Bilginin ve gerçeğin gücüyle sa-

vaşıyoruz. Bu güç bizi bütün saldırı-lar karşısında yenilmez kılıyor.

Yürüttüğümüz tüm kampanyalar-da, faaliyetlerde sonuç almamız, za-fer kazanmamız tesadüf müdür? Ha-yır tasadüf değildir, olamaz da. Bununkaynağında Cephe’nin doğru ideolo-jik politik hattı vardır. Berrak birprogram ve savaşta çelikleşmiş, dirençkazanmış bir proletarya partisine sa-hip olmamız vardır.

İnsana şekil veren ideolojisidir.Hayatta şekil veren can veren biçim-lendiren de insandır, insanın emeğidir.Savaşın temeli insandır. Kuşkusuz kiherkese devrimcilik yaptıramayız vesavaşta daha büyük bir kesimi savaşı-mızın taraftarı, destekleyicisi, eğiterekde kadrosu yapabiliriz. Onları sava-şın bir parçası haline getirebiliriz. Buonları inandırmaktan geçer.

İdeolojimiz iktidar iddiamızdır.Bunun adı devrimdir. İdeolojik ola-rak güçlendiğimizde devrim iddia-mızı kitlelere de daha güçlü yaya-biliriz. Devrimin güçlenmesi iddianın,isteğin kitlelerde de uyandırılmasıile mümkündür. Örneğin halk komi-teleri, halk meclisleri bunu yaratma-nın en somut yerleridir.

Kendimizi ideolojik olarak güç-lendirmemiz, işimizi daha iyi yap-mamız demektir. İşlerimizi iyi vedoğru yaparken halkımızın desteğinialır, onu savaştırabiliriz. İdeolojikgüç işte o zaman fiziki bir güce dö-nüşür. Bu görevi yerine getirmeliyiz.Bunun için ihtiyacımız olan her şeyesahibiz. En başta çok güçlü ideolojiksilahımız var.

Öncelikle Marksizm-Leninizm’inyol göstericiliğinde şekillenmiş ideo-

lojik, politik hattımız var. Ezi-lenlerin tarihsel deneyimi var.Anadolu isyanları var. Halk kül-türümüzün gücünü ve olanakla-rını bizden iyi bilen yoktur.Halk kültürünü daha iyi öğren-meliyiz. Burjuvazi kendi ideo-lojisinin kültürünü, ahlakını (kibu ahlaksızlıktır, yozluk ve çü-rümedir) giyim kuşamını, dilini,eğlence anlayışını bir bütün ola-rak yaşam ve düşünüş tarzını da-yatıyor ve yayıyor. Halkımızın

tüm değerlerine bir saldırı var. Halkı-mızın kültürel yapısını, değerlerini ko-rumak biz devrimcilerin görevidir.

Burjuvazinin yozlaştırma politi-kası karşısında halkımız savunmasız-dır. Çünkü halkımız örgütsüzdür. Ör-gütsüz halk, savunmasız ve silahsızdır.Kendini koruyamamaktadır. Biz dev-rimciler, diğer tüm alanlarda olduğugibi halkın kültür mirasının gerçek sa-hibiyiz ve burjuva yozlaşma ve çürü-meye karşı devrimci saflığın ve te-mizliğin kalesiyiz.

Burjuva ideolojisi ile proleteryaideolojisi arasında her alanda şiddetlibir çarpışma sürüyor. Bu mücadeleyicepheden, yani her alanda ve kesinti-siz sürdürmeliyiz. Bunun için Sta-lin’in deyimi ile "Kapitalizm karşı-sında barutumuzu kuru tutmak zo-rundayız." Bizi, halkımızı zayıflatanher şeyden arınmalı, bizi güçlü kılacaksilahlarla donanmalıyız. İdeolojik ola-rak donanmalıyız. Bu savaşta da yenisilahlar yeni cephanelikler yaratmalı-yız. Ancak öncelikle bizim olanı bilmelive kıskançlıkla korumalıyız. Bizimolanları, daha iyi öğrenmeli ve dahagüçlü sahiplenmeliyiz. Burjuvaziyi,ulusal değerlerimizi kullanamaz, halkkültürümüzün zenginliklerini dejene-re edemez hale getirmeliyiz. Bu ideo-lojik mücadelenin savaş alanında onunaraç ve gereçlerinin her alanda alter-natiflerini yaratmamıza da bağlıdır.Önce kendimiz ideolojik silahlarımız-la donanacağız, beraberinde de alter-natifini yaratacağız. İdeolojik gücü-müzle ve silahlarımızla halkımızı ör-gütleyecek, devrimci hareketi iktidarıalacak alternatif güce dönüştüreceğiz.Görevimiz çok somut, bu görevi ba-şardığımızda elde edeceğimiz sonuççok berrak ve büyüktür.

BBurjuva ideolojisi ileproleterya ideolojisi arasında

her alanda şiddetli birçarpışma sürüyor. Bu

mücadeleyi cepheden, yani heralanda ve kesintisiz

sürdürmeliyiz. Bunun içinStalin’in deyimi ile "Kapitalizm

karşısında barutumuzu kurututmak zorundayız."

KAYBEDEN, KATLEDEN KATİLLERİ TANIYORUZ8 Ocak 2012 / Sayı:1824

Page 25: Halk Gercegi 18

663 Sayılı KHK ile Kamu HastaneBirlikleri’ne bağlı hastaneler 5 grubaayrılacak. Halkın gelir düzeyine görehizmet verecek hastaneler de derece-lendirilecek. Yani paran neye yetiyorsao kadar sağlık hizmeti alabileceksin.Cebindeki para bir simit almaya yeti-yorsa, 3 gündür aç da olsan 1 simitalabileceksin. Paran ziyafet çekmeyeyetiyorsa, garsonlar bile emrine amadeolacak. Kaba bir örnekle açıklamayaçalıştık bu durumu ama tabii sözkonusu olan sağlık olunca, yetersiztedavi ölüm demek olacak.

Paran kadar ilaç, paran kadar tedavi,paran kadar hastane, paran kadar dok-tor...

Hastanelerin 5 gruba ayrılmasıylazenginler ve yoksulların hastaneleribirbirinden ayrılacak. 4 Kasım 2011tarihinde SGK tarafından sessiz sedasızyapılan düzenlemeyle, bir hastaneninaynı bölümüne on gün içinde 2. kezgiden bir hastanın ödeyeceği mua-yene ücreti 5 TL birden arttırıldı.Böylelikle 2. muayene ücreti devlethastanelerinde 13, özel hastanelerdeise 20 TL’ye çıkartıldı. Aile hekimlik-lerinde ve acil servislerde de muayeneücreti ödenecek.

İlaç ve tıbbi cihazda %20 katılımpayı alınacak.

Yataklı tedavi içinse %1oranında katılım payı öde-necek. Yoksullar, “istisnaisağlık hizmeti” adı altındabedeli cepten ödenecek yenitedavi yöntemlerinden ya-rarlandırılmayacak.

Asgari ücretin üçte birin-den fazla geliri olanların sağ-lık sigortası primi ödemesizorunlu olacak. Yani 233TL’den fazla maaş alan, geliri

olanlar sağlık primi ödemeden tedaviolamayacak. Bu da sağlık hakkınınparalı hale getirildiğinin en büyük gös-tergesi...

Primini ödeyemeyenler hiçbir has-taneye gidemeyecek.

Hastaneye ayak bastığımızda, adımbaşı para alacaklar bizden. 1 kişi olsakyeter, tüm ailemiz hastalandığında,ağır bir hastalığa yakalandığımızdabizi koruyacak, bizi güvenceye alacakhalk için bir sağlık sistemi bulamaya-cağız. Tekellerin elinde bir o yana birbu yana itilip kakılacağız.

Sağlık emekçilerine yedek işgücüoluşturmak için yurtdışından gelip ça-lışmalarına izin verilecek yabancı dok-tor ve hemşireler ile hastaların sağlığıdilini bilmediği insanların eline teslimedilecek. Şikayetlerimizi anlatmaktazorlanacağız. “Döşüme yel girdi” de-diğimizde karşımızdaki yabancı doktoryüzümüze bakacak ve anlamadan ilaçyazacak.

Yabancı sağlık çalışanı getirmekaynı zamanda sağlık emekçilerinin,sağlıkta dönüşüme sesini çıkartmamasıiçin bir tehdit aracı olarak kullanılacak.“İstersen gidebilirsin, senin yerineİranlı bir doktor çalıştıracağım hemde daha ucuza...” diyebilecek devlet.

Halihazırda yeterli sağlık çalışanı

olmadığı için, devlet doktorların sağ-lıkta dönüşüm paketine direnmesindenkorkuyor. Herhangi bir direniş karşı-sında yedek elemanı olmadığı içindoktorların direnişinin kazanımla so-nuçlanmasından korkuyor. Bu yüzdenyedek iş gücünü oluşturuyor ki, dok-torun grev silahını kullanmasını en-gelleyebilsin...

Doktor ve eczacıların bağımsız ça-lışma haklarını elde etmek için gerekliolan “lisans”ı almaları ihaleye bağla-nacak. En yüksek parayı veren ihaleyi,yani bağımsız çalışma hakkını kaza-nacak. Lisansı alamayanlar ise, lisan-slıların altında düşük ücretle çalıştırı-lacaklar. Sağlık serbest bölgeleri ku-rulacak. Buralarda sağlık kuruluşu aça-cak olan yerli ve yabancı sermayeyevergi muafiyeti getirilecek. Halkın ce-binden sağlık primi ödemesi alınacakama hastane işletenden vergi alınma-yacak. Tekellerin kazanması sağlana-cak.

Sağlık emekçileri, meslekle ilgisiolmayan patronlar tarafından yö-netilecek. Hastanenin acil servisinegelen bir hasta eğer kardan çok zarargetiriyorsa, parası yoksa tedavi edil-meden kapı önüne konulacak. Hasta-neler tekellerin elinde olunca, istediğinitedavi eden, istemediğini etmeyen şir-

ketlere dönüşecekler.Diş hekimleri ve eczacı-

lar da kamu görevlisi ola-bilmek için KPSS’ye girmekzorunda kalacak. Sağlık eği-timinden de para kazanmakiçin her fırsatı değerlendiri-yor AKP.

Tıp eğitimi de kar güdü-lerek verilecek. Eğitim veAraştırma Hastaneleri o ildekiKamu Hastane Birliği’ne bağ-lanacak.

Paran Yoksa Tedavi YokParan Yoksa Doktor Yok

Paran Yoksa İlaç YokParan Yoksa “Ölürsün”

Diyorlar Kabul müEdeceğiz? Direnecek miyiz?

AKP’NİN YALANI: İlaca erişim kolaylaştı.İstediğim hastaneden ilacımı alıyorum.

DOĞRUSU: Sosyal Güvenlik Kurumu'nun bilgisayarsistemi doğru düzgün çalışmadığı için ilacını almakisteyen hastalar eczane eczane dolaşmak zorundakalıyor. Üstelik, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK)

birçok ilacı ödeme listesinden çıkarttı. Bu ilaçlarınparasının tamamını vatandaşlar ceplerinden ödüyor.

Dahası, SGK hesaplama yaparken benzer, eşdeğerilaçların en ucuzunu esas alıyor. O ilaç eczanelerdebulunmasa bile reçetede yazılı olanla en ucuz ilaçarasındaki fark da hastaların cebinden çıkıyor.

Sağlıklı VeGüvenlikliBir YaşamHakkımızdır

4

BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 225

Page 26: Halk Gercegi 18

Tıp fakülteleri de ‘işbirliği’ adı altında Kamu HastaneBirlikleri’ne dahil edilebilecek.

Doktorlar, gerekli her türlü bilgiyi ve beceriyi kazanmışhekimler olmaları için değil, hastaneye en çok kar ettirecekşekilde eğitilecekler.

Yani sağlığımız, üzerinden kar elde edilen bir ticaretmalına dönüşecek...

Sağlıklı ve güvenli bir gelecek hakkımızdır. Dünyadabaşka ülkelerde de denenmiş olan sağlıkta dönüşüm programı

gerçek anlamıyla iliklerimizi kurutmak için hayata geçiriliyor.Hastane kapılarında perişan olmak istemiyorsak, çocuklarımızınsağlıklı bir şekilde büyümesini istiyorsak, kronik-ağır hastalığıolan yakınlarımızın tedavisini garantiye almak istiyorsak,sağlık hakkımızın gasp edilmemesini istiyorsak, AKP’ninyalanla dolanla bezediği 663 sayılı yasaya karşı direnmeliyiz.

Yasalar çıktıktan sonra kaldırılamaz diye mutlak birgerçek yoktur. Direnişin önünde hiçbir güç duramaz. Yeterki isteyelim ve kararlılıkla, ısrarla mücadele edelim, örgüt-lenelim. (Son...)

Sağlıkta Dönüşüme Dünyadan Örnekler: Şili

1973 cuntası öncesinde Şili’de, giderleri devlet tara-fından karşılanan ve herkesi kapsayan bir ulusal sağlıksistemi vardı. Bölgedeki en kapsamlı ve en iyi düzen-lenmiş sistemlerden birisi olarak görülüyordu. Şili,Şikago Üniversitesi’ndeki ekonomi danışmanlarının etkisialtındaki cuntayla birlikte sağlık reformunu hayata geçirenilk Latin Amerika ülkesiydi.

1981’de kamu sağlık sistemi özerkleştirildi. Birincidereceden bakım belediyelere, hastane bakımı ise birdenfazla belediyeyi içeren Sağlık Alanları’na (İdari SağlıkBirimleri) devredildi. Ayrıca, özel sağlık sigortasışirketleri olan ISAPRE aracılığı ile tekellerin zengin-leşmesi sağlandı. ISAPRE’lerin çoğu da ABD tekelleriydi.Şilililer devletin sağlık hizmetlerinden yararlanmakiçin maaşlarının yüzde 7’sini oluşturan zorunlu sağlıkkatkı paylarını ödemek zorunda bırakıldılar.

ISAPRE’ler, ailedeki kişi sayısına ve toplam katkıpayına bağlı olarak farklı ödeme planları dayatıyordu.

Her bir planın belli kesintileri ve yan ödemeleri bulun-maktadır.1995’de ISAPRE 8800 sağlık planı sundu.ISAPRE, 1990’ların başında yasadışı hale gelene kadarplanlardan faydalananların pahalı veya kronik birsağlık problemi ile karşılaşmaları durumunda sözleşmeyisınırlandırabiliyor veya hükümsüz kılabiliyordu. Plan-lardan faydalananlar 65 yaşına geldiklerinde bakımhizmetleri kamu sektörüne devredilmektedir.

ISAPRE’nin sunduğu paketleri karşılayabilecekgüçte olmayanlar, temel bakım hizmetlerinden, ulusalsağlık sisteminin oldukça kısıtlı olanakları çerçevesindeyararlanabilmektedir. Şili’de nüfusun sadece %22’siISAPRE’ye kayıtlıdır ve bu kesim tüm sağlık giderlerinin%43’ünü harcamaktadır. Yani Şilililer’in çoğununISAPRE paketlerine gücü yetmemekte ve ISAPREkapsamında olanlar kamu sağlık sektörü kapsamındaolanlardan daha genç, daha sağlıklı, daha eğitimli vedaha küçük ailelere sahip olmalarına rağmen harca-maları nüfusun geri kalanını ikiye katlamaktadır.

Temel bakım hizmetlerinden faydalanma, coğrafibölgelere göre farklılık göstermektedir. Her bin kişiye0.28 ila 1.92 doktor düşebilmektedir.

AYŞE BAŞTİMUR: 24 Ocak 1967’de Bigadiç'tedoğdu. İlk ve ortaokulu Bigadiç'te, Sağlık Meslek Lisesi’niBalıkesir'de okudu ve hemşire olarak çalışmaya başladı.İstanbul’daki çeşitli hastanelerde görev yaptı.

Türk Hemşireler Derneği’nde çalıştı. Hareketimizle1985 yıllarında tanışmıştır. 1987 yılından itibaren örgütlüilişkiler içinde yer aldı. Kendi ifadesiyle "doğruları bul-duğuna inandığı için" örgütlü devrimci yaşamı seçti.Devrimci Memur Hareketi’nin örgütlenmesinde görevleraldı. 1988, 1 Mayıs eylemlerinden sonra tutuklanıp, 2,5 ayBayrampaşa Hapishanesi’nde kaldı. Tahliyesi sonrasındadevrimcilik tercihi daha da netleşmiş bir Ayşe vardı artık.Tutsak düştüğü 16-17 Nisan 1992 operasyonuna kadar ha-reket içinde çeşitli özel görevleri oldu.

Tutsaklığının ilk 2,5 yılını Bayrampaşa’da geçirdiktensonra Çanakkale Hapishanesi’ne sevk oldu. Hücre saldırısıgündeme geldiğinde Çanakkale 1. Ölüm Orucu Ekibi’nde

yer aldı. "Zorbaya kafa tutmaktan dahagüzel ne olabilir?" diyordu gönüllü ol-duğunda. O zafere inanıyordu, çünkü ozulme karşı tek yolun direnmek olduğunubiliyordu. Son sözlerinde bunu şöyledile getirdi: "Bizler kazanmak için yola

çıktık... Hiç kimse tereddüt etmesin kazana-cağımız günler çok yakında." O, zaferi yaşa-yamasa da zaferi görüyor ve "şimdiden halkımızın ve dünyahalklarının zaferini kutluyorum" diyordu.

Tam 343 gün direndi zulme karşı. 19 Aralık katliamoperasyonunu yaşadı. Hastanede zorla müdahale işkencesineuğradı. Her defasında serumu çıkarıp attı. Devletin direnişikırma amaçlı sunduğu tahliye rüşvetini elinin tersiyle ittive henüz 3 gün önce Ölüm Orucu'na başlayan TAYAD'lıÖzlem Durakcan'ın yanına koştu.

27 Eylül'de Armutlu'daki yoldaşları Zeynep Arıkan veAli Rıza Demir'in şehit düştüğünü duyduktan sonra,Özlem'e dönüp "Önce ben şehit düşmeliyim" dedi vesıvı almayı kesti. Ve 28 Eylül 2001’de, "Alnımdaki kızılbant namusum, onurumdur. Asla leke sürdürmeyeceğim"diyerek başladığı Ölüm Orucu Direnişi'ni, sözünü yerinegetirerek tamamladı.

Tek Başına İnsanın Değil, HalkınKurtuluşu İçin Savaştılar.

Sağlık Emekçisi Şehitlerimiz

AYŞE BAŞTİMUR

KAYBEDEN, KATLEDEN KATİLLERİ TANIYORUZ8 Ocak 2012 / Sayı:18225

Page 27: Halk Gercegi 18

AKP’nin “Sağlıkta Dönüşüm” pa-ketinin neler getirdiğini sağlık emek-çileri anlatıyor. Bu konuyla ilgili yap-tığımız röportaja Dr. Ahmet Aras iledevam ediyoruz.

Dr. Ahmet Aras (Aile Hekimi)“Halkın Sağlığı AslındaDevleti Artıkİlgilendirmeyecek”

Yürüyüş: AKP iktidarıyla bir-likte yaşadığınız sorunlar ne-lerdir?

Dr. Ahmet Aras:Performans sistemiy-le önce hekimler ara-sı dayanışma ortadankalktı. Rekabet or-tamı oluştu. Meslekibilgi ve beceri pay-laşımı ortadan kalktı.Ne kadar hasta ba-kılırsa alınacak ücret(döner sermaye) okadar artacağı hesa-bıyla dinlenme ve

kendini bilimsel olarak geliştirmeyeayıracak zaman kalmadı. Doktorlar ilediğer sağlık çalışanları arasında dönersermaye ve performans nedeniyle çıkarçatışmaları başladı. Diğer hekim vepersonelin aldığı ücret (döner sermaye)kendi cebinizden çıkıyormuş hissi oluş-turulmaya başlandı. Bu sayede iş barışıbozuldu. Hasta-hekim ilişkisi çıkarilişkisine dönüştürüldü. Hekime olangüven ve saygı kayboldu. Çalışanlardeğişik kadrolarda istihdam edilerekgelecek kaygısı oluşmaya başladı. Sağ-lık sistemindeki çarpıklık ve eksikliklersağlık çalışanlarına mal edilerek, sağlıkçalışanları hedef haline getirildi. Busayede bizlere karşı şiddet eylemlerikat be kat arttı. Mesleki yönden tat-minsizlik, kendini yetersiz görme, işyükünün çok artması nedeniyle yalnızlıkve tükenmişlik psikolojisi yerleşti. Bü-tün bunların yanında dışarıya karşı,fazla miktarda ücret alındığı lanse edil-

mesine rağmen doktorların ve diğersağlık çalışanlarının ücretleri gündengüne erimeye devam etti.

Yürüyüş: Sağlıkta Dönüşümprogramı Dünya Bankası’nınbir programı. Bu emperyalistprogramın hedefi nedir?

Dr. Ahmet Aras: Emperyalist ül-keler, diğer ülkeleri geri bıraktırarakhalklarını iliklerine kadar sömürmeklerefahlarını yükseltirler. Dünya Bankasıda bu sömürücü kesimlerin daha fazlakar etmeleri ve halkları daha çok sö-mürmeleri için çalışır, program üretir.Onlar için her şey alınıp satılır ve herşeyden kar edilir. Onlara göre halkınsağlığı, yaşamı bir ticaret malzeme-sidir ve kar edilecek bir alandır.Bundan dolayı da halkın sağlıklı olmasıişlerine yaramaz. Ne kadar çok hastalıkolursa, o kadar muayene, tahlil, film,ameliyat ve ilaç satışı artacaktır. Busayede sağlık giderleri onlarca kat ar-tacaktır. Bu giderlerin devlet tarafındankarşılanmaması için de devlet hasta-neleri ve sağlık ocaklarının özelleşti-rilmesi gerekir. Bu sayede sağlık, insanhayatı satılacak bir mal haline getirilmişve özel sektör-sağlık tekelleri (özellikleemperyalist büyük sağlık şirketleri)için aşırı karlı bir ortam oluşturulmuştur.Yani iki hedefi vardır: Birincisi, halkınalabildiğine sağlığını bozmak (sağlığınıkorumasını engellemek), ikincisi, artansağlık ihtiyacından çok karlı bir sömürüalanı yaratmak.

Yürüyüş: Aile hekimliği denenuygulama gerçekte nedir?

Dr. Ahmet Aras: Adı kulağa çokhoş gelen bu isim aslında tam tersi biruygulama içeriyor. Aileyi sağlık yö-nünden parçalanabilir hale getiriyor.Ailenin her bireyi farklı bir doktorakayıt yaptırabilir. Bir aile ferdinin dok-toru, ailenin diğer fertlerinden tamamenhabersiz olabilir. Uzak belde ve ma-hallede oturanların da kaydı alınabiliyor.Ve aslında bu şekilde doktorun hasta-sına, hastanın doktoruna ulaşmasında

ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Bir bölgeyikapsayan sağlık çalışmaları değişikbölgelere bölünerek verimsizleşiyor.3500-4000 kişinin kayıt yaptırıldığıbir bölge eskiden sağlık ocağı bölgesiiken, yani en az bir–iki doktor, birhemşire, bir sağlık memuru, bir tıbbisekreter, bir hizmetli, bir şoför kadro-suyla çalışırken; şimdi bütün hizmetlerbir doktor ile bir aile sağlığı elemanıüzerine yıkılmıştır. Bu sayede sağlıkhizmeti gerçek anlamda tamamiyle ge-rilemiştir. Koruyucu sağlık hizmetlerisekteye uğramıştır. Doktor iş yerininpatronu ve diğer sağlık çalışanlarıonun işçisi konumuna getirilmiş,karşılıklı saygı ve dayanışma ile yü-rüyecek olan ekip hizmeti parçalan-mıştır. Aile hekimliği ile sağlık ocak-larının görevi olan koruyucu sağlıkhizmetleri tamamiyle özelleştirilmiştir.Halk sağlığını koruyan, çiçek hastalı-ğını, çocuk felcini ortadan kaldırılandiğer bulaşıcı hastalıkları asgariye in-diren yedi binin üzerindeki sağlık ocağıkapatılarak 21 bin özel muayenehaneaçılmış oldu. Yakın zamana kadar Dün-ya Bankası’nın sürdürdüğü para akışıdurdurulduğunda bu ticarethanelereancak parası olan gelebilecektir. SonuçtaAile Hekimliği bu uygulamasıyla ta-mamiyle bir özelleştirmedir.

Yürüyüş: Hastaneler ticaret-hane mi olacak? Uygulamada-ki durumu anlatır mısınız?

Dr. Ahmet Aras: Hastaneler önceözerkleştirme adı altında devletin ya-pısından, yani sorumluluğundan alı-nacak. Yani halkın sağlığı aslındadevleti artık ilgilendirmeyecek. Herne kadar denetimler olacak dense de,ülkemizde bu denetimlerin ne anlamageldiğini çok iyi biliyoruz. Hastanelerkamu hizmeti yapmaktan alıkonacak.Yani kar-zarar hesabı yapmadanhalkın ne kadar sağlık ihtiyacı varsao hizmeti yürütmek yerine, ne kadarkar elde edebilirim mantığı hakimolacak. Her özel işletme gibi hastanelerde karı artırmak için önce personelsayısını azaltacak, personel ücretlerini

Röportaj

Dr. Ahmet Aras

Düzenin sağlık anlayışı, halkın sağlığını korumak değil,

halkın sağlıksızlığından kar elde etmektir

BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 227

Page 28: Halk Gercegi 18

düşürecek, daha sonra müşteri olarakgördüğü hastayı özendirerek, gereksizbir sürü tetkik film ve girişimler(ameliyatlar dahil) hayata geçirilecektir.Tabii ki bu uygulamalar halkın sağlığıdüşünülerek değil, azami kar eldeetmek amacıyla yapılacaktır. Zamanlaiyi kar eden devlet hastaneleri büyüksağlık tekellerine peşkeş çekilecekve hastane zincirleri oluşturulacaktır.Kar edemeyecek yer ve durumdaolan devlet hastaneleri personelleriçin sürgün yerleri ve yoksullarladar gelirlilerin yetersiz sağlık hizmetialabildikleri yerler haline gelecek-tir.

Yürüyüş: AKP'nin yabancıdoktor-hemşire işe alma kara-rını nasıl değerlendiriyorsu-nuz, amaç nedir?

Dr. Ahmet Aras: Çok riskli vehalkın sağlığını tehlikeye atacak birdurumdur. Zira bu halkın dilini, kültü-rünü, yaşama biçimini, geleneklerinibilmeden sağlık hizmeti vermek müm-kün değildir. Hastasını anlamayan birdoktorun-hemşirenin hastasına yarardançok zararı dokunacaktır. Ayrıca bizimülkemize tıp eğitimi gelişmiş bir ülke-den doktor gelmeyeceği açıktır. Burayagelecek doktor-hemşire tıp eğitimi ol-dukça geri, teknolojik ve bilimsel olarakyetersiz ülkelerden gelecektir. Bu tarzdagelen sağlık çalışanları şüphesiz nüfu-sumuzun büyük çoğunluğunu oluşturandar gelirlilere hizmet vermeye çalışa-caktır. Çünkü ekonomik durumu çokiyi olan azınlık kesimin zaten bunlaraihtiyacı yoktur. Burada asıl amaç ticaretedönüştürülen sağlıkta çok düşük üc-retlerde personel (doktor -hemşire)çalıştırılarak karı en üst noktayaulaştırmaktır. Bunun yanında ülke-mizde işsiz doktor hemşire kitlesioluşturarak mevcut sağlık çalışan-larını daha düşük ücretlerde çalış-maya zorlamaktır.

Yürüyüş: Ülkemizdeki doktoraçığı ne durumda? Yetersizli-ğin sebebi nedir?

Dr. Ahmet Aras: Standartlar çer-çevesinde sağlık hizmeti sunmak içinülkemizdeki doktor sayısı elbette ye-

tersizdir. İyi yetişmiş her eleman halkınsağlık düzeyini yükseltmede tabii kiciddi bir katkı sağlayacaktır. İyi yetişmişdoktor sayısı ne kadar artarsa, halkınsağlığının korunması ve sağlık düze-yinin yüksekliği o oranda artacaktır.Türkiye’deki doktor açığının fazla his-sedilmesinin başlıca üç büyük sebebivar: Birincisi tıp fakültelerinin yeterlidonanıma gelmeden eğitime başlaması,ikincisi ülke geneline yayılan orantısızdoktor dağılımı, üçüncüsü ve en önem-lisi iktidarların sağlığa bakış açısıdır.

Yıllardır üniversiteler çürütülerekbilimsel düşünen, üreten, araştırma ya-pan gerçek bilim insanları dışlanmış,tasfiye edilmiş, bunun yerine bilimdenuzak, tıbbi etiğe, hasta haklarına sırtınıdönen sadece yandaş-kukla bağlılığıylaçeşitli çıkarlar gözetilerek hareket eden-lerle doldurulmuştur. Bu sayede bilimselve toplum gerçeğine uygun olmayantıp eğitimi yapılmaya çalışılmıştır.İkinci neden olan orantısız doktor da-ğılımı da; torpillerle, çıkar çevreleriylerahat ve ekonomik olarak iyi yerlereyandaşların toplanması, bunun yanındada en zor koşullarda yokluklarda ça-lışmak zorunda kalan halka yakınbüyük çoğunluğun mahrumiyet böl-gelerine sürgün niteliğinde gönderil-mesi. Üçüncü neden olarak da nekadar iyi yetişmiş hekim olursa olsun,isterse her kişiye bir hekim düşsün,eğer temel anlayış halkın sağlığınıkorumak yerine tam tersi halkın sağ-lıksızlığından kar elde etmekse -kison yıllarda bu açık açık görülmekte-hiçbir zaman hekim yetersizliği ta-mamlanamaz. Bundan dolayı doktoryetersizliğinin en aza indirilmesi içinsağlığın ticarileştirilmesi anlayışınınterk edilmesi ve halk sağlığını önplanda tutan toplumsal sağlık anlayı-şının hayata geçirilmesi gerekir. Buda eşit, ulaşılabilir, nitelikli sağlık hiz-meti şiarıyla hareket eden iktidarlarlamümkündür.

Yürüyüş: Hekim örgütleri sağ-lıktaki bu saldırıya karşı neyapmalıdır? Bu saldırı nasıldurdurulabilir?

Dr. Ahmet Aras: Meslek odası,TTB ve sendika olarak SES diğer mes-

lek örgütleri ve derneklerle beraberuzun erimli mücadele programı oluş-turmalı, kararlı olmalı ve hangi koşuldaolursa olsun bu programı sürdürmelidir.Kendi üyelerini organize ettiği gibihalkın bu yönde bilinçlenmesini vekendi sağlık hakkını koruması içinmücadele etmesini sağlamalıdır.

Yürüyüş: Tam gün yasasınınanlamı nedir, pratikte nelergetiriyor?

Dr. Ahmet Aras: Bu haliyle tamgün yasası doktorların kamu kurumla-rında çalışırken mesai sonrası çalışmahaklarını gasp ederek, bu kurumlardanayrılmasına neden olmaktadır. Yetersizkoşullarda ve düşük ücretlerle çalışı-lacak ve fazla mesai yapılırsa kamuyaaktarılacak ya da tamamiyle kamu ku-rumlarından istifa etmeleri gerekecek.Böylece çalışma koşulları da bozularakverimsiz bir çalışma ortamı ve düşükücretlere mahkum edilecektir. Bununyanında ortalama ücretlerin düşürül-mesiyle özel sektöre ucuz iş gücü sağ-lanacaktır. Araştırma ve eğitim hasta-nelerinde ise bu sayede pratik uygula-malar ve eğitim aksayacak, halkın ulaş-ması gereken sağlık hizmetleri sunu-lamayacaktır. Zaten performans siste-miyle araştırma ve eğitim yerine üc-retleri kısmen de olsa arttırma yolunagidilmeye başlanmıştır. Doktor emeğideğersizleştirilerek, kendine zaman ay-rılması engellenerek ve iş tatmini or-tadan kaldırılarak tükenmişlik ve ça-resizlik psikolojisine sokulmuştur. Busayede hastasına ve mesleğine yeterikadar özen göstermesi mümkün ol-mayacaktır. Bu haliyle devlet ve eği-tim-araştırma hastaneleri batırılaraközel sektöre yol açılmıştır. Bir yandanda halkın gözünde değersizleşenkamu kurumları rahatlıkla satıla-bilecek (özelleştirilecek) hale gele-cektir. Zira bu halleriyle ne çalışanlarne de hastalar bu kurumları savunmayaçalışmayacaktır.

Röportaj

KAYBEDEN, KATLEDEN KATİLLERİ TANIYORUZ8 Ocak 2012 / Sayı:18228

Page 29: Halk Gercegi 18

"Çevre ve Şehircilik Bakanı Er-doğan Bayraktar, Türkiye'nin 3 önem-li sorununu;

TERÖR

CARİ AÇIK ve,

KENTSEL DÖNÜŞÜM olaraksıraladı. Bayraktar, “gettolaşmanın"ve göç ile oluşan gecekondulaşmanın,terör sorununu beslediğini savunarakşunları söyledi: "Kentsel dönüşümsorununu çözersek, Güneydoğu so-runu da çözülmüş olur. Çünkü, belliinsanlar gettolaşarak belli yerlerdeoturuyor. Birbirlerinden etkileniyorlar.Bunları gecekondudan kurtarıp apart-mana taşırsak ‘örgüt’ ile de ilişkisikesilir. (Yetmez, onlar gene bir yolunubulup birbirlerini bulur. Siz en iyisi‘gettolar’daki yoksulları ülkenin dört-bir yanına çil yavrusu gibi dağıtın.Yeni yasalar çıkartın. Birbirleriylegörüşmelerini, kesinlikle yasaklayın.88 yıldır sürdürdüğünüz asimilasyonpolitikaları yetmedi. “Dersim Kanu-nu”nu yeniden düzenleyin, yeni yeni‘tedbirler bulun... AKP iktidarınınKürt halkı için, yoksul halk için dü-şündüğü iyiliğe bakın. Devam ediyor‘terör’ uzmanı Bayraktar.) Diğer va-tandaşlarla ilişkiye girerlerse, okuldu,komşuluktu, normal hayata karışır-larsa sorun da çözülür. Güneydoğu'da yaptığımız TOKİ konutlarındabunu yakından gördük. Dünyada bir-çok ülke sorununu böyle çözdü. Mek-sika ve Brezilya gibi ülkelerde kri-minal olaylar hep bu tür gettolardançıkıyor. (Bütün nedametlerin kayanağıgettolar... ‘Gettolara’ yozlaşma poli-tikalarıyla uyuşturucuyu, fuhuşu, ah-laksızlığı, hırsızlığı sokan oligarşininiktidarları değil sanki... Yozlaşmayakarşı mücadele eden devrimcileresaldıran AKP’nin polisi değil sanki.)Sorunu çözmek için bütçe ayırmakgerekiyor, bu 2 ülke bu sorunu henüzçözemedi. Ama İspanya ve GüneyKore sorunu çözdü. Çok para gere-kiyor ama ilk etapta 5- 6 milyar liraolursa bu işe başlarız. Sivil toplumörgütlerinden, siyasi partilere kadar

herkesin kentsel dönüşüm projelerinedestek vermesi lazım. Bizim önümüzükesmeye çalışanlara izin verilmemesilazım.”

Hadi, omuz verin Erdoğan Bay-raktar’ın “Kentsel DönüşümProjesi”ne. Bir taşla iki kuş: Oligar-şinin 40 yıldır bitiremediği “terör”sorununu da bitirmenin kesin çözü-münü bulmuş!

Erdoğan Bayraktar’ın bu söyle-dikleri yeni bir buluş değil. Bayraktar,oligarşinin yıllardır halktan gizlediğigerçek niyetini ortaya koyuyor.

Ne diyorlardı “Kentsel DönüşümProjesi” için? Halk için depreme da-yanıklı konutlar yapacaklardı. Halkıderme çatma sağlıksız konutlardankurtarıp ‘lüks” sağlıklı apartman dai-resi sahibi yapacaklardı. Onun içinhalk “kentsel dönüşüm projesi”neitiraz etmemeliydi.

Ama öyle olmuyor. AKP iktida-rının istediği gibi yoksul halk evleriniteslim etmiyor. “Gettolar”da “terö-ristler” var; engel oluyor AKP’nin“Kentsel Dönüşüm Projesi”ne. “Yağ-ma ve talan projesi” diyor. KentselYıkım” diyor. Yoksul halkın elindenneyi varsa alıp, şehir dışına sürmekolduğunu söylüyor.

Onun için AKP’nin yağma ve ta-lan bakanı Erdoğan Bayraktar, oli-garşinin üç temel sorunun başına“TERÖR”ü koymuş.

Ki, doğrudur: Oligarşi arasındane tür çatışmalar yaşanırsa yaşansın,çatışmaların boyutu ne ölçüde olursaolsun baş düşmanı YOKSUL HALK-TIR. İster örgütlü olsun ister örgütsüz,ister mücadeleye katılsın ister dün-yadan bihaber; yoksul halk oligarşiiçin her zaman potansiyel tehdittir.“Terör örgütleri” de hep onların için-den çıkmıştır. Bakın Kürt halkına,bakın İstanbul’un gecekondularına:“Çıban başları” hep oralardan çıkıyor.

Erdoğan Bayraktar, “kentsel dö-nüşüm”le bu mahalleleri bir dahabir araya gelemeyecek şekilde, ör-

gütlenemeyecekşekilde dağıtaca-ğız ve Türki-ye’nin birinci so-runu TERÖRÜ de bitireceğiz, diyor.

Elbette devrimciler açısından bubilinen bir gerçektir. Sömürü üzerinekurulan bir iktidarın halkın yararınabir iş yapması bilime aykırıdır. Nezamanki halk için bir şeyler yaptık-larını söylüyorlarsa orada mutlakatersini düşünmek gerekir.

Erdoğan Bayraktar’ın bu itirafıilk kez Adana Valisi tarafından ya-pılmıştı: Akşam gazetesinin 11 Aralık2011 tarihli haberine göre AdanaEmniyet Müdürlüğü tarafından ha-zırlanan bir raporda şöyle deniyor:“Gecekondular, dar sokaklar, çık-mazlar Adana Emniyeti’nin elini ko-lunu bağladı. 'Mahalleler labirentgibi... çocuklar kaçıp kayboluyor,yıkılıp yeniden yapılmalı.” Bununiçin de TOKİ ve belediyenin devreyesokulması isteniyor. Bu kapsamdaAdana için 250 bin konutluk projenindevreye sokulduğu yazıldı.

Depremi de bahane eden AKPkentsel yıkım saldırısına başta İstanbulolmak üzere birçok ilde başladı.

Başından beri belirttiğimiz gibi,“Kentsel Dönüşüm” adı altında ya-pılan saldırının iki temel amacı var.Birincisi, Bakan Erdoğan Bayrak-tar’ın da itiraf ettiği devrimcilerinörgütlülüğünü bitirmek ve potansiyeltehdit olarak gördüğü yoksul halkışehir dışına sürerek, dağıtarak tehditolmaktan çıkartmak. İkincisi, yağmave talan. İkisi birbirine bağlı. Oli-garşiye göre birincisi hallolmadanikincisi, yani yağma ve talanın ger-çekleşmesi mümkün değildir. Birin-cisini halletmek için de potansiyeltehdit olarak gördüğü yoksul gece-kondu mahallelerini dağıtacak. Balıkladeniz ilişkisi: “Kentsel Dönüşüm”ledenizi kurutacağım diyor, Bayraktar.Böylece yağma ve talanı güvencealtına alınmış olacak... Denizi ku-rutmak mümkün mü?

Kentsel Dönüşümde İtiraf: Amaç; Halkı Örgütsüzleştirmek!

BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 229

Page 30: Halk Gercegi 18

“Paris'in merkezi sokakları Li-za'ya tanınmaz geldi. Her yerde in-şaatlar vardı, iskeleler yükseliyordu.III. Napoleon, nasıl bir şekilde so-nuçlanacağı belirsiz Kırım Savaşı'nıngetirdiği büyük yüke aldırmadan,hummalı bir çalışmayla, adını, şe-hirler inşa eden kral olarak duyur-maya çalışıyordu. Eski kenti yenideninşa etmeye koyulmuş ve tıpkı I. Na-poleon gibi onu süslemeye başla-mıştı.

Bonaparte, büyük bir Paris ya-ratmayı ve sınırlarını, merkezdenbirkaç fersah uzaklıktaki çevre is-tihkâm hatlarına dek genişletmeyiplanlıyordu. Eski evler yıkılıyor, darve kör sokaklar yok ediliyor, genişcaddeler inşaa ediliyor, yeni bulvarlarağaçlandırılıyordu.

‘Özellikle barikat çatışmaları vehalk isyanlarına müsait semtleri vevaroşları yok etmek gerek’ diyorduimparator, güvendiği adamlarına.‘Paris'in kuzeyinden güneyine kadaruzanan çok büyük bir ana caddeinşa edilmesini emrettim. Bu caddegeçit törenleri için de ideal olacak.

Başkentimi Bonaparte'lara ya-kışır muhteşem bulvarlar ve bi-nalarla süsleyeceğim.’” (AteşiÇalmak, Cilt: 3, Syf: 279)

Parisi Komünü’nü yaratanyiğit Paris halkının direnişi burjuva-zinin korkulu rüyası olmuştur. İşçisınıfının bu ilk iktidarı alma müca-delesi kanla bastırılırken; direniştenders çıkartan burjuvazi, sokaklarıngenişliğini bile barikat kurulmasınızorlaştıracak şekilde yeniden düzen-lemiştir.

İşte AKP’nin de “Kentsel Dönü-şüm” ile yaptığı, burjuvazinin 1871yılında çıkarttığı bu dersi Türkiye’deuygulamaktır. Hedef, ülkenin talanedilmesi karşısında halkın sesiniçıkartmasını engellemek; örgütlümücadeleyi kolaylaştıracak yapı-laşmanın önüne geçmek. Gecekon-dularında yıllardır kapı kapıya ya-şayan, birbirini tanıyan, bilen, aynısorunları yaşayan, devrimcileri ba-rındıran halkı dağıtarak, örgüt-süzleştirmek istiyorlar.

AKP, politikasını yalan ve dema-goji üzerine kuruyor. Faşizm iktidarageldiği her yerde bu iki kavram üze-rine oturtur iktidarını. Yalan söylerve halk avcılığı yapar yani...

Kentsel Dönüşüm’deki YALANise, halkın olası bir depremde ölme-sinin önüne geçecekleri yalanı.1999’daki depremin ardından depremriskine karşı herhangi bir çalışmayapmayan, halkın ödediği depremvergilerini başka alanlara harcayanAKP, yalan söylüyor. Gerçek amaç-larını halkın deprem korkusunun ar-kasına gizliyorlar. Tayyip Erdoğanyalancılıkta öylesine utanmaz arlan-maz ki, “...bu tabloları defalarca ya-şamaktansa iktidarı kaybetmek çokdaha hayırlıdır.” diyor.

Peki bunu ne zaman söyledi? Vanhalkı 644 kayıp verdikten sonra.Depremden önce hiçbir önlem al-

mayanlar, depremde biz öldüktensonra vaatte bulunmayı çok seviyorlar.Ama bizim bu vaatlere, bu yalanlarakarnımız tok.

İşte gerçeği itiraf ediyor Çevreve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bay-raktar:

“Kentsel dönüşüm sorununu çö-zersek, TERÖR sorunu da çözülmüşolur. Çünkü, belli insanlar gettola-şarak belli yerlerde oturuyor. Bir-birlerinden etkileniyorlar. Bunlarıgecekondudan kurtarıp apartmanataşırsak örgüte ile de ilişkisi kesilir.Diğer vatandaşlarla ilişkiye girer-lerse, okuldu, komşuluktu, normalhayata karışırlarsa sorun da çözülür.Güneydoğu’da yaptığımız TOKİ ko-nutlarında bunu yakından gördük.Dünyada birçok ülke sorununu böyleçözdü. Meksika ve Brezilya gibi ül-kelerde kriminal olaylar hep bu türgettolardan çıkıyor. Sorunu çözmekiçin bütçe ayırmak gerekiyor, bu 2ülke bu sorunu henüz çözemedi. Amaİspanya ve Güney Kore sorunu çözdü.Çok para gerekiyor ama ilk etapta5-6 milyar lira olursa bu işe başlarız.Sivil toplum örgütlerinden, siyasipartilere kadar herkesin kentsel dö-nüşüm projelerine destek vermesi la-zım. Bizim önümüzü kesmeye çalı-şanlara izin verilmemesi lazım.” (14Aralık 2011, Hürriyet)

“Terörü Bitireceğiz” DemekHalkı Terörist Olarak Görüyoruz Demektir

Terör dedikleri bu halkın haklıdirenişidir, yaşam mücadelesidir. Sal-dıran devlet, öldüren devlet, işkenceyapan devlet, yalan ve demagoji ilehalka saldırısını gizleyen de devlet...

DHKP-C’nin Sabancı eylemindensonra tekelci Tuncay Özilhan “Ge-cekondulardan gelip gırtlaklarımızıkesecekler” demişti. Halkın adaletiniensesinde hisseden burjuvazi kork-

Kentsel Dönüşümün Sebebi Deprem Değil

Halk Korkusudur!

1 milyon evi yıkacaklar

İzin verecek miyiz?

Terörist diyorlar

Susacak mıyız?

Kentsel Dönüşüm Dedikleri

Zengine Villa Yoksula YıkımEvlerimizi Yıktıracak mıyız?

Yıkıma Karşı Ayağa Kalkın

Bugün Yıkım Yarın Sürgün

Yerinde Islah Tek Çözüm!

Yıkımların Sebebi Halk Korkusudur

HALKIZHALKIZ HAHAKLIYIZ KLIYIZ KAZANACAĞIZKAZANACAĞIZ

"Gecekodulardan GelipGırtlağımızı Kesecekler"

KORKUSUDURKORKUSUDUR

KAYBEDEN, KATLEDEN KATİLLERİ TANIYORUZ8 Ocak 2012 / Sayı:1830

Page 31: Halk Gercegi 18

muştu. Korkuları terörlerini de arttırdı.Halka yönelik yasal ve fiili saldırılarhızlanarak arttı.

Gecekondu yıkımlarını daha öncede denediler, yıktılar da ama halkındirenişi ile karşılaştılar. Çünkü imaraflarıyla kendileri vermişlerdi tapuları.Ve elinde tapusu olan halkın elindenevini almak istediklerinde halkın öf-kesinin örgütlü hale geldiğini gör-müşlerdi. Halkı “uyandırmadan”nasıl yıkacaklarını hesapladılar. Dün-ya Bankası destekledi. Tekeller yeniarazilerle açılacak pazar alanının,yeni binalardan kazanacakları paranınkeyfiyle coşkuyla öne atıldılar:

“Proje sadece asansör üreticile-rine bile dünya rekoru kırdıracak.”(İnşaat Müteahhitleri FederasyonuBaşkanı Tahir Tellioğlu)

Yıkımları meşrulaştırmak içindeprem yalanına sarıldılar. FırsatçıAKP, aynı sağlık alanında olduğugibi, halkın KONUT ihtiyacına yö-nelik saldırılarını da tek merkezdenyönetmek için 2011 Temmuz’undaOrman ve Çevre Bakanlığı’nı ikiyeböldü. Çevre ve Şehircilik Bakanlığıile Orman ve Su İşleri Bakanlığıdiye iki bakanlık çıkarttılar. Ve yıkımsaldırısının başına, TOKİ ile zatenkentsel dönüşüm saldırısını başlatmışolan TOKİ Başkanı Erdoğan Bay-raktar’ı getirdiler.

AKP’nin iktidarı döneminde zen-ginleşen Bayraktar, kendisini ispat-lamış olarak efendileri tarafındanödüllendirildi. Bayraktar’ın ödülü,halka yönelik saldırı demektir.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Er-doğan Bayraktar, aslında Terörle Mü-cadele Bakanı’ymış gibi konuşmak-tadır: “Bundan sonra teröre karşıTürkiye Cumhuriyeti’nin stratejisideğişecektir.”

Tekrarlıyoruz, terör-terörist de-dikleri halktır; halkın evini, ba-rınma hakkını savunması, müca-delesidir. Hiç kimse, halkın evininanahtarını koşulsuzca tekellere teslimedip çekip gitmesini bekleyemez.Yıllarını, ömürlerini, emeklerini ver-dikleri gecekondularını teslim etme-yecektir halk. Halkın mücadelesinide bitiremeyecekler.

2 Kasım 2011’de Türkiye İnşaatSanayicileri İşveren Sendikası tem-silcilerinin “Bayındırlık ve İskandanÇevre ve Şehirciliğe” konulu top-lantısında konuşan Bayraktar, “Ge-cekondulaşma, çarpık yapılaşmaberaberinde terörü getiriyor.” dedi.

Halkımız, gecekondu evlerinin şek-linden dolayı ya da sokakların ko-numlanışından dolayı devlete karşımücadele ediyor değildir. Bu bilim-selliğin inkârıdır tek başına. Halkı di-renişe, mücadeleye sevk eden, oligar-şinin yarattığı bozuk düzendir. Ve ooligarşi, bozuk düzenini sürdürebilmekiçin halkı etkisizleştirmesi gerektiğinibiliyor. Sınıfsal bir bilinçle hareketediyor yani. Kendi sınıfının çıkarlarınıkorumak için halka saldırıyor.

Halka saldırırken, “teröristlere”saldırdığını söylüyor oligarşi. Çünküonlara göre bütün halk teröristtir.Halkı bitirmek istediklerinin itirafıdırBayraktar’ın söyledikleri. Gecekon-dularından deprem yalanıyla çıkar-tılacak olan halkı bekleyen, şehirdışlarında birbirinden kopuk yaşamşartları, uyuşturucu, fuhuş, kumarve her türlü yozlaşma olacaktır. Dev-rimcilerden temizlenecek olan ma-halleler mafya-polis-cemaat eline ve-rilecek. Yozlaştırma tüm bunlarıneliyle yapılacak.

Halk terörist değildir. Teröristolan, yalan ve demagoji ile bu ülkeyiyöneten AKP’dir, oligarşidir. Asıl

terör, faşizmin terörüdür.

Tayyip Erdoğan, saldırıda sınır ta-nımayacaklarını şu sözleriyle söylüyor:"Şunun çağrısını yapıyorum; Çevreve Şehircilik Bakanlığımız ile bir ça-lışma içine gireceğiz. Artık şehirleri-mizde kaçak yapı, gecekondu, bunlarayönelik gerekirse yetkiyi tamamen Ba-kanlığımıza alacağız ve bu tür binalarınıdeğiştirmeyen, bunları yıkmayanlaraSORMADAN kamulaştırmasını ya-pacak ve bu binaları biz yıkacağız.Bedeli ne olursa olsun, oy verirmişvermemiş biz bunları dinlemeyeceğizartık...”(26 Ekim 2011 AKP Genişle-tilmiş İl Başkanları Toplantısı)

Bu kadar fütursuzca kimden bah-sediyor Erdoğan? Çocuk azarlarmışedasıyla talimat yağdırıyor bizim ha-yatımızla ilgili olarak. Kendisindebu söz hakkını bulmasının nedeni,halk üzerinde baskı uygulayacakaraçlara da sahip olmasıdır. Polisiyle,askeriyle, mahkemeleriyle, hapisha-neleriyle örgütlenmesini güçlendirmişve halka saldırının hazırlıklarını yap-mıştır. Önündeki tüm engelleri tektek kaldıran emperyalist destekliAKP iktidarı, halka yönelik saldırısınıbaşlatacaktır. Ve bu sadece evlerimizede değil; sağlığımıza, soframıza, eği-tim hakkımıza... her türlü hakkımızayönelik olacak. “Ya yıkacağız yayıkacağız” diyorlar...

Biz de diyoruz ki;

DİRENECEĞİZ!

Ankara’da İdilcan Kültür Merk-ezi’nin her yıl Muharrem ayındadüzenlediği “Birlik, Beraberlik Aşu-resi” bu sene 1 Ocak günü yapıldı.Mahalle halkının katkılarıyla yapılan9. aşure günü “Gelin Canlar BirOlalım” şiarı ile yapıldı.

Açıkalın Düğün Salonu’nda yapı-lan programda önce İdilcan KültürMerkezi adına bir konuşma yapıldı.Yaşadığımız bütün sorunlarınçözümü için hep birlikte mücadeleetmemiz gerektiğinin belirtildiği ko-nuşmanın ardından İdilcan Kültür

Merkezi 'ninmüzik toplu-luğu “Mitra-lyöz” kısa bir

konser verdi. Hüseyin Karakoç dasahne alarak deyiş söyledi. Karak-oç’un birlik, beraberlik çağrısındansonra Yenimahalle Pir Sultan AbdalKültür Derneği’nin Başkanı da olanCevahir Canpolat çıktı sahneye.Canpolat, türkülerini seslendirdiktensonra Batıkent'te cemevi yapımı içinverilen mücadeleyi anlattı.

Daha sonra aşure dağıtımınageçildi. Ayrıca “Füze Kalkanı DeğilDemokratik Lise İstiyoruz” kam-panyası için de imza toplandı.

İdilcan Kültür Merkezi’nden Birlik Beraberlik Aşuresi

BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 31

Page 32: Halk Gercegi 18

Dikmen Vadisi'ndeHalkevleri'nin kurduğuBarınma Bürosu, An-kara Büyükşehir Be-lediye Başkanı MelihGökçek'le 16 Kasım2011’de, kendi ifade-leriyle “makamında” görüştü. Görüşme sonrasında “dikmenvadi-si.org” sitesinde “Dikmen VadisiHalkı” adına yapılan açıklamadaşöyle denilmektedir:

“... Görüşmeler sonucu gelinennoktada Ankara Büyükşehir Beledi-yesi, barınma hakkımızı kısmen deolsa gözeten yeni bir teklifi gündemegetirmiş ve Mamak Kusunlar mev-kiinde inşası süren TOKİ konutla-rından, biz yörede barınan belgesizgecekondu sahiplerine (tarafımızaödenecek enkaz bedeli düşülerek ve15 yıl vadeli ödeme ile) 2+1, 71metrekare net kullanım alanlı konutverilmesi, önerilmiştir... Dikmen Va-disi Halkı tarafından, Ankara Bü-yükşehir Belediyesi tarafından öne-rilen TOKİ Kusunlar konutları, ta-rafımızca prensip olarak kabul edil-miştir. ... Bize sunulan TOKİ Kusunlarkonutlarının barınma ve yaşam hak-kımız için gerçekçi, adil ve hakka-niyetli bir çözüm haline gelmesinibekleyeceğiz.”

Dikmen Vadisi’nde 400'e yakıngecekondu adına halkın temsilcisiolduğunu iddia eden “Barınma Bü-rosu”, Halkevleri’nin politikasınauygun bir “anlaşma” imzaladı.

Anlaşmaya göre Dikmen Vadisihalkı mahallelerini, kendi yaptıklarıevlerini belediyenin şartlarına göreterk edecek.

Barınma Bürosu bu anlaşmayıbir kazanımmış gibi ortaya koydu.Oysa belediyenin Dikmen Vadisi’nde6 yıl önce yıkımlara başlarken halkaimzalatmaya çalıştığı “sözleşmeden”

hiçbir farkı yoktur bu anlaşmanın.O anlaşmada da Belediye “yerindeıslah” yapmıyor, halkı işgalci olarakgörüp vadiden sürmeye çalışıyordu.Sözleşmeyle belli bir metrekare netarsası olanlara ancak 100 metrekareev vaadediyor, bunun altındaki ar-salara da borçlandırarak ev veya arsateklif ediyordu. Vaadettikleri evleride Ankara'nın şehir merkezinin uza-ğında gösteriyordu. Yani belediyeyegöre halk Dikmen Vadisi’ndeki “iş-galcilerdi” ve burada yaşamayı ha-ketmiyordu.

“Kentsel Dönüşüm” Saldırısı Karşısında Tek Çözüm Yerinde Islahtır!

Ortada kazanım yoktur. MelihGökçek'le görüşmeden hemen önceyine aynı internet sitesinde “YeniBir Yıkım Saldırısı Yapılacağı HaberiGeldi” başlıklı yazıda bakın ne de-niyor: “Talebimiz son derece basitve insanidir; bu ülkenin yurttaşlarıolarak barınma hakkımızın tanın-masını, evimize karşılık ev verilmesiniistiyoruz! Uzun yıllardır yaşadığımızbu bölgede ekonomik-sosyal olanak-larımız da dikkate alınarak yerindeıslah yapılsın istiyoruz !”

Bir hafta önceki talep bu iken;bir hafta sonra Halkevleri'nin yerindeıslah politikası nasıl değişti de halkıborçlandırarak vadiden sürülmelerineyol açan bu anlaşma imzalandı? Buanlaşmada biz, Halkevleri’nin sa-vunduğu yerinde ıslah politikasıylailgili hiçbir kazanım göremedik. Ba-kın ne diyorlar:

“Yuva kurup yıllardır barındığı-mız, çocuklarımızı büyütüp onuru-muzla yaşadığımız bu topraklar, şimdi‘kentsel dönüşüm projesi’ adıyla ser-mayeye peşkeş çekilmek isteniyordu.Bir avuç varlıklı kesimin yaşayacağılüks konutların yapılıp satılması için,birilerinin cebini kasasını doldurmasıiçin bizim gecekonduların yıkılmasıgerekiyordu.”

Şimdi terk edilecek Dikmen Vadisi“Kentsel Dönüşüm Projesi” adıylasermayeye peşkeş çekilmemiş miolacak? Halkımıza layık görülmeyenDikmen Vadisi’ndeki kondular “biravuç varlıklı kesimin yaşayacağı lükskonutların yapılıp satılması için, bi-rilerinin cebini kasasını doldurmasıiçin” yıkılmamış mı olacak? Şimdihalkımız yaşam alanlarından sürül-memiş mi oluyor?

Bu anlaşmayı kazanım olarakgöstermek, “Kentsel Dönüşüm” sal-dırısı karşısındaki mücadeleyi bele-diyenin insafına bırakmaktır. “KentselDönüşüm” saldırısı karşısında tekçözüm yerinde ıslahtır. Yerinde ıslahısavunmamak teslim olmaktır. Buyüzden ortada bir kazanım yoktur.“Yerinde ıslah; yıkımsızdır. Somutbelgelendirme, vergi ve imar harcımuafiyeti, karşılıksız barınma fi-nansal desteklemesi, doğrudan in-şaat malzemesi desteği, faizsiz kredive lokal ölçekte planlama ile yapılır.Evler belediyeye yıktırılmaz! Enkazparası talep edilmez! Kira yardımıistenmez! Belediyeden, müteahhittenaynı mahallede yeni ev beklenmez!Sözleşme yapılmaz!” (ÇHD Ankara

Halkevleri Dikmen’de Büyükşehir Belediyesi ile

Melih Gökçek'e “açık, şeffaf, adil, yalansız, samimi bir masa”da uzanan el; Halk Cephesi’ne

taş, sopa, küfür, hakaret...

‘ANLAŞTI’

KAYBEDEN, KATLEDEN KATİLLERİ TANIYORUZ8 Ocak 2012 / Sayı:18332

Page 33: Halk Gercegi 18

Şubesi Kentsel Dönüşümle MücadeleKomisyonu – Av. Özgür Yılmaz)

Açık, Şeffaf, Adil, Yalansız,Samimi Bir MasadaÇÖZÜM

15-22 Kasım 2011 tarihli AnkaraBüyükşehir Belediyesi’nin haftalıkyayınında “İşte Dikmen Gerçeği”başlığıyla yazılar yayınlandı.

Bu yazılarda kentsel dönüşüm pro-jesinin aslında ne kadar güzel bir po-litika olduğu, halka sunulan tekliflerinçok iyi olduğu anlatılıyordu. Bunarağmen bu projeye karşı yürütülenmücadelenin hak mücadelesi değil,“örgütlerin” rant mücadelesi olduğusöylenip, bu mücadelede yer alan in-sanlar, “provokatör, tahrikçi” olarakilan ediliyordu. Halk açık olarak tehditediliyordu. “Halkevleri ile Halk Cep-hesi Arasında Aleni Kavga” başlığıadı altındaki yazı ile de halkın meşrumücadelesi karalanmaya çalışılıyordu.Bunun için de Halkevleri’nin HalkCephelilere yönelik saldırısı malzemeolarak kullanılıyordu.

Bu bültenin çıkmasından sonra“Barınma Bürosu” Güven Park’tabelediyeyi protesto eylemi gerçek-leştirdi. Yapılan açıklamada: “Senimasaya çağırıyoruz. Açık, şeffaf,adil, yalansız, samimi bir masayaçağırıyoruz. Çözüm diyalogta. Çözümanlaşmada.” denildi.

12 Kasım 2011 günü MimarlarOdası’nda “Dikmen Vadisi Halkıadına” yapılan açıklamada, kendi-lerinin çözüm ve diyalog arayışındaolduklarını; ancak Melih Gökçek'indürüst davranmadığını anlatarak şucümlelere yer verdiler: “Kamuoyununbilmediği başkaca bir gerçeği de bu-rada açıklamak istiyoruz. BüyükşehirBelediye Başkanı Melih Gökçek’inbayramdan önce mahallemize gön-derdiği heyet; uzlaşmak istediklerini,müzakere ile sorunları çözmek iste-diklerini söyledi. Altı yıl sonra ilkkez gerçekleşen ve bizi umutlandıranbu görüşme, karşılıklı iyi niyet te-mennileri ile geçmişti. Ancak, MelihGökçek, Perşembe günü yapılan be-lediye meclis toplantısında haftaya

Dikmen Vadisi’ni yıkacağını ilan et-miştir.”

Hemen ardından 16 Kasım günüMelih Gökçek ile masaya oturdular.

Peki ne vardır o masada? “BenDikmen Vadisi’nde oturan sizleregıda yardımı gönderiyorum, kömürde veriyorum. Ayrım yapıp yapma-dığımı herkes buradan ölçsün. Ayrımyapıyor diyenler bundan dolayı utan-sın. Benim Dikmen Vadisi’nde birtane yardımda bulunmadığım kişivar mıdır?” diyor Melih Gökçek ya-pılan görüşmede. Melih Gökçek kim-dir ki halkımızı, halktan çalarak sa-daka gibi dağıttığı üç tane makarnave kömürü kullanarak aşağılamayakalkıyor. Halk düşmanı bir hırsızdırMelih Gökçek. O masada hakkınıalmak yok, aşağılanma vardır.

6 yıldır mücadele ediyoruz deni-liyor. Halk defalarca polisle karşıkarşıya geldi, mahallede çatışmalarçıktı. Madem çözüm diyalogdaydı,masadaydı bu niye 6 yıl önce ya-pılmadı? Bunca şey yaşandıktansonra belediyenin ilk sözleşmesininkoşullarıyla anlaşma yapıldı. O söz-leşmenin üstünde hiçbir kazanımıolmayan bir anlaşma imzalandı.

Melih Gökçek'e, Uzanan El;Halk Cephesi'ne, Taş, Sopa,Küfür, Hakaret...

Bayramdan önce belediye heyetinimahalleye alan, onlarla görüşen, ya-pılan görüşmeyi de kamuoyundansaklayan Halkevleri aynı hassasiyeti

neden Halk Cephesi'ne göstermemiş-tir? Halk Cepheliler bildiri dağıtırkenkarşılarına taşla sopayla çıkan Hal-kevleri, Belediye heyetini mahalleyenasıl aldı? Halk Cepheliler’e “MelihGökçek'ten kaç ev aldınız” diye sal-dıranlar, evlerimize göz diken Belediyeheyetini nasıl böyle karşıladı? HalkCephesi’ne yaptıkları saldırının ertesigününde, kendilerini saldırıya uğramışgibi mağdur göstererek, kurum kurumgezen, açıklamalar yayınlayan Hal-kevleri’nin dost ve düşman kavram-larını birbirine karıştırdığını düşünü-yoruz. Melih Gökçek'e “Açık şeffafadil, yalansız, samimi bir masa”dauzanan el, Halk Cephesi’ne taş,sopa, küfür, hakaret...

Melih Gökçek ile görüştüktensonra yapılan açıklamada: “neredeyse‘yasadışı silahlı örgüt militanları’olarak gösterilmekteyiz. Aynı zaman-da, büyükşehir belediyesi tarafındanbizlere sunulmuş sözde avantajlı ola-nakları peşinen ret eden, işi ideolojikbir kısır çekişmeye sokan uzlaşmaz,kavgacı kişiler olarak tanıtılmayaçalışılmaktayız.” deniliyor.

Halkın karşısına silahı, tankı, to-puyla gayrı meşru olarak çıkan tekgüç devlettir. Biz bunu Dikmen Va-disi’ne defalarca yapılan saldırılardagördük. Ülkemizde milyonlarca evin“kentsel dönüşüm” yalanıyla yıkıl-maya çalışılacağını biliyoruz. Mil-yonlarca insan evsiz barksız bırakıl-maya, konut hakları ellerinden alın-maya çalışılıyor. Milyonlarca insandevlet tarafından işgalci olarak gös-terilip, gün ağarmadan, binlerce polis,panzerler ve dozerlerle evleri başlarınayıkılmaya çalışılırken kim “terörist-tir”? Meşru mücadelesini savunmakyerine kendilerinin “terörist” olma-dığını, devrimcilerden, devrimci ör-gütlerden uzaklaştığını burjuvaziyekanıtlamaya çalışıyor Halkevleri. Bur-juvaziye karşı direnmek dünyanın enmeşru işidir. “Yasadışı silahlı örgütmilitanı” olmadığını anlatmak, dev-rimcilerin savunma biçimi olamaz.Uzlaşmaz olmak, kavgacı olmak,devrimciler için onurdur.

İşte Halkevleri’nin solculuk, dev-rimcilik adına geldiği durum budur.

Halkevleri’nden “KentselDönüşüm”e katkı: Dikmen

Vadisi’nde Melih Gökçek ileBüyükşehir Belediyesi’nin

şartlarıyla anlaştı!

BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 33

Page 34: Halk Gercegi 18

Van Belediyesi İtfaiye MüdürüOsman Acar, "Şu ana kadar Van'da 85çadır yandı. Bu yangınlarda 5 çocu-ğumuz can verdi. 10'un üzerinde yaralıvar. Bu yaralıların da durumu ağır.Vatandaşların daha dikkatli olmasınıbekliyoruz. Depremden kurtulduk,ama yangına kurban gitmeyelim. Dep-rem de felakettir ama yangın daha bü-yük bir felakettir. İnsanlarımız dep-remden kurtuldu, ancak önlem alın-mazsa ya çadırda yanarak ya da za-türre olup ölecekler" diyor 19 Aralık2011’de yaptığı bir açıklamada.

Yangınların en büyük nedeni“DİKKATSİZLİK”miş... 85 çadırınsorumlusu, çocuklarının yanmasınasebep olanlar, Van halkıymış, öylesöylüyorlar... DİKKAT etmedikleriiçin ölüyorlarmış! Peki DEVLETNEREDE? Van’da devlet yok, dev-letin katliamcı eli var...

Halkımız ömürleri boyunca ça-dırlarda yaşamış gibi dikkatli olma-ları isteniyor... Peki halka, çadırlarınyanıcı maddeden yapıldığını, en kü-çük bir kıvılcımda alev alacağınısöylediler mi? Bunun için hangi ön-lemleri almışlar, bunun açıklamasınıyapmıyorlar tabii.

Halkla alay ediyorlar açık açık;“Üşüme, donma, soba yakma, çadırıyakma, ölme, başımıza bela olma...” di-yorlar. Van halkı çadırlarda yaşamayamahkum ediliyor, göz göre göre ölü-me terk ediliyorlar. Üstüne üstlük ça-dırlarda yanmamak için hangi önlem-leri almaları gerekiyor bunun dersiniveriyorlar: Elektriğe fazla yüklenme-yin, sobayı çok yakmayın, nöbet bek-leyin. Bu mudur çözüm? Halkı kendisorunlarıyla yaşamaya terk ediyorlar,sorun çözmüyor, çözüm üretmiyorAKP. Çözümü, zaten depremle evsizkalmış halktan bekliyorlar, dahası otu-rup ölümleri seyrediyorlar.

Çadırda yaşamak zorunda bırakı-lan Van halkı, “Çocuklarımız küçük.

Havalar da çok soğuk. Bu ne-denle tehlikeli olduğunu bil-diğimiz halde soba yakıyoruz.Çok mağdur durumdayız. So-balarımızı yakmasak çocuk-larımız hasta olacak." diyebelirtiyorlar. Halk çaresiz bı-rakılıyor, çaresizliğe terk edi-liyor.

23 Ekim tarihindeki 1. Vandepreminde 604 kişi öldürüldü.

9 Kasım 2011 tarihindeki2. Van depreminde 40 kişi öl-dürüldü.

Deprem sonrasında 54 günde 85çadır yandı. 5 çocuğumuz yanarak,2’si de donarak öldü:

4 yaşındaki Ekrem Yaralı, 2 Ara-lık’ta çıkan yangında ÖLDÜ. EkremYaralı’nın hayatını kaybettiği yangın-da kardeşleri yaralı olarak kurtuldu.

Üç aylık olan Mehmet Doru be-bek, ailesinin Seyrantepe Mahalle-si’ndeki çadırında 16 Aralık’ta DİRİDİRİ YANDI, KAVRULDU!

19 Kasım’da 3 kardeş, kaldıklarıçadırın alev alması sonucunda YA-NARAK CAN VERDİLER. 3 kardeş3 can...

Bir tek yangınlar değil, kışın so-ğuğunda halkı çadırlara mahkumeden AKP, soğuktan ölen çocukları-mızın da katili oldu. 7 yaşındaki be-densel engelli Deniz Olgun DONA-RAK ÖLDÜ.

Çadır da değil, naylon barakadakalan 6,5 yaşındaki Öznur Örgünsoğuk nedeniyle hastalanarak ÖLDÜ.

Depremden sonra çıkan yangın-lardaki tarihlere bakıldığında görüle-cektir ki, yangın çıkmayan hemen he-men hiçbir gün yok. Halk çıkan yan-gınlardan kendi çabalarıyla kurtul-maya çalışıyor. Halk acıları birlikteomuzluyor, destek oluyor birbirine.

Depremin doğal afet olduğunusöyleyen, çadırlarda ölümlere dik-

katsizlik diyen AKP’dir bu ölümlerinsorumlusu. Katil, halkı kış günü ça-dırlarda yaşamak zorunda bırakanAKP’dir. Yapılan yardımlara el koyan,depremde zarar görenler için gönde-rilen Sibirya çadırlarını “yazık olur”diye Van halkına vermeyen, halkın canve mal güvenliğini sağlamayan AKP,halka düşmanlığını bir kez daha gös-termiştir.

Tayyip Erdoğan, “Ağustos’a ka-dar dayanın” diyor. Çözüm; soğuktadonarak, çadırda yanarak, aç-açıktabeklemek. Bize reva görülen bu....

Halkın acılarını yine halk paylaşır.Omuz verir komşusunun bir tuğlası-nı taşımaya, su taşır yanı başında ya-nan komşusunun çadırına. Kilomet-relerce uzaklıkta olsa da, acısını pay-laşır Van’daki depremde çocuğunu,anasını, babasını kaybeden halkımı-zın. Topladığı yardımları yerine ulaş-tırır. Ulaştığında da ihtiyaç sahipleri-ne özenle teslim eder.

Van depreminde her kesimdenhalkımız dayanışma duygusuyla, so-rumluluğuyla hareket etti. Bu daya-nışmayı büyütmeliyiz! AKP öldür-meye devam ediyor çünkü. Gücümüzbirliğimizdir. Bugün Van’da yaşa-yan halkı unutturmaya çalışan oli-garşiye karşı birleşmeli ve Van hal-kıyla dayanışmak için başlatılan kam-panyaları örgütlemeliyiz. Örgütlühalk çaresiz değildir.

DüşmanıHalk

AKP

KAYBEDEN, KATLEDEN KATİLLERİ TANIYORUZ8 Ocak 2012 / Sayı:1834

1. Depremde 604, 2. Depremde 40 Kişi Öldü!Depremlerden Sonra 54 Günde 87 Çadır Yandı!

8 Kişi Yanarak, 2 Çocuk Donarak Öldü!Sorumlusu Halk Düşmanı AKP’dir

Page 35: Halk Gercegi 18

Ülkemizde Gençlik

14 Eylül 2011’de, Milli Eğitim Bakanlığı’nın Teşkilatve Görevleri Kanunu yeniden yapılandırılarak, eğitiminkamu hizmetinden çıkarılıp ticarileştirilmesi yönündeyeni bir adım atıldı. Şimdi ise atılan bu adım “Eğitim Kent-ler” aracılığıyla daha da gün yüzüne çıkarılıyor. EğitimKentler adıyla getirilen bu uygulamayla, ilkokullar ve anasınıfları dışındaki diğer tüm eğitim kurumları şehrindoğu, batı, kuzey, güney taraflarında oluşturulacak kam-püslere taşınacak. Yani, ilkokul ve anasınıfı hariç tüm okul-lar şehir merkezinden uzak yerlere hatta şehir dışlarına yer-leştirilecek. Bu şekilde şehirden uzakta eğitim gören öğ-renciler hem merkezi yaşam alanından uzaklaştırılacaklarhem de uçsuz bucaksız yerlerde açılacak kampüslerde eği-tim görerek yalnızlaştırılacaklar.

Peki, ülkemizde eğitim kentler aracılığıyla getirilmekistenen nedir?

“Eğitim Kentler” kime nasıl hizmet edecek? İşte, busoruları cevaplayabilmemiz için ülkemizdeki eğitimin ni-teliğini ve amacını iyi kavramamız gerekir. Çünkü ül-kemizde verilen eğitim temelde paralıdır ve öğrencileri dü-zene bağlamak amacındadır. Kurulacak “Eğitim Kentler”de egemen sınıfların bu amaçlarından farklı bir yerde de-ğildir. “Eğitim Kentler”, ticari bir amaç uğruna kulla-nılacak ve öğrenciler buralarda merkezi yerlerden uzak-laştırılarak apolitikleştirileceklerdir. Bu şekilde öğrenci-ler halktan ve halkın gerçeklerinden uzak, şehrin bir ucun-da, kapalı bir alanda okutularak tüm sosyal çevrelerindenuzaklaştırılacaklar. Böylece, ülkemizde yaratılmaya ça-lışılan düşünmeyen ve üretmeyen gençlik sayısı daha daarttırılacaktır. Egemen sınıfların da istediği tam budur. Sa-dece okul ile ev arasında mekik dokuyan ve okulda olduğusürece ilgilenecek hiçbir faaliyeti olmayan bir gençlik ya-ratmak istemektedirler. Çünkü egemenler her zaman dü-şünmeyen ve üretmeyen, yoz bir gençlik yaratmak haya-lindedirler. Düşünen ve haklarını arayan gençlik onlar içinbirer tehdit unsurudur. Böyle olduğu içindir ki, saldırıla-rı hep gençliğin apolitikleşmesi yönündedir.

AKP iktidarının işbirlikçiliği eğitim alanında da tümçıplaklığıyla ortadadır. Çünkü, “Eğitim Kentler”le amaç-lanan sadece gençlerin apolitikleştirilmesi değil, yerli veyabancı şirketlere de kapının açılmasıdır. Bunu somut-layan şehir dışında açılacak kampüslerin özel bir şirket ara-cılığıyla açılmasıdır. Yani AKP iktidarı anlaşmalı olarakyerli ve yabancı şirketlerle birlikte açtığı kampüslerle öğ-rencileri daha fazla sömürmektedir. Bu şekilde eğitim, te-kellerin çıkarı ve burjuvazinin kazancı için kullanılmak-tadır. Bu doğrultuda öğrencilerin eğitimi değil, emperyalistşirketlerin karları ve çıkarları düşünülmektedir. Ayrıcakampüsü kuracak özel şirket, eğitim-öğretim dışında

okuldaki tüm ticari alanların işletilmesini de üstlenecek-tir. Bu şekilde daha fazla kar sağlayan özel şirketler, yıl-lık kira bedeli de almaktadır bakanlıktan. Aynı zamanda,kampüs belli sınırlar içinde olduğundan öğrenciler günboyu bu sınırlar dışına çıkamamaktadır. Mecburen ye-mekhane ve kantin, kırtasiye vb. tüm ihtiyaçlarını okul için-de karşılamak zorunda kalacak öğrenciler. Şirket de bu şe-kilde müşterilerini sabitlemiş olacak. Burada müşteri ola-rak baktıkları, halkın çocukları ve öğrencilerdir.

“Eğitim Kentler” uygulamasının hazırlıkları Ankara’dabaşlamış durumdadır. Şu anda Ankara Altındağ’da 32derslikli bir İmam Hatip Lisesi yapılması planlanıyor.Bu planda 60 öğrenci kapasiteli okul projesinin 6 mil-yon 700 bin liraya mal olacağı belirlenmiştir.

Tüm bunların yanında Melih Gökçek yaptığı açıkla-malarda “Eğitim Kentler”in öğrencilerin yararına oldu-ğunu söylüyor. AKP iktidarı gerçekten eğitimin sağlıklıyürümesini istiyorsa, önce eğitimi parasız yapmalıdır.

Eğitim kurumlarının tüm halka açık ve herkesin eği-timini amaçlayan nitelikte olması gereklidir. Çünkü bu yer-ler bizlerin cebinden çıkan paralarla açılmaktadır. Özel şir-ketlere, emperyalist tekellere bizim emeğimizle kazan-dığımız paralar aktarılmaktadır. Yapmamız gereken, bi-zim paramızla açılan eğitim kurumlarını özel şirketlerineline bırakmamaktır. Buralarda yok edilmek istenen halkdeğerlerimize sahip çıkmaktır. Düzenin amacı kendindenbaşka bir şey düşünmeyen, bencil bir gençlik yaratmak-tır. Yani yapılmak istenen sadece kampüslerin şehir dı-şına alınmasıyla sınırlı değildir. Halktan tecrit edilmiş okul-larıyla, gençliğin bilinçlenmesi ve örgütlenmesinin önü-ne geçmek istiyorlar.

Gençlik olarak düzenin ve AKP iktidarının apolitik-leştirme ve yalnızlaştırma politikalarına karşı daha fazlakitlelerle bağ kurarak barikat olabiliriz. Bunun yollarınıbiz üretmeliyiz. Daha fazla örgütlenmeliyiz. Çürümüş du-varlarıyla dört bir yanımızı çeviren düzenlerini, ancak pa-ralı eğitim sisteminde dayattıkları tecrite karşı gelerek yı-kabiliriz.

GençliğinGündeminden

OKULLARIMIZ “EĞİTİM KENTLER”ARACILIĞIYLA TİCARİLEŞTİRİLİYOR!

Ardahan Üniversitesi'ndefaşist saldırı...

28 Aralık 2011 tarihinde, son dönemde üniversite-lerde artan faşist saldırılara bir yenisi daha eklendi. Ar-dahan Üniversitesi İnsani Bilimler ve EdebiyatFakültesi'nde bir grup faşist tarafından devrimci ve ile-rici öğrencilere yönelik yapılan saldırıda 1 öğrenci ya-ralandı ve hastaneye kaldırıldı. Faşistlerin okula satırlı,sopalı girmelerine göz yuman polisler sonunda yine dev-rimcilere saldırdı.

BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 08 Ocak 2012 35

Page 36: Halk Gercegi 18

Son haftalarda üniversitelerde öğ-renci gençliği sindirme ve apolitik-leştirme amaçlı faşist saldırıları yo-ğunlaştıran AKP iktidarı, bu amaçlaokullarda türlü yollara başvuruyor. Ge-çen sene üniversitelerde sivil polisekiplerine okullarda ayrı yer tahsisederek okulların kapılarını emniyeteardına kadar açan iktidar, okullara gi-rişlerde de öğrencilere üst düzey ara-mayı dayatarak öğrenci gençliği tambir denetim içine sokmayı amaçlı-yordu. Ancak gençlik üzerinde eskiyöntemlerinin tam olarak başarıyaulaşmaması nedeniyle bu sene dedevlet okullardaki baskı ve denetimpolitikalarını artırarak devam ettiriyor.

İstanbul Üniversitesi'nde geçensene öğrencilerin kollektif üretimve dayanışma yeri olan Öğrenci Kül-tür Merkezi'ni kapatan rektörlük fa-şist kulüpler dışında hiçbir öğrencikulübüne doğru dürüst bir yer tahsisetmedi. Faşistlerin kulüp yerleriniemniyetin dibinde bir yere taşıyanrektörlük böylece sivil faşistleri okul-larda kalıcı hale getirmeye çalış-maktadır. Bu kulüpleri toplanmamerkezi olarak kullanan sivil faşist-ler okula girişlerde metan dedektör-lü arama cihazları olmasına rağmenpolisler eşliğinde satırlı-bıçaklı gi-rebilmektedir. Daha geçen hafta İÜMerkez Kampüsü'ne giren 15 kişilikfaşist grup astıkları afişleri indiren 2öğrenciye saldırmış ve bir öğrencininburnunu kırmışlardı. 2 Ocak’ta İÜMerkez Fakülteye polis koruması al-tında giren sivil faşistler satırlarla öğ-rencilere saldırmış, devrimci-demo-krat öğrencilerin karşılık vermesiüzerine okula giren çevik kuvvetpolisi 30’un üstünde öğrenciyi iş-kence ile gözaltına almıştı.

Yine geçen hafta Yıldız TeknikÜniversitesi’nde de, 20 kişilik faşistgrup kantinde bulunan demokrat öğ-

rencilere saldırmıştı. Samsun 19 Ma-yıs Üniversitesi’nde öğretmenler gü-nünde açıklama yapmak isteyen de-mokrat öğrencilere polis ve sivil faşistişbirliği ile saldırı düzenlenmişti.

Devletin, öğrenciler üzerindekibu saldırı, gözaltı ve tutuklama terö-rünü meşrulaştırmak için 'sağ-sol ça-tışması’ veya ‘karşıt görüşlü öğ-renciler arasında yaşanan gergin-lik’gibi söylemleri kullanıyor. Böylecekendisi de bu olaylardan sıyrılmış olur.Düzenin 12 Eylül 1980 darbesindensonra kullanmaya başladığı “sağ-solçatışması” kavramı çarpıtma ve de-magojiden başka bir şey değildir.“Sağ-sol çatışması” söylemi altındaçarpıtılmaya çalışılan gerçek, devle-tin uyguladığı faşist terörüdür.

Okullardaki faşist saldırılar dev-letin denetimi dışında yapılmıyor.Devletin denetimi ve yönlendirmesialtında yapılmaktadır. Burada önem-li olan saldırılara karşı çözümün neolduğudur. Bununla bağlantılı olaraksaldırıların muhatabının sadece de-mokrat-devrimci öğrenciler olarakgörülmesidir.

Öte yandan bu saldırılara karşımücadele etmemenin bir bahanesiolarak da buna karşı mücadele eden

kitlelerin azlığı gösterilmektedir çoğuzaman ancak bu gerekçenin de cevabısorunu dar açıdan değerledirmemiz-dir. Dev-Genç şehidi Hamiyet Yıldızfaşistler İÜ BYYO’a gelerek terör es-tirdiklerinde yüzlerce kişi yoktu o anarkasında. Dev-Genç’in militan, bo-yun eğmez iradesiyle dikildi karşı-larına. Ve daha sonra geniş öğrencikesimini içine alan bir işgale dönüş-tü bu militan tavır.

Başta belirttiğimiz gibi bu saldı-rılara karşı çözümü yine 42 yıllık mü-cadele tarihimizden aldığımız dene-yimlerle açıklamak mümkündür. Dev-Gençliler geçmişten bu yana gençli-ğin kitlesel ve militan örgütlülüğü ola-rak sayısız işgal, boykot eylemleri ör-gütlemiş ve öğrenci gençliği müca-deleye katabildiği ölçüde kazanımlarelde etmiştir. İstanbul genelinde ya-pılan bir boykot eylemi öncesi Dev-Gençliler boykot için yaptıkları ça-lışmalarda toplam 1000 öğrenciyi buçalışmalara katmışlar ve boykot %100başarı ile sonuçlanmıştır. Ve yine1980’li dönemlerde özellikle okullardayoğunlaşan faşist saldırlara nedeniy-le 'faşist teröre karşı komiteler’kurulmuş ve bu komitelerde geniş öğ-renci kitleleri hareket ettirilmiştir.

Sonuç olarak devrimci-demokratöğrenciler dışındaki öğrencileri bu sal-dırılar dışında görmek faşizmin poli-tikalarının tam olarak anlaşılmadığı-nı gösterir. Devlet özellikle 1980’densonra düşünmeyen, sorgulamayan,yoz, bencil, kabuğuna çekilmiş birgençlik yaratmak istiyordu ve yoz-laşma politikaları bu amaçla yoğun-laştırıldı ancak öğrenci gençliğin buyollarla mücadeleden koparılamaya-cağı anlaşıldığında açık olarak faşistterör yaygınlaştırıldı. Bu nedenle fa-şist teröre karşı tek silahımız yine ge-niş gençlik kitlelerini içine alan mili-tan, uzlaşmaz bir mücadeledir.

Üniversitelerdeki Faşist Saldırılara Karşı Çözüm;Öğrenci Gençliği Mücadeleye

Ortak Etmektir!

Gençlik Federasyonu’ndan

Devletin, öğrenciler üzerindekibu saldırı, gözaltı ve tutuklama te-rörünü meşrulaştırmak için 'sağ-sol çatışması’ veya ‘karşıt görüşlüöğrenciler arasında yaşanan ger-ginlik’gibi söylemleri kullanıyor.Böylece kendisi de bu olaylardansıyrılmış olur. Düzenin 12 Eylül1980 darbesinden sonra kullan-maya başladığı “sağ-sol çatışma-sı” kavramı çarpıtma ve demago-jiden başka bir şey değildir. “Sağ-sol çatışması” söylemi altında çar-pıtılmaya çalışılan gerçek, devle-tin uyguladığı faşist terörüdür.

Ülkemizde Gençlik

KAYBEDEN, KATLEDEN KATİLLERİ TANIYORUZ8 Ocak 2012 / Sayı:1836

Page 37: Halk Gercegi 18

Bize diyorlar ki bu vatanı savunmaksize mi kaldı? Bu vatanın korunma-sından sorumlu olması gereken Devletinpolisi, askeri ülkemize üs kuranABD’ye, NATO’ya bir müdahaledebulunmazken; vatan topraklarında füzekalkanı istemeyen biz gençliğe saldı-rıyor. Bu bir çelişki değil mi?

“ABD Defol, Bu Vatan Bizim” de-diğimiz için tutuklanıyoruz. Bu Ame-rikan sevgisi nereden geliyor? Biz liseligençlere neden bu gerçekleri anlatmı-yorlar da, sadece baskıyla, şiddetle, iş-kenceyle susturmaya çalışıyorlar?

Bize çocuksunuz diyorlar ama em-peryalizme karşı mücadele ile doludurliseli gençliğin tarihi. Düşmanın oldu-ğu yerde büyür yaşımız...

1915 yılında 3 tane lise tek mezunbile veremedi...

Galatasaray, Konya ve İzmir li-selerinin 1915 yılındaki bütün öğren-cileri Çanakkale Savaşı’na katıldı. Vehiçbirisi geriye dönemedi.

Savaş zamanıydı, vatanımızı em-peryalistler sarmıştı, okulun hiçbir öne-mi yoktu o anda... Elde silah, vatanı sa-vunmak görevi karşısında atıldılar kav-gaya. Gençtiler, tecrübesizdiler ama buonları durdurmadı. Vatan sevgisi, tümbunların üstesinden gelip, düşmanakarşı savaşma cesaretini verecek kadaryüksekti.

Çanakkale Savaşı`nın gazilerindenİvrindi Mallıca Köyü`nden Hacı AzmanDede şöyle anlatıyor liselileri: "Cepheyegönderilen askerler arasında 15-17yaşlarında çocuklar dikkatimi çekti. Bugençler İstanbul Galatasaray Lisesiöğrencisi, gönüllü delikanlılardı. Ço-ğunun sakalı, bıyığı bile çıkmamıştı.Hayatlarında tüfek görmemiş, silahkullanmamış gencecik çocuklar. O günçok sınırlı saatler içersinde onlara tüfektutmayı, nişan almayı, ateş etmeyi öğ-rettim. Ertesi gün mevzilerde ateş al-tındaydık. Mermiler vızıldıyor, maki-

neli tüfek tarakaları kulakları çınlatıyor,patlayan bombalar etrafı cehenneme çe-viriyordu... Galatasaray’lı 15-17 ya-şındaki gençler birbirlerine sokul-muşlar, korku dolu gözlerle bakışı-yorlardı ki içlerinden biri bir zafer şar-kısı söylemeye başladı...

‘Annem beni yetiştirdi bu ellereyolladı / Al sancağı teslim etti Allah’aısmarladı / Boş oturma, çalış dedi, hiz-met eyle vatana / Sütüm sana helal ol-maz, saldırmazsan düşmana...’

Bu marşa yanındaki, onun yanın-daki derken hepsi bir ağızdan katıldı-lar. Kurşunlar vınlıyor, bombalar pat-lıyor, ecel tırpanı yaralıların acı fer-yatlarının yükseldiği mevzilerde ölümdağıtırken Galatasaray’lı gençler bu si-perlerde ne için bulunduklarını sankidünyaya ilan ediyorlardı...”

Balıkesir Lisesi, İstanbul Tıbbi-ye Mektebi de mezun vermedi1915’te. Balıkesir Lisesi’nden 100 li-seli gitti gönüllü olarak ÇanakkaleSavaşı’na. 87’si şehit düştü. 1915′te İs-tanbul Tıbbiye Mektebi’nin1. sınıfında öğrenim gö-ren 2 bin 500 tıbbiyeli,okullarını bırakarakÇanakkele’ye koştu.2 bin 500’ü şehit düş-tü. Sakarya Savaşı’nakatılan Kayseri Li-sesi son sınıf öğren-cileri mezun ver-medi. İstanbul Li-sesi’nde okuyan 50öğrenci Çanakka-le’de şehit düştü.

“Hey onbeşli on-beşli / Tokat yollarıtaşlı / Onbeşliler gi-diyor / Kızların gözüyaşlı”

Bu türkü, ÇanakkaleSavaşı’na katılmaları içinçağrı yapılan (Hicri) 1315

KURTULUŞ SAVAŞI’NDA DA BİZ VARDIK, ABD DEFOL DERKEN DE...EMPERYALİZME KARŞI MÜCADELE ONURUMUZDUR!

Bu ülkede yaşıyoruz... Bu halkın çocuklarıyız... Ezilen, sömürülen, katledilen bir halkın çocuklarıyız... Bu halkın kavgasında biz de varız!

Liseliyiz Biz

BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 37

Page 38: Halk Gercegi 18

doğumlular için Anadolu’dayakılmış bir türküdür.

Sadece bunlar da değil!

Kurtuluş Savaşı’nda An-tep’in savunmasında KebapçıSaid Ağa’nın oğlu küçük Meh-met, Şahin Bey’in oğlu Hayri,şehit Yolağası’nın oğlu MehmedAli gibi 11-12 yaşlarındaki ço-cuklar Arslan Bey komutasındamilis kuvvetlerinin içinde yer al-dılar. Yeri geldi silah elde ça-tıştılar, yeri geldi düşmanın is-tihbaratını çıkarttılar.

Urfa’da 14 yaşındaki Bo-zan, Fransızlar kaçarken Kuva-yi Milliye önünde harbe katıldı.Bozan’ın kahramanlığını görenhalk, Bozan için türkü bile yaz-dı:

“Sebeke dağından indim dereye/ Atılıyor bombalar, bilmem nereye/ Türk çeteleri dönmez geriye / Beyürü! Yürü Bozan Yavrum yürü! /Vursun kırsın Fransızları, aslanımyürü!…”

Maraş savunması sırasında, Sarı-ca Köyü’nden 14 yaşındaki Ali,köprü uçurarak Fransızların ilerle-

mesine engel oldu. 10 yaşındakiAdana Osmaniyeli Niyazi Aykan,çıkardığı istihbaratlarla düşmana za-rar verilmesini sağladı.

Mehmet ve İsmail, Kurtuluş Sa-vaşı sırasında dilenci kılığına girerek,şehrin durumuyla ilgili bilgi taşıdılar.Düşman askerlerine yakalanan Meh-met 4, İsmail ise 9 yerinden kurşun-landı. Ama düşman, ağızlarından tekkelime alamadı. İsmail şehit oldu.

Ayağı kesilen Mehmet ise gazi ola-rak yine savaştı.

Ve Liseli Dev-Genç’li şehitleri-miz... Faruk Bayrakçılar, KahramanAltun’lar, İrfan Ağdaş’lar...

Bizi bugün ezmeye kalkanlar;Kocaeli’nin, Edirne’nin, Antalya’nın,Çanakkale’nin meydanlarında yer-lerde sürükleyenler, bir zamanlarvatanımızdan söküp atılan emper-yalistleri yeniden kucaklayan işbir-likçileridir.

Ve, vatanımızın bağımsızlığı içinmücadele eden biz Liseli Dev-Genç’liler aynı şehitlerimiz gibi em-peryalizme karşı direnmeye devamedeceğiz. Bize eğitim vermeye kal-kan emperyalizmin işbirlikçilerinineğitim sistemini kabul etmeyece-ğiz. Vatanı satanlar bize hiçbir şey öğ-retemezler.

Vatan işgal altındayken silah kul-lanmak, savaşa katılmak nasıl meşruise, bunu yapanlar bugün nasıl şehitolarak anılıyorsa; bugün de belkiaçıktan değil ama gizli olarak ülke-mizi işgal edenlere karşı savaşmakmeşrudur. Gün yiğitlik günüdür

Vatan savunma bekler!..

8 Ocak- 14 Ocak

Ocak 1981: Malatya’da Akbank, Türk Ticaret, Yapı Kre-di ve İstanbul Bankası şubeleri bombalanarak tahrip edil-di. Faşistlere ait Mecidiyeköy İşhanı ve İstanbul BankasıŞubesi ikinci kez bombalandı.

10 Ocak 1990: Liseli Dev-Genç'liler, "Dayağa Hayır","Fasist İdarelerden Hesap Soracağız" diyerek çeşitli lise-lere pankart astı.

11 Ocak 1990: İlk kitlesel ses 11 Ocak'ta Pangaltı'dangeldi. Ellerinde "Dayağa Hayır", "Yasasın DemokratikLise Mücadelemiz!" yazan dövizleriyle, havada uçusan"kuş"lariyla cosku dolu olan Liseli Dev-Genç'liler yolla-rı kesip ateşe verdiler ve pankartları açıp yürüyüş yaptılar.

12 Ocak 1990: Anadolu yakasındaki Liseli Dev-Genç'liler pankartları ve sloganlarıyla Kadiköy'de yolu ateş-le kesip eylem yapıldı. Bir öğrenciyi gözaltına almaya kal-kışan sivil polisler, Dev-Genç’lilerin müdahalesiyle göz-altı engellendi.

gençliğin tarihinden Vatanını Sevmenin Ustası Dev-Genç’liler

Tutuklu Dev-Genç’lilere mektup göndermekiçin isim ve kaldıkları hapishanelerinlistesini yayınlamaya devam ediyoruz- Sevgi Daylan:Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi

-Pembe Özlem Olgun:Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi

- Sercan Ahmet Aslan: Kandıra 1 Nolu F Tipi Hapishane

- Elif Sultan Kalşen: Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi

- Zahide Dalda:Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi

- Serkan Onur Yılmaz:Sincan 1 Nolu F Tipi Hapishane

- Didem Akman: Sincan Kadın Kapalı Hapishanesi

- Aygün Kumru: Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi

- Emrah Yayla: Kırıkkale F Tipi Hapishanesi

- Hasan Selim Gönen: Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Hapishane

- Ayça Kılıç:Elbistan E Tipi Kapalı Hapishanesi

- Burak Demirci: İzmir Kırıklar F Tipi Hapishane

- Elif Kaya: Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi

Liseliyiz Biz

KAYBEDEN, KATLEDEN KATİLLERİ TANIYORUZ8 Ocak 2012 / Sayı:1838

Page 39: Halk Gercegi 18

Oligarşi, devrimcileri, halkı kat-leden katilleri her daim korumuş vekollamıştır. Bu katiller iyice teşhirolup, işe yaramayacak duruma gelincede, ya kapının önüne atmıştır ya da birbiçimiyle ortadan kaldırmıştır... Birazdaha işine yarayacak katilleri ise iyi-ce palazlandırmış, yeni görevlerleödüllendirmiştir...

Devletin tetikçiliğini yapan bu ka-tiller, devrimcilerin ve halkın hafıza-sından asla silinmezler, asla unutul-mazlar. Çünkü suçludurlar. Devrim-ciler, adaletin yerini bulması için güç-lerini harcar, hayatlarını verirler. Hal-kın adaletini yerine getirirler. Katillerekarşı öfkemiz büyük, hınç doluyuz.İçimizdeki sınıf kini duygusu hep ta-zeliğini korumaktadır. Her bir katilinismini duyduğumuzda, gazetelerdeismini okuduğumuzda, televizyondaseyrettiğimizde yürek kabımıza sığ-mayan hesap sorma duygumuz dahada bileylenmektedir.

Yoldaşlarımızı katlettiğini açıkçasöylüyor Ayhan Çarkın. Beraberindeyalanlar da söylüyor, kendini akla-maya, “vicdani” olarak rahatsız oldu-ğunu anlatmaya çalışıyor. Önüne çıkanherkese boşaltıyor kusmuğunu... Neyaparsa yapsın, hangi itiraflarda bu-lunursa bulunsun, halkın hesap defte-rindeki borcu aynen duruyor Çar-kın’ın... Bu borç ödenecek bir gün...

Oligarşinin katillerinden birisidirÇarkın, yüzlerce insanımızı gözaltındakaybeden düşmanın yarattığı katil-lerdendir. Sus payı vermek için uyuş-turucu, kumar, haraç... işlerine gözyumduğu katilleridir. Ve öyle tutamazhale gelirler ki, katiller birbirlerini deöldürür. Çıkar kavgasıdır bunun adı.Ve bugün Çarkın da, başka bir çıkarçatışması nedeniyle anlatıyor bunca

bilgiyi ve yalanı...

Ve devrimcileri katledenler, halk-lara yönelik katliam gerçekleştirenlerbizim ASLA AFFETMEYECEĞİ-MİZ, ASLA UNUTMAYACAĞI-MIZ HALK DÜŞMANLARIDIR.

“İnsan haklarını savunmak, sanaişkence yapanın da hakkını savun-maktır” gibi burjuvazinin boş safsa-talarına pabuç bırakmayacağız. Katilkatildir, katliamcı katliamcıdır. Halkdüşmanı halk düşmanıdır.

Uzlaşmaz çelişkilerimizdir biziböylesine sınıf kiniyle donatan...

Çalınan emeğimizdir düşmanla-rımızı affetmememizi sağlayan...

Onlar şehitlerimizin katilleridir.

Biz bu yüzden Baki Tuğlar’ı, Ke-nan Evrenler’i, Necdet Menzirler’i,Korkut Ekenler’i, Ayhan Çarkınlar’ı,Mehmet Ağarlar’ı unutmuyoruz.

Küçük burjuva aydınlar, reformistsol, devletin “tarihiyle yüzleşme-si”nden bahsediyor. Adalet komisyo-nu kurup karşılıklı özür dileyip “he-lalleşmek”ten bahsediyor. Ne yüz-leşmesi? Ne helalleşmesi; 40 yıl geç-ti Denizler’in idam edilmesinin üze-rinden. Denizler’in idam kararınıonaylayan Baki Tuğ hala “İdam kararıverdiğim için pişman değilim” diyor.

Düşman, kendi açısından düşma-nını unutmuyor. Hala, “pişman ol-saydı asılmayacaktı” diyor. Biz miunutacağız?

Hayır! Unutmak ihanettir. Şe-hitlerimizi unutmak, kimliğimizi, ta-rihimizi, geçmişimizi unutmaktır.Düşmanı unutmak ne için savaştığı-nı unutmaktır. Şehitlerimizi, geçmi-şimizi, tarihimizi, değerlerimizi unut-maktır. Unutmak, kendini, bugünle-rini inkar etmektir.

Katillere karşı kini, öfkesi yu-muşayanlar ise düşmana dolaylı, do-laysız hizmet ederler. Öfkenin yu-muşaması yozlaşmadır, çürümedir.Buna izin vermeyeceğiz.

Ülke topraklarımızı kanlarıyla su-layan, ödedikleri bedellerle mücade-lemizi bugünlere taşıyan şehitlerimi-zi unutmayacağız.

Yüreği umuttan yana atan, sınıf ki-niyle hergün bileylenen yoldaşları-mızla er ya da geç kahramanlarımı-zın hesabını soracağız. Hesapları so-rulmayana dek gözlerimiz uyku gör-meyecektir. Bunu düşmanlarımız,katillerimiz böyle bile… Er ya da geçhesap sorulacaktır...

Devletin “geçmişiyle yüzleşme-si”ni beklemek devlet gerçeğini bil-memek demektir. Bakın AKP’ye;Kürdistan’da 35 köylüyü savaş uçak-larıyla bombalayarak katletti. Hala di-yor ki, “Dünyanın hiçbir yerindedevlet kendi vatandaşını öldürmez.Olmuşsa da bizden önceki dönem-lerde olmuştur. Bizim dönemimizdeböyle bir şey olmaz”

Bu katillere sözle verilecek cevapyok. Ne yüzleşmesi, ne Adalet Ko-misyonu?... Bu pervasızlığın hesapsormaktan başka cevabı olamaz.Özürler, soruşturmalar, mahkemele-rin vereceği her türlü karar suçlarınınüstünü örtmeye hizmet eder. Onuniçin kimse bizden katilleri unutma-mızı, affetmemizi beklemesin. Çar-kınlar’ın itiraflarının hiç bir hükmüyoktur. Şehit düşen tüm yoldaşlarımız,hesabının sorulacağına dair bize olansonsuz güvenlerinin rahatlığı içindeölümü göze almışlardır. Unutmakihanettir. Unutmayacak ve affetme-yeceğiz.

HALK, KATİLLERİNİ AFFETMEZ, UNUTMAZ

MehmetAğar

Necdet Menzil

Ayhan ÇarkınKorkut Eken

BakiTuğ

Kenan Evren

BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 39

Page 40: Halk Gercegi 18

BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık,24 Aralık’ta Star gazetesinde yaptığıröportajda yüzlerce Kürt’ün katili,“Yeşil” olarak bilinen kontrgerillacıkatille olan ilişkilerini anlatmış.

Şöyle anlatıyor Sakık: 'Yeşil'i an-latsam roman olur. Canı istediğindeadam öldüren biriydi. Benim de en-seme silah dayamıştı. ... Çok şey bi-liyor, çok kire bulaştırmışlardı. Alt-larında jipler, helikopterler. Bizimotele gelirdi.' Sakık, kontrgerillacıkatili anlatırken bir ahbabından bah-seder gibi konuşuyor.

Yüzlerce Kürt’ün katili bir kontr-gerillacıyla kendi deyimiyle “roman”olacak kadar nasıl bir ilişkiniz olabilir?

Sakık, röportajın devamında şöylekonuşuyor: “O dönemin kara kutularıDemirel, Çiller ve Ağar’dır... Bizbunlardan kin çetelesi tutmayız.Ama gerçekten eğer iç barışımızısağlamak istiyorsak biz bunlarlayüzleşmeliyiz. Hükümet bir yasa daçıkarabilir. O dönemle ilgili, o dö-nemde bu işe bulaşanlar biz sizi kol-larız koruruz ama çıkın gerçektenne yapıldı ne edildi anlatın. Bu şe-kilde Kürt sorunu da çözülür, ülkede demokratikleşir.”

“Biz bunlardan kin çetelesi tut-mayız.” diyerek Sakık, burjuvaziyene kadar “barışçıl” olduğunu ispat-lamaya çalışıyor.

Tüm mesele bu mu? ‘90’lı yıllarda“ne yapıldı, ne edildi” bilinmeyenne var? Sakık, Kürt sorununun çö-zümünü bulmuş. Demirel, Çiller,Ağar o yıllarda neler yapıldığını itirafederse Kürt sorunu çözülecek, ülkedemokratikleşecek...

Peki “Kürt sorunu” dediğiniz nediro zaman? Kürt sorunu Çillerler’le,Demireller’le mi ortaya çıktı?

Bilinmeyen ne var? Devletin kat-liamları, köy yakmaları, köy boşalt-maları, infazları, kayıpları, “failimeçhulleri”, işkenceleri.... bütünkontrgerilla faliyetlerinde bilinmeyen

ne var?

Devletin “karakutu”ları konuşa-cak, devlet özür dileyecek. karşılıklıbirbirinizi affedeceksiniz ve “helal-leşip” bu mesele unutulup gideceköyle mi?

Her şey bu kadar basit mi?

Kiminle barışacaksınız? İşkence-cilerle, katliamcılarla, nasıl bir barış,nasıl bir demokrasi inşa edeceksiniz?

“İspanya’da da bunlar yaşandı”diyor Sakık. “Sonra İspanya’da ik-tidar geldi. Hesap sormak üzeregeldi. Ama baktı ki herkesin eli okadar çok kanlı ki, o kadar çok ci-nayetler işlenmiş ki. Şöyle bir uygu-lama yapıldı. ‘Affet ve unut.’ Yanikarşılıklı bir helalleşme dönemi ya-şandı. Ve öylelikle İspanya’da de-mokrasi oturdu. Biz buna karşılıklıhelalleşme dönemi diyerek sorunuçözebiliriz diye düşünüyorum.”

Yanlış düşünüyorsunuz. İspan-ya’da ne düzeldi? İspanya’ya de-mokrasi geldiği doğru değildir. “Her-kesin elinin kanlı” olduğu bir düzendeeli kanlı kişilerin “demokrasi”yi ge-tirebileceğine kimi inandırmaya ça-lışıyorsunuz?

Birincisi, “herkesin eli kanlı” de-diğiniz kişiler İspanya’daki egemensınıflardır. Faşizmin eli kanlıdır.

İkincisi, ellerindeki kan halkınkanıdır.

Faşizme; elinizi yıkayın, başkakan akıtmayın, biz her şeyi unuturuzdiyor Sakık.

Hayır Sakık, siz unutsanız da halkunutmaz. Siz unuttuğunuzu söylesenizde faşizm buna inanmaz. Kürt soru-nunun o kadar basit olmadığını sizde biliyorsunuz.

Ama düzen içi çözüm arayışlarıgözlerinizi kör ediyor. Yaşananlarıyok sayıyor. Gerçekleri çarpıtıyor.Dost ve düşman kavramını yok edi-yor. Diyelim ki, “kara kutular” ko-nuştu. ‘90’lı yıllarla yüzleştiniz. Kar-şılıklı birbirinizi affettiniz.

Ya bu-gün? Bu gün-kü katliamlarne olacak?B u g ü n ü n‘90’ l a rdanfarkı ne? Her-gün onlarca,yüzlerce kişigözaltına alınıp tutuklanıyor. Kürthalkına her türlü zulüm reva görülü-yor. Devletin, cumhuriyetin başındanberi süren inkar, imha ve asimilasyonpolitikaları en sistemli bir şekildesürüyor. Siz neyi unutacaksınız? 35kaçakçı, “terörist sandık” denilereksavaş uçaklarıyla bombalanarak kat-ledildi.

Savaş uçaklarıyla, kimyasal si-lahlarla “terörist” katletmenin meşrusayıldığı bugünkü katiller ne olacak?

Sakık, işkencecilerden, katillerdenhesap sorulmasını da istemiyor. “Her-kesin eli o kadar çok kanlı ki” diyor.Aslında Sakık, “barış”ın neden ola-mayacağını da söylüyor. Faşist dü-zenden hesap sormaya kalkışınca za-ten “barış” denen şey olmayacak.Faşizm kendi kendine hesap sora-mayacağına göre “barış” imkansızolacak.

Peki hesabı kim soracak? Halksoracak. Halkın hesap sorması demek;faşist düzenle “barışmak” değil, “sa-vaşmak” demektir.

O zaman Kürt milliyetçiliğinintüm “barış” politikaları boşa çıkmışoluyor. Onun için Kürt milliyetçiliği-nin, reformizmin barışında, katillerle,faşist düzenle barışmak vardır.

Hayır, böyle bir barış olmaz. Oli-garşi için barış; devrimci örgütlerinbitirilmesi, halkın teslim alınması,susturulmasıdır. Halk için barış isefaşist düzenin yıkılmasıdır. Halkınkendi iktidarının kurulmasıdır. Başkatürlü barış olmaz. Ne kendinizi nede halkı kandırmayın. Faşist düzenikandıramazsınız zaten...

Sırrı Sakık, 'affet ve unut' diyor

Unutulur mu?

KAYBEDEN, KATLEDEN KATİLLERİ TANIYORUZ8 Ocak 2012 / Sayı:18440

Page 41: Halk Gercegi 18

BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 441

Uşaklar diyarı Karadeniz'de mı-sırdır, fındıkdır, çaydır, çapadır, kü-rektir imece.

Tahtacılar, Yörükler, Türkmenleryurdu Akdeniz'de ise karpuzdur, buğ-daydır, zeytindir, pamuktur adı.

Karayılan'ın yurdu Güneydoğu'daise tandır ekmeğidir, buğdaydır, sü-rülen hayvandır adı imecenin.

Hep denilir ya... Memleketimiz4 mevsimin aynı anda yaşandığı yer...

4 mevsimin aynı anda yaşandığıbereketli toprakların adıdır Anadolu.

Anadolu toprakları aç koymazüstünde yaşayan insanını. Merha-metlidir, eli açıktır; onu besleyeni,sulayanı, çapalayanı asla yalnız bı-rakmaz. Elinden geldiğince meyvesiniverir.

Çünkü üstünde yaşayan insanıemekçidir, eli nasırlıdır. Yaz-kış de-meden ona emek harcamıştır. O top-raklara iki damla su için dualaraçıkan, don düştüğünde ağıtlar ya-kandır. Sel götürdüğünde yas tutandır.O topraklar için savaşandır.

“Anadolu’m” deyince ağzındanbir Anadolu daha çıkan bir halktırüstünde yaşayan.

O toprakları korumak için Kara-yılan olmuş, Sepetçi Şükrü olmuş,Atçalı Kel Mehmet olmuş, Çakırcalıolmuş, Mahir olmuş, Sibel olmuş.

Ama onun için hep savaşmış. Butopraklar insanıyla bir bütün olmuş.Korumuş ona ekmek veren bu yur-du.

Nasıl korumuş, ekmeğini nasıltaşdan çıkarmış dersiniz?

İMECE ile.

Kardeşliğin ve yardımlaşmanınadıdır imece. Bencilliğe karşı da-yanışmanın adı.

Köylülerin dayanışma-sıdır imece. Sadece işlerindayanışması değil. Birumutla, heyecanla, sevgiyle,emekle, türkülerle, mani-

lerle yapılan ortak, kolektif bir iştirİmece. Yüzyılların getirdiği gelenektir.

İşte bu işlerde gerek duyulan birtoplumsal örgütlenmedir.

Heyemo Heyesa...

Karadeniz'de doğa şartları ağırdır.Ona karşı mücadelede yardımlaşmaşarttır. Aileler birçok işte kendilerinikarşılıksız ve koşulsuz dayanışma,yardımlaşma içinde bulurlar. Çayda,fındıkta, hasat, ev yapımı, yük taşıma,teknelerin denize indirilmesi ya daçekilmesi gibi zor işlerde ortaya çıkardayanışma. Cenazede, doğumda, ev-lilik gibi insanların en zor ve engüzel günlerinde de imece vardırhalkın yaşamında.

Kurulan turşularda, çapada, mısırdermesinde imece vardır.

Vira vira çekilen halatta can bulurimece.

Ege'de toplanılan zeytinde, kom-şusu olmaksızın altından kalkmasıimkansızdır. Aslında İMECE bir nevizorunluluktur da. Şartlar buna zor-lamıştır insanları.

Zeytin o yardımlaşma ile umutlatoplanır. Türkülerle, manilerle onacan verir. Toplanır köy halkı canverir zeytinine, üzümüne.

Anadolu'da özellikle kadınlar ara-sında çok yaygındır imece. En güzeldostluklar, ahiretlikler, kardaşlıklarbu imece içinde ortaya çıkar. Çoğuyerde genç erkekler, genç kızlarımızaburalarda sevdalanırlarmış. En güzeltürküler de bu imecelerde söylenir.

Doğuda yaşam serttir. Kışları 20-30 metre kar ile geçer. Hayvancılıkvardır bu sıcağı bol, kışı çetin geçenyurdumuzun bir parçasında.

Kadınlar birlikte tandır ekmeği

yaparlar. Toplanırlar ateşin etrafında.Doyuracakları çocuklarını düşünerek,emekle, oflanmadan yaparlar tandır-larını.

Birlikte çıkarlar yaylalara...

İç Anadolu'da buğday tohumunukomşusu ile birlikte serper toprağa.Karpuzunu, nohutunu, hasadını bir-likte kaldırır.

Akdeniz'de imece olmazsa, Çu-kurova’nın o topraklarında pamukekmek hiç kolay değildir bataklığıniçinde.

Olmazsa yardımlaşanı girmez kur-sağına bir lokma.

O güzel kokulu turuncu toplamakolur mu komşusuz? O güzel kokuyubirlikte almak, birlikte türkülerle top-lamak gerekmez mi?

Düğünler öncesi sarılan sarmalarbirlikte yapıldığında nasıl zamanıngeçtiği anlaşılmaz.

Ortak sallanan çapalar, ortak top-lanan fındıklar, ortak açılan ekmekler,toplanan kavunlar, karpuzlar.

Yardımlaşmanın bir diğer adıİMECE'dir.

Köylünün can damarıdır.

Köylülüğün, tarımın öldürüldüğübir zamanda yaşıyoruz. Tabii halkınbu duygularını da öldürmeye çalışı-yorlar. Ama ne yaparlarsa yapsınlaröldüremezler. Halkımız her zamanimeceye ihtiyaç duyacaktır. İmeceolmadan yaşamanın zor olduğunubilir halkımız.

Ayakta Kalmanın,Dayanışmanın Adıdır

İmece

Bu Halk, Bu Vatan Bizim! Kahrolsun Faşizm Kahrolsun Emperyalizm!

Dünden Bugüne Dünden Bugüne

Acısıyla, Sevinciyle, Gelenekleriyle

HALK HALK GERÇEĞİMİZGERÇEĞİMİZ

Page 42: Halk Gercegi 18

Halkın Hukuk Bürosu’nda“böcek” olarak tabir edilen, ses vegörüntü kaydeden bir cihaz bulun-du. Cihazın kimin tarafından

konulduğunu bilmiyoruz. Savcılık ve emniyethenüz sorumluluklarını üstlenmediler. Ancakbaktığımız davalar ve siyasal kimliğimiz bucihazın devlet tarafından konulduğunu göster-mektedir.

Yasalara uygun kurulmuş ve açık faaliyet gös-teren bir hukuk bürosu neden gizlice dinlenir soru-sunun cevabı esasında Halkın Hukuk Bürosu’nunmisyonunda ve tarihinde vardır.

Halkın Hukuk Bürosu, 1989 yılında; dev-rimcilerin, yoksulların, ezilenlerin yani halkınhaklarını savunmak için kuruldu. Ve kurulduğutarihten itibaren her dönem türlü baskılara maruzkaldı. Büro tamamen keyfi nedenlerle onlarca kezarandı. Büro avukatları devrimcilerin davalarınabaktıkları için onlarca kez gözaltına alındılar vetutuklandılar. Hakkında Devlet GüvenlikMahkemeleri’nde onlarca dava açıldı. Büro avu-katlarından Fuat Erdoğan 28 Eylül 1994 tarihindeİstanbul Beşiktaş’ta katledildi.

Kuşkusuz saldırılar sadece düne ait değildir.1989 yılından bugüne kesintisiz sürmektedir. Biryandan bugün siyasi polis gözaltına aldıkları kim-selere baskı yaparak büro çalışanları aleyhinebeyanda bulunmaları için zorluyor. Diğer yandanbazı itirafçıları kullanarak büro avukatlarını fiş-lemeye çalışıyor. Amaç hukuk alanında halkınsavunmasız bırakılmasıdır.

AKP’nin gözaltı ve tutuklama terörü artık kit-lesel boyutlara ulaşmıştır. Her defasında onlar-ca insanımız katledilmekte yahut tutuklanmak-tadır. En ufak bir hak arayışının dahi gözaltınaalınma, tutuklanma ve ağır cezalara maruz bıra-kılma gerekçesi yapıldığı bu dönemde sokaklarda,dağlarda, hapishanelerde ölümler yaşanıyor.

Kuşkusuz bu saldırıların yürütülmesindedevletin, en önemli araçlarından biri olarakhukuku ve yargıyı kullandığını görüyoruz. AKPiktidarı özel yetkili mahkemeler (yeni DGM) eliy-le bir taraftan bu saldırıların hukuksal araçları-nı yaratırken diğer yandan bağımsız ve tarafsızyargı söylemiyle de saldırıları meşrulaştırmak-tadır.

Tüm bu bu nedenlerle AKP iktidarının yürüt-

tüğü bu teröre karşı her cephede mücadele edil-mesi zorunluğu bir tarafa hukuk alanı içerisindemücadele etmenin öneminin arttığını da belirt-mek gerekir. Bu mücadele ise kuşkusuz halkınavukatları ve hukukçuları tarafından yürütüle-cektir. Son dönemde avukatlara yapılan yeni sal-dırılarla devlet bunu engellemeye çalışmaktadır.Devlet gözaltına alınan insanlarımızı avukatsızbırakmak istemektedir. Devlet, mahkemelerdehayatın ve halkın gerçekleriyle donanmış avu-katlar istememektedir. Devrimcileri mahkeme-lerde savunmasız bırakmak istemektedir. Devlet,F Tiplerinde her türlü işkenceyi ve baskıyı sür-dürmek istemektedir. Tutsakların sorunlarıyla ilgi-lenen ve onları yalnız bırakmayan avukatları iste-memektedir. Kısacası devlet halka yapılan sal-dırılara karşı çıkan avukat istememektedir.

Ama şunu bilmeliler ki bu ülkede zulmü yara-tan biz değiliz dolayısı ile zulme karşı koyanlarda zulme karşı duranı her koşulda savunanlar daolacaktır. Halkın davası haklı bir davadır. Budavayı savunanlar eninde sonunda her divandamuzaffer olacaktır.

Sizi sefaletinizle baş başa bırakıyoruz.

Halkın Hukuk

Bürosu

Tutuklanıp hapishaneye getirilen herCepheli için daha kapıdan içeri ilk adı-mı attığı andan itibaren insanı saran birruh halidir Özgür Tutsaklık. Gözlerindeışıltı, bakışında netlik, duruşunda bükül-mezlik olur. Ve öylece durursun hapis-hane kapısında dimdik. Herkese “yuka-rıdan” bakmaya alışkın olanlar, sana“aşağıdan” bakmaktadır ister istemez!..

Hapishaneye yeni gelen herkesi öncedayatmalar karşılar. Ki, daha ilk andan iti-baren dayatılan tecritin iradesidir esasında.“Başını eğeceksin, biz sana ne dersek onuyapacaksın” der her dayatma. Ne deolsa “Burası F Tipi”dir. Halbuki, tecritinve tecritçilerin tüm dayatmaları hüküm-süzdür karşımızda. Biz de daha ilk andan,açıkça belli ederiz bunu. Bazen bir kağı-dı imzalamamak, bazen parmak izi dayat-masını kabul etmemek irade çatışması-

na dönüşür. Ve biz çatışırız daha kapıdanilk girdiğimiz andan başlayarak...

Hiç değişmeyen karşılama “klasiği”ahlaksız arama dayatmasıdır her hapis-hanede. Getirilen herkese girişte “arama”adı altında soyunması dayatılır. “Soyun”derler gözlerimizin içine bakıp. Ve bizbiliriz ki, soyunmamızı istedikleri sade-ce elbiselerimiz değil, düşüncelerimiz,inancımız, iddiamızdır, irademizdir.Soyunmayız bu yüzden. Sonra herkeskendine yakışanı yapar. Bize yakışandirenmektir... Ki, girişteki o küçücükarama hücresi, “Onursuz Aramaya Son!”,“İnsanlık Onuru İşkenceyi Yenecek!” slo-ganlarıyla inlemektedir artık...

Bütün bu işlemlerin ardından “müşa-hade” ya da “kapıaltı” denilen hücreyealınır yeni gelen. Hapishaneye getirilenherkes en az bir gün bekletilir buralar-da. Birkaç metre uzağındadır artık yol-daşların. Bir uğultu halinde slogan ses-leri gelir uzaktan. Kulağını iyice kabar-tıp anlamaya çalışırsın sloganları. Vekavuşmanın sabırsızlığıyla uzadıkçauzar saatler...

Son kez alırlar seni “yerleştirme

işlemleri” için. Her şey bellidir aslındaama yine de usulünce sorar takım elbi-seli yetkili: “Örgütlü müsün?” diye. Vebiz GURURLA cevaplarız onu:“ÖRGÜTLÜYÜM!”

Şanslıysan eğer, üç kişilik bir hücre-ye konulursun. Orada, yoldaşlarınınsıcak kucaklaşması karşılar seni. Üzeri-ne titrerler. Tek başına bir hücreye konul-mak da kuvvetli bir ihtimaldir. Fakatnerede olursa olsun, Özgür Tutsak için“yalnızlık” sadece fizikidir.

Şimdi, hapishaneye yeni gelen ÖzgürTutsak, hücrededir artık. Ve o hücre,Özgür Tutsaklığın mevzisidir! İlk işhavalandırmaya çıkıp diğer hücrelerde-ki yoldaşlarına sesini duyurmak içinseslenmek olur. Ve gözün hep havada...

Birazdan top düşecek hücrenin hava-landırmasına. İçinde yeni gelen ÖzgürTutsağa bir not... Belki yıllardır gör-mediğin, özlediğin bir yoldaşın olacakilk “Hoşgeldin” diyen. Yahut hiç tanı-madığın bir yoldaş... Sımsıcak saracakseni yoldaşların, satırlarıyla... Şimdiyeni bir mevzidesindir artık. Ve durdurak yoktur kavgada!..

Özgür Tutsaklığa Giriş

Özgür TutsaklardanÖzgür Tutsaklardan

Siz Sefiller! Halkın Hukuk Bürosu Halkındır! Susturamazsınız!

KAYBEDEN, KATLEDEN KATİLLERİ TANIYORUZ8 Ocak 2012 / Sayı:1842

Page 43: Halk Gercegi 18

2012 Kavganın Yılı OlacakHalk Cepheliler 2011’i direnişler,

zaferler ve yeni geleneklerle uğurlarken;2012’ye yeni direnişler, yeni zaferlerve geleneklerle dolu geçirileceğininumudu ve coşkusuyla girdiler.

2011’in son gününde Halk Cep-hesi, İstanbul Okmeydanı’nda DestanDüğün Salonu’nda yeni yıl programıdüzenledi. Devrimcilerin her şeyidüzene alternatif olduğu gibi eğlenceanlayışları da alternatiftir. İşte 2012’yegiriş de bu anlayışla kutlandı.

Salonda “Füze Kalkanı Değil,Demokratik Lise İstiyoruz” ve “Bü-yük Umutlar Taşıyoruz Yürekleri-mizde Yarınlara Dair... Yeni KavgaYılımızda Umudu Büyütmüye Ça-ğırıyoruz” yazılı iki pankart asılı idi.Program, devrim mücadelesinde şehitdüşenler için bir dakikalık saygı du-ruşu ile başladı. Mahalleliler, füzekalkanına karşı kampanya çalışmalarısırasında yaşadıkları aksaklıkları yap-tıkları skeçle dile getirdiler. TAYAD’lıAnalar da sahneye “TAYAD Korosu”olarak çıkıp türküler söylediler. TA-YAD’lılardan sonra onların evlatlarıolan Dev-Genç’liler de oynadıklarıskeçlerle programda yerlerini aldılar.Bu sıralarda Nasreddin Hoca da boşdurmadı ve çıkınındaki çekiliş şe-kerlerini dağıtmakla meşguldu.

Yeni bir yıla girerken televizyon-ların gösterdiği gibi her şey çok güzelher şey yolunda değildi. Sömürü,katliam, hak gaspları devam ediyordu.105 taşeron işçisi işten atılmıştı.Onlar da bunun üzerine yeni yıla ikigün kala Beşiktaş Belediyesi önündedirenişe geçmişlerdi. Sahneye onlarıtemsilen çıkan Genel-İş sendikasıönlüğü giymiş iki işçi, örgütlenmeyitercih ettikleri için işten atıldıklarını

söylediler. Bunun üzerine yaptıklarıdirenişi anlatarak “İşçiyiz HaklıyızKazanacağız” diyerek destek olun-masını istediler.

İşçiler konuşmalarını bitirincesahnede Nasreddin Hoca belirdi veçekilişleri yaparak çam sakızı çobanarmağanı kitaplarını dağıttı. Davul-zurna çalınarak Anadolu ezgileriylehalaya duruldu. İdil Tiyatro Atölye-si’nin hazırladığı, İçişleri Bakanıİdris Naim Şahin’in korkularını an-lattıkları skeç oynandı.

Ardından sahneye çıkan Halk Cep-hesi temsilcisi, büyük ailenin gönderdiğiher satırı büyük bir iddia, kararlılık vedireniş dolu, umut dolu yeni yıl mesajınıokudu. Geçen sene olduğu gibi bu se-nede umudu büyütecek olan sözlerverildi. 150 bin kişilik olan Bakır-köy’deki konserin bu yıl 300 bin kişilikolacağı sözü ve Altınşehir Mahalle-si’nin; Armutlu, Gazi ve Çayan gibi“bizim” olan bir mahalleye dönüştü-rüleceği sözü verildi.

Ve sahneye en son olarak devrimcimüziğin temsilcisi olan Grup Yorumçıktı. Çaldıkları çifte telli, roman ha-vası şarkılarla 7’den 77’ye herkesisahneye çağıran Yorum, halaylarlakitleyi coşturdu.

Ve programı 23.30’da bitiren HalkCepheliler 2012’ye Cevahir AlışverişMerkezi önündeki “Füze KalkanıDeğil, Demokratik Lise İstiyoruz”çadırının ve Beşiktaş Belediyesi’ninönünde çadır açan direnişçi işçilerinyanında girdiler.

Yeni Bir Kavga YılınaMücadeleyi YükseltmeSözüyle Giriyoruz

İzmir Halk Cephesi, düzenin yoz,

içi boş yeni yıl kutlamalarına karşılıkhalkın kültürünü yaşatmak amacıyla30 Aralık Cuma günü İzmir-Kemer-altı’nda, Acı Kahve-2’de yeni yıl kut-laması yaptı. Program, yeni yıl kutla-ması yapılan konuşmayla başladı. Ko-nuşmada “2011’de umudumuzu bü-yüttük. Şehitlerimize bağlılığımızıgösterdik. Baskılara, operasyonlararağmen ayaktayız. İzmir olarak2011’de yeni bir mevzi yaratma sö-zümüz vardı. Ege Gençlik Derneği’niaçarak bu sözümüzü yerine getirdik.Ama şimdi omuzlarımızda daha büyükbir görev var. Bu mevzileri büyütmeve yeni örgütlenmeler yaratmak gibibir hedefimiz var. En yoksulları ör-gütleyerek bağımsızlık, demokrasi vesosyalizm yürüyüşümüzü hızlandıra-cağız. 2012’de herkes umudu büyüt-mek için bir adım daha atmalı. 2012’deumudu büyüteceğiz.” denildi.

Konuşmanın ardından Ümit İlter’in“Kızıldere Destanı” şiiri okundu. On-dan sonra da Halk Cephesi’nin 2011yılında yaptığı eylemleri gösteren sin-evizyon izlendi. Kırıklar F Tipi Ha-pishanesi’nden özgür tutsakların gön-derdiği yeni yıl mesajı okundu. Kut-lamada oynanan skeçler ilgiyle izlendi.Ardından hediye çekilişi yapıldı. Kut-lama, türküler söylenerek, halaylarçekilerek bitirildi. 2012’ye hep be-raber “merhaba” demek için yapılankutlamaya yaklaşık 100 kişi katıldı.

Yeni Mücadele YılınaEmperyalizmin ÜslerineKarşı Malatya’yaYürüyüşle BaşlayacağızAnkara’da, 31 Aralık’ta NatoyoluBüyükavşar Köy Derneği’nde biraraya gelen Halk Cepheliler yeni yıla

CEPHELİLER YENİ YILI UMUT DOLU KARŞILADI

İSTANBUL

İSTANBUL

İZMİR

BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 443

Page 44: Halk Gercegi 18

birlikte “merhaba” dediler.

Devrim şehitleri anısına yapılansaygı duruşuyla başlayan programdaHalk Cephesi adına konuşma yapıldıve 2011’de yürütülen çalışmalar ha-tırlatıldı. Yeni bir yıla büyük aileyle,yeni umutlarla ve kurtuluş düşlerinibüyüterek girildiğinin belirtildiği ko-nuşmada, füze kalkanına karşı Ma-latya’ya yapılacak yürüyüşle yenimücadele yılına girileceği belirtildi.

Programda + İvme Dergisi Müziktopluluğunun verdiği küçük konseregeçildi. Gençlik Dernekliler’in hazır-ladığı, “Füze Kalkanı Değil DemokratikLise İstiyoruz” kampanyası çalışma-larını anlatan tiyatro oyunu oynandı.

Son olarak da yarışma bölümünegeçildi. Gruplar oluşturularak bilgiyarışması yapıldı. Bir yılı daha büyükailemizle geçirmiş olmanın mutluluğuifade edilerek gece sonlandırıldı.

2012 de Bizim Olacak!31 Aralık günü Elazığ Haklar Der-

neği’nde Malatya ve Dersim’den gelenHalk Cepheliler’in de katılımıyla hepbirlikte yeni yıla “merhaba” denildi.Devrim şehitleri için saygı duruşu ilebaşlayan program yeni yıl mesajınınokunmasıyla devam etti. Mesajın ar-dından skeçlere geçildi. Adıyamanve Elbistan hapishanelerinden gelenözgür tutsak mesajları okundu. 2011yılının değerlendirildiği sohbetler ya-pılarak; 2012’ye yönelik hedefler ko-nuşuldu. Bilgi yarışmasının da yapıl-dığı program söylenen türküler veçekilen halaylarla bitirildi.

İnancımızı ve Umudumuzu2012’de Daha daYükseklere Taşıyacağız

Bursa’da Halk Cepheliler, yeni

yıla Bursa Haklar Derneği’nde 31Aralık günü düzenledikleri yeni yılprogramıyla girdiler.

Ortak hazırlanan yemeklerin ye-nilmesiyle başlayan programda birde konuşma yapılarak, geçen biryılın özeti ve yeni yılda da kavgayıve umudu büyütmenin coşkusunutaşımanın gerekliliği vurgulandı. Ar-dından, iki grup halinde hazırlananskeçler oynandı. Ailelerin hazırlayıpgetirdiği kek ve pastaların da ikramedildiği gecede Grup Yarın konserverdi. Türküler ve halaylar sonrasıkarşılama ve yöresel oyunlar oynandı.

37 kişinin katıldığı programda,yeni yıla girmeden önce yapılan ko-nuşmalarla duygular paylaşıldı. Birliktehazırlanan ve birlikte kutlanan biryılbaşı programı, kavganın daha dayükseltileceği sözüyle bitirildi.

“Kapitalizme KarşıMücadeleleri Birleştirelim”

Suyun Ticarileştirilmesine HayırPlatformu, 7-8 Ocak 2012 tarihlerindeİstanbul’da Mimar Sinan Üniversi-tesi’nde bir toplantı düzenleyecek.Platform, “Yaşamımızı ve yaşamalanlarımızı sermayeye karşı sonunakadar sürdüreceğimiz direnişimizi,mücadelelerimizi ortak dayanışmayataşımak için, birlikteliğimizi, kendihukukumuzu oluşturmak için, mü-

cadelede bundan sonra ortak olarakyapacaklarımızı tartışmak üzere İs-tanbul’da buluşuyoruz. ” çağrısındabulundu.

Faşizme Karşı OrtakMücadele Ortak Direniş

İzmir’de Dokuz Eylül Üniversi-tesi'ndeki faşist saldırılarla ilgili olarakiçinde Dev-Genç'in de bulunduğudevrimci-demokrat örgütler tarafından29 Aralık günü eylem yapıldı.

28 Aralık’ta 10 öğrencinin yara-landığı faşist saldırının ve yine fa-şistlerin düzenlediği “Yeni AnayasaÇalışması” isimli konferansın pro-testo edildiği eylemde “Faşizme Kar-şı Omuz Omuza”, “Faşizme GeçitVermeyeceğiz”, “Yaşasın HalklarınKardeşliği”, “Yaşasın Devrimci Da-yanışma” sloganları atıldı.

22 kişinin katıldığı eylemde ya-pılan açıklamada, “Ali Serkan Eroğ-

lu'nu, Şerzan Kurt'u katleden de, 19Aralık Katliamı'nda devrimci tutsak-ları katleden de dün bize saldıran daaynı faşizmdir” denildi ve öğrencilerfaşizme karşı mücadeleye çağrıldı.

Gençliğin OnurluMücadelesiniTehditlerinizleBitiremeyeceksiniz

Erzincan'da Siyasi Şube polisleri,Erzincan Gençlik Derneği’ne gidenve derneğin düzenlediği eylemlerekatılan Erzincan Lisesi ve TurizmLisesi’nde okuyan 20’ye yakın liseöğrencisini tehdit etti.

Erzincan Gençlik Derneği, polisinkeyfi tehditleriyle ilgili olarak yaptığıyazılı açıklamada, “Bizler demokratikhaklarımızı sonuna kadar kullana-cağız, bu düzeni ve sistemi teşhiretmeye devam edeceğiz.” dedi.

BursaMalatyaAnkara

KAYBEDEN, KATLEDEN KATİLLERİ TANIYORUZ8 Ocak 2012 / Sayı:1844

Page 45: Halk Gercegi 18

TAYAD’lı Aileler, “Ayhan Efeoğlu'nun Mezarı Nere-de, Cevap Alıncaya Kadar Susmayacağız" kampanyası-na 30 Aralık’ta Taksim Tramvay Durağı’nda yaptıkları yenibir eylemle devam ettiler.

Uludere’de 35 gencin öldürüldüğü katliamın da pro-testo edildiği eylemde, “Şırnak'ta 35 İnsanımızı KatledenDevlettir, Hesap Soracağız” pankartı açıldı. Eylemde ya-pılan açıklamada, “Bugün AKP, kayıplar, katliamlar po-litikasının sürdürücüsüdür. Sahte açıklamalarla ve gös-termelik kazılarla halkı kandırmaya çalışıyorlar. Ayhan Efe-oğlu’nun ve kayıpların nereye gömüldüğü konusunda Ay-han Çarkın’ın verdiği bilgiler ışığında bile detaylı bir araş-tırma yapılmadı. Göstermelik birkaç yer kazıldıktan son-ra basında, itirafların boş olduğuna dair haberler yapıldı,yaptırıldı. Bu bilinçli bir politikanın, bugün de AKP ikti-darı tarafından sahiplenilmesi ve sürdürülmesidir. Kaybeden

de, AyhanÇark ın’lar ıkullanan da,

yıllardır evlatla-rımızın cenaze-sini saklayan daaynı devlettir.Devlet, katledipkaybettiği evlat-larımızın nerede olduğunu bilmektedir.

Soruyoruz; Ayhan Efeoğlu, Hüsamettin Yaman, SonerGül nereye gömüldü? Katliamın sorumluları kimlerdir? Ne-reden güç alıyorlar? Sorularımıza cevap alıncaya, gerçekleraçığa çıkıncaya kadar mücadelemize devam edeceğiz.” söz-lerine yer verildi.

Bu açıklamanın ardından, yürüyüşe geçildi. 100'ün üze-rinde katılımın olduğu eylem, Galatasaray Lisesi’ninönünde yapılan açıklamanın ardından sloganlarla bitiril-di.

TECRİT ÖZGÜRTUTSAKLARI TESLİM

ALAMADI,DİRENİŞ SÜRÜYORF Tiplerinde Kasım 2011’de yaşa-

nan hak ihlalleri 4 Ocak 2012 tarihin-de TAYAD’lı Aileler tarafından İstan-bul Mecidiyeköy’deki AKP ilçe bina-sı önünde yapılan eylemle açıklandı.

“Hapishanelerde Tecrit ve İşken-ce Sürüyor Sohbet Hakkı Uygulan-sın” yazılı pankart taşıyan TAYAD’lıAileler, yine tecriti anlatan beyaz ke-fenlerini giymişlerdi. “Tecrite Son”,“Sohbet Hakkı Uygulansın”, “Dev-rimci Tutsaklar Onurumuzdur”,“Kahrolsun Faşizm Yaşasın Müca-delemiz”, “Halkız Haklıyız Kazana-cağız” sloganlarının atıldığı eylem-de basına açıklamayı Ahmet Kulak-sız yaptı.

Kulaksız, F Tipi hapishanelerdedoğalgaz sistemine geçilmesindendolayı tutsakların Eylül, Ekim, Kasımaylarında soğukta kaldıklarına dikkatçekti. Kulaksız; günlük yaşamdakullanılan ihtiyaç malzemelerinintutsaklara karşı işkence aracı olarakkullanıldığını anlatarak, “Hapisha-nelerde tecrit zulmü devam ediyor,tutsakların yasal hakkı olan 10 saat-lik sohbet hakkı gasp ediliyor. Yıl-

lardan beri hapishanelerdeki en temelsorunun TECRİT olduğunu anlat-maya çalışıyoruz… Tecrit en büyükzulümdür. Zulme karşı durmak her-kesin görevidir. TAYAD'lı Ailelerolarak herkesi bu zulme karşı dur-maya çağırıyoruz.” dedi. 24 kişininkatıldığı eylem, basın açıklamasınınardından sloganlarla bitirildi.

TECRİT ÖLDÜRMEYEDEVAM EDİYOR

AKP’NİN SUÇ LİSTESİKABARIYOR!

Tecrite Karşı Mücadele Platformu(TKMP), 31 Aralık’ta İstanbul’daTaksim Tramvay Durağı önünde tec-riti protesto eden bir eylem yaptı.“Tecrite Son!-Tecrite Karşı MücadelePlatformu” pankartının açıldığı ey-lemde “Tecrite Son”, “Devrimci Tut-saklar Onurumuzdur”, “Sohbet Hak-kı Uygulansın” sloganları atıldı.

Platform adına yapılan açıklama-da, “F tipi hapishanelerde tutsaklarınen temel insani hakları ve talepleri tec-rit politikasında ısrar edilerek yoksayılmaya devam ediyor, keyfi uygu-lamalarla tecrit daha da boyutlandı-rılmak isteniyor. 11 yılı aşkın bir sü-redir devrimci tutsaklara dayatılankimliksizleştirme, teslim alma ve kat-

letme politikası hızından bir şey kay-betmeksizin sürdürülüyor.” denildi.

Açıklamada, Erzurum H TipiYüksek Güvenlikli Hapishanesi’nde12 yıldır tutsak olan Mehmet Aras’ın,18 Aralık 2011 günü mide kanama-sı geçirerek girdiği komadan çıka-madığı bilgisi de verildi. Tecritin öl-dürdüğü son tutsak olan Aras’ın ka-tilinin devlet olduğu söylendi.

30 kişinin katıldığı eylem, “Dev-rimci tutsakların tecrit hücrelerindeher türlü baskı ve işkenceye maruzkalmasına, sessizliği boğulmasınasessiz kalmayan bizler her türlü sal-dırıya karşı tutsakların direnişinin ya-nında olduğumuzu bir kez daha ilanediyoruz.” denilerek bitirildi.

TECRİT’TEN HABERLER...

Meci�di�yeköy

Ayhan Efeoğlu’nun Cenazesini AlanaKadar Katillerin Yakasını Bırakmayacağız!

Taksim

BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 45

Page 46: Halk Gercegi 18

19-22 Aralık şehitleri ileMaraş Katliamı’nda öldü-rülenler için 24 Aralık günüBalıkesir’de anma töreni dü-zenlendi. Şiirlerin okunduğuve türkülerin söylendiğianma Maraş katliamını an-latan belgeselle devam etti.

19-22 Aralık Katliamı’nıanlatan kısa bir konuşmanınardından, 19-22 Aralık kat-liamını tüm vahşetiyle orta-ya koyan 10 dakikalık birsinevizyon izlendi. Anma,

yaşanan tüm katliamla-rın, Maraşlar’ın, Sivas-lar’ın, Gaziler’in, 19-22

Aralık katliamının sorumlu-sunun emperyalizm olduğuve tek çözümün ise emper-yalizme ve faşizme karşısavaşmakta olduğu vurgusuyapılarak bitirildi. Anmaya70 kişi katıldı.

Katliamların SorumlusuEmperyalizmdir

AKP’nin Polisi‘İstemeden’ İşkenceYapıyor

Hakkari’de 23 Nisan 2009’daDTP’nin bir eylemine katılan Seyful-lah Turan adlı çocuğun başına otomatiktüfeğin dipçiğiyle vurarak kafa tasınıkırıp komalık hale getiren işkenceciözel hareket polislerinden BahadırTuran’ın, o zaman işkence görüntüle-ri alenen basına yansıdığı için görev-den ‘uzaklaştırıldığı” açıklanmıştı.Seyfullah Turan o zaman 4 gün ko-mada kalmış ve doktorların yoğun ça-bası sonucu ölümden dönmüştü. O günyaşananlar hala hafızalardadır. İşken-ceci Özel Timci Bahadır Turan hak-kında Seyfullah Turan’ın avukatları ta-rafından “kasten öldürmeye teşebbüsve işkence” suçlarından dava açılma-sı talep edilmişti. Bundan sonrasını iz-leyin; “işkenceye sıfır tolerans” diyenAKP, işkencecisini nasıl aklıyor.

Birinci aşama: AKP’nin mahke-meleri hiç kimsenin reddedemeyeceğikadar açık olan işkenceyi görmez-likten gelip işkenceden değil, davayı“kasten yaralama” suçundan açtı.

İkinci aşama: Hakkari’de yapılanişkencenin davası ‘güvenlik’ nede-niyle gözden ırak Isparta’ya alındı.

Üçüncü aşama: İşkencecinin yap-tığı işkenceyi gösteren deliller alenenortada olmasına rağmen görülmedi.

Dördüncü aşama:Mahkeme, işkenceci-

nin avukatının “polisin meşru müda-fa halinde ve psikolojisinin bozuk ol-duğu, zor kullanma yetkisini kullan-dığı” şeklindeki savunmasını kabulederek “teksirle yaralama” suçun-dan 9 ay ceza verdi.

Beşinci aşama: Bu ceza çok gö-rüldü: “zor kullanma kusuru kasıt ol-madan aşıldı” denilerek ceza 7 ay 15gün indirildi.

Altıncı aşama: Makeme heyeti iş-kencecinin mahkemeye karşı ‘saygı-lı tutumu ve pişmanlığı’nı dikkate ala-rak ‘iyi hal’ indirimi de yaparak ce-zasız bıraktı.

AKP böyle yapmasa ‘bir dahanerede bulacak’ Hakkari’de halka iş-kence yapacak polisi?..

Bütün bunlar yetmez: AKP, iş-kencecisine bir de madalya taksın. Bu-günlerin oldukça “makul”, “uzlaştı-rıcı” yüce Meclis’in Başkanı CemilÇiçek alnından öperek takdim etsin iş-kenceciye madalyasını. “Davulla,zurnayla ifşa etmeyelim” demişti“bu tür devlet adına görev yapanadamları” Bir işkencecinizi daha‘ifşa’ etmediniz, korudunuz. Bir demadalya takın tam olsun.

Dipçiğin gerekçesipsikolojik gerginlik

Hakkari'de bir çocuğun kafasınatüfek dipçiğiyle vuran polise cezavermeyen mahkeme gerekçe olarak

sanığın psikolojisini gösterdi.

Adam ÖldürmeninCezası 4 Yıl!

İşkenceciler AKP tarafından ko-runmaktadır. Geçen hafta Engin Çe-beri katleden işkencecileri nasıl ko-ruduklarına değinmiştik. Bu haftayine başka bir örnek var.

AKP iktidarında Festus Okey adlıNijeryalı bir göçmen İstanbul’da Be-yoğul Polis Karakolu’nda işkenceyapılıp kafasından kurşunla vurularakkatledildi. Festus Okey’in katledilmesidavası 4 yıl sürdü. Katletmenin üze-rinin örtülmesi için devlet elinden ge-leni yaptı. Ancak olayın peşini bı-rakmayan Halkın Hukuk Bürosu Avu-katları davanın kapatılmasına engeloldu. Festus Okey davası 13 Aralık’tasona erdi. Okey’i katleden polisetaksirli adam öldürmekten sadece 4 yılceza veirildi. Cezanın infazı da erte-lendi. Adam öldürmenin cezası 4 yılmı? İşte bu düzenin adaleti.

İşte AKP’ninTürkiye’si:

TÜİK yoksulluk rakamarı yüzde66'sı beklenmedik herhangi bir har-camayı karşılayamayız diyor. Borç-lu yaşıyor halk. Yüzde 43.7'si evin-deki bir tadilatı yenileyemiyor. Yok-sulluk sınırında yaşıyor. Yüzde 17'siaçlık sınırının altında yani aç yaşıyor.Yüzde 87'si parasızlıktan tatil yapa-mıyor... Hani durumundan memnun-du insanlar?..

Bolu’da, 19-22 Aralık katliamındave 7 yıl süren Ölüm Orucu direnişinde şe-hit düşen 122’ler için anma düzenlendi.Anmaya, “122 kez zulmü yere serdiler,122 kez yalanları parçaladılar, 122 kezumudumuzu büyütüp inancımızı pekiş-tirdiler. 122 kahraman şehidimiz nezdin-de tüm devrim şehitleri için 1 dakikalık

saygı duruşuna davet ediyoruz.” denilerek başlandı.19-22 Aralık Katliamı’nı anlatan iki belgeselin de izlen-

diği anmada, TAYAD’lı Ailelerden Mehmet Yılmaz o dönemdeyaşanılanları anlattı. Ardından Ümit İlter’in şiirleri okundu.Son olarak da, Grup Ekin’in söylediği “Bize Ölüm Yok” mar-şı eşliğinde 122 şehidimizin fotoğraflarının bulunduğu gö-rüntüler izlendi. 76 kişinin katıldığı anma sloganlarla sona erdi.

122’ler Yolumuzu Aydınlatıyor

KAYBEDEN, KATLEDEN KATİLLERİ TANIYORUZ8 Ocak 2012 / Sayı:1846

Page 47: Halk Gercegi 18

Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur,TecriteEzdirmeyeceğiz

Köln Özgürlük Komitesi, 31 Ara-lık günü, Dom Meydanı’nda Almanhapishanelerindeki Türkiyeli dev-rimci tutsakları sahiplenmek için herhafta gerçekleştirdikleri eylemlerinedevam etti.

“Dom eylemlerini her koşuldasürdürecek, tutsaklarımızın dışarı-daki sesi olmaya devam edeceğiz.” di-yen komite üyeleri, devrimci tutsak-ların fotoğraflarının yer aldığı bir depankart açtılar. “Kahrolsun Emper-yalizm Yaşasın Mücadelemiz”, “Dev-rimci Tutsaklar Onurumuzdur”, “Po-litik Tutsaklara Özgürlük”, “YaşasınEnternasyonal Dayanışma” slogan-larının atıldığı eylemin ardından Tür-kiyeliler’in işyerlerinin olduğu ma-halleye gidilerek, “Almanya'nın Ta-rihi Kirlidir, Bu Kirli Tarih DevamEdiyor. Anayasayı Koruma ÖrgütüRaporları ile Tutuklanan Devrimci-lerin Özgürlükleri İade Edilmelidir”başlıklı bildiri dağıtıldı.

Yürüyüş Her Kapıyı ÇalmayaDevam Ediyor

Almanya’nın Köln şehrinin çeşitlisemtlerinde 2011 Aralık’ının son ikihaftasında Yürüyüş dergisinin tanıtı-mı ve dağıtımı yapıldı. Evlerin kapı-ları çalınarak, işyerlerine girilerek vesokakta yapılan dağıtımda onlarcaYürüyüş dergisi halka ulaştırıldı.

Chorweiler semtinde 8, Kalk sem-tinde 5, Bergisch Gladbach’ta da ikiayrı günde toplam 25 dergi dağıtıldı.Yeni yılın ilk günü de Mülheim’da 2saat içerisinde 8 dergi halka ulaştırıldı.

KitaplarımızDirenişimizi

Anlatıyor30 Aralık’ta Avusturya Anadolu

Federasyonu Viyana’da, AhmetKulaksız’ın yeni çıkan “Her şeyinBaşladığı Yerden” isimli kitabıiçin tanıtım günü düzenledi.

Federasyon merkezinde dü-zenlenen tanıtım Ahmet Kulak-sız’ın kitap üzerine yaptığı ko-nuşma ile başladı. Kulaksız, “Benyaşadıklarımı ve yaşayanları yaz-dım. Kızlarımı, büyük direnişive kısaca 7 yılda neler oldu, kimne dedi... Dünyanın en büyük di-renişi olan 2000-2007 yılı arasın-da yaşananların çok küçük birbölümünü yazmaya çalıştım. Busüreci 167 sayfalık kitaba sığdır-mak mümkün değil…” diye ko-nuştu. 50 kişinin katıldığı kitap ta-nıtımında 27 kitap imzalandı.

Öldürülen Dokuz İnsanımızın Sorumlusu Alman Dev-letidir

Anadolu Federasyonu’nun baş-lattığı "Öldürülen Dokuz İnsanı-mızın Sorumlusu Alman Devleti-dir. Alman Devleti Cinayetlerin veIrkçılığın Hesabını Vermelidir"kampanyası kapsamında Alman-ya’nın Köln şehrinde bildiri dağıtıl-dı.

"Adaletsizliğe Karşı Birlikte" ya-zılı önlüklerini giyen Federasyonüyeleri, Türkiyeliler'in yoğun ola-rak yaşadığı Nippes, Ehrenfeld veKalk semtlerinde yüzlerce bildiriyihalka ulaştırdı. Anadolu Federasyo-nu, “Bir kez daha öldüğümüzle, ya-kıldığımızla kalmamak için, müca-delemizi büyütmeli, ‘Almanya da50 Yıldır Emeğimizle Varız Hakları-mızla Yaşamak İstiyoruz’ diye hay-kırmalıyız.” çağrılarıyla kampanya-larına her Pazartesi ve Perşembegünleri devam edeceğini duyurdu.

Uludere KatliamınınHesabı Almanya’da daSorulacak

Anadolu Federasyonu Duisburg,DİDF, RAJD, SOL NRW, ÖDH Frei-heit und Solidaritat, Die Linke Duis-burg, MLPD Duisburg, ADHF, YDG,AGIF, ATIF, YEKKOM ve Links-jungend (solid) Duisburg tarafındanUludere Katliamı’nı protesto etmekiçin 7 Ocak günü Almanya’nın Du-isburg şehrinde ortak eylem yapılacak.Saat 13.00’te Duisburg tren garındanbaşlayacak eylemde “KatliamlaraHayır, Kürt Halkına Özgürlük” diyeseslenilecek.

Almanya Köln

Avsturya

Almanya Köln

Av ru pa’da

BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 47

Page 48: Halk Gercegi 18

KAYBEDEN, KATLEDEN KATİLLERİ TANIYORUZ

Milliyetçiliğin, ırkçılığın dini,dili, ülkesi yok. Irkçılık, onuru,namusu, ahlakı olmayan bir ideo-lojinin ürünü. Avrupa, 50 yılönce gelenlerimiz için “gurbet”,bugünkü gençlik için ise nereyeait olunduğu bilinmeyen bir yer.Vatanımız değil kesinlikle.

Ölümün Her ŞekliniGördüğümüz YerAvrupa...

Ne kadar çok cenazaler gön-derir olduk. Ne kadar çok ağlar,beddualar eder olduk değil mi sondönemlerde?

İşte son olarak fotoğraftakigencecik annemiz Tuğba içinağladık ve öfkelendik. Ölüm hepbize yakıştırılıyor der olduk.

Nasıl mı öldü Tuğba? Diri diriyanmamak için kendini balkondanatarak. Nedeni ırkçılık.

Olay şöyle gelişti?

Belçika’nın başkenti Brüksel çev-resindeki Vilvort bölgesinde bir apart-manın 2. katında oturan genç çift uy-kudayken alt katta yangın çıktı. Du-manlar nedeniyle uyanan ve alevlerinmerdiveni sardığını gören 25 yaşındakiTuğba Küçüksarı ile eşi 26 yaşındakiRamazan Elçi, 40 günlük bebekleri Tal-ha ve 2 yaşındaki kızları Sıla’yı ku-caklarına alarak ikinci kattan atladı.

Genç anne baba çocuklarını ku-caklarına sararak çocuklara zarar gel-mesin diye ikinci kattan sırt üstükendilerini aşağıya attılar. Olayda,anne Tuğba Küçüksarı öldü, eşi Ra-mazan Elçi ve kızları Sıla yoğun ba-kımda tedavi altına alındı. Olayda40 günlük Talha bebeğin burnubile kanamadı. Ramazan Elçi felçkalmış durumda.

Kendi halkına, kendi vatanına ya-bancılaşmış küçük burjuva aydınımızher şeyde Avrupa’yı örnek verir.“Böylesi dünyanın hiçbir yerinde gö-rülmemiştir” der. Sanki dünyanın hertarafından haberdardır. “Avrupa’daböyle mi” diye de ‘hayran’ olduğu Av-rupa’yı örnek verir.

Alın size Avrupan’nın başkentiBrüksel... Yangının çıktığı yere 2.5 da-kikalık mesafedeki itfaiye araçları

tam 45 dakika sonra geldi.

Tekrar ediyoruz; YANGININ ÇIK-TIĞI YERE 200 METRE MESAFE-DEKİ, YANİ İKİ BUÇUK DAKİKAUZAKLIKTAKİ İTFAİYE ARACITAM 45 DAKİKA SONRA GELDİ!

Ayrıca şunu da belirtelim: Evin he-men karşısında bir de polis karakoluvardı. Göz göre göre ev yandı. Dahadoğrusu yakıldı.

Peki itfaiye neden gelmedi dersi-niz? Cevabı; yazımızın başında bah-settiğimiz ırkçılık.

Evet, IRKÇILIKTIR!

Yangını gören Faslı bir komşu it-faiyeyi arayarak Fransızca konuşuyorve yangını ihbar ediyor. Ama olay Fla-man bölgesinde yaşandığı için Fla-manca konuşulmasını dayatan it-faiye, telefonu kapatıyor ve yanan-ları kurtarmaya gitmiyor... Bilerek,isteyerek gitmiyorlar kurtarmaya...Bunun adı diri diri yakmaktır.

Daha sonra aynı görgü tanığı Fla-manca bilen eşine arattırmış. O zamanitfaiye yeni duyuyormuş gibi not almayabaşlamış. Bu da 20 dakika sonra olmuş.

Flamanca Konuş, YoksaDiri Diri Yanarsın!

Tuğba ve eşi diri diri yanmamak içinatmışlar kendilerini balkondan!

Kısaca Belçika'daki Flamanca ve

Fransızca arasındaki konuya deği-nelim. Belçika, resmi adıyla Belçi-ka Krallığı, Batı Avrupa'da bulunanbir devlettir. Ülkenin nüfusu yakla-şık 10,8 milyondur. Cermen ve La-tin dünyası arasında bir sınır oluş-turan Belçika'da Felemenkler ta-rafından Felemenkçe, Valonlar ta-rafından Fransızca ve küçük bir Al-man grup tarafından Almanca ko-nuşulur. Belçika federal bir devletyapısına sahip olup, Felemenk-çe'nin resmi dil olduğu FlamanBölgesi, Fransızca'nın resmi dil ol-duğu Valon Bölgesi ve her iki dilinde resmi dil sıfatını taşıdıkları Brük-sel Başkent Bölgesi'nden oluşur.

Flamanlar ülkenin zengin böl-gesini oluşturur. Ve bu kesim ırkçıbir kesimdir. Valonların onlarınhaklarını yediğini savunuyorlar veayrılmak istiyorlar. Yıllardır doğru

düzgün hükümet kurulamıyor. 10 mil-yonluk ülkeyi yönetmek için bir arayagelemiyorlar. Bu arada Belçika’daKrallık hakim, yani monarşi var. Hü-kümet kurulamayınca Kral devreyegiriyor.

Demokrasileri ile övünen ülkedeKrallık var. 1 yıldır yine hükümet yok-tu Belçika'da, geçen ay kuruldu. Nezaman yıkılır belli olmaz.

Sonuç olarak bu milliyetçilik öylebir boyuta gelmiştir ki, gencecik Tuğ-ba'nın ölümüne sebep olmuştur.

Kapitalizm böler, parçalar, halkla-rı birbirine düşürür. Belçika ufacık birülke. İstanbul kadar dahi nüfusu yok.Bu 10 milyonluk ülke bölünmek isti-yor. Diktatörlük dedikleri Sovyetler Bir-liği’nde onlarca halk bir arada, kendidilleri, kültürleri, eğitimleri ile yaşı-yorlardı. En onurlusundan bir yaşam.

Ama Belçika halkları bölmedeustadır. Küçüktür ama Afrika halkınıiliklerine kadar sömürmekte çok bü-yüktür. Kendi halkını yönetemiyorama Kongo halkını çok iyi sömürü-yor, çok iyi katledebiliyor.

Tuğba artık yok, Sıla kız annesiz.Babası felç. Nedeni “BİZİM DİLİ-MİZİ KONUŞACAKSIN! Eğer ko-nuşmazsan 2,5 dakikalık yolu 45 da-kikada gelirim” diyen ırkçılıktır.

Sıla'yı annesiz bırakan Belçikahükümeti hesap vermelidir.

AVRUPA’dakiBİZ

Ölümün Her ŞekliniTattırdı Bize

Avrupa... 2,5 Dakikalık Yolu45 Dakikada Gelenİtfaiye Bir Kızımızı

Katletti...

8 Ocak 2012 / Sayı:1848

Page 49: Halk Gercegi 18

BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ

Yürüyüş Halktır, Halkın Sesidir27 Aralık günü Dersim’in Hozat ilçesine Yürüyüş der-

gisi dağıtımına giden üç Halk Cepheli, AKP'nin polisininkimlik kontrolü dayatmasıyla karşılaştı. 2 sivil polise HalkCepheliler, bu kimlik kontrolünün keyfi olduğunu devrimcioldukları ve dergi dağıttıkları için yapıldığını bu yüzdenkimliklerini göstermeyeceklerini söylediler. Polisin gö-zaltına alma girişimi Hozat halkının sahiplenmesiyleboşa çıkartıldı.

Engin ve Ferhat Oldukİzmir’in Mahallelerindeİzmir’in Limontepe ve Gültepe mahalleleri ile Badem-

ler Köyü’nde 31 Aralık ve 1 Ocak tarihlerinde Yürüyüş

dergisi dağıtımı yapıldı.

“Füze Kalkanı Değil De-mokratik Lise İstiyoruz” kam-panyası çerçevesinde yapılaneylemlere olan saldırıları, Ame-rikan askerlerinin Irak’tan çe-kildiğini, çekilirken desömürüsünü işbirlikçi iktidar-la tekeller aracılığıylasürdürdüğünü halka anlatanYürüyüş okurları 80 dergiyihalka ulaştırdılar.

Yürüyüş’ü de Çalışanlarını daSusturamazlarDüşüncelerimizi DeğiştiremedilerDeğiştiremeyecekler...

30 Aralık günü, Yürüyüş dergisi çalışanlarının serbetbırakılması için Ankara’da Sakarya Caddesi’nde eylemyapıldı. Halk Cephesi tarafından yapılan eyleme “YürüyüşHalktır Susturulamaz”, “Halkız Haklıyız Kazanacağız”,“Kahrolsun Faşizm Yaşasın Mücadelemiz” sloganlarıylabaşlandı. Eylemde Sincan F Tipi Hapishanesi’nde tutuk-lu bulunan Yürüyüş çalışanı Cihan Gün'ün gönderdiği mek-tup okundu. Eylem sloganlarla bitirildi.

Mücadelenin içeresinde olalı epey bir süre geçmişti.Derneğe gidip gelmek ve yapılan eylemlere katılmak dışın-da bir iş yapmıyordum. Yapmıyordum çünkü bunu isteyipistemediğimi de bilmiyordum. Çok fazla yönlendiren deolmamıştı açıkçası. Beklediğim zamanlar da oldu, biri tutsaomzumdan, biri sorsa ne istiyorsun diye...

Mutlaka hepimiz de ilk adımı attıran birileri ya da çev-remizde yaşanan olaylar olmuştur. Fakat bu ilk adımıatmadan önce de düşündüren düşündürürken de engelle-yen bir takım düşünceler de olmuştur. Soruların en başın-da gelenlerden bir tanesi ise ailemi bırakabilir miyim,onların özlemine dayanabilir miyim, onlar çok kötü olur-lar mı, dernekle ilişkileri bozulur muydu?..

Ve bunun gibi birçok şeyi de düşünmeden edemiyor-dum. İlk başlarda kendimde hep gerekçe olarak, bir kusurolarak gördüğüm ayağımın rahatsızlığından dolayı bir şeyyapamam sanıyordum. Ki ailem de bunu bana hissetiriyor-du. “Sen yapamazsın, ayağın hep ağrıyor zaten, gidip mil-letin başına dert mi olacaksın?”

Ayağımdaki rahatsızlıktan dolayı birçok faaliyetten gerikalmak zorunda kalmıştım, ki bu da beni düşünce olarakzayıflatıyor, kendime olan güvenimi kaybettiriyordu.Sonraları, benimle birlikte örgütlenen arkadaşların farklı

alanlarda mücadele etmesi bende bir sarsıntıya sebep oldu.Ne istiyorsun diye sordum kendime, böyle yaşamayadevam edersen hiçbir zaman mutlu olamazsın, okul bittik-ten sonra sana sunulacak imkanlarla ayağının rahat edece-ği işler verecekler, herkes sana bir sakat muamelesi yapa-cak, sahtekarca bir ilgi ve yakınlık gösterecek, bunları mıyaşamak istiyorsun, yoksa kendi ayaklarının üzerinde dura-bildiğine inanan, kusurun yüreğinde ve beyninde olmadık-tan sonra her şeyi yapabileceğine inancını arttırmanın mıdaha önemli olduğunu düşünüyorsun diye sordum. Sorusordukça çelişkilerimin ne kadar fazla olduğunu gördüm.

Ailemle ilk çatıştığımda ben bile kendime inanamadım.Sonra düşündüm, bu çatışma bendeki kararlılığın bir gös-tergesiydi aslında. Bu kararlılığımı aileme kabul ettirmemuzun sürdü ama artık onlar da anladı, anlamaya çalıştılar.Çünkü ya beni kaybedeceklerdi ya da düşman olacaklardı.Konuşarak birçok şeyi anlatmaya ve anlamaya çalıştık,bunu az da olsa başardık. Belki kolay olan bir kalemde silipatmaktı ama biz zor olanın onları dönüştürmenin bizimlebirlikte olmalarını sağlamanın yollarını bulmalıyız.Ailelerimizi düzene teslim etmememiz gerektiğini daha iyianladım bu süreçle birlikte.

Her insan değerlidir, her insan mutlaka devrim için birşeyler yapabilir, mücadeleye omuz verebilir. Yapılacakçok iş var çünkü.

Ailemin dahi beni kusurlu gördüğü, yapıp yapamaya-cağımdan emin olmadığı devrimciliği uzun yıllardır yap-maktayım. Bu gücü ve inancı veren mücadelinin bir par-çası olmaktan her zaman gurur duydum.

İlk Adımla Gelen Cesaret

AVRUPA’da Hayatın Öğrettikleri

180 sayıya 168 dava...Sadece 12 sayıya dava açılmamış. Bakın, tabloya bakın... Yüzlerce yıl hapis cezası... Onbinlerce lira para cezası...

88 yazıya örgüt propagandası yapma davası... 51 yazıya “suçu ve suçluyu övmek”ten dava...

“Örgüt açıklamalarını yayınlamak”tan 14 dava...

6 Yürüyüş çalışanı 1 yıldır tutukluNeredeydiniz bu tabloda?..

Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 49

Page 50: Halk Gercegi 18

Asgari ücret 659 TL’den 701 TL’yeçıkartıldı. Emekliye % 6.3 zam yapıl-dı. Milletvekillerinin ise emekli maa-şı 2.750 TL’den, 8.050 TL’ye çıkartıl-dı. İlk kez seçilen bir milletvekilininmaaşı ise 11 bin 250 TL oldu.

TBMM Başkanı Cemil Çiçek,“Kişilere sağlanmış bir imkan de-ğildir. Bir statüyle ilgili bir imkandır.Kaleminizden kan damlamasın. Mil-letvekillerinin hangi şartlar altındagörev yaptığı bellidir. Giderleri bel-li. Bu ihtiyaçtı.” diyerek savundu yap-tıkları zammı.

Milletvekillerinin ihtiyacı var amaevine ekmek almakta zorlanan emek-linin, çocuğunu okula gönderemeyenişçinin İHTİYACI YOK. Şirketleri,toprakları, gelirleri olan, üstüne üst-lük rüşvetle iş yaptıkları bilinen mil-letvekillerinin maaşları halkın ödediğivergilerden ödeniyor.

Neyin ödülü bu zam? Ya da neyinsus payı? Hem de bir gecede, hem deemekliler zam beklerken. Meclis hak-kı olan zammı bekleyen emekliyi hiçdüşünmeden, kendilerine yapılacakolan zammı bir gecede onayladı ve ge-çirdi. Halkın sömürüsünden pay alanmilletvekillerinin, işsiz kalmak ya dageçim sıkıntısı çekmek gibi bir sorun-ları olmadığı halde yaptılar bu zammı.

1 milletvekilinin maaşı 37 SSKişçi emeklisinin maaşına eşit... Ortadabir yanlışlık yok. Olsa olsa adaletsiz-lik var. Ki bu da AKP’nin halka uy-guladığı zulmün bir başka boyutudur.

Emeklilerin beklediği zam yıl-lardır çıkartılmadı. Uyum yasasını çı-kartmak için zamana ihtiyaçları ol-duğunu, düzenlemelerin vakit aldığınısöylediler. Ama kendilerine 1 gecedezam yaptılar. Ve bu zam, Fransa’ylayaratılan suni krizin olduğu gün ya-pıldı. Bu durum bize yabancı değil-dir. Van depremi olduğunda da sosyalgüvenlik haklarımızı gasp ettikleri ya-sayı geçirmişlerdi meclisten.

Asgari ücretin 12 katına yakın birmaaş alacak emekli milletvekilleri.AKP’nin bu uygulaması karşısında

şaşırmıyoruz, çünkü AKP’nin halkadüşmanlığını, emekçiye düşmanlı-ğını çok iyi biliyoruz.

Bazı milletvekilleri de “halkı çokdüşündükleri için” göstermelik ola-rak bu kararı onaylamadıklarını be-lirten açıklamalar yapıyorlar. Maaşı-nı burs olarak vereceğini söyleyendentutun da, bu zammı biz onaylamadıkdiyene, susarak cevap vermeyenlerekadar hepsinin suçu vardır bu artışta.

Faşist MHP’nin Kocaeli Milletve-kili Lütfü Türkkan, asgari ücretle ge-çinen halkla alay edercesine yaptığımasrafları internet aracılığıyla paylaş-mış. “Ankara’da lüks olmayan möble-li bir konuta 2 bin 500 TL kira ödüyo-rum” demiş ve çeşitli giderleri oldu-ğundan ve dört çocuk büyüttüğündenbahsetmiş. Buna rağmen geçinmeninçok zor olduğunu söylemiş.

Mecliste bir haftadan beri et yi-yemediklerinden söz etmişler “mil-letin” vekilleri. Peki, 701 lira’lık as-gari ücretle halkın sofrasına et gir-memesine sebep olanların, bunu söy-lemesine ne denir? Düşünmezler çün-kü halkın sağlık, konut, gıda, ulaşımgibi sorunları onları ilgilendirmez.Halkın lokmalarını sayarlar. “Fazla”harcadı mı “tasaruf yapın, dikkatliharcayın, alkol tüketmeyin, lüksaraç kullanmayın, Ford’dan inin Fi-at’a binin” nasihatlerinde bulunurlar.AKP, pırlanta, mücevher ve yattanvergi almıyor ama asgari ücretlidenalıyor. Yani pırlanta satanbir kuyumcu olsanız, sat-tığınız pırlantanın vergi-sini kendi cebinize indi-receksiniz ama bir fabri-kada işçi iseniz kaçışınızyok. Vergini öde, maaşı-na razı ol... diyorlar bize.Kabul edecek miyiz?

Cemil Çiçek millet-vekillerinin maaşı ile il-gili karar hakkında “Ve-kilin maaşı, uçak, yol,araba parasına gider. Sizbir yıl içinde 10 düğüne

gidersiniz. Şimdi bir milletvekili si-zin 10 katınız kadar düğüne gider.Çeyrek altın götürse koskoca millet-vekili bunu mu getirir derler. O yüz-den tam altın götürmek zorundadır.”dedi.

Maaşlar, üretilen emek üzerin-den mi, yapılması planlanan harca-malar üzerinden mi ödeniyor? Eğerikincisi ise emekçinin maaşı neden aç-lık sınırının altında tutuluyor o za-man? Kıstas nedir?

Öte yandan, “Milletvekilleri hiç-bir düğünde takı takmayacak” diyekarar çıkartmak akıllarına gelmiyor.Halkı, yani bizi aldatmak için ağız-larına ne gelirse söylüyorlar. Bu zam-lar Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ta-rafından veto edildi. Yani yasa deği-şikliği henüz kabul edilmedi. Amadaha önce pek çok yasada olduğu gibibunda da çok büyük bir değişiklik ol-mayacaktır. İlk seferinde “rahatsız”olan Abdullah Gül, ikinci seferindehazmetmeyi beceriyor... Yine birdeprem olur, bir tartışma yaratırlar vetekrar geçirirler aynı yasayı, kimse-nin kuşkusu olmasın.

Devrimci İşçi Hare-keti (DİH), DİSK’in 14.Genel Kurulu’na hazırla-nıyor. Hazırlık çalışmalarıkapsamında 1 Ocak 2012günü İstanbul Okmeyda-nı’nda Mahmut ŞevketPaşa ve Piyalepaşa ma-halleleri ile İstaç karşı-sındaki durak ve üst ge-çite afişleme yapıldı.

DİH’li işçiler, nasıl birişçi sendikası yaratmakistediklerini anlatan "Ör-gütlenerek, Direnerek Ka-zanacağız, DİSK'i İşçile-re, İşçileri DİSK'e Taşı-yacağız" ve "DemokratikMücadeleci DevrimciDİSK'i Yaratacağız" ya-zılı 200 adet afişlemeyaptılar.

DİSK’i Devrimcileştireceğiz

Vekile Kıyak, Emekçiye

DayakDevrimci Memur

Hareketi

KAYBEDEN, KATLEDEN KATİLLERİ TANIYORUZ8 Ocak 2012 / Sayı:1850

Page 51: Halk Gercegi 18

BULACAĞIZ VE YARGILAYACAĞIZ

İstanbul, Beşiktaş Belediyesi'nde 31 Aralık’ta işten çı-kartılan Genel-İş Sendikası üyesi BELTAŞ işçileri, aynıgün Belediye’nin önünde eylem yaparak işe geri alına-na kadar direnişe başladıklarını duyurdular. Genel-İş Sen-dikası Genel Başkanı Erol Ekici’nin de katıldığı eyleminardından aynı gün, yeni yıla girildiği saatlerde direniş ça-dırının önünde bir eylem daha yapıldı.

Genel-İş Sendikası Genel Başkanı ErolEkici, DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün,DİSK Yönetim Kurulu Üyesi İsmail Yurt-seven ve diğer yönetim kurulu üyelerinin dekatıldığı eylemde konuşan Ekici, “Biz de her-kes gibi yılbaşını sıcak yuvamızda ailemiz-le, çocuklarımızla geçirmek isterdik. Ancakbunu bizlere çok gördüler.

Demokrasi şovlarının yapıldığı şu dö-nemde işçilerin yasal hakkı olan sendikalıolma haklarını kullanmalarını engellemekiçin her şeyi yapıyorlar. Hakkımız için mü-cadele ederek kazanacağız.” dedi.

Ardından DİSK Genel Sekreteri TayfunGörgün sözü alarak “Yapılan bu haksızlığaboyun eğmeyeceğiz. Birçok DİSK üyesi işçi direnişte, on-ları da buradan selamlıyoruz. Biz bu haklı davamızda mü-cadele ederek mutlaka kazanacağız.” diye sözlerini bitirdi.

Devrimci İşçi Hareketi (DİH) “İşçiyiz Haklıyız Ka-

zanacağız”, “Direne Di-rene Kazanacağız”, slo-ganları ile toplu bir şekil-de eyleme desteğe geldi.DİH adına kısa bir ko-nuşma yapan Türkan Al-bayrak, “Ben de bildiğinizgibi böyle bir şekilde işten

çıkartılmıştım. Her-kesin desteği ile mü-cadele ederek kazan-dım. Sizin mücadele-niz bizim de müca-delemizdir. Sizler demutlaka kazanacak-sınız. Sadece kendi-

niz için değil diğer işçiler için de mücadele etmiş olu-yorsunuz.” dedi.

Sloganlarla, alkışlarla coşkulu bir şekilde sonlanan ey-lemin ardından hep birlikte halaylar çekildi.

EMEK

31 Aralık’ta Bursa Fomara Meydanı’nda yapılan ey-lemde AKP iktidarının KESK yöneticilerine ve üyele-rine karşı uyguladığı baskı ve tutuklama politikaları so-nucu 33 KESK üyesinin hapishanelerde tutuklu bulun-duğu dile getirildi. BES İstanbul 1 No’lu Şube yöneti-cisi Gülsüm Yıldız ile Eğitim-Sen İstanbul 3 No’lu Şubeüyesi Mehmet Ali Aslan’ın da hukuksuz şekilde tutuk-lanan KESK’liler arasında olduğunun belirtildiği ey-lemde; “Gülsüm Yıldız Serbest Bırakılsın”, “Mehmet AliAslan Serbest Bırakılsın”, “Emekçiyiz Haklıyız Kaza-nacağız”, “Tutuklamalar Gözaltılar Baskılar Bizi Yıl-dıramaz” sloganları atıldı.

İstanbul’da Maltepe Belediyesi’nin taşeron şirket-lerinde çalışan Maltepe Taşeron Belediye İşçileri, hak-larının gasp edilmesi ve bir arkadaşlarının işten atılma-sı üzerine 21 Aralık 2011 günü Maltepe Belediyesi önün-de direniş başlattılar.

1 Ocak 2012 tarihli yazılı bir açıklama yapan Mal-tepe Taşeron Belediye İşçileri işten atılan işçilerin işe gerialınmasını, iş güvencesi sağlanmasını, güvencesiz taşeronuygulamasına son verilmesini, maaşlarının kadrolu vesendikalı işçilerin maaşıyla eşitlenmesini, çalışma sa-atlerinin 40 saate indirilmesini, cumartesi günleri zorunluçalışmaya son verilmesini, fazla mesai ücretlerininödenmesini ve sendikal örgütlenme hakkının tanınma-sını talep ediyorlar.

Kamu EmekçileriCephesi Tutuklu

KESK Üyeleri İçinEylem Yaptı

Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 551

Yeni İşçi Direnişlerini Birlikte ÖrgütleyelimTaşerona Karşı Gücümüzü Birleştirelim

Taşeron Sistemiyle EmeğimizinÇalınmasına İzin Vermeyelim

Page 52: Halk Gercegi 18

8 Ocak 2012 / Sayı:18552

Halk Meclisleri; halkın yaşadı-ğı her alanda, iktidarların halkın taleplerini yok sayan, hal-kın haklarını gasp eden, çağrılarına kulak tıkayan ve sürek-li sorun üreten halk düşmanı tavırlarına ve politikalarına kar-şı, halkın birleştirilmesiyle açığa çıkarılan örgütlü gücüylekarşı koymanın ve haklarını, taleplerini kararlı mücadelele-riyle bir bir kazanmalarının onlarca pratik örneğini yaşat-mışlardır...

Halk, kendi öz örgütlenmeleri olan Halk Meclisleri faa-liyetleri içinde, ilk kez kendi kendisini yönetmeyi, kendi ma-hallesini yönetmeyi öğrenmişti...

Gazi Mahallesi’nde Halk Meclisi kurulmuş, gerek ku-ruluşunu ilan ettiği 5 Ekim 1996 öncesinde, gerekse de son-rası süreçte, birçok çalışma yürütmüş, sonuç alınmış, kalı-cı kazanımlar elde edilmiştir... İşte onlardan, o kazanımlar-dan, ilklerden bir örnek... Gazi Mahallesi’nde elektrikler olurolmaz zamanlarda sürekli kesilirdi. Elektrikli ev eşyalarınınçoğu bu zamansız kesintiler nedeniyle bozulurdu. Mahalle-nin kuruluş günlerinden kalma trafolar artan nüfusun ihti-yaçlarını karşılayamıyordu... Yeni trafolar yapılmıyordu... Dü-zen partilerinin inisiyatifi altında seçilen muhtarlar, rica-min-netle yaptırmaya çalışıyor, ama bir türlü yaptıramıyorlardı..

Polis de mahallede gözaltı terörü yapacağı zaman tüm ma-hallenin elektriğini kestiriyordu... Bu durum, özellikle havakarardıktan sonra, mahalle halkı üzerinde ayrı bir baskı un-suru oluşturuyordu. Halk Meclisi, konuyu gündemine aldıve toplantılarda alınan kararlar gereği bir heyet-komisyon oluş-turup, ilgili konu TEK (Türkiye Elektrik Kurumu) yetkili-leriyle görüştü... Yetkililer, “devletin gücü” ile üstten konu-şarak talepleri ertelemeye çalıştılar... Yıllar boyu hep böy-

le yapmışlardır ya... Bunlar yoksul, ayak takımı, “Olacak, ya-pılacak... Devletin işi çok, her şeyin bir sırası var!” deyip,biraz da “Hadi kardeşim hadi işimiz var, meşgul etmeyin!..”diyerek, devlet bürokrasisinin işini engellemiş, suçunu hakarayana yükleyince, arkasız, örgütsüz, güçsüz halkı itip ka-kınca sorun “çözülüyordu. ”Fakat, halkın gücü ile pek kar-şılaşmamıştı o “yetkililer. ”İlk görüşmeyi yapan heyetin, gö-rüşme sonuçlarını aktarması sonrasında yeni bir değerlendirmeyapılıp, bir görüşme daha yapma kararı alınır... Bu kez dahakalabalık bir heyetle, çeşitli komisyonların üyeleriyle birliktegidilir görüşmeye.. Elektrik idaresi mahalleye yakındır...

Bu kez üstten konuşma sırası, örgütlenmiş halktadır... Bin-lerce, on binlerce Gazili’nin gücüyle konuşur sözcüler... GaziAyaklanması’nda, “Hedef Karakol” diyenlerin öfkesini ora-da bir kez daha hissettirirler... Yeni trafoların yapılması ge-rektiği, bunun hakkımız olduğu, bizden kesilen vergilerle bizehizmet edilmesi gerektiği, yolsuzluğun, hırsızlığın, halka düş-manlığın hesabının sorulacağı hatırlatılır... Trafoların inşaatınabaşlaması için kesin tarih istenir, yoksa binlerce Gazili’ningörüşme yapılan yere gelmek için, hesap sormak için hazırbeklediği iletilir...

Halkın gücü, doğal olan, beklenen sonucu yarattı ve “yet-kililer” görevlerini hatırlayıverdi. Trafoların inşaatına hızlabaşlandı... Dört yeni trafo yapıldı ve sayaçlar-kablolar ye-nilendi.

Gazi halkı, Halk Meclisi ise bir hakkını daha kazanmışolmanın haklı gururunu yaşar... Bu kazanımda emeği olanherkes, kendisini mahalle yöneticisi, belediye yöneticisi gibihissetmektedir adeta...

Elektrik sorunu çözülmüş, sıra diğer sorunlardadır...

Halk Meclisi, Gazi Mahallesi’nde Elektrik Sorununu Çözdü

Libya lideri Muammer Kaddafi'ninlinç edilmesinden sorumlu olan 158 va-tan haini ve Amerikan işbirlikçisi, ül-kemizdeki, işbirlikçi AKP hükümeti ta-rafından baştacı ediliyor.

Libya'da Kaddafi'nin katledilme-sinden sonra yönetimi ele geçiren Ame-rikan işbirlikçisi Ulusal Geçiş Konse-yi tarafından ülkemize tatil yapmak üze-re gönderildi. İşbirlikçi vatan hainleriaramızda dolaşıyorlar! 5 yıldızlı otel-lerde kalıyorlar. Halkın gezdiği yerler-de geziyor, alış veriş yapıyorlar. Kad-dafi'yi nasıl katlettiklerine dair fotoğ-rafları göstermekten çekinmiyorlar...

Kendilerini "Gladyatör" olarak ta-nıtan bu katiller sürüsünü ülkemizdekim bağrına basıyor?

Onlara kim kucak açıyor?

İ şb i r -likçi AKPiktidarı.

Kadda-fi'ye dikta-

tör diyen bu halk düşmanları ABD bo-razanlığı yaparak katliamlarını meşru-laştırma gayretinde. BOP projesini ABDadına Ortadoğu'da hayata geçiren iş-birlikçi AKP de bu katillere 40 günlüktatil imkanı sunarak sırtlarını sıvazlıyor.Kendisinin işbirliği yaptığı yetmiyor,yeni işbirlikçilerin peydahlanmasında dabaşrolü oynuyor. Gelgelelim ki, katillerinlüks otellerde kalması, alışveriş mağa-zalarından çıkmaması, yiyip içip gez-meleri, katliamlarıyla övünmeleri onlarıkurtarmaya yetmiyor. Halka düşman-lıkları, Amerika eliyle kendi halkına yap-tıkları zulmün hesabı yakalarını bırak-mıyor. Takvim gazetesinde çıkan ha-berde "Otel çalışanları ise Libya gazi-lerinin psikolojilerinin çok bozuk ol-duğunu ve kendilerine korkarak hizmet

ettiklerini belirtti." diyor. Yaptığının meşruluğunu ve haklılığını

savunanın ruh hali midir bu? Viet-nam'da, Vietnamlılar'a karşı savaşan veölmeyip de sağ kalan ABD askerleri son-raki yaşantılarında nasıl ki insanlıktançıktılar, yaptıkları hayatları boyuncapeşlerini bırakmadıysa Libya işbirlikçi-lerinin de sonu aynısıdır ve bu bugündenbellidir. İstanbul hastanelerine tedaviolmak da onları kurtarmayacaktır.

Belli olan başka bir şey daha vardır:Kendi halkına yar olmayan emperya-lizme hiç olmaz ve kısa süre sonra bu-ruşturulmuş kağıt gibi çöpe atılır. Çün-kü emperyalizm için önemli olan tek şeyçıkardır. Kendi halkını çadıra, soğuğa,açlığa mahkum eden, bombalayarakcanlarına kasteden AKP, Libya halkınındüşmanlarına, vatanlarına ihanet eden-lere kollarını açarak kimi ve neyi önem-sediğini bir kez daha göstermiştir.

İşbirlikçi vatan hainlerini toprakla-rımızda istemiyoruz, defolun!

Kaddafi’yi linç eden işbirlikçi hainler AKP’ninmisafiri: İşbirlikçi hainler; ülkemizden defolun!

Page 53: Halk Gercegi 18

Sayı: 18 / 8 Ocak 2012 553

Mizah Mazlumun Zalimden İntikam Alma Aracıdır

YARINKİ EYLEM 11:00’DE YETİŞTİREBİLECEK MİSİNİZ? CEM’İN MİSAFİRİ GELECEKMİŞ,

YA MUSTAFA?

ONA HİÇ ULAŞAMADIM.

MALZEMELERİ DE ALMAMIŞ ABİ

İŞİMİZ ÇOK NASIL YAPACAĞIZ?

SÖZVERDİĞİMİZ

GİBİ!

AH ŞU SÖZÜNDE

DURAMAMANIN EZİKLİĞİ

GİBİSİ YOK

O YÜZDEN GELEMEYECEKMİŞ.PANKART, DÖVİZ, BAYRAK...EPEY İŞİNİZ VAR.

YETİŞTİRİRİZ ABİ NE VARKİ

ZATEN DÖRT KİŞİYİZ

PEKİMALZEMELERİ

NASILALACAKSINIZ?

BEN HALLEDERİM ABİ

SEN NE MALZEME LAZIMSA

SÖYLE, BEN ALIRIM.

AH ŞU SÖZÜNÜ YERİNEGETİRMENİN HUZURU

GİBİSİ YOK

Page 54: Halk Gercegi 18

Beni tekrar ayağa kaldıran, tarihimizi,ideolojimizi, politikalarımızı iyice öğrenmek,şehitlerimizi tanımak oldu.

Aşur Korkmaz

Almanya’da 1910’larda ge-lişen devrim mücadelesinin ön-derlerindendi ikisi de. AlmanSosyalist Demokrat Partisi(SPD) içinde devrim ve sosya-lizm bayrağını yükselttiler. Ör-gütleyiciydiler, pratiğin için-deydiler, hareketin teorik so-runlarında yol göstericiydiler.

SPD revizyonistleştikçe, onlar Marksizm’in bayrağını yük-selttiler. 1. Emperyalist Paylaşım Savaşı başladığında burjuvaziyleişbirliği çizgisine, sosyal şovenizme cüretle karşı çıktılar. 1916’daFranz Mehring ve Klara Zetkin’le birlikte Spartaküs Birliği’ni oluş-turdular. Spartaküs Birliği, 1918’de önderliğini yaptığı ayaklan-mayla, sosyalist devrimi gerçekleştirmeye çalıştı. Rosa ve Karl,ayaklanmanın önderleri olarak devrim için, burjuvaziye karşı dö-vüşürken, 15 Ocak 1919’da SPD’li İçişleri Bakanı’nın emrindekipolisler tarafından tutsak edilip katledildiler.

...Yine birlikte gözaltındayız.DAL'ın hücreleri aydınlanıyor sesin-le. "Drama köprüsü" türküsüyle ısıtı-yorsun yoldaş yürekleri. Hiç duyma-mıştık o güne kadar türkü söylediği-ni. Zümrüt bir kayadan, billur bir de-nize düşen damlalar gibi sesin. Tıpkıyaşamın gibi. Olgunluğun sorumlu-luk bilincinle pekişiyordu.

'90 sonu ABD emperyalizmi Orta-doğu halklarına saldırıyor alçakça.Sen hapishaneden henüz kısa süreönce çıkmışsın. Yaz tatillerinde mem-leketine gitme vb. gerekçelerin, ta-leplerin olmadı hiç. Kalman gerekti-ğinin bilincindesin ve kalıyorsun An-

kara'da. Ama daha da geniş düşünüpbir iş buluyorsun. O günlerde inşaatişçisi olarak çalışıyorsun. Bilgisayarbölümünden inşaat işçiliğine. Bunuyadırgayanlardan değilsin, biz de ya-dırgamıyoruz. Kavgamız için her ça-lışma senin için o kadar doğal ki veelin öyle yatkın ki. İnşaat işçiliğinlebirlikte "Emperyalist Savaşa Ha-yır" kampanyasının ayrılmaz bir par-çasısın. Mütevazılığın, halktan birioluşun her zaman örnek alınası biryan.

Devrimciliği gönüllü yapmak, ya-kınmamak, bağlılık... senin kişiliğin-di. Senin gibi sessiz, sakin Mustafayoldaşınla paylaştığın gecekondundagünlerce sadece yağ ve ekmek dışın-da bir şey yemediğini çok tesadüfîöğreniyoruz. Bunu hiç belli etmiyor-sun. Kendin için para istemek hiç ak-lının ucundan geçmiyor. Kopup gel-diğin yoksul köyünün özlem ve mut-luluğunu büyütüyordun, iş ayırdet-meksizin.

Hatırdan çıkmamıştır; o küçük ge-

cekondunu düşman karşısında sahip-lenişin. Evet, '90 Ekim ayı katiller,seni katletmeden sadece bir-iki ayönce. Ankara DSG'den birçok insangözaltında. Sen de varsın. Daha ön-ceki gözaltılarında olduğu gibi zul-mün önünde dimdik tutuyorsun onu-runu Drama Köprüsü türküsüyle. İş-kenceci köpekler yalvarır durumagelmişler adeta. "Sadece adresini" is-tiyorlar, nerede oturduğunu soruyor-lar. Hiçbir adres vermiyorsun. Bildi-ğin öfkeni haykırıyorsun sadece iş-kencecilerin yüzüne. Çaresizler...Coşkumuza coşku katıyorsun.

Öğrenmek, araştırmak, öğrendiği-ni yaşama geçirmek özelliklerindenbiri. Ne kadar kafa yorardın bilgisa-yara ilişkin bilgilerini hareket içinnasıl kullanacağına dair.

Katiller fiziki olarak ayırdılar ara-mızdan ama hep bizimlesin. Direni-şin bir kez daha ölümsüzleşti ve yen-di katilleri. Seni katlederek korkutupsindireceğini düşünen düşmana yenidirenişler, zaferler cevap oldu...

Bir yoldaşı Birtan Altunbaş’ı

anlatıyor: ADIN DEV-GENÇ

Kavganın ve Hayatın İçinde

Bahri Mutlu, 1960doğumludur. DevrimciSol'un işçi sınıfı içindekimilitanlarındandı. Sö-mürüsüz bir dünya içinbu mücadeledeydi. Ce-mal Karapınar, 1961 do-ğumludur. İstanbul’da

işçi sınıfının mücadelesi içinde yer alıyordu. Sömü-rünün olmadığı bir ülke için Devrimci Sol'cu olarakmücadele ediyordu. Çalıştıkları işkolu olan Basın-İş grevinde de bu amaçla direniyorlardı. 19 Ocak1980 günü grev nöbetini bitirdikten sonra kurulanbir pusuda faşistler tarafından katledildiler.

CemalKARAPINAR

1967 Tekirdağ Malkara İlçesi Sa-rıpolat Köyü’nde doğdu. Devrimcimücadele içinde olgunluğuyla, diren-genliğiyle öne çıktı. 9 Ocak’ta Hacet-tepe Üniversitesi Beytepe Kampü-sü’nün çıkışında gözaltına alındı. Ağırişkencelere maruz kaldı. İşkenceler-

den çıkarılıp Gülhane Askeri Tıp Akademisi’ne gö-türüldü. Orada 16 Ocak 1991’de şehit düştü.

Ercan’ın ailesi Kars’tan gelerek İzmir Küçük-çiğli’ye yerleşmişti. Kürt milliyetindendir. Kü-çükçiğli’de örgütlü faaliyetler içinde yer aldı.Daha sonra silahlı bir ekipte görevlendirildi. 18Ocak 1996’da İzmir Buca’da kuşatıldığı evdeteslim olmama geleneğine yeni bir halka ekleye-rek şehit düştü.

Ercan ÖZÇEKEN

Karl LİEBKNECHT

14 Ocak-20 Ocak

Onlar Vardı

BahriMUTLU

Birtan ALTUNBAŞ

Rosa LUXEMBURG