halk gercegi 19

54
Haftalık Dergi / Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) / 15 Ocak 2012 Sayı:19 Bakın Tabloya: 180 Sayıya 168 Dava! Halk Düşmanı MİT 21. Yüzyıl Vizyonunu Basına Tanıttı: “6 Bin Dönümlük İstihbarat Köyü” Değil, “66 Bin Dönümlük İstihbarat Şehri” de Kursanız KAYBEDECEKSİNİZ! ‘21. Yüzyıl Ayaklanmalar Yüzyılı’ Olacak! HALKLAR KAZANACAK! Tutuklu Yürüyüş Çalışanlarına Özgürlük İçin 20 Ocak’ta Ankara’da, Mahkemede Buluşalım! şünce ve Örgütlenme Özgürlüğünü Sadece Devrimciler Savunabilir! Sadece 12 sayıya dava açılmadı Toplam 20 ay kapatma cezası Yüzlerce yıl hapis cezası... On binlerce lira para cezası... 88 yazıya örgüt propagandası yapmaktan, 51 yazıya suçu ve suçluyu övmekten, 14 sayıya örgüt açıklamalarını yayınlamaktan dava açıldı! Yüzlerce polis ve helikopterle büromuz basıldı! 6 Yürüyüş çalışanı 1 yılı aşkın zamandır hala tutuklu! Halka Karşı Savaşta 6 Bin Dönümlük İstihbarat Köyü Kurulacak!

Upload: age-age

Post on 08-Mar-2016

243 views

Category:

Documents


1 download

DESCRIPTION

Turkish-language weekly magazine

TRANSCRIPT

Page 1: Halk Gercegi 19

Haftalık Dergi / Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) / 15 Ocak 2012 Sayı:19

Bakın Tabloya: 180 Sayıya 168 Dava!

Halk Düşmanı MİT 21. Yüzyıl Vizyonunu Basına Tanıttı:

“6 Bin Dönümlük İstihbarat Köyü” Değil, “66 Bin Dönümlük İstihbarat Şehri” de Kursanız

KAYBEDECEKSİNİZ!‘21. Yüzyıl Ayaklanmalar Yüzyılı’ Olacak!

HALKLAR KAZANACAK!Tutuklu Yürüyüş Çalışanlarına Özgürlük İçin 20 Ocak’ta Ankara’da, Mahkemede Buluşalım!

Düşünce ve Örgütlenme Özgürlüğünü Sadece Devrimciler Savunabilir!

Sadece 12 sayıya dava açılmadı

Toplam 20 ay kapatma cezası

Yüzlerce yıl hapis cezası...

On binlerce lira para cezası...

88 yazıya örgüt propagandası

yapmaktan,

51 yazıya suçu ve suçluyu

övmekten,

14 sayıya örgüt açıklamalarını

yayınlamaktan dava açıldı!

Yüzlerce polis ve helikopterle

büromuz basıldı!

6 Yürüyüş çalışanı 1 yılı aşkın

zamandır hala tutuklu!

Halka Karşı Savaşta6 Bin Dönümlük

İstihbarat Köyü Kurulacak!

Page 2: Halk Gercegi 19

ÖÖğrendiklerimizğrendiklerimizÖÖğretmenimizdenğretmenimizden

İç Disiplin, Tarih ve Şehitlerimize Saygıdır.

Ancak Bu Saygıyı Koruyarak

Disiplinli Olabiliriz.

İç disiplinimiz tarihimize ve şehitlerimize duyduğumuz

saygıdır.

İç disiplinle kendimizi denetleriz.

İç disiplinimizle kendimizi yönetiriz.

Kapitalizm insanları açlıkla, parasızlıkla, baskıyla, cezayla

terbiye eder, yönetir. İç disiplin ise bize dışarıdan dayatılan,

zorla yaptırılan bir şey değildir. İç disiplin bizim olandır.

İç disiplini kendi kendimize uygularız ve bunu gönüllülükle

yaparız. İçten gelen disiplin, dışarıdan gelen disiplinden daha

güçlüdür.

Önemli olan birilerinin bizi denetlemesi değil, bizim kendi

kendimizi denetlememizdir.

Gerisi hayat...Gerisi hayat...Sahibi ve Yazıişleri Müdürü: Ünal ÇİMEN

Adres: Kocatepe Mah. Feridiye Cad. Farabi Sok.No: 7 / 9

Beyoğlu/İSTANBUL

Ofset Hazırlık: Ozan Yayıncılık

Adres: Gülbahar Mah. Cemal Sahir Sok. Kral Apt.7/1 B Blok No: 17 Daire: 6 Mecidiyeköy /İSTANBULTel: (0-212) 216 41 78

Faks: (0-212) 216 41 79

Yurtdışı Büro: Vakıf EFSANE Pieter de Hoochstr. 303021 CS Rotterdam/Nederland

ISSN: 1308-3007

Baskı: Ezgi Matbaacılık-Sanayi Cad. Altay Sok. No:10 Çobançeşme / Yenibosna / İST.Tel: (0-212) 452 23 02Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama San. ve Tic.A.Ş. Tel: (0-216) 585 90 00

Avrupa: 4 EuroAlmanya: 4 EuroFransa: 4 Euroİsviçre: 6 Frank

Hollanda: 4 Euroİngiltere: £ 3Belçika: 4 EuroAvusturya: 4 Euro

Haftalık Süreli Yerel Yayın Fiyatı: 1 TL

Kitabın Adı: Dayı (Dursun KarataşSeçme Yazılar) İngilizce baskı

Yayınlayan: Boran YayıneviÖnderlik Dizisi-1

Boran Yayınevi tarafından yayınlanan Dayı,Seçme Yazılar kitabının İngilizce baskısı çıktı.

Dursun Karataş, 25 Mart 1952’deElazığ’ın Kurdemlik (Cevizdere) köyundedoğdu. Devrimci duşunceye 1970 öncesindesempati duymaya başladı. Ve bu duşunceyibenimsediği andan sonraki 38 yılını devrimeadadı.

1974’te duvarlara yazdığı ilk slogandan

tarih yazıcılığına uzanan 38 yıl; onun teorisiy-le, pratiğiyle devrimi örgutlemeye çalıştığı yıl-lardır. Bu yıllar boyunca, sayısız eylemörgutledi, sayısız kadro yetiştirdi ve sayısızteorik urun verdi.

Dursun Karataş, 11 Ağustos 2008’deşehit duştu.

“Seçme Yazılar”, onun Turkiye devriminebıraktığı mirasın bir bölumudur. Devrimcilik,onun nezdinde yeniden tanımlanırken, “SeçmeYazılar” o tanımın köşe taşlarını gösterecektirbize...

Page 3: Halk Gercegi 19

İİ ç i n d e k i l e r

6 Oligarşinin adaletini değil, kendi

hakkımızı istiyoruz

8 Tarihimizin sayfalarına füze

kalkanına karşı direnmiş olmanınonurunu da ekleyeceğiz

12 Halk düşmanlarını sadece halk

yargılar!

14 Nazi artığı AKP, gerçekleri gizliyor!

16 Duyun da inanmayın! İHD

F Tiplerine karşı mücadeleveremez!

20 HHB: AKP iktidarı “yeni

düzenlemeler” adı altındainfazlara, hak gasplarına yasalkılıf hazırlıyor

21 Kurtuluş için Devrimci Okul:Yazı yazmak

23 İki lider, iki dünya, iki ideoloji

25 Ergene’yi, onu kirleten AKP değil,

sadece halkın örgütlü mücadelesitemizler

28 AKP nehirlerimizi, yeraltı

sularımızı kirletiyor

29 Kaybedeceksiniz! ‘21. yüzyıl

ayaklanmalar yüzyılı’ olacak!

halklar kazanacak!

33 PSAKD karar vermelidir

35 Gençlik Federasyonu’ndan:Füze kalkanına karşıgerçekleşen Malatyayürüyüşü...

36 Gençliğin Gündeminden:12 yıllık zorunlu eğitim,Amerikan uşağı AKP düzeniningerici eğitim sistemidir!

37 Liseliyiz Biz: Öğrencilerin boşzamanlarını biz doldurmalıyız

39 Gençlikten haberler...

42 Dünden Bu Güne Halkİsyanları: Köroğludur onunadı

44 Hayatın Öğrettikleri: Gerçekdevrimciler Edirne’dekilerdir.Gerçek devrimcilervatanseverlerdir...

Ülkemizde Gençlik

4 Düşünce ve örgütlenme özgürlüğünü

sadece devrimciler savunabilir!

45 Özgür Tutsaklardan:Özgür tutsaklık vetecritte kolektivizm

46 Kaçak Güreşerek DeğilDevrimci DoğrularlaYaşamalıyız:Kaçak güreşmek,hedefsizleşmeksinsi bir düşmandır

47 TarihimizdenÖğreniyoruz:Kürt halkına kalkanelleri kıracağız...

48 Avrupa’daki Biz:475 gündürçocuklarının cesetlerinialamıyorlar!

50 Avrupa’daHalk Gerçeği:Anadolu GençlikumudumuzunAvrupa’daki sesidir

52 Yaşıyorlar!

54 Berkan: Mizah,mazlumun zalimdenintikam alma aracıdır

55 ÖğretmenimizdenÖğrendiklerimiz...

Tüm HalkımızıYürüyüş Çalışanlarını

SahiplenmeyeÇağırıyoruz

Tarih: 20 Ocak 2012-Cuma

Yer: Ankara Adliyesi11. ACM önü

Açıklama Saati: 12.30

Açıklama Yeri:Ankara Adliyesi önü

MahkemeyeÇağrı!

Yürüyüş dergisi çalışanlarıserbest bırakılsın

Page 4: Halk Gercegi 19

24 Aralık 2010’da Yürüyüş dergi-sinin teknik işlerinin yapıldığı

Ozan Yayıncılık, sabaha karşı heli-kopterler eşliğinde yüzlerce çevikkuvvet polisi ve karmaskeli özel tim-ler tarafından kapıları, duvarları kı-rılarak basıldı. Büro talan edilip kul-lanılamaz hale getirildi. Dergi çıkar-makta kullanılan teknik araçlar ve ar-şiv gasp edildi. Dergi çalışanları iş-kencelerle zorla gözaltına alınıp 6’sıtutuklandı. Aynı operasyon kapsa-mında 9 kişi hala tutuklu. Sene 2012,Yürüyüş çalışanları 20 Ocak’ta ilk kezmahkemeye çıkarılacak.

26 yıldır devrimci basın alanındafaaliyeti yürütüyoruz. Büromuz ilk

kez böyle basılmadı. 26 yıldır her sa-yımızı faşizmin kuşatması altındaçıkarttık. Bürolarımız basıldı. Mat-baalar basılıp dergiler gasp edildi.Toplatma kararları, para cezaları,açılan davalar, kapatmalar, yayındurdurmalar, çalışanlarımıza yapı-lan tehditler, gözaltılar, işkenceler, tu-tuklamalar, onlarca yılı bulan hapis ce-zaları ve hatta katledilmeleri... Bü-romuzun bombalanması... 26 yıldır fa-şizmin baskı ve terörü altında yayınfaaliyetimizi sürdürüyoruz.

Biz bu koşullarda yayın faaliyeti-mizi sürdürürken burjuva basın

bize yapılan bu saldırıları gündemi-ne bile almadı. Polisin istediği şekil-de haberler yaptı. Saldırıları meşru-laştırdı.

Burjuva basın 24 Aralık’taki bas-kında da aynı şeyi yaptı. Devle-

tin sabaha karşı helikopterler eşli-ğinde, yüzlerce polisle yolları trafiğekapatarak, kapıları, duvarları kırarakestirdiği terörü haber yapmadı. Poli-sin dikte ettirdiği, hiçbir gerçekliği ol-mayan yalan ve komplolarla hazır-lanmış iddiaları haber yaptı. Polis te-rörüne karşı direnmemizi sanki suç-muş gibi gösterdi. Ve 26 yıldır burjuvabasının devrimci basına karşı tavrı,saldırılar karşısındaki tutumu hiç de-ğişmedi.

Son 10 yıldır saldırıları sürdürenAKP iktidarıdır. AKP iktidarının

son dönemi hariç, iktidardaydı amasanki iktidarda olan onlar değilmişgibi hep mağdur rolü oynayarak “de-mokratikleşme” maskesi altında sal-dırılarını sürdürdü. Dergimiz AKP’ninbu dönemlerinde de susturulmak is-tendi.

Bugün herkes AKP polisinin nasılkomplolar kurduğunu, bu kom-

plolarla istediği kişiye, kuruma ope-rasyonlar düzenlediğini, gözaltıları-

nı, tutuklamalarını biliyor.

AKP bu yöntemi ilk kez 1 Nisan2004 yılında devrimci basına yaptı.“Diskette adın çıktı diyerek” AKP’ninpolisi 100’ün üzerinde devrimciyitutukladı. Yıllarca hapis yatırdı. Bukomployu boşa çıkartmak için adetabir hukuk savaşı yürüttük. Burjuva ba-sın yine polisin ağzıyla haberler yap-tırdı. Oysa biz AKP’nin terörünekarşı, polisin komplolarına karşı ba-sın özgürlüğü için, düşünce ve ör-gütlenme özgürlüğü için bir savaş yü-rütüyorduk.

Dergimizin bu haftaki kapağındaYürüyüş dergisinin sadece 180

sayısı için açılan davaları ve verilencezaları aktardık. Bu saldırıların hep-si AKP iktidarına aittir. 2005 yılıMayıs ayında Yürüyüş adıyla yayınhayatına başlayan dergimize toplam

20 ay kapatma cezası verildi. Yürü-yüş dergisi şu anda da 1 ay süreylekapatılmış durumda. Yürüyüş’ün299. sayısında 19-22 Aralık katlia-mıyla ilgili yayınlanan yazılar ka-patma gerekçesi oldu.

Bir hafta sonra Emperyalizme veOligarşiye Karşı Yürüyüş adıy-

la çıkan dergimize de toplatma ve 1ay kapatma cezası verildi. Onun ka-patma gerekçesi, Amerika’nın Ma-latya Kürecik’te kurmak istediği füzekalkanına karşı yapılan eylemin res-mini kapakta basmaktı.

Aslında bu gerekçe, bugüne kadaruğradığımız bütün saldırıların

nedenini ortaya koymaktadır. 26 yıl-lık yayın faaliyetimiz boyunca oli-garşinin hiçbir saldırısı karşısındageri adım atmadık. Tüm saldırılarınarağmen her koşulda gerçekleri söy-lemeye, yazmaya devam ettik.

AKP 24 Aralık 2010’daki saldı-rısıyla büromuzu ve eşyaları ta-

lan ederek, çalışanlarımızı tutukla-yarak bizi fiilen yayın çıkartamaz halegetirmek ve susturmak istemişti. An-cak başaramadı ve asla bizi sustur-mayı başaramayacak. Biz hep ger-çekleri yazdık, yazacağız.

Oligarşinin temsilcileri, 1950Menderes iktidarından beri Ame-

rika’nın uşaklığını yapıyorlar. Vata-nımızı emperyalizme parça parça,parsel parsel satıyorlar. Yürüyüş der-gisi bunları yazıyor. AKP, iktidara gel-diği ilk günden beri demokratikleş-mekten bahsetti. AB’ye uyum yasa-larıyla yasal düzenlemeler yaptı. Biz;hayır bunlar maskedir, AKP faşizminiktidarıdır, dedik. “Ergenekon” ope-rasyonlarıyla “darbecilerle”, “devle-tin karanlık gerçeğiyle” hesaplaştığını,faili meçhulleri, infazları, kayıpları ay-dınlatacağını söyledi. Biz oligarşi içiiktidar kavgası olduğunu yazdık. 12Eylül’ün AKP iktidarı aracılığıylasürdürüldüğünü yazdık. “Darbeci-lerden AKP hesap soramaz” dedik.“İşkenceler, infazlar, kayıplar, katli-amlar AKP aracılığıyla sürüyor, AKP

Tutsak Yürüyüşçalışanları basının onurudur.

Çünkü her koşulda basınözgürlüğünü savunan, herkoşulda gerçekleri yazan

onlardır. Oligarşininmahkemelerinde “biz terörist

değiliz, gazeteciyiz” diyekendilerini savunmayacaklar.

“Biz devrimci gazeteciyiz,TERÖRİST SİZSİNİZ”

diyecekler.

Düşünce ve Örgütlenme Özgürlüğünü Sadece Devrimciler Savunabilir!

15 Ocak 2012 / Sayı:1944

Page 5: Halk Gercegi 19

hiçbir şeyi aydınlatamaz” diye yazdık.AKP, 12 Eylül Anayasası’nı değişti-rip daha demokratik anayasa yapa-cağını söylüyor, biz “yapamaz” di-yoruz. AKP emperyalist ve işbirlikçitekellerin ihtiyacı olan bir anayasayapmak istiyor, diye yazıyoruz.

AKP, topraklarımızı emperyaliz-min Ortadoğu halklarına karşı

kullandığı savaş karargahı haline ge-tirdi. Malatya Kürecik’e füze kalka-nı kurmak istiyor. Bakın meydanlara,tek sesi çıkan Halk Cehpeliler. Ana-dolu’nun dörtbir yanında çadır kuru-lup açlık grevleri yapılıyor. AKP’ninpolisi onlarca kez saldırdı. Yüzlercekişiyi gözaltına aldı. Biz susmuyoruzyazıyoruz. AKP’nin emperyalistler ta-rafından Ortadoğu’da maşa olarakkullanıldığını yazıyoruz.

AKP, halkı yalanlarla kandırıyor.Halkın açlığı, yoksulluğu bü-

yürken AKP Türkiye’nin büyüdü-ğünü, işsizliğin düştüğünü, kişi başı-na milli gelirin arttığı yalanını söy-lüyor. Biz gerçekleri yazıyoruz.AKP’nin bütün yalanlarını ortaya se-riyoruz. Derginin kapağında gördü-ğünüz tablo bunun için.

Hapishanelerde her zaman onlar-ca devrimci gazeteci tutuklu

oldu. Burjuva basın ve köşe yazarla-rı bunları hep görmezden geldi. Sos-yalist basını basın olarak, devrimci ga-zetecileri de gazeteci olarak görme-di. Devlet, onlara terörist diyordu.Devrimciler hapishanelerde tutuklugazetecilerden bahsettiğinde burjuvabasın da devletin ağzıyla “onlar ga-zetecilikten tutuklu değil” diye haberyapıyorlardı.

Bugün AKP iktidarı kendi politi-kalarına hizmet etmeyen herke-

se saldırıyor. Burjuva basından da çoksayıda gazeteci tutuklandı. AKP,medya patronlarını açık açık tehditediyor. İktidardan beslenip iktidaraleyhine yazı yazamazsınız, diyor. Be-nim politikalarımı desteklemek zo-rundasınız diyor. Burjuva basındaAKP aleyhinde yazı yazan köşe ya-zarlarının büyük çoğunluğunu kov-durttu. AKP’ye yönelik en küçükeleştiride bulunan yazar ya başka birvesileyle övgüler diziyor, hala var olan

birkaç yazar da işten atılmayı gözealarak yazıyor.

Bugün burjuva basının ve bura-larda çalışan ve kendine gazete-

ciyim diyenlerin içinde bulunduğu du-rum tam bir kepazelik. Burjuva an-lamda da olsa sahip oldukları hakla-rı sahiplenemeyecek durumdalar.

İşte, gerçekler böyle dönemlerdeaçığa çıkıyor. Gerçek basın kimdir?

Gerçek gazeteci kimdir? Meslek onu-ru nedir? İktidarın borazanı olmuş birbasın, halkın haber alma hakkını sa-vunabilir mi? Burjuva basın halka ha-ber ulaştırma, gazatecilik yapma faa-liyetinden çoktan çıkmıştır. Burjuvamedya, holdinglerin çıkarları içinkullanılan bir araca dönüşmüştür.Holdinglerin çıkarı AKP iktidarın-dadır. Burjuva medya da AKP’nin bo-razanı haline dönüşmüştür.

Gerçek basın, oligarşinin her tür-lü saldırılarına rağmen yayın

faaliyetini sürdüren, her koşulda hal-ka gerçekleri ulaştıran sosyalist ba-sındır. Gerçek gazeteciler sosyalist ba-sında çalışan devrimci gazetecilerdir.

Burjuva basının yazarlarına bakın:Köşelerinden herkese akıl verir-

ler. Gazetecilikten, basın özgürlü-ğünden, meslek ahlakından, meslekonurundan behsederler. İstisnalarısaymıyoruz, tam bir onursuzluk için-deler. Patronlarının, AKP iktidarınınuşağı haline gelmişler. Çalıştıkları ga-zetede iktidarı eleştiren yazı yazdığıiçin onlarca gazeteci onursuzca ko-vuldu. İşten atıldıkları, elektronikposta adreslerine bırakılan mesajlar-la söylendi. Buna rağmen kovulan ga-zeteciler dahil, tek bir onurlu karşı du-ruş sergilenmedi. Kovulmalara karşıonurlu bir direniş sergilenmedi.

Polis, OdaTV baskınından sonraRadikal gazetesini de basıp ga-

zetenin yazarlarından Ertuğrul Ma-vioğlu’nun odasında arama yaptı.Onlarca gazete çalışanından tek birkişi çıkıpta “ne arıyorusunuz?” diyemesai arakadaşlarına sahip çıkamadı.Polise, arama yapamazsınız, diye-medi. Burada meslek onurunu, basınözgürlüğünü, gazeteciliği bir yana bı-rakın; İnsan onurundan bahsedilebi-lir mi? Tam bir çürümedir. Köşele-

rinde hekese akıl veren “koca koca”adamların güç karşısındaki acizlik-lerine, düştükleri duruma bakın. Bun-lar mı gazeteci, bunlar mı basın öz-gürlüğünü savunacak?

İşte böyle bir ortamda Yürüyüş der-gisinin kapısına kurulan barikatla-

rın önemi çok büyüktür. Bizim tek in-sanımızı bile onlarca polis saatlercegözaltına alamaz. Yanıbaşımızdanbir gazeteciyi bizi de gözaltına al-madan alması mümkün değildir.

İşte böyle bir zamanda sosyalist ba-sının önemi çok daha büyüktür.

Meslek onurunu da, basın özgürlü-ğünü de, halkın haber alma hakkını dasadece biz savunuyoruz.

24 Aralık 2010’daki dergi baskı-nından beri tutuklu Yürüyüş çalı-

şanlarının özgürlüğü için kampanyayürüttük. Her hafta Yürüyüş çalı-şanları tutsak yoldaşlarının özgürlü-ğü için onların sesini yoksul halkaulaştırdılar. Yurdun dörtbir yanındayüzlerce eylem yaptılar.

Tutsak Yürüyüş çalışanları basınınonurudur. Çünkü her koşulda

basın özgürlüğünü savunan, her ko-şulda gerçekleri yazan onlardır.

Şimdi 13 ay sonra tutsak Yürüyüşçalışanları ilk kez mahkemeye çı-

kacaklar.

Oligarşinin mahkemelerinde “bizterörist değiliz, gazeteciyiz” diye

kendilerini savunmayacaklar. “Bizdevrimci gazeteciyiz, TERÖRİSTSİZSİNİZ” diyecekler. Terörist, Yü-rüyüş bürosunu helikopterler eşli-ğinde sabahın köründe kapılarını bal-yozlarla kıran polis ve aylarca iddia-name bile hazırlamadan tutuklayanAKP’nin yargısıdır.

Tutsak Yürüyüş çalışanlarını sa-hiplenmek onurdur.

Halkımız! Tüm Yürüşüş okurları;

20 Ocak 2012’de Ankara’da, tutsakYürüyüş çalışanlarının ilk duruş-

ması yapılacak. Bu Yürüyüş bizimYürüyüş’ümüz. Bu Yürüyüş halkınYürüyüş’ü. Tutsak Yürüyüş çalışan-larının özgürlüğü için mahkemeye ka-tılalım. Yürüyüşümüze sahip çıkalım!

Sayı: 19 / 15 Ocak 2012 55

Page 6: Halk Gercegi 19

Bir senedir tutuklu bulunan Yü-rüyüş dergisi çalışanlarının yargılan-dığı davanın ilk duruşması 20 Ocak’tagörülecek. Tutuklu bulunan dergi ça-lışanlarının serbest bırakılması için buhafta da eylemler yapıldı.

İstanbul’da 6 Ocakgünü, Taksim TramvayDurağı’nda toplanan HalkCephesi üyeleri, “180 Sa-yıya 168 Dava! Helikop-terli Baskın! Düşünce veÖrgütlenme HakkımızaSaldırılara Son Verecek-siniz! Haklarımızı Kulla-nacağız!” pankartını aça-rak, eylem yaptılar.

Açıklama yapan HalkCepheliler, AKP’nin “ile-ri demokrasi”sini teşhirederek, “Gerçekleri yaz-mak suç değildir, gerçek-leri yazmaya devam ede-ceğiz.” dediler. Açıkla-manın ardından Galata-saray Lisesi’ne, oradantekrar Taksim Meydanı’nayürünerek, Yürüyüş veHalk Gerçeği dergileri da-ğıtıldı. Yapılan konuşma-lar ve sloganlar eşliğindesüren toplu dağıtımda Yü-rüyüş’e karşı baskılarınhala devam ettiğinden, buson sayının toplatmalarnedeniyle Halk Gerçeğidergisinin çıktığındanbahsedildi. Dağıtıma halk-tan olumlu tepkiler geldi.Aldığı dergiyi havaya kaldırarak ey-lemcilerin yanında yürüyenler oldu.30 kişinin katıldığı açıklama ve da-ğıtımda 80 dergi halkla buluştu. Da-ğıtım bir saat sürdü.

Antalya’da da, Antalya Özgür-lükler Derneği, tutuklu bulunan baş-kanları Mehmet Ali Uğurlu ile Yü-rüyüş dergisi çalışanlarının serbest bı-rakılması talebiyle 6 Ocak günü Kış-lahan Meydanı Kapalı Yol'da eylemyaptı.

Sloganlarla başlayan eylemde;Maraş, Sivas, Gazi ve en son Ulude-re katliamlarını yapanların cezasız bı-rakıldığı ama haklıyı savunanların tu-tuklandığına değinildi. Konuşmanındevamında “Açlığı, yoksulluğu an-latmak, katliamları anlatmak, hakgasplarını anlatmak gibi konularadeğinen Yürüyüş dergisi çalışanları buyüzden tutuklu.” denildi. Ayrıca güniçinde, tutukluların serbest bırakılmasıiçin açılan imza masasında onlarcaimza toplandı. Masa eylem saatine ka-

Oligarşinin Adaletini Değil, KendiHakkımızı İstiyoruz!

Keyfi Olarak Tutuklanan Yürüyüş Çalışanları Derhal Serbest Bırakılsın!

Tutuklu Yürüyüş Çalışanlarına Özgürlük İçin 20 Ocak’ta Ankara’da, Mahkemede Buluşalım!

Bakın tabloya: 180sayıya 168 dava!

Sadece 12 sayıyadava açılmadı

Toplam 20 aykapatma cezası...

Yüzlerce yıl hapiscezası...

On binlerce lirapara cezası...

88 yazıya örgütpropagandasıyapmaktan,

51 yazıya suçu vesuçluyu övmekten,

14 sayıya, örgütaçıklamalarını

yayınlamaktan davaaçıldı!

Yüzlerce polis vehelikopterle büromuz

basıldı!

6 Yürüyüş çalışanı1 yılı aşkın zamandır

hala tutuklu!

TUTUKLU YÜRÜYÜŞ ÇALIŞANLARINA ÖZGÜRLÜK İÇİN,15 Ocak 2012 / Sayı:196

Page 7: Halk Gercegi 19

dar açık kaldı.

Ankara Halk Cephesi de Sakar-ya Caddesi’nde 6 Ocak’ta yaptığıeylemle, 20 Ocak’ta görülecek du-ruşmaya çağrıda bulundu ve tutukluYürüyüş çalışanlarının derhal ser-best bırakılmasını istedi. Yaklaşık50 kişinin katıldığı eylemde, 13 ay-dır tutuklu bulunan Yürüyüş çalışanıNaciye Yavuz'dan gelen mektup okun-du.

Sincan Kadın Kapalıda tutulanNaciye Yavuz’dan gelen mektupta Ya-vuz, duygu ve düşüncelerini şöyle an-latıyor: “Bu saldırıların hiçbiri içi-mizdeki UMUDU yok edemez. Kork-muyoruz onların bu tehditlerinden,saldırılarından. Her saldırıdan daha birgüçlü, umutlu çıkıyoruz. Onun için bizYürüyüş çalışanlarını 1 yıl da 10 yılda tecrit hücrelerinde tutsalar, dergi-mizi kapatıp toplatsalar da korkuta-mazlar, düşüncelerimizden vazgeçi-remezler. Yaptıkları sadece kendiadaletsizliklerini büyütür. Ki biz ada-let konusunda da bu düzenin mahke-melerine değil halkımıza inanıyo-ruz. Bizleri bu tecrit hücrelerinden çı-karacak olan düzenin mahkemesi de-ğil, halkımızın düşünce ve örgütlen-me özgürlüğünü savunması, hakları-na ve evlatlarına sahip çıkmasınıngücü, baskısıdır.”

Engin ve Ferhat’ın SesiMahallelerde!

İzmir’de Yürüyüş okurları, 7Ocak’ta Yamanlar Mahallesi’nde, 8Ocak’ta ise Güzeltepe Mahallesi’ndeYürüyüş dergisini halka ulaştırdılar.

Halka gerçekleri anlattığı için,egemenlerin yanında değil de; halkın,işçinin, emekçinin yanında olduğuiçin Yürüyüş dergisine bir ay yayınyasağı getirildiği anlatılarak; HalkGerçeği dergisinin tanıtımı yapıldı.Ayrıca füze kalkanının kurulmasınakarşı 14 Ocak’ta Malatya Kürecik’teyapılacak eyleme katılım çağrısı ya-pıldı. İki günde 95 Halk Gerçeğidergisi halka ulaştırıldı.

Toplatsanız da,Kapatsanız da,ÇalışanlarınıTutuklasanız daBitiremeyeceksiniz!Yürüyüş Halkın UmuduOlmaya Devam Edecek!

İstanbul Şişli'de 11 Ocak günü,Halk Cepheliler, Yürüyüş dergisi içinalınan toplatma ve kapatma kararla-rını protesto etmek için Şişli Ca-mi’si önünde eylem yaptı.

“180 Sayıya 168 Dava! Helikop-terli Baskın Düşünce Ve ÖrgütlenmeHakkımıza Saldırılara Son Verecek-siniz Hakkımızı Kullanacağız" pan-kartının taşındığı eylemde “YürüyüşDergisi Susturulmaz", "KahrolsunFaşizm Yaşasın Mücadelemiz", "Dev-rimci Tutsaklar Onurumuzdur” slo-ganları atıldı.

Eylemde Halk Cephesi adına açık-lama yapan İbrahim Gökçek; 24 Ara-lık 2010'da Yürüyüş dergisine yapı-lan baskının nedenini anlatarak, Yü-rüyüş çalışanlarının tutuklandıkları-nı hatırlattı. Yürüyüş dergisi dağıtır-ken faşist polislerin kurşunlarına he-def olup felç kalan Ferhat Gerçek veyine aynı dergiyi dağıtırken gözaltı-na alınıp işkencede katledilen EnginÇeber’den bahseden Gökçek, “19Aralık’ta katlettiğiniz devrimci tut-sakları halkımıza anlatmaya devamedeceğiz. Vazgeçmeyeceğiz adaletistemekten. Vazgeçmeyeceğiz de-mokrasi istemekten. Vazgeçmeyece-ğiz bağımsızlık istemekten.” dedi.

Eylemi sloganlarla bitiren HalkCepheliler üzerlerindeki Yürüyüş ön-lükleriyle, ellerinde Halk Gerçeğidergileriyle Şişli Cevahir Alış VerişMerkezi önünde bulunan “Füze KalkanıDeğil Demokratik Lise İstiyoruz” ça-dırına kadar yürüdüler. Eylemi buradaçekilen halaylarla sonlandırdılar.

20 OCAK’TA ANKARA’DA, MAHKEMEDE BULUŞALIM Sayı: 19 / 15 Ocak 2012 77

İzmi r

Şi şl i

Taks i m

19 Kasım 2009'da polis tarafından öldürülen devrim-ci işçi Alaattin Karadağ’ın katillerinin yargılandığı davanınduruşması 13 Ocak günü saat 10.00'da Bakırköy 9. AğırCeza Mahkemesi’nde görülecek.

Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubesi, 11Ocak’ta yaptığı açıklama ile, bütün delillerin karartıldığı budavaya destek verilmesi çağrısında bulundu. Sivil polisler

eşliğinde sürdürülen davayla ilgili yapılanaçıklamada, “13.01.2012 Cuma günü gö-rülecek duruşmaya, gerek yargısız infazla-ra karşı durmak, gerekse mahkeme salon-larına sirayet eden bu keyfiliğin önünde birset olabilmek için bütün meslektaşlarımızıdavet ediyoruz.” denildi.

Oligarşinin Mahkemeleri Baskı Kurmaya Çalışıyor Baskıya Karşı Görevimiz İse Daha Çok Sahiplenmek

Page 8: Halk Gercegi 19

Bir Dev-Genç’imiz Var, 42 Yıldır Emperyalizme Karşı Direnen

Tarihimizin Sayfalarına Füze Kalkanına KarşıDirenmiş Olmanın Onurunu da Ekleyeceğiz!Halk Cephesi/Liseli Dev-Genç’in “Füze

Kalkanı Değil Demokratik Lise İstiyoruz”kampanyası tüm coşkusu ve kararlılığıyla de-vam ediyor. Bu slogan 14 Ocak’ta MalatyaKürecik’te haykırılacak.

İstanbul-Şişli: Yeni yılın ilk günü, HüsnüYıldız çadırı ziyaret etti. 180 imza toplandı.Kamu Emekçileri Cephesi de, çadırı ziyaretetti. 25 kamu emekçisi, sloganlarla geldikle-ri çadırda Liseli Dev-Genç’lilerle sohbet et-tiler. Malatya-Kürecik'e yapılacak yürüyüştebirlikte olmak dileğiyle çadırdan ayrıldılar.

Direnişin 16. günü olan 2 Ocak’ta Ka-ğıthane ve Okmeydanı’nda liselilerle tanışıldı.Dev-Genç’li olmak istediklerini söylediler.Tam 30 föy imza toplandı.

3 Ocak’ta, Şişli Endüstri Meslek Lisesiöğrencileri ziyaret ederek, Liseli Dev-Genç’li-lerin okullarında yaptıkları çalışmaları coş-kuyla anlattılar. Ve çadırdaki Liseli Dev-Genç’lilerle bildiri dağıtıp, imza topladılar.Gün boyu 480 imza toplandı.

6 Ocak günü, direnişin 20. gününde Be-şiktaş Belediyesi işçileri çadırı ziyaret ettilerve toplu olarak imza attılar. Gazi Mahalle-si’nden bir grup öğrenci eyleme desteğe ge-lerek, bildiri dağıtımına katıldı. Gün boyu 400imza toplandı ve 6 tane Halk Gerçeği dergi-si halka ulaştırıldı.

Üç haftayı aşkın süredir Şişli Cevahir Alış-veriş Merkezi önünde kurulu olan çadırın, 10Ocak günkü ziyaretçileri arasında Grup Yo-rum vardı. Kampanyaya desteklerini açıkla-yan Grup Yorum üyeleri halaylarıyla direnişçadırına ayrı bir hava kattı.

Sloganlarla karşılanan Yorum üyeleri, bumücadelede birlikte olduklarını belirtti. Ar-dından halaylara geçildi. Coşkuyla çekilen ha-laylar, duraklarda bekleyen halkın büyük il-gisini gördü, imza atmaya gelenler çoğaldı.Grup Yorum, son olarak seslendirdiği “Hak-lıyız Kazanacağız” marşı ile küçük konseri-

ni sonlandırdı.

İstanbul-Eminönü: 8 Ocak günü HalkCephesi/Liseli Dev-Genç’liler, Eminönü Tur-yol İskelesi önünde eylem yaptılar. EylemdeSibel Kırlangıç tarafından yapılan açıklamada,“Malatya’da füze kalkanının kurulmasınaizin verenler, halkların katledilmesinden so-rumludurlar. Açlığın, yoksulluğun, zulmün,sömürünün var olduğu bir düzende hayatıadımlıyoruz. Bu halkın çocukları olarak cankan pahasına topraklarımızda bağımsızlık is-tiyoruz. Halkların ortak düşmanı olan Ame-rika'ya karşı mücadeleye devam ediyoruz. 6.filolarını döktük denize, yıkacağız füze kal-kanlarını başlarına. Füze kalkanı değil ba-ğımsız Türkiye istiyoruz.” denildi ve sonra-sında bir saatlik bildiri dağıtımı yapıldı.

İstanbul-Sarıgazi: Sarıgazi'de, Malat-ya’nın Kürecik ilçesine yapılacak yürüyüşüduyurmak için masa açıldı. 7 Ocak günü 2 saatsüreyle açık tutulan masada 70 adet imza top-landı. Ayrıca Halk Gerçeği dergisi dağıtımı dayapıldı.

Demokrasi Caddesi girişinde bulunanbelediyeye ait ışıklandırma panosuna “FüzeKalkanı Değil Demokratik Lise İstiyoruz!” ya-zılı pankart asıldı. Masa ertesi gün açılmaküzere kaldırıldı.

Demokrasi Caddesi’nde 8 Ocak’ta damasa açıldı. 10 adet föy imzalanırken; 300adet bildiri dağıtıldı. 15 adet Yürüyüş dergi-si de halkımıza ulaştırıldı. Masanın Malatya-Kürecik'e gidene kadar her gün düzenli ola-rak açılacağı bilgisi verildi.

İstanbul-1 Mayıs Mahallesi: 6 Ocakgünü 1 Mayıs Mahallesi 3001. Cadde’de imzamasası açıldı. 16.00-19.30 saatleri arası açıkkalan masada 1 Mayıs Mahallesi halkına 14Ocak’ta Kürecik’de yapılacak eyleme katılımçağrısı yapıldı. Masa açıldıktan kısa bir süre

sonra akrep diye tabir edilen zırhlı araç ma-hallede sürekli gezmeye başladı. Amerikanbekçiliğini bir kez de böyle göstermiş oldu“kahraman polis.” Masaya gelenlerle füze kal-kanın ne olduğu ve yürütülen kampanya ko-nuşuldu.

İstanbul-Taksim: 8 Ocak günü Tak-sim’de Galatasaray Lisesi önünde masa açıl-dı. Açılan masada Liseli Dev-Genç’liler ta-leplerini halka duyurdular. Halka seslenilerek,13 Ocak’ta Malatya-Kürecik’e gidileceğininçağrısı yapıldı ve halk bağımsızlık yürüyüşüneçağrıldı. 1 saat açık kalan masada 50 imza top-landı ve 250 bildiri dağıtılıp 2 adet Halk Ger-çeği dergisi halka ulaştırıldı.

Adana: Halk Cephesi/Liseli Dev-Genç’li-ler, Adana İnönü Parkı’nda 6 Ocak günü saat15.00’te bir açıklama yaparak, çadır direni-şine başladılar. Açıklamanın bitiminde çadı-rı açtıkları anda, onlarca polis ve zabıtanın sal-dırısına uğradılar. Bu ilk saldırıda Halime Ke-çeli, Güray Çetinkaya ve Hasan Farsak iş-kenceyle gözaltına alındı.

Gözaltına alınanlar serbest bırakılırken;saat 17.00'de 2. kez çadır kuruldu. Halkdüşmanı polis yine saldırdı. Bu arada ilk ey-leme destek vermeye gelen ESP, BDSP,DHF gibi kurumlardan, 2. eyleme gelen ol-madığı görüldü. Bu saldırıda Bahri Erinç, Ay-ten Çakıcıoğlu ve Cihan Zereyak gözaltına alı-narak, karakol yerine Adana Emniyet Mü-dürlüğü'ne götürüldüler. Polis otosunda yüz-lerine biber gazı sıkılan Halk Cephelilerdaha sonra serbest bırakıldılar.

Parkın ablukaya alınmasına aldırış et-meyen Liseli Dev-Genç’liler, saat 19.00’da3. defa çadırlarını kurdular. Polis-zabıta iki-lisi 19.45 sularında tekrar saldırdı. Gözaltı-nın yaşanmadığı 3. saldırıda zabıta, çadırı vepankartı gasp etti. Alandan ayrılmayıp di-renişlerine devam eden Liseli Dev-Genç’li-

TUTUKLU YÜRÜYÜŞ ÇALIŞANLARINA ÖZGÜRLÜK İÇİN,15 Ocak 2012 / Sayı:198

GaziMahallesi Malatya

Page 9: Halk Gercegi 19

ler, halka seslenerek halk düşmanlarını teşhirederken, yoldan geçen 15-20 kişi toplu şekildeeylemcilere destek verdi.

Saat 20.00 civarında kurulan yeni çadırayaklaşık 20 dakika sonra tekrar saldırı oldu.Teşhir olmaktan korkan polis ve zabıta, çadıryokken tamamen saklanmaya, çadır açılırkensadece çadıra saldırmaya başladı. Öyle ki sonsaldırıda pankart, döviz ve diğer eşyalara dahidokunmadan sadece çadırı gasp ettiler.

Aynı gün 5. saldırı saat 23.30’da yaşandı.Hırsız polisin 4. çadırı da çalmasından sonraDev-Genç’liler 3 metrekarelik mavi bir bran-dayı çadır olarak kullanmaya başladı. Hazır-lıklar biter bitmez saldıran polis, üç kişininelinden brandayı almakta zorlanınca, çevikkuvvet getirdiler. Brandayı parçaladılar.

Çadır ve brandayı alarak direnişi bitire-ceğini zanneden işbirlikçi vatan hainleri şaş-kına döndü. Saldırının öğrenilmesinin ardın-dan yeni odunlar, battaniye, döviz ve büyükşemsiye ile direniş yerine gelen insanlar,parkta direnişi sürdüren vatanseverlerle birliktetekrar direniş yerinin eksiklerini giderdiler.

Eylemin 2. gününde saat 07.30’da geceboyu direnişi sürdüren vatanseverler nöbetiyoldaşlarına devrettiler. İHD, BDSP, ESP veDHF’nin, füze kalkanı konusunda ne yapa-caklarını tartışacakları bir toplantı düzenle-yecekleri öğrenildi. Liseli Dev-Genç’lilere debir çağrı metni gönderdiler. Liseli Dev-Genç’lilerin ilk eylemi dışında çadırlara zi-yarete dahi gelmeyen, sonraki eylem çağrı-larına cevap dahi vermeyen sola ve direnişinilk eylemine dahi gelmeyen EMEP, TKP, ÖDPüçlüsüne, halk örnek oldu. Gece boyu çay, ye-mek, odun getirenler onların apolitik dediğiörgütsüz halktı. Alkışlayan, destek veren, po-lise karşı çıkan SOL değil, Adana halkıydı.Burunlarının dibinde yağmur altında direnişsürerken toplantı masalarında hala "ne ya-pabiliriz" tartışması yapacak olmaları tarihegeçecektir.

7 Ocak’ta, yani eylemin 2. gününde, AKPpolisinin işkenceci yüzünü teşhir etmek ama-cıyla aynı anda 3 farklı yerde eylem yapıldı.

İnönü Parkı’ndaki şemsiyeden çadırda bil-diri dağıtımı sürerken, saat 13.00’te ÇakmakCaddesi’nde 3 Dev-Genç’li, aynı saatte Ata-türk Parkı’nda da 4 Dev-Genç’li çadır açtı-

lar. Bu eylemlerde, AKP’nin hırsız polisininİnönü Parkı’ndaki direnişe yaptığı saldırılarteşhir edildi.

İki eylemde de çadır kurulduktan yaklaşıkon dakika sonra sivil polisler ve zabıta çadır-lara saldırdı. Atatürk Parkı’nda çadırı vatan-severlerden alamayan polis acizliğini göster-di ve Dev-Genç’lilere biber gazı sıktı. Hem Ata-türk Parkı’ndan hem de Çakmak Cadde-si’nden Dev-Genç’liler sloganlarla İnönü Par-kı’ndaki eylem yerine geldiler ve orada eyle-mi sürdürenlerle bildiri dağıtımına katıldılar.Her üç yerde de halkın alkışlaması, destekle-mesi polis tarafından engellenmeye çalışıldı.

Saat 15.00'te İnönü Parkı’nda yapılan ey-lemde, gün içinde yaşanan saldırılar protestoedildi. Eylemin, 8 Ocak günü saat 15.00'e ka-dar devam edeceği bilgisi verildi. Açıklama-nın ardından toplu bildiri dağıtımı yapıldı.

BDSP, ESP, EÖC, İHD ve DHF’nin top-lantısına da katılan Halk Cepheliler, solun pa-sif durumunu teşhir ettiler ve ortak bir eylemçağrısı yaptılar. Saat 18.00’deki yeni çadıraçma eylemine destek vermeleri de istendi.

Saat 18.00’de yapılan eyleme Sol gel-medi. Sadece DHF’den bir kişi geldi. Ey-lemden sonra 6 kişilik bir ekiple yeni bir ça-dır açıldı. Adana Emniyeti Güvenlik Şube Mü-dürü Erhan Yıldırım, ortamı provoke etme-ye ve Dev-Genç’lileri yasadışı gösterip sal-dırısını meşrulaştırmaya çalıştı. Ardındanyapılan saldırıda, Kurtuluş Yıldız, GamzeTeke, Ayten Çakıcıoğlu, Halime Keçeli ve Ni-yazi Harnuboğlu gözaltına alındı.

8 Ocak’ta, eylemin 3. gününde Büyük-şehir Belediyesi Tiyatro Salonu önünde saat13.15’te çadır açıldı ve yapılan konuşmalar-la zabıta ve polis teşhir edildi. Önce özel gü-venliklerin sonra da polisin saldırısına uğra-yan Ramazan Akdağ, Gamze Teke, KurtuluşYıldız, Halime Keçeli ve Hasan Farsak iş-kenceyle gözaltına alınarak Güvenlik ŞubeMüdürlüğü’ne götürüldü.

Saat 13.45’te 10. kez saldırıldı. İnönü Par-kı’ndaki çadırda imza toplayan Liseli Dev-Genç’lilere saldıran zabıta, şemsiye, brandave imzaları çaldı. Dev-Genç’liler yeni oza-litlerini açarak direnişlerine devam ettiler.

Saat 15.00’te yapılan açıklamayla eylembitirildi. Eylemin ardından kitle, gözaltılar ser-

best bırakılıncaya kadar, oturma eylemi yap-mak üzere Adana Emniyet Müdürlüğü önü-ne gitti.

AKP’nin polisi 3 günlük direnişe 10 kezsaldırdı. Ama direnişi bitiremedi. Halk Cep-hesi/Liseli Dev-Genç’liler, 13 Ocak akşamı-na kadar İnönü Parkı’nda masa açmaya de-vam edeceklerini duyurdular.

Malatya: 2 ve 3 Ocak günlerinde Malat-ya’nın Cemal Gürsel ve Zaviye mahallelerindedağıtılan bildirilerle 14 Ocak’ta Halk Cep-hesi’nin Kürecik’te yapacağı eylemin çağrı-sı yapıldı. 4 Ocak günü ise Yeşilyurt ve Emek-siz caddeleri ile Paşaköşkü ve Ataköy ma-hallelerinde eylemin duyurularının bulundu-ğu 10 adet ozalit asıldı ve bildiriler dağıtıldı.Toplam 200 bildiri halka ulaştırıldı.

AKP Malatya il binası önünde her Cumasaat 17.00’de yapılan oturma eylemlerinin onaltıncısı 6 Ocak günü yapıldı. Yoldan ge-çenlere ve çevredekilere 14 Ocak’ta Küre-cik’te yapılacak yürüyüşün duyuruları vebildirileri dağıtıldı. On dakika süren oturmaeylemi atılan sloganlarla sona erdi.

Halk Cepheliler ve Liseli Dev-Gençliler,Kürecik’te yapılacak olan yürüyüşün çalış-maları doğrultusunda 9 Ocak’ta bir kez dahaKürecik’e gittiler. Kürecik’in Akçadağ, Du-ruluova, Kepez, Kozluca, Darıca ve Gür-kaynak köylerinde kahvelerde konuşma ya-pıldı, el ilanları ve bildiriler dağıtıldı, afiş asıl-dı. Gün içerisinde köylerde ve kahvelerde top-lam 350 bildiri ve el ilanı dağıtıldı.

Mersin: Mersin’de 10 Ocak günü HastaneCaddesi’nde eylem yapıldı, arkasından daimza masası açıldı.

Cem Tokucu’nun yaptığı açıklamada, 14Ocak’ta Kürecik’te yapılacak eyleme git-mek için 13 Ocak akşamı yola çıkılacağı bil-gisi verildi. Saat 13.00’ten 16.00’ya kadar açıkkalan masada toplam 360 imza toplandı.

Bursa-Gemlik: Gemlik’te 6 Ocak günü bil-diri dağıtımı yapıldı. İlçe merkezinden baş-lanarak, Balık Pazarı, İmam Hatip Lisesi veGemlik Lisesi’nde toplam 1000’in üzerindebildiri dağıtıldı. Sesli bir şekilde yürütülen da-

20 OCAK’TA ANKARA’DA, MAHKEMEDE BULUŞALIM Sayı: 19 / 15 Ocak 2012 9

Bursa Adana CevahirAVM önü

Page 10: Halk Gercegi 19

ğıtımda halka kampanya anlatılarak, ülkemi-zin yıllardır nasıl Amerikan işgal üssü olarakkullanıldığı ve geçmişteki iktidarların ve iş-birlikçi AKP hükümetinin buna aracılık etti-ği anlatıldı.

İlçe merkezinden Balık Pazarı’na kadartüm esnafları dolaşan Halk Cephesi/LiseliDev-Genç’liler, daha sonra Gemlik Lise-si’ne geçerek kuşlama ve pullama yaptılar. Li-seliler, “Biz ne yapabiliriz, eylemse eylem yü-rüyüşse yürüyüş her şeye varız, biz de va-tanseveriz” deyip telefon numaraları verdilerve aramalarını söylediler. Öğrencilerin elle-rindeki bildirileri toplayan polis, “okumayın”diyerek öğrencilere baskı kurmaya çalıştı. Li-seliler de tekrar gelip bildiri aldılar.

İzmir: İzmir’de, 4 Ocak günü Bornovametroda imza masası açıldı. 16.30-17.30 sa-atleri arasında açık kalan masada bildiri da-ğıtımı ve Yürüyüş dergisinin tanıtımı yapıldı.

Liseli Dev-Genç’liler 5 Ocak günü, po-lisin her hafta saldırıp gözaltına almasına rağ-men yine Karabağlar Cumhuriyet Lisesi'ninönündeydiler. Okul çıkış saatinde orada olanDev-Genç'lileri onlarca polis, ellerinde ka-meralarla bekliyordu. Bildiri dağıtan ve kuş-lama yapan Liseli Dev-Genç’liler, öğrencilereyönelik yaptıkları konuşmalarda, “Okullardanot baskı aracı olarak kullanılıyor. Sürekli bir

şeyler için bizlerden para isteniyor. Bizler pa-rasız eğitim istiyoruz, Amerikan uşağı olmakistemiyoruz, ülkemizde füze kalkanı ve Ame-rikan üslerini istemiyoruz. Bu taleplerimizisize anlattığımız için her hafta Amerikan uşa-ğı polis bizlere saldırarak gözaltına alıyor. Fa-şizme karşı Liseli Dev-Genç saflarında bir-leşelim!” denildi. Liseliler de “Her haftaburadasınız, helal olsun size, biz de arkanız-dayız.” diyerek destek oldular ve Dev-Genç'liler okulun önünden ayrılana kadar yan-larında beklediler. Polis eylem boyunca Dev-Genç'lileri kameraya çekerek taciz etti.

Eylemde 200 bildiri dağıtılırken, yüzler-ce kuşlama yapıldı. Daha sonra Dev-Genç'li-ler Dev-Genç marşını söyleyerek ve slogan-larla yürüyerek okulun önünden ayrıldılar.

Dev-Genç'liler 6 Ocak günü de, DokuzEylül Üniversitesi Dokuzçeşmeler Kampü-sü'nde, Malatya-Kürecik'te yapılacak olan ey-leme çağrı amacıyla afiş asıp, bildiri dağıttı-lar ve kuşlama yaptılar.

Yabancı Diller Yüksekokulu (YDY) ve İk-tisat Fakültesi çevresinde yapılan çalışma bo-yunca 100 bildiri dağıtıldı, 20 adet “Ortado-ğu Halklarının Katili Olmamak, Füze Kal-kanına Hayır Demek İçin 13 Ocak'ta Malat-ya-Kürecik'e Gidiyoruz!” yazılı Malatya ey-lemine çağrı afişi ve 15 adet Ege Gençlik Der-neği'nde verilen bağlama-gitar-tiyatro kurs-larının afişi asıldı, dağıtılan bildiriden on-larcası da okul çevresine asıldı ve yüzlercekuşlama yapıldı.

6 Ocak’ta Naldöken Mahallesi'ndeki Sü-leyman Demirel Lisesi önünde de kuşlama ya-pıldı ve 150’ye yakın bildiri dağıtıldı. İlk defagidilen bu lisede, öğrencilerin yoğun ilgisioldu. "Nasıl yardımcı olabiliriz?" diye soranöğrenciler oldu.

İzmir Karşıyaka Eğitim-Sen Şubesi’nde8 Ocak günü panel düzenlendi. “Füze KalkanıDeğil Demokratik Lise İstiyoruz” pankartı-nın asıldığı panel, bağımsızlık, demokrasi vesosyalizm yolunda şehit düşenler için bir da-kikalık saygı duruşuyla başladı.

Panelde ilk olarak Halk Cephesi’nden Ah-

met Özalp konuştu. Kampanyaya yönelik sal-dırıları anlatan Özalp, “Bizler Mahirler’in, Da-yılar’ın geleneğinden geliyoruz. Anti-em-peryalist bayrağımızı dalgalandırmaya devamedeceğiz.” dedi. Ardından konuşan Liseli Dev-Genç’li Nazlıcan Aydın, “Bizler parasız eği-tim istediğimiz için, Amerika defol dediğimiziçin okul idaresi tarafından okuldan atıl-makla tehdit ediliyoruz. Katkı haraçlarını öde-mediğimiz için, idare tarafından herkesinönünde azarlanıyor, rencide ediliyoruz…Bizler parasız, bilimsel bir eğitim istiyoruz.Bu düzenin bizi yozlaştırmasına izin verme-yeceğiz. Bizler çürümek istemiyoruz” dedi.

Son olarak TAYAD Başkanı Av. BehiçAşcı konuştu. Aşcı, “Anadolu halklarının em-peryalizme yönelik tepkilerini yok edeme-mişlerdir. Halk Cephesi Liseli Dev-Genç’esaldırmalarının nedeni de halkın emperya-lizme olan tepkisini geliştirip eyleme dök-melerini engellemek içindir” diyerek ko-nuşmasını bitirdi. 35 kişinin katıldığı panel so-rulan sorularla devam etti.

Çorum: 7 Ocak’ta Özdoğanlar Kavşa-ğı’nda toplanan Halk Cepheliler, buradanbaşlayarak Milönü Meydanı’na kadar inenCengiz Topel Caddesi’nde bildiri dağıttılar. Mi-lönü’ye inildikten sonra da şehir meydanın-daki Kuyumcular Arastası’na kadar bildirilerdağıtıldı. Kuyumcular Arastası’na gelindiğindeburada bir açıklama yapıldı.

Açıklamada Uludere Katliamı’na da de-ğinilerek, “Uludere’de katleden de, füze kal-kanına karşı bağımsızlık isteyenlere saldıranlarda aynıdır. Saldırının nedeni halk düşmanlı-ğıdır. Halk düşmanlarına gereken cevabı ve-receğiz. Örgütlenecek ve bağımsız, demo-kratik bir ülkeyi mutlaka kuracağız.” denil-di. Açıklamada 14 Ocak Kürecik eylemiçağrısı da yapıldı.

Çorum’da yapılan bu eylem, ’80 cunta-sından bu yana, 31 yıl aradan sonra yapılanilk eylem olması yanıyla önemliydi. Bölge es-nafı işyerlerinin kapılarına çıkarak, sokaktayürüyen halk da durarak açıklamayı dinledi.

Çanakkale Gençlik Derneği Girişimiüyeleri 2012 yılına birlikte girdiler. 31 Ara-lık günü bir araya gelen Dev-Genç’liler, ha-zırladıkları yiyecekleri ikram ederek prog-rama başladılar. Yemek sonrası, geçen bir yı-

lın değerlendirmesi yapıldı. Çanakkale’de yeni yıla direniş ve zaferle

giren Dev-Genç’lilerden, “Füze KalkanıDeğil Demokratik Lise İstiyoruz” kampan-yası kapsamında açılan direniş çadırı süre-cine katılan çoğu kişi söz alarak direnişi an-lattılar. Çadır direnişinin inancını ve umu-dunu büyüttüğünü anlatan bir Dev-Genç’liyaşadıklarını anlattı. Programa katılan her-

kes daha umutlu, daha coşkulu bir şekildeyeni yılı karşıladıklarını belirtti.

Hazırlanan bilgi yarışmasında ise tatlı re-kabet ortamı oluştu. Birinci olan gruptan tem-sili bir kişi seçilerek Tavır yayınlarından çık-mış olan “Denemeler” kitabı hediye edildi.Hep beraber marşlar, türküler söylendi. 22kişinin katıldığı program saat 21.00’de ha-laylarla, horonlarla son buldu.

Umudumuz Büyüyor,İnancımız Artıyor

TUTUKLU YÜRÜYÜŞ ÇALIŞANLARINA ÖZGÜRLÜK İÇİN,15 Ocak 2012 / Sayı:1910

Çorum

İzmir

Page 11: Halk Gercegi 19

Tecritten Haberler

20 OCAK’TA ANKARA’DA, MAHKEMEDE BULUŞALIM Sayı: 19 / 15 Ocak 2012 11

TAYAD’lı Aileler, Ayhan Efeoğlu’nun me-zarının bulunması için çalışmalarını sürdürü-yor. Bu çalışmalar kapsamında 4 Ocak günü İs-tanbul’da yapılan afişlemede Pangaltı Cadde-si’ne 80 afiş, DİSK binasının duvarına 5 afiş,Şişli’deki Bostancı durağına 20 afiş, Cumhu-riyet gazetesinin karşısına 25 afiş, Cevahir Alış-veriş Merkezi karşısına da 20 afiş olmak üze-re toplam 150 afiş asıldı.

İstanbul’da 6 Ocak günü de TAYAD’lı Ai-lelerin çağrısıyla Taksim Tramvay durağındatoplanan 76 kişilik kitle, “Kontrgerilla Ayhan

Çarkın Açıklamalıdır Ayhan Efeoğlu'nun Me-zarı Nerede, Cevap Alıncaya Kadar Susmaya-cağız” pankartını açarak Galatasaray Lisesi’nedoğru yürüyüşe geçti. Yürüyüş sırasında “Hak-lıyız Kazanacağız” ve “Bize Ölüm Yok” marş-ları seslendirildi. Nuri Cihanyandı tarafından ya-pılan açıklamada “Gözaltında kaybedilen ev-latlarımızın mezarlarını istiyoruz. Onların me-zar hakkı için direnecek, mücadelemizi sonuçalana kadar sürdüreceğiz.” denildi.

Ellerimiz Evlatlarımızı Katledenlerin Yakasında OlacakKayıplarımızın Mezarlarını Bulacağız

Yasemin Karadağ’ı Öldürmenizeİzin Vermeyeceğiz

26 Temmuz 2011 tarihinde İstanbul’dagözaltına alınarak tutuklanan ve Bakırköy Ka-dın Kapalı Hapishanesi’ne konulan özgür tut-sak Yasemin Karadağ’ın sağlık durumu git-tikçe kötüleşiyor. %18 kapasiteyle çalışan tekböbreği ve yüksek tansiyon hastalığı olan,bunların yanı sıra beyin kanaması geçirmişolan Karadağ’ın tedavisi de engelleniyor.

Halkın Hukuk Bürosu (HHB), 10 Ocaktarihli yazılı açıklamasında, müvekkilleriKaradağ’ın sağlık durumu hakkında bilgi ve-rerek, müvekillerinin bir an önce tahliye edil-mesi gerektiğini belirtti.

30 Aralık 2011 günü açık görüşe gider-ken tansiyonu 20’ye çıkan Karadağ, acil ola-rak hastaneye sevkine karar verilmesine rağ-men, 3 saat sonra hastaneye götürüldü.AKP’nin hasta tutsakları katletme politika-sı devam ediyor. Karadağ’ın katledilmesineizin vermeyeceğiz.

“Niye Selam Verdin?” DiyeCeza Verenler FaşizminUygulayıcılarıdırTutsaklarımızı SahiplenmemiziKimse Engelleyemez

Sincan F Tipi Hapishanesi idaresi, tut-saklara verdiği keyfi cezaları şimdi ziyaret-çilerine de vermeye başladı. Sezgin Çelikisimli özgür tutsağın ziyaretine giden TA-YAD’lı Aileler’den Zeynep Yayla’ya, görüşsırasında gördüğü Arif Sönmez ve İsmail Cu-luko isimli tutsaklara selam verdiği için“Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilme-

leri Hakkında Yönetmelik”e aykırı davrandığıgerekçesiyle bir ay görüş yasağı verdi.

Zeynep Yayla, Ankara İnfaz Hakimli-ği’ne başvurarak karara itiraz etti. İnfaz Ha-kimliği de hapishane idaresine suç ortaklığı ya-parak, ziyaret yasağının “hukuka uygun ol-duğunu” söyledi. İnfaz Hakimliği’nin kara-rında, Yayla’nın daha önce yaptığı ziyaretler-de selam verdiği belirtilerek, “Görüşme hak-kına sahip özel kişilerin kurum güvenliğininkorunması amacıyla alınan tedbirlere aykırıdavranışları ve istekleri nedeniyle görüşme ya-sakları, en üst amirce bir aydan bir yıla kadarkısıtlanabilir. Sezgin Çelik’in ziyaretçisi Zey-nep Yayla’nın diğer tutuklu ve hükümlüler ilegörevli memurlarca uyarılmasına rağmenaynı tutumuna devam ettiği, ayrıca bu tutumunedeniyle daha önce de hakkında uyarılma ka-rarının olduğu, dolayısıyla ziyaretçi ZeynepYayla’nın kuralları ihlal ettiği anlaşıldı. Bu ne-denle verilen karar yasaya uygundur” denildi.

Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bukarara itiraz eden Yayla; “Tüm görüş boyuncaziyaret ettiğim tutukluyla görüşürken, gö-rüşçüleriyle ziyaretler sırasında tanıştığım tu-tuklulara ‘merhaba’ demek dışında bir tavrımolmamıştır. Ailesini ve arkadaşlarını tanıdı-ğın kişilere selam vermek nezaket kurallarıgereğidir. Bu tavrım ne kurumun güvenliği-ni tehlikeye sokar ne de şahsım ve ziyaret et-tiğim tutukluya zarar verir. Tüm kurallara uya-rak, aramaları yaptırarak ziyarete gittiğim sı-rada nezaketen hücresindeki iki kişi dışındakimseyi göremeyen bir başka tutukluya se-lam vermenin neresi ‘suç’ olabilir ve nasıl ‘ce-za’ya tabi tutulabilir.” dedi.

Selam vermek suç olabilir mi? Faşizm

için suç. Faşizm tutsakları teslim alabilmekiçin, ailesinin selamından bile esirgemek is-tiyor. İnsanlığınızdan çıkın, tanıdığınızı gör-düğünüzde selam dahi vermeyin, her türlüdestek yasak, diyor.

Tutsaklara ve ailelerine yapılan bu saldırıfaşizmin baskıda sınır tanımadığının göster-gesidir. Selam vermeyi engellediğinde arka-sından başka dayatmalar gelecek. Korku,ceza, yasaklama... Bunlar faşizmin uygula-malarıdır. Ama karşılarındaki ziyaretçiler, öz-gür tutsakların ziyaretçisidir. 7 yılda 122 canverip de, boynunu düşmanın önünde eğme-yen tutsakların yakınlarından teslimiyet bek-liyorlarsa yanılıyorlar. Değil bir ay, bir yıl daziyaret yasağı verseler tutsaklarımızı sahip-lenmemizi kimse engelleyemez.

Tutsaklara ve HalklarımızaYönelik Tüm Saldırılara KarşıEn ÖndeyizOligarşinin SaldırılarıDirenişimizi Daha da Büyütüyor

TAYAD’lı Aileler, F tipi hapishanelerdeuygulanmaya devam eden tecrit işkencesiy-le ilgili 7 Ocak günü, Taksim-Galatasaray Li-sesi önünde masa açarak eylem yaptı. 10 sa-atlik sohbet hakkının uygulanmasını isteyenTAYAD’lı Aileler, Van halkıyla dayanışmakiçin başlattıkları kampanyalarını da anlattılar.

Kampanya bildirilerini dağıtan ve son-rasında masa açan TAYAD’lılar, 2 saat bo-yunca halka hapishanelerde yaşanan tecrit vehak ihlallerini anlattılar. Yağan yağmurarağmen halkın ilgisinin olduğu masada ayrıcaHalk Gerçeği dergisinin tanıtımı da yapıldı.

Page 12: Halk Gercegi 19

Hayatta kalan darbecilerden 12Eylül’ün şefleri Kenan Evren ve TahsinŞahinkaya hakkında yargılanmak üzeredava açıldı. Burjuva basın “Evren veŞahinkaya, 12 Eylül'de 26 genci idamagötüren TCK 146'daki Anayasayı zorladeğiştirme teşebbüs suçundan yargı-lanacak. diye başlıklar attı.

Daha sonra “Ergenekon” kapsa-mında “İnternet Andıcı” davasındanEski Emekli Genelkurmay Başkanıİlker Başbuğ tutuklandı.

Kontrgerillanın sözcülüğünü ya-pan gazeteci müsvettelerinden AKPyalakası Nagehan Alçı "SivilleşmeninZaferi" başlıklı yazısında şöyle yaz-mış: “Bugün bu ülkede ilk kez eskibir Genelkurmay başkanı, hükümethakkında olumsuz propaganda sitelerikurdurmaktan, darbe ortamı hazır-lamaktan ve eylem planları kalemealmaktan sorgulandı ve tutuklandı.Bu sivilleşmenin zaferidir! Bu huku-kun önünde eşitliğin zaferidir. Budemokrasinin zaferidir.” (Akşam, 6Ocak 2012)

Yeni Şafak’tan Murat Aksoy “De-mokratikleşmenin yükselttiği çı-tanın farkında mısınız?” başlıklıyazısında 31 yıldır konuşulmayanÇorum’da, Maraş’ta yaşananlarınkonuşulduğunu söylüyor ve Evren’inyargılanmasıyla ilgili şöyle diyor:“Evren'in yargılanamayacağını dü-şünen ‘hayır’cılar şimdi de ‘darbeyisadece onlar mı yaptı?’ diye soruyorgayri samimi biçimde. Aradan geçen31 yıl sonra darbecilerin yargılanmasıile tatmin olmuyorsak, yaşanan de-mokratikleşmeyi de görmek duru-mundayız.”

AKP yaltakçısı medya ve yazar-ların dışında kimse bu iki olayı da“demokratikleşme” olarak değerlen-dirmedi.

12 Eylülcüler’in “yargılanması”12

Eylül 2010’daki Anayasa’da yapıla-cak değişikliklerin oylandığı refe-randumda AKP’nin reformist solupolitikalarına yedeklemek için enönemli demagoji malzemesiydi.

AKP yaltakçısı basının ve yazar-ların dışında esasında AKP bile özelolarak bu iki olayı “demokratikleşme”olarak değerlendirmedi.

AKP iktidarı artık “demokratik-leşme” demagojilerine ihtiyaç duy-muyor: “Ben ne dersem herkes onudoğru kabul edecek, başka bir şeytartışılmayacak.” diyor. Başbuğ’untutuklanmasının ardından AKP’lilerinaçıklamaları üstten ve küstahçaydı.Arınç, “Üzüntü duyarız.” dedi.

Başbakan Erdoğan “Mesai arka-daşımdı, iki yıl birlikte çalıştık. Tu-tutklu yargılanmasından yana deği-lim.” dedi. Bir gün sonra EmekliOrgenerallerden Hurşit Tolon tekrartutuklandı.

Kenan Evren’e açılan dava ve İl-ker Başbuğ’un tutuklanması ne de-mokratikleşme, ne hukuk, ne de dar-becilerin yargılanmasıdır. Tam tersinedüzen açısından bakıldığında da hu-kukun, adaletin, yargının zerresininolmadığı noktadır. Yargılamanın daötesinde tüm Türkiye haklarına, Ke-malist kesimlere, düzen için muha-lefete, oligarşi içi kesimlere de birgözdağıdır. Meydan okumadır.

Halka, ben istediğimi yaparım di-yor. Son 6-7 ay içinde Kanun Hük-münde Kararnameler’le emperyaliminve işbirlikçi tekellerin istediği sömü-rünün önündeki tüm engelleri kaldırdı.Yeşil kartların kaldırılması, sağlığınözelleştirilmesi, Tam Gün Yasası’nınçıkartılması, Esnek çalışma, istihdambürolarının, kiralık işçiliğin, KıdemTazminatlarının kaldırılmasının tekrargündeme getirilmesi, eğitim sistemindeyapılacak değişiklikler, “Kentsel dö-

nüşüm” adı altında sürdürülen yağmave talan konusunda halka, “Sesiniziçıkartmayın, itiraz etmeyin, boşunadirenmeye kalkmayın!” diyor. Teslimolun. Ne diyorsak, ne veriyorsak onukabul edin. İktidarın hiçbir politikasınakarşı çıkmayın, diyor.

Kürt halkına yönelik KCK ope-rasyonu adı altında aylarca sürengözaltı ve tutuklamalar hiç durmuyor.Kürt halkına direnmeyin teslim olundiyor. Gerillayı kimyasal silahlarlakatlediyor. Ordu, “Envanterimizdekimyasal silah yok” açıklaması ya-pıyor ve burjuva basın kimyasal si-lahın adını bile anmıyor. Kaçakçılıkyapan Kürt köylülerinin üzerine savaşuçaklarıyla bomba yağdırıyor. “İs-tihbarat hatası, soruşturma açtık.”denip katledilen 35 köylünün üzerikapatılıyor.

Politikalarım önünde engel olanı

Kenan Evren’e açılan dava, İlker Başbuğ’un tutuklanmasıAKP iktidarının pekiştirilmesi ve tüm kesimlere gözdağıdır!

Halk Düşmanlarını Sadece Halk Yargılar!

TUTUKLU YÜRÜYÜŞ ÇALIŞANLARINA ÖZGÜRLÜK İÇİN,15 Ocak 2012 / Sayı:19112

İlker Başbuğ

Kenan Evren

Page 13: Halk Gercegi 19

İlker Başbuğ gibi, Evren gibi yaparımdemeye ihtiyaç duymuyor artık AKP.O hesabı herkesin kendisinin yap-masını istiyor.

Bu gözdağının üçüncü hedefi deKemalistlerdir. CHP’li, MHP’li be-lediyelere yapılan operasyonlardansonra bu tutuklama ve Evren’e açılandavayla “İktidarıma boyun eğecek-siniz!” diyor.

Dördüncüsü, oligarşinin tüm ke-simleridir. Emperyalizmin tam des-teğini alan AKP, oligarşinin tüm ke-simlerine “Çıkarlarınızı düşünüyor-sanız benim iktidarımı desteklemekzorundasınız.” diyor. Bunu Anayasareferandumu döneminde açıkça ifadede etti. Gerçek de böyledir. AKP 10yıllık iktidarı boyunca emperyalisttekellerin ve işbirlikçi oligarşininhizmetinde olmuştur. AKP ile arala-rında hangi çelişki olursa olsun tümtekeller AKP iktidarı boyunca en bü-yük karlarını yapmışlardır. Onun içinAKP, benim iktidarımı desteklemekzorundasınız, diyor. Büyük orandada çıkarları için AKP’nin iktidarınıkabul etmiş durumdadırlar.

Cunta şefi Kenan Evren’e açılandava ve İlker Başbuğ’un birer halkdüşmanı olmalarına rağmen AKP ta-rafından yargılanmasının halk için

bir anlamı yoktur. Gerçek suçlarınınüstü karartılmaktadır.

Halk DüşmanlarındanHesabı Halk Sorar!

Başbuğ’un tutuklanması ve Ev-ren’e açılan dava halk açısından bun-ların yargılanması değildir. AKP’niniktidarını pekiştiren ve AKP politi-kalarına engel olacak tüm kesimlerebir gözdağıdır.

Bazı kesimler özellikle İlker Baş-buğ için “Halka karşı işlediği suçlardanyargılanmıyor ki” diyor. Örneğin BDPEşbaşkanı Salahattin Demirtaş “Baş-buğ’dan Lice’nin hesabını sorabiliyormusunuz?” diyor. Elbette bugün Baş-buğ halka karşı işlediği suçların hiç-birinden yargılanmıyor. Ancak bununhiçbir önemi yoktur. Yargılamaların“göstermelik” olması bir yana en ağırcezalara da çarptırılsa politik olarakhalk için sonuç değişmeyecektir. AKP,iktidarına hizmet edecekse bir taraftanKürt halkını katlederken bir taraftanKürt milliyetçi hareketi ve çeşitli re-formist kesimleri politikalarına ye-deklemek için yarın onuda yapabilir.Nitekim Evren hakkında açılan davadaAKP şov yapıyor. Bu Kenan Evren-ler’den, İlker Başbuğlar’dan hesapsormak anlamına gelmez.

Faşizim, Evren gibi, Başbuğ gibiyıllarca emperyalizme ve oligarşiyehizmet etmiş kadrolarını esas olarakkorur. Sahiplenir. AKP iktidara gel-diğinde Cemil Çiçek; Korkut Ekengibi susurlukçuları “Bunlar, suç iş-lemişlerse bile, davulla zurnayla ilanedilerek deşifre edilmemeliydiler. Buulkeye bir daha hizmet edecek olaninsanların önlerini kesecek şekildebir hareket tarzı içine girilmemeliydi.”diye savunmuştur. Ancak şu da birgerçek ki, iktidarların geleceği içinde harcamayacakları hiç kimse yoktur.AKP de gerektiğinde Evren’i de,Başbuğ’u da harcamaktan çekinmez.

İlker Başbuğlar da, Kenan Evrenlerde halk düşmanıdır. Yıllarca emper-yalizmin ve oligarşinin uşaklığını yap-tılar. Binlerce kişinin katledilmesinde,işkencelerden, Kürdistan’da yakılan,yıkılan, boşaltılan köylerden birinciderecede sorumludurlar.

MGK’da alınan tüm kararlar halkakarşı alınmış kararlardır. Lice katliamıda, Şırnak katliamı da, Ulucanlar da,19-22 Aralık da MGK’da alınan ka-rarlardır. Bunların hesabı elbette so-rulacak. Ancak bunların hesabınıAKP soramaz. Bu katiller katliam-larının hesabını halka verecekler.Halkın adaletine verecekler.

İlker Başbuğ, 1973 yılında Kara Harp Akademisi’ndenmezun oldu. Emperyalistler tarafından emperyalizminçıkarlarını korumak için yetiştirildi. Yaşamı, emperyalizminçıkarlarını korumakla ve halka kanrşı savaşla geçti.

1993 yılında tümgeneralliğe terfi etti. Tümgeneralrütbesi ile Jandarma Asayiş Komutan Yardımcılığı veBelçika/Mons’da Milli Askeri Temsil Heyeti (Nmr) Baş-kanlığı görevlerini yaptı. 1997 yılında Korgeneralliğeterfi etmiştir. Korgeneral rütbesi ile 2'inci Kolordu Ko-mutanlığı ve Milli Güvenlik Kurulu Genelsekreter Başy-ardımcılığı görevlerinde bulundu.

Orgeneral rütbesi ile Kara Kuvvetleri KomutanlığıKurmay Başkanlığı, Genelkurmay ikinci Başkanlığı vebirinci Ordu Komutanlığı görevleri yaptı. 2006 tarihindenKara Kuvvetleri Komutanlığı görevine atandı. Genel-kurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'tan sonra26. Genelkurmay Başkanı oldu.

İlker Başbuğ, Kürdistan’da halka karşı savaşın başın-

daki isimlerden birisiydi. 1995 yılındaki “Çelik 1” adlıoperasyonun planlayıcıları arasında yer aldı. 1993’teLice katliamında da katliamın başındaki komutanlardanbirisiydi. Başbuğ, Kürdistan’daki katliamlarıyla tanınan

Hasan Kundakçı ile hep birlikte hareket etti.

Bunların dışında MGK’nın üyesi olarak MGK’dahalka karşı alınan her karar da onun da payı vardır. 19Aralık katliamı kararı MGK’da alınmıştı. F Tiplerininyapılmasının kararı da MGK’da alınmıştı.

Şimdi o, F Tiplerinde F tiplerinin mimarları var. Ftiplerini açmak için 19 Aralık katliamının kararınıverenler var.

Biz F Tipleri işkencedir, ölümdür derken F Tiplerini“otel gibi” “dubleks villa gibi” diye reklamını yapanlarda var. Şimdi F Tiplerinin zulüm yeri olduğunu söylüyor-lar.

“Etme bulma dünyası” demiyoruz. Siz o F Tiplerinegirmeyi bin kez hak ediyorsunuz. Ancak bunu saymıyoruz.Sizi biz yargılayıp o inşa ettiğiniz hücrelerde halk düş-manlığınızın hesabını soracağız. Halka çektirdiğinizzulmün, devrimcileri katletmenin hesabını vereceksiniz!

O Bir Halk Düşmanıdır

20 OCAK’TA ANKARA’DA, MAHKEMEDE BULUŞALIM Sayı: 19 / 15 Ocak 2012 13

Page 14: Halk Gercegi 19

Gerçeklerin ve doğruların konu-şulmadığı ve saklandığı bir yerdeelbette başka şeyler konuşulacaktır:YALANLAR ve YANLIŞLAR!

AKP’nin yönetim anlayışıdır bu.Bu yönetim anlayışı aynı zamandahalkı aptal yerine koyan, halkı aşa-ğılayan bir anlayıştır. Ki, tam daAKP’nin halka yaklaşımını özetleyenbir durumdur. Yalana kanmayan, yan-lışa ikna olmayana da sopanın gös-terildiği bir anlayıştır bu anlayış.Adı, FAŞİZMDİR!

2012’nin başından itibaren 2011yılına dair şişirilmiş yalanlarla açı-yoruz gözümüzü, yine o yalanlarınçeşitli biçimlerde söylenişleriyle yu-muyoruz gözlerimizi. Son yalanlardanbiri de 2011 yılı ekonomisiyle ilgilidir.

“Türkiye, en büyük pazarlarındakisıkıntıya rağmen 2011'de Cumhuriyettarihinin ihracat rekorunu kırdı. 2010yılına göre ihracatta yüzde 18'likbir artış sağlandı ve 134,6 milyardolar ile rekor kırıldı.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM)ihracat rakamlarını açıkladı...Eko-nomi Bakanı Zafer Çağlayan, ra-kamları, '2008’den bu yana küreselekonomik belirsizliklere karşın yü-rütülen ihracat seferberliğiyle yenibir rekor' olarak değerlendirdi.” (2Ocak 2012 tarihli basından)

Ekonomi Bakanı Zafer Çağla-yan’ın bu açıklamasının ardındanneredeyse tüm gazete ve televizyonlaraynı cümlelerle halkın beynine bunukazımaya çalıştı. İhracat öyle bir art-mış ki, Cumhuriyet tarihinde eşi ben-zeri yokmuş.

Kıyıda köşede bırakılmış, pek deöyle sözü edilmeyen bir gerçek isegözlerden kaçırılıyordu. Onu da bizburadan aktaralım:

(10 Ocak 2012 ekonomistim/ bor-sa finans sitesinden alınmıştır:)

"2011 yılında ihracat rekor kırdığıgibi ithalatda rekor kırdı. Aralık ayıithalatı tam olarak açıklanmamış olsa

da tahmini olarak 18-19 milyar dolarolması bekleniyor.

12 aylık ihracat: 134,6 milyar do-lar.

11 aylık ithalat: 220,2 milyardolar.

Tahmini 12 aylık ithalat: 239milyar dolar.

Evet rakamlar böyle. “2011'deCumhuriyet tarihinin ihracat rekorukırıldı” diye bundan övünç duymamızisteniyor. Her Türk vatandaşı göğsünügere gere “ülkemiz büyüyor, ülkemizgelişiyor, işsizlik düşüyor, Avrupa’dakriz var. Biz her alanda rekor üstünerekor kırıyoruz, Ortadoğu’da sözsahibi oluyoruz, lider oluyoruz, be-lirleyici aktör oluyoruz... Askerdenhesap soruluyor, darbeciler yargı-lanıyor, demokrasi gelişiyor...” diyeAKP’ye minnet duymalı. Çünkü on-yıllardır Türkiye hep kötü şeylerleanılmış. Hep yoksullukla anılmış.Batılılar tarafından küçümsenmiş,aşağılanmış, itilip kakılmış...

Ya Şimdi?Başbakan Erdoğan İsrail’e posta

koyuyor, Fransa’ya posta koyuyor,Obama’nın karşısında bacak bacaküstüne atıyor... Ortadoğu’ya modelülke olarak gösteriliyoruz, Batı’yaekonomi dersleri veriyoruz... Bütünbunlar AKP ile oluyor.

Propaganda bu. İhracat haberi debunun bir parçası...

Peki bu durumda kim açlıktansöz edebilir?

İşsizlik düşüyor manşetleri atı-lırken, kim işsizlikten bahsedebilir?

İhracat rekor kırarken, ekonomikbüyümede rekor üstüne rekor kırarkenkim ekonomi bozuk diyebilir? Yok-sulluktan bahsedebilir?

Erdoğan Fransa Cumhurbaşka-nı’na “posta” koyarken, kim Erdo-ğan’ın uşak olduğunu, emperyalizminmaşası olduğunu söyleyebilir?

İşte faşizmin propagandası bu.Hitlerin propaganda Bakanı Goeb-bels’in dediği gibi; “Önemli olandoğruları söylemek değil, inandır-maktır.”

AKP de, burjuva basının yalanhaberleriyle bunu yapıyor. Burjuvabasının yalan manşetleriyle, halkıbaskı altına alıyor.

“İşsizlik düşüyor” diyerek, “bü-yüme rekoru kırıldı”, “istihdam ya-ratıldı” diyerek işsizliğin, açlığın,hiç bir sosyal hakka sahip olmadankölece çalışma koşullarının üstünüörtüyor. Bunların tartışılmasının bileönünü kesiyor. Tartışanlar ise ya kötüniyetlidir, teröristtir, ya da “bardağındolu tarafını görmek istemeyen, iflaholmaz AKP düşmanları” dır.

İşte, halkın sesi böyle kesiliyor.Halk sadece polis copuyla değil,faşist propagandayla da susturulupsindiriliyor.

Tekrar “Cumhuriyet tarihinin ih-racat rekoru”na dönersek: Türkiye2011 yılında yurt dışına 12 ayda134.6 milyar dolarlık mal satmış.

Bunun karşılığında 239 milyardolar mal almış.

Hesap çok açık. Türkiye 2011 yı-lında 104.4 milyar dolar borçlanmış.

Burda rekorluk, övünülecek birdurum yok. Halkın sırtına 104.4 mil-yar dolar daha borç bindirilmiş. Ba-sının yapması gereken haber bu iken,bu halktan saklanıp “ihracat rekorukırdı” manşetleri atılıyor.

AKP’nin iktidara geldiği 2002yılında toplam dış borcumuz 125milyar dolardı. AKP iktidarında 300milyar dolara çıkan dış borca sadece2011 yılında 104.4 milyar dolar dahaeklendi.

Faşizm, yalan haberlerle halkıböyle susturuyor. Gerçeklerin üzerikapatılıp yalanları konuşturuyor. Ya-lanlarla halkta sahte bir ruh hali ya-ratıyor.

‘Önemli olan doğruları söylemek değil, inandırmaktır!’(Hitler’in Propoganda Bakanı Goebbels)

‘Bir şeye yok derseniz yok olur’ (Başbakan Tayyip Erdoğan)

NAZİ ARTIĞI AKP, GERÇEKLERİ GİZLİYOR!

TUTUKLU YÜRÜYÜŞ ÇALIŞANLARINA ÖZGÜRLÜK İÇİN,15 Ocak 2012 / Sayı:19114

Page 15: Halk Gercegi 19

Yalancının Hiç BirSözüne Kanmayın AKP Yalancıdır!"Yalan atla gider, hakikat ise yü-rür, fakat yine de tam zamanındayetişir." Japon atasözü.

Halk, yalanlarla etki altına alın-maya, zihinler bulandırılmaya çalışılsada, gerçek çıplaktır. Gerçek, açlıkve yoksulluk sınırının arttığıdır.

Yalandır Avrupa'da Türkiye'ninönde gittiği. Gerçek, ucuz işçi çalış-tırmakta, yoksullukta, işkencede, kat-liamcılıkta ve halkın mutsuz oluşundadünya listelerinde ön sıralarda yertuttuğudur.

Gerçek, genç nüfusta işsizliğin%20'lere yaklaştığıdır. İşsizlik düştüğüyalanıdır: AKP iktidara gelmedenönce işsiz sayısı 2 milyon idi. AKPile 3 milyona ulaştı. Ancak burjuvabasının manşetleri her ay yeni işalanlarının yaratıldığından, işsizliğindüştüğünden bahsediyor.

Yani patronlar için, AKP için mut-

luluk kaynağı olan sonuçlar halk içinmutsuzluk kaynağıdır.

Faşist propagandanın en yaygınve "etkili" yolu da yalanı defalarcatekrarlamak, buna halkı inandırmayaçalışmaktır. Kendi gerçeğinden uzak-laştırılmaya, gerçeklere yabancılaş-tırılmaya çalışılan halk daha kolayyönetilebilecektir çünkü.

Her şeyin iyiye doğru gittiği ya-lanlarına, her türlü zorluğun üste-sinden gelindiği propagandasına ek-lenen son süreç tutuklamaları, 12Eylül cuntacıları hakkında hazırlananfezlekeler de tamamen bu politikanınbir ürünüdür.

Oysa AKP'nin "ileri demokrasi"anlayışı ve yaratılmaya çalışılankorku dalgası tüm bu yalanları silipsüpürmektedir.

Malatya'ya halkın canına kastedenfüze kalkanı kurulacak ve üstelikbununla Ortadoğu halkları bizim top-raklarımızdan tehdit edilecek amakimsenin sesi çıkmayacak, Kürecik'teböyle bir şey yokmuş gibi davranı-

lacak.

Halk, aç gezecek, çaresizce so-kaklarda dilenci gibi yaşayacak amaşükür edebiyatıyla mutluymuş gibiyaşayacak.

En ufak bir hak talebinde kafala-rımızda coplar kırılacak, bileğimizekelepçe ne zaman vurulacak tedir-ginliği yaşatılacak ama yine de de-mokrasiden söz edilecek...

Halkın evinin başına yıkılması,sokağından, mahallesinden sürgünedilmesi planları kurulacak, boy boyilanlarla, reklamlarla kentsel dönü-şümün halktan götürecekleri göste-rilecek ama halk yine de kıpırdama-yacak, ilmiğin ucuna boynunu uza-tacak.

Hayır; gerçekler inatçıdır ve heryerden haykırır. Halkın boğazı nekadar sıkılmaya çalışılırsa çalışılsındoğrular savunulacak.

YALANA KARŞI GERÇEKLER,

YANLIŞA KARŞI DOĞRULARher koşulda kendini savunacaktır.

Van'da Depremde Ölen,Çadırda Yanan Biziz,Yakan Devlettir!Katilleri İstiyoruz!

2,5 aydır Van halkını yalnız bı-rakan devlet, şimdi de çadır yan-gınları, soğuk ile yedisinden yetmi-şine kadar katletmeye devam ediyor.

TAYAD’lı Aileler’in Van halkıyladayanışmak için başlattıkları biraylık kampanya kapsamında, 5 Ocakgünü, 18.00’de, Mecidiyeköy CevahirAVM'nin önünde füze kalkanınakarşı kurulan direniş çadırının önündetoplanan 38 TAYAD’lı, önlükleri vebaşlarındaki başörtüleriyle bir buçuksaat boyunca dağıttıkları bildirilerle,yaptıkları konuşmalarla herkesi Vanhalkıyla dayanışmaya çağırdı. Toplam700 adet bildiri dağıtıldı.

DayanışmayıÖrgütleyeceğiz

TAYAD’lı Aileler, Ankara’da dakampanya çalışmalarını yürütüyorlar.7 Ocak günü Kocatepe'de bulunan

AKP il binası önünde eylem yapıldı.Açıklamada, Van halkını kara kışınortasında ölüme terk edenle, 19-22Aralık'ta hapishanede 6 kadını diridiri yakan devletin aynı devlet olduğusöylendi. Tüm halkın birlikte daya-nışma içerisinde yaşamayı sağlamasıgerektiği belirtilerek, 20 Ocak'ta Vanhalkına ulaştırılmak için battaniyeve çorap topladıkları bilgisini verdiler.Eyleme 40 kişi katıldı.

Battaniye-Çorap Değil;Önemli Olan DesteğimiziGöstermek

TAYAD’lı Aileler 7 Ocak günüde Taksim’de bildiri dağıttı. Önlükgiyen 20 kişinin katıldığı bildiri da-ğıtımında yapılan sesli konuşmalarda,“Bizler TAYAD’lı Aileler olarak dep-remin ilk gününden beri dayanışmaiçindeyiz. TAYAD’lı Hasan Beyazamcamızı da bu dayanışma içerisindeyitirdik. Van halkıyla dayanışmamızı

büyütelim. Van halkı yalnızdeğildir.” denildi.

Galatasaray Lisesi önündesona eren çağrılar boyunca 500 bildiridağıtıldı. Halk da bildiri dağıtımındadesteklerini ifade etti.

Halkımız Hesapsızca Paylaşır

8 Ocak günü İstanbul Gazi Ma-hallesi’nde esnaflar gezilerek kam-panya anlatıldı ve esnaflar Van hal-kıyla dayanışmaya çağırıldı. 8 TA-YAD’lının katıldığı çalışma YeniKarakol’un köşesinden başladı.

Esnaflara kampanyanın bildirisidağıtıldı ve Van halkının ölüme terkedilmek istendiği anlatıldı. Esnaf-lardan, battaniye, çorap ve kendidükkanındaki malzemelerden veren-ler oldu. Kimi esnaf da para verdi.Para veren esnaflara bu paralarlabattaniye ve çorap alınacağı belirtildi.Kendi olanaklarıyla yardım toplayıp,kampanyaya destek vereceklerinisöyleyenler de oldu.

TAYAD; VAN HALKI İLE BULUŞUYOR

20 OCAK’TA ANKARA’DA, MAHKEMEDE BULUŞALIM Sayı: 19 / 15 Ocak 2012 15

Page 16: Halk Gercegi 19

Evet, yanlış duymadınız. İHD İs-tanbul Şubesi Cezaevleri Komisyonu,F Tiplerinin kapatılması için “TecritÖldürüyor, F Tipi Hapishaneler Ka-patılsın” adıyla bir kampanya başlattı.10 Ocak 2012 tarihi itibariyle “Tak-sim Hill” otelde yaptığı “gala”ylakampanyanın startını verdiler.

İHD, kampanyayla 19-22 Ara-lık’tan bu yana F Tiplerinde yaşananhak ihlalleri ve ağırlaştırılmış müebbetcezası alan tutsakların sistemli tecritaltında kaldıklarını anlatmayı, F Tip-lerinin hastalıklara davetiye çıkaransağlıksız yaşam koşulları ve ölümcülhastalıklarıyla tedavi edilmeyi bek-leyen yüzlerce hasta tutsağın durum-larının “görünür” olmasını da amaç-lıyormuş.

Kampanya üç ana başlık altındayürütülecekmiş.

Birinci başlık, F Tipi hapisha-nelerde tecrit ve etkileri,

İkinci başlık; Cezaevlerinde hakihlalleri,

Üçüncü başlık; Sağlıksız yaşamkoşulları ve hasta tutsaklar.

İHD’ye ne oldu da bugün F Tip-lerine karşıyım demektedir? Kafanızataş mı düştü diyeceğiz ama demiyo-ruz.

İHD bugüne kadar F Tiplerinekarşı çıkmamıştır. Tam tersine F Tip-lerine karşı süren direnişi onayla-madığını her fırsatta yinelemiştir.Hikmet Sami Türkler’in ağzıyla tut-saklardan direnişi bırakmasını iste-miştir.

İHD, 19-22 Aralık katliamınınhazırlanmasında devlete zemin ha-zırlayanlardan birisidir. Katliamın

suç ortaklarındandır. İHD “F TipleriKapatılsın” diye kampanya başlat-madan önce F Tiplerinin açılmasınınhesabını vermelidir.

İHD, geçmişin hesabını vermedenartık F Tiplerine karşı olmanın “de-mokratlık” adına prim yapıldığı şugünlerde fırsatçılık yapıyor. Yarınpolis “höt” dediğinde tecriti de, FTiplerini de, “insan hakları savunu-culuğunu” da unutuverir.

Duyun da inanmayın. İHD, F Tip-lerine karşı mücadele veremez. Geridekalan 12 yılın tecrübesiyle konuşu-yoruz.

İHD gi bi le ri kat li am ön ce si hiç birza man tut sak la rın is te di ği gi bi bir ha -pis ha ne ve tut sak hak la rı nı sa vun ma -mış tır. “Oda lar ol sun ama tec rit ol ma -sın, sos yal alan lar ol sun” di ye rek Av -ru pa ha pis ha ne le ri ni sa vun du lar. Mo delola rak Av ru pa ha pis ha ne le ri ni ör nek al -dı lar. Av ru pa’nın in faz sis te mi ni be nim -se di ler ve sa vun du lar.

İHD, 19-22 Aralık katliamındanön ce dev let le gö rü şüp, dev le tin ka -pı sı nın önün de tut sak la ra, “di re ni şibı ra kın, Ada let Ba kan lı ğı’nın de -dik le ri ni ka bul edin, bi zim Ada letBa kan lı ğı’na gü ven so ru nu muz yok -tur” di ye çağ rı yapmıştır. DEV LETLE Hİ NE KA MU OYU YA RA TANİHD, kat li amın suç or ta ğı olmuştur.

İHD, TAYAD’lılarla Yanyana Görünmemek İçin Hep Kaçmıştır

19-22 Aralık katliamının hemenardından polis dışardaki demokratikkitle örgütlerine de saldırdı. Tecritkonusunda tek kelime konuşmak ya-

saktı. Konuşan bedelini öderdi. Polis,Haklar ve Özgürlükler Platformu’nun(HÖP) hemen bütün kurumlarını bas-tı. Çok sayıda üyesini tutukladı. Buarada kurumlarını tutsak ailelerinekapatmış olsalar da çeşitli illerdedüşman, İHD’nin bazı kurumlarınıda bastı ve kapattı.

İHD, hemen bu “yanlış anlaşıl-ma”yı düzeltmek için bir basın açık-laması yaparak F Tiplerine karşı ol-madığını, devletin koşulları düzelt-mesini ve tutsakların da Ölüm Orucudirenişini bırakmasını istedi.

İşte İHD Genel Başkanı HüsnüÖndül şu çağrıyı yapmıştı:“Dev letyet ki li le ri ne dü şen gö rev, ko şul la rıdü zelt mek, ey lem ci le re dü şen gö -rev de aç lık grev le ri ve ölüm oruç -la rıy la de ğil, de mok ra tik araç veyol lar la hak la rı nı ara mak tır.” (Ya-şadığımız Vatan, 16 Ocak 2001, Sayı73)

İHD, devlete “Ben de si zin gi bidü şü nü yo rum... Ölüm oru cu nu, hat -ta aç lık gre vi ni bi le des tek le mi yo -rum.... Ba na ni ye bas kı ya pı yor -sun...” di yor.

Tutsaklara da Hikmet SamiTürk’ün, Ecevit’in ağzıyla “akıl”veriyor: “Aç lık grev le ri ve ölümoruç la rıy la de ğil, de mok ra tik araçve yol lar la hak la rı nı ara mak...” Ha-pishanelerde tutsaklar hangi demo-kratik eylemleri yapacaklar. İHD Ge-nel Başkanı’nın derdi tutsakların han-gi yollarla haklarını araması değil,asıl amacı ölüm orucu direnişini bi-tirttirmek. F Tiplerinde hangi “de-mokratik araçlar”dan bahsediyorsu-nuz?

F Tiplerine karşı tutsaklara “direnmeyin” diyen İHD;‘F Tipleri kapatılsın’ diyor!

Duyun da inanmayın! İHD,F Tiplerine karşı mücadele veremez!

TUTUKLU YÜRÜYÜŞ ÇALIŞANLARINA ÖZGÜRLÜK İÇİN,15 Ocak 2012 / Sayı:19116

Page 17: Halk Gercegi 19

Şimdi “F Tipleri kapatılsın” de-mek çok ucuz. Çok kolay değil mi?Sizi en önemli “insan hakları” sa-vunucusu yapıyor değil mi?

Ya “tecrit” demenin yasak olduğuo günlerde ne yapmıştınız?

28 devrimci tutsağın katledildiği19-22 Aralık’tan hemen sonra dışarıdaeylem yapmaya korkan İHD İstanbulŞubesi bina içinde basın açıklamasıyapmak istiyor. Ancak polis binaiçinde basın açıklamasını da yaptır-mam diyor. İHD’liler “demokratikmücadele” deki büyük ‘tecrübe’ ve‘yaratıcılıklarıyla’ anında eylem içindeyeni eylem geliştirdiler.

Konuyla ilgili 16 Ocak 2001 tarihliYaşadığımız Vatan dergisinden birkesit aktaralım: “Olay ge çen haf ta İs -tan bul İHD’de mey da na gel di... İHD’li -ler bi na nın için de ba sın top lan tı sı yap -mak is ti yor, po lis izin ver mi yor. On larda yap mı yor lar.

“Biz, di yor lar, sus ma hak kı mı zıkul la na rak, ba sın açık la ma sı nı yap -ma dık”. İHD Genel Başkanı aynıyaratıcılığı tutsaklara da öneriyor.“De mok ra tik araç ve yol lar la” mü-cadele edin.

‘Susma Hakkı’Devrimcilerinİşkenceciler KarşısındaÖlümüneKazandıkları Bir Haktır

İHD içinde yer alan herkes re-formist-oportünist solun şu ya da bukesiminden olan kişilerdir. “İnsanhakları savunuculuğu” diye bir görüş,düşünce yoktur. İHD içindekiler re-formist ve oportünist anlayışlarınadamlarıdır. Sonuçta İHD içinde sa-vunulan görüşler de bu anlayışlarıngörüşleridir.

Bırakın bu reformist, oportünistsöylemleri, “susma hakkı” devrim-cilerin işkenceciler karşısında ölü-müne kazandıkları bir haktır. Teslimolmaya, direnmemeye “susma hak-kı” diyerek devrimcilerin canları pa-hasına tüm dünyaya kabul ettirdikleribir hakkı kirletmeyin. Susma hakkınıkullanmak, ölümü göze alarak işkence

karşısındaki direnişin adıdır. Ağzınızadahi almayın.

TAYAD’ın Çağrılmadığı Miting Devlete “Biz Akıllı Solucuyuz” Mesajıdır

19-22 Aralık katliamından sonradevlet devrimci tutsakları F Tipleriyletecrit eder, dışarıda da F Tiplerinekarşı sesini çıkartan, meydanlardaeylem yapan, direnişi sürdüren sadeceTAYAD vardır. Düşman, dernek ka-patmalarla, tutuklamalarla direnişibitirmeyince TAYAD’a da koyu birtecrit uygulamaya kalkıştı. TAYAD’layanyana gelmek, yardım yataklıksuçu oldu. Başta İHD’liler ve refor-mist parti ve sendikalar da otoma-tikman TAYAD’a bu tecriti “en koyu”uygulamaya başladılar.

TAYAD’ı hiçbir platforma çağır-madılar. Hiçbir ortak eyleme katma-dılar. Öyleki İHD, HA DEP, ÖDP,EMEP F Tipleri için Şubat 2001’deyasal miting başvurusu yaptılar. Amaböyle bir mitinge dahi TAYAD’ı ça-ğırmadılar. Dev le te, ba kın on lar labir ara ya gel mi yo ruz, biz akıl lı sol -cu la rız me sa jı ver mek is tediler.

***

İHD, da ha ön ce de TA YAD’ın2000 yılı Kasım ayı içinde yap tı ğı,“Ha pis ha ne ler ger çe ği, ya şa nan so -run lar ve çö züm öne ri le ri ku rul ta -yı”ndan kaç tı . Ay lar ca, “bir lik te ya -pa lım” öne ri si ne “evet” de di ler.“Hay di or ga ni ze ede lim” den di ğin -de, “Biz ay rı ya pa ca ğız” de di ler. Ge -rek çe si “sır”dı. As lın da “sır” olanbir şey yok tu. Çün kü on lar dev rim -ci le rin “na sıl bir ha pis ha ne” ko nu -sun da ki dü şün ce le ri ne ve dev rim ci -le rin sa vun duk la rı tut sak hak la rı nakar şıy dı lar. Ve dev rim ci le rin ya nın -da gö zük mek le imaj la rı bo zu lur -du. Kaç tı lar. Son ra ken di le ri de ya -pa cak la rı nı söy le dik le ri ku rul ta yıyap ma dı lar.

İHD, Tutsaklar Adına Asla Konuşamaz

19-22 Aralık katliamından sonraİHD, ne katliama tepki göstermişne de F Tiplerine karşı mücadele et-

miştir. Biz 28 cenazeyi kaldırırkenhiç birisi yanımızda yoktu. Dahasonra 122 cenazede de yoktu. Amane zaman devlet tüm saldırılarınarağmen direnişi kırmayı başaramadı,İHD’nin başını çektiği reformistlerdevletin ağzıyla konuşmaya başladılar.

19-22 Aralık katliamından bir kaçhafta, bir kaç ay sonra, katliamdansonra direnişe başlayan oportünistlerindüşüncesi olarak çıktı karşımıza. Es -ki si vil top lum cu luk mas ka ra lık la rı -nı ye ni den gün de me ge tir di. “Ara -cı lar ol sun”, “Ol maz sa ai le ini si ya -ti fi ol sun” gi bi dü şün ce le ri ye ni denpi ya sa ya sür me ye baş la dı. Ve 121gündür direnişte olanların düşünce-lerini almadan, dışarıda Ölüm Oru-cunu sürdüren TAYAD’lılara sorma-dan Adalet Bakanlığı’yla görüşüpdirenişin bitirmek için “aracılık”yapmaya kalkışmış, olmazsa “ai leini si ya ti fi ol sun” demiştir. AdaletBakanlığı bunları kabul etse bile di-renişteki tutsakların bunları kabuledip etmeyeceğini sorma gereği bileduymamıştır. Ama tutsaklar kabuletmesede İHD’ye göre sorun yoktur.O, devlet tarafından kabul görülmeninpeşinde. “Devlet anlaşmak istiyordurancak, tutsaklar, özellikle DHKP-Ctutsakları anlaşmadan yana olmuyorve bozgunculuk yapıyordur.” Evet,İHD’ye göre böyledir. 28 tutsağı kat-leden devlet değilmiş gibi, AdaletBakanlığı sorunun çözülmesindenyanadır ama DHKP-C tutsakları çö-züme yanaşmadıkları için çözümünönünü tıkamaktadırlar.

Siz kim oluyorsunuz da tüm tut-saklar adına Adalet Bakanlığı’ylagörüşüyorsunuz?

İHD bu direniş düşmanlıklarınınhesabını vermek zorunda.

Ankara Yürüyüşünü Neden İptal Ettiğinizi Açıklayın

Direnişe 19-22 Aralık’tan sonrakatılmak zorunda kalan oportünist-lerin aileleri, İHD çatısı altında ha-reket ediyorlardı. İHD, Avrupa em-peryalistlerinin icazetinde kurulmuşve kurulduğundan beri asla devrim-

20 OCAK’TA ANKARA’DA, MAHKEMEDE BULUŞALIM Sayı: 19 / 15 Ocak 2012 117

Page 18: Halk Gercegi 19

cileri savunmamıştır. Ancak bunarağmen oportünizm hep İHD çatısıaltında hareket etmiştir. Direnişinbaşından beri de hep direnişin karşı-sında olmuştur. Politik olarak devletehizmet etmiştir. Ancak tabanı ço-ğunlukla oportünistlerin tutsak aile-lerinden oluştuğu için süren direnişede kayıtsız kalamamıştır.

Mayıs 2001’de tut sak la ra uy gu -la nan tec ri te ve iş ken ce le re dur de -mek, mev sim ler dir sü ren ölüm oruç -la rı na ses kat mak için on lar ca de -mok ra tik kit le ör gü tü nün ka tı lı mıy -la, kit le sel bir An ka ra yü rü yü şü içinka rar al ın dı. Ancak bu kararın du-yulması üzerine An ka ra Va li li ği biraçık la ma ya pa rak “An ka ra’da hiçbirgös te ri ye izin ve ril me ye ce ği ni” açık -la dı. Or ta lık he men ka rış tı. He meney le mi “tem si li” ha le dö nüş tür me -ye, ey le mi ya sak sav ma ey le mi ha li -ne ge tir me ye yö ne lik yak la şım lar uçver di. Tartışmalarda İHD, bahaneüzerine bahane üretmeye başladı.“Pa zar gü nü KESK’in de bir ey le -mi nin ola ca ğı, ay nı an da iki ey le -min pro vo kas yon ya rat ma ya el ve -riş li ola ca ğı nı” söy le di ler. KESK’legörüşüldü. “Hayır böyle bir sorunolmaz dediler.” Ama İHD’de eylem-den kaçmak için bahane çoktu. İHDbu kez “Ey le min pa zar gü nü ya pıl -ma sı nın kit le sel li ği et ki le ye ce ği, Pa -zar gü nü in san la rın pik ni ğe gi de -ce ği...” ge rek çe siy le kar şı çık tı. So-nuçta F Tiplerine karşı yapılacak kit-lesel bir yürüyüşün engellenmesindebaşarılı da oldu. 17 Mayıs 2001’deyaptığı bir açıklamayla eylemdençekildiğini duyurdu. TAYAD’lı Ai -le ler yal nız başına Ankara’ya yürü-mek zorunda kaldılar.

Hikmet Sami Türk’ün Sözcüleri: “Takipçisiyiz” Diyor: Yeter ki Direnişi Bırakın!

“Takipçisiyiz” demişlerdi. Kimleryoktu ki aralarında. Türkiye tarihindebelki bir “ilk”ti. İlk kez bu kadarçok sayıda kurum, “en üst düzeyde”aynı konuda, aynı tavırda birleşiyor,aynı şeyi söylüyorlardı: “Takipçisi-

yiz!”

“Takipçi”lerin bir kısmı şunlardı:“TÜRK-İŞ Genel Başkanı, DİSKGenel Başkanı, KESK Genel Baş-kanı, HAK-İŞ Genel Başkanı, İHDGenel Başkanı, TİHV Başkanı,Mazlum-Der Genel Başkanı, ÇHDGenel Başkanı, ÇGD Genel Baş-kanı, Halkevleri Genel Başkanı,ÖDP Genel Başkanı...” (Yaşadığı-mız Vatan, 16 Temmuz 2001, Sayı99)

“Takipçisiyiz” diyenler, tutsaklarındirenişi bırakmalarını istiyor ve tu-sakların taleplerinin mücadelesini dı-şarıda kendilerinin vereceğini söy-lüyorlardı. Ancak hiçbir şeyin takip-çisi olmadılar. “Biz takipçisiyiz...bırakın” diyerek, tutsakların ödediğibedelleri ağırlaştırdılar. Tutsaklar içinbir kez bile kıllarını kıpırdatıp tekbir eylem yapmadılar.

F Tiplerinden Her günTabutlar ÇıkarkenDevlete SesiniÇıkartmayanlar,Feda Eylemini Kınadı

10 Eylül 2001’de F Tiplerine karşıUğur Bülbül adında Cephe savaşçı-sının yaptığı feda eyleminin arka-sından başta İHD Di yar ba kır şu be -sin den, İHD mer ke zi ne olmak üzerereformistler “kınama” yarışına gir-diler.

“Şid det ne re den ge lir se gel sin”di yor İHD. On lar za ten “ya şam hak -kı” sa vu nu cu su ya. Fa şiz min ege -men ol du ğu bir ül ke de bu nu na sılya pa cak la rı bel li de ğil ama ol sun yi -ne de on lar “ne re den ge lir se gel sin”di ye rek ger çek te ol ma yan “ara da”bir ye re dur muş lar, ha bi re kı nı yor -lar.

“Siz Eylem Yaparsanız Devlet de Saldırır” Diyen Anlayış Neyin Mücadelesini Verecek?

Bu anlayışın sahipleri “F Tiplerikapatılsın” diye kampanya yürütecek.

Yapacağınız eylemlerin, atacağınızsloganların listesini de AKP’nin pol-islerine verip gerekli izni almışsı-nızdır. Çünkü siz devletin icazetinindışında eylem yapamazsınız.

Bakın “insan hakları savunucusu”İs tan bul İHD baş ka nı, İçiş le ri Ba -ka nı’nın Ar mut lu’ya sal dı rı teh ti di -ne kar şı ne diyor: Gü ya ona kar şı çı -kı yor ama öte yan dan dev rim ci le redö nüp, “siz ey lem ya par sa nız ba kındev let de sal dı rır” di yor. (Özgür Va-tan, 17 Eylül 2001, Sayı 19)

İHD Ge nel Baş ka nı Hüs nü Ön dül Bir Kez Daha Tutsaklara “Direnişi Bırakın” Diyor!

Niye? Çünkü oligarşi öyle istiyor.Emperyalizm öyle istiyor. HikmetSami Türk öyle istiyor.

İHD Ge nel Baş ka nı Hüs nü Ön -dül, 9 Ma yıs’ta Ada let Ba ka nı’ylagö rüş tük ten son ra yap tı ğı açık la ma -da, ar tık ölüm oru cu ey le mi ne sonve ril me si ge rek ti ği ni söy le di. Pe kini ye?

Çün kü; “Sa yın Ba kan... ‘ey lem -ler so na er di ğin de, ulus la ra ra sı ce -za ev le ri sem poz yu mu (kon fe ran sı)dü zen le ye cek le ri ni ve bu sem poz -yu mun so nuç la rı nı de ğer len di re -cek le ri ni’ açık la mış lar dır.” (İHDaçık la ma sın dan) (Ekmek Ve Adalet,20 Mayıs 2002, Sayı 9)

19-22 Aralık öncesinin “Top lum -sal mu ta ba kat” ya lan ve al dat ma ca -sı nın ye ni ve on dan bi le ge ri bir ver -si yo nu. Ama Ön dül’ler devrimcileredeğil, ona inan ma ya ha zır oldular.

Şimdi bu kafalar “F Tipleri ka-patılsın” diye kampanya yapıyorlarve diyorlar ki, “tüm kesimleri duyarlıdavranmaya ve kampanyaya destekvermeye çağırıyoruz.”

F Tipleri konusunda herkes du-yarsız, bir İHD İstanbul şubesi du-yarlı. Tarih unutulur mu sanıyorsu-nuz? Aradan 12 yıl geçti, o günlerdeneyi savunduğunuzu, neler yaptığınızıkimse hatırlamaz mı sanıyorsunuz.O günlerin hesabını vermeden ko-nuşamazsınız.

TUTUKLU YÜRÜYÜŞ ÇALIŞANLARINA ÖZGÜRLÜK İÇİN,15 Ocak 2012 / Sayı:19118

Page 19: Halk Gercegi 19

Devrimcileri İhbar Etmenin Hesabını Vermek Zorundasınız!

İHD İstanbul Şu be si ’nin Baş ka -nı sı fa tı nı ta şı yan Ki raz Bi çi ci, ken -di si ne “kontr ge ril la nın ga ze te si”Hür ri yet ta ra fın dan dev rim ci avu -kat lar hak kın da yö nel ti len so ru la ra,açık bir ih bar cı lık la ce vap lar ver -miş tir. Biçici, Eylem Göktaş’ın avu-katlığını bırakan Halkın Hukuk Bü-rosu avukatlarını şöyle ihbar etmiştir:“Ey lem Gök taş’ı bı ra kan avu ka tıbaş ka se bep gös ter se de ema re lerasıl ne de nin ölüm oru cu nu bı rak -ma sı ol du ğu nu gös te ri yor.” (AlıntıBüyük Direniş ve Sol kitabındanalınmıştır)

Biçici’nin bu ihbarı sonucunda;İs tan bul Ba ro su, Halkın Hukuk Bü-rosu avukatları hakkında so ruş tur -ma aç tı.

Devrimciler ne zaman bir haincezalandırsa, ne zaman bir kontrgerillaelemanı cezalandırsa, İHD, “insanhakları” savunucusu kesilip devrim-cileri kınamıştır.

Çok sayıda devrimcinin mezarıkırılmıştır, mezarlarımız saldırıyauğramış ve uğramaktadır. Me zar yap -tırdı diye bir çok tutuklu yakını hak-kında dava açılmış, gözaltına alınanlarve tutuklananlar olmuştur. TAYAD’lı-lar defalarca linç saldırısına uğ-ramıştır. Bunlar hak ihlali değil mi?TAYAD’lıların insan hakkı yok mu?Ama bu saldırılar “insan hakları”temelinde bile İHD’nin gündeminegirmemiştir. Kiraz Biçici bu ihbardabulunmadan kısa süre önceTAYAD’lılar Afyon’da po lis-fa şistiş bir li ğiy le linç edil mek is ten miştir,Ab di İpek çi’de defalarca gö zal tı naalın mışlardır, tam 1230 gün açlıkgrevi ve oturma eylemi yapmışlardır.Bunların hiçbirisi İHD’nin gün de -mi ne gir medi. İHD, Gül ben Er gen’in,po lis le rin “hak la rı nın” yıl maz sa vu -nu cu su oldu ama F Tiplerine karşıdirenenlere yapılan saldırılar günde-mine bile girmedi. De mek ki, İHD’nin“özel il gi alan la rı” var. “Stan dart la -rı” var, “grup çı kar la rı” var. İl gi le -ne ce ği, gün de mi ne ala ca ğı ko nu lar

ve olay lar dabun la ra gö rebe lir le ni yor.Peki İHDiçindeki sol nededi bu “gün-dem” an-layışına? İHDiçinde yeralan çeşitlisol, sosyalistgruplar daBiçici’nin bui h b a r ık a r ş ı s ı n d asessiz kalarak ihbara ortak oldular.

CIA Aja nı Ab ro mo witz’in İn san Hak ları nı Öğret ti ği İHD F Tiplerine Karşı Mücadele Veremez

Faşizmin iktidar olduğu ülkemiz-de, en sıradan haklar için çok büyükbedeller ödenmiştir. İHD gibi, em-peryalizmin icazetinde, Kopenhagkriterlerine, AB’ye sırtını dayayarakhiç bir hakkın mücadelesini vere-mezsiniz. F Tiplerinin mimarı zatenAvrupa emperyalistleridir.

Genel kuruluna CIA ajanı ABDBuyukelçisi Abromowitz’i çağıranİHD, neyin mücadelesini verecek?

Cevabını biz verelim: Tecrit de,F Tipleri de İHD’nin umurunda de-ğildir. Geçen 12 yıl içinde F Tiplerininsonuçlarını görmüş ve ona göre ha-reket ediyor da değildir. Bunlar de-falarca, onlarca, yüzlerce somut ör-nekleriyle anlatılmıştır, gösterilmiştir.

Biz hücrelerin ölüm olduğunu an-latırken İHD’liler sanki hücrelerdekendileri yaşayacakmış gibi “özelyaşam hakkı” diyerek koğuş siste-minin karşısında hücreleri savun-muştur.

İHD anlayışının benzer pespaye-liklerini bu yazı kapsamında anlatmakmümkün değil.

Bugün, F Tiplerinde tecrit koşul-larının yüzlerce ölümcül hasta tutsakyarattığından bahsediyorlar.

GÜNAYDIN! diyoruz. Ancak bu

da sahtedir. Göstermeliktir. Onlarınözgürlüğü için de bir şey yapamazlar.

Hapishanelerdeki hasta tutsaklarolayı “Güler Zere’ye Özgürlük” kam-panyası ile tüm dünyanın gündeminesokulmuştur. İHD’lilerin gündeminede ancak o zaman girebilmiştir. Oda kıyısından köşesinden dolaşmabiçiminde. Mücadelemizin yarattığıduyarlılıkla “hareket” edebilmişlerdir.

İHD kuyruğundan kopamayanoportünizminden, reformistine bugünhasta tutsaklardan bahsedenler sa-mimiyetsizdirler. Güler Zere’nin öz-gürlüğünden sonra TAYAD’lılar ay-larca “Hasta Tutsaklara Özgürlük”eylemlerini sürdürdüler. “Hasta Tut-saklara Özgürlük Platformu” içindeyer alan örgütler hasta tutsakları FTiplerinde oligarşinin insafına bırakıpLGBTT’nin (Lezbiyen, Gey,Biseksuel, Trans, Transseksuel) “hak-larını” savunmaya soyundular. Hastatutsaklar onların öncelikli sorunu ol-madı. “Biz sizin kadar ilgilenemeyiz”dediler. Çok meşgullerdi çok... Vebir bir “Hasta Tutsaklara ÖzgürlükPlatformu”ndan ayrıldılar.

Yedi yıl süren Büyük Direniş bo-yunca adeta F Tiplerini, tecriti, direnişiağzına almayanlar, yaptıkları heraçıklamada, direnişe karşı olduklarınısöyleyenler “F Tipleri kapatılsın” di-yor.

F Tiplerine karşı mücadele bedelgerektirir. Kimseye yedeklenmeden,bir kampanyayı örgütlemek emek is-ter, sabır ister...

Hadi ordan, kimseyi kandıramaz-sınız. Galalarla, bir kaç gösteriylekendinizi de tatmin edemezsiniz.

20 OCAK’TA ANKARA’DA, MAHKEMEDE BULUŞALIM Sayı: 19 / 15 Ocak 2012 119

Page 20: Halk Gercegi 19

AKP iktidarı yine önümüzdekigünlerde yapacağı yasal düzenleme-lerle halk düşmanı yüzünü bir kezdaha göstermeye hazırlanıyor. Bukez de terörle mücadele kanunundayapılacak değişiklikle molotof kok-teyli “silah” sayılarak, polise, mo-lotof kullananları öldürme yetkisiverilecek.

Ayrıca Ceza ve Güvenlik Tedbir-leri’nin İnfazı Hakkında Kanun’da ya-pılacak değişiklikle de devrimci tut-sakların avukatlarıyla görüşmele-ri altı ay süreyle engellenebilecek.

Birkaç ay önce Adana EmniyetMüdürü Mehmet Avcı’nın “Molo-tofkokteyli likit bomba sayılmalı veatanlara gerektiğinde silah kullanıl-malı ve gösterici o an vurulmalı” şek-lindeki açıklama yapmıştı. Bu açık-lamadan kısa bir süre sonra da ar-dından Van Ağır Ceza Mahkemesi birdavada molotof kokteylini silah ola-rak değerlendirerek en üst sınırdanceza vermişti.

Aradan geçen kısa zaman dili-minde yaşanan gelişmeler AdanaEmniyet Müdürü’nün bu sözlerininhiç de öylesine sözler olmadığınıgösterdi. Zaten bugüne kadar polis neistemişse AKP ikiletmeden polisihalka karşı savaşta ihtiyacı olan ka-nunları, genelgeleri anında çıkart-mıştır.

Nitekim Adana Emniyet Müdü-rü’ün isteği Başbakan Recep TayyipErdoğan tarafından sahiplenildi. Er-doğan kısa zamanda gerekli yasal dü-zenlemeyi yapacaklarını söyledi.

Böylece uzun süredir savcı vehakimler tarafından fiili olarak uy-gulamaya konulan “molotof silahtır”tezi AKP’nin getireceği bu düzenle-meyle birlikte “yasal” görünüm de ka-zanmış olacak.

Adalet Bakanlığı da Başbakan’ınaçıkladığı projenin startını vererekyeni bir paket açıkladı. “Yargıyı hız-

landırma amaçlı paket” olarak ci-lalanan taslak çalışmada bazı kanun-larda değişiklik yapılması öngörülü-yor. Bunlardan biri tutuklamaya al-ternatif olarak uygulanan adli kont-rol uygulanmasındaki üst sınırın üçyıldan beş yıla çıkarılmasına kar-şılık molotof kokteylinin silah ola-rak değerlendirilmesine imkan ta-nıyacak değişikliğin yapılacak ol-masıdır.

Asıl olarak amaçlananın devrim-cilerin mücadelesinin engellenmesi,Kürt halkının haklı taleplerini dile ge-tirmesinin önlenmesi olduğu, aradabazı lehte düzenlemelerin ise bu ger-çek niteliği perdelemeye dönük ol-duğu ortadadır.

Aslında yapılmak istenen deği-şikliğin fiilen uygulanıyor olması vemevcut yasal düzenlemelerin bunaimkan tanıyor olması ulaşılmak iste-nen amacın uygulamada zaten hayatbulduğunu göstermektedir. Zira TürkCeza Kanunu’nun “tanımlar” başlık-lı 6’ncı maddesindeki düzenleme za-ten molotof kokteylini silah olarak ni-telendirmeye müsaittir. Bu madde si-lahla işlenen suçlarla silah olmadanişlenen suçlar arasındaki ayrımı or-tadan kaldırmakta, her suçu silahlıeylem olarak değerlendirmeye im-kan vermekte, dolayısıyla molotofkokteylini yakıcı ve yaralayıcı mad-de olarak tanımlayarak mahke-melerin molotof kokteyli kullanılaneylemleri “silahlı eylem” olarakdeğerlendirerek ağır cezalar ver-mesine imkan tanımaktadır. Kısa-ca molotofu silah olarak nitelendirenbir düzenlemeye hiç gerek yoktur.Mevcut yasal çerçeve buna fazlasıy-la yetmektedir.

Buna rağmen molotof kokteylini“silah” sayan değişikliğin gündemegetirilmesinin iki temel amacı vardır.Birincisi, molotof kokteylinin kulla-nıldığı eylemlere ve kullanan kişile-

re gerçek mermilerle müdahaleetme, yani polise “doğrudan veduraksamadan ateş etme” yetkisiverilmesine zemin hazırlama, halkı budüşünceye şimdiden hazırlama yaniyönlendirme amacıdır. İkincisi, isemevcut yasal düzenlemelerde ha-kim ve savcılara istisnai de olsa öz-gürlükler lehine yorum yapabil-meye imkan tanıyan hükümleribertaraf ederek hakim ve savcıla-rı devrimcilere daha fazla cezavermeye sevk etmektir.

AKP’nin halka yönelik yeni sal-dırılarından biri de devrimci tutsak-ların avukatlarıyla görüşmelerini altıay süreyle engellemeye yönelik yasadeğişikliği teklifidir. AKP İstanbulmilletvekili Mehmet Doğan Kubatimzasıyla meclise sunulan Ceza veGüvenlik Tedbirleri’nin İnfazı Hak-kında Kanun’da Değişiklik Yapıl-masına Dair Kanun Teklifi’nde yeralan ve teklifin asıl amacını ortaya ko-yan maddeye göre “avukat müvekkiliile yaptığı görüşmeyi suistimal eder-se” müvekkili ile görüşmesi altı ay sü-resince engellenecek. Böylece Ab-dullah Öcalan ve F Tipi hapishane-lerde ağır tecrit altında tutulan dev-rimci tutsakların avukatlarıyla gö-rüşmesi sürekli olarak bu gerekçey-le engellenebilecek. Böylece F Tipitecrit koşullarının daha da ağırlaştı-rılması ve devrimcilerin savunmahaklarını kullanmalarının engellen-mesi kaçınılmaz olacaktır. Tutsakla-rın haklarını gaspeden bu yasaları çı-kartırken tepkileri önlemek için de“Haberal yasası” olarak gündemegetirilen tutuklu ya da hükümlülerinhasta yakınlarıyla görüşmesine imkantanıyacak düzenlemeyle tutsaklar le-hine yenilikler yaptığının propagan-dasını yapıyor. F Tiplerinde devrim-ciler için tüm haklarda olduğu gibi buhak da keyfi uygulamalarla gasp edi-lecek ve bir yaptırım olarak yine tut-sakların karşısına çıkartılacaktır.

AKP İktidarı “Yeni Düzenlemeler”Adı Altında İnfazlara,

Hak Gasplarına Yasal Kılıf Hazırlıyor!

Halkın Hukuk

Bürosu

TUTUKLU YÜRÜYÜŞ ÇALIŞANLARINA ÖZGÜRLÜK İÇİN,15 Ocak 2012 / Sayı:19220

Page 21: Halk Gercegi 19

Sevgili Devrimci Okul okurlarımerhaba...

Yazı yazmak devrimci mücadele-deki önemli faaliyetlerimizden birisi-dir. Bildiriden açıklama metnine, bro-şürlerden dergi yazılarına ajitasyon-propaganda faaliyetimiz devrimci mü-cadelenin temel bir parçasıdır.

Tabii ki sadece ajitasyon ve pro-paganda faaliyetlerinde değil, dev-rimci yaşamımızın birçok yerindedüşüncelerimizi, ideolojimizi, yap-tıklarımızı yazı ile anlatmak zorundakalırız. Bu yeri gelir yazacağımızbir rapor, yeri gelir bir bildiri metniolur... vb. Belki de hapishanede ya-zacağımız bir rapor olur.

Sonuçta hiçbir devrimci “ben ya-pamam, yazamam” diyerek yazı yaz-mayı kendi dışında göremez. Herdevrimci yazıyı bir silah gibi kullan-mak ve düşmana bununla da vurma-yı öğrenmek zorundadır.

Yazı Yazmak Öğrenilebilir

En başta belirtmek gerekirki yazı yazmak doğuştan gelenbir yetenek değildir. Emek ve-rerek öğrenilen bir faaliyettir.Yazı yazmak için burjuvazininokullarındaki eğitime ihtiyaçyoktur. Bilgi-birikim miktarı daönemli değildir.

Belli bir düşünceye sahipolan, bu düşüncesini anlatabilenher insan bunu yazıya da döke-bilir. Evet, başlangıçta zorlanı-labilir yada düşüncesini ifadeedemeyen yazılar da ortaya çı-kabilir. Emek vererek, biraz ça-bayla tüm bunlar düzeltilebilir.

Biz sosyalistiz. İnsanı va-redenin emek olduğunu biliriz.Tarih boyunca ortaya konulanher değerin yaratıcısı insanemeğidir. Dolayısıyla devrim-ci mücadelenin her aşaması, si-

lahlı-silahsız her faaliyet,halkı örgütlemenin her ara-cı gibi yazı yazmak da biremek işidir. Emekle yaratılır,emekle öğrenilir ve emekleistediğimiz sonucu alırız.

Aynı zamanda yazı yazmak sistemlive disiplinli düşünme işidir. Bir konuyayoğunlaşmayı gerektirir. Düzenin biz-den çalmaya çalıştığı en önemli şeyDOĞRU DÜŞÜNME özelliğidir. Yazı

yazarken de ihtiyacımız olan DOĞRUDÜŞÜNMEK, YANİ DİYALEKTİKDÜŞÜNMEKTİR.

Yazı yazmak bol bol "neden" so-rusunu sormak ve cevap bulmak de-mektir. Bu soruları sorduran ve ce-vaplarla yazının oluşmasını sağla-yan diyalektik düşünmektir.

Düzenin halka kazandırmaya ça-lıştığı bir düşünce vardır: Her şeyi ye-tenekler belirler ve yetenek doğuştangelir.

Biz yeteneğe inanmayız. İnan-saydık ırkçı olurduk. Saç rengi, gözrengi, deri rengi bunlar doğuştan ge-

len özelliklerdir. Bunların hiçbirisi dekişinin yeteneklerinde belirleyici de-ğildir. Biz herkesin öğrenebileceğine,herkesin eğitilebileceğine inanırız.

Biz öğrenme isteğine inanırız. Bunedenle devrimi isteyen, yüzü devrimedönük olan herkes her şeyi öğrenebilir.

"Ben yazı yazamam", "Ben neanlarım yazmaktan" gibi düşünce-leri terk etmek zorundayız. Halkadevrimci mücadelenin gerekliliğinianlatabiliyorsak, okuduğumuzu an-layabiliyorsak, okuma-yazma bili-yorsak yazı da yazabiliriz.

Sonuç olarak yazı yazmak "özelyetenekli" bir avuç entellektüelinyapacağı bir faaliyet değil, tüm dev-rimcilerin emekle ve doğru düşün-me tarzını öğrenmesiyle yapabile-ceği bir iştir. Pratiğin içinde olan her-kes, halktan uzak bir avuç küçükburjuva aydından çok daha iyi ürün-ler ortaya çıkarır.

Neden Yazı Yazmalıyız?İdeolojimizi, düşüncelerimizi, ken-

dimizi, ne yapmak istediğimizi, kaza-nımlarımızı, verdiğimiz mücadeleyi...vb. her şeyi yazılarımızla halka taşırız.

Faaliyetlerimizi, nasıl çalıştığı-mızı örgütlülüğe yazdığımız raporlarlasunarız. Rapor yazmak aynı zaman-

da bir konuyu kavramak vekavratmak demektir. Çalış-ma yaptığımız alanı veya faa-liyeti düşünmek, sorunları-na, çözüm yollarına vakıf ol-mak demektir.

Halkı mücadeleye katmakiçin açıklamalardan, bildiriyekadar pekçok metin yazarız.Dergi yazılarımızla, yayınları-mızla, broşürlerimizle halkaideolojimizi taşırız. Örgütü-müzün pratiğinden öğrendiği-miz sonuçları yeniden teorihaline getirerek yazıya dökeriz.

Bizim pratiğimiz zengindir,militandır, iddialıdır... Dolayı-sıyla yazılarımız da aynı özel-liklerin oluşturduğu bir biriki-mi ifade eder. Pratiğimiz gibiköşeli, sade ve militandır.

Yazılarımız, halkın çok

Kurtuluş İçinKurtuluş İçin

Ders: Yazı yazmak

Herkes Yazı Yazabilir

Yüzeysel düşünme aslında bir düzenalışkanlığıdır.

Bu alışkanlık yazıda şöyle ortayaçıkar:

1- Doğru dürüst araştırmadan,öğrenmeden kulaktan dolma bilgilerle

yazmaya çalışmak... 2- Soru sormadan yani

derinlemesine düşünmeden yazıyazmaya çalışmak...

3- Konuyla ilgili düşünceleri dağınıkbir şekilde alt alta sıralama...

4- Konuyla ilgili araştırma yapmayı,daha önce benzer konularda yazılmışyazıları bulup onlardan kopya çekmek

olarak anlamak...

20 OCAK’TA ANKARA’DA, MAHKEMEDE BULUŞALIM Sayı: 19 / 15 Ocak 2012 221

Page 22: Halk Gercegi 19

çeşitli kesimlerinin prati-ğinden süzülüp geldiğiiçin zengin deney ve biri-kimleri ifade eder.

Mücadelemizi, kaza-nımlarımızı, zaferlerimiziyazdıklarımızla yaygın-laştırır, propagandasını ya-par, gelecek için örnekhaline getiririz.

Burjuva ideolojisiyle,dışımızdaki solla ve ken-di içimizdeki ideolojikmücadelede yazdıklarımızönemli bir rol oynar.

Kurallarımızın, düşünme-çalış-ma-yaşama tarzımızın benimsenme-sini yazdıklarımızla sağlarız.

Eğitim çalışmalarımızı yazdığımızçalışma notları ile sürdürürüz.

Kısacası; devrimci yaşamımızın ta-mamında yazmaya ihtiyacımız vardır.Ve bu açıdan hiçbir devrimci bunla-rı başkasının yazmasını bekleme veyazı yazmayı kendi dışında görmelüksüne sahip değildir.

Tersine emeği, yoğunlaşması veçabası ile öğrenmek ve kendisini ge-liştirmek zorundadır.

Yazı yazmak düşüncelerimizi net-leştirir, berraklaştırır.

Yazı yazmak bilgiyi araştırmaya,öğrenmeye ve sonuç olarak gelişme-ye sevk eder. Yazı çalışması içinde dü-şüncelerimizi geliştirir, yeni bilgiler öğ-renir, kendimizi daha iyi ifade edebi-lir hale gelir ve gelişiriz. Yani yazı ça-lışması bir zorunluluk olmanın yanı sıragelişimi sağlayan bir etkendir.

Adeta bir öğretmen gibi pratiği-mizi sorgulatan, hata ve yanlışlarımızıgösteren bir faaliyettir.

Yazı Yazmayı EngelleyenNedenler Nelerdir?

En önemli engellerden birisi "benyapamam", "olmaz" düşüncesidir. Yanikendine güvensizlik olarak ortaya çıkar.

Bu da düzenin verdiği düşünmetarzına başka bir örnektir. Düzende bi-rey yalnız ve çaresizdir. Var olan du-ruma boyun eğmeyi, değiştirmeyeçalışmamayı öğütler... Herkes do-

ğuştan yetenek sahibidir vb.

Biz ise değişime ve her şeyin öğ-renilebileceğine inanırız. Kolektivizmen büyük güç kaynaklarımızdan biri-sidir. Kolektif irade bilmediğimizi öğ-retir, yılların deney ve birikimini bizeaktarabilir, düzenin her tür ideolojik sal-dırısı karşısında bizi savunabilir.

Bir başka engel mükemmelliyet-çiliktir. Olacaksa ya en iyisi olacak yada hiç olmayacak... Yaşamda hiçbirşey böyle olamaz. Her şeyin sadece enmükemmelini isteyenler hiçbir şey ya-pamazlar. Her işi ilk kez yaptığımız-da pekçok yanlış ya da eksik yapabi-liriz. Öğrenerek ilerler ve daha iyile-rini başarırız. Mükemmeli istemekaslında hiç yapmamak anlamına ge-lir. İdealizmdir.

Bu devrimci için sınır koymak de-mektir, gerilemek demektir.

Diğer bir engel de yüzeysel dü-şünmedir. Yüzeysel düşünme aslındabir düzen alışkanlığıdır.

Bu alışkanlık yazıda şöyle orta-ya çıkar:

1- Doğru dürüst araştırmadan, öğ-renmeden kulaktan dolma bilgilerleyazmaya çalışmak...

2- Soru sormadan yani derinle-mesine düşünmeden yazı yazmaya ça-lışmak...

3- Konuyla ilgili düşünceleri da-ğınık bir şekilde alt alta sıralama...

4- Konuyla ilgili araştırma yapma-yı, daha önce benzer konularda yazıl-mış yazıları bulup onlardan kopya çek-mek olarak anlamak...

Tüm bunlar düzenden alınan dü-şünmeme alışkanlığının yani tem-

belliğin sonuçlarıdır.

Nasıl Yazacağız?Öncelikle yazacağımız

konuya vakıf olacağız. Araş-tıracak, öğreneceğiz. Ku-laktan dolma değil doğrulu-ğundan emin olduğumuzbilgilerle yola çıkacağız.Araştırma yaparken işimizeyaracak, konuyla ilgili herşeyi not alacağız. Yazarakçalışmak önemlidir.

Yazıyı nasıl yazacağımızı düşünmeişini başımızı iki elimizin arasına ala-rak değil, kalem ve kağıtla yazarak ya-pacağız. Sonra bunlara tek tek dönüpher birini "neden" sorusuyla açmayaçalışacağız. Ortaya bir taslak çıkacaktır.Taslağın eksiklerini tamamlayacak,yanlışlarını düzenleyeceğiz.

Yazı yazarken;

1- Dilimiz sade ve anlaşılır olma-lı, karmaşık anlatımlar, yabancı ve an-laşılmaz kelimeler kullanılmamalıdır.

2- Yazı somut ve hayatın içindenolmalı.

3- Örnekler verilmeli, soyut anla-tımlardan uzak durulmalı.

4- Yazının her yerinde "neden" so-rusuna cevaplar olmalı, muğlak, be-lirsiz noktalar kalmamalı.

5- Yazı hitap ettiği kitlenin ihti-yacına uygun ve örgütleyici olmalı.

Yazarken kendi cümlelerimizi kul-lanalım. Kendimize özgü cümlelerkurduğumuzda bunun gerektiği kadargüzel olmayacağından korkmamakgerekir. Kendi sözümüz her zamandaha iyi dinlenir, her zaman daha ye-rinde olur. Doğal cümleler kurmazsaksözlerimiz anlaşılır olmaz.

Hazır yazılardan, hazır notlardankopya çekilmemelidir. Bu batak bir iş-tir. Kötü de olsa yazı mutlaka bizim ya-zımız olmalıdır. Varsın birkaç kez dü-zeltilsin ya da baştan yazmak gereksin.Bundan korkmamak gerekir... Çünkübu bağımsız çalışmayı öğretecektir.

Sevgili Devrimci Okul okurları, buhaftaki çalışmamızı bitiriyoruz. Haf-taya başka bir konuda görüşmek üze-re... Hoşçakalın...

Yazı yazarken; 1- Dilimiz sade ve anlaşılır olmalı,

karmaşık anlatımlar, yabancı veanlaşılmaz kelimeler kullanılmamalıdır.

2- Yazı somut ve hayatın içindenolmalı.

3- Örnekler verilmeli, soyutanlatımlardan uzak durulmalı.

4- Yazının her yerinde "neden" sorusunacevaplar olmalı, muğlak, belirsiz noktalar

kalmamalı. 5- Yazı hitap ettiği kitlenin ihtiyacına

uygun ve örgütleyici olmalı.

TUTUKLU YÜRÜYÜŞ ÇALIŞANLARINA ÖZGÜRLÜK İÇİN,15 Ocak 2012 / Sayı:19222

Page 23: Halk Gercegi 19

Kuzey Kore lideri Kim Jong İl17 Aralık’ta geçirdiği rahatsızlık ne-deniyle şehit düştü. Kim Jong İl’inşehitliği ve Kuzey Kore halkınıngösterdiği derin üzüntüler burjuvazicephesinde tartışmalara neden oldu.

Burjuva medya önce şehit düşenKim Jong İl’e saldırdı. Düzmece,demogojik, yalan haberlerle Kimşahsında Kuzey Kore halkına, sos-yalizme saldırıyorlardı. Kim Jong İliçin burjuva medyada söylenenlerinbazıları: “Ülkesindeki lakabı ‘Sevgililider’ olan Kim Jong Il, sigara tir-yakiliği, konyak düşkünlüğü ve işta-hıyla tanınıyordu. (…) Yaklaşık 1.55metre boyundaki Kim, uzun boylugörünmek için platform topuklu ayak-kabılar giyiyor ve permalı saçlarınıkabartıyordu. Gri ve yeşil renkli tu-lumlar tercih eden Kim, kıyafetlerinimutlaka güneş gözlükleriyle tamam-lıyordu. Medeni durumu konusundaayrıntılı bilgi olmayan Kim'in birkez evlendiği ve en az 3 kadınla bir-likte olduğu sanılıyor. Kim'in, bu ka-dınların ikisinden üç oğlu, bir diğe-rinden ise kızı olmuştu. (...) KuzeyKore liderinin ayrıca sinema tutkunuolduğu ve 20 bin DVD içeren bir ar-şive sahip olduğu belirtildi. Kim'in ensevdiği film ise Rambo'ydu.” (Hür-riyet, 19 Aralık 2011)

Burjuva basının hemen hementümünde de bu ve benzeri biraz fazlabiraz eksik, yalan ve demogojik ha-berler birkaç gün boyunca yayınlandı.

Burjuvazinin saldırısı bununla sı-nırlı değildi elbette. Kim Jong İl’inyerini alacağı söylenen oğlu KimJong Un hakkında da benzer demo-gojik yalanlar sıralandı.

Kuzey Kore’nin nükleer silahlarasahip olduğu, bunlarla denemeleryaptığı, dünya için tehdit oluşturduğuyazıldı. Kuzey Kore halkının yıllardıraçlıkla pençeleştiği söylendi.

Ve Kim Jong İl’in ölümü ardındanKuzey Kore halkının yas tutması,ağlaması burjuva medyada magazinhaline getirildi. En çok da bu yanıylatartıştırıldı.

Neydi İnsanların BöyleAğlamasının Nedeni?Kuzey Kore Nasıl BirÜlkeydi? Halkı Nasıldı?

Burjuvazi her şeyi bir “sır” per-desine büründürürken burjuva medyagerçeği gizlemek, yalanları ger-çekmiş gibi sunmaktan başka birşey yapmaz. Kim Jong İl’in ölümününasıl bir haber konusu yaptığına ba-kın. Nerelerden, nasıl ele aldığınabakın. Görülecek ki burjuvazi herşeye ama her şeye kendi sınıfsal çı-karlarından bakar. Sınıf çıkarları içinyapmayacağı şey yoktur; yalan, de-mogoji, katliam…

Burjuvazi sınıf bilinciyle yaklaşır.Halka, devrimcilere, Kuzey Korehalkına ve onun yöneticilerine kinibundandır.

Burjuvazi kendi ahlakıyla, kendideğerleriyle söyler, yazar, yaşar. Budoğaldır. Doğal olmayan bu gerçeğinunutulması, gözardı edilmesidir.

Burjuvazi sınıf düşmanımızdır.Bu bilinçle bakmalıyız bizde. Bur-juvazi ne diyorsa, ne söylüyorsa ter-sini düşünmeliyiz. Bu en basit, entemel sınıf mücadelesi, sınıf bilincigerçeğidir.

Kim Jong İl’in şehit düştüğü gün-lerde Çek Cumhuriyeti Eski Cum-hurbaşkanı Vaclav Havel’in ölümünüduyurdu burjuva basın.

“Çek Cumhuriyeti’nin geçen pa-zar yaşamını yitiren komünizm karşıtıeski cumhurbaşkanı, oyun yazarı,şair Vaclav Havel halkı tarafındananahtarlarla uğurlanıyor. Anahtarsallamak 1989’daki adıyla Çekoslo-vakya’daki Moskova uydusu komünistrejimin sonunu getiren Kadife Dev-rim’in sembol hareketiydi. Çek Cum-huriyeti’nin başkenti Prag’da dünHavel’in arabaya yerleştirilen naaşıPrag Kalesi’ne doğru yola çıkarken,siyah kıyafetlere bürünmüş binlercekişi kortejde yer aldı.” (Hürriyet, 22Aralık 2011)

Amerikancı Fethullah Gülen'inZaman'ı da şöyle yazıyordu Havel'inölümünün ardından: “Eski Çekoslo-

vakya'da 1989'da yapılan KadifeDevrim'in öncülerinden olan Havel,Çek Cumhuriyeti'nde 1990'da yapılanilk serbest seçimlerde cumhurbaşkanıoldu. Ülkenin 1993 yılında Çek Cum-huriyeti ve Slovakya olarak barışçıbir şekilde ikiye bölünmesinde deönemli rol oynayan Havel, yeni ÇekCumhuriyeti'nin de ilk cumhurbaşkanıolarak seçildi.” (Zaman, 19 Aralık2011)

Şimdi Kim Jong İl için yazılanlarlaVaclav Havel için yazılanları karşı-laştırın. Ki her ikisini yazan da bur-juva medyadır.

Bir yanda "aşağılık komplesi için-de olan, lüks içinde yaşayan" diktatörKim Jong İl diğer yanda "barış sa-vunucusu, devrimin öncüsü, efsanevilider" Vaclav Havel.

Burjuva medyada yazılanlara ba-karsak Vaclav Havel'in ardından ağ-lamak serbest, ağlamak gayet normal,ancak Kim Jong İl'in ardından dö-külen gözyaşları "sahte", ağlamayan"cezalandırılıyor". Burjuvazininahlakı budur. Burjuvazinin sınıf bakışıbudur.

Gerçekte KimdirVaclav Havel?Kimdir Kim Jong İl?

Vaclav Havel bir komünizm düş-manıdır, karşı-devrimcidir. SosyalistÇekoslavakya'da kapitalist restoras-yonun mimarıdır.

Kim Jong İl ise sosyalist KuzeyKore'nin lideridir. Emperyalist sal-dırganlığa karşı ülkesinin başındaolan, emperyalizme teslim olmayan,ona meydan okuyan Kuzey Kore'ninlideri.

Karışık bir şey yoktur.

Burjuvazi kendi sınıf çıkarlarınınpenceresinden bakıyor, kendi ideo-lojisiyle düşünüyor. Bunun için sal-dırıyor halka, devrimcilere, KuzeyKore halkına, yöneticilerine. Bununiçin kin duyuyor. Bunun için yalanve demogoji silahını kullanıyor. İn-sana dair duyguları ancak biz yaşarız.Burjuvazi bu duyguları da satmıştır,

İki Lider, İki Dünya, İki İdeoloji

20 OCAK’TA ANKARA’DA, MAHKEMEDE BULUŞALIM Sayı: 19 / 15 Ocak 2012 223

Page 24: Halk Gercegi 19

kirletmiştir. Anaları yokturonların, özlemleri, aşklarıyoktur. Sevdikleri yoktur. On-ların gözyaşları sahtedir. Onlarkatlederken kahkahalar ataninsanlıktan nasibini almamışzebanilerdir.

Onların Kuzey Kore halkınınduygularını anlamasını bekle-miyoruz. Sadece halkın duygu-larının, değerlerinin içini bo-şaltmaya çalışmasına, ona diluzatmasına öfke duyuyoruz.

Dünya Halklarını Tehdit Eden Emperyalizmdir

“Kuzey Kore’den askeri güç kul-lanma tehdidi”, “Kuzey Kore’den sa-vaş tehdidi”, “Dünyada nükleer bom-ba korkusu artıyor: İran, Kuzey Koreve Pakistan’dan sonra sıra kimde?”

Kuzey Kore ile ilgili bu yalanlaronyıllardır sürüyor. Emperyalizminbilinçli bir saldırısıdır bu.

Böylelikle Kuzey Kore saldırganbir ülke olarak yansıtılır, bilinçlere

kazınmaya çalışılırken emperyalizmkendi suçlarını, kendi katliamcılığınıgizler.

Emperyalizm saldırısında o derecepervasızdır ki; kendisi her türlü silahasahiptir, nükleer gücü elinde bulun-durarak dünyaya tehdit oluştururkenve bu durumu gayet meşru gösterirkenbir başka ülkenin bu silahlara sahipolmasını "büyük tehdit" olarak su-nup mutlaka ve hızla ortadan kaldı-rılması gereken bir soruna dönüştürür.

Emperyalistler ve yerli işbirlik-çileri halklara her türlü şiddeti uy-gulamalarını zorunlu, gerekli ve meş-

ru bir durum olarak yansıtırkenhalkların kendi şiddetleriniuygulamasını "terörizm" ola-rak suçlayıp mahkum etmeyeçalışırlar. Bütün bunlar em-peryalizmin bilinçli politika-larıdır.

Dünya halklarını tehdit edentek güç emperyalizmdir. Bugün-kü dünya tablosu; açlıklar, ölüm-ler, katliamlar, işgaller, bunufazlasıyla kanıtlamıştır ve ka-

nıtlamaktadır.

Bugün Suriye de, İran da, KuzeyKore de yönetimleriyle, sistemleriylekendi içlerinde farklılıklar taşımaklabirlikte emperyalizmin ‘yeni dünyadüzeni’ önünde engeldirler ve bu an-lamda emperyalizm için tehdit du-rumundadırlar.

Gerçek budur; emperyalizm ken-disi için tehdit olanı dünya halklarıiçin tehdit olarak sunmaktadır.

Sorun emperyalizmin yeni dünyadüzenine teslim olmamak, emper-yalizme karşı halkların ulusal ve sos-yal kurtuluş savaşlarını büyütmektir.

Milyonlarca Koreli liderinin arkasındangözyaşı döktü. Kendi halkına kan

kusturan emperyalist ve işbirlikçi ülkelerinsözcüleri halkın bu gözyaşını anlayamaz.

Faşizmle yönetilen ülkemizdeAlman papazın sözleri herkes içingeçerlidir. Faşizme göre kendisinehizmet etmeyen herkes düşmandır.

Şimdi sıra meclise geldi. AKP,meclis iç tüzüğünde yapmak istediğideğişikliklerle faşist düzenin kendimuhalefetini susturuyor.

Yeni-sömürge ülkelerde meclis-ki faşizmi en iyi perdeleyen ku-rumdur- demokrasicilik oyunununen önemli aracıdır. Seçimlerde birileriiktidar ve birileri de muhalefet olmakdurumundadır, demokrasi oyununagöre. Ve muhalefet partileri iktidarıeleştirerek o koltuğa kendisinin ge-çebilmesinin hesabını yapar. Bu ger-çek herkes tarafından bilinmesinerağmen BU oyun sürdürülür.

AKP, şimdi bu oyunun da sınır-

larını daraltıyor. Meclisiç tüzüğünde değişiklikleryapılması için geçtiğimizhafta meclis genel kuru-luna başvuran AKP, birtakım değişikliklerle halkakarşı çıkarılacak yasaların

tartışmasız, görüşmesiz ve hızla çı-karılmasını amaçlamaktadır. 30 Ara-lık'ta meclis genel kuruluna sunulanteklif AKP'nin dilinde "meclisindaha sağlıklı işlemesi" adına ya-pılmış bir tasarıdır.

Teklife göre, -AKP, halka karşı bir kanun teklifi

sunacak, düzen partileri düzen sı-nırları içinde dahi bunu eleştire-meyecek, soru soramayacak.

-Komisyonlarda her üyenin yal-nızca bir önergeyle sınırlandırılması,AKP'nin kimsenin öneri getirmesinedahi ihtiyaç duymaması anlamınageliyor.

-Varolan meclis içtüzüğüne göregenel kurul sırasında her milletve-kilinin "karar yeter sayısı" isteme

ve genel kurulda yeterli sayıda mil-letvekili olup olmadığını kontroletme hakkı varken; AKP'nin tekli-finde bu en az on beş milletvekilininistemesi durumunda gerçekleşecek.Yani kararlar oldu bittiyle, jet hızıylave mecliste yeterli sayı olmadan daçıkarılabilecek.

-Bu tasarı gündemi yalnızcaAKP'nin belirlemesi, muhalefetinkendi gündemini ya da gözlerdenkaçırılmak isteneni dahi gündemegetirememesi anlamına geliyor.

-Burjuva muhalefetin kendi öne-rileri üzerinde konuşma sürelerikısaltılıyor ve böylece AKP'nin dı-şında kimsenin sesinin çıkmasınaizin verilmiyor...

Buyurun buna "demokrasi" di-yelim eğer dilimiz varacaksa. Mecliskürsüsünden bir başka partiyi despot,diktatör ilan eden, Hitler'in isminide sık sık başka düzen partisine ya-mayan AKP, faşizmin bugün iyibir temsilcisidir. Hitler'e iyi biröğrencidir.

Meclis iç tüzüğünde değişiklik:Oligarşinin meclisinde kendi muhalefetine de konuşmak

yasak!

TUTUKLU YÜRÜYÜŞ ÇALIŞANLARINA ÖZGÜRLÜK İÇİN,15 Ocak 2012 / Sayı:1924

Page 25: Halk Gercegi 19

Trakya Halk Komitesi’nden İsmetPatron, Necmi Uçar ve Muhsin Engürile Ergene Nehri ve başlattıkları kam-panya üzerine yaptığımız röportajıyayınlıyoruz.

İsmet Patron (Emekli Çiftçi):

“Şu an tarlam kalmadıancak mesleğim oydu”

Yürüyüş: Kampanyadan bahsedermisiniz? Ne zaman başladı? Nere-lerde çalışma yürütüyorsunuz? Trak-ya Halk Komitesi’nin çalışmalarınanerelerde nasıl bir katılım var?

İsmet Patron: Benim için kam-panya Trakya Halk Komitesi gönül-lülerinin köyüme gelip beni bulma-sıyla başladı diyebilirim. Öncesindede Ergene Nehri’nin kurtarılmasıylailgili yıllardır verilen mücadelelervardı. Ancak Trakya Halk Komitesigönüllüleri arasında genç üniversiteliarkadaşların da olması, Ergene’yesahip çıkmaları beni çok sevindirdi.İçimdeki umudu yeşertti. Bu nedenlebenimle görüşülmesinin hemen er-tesinde arkadaşlara ulaşarak çalış-malar hakkında bilgi alarak kampanyaçalışmasına katıldım.

Necmi Uçar : (Emekli Aynı Za-manda Asansör Ustası): Kampanya-mız Ekim ayı itibariyle başladı. Ya-pılan kampanyada Kırklareli il sı-nırları içerisinde belirlediğimiz 4bölgeye öncelikli olarak ulaştık. Bun-lar Pehlivanköy, Sinanlı, Karamusul,Kırklareli Şeytandere üzerindeki köy-lerdir. Gittiğimiz yerlerde, köylerdegördük ki Ergene’nin kirletilmesikarşısında halkın tepkileri var. Aynızamanda bizden önce Ergene ile ilgiliyapılan çalışmalardan sonuç alına-madığından da bahsediyordu insanlar.Bir karamsarlık vardı insanların üzer-lerinde. Bir kez gelinip sonrasındagelinmemesinden sitem ediyorlardı.Ergene’nin geçmişini bilenler, o gün-lerin geri gelmesi için ne gerekiyorsa

yapılması gerektiğini ifadeediyorlardı. Bizler TrakyaHalk Komitesi olarak Trakyahalkına güven verecek ça-lışmaları önümüze koyma-mız gerektiğini düşünüyo-ruz. Ve bu amaçla da önü-müze bir takım hedefler koy-duk. Var olan Ergene so-rununun çözümünü sü-rekli insanlarımızın gün-deminde tutabilmek içinsürekli kültürel sanatsalfaaliyetler belirledik. Örneğin,köylerde film gösterimleri,kahve toplantıları, sokak ti-yatrosu, skeçler gibi. Kampan-yamıza katılım, önümüze koy-duğumuz hedefleri gerçekleştirdiği-mizde, insanlarla karşılıklı güvenilişkimiz geliştiğinde daha da arta-caktır diye düşünüyorum.

Muhsin Engür (İşçi): Yaklaşık2 ay önce başladı. Ergene eşittirTrakya, Trakya eşittir Ergene’dir.Kirletilmesindeki duyarsızlığı, so-rumlularını açığa çıkarmak ve top-raklarımızı geleceğimize, çocukla-rımıza daha sağlıklı bir şekilde bı-rakmak için böyle bir kampanya baş-lattık. Ergene Nehri’nin kirliliğindenen çok etkilenen köylerde ve yerleşimalanlarına öncelik veriyoruz. Dahaönce Ergene’nin kirliliği sorununailişkin yapılan çalışmalardan sonuççıkmayınca yöremiz insanı ilk gitti-ğimizde soruna umutsuz bakıyordu.Ama biz bunun aşılabileceğine inan-dık. İlk adım olarak bölge insanınınbu karamsarlığını yıkmaya çalışıyo-ruz.

Yürüyüş: Ergene nerde kirlenmeyebaşlıyor? Kirlenmesine neden olanetkenler nelerdir?

İsmet Patron: Ergene Trak-ya’daki 3 ilin şahdamarı gibi hayatveren bir kaynaktır. 3 ili sular. Yu-nanistan hududuna kadar 190 km.mesafeyi kapsar. Ve her geçtiği ilin-

topraklarına çok yüksek ürün verdirenbir nehir. Bunun dışında pek çokTrakyalı’ya yüzmeyi öğretmiş, za-manında içme suyu ihtiyacının bilekarşılandığı bir nehirdi.

Haliç’in etrafındaki sanayi fabri-kaları Haliç’i bir leş durumuna ge-tirmişti. Haliç’i temizleyelim derkenbu seferde Trakya’yı kirlettiler. Şöyleki, bu Haliç etrafında bulunan onlarcafabrika Trakya’da Çerkezköy’e veÇorlu’ya taşındı. Buraya kurulu olanfabrikaların hepsi atıklarını ErgeneNehri’ne bırakıyor. Bu atıklardanbazıları, kostik, civa, deterjan vesiyanürdür. Civa ayrıca bu kirli su-ların yer altı sularına ulaşmasını sağ-layan bir kılavuz görevi görüyor.Fabrikalar Ergene’yi kirlettiklerinigizlemek için 100-150-200 metreyekadar sondaj yaparak çıkarttıklarıtemiz su kuyularının boşalanlarınabu kimyasal atıklarını yeraltınabasıyorlar. Böylelikle içme suyu-muza kadar zehir ulaşıyor. Ben ül-kemizde özellikle Çevre Bakanlığı’nınne iş yaptığını merak ediyorum? Ne-den göz göre göre Ergene boyundayaşayan köylülerin yaşamını hiçe sa-yıyorlar? Ben kendi kendime bu du-rumu şöyle açıklıyorum: Çünkü bufabrikaların pek çoğunun ortağı mec-liste.

Röportaj

Necmi Uçar Muhsin Engür

Bugün Ergene etrafında hiçbir şeyyaşamıyor, mikrop bile. Öncedençok büyük karaağaçlar vardı, pek

çoğu ayakta çürüyerek öldüler.

20 OCAK’TA ANKARA’DA, MAHKEMEDE BULUŞALIM Sayı: 19 / 15 Ocak 2012 225

Ergene’yi, Onu Kirleten AKP Değil, SadeceHalkın Örgütlü Mücadelesi Temizler

Page 26: Halk Gercegi 19

Ayrıca Ergene’nin kirliliğineneden olan bir diğer etmen de be-lediyelerin yanık yağ türü atıklarıve septik çukurları da Ergene’yeboşaltmaları. Sessiz bir imha varşu an. Bir atom bombası etkisiyleErgene Nehri’nin kirliliği Trak-ya’da yaşamı sessizce yok edi-yor.

Yürüyüş: Ergene etrafına zehirsaçıyor deniliyor? Ergene nehrinerelerde, ne tür zararlar veriyor?Nedir etkileri?

İsmet Patron: Ergene tümbalkanlardan uçan hayvanların göçyolu üzerindedir. Bu bölgeden geçenkuşların ayaklarında İtalya’dan, Ro-manya’dan,Yunanistan’dan geldiğibelli olan halkaları, adresleri vardı.Ergene bunlara kılavuzluk ediyordu.Temiz su yatağı olarak hayvanlaraev sahipliği yapıyordu. Ve diğer yan-dan balıklar için de aynı görevi ya-pıyordu. 100-150 kiloya kadar balıklarTuna, Tunca, Meriç, Gala deltasından,Arda Nehri’nden Çorlu’ya, Çerkez-köy’e balık akımı olurdu. Köylülerekmek yerine balık, av hayvanıyelerdi. Ergene’nin son 70 yılını iyibiliyorum.

Bugün Ergene etrafında hiçbirşey yaşamıyor, mikrop bile. Önce-den çok büyük karaağaçlar vardı,pek çoğu ayakta çürüyerek öldüler.Bu fabrika atıkları 3 ile de çok büyükzararlar verdi, en verimli topraklarızehirledi, yok etti. Şimdi sıra bura-larda yaşayan insanlara geldi. Ergeneboyunda bugün en çok pancar veçeltik ekimi yapılır. Köylüler bazenErgene’den sulamak zorunda kal-dıkları için Ergene’den sulama yap-mak yasaklandı. Ergene’nin geçtiğibu 3 ilde nehir kenarındaki köy vebeldelerde ağır bir koku vardır. Ge-celeri insanlar kokudan camları aça-mıyor, özellikle yaz gecelerinde. İn-sanı istifra ettirecek kadar ağır birkoku.

Ergene Nehri’ndeki kirli suyunkanserojen etki yaptığı kanıtlandı.Örneğin, pancarını sularken ayağısuyla temas eden köylü bir buçukyıl ayağından tedavi oldu. İkinci

bir köylü cildinin bir bölümünebu kirli suyun temas etmesi sonucubir yıl boyunca ilaçlı suda oturaraktedavi oldu. Şu an hiçbir canlı ya-şamıyor Ergene’de, en son kurba-ğalar yok oldu.

Yürüyüş: Fabrikaların zararlarıanlatıldığında Trakya halkının ‘fab-rikalar kapanırsa işsiz kalırız, fab-rikalardan ekmek yiyoruz’ gibi birkaygısı var mı? Trakya halkı soru-nun ne kadar farkında?

İsmet Patron: Ergene Nehri’ninkurtarılmasına karşı çıkan şu an içinhemen hemen yok. Önceden vardı.Şimdi ise öldükten sonra fabrikayıne yapayım diye bakıyor insanlar.Trakya halkı sorunun fazlasıyla far-kına varmaya başladı. Halkın ölümkapısına dayandı. Koyunlar pırıl pırılyıkanırdı, buğdaylar yıkanırdı bu su-larda, ahlat, böğürtlen, yaban eriğibir cennetti buralar.

Yürüyüş: Kampanya kapsamındane tür çalışmalar yapıyorsunuz?Neler yapacaksınız?

Necmi Uçar: Şu an için kam-panya kapsamında gittiğimiz köylerdeErgene sorununun çözümü noktasındaamaçlarımızı hedeflerimizi anlatarak,bildirilerimizi, afişlerimizi insanla-rımızla paylaşarak bilgilendirme ça-lışması yapıyoruz. Ayrıca çalışma-mızın devamlılığı için gerekli olançalışmanın ekonomik boyutunu dainsanlarla paylaşıyoruz.

Babaeski merkezde, Gazi KemalMahallesi ve çarşıda Kasım ayıiçerisinde toplu bildiri dağıtımı yap-tık. Babaeski halkından çalışmala-rımızda bizden yana olduklarını,bu kirliliğin önüne geçilmesi ge-rektiğini ifade eden sözlerle sıkçakarşılaştık. İmza atmamız gerekiyormu, biz ne yapabiliriz diye soranlaroldu. Pek çok esnaf afişimizi asarakbildirimizi alarak kampanyamızısahiplendiğini gösterdi. Babaeski’deolduğu gibi Kırklareli merkezde detoplu halde bildiri dağıtımı ve af-işlerimizle Ergene kampanyamızı

halkımıza ulaştırma hedefimiz var.Ayrıca yine şehir ve ilçe merkezle-rinde türkülerimizi Ergene için söy-lediğimiz geceler düzenlemeyi dü-şünüyoruz.

Muhsin Engür: Şu an için bil-diri dağıtımı, afişleme gibi ilk olarakbilgilendirme, kampanyayı, hedef-lerimizi yöre insanıyla paylaşmaküzerine bir çalışmamız var. Sonra-sında köylerde Ergene için müzikdinletileri, tiyatro gösterimleri yap-mayı, skeçler oynamayı hedefliyo-ruz.

Yürüyüş: Halk kampanyayı nasılkarşılıyor? Siz gidip görüştüğünüzdeonlar neler söylüyor?

Necmi Uçar: Halk kampanya-mızı olumlu karşılıyor, çok onurlubir iş yaptığımız konusunda olumlueleştiriler aldık. Ancak sonuç alınmasınoktasında tereddütleri olduğunu dasöylüyorlar. Ülkemizi yönetenleribildiklerinden dolayı halk yararınabir şey yapmayacaklarını iyi biliyorlar.Bu nedenle işimizin de zor olduğunusöylüyorlar. Biz de onların yapma-yacağını, bizim mücadelemizle yap-tıracağımızı söylüyoruz.

Muhsin Engür: Genel anlamdaErgene sorununun çözüleceği nokta-sında karamsarlık hakim. Fakat yinede insanlar bir şeyler yapılması ge-rektiğine inanıyorlar. Bu anlamdaçok büyük anlamda olmasa da destekgörüyoruz. Sorunun bütününü karar-lılığımız çözecek diye düşünüyorum.

Röportaj

Pirinç üreticisi pirincin bubölgeden dolayı ucuza

satıldığının farkında, balüreticisi de aynı şekilde

etkileniyor bu durumdan.Topraklardaki verim düşük,

çiftçi bunu görüyor,hayvancılık yapanların

hayvanları düşük yapıyor veinsanlar bu olumsuzlukları

yaşayarak görüyor.

TUTUKLU YÜRÜYÜŞ ÇALIŞANLARINA ÖZGÜRLÜK İÇİN,15 Ocak 2012 / Sayı:19226

Page 27: Halk Gercegi 19

Röportaj

Yürüyüş: Fabrikaların za-rarları anlatıldığında Trakyahalkının “Fabrikalar kapa-nırsa işsiz kalırız, fabrika-lardan ekmek yiyoruz” gibibir kaygısı var mı? Trakyahalkı sorunun ne kadar far-kında?

Necmi Uçar: Tabii kibu kaygıları yaşayanlardavar ancak bölgemizde de çokfazla işsiz insan olduğundandolayı bu tehdit de pek etkilideğil. Trakya halkı sorunun tümboyutlarıyla farkında. Pirinç üre-ticisi pirincin bu bölgeden dolayıucuza satıldığının farkında, balüreticisi de aynı şekilde etkileniyorbu durumdan. Topraklardaki ve-rim düşük, çiftçi bunu görüyor,hayvancılık yapanların hayvanlarıdüşük yapıyor ve insanlar buolumsuzlukları yaşayarak görü-yor. Biz sadece bölgemizin değiltüm Türkiye’nin bu Ergene sorunaduyarlı olması gerektiğini düşünü-yoruz. Çünkü soframıza gelen temelgıdalar yağ, şeker, pirinç, un vebalın önemli bölümü Ergene bo-yundan karşılanıyor.

Muhsin Engür: İnsanların ka-falarını bu anlamda bilinçli bir şekildebulandırıyorlar. Önce toprakları işle-mez hale getiriyorlar, tarım ilaçlarınınzehrinden, akarsuların kirletilmesinekadar tarımsal üretim genel anlamdabaltalanması, hayvancılığın bilinçlibir şekilde yok ediliyor olması sonucubölgemizde topraklar hızla el değiş-tiriyor. Bununla birlikte tarımsal ara-ziler hızla fabrikalaşmaya açılıyor.Ve doğallığında hızlı bir kirlenmevar. İnsanlarımız örgütsüz ve bilinçsizolduklarından dolayı da çok çabukkandırılabiliyor, fabrikaların geleceğinikendi geleceği gibi görebiliyor. Oysayakın bir zamanda kendi topraklarındaırgat, fabrikalarda köle durumuna dü-şecek. Sorunun bir boyutuyla farkındafakat örgütsüz olduğu için de dirençsiz.Çok küçük bir azınlık bu anlamdanet bakıyor, çözümü aktif mücadele-den yana görüyor.

Yürüyüş: Ergene ne zaman gün-

dem olsa AKP bir proje açıklayıpErgene’yi temizleyeceğini söylüyor.Ergene’nin temizlenmesi mümkünmü? Halk AKP’nin bu projelerininasıl karşılıyor?

İsmet Patron: Ergene’nin temiz-lenmesi mümkün, insan elinden hiçbirşey kurtulamaz. Ancak AKP bu so-rundan kendine pay çıkarmaya çalışıyor.Ancak Trakya halkı bu politikalaraitibar etmiyor. Bunun altında yatannedenlerden biri de ne acıdır ama in-sanların akşamları haber izlememesiyatıyor, biraz duyarsızlıktan kaynaklı.

Necmi Uçar: AKP halkın sondönemde sıkça gündeminde olan Er-gene sorununu için “gereğini yaptık”diyerek sorunu gündemden düşürmeyeçalışıyor. Sorunun kaynağını fabrikaatıklarından ziyade evsel atıklara yön-lendirerek var olan durumu kendi so-rumluluğundan çıkarmaya çalışıyor.Ve aynı şekilde sorunu bu çarpıtmayıpanel türü çalışmalarla bölgemizdeinsanlara ulaştırmaya çalışarak aynı

zamanda yürüttüğümüz kam-panyayı da etkisizleştirmeyeçalışıyor. Ergene’nin temiz-lenmesi mümkündür, bunubelirleyecek olan mücadele-mizdir.

Muhsin Engür: KimseAKP’nin bu yalanına inan-mıyor. Her ne kadar düzeneboyun eğse de onların herdediğine de inanmıyor. Er-gene’nin temizlenmesi müm-kün. Ancak iş temizlemeklebitmiyor. Bu bir sistem so-runu, düzen sorunu. Yani

fabrikaların %85’inin kaçak veişletme ruhsatları olmayışına gözyuman AKP’dir. Sorunu yaratanAKP iktidarıdır, bu düzenin ken-disidir. Bu nedenle bu düzeninErgene sorununu çözeceğini dü-şünmüyorum. Bu sorunu ancakhalkın örgütlü mücadelesi çöze-bilir.

Yürüyüş: Ayrıca sizin eklemekistediğiniz bir şey var mı?

İsmet Patron: Ergene soru-nuna sahip çıkan Trakya Halk Ko-mitesi gönüllüleri bana güven verdi.

Yaşam inancımı artırdılar bu nedenleben de kampanya çalışmalarında yeralıyorum.

Necmi Uçar: Biz Ergene sorununusadece bölgemiz sınırları içinde birsorun olarak görmüyoruz. Tüm Türkiyehalkını ilgilendiren bir sorun olduğunudüşünüyoruz. Bölgemizden elde edilenşeker pancarını çayımızda kullanıyoruz,yine pirinç her gün akşam soframızapilav olarak geliyor, yine ayçiçek yağınıgünde iki kez soframızda kullanıyoruz.Bu anlamda bölgemizle birlikte tümTürkiye halklarını Ergene sorunu üze-rine duyarlı hale getirmemiz gerekiyordiye düşünüyorum.

Muhsin Engür: Sonuç olarakgeçmişte Ergene, Trakya’nın ovala-rına hayat veriyordu, şimdi zehir sa-çıyor. Yüzlerce bitkisi canlısıyla Trak-ya’nın can damarı, yaşam kaynağıydı.Mücadelemiz gelecekte Ergene’ningeçmişteki güzel günlerine geri dön-mesi içindir.

Yani fabrikaların %85’ininkaçak ve işletme ruhsatları

olmayışına göz yumanAKP’dir. Sorunu yaratan

AKP iktidarıdır, bu düzeninkendisidir. Bu nedenle budüzenin Ergene sorununu

çözeceğini düşünmüyorum.Bu sorunu ancak halkın

örgütlü mücadelesiçözebilir.

20 OCAK’TA ANKARA’DA, MAHKEMEDE BULUŞALIM Sayı: 19 / 15 Ocak 2012 27

Page 28: Halk Gercegi 19

Kendilerinin enbasit bir rahatsız-lıklarında dahi dün-yanın en önemlisorunu oymuş gibi

gündem olurlarken konu halk oluncaonlarcası, yüzlercesi ölse bile hiç öne-mi yoktur.

Bir zamanlar Trakya topraklarınahayat taşıyan Ergene Nehri şimdizehir saçıyor. Çorlu’da yapılan biraraştırmada 20 evde bir kanser va-kasına rastlanmış. Bu çok büyük birrakamdır. Ama tekeller için bütünTrakya halkının zehirlenmesinin hiç-bir önemi yoktur. Sorunu çözmek ye-rine olayın üstünü örtmek için AKPiktidarının ne alavere, dalavere yön-temlere başvurduğunu görüyorsu-nuz.

Artık Trakya bölgesinde geçtiğiyerlere ölüm saçan bir nehre dönüştü.

Yapılan testlerde nehir suyundakurşun, civa, kadmiyum, kobalt,bakır gibi ağır metaller ve arsenikçıktığını belirtiyor uzmanlar. Fos-forlu-azotlu bileşikler ile solvent,asit, alkali ve boya gibi sayısız kim-yasal maddeler de tespit edildiğini çı-kartmışlar yine yapılan araştırmalar-da. Ne olduğunu bile bilmediğimizkimyasal maddelerin karıştığı bir ne-hirdir artık Ergene. Bu, ne olduğunudahi bilmediğimiz kimyasal madde-lerle yetiştirilen tarım ürünleri aracı-lığıyla yavaş yavaş halka ve tümcanlılara ulaşmakta ve kanser, inme,karaciğer, böbrek, kalp yetmezliğigibi çok ciddi hastalıklar olarak so-nuçları ortaya çıkmaktadır. Karşımı-za çıkan diğer bir gerçek ise hasta-lıkların her gün artığıdır.

Trakya halkının ekip biçtiği ve ge-çimini sağladığı başta ayçiçeği, buğ-day ve çeltik olmak üzere çeşitli tarımürünleri, sebzeler, meyveler artık ye-nilemeyecek durumda. Pazarda sat-tıkları ürünleri kimse almıyor. Hay-vanları hastalanıyor, sütleri sağlıksız...Ne yapsın Trakya halkı? Toprakları-nı terk mi etsin? Bu çözüm mü?

Sadece Trakya halkı değil, Trak-ya’da üretilen tarım ürünlerini kulla-

nan herkes tehdit altında.

Trakya Üniversitesi öğretimüyelerinin Ergene’deki kirlilik-le ilgili hazırladığı raporda, buakarsulardaki suların hiçbiramaçla kullanılamayacağı vesağlık için tehlikeli bir kaynak ol-duğu belirtiliyor. Ergene Nehri'ninTürkiye'nin en kirli nehri oldu-ğunun belirtildiği raporda, içinde-ki ağır metaller, bu suya temas edenve içen hayvanlara, bitkilere ve in-sanlara geçmekte, insanlarda dakansere neden olmaktadır." deni-liyor. Bu araştırmayı doğrulayan birgerçek ise, Ergene Nehri’ningeçtiği Çorlu’da her 20 evdenbirinde kanser hastası çıktı-ğıdır.

Bu kirliliğin ve halkın sağ-lığının tehdit edilmesinin so-rumlusu AKP’dir. AKP, böl-gede bulunan yaklaşık 5 binişyerinin atık sanayi mad-delerinin Ergene’ye akı-tılmasına izin veriyor.Herhangi bir önlem alma-yan AKP, Trakya’yı sanayi böl-gesi yapmayı planlıyor üste-lik. Bu ise daha fazla fabrika, ar-tan nüfus ve daha fazla kirlenenbir çevre demektir.

Ayrıca tekellerin, Trakya’nınyeraltı sularını da kaçak ola-rak kullanmasına, yani halkınsuyunun gasp edilmesine ve yeral-tı sularını bitirmesine de izin veri-liyor. AKP’nin eski Çevre Bakanı Os-man Pepe, Trakya bölgesindeki fab-rikaların, atık sularını yeraltı sula-rına da pompaladığını itiraf etmiş-ti. Yani bölgede yediğimiz, içtiğimizher şey kirletiliyor.

Trakya halkı 1999 yılından buyana, öncesinde içinde yüzdükleri,çevresinde oturup piknik yaptıkları,balığını yedikleri bu nehrin kirletil-mesine karşı eylemler örgütledi, bel-li çalışmalar yürüttü; ancak sonuç alanbir direniş gösterilemedi. AKP, te-kelleri koruyup kollarken, halk sağ-lığına düşman olduğunu göstermeyedevam ediyor. Temizlemek mümkün

değil midir? Elbette mümkündür. Buöncelikle Ergene’ye zehirini boşaltanemperyalist tekellerin fabrikalarınınzehir akıtmasını önlemekten geçer. Er-gene’ye zehirini boşaltan tekellerinfabrikaları bölgemizde durduğu süreceErgene temizlenmez. Topraklarımıztekellerin çöplüğü değildir. Trakya bi-zimdir. Kendi topraklarımızda, ken-di vatanımızda sağlıklı yaşamak içintopraklarımızı zehirleyen tekellerikovmalıyız.

Bunun ise tek yolu var. Trakya hal-kı olarak, Türkiye halkları olaraktopraklarımıza sahip çıkmak ve ör-gütlenmek, mücadele etmek. Aksidurumda bizi bekleyen daha fazlaölümdür.

DüşmanıHalk

AKP

Ergene Nehri’nin eski haliBir zamanlar bu nehrin suyu temizakıyordu. Bir zamanlar bu nehirTrakya’nın topraklarına bereket

taşıyordu. Bir zamanlar Trakya halkı bu nehirden

balık tutup coşkun akan suyundayüzüyordu. Ya şimdi?..

Ergene zehir akıyorTrakya emperyalist tekellerin

fabrikalarıyla doldu. Onlar bizimemeğimizi sömürerek karlarına kar

katarken pisliklerini bize bırakıyorlar.Şimdi Ergene, Trakya’nın bereketli

topraklarına zehir saçıyor.

TUTUKLU YÜRÜYÜŞ ÇALIŞANLARINA ÖZGÜRLÜK İÇİN,15 Ocak 2012 / Sayı:1928

AKP Nehirlerimizi, Yeraltı SularımızıKirletiyor, Halkı Zehirliyor

Page 29: Halk Gercegi 19

AKP, oligarşi içi çatışmada dev-letin tüm kurumlarında olduğu gibiMİT'i de ele geçirdi. Şimdi AKP,MİT'i ihtiyacına göre yeniden yapı-landırıyor. Geçtiğimiz hafta içinde(5 Ocak 2012) MİT, kuruluşunun85. yıl dönümü nedeniyle burjuvabasına "21. yüzyıl vizyonu" diye buyeniden yapılanma sürecini de tanıttı.

"Milli" duyguları kabaran burjuvabasının köşe yazarları her zaman ol-duğu gibi AKP yalakalığı yaparakbahsedilen kurum sanki işkenceci,katliamcı, tüm halkı suçlu olarak gören,esasında göbekten CIA'ya, MOSSAD'abağlı olan halk düşmanı bir kurumdeğilmiş gibi "övgüyle" bahsetti.

Amerikan yetiştirmesi MİT müs-teşarı Hakan Fidan basına yaptığısunumda yeni yapılanmaya göre dev-letin Genelkurmay, polis, jandarmagibi farklı kurumların yaptığı istih-baratların tek elde, MİT'te toplana-cağını açıklayarak, "21. yüzyıla ya-raşır 6 bin dönümlük bir 'Elektronikİstihbarat Köyü'" kurulacağını açık-

ladı.

Gerek CIA yetiştirmesi Fidan’ınsunumunda, gerekse yağdanlık köşeyazarlarının haberlerinde MİT’in“milli” olduğu vatanımızın, halkı-mızın çıkarları için çalışan bir kurumolduğu öne çıkartıldı. Kısacası halkdüşmanı bir kurum halka “milli”duygularla sahiplendirilmek isteni-yor.

Hakan Fidan ikinci birifingini de11 Ocak’ta Cumhurbaşkanı, Başba-kan, ilgili bakanlar, askeri erkan veyüksek yargı organlarına verdi.

Hiç Şansınız Yok! Halkı Düşman Olarak Görenler Halka Güvenmez, Halk daSizi Sahiplenmez!

Kimdir MİT? Halkta bu sorununkarşılığı nettir. Nereden bilir, tanıdığıbir MİT’çi mi vardır? Hayır. Halkımızdevletin bu kurumunu icraatlarındanbilir. Çünkü, nerede kirli bir iş varsa,

MİT’in adı oradan çıktı. Nerede faşistkatliamlar varsa, orada MİT’in izle-rine rastlandı. MİT, guya “gizli” biristihbarat teşkilatıydı ama her işindeayak izleri bırakacak kadar da bece-riksizdi. Nitekim Susurluk dönemindeortaya çıkan ayak izlerini takip eden-lerin yolunun duştuğu yerlerden biride hep MİT oldu. Aranan faşist ka-tillerin, eroin tuccarlarının, itirafçı-ların, kumarhanecilerin, ölum man-galarının olduğu her yerde MİT’inde adı geçiyordu. Halk ne olduğubelirsiz kişilere “İt misin, MİT mi-sin?” diye yakıştırma yapar. Güven-mez ve başından def eder. MİT buimajını yıkmaya çalışıyor. Her nekadar “MİT her yerdedir” diye “şehirefsanesi” yaratmaya çalışsalar da,tam bir yalandır. Halkı korkutmak,herkesin birbirine şüpheyle güven-sizlik içinde bakması için bu tür ya-lanları bilinçli olarak yaymaktadırlar.

MİT, halktan olmayandır. Halkıniçinde kendini güvende hissetmezve onun için halkın içinde barınamaz.

Halk Düşmanı MİT, 21. Yüzyıl Vizyonunu Basına Tanıttı: Halka Karşı Savaşta 6 Bin Dönümlük İstihbarat Köyü Kurulacak!

‘6 Bin Dönümlük İstihbarat Köyü’ Değil,‘66 Bin Dönümlük İstihbarat Şehri’ de Kursanız

KAYBEDECEKSİNİZ!‘21. Yüzyıl Ayaklanmalar Yüzyılı’ Olacak!

HALKLAR KAZANACAK!

20 OCAK’TA ANKARA’DA, MAHKEMEDE BULUŞALIM Sayı: 19 / 15 Ocak 2012 229

Page 30: Halk Gercegi 19

Onların bulunduğu yer Tarık Ümitgibi pislik yuvalarıdır.

Bağımsız Olamayan Bir Ülkenin Hiçbir Kurumu “Milli” Olamaz

İlk istihbarat teşkilatı 1910’lu yıl-larda Osmanlı döneminde oluşturulur.İttihat ve Terakkiciler’in, özel olarakda Enver Paşa’nın yönetiminde oluş-turulan "Teşkilat-ı Mahsusa", Os-manlı’nın çökuş döneminde balkan-lardaki bağımsızlık savaşlarında vesonraki dönemde de emperyalistlerinOsmanlı’yı işgal dönemlerinde aktifbir rol oynar. Bu yanıyla kısmen birulusal nitelik de taşır.

Cumhuriyet döneminde ilk resmigizli istihbarat teşkilatı 5 Ocak1927’de kuruldu. Adı Milli AmeleHizmet veya Milli Emniyet Hizmetiolarak anılan bu teşkilat, Alman GizliServisi’nin organizatörluğunde ku-rulmuştur. MAH’ın başında resmiolarak bir Turk vardır ancak, teşkilatıngerçek patronu Alman gizli servisidir.“Milli Emniyet Hizmeti” daha ku-ruluşundan itibaren işte bu kadar“milli” dir.

İkinci Paylaşım Savaşı’nın son-larında ise, “milli” istihbarattaki Al-man egemenliği de yerini Amerikanegemenliğine bıraktı.

CIA’nın ‘Şubesi’DurumundaBir ‘Milli’ Teşkilat!

Turkiye’nin, Amerika’nın yenisömurgesi olmasına paralel olarak,MAH (ve sonra MİT) bir CIA şube-sine dönuşturuldu. CIA, MAH’ı yenibaştan organize etti. Bu işe CIA,“kendi kadrolarını” yetiştirerek baş-ladı. 6 kişilik bir ekip ABD’de eğitimgördü. MİT’in diğer kadroları da bu6 kişi tarafından eğitildi.

Bu 6 kişilik ekipten BehçetTurkmen 1953’de MAH'ın başına,daha sonra da Fuat Doğu MİT’inbaşına getirilmiştir. MAH’ın bu dö-nemde “CIA’nın bir şubesi” halinedönuşturulmesi bir benzetme değildir.Fiili bir gerçektir. O kadar ki, guya

Turkiye adına(!) istihbarat yapmaklagörevli istihbaratçıların maaşlarınıdahi CIA ödemektedir.

Turkiye’yi yönetenler, MİT’in ba-şındakiler zaman zaman bu gerçeğiitiraf etmişlerdir. İşte bu itiraflardanikisi: Başbakan Menderes’in Muste-şarı Ahmet Salih Korur, MAH hak-kında hazırladığı raporda şöyle diyor:“Amerikalılar, MAH'a hakimdi. Paraveriyor, örgute ‘nufuz’ ediyorlardı.Milli Emniyet’in butun dosyalarıCIA'nın kontrolundeydi. İstanbul'daMilli Emniyet’e ait bir okul, servisinİstanbul örgutu ve Yeşilköy'deki So-ruşturma Teşkilatı tumuyle Ameri-kalılar’ın emrindeydi. Okullara, So-ruşturma Teşkilatı'na Amerikalı lar‘doğrudan’ para veriyorlardı. İstan-bul bölge örgut başkanlığına da ‘doğ-rudan’ para öduyorlardı. Karşılığında‘iş’ istiyorlardı.” (Aktaran Soner Yal-çın, Bay Pipo, s. 59)

Bu durum sonraki yıllarda da de-ğişmeden surup gelmiştir. 6 Temmuz1965’te çıkarılan bir yasayla MAH,Milli İstihbarat Teşkilatı’na kısaadıyla MİT’e dönuşturuldu. Bu dö-nemini ise, 1977’de tasfiye edilenMİT İstihbarat Başkan YardımcısıSabahattin Savaşman anlatıyor: “Teş-kilatın kullandığı butun teknik mal-zemeler CIA tarafından temin edil-miştir. Birçok personel Amerikalılartarafından yurtdışındaki kurslardaeğitilmiş, teşkilat binası CIA tara-fından kurulmuş, eğitmenleri CIAsağlamıştır.(...) Personel yıllardanberi CIA gibi çalışmakta, AmerikanServisi hesabına görev almakta,yurtiçi ve yurtdışındaki operas-yonlarda ucret kabul etmektedir.”

Başbakanlık Musteşarı’nın, MİTBaşkan Yardımcısı’nın böyle anlattığıbir teşkilatın “milli” olduğunu söy-lemek ve halktan bununla övünçduymasını istemek tam bir aldatma-cadır. Sadece burjuva basının öveöve bitiremediği MİT Müsteşarı Ha-kan Fidan’ın kim olduğuna, kimlertarafından yetiştirildiğine ve kimlertarafından göreve getirildiğine bak-mak yeterlidir.

MİT’in bugün yeniden yapılan-dırılması da Amerika’nın ve faşist

devletin bugünkü ihtiyaçlarındankaynaklanmaktadır. Amerika ihtiyaç-larına göre MİT’i de yeniden yapı-landırıyor. Tabii ki, CIA’nın sadeceTürkiye haklarına karşı kullanacağıbir kurum olarak değil, bütün Orta-doğu halklarına karşı kullanacaklarıbir kurum olacaktır.

MİT Ne İş Yapar? “Elemanları” Kimlerdir?

Halkın, vatanın çıkarlarına tekbir faaliyeti yoktur MİT’in. ÇıkarlarınıAmerika’nın çıkarlarında gören iş-birlikçi oligarşinin MİT’i de Ameri-ka’nın çıkarlarına göre şekillendiril-miştir. Sahip olduğu bilgileri de Ame-rika’nın izni dışında devlete dahivermez. Ülkemizi doğrudan ilgilen-diren bir çok gizli bilgi MİT tarafın-dan değil, CIA tarafından açıklanır.Ya da Amerika ile başka ülkeler ara-sında yaşanan çelişkiler sonucundaortaya çıkmıştır. Örneğin ülkemizinAmerika’nın nükleer deposu olarakkullanıldığının bilgisi öyledir. Ülke-mizin nerelerinde Amerikan ve em-peryalist üs var bu şekilde öğrenil-miştir. İncirlik’in CIA tarafından Af-gan ve Irak’lı direnişçilere karşı iş-kence merkezi olarak kullanıldığıCIA’nın yaptığı açıklamalar sonu-cunda öğrenilebilmiştir. MİT’in bun-lardan haberi yok mudur? Farketmez,varsa da açıklayamaz.

MİT, Amerikan çıkarlarına hizmetetmenin dışında, bütün pis işleriniçinde vardır. Onların bilgisi dışında,eroin ticareti yapılamaz. MİT, uyuş-turucunun içindedir. Ülkemiz As-ya’dan Avrupa’ya kadın ticaretiningeçiş yoludur. MİT kadın ticaretininiçindedir. Susurluk kazası ile gündemegelen ‘Kumarhaneler kralı” olduğusöylenen Tarık Ümit, MİT’in yöne-ticilerindendir. Başka söze gerek varmı MİT’i anlatmak için? MİT, ku-marın at yarışlarının, “şans oyunu”diye halk içinde yaygınlaştırılan resmikumarın içindedir.

Halka karşı kontrgerilla eylem-lerini örgütlemek MİT’in asli gö-revlerindendir. 1 Mayıs 1977 katlia-mında, Beyazıt’ta, Maraş’ta, Ço-

TUTUKLU YÜRÜYÜŞ ÇALIŞANLARINA ÖZGÜRLÜK İÇİN,15 Ocak 2012 / Sayı:19330

Page 31: Halk Gercegi 19

rum’da, Sivas’ta, Gazi’de ve dahabinlerce insanımızın katledilmesindeMİT’in parmağı vardır.

Halk düşmanı mafyacı Çakıcılar,faşist katil Abdullah Çatlı, HalukKırcı gibiler, Faik Meral gibi uçka-ğıtçılar, Yavuz Ataç gibi mafyacılar,Tarık Ümit gibi kumarhanecilerMİT’in elemanları olmuştur. Bunlardeşifre olmuş en “gözde” elemanla-rıydı MİT’in.

Bugün Amerika’nın MİT’i yeni-den yapılandırırken AKP, MİT için-deki bu tür elemanları da temizledi-ğinin propagandasını yapıyor. MİT’çi-lerin yaptığı iş, elemanlarının niteliğideğişmeyecektir. Sadece Fethullahçıbir dönüşüm yaşayacaktır. Halkakarşı savaş Fethullahçı kadrolar ta-rafından sürdürülecektir.

MİT’i Basına Açarak, “Halka Açıldık” Diyerek Aklayamazsınız!

Yukarıda bahsetmiştik; Anado-lu’da halkımız güvenmediği insanlara“it misin, MİT misin, defol git ba-şımdan” der. Anadolu’da köpeğin dehalk nezdinde değeri büyüktür. Amahalkın burada benzettiği; insana neiçin yanaştığı belli olmayan sümsükitler vardır. Halk onun için tiksintiylebahsettiği “it” benzetmesini yapar.

AKP, MİT’in bu imajını değiş-tirmeye çalışıyor. Onu “modern” birgörüntü içinde özenilecek bir kurumolarak göstermeye çalışıyor. İnternetsitesi kurup “halka açıldık” demeside bundandır.

Boşuna bir çaba, başaramayacak-sınız. Ahlaksızlığı, işbirlikçiliği halkayayamayacaksınız.

İşbirlikçilik, muhbirlik onursuz-luktur. Halk arkadaşını, dostunu baş-kasına şikayet edenlere gammazcıder. Gerek Anadolu’da gerekse tümdünya hakları nezdinde gammazcılıkonursuzluktur.

MİT’in yaptığına bakın: Bütünhalkı gammazcı, muhbir, işbirlikçiyapmak istiyor. Hiç kimse kimseyegüvenmesin istiyor. Halkın birbirineşüpheyle bakmasını istiyor.

MİT, açtığı internet sitesinde“Ülke bütünlüğü, ayrıca halkımızıngüvenliği adına yoğun çaba sarfeden MİT için hayali olmayan, hu-sumet içermeyen gerçek bulgulara,delillere dayanan her bilgi önemarz etmekte ve kıymetlendirmeyealınmaktadır.

Eğer ulusal güvenliğimize zararverebilecek, tehdit oluşturabilecekherhangi bir bilgiye sahipseniz bunubizimle paylaşmanızı isteriz.” MİT’egöre ülke güvenliğini tehdit edenhalktır. Ülkemiz Amerikan üsleriyledolmuş. Topraklarımızın 35 milyonmetrekaresini Amerikan ve NATOüsleri işgal etmiş. Ülke güvenliğindenbahsediyorlar. Vatanı o kadar düşü-nüyorsanız hadi gidin emperyalistüsleri yurdumuzdan atın. Atamazsınız.Siz onların uşağısınız. Siz, ancakAmerika’nın füze kalkanına karşıeylem yapan Liseli Dev-Genç’lileresaldırmasını bilirsiniz. Vatansever

gençleri fişlemesini bilirsiniz.

MİT’in ülke güvenliğinden, halkgüvenliğinden bahsetmesi aldatmadır.Yalandır. Halkı işbirlikçileştirmekiçin yapılan demagojidir.

Halkımız; MİT’in gösterişe, “milli,ulusal çıkarlar” demagojilerine aslakanmayınız. İlkokulda çocuklarımızaöğretmenlerin ilk öğrettiği şeylerdenbirisi sıra arkadaşlarını şikayet et-memesidir. Arkadaşlığın, dostluğun,önemi anlatılır, çocuklarımızın onurlu,erdemli yetişmesi öğretilirdi.

MİT gibi Amerikan çıkarları içinçalışan bir kurumdan da ancak bubeklenir. Onuru, erdemi, dostluğu,arkadaşlığı değil; onursuzluğu, ar-kadaşını satmayı, kimseye güven-memeyi, ahlaksızlığı teşvik ediyor.

Halk, halktan olmayanı kabul et-mez. Onun için diyoruz ki çabanızboşunadır. Muhbirliği, gammazcılığıhalka benimsetemezsiniz. İşbirlikçilikyapmak ŞEREFSİZLİKTİR!

Tüm KorkunuzHalk Korkusudur, Devrim Korkusudur!

MİT Müsteşarı Hakan Fidan teş-kilatın yeni misyonu hakkında bilgiverirken; "Bize bölgede 'parlayanyıldızsınız, çok başarılısınız' deniliyorama biz sadece bölgede değil, globalolarak da iyi bir oyuncu olmak isti-yoruz. 2-3 yıl içinde oluruz" diyor.Bunun için Ankara Yenimahalle’dekitesislerin ihtiyaca cevap vermediğinive Gölbaşı’nda 6 bin dönümlük birarazi üzerine istihbarat köyü kura-caklarını söylüyor.

Yeni yapılanmaya göre MİT; “Te-rör, Yurtdışı, İstihbarat ve İdari” ol-mak üzere 4 ana bölümden oluşu-yormuş. Yani birinci sırada “Terör”var. “Terör” dedikleri ise halka karşıaçılmış savaşın ta kendisidir. Yaniyapılan tüm yatırımlar devrimci mü-cadeleyi engellemek için halka karşıyapılmaktadır.

Söz konusu devrimcilere, halkakarşı savaş olunca da devlet hiçbirharcamadan çekinmez.

En büyük korkuları halk korku-

Her şey bittiOnlar için her şey bittiHer şey bitti onlar içinSu değil içtikleriEl değil sıktıklarıEkmek değil yedikleriOnlar için her şey bitti her şey

Anaları yok onlarınAşkları özlemleriBekledikleri yoktur yoktur

Kime diyecekler güzelim diyeKime diyecekler gözümün nuruKime diyecekler bir tanem diyeKime diyecekler ömrümün varı

Bitti bitti artık her şey bittiOnlar için artık her şey bitti

Bu törenler, bu cayırtıBu altınlar bu yaldızBu koşum saltanatı yalanYalan, yalan, yalan, hepsi yalanKorkudur bayrakları korku

Ne yaslanacak duvarNe tutunacak bir dal var

Değil mi ki kırdılar bu fidanlarıDeğil mi ki ağlattılar bu anaları

Bitti bitti artık her şey bittiOnlar için artık her şey bitti(Grup Ekin)

20 OCAK’TA ANKARA’DA, MAHKEMEDE BULUŞALIM Sayı: 19 / 15 Ocak 2012 331

Page 32: Halk Gercegi 19

sudur. Emperyalistler 2000 yılına gi-rerken “21. yüzyılın ayaklanmalaryüzyılı” olacağı tespiti yapmışlardı.Zulme karşı halkların isyanından kur-tulamayacaklar. Son teknolojik savaşaraçları onun için. 6 bin dönümlük“istihbarat köyleri” onun için.

Ama yetmeyecek, halkın müca-delesini engellemek için onlar dayetmeyecek size. Daha büyüklerineihtiyaç duyacaksınız. Ne kadar tek-nolojinizi geliştirirseniz geliştirin,insansız savaş aracıydı, heronlardı,paredatorlardı, dinleme cihazlarıydı,ne kullanırsanız kullanın devrimciler

karşısında işe yaramayacaktır.

Çünkü devrimciler halktır. Halkınyaratıcılığı sınırsızdır. Sizin tekno-lojinizin halkın yaratıcılığı karşısındahiçbir hükmü yoktur.

Bu sizin ağa babanız Amerikakarşısında, hayran olduğunuz dün-yanın en gelişmiş istihbarat servis-lerinden biri diye bahsettiğiniz CIAkarşısında defalarca kanıtlanmıştır.

Vietnam halkının mücadelesi dün-ya halklarına büyük bir mirastır. Af-ganistan’da, Irak’ta Amerikan istih-baratının çaresizliği ortadadır. İnsansızsavaş araçlarınız sadece halkı kat-

letmeye yarıyor.

İstihbarat hatası diyerek on bin-lerce Afganlı’yı, Iraklı’yı katlettiAmerika. Halkın direnişini engelle-yebildi mi?

Siz de yenileceksiniz. 21’inci yüz-yıl vizyonuna uygun teknolojik üsler,6 bin dönümlük ‘istihbarat köyleri”sizi kurtaramayacak.

Değil 6 bin dönümlük istihbaratköyleri 66 bin dönümlük istihbaratşehirleri de kursanız yenileceksiniz.Tarih hükmünü vermiştir, bu sa-dece zamanlama meselesidir. O za-manı da devrimciler belirleyecek.

Uludere’de 34 köylünün devletinsavaş uçaklarıyla katledilmesi üzerine“yanlışlıkla oldu”, “istihbarat hatası”denince gözler MİT’e çevrildi, bunasıl istihbarat, diye. “Yanlışlıkla”olup olmadığına hiç girmeyeceğizancak sanki “yanlışlıkla” adam öl-dürmek meşruymuş gibi bir havayaratılıyor. “Olay yanlışlıkla oldu,pardon” deyip üzerini örtmeye çalı-şıyorlar. Amerikan uşağı AKP, herkonuda olduğu gibi bu konuda daefendilerinden iyi öğrenmişler. “İs-tihbarat hatası” diyerek halkı katle-diyorlar. Bu olayın bir yanı. Devletiçin net istihbarata gerek yoktur.Eğer halktan yüz kişinin içinde birdevrimci olma ihtimali dahi varsa100 kişiyi katletmeyi göze alırlar.Onlar için halkın değeri yoktur.Zaten onlar da “terör”ün destekçilerive potansiyel suçlulardır. Uludereiçin MHP Genel Başkanı DevletBahçeli’nin “Yüzde bir ihtimal deolsa devlet gereğini yapmalıdır. Dev-let Uludere’de gereğini yapmıştır”diye yaptığı açıklama devletin halkasöylemeye çekindiği gerçek görü-şüdür.

Bakın Amerika bu konuda nasılbir taktik izliyor: Gazeteci.tv adlıinternet sitesi bir haberde ABD gizliservisi CIA’nın Afganistan’da, in-

sansız uçaklarla işlediği katliamlarıele almış. Haber şöyle: “Bush yö-netimin başlattığı “terörle savaş”teorisi çerçevesinde CIA 2004 yı-lından beri Afganistan’da Taliban-El Kaide’ye karşı MQ-1 Predatorve MQ-9 Reaper insansız uçaklarınıkullanıyor.

Niye CIA kullanıyor? Çünküuluslararası savaş yasalarına göreordunun kullandığı savaş araçlarıyla“sivil” öldürülürse hesabı sorulabi-liyor. Ama bir başka örgüt, örneğinCIA kullanırsa hesap vermektenkaçınma yolları açık oluyor.

CIA Afganistan’da kurduğu ope-rasyon üssünde Afganistan ve Pa-kistan içindeki hedefleri düzenli ola-rak vuruyor. CIA 2004 yılından berisadece Pakistan içinde 2000 insanöldürdü. Gerekçesi; “Pakistan’ın ku-zeybatısında terör örgütleri üsleni-yor.” Bu nedenle belirlenen hedefelerivurmak Amerika’nın hakkıdır!

Predatorların üzerinde bulunanAGM-114 Hellfire ve JDAM akıllıfüzeleri hedefleri nokta atışıyla vu-rabiliyor. Ama seçilen hedeflerdebüyük çoğunlukla sivillerin de bu-lunduğu ortaya çıkıyor. CIA da zatenbunu bile bile atış yapıyor. 100 siviliçinde 3-5 terörist varsa o operas-yon başarılı kabul ediliyor. Çünkü

bu örgüte öldürülen sivilin he-sabını sorabilecek uluslararasıbir güç henüz yok.

Haberde ayrıca 2001’denbu yana Afganistan ve Pakis-tan’da Amerika’nın halktan

öldürdüğü kişilerin sayısı 30 ila 50bini buluyor.

Görüldüğü gibi emperyalizminteknolojisi daha doğru bilgiler eldeetmek için değil, daha az risk alarakdaha çok insan katletmek için vardır.Ancak başaramayacaklar. Amerikabugüne kadar dünyanın dört bir ya-nında milyonlarca kişiyi katletti.Katliamlarla halkı teslim alamadılar.Çünkü savaş teknolojiyle değil, in-sanla, halkla sürdürülür. Paralı as-kerlerinizle kendini ülkesi için, halkıiçin feda eden devrimcileri, halkıyenemezsiniz!

Generalim Tankınız Ne GüçlüTankınız ne güçlü generalim,

Siler süpürür bir ormanı,Yüz insanı ezer geçer.

Ama bir kusurcuğu var;İster bir sürücü.

Bombardıman tuzağınızne güçlü generalim,

Fırtınadan tez gider, filden zorlu.Ama bir kusurcuğu var;

Usta ister yapacak.İnsan dediğin nice işler görür,

generalim,Bilir uçurmasını, öldürmesini,

insan dediğin.Ama bir kusurcuğu var;

Bilir düşünmesini de.

İşte Sizin İnsansız Halksız Tekniğiniz:‘İstihbarat Hatası’ Diye Katlediyorlar

TUTUKLU YÜRÜYÜŞ ÇALIŞANLARINA ÖZGÜRLÜK İÇİN,15 Ocak 2012 / Sayı:19332

Page 33: Halk Gercegi 19

Maraş Katliamı’nın yıldönümündeMaraş’ta yapılacak anma töreninekatılmak üzere 23 Aralık’ta İstan-bul’dan yola çıkan Devrimci AleviKomitesi (DAK) ile Pir Sultan AbdalKültür Derneği (PSAKD) üyeleriMaraş girişinde polis barikatıylakarşılaşmış ve Maraş’a girmeleriengellenmişti.

Burada yaşanan tartışmalar vePSAKD üyelerinin Maraş’a girme-deki kararsızlıkları, teslimiyetçi ta-vırları Aleviliğin zalimin karşısındamazlumun yanında olan tarihine denkdüşmemiştir. Maraş’ta, Çorum’da,Sivas’ta, Gazi’de katledilen hep Alevihalkımız olmuştur. Devletin böl-par-çala-yönet politikası ile Sünnilik veAlevilik temelinde bölünen halkımızbirbirine düşman kılınmıştır.

Alevilere düşen görev devletinMaraş’a sokmama tavrına karşıdirenerek, Maraş’a girmekti. Amaböyle olmadı.

PSAKD Genel Başkanı, DAK’lı-ları yok sayarak, polisle tek başınamuhatap oldu. Polisle uzlaşmacı birçizgide konuşan Genel Başkan’ın butavrı polis tarafından da desteklenerek,DAK üyelerine “Siz ne karışıyorsu-nuz, PSAKD Genel Başkanı’nı din-leyin(!)” dediler.

DAK üyelerinin Maraş’ta İstasyonMeydanı’nda eylem yapma kararınıdile getirmesine rağmen; PSAKDgeri bir adımla, Maraş’ın girişindekipolis barikatının 10 metre ilerisindeaçıklama yapma kararı aldı tek başına.Polis bu geri talebi bile kabul etme-yince oturma eylemi yapıldı. DAKüyeleri bu fiili direniş karşısında tümüyeleriyle saldırıya hazırlık yaptı.

Bu sırada PSAKD içindeki ör-gütsüzlük nedeniyle de polisle bi-reysel muhataplıklar kurulmaya baş-landı.

DAK’lıların otobüsüyle Maraş’agelen bir SODAP’lı ise “Burada ör-güt propagandası yapıyorsunuz; slo-

ganlarınız, marşlarınız yüzündenbizi Maraş’a almayacaklar.” dedi.DAK’lılar “Bizimle geldiysen biziminisiyatifimizi dinlemek zorundasın”diyerek uyarıda bulundular. Bu an-layışa göre, Maraş’a girilememe-sinin sebebi barikat kuran, MaraşKatliamı’nın asıl sorumluları olandevlet değil; Devrimci Alevi Ko-mitesi’ydi. Biz bu devrimci düş-manlığını çok gördük. Devrimcileresaldırırken, katliamcıların tara-fında yer almış olduklarını gör-meyenler zaten Maraş’a girme cü-retine de sahip değildir. Yaptık,oldu bitti anlayışıyla, göstermelikbir eylem yapma anlayışında olan-lardır.

Bu sırada kamera çekimi yapanpolis DAK’lılar tarafından uyarıldı.PSAKD’lılar bunun karşısında “Ta-mam, ne korkuyorsunuz, bizi çek-sinler sizi çekmesinler...” gibi cid-diyetsiz, direnişten uzak bir cevapverdiler. Bu üslupları eleştirilerek,sorunun polisin keyfi tutumlarınatavır almak olduğu anlatıldı.

Tüm bu tartışmalar sırasında polisbarikatlarının karşısında ellerindedövizleri, dillerinde sloganlarıylaDAK’lılar vardı. PSAKD üyeleriotobüslerinden dahi inmediler.

Maraş girişinde bunlar yaşanırken;

Adana, Hatay, Dersim, Bursa ve İz-mir’den gelerek Narlı girişinde polistarafından durdurulan DAK üyelerisaldırıya uğrayarak gözaltına alındılar.Bu gözaltıların derhal serbest bıra-kılması talebi DAK’lılar tarafındanpolise bildirildi. Ancak polisin, gözaltıolmadığı yalanını söylemesi karşı-sında PSAKD üyeleri polise inandılar.Bunun üzerine Narlı’da polisin sal-dırısına uğrayan DAK’lıların iş-kence sesleri telefondan PSAKD’lı-lara dinletildi.

Telefondan duydukları işkencesesleri üzerine gözaltıların olduğunainanan PSAKD’lılar, gözaltılar kar-şısında herhangi bir tavır geliştir-mediler. Ortak bir eylem kararı varsa,kim olursa olsun, kitleye sahip çı-kılmıyorsa, kitlenin güvenliği düşü-nülmüyorsa orada teslimiyet, uzlaşmavardır. “Gözaltılar bırakılıncaya ka-dar buradayız, hiçbir yere gitmiyo-ruz(!)” kararını almak zor gelmiştirPSAKD’lılara.

DAK üyeleri, arkadaşlarının ser-best bırakılmasıyla ilgilendiği sırada,PSAKD’lılar tamamen tek taraflıolarak barikatın orada, polisin yanındabasın açıklaması yapma kararı aldı.Kendi kararında bile duramayan, po-lisin dediği çizgiye düşenler, DAK’lı-ların inisiyatifini de çiğnediler. Maraş

PSAKD Karar Vermelidir: Aleviler’in hakları içindüzenin icazetinde mi mücadele edecek?

Zalime karşı direnmenin meşruluğu ile mi?

20 OCAK’TA ANKARA’DA, MAHKEMEDE BULUŞALIM Sayı: 19 / 15 Ocak 2012 33

Page 34: Halk Gercegi 19

Katliamı kimsenin tekelinde de-ğildir. DAK’lılara sormadan eylemkararını değiştiren PSAKD’lılara mü-dahale edildi ve yalnız olmadıkları,DAK ile beraber burada olduklarıhatırlatılarak “Bize sormadan kararveremezsiniz. Bugün burada açık-lama yapmayı kabul etmek, seneyeburaya bile gelememek demektir.Biz kitlemizi dağa taşa açıklamayapmaya getirmedik.” denildi.

PSAKD’ın uzlaşmacı tavrını görenDAK’lılar, daha geri çizgiye düşül-memesi ve polis barikatının önündeaçıklama yapmamak için yakındakiköyde açıklama yapmayı teklif ettiler.

Bunun karşısında polis, daha önerikonuşulurken köydeki insanları ev-lerine sokma talimatı verdi.

PSAKD, yaşanan tartışmaları fır-sat bilip, DAK’lılara bilgi vermeden,barikat önünde basın açıklaması yaptı.Ardından kitleyi oldu bittiye getiriparabalara yönlendirdiler. DAK’lılar,eylemin iradesini kırmamak içinbasın açıklamasına katıldı.

PSAKD bir karar vermelidir.Düzenin icazetinde mi Alevilik ya-pacak? Alevilerin hakları için mü-cadele edecek; yoksa zalime karşıdirenmenin meşruluğu ile mi ha-reket edecek? Polisle uzlaşarak Ma-

raş’a girmek, anmamızı Maraş’tayapmak mümkün değildir. Bugüngüvenliği öne sürenler yarın da ay-nısını yapacaklar. Direnmeden hiçbirhakkı kazanamayız. Kimse bizebahşetmeyecektir.

Uzlaşanlar hak alamazlar. Uz-laşanlar Maraş’ın, Kerbela’nın he-sabını soramazlar. Dost kim düşmankim bunu bilmeyenler, yaptıklarınında neye hizmet ettiğini görmelidir.Maraş’ta katleden devlettir. Katillerideğil devrimcileri suçlayarak, onlarıgörmezden gelerek bir mücadele ve-rilemez.

Tiyatro bir sahne ve gösteri sa-natıdır. Oyuncular ve izleyiciler ara-sında doğrudan bir iletişim aracıdırtiyatro. Tiyatro sanatının burjuvaziyieğlendirme aracı olarak kullanması,burjuva kültürünü överken ezilenlerinyaşamıyla alay etmesine sosyalistsanatçılar son verdi. Sosyalistler sa-yesinde tiyatro bir avuç asalak bur-juvanın eğlence aracı olmaktan çı-kartılıp devrim mücadelesinde kitleleriörgütleme ve bilinçlendirme, yenisosyalist kültürün yaratılmasında biraraç olarak kullanıldı.

1920-1921'de Rusya'da Halk Eği-tim Komiserliği Tiyatro Bölümü yö-neticisi V. E. Mayerhold, Tiyatro'nunEkim Devrimi yolunda dönüşümeuğratılacağını açıkladı. Bütün ülkedetiyatro sisteminin kurulması, tiyatroprogramının siyasallaştırılması, sos-yalist ideolojiyi işleyecek, yaygın-laştıracak eğitim kurumlarının ku-rulması, ezilen halklara karşı düş-manca propaganda yapan, kapitalizmiyaşatmaya çalışan burjuva tiyatrosunakarşı savaş olarak ilan etti sosyalisttiyatro anlayışını.

Tiyatro'da devrim hareketi baş-latıldı. Konstantin Stanislavski (1863-

1938) oyunculuk yasalarını sis-temleştirdi. Moskova Sanat Ti-yatrosu'na bağlı deneme stüdyo-ları açıldı. Tiyatro yazar merkezliolmaktan kurtarılıp yönetmen

merkezli hale getirildi. Devrimci ti-yatro ve sahneleme teknikleri V. E.Meyorhold tarafından yaratıldı. Ok-lopkov, tiyatrosuna inanan, halk ti-yatrosunun yaratılması için yeni yollararayan biri oldu. Salon sanatının, sa-natta halk arasında oluşturduğu du-varın yıkılmasına öncülük etti. Kons-tantin Stanislavski'nin yöntemi tümdünyada oyunculuk eğitimi ve oyun-culuk anlayışını etkilemiştir. Rusşairi Aleksandr Blek, Yevgeny Vakh-tongov, Stanislavski ve pekçok Sovyetsanatçısı halka-devrime inanmışlık-larıyla burjuva kültürüne darbe vur-muştur. Moskova Sanat TiyatrosuAvrupa'yı etkilemiştir. Avrupa'da gişehasılatı gözetmeyen "Bağımsız Ti-yatro Hareketi"nin doğmasına yolaçmıştır. Bağımsız Tiyatro Hareketi,Avrupa'da Özgür Tiyatro, Özgür Sah-ne, Bağımsız Tiyatro kulübü gibi ad-larla adını duyurdu.

1905-1917 yıllarında, devrim ön-cesinde ve devrimin gelişmesindeönemli bir yere sahip olan sahne sa-natları kitlelerin devrim mücadele-lerinde, sosyalist kültürün yaratıl-masında etkili oldu. Halk Eğitim

Komiserliği aracılığıyla tiyatroda daburjuva egemen yoz kültürün yokedilmesinde önemli adımlar atıldı.Bunlardan biri de burjuva kültürüneait olan balenin, Sovyetler’de BolşoyTiyatrosu aracılığıyla halk kitlelerineaçılması-tanıştırılmasıdır. Bale sana-tının, kareografinin tüm türlerinindoğuşu ve denenmesinin gerçekleş-mesi, jimnastik, mekanik ve akro-basinin klasik baleye eklenmesi...kısacası modern balenin doğuşu Bol-şoy Tiyatrosu sayesindedir. Sanatkurumlarının gelişmesinde bir dönemhalk komiserliği yapan Anatoli Lu-naçarski ve Maksim Gorki'nin kat-kıları vardır.

Bolşoy Tiyatrosu'nun kuruluşunuRus egemen sınıfı gerçekleştirmişolmasına rağmen halen dünyanın birçok yerinde tanınan Bolşoy TiyatrosuEkim Devrimi ile halk kitleleriylebütünleşmiş, halka maledilmiştir.Tüm klasiklerin en iyi yorumlanıpuygulandığı bir okul olan Bolşoy Ti-yatrosu'nun tarihi sosyalist kültürünsonucudur.

İşçi tiyatroları, gerilla tiyatrosu,sokak tiyatroları, kitle tiyatrosu vedaha pekçok adla dünyanın dört biryanında sosyalizm mücadelesininpropaganda, eğitim ve örgütlenmearacı olarak tiyatro faaliyetleri devametmektedir.

Tiyatro, Sosyalist SistemlerleBirlikte Halka Ulaşmıştır

TUTUKLU YÜRÜYÜŞ ÇALIŞANLARINA ÖZGÜRLÜK İÇİN,15 Ocak 2012 / Sayı:1934

Biz de

Page 35: Halk Gercegi 19

İki buçuk aydır İstanbul’da veAnadolu’nun dört bir yanında anti-emperyalist Dev-Genç ruhuyla sar-dık vatanımızı. Gözaltılar, işkencelerhatta tutuklamalar yaşadık Malatya-Kürecik’e kurulan Füze Kalkanı’nakarşı başlattığımız kampanya süre-cinde. Eksikleriyle, yanlışlarıyla, ka-zanımlarıyla, deneyimleriyle kam-panya Malatya-Kürecik’e yapılanyürüyüş ile sonuçlandıracağız ancakkampanya ve bu yürüyüş özelliklegençlik için her anlamıyla bir eğitimsürecine dönüşmüştür.

Kampanya süresi boyunca birçokarkadaşımız imza masaları açmış, açı-lan direniş çadırlarımızda kampan-yayı halka anlatmış, gözaltılar yaşa-mış, saldırılara maruz kalmıştır. An-cak tüm bu yaşananlar hepimizin ken-disini sorgulamasına, çelişkilerin-deki netleşmeyi, yoldaşlık sevgisini,sahiplenmeyi öğretmiştir bizlere.Birçok arkaşımız çadır eylemlerindegözaltına alındığı için sınavlarınagiremedi, polisin kandırma ve kış-kırtması sonucu etkilenen aileleriy-le sorunlar yaşadılar. Ancak tüm busorunlar çok büyük, aşılmaz sorun-lar olarak görünseler de bu sorunla-rımızı yine beraber, örgütlü gücü-müzle aştık. Çünkü bireysel, özel so-runlar olarak görünse de bu sorunlarınhepsi düzenin hayatımızda bize da-yattığı engellerdir. Şu ya da bu bizimde, hepimizin yaşadığı sorunlardır.Kampanyamız bu sorunları birlikteçözebileceğimizi de göstermiştirbize.

Malatya-Kürecik’e yapacağımızyürüyüşe çağrdığımız birçok arka-daşımız da sınavlarını veya ailesiy-le yaşadığı sorunlarını öne sürmüş-tür. Ve çoğu bu sorunu çözmek içingerçekten çaba harcamıştır veya busorunla yüzleşmek istememiştir bileancak burada daha önemli olan bizimgençliğin gündemine bu kampan-yayı ne kadar soktuğumuz ve bu so-

runlarındaki çelişkileri doğru olarakortaya koyup koymadığımızdır.

Dev-Genç’liler olarak kitlesel vedinamik eylemlerimizle sahipleni-yoruz vatanımızı; açlığa, yoksulluğa,paralı eğitime karşı bedeller ödeye-rek sürdürüyoruz mücadelemizi. Vebu eylemlere yeni yeni insanları kat-mak; bir sayı daha fazla kişi ile hay-kırmaktır, düşmana meşruluğumuzu.Eylemlerimizi yeni yeni insanlara an-latırken başta birçok öğrenci düzenininsanlarda yarattığı güvensizlik duy-gusuyla yaklaşmaktadır bizlere ancakgençliğe bunun önemini, meşrulu-ğunu kavrattığımızda bu ön yargı ta-mamen olmasa da bir parça kırıla-caktır. Çünkü gençlik düzenin her tür-lü saldırılarına rağmen yapısı gereğisorgulayan, merak eden ve anti-em-peryalist bir özelliğe sahiptir. Buözellikler öğrencilerin devrimci birdinamik taşımasını sağlayan büyükbir etkendir. Bu nedenle örnek olarakMalatya yürüyüşünde eyleme taşı-dığımız gençlik kitlesinin daha dafazlasını katmalıyız.

Öğrenci gençlik, bu tür eylemle-re gelmeme bahanesi olarak sınavları,aileyle yaşadığı sorunları gösterir. An-cak bu etkenler bir kafeye gitmeye,gezmeye ve benzerlerine engel de-ğildir. Bu noktada bize düşen görevyaptığımız işin önemini ve meşru-luğunu insanlara kavratmaktır. Böy-lece engel olarak gösterilen bahane-ler çürütülmüş olacaktır.

Gençliğin bu tür yaklaşımlardabulunmasının birçok sebebi vardırama esas olarak;

1-Düzenin gençlik üzerindekikorkutma politikası(gözaltı, tu-tuklama, okuldan atma...)

2-Gençliğe doğumundan ölü-müne kadar dayatılan düzen sta-tükoları(aile, okul, iş...)

3-Gençlik üzerinde uygulanan

yozlaşma saldırısı(düşünmeyen,ilgisiz, bencil, duyarsız bir gençlikprofili) belli başlı etmenlendir.

Tüm bu gerçekliği bilerek daha daısrarla gitmeliyiz gençliğe. Füze kal-kanına karşı yürütüğümüz kampan-ya süresince eyleme gelen bir çok ar-kadaşımızın hazırlanması gerekensınavlar vardı, ailesiyle tartışmıştı.Ancak yaşadığımız düzen gençliğeerken yaşta bir sorumluluğu dayat-maktadır. Vatanın geleceğinde gen-çliğin verdiği mücadele belirleyici birgüçtür. Bu nedenle bize gerekçe ola-rak sunulan bu etmenlerin de çözü-mü yine verdiğimiz mücadele ile ger-çekleşecektir.

Hepimizde düzenden gelen bu sta-tükolar mevcuttu ancak tüm bunlaryavaş yavaş verilen mücadeleninkavranmasıyla aşıldı ve aşılmayadevam ediyor. Örnek olarak, katıl-dığımız YÖK eylemlerimiz bizimeğitim hayatımızda, sınav sistemin-de vs. belirleyici etkiler yaratmakta-dır. Malatya yürüyüşü sadece genç-lik için değil bu vatandaki tüm halk-ları kapsamakta ve ilgilendirmekte-dir. Gerçekleştirdiğimiz eylemlerimiz,ödediğimiz bedeller sonucu kaza-nılmış haklarımızı kullanıyoruz. Bueylemler gerçekleşmemiş olsaydıemperyalizmin saldırıları sonucu ba-hane olarak gösterdiğimiz okulları-mız da olmayacaktı veya ailelerimizbu saldırılar sonucu yanıbaşımızdaolamayacaklardı.

Yani gençliği bu tür eylemlere kat-mada ve mücadelemize omuz ver-mesinde başta mücadelenin ondan,onun sorunlarından bağımsız olma-dığını ve yine çözümün kendi irade-si sonucu aşılacağı benimsetilmelidir.Unutulmamalıdır ki gençlik 42 yıldırdüşmana karşı en ağır bedelleri öde-miş ve ödetmiştir. Bu irade ve güç,örgütlü gençliğin gücüdür.

Füze Kalkanına Karşı Gerçekleşen Malatya Yürüyüşü

Gençlik İçin Her Anlamda Bir Eğitim Sürecidir

Gençlik Federasyonu’ndan

Ülkemizde Gençlik

20 OCAK’TA ANKARA’DA, MAHKEMEDE BULUŞALIM Sayı: 19 / 15 Ocak 2012 35

Page 36: Halk Gercegi 19

Ülkemizde Gençlik

AKP iktidarı,8 yıllık kesintisizzorunlu eğitimi12 yıla çıkarmayayönelik yeni birdüzenleme geti-

riyor. Getirmeye çalıştığı bu düzenlemeyle ilgili yeni yasateklifini de sunan AKP iktidarı,12 yıl zorunlu olacak eği-timi kendi içinde kademelendirmek istiyor. Yani, AKP ik-tidarına göre zorunlu eğitim 8 yıldan 12 yıla çıkmalı ve eği-tim bu süre içinde 4+4+4 şeklinde kademeli hale getiril-melidir.

Her şeyden önce, AKP iktidarı eğitim-öğretimde bu şe-kilde düzenlemeler getirerek kendi iktidarını pekiştirmekistemektedir. Çünküeğitimde getirilen budüzenlemeler yine AKPiktidarının amaçlarınave isteklerine hizmetedecek yönde hazırlan-maktadır. Bizzat YÖKeliyle getirilen ve uy-gulamaya konulan kat-sayıların kaldırılmasıkararı da iktidarın bu amaçlarına yönelik olarak getirilmiştir.Katsayıların kaldırılması kararı her ne kadar "eğitimde eşit-sizliği" kaldırmak olarak vurgulansa da, amaçlanan te-melinde İmam Hatip Liselerinin önünü açmaktır. 9 yıllıkAKP iktidarı boyunca İmam Hatip Liselerinde okuyan öğ-renci sayısındaki artış bunun en iyi örneğidir. Şimdi isegetirilmeye çalışılan zorunlu eğitim yasası var AKP'ninplanında. Bu yasayla da amaçlanan aynıdır. Amaçlananyine öğrenci gençliği düşündürmeyen ve sorgulatmayanbir sistemin içine atmaktır. Yani İmam Hatip Liseleri’ndeokuyan öğrenci sayısını arttırmaktır.

Ayrıca zorunlu eğitim sisteminde getirilen kademeli eği-tim sisteminin hiçbir alt yapısı yoktur. Çünkü bu düzenle-meyle de binlerce öğretmen yine işsiz kalacak. Şu anda ilk-öğretimde görev yapan 340 bin civarında öğretmen var.Yeni yasa önerisiyle (4+4+4 kademeli eğitim) ilköğre-tim bir yıl aşağıya çekilirse, 70 bin öğretmen fazlalığı açı-ğa çıkacak. Yani 70 bin öğretmen daha işsiz kalacak.

12 yıllık zorunlu eğitim yasasında kademelere ay-rılan eğitim, ilköğretim 4. sınıftan itibaren öğrencileriİmam Hatip Liseleri’ne yönlendirmektedir. Öğrencilere"mesleğe yönelme" olarak söylenen bu düzenleme isebir aldatmacadır. Aldatmacadır çünkü, ilköğretim 4. sı-nıfta hiçbir öğrenci mesleğini tam olarak belirleyemez.Ama burada düşünülen öğrencilerin hangi mesleği se-çip seçmediği değildir, İmam Hatip Liseleri’ne yönle-nip yönelmediğidir.

Ülkemizde eğitimin bu şekilde sürekli değiştiril-mesinin bir sebebi daha var. O da Avrupa eğitim tarzı-nı ülkemize getirmek. Çünkü, AKP iktidarı eğitimde ya-şanan sorunların çözümünü Avrupa'da uygulanan yön-

temlerde, düzen içi değişikliklerde aramaktadır. Ancak, buşekilde değiştirilmeye çalışılan eğitim sisteminde mevcutsorunlar daha da büyümektedir. Çünkü, ülkemizde veri-len eğitimin başta temeli yoktur ve gerçek hayattan ko-puktur. Eğitimde sistemin değişikliği dışında getirilen tümdüzenlemeler, getirilen tüm uygulamalar boşunadır. Eği-tim sistemi değişmediği sürece de eğitimde karşılaşılanbu sorunlar devam edecektir.

AKP iktidarı İmam Hatip Liseleri’nde okuyan öğren-ci sayısını arttırarak, bu gibi yerleri arka bahçesi yapmakistiyor. Çünkü, İmam Hatip Liseleri'nde öğrenci sayısı art-tığında düzene hizmet edecek insan sayısı da artacaktır.Ayrıca bu liselerde AKP iktidarı halkın dini inançlarını kul-lanarak onları daha fazla sömürmenin yollarını aramak-

tadır. Sonuçta düzeninihtiyacı olan gençlik ye-tiştirmektedir.

Bilimsel ve demokra-tik bir eğitim dışında ve-rilen bu eğitim sistemidaha çok genci çaresiz bı-rakmaktadır. İşbirlikçiAKP iktidarı böyle bir

eğitime ihtiyaç duyuyor çünkü emperyalizmle olan iliş-kilerini geliştirmek istiyor. Parasız, bilimsel, demokratikbir eğitim yerine halkın çocuklarına işsizlik ve umutsuz-luk dayatıyor.

Ülkemiz gençliği olarak bizlere dayatılan bu faşist uy-gulamalara ve bizleri yok etmeyi amaçlayan düzene kar-şı birlik olmalıyız. Çünkü her geçen gün, eğitim sistemigençliği sindirmek için yeni yeni politikalar üretiyor. İştetüm bunlara karşı kendi alternatiflerimizi oluşturmalıyız.

Önerilen yeni sistem AKP iktidarının riyakarlığıdır,çünkü 12 yıl zorunlu olacak eğitimde, paralı eğitim de zo-runlu olacaktır. Ancak bizler gençlik olarak, paralı ve anti-demokratik eğitime ve gerici eğitim sistemine karşı, pa-rasız eğitimi ve demokratik halk okullarını amaçlayarakbu temelde örgütlü mücadelemizi büyütmeliyiz.

GençliğinGündeminden

12 Yıllık Zorunlu EğitimAmerikan Uşağı AKP Düzeninin

Gerici Eğitim Sistemidir!

15-22 Ocak

17 Ocak 1990: Sarıyer Lisesi'nde Liseli Dev-Genç'liler tarafından yapılan 30 yazılama ve savaşa ilişkinasılan bir pankarttan dolayı paniğe kapılan okul idaresi, 18Ocak günü için okulu tatil etti.

19 Ocak 1998; 16 Ocak günü, okulda bir öğrenci si-vil faşistlerce ahlaksız saldırıya uğradı. Bunun üzerine İYO-DER'li öğrenciler 19 Ocak Pazartesi günü, okul müdürününtehditlerine rağmen yapılan ahlaksızlıkların hesabını so-racaklarını söylediler.

gençliğin tarihinden

TUTUKLU YÜRÜYÜŞ ÇALIŞANLARINA ÖZGÜRLÜK İÇİN,15 Ocak 2012 / Sayı:1936

Page 37: Halk Gercegi 19

Liseli gençlik birçok olumlu özel-liğiyle mücadelenin en ön saflarındayerini alıyor. Her gün daha fazla lise-li, “Bu kavgada biz de varız” deyiptaleplerini haykırıyor.

Liseliler düzenin tüm yozlaştırma,çürütme politikalarına karşı sıkı birarkadaşlık duygusuna, vefaya, sahip-lenmeye sahiptir. Yaptıkları her şeyibüyük bir coşkuyla yaparlar, bu coşkuyuda çevrelerine çok çabuk yayarlar.

Bu arkadaşlık bağı sayesinde, çokhızlı bir örgütlenme ağı kurabilirler veaynı hızla gelişip değişirler.

Tüm bu ve bunun gibi özellikleriy-le liseliler düşmanın korkulu rüyası hali-ne geliyor. Ve liselilerin bu özellikleriniyok etmek için tüm silahlarıyla saldı-rıyorlar. Bencil, kendinden başka kim-seyi düşünmeyen, düzenin tüm yoz-luklarından nasibini almış, düzeninbataklığına saplanmış, düşünmeyen,sorgulamayan gençler yaratmaya çalı-şıyorlar.

Liselerimize saldırıyorlar. Kapıönünde uyuşturucu satıyorlar. Mafyalar,çeteler okullarda cirit atıyor. Her yer-de olduğu gibi liselerde de polis baskısıvar. Polis okulun içine kadar girmiş.Uyuşturucu satıcıları, çetelere karışmakyerine demokratik haklarını talep edenliselilerin karşısına çıkıyorlar. Okulkapılarında terör estiriyorlar.

Liseliler tüm bunların karşısınaarkadaşlıklarını daha da sağlam temel-lere oturtarak, liselerdeki örgütlülük ağı-nı büyüterek çıkmalıdırlar. Bunun yön-temlerini ararken liselilerin yaşambiçimlerini nelere ilgi duyduklarını,nelerden etkilendiklerini, nelerden kor-kup kaygılandıklarını hangi sorunlarıyaşadıklarını iyi bilmek, yani onları iyitanıyıp ondan sonra bir yöntem bulmakgerekir.

Örneğin, liselilerin okullarda, eğitimsistemindeki çarpıklıklar sonucu birçokdersi boş geçiyor veya okul idaresi, okulkantini daha fazla para kazansın diyeöğle tatillerinde okuldan çıkmayı yasak-

lıyor. Bu süre de okulda geçiriliyor.

Okullarda geçirilen bu boşzamanları birliğimizi, mücadelemi-zi büyüteceğimiz zamanlar halinegetirebiliriz. Bizi düzenin yoz kişi-likleri, kafasını test kitaplarınınbaşından kaldırmayan kişiler halinegetirme çabalarına karşı kendi alter-natifimizi yaratabiliriz. ÇÜNKÜBİZİM DOLDURMADIĞIMIZ HERANI DÜZEN DOLDURACAKTIR.En dinamik ve gelişmeye en açık lise-lilerimizi bataklığına çekecektir.

Birçok liseli öğle yemeği yiyeme-den tekrar derse giriyor. Okuldan çıka-madığı için eve gidemiyor. Bir şeyyiyecekse de okul kantininden almayamecbur bırakılıyor. Neredeyse herke-sin hergün para verip bir şeyler alma-ya gücü yetmiyor. Hem aç kalıyoruzhem de öğle tatilini okul kantinindeveya bahçesinde geçirmek zorundakalıyoruz.

Bu boş vakitte herkesin evdenkumanyalar getirmesini örgütleyiphem bize dayattıkları kantinden alış-veriş yapma politikasını kırabilir hemde yoksulluğundan utanan birçok lise-liyi bu sofrada bir araya getirip, her-kesin aynı durumda olduğunu, yalnızolmadıklarını gösterebiliriz. Bu şekil-de birbirlerine olan yakınlıkları artacakbirbirlerini daha iyi tanıyacak ve bir-likte bu politikalara karşı çıkma güç-lerini büyüteceklerdir.

Okulda geçen boş zamanları birçokşekilde doldurabiliriz. Kurulan hergruptan liselilerin coşkusu tüm okulahalka halka yayılacaktır.

Boş derslerde düzenin yoz, anlam-sız müziklerinin yerine toplanıp ken-di türkülerimizi söyleyebiliriz. Okuldamüzik grubu kurup liselileri bununçevresinde bir araya getirebiliriz.Tiyatro grupları, skeç ekipleri kurupkendi sorunlarını kendi dillerindenböyle ifade edebilir hale getirebiliriz.

Gruplar kurup okuma saatleri yapa-biliriz. Bir kişi seçilen kitabı sesli

Öğrencilerin Boş Zamanlarını Biz Doldurmalıyız

Bu ülkede yaşıyoruz... Bu halkın çocuklarıyız... Ezilen, sömürülen, katledilen bir halkın çocuklarıyız... Bu halkın kavgasında biz de varız!

Liseliyiz Biz

20 OCAK’TA ANKARA’DA, MAHKEMEDE BULUŞALIM Sayı: 19 / 15 Ocak 2012 37

Page 38: Halk Gercegi 19

Liseliyiz Bizokuduktan sonra, okuduklarımızı tartışabiliriz. Bu bizdehem okuma kültürünü hem de okuduklarımızı tartışıpyorumlayabilmeyi, hem de ortak bir bilinci yaratacaktır.

Bizi, düşünmeyen, sorgulamayan gençler haline getir-me politikalarına karşı bir kalkan olacaktır.

Okul gazetelerine yazılar yazabiliriz. Daha daönemlisi kendi gazetelerimizi, dergilerimizi çıkarta-biliriz. Okuldaki boş zamanlarımızda bunları organizeedip herkesin yazı yazmasını sağlayabiliriz. Liselilerinve halkın sorunlarına çözüm yollarını bu araçla lise-lilere aktarıp kendi sorunları için harekete geçirebili-riz.

Konular belirleyip, bunların tartışılacağını duyurup soh-betler organize edebiliriz. Liseliler bu sohbetlerde yara-tıcılıklarını dinamiklerini ortaya koyup yeni çözümler, yön-temler bulacaklardır.

Liseliler canlı ve coşkuludurlar. Onları bu dinamikle-ri etrafında bir araya toplayabiliriz. Maçlar düzenleyebi-liriz. Dev oyun halkaları kurup birlikteliklerini ve güçle-rini fark etmelerini sağlayabiliriz. Çünkü liseliler birlik-teliklerinin, dayanışmalarının farkına vardıklarında bu güç-le yozlaşmaya karşı koyacak, birçok şeyi başaracaklardır.Bilgisayar oyunları, play statiton oyunları yerine hep bir-

likte kendi oyunlarını kurabilirler.

Bunların hiçbirisi önümüze konulan formüller değil amasadece bunların birkaçı bile hayata geçirildiğinde düze-nin bizi etkisi altına alması engellenecektir. Okul köşe-lerinde sigara içen, düzenin yoz kültürünün etkisinde ağzın-dan küfür eksik olmayan, sürekli bir kavga gürültü için-dedir. Kafasını sorunun cevabı A mı, B mi, C mi, D mi diyedüşünmekten başka bir şeye yormayan liseliler olmaktançıkıp; düşünen, sorgulayan, kendi kültürünü yaşayan,sorunlarını bilen ve çözüm yollarını arayan, bunun içinmücadele eden liseliler olmanın adımlarını atarız.

Liseliler yaratıcılıklarını, coşkularını, arkadaşlıkları-nı kullanıp boş zamanlarını değerlendirmenin yollarını dahada geliştirip kendi okullarına uygun hale getireceklerdir.Okullarda boş zamanlarımızı doldurmanın önemi çokbüyük. BİZİM DOLDURDUĞUMUZ ZAMAN DAHAFAZLA LİSELİYİ DÜZENDEN UZAKLAŞTIRIP DEV-RİM SAFLARINA YAKINLAŞTIRMAK DEMEKTİR.

Temel olan okuldaki boş zamanlarımızda devrim içinfaydalı hale getirmek; bu zamanları herkese ulaşabilece-ğini, liselileri bir araya getirebildiğimiz ve birliktelikle-rini, güvenlerini arttırabildiğimiz, kurtuluşumuzun örgüt-lü mücadele etmekten geçtiğini gösterebildiğimiz anlar hali-ne getirmektir.

Yıllardır Liseli Dev-Genç'liler halkınatarihine, şehitlerine layık olmaya çalışıyor.

Liseli Dev-Genç'liler de şehitlerin mira-sına sahip çıkarak faşizmin baskılarınaboyun eğmiyor.

Tarihimiz, geleceğimizi aydınlatıyor. "Liseli Devrimci Gençlik Tarihi" bize yol gös-teriyor. Ali Aygül, Faruk Bayrakçı, İrfanAğdaş yol göstericidir Liseli Dev-Genç'lilere.Gücümüzü geçmişimizden alıyoruz.İşkencecileri, katillere olan öfkemizi okulönlerinde daha da büyütüyoruz. Dağıttığımızher anti-faşist, anti-emperyalist bildiri, herfüze kalkanına karşı açılan masa, her resimsergisi faşistlerin, işkenceci Amerikan uşak-ları polislerin korkulu rüyası oluyor. Herdefasında karşılarında Faruk Bayrakçılar’ı,Ali Aygüller’i görüyorlar.

Ama bitiremiyorlar işte. Kavgamız büyü-

yor. Nice Liseli Dev-Genç'liler yetişiyor.Düzen dört bir yandan kuşatmışken liseligençliği, yarıyor Liseli Dev-Genç'liler bukuşatmayı. Anadolu’nun her yerinde "füze kalkanına karşı" eylemler sürüyor. Herdefasında işkenceciler çıkıyor Liseli Dev-Genç'lilerin karşısına. Bitmiyor bu kavga.Aksine hafızamız daha dünkü kadar taze.Unutabilir miyiz Ayhan Efeoğlu’nun katil-lerini? Unutabilir miyiz bin operasyonunsahibi Mehmet Ağar’ı? Gazi katliamını,Maraş'ı, Çorum’u, Sivas'ı. Halkımızınkatillerini unutabilir miyiz? Bu sorumluluküzerimizde. Her okul önü kavga alanımız.O kavga alanlarında Maraşlar, Gaziler,Sivaslar için çatışıyor Liseli Dev-Genç'liler.

Ezdirmiyor faşizme kendilerini. LiseliDev-Genç'liler halkının onuru olmayadevam ediyor.

Liseli Dev-Genç'liler Katliamcıları, İşkencecileri Unutmaz, Unutturmazlar!

TUTUKLU YÜRÜYÜŞ ÇALIŞANLARINA ÖZGÜRLÜK İÇİN,15 Ocak 2012 / Sayı:1938

Page 39: Halk Gercegi 19

İstanbul’da, Liseli Dev-Genç'liler6 Ocak günü saat 07.25'te Şişli En-düstri Meslek Lisesi'nin önünde 2. kezfüze kalkanına karşı fotoğraf sergisive masa açtılar. Daha önce de 3Ocak’ta açmışlardı. Sergide, Anado-lu’nun dört bir yanında yapılan “FüzeKalkanı Değil Demokratik Lise İsti-yoruz” kampanyası sırasında yapılaneylemlerin fotoğrafları yer alıyor.Tüm Anadolu’da liselilerin kampan-yayı nasıl sahiplendiğini belgeli ola-rak gösteren bu sergi öğrencilerin il-gisini çekerken, faşistlerin de tehdit-lerine neden olmuştu.

3 Ocak’ta Liseli Dev-Genç'lilereçalışma yaptırmayacaklarını dile ge-tiren faşistlerin, 6 Ocak günü de oku-lun içinde toplandığı görüldü. Öteyandan okulun önünde de polislerbekliyordu.

Bir yandan bildiri dağıtıp, imzatoplayan Liseli Dev-Genç'liler, Ma-latya-Kürecik'e gidileceğinin de du-yurusunu yaparken katılım çağrısın-da bulundular. Bu sırada faşistler, oku-la girmek isteyen öğrencileri yanla-rında toplayıp, ortalığı terörize etmeyeçalıştılar. Liseli Dev-Genç'liler deokulun öğrencilerine yönelik seslikonuşmalar yaparak, faşizme boyuneğmediklerini, Şişli Endüstri'de ça-

lışma yapmalarını kimsenin engelle-yemeyeceğini anlattılar.

Bu sırada faşistlerin bir kısmıokul güvenliğinin bulunduğu kulü-benin içerisinde toplandı. Dışarıdabekleyen faşistler de demir ve tahtasopaların getirilmesi için caddeninkarşısında toplanan diğer faşistlere ta-limat verdi.

Liseli Dev-Genç'liler bildiri da-ğıttığı sırada gelen faşistler “Siz kim-siniz?” diye sordu. “Dev-Genç” isminiduyunca saldıran faşistlere LiseliDev-Genç'liler de cevap verdi. Demirve tahta sopalarla saldıran faşistleregereken cevabı veren Liseli Dev-Genç'liler, masalarını ve sergilerini sa-hiplendiler. Okulun güvenlik görev-lilerinin ve faşistlerin saldırısı sonu-cunda imza masası ile fotoğraf sergisikırıldı.

Okulun güvenlik görevlileri ileokul idaresi faşistlerin saldırısınagöz yumarken; daha önce Liseli Dev-Genç’liler çalışma yaptığında gelenpolislerin saldırı sırasında değil, son-rasında geldiği görüldü. Okulun öğ-rencileri ise faşistlerin saldırısınakarşı Liseli Dev-Genç’lileri savun-dular. Liseli Dev-Genç'lilerin yanınagelerek, ne olduğunu öğrenmeye ça-lıştılar.

Liseli Dev-Genç'liler, polis terö-rünü ve yaşanan faşist saldırıyı teşhireden konuşmalar yaptılar. Öğrenci-lere, yaşanan faşist saldırıyı anlatarak,faşistlerin okulların içerisinde olma-sına izin verilmemesi gerektiği söy-lendi. Saldırıdan sonra okulun önün-de imza toplamaya, bildiri dağıtma-ya devam eden Liseli Dev-Genç'lilervatansever öğrenci gençliğe yapılansaldırıların hiçbir zaman cevapsızkalmadığını ve bu saldırıların LiseliDev-Genç’lilerin okulda çalışma yap-masını engelleyemeyeceğini anlattı-lar.

Bütün öğrenciler okula girene ka-dar okulun önünde imza toplamayadevam eden ve kuşlama yapan Lise-li Dev-Genç'liler, “Faşizmi DöktüğüKanda Boğacağız”, “Kahrolsun Fa-şizm Yaşasın Mücadelemiz”, “Yaşa-sın Dev-Genç Yaşasın Dev-Genç'liler”sloganları ile çalışmalarına son ve-rerek okulun önünden ayrıldılar.

Saldırıya katılan faşistler, Dev-Genç’liler tarafından fotoğraflarınınçekilmiş olmasından korkarak, aynıakşam Cevahir Alış Veriş Merke-zi’nin önündeki direniş çadırına git-tiler ve “O fotoğrafları silsinler” diyetehdit ettiler.

Liseli Dev-Genç’liler ise, sabah

Ülkemizde Gençlik

LİSELİ DEV-GENÇ’İN MÜCADELESİNİ FAŞİSTLERİSALDIRTARAK DURDURAMAZLAR!

DEV-GENÇ TARİHİ ANTİ-FAŞİST EYLEMLERLE DOLUDUR, TARİHİMİZ SÖZÜMÜZDÜR!

20 OCAK’TA ANKARA’DA, MAHKEMEDE BULUŞALIM Sayı: 19 / 15 Ocak 2012 39

Page 40: Halk Gercegi 19

Şişli Endüstri Meslek Lisesi önündeyaşadıkları faşist saldırının ardındanöğlen saatinde Gazi Mahallesi’ndekiMevlana İlköğretim Okulu’nün önü-ne giderek bildiri dağıttılar ve kuşla-ma yaptılar.

Şair Abay Konanbay Lisesi öğ-rencilerinin bir kısmının da okuduğubu okulun önünde eylem yapıldığı sı-rada polisler gelerek, “Birazdan gö-receksiniz!” sözleriyle tehditte bu-lundular. 3 resmi 1 de sivil polisotosu gelerek, Liseli Dev-Genç’lile-re saldırmaya çalıştılar. Ancak, bunaizin verilmedi.

Öğrencilere ve onların dağılma-sının ardından da çevredeki ailelerepolisin gelme amacı anlatıldı. Gazihalkının devrimcileri tanıdığı söyle-nerek, polisler teşhir edildi.

Devrimcilerin Amerikan üslerinekarşı çıktıkları, parasız eğitim iste-dikleri; bu yüzden de polis tarafındanengellenmek istedikleri anlatıldı. Po-lis teşhir edilmesinin ardından okulunönünden giderken; Liseli Dev-Genç’liler “Yaşasın Direniş, YaşasınZafer!” sloganını attılar.

Polis-İdare-Faşist İşbirliğiİle Yapılan SaldırılarınHesabını Soracağız!

Halk Cephesi/Liseli Dev-Genç’li-ler, Şişli Endüstri Meslek Lisesiönünde yaşadıkları faşist saldırıyla il-gili olarak yazılı bir açıklama yapa-rak, 11 Ocak günü saat 12.00’deyine okulun önünde eylem yapacak-larını duyurdular.

Yapılan açıklamada, “Bizler Ma-latya-Kürecik’te kurulacak füze kal-kanına karşı çıktığımız için aylardırEdirne’de, Çanakkale’de, Kocaeli’de,Dersim’de saldırıya uğruyoruz. Bun-lardan biri de 6 Ocak Cuma günü Şiş-li Endüstri Meslek Lisesi’nde ya-şandı. Her hafta “Füze Kalkanı DeğilDemokratik Lise İstiyoruz” şiarıylaçalışmamızı yaptığımız Şişli Endüs-tri Meslek Lisesi’nde bu sefer füzekalkanına karşı imza masası ve resimsergisi açtığımız gün faşistler tara-fından saldırıya uğradık. Faşizm yıl-lardır okullarda polis-idare işbirliğiyle

var olmaktadır.Bizler, 6 OcakCuma günü masa-mıza ve sergimizeyapılan saldırıyı ogün cevapsız bı-rakmadık ve gere-ken cevabı vere-rek faşistleri okulönünden uzaklaş-tırdık. Okul idaresi ve polis, bu sal-dırıları gördüğü halde hiçbir şekildefaşistlerin saldırısını engellemedi.Çünkü bu saldırıların devrimcilerekarşı yapılmasını isteyenler de geri-ci-faşist okul yönetimi ve polislerdir.Ama bizler Liseli Dev-Genç’lilerolarak bu saldırıları hep boşa çıkar-dık ve okullarımızı faşistlere, gerici-faşist okul yönetimine ve polislere bı-rakmadık denildi.

Gençlik Faşistleri Teşhir Etti!

6 Ocak’ta Şişli Endüstri MeslekLisesi önünde Liseli Dev-Genç’lile-re yapılan faşist saldırı, 11 Ocak’ta liseönünde yapılan eylem ile teşhir edil-di.

Polislerin de hazır beklediği ey-lemde “Yaşasın Dev-Genç, YaşasınDev-Genç’liler, “Kahrolsun FaşizmYaşasın Mücadelemiz” sloganlarıatıldı. Okulun çıkış saatinde yapılanbasın açıklamasında öğrencilere, “Ta-nıyın bunları, vatansever öğrencigençliğe saldıran, Amerika’nın sadıkuşakları faşistleri tanıyın. Polis, ida-re, faşist işbirliği ile yapılan saldırı-ların hesabını soracağız!” yazan veüzerinde faşistlerin, sivil polisin, okulmüdürünün, okul gü-venliğinin fotoğrafınınolduğu bildiriler dağı-tıldı. Kampanya bildiri-leri de dağıtıldı.

Bu sırada faşistlerokulun içinde toplandı-lar. Liseli Dev-Genç’li-ler okulun içerisine doğ-ru da kuşlama yaparakkampanya taleplerinianlattılar. Okuldan çıkanöğrenciler Liseli Dev-Genç’lilerin yanına ge-

lerek basın açıklamasını izlediler.Okulun duvarında faşistlerin resminigören öğrenciler, okullarında okuyanfaşistleri tanıdıklarını dile getirdiler.

Okulun içindeki faşistler tekbir ge-tirirken, Liseli Dev-Genç’liler de“Yaşasın Dev-Genç Yaşasın Dev-Genç’liler” sloganını atarak okulunönünde beklemeye devam ettiler.Çevreden geçen öğrenciler zafer işa-retleri yaparak Liseli Dev-Genç’lile-re destek verdi. Faşistlerin ve polis-lerin çalışmayı engellemek için yap-tığı tüm girişimler boşa çıkartıldı. Ya-pılan eyleme 15 kişi katıldı.

Yoksul Halk ÇocuklarıOrtak Sofrada PaylaşırElindekini, EvindekiniPaylaşım Büyütür Liselileri!

İstanbul Sarıyer’de bulunan Beh-çet Kemal Çağlar Lisesi’nde LiseliDev-Genç’liler, her cuma yaptıklarıgibi, 6 Ocak Cuma günü de dayanış-ma yemeği düzenlediler. Yemek sı-rasında, yapılan eylemin önemi hak-kında konuşuldu. Okulda yemek yi-yecek parası olmayan öğrenciler ye-meğe çağırıldı. Yemeğin daha da bü-yümesi için, gelen öğrencilerden deyemek yapıp getirmeleri rica edildi.

TUTUKLU YÜRÜYÜŞ ÇALIŞANLARINA ÖZGÜRLÜK İÇİN,15 Ocak 2012 / Sayı:1940

Ülkemizde Gençlik

Page 41: Halk Gercegi 19

Öğrenciler sevinerek yapacaklarınısöylediler.

Gittikçe öğrencilerin gözündemeşrulaşan ve katılımın yükseldiği buyemeklerle, öğrencilerin birliği ve be-raberliği sağlanıyor. Kantin fiyatla-rının yüksekliği, yoksul halk çocuk-larının aç kalmasına sebep olurken,Liseli Dev-Genç’lilerin düzenlediğibu yemek alternatif yaratıyor. Öteyandan dayanışma yemeği okul ida-resini korkutuyor ve bu nedenle bas-kılarını sürdürüyor.

Liseli Dev-Genç’liler İçinFutbol Fanatizm DeğilBirlik DuygusunuGüçlendiren BirPaylaşımdır

Dersim’de Liseli Dev-Genç’liler5 Ocak günü saat 17.00’de MunzurHalı Sahası’nda dostluk maçı yaptı.Atatürk Lisesi ile İsmet İnönü Lise-si öğrencileri arasında yapılan dost-

luk maçını 9 gole karşı 10gol atan Atatürk Lisesi ka-zandı.

Ve Liseli Dev-Genç’lilerbir kez daha örnek olarakfutbolun kolektif bir oyunolduğunu gösterdi. Bugünfutbol maçlarında futbolcu-lar birbirlerini yerken, kü-fürler ederken, para için oy-narken Liseli Dev-Genç’li-ler maç sonunda çektirdikleri fotoğ-raflarla önemli olanın dostluk ve da-yanışma olduğunu, futbolun amatörolarak oynanacağını ve bu yanıyla iyibir spor olduğunu gösterdiler.

Polisin Saldırısı Meşruluğumuzadır

Balıkesir’de 7 Ocak günü, AliyeSaban isimli Dev-Genç’li otobüs ga-rajında keyfi bir şekilde durduran po-lis, çantası arandı.

Saban’ın, kimlik kontrolünün ar-

dından, arama yapılması için çanta-sını vermemesi üzerine, savcılıktanarama kararı getirten polis, zorlaçantayı aradı. Çantada bulunan Yü-rüyüş dergisi ile “Füze Kalkanı De-ğil Demokratik Lise İstiyoruz” bro-şürlerini yasadışı göstermeye çalışanpolis 2 saat süreyle Saban’ı gözaltındatuttu.

Polisin baskılarıyla ilgili yapılanaçıklamada mücadelelerinin meşru ol-duğunu söyleyen Dev-Genç’liler, 42yıldır faşizmin yıldırma politikaları-na boyun eğmediklerini, bundan son-ra da eğmeyeceklerini belirttiler.

KÜRT HALKI YALNIZ DEĞİLDİROLİGARŞİNİN KATLİAMLARINI

KAYDEDİYORUZAnkara’da Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde 4 Ocak

günü, Ankara Gençlik Derneği ve İvme Genç tarafındanUludere Katliamı’nı protesto etmek için meşaleli bir yü-rüyüş yapıldı. Yürüyüş öncesinde yemekhaneye girile-rek yapılan konuşmalarla eyleme katılım çağrısındabulunuldu.

Yemekhanede başlayan yürüyüş yurtlar bölgesi dola-şıldıktan sonra 19.00’da yapılan eylemle sonlandırıldı. Ey-lemde okunan açıklamada; AKP’nin katliamı meşrulaştır-maya çalıştığı, 35 insanımızın katledilmesinin Kürt halkıüzerinde yıllardır sürdürülen imha ve asimilasyon politi-kasının bir sonucu olduğu, bu katliam ve politikalarla halk-ların mücadelesinin bitirilemeyeceğine değinildi.

40 kişinin katıldığı eylemde “Katil Devlet Hesap Ve-recek”, “Uludere’nin Hesabını Soracağız”, “Mahir Hü-seyin Ulaş Kurtuluşa Kadar Savaş” sloganları atıldı.

YOZLAŞMAYA KARŞI KENDİŞENLİKLERİMİZLE VARIZ

Hatay’da Liseli Dev-Genç’liler, 8 Ocak günü şenlikdüzenledi. Açılış konuşmasıyla başlayan şenlikte, Lise-li Dev-Genç tarihi anlatıldı. Ülkede yaşanan sorunlara ses-siz kalmayan gençliğe baskıyla, işkenceyle, kültürel yoz-laşmayla engel olmaya çalışıldığı anlatıldı. Ve buna kar-şı örgütlenme çağrısında bulunuldu.

Nazım Hikmet’in “Elleriniz ve Yalana Dair” şiirininokunmasıyla devam eden şenlikte, Güzel Sanatlar Lise-si’nden gelen liseliler küçük bir konser verdiler. Epik Sa-nat Tiyatrosu, Amerika’nın dayattığı eğitim sistemiyle dü-şünmeyen, üretmeyen, yarış atı haline gelen bir gençlikyaratmaya çalıştığını anlatan bir oyun sergiledi.

Liseli Dev-Genç’lilerin hazırladığı sinevizyon gös-teriminin ardından, Sibel Yalçın Destanı şiiri okundu. Sonolarak Grup Kızıl sahne aldı. Söylenen türküler eşliğin-de halaylar çekildi. 80 kişinin katıldığı şenlik, 14 Ocakgünü Malatya-Kürekcik’te yapılacak yürüyüşün duyurusuyapıldıktan sonra bitirildi.

20 OCAK’TA ANKARA’DA, MAHKEMEDE BULUŞALIM Sayı: 19 / 15 Ocak 2012 41

Ülkemizde Gençlik

Page 42: Halk Gercegi 19

Evvel zamanda yaşamış, evvelzamanda kırklara karışmıştır. Adıevvelde değil ahir’e kalmıştır. Rivayetodur ki; Köroğlu hiçbir zaman unu-tulmamıştır Anadolu topraklarında…Zalimin zulmü oldukça, haksızlık,adaletsizlik, eşitsizlik hüküm sürdükçeKöroğlu’lar da olmuştur hep. Kö-roğlu’nun varlık sebebi zulümdür.Bugüne dek hiç mi hiç eksik olma-mıştır zulüm.

Köroğlu olmuştur: Sadık, Süley-man, Adalet, Sibel… Sabahattin Ya-vuz’lar, Mustafa Sefer’ler Köroğ-lu’nun bugünkü adıdır. Bunun içinKöroğlu’nun hikayesi ölümsüzdür.

Tarih hakikat olanı, haklı ve doğruolanı yazar. Tarih hakikat olanı yaşatır.Anadolu’nun tarihi, halkın tarihi, is-yanların tarihi, zulmü boyun eğme-menin tarihidir. Bu yüzden destanlaryazılmıştır üstüne sayfalarca. Buyüzden bu destanlar her dönem dildendile dolaşmaktadır Anadolu’yu. Ana-dolu halkının kendine has bir tarihbilinci vardır. Bu bilinçte Hızır Pa-şalar, Bolu Beyleri yoktur. Köroğluvar, onun dillere destan sevdası, kıratı, mısri kılıcı, adaleti… İşte buyüzden 1581’den bugüne tam 530yıldır yaşamıştır Köroğlular, bitme-miştir bu topraklarda.

Tarihte Köroğlu’na dair birçokhikaye anlatılsa da, yaşadığı dönemde, bölge de tam olarak bilinme-mektedir. Bütün mazlum halkların,bir Köroğlu’na ihtiyacı olduğundan,İran, Azerbeycan, Kafkasya’ya vedaha da ötesine uzanıp Anadolu top-raklarını aşan bir üne sahiptir Kö-roğlu…

Diğer destanlara göre daha çokyazılmış ve tutulmuştur Köroğlu Des-tanı. Osmanlı’nın ayak bastığı her

yere yayılmıştır.Tuna boylarında-ki Türk topluluk-larında da destansöylenmektedir.Dahası Ermeni-ler, Gürcüler, Ka-zaklar, Afganlararasında da ben-zer hikayeler an-

latılmaktadır. Halklar kendi Köroğ-lu’larını yaratmış, yaşatmış, korumuş,nesilden nesile anlatmıştır.

Koca Yusuf, Bolu Beyi’nin seyisbaşıdır. Babası ölürken oğluna “Kulakul olma” demesine rağmen; bunuunutan Koca Yusuf, Bolu Beyi’ninseyis başı olup, ona birbirinden güzelatlar yetiştirip, şanına şan katmıştır.Rivayete göre, Bolu Beyi’nin Osmanlıile arası açıktır. Bolu Beyi’nin atla-rının ünü Padişahın kulağına giderve Padişah Bolu Beyi’ne “bana iyi-sinden üç at yollasın” diye habersalar. Haberi alan Bolu Bey’i Osmanlıile arayı düzeltmenin sevinciyle KocaYusuf’u çağırtıp durumu ona anlatır.“Gökte uçan kuşu tutacak üç at seç”der. Koca Yusuf üç gün ister. Ancakyinede de karar vermekte zorlanır.Sonunda en sevdiği kır atın üç tayınıvermeye karar kılar.

Bolu Bey’i kulakları düşmüş, ye-lesiz, dizleri yara içinde ayakları tit-reyen bu üç tayı görünce öfkelenirKoca Yusuf’a. “Sen beni Osmanlı’yamalamat mı edeceksin, aramı mı bo-zacan?” diyerek cellatlarına KocaYusuf’un gözlerine mil çektirir. Yusufgözlerine mil çekilirken ‘of’ bile de-mez. Koca Yusuf’un “Kula kul olma,kul emrine girme. Girersen bil kibaşına büyük belagelecektir” diyenbabasının vasiyetigelir aklına. Amaiş işten geçmiştir.

Koca Yusuf’unRuşen Ali adındabir oğlu vardır. Ru-şen Ali, babası köredilince çocuk yaştaçalışmaya başlar,

babasını kuru ekmekle besler. Yok-sulluk içinde büyür, mert, civan de-likanlı olur.

Koca Yusuf, oğlu Ruşen Ali ilebirlikte bir gece Bolu Beyi’nin yıl-kısına gidip kır atın tayını alırlar.Kimse farkına bile varmaz tayın kay-bolduğunun. O süklüm püklüm cılıztay Koca Yusuf’un elinde boylu-poslu endamlı bir küheylan olur. Vegayrı öc alma zamanıdır diyerek Ru-şen Ali ile birlikte Çamlıbel’e doğrudoğrultur kır atı. Bunu duyan BoluBey’i, anlar ki bir hasım sahibi ol-muştur. Ve bu seferki hepsinden fark-lıdır. Koca Yusuf, kır atı oğlu RuşenAli’ye teslim edip, Bolu Beyi’ndenöcünü almasını vasiyet edip, adınıda ‘Köroğlu’ diye belletip son nefesiniverir.

Köroğlu babasının öcü ile yanıptutuşan yüreğiyle Çamlıbel’i meskeneyler. Zenginden alıp yoksula veren,mazlumun yanından hiç ayrılmayan,haksızlığa, adaletsizliğe karşı savaşan,paşaya, beye aman vermeyen birhalk kahramanı olur Köroğlu. Ünübütün Anadolu’ya yayılır. Yoldaşla-rıyla birlikte Çamlıbel’de bir kalekurup meydan okur dünyaya. Çam-lıbel bir yurttur Köroğlu’na ve onainananlara… Başı sıkışanın ilk du-rağıdır Çamlıbel. Her yolu kesende,her baş alanda Çamlıbel’de ve etrafköylerde, törenler, şölenler verilmiş,halkın hakkı iade edilmiştir. Maz-lumların evi, zalimlerin korkulu rü-yasıdır Çamlıbel.

Düşündü Köroğlu; sıradan bir se-yisti babası… Kimseye zararı yoktu,atlardan başkasıyla yarışmaz bir ademoğluydu. Bolu Beyi’nin gazabına uğ-

Köroğlu’dur Onun Adı

Dünden Bugüne Anadolu'daDünden Bugüne Anadolu'daHALK İSYANLARIHALK İSYANLARI

HALK KAHRAMANLARIHALK KAHRAMANLARI

Zalimler Oldukça İsyan Edenler,Zulüm Sürdükçe İsyanlar da Sürecek!

Köroğlu Cepheliler’e Diyor ki; haklı bir davasıvarsa eğer, herkes yürekli bir savaşçı olabilir. Hesapsorma isteği ve adalet özlemi günlük yaşam gailesininüzerindedir. Adaleti yerine getirmek için yıllarınsavaşçısı olmaya gerek yok, zalimden soracakhesabı olan herkes yarının savaşçısı olabilir.

Tarihten Günümüze

Bu Halk, Bu Vatan Bizim! Kahrolsun Faşizm Kahrolsun Emperyalizm!

TUTUKLU YÜRÜYÜŞ ÇALIŞANLARINA ÖZGÜRLÜK İÇİN,15 Ocak 2012 / Sayı:1942

Page 43: Halk Gercegi 19

rayıp yitirdi gözlerini. Bir insanınen önemli şeyi gözleri değil miydi?Zalimlere kulluk edip, kapısında kö-pek olsan da yine de gazabındankurtulunmaz. Koca Yusuf ona dün-yanın en iyi taylarını yetiştirmişti.Bey kısmından hayır gelmezdi. Ezenile ezilen bir olur mu hiç? Yoksullazengin bir olur mu? Olmazdı!.. Ol-mazdı ama mazlumlarında ahı vardı.Yerde kalamazdı. Sadece Koca Yu-suf’un gözleri değil, milyonlarınhakkı için Bolu Beyi’nden öcünüalacak, hesap soracaktı Köroğlu.

Sevdalıydı Köroğlu. YavuklusuBolu Bey’i denen o zalimin kızkardeşiTelli Nigar’dı. Dillere destandı sev-dası. Çünkü saftı, hesapsızdı, temizdi,pür-ü paktı. Benzemez bugünün yoz-laşmış, ipliği pazara çıkmış içi boşsevgilerine. Nigar’ı Çamlıbel’in ha-nımı yapmak zamanı gelmişti. Veöyle de yaptı. Yar yanağından gayrıher yerde, her şeyde, hep beraberdeyip kır atına atıp kaçırır. Nigar’ıterkisine alıp tuttu Çamlıbel’in yo-lunu. 40 gün 40 gece düğün dernekkuruludu. Ererler muratlarına. Kö-roğlu’na yoldaş oldu, eş oldu, sırdaşoldu Nigar.

Köroğlu’nun mekanı dağlardır.Sırtını dağlara, yüzünü halka dönmüşbir kahramandır Köroğlu. Köroğlu,kılıcına, kır atına, sevdasına, yol-daşlarına ve halkına ölümüne bağlıolmanın adıdır. Özü-sözü birdir Kö-roğlu’nun. Sevdasına sadıktır, halelgetirmez. Gücünü halkın değerlerin-den alır. Yoldaştan ötesi yoktur Kö-

roğlu’nda. Yoldaş candır, canandır,uğruna ölünüp-öldürülen insandır.Korur, kollar ve eğitir yoldaşlarını.Ölür, öldürür vazgeçmez değerlerin-den. Mısri kılıcı halkın adaletinin

temsilcisidir. Halka karşı suç işle-yenlerin karşısında hiç tereddüt et-memiştir. Halka karşı zulüm uygu-layanlardan, ağadan, beyden hesapsormak haktır ona göre. Bu inançlasallar kılıcını. Haksızlığı sineye çe-kemez Köroğlu. Nerede haksızlıkvarsa orada Köroğlu ve yoldaşlarıvardır. Halkın olanı halka geri dağıtır.Çünkü bilir ki o malların hepsi halkınsırtından, alın terinden elde edilmiştirKöroğlu “süper kahraman” değildir.Halktır, halkın içinden biridir. Gücünühaklılığından, doğruluğundan, şaşmazadaletinden alır. Bu yüzden O’nucümle alem tanır. Babasının öcü içinçıktığı dağlar, halkın öcünün alın-masına dönmüştür. Hesap defteri ka-lındır artık.

Bolu Beyleri varsa Köroğlu’larda mutlaka olacaktır. Bolu Beyleriile Köroğlular dost olamazlar, tarihselbir öç vardır hesap defterinde. Kö-roğlu der ki; “Nice ki, han, bey,paşa var; men Köroğlu'luğu eldenkoyan değilem.” İşte Köroğlu’nuKöroğlu yapan değerler bunlardır.

Bolu Beyi’nden intikamını al-dıktan sonra Köroğlu kırklara karı-şır… Değerleri mirasa kalır. Hasım-larının o gün bugündür adları anıl-mamıştır. Ama Köroğlu yüzyıllardıryaşamaktadır. Şiirleri, sevdası, yi-ğitliği, destan olup bugünlere taşın-mış, sınırları aşmış, dünyayı dolaş-mıştır. Selam olsun Köroğlu’na, yo-luna baş koyup, baş alana BİN SE-LAM!

Benden selam olsunBolu Beyi’ne

Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır

Ok gıcırtısında, kalkan sesinden

Dağlar seda verip seslenmelidir

Düşman geldi tabur tabur dizildi

Alnımıza kara yazı yazıldı

Tüfek icat oldu mertlik bozuldu

Eğri kılıç kında paslanmalıdır

UMUDUMUZUBÜYÜTECEK OLANÇOCUKLARIMIZIDÜZENE TESLİMETMEYECEĞİZ

Ankara'da Hüseyingazi HalkOkulu açılıyor. Ücretsiz kayıtlarınbaşladığı yeni dönemde, üniversiteöğrencileri tarafından ilköğretimöğrencilerine ders verilecek. Ço-cuk korosu çalışmaları ile filmgösterimleri yapılacak. Birliktekitap okunup, oyunlar oynanacak.

Feridun Çelik Mah. 1705 Sok.No: 27 adresindeki HÜKAD bi-

nasında çalışmalarını yürütecekolan Hüseyingazi Halk Okulu'nuntanıtımında şöyle seslenildi:

"Çocuklarımızı düzenin kirine,adaletsizliğine teslim etmeyeceğiz.Bizim çocuklarımız sahipsiz değil,biz varız. Öğreteceğiz onlara hak-kı, adaleti, emeği, paylaşmayı,dayanışmayı, umudu, en çok umu-du öğreteceğiz. Umudun çocuklarıolacak bizim çocuklarımız. Hal-kını sevmenin ustası olacak bizimçocuklarımız. ÇOCUKLARIMIZBÜYÜYECEK, BÜYÜTECEKUMUDU…"

HALK CEPHELİLER’İNMÜCADELESİNİ ANLATIYOR

Güler Zere’nin özgürlüğünü kazanmamücadelesinde yer alanlar, şimdi de emek-lerinin belgesi olan Damında Şahan belge-selinin gösterimlerini gerçekleştiriyorlar.

Dersim’de Eğitim-Sen binasında 7 Ocakgünü Liseli Dev-Genç’liler tarafından bel-geselin gösterimi yapıldı.Hapishanede yakalandığıkanser hastalığı tedavi et-tirilmeyerek katledilendevrimci tutsak GülerZere ile ilgili yapılan Da-mında Şahan belgeseliningösterimine 19 kişi katıldı.

20 OCAK’TA ANKARA’DA, MAHKEMEDE BULUŞALIM Sayı: 19 / 15 Ocak 2012 443

Page 44: Halk Gercegi 19

2009 yılında başlayan anti-emperyalist bir şiarı olan“İncirlik Üssü Kapatılsın” kampanyamız vardı. Süreçiçerisinde ben de kampanyaya dahil olmuştum. İmza ma-saları, pullar, afişler, yazılamalar, basın açıklamalarıy-la bu ülkenin Amerika’ya peşkeş çekilemeyeceğini, biz-ler, devrimciler varken yankeelerin kanlı postallarının va-tan topraklarında rahat gezemeyeceğini haykırıyorduk.

Tıpkı bu seneki “Füze Kalkanı Değil DemokratikLise İstiyoruz” kampanyası gibi geçen sene de İncirlikÜssü kampanyamıza Amerikan uşakları tarafından sal-dırılar oluyor, her gün gözaltı haberleri alıyorduk.

Bir gün yine böylesi bir haber izledik dernekte. Ha-ber Edirne’dendi. Arkadaşlarımıza faşist linç güruhu sal-dırmış, polisin örgütlediği bu saldırıda birçok arkadaşı-mız ağır darbelere maruz kalmıştı. O gün öfkeyle izle-diğimiz bu haber sonrasında “Acaba ne olacak” dedirt-ti bizlere. Edirne’ye girecektik, bu kesindi. Biliyorduk,onlarca yıllık tarihimize ısrarcılık, baş eğmezlik işlemiştik.Ama nasıl olacaktı, acaba arkadaşlarımız ne yapacaktı,durumları nasıldı? Sanki o an bizler de Edirne’deydik gün-lerce, yoldaşlarımızın yanındaydık…

Arkadaşlarımız günlerdir Edirne’nin girişinde beklemiş,ne olursa olsun Edirne’ye gireceklerini söylemişlerdi.Öyle ya, yurdumuzun birçok ili gibi Edirne de bizimdi, biz-dendi. Neden kampanyamızı oraya taşımayalım? NedenEdirne’yi Amerika’nın çapulcularına bırakalım?

Öyle de yaptık. Günlerdir süren ısrarımız, kararlılı-ğımızla kapılarını açtık Edirne’nin. Herkesin yoklar de-dikleri anda birden çıktık, haykırdık “Amerika Defol BuVatan Bizim” diye…

O dönem yaşanan gözaltılar, baskılar ailemi olumsuz et-kilemişti. Derneğe gitmemem konusunda üzerime uygu-ladıkları baskı beraberinde ailemle çatışmayı da getirmiş-ti. O ana kadar belki de hiç bu kadar ailemle devrimciliküzerine tartışmamıştım. Bu kampanya aileme “biz”ianlatmama vesile olmuştu. Yine bir gün babamla hararetlihararetli tartışıyoruz. Tartışma öyle bir boyut aldı ki, babamönce bütün bunların boşuna olduğunu, bu halktan adam ol-mayacağını söyledi. Biz halka gitmedikçe, halka alterna-tif sunmadıkça halkın çözümsüz kalacağını söylediğimde

ise, “biz”im basit, küçük kahramanlıklar peşinde olduğu-muzu söyledi. Ben bir anda parladım, kızgınlıkla tartışmayıkestirip atacağım anda haberleri izleyen babamın ağzındanşu sözler döküldü: “Gerçek devrimciler Edirne’dekilerdir.Adamları görüyor musun, gerçek devrimciler onlar gibivatanseverlerdir.”

Bu sözlerin hemen peşinden kabına sığmayan ben Edir-ne’dekilerin bizim arkadaşlar olduğunu, bizim de bu konuhakkında farklı düşünmediğimizi, gerçek devrimcilerinvatanını seven, canı kanı pahasına “Amerika’ya Defol”diyenlerin olduğunu söyledim... Babam bir hayli şaşır-mış, Edirne’dekilerin benim arkadaşlarım olduğuna ina-namamıştı. Bir yandan ‘Keşke demeseydim’ diyordu, biryandan da gurur duyuyordu. Bense arkadaşlarımla bir kezdaha gurur duymuş, koltuklarım kabarmış vaziyette ba-bama karşı kazandığım zaferi tadıyordum.

Sonrasında durup düşündüm bir süre. Babam Edir-ne’deki arkadaşların neden Halk Cephesi’nden Dev-Genç’ten olduklarını bilmiyordu? Ortada iki yanlış vardı.Birincisi, burjuva medya her zamanki gibi doğru haber yap-mıyordu. Edirne’dekilerin kim olduğunu, ne için orada ol-duklarını söylemiyordu bile. Ama bundan daha büyük biryanlış vardı ki, ben o ana kadar Edirne’yi aileme an-latmamıştım. Yaşanan linçten, gözaltılardan, baskılardandolayı daha çok korkarlar, benim önüme daha çok engelkoyarlar diye düşünmüş, bir kez olsun lafını etmemiştim.Ve ben kendimi, “biz”i bu kadar meşru görmemiştim de-mek ki. Oysa ki orada bir direniş tarihi yazılıyordu. Edir-ne’yi duymayan, görmeyen, bilmeyen kalmamalıydı!

Ailemle çatışmayı göze alamayan ben, yeni bir şey öğ-renmiştim. “Meşru olmak”. Hem de bunu bana karşı çı-kan babamdan öğrenmiştim. Babamın ağzından dökülensözlerden…

3 Ocak 2010 Edirne Otabanı

Kamu Emekçileri Cephesi, hukuksuz olarak tutuklubulunan üyeleri Mehmet Ali Aslan ve Gülsüm Yıldız’ınserbest bırakılmaları için 6 Ocak’ta İstanbul Şişli AKP ilçebinasının önünde eylem yaptı. Yapılan eylemde “AKP Sal-dırıyor Emekçiler Direniyor, Tutuklu Sendika Üyesi Ar-kadaşlarımız Serbest Bırakılsın/Kamu Emekçileri Cephesi”pankartı açıldı.

30 kişinin katıldığı eylemde yapılan açıklamada

AKP’nin gözaltı ve tu-tuklama terörü halka teş-hir edildi. Kamu emek-çilerini sözleşmeli halegetirmek çabasındaki

AKP’nin, kamu emekçi-lerini teslim alamayacağıvurgulandı. Ayrıca 20 Ocak2012 tarihinde ilk mahke-mesine çıkarılacak olanGülsüm Yıldız’ın ve hala neyle suçlandığını dahi bilme-yen Mehmet Ali Aslan’ın serbest bırakılmaları istendi.

AKP Halka Saldırıyor, DirenenEmekçileri Tutukluyor

Tutuklamalar Bizi Yıldıramaz

TUTUKLU YÜRÜYÜŞ ÇALIŞANLARINA ÖZGÜRLÜK İÇİN,15 Ocak 2012 / Sayı:1944

‘Gerçek Devrimciler Edirne’dekilerdirGerçek Devrimciler Vatanseverlerdir…’

Page 45: Halk Gercegi 19

Kolektivizm örgütlenmenin temeltaşlarından biridir. Nasıl ki bir binanıntemel taşlarından biri eksik olduğun-da o bina en ufak bir sarsıntı veya dar-bede yıkılıp zarar görürse; devrimci birparti veya örgütün kolektivizmdenyoksun olması da aynı şekilde o ör-gütlenmenin gelişmeyip yok olması de-mektir. Devrimci tutsaklığın da temeltaşlarından biridir kolektivizm.

Özgür tutsaklığın büyütülüp bu-günlere taşınması kolektivizmin ha-yata geçirilmesiyle olmuştur... Ma-hirler’in Maltepe Hapishanesi'ndeoluşturdukları örgütlenme ve özgür-lük eyleminden 12 Eylül hapishane-lerinde yaratılan direnme geleneğine,‘90'lardan 2000'lere taşınan kitleselkahramanlıklara kadar bir bütün ola-rak yaratılan değerlerin tümünde ko-lektivizm vardır.

Özgür Tutsak, yaşamının her anın-da kolektiftir. Bunu bulunduğu heryerde, her koşulda hayata geçirir.Bu konuda ısrarcıdır.

Kolektivizm, özgür tutsaklıktaörgütsel işleyişin hayata geçiril-mesidir.

İdeolojik ve kültürel bir yaşam bi-çimidir. Ortak düşünmektir, paylaş-maktır, üretmektir. Bir soruna beraberkafa yormak, beraber çözüm bula-bilmektir. Bir direnişi, bir eylemibirlikte örgütlemek, birlikte çarpış-maktır... Aynı duyguları beraber ya-şayıp, hissetmektir. Birlikte gülüp, bir-likte üzülebilmektir. Kısaca yaşamınher anını ortak bir şekilde düşünüp ya-şayabilmektir...

F Tipi hapishanelerine getirilmedenönce kolektivizmin pratik olanaklarıdaha fazlaydı... İşte, yaratılan bu gü-zellikleri yok etmek için düşman F Tip-lerini açtı. Örgütlülüğü yok etmektiamacı. Fiziki olarak birbirinden ayırır,

aralarına beton duvarlar örersem; ör-gütlüğü yok eder, kolektivizmi bitirir,teslim alırım diye düşündü hep.

Fiziki olarak özgür tutsakları bir-birinden ayırmış, beton kalıplar ör-müştü aralarına. Ama beyinlerdehücreler kurmayı başaramadı. Ya-ratılan örgütlülüğü, kolektivizmi, de-ğerleri yok edemedi. Koğuşları ka-rargah gibi kullandığımızı söylüyor-lardı, 19 Aralık katliamında "Ka-rargahlarını dağıttık" diyorlardı.Parti-Cephe geleneğini, "Ben varsamDevrimci Sol var" diyen NiyaziAydın'ı tanımıyorlardı. Her hücre-yi devrimci bir karargah haline getirdiÖzgür Tutsaklar.

Bizi tecrit hücrelerine getirdiği ilkgün "Her şey bitti, örgüt yok oldu" di-yerek, düşüncelerimizden vazgeç-memizi, direnmememizi tek başımı-za bir şey yapmayacağımızı söyledi-ler hep... Ama ilk gün dahil, yara bereiçinde tek başımıza olduğumuzdabile ve herhangi bir şey söylemediğihalde tüm tutsaklar açlık grevinebaşlamışlardı.

Ölüm Orucu'nda olanlar ise dire-nişlerine devam etmişlerdi... Kimisibelki haftalarca, kimisi belki aylarcaduymadı bir yoldaş sesini. Ama tekbaşına da olunsa herkes bir örgüt gibidavranmış ve yoldaşlarına ulaşabil-menin bir yolunu bulmuştu. Gösteri-len yaratıcılıklar ve sarf edilen çaba-larla yeni yeni yollar bulunmuş ve ko-lektif yaşam hayata geçirilmişti. Hiç-bir şey örgütlü düşünüp, örgütlühareket etmemizi engelleyemedi...

Düşman "F Tiplerine götürüsemdireniş biter" diyordu. Ancak dire-nişi değil bitirmek, her gün direnişhalkaları eklenerek büyütüldü. 7 yılsüren Büyük Ölüm Orucu Direnişimizkolektif yaşam biçimindeki ısrarın vekararlılığın temel direği oldu.

Üçlü veya tekli hücrelerde olsak dakolektivizmi yaşamımızın her anındahayata geçirdik. Hepimiz fiziki olarakbir arada olmasak da yine beraber aynışeyleri düşünüp, beraber çözümler bu-

larak yeni şeyler ürettik... F Tiplerindeolduğu gibi örgütlü ve kolektif yaşa-mımızı var olan koşullara göre yeni al-tarnatifler bularak hayata geçirdik.

Örneğin parası biten bir hücre-nin ihtiyaçlarını çatıları aşırtarakulaştırdık... Gelen kitapları, dergi-leri, yazıları, gazeteleri vb... birbi-rimize çatıları aşırtarak ulaştır-dık, düşüncelerimizi birbirimizeyazıp-paylaştık.

Ya da bir resim veya elişini yapıp,birbirimize ulaştırdık. Eksiğini faz-lasını öğrenip, ekleyip-çıkardık... Bir-likte ürettik, birlikte direndik.

Biz tutsakların asla vazgeçmedi-ği faaliyetlerden biri de okumak,yazmak, çizmektir...

F Tipi hapishanelerine geldiği-mizden beri karikatür-mizah dergimizçıkıyor (Tabi bunun yanında politik,kültür-sanat vb. içerikli dergiler de çı-karılıyor). Bu derginin her sayısınındüzenli olarak çıkarılmasında bütünyoldaşların bir şekliyle emeği ve kat-kısı oluyor. Dergi oluşturulmadanönce yazı, çizim vb. önerileri her hüc-reden gönderiliyor. Daha sonra bun-lar biraraya getirilip, bir düzene so-kularak yazılıp, çizilerek son halleriveriliyor... derken bütün tutsakların birşekliyle emeği oluyor... Sonuçta ko-lektif bir çalışmanın sonucu olarak or-taya çıkıyor bu dergiler...

Biliyorduk, zordu bütün bunlarıhayata geçirmek. Ama karşımıza çı-kan her engele ve zorluğa rağmen pesedip kolaya kaçmadan daha fazla ıs-rar ve çabayı göstererek kolektivizmihayata geçirdik. Önemli olan zoru ba-şarmaktı. Biz de bunu yaptık. Çünkübiliyorduk zor kazanılan daha çok sa-hiplenilip kazanacaktı.

Bu ve bunlara benzer örnekleri ço-ğaltmak mümkün. Ve bir kez daha or-taya çıkıyor ki, bütün devrimciler içinolduğu gibi biz Özgür Tutsaklar içinde kolektivizm olmazsa olmazdır.Kolektivizm güçtür, bu gücü her gündaha da büyütüp ileriye taşımak enbüyük görevimizdir.

Özgür Tutsaklıkve Tecritte Kolektivizm

20 OCAK’TA ANKARA’DA, MAHKEMEDE BULUŞALIM Sayı: 19 / 15 Ocak 2012 45

Page 46: Halk Gercegi 19

Büyük bir hedefimiz var, dünya-nın Türkiyesi’nde devrim yapmak.Bu hedefe varmak için her türlü be-deli ödüyoruz. Yüzlerce yoldaşımı-zı şehit verdik, binlerce yoldaşımızyakalandı, uzun yıllara varan tut-saklıklar yaşıyoruz. İşkenceli gözal-tılardan geçiyoruz.

Düşman bizi hedefimizden vaz-geçirmek için her türlü yolla saldırı-yor. Bunlar açık olan ve yüzyüze ol-duğumuz saldırılardır, ancak açıksaldırılarından daha tehlikeli, sinsi birşey var. O da iç düşmandır.

Bazı durumlarda, kişi olarak be-deller ödemiş, fedakarlıklar yapmışolsak bile iç düşmanın saldırılarınınetkisi altında kalabiliyoruz.

Bu bir işi yapmak söz konusu ol-duğunda: "Ne kadar olursa artık"düşüncesi olarak çıkıyor karşımıza.Ne demektir bu söz? Azla yetinmek,iddiasızlaşmaktır. Özcesi hedefsiz-leşmek ve devrim iddiamızın zayıf-lamasıdır.

Bu aşamaya nasıl geliriz?

Programlı olmayı elden bırakıp,gelişi güzel çalıştığımızda kendimi-zi sınırlandırmış oluyoruz. Prog-ramsız iş yapmak, kendini gidişata bı-rakmaktır. Devrimci olma misyo-nundan uzaklaşmaktır. Yani deği-şen, değiştiren olmak gerekirken,sürüklenen, tabi olan olmamızdır.İradi olmayı beynimizden çıkarıp

programsız davrandığımızda, kendi-liğindenci hale geliriz.

Programsız, rastgele, gelişi güzelçalışmak sınırlarımızın daralmasıdemektir. "Ben bu kadarını yapa-bilirim, Bu yeterli oluyor dahafazlasına gerek yok" gibi söylem-lerde gösterir kendini. Örneğin, bireylem için önümüze 30 değil 10 kişihedef koyarız. O 10 kişi, her zamangelen insanlarımız olur. Oysa hede-fimizin yüksek olması daha fazlainsana anlatmak, daha fazla eve git-mek, ikna etmek, yani daha çokemek vermek demektir.

Günler haftalar boyunca emektenkaçmayan insanlarız, dergi dağıtırken,bir kampanya örgütlerken fiziki ola-rak emek harcarız, bedel öderiz. Amaelimizi taşın altına daha çok koydu-ğumuzda, daha çok yük omuzladığı-mızda, beynimizi daha çok çalıştırırızve emeğimizi daha doğru kullanırız.Bu daha sıkı program yapmak, dahaçok insanla ilgilenmek demektir.

Programsız olduğumuzda geliş-meyiz ve geliştirmeyiz, "Beni aşar"deriz. Dergi dağıtımlarımız, kam-panyalarımız bizi nihai hedeflerimi-ze devrime götüren basamakları-mızdır. Biz her basamakta yenibir insanla yolumuzu adımlamayıhedeflemeliyiz. Kendimiz geliştiği-miz, değiştiğimizde, yoldaşımızı dageliştiririz, beraber değiştiğimiz, ge-

liştiğimizde daha çok insana ulaşırız.Birken iki olmak hedeftir. Hedefe var-mak için nasıl bir yol izleyeceğiz, neyapacağız, ne kadar zamanda yapa-cağız?" gibi art arda sorular sorupprogram çıkardığımızda, o programakendimizi vererek hayata geçirdiği-mizde sonuç alırız.

Yolda yürürken etrafımızı göz-lemlemekten, gazeteyi belli bir bakışaçısıyla "Ne kazanabilirim" diyeokumaya, kimle nasıl ilişki kurarsamfaydalı olur, olanakları nasıl yaratı-rım diye bakmaya dek, hayat bize birsürü ip ucu sunar. Önemli olan bizimher şeye o gözle bakmamız ve ken-dimize sınırlar koymadan işlerin al-tına girebilmemizdir. Yenilenmek is-tersek daha hızlı koşan, büyüyen vebüyüten oluruz.

"Benden bu kadar" demek ye-rine "Daha iyi, daha çok ne yapa-rım?" demeliyiz. Güler Zere ey-lemlerinde, 1 Mayıs’larda gücümü-zü gördük. 7 yıl süren Ölüm Orucudirenişimize baktığımızda görürüzgücümüzü. Dışarıda çıt çıkmazken,biz tutsakların sesi olduk, bağımsız-lık, demokrasi, sosyalizm iddiamızıdilimizden düşürmedik.

En büyük hedefimiz devrimdir,o hedefe varmak için programlı ol-mak, küçük hedeflerimizi büyütüpdevrime yönelmek bizi büyüte-cektir.

Kaçak Güreşmek,Hedefsizleşmek

Sinsi Bir Düşmandır

Halk Cepheliler, yeni bir Gazi, Ok-meydanı, yeni bir Armutlu yaratmakiçin yılbaşında verdikleri sözün ar-dından İstanbul Altınşehir-Bayram-tepe'nin sokaklarında kapı kapı do-laşıp halkı "Umudun Adı" ile buluş-turmaya başladı.

8 Ocak günü başlayan çalışma-larda, Filistin Mahallesi’nde Halk

Gerçeği dergi-sinin tanıtımıyapıldı. Bir-çok kapıda

Halk Cepheliler evlere davet edildi-ler. Geçmişten bugüne yıkımlarlakarşılan mahalle halkı; "Bu kondu-ların tüm çilesini biz çektik, kimseyeyıktırmayız!" diyerek Halk Cepheli-ler’e “Yanınızdayız” sözü verdiler.

Dört gün süren çalışmalarda 27adet Halk Gerçeği dergisi halka ulaş-tırıldı. Ayrıca, 10 Ocak Salı günü, Fi-

listin ve Tokatlılar’ın mahallelerinde3 adet, üzerinde Büyük Direniş'te şe-hit düşen analarımız Gülsüman Dön-mez ve Şenay Hanoğlu'nun resimle-rinin olduğu pankartlar asıldı.

Filistin Mahallesi'nde Kapı KapıDolaşıp Umudu Taşıyacağız

TUTUKLU YÜRÜYÜŞ ÇALIŞANLARINA ÖZGÜRLÜK İÇİN,15 Ocak 2012 / Sayı:1946

Page 47: Halk Gercegi 19

Tarih 21 Mart 1992, Demirel ik-tidarı Kürt halkına yönelik yapacağıkatliamın hazırlıklarına günler ön-cesinden başlamıştı. Cizre'de Newrozkutlamaları yapmak için toplanan 6-7 bin kişilik halkın üzerine 1 saatsüreyle ateş açıldı.

21 Mart'ta ise yine Cizre'de New-roz'u kutlamak için toplanan halkasilahla saldırıldı. 2kişi ölürken, onlarcakişi yaralandı. Şır-nak'ta ise 25 kişi kat-ledildi. Cenazeleresahip çıkmak için Nu-saybin'de eylem ya-pan halka da saldı-rıldı. Bu saldırıda ise10 kişi katledildi. Nusaybin'in Tınatiköyünde ise 2, Hakkari Yüksekova'da5 kişi katledildi. Ayrıca başka pekçok şehirde de gözaltı ve tutuklamasaldırıları sürdürüldü.

Dev-Genç, Newroz kutlamalarındaKürt halkına yönelik onlarca kişininkatledilmesinin ardından bir eylemliliksüreci başlattı.

Newroz, birçok üniversitede, lisedeşenliklerle, yakılan ateşlerle, halaylarlakutlanmıştı. Dev-Genç, emekçi halkınyanındaki yerini almıştı yine. Katli-amların yaşanmasının ardından LiseliDev-Genç 27 Mart’ta Hasköy Li-sesi’ni işgal etti.

‘80 sonrasında ilk işgal eyleminigerçekleştiriyordu Liseli Dev-Genç’li-ler. Dev-Genç’liler de 28 Mart’taDYP Beşiktaş ilçe binasını işgal

ederek katli-amları pro-testo ettiler.

Daha son-raki günlerdeHasköy Lisesiişgali sırasındaöğ renc i le resaldıran sivilfaş is t lerden6’sı LiseliDev-Genç ve Devrimci Sol Güçlertarafından dövülerek cezalandırıldı.

Aynı kampanya içinde Liseli Dev-Genç Şişli, Üsküdar, Beşiktaş, Bey-koz İlçe Milli Eğitim Müdürlükle-ri’ni molotoflayarak, Kürt halkınayönelik katliamlara sessiz kalma-yacağını duyurdu.

KAYÖ-DER’liler SHP Kayseriil binasını işgal ettiler. İşgal 3 günsürdü.

Siyasi tutsaklar Malatya'da 3,Bayrampaşa'da 7, Çanakkale'de3, Kayseri'de 3, İzmir Buca'da 4günlük açlık grevleri yaptılar.

Almanya Hamburg’ta Stern der-gisi, katliamı protesto etmek içinDevrimci Sol Güçler tarafından iş-gal edildi.

Dortmund’ta 23 Mart’ta SPD bi-nası,

Köln’de 24 Mart’ta Kölner Stad-

tanzeiger gazetesi,

25 Mart’ta DGB binası, Münih’teAf Örgütü’nün binasıişgal edildi.

Berlin’de ise Türkiyeoligarşisinin 3 bankasıtahrip edildi.

İsviçre, Avusturya,Fransa ve İngiltere ‘dede işgaller ve protesto

eylemleri yapıldı.

KÜRT HALKI BUGÜN DE KAT-LEDİLİYOR

Oligarşinin Kürt halkına yöneliksaldırı, işkence, katliam saldırılarıbugün de devam ediyor. Kürt halkınıteslim almak için tüm gücüyle saldı-rıyor. Gerillaları kimyasal silahlarlakatlediyor, cenazelerine işkence ya-pıyor. Son olarak Uludere’de kaçak-çılık yapan köylülerin üzerine savaşuçaklarıyla bombalar yağdırıyor. Veöylesine bir terör ortamı yaratıyorlarki, saldıran devlet değil, cenazesinesahip çıkan halk suçlanıyor. Katli-amlar teslimiyeti, zayıflığı değil; düş-mana duyulan öfkeyi ve hesap sormaisteğini artırmalıdır. Oligarşi teslimolmayı dayatıyor. Bu dayatmaya ba-ğımsızlık, demokrasi ve sosyalizmmücadelesi ile cevap verilmelidir.

GÜNÜMÜZÜ AYDINLATAN

Kürt Halkına Kalkan Elleri Kıracağız

'Madem kaçakçılık varlegal hale getirelim'

Uludere ve çevresinde geçim kaynağı kaçakçılıkolan bölge halkı için legal ticaret yolu açılıyor. Gümrükve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı "Uludere olayının ar-dından 'Madem ki bu insanlar girip çıkıyormuş, bu türşeyler yapılıyormuş, o zaman burada bir sınır ticaretmerkezi oluşturalım' dedik, açıklamasında bulunmuş.

AKP katletmekle kalmadı, ömür boyu geçimlerinikendi imkanlarıyla yaratmaya çalışan bu insanlardansağ kalanlardan da nasıl vergi alacağının yolunu yaratıyor.Yaptıkları açıklamalar da sanki haberleri yokmuş, sankiyoksulluğa iten kendileri değilmiş bu insanları... kaçakyollardan ekmeğinin peşine düşmesine kendileri sebepdeğilmiş gibi masumane açıklama yapıyor, ama yaptığıaçıklama da soygun formülünden ibaret... Bu düzeninçözümsüz olduğunun bir örneği daha...

20 OCAK’TA ANKARA’DA, MAHKEMEDE BULUŞALIM Sayı: 19 / 15 Ocak 2012 47

Page 48: Halk Gercegi 19

Vahit Aygün: Belçi-ka’nın Flaman bölgesin-deki Meulebeke kasa-basında yaşayan Türki-yeli bir aile, öldürülen 2oğullarının cenazesinialmak için tam 475gündür bekliyor.

Vahit Aygün 475 gün-dür çocuklarının cena-zesini almak için çalmadığıkapı bırakmamış.Günlerce TBMM’ninkapısını çalmış, ama birsonuç alamamış.

Belçika'nın Meulebe-ke kasabasında yaşayanAfyon Emirdağlı Vahit Ay-gün’ün iki oğlu 2010’da adli birolaydan öldürülmüş.

Kortrijk bölge savcısı ManAllegaert, "dosya tamamla-namadığı" gerekçesiyle iki ce-sedi o günden beri morgta bek-letiyor. Ve iki cesete morgta tu-tulduğu hergün için ailesi 140euro ücret ödemek zorunda ka-lıyor. Avukatlık ücretiyle birliktetoplam 100 bin euroluk bir borcun al-tına girmiş Vahit Aygün ailesi.

İşte Avrupa demokrasisinin adaleti.Bu nasıl adalet? Hem çocuklarının ce-nazesini vermiyorlar, hem de GÜN-LÜK 140 EURO MORG ÜCRETİÖDEMEK ZORUNDA BIRAKILI-YORLAR. 475 GÜNDE 100 BİNEURO MASRAF ETMİŞLER.

"Dosyayı Tamamlamadım,Cesetleri Alamazsın"

Sebep dosyanın hala tamamlan-maması. Dosya tamamlanmadıysaailenin suçu ne? Ayrıca dosyanın ta-mamlanmasıyla cenazelerin aileyeverilmemesinin ne ilgisi var? Dalgageçiyorlar, alay ediyorlar insanları-mızla. Sahipsiz gördüklerinde tepesinebiniyorlar.

“Cesetlerin teslimi için açtıkları 5davanın farklı mahkemelerce savcı-nın “dosyayı tamamlamadım” ge-rekçesi dikkate alınarak reddedildiğinianlatan Vahit Aygün, “Otopsiler ya-pılmış. Olay faili meçhul değil. Sağ-

lığımız bozuldu. SAVCI CESETLERİMİ KONUŞTURACAK? İnsan haklarınerede? ... Aradan geçen 468 gündeuyumayı unuttum. Ruh sağlığım bo-zuldu, nefes darlığı çekmeye başladım.Ülser ve kronik hipertansiyonla ta-nıştım. Eşimin sağlığı bozuldu. Tümsağlık raporlarını savcıya ulaştır-mamıza rağmen hiçbir cevap ala-madık" diye anlattı yaşadıklarını.

Gözyaşlarını tutamayan anne Na-ciye Aygün ise ellerinden bir şeygelmediğini ve sürekli Allah'a yal-vardıklarını anlattı.

"Savcı bir Belçikalı'ya bunlarıyapmazdı" diyen Naciye Aygün,yaşadığı sürece mücadelesini sürdü-receğini, gerekirse evini satıp borç-larını ödeyip, savcılığın önüne çadırkurup cenazeleri alana kadar bekle-yeceğini söyledi.

Ne yapmış bu gençler, acaba Bel-çika'yı yerinden mi kaldırmışlar? Bunasıl bir adalettir? Cesedi mi konuş-turacaklar acaba? Belki de bizim bil-mediğimiz bir yöntem çıkmıştır, olurya konuştururlar. Bizim bildiğimiz

otopsi sonrası cesetler tes-lim edilir. Ama umurundamı savcının? Vahit Ay-gün’nün sağlığı gitmiş, herşeylerini satmışlar umrun-da mı?

Burada bu nasıl adalettartışmasına gerek yok.Adaletin A'sından bahse-dilemez, bu çok açık.Tam bir keyfiyet var.Bunun hukuki bir açık-laması olamaz. Belçika

adaletinin keyfine göre hareketediliyor.

Ancak burada esas olanBelçika adaletinin bu kadarkeyfi davranma cesaretini ne-reden aldığıdır. Bunun Alman-ya'da yaşanılan ırkçı saldırılar-dan ne farkı var? Cenazemizibile alamıyoruz. Bu gücü bizimörgütsüzlüğümüzden, insanla-rımızın sahipsizliğinden alı-yorlar.

Vahit Aygün, “Türkiye'dengelen bütün yetkililere anlattım,TBMM'ye kadar gittim. Belçi-

ka Kralına da mektup yazdım ama so-nuç alamadım” diyor.

Aygün ailesi yanlış yerlere gitmiş,O TBMM sizin gibi ailelerin sesiniduymaz. Güler Zere'yi tanımaz belkiAygün ailesi. Ölüm döşeğindeki kan-ser hastası Güler Zere'yi son anına ka-dar bırakmadı. Senin çocukların gibigencecik çocukların kömürleşmişbedenlerini verdiler ailelerine. Diri diriyaktılar hapishanelerinde. Yani di-renmeden hiç bir hak kazanılmaz bi-zim ülkemizde. Ya Avrupa’da farklımı? Dünyanın hiçbir yerinde diren-meden bir hak alınmıyor. Biz diren-memişsek bile sahip olduğumuz hak-lar için bizim gibi birileri mutlaka di-renmiştir. Vahit Aygün ve ailesininyapması gereken de direnmektir.Söyledikleri gibi; “savcılık önündeçadır kurup cenazelerini alana ka-dar” direnmelidirler.

Vahit Aygünler’in sorunu bu gur-bet ellerinde, örgütsüz olmalarıdır.Devrimciler, Vahit Aygünler’e sahipçıkmalıdır.

AVRUPA’dakiBİZ

TUTUKLU YÜRÜYÜŞ ÇALIŞANLARINA ÖZGÜRLÜK İÇİN,15 Ocak 2012 / Sayı:1948

475 GündürÇocuklarının Cesetlerini

Alamıyorlar!

"Belçika Adaleti"ninİşkencesi!

Page 49: Halk Gercegi 19

Basın bürosuna baskın yapılmış ve çalışanları gözal-tına alınmıştı. Biz bundan henüz haberdar değildik.Grup Yorum konseri vardı, konserde bir arkadaş neler olupbittiğini anlattı. “Biraz yardıma gelir misin zor durum-dayız” dedi. “Ben de gelmeyi isterim ama evdekiler neder bilemiyorum iki ay sonra sınavlarım var, onlara ha-zırlanmam gerekiyor” dedim. O da; “tamam sen gel, ora-da da hazırlanırsın” dedi. Kabul ettim ama ailemden iznionların alması gerektiğini söyledim. “Tamam” dediler. Bir-kaç gün sonra akşam misafir geldi. Henüz yeni tanıştı-ğım bir abi geldi. Önce neden geldiğini anlamamıştım.Sonra beni kenara çekti ve “seni almaya geldim” dedi.Çok heyecanlanmıştım, nasıl izin alacağımızı düşünü-yordum. Abi oturdu, yemek yedi, sohbet etti ve bu ara-da da neden geldiğini açıkladı aileme. “3 haftalığına yar-dıma ihtiyacımız var gelsin yardım etsin” dedi. Babamkabul etti hemen. Annem karşı çıktı. 'Hayır, gidemez.Onun sınavları var' dedi. Abi, “sınavlarına da hazırla-nacak orada” dedi. Annem ısrarla hayır diyor uğraştırı-yordu. Kabul ettiremedik bir türlü. Abi en son “tamamarkadaş sen izin vermiyorsan, ben de oturma eylemiyapıyorum” dedi, sandalyeleri çekti ve yere oturdu. Ba-bam da ayıp olmasın diye yanına oturdu. Onlar oturuyorbende çay, kahvelerini getiriyor, onlara servis yapıyor-

dum. Abi tekrar tekrar anlatıyor, annem ısrarla hayır kı-zımı vermem size, diyordu. Bir saat geçti ikna olmadı,bir buçuk saat geçti halen ikna olmadı. Baktım başka çarekalmadı ve 'anne artık bana da başka çare bırakmadın, bende oturuyorum' dedim. Annem oturursan otur diyor. Tek-rar tekrar anlatıyoruz. Arkadaşlar zor durumda, ben gi-dip yardım etmek istiyorum diyorum hayır gidemezsindiyor. Anne bak karnımız ağrıyacak diyorum, yine benmi dedim size yere oturun diyor ve ısrarla hayır deme-ye devam ediyordu. En son “abi artık plan B’ye geçelimmi?” diye sordum. Hepsi de bana ne dediğimi anlamak-sızın bakıyorlardı. “Plan B ne?” diye sordular. Ben de ma-dem ki gönül rızasıyla vermeyeceksin, ben de zorla gi-deceğim, çünkü bir kere karar verdim dedim. Ondan son-ra annem, tamam gönderiyorum ama 2 haftalığına dedi.Biz hayır 3 hafta diyoruz. Annem 2 haftalığına diyor. Enson ikna edebildik. Tamam git ama derslerine çalışacaksınorada dedi. Kararlı tavrımızdan dolayı biz kazanmıştık.O akşam çantamı hazırlayıp sabah çıktım.

Ailelerimiz üzerinde asıl etkili olan kendi kararlılı-ğımız. Eğer annem bende küçük bir tereddüt hissetmişolsaydı izin vermesi çok zor olurdu. Ancak bendeki ka-rarlılığı görünce izin vermek zorunda kaldı.

Önce kendimiz kararlı olmalıyızAVRUPA’da Hayatın Öğrettikleri

Anadolu Gençlik, Avrupa çapında ilk gazetesini çıkardı."İNSANLARIMIZI SAHİPSİZ BIRAKMAYACAĞIZ"

Bizim Gençlik dergisi kendisini şu şekilde tanıttı:

“Biz Kimiz?

Biz 50 yıldır alınteri ile yaşayan, emeği ile var olan-ların çocuklarıyız. Biz 50 yıldır aşağılanan, ırkçı saldırı-lara maruz kalanların çocuklarıyız. Biz 50 yıldır vatanı-na olan özlem ile yaşayanların çocuklarıyız.

Şimdi onların hem güzel, hem acı miraslarını biz dev-raldık. Gençliğin kendi kaleminden çıkan bu gazete, Av-rupa'da yaşayan Türkiyeli gençlerin sorunlarını dilegetiriyor. Gazetemizin ilk sayısı, Irkçılık, Vatanseverlik,Jugendamt (Gençlik Dairesi), Sonderschule (ZihinselEngelliler Okulu) gibi konuları içeriyor...”

Anadolu Gençlik ilk sayısınıCOŞKUYLA DAĞITMAYA BAŞLADI;

“SİZİN GİBİ GENÇLER VAR OLDUKÇA EMİNİMKİ BİZE KİMSE BİR ŞEY YAPAMAZ”

1 Ocak 2012 Aachen: Anadolu Gençlik kampının songününde Aachen şehrine gezi düzenlendi. Burada, 2012yılının ilk gününde Bizim Gençlik gazetesinin tanıtımı vesatışı yapıldı. Bayram günü ve dükkanların kapalı olma-

sına rağmen halka 8 gazete ulaştırıldı. Ulaşılan insanlartarafından olumlu tepkiler alındı.

2 Ocak 2012 Köln: Köln şehrinin Hansaring sem-tinde Bizim Gençlik gazetesinin ilk sayısının tanıtımı ya-pıldı. Saat 18.00'de başlayan satış 20.00’de sona erdi. Av-rupa'da yaşanan ırkçı saldırılar, gençlerin eğitim sorunlarıve “Irkçılığa Karşı Tek Ses” kampanyası üzerine insan-larla sohbet edildi. İnsanların olumlu tepkileri AnadoluGençlik çalışanlarında daha büyük coşku yarattı. Toplam37 gazete dağıtıldı.

4 Ocak 2012 Köln: 18.30 ile 20.00 saatleri arasındaKöln şehirinde, Mülheim semtinde evlere tanıtıma çıkıl-dı. Avrupa'da yaşayan halkımızın sorunlarını gençlerin ka-leme alması halkımızda sevinç yarattı. Ayrıca “IrkçılığaKarşı Tek Ses” kampanyası hakkında bilgi verildi.

Bir marketin girişinde alışveriş yapan bir kadın gaze-teyi tanıtan gençlere, 3 oğlunun olduğunu ve her biri için3 gazete ücreti ödemek istediğini söyledi. Bunun üzeri-ne gençler “Abla, o zaman 3 gazete verelim” dedi. Kadınsa,“Gerek yok gençler, hepsi bir tane gazeteden okur, ben sizeonlar adına destek veriyorum, yaptığınız iş çok güzel, siz-ler gibi gençler var oldukça eminim ki bize kimse bir şeyyapamaz”, diyerek gazetesini aldı. Mülheim semtinde top-lam 8 gazete dağıtıldı.

"Bizim Gençlik" Gazetesi Çıktı!

20 OCAK’TA ANKARA’DA, MAHKEMEDE BULUŞALIM Sayı: 19 / 15 Ocak 2012 49

Page 50: Halk Gercegi 19

Sesimiz Şimdi DahaGüçlü Çıkıyor!

24 Aralık-2 Ocak tarihleri arasın-da Avrupa'nın 5 ülkesinden 40'a ya-kın gencin katılımıyla gençlik kam-pı düzenlendi. 10 günlük kampın ilkgününde, kamp programı açıklandı vegörev dağılımı yapıldı. Kampta, 2.günden itibaren toplu kahvaltılarlagüne başlandı.

Dev-Genç şehitleri, dünden bu-güne Dev-Genç tarihi ve kampanya-ları, arkadaşlık, aile ilişkileri, kültür-sanat ve spora bakışımız, dilimiz, slo-ganlarımız konulu çalışmaların ya-nında, yapılan grup çalışmalarıylakamp dolu dolu geçti.

Filmler ve belgesellerin izlendiğikampta, radyo grubunun hazırladığıKamp Radyosu, öykü ve şiir sunum-larıyla sevilerek takip edildi. Radyo-da, Maraş Katliamı ile Naziler tara-fından öldürülen Maraşlı esnafın hi-kayesinin anlatıldığı “Acıyı kan an-latır” isimli öykü, Kültür ve SanattaTavır dergisinde yayınlanan bir öyküile Aziz Nesin'in “Damda Deli Var”öyküsü seslendirildi.

Öte yandan günlük programlarbittikten sonra yatma saatine kadar oy-nan toplu oyunlar kampın eğlencekaynağı oldu.

Kampın 6. günü akşamında küçükbir konser düzenlendi. Ertesi gün de,“Irkçılığa Karşı Tek Ses” kampanyasıçerçevesinde çalışmalar yapılıp küçükbir koro ile kayıtlar yapıldı. AyrıcaAnadolu Gençlik’in gazetesi olan veilk sayısı yayınlanan “Bizim Gençlik”gazetesinin tanıtımı yapılarak, içeri-ğine ilişkin öneriler alındı.

31 Aralık’ta yani 2011'in son gü-nünde, Türkiye'den gelip kampın ko-nuğu olan ve Büyük Direniş'in ikiDev-Genç’li şehidi Canan ve ZehraKulaksız’ın babası Ahmet Kulaksız ilebir söyleşi düzenlendi. “Her şeyinBaşladığı Yerden” kitabının tanıtı-mının da yapıldığı söyleşide, Cananve Zehra'yı anlatan bir belgesel iz-lendi. Ardından Ahmet Kulaksız, şe-

hit babası olarak yaşadıklarını, 30Mart anması için Kızıldere'ye gitti-ğinde yaşadığı duyguları anlattı. Dahasonra yılbaşı eğlencesi hazırlıklarıbaşladı. Bir yandan yemekler hazır-lanırken, diğer yandan konuklar kar-şılandı. Skeç ve video gösterimleri ha-zırlıkları da büyük bir hızla tamam-landı.

Yeni yıl kutlamasında, öncelikleyılbaşı mesajı okundu. Marşlarla kar-şılanan yeni yılda program skeçler,fotoğraflardan oluşan bir video gös-terisi, fıkralar ve halaylarla devam etti.

Yeni yılın ilk günü ise yapılan şe-hir gezisi ve “Bizim Gençlik” gaze-tesinin satışı ile başladı. Akşamadoğru yapılan toplu değerlendirme-lerle kamp sona erdi. Anadolu Genç-lik, yeni kamplarda ve çalışmalardabir arada olma, daha kalabalık kamp-lar örgütleme sözü verdi.

Katliamlara Karşı OrtakDirenişi Örgütleyeceğiz!

Almanya’nın Duisburg şehrinde,Uludere katliamına karşı devrimci, de-mokrat, yurtsever dernekler ve siya-si partiler tarafından ortak eylem dü-zenlendi. 7 Ocak günü Duisburg trengarında toplanan kitle, “KatliamlaraHayır Kürt Halkına Özgürlük” ortakpankartının arkasında Konigstr.’yekadar yürüyüş yaptılar.

Yürüyüşün sonunda meydandabir açıklama yapıldı. Katliamda ölen-lerin isimleri tek tek söylenerek, herokunan isimden sonra kitle hep be-raber “burada” diye yüksek seslehaykırdı. Her ismin okunmasındansonra onlar için mum yakıldı ve ka-ranfil konuldu. Yapılan konuşmalar-dan ve atılan sloganlardan sonra ey-lem bitirildi.

Ardından Forum önünde toplanı-lıp tekrar eyleme geçildi. Polis bu sı-rada saldırma tehdidinde bulundu.Marşlarla karşılık vererek, tek tek

alandan çıkan 300 kişilik kitleden po-lis 5 kişiyi gözaltına aldı.

Eylemi Duisburg'daki DİDF,RAJD, Sol NRW, ÖDH Freiheit undSolidaritat, Die Linke Duisburg,MLPD Duisburg, ADHF, YDG,AĞIF, Anadolu Federasyonu Duis-burg, YEKKOM ve Linksjungend(solid) Duisburg kurumları örgütledi.

Gülaferit Ünsal’aÖzgürlük İstiyoruz

Rosa Luxemburgve Karl Liebknecht’inöldürülmesinin yıl dö-nümü olan 15 Ocakgünü Almanya’nınbaşkenti Berlin’de, LLDemo adıyla ortak biryürüyüş düzenlenecek.

Kurşuna dizilerekkatledilen iki devrim-ciyi anmak için yapı-lacak yürüyüşün ar-dından, Gülaferit Ünsal ile Dayanış-ma Komitesi, Alman hapishanesindetutsak bulunan Gülaferit Ünsal’ınbulunduğu hapishanenin önüne gi-derek burada eylem yapacak. “Güla-ferit Ünsal’a Özgürlük” sloganınınhaykırılacağı eylemde, kampanya-nın duyurusu yapılacak.

Avrupa’daki Aleviler deKatliamın HesabınıSoruyor!İngiltere’de faaliyet yürüten Dev-

rimci Alevi Komitesi’nden (DAK) 3kişi, Maraş Katliamı’nın yıldönü-münde Maraş’ta yapılacak anmayakatılmak İçin Maraş’taydı. 24 Ara-lık’ta Narlı’da yaşanan direnişte yeralan DAK üyeleri, gözaltına alınan ar-kadaşları bırakılıncaya kadar dire-nirken, Avrupa’daki Alevilerin MaraşKatliamı’nın hesabını sormak istedi-ğini de dile getirdiler.

ANADOLU GENÇLİK,UMUDUMUZUN

AVRUPA’DAKİ SESİDİR!

Av ru pa’da

TUTUKLU YÜRÜYÜŞ ÇALIŞANLARINA ÖZGÜRLÜK İÇİN,15 Ocak 2012 / Sayı:1950

Page 51: Halk Gercegi 19

Faşizmin TecritiniMektuplarımızlaKıracağız

Alman hapishanelerindeki dev-rimci tutsakların üzerindeki tecritinkaldırılması ve keyfi tutuklulukları-na son verilmesi için Köln’deki DomMeydanı’nda sürdürülen özgürlüknöbeti eylemleri her Cumartesi günü15.00-16.00 saatleri arasında yapılı-yor. 7 Ocak günü yapılan eylemde“Siyasi Tutsaklara Özgürlük, TecriteSon Verilsin” pankartı açıldı. Ve dev-rimci tutsaklarla dayanışmak içinmektup-kart gönderme çağrısı ya-pıldı. Eylem boyunca Türkçe Al-manca bildiriler dağıtılarak anti-teröryasası teşhir edildi.

Almanya'daki özgür tutsakların

adresleri:

Nurhan Erdem

JVA Köln

Rochusstr. 350

50827 Köln

Germany

***Cengiz Oban

JVA Düsseldorf

Ulmenstr. 95

40476 Düsseldorf

Germany

***Faruk Ereren

JVA Düsseldorf

Ulmenstr. 95

40476 Düsseldorf

Germany

***

Şadi Özpolat

JVA Bochum

Krümmede 3

44791 Bochum

Germany

***Ünal Kaplan Düzyar

JVA Köln Rochusstr. 350

50827 Köln

Germany

***Gülaferit Ünsal

JVA für Frauen Alfredstr. 11

10365 Berlin - Lichtenberg

Germany

Suyun Ticarileştirilmesine HayırPlatformu (STHP) tarafından hazır-lanan “Yaşam Alanlarını, Yaşamı Sa-vunanlar Buluşuyor Mücadeleler Bir-leşiyor” forumu 7-8 Ocak 2012 tari-hinde Mimar Sinan Üniversitesi’ndeyapıldı. İlk gün platform adına Yeter Gö-

nül bir açılış konuşması yaptı. Açılışkonuşmasında, “Çok açık bir saldırıaltındayız. Kapitalist-emperyalist sis-tem, yalnızca alınterimizi, emeğimi-zi sömürmekle kalmıyor. Artık tümyaşam alanlarımızı, temel hayat kay-nağımız olan suyu kendi sömürü sis-

temlerinin bir parçası haline,birer meta haline getirmeye ça-lışıyor.” denildi. Ve bu saldırınınkarşısında çoğunluğun, yanihalkın gücü olduğu belirtile-rek, “STHP, suyun ticarileşti-rilmesine karşı anti-emperya-list, anti-kapitalist, sınıfsal bir ze-minde mücadelesine programlı,kararlı, kesintisiz ve örgütlüolarak devam edecektir.” de-nildi.

Ayrıca Dünya Bankası, DünyaSu Konseyi, IMF gibi emperyalist ku-rumlarla, kendilerini çevreci olarakgösteren ama tekellerin çıkarlarını ko-rumak için kurulan TEMA, GRE-ENPEACE ve Doğa Derneği de teş-hir edildi.

Açılış konuşmasının ardındanAnadolu’nun dört bir yanından gelen,suyuna, deresine, yaşamına sahip çı-kanlar kendi mücadelelerini anlattılar.Gerze’de, Fındıklı’da, Peri’de dere-lerin başında nöbet tutanların coşku-su foruma gelenleri etkiledi.

Özellikle Senoz'da yapılmak is-

tenen yüksek gerilim hatlarına mü-cadelesini verenlerden, 80 yaşındaolan Gürgan ninenin anlattıkları, Se-noz'da, halkın karşı karşıya kaldıkla-rı sorunların ne kadar ciddi boyutta ol-duğunu gösterdi. Diğer yandan 80 ya-şına rağmen öfkesi ve mücadelesi mo-ral kattı gelenlere.

200 kişinin katıldığı forumun ilkgünü Anadolu'dan gelenlerin konuş-masıyla son buldu.

2. gün ise Platform adına Prof. Dr.Beyza Üstün ilk günün sonuçlarını ak-tardı. Saldırıların tek elden olduğu,buna karşı mücadele edenlerin de bir-leşmesi ve saflarını belirlemesi ge-rektiği belirtildi.

Forumun bu bölümünde ağırlıklıolarak saldırılara karşı nasıl ortak birmücadele verileceği konuşuldu. Sal-dırılara karşı ortak direniş sergilen-mesi, fiili meşru mücadele edilmesi,acil haberleşme hattının oluşturulması,Ankara'ya gidilmesi, çadır kurulma-sı gibi birçok eylem önerisi yapıldı.

Özge Ozan'ın sonuç deklarasyo-nunun ardından Grup Yorum konserverdi. Grup Yorum “Sularımıza, de-relerimize yaşamlarımıza sahip çı-karak, örgütlü bir şekilde emperya-lizme karşı mücadele etmemiz gere-kiyor” diye konuştu. Forum, söylenentürkülerle, coşkulu bir şekilde çekilenhalaylarla sona erdi.

20 OCAK’TA ANKARA’DA, MAHKEMEDE BULUŞALIM Sayı: 19 / 15 Ocak 2012 551

Emperyalizm Her Yönden SaldırıyorSaldırılara Örgütlü Gücümüzle

Cevap Vereceğiz

Page 52: Halk Gercegi 19

Söz: “Kendime, düne göre daha fazlagüveniyorum. Çünkü benim hareketim temiz ve ben deonun bir parçasıyım."

Ayşenur Şimşek

Ayşenur bulunduğu alanda tekbaşınaydı. Hareket ona sendika ça-lışması yapmasını söylemiştir. Onun-la birlikte koşturacak, iş yapacakkimse yoktur. Ama gelen emirleri,verilen görevleri harfiyen yerinegetirme sorumluluğu hiçbir zaman"bu iş olmaz, kimse yok" dedirtme-miştir Ayşenur'a. Sessiz, sakin ku-rulmuştur Sağlık-Sen. Ayşenur'unemeğiyle, sabrıyla kurulmuştur. Tektek ilgilenir insanlarla. Konuşur an-latır, eğitir insanları, her gece bir baş-ka ilişkisinin evinde kalır Ayşenur vehayatı paylaşır onlarla. Çalışmalarısonuç verir. Çevresindeki insanlarnetleşir ve Sağlık-Sen'in kurucularıhaline gelir.

Devrimci Memur Hareketi sağ-lık iş kolunda yeni örgütleniyordurama o sağlıkçılarla, tüm gücüylehareketin genel kampanyalarınakatılır. Kampanya içinde en aktifbirimlerden biridir. Yine Ayşe-nur'un hareketi sahiplenişi ve bağ-lılığı onun günlük yaşamda verdiğitüm kararlarda kendini hissettirir.

Örneğin darbecilik sürecinde yaşa-nan tartışmalarda doğru tavrı alıp ge-lişmeleri değerlendirerek, diğer in-sanların da kavramasını sağlamıştır.Ve zor süreçlerin insanı olduğunu ka-nıtlamıştır.

İlgilendiği insanların olumsuz-lukları vardır, bilir. Ancak olumlu-lukları onun için asıl öne çıkarılanyandır. Olumlu yönlerini değerlen-dirip geliştirmesini bilendir. Hareketigeliştirmenin insanları geliştirmek-ten geçtiğinin bilincindedir.

Cephe kültürünü kavrayandırAyşenur. Mütevazıdır örneğin. De-mokratik alanda yeraltı çalışmasınıustaca yapıyor olmasının bir nedenide budur. Tavır ve davranışlarında,

konuşmalarında kimse hissetme-miştir onun sorumlu olduğunu. Sı-radan bir insan gibi girip çıkmıştırkurumlara.

Ve işkencede ser verip sır ver-meyendir Ayşenur. Onun direngen-liği, hareketi sahiplenişi çileden çı-kartmıştır işkencecileri. Ölüm kor-kusunu çoktan yenmiştir Ayşenur. Ai-lesine olan duygusallığını halka duy-duğu sevgiyle Cephe’nin bir savaş-çısı olmanın bilinciyle yenmiştir.

Ve zaferi kazanan olmuştur Ay-şenur. Zafer milyonlarca emekçininyaşaması için ölmeyi bilmektir. Za-fer, düzenin yozluğundan, bencilli-ğinden, çürümüşlüğünden çekip al-maktır insanları. Zafer, umudun adı-nı nakış nakış işlemektir hastaneduvarlarına. Zafer özgürlük için,gelecek için, milyonların kurtuluşuiçin düşebilmektir yollara eminadımlarla. Ve zafer haykırabilmek-tir inancını kurşuna dizilirken bile.Ayşenur gibi.

Bir YoldaşıAyşenur Şimşek’i

Anlatıyor...

Kavganın ve Hayatın İçinde

21 Ocak-27 Ocak

Onlar Vardı

Devrimci gençliğin mücadelesine ön-derlik eden İYÖKD’ün bir üyesi olan Ke-rim Yaman, 23 Ocak 1975’te faşistlerinsaldırısı sonucu katledildi.

Kerim Yaman’ın cenazesi, Cephecile-rin önderliğinde bir direnişe dönüştürüle-rek 50 bin kişinin katıldığı bir törenle Ak-

hisar’a uğurlandı.

Kerim YAMAN

Ayşenur Şimşek, 1968 Ankara Gölbaşıdoğumludur. Türk milliyetindendir. Devrim-ci Memur Hareketi’nin önder kadroların-dandı. Sağlık-Sen’in kuruluşunda yer aldı.1993-94’te Devrimci Sol Güçler’in Ankara-İç Anadolu Koordinasyonu’nda görev üst-lendi. 24 Ocak 1995’de kontrgerilla tarafın-

dan kaçırıldı ve kaybedildi. Aylar sonra 13 Nisan’da Kı-rıkkale’de işkence yapılarak katledilmiş olarak bulundu.

Ayşenur ŞİMŞEK

1870 yılının Nisan'ındaRusya Simbirsk’de doğdu. Ön-derliğiyle, teorisyenliğiyle,Rusya’nın ve dünyanın kaderi-ni değiştiren Ekim Devrimi’ninyolunu aydınlattı. Dünyanın ilkproletarya iktidarının kurulma-sında, ilk sosyalist inşanın ger-çekleştirilmesinde, Sovyet işçi-lerine, köylülerine, aydınlarınaklavuzluk yaptı. 1890'lı yıllarınortasında Petersburg'da İşçi Sı-nıfının Kurtuluşu İçin Mücade-

le Birliği adındaki illegal örgütlenmenin kuruluşuna ön-

derlik etti. Ki bu örgütlenmeler, devrimci bir partinin deçekirdeğini oluşturacaklardı.

Örgütleyiciliğiyle, teorik önderliğiyle giderek öne çık-tı. 1901'de RSDİP'in yayın organı Iskra'da yazı kuruluüyesi oldu. Lenin takma adını ilk kez burada kullandı.Sürgünler, ayaklanmalar, yenilgiler, oportünizme, sosyalşovenizme karşı verilen mücadeleler içerisinde, ayrışma-lar ve saflaşmalarla Bolşevik Partisi’nin yaratılmasına ön-derlik etti. Önderi olduğu parti, 1917 Ekim Devrimi’nigerçekleştirdi. 1919’da onun önderliğinde Üçüncü Enter-nasyonal kuruldu. Dünya devrimci hareketi yeni bir ivmekazandı. 21 Ocak 1924’te aramızdan ayrıldı. Dünyanıntüm devrimcileri, onun tarihsel, siyasal, teorik mirasıylasosyalizm uğruna savaşmaya devam ediyorlar.

Vladimir İlyiç Ulyanov LENİN

Page 53: Halk Gercegi 19

1960-70’li yıl-larda bağımsızlıkbayrağını dalga-landıran Afrikalıdevrimci önder-lerden biri de Cab-ral’dı... Gine-Bis-sau bağımsızlıkmücadelesinin ön-

deri Cabral, Portekiz’in Lizbonşehrinde öğrenciyken mücadeleyekatıldı. 1950’lerin ortasında Gi-ne'nin Ulusal Kurtuluşu için Hare-ket (MING)'in kurulmasına önder-lik etti. MING’nin yasallıkla sınır-lı mücadelesiyle sonuç alınamaya-cağının görülmesi üzerine 1956’daillegal olarak Gine ve Cabo Ver-de'nin Bağımsızlığı için Afrika Par-tisi (PAIGC)'nin kuruluşuna ön-derlik yaptı. 1962’de gerilla savaşınabaşlandı. Gerilla kısa sürede ülke-nin büyük bölümünü ele geçirdi.Cabral, nihai zafere çok yakınlaşıl-dığı bir zamanda, 23 Ocak 1973’tePIDE (Portekiz İstihbarat Örgütü)ajanları tarafından katledildi. Gine,aynı yılın Eylül’ünde bağımsızlığı-na kavuştu.

Amilcar CABRAL

Turgay Koç, 28Nisan 1966 Malatyadoğumludur.1980’lerin ikinci ya-rısında Elazığ FıratÜniversitesi öğren-cisiyken mücadeleye

katıldı. Önce Dev-Genç’li, sonraDevrimci Memur Hareketi’ninemekçilerinden oldu. Gözaltılar,tutsaklıklar yaşadı. Yakalandığıhastalığın tedavisi için bulunduğuFransa’da 27 Ocak 2003’te ara-mızdan ayrıldı.

27 Ocak 1976’dafaşistler tarafındanokul girişinde pusu-ya düşürülerek kat-ledildi. İTÜ öğren-cisiydi. Okulundakianti-faşist mücadele

içinde yer aldı.

Özer ELMAS

Turgay KOÇ

Armutlu Yıkımlara KarşıHalk Komitesi, 7 Ocak günü,CHP Genel Başkanı Kemal Kı-lıçdaroğlu’nun da katıldığı Sa-rıyer Belediyesi’nin yeni bina-sının temel atma töreninde ey-lem yaptı. Maslak‘ta düzenlenentörene giden Komite, orada bil-diri dağıttı ve pankart açtı.

Bildiri dağıtırken halkla soh-bet edilerek, “Evlerimizi yıkmakiçin iktidar kararlı bizim dahafazla kararlı ve örgütlü olmamızgerekiyor. Biz Armutlu halkıolarak toplantılar yapıyoruz vebir komite oluşturduk. Şimdi de

işte burada olduğu gibi çalışmalarımızı yayıyoruz. Daha da örgütlü olmalıyız,tek gücümüz birliğimiz” denildi.

1500 adet bildiri dağıtan Komite üyeleri, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ko-nuşma yaptığı sırada “Evimizi Yıkanın Villasını Yıkarız / Armutlu Halkı”yazan pankartı açtılar. Pankart açarken slogan da atan Komite üyelerini en-gellemek isteyen özel güvenlik görevlileri, halkın desteklemesi nedeniy-le bir şey yapamadılar. Tören bitene kadar pankart açık kaldı. Ayrıca birgüvenlik görevlisi güvenlik formasını çıkarak pankartın yanına geldi ve slo-ganlara eşlik etti.

Eylem bittiği sırada 4-5 kişilik genç bir grup gelerek, “Biz de size des-tek vermek isteriz. Ne yapabiliriz?” diye sordular. Gençler Armutlu’ya da-vet edildi.

Karanfiller Kültür Merkezi çalışanı Necati Çelik, 4 Ocak günü Zey-tinburnu’nda yaşadığı bir tartışmadan kaynaklı gözaltına alındı. ZeytinburnuKarakolu’na götürülen Çelik’in yanına giden siyasi şube polisleri, işbir-likçilik teklif ettiler.

Polisler Çelik’i “Karanfiller Kültür Merkezi’nde ne yapıyorsunuz, bizeanlat. Devlet bizimle çalışanlara bütçe ayırdı sana da para veririz. KaranfillerKültür Merkezi’ne gelenleri biliyoruz. İstesek hepsini alırız. Bu yaştan son-ra ne yapacaksın, senin katıldığın eylemleri biliyoruz. Durumun zaten kötükendini kurtar” diyerek tehdit zoruyla işbirlikçi yapmaya çalıştılar.

Çelik’in işbirlikçiliği reddetmesine rağmen, polisler “İyi düşün bizi arar-sın” diyerek karakoldan ayrıldılar. Karanfiller Kültür Merkezi, üyelerineyapılan işbirlikçilik tehtidiyle ilgili olarak 7 Ocak tarihli yazılı bir açık-lama yaptı. Açıklamada, “Bu ülkede yaşanan tüm haksızlıklara karşı mü-cadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz. Kültür merkezimizi yasadışı gös-termekten vazgeçin. Kültür merkezimiz adını Üç Karanfiller’den almak-tadır. Kan can bedeli yarattığımız değerleri savunacağız. İşbirlikçilik dün-yanın en onursuz ve şerefsiz işidir. Sizleri biliyoruz zaten şerefsizsiniz, onur-suz ve namussuz insanlarsınız. Arkadaşımız Necati Çelik’in başına gele-cek her türlü olaydan İstanbul Emniyet Müdürlüğü sorumludur.” denildi.

EVİMİZİ YIKANIN VİLLASINI YIKARIZ

Öldürdükçe Çoğaldığımızı Görüyorlar,İşbirlikçi Yaratarak Bitirmek İstiyorlar Bitiremezsiniz Boşuna Uğraşmayın!

Küçük Armutlu

Sayı: 19 / 15 Ocak 2012 53

Page 54: Halk Gercegi 19

Mizah, Mazlumun Zalimden İntikam Alma Aracıdır

15 Ocak 2012 / Sayı:1954

FÜZE KALKANINDANÖNCE DEV-GENÇ’E

KALKAN KURMAMIZGEREK