futbolu sevenlerin dergisi

21
NİSAN 2014 – SAYI : 01 Futbolu sevenlerin dergisi.. TUTKUMUZ FUTBOL Futbolcu FAbrikASi : Porto Yüz ölçümü küçük, Futbolu büYük ülke : uruGuAY röPortAj : erSiN Demirel

Upload: hayrettin-sancar

Post on 30-Mar-2016

223 views

Category:

Documents


1 download

DESCRIPTION

Futbola dair bulabileceğiniz her şey..

TRANSCRIPT

Page 1: Futbolu sevenlerin dergisi

NİSAN 2014 – SAYI : 01

Futbolu sevenlerin dergisi..

TUTKUMUZ FUTBOL Futbolcu FAbrikASi : Porto Yüz ölçümü küçük, Futbolu büYük ülke : uruGuAY röPortAj : erSiN Demirel

Page 2: Futbolu sevenlerin dergisi

$$ Porto $$ kuPA cANAVAri Futbolcu FAbrİkASi

Page 3: Futbolu sevenlerin dergisi

2003 – 2004 Şampiyonlar Ligi Şampiyonu Porto

Porto ya da dünya ülkelerinin deyimiyle Portugal. Burada, Portekiz’in kuzeyindeki Rio Douro Nehri’nin ağzında bulunan bu şehrin ne meşhur Porto Şarabı’ndan bahsedeceğim ne de 1996 yılında Unesco tarafından niçin Dünya Mirası listesine alındığından. Bu yazıda, bu küçük şehrin mütevazı futbol takımı Porto konuğumuz olacak.

Futebol Clube do Porto.. Portekiz futbolunun son 10 yıldaki yüz akı. Biz futbol severler Porto’yu 2002-03 sezonunda Mourinho yönetiminde Uefa Kupası 4.Tur’unda Denizlispor’u 6-1 yendikleri maç ile tanıdık. Önce o sezon Uefa Kupası’nı , sonraki sezon ise Şampiyonlar Ligi Kupası’nı kaldırdılar. 2002-2003 sezonundan itibaren; Uefa Kupası(2), Şampiyonlar Ligi, Kıtalararası Kupa, Portekiz Ligi (9), Portekiz Kupası (5) ve daha niceleri…Ancak ben burada kazanılan kupa ve şampiyonlukları teker teker ele alıp dile getirmek yerine muazzam bir şekilde yürüttükleri transfer politikasına vurgu yapmak istedim.

Page 4: Futbolu sevenlerin dergisi

Ricardo Carvalho

Deco

Paulo Ferreira ve ona sarılan Jose Mourinho

Avrupa’da iki yıl boyunca üst üste kaldırdıkları kupaların ardından doğal olarak Avrupa devlerinin gözü Porto’nun üzerine dikilir. Çok geçmeden de Deco, Ferreira ve Carvalho gibi takımın iskelet oyuncuları astronomik ücretlerle Chelsea ve Barcelona’ya transfer olurlar.

Herkes Porto’nun gördüğü peri masalı acaba sona mı eriyor diye düşünmeye başlamışken art arda gelen gerek sportif gerekse ekonomik başarılar kamuoyunun yanıldığını gösterir. Birbirini takip eden yıllarda Portekiz Ligi’ne ambargo koyan Porto, giderek futbolcu fabrikası hüviyetine bürünür.

Piyasa değeri olmayan, tanınmamış oyuncaları çok düşük ücretlerle alıp; onları iyice pişirip, futbol dünyasına tanıttıktan sonra yüksek ücretlere başka takımlara satan futbol takımı haline gelir. Bu transfer politikasına 15 tane örnek verecek olursak :

Page 5: Futbolu sevenlerin dergisi

isim ALINAN FİYAT (€) SATILAN FİYAT (€)

1

Raul Meireles

Bedelsiz

13.000.000 €

2

Deco

8.000.000 €

21.000.000 €

3

Maniche

Bedelsiz

16.000.000 €

4

Cissokho

300.000 €

16.000.000 €

5

Ricardo Quaresma

6.000.000 €

24.000.000 €

6

Ferreira

2.000.000 €

20.000.000 €

7

Bosingwa

1.000.000 €

20.000.000 €

8

L. Lopez

2.300.000 €

24.000.000 €

9

Bruno Alves

Alt Yapı

22.000.000 €

10

Anderson

5.000.000 €

31.000.000 €

11

Pepe

2.000.000 €

30.000.000 €

12

Carvalho

Alt Yapı

30.000.000 €

13

Hulk

19.000.000 €

55.000.000 €

14

J. Rodriguez

7.000.000 €

45.000.000 €

15

Falcao

5.000.000 €

47.000.000 €

Porto’nun son 10 yıldaki transfer gelir-giderlerine baktığımızda ise;

Toplam gelir = 610.000.000 Euro

Toplam gider = 293.000.000 Euro

Kazanç = 317.000.000 Euro

Porto bu transfer politikasını bundan sonraki dönemlerde de devam ettireceğe benziyor. Ancak bizim ülkemizin ”3 büyükler” diye tabir edilen güzide takımları, Porto’nun transfer politikasını ne zaman örnek alıp hayata geçirir orasını Allah bilir.

Page 6: Futbolu sevenlerin dergisi

uruGuAY

Devasa ülkelerin yapamadığını yaparak dünya çapında futbolcular yetiştiren bu küçük futbol ülkesinin sırrı ne? Yetenek, çalışma, altyapı ve kaliteli antrenörler mi? Yoksa ilahi bir yardım mı?

Page 7: Futbolu sevenlerin dergisi

YÜZ ÖLÇÜMÜ KÜÇÜK, FUTBOLU BÜYÜK ÜLKE : URUGUAY

Uruguay ya da yasal adıyla Uruguay Doğu Cumhuriyeti. Yerli halkın dili olan Guarani’deki anlamıyla ‘’Boyalı Kuşlar Irmağı’’, futboldaki lakapları ise ‘’Gök mavililer (Celeste)’’ olan ülke.’’ 1 Yüzölçümü Konya’mızdan üç katı fazla, nüfusu İstanbul’umuzun 5’te biri. 1928’de Amsterdam’da toplanan FİFA komitesinden futbolun tarihini değiştirecek bir karar çıkıyordu: Bundan böyle her dört yılda bir Dünya Kupası düzenlenecek! Adres ise 1928 yılında futbolun olimpiyat şampiyonu olan Uruguay… 1930 yılında düzenlenen bu ilk Dünya Kupası’na, pek çok Avrupa ülkesi mesafenin uzaklığından dolayı katılmayı reddetti. Aralarından sadece Fransa, Belçika, Romanya ve Yugoslavya üç hafta sürecek deniz yolculuğuna rağmen o sahnede yer almak istemişlerdi. Ancak bu, beyhude bir çabaydı çünkü finalde Arjantin’i 4-2 yenen Uruguay, o ilk Dünya Kupası’nı kimselere kaptırmayacaktı.’’2

Page 8: Futbolu sevenlerin dergisi

1950 yılı ise Uruguay’ın asıl destansı zaferini yazdığı turnuvaya şahit oldu. Evet, Ghiggha’nın golüyle Brezilya’ya halen ‘’Dünya Kupası’nın evinde kazanamayan tek dünya şampiyonu’’ unvanını taşıtan o efsane final… Bu küçük futbol ülkesi, 2 Dünya Kupası Şampiyonluğu’nun yanı sıra; Olimpiyat Şampiyonluğu, 3 Dünya Kupası yarı finali ve 15 Copa America şampiyonluğu yaşadı. 3.2 milyon nüfuslu ülke sadece takım başarısıyla değil, yetiştirdiği futbolcularla da ön planda. 2000’li yıllardan başlayacak olursak; bizim çocukluk yıllarımızın usta sol ayağı Alavaro Recoba, Galatasaray ve Fenerbahçe’nin yıllarca peşinden koşup alamadığı Diego Forlan, Psg’nin astronomik ücretle transfer ettiği Edinson Cavani, Real Madrid ve Barcelona’ya kafa tutan Atletico Madrid’in stoperi Diego Godin, Primier Lig’de Liverpool formasıyla İngiltere’nin altını üstüne getiren Luis Suarez, Fenerbahçelilerin hala tadını damağında bırakan ‘’Cesur Yürek’’ lakaplı futbolcusu Diego Lugano ve Galatasaray’ın gözbebeği Fernando Muslera..’’2

Page 9: Futbolu sevenlerin dergisi

Yüzölçümü küçük ama futbolu büyük bu ülkede altyapıya hayli önem veriliyor. Urugay Futbol Federasyonu Futbol Direktörü Daniel Banales’e göre 6-12 yaş aralığındaki çocukları bulmak için yapılan taramalar, her şeyin başladığı yer. Her hafta, ilkokul çağındaki 3 bin çocuk, fedarasyınun düzenlediği maçlara katılıyor. Göze çarpan yetenekler, kulüplerin altyapılarında futbola devam ediyor. 100 bin nüfuslu Salto şehrinden Cavani ve Suarez gibi iki yeteneği bulup işlemeyi başarmış bir sistemin idarecisi, bu konuda daha fazla gelişme kaydetmeleri gerektiğini söylüyor. Banales, milyonluk şehirlerimizi görse ne derdi kim bilir!..’’2

1 tr.wikipedia.org 2 FourFourTwo

Page 10: Futbolu sevenlerin dergisi

röPortAj

HAYATIN İÇİNDEN BİR HİKAYE : ERSİN DEMİREL

Page 11: Futbolu sevenlerin dergisi

HAYATIN İÇİNDEN BİR HİKAYE : ERSİN DEMİREL.. ‘’Liseyi maddi sıkıntılardan dolayı 2 yıl ertelemeyle okumaktan, okul birinciliğine; üniversitede son sınıfta yazdığı bitirme tezinden, Fenerbahçe Dergi Yazarlığına uzanan bir hayat hikayesi.’’.. Ersin Demirel’in ve Fenerbahçe’nin bilmediğimiz yönlerini öğrenmeye hazır mısınız?

Page 12: Futbolu sevenlerin dergisi

Öncelikle yoğun iş temponuz arasında vakit ayırıp geldiğiniz için teşekkür ederim. Öğretmenlik ve dergi yazarlığını aynı anda yürütüyorsunuz. Çalışmalarınız nasıl gidiyor?

Çalışmalarım yoğun bir şekilde devam ediyor. İki işi bir arada yapmanın zorluğu şöyle oluyor: Öğrencilerimin sınavlarının yaklaştığı dönemlerde daha fazla derse girip, daha fazla efor sarf ediyorum. Hemen ertesi gün röportaj için kulübe geldiğimde ve o gün ki fotoğraflara baktığımda gözlerimin altının şişmiş vaziyette olduğunu görebiliyorum. Ama benim hep söylediğim bir şey var; eğer yaptığın işten keyif alıyorsan, o yorgunluk tatlı bir yorgunluk oluyor. Dolayısıyla da yoğun olmasına rağmen işlerimi severek yapıyorum.

Madem konu günlük yaşamdaki iş hayatı ve rollerinizden açıldı, buna yenisini de eklemekte fayda görüyorum. Allah kısmet ederse yaklaşık 4 ay sonra baba olacaksınız. Duygularınız ve heyecanınız ne durumda?

Açıkçası biraz garip bir duygu içersindeyim. Çünkü sürekli hayaller kurup, kendine sorular soruyorsun. Acaba bana mı yoksa eşime mi benzeyecek? 19 Temmuz’da doğacak mı? Bunun tatlı heyecanını yaşıyorum. Senelerdir öğrencilerime bir nevi abi-baba rolünü üstleniyorum. Ama ilk defa kendi kanımdan, canımdan bir varlığa ait olma düşüncesi inanılmaz güzel bir şey.

Mesleklerinizin yanı sıra gitar çalarak şarkı söyleyip, karikatür çizdiğinizi de biliyoruz. Bunun size günlük hayattaki yansıması nedir?

Hayatım boyunca sigara içmedim, alkol arayışında da hiçbir zaman olmadım. Karikatür çizmek, şiir yazmak, gitar çalmak insanı günlük hayatın stresinden uzaklaştıran şeyler. Bu yönlerimi gören öğrencilerim benden model alabiliyorlar. Onlara da örnek olabildiğim için kendimi çok mutlu hissediyorum.

Page 13: Futbolu sevenlerin dergisi

Ayrıca evde kedi beslediğinizi de biliyoruz. Ve eşiniz bu konuda: ‘’Kedilerimizle olan diyaloğundan memnun değilim. Hayvanlara tam bir duygu karmaşası yaşatabiliyor. Aniden bağırıp, aniden sevebilme özelliğine sahip.’’ dedi. Kediler ile olan ilişkinizi bir de sizden duymak isteriz. Eşinin kediler konusunda kendisi için dediklerini duyduktan sonra gülümsüyor ve devam ediyor: Aniden bağırma olayı aslında benim öğretmenliğimde de olan bir şey. Mesela bir öğrencim derste dalmış ise aniden ismini biraz yüksek bir sesle söyleyip onu hoplatıyorum. Evde de bilgisayar başındayken, kedinin yan tarafta kendi başına durduğunu görünce ‘’pişt’’ yapıp yerinden fırlamasına neden oluyorum. Ama onları çok seviyorum.

Page 14: Futbolu sevenlerin dergisi

1987 yılında başladığınız öğrencilik hayatınızda, ilköğreniminizi İnönü İlkokulu, Fatih İlkokulu derken 5 ayrı okulda tamamlamak zorunda kaldınız. Sonra iki yıllık bir ara fakat okuma aşkıyla yanıp tutuşan 14-15 yaşlarında genç bir delikanlı. Ve devamında 1997 yılında babanızdan habersiz olarak liseye başlayışınız. Sonrasında ise 2000 yılında liseyi birincilikle bitirip, aynı yıl Trakya Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü kazanmanız. Bu anlattıklarım birçok başarı öyküsüne konu olabilecek türden bir hayat hikayesi. O dönemi bir de sizden duymak isteriz. Yedi yıl boyunca Sinop’un çeşitli ilçelerinde okumak zorunda kalmıştım. Sekizinci sınıfta İstanbul’a geldiğimde de neye uğradığımı şaşırmıştım çünkü bambaşka bir hayata başlamıştım. İlkokulu 4.80 gibi yüksek bir puanla bitirmeme rağmen; hem babamın okumaktan hoşlanmaması hem de maddi sıkıntılardan dolayı, ilkokul bittiğinde babam beni okuldan almıştı. Tamircide çalışmaya başlamıştım ve liseye giden eski sınıf arkadaşlarımı görünce utancımdan yönümü değiştiriyordum. Ancak ben okumayı çok istiyordum ve hatta üzüntüden sarılık hastalığına yakalanmıştım. İki yıllık bir aranın ardından babamdan habersiz olarak liseyi başladım ve okulu birincilikle bitirip, Trakya Üniversitesi - Türk Edebiyatı Ve Dili Bölümü’nü kazandım. Liseyi okuduğum dönemde de okul çıkışlarında babamın yanında çalışıp ona yardım ediyordum. Böylesine zor bir dönemdi benim için. Zaten sonradan babam da hatasını anlayarak özür dileyip, bana haksızlık yaptığını söylemişti.

Page 15: Futbolu sevenlerin dergisi

2004 yılından bu yana öğretmenlik ve dergi yazarlığı mesleğinizi aynı anda yürütüyorsunuz. Öğretmen olan Ersin Demirel’i siz nasıl tanımlarsınız?

Ders anlatma konusunda bir iddiam yok. Ama iyi bir öğretmen olduğumu söyleyebilirim. Öğrencilerimle halı saha maçları yapmak, futbolcuları dersaneye getirmek, öğrencilerimi Şükrü Saraçoğlu Stadı’na götürmek gibi daha birçok şey… Bu tür etkinliklerle onları ders dışında da mutlu edebiliyorum. Zaten öğretmenlikte sınıfta bitmiyor. Aksine sınıfın dışında öğrencilere bir şeyler katabiliyorsanız, onlara örnek olabiliyorsanız öğretmen olursunuz.

Üniversite öğreniminizin son yılında bir tez yazmanız gerekiyor ve o zamana kadar Türkiye’de hiç yapılmamış bir çalışma olarak ‘’Türk Edebiyatında Fenerbahçe Tezi’’ni hazırlıyorsunuz. Bu da size bambaşka bir dünyanın kapısını açarak Fenerbahçe Dergisi Yazarlığını getiriyor.. Bu çalışmayı hazırlamak aklınıza nereden geldi ve o dönemi kısaca anlatır mısınız? 1999-2000 sezonundan itibaren bende arşivcilik merakı başlamıştı. Fenerbahçe’nin maçının olduğu günün ertesinde mutlaka bir spor gazetesi alıp saklardım. Daha sonra ise Fenerbahçe’nin tarihine merak saldım ve Kurtuluş Savaşı yıllarında ülkenin kurtuluşu adına yaptığı çalışmaları öğrenince skor artık benim için tamamen ikinci planda olmaya başladı. Sonrasında ise Nazım Hikmet, Süleyman Nazif gibi önemli şairlerin ve Hababam Sınıfı’nın Fenerbahçeli olduğunu öğrenince aklıma böyle bir çalışma yapmak geldi. Bir gün hocamın yanına gidip ‘’ Türk Edebiyatı’nda Fenerbahçe’’ adlı bir çalışma yapsam nasıl olur diye sordum. Hocam Galatasaray’lıydı ancak ‘’Eğer yapabilirsen muazzam bir çalışma olur.’’ dedi. Sonrasında da 100 sayfalık bir tez hazırladım ve o da beni bu noktalara getirdi.

Page 16: Futbolu sevenlerin dergisi

Ve hepimizin bildiği gibi yaşamınız en temel taşlarından biri belki de en önemlisi olan Fenerbahçe. Fenerbahçe’nin sizin için anlamı nedir?

Bu soruyu röportajlarda hep ben sorduğum için şimdi bana sorulunca biraz tuhaf oldum. Özellikle babamın beni okutmadığı yıllarda Fenerbahçe benim için bir sığınma limanı olmuştu. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki benim hayatımda iki temel direğim var: Mesleğim ve Fenerbahçe’m. Tabi ailemin yeri başka ama Fenerbahçe’nin pek çok noktada ailemin önüne geçtiği olmuştur. Babamın yanında çalışırken işten kaçıp, Fenerbahçe maçını izledikten sonra eve geldiğimde dayak yediğim günleri hatırlıyorum. Ayrıca öğretmen olarak çalıştığım kurumda da Fenerbahçe’yle ilgili sözleşmemde özel maddeler yer alıyor. Fenerbahçe’ye olan sevgimi anlatmada kelimelerin yetersiz kaldığını söyleyebilirim.

Türkiye’de genellikle baba hangi takımlıysa oğlu da o takımı tutar. Ancak siz Galatasaraylı bir babanın Fenerbahçeli oğlu oldunuz. Babanızın bu konuda size karşı tavrı ve yaklaşımı nasıl oldu? Ve de doğacak olan çocuğunuz Fenerbahçe’ye değil de ezeli rakiplerden birisine gönül verirse sizin yaklaşımınız nasıl olur?

Ben küçükken babamın futbola ilgi duyduğunu bilmezdim. Fenerbahçeli olduğumu duyduktan sonra, sana cep harçlığı vermem gibi tehditlerle bana baskı kurmaya başladı. Ancak hiçbir şey beni sevdamdan vazgeçiremedi. Şunu da belirtmek isterim ki benim çocukluğumun döneminde bütün arkadaşlarım Fenerbahçe’liydi. Ancak biz bazen Prekazi olurduk, bazen Simoviç (dönemin Galatasaraylı futbolcuları), bazen de Metin, Ali, Feyyaz (dönemin Beşiktaşlı futbolcuları). Ben, eşim, kız kardeşim, yeğenlerim Fenerbahçe’liyiz. Çocuğumun Fenerbahçe dışında bir takıma gönül verdiğini düşünmek bile istemiyorum. Eğer olur da Galatasaray ya da Beşiktaş’ı tutarsa tahammül edemem. Allah korusun, öyle bir şeyi düşününce bile kötü oluyorum.

Page 17: Futbolu sevenlerin dergisi

Kulübün, yazdığım tezden dolayı beni röportaj için stada çağırdığı gün ki duygularımı anlatamam. Ofiste röportaj yapmıştık ve sonra stadın çimlerine basarak yürüyorduk. Yanımdaki bir abi bana dönerek ‘’Orta sahaya doğru uzan.’’ dedi. O an aklımdan neler geçmedi ki? Hiç unutmam birkaç çim koparıp cebime koymuştum. O mutluluk bambaşka bir şeydi.

İlk formanızın, annenizin size pazardan aldığı Aykut Kocaman forması olduğunu sosyal medya hesabınızdan söylemiştiniz. İlk formanın verdiği mutluluk elbette tarif edilemez. O gün ki mutlulukla, Fenerbahçe Dergisi Yazarı olarak Şükrü Saraçoğlu Stadı’na ayak bastığınız ilk gün ki mutluluğu karşılaştırın desem, aradaki benzerlik ve farklar hakkında neler söylersiniz? 1988 ya da 1989 yılı olmalı. Bir gün annem eve geldi ve dedi ki bak sana ne aldım? 11 numaralı bir Aykut Kocaman forması.. Çubukludan ziyade sarı-mavi parçalı bir forma, lacivert bir şort. Kıyamadığımdan günlerce giymemiştim, geceleri de ona sarılıp yatardım. Kimseye vermez, kendim yıkardım. Müthiş bir şeydi o formaya sahip olmak.

Page 18: Futbolu sevenlerin dergisi

‘’Türk Edebiyatı’nda Fenerbahçe’’ adlı mezuniyet tezinizde en önemli şiir olarak, Süleyman Nazif’in 1920 yılında kaleme aldığı ve ‘’Biz Fenerbahçeliler Türk ilinin erleriyiz.’’ diye biten şiiri gösterdiniz. Biliyoruz ki edebi eserler yazıldığı dönemin aynasıdır. Ayrıca Fenerbahçe’nin kuruluş tüzüğünde yer alan 2. Madde de ise ‘’Fenerbahçe Spor Kulübü’nün kuruluş amacı; vatan gençlerini, vatanın korunmasına ve askeri seferberliklere hazırlamaktır.’’ sözleri yer almaktadır. Buradan yola çıkarak milli mücadele yıllarında ve sonraki dönemlerde Fenerbahçe Spor Kulübü’nün ülke adına üstlendiği görev ve misyonu hakkında neler söylemek istersiniz?

Öncelikle Allah kimseye işgal yaşatmasın. Evet, kitaplardan İstanbul işgal edildi diye okuyoruz ama kendi vatanında esir olmak duygusu herkesin kabul edebileceği bir şey değil. Fenerbahçe Spor Kulübü o dönemde, gerek Anadolu’daki direniş için gizlice silah sevkiyatı yapması, gerekse futbol takımının işgal kuvvetleri takımına karşı sürekli galip gelmesi halk tarafından sevilmesine sebep olurken, işgal kuvvetleri tarafından defalarca kez kapatılmasına neden olmuştu. Fenerbahçe’nin üstlendiği görevi duyan şair ve yazarlar da birçok şiir ve yazı kaleme alırlar. Süleyman Nazif’in bahsettiğiniz şiiri de bunlardan bir tanesi. Ayrıca yine Mustafa Kemal Atatürk de o dönemde kulübe bir teşekkür ziyaretinde bulunuyor.

Fenerbahçe Spor Kulübü o yıllardan günümüze kadar geçen süreçte gerek profesyonel gerekse amatör branşlarda sayısızca kupa ve başarı elde etti. Ancak 3 Temmuz 2011 tarihi sadece Fenerbahçe için değil aynı zamanda Türk sporu için de bir milattır. Kulüp başkanı ve yöneticilerden bazıları şike yapmak ve silahlı suç örgütü kurmak suçlamasından dolayı yaklaşık 1 yıl boyunca cezaevinde tutuklu kaldılar. 3 Temmuz süreciye ilgili düşünceleriniz nelerdir?

Page 19: Futbolu sevenlerin dergisi

Siyasi görüşünüz nedir?

Benim siyasi bir görüşüm yok. Ülkemi severim, vatanımı severim. Bir insanın vatan sevgisinin, aile sevgisinin, din sevgisinin, meslek sevgisinin ve Fenerbahçe sevgisinin bir adı varsa, ben O’yum.

Benim hayatımın en zor günleriydi. Dersaneden çıkıp kaç defa Çağlayanlara gittim, biber gazı yedim, cop yemekten son anda kurtuldum. Fenerbahçe forması giydiğim için Taksim’de gözaltına alınmak istendim. Ancak şunu söylemeliyim ki, bir şeyin bedelini tek bir takıma ödetemezsiniz. Eğer şike varsa öbür takımlar neden ceza almıyor? İnsanların büyük resmi artık görmeleri gerek. Süreç hala devam ediyor. Ne zaman mı biter? Aklandığımız zaman. Son dönemde Beşiktaş ve Galatasaray taraftarlarının yanımızda yer almaları da bizim haklılığımızı gösteriyor.

Page 20: Futbolu sevenlerin dergisi

Bu keyifli sohbet için çok teşekkür ederim. Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Ben teşekkür ederim. İnşallah gelecek yıllarda seni buralarda ya da daha iyi yerlerde görmek nasip olur.

Galatasaray Spor Kulübü ile geçmiş yıllarda bir konu yüzünden problem yaşamıştınız. O olayı kısaca anlatır mısınız? Galatasaray Lisesi’yle ilgili olarak Fenerbahçe Dergisi’nde bir yazı yazmıştım. Ancak yazdığım yazıdaki düşünceler benim değil, Attila İlhan gibi şairlerin düşünceleriydi. Yazıda da kaynak göstererek bunu belirtmiştim. Fotomaç Gazetesi olayı çarpıtarak yayınlayınca, Galatasaray Lisesi benim hakkımda çok sert bir açıklama yapmış ve mahkeme nezdinde dava açacaklarını belirtmişlerdi. Ben bu açıklama ve suçlamalara karşılık cevap hakkımı kulübümün televizyonunda kullanmıştım. Haklılığımı gören Galatasaray Kulübü de dava açmaktan vazgeçmişti.

Page 21: Futbolu sevenlerin dergisi