izmir dergisi

148
ALABİLİRSİNİZ / YOUR COMPLIMENTARY COPY KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ CULTURE & TOURISM MAGAZINE MART - NİSAN 2010 MARCH - APRIL 2010 YIL / YEAR: 1 SAYI / EDITION : 4 Nergis kokar İzmir sokakları The streets of İzmir smell of daffodils Tarih hazinesi, doğa cenneti A treasure of history and a paradise of nature SELÇUK Geçmişi geleceğe taşıyor Carrying the past into the future ASANSÖR

Upload: rkrenklikalem-medyagrubu

Post on 10-Mar-2016

288 views

Category:

Documents


22 download

DESCRIPTION

izmir kültür turizm dergisi

TRANSCRIPT

Page 1: izmir dergisi

ALABİLİRSİNİZ / YOUR COMPLIMENTARY COPY

KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİCULTURE & TOURISM MAGAZINE MART - NİSAN 2010MARCH - APRIL 2010

YIL / YEAR: 1 SAYI / EDITION : 4

Nergis kokar İzmir sokaklarıThe streets of İzmir smell of daffodils

Tarih hazinesi, doğa cenneti

A treasure of history and a paradise of nature

SELÇUKGeçmişi geleceğe taşıyor

Carrying the past into the future

ASANSÖR

Page 2: izmir dergisi
Page 3: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 1

TAV

İzm

ir Te

rmin

al İş

letm

ecili

ği A

.Ş.

Adn

an M

ende

res

Hav

alim

anı D

ış H

atla

r Ter

min

ali

Gaz

iem

ir /

İzm

ir /

Türk

iye

Tel :

+90

232

455

00

00

İzm

ir A

dnan

Men

dere

s H

aval

iman

ı’nda

n Yu

rtdı

şına

Dire

kt U

çuşl

ar /

Inte

rnat

iona

l Dire

ct F

light

s fro

m İz

mir

Adna

n M

ende

res A

irpor

t

AKD

ENİZ

MED

ITER

RAN

EAN

SEA

Page 4: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 20102

İçindek ilerİmtiyaz Sahibi / Publisher on Behalfİzmir Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü adına Abdülaziz EDİZ İl Kültür ve Turizm Müdür YardımcısıAssistant Director of Culture and Tourism

Genel Yayın Yönetmeni / Publishing DirectorCengiz KESKİNER İl Kültür ve Turizm MüdürlüğüProvincial Directorate of Culture and Tourism

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü / Responsible Manager of Editorial DepartmentM. Kaan ERGE İl Kültür ve Turizm MüdürlüğüProvincial Directorate of Culture and Tourism

Yayın Kurulu Başkanı / Head of Editorial BoardHaluk TUNÇSU Vali Yardımcısı / Lieutenant Governor

Yayın Kurulu / Editorial BoardProf. Dr. Füsun BAYKALDoç. Dr. Gözde EMEKLİTalat AYDİLEKHamdi TÜRKMENSelehattin SERTİsmail GÖÇMENGüzfent DİLEMREH. Sinan METENalân MELEKSerpil ATAM

Danışma Kurulu / Consultative BoardBaşkan: Güman KIZILTANProf. Dr. Öcal USTAProf. Dr. Alp TİMURProf. Dr. İge PIRNARNecmi ÇALIŞKAN Alex BALTAZZI Haluk NİŞLİOĞLUYalçın ULUKAYAVeysi ÖNCELÖzer MUMCU

İzmir Kültür ve Turizm MüdürlüğüTel: +90 232 483 51 17Faks: +90 232 483 42 70E-Posta: [email protected]

Yayın Türü: Yerel, iki aylık Baskı Yeri / Printing: Neşa Ofset Amb. San. Tic. A.Ş. Baskı Tarihi / Printing Date:

İzmir Kültür ve Turizm Dergisi’ne internette www.izmir.gov.tr ve www.izmirkulturturizm.gov.tr adresinden e-dergi olarak ulaşabilirsiniz.You can have İzmir Culture and Tourism Magazine as an e-magazine from www.izmir.gov.tr and www.izmirkulturturizm.gov.tr.

Dergimizde yayımlanan yazı ve fotoğraflardan yayıncının izni alınmadan, kaynak belirtilmeden tam veya özet alıntı yapılamaz.Neither, text nor photographs from this publication may be reproduced either in ful lor summary without acknowleding the source and without prior permission from the publisher.

Ajans Başkanı / ChairmanÖzer KESTANE

Yayın Koordinatörü / Editorial CoordinatorSabriye MERCAN BOLULU

Muhabir / InterviewerCeyda ADARÇiğdem ASKERİ

İngilizce Editörü / English EditorM. Kaan ERGE

Çeviri / TranslationYakamoz Çeviri Hizmetleri

Grafik Tasarım / Graphic DesignYeşim AYAN TOPAL

Kapak Tasarım / Cover DesignErkan TÜRK

Fotoğraflar / PhotosCeyda ADARİ.B.B. Basın ArşiviSelçuk Belediyesi ArşiviMacit GÖNLÜGÜRCengiz KESKİNERBerk ALTINIŞIKSeçil SOLMAZ

REKLAM / ADVERTISINGReklam Direktörü / Advertising DirectorGüliz İLGEN

Reklam Koordinatörü / Advertising Coordinatorİrfan IŞIK

İstanbul Temsilcisi / İstanbul RepresantativeCan SUSUZ

Çeşme Temsilcisi / Çeşme RepresantativeFulya OMAÇ

Abone Sorumlusu / Subscribe DirectorHakan KÜL

RK Medya Yapım ve Tanıtım Hizmetleri 1464 Sokak No: 2 Park İşhanı 3/302 Alsancak-İZMİR

Tel: +90 232 463 75 40 Faks: +90 232 421 92 24 www.rktanitim.com e-posta: [email protected]

YAPIM / PRODUCTION RK Medya Yapım ve Tanıtım Hizmetleri

4 Kentlilik Bilinci Awareness of being a citizen

22 İzmir 10 yıl içinde zirvede olacak İzmir will peak in the next ten years

28 The New York Times: 2010’da Çeşme’yi görün See Çeşme in 2010

30 Louvre diplomasisi Louvre Diplomacy

34 Ayavukla’da yeni duvar resimleri bulundu New mural paintings were discovered in Ayavukla

38 Çocukların düşü gerçek oldu Children’s dreams came true

56 Batı Anadolu’nun eşsiz hazinesi The unique treasure of Western Anatolia

60 İzmir’de kazandıklarını İzmir için harcıyor Spending what he has earned in İzmir on İzmir

66 Foça (Phokaia) Athena Tapınağı Foça (Phocaea) The Temple of Athena

72 Kızıl Avlu The Red Basilica

Page 5: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 3

Mart - Nisan / March - April 2010 • Yıl / Year:1 Sayı / Edition: 4

40 Nergis kokar İzmir sokakları The streets of İzmir smell of daffodils

44 Tarih hazinesi, doğa cenneti A treasure of history and a paradise of nature

80 122Fo

toğr

af/

Phot

o C

eyda

AD

AR

76 Bergama’nın insanlığa armağanı: Parşömen Parchment: Bergama’s gift to humanity

80 Geçmişi geleceğe taşıyor Carrying the past into the future

88 Hüseyin Baraner: “İzmir, Türkiye’nin misafir odası olabilir” “İzmir can be Turkey’s guest room”

96 Sağlık için İzmir İzmir for health

102 Tarihi binada sanat keyfi The pleasure of Art in a historical building

106 Müjdat Gezen: “Sanat insanı onarır” “Art rejuvenates the person”

110 Taş üstünde açan çiçekler Flowers blossoming on stone

114 Zamana direnen ustalar Craftsmen who defy time

118 En lezzetli çiçek The most delicious flower

122 İzmir’in renkli bahçesi Colourful garden of İzmir

126 Balçova’dan doğaya… From Balçova to nature…

130 Sporcuların buluşma noktası: İzmir İzmir: The meeting point for sportsmen

134 Her an tarifsizdir Ayvalık’ta Every moment in Ayvalık is indescribable

Page 6: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 20104

Awareness of being a citizenThe real owners of a city are the people who are integrated with the city they live in and feel themselves figuratively that they belong to city. In the literal sense living in a city does not mean that an individual is an actual city dweller or he has reached the awareness of being a citizen. Living in a city means that the individual feels himself as if he was the owner of the city and he preserves it rather than simply residing.

In the early years of Republican period the percentage of the people living in the cities was 25 but due to the migrations from the countryside starting from the 1950s it has reached the percentage of 75 bringing not only some physical problems such as unplanned housing and insufficient infrastructure but also socio-cultural and economical problems.

One of the basic sociological problems caused by urbanization is the inhabitants living as if they were real city dwellers without knowing what real city life is. In general, awareness of being citizen means that the people who live in the city distinguish each other, consider the differences as diversity, integrate themselves with the city, understand the city culture and have the sense of responsibility for the city they live in.

It is possible to have a sense of belonging as long as the cultural characteristics and historical background of the city is recognized and the cultural heritage is protected. Societies who are aware of their cultural heritage are made up of individuals who preserve their cultural riches, look out for their structures and have the ability to develop awareness and carry these values into the future.

One of the ways of acquiring awareness of being a citizen is that an individual should know the city he lives in, adopt it and feel himself that he is a part of the city.

We sincerely believe that our magazine in which we take up the city of İzmir and its unique natural, historical and cultural beauties in every issue will contribute to our fellow citizens to aware historical and cultural values of the city they live in, feel that they belong to the city, and preserve it.

Kaan Ergeİzmir Directorate of Culture and Tourism

Page 7: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 5

Kentlilik Bilinci Bir şehrin gerçek sahibi; o şehirde yaşayan, kentiyle bütünleşen ve kendisini kente ait hisseden kişilerdir. Kentte yaşamak demek, bireyin gerçekten kentli olduğu ya da kentlilik bilincine eriştiği anlamına gelmemektedir. Kentte yaşamak, bireyin kendini yaşadığı kentin sakini değil, sahibi olarak görmesi ve onu koruması demektir.

Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarında yüzde 25 olan kentli nüfusun, 1950’li yıllarda başlayan köyden kente göçlerle günümüzde yüzde 75’e ulaşması kentleşmeye bağlı plansız yapılaşma, altyapı yetersizliği gibi fiziksel sorunların yanı sıra sosyo-kültürel ve ekonomik sorunları da beraberinde getirmiştir.

Kentleşme ile gelen temel sosyolojik sorunlardan biri de bireyin kentli olmayı öğrenmeden kentliymiş gibi yaşaması

ve bu bilince sahip olamamasıdır. Genel olarak düşünüldüğünde kentlilik bilinci, kentte yaşayanların birbirini fark etmesi, farklılıklarını çeşitlilik olarak algılaması, yaşadıkları kentle bütünleşmesi, kent kültürünü anlaması, kendilerini kente ait hissetmeleri ve dolayısıyla yaşadığı kente karşı sorumluluk duymasıdır.

Aidiyet duygusuna sahip olmak, ancak o yerin kültürel özelliklerini ve geçmişini tanımakla ve bu kültürel mirasa sahip çıkmakla mümkün olabilir. Kültürel mirasın farkında olan toplumlar, kültür zenginliklerini özenle koruyan, ait oldukları mekânları gözeten ve bunları geleceğe aktarma bilincini geliştiren bireylerden oluşurlar.

Kentlilik bilinci kazandırma yollarından biri de bireye yaşadığı kenti tanımasını, benimsemesini ve kendini o kente ait hissetmesini sağlamaktır.

Her sayısında Türkiye’nin batıya açılan kapısı olan İzmir’in sahip olduğu eşsiz doğal güzelliklerini, tarih ve kültür zenginliklerini özetle peyzajını ele alan dergimizin, İzmirli hemşerilerimizin yaşadıkları kentin tarihi ve kültürel değerlerinin farkına varmalarına, kendilerini bu kente ait hissedip onu koruma duygusuna sahip olmalarına önemli katkı sağlayacağına inanmaktayız.

Kaan Ergeİzmir Kültür ve Turizm Müdürlüğü

Page 8: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 20106

Number of tourists in Çeşme increased by 11.6%

According to the declaration of Çeşme Tourism Information Office, a total of 482 thousand 576 tourists (415 thousand 361 domestic and 67 thousand 215 foreign) who visited Çeşme in 2009 stayed

for a total of 1 million 364 thousand 607 overnight stays at Ministry - in-spected touristic establishments and municipality-certificated facilities. When these numbers were compared with those of 2008, it was determined that the number of domestic tourists that was 383 thousand 575 last year increased by 31 thousand 786 (8.3%), number of foreign tourists that was last year 48 thousand 838 increased by 18 thousand 377 (37.6%), the total number of tourists that was 432 thousand 413 last year increased by 50 thousand 163 (11.6%), and number of overnight stays that was 1 million 286 thousand 761 last year increased by 77 thousand 846

(approximately 6%). The facility which hosted the greatest number of tourists in 2009 was determined to be Altın Yunus Hotel, which is followed by Sheraton Çeşme, Süzer Sun Dreams Hotel, Ilıca Hotel and Pırıl Hotel, respectively.

Çeşme’de turist sayısı 11,6 oranında arttı

Çeşme Turizm Danışma Bürosu’ndan yapılan açıklamaya göre 2009 yılında Çeşme’ye gelen 415 bin 361’i yerli, 67 bin 215’i yabancı, toplam 482 bin 576 turist Bakanlık denetimli turistik işletmeler ve belediye belgeli tesislerde 1 milyon 364 bin 607 geceleme yaptı. Bu rakamlar 2008 ile karşılaştırıldığında; önceki yıl 383 bin 575 olan yerli turist sayısı 31 bin 786 artarak yüzde 8.3, önceki yıl 48 bin 838 olan yabancı turist sayısı 18 bin 377 artarak yüzde 37.6, önceki yıl 432 bin 413 olan toplam turist sayısı 50 bin 163 artarak yüzde 11,6 ve 1 mi-lyon 286 bin 761 olan geceleme sayısı da 77 bin 846 artarak ortalama yüzde 6 büyüme kaydedildi. 2009’da en çok turist ağırlayan tesis Altın Yunus Hotel olurken, Sheraton Çeşme ikinci, Süzer Sun Dreams Hotel üçüncü, Ilıca Hotel dördüncü, Pırıl Hotel de beşinci sırada yer aldı.

413 Sokak turistleri ağırlayacak

İzmir’in en eski yerleşim birimleri arasında yer alan, Metin Ok-tay gibi ünlü futbolcuların top koşturduğu semt olarak da bi-linen Damlacık 413 Sokak, pan-siyon turizmine hizmet vermeye hazırlanıyor. 413 Sokak’ta yaşayan Damlacık semti sakinleri projenin kısa sürede yaşama geçirilmesi için Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan’ın desteğini de aldılar. Turistik Ev Pansiyoncuları Birliği (TUREVS) Başkanı Tülin Baştak ile birlikte masaya oturan 413 Sokak sakinleri, semtlerinde 70 evin pansiyoncu-luk için hazır olduğunu söylediler. Başkan Tartan da, sokaktaki konumları ve koşulları uygun bulu-nan 40’a yakın evin restorasyonunun yapılıp ev pansiyonculuğuna hazır duruma getirileceğini belirtti.

Street 413 to welcome tourists

Damlacık Street 413, one of the oldest neighbourhoods in İzmir where the famous footballers like Metin Oktay once used to kick a football

around, is getting ready to provide a guest house tourism service. The residents of Damlacık neigh-bourhood residing in street 413 have even obtained support from Hakan Tartan, the Mayor of Konak, in order to bring the project alive as soon as possible. The residents of Street 413 recently sat down with Tülin Baştak, the Chairman of The Tourist Guest House Development Association (TUREVS), to inform that 70 households were ready to be converted to guesthouses. Ma-

yor Tartan stated that near to 40 of the houses’ location on the street and conditions are appropriate to start renovating into guesthouses.

Güncel / Actual

Page 9: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 7

Page 10: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 20108

Güncel / Actual

Teleferik yeniden çalışacak

Uzun yıllar kente hizmet verdikten sonra, yapılan teknik incelemede “kullanılması sakıncalı hale geldiği” belirle-nerek hizmete kapatılan Balçova Teleferik Tesisleri, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından “AB standartlarına” uygun olarak baştan aşağı yenilenecek. Bir yıl içinde tamamlanması planlanan çalışmalarla kentin bu simge yapısı baştan aşağı yenilenerek çok daha güvenli ve çok daha modern bir şekilde hizmete sunulacak.

Cable Car will be working again

Balçova Teleferik (Cable Car) Facilities, which were closed down after long years of service upon the decision made after the technical investigation that “it has become inconvenient for use”, will be renewed from top to bot-tom by İzmir Metropolitan Municipality in accordance with “EU standards”. The works will be initiated after the tender bid to be lodged on 16 February 2010, and are planned to be completed in one year time. This symbolic structure of the city will be entirely renewed by these studies and will be put to service as a much safer and more modern facility.

Tel ve bezlere hayat veriyorlar

Konak Belediyesi, Konak Halk Eğitim Müdürlüğü ile ortaklaşa yürüttüğü hobi ve meslek edindirme kurslarına bir yenisini daha ekledi. Anadolu’da kadınların çocukları için yaptıkları kitre bebek-ler, Ayla Ökmen Yaşlı Dayanışma Merkezi’nde kursiyerler tarafından üretilmeye başlandı. Tel, patiska, çorap ve çeşitli kumaşlar, kadınla

rın elinde folklorik bebeğe dönüşüyor. Kursların sonunda kursiyer-ler, köylerde kabul günü, imece çalışmaları, tarlada çalışan kadın gibi kompozisyonlar yaratarak sergi açıp eserlerini sergileyecekler. Üretilen bebekler daha sonra turistlere satışı yapılarak gelir de elde edilecek.

RK T

anıtı

m 4

63 7

5 40

They give life to wires and fabric

A new course is added to hobby and vocational courses conducted jointly by Konak Municipality and Konak Public Education Directorate. Folkloric dolls, which are traditi-onally made by women for their children in Anatolia, are now produced by the course attendees in Ayla Ökmen Solidarity Center for the Old. Wires, batiste, socks and various fabrics are turned into folkloric dolls in the hands of women. At the end of the course, the course attendees will display their compositions depicting visiting days in villages, collective works, and women working in the fields. The produced dolls will later be put up for sale for the tourists.

Page 11: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 9 RK T

anıtı

m 4

63 7

5 40

Page 12: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201010

Güncel / Actual

Akropol’e hayran kaldılar

Bergama Belediyesi ve Yerel Yönetim Araştırma Yardım ve Eğitim Derneği (YAYED) işbirliği ile hazırlanan “Kış Okulu”nda iki gün süreyle yerel yönetimlerin karşılaştıkları sorunları konuşup, bilgi ve deneyimlerini paylaşan katılımcılar, eğitimin son gününde tarihi ören yerleri Akropol ve Bazilika’yı gezdiler. Katılımcılar Akropol gezisinde 3 bin yıllık bir şehirde gezmenin heyecanını yaşadılar. Gezinin ilk durağında Akropol’e çıkan katılımcılar, yaklaşık bir saat süresince Trajan Tapınağı, dünyanın en dik tiyatrosu ve halen Berlin’de bulunan Zeus Sunağı’nın temel kalıntılarını incelediler. Daha sonra tarihi Kale Mahallesi’nde gezen ve Bergama Belediyesi tarafından butik otel olarak kullanılmak üzere restore edilen tarihi Gazi Paşa Okulu’nda ince-lemelerde bulunan katılımcılar gezinin son durağında Romalılar tarafından Mısır Tanrısı Serapis’e adanan ve Bizans Döneminde ise kiliseye dönüştürülen Bazilika’nın görkemli atmosferini bir süre izlediler. Çarşı turunda ise Bergama tulum peyniri ve yöresel tarifle yapılan dökme helvasından aldılar.

Fascinated by Acropolis

The participants discussing, sharing information and experiences of problems faced by the local administrations in the two days of the “Winter School”, a training programme prepared with the collabora-tion of Bergama Municipality and The Local Administration Research Assistance and Training Association (Yerel Yönetim Araştırma Yardım ve Eğitim Derneği - YAYED), travelled to the historical ruins of Acropo-lis and Basilica on the last day of training. The par-ticipants enjoyed the sensa-tion of visiting a 3000-year-old city on their Acropolis trip. On the first stop of their tour participants climbed up Acropolis and spent nearly an hour exploring the Temple of Trajan and the fundamental remains of the world’s steepest theatre and the Alter of Zeus which is still situated in Berlin. After visiting the historical Castle District participants inspected the historical Gazi Paşa School, which is currently being renovated as a boutique hotel by Bergama Municipality, before they moved on to take in the magnificent atmo-sphere of Basilica, which was originally dedicated to the Egyptian God Serapis by the Romans and converted to a church in the Byz-antine Period. During their shopping trip, they purchased Bergama tulum cheese and bulk halvah made by a traditional recipe.

Cumbalı Sokak adına kavuştu

Alsancak semtinde kayıtlarda 1448 Sokak olarak geçen ancak vatandaşların üzerine titreyerek korudukları ve gözlerinden bile sakındıkları bu sokağın adı cumbalı olarak biliniyordu. Konak Belediye Meclisi bu bölgede yaşayan vatandaşların duyarlı davranışını ve istemlerini değerlendirerek 1448 Sokak adını Cumbalı Sokak olarak değiştirdi. Konak Beledi-ye Başkanı Hakan Tartan, “Kentlinin sokağına sahip çıkması ne güzel! Biz de gereğini yerine getirdik. Bundan sonra sokağın adına uygun dönüşümünü de destekleyeceğiz.” dedi.

Cumbalı Street gained its name

This street, which is registered as 1448 Street in the town records of Alsancak and cherished by the local inhabitants, has long been known as Cumbalı (bay window) Street. Konak Munici-pality evaluated the sensitive approach and requests of the local citizens and changed the name of the street from 1448 Street to Cumbalı Street. Konak Mayor Hakan Tartan mentioned the following on the occasion of this change: “It is very nice that the citizens stake a claim on their street! And we took the necessary action. From now on we will also support the conver-sion of the street in accordance with its name.”

Page 13: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 11

Page 14: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201012

Güncel / Actual

Altınpark arkeoparka dönüşüyor

Konak Belediyesi tarafından kazı çalışmaları yürütülen Altınpark’ta tarih gün ışığına kavuşuyor. Kazıların ardından yapılacak düzenlemelerle Altınpark, arkeopark’a dönüştürülecek. Müzik dinletilerine ve konserlere ev sahipliği yapacak tarihi mekânda, yerli ve yabancı turistler tarih ve kültürü bir arada yaşayacak.

Konak Belediyesi Zabıta Müdürlüğü Basmane Hizmet Binası inşaatı sırasında rastlanan İzmir’in antik bölgesi kalıntıları, düzen-lenecek şeffaf zeminle sergilenecek; alanın dışında kurulacak amfi tiyatroyla 500’ü aşkın izleyici müzik dinletilerini katılacak. Bir yıl içerisinde Altınpark’ı ayağa kaldıracaklarını vurgulayan Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan, Altınpark’ı, tarih, kültür ve turizm çerçevesinde tekrar canlandıracaklarını belirtti. Bölgede çok önemli tarihsel altyapı bulunduğunu dile getiren Başkan Tartan, Altınpark’ta önemli bulguların yer aldığını ifade ederek, şöyle konuştu:

“Bir yandan Agora, bir yandan Kadifekale, bir yandan Altınpark’taki kazılar bir süreden beri durmuştu. Biz tarih kültür ve turizm çerçevesinde hemen çalışmaları başlatıyoruz. Bir yıllık bir süreç içinde tekrardan ayağa kaldıracağız buraları ve çok önemli bir tarihsel altyapı olacak çünkü çok önemli bulgular var. Bugün Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen eserlerden birçoğu buradan çıkarılmış durumda. Bunları daha da geliştireceğiz ve işte bir yıl içinde İzmir kent merkezine sadece birkaç dakika uzaklıkta bir mekânda hem yerli yabancı turistlere hem de İzmirlilere tarihsel bir kültür alanı yaratmış olacağız. Bu çevrede yine biz birkaç müze kanalıyla da İzmir’deki butik müze çalışmalarımızı geliştireceğiz.”

Altınpark’ta, tekrar başlayacak kazı çalışmalarıyla ilgili Başkan Tartan’a bilgi veren Arkeolog Yrd. Doç. Akın Ersoy buradaki kazı çalışmalarına 2008 yılında başladıklarını belirtti. Antik dönemden yakın tarihimize kadar Altınpark’ın önemli bir konuma sahip olduğunu ifade eden Ersoy, Roma İmparatorluğu’nun o dönem-deki refah ortamı içinde İzmir’in bu bölgesinin kenti çevreleyen surların dışında ilk kullanılan bölgelerden bir tanesi olduğunu söyledi.

Altınpark (Golden Park) turns into an archeopark

Excavations carried out by Konak Municipality in Altınpark bring the history to light. Altınpark will be turned into an “archeopark” after the arrangements to be made following the excavations. Domestic and foreign tourists will witness history and culture simultaneously in this historical setting which will host music performances and concerts.

The ancient remains of İzmir, which were incidentally uncovered dur-ing the construction works of Basmane Service Building of City Police Directorate of Konak Municipality, will be exhibited on a transpar-ent ground; and the amphitheatre outside the area will host over 500 audiences at music performances. Konak Mayor Hakan Tartan emphasized that they will bring Altınpark to life in one year time, and revive it within the framework of history, culture and tourism. Tartan also noted that the area has a quite significant historical infrastruc-ture and Altınpark contains important findings, and further stated the following:

“The excavations in Agora, Kadifekale and Altınpark had been suspended for a while. We will resume these excavation works shortly within the framework of history, culture and tourism. These regions will be revived in one year time, and we will gain a very significant his-torical infrastructure with all the important findings contained in this area. The majority of the works displayed in the Archeology Museum today were unearthed from this area. We aim to develop these works further, and create in one year time a historical and cultural area for both foreign and domestic tourists and İzmirians at a location which is only a few minutes away from İzmir city center. In this context, we will also improve the boutique museum works in İzmir through the channel of a number of museums.”

The archeologist Assist. Prof. Akın Ersoy, who provided Mayor Tartan with information about the excavations to be restarted in Altınpark, noted that the diggings in the area were initiated in 2008. Ersoy mentioned that Altınpark occupied an important place from Ancient times until our recent history, and that this area in İzmir was one of the regions outside the city walls that were used for the first time dur-ing the times of prosperity in the Roman Empire.

Page 15: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 13

İŞLETMELERİ

Bostanlı Vapur İskelesi üstünde, gözünüzün Körfezi gördüğü en güzel noktada

hizmet veren Altınbalık işletmeleri İzmir’de balık keyfinin ilk akla gelen adresi...

Bostanlı Vapur İskelesi Üstü0232.362 01 75 - 330 45 14

www.altinbalik.net

Page 16: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201014

“İzmir Ansiklopedisi” hazırlanıyor

İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi (APİKAM), İzmir’in kültür envanteri içinde çok önemli bir yer tutması beklenen İzmir Kent Ansiklopedisi’ni hazırlama projesini hayata geçiriyor. Kentin 8500 yıllık tarihsel ve kül-türel birikimini bir araya getirerek çağdaş bir kentlilik bilinci oluşturma konusunda çok önemli işlevler görecek olan İzmir Kent Ansiklopedisi, kentin sosyal, ekonomik, siyasal ve kültürel bilançosunu ortaya çıkaracak. İzmir için yapılan en kapsamlı çalışma olacak ansiklopedide, sanattan spora, sağlıktan kent mimarisine, kültürden ekonomiye cadde, bulvar ve meydan-lardan tarihi yapılara kadar her türlü bilgi yer alacak. Ansik-lopedide, kent kültürüne katkıda bulunmuş yazar, şair ve araştırmacıların biyografileri ile kent için çalışmış, İzmir’le ilgili eserler vermiş, İzmir’i hem ulusal hem de uluslararası düzeyde temsil etmiş önemli isimler de yaşam öyküleriyle birlikte anılacak. Yaklaşık üç yılda bitirilmesi öngörülen projeye İzmirli bilim adamları, sanatçılar ve araştırmacılar da büyük destek verdi.

Çamlaraltı’nın gurur tablosu

56 yıldır eğitim hayatına de-vam eden Çamlaraltı Koleji, dünya ve ülke çapında yer aldığı proje ve yarışmalarla ülkemizi ve İzmir’i tem-sil etmenin gururunu yaşıyor. Avrupa Birliği Hayat Boyu Öğrenme Programı kapsamında destekle-nen eTwinning Programı için Türkiye’de ilk projeyi gerçekleştiren okul olan İzmir Özel Çamlaraltı Koleji, “Deniz Bizi Birleştirir” isimli proje ile Türkiye’de yapılan ilk eTwinning projesi olması nedeniyle 5 bin 560 proje okulu arasından 2009 eTwinning Türkiye Ulusal Kalite Ödülü’ne layık görüldü. 2009 yılından bu yana sürdürülebilir ve geliştirilebilir bir çevre bilinci oluşturmayı amaçlayan Finlandiya merkezli global iletişim ağı ENO’nun Türkiye Koordinatörlüğü’nü de yürüten Çamlaraltı Koleji Seferihisar Doğanbey Köyü yanık alanında Ege Orman Vakfı ile yürütülen “Dünya Nefes Alacak” adlı kampanya kapsamında bin ağaç dikildi. Uluslararası birçok projede ülkemizi başarıyla temsil eden Kolej, geçtiğimiz öğretim yılında “Sudaki Kadmiyum İyonlarının Tavuk Tüyü Kullanılarak Uzaklaştırılması” konulu proje ile de ABD Texas Houston’da düzenlenen 2009 Dünya Çevre Olimpiyatları’nda Bronz Mada-lya aldı. Bu yıl da çevre dalında hazırladığı proje ile finale kalan Çamlaraltı Koleji, Nisan ayında ABD’de düzenlenecek olan I-SWEEEP Dünya Proje Olimpiyatları’na katılmaya hak kazandı.

“İzmir Encyclopedia” is being prepared

İzmir Metropolitan Municipality Ahmet Piriştina City Archive and Mu-seum (APİKAM) is actualizing the project of preparing the İzmir City Encyclopedia which is expected to provide a significant contribution to İzmir’s inventory of culture. İzmir City Encyclopedia will function as an important source in creating a modern urban consciousness by gathering the city’s 8500 year-old accumulation of history and culture, and will reveal the social, economic, political and cultural records of the city. The encyclopedia, which will be the most com-prehensive study on İzmir, will include all sorts of information about the city from arts and sports to health, city architecture, culture, economy, streets, boulevards, squares and historical structures. The encyclopedia will also encompass the biographies of writers, poets and researchers who have contributed to the city culture, as well as the prominent names who have worked for the city, produced works about İzmir, and represented İzmir on both national and internation-al platforms. Scientists, artists and researchers in İzmir gave consider-able support to the project, which is anticipated to be finalized in approximately three years.

The board of pride of Çamlaraltı

Çamlaraltı College continuing its edu-cation life for 56 years is proud to have represented both our country and İzmir by taking part in both worldwide and nationwide projects and competitions. İzmir Private Çamlaraltı College is the first school in Turkey to carry out a project for the eTwinning Programme, supported within the context of the Lifelong Learn-ing Programme of European Commission, was granted the 2009 eTwinning Turkish National Quality Award among 5560 project schools, due to its being the first eTwinning project, the project of “The Sea

Unites Us”. Çamlaraltı College which is also the Turkish coordinator for ENO – Environment Online is a global communication network for sustainable and developmental environmental awareness, based in Finland since 2009 planted one thousand trees in the burnt area of Seferihisar Doğanbey Village under “The World Will Breathe” cam-paign, in collaboration with the Aegean Forest Foundation. The Col-lege which has successfully represented our country in a number of international projects were awarded a Bronze Medal for their project “Disposal of Cadmium Ions From Water By Means of Chicken Feath-ers” in the 2009 International Sustainable World Energy, Engineering and Environment (ISWEEEP) Project Olympiad organized in Texas Houston USA in the past school year. This year Çamlaraltı College which prepared yet another project under the environmental cat-egory and made it to the finals has qualified to attend the ISWEEEP Project Olympiad to be held in United States of America in April.

Güncel / Actual

Page 17: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 15

Page 18: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201016

Uygun iklim koşulları ile tüm yıla yayılabilen turizm olanakları, eşsiz doğal, kültürel ve tarihi güzellikleri ile İzmir, EMITT Fuarı’nda yine “En iyi Stand Dekoru” ödülünü alarak gözde stantlardan biri olduğunu gösterdi. 8 bin 500 yıllık tarihinin izlerini EMITT Fuarı’na taşıyan İzmir, Kemeraltı Çarşısı, Kordonboyu, palmiye ağaçları, 100

By winning the “BEST STAND DÉCOR” award again at this year’s EMITT Exhibition, İzmir which offers year round tourism opportunities thanks to its suitable climate conditions and has unique natural, cultural and historical beauties proved that its stand was one of the most popular stand. İzmir took the traces of its 8500 years history to the Eastern Mediterrane-an International Tourism and Travel (EMITT ) Exhibition. The stand that took sea smelling İzmir to İstanbul drew plenty of attention thanks to its model enriched with Kemeraltı Market Place, Kordonboyu Coastal Area, palm trees and the 100-year-old historical lift (known to locals as “Asansör”). At the Eastern Mediterranean International Tourism and Travel (EMITT ) Exhibition was held at TÜYAP Beylikdüzü Fair, Convention and Congress Centre in İstanbul between Feb-ruary 11 – 14, 2010 İzmir was broadly represented with a

İstanbul’da Kordonboyu esintisi8 bin 500 yıllık tarihinin izlerini EMITT Fuarı’na taşıyan İzmir, Kemeraltı Çarşısı, Kordonboyu, palmiye ağaçları, 100 yıllık “Tarihi Asansör” maketiyle zenginleştirilmiş ilgi çekici standıyla İstanbul’a deniz kokan İzmir’i götürdü.

Güncel / Actual

The breeze of the Kordonboyu at İstanbulİzmir taking the traces of its 8500 years history to the Eastern Mediterranean International Tourism and Travel (EMITT ) Exhibition took sea smelling İzmir to İstanbul with its stand drew plenty of attention thanks to Kemeraltı Bazaar, the Kordonboyu Coastal Area, palm trees and the 100-year-old “historical lift” (known to locals as “Asansör”) model.

Page 19: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 17

yıllık “Tarihi Asansör” maketiyle zengin-leştirilmiş ilgi çekici standıyla İstanbul’a deniz kokan İzmir’i götürdü.

11–14 Şubat 2010 tarihleri arasında İs-tanbul TÜYAP Beylikdüzü Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat (EMITT) Fuarı’na İzmir, İl Kültür ve Turizm Müdür-lüğü, merkez ve çevre ilçeleri (Konak, Karaburun, Karşıyaka, Bozdağ, Foça, Se-ferihisar, Selçuk, Bergama, Mordoğan), Kemalpaşa-Nazarköy, Balçova Termal Oteli, Oğlakçıoğlu Park Otel, Ege Turizm Derneği, ETİK, İzmir Kültür ve Turizm Dergisi-RK Ajans standlarının yer aldığı geniş bir katılımla yer aldı. Dünyanın ve Türkiye’nin dört bir yanında gelen tu-rizm profesyonellerini, firmaları ve tatil severleri buluşturan fuarda İzmir standı, Kordonboyu podyumunda düzenlenen defile, keçe sanatçımız Ayfer Güleç’in ha-zırladığı yöresel keçe ürünleri, Bergama-Parşömen kağıdı örnekleri, kente özgü ikramlar ve etkinliklerle ilgi çekti. Ayrıca Kemalpaşa-Nazarköy standımızda “nazar boncuğu” yapımının canlı olarak sunul-ması dikkatleri standımıza çekti.

TRT Belgesel ve Turizm Kanalı’nın her gün bir saat canlı yayın ve röportajlar gerçekleştirdiği İzmir standında, Yalçın Menteş EMITT katılımcılarıyla buluştu. İzmir Valiliği olarak katılım sağlayan İzmir ekibi, il merkezinde ve çevresinde yer alan Asansör, Agora, Kızlarağası, Efes ve Bergama ören yerleri, Foça, Karaburun, Mordoğan, Seferihisar, Nazarköy, Karşıya-ka ve Konak gibi tarihi ve turistik yerleri görsel materyaller eşliğinde tanıttı.

İzmir standında ayrıca İKSEV’in desteğiyle klasik müzik dinletisi, Zeybek-folklor gös-terisi gibi etkinlikler de düzenlendi. “Zil-zurna Ritim Grubu” ve “Kuklacı Fiko”nun gösterilerinin de yapıldığı standda, çevre bilincini desteklemek için çam fidanları-nın dağıtılması da ziyaretçiler tarafından ilgiyle karşılandı.

number of participating stands belonging to Provincial Directorate of Culture and Tourism, central and surrounding districts (Konak, Karaburun, Karşıyaka, Bozdağ, Foça, Seferihisar, Selçuk, Bergama and Mordoğan), Kemalpaşa-Nazarköy, Balçova Thermal Hotel, Oğlakçıoğlu Park Hotel, Ae-gean Tourism Association, ETİK and İzmir Culture and Tourism Magazine-RK Ajans. At the exhibition, which brought tourism professionals, firms and holiday lovers from four corners of the world and Turkey toget-her, the stand for İzmir attracted attention with the fashion show on the Kordonboyu podium, the local felt products prepared by the felt artist Ayfer Güleç, the samples of Bergama Parchment and the treats and activities specific to the city. Moreover, at our Kemalpaşa-Nazarköy stand displaying of production of the “evil eye bead” drew great attraction. Yalçın Menteş met up participants of the EMITT exhibition at the

İzmir stand for one hour - long live prog-ramme and interviews broadcasted every-day by the TRT Tourism and Documentary Channel. The İzmir team, who participated as the İzmir Governorship, promoted his-torical and touristic places such as The Lift (Asansör), Agora, Kızlarağası, the ruins at Ephesus and Bergama, Foça, Karaburun, Mordoğan, Seferihisar, Nazarköy, Karşıyaka and Konak in city centre and its surroun-ding with the aid of visual materials.

Other events like a classical music concert in association with the IKSEV (İzmir Foun-dation for Culture, Arts and Education) and Zeibek folk dancing show were organized at İzmir stand. At the stand where “Zilzurna Ritim Grubu” (Zilzurna Rhythm Group) and “Kuklacı Fiko” (Puppeteer Fiko) were per-formed, handing out the pine saplings in support of environmental awareness drew huge interest of visitors.

Page 20: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201018

İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü 21-24 Ocak 2010 tarih-leri arasında Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de düzenlenen “MATKA 2010 Turizm Fuarı”na katıldı. Kuzey Avrupa ve Bal-tık Bölgesi’ndeki en büyük fuar olan “MATKA 2010” Turizm Fuarı’nı 18 bini turizm profesyoneli olmak üzere 82 bin kişi ziyaret etti. İl Kültür ve Turizm Müdürü Osman Murat Süslü, Müdür Yardımcısı Mustafa Akdağ ve Tanıtma Şubesi’nden Helsinki eski Tanıtma Ataşesi Kaan Erge’nin görev aldığı İzmir standında ziyaretçilere çok sayıda tanıtıcı yayının yanı sıra çeşitli ikramlar ve kente özgü el yapımı nazar boncukları dağıtıldı. Özellikle deniz-kum-güneş amaçlı tatil için ülkemi-ze gelen ve ağırlıklı olarak Marmaris ve Alanya’yı tercih eden Finliler, İzmir standına yoğun ilgi gösterdi.

İzmir Province Directorate of Culture and Tourism travelled to Helsinki, the capital city of Finland, to participate in the “MATKA 2010” Tourism Fair on 21 – 24 January 2010. This year 82000 people, 18000 of whom were tourism professionals, visited “MATKA 2010” Tourism Fair, the biggest fair in North Europe and the Baltic region. At the İzmir stand, where Osman Murat Süslü, Provincial Director of Culture and Tou-rism, Mustafa Akdağ, Deputy Director and Kaan Erge, former Attaché for Turkish Embassy Information Counsellor’s Office to Helsinki, from the Information Department were in charge, numerous informative literatures well as delicacies and handmade blue beads worn against the evil eye were handed out to visitors. The people of Finland, who come to Turkey and especially choose Marmaris and Alanya for their sea, sand and sun holidays, showed a great interest in the İzmir stand.

Ak zambaklar ülkesi Finlandiya’da İzmir tanıtıldı

Güncel / Actual

Promoting İzmir in Finland, the land of white lilies

Page 21: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 19

22x28cm.fh11 3/9/10 6:33 PM Page 1 C M Y CM MY CY CMY K

Page 22: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201020

Güncel / Actual

Hollanda’da İzmir rüzgarı

İzmir wind in the Netherlands

Hollanda’da ülkenin en büyük turizm fuarı olan ve Hollandalıların tatil tercihle-rini belirlemelerinde önemli bir yer tutan “Utrecht Uluslararası Turizm Fuarı”nda İzmir de kurumlar ve özel sektör temsilci-leri tarafından tanıtıldı.

Utrecht Jaarbeurs’ta bu yıl 39’uncusu düzenlenen, 12 - 17 Ocak tarihleri ara-sında beş gün süreyle açık kalan fuara Türkiye’den sektör temsilcilerinin de yer aldığı toplam 150 ülkeden bin 400’ü aşkın turizm kuruluşu katıldı. Dünyanın birçok ülkesinden ziyaretçileri ağırlayan

İzmir was introduced by institutions and private sector representatives in “Utrecht International Tourism Fair” which is the biggest tourism fair in the Netherlands and which has a significant place among Dutch people in determining their prefer-ences of holiday destinations.

More than 400 tourism establishments from a total of 150 countries including the sector representatives from Turkey par-ticipated in the fair in Utrecht Jaarbeurs which was held for the 39th time this year for five days between 12-17 January. İzmir and its towns were introduced by activi-ties held at three stands in the fair, which hosted visitors from several countries all around the world. In the Fair, İzmir was

Page 23: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 21

İzmir wind in the Netherlands

represented by a delegation of 20 people including the İzmir Governor Cahit Kıraç, Deputy Governor Responsible for Culture and Tourism Haluk Tunçsu, Provincial Director of Culture and Tourism Osman Murat Süslü, and sector representatives of the hotels in Çeşme, İzmir and Selçuk. Our magazine also drew great attention at the İzmir stand, where folklore shows were performed and various promotional items as well as delicacies from the Turkish cuisine were offered to visitors. Provincial Director of Culture and Tourism Osman Murat Süslü emphasized the importance of Utrecht Fair among tourism fairs, and noted that İzmir was introduced in the fair in the best way. Süslü also drew attention to the fact that fairs play a significant role in tourism sector in which promotion holds a major place, and added the following: “Fairs are the meeting points of supply and demand, buyer and seller. Utrecht Tour-ism Fair, which is visited by approximately 135 thousand people every year, brought together both tourism establishments and consumers, and tour operators and travel agencies. In the fair, promotion DVDs, CDs, brochures, posters and souvenirs were distributed, and visitors were given infor-mation about İzmir. We observed that tour operators and travel agencies working in connection with the Netherlands, as well as prospective tourists took a great interest in our country and region.”

fuarda İzmir ve ilçeleri de üç stantta düzenlenen etkinliklerle tanıtıldı. Fu-arda İzmir’i Vali Cahit Kıraç, Kültür ve Turizmden Sorumlu Vali Yardımcısı Ha-luk Tunçsu, Kültür ve Turizm İl Müdürü Osman Murat Süslü başta olmak üzere Çeşme, İzmir ve Selçuk’taki otellerle sek-tör temsilcilerinin aralarında bulunduğu 20 kişilik bir heyet temsil etti. Dergimizin de büyük ilgi gördüğü İzmir standında folklor gösterileri yapıldı, çok sayıda tanı-tıcı malzemenin yanı sıra Türk mutfağına özgü ikramlar da ziyaretçilere sunuldu.

Utrecht Fuarı’nın çok önemli bir turizm fuarı olduğunu söyleyen Kültür ve Turizm İl Müdürü Osman Murat Süslü, İzmir’in fuarda en iyi şekilde tanıtıldığını söyledi. Tanıtımın başrolde olduğu turizm sektö-ründe fuarların büyük önem taşıdığına dikkat çeken Süslü, “Fuarlar arz ile talebin, alıcı ve satıcının buluşma noktasıdır. Her yıl yaklaşık 135 bin kişinin ziyaret ettiği Utrecht Turizm Fuarı hem turizm sektör kuruluşları ve tüketiciler, hem de tur ope-ratörleri ve seyahat acentelerini bir araya getirdi. Fuarda kentimize ait tanıtım DVD’si, CD, broşür, poster, hediyelik eşya-lar dağıtarak, stant ziyaretçilerine İzmir’le ilgili enformatik bilgiler verildi. Fuarda Hollanda ile bağlantılı iş yapan tur opera-törleri, seyahat acenteleri ile ülkemize ve bölgemize gelecek turistlerin yoğun ilgi gösterdiğini gözlemledik.” dedi.

Page 24: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201022

“İzmir 10 yıl içinde zirvede olacak” Tanıtım ataklarını son yıllarda hızlandıran İzmir, ulusal ve uluslararası fuarlarda kendini göstererek, turizm kenti hedefine adım adım ilerliyor.

Söyleşi / Interview

İzmir will peak in the next ten years İzmir having accelerated its advertisements in recent years is well on its way to achieving its

objective, being a tourism city, by appearing at various national and international fairs.

Page 25: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 23

İzmir’in önümüzdeki 10 yıllık süreçte Türkiye’nin ve Akdeniz’in en önemli des-tinasyonlarından biri olacağını söyleyen Kültür ve Turizmden Sorumlu Vali Yardım-cısı Haluk Tunçsu, “Sağlık turizmindeki yeni atılımlarımızla İzmir, farklı beklen-tilerin karşılandığı tam bir turizm kenti olacak” dedi. 2009 yılı içerisinde İzmir Valililiği ve Kültür ve Turizm Müdürlüğü olarak birçok yurtdışı fuarına katıldıklarını söyleyen Tunçsu, İzmir’de kısıtlı bütçe rağmen hızlı yol aldıklarını belirtti.

Etkili bir tanıtım aracı olan fuarlara katı-lım İzmir’e neler kazandırıyor? TUNÇSU: İzmir gerek kültür zenginliği gerek doğal zenginliği gerekse yaşam kalitesi açısından dünyadaki en özellikli destinasyonlardan biri. Ama tanınırlık önemli bir nokta, çünkü ne kadar tanınır-sanız o kadar turist gelir. Bizim sıkıntımız tanıtım eksikliğinde. Biz de bu eksikliği fuarlara katılarak gidermeye çalışıyoruz. Tanıtım faaliyetleri bütçe gerektiriyor. 2007 yılına kadar ciddi manada bütçemiz oluşmadığı için tanıtım faaliyetlerinde bulunamadık. Son iki senede ise atağa geçtik. İl Özel İdaresi bize fuarlara katılım için gerekli desteği sağladı. Sayın Valimiz

M. Cahit Kıraç’ın konuyu önemsemesi çok etkili oldu. Biz bu bütçeyle hem Tra-vel Turkey hem Emitt Fuarı’na katılıyoruz. Yurtdışında ise geçtiğimiz sene Selanik, Londra, Montrö, Barcelona, Frankfurt, Belçika Gent, Helsinki ve Utrecht fuarla-rına katıldık. Ve şunu gördük: Bu fuarlara katılmak doğru ancak bu tanıtımların sürdürülebilir olması da gerekiyor.

Haluk Tunçsu, Deputy Governor respon-sible for Culture and Tourism, stated that İzmir should become one of the most important destinations of Turkey and the Mediterranean in the course of the next ten years and went on to explain “thanks to our new breakthroughs in health tourism, İzmir will become a perfect tourism city that will fulfil different expectations”. Tunç-su stated that they participated in the va-rious international fairs as Governorship of İzmir and Provincial Directorate of Culture and Tourism within the year 2009 and they have moved forward well in İzmir despite its tight budget.

What does İzmir gain from participating in exhibitions which is a very effective advertisement tool? TUNÇSU: İzmir is one of the most quali-fied destinations in the world in terms of both cultural and natural richness and the quality of life however, recognition is an important factor because the more well-known you are the more tourists will visit. Our drawback is lack of advertisement. By participating in exhibitions or fairs we are trying to make up this deficiency. Promo-tional activities require budget. Because

İzmir’in bilinirliliğini fuarlara katılarak artırmaya çalışıyoruz.

We are trying to increase the recognition of İzmir by partcipating in fairs.

Page 26: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201024

Şubat ayındaki EMİTT Fuarı nasıl bir etki yarattı? TUNÇSU: EMİTT’te bu yıl 50 ülke vardı. Uluslararası niteliği yüksek boyuttaydı. İzmir olarak 400 metrekarelik stant alanı-mızda, -ki uluslararası bölümdeki en bü-yük stant bize aitti- Sayın Kültür Bakanı-mız Ertuğrul Günay’ın da katılımıyla tanı-tımımızı yaptık. Bir defile organizasyonu yapıldı, İKSEV’in desteğiyle müzik dinleti-si gerçekleştirildi, standımızı ziyaret eden herkese İzmir’in çevreci kimliğini hatırla-tacak birer çam fidanı hediye ettik. Ayrıca TRT Turizm ve Belgesel Kanalı’nın yayını İzmir standından gerçekleştirildi. El ürün-leri dalında boncuk sanatı uygulamalı olarak gösterildi. Katılımcıların yoğun ilgisiyle karşılaştık. İzmir’in kültürel ve do-ğal zenginlikleri sergilenmiş oldu. Stan-

until 2007 we did not really have an ade-quate budget, we could not be involved in these activities. In the last two years we have proceeded to attack. Special Provin-cial Administration is providing us with the necessary support to participate in exhibiti-ons. The fact is that our honourable gover-nor M. Cahit Kıraç has given priority to the subject which is immensely effective. With this budget we participate in both Travel Turkey and the Eastern Mediterranean International Tourism and Travel (EMITT ) Exhibition. In the last year we participated in overseas exhibitions at Thessaloniki, Lon-don, Montreux, Barcelona, Frankfurt, Belgi-um Gent, Helsinki and Utrecht. As a result we saw that participating in exhibitions is correct action but it is required for these advertisements to be sustainable.

What were the effects of the Eastern Me-diterranean International Tourism and Travel (EMITT) Exhibition in February? TUNÇSU: There were 50 countries at the EMITT exhibition this year. International quality of it was at high levels. We as İzmir made our presentation with the contributi-on of Ertuğrul Günay, our honourable Mi-nister of Culture, at our 400 meter squared booth area- we were allocated the biggest booth area in the international section. A fashion show organization and a concert in association with the İzmir Foundation of Culture Arts and Education (IKSEV) were performed and we handed out pine saplings to visitors at the booth to remind them of İzmir’s environmentalist identity. Moreover, TRT Tourism and Documentary Channel broadcasted from the İzmir stand. In the branch of handicrafts, bead art was demonstrated practically. Participants greeted us with great interest. The cultural and natural richness of İzmir were displa-yed. Our booth was decorated with models by highlighting figures of Kordonboyu, Asansör (lift) and Kızlarağası in the concept of our booth. It was a very effective and active exhibition that attracted a lot of participants.

EMITT should be considered as: With a population of 15million İstanbul is the biggest city of Turkey and one of the major destinations of domestic tourism. The de-termining factor in branding Bodrum, Ay-valık or other such places in domestic tou-rism are tourism professionals and tourism lovers in İstanbul. If the people of İstanbul prefer Bodrum, Bodrum becomes the place where everyone wants to go, if they prefer Çeşme then that is where people will visit. At the exhibition we also witnessed Egypt’s interest to İzmir. We negotiated with the Egyptian Tourism Attaché and witnessed their viewpoint on developing their tourism relationships with our region. This was a new market for us as well. Egypt is also a destination we could prefer. We met with the consul general and will increase their attention towards İzmir. Its general struc-ture was a lot more exciting and lively in

Page 27: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 25

dımızın konseptinde de Kordonboyu’nu, Asansör’ü ve Kızlarağası figürlerini öne çıkartarak standımızı maketlerle donattık. Geniş bir katılım sağlandı. EMİTT’i şöyle düşünmek lazım: İstanbul 15 milyonluk nüfusuyla Türkiye’nin en büyük şehri. İç turizmde önemli hedef noktalarından biri İstanbul’dur. Bodrum’u, Ayvalık’ı veya diğer yerleri markalaştıran iç turizmdeki belirleyici faktör İstanbul’daki turizmci-ler ve beğeni sahipleridir. İstanbullular Bodrum’u tercihe ederlerse orası ön plana çıkıyor, Çeşme’yi tercih ederlerse Çeşme gözde oluyor. Fuarda Mısır’ın da İzmir’e ilgisi olduğunu gördük. Mısır’ın Turizm Ataşesi ile görüştük, onların bu bölgeye turizm ilişkilerini geliştirmek gibi bir bakış açıları var. Bu bizim için de yeni bir pazar oldu. Mısır da bizim tercih edebileceğimiz bir destinasyon. Başkonsolosla görüştük, İzmir üzerindeki dikkatlerini artıracağız. Genel yapısı ge-çen seneye göre çok daha heyecanlı ve canlıydı. İzmir’e yakışanı yaptık ve canlı, aktif, şirin bir sunum gerçekleştirdik.

2010 yılında İzmir hangi fuarlara katı-lacak?TUNÇSU: Yurtdışı fuarları olarak Mart ayında Berlin ve Moskova, Mayıs’ta Frankfurt, Kasım’da Londra ve Aralık’ta Barcelona fuarlarına katılacağız. Bu yıl özelliği gereği Berlin ITB Fuarı’nda Türkiye konuk ülke olarak ağırlanacak. Konuk ülke etkinlikleri kapsamında İzmir’in mutlaka kendini göstermesi, hem kamu kurumları hem özel sektörleri kucaklaya-rak tanıtım yapılmasını düşünüyoruz ve planlıyoruz. “Biz de varız” mesajını vere-ceğiz.

Tanıtım faaliyetleri açısından İzmir nasıl bir noktada yer alıyor? TUNÇSU: İzmir’in varlığını ortaya koymak ve tanınırlığını artırmak temel hedefimiz. Bizden sonra daha geniş bütçelerle bu tanıtımlar mutlaka yapılacaktır ama o za-man gelinceye kadar İzmir’in tanıtımında bir zemin oluşturmak bizim gayretimiz. Yoksa bu bütçelerle en üst hedeflere çıkmak mümkün değil. Her şey parada

comparison to last year. We did what suits İzmir best and carried out a vibrant, active and dainty presentation.

Which exhibitions will İzmir participate in 2010? TUNÇSU: We will participate in a number of overseas exhibitions; Berlin and Moscow in March, Frankfurt in May, London in November and Barcelona in December. Turkey will be hosted as the guest country by its feature, at the Berlin ITB exhibition

this year. Within the scope of guest country activities İzmir must rise to the occasion. We are contemplating and planning to promote İzmir by embracing both public and private institutions. We want to get across the message that “We are here as well”.

Where is İzmir in regards to promotion activities? TUNÇSU: Our fundamental objective is to put forth the existence of İzmir and increa-se recognition. I’m sure that going forward larger budgets will be granted to spend on these promotions, but in the meantime we endeavour to complete the groundwork necessary to promote İzmir. Otherwise it is impossible to reach high targets with such budgets. Not everything is money. Turkish people are intelligent and altruistic, and

we have the capability to use our attributes to succeed in services at the point where money runs out. When we look at Turkey’s tourism road map we can trace back to the 1980s.However, overseas there is knowled-ge and infrastructure dating back to the 1900s. We have actually come a long way

Özer Kestane, Mehmet Gönenç, Tunç Soyer, Haluk Tunçsu, Abdulaziz Ediz

Page 28: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201026

in a short period of time. The headway made should not be underestimated and we should never be discouraged. On the contrary I am very hopeful and believe that business can be done faster on a tight budget. We use more striking and effective methods because we are doing this job on behalf of the love we have for our country and this creates a synergy.

“İzmir will become the address for health tourism”

Could you mention some of the subs-tantial developments made in health tourism? TUNÇSU: This year in the name of health tourism we are working towards attracting middle aged patients on the Holland-Germany-Switzerland-Austria line to İzmir. We have a huge advantage as our health services are cheaper and we have a lot more resources compared to the countries in question. A foreign tourist can come to İzmir for treatment, have a holiday and return home even with money left over. This is a huge opportunity. The objective in health tourism is to spread tourism over 12 months, increase the capacity of health units and increase our recognition. Why did we choose this line? The reason is that in these countries the majority of the population is middle aged and above. In other words the aim of their holiday is not sun-sea and sand but comfort. In İzmir it is possible to find both. So, how will it be rea-lized? Our Ministry of Culture and Tourism has declared five of our districts as thermal tourism regions: Seferihisar, Balçova, Dikili, Çeşme and Bergama. Our Ministry is on the verge of completing 1/5 of the cons-truction work worth thousands at these regions. Once these plans are completed, tourism will be allocated to these regions. The capacity of beds therefore the capacity of tourism in the region will increase once investors start building facilities on the allocated areas. We are talking about a five – year project. It will also take another five years to gain momentum following the year the project comes to life. In ten years time, İzmir will be in a well-deserved and very different place on the tourism.

değil. Biz Türkler zeki ve fedakar insan-larız. Paranın bittiği yerde zekamız ve fedakarlığımızla hizmetleri başarabilme kabiliyetine sahibiz. Türkiye’nin turizm yol haritasına baktığımız zaman 1980’lere kadar uzanabiliyoruz. Oysa yurtdışında 1900’lerden gelen bir birikim, altyapı var. Biz aslında çok hızlı ilerliyoruz. Aldığımız mesafe küçümsenmemeli, umutsuz ol-mamak lazım. Tam tersi ben umutluyum ve az bütçeyle çok daha hızlı işler yapıldı-ğı kanaatindeyim. Daha vurucu ve etkili hareket etme yöntemlerini kullanıyoruz. Çünkü biz bu işi ülke sevgisi adına yapı-yoruz. Bu da bir sinerji yaratıyor.

“Sağlık turizminin adresi İzmir olacak”

Sağlık turizmi konusundaki somut ge-lişmelerden de bahsedebilir misiniz? TUNÇSU: Sağlık turizmi anlamında bu yıl Hollanda-Almanya-İsviçre-Avusturya hat-tı üzerindeki orta yaş grubunu sağlık tu-rizmi ile İzmir’e çekmeye çalışacağız. Biz-de sağlık hizmetlerinin o bölgelere göre çok daha ucuz olması ve kaynaklarımızın zenginliği avantaj sağlıyor. Yabancı turist

gelip tedavisini İzmir’de olabilir, tatilini yapar hatta giderken cebinde parası bile kalır. Bu çok önemli bir fırsat. Sağlık turiz-minde amaç, yılın 12 ayına turizmi yay-mak, sağlık birimlerinin kapasitesini artır-mak ve de tanınırlığımızı artırmak. Neden bu hattı seçtik? Çünkü bu ülkeler orta yaş ve üstü kesimin ağırlıkta olduğu ülkeler. Yani birinci hedefi kum-güneş-deniz değil, konfor olan yaş grubu. İzmir’de ise her ikisini de bulmanız mümkün. Peki, bu nasıl olacak? Kültür ve Turizm Bakan-lığı beş ilçemizi termal turizm alanı ilan etti: Seferihisar, Balçova, Dikili, Çeşme ve Bergama. Bakanlığımız bu bölgelerin 1/5 binlik imar çalışmalarını tamamlamak üzere. Bu planlar bittikten sonra bölgede turizm tahsislerine çıkılacak. Tahsislerden sonra yatırımcılar tesis yaparak, yatak kapasitesini, dolayısıyla bölgenin turizm kapasitesini de artıracak. Beş yıllık bir süreçte gerçekleşecek bir projeden bah-sediyoruz. Proje hayata geçtikten sonraki beş yılda da ivme kazanacaktır. İzmir 10 yıl sonra turizmde çok farklı ve hak ettiği konumda olacaktır.

ÇİĞDEM ASKERİ

Page 29: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 27

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

Page 30: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201028

Günlük bir milyonun üzerindeki tirajıyla ABD’nin medya devi, 160 yaşındaki The New York Times Gazetesi’nde 10 Ocak’ta yayınlanan “2010’da gidilmesi gereken 31 yer” listesinde Türkiye’den Çeşme’nin sekizinci sırada yer alması ilçede gurur ve heyecanla karşılandı.

Andrew Ferren imzasıyla kaleme alınan ve Çeşme için “Yeni Bodrum mu?” so-rusuyla başlayan yazıda, Türkiye’de Ege sahili Çeşme Yarımadası’ndaki belde “stil

sahibi, havalı” bir alternatif olarak sunu-lurken, eski evlerin otele dönüştürüldüğü kasaba olan Alaçatı’da Profesyonel Wind-sörf Federasyonu’nun (PWA) Dünya Ku-pası yarışlarının yapıldığına dikkat çekildi.

Çeşme Kaymakamı Cafer Sarılı, böyle gurur verici bir haberin dünyanın en önde gelen yayın organlarından birinde yer almasının Çeşme açısından inanılmaz güzellikte bir fırsat olduğunu ve bunun yörenin tanıtımında, fuarlarda mutlaka

The New York Times:2010’da Çeşme’yi görünDünyaca ünlü yayında dünya sıralamasında sekizinci sırada yer almak Çeşme’de 2010 yılı turizm beklentilerini artırdı.

Güncel / Actual

See Çeşme in 2010Being placed in the

eighth rank among the best destinations in the

world-famous magazine has increased the tourism

expectations in Çeşme for 2010.

Page 31: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 29

kullanılması gerektiğine inandığını belir-terek, “Böyle bir fırsat her zaman ayağımı-zın önüne yuvarlanmaz. Üstelik küresel krizin yaralarının sarılmaya başladığı bir döneme denk gelmesi ise ayrıca güzel bir tesadüf olmuştur. Etkilerini en kısa sürede pozitif olarak göreceğimize inanı-yorum. 2010 yılında turizmden beklenti-lerimizi yükseltmiştir.” diye konuştu.

Çeşme Belediye Başkanı Faik Tütüncü-oğlu, ünlü gazeteye göre dünyada gö-

rülmesi gereken 31 yer arasında 8. sırada yer alan Çeşme’ye gidilmesinin önerme-sini, beldenin tanıtımlarında kullanılacak güzel bir armağan olduğunu vurguladı.

Alaçatı Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç ise bu övgüyü çoktan hak ettiklerini be-lirterek, “Alaçatı sosyal donatılarıyla, ya-şayan insanların standardının yükselme-siyle, ekonomik yapısının güçlenmesiyle potansiyelinin daha yüzde 10’undadır.” dedi.

The news that Çeşme in Turkey is placed in the eighth rank in “The 31 Places to Go in 2010” list published on 10 January in The New York Times, a 160 years old media giant in the United States with its daily circulation of more than one million, has been received with pride and excitement in the district.

In the article which was written by Andrew Ferren and introduced Çeşme with the caption “The Next Bodrum?”, the district in Çeşme Peninsula on the Aegean coast of Turkey is presented as a “stylish” alternative, and a particular attention was drawn to World Cup organized by the Professional Windsurfers Association (PWA) in the town of Alaçatı where old houses have been converted into hotels.

Çeşme district governor Cafer Sarılı men-tioned that such proud news appearing in one of the leading media organs in the world is a remarkable opportunity, which should be used in the promotion of the dis-trict and in fairs, and added the following: “Such a great opportunity does not always comes one’s way.

It is also a nice coincidence that the news appeared in a period when the wounds of global crises began to be dressed. I believe that we will observe the positive effects of this coverage in a short time. Our expectations from tourism for 2010 have increased.”

Çeşme Mayor Faik Tütüncüoğlu has em-phasized that the inclusion of Çeşme in the renowned newspaper as the eighth spot in the list of 31 destinations to be seen in the world is a favorable gift that can be used in the promotion of the district.

Alaçatı Mayor Muhittin Dalgıç has stated that they have long deserved this praise, and noted that “Alaçatı is still using only 10% of its potential with its social facilities, increasing standards of its local inhabit-ants, and the improvement of its economic structure.”

1. Sri Lanka2. Patagonya Şarap Üretim Merkezleri / Pata-gonia Wine Country3. Seul / Seoul4. Mysore – Hindistan / Mysore – India5. Kopenhag / Copenhagen6. Koh Kood – Tayland / Koh Kood – Thailand7. Şam / Damascus8. Çeşme9. Antartika / Antarctica10. Leipzig11. Los Angeles12. Şanghay / Shanghai13. Mumbai14. Minorca – İspanya / Minorca – Spain15. Kosta Rika / Costa Rica

16. Marakeş / Marrakesh17. Las Vegas18. Bahia – Brezilya / Bahia – Brazil19. İstanbul20. Şenzhen – Çin / Shenzhen – China21. Makedonya / Macedonia22. Güney Afrika Cumhuriyeti / South Africa23. Breckenridge24. Karadağ / Montenegro25. Vancouver Adaları / Vancouver Island26. Kolombiya / Colombia27. Kitzbühel – Avusturya / Kitzbühel – Austria28. Norveç / Norway29. Gargano – İtalya / Gargano – Italy30. Kuala Lumpur31. Nepal

Çeşme 8. sırada / Çeşme ranks the 8thNYT listesindeki sıralama şöyle: The ranking in the New York Times is as follows:

Page 32: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201030

Louvre diplomasisiParis’teki Louvre Müzesi’nden Smyrna Apollonu ve Smyrna Jüpiteri

heykellerinin İzmir’e iadesini isteyen Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’na yanıt geldi: “Biz o eserleri, 1680’de Türk piyasasından tamamen

yasal yollardan edindik. İade edemeyiz”

Güncel / Actual

Louvre DiplomacyUpon requesting that the Smyrna Apollo and Smyrna Jupiter statutes,

currently at the Louvre Museum in Paris, be returned to İzmir, Aziz Kocaoğlu, the Metropolitan Mayor, has received a response: “We will not

return them as they were legally acquired from the Turkish Market in 1680”.

Page 33: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 31

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun bir süre önce ünlü Louvre Müzesi’nin CEO’su Henri Loyrette’e gön-derdiği mektuba yanıt geldi. Louvre’da sergilenen Smyrna Apollonu ve Smyrna Jüpiteri heykellerinin İzmir’e iadesini is-teyen Başkan Kocaoğlu’na olumsuz yanıt veren Loyrette, “Bu eserler, 1680’de, o vakitler ülkenizle ayrıcalıklı ilişkileri bulu-nan Kral XIV. Louis adına Türk piyasasın-dan tamamen yasal yollardan edinilmiş bulunmaktadır. Mektubunuzda değindi-ğinizin aksine, uluslararası sözleşmeler, tümüyle kanuna uygun yollardan yüzyıllar önce edinilmiş eserlerin iadesini öngör-memektedir. Bu konudaki tek düzenleme, Fransa’nın da 1997’de onayladığı ve geriye yürümeyen 1970 tarihli Kültürel Değerler Hakkında UNESCO Sözleşmesi’dir. Bu eser-ler, ayrılmaz biçimde Fransız koleksiyonla-rındadır ve iadeleri düşünülemez.” dedi.Loyrette’in olumsuz yanıtı üzerine vakit kaybetmeden ikinci mektubunu yazan Başkan Kocaoğlu ise satırlarında şu ifade-lere yer verdi:“İzninizle XIV. Louis döneminde, yani 1680’de ‘Türk piyasası’nın ne olduğu ve bunun ‘hukuki bir edinim’ için ne kadar öne sürülebileceği konularını şimdilik bir yana bırakıyorum. 1970 UNESCO Sözleşmesi’nin de tüm di-ğer sözleşmeler gibi emsaller ve teamül-lerle değiştirilip geliştirilebilir nitelikte bir uluslararası belge olduğu görüşümü sizin de paylaşacağınızı sanıyorum. Ayrı-ca isimleri bile kentimizle anılan eserle-rin, müzenizin de desteği ve işbirliğiyle düzenlenerek açılacak bir müzede, ait oldukları topraklarda, beraber var olduk-ları eserlerle yan yana sergilenmesinin anlamlı olacağına dikkatinizi çekmek istiyorum.” Yazdığı ilk mektubun, kendi imzasını taşımakla birlikte, İzmir’de düzenlenen Kültür Çalıştayı’nın katılımcısı sanatçı, kültür profesyoneli, akademisyen ve sivil toplum temsilcilerinin ortak kararıyla ka-leme alınmış olduğunu hatırlatan Başkan Aziz Kocaoğlu, “Tarihsel ve kültürel miras konusunun yöneticiler ve akademisyen-ler tarafından halklar adına yürütüldüğü

bir gerçektir. Konunun büyük bir yankı bulması, uluslararası medyanın konuya gösterdiği ilgi ve hassasiyetten kaynak-lanmıştır. İzmir’in mirasını korumak ve geliştirmek için etkin bir çalışma yürütme kararlılığını sizinle paylaşır, yapılacak çalışmalara Louvre’un ve uzmanlarınızın katılımından memnuniyet duyacağımızı özellikle belirtmek isterim.” dedi.

“Yanıt sürpriz olmadı”

Louvre CEO’su Henri Loyrette’in yanıtın-daki olumsuz ifadelerin kendisi için sürp-riz olmadığını kaydeden İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, bu ko-nuda şu değerlendirmeyi yaptı:“Öncelikle Louvre’a yazdığımız mektubun

Henri Loyrette, CEO of the famous Louvre Museum, has responded to the letter sent to him not so long ago by Aziz Kocaoğlu, Metropolitan Mayor of İzmir. Loyrette refused Metropolitan Mayor Kocaoğlu’s request that Smyrna Apollo and Smyrna Jupiter statues, currently on display at the Louvre, be returned to İzmir stating: “These statutes were obtained via perfect legal ways from the Turkish Market in 1680 on behalf of King Louis XIV, who had privi-leged relations with your country at that time. Contrary to what you have stated in your letter, international agreements do not anticipate the return of works acquired legally centuries ago. The only arrange-ment on this subject is the 1970 UNESCO Agreement with regards to Cultural Values, approved by France in 1997 and which cannot be backdated. These statues are an inseparable part of French Collections and their return is unthinkable”.Upon receiving Loyrette’s unfavourable re-ply, Metropolitan Mayor Kocaoğlu did not waste anytime in writing his second letter. In his letter the wording was:“If you don’t mind, I would like to leave arguments on what and how judicial the implications of King Louis XIV period, in other words the Turkish Market in the 1680s are to one side. I believe that you will agree, as with all other agreements, the 1970 UNESCO Agreement is an interna-tional document open to amending and developing its examples and practices. Furthermore, with your museum’s support and collaboration I believe that displaying

Aziz KOCAOĞLUİzmir Büyükşehir Belediye Başkanı

Page 34: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201032

the statues in a museum to be founded in the city that they are named after alongside other related works on their own soil would be more

meaningful”.Metropolitan Mayor, Aziz Kocaoğlu went on to em-phasise that his first let-ter, as well as carrying his own signature, was writ-ten as a result of a con-sensus among himself and artists, culture pro-fessionals, academicians and non-governmental representatives who participated in a Culture Workshop organised in İzmir and continued by stating; “It is a known fact that executives and academicians conduct historical and cultural heritage issues on behalf of the public. The subject has made a tremendous impact thanks to the interest and sensitivity the international media has shown. I would espe-cially like to emphasise that I am adamant on my desire to preserve and develop İzmir’s heritage and would appreciate the Louvre and its ex-perts’ contribution to do so.

“The response was not a surprise”

Aziz Kocaoğlu, Metropolitan Mayor of İzmir, expressed that Henri Loyrette’s, CEO of The Louvre, unfavourable response was of no surprise and interpreted it as:“I believe our letter to the Louvre has

achieved its objective. A great public ap-

propriation has occurred. The interna-

tional media has shown great interest in

our return request. The fact that İzmir has

taken ownership of its culture heritage has

generated positive repercussions world-

wide. Now, without giving up on our am-

bition, we are reiterating our collaboration

request. We are inviting them to Agora,

İzmir, the place where the antiques they

have in their museums and display cases

originated from, in order to negotiate.

İzmir is determined to continue developing

culturally by taking ownership in its his-

torical and cultural heritage”.

hedefine ulaştığına inanıyorum. Kamu-oyunda müthiş bir sahiplenme oluştu. Uluslararası medya, iade talebimize bü-yük ilgi gösterdi. İzmir’in kültür mirasına sahip çıkışı, dünyada çok olumlu yankı buldu. Şimdi bu isteğimizden vazgeç-meden işbirliği talebimizi yineliyoruz. Kendilerini görüşme yapmak için İzmir’e, Agora’ya; müzelerinde, vitrinlerde duran eserlerin yurdu olan topraklara davet edi-yoruz. İzmir, kültürel ve tarihsel mirasına sahip çıkarak kültür alanındaki atılımlarını sürdürmeye kararlıdır.”

Page 35: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 33

Page 36: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201034

Ayavukla’da yeni duvar resimleri bulunduUzun süredir metruk durumda bekleyen tarihi Ayavukla Kilisesi’nde yapılan restorasyon çalışmalarında Hz. İsa, Cebrail ve Mikail’i simgeleyen duvar resimleri gün yüzüne çıkarıldı.

Güncel / Actual

New mural paintings were discovered in Ayavukla

Mural paintings representing Jesus, Gabriel and Michael were brought to light in the restoration works carried out in the historical Ayavukla Church which had long been abandoned.

Page 37: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 35

The restoration works carried out by İzmir Metropolitan Municipality in Ayavukla Church has started to reveal one after the other the holly figures that remained hid-den for centuries. During the recent studies conducted in Ayavukla Church, which was built in the second half of the 19th century,

mural paintings representing Jesus, Gabriel and Michael remaining hidden under layers of paint for centuries were found. In addition to the original paintings, restoration works also revealed a mural painting which is thought to represent the “Pantocrator Jesus” (*) in its initial form of a silhouette painted in the Apse of the church.

Relief, restitution and restora-tion projects of Ayavukla were prepared by the Department of Architectural Restoration, Faculty of Architecture, İzmir Institute of Technology; and the building will be used by the İzmir Metropolitan Mu-nicipality as a center where social and cultural activities will be held. The restoration works of this historical struc-ture, which was initiated in 2009, are planned to be com-pleted by the end of 2010.

In Ayavukla, where the latest restoration techniques are applied, the layers of paint covering the murals are being

removed by using chemical and mechani-cal methods, and the separated walls are adhered and strengthened by using injec-tion technique.

Greek Church

Ayavukla Church, which was built in the second half of the 19th century by the Greek Orthodox Community, is re-membered as the only Greek church that

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Basmane Kapılar’daki tarihi Ayavukla Kilisesi’nde bir süredir sürdürdüğü restorasyon ça-lışmaları, yüzyıllardır saklı kalan kutsal figürleri de birer birer ortaya çıkarmaya başladı. 19. yüzyılın ikinci yarısında inşa edilen Ayavukla Kilisesi’nde yapılan son çalışmalarda, yüzyıllardır boya tabakalarının ardında gizli kalmış olan Hz. İsa figürü ile melekler Cebrail ve Mikail’i simgeleyen duvar resimleri bulundu. Restorasyon sonucu ortaya çıkarılan orijinal resimlere ek olarak kilisenin Apsis bölümünde ilk yapılmış haliyle siluet şeklinde “Pantakrator İsa” (*) olduğu düşünülen bir duvar resmi daha ortaya çıkarıldı.

Rölöve, restitüsyon ve restorasyon projeleri İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Mimarlık Fakültesi Mimari Restorasyon Bölümü tara-fından hazırlanan Ayavukla, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından sosyal ve kültü-rel çalışmaların yapıldığı bir merkez olarak kullanılacak. Bu tarihi yapıda 2009 yı-lında başlayan restorasyon çalışmalarının 2010 yılı sonunda bitirilmesi hedef-leniyor.

Restorasyon çalışmalarında dünyada uygulanan en son yöntemlerin kullanıldığı Ayavukla’da, bir yandan kimyasal ve mekanik yöntemlerle duvar resimlerinin üzerindeki boyalar kaldırılırken diğer yandan da enjeksiyon işlemi kullanılarak ayrılan duvarlar birleş-tirilerek sağlamlaştırılıyor.

Rum kilisesi

19. yüzyılın ikinci yarısında Rum Orto-doks Cemaati tarafından inşa edilen

Ayavukla Kilisesi, İzmir tarihinde önemli bir olay olan 1922 yangınında, kurtulan tek Rum kilisesi olarak akıllarda kaldı. Yapı 14 Şubat 1924 tarihinde, Mustafa Kemal Atatürk’ün direktifiyle, İzmir ve çevresine ilişkin eski eserleri sergilemek amacıyla Asar-ı Atika Müzesi olarak hizmet verme-

ye başladı. Daha sonra Kültür Bakanlığı tarafından opera çalışma salonu olarak tahsis edildi. Bu süre içinde yapının bir yangın geçirmesi nedeniyle boşaltıldığı ve böylece günümüzdeki metruk biçi-mini aldığı biliniyor. Önceden, mülkiyeti Maliye Hazinesi’ne ait olan yapı, “Korun-ması Gerekli Kültür Varlığı” olarak tescil edildi. Yapı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü tarafından İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne tahsis edildi.

Page 38: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201036

Semt Eğitim Merkezi olacak

İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından Semt Eğitim Merkezi olarak düzenle-necek yapıda çeşitli kurs ve eğitimlere yönelik olarak bilgisayar laboratuarı, arşiv odası, seminer odası, yönetim birimi ve sergileme mekanı yer alacak. Bahçedeki yapılar idari bina ve kütüphane olarak işlevlendirilirken, bahçede açık sergileme mekanları da düzenlenecek. Bahçenin kuzey girişindeki yapı, güvenlik birimi olarak ele alınacak. Batı’daki servis girişinin yanında ise kafe mekanı oluşturulacak.

(*) Pantakrator İsa: Hz. İsa, Ortodoks kili-selerinde kullanılan bu figüründe sakallı olarak tasvir edilmiştir. Sağ eli ile takdis işareti yaparken, sol elinde Yeni Ahit’i tutmaktadır.

survived in great fire of 1922 recorded a significant event in history of İzmir. Upon the directive of Mustafa Kemal Ataturk, the structure began to give service as Asar-ı Atika Museum as of 14 February 1924 to display the ancient works belonging to İzmir and its surrounding. It was later al-located as the opera performance hall by the Ministry of Culture. The structure was closed out during this period due to a fire, and left abandoned until today. The structure, whose property had formerly belonged to the Treasury of Finance, was registered as a “Cultural Asset under Protec-tion” and was allocated to İzmir Metropoli-tan Municipality by the General Directorate of National Estate.

It will be a District Training Center

The structure, which will be arranged by İzmir Metropolitan Municipality as a Dis-trict Training Center, will include a com-puter laboratory, archive room, seminar room, administration unit, and exhibition space to be used for various courses and training activities. The structures in the garden will function as the administrative building and library, and open air exhibi-tion spaces will be designed in the garden. The structure in the northern entrance of the garden will serve as the security unit, and there will be a cafeteria next to the service entrance in the west.

(*) Pantocrator Jesus: Jesus is pictured with a beard in this figure used in Orthodox churches. His right hand is in the gesture of blessing, and he holds the New Testament in his left hand.

Page 39: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 37

Page 40: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201038

1860 yılından günümüze kadar uzanan oyuncak tarihinden önemli eserlerin yer aldığı Ümran Baradan Oyun ve Oyuncak Müzesi Varyant’taki binasında hizmete açıldı. Miniklerin de yer aldığı açılışta, müzik eşliğinde pandomim gösterileri, pamuk helva ve macun satıcıları açılışa katılanların ilgi odağı oldu. Yoğun katı-lımın yaşandığı açılış törenine, Star TV Haber Grup Başkanı Uğur Dündar eşi Ya-semin Dündar, iki oğlu ve kızı ile birlikte katıldı. Gazeteci Uğur Dündar İzmir’e gel-diğinde kendisini evinin bahçesinde aile bireyleriyle yürüyormuş gibi hissettiğini belirtti. Dündar, eşi Yasemin Baradan’ın annesi Ümran Baradan’ın yaptığı anlamlı bağış nedeniyle tüm aile fertlerinin duy-gulandığını ve gururlandığını söyledi.

Rahatsızlığı nedeniyle bağış yaptığı müze binasının açılışına katılamayan ünlü se-

ramik sanatçısı Ümran Baradan ise bir mesaj göndererek, sevgilerini iletti. Müzenin konsept danışmanlığını

yapan, Türkiye’nin ilk oyuncak müzesini İstanbul’da açan yazar ve şair Sunay Akın ise İzmir’e hizmet sunmanın müzeler ile gerçekleşeceğini belirterek, “Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan bu fırsatı güzel yakaladı. İzmir’e müzeler kazandır-mak düşüncesinde. Bunlardan birisi de Oyun ve Oyuncak Müzesi. Çok doğru ve güzel bir karar. Ortaya böyle güzel bir eser çıktı. Çün-kü oyuncak müze-leri dünya ülkeleri arasında bir onur meselesi. Tüm başkanlar Hakan Tartan’ı örnek alsın. Bu müze dünyada 150 müze arasında ilk 50’ye girer.” dedi.

Ümran Baradan Game and Toy Museum, which includes significant examples of toy history from 1860 to the present, was put into service in its building located in Varyant.

Pantomime shows accompanied by music, cotton candy and gum-like candy sellers became the center of attention among the participants in the opening, which was attended also by the children. Star TV News Group President Uğur Dündar, his wife Yasemin Dündar and their two sons and one daughter participated in the opening ceremony. The Journalist Uğur Dündar

Çocukların düşü gerçek olduTürkiye’nin en kapsamlı Oyun ve Oyuncak Müzesi İzmir’de açıldı.

Children’s dreams came true

Turkey’s the most comprehensive Game and Toy Museum

opened in İzmir.

Güncel / Actual

Ümran Baradan - Hakan Tartan

Page 41: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 39

Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan da, bir düşün gerçekleşti-ğini, daha iyi tanıtım, daha kaliteli hizmet ve daha çok turist için cazibe merkezleri düşüncesini yaşama geçirmenin mutluluğu-nu yaşadığını ifade etti. Yeni butik müzelerin yolda olduğunu belirten Tartan, “Bu müze çağdaş, güzel, aydınlık kent İzmir’de önemli bir boşluğu dolduracak. Dünyada çağdaşlığın göstergesi butik müzeler. Biz Konak Belediyesi olarak 2010 yılı içerisinde beş müzeyi bu kente kazandıracağız. Çağdaşlığın yolculuğunu gerek yerli, gerek yabancı turistlere yaşatmanın mutluluğunu tadacağız.” dedi.

Bin oyuncağın yer aldığı Oyun ve Oyuncak Müzesi, haftanın altı günü saat 09.00-17.00 saatlerinde hizmet verecek ve pazartesi günü kapalı olacak.

mentioned that he felt like walking in his own garden with his family members when he set foot in İzmir. Dündar also noted that all his family members were happy and proud due to the donation granted by Ümran Baradan, mother of his wife Yasemin Baradan.

The famous ceramics artist Ümran Baradan, who could not par-ticipate in the opening of the museum due to her ill health, sent a message and conveyed her best wishes. The writer and poet Sunay Akın, who undertook the concept consultancy of the museum and had founded Turkey’s first toy museum in İstanbul, stated that providing İzmir with service will be realized through museums, and added the following: “Konak Mayor Hakan Tartan has seized this opportunity well. He is thinking of enriching İzmir with museums. Game and Toy Museum is one of these. It is a very accurate and favorable decision. And now we have this great project completed. Founding of toy museums is a matter of pride in developed coun-tries. All Mayors should take Hakan Tartan as an example. This museum would rank in the first 50 among 150 museums in the world.”

Konak Mayor Hakan Tartan pointed out that one of their dreams came true, and expressed his happiness of bringing a centre of attraction to life for a better promotion, more qualified service and greater number of tourists. Tartan also stated that new boutique museums are on the way, and further added the following: “This museum will fill an important gap in modern, beautiful and en-lightened İzmir. Boutique museums are indicators of the modernity all around the world. As Konak Municipality we will introduce the city to five more museums in 2010. We will experience the pleasure of offering a journey of modernity to both domestic and foreign tourists.”

Game and Toy Museum, which includes a thousand toys, will give service six days a week between 9 a.m. and 5 p.m., and will be closed on Mondays.

Page 42: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201040

Nergis kokar İzmir sokaklarıArtık sadece Mordoğan ve Karaburun’daki tarlalardan yükselmiyor nergis kokusu. Efsanevi nergis çiçeği kent sokaklarını da süslüyor boynu bükük zarafetiyle…

The streets of İzmir smell of daffodils The smell of daffodils no longer rises only from the fields of Mordoğan and Karaburun. The legendary daffodil now decorates city streets with its destitute elegance…

Güncel / Actual

Page 43: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 41

According to legend the world’s most handsome man, Narcissus, lives in Karabu-run. All the girls, even the fairies, are in love with Narcissus. One of the fairies, unnoticed by Narcissus, begs Zeus to pun-ish him. Zeus grants the fairy’s request and says, “A man who cannot love others should love himself ”.

One day when Narcissus, the beauty king, bends down to drink water from the lake. When he sees his reflection he instantly falls in love with himself. He becomes so

engrossed with his own reflection that he falls into the lake and drowns. Narcissus’s death upsets all the fairies that loved him dearly. When they go to the lake to pull out his corpse in order to bury him, a flower, which they have never seen or known before, starts to blossom in the water. The sweet smell and beauty of the flower re-minds the fairies of Narcissus so they name the flower after him. There is yet another similar legend with re-gards to Narcissus. One day while walking on the riverbank he spots his reflection in the water…He reaches out to get a better look, loses his balance, falls into the river and is carried away by the stream. Upon

Efsaneye göre dünyanın en yakışıklı erkeği Narkissos Karaburun’da yaşar. Narkissos’a bütün kızlar, hatta periler bile aşıktır. Narkissos’tan yüz bulamayan perilerden biri Tanrı Zeus’a yalvarır ve Narkissos’un cezalandırılmasını ister. Zeus, aşkına karşılık bulamayan perinin bu isteğini kabul eder ve “Başkalarını sevmeyen kendisini sevsin” der.

Erkek güzeli Narkissos bir gün su içmek için göle eğildiğinde suda kendini görür ve kendi kendine aşık olur. Öylesine dalar ki kendi görüntüsüne düşüverir göle, boğulup ölür. Narkissos’un ölümü ken-disini seven iyi yürekli perileri çok üzer. Sevdikleri yakışıklı adamı sudan çıkarıp gömmeyi düşünürlerken, sudan hiç bil-medikleri, görmedikleri bir çiçek çıkmaya başlar. Mis kokusu ve güzel görünümüyle perilere Narkissos’u anımsatan bu çiçeğe periler “Narkissos” adını verirler.

Benzer bir efsane daha vardır Narcissus için. Bir gün ırmak kenarında gezinirken, sudaki yansımasına ilişmiş gözü... Uzanıp, iyice bakmak istemiş ama dengesini kay-bedip düşüvermiş ırmağa, kapılıp gitmiş suya... Yeryüzünün en güzel insanının öldüğünü duyan Tanrı, unutulmaması için onu her bahar açan güzel kokulu bir çiçeğe dönüştürmüş. Narcissus, nergis olmuş.

Karaburun’un o dolambaçlı yollarının so-nunda elde edeceğiniz bir ödüldür aynı zamanda nergis bahçeleri. Pek çok yerde kar diz boyu iken yolculuğunuza ılık kış güneşi eşlik eder. Mordoğan’dan sonra bahçelerde tek tük görülen nergislerin izini takip ederseniz zeytin ağaçlarının ardında muhteşem bir manzara bekler. Rüzgarda nazlı nazlı sallanan nergisle-rin mis kokusu dolar içinize… Öylesine büyüleyicidir ki nergis bahçeleri, sular içinde kaybolup giden yakışıklı Narcissus gibi dalar gidersiniz.

Baharın müjdecisi

Şair Cahit Külebi, dizelerinde İzmir’i an-latırken “İzmir’in denizi kız / Kızı deniz / Sokakları hem kız / Hem deniz kokar!..” der. Artık bu güzel kokulara nergis de eşlik ediyor İzmir sokaklarında. Ocak ayından itibaren İzmir sokakları mis gibi

Ocak ayından itibaren İzmir sokakları mis gibi nergis kokar.

The streets of İzmir smell of sweet daffodils from January onwards every year.

Page 44: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201042

nergis kokar. Köşe başlarındaki çiçek tezgahlarının yanı sıra İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin nergis üreticilerini destek-leyen projeyi yaşama geçirmesiyle park ve bahçeleri de süslüyor artık bu güzel çiçekler.

Mis kokulu nergis

Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Er-can Özzambak da şöyle anlatıyor nergisin bilimsel yönünü:

“Nergis (Narcissus) Amaryllidaceae fa-milyasına mensup bir cinstir. İspanya ve Portekiz’de doğal yayılış gösteren türlerin sayısı en fazladır. Narcissus tazetta türü Akdeniz kıyılarından Çin ve Japonya’ya kadar bir hat şeklinde doğal yayılış gös-termektedir. Ülkemizdeki nergis yetişti-riciliği yoğun olarak bu türün bir kültür çeşidi ile yapılmaktadır. Yine diğer farklı nergis türlerinin de belirli miktarlarda yetiştiriciliği yapılmakta ve bu türler de bahçeleri süslemektedir. Nergis zerrin, zerrinkadeh gibi isimlerle de anılır.

Nergis süs bitkisi olarak kullanılmasının yanında, farmakoloji, parfümeri, bitki koruma alanlarında ve galantamin, lektin, esans gibi ürünlerin elde edilmesinde de kullanılmaktadır. Türkiye’de nergis yetiş-tiriciliği yapılan alan 88,4 hektardır. Ül-kemizde ticari nergis yetiştiriciliği kesme çiçek olarak yurt içi tüketime yöneliktir. Ülkemizin çoğu bölgesinde nergis bul-mak mümkün olmasına rağmen İzmir’de Mordoğan ve Karaburun’da yoğunlaşmış olan ticari yetiştiricilik iki kültür çeşidi ile yapılmaktadır. Sulu ya da susuz yapılan yetiştiriciliğe göre kasım ayından mart ayına kadar olan dönemde çiçek alın-maktadır. Kokulu ve kokusuz nergis türle-ri bulunmasına karşın, ülkemiz nergisleri-nin en önemli özelliği güzel kokularıdır.”Bu yıl kaçırdıysanız bu görsel şöleni, ge-lecek yıl ajandanıza mutlaka şimdiden not düşün. Yakışıklı Narkissus’un boynu bükük çiçeği, mis kokusuyla yine baharı müjdeleyecektir sizlere.

hearing that the world’s most beautiful person is no longer alive, God transforms him into a sweet smelling flower, which blossoms every spring, to deem him unfor-gettable. Narcissus becomes the daffodil.

The daffodil fields are your reward when you come to the end of Karaburun’s wind-ing roads. While there is knee-deep snow in the other parts of the country, a warm winter sun accompanies you on the way to Karaburun. If you follow the odd daffodil in the gardens after Mordoğan you will reach an amazing view embedded behind the olive trees. You will be filled with the

sweet scent of daffodils swaying delicately in the wind. The daffodil gardens are so enchanting that you are engrossed just like the handsome Narcissus was.

The herald of spring

Poet Cahit Külebi wrote “The sea in İzmir smells girl/ The girl smells sea/ Its streets smell both the girl and the sea!” in one of his poems describing İzmir. Now daffodils also accompany these great scents in the streets of İzmir. As of January the streets of İzmir are filled with the sweet scent of daf-fodils. As well as being on display on flower

Yakışıklı Narcissus’un öldüğünü duyan Zeus, unutulmaması için onu her bahar açan güzel kokulu bir çiçeğe dönüştürmüş.

After finding out that the handsome Narcissus was dead Zeus transformed him into a nice smelling flower that blossoms every spring, in order to make him unforgettable.

Page 45: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 43

stalls at every street corner thanks to a proj-ect initiated, in which İzmir Metropolitan Municipality have given support to daffodil farmers, these beautiful flowers also deco-rate parks and gardens.

The sweet smelling daffodil

Professor Ercan Özzambak, a lecturer at the Department of Horticulture, Faculty of Agri-

culture, Ege University describes the daffodil from a scientific point of view: “The daffodil (Narcissus) is a member of the Amarylli-daceae family. The types that are naturally spread around Spain and Portugal are the highest in number. The Narcissus Tazetta type shows a natural spread starting from the Mediterranean coasts right through to China and Japan. The daffodil grown in our country is a cultivated variation of this type.

Other types of daffodils are also grown to an extent in our country and again they deco-rate our gardens. They are known as golden, trumpet narcissus or lent lilies.

In addition to being a decorative flower daffodils are also used in pharmacology, perfumery, in plant protection areas and to obtain galanthamine, lectin and essence.In Turkey daffodils are produced on 88,4 hect-ares of land. In our country commercial daffodil production is aimed at domestic consumers of cut flowers only. It is possible to find daffodils in many regions of our country however; the majority of daffodil production is in Mordoğan and Karaburun in İzmir, where two cultivation types are grown. In relation to whether the daffodil has been grown with or without water, it is possible to harvest flowers from November through to March. Even though there are daffodils with and without scent, the most significant feature of daffodils in our coun-try is their beautiful scent.”

If you missed the visual feast this year make sure you put a note in your agenda for next year. Handsome Narcissus’s destitute flower is bound you to herald spring with its sweet smell.

Page 46: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201044

Tarih hazinesi, doğa cenneti

SELÇUK8 bin yıllık geçmişi topraklarında yaşatan Selçuk, arkeoloji, tarih, din ve kültür açısından dünyanın en önemli merkezlerindendir. Buna bir de doğal

güzellikler eklenince unutulmaz bir gezi kalır Selçuk dönüşünde akıllarda…

Gezi / Trip

A treasure of history and a paradise of nature

Keeping 8 thousand years of history alive, Selçuk is one of the most important

archaeological, historical, religious and cultural centers in the world. Apart from

its cultural richness if we also talk about its natural beauties a trip to Selçuk becomes

inevitable and unforgettable.

Page 47: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 45

Tarih hazinesi, doğa cenneti

SELÇUK

Sahip olduğu kültürel ve tarihsel değer-leri ile ülkemizin önde gelen turizm mer-kezlerindendir Selçuk. Efes Antik Kenti başta olmak üzere sahip olduğu kültür varlıkları ile dünya çapında seçkin bir yere sahip olan İzmir’in tarihi dokularla bezeli ilçesindeki ilk yerleşmeler, günü-müzden 8 bin yıl kadar geriye gider.

İzmir – Aydın karayolunda ilerlerken sağ tarafta gördünüz Keçi Kalesi, ilçe sınırlarına yakınlaştığınızın habercisidir. Kentin simgesi haline gelen leylek yuva-ları ile misafirlerini karşılayan Selçuk’un sokaklarında keşfe çıktığınızda, çağlara direnerek varlığını sürdüren eski dönem yapıları tarihsel bir yolculuğa çıkarır siz-leri. Efes Antik Kenti’nden, Meryem Ana Evi’ne, St. John Kilisesi’nden Bizans Su Kemerleri’ne, Selçuk Kalesi’nden, Osmanlı Dönemi’nden günümüze gelen camilere kadar pek çok eser, tarih yolculuğunu-za rehberlik ederken, alternatif turizm seçenekleri ve Pamucak Sahili’nin mavi bayraklı plajları ile her mevsim tatilin tadı başkadır Selçuk’ta.

Çağlar boyu uygarlık

İlk çağın en ünlü şehirlerinden biri olan Efes, Küçük Menderes nehrinin sularını boşalttığı körfezin yakınında kurulmuştur. Tarıma elverişli toprakları, Doğu’ya açılan büyük ticaret yolu oluşu, gerek putpe-restlik gerekse Hıristiyanlık döneminde çok önemli bir dini merkez oluşu, tarihe büyük kent olarak geçmesini sağlamıştır. İlim ve sanat dünyasında da adını du-yurmuş, ünlü kişiler yetiştirmiştir. Bunlar, rüya tabircisi Artemidorus, şair Callinos ve Hipponax, filozof Herakleitos, ressam Parrhasius, gramer bilgini Zenodotos’tur. Efes’in tarihi M.Ö.6000’lere kadar inmek-tedir ki bunu, son yıllarda Arvalya ve Çu-kuriçi höyüklerinde ele geçen buluntular ortaya çıkarmıştır. Ayasuluk Tepesi’nde yapılan kazılar da burada Erken Tunç Çağı’ndan Helenistik Çağ’a kadar kesinti-siz yerleşmenin var olduğunu göstermiş-tir. Bu da Eski Efes’in Ayasuluk Tepesi’nde olduğunu, buranın Anadolu Kavimleri ve

Hititler tarafından iskân edildiğini kanıtla-maktadır. Ayrıca Hitit yazılı metinlerinde Apasas olarak geçen kentin bu kent ol-duğu da kesinleşmiştir. Yazarlar Strabon ve Pausanias, tarihçi Herodot, Efesli şair Callinos gibi antik kaynaklar Efes’in Amazonlar tarafından kurulduğuna ve yerli halkın Karyalılar ve Lelegler’den oluştuğuna işaret etmekte-dirler. M.Ö.1050‘de, Androklos, diğer kolonistler gibi Anadolu’ya gelmiş, Efes ve civarını almıştır. M.Ö.7.y.y.’da Kimmerler’in istila-

Thanks to its cultural and historical va-lues, Selçuk is one of the leading tourism destinations in Turkey. The ancient city of Ephesus is just one of the historical districts that make İzmir elite worldwide because of its cultural assets. The first settlement in this district adorned with historical textures dates back nearly eight thousand years.

The Goat Castle, on the right side of the İzmir - Aydın highway, signals that the district of Selçuk is not far ahead. Once you start exploring Selçuk, which welcomes you with its symbolic storks’ nests, you find

Selçuk sınırlarına girdiğiniz andan itibaren bugünkü yerleşimle iç içe geçmiş olan tarihi kalıntılar, geçmişin izlerini sürmenizi sağlar her adımda.

Approaching the borders of Selçuk the historical ruins intertwined with day-to-day life ensure you to follow the traces of the past in every footstep.

St. John Bazilikası

Page 48: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201046

sına uğrar ve Artemis Tapınağı yerle bir edilir. M.Ö.560’da Lydi-alılar tarafından Efes, Artemision çevresine taşınır. Daha sonra Kral Barışı’nın (M.Ö.386) sonunda Efes, Büyük İskender’in gelişi-ne dek sürecek olan Pers egemenliği altına girer. Bugün gezilen Efes, Büyük İskender’in generallerinden Lysi-makhos tarafından M.Ö.300’de kurulmuştur. Efes, Bizans Çağı’nda tekrar yer değiştirmiş ve ilk kurulduğu Ayasuluk Tepesi’ne gelmiştir. 1304 yılında kesin olarak Türkler’in eline geçmiş ve 1426 yılında Osmanlı topraklarına katılmıştır. 1914’de Ayasuluk adı Selçuk olarak değiştirilmiş ve Kurtuluş Savaşı sonrasında bir süre Akıncılar adıyla anılan Selçuk, 1957’de İzmir’in ilçesi durumuna getirilmiştir.

Nereleri görebilirsiniz?

Efes Antik Kenti: İlk çağın en ünlü şehirlerinden biri olan Efes, Küçük Menderes Nehri’nin sularını boşalttığını körfezinin ya-kınında kurulmuştur. Tarıma elverişli toprakları, doğuya açılan büyük ticaret yolu olması, gerek putperestlik gerekse Hıristi-yanlık döneminde çok önemli bir dini merkez olması, tarihe

Nasıl gidilir?

Ege Bölgesi’nin batısında, İzmir-Aydın karayolu-nun 73. kilometresinde bulunan Selçuk’a oto-bandan özel aracınızla gidebileceğiniz gibi İzmir otogarından kalkan minibüslerle de ulaşabilirsiniz. Ayrıca nostaljik bir yolculuğu tercih edenler için İzmir’den kalkan trenlerle de Selçuk’a 1,5 saatte ulaşmanız mümkün.

How to travel?

Selçuk is situated at the 73rd kilometer on the İzmir - Aydın highway, west of the Aegean Region. You can either travel to Selçuk by car or by minibus, which leave from İzmir bus terminal. If you prefer a more nostalgic trip to Selçuk you can take the train, which will get you there in 1.5 hours.

Efes Celcius Kütüphanesi

Page 49: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 47

yourself in the middle of a historical journey with ancient struc-tures still existing against time. While several works of art such as the ancient city of Ephesus, the House of the Virgin Mary, St. John’s Basilica, the Byzantine Aqueducts, Selçuk Castle and mosques from the Ottoman Period guide you through your historical jour-ney, the blue flagged beaches on the Pamucak Coast and alterna-tive tourism choices make your trip to Selçuk unforgettable in any season of your holiday.

Civilization through the ages

Established near the gulf of the Cayster River ( Küçük Menderes), Ephesus is one of the most famous cities of the ancient times. It has ma-naged to engrave its name in history as a big city due to its arable soil, its large trade route that opens to the East and being an important

büyük bir kent olarak geçmesini sağlamıştır. Efes’in tarihi M.Ö. 6000’lere kadar uzanmaktadır. Bugün Antik Efes Kenti’nin yak-laşık yüzde 20’si kazılmış olmasına rağmen, dünyada ziyaret edilebilen alan olarak en büyük antik kent, ülkemizde en çok ziyaretçi çeken ören yeri özelliğini taşır.

Artemis Tapınağı: Efes’teki Artemis Tapınağı, dünyanın yedi harikasından biri olarak bilinir. Tapınağın en büyük özelliği; Helen dünyasının antik çağda mermerden yapıl-mış en büyük anıtsal öl-çüdeki ilk mimarlık eseri olmasıdır. Görkemli tapı-nağın her ne kadar bu-gün yerinde bazı temel kalıntılardan başka bir şey kalmamışsa da, kazı sıra-sında ele geçen parçalar-dan yararlanılarak eserin rekonstrüksiyonunu çiz-me olanağı doğmuştur. Helenler gelmeden önce Artemis Tapınağı’nın yeri, yörenin halkı tarafından tapınılan Kibele’ye ait bir kutsal alandı. Arkaik Artemision’un altında bulunmuş olan güzel fildişi ve altın sanat eser-lerinin birçoğu İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde korunmaktadır.

Bugün Antik Efes Kenti’nin yaklaşık yüzde 20’si kazılmış olmasına rağmen, dünyada ziyaret edilebilen alan olarak en büyük antik kent, ülkemizde en çok ziyaretçi çeken ören yeri özelliğini taşır.

The most important feature of the ancient city of Ephesus is that it is the world’s largest ancient city that can be visited in addition to being the most visited ancient site in Turkey even though 20% of it has been uncovered.

Efes Yamaçevler

İsabey Camii

Page 50: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201048

Selçuk Kalesi: Saint John Kilisesi’nin ku-zeyinde, tepenin en yüksek kısmında bulunan iç kale, son zamanlarda yapılan araştırmalara göre Efes’in ilk yerleşme yerinin üstünde yer alıyor.

Bugün görülen sur duvarları Bizans, Ay-dınoğulları ve Osmanlı dönemlerine ait. Taş, tuğla ve harçla örülmüş olan duvar-lar 15 kule ile desteklenmiş. Kale içinde taş döşemeli sokaklar, çeşitli büyüklükte sarnıçlar, bir cami ve en yüksek kısımda bir kilise kalıntısı var.

Efes Müzesi: Tüm sene boyunca açık tu-tulan müzede, çoğunluğu Efes kazıların-da, bir kısmı da Klaros gibi yakın çevrede ortaya çıkarılmış eserler sergileniyor. Efes Müzesi, içerdiği eserler, ziyaretçi kapasi-tesi ve kültürel etkinlikleri ile Türkiye’nin en önemli yerel müzesi.

Meryemana Evi: Selçuk’a 9 kilomet-re uzaklıktaki Meryemana Evi, Bülbül Dağı’nın üzerinde bulunuyor. İsa’nın ölümünden 4 ya da 6 yıl sonra, St. John’ın Meryem Ana’yı Efes’e getirdiği biliniyor. Müslümanlarca da kutsal sayılan evde, Papa VI. Paul’un 1967’deki ziyaretinden sonra, her yıl Ağustos ayının 15. günün-de ayinler düzenlenmekte ve bu ayinler büyük ilgi görmektedir.

St. John Bazilikası: İncil yazarı St. John’un mezarının bulunduğu kilisedir. İmparator Justinien ve karısı Theodora tarafından yaptırılmıştır.

Bizans Su Kemerleri: St. John Takip Kapısı’nın doğusundan başlayıp ilçe içinde ve özellikle istasyon çevresinde sağlam olarak kalmış olan Bizans su kemerleri, Şirince Boğazı’nda devam

religious point during the paganism and Christianity periods. It is also the birthplace of famous ancient scientists and artists. Some of these are dream commentator Artemidorus, poet Callinos and Hipponax, philosopher Herakleitos, painter Parrhasius and grammarian Zenodotus. The history of Ephesus dates back to about 6000 B.C., as was recently revealed by the excavations at the nearby mounds of Ar-valya and Çukuriçi. Excavations carried out at Ayasuluk Hill in recent years have une-arthed settlements from the early Bronze Age to the Hellenistic Period. This proves that ancient Ephesus was fo-unded on Ayasuluk Hill and occupied by Anatolian tribes and the Hittites. It is now certain that the place referred to as Apasas in the Hittite sources is none other than Ephesus itself.

Meryemana Evi

Page 51: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 49

Ancient writers Strabo and Pausanias, his-torian Herodotus, and Ephesian poet Cal-linos indicate that the Amazons founded the city of Ephesus and its native people were Carians and Lelegians. In the 1050 B.C. like all other colonies Androklos came to Anatolia and took over Ephesus and its environs. In the 7th Century B.C. Ephesus was attacked by Cimmerians and the Temple of Artemis was brought down.

About 560 B.C. the Lydians conquered Ep-hesus and moved it to the region around Artemision. Persians then ruled Ephesus from the end of the King Peace (386 B.C.) until Alexander the Great.

Lysimachus, one of Alexander’s generals, in 300 B.C., founded the present – day Ephe-sus. In the Byzantine Era, Ephesus changed its place again moving back to Ayasuluk Hill where it was founded first.

The town was finally conquered by the Turks in 1304 and became a part of Otto-man territories in 1426. In 1914 Ayasuluğ was renamed Selçuk and shortly after the Turkish War of Independence in 1957 it became a district of İzmir.

What to see

The ancient city of Ephesus: Established near the gulf of the Cayster River, Ephesus is one of the most famous cities of the ancient ages. It has managed to engrave its name in history as a famous city due to its arable soil, its large trade route that opens to the East and being an important religious point during the paganism and Christianity periods. The history of Ephe-sus dates back to about 6000 B.C. It is the world’s largest ancient city that can be visited in addition to being the most visited ruins in Turkey, even though only 20% of it has been uncovered.

The Temple of Artemis: The Temple of Arte-mis in Ephesus is one of the Seven Wonders of the ancient world. The most important feature of the temple is that it was the first and largest structure made of marble in the ancient times. Even though not much is left but foundation it is possible to draw the reconstruction of the original structure

eder ve kuzeye doğru yönelir. Bunlar, Belevi ile Selçuk arasındaki Pranga Mevkii doğusundaki su kaynaklarından sağlanan içme suyunu, Selçuk Ayasuluk Tepesi’ndeki Bizans dönemi yerleşimine ve Ortaçağ’ın Hac merkezi olan St. John Kilisesi’ne ulaştırıyordu.

İsabey Camii: 1375 yılında Aydınoğlu İsabey tarafından Mimar Ali’ye inşa ettiril-miş. 51 x 57 metre ölçülerindeki bu cami-de Efes’le Artemis Tapınağı’ndan getirilen mimari parçalar, özellikle sütunlar kulla-nılmış. Mihrap ve minber mermerden ya-pılmış. Bundan başka Selçuk içinde halen kullanılan dört mescit ve birçok yıkık ve onarılmış mescit ve kümbet yer alıyor. Bu eserler Aydınoğulları ve Osmanlı döne-mine tarihlenir.

Yedi Uyuyanlar: İmparator Decius zama-nında putperestlerin zulmünden korkan yedi Hıristiyan genci Panayır Dağı etek-lerindeki bir mağaraya sığınırlar ve 200 yıl süren derin bir uykudan uyandıktan sonra Theodosius II zamanında Hıristi-yanlığın resmi din olarak kabul edildiğini öğrenirler. Bu mucizevî olaydan ötürü mukaddes kişiler olarak kabul edilen yedi genç öldükten sonra yine bu mağaraya gömülürler.

Artemis Heykeli

Su Kemerleri

Page 52: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201050

Belevi Mausoleumu: İzmir yolu üzerinde Selçuk’tan 13 kilometre uzaklıktaki yol kavşağının doğusunda, Belevi belde-sinde bulunan bu anıt, dünyanın yedi harikasından biri olan Halikarnassos Mausoleumu’ndan sonra Anadolu’nun en büyük ve en yüksek mezar anıtıdır. Helenistik Çağ’a tarihlenen anıtın ayrıca M.Ö. 246’da Efes’te ölen Seleukos kralı Antiokhos II’nin mezarı olduğu da ileri sürülür.

Çetin Kültür Köyü: Selçuk, Pamucak Mevkii’nde yer alan bu kültür köyünde geleneksel kıyafetler içerisinde Anadolu

kültürünü yansıtan el yapımı karakterler sergileniyor.Pamucak Sahili: Efes sahilinin eski ismi Pamucak plajıdır. 11 kilometre uzun-luğunda olan plaj, Türkiye’nin en uzun plajları arasında yer alır. Selçuk’a 8, Antik Efes Kenti’ne ise 6 kilometre mesafededir. Plaj kumlu, güneşli ve suyu temizdir. İki adet mavi bayraklı plaj bulunur. Her türlü su sporu ve kamp yapmak için uygun bir sahildir. Pamucak bölgesinde otellerin yanı sıra kamping alanı, aquapark ve Ku-şadası yolu üzerinde Selçuk’a 10 kilomet-re mesafede kırmızı çamlarla kaplı orman dinlenme alanı yer alır. 100 kişilik piknik alanında içme suyu ve büfeler bulunur. At ve cip safarileri gibi egzotik aktivitele-

using the pieces revealed during archaeo-logical excavations. Before the Hellenistic period the Temple of Artemis was situated in the sacred area where locals used to worship Cybele. A number of ivory and gold works of art discovered under the Archaic Artemision are currently displayed at the Archaeological Museum of İstanbul.

Selçuk Castle: Recent findings reveal that the citadel on the highest part of the hill, situated north of the Basilica of Saint John, is on top of the first settlement area of Ep-hesus. The present castle walls belong to the Byzantine, Aydınoğulları and Ottoman

era. 15 towers support the walls built of stone, brick and mortar. Inside the castle are paved streets, cisterns of different sizes, a mosque and at the highest point the ruins of a church.

Ephesus Museum: The museum, which is open all year round, displays precious artifacts revealed by archaeological exca-vations at Ephesus and nearby areas such as Claros. Ephesus Museum is Turkey’s most important local museum because of the artifacts exhibited and the number of the visitors and cultural activities.

The House of the Virgin Mary: The House of the Virgin Mary is situated on Bülbül Dağı

(Mount Nightingale) approximately 9km from Selçuk. It is known that four or six years after the dead of Jesus Christ, St. John brought Virgin Mary to Ephesus. The ho-use is also accepted by Muslims as a holly place. After Pope Paul VI visited the house in 1967, a special mass is held each 15th August which attracts great interest and numerous visitors. Basilica of Saint John: It is the church whe-re evangelist Saint John’s tomb is situated. Emperor Justinian and his wife Theodora constructed it.

Byzantine Aqueducts: The Byzantine Aqu-educts start east of the Persecution Gate continue into the town centre, where they are standing strong particularly around the station, led onto the Şirince strait and head North. These used to carry drinking water from springs, situated east of the Pranga Site in between Belevi and Selçuk, to the Byzantine Settlement in Selçuk Ayasuluk Hill and to Saint John’s Church in the Midd-le Ages when it was a pilgrimage centre.

Isa Bey Mosque: The mosque was built by the Architecture Ali in 1375 as requested by Aydınoğlu Isa Bey. Architectural pieces, es-pecially pillars brought from Ephesus and the Temple of Artemis were used to build the 51x57 meter mosque. The mihrab and minbar are made from marble. There are four small mosques and numerous ramshackled and renovated small mosques and domes in Selçuk dating back to the Aydınoğulları and Ottoman Era.

Seven Sleepers: Seven young Christian men, afraid of being oppressed by heat-henism, took shelter in a grotto on the slopes of the Mount Pion during the reign of Emperor Decius. After a 200-year sleep they awoke during the reign of Theodosius II to discover that Christianity had become an official religion. Due to this miraculous event the seven young men were accepted sacred and buried in the same grotto when they died.

Çetin Kültür Köyü

Page 53: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 51

The Belevi Mausoleum: This monument is situated in the town of Belevi, 13 kilometres from Selçuk, East of the intersection on the way to İzmir. It is the second largest and highest tombstone of ancient Anatolia, after the Mausoleum of Halicarnassus, one of the Seven Wonders of the Ancient World. The monument that dates back to the Hellenistic is thought to be the tomb of the Seleucid king Antiochus II Theos who died in Ephesus in 246 BC.

Çetin Culture Village: This culture village, si-tuated in Pamucak, Selçuk, has handmade characters displaying traditional costumes reflecting the Anatolian culture.

Pamucak Coast: The former name of the Ephesus Coast is Pamucak Beach. With a length of 11 kilometres it is one of the longest beaches in Turkey. The beach is 8 kilometers to Selçuk and 6 kilometres to the Ancient City of Ephesus. The beach is sandy and the sea is clear. It has two blue flagged beaches. It is a coast suitable for all water sports and camping. It is possible to find hotels, camping facilities, an aqua park and a red pine forest recreation area, 10

rin yapılabildiği parkurların bulunduğu Efes sahili, hayal edebileceğiniz her türlü su sporu ve eğlencenin yaşandığı ve muhteşem gün batımı manzaraları ile diğer Ege sahillerinden ayrılan eşsiz bir eğlence ve kültür turizmi merkezidir.

Çamlık Lokomotif Müzesi: Selçuk’tan Aydın yoluna girdiğinizde, 8 kilometre sonra Çamlık Köyü’nde ilginç bir açık hava müzesiyle karşılaşırsınız. Eski buharlı lokomotiflerin ve vagonların sergilendiği bu müze 70-80 sene önce çalışmış ama şimdi emekliye ayrılmış trenleri tanıtıyor.

Selçuk Tren İstasyonu: İlk demiryolu hattı olan 130 kilometrelik İzmir - Aydın hat-tına ilk kazma bir İngiliz şirketine verilen imtiyazla 1856 yılında vurulmuştu. 1867 yılında hizmete açılan istasyon halen faaliyettedir.Selçuk Kuş Cenneti: Selçuk Gevekirse Gölü Su Kuşları Koruma ve Üretme Sahası Antik Efes Kenti’nin kuzeyinde Efes ve Pamucak arasındaki bin hektarlık alanda bulunuyor. Küçük Menderes’in Pamucak kıyıları kuzeyinde denize döküldüğü ba-taklık kesimde birkaç küçük gölcüğün ve

Leylekler simge oldu

Su kemerlerinin üzerinde ilçeyle iç içe yaşayan ve bir bütün oluşturan leylekler, her yıl yaz sezonun başlangıcının ve bitiminin habercisidirler. Belediyenin çalışmaları ile kentin belli noktalarına kurulan leylek yuvaları da Selçuk’un simgesi durumuna gelmiştir adeta. Nisan ayı sonu mayıs ayı başında gelip eylül ayı sonu ekim ayı başına kadar ilçede insanlarla adeta yan yana yaşamlarını ve üremelerini sürdürürler. İnsanların leylekleri ilk kez havada gördüklerinde o yıl boyunca bolca seyahat edeceği inanışı da vardır.

Storks have become the symbol

The storks, which form an alliance and live hand in hand with the city on the aqueducts, are the heralds of summer. The stork nests built by the Municipality have become the symbol of the city. They enter the city in late April or early May, live and breed side by side with the residents until late September or early October. The belief is that if a person sees the flying storks for first time he is supposed to be travelling all year round.

Efes Müzesi

Page 54: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201052

sazlıkların yer aldığı bu çevrede 30-40 tür kuş ve memeli hay-van yaşar. Bunlar arasında dalgıç, pelikan, çeşitli türde ördek, çulluk ve kınalı keklik gibi kuşların yanı sıra yaban domuzu, tilki, çakal gibi kara hayvanları bulunuyor. Göçmen kuşlar için bir yuvalama yerinden çok bir konaklama ve barınma niteli-ğinde bir yerdir.

Her mevsim hareketli

Deve Güreşleri Festivali: Deve Güreşleri Festivali Selçuk’ta Ocak ayının üçüncü hafta sonunda düzenlenir. Bir gün önce-sinde kortej geçişi, tanıtım ve eğlencelerin yapıldığı festival-de güreşler pazar sabahı başlar ve o gün içerisinde biter. Selçuk Kurtuluş Şenlikleri: Selçuk’un düşman işgalinden kur-tulduğu 8 Eylül tarihinde her yıl şenlikler düzenlenir. Yerli ve yabancı sanatçıların verdiği konserler, folklor gösterileri, kon-feranslar, sergiler gibi çeşitli etkinlikler hafta boyunca sürer.

Şirince Şarap Festivali: Selçuk’un ismi gibi şirin olan köyü Şirince’de her yıl Ekim ayı içerisinde şarap festivali düzenlenir. Şirince Köyü’nde çok eski zamanlardan bu yana yapılan bu çok ünlü şarapların tadına festival süresince bakabilir ve kö-yün tarihsel ve doğasal güzelliğiyle iç içe yaşayabilirsiniz. Selçuk-Efes Kültür, Sanat ve Turizm Festivali: 1962 yılından beri her yıl Mayıs ayının ilk haftası süresince yapılan uluslararası bir festival haline gelmiştir. Festivalin daha önceki yıllarda taşıdığı folklorik ve turistik özellikler göz önüne alınarak 1977 yılından

itibaren halk el sanatlarının bilimsel ve turistik açıdan geliştiril-mesi ve değerlendirilmesi festival programı içine alınmıştır. Ayin Törenleri: Meryemana Evi’nde her yıl 15 Ağustos’ta ayin törenleri düzenlenir. Bu ayinlerle Hıristiyanlar, hac görevlerini yerine getirirler. Ayin sabah saat 10.00’da başlar. Ayrıca 431. Konsül toplantısının Efes’teki Meryem Kilisesi’nde yapılmasın-dan ötürü, burada her yıl Ekim ayının ikinci pazarı ayin düzen-lenir. Bu ayin de sabah saat 10.00’da başlar.

AZİZ İNCİ Selçuk KaymakamıThe District Governor of Selçuk

Dinlerin ve uygarlıkların buluşma noktası: Selçuk

Bilinen tarihi M.Ö. 6000 yıllarına kadar uzanan dillerin, dinlerin, kültür ve uygarlıkların buluştuğu noktada ilçemizi yılda yaklaşık 2 milyon civarında yerli ve yabancı turist ziyaret etmektedir. Sahip olduğumuz kültürel ve turistik değerleri daha iyi tanıtmak, gezilebilir görülebilir hale getirmek ve turiste daha kaliteli hizmeti sunmak için çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. İlçemiz iklim ve doğa olarak tur-istlerin bütün yıl boyunca ziyaretlerine ve dinlen-melerine uygun bir ortam sunmaktadır. Dinlerin ve uygarlıkların buluştuğu Selçuk – Efes her dönemdeki uygarlıklardan zengin örnekler sunmaktadır. Bütün yerli ve yabancı turistleri bu güzellikleri ve değerleri görmeye ve yaşamaya ve bütün yatırımcıları da bu bakir alanda yatırım yapmaya davet ediyoruz.

Selçuk: The meeting point of religions and civilizations Our district, which is a point where languages, reli-gions, cultures and civilizations known to date back to B.C. 6000 meet, is visited by approximately two million domestic and foreign tourists every year. We continue our works to promote our cultural and tourist values, to make them more distinguished and ambulatory and to provide tourists with higher quality services. Our district offers an attraction and recreation place for tourists suit-able all year round in terms of the climate and nature. Selçuk – Ephesus where religions and civilizations meet offers a rich variety of samples from every period of civilization. We invite domestic and foreign tourists to experience and see these beauties and values, as well as any investors to invest in this untouched area.

Şirince

Page 55: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 53

kilometres from Selçuk on the way to Kuşa-dası, in the Pamucak region. There are ref-reshment stands and fountains at the 100 capacity picnic area. Besides the tracks for exotic activities like horse and jeep safari, the opportunities for water sports and en-tertainment facilities, its picturesque sunset makes Selçuk a unique tourism centre.

Çamlık Railway Museum: An intriguing open air museum will greet you in the villa-ge of Çamlık, 8 kilometres on route to Aydın from Selçuk. In this museum old steam engines and railway cars that were active

70 – 80 years ago but now retired are on display. Selçuk Train Station: The grant for the first dig in building the first railway line, which was between İzmir and Aydın, was given to an English company in 1856. The 130 kilo-metre long line was completed in 1867 and is still in action today.

Selçuk Bird Sanctuary: The Selçuk Gevekirse Lake Site for the preservation and repro-duction of waterfowl is spread across a thousand hectares between Ephesus and Pamucak, North of the ancient city of Ep-hesus. 30 – 40 types of birds and mammal live in the marsh area, where the Cayster River pour into the sea from northern co-asts of the Pamucak banks, made up of ponds and reeds. Amongst these are birds like mew gulls, pelicans, various duck spe-cies, woodcocks and red-legged partridges and land animals like boars, foxes and jackals. Selçuk Bird Sanctuary is a housing and sheltering place rather than a nestling place for birds.

Eventful all year round

The Camel Wrestling Festival: The Camel Wrestling Festival takes place on the third weekend of January in Selçuk. Prior to the wrestling, which starts on Sunday morning

Dağ yürüyüşüne uygun

Dört bir tarafı yeşilliklerle örtülü, çok yük-sek olmayan tepeciklerle çevrili Selçuk, dileyen turistlerin dağ yürüyüşü yapma-sına elverişlidir. Bunlara en güzel örnek-lerden biri ilçenin yaklaşık olarak 15 kilo-metre ötesindeki Keçi Kalesi’ne yapılacak yürüyüştür. Kaleye çıkış en kolay kuzey tarafından gerçekleşip yer yer kireçtaşı bloklardan yapılmış Ortaçağ’dan kalma bir yol takip edilerek yaklaşık 1 saat kadar sürer. Yörenin yüksek olmayan dağlarında bisiklet turları da düzenlenebilir.

Atla gezinti keyfi Selçuk’ta her tür alternatif turizm çeşidini bulabilirsiniz. Bunlardan bir diğeri de atla gezinti turlarıdır. Şirince - Çamlık köyleri ve Çamlık - Sultaniye köyleri arasında at ile gezebileceğiniz at gezi yolu bula-bilirsiniz. Değişik tur organizasyonlarını Selçuk’taki seyahat acenteleri ile bağlantı kurarak elde edebilirsiniz. Ayrıca Dr. Sabri Yayla Bulvarı’nda ise gezi ve koşu yolu mevcuttur.

Uçak turları İzmir İl Özel İdaresi’nce küçük uçaklar için Efes Antik Kenti’nin yakınına bir havaalanı

Selçuk Kalesi

Page 56: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201054

yaptırılmıştır. THT uçuşları (kısa mesafeli uçuşlar) ile Bodrum, İstanbul ve İzmir’e gidilebilmektedir. İlçenin yaklaşık 3 km ötesinde yer alan Efes havaalanında yük-sek sezonda pilotluk ve paraşütle atlama eğitimi verilmekte ve paraşüt yarışmaları düzenlenmektedir. Ayrıca günübirlik gezi programlarına da katılabilirsiniz.

Ne yenir?

Tarihi ve doğal güzelliklere sahip Selçuk’ta ayrıca kendisine has özellikler-deki Türk mutfağı örneklerini de bula-bileceksiniz. Selçuk’un bulunduğu Ege Bölgesi balık (levrek, kefal gibi) ve deniz ürünleri (midye, kalamar gibi) ile ünlüdür. Bundan başka Selçuk ve çevresi bitki (ebegümeci, arapsaçı gibi) yemeklerinin ünlü olduğu bölgedir. Selçuk ve köylerin-de her çeşit yaz ve kış meyveleri (elma, üzüm, karpuz, şeftali gibi) de taze dalında bulabilirsiniz. Yöreye özgü peynir çeşitle-rinden (tulum, teneke gibi) ve yoğurt ile ayranından tatmadan ilçeden ayrılmayın. İlçenin adeta simgesi haline gelmiş ve

adıyla bir anılan meşhur çöp-şiş’imizi de ayrı bir yere koymak gerekir. Ve elbette ki Selçuk’a gelip bir de Şirince’ye çıkıp da ünü dünyaya yayılmış olan şarap çeşitle-rini asla unutmamak lazım.

H. VEFA ÜLGÜRSelçuk Belediye Başkanı The Mayor of Selçuk

Neden Selçuk?

Selçuk kültürel ve tarihi zenginlikleriyle bölgemizin ve İzmir’in en önemli turizm merkezidir. Ulaşım kolaylığı ve çeşitliliği

bakımından tercih edilebilecek olanaklara sahip olan ilçemiz denize ve 12 kilo-metre pırıl pırıl kumsala sahip Efes Sahili’ne 9 kilometre uzaklıktadır. Bölgede yıl içinde 300 gün açık ve güneşli bir hava hâkimdir. İlçenin konaklama kapasitesi alternatif fiyat ve kalitelere sahip yaklaşık 10 bin yataktır. Ancak 15 dakika mesafede 42 bin yatak kapasitesi mevcuttur. Avrupa ve Balkanların en önemli su parkları Selçuk ve hemen bitişiğimizdeki Kuşadası’nda bulunmaktadır. Kültür turizmi ile deniz, kum, güneş turizminin önemli destinasyonlarından olan Didim, Milet, Priene, Bodrum, Çeşme, Bergama, Marmaris, Fethiye ve Pamukkale’ye ilçemizden kolayca ulaşma olanakları vardır. İlçemizde konak-layan yerli ve yabancı turistler geniş bir hinterlantta gezi yapabilme şansına da sahiptirler. Dünyaca tanınmış Efes Antik Kenti ve Meryem Ana evi gibi tarihi değerlere sahip Selçuk’un en önemli özelliklerinden biri de tarih boyunca barış ve hoş görünün merkezi konumunda olmasıdır. Her yıl iki milyonu aşkın yerli ve yabancı turisti konuk eden ilçemizi ziyaret etmek herkesin kabul ettiği bir ayrıcalık yaratmaktadır. Selçuk – Efes’i gezip görmeyi, burada birkaç gün yaşamayı tüm okuyucularınıza öneririm.

Why Selçuk?

Selçuk is the most important tourism centre of both our area and İzmir with its cultural and historical riches. Our district having opportunities to be preferred in terms of accessibility and various forms of transportation is nine kilometres away from the sea and the 12 - kilometre long glistening beach of Ephesus Coast. A clear and sunny sky dominates the area 300 days a year. Accommodation capacity of the district is approximately 10000 beds with alternative prices and qualities. But, the capacity of 42000 beds is available at a 15 - minute distance. The most impor-tant water parks of Europe and the Balkans are located in Selçuk and right next-door in Kuşadası. Accessibility to Didim, Milet, Priene, Bodrum, Çeşme, Bergama, Marmaris, Fethiye and Pamukkale, important destinations of sea, sand and sun tourism as well as culture tourism is easy from our district. Domestic and foreign tourists accommodating in our district have the choice of a broad hinterland to explore. In addition to its historical values such as the world known ancient city of Ephesus and the House of the Virgin Mary, being the centre of peace and tolerance throughout history is one of the most important characteristics of Selçuk. Visiting our district hosting over two million domestic and foreign tourists a year creates a privilege accepted by everybody. I strongly suggest all readers to sightsee in Selçuk – Ephesus and spend a couple of days here.

Çöp Şiş

Page 57: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 55

and ends the same day, the festival starts with a parade, a presentation and festivities. Selçuk Festival of Liberation Day: The fes-tival is an annual event, which takes place on the 8th of September, to celebrate the anniversary of Selçuk’s liberation day. The festival lasts for a week and has various activities such as; concerts by native and foreign artists, folk dances, conferences and exhibitions.

Şirince Wine Festival: An annual wine fes-tival takes place every October in Selçuk’s “cute”, like its name in Turkish, Şirince Villa-ge. During the festival it is possible to taste

the famous wines made over the years in Şirince Village as well as experiencing the historical and natural beauty of the village.

Selçuk-Ephesus Culture, Art and Tourism Festival: The festival, first staged in 1962, takes place in the first week of May every year and has become an international fes-tival over the years. Taking its folkloric and touristic characteristics into consideration, the development and the evaluation of the handicrafts from the aspect of science and tourism has been included in the festival itinerary since 1977.

Religious Ceremonies: Religious ceremonies take place at the House of the Virgin Mary annually on the 15th August. At these ce-remonies Christians practice their services. Ceremonies start at 10.00 in the morning. The 431st consul meeting was also held at the Virgin Mary Church in Ephesus therefo-re; an annual ceremony also takes place on the second Sunday of October. This cere-mony starts at 10.00 in the morning. Suitable for mountain climbing

The moderately high hills and greenery that surround Selçuk are suitable for tou-rists who enjoy mountain climbing. One

of the best examples is a walk to the Goat Castle, situated 15 kilometers away from the district. The easiest way to reach the castle is to follow the north road, dated back to the Middle Ages, made of limesto-ne blocks. It takes roughly an hour. It is also possible to participate in mountain bike tours to cycle the around the district’s mo-derately high mountains.

The joy of horse riding It is possible to find all sorts of alternative tourism in Selçuk. One of them is horse-

riding tours. Tracks for horse riding can be found between Şirince - Çamlık villages and Çamlık - Sultaniye villages. A choice of other tour organizations can be found by contacting travel agents in Selçuk. In addi-tion there is a cycling and running track at the Dr. Sabri Yayla Avenue.

Air Trips An airport has been built near the Ancient City of Ephesus for the small planes by İzmir Special Provincial Administration. It is suitable for THT flights (short range flights) to Bodrum, İstanbul and İzmir. In peak se-

ason flying lessons, parac-hute jumping lessons and parachute competitions are carried out at Ephesus Air-port, situated 3 kilometres out of town.

What to eat?

As well as its historical and natural beauties, Selçuk also offers its own unique dishes from Turkish cuisine. The Aegean region, where Selçuk is located, is famous for fish (sea bass and grey mullet) and seafood (like oysters and calamari). Ot-her than these Selçuk and surrounding districts are known for their herb dishes (such as cheese-flower and

hash). Summer and winter fruits (apples, grapes, watermelons, peaches) can be found fresh in Selçuk and its villages. It is unthinkable to leave the district without tasting their “ayran” (made from water and regional yogurt) and yogurt as well as their regional cheese (like brynza and tinned cheese). There is also the famous çöp-şiş (charcoal-grilled thinly-cut kebab), which has become the symbol and a second name for the city. Last but not least do not forget to go to Şirince in order to taste the wines, which have spread their name worldwide

Meryemana Kilisesi

Page 58: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201056

Batı Anadolu’nun eşsiz hazinesiİzmir Arkeoloji Müzesi Hazine Dairesi’nde sergilenen benzersiz eserler, uygarlık tarihinde önemli bir yer tutan Batı Anadolu tarihine ışık tutuyor.

Müze / Museum

The unique treasure

of Western Anatolia

The unique artifacts on display at the Treasury Hall of the İzmir

Archaeology Museum shed light on the history of Western Anatolia

having a significant place in the history of civilization.

Batı Anadolu’daki ilk müzelerden biri olan İzmir Arkeoloji Müzesi’nde Bayraklı (Smyrna), Efes, Bergama, Milet, Afrodi-sias, Klazomenai, Teos ve Iasos gibi Ege Bölgesi’nin çeşitli yörelerinde yürütülen kazılarda ortaya çıkarılan ve Batı Anadolu tarihine ışık tutan benzersiz eserler sergi-lenmektedir.

İzmir Arkeoloji Müzesi’nin “Hazine Daire-si” olarak adlandırılan bölümünde değerli madenlerin yanı sıra malakit, kaya kristali, firuze, yeşil feldispat ve ametist, cam ve fildişinden yapılmış çeşitli Mısır kökenli objeler ile Anadolu’da yapılan binlerce yıllık takılar ziyaretçilerin yoğun ilgisini çekmektedir.

Page 59: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 57

The matchless artifacts that were uncove-red by excavations conducted in various regions of the Aegean Region such as Bay-raklı (Smyrna), Ephesus, Pergamon, Miletos, Aphrodisias, Klazomenai, Teos and Iasos and shed light on the history of Western Ana-tolia are on display at the İzmir Archaeology Museum, one of the first mu-seums in Western Anatolia. In addition to the precious metals, various objects of Egypt made of ma-lachite, rock crystal, turquoise, green feldspar and amethyst, glass and ivory and Anatolian jewel-lery dating back thousands of years on exhibition at the “Treasury Hall” of the İzmir Archaeology Museum attract great attention of visitors.

Jewellery whose initial intended purpose was religious then has become a symbol of wealth as well as being used to look beau-tiful and present oneself. While the primi-tive specimens were made of bone, stone

and ivory, jewellery of gold, silver and electrons gained a sud-

den intensity as a result of the developments in the art of mining.

On display at the Tre-asury

Hall are: or-

namental je-wellery made from glass and various stones, tear

bottles made from glass, gold

İlk kullanım amacı dinsel olan takılar daha sonra beğendirme, güzel görünme ve varlıklı olmanın göstergesi olmuşlar-dır. İlk örnekleri kemik, fildişi ve taşlardan yapılırken, maden sanatının gelişmesi sonucunda altın, gümüş ve elektrondan yapılan takılar yoğunluk kazanmıştır.

Hazine dairesinde cam ve çeşitli taşlar-dan yapılma süs takıları, camdan yapılma gözyaşı şişeleri, altın ve akik yüzükler, altın bilezik ve küpeler, kolyeler, üzerinde dönemin mitolojik konuları sanatsal bir işçilikle işlenmiş olan diademler (*), ağız ve göz bantları (**) ile para bulunmadan önce ticari alışverişte para yerine kullanı-lan takas malzemesi, tarihte bulunan ilk sikkeler ile Helenistik, Roma ve Beylikler Dönemine ait çeşitli sikkeler sergilen-mektedir.

* Diadem: Antik dönemde kralların sahip oldukları otoriteyi göstermek için başla-rına taktıkları (bağladıkları), bir düğümle sona eren ve omuzlara inen iki şeritten oluşan beyaz kurdele. Terimin anlamı za-man içerisinde genişlemiş ve genellikle başa takılan çember şeklindeki tacı ifade

Page 60: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201058

and onyx rings, gold bracelets and earrings, necklaces, diadems (*) decorated with artistic craft-smanship using mythological subjects for the period, mouth and eye tapes (**), barter pro-ducts used in trading instead of money before money was inven-ted, the first coins in the history and coins belonging to the Helle-nistic Period, the Romans and the Period of Principalities.

* Diadem: A white ribbon that kings in ancient period used to wear on their heads, by tying one knot at the back of their heads and letting the two strands drape over their shoulders, in order to symbolise their aut-hority. Over time the meaning of the word has broadened and generally is now used to define the round crown worn on the head. Diadem is also the name of a jewelry as half crowns (also called as tiaras) worn by women on the front half of the head.

** Mouth and Eye Tapes: Due to religious beliefs, they are tapes used to close the eyes and mouths of the dead. It is very difficult to determine which ones are for the eyes and which ones are for the mouth, as they are both located at the head of the skele-ton in the grave.

etmek için kullanılmaya başlanmıştır. Di-adem, aynı zamanda kadınlar tarafından yarım taç şeklinde başın ön kısmına takı-lan bir (tiara olarak da adlandırılır) ziynet eşyasının da adıdır.

** Ağız ve Göz Bantları: Dini inançlar nedeniyle ölülerin ağız ve gözlerini ka-patmaya yarayan bantlardır. Mezarda iskeletin başı hizasında bulundukları için hangilerinin göz, hangilerinin ağız için olduğunu saptamak zordur.

Hazine Dairesi’nde çeşitli Mısır kökenli objeler ile Anadolu’da yapılan binlerce yıllık takılar ziyarekçilerin yoğun ilgisini çekiyor.

Various Egyptian originated objects and Anatolian jewelleries dating back thousands of years at the “Treasury Hall” attract great attention of visitors.

Page 61: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 59

Page 62: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201060

İzmir’de kazandıklarını İzmir için harcıyorHayatını hayırseverliğe adayan Salih İşgören, İzmir’de kazandıklarını yine İzmir için harcayan bir işadamı. İşgören, yaptığı bağışlar ile herkese örnek oluyor…

Söyleşi / Interview

Spending what he has earned in İzmir on İzmir

Salih İşgören who has dedicated his life to charity is a businessman who is spending what he has earned in İzmir for İzmir. İşgören has set an example

with the donations he has made.

Page 63: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 61

You can see his name associated with a school, a hospital or a nursing home while walking through the streets of İzmir. Salih İşgören is a businessman who has dedica-ted his life to charity and is spending what he has earned in İzmir for İzmir. Regardless of what he has added to İzmir and the fact

that he has spent his fortune, accumulated over many years, on the community of İzmir, he greets me with the utmost mo-desty. I learn lessons from every sentence he made while liste-ning to his story. The tone of his voice and the light in his eyes portray his charitable personality and his love for İzmir. In 1925 Salih İşgören opened his eyes to the life which he could not guess that maybe one day the people of İzmir would remember him with respect and gratitude. Despite coming from a rich family, he was steered towards studying and making a living when his father went bank-rupt. İşgören describes those years as:

“I both studied and worked by selling “Bar-dacık” figs in the mor-ning when I started

to attend the high school. My teacher told me that I had a head for business and that I should capitalise on it, those were the words that influenced me do business. At the age of 16 – 17 I would go to Milas with my uncle Fehmi and together we would market the crops collected from the fruit gardens to İstanbul. The strawberries in

İzmir sokaklarında yürürken bir okulda görürsünüz adını, sonra bir hastanede ya da bir huzurevinde. Hayatını hayır-severliğe adayan Salih İşgören, İzmir’de kazandıklarını yine İzmir için harcayan bir işadamı. İzmir’e kazandırdıklarına ve uzun yıllar sonunda biriktirdiği servetini, İzmir halkının hizmetine sunmasına rağmen tüm mütevazılığıyla karşılıyor beni. Hikayesini dinler-ken, dersler alıyorum kurduğu her cümleden. Sesindeki ton ve gözle-rindeki ışık, içindeki İzmir sevdası ve yardımsever duruşunu betimler ni-telikte.

Salih İşgören 1925 yı-lında, belki de bir gün adının İzmirliler tarafın-dan saygı ve minnetle anılacağını tahmin edemeyeceği bir hayata açmış gözlerini. Zengin bir aileden gelmesine rağmen babasının iflası ile değişen hayatları, hem çalışıp hem okuma-ya yönlendirmiş onu. O yılları şu cümlelerle anla-tıyor İşgören:

“Liseye başladığımda, sabahları bardacık sa-tarak hem çalışıp hem okumaya devam ettim. Öğretmenimin, ‘Senin kafan ticarete çok yatkın, ticarete yönelmelisin’ sözleri beni ticaretle uğraşmaya teşvik etti. 16 – 17 yaşlarında Fehmi Amca’yla bir-likte Milas’a gider, meyve bahçelerinin ürününe ortak olarak İstanbul’a pazar-lardık. O zamanlar Karşıyaka’nın çileği çok meşhurdu. Karşıyaka’dan aldığımız çileği İstanbul’da, oradan aldığımız çiroz balığını da İzmir’de satardık. Giderek iyi kazanmaya başladım. Kazandıklarımı da

biriktiriyordum; çünkü para kuş gibidir, gevşek tutarsan uçar, sıkarsan ölür. Tica-rette parayı bin lira yapmak çok zordur; fakat bin liradan sonra çabucak büyür. Parayı kazanmak kadar tutmak da çok önemlidir. Bugünkü servetim bedensel çalışmakla değil, yaptığım yatırımlarla

Kazandıklarımı biriktiriyordum; çünkü para kuş gibidir, gevşek tutarsan uçar, sıkarsan ölür.

I was saving my earnings; because money is just like a bird, if your grip is loose it flies away, if your grip is too tight it dies.

Page 64: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201062

oluştu. Yatırım yaparken, sermaye kendi-nin olursa işlerinin büyümesi daha kolay olur.”

Salih İşgören’in gençlik yıllarında zengin olma hayalleri ile sarıldığı ticaret hayatı, işine duyduğu aşkla büyük bir servete dönüşmüş. İşine duyduğu sevgiyi, “Gece-lerime üzülürdüm, sabahı zor beklerdim, sabah olsun da işimin başına gideyim diye düşünürdüm.” sözleriyle anlatıyor. Lise eğitimini bitirdikten sonra 1945’te İzmir Borsası’nda başladığı ticaret hayatı, sonraki yıllarda otomotiv alanında de-vam etmiş. Başarılı çalışmalarıyla İzmir’in saygın iş adamlarından biri olan İşgören, hayır işlerine de adını dilinden düşürme-diği merhum eşi Nevvar İşgören’in teşvi-kiyle başlamış:

“Beni bu hayır işlerine yönlendiren sevgili eşimdir. Tofaş’ın başbayisiyken Nevvar Hanım, Vali Vecdi Gönül’den bir okula ihtiyaç olduğunu duymuş, bana: ‘Okul

Karşıyaka were famous back in those days. We would sell the strawberries we got from Karşıyaka to İstanbul and the dried macke-rel we got from İstanbul to İzmir. As time passed I started to earn more money. I was saving what I earned: because money is like a bird, if your grip is loose it flies away, if your grip is too tight it dies. In business making a thousand liras is hard however, after the initial thousand liras it grows fast. Keeping hold of money is as important as making it. Today I owe my fortune to the investments I made not physical labour. If the capital put into an investment is yours, growing the business is easy.” In his youth years, Salih İşgören embraced business life with dreams of becoming rich,

it transformed into a huge fortune thanks to the love he had for his work. He expres-sed the love he had for his work by saying “I would get agitated at night, anxious for it to be morning so that I could go back to work.” After graduating from high school he started his business life at the İzmir Exchange in 1945 and continued in the automobile industry in following years. As a result of all his successful work İşgören is now one of İzmir’s respected businessmen. He became involved in charity works with the influence of his late wife, Nevvar İşgö-ren: “My beloved wife is the person who got me involved in these charity works. When I was head dealer at Tofaş, my wife Nevvar

Eşimin kendisinde olan ve bende de oluşturduğu hayır yapma aşkı hiç bitmedi.

My love for charity that my wife had and passed on to me has never ended.

Page 65: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 63

yaptırırsan sermayen azalır mı?’ diye sordu; ben de: ‘Hayır, azalmaz.’ deyince: ‘Hayır yaparsan Allah daha çok verir.’ diye-rek beni teşvik etti. İlk yaptırdığım okul Salih İşgören İlköğ-retim Okulu’dur. O okulu yaptırırken geceler boyunca çalış-tık. Gerçekten de sevgili eşimin dediği gibi, hayra başladım, sermayem bozulmadı, Allah daha çok iş verdi, ben daha çok kazandım ve daha çok bağışlar yapmaya başladım. Eşi-min desteğiyle biri bitmeden diğer bağışa başladım. Karı-cığım olmasaydı bu kadar olmazdı. Eşimin kendisinde olan ve bende de oluşturduğu hayır yapma aşkı hiç bitmedi.”

Eğitime yüzde yüz destek

Servetini İzmir’e harcayan hayırsever işadamı Salih İşgören, yaptığı bağışlarla eğitime de yüzde yüz destek veriyor. İzmir’e kazandırdığı okullar ve yurtlar ile gençlerin iyi bir gelecek kurmaları için de çalışan İşgören, mezun öğrenci-leri yüksek öğrenim yaparken maddi olarak desteklemeye devam ediyor. Zaman zaman okullarından mezun olan öğrencileri ile karşılaştığ ında duyduğu mutluluğu ifade eden Salih İşgören, bir anısını da paylaşıyor: “Dışarıda ge-zerken, okullarımdan mezun olan biriyle karşılaşmak beni çok mutlu ediyor. Bir gün arkadaşlarımla dışarıda yemek yerken garson, elinde bir şişe şampanyayla geldi ve arka masadan bir öğrencimin gönderdiğini söyledi. Hemen gi-dip tanıştım, 25 – 26 yaşında bir avukattı; ‘Salih Amca ben sizin okulunuzdan mezunum’ dediğinde çok duygulandım. Gittiğim yerlerde Turizm Otelcilik Lisemizde okuyup da staj yapan öğrencilerimi görünce çok mutlu oluyorum.” Anısını dinlediğimde gençlere ne kadar çok önem verdiğini bir kez daha anlayarak, “Yeni nesle önerileri var mı?” diye sormadan edemiyorum. Tüm içtenliğiyle şu cümleler dökülüyor ağ-zından:“Öncelikle sevdikleri işi yapmaları gerekir. Ben ticareti sev-meseydim bu kadar başarılı olamazdım. Bunun yanı sıra dürüst ve çalışkan olacaklar, bir de kazandıklarının hayrını yapacaklar.”

Ödüllerle gururlanıyor

Hayırseverliği ile İzmirlilerin gönlünde taht kuran Salih İşgören, aldığı sayısız ödülün yanı sıra Cumhurbaşkanlığı Üstün Hizmet Madalyası’nı da almış bir işadamı. “Bu madal-ya, alınabilecek en büyük ödüldü. Bu ödülü Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in elinden 1997 yılında aldım ve çok gururlandım.” diyen İşgören’e bir ödül de Amerika’dan gel-miş. Geçtiğimiz yıl Melvin Jones Fellow Ödülü’nü alan Salih İşgören, duygularını şöyle anlatıyor:“Bu ödül Amerika’da her yıl değişik ülkelerden, insanlığa yararı olmuş kişilere verilen uluslararası Melvin Jones Fel-low Ödülü’dür. Bu sene bana vermeyi uygun görmüşler, çok sevindim.”

İşgören Ailesi’nin İzmir’e kazandırdıklarından bazıları:

“Salih İşgören İlköğretim Okulu, Nevvar – Salih İşgören Anadolu Meslek Lisesi, Balçova Nevvar – Salih İşgören Lisesi, Gaziemir Nevvar – Salih İşgören Anadolu Lisesi, Gaziemir Nevvar – Salih İşgören İlköğretim Okulu ve Anaokulu, D.E.Ü Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu, D.E.Ü. Hemşirelik Yüksekokulu, Nevvar – Salih İşgören Kız Teknik ve Meslek Lisesi, Nevvar – Salih İşgören Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi, Nevvar – Salih İşgören Denizcilik Meslek Lisesi, Nevvar – Salih İşgören Alsancak Devlet Hastanesi, Balçova Nevvar – Salih İşgören Sağlık Merkezi, Kızılay Kan Merkezi’ne Kan Ünitesi alımı, Basın Sitesi Huzurevi, Bornova Huzurevi, T.S.K.G. Vakfı’na Kordon’da 2 İşyeri, İnciraltı’nda villa, 5000 metrekare arsa, mandalina bahçesi ve nakdi bağış, çeşitli kamu kuruluşlarına nakdi bağışlar”

Some of the institutions İzmir has gained thanks to the İşgören family: “Salih İşgören Primary School, Nevvar – Salih İşgören Anatolian Vocational High School, Balçova Nevvar – Salih İşgören High School, Gaziemir Nevvar – Salih İşgören Ana-tolian High School, Gaziemir Nevvar – Salih İşgören Primary School and Nursery School, D.E.U Vocational Health Services High School, D.E.U. Nursing School, Nevvar – Salih İşgören Technical and Vocational High School for Girls, Nevvar – Sa-lih İşgören Technical and Industrial Vocational High School, Nevvar – Salih İşgören Marine Vocational High School, Nev-var – Salih İşgören Alsancak State Hospital, Balçova Nevvar – Salih İşgören Health Centre, a blood unit for the Turkish Red Crescent Blood Centre, Basın Sitesi Nursing Home, Bornova Nursing Home as well as 2 offices in Kordon, a villa in İnciraltı, 5000 meter squared land, mandarin orchard and financial donation to the Turkish Armed Forces Foundation (T.A.F.F) and financial donations to various public institu-tions.

Page 66: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201064

Yardımlar vakıf aracılığıyla yapılacak

Servetini İzmir’de elde ettiğini ve bu yüzden de bağışları ile İzmir’e katkıda bulunduğunu dile getiren Salih İşgören, eşinin vefatının ardından kurduğu vakıf ile İzmir’e yardımlarını ölümsüzleştirmiş:

“Sevgili eşim ölünce yalnız kaldım. Ben öldükten sonra servetimin iyi idare edi-lebilmesi için bir vakıf kurdum. Bütün gelirimi Türk Silahlı Kuvvetleri’ne, Milli Eğitim’e, sağlığa, şehit ailelerine ve sos-yal hizmetlere belirli oranlar dahilinde taksim ettim. Her yıl, gelirlerimden belli oranlarda bu kurumlara vakıf tarafından yardım yapılıyor. Hiçbir gayrimenkul satıl-madan, elde edilen gelirler kullanılacak. Bu gelirlerle yeni kurumlar yapacaklar veya benim kurumlarımı yenileyecekler.”

Katkıları ile İzmirlilerin için unutulmaz isimler arasında ilk sıralarda yerini alan İş-gören, yaptığı bağışlar ile örnek bir birey olarak da yer ediyor hafızalarda. Okulla-rında yetişen öğrencilerden, hastanele-

Hayırseverliği ile İzmirlilerin gönlünde taht kuran Salih İşgören, aldığı sayısız ödülün yanı sıra Cumhurbaşkanlığı Üstün Hizmet Madalyası’nı da almış bir işadamı.

Salih İşgören is a businessman who has a special place in the hearts of the people of İzmir due to his charity work. In recognition of his charitable works he has been presented with numerous awards including the Presidency Outstanding Service Medal.

was informed by Vecdi Gönül, a governor at the time, that a school was needed. She asked me if I made the school constructed, whether my capital would be effected or not, when I told her that it wouldn’t, she told me that if I was charitable, God would give me more in return, that was all the influence I needed. Salih İşgören Primary School (Salih İşgören İlköğretim Okulu)

is the name of the first school I helped to build. While we were making that school, we worked for nights. My beloved wife was right, once I started being charitable my capital wasn’t harmed, God gave me more work, I started earning more and donating more. With my wife’s support I started ma-king donations one after the other without waiting to see the final result. If my wife did

Page 67: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 65

rinde şifa bulan hastalara ve huzurevle-rinde yaşayan yaşlılara kadar pek çok kişi, şükranla anıyor Salih İşgören adını.

not come into my life, these charity works would not so much. My love for charity that my wife had and passed on to me has never ended.”

One hundred percent support for education

With the donations he has made Salih İş-gören, a charitable businessman spending his fortune on İzmir, has given one hundred percent support for education. İşgören has not only helped teenagers to build a better

future for themselves by bringing schools and dormitories in İzmir but also has continued to give financial support to graduates for their higher education. Salih İşgören expressed the happiness he feels when he occasionally comes across students that have graduated from one of his schools. He shares one of his memories: “When I’m out, coming across one of my school’s graduates make me very happy. I was at dinner with my friends at a restaurant one day when the waiter approached our table with a bottle of champagne sent by one of my student’s sitting at the table behind us. I immediately got up from the

table and went over to meet him. He was a lawyer aged 25 – 26. I got very

emotional when he said, ‘Uncle Salih I graduated from one of your schools’. I am

delighted when I meet students that have studied at our Tourism and Hotel Manage-ment School and are working as interns at the hotels I stay at.”

I understood by listening his memory that how much he cares about teenagers and I could not help but ask him “Do you have any advise for the new generation?”. In all sincerity he replied:

“The most important thing is that they do something they enjoy. If I didn’t love business so much I couldn’t have been as successful as I am. In addition they need to be honest and hardworking and of course donate some of their earnings.”

Honoured by the awards

Salih İşgören having a special place in the hearts of the people of İzmir due to his charity is a businessman who has been presented with numerous awards inclu-ding the Presidency Outstanding Service Medal. “This medal is the biggest award you can get. I was honoured to receive this award from President Süleyman Demirel in 1997” said İşgören who was also presented with an award from the United States of America. Salih İşgören receiving the Melvin Jones Fellow Award last year said his emo-tions as following; “The Melvin Jones Fel-low Award in America is an international award presented every year to people from different countries that have done work for the sake of mankind. I was delighted that they choose to award it to me this year.”

Donations will be made through a charitable foundation Explained that the reason behind donating and adding to İzmir was because İzmir is where he made his fortune in the first pla-ce. He has immortalised his donations to İzmir with his charitable foundation, which he established after the death of his wife: “After my beloved wife’s death, I was left alone. I established a charitable foundati-on to make sure that my fortune was put to good use after my death. I have divided my income at various rates between the Turkish Armed Forces, National Education, health, families of martyrs and social ser-vices. A certain percentage of my income is donated to these institutions through the charitable foundation every year. They can either build new institutions or renew my institutions with this income.” With his contributions to the people of İzmir, İşgören having earned his place among the first ones of unforgettable names has had a place in everybody’s mind due to the example he has set with donations he has made. Salih İşgören is remembered with gratitude by a lot of people who have been educated at his schools, recovered at one of his hospitals and are living in one of his nursing homes.

Page 68: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201066

Foça (Phokaia)

AthenaTapınağıIon dünyasının en eski tapınaklarından biri olan ve yaklaşık 800 yıl ayakta kalan Athena Tapınağı, büyük bir depremle toprak altına gömüldükten sonra şimdi yeniden, kentin en güzel yerinde, ziyaretçilerini selamlıyor.

Ören Yeri / Ruins

Foça (Phocaea)

The Temple of Athena The Temple of Athena, one of the oldest temples of the Ionian World, has been in existence for nearly 800 years. Having been buried underground after a severe earthquake, it now welcomes its visitors at the city’s most beautiful location.

Page 69: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 67

Prof. ÖMER ÖZYİĞİT (*)Phokaia Kazıları Başkanı Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim ÜyesiHead of Phocaea Excavations Lecturer at The Department of Archaeology, Literature Faculty, Ege University

Antik Phokaia kenti, Foça’nın güney ya-maçlarına ilk kez kurulmuştu günümüz-den yüzlerce yıl önce. En eski buluntular, son araştırmalarımızın sonuçlarına göre İlk Tunç Çağı’na dek eskiye diğer bir deyişle yaklaşık 5000 yıl önceye gider. İlk yerleşimin bugünkü yarımadanın gerisine yayılmağa başlaması ise, Pro-togeometrik dönem dediğimiz yaklaşık İ.Ö. 1000’li yıllara tarihlenir. Yarımada ise kutsal alanların, tapınakların olduğu bir alandı.

Phokaia antik kentinin en önemli tapı-nağı, tanrıça Athena’ya aitti. Tapınak, deniz kıyısında, yarımadanın kuzeydo-ğusundaki kayalık yükselti üzerinde yer alıyordu. Burası aynı zamanda kentin en güzel yeriydi. Tapınağın bulunduğu alan bugünkü lisenin bir bölümü olan eski ortaokul yapısının bulunduğu kayalık alandır. 2004 yılı kazıları sırasında, ta-pınağın batısında, podium duvarlarının sınırladığı alanın içerisinde ve Arkaik tapınak dolgusunun altında oval bir yapının varlığı görüldü. Doğu bölümü oldukça iyi korunmuş olan bu oval yapı, Protogeometrik döneme ait bir tapınak olmalıdır. Arkaik tapınağın dolgusu içe-risinden gelen seramikler içerisinde İlk, Orta ve Geç Tunç Çağları ile Erken Demir Çağı’na ait seramiklerin ele geçmiş ol-ması oldukça ilginçtir. Böylelikle Athena Tapınağı’nın bulunduğu bu kayalık alan, ilk yerleşim alanındaki yerleşimin krono-lojisine tam bir paralellik gösterir. Diğer bir deyişle Athena Tapınağı’nın bulun-duğu kayalık alan, ilk yerleşim alanının başlangıcından beri tapım alanı olarak kullanılmış olmasıdır.

Ord. Prof. Ekrem Akurgal başkanlığında Foça’da yapılan ikinci dönem kazılarında, Athena Tapınağı’nın yeri saptanmış ve tapınak alanında çok sayıda buluntu ele geçirilmişti. Bu kazılar 1952-1957 yılları arasında sürekli, 1970 yılına kadar ise aralıklı olarak gerçekleştirilmişti. İkinci dönem kazıları sırasında bu çevrede tapınakla ilgili çok sayıda sütun tambur-ları, altlık, başlık gibi mimarlık elemanı bulundu. Öte yandan pişmiş topraktan yapılmış tapınağı süsleyen mimarlık ele-manları da ele gün ışığına çıkarıldı.

Aradan yıllar geçtikten sonra 1998 yılında Athena Tapınağı kazıları tarafımızdan yeniden ele alındı. 1998 yılında Athena Tapınağı’nda tarafımızdan yeniden baş-latılan kazıların amacı, Athena Tapınağı kalıntılarını tümden ortaya çıkaracak ve

The ancient city of Phocaea was first es-tablished on the southern slopes of Foça hundreds of years ago. In accordance with our latest research results and the oldest findings, it dates back to the Early Bronze Age, in other words nearly 5000 years. The first Settlement began to spread beyond the current peninsula in the 1000s BC, known as the Protogeometric era. The peninsula is an area bearing sacred lands and temples. The most important temple of the ancient

city of Phocaea belongs to the goddess Athena. The temple used to be on the seashore on the cliff in nort-heast of the penin-sula, which is also the most beautiful location in the city. This is the same rocky area where a part of the high school, what used to be the old se-condary building, stands today. Du-ring excavations in 2004 the existence of an oval structure was discovered underneath the archaic temple mound and inside the area bordered by podium walls to the west of the temple. The east part of this oval structure, which was well preserved, proves that it is a

temple dating back to the Protogeometric era. The fact that ceramics belonging to the Early Bronze Age, Middle Bronze Age, Late Bronze Age and the Early Iron Age have been uncovered from the archaic temple mound is highly amazing. Here-

Griffon protomları. Tapınağın duvarının üzerinde bulunuyorlardı.Griffin protomes. They were located on the wall of the Temple.

Page 70: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201068

tapınağın bir bölümünü ayağa kaldıracak çalışmaların başlangıcını oluşturmaktı. Lise yapısında eğitimin halen sürmekte olması nedeniyle kazılar tapınağın bu-lunduğu eski ortaokul yapısının arkasın-daki, yani batısındaki, alanda yeniden ele alındı. Bu kazılar sırasında Ord. Prof. Ekrem Akurgal’ın çalışmaları zamanında

açılan büyük açma, yeniden boşaltıldı ve kazılmaya başlandı. Halen de kazılar bu-rada yürütülmektedir. Tarafımızca yapılan son kazılar sırasında önemli yenilikler ortaya konmuştur. Tapınağın bir podium (çevresi yüksek duvarlarla desteklenen ve üzerinde tapınağın bulunduğu platform) üzerinde bulunduğu ilk kez anlaşılmıştır. Podiumu oluşturan çevre duvarlarının büyük dikdörtgen taşlarla yapıldığı görü-lüldü. “Herodot Surları” adını verdiğimiz surlarla aynı stilde olduğu ortaya kondu. Böylece Tapınağın surlarla birlikte yapıl-mış olduğu anlaşılmış oldu. Öte yandan tapınağın yapımı sırasında oluşturulan dolgu içerisinden gelen seramiklerin tarihleri de stilistik karşılaştırmaları des-tekledi. Buna göre Athena Tapınağı, ilk kez İ.Ö. 6.yüzyılın başlarında yapılmıştı. Bu tapınak yöredeki tüf taşından inşa edilmişti ve Ion düzenindeydi. Tapınak doğuya yani asıl kent yerleşimine doğru bakıyordu. Podium duvarlarının çevirdiği

with, the rocky area in which the Temple of Athena is situated shows a parallel chronology to that of the area of the first settlement. In other words it is possible to state that the rocky area where the Temple of Athena was located has been a place for worshipping ever since beginning of first settlement.

In the second period excavations in Foça, headed by Professor-in-ordinary Ekrem Akurgal, the location of the Temple of At-hena was determined and many findings were obtained from the temple area. These excavations were carried out continuously during the years between 1952 and 1957 and intermittently from then until 1970. Numerous architectural elements in relati-on to the temple such as pillar drums, pe-destals and capitals were uncovered in the area during the second period excavations. In addition decorative architectural ele-ments of the temple made from terra-cotta were also obtained. After a long interval we reinstated excava-tions at the Temple of Athena in 1998. We restarted excavations in the area on the 28th July 1998 in order to uncover the enti-re ruins of the Temple of Athena in order to start research in resurrecting a part of the temple. Due to the fact that education was active in the high school building, exca-vations recommenced in the area behind the old secondary school building, in other words to the west. During these excavati-ons, digging commenced after emptying the big opening, leftover from the days of Professor-in-ordinary Ekrem Akurgal’s re-search. These excavations are still ongoing and important improvements have been uncovered by us during recent excavations. For the first time we have been able to establish that the temple was built on a podium (a platform, surrounded by high supporting walls, on which the temple is placed). It was discovered that the surroun-ding walls of the podium were made of big rectangular stones and that their style was exactly the same as the “Herodotus Walls”. This concluded that the temple was built alongside the walls. Dates of the ceramics uncovered in amongst the mounds formed during the reconstruction of the temple supported showed stylistics comparisons. In accordance to this information, the Temple of Athena was first built in begin-nings of the 6th century BC. It was built from the tuff available in the area, it was built during the Ionian League and was

Athena Tapınağı’nın Arkaik dönem sütun tamburları.Archaic pillar drums of the Temple of Athena.

Page 71: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 69

platformun uzunluğu, doğu-batı yö-nünde 50 metre idi Bu platformun batı ve doğudaki kenarları aynı uzunlukta olmayıp batıdaki podium duvarının öl-çülebilen uzunluğu ise yaklaşık 35 metre idi. Tapınağı çevreleyen tek sütun sırası, Ion başlıklarını taşıyor olmalıydı. Tapınak peripteros plan tipine sahipti. Pronaos (ön oda) içinde ise, olasılıkla Mısır sütun başlıklarının etkisiyle yaratılmış olan iki adet Palm başlıklı sütun bulunuyordu.

Alanın batısında 2005-2008 yıllarında yapılan kazılarda oldukça önemli bilimsel veriler elde edildi. Tapınağa ilişkin çok sayıda mimarlık buluntusuyla karşılaşıldı. Ele geçen buluntularla tapınağın çatısı-nın ahşap olduğu ve çatıya kadar olan bölümünün ise tüf taşından yapılmış ol-duğu anlaşıldı. Tapınağın eski durumunu gösteren çizimlerin (restitüsyon) doğru olarak yapılma olanağı ortaya çıktı. Özel-likle yaprak bezemeli tüf taşı elemanlar, mimarlık buluntuları arasında oldukça dikkat çekici olarak görülmektedir.

2005 yılında Athena Tapınağı’nda gerçek-leştirilen kazılarda griffon ve at protom (önden görünüş) heykelleri ortaya çıkarıl-dı. Böylelikle Foçalılar, Phokaia’nın diğer gerçek sembolleriyle ilk kez tanıştılar. Foça’nın adı Phokaia’dan geliyordu bilin-diği üzere. Phokaia’nın adı ise fok balıkla-rından (Phoca) türemişti. Phokaia sikke-lerinde fok betimlerinin yanı sıra, griffon tasvirleri de bulunuyordu. Üstelik griffon betimli Phokaia sikkeleri, fok betimliler-den çok daha fazladır. Phokaia sikkeleri üzerinde Griffon betimlerini Phokaia’nın en görkemli zamanı olan İ.Ö.7.yüzyılın sonlarından Roma Dönemine dek gör-mekteyiz. En eski griffon betimli Phokaia sikkeleri elektrondan yapılmıştı. Daha sonra gümüş ve bronz örnekleri de darp edildi.

Phokaia’nın baş tanrıçası olan Athena’nın Tapınağı, griffon ve at protomlarıyla süs-lenmişti. 2005 yılı kazılarından önce Grif-fon ve at heykellerinin Athena Tapınağı’nı süslemiş olduğu bilinmiyordu. Kazıdaki

buluntu durumlarına göre, çok sayıda ele geçen griffon ve at protomları yan yana sıralanıyorlardı. Olasılıkla bu heykeller tapınağın sütunlarının gerisinde, sütun aralarına rastlayan bölümde ve tapınağın duvarına (cella) bitişik olarak, bir griffon, bir at biçiminde dizilmişlerdi. Griffonlar, cella duvarı üzerinde atlardan biraz daha

yukarıda bulunuyordu; çünkü griffon ve at protomlarının arkalarında bulunan cella duvarına giren bölümleri, farklı seviyelerdeydi. Bu protomlar tapınak ve tapınağın diğer mimarlık elemanları gibi Foça’nın yerel taşı olan tüf taşından yapılmışlardı. Tapınak kentin baş tanrıçası Athena’ya adanmıştı. Tapınağı çevrele-yen at protomları da Athena ile ilgilidir; çünkü Athena aynı zamanda atları eğiten ve onlara egemen olan bir tanrıça olarak bilinir.

Arkaik dönemde yapılan Athena Tapınağı’nın yaklaşık 800 yıl ayakta kal-mış olduğu son yıllarda gerçekleştirilen kazılarda ortaya kondu. Tüf taşından Ion düzeninde yapılan tapınak İ.Ö. 6. yüzyılın başlarında büyük bir depremle

most probably facing east, towards the city settlement. The length of the platform, bor-dered by the podium walls, was approxi-mately 50 meters in the east-west direction. The west and east edges of this platform are not the same length. The measurable length of the podium wall to the west is approximately 35 meters. We assume

that the single row pillars surrounding the temple bore Ionic capitals. In other words the temple was built in peripteros order. Two Palm headed pillars, probably created under the influence of Egyptian capitals, were situated in the Pronaos (front room). Very important scientific data was unvei-led by excavations carried out in the west of the area between the years 2005 and 2008. Numerous findings in relation to the temple’s architecture were uncovered. With the information obtained it became obvious that the temple had a timber roof and that the parts leading up to the roof were constructed from tuff. This gave us the opportunity to redesign (restitution) the temple accurately in accordance to old formation of the temple. The leaf decora-

Athena Tapınağı’nın üst yapısına ait Lesbos yaprağı bezemeli frizin kazı sırasında bulunuş durumu. İ.Ö.6.yy. başı. Discovery situation of the Lesbos leaf decorated frieze in the superstructure of the Temple of Athena during the excavation. Beginning of 6th century B.C.

Page 72: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201070

ted tuff elements especially stand out in amongst the architectural findings. Sculptures of Griffin and horse protome (frontal view) were uncovered of the Temp-le of Athena thanks to the excavations carried out in 2005. This was the first time that the people of Foça were able meet the other real symbols of Phocaea. As far as everybody knew the name Foça came from Phocaea, a word derived from Phoca meaning seal. Seals and griffin designs can be found on Phocaea coins however, griffin designs are more abundant and were seen for a longer period of time. The most glo-rious time for Phocaea was from the end of the 7th century BC right to the Roman era. The oldest Phocaea coins with griffin design were made from electron and later on minted in silver and bronze. The Temple of Athena, the head goddess of Phocaea, was decorated with protomes of griffins and horses. Before the excavations in 2005, it was not common knowled-ge that the Temple of Athena, the head goddess of Phocaea, was decorated with statues of griffins and horses. According to situation of findings in excavation, the vast amount of griffin and horse protomes found were all lined up side by side. It is possible that griffin and horse statues were placed one after each other side by side adjacent to the temple wall (cella) in the area between pillars and just behind them. We have reason to believe that the griffins were slightly above the horses on the cella wall because the level at which they seem to enter the cella walls are different. Just like the temple and other architectural elements associated with it these protomes were also made from tuff, local stone of Foça. The temple was dedicated to the head goddess of the city, Athena. The horse pro-tomes surrounding the temple are also in memory of Athena because she was known as the goddess who trained and reigned over them.

yıkılmış olmalı. İ.S. 2.yüzyılın sonların-da Bergama’dan (Pergamon) İzmir’e (Smyrna) dek alanı etkilemiş olan büyük bir deprem, Phokaia Athena Tapınağı’nı da yerle bir etmiş olmalı. Bu tarihte Phokaialılar, tapınaklarını mermerden yeniden yaptı. Bu tapınak Korinth düze-nindeydi çünkü kazılar sırasında Korinth başlığı parçaları ele geçirildi. Ayrıca mermerden büyük mimari bloklar, sima parçaları ve çatıya ait diğer üst yapı ele-manları da son yıllarda yapılan kazılarda bulundu. Kazılarda Roma dönemi tapına-ğının sütunlarının oturduğu kireç harçlı duvar temelleri de ele geçti. Bu temeller, Arkaik dönem dolgusunun üzerinde yer alıyordu. Mermerden yapılmış Roma dönemi tapınağı da İ.S. 2.yüzyılın sonla-rından Bizans dönemine dek çok uzun yıllar ayakta kaldı. 2007 yılında yapılan stratigrafik kazılar, 1040 yılında oluşan büyük bir depremin Phokaia’yı ve Athena Tapınağı’nı bir kez daha yerle bir ettiği-ni ortaya koydu. 5 Ekim 2009 tarihinde Türkiye’de kültürel açıdan bir ilk gerçek-leşti. Belki de dünyada bir ilkti bu olay. Foçalı yöneticiler ve bir bölüm Foça halkı, Athena Tapınağı üzerinde bulunan ve ha-

len lise eğitiminin sürdüğü okul yapısını tapınağın bir bölümünü yeniden ayağa kaldırmak amacıyla yıktırdılar. Bu gerçek-te bir kültür devrimi niteliğindeydi. 20 yıl öncesindeki kenti betonlaştırma ve yağ-malama anlayışından bu noktaya gelindi. Bu oldukça önemli bir gelişim olarak algılanmalıdır. 2010 yılında bu alanda ya-pılacak kazıların, önemli sonuçları ortaya koyacağından kuşkumuz yoktur.

Phokaia Athena Tapınağı, Ion dünyasının en eski tapınaklarından biridir; bu ne-denle tapınağa ait kalıntıların yeniden ortaya çıkarılması ve bir bölümünün yeniden ayağa kaldırılması, bugünkü Batı Uygarlığını kuran ve en büyük Ion kentlerinden biri olan Phokaia ve üzerin-de bulunan modern Foça yerleşimi için büyük bir önem arz etmektedir. Kazıların tamamlanması ve tapınağın bir bölümü-nün ayağa kaldırılması, Batı Anadolu’nun geçmişinin günümüze somut bir biçim-de yansıması olacaktır.

* (Tüm fotoğrafların yayın hakkı Prof. Ömer Özyiğit’e aittir. İzinsiz olarak hiçbir biçimde alınamaz ve çoğaltılamaz.)

Athena Tapınağı’nın eski durumunu gösteren bir çalışma (Onur Özsoy tarafından photoshop ile yapılmıştır). A study showing old situation of the Temple of Athena (it was made by Onur Özsoy via the Photoshop).

Page 73: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 71

The acknowledgement that the Temple of Athena was built during the archaic era and stood strong for nearly 800 years is thanks to the excavations carried out in recent years. It is believed that the temple, built by tuff and in the Ionic order in the early 6th century B.C., was demolished by a severe earthquake. This earthquake that occurred in the late 2nd century AD affec-ting the area between Bergama (Perga-mon) and İzmir (Smyrna) razed the temple of Athena in Phocaea.

At that time the Phocaians rebuilt their temples from marble, this was in the Co-rinthian order because the Corinthian ca-pitals were found during the excavations.

Architectural blocks, figures and other su-perstructure elements belonging to the roof made from marble were also amongst the artifacts found during the recent excavati-ons. In addition, lime mortared wall foun-dations that pillars of the temple of Roman era were set was also discovered. These foundations were located on top of the archaic mounds. The marble temple made during the Roman era lived for a long time and lasted from the end of the 2nd century AD into the Byzantine era. Stratigraphic excavations in 2007 proved that yet anot-her earthquake demolished Phocaea and the Temple of Athena in 1040.

On the 5th October 2009 a cultural “first”

took place in Turkey! It might even be a first worldwide. The executives and some people of Foça demolished the high school, which was still providing education, built on the site of the Temple of Athena in order to rebuild a part of the temple. This was truly cultural revolutionary. After twenty years of concretion and depredation, this point has been reached. We believe that it should be understood as an important development. We have no doubts that the excavations to be carried out in 2010 will also uncover important facts. The Temple of Athena in Phocaea is one of the oldest temples from the Ionian world therefore we believe that discovering the temples ruins and bringing it back to life by rebuilding a part of it is of the utmost importance for the modern day Foça sett-lement and Phocaea, one of the biggest Ionic cities and the founder of today’s wes-tern civilizations. Completing our excava-tions and resurrecting a part of the temple will be a tangible reflection of Western Anatolia’s past into today. * (All photograph copyrights belong to Professor Ömer Özyiğit and should not be copied or used without permission.)

Phokaia Athena Tapınağı. Yerinde eski okul binası bulunuyordu. The Temple of Athena in Phocaea. There was an old school building at its location.

Page 74: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201072

Tanrıça İsis’ten bugüne

Kızıl AvluMısırlı Tanrıça İsis’e adanan tapınağın yapıldığı Kızıl Avlu, daha sonra havra ve kiliseye de ev sahipliği yaptığı için inanç turizminde önemli bir eser olarak kabul ediliyor.

İnanç Turizmi / Faith Tourism

From Goddess Isis up till nowThe Red BasilicaThe Red Basilica where the temple devoted to

the Egyptian Goddess Isis was built is deemed an important artefact in faith tourism today as in time

it was home to a synagogue and a church.

Page 75: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 73

SELEHATTİN SERTArkeolog / Archaeologist

Bergama’nın antik dönemden kalma en büyük yapılarından olan Kızıl Avlu, ön avlusuyla birlikte hemen hemen 270 m boyunda 100 m genişliğindedir. Bu de-vasa görünümüyle Baalbek ve Palmyra tapınaklarının kapladıkları alandan daha büyüktür. Bu yapı, içindeki iki yuvarlak yapıyla bir kompleks oluşturur. Roma İm-paratorluk döneminde, Mısır tanrılarının tapım görmelerinin yaygınlık kazanmasından sonra, Hadrian döneminde yapılmış ve Mısırlı Tanrıça İsis’e adanmıştır.

Kızıl Avlu’nun ana binası 60m x 26m boyutlarında olup yaklaşık 19 metrelik kısmı hala ayak-tadır. Kızıl Avlu’nun kuzey ve güney kısımlarında iki yuvarlak yapı bulunmaktadır. Mısırlı Tanrılar Tapınağı’nın, şehrin merkezinde kurulmuş olması o dönemde Mısır kökenli tanrıla-ra inanıldığını göstermektedir.

Kızıl Avluda Mısırlı tanrılara tapınılmasından sonra, aynı kutsal mekân içinde Erken Hı-ristiyanlık Dönemi’ne ait (5 yy. ortaları) bir kilise mevcuttur.

Kızıl Avlu’nun üzerinde kült heykeli bulunan büyük podyu-mun önünde tapınmayla ilgili çeşitli bölümler bulunmaktadır. Kızıl Avlu’nun Kuzey avlusunda-ki havuz, mermerden yapılmış Mısır tarzı destek figürleri, bu-rada Mısır’ın geleneksel tarzının uygulan-dığını göstermektedir. İsis Tapınağı’nın iç düzenlemesi konusunda, burada kült törenlerinin uygulanışı konusunda günü-müzde çok az şey bilinmesine rağmen, kült ve tarihi verilere göre Hadrian döne-minde, Mısır’da çok yaygın olan “İsken-deriye Üçlemesi”nin inanç biçimine göre yapıldığını söylemek daha doğrudur. Çünkü Büyük İskender’den sonra Yunanlı

yöneticiler ve Romalılar, Mısırlı tanrılara oldukça fazla sevgi gösterirler.

Ancak Kızıl Avlu’da Mısırlı Tanrıça İsis’in dışında, iki yuvarlak yapının bulunması, burada da adlarını henüz bilemediğimiz iki Mısırlı tanrı veya tanrıçanın ve Üçlü Tanrılar grubunun bulunduğu oldukça kuvvetli bir görüştür. İki yuvarlak yapının kült mihrapları bugün ayakta olmasına rağmen hangi tanrılara ait olduğu bilgisi yetersizdir. Esas tapınak, Serapis veya İsis

veya her ikisine ait olabilir. Mısır Tanrısı Serapis, M.S. 3 yy.da Ptolemeus kralları tarafından Mısırlılar ve Yunanlılar tarafın-dan birçok yerde ortak tanrı olarak kabul edilmiştir. Resimleri Zeus’un tasvirlerine benzetilmiştir. Yunan baş tanrılığı, Mısır’ın doğa Tanrısı olarak anılan Osiris - Apis (Ozirapis) gibi iki tanrının güç çizgileri-ni kendisinde birleştiren bu yeni tanrı Romalıların senkretizm ve panteizm

The Red Basilica is one of the largest struc-tures remaining from the ancient period of Bergama, including the front courtyard with 270m in length and 100m in width. With its colossal appearance it covers more land than the Temple of Baalbek and the Temple of Palmyra. This building forms a complex with the two circular buildings located inside it. It was constructed by Em-peror Hadrian after worshipping Egyptian gods gained prevalence during the Roman Empire and dedicated to the Egyptian God-

dess Isis. Nearly 19 meters of the main bu-ilding of Red Basilica measured 60mX26m is still standing today. There are two circular buildings to the north and south parts of the Red Basilica. The fact that the temple of Egyptian gods was cons-tructed in the city centre proves that people living in that period believed in Egyptian gods.

There is a church that was built in the early period of Christianity (middle of the 5th century) in the same sacred area after the era of worshipping to Egyptian gods in the Red Basilica came to an end.

Just in front of the large platform where a cult statue was located there are several sections related to worshipping in the Red Basilica. Egyptian style marble support figures at the pool in the north courtyard of the Red Basilica prove that traditional Egyptian style was applied here. Although it is known

very little about the interior layout of the Temple of Isis and the practice of the cult ceremonies, according to the cult and his-tory data it can be assumed that they were carried out as per a religious belief “Ale-xander the Great Trilogy”, which was very popular in Egypt during the Hadrian era. Because the Greek executives and Romans showed a huge amount of affection to Egyptian gods after Alexander the Great.

Page 76: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201074

eğilimlerine bilhassa cevap vermekteydi. Eski Mısır döneminde beri “Tanrı Anası” olarak kabul edilen ve aynı zamanda öl-dürülmüş olan ve sonra yeniden “dirilen” Osiris’in matemli eşi (bazen annesi) ola-rak saygı duyulması İsis’in annelik varlığı için de geçerlidir.

Aşağı kentte, yani Bergama’da bir yapı-da kullanılmış olan çok ilginç bir yazıt da, her ne olursa olsun Bergama’da İsis kültünün varlığını kanıtlamakta ve belki doğrudan doğruya Kızıl Avlu’ya atıfta bulunmaktadır. Daha sonra burada ya-pılan kilise, aynı yeri kutsal kabul etmiş. Bergama Kızıl Avlu’da ve çevresinde Hı-ristiyanlıktan önce, burada bir havranın olduğu kabul edilmektedir.

The presence of two circular structures, apart from the Egyptian Goddess Isis, at the Red Basilica strongly suggests that the-re are another two Egyptian Gods or God-desses forming a god trilogy whose name is unknown. Even though the cult mihrabs of the two circular structures are still stan-ding today, there is no adequate informa-tion to suggest which gods they belong to. The main temple in question could belong to Serapis or Isis or both. In 3rd century AD kings of the Ptolemy, the Egypt and the Greek accepted Serapis, the Egyptian god, in various places as the common god. He has been portrayed in very similar way to Zeus. This new god especially responded to the syncretism and pantheism inclinations of the Romans by joining power lines of

two gods such as Osiris-Apis mentioned as Greek bull deity and Egyptian nature’s god Osiris. Isis, known since ancient Egypt as “The god mother”, the mourning widow (sometimes mother) of Osiris, gained the status of motherhood after “bringing him back to life” when he died.

An intriguing inscription used on a bu-ilding in downtown, namely Bergama proves the existence of the Isis cult in Ber-gama regardless and in fact it could even be directly addressed to the Red Basilica. A church built later here accepted the same place as sacred. It is accepted that before Christianity there was a synagogue cons-tructed in the Red Basilica in Bergama and its surrounding.

Page 77: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 75

Page 78: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201076

Bergama’nın insanlığa armağanı: Parşömen

Bilgi çağı olan günümüzde bile yaşanmayan bir rekabetin ürünü parşömen… Kütüphanelerinin zenginliğiyle övünen antik dönem insanlarının günümüze

bıraktıkları ölümsüz emaneti…

Kültür / Culture

Parchment: Bergama’s gift to humanity

Parchment is the product of a rivalry which can hardly be seen even in our information age...

The immortal custodial from handed over from the people of the ancient age who pride on the

richness of their libraries…

Page 79: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 77

MACİT GÖNLÜGÜRBergama Kültür ve Turizm Derneği BaşkanıPresident of Bergama Association of Culture and Tourism

M.Ö. 2400 yıllarında en önemli yazı maddesi olarak papirüs ortaya çıktı. Papirüs, Nil Nehri kıyılarında yetişen, yapraksız, üçgen gövdeli kamıştan yapılmış olup, çok uzun yıllar kitaplar bu yazı maddesi üzerine yazılmaktaydı.

M.Ö. 190 yılına gelindiğinde, İskenderiye Kütüphanesi ile Bergama Akropol Kütüphanesi arasında bir tür zenginlik savaşı ile beraber rekabet başladı. O dönemde en kullanışlı yazı malzemesi papirüstü ve o da Mısır’da üretilmekteydi. Atina’da Neleus kendi arşivindeki ünlü kitaplarını açık arttırma ile satışa çıkardı. Bu açık arttırmaya İskenderiye Kütüphane Müdürü ile Bergama Akropol Kütüphane Müdürü katıldı. Bu rekabetin sonucunda Bergama Kütüphane Müdürü kitapların ağırlığı kadar altın vererek kitapları satın aldı. Bu olay, hem Yunan, hem Mısır hem de Anadolu’da büyük ses getirdi. Mısır Krallığı bu rekabetten aldığı ağır yaranın sonucunda, kendileri için çok büyük gelir kaynağı olan papirüsün Bergama’ya satışını yasaklayarak İskenderiye Kütüphane Müdürü’nü görevden alırlar. Bergama ise bu durumda yazı materyali açısından

zor durumda kalmış olup önemli bir krize girmiştir. Bu krizi önlemek için Bergama kralı II. Eumenes yeni bir yazı malzemesi bulunmasını emrederek, papirüse alternatif bir yazı maddesi bulanı ödüllendireceğini açıklar. Ve çok geçmeden sanatçı Krates, krala oğlak derisinden özel biçimde hazırlanmış, üzerinde yazı yazılabilir bir örnek getirir. İstenilen kullanışa elverişli görülen bu kağıtlar daha sonra, bilim dünyasının yolunu ışıtacak olan parşömen adını alacaktır. Krates’in yardımcısı İrodikos

ise derileri daha ince bölümlere ayırarak istenildiği gibi kullanılacak duruma getirir. Bu kağıda da Bergama kağıdı (Charta Pergamena) adı verildi. Bu ad ise türlü kullanışlardan sonra bugünkü dilimizdeki parşömen adını aldı. İlk parşömenler oğlak derisinden yapılmıştır. Bulunduğu tarihten itibaren 1500 yıl yazı maddesi olarak kullanılan parşömenin en önemli özellikleri ise; hiçbirinin diğeri ile aynı olmaması, gerektiği gibi işlendiğinde her iki yüzüne de yazılabilmesi, yırtılamaması, alev almaması, olağanüstü dayanıklılığı, hat ve tezhip sanatına uygunluğu, üstündeki yazıların okunduğunda gözü yormamasıdır. Bütün bu özellikler parşömeni insanlığın bulduğu en dayanıklı yazı malzemesi yapmıştır.

Parşömen, Bergama’nın insanlığa bir armağanıdır. Kağıdın, yazının diyarıdır Bergama... Bergama kağıdı deyince

Papyrus emerged in 2400’s B.C. as the most important material for writing. Papyrus was produced from the pith of the leafless wetland sedge with triangular shaped stem growing in the shores of the River Nile, and used as a writing material for long years to write books.

In 190 B.C., a rivalry took place between the Library of Alexandria and Pergamon Acropolis Library about the richness of their library contents. The most convenient writing material in those times was papyrus, and it was produced in Egypt.

Neleus in Athens put up all the books in his archive for sale by auction. The directors of the Library of Alexandria and Pergamon Acropolis Library also attended to this auction. At the end of

Page 80: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201078

parşömen, ilk çağ kitaplığı denilince akla Bergama Kütüphanesi çağrışım yapar. Antik çağ bilim ve sanatını Rönesans’a taşıyan parşömendir. Dünyanın en çok inananına sahip iki dinin, kutsal kitapları olan Kuran ve İncil ilk defa parşömen üzerine yazılmıştır.Parşömenin heyecan dolu

serüvenindeki son nokta ise asırlar sonra parşömeni gün yüzüne tekrar çıkarabilmek adına verilen uğraştır. Bu konuda yaklaşık bir yıldır parşömenin ana vatanı olan Bergama’da çok küçük bir kadro ile Bergama aşığı olarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Misyonumuz, Bergama’yı, İzmir’i ve Türkiye’yi parşömenle tekrar tanıtmak…

this competition, the director of Bergama Library purchased the books by paying their weight in gold. This event created a tremendous impression in Greece, Egypt and Anatolia. As a result of this major blow on the kingdom, Egypt prohibited the sale of papyrus to Pergamon, which constituted a considerable source of

income for the kingdom, and relieved the director of Alexandria Library of his duty. Under these circumstances, Pergamon was stuck in a difficult situation in terms of finding writing material and faced with a crisis. In order to prevent this shortage, Pergamon King Eumenes II gave an order to find a new material for writing and announced that he would reward the one

to find a substitute for papyrus. Before long, Krates the artificer introduced the king to a sample produced in a special way from goat skin. This material, which seemed convenient for the desired use, was to be named as parchment which would later illuminate the way for the world of science. Irodikos, the assistant of Krates, split the skins into thinner layers and rendered them into a finer state for the desired use. This paper was named Pergamon paper (Charta Pergamena), which was finally adopted in today’s language as parchment after various forms of use. First parchments were made of goat skin.

The most significant characteristics of parchment, which was used as a material for writing for 1500 years after its invention, can be listed as follows: every parchment is unique, both sides can be used for writing if need be, it is resistant to tearing, it does not catch fire, it is extremely durable, it is convenient for the art of calligraphy and illumination, and it does not strain the eyes while reading. All these features made parchment the most durable writing material invented by man throughout history.

Parchment is Pergamon’s gift to humanity. Pergamon is the land of parchment and writing....The name of Pergamon evokes parchment, and the first age conjures up the image of Pergamon Library. It is parchment with which the science and art of the Ancient age was carried over to the Renaissance. Qur’an and Bible, the holly books of two major religions in the world, were first inscribed on parchments.

The final point in the gripping adventure of parchment is the endeavours exerted to bring parchment into light again after centuries. To this end, we have been pursuing our studies for about a year with a small team of Bergama lovers in the homeland of parchment. Our mission is to reintroduce Bergama, İzmir and Turkey with parchment again...

Page 81: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 79

Çağdaş yaşam seçenekleri sunar...

İstasyonaltı Mah. 8220 Sk. No.16 K.1 D.2 Çiğli - İZMİR Tel: 0232. 386 50 37 - 386 50 38 Fax: 0232.386 50 39

Proje ve şantiye deneyimli mühendis ve mimarlarımız

tarafından, inşaat sektöründeki birikimlerimizi sizin için

uygulamaya dönüştürüyoruz. Deneyimli kadromuzla birçok

projeye imza atmış olan firmamız siz ve sevdikleriniz için

çağdaş yaşam seçenekleri sunmaya devam ediyor...

Page 82: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201080

Geçmişi geleceğe taşıyorİzmirli işadamı Nesim Levi’nin yaptırdığı asansör, 155 basamaklı dik merdivenlere inat, bir asırdan fazla zamandır iki caddeyi birbirine bağlıyor.

Mimari / Architecture

Carrying the past into the futureThe elevator made constructed by Nesim Levi, a businessman in İzmir, has connected two streets for over a century in spite of the steep staircase of 155 stairs.

Prof. ETİ AKYÜZ LEVİDokuz Eylül Üniversitesi

Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü BaşkanıDokuz Eylül University

Head of the Department of Architecture of Architecture Faculty

Kent kimliğinin yapı taşlarından olan ve bu-lunduğu semte adını veren Asansör, İzmir’in

en önemli tarihi odaklarındandır.

Kule yapı, 1907 yılında dönemin işa-damlarından Vilayet İdare Meclisi

Üyesi ve Bayraklı mağazalarının sahibi olan, evini de Karataş

Hastanesi’nin yapımı için bağışlayan Nesim Levi

tarafından taş ocak-larının bulunduğu

alana yaptırılmıştır.

Page 83: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 81

Asansör (the Elevator), which is one of the most important historic focal points of İzmir, is a building stone in the urban iden-tity and gives its name to the neighbourho-od in which it is located.

The tower structure was made by Nesim Levi; a businessman, a Provincial Administ-ration Councilor, owner of Bayraklı chain

stores and the man who donated his house in aid of constructing Karataş Hos-pital, in 1907 in the quarry area.

Made in conjunction with the staircase of 155 stairs the street elevator was constructed, using the technology available at that time, to enable easy access from the lower side of the neighbourhood, Mit-hatpaşa Street to the upper side of the neighbourhood, Şehit Nihat Bey Street.

Surrounding characteristics

The best approach in describing the structure of the Elevator (Asansör) is to take a look at the physical and social characteristics of the vicinity (Karataş and Asansör textures) in which it was built.

At the end of the 19th cen-tury and the beginning of the 20th century, after the construction of Halil Rıfat

Paşa Street and the growth of Mithatpaşa Street, the area was reconstructed which resulted in the initial Jewish settlement area, focused around Havra Street and Namazgâh, to slid in between Karataş-Asansör. Instead of spreading sideways the community in question chooses to stay collective in the same neighbourhood and

155 basamaklı merdivenle bağlantılandı-rılmış, Asansör semtinin aşağı ve yukarı bölümlerini, Mithatpaşa Caddesi ile Şehit Nihat Bey Caddesi’ni dönemin evrensel teknolojisi ile birbirine bağlayarak, iki aks arasındaki ulaşımı kolaylaştırmak amacı ile gerçekleştirilmiş sokak asansörüdür.

Çevresel özellikler

Asansör yapısını, yer aldığı çevrenin (Karataş ve Asan-sör dokusu) fiziki ve sosyal yapılanması bağlamında ele almak uygun olacak-tır. İzmir’de Havra Sokağı ve Namazgâh çevresinde odaklanan ilk Musevi yer-leşim alanının, Halil Rıfat Paşa Caddesi’nin yapımı ve Mithatpaşa Caddesi’nin ge-lişmesi, alanın imara açılması ile 19. yüzyıl sonu, 20. yüzyıl başlarında Karataş-Asansör arasına kaydığı görülmek-tedir. Söz konusu cemaat, yatayda yayılmak yerine, farklı kotlarda da olsa, aynı semtte toplu yerleşmeyi tercih etmiştir. Bu düzende gelişmiş iskân alanında, aynı tarihlerde gerçekleştirilmiş Musevi dini yapıları da dikkat çeker (Beth-İsrael, Roş-Aar /Tepebaşı, Bet-Levi Sinagog-ları). 333 Sokağın bitiminde yer alan Karataş Hastanesi ise, çağdaş eklerle genişleye-rek varlığını sürdürmektedir. Beth-İsrael Sinagogu karşı-sında ise, cemaatin eğitim yapılarından günümüzde var olmayan Bene-Berit İlkokulu bulunmaktaydı.

Yapının yakın çevresine bakıldığında, sekiz katlı betonarme setin arasında tekil kalmış tarihi konut örnekleri ve canlan-dırma görüntüsü ile geçmişin Asansör dokusunun yaşatılmaya çalışıldığı Mit-hatpaşa Caddesi’nden ilerleyerek tarihi

kuleye yaklaşılmaktadır. Sokağın girişinde batıda, köşe vurgu-su ile dikkat çeken, bodrum ve iki katlı apartman ile doğuda, bodrum ve iki kat ile sonradan genişletilmiş bir çatı katı içeren köşe cumbalı konut dikkat çeker. Sokak boyunca yer alan tek ve iki katlı, bazıları bodrumlu evlerde, ferforje kapılar, ahşap cumbalar, demir pencere

kanatları, geometrik ve bitkisel motifli bezemeler çarpıcı cephe öğeleri ola-rak algılanmaktadır. Özgün öğeler yanı sıra, değişmiş olanların varlığı da göze çarpmaktadır. 305 ve Dario Moreno Sokağı’nın doğu köşesindeki yıkık yapı tarihsel süreçte İzmir’i yansıtan gravür ve fotoğraflar ile perdelenmiştir.

Page 84: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201082

Mimari özellikler

56 m yükseklikteki çelik taşıyıcılı, tuğla dikey kütle, alt ve üst kotlarda lineer ge-lişen kütlelerle dengelenmektedir. Asan-sör Çıkmazı Sokağı’nın sonunda yapının önünde geniş bir açık alan algılanmakta-dır. Yapının batısında yer alan, bu bölüme taşan geçmişte üstü bekçi kulübesi, alt katı manifatura mağazası olarak kullanı-lan iki katlı bina ile yanındaki ev ve doğu bölümde yer alan, 302 Sokağa bakan iki ev zaman içinde yıkılmış, bu açıklık oluşmuştur (Hüseyin Çetinkaya ile kişisel görüşme, 20.2.2010).

Asansör binasında, kuzey cephesi orta-sında konumlanan çift kanatlı üç ahşap kapı ile şeffaflaşan, yanları düz, ortası tonozlu saçakla vurgulanmış giriş, ziya-retçilerini adeta içeriye davet etmektedir. Girişin batı bölümünde basık kemerli, ahşap doğramaları yenilenmiş iki pen-cere ve bir kapı ile doğuda ortada basık kemerli üstü saçaklı bir kapı, yanlarında birer pencere görülmektedir.

Asansör Kulesi, dikdörtgen planlı olup, aşağıdan yukarıya doğru kademeler ha-linde daralmaktadır. Dört kademe içeren kulede en alt bölüm taş olup, üsttekiler tuğladır. Kulede her tuğla bölümün tuğla

elevated upwards. The Jewish religious buildings (Beth-İsrael, Roş-Aar (Tepebaşı), Bet-Levi Synagogues), constructed in the residential areas of the said settlement during the same period, draw plenty of attention. Karataş Hospital still exists with its modern extensions at the end of 333rd Street. The Bene-Berit Primary School, one of the community’s educational buildings, used to be opposite the Beth-İsrael Synago-gue but no longer exists today.

Walking along Mithatpaşa Street, looking around, seeing the single storey historical house amongst the eight – story concrete

embankment and the reconstruction, the effort to conserve remnants of Asansör from the old days is evident on approach to the historical tower.

Two buildings draw attention at the street entrance: To the west a two-storey apart-ment with a basement and a corner emp-hasis and to the east a two-storey house with a basement, a roof conversion and a bay window. Walking along the street it is possible to comprehend the stunning façade features of the one and two-storey houses some of which have basements, wrought iron doors, wooden bay windows, iron window sashes and the facade ele-ments are decorated with an array of geo-

metric and floral pattern. Besides authentic elements, altered ones are spectacular. The demolished building at the east corner of 305 and Dario Moreno Street is currently screened with engravings and photog-raphs reflecting İzmir in historical process

Architectural Characteristics

There are linear advancing masses at the top and bottom to balance the vertical brick block with its 56 - meter high steel carrier. There is a huge amount of open space in front of the building located at the end of the Asansör cul-de-sac. On the west side a two-storey building, which was used as a watch tower (first floor) and a haber-dashery store (ground floor) and the house next door, on the east side two houses overlooking 302 Street, to create that open space (Personal interview with Hüseyin Çetinkaya, 20.2.2010).

At the building of Asansör, the entrance with three separate wooden double doors and flat sided situated on the north side of the building and accentuated by vaulted canopies simply lures people in. There are a door and two windows with flattened arch and renewed frames at the west of the entrance and a flattened arch fringed door with a window on either side at the east.

The Asansör Tower is rectangular and as you ascend to the top it narrows in levels. The bottom of the tower, which has four levels, is stone and the remainder is brick. Every brick section in the tower is separated by brick mouldings, the block corners at the top form a bulge, which makes it look like there is corner moulding. There is a plaque at the bottom of the stone part bearing the inscription “Asansör was built by Nesim Levi in 1907” both in French and Hebrew. In the second and third parts overlooking the front entrance are four windows in total, each made up of two rows of triangular fringed rectangular windows. There are only two windows at the top. The terrace extension rotates around the perimeter and the cast iron cantilever supporting it

Page 85: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 83

Asansör’den Konak’a bakışAsansör from Konak view

Page 86: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201084

silmelerle ayrıldığı, en üst bölüm dışında kütle köşelerinde de köşe silmesi etkisini yaratacak çıkıntı oluşturduğu görülmek-tedir. Taş bölümün alt kısmı, Fransızca ve İbranice olarak “Asansör, 1907 yılında Nesim Levi tarafından yaptırılmıştır” ibaresine yer verilen, yapım kitabesi içer-mektedir. İkinci ve üçüncü bölümlerde giriş cephesine bakan, her biri iki sıra halinde dikdörtgen formlu ve üstü üçgen saçaklıklı toplam dörder pencere yer almaktadır. Üst bölümde ise, yalnızca iki pencere bulunmaktadır. Çeperinde dö-nen terasın uzantısı ve onu destekleyen dökme demir konsollarla bölünen kule-nin en üst bölümü, tuğla saçakla nihayet-lenmekte, eğrisel örtülü metal şapka ile taçlanmaktadır.

Asansör Kulesi’nin kayalıklardan koparıl-masına karşın, üst kottaki mekânlar, kar-tal yuvası misali zirvesine oturmaktadır. Tuğla ayaklar ve aralarındaki dökme de-mir korkuluklarla sınırlandırılmış terasın doğusunda yer alan 1990’larda eklenmiş, prizmatik kütleli, piramidal başlıklı ba-tının doğuya açılan yüzünü çağrıştıran ahşap seyir çıkması, düzeni ile açık teras-tan ayrışmaktadır. Teras altındaki bölüm ise, 11 pencere ile körfeze açılmaktadır.

Yapının giriş cephesi algılandıktan son-ra, giriş kapısından hole geçilmektedir. Burada giriş karşısında iki asansör, batıda

personel soyunma odası, doğuda ise geçmişte su pompası ile çalışan makine dairesi yer almaktadır. Tuğla duvarlı giriş holünde, asansörün olduğu cephede yumurta frizi, bitkisel motifler, yıldız motifi mekânı zengin-leştiren öğeler olarak dikkat çeker. Giriş holünün üst örtüsü giriş saçağının uzan-tısı olarak yanları düz, tonoz şeklindedir. Buradan terasa ulaşmak üzere asansöre girilmektedir.

Asansör kabininde kişinin kendisi ile ya da yanındakilerle baş başa olduğu bir or-tamda sürprizli bir görüntü gözler önün-den geçip gider. Kulenin küçük pence-relerinden dış dünyaya açılırsınız. Oysa yukarıda, çarpıcı bir körfez manzarası ve

eşsiz kent panoraması ziyaretçilerini bek-lemektedir. Tıpkı enfes bir yiyeceği tadıp da, sonra muhteşem bir ziyafet sofrasına otururcasına…

Asansör’den üst koda ulaşıldığında teras-tan Şehit Nihat Bey Caddesi’ne geçile-bileceği gibi, üstteki sosyal mekânlarda, tarihi nitelikli restoran veya meyhanede, ya da terasın bir bölümünün hafif bir strüktürle kapatılması ile oluşturulmuş kafeteryada farklı dünyalara dalmak ola-naklıdır. Ama en azından izleyenlerin yüz-lerini ışıldatan şiirsel bir görüntü sunan kente doyumsuzca bakmak kaçınılazdır.

separates the top of the tower, which is brick fringed and crowned with a curved metal cap.

Even though the Asansör Tower has been broken away from the rocks, the locations at the top sits on the summit like an eagle’s nest. At the east of the terrace is bordered with brick footings and cast iron railings in between, a prismatic block, which evokes the journey of timber from the pyramidal capital of the west to the east, added in 1990 is very different from the open terra-ce in terms of layout. The part below the terrace overlooks the gulf with its eleven windows.

Once the entrance of the building is comp-rehended, access to the hall is through the entrance door. Opposite the entrance are two elevators, to the west are the staff changing rooms, to the east there is a wa-ter pump and an operating engine room. On the elevator side of the brick walled entrance hall are stunning elements such as egg frieze, floral and star patterns that enrich the place. The top canopy of the entrance hall is an extension of the fringed entrance, has flat sides and is vault like. Entrance to the elevator, that will take you to the terrace, is accessible here.

Surprising views may pass in front of your eyes in the atmosphere you are in the ele-vator cabinet, either on your own or with others. You will open up to the outside world from the tower’s small windows when in fact a remarkable view of the gulf and the amazing panoramic view of the city await visitors at the top, its almost like sitting down at a banquet table having just tasted an exquisite dish.

Once you have reached the upper altitude with the elevator you can either walk on to Şehit Nihat Bey Street or loose yourself in the different worlds at the social amenities where is a historical themed restaurant, a pub or the cafeteria, formed by enclosing a part of the terrace with a simple structure. Whatever you choose to do watching po-

Dario Moreno Sokağı / Dario Moreno Street

Page 87: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 85

Üstte terasın doğusundaki kütle, kuzey cephesinde ortada merdivenle terastan yükseltilmiş kapı, doğu uçta üç pencere, üst bölümde aynı hizalarda kareye yakın formlu pencereler ile körfeze açılmak-tadır. Cephenin batısında ise, sonradan açılmış dört yatay pencere yer almakta-dır. Simetrik düzendeki batı cephesinde, ortada yan merdivenlerin bağlandığı giriş terasına açılan ferforje giriş kapısı, yanlarda ise söve izi algılanan kapatılmış birer dikdörtgen pencere vardır. Giriş holünün bir yanında idare ve Ceneviz Meyhanesi’ne inen merdiven, karşısında ise, bir merdivenle çıkılan Ana Restoran yemek salonu bulunmaktadır. Mekânın beşik çatılı üst örtüsü, ahşap çatı makas-ları (14 adet) ile geçilmektedir. Ahşap dö-şeme ve çatı makasları ile sıcak bir şarabı yudumlarcasına sımsıcak bir etki yaratan ve körfezin çarpıcı görünümünü gözler önüne seren bu mekân, salon karşısın-daki vitraylı kapı ile mutfağa, öte yandan merdivenle demir korkuluklar ile sınır-lanmış üst galeriye bağlanır. Geçmişte düğünlere, sinema gösterilerine mekân olmuş her köşesi anılarla yüklü salondan çıkılıp, merdivenle alt holden Ceneviz Meyhanesi’ne geçilmektedir. Yaklaşık dikdörtgen planlı mekânın duvarları taş, tavanı volta döşeme, ana bölümün dö-şemesi ve giyotin pencere doğramaları ahşaptır.

Üst kotta terasın batı ucunda, tek katlı, kuzeye tek pencere ile açılan, tuğla sa-çak bordürlü, alaturka kiremit çatılı bina vardır.

Tarihsel gelişim

Yapının tarihsel süreçteki durumu ince-lendiğinde; 1942 yılında, üzüm mağaza-ları olan, İsmet İnönü’nün kente geldiğin-de evinde konakladığı (Hüseyin Çetinka-ya ile kişisel görüşme, 20.2.2010) işadamı Şerif Remzi Reyent’e satıldığı, daha sonra yeğeni Ayla Öktem’e miras kaldığı, 1983 yılında Öktem’in binayı İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağışladığı, 1985’de elekt-rikli sisteme dönüştürüldüğü, 1992-1994

etic view which lightens up faces of those overlooking the city is inevitable.

At the top, the structure to the east of the terrace opens out to the gulf via square windows leveled with the three windows to the east of the door raised from the terrace thanks to the stairs in the middle of the north side. On the west facade are four ho-rizontal windows, which were opened up later on. Looking at the symmetrical layout of the western front; in the middle is a wro-ught iron entrance gate opening on to the entrance terrace where the side stairs con-nect, at the sides there are signs of window frames left from each closed rectangular windows. On one side of the entrance hall are stairs leading down to management and Ceneviz Meyhanesi (Genoese Pub), opposite it is the main restaurant hall at the top of the stairs. Fourteen timber roof trusses allow access through the cradle roofed upper canopy of the hall. The hall which leaves a cosy and warm impression,

just like sipping on warm wine, with its timber furnishings and timber trusses and lays out an amazing view of the gulf con-nects to the kitchen with the stained glass door opposite the hall, on the other hand the stairs connect to the upper gallery bor-dered with iron railings. After leaving the hall, which has memories in every corner of weddings and film screening organized in the past, access the Ceneviz Meyhanesi through the lower hall at the foot of the stairs. The place is rectangular like, its walls are stone, its ceiling is jack arch as well as the main part and its guillotine window frames are timber.

There is a one-storey building with a brick fringe border and pantile roof and a single window opening to the north on the west edge of the terrace at the top level.

Historical development

When historical journey of the building is examined: In 1942 it was sold to business-man Şerif Remzi Reyent, who İsmet İnönü, owner of grape shops, would stay with when he was in town (Personal interview with Hüseyin Çetinkaya, 20.2.2010). Later on his niece Ayla Öktem inherited it. In 1983 Öktem donated the building to İzmir Metropolitan Municipality. In 1985 the stream driven mechanism of the elevator was converted to electricity. Between years 1992 and 1994 İzmir Metropolitan Municipality renovated it. The main app-roach during the dates in question was to conserve the original axle and restore the building, which still the property of and managed by the İzmir Metropolitan Muni-cipality.

The structuring that developed around the Asansör Tower in its history process has to an extent damaged its effectiveness and visibility. The building was renovated in direction of projects performed by Dr. Murat Erdim and students from Dokuz Eylül University in accordance with the building surveys prepared by architects Oktay Ekinci and Zehra Ekinci, in the

Page 88: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201086

yılları arasında ise İzmir Büyükşehir Be-lediyesi tarafından restore edildiği öğre-nilmektedir. Söz konusu tarihlerde, ana yaklaşım aksı ile birlikte değerlendirilerek onarımı gerçekleştirilen yapı, halen İzmir Büyükşehir Belediyesi mülkiyetinde ve iş-letmesindedir. Asansör Kulesi’nin tarihsel süreçte çevresinde gelişen yapılaşmalar, etkisini, görünürlüğünü bir ölçüde zede-lemiş ise de, yapı özellikle 1990 yılında gerçekleştirilen “İzmir Tarihi, Asansörü ve Çevresi Kültürel Geliştirme Projesi” bağlamında Mimar Oktay Ekinci ve Zehra Ekinci’nin hazırladığı, rölöve çalışmaları Dr. Murat Erdim ve DEÜ öğrenci grubu tarafından gerçekleştirilen projeler doğ-rultusunda elden geçirilmiştir.

Sokak, çevre düzenlemesi kapsamında ağaçlandırılmış, döşeme kaplaması de-ğiştirilmiş, gece aydınlatması yapılmış ve sınırlayan 19 - 20. yüzyıl etkileşim evle-rinin cephe sağlıklaştırması gerçekleşti-rilmiştir. Yapıya yaklaşımın sağlandığı bu sokağa, Aydın’da doğup, yaşamının bir bölümünü burada, 11 numarada geçir-diğinden anısına izafeten, dünyaca ünlü şarkıcı Dario Moreno’nun adı verilmiştir.

Zaman tüneli

İzmir’in eşsiz manzarasına sahip, gün batımının en güzel izlenebildiği mekânlardan olan Asansör, kentin gece ve eğlence hayatının da çarpıcı odakla-rındandır. Yapıldığı tarihte de işlevini dü-şey bağlantı sağlama ile sınırlandırmayan Asansör, ana işlevini zenginleştiren sosyal kullanımlar da içermiştir. Günümüzde de bu niteliğini sürdürmekte, düşey köprü oluşturma yanı sıra, restoran, meyhane, kafeterya, toplantı salonu gibi eylemin odaklandığı mekânları da barındırmak-tadır.

Yapının yüklendiği anlam bağlamında Asansör’e bakıldığında, kentin tarihi dü-şey simgelerinden olması, döneminin teknolojisini kente taşıyan nitelik arz et-mesi, düşey köprü olarak halkın yaşamını rahatlatması, belli bir dönemin İzmir ve

Musevi yaşamı içinde yeri olması belirti-lebilir.

Buna paralel olarak yapıyla bütünleşen kişilikleri de zikretmek doğru olacaktır. Yaptıran Nesim Levi, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağışlayan Ayla Öktem, res-tore ettiren Ahmet Piriştina, restorasyon projesini hazırlayan Zehra-Oktay Ekinci, sistemi uzun yıllar çalıştıran Recina-Josepho Palombo, ardından Hüseyin Çetinkaya, daha sonra Derviş Bey ve Mo-torcu Mithat Bey…

Yapı çevresinde ömrünün önemli bölü-münü geçiren, adeta semtle bütünleşen isimler arasında ise, 305 Sokak No: 75’te oturmuş olan ikiz kardeşler Sofia- Alek-sander Tahinci, ağabeyleri Mikael ile 302 Sokak’ta yaşayan Güney Ergömültaş be-lirtilebilir.

Zaman tünelinde gezinti yaparcasına, Asansör yapısı ve çevresi zihinlerden geçirilmeye, geçmişinden okunmaya çalışıldığında, geçmişin İnönü Caddesi, günümüzün Mithatpaşa Caddesi’nde çalışan tramvayların, troleybüslerin yeri-ni otobüslerin aldığı, bu akstaki iki katlı cumbalı evlerin çok katlı apartmanlara dönüştüğü, sahildeki iskeleler ve deniz banyolarının kalmadığı, artık rekreatif uğraşın koşu ve balık tutma olduğu be-lirtilebilir. Asansör yapısı ise, düşey köprü

context of “History of İzmir, Asansör and its vicinity Cultural Development Project” conducted in 1990. Trees were planted in the street in the context of landscaping, the flooring was changed, night lights were implemented and the front of the 19th – 20th century houses bordering the building were improved. This street that leads up to the building was named in memory of Dario Moreno, a world famous singer who was born in Aydın and lived at number 11 for several years.

Time tunnel

In addition to having a unique view of İzmir and being the most beautiful place to watch the sunset Asansör is a flash focal point in the night and entertainment life of İzmir. In those days when it was built, it not only did just function of vertical connecti-on but also had social uses to add value to its main job description. Back it the days when it was built it did not only just functi-on as an elevator but also had social uses to add value to its main job description. Today it still maintains the same attribute and embodies locations being a restau-rant, a pub, a cafeteria, a conference hall as well as serving the purpose of a vertical bridge.

When we take a look at Asansör, within the context of what meaning the building has taken on, it can be said that throughout a certain period it had a place within the İzmir and Jewish life due to the fact that it is a historical vertical symbol of the city, it offered the city the best quality technology of its time and it eased community life as a vertical bridge. Parallel to this it seems appropriate to mention the names of those who have become integrated with the bu-ilding. Nesim Levi built it, Ayla Öktem do-nated it to İzmir Metropolitan Municipality, Ahmet Piriştina renovated it, Zehra-Oktay Ekinci prepared the renovation project, Recina-Josepho Palombo has operated the system for years, later on Mr. Hüseyin Çe-tinkaya, Mr. Derviş and finally motorist Mr. Mithat continued.

Page 89: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 87

Amongst those who spent an important part of their lives within the vicinity of the building are, twins Sofia- Aleksander Ta-hinci and his brother Mikael who lived at number 75 on 305 street and Güney Ergö-mültaş who lived on 302 street.

When you take a trip back in time tunnel and start reading about the history of Asansör and its surroundings, you reveal that what was then İnönü Street is now Mithatpaşa Street, the trams and trolley-buses have been replaced by buses, apart-ments stand where the two-storey bay windowed houses used to be, the piers and sea baths no longer exist along the coast instead there are recreational activities such as jogging and fishing. Even though from time to time the Asansör building was out of action unable to perform social activities and act as a vertical bridge for various reasons today, it still exists as alive day and night and a historical focal point that generations pass onto one another.

Nowadays skyscrapers, generally functi-oning as hotels, are the centre of modern vertical however, even though they can compete with historical towers in size, they will never possess the endurance and historical sustainability that the historical focuses do. Within this context the Asansör Tower will continue to be one of the most important icons of the city as it will always carry the past into the future.

REFERENCES:AKSOY, Yaşar, Asansör and the memoirs of Dario Moreno, İzmir Metropolitan Municipality Publications, İzmir, İzmir Yayıncılık Tanıtım A.Ş., 1993.AKYÜZ LEVİ, Eti, Historical Building in the City”, The History of City of İzmir, İzmir Governorship, İzmir, Devajans, 2009, p. 112-215, 313-316.Personal interview with Güney Ergömültaş, 20.2.2010

Personal interview with Hüseyin Çetinkaya, 20.2.2010

olma ve sosyal işlevini çeşitli nedenlerle zaman zaman gerçekleştiremeyip, kulla-nım dışı kalmışsa da, günümüzde gece, gündüz yaşayan, nesillerin birbirine aktardığı tarihsel odak olarak varlığını sürdürmektedir.

Günümüzde modern düşey odak olan genellikle otel işlevli gökdelenler, ölçek-leri ile tarihi kulelerle yarışır gibi görülse-ler de, tarihi odaklar geçmişin sürekliliği ve tarihsel sürdürülebilirliğinin göster-geleri olarak ayrıcalıklıdır. Bu bağlamda Asansör Kulesi, geçmişi geleceğe taşıyan en önemli kent simgelerinden biri olma özelliğini sürdürecektir.

KAYNAKLAR:AKSOY, Yaşar, Asansör ve Dario Moreno’nun Anıları, İzmir Büyükşehir Belediyesi Yayınları, İzmir, İzmir Yayıncılık Tanıtım A.Ş., 1993.AKYÜZ LEVİ, Eti, “Kentteki Tarihi Yapılar”, İzmir Kent Tarihi, İzmir Valiliği, İzmir, Devajans, 2009, s. 112-215, 313-316.Güney Ergömültaş ile 20.2.2010 tarihli kişisel gö-rüşmeHüseyin Çetinkaya ile 20.2.2010 tarihli kişisel gö-rüşme

Foto

ğraf

/ P

hoto

: Erh

an M

utlu

gün

Page 90: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201088

Hüseyin Baraner:“İzmir, Türkiye’nin

misafir odası olabilir”

“İzmir can be Turkey’s guest room”

* Avrupa – Türk Turizm İş Konseyi (ETTC) Başkanı Hüseyin Baraner, İzmir’in sahip olduğu zenginlikler

ile Türkiye’nin vitrini olduğunu belirterek, yatırımcıları da davet ediyor: “Binlerce yıldır birçok

medeniyeti barındıran İzmir her kültürden gelen yatırımcıya ikinci bir vatan olabilir.”

* Hüseyin Baraner, Chairman of European-Turkish Tourism Council (ETTC), has mentioned that İzmir is Turkey’s display

window with its cultural richness and invited investors to İzmir: “İzmir, which has been hosting several civilizations for thousands of years, can be a second hometown for investors

from any culture.”

Söyleşi / Interview

Page 91: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 89

Hüseyin Baraner:“İzmir, Türkiye’nin

misafir odası olabilir”

Hüseyin Baraner, who is the Turkish repre-sentative of TUİ Holding – one of the big-gest tour operators in the world, chairs the European-Turkish Tourism Council (ETTC) founded in 2005 in Brussels. Baraner gave information about the activities of the Council, which was founded to sustain the commerce of tourism between Europe and Turkey and to bring together the leading companies and managers in the sector, and called the attention of investors to the rich values embodied by the city of İzmir.

Would you first give us some informa-tion about the European-Turkish Tourism Council?BARANER: We took the decision of found-

ing the Council in March 2005 in Berlin and actu-ally founded it in Brussels. Our enterprise based on our observa-tion that the rela-tionship between big companies in Turkey and the tourism compa-nies in Europe was not strong enough espe-cially during the state of tension in those years. We considered it a compulsory

act to bring these companies together in order to sustain the commerce of tourism between Turkey and Europe. We assembled as a group of 10-12 founder members and finally founded the council. This council is more of a working platform. The founder members include Thornal Bösl – President of QTA which is the biggest travel chain in Europe, Ahmet Barut –President of the Turk-ish Hotels Federation, Molina – President of TSS which is one of the biggest travel groups in Germany, and the Chairman of German Travel Agencies Union. Turkey was represented by Nizamettin Şen – President

Dünyanın en büyük tur operatörlerin-den biri olan TUİ Holding’in Türkiye temsilcisi Hüseyin Baraner, 2005 yılında Brüksel’de kurulan Avrupa – Türk Tu-rizm İş Konseyi’nin (ETTC) başkanlığını yürütüyor. Avrupa ve Türkiye arasındaki turizm ticaretinin sürekliliğini sağlamak ve sektörün önde gelen şirket ve yö-neticilerini bir araya getirmek amacıyla kurulan Konsey’in çalışmaları hakkında bilgi veren Baraner, İzmir’in sahip olduğu zenginliklere vurgu yaparak, yatırımcıla-rın dikkatini çekiyor.

Biraz Avrupa – Türk Turizm İş Konseyi hakkında bilgi verir misiniz öncelikle?BARANER: Biz konseyi 2005 yılının Mart ayında Berlin’de karar alarak Brüksel’de kurduk. Bunun amacı da, o gergin yıllarda özel-likle Türkiye’deki büyük şirketlerin Avrupa’daki tu-rizm şirketleriyle ilişkilerinin çok az olduğunu görmüş-tük. Bunları Türkiye – Avrupa arasındaki turizm ticaretinin aksamaması için daha sık bir araya getirmemizin ar-tık şart olduğunu düşündük. Kurucu üyeler olarak 10 – 12 kişi bir araya gelip, bu konseyi kurduk. Bu konsey daha çok bir çalışma platfor-mu. Konseyin kurucu üyeleri arasında Avrupa’nın en büyük seyahat zinciri olan QTA Başkanı Thornas Bösl, Türkiye Otel-ciler Federasyonu Birliği Başkanı Ahmet Barut, Almanya’nın en büyük seyahat zin-ciri gruplarından TSS’in Başkanı Molina, Alman Seyahat Acenteleri Birliği Başkanı var. Türkiye tarafında da Antalya Tanıtma Vakfı Başkanı Nizamettin Şen, o zamanki AKTOP Başkanı Osman Ayık, TUİ Holding Dış İlişkiler Direktörü Günter Ihlau ve diğer arkadaşlar vardı.

Konseyin amaçları neler?BARANER: Az ama çok somut amaçları-mız vardı. Birincisi, her yıl rahat bir ortam-da, en az bir gün olmak kaydıyla, bu üst düzey şirket sahiplerini ve yöneticilerini bir Avrupa – Türkiye turizm zirvesinde bir araya getirmek ve güncel konuları, tama-mıyla vakit sıkıntısı olmadan tartışmak ve daha sonra bir öneri olarak ilgililere veya hükümete ulaştırmak. Diğer amaçlarımız-dan biri, bu büyük grupların temsilcileri veya sahiplerinin birbirleri ile ticari ilişki-lerinin artırılmasıydı. Burada bazı projele-ri, önerileri ve fırsatları eşit zamanlı olarak bunlara ilettik. Kendilerinin bir araya gelmesini sağladık. Üçüncüsü ise, artık ciddi bir detay bilgisi gerektiren turizm

endüstrisini daha iyi anlamasını sağlamak için Türk medyasını Avrupa’da bazı deği-şik ülkelere götürme kararı aldık.

Sağlık turizmine yatırım yapılmalı

Turizmdeki yeniden yapılanmadan söz ettiniz. Bu bağlamda İzmir’in duruşu nasıl olmalı sizce? BARANER: İzmir önce karar verecek. İzmir’in artık kendini dünyada ticaret, turizm, kültür ve liman şehri olarak dekla-re etmesi lazım. İzmir bu ligde oynamalı.

İzmir, dünyanın şart koştuğu kriterlere hem tarih hem kültür hem coğrafi konum hem

eğitim hem de yaşam tarzı ile son derece uygundur.

İzmir has the full potential to fulfil the global criteria with its culture and geographical position as well as its education level and life style.

Page 92: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201090

Bunu dünya piyasalarına, dünya kamuo-yuna böyle aktarmalı. Bunun sağlanması için nasıl bir yol iz-lenmeli?BARANER: İzmir’in hem ulusal hem de uluslararası bir mega strateji planı olması lazım. Türkiye’de İzmir’in gelecekteki ye-

of Antalya Promotion Foundation, Osman Ayık – former President of AKTOP, Günter Ihlau – Foreign Relations Director of TUİ Holding and other members.What are the objectives of the Council?BARANER: We had a few but very concrete objectives. In the first place, we aimed to

bring together the executives and manag-ers of these companies at a European-Turk-ish tourism summit for at least a day annu-ally in a comfortable atmosphere, and to discuss current issues without any restric-tions of time and submit our suggestions to relevant authorities or the government. One of our other objectives was to reinforce the commercial relationships between the representatives or owners of these big groups. In this assembly we communicated projects, suggestions and opportunities simultaneously. We provided a ground for bringing all these people together. And thirdly, we decided to take Turkish media to different countries in Europe to provide them with a better understanding of tour-ism industry which requires a quite detailed informative background.

Investments should be made in health tourism

You mentioned the process of restructur-ing tourism. What should İzmir’s attitude be in this context?BARANER: İzmir should first make a deci-sion. İzmir must declare itself in the world as a coastal city of tourism and culture. İzmir should be playing in this league, and introduce its position to the world market and public.

Which strategies should be followed to realize this goal?BARANER: İzmir should adopt both a na-tional and international mega strategy plan. We should be able to determine in concrete terms the future position of İzmir in Turkey. İzmir should show the interna-tional investors in a fully convincing way that the city itself is Turkey’s display win-dow and offers the largest area for healthy life style. İzmir should not be too enthusias-tic about everything, but be picky about its choices. For example, we have been talking about establishing health tourism in İzmir for the last 20 years, but we still haven’t made the desired progress. If Balçova suc-ceeds to make a health investment of 200 million Euros with its current potential, we

İzmir can be a second hometown for investors from any culture; because the city itself has not only hosted several civilizations for thousands of years as part of its traditional structure, but it still continues to embrace cultural diversity.

İzmir her kültürden gelen yatırımcıya ikinci bir vatan olabilir. Çünkü İzmir geleneksel olarak binlerce yıldır birçok medeniyeti içinde barındırmakla kalmamış, bugün de yaşatan bir şehir olmuştur.

Page 93: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 91

can be the biggest health city in the Medi-terranean and Balçova can make an an-nual turnover of at least 100 million Euros within the borders of the ancient Agamem-non alone.

You mentioned that İzmir is Turkey’s dis-play window. Where do you think İzmir stands in terms of tourism in Turkey?BARANER: İzmir will become Turkey’s big-gest source in future years; because, İzmir has the full potential to fulfil the global criteria with its culture and geographical position as well as its education level and life style. İzmir can also be an international centre of commerce. To this end, neces-sary steps should be taken to make İzmir a strategic transition route for important sectors in the world. Yet, the actual thing to trigger tourism in İzmir would be to adopt the idea that İzmir can be the biggest healthy life centre in the Mediterranean basin. This project should be defended in all parts of İzmir peninsula by establishing a serious master plan without making any

rini somut olarak bilmemiz lazım. Burada İzmir’in Türkiye’nin vitrini olduğunu, en büyük sağlıklı yaşam sahasını sunduğunu dünyadaki yatırımcılara tam olarak inan-dırıcı bir şekilde anlatması lazım. İzmir’in her konuya heyecanlanmaması lazım, seçici olması lazım. Mesela son 20 yıldır İzmir’de sağlık turizmi diyoruz ama bir türlü istenen ilerleme yok. Balçova’ya şu haliyle 200 milyon Euro’luk sağlık yatırımı yapılabilse, Akdeniz’in en büyük sağlık kenti çıkarılır ve o Balçova tek başına eski Agamemnon sınırları içerisinde her yıl en az 100 milyon Euro ciro yapabilir.

İzmir’in Türkiye’nin vitrini olduğunu söylediniz. Sizce Türkiye’de İzmir’in turizm anlamında yeri nedir?BARANER: Kaynak arayan Türkiye’nin en büyük kaynağı, gelecek yıllarda İzmir ola-caktır. Çünkü İzmir, dünyanın şart koştu-ğu kriterlere hem tarih hem kültür hem coğrafi konum hem eğitim hem de ya-şam tarzı ile son derece uygundur. İzmir aynı zamanda uluslararası ticaret merkezi

olabilir. Bunun için dünyadaki önemli sektörlerin bazı stratejik hatlarının İzmir üzerinden geçirilmesi sağlanmalıdır. Ama İzmir’i ayağa kaldıracak gerçek olgu ise; İzmir Akdeniz çanağının en büyük sağlıklı yaşam merkezi olabilir. Tüm İzmir yarıma-dasında ciddi bir mastır planı ile hiç taviz vermeden bu projenin bekçiliği yapılma-lıdır. Günlük rantlar, sezonluk beklentiler, uzun vadeli hedefleri bozmaktadır. İzmir’i Türkiye’nin misafir odası olarak tanzim edebiliriz.

Bu konuda neler yapılmalı?BARANER: İzmirli yetkililerin uluslararası daha ciddi bazı koordinasyonları yapma-sında fayda görüyorum. Gerçek kanaat önderlerini, dünyada trendleri yönlen-diren gerçek şirketlerin başındakileri, dünya kamuoyunu yönlendiren büyük medya gruplarının yetkililerini elimizden geldiğince İzmir’e bağlamamız, çek-memiz ve onların zihinlerinden İzmir’i çıkartmamak için devamlı bazı etkinlikler yapılmalı. Artık dünyada çok değişik bir

Page 94: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201092

concessions. Prospects of daily income and seasonal expectations give damage to long terms goals. We can restructure İzmir as Turkey’s guest room.

Which steps should be taken to this end?BARANER: I think it will be very useful if authorities in İzmir ensure more serious co-ordinations in international terms. A continuous series of activities should be organized to attract the attention of real opinion leaders, executives of companies that shape world trends and the big media groups that guide world public opinion and to engrave the image of İzmir in their minds. Today’s city concept has acquired a very different perspective throughout the world: Affection has got ahead of culture. Today, assertive mega cities are careful not to step on even a single foot of a centipede and they can shrink to the size of an earth-worm to come face to face with it. The af-fection and protective behaviour towards ecological structure actually determine the cultural score of a given city. When you boast with a 10 thousand year-old cultural

heritage in your city, but fail to show affec-tion for its assets, then your culture does not score at all. I do not claim that this is what İzmir is doing. Concerning this issue, İzmir is indeed on the right track.

Does İzmir make use of its tourism poten-tial city-wide?BARANER: In this respect, Çeşme remains in the forefront; because Çeşme is included in the travel programmes of the tour opera-tors in Europe. Other sites do not have suffi-cient number of facilities. Çandarlı for exam-ple; I saw Çandarlı for the first time. It is quite an impressive place. Çandarlı is Turkey’s hid-den paradise which remains unrecognized by most people. Nobody knows it abroad. Even I didn’t know it, although I have been in the tourism sector for long years. Foça is a well-known site, but it does not stand out in the markets as much as it used to. All these can be achieved with proper market-ing strategies. The inner regions of İzmir are considered by tourists as regions reserved for İzmirians. Therefore, İzmir should open itself up to tourists as a city.

kent anlayışı var: Şefkat kültürün önüne geçti. Artık iddialı mega kentler, bir kırka-yağın tek ayağına bile basmayacak şekil-de dikkatli olup, bir tek solucanla bile yüz yüze gelebilecek kadar ufalabiliyorlar. O bölgedeki ekoya olan şefkat ve koruma-cılık gerçek anlamda o şehrin kültürünü puanlandırıyor. Siz benim şehrimde 10 bin yıllık kültür var deyip de bu şefkati göstermediğiniz zaman o kültür de puan alamıyor. İzmir böyle yapıyor demiyorum, İzmir bu konuda iyi yolda.

İzmir geneline baktığınızda turizm potansiyelinden yeterince yararlanıla-biliyor mu?BARANER: Bu anlamda Çeşme ön planda yer alıyor. Çünkü Avrupa’daki tur ope-ratörlerinin programlarında var. Diğer yerlerde yeterli sayıda tesis yok. Mesela Çandarlı; ben ilk defa gördüm Çandarlı’yı. Olağanüstü etkileyici bir yer. Çandarlı Türkiye’nin tanınmayan, beni en çok etkileyen gizli bir cenneti. Bunu mesela kimse bilmiyor yurtdışında. Ben bile bil-miyordum, kaç yıllık turizmciyim. Foça

We ought to show that İzmir is Turkey’s display window and offers the largest area for healthy life style.

İzmir’in Türkiye’nin vitrini olduğu, en büyük sağlıklı yaşam sahasını sunduğunun anlatılması lazım.

Page 95: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 93

çok iyi tanınıyor ama kendini piyasalarda göstermiyor eskisi kadar. Bunlar hep pazarlama ile olan şeyler. İzmir’in içi de turistin gözünde İzmirlilere ayrılmış bir yer olarak kabul ediliyor. İzmir’in de kent olarak turiste açılması lazım.

Yurtdışındaki yabancı yatırımcılara yö-nelik neler yapılmalı İzmir’de?BARANER: İzmir’in bütün arsa tahsisi, vilayet sınırları içinde turizm teşvik böl-gelerini tespit etmiş, bütün mevzuatını bitirmiş, bütün yönetmenliğini tamam-lamış, hiçbir şaibe ve soru işareti bırak-madan bütün plan ve projeleri son nok-tasına kadar tamamlamış olup, yabancı yatırımcının karşısına çıkması lazım.

Yabancı yatırımcılara nasıl önerileriniz olur? BARANER: Eğer Akdeniz’de gelecek vaat eden bir nokta arıyorsanız, ilk adres ben-ce İzmir. Çünkü İzmir’in yatırımcılara sun-duğu ve diğer Akdeniz kentlerinin kolay kolay rekabet edemeyeceği çok önemli zenginlikleri var. Burada gerçek bir Ak-deniz medeniyeti yaşıyor. Yaşam tarzı Avrupa’ya en yakın vilayeti. Olağanüstü bir insan birikimi var. Kültürlü, eğitimli ve yeni düşüncelere açık, vizyon sahibi insanların yaşadığı bir yer. Coğrafi konu-mu ile Ege ve Akdeniz’in en sağlıklı yarı-madası. İklimi insanlara can katıyor. Tüm dünya ile ulaşımı yeterli derecede olmak-la birlikte 10 yıl içerisinde zaten ulaşımda bir ihtilal yaşanacak ve belki Akdeniz çanağında ulaşımı en zengin noktalardan biri olacak. Bunun dışında Avrupa ticareti ile Asya, Ortadoğu ticareti arasında ger-çek bir buluşma noktası olabilir. Çünkü dünyanın hızından yorulmuş tepe yöne-ticileri hem büyük iş yapabilecekleri hem de onları her boş dakikasında bile gerçek anlamda dinlendirebilecek bir nokta olarak İzmir çıkacak. İzmir sakin kafayla karar alınacak bir özelliği taşıyor. Dört istikamete de 3-5 saatlik uçuşlarla dünya ticaretinin yüzde 65’ine ulaşılabildiği bir noktada İzmir. İzmir her kültürden gelen yatırımcıya ikinci bir vatan olabilir. Çünkü İzmir geleneksel olarak binlerce yıldır

birçok medeniyeti içinde barındırmakla kalmamış, bugün de gerçek anlamda yaşatan bir şehir. Musevi, Türk, Yunan, Arap kültürlerinin daha uçaktan iner in-mez kendini evlerinde hissettiği bir kent. Bu yatırımcılar için de önemli. İzmir aynı anlamda Anadolu’da üretilecek malların ciddi anlamda dağıtım noktası olabilir.

Bunların sağlanması için bir yol haritası çizebilir misiniz?BARANER: Bunların tabii hiç biri lafla olmuyor. Bunları devamlı yurt dışında ilgili noktalara anlatmak gerekiyor. Yılda bir kere bir fuara giderek olmuyor. Bu mekanizmaların içinde İzmirli adamlar yetiştirmemiz lazım. İzmir ne kadar yurt dışından katkı istiyorsa İzmir’in de yurt dışına o kadar katkı vermesi lazım. İzmir aynı zamanda Avrupa Birliği Eğitim Programları’nın Türkiye tarafındaki üssü olabilir. Her türlü personel gereksinimi için İzmir burada çok önemli roller ve görevler üstlene-bilir. Ama benim hayalim, İzmir yarımadasında büyük bir alanda, sağlıklı yaşamın dışında hiçbir şeyi sokmayarak, yürüyüş yolları, kilo-metrelerce bisiklet yolları, yapay göletleri, denizden ısıtılmış deniz suyuyla thalasso hizmeti veren, büyük havuzlarıyla, Akdeniz – Ege karışımı bir cennet yaşam vadisi yapılması... Bu İzmir’in esas tanıtı-mını sağlayabilir. Belki bu çok bü-yük müşterek yatırım projesi ola-bilir. Buna Türkiye’de en uygun yer, İzmir bölgesi. Bu tip mega projeleri mutlaka devreye sokmalıyız. İzmir 2008 – 2009 küresel krizden sonra yeniden yapılanan ekonomilerde, beyinlerde ve yeniden oluşan yeni yapılarda sürdürülebilir tüm projeler ve yatırımlar için dünya vitrininde en önde yerini almalıdır. Eğer keşfedilmek istiyorsan güneşe çıkmanız lazım. Karanlıkta ağacın altında oturamazsınız. Kendinizi vitrinlemeniz lazım.

CEYDA ADAR

İzmir is very suitable for investment

What should be done in İzmir to attract foreign investors?BARANER: İzmir should complete all pro-cedures about land allocation, determine incentive tourism sites within city borders, complete all relevant legislations and final-ize all plans and projects without any gaps that may give rise to doubts and questions before it welcomes foreign investors.What would you recommend to foreign investors?BARANER: If you are looking for a promis-ing site in the Mediterranean, İzmir would be the first address; because İzmir offers investors highly rich values with which other Mediterranean cities can hardly

Page 96: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201094

compete. An authentic Mediterranean civilization still survives on these lands. Lifestyle in İzmir is the closest to that of Europe among all other cities in Turkey. It also has a great human potential. It is a city with a population of cultured, educat-ed and open-minded people with a vision. In terms of geographical position, it is the healthiest peninsula in the Aegean and Mediterranean. Its climate has a reviving affect on people. Although its facilities of transportation to the rest of the world are already sufficient, there will be a revolu-tion in transportation in 10 years and İzmir will probably become one of the richest transportation points in the entire Mediter-ranean region. Besides, it may become a

real meeting point in commerce between Europe, Asia and the Middle East. İzmir will stand out as a unique point where top managers who are tired of the world’s exhausting pace can both do business and have a relaxing time in every minute of their free time. İzmir bears the characteris-tic of a city where decisions can be made in calm and relax mood. İzmir is located at a point which is connected to 65% of world commerce by 3-5 hours flights to all four directions. İzmir can be a second hometown for investors from any culture; because the city itself has not only hosted several civilizations for thousands of years as part of its traditional structure, but it still continues to embrace cultural diver-

sity. It is a city where people from Jewish, Turkish, Greek and Arabian cultures feel themselves at home as soon as they get off the plane. This is an important factor also for the investors. In the same context, İzmir can be a substantial point of distribution of the goods produced in Anatolia.

Can you introduce us a route map to realize these goals?BARANER: Of course, all these cannot be achieved just by talking. These issues should be repeatedly explained to relevant persons and authorities abroad. It is not enough to attend a fair once a year. İzmir should raise citizens to contribute to this mechanism. İzmir asks for contribution from abroad, but it should also make con-tribution to abroad in the same manner. In addition, İzmir can also serve as the Turkish base for European Union Educa-tion Programmes. It can assume very significant roles in meeting the demand for all kinds of personnel. Yet, above all, my dream is to see İzmir becoming a life valley and a paradise of a mixture of Mediter-ranean and Aegean values with walking tracks, kilometres long bicycle paths, artifi-cial ponds and big pools that give thalasso service with heated sea water – a city that embraces healthy life style on a large pen-insula...

This vision can provide an essential defini-tion of İzmir. This can also be a big joint in-vestment project. İzmir is the most suitable region in Turkey for such an enterprise. We should certainly put such mega projects into action. İzmir should take its place in the forefront in global platform for all sus-tainable projects and investments among the restructured economies, minds and reformed systems in the aftermath of the global crisis in 2008-2009. If you want to be discovered, you need to go into the sun. You cannot sit under a tree in the dark. Therefore, we should promote ourselves.

Page 97: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 95

Page 98: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201096

Sağlık için İzmirTermal kaynakları, sağlık sektöründeki olanakları ve bir turizm kenti için gerekli zenginliklere de sahip olması nedeniyle İzmir, sağlık turizminde de iddialı…

Sağlık Turizmi / Health Tourism

İzmir for healthWith its thermal springs, the possibilities available in health sector and the necessary riches required for a

tourism city İzmir is also assertive about health tourism.

Rakamlara göre 10 yıl sonra dünyada 30 milyon insan ‘medikal seyahat’ gerçek-leştirecek. 100 milyar dolarlık bu büyük pastanın yüzde 60’ı da ABD’den gelecek. Peki, Türkiye ve İzmir bu pastadan ne kadar pay alabilecek?

Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği, Kent Hastanesi, Swissotel Grand Efes, Business Center, İZSİAD, Karşıyaka Belediyesi ve İzmirliler Derneği öncülüğünde kurulan İzmir Sağlık Platformu, İzmir’in bu pasta-dan hak ettiği payı alabilmesi amacıyla

kurulmuş. 12 ay sürecek sağlık turizmiyle İzmir’e hareket getirmek amacında ol-duklarını belirten İzmir Sağlık Platformu Temsilcisi Gürkan Boztepe, “Sağlık turiz-mi, Türkiye’deki özel hastaneler, turizm acenteleri ve otelleri ilgilendiren yeni bir pazar. İzmir Sağlık Platformu’nun amacı İzmir’e yurt dışından sağlıkla ilgili gelecek turistleri çekmek. Diş tedavisi, saç ekimi, karaciğer transplantasyonu, plastik cerra-hi, göz tedavisi gibi alanlarda teknolojik ekipman ve uzman kadro açısından çok iyiyiz. Bu potansiyeli değerlendirmek için

According to statistics in 10 years time 30 million people will consider taking “medici-nal holidays”. The United States of America will have 60 % of this 100 billion dollar cake. How much of this cake will Turkey and İzmir manage to get? In order to get the piece it deserves İzmir Health Platform has been founded with the leadership of the Association of Turkish Travel Agencies, Kent Hospital, Swisshotel Grand Efes, Business Centre, IZSIAD, Karşı-yaka Municipality and The Association of

Page 99: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 97

yabancı hastaların en önemli kriteri olan hastanelerimizin akredite olması süre-cini bir an önce başlatmalıyız. Kurumlar arasındaki iletişim eksikliği de giderilirse sağlık turizminde İzmir’i marka kent hali-ne getirebiliriz.” diye konuştu.

Sağlık turizmi için gelen bir hastanın bir haftalık tedavi sürecinde yaklaşık 20 bin dolar döviz bıraktığını belirten Boztepe, “Hollanda, ABD gibi noktalarda bekleyen ve ülkelerinde tedavi için çok yüksek para ödemek zorunda kalan kurum ve hastalara avantaj sağlayacağız. İzmir sağlık turizmiyle ön plana çıkabilecek bir potansiyele sahip. Bunun için çalışmalar yapmaya başladık. Hollanda’da sigorta şirketleriyle toplantılar düzenleyeceğiz. Yurt dışı fuarlara katılıp, avantajlı paketle-rimizi tanıtacağız. Tedavi amaçlı gelen bir turist haftada 20 ile 50 bin dolar arasında gelir bırakıyor. İki yıllık bir yatırım süreci-miz var. Bizim için Hindistan sağlık turiz-minde örnek bir ülke. ABD’de bekleyen

İzmir Society. Gürkan Boztepe, representa-tive of the İzmir Health Platform, indicated that they would like to bring life to İzmir with of all year round health tourism and went on to say, “Health tourism is a new industry that concerns private hospitals, tourism agencies and hotels in Turkey. The

objective of the İzmir Health Platform is to attract foreign tourists considering over-seas treatment to İzmir. Our technological equipment and expert staff is exceptional in areas such as dentistry, hair transplan-tation, liver transplantation, plastic surgery and eye treatments. We have huge poten-tial; just to use it we need to start the pro-cess of accrediting our hospitals as soon as possible as this is the most important criteria for foreign patients. Once the lack of communication between institutions is resolved, İzmir has a great chance to beco-me a brand in health tourism.” Boztepe expressed that patients taking part in health tourism will spend on average 20 thousand dollars throughout the duration of their one week stay and continued to express the advantages; “We will be able to provide opportunities for patients and institutions in countries like Holland and the USA, who either cannot afford treat-ment in their own country or cannot wait

Page 100: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 201098

hastaları dörtte bir fiyatına bekletmeden kabul ediyor. Biz de aynı uygulamalarla İngiltere ve ABD’yi kendimize hedef pa-zar olarak belirlemeliyiz.” dedi.

Zengin termal kaynakları

Balçova Termal Tesisleri, İzmir’de sağlık turizmini yıllardır başarıyla uyguluyor. Aynı zamanda Kaplıca, Talasso ve Kür Merkezleri Derneği Genel Sekreteri olan Balçova Termal Otel Genel Müdürü Turabi Çelebi’ye göre İzmir termal kay-naklarını yatırımlarla süsleyerek zengin-leştirmeli.

Tesislerinin 1982 yılından bu yana yaban-cı turist ağırlasa da, 1992’den beri ter-mal tedavi ve kaplıca kür amaçlı misafir ağırlamaya başladıklarını belirten Çelebi, “Norveç Sağlık Bakanlığı ile 1992’de ça-lışmaya başladık. O günden bu güne her 5 yılda bir Norveç Sağlık Bakanlığı’nın açtığı uluslararası ihalede Balçova Ter-mal kazanarak, konumunu hep korudu. Bunun dışında ilave olarak İsveç pazarı

var. Danimarka, Hollanda ve Almanya da diğer işbirliği yaptığımız ülkeler. Yılda 4-5 bin arasında yabancı turist, merkezimiz-de tedavi görüyor ve tatil yapıyor. Yakla-şık olarak 13-14 milyon dolarlık bir katma değer sağlıyoruz İzmir’e.” dedi.

Kür merkezinde fizik tedavi ve rehabi-litasyonla kaplıca kürün birleşiminden oluşan bir tedavi modelini uyguladıkları-nı belirten Turabi Çelebi, yeni oluşturulan diş tedavi ünitesinin de büyük ilgi gördü-ğünü söyledi:

“Termal tedavi alan insanlara aynı za-manda diş tedavisi de paralel bir şekilde planlanabiliyor. Ağırlıklı olarak yine ya-bancı turistlerle çalışıyoruz. Yurtdışında diş tedavileri çok pahalı. İnsanlar buraya gelmişken hem kaplıca kür tedavisinden yararlanıyorlar hem de ekonomik bir şekilde dişlerini yaptırabiliyorlar. Tamam-layıcı bir ünite görevi görüyor. Özellikle Almanya ve Norveç’ten yalnızca diş teda-visi için gelenler de var. Konaklama çok önemli olduğu için bu tür kür merkezleri-

their turn on the long waiting list. İzmir has the potential to take the spotlight with its health tourism. Work is underway to achi-eve this. We are planning to meet up with insurance companies in Holland. We will also be attending foreign fairs to advertise our advantageous packages. A tourist who has come for treatment will leave on ave-rage USD 20.000 – USD 50.000. We have a two - year investment period. India is our prime example of health tourism. It accepts patients awaiting treatment in the USA without delay for a quarter of the price. We aim to find our niche in the UK and the USA by using the same strategy.

Rich thermal springs The Balçova Thermal Facilities in İzmir have participated in health tourism suc-cessfully for a number of years. Turabi Çe-lebi, General Manager of Balçova Thermal Hotel and General Secretary of Turkish Spas Thalasso and Health Resorts Associ-ation, stated that by adorning the thermal springs in İzmir with investments they can

be enriched.

Çelebi indicated that even though the facilities have been welcoming foreign tourists since 1982 they have only been ac-cepting visitors for thermal, spa and special treatment since 1992 when they commenced working in associa-tion with the “Nor-wegian Ministry of Health”. He went on to state, “Balçova Thermal have won every international tender that the Norwegian Mi-nistry of Health has organized every

Page 101: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 99

nin içerisinde ya-pılması da ayrı bir önem taşıyor. Diş kliniğimiz uluslara-rası standartlarda ve garantili tedavi hizmeti sunuyor.”

Tedavi başarısı yüksek, maliyeti ucuz

Eskiden Doğu’dan Batı’ya doğru gerçekleşen sağlık turizmi akışının şimdi tam tersi

yönde ilerlediğini söyleyen Kent Hastanesi Uluslararası Pazar-lama Direktörü Tulpar Demirbilek ise, “Orta ekonomik düzeyde, sağlığına düşkün Batı insanı Singapur, Tayland ve Hindistan gibi ülkeleri tercih ediyor. Yabancı hasta için maliyet önemli bir kriter. Yurtdışında bir by-pass ameliyatı 100-150 bin dolar iken, bizde bu rakam 15-20 bin dolar arasında.” dedi. Hastane olarak sağlık turizmi konusunda ciddi bir çalışma yürüttüklerini vurgu-layan Demirbilek, şöyle anlattı:

“Yabancı hasta kendini güvende, garantide hissedeceği yerleri tercih ediyor. Bu nedenle Joint Commission International’a (JCI) akredite olmak çok önemli. Kent Hastanesi olarak 2008’de Uluslararası Pazarlama Departmanımızı kurarak hastanemizi ya-bancı hastalara hazır hale getirdik. Tüm yapılanmamızı iki dilde (Türkçe-İngilizce) gerçekleştirdik, odalarımızda düzenlemeler yaptık. Hemşirelerimize İngilizce eğitimi aldırdık, hasta gıdala-rında yabancıları da düşünerek düzenlemeler yaptık. Sonraki adımımız ise pazarlama konusunda oldu. Kuzey ABD, Batı Av-rupa son olarak da Türk Cumhuriyetleri ve Ortadoğu ülkelerini kendimize pazar olarak seçtik. ABD’nin en büyük iki sigorta şirketiyle anlaşma yaparak, onların portföylerine girdik. Medikal seyahat fasilitatörleriyle görüşerek networklerine katıldık. Fu-arlara katılıyoruz, çeşitli derneklere üyeyiz, internet üzerinden hasta çekmeye çalışıyoruz, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Sağlık Komitesi’ne üyeyiz. Komite’nin hazırladığı healthinturkey.org sitesinin de kurucuları arasındayız. Patient Beyond Borders rehber kitabının Türkiye baskısını gerçekleştirdik. Kitapta bir hastanın nasıl seçim yapacağı, Türkiye ile ilgili genel bilgiler, sağlık sektörü, akredite hastanelerle ilgili bilgi veriliyor. Mart ayından itibaren dünyadaki tüm kitapçılarda ve internette satışı yapılacak. Tüm bu adımları Avrupa pazarında da uyguluyoruz. Hollanda Rotterdam’da ilk temsilci ofisimizi açtık.”

Tatile gelip de acil servisten giriş yapan turistlerin yanı sıra ge-

Turabi Çelebi

Yabancı hastalar Türkiye’ye gelmek için bu siteye tıklıyor!

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Sağlık Komitesi ve Türkiye Akredite Hastaneler Derneği tarafından oluşturulan “www.healthinturkey.org” sağlık turizmi portalı, hem Türkiye’deki nitelikli, kaliteli hizmet veren sağlık kuruluşlarının sesini dünyaya duyu-ruyor hem de yurt dışında yaşayıp Türkiye’deki ka-liteli hastanelerden hizmet almak isteyen hastalara rehber olma özelliğini taşıyor. Sürekli güncellenmiş bilgileriyle profilinde 12 farklı JCI (Joint Commis-sion International) belgesi almış sağlık örgütünün bilgilerine yer veren sitede, hastalar için tanıtım videoları, hastanelerin teknik özellikleri gibi çok çeşitli bilgilere de yer veriliyor.

Foreign patients click this website to come to Turkey!

The website www.healthinturkey.org, put together by Health Committee of Foreign Economic Relations Board (Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu - DEİK) and the Accredited Hospitals Association of Turkey, is the ultimate health tourism portal. Not only does the site introduce the most qualified and high-class hospitals in Turkey to the world, it also acts as a guide for for-eigners considering to receive treatment from quality hospitals in Turkey. In the site’s profile constantly updated, it has information about the twelve health organizations that currently hold a JCI (Joint Com-mission International) certificate, introductory videos for patients and various other types of information like details about the hospitals’ technical features.

Page 102: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 2010100

five years since 1992. Apart from this there is the Swedish market. We also have colla-borations with Denmark, Holland and Ger-many. Approximately 4000 – 5000 foreign tourists come to our facilities every year for a holiday and treatment. On average we ensure added value to İzmir in the region of USD 13 million – USD 14 million.”

Turabi Çelebi, who explained that a treat-ment programme, combining physiothe-rapy and rehabilitation with spa curing treatments, was already being implemen-ted at the cure centre, continued by exp-ressing that the new dental treatment unit currently under construction draws great interest.

“It will be possible to provide dental treat-ment to people who are undergoing ther-mal treatment. We will predominantly offer this to foreign tourists. Dental treatment is very expensive abroad. People who visit us for the spa curing treatment will also have the chance to undergo dental procedures at reasonable prices. In other words it will work as a complementary unit. There are people from Germany and Norway who come solely for dental treatment. As the accommodation holds key for the patients it is rather important to accommodate in the facilities where the patients go under treatment. The service provided by our dental clinic is guaranteed and up to inter-national standards.”

çen yıl 200 planlı hastayı tedavi ettiklerini anlatan Demirbilek, “Planlı hasta sayısının artması acilden giriş yaparak gelen hasta sayısını da artırıyor. Hedefimiz iki yıl içeri-sinde planlı hasta sayımızı bine çıkarmak.” dedi.

Şifa Grubu da yurtdışına açılacak

Şifa Hastaneler Grubu da İzmir’in sağlık sektöründe adını dünyaya duyurmak için çalışmalara başladı. İzmir’de iki, Erzurum’da bir tam teşekküllü hastanelerinde kurulan Ulus-lararası Pazarlama Departmanı ile yurtdışından gelen hastalara da hizmet vermeyi hedefleyen Şifa Grubu, özellikle ulaşılması güç olan üçüncü basamak denilen ağır hastaları da kabul edebilme donanımına sahip. Hedeflerinin; uluslararası sağlık piyasasında tecrübe ve teknik donanımlarıyla Türkiye’nin ve İzmir’in haklı bir yer edinmesi-ne katkıda bulunmak olduğunu söyleyen Şifa Grubu yetkilileri, yurtdışı fuarlara katılmayı ve yabancı sigorta şirketleri ile anlaşmalar yapmayı amaçlıyor.

ÇİĞDEM ASKERİ

Page 103: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 101

Treatment results are successful and the cost is low

Tulpar Demirbilek, International Marketing Manager of Kent Hospital, explained how the direction of health tourism, formerly from East to West, has reversed in recent years. Demirbilek continued: “Nowadays Western people who care their health and has medium income prefer countries such as Singapore, Thailand and India. Cost is an important criteria for foreign pati-ents. Compared to overseas by-pass heart surgery figures, which are between USD 100.000 – USD 150.000, ours are signifi-cantly lower at USD 15.000 – USD 20.000.” Demirbilek emphasized that as a hospital they have been carrying out serious studies in the field of health tourism and stated as follows:

“Foreign patients prefer places where they feel safe and in good hands therefore, it is extremely important to be accredited by the Joint Commission International (JCI). In 2008 Kent Hospital formed an Internatio-nal Marketing Department in order to pre-pare our hospital for foreign patients. We implemented all our structuring in Turkish and English and coordinated our rooms accordingly. We made arrangements for our nurses to attend English classes and arranged our patients diet requirements with foreigners in mind. Our next step was marketing. We targeted Northern America, Western Europe, Turkic Republics and the Middle East as our market. Thanks to our

agreement with two major American in-surance companies, we managed to gain access to their customer portfolios. We got

in contact with medical tourism facilitators and became a part of their networks. We participate in various fairs, are members of various associations and are trying to att-ract patients via the Internet. We are mem-bers of Health Committee of the Foreign Economic Relations Board (Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu - DEİK) and are one of the founders of the website, healthinturkey.org, prepared by the Committee. We are the publishers of the guidebook Patients Beyond Borders in Turkey. The book informs

patients on how to make a choice and gives general information about Turkey, the health sector and accredited hospitals. The book will be available at worldwide bo-okstores and on the Internet as of March. We are also carrying out these procedures in the European market. We have recently opened our first representative office in Rotterdam, Holland.” Demirbilek stated that apart from the tourists that had to visit emergency room (ER) on their holidays last year, 200 planned patients were also treated. He went on to claim that the rise in planned patients will also increase the number of patients visiting the ER and stated that their aim is to bring the figure of planned patients up to 1000 in the next two years.

Şifa Group will also expand overseas Şifa Hospital Group have started studies to help put İzmir on the health sector map. Şifa Group has established International Marketing Departments in three general hospitals, two in İzmir and one in Erzurum, in order to render service for its foreign pa-tient and they also have the required equ-ipment to treat seriously ill patients called as third step. Şifa Group executives stated that their objective was to help Turkey and İzmir, with their experience and technical equipment, take their deserved place in the international health market and they are currently aiming to participate in fairs overseas as well as signing agreements with foreign insurance companies.

Page 104: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 2010102

Çeyrek asırdır İzmir’in adını, ödün ver-mediği nitelikli opera ve bale eserleriyle dünya kültür ve sanat platformunda duyuran İzmir Devlet Opera ve Balesi (İZDOB) kuruluşunun 28. yılında da yeni eserleri sanatseverleri buluşturmayı sür-dürüyor.

Bireyleri ve toplumları bütünleştiren en sağlam köprünün kültür ve sanat oldu-ğu ilkesiyle çalışmalarını sürdüren İzmir Devlet Opera ve Balesi, yalnızca opera ve bale eserlerini sergilemekle kalmıyor, yapmış olduğu şan ve orkestra konser-leriyle çoksesli müziğin yaygınlaşmasına katkıda bulunarak kültür ve sanatın

For over a quarter of a century İzmir State Opera and Ballet (İzmir Devlet Opera ve Ba-lesi - İZDOB) has managed to make İzmir famous on the world culture and art plat-form by staging numerous opera and bal-let performances without compromising its quality once. On its 28th anniversary, İzmir State Opera and Ballet continues to stage new performances for art lovers.

İzmir State Opera and Ballet continue to work believing the principle that the strongest bridge between individuals and communities is culture and art. Not only do they stage opera and ballet performances but they also stage concerts and recitals in order to help popularise polyphonic music and benefit from its integrative and impro-ving character.

Tarihi binada sanat keyfi Perdelerini ilk kez 21 Ekim 1982’de açan İzmir Devlet Opera ve Balesi, tüm gösterilerini yüzde 100 doluluk oranı ile sahneliyor.

Sanat / Arts

The pleasure of art in a historical building

İzmir State Opera and Ballet, who first performed on the 21st October 1982, is currently staging all performances to a 100% filled hall.

Carmina

Page 105: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 103

Since its incorporation İzmir State Opera and Ballet has performed in the historical building Elhamra, located in the city cent-re. It stands out with the modern as well as historical, the communal as much as indi-vidual, rich in content, multi - dimensional and universal themed plays it stages.

İzmir State Opera and Ballet has made a distinct mark in the urban identity of İzmir ever since the Ministry of Culture leased the

historical Elhamra cinema in 1979 and renovated it in order for them to stage performances. Soprano Aytül Bü-yüksaraç, Director of İZDOB expressed that İzmir differs due to its historical rich-ness collected over five thousand years of urban history and its academic and artistic values accu-mulated as a result of accommodating dozens of civilisati-ons. Upon indicating how İzmir has been had for thousands of years urban iden-tity, which generates and shares science and art, Büyüksaraç

bütünleştirici, geliştirici özelliğinden yararlanılmasını sağlıyor. Kuruluşundan bu yana kent merkezinde bulunan tarihi Elhamra binasında hizmet veren İzmir Devlet Opera ve Balesi’nde tarihsel oldu-ğu kadar güncel, bireysel olduğu kadar toplumsal, zengin içerikli, çok boyutlu, evrensel temaların işlendiği eserlerin sahnelenmesi hemen göze çarpıyor.

Kültür Bakanlığı tarafından 1979 yılında kiralanarak restore edilen tarihi Elhamra Sineması’nda etkin-liklerini sunan İzmir Devlet Opera ve Balesi, İzmir’in kentli kimliğine katkı an-lamında önemli bir yer edinmiştir. İZDOB Müdürü soprano Aytül Büyüksaraç; İzmir’in beş bin yıllık kentli geçmişi, sahip olduğu tarihsel zen-ginlikleri, onlarca ayrı uygarlığa ev sahipliği yapmış olması; tüm bu uygarlıklarla bi-riktirdiği bilimsel ve sanatsal değerlerin, İzmir’e büyük bir ayrıcalık sağladığını dile getiriyor. İzmir’in binlerce yıldır bilimin ve sanatın üretilip

paylaşıldığı bir kent kimliğine sahip ol-duğunu belirten Büyüksaraç, opera ve balenin günümüze değin uzanan tarihsel sürecini şöyle anlatıyor:

“Yaklaşık olarak iki yüz yıldan beri sahne sanatlarına tanıklık etmekte olan kentte 18. yüzyılda azınlıklara ait gösteri salon-larının yanı sıra Batılı anlamda oluşmuş Osmanlı geleneği ile gösteriler sunan operet toplulukları da vardı. 19. yüzyıl

İzmir Devlet Opera ve Balesi’nde tarihsel olduğu kadar güncel, bireysel olduğu kadar toplumsal, zengin içerikli, çok boyutlu, evrensel temaların işlendiği eserler hemen göze çarpıyor.

İzmir State Opera and Ballet stands out with the modern as well as historical, the communal as much as individual, rich in content, multi - dimensional and universal themed plays it stages.

Imeneo

Hayat Kısa / La Vida Breve

Page 106: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 2010104

İzmir’inde ise ‘Sporting Kulüp’ olarak anılan mi-mar Vitalis tarafından dört ayda yapımı bitirilen tiyatronun, 600 seyircili bir salonu ve en önem-lisi orkestra çukuru vardı. Bu sanat merkezinde sahnelenen operalar, operetler ve tiyatrolar önemli bir birikim oluşturdu. Hatta kimi kay-naklarda; Verdi’nin ünlü Aida operasının dünya prömiyerinin (24 Aralık 1871’de Kahire’de oy-nanmasından birkaç gün önce) İzmir’de yapıl-dığı iddia ediliyor.

1908’de İkinci Meşrutiyet’in ilanı ile İzmir’de daha canlı bir sanat yaşantısının oluştuğuna tanık olundu. Özellikle Türkçe oynayan top-lulukların kente gelmesi, daha fazla Türkçe oyunlar oynanması ve dramatik edebiyatın çok büyük önem kazanması İzmir’in sahne sanatları yaşamını bir anda yoğunlaştırdı. Ancak bunlar 1922 yılına kadar sürdü. 1946 yılında İzmir Şehir Tiyatrosu’nun açılmasına dek, İzmir’de özgün bir opera geçmişinden söz etmek ne yazık ki olanaklı değil. Yalnızca turneye gelen bazı grupların operetleri sahnelediğine tanık olundu. 1950 ve 60’larda ise Ankara’dan İzmir Fuarı’na gelen operalar ve operetler İzmirli sanatseverlerin izlenimine sunuldu.”

went on to recount the historical pro-cess extending from the past to present of opera and ballet:

“This city, that has witnessed stage arts for nearly two hundred years, had ope-retta societies staging Western origina-ted customary Ottoman performances as well as performance halls belonging to minorities in the 18th century. In the 19th century, an architect called Vitalis built the theatre known as `The Spor-ting Club` in four months. The theatre had a capacity of 600 spectators but most importantly it had an orchestra pit. The operas, operettas and plays staged at this art centre created an important archive. In fact according to

some sources it is suggested that the world premier of Verdi’s famous opera Aida was staged in İzmir (a couple of days before its performance in Cairo on the 24th December 1871.)

İzmir witnessed a more active art life after the proclamation of the Second Constitutionalist Period in 1908. İzmir’s stage art experience intensified as a re-sult of dramatic literature gaining expe-rience and the fact that more and more plays were being performed in Turkish in the city by various societies playing in Turkish. But these lasted until 1922. Unfortunately we can only distinguish a genuine opera past as of 1946, after the founding of the İzmir City Theatre.

98 yıllık bina1912 yılında inşa edilen eski adıyla Milli Kütüphane veya Elhamra (Milli) Sineması olarak bilinen bina, İzmir’in tarihi eserleri içinde değerlendirilen orijinal yapılar arasındadır. Elhamra’nın planları mimar Tahsin Sermet Bey tarafından yapılmıştır. Bu yapı, 20. yüzyıl başlarından Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar geçen sürede tamamlanabilmiştir. Elhamra, o dönem moda olan Neo-klasik Türk Mimarisi tarzında inşa edilmiştir.

A 98-year-old-building The building previously known as the National Library or Elhamra (Na-tional) cinema, built in 1912, is amongst the original historical buildings of İzmir. Architect Mr. Tahsin Sermet drew the plans of Elhamra. This building was completed in the period from the beginning of the 20th century until the first years of the Republic. Elhamra was built according to style of neo-classic Turkish architecture, fashion at the time.

Aytül Büyüksaraç İZDOB Müdürü / İZDOB Manager

Page 107: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 105

Yüzde 100 doluluk

1982 yılından günümüze dek yüzlerce opera, bale, operet, müzikal, çocuk oyu-

nu sahneleyen İzmir Devlet Opera ve Ba-

lesi, sayısız konserleri ve gerek bölgesel

gerekse ülkesel düzeyde birçok turneyi

başarıyla gerçekleştirdi. Sahnelediği ni-

telikli yapımlarla kendi gücünün üzerine

çıkarak hem İzmir’de hem de ülkemizde

dinamik, başarılı, çağdaş bir kurum oldu-

ğunu kanıtlayan İzmir Devlet Opera ve

Balesi, bir sezonda 120-125 temsil sayısı-

na ve 45-50 bin seyirci sayısına ulaşarak

ve gösterilerini yüzde yüz doluluk oranı

ile sahneliyor. Sahnenin küçüklüğüne

ve teknik koşulların elverişsizliğine kar-

şın, büyük bir özveriyle çalıştıklarını dile

getiren Aytül Büyüksaraç, İZDOB’un ku-

ruluşundan bu yana onlarca opera, bale,

operet, müzikal ve çocuk oyunu sahnele-

diğini, ayrıca birçok konser gerçekleştir-

diklerini söylüyor:

“İzmir Devlet Opera ve Balesi; İstanbul,

İzmir ve Aspendos gibi uluslararası fes-

tivallere katılarak antik kentlerde eserler

sahnelediği gibi, Yunanistan, Almanya,

Bulgaristan, Kıbrıs ve İspanya’ya turneler

de düzenleyerek opera, bale ve çoksesli

müziğimizi yaygınlaştıran bir kurum.

Ayrıca opera solistlerimiz, aldığı teklifler

sayesinde dünyadaki önemli opera mer-

kezlerinde sahneye çıktılar ve ülkemizi

başarıyla temsil ettiler.”

Only certain groups that came on tour to perform their operettas were witnessed. In the 1950’s and 60’s İzmirian art lovers were only able to watch operas and operettas from Ankara at the İzmir Fair.”

100% full hall

Since 1982 İzmir State Opera and Ballet have performed hundreds of operas, bal-lets, operettas, musicals, children plays and numerous concerts (both regional and countrywide) with success. İzmir State Ope-ra and Ballet have proved that they are a dynamic, successful and contemporary ins-

titute not just in İzmir but also throughout the country by staging quality productions and exceeding their strength. In one season it stages 120 – 125 performances reaching an audience of 45000 – 50000 people and performs to a 100% full hall. Aytül Büyük-saraç expressed how much hard work was required to work under such inadequate technical conditions and on such a small stage and then went on to talk about the tens of operas, ballets, operettas, musicals, children’s plays and

numerous concerts staged by İZDOB since being established:

“İzmir State Opera and Ballet is an institu-tion that has staged performances in anci-ent cities by participating in international festivals in İstanbul, İzmir and Aspendos as well as has popularised polyphonic music, opera and ballet by organizing tours in Greece, Germany, Bulgaria, Cyprus and Spain. What’s more by accepting the offers they received, our opera soloists have suc-cessfully represented our country on promi-nent opera centre stages worldwide.”

Saraydan Kız Kaçırma / Abduction from Seraglio

Don Kişot / Don Quichotte

Page 108: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 2010106

Müjdat Gezen:“Sanat insanı onarır”

“Art rejuvenates the person”

Usta sanatçı Müjdat Gezen, kurduğu sanat merkezlerinde genç yeteneklerle deneyimlerini paylaşıyor. Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nin beşinci şubesini de

çok sevdiğini söylediği İzmir’de açtı.

Master artist Müjdat Gezen, shares his experiences with young talents through his art centers. Müjdat Gezen opened the fifth branch of his Art Centers in İzmir, where he is

reputed to love very much.

Sanat / Arts

Page 109: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 107

Oyunculuk serüveni ilkokulda oynadığı bir piyes ile başlayan ve şimdilerde 50. sanat yılını kutlamaya hazırlanan usta sanatçı Müjdat Gezen, açtığı sanat merkezlerinde yılların birikimini genç oyuncu adaylarıyla paylaşıyor. Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nin (MSM) beşinci şubesini geçtiğimiz Kasım ayında İzmir’de açan Gezen, kurduğu okulu İzmirlilere vefa borcunu ödemek için buraya getirdiğini söylüyor.

Sanat okulu açma fikri nasıl ortaya çıktı?GEZEN: Eski okulum olan İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda hocalık yaparken MSM’ yi açma fikri gelişti. Bir gün, bir öğrencimin kıvrandığını gördüm. “Ne oldu?” dedim. “Vize param olmadığı için, galiba okuldan ayrılıyorum hocam.” dedi. Baktım 35 Lira var yanımda, 25’ini ona verdim. “Hocam olmaz.” dedi, “Sınavına gir.” dedim. Bunun üzerine, bir gün param olursa bedava bir okul açayım diye düşündüm. Parasızlık yüzünden yetenekli bir insanın okuyamaması bana çok dokunmuştu.

MSM’nin 5. şubesi olarak İzmir’i seçtiniz. Özel bir nedeni var mı? GEZEN: Neden İzmir olmasın? İzmir benim en sevdiğim şehirdir. Orada ünlendim. İstanbullu olmama rağmen İzmir seyircisi tarafından tanındım ilk. Kurduğum okulu buraya bir vefa borcu olarak da getirdim. İzmir halkını severim. Demokrattır. Talep gelince hemen evet dedim.

İzmir’deki seyirci kitlesini nasıl buluyorsunuz?GEZEN: İzmir seyircisi Türkiye ortalamasının çok üzerindedir. Eski bir geleneksel tiyatro seyircisi vardır.

İzmir ile ilgili geleceğe yönelik başka planlarınız var mı?GEZEN: İzmir Film Festivali’ni Konak Belediye Başkanı Sayın Hakan Tartan ile konuştuk. Düşündüklerimizi yaşama geçirebilirsek Venedik Film Festivali ayarında bir festival olur.

Okullarınızla ilgili beklentileriniz ve hayalleriniz nelerdir?

In the midst of preparations of its 50th year celebration, that began with a play in elementary school, of being involved in the arts, Master Artist Müjdat Gezen, is sharing his experiences with prospective young talents through his art centers. Gezen that opened the fifth branch of the Müjdat Gezen Art Centres (MSM) last November in İzmir says that he established the branch in İzmir in order to repay debt of loyalty.

How did the idea of opening an art school arise?GEZEN: When I was lecturing at my old school the İstanbul University State Conservatory, I had the idea of establishing MSM. One day, I saw one of my students extremely upset. “What happened” I said. “Because I can’t finance the exams I think I am going to have to leave.” I looked in my valet I had 35 TL and gave him 25 TL. He said “ Thanks Sir but no” “Take your exams I said. Then one day I thought if ever I have money I would open a free school. The fact that a talented person couldn’t continue their education from lack of money had affected me.You chose İzmir as the 5th branch of MSM. Is there a special reason for that?

İzmir önümüzdeki yıllar içerisinde sanatsal ve kültürel çalışmalarda öne çıkan bir kent görünümünde olacak.

In the coming years İzmir be viewed as a city that is as the forefront of art and cultural developments.

Page 110: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 2010108

En büyük MSM İzmir’de1991’de İstanbul’da kurulan Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nin beşinci şubesi İzmir’de Konak Belediyesi katkılarıyla açıldı. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan, Gazeteci Uğur Dündar ve Yılmaz Özdil’in de bulunduğu açılışta İzmir halkı da Gezen’i yalnız bırakmadı. Müjdat Gezen ve Tansel Aksoy’un girişimleri ile açılan Ankara, Bursa ve İzmir MSM Merkezleri arasında İzmir MSM’nin en önemli özelliği, bütün MSM’ler içerisinde en büyüğü olma özelliği taşıması. Prof. Dr. Türkan Saylan Alsancak Kültür Merkezi’nin içerisinde yer alan Müjdat Gezen Sanat Merkezi, 6- 16 yaş arası branş dersleri, yaratıcı drama, piyano, gitar, dans bölümleri ve bunun dışında yetişkinler için iki yıllık konservatuar eğitimi de veriyor. Merkezi New York’ta ve uluslararası geçerliliği olan, Al Pacino, Marlon Brando, Paul Newman, Robert de Niro gibi ünlü yeteneklerin eğitimini aldığı okul “Actor Studio” bölümü de merkez bünyesinde yer alırken, New York Actor Studio eğitmeni Neil Fleckman da bölüm başkanı olarak İzmir MSM bünyesinde yerini alıyor. Tiyatro Bölümü’nün yönetimi ise Prof. Özdemir Nutku ile Müjdat Gezen tarafından yürütülüyor.

Largest MSM in İzmirThe fifth branch of Müjdat Gezen Art Centre that was first established in1991in İstanbul was opened in İzmir with contributions of İzmir Konak Municipality. During the opening ceremony attended by CHP Party President Deniz Baykal, Konak Municipality Mayor Hakan Tartan, Journalist Uğur Dündar and Yılmaz Özdil, the people of İzmir supported Gezen by attending as well. The most important feature of the İzmir MSM from those in Ankara, Bursa and İzmir that were opened with the initiative of Müjdat Gezen and Tansel Aksoy, is that İzmir MSM is the largest one. The Müjdat Gezen Art Centre that is located in the Prof. Dr. Türkan Saylan Alsancak Cultural Centre, provides training to 6- 16 age group youngsters on branch lessons such as creative drama, piano, gui-tar, dance etc and also two years of conservatory training to adults as well. Housing the internationally accredited Actors Studio that trained famous actors such as Al Pacino, Marlon Brando, Paul Newman, and Robert de Niro, as well as the New York Actor Studio lecturer Neil Fleck-man as the department head is also at the MSM in İzmir. The theater department is managed by Prof. Özdemir Nutku and Müjdat Gezen.

GEZEN: Why not İzmir? İzmir is my favourite city. I became famous there. Although I am from İstanbul, I was recognized by the İzmir audience at first. I have also brought my school as debt of loyalty. I like the people of İzmir, they are democratic. Upon the request, I said yes immediately.

How do you evaluate the İzmir audience?GEZEN: İzmir audience is well above the Turkish average. It has traditional theater audiences.

Do you have any other plans for İzmir in the future?GEZEN: We spoke about İzmir Film Festival with.Hakan Tartan, the Mayor of Konak. If we can realize our thoughts, it will be something equivalent to the Venice Film Festival.

What are your expectations and dreams about your schools?GEZEN: MSM students are in İstanbul, Ankara, and Bursa and in İzmir. It is going well at the moment. The young talents who will graduate from here will make themselves known and will be granted awards, and I will also be happy. Also my friends and relatives and my old teachers come here as well and students are raised. In the process they are forced to stay away from sects, drug, crime and anarchy. There is a no smoking policy in the institutions, and at least when the get involved in theater and art, they don’t have an opportunity to get involved in harmful activities. This is the simplest benefit. And also art rejuvenates the person, Art is life. Wherever there is a deficiency or a fault, put art in it and art will correct it.

What comes for İzmir and İzmirians?GEZEN: We are bringing a new breath of air to İzmir. This will maybe require enlivening the old fair and increase arts and cultural activities. MSM is committed to do its part. I will also do what is necessary in this respect. Because I love İzmir and İzmirians. This is true. In the coming years İzmir be viewed as a city that is as the forefront of art and cultural developments.

Page 111: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 109

GEZEN: MSM’liler İstanbul, Ankara, Bursa ve İzmir’de. Şimdilik iyi gidiyor. Buradan çıkacak genç yetenekler isimlerini duyurup, ödüller alacaklar, ben de mutlu olacağım. Ayrıca, eşim dostum geliyor, hocalarım geliyor, öğrenciler yetişiyor burada. Bunlar tarikatlardan, uyuşturucudan, gasptan, anarşiden uzak kalmak zorunda kalıyorlar. Kurumlar içinde sigara içilmiyor, yani en azından tiyatro ve sanatla ilgilendiklerinde kötü bir şey yapma fırsatları olmuyor. En basitinden böyle bir yararı var. Bir de sanat insanı onarır. Sanat çok güzel bir şey. Nerede bir arıza, bozukluk var, oraya sokun sanatı, onarır.

Neler bekliyor İzmir’i ve İzmirlileri?GEZEN: İzmir’e yepyeni bir soluk getireceğiz. Belki eski fuarı yeniden canlandırmak, kültürel ve sanatsal eylemleri daha arttırmak gerekecek. MSM bu konuda üzerine düşeni yapmakta kararlıdır. Ben de bu konuda ne gerekirse yapacağım. Çünkü İzmir’i ve de İzmirlileri çok seviyorum. Bu gerçektir. İzmir önümüzdeki yıllar içerisinde sanatsal ve kültürel çalışmalarda öne çıkan bir kent görünümünde olacak.

Page 112: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 2010110

Ebru sanatı yüzyıllardır süregelen bir Türk geleneğidir. Osmanlı’dan günümüze değin hiç eskimeyen yerini koruyan ebru, ince ince işlenir suya. Usta parmakların dokunuşuyla hayat bulan figürler kağıt ve kumaşlarda bir bir yerlerini alır. Ebru-nun birbirine benzerlik gösterse de her biri eşsiz olan örnekleri, Gazeteci Saadet Erciyas’ın girişimciliğinde doğal taş ve

mermerle buluşuyor şimdilerde. Çıkardığı bir dergi sayesinde tanıştığı mermer sek-törü ve ebru sanatını bir araya getirme düşüncesiyle doğan proje, markalaşma sürecinin ardından alınan tescil ile hızla büyüyen bir ivme kazanmış. Tüm bu gelişmelerden duyduğu heyecan ses tonundan da hissedilen Erciyas, küçük bir fikir olarak başlayan serüvenin gel-

Marbling art has been an ongoing Turkish tradition for centuries. Marbling has not aged at all since the Ottoman Empire and is still a fine art to this day where water is finely penetrated. Patterns, that find life with the touch of master fingers, find there way onto paper and cloth. Nowadays the similar but unique examples of marbling are coming together with natural stone

Taş üstünde açan çiçekler

Flowers blossoming on stone

Yüzyıllardır kağıt ya da kumaş üzerinde şekillenen ebru sanatı, İzmirli kadın girişimci sayesinde doğal taş ve mermer üzerinde de yaşam buluyor. Doğal taşın suyla dansı sonucu her biri eşsiz yeni ürünler ortaya çıkıyor.

Söyleşi / Interview

Due to a female entrepreneur from İzmir marbling art, which for centuries has been used on paper or cloth, is coming to life on

natural stone and marble. As a result of dance of natural stone and water, numerous new unique works are being created.

Page 113: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 111

diği noktadan oldukça memnun. Ebrunun Türklere özgü bir süsleme sanatı olduğunu söyleyen Erciyas, bu sanatın özellikle Osmanlı Dönemi’nde çok kullanıldığını ve toprak boya-larla uygulanan ebrunun nadide eserlerin de-ğerini artıran bir süsleme sanatı olduğunu dile getiriyor. Yıllar boyunca ağırlıklı olarak kağıda ve kumaşa uygulanan ebruya farklı bir çalışma ile bambaşka bir boyut kazandıran Saadet Erciyas, projenin doğuşunu şöyle anlatıyor: “Ben aslında gazeteciyim. Mermer sektörüyle ilgili bir derginin editörlüğünü üstlenmiştim. Haberleri yaparken mermer sektörüyle tanış-tım ve sorunlarıyla yakından ilgilenme olanağı buldum. Bu haberleri hazırlarken Verona’da düzenlenen dünyanın en büyük mermer fua-rını izleme fırsatı yakaladım. Bu fuarda doğal taşımıza ne kadar ilgi gösterildiğini bir kere daha görme şansım oldu. Bizim blok olarak yurtdışına giden taşlarımız, katma değeri yük-sek, işlenmiş ürünler olarak Türkiye’ye giriyor. Taşa katma değer katacak ne yapabiliriz diye düşündüm. Bu arada mermer dergisine, ebru sanatıyla ilgili bir haber yapmıştım. Çünkü ebru sanatı yurtdışında mermer kağıdı (marb-ling paper) olarak biliniyor. Oradan bir fikir gelişti bende. Ebru sanatıyla uzun zamandır

and marble as a result of journalist Saadet Erciyas’s entrepreneurial skills. The project originated by her connect-ing the marble industry, for which she was publishing a magazine on, with marbling art. Having registered officially after the branding process it has gained huge momentum. The excitement of the progress made can be heard in Erciyas’s voice and she seems to be more than content to see where her adventure, which started as a small idea, has come.

Erciyas stated that marbling is a fine art specific to Turks. She went on to explain that it was used more so in the Otto-man Period when marbling was ap-plied with natural paint in order to add value to rare art works. Having taken marbling, which for years has been applied to especially paper and cloth, to an utterly different dimension Saadet Erciyas explains the birth of her project. “I’m actually a journalist. I was an edi-tor for a magazine published for the marble industry. While preparing the

Ebruda bir desen sadece bir kez oluşturulabiliyor. Bu yüzden yapılan her ürün eşsiz. Benzeri var ama aynısı yok.

A design can only be created once in marbling. For this reason, every product is unique. There can be similarities but never replicates.

Her ebru tektir Gerek icrası esnasında kullanılan malzemeler, gerek yapılış biçimi ve gerekse geleneksel yönü ile diğer görsel sanatlardan birçok farklılıkları olan bir sanat dalıdır. Ebru; akışkanlığı kitre gibi kıvam artırıcı maddeler ile katılaştırılmış suyun üzerine serpilen, suda erimeyen boyaların meydana getirdiği desene, hiç müdahale edilmeden veya “biz” adı verilen aletler yardımı ile su yüzeyindeki boya damlalarına şekiller verilerek elde edilen desenin kâğıt üzerine aktarılması sonucu meydana gelen sanattır. Ebru sanatını diğer san-atlardan ayıran özelliklerin en önemlilerinden birisi de yapılan hiçbir ebrunun aynısının tekrar yapılamamasıdır.

Every marbling is uniqueWhether it is materials used, how it is made or its traditional charac-teristics it is a branch of art very different to other visual arts. Marbling is an art created by transferring a pattern obtained from; sprinkling non-dissolvable paints onto a mixture of water and a viscosity increas-ing substance that has the liquidity of gum tragacath then designed either by intervening with an instrument known as a “awl” to shape the colour droplets as desired or not intervening at all, onto paper. The most important feature that separates the marbling art from the other arts is that no marbling pattern can be repeated.

Page 114: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 2010112

ilgilenen yakınlarım vardı. Acaba ebruyu taşa ve mer-mere uygulayabilir miyiz, diye düşündüm. Hakikaten de birbiriyle çok güzel kay-naştı mermerle ebru. Muh-temelen sanatçılar bunu denemiştir. Bizim burada farklılığımız, taşa katma de-ğer katan kültür ürünü oluş-turmak oldu ebru sanatıyla. Yani kendi doğal taşımıza bir değer kattık. Yeni bir ürün ortaya çıkardık. İşin güzelliği de bunu yaparken kadın sanatçılarla çalışmak. Çün-kü ebru, kadın sanatçıların teknesinde çok güzel çiçek açıyor.”

Ebru taşa taşınıyor

Kadınların ev atölyelerinde yaptıkları çalışmaların kültür ürünü olarak sunumunu yapıyor Saadet Erciyas. Tablo ve plaket-lere dönüştürdükleri ürünler, geleneksel Türk motifleriyle beğeniye sunuluyor. Ebru tekniğinin aynen uygulandığı çalış-malardaki tek fark, ortaya çıkan ürünün kağıt ve kumaş yerine taş ve mermere

news I had the opportu-nity to get acquainted with the marble industry and get involved closely with its drawbacks. While preparing this news, I had the chance to attend the biggest marble fair in Verona. At the fair I had the good fortune to see just how much interest everybody had towards our natural stone. The blocks we send overseas were returning to Turkey as value added refined products. I started think-ing about what could be done to add value to stone. At that time I had just completed an article on marbling art for the marble magazine because marbling art is known as marbling

paper in overseas. That is how the idea originated.

I had relatives who had been dealing with marbling art for a while. I wondered if it was possible to apply marbling to natural stone and marble. In all honesty I believe that marbling and marble have bonded amazingly. I’m sure artists have tried it but what differentiates us is that we have tried to create a cultural work of art by using marbling art and adding value to stone. In other words we have added value to our own natural stone and invented a new product. The best part of it was working with female artists because marbling blos-soms beautifully when it’s a female artist’s tray.

Marbling is moving onto stone and marble Saadet Erciyas is presenting works created by women in their workshops at home as cultural works of art. Products transformed into paintings and plaques are being of-fered with traditional Turkish designs. There

taşınıyor olması: “Aynı ebru gibi teknede yapılıyor. Ebruda kullanılan ana malzeme kitre denilen özel bir su. Geven bitkisinin kurutulmuş özsuyu olan kitrenin suda eritilmesi ile yapışkan bir malzeme elde ediliyor. Bir gün dinlendikten sonra tek-neye dökülüyor ve toprak boyalarla bu çalışma yapılıyor. Teknede klasik ebru tekniği uygulanarak yani kağıda alacak-mış gibi çalışıyorlar. Tabii taşa almak, kağıda ya da kumaşa almaktan biraz daha zahmetli. Çünkü taşa uygulamanın bazı zorlukları var. Taş ağır bir malzeme. Her taş kabul etmiyor. Biz bu çalışmada Afyon mermerini, Denizli travertenini, Antalya’nın limra taşını kullandık özellikle. Daha emici taşlar. Boyaların kıvamları biraz daha ayarlandı, sonuçta ortaya böy-le bir ürün çıktı.” Saadet Erciyas, ürünler ortaya çıktıktan sonra hazırladıkları çalış-maları da Kültür Bakanlığı’nda Güzel Sa-natlar Eseri olarak kayıt ve tescilini yap-tırmış. Her ürünün arkasına da “Made in Türkiye” etiketini koymuş. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) kadın giri-şimcilere fuar desteğinden de yararlanan Erciyas, ürünlerini Estetik Ebru ve Estetik

Ebrunun birbirine benzerlik gösterse de her biri eşsiz olan örnekleri, Gazeteci Saadet Erciyas’ın girişimciliğinde doğal taş ve mermerle buluşuyor.

With journalist Saadet Erciyas’s entrepreneurial skills the similar but unique examples of marbling are now associated with natural stone and marble.

Page 115: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 113

is no change in the technique used to ap-ply the marbling, the only difference is that instead of paper and cloth the final prod-uct is applied to stone and marble: “It is still made in a tray as it is in marbling. The main ingredient in marbling is a spe-cial type of water known as gum traga-canth. A sticky substance is obtained by dissolving dried wild liquorice, whose sap is gum tragacath, in water. After leaving it to rest for a day, it is poured into the tray and mixed with natural paints. The procedure then carried out in the tray is the classic marbling technique, as if it were going to be transferred to paper. Of course transfer-ring it to stone is a bit more difficult than paper or cloth because there are certain difficulties of applying it to stone. Stone is a heavy material and not all types of stone accept it. We specifically used Marble from Afyon, Travertine from Denizli and Lymra Stone from Antalya, as they are absorbent stones. The viscosity of the paints was ad-justed accordingly and a final product like this was created.” Once the works were complete Saadet Erciyas officially registered them as articles of virtu, at the Ministry of Culture. She also stamped the back of every product as “Made in Türkiye”. With the fair support of the Union of Chambers and Commodity Exchanges of Turkey (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği - TOBB) to female entre-preneurs, Erciyas branded her products in Turkish, Estetik Ebru and English, Aesthetic Marbling.

Internet sales

At present these products, which are now attracting interest as a culture product as a result of Erciyas’s entrepreneurial skills, can only be purchased through the allocated internet sites. Aegean Region Chamber of Industry, İzmir Commodity Exchange, Konak Municipality and Aegean Exporters’ Association have not begrudged their sup-port on a project, which started as a team of five women creating unique products in their workshops at home.

Having stated that this support is impor-tant in acknowledging the value of stone and female labour Erciyas went on to say, “ These institutions are giving their foreign guests our products as gifts. One of our first objectives was export. This is a long-term objective however I think we have already fulfilled exporting them in a way thanks to the stones gifted to the foreign guests.”

Even though orders are being placed on the website, one of Saadet Erciyas’s primary objectives is to open a showroom where her products are on sale.

She indicated that the products have al-ready attracted attention in international marble and tourism fairs. Saadet Erciyas expressed how pleased she was with the amount of interest shown in her products and is proud of introducing the marbling art in a different dimension to the world.

Marbeling isimleriyle hem İngilizce hem Türkçe olarak markalaştırmış.

İnternetten satış

Erciyas’ın girişimiyle kültür ürünü olarak gittikçe daha çok ilgi gören ürünler, şim-dilik sadece internetteki sitelerinden satı-şa sunuluyor. Kadınlardan oluşan 5 kişilik ekibin ev atölyelerinde üretilen bu eşsiz ürünler ile başlayan projeye, Ege Bölgesi Sanayi Odası, İzmir Ticaret Borsası, Konak Belediyesi, Ege İhracatçı Birlikleri de des-teklerini esirgememiş. Bunun hem taşın hem de kadın emeğinin değerlenmesi açısından önemli bir destek olduğunu dile getiren Erciyas, “Bu kurumlar gelen yabancı konuklarına kültür ürünü olarak bizim çalışmalarımızı hediye ediyorlar. İlk başta hedeflerimizden biri ihracattı. Bu uzun vadeli bir hedef ama biz daha şim-diden yabancı konuklara verilen taşlar aracılığıyla dolaylı bir ihracat gerçekleştir-dik herhalde.” diyor. İnternetten sitesin-den sipariş yöntemiyle çalışılsa da Saadet Erciyas’ın ilk hedefi, ürünlerin satışının gerçekleşeceği bir showroom açmak. Uluslararası mermer ve turizm fuarlarında bu ürünlerinin oldukça ilgi gördüğünü belirtiyor. Ürünlerin gördüğü ilgiden memnuniyetini dile getiren Saadet Erciyas, ebru sanatını farklı bir boyutta dünyaya tanıtmanın da gururunu yaşıyor. (http://www.estetikebru.com)

CEYDA ADAR

Page 116: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 2010114

Zamana direnen ustalarUstalıklarını öğretecek öğrenci bulmakta zorlansalar da, en azından fotoğrafçılar onların kıymetini biliyor. Göz nuru emekleri fotoğraf karelerinde anıtlaşıp, ölümsüzleşiyor. Geleneksel el sanatlarının zamana direndiği Tire, fotoğrafçılar için tam bir cennet!

Objektif / Objective

Craftsmen who defy timeAlthough they have difficulty in finding students to teach their

artisanship, at least the photographers appreciate their value. Their eye-straining works are monumentalized and immortalized in the frames of

photographs. Tire, in which traditional handicrafts defy time, is truly a paradise for photographers!

Yazı ve Fotoğraflar: SERKAN SÖNMEZİzmir Fotoğraf Kulübü

Script and photographs: SERKAN SÖNMEZİzmir Photography Club

Page 117: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 115

Keçe ve ritim

Koyun ve kuzu yününden yapılan ke-çeler, yer yazgısı, avcılar için tapa veya çobanlar için kepenek olarak kullanılır. Hayatımızdaki yeri giderek azalan keçe, günümüzde daha çok dekoratif amaçla satın alınmaktadır. Nesilleri tükenen keçe ustalarının ritimsel hareketlerle imal ettiği keçenin yapımını izlemek isteyenler için Tire belki de son şehirlerden biridir.

Tire’den İstanbul’a

Tire, Osmanlı devleti za-manında bini aşkın urgan tezgahına sahiplik yapmış. Osmanlı donanmasının ha-latlarının Tire’de dokunduğu ve İstanbul kuşatmasında Haliç’e indirilen gemiler-de kullanılan halatların da Tire’den getirildiği, tarih kitaplarına geçen önemli bilgilerdendir. Günümüzde ise urgancılıkla uğraşanlara, sadece şehrin Eski Tire ola-rak adlandırılan kısmında rastlamak mümkündür. Çe-yizlerin vazgeçilmezi nalın 20 hamamı, 200’ü aşkın ca-misi ve geleneklerine bağlı bir halkı barındıran şehirde, nalıncılık zanaatını hâlâ yürütmekte bir dükkânın olmasını yadırgamamak gerekiyor. Camilerde abdest almak, hamamlarda yıkanmak, düğünlerde ise çeyize zengin bir görünüm vermek için alınan nalınlar, değişik renk ve desen-leriyle vazgeçilmez bir hediyelik eşya klasiğidir.

Zahmetli işçilik

Semer, yük ve binek hayvanlarının sırtını korumak için kullanılan dolgu kaplama-ya verilen isimdir. Oldukça zahmetli bir işçiliği vardır ve her hayvan türüne göre ayrı yapılır. Semercileri ve rengarenk se-

merleri görmek isteyenler için Tire çar-sında yerlerini sormak yeterli olacaktır.

Zarif desenler

Atlas yorgan altında uyumak, Tire’de yıllardır süregelmiş bir gelenektir. Pas-tel tonlardaki saten kumaşların üstüne işlenen zengin motifler, sayıları 20’yi geçmeyen yorgancıların emek dolu

ellerinden dökülür. Hasır örgüsü, bakla-va, gül, mekik, limon çekirdeği gibi zarif desenleri fotoğraflamak ayrı bir zevk verir insana.

Geçmiş zaman oyuncakçıları

En eski mesleklerimizden saraçlık. Şimdi yok olmaya yüz tutmuş bir kültürümüz aynı zamanda. Saraçlık binek ve çeki hayvanlarının koşum takımlarını yapma ve süsleme işidir. Ayrıca saraçlar mu-şamba, bavul, çanta ve her türlü deri ürünleri yaparlardı.

Felt and rhythm

The felts made of sheep and lamb wool are used as ground cloths as well as protective caps for hunters and cloaks for shepherds. The material of felt, which is used less and less in our daily life, is purchased today rather to be used with decorative purposes. Tire is maybe one of the last surviving cities for the ones who would like to watch the

production process of felt, which is manufactured by the rhythmi-cal movement of endangered felt masters.

From Tire to Istanbul

Tire hosted more than a thousand rope looms during the Ottoman period. It is recorded in history books that the hawsers of the Ottoman navy were weaved in Tire and the hawsers used in the ships launched to the Golden Horn during the siege of İstanbul were again brought from Tire. Today, it is possible to encounter rope weavers only in the region called as the Old Tire. Clog as the indispensible item of a wedding chest It is not stran-ge at all to find a workshop still maintaining the handicraft of clog production in a city, which inclu-des 20 public baths and more than 200 mosques, and which accom-modates people who are devoted

to their traditions. The clogs in different colours and patterns, which are used to perform ablution in mosques, get washed in public baths and enrich the bride’s chest in weddings, are among the classics of indispensible souvenirs.

A demanding workmanship

Saddles are infilled coatings used to protect the backs of draught animals and mounts. Its production requires a very demanding workmanship and it is produced separately for each type of animal. The ones, who

Page 118: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 2010116

Saraçlıkta kromlanmış ve yağlı deriler kullanılır. Bunlar debbağ bıçağı ile kesi-lir, tıraşlanır, sonra mumlu iplik ve ucu küt iki iğneyle dikilir. Deriden başka saraçlıkta tahta, kösele, demir, sac, bez, kıl ve kıtık kullanılır. Eskiden çocukların oyuncaklarını yapanların saraçlar oldu-ğunu biliyor muydunuz?

would like to see saddle producers and multicoloured saddles, only need to ask in Tire bazaar where to find them.

Elegant patterns

Sleeping under satin quilts is a long-surviving tradition in Tire. The rich motifs on satin fabric with colours in pastel tones are embroidered by toiling quilt makers whose number does not exceed 20. It gives a unique pleasure to photograph these ele-gant patterns, such as matting, diamond-shape, rose, shuttle and lemon seed.

Toy makers of the past

Saddlery is one of our oldest occupations. It is at the same time an almost extinct cultural production. Saddlery is the art of producing and decorating the harness of mounts and draught animals. Saddlers also made other types of products, such as oilcloths, suitcases, bags and all kinds

of leather products. Chromized and oiled leather is used in saddlery. These leathers are cut with tanner knives, trimmed and later knitted by using waxed thread and two blunt pointed needles. Besides leather, other types of material are used in saddlery, such as wood, stout leather, iron, sheet, fabric, hair and stuffing. Did you know that it was saddlers who made children’s toys in the good old days?

Page 119: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 117

Page 120: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 2010118

Prof. ŞEBNEM TAVMANEge Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölüm Başkanı

Enginarın ülkemizdeki üretimi Ege ve Marmara bölgelerinde yoğunlaşmıştır. Marmara bölgesinde Bayrampaşa, Ege ve Akdeniz bölgelerinde ise Sakız çeşitleri

yaygın olarak yetiştirilmektedir. Üreti-min yüzde 60’ı Ege, yüzde 40’ı Marmara Bölgesi’nden sağlanmaktadır. 2004 yılı verilerine göre 13.492 tonluk enginar üretimi ile İzmir, Türkiye üretiminin yüz-de 50’sine yakınını oluşturmaktadır. Bu ürünün üretim merkezinde yaşayanların

sağlık kaynaklarından birini oluşturan enginar Ege mutfağının da en özel me-nüleri arasında yer almaktadır.

Sakız enginarının başları, Bayrampaşa çe-şidinden küçük, açık yeşil renklidir. Yap-rak boyları daha kısadır. Kış soğuklarına

En lezzetli çiçekEn lezzetli sakız enginarlarının yetiştiği Karaburun’da bahçeler yine yemyeşil

oldu. Hem lezzeti hem de sağlığa yararlarıyla Ege-Akdeniz mutfağında ve beslenme tarzında enginarın yeri bambaşkadır.

Mutfak Kültürü / Culinary Culture

The most delicious flowerGardens have all turned green in Karaburun where the most delicious globe

artichokes are grown. Artichoke holds a unique place in the Aegean-Mediterranean cuisine and nutrition habits with its flavor and salutary characteristics.

Page 121: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 119

dayanıksız olduğundan Ege Bölgesi’nde, özellikle İzmir civarında çok yetiştirilir. Aslında meyvesini erken geliştiren bir çe-şit olduğundan piyasaya turfanda olarak çıkarılır. Enginarın taze olarak tüketiminin yanında konserveye işlenmiş ve derin dondurulmuş olarak kullanımı mümkün-dür. Konserve yapımında genellikle etli ve büyük tablalı çeşitler kullanılır. Son zamanlarda enginar kalbi olarak bilinen, küçükbaşlı çeşitler de tüm olarak konser-ve edilmektedir. Yapılan bilimsel çalışmalarla enginarın kansere karşı ve karaciğer sağlığını koru-maya yardımcı, kolesterol düşürücü po-tansiyele sahip olduğu ortaya konulmak-tadır. Üç farklı enginar çeşidi üzerinde yapılan bir araştırmada enginarın yüzde 7.2 ile yüzde 4.1 arasında antioksidan madde içerdiği bulunmuştur. Enginar kan yağları (kolesterol) tedavisinde çok eski dönemlerden beri kullanılmaktadır. Son yıllarda yapılan araştırmalar enginar yaprağı ekstraktlarının kan yağlarını dü-şürmedeki etkilerini kanıtlamıştır.

İspanya’da yürütülen bir çalışmada en-ginarın antioksidan etkisinin pişirme işleminin etkisiyle artış gösterdiği belir-tilmektedir. Buharda pişirilen örneklerde suda haşlananlara göre antioksidan düzeyi daha yüksek bulunmuştur. Pişir-me işlemiyle antioksidan kapasitesinin pişmeden önceki duruma göre buharda pişirmede 15 kat, suda haşlamada 8 kat artış gösterdiği belirtilmiştir. Antioksidan miktarında meydana gelen artışın pişir-me sonucunda yapıda meydana gelen yumuşama sonucunda daha kolay dışarı-ya çıkabilir hale gelmesine bağlanmıştır. Buradan da geleneksel pişirme yöntem-lerinin enginarın diğer sebzelerde oldu-ğu gibi besleyici özelliğini arttırdığı ve sağlığa yararlı bileşenlerin de biyoyararlı-lığını arttırdığı sonucuna varılmıştır.

Inulin çözünebilir diyet lifi özelliğinde, bitkisel kökenli bir depo formunda bir karbohidrat olup fruktoz polimerlerinin heterojen karışımına verilen isimdir.

Aegean and Marmara regions are the pri-mary center of artichoke production in our country. Bayrampaşa species of artichoke is widely grown in the Marmara region, while globe artichoke species is widely produced in the Aegean and Mediterranean regions. 60% and 40% of the whole production is carried out in the Aegean and Marmara regions, respectively.

According to the data from 2004, İzmir pro-vides about 50% of the total production in Turkey with a rate of 13.492 tons of articho-ke production. Artichoke, which constitutes one of the health sources of people living in this production center, is among the most special menus of the Aegean cuisine.

The heads of globe artichoke are bright green and smaller than those of Bayram-paşa species. Their leaves are shorter. Since it is not resistant against winter cold, it is

widely produced in the Aegean Region, es-pecially in İzmir. As it yields fruit very early, it is released to the market early in the sea-son. Besides consuming artichoke as fresh, it is possible to use it as canned and frozen food. Fleshy and large artichoke species are generally used for canning. Recently, spe-cies with small heads known as artichoke heart are also canned as whole.

Scientific studies have revealed that articho-ke provides protection against cancer and helps protecting liver health and has the potential for reducing cholesterol. A research conducted on three different species of ar-tichoke has revealed that artichoke contains 7.2% to 4.1% antioxidant substance.

Artichoke has been used since ancient ti-mes in the treatment of blood fats (choles-terol). Recent studies have proved the effi-cacy of artichoke leaf extracts in reducing

Enginar alırkenEnginarın tazeliğini anlamak için uzun sapının ucundan tutup sallayın. Elastik bir şekilde sallanıyorsa tazedir. Yaprak uçlarının da yeşil renginin değişmemiş olması gerekir. Yaprak uçlarında kahverengimsi lekeler mevcut ise muhtemelen soğuk almıştır.

While buying artichokeIn order to understand whether the artichoke is fresh, handle it from its long stem and shake it. You can be sure of its freshness if it takes an elastic shape. The green color of its leaf edges should not turn into any other color. If there are brown spots on leaf edges, it is most probably exposed to cold.

Page 122: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 2010120

Sindirilmeyen ve ince bağırsakta emilmeyen, ama yararlı bakteriler tarafından kalınbağırsakta faydalı organizmalar tarafından fermentasyona uğrayan bir özelliğe sahiptir. Yapılan araştır-malar, enginarda bulunan inülinin birçok gıda uygulamasında geniş bir kullanım için kullanı-labileceğini de göstermektedir.

Enginarın besin değeri 100 gr. taze ve çiğ (pişirilmemiş) sebze olarak enginarın içerdiği önemli besin değerleri şun-lardır: 80 kalori, 3 gr protein, 7,8 gr karbonhid-rat, 0 kolesterol, 0,2 gr yağ, 1.5 gr lif, 70 mgr fosfor, 55 mgr kalsiyum, 0,8 mgr demir, 45 mgr sodyum, 330 mgr potasyum, 30 mgr magnez-yum, 0,5 mgr çinko, 280 IU A vitamini, 0,15 mgr B1 vitamini, 0,05 mgr B2 vitamini, 0,7 mgr B6 vitamini ve 10 mgr C vitamini.

Yemekler: Ege Palas Oteli Şef Nejdet POLAT

ZEYTİNYAĞLI ENGİNARMALZEMELER: 10 tane enginar, 2 orta boy patates, 2 havuç, 10 tane arpacık soğan (yoksa 1 tane büyük kuru soğan), 3-4 tane kesme şeker, 1 çay bardağı zeytinyağı, dereotu, tuz YAPILIŞI: Soyup limonlu suyun içine koyduğunuz enginarların kenarları temizlenir. Havuç, patates, soğan küçük küçük doğranır, 1 çay bardağı bezelye ile tencereye koyulur ve üstünden aşana kadar su doldurulur. Yeterince tuz, kesme şeker ve zeytinyağı ilave edildikten sonra kaynatılır. Ayıklanan enginarlar limonlu sudan çıkarılıp yıkanır. Tencerede kaynayan malzemenin içine atılır. Üzerine bir limon sıkılır. Enginarlar yumuşayana kadar kısık ateşte pişirilir (suyunu çekip yağına inmeli). Tencerede soğuduktan sonra, enginarlar parçalanmadan tabağa alınır. Kalan malzeme enginarlara taksim edilir. Üzeri dereotu ile süslenip afiyetle yenir.

ARTICHOKE WITH OLIVE OIL INGREDIENTS: 10 artichokes, 2 medium size potatoes, 2 carrots, 10 shal-lots (if not available, 1 big onion), 3-4 cubes of sugar, 1 tea glass of olive oil, dill, salt PREPARATION: Artichokes are peeled and submerged into water containing lemon juice, and their edges are removed. Carrots, potatoes and onions are chopped into small cubes, placed in a pan together with one tea glass of green peas, enough water is added to cover the artichokes. It is boiled after adding sufficient amount of salt, sugar and olive oil. Cleaned artichokes are taken out of the water and washed. They are added to the ingredients boiling in the pan. An abundant amount of lemon juice is added. Artichokes are cooked at low heat until they soften (water inside the pan should boil down). After the pan cools to room temperature, artichokes are placed on a service plate as whole. The remaining ingredients are added evenly to the artichokes. They are adorned with dill and served.

Page 123: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 121

blood fat levels. In a study conducted in Spain, the effects of different cooking methods on artichoke’s antioxidant profile, antioxidant capacity and physical characteristics were investiga-ted. It was reported that antioxidant effect of artichoke increased with the effect of co-oking process. Antioxidant level was found to be higher in samples cooked with steam compared to boiled samples. Antioxidant capacity was determined to increase 15 times in cooking process with steam and 8 times in boiling in water compared to pre-cooking antioxidant levels. This increase observed in the antioxidant amount was associated with the fact that antioxidant substances are released more easily due to the softening of structure at the end of cooking process. Thus, it has been estab-lished that traditional cooking methods augment the nutrition value of artichoke as in other vegetables and increase the bioavailability of its salutary compounds. Inulin is a carbohydrate that belongs to a

class of soluble diet fibers found in the form of vegetable source, and it is a name given to the heterogeneous mixture of fructose polymers. It is not digested and absorbed in the small intestine, but fermented by useful organisms in the large intestine via useful bacteria. Conducted researches show that inulin in artichoke may be used extensively in various food applications.

Important nutrition values of 100 g fresh and raw (uncooked) artichoke are as fol-lows: 80 calories, 3 g protein, 7,8 g carbohy-drate, 0 cholesterol, 0,2 g fat, 1.5 g fiber, 70 mg phosphor, 55 mg calcium, 0,8 mg iron, 45 mg sodium, 330 mg potassium, 30 mg magnesium, 0,5 mg zinc, 280 IU vitamin A, 0,15 mg vitamin B1, 0,05 mg vitamin B2, 0,7 mg vitamin B6 and 10 mg vitamin C.

ENGİNAR DOLMASIMALZEMELER: 7 adet enginar, 1 su bardağı pirinç, 3 soğan, 1 çorba kaşığı toz şeker, nane, dereotu, maydanoz, zeytinyağı, tuz, karabiber, limon, suYAPILIŞI: Enginarların iç harcı için karıştırma kabına soğanları doğrayarak alın. Daha sonra üzerine pir-inç, doğranmış yeşillik ve tuz, karabiber ekley-erek iyice karıştırın. Yağını da ayarladıktan sonra içi boşaltılmış enginarların içine doldurun. Her birinin üzerine birer dilim limon koyarak tencereye dizin. Enginarların da içine girecek şekilde su ekleyerek kısık ateşte pişmeye bırakın.

STUFFED ARTICHOKE INGREDIENTS: 7 artichokes, 1 glass of rice, 3 onions, 1 table spoon of granulated sugar, mint, dill, parsley, olive oil, salt, pepper, lemon, water

PREPARATION: To prepare the mixture to be stuffed into artichokes, chop onions into a mixing bowl, add rice, chopped vegetables, salt and pepper and mix thoroughly. After adjusting its oil, stuff the carved artichokes with the mixture. Align them inside a pan by placing a slice of lemon on top of each. Add enough water to cover the artichokes and cook at low heat.

Page 124: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 2010122

İzmir’in renkli bahçesi

Güncel / Actual

Colourful garden of İzmirThe world’s most beautiful, greenest and the most

colourful ornamental plants and saplings are grown in the gardens aligned on both sides of the road

leading to the centre of Ödemiş which is located in the heart of Küçük Menderes, one of the most fertile

plains in the world. These ornamental plants and saplings take roots in different lands in all corners of

the country and the world.

Dünyanın en verimli ovalarından biri olan Küçük Menderes’in merkezinde bulunan Ödemiş’in girişinde sağlı sollu sıralanmış

bahçelerde dünyanın en güzel, en yeşil, en renkli süs bitkileri ve fidanları yetişir. Oradan da ülkenin ve dünyanın dört bir köşesinde kök salar.

Page 125: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 123

Flowers turn cold buildings into warm and cosy homes by surrounding them with a colourful riot. Trees smile all in green despite everything amidst the ceaselessly flowing traffic in full course. You get away from the rumpus of city life if only for a short while.

This verdant world meets you as soon as you enter Ödemiş which stretches along with its back resting against Bozdağ (Griz-zly Mountain). The world’s most beautiful, greenest and the most colourful ornamen-tal plants and saplings are grown in the gardens aligned on both sides of the road leading to the city centre and they take roots in different lands in all corners of the country and the world. Ornamental plant cultivation, which holds an important place in the economy of Ödemiş, has ex-panded into a gradually growing industry in the last 10 years. Arboriculture, green-house and plant cultivation companies, which are located on both sides of the road

Soğuk binaların çevresini sararak ren-garenk bir cümbüşle sıcacık yuvalara dönüştürür çiçekler. Bütün hızıyla durma-dan akan trafik arasında her şeye rağmen yemyeşil gülümser ağaçlar. Kısa bir an da olsa uzaklaşırsınız kentin gürültü patırtı-sından.

Sırtını Bozdağ’a vermiş Ödemiş’in daha girişinde karşılar sizleri bu yemyeşil dün-ya. Kent merkezine kadar sağlı sollu sı-ralanmış bahçelerde dünyanın en güzel, en yeşil, en renkli süs bitkileri ve fidanları yetişir ve oradan da ülkenin ve dünyanın dört bir köşesinde kök salar. Ödemiş’te önemli bir yere sahip olan süs bitkileri yetiştiriciliği, son 10 yıldır ivme kazanan bir endüstriye dönüştü. Ödemiş yolunda ilerlerken sağlı sollu konuşlanan seracılık, fidancılık ve bitki firmaları da bu dönüşü-mü kanıtlar niteliğinde. Biz de hem sek-törü daha yakından tanımak hem de yerli üreticilerle tanışmak için ilk molamızı yol üstündeki İnci Çiçekçilik’te veriyoruz. Kapıda bizi tüm misafirperverliğiyle kar-şılayan üreticiler eşliğinde içinize huzur veren çiçekler arasında ilerlerken sektörle ilgili bilgiler alıyoruz. Ödemiş çalı türün-de Türkiye üretiminin yüzde 65’ini, ibreli türünde de yüzde 50’sini karşılıyor.

Ödemiş Belediye Başkanı Bekir Keskin’in deyimiyle Küçük Menderes İzmir’in arka bahçesi ve dünyanın en verimli ovala-rından biri olarak anılıyor. Süs bitkileri üretimi için gerekli iklim koşullarına sahip olan Ödemiş de Küçük Menderes Havzası’nın merkezinde yer alıyor. Toprak, su ve hava yapısı, uygun iklim bölgesi ve ürün çeşitliliğiyle birçok bölgeye göre olağanüstü imkanlara sahip olan Ödemiş’te yaygınlaşan yeşil endüstri ile birlikte bin 200 süs bitkisi çeşidi yetiştiri-liyor. Çobanoğlu Fidancılık’ın sahibi Mus-tafa Çobanoğlu da Yeşil Endüstri ile ilgili bilgiler veriyor bize yanında sıcak bir çay eşliğinde. Ardından çevrede bir tur yeşil rengin garantisinde… Yeşilin her tonu, çeşit çeşit şekillenmiş ağaçlar, çalılar ve saksı çiçekleri arasında yürürken bir yan-dan içinize dolan huzuru duyumsuyor öte yandan da nasıl bir emek ile yetişti-rildiklerini sorguluyorsunuz. Firmanın bir çalışanından ağaçlara bu şekilleri nasıl verdiklerini göstermesini rica ediyoruz. O da bizi kırmayarak başlıyor hünerli ellerini çalıştırmaya.

Her makas hareketinde bir sanatçı eda-sıyla buluşuyor ağaçla. Bu güzel sunu-mun ardından çiçekler arasındaki yolcu-luğumuza bir mola verip, Balabanlı Yolu üzerinden son durağımız olan Dallıoğlu

Page 126: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 2010124

Seracılık, Fidancılık ve Çiçekçilik’e doğru yol alıyoruz. Dallıoğlu’nda Ödemiş Belediye Başkanı Bekir Keskin, Başkan Yardımcısı İrfan Akça ve Ödemiş Süs Bitkisi Üretici Birliği üyeleri de bize eşlik ediyor. Bizler için özenle hazırlanmış sofrada bir yandan öğle yemeğimizi yerken diğer yandan da Başkan’ın Ödemiş’teki “Yeşil Endüstri” ile ilgili açıklamalarına kulak kabartıyoruz. Keskin, “Havza, patates, süt hayvancılığı,

leading to Ödemiş, are a living witness to this transformation. In order to learn more about the sector and meet the local pro-ducers, we take our first break at İnci Floris-try by the roadside. The producers welcome us at the door with hospitality and inform us about the sector as we walk through soothing flowers. Ödemiş produces 65% of Turkey’s total bush plant and 50% of conif-erous types production.As Ödemiş Mayor Bekir Keskin states, Küçük Menderes is considered the backyard of İzmir and one of the most fertile plains in the world. Ödemiş, which has the climatic conditions required for the cultivation of ornamental plants, is situated in the heart of Küçük Menderes Basin. With the increas-ing value attached to green industry, the number of cultivated ornamental plants has increased to 1,200 in Ödemiş which possesses extraordinary opportunities com-pared to several other regions with its fertile land, water and micro-climate as well as its product variety. Mustafa Çobanoğlu, the owner of Çobanoğlu Arboriculture, gives us information about Green Industry while we are sipping our tea. Then we take a tour around under the guarantee of the colour green... You feel peace inside while walking through the trees, bushes and houseplants of many forms ornamented with all tones of green and you wander how much ef-fort is put in cultivating these plants. We request one of the workers to show us how they give those shapes to the trees. He does not return our request and starts working his skilful hands. At each move of the scis-sors he transforms the tree in the manner of an artist. Following this impressive demon-stration, we take a break from our journey amidst the flowers and proceed to our final stop at Dallıoğlu Greenhouse, Arboriculture and Floristry on Balabanlı Road.

Ödemiş Mayor Bekir Keskin, Deputy Mayor İrfan Akça and the members of Ödemiş Ornamental Plant Producers Union ac-company us in our visit to Dallıoğlu. While eating our lunch at the table elaborated for us, we incline our ears to the Mayor’s explanations about the “Green Industry”

in Ödemiş. Keskin states that “the basin faces a new alternative of producing new products apart from traditional ones like potato, melon and other vegetables as well as stock-breeding for milk production. Or-namental plant production is the primary product of the future in the basin... Ödemiş will become the centre of production, mar-keting and promotion of Green Industry”. He continues his comments with the en-thusiasm triggered by the rapidly growing sector in the region:

“The climate in our town is very suitable for the cultivation of ornamental plants. Our population, which approaches to 200 thousand together with the villages, has now begun to work in this sector. We will no longer be engaged only with municipal work. In this context, we founded a farmers union. The farmers, who are a member of

İzmir’in Ödemiş ilçesinde önemli bir yere sahip olan süs bitkileri yetiştiriciliği, son 10 yıldır ivme kazanan bir endüstriye dönüştü.

Ornamental plant cultivation, which holds an important place in the economy of Ödemiş town in İzmir, has expanded into a gradually growing industry in the last 10 years.

Page 127: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 125

karpuz ve diğer sebze – meyveler gibi gelenek-sel ürünlerin dışında yeni bir tercihle karşı kar-şıya. Süs bitkisi üretimi, havzada geleceğin ana ürünü… Ödemiş, Yeşil Sanayi’nin üretim, satış ve sunum merkezi olacak.” diyor, hızla gelişen sektörün kattığı heyecanla ve sözlerine şöyle devam ediyor: “İlçemizin sahip olduğu iklim, süs bitkisi yetiştiriciliği için oldukça müsait. Köylerimizle birlikte 200 bine yaklaşan nüfu-sumuz artık bu sektöre kaymaya başladı. Artık sadece belediyecilik yapmayacağız. Bu konuda bir çiftçi birliği kurduk. Birliğe üye çiftçiler bitki yetiştiriyor biz de pazarlıyoruz. Ödemiş’te bu yönde çalışan süs bitkisi üreticilerinin bütün imkânlarımızla teşvik etmeye desteklemeye kararlıyız. Geleneksel tarım ürünleri yerine dün-ya pazarlarında da yer edilebilecek yeşil sanayi, süs bitkileri üretimini desteklemek üzere bir dizi proje hazırladık ve uygulamaya sokuyoruz. Ödemiş yaptığı üretimle Türkiye’deki süs bitki-leri fiyatlarını belirler konumdadır. Amacımız, bölgemizde gelişmeye devam eden süs bitkileri üretiminin ulusal düzeyde başarısının yanına ihracat başarısını eklemektedir. Bölgemizden yapılan ihracatı kısa zamanda sektörle birlikte büyütmeyi hedefliyoruz.”

Sohbet eşliğinde lezzetli bir öğle yemeğinin ardından Belediye Başkanı Bekir Keskin, Dallı-oğlu Fidancılık’ın sahibi Yalçın Daler ve diğer üreticilerle birlikte bahçelerdeki yolculuğumuza kaldığımız yerden devam ediyoruz. Attığımız her adımda yeni bir bitki türü merhaba diyor bize. Hepsini alıp evinizin bahçesini süslesin istiyorsunuz içinizden. Çiçeklerin oluşturduğu renk cümbüşüne kayıtsız kalamayan gökkuşağı da süzülüyor bulutların arasından.

CEYDA ADAR

150 yıllık çınarda sevimli sincaplarYol üstünde süs bitkisi üreticileri ile alıcıların buluşma noktası kahvede bir çay molası iyi gelir diyerek gezimize bir durak daha ekleniyor. 150 yıllık çınar ağacının altında çaylarımızı yudumlarken ağacın dallarında beliren misafirler çekiyor dikkatimizi. Sevimli minik sincapların misafir değil, ağacın yerlisi olduğunu öğreniyoruz ardından. Ödemiş, havası, suyu, bitkilerle dost doğasıyla onların da vazgeçemedikleri bir bölge haline gelmiş.

Lovely squirrels on 150 year-old plane treeWe add another stop to our journey and take a tea break at a coffee house by the road which is the meeting point of ornamental plant pro-ducers and buyers. While sipping our tea under the 150 year-old plane tree, our attention is caught by unexpected quests appearing on the branches. Then we learn that these lovely squirrels are not guests but indeed the inhabitants of the tree. Apparently, with its air, water and plant-friendly nature, Ödemiş has become a region from which even the squirrels cannot desist. Fotoğraf / Photos: Mehmet Ali Varış

the union, cultivate the plants which we later commercialise in the market. We are determined to encourage and support ornamental plant producers in Ödemiş by all available means. We prepared a series of projects to support green industry and ornamental plant production which can be preferred to traditional agricultural products in the world market, and we putting these projects into practice. With its produc-tion size, Ödemiş is in the position of determining the market prices of orna-mental plants cultivated in Turkey. Our objective is to expand our national suc-cess of gradually developing production of ornamental plants in our region to

the field of exportation. We aim to grow the export potential of our region in parallel with the growth in the sector.”

After a delicious lunch accompanied by a pleasant conversation, we con-tinue our tour in the garden together with Mayor Bekir Keskin, the owner of Dallıoğlu Arboriculture Yalçın Daler and other producers. You come across a new plant species at every step you take in the gardens, and you think about taking all those plants home to orna-ment your garden. The rainbow, which cannot be indifferent to the array of bright colours composed by the flowers, creeps down between the clouds.

Page 128: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 2010126

Some of several walking tracks around İzmir pass through Balçova, a town with a verdant nature. The town, which is only 8 kilometers away from the city center, is among the best ecotourism destinations with its thermal facilities, verdant forests, Cengiz Saran Dam Lake, and Cable Car. The town also offers alternative routes for walking enthusiasts.

İzmir çevresindeki çok sayıda yürüyüş parkurundan bir bölümü, kentin merke-zinde yeşillere bürünmüş güzel doğasıyla Balçova’dan geçer. Şehir merkezine sade-ce 8 kilometre uzaklıktaki ilçe, termal te-sisleri, yemyeşil ormanları, Cengiz Saran Baraj Gölü, Teleferik’i ile en iyi ekoturizm güzergahları arasında yerini alıyor. İlçede, meraklılarına uygun farklı güzergahlar bulunuyor.

Balçova - Manastır - Halkapınar Çeşmesi

İzmir kent merkezinden kolaylıkla ulaşa-bileceğiniz Balçova - Manastır - Halka-pınar Çeşmesi güzergahı, Behzat Tepesi, Balçova Cengiz Saran Baraj Gölü, çam ormanları, doğal şifalı bitkiler ve manzara güzellikleri ile keyifli bir parkur sunuyor. Toplam 14.8 kilometre uzunluğunda

Balçova’dan doğaya…Balçova, zengin doğası ve kente yakınlığı ile İzmir’deki en iyi ekoturizm

alternatifleri arasında yer alıyor.

Ekoturizm / Ecotourism

From Balçova to nature…Balçova is among the best ecotourism

alternatives in İzmir with its rich nature and closeness to the city center.

Page 129: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 127

Balçova - Monastery - Halkapınar Fountain

Balçova - Monastery - Halkapınar Fountain route, which you can easily reach from the city center, offers a pleasant track with Behzat Hill, Balçova Cengiz Saran Dam Lake and its pine forests, herbs and land-scape beauties. Walking on the 14.8 km long pathway in total takes 5-6 hours. The journey starts at the last stop of Teleferik (Cable Car) buses, continues through Behzat Hill (450 meters), Manastırdağı Hill (754 meters), Halkapınar Fountain, Samanlık Mountain (702 meters), Balçova Dam, and ends at Dededağ Hill (432 me-ters). The routes of Balçova – Monastery – Halkapınar Fountain and Balçova – Monastery – Halkapınar Fountain – Behzat Hill offer two pathways of medium level of difficulty. The period between November and April is the most appropriate for a pleasant walk.

Balçova Thermal Facilities – Balçova Dam – Balçova Thermal Facilities

The route of Balçova Thermal Facilities – Balçova Dam – Balçova Thermal Facilities, which offers an easy walk through the pine forests and natural beauties, consists of a 5 km asphalt and earth road. The route starts from Balçova Thermal Facilities, con-tinues through Dededağ Hill (432 meters) and Balçova Dam, and it is completed by following the same route back. The jour-ney, which lasts 2 to 3 hours on foot, offers opportunities of food & beverage, accom-

patika yoldaki gezi süresi, yürüyerek 5 – 6 saat sürüyor. Teleferik otobüsleri son du-rağından başlayan yolculuk, Behzat Tepe-si (450 metre), Manastırdağı Tepesi (754), Halkapınar Çeşmesi, Samanlık Dağı (702 metre), Balçova Barajı molaları ile Dede-dağ Tepesi’nde (432 metre) son buluyor. Orta zorluk derecesinde olan güzergahı, Balçova – Manastır – Halkapınar Çeşmesi ve Balçova – Manastır – Halkapınar Çeş-mesi – Behzat Tepesi olmak üzere iki ayrı patikadan izlemek mümkün. Keyifli bir yürüyüş için en uygun zaman ise Kasım– Nisan arası.

Balçova Termal Tesisleri – Balçova Barajı – Balçova Termal Tesisleri

Çam ormanları ve doğal güzellikleri ile kolay bir yürüyüş sunan Balçova Termal Tesisleri – Balçova Barajı – Balçova Termal Tesisleri güzergahı 5 kilometrelik asfalt ve toprak yoldan oluşuyor. Balçova Termal Tesisleri ile başlayan güzergah, Dededağ Tepesi ( 432 metre) ve Balçova Barajı ile devam ederek aynı güzergahtan dönüş ile son buluyor. Yürüyerek 2 – 3 saat

süren gezi, Balçova Termal Tesisleri’nde yeme – içme, konaklama, alışveriş, eğ-lence, termal sulardan yararlanma, spor, günübirlik kapalı havuz, doğal şifalı bit-kileri toplama, manzara seyretme imkanı da sunuyor. Yürüyüş için en uygun aylar ise Mart – Kasım arası.

Üçkuyular – İnciraltı Gençlik Merkezi – İnciraltı

Yılın 12 ayı hem yürüyerek hem de bisiklet ile kullanabileceğiniz güzergah, 4 kilomet-re asfalt yoldan oluşuyor. Üçkuyular’da başlayan gezi, İnciraltı Gençlik Merkezi ve İnciraltı’nda yeme – içme, alışveriş, konak-lama, spor, olta balıkçılığı, tekne gezisi, piknik, İnciraltı – Bahçelerarası Mevkii’nde restoranlar ve eğlence yerleri, Çakal Burnu Dalyanı çiçek seraları, narenciye ve sebze bahçelerini gezme gibi imkanlar sunuyor.

Güzergahta bulunan Deniz Müzesi ve Üçkuyular Yat Limanı (Levent Marina) gö-rülmeye değer yerlerden. İzmir Körfezi, su kuşları, deniz manzarası da doğal güzellik-ler arasında.

Şehir merkezine sadece 8 kilometre uzaklıktaki ilçe, termal tesisleri, yemyeşil ormanları, Cengiz Saran Baraj Gölü, Teleferik’i ile en iyi eko turizm güzergahları arasında yerini alıyor.

The town, which is only 8 kilometers away from the city center, is among the best ecotourism destinations with its thermal facilities, verdant forests, Cengiz Saran Dam Lake, and Cable Car.

Page 130: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 2010128

modation, shopping, entertainment, ther-mal waters, sports and daily indoors swim-ming pool at Balçova Thermal Facilities, as well as collecting herbs and enjoying the spectacular view. The period between March and November is the most appropri-ate period for taking a walk.

Üçkuyular – İnciraltı Youth Center – İnciraltı

This route, which you can take by either bicycling or walking 12 months a year, consists of a 4 km asphalt road. The jour-ney starts at Üçkuyular, and offers alterna-tives of food & beverage, shopping, accom-modation, sports, hand-line fishing, boat trip and picnic at İnciraltı Youth Center, restaurants and entertainment facilities at İnciraltı – Bahçelerarası Site, and visiting flower greenhouses, citrus and vegetable gardens at Çakal Burnu Dalyanı. Maritime Museum and Üçkuyular Marina (Levent Marina) are among the places worth see-ing. İzmir Bay also offers natural beauties with its water birds and spectacular sea-scape.

Balçova – İnciraltı – Sahilevleri

Balçova – İnciraltı – Sahilevleri route con-sists of a 6 km asphalt road and offers an opportunity of taking easy walks 12 months a year. The route may be covered in 2 to 3 hours on foot, and it is also suit-

able for bicycling. İzmir Bay and the sur-rounding natural beauties accompany you in your journey, which offers alterna-tives of food & beverage and shopping at Balçova, weekly Balçova bazaar on Wednesdays and Saturdays, food & bever-age, shopping, accommodation, hand line fishing, boat trip and picnic at İnciraltı, restaurants and entertainment centers at İnciraltı – Bahçelerarası Site, pedalo and canoe at Çakal Burnu Dalyanı, and flower greenhouses, citrus, vegetable gardens and landscape beauties.

How to Go

You can reach Balçova either by mu-nicipality buses from İzmir city center (8 kilometers, 20 minutes), or by using İzmir-Aydın highway from Adnan Menderes Air-port (18 kilometers, 20 minutes)

You can take a municipality bus from İzmir city center to Üçkuyular Fahrettin Altay Square and walk to Üçkuyular Ferry Port (1 kilometer, 20 minutes), or take a bus directly to the port. You can also take a boat or ferry from Karşıyaka and Bostanlı to Üçkuyular Ferry Port (approximately 30 minutes).

Photos: AYŞEGÜL AKINCI YÜKSELSource: Book of İzmir Ecotourism Destinations / Aegean Tourism Association

Balçova – İnciraltı – Sahilevleri

6 kilometrelik asfalt yoldan oluşan Balço-va – İnciraltı – Sahilevleri güzergahı, yılın 12 ayı kolay bir yürüyüş imkanı sunuyor. Yürüyerek 2 – 3 saatte kat edebileceğiniz güzergah, bisiklet kullanımına da uygun. İzmir Körfezi ve çevredeki doğal güzellik-lerin eşlik edeceği gezinizde, Balçova’da yeme – içme, alışveriş, çarşamba ve cu-martesi günleri Balçova haftalık pazarı (çarşamba ve cumartesi), İnciraltı’nda yeme – içme, alışveriş, konaklama, olta balıkçılığı, tekne gezisi, piknik, İnciraltı – Bahçelerarası mevkiinde restoranlar ve eğlence yerleri, Çakal Burnu Dalya-nı (deniz bisikleti, kano), çiçek seraları, narenciye ve sebze bahçelerini gezme, manzara seyretme gibi imkanlardan da faydalanabilirsiniz.

Nasıl Gidilir?

İzmir kent merkezinden belediye oto-büsleriyle Balçova’ya ulaşım (8 kilometre, 20 dakika), İzmir – Aydın otoyolu kullanı-larak Adnan Menderes Havalimanı’ndan Balçova’ya ulaşım (18 kilometre, 20 da-kika)

İzmir kent merkezinden belediye otobüsleriyle Üçkuyular Fahrettin Altay Meydanı’na ulaşarak oradan Üçkuyular Vapur İskelesi’ne yürüyebilir (1 kilometre, 20 dakika) ya da iskeleye direkt ulaşan otobüsleri kullanabilirsiniz. Ayrıca Karşı-yaka ve Bostanlı’dan vapur veya feribot ile Üçkuyular Vapur İskelesi’ne (yaklaşık 30 dakika) gidebilirsiniz.

Fotoğraflar: AYŞEGÜL AKINCI YÜKSELKaynak: İzmir Ekoturizm Güzergahları Kitabı / Ege Turizm Derneği

Page 131: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 129

Page 132: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 2010130

Spor / Sports

Sporcuların buluşma noktası: İzmirSon beş yılda eskrimden karateye, tekvandodan, basketbola kadar 30’un üzerinde uluslararası spor organizasyonuna ev sahipliği yapan İzmir, sporcu konuklarını en güzel şekilde ağırlıyor.

İzmir: The meeting point for sportsmenFor the last five years İzmir has welcomed sportsmen guests in the best

possible way and hosted over thirty international sports organisations from fencing to karate, taekwondo to basketball.

Page 133: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 131

According to figures released from the Sports Tourism International Council (STIC) the sporting activities have become an in-dustry generating182 billion dollars a year. Having increased its experience as a host to international organisations İzmir is aiming to become a brand in sports tourism.

Provincial Director of Youth and Sports Sabri Sadıklar believes that sport activities are a very effective form of publicity and continues by stating that with its experi-ence in hosting organisations and thanks

to its facilities at international levels İzmir nearly has the strength to compete with the world.

Can you elaborate on the relationship between the sports and tourism a bit?SADIKLAR: If we express the situation with figures we have 60 federations, 7000 sports clubs, 200000 sports club directors and 2 million sportsmen in Turkey. Sports are the ideal tourism instrument. When you think about the economic, touristic and public-ity values of taking part in international organisations, European Championships, Balkan Championships, special or world championships and the foreign contacts of our teams it is undeniable that sports is a huge phenomenon.

Uluslararası Spor Turizmi Konseyi (STIC) verilerine göre sportif faaliyetler yılda 182 milyar dolarlık bir endüstri haline geldi. Uluslararası organizasyonlara ev sahipliği konusunda tecrübelerini artı-ran İzmir, spor turizminde markalaşmayı hedefliyor. Sportif faaliyetlerin çok etkili bir tanıtım aracı olduğunu söyleyen Gençlik ve Spor İl Müdürü Sabri Sadıklar, organizasyon tecrübesi ve uluslararası standartlardaki tesisleri sayesinde İzmir’in dünyayla rekabet edecek güce yakın olduğunu düşünüyor.

Spor ve turizm ilişkisinden bahsedebilir misiniz biraz?SADIKLAR: Rakamlarla anlatırsak, Türkiye’de 60 federasyon, 7 bin spor ku-lübü, 200 bin spor kulübü yöneticisi, 2 milyon sporcu var. Spor tam bir turizm aracıdır. Uluslararası organizasyonlar, ta-kımlarımızın yaptığı dış temaslar, Avrupa, Balkan şampiyonaları, özel turnuvalar veya dünya şampiyonalarına katılımların yaratacağı ekonomik, turistik ve tanıtım değerlerini düşündüğümüzde gerçekten de spor çok büyük bir olgu.

Ülkelerin tanıtımında, ekonomiye katkı-da, turizmin şekillenmesinde çok büyük bir etken, etkili bir silah… Türk tanıtım fonlarıyla yapamayacağınız bir tanıtımı uluslararası bir sportif aktiviteyle yapa-bilirsiniz. Mesela Türk Milli Takımı’nın 2002 yılında Japonya-Kore Dünya Fut-bol Şampiyonası’nda üçüncü olmasıyla yaptığı ülke tanıtımını, ekonomik - siyasi kanallarla sağlayamazdınız. Galatasaray’ın UEFA şampiyonluğu, Fenerbahçe’nin tur atlaması ülkemizin tanıtımı için çok iyi fırsatlar yarattı.

Güreşten bir sporcumuzun dünya veya Avrupa şampiyonu olması büyük bir etki yaratıyor. Bir de spor dünya üzerindeki farklı insanları bir araya getiriyor. Dünya barışına da büyük bir katkısı var. Dünyanın çeşitli ülkelerinden aynı organizasyonlarda yer alan gençlerin birbirine düşman olma-sı mümkün değil. Çin ve ABD arasındaki soğuk savaş dönemi sonrası ilk dostluk

hareketi bir masa tenisi maçıyla olmuştur. Sporun ekonomiye, turizme, tanıtıma, dünya barışına katkısı önemsenmelidir.

İzmir spor turizmi alanında nasıl bir konumda? SADIKLAR: İzmir, Türkiye’de ilkleri ger-çekleştiren bir şehir. Çağdaş, turistik ve ekonomisi canlı bir ilimiz. Türk sporunda da ilklere imza atmış bir ildir. Organi-zasyon kültürü yüksek bir şehir İzmir… 1971 Akdeniz Oyunları Türkiye’de ilk defa İzmir’de organize edildi. 2005 yılında

23.UNIVERSIADE Yaz Oyunları İzmir’de yapıldı, çok da başarılı bir şekilde gerçek-leştirildi. Ve İzmir artık uluslararası tüm müsabakaların rahatça yapılacağı çok iyi bir spor kenti olduğunu gösterdi. Son 3-4 yıl içerisinde eskrimden karateye, tekvan-dodan, basketbola kadar 30’un üzerinde uluslararası spor organizasyonuna ev sahipliği yaptık.

2010 yılında hangi uluslararası organi-zasyonların adresi İzmir olacak?SADIKLAR: Şubat ayında Avrupa Ümitler ve Gençler Karate Şampiyonası yapıl-dı. Ağustos ayında Dünya Basketbol Şampiyonası’nın bir ayağı diğer üç il (Ankara, İstanbul, Kayseri) ile eş zaman-lı İzmir’de olacak. 2011 yılında Dünya

Sabri Sadıklar

Page 134: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 2010132

Wushu Şampiyonası İzmir’de yapılacak. Uluslararası Hentbol Fuar Kupası ve Ulus-lararası Ritmik Jimnastik Turnuvası her yıl yapılıyor.

Spor faaliyetleri sayesinde kente ne kadar turist çekildi?SADIKLAR: 2005’teki UNIVERSIADE oyunlarına katılan 134 ülkeden 7 bin dolayında sporcu, teknik adam ve idareci İzmir’de misafir edildi. Avrupa Karate Şampiyonası için yaklaşık 2 bin sporcu ve idareci İzmir’e geldi. Bu canlılık, taksi es-nafından marketine kadar İzmir’in ekono-misine fayda sağlıyor. 2 bin kişi İzmir’de konaklayacak, restoranlarda yemek yiyecek, alışveriş merkezlerine gidecek, ulaşım için taksiye binecek. İzmir’e büyük bir katma değer yaratılacak. Her sportif organizasyon kente bir hareket getiriyor.

İzmir’in gündemindeki önemli organizas-yonlardan birisi de Euro 2016, değil mi?SADIKLAR: Evet, Avrupa Futbol Şampiyonası’nın ülkemize alınması çok önemli. İtalya ve Fransa ile yarışıyoruz. Ama Türkiye çok avantaj sağladı son dö-nemde. Devletimiz ve hükümetimiz de büyük destek veriyor. Euro 2016 Futbol Şampiyonası Türkiye’ye alınırsa İzmir’de de müsabakalar yapılacak.

Tabii ki bu organizasyonun dünyadaki etkisi ve hareketini göz önüne alırsak Tür-kiye ve o sayede İzmir çok şey kazanacak. Mayıs ayında şampiyonanın hangi ülkede yapılacağı netleşecek. Euro 2016’yı alırsak Büyükşehir Belediyesi ve Türkiye Futbol Federasyonu işbirliğinde Örnekköy’de 40-50 bin kişilik yeni bir stat yatırımı dü-şünülüyor.

İzmir’in turist çekebileceği diğer spor dalları hangileri? SADIKLAR: Saydığımız spor dalları-nın dışında İzmir’de dağcılık, kayak (Bozdağ’daki tesislerde), yelken, atıcılık sporları da yapılabiliyor. Yaklaşık 50 spor branşında faaliyet gösterilebiliyor. Bu da geniş bir faaliyet alanı.

İzmir’in spor turizminde hak ettiği nok-tada olduğunu düşünüyor musunuz?SADIKLAR: Türkiye yeterli payı alamayın-ca haliyle İzmir de alamıyor. İyi bir rek-lam, iyi bir talep gerekiyor. İleri ülkelerin

seviyesine çıkarsanız rekabet edersiniz, onları geçerseniz sahip olursunuz. Biz İzmir olarak dünyayla rekabet edebilecek güce yakınız.

Tanıtım kısmında kent içinde tam bir işbirliği olmalı. Kurumlar olarak aynı ge-mide yer alıyoruz. Geminin süratli gitme-si o geminin tüm personelinin marifetine bağlıdır. O bakımdan biz de bu konuda her şey tam olarak yaptığımızı söyleye-meyiz, mutlaka eksiklerimiz vardır. Ama şunu söyleyebilirim: 23. UNIVERSIADE Oyunları’nı biz gerçekleştirdik ve yapılan 22 olimpiyattan çok daha başarılıydı. Bunu da Uluslararası Üniversite Sporları Federasyonu FISU tescil etmiştir. Hatta 2003 yılında Universiade’ı gerçekleşti-ren Güney Kore, bu yıl ikinci defa aday olduğunu açıkladıktan sonra FISU’nun tavsiyesiyle İzmir’e bir heyet gönderdi. Kore’nin daha önce tecrübesi olmasına rağmen FISU bizi örnek gösteriyor. Bu da başarılı olduğumuzun bir kanıtıdır diye düşünüyorum. Bu tür organizasyonlarda başarılı olmamızın en önemli nedeni bence Türk insanının sıcakkanlı ve misa-firperver yapısıdır.

ÇİĞDEM ASKERİ

It is a truly great factor and an effective weapon in representing countries, contrib-uting to the economy and shaping tourism. By means of an international sports event, it is possible to achieve publicity that you

cannot with Turkish publicity funds. There are many examples, for instance no eco-nomic or political event could have drawn attention to Turkey as much as Turkey Na-tional Team coming third in the 2002 World Cup in Japan and Korea. Galatasaray win-ning the UEFA Cup and Fenerbahçe getting through to the next round generated amaz-ing publicity opportunities for our country.

Huge effects are created when one of our wrestlers becomes a European or World Champion. Another great aspect of sports is that it brings various types of people togeth-er. It contributes to world peace as well. It is impossible for young people, who attend the same events in various countries around the world, to be enemies. A table tennis match became the first peace action after the cold war between China and the USA. Sports contribution to economy, tourism, publicity and world peace should be noticed.

Where is İzmir in the sporting tourism field?SADIKLAR: İzmir is a Turkish city of firsts. It’s a city that is contemporary, touristic and has a lively economy. It’s the city of Turkish sports’ firsts. İzmir is a city with a high or-ganisation culture. The 1971 Mediterranean Games in Turkey took place in İzmir for the first time.

UNIVERSIADE 2005 İzmir Açılış Töreni / Opening Ceremony

Page 135: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 133

In 2005 the 23rd UNIVERSIADE Summer Games took place very successfully in İzmir. İzmir has proved that it is a great sports city where all international competitions can easily take place. In the last 3 – 4 years we have hosted over thirty international sports organisations from fencing to karate, tae-kwondo to basketball.

Which international events will take place in İzmir in 2010?SADIKLAR: In February we hosted the Eu-ropean Under 21 and Youth Karate Cham-pionships. In August we will be one of four cities to host the World Basketball Champi-onships and the other three cities are Anka-ra, İstanbul and Kayseri. In 2011 the World Wushu Championships will take place in İzmir. International Handball Fair Cup and International Rhythmic Gymnastics Tour-nament take place in İzmir every year.

How many tourists have you managed to attract as a result of the sporting activities? SADIKLAR: In 2005 a total of 7000 people, made up of sportsmen, technical staff and managers, from 134 countries attending the UNIVERSIADE Games stayed in İzmir. In the same way nearly 2000 sportsmen and man-agers came to İzmir for the European Karate Championships. From taxis to groceries, İzmir’s economy benefits from these activi-ties. These 2000 guests will stay in hotels, eat at restaurants, go to shopping centres and use taxis to commute during their stay in İzmir. This will add value to İzmir. Every sporting event brings life to the city.

One of the important events on İzmir’s agenda is Euro 2016, isn’t it?SADIKLAR: Yes, it is very important if our country gets the European Football Championships. We are competing with France and Italy however; Turkey has recently gained a huge advantage. Our state and government is also giving us a great amount of support. If we get to host the Euro 2016 Football Championships in Turkey some of the matches will be played in İzmir. Keeping in mind the impact and effect this event has worldwide, Turkey and İzmir will have a lot to gain. The host coun-

try will be announced in May. If we are cho-sen as the host country for Euro 2016 a new stadium investment is being considered with the collaboration of the Metropolitan Municipality and the Turkish Football Fed-eration in order to build a new stadium in Örnekköy with a capacity of 40000 – 50000.

What are the other sports branches that are likely to attract tourists to İzmir? SADIKLAR: Apart from the sports branches we have already touched upon mountain-eering, skiing (at the facilities in Bozdağ), sailing and horse riding can also be done in İzmir. We have the ability to host approxi-mately 50 branches of sports, which is a relatively large activity area.

FISU: The most successful UNIVERSIADE was the one in İzmir

Do you think İzmir is where it deserves to be in sporting tourism?SADIKLAR: When Turkey doesn’t receive an adequate share neither does İzmir. There need to be good advertising and demand. If you are on par with leading countries you can compete, if you are better than them you can win. As İzmir we are nearly strong enough to compete with the world. Complete teamwork throughout the city is required for publicity. As institutions we are all in the same boat we need skilled staff members to make the boat faster. On that note we can’t really say that we have done everything we can, obviously we have inadequacies. However, I can say that the 23rd UNIVERSIADE Games held in İzmir were more successful than the previous 22, as approved by The International University Sports Federation (FISU). In fact when South Korea announced that they were going to be candidates to host UNIVERSIADE for the second time this year, the first being in 2003, a committee was sent to İzmir upon FISU’s recommendation. Even though Korea has previous experience FISU is indicating us as an example. I believe that this is proof that we are successful. I think that the most important factor behind the success of these organisations is the hospitality of the Turkish people.

UNIVERSIADE deneyimiUNIVERSIADE Oyunları öncesinde İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, mevcut spor tesislerinden 57’sini, olimpiyatlara hazırlık sürecinde elden geçirip tepeden tırnağa yeniledi ve standartlarını yük-seltti. Büyükşehir Belediyesi dünya standartlarında Halkapınar ve Karşıyaka spor salonlarını kente kazandırırken, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü de Örnekköy’de uluslararası oyunlarının özellikle açılış ve kapanış törenleri çok sayıda ülke televizyonlarında canlı olarak yayımlanırken İzmir’in tanıtımına büyük katkı sağladı.

The UNIVERSIADE experienceBefore the UNIVERSIADE Games, İzmir Metropolitan Municipality and the General Directorate of Youth and Sports upgraded amenity standards by renewing all existing 57 sports facilities from top to bottom during the Olympics preparation period. While Metropolitan Municipality provided the town with Halkapınar and Karşıyaka sport centres at world standards, The General Directorate of Youth and Sports established a tennis complex in Örnekköy to host international tennis contests and a swimming pool in Narlıdere to host swimming and diving events. The UNIVERSIADE Games, especially the worldwide broadcasting of the opening and closing ceremonies helped İzmir’s publicity hugely.

Page 136: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 2010134

Her an tarifsizdir

Ayvalık’taDoğal güzelliklerinin yaşattığı tarifsiz duygulara, evlerin dili eşlik eder Ayvalık sokaklarında…

Günübirlik / Daily Trip

Every moment in Ayvalık is indescribable

The aura of the houses accompanies the indefinable emotions aroused by the natural beauties throughout the

streets of Ayvalık Fo

toğr

af /

Pho

to :

Berk

Altı

nışı

k

Page 137: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 135

İzmir’e yakınlığı nedeniyle günübirlik geziler için tercihler arasında ismini ilk sıralara yazdıran Ayvalık, bir sahil yöresi olmanın çok ötesinde bir gün geçirme imkanı sunar. Ege’nin bu keyifli sahil kasabası, iç içe geçmiş koyları, plajları ve berrak denizinin yanı sıra doğal gü-zellikleri, Arnavut kaldırımlı sokakları, taş binaları ve tertemiz havasıyla sizi bütü-nüyle çeker içine. Mevsimin bahara dön-düğü zamanlarda, toplanan zeytinlerin işlendiği fabrikalardan yayılan zeytinyağı kokusunu içinize çekerken, tarihler yaz aylarını gösterdiğinde imbat rüzgârıyla serinlersiniz Ege’nin sıcak günlerinde. Her mevsimin ayrı bir tat bıraktığı Ayvalık’ta, gününüzün keyifli geçmesi başından garantidir.

İzmir’den yola çıktığınızda yaklaşık iki buçuk saat sonra Aliağa ve Dikili üzerin-den Ayvalık’a varırsınız. Güne, Ayvalık’ın oksijeni bol havasında bir kahvaltıyla başlamak iyi gelir diyerek Belediye’nin yanı başındaki kahvede alabilirsiniz ilk soluğu. Denize nazır kahvaltı keyfini yaşayacağınız bu kahve, yıllardan beri kentin en uğrak mekânlarından. Kahvaltı-nın ardından çarşının içinden ilerleyerek kentin dar sokaklarında tarihin izlerini keşfe dalabilirsiniz. Kendine özgü kentsel dokusunu her adımda hissettiren Ayvalık sokaklarındaki taş evlerin her biri keyiflik bir seyir sunuyor. Dar ve kıvrımlı sokaklar-daki evler, taş ve cumbalı yapılarının yanı sıra Osmanlı Dönemi’ne ait mimarileri ile de görülmeye değer. Her biri fotoğraf karesi kıvamındaki bu evler, ahşap ve taş işçiliğinin en güzel örnekleri. Birbirinden güzel oymalarla süslenmiş balkon ayak-ları ve üzerindeki motifleri ile kapıları ve kapı tokmakları da işçilikleriyle büyüle-yen diğer ayrıntılar.

Türkler ve Rumların yıllarca bir arada yaşadığı kentin Arnavut kaldırımlı sokak-larında ilerlerken Rum mimarisinin en güzel örnekleri çıkıverir karşınıza. Adeta bir açıkhava müzesi olan Ayvalık’taki Çınarlı Camii ve Saatli Camii Rum usta-lardan günümüze kalan eserler arasında.

19. yüzyılın ikinci yarısında ilçede yaşa-yan Rumlar tarafından yaptırılan kilise, Cumhuriyet’ten sonra camii olarak kul-lanılmış. Günümüzde Saatli Cami olarak bilinen Agios Yannis Kilisesi de 1928’den sonra cami olarak kullanılmaya başlanan diğer mimari yapı. Ayvalık sokaklarında ilerledikçe yeni keşiflere yelken açan tu-runuza mutlaka Ayvalık tostu lezzetini de ekleyin.

Sessizliğin huzuru

Ayvalık’a gelip Cunda adası’na uğrama-mak olmaz. Sonradan adı Alibey olarak değişse de hala Cunda olarak anılan adaya Ayvalık’a bir köprü ile bağlanan karayolundan ulaşabilirsiniz. Cunda’nın balıkçı tekneleri ile süslü masmavi denizi-ne paralel uzanan kafeteryalardan birin-de yorgunluğunuzu atabilirsiniz.

Ayvalık which is among popular excursi-ons mainly because it is so close to İzmir presents the opportunity to spend a day there more than being just a seaside town. This delightful seaside town of the Aegean mesmerises you with its intertwined bays, beaches and clear sea as well as natural beauties, cobblestone pavements, stone buildings and immaculate fresh air. When the season turns to spring, it is possible to

take in the smell of olive oil escaping from the factory where the gathered olives are being processed and you can cool down with the sea breeze in the hot Aegean days when the dates show summer months. Every season has a different taste to offer in Ayvalık where you are guaranteed a great day even before it starts. Within two and a half hours of drive from İzmir, you arrive at Ayvalık passing by

Page 138: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 2010136

Etrafı çam ve zeytin ağaçlarıyla çevrili adanın dar sokaklarında yukarı doğru ilerlerken, adada yaşayan halk olmadığı hissini uyandıran bir sessizlik eşlik eder size. Dinginlik ve doğanın eşsiz uyumunu yaşatan Cunda’nın yüksek kesimlerinde boğazların, adaların, iç içe girmiş koyların güzellikleri de seyre değer. Yükseklere çıktıkça yüzyıllardan beri ayakta kalan taş binalar, kiliseler ve bunların arasında yükselen eski mimari yapıların restoras-yonu ile küçük birer işletmeye dönüşmüş restoranların her biri farklı bir dünyanın kapılarını aralar. Saatler gün batımına yaklaştığında ada merkezinde sıralanmış balıkçı lokantalarından birine girerek meşhur papalinanın tadına bakın. Eski meyhanelerin vazgeçilmez rakı mezesi Papalina, adanın özel balığı. Yanında Ege’nin özel mezeleri ile yemek, denize karşı eşsiz bir ziyafete dönüşüyor. Farklı lezzet arayanlar için bu lokantalarda her türlü balık ve deniz mahsulünün en ta-

zesini de bulmanız mümkün. Mevsimine göre her türlü zeytinyağlı sebzenin tadı-na bakmayı da ihmal etmeyin.

Gün bir başka batar Şeytan Sofrası’nda

Ve artık saatler gün batımının en tatlı anlarını göstermekte. Doğanın bu görsel şöleninin en unutulmaz anları da Şeytan Sofrası’nda yaşanır Ayvalık’ta. Karşılaşa-cağınız manzara son derece etkileyici. Yuvarlak bir sofrayı andıran bölge, sarp kayaların üzerinde kurulu. Demir bir kafes içinde de şeytana ait olduğu söylenen büyük bir ayak izi bulunuyor. Tepeye çık-tığınızda, deniz, koylar ve çamlıklar, her şey ayağınızın altında kalır. Gün batımı ile tarifsiz bir renk cümbüşüne dönüşen manzara ile uzaklara dalıp gidersiniz.

CEYDA ADAR

Aliağa and Dikili. If you are in the mood to start the day with a hearty breakfast in plenty of oxygen in Ayvalık, you can then take the first breath in the coffee shop right next to the Municipality. This coffee shop, where you can have pleasant of breakfast overlooking the sea, has been the most popular place in the town for years. After breakfast you can start walking through the bazaar and indulge in discovering the traces of history lying in the narrow stre-ets. Every single one of the stone houses presents a joyful journey through the stre-ets of Ayvalık, letting you feel the unique urban texture with every step you take. The houses on the narrow and winding streets are worth seeing thanks to be made from stone and with salient as well as with architecture from the Ottoman era. With its beautiful specimens of wood and stone craftsmanship, every single one of the hou-ses is deemed picturesque. The sculpturing at the foot of the balconies, the motives on the doors and doorknobs are craftsmans-hip details that arouse fascination. The most elegant specimens of Greek architecture will take you by surprise when making your way through the cobblestone-paved streets of the town, where Turks and Greeks lived together for years. Çınarlı Mosque and Saatli Mosque in Ayvalık seeming like an open-air museum, are among the structures made by Greek masons left standing today. The church made by the Greeks living the town in the second half of 19th century was conver-ted into a mosque after the Republic was

Page 139: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 137

promulgated. The Agios Yannis Church today known as Saatli Mosque is anot-her architectural building converted into a mosque after the year 1928. You can definitely try the taste of the famous Ayvalık sandwich (Ayvalık tostu) while you are opening the sails to the new explorations through the streets of Ayvalık. Peace of Silence It is impossible not to visit the Island of Cunda when you come to Ayvalık. Even though its name has been changed to Alibey island, which can be reached via a highway connecting to Ayvalık with a bridge, is still referred to as Cunda. You can get rest at one of the cafeterias lined up parallel to the blue sea decora-ted with the fishing boats of Cunda. A grave silence accompanies you while walking up through the narrow streets surrounded by pine and olive trees of Cun-da Island that almost makes you believe that nobody lives on the island. At highest points of Cunda keeps the unique harmony

of nature and serenity alive, the beauty of the straits, islands and intertwined bays are worth seeing. As you climb up, every single one of the centuries old stone buildings, churches and the renovated old architec-tural buildings rising among them, now transformed into small restaurant busines-ses, welcome you into their different worlds. When sunset approaches, step inside one

of the fish restaurants lined up in the centre of the island and taste the famous Papalina. Papalina is the island’s fish speciality and the old pothouse’s indis-pensable appetizer to accompany rakı. Dining transforms into a unique feast with special appetizers from Aegean cui-sine and the amazing sea view. For those seeking different tastes these restaurants offer a wide range of the freshest fish and seafood and do not neglect to taste the seasonal vegetables in olive oil. The sun goes down differently at the Devil’s Table Finally hours show the sweetest moments of sunset. The best place to witness the unforgettable moments of this natural visual feast in Ayvalık is the Devil’s Table (Şeytan Sofrası). The view you are faced

with is extraordinary. The round area, re-sembling a table, forms on the cliffs. In the middle of the iron cage is a huge footprint, said to belong to the Devil. Once you reach the top, the sea, the bays and the pine trees are all at the bottom of your feet. The ama-zing view created by the array of bright colours at sunset just takes you away.

Tepeye çıktığınızda, deniz, koylar ve çamlık, her şey ayağınızın altında kalır. Gün batımı ile tarifsiz bir renk cümbüşüne dönüşen manzara ile uzaklara dalıp gidersiniz.

Once you reach the top, the sea, the bays and the pine trees are all at the bottom of your feet. The amazing view created by the array of bright colours at sunset just takes you away.

Page 140: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 2010138

Pasaport 484 22 56

Göztepe 224 20 22

Üçkuyular 259 40 13

TÜRK TELEKOM

Arıza / Breakdown 121

Bilinmeyen Numara / Unknown Numbers 11811

Danışma / Information Service 161

Uyandırma / Wake Up Service 135

Fono Tel / Fono Phone 141

TİYATROLAR / THEATRES

Devlet Tiyatroları / State Theatres

Konak Sahnesi / Konak Stage 483 50 35

Karşıyaka Sahnesi / Karşıyaka Stage 369 64 87

Bornova Sahnesi / Bornova Stage 343 04 33

Özel Tiyatrolar / Private Theatres

Konak Belediye Tiyatrosu / Konak Municipality Theatre 246 63 93

Ege Sanat Merkezi / Ege Art Centre 381 64 06

Hamle Tiyatrosu / Hamle Theatre 446 70 18

Tansaş Çocuk Tiyatrosu / Tansaş Children’s Theatre 483 48 28

Pınar Çocuk Tiyatrosu / Pınar Children’s Theatre 463 15 15

SANAT GALERİLERİ / ART GALLERIES

İzmir Sanat Merkezi / İzmir Art Centre 483 63 34

İZFAŞ Sanat Galerisi / IZFAŞ Art Gallery 482 12 70

Çetin Emeç Sanat Galerisi / Cetin Emec Art Gallery 445 20 34

Akbank Sanat Galerisi / Akbank Art Gallery 484 16 66

Aphrodite Sanat Galerisi / Aphrodite Art Gallery 482 33 02

Adnan Franko Sanat Galerisi / Adnan Franko Art Gallery 464 41 86

TCDD Sanat Galerisi / TCDD Art Gallery 433 58 97

Yapı Kredi Sanat Galerisi / Yapı Kredi Art Gallery 463 56 28

Selçuk Yaşar Sanat Galerisi / Selcuk Yasar Art Gallery 422 65 32

Rotary Sanat Galerisi / Rotary Art Gallery 421 56 61

Leonardo Sanat Galerisi / Leonardo Art Gallery 422 13 95

Vakıfbank Sanat Galerisi / Vakifbank Art Gallery 441 59 00

İzmir Resim Heykel Müzesi /

İzmir Art and Sculpture Museum 441 41 92

GF Sanat Galerisi / GF Art Gallery 421 29 95

İtfaiye / Fire Department 110

AKS / Emergency Rescue (AKS) 110

Hızır Acil / Medical Emergency Service 112

Polis İmdat / Police Department 155

Cenaze Hizmetleri / Funeral Services 188

Sahil Güvenlik / Coast Guard 158

Orman Yangınları / Forest Fires 177

Hava Ambulans / Air Ambulance 463 33 22

HASTANELER / HOSPITALS

Üniversite Hastaneleri / University Hospitals

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi /

Ege University Medical Faculty Hospital 343 43 43

9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi /

9 Eylul University Medical Faculty Hospital 412 22 22

Dokuz Eylül. Ü. İlaç ve Zehir Danışma /

9 Eylul U. Drug and Poison Information Center 412 39 39

Dokuz Eylül Üniversitesi Karşıyaka Polikliniği /

9 Eylul University Karsiyaka Polyclinic 369 30 40

Doğumevleri / Maternity Hospitals

Ege Doğumevi / Ege Maternity Hospital 449 49 49

Ege Ü. Kadın Doğum / Ege U. Maternity Hospital 388 19 63

Kan Merkezleri / Blood Centers

Türk Kızılayı / The Turkish Red Crescent 421 47 89

Çocuk Has. Kan Bankası / Children’s Hospital Blood Bank 483 61 33

Ege Ü. Has. Kan Bankası / Ege U. Hos. Blood Bank 388 28 61

Tepecik / Tepecik Blood Center 433 38 74

ULAŞIM / TRANSPORTATION

Denizyolları / Maritime Lines 464 88 64

THY Rezervasyon / Turkish Airlines Reservation 444 08 49

Basmane Rezervasyon / Basmane Reservation 484 86 38

TCDD Santral / Turkish State Railways Central 464 31 31

Alsancak Gar / Alsancak Railway Station 464 77 95

Otogar / Bus Station 472 10 10

İskeleler / Piers

Konak 484 98 56

Karşıyaka 368 00 42

Alsancak 464 78 31

Bostanlı 330 50 71

Bayraklı 345 77 53

İnfo

ACİL TELEFONLAR / EMERGENCY TELEPHONE NUMBERS

Page 141: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 139

KÜLTÜR MERKEZLERİ / CULTURAL CENTRES

Atatürk Kültür Merkezi / Atatürk Cultural Centre Konak 483 85 20

Sabancı Kültür Merkezi / Sabancı Cultural Centre Konak 441 90 09

Alman Kültür Merkezi / German Cultural Centre 489 56 87

İZFAŞ Sanat Galerisi Kültürpark / İZFAŞ Art Gallery Kulturpark 482 12 70

Amerikan Kültür Merkezi / American Cultural Centre 464 20 95

İngiliz Kültür Merkezi / British Cultural Centre 446 01 31

İtalyan Kültür Merkezi / Italian Cultural Centre 421 52 42

Fransız Kültür Merkezi / French Cultural Centre 463 61 42

Kıbrıs Türk Kültür Derneği /

Cyprus Turkish Cultural Association 421 13 40

TURİZM BÜROLARI / TOURISM OFFICES

İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü /

Provincial Directorate of Culture and Tourism 483 62 16

Turizm Danışma / Tourism Information 445 73 90

Adnan Menderes Havalimanı Turizm Dan. /

Adnan Menderes Airport Tourism Inf. 274 22 14

Bergama Turizm Danışma /

Bergama Tourism Information 633 18 62

Çeşme Turizm Danışma / Çeşme Tourism Information 712 66 53

Foça Turizm Danışma / Foça Tourism Information 812 12 22

Selçuk Turizm Danışma / Selçuk Tourism Information 892 63 28

Tire Turizm İrtibat Bürosu / Tire Tourism Contact Office 512 66 14

TURİZM SEKTÖR TEMSİLCİLİKLERİ / REPRESENTATIVES OF TOURISM SECTOR

İzmir Tanıtma Vakfı 465 28 90

TURSAB İzmir Bölgesel Yürütme Kurulu /

TURSAB İzmir Regional Executive Committee 421 45 24

ESAD (Ege Seyahat Acenteları Derneği) 484 87 02

ETİK (Ege Turistik İşletmeler ve Konaklamalar Birliği) 489 47 77

Ege Turizm Derneği / Aegean Tourism Association 441 46 12

TUREVS (Turistik Ev Pansiyoncular Birliği) 425 72 73

TURING 421 71 49

Rehberler Odası / Chamber of Guides 463 21 53

Otelciler Derneği / Hotels Associations 425 45 85

WEATHER CONDITION in İZMİR

In İzmir, while summers are hot and dry, winters are mild and rainy due to its location in Mediterranean climatic zone. The fact that mountains run perpendicular to the sea and plains edge in with threshold of the Inland Western Anatolia allows marine effects

spread through inner regions. However, physical geography differ-ences such as altitude throughout the Province, or distance from the west and the coast cause climate differences that can be assumed as

important in terms of rainfall, temperature and sun.

On the basis of the Province, annual average temperature changes between 14-18 ºC in coastal regions. While the hottest months are July (27.3 ºC) and August (27.6 ºC), the coldest months are January

(8.6 ºC) and February (9.6 ºC). In summer, temperature at the coastal regions is approximately 1-2 ºC lower in comparison with inner

regions by the effect of sea breeze. Temperature which is average 7 ºC in winter season decreases occasionally due to maritime air mass

coming from the north and the northwest.

In İzmir, significant differences are seen in rainfall distribution ac-cording to the months and seasons. Annual average rainfall amount in İzmir is 700 mm ; while more than 50 % of the annual rain falls in winter season and the 40-45 percentage falls in spring and autumn, as for 2-4 %, it falls in summer months. While number of snowy days

is not almost existed in lower regions, both number of snowy days and snow’s residence time on the ground increase in higher regions.

Page 142: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 2010140

Lüksemburg / Luxembourg 421 48 82

Macaristan / Hungary 421 28 61

Malta 422 31 38

Meksika / Mexico 327 32 63

Moğolistan / Mongolia 478 50 15

Moldova 472 18 13

Norveç / Norway 421 92 80

Pakistan 459 16 16

Portekiz / Portugal 483 80 31

Rusya Federasyonu / Russian Fed. 461 51 86

Sırbistan / Serbia & Montenegra Rep 441 91 81

Slovakya / Slovak Rep. 486 11 75

Slovenya / Slovenia Rep. 425 99 83

Şili / Chile 446 93 01

Türkmenistan / Turkmenistan 484 77 75

Ukrayna / Ukranie 421 21 41

Ürdün / Jordan 482 24 45

BAŞKONSOLOSLAR / CONSULATE GENERALS

Almanya / Germany 488 88 88

Romanya / Romania 465 04 63

Yunanistan / Greece 421 69 92

FAHRİ BAŞKONSOLOSLAR / HONORARY CONSULATE GENERALS

Bangladeş / Bangladesh 421 23 32

Endonezya / Indonesia 421 81 77

Güney Afrika / South Africa 376 84 45

Hindistan / India 46146 60

Makedonya / F.Y.R.O.M. 421 41 92

Malezya / Malaysia 445 05 46

KONSOLOSLAR / CONSULATES

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 489 77 89

İngiltere / United Kingdom 463 51 51

İtalya / Italy 463 66 76

FAHRİ KONSOLOSLAR / HONORARY CONSULATES

ABD / U.S. Of America 464 87 55

Arnavutluk / Albania 483 33 76

Avusturya / Austria 347 66 76

Belarus 482 31 82

Belçika / Belgium 463 47 69

Bosna Hersek / Bosnia&Herzogovina 328 18 90

Brezilya / Brazil 463 86 07

Çek Cumhuriyeti / Czech Rep. 422 10 80

Danimarka / Denmark 489 54 01

Estonya / Estonia Rep. 469 79 69

Etiyopya / Ethiyopia 388 25 57

Fas / Morocco 421 23 32

Fildişi Sahili Cumhuriyeti / Ivory Coast 479 07 09

Filipinler / Philippines Rep. 472 13 75

Finlandiya / Finland 877 02 35

Fransa / France 421 42 34

Gürcistan / Georgia 425 93 53

Hırvatistan / Croatia Rep. 446 28 70

Hollanda / Netherlands 464 02 01

İspanya / Spain 441 66 99

İsveç / Sweden 422 01 38

İsviçre / Switzerland 421 42 39

İzlanda / Iceland 446 57 00

Kazakistan / Kazakhstan 482 22 11

Kore / Korea Rep. 479 04 04

Litvanya / Lithuania 371 51 50

İnfo

WEATHER CONDITION in İZMİR

In İzmir, while summers are hot and dry, winters are mild and rainy due to its location in Mediterranean climatic zone. The fact that mountains run perpendicular to the sea and plains edge in with threshold of the Inland Western Anatolia allows marine effects

spread through inner regions. However, physical geography differ-ences such as altitude throughout the Province, or distance from the west and the coast cause climate differences that can be assumed as

important in terms of rainfall, temperature and sun.

On the basis of the Province, annual average temperature changes between 14-18 ºC in coastal regions. While the hottest months are July (27.3 ºC) and August (27.6 ºC), the coldest months are January

(8.6 ºC) and February (9.6 ºC). In summer, temperature at the coastal regions is approximately 1-2 ºC lower in comparison with inner

regions by the effect of sea breeze. Temperature which is average 7 ºC in winter season decreases occasionally due to maritime air mass

coming from the north and the northwest.

In İzmir, significant differences are seen in rainfall distribution ac-cording to the months and seasons. Annual average rainfall amount in İzmir is 700 mm ; while more than 50 % of the annual rain falls in winter season and the 40-45 percentage falls in spring and autumn, as for 2-4 %, it falls in summer months. While number of snowy days

is not almost existed in lower regions, both number of snowy days and snow’s residence time on the ground increase in higher regions.

Page 143: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 141

C M Y CM MY CY CMY K

Page 144: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 2010142

ALTIN KAPI1444 Sok.No:9/A Alsancak / İZMİRTel: +90 232 422 27 09 Faks: +90 232 421 21 47www.altınkapi.comaltı[email protected]

CROWNE PLAZA ( ) İnciraltı Caddesi No: 67 35340 Balçova - / İZMİRTel: +90 232 292 13 00Faks: + 90 232 292 13 13www.crowneplaza.com www.cpizmir.com [email protected]

HİLTON İZMİR ( ) Gaziosmanpaşa Bulvarı No:7 35210 / İZMİRTel: +90 232 497 60 60Faks: +90 232 497 60 00www.izmir.hilton.com [email protected]

MÖVENPİCK HOTEL İZMİR ( ) Cumhuriyet Cad. No: 13835210 Pasaport / İZMİRTel: +90 232 488 14 14Faks: +90 232 484 80 [email protected]

RİCHMOND EPHESUS RESORT( ) Pamucak Selçuk 35920 / İZMİRTel: +90 232 893 10 60 Faks: +90 232 893 10 [email protected]

SWISSOTEL GRAND EFESİZMİR ( )Gaziosmanpaşa Bulvarı No: 1 35210 Alsancak / İZMİRTel: +90 232 414 00 00Faks: +90 232 414 10 [email protected]

OTEL MARLA İZMİR( ) Kazım Dirik Cad. No: 7 Pasaport / İZMİRTel: +90 232 441 40 00Faks: +90 232 441 11 [email protected]

EGE PALAS( ) Cumhuriyet Bulvarı No:210 35220 Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 463 90 90 Faks: +90 232 463 81 00www.egepalas.com.tr

İZMİR PALAS OTEL( ) Atatürk Bulvarı 35210 / İZMİRTel: +90 232 465 00 30 Faks: +90 232 422 68 70 [email protected]

OTEL KÂYA( ) Gaziosmanpasa Bulvarı No: 45 35230 Çankaya / İZMİRTel: +90 232 483 97 71Faks: +90 232 483 97 [email protected]

KİLİM OTEL( ) Atatürk Bulvarı 35210 / İZMİRTel: +90 232 484 53 40Faks: +90 232 489 50 70 [email protected]

BLUE BOUTIQUE HOTELMürselpaşa Bulvarı 1265 Sok. No:13 Basmane / İZMİRTel: +90 232 484 25 25Faks:+90 232 484 25 [email protected]

RESIDENCE HOTELMürselpaşa Bul. No: 28 Kahramanlar / İZMİRTel: +90 232 441 90 90Faks: +90 232 441 60 40www.residencehotel.com.tr [email protected]

SUSUZLU OTELFevzipaşa Bul. No: 160 Çankaya / İZMİRTel: +90 232 483 05 21Faks: +90 232 484 29 07www.susuzlu.com

SU RESTAURANTAtatürk Cad. No: 314 / A 1.Kordon / İZMİRTel: +90 232 464 57 57Faks: +90 232 464 84 [email protected]

DENİZ RESTAURANTİzmir Palas Oteli Zemin Kat Atatürk Cad. No: 188/B Alsancak / İZMİRTel: +90 232 464 44 99 – 422 06 01Faks: +90 232 463 00 86www.denizrestaurant.com.tr

KIRÇİÇEĞİAlsancak (Merkez)Kıbrıs Şehitleri Cad. 1443 Sk. No: 83 Alsancak / İZMİRTel: +90 232 464 30 90Faks: +90 232 465 32 [email protected]

İZMİR KONAĞISakarya Caddesi No:131, 35330 Balçova / İZMİRTel: +90 232 278 66 88 Faks: +90 232 278 47 57www.firuzcatering.com

ALTIN BALIKBostanlı Vapur İskelesi Üstü Bostanlı / İZMİRTel: +90 232 362 01 75 +90 232 330 45 14www.altinbalik.net

İZMİR GUIDE

Telephone: International code for Turkey: +90 İzmir area code: 232

R

ALTINPARK CITYÇilek Çam Dağı Orman Alanı Örnekköy - Karşıyaka / İZMİR Tel: +90 530 927 10 56 - 59www.altinpark.net [email protected]

Page 145: izmir dergisi

Mart - Nisan / March - April 2010 İZMİR 143

LA CIGALECumhuriyet Bulvarı No: 152 Fransız Kültür Merkezi Alsancak / İZMİRTel: +90 232 421 47 80 Faks: +90 232 464 79 [email protected]

İZMİR KÜLTÜR VE TURİZM DERGİSİ’NE SİZ DE ABONE OLUN !

İZMİR GUIDE

ÇİTTUR SEYAHAT ACENTASIGaziosmanpaşa Bulvarı No:10/1B Alsancak / İZMİRTel: +90 232 446 44 00 Faks: +90 232 484 67 14www.cittur.com [email protected]

1 YILLIK ABONELİK 60 TL

AD,I SOYADI

Tarih: / / 20..........ADIMA FATURA EDİNİZŞİRKET ADINA FATURA EDİNİZ

ADRESİ

ŞEHİR

E-MAIL

ABONE TELEFON (0232) 463 75 40 ABONE FAX (0232) 421 92 24 E-MAİL [email protected]: Lütfen havale dekontunuzu, doldurduğunuz Abone Formu ile birlikte fax veya e-mail yoluyla gönderiniz. Abonelikle ilgili ayrıntılı bilgi için arayabilirsiniz.

Yıllık abonelik bedeli olan 60 TL yi Halk Bankası Alsancak Şb. Kod.731 09000473 nolu RK Tanıtım Hizmetleri hesabına havale ettim.

VERGİ DAİRESİ VERGİ NO

ÜLKE POSTA KODU TELEFON FAX

KURUMU GÖREVİ

İZAİRAdnan Menderes Havalimanı Girişi35410 Gaziemir / İZMİR Tel: +90 232 298 35 00Faks: +90 232 298 35 [email protected]

İZMİR ŞİFA HASTANESİTel: +90 232 444 44 04BORNOVA ŞİFA HASTANESİTel: +90 232 444 74 32ERZURUM ŞİFA HASTANESİTel: +90 442 329 00 00www.sifatip.com.tr

SİFAHASTANELERGRUBU

Veli Usta Atatürk Caddesi no:212/AAlsancak/İZMİRTel:+90 232 464 27 0510 sokak no:179/A İnciraltı/İZMİRTel:+90 232 277 77 66www.izmirbalikpisiricisi.com

Zuval İnşaat Tur.Teks. Gıda Gemi Bakım Onarım San.Tic.Ltd.Şti.İstastonaltı Mah. 8220 Sokak No:16 K:1 D:2 Çiğli/İZMİRTel:+90 232 386 50 37 Faks:+90 232 386 50 [email protected]

Faal Özel Eğitim Hiz. Ltd. Şti.Talatpaşa Bul. No:3 D: 1 Alsancak / İZMİRTel: +90 232 464 54 60 Faks: +90 232 464 54 [email protected]

3 Aylıktan 14 yaşına kadarçocuklar için ingilizce

Red Dragon İzmir Chinese Restoran1379 sok. No:57/6 Hilton Otel YanıAlsancak / İZMİRTel:+90 232 483 00 79 Faks:+90 232 441 64 [email protected]

RED DRAGON

Sunucu İnşaat Turizm San.Tic.A.Ş.Fatih Cad. No:90/3Çamdibi/İZMİRTel:+ 90 232 435 34 33Faks: +90 232 435 34 [email protected]

İzmir Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından Türkçe-İngilizce olarak 2 ayda bir yayınlanan İzmir Kültür ve Turizm Dergisi, dünyanın dört bir yanına kentimizi tanıtıyor. Sektörün önde gelen isimlerinden oluşan yayın kurulu, deneyimli ekibi ve zengin içeriğiyle İzmir’i dünyaya tanıtan dergimize abonelik ayrıcalığını siz de yaşayın.

KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ

CULTURE & TOURISM MAGAZINE

Yeryüzünde bir cennet

A paradise on earth

BOZDAĞ

Yalıçapkınının peşinde!

In pursuit of the kingfisher!

13 bin yıllık geçmişin izinde

On the trace of a 13 thousand year-old history

ÖDEMİŞ

Bu fabrika sanat üretiyor

This factory produces art

Remax Orion Gayrimenkul & DanışmanlıkMithatpaşa Cad. No:1133/Z-1Üçkuyular / İZMİRTel:+90 232 247 31 32 Faks:+90 232 247 92 [email protected]

ORION

Page 146: izmir dergisi

İZMİR Mart - Nisan / March - April 2010144

Fulya OMAÇ / e-mail: [email protected]

Bulmacanın çözümü 141. sayfadadır.

Page 147: izmir dergisi
Page 148: izmir dergisi

izmir_dergi_220x285 3/9/10 6:21 PM Page 1

Composite

C M Y CM MY CY CMY K