ma ef' alehu taaccÜp kalibinin -...

19
D. E. Fakültesi Dergisi XXIV, 2006, ss.l87-205 "MA EF' ALEHU" TAACCÜP KALIBININ FARKLI M. Edip ÇAGMAR * ÖZET. Bu makalede Arap dilinde, taaccüp için "Ma efa 'lehu" ele onunla ilgili daha önceki i' rabdan bir i' rabdan bahs edilmektedir. Bunun için klasik ve kaynaklarda bulunan bilgiler bir araya ve Son olarak gerektiren durumlar zikredile- rek teker teker Anahtar Kelimeler: Taaccüp, Ma ef'alehu, i'rab, Arapça, Gramer, Nedenler ABSTRACT In this article, the form of "ma 'lehu" which is used as astonishment in Arabic has been studied and a different analysis/"i 'rab" of this form has been mentioned. Therefore, the knowledge in modern and dassic sources has been collected and criticized. Finally the pozitions of analysis which we have asserted has been mentioned with i ts reasons one by one. Key words: Astonishment, Ma ef'alehu, analysis, Situations, gramer, Arabic. Mevcut kaynaklara göre, Arap dilinin Ebu'l-Esved ed- Duell'ye (ö.69/688) kadar insanlar bir meleke olarak var bir gerçektir. 1 O, Arap dilinin grameriyle ilgili kurallar tespit ve bun- dan olacak ki dilciler Nahiv ilminin olarak kabul ed-Duell'den itibaren fas1h Arapça metinlere özellikle bedevi • Doç.Dr., Dicle Üniversitesi Fakültesi. 1 Ahmed Emin, byy., 1945, II, 284; Carl Brockelmann, Edebi'I- 'Arabf, M. (tre.: heyet), b yy., 1993, L 444. Nahvin kural olarak da Ebu' 1- . Esved ed-Duell'den önce mevcut söyleyenler bunu Hz. Ömer ise, Cahiliye kadar götürmektedir. Ahmed b. Fiiris, es- fi Ahmed Hasan Besc, Beyrut 1418/1997, s. 17; Bu konu hak- bilgi için bkz. Muharrem Çelebi. Me'iini'l-Kur'iin ve ez-Zecciic, Doktora Tezi), .. Erzurum 1976, s. 12-24. 2 Muhammed b. Sellam Tabakdtu 'ara, .. Mahmud M. w

Upload: others

Post on 23-Jan-2020

2 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: MA EF' ALEHU TAACCÜP KALIBININ - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00036/2006_24/2006_24_CAGMARME.pdfD. E. Ü.İlahiyat Fakültesi Dergisi Sayı XXIV, İzmir 2006, ss.l87-205 "MA EF' ALEHU"

D. E. Ü.İlahiyat Fakültesi Dergisi

Sayı XXIV, İzmir 2006, ss.l87-205

"MA EF' ALEHU" TAACCÜP KALIBININ

İ'RABIYLA İLGİLİ FARKLI BİR DEGERLENDİRME

M. Edip ÇAGMAR *

ÖZET.

Bu makalede Arap dilinde, taaccüp için kullanılan "Ma efa 'lehu" kalıbı ele alınmakta onunla ilgili daha önceki i' rabdan farklı bir i' rabdan bahs edilmektedir. Bunun için klasik ve çağdaş kaynaklarda bulunan bilgiler bir araya getirilmiş ve değerlendirilmiştir. Son olarak savunduğumuz i'rabı gerektiren durumlar zikredile­rek teker teker açıklanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Taaccüp, Ma ef'alehu, i'rab, Arapça, Gramer, Nedenler

ABSTRACT

In this article, the form of "ma ~fa 'lehu" which is used as astonishment in Arabic has been studied and a different analysis/"i 'rab" of this form has been mentioned. Therefore, the knowledge in modern and dassic sources has been collected and criticized. Finally the pozitions of analysis which we have asserted has been mentioned with i ts reasons one by one.

Key words: Astonishment, Ma ef'alehu, analysis, Situations, gramer, Arabic.

GİRİŞ

Mevcut kaynaklara göre, Arap dilinin gramerının Ebu'l-Esved ed­Duell'ye (ö.69/688) kadar insanlar arasında bir meleke olarak var olduğu bir gerçektir. 1 O, Arap dilinin grameriyle ilgili bazı kurallar tespit etmiş ve bun­dan dolayı olacak ki çoğu dilciler tarafından Nahiv ilminin vazı'ı olarak kabul edilmiştir.2 ed-Duell'den itibaren fas1h Arapça metinlere özellikle bedevi

• Doç.Dr., Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi. 1 Ahmed Emin, Dulıa'I-İslanı, byy., 1945, II, 284; Carl Brockelmann, Tarf!ıu Edebi'I­

'Arabf, nşr., M. İrşiid, (tre.: heyet), b yy., 1993, L 444. Nahvin kural olarak da Ebu' 1-. Esved ed-Duell'den önce mevcut olduğunu söyleyenler vardır. Bazıları bunu Hz. Ömer zamanına; bazıları ise, Cahiliye zamanına kadar götürmektedir. Ahmed b. Fiiris, es­Siilıibf fi ftklıi'/-luga, nşr., Ahmed Hasan Besc, Beyrut 1418/1997, s. 17; Bu konu hak­kında geniş bilgi için bkz. Muharrem Çelebi. Me'iini'l-Kur'iin ve ez-Zecciic, (Basılına­mış Doktora Tezi), AÜİİF .. Erzurum 1976, s. 12-24.

2 Muhammed b. Sellam el-Cuınahl, Tabakdtu fulıiili'ş-şu 'ara, nşr .. Mahmud M. Şiikir, w

Page 2: MA EF' ALEHU TAACCÜP KALIBININ - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00036/2006_24/2006_24_CAGMARME.pdfD. E. Ü.İlahiyat Fakültesi Dergisi Sayı XXIV, İzmir 2006, ss.l87-205 "MA EF' ALEHU"

Doc. Dr. M. Edip CAGMAR

Araplardan toplanan malzemelere dayanılarak kurallar tespit edilmeye baş­lanmıştır. Bunu nla birlikte Nahiv usul ilmi teşekkül etmiş ve gramer ekaileri ortaya çıkmıştır. Bu noktada üç hususun birbiriyle ilişkilendirilmesi ve kural­Iarın tespiti konusunda isabetli olma derecesinin hangi seviyede olduğuyla ilgili .kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Öncelikle gramerin malzemesi olan metinlerden özellikl.e Kur'an-ı Kerim metinlerinden kuralların doğru bir şekilde istinbatı ile ilgili herhangi bir itirazda bulunulamaz. Yani faslh Arapça metinler dilin kendisidir ve kurallar, ondan doğru bir şekilde istinbat edilmiş­se,-·söz konusu istinbat makbuldur. Ancak söz konusu metinlerden bütün gra­mer kurallarının doğru tespit edilmiş olup olmama meselesine gelince, Nahiv alimlerinin aynı konuda birbirinden farklı kuralları tespit etmeleri ve birbirle­rini eleştİren ifadeler kullanmaları bir kısım kuralların tespitinde bazı sorunla­rın olduğunu göstermektedir.3

Kanaatimizce .Wl c; kahbmm i 'rabıyla ilgili kural da, az da olsa bazı

gramer kurallarının tespitinde sorunun mevcut olduğunu göstermektedir. Zira

..Wf c; kalıbına yüklenen anlam ile i'rabın birbirine uymadığı müşahede edil-

mektedir. İşte bu makalede amacımız .Wl c; kahbmm mana ve i' rabının birbi­

riyle ilgili münasebetini açıklamak ve muhtemel önerileri ortaya koymaktır. Bu maksatla ulaşabildiğimiz bütün gramer kitaplarına araştırıldı. Daha sonra konuyla ilgili bulunan bilgiler izah edilip değerlendirilmektedir. Makalenin son kısmında ise, savunduğumuz tezi destekleyen bazı gerekçeler zikredilmek­tedir.

TAACCÜP ŞEKİLLERİ

Sözlük itibariyle şaşırma, hayret etme, isteme ve meyletme,4 terirp itiba­

riyle ise f)ı rli:. j:-ıj ~ 111;:' ·! "Belirgin meziyeti olan failin fiilinin büyük .; "' ... "'

Cidde bty., I, 12; Abdulvahid Ebu't-Tayyib, Meratibu'n-nahviyyln, Kahire byy., s. 24-29; Ebil Sa'ld es-Sirafi, Alıbtiru'n-nalıviyyfne'l-Basriyyfn, nşr. F. Krenkow, Beyrut 1936, s. 14; Bu konuda geniş bilgi için bkz. Muhammed Hayr el-Hulvanl, el-Mufassal fi't­tiirlhi'n-nahvi' 1- 'Arabl kab le Slbeveyhi, Beyrut 1979, s. 37-50; Kenan Demirayak-Selamİ Bakırcı, Arap Dili Grameri Tarihi, byy., bty., s. 21

3 Amr b. Bişr Slbeveyhi, el-Kitiib, nşr .• Abdusselam M. Hariln, Beyrut bty, Il, 128, 205. 4 Heyet, el-Mu'cemu'l-vasft, İstanbul 1992, I, 587.

188

Page 3: MA EF' ALEHU TAACCÜP KALIBININ - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00036/2006_24/2006_24_CAGMARME.pdfD. E. Ü.İlahiyat Fakültesi Dergisi Sayı XXIV, İzmir 2006, ss.l87-205 "MA EF' ALEHU"

"Mô. Efalelm" Taaccüp Kallbmmİ'rabıy!a İlgili Farklı Bir Değerlendinne

görülmesi"5 ve 's~:-. ~ ~Uiı ~J ı) ğ,)ti:! ftb~~ ·~ "Failin vasıflarıyla ilgili

sebebi gizli olan bir fazlalığın büyük görülmesi"6 anlamlarına gelen taaccüp, Arap dilinde değişik kelime ve kalıplarla ifade edilmektedir. Taaccüp maksadıyla kullanılan ifadeler iki kısma ayrılır.

1) Sadece taaccüp için kullanılmayan ifadeler: Bunlar, taaccüpten başka maksatlar için kullanılmaktadır; fakat taaccübü gerektiren bir karinenin bu­lunması durumunda ise, taaccüp için kullanıldıkları anlaşılmaktadır. Diğer bir tabide bu tür ifadeler, sürekli taaccüp anlamını ihtiva etmemektedirler. Bu nedenle Nahiv kitaplarının taaccüp bahsinde sözü edilen üslfiplar üzerinde

pek durulriıamıştır..&ı 0~ "Allah' ı tenzih ve tesbih ederim, subhanaiiah!" ~

;~; "Ne cömert, brava, aferin!" ~~ :X j 1.! "Ne adam!" ...;,..? kelimeleri -

bunlardandır.7 İstifham hemzesi de bazen taaccüp maksadıyla kullanılmaktadır. Bütün bunların taaccüp ifade etmeleri, taaccübe delalet eden

karlnelere dayanmaktadır. Örneğin, ~i ...;..,? "Nasılsınız ?" dendiğinde ...:..?

taaccübü ifade etmemektedir. Zira taaccübi.i gerektiren bir karine mevcut .1 .1' ( .1 ' .. .1-:J ...

değildir. Ama ;.,s-ı;-1.3 ırı;.ı ;/'J ~ ~ 0/.A<i ~ "Siz nasıl Allah'ı inkar

ediyorsunuz! Siz ölüyken O, sizi diriltti"8 ayetinde ise, hem akli karine hem de

sözün siyak ve sibiikı ...;..? 'nin taacci.ip gayesiyle kullanıldığına delalet

etmektedir. Yukarıda sayılanların dışında medih veya zem maksadıyla ~~

kalıbına döni.iştüri.ilen si.ilasi fiilierin ve beddua şeklinde 1..-ullanılan bir kısım

fiilierin de taacci.ip için olduğıi savunulmuştur.9 Örneğin,..ıfG :X .&ı j,ıj "Allah -

5 Nurfidd!n ei-Eşmfin!, Şerhıı'l-Eşmfinf 'ale'l-E/fiyye, byy., bty., II, 3. cüz, 17: Ahmed es­Sudi'!, Hô.ş(vetun 'alô.Şerlı-i Katr, Mısır 1357/1939, s.l25.

6 Ali b. Mu'min b. 'Usffir, Şerhu Cümeli'z-Zeccô.cf. nşr. Sahib Ebfi Cenah. 1419/1999. I, 588; Abdurrahman ei-Mekkfıd'i, Şerhı/1-Mekkiidf 'alii Elfiyyeti İbn-i Malik, Beyrut 1422/2002, s. 150.

7 Abdullah b. Hişam, Şerhu Katr, nşr., Muhammed Yasir Şeref, Beyrut 1990, s. 219; Hatid ei-Ezher'i, Şerhu't-tasr?iı 'ale't-Tevdflı, byy., bty., II, 87.

x el-Bakara (2), 28.

189

Page 4: MA EF' ALEHU TAACCÜP KALIBININ - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00036/2006_24/2006_24_CAGMARME.pdfD. E. Ü.İlahiyat Fakültesi Dergisi Sayı XXIV, İzmir 2006, ss.l87-205 "MA EF' ALEHU"

Doc. Dr. M. Edip CAGMAR

savunulmuştur.9 Örneğin,fi"G-. ~ 1iıı j;ti "Allah kahretsin amma da şairmiş."

dendiğinde, şaşkınlık ifad~ edilmektedir. 10

2) Her zaman taaccüp maksadıyla kullanılan ifadeler: Bunlar ~~ t:. ve

-'; j;f kalıplarıdır. Taaccüp için kullanılan ve çok yaygın olan bu iki fiil, vazı'

itibariyle taaccüp ifade etinektedir ve hiç değişmediklerinden ğayr-ı mutasarrıf fiillerden sayılmaktadır. 11 Bundan dolayı onların emir ve muzarileri yoktur.

1. ~~ t:.: Bu terkip Türkçe'ye genelde "ne kadar da ... ", "ne kadar. .. "

" , " d , ı k ·ı kt d. ~" o·· -· -~~/ıi -~. i ı.:. . . . ne ... , . . . ne e . . . o ara' çevrı me e ır. - rnegın, ı.r·.r F~

"Adam ne kadar da sabırlıdır!" şeklinde tercüme edilmektedir.

2. ~ ~1: Bu terkip de taaccüp için kullanılmaktadır. Onunla ~~ t:.

terldbinin anlamı aynıdır.ı3 Örneğin, ;lı):_ ~i "Zeyd ne kadar da iyidir!"

şeklinde Türkçe'ye tercüme edilir.

TAACCÜP FİİLLERİNİN İ'RABI

9 Molla Cami, el-Feviiidu'd-diyiiiyye, (el-Mecmfi'atu'n-Nfiriyye ile birlikte basılmış), byy., bty., II, 889; Mustafa el-Galaylnl, Ciimi'u'd-durlisi'l-'Arabiyye, Beyrut 1414/l994, L 65, 85,86 ..

10 Muhammed er-Radi, Şerhu'r-Radf 'ale'l-Elfiyye, nşr., Yusuf Hasan Ömer, byy., 1398/1998, N, 228; Abbas Hasan, en-Nahvu'l-viifi, Kahire bty., II, 340,347; Ayrıca bkz., Muhammed b. Malik, Şerlıu't-Teshfl teslıf!u'l-feviiid ve tekmflu'l-makiisid, nşr., M. Abdulkadir 'Ata- Tarık Fethi es-Seyyid, Beyrut 1422/2001, II, 362.

ıı Muhammed es-San'anl, et-Telızfbu'l-vasftji'n-nahv, nşr., Fahr Salih Suleyman Kaddare, Beyrut 1411/1991, s.208; el-Galaylnl, a.g. e., I, 65; Emll Bed!' Yakfib, Mevsu'atu'n­nahvi ve's-sarfi ve'l-i'riib. Beyrut 1998, s. 258.

12 Mehmed Zihnl, el-Mwıtahab, İstanbul 1303, s. 608;Yusuf Uralgiray, İlk ve İleri Arapça Dilbilgisi, Riyad 1986, II, 115-1160; Hulusİ Kılıç, Arapça Dilbilgisi Sarf, İstanbul-2005, s. 106, 109; Selami Bakırcı-M. Sadi Çögenli, Arapça Edatlar Sözliiğii, Erzurum 2000, s. 193; Mehmet Maksutoğlu, Arapça Di/bilgisi, İstanbul 1998, s. 343-344; Hasan Akdağ, Arap !)ili Di/bilgisi, Konya 1997, s. 122-123.

13 Muhammed b. es-Serrac, el-Ustil fi'n-nalıv, nşr., Abdulhüseyn el-Fetll, Beyrut 142011999, L 101; Abdullah es-Saymerl, et-Tebsire ve't-tezkire, nşr., Fethi Ahmed Mus­tafa Aliyyuddln, Dımaşk 1402/1982, L 267.

190

Page 5: MA EF' ALEHU TAACCÜP KALIBININ - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00036/2006_24/2006_24_CAGMARME.pdfD. E. Ü.İlahiyat Fakültesi Dergisi Sayı XXIV, İzmir 2006, ss.l87-205 "MA EF' ALEHU"

"Mô. Efalelıu" Taacciip Ka/ıbmmİ'rabEVlaİ/gili Farklı Bir Değerlendinne

~ JJI taaccüp kahbındaki ~~ fiili emir şeklinde mazl, ~ 'de cer

harfinden sonra gelen zamirin ise, lafız olarak meffilun bih ğayr-ı sarlh; mahal olarak ise, fail olduğu biçiminde i'rab edilmiştir. 14 Taaccübün ~ JJf vezninin

i'dlbı açıkladığımız şekilde yapılmıştır. Bu taaccüp kahbmm i'rabında mana dikkatte alınmış ve bu nedenle taaccüp fiili her ne kadar şekil olarak emir ise de, mazl fıil olduğu, ona bitişen zamir veya ismin de manadan dolayı, mahal

olarak fa il olduğu ifade edilmiştir. Fakat .ıWf C. 'nun i 'rab ma gelince, hem

karışık olduğu hem de mananın fazla dikkate alınmadığı kanaatindeyiz. -

.ıWf c. kahbmm i 'rabı detaylı bir şekilde aşağıda izah edilmektedir.

C.: nekre ve tamme olup ref mahallinde mübtedadır. Lo edatının bu şekilde

i'rab edilmesinin sebebi el-Halll b. Ahmed'in (ö. 1 75/791), aşağıdaki sözleri­

dir: ı~j ;;.;..ı C. "Zeyd ne kadar da güzeldir!" cümlesinin aslında ı~j ;;..:;.. :;;.

"Bir şey Zeyd'i gi.izelleştirdi"dir. 15 ı~j ;;.;..ı C. cümlesini ı~j ;;..:;.. ~ :;;;. ' -

"Acaip bir şey Zeyd' i güzelleştirdi" şeklinde açıklayanlar da vardır. 16 Bazıları ise, C.'nın istifham edatı ve ondan sonra gelen cümlenin haber olduğunu iddia

etmiştir. 17 C.'nın marife ve mevsille olduğunu söyleyenler de vardır. Zayıf bir

ihtimal de olsa, C.'nın nekre ve nakısa olduğunu iddia edenler de bulunmakta­

dır.18 Bütün durumlarda C.'nın isim olduğu ifade edilmiştir. Bundan dolayı,

14 EbG Ali el-Hiris1, Kitô.bu'l-ldô.h, nşr., Kazım Bahr el-Murcfın, Beyrut 1416/l996 ; Mu­hammed b. Ali b. TG!iln, Şerhu İbn-i Tılliin 'alô. Elfiyyet-i İbn-i Mô.lik, nşr. Abdulhamld el-Feyyad el-Kubeysl, Beyrut 1423/2002, II, 26; es-San'anl, et-Tehzfbu'l-vaslt, s. 208; Fethullah el-Verkansl, ed-Dureru 'n-nahviyye, (Şarkiyat Araştırmaları Derneğinin Arşi­

vinde 35 nurnarada kayıtlı olup mahtGttur- Diyarbakır), Vr.1 .. 15 el-Ham b. Ahmed el-Feriihldl, Kitô.bu 'l-Cwnel, nşr., Falıruddln Kaba ve, İran 1410, s. 49. 16 Muhammed Balırak e1-Hadrarnl, Tulıfatu '1-alıbô.b ve turfetıı 'l-aslıô.b fi şerhi Mullıati'l­

i'rô.b, nşr., Ali Süleyman Şebbare, Beyrut 1425/2004, s. 98. 17 EbG Hayyan en-Nahvl, İrtişô.ju'd-darb, nşr., Mustafa Alımed en-Nemmas, Kahire

1417!1997, III, 33; er-Radi, Şerlıu'r-Radl, N, 234; Muvaffakudd'i:n b. Yalş, Şerlıu'l­

Mufassal, Beyrut bty., II, 7. cüz, 144; ei-EşmGnl, Şerlıu '1- Eşmunf, b yy., bty.,II, 3. cüz, 16. ıR EbG Hayyan, a.g.e., III, 33; er-Radi, a. g. e., N, 234; Abdullah b. 'Akli, Şerlıu İbn-i

'Akfl 'ale'l-Elfiyye, nşr., M. Muhyiddln Abdulhamld, Beyrut 1415/1995, II, 142.

191

Page 6: MA EF' ALEHU TAACCÜP KALIBININ - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00036/2006_24/2006_24_CAGMARME.pdfD. E. Ü.İlahiyat Fakültesi Dergisi Sayı XXIV, İzmir 2006, ss.l87-205 "MA EF' ALEHU"

Doc. Dr. M. Edip CAGMAR

G'nın isim olmasında alimierin icmanın mevcut olduğundan bahsedilmekte­dir. 19

~i: feth üzere mebni olup mazl fiildir. Faili ise, gizli olan .r zamiri

olup G edatına dönmektedir.

o : zamiri mefillun bihtir. ~~ ve ondan sonrasının cümle olarak ref

·mahallinde haber olduğu ifade edilmiştir.20

Fiile bitişen zamirin veya ismin meffilun bih ve failin de gizli bir zamir olarak gösterilmesine iki gerekçe zikredilmektedir:

1- G lafzının nekre ve tarome olarak kabul edilmesidir. G lafzının nekre

ve taınme kabul edilmesinin sebebi ise, taaccübün "bilinmeyen bir şey"den kaynaklandığının düşünülmüş olmasıdır. İşte "bilinmeyen bir şey''in taaccübe

neden olduğu, G 'nın da o "bilinmeyen şey"i ifade etmesi nedeniyle isim

olduğu ve bundan dolayı G mübteda ve ondan sonra gelen~~ fiili kendisine

bitişen kelimeyle birlikte haber olarak i 'rab edilmiştir. ~~ fiili, haber olunca

onda mübtedaya dönen bir zamirin mukadder olduğu düşünülmüştür. Zira her haber cümlesinde onu mübtedaya bağlayan bir rabıtın bulunmasının şart

olduğu ifade edilmiştir. Bu tür cümlelerde ise, rabıt ancak zamir olur.21 Za­

mirin G'ya dönmesi, aynı zamanda G'nın isim olmasına gerekçe olarak gös-

terilmiştir.22 Görüldüğü üzere burada G isimdir denip onun isim olduğunu

ispatlamak için bazı teviller yapılmıştır. Bu tevlllerden biri de, ~~ fiilinde

gizli bir zamirin olduğunun takdir edilmesidir. Yani bir taraftan G 'nın isim

19 Abdulğanl ed-Dakr. Mu'cemu'l-kaw1'idi'l-'Arabiyye fi'n-nalıvi ve's-sarf. Dımaşk-1414/1993, s. 162.

20 Ebil Ali ei-Hirisl, Kitiibu 'l-ldiilı, s.115; es-San 'ant, et-Telızfbu '1-vasft, s.207; Abdurrahman el-Enbari', Esriiru 'l- 'Arabiyye, nşr., M. Ruseyin Şemsuddi'n, Beyrut 1997, s. 76.

21 Ebil_ Ali el-Farisl, a. g. e., s. 115; Ali b. Mu'min b. 'Usfilr, Şerlıu Ciimeli'z-Zecciicf, L 594; 'Abdul'azlz b. Cum'a el-Mevsill, 'Şerlıu Elfiyyet-i İbn-i Mu'tf, nşr., Ali Musa eş­Şameli, Riyad 140511985; Hasan, en-Nalıvu'l-viifi, III, 347.

12 el-Eşmilnl, Şerlıu'l-Eşmı?nf, II, 3. cüz, 17.

192

Page 7: MA EF' ALEHU TAACCÜP KALIBININ - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00036/2006_24/2006_24_CAGMARME.pdfD. E. Ü.İlahiyat Fakültesi Dergisi Sayı XXIV, İzmir 2006, ss.l87-205 "MA EF' ALEHU"

"Ma Efalehu" Taacciip Kalıbmuıİ'rabr,;laİlgili Farklı Bir D&erlendinne

olduğunun takdir edilmesidir. Yani bir taraftan t::. 'nın isim olması

düşüncesiyle fiilde zamir takdir edilirken; diğer taraftan fiilde zamirin mevcut

olduğu düşünülerek t::.'nın isim olduğu ispatlanmaya çalışılmıştır.23 Bu, mantık

kurallarına aykırıdır. Zira varolduğu kesin olarak ispatlanmamış iki şeyin

varlığı, yine o iki şey gerekçe gösterilerek ispatlanmaya çalışılmıştır. Yani ikisinden her birinin ispatı diğerinin kesinleşmemiş ispatına dayanılarak

savunulmuştur. Mantıkta bunun için devir ve devr-i batıl (kısır döngü) kelimeleri kullanılmaktadır. Devir ise, tanımlarda olmaması gereken bir du­rumdur.24

2. Ta~ccüp kalibında bulunan ~~ fiilindeki hernzenin geçişlilik için

getirildiğinin düşünülmüş olmasıdır. Zira geçişli fiiller meffilun bih gerektirmektedir.25 Bunun çözümü maksadıyla taaccüp fiilinde zamirin gizli

olduğu, ona bitişen kelimenin de meffilun bih ve t::. 'nın da mübteda olduğu

şeklinde bir izah yapılmıştır.

Yukarıdaki bilgilerden de anlaşıldığı üzere Nahiv alimleri .Wl t::. terki­

bindeki t::. edatını isim sayıp mübteda olarak, fiile bitişen zamiri veya ismi

meffilun bih olarak ve t::. edatından sonra gelen cümleyi ise, bütünüyle haber

olarak i'rab etmişlerdir. Ayrıca taaccüp fiilinde gizli bir zamirin olduğunu ve mübtedaya döndüğünü söylemişlerdir.

Ancak kanaatimizce burada t::. taaccüp harfi olup i'rabda yeri yoktur.

Nitekim el-Kisa! (ö.l89/805) .Wl c. kahbındaki t::. 'nın i'rabda yeri olmadığını

belirtmiştir.26 Bu nedenle ondan sonra gelen cümle de haber değildir. Bu du­

rumda ~~ fiilinin faili de gizli bir zamir olmayıp ona bitişen zamir veya isim

13 ei-Eşmfinl, a.g.e., II, 3. cüz, 17; e]-Ezherl, Şerhu't-Tasrfh; IL Ş7. 2~ Kutbudd!ıı er-Razi, Şer!ıu 'ş-Şemsiyye, byy., bty., s. 57; Necati Öner, Klasik Mantık,

Ankara 1986, s. 41. 25 Ebu Ali ei-Fiirisl, a. g.e., s. 1 14; er-Radi, a. g. e., N, 233; CeHl.Iuddln es-Suyfitl,

Hem'u'l-hevami', nşr., M. B!!druddln en-Na'sanl, byy., bty., IL 90; Ahmed el-Fakih'i, Mucfbu'n-nida' ila Şerhi Katri'n-neda, byy., bty., IL 272; Yas'in ei-Hımsl, Hiişiyetıı Mıı­cfbi'n-nidii', byy., bty., IL 272.

26 es-Suyfit'i, Hem'u'l-lıeviimi', II,,90; ei-Fakihi, a. g.e., IL 271; M. Muhyiddln Abdulham'id, 'Uddetıı's-siilik, Kum 1304, III, 251.

193

Page 8: MA EF' ALEHU TAACCÜP KALIBININ - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00036/2006_24/2006_24_CAGMARME.pdfD. E. Ü.İlahiyat Fakültesi Dergisi Sayı XXIV, İzmir 2006, ss.l87-205 "MA EF' ALEHU"

Doc. Dr. M. Edip CAGMAR

olmaktadır. Zira ~~ G 'nun manasma göre, taaccüp fiiline bitişen kelime fail

olmaktadır. Ancak burada fail mefı1lun bih şeklinde gelmiştir. Mefı1lun bih

şeklinde gelmesi fa il olarak i 'rab edilmesine engel değildir. Nitekim ~ jJi 'den sonra gelen isim veya zamir de şeklen meffilun bihi gayr-ı sarlh olduğu

halde onun manası esas alınarak fail olarak irab edilmiştir. Buna göre ~~ G

deki fiil müteaddl değildir ve hemze de müteaddilik için getirilmemiştir. Sa­vunduğumuz i 'rab şeklinde anlamı bilinmeyen bir edatın bulunmaması, taac­

·Cübün aniaşılmasına engel değildir. Zira ifade etmeye çalıştığımız gibi, taac­cüp bir failin fiiline yönelik olup kahbın bütününden anlaşılmaktadır. Görü­şümüzü teyiteden birçok neden mevcuttur.

Yukarıda~~ G vezninin i'rabı için söylediklerimizi doğrulayan nedenler

l.~f G 'deki fiile bitişen kelimenin anlam olarak fail konumunda olma­

sıdır. Zira taaccüp için olan ~~ G kalıbı lazım bir fiil şeklinde anlaşılmış ve

izah edilmiştir. Öyleki bu kalıp muteaddl fiillerden türetUmesi halinde de la­zım fiil şeklinde anlaşılmıştır.27

2. Nekre olan G'nm mübteda olarak i'rab edilerek bu maksatla tevilin

yapılmış olmasıdır. Bilindiği üzere belli durumlar hariç nekre bir kelime mübteda olamaz. Dilciler burada nekre kelimenin mübteda olmasının uygun

olduğunu ispatlamak maksadıyla,ı~j :;..;,-f c cümlesini ~ 'Y! t:..;.. ~1:::... c

"Ancak bir şey onu güzelleştirmiştir" şeklinde tevil ederek Nahiv ilminde

meşhur olan .._,..\.f ı~ :;f). cümlesine benzetmişlerdir. Zira Nahiv alimleri bu •

cümleyi ). 'Y! .._,..ı.; ı~ ).f C "Büyük bir tehlikeden başka bir şey köpekleri . '

havlatmamıştır" sözüne benzetmişlerdir.28 Nekre olan G'nın mi.ibteda

olabilmesi için yaptıkları tevll, tutarlı görünmemektedir. Zira onların

tevlllerinde taaccübe dair herhangi bir kelime mevcut değildir. Tevillerinde

geçen t.. nefiy; 'Y! ise, istisna için olup te'kld ve kasrı ifade etmektedirler.

:rı Yukarıdaki husus, bu çalışmada Nahiv kaynaklarından aktardığımız birçok bigiden anla­şılmaktadır ..

28 İbnu's-Serrllc, el-UsiUfi'n-nahv, L 99; İbn Yalş, Şerlıu'l-Mufassal, II, 7, cüz, 144.

194

Page 9: MA EF' ALEHU TAACCÜP KALIBININ - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00036/2006_24/2006_24_CAGMARME.pdfD. E. Ü.İlahiyat Fakültesi Dergisi Sayı XXIV, İzmir 2006, ss.l87-205 "MA EF' ALEHU"

"M ii Efalelııı" Taacciie Kaltbmm İ'rabıvlaİlgili Farklı Bir Değerle11dinne

te'kid ve kasrı ifade etmektedirler. Görüldüğü üzere söz konusu tevllde taac­cüpten ziyade "bir şey''in pekiştirilmesi ve sınıriandırlması mevcuttur.

\..'nın mübteda olmasını, taaccüp için olmasına bağlayanlar da mevcuttur.29 Bu daha mantıklı görünmekle birlikte ondan bahsedenlerin sayısı birkaç kişiyi geçmemektedir. Burada C:.'nın mübteda olması, şart ifade eden

nekre isiınierin mübteda olarak i'rab edilmesine benzemektedir.30

3. Alimierin taaccüple ilgili söyledikleri bazı sözler: Zira "el-Kitdb", "el-Usul fi'n-nalıv'~ "el-Muktadab" vb. eserlerde taaccüp kalıbıyla ilgili söylenen bazı sözlerden bu kalıp için yapılan meşhur i 'rab m uygun olmadığı sonucunu çıkarmak mümkündür. Bu eserlerde taaccübün söz konusu kalıbıyla ilgili aşağıdaki açıklamalar yapılmaktadır: Örneğin, Sibeveyhi (ö.lS0/796), ve İbnu's-Serrac taaccübün ~i C:. kalıbı için aşağıdaki ifadeleri kullanmakta-

" ( ~... ( .} .} ~ .} ~ ~ ~ ı

dırlar: "wı·=•'·l C:. J :u J;,~;ı C:. J_,.of cümlelerini .~ ı.!.l.iiJ ..:.JL. :::.ı.; ı J.ıJ "Şüphesiz kı - -ben ona ne kadar da buğzetmekteyim! Ne kadar da kızgınım!" şeklinde izah etmişlerdir. J. d.l c:. J J. .-,~;r c:. cümleleri ise, "O bana ne kadar da

buğzetmektedir! O, bana ne kadar da kızgındır!"31 Görüldüğü üzere onların açıklamalarından fiile bitişen kelimenin mana itibariyle fail olduğu anlaşıl­

maktadır. Onlar kendisinden sonra J,! harfi ceri gelen taaccüp fiillerine, biti-

şen kelimeyi naibi fail olarak i'rab etmişlerdir. Örneğin, ;}ı ~~C:. ;}~~-~i C:.

j_;; cümlelerini ise, ~! ;;,.~:~ ~ .J ~ ~ J.,) wı "0, benim yanımda ne kadar

da buğzedilmektedir." şeklinde açıklamışlardır.32 Bu son iki örnekte de fiile bitişen kelime mefül olarak açıklanmamıştır. Zira verilen anlama göre, fiile bitişen kelime naib-i fail olarak izah edilmiştir. Bu açıklamaya göre, SÖZ ko­nusu kelime meffil değildir. Faildir demeye daha uygundur. Zira o, failin yeri­ne geçmiştir.

~9 Muhammed ed-Dimyati, el-Mişkiitu'l-fethiyye 'ale'ş-şem'ati'l-mudiyye, nşr, Hişam Sa'ld Mahmud, Irak 140311983, s. 80 ..

30 Muhammed el-Ehdel, el-Kevilkibu'd-durriyye şerhu Mutemmimeti'l-Acurrumiyye, nşr., Abdulkadir Temini, Beyrut 1424/2004, s. 467; el-Galayini, C ilmi 'u' d-durusi 'l- 'Arabiyye, n, 203.

31 Slbeveyhi, el-Kitiib, N, 99; İbnu's-Serrac, el-Usulfi'n-nahv, m, 154 32 Slbeveyhi, a. g. e., N, 99; İbnu's-Serrac, a. g. e., m, 154.

195

Page 10: MA EF' ALEHU TAACCÜP KALIBININ - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00036/2006_24/2006_24_CAGMARME.pdfD. E. Ü.İlahiyat Fakültesi Dergisi Sayı XXIV, İzmir 2006, ss.l87-205 "MA EF' ALEHU"

Doc. Dr. M. Edip CAGMAR

Bu konuda ilginç ve birbiriyle çelişen bilgilerin İbnu's-Serrac tarafından ifade edildiği kanaatindeyiz. Yukarıda geçen bilgilerden de anlaşıldığı üzere,

ona göre, :01 L. 'den sonra gelen kelime faildir. Fakat o, "el-Usıllfi'n-nahiv"

adlı eserinin diğer bir yerinde ise, her iki taaccüp kalıbına da bitişen kelimenin aslında mefGlun bih olduğunu ifade etmektedir.33 Bunun için şöyle demektedir

"Nasıl oluyor da taaccübün :01 L. fiilinden sonra gelen lafız mefillun bih, j;l fiilinden sonra gelen ise, fail oluyor dense, biz bu babdaki fail meffilun bihten başka bir şey değildir deriz."34 Bu ibareden, bu fiillerden sonra gelen kelime­nin i'rabında bir sıkıntının olduğunu anlamaktayız. Ancak İbnu's-Serrac bu­nu, ~ j;f deki kelimenin aslında mefOlun bih olduğunu söyleyerek gidermeye

çalışmaktadır. Buna göre, o, bu iki fiile bitişen kelimelerin şekil itibariyle nasp olma hallerine bakarak i'rab etmiştir. Fakat bu iki fiile bitişen kelimele­rin manaları esas alınarak bir i 'rab yapılsa, ikisinin de fa il olmaları daha

uygun olur. el-Muberrid,l~) ~i L. kahbmm açıklaması olan 1~) :;.:,.. .. <.? cümlesinde taaccüp anlamı olmadığı halde nasıl oluyor da 1~) ~i L. 'de

taaccüp anlamı mevcuttur şeklindeki muhtemel soruya "bazen bir mana bir lafız için söz konusu olur; fakat benzeri için söz konusu olmaz"/5 şeklinde cevap vermektedir. "el-Muktadab" adlı eserden alınan bu ifadeler de, :01 t..

veznine bitişen kelimenin mefillun bih olarak i'rab edilmesinde bir sorunun

mevcut olduğunu göstermektedir. Zira bundan 1~) :;.:,.. .. <.? cümlesiyle ~i L.

1~) cümlesi arasındaki ilişkinin net olmadığı anlaşılmak.1adır. Bunun nedeni

ise, 1~) ~i L. 'deki taaccübün 1~) ;.,;..;. .. <.? cümlesinden anlaşılmasıdır.

Ayrıca L.'nın isim olan "şey" anlamında olduğunu söyleme de kolay değildir.

el-Muberrid'in (ö.285/898) bahsettiği soru, insanın zihnini kurcalayan bir soru olmasına rağmen verilen cevap tatmin edici bir cevap değildir. "Şey"

kelimesiyle başlayan cümle 1~) ~i L. cümlesinin izahı ise, onun taaccüp

anlamını daha açık bir şekilde ortaya koyması gerekir. Zira "şey" kelimesiyle başlayan cümle tefsir eden, diğeri ise, tefsir edilen olmaktadır. Doğru olan

33 İbnu's~Serrac, a. g. e., L 101. 34 İbn u' s-Serrac, a. g.e., I, I 02. 35 Muhammed b. Yezld el-Muberrid, e/-Muktadab, nşr., M. Abdulhalik 'Udayme, Beyrut

bty., IV, I 75.

196

Page 11: MA EF' ALEHU TAACCÜP KALIBININ - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00036/2006_24/2006_24_CAGMARME.pdfD. E. Ü.İlahiyat Fakültesi Dergisi Sayı XXIV, İzmir 2006, ss.l87-205 "MA EF' ALEHU"

"Mô. E[alehu" Taacciip Kalıbmmİ'rabıvlaİlgili Farklı Bir Değer/eııdiıme

cümle tefsir eden, diğeri ise, tefsir edilen olmaktadır. Doğru olan tefsir eden cümlenin tefsir edilen cümleden daha açık ve kapsayıcı olmasıdır.

Slbeveyhi ı~j ::;.,;..i G vb. ifadeler için yapılan izahın bir temsil olduğunu

ifade ederek taaccübi.in "şey" kelimesiyle telaffuz edilmediğini belirtmiştir.36

İbnu'l-Hacib (ö.646/1249) ise, taaccüp için ı~j;.,;...;.. .. ~şeklindeki takdirin, G

ı~j ::;.,;..i veznin taaccüp halini almadan önceki durumda geçerli olduğunu ve

bu takdlrin taaccüp halinde mevcut olmadığını söylemiştir.37 İbnu'l-Hacib'in bu sözünden ı~j ~i G cümlesi taaccüp için kullanıldığında, yapılan yaygın

i 'ra bın doğni olmadığı ortaya çıkmaktadır.

4. Arap dilinde Allah ile ilgili taaccüp ifadeleri: Zira Allah'la ilgili taac­ci.iplerde söz konusu fiile bitişen lafız fail olarak kabul edilmediğinde, Allah dışında bir şeyin Allah' ı etkilediği anlamı çıkmaktadır. Bu ise, mümkün değil­dir. Örneğin, 1ı ~~~ G veya 1i r~C.i G cümlelerinden bir şeyin "Allah' ı güçlü

kıldığı" ve "yüceltiği" anlamı çıkmaktadır. Nitekim Basra ve KGfe dil ekalle­

rinin söz konusu kalıp ta geçen Ff · lafzının isim mi yoksa fiil mi olduğu

konusundaki tartışmlarında KGfeliler fot lafzının isim olduğuna dair bu tür

örnekleri getirerek fot kelimesinin fiil olarak kabul edilmesi halinde zikredilen

sakıncalı anlamın anlaşılacağını ifade etmişlerdir.38 Ancak Basralılar Allah ile ilgi! i bu tür ifadelerden maksad ın "bir şeyin Allah' ı söz konusu özelliklerle nitelemek" olduğunu ifade etmektedir.39 Fakat bu izah, taaccübün anlamının, taaccübe konu olan varlıklara göre, değiştiği manasma geldiğinden tutarlı

görünmemektedir. Yani taaccüp fiilinin anlamı, ona bitişen özneye göre, de­ğişmektedir. Arap dilinde buna benzer bir durumun olacağını pek tahmin

edemiyorum. Ancak fot fiilinde zamir takdir edilmeden 1ı ~~~ G'nin ilk anlamı

36 S"b h' I, 7? ı evey ı, a. g. e., _ . 37 el-Hikihl, Mııcfbu'n-nidô.', IT, 272; İbnu'l-Hacib, el-ldô.hfi şerhi'l-Mufassa/, nşr., Musa

b. el-'Altri, Bağdad bty, ll, ,fOS; Muhammed el-Hudarl, Hô.şiyetu'l-Hııdarf, Beyrut 1409/l989, ll, 39.

38 Abdurrahman el-Enbarl, el-İnsô.f fi mesô.ili' 1-hi/iif, nşr., M. Muhyiddln Abdulhamid, Beyrut 1407/l987, I, 146

39 el-Enbarl, a. g. e., I, 146

197

Page 12: MA EF' ALEHU TAACCÜP KALIBININ - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00036/2006_24/2006_24_CAGMARME.pdfD. E. Ü.İlahiyat Fakültesi Dergisi Sayı XXIV, İzmir 2006, ss.l87-205 "MA EF' ALEHU"

Doç. Dr. M. Edip CAGMAR

olan "Allah ne kadar da kadirdir!" cümlesi dikkate alındığında, yukarıda sözü edilen sakınca oluşmaz ve tevile ihtiyaç duyulmaz.

5. Taaccüp için yapılan tanım da, fol kelimesine bitişen lafzın fail ol­

masını gerektirmektedir. Zira tanımda Jf-ij ~ r~ -! "Fa ilin fiilinin büyük . - -görülmesi" veya JfUiı ~) <) ~;lid rili::'-~ "Failin vasfıyla ilgili bi~ ziyadeliğin büyük görülmesi" şeklinde bir ifade kullanılmaktadır.40 Yani buna göre, taac­

ci,ip, failin bilinmemesi ile ilgili değil de, fiilin kendisi ile ilgilidir. Bu ise,fol 1 .:._

kalıbına bitişik lafzın fail olduğunu göstermektedir. Zira buna göre, taaccüp

failin fiiline yöneliktir. Örneğin,~ t::. "Ne kadar da yazar" ifadesinde fiil

"yazmak"tır. Güzel veya çok yazan şahıs ise, fiile bitişen "o" zamiridir. Yani burada fiile bitişmiş zamir faildir ve konuşan failin yaptığı fiil konusunda hayret etmektedir.

6. el-Kisa! (ö.l89/805) buradaki t::. 'nın i 'rabda yeri olmadığını söyle­

miştir.41 t::. i'rabda yeri olmayınca, ona zamirin dönmesi de gereksiz olmakta­

dır. Bu ise, söz konusu taaccüp fiilinde, gizli bir zamirin bulunmasının zorun­lu olmasını ortadan kaldırmakta ve taaccüp fiiline bitişen kelmenin fail olarak irab edilmesinin önündeki önemli bir engeli gidermektedir.

Bazıları el-Kisal'nin ''l .. 'nın i'rabda yeri yoktur", sözünün şaz olduğunu

ve bunun icmaya zarar vermediğini iddia etmişlerdir.42 Ancak bu konuda M. Muhyiddln Abdulhamid, buna karşı çıkmakta ve Kilfe ekolünün lideri konu­munda olan bir şahsın sözüne şaz demenin doğru olmadığını ifade etmekte­dir.43 Nahiv kurallarına göre, el-Kisal'nin sözündent::. 'nın harf olduğu anla-

şılmaktadır. Zira isiınierin i 'rabda yeri var; ancak harflerin ve bir kısım fiilie­

rin i 'rabda yeri olmaz. Burada t::. 'nın fiil olması mümkün değildir. Zira

anlamının fiille hiç bir ilgisi yoktur. Bu durumda tek ihtimal kaldığından, harf

40 el-Eşmfinl, Şerlıu 'l-Eşmunf, ll, 3. cüz, 16; el-Ezherl, Şerlıu 't-Tasrflz, IL 86. 41 es-Suyfitl, Hem'u'l-lıeviimi', IL 90; el-Fak:ihl, a. g.e., ll, 271; Muhyiddln Abdulhamld,

'Uddetu' s-siilik, lll, 251. 42 el-Ezherl, Şerlıu 't-Tas rf/ı, IL 87. 43 Muhyiddln Abdulhamid, a. g. e., ID, 251.

l98

Page 13: MA EF' ALEHU TAACCÜP KALIBININ - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00036/2006_24/2006_24_CAGMARME.pdfD. E. Ü.İlahiyat Fakültesi Dergisi Sayı XXIV, İzmir 2006, ss.l87-205 "MA EF' ALEHU"

"Ma Efalelıu" Taacciip Kalıbmın İ'rabıvla İlgili Farklı Bir Değer/endinne

olduğu anlaşılmaktadır. Ancak Ebfi: Hayyan'ın (ö.74511344) ifade ettiğine göre, el-Kisa! de .J;jf kalıbını Basralılar gibi i'rab etmektedir.44 Bundan anla-

şıldığı kadarıyla ona göre,G. her ne kadar i'rabda yeri yoksa da isimdir. Ebfi:

Hayyan'ın ifadesine göre, el-Kisal'nin görüşü, bir kısım alimierin zamiru'İ­fasıl için söyledikleriyle uyuşmaktadır. Zira onlar, zamlrul faslın isim olduğu, diğer isimler gibi i'rabda yerinin olmasının şart olduğu; fakat bir mazeret söz konusu olduğunda ise, isim olan zamiru'l-faslın i'rabda yerinin olmadığını

ifade etmişlerdir.45 Ancak her ne kadar söz konusu G.'edatının zamiru'l-fasl

gibi değerlendirilmeSi mümkünse de, i 'rabda yerinin olmamasıyla isim olması birbiriyle çdiştiğinden ve ayrıca isim olması i'rabın uzamasma ve değişik tevillere sebep olmasından dolayı, onun harf olması daha mantıklı görünmek­tedir.

7. Daha önce de zikrettiğimiz gibi, .J;jf G. kalıbı gibi taaccüp ıçın

kullanılan ve anlam olarak aralarında hiçbir fark bulunmayan46 ~ JJI kalılıında Nahiv alimleri şekle riayetetmeden '4 'deki zamiri fail olarak i' rab

etmişler ve fiil emir şeklinde olduğu halde, ona mazl fiil demişlerdir. 47 }·~ JJI kalıbı dışında başına zaid cer harfi gelmiş kelimeler de şeklen meffi:lun bih oldukları halde mahal itibariyle fail olarak i'rab edilmiştir. Örneğin, 0"" <)•t,;,. ı.:;.

J.>-i "Bana hiç kimse gelmedi" cümlesinde J.>-i 0"" lafız olarak meffi:Jun bihi

ğayr-ı sarlh fakatmahal olarak faildir. 48

8. Arap dilinde anlamları taaccüp anlamına benzeyip de cümleler veya cümle öğeleri arasındaki münasebeti farklı açılardan sağlayan kelimelerin genelde harf olarak kabul edilmiş olmasıdır. Örneğin, olumsuzluk, atf, te'kld, cevap, istifham, temennl, tenblh, tahdld, arz, tefslr ve ta 'lll için kullanılan kelimeler genelde harf olarak kabul ediln;ıiştir. Bu nedenle taaccüp için kulla-

44 Ebu Hayyan, İ rtişafu' d-darb, III, 33. 45 Abbas Hasan, en-Nahvu'l-vafi,'İ, 248 46 Sibeveyhi, a. g. e., N, 97; el-Enblir!, Esraru'l-'Arabiyye, I, 50. 47 Abdurrahman el-Mekkfidl, Şerlıu'l-Mekkı?df 'ale'!- Elfiyye, s. 152; İbn Hişlirn, Evdalıu'l­

mesalik, Kum 1304, m, 253; er-Radi. a. g. e., N, 234. 4H İbn Hişam, a. g.e., m, 27-28; Muhammed el-Meylan!, Şerlıu'l-Muğnf, byy .. bty., s. 88.

199

Page 14: MA EF' ALEHU TAACCÜP KALIBININ - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00036/2006_24/2006_24_CAGMARME.pdfD. E. Ü.İlahiyat Fakültesi Dergisi Sayı XXIV, İzmir 2006, ss.l87-205 "MA EF' ALEHU"

Doc. Dr. M. Edip CAGMAR

nılan bir kelimenin de harf olmasının daha uygun olduğu kanaatindeyiz. Zira taaccüp ve sözü edilen manalar için kullanılan kelimeler, tek başlarına olduk­larında bir mana ifade etmez. Söz konusu kelimeler, ancak bir cümle icinde , kullanılmaları durumunda anlaşılmaktadır. Bu durum harflerin bilinmesinde temel vasıf olarak kabul edilmiştir.49 Bununla birlikte bazen sözü edilen ına­nalar için kullanılan bazı kelimelerin isim olarak da kabul edildiğini görmek­teyiz. Fakat söz konusu manalar için kullanılıp da isim olarak kabul edilen

kelimelerin i'rablarında bir sorun mevcut değildir. Fakat .t.if ı.:. 'deki G'nın -,

isitn olmasında daha önce zikrettiğimiz sorunların mevcut olduğunu düşün-mekteyiz.

9. Gramerde bazı fiiller şekil itibariyle mechfil fiil oldukları halde, mana itibariyle malilm fiil kabul edilmiş ve onların ref ettikleri kelime de naibu '1-fftil

değil de fa il olarak i 'rab edilmiştir. Örneğin, şeklen mechill olup y harfi cerri

ile kullanılan~ (önemsedi) fiilinin ref ettiği kelime fail olarak i'rab edilmiş--'

tir.50 Söz konusu taaccüp kahbmm i'rabında da, ona bitişen kelime ne kadar şekil itibariyle mefillun bih olsa da, mana itibariyle fail olduğu düşünülerek faildir denilmelidir .

.J:;ji,; KALIBININ İ'RABI İÇİN SÖYLENENLERiN

DEGERLENDİRİLMESİ

' ,, Yukarıda ..Wı ı.:. kahbındaki ı.:. 'nın isim olduğunun ifade edildiğini

açıklamıştık Yine bazılarının onun nekre ve tamme bir isim, bazılarının

mevsille, bazılarının ise nekre ve nakısa ı.:. olduğunu söylemiştir. Görüldüğü

üzere ı.:. 'nın isim olduğunu söyleyenler onun hangi ı.:. olduğu hususunda ittifak

etmemişler. Onun nekre ve tamme bir isim olduğu görüşünde olanlar .t.if ı.:.

kahbındaki ı.:. 'nın anlamının "şey" olduğunu savunmuşlar. Bununla

bilinmeyen bir şeyin söz konusu vasfa neden olduğu ve bu bilinmezliğin insanı

taaccübe yönelttiğini söylemişlerdir. TeVıl yapılmad~n .t.if ı.:. kahbından "şey" manası anlaşılmamaktadır. ı.:. 'nın anlamı olduğu söylenen "~ kelimesinin 49 İbn Hişam, Şerhu'ş-Şuzuri'z-zeheb, nşr., Berekat Yilsuf Hebbild, Beyrut 1414/l994, s.

27; el-Meylanl, a. g. e., s. 4, 87. 50 Abbas Hasan, en-Nahvu' 1-vô.fi, II, I 08.

200

Page 15: MA EF' ALEHU TAACCÜP KALIBININ - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00036/2006_24/2006_24_CAGMARME.pdfD. E. Ü.İlahiyat Fakültesi Dergisi Sayı XXIV, İzmir 2006, ss.l87-205 "MA EF' ALEHU"

"Ma Efalehu" Taaccüp Kalıbmmİ'rabıvlaİlgili Farklı Bir Değer/endimıe

mamaktadır. G 'nın anlamı olduğu söylenen ~<..? kelimesinin taaccüp ifade

ettiğine dair her hangi bir bilgiye rastlamadık Bu nedenle G'nın "şey" anla­

mında olması taaccüp için uygun değildir. Taaccübün sebebinin, ~~ G kalı­

bındaki G'nın "şey" manasında olup söz konusu mananın mübhemliği

olduğunu söylemişlerdir. Halbuki daha önce zikrettiğimiz gibi Nahiv kaynaklarında taaccübe yüklenen manada "fiile bitişen kelimenin sözü edilen vasıfla vasıflanması"na dikkat çekilmektedir. Ayrıca mütekellim nedenden ziyade "fiile bitişen kelimenin bir vasfa çok sahip olması" maksadıyla bu vezni kullanmaktadır.

Daha önce zikrettiğimiz gibi, G'nın mevsille olduğunu söyleyenler de

vardır. Bunlara göre, G mevsille ve ondan sonraki cümle sıla olmakta ve haber

ise, mahzGftur. Bu görüşte olanlar ı~j ;;.;-ı G kalıbını ~ Y,.;. ı~j ;;.;-ı ~:P ı

veya~~<..? l~j ;:,....;.-1 ~:Pı şeklinde açıklamışlardır.5 ı Ama bu durumda habere

delalet eden sözün olmadığı ve taaccübün anlamının ortadan kalktığı ifade edilerek reddedilmiştir.52 Dilde asıl olan da hazfin olmamasıdır.53 Ayrıca ha­berin hazfi durumunda habere delalet eden bir karinenin olmasının şart olduğu bilinmektedir. Burada ona delalet eden bir karine bulunmamaktadır.54 Dolayı­sıyla haberin mahzGf olmadığı bir durumu haberin mahzGf olduğu bir duruma tercih etmek daha doğru görünmektedir. Diğer bir husus ise, burada haberin hazfinin genel bir durum olup muhataba yeni bir bilgiyi sunmadığı anlaşıl­maktadır. Nahiv ~Uimlerinin yukarıda yaptıkları bu yorumun taacüple ilgisi yoktur ve söz konusu yorumda mütekellimin amacı dışında bir anlam söz konusudur. Çünkü mütekellimin amacı söz konusu varlığın bir vasfta mü­kemmel olduğunun ifade edilmesidir; yoksa fiile bitişen nesneye sözü edilen vasfı kazandıranın var olduğunu açıklamak değildir. Öyle bir şey olsaydı, o zaman mükemmelleştirmeye sebep olan şeyin ne olduğunun nekre bir kelimey-

51 İbn Til! un, Şerhu İbncı Tuliin, II, 25. 52 er-Radi, Şerhu'r-Radf, N, 234. 53 et-Teftazan!, Mulıtasaru'l-me'iinf, (Şurfihu't-telh!s ile birlikte basılmıştır.), Beyrut

1412/1992, L 282; ed-Dusfikl, Htişiyetu 'd-Dusiikf, (Şurfihu' t-telh!s ile birlikte basılmış­tır.), Beyrut 1412/1992, L 282.

54 İbn u' s-Serrac, el-Usiil, I, 100.

201

Page 16: MA EF' ALEHU TAACCÜP KALIBININ - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00036/2006_24/2006_24_CAGMARME.pdfD. E. Ü.İlahiyat Fakültesi Dergisi Sayı XXIV, İzmir 2006, ss.l87-205 "MA EF' ALEHU"

Doc. Dr. M. Edip CAGMAR

le ifade edilmeyip açık bir şekilde belirtilmesi gerekirdi. Ayrıca diğer taaccüp üslfiplarında taaccüp sebebine ne dalaylı ne de açık bir şekilde işaret edilmiş­

tir. Örneğin, ~ ':1 ~~ı 0ı 1ııı 0~ "Hayret (Allah ne kadar da nezlhtir)!

Şüphesiz ki mürnin necis olmuyor."55 hadisinde ve ~ ~~ fiilinde taaccübün

sebebine işaret edilmemiştir. Başka bir husus C: 'nın burada isim olmadığını

söylemek sebebin gizli olduğuna engel değildir. Zira t.::'nın isim olması

durumunda, sebep umum ifade eden bir kelimeyle dile getirilmiş olmaktadır. Harfolması durumunda ise, sebebe hiç değinilmediğinden, sebep daha da gizli kalmaktadır.

~~ C: daki C:'nın nekre ve nakısa olduğunu düşünenierin de olduğunu

ifade etmiştik. Bu durumda mevsfile G 'sına yöneltilen eleştiriler, nekre nakısa

C: 'sına da yöneltilebilir. Ayrıca G nekre ve nakısa olması durumunda G 'dan

sonra gelen JJI fiili G 'nın sıfatı olmaktadır.56 Halbuki C: 'dan sonra gelen fiil,

G 'nın sıfatı değil de; fiile bitişen nesneye ait bir fiil olup sıfatla bir ilgisi bu­

lunmamaktadır. Bu nedenle fiilin G 'nın sıfatı olması mantıklı değildir.

Yine daha önce söylediğimiz gibi bazıları da G 'nın İstitharn için oldu­

ğunu söylemiştir. Fakat bu bir inşa üslfibundan başka bir inşa üslfibuna geç­

mek olduğundan reddedilmiştir.57 Zira buna göre G ile istifham manasından

taaccüp manasma geçiş yapılmak.i:adır. Ayrıca taaccüp için olan İstitharn

G'sından sonra genelde isim geldiği söylenerek, bunun istifham G 'sı

olamayacağı ifade edilmiştir.58 G 'nın İstitharn G 'sı olması durumunda ' .

cevabının bulunduğu ve söz konusu cevabın ise, ~ _,_;..:: ~:>t.o ~j vb kelimeler

olduğu söylenmiştir.59 Zikrettiğimiz bu tür kelimeler taaccüpte insanların akıllarına gelmediğİnden takdir edilmesi bir zorlamadır.

55 İsmail ei-'AclGnl, Keşftı'l-hafii ve mıızflu'l-ilbiis, Beyrut 1351, I, 445. 56 ei-EşmGnl, Şerhu'l- Eşmünf, ll, 3. cüz, 18. 57 er-Radi, Şerhu'r-Radf, N, 234. 53 Yasin ei-Hımsl, Hiişiyetu'l-Fiikihf, ll, 272. 59 ed-Dimyatl, el-Mişkiitu'l-fethiyye, s. 80.

202

Page 17: MA EF' ALEHU TAACCÜP KALIBININ - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00036/2006_24/2006_24_CAGMARME.pdfD. E. Ü.İlahiyat Fakültesi Dergisi Sayı XXIV, İzmir 2006, ss.l87-205 "MA EF' ALEHU"

"Mô. Efalelıu" TaacciipKalıbmmİ'rabrvla İlgili Farklı Bir Değerlendinne

Hemen hemen bütün alimler, bu G 'nın kendisinde kullanıldığı kalıba

taaccüp anlamı verdiğini söylemişlerdir. Bu nedenle onun taccüp dışında bir G

olduğunu söylemek pek doğru değildir. Ancak bu taaccüp G'sının isim mi

yoksa harf mi olduğu konusunda farklı görüşlerin olması normaldır. Zira

taaccüp anlamı açık bir şekilde J;jl G 'dan anlaşılmaktadır. Fakat isim veya

harf olması hususu, G'nın dışında bazı nedenlere dayanılarak tespit edilmeye

çalışılmıştır. el-Muberrid'e göre, ~~~ G kalıbında taaccüp G edatından

kaynaklanmaktadır. ·onun "taaccübün G dışında bir kelimeden kaynaklanmış

olması muhtemel değildir"60 şeklindeki sözleri de G 'nın taaccüp için olduğu

götermektedir. Ancak bu söz, onun isim olmasını gerektirmemektedir.

el-Kasım ed-Darlr (ö.5./ll.asır) "Şerhu'l-Luma"' adlı eserde G 'nın

isim olduğuna dair aşağıdaki gerekçeleri zikrederek şöyle demektedir:

"C ya isim ya da lıaiftir. Harf olamaz. Zira o harf olursa ya

ktiffe olur ya da zô.id olur. Kô.ffe değildir; çünkü burada omm kô.ffe olmasım gerektiren bir durımı mevcut değildir. Zliid de denemez. Zi- . ra zô.id, kelimenin başmda bulunmaz. Ya dafiille birlikte mastar te­vi/inde olan bir kelimedir. Böyle de değildir. Ya da nô.fiyedir. Bura­da nafiye de değildir. Çiinkii buradaki mana olumsuzluktan başka bir şeydir. Geriye sadece isim olması kalıyor."61

Yukarıdaki ifadelerden anlaşıldığı kadarıyla şarih G 'nın harf olabilmesi

için, harf olan mevcut G'lardan birisinden olmasının zorunlu olduğuna inan­

maktadır. Halbuki buradaki G 'nın söz konusu harf olan G '!ardan farklı

olarak taaccüp için kullanılan bir harf olması en azından muhtemeldir. Ancak görüldüğü üzere el-Kasım ed-Darlr bu ih!imali hiç dikk;ate almamıştır.

Daha önce :01 fiilinin başına hemzenin müteaddilik için getirildiğinin ifade edildiğini belirtmiştik. Ancak buna göre, lazım fiil olan fiiller bir meffil

'

t\Cı ei-Muberrid, ei-Muktadab, IV. 173. 61 el-Kiisım b. Muhammed ed-Darlr, Şerlıu'l-Luma', nşr., Receb 'Usman Muhammed,

Kah i re 1420, s. l 78.

203

Page 18: MA EF' ALEHU TAACCÜP KALIBININ - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00036/2006_24/2006_24_CAGMARME.pdfD. E. Ü.İlahiyat Fakültesi Dergisi Sayı XXIV, İzmir 2006, ss.l87-205 "MA EF' ALEHU"

Doc. Dr. M. Edip CAGMAR

ve~ , ri ,;_ k vb. bir mefiH alan müteaddl fiiller ise, taaccüb olduklarında

iki mefill almalıdırlar. Fakat lazım olan fiiller her ne kadar şeklen bir meffil almış gibi olsalar da, mana olarak geçişsizlik durumunu korumaktadırlar.

~ , ri ,~ vb. fiiller de başlarına gelen hemzeyle ikinci meffil almaları

gerekirken mana itibariyle lazımi olmaktadırlar. Ayrıca Nahiv alimlerini ~~

fiilindeki hernzenin geçişlilik için olduğunu söylemeye yöneiten bir neden var mı? Gerçekten taaccüp fiilinin geçişli olması gerekiyor mu? şeklindeki soru­laı:fa·konuyu değerlendirdiğimizde, taaccüp fiilinin geçişli olması için bir ne­den olmadığı görülmektedir. Zira daha önce de ifade edildiği gibi, hiçbir taac­cüp fiili anlam açısından geçişli değildir. Onları buna yöneiten neden ise, ta­

acci.ip fiilinde G 'ya dönen bir zamire ihtyaç duyulmasıdır. Bunun nedeni ise,

G'nın isim olduğunu ispatlanmasının istenilmesidir.

Şu ana kadar yaptığımız izahiara göre, ~~ G fiiline bitişen kelimenin

meflll olmasını gerektiren bir gerekçe kalmamaktadır.

SONUÇ

Yukarıdaki izahlardan ~~ G kalıbı için yapılan i'rabda sorun olduğu,

onun yerine G'nın taaccüp harfi olmasının ve ~~ fiiline bitişen kelimenin

mahallen ffiil olmasının daha uygun olduğu anlaşılmaktadır. Bundan dolayı haber cümlesini mübtedaya bağlayan kelimeye diğer bir ifadeyle rabt görevini

yapan bir zamire ihtiyaç kalmamaktadır. Zira harf olan G edatının i 'rabda

yeri yoktur. İ'rabda yeri olmayınca mübteda olamaz ve zamirin ona

dönmesine gerek kalmaz.. G harf olmazsa bile, ona herhangi bir za~irin

dönmesine ihtiyaç kalmayabilir. Bu durum, bazı nahiv alimlerinin zamirul fasıl için söylediği sözlerle açıklanabilir. Zira onlar zamlrul faslın isim oldu­ğunu, diğer isimler gibi i'dibda yerinin olmasının şart olduğunu belirtmelerine rağmen i'rabıyla ilgili bir sorun söz konusu olduğunda, zamiru'l-faslın isim olup i 'rabda yerinin olmadığını söylemişlerdir.

G -'mn taaccüp harfi olması şeklindeki bir görüş hem Arap dilinde

olumsuzluk, soru, te'kld vb. manalarıo harflerle ifade edilmesiyle uyuşmakta

hem de G lafzının irabı ve ondan sonraki cümlenin irabı için fazla zorlama ve

204-

Page 19: MA EF' ALEHU TAACCÜP KALIBININ - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00036/2006_24/2006_24_CAGMARME.pdfD. E. Ü.İlahiyat Fakültesi Dergisi Sayı XXIV, İzmir 2006, ss.l87-205 "MA EF' ALEHU"

"M{i Efalelıu" Taacciip Kalıbmmİ'rabıvlaİ!gili Farklı Bir Değerlendinne

yapmacıktan kurtulmakta ve söz konusu fiile bitişen lafız için manaya uygun

bir i'rab verilebilmektedir. Buna göre, J;jf t,;; 'da t,;; sukGn üzere mebni taaccüp

harfi, ya da zayıf bir ihtimal olarak i'rabda yeri olmayan isim, ~~ taaccüp

fiili olup feth üzere mebnl, ona bitişen zamir ise, zamme üzere mebnl olup meffil şeklinde gelmiş faildir. Yani lafız olarak mefGlun bih; mahal olarak ise, fail olmaktadır.

205