1  · web viewgİrİŞ . mühendis kelimesi çok eskilere dayanan teknik bir kavramı ifade...

336
GİRİŞ Mühendis kelimesi çok eskilere dayanan teknik bir kavramı ifade ederdi. Hendese (geometri) tahsil eden kişi demektir. Bu kavram genişledi, yalnız geometri değil matematik, fizik, kimya tahsil eden kişilere de mühendis denildi. Normal bir kişinin 2 Liraya yapacağı bir işi bir Liraya yapan kişi mühendistir, diye bir tarif daha var. Bu gün en geniş manada herhangi bir meslek dalında tekniğe dayanan bir çalışma varsa o dalın Mühendisliği de var demektir. Mühendislik içinde, hesaplama, donelere dayanan geleceğe ait öngörü, teknik ve teknolojik bilgi birikimi vardır. Mühendis (engineer) Batılı ülkelerde 1920 yılından itibaren kullanılan bir terimdir. Bizde çok eski yıllara dayanır. İlk mühendis mektebi 1774 yılında Mühendishane-i Berri Hümayun adı ile kuruldu. Bu okul İstanbul Teknik Üniversitesinin ilk kuruluş halidir. Kara Kuvvetlerinin gerek duyduğu teknik işleri yapacak kadroları yetiştirmek hedefti. Topçu kuvvetlerin top atışlarında isabetli olmaları için doğru hedef tayini ancak geometrik bilgilerin kullanılması ile mümkündür. Bu zaruret mühendis mektebinin açılmasına yol açmıştır. Daha sonra, Mühendishane-i Bahri Hümayun adı ile bir yüksek okul, Bahriye’nin (Deniz kuvvetlerinin)ihtiyaç duyduğu teknik elemanları yetiştirme görevi ile görevlendirilmişti. Bu okulda deniz kuvvetleri (donanma) nin ihtiyaç duyduğu gemi kaptanı, gemi süvarisi yetiştirmede onlara, seyir kuralları, bulunduğu yerin tayini, takip edilecek rota hesaplamaları öğretirdi. Cumhuriyet döneminde kurulan yeni üniversitelerde birçok mühendislik dalları eğitimi verilmektedir. 1

Upload: trinhliem

Post on 21-Mar-2019

234 views

Category:

Documents


1 download

TRANSCRIPT

GİRİŞ

Mühendis kelimesi çok eskilere dayanan teknik bir kavramı ifade ederdi. Hendese (geometri) tahsil eden kişi demektir. Bu kavram genişledi, yalnız geometri değil matematik, fizik, kimya tahsil eden kişilere de mühendis denildi. Normal bir kişinin 2 Liraya yapacağı bir işi bir Liraya yapan kişi mühendistir, diye bir tarif daha var. Bu gün en geniş manada herhangi bir meslek dalında tekniğe dayanan bir çalışma varsa o dalın Mühendisliği de var demektir. Mühendislik içinde, hesaplama, donelere dayanan geleceğe ait öngörü, teknik ve teknolojik bilgi birikimi vardır.

Mühendis (engineer) Batılı ülkelerde 1920 yılından itibaren kullanılan bir terimdir. Bizde çok eski yıllara dayanır. İlk mühendis mektebi 1774 yılında Mühendishane-i Berri Hümayun adı ile kuruldu. Bu okul İstanbul Teknik Üniversitesinin ilk kuruluş halidir. Kara Kuvvetlerinin gerek duyduğu teknik işleri yapacak kadroları yetiştirmek hedefti. Topçu kuvvetlerin top atışlarında isabetli olmaları için doğru hedef tayini ancak geometrik bilgilerin kullanılması ile mümkündür. Bu zaruret mühendis mektebinin açılmasına yol açmıştır. Daha sonra, Mühendishane-i Bahri Hümayun adı ile bir yüksek okul, Bahriye’nin (Deniz kuvvetlerinin)ihtiyaç duyduğu teknik elemanları yetiştirme görevi ile görevlendirilmişti. Bu okulda deniz kuvvetleri (donanma) nin ihtiyaç duyduğu gemi kaptanı, gemi süvarisi yetiştirmede onlara, seyir kuralları, bulunduğu yerin tayini, takip edilecek rota hesaplamaları öğretirdi.

Cumhuriyet döneminde kurulan yeni üniversitelerde birçok mühendislik dalları eğitimi verilmektedir. Klasik mühendislik branşlarından, inşaat, makine maden, ziraat, çevre mühendisliği gibi branşlarının yanında, Biyomekanik, gıda, meteoroloji, trafik mühendisliği gibi yeni yeni mühendislik dallarında eğitim verilmektedir. Ülkemizde mekatronik, sistem mühendisliği gibi yeni bölümler kurulmuştur. Bunların dışında yeni gelişen finans mühendisliği bölümleri yurt dışında olmasına rağmen bizde opsyon olarak bir üniversitemizde mevcuttur . 1960 lı yılların başında, personel rejiminde mühendislere çok açık farkla ücret ödemesinden sonra, matematik, fizik, gibi dallarda da mühendislik eğitimi verilmeye başlanmıştı.

Finans Mühendisliği bir işletmenin verimliliğini maksimize veya optimize etmek için işletmenin Finansal işlerini ve bunun yapısını tasarlamak, kullanılan sayısal metotlar ile yapılan işlem veya bu işlemleri gerçekleştiren meslek olarak adlandırılabilir. Bu meslek dalının geçmişi 30 yıldan kısadır. Finans mühendisliği konularının bir kısmı mühendislik ekonomisinin içeriğine dahildir.

1

Geçen on yılda toplum mühendisliği, siyaset mühendisliği, kavramları kullanılır olmasına rağmen, bu mühendislik dallarının eğitimi yoktur. Mühendislik pozitif bilim dalı olması dolayısıyla, kantitatif metotların uygulanarak, sonuca ulaşmak mümkündür. Çeşitli matematik modeller kullanılarak, elde edilen sonuçlar deterministik olmaktadır. Mesela, Geçmiş 20 yıl Fert başına düşen Milli Gelir ile kağıt tüketimi incelendiğinde kağıt tüketiminin, Milli Gelir ile doğru orantılı olduğu görülür. Böyle bir durum, tüketimin T= A+ şeklinde bir doğru ile modellenmesi mümkündür. T fert başına kâğıt tüketimini A, Fert Başına Milli Geliri ,Fert Başına düşen Milli Gelirin birim artışının yarattığı ilave kâğıt tüketimini, sabiti ise incelemenin başladığı yıldaki fert başına kâğıt tüketimini göstermektedir. Burada denklemde yıllara göre fert başına Milli Gelir konuldukça, ülkemizin kâğıt tüketimi (nüfus ile çarpılmak şartıyla) ortaya çıkar. Şartlar önemli biçimde değişmez ise, gelecek beş yılda da bu modeli kullanarak kâğıt tüketimini bulabilirler. Bu denklemi zamanın bir fonksiyonu olarak da yazmak mümkündür. Milli gelir zaman fonksiyonu olarak formülde yerine konulursa, kağıt ve türevleri T=T(t) şeklinde oluşturulabilir. Bu fonksiyonda t (yıl olarak) yerine konulduğunda geçmişteki kağıt tüketimini bulduğumuz gibi (şartların aynı kalması halinde) gelecekteki kağıt tüketimini bilmek (tahmin etmek) mümkün olur. Bu tahmin mühendislik çalışmasının bir ürünüdür.

Ekonomi de Yunanca’dan gelmiş ve türemiş bir kelimedir, aslında ev idaresi, ev geçindirmesi anlamı taşımaktaydı, zamanla kavram genişledi. Bugün hala kesin bir tarifi olmayan bu terimin, kanaatimce en iyi ve kısa tercümesi, insanın ihtiyaçları ile bu ihtiyaçlarını karşılama yollarını açıklayan bir bilim dalı şeklinde olabilir. Ekonomi, globalleşen dünyada giderek önemini artırmakta, insanın ihtiyaçlarının ön plana çıkarılarak, bunların karşılanması hedefi güdülmektedir.

Ekonomi, modellemeye uygun bir bilim dalı olduğu anlaşılınca, matematik kullanımı yaygınlaşmış, ekonometri yan dal olarak türemiştir. Ekonometri ile ekonomiye ait geleceğin doğru okunmasına yardımcı olunmaktadır. Ekonomik aktivite, bir şahıs, bir aile, bir kabile için veya bir toplum için yapılabilir. Fert için yapılan aktiviteler toplum için yapılanlardan daha önemlidir.

Ekonomiyi, makro ve mikro ekonomi olarak iki önemli başlık altında incelemekteyiz. Makro ekonomi, toplumun tümüne, bütününe ilişkin inceleme yapar, mikro ekonomi de genelde işletme bazında (daha da küçüğü aile) inceleme yapan bölümdür. Mühendislik ekonomisi, genelde işletme bazındaki olaylarla ilgilenir. Ancak toplumu derinden ilgilendiren enflasyon, satın alma gücü, deflasyon gibi konuları da bilme ve inceleme durumundadır.

2

Rekabetin büyük boyutlara ulaştığı günümüzde, mühendisliği, ekonomiden ayıramamaktayız. Mühendis, elinde bulundurduğu tekniklerle nasıl daha isabetli karar vermesi, ürünlerinin nasıl beğenisini artırması, pazardan nasıl daha fazla pay alıp daha çok kar etmesini düşünmek durumundadır. Bunun için ekonominin genel prensiplerini bilmek ve alacağı kararlarda ekonomiyi kendisine rehber etmek durumundadır. Mühendis, üretim araçlarını bir araya getirirken, minimum harcama ile mümkün olan en iyi verim ve kaliteyi tutturmak durumundadır. Bu zaruretten dolayı, mühendislik eğitiminde, yatırım nedir, bir yatırımı nasıl başarıya taşıyabileceği, işletme anında nelere dikkat edip, pazarda rakiplerinden nasıl sıyrılabileceğini, öğrenmesi gereği ortaya çıkmıştır. Bu düşünceden hareketle “Yatırım Planlaması, Fizibilite Etütleri” adı ile bir ders ortaya çıkmıştır. Bu ders 1970 li yıllardan itibaren bazı üniversitelerimizin endüstri mühendisliği bölümlerinde okutulmağa başlanmıştır.

Ekonomik olaylar, yatırım yapanların ürettiği mal ve hizmetler ile bunları tüketenlerin bir araya gelmesi ile oluşur. Aktörlerin münferiden yaptıkları faaliyetler mikro ekonominin konusu olup bunların bileşkesi de makro ekonomiyi oluşturmaktadır. Aşağıda kar amacına yönelik üretim yapıp pazarda bulunmayı hedeflemiş kişileri veya onların oluşturduğu gurupların basit bir açıklaması verilmektedir. Üretici ve tüketicilerin pazarda buluşmasının teknik yönleri mühendislik ekonomisinin içeriğini oluşturur. Üretim, yatırımcıların toplumda rol alması ile başlar. Üretilenlerin tüketilebilir olması çok önemlidir. Tüketilmeyecek mal pazarda fiyat oluşturamaz. Bir başka deyimle malı satabilmek önemlidir.

Yatırımın olduğu yerde mühendislik vardır. Çünkü yatırım için ortaya konulan kaynaklar kaybedilebilir. Kaynakları kaybetmemek için planlama ve hesap kitap yapma gereği ortaya çıkmıştır. Buda mühendislik gerektirir.

1. YATIRIMCILAR

Belirli kaynakları, sermaye ve iş gücü ile karşılaştırıp bu kaynakları çoğaltmayı hedefleyen kişilere (çeşitli seviyelerde risk alabilen) yatırımcı denilir.Yatırımcı, kendi birikimleri yanında, başkalarının kaynaklarını da kullanabilir. Bu yabancı kaynak kullanımı ödünç olup genelde bir kullanım maliyeti taşır. Yatırımcılar A) Devlet-Kamu, B) Özel Sektör olarak iki gruba ayrılırlar. Devlet yatırımlarını yaparken kaynak kaybını/kazancını çok önemli bir parametre olarak görmez. Onun için sosyal yarar daha öne çıkar. Sosyal fayda ile ekonomik faydayı ayni anda düşünüyorsa o projeye, sosyo-ekonomik bir proje sıfatı verir, böylece kaynak kaybı ikinci öneme düşer. Özel sektör yatırımlarında kar amacı ön plandadır. Kar amacı gütmediği yatırımlara hayır yatırımları der.

3

Kurumsallaşmış olan özel sektör, sosyal içerikli projeleri kurmuş oldukları kar amacı gütmeyen vakıflar kanalıyla yapar. Yatırımcıları iki sınıfta toplamak mümkündür.

1. Risk almayan yatırımcılar2. Risk alan yatırımcılar

Risk alan yatırımcıları da beş kategoriye ayırmaktayız. a) Endüstriyel yatırımcılarb) Menkul kıymet yatırımcılarıc) Spekülatörlerd) Arbitrajcılare) Risk sermayedarları

1.0.1. Risk almayan yatırımcılar(Tasarrufçular)

Her insan, tükettiğinden fazla üretmek, artanını ileride Kullanmak için saklar veya tekrar üretime yönlendirmek ister. Bu istem şuur altında saklıdır. Birçok insanın elinde bulundurduğu kaynaklar kendi ihtiyaçları kadar değildir. Kaynağı az olan kaynağı çok olandan ödünç alır. Toplumda genel öğreti, ayağını yorganına göre uzat şeklindedir. Ödünç alma veya verme işlemi kolay olan bir işlem değildir.

İnsanların çoğu birikimlerini kaybetme duygusundan uzak kalmak için risksiz alanlarda değerlendirirler. Yani birikimlerini(tasarruflarını) kaybetmek istemez. Risk ise kaynakları kaybetme ihtimalidir. Kaynak kaybına karşı, önlemlerden biri (Bankalar yaygınlaşmadan önce )de birikimler küplerde, kutularda, tenekelerde genelde altın, gümüş olarak saklanmasıydı. Bugün risksiz yatırım yapmak isteyenler hazine bonosu veya tahvili alırlar. Çok küçük bir risk taşıyabilecekse, bankaya mevduat yapılır. Böyle bir mevduatın getirisi mevduat yapılmadan önce bellidir. Bu getiriye faiz denilmektedir. Bu tür yatırımcılık insanoğlunun yarınki belirsizliklere karşı bir birikim yapması isteminden kaynaklanmaktadır. Günümüzde toplumların çok büyük bir bölümü bu tür yatırımcılardır. Yatırımcılar bu kadar çok olunca, yatırımcılara aracılık eden büyük sayıda kurumlar ortaya çıkmıştır. Bankerler, bankalar, risk almak istemeyen yatırımcıların kaynaklarını risk almak isteyen yatırımcılara aktarırlar. Bunun için banka risk almak istemeyen yatırımcının yatırdığı kaynağa faiz verir, bu kaynağı kullandırdığı yatırımcıdan faiz alır..Toplumsal alışkanlıklar, risk almayan yatırımcıların, birikimlerini altın, gümüş gibi kıymetli madenlere yaptığı gibi, bazıları da çeşitli dayanıklı tüketim mallarına yatırım yaparlar.

İnançları gereği Faizi doğru bulmayan insanlar da, birikimlerini katılım bankalarına yaparlar. Katılım hesabı adı altında yatırılan mevduat, belli şartlarda çalıştırıldıktan sonra getirisinin %20’sini (ortalama olarak) katılım bankası kendi masrafları için alır. 80%’ini katılım hesabı açtırana verilir. Katılım hesabı teorik

4

olarak kazanır da kaybeder de. Getiri oranı ancak para işledikten sonra ortaya çıkar. Para kullanımı ticaret olarak değerlendirilip, kar ve zarar ihtimallerini içerdiğinden faiz olmamakta, buna kar payı denilmektedir. Bu finans kurumlarına da yatırım yapanlar risk almayan yatırımcılar sınıfına girerler. Çünkü tasarruflar, katılım hesapları, garanti altına alınmıştır. Risk almadan yatırım, hazinenin çıkarmış olduğu bono ve tahvil almakla da yapılabilinir. Bu tür yatırımlar gayri-maddi yatırımlar adını alırlar. Bankaya yatırılan kaynağa tasarruf mevduatı denilir.

1.0.2. Risk alan yatırımcılar

Bazı yatırımcılar bir nebze risk almaya razı iken, bazı yatırımcılar adeta kumar oynar gibi risk üstlenebilmektedir. Menkul kıymetler içinde riski en büyük olan hisse senetleridir. Üzerinde çeşitli kısıtlamalar taşıyan gayrimenkulleri almak da büyük risk taşır. Bu gibi varlıkları , aldıktan sonra beklenen getiri alınır alınmaz elden çıkarmak esastır. Risk alabilen yatırımcılar aldıkları riski bilmek ister. Bunu hesap etmek için de çeşitli getiri senaryolarına göre yapılan yatırımın getirisi hesap edilir, bu senaryolara göre gelen getiri bulunur, bu getirilerin standart sapması hesap edilir. Standart sapma risk olarak bilinir. Risk, getirilerin önemli oranlarda dalgalanmasından kaynaklanır. Sabit getirisi olan bir yatırımın riski sıfırdır. Çünkü standart sapması sıfırdır. Yatırımcı , risk arttıkça getiri beklentisinin daha büyük olmasını bekler. Gerçek hayatta da böyledir. Risk alan yatırımcılar da çeşitli alt guruplara ayrılabilirler

a)Endüstriyel yatırımcılar: Birikimlerini sanayi (maddi) yatırımlarında değerlendirmek isteyen müteşebbisler, münferiden veya çok ortaklı bir şirket etrafında toplanarak yatırım yaparak birikimlerini değerlendirirler. Bir çok kişi müteşebbis olmak ister, bu yola çıkar ama başarılı olamaz. Her toplumda başarılı müteşebbis sayısı sınırlıdır. Mevcut kaynaklarını endüstriyel yatırımlarda değerlendirmek isteyenlerin çoğu mümkün olduğu kadar az risk taşımak isterler. Bazı yatırımcılar, Girdikleri yatırımın risklerini menkul, gayri- menkul portföyü oluşturarak azaltma yolunu seçerler. Yatırımcılar, bazı menkul kıymetlerin risklerini türev menkul kıymetlerle sıfırlamaya çalışırlar.Risk almak isteyen yatırımcılar, kendi işletmelerini kuramıyorlarsa, borsadan hisse senedi alarak risk taşıyan yatırımcı sınıfına girerler.

Menkul, gayrimenkul varlıkları yatırım amacı ile satın alan yatırımcılardan başka, arz-talep kanunu ile borsalarda yanlış fiyatlanmış varlıklardan kar etmek amacı ile hareket eden yatırımcılar da var. Bunlar, kısaca aşağıda verilmiştir. Bu kimseler, serbest piyasa ekonomisinde doğabilecek yanlış arz-talep seviyelerinin düzeltilmesi rolünü üstlenirler. Bazıları da piyasada fiyat kararlılığını, Pazar stabilitesini sağlarlar.

5

b)Menkul Kıymet Yatırımcıları: Risk alan yatırımcıların menkul kıymetlere yatırım yaparak, endirekt olarak üretime katkıları olur. Bir projeyi gerçekleştirme yerine mevcut tesislerin çıkardığı, tahvil ve hisse senetlerini alırlar. Bu tür yatırımcılar, uzun vadeli yatırım yaparak, çocuklarının eğitim giderleri, kendisinin emekli olduğunda ek bir gelir düşünürler. Bazı insanlarda, çok kısa vadelerle borsada hisse senedi alıp satarlar, bu işlemlerden para kazanmayı amaçlarlar. Yanlış bir anlayışla borsada oynamak adını verirler.Oyun her zaman için biraz daha fazla risk taşır.Bu tür yatırımcı, işletmenin yönetiminde bulunmadan, karı paylaşmak ister.

c)Spekülatörler: spekülasyon geleceğin değerlendirilmesi beklentilerinin netleştirilmesiyle kar yapabilmek için pozisyon almadır. Bu işi yapana da spekülatör denir. Spekülatör gelecekteki arz ile talebi ne kadar iyi değerlendirebilirse o nispette kar edebilirler.

Fiyatlar yükselecekse uzun pozisyon alırlar gerileyecekse borsada kısa pozisyon alarak kar etmeyi amaçlarlar. Fiyatlar düşündükleri yönde gelişirse kar ederler. Aksi halde zarar ederler. Spekülasyon bir nevi kumar olarak da addedilebilir .

Mal üzerine çalışan spekülatörler toplum önünde potansiyel suçlu gibidirler. Aslında serbest piyasa ekonomisinde pazarın genişlemesine müspet katkısı vardır. Mal çok iken (arz talepten büyük ise) fiyatlar düşer. Spekülatör mal alarak, fiyatların daha da düşmesini önler. Mal kıt ise (arz talepten küçük ise) önceden aldığı malları satar fiyatların anormal yükselmesini önler böylelikle toplum için çok yararlı bir fonksiyon görür. Kapalı ekonomilerde, halkın zaruri ihtiyaçları ile ilgili spekülasyon yapmak fevkalade zordur. Yapanlara da iyi gözle bakılmaz. Türkiye de, ellili yılların sonlarında spekülatif amaçlı davranan kişilere çok ağır mali ve bedeni cezalar getirilmişti. Pazarın küçük (sığ) olması durumunda, birkaç spekülatörün bütün arzı kapatma durumu fiyatların arz-talebe göre değişmesini engeller, ve fiyatlar keyfi, beklenen karı oluşturacak seviyelere çekilir. Bu durum, spekülatörü toplumda çirkinleştirir. Ülkemizde kurulmuş bulunan Tarım Satış Kooperatifleri, ürünü harman zamanında alarak fiyatların çok düşmesini önler, ürünü fiyatlar yükselirken (piyasada ürün gelimi azalırken) piyasaya sürerek fiyat istikrarını sağlamak ister.Bu tür kooperatifler iki binli yıllara kadar devlet desteği ile piyasadan büyük alımlar yaparak iç fiyatları yükseltirlerdi. Bazen bu fiyatlar dış fiyatların çok üzerine tırmanır ve ihraç edilemez duruma girer kaynakların atıl kalmasına yol açardı. Bu durumda zarar, hazinenin sırtına yüklenirdi. Doksanlı yıllarda bu tarım satış kooperatiflerinin piyasa ekonomisine uyum sağlamaları istenmiş, bunun için hazinenin yapa geldiği düşük faizli fonlamaya son verilmiştir. Düşük maliyetli fonlamanın kesilmesi sonrası, bu kurumların piyasa düzenleme işlevleri çok küçülmüştür.

6

d) Arbitrajcılar; arbitrajcılar, ayni malın iki piyasada farklı fiyatının bulunması halinde, bu durumdan yararlanmak isteyenlere denir. Arbitrajcı, iki ya da ikiden fazla piyasada (borsada) aynı anda işleme girerek kar elde etmeye çalışırlar. Arbitraj iki türlüdür. Birincisi mekan içinde arbitraj ikincisi zaman içinde arbitrajdır.

Mekan içinde arbitraj; bir varlığı ucuz olan piyasadan alıp, pahalı olduğu piyasada satmaktır. Satıştan elde edilen para alışı finanse etmek için kullanılır. Bu tür arbitraj özellikle hisse senedi ve döviz piyasalarında kullanılır.Bu da fiyatların globalleşmesine yol açar.

Zaman içinde arbitraj; bir malın şu anda spot piyasada alımı (yada satımı) ile eş anlı olarak vadeli piyasada satımı (yada alımı) sonucunda oluşturulmaktadır. Burada yatırımcının vadeli piyasadan satış yaparak, alıştaki kaynak ihtiyacı bildirilmesi esastır. Ancak arbitrajlarda küçük bir risk ve güvence işlemleri için küçük bir öz kaynak gerektirebilir. Teorik olarak arbitraj risksiz olarak kendi kaynaklarını kullanmadan kar etme durumudur. Arbitraj için bir örnek,

Bir yatırımcı 10.000TL ile %12 den üç aylık borçlanmaktadır. Aldığı borç para ile Londra borsasından bakır bağlamaktadır. Bakırın bugünkü fiyatı 1000 TL/kg üç ay vadeli fiyatı 1100 TL/kg olsun. Bu yatırımcı borsada kısa pozisyon alarak, kendisini üç ay sonraki bakır fiyatlarının düşmesine karşı korusun. Bu yatırımcı üç ay sonra bankaya (1,03)=10.300TL ödeyecek, kendisi bakırı 1100 TL ye satacağı için eline geçecek para 10.000:1000x1100=11000 TL. yatırımcı kendi kaynağını kullanmadan 700 TL para kazanmıştır.

Arbitrajcı, borsalarda fiyatların çarpık gelişmesini önleyerek, ekonomilerin, pazarları globalleşmesine katkıda bulunur. e)Risk Sermayedarları; Bazı yatırımcılar, üretim projelerine (genelde ileri teknoloji içeren projeler) şirketin kuruluş aşamasında yatırımcı gurubuna girerek hem bazı ayrıcalıklar alırlar ve hem de projenin başarılı olması durumunda hisse senetlerinin değerlenmesinden ilave kar ederler. Böylelikle büyük riske girerek, büyük kar beklentisinde olurlar. Ülkemizde bu tür yatırımcılık henüz müesseseleşememiştir. Katılım bankalarının bir pencereleri (mudaraba) böyle bir yatırım imkanı sunmaktadır. Risk sermayesi veren bir İş Bankası şirketi kurulmuş olup,kaynak sıkıntısından bir çok projeyi finanse edememektedir. Risk sermayedarları genelde ileri teknoloji yatırımlarına yönelirler, Risk büyük olduğu için beklenen kar oranı yüksektir. Klasik yatırımcılar, bu gibi yatırımların büyük risk taşıdığına inandıkları için bu tür yatırımlardan uzak dururlar. Risk sermayedarı, beklediği kar ve rantı bulunca, hisselerini satar, bir başka riskli projeyi finanse etmeye koyulur

7

1.1. EKONOMİK MODELLER

İnsanoğlunun topluluk olarak yaşamaya başladığından beri, yaşamlarını sürdürme aşamasında belirli kurallar çerçevesinde davranma zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Ekonomik yaşamımızı çerçeveleyen kurallar, ekonomik modelin ana hatlarını oluşturmuştur. Sanayi devrimi ile beraber, ekonomide kurallar belirgin hale gelmiş, ekoller oluşmuş, bunlardan da disiplinler geliştirilmiş, okulları ve tedrisatı oluşturulmuştur. Ticaretin kuralları belirlenmiş ve yazıya dökülmüştür. Anadolu, Avrupa ile Asya kıtası geçidinde olduğundan organize panayır ve fuarların oluşmasında öncülük etmiştir. Bu gün için ticaret sektöründe gelişmiş bulunan müesseselerin daha basitleri geçmişte oluşmuş olduğu görülmektedir.

Aşağıda, bugün için mevcut önemli ekonomik modellerin ana hatları verilmekte olup, bu modellerle ilgili yapıla gelmekte olan kısmen felsefi, kısmen dogmatik tartışmaların dışında kalınacaktır.

1.1.1 Serbest Piyasa Ekonomisi

Adam Smith ile başlayan serbest piyasa ekonomisi anlayışında bir çok okullar oluşmuştur. Keynes, Fridman bu okulların önemlileridir. Bu doktrinde fiyatlar kontrol edilmez, devlet fiyatlara müdahale etmez, para da mal gibi arz-talep altında fiyatını bulur, paranın getirisi yani faizi vardır. (Tam istihdama ulaşıldığında faizin sıfır olacağı doktrinde ifade edilmesine rağmen şimdiye kadar böyle bir sonuç elde edilememiştir). Piyasayı arz talep kanunu düzenler, yatırımlar uyarılmış yatırımlar( talebin yönlendirdiği yatırım) dır. Bu anlayış geniş ölçüde kapitalist sistem olarak da bilinir. Kısa tarif olarak, üretimin özel girişimci tarafından kar amacı ile yapılıp pazarda satıldığı ekonomik sistemin adıdır. Sistem haline gelmesi, bir ekol olması Batı da başlayan sanayi devrimi ile birliktedir. Bu ekonomi anlayışına kapitalist ekonomik anlayışı da denilir. Başlangıçta hiçbir düzenlemenin olmadığı şekline vahşi kapitalizm denilmiş, bilahare, sisteme üzerinde toplumların yaşantısına uygun düşen bazı kısıtlamalara gidilmiştir. Bazı ülkelerde, kritik sektör tanımlaması yapılarak, devlet yatırımları yapılmış, fiyatlara sınırlamalar getirilmiştir.

1.1.2 Kontrollü Ekonomi

Bu doktrini Karl Marx formüle etmiş olup, serbest piyasa ekonomisine- kapitalist sisteme muhalefetten doğmuştur. Buradaki ana kabul, yatırımları, üretimi, fiyatları devlet düzenler, faiz yoktur, tam istihdam zaruridir. Üretimde artı değer vardır, bu değerin paylaşılması hakça olmalıdır. Bu doktrine merkezi planlama sistemi de denilmektedir. Halkın ne üreteceği, ne tüketeceği devlet tarafından planlanır. Buna komünist sistem, merkezi planlama sistemi de

8

denilmektedir. Bu sistemde müteşebbis yoktur. Müteşebbis emekçiyi sömüren bir kişidir. Pazar, güdümlüdür, tüketici devletin öngördüklerini tüketmek durumundadır. Tercih yapabilme çok sınırlıdır. Sistem öyle uygulandı ki, bireyin mesleğini de rejim, sistem adına tayin ederdi.Öğrencinin ileride ne olmak istediği değil, rejimin istediği olmak durumundadır., Bu model insan tabiatına ve tabiat kurallarına aykırı olduğundan bugün takipçisi kalmamış gibidir.

1.1.3. Karma Ekonomi

Karma Ekonomi yukarda verilen iki ekonominin değişik oranlarda karıştırılmasından doğmuştur. Ana örneklerinden biri Türkiye ‘dir. Birçok ülke de, bu fikri benimseyerek kendilerinin karma ekonomi doktrinini takip ettiklerini iddia etmektedirler. Burada önemli olan iki doktrinin birbirleriyle hangi oranlarda karılacağıdır. Devlet hangi yatırımları yapacak, özel teşebbüse hangi alt sektörleri bırakacaktır. Devlet sosyal yaşantıya hangi oranda ve seviyede müdahale edecektir. Nereleri kamusal alan nereleri özel yaşama ayrılmıştır ölçüsünü iktidarı elinde bulunduranların tercihine kalmıştır. Devlet hangi malların fiyatlarını kontrol edecek, hangi mallar serbestçe el değiştirebilecektir. Devlet, döviz, para, kredi, ve faizlere ne kadar, hangi oranlarda müdahale edecektir. Bu soruların cevaplarını farklı farklı verdiğimizde karma ekonomi de kapitalist sistem ile Marksist sistem arasındaki yelpazede yerini almaktadır.

Ülkemizde karma ekonomi uygulaması maalesef başarılı olamamıştır. Devlet tarafından bir çok alt sektörde yapılan yatırımlar, zaman içinde kendilerini yenileyememiş, verimliliği düşmüş, toplumun beğenisini gittikçe kaybetmiştir. Seksenli yılların başında başlayan globalleşme akımları karşısında tüketiciyi tatmin etme imkansızlaşmıştır. Ülkemizde bir çok yönetimde (1970 li yıllarda) karma ekonomi adeta kontrollü ekonomiye çok yakın bir uygulama bulmuş, bazı yönetimlerde uygulama, serbest piyasa ekonomisine yakınlaşmıştır. (1980-90 lı yıllar). Ülkemizde 1923-1961 yılları arasındaki ekonomik gelişme hızı, planlı ekonomik modelin uygulandığı 1962-2010 yılları na denk gelen hızdan büyüktür. Bu sonucun alınmasına sebep, yatırımların ve sosyal politikalarının başkent Ankara dan tespit edilmesi uygulamasıdır.

9

1.2. EKONOMİK GÖSTERGELER

Bütün varlıklar, bir şekilde mukayese edilebilmesi için, konulan bir metot veya tanımla ölçülmesi gerekir. Bu belirli mukayeseleri yapmak, ve yorumlamak için gereklidir. Ekonomik büyüklükleri rakamlara dökerek, onların mukayesesini yaparız. Bu rakamlar topluluğuna ekonomik göstergeler demekteyiz.

Ekonomik göstergeler, ekonominin durumunu gösteren ve onun performansını izafi (relatif) olarak ölçümleyen,oranlar ve rakamlar topluluğudur.Ekonomiyi makro ve mikro ekonomi adı altında iki kategoride inceleriz.

Toplumun veya bir ülkenin ekonomik durumu ve bunun gelişimi makro ekonomik göstergeler ile takip edilir. Bir işletmenin ekonomik gidişatının izlenmesi mikro ekonomide yapılır. Ekonomik göstergeler, genelde oranlar veya mutlak rakamlar olarak verilir. Ekonomi ile ilgili bir durum değerlendirmesi yapabilmek için önemli göstergelerin hepsinin birlikte dikkate alınarak yorum getirilmesi gerekir.

1.2.1. Makro ekonomik göstergeler:

Bir toplumun top yekün ekonomik performansını makro ekonomik göstergeleri inceleyerek ortaya koymak mümkündür

Bu göstergeler milli gelir, işsizlik oranları, enflasyon gibi göstergeler olup genel ülke ekonomisinin performansını gösterir. Bu göstergeler ayni zamanda ekonominin gelecekte nasıl bir görüntü içine gireceğinin ip uçlarını verir. Göstergelerin tarihsel değişimleri de ülkenin ekonomik olarak nereden nereye geldiklerinin şahitleri olur. Bu göstergeler üç ana kategoride düşünülür. Bazı göstergeler ekonomik performansa paralel , bazıları ters, bazıları da bağımsız hareket ederler.Milli gelir artıyorsa ekonomik performans da artacak demektir, o halde bu gösterge ekonomik performansla beraber, paralel değişiyor denilir. (bu göstergeler cyclic göstergeler diye bilinir) .İşsizlik oranları büyüyorsa, ekonomik gidişat bozuluyor demektir. Bazı göstergeler ekonomik performansla tersine bir bağlantı içindedir , bunlara counter- cyclic göstergeler denilir. Şirket birleşmeleri, yönetim değişiklikleri ekonomik performanstan bağımsız hareket eden göstergelerdir (bunlara acyclic parametreler denilir).Ekonominin performansı ile ilgili göstergelerin bir kısmı her gün ilan edilir (borsa endeksleri gibi), hatta gün içinde değişim gösterir, bazı göstergeler, haftalık (ücret işsizlik istatistikleri gibi), aylık(üretici, tüketici fiyat değişimleri gibi), üç aylık(milli gelir istatistikleri gibi) ve yıllık olarak yayınlanırlar.Bazı göstergeler ekonomik performansının nasıl değişeceğinin habercisi dir kredi hacmi daralıyorsa ekonomik büyüme yavaşlayacak demektir. Enflasyon artıyorsa, ücretlerin artacağının habercisidir. Bazı göstergeler ekonomik

10

performansla beraber değişirler, fiyat endeksleri, borsa verileri, ekonomi ile paralel eşzamanlı hareket eder. Bazı ekonomik göstergelerde ekonomik değişimler olduktan sonar ortaya çıkarlar. Bu göstergeleri zaman perspektifi içinde değerlendirerek, gelecek okunmaya çalışılır. Geleceğin belirsizliğini ortadan kaldırma istemi insanlık tarihi kadar eskidir.Geleceği doğru okuyabilen kişi bilge kişi olup, toplumda saygın kişidir. Bu durum, kişileri gelecek için tahmin yapmaya sevk eder.

Döviz Kurları, Bir ülke parasının diğer bir ülkede kullanılan para birimine oranına kur denilmektedir. Hesaben yapıldığında buna döviz kuru, fiilen yapıldığında efektif kur denilmektedir. ekonominin dış dünya ile olan girift ticari aktivitenin sonucu ve ülke yönetimlerinin kararları ile oluşur. Bu oluşumda siyasi kararlar ile kurlar tespit edilir. Kur un gerçek olmaması halinde kaçak mal Hareketleri görülür. Döviz kurunun serbestçe oluştuğu ülkelerde o Ülkenin ekonomik performansı, yani büyüme oranı, dış borçlarının GSMH sına oranı, enflasyon, cari açık, toplam dış ticareti, ve çevresine verdiği güven, uluslar arsı reyting firmalarının verdiği notlar da döviz kurunun belirlenmesinde önemli parametrelerdir. Döviz kuruna müdahale edildiği ülkelerde merkez bankaları sabit kur ilan edebilir, veya piyasaya döviz satıp alabilir, böylece kurları istedikleri paritede tutabilir. Bu politika ancak cari açıkları olmayan ülkelerde uygulanabilir.

Satınalma Gücü Paritesi ; Satınalma Gücü Paritesi, ülkelerin farklı para birimleri ile ifade edilen ekonomik büyüklüklerini, satın alma gücünü dikkate alarak ortak bir para birimine çeviren, paritedirUluslar arası mukayese için Satınalma Gücü Paritesi (S.G.P) kullanılır. Belirli bir tüketim kompozisyonun ülkelerdeki değerleri referans ülkenin (ABD) parası olarak ifade edilmesi satın alma gücü paritesi olarak bilinir. Örneğin belirli bir mal ve hizmet sepeti Türkiye’de 500 liraya doluyor. Ayni sepet ABD de 420$ a doluyorsa, TL nin satın alma gücü paritesi 1,19 dur. Çapraz kurlar da ayni şekilde hesap edilir. İleride, tablolarda, uluslar arası mukayeseler verilirken, satın alma gücü pariteleri kullanılmıştır.

2001 2002 2003 2004* 2005 2006 2007 2008 2009 2010

$ kuru ortalama

1225412 1505840 1491000 1,432 1,347 1,440 1,299 1,296 1,550 1,502

S.A.G.P kuru ortalama

430136 618281 757376 0,811 0,868 0,901 0,958 0,910 0,920 0,980

$ kuru/SGP 2,8488 2,4355 1,9686 1,7657 1,5518 1,5982 1,3559 1,1794 1,4269 1,6326

Tablo (1.0) TL’nin resmi kuru ile satın alma gücü paritesi. *2004 yılı itibariyle yeni TL

11

Ülkemizin, yıllara göre satınalma gücü pariteleri, kısmen OECD , kısmen TÜİK tarafından hesap edilmiş ve yayınlanmıştır.Tablo(1.0), son yıllardaki S.A.G.P. lerini göstermektedir

Bu tablodan görüldüğü gibi TL değerleniyor. Dolar kurunun SGP’ye oranı gittikçe küçülüyor. Bu küçülme, ülkedeki fiyatlar ABD fiyatlarına hızla yaklaşıyor, yorumunu getirir(2010 yılının değerini izah etmek mümkün değil). Bundan TL değer kazanıyor sonucunu çıkarmak mümkündür.

Fiyat Düzeyi endeksi de satın alma gücü paritesinin döviz kuruna bölünmesi ile hesaplanır ve ülkelerin uluslar arası karşılaştırmalarda kullanılır. Fiyat Düzey Endeksi 100 ün altında ise o ülke ucuz, 100 den büyük ise o ülke pahallı ülke denilmektedir. Satın alma gücü $ ile ölçülüyorsa, ABD normal fiyat düzeyinde bir ülke kabul edilerek diğer ülkelerin izafi durumları ortaya çıkmaktadır. Eğer Euroya göre satın alma gücü paritesi hesabı yapılıyorsa, AB nin Euro bölgesinin fiyat düzeyinin normal olduğu, diğer ülkelerin fiyat düzeylerinin izafi durumu ortaya konulur. Fiyat Düzey Endeksleri, büyük ülkelerde farklı gelişmişlik durumları olan bölgeler için de hesap edilir. Ülkemizde 25 ten fazla bölge fiyat ve fiyat düzelerini tespit için takip edilmektedir.

Bir Ülkenin Ekonomik performansının durumunu ifade eden göstergelerini yedi genel sınıfa ayırmak mümkündür. Bunları kısaca aşağıda açıklayalım;

1.Toplam üretim, Gelir, Harcama; Bu göstergeler üç ayda bir yayınlanırlar.Gayri safi milli hasıla (cari ve sabit fiyatlarla), zımni deflator, iş istatistikleri, milli gelir, tüketim harcamaları,, şirket karları, gayrisafi özel sektör yatırım istatistikleri, fert başına düşen milli gelir gibi.Toplam üretim ile ilgili verilen mutlak değerler, o ülkenin global ekonomik gücünü verir.Bu üretimdeki katma değerlerin toplamına Gayri Safi Yurt İçi Hasıla denilir. Yurt içi gayri safi hasılaya, yurt dışı rakamları da eklendiğinde Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) rakamı bulunur. Fert başına düşen üretim değerleri de o ülkenin gelişmişlik düzeyi , refah seviyesini gösterir.Bireysel harcama rakamları, fert başına düşen toplam üretim ile beraberce değerlendirildiğinde ülkedeki tasarruf eğilimi, ve gelecekteki muhtemel yatırım seviyesini gösterir.Şirket karları ve özel sektör yatırım istatistikleri beraber okunduğunda, işsizlik oranların trendi anlaşılır.Bu iki parametre büyüyorsa işsizlik oranları küçülecek demektir. İhracatın artması, ihracatın ithalatı karşılama oranı , cari işlemler açığının olup olmaması ülkenin parasının değer kaybedip kaybetmeyeceği hakkında ip uçları verir.

Tablo(1.1) 1998- 2009 yılları arasında ekonomimizin sabit fiyatlarla sektörlerin büyüklüklerini vermektedir. Tarım sektörü, 1998 de milli gelirin %12,1 i iken , 2009 yılında %9,7 ye gerilemiştir.Gelişmiş ülkelerde bu oran %3 lere kadar gerilemektedir. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında Tarım sektörü, GSMH nın % 40

12

ın üzerinde iken bugün bu oran %8 lere gerilemiş durumdadır.1968 yılında ilk defa sanayi sektörünün GSMH daki payı, tarım sektör payını geçmiştir . Ülkemizin üç tarafının denizle çevrilmiş ve sayısız akarsu ve gölü olmasına rağmen balıkçılık sektörünün GSMH içindeki payı binde oranlarındadır.

Tablo(1.1) den geçmiş on iki yıl içinde ülkemizin Tarım sektörü yılda ortalama %0,86 büyürken imalat sanayi %2,5,hizmetler sektörü %3,1 büyümüş olup GSMH de ortalama %2,7 artmış olduğu görülmektedir. Ancak 1999 , 2001ve 2009 yıllarında ekonomik krizler yaşanmış, ve bu yıllarda GSMH küçülmüştür. Geçmiş oniki yılın ortalamasını bu üç kriz aşağıya çekmiştir.

Geçen 8yılda TL’nin $ karşısında güçlenmesinden dolayı $ ile ölçülen GSMH önemli bir miktarda artmış görülmektedir. TL nin dolar karşısındaki değer kazanımı, ekonomide verim artışı veya dış ticaret fazlasından kaynaklanmamaktadır. Böyle olsaydı sağlıklı bir durum olurdu. Bu gün TL nin değer kazanması dışarıdan içeriye giren sıcak paradır. İçeride faizler yüksek , yabancı yatırımcılar, fonlarını ülkemize getirerek iyi bir gelir elde etmektedirler. İhtiyaçtan fazla dövizin yurda girmesi, serbest piyasada dövizin değerini düşürmektedir. İhtiyaçtan fazla dövizin ülkemize girmesi, ülkemizin ekonomik gücünden değil, içerideki faizin yüksek oluşundandır, bu sun”i yüksek faiz, dövizin değerini düşürüyor, TL yi değerlendiriyor. 1994 krizinde de yüksek faize başvuruldu, 2001 yılında bedeli çok ağır ödendi. Tablo(1.2)de 1923’den günümüze kadar değişen makro ekonomik büyüklükler verilmiştir. Bu tabloda ekonomik daralma yılları (-)ile görülmektedir. İlk ciddi ekonomik daralma 1927 yılında görülmektedir. Alfabe değiştirilmiş, okuma yazma oranı pratikte sıfıra inmiş, İnkılâp kanunları yürürlüğe girmiş olup, sosyal çalkantı kendini ekonomide de hissettirmiştir. İkinci büyük ekonomik daralma 1932 yılında ABD ekonomisinin 1929daki daralmasının yansıması olarak algılanmıştır. 1935 yılında yine küçük bir daralma yaşanmış Tarım sektöründe çok kötü bir yıl, bu daralmayı tetiklemiştir.1940-1941 de ekonomi toplam olarak %15 küçülmüştür. İkinci Dünya Savaşının olumsuzluklarının yaşandığı yıllar olmuştur. 1943-1944 yıllarında da ekonomi %20 daralmış ve 1933 yılındaki büyüklüğe gerilemiştir. Bu gerilemede ülkenin Dünya harbine girecekmiş gibi havaya girmesi, buna göre tedbir almasına bağlanmaktadır. 1949,1954 yıllarında küçük de olsa ekonomi daralmıştır. 1979 ve 1980 yıllarında tekrar ekonomik daralma yaşanmıştır. Bu daralma sonunda IMF ile Stand By anlaşması imzalanmış ve karma ekonomik anlayışının yavaş yavaş terk edilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. 1994 krizinde %6,1 1999’da %3,4 2001 yıllarında da %5,7 , 2009 yılında da % 4,7 oranında ekonomik daralmalar yaşanmıştır. Koalisyon dönemlerinde büyümenin olumsuz etkilendiği anlaşılmaktadır. 2009 yılı ekonomimizde , global krizle beraber, dış ticaret hacminin küçülmesi, dış yatırımların azalması,

13

dünyada acaba ne olacak belirsizliği, ekonomimizde %4,7 bir küçülme yaşatmıştır. Tablo(1.3) Cumhuriyet döneminde siyasi iktidarlar dönemlerinde ekonomik büyüklükler verilmiştir. Bu tablodan ülkemizin ekonomisinin koalisyonlar döneminde büyük gelişme göstermediği görülmektedir. Tek parti iktidarlarında yüksek oranda bir büyüme yaşanmıştır. Sanayi büyümesi nin yüksek olduğu Atatürk dönemi, Menderes dönemi ve ANAP dönemi olarak sıralanmaktadır. Sanayi sektörü 86 yıllık bir dönemde ortalama %5,8 büyürken, Tarım sektörünün ayni dönemde büyümesi %2,9 olmuştur. Bu olumsuzluk ortadan kaldırılıp, Tarım sektörü de %5,8 oranında büyüse idi, Bugün Gayri Safi Milli Gelirimiz ikiye katlanmış olacaktı. Tarım sektöründe eğitim ve uygulamada çok gerilere düşerek ekonomik büyümemiz Avrupa Birliği ülkelerinin gerisinde kalmıştır. Ayrıca, ülkemiz içinde bulunduğu NATO nun savunma giderlerinin milli gelire oranını benimsese idi, ekonomik büyüme İngiltere ve Fransa yı geçer durumda olacaktı

2.İşsizlik, çalışma, ücretler; Bu istatistiklerden, işsizlik oranları aylık olarak, haftalık çalışma saatleri, üç aylık olarak , çalışma saat ücretleri, de haftalık olarak yayınlanır. İşgücü prodüktivitesi, istatistikleri yıllık derlenir. Bunlar, toplumdaki çalışma hayatını ve işgücünün toplum içinde göreceli olarak milli gelirden aldığı payı, bir başka deyimle milli refahtan alınan pay hakkında bilgi verir. İşsizlik azaldıkça ekonomi istikrar kazanır, faizler düşer, yeni yatırımlar artar. Bu parametreler toplumdaki Gelir dağılımının göstergelerini de ortaya çıkarırlar. Ülkelerin rekabet gücünün de birer göstergeleridir. İşsizlik oranı, işi olmayan (iş arayan) insanların çalışma çağında olan(öğrenci ve askerler hariç)insanlara oranıdır. Çalışma çağı 15-65 yaş arasıdır.Ülkemizde işsizlik istatistikleri pek sağlıklı değildir. İşsizlik istatistiklerinin yayınlandığından beri oran iki hanelidir. Ücretler özel sektörde toplu iş görüşmeleri ile işveren sendikası ile işçi sendikaları arasında pazarlıkla tespit edilmektedir. Kamu sektöründe çalışan işçiler ile de pazarlık edilmekte, uyuşmazlık halinde, komisyona gönderilip son rakam orada bağlanmaktadır. Devlet, asgari ücretleri ilan ederek, işgücü piyasasını rekabetten uzak tutmaktadır.Bu gün asgari ücret net 595 TL olup, işverene maliyeti 1150 liradır.

3.Üretim ve İş istatistikleri ; Endüstriyel üretim, kapasite kullanım oranları,yeni inşaat müsaadeleri, konut ve boş duran ev istatistikleri, satışlar, stoklar,üretim stokları,ve sevk rakamları aylık olarak ilan edilirler.Bu göstergeler ile ekonomik büyüme veya küçülme olup olmayacağının işaretleri alınır.Ekonomik gücün büyüklüğü hakkında yorum yapma imkanı verir.Üretim kapasitesinin artışı GSMH nın büyümesine işaret eder. O ülkenin hangi sektörlerde rekabet gücünün olduğu bilgisi çıkarılır. Kapasite kullanım oranlarının büyümesi verimlilik artışına işaret sayılır. İnşaat müsaadeleri, konut satışlarındaki artış, yakın gelecekteki milli gelir büyümesinin habercisidir.

14

4.Fiyatlar: Üretici fiyatları (ÜFE), tüketici fiyatları (TÜFE), Deflatör ;Çiftçinin eline geçen fiyatlar ekonomide gelişen enflasyon/deflasyon eğilimlerini (satın alma gücü endikatörü) gösterir .Eski uygulamalarda ÜFE yerine Toptan Eşya Fiyat Endeksleri(TEFE),kullanılırdı.İki gösterge arasındaki fark ulaşım dolayısı ile fiyatlarda olan ilave bileşendir Enflasyonun büyüklüğü, ekonomik istikrar ile ters orantılıdır. Çiftçinin eline geçen fiyatlar, tarım sektörü çalışanlarının milli gelirden aldığı payı gösterir. Tarım alanında ülkelerin rekabet gücü ve kendine yeterliliği konusunda yorum yapma imkanı verir. Deflatör, ülkede üretilen bütün mal ve hizmetlerin fiyat değişim endeksidir. En kısa tarifi, cari fiyatlarla hesap edilen GSMH nın sabit fiyatlarla hesap edilen GSMH ya oranıdır. Devletin ekonomide ağırlığının olmaması durumunda, bu endeks Üretici fiyatlarına yakın bir değer taşır. Devlet eğitim, sağlık, adalet ve savunma, emniyet hizmetlerini yerine getirebiliyorsa dahi deflatör üretici fiyatlarından farklı bir değere sahiptir. Tablo(1.1), Tablo(1.2) ve Tablo(1.3) de cumhuriyet döneminde yaşanan fiyat artışları ve deflatörler verilmiştir. 1991-2002 yılları arasında ülkemiz yıllık ortalama %70 oranında enflasyon yaşamıştır.

5.Para-Kredi ve Borsa verileri: M1, M2, M3, Para büyüklükleri,Aylık olarak bankaların plasmanları- verdikleri krediler, tüketici kredileri, faiz oranları, reeskont faiz oranları, bono ve tahvil getirileri haftalık ve aylık olarak ilan edilirler .Borsa verileri anlık ve günlük olarak yayınlanır. Banka verileri ekonomik büyüme veya küçülmenin habercisidir. Borsa verileri sektörel bazda gelişme istikametini verir. Faiz oranları yatırımların hızını tespit eder, faizler düştükçe yatırım büyür, yükseldikçe yatırımlar azalır.M1, M2, M3, rakamları önümüzdeki kısa dönemdeki beklenmesi gereken fiyat artışları ile ilgili yorum yapma imkanını verir. Banka plasmanları, endüstrinin gidiş (büyüme) yönünü gösterir. Paranın devir hızı önemli bir göstergedir. Banka mevduat munzam karşılıkları merkez bankası tarafından düzenlenerek paranın dönme hızı ayarlanır.

6.Bütçe Performansı; Devlet gelirleri, giderleri, devlet borçları aylık, üç aylık ve yıllık olarak yayınlanırlar. Bütçe açığı bunun hangi kaynaklardan karşılandığı, toplam devlet borçlarının milli gelire oranı birer makro ekonomik göstergedir.Avrupa Topluluğunda devlet borçlarının milli gelire oranının %60 ı geçmemesi istenir.Yıllık bütçe açığının milli gelire oranının %3’ü aşmaması hedefi vardır. IMF geçmiş programında bizim için ayrıca bütçemizin %6,5faiz dışı fazla vermesini şart olarak koymuştu. Bu oran devletin iç ve dış borçlarının servisi için gereken tasarrufu karşılayacağı hesap edilmişti. Bütçe harcamalarında personel giderleri, yatırım miktarları ve borçlanma sınırlarını da belirlemişti. Ortaya çıkabilecek yeni bir harcamaya ancak kaynak göstererek izin vermekteydi. Bu hedefler bütçe harcama disiplini ile cari açığı kapatmak, borçların faizini ödemek en azından ekonomik olarak taşınabilir duruma getirmek hedeflenmiştir. Bütçe bir maaş ödeme, borç geri ödeme bütçesi haline

15

gelmiş ise bu bütçe ile ekonomiye yön vermek mümkün olmaz. Aşağıdaki tablolarda ülkemizin TÜİK tarafından yayınlanmış olan milli gelir hesapları, sektör büyüklükleri , dış ticaret rakamları, bütçe büyüklükleri, enflasyon oranları verilmektedir. Ayrıca Cumhuriyet döneminde ulaşılan ekonomik büyüklükler ile sektör paylarını ifade eden rakamlar verilmektedir. Ekonomik büyüklüklerin geçmişteki siyasi iktidarlar döneminde nasıl değiştiğini de ayrı bir tabloda görmek mümkündür.

16

Tablo(1.1)ÜLKEMİZDEKİ İKTİSADİ FAALİYET KOLLARINA GÖRE GSMH 1998 sabit fiyatlar milyon TL

DÖNEMİktisadi faaliyet kolları 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009Tarım, avcılık ve ormancılık 8.520.613 8.030.859 8.626.953 7.926.313 8.663.126 8.475.963 8.701.635 9.275.244 9.393.296 8.736.944 9.141.424 9.446.469Balıkçılık 236.870 228.990 217.696 221.062 197.495 207.659 227.653 295.508 307.647 309.779 292.126 323.802Madencilik ve Taşocakçılığı 729.072 681.750 674.914 630.890 615.945 602.512 622.726 678.461 714.046 771.983 813.954 759.220İmalat Sanayi 16.791.078 15.933.358 17.037.385 15.736.113 16.192.617 17.552.856 19.645.369 21.249.692 23.033.310 24.326.791 24.290.306 22.537.090Elektrik, gaz, buhar ve sıcak su üretimi ve dağıtımı 1.310.649 1.291.303 1.368.969 1.322.502 1.366.778 1.443.070 1.534.957 1.751.352 1.902.611 2.031.737 2.107.391 2.033.272

İnşaat 4.085.861 3.957.358 4.150.231 3.426.908 3.903.516 4.207.040 4.801.693 5.250.284 6.220.955 6.573.647 6.040.811 5.058.491Toptan ve perakende ticaret 9.836.179 8.928.077 9.600.077 8.054.880 8.611.917 9.593.253 10.916.063 11.955.208 12.708.356 13.436.516 13.237.437 11.859.848Oteller ve Lokantalar 1.783.827 1.469.497 1.700.648 1.797.702 1.824.822 1.712.403 1.828.632 1.835.358 1.880.824 1.921.011 1.882.737 1.956.950Ulaştırma, depolama ve haberleşme 7.735.727 8.010.260 8.908.992 8.580.577 9.618.386 10.473.106 11.597.023 12.950.854 13.830.467 14.811.164 15.026.108 13.952.800

Mali aracı kuruluşların faaliyetleri 5.347.364 5.667.013 5.911.394 6.854.998 6.440.559 6.114.679 6.969.108 7.915.871 9.023.176 9.906.091 10.803.084 11.723.776

Konut Sahipliği 3.499.949 3.642.651 3.821.380 3.966.930 4.105.878 4.238.349 4.399.668 4.557.269 4.679.756 4.779.268 4.889.749 5.091.366Gayrimenkul, kiralama ve iş faaliyetleri 1.742.077 1.643.939 1.681.544 1.733.821 1.939.060 2.034.007 2.303.417 2.539.481 2.859.058 3.256.471 3.473.201 3.628.012

Kamu yönetimi ve savunma, zorunlı sosyal güvenlik 2.819.513 2.901.319 2.961.722 3.128.331 3.143.688 3.121.709 3.217.213 3.057.765 3.061.672 3.097.712 3.108.369 3.197.580

Eğitim 1.543.824 1.568.824 1.557.939 1.628.516 1.703.329 1.706.706 1.725.186 1.799.854 1.892.693 1.983.797 2.007.025 2.047.904

Sağlık işleri ve sosyal hizmetler 842.865 837.857 853.718 889.442 960.176 967.480 956.933 1.127.274 1.170.868 1.190.962 1.230.213 1.269.043Diğer sosyal, toplumsal ve kişisel hizmet faaliyetleri 1.090.449 1.105.988 1.141.070 1.171.931 1.254.094 1.250.485 1.308.830 1.377.698 1.502.719 1.583.443 1.611.295 1.592.779

Eviçi personel çalıştıran hanehalkları 78.665 75.321 78.194 80.203 89.950 92.770 104.595 115.880 131.482 147.480 155.676 159.289

Sektörler Toplamı 67.994.582 65.974.363 70.292.829 67.151.119 70.631.336 73.784.049 80.860.700 87.733.053 94.312.936 98.864.796 100.110.905 96.637.694Dolaylı ölçülen mali aracılık hizmetleri 3.518.398 3.621.457 3.684.508 4.362.050 4.007.776 3.721.266 4.269.825 4.879.828 5.729.267 6.245.647 6.773.149 7.429.415

Vergi-Sübvansiyon 5.726.963 5.487.663 5.828.079 5.520.283 5.896.272 6.275.410 6.894.715 7.646.506 8.154.651 8.635.476 8.583.974 7.879.382

Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (Alıcı fiyatlarıyla) 70.203.147 67.840.570 72.436.399 68.309.352 72.519.831 76.338.193 83.485.591 90.499.731 96.738.320 101.254.625 101.921.730 97.087.661

17

Tablo(1.2) 1923’ ten 2009’a kadar ülkemizin makro ekonomik büyüklükleri

18

19

Tablo(1.3) Siyasal Dönemler İtibariyle Makro-Ekonomik Büyüklükler

20

TABLO(1.4)GSMH , TARIM ve SANAYİ SEKTÖRLERİ BÜYÜKLÜKLERİ 1948 YILI ÜRETİCİ FİYATLARI İLE MİLYON TL

YILLARGSMH TARIM SANAYİ

DEĞER %BÜYÜME ENDEKS DEĞER BÜYÜME% ENDEKS DEĞER BÜYÜME% ENDEKS

1923 2.928,5 - 100,0 1.263,5 - 100,0 389,9 - 100,01924 3.363,8 14,9 114,8 1.607,2 13,2 127,2 397,5 1,9 92,91925 3.793,3 12,8 129,5 1.696,6 5,6 134,3 476,5 19,9 109,41926 4.484,0 18,2 153,1 2.236,7 31,8 177,0 526,5 10,5 125,61927 3.909,6 -12,8 133,5 1.546,2 -30,9 122,4 637,8 21,1 150,01928 4.341,3 11,0 148,2 1.842,4 19,2 145,8 656,4 2,9 149,21929 5.278,2 21,6 195,6 2.626,5 58,8 207,9 710,7 8,3 154,81930 5.394,5 2,2 184,2 2.525,1 -3,8 199,8 780,0 9,8 200,11931 5.865,7 8,9 200,3 2.886,8 14,3 228,5 777,5 -0,3 199,41932 5.235,2 -10,7 178,8 2.055,0 -28,8 162,6 881,8 13,4 226,21933 6.063,9 16,0 207,1 2.509,5 22,1 198,6 1.046,7 18,7 268,51934 6.429,6 6,0 219,6 2.578,3 2,7 204,1 1.197,8 14,4 307,21935 6.238,8 -3,0 213,0 2.420,5 -6,1 191,6 1.190,7 -0,6 305,41936 7.679,8 23,2 262,2 3.731,1 54,1 295,3 1.185,7 -0,4 304,11937 7.798,2 1,5 266,2 3.599,5 -3,5 284,9 1.292,9 9,0 331,61938 8.537,5 9,5 291,5 3.793,5 5,4 300,2 1.518,1 17,4 389,41939 9.127,8 6,9 311,7 3.939,4 3,8 311,8 1.722,3 13,5 441,71940 8.677,9 -4,9 296,3 3.890,6 -1,2 307,4 1.569,0 -8,9 402,41941 7.780,4 -10,3 265,7 3.249,2 -16,5 257,2 1.470,8 -6,3 377,21942 8.217,4 5,6 280,6 3.880,7 19,4 307,1 1.400,1 -4,8 359,01943 7.412,9 -9,8 253,1 3.395,2 -12,5 268,7 1.437,3 2,7 368,61944 7.037,9 -5,1 240,3 3.031,8 -10,7 240,0 1.347,8 -6,3 345,71945 5.960,1 -15,3 203,5 2.321,6 -23,4 183,7 1.157,1 -14,1 296,81946 7.864,0 31,9 268,5 3.580,0 54,2 283,3 1.929,7 66,7 494,91947 8.192,4 4,2 279,7 3.162,9 -11,7 250,3 1.480,4 -23,3 379,71948 9.535,2 16,4 325,5 4.303,8 36,1 340,6 1.571,9 6,2 403,1

TABLO(1.4)

21

GSMH, TARIM ve SANAYİ BÜYÜKLÜKLERİ 1968 ÜRETİCİ FİYATLARI İLE

YILLARGSMH TARIM SANAYİ DEĞER BÜYÜME % ENDEKS DEĞER BÜYÜME% ENDEKS DEĞER BÜYÜME% ENDEKS

1948 37.065,2 16,4 100,0 16.437,1 36,1 100,0 6.318,0 6,2 100,01949 35.206,8 -5,0 95,0 14.217,2 -13,5 86,5 6.486,0 2,7 102,71950 38.505,9 9,4 103,9 15.760,8 10,9 95,9 7.166,8 10,5 113,41951 43.446,4 12,8 117,2 18.875,6 19,8 114,8 7.517,6 4,9 119,01952 48.621,1 11,9 131,2 20.666,2 9,5 125,7 8.485,0 12,9 134,31953 54.090,5 11,2 145,9 22.461,1 8,7 136,6 10.200,1 20,2 161,41954 52.480,3 -3,0 141,6 19.335,3 -13,9 117,6 11.096,7 8,8 175,61955 56.641,6 7,9 152,8 21.235,0 9,8 129,2 12.209,4 10,0 193,21956 58.428,0 3,2 157,6 22.295,6 5,0 135,6 12.734,1 4,3 201,61957 62.994,9 7,8 170,0 23.736,6 6,5 144,4 14.602,0 14,7 231,11958 56.641,6 7,9 152,8 25.909,4 9,2 157,6 14.732,0 0,9 233,21959 68.521,2 4,1 184,9 25.985,1 0,3 158,1 15.130,1 2,7 239,51960 70.868,6 3,4 191,2 26.590,5 2,3 161,8 15.361,4 1,5 243,11961 72.285,4 2,0 195,0 25.300,5 -4,9 153,9 16.591,5 8,0 262,61962 76.754,3 6,2 207,0 26.574,9 5,0 161,7 17.309,7 4,3 274,01963 84.188,2 9,7 227,1 29.139,0 9,6 177,8 19.268,4 11,3 305,01964 87.619,4 4,1 236,4 29.016,7 0,4 176,5 21.430,6 11,2 339,21965 90.367,9 3,1 243,8 27.883,9 3,9 169,6 23.138,2 8,0 366,21966 101.204,3 12,0 273,0 30.877,3 10,7 187,9 26.572,2 14,8 420,61967 105.190,5 4,0 283,8 30.630,8 0,8 186,4 28.399,9 6,9 449,51968 112.493,4 6,7 303,5 31.351,7 2,4 190,7 31.539,8 11,1 499,2

22

TABLO(1.4)GSMH, TARIM ve SANAYİ BÜYÜKLÜKLERİ ÜRETİCİ FİYATLARI İLE (MİLYAR TL)

YILLAR GSMH TARIM SANAYİ DEĞER BÜYÜME% ENDEKS DEĞER BÜYÜME% ENDEKS DEĞER BÜYÜME% ENDEKS

1968 30.625,5 6,7 100,0 9.598,8 2,4 100,0 8.031,6 11,1 100,01969 30.200,5 4,5 98,6 9.466,3 -1,4 98,6 8.786,0 9,4 109,41970 33.551,9 4,8 109,6 9.839,4 3,9 102,5 9.105,2 3,6 113,41971 36.107,4 7,3 117,9 10.424,3 5,9 108,6 9.674,9 6,3 120,51972 39.480,3 9,6 128,9 10.620,2 1,9 110,6 10.688,4 10,5 133,11973 41.489,1 5,1 135,5 9.628,4 -9,3 100,3 11.883,0 11,2 148,01974 43.004,1 3,7 140,4 10.409,2 8,1 108,4 12.575,3 7,6 156,61975 45.720,1 6,3 149,3 10.783,9 3,6 112,3 13.496,3 7,3 168,01976 49.986,4 9,3 163,2 11.639,0 7,9 121,3 14.816,0 9,8 184,51977 51.500,3 3,0 168,2 11.365,9 -2,4 118,4 15.616,4 5,4 194,41978 52.228,9 1,4 170,5 11.758,4 3,4 122,5 15.506,0 -0,7 193,11979 51.880,4 -0,7 169,4 11.807,0 0,4 123,0 14.959,1 -3,5 186,21980 50.678,7 -2,3 165,5 12.076,0 2,3 125,8 14.799,1 -1,1 184,21981 53.377,3 5,3 174,3 11.839,9 -2,0 123,3 15.938,4 7,7 198,41982 55.371,3 3,7 180,8 12.362,1 4,4 128,8 16.275,2 2,1 202,61983 57.900,6 4,6 189,1 12.258,8 0,8 127,7 17.625,6 8,3 219,41984 62.401,4 7,8 203,8 12.428,2 1,4 129,5 19.427,7 10,2 241,91985 65.189,1 4,5 212,9 12.442,6 0,1 129,6 20.912,1 7,6 260,31986 70.092,4 7,5 228,9 13.113,9 5,4 136,6 23.135,7 10,6 288,01987 76.613,0 9,3 250,1 13.259,2 1,1 138,1 25.138,4 8,7 313,01988 77.799,9 1,5 254 14.307,3 7,9 149,1 25.603,7 1,8 318,71989 78.469,4 0,9 256,2 13.252,0 -7,4 138,1 26.105,7 2,0 325,01990 86.050,1 9,7 281 14.198,0 7,1 147,9 27.948,8 7,1 347,91991 86.347,9 0,3 281,9 13.992,0 -1,5 145,8 28.485,0 1,9 354,61992 90.344,4 6,4 295 14.651,1 4,7 152,6 30.082,7 5,6 374,51993 97.677,0 8,1 318,9 14.129,0 -3,6 147,2 32.111,0 6,7 399,81994 91.733,0 -6,1 299,5 14.045,0 -0,6 146,3 30.505,0 -5,0 379,81995 99.028,0 8,0 323,4 14.230,0 1,3 148,2 33.251,0 9,0 414,01996 106.080,0 7,1 346,4 14.879,0 4,6 155,0 35.432,0 6,6 441,11997 114.874,0 8,3 375,1 14.550,0 -2,2 151,6 38.738,0 9,3 482,31998 119.303,0 3,9 389,6 15.953,0 9,6 166,2 39.344,0 1,6 489,8

TABLO(1.4)GSMH, TARIM ve SANAYİ BÜYÜKLÜKLERİ 1998 ÜRETİCİ FİYATLARI İLE (MİLYAR TL)

YILLAR GSMH TARIM SANAYİ

23

DEĞER BÜYÜME % ENDEKS DEĞER BÜYÜME % ENDEKS DEĞER BÜYÜME% ENDEKS

1998 70.203.147 3,9 100 8.757.483 9,6 100,0 22.916.660 1,6 100,01999 67.840.570 -3,4 96,6 8.259.849 -5,7 94,3 21.863.769 -4,6 95,42000 72.436.399 6,8 103,2 8.844.649 7,1 101,0 23.231.499 6,3 101,42001 68.309.352 -5,7 97,3 8.147.375 -7,9 93,0 21.116.413 -9,1 92,12002 72.519.831 6,2 103,3 8.860.621 8,8 101,2 22.078.856 4,6 96,32003 76.338.193 5,3 108,7 8.683.622 -2,0 99,2 23.805.478 7,8 103,92004 83.485.591 9,4 118,9 8.929.288 3,5 102,0 26.604.745 12,7 116,12005 90.499.731 8,4 128,9 9.570.752 7,2 109,3 28.929.789 8,7 126,22006 96.738.320 6,9 137,8 9.700.943 1,4 110,8 31.870.922 10,2 139,12007 101.254.625 4,7 144,2 9.046.723 -6,7 103,3 33.704.158 5,8 147,02008 101.921.730 0,7 145,2 9.433.550 4,3 107,7 33.252.462 -1,3 145,12009 97.087.661 -4,7 138,3 9.770.271 3,6 111,6 30.388.073 -8,6 132,6

7. Uluslar arası İstatistikler İthalat ihracat, belli başlı ekonomilerin enflasyonu, büyüme oranları, fiyat endeksleri, uluslar arası taahhüt, miktar istatistikleri aylık, üç aylık, ve yıllık olarak yayınlanırlar. Bu istatistikler, bir ülkenin ekonomik yönden global yerini gösterir. Ülkemiz 2008 yılında TÜİK in rakamlarına göre dünyada 17 inci büyük ekonomisi olarak görülüyordu. TÜİK AB normlarında milli gelir hesaplamasına tam geçtiğinde bu sıralamada 13 büyük ekonomi olarak ortaya çıkacağız. 2008 krizi ülkelerin ekonomik büyüklüklerinin sırasını değiştirmiştir. 2011 yılında Türkiye bu sıralamada daha yukarıya doğru çıkacaktır. Fert başına düşen milli gelir, ülke zenginliğinin göstergesidir. Satın alma gücü paritesi ile verilen Gayri Safi Milli Gelir ile, fert başına düşen milli gelir, ülke ve insanının refah boyutunu ifade eder. Aşağıdaki tablolarda OECD ve AB ülkelerinin makro ekonomik büyüklükleri verilmektedir. Bu tablolardan fert başına düşen milli gelir yönünden AB ortalamasına ulaşamayacağımız görülmektedir. 2008 krizinden bu yana ortaya çıkan gelişmelerden bu durumun değişebileceği anlaşılmaktadır.

Tablo(1.5) OECD ülkelerinin 1960-1999 yılına kadar Gayri Safi Milli Hasılaları cari $ ile verilmektedir. Tablodan görüleceği gibi Türkiye’nin Milli Geliri (40 yılın ortalaması) cari dolar bazında yılda %19,3 olup bu oran İngiltere, İsveç, Yeni Zelanda, ABD ve Kanada’nın GSMH’ larının büyümesinin üzerindedir. Ancak ülkemizde yüksek nüfus artışı dolayısıyla fert başına düşen milli geliri yıllık ortalama %8,33 olmuş, bu oran da sadece Yeni Zelanda’nın ortalamasından biraz büyüktür. Bir başka deyimle Türkiye 1960-2000 yılları arasında Fert başına düşen Milli Gelir yönü ile bütün OECD ülkelerinin gerisinde kalmıştır.

24

Tablo (1.6) ise OECD ülkelerinde 2005-2009 yıllarında arasında 4yıl içinde Türkiye’nin Ekonomisinin satın alma gücü paritesine göre %21.2 büyürken 5 ülkenin büyümesi bizi geçmiştir.Tablo (1.7) de ise, bazı ülkelerin kişi başına satın alma gücü paritelerine göre GSYH’sını vermektedir. Türkiye’nin GSYH sı son 5 yılda ortalama yıllık %4,9 artarken bizden fazla artan ülkeler, Polonya, İsviçre, Slovak Cumhuriyeti, Meksika olmuştur.Tablo(1.8) Son ekonomik krizden etkilenen OECD ülkelerinin etkilenmeoranlarını vermektedir. Bu tablodan görüldüğü gibi kriz nedeni ile bizdeki ekonomik küçülme %4,53 olurken Meksika -7,3%, Finlandiya -6,94%, İrlanda --5,4% Japonya -4,9%, oranında etkilenmiştir.

25

26

27

Tablo (1.6) 30 OECD Ülkesinin Gayri Safi Yurt İçi Hasılası (SGP ve Cari Dolar ile)

28

Tablo (1.7) ülkeler itibariyle kişi başına reel GSYH değerleri (SGP,ABD=1,00)

Ülkeler 2005 2006 2007 2008 2009 Ortalama yıllık artış %

AvustralyaAvusturyaBelçikaKanadaÇek cumhuriyetiDanimarkaFinlandiyaFransaAlmanyaYunanistanMacaristanİzlandaİrlandaİtalyaJaponyaKoreLüksemburgMeksikaHollandaYeni ZelandaNorveçPolonyaPortekizSlovak cumhuriyetiİspanyaİsveçİsviçreTürkiyeİngiltereABD

350923340932141351062036633196306902969231366246411695235025385702814430312227836831312461351112546047319137892065616163273773270135478113913272442494

371183616734174368662235636036331043156033702269941835435818421413023231858243007901113704380742731053303150722218718391303563559039127128903491144630

390673771035485384602456237185361573326235503284501920737387453443174933535261858440514454405302871354941166982317420749322133842842788136783578446434

391723967736984389342581438577375303464137315302852068038772434883269533802268758878515233430372924861415181252440623205329673928044839146303733247186

-3875336044-25236368103464833679364522972419765375734111631887-2716984046-40726-55650-24009224463256537747-1446936538-

2,83,02,32,64,42,12,52,63,13,83,11,41,32,52,83,64,25,13,03,53,37,13,16,83,52,96,04,92,22,7

Kaynak: OECD 2010

29

30

1.2.2 Mikro Ekonomik Göstergeler

Mikro ekonomik göstergeler şirketlerin bilanço ve kar –zarar tabloları ile nakit akımı tablolarından elde edilen oranlar ve bunlara dayanılarak çıkarılan rasyolardır. Bu göstergeler yatırımın karlılığı(return on investment), sermayenin karlılığı(return on capital), iç karlılık oranı (internal rate of return),EBITDA, faiz, amortisman ve vergi öncesi kazanç (earnings before interest, tax, depriciation and amortisation), EBİT faiz ve vergi öncesi kazanç (earnings before interest and tax), sayılabilir. İşletmelerin sağlıklı yönetildiğinin göstergeleri de Likidite rasyosu, Cari rasyo, Stok devir hızı, alacakların ortalama süresi, borçların geri ödeme süresi, sabit yatırımın amortisman süresi ve Asit test rasyolarıdır. Bu oranların anlamları,ve yorumları ileride detaylı verilecektir.İşletmelerin nakit akımları hayati önem taşır. Nakit giriş-çıkışlarını dengeleyemeyen ve açık veren firmalar uzun ömürlü olamaz. Bunlar kısa ve uzun vadede tasfiyeye uğrarlar. İşletmelerin ürettikleri mal ve hizmetler yönünden Pazar payları nedir? Pazar payı artıyor mu ? azalıyorsa sebepleri nedir? Bu durum kalıcı mı geçici mi bilinmesi gerekir. Eğer bir firmanın Pazar payı her geçen gün azalıyorsa firmanın istikbali karanlık demektir. Firma yeni ürünlere geçme, mevcut ürünlerde kalite yükseltme , fiyat düşürme gibi radikal tedbirler almak durumundadır.

İşletme sermayesi dönen varlıklardan kısa vadeli yükümlülüklerin çıkarılmasıyla bulunan değerdir.İşletme sermayesi ne kadar büyük olursa ürünlerin imalatı ve pazarlanması o kadar kolay olur. Ham madde yarı mamul, mamul girdiler peşin alınarak minimum maliyetler elde edilir. Vadeli satışlar yapılarak Pazar payı büyütülebilir. İşletme sermayesinin büyük olmasının eksi yönü ise yatırımın karlılığını düşürmesidir. Kaynak sıkıntısı çekilen bir ülkede işletme sermayelerinin büyük olması ancak kredilerle temin edilebilir. Bu da faiz yükünü arttırır. Faiz, vergi ve amortisman öncesi kar yüksek olmasına rağmen şirketin karlılığı düşük olur, bu da sermayedarların tepkisine yol açar. Hisse senetlerinin değerlenmesini baskı altına alır. Bazı hizmet sektörlerinde işletme sermayesi negatiftir. Alışveriş mağazaları ,süper marketler genelde malları 45-90 gün vadeli alırlar. Malların satış ortalama süreleri 15-25 gündür. Para tahsil edilir ama ödeme daha 20-60 gün sonra yapılır. Yani bilançoda tedarikçilere borçlar yüksek müşterilerden alacaklar kalemi düşük olur. Böylece işletme sermayesi eksiye düşer. Bazı üretim tesislerinde de mal tesliminden önce peşinat adı altında müşteriden para alınır. Bu gibi hallerde de işletme sermayesi eksiye dönüşür. İşletme sermayesinin eksi olması sağlıksız bir durum ortaya çıkarır. İşletme sermayesinin negatif olup, karlı olarak çalışan yerlerde yatırımın karlılığı yüksek olur.Bu göstergelerin tanımı 3.1.2 Bilanço Değerlendirmeleri bölümünde geniş bir şekilde verilecektir

31

Faal bir işletmenin ayakta durması, karlı bir işletme olabilmesi, onun iyi yönetimine bağlıdır.Yönetim, bir plan ve program altında yapıldığı takdirde başarılı olabilir, başarılı bir yönetim verimli ve karlı bir işletmenin sahibi olur. İşletme için bir yıllık bütçe yapıp her birimin misyonu ve görevi belirlenir. yıl içinde ulaşılan sonuçların bütçe ile konulmuş hedefleri yakalayıp yakalayamadığına bakılır. Hedeften sapmaların inanılır sağlam gerekçeleri verilir. İdare meclisi ,genelde alınan sonuçlarla kabul ettikleri bütçe hedeflerine hangi oranda uyum gösterdiğine bakar. İşletme karlı ise, bu arada bütçe hedefleri aşılmış ise, yönetim tenkit görmez. Karlılık azalıyor, bütçe hedefleri yakalanamamış ise, yönetim ciddi biçimde tenkit edilir.

Bütçe bazen bir iş planı (business plan) ile beraber olur. Yani bütçe , iş planının bir parçası olur. İş planında işletme için öngörülen yatırımlar, üretim, satış, stoklar, borçlar, karşılıklar, kısa vadeli yükümlülükler değişimleri gösterilir. Satış hedefleri ortaya konulur, bu hedeflere ulaşmak için hangi satış politikalarının takip edileceğine karar verilir. Bu iş planını, yatırım içeriyorsa, finansörlerin de göreceğinden, onların akıllarına takılacak soruların da cevaplarını içerir.Bir iş planında detaylar, EK ler olarak verilir. Yönetici özetini, misyon ve hedefler verilir. B u hedeflere ulaşma için güdülecek politikalar anlatılır. Tabiatıyla, işletmenin karlılığı, kar payı ödemeleri, hisse senetlerinin yükselmesi ile ilgili hedefler vardır. İşletmenin varlıklarının değişimi, iş gücündeki prodüktivitenin artışına ait hedefler de önem taşır. Aşağıda tipik bir imalat işletmesi için bir iş planı içeriği verilmektedir.

1.0. Yönetici özeti 1.0.1 Satış Tahminleri 1.0.2 Kabuller 1.0.3 Kar/zarar tablosu 1.0.4 Nakit akımı1.1 Hedefler 1.2 Misyon1.3 Başarılı olmanın anahtarı 2.0 Şirketin Tanımı 2.1 Şirket Hissedarları 2.2 Şirket merkezi ve işletme adresi3.0 Ürünler 3.1 Ürün Tanımı 3.2 Rekabet ortamı 3.3 Güçlü olunan noktalar3.4 Satış Tahminleri 3.5 Teknoloji 3.6 İleride üretilecek mallar 4.0 Pazar Analizi özeti

32

4.1 Pazar segmentasyonu4.2 Endüstri Analizi 4.3 Hedef kitle stratejisi 5.0 Satış Tahminleri 6.0 Yönetimin Şekli Özet 7.0 İnsan Kaynakları Planlaması 8. Finansman Planı 8.1 İşletmeye alma fonlaması 8.2 Yatırıma davet 8.3 Fonlama Geçmişi8.4 Önemli kabuller8.5 Başa baş analizi 8.6 Proforma bilanço 8.7 Kar/Zarar Tablosu 8.8. Nakit Akımı 8.9 Performans Rasyoları

1.3.FİNANS KURUMLARI

Bütün ekonomik doktrinlerde mutlaka finans kurumları vardır. Doktrinlerde, bunların mülkiyeti konusunda farklılıklar doğmuştur.Bir işletmenin ortaya çıkması için kaynakların (sermaye ve iş gücünün) bir araya getirilmesi gerektirir. Sermayenin kıt olduğu ekonomilerde, müteşebbisler yabancı kaynağa yani kredi almaya yönelirler. İşletmeler eski köklü ve güçlü iseler, ihtiyaç duydukları kaynakları, piyasaya tahvil, bono çıkararak fiziki girdilerini almayı finanse ederler. İşletme sahibi şirketin çek ve senetleriyle fiziki girdileri almak mümkün olur. İşletmenin ilk kurulumunda ise bu tür imkanlar oldukça sınırlıdır. İhtiyaç duyulan yabancı kaynaklar finans kurumlarından temin edilmeye çalışılır.Finans kurumları olarak, bankalar, kredi kooperatifleri, bankerler, fon yönetim kuruluşları sayılabilir (birçok ülkede PTT idareleri de mevduat toplayabilmektedir) .Finans kurumlarının kurulması işlemeleri, bankalar kanununa göre şekillendirilir, mevduat toplarlar, kredi verirler ve bankalar kanununa göre idare edilirler. Topladıkları kaynaklar toplumun birikimi olup ülke yöneticileri, bu toplanan kaynakların nasıl yönetileceğini belirlemek hakkına sahiptirler, Bankalar toplanan kaynakları (mevduat) talep edenlere aktarırlar. Kredi vermek, bir çok şarta bağlı olup, Bankalar Yeminli Denetmenlerince gözetim altındadır. Ayrıca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu bankacılık sektörünü geliştirme yönünde tedbirler alır. Toplumdaki birikimleri müteşebbislere aktaran kurumları aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür.

33

1.3.1 Bankalar Bankalar, yatırımlara ve iş hayatına destek veren aracı kuruluşlardır. Tasarrufların iş hayatının kullanımında aracılık ederler.Tasarrufların yastık altında atıl kalması yerine bankalar, bu tasarrufları hem korur ve hemde nemalandırır. Bu kurumlar olmadan ekonomiyi ayakta tutmak hemen hemen imkansızdır. Bankalar, yatırım bankaları, mevduat bankaları, katılım bankaları, dış ticaret (EXİM) bankaları ile bazı ihtisas bankaları olarak sınıflandırılabilinir. En yaygın olanları mevduat bankalarıdır. Eylül 2010 itibarı ile, ülkemizde 13 yatırım bankası, 4 katılım bankası olmak üzere 49 banka bulunmaktadır.Bunlardan 17 adedi yabancı sermayenin, 12 yerli özel sermayenin, 3 adedi de devlet bankasıdır. 30/6/2010 itibarı ile aktif büyüklükleri 760 milyar TL dir. 2009 yılı sonu itibarı ile, aktif büyüklüklerinin GSMH ya oranı %86 olup, bu oran AB topluluğu ortalaması olan %130 un bir hayli gerisindedir. Bu gün 9338 şube ile faaliyet gösteren sektör de 178 bin kişi istihdam edilmektedir.2010 ilk yarısında 12 milyar TL net kar etmişlerdir. Sektör 2010 yılının ilk yarısında Öz kaynaklara göre % 10,1 oranında kar etmiştir. Aktiflere oranla %1,5 karlılık oldukça yüksek bir orandır.

Mevduat Bankaları: Tasarrufunu kendi başına değerlendiremeyen gerçek ve tüzel kişiler, getiri elde etmek, değerinin düşmesini önlemek ve tasarruflarının güvence altında bulunmasını sağlamak amacı ile birikimlerini aracı kurum olarak bir mevduat bankasına yatırırlar. Mevduatlar genelde hem yerli ve hem de yabancı paralar olarak yapılır. Bunun karşılığında günlük, aylık, üç aylık, altı aylık veya yıllık faiz alırlar. Mevduat hesapları, vadeli, vadesiz olarak ikiye ayrılırlar. Vadesiz hesap sahibi mevduatını dilediği gün çekebilir. Karşılığında vadesiz mevduata ödenen faizi alır. Vadeli mevduat vadesizden daha fazla bir faize sahip olup faiz vade sonunda hak edilebilmektedir. Vadesinden önce çekilen mevduata faiz işletilmez. Faizler ifade edilirken yıllık oran olarak belirtilir. Yılın kesirleri için faiz hesap edilecekse o kesir kullanılarak süre ve faiz oranı tespit edilir. Ülkemizde geçmişte bir ara yüze yakın mevduat bankası vardı. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerinde bunların bir kısmına devletçe el konulmuştur. El konulan bankalardaki mevduat, sahiplerine peyderpey ödenmiştir. Bugün için büyük bankalarımız bilançolarının aktif büyüklükleriyle Ziraat Bankası ,İş Bankası, Halk Bankası, Akbank, Garanti Bankası şeklinde sıralamak mümkündür. Halen bankacılık faaliyetleri yapma yetkisi olan 32 adet mevduat bankası bulunmaktadır. Bunların üçü devlet, 11 i özel yerli sermayenin,17 si de yabancı sermayeye aittir. Mevduat bankaları ticari ve sınai işletmeleri finanse etmesi yanında bireylere de tüketici kredileri vermektedirler.

Bankalar vadesiz hesabı daha cazip kılmak için yatırım fonları adı altında bir portföy geliştirmişlerdir. Bu fona iştirak çok kısa süreler içinde yapılabilir. Yatırım fonları birçok borsada işlem gören şirketin hisseleri ile bir miktar devlet

34

iç borçlanma senetlerinden oluşmaktadır. Bu fonlar Katılım Bankaları’nın katılım hesabına benzemektedir. Getiri bilinmemekte ancak getiri havuzuna çeşitli menkul kıymetlerin getirileri girmektedir. Katılım bankalarına yatırılan mevduat, endüstride değerlendirilerek, getirileri bir havuzda toplanıp, belli bir oranı hesap sahibine ödenir Burada kar olduğu gibi zarar da doğabilir. Bundan ötürü işlem basit bir faiz işi olarak kabul edilmediğinden, İslami akidelere aykırı görünmemektedir. Katılım bankacılığına İslami bankacılık da denmektedir.Bu bankacılık türü, Batı ekonomilerinde altmışlı yıllarda başlamış bizde de 1985 yılında uygulama alanı bulabilmiştir. Bu tür bankalar bakanlar kurulu kararı ile 2001 yılına kadar çalışmış bilahare bankalar kanunu değiştirilirken adları olan ‘özel Finans Kurumu’ katılım bankaları olarak değiştirilmiş, tasarruflara güvence getirilmiştir. Bu kanun ile faiz yerine kar payı cümleciğinin konulması halinde müessese olarak bankalardan farkları kalmamıştır. Mevduat bankaları topladıkları mevduatı bazı alt sektörlere tercihli olarak tahsis (plase etme) edebilirler. Ziraat Bankası çiftçiye, Halk Bankası esnafa daha ağırlıklı olarak kredi vermektedirler. Bazı banaklar tüketici kredilerine, bazıları da gayrimenkul kredilerini finanse edebilirler.Bu günkü düzenlemelere göre bankalara yatırılan bir mevduat (50.000 TL ye kadar olan kısmının) ın bir kısmı tasarruf mevduatı sigorta fonunca (TMSF) garanti altındadır. Devlet bankalarının iflası söz konusu olmayacağına göre, TMSF özel bankalara yatırılan mevduatın bir kısmını garanti etmiş olmaktadır. Bu güvence tasarrufların bankalarda birikip, ekonomiye aktarılması isteminden kaynaklanmaktadır. Banka, mevduatları nominal faiz ile ifade edilen bir getiri ile değerlendirir. TMSF bankacılık düzenleme ve denetleme kurumuna bağlı olarak çalışır. BDDK denetçiler vasıtasıyla banka performanslarının haftalık , aylık ve yıllık olarak izler. Mevcut mevzuata aykırı işlemleri tespit eder , bankayı uyarır , netice alamaz ise bankaya müeyyide uygular, bu da sonuç vermiyorsa kararname ile bankacılık izni kaldırılır. Genelde vadeli vadesiz olarak ifade edilen mevduattan vadeli olanlar basit faiz veya bileşik faiz ile değerlendirilir. Banka kendisine yatırılan kaynaklar için faiz ödemesi (kaynak kullanım bedeli) yapar. Bu kaynakları kullanmak isteyenlerden faiz alır. Gelir, gideri faiz olan bu bankaların karlı çalışarak büyümesi istenir. Bir başka deyimle banka borç verme faizi, mevduat toplama faizinden yüksektir. Aşağıda bu faiz hesaplamalarını kısaca görelim.Bankanın mevduata ödediği faiz oranı r (ondalık olarak)Mevduat miktarı A0 ise m ( m yılın kesiri olarak ifade edilmelidir) vade sonunda alacağı para A, basit faize göre

dir.

Burada m, bir yılın kesrini ifade eder. Mesela 1 aylık mevduat ise m=12 , bir haftalık ise m= 52 bir günlük ise m 360 olarak alınır. Bu para miktarı aynı

şartlarda tekrar mevduata yönlendirildiğinde vade sonunda

35

Değerine ulaşır. Buradan faiz oranının yüksek olması halinde basit faiz getirisi ile bileşik faiz getirisi arasındaki fark açılmaktadır. Mevduatın yıllık faiz oranı “r” ve “n” yılı için;

Getiri de G= olur. Bu bir polinom olup ilk üç terimi önemlidir.

Mesela m=4 r=%20 ise (0,2) polinomun ilk üç terimini kullanırsak yaklaşık getiri değeriG=1,07A0 Olarak bulunur. Yukarıdaki getirinin tam çözümü ise G=1,0736A0 dır. Yani iki rakam arasında %0,3 fark vardır. Böyle bir fark mühendislik toleransları içindedir. O halde getiri hesap edilirken polinomun ilk üç terimini almak yeterlidir. Mevduatın sürekli olarak bileşik faize yatırıldığını düşünelim, mevduat

m dönem sonra (m dönemlerinin toplamı 1 yıldır), değerine ulaşır.

Sürekli bileşik faiz uygulaması yapıldığında, yani “m” nin sonsuz küçük vadelerle faize yatırıldığında ( bu vade sıfır olarak da düşünülebilir) , yani “m”

sıfıra yaklaşırken ifadesinin limit değerini almak yeterlidir. Bu

limit değer A=A0er olur. Yani bileşik faizin (efektif faiz) maksimum değeri “er”

olur. Bu ifadeye sürekli bileşik faiz denilir. Sürekli bileşik faiz uygulamasına ancak çok yüksek enflasyon yaşayan ülkelerde harcamaları kısmak için başvurulmuştur. Türkiye ‘de bu tür faiz oranları hiç uygulanmamıştır.

Ülkemizde bankalar, zengin, varlıklı kişilere kredi verme modeli ile çalışmaktadırlar. Parlak bir proje ekonomiye büyük katkısının olabileceği bir projeyi finanse edemezler. Onlara göre, yatırımı zengin yapar, yatırım, varlıklının işidir.Bugün ,bankalar varlıklı olmayan kişilere, küçük miktarlarda krediyi tüketici kredisi altında çok yüksek faiz oranları ile vermektedir.

1.3.2 Özel Finans Kurumları-Katılım Bankalarıİslam inancında riba (tefeci faizi) yasaktır. Enflasyonun formüle edilmeden önce fiyat artışlarının farkına varılmadığı dönemlerde borç verirken alırken bir getiri alma düşünülmemiştir, yüksek tefeci faizleri sosyal problemlere yol açmakta olduğundan yasaklanmıştır. Ticaret serbesttir. Çünkü ticaret olgusunda kaybetmek de kazanmak da söz konusudur. Halbuki riba (bizdeki adı faiz) sadece kazanmayı ifade eder, kayıp yoktur. Ekonomik faaliyetlerin hızlanmasıyla ortaya çıkan banka ve bankerlik müessesi İslam ülkelerinde yaygınlaşamamıştır. Ana etken ribanın komisyon kavramı ile bağdaştırılamamış olmasıdır. Sabit faiz uygulaması yerine komisyonların (mark-up) ortaya

36

konulması ve ticari bir görünüm verilmesi ile özel finans kurumları faaliyete geçirilmiştir.Özel finans kurumları için kaynak temini ve yönetimini islami kurallara uygun olarak yaptıkları kabulü vardır. .Altmışlı yılların başında batı ülkeleri kendi bankalarında islami kurallara aykırı olmayan kredi teminine başlamış, ve bu uygulama çok çabuk yaygınlaşmıştır. Ayni dönemlerde Arap ülkeleri de bu uygulamaları benimsemiş ve uygulamaya geçmişlerdir. Ülkemizde bu tür 4 adet banka halen faaliyettedir. Ancak bazı mevduat bankaları da (HSBC), bu tür bankacılık faaliyeti yapmaktadırlar.Katılım Bankalarında, genelde üç tip kredilendirme yolu vardır,bunlar, Mudaraba, Muşaraka, Murabaha olup kısa açıklamaları aşağıda verilmiştir.

Mudaraba: Bir müteşebbis (mudarip) ile banka bir proje üzerinde anlaşır, bu proje için gerekli makine ve ekipman ve para desteği sağlanır. Proje başarılı olduğu takdirde, kar, mudarip ile banka arasında önceden tespit edilen bir şekilde paylaşılır. Bu tür finansman, batı ekonomilerindeki risk sermayesi gibi düşünülebilir. Bu tip finansman, sanayi projelerinde daha çok uygulanır.Batılı ülkelerde yaygın olan bu tür finansman ülkemizde büyük bir bankamızın yan kuruluşu olarak faaliyet göstermektedir. Ancak kaynakları çok sınırlıdır. Bu gün için ülkemizde böyle kaynak kullanımı yıllık bir milyar YTL nin altındadır. Yeni projelerin teşvik edilmesi, kaynağı olmayan mucitlerin yeni ürün tasarımlarını hayata geçirmesi ancak bu tür risk sermayesi ile mümkündür.

Muşaraka: Katılım bankası ile şirket arasında kar-zarar esasına göre yapılan bir anlaşma karşılığında alınan kaynak desteğidir. Şirket veya kişi müşarik adını alır. Ticari projelerde uygulamaları yaygındır. Bu tür banka kaynağı, hem üretimde ve hem de yatırımda kullanılabilir. Genelde bir proje etrafında finansör ve müteşebbis birleşmesidir.

Murabaha: Sistem , maliyet artı kar şeklinde çalışır. Bir yatırımcı satın alacağı malları bankaya aldırtır, katılım bankası fiyatın üzerine bir kar koyarak yatırımcıya fatura eder. Bu günlerde artık malı satan kişi faturayı katılım bankasına değil alıcıya doğrudan fatura etmektedir. Fatura bedeli belli taksitlerle katılım bankasına geri ödenir. Taksit ödemelerinin aksaması durumunda kar kaybı adı altında bir nevi temerrüt faizi uygulaması başlatılmıştır. Bunun islami kurallara uygunluğu tartışmalara yol açmıştır.

1.3.3 Yatırım Bankaları Yatırım bankaları mevduat toplamaz, kaynak olarak emeklilik fonları, mutual funds fonları ve Merkez Bankalarının reeskont kredilerini kullanarak endüstriye fon aktarırlar. Aldıkları fonlar için faiz öderler, verdikleri krediler için faiz alırlar. Bu iki faiz arasındaki fark kendilerinin giderleri ile bekledikleri kar marjını karşılar. Bu bankalar genelde proje bazında değerlendirme yaparak,

37

kredi verme kararlarını verirler. Ülkemizde üç adet bu tür banka vardır.Bu bankaların kaynakları oldukça sınırlıdır.

1.3.4 Fonlar, Kredi KooperatifleriBatı ekonomilerinde emeklilik, sağlık sigorta fonları, yatırım fonları, ellerinde bulundurdukları kaynakları yatırım bankalarında ve büyük yatırım projelerinde değerlendirirler. Bu Fon idareleri ellerinde bulundurdukları fonların bir kısmını çok yüksek getiri beklentisi olan projelere risk sermayesi olarak koyarlar, belirli bir süre sonra o projelerden bekledikleri karı realize ettiklerini düşünerek çekilirler. Ellerinde bulunan fonların bir kısmını da hazine bonolarına yatırırlar.Kredi veren kuruluşlar olarak kredi kooperatiflerini de saymak gerekir.Ülkemizde iki önemli kredi kooperatifleri birlikleri mevcuttur. Birincisi Tarım Kredi kooperatifleri, ikicisi de esnaf kredi ve kefalet kooperatifleridir. Bu iki kooperatif bankalardan doğrudan borçlanamayacak küçük yatırımcılara yatırım ve işletme kredisi verirler, veya kredinin alınmasına aracılık ederler. Bu kuruluşlar, kendi kaynaklarının yanında bankalardan kredi kullanırlar. Kullandıkları kredilere ödeyecekleri faizin üzerine 2-3 puan ekleyerek, üyelerine kredileri verirler.

Ülkemizdeki Tarım Satış Kooperatifleri de üyelerine ayni kredi, kullandırırlar. Bunlar genelde çiftçilerin fiziki girdileridir. Bu tür Birlikler, ürünü aldıklarında daha önce üyelerine vermiş oldukları ayni kredileri keserler. Bir müddet sonrada gelecek yılının ürününü yetiştirmeleri için üyelerine tekrar ayni kredi verirler

1.3.5 Dış Ticaret Bankaları Dış ticaretin çok büyük boyutlara ulaşması ile beraber, mal hareketinde gerekli olan fonların bulunması ve bunlara aracılık edinilmesi zarureti ortaya çıkmış, bunun sonucunda, sırf dış ticareti fonlamak üzere dış ticaret bankaları kurulmuştur. Bu tür ihtisas bankaları birçok ülkede devlet desteği ile ve de tek olarak kurulmuşlardır. Adları da ihracat ithalatın ilk harflerinden oluşturulmuş tur. EXIM Bank global isimdir. Genelde hem kredi verirler ve hem de mal bedellerinin tahsiline garanti verirler(sigorta işlemi). Ülke limitleri belirleyerek, yapılan ihracatların büyük kısmını karşılayabilirler.Ülkemizde de EXİM bank olup, dış ticareti finanse etmektedir.

1.3.6 Merkez BankalarıHer bağımsız toplumun bir merkez bankası vardır. Bazıları bu kuruma bankaların bankası da der. Bu banka, bankalar arsında aracılık görevi gördüğü gibi, para kredi politikalarını tespit eder, para basar, bankalara ödünç verir reeskont faizlerini tespit eder. Döviz işlemlerinde yol gösterici olarak ( bir bakıma düzenleyici) bir rol oynar. Bu bankalar uyguladıkları politikalar ile

38

enflasyonu önler, Dış ticaretin genel finansmanı ile ilgili verileri (cari açık) yayınlar. Bu bankalar toplum adına çalışır kabul edildiğinden, yönetimde bağımsızdırlar.

Merkez Bankaları, enflasyonu küçük tutabilmek için para politikaları tespit ederek, bankalara açılacak krediler, piyasaya sürülecek para, reeskont faiz oranlarını tespit eder. Teknik olarak M1, M2, M3 büyüklüklerini kontrol altında tutar. Yakın geçmişe kadar bizim merkez bankasının kullandığı para büyüklükleri farklı olup aşağıda kısa açıklamaları verilmektedir.

M1, Dolaşımdaki para+dolaşıma çıkan para+banka kasalarında bulunan para+vadesiz mevduat toplamıydı. Bu günkü tanımda, buna bankalarda bulunan yabancı para ile vadesiz yabancı mevduatları dahil edilmiştir.M2=M1+vadeli mevduat olup bugünkü tanımında buna yabacı para olarak vadeli hesaplar da dahildir.

M3=M2+ Repo+B tipi likit fon tanımı yenidir. Eski tanımlarda olan M2Y, M2YR tanımları terk edilmiştir. M2Y=eski M2+vadeli, vadesiz yabancı para mevduatları, M2YR=M2Y+Repo hesapları olarak tanımlanırdı.

Merkez Bankamız, yol gösterici olarak(endikatif) da günlük kurları belirleyip yayınlar. Döviz deki aşırı parite oynaklığı olduğu takdirde yani TL aşırı değerleniyorsa, piyasadan döviz satın alarak bunu önlemeğe çalışır. TL aşırı değer kaybediyorsa piyasaya döviz satarak piyasada geçici bir arz talep kanuna göre denge sağlar. Ayrıca bankaların mevduatı üzerinden belli bir oranda mevduat munzam karşılıkları adı altında bankalardan para toplar.Bu yolla para büyüklüklerini belirli seviyelerde tutmaya çalışır.Mevduat munzam karşılıkları bankaların topladığı mevduatın yaklaşık %15 civarında olur. Bu oranı büyütüp küçülterek, bankaların endüstriye verdikleri kredi miktarını kontrol ederler.

Merkez Bankasının, döviz kuru serbest piyasada değerini bulmalıdır şeklindeki söylemi genel manada doğrudur. Ancak, ülkemizde cari açığın fazla olması nedeni ile içerde mevduat faizleri yüksek olduğundan cari açığı kapatacak döviz girişinden fazla bir giriş olmakta , bu da sun’i olarak döviz paritesini baskı altına alıp, kur, yanlış oluşmaktadır.

Geçmişte ülkemizde bütün döviz hareketlerini merkez bankası düzenler ve uygulardı. Türk parasını koruma kanunu ve ona dayanılarak çıkarılan bakanlar kurulu kararları, Maliye Bakanlığının çıkardığı yönetmelik, tebliğlerle döviz giriş ve çıkışları ile dövizin mülkiyeti düzenlenirdi. Düzenlemelerde bedeni ceza ve kaçakçılık kanununa muhalefetten hapis genel bir uygulama idi.

39

1.3.7. IMF, Dünya Bankası

Bu iki kuruluş birleşmiş milletlerin güdümünde 1944 yılında kurulmuş, bugün,186 ülke ortaklı birer kuruluş olmuşlardır.Dünya Bankasının çeşitli ülkelerde 100 den fazla bürosu olup 10 000 den fazla çalışanı mevcuttur. İki ana bölümden oluşur. Birinci bölüm IBRD,(International Bank of Reconstruction and Development) kalkınmakta olan ülkelere proje karşılığında borç para verir. İkinci bölüm ise çok fakir ülkelerin kalkınmasına yönelik hibe yardımlarda bulunur. Alt yapı yatırımları,sağlık, eğitim, tarım konuları önceliklidir.

Bankanın yönetim kurulu 24 direktörden oluşur. ABD, U.K, Fransa, Almanya, Japonya ve Çin birer üye ile yönetimde temsil edilmektedir. Biz, Avusturya, Beyaz Rusya, Belçika, Çek Cumhuriyeti, Macaristan Kazakistan, Lüksemburg, Slovak cumhuriyeti, Slovenya ile bir gurup oluşturup yönetimde bir direktörle toplamın %5.19 oy hakkı ile temsil edilmekteyiz. ABD’nin tek başına oy hakkı %23.62 dir. Ülkemizdeki ekonomik büyüme bizi zaman zaman bu kurumların yönetimine direktör verme noktasına getirmiştir.

IMF üye ülkelerin dış ticaretinin kesintisiz devam edebilmesi için kurulmuş, 1947 yılında fiilen çalışmaya başlamıştır. IMF dış ticaretin kesintisiz yürütülmesi için tavsiyelerde bulunur, dış ticaret açığı büyük olan ve de cari açığı bulunan devletlere kredi verir. Verilen kredinin geri alınması için o devletin yapması gereken idari ve mali reformları önerir. Bütçe disiplininin sağlanması, döviz kuru yönetimi ile ilgili kuralları tavsiye eder. İlgili devlet bu tavsiyeleri sanki kendi tercihi imiş gibi bir niyet mektubu ile IMF ye bildirir. Yönetim kurulunun onayı ile IMF, üye ülke ile bir stand-by anlaşması imzalar ülkenin döviz açığı oluştuğunda, anlaşma çerçevesinde o ülkeye piyasada geçerli veya stand-by anlaşmasında belirtilmiş olan faiz oranları ile kredi verilir. Bu kredi belirli sürelerde geri ödenme durumundadır. Bu güne kadar ki uygulamalar stand-by anlaşmalarının büyük bir kısmının başarısızlık ile sonuçlanması yönünde olmuştu

40

1.4 BÖLÜM ÜZERİNE ARAŞTIRMALAR (PROBLEMLER)

1. 1970-1980, 1980-1990, 1990-2000, 2000-2009 periyotları için

a) Milli gelirb) Fert Başına Düşen Milli Geliri grafik ile gösteriniz

2. Yukarıdaki dönemler için ÜFE, TEFE Değişimlerini grafik ile gösteriniz

3. Yukarıdaki dönemler için Bütçe Açıklarını grafik ile gösteriniz.

4. Bankaya yatırılacak 1000 TL nin 3 yıl süre ile yıllık %50 ile bileşik faiz getirisi ile, bu süre için sürekli bileşik faiz getirisini hesap ediniz. Fark ne kadardır.

ÇÖZÜM:Bileşik faiz miktarı 1000 (1+0,5)3-1000=2375TL. dir.Sürekli bileşik faiz geliri 1000 (e0,5*3-1)=3481 TL dir.Fark 3481-2375=1106 TL. dır.

5. Faizlerin %20 olduğu bir ortamda, 3 yıl sonra bir milyon TL olmasını istediğim mevduatım ne olmalıdır.a) Aylık bileşik faiz düşünülerekb) Günlük bileşik faiz düşünülerekc) Sürekli bileşik faiz düşünülerek

Bulunuz.

6.Faizin %30. Sürenin 5 yıl olduğu ortamda problem 5 i çözünüz.

7.Heryıl 5000 liralık bir gelirim mevcut olup 20 yıllık bir gelirimi bugünden tahsil etmek istiyorum

a) Banka faizlerinin %15b) Banka faizlerinin %20c) Banka faizlerinin -%5

Olduğunu düşünerek cevaplayınız

41

2. EKONOMİDE TEMEL KAVRAMLAR

Makro ve mikro ekonomide bazı temel kavramları açıklamada yarar bulunmaktadır. Bunlar temel tarif olarak da algılanabilir. Bu kavramlar olmadan makro ekonomi ile ilgili yorumlar yapmak imkansızdır. Bu kavramların başında Zaman, Fiyat, Değer, Arz-Talep, Maliyet, Fayda, Verimlilik ve Faiz gelir.. Bunları, genel ekonomiyi anlamak ve yorumlamak için gerekli temel kavramlar şeklinde düşünmek de mümkündür. Bu temel kavramları biraz açalım

2.1 ZAMAN

İki ardışık olayın arasındaki geçen süre, soyut bir kavramdır, birimlendirilerek saniye, dakika, saat gibi zaman ölçü birimleri meydana getirilmiştir. Temel zaman dünyanın güneş etrafında dönmesi için geçen süre aralığıdır. Geçmişte on ikili ve altmışlı sistem kullanıldığından ortaya ondalık sistemle çatışan oniki birimi esas alan çokluk ölçme sistemi ortaya çıkmıştır.Bu sistem, varlıkların boyutları büyüdüğünde yetersiz kalmış, daha basit, daha kolay ifade edilebilen yeni ondalık sisteme geçilmiştir.

Dünyada var olan her şey belli bir ömre (zaman aralığına) sahiptir. Bu ömür kimilerinde çok kısa (kelebeklerde), kimilerinin ise çok uzundur (bir dağ silsilesinin milyonlarca yıl ömrü olabilir). İnsanoğlunun ömrü, gittikçe uzamakta, ama onunda ortalama ömrü 70 yıl civarında bulunmaktadır.

Bir yaşındaki bir çocuğu 70 yaşındaki bir adamla mukayese etmekmümkün değildir. Boyları, kiloları, akılları, hareket kabiliyetleri, mantıkları mukayese edilemez. İki insanın mukayesesi yaşları aynı olanlar arasında yapıldığında daha anlamlıdır.

İşte bütün varlıkların, ölçüm birimi olarak kullanıldığı skaler, vektör veyatansör çoklukların belirli bir andaki değerleri önem taşır. Bugün 100 lira, gelecek yılın 100 lirası değildir. Bugünün 100 liralık banka mevduatı, hazine bonosu,tahvili, hisse senedi, gelecek yılın 100 liralık varlıkları değildir. Nasıl 1 yaşındaki çocuk ile 70 yaşındaki adam iki işçi eder diyemiyorsam, ‘Bugünün 100 TL lik bonosu ile gelecek yılın 100 TL lik bonosu 200 TL lik bono eder ‘ diyemiyorum. Vektör çokluk da iki parametre ile tanımlanan bir çokluktur. Mutlak büyüklüğü ile yön tarifi olan çokluklar, bilinen dört işlemle toplanıp çıkarılamazlar. Bu çoklukların da zaman içinde değişimi söz konusudur.

Çokluklar zaman içinde az çok değiştiğine göre bunların zaman içinde değişimini gösterebilecek matematik ifadeler (fonksiyonlar) bulunduğu takdirde,

42

dört işlemler kolayca yapılabilir hale gelir. Önemli olan, çokluğun değişiminin bir matematik ifadesinin bulunabilmesidir.

2.2 FİYAT

Fiyat oluşumu çok çeşitli faktörlere bağlıdır. Ölçümü, her toplumun kullandığı para birimi iledir. Paranın kullanıma girmesinden evvel mal ve hizmetler değişimi (değiş tokuş) şeklinde gerçekleşirdi. Bu değişimde yine bir fiyat olgusu vardı. En önemli mallar birbiriyle sıkça değiş tokuş edilirdi.Değiş tokuşta birimler kullanırdı, bu da dolaylı olarak fiyatla , bağlantı ortaya çıkardı. Tarım toplumlarında önemli olan tek düze yaşamlarını devam ettirmek için, yiyecek temini, giyecek temini sağlıklı kalabilmenin, düşmandan sakınmanın bedelini kendi ürettikleri mal ve hizmetin değiş tokuşu ile sağlama idi. 3000 yıl kadar önce Anadolu’da paranın ortaya çıkışı ile mal ve hizmetlerin değiş tokuşu yerine para ile yapılan ticaret başladı. Çevrede, mal çok bulunuyorsa fiyatı düşük, az bulunuyorsa fiyatı yüksekti. Toplumlar zaman içinde (division of labour) ihtisaslaşmaya gittikçe üretilen mal ve hizmetlerin fiyatları göreceli olarak düşmeye başladı. Çin ipeği ile meşhur oldu Hindistan baharatları ile ünlü idi. Zaman içinde verimlilik sür’atle artıyordu. İnsanoğlu çevresindeki arazide artık kendini sabana koşma yerine at veya öküz kullanıyordu. Bin yedi yüz yılları içinde sanayi devrimi başlamasıyla da verimlilikte tekrar bir büyük sıçrama başladı. Suyun gücü, rüzgarın gücü kullanılarak enerji eldesi, maliyetleri daha da düşürdü. Tekstil alt sektörü her gün baş döndürücü biçimde gelişiyordu. Bu gelişim elektrik motorunun kullanılmasıyla daha da arttı. Bilgi çağında akıllı tekstil üretilerek vücut ile konuşması sağlanmalıdır. Bu alt sektör başlı başına gelişmiş sanayinin bir göstergesi oluyordu. El tezgahları yavaş yavaş azalırken, özel ve çok az ihtiyaç duyulan malların üretimine kayıyordu. Artık bugün elle dokunan mallar, turistik, hediyelik mallar olarak küçük kar marjları ile yöresel bazda el değiştirmektedir. Malların fiyatlarının oluşumu, toplumlarda güdülen sosyo-ekonomik politikalar alışkanlıklar iklim, çevre, gibi faktörler rol oynamaktadır.

Serbest piyasa ekonomilerinde fiyatların değişiminde en önemli etken, herhangi bir ürüne karşı pazarda oluşan Arz-Talep dengesidir. Arzın talepten büyük olması halinde fiyatlar düşer, küçük olması halinde fiyatlar yükselir.Arz talebin serbestçe oluşmadığı pazarlarda fiyatlar deformedir, ve baskı altındadır. 2.3. DEĞER

Bir malın fiyatı her zaman onun hakiki maliyetini, değerini göstermez. Maliyet üzerine ilave olunan imalatçı, toptancı ve perakendeci karları sınai maliyeti değişen oranlarda büyütür. Sınai maliyeti 1 birim olan malın tüketiciye ulaştığında üçe beşe katlandığı sıkça görülen bir olgudur. Fiyat ile malın değeri

43

arasında formüle edilebilecek tam bir formül yoktur. Serbest piyasa ekonomilerinde fiyat arz-talebe göre belirlenirken, kontrollü ekonomilerde, kontrol ve hükümet müdahaleleri oranında etkilenmiş olarak piyasa-yönetim tarafından oluşturulur. Müdahale fiyatları arttırır veya azaltır, değerin altına veya çok üzerine çıkarabilir.

İnsanlar toplum olarak yaşamaya başladığından beri yönetimler zaruri ihtiyaçların temin edilmesi yönünde düzenlemeler getirmişlerdir. Pazarın kısıtlı olması hallerinde (kuraklık, harp) fiyatların aşırı artmasını önlemek için fiyat kontrolleriyle ihtiyaçların giderilmesini sağlamaya çalışmışlardır. Fiyatların serbestçe oluştuğu ekonomilerde mala olan talep, onun fiyat oluşumundaki en önemli unsurdur. Malın piyasaya sunulması da esastır. İç üretim yanında dış alım ve mevcut pazarlanabilir stoklar o malın piyasaya arzını ifade eder. Arz imkanlarının kısıtlı olmaması esastır. 70’li yıllarda ülkemizde devlet tarafından tuz, şeker, sigara, çay üretiliyordu. Stoklar da büyüktü. Ama arz kanallarındaki tıkanıklık bu malların tüketiciye geçiş anında satış mağazalarının önünde uzun kuyruklar oluşmasına yol açıyordu. Hatta bazı zamanlarda bu malların kara borsası da söz konusuydu.

2.4 ARZ-TALEP

Arz-Talep, bir malın pazarda bulunması ile tüketilmesi arasındaki karşılıklı etkileşimlerini ifade eden bir cümleciktir. Toplumumuzda bu ilişki ARZ-TALEP kanunu olarak bilinir. Bu kanun insanın tabiatında gömülü bir kanunu olup uygulanması adeta otonom bir hareket şeklindedir. Genelde toplum yöneticileri pazara müdahale eder. Bunu yaparken toplumun genel menfaatlerinin gereği olduğunu düşünür. Aslında toplumun tümünün dikkate alınması halinde arz-talebin serbestçe dengeye gelişinin önündeki engellerin ortadan kaldırılmasında yarar olduğu bir gerçektir. Talep varsa arz olacaktır, arz varsa talep oluşturulacaktır. Talep oluşturma reklam , gösteri,konuşma gibi davranışlarla tarih boyunca yapıla gelmiştir.Bu tabii kanunun bileşenlerini aşağıda biraz açıklayalım.

2.4.1 Arz

En geniş anlamda kullanılabilir bir mal veya hizmetin piyasaya, tüketiciye satılmak üzere getirilmesine Arz demekteyiz. Arz, stoktaki malların, ithal edilen ve üretilen malların pazara gelen kısmıdır. Bugün artık Pazar gerçek olabildiği gibi sanal da olabiliyor. Arz kanalları serbest piyasa ekonomilerinde sorunsuz çalışır. Kontrollü ekonomilerde ihtikar veya karaborsa isteği idarecilerin karar süreci arz kanallarını tıkar, tüketici malı bulamaz olur, malın fiyatı artar, daha ileri safhada

44

karaborsaya yol açar. Devletin ekonomiyi kontrol etme isteği sonucu veya yerli sanayini koruma isteği ile ithalata çeşitli kısıtlamalar getirilmesi olağandır. Kotalar (miktar kısıtlamaları) tahsisler (miktar veya değer olarak),fiyat kontrolleri gümrük ve fon uygulamaları, arz kanallarının zaman zaman tıkanmasına yol açar. Dağıtım konusu çok önemlidir. Üretilen malı, doğru zamanda doğru yerde bulundurmak esastır. Tüketicinin beğenisine sunulamayan mal veya hizmet arz olarak hesaba katılmaz.

1980 yılı öncesi ülkemizde karaborsa çok yaygın bir olgu idi. Merkez Bankası 1977 ortasından sonra döviz transfer edemediği için teorik olarak Türkiye ithalat yapamıyordu. Ama Fiilen hammadde yarı mamul, mamul ve yatırım malı ithalatı vardı. İş yeri sahibi ithalini yapmak istediği malın parasını TCM Bankasına yatırıyordu. Döviz transferinin ne zaman yapılacağı bilinmediği için iş yeri sahibi çeşitli yollarla malın bedelini ikinci kez daha ödeyerek malın ithalini sağlıyordu. Resmi olarak mal bedeli yurtdışına ödenmemiş görünmesine rağmen, ikinci defa ödenen mal bedeli dolayısıyla çifte fiyatlar oluşup, karaborsaya zemin hazırlıyordu. Bu dönemde sadece ithalat problemli değildi. Kendi ürünümüz olan tuz, çay, kibrit gibi mallarda da bu malların dağıtım merkezlerinde uzun kuyruklar oluşuyordu. Birçok muhtekir insan, bu malları temin etmek isteyenlere saklıyor, kuyrukta beklemek istemeyenlere satıyordu. Kuyruktaki yerini yeni gelene satanlara da rastlanıyordu. Bu problem, dağıtımı üstlenmiş olan devletin kendisini organize edememesinden kaynaklanıyordu. Üretim ihtiyaçtan fazla ama pazara getirilip arz edilemiyordu. Bu olguya arz kanallarının tıkanıklığı diyoruz.

Döviz sıkıntısından ve de içeride bazı malların dağıtımındaki sıkıntıdan dolayı arz kanalları tıkanıyor mal tüketiciye tabii şartlarda ulaşamıyordu. Temel hata ‘döviz devletindir, onu kullandırmak idarenin tercihindedir’ kabulünde yatıyordu. O halde devletin kişilere tahsis etmediği döviz kaçaktır, bu tür bir davranış Türk parasını kıymetini koruma kanuna göre kaçakçılık suçu işlenmiştir. Bu kaçakçılık kavramı o kadar geniş tutuldu ki cebinde bir paket yabancı sigara bulunduran da kaçakçılık suçu işlemiş oluyordu.

Bazı toplumlarda, bazı zaruri ürünlerin fiyatları kontrol altında olup, dağıtımı devlet tarafından yapılmaktadır. Ekmek, un, tuz, yağ, petrol gibi maddelerin kontrol altında dağıtılması, bu malların pazar fiyatlarının serbestçe oluşmasını önlemektedir. Bu durumlarda gerçek talep bilinmemektedir, talep baskı altında denilir. Gerçek talebi karşılayacak arz imkanları oluşamıyor. İthalata dayalı bir arz mekanizmasını çalıştırmak oldukça zordur. İthalat (mevzuatı) düzenlemelerinde bürokrasinin çok az olması limanların mal akımında engel teşkil etmeyecek, büyüklükte olmaları yeterli elleçleme kapasitelerinin bulunması, gümrük idarelerinin verimli çalışıyor olmaları şarttır. İthal edilen bir

45

malın ülke içinde dağıtılması yani, dağıtım kanallarının olması, bunlarında sorunsuz çalışması, arzın serbestçe yapılmasını sağlar. Geçmişte birçok ülkede olduğu gibi bizde de herhangi bir ürün üretildiğinde, o ürünün sınırlı olan ithalatı (dışalım) kesilir, böylece içeride üretilen ürüne tabi bir Pazar oluşturulurdu. Bu ürün tüketicinin beğenisini alsa da almasa da alternatifi yoktu. Arz kanalının tıkanıklık göstermesi başka kanalların oluşmasına yol açar, ülke içine kayıt dışı ve legal olmayan yollardan malın girişi sağlanır. Toplumda, bir zümre kaçakçı damgasını yer diğer bir zümre (kaçak malları tüketen) de kaçakçının işbirlikçisi durumunda görülürdü. Ülkemizde 1960 -1983 yılları arasında sayısız mal kaçakçılığı vardı. Otomobilden sigaraya kadar kaçırılan mallar ve bu kaçakçı düzeni ile mücadele eden jandarma, polis ve yargı müessesi gelişmişti. Bugün Suriye ile olan sınırımızın mayınlı olmasının ana sebebi, Suriye’de serbestçe satılan malların sınırdan sokularak yurt içinde pazarlanmasını engellemekti. Sınır tamamen mayınlanmasına rağmen kaçak mal girişi tam olarak engellenememişti. Bizde üretilip kontrollü ekonomiye sahip İran ve Irak’a da ters yönde yani bizden o tarafa kaçak mal akışı olurdu hala da olmaktadır. Teorik olarak bir malın tüketim potansiyelinin düşük olduğu bir bölgeden, tüketim potansiyelinin yüksek olduğu bir bölgeye akımı olur. Bu akımın çeşitli tedbirlerle kesilmek istense de tam bir başarı elde eden bir ülke bilinmemektedir. Yani tarih boyunca kaçakçılık vardı gelecekte de var olacaktır.

Bir malın fiyatı ile o malın arzı arasındaki doğrusal ilişki (pozitif) ye arz kanunu denilir. Bir malın fiyatı yükseldikçe üretici firmalar o malı daha yüksek miktarda satmak ister. Fiyatlar arttıkça üretimi arttırarak daha fazla kar yapma eğilimi vardır. Fiyat- miktar arasında doğan ilişkiyi ifade eden eğri, pozitif olan dışbükey bir eğridir. Bu tür bir eğri ideal olarak ikinci derece, üçüncü dereceden bir polinom olduğu gibi üstel bir fonksiyon da olabilir. Şekil(2.1) de çeşitli arz eğrileri verilmiştir. Bu arz eğrileri ikinci dereceden bir polinom olarak ortaya çıkabilir. Arz eğrisinin elastisitesi arz-fiyat eğrisinin türevidir. Arz Q’nun çok az bir miktarının değişimi ile fiyatlarda oluşan değişikliği fiyat elastisitesi olarak ifade ederiz. Eğimin fazla olması halinde fiyat arz miktarına çok duyarlıdır denilir. Eğimin az olması halinde de fiyatların arz miktarına duyarlılığı küçüktür denilir. Şekil 2.1’de görülen arz eğrilerinden A eğrisi arzın fiyatlara duyarlı olduğunu, C eğrisi de arzın fiyatlara daha az duyarlı olduğunu simgelemektedir.

Arzın iki önemli kaynağından biri iç üretim, diğeri de ithalat(dış alım) dır.İşletmeler için bu iki miktarın iyi bilinmesi esastır. Bu ürünlerin dağıtım kanalları nelerdir, bu ürünler piyasaya hangi şartlarda ulaşıyor bilinecek ki, yönetici doğru bir pazarlama ve üretim planlaması yapabilsin. Arzda ithalat-ihracat da önem kazanabilir. Açık ekonomilerde dış ticaretin net miktarı arzı

46

büyütüp küçültebilir.Ana dört arz kanalları (üreticiden, ithalatçıdan) pazara ulaşması gerekir. Pazara ulaşmayan ürünlerin arz olarak sınıflandırılması mümkün değildir. Bir başka deyimle stoklar arz sayılamamaktadır.Şekil2. Fiyat-arz elastisitesini şematik olarak göstermektedir. Arz eğrisi üzerinde iki noktayı birleştiren doğru ortalama arz değişikliği veya arz elastisitesi denilir. A ve B noktalarındaki teğetlerin eğimi de bu noktalardaki fiyat elastisilerini (fiyat değişimlerini ) ifade eder.

Şekil(2.2) Fiyat-Arz Elastisitesi

47

2.4.2 Talep

Talep bir malın toplumda tüketim maksadı ile pazarda bulundurulmasıdır. Talebin miktarını bilmek ve gelecekteki oluşumunu kestirmek önemlidir.Bir ürünün talep tahmini, satış tahminlerinden farklı olabilir. Talep araştırması veya sorgulanması bir Pazar için yapılırken Satış tahminleri bir işletme için yapılır. Pazar monopolistik ise (üretimde tek bir işletme var, ithalat yok ise tekel, sınırlı sayıda üretici ve kısmi bir ithalat var ise pazar monopolistiktir denilir.) talep ve satış tahminleri aynı olur. Çeşitli sebeplerden Talep baskı altında olabilir. Ülkedeki ekonomik konjöktür talebi yapay (sun’i) olarak küçültür veya arttırır. Bundan ötürü bir malın satış tahminleri, talep tahminleri ile örtüşmeyebilir. Satışlarda bir malı yok satmak, diğer mallar yanında o malı öne çıkarmamak, talebin normal oluşmasını önleyecektir. Kapalı veya yarı kapalı ekonominin cari olduğu dönemlerde üretim programlaması talebi karşılamayacak miktarda yapılarak kısmen yok satmak, satış kuyrukları oluşturmak, satıştan önce peşinat almak gibi yollara başvurulurdu. Kapalı veya yarı açık ekonomilerde pazarda görülen talep, gerçeğinden daha küçüktür. Döviz kuru, gümrük oranları, ithalattaki engeller yabancı orijinli malın fiyatını arttırır, o malı ikame edebilecek yerli eşdeğer malı koyar. Yerli eşdeğer yoksa o malın fiyatı daha da artar.1983 yılından evvel ülkemizde gümrük oranları çok yüksekti, ithal edilen malların ithalatta miktar ve değer kotaları vardı. Yurt dışında 1 TL olan mal, ülkeye ithal edilip, müşteriye intikali 6-8 TL’ye kadar ulaşabiliyordu. Böyle durumlarda o malın satış rakamı toplumun talebini göstermiyordu. Pazarın, bir malın satış miktarını etkileyeceği unutulmamalıdır. Rakibin fiyat düşürmesi veya yükseltmesi, sizin malınız ile ilgili reklam vermeniz, dinamik bir satış teşkilatı kurmanız malınıza olan talebi değiştirecektir. Talep tüketicinin satın alıp kullanacağı mal veya hizmet olabilir. Gıda, temizlik malzemeleri, dayanıklı tüketim malları, yatırım malları ve bunlara ait hizmetler örnek olarak verilebilir. Talebi arttırmak, azaltmak çeşitli yollarla yapılır, bunlardan birkaçı, reklam, fiyat, dış ticaret rejimi gibi olgulardır.Malın vitrinde, görülebilen bir yerde olması, fonksiyonel olması, teknolojik olması gibi faktörler de talebi arttırır. Komşu da bulunması, onun mal ile ilgili iyi referans vermesi de o mala olan talebi kırbaçlar. Sürekli ve istikrarlı bir biçimde olan talep yanında Mevsimsel, Dönemsel, talep artışları çoktur. Kürk satışı, Tarım Gübresi, dondurma farklı mevsimlerde olur. Kürk satışı yaz aylarında olmaz. Tarım gübresi Ekim ve Mart aylarında pik satışlara ulaşır. Dondurma yaz aylarının aranan ürünüdür. Dönemsel taleplerde demir-çelik, kağıt sanayinde görülebilir. Kağıt hammaddesi olan selüloz talebi yaklaşık dört yılda bir iniş ve çıkış gösterir.

48

Gelip geçici talepler, talepte gayrimuntazam artış ve azalışlarda söz konusudur. Bir zamanlar hula-hoop çemberini dünya nüfusunun %15’i kullanırken bugün hiç kimse bu çemberi kullanmamaktadır. O günlerde muazzam olan talep, bugün sıfırlanmıştır.Talebin seviyesini etkileyen faktörler:

1. Toplum davranışı alışkanlıkları2. Toplum önderlerinin tercihleri3. Ekonomik kurallar, düzenlemeler4. Reklam5. Arz kanallarının açıklığı6. Siyasi konjöktür

Olarak sıralanabilir.

Bu öğeleri biraz açalım

1.Toplum davranışları: toplum davranışları alışkanlıkları, tüketim modları talebi etkiler. Doğu Anadolu bölgemizde zeytinyağı tüketimi çok az olmasına rağmen ege bölgesinde tüketim fazladır. Güneydoğu Anadolu’da çokça tüketilen mırrı kahvesi batı illerimizde hemen hemen yok gibidir.Toplumumuzda fert başına düşen bira tüketimi batılı ülkelerde tüketilenden çok daha azdır. 50 yıl önce toplumumuzda koyun eti çok tüketilirken sığır eti buna oranla çok az tüketilirdi. Bugün toplumun tüketim paterni değişti ve eskinin tam tersi bir durum ortaya çıktı. Toplum davranışları bölgeden bölgeye değişmektedir. Onların kültürleri, eğitim düzeyleri, alışkanlıkları ve çevre koşulları farklı tüketim paternine yerleşmelerine yol açar. Doğu Anadolu’ da yünlü elbiseler satılırken Şanlıurfa da yünlü elbise satışları çok azdır. Kollu iç fanila doğuda satılırken batıda atlet satılmaktadır. Soğuk yerlerde enerjisi yüksek ürünler, enerjiyi koruyan ürün tipleri satılırken sıcak bölgelerde bunun tam tersi bir davranış gözlenmektedir.

2.Toplum önderlerinin davranışları: toplum önderleri olan düşünürler, yazarlar, sanatkarlar, bilge kişilerin tüketim paternleri o malların kullanımı ile ilgili tavsiyeleri birçok kişi tarafından benimsenir, bu benimseme talebe yansır, bazı mallara olan talebi arttırırken bazı malların talebi azalır.

3. Ekonomik Kurallar ve Düzenlemeler: bütün toplumlarda değişik farklı idari düzen olduğu gibi farklı ekonomik bir yapılanma vardır. Bir ülkede tüketilmesi sınırlı kalan bir mal diğer bir ülkede teşvik edilen ve tüketilmesi arzu edilen bir mal olabilir. İthali yasaklanmış bir malın çok sınırlıda olsa pazarı mutlaka vardır. Legal veya illegal yollarla, yasaklanmış o mal, pazara ulaşır. Ülkemizde otomobil ithalatının yapılmadığı dönemlerde, işçi permisi (yurt dışında çalışan işçinin birikimleriyle satın alma müsaadesi) ve evlilik yolu ile ailece verilen

49

çeyiz bildiriminde ithalatı yasak mal getirilebiliyordu. Ülkemizde 1983 yılı öncesi, dış ticaret rejimimizde, ithali yasak mallar, ithali müsaadeye tabi mallar, tahsisli mallar, kotaya tabi mallar şeklinde bölümlere ayrılmıştı. İthali yasak olan malların fiyatları çok yüksek olup, bu malları alan, satan, bulunduran ekonomik ve bedeni cezalara tabi olurlardı. 1984 yılından itibaren bu dış ticaret sınıflamaları kaldırılmış (bazı tarım ürünleri müsaadeye tabi mallar olarak devam etmektedir) dış ticaret serbestleştirilmiş Türk Lirası 1989 yılında konvertible (TL. dış ülkelere izinsiz çıkarılabilir, döviz ile değiştirilebilir, onunla dış ticaret yapılabilir) olmuştur. 1995 yıllından itibaren Avrupa Birliği ülkelerle Gümrük Birliği anlaşması yapılmıştır. AB topluluğu içinde (Türkiye dahil) sıfır gümrükle serbest mal dolaşımı tercihi yapılmıştır. Bu tercih ülkemizin dış ticaretinin büyük bir kısmının AB ülkelerine yönelmesini doğurmuştur.

4.Reklamlar: İnsanlarda tüketim duygusunu kamçılayarak talebi artırırlar. Mikro bazda (işletmeler) yapılan reklam özde o malın tüketimini teşvik etmekle beraber tümüne ait talebi yükseltme eğilimini taşır. Ülkemizde, ihraç ürünlerinin ilgili tanıtım grupları kurulmuştur. Bu gruplar mallarının genelde dış pazarlarda daha fazla kullanılmasını amacını gütmektedirler. Fındık tanıtım grubu, zeytin yağ tanıtım grubu gibi üretici ve büyük ihracatçılardan sağlanan kaynaklarla dışarıda reklam yaparak fındığın, zeytinyağının daha fazla tüketilmesini sağlamak amacı gütmektedirler. Sanatkarların giyim kuşamı moda altında toplumun önemli bir kesimi tarafından benimsenmekte böylece tüketim yeniyeni ürünlere kaydırılmaktadır. Bu kaymaları zamanında algılamak işletmelerin yönetimlerinin en önemli işi addedilir.

5.Arz Kanallarının Açıklığı: Ülke içinde arz kanallarının açık olması, talebin seviyesini etkiler. Çünkü bu açıklık ülke içinde malların her yerde aynı fiyatta bulunmasını sağlar. Fiyat farklılığından doğabilecek sun’i talep önlenmiş olur.

6. Siyasi Konjöktür: Siyaset, talebi etkileyebilir. Bir hükümet yetkilisinin herhangi bir ülkenin mallarını boykot etme çağrısı o mallara olan talebi azaltır. Ve o malı ikame eden mallara talep kayması olur.

Talep, insanoğlunun kullanımı veya tüketimi için bir malı almak istemin doğal bir kanunu var olduğu bilinir. Bu kanun, bir mal için doğan talebi belirleyen en önemli etken onun fiyatıdır. Talep yasası, bir malın satın alıcıları tarafından istenen (talep) miktarı ile o malın mümkün piyasa fiyatı arasında ters yönlü kısmi bir ilişki vardır, şeklinde özetlenebilir. Talep miktarı Q fiyatı F ise ideal ortamda bir talep eğrisini gösterir. Buna göre bir malın fiyatı arttıkça, o malı satın almak isteyenler azalacak yani talep düşecektir. Tabiatıyla bir mala olan talep sadece o malın fiyatı ile ilişkili değildir. Toplumdaki ortalama gelir, gelir dağılımı, diğer malların fiyatları, psikolojik etkenler, reklamlar, toplum kanaat önderlerinin davranışları da talep miktarını etkiler.

50

İdeal olan F=A/Q eğrisinin herhangi bir noktasındaki türevi fiyatların talep miktarına göre değişimini verecektir. Bu olgu ileride ele alınacaktır. Şekil(2.3) Fiyat-Talep ilişkisini göstermektedir. Bu eğrinin küçük taleplerde fiyatların çokyükselebileceğini, talepler büyüdükçe fiyatların düşeceğini yani tabii talep kanunu ifade ettiğini söyleyebiliriz. Burada talep eğrisinin A bölgesinde talep fiyat bağlantısının güçlü olduğunu (yani fiyatlar talebe çok duyarlı), B bölgesindeki eğri de bu duyarlılığın azaldığı, C bölgesindeki eğri de ise bu duyarlılığın azalmasının daha da fazla olduğu görülmektedir. Teorik olarak arzın sonsuz olduğu bir piyasada fiyat talep eğrisi yatay eksene paralel haline gelir. Yani talebin artması veya azalması karşısında fiyatlar değişmez.

51

Şekil(2.4) Talep Elastisitesi

Yukarıdaki arz eğrisinde A ve B iki nokta olup bunları birleştiren doğrunun eğimi ortalama fiyattır. A ve B noktalarındaki teğetlerin eğimi de o noktalardaki marjinal fiyat değişimleri adını alır.

2.4.3 Talep Tahmin Metodları Doğru talep tahmini yapabilmenin önemine değinmiştik. Şimdi bu tahminleri nasıl yapacağınızı görelim. Talep tahmininde iki ana yol vardır. Birincisi sayısal olarak değerlendirmeden yapılan tahmin (kalitatif metod,kişi veya kurumların yargısına dayanan tahminler), ikincisi sayısal olarak değerlendirme yapabileceğimiz metotlar (kantitatif metod, geçmişteki verileri kullanara bir modelin oluşturularak yapılacak tahminler). Bunlar genel hatları ile aşağıda incelenecektir.

Başlangıçta talep tahmini yaparken içine düşülebilecek hataları sıralamakta yarar vardır .Bu hatalar şöyle sıralanabilir;

Hata Nevileri:

Rastgele Örnek Alma HatalarıÖrnek büyüklüğü yeterli değildirAlınan örnek tümü iyi temsil etmiyor olabilirÖrnek alma yöntemi uygun olmayabilirGelişigüzel (rast gele) hatalar yapılabilir

52

Araştırma Tasarım HatalarıYanlı düşüncede olmaÖlçümleme hatalarıVeri analiz hatalarıÖrnekleme çerçevesi hatalarıPopülasyon tarif hataları Ölçümleme birim hatalarıSoru yapılandırma hatalarıMülakat HatalarıKayıt hatalarıAşırma hataları ( kopya yaparken)Sorgulama HatalarıMülakat için seçilenin yanlış olmasıMülakat Verenden Kaynaklanan HatalarCevap verme hatalarıMülakatı verenin o konudaki yetersizliğiYanlışlardan kaynaklanan hatalarHipotez HatalarıTip 1 (alfa) hatalarıTip 2 (beta) hatalarıHipotez TestleriTek bir örneğin parametrik testi. t test.z testİki örneğin parametrik testi.iki gurup testi.z testiEşleştirilmiş örneklerin parametrik testi.eşleştirilmiş (t) testTalep tahminleri güvenirlilik, genellik, ve geçerlilik (doğruluk) yönü ile tatminkar olmalıdır. Yapılan tahminin güvenirliliği hesaplamaya örnek alınan kümenin popülasyonuna bağlıdır. Geçerlilik ise bulunan sonucun problemimizin çözüm karşılığı olup olmadığı, genellik de bulduğumuz sonucun genelleştirildiği takdirde problemimizin çözümü olup olmadığıdır.

Sayısal (Kantitatif) Metodlar

Sayısal metodlarda geçmişin doneleri bir model ile değerlendirilerek sonuç alma yoluna gidilir. Burada önemli olan nasıl bir sayısal metod kullanılacaktır. Mümkün olduğunca veriler bir kağıda dökülüp nasıl bir şekil ortaya çıktığına bakmak, bu resimde verilerin dizilişinde hatalar varsa ,bu hataların kaynaklarına inip düzeltmek, veriler öbek öbek oluşmuşsa , bu öbeklenmenin (toplanmanın, clustered) sebeplerini analiz edip, incelemenin her öbek için ayrı ayrı yapılıp

53

yapılamayacağına bakmak gerekir. Aşağıda sayısal olarak talep bulma yollarını görelim.

a) Ayrık Olaylar (Discreet Events ) Simulasyonu

Bu simulasyon modelinde olayların (events) bir kronolojik sıra içerisinde dizilmesi gerekir. Her olay gerçekleştiğinde sistemde bir değişiklik olmaktadır. Dizel otomobilin gidişi simule edildiğinde, motor devir saati 3000 dev/dak gösterdiğinde, vitesi 4’ten 5’e almak. Yani devir saatinin 3000 göstermesi, sistemde 4’ten 5’inci vitese çıkmayı gerektirmektedir. Bu tür simulasyon tekniği daha çok yatırımların değerlendirilmesinde kullanılır. Bu konuda hazır bilgisayar programları mevcuttur. Birçoğu open-source olup herkesçe ulaşılabilir.En basiti Excel, Matlab gibi programlar problemin çözümünde Kullanılma yolları öğrenilmelidir.

b) Ekstrapolasyon , Düzeltme (Smoothing )

Ekstra polasyon, historik (geçmişteki) dönemlerden hareket ile geleceğin tahminlerini yaparken, genelde lineer ,ikinci üçüncü dereceden eğri veya üstel bir fonksiyonu mevcut dataya uygulayarak bulmak yoludur.. En küçük kareler (least square) metodu lineer ve üstel fonksiyonlara intibak ettirebiliriz. Ayrıca Fourier Serileri ile de mevcut veriye ( dataya) bir eğri (matematiksel fonksiyonu belli olan) oturtulabilir. Zaman ekseninde istenilen periyotlar fonksiyonda konularak aranan talep bulunabilir.Mevcut verilerden, geleceğe ait tahminler çıkarıldığı gibi, İnterpolasyon teknikleri ile verilmiş bulunan donelerin, bulunan matematik denklemle nekadar uyumlu olduğu sorgulanabilir. Bu sorgulama kurulmuş bulunan modelin verileri hangi kalitede temsil ettiği ortaya çıkarılır.

Analitik geometriden hatırlanacağı gibi, bir (xi, yi) noktasının bir y= mx+n doğrusuna olan dik mesafesi

h =

Formülüyle verilmektedir.En küçük kareler metodu ile bir (xi, yi) noktalarının kümesi olsun.Bu noktaların trendinden geçecek bir doğruya olan mesafelerinin karelerinin toplamının minimum olması istendiğinde, matematik olarak

S=

54

İfadesini minimum yapan m ve n, S’nin bu değişkenlere göre alınan kısmı türevlerinin sıfır olmasından elde edilir. Örnek (1,1), (4,4), (8,8) noktalarının trendini en iyi gösterecek bir doğru denkleminin elde edilmesini görelim.En küçük kareler metoduna göre , S minimum yapılmalıdır. Bunun için

S= /

Olmalıdır.

Şekil(2.5) Enküçük Kareler Metodu

81m+11n =81 13m+3n=13 , bu iki denklemin çözümündenm =1 n=0 elde edilir.Bu durumda bu üç noktadan bir doğru geçmektedir, ve de denklemi

y = x

olup orjinden başlamaktadır. Ayni zamanda bu doğru üç noktanın kendisine olan mesafelerin karelerinin toplamını minimum yapmaktadır. Bu üç nokta aslında y=x doğrusu üzerinde olduğu için mesafelerin kareleri toplamı da sıfırdır. Bu denklemden x=10 için y=10 (talep) rakamı elde edilir.Şekil (2.5) bu durumu özetlemektedir.

Bir gözlemden elde edilecek noktalar (zaman içinde) bir küme teşkil eder. Bu kümede bulunan n eleman sayısının düzlemdeki yayılımında bir trendi göstermek için bir doğru veya bir eğri (polinom) yerleştirilebilinir.

Yukarıda verilen, üç noktadan geçen doğru, geçmişteki bir mal talebini gösteriyorsa, bu doğru kullanılarak geleceğe ait tam isabetli bir karar

55

verebileceğimizi göstermez. Bulunan denklem geçmişi tam isabetle göstermesine rağmen gelecek içinde tam isabet elde edilecek demek değildir.Bütün şartlar ayni kalsa ,eğer insanların davranış psikolojisine bağımlı olmasa, bu denklem güvenle, geleceğe ait vereceği tahmin için kullanılabilir. Ancak zaman içinde her şeyin sabit kalacağı da geçerli bir kabul değildir. Çok kısa bir aralık dikkate alındığında böyle bir varsayım yapmak, mühendislik toleransları içinde kabul edilebilr.Bu denklem geçmişte veya mekan üzerinde mesela x=1.7 de ne olmuşturu isabetle verir. Bu interpolasyon kurulmuş bulunan modelin sağlıklı olup olmadığının bir göstergesi olarak da kullanılabilir.

Trendin bir düzlem de olması halinde verilere yerleştirilecek düzlem

S= ax + by +c

şeklinde ifade edilir. Burada iki serbest değişken söz konusudur. Geometrik şekil bir doğrudur. Çözümde üç parametrenin bulunması gerekecektir, buda geçmişe ait asgariden üç veriye sahip olmayı icbettirir.Trendin bir düzlemde eğri olması halinde

S= ax2 + bx + cy2 + dy + exyŞeklinde ikinci dereceden bir polinom ile gösterilebilir.Bu polinomun çözümü için asgariden beş verinin olması gerekir. Tabiatıyla ne kadar çok veri varsa o kadar sağlıklı bir tahmin yapabilme olasıdır.Veriler çoğaldıkça çözüm için bilgisayar kullanımı kaçınılmazdır.

Burada (xi, yi, zi) noktaları bir düzlem içinde olup eğriye olan mesafelerinin karelerinin toplamı elde edilir ve buradan beş adet kısmı diferansiyel denklem yazılarak extrem noktalarına ulaşılır. Bu extrem noktalarından biri minimumdur.Sayısal olarak yapılabilecek tahminlerin başında 1) enküçük kareler metodu ile verilere bir doğru veya bir polinom yerleştirmek, 2) basit ortalamalar kullanarak tahminde bulunmak, 3) hareketli ortalamalar veya 4) ağırlıklı hareketli ortalamalar kullanılarak talep tahmini yapmak,5) üstel düzeltme (tekli,ikili), lineer regresyon kullanarak talep tahmini yapmak mümkündür.Hangi metodun kullanıldığında daha iyi sonuç vereceğini verileri bir grafiğe aktararak görmek mümkün olabilir.

1.En Küçük Kareler Metodu: Bu metodta zaman serisine oturtulacak bir doğrunun noktalardan uzaklıkların karesinin minumum olması istenir.

(Yi -mxi-n)2 /(1+m2)= S

56

Bu iki serbest değişkenli fonksiyonun ekstrem noktalarını bulmak için kısmi türevler alınarak sıfıra eşitlenir., kökler bulunur. Burada donelerin doğrudan düşey mesafeleri kereleri toplamı minimum yapıldığı takdirde de en küçük kareler metodu (ekstrem halleri hariç) doğru sonuç verir. Böyle bir analizde noktaların sadece ordinatları değil, apsisleride dikkate alınmış olur.

Örnek Problem 1: Geçmiş talebin tabloda verildiği gibi olduğunu düşünerek en küçük kareler metoduyla t=6 için talebi bulunuz.

T 1 2 3 4 5Y 18 24 32 30 40t 18 48 96 120 200

En küçük kareler metodu ile bir doğru yerleştirelim,

Çözüm:

y = 5t+ 13,8

denklemi geçmişin talebini lineer bir doğru ile temsil eder. Bu denklemi kullanarak t=6 için talebi hemen hesabedebiliriz.

t=6 için y=43.8 bulunur.

Örnek Problem 2: Aşağıdaki tabloda verilen talep rakamlarını kullanarak doğrusal bir tahmin denklemi elde ediniz.Bu denklemi kullanarak x=65 için talebi bulunuz N=8 dir

X 25 25 35 40 40 45 50 60

Y 16 13 18 25 21 22 24 25

Çözüm

57

Y=mx+n = = 0,325

n =

Y= 0,325x +7,5

x = 65 için ; Y = 0,325 (65) +7,5 = 28,625 elde edilir.

Örnek Problem 3 Bir zeytin toplama işçiliğinde aşağıdaki gibi bir bağıntı vardır. 8 işçinin çalışması halinde ne kadar zeytin toplanacaktır.

İşçi 1 3 5 7 zeytin 5 9 16 20

Problemin çözümü için y=mx+n denklemini düşünelim.y toplanan zeytini, x de işçi sayısını göstersin. Yukarıda m ve n için çjkarmış olduğumuz denklemleri kullanalım. Çözüm, m= 2,6 n=2,1 bulunur. Denklem y=2,6x +2,1 olarak elde edilir.Bu denklem için MSD =1,8 olarak elde edilir.

Örnek problem 4: Bir balıkçı mangası hergün çıktığı balık avlamadan tabloda görülen miktar kadar (ton) balık tutmaktadır. Balıkçi sayısı ile tutulan balık miktarı arasında lineer bir bağlantı bulduktan sonra 25 balıkçının tutacağı balık sayısını bulunuz.

Balıkçı sayısı

18 14 9 10 5 22 14 12

Tutulan Balık miktarı

39 9 9 7 8 35 36 22

Çözüm: y = mx+n denklemi, tutulan balık sayısını, x de balıkçı sayısını göstersinen küçük kareler metoduna göre

58

toplamının ekstrem noktalarını aramaktayız.

= 0 1550m +104n = 2557 104m +8n =165 Bu iki denklemden m=2,08 n=-6,415 olarak bulunur.Denklem, y=2,08x-6,415 dir. Bu denkleme x=25 konulduğunda y=45,585 bulunur.

Örnek problem 5: Aşağıdaki tabloda verilen doneler için ;(en küçük karelermetodu ile)

a) Lineer bir denklem bulunuz.b) Kuadratik bir denklem bulunuz.c) Hangi denklem verilen donelere en iyi uyum sağlamaktadır?

T 1 2 3 4,

Yi 1972 2016 2160 2592

Lineer 1884 2085 2285 2486Kuadratik 1981 1988 2188 2583

Lineer denklem Y= 200,4t+1684Kuadratik denklem Y= 97t^2-284,6t+2169

Lineer denklem ile, verilen donelerin arasındaki farkların kareleri toplamı 39402 Kuadratik denklem için ise farkların karelerinin toplamı 1767 dir.Dolayısıyla, bu problemde donelere oturtulacak olan eğri kuadratik

olandır.

2.Hareketli ortalama: Donelerin zaman ortalaması ile kendi ortalamalarını ilişkilendirmek yolu, ancak yeterli miktarda done mevcutsa başvurulacak bir

59

metodtur. Mesela t= 1,2,3 e karşılık gelen Yi =12, 19, 25 donelerinin ortalaması 18,66 t=2 ile ilişkilendirilir.

3.Ağırlıklı Hareketli Ortalama: Ağırlık hareketli ortalamada, en yeni donelere bir ağırlık vererek ortalamanın bulunmasıdır. Mesela t= 1,2,3,4 Yt = 10, 15, 17, 13 gibi bir zaman serisinde birinci done için 0,1, ikinci done için 0,15 üçüncü done için 0,25 dördüncü done için 0,5 ağırlığını vererek bulunacak bi ortalama 14 olmaktadır. Halbuki basit ortalama 13,75 dir. Bu tür ortalama , hesap, zaman serisinin son değerleri farklı bir önem taşıyorsa yapılır.

Örnek problem 6 :

Geçmiş talebin tabloda verildiği gibi olduğunu düşünelim.

T 1 2 3 4 5 6 7 8 9Y 353 387 342 374 396 409 399 412 408

a) En küçük kareler metodu ile t=10 için talep tahmin yapınız.b) Üç aylık hareketli ortalama kullanarak t=10 için tahmin yapınız.c) Üç aylık ağırlıklı hareketli ortalama kullanarak t=10 tahminini yapınız.

(ağırlıklar; 0,1 , 0,3 , 0,6 olsun)Çözüm :

a) y=mt+n denklemi için;

N=9 Olduğundan;

m =

n = 386,667 – 7,4 (5) = 349,667 , y = 7,4 t + 349,667 t=10 için; y = 423,667elde edilir.

b) Üç aylık hareketli ortalaları kullandığımızda

60

c)Üç aylık ağırlıklı ortalamalar kullandığımız da (ağırlık olarak, 0,1 , 0,3ve 0,6 kullanırsak)

t=10 için ; 0,1x399+0,3x412+0,6x408= 408,3 t =11 için; 0,1x412+0,3x408+0,6x408,3= 408,55

12400m+832n=20,456

4.Üstel Düzeltme (smoothing): Üstel düzeltme aşağıdaki gibi hesab edilir. 0<α<1 Üstel düzeltme katsayısı olarak adlandırılır. Belirli bir zaman periyodundaki gerçek değeri temsil eder. 1-α ise yine aynı periyodun tahmini değerini gösterir.Böylece tahmin

Y= α( t anı için gerçek değer) + (1-α) (aynı zaman için tahmini değer.)Şeklinde yazılarak regresyon denklemi kurulur.

Bu düzeltmeler gerçek oluşmuş değerlerden farklıdır. Bu farkları ölçmenin değişik yolları vardır.

c) Kantitatif AnalizlerEksperler, daha önce bilinen belli bir olaya benzeterek yorum getirmeye çalışabilirler.Bilinen olay ile ilgili yeteri kadar data olmalı, benzeyen bir başka olayla anoloji kurulabilmelidir.Benzer olayın deterministik olarak çözümü yapılır. Matematik formülasyon yapılarak talep denklemi bulunur. Bu çözüm esas olayın da çözümüdür.

d) Kurala Dayalı TahminEksperlerin bilgilerini belirli bir domainini bir zaman serisi ile bağdaştırılabilmesini(belirli kurallara uyarak)yapmaktır. Kurallar, kaideler datanın yapılandırılmasında kullanılarak onun yoruma müsait hale getirilmesi yapılır.

e) Sinirsel Ağ Metoduİnsan beyninin karar verme prosesine anoloji kurularak bilgi işlem makinelerinin kullanılarak modelleme ile yorum üretmektir. Bilgisayar programları artık şekil, sima tanıyabiliyor, kısmen insan gibi düşünme ve öğrenmeyi imkan haline sokuyor.Burada datanın çok olması esastır.Bu konuda hazır programlar satılmaktadır.

61

f) Data ÜretilmesiBirçok sahada rakamlar vardır.Bu rakamlar bilgiye transform edilebilirse bir anlam taşır.Burada amaç çok sayıda verilmiş data (veri) dan belirli paternleri ayrıştırıp ortaya çıkarmaktır. Bunu yapmak için

.Klasifikasyon: Bilgi (veri) önceden tasarlanmış ve tariflenmiş guruplara ayrıştırılır..Bir araya getirme(clustiring) datanın benzeyenleri bir araya getirilerek, anlamlı bir hale sokmak..Regresyon:En az hata ile datayı temsil edecek bir denklemi bulmak

.Değişkenler arasındaki bağlantıyı bulma: Süpermarketlerden alışverişte müşterinin satın aldığı mallar arasındaki bağıntının olması gibi.Elde bulunan veri üzerinde çalışma yapılır. Bu çalışmalarda genellikle bilgisayar kullanılır. Çeşitli algoritmalar ve programlarla datadan bilgi ekstraksiyonu yapılır. Eski tabirle datadan yorum çıkarılır.

g) Nedensel, Sebepsel (casual) model

Kurulacak modelin parametrelerini bulmak için zaman serileri regrasyonu, arakesit regrasyonu sıkça kullanılan araçlardır. Mesela yağmurlu günlerde şemsiye satışlarının patlaması, sıcaklarda yünlü iç çamaşırlarının satılmaması gibi. Bir başka deyimle tahminini yapmak istediğimiz konuyu tetikliyen, ona sebep olan olay incelerek sonuca gidilebilinir.

h) Sayısal Olmayan Metodlar

Kalitatif metot kullanımı, elde rakamsal olarak bir zaman veya mekan serisinin olmadığı hallerde kullanılırlar. Bu durum daha çok, yeni ürünlerde görülür. Bunlar,

-Konuyu bilen bir uzmanın yapacağı “olsa olsa” tahmini -Piyasa içinde bulunan yöneticilerin değerlendirmesi -Delphi Teknikleri-Oyunlar Teorisi -Monte Carlo Simülasyonu-Yargısal sonuç çıkarma-Simülasyon etkileşimi -Niyet ve beklentiler yoklamaları

Şeklinde özetlenebilir62

2.4.4. Arz-Talep Dengesi

Arz ve Talep genelde fiyatlar yardımı ile bir ortak noktada buluşurlar. Piyasa (Pazar) ekonomisinde bir malın fiyatı, tüketicinin tüketmek için yaptığı talebi, üreticilerin üretimlerine eşitler. Buna ekonomik fiyat-miktar dengesi de denilmektedir.Aşağıda Şekil (2.5 ) ‘te görülen grafikte, yatay eksen, miktarı, düşey eksen fiyatı göstersin. Talep 1 eğrisi ile Arz eğrilerini dikkate alalım. Her iki eğri E noktasında kesişmektedir.

koordinatları miktar ve fiyattır. Daha yüksek bir talep halinde, arz eğrisi aynı kalmak şartı ile denge fiyat ’de oluşur. talep eğrisinin kayıp ’ye gelmesine talep kayması (shift) denilir. eğrisinin ’ye gelmesi, denge fiyatı ve satılan miktarı büyütür. eğrisinin içe doğru kayması halinde denge fiyatı ve satış miktarı küçülür.Arz eğrisinin Talep eğrisi ile kesişme noktası denge fiyat ve satış miktarını gösterir. Arz eğrisinin sağa doğru kayması halinde yeni bir denge noktasını doğurur. Bu da daha küçük fiyat daha fazla satış demektir. O halde şöyle bir özetleme yapılabilir. Arzın yeterli olduğu ürünlerde talep arttıkça fiyatlar artar, talep azaldıkça fiyatlar düşer.Bu grafikte E1 , E2 denge noktaları olarak bilinir. Arz ın Talebe eşit olduğu bu noktalar ideal noktalar olup denge bu noktalar etrafında oluşur.Talebin çok az bir miktar artışında fiyatlar bir miktar artacaktır. Denge noktası etrafında küçük fiyat oynamaları olur. Bu olguya talep –fiyat elastisitesi denilir.

Şekil (2-6) Talep Kayması, Talep elastisitesi.

Şekil(2.6) ten talebin sabit veya yeterli olduğu bir ortamda arzın kısılması (azalması) halinde E denge noktası yeni bir E denge noktasına kayar. Bu

63

noktada fiyatlar artar talep baskı altına alınmış olur. Arzın küçük bir miktar değişimi halinde talep değişimi, dolayısı ile küçük yeni fiyat oluşumlarını ortaya çıkarır.

Örnek:Talep-Fiyat ilişkisi F=1000/Q olarak verilmiş, Q Ticari vasıta talebini gösteriyor olsun(bin adet cinsinden). F de bin TL cinsinden fiyatları göstersin.Fiyat –Arz ilişkisi de F=0.01Q2 +0.1Q +100 verilmiş ise Arz- Talep kesişme noktası E(9.81,101.940) dır.Yani , 9810 ticari vasıta arzında 101940Tl fiyat oluşacaktır. Fiyat sapması, talebin 9811 adet olması halinde dF= (0.02Q +0.1 )dQ = 0.0002962 Olacaktır. Yani bir ticari vasıta piyasaya sürüldüğünde fiyat 0.3 TL değişecektir.

2.4.5 Arz -Talep Elastisitesi

Elastisite, arz veya talep eğrisinde iki kantitenin (Fiyat ve arz miktarı) diferansiyel artışları oranıdır. Buna arz elastisitesi, ortalama elastisite denilmektedir. Herhangi bir arz veya talep eğrisi üzerindeki bir noktada elastisite o noktadaki türevdir. Eğrilerin çok serbest değişkenli olması halinde elastisiteler kısmi türevlerin o noktadaki sayısal değerleridir.

Elastisite genelde, fiyatların küçük bir artırımında talebin veya arzın değişimi öğrenilmek istendiğinde sıkça başvurulan bir büyüklüktür. İşletmeler, fiyatlarını arttırdıklarında sürümden ne kaybedecekler, bu kaybın kar’a olan etkisi ne olacaktır, araştırırlar. Fiyat tenzilatı yaptıklarında sürüm ne kadar artar, bu artış, kar marjını nasıl etkilediğini bilmek isterler. Böyle durumlarda elastisite çok önemlidir. Bazı malların sürümü, küçük bir fiyat değişiminde önemli değişiklikler göstermesine rağmen bazı mallarda da satış miktarları fiyat değişimlerine duyarsızdır. Bu tür mallara fiyat-satış miktarı yönünden inelastik veya elastisitesi çok düşük veya yok denilir. Genelde, her kesimin zaruri olarak kullandığı mallarına fiyat değişiminde tüketim miktarları çok az değişir, ekmek, çay, kahve, un gibi mallarda fiyat-tüketim bağlantısında elastisite çok küçüktür. Otomotiv Sanayi mallarında fiyat oldukça önemlidir. Geçen altı ay içinde Otomobillerden alınan ÖTV-KDV vergilerinin azaltılması, satışlarda adeta bir patlama getirmiştir. Bu mallarda fiyat-satış miktarları bağlantısında elastisite büyüktür denilir.

Bir fiyat-talep eğrisi, x eksenine(talep eksenine) paralel ise, bu tip davranışa Tam inelastik, eğer y eksenine(fiyat eksenine) paralel ise buna da tam elastik davranışta bir olgu denilmektedir. Fiyat-talep eğrisinin gradienti küçülürken elastisite küçülür, eğrinin eğimi arttıkça elastisite büyür, teğetin eğimi elastisitenin kendisidir.

64

Bazı malların fiyat değişimi, kendisinin tüketimini değiştirdiği gibi, bazı malların da tüketimini önemli bir miktarda etkiler. Mesela Fındığın fiyatını 4$/kg dan fazla tespit ederseniz, fındık tüketim miktarı hızla düşer, yerine badem tüketimi hızlı bir artış gösterir.Badem rekoltesinin az olduğu dönemlerde fındık fiyatlarımız 5$/kg’a kadar çıktığı gibi rekoltemiz çok olduğu dönemlerde fındık fiyatlarımız 3$/kg’a kadar geriler.Bu değişim karakterine Talebin ÇAPRAZ ELASTİSİTESİ denilir. Bir malın talebinin ikinci malın talebinin değişimi karşısındaki yüzdelik değişimine çapraz elastisite adı verilir.

Arz-Talep ilişkisi, ücret-işgücü, faiz-para piyasaları konusunda da geçerlidir. Ücret-İşgücü olgusunda Arz-İşgücü, Talepte işletmelerin ihtiyacı olan işçiliği en ucuz bedele alma istemeleridir. Denge halinde, belirli bir işgücüne ödenen ücret olmaktadır.Para talebi, (Merkez Bankalarınca manipüle edilen) para arzını kestiği noktadaki faiz oranı, piyasanın denge faizi olmaktadır. Yine Arz-Talep kanunu, serbest Pazar ekonomilerinde makro ekonomideki büyüklüklere de uygulanır. Mesela ekonominin toplam üretimi genel fiyat seviyesi ile bağlantılıdır. Birçok iktisatçı bir ülkenin toplam mal ve hizmet üretimi ile toplam talebini inceleyerek ülkenin ekonomik gidişine ait yorum getirmektedir. Büyüyen ekonomilerde, Arz, organize dağıtım kanallarından yapılır. Bu dağıtım kanalları iyi işletilmedikçe yeterli üretim olmasına rağmen(arz kanallarındaki tıkanmadan ötürü)talep karşılanamaz. Tüketimin vazgeçilmez olması dolayısıyla da fiyatlar artar. Satın alma noktalarına doğru zamanda malın gelmesi, hem yok satmayı önler hem de gereksiz yere stok taşımayı ortadan kaldırarak verimi arttırır Şekil(2.5)’de verilen arz-talep eğrilerinin kesiştiği A noktasında arz ın sonsuz büyük olduğu bir ortamda Talep elastisitesinin olmadığı, buna mukabil arzın sabit olduğu ortamda pazarın (volatile) oynak olup fiyatların her iki yönde kolayca oynayabileceği sonucuna varılabilir. Bu durumlarda Elastisite belirsizdir denilir.

2.5. MALİYET

Maliyet çok önemli bir konudur. Genel verimliliğin arttığı bir çağda, bütün ekonomik olayların zamanın bir fonksiyonu olduğu bir dönemde, bir ürünün veya hizmetin kaça mal edilebileceği çok önem kazanmıştır. Çünkü rekabet vardır. Rekabette kalite- maliyet ikilisi önemli rol oynar. İnsanların çeşitli ihtiyaçlarının giderilmesinin yolları her gecen gün daha kolay olması, alınan mal ve hizmetin daha kaliteli ve göreceli olarak ucuzlaması gerekmektedir. Teknolojinin gelişimi insan emeğinin verimliliğinin artması bu sonucu doğal olarak ortaya çıkarmaktadır.

Maliyette ana unsurlar fiziki girdiler, emek ve sermaye bileşenleridir. Mal imalatında fiziki girdilerin maliyeti önemlidir. Ham maddeler, yarı mamul ve

65

mamul maddeler çeşitli oranlarda üretilecek malın bünyesine girmektedir. Bu fiziki girdilerin bir kısmı çevremiz sanayinden temin edilirken bir kısmı ithaldir. Bu girdiler imalat akış programına göre temin edilmeli ve üretimi aksatmayacak şekilde stokta tutulmalıdır. Stokta tutuş belirli bir maliyet getirecektir. Bu girdilerin stoklanması için fiziki mahal, stok bedelinin finansmanı bir maliyet unsuru olduğu unutulmamalıdır. Stoklama maliyetinin yüksek olduğu işletmelerde Japon sermayesinin geliştirdiği (Just in Time, JIT) tam zamanında stok sisteminde, öğleden sonra montaj hattında kullanılacak parçalar sabahtan fabrikaya giriş yapmaktadır. Böylece fabrikada ayrı bir stok sahası ve stokun bekleme süresinin finansmanı doğmamaktadır.

Fiziki girdilerden akaryakıt, kömür, elektrik genelde gereğinden fazla kullanılır. Bu tutum toplam maliyeti arttırır. Enerji kullanımında, dışarıya atılan enerjinin minimuma indirilmesi esastır. Isıtmanın olduğu bir proseste, soğuk malın girişi, sıcak mal içinden geçirildiğinde soğutulmasını istediğimiz malın enerjisi, ısıtmak istediğimiz girdiye aktarılarak enerji kaybı önlenir. Enerji santrallerinde baca gazı çıkışı 400 C civarındadır. Bu enerjinin geri kazanılması esastır. Buhar tribünlerinin çalışması sonucu dışarıya verilen buharın ısısı kazanılmalıdır. Atık ısı hiçbir yerde kullanılmıyorsa ev ve seraların ısıtılmasında kullanılarak, hem atmosfere karbon salınışını düşürmek hem de maliyetleri aşağıya çekmek mümkündür. Enerji ülkemizde aşırı derecede vergilendirilen bir girdidir. Bunun böyle olması üretimde çarpan etkisi ile mamule geçen bu maliyet unsuru rekabet gücümüzü düşürmektedir. ABD’nin 400 yıl evvel katillerin, hırsızların, kaçkınların göç ettiği bir kıt’a olduğunu düşünürseniz, hürriyet özlemi ve beraber çalışarak bir iş çıkarma gayreti, enerjiden vergi almama prensipleri, onları kısa bir sürede dünya lideri yapmıştır.

2.6 FAYDA

Değer-fayda ilişkisi bazı hallerde fiyatların oluşumuna önemli katkıda bulunabilir. Üretilen mal topluma bir fayda getiriyor mu? Toplumun bazı ihtiyaçlarını giderebiliyor mu? Sorgulamasının yapılması gerekir. Toplumun davranışlarında yönlendirme önemlidir. Yönlendirme yapılan toplumlarda, tüketim, fayda-değer kavramlarından kopuk olarak gelişir. Sağlığa zararlı birçok tüketim kalıbı (alışkanlıklar) terk edilememekte, hem kaynak tüketmekte ve hem de insanoğlunun sağlığını tehdit eder boyutlara ulaşmaktadır. Bu tür alışkanlıklara yol açan ürünlerin değeri, fayda olgusundan kopuktur, fiyat oluşumları da arz-talep yanında müdahale eden yönetim kademesinin aldığı kararlarla oluşur.Bazı yatırımlar sosyal boyutu daha ağır olan yatırımlar olup bunları genelde devlet tarafından yapılırlar. Ülkemizde Doğu Anadolu Bölgesinde kurulacak şeker fabrikası ekonomik olmayacağı bilinmesine rağmen, yörenin hayvancılığını geliştireceği düşünülerek devlet tarafından yatırıma gidilmiştir. Genelde bir yatırımın ekonomik faydası ölçülebilen,rakamla ifade

66

edilebilen karaktere sahip iken, sosyal boyutu ağır olan projelerde faydayı rakamla ifade etmek mümkün değildir.Fayda somut bir kavram olduğundan ölçülemez, faydalıdır, çok faydalıdır, veya faydasızdır denilerek sınıflandırılır.

2.7. VERİMLİLİK

Verimlilik, sanayi devrimi ile kurumsal olarak tariflenmiştir. Aslında şuur altında verimlilik ölçülür, bu gün iyi iş çıkardım, veya bugün doğru dürüst iş yapamadım diyerek soyut bir ölçümleme getirilir. Halen de bu tür ölçümlemeler devam edegelmektedir.

Verimlilik, birim zamanda, birim iş gücü (veya birim fiziki girdi) girdisi ile yapılabilen işlerin relatif mukayesesidir. Geçmişte, kol gücü ile yapılan tarım faaliyetinden alınan ürün miktarı, at veya öküz kullanılmaya başlandığı zamana göre alınan ürün miktarının ¼ ünden az idi. Rüzgar ve su enerjisi kullanılmaya başlandığında üretim miktarı daha da artmıştır. Buharın kullanılması, elektrik ve motor kullanılması ile üretim daha da artmıştır. Tabiatıyla, insan gücünün(emek) dışında başka girdiler de söz konusu olmuştur. Mesela elektrik az bulunan ve pahallı bir girdi ise, kullanılan elektriğin verimliliğinin ölçülmesi söz konusu olur. Rekabetin ön planda olduğu iktisadi rejimlerde verimliliğin devamlı olarak artırılması kaçınılmaz olur. Verimliliğin matematik olarak ölçümü (birim zaman için), çıktı/girdi oranıdır. Genelde tarım faaliyetlerinde 1 girdiye karşılık 2 çıktı alınmaktadır. Basite indirgersek, bir köylü, kendi el emeğini de katması sonucunda yaptığı toplam masraflarının yaklaşık iki katı değerinde ürün alabilmektedir. Çok çalışkan köylünün ise, iklimin iyi gittiği bir dönemde, o ürüne talebin canlı olması halinde verimliliği artar, 2,5 kata bazı hallerde 3’e kadar çıkar.

Verimliliği, toplam verimlilik ve kısmi verimlilik şeklinde iki ana gruba ayırmak genel bir kabuldür. Toplam verimlilik, üretime giren toplam girdilerin (üretim faktörleri) değerinin, çıktıya bölünmesiyle bulunan bir oranın tersidir. Üretim faktörlerinin her biri içinde bu verimlilik oranlarını bulmak mümkündür. Birim iş gücü başına üretim, birim enerji başına üretim gibi oranlar bize kısmi verimlilik oranlarını verir. Sermaye verimliliği de sıkça kullanılan bir orandır. Bu da üretimin değerinin, üretimde kullanılan sermayeye oranıdır.

Verimlilik bir işletmenin başarısının bir ölçütüdür. Karlılığı yukarı çeker. Kısmi verimlilikte ölçülen çıktı/girdi oranları da önemlidir. Bir işçi bir günde 10 elektrik sobası monte ederken bu sayının 11’e çıkması halinde işletmenin verimliliği %10 arttı deriz. Bir işletmede (elektrik ark ocaklarında) bir ton sıvı çelik üretmek için 1500kWh kullanılırken bu miktarı 1350kWh’a indirebilmesi

67

halinde işletmenin elektrik verimliliği %10 arttı denilir. Kısmi verimliliklerin toplamı, toplam verimliliğin bir ölçütü olmaktadır.

Rekabet ortamının geliştiği ülkeler arasındaki gümrük duvarlarının yıkıldığı bir dönemde verimlilik, karlılığın da bir ölçütü olmaktadır. Serbest piyasa ekonomisinde verimli olmayan bir işletme bilançosunu karla kapatamaz. Devamlı zarar edeceği anlaşılan işletmelerin faaliyetine de son verilir. Mevcut uygulamalarda, beş yıldan fazla üst üste zarar beyan eden işletmeler, vergi tahsilatı ile uğraşan kurumları harekete geçirir, o işletmenin defterleri incelemeye alınır.

2.8. FAİZ

Serbest piyasa ekonomisinde kullanılan kaynakların bir kullanım bedeli vardır. Gayrimenkul kıymetlerin kullanım bedeline kira, menkul kıymetlerin kullanım bedellerine de faiz denilmektedir. Faiz, menkul kaynak kullanım hakkı için kullanıcıdan alınan bir,kiradır, bir yüzdeliktir.Tarih boyu paranın çıkmasından da önce kullanılan kaynağa bir kira vardı. Arap dünyasında buna RİBA denilirdi.Çok yüksek kira , gelir paylaşımını menfi yönde etkilediğinden, İslam dini yasak getirmiş, borç alma ve verme ye KARZ-I HASEN denilerek teşvik

edilmiştir. Batı dünyası parayı mal gibi kabul ederek, pazardaki fiyatın serbestçe oluşmasına yol açmıştır. Banka mevduata (yani birikimlere) yıllık belirli bir r yüzdesi ile faiz verir. Banka topladığı mevduatı, kaynak eksikliği duyan kişi veya kurumlara yıllık r’ oranı faizle kullandırır. r ve r’ arasındaki fark, bankanın beklediği masraf ve karı karşılayan mertebede olur.Bankalar borç, yani kredi verirken, nominal faizleri, mümkün oldukça aylık olarak uygular. Mevduatı da yıllık basit faizle alma eğilimindedir. Bankanın mevduata verdiği faiz r, enflasyon e yüzdesinden büyük olmalıdır. Aksi halde mevduatı yapan kimse, parasını vade sonunda küçülmüş olarak geriye alır. Faizler genelde nominal, reel ve efektif faiz adı ile üç sınıfta ayrılır.Nominal Faiz; bankaların yıllık mevduata verdiği yüzdelik orandır.Reel Faiz; enflasyonist ortamda, faizin gerçek değerini ifade eden orandır.Efektif faiz; mevduata veya krediye uygulanan bileşik faizin ortaya çıkardığı yeni faiz oranıdır. Reel ve Efektif faizleri formüle edelim; Reel faiz: Bir A mevduatı bankaya r faiz oranı ile yatırıldı ise, yıl sonunda bu mevduat A(1+r) kadar olur. Aynı dönem içinde %e enflasyondan dolayı paranın alım gücü düşer, bu da dönem sonunda ele geçecek paranın bugünkü değeri

olarak yazılabilir.

Efektif faiz: r’ ile gösterilsin. O takdirde A mevduatı dönem sonunda A=(1+r’) olur. efektif faiz r’ olarak ifade edildiğinde,

68

İki formülü karşılaştırdığımızda; olarak elde edilir.

Enflasyon oranı küçük olduğu dönemlerde reel faizi yaklaşık r-e olarak alınabilir. Ancak yüksek enflasyonda durum böyle değildir. Aşağıdaki tablo nominal ve reel faiz karşılaştırmasını vermektedir.

r % 10 20 40 50 100e % 5 10 30 40 80r’% 4,76 9,09 7,69 7,14 11,11r; nominal faizi, e; yıllık enflasyonu, r’ ; reel faizi göstermektedir.

Efektif Faiz: Yıllık olarak ifade edilen nominal faizin, farklı ödeme periyotlarına göre değişim göstermesidir. Nominal faiz oranı r ise, A mevduatı yıl sonunda A (1+r) olacaktır. Bu miktar tekrar aynı şartlarda faize yatırıldığında ikinci yıl sonunda mevduat , m yıl sonunda da mevduat değerine ulaşır. Mevduatın yıllık yerine aylık olması halinde r, oranı aylık olarak, m’de (mevduat süresi) ay olarak formüle konulmalıdır.Bileşik faizde,r nominal faizi, sürede m ise, süre sonunda ortaya çıkacak birikim;

şeklinde yazılabilir. Burada m çok büyütülür ve ifadenin limiti

için alınırsa, birikim olarak elde edilir. Burada m’nin sonsuza yaklaştırılması, faize yatırılan paranın kullandırılma süresinin sıfıra yaklaştırılması anlamını taşımaktadır. Buna sürekli bileşik faiz denilmektedir. Sürekli bileşik faiz, nominal faizden, reel faizden farklı sonuç verir.Bu farklı sonuca efektif faiz denilmektedir.Aşağıdaki formülasyon efektif faizi, nominal faizden çok net olarak ayırt etmektedir. İfadenin sol tarafı yıllık bazda bileşik faizi, sağ tarafı da sürekli bileşik faizi ifade eder. Bu da,

şeklinde yazılabilirBir başka deyimle sürekli bileşik faiz , iken bileşik faiz olmaktadır.Aşağıdaki tabloda bileşik faiz ile sürekli bileşik faiz uygulamasında doğan farklar görülmektedir.

Ay Yıllık %12 Yıllık %36 Yıllık %60Bileşik Sürekli Bileşik Sürekli Bileşik Sürekli

3 1,0303 1,03045 1,0927 1,09417 1,1576 1,16186 1,06152 1,06183 1,19405 1,9721 1,3401 1,349812 1,12682 1,12749 1,4257 1,4333 1,7958 1,8221

69

18 1,19615 1,19722 1,70243 1,7160 2,4066 2,459624 1,2697 1,2712 2,03279 2,0544 3,2251 3,320130 1,3478 1,34985 2,4272 2,4596 4,322 4,4816

*Nominal faizin %60 olduğunda bir yıl için yapılacak 1000 TL mevduatta nominal faiz ile sürekli bileşik faiz getirilerini karşılaştıralım,Aylık bileşik faiz ile bir yıl sonunda getiri,795.8 TL olurken, sürekli bileşik faiz getiriside formülünden 822 TL elde edilir.Bir çok ülkede faiz gelirleri vergiye tabidir. Vergi oranının yüzde “t” olarak uygulandığını düşündüğümüzde efektif faiz (alınan faizden %t miktarında vergi düşüldüğünde A=A0(1-t) olur. enflasyon uygulandığında birim getiri,

Şeklinde yazılabilir.Yatırılan kaynağın en azından değer kaybetmemesi için efektif faizin “0” olması gerekir, bu durumda

r ( 1-t ) –e = 0 olur. buradan nominal faiz r= e/(1-t) olur. Bir başka deyimle bu oranın altında yatırılan para değer (satın alma gücü) kaybeder.

2.9. BİLEŞİK FON , KAYNAK, HESAPLAMALARI

Bileşik hesaplamalardan murat., ana paraya tahakkuk eden getirinin çekilmeden asıl kaynağa ilave edilerek, birikimin nemalandırılmasıdır. Günümüzde birçok şekilde karşımıza çıkarlar. Bunlardan önemli olanları aşağıda açıklayacağız.A-Tek ödemeli, bileşik miktar çarpanı :Bir P mevduatın % i faizi ile n yıl için bileşik getirisi, ve de kendisi F

F=P(1+i)n dir.

Bu, notasyon olarak (F/P, i%, n) olarak gösterilir. Örnek 1 : 5000 TL nin %8 den 10 yıl mevduata yatırılıp da faizi çekilmeden vade sonunda tek çekişte alacağı miktar nedir?

F=5000(1+0,08)10 = 5000(2,1589)=10794 TL

70

Burada 2,1589 çarpanına “Tek ödemeli , bileşik miktar çarpanı” denilir.Bu da (1+i)n şeklinde özetlenebilir. Bu ayni zamanda bir fonun n yıl sonunda i faizi ile değerlendirilmesidir.

B- Tek ödemeli şimdiki değer çarpanı: Bu, tek ödemeli bileşik miktar çarpanının tersidir. Notasyon olarak P/F= (F/P)-1 = (1+i)-n gösterilir. (1+i)-n de şimdiki değer çarpanı adını alır.

Örnek 2, 20 yıl sonunda 100,000 TL almak isteyen bir yatırımcı, %12 faiz ile bugün ne kadar para yatırmalıdır.

P/F= F(1,12)-20 =100.000(1,12)-20=10366Bu ayni zamanda n yıl sonraki bir fonun bugünkü değeridir (i faizi ile iskonto edilmiş değeridir)

C-Üniform Seri- Bileşik miktar çarpanı: Her dönemde EŞİT miktarda yapılan yatırımın bileşik olarak değerlendirilmesinde ortaya çıkan faktördür. Her dönem yatırılan miktar A ile gösterildiğinde

F1=A(1+i)n-1, F2= A (1+i)n-2 +…..Fn= A(1+i)0

olacağından, bu geometrik serinin toplamı olarak,

Şeklinde bir ifade elde edilir. Buradaki faktöre üniform seri-bileşik

çarpanı denilir. Bir başka deyimle, her yıl ayni miktar yapılan yatırımın n yıl sonunda ulaşacağı değeri gösterir.

Örnek 3: Bir yatırımcı 5 yıl boyunca bankaya %15 den her yıl 10.000 TL yatırmaktadır. Bu yatırımcı vade sonunda geriye ne kadar para alacaktır.

71

alacaktır.

D- Üniform azalan fon çarpanı: Bu, üniform çoğalan fon çarpanının tersidir. Notasyon olarak,

şeklindedir.

Örnek 4:Her yıl A miktarındaki yatırım %6 faiz getirisi ile 20 yıl sonunda 50.000 rakama ulaşsın.

A= F( A/F, i%, n) yazılabileceğinden,

Yani 20 yıl boyunca her yıl 1359,2 TL birikim bankada %6 dan değerlendirildiğinde, dönem sonunda 50.000 lira biriktirilmiş olacaktır.

E-Uniform seri şeklinde yatırımın geri alınması: n yıl içerisinde eşit çekimlerle, başlangıçta yatırılan kapitale denk gelmesidir.

72

Örnek: 5 Bir çalışanın birikimi 50.000 TL dır, bankada %6 ile bileşik faizde değerlendirilmektedir. Bu kişi 10 yıl boyunca her yıl ne kadar para çekebilir.

.Bu ayni zamanda, bir Bedelin zaman içinde amorti edilmesi şeklinde de düşünülebilir. Bu hale Kapitalin geri Gelme Faktörü (capital recovery factor) denilmektedir.

(A/P, i%, n) olarak yazılır ve,

Bunun tersine

Şimdiki Değer Faktörü (Present Worth Factor) denilir.Notasyon olarak P/A, i%,n olarak gösterilir. Bu dönemler itibarı ile , n, yıl yatırılan A kaynağının, bugünkü değeridir.

Örnek 6: Bir kimse, yıllık 10.000 TL gelirisinin olmasını istiyor. 12 yıl sürecek olan bu gelir için bankaya ne kadar bir para yatırılmalıdır. Banka faizi %6 dır.

73

P= Ax(P/A, i%, n) A=10.000, i=%6 , n=12 buna göre;

Yani bu kimse, bugün 83838 Lirayı %6 dan bankaya yatırdığında 12 yıl boyunca her yıl 10.000 TL para çekebilecek.

Örnek :7 Bir kimsenin 50.000 TL si olup bankaya %6 ile yatırmaktadır. Bu kimse tasarrufunu on yılda eşit taksitlerle geri almak istemektedir. Yıllık çekiş miktarı ne olur.

A= Px(A/P, i%, n)

çekebilir.

Örnek 8: Faizleri %10 olduğu bir ortamda yukarıdaki problemde yıllık çekiş miktarı ne olur?

Yıllık çekiş miktarı 8137 TL olur.

F-Uniform Seri Şimdiki değer çarpanı: Bu çarpan, üniform seri şeklinde yatırımın geri alınması çarpanın tersidir. Formül olarak,

Örnek 9: Bir yatırımcı her yıl 20.000 TL yi 12 yıl boyunca bankadaki mevduatından çekmek istemektedir. Mevduat faizi %6 olduğuna göre, ne kadarlık bir yatırım yapması gerekmektedir.

74

H-Gradient seri çarpanı: Bu seri oluşumu her yıl artan veya eksilen sabit miktarlarda para yatırma veya çekme şeklindedir.Gradient seri sabit bir miktara her yıl artan veya azalan bir miktar eklenmesi ile elde edilen seridir. Bir gradient serisi,

A0 , A0+G , A0 + 2G , A0 + 3G +………..A0+ (n-1) G

gibi. Böyle bir durumda, serinin bugünkü değeri de

F= A0 (F/A, i%, n) + G(F/A, i%, n-1) + G(F/A, i%, n-2) + ………..+G(F/A, i%, 1)

Olacaktır. Buradan;

olur.

Örnek 10: Bir yatırımcı 15 yıl sonra emekli olarak 5000 TL ile başlayıp, her yıl 1000 lira artan 15 yıl boyunca bir emekli maaş almak istemektedir. Bu proje için bankaya ne kadar mevduat yapmalıdır. Faiz oranı %6 dır.

A= Gx(A/G, i%, n) = 1000 (A/G, 6%, 15)=5926

A´= A0+A = 5000 + 5926 = 10.926

P= A´ x ( P/A´, i%, n) = 10926(P/A, 6%, 15) = 10926 (9,7123)=106116,59

Veya,

P = A0x(P/A, 6%, 15) + Gx(A/G, 6%, 15)x(P/A, 6%, 15) =5000(9,7123)+1000(5,9260)(9,7123) = 106116,59

75

Örnek 11:Bir tasarrufcu bugünden ne kadar %18 mevduat yapmalıdır ki 10 yıl sonra emekli olduğunda ilk ay 10.000 , ikinci ay 11.000, üçüncü ay 12000 şeklinde, 11 yıl her ay 1000 er lira artar şekilde emekli aylığı alabilsin. Bileşik faiz aylık olarak düşünülmelidir.

Çözüm; başlangıçta yatırılan para P´=P(1+i)n=P(1,015)120=5,9693 P olur. alacağı emekli maaşı için, Gradient seri, başlangıcı A0=10000, artış miktarı G=1000

P´ =(A0+A) ((1+i)n-1/i)=A0+

Yani

P=P´/5,9693 , P=627134

2.10. BUGÜNKÜ DEĞER

Hemen hemen bütün varlıklar zaman içinde farklı değerlere sahiptir. Bir başka deyimle zaman içinde farklı değerler alırlar. Zamana bağlı olarak değişen değerler için bir başlangıç yani orijin tesbit etmek gerekir. T anındaki bir varlık değerinin t nin sıfır değerindeki büyüklüğünü bulmaya indirgeme denilir. Bu indirgeme, genelde kaynaklar paraya çevrilerek yapılır. Bazı örnekler verelim,

76

* Hangi aylık birikimler 10 yıl sonra bugünün 1 milyon TL si olur, nominal faiz %24 tür.Paranın satın alma gücünün sabit olduğu yani enflasyonun olmadığı bir ortamda olunduğu varsayımı altında, aşağıdaki sonuç elde edilir.

Bir başka bakış açısıyla bugün yatıracağımız 1 milyon TL , bize 10 yıl boyunca her ay 22048 TL gelir sağlayacaktır. * Hangi aylık tasarruflar 10 yıl sonra enflasyonsuz bir ortamda 1 milyon olur. Banka faiz oranı %24’tür.

Yani 10 yıl boyunca her ay 2004 TL yatırdığınız takdirde sürenin sonunda 1 milyon TL birikmiş olacaktır. * Günde 3 TL lik sigara içen bir kimse nominal faizin %18 olduğu bir dönemde kaç ay sonra 120 000 TL. lık bir ev alabilir?n: gün sayısı , r: günlük faiz(0,18/360) bağıntısından,n=6090 gün =203 ay 17 yıl

*Bugün 500 000 TL. borçlanan bir kimse, nominal faizin %14,4 olması halinde 48 ayda eşit taksitlerle geri ödeyecektir. Aylık taksitleri nedir?

r= 0,012 n=48 F= 500 000

bağıntısından, a=13 763

*Her ay 100 TL biriktiren bir kimse tasarrufunu %18 ile bankaya aylık bileşik faizle yatırmaktadır. Enflasyonun yıllık %12 olması halinde, 10 yıl sonra birikimin bu günkü değeri ne olur. Bu faiz oranı ile her ay yatan 100 liraların 120 ay sonundaki bu günkü değeri 9.275 TL olur. Burada reel faiz oranı %5.357 dir. İşletmelerde, bilhassa nakit akım tabloları bugünkü değere indirgenerek hazırlanmak durumundadır.

77

2.11 BÖLÜM ÜZERİNE PROBLEMLER

1- x=5t2+3t+2 , y=t-4 parametrik denklemler (zaman mekan denklemleri) arasında “t” yi yok ederek, bu hareket denklemine sahip birinin çizdiği yörüngeyi bulunuz.

1. ÇÖZÜMt çekilerek birinci denkleme konulacak olunursa t=y+4 olup, x=5y2+43y+94 elde edilir.

2- A=3x2+6xy+y2+5z yörüngesi verilmektedir.x=3t, y=t, z=(t-4)/5 parametrik denklemleri kullanarak yörüngenin zamana göre matematik ifadesini bulunuz

3- F=0,1x2+x arz denkleminde 1< x < 2 a) x=1,3 , x=1,4 için fiyatları bulunuz b) bu arz aralığında ortalama fiyatı hesap ediniz. c) Yine bu arz aralığında fiyat artışını, artış hızını hesap ediniz d) x=1,35 arz fiyat elastisitesini hesap ediniz

ÇÖZÜMA) x=1,3 için F=1,469 , x=1,4 için F=1,596B) Ortalama fiyat ½ (1,469+1,596) = 1,532C) ΔF = 1,596-1,469=0,127

Artış hızı ΔF/Δx=0,127 / (1,4-1,3) =1,27D) x=1,35

dF/dx = 0,2x+1 = 0,2 (1,35)+1=1,270

4- 7<x<10 talep eğrisi ise, a) x=8 ve x= 8,1 aralığında ortalama fiyat değişimini bulunuzb) x=8,05 noktasındaki marjinal fiyat değişimini bulunuz.

5- Fiyat arz denklemi F=0,1x2 + x 6<x<10 fiyat talep denklemi

ise

78

a) Denge fiyatı nedir?b) Denge fiyat noktasında fiyat-arz elastisiteleri nedir?c) Denge fiyatı noktasında fiyat-talep elestisitesi nedir?

ÇÖZÜM

a) 0,1x2 +x =

x(0,1x2+0,4x-9) =0 x1=0 , x2=-11,7 x3=7,7denge fiyatı x=7,7 birim

b) =0,2x+1 x=7,7 için =2,54

Fiyat-arz elastisitesi 2.54 tür.

c)

6- Fiyat arz denklemi F=0,1x2+x , fiyat talep denklemi 4 < x < 8 verildiğinde,

a) Problem 5’e göre doğacak olan talep kayması nedir?b) Yeni denge fiyatı kaç olur?

7- F=0,1x2+0,8x-0,9 fiyat talep denklemi

< x < olduğunda ,a) Problem 5’e göre doğacak olan arz kayması nedir?b) Yeni denge fiyatı kaç olur?c) Bu denge fiyatta ile her iki elastisite ne olur?

8- Fiyat-Talep Denklemi ,

Fiyat Arz Denklemi F=0,1x2+0,8x-0,9 olduğunda, yukarıdaki 6. Ve 7. Problemlerde arz ve talep kayması ne olur? Yeni denge fiyatları nelerdir?

9- 1000 liranın 3 yil için %15 den basit faiz ve de bileşik faizle getirisini hesap ediniz

79

ÇÖZÜMP= 3(1,15) 1000= 3450Basit faizde getiri 1 yıl için [(1,15)-1]1000 = 150Üç yıl için getiri 450 birim olur. Bileşik faizi de (1,15)31000= 1520,8Getiri 1520,8 -1000 =520,8

10- 1000 liranın 3 yıl için %15 den aylık bileşik faiz ve günlük bileşik faizle getirisini hesap ediniz.

11- 1000 TL nin %18 den günlük bileşik faiz uygulanması halinde bir yıllık, iki yıllık getirisi ne olur. Basit faizle elde edilecek getiri farkını bulunuzCevap Bir yıllıkta günlük bileşik faiz 197.16, iki yıllık433.2 lira getirir.Basit faiz, bir yıllık180, iki yıllıkta 360 TL getirir

12- Önümüzdeki on yıl içinde ayda 1000 TL gelirim olacaktır. Banka faizi %12 olması halinde bu para için bugün ne teklif edebilirlerCevap 69700 TL

ÇÖZÜM

P = , i=0,12/12 a=1000

P= 100000. 0,697 = 69700

13- Önümüzdeki 20 yıl için her ay 1000 TL tasarrufumu bankaya %15 ile yatırıyorum. Bu dönem sonunda ayda25000 lira çekmek istiyorum. Faizlerin ayni kalması halinde bu birikimimden kaç ay gelirim olacaktır.Cevap 9yıl 5ay

14-Önümüzdeki 20 yıl boyunca ayda 1000 TL aylık gelir alabilmem için bu günden asgari olarak ne kadar parayı %18 faizle bankaya yatırmalıyımCevap 64800TL

ÇÖZÜM

P= a=1000, i= 0,015 P=?

P=

15- Ömür boyu ‘a’ aylık gelir nasıl sağlayabilirim. Yatırılacak para A0 , faiz oranı r dir.

80

16- 20 yaşındaki bir genç, 10 yıl her ay birikimde bulunarak, 30 yaşından itibaren 1000 TL lik ömür boyu bir emekli maaşı almayı planlamaktadır. Faizlerin %15 olduğu düşünülerek, aylık yapması gereken birikimi bulunuz.

ÇÖZÜM

P=

P= = 80 000

a= 1290 TL

17- Amerikalılar, Manhattan adasını Kızılderililerden 1624 yılında incik boncuk la ödenen 24 $ a almışlardır. Bu paranın yıllık %12 bileşik faizle bugünkü değeri nedir. Aylık bileşik faizle değeri ne olur. Sürekli bileşik faizle değeri nedir?.

18- Bankadan 240 000 TL borç alıyorum, geri ödemeyi ayda 2000 TL ile yapmak istiyorum. Aylık % 0.8 faiz olduğuna göre, bu borcu kaç ay da ödeyebilirim.

P=240000 a= 2000 i=0,8 n = ln25 / ln 1,008

n=404 ay

19- Yukarıdaki problemi, borç geri ödemesini 25 yılda yapmak istersem, aylık ödemelerim ne olur?

20- Bankadan alınan 200.000 TL borcun ilk 5 yılda faiz ve geri ödemesi yoktur. Bu dönem sonunda 5 yılda eşit aylık taksitlerle geri ödemek istiyorum. Aylık ödemelerim ne olur? Aylık faiz oranı %1,2 dir.

Çözüm: 5 yıl sonunda ana paraP= (1+r)mA dan200.000 (1,012)60=409.129 TL olur.

409129 (0,012)=a(0,511157)

a = 9604,7 Lira aylık taksit ödenecek.

21- Yukarıdaki problemi aylık taksit yerine yıllık taksitlerle ödersem taksit miktarı ne olur?. Yıllık faiz %14.4 tür.

81

22- Nominal faizin %15 enflasyonun %7 olduğu bir ortamda reel faiz oranı nedir?

23- Nominal faizin %25 enflasyonun %10 olduğu, faiz gelirinin %20 ile vergilendirildiği durumlarda reel faiz nedir?

Çözüm: e= 0,1 r=0,25 t=0,2

24- Faizin %30, enflasyonun %15 faiz vergileme oranının %20 olduğu bir ortamda reel faiz oranı nedir?

25- Nominal faiz r enflasyon e vergileme oranı t ise mevduatın değer kaybetmemesi için nasıl bir r,e,t bağıntısının olması gerekir.

26- Enflasyonun %20, vergi oranı da %20 ise, paranın değer kaybetmemesi için hangi nominal faiz ile işletilmelidir?

r ı= 0 olmalı. e = (1-t)r0,2 = (1-0,2)rr = 0,2/0,8= 0,25, %25

27- Enflasyon %25, vergi oranı %20 olduğu bir ortamda reel faizin %10 olması istense, para hangi nominal faiz ile bankaya yatırılmalıdır.

28- Bir kapitalin 5, 8 ,15 yılda 4 e katlanması için hangi faiz oranları ile bankaya yatırılmalıdır ?

Çözüm: P=A(1+i)5 P/A=(1+i)5

ln 4= 5(1+i)= ln(1+i)=0,2772 1+i=1,319

i=%31,9P/A=(1+i)8 ln4=8ln(1+i)ln(1+i)=0,1732 i=18,9

P/A=(1+i)15 ln4=15ln(1+i)Ln(1+i)=0,0924 i= 9,7%

29. Geçmiş 8 yılın buzdolabı ünitelerinin (bir ünite 10000 adet) satışları tablodaki gibidir.

82

2001 122002 152003 182004 192005 192006 202007 232008 26

a) Hareketli ortalamalar olarak 2010 , 2011 tahmini yapınız. (moving average)

b) Centered moving average 2009, 2010, 2011 olarak tahmini yapınız.

c) Ağırlıklı hareketli ortalama olarak 2009, 2010 tahmini yapınız.d) Üstel düzeltme (exponantial smoothing) ile 2009 ,2010 ,2011

tahmini yapınız.

30. Bir malın satışları tabloda verildiği gibidir.

T 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10Y 21 22 24 23 25 26 23 22 30 36

a) Bu problemde =0,2 için; 1- =0,8 kullanarak t=11, t=12, t=13, t=14 için tahmin yapınız.b) =0,6 için; 1- =0,4 alındığında tahminleri tekrar ediniz. c) Bu iki tahminden hangisi daha iyi sonuç vermiştir? (tahmin ile gerçek rakamlar arasındaki farkların karelerinin ortalamalarını mukayese ediniz.)

31. Bir mala talep tabloda verildiği gibi gerçekleşmiştir.

T 1 2 3 4 5 6Y 155 165 130 145 165 185

a) =0,4 kullanarak t=11, t=12 için üstel tahmin yapınız.b) =0,8 kullanarak t=11, t=12 için tahmin yapınız.c) Hangi çözüm daha iyi sonuç vermektedir

32 Arz-Fiyat eğrisi F=x2+4 F: fiyat

Talep –Fiyat eğrisi F= x: miktar

a) Denge fiyatı nedir?

83

b)Bu noktada fiyat elastisitesi nedir?

33 Bir uçak fabrikası t=0’da 1 uçak, t=1’de 3 uçak, t=2’de 5 uçak satıyor,

üstel eğrisi kullanarak en küçük kareler metodu ile bu donelerden geçen eğriyi bulduktan sonra t=3 için satacağı miktarı hesap ediniz

34 Aşağıda verilen zaman serisine

X 0 1 2 3. Y 4 4,2 4,5 5

a) Lineer bir denklem yerleştirinizb) Quadratik bir eğri yerleştirinizc) Bunlardan hangisi verileri daha iyi temsil etmektedir.

84

3.MİKRO EKONOMİDE TEMEL KAVRAMLAR

Mikro ekonomide, işletme için hayati önemi haiz verimlilik, maliyet, fiyat, değer, fayda, ve bunların zaman içinde değişimidir. Bu olguların ayrı ayrı incelenmesinde fayda vardır. Verimlilik,( productivity nin bir alt cümlesidir) bir iş veya eylem için ortaya konulan (para, iş gücü, sermaye) kaynakların getirisine oranıdır. Bu oran büyüdükçe verimlilik artar, küçüldükçe verimlilik düşer. Bir adam kendi kol gücünü kullanarak bir bahçeyi çapalasın, bu tür bir çalışmada günde 800-1000 m2 bir alanın toprağını alt üst eder. Çift sürmeye alıştırılmış bir at kullanıldığında günde 5-6 bin m2 bir alan sürülebilir. Mal sahibinin gücü varsa traktör ile bu sürümü yaparsa, günde 70-80 bin m2 lik bir bahçenin çifti tamamlanabilir. Bu örnekte adam yalnızdı, küçük bir alanı çapaladı. Kendisi at kullanmaya başlayınca, 5-6 bin m2 yer sürdü. Yani adam at ile 6-7 insanın yapabileceği işi yapabilir duruma geldi. Traktör kullandığında 60-70 kişinin işini bir günde yapar oldu. Verimlilik artışı, ilave kaynaklarla yapıldı. İşe uygun kaynakları doğru yerde doğru zamanda kullanmak esastır. Bahçe kazan kişinin milyonlarca lira tutarında mevduat defteri olabilir. Çok zengindir ama ata veya traktöre yatırım yapıp bunları kullanmayı öğrenmediği müddetçe verimliliğini arttıramaz. Yine bahçeyi kazan kişi örneğine dönelim. Çift sürmenin Mart ayında yapıldığı bir bölge düşünelim. Adam traktörü Nisan ayında aldıysa, traktöre yatırım yaptı ama yanlış zamanda yaptı. Bu traktör 11 ay iş yapmadan evin önünde duracaktır. Her kaynak zaman içinde yıpranır. Traktör de durduğu yerde eskir, bakımı için para harcanacaktır, sigortası yapılacaktır. Dolayısıyla doğru zamanda kullanılmayan kaynağın bir götürüsü söz konusu olacaktır.

Mikro ekonomi, işletmelerin üretim süreçleri içinde kaynak yaratmaları yönü ile ortaya koydukları performansı inceler, Bir işletme için en önemli kavram, üretimdeki maliyettir. Maliyet, işletmenin rekabet gücünü, karlılığını etkileyen başlıca unsurdur. İşletmenin karı maliyetleri kontrolden geçer. Satış fiyatlarını genelde Pazar dikte eder, bu değerleri yükseltmek kolay değildir. Pazarda fiyatın

85

farklılaşması marka ile mümkündür. Tabiatı ile satıcının becerisi de önemlidir. Kurumsal yatırımlarda kar etmek esastır. Bu tür kurumlar Türk Ticaret kanunu ile tanımlanmış olup, hükmü şahsiyet olarak faaliyet gösterirler. Adi ortaklık, komandit, limitet ve anonim şirket, kooperatif şirketler adı altında olabilir.Bu şirketlerin mal varlıkları olduğu gibi, çalışanı yöneticisi, geliri, gideri olur. Bu kuruluşlarda ana dürtü kar elde etmektir, yani sahip oldukları kaynakları çoğaltmaktır. Çoğaltılan kaynaktan toplum adına yönetimler vergi alınır. Vergi miktarları kar ile orantılı olup, yönetimlerin ihtiyacına göre bu yüzde oranı değişmektedir. Bu gün ülkemizde kurumlar vergisi %20 olup, kar dağıtımı yapıldığında ortaklar tekrar vergilendirilmeye tabi tutulurlar. Mal veya hizmet üreten bir işletmede üretim için gerekli girdilerin temini en önemli aktivitelerin başında gelir. Girdileri istenilen kalitede en ucuza almak ve bedelini mümkün olduğu kadar geç ödemek esastır. Böyle bir tercih üretim maliyetlerini düşürür. Bir işletmenin durumunu , bilanço, kar/zarar tablosu, nakit akımı ve Pazar pay değişimleri ile anlamak mümkündür. Bilanço ve kar/zarar tabloları için maliyet en önemli unsurdur. Bunu biraz açalım.

3.1 MALİYET ve ANALİZİ

Maliyet ilk çağlardan beri var olan bir kavram. Avcılık ile geçinilen devirlerde bile yapılmak istenen bir işin maliyeti şuur altında yapılır, Öyle yolaçıkılırdı. Bu gün maliyetini düşünmediğiz her şey sonunda hüsranla sonuçlanabilir.

İşletmede üretilen ürünlerin maliyeti, onun pazarda satılıp satılamayacağının habercisidir. Satılamayacak ürünün işletmeye zarar yazılması kaçınılmazdır. Maliyetin yüksek olması onun pazarda rekabet gücünü zayıflatır veya yok eder. Rekabet edemeyen bir işletme kapanmaya mahkûmdur. Bu durumdaki bir işletme sahiplerinin ortaya koyduğu kaynakları yok eder.Bir işletmenin durumunu dört tablo ortaya çıkarır. Bunlar Bilanço, kar/zarar tablosu, Nakit akım tablosu ve Pazar payı değişimi tablolarıdır. Bilanço genelde 1 yıllık, kar/zarar bir yıllık (üç aylık da yapılması gerekiyor) nakit akım tablosu günlük , haftalık, aylık , üç aylık ve yıllık yapılır. Bir işletmenin sahibi şirket sanal bir varlıktır. Bu varlığın yaptırdığı ürünlerin maliyeti çok önemlidir.

Maliyet içinde ham, yarı mamul , mamul madde bileşenleri yanında iş gücü, enerji, yatırım mallarının amortismanları da çok önem taşır. Bu bileşenlerin maliyet içindeki ağırlıkları her mal veya hizmet için farklı farklıdır. Çimento üretiminde maliyet içinde enerji büyük bir ağırlık taşırken, bir dişli üretiminde enerjinin payı çok küçüktür. Konfeksiyon sanayinde işgücü maliyeti, toplam içinde büyük ağırlık taşımaktadır.

86

3.1.1. Bilanço İşletmelerde sabit mal varlıkları (üretim araçları) ,alacakları, borçları, stokları, ortakların koydukları sermaye zaman içinde değişmektedir. Bu değişimleri ifade eden tablolara ‘Bilanço’ denilmektedir. Bilanço, bir işletmenin özkaynak ve yabancı kaynakları belirli bir formatla veren tablolardır. Bilaço nekadar büyük ise şirket o kadar varlıklıdır denilir. İşletmelerin faaliyetleri sonucunda doğan gelir gider, kar, ve ödenecek vergileri gösteren tablolara da kar/zarar tabloları denilmektedir.İşletmelerin sahibi genelde sanal bir varlık olan şirketlerdir. Bu sanal varlığın, tıpkı gerçek varlıklar gibi çevresi ile alışverişi ve ekonomik faaliyetleri de vardır.

Bilanço, sanal varlık olan bir şirketin alacakları ve borçlarını gösteren belli bir formatta hazırlanmış tablolar ve ekleri cümlesidir

Bir bilançoda iki kolon vardır. Bunlar varlıklar(aktifler), yükümlülükler (pasifler) adını alır. Yani işletmenin kendi varlıkları ile kendilerinde bulundurduğu yabancı kaynakları topluca veren tablolardır. Bu tablolar çifte yazılım ile alacak borç şeklinde yasal defterlere kaydedilir.Aktiflerin sıralanması, likit varlıklardan (dönen varlıklar olarak adlandırılırlar) başlar, sabit yatırımlar ile biter. Likit varlıklar, kasa, Banka, alacak hesapları (çek, senet), menkul değerler, ve stoklardan teşekkül eder. Sabit yatırımlar eksi birikmiş amortismanlar yazılarak net bağlı kıymetler olarak aktif kolonunun en altına yazılırlar.Bunlara duran varlıklar veya maddi varlıklar denilir. Ayrıca gayrimaddi duran varlıklar da olabilir. Marka değeri, alınmış olan kno-how, teknik yardım da bu tür duran varlıklardır.Pasiflerin sıralamasında tedarikçilere(şirketten alacaklı olanlara) borçlar, şirketçe verilmiş senet, çekler, kısa vadeli birikmiş borçlar(personel, elektrik, su, akaryakıt, vergi ve SSK primleri) , kısa vadeli banka borçları dır.Bir yıl içinde ödenecek faizler ve ana para taksitleri de cari pasifler kolonuna ayrı bir madde olarak eklenir. Yukarıda sayılanlar cari pasifler adını alır. Bir şirketin işletme sermayesi, dönen varlıklardan cari pasifler (kısa vadeli yükümlülükler) çıkarılması ile bulunur. Pasif sütununda uzun vadeli borçlar, sermaye, dağıtılmamış kar satırları da olur. Kıdem tazminatları da yeniden değerlendirme değerleri de yazılır. Toplamları da bilançonun pasif kalemini meydana getirir..Aktiften herhangi bir artma, pasifte de aynı miktarda artma olması gerekir. Borçlar azalıyorsa(ödeniyorsa) , kasa, bankadan para çıkmış demektir. Böylece bilançonun iki tarafı da ayni miktarda küçülmüştür. Aşağıda bilanço ya ait küçük bir örnek verilmektedir

87

AKTİF (Varlıklar) PASİF(Yükümlükler, borçlar)

Likit Varlıklar ……………… Cari Pasifler………………… Kasa………………………… Borçlar(tedarikçilere)……… Banka …. …………………… Kısa vadeli Banka Borçları. Menkul kıymetler……………. Şirketborç senedi,çek………

Alacak Hesapları(çek,senet)… Kısa vadeli borçlar(personel,elek- Stoklar …………… ……….. trik enerji, SSK prim borçları)… Sabit Varlıklar ……………… Uzun vadeli borçlar………. Maddi duran varlıklar…….. Uzun vadeli banka borçları. -Birikmiş Amortismanlar … Öz varlıklar……………….. Net Bağlı Kıymetler ………. Ödenmiş Sermaye Maddi olmayan duran Dağıtılmamış kar, kanuni

Varlıklar………… karşılıklar,Yeniden değerlen… Kıdem tazminatı karşılığı.

TOPLAM TOPLAM

KAR/ZARAR (GELİR/GİDER TABLOSU)

Bir işletmenin çalışma verimliliği, ve sağlık durumunun ikinci önemli göstergesidir. Onun 3 aylık ve yıllık çıkarılan kar/zarar tablosu hem ortaklara verilecek kar payı ve hem de maliyeye ödenecek vergilerin kaynağıdır.Bu tablo kamuya şirket hakkında önemli bilgi vermesi yanında, Sektörün karlılığı ile ilgili ip ucu verir.

İşletmenin faaliyetinden yani, üretiminden , satılabilir olanları pazarda tüketici ile buluşur. İşletmeye bir gelir olur . Aslında kar zarar tablosunun iki ana kalemi vardır. Birincisi satış gelirleridir. Bu kalem, satılan mallar karşılığında

88

işletmenin aldığı- alacağı paralardır. Satış gelirlerinden, mal iadeleri, bayilik payları gibi giderler düşüldükten sonra net satış gelirleri adı altında tekrar yazılabilir. İkinci büyük kalem, satılan malların maliyetidir. Bunların içinde , mamul, yarımamul, hammadde, enerji ve iş gücü maliyetleri vardır. Bir başka deyişle, satılan malların maliyetinde üretim için gerekli bütün girdilerin maliyeti bulunur. aşağıda böyle bir tablo örneği verilmektedir.

TİPİK BİR KAR/ZARAR TABLOSU

Satış Gelirleri(net) …………………………...................................................

-Satılan Malların Maliyeti…………………………………………………….. -Diğer maliyet unsurları( Giderler)……………………………………………-Faiz,vergi,amortisman öncesi kar (EBİTDA Earning Before İnterest Tax Depriciation & Amortisation)…………………………………………………-Amortismanlar………………………………………………………………… Faiz ve vergiden önceki Kar (EBİT Earnings before , Interest and tax)………-Finansman Giderleri(Faizler)………………………………………………….Kurumlar vergisi matrahı (EBT Earnings before Tax)………………………..-Kurumlar Vergisi (%20)……………………………………………………….Net Kar/zarar …………………………………………………………………

Kar/ zarar tablosunda net kar satırı hep artıda olmalıdır. Kar olmayan yıllar, önceki yıllar karları ile kapatılıp kapatılamayacağına bakılır. Şirketin sermaye borç rasyosu küçük ise, kar zarar tablosunda finansman giderleri büyük olup, kar küçük, EBİTDA büyük olur. Şirketin çalışma (operasyonel kar) tatminkar iken vergi öncesi kar çok küçülmüştür. Bu durumda finansman yapısı bozuk olup, sermaye veya benzeri kaynakla bünye düzeltilmelidir. Şirketin yatırım indirimi var ise, vergi öncesi kardan düşüldükten sonraki bakiyeye %20 kurumlar vergisi uygulaması yapılır.

Bir şirketin önemli durum bildirgelerinden biri de nakit akım tablosudur. Aşağıda örnek bir nakit akım tablosu verilmektedir. Tablo günlük, haftalık, aylık ve yıllık olarak hazırlanır. Aşağıda çeşitli periyotlarla hazırlanması gereken örnek bir nakit akım tablosu örneği verilmektedir. Bu tabloda şirkete giren kaynaklar artı, şirketten çıkan kaynaklar eksi olarak kaydedilir. Kayıt genelde günlük bazda yapılır.Net nakit dengesinin her zaman için pozitif olması hedeflenir.

89

NAKİT AKIM TABLOSU Aylar/Yıllar 1 2 3 4

Vergi Öncesi Net Kar……………………………………………………….+Amortisman ………………………………………………………………+Tedarikçilere borçlardaki artış……………………………………………+Ödenecek borçlardaki artış ………………………………………………

- Alacak hesabındaki artış ……………………………………………- Stoklar artışı…………………………………………………………- Ödenecek senet ve çek hesabındaki azalış………………………….- Uzun vadeli borçların azalışı ……………………………………….- Kar payı ödemeleri………………………………………………….

Net Nakit Dengesi ………………………………………………………..

Burada önemli konu net nakit dengesinin her dönem için pozitif olmasıdır. Hangi dönemde nakit dengesi eksi veriyorsa o dönem hemen birikmiş rezervler (banka+kasa) , krediler ile kapatılma durumundadır. Şirketlerin ürettikleri malların pazardaki durumu da , onun performansının bir kriteridir.

Üretimdeki malların Pazar payı değişimleri zaman içinde bir grafik şeklinde gösterilmesi gerekir. Üretilen malların pazardaki payı artıyorsa sevindirici, azalıyorsa düşündürücüdür. Rakiplerin durumu, Pazar fiyatları, kalite, Pazar payını etkileyen faktörlerdir. Bu parametreleri göz önünde bulundurarak, elde edilmiş bulunulan Pazar payının en azından korunması için tedbirler düşünmek gerekir.

3.1.2 Bilanço Değerlendirmeleri

Bilançoların hazırlanmasında bazı genel standartların olmasına rağmen , ülkeler arasında farklı gösterimlere sahiptir. Bilançolar birçok rakamdan oluşur, bu rakamları birlikte değerlendirmekle işletmelerin sağlığı ile ilgili yorumlar yapılabilinir.

90

Bir şirketin ekonomik performansını Değerlendirilmesi (Rasyo Analizi) bilanço, kar/zarar tablosu, nakit akım tablosundaki bulunan satırlardaki rakamlarının birbirilerine bölünerek elde edilen oranların değerlendirilmesidir.Bu oranlar(rasyolar) aşağıdaki gibi özetlenebilir.

Likidite Oranı: Likit varlıklar/Toplam Varlıklar Cari Rasyo : Likit Varlıklar/ (cari)kısa vadeli yükümlülükler Asit Test: Stoklar/Cari pasiflerStok Devir oranı: Satışlar/StoklarSatışların toplam varlıklara oranı :Satışlar/Toplam varlıklar Satışların vade yapısı : Alacaklar hesabı/Günlük satışlarBağlı kıymetler(varlıklar) devir oranı: Satışlar/Net bağlı varlıklar Birim varlık başına satışlar: Toplam satışlar/ toplam varlıklar

Bunları biraz açalım.

-Likidite Oranı, İşletmenin likit varlıklarının toplam varlıklar içindeki payını verir. Bu payın yüksek olması istenir. Likidite oranı yüksek olan işletmeler kolayca kaynak temin eder, yatırımlarını finanse edebilir.bir ekonomik krizi göreceli olarak daha kolay atlatabilir.

-Cari Rasyo, bir şirketin kısa vadeli yükümlülüklerini yerine getirebilme kabiliyetini gösterir. Bu oranın birden büyük olması halinde işletmenin kredibilitesi yüksek olur. kredibilite , piyasadan, bankalardan borçlanmada önemli bir tanımdır. Kredibilitesi yüksek ise kolay borçlanılır.

-Asit Test Rasyosu, hazır kıymetlerden stokların cari pasifleri karşılama oranını verir. Bu oranın 1 den büyük olması, şirketin borçlanabilme kapasitesini yükseltir. Bir başka deyimle, raflardaki mal, şirketin borçlarını karşılayabilir olması, onun itibarının ve kredibilitesinin yüksek olmasını sağlar.

-Stok devir oranı, büyük olduğunda, stok devir hızının yüksek olduğunu, dolayısıyla stoklarda bağlı kıymetlerin göreceli olarak az olduğunu gösterir.Bu oranın tersi, stokların devrini gün olarak verir (365 ile çarpımı) Stoklarını (mamul , yarı mamul, hammadde, işletme malzemesi stokları) küçültülebilmesi işletmecinin temel hedefidir. Bağlı kıymetleri, kaynakları asgaride tutmak önemlidir.

-Ortalama tahsilât zamanı, (ticari alacakların toplam satışlara bölümü nün 360 ile çarpımıdır.) Gün olarak verilen bu süre yüksek olduğunda, işletme sermayesinin yüksek olduğu vadeli satışların çok olduğunu gösterir. İşletmeci, tahsilatı mümkün olduğu kadar erken (mal satış anında) , ödemeleri mümkün

91

mertebe geç yapma maharetini göstermelidir. Parakende satış mağazalarında tahsilat ödemeden öncedir.

-Sabit kıymetlerin devir hızı, yüksek olması istenir. Birim bağlı kıymetler(fabrika+gayrımenkul)in doğurduğu satışlardır. Bunun yüksek olması, katma değerin de yüksek olduğunu gösterir. Genel tabir az para ile çok iş yapmak şeklindedir.

-Toplam Varlıkların Devir Hızı, Satışların toplam varlıklara bölümüdür. yüksek olması halinde katma değerin yüksekliğine, az bir kaynakla daha çok mal üretmeye işaret eder.Bu hız genelde gün olarak verilir.

-Toplam Borçların Toplam Kaynaklara bölümü bir şirketin nasıl finanse edildiğini gösterir. Şirketin büyük çapta yabancı kaynaklarla finanse edilmesi şirketin piyasa değerinin yükselmesini baskı altına alır. Kaynak temini zorlaşır. Kredibilite düşer, şirketin itibarı sorgulanır hale gelir.

-Finansman Giderleri başına yaratılan EBIT, (faiz, vergi öncesi kar) şirketin borçlarını finanse etme, faizlerini ödeyebilme kabiliyetini gösterir. Oranın büyük olması istenir. Bu büyüklük borç servis oranını etkiler.

Borç Servis Oranı: (EBITDA+Leasing)/Faiz+Anapara+Leasing taksitleri, Bu oranın büyük olması işletmenin borç ödeme kapasitesinin yüksek olduğunu gösterir.

Brüt kar marjı : Brüt karın satışlara oranıdır.Bu oranın piyasanın elverdiği ölçüde yüksek olması istenir.

Satış Kar Marjı: Net Karın satışlara oranıdır.Bu oranın yüksek olması, işletmenin verimliliğinin bir göstergesi olmaktadır.

Bilanço ve kar/zarar tabloların beraber değerlendirilmesi sonucu, yatırımın geri ödeme süresi (return on investment), sermayenin karlılık oranı (return on capital), yatırımın iç karlılık oranı (internal rate of return) bulunur ve diğer rakiplerle mukayesesi yapılır. Ayrıca amortisman vergi ve faiz öncesi kar (EBİTDA, earnings before interest, tax, depriciation and amortisation), ile , vergi faiz öncesi kar (EBİT, earnings before interest and tax), kavramları da önemli göstergelerdendir.

Bir şirketin karlılığı ve geleceğinin kaba göstergeleri olan bu oranlar çok çabuk elde edilebilinen ve değerlendirilebilinen oranlardır.İşletmenin mali ve finans bünyesi iyi idare ediliyor olması da aranan bir durumdur. Nakit akım tablosunda, günlük olarak nakit fazlalığı bulmak aranan bir özelliktir. Ancak

92

buna ulaşmak bir hayli zordur. Zorluk, satışların, ödemelerin eş zamanlı olamamasından da kaynaklanabilir. Aşağıda imalat sanayinde çalışan bir şirketin hazırlanan rasyo tablosu görülmektedir.İş planına veya fizibilite çalışmasına böyle bir tablo konulması arzu edilir.

RASYO ANALİZİ YILLAR/AYLAR 1 2 3 4 5

Satışların Büyümesi _________________________________________________________________________________

Alacak hesapları/Toplam Varlıklar Diğer Likit Varlıklar/Toplam Varlıklar Toplam Likit Varlıklar/ Toplam Varlıklar Duran Varlıklar/Toplam Varlıklar Yükümlülüklerin DeğişimiCari Pasifler /Duran Varlıklar Uzun vadeli Borçlar/Duran varlıklar

Varlıkların Değişimi Net Varlıklar(Öz varlıklar)

Satışlara Oranlar Brüt Marjin /Satışlar Satış, genel giderler, Yönetim Giderleri /Satışlar Reklam Giderleri/Satışlar EBIT/Satışlar

Esas Rasyolar Cari Rasyo Asit Test Borçların Toplam Varlıkları Vergi öncesi kar/Toplam varlıklar Net kar marjı /satışlar Kar/ Sermaye Hareketlilik oranları Alacak hesabı/Ciro Tahsilat Süresi Gün Tedarikçilere borçlar/ciro Ödeme gün sayısı Toplam varlıklar /Satışlar

Borç Rasyoları Borçlar/net varlıklar Cari Pasifler / Toplam yükümlülükler

Likidite OranlarıNet işletme sermayesi

93

Borç servis oranı

Diğer oranlarToplam varlıklar /ciro Kısa vadeli borçlar/Toplam varlıklar Asit test (stoklar/cari pasifler)Satışlar/Net varlıklar Kar Payı Ödemeleri

3.2. ÜRETİM KAPASİTESİ – FİİLİ ÜRETİM

Bir işletmenin belirli bir zaman aralığında yapabildiği malların sayısına, ağırlığına, o tesisin üretim kapasitesi adı verilir. Bir bisiklet fabrikasının üretim kapasitesi denildiğinde günde 8 saatte, yılda üretilebilecek bisiklet sayısı olarak verilir. Bir rüzgar enerjisi santralinde yıllık elektrik üretim kapasitesi yılda 3600 saatte üretebileceği elektrik enerjisi olarak verilebilir. Bir entegre çelik tesisinin, bir düz cam üretim tesisinin bakım için zorunlu duruş günlerinin bir tam yıldan çıkarılarak bulunan süre içinde yapabileceği üretim miktarı onun kapasitesi adını alır. Yani işletmenin karakterine göre, bir,iki,üç vardiya üretim miktarı o işletmenin kapasitesi olarak da adlandırılabilir.

Fiili üretim, kapasiteden mutlaka farklıdır. Tezgahların başındaki adamın almayışı, elektrik kesintisi, hammadde, yarı mamul, mamul maddelerin işletmeye zamanında gelmemesi durumlarında fiili üretim, kapasiteden farklı olacaktır. Bir zeytin yağ tesisinde 24 saat hiç ara vermeden işlenebilecek zeytin miktarı, o hattın kapasitesi olarak belirtilir. Ama fiili üretim mutlaka daha küçük olur. Parti mallarının değişiminde, elektrik kesilmesinde ustabaşının makine başından ayrılması halinde fiili üretim işletmenin kapasitesi altında kalacaktır. Bazı durumlarda bir imalat tesisi için verilmiş olan kapasiteden daha büyük miktarda üretim yapılabilir. O durumda kapasite üstü çalışıyor denilebilir. Böyle durumları sanayimizde görebilmek nadirattandır. Fiili üretimin kapasiteye oranı , kapasite kullanım oranı adını alır. Kapasite kullanım oranı 100 e yaklaştıkça endüstrinin verimi artar. Karlılık artar, katma değer artar.

3.3 DİREKT MALİYET UNSURLARI:

Bir mal veya hizmetin üretimine doğrudan giren fiziki girdi ve işgücüne, o malın direkt maliyet unsurları adını vermekteyiz. Örnek olarak; bir buzdolabı üreten tesiste üretim için gerekli olan saç, boya, plastik, bakır, alüminyum, menteşe, cıvata, somun, ekovat elektrik kablosu, priz, doğrudan makine işçiliği, montaj işçiliği, paketleme işçiliği, parçaların üretim aşamasında fabrika içinde taşıma, ve var sa ,buzdolabını bayilere ulaştırma için gerekli taşıma giderleri, buzdolabı üretiminin direkt maliyet giderleri adını alır. Bir buzdolabı için ne kadar fiziki girdi gerekiyorsa, bin buzdolabı üretimi için de bu fiziki girdilerin bin katı

94

gerekir. Bir başka deyişle, fiziki girdiler ile direk iş gücü harcaması, kullanılan kapasite ile doğrudan orantılıdır. Ticari bir işletmede (süpermarkette) satılan malların satın alma bedeli direkt maliyet unsurudur. Alınan bu malların satış yerine kadar getirilmesi, bunların indirilmesi, istif edilmesi için gerekli harcama direkt maliyet unsurudur.

Direkt maliyet unsurlarının satın alınma değerleri önemlidir. Bunun kadar önemli olan üretim için gereken iş gücü maliyetidir. Mamulün karakterine göre bu iş gücü maliyeti, fiziki girdi maliyetinden daha çok veya az olabilir. Bu tür mamul üzerinde verimliliği arttırmak, bir birim için gerekli iş gücü süresini veya maliyetini düşürmekten geçer. İş gücü maliyetinin yüksek olması onun emek yoğun bir işletme olduğunu gösterir. Teknoloji ağırlıklı işletmeler de işletmelerde işgücü maliyeti düşük olur. Buna mukabil ilk yatırım büyük olur. 50 yıl önce 25 bin iğlik bir iplik tesisinde 180 kişi çalışıyorken bugün 3 kişi bile böyle bir tesisi çalıştırabilmektedir.

Mamulün toplam maliyetinin büyüklüğü fiziki girdilerin toplam maliyetine bağlıdır. Bu girdileri azaltabilmek, tabiatıyla o mamulün proses akım şemasına bağlıdır. Üretim teknolojisinde yapılacak iyileştirmeler ile, daha az hammadde, yarı mamul, mamul veya elektrik, proses suyu, yakıt giderleri kullanma durumu ortaya çıkabilir. Böyle bir durumda mamulün direkt maliyeti azalır, bu da toplam maliyete yansır.

Üretimde kullanılan hammadde, temel girdilerdir. Bir tekstil fabrikasında bez dokuması, bundan da konfeksiyon üretiliyorsa, bez dokuması için kullanılan iplik, hammadde ,dokunan bezin boyanması, ısıl işlemi, kesimi için kullanılan ve bezin bünyesine giren girdiler yarı mamul, konfeksiyona dönüştürülme aşamasında gerekli olan düğme, fermuar, tela mamul madde olarak sınıflandırılır. Daha teknik bir ayrım şöyledir; Bir mamulün içine giren maddeler bu girişlerinden sonra ortaya değişik bir madde çıkıyor (şekil değiştiriyor) ise o tür girdilere hammadde diyoruz. Çok az bir değişikliğe uğrayan girdilere de yarı mamul diyebiliriz. Genelde yarı mamul kendi başlarına tüketiciye ulaşmaz. Mamul madde son üretim aşamasında mamulün içine bir değişikliğe uğramadan giren maddedir. Bir buzdolabı imalatında, saç, alüminyum, bakır, plastik girdileri hammadde, kapı kolu, menteşe, raflar yarı mamul, ekovat ise mamul maddedir. Bu tür girdiler, maliyet içinde kullanılan kapasite ile doğru orantılıdır. Bunlara değişken giderler denilmektedir. Değişken giderlerin maliyet içinde büyük paya sahip olması, işletmenin kriz dönemlerine uyum sağlama kabiliyetini gösterir.

3.4 ENDİREKT MALİYET UNSURLARI

95

Bir işletmede genelde beyaz yakalı olarak isimlendirilen personelin iş gücü maliyeti ofislerde kullanılan elektrik, su ,personel ücret,yolluk,yevmiye,iaşe,ibate,ptt, giderleri,finansman giderleri, amortisman, endirekt maliyet unsurları adını alırlar.Basite indirgendiğinde, üretim kapasitesine bağlı olmadan kullanılan fiziki girdiler, faiz ve kiralar endirekt maliyet unsurudur. Endirekt maliyet unsurlarının bazıları kullanılan kapasiteler ile az çok değişirler, bu değişim, kapasite kullanım oranı ile doğrudan orantılı değildir. Mesela Finansman girdileri, kullanılan kapasite çok büyüdüğünde artar, ama bu artış üretim kapasite artışından daha azdır. Bazı işletmelerde finansman giderleri çok azdır. Sabit yatırım için kullanılan kredilerin faizi, işletmenin kapasite kullanımına bağlı değildir. Kredi kullanılıyorsa, çek senet tahsilatı, havale masrafları, ithalat yapılıyorsa, akreditif masrafları, finansman giderleri adı altında toplanabilirler. Bazı üretim kollarında finansman masrafları yüksektir. Yatırım için alınan borçlar, vadeli satışlarda müşteriye bağlı alacakların karşılığında yapılmış borçlar, alınmış kredilerin faizleri ,yine finansman giderleri adı altında toplanmaktadırlar.

Yatırım sürecinde genelde alınan yabancı kaynaklar(krediler) orta ve uzun vadelidirler, öyle olmalıdırlar. Bir yıla kadar vadeli olan kredilere kısa vadeli, beş yıla kadar olan krediler orta vadeli, daha uzun vadeli olan kredilere uzun vadeli krediler adı verilir. Genelde kısa vadeli krediler, işletme sermayesi olarak kullanılır. Bu sermaye belirli bir süre için işletmenin ve üretiminin ihtiyacı olan girdilerin temini için kullanılırlar. Orta vadeli krediler işletmenin zaman zaman gerçekleştirdiği yenileme yatırımlarını finanse etmek için kullanılırlar. Uzun vadeli krediler de yatırım kredileridir. Genelde makine ve ekipman alımlarında kullanılırlar. Vadeleri farklı olan kredilerin faizleri de farklıdır. Yatırım malları ithal ise, bu tür krediler alınmalıdır. İstikrarlı ekonomilerde döviz kredileri ve iç para ile alınan kredilerin riskleri aynıdır. Bu tür kredilerin riskleri varsa, risk ,bu tür riskleri bir getiri karşısında taşımak isteyenlere devredilir. Sigorta, hedging veya opsiyon satın alımı ile kur ve faizlerde doğabilecek riskler, başka işletmelere aktarılır.

İşletmeye yatırım kredileri yabancı bankalardan temin edilebileceği gibi, firma kredileri (suppliers credit) de olabilir. Makine üreticisi Firma, makinelerine, vadeli fiyat vererek bir finansman kaynağı şeklinde davranabilir. Bazı firmalar yaptıkları satışları kendi Eximbank (ihracat-ithalatı finanse eden bankalar) larına veya sigorta şirketlerine devrederek paralarını peşin alırlar, bu takdirde Eximbank maliyetlerinin tamamını veya bir kısmını yüklenme durumunda olurlar. Ayrıca factoring şirketleri vasıtasıyla da yaptıkları satışların bedelinin bir kısmını vadesinden önce alma fırsatı bulurlar.Bu gibi işlemler için yapılan harcamalar da endirekt maliyet unsuru olarak sınıflandırılır.

96

İşletmenin borçları genelde kullanılan üretim kapasitesinden bağımsızdır. Bu maliyet unsuru, sabit giderlerin bir parçasıdır. İşte üretim kapasitesine bağlı olmadan, onunla orantılı olmayan giderlere endirekt maliyet unsurları denilmektedir.

3.5 FAALİYET GİDERLERİ

Her işletmede, her gün faaliyeti içinde olsun olmasın giderleri olur. Kendi esas faaliyeti içinde oluşan maliyete sınai maliyet denilir. İşletmenin esas faaliyeti dışında ki giderlerin faaliyet içi giderlere eklenmesi ile de toplam maliyet bulunur.Esas faaliyet giderleri o işletmenin üretim teknolojisi ile ilgili olup, yönetim sürekli olarak daha düşük maliyette üretim yapmak için araştırma yapar, gerektiğinde küçük yatırımlarla inovasyon içinde olmalıdır.Esas faaliyet dışı giderler de yönetim biçimi ile firmanın finans yapısı ile ilgili olup, yönetim, bu giderleri küçültme gayreti içinde olur.

3.5.1. Esas Faaliyet Giderleri

İşletmelerin kendi esas üretim faaliyeti içine giren fiziki girdiler, işgücü, reklam, enerji giderleri (direkt ve endirekt giderler) toplamı faaliyet giderlerini oluşturur. Bu değere sınai maliyet denilir. Şirketin ödediği kira,yatırım kredi faizi,sigorta, mamul mal nakliye giderleri esas faaliyet gideri olarak sınıflandırılamaz. Sınai maliyet, rakip firmaların maliyeti ile yapılan mukayesede çok önemlidir. Bunun yüksek olması halinde rekabet gücü çok azalır. Rekabet ancak esas faaliyet giderlerin küçük olması ile sağlanabilir. Üretim maliyetinin düşürülebilmesi, genelde verimliliğin artırılması ve proses değişikliği ile daha düşük maliyete ulaşmak mümkündür.

3.5.2. Esas Faaliyet Dışı Giderler

Her işletmenin faaliyet giderleri olduğu gibi faaliyet dışı giderleri de olur. Önemli faaliyet dışı giderler, faiz, kira, sigorta, nakliye giderleri gibi.Bu giderler işletmenin faaliyetleri ile doğrudan ilgili değildir. Bilhassa yatırım finansmanı için alınan kredi faizleri, esas faaliyet dışı giderler olup, bu ortakların tercihi ile değişebilecek bir gider kalemidir. Ülkemizde kredi faizleri doğrudan maliyete girdiği için, şirketler mümkün olduğu oranda borçlanmak isterler. Yatırımlarda mümkün olan yüksek oranda kredi ve asgari oranda özkaynak kullanırlar. Bazı ülkelerde, kredi faizleri maliyet unsuru değildir. Böyle ülkelerde yatırımlarda daha büyük oranda özkaynak kullanılır.

97

Daha öncede ifade edildiği gibi bazı firmaların yatırım finansmanı ve işletme kredi faizleri önemli bir boyutta olduğundan, EBITDA (Earnings Before Interest, Tax, Depriciation and Amortisation ) önem kazanmaktadır. Bir başka deyişle esas faaliyet dışı giderlerin büyük olması sonucu işletme karlı bir sanayi olmasına rağmen karlı bir bilançosu olmaz vergi vermez kar payı dağıtamaz. Bir işletmenin EBİTDA sı negatif ise işletme mutlak zararda olup, işletme, kaynak tüketen bir kurum halinde görülmek durumundadır.

3.6. İŞLETMENİN KARLILIĞI

Bir işletmenin satış gelirlerinin üretim için gerekli olan harcamaların birbirine eşit olduğu noktaya başabaş noktası denilmektedir. Bu noktadaki üretim kapasitesi başa baş kapasitesi adıyla bilinir. Genelde tam kapasitenin yüzdesi olarak verilir. Bütün işletmeler bu başa baş kapasite üzerinde üretim yapmağa odaklanırlar. Bu kapasitenin altında üretim yapmak zarar etmek demektir. İşletmede kullanılan sermaye için de bir amortisman düşünüldüğünde ikinci bir başa baş noktası (kapasitesi) elde edilir. Grafikte bu nokta B’ ile gösterilmiştir. Bu kapasite üzerinde bir üretim karlı bir üretim anlamını taşır. Grafik 1 başabaş noktalarını göstermektedir. Bu grafikte OA mesafesi işletmenin sabit giderlerini göstermektedir. O ise sabit giderlere sermaye için düşünülen amortisman da eklenerek elde edilen ordinattır.

3.6.1 Satış Gelirleri

Satış gelirlerinin tespitinde brüt satışlardan, zaruri olarak ödenen bayi komisyonu, büyük satım primlerinin düşülmesi gerekir. Bu birçok ürün için lineer bir doğru ile gösterilebilir. Bu doğrunun kapasite ekseni ile yaptığı açısının tanjantı, birim kapasiteye isabet eden mamulün satımı ile ele geçen net geliri göstermektedir. Bu eğim marjinal satış fiyatıdır

98

Şekil-1 Başabaş Noktası

Tabiatıyla bu lineer doğru yüksek kapasitelerde aşağı bir eğriliğe sahip olur. Piyasaya verilen mal arttıkça fiyatlar gerileyebilir. Eğrinin ikinci türevi negatiftir. Zaten işletmenin gelir-gider durumu için kurulan senaryolarda muhtemel satış fiyatlarının altında rakamlar alınır. Böylelikle kötü senaryolarda işletmenin gelirleri hesap edilir. Belirli bir tarihte fiyatların düşmesi, gelirlerin gerilemesine yansıyacak o da gelirlerin lineer olma özelliğini kaybedecektir.

3.6.2. Satılan Malların Giderleri (maliyeti)

Satış giderlerinin bir kısmı doğrudan doğruya üretim miktarı ile ilişkili olup bunlara direkt üretim giderleri diyorduk. Fiziki girdilerle üretime doğrudan giren işçilik maliyetleri gibi. Üretilen ürün başına birim maliyet ifade edilebildiği gibi kullanılan kapasiteye göre de doğrudan (direkt) maliyet rakamları ifade edilebilir. Üretim miktarı ile ilgili olmayan bazı maliyet unsurları vardır. Bunlar ofis giderleri, yönetim giderleri, sigorta giderleri, amortisman, taşıt vergileri, yatırım kredi faizleri, bu tür giderlerdir. Üretim olsun veya olmasın bu giderler yapılacaktır. Bazı giderler ise üretim kapasitesine doğrudan doğruya bağlı değildir. Yani bu giderler üretim kapasitesine bağlı olarak, lineer olmayan aşağıya doğru konkav olan bir eğri şeklinde ortaya çıkar. Bu eğrinin ikinci türevi sıfırdan küçüktür. İşletmede üretim olsun veya olmasın yapılan giderlere sabit giderler adı verilerek, grafikte OA ordinatı ile gösterilir. Giderler eğrisinin kapasite ekseni ile yaptığı açı beta , mutlaka alfa açısından küçük olmalıdır. Aksi halde işletme bütünüyle zararda olur. Burada, alfa birim satış gelirini, beta birim sınai maliyeti ifade eder.

99

3.6.3 Amortisman

Ekonomik değerleri olan varlıkların zaman içinde aşınması değer kaybetmesi kaçınılmazdır. Bu varlıkların değer kayıp süreleri farklıdır. Varlığın ekonomik olarak kullanılabilme süresine ekonomik ömür denilmektedir.Bir binanın ekonomik ömrü 40 yıl, ama bir bilgisayarın ise azami beş yıldır.İşte varlıkların işletmeye tekrar konulabilmesi için vergi matrahından önce amortisman adı altında bir değer düşülür. Bir başka deyimle amortisman bir maliyet unsuru gibi düşünülerek vergiye tabi değildir Amortisman her varlığın değerinin ekonomik ömrüne bölünmesi ile tespit edilir.Varlıkların hangi amortisman oranlarına tabi oldukları Maliye Bakanlığı tarafından cetveller halinde ilan edilirler.Basit amortisman uygulaması, amortisman cetvellerinde belirtildiği oranlarda uygulanır. Azalan Bakiyeler metodunda, varlığın her yıl ki değeri üzerine amortisman oranının uygulanmasıdır. Bu metod başlangıçta amortismanın yüksek ayrılmasına yol açar. Bu metodu, hemen büyükçe kar eden kuruluşlar tercih ederek işletmeye kaynak sağlarlar. Ayrıca işletmelerin fazla kar ettiklerini düşündüklerinde Hızlandırılmış Amortisman uygulaması yapabilirler. Hızlandırılmış amortisman oranları bakanlıkça ilan edilmiş basit amortisman oranlarının iki katıdır. Amortisman ayırma vergi matrahını küçültme demektir. Amortismana tabi olan bir kıymeti, doğrudan masrafa yazma, kurumlar vergisinin az ödenmesine yol açar, bu da mevzuatımıza göre vergi kaçakçılığı suçu oluşturur. Böyle bir suç ta, vergi aslı, üç kat cezası, ve bu suçun işlendiği tarihten itibaren işlemiş faizi hesap edilerek tahsil edilir. Amortisman miktarı kurumlar vergisinden muaf olduğu için (maliyet unsurudur) işletmeye bugün için %20xAmortisman kadar bir maliyet azalmasına yol açar . Amortisman oranı küçük ve amortismana tabi değer de küçük ise maliyete etki binde seviyelerinde olacağından anlamını kaybeder. 3.6.4. Başa baş Noktası

Şekil (1) ‘de gelir ve giderler doğrusal bir değişim karakteri ifade eden bir biçimde verilmiştir. B gelir ve gider eğrilerinin kesim noktaları olup başa baş noktasıdır. Yatay eksendeki ölçümde başa baş kapasitesi olarak bilinir. Arz-talep ‘in değişimi düşünülen üretimin tamamen satılmaması durumunda, satış fiyatlarında yapılan tenzilat, OB doğrusunu aşağıya bakan (ikinci türevi negatif) bir eğri haline sokar.

Başa baş noktası ne kadar küçük bir kapasitede oluşursa işletme, bir ekonomik kriz anında şartlara o kadar çabuk intibak eder, onlara uyum sağlar.

Sağlıklı rekabet içinde olan bir işletmede açısı dan daha büyük olmalıdır. (OA) ordinatı büyük olduğu müddetçe işletmenin kriz ortamından hemen etkilenebileceği düşünülür, ve şartlara uyum göstermesi sancılı olur. Entegre bir

100

demir çelik tesisi, entegre kağıt tesisi, entegre bir cam fabrikası, değişen ekonomik şartlara hemen uyum gösteremez. Bu sektörde fırınların ateşlenmesi günler alır. Durdurulması yine uzun bir zaman içinde yapılabilir. Bu tür yatırımlar büyük yatırımlar olup, yatırım kredi faizleri küçümsenmeyecek mertebededir. Yine yatırım miktarının büyüklüğü amortisman kalemini oldukça yükseltmektedir. Bu düşüncedir ki, bazı entegre yatırımlar yerine küçük işletmeler tercih edilmektedir. Ark ocakları ile sıvı çelik üretimi, entegre tesislere göre, ilk yatırımı az, işletmenin durdurulması, çalıştırılması kolay, çok daha az bir iş gücü ile çalıştırılması söz konusudur.

Bir çok ülkede KOBİ’lerin değişen şartlara daha çabuk uyum göstermelerinin sebebi yatırımlarının küçük, istihdamın az, yönetim giderlerinin düşük olmasına bağlanmaktadır. Matematik olarak A noktasının ordinat değeri küçüktür.Batılı ülkelerde yatırım için tahsis edilen sermayenin de bir amortismanı düşünüldüğünden, işletme için ikinci bir başa baş noktası daha oluşur.Bu başa baş noktasından daha fazla üretim beklenti karını yukarıya çeker.

3.7 KAR Kar, mutlak manada, üretime sokulan kaynakların çoğaltılan kısmıdır.Kar etme tabii bir istemdir. Bu istem toplum tarafından yazılı olmayan kurallarla sınırlandırılır. İlk çağlardan beri, şuur altında düşünülen ve peşinden koşulan bir olgudur. İlkel insan, avlayabileceği bir hayvanın peşinden koşardı. Avlayamayacağı hayvanın peşinden gidip boş yere enerjisini harcamazdı. Sanayi devriminden sonra işletmelerin oluşmasıyla kar olgusu çok daha öne çıkmıştır. Eğer kar etmiyorsa işletmesini kapatmaya veya tadil edip, tekrar kar etmek için çalıştırmaya yönelmiştir. Karı en genel manada yatırılan kaynakların net getirisi olarak tarif etmek mümkündür.Karın oluşması tüketicinin var olmasından, toplumun tüketmesinden kaynaklandığı için, bir parçası toplum yararına kullanılmak durumundadır. Toplumu yönetenler, karın ne kadar lık bir kısmı topluma aktarılacağı vergi kanunları ile tespit edilir.Kaynaklar, iş gücü ve sermayenin toplamıdır. Bu iki olgunun toplamı sonuçta bir getiriye yol açmalıdır. Ortaya konulan kaynaklar verimli kullanıldığında, ortaya bir üretim (çıktı) çıkacak, bu üretimin parasal değeri, net bir getirinin oluşup oluşmayacağını gösterir. Ürünün parasal değeri piyasada (pazarda) belirir İşletmede esas kar etmektir, ancak kısa dönemlerde zarar tolere edilebilir. Zarar etme kronik bir durum arz ettiğinde, işletmenin faaliyeti durdurulur.

3.7.1. İşletme Faaliyet Karı

101

İşletmenin giderlerinin üretilen malların satışından düşüldükten sonra kalan miktara brüt satış karı denilir. Bu maliyet sınai maliyet olup, işletmenin karlılığının bir göstergesidir. İşletme esas faaliyet karına, faaliyet dışı gelir ve giderlerini de eklemekle işletmenin topyekun karlılığı elde edilir. Tipik bir işletmenin esas faaliyet karına bakmakta yarar vardır.

TABLO ( 3.0) bir şirketin gelir tablosu (kar/zarar hesabı) nu vermektedir.

Gelir TablosuTL. Ağustos 09 Ocak09-Ağustos 09Net Satışlar 114.184.105 844.968.739Satışların Maliyeti (-) (95.122.446) (701.852.657)Brüt Satış Karı 19.061.660 143.116.083Faaliyet Giderleri (-) (5.802.359) (46.926.681)Ar-Ge Giderleri (-) (844.038) (4.836.953)Pazarlama, satış ve dağıtım giderleri (-) (1.862.076) (16.021.766)Genel Yönetim Giderleri (-) (1.219.887) (9.164.552)Kredi faizleri (1.283.481) (10.601.441)Akreditif Faizleri (592.877) (6.301.968)Faaliyet Karı/Zararı 13.259.300 96.189.402Diğer Gelir ve Karlar 4.484.391 84.476.806Diğer Gider ve Zararlar (-) 638.231 67.250.151Finansman Gelirleri 3.483.805 18.891.358Finansman Giderleri (-) 8.437.310 33.392.014Dönem Karı/Zararı 13.426.418 98.915.401Dönem karı vergi ve diğer yasal yükümlülük karşılık (-) 2.791.450 18.471.012Net dönem karı/zararı 10.636.968 80.444.389

102

Brüt kar marjı (%) 16,69 16,94Faaliyet Kar Marjı (%) 11,61 11,38EBITDA marjı (%) 14,91 14,92Net Kar Marjı (%) 9,32 9,52

Tablodan görüleceği gibi, net satışlar satırı fiilen satılan mallardan elde edilen net geliri, ikinci satır satılan malların sınai maliyetini, üçüncü satırda brüt satış karını ifade etmektedir. Bu miktarın net satış karlarına bölümü brüt kar marjını verir. (Örneğimizde Ağustos ayı için %16.69, Ocak- Ağustos kümülatif değeri de %16.94 olmaktadır.) Bu işletme, ifade edilen brüt satış karını elde ederken, araştırma geliştirme harcamaları, pazarlama satış ve dağıtım giderleri, genel yönetim harcamaları, kullandıkları kredilere ödedikleri faiz, yaptıkları dış ticaret için (akreditif gibi) bankalara ödedikleri komisyonları da brüt kar dan düştüğümüzde faaliyet karı ortaya çıkmaktadır.

3.7.2. Esas Faaliyet Dışı Kar

İşletmenin esas faaliyet dışı gelir ve giderleri olur. Örneğin, hurda gelirleri, kira gelirleri, faiz gelirleri, iştiraklerden gelen kar payları, kambiyo gelirleri işletmenin esas faaliyetlerinin dışında olan gelirlerdir. Esas faaliyet dışı Gelir gider farkı o işletmenin Esas Faaliyet dışı karını oluşturur. Bu karın sınai kar, esas faaliyet karı ile toplamı vergiye esas karı meydana getirir. Kurumlar vergisi matrahı bu iki karın toplamıdır.Bu kar dan varsa yatırım indirimi, kanuni karşılıklar kesildikten sonra, kurumlar vergisi matrahı bulunur.

TABLO (3.1) Bir Beyaz Eşya Üretim Firmasının Bilanço-Satış Gelirleri

Gelir TablosuTL. Ağustos09 Ocak09-Ağustos09Net Satışlar 114.184.105 844.968.739Satışların Maliyeti 95.122.446 701.852.657

103

BilançoTL. 31.09.09 31.09.09Dönen Varlıklar Kasa ve Bankalar 107.205.654Menkul Kıymetler 14.900.000Ticari Alacaklar 311.341.738Stoklar 100.928.880Diğer Dönen Varlıklar 180.390.448

Kısa vadeli yükümlülüklerKısa vadeli banka kredileri 162.118.633Ticari Borçlar 233.859.083Diğer Borçlar 2.247.525Ödenecek vergiler 2.750.335Karşılıklar 29.552.294Diğer kısa vadeli yükümlülükler 40.738.897

774.766.719 471.266.767Duran VarlıklarTicari Alacaklar 161.667Maddi Duran Varlıklar 237.094.946Maddi olmayan Duran varlıklar 19.515.387Diğer Duran varlıklar 571.438

Uzun vadeli yükümlülüklerUzun vadeli banka kredileri 44.958.152Kıdem tazminatı Karşılığı 13.110.808Öz Kaynaklar 502.774.431

257.343.439 560.843.391Toplam Varlıklar 1.032.110.158 Toplam Yükümlülükler 1.032.110.158

Brüt Satış karı 19.061.660 143.116.083Faaliyet Giderleri 5.802.359 46.926.681Ar-Ge giderleri 844.038 4.836.953Pazarlama, satış ve dağıtım giderleri 1.802.076 16.021.766Genel Yönetim Giderler 1.219.887 9.164.552Kredi Faizleri 1.283.481 10.601.441Akreditif faizleri 592.877 6.301.968Faaliyet karı/zararı 13.259.300 96.189.402Diğer gelir ve karlar 4.484.391 84.476.806Diğer gider ve zararlar 638.231 67.250.151Finansman gelirleri 3.483.805 18.891.358Finansman giderleri 8.437.310 33.392.014Dönem Karı/zararı 13.428.418 98.915.401Dönem Karı vergi ve diğer yasal yüküml. Karşılık. 2.791.450 18.471.012Net dönem karı/zararı 10.636.968 80.444.389Brüt kar marjı (%) 16,69 16,94Faaliyet kar marjı (%) 11,61 11,38EBITDA marjı (%) 14,91 14,92Net Kar marjı (%) 9,32 9,52

Temmuz09 Ocak 08-Temmuz 09Net dönem karı/zararı 13.460.495 69.807.421Net kar marjı (%) 11,14 9,55

TABLO (3.2) Bir Beyaz Eşya Üretim Firmasının Satış Gelirleri

Bilanço ve Gelir Tablosu

Gelir TablosuTL. Ağustos09 Ocak09-Ağustos09Net Satışlar 294.770.570 1.831.625.932Satışların Maliyeti 287.790.315 1.186.072.149Brüt Satış karı 6.980.255 35.553.783Faaliyet Giderleri 5.449.021 40.509.361

104

BilançoTL. 31.09.09 31.09.09Dönen Varlıklar Kasave Bankalar 1.849.668TicariAlacaklar 957.331.212Stoklar 75.350.589DiğerDönen Varlıklar 73.652.236

Kısa vadeli yükümlülüklerKısa vadeli banka kredileri 70.970.289Ticari Borçlar 1.015.813.472Diğer Borçlar 78Alınan avanslar 444.243Karşılıklar 1.523.525 Ödenecek Vergiler 3.285.326

1.108.183.705 1.092.036.934Duran VarlıklarTicari Alacaklar 711Mali duran varlıklar 60.243.908Maddi Duran Varlıklar 156.879Maddi olmayan Duran varlıklar 13.001.922Diğer Duran varlıklar 295.506

Uzun vadeli yükümlülüklerKıdem tazminatı Karşılığı 1.314.987Öz Kaynaklar 88.530.709

73.698.926 89.845.696Toplam Varlıklar 1.181.882.630 Toplam Yükümlülükler 1.181.882.630

Pazarlama, satış ve dağıtım giderleri 4.713.161 33.739.563Genel Yönetim Giderler 407.697 4.185.242Kredi Faizleri 115.211 1.443.832Akreditif faizleri 212.962 1.140.724Faaliyet karı/zararı 1.531.234 4.955.577Diğer gelir/giderler 2.818 45.437Kur Farkı gelirleri/giderleri 32.735.271 187.320.350Finansman gelirleri/giderleri 32.057.673 178.538.648Dönem Karı/zararı 2.211.650 178.536.648Dönem Karı vergi ve diğer yasal yüküml. Karşılık. - -Net dönem karı/zararı 2.211.650 3.782.688Brüt kar marjı (%) 2,37 1,92Faaliyet kar marjı (%) 0,52 -0,27EBITDA marjı (%) 0,55 -0,22Net Kar marjı (%) 0,75 0,20

Temmuz09 Ocak 08-Temmuz 09Net dönem karı/zararı 1.227.439 1.571.040Net kar marjı (%) 0,40 0,10

TABLO-3-3 Bir Beyaz Eşya Üreticisi Firmanın Bilanço-Gelir Tablosu

105

Gelir tablosu

TL Ağustos 09 Ocak 2009-Ağustos 2009

Net satışlar 67.514.904 552.241.337Satışların maliyeti(-) (46.789.287) (410.125.312)Brut satış karı 20.725.517 142.116.025Faaliyet giderleri (-) (15.746.270) (139.896.295)Pazarlama satış vedağıtım giderleri (-) (13.620.345) (110.160.660)Genel yönetim giderleri (-) (832.824) (6.940.014)Operasyonel finansmangiderleri (1.293.101) (22.795.621)Faaliyet karı (zararı) 4.979.347 2.219.730Diğer gelirler(giderler),net (7.728) 1.037.389Kur farkı gelirleri ve giderleri 249.431 (29.881.894)Finansman gelirleri(giderleri),net (3.286.060) (12.675.754)Dönem karı (zararı) 1.934.989 (39.300.529)Dönem karı vergi ve diğer yasalYüküm. Karşılık (-) - -

Net dönem karı-zararı 1.934.989 (39.300.529)Brut kar marjı (%) 30,70% 25,73%Faaliyet kar marji (%) 7,38% 0,40%EBITDA marjı (%) 8,90% 1,88%Net kar marjı(%) 2,87% -7,12%

Bilanço

TL 31 Ağustos 09 31 Ağustos 09

Dönen varlıklarKasa ve bankalar 17.977.040Diğer hazır değerler 57.340.385Ticari alacaklar 243.410.472Stoklar 125.923.076Diğer dönen varlıklar 27.663.133

Kısa vadeli yükümlülüklerKısa vadeli banka kredileri 218.298.650Ticari borçlar 328.618.059Diğer borçlar 25.845.426Ödenecek vergiler 856.006Karşılıklar 11.080.674Diğer kısa vadeli yükümlülükler 233

472.314.100 585.299.048

Duran varlıklarTicari alacaklar 1.135.831Iştirakler 16.804.305Maddi duran varlıklar 27.368.725Maddi olmayanduran varlıklar 884.436Diğer duran varlıklar 8.914.065

Uzun vadeli yükümlülüklerUzun vadeli banka kredileri 12.755.353Uzun vadeli alınan avanslar 32.204Diğer uzun vadeli yükümlülükler 300.474Özkaynaklar (70.965.610)

55.107.362 (57.877.580)

Toplam varlıklar 527.421.468 Toplam yükümlülükler 527.421.458

TABLO-3-4 Bir Elektronik Firmasının Bilanço ve Gelir Tablosu

Gelir tablosu

USB Ağustos 09 Ocak 2009-Ağustos 2009

Brüt satışlar 9.455.813 53.627.468Ürün satışları 9.286.141 52.276.756Diğer satışlar 169.672 1.350.712Satış indirimleri(-)

106

Bilanço

USB 31 Ağustos 09

31 Ağustos 09

Dönen varlıklar 3.753.927Diğer hazır değerler 2.822Ticari alacaklar 28.290.348Stoklar 26.631.354Diğer dönen varlıklar 701.700

Kısa vadeli yükümlülüklerKısa vadeli banka kredileri 15.720.313Ticari borçlar 41.654.726Ödenecek vergiler 2.345.293Diğer kısa vadeli yükümlülükler 3.231.972

59.380.150 62.952.304

Duran varlıklarMaddi duran varlıklar 58.596.228Diğer duran varlıklar 15.015.177

Uzun vadeli yükümlülüklerUzun vadeli banka kredileri 16.169.555Grup şirketi kaynaklı krediler 124.035.974Özkaynaklar (70.166.278)

73.011.405 70.039.251

Toplam varlıklar 132.991.555 Toplam yükümlülükler 132.991.555

Net satışlar 9.455.813 53.627.468Satışların maliyeti (8.799.379) (49.518.530)Satılan mamul maliyeti (8.658.726) (48.330.756)Diğer satışların maliyeti (140.653) (1.187.774)

Brut satış karı veya zararı 656.434 4.108.939Faaliyet giderleri (1.581.904) (13.922.914)Satış pazarlama vedağıtım giderleri (-) (242.718) (1.719.800)Genel yönetim giderleri (-) (436.053) (3.468.422)Kredi faizleri(-) (791.524) (8.030.277)Akreditif faizler (-) (61.609) (654.415)Faaliyet karı veya zararı (825.530) (9.813.975)

Diğer gelir ve karlarFaiz ve temettü geliriDiğer gelir ve karlarDiğer gider ve zararlar - (78.365)Finansman giderleri 789.157 (14.549.252)

Dönem karı yada zararı (136.378) (24.441.532)Vergi ve diğer yasalyükümlülükler (-) - -

Net dönem karı ya da zararı (130.373) (24.441.532)

Brut kar marjı (%) 6,94% 7,66%Faaliyet kar marji (%) -9,79% -18,30%EBITDA marjı (%) -1,95% -9,08%Net kar marjı(%) -1,44% -45,58%

107

TABLO(3-5) Bir İhracat Firmasının Gelir/Gider Tablosu

108

Gelir /Gider tablosu

EURO Ocak 2009-Ağustos 2009

Brut satışlar 177.484.254Ürün satışları 177.484.254Diğer satışlar -Satış indirimleri (-) -

Net satışlar 177.484.254Satışların maliyeti (154.325.439)Satılan ticari mallar maliyeti (154.325.439)Diğer satışların maliyeti -

Brut satış karı veya zararı 23.158.815Faaliyet giderleri (22.073.851)Satış, pazarlama ve dağıtım giderleri (-) (21.894.359)Genel yönetim giderleri (-) (179.482)

Faaliyet karı veya zararı 1.084.964Diğer gelir ve karlar 6.214Faiz ve temettü geliri 6.214Diğer gelir ve karlar -Diğer gider ve zararlar –Finansman giderleri 81.334

Dönem kar ya da zararı 1.172.512Vergi ve diğer yasal yükümlülükler (-) -

Net dönem kar ya da zararı 1.172.512

Brut kar marjı (%) 13,05%Faaliyet kar marjı (%) 0,61%Net kar marjı 0,66%

TABLO (3.6) Bir Perakende Mağazalar Zincirinin Bilançosu (aktifler)

Varlıklar Cari Dönem Geçmiş Dönem31 Aralık 2008 31 Aralık 2007

DipnotReferansları

Bağımsız DenetimdenGeçmiş

Bağımsız DenetimdenGeçmiş

Dönen Varlıklar 423.062 370.087Nakit ve nakit benzerleriTicari alacaklar-İlişkili taraflardan alacaklar-Diğer ticari alacaklarStoklarDiğer dönen varlıklar

6

37101326

56.447

14.149 100.161 230.85821.447

83.039

11.13486.528167.35322.033

Duran varlıklar 415.888 266.354Maddi duran varlıklarMaddi olmayan duran varlıklarDiğer duran varlıklar

181926

404.2122.7888.888

254.1712.02310.160

Toplam Varlıklar 838.950 636.441

TABLO (3.7) Bir Perakende Mağazalar Zincirinin Bilançosu (pasifler)

Yükümlülükler ve özsermaye Cari Dönem Geçmiş Dönem31 Aralık 2008 31 Aralık 2007

DipnotReferansları

Bağımsız DenetimdenGeçmiş

Bağımsız DenetimdenGeçmiş

Kısa vadeli yükümlülükler 556.085 421.983Finansal BorçlarTicari borçlar-İlişkili taraflara borçlar-Diğer ticari borçlarDiğer kısa vadeli yükümlülüklerBorç karşılıkları

8

37102622

21.778

78.841430.60416.4218.441

-

72.334316.58623.7169.347

Uzun vadeli yükümlülükler 16.762 14.465Çalışanlara ilişkin faydalara ilişkin karşılıklarErtelenmiş vergi yükümlülüğüDiğer uzun vadeli yükümlülükler

243526

6.34910.207206

5.7158.566184

Özsermaye 266.103 199.993Ödenmiş sermayeÖdenmiş sermaye enflasyon düzeltmesi farklarıDeğer artış fonlarıKardan ayrılan kıstlanmış yedeklerNet dönem karıGeçmiş yıl karı

2727

1827

27

75.9006.956

12.87419.469114.18036.724

25.3006.956

12.87414.788108.47231.603

Toplam Yükümlülükler ve özsermaye 838.950 636.441

109

TABLO(3.8) BİR FİRMANIN KAR/ ZARAR HESABI

Cari Dönem Geçmiş Dönem1 Ocak 2008-31 Aralık 2008

1 Ocal 2007- 31 Aralık 2007

DipnotReferansları

Bağımsız DenetimdenGeçmiş

Bağımsız DenetimdenGeçmiş

Sürdürülen FaaliyetlerSatış gelirleriSatışların Maliyeti (-)

2828

4.242.412(3.545.782)

2.978.384(2.453.377)

Brüt Kar 696.630 525.007Pazarlama,satış ve dağıtım giderleri (-)Genel Yönetim GiderleriDiğer Faaliyet GelirleriDiğer faaliyet giderleri

29293131

(475.760)(74.938)8.367(4.335)

(340.712)(56.314)6.890(2.731)

Faaliyet Karı 149.964 132.140Finansal gelirlerFinansal giderler

3233

2.374(8.928)

4.783(1.024)

Sürdürülen faaliyetler vergi öncesi karı 143.410 135.899Sürdürülen faaliyetler vergi gideri-Dönem vergi gideri-Ertelenmiş vergi gideri

3535

(27.589)(1.641)

(26.936)(491)

Net dönem karı 114.180 108.472Ağırlıklı ortalama hisse senedi sayısı (beheri 1 TL)Sürdürülen faaliyetlerden hisse başına basit kazanç (tam TL)

36 75.900.000

1,504

75.900.000

1,429

Not Ödenmiş Sermaye

ÖdenmişSermayeEnflasyonDüzeltmesiFarkları

Değer ArtışFonları

NetDönemKarı

Kardan AyrılanKısıtlanmışYedekler

GeçmişYılKarları

ToplamÖzsermaye

31.Ar.2007 25.300 6.956 12.874 108.472 14.788 31.603 199.993Ödenen TemettüGeçmiş yıl karlarına transferKardan ayrılan kısıtlanmış yedeklere transferGeçmiş yıl karlarından sermayeye transferNet dönem karı

--

-

50.600

-

--

-

-

-

--

-

-

-

(48.070)(60.402)

-

-

114.180

--

4.681

-

-

-60.402

(4.681)

(50.600)

-

(48.070)-

-

-

114.18031.Ar.2008 (Cari dönem) 75.900 6.956 12.874 114.180 19.469 36.724 266.103

31.Ar.2006 25.300 6.956 12.874 71.972 6.953 23.126 147.181Ödenen TemettüGeçmiş yılkarlarına transferKar yedeklerine transferNet dönem karı

----

----

----

(55.660)(16.312)-108.472

--7.835-

-16.312(7.835)-

(55.660)--108.472

31.Ar. 2007 (Geçmiş dönem)

25.300 6.956 12.874 108.472 14.788 31.603 199.993

110

TABLO (3.9) BİR FİRMANIN NAKİT AKIMI

Cari Dönem Geçmiş Dönem1 Ocak 2008-31 Aralık 2008

1 Ocak 2007- 31 Aralık 2007

Notlar Bağımsız DenetimdenGeçmiş

Bağımsız DenetimdenGeçmiş

Işletme faaliyetlerinden sağlanan nakit girişleriVergi öncesi kar 143.410 135.899Vergi karşılığı öncesi kar işletme faaliyeterinden sağlanan nakit arasındaki mutabakatAmortisman ve itfa paylarıKatılım payı gelirleriKıdem tazmnatı karşılığına ilişkin finansman yüküKıdem tazminatı yükümlülüğündeki artışMaddi ve maddi olmayan duran varlık satış zararıTicari mallar değer düşüklüğü karşılığı

18,19322424

13

43.313(1.933)5041.2361.798718

32.674(4.390)4541.9391.004555

Işletme sermayesindeki değişiklerden önceki faaliyet karı

189.046 168.135

Işletme sermayesindeki değişikliklerDiğer ticari alacaklarIlişkili taraflardan ticari alacaklarstoklarDiğer dönen varlıklarDiğer duran varlıklarDiğer ticari borçlarIlişkili taraflara ticari boçlarBorç karşılıklarıDiğer kısa vadeli yükümlülüklerDiğer uzun vadeli yükümlülüklerÖdenen vergilerKıdem tazminatı ödemeleri

3524

(13.633)(3.015)(64.223)586(4.747)114.0186.5072.714(7.295)22(31.209)(1.106)

(25.344)(6.261)(35.528)1.288(898)67.48226.1551.32511.888(516)(23.428)(985)

Işletme faaliyetlerinden dolayı net nakit grişi 187.665 183.313Yatırım faaliyetleriSatın alınan maddi duran varlıklarSatın alınan maddi olmayan duran varlıklarMaddi ve maddi olmayan duran varlık satış hasılatıTahsil edilen katılım ayı gelirleri 32

(189.722)(1.469)1.2931.933

(130.183)(1.309)1.7704.390

Yatırım faaliyetlerinde kullanılan net nakit çıkışı (187.965) (125.332)Finansman faaliyetleriÖdenen temettüAlınan kredi 8

(48.070)21.778

(56.027)-

Finansman faaliyetlerinde kullanılan net nakit çıkışı

(26.292) (56.027)

Nakit ve nakit benzeri varlıklardaki net (azalış/artış)Dönem başı nakit ve nakit benzeri varlıklar

(26.592)83.039

1.95481.085

Dönem sonu nakit ve nakit benzeri varlıklar 56.447 83.039

111

3.7.3. Toplam Kar

Bir işletmenin, kendi esas faaliyetleri dolayısıyla yapacağı kar ile faaliyet dışından elde ettiği karlar toplamı o işletmenin toplam karıdır. İşletmenin kurumlar vergisinin uygulanacağı miktarı gösterir. Buna vergi matrahı denilir. Bazı şirketlerin yatırım indirimleri olabilir, o yıla isabet eden yatırım indirim tutarı sanki maliyet unsuru imiş gibi veya amortisman gibi brüt kardan düşülerek vergi matrahı bulunur.Sermayenin %5 ine ulaşıncaya kadar, kanuni karşılık ayrımı da vergiden önceki matrahtan düşülür.

3.7.4. Kar, Marjinal Kar

Bir işletmenin karı zaman içinde (zamanın bir fonksiyonu) veya kapasite kullanımı (kapasitenin bir fonksiyonu) ile değişebilir. Zaman içinde ve kapasitenin değişimiyle de beraberce değişebilir.

Şekil-2 Marjinal Kar

Şekil 2 bu işletmenin kapasite kullanımı ile karının değişimini göstermektedir. Bu eğri üzerinde, küçük bir kapasite değişimi ile doğacak kar miktarına marjinal kar adı verilmektedir. Matematiksel olarak kar- kapasite eğrisinin A noktasındaki türevidir. A noktasından çizilen bir teğetin kapasite ekseni ile yaptığı açı α, önemlidir. Eğimin fazla olması halinde işletme karı, kapasite kullanım oranına çok duyarlıdır. Eğer α açısı küçük ise, kapasite kullanım oranı, karlılığı küçük miktarlarda değiştirebilir denilir. Başabaş kapasitesinden sonra, kar fonksiyonunun türev değeri büyük olan kuruluşlar çok karlı kuruluşlar olarak sınıflandırılabilir.

112

Marjinal kar değişimini bilmek, işletmenin kapasite kullanımındaki fizibiliteyi bulmayı kolaylaştırır. Kapasite kullanım oranının değişikliği, işletme sermayesinin büyük miktarda artışını gerektirirse, ekonomik olarak yüksek kapasite kullanmak reel bir yüksek getiri oranı sağlamayacaktır.

3.7.5 Vergiler

Bundan 5000 yıl geriye gider vergi salma ve toplamaları. Toplum halinde yaşamak için, düzenin korunması için ,kazançtan vergi alma bu kadar eskidir. Bir görüş de paranın kazanılması toplum var olduğu içindir. Toplum, bir Pazar oluşturuyor, bu pazarı kullanarak para kazanılıyor, o halde toplumun yönetimi için kazançtan belirli oranlarda vergi verilmesi gerekiyor..

Verginin toplumda kabul görmesi önemlidir. Kabul görmeyen vergilerde devamlı kaçak vardır, bu da kayıt dışı ekonomiyi doğurur. Kimin ne kadar para kazandığı hangi vergiyi ödemesi gerektiği bilinmez. Yüksek enflasyon dönemlerinde vergi dilimleri ve istisnaları sık sık yeniden düzenlenemediği için vergi sadece kazançtan değil, sermayeden de alınır, bu olgu, vergi kaçağına sözde haklılık getirir. Örnek olarak, Vergi oranının %25 olduğu bir ortamda, enflasyon %60 ise bankaya koyduğumuz mevduata %80 faiz verildiğinde, yalnız faiz geliri değil sermaye de vergilendirilmiş olmaktadır. Vergi adaletinin sağlanması en önemli uğraşlardan biri olmalıdır.

İşletmeler yaptıkları karlardan, üretimlerindeki katma değerden vergi vermek durumundadırlar. İşletme hükmü şahsiyet ise ( A.Ş. Ltd. , komandit ortaklığı) kurumlar vergisine tabidir. Eğer şahıs şirketi ise şahsın gelirinin vergisine tabidir. Özetlersek şahıslar gelir vergisine, kurumlar, kurumlar vergisine tabidirler.1985 yılından itibaren her işletme alımlarında katma değer vergisi öder, satışlarında KDV tahsil eder. Her ayın sonunda kendinde kalan net katma değeri vergi dairesine öder. Bugün için kurumlar vergisi %20 dir. Geçmişte %30 hatta %45 oranlar uygulanırdı.Vergi, işletmenin vergi öncesi net karına uygulanır. Kanunen kabul edilmeyen giderler vergiye tabi matraha eklenerek kurumlar vergisi hesap edilir. Bu günkü uygulamaya göre kurumun Gerçek kişilere dağıtılan kar payları onların vergiye tabi gelirleri olup o miktarlara da gelir vergisi tahakkuk ettirilir.

İşletmeler kazançlarını vergilendirmekten başka daha birçok vergi vermek durumundadır. Bunların en önemlileri Katma Değer Vergisi, ücretli çalışanların gelir vergisi ödemeleri, dışarıdan aldıkları hizmetler için vergi stopajları, kira ödemeleri için vergi stopajları, reklam ve tabela vergileri gibi. Vergilerin ödeme takviminde ödenmemesi halinde gecikme cezasına tabi tutulur. Gecikilerek

113

ödenen vergiler ilk bakışta işletmeye kaynak gibi görülürse de bu kaynak oldukça pahallı bir kaynaktır.

Şahısların ödemek durumunda oldukları gelir vergisi bugünkü uygulamaya göre ilk dilimi %15, ikinci dilimi %17, üçüncü dilimi %25 olup müterakki (birikimli) şeklinde devam eder. Tablo 1, gelir vergisi dökümleri ve oranlarını göstermektedir.

%15 %20 %27 %35

0-8700 +8700-22000 +22000-50000 +50000+ +Tablo(3.8) Gelir vergisi tablosu

Örnek; Yıllık net geliri 60.000 TL olan kişinin ödeyeceği gelir vergisi

8700x0.15+13.300x0.2+28.000x0.27+10.000x0.35=15.025 TL

Bu kişinin ödeyeceği vergi %25. oranında olacaktır. Geçmişte son dilimin %50 lere, ilk dilimimin %30 lara çıktığı olmuştur. Enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde dilimler yukarıya doğru çıkarılır enflasyon düştüğünde dilimler daha küçük oranlara doğru kaydırılır. Ayni vergi dilim tablosu ücretler için de uygulanmaktadır.

114

3.8. İŞLETMELERDE EKONOMİK DEĞERLENDİRME

Bir tesisin ekonomik ömür içinde ilk kuruluş giderleri ( sabit yatırım) yanında her yıl, amortismana tabi küçük, büyük tamiratlar yapılır. Yenileme yatırımları verimlilik yatırımları yapılır. Serbest piyasa ekonomilerinde, rekabet sizi yukarıda saydığımız yatırımları yapmaya zorlar. Bu yatırımlar zaman içinde yapıldığı için ekonomik ömür içinde toplam yatırım maliyetini bulmak için yıllara dağılmış harcamaları, geçerli banka faizleri (yıllık) ile indirgeyip toplamak gerekir. Enflasyonun sıfır, banka faizlerinin %1 in altında olması halinde, toplam maliyeti yılların harcamalarını toplayarak bulmak, mühendislik toleransları içinde doğru bir işlemdir. Tablo (3.9) toplam yatırım maliyetini bulmak için indirgenmiş değerleri göstermektedir.

115

YILLAR 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 TOP

SABİT YATIRIM 15 10 5 - - - - - - - - - - - - - 30

YENİLEME YATIRIMI - - - 3 2 1 - - - 3 3 2 - - - - 14

VERİMLİLİK YATIRIMLARI - - - - - - 5 3 2 - - - 5 4 3 - 22

BÜYÜK ONARIM - - - - - - - - 4 4 - - - - - - 8

TOPLAM 15 10 5 3 2 1 5 3 2 7 7 2 5 4 3 - 74

İNDİRGEME ÇARPANI %12(X1000)

893 797 711 635 567 506 452 404 361 322 287 257 229 205 183 163 -

İNDİRGENMİŞ DEĞER 13.39 7.97 3.55 1.91 1.13 0.51 2.26 1.21 0.72 2.25 2.00 0.51 1.15 0.82 0.55 - 39.935

Tablo(3.9) toplam yatırım maliyetini bulmak için indirgenmiş değerler

116

Tablodan görüleceği gibi ekonomik ömrü 16 yıl olan bu işletmeye yıllara yayılmış olarak 74 birim kaynak harcanmış ama %12 ile indirgendiğinde bu günün parası ile sadece 39.9 birim kaynak harcandığı anlaşılmaktadır. Bu tablodan fonların mukayesesinin ancak indirgenmiş değerleri ile yapılabileceği görülmektedir.

3.8.1.İşletmenin Getirisi

Bir işletmenin ürettiği ürün ve kıymetlerin satışından bir gelir elde edilir. Bu gelirin büyük kısmı üretilen malın içine giren fiziki girdiler, iş gücü ve finans maliyetlerini karşılamaya harcanır. Bu getirinin küçük bir bölümü kar olarak işletmeye kalır. Bu kar içinden yenileme yatırımları verimlilik yatırımları ile büyük onarım giderlerinin karşılanması gerekir. Artan bir kısmının da işletmenin ortaklarına ortaklık sözleşmesi çerçevesi içinde kar payı adı altında dağıtılması söz konusudur. Kar, ekonomik ömür içinde yıllara sari biçimde dağıtılacağından, ekonomik ömür sonunda yılların karlarını alt alta koyup toplamak bizi doğru sonuca götürmez. Yıllara sari gelirler yine bankaların yıllık faiziyle indirgenmesi gerekir. Bu da işletme net gelirlerinin indirgenmesi ile yapılır. Bu şekilde indirgenmiş fon giriş çıkışlarına “indirgenmiş nakit tablosu” denilir.

Tabiatıyla ekonomik ömür sonunda tesisin bir hurda değeri düşünülür. Makineler, binalar, arazi,(arazi hurda değer olarak hesaba dahil edilmez) arazi üstü tesisatın değerleri yazılarak o değerinde bugüne taşınması gerekir. Bu tür bir hesaplama tarzı bir işletmenin gerçek karlılığını ortaya koyar. İndirgenmiş getiri, yine indirgenmiş gider (yatırım giderleri) den büyük olmalıdır. İki kalem arasındaki fark büyüdükçe projenin karlılık yönünden cazibesi artar, iki rakam arasındaki fark küçüldükçe projenin cazibesi azalır. Riskin taşınması sorgulanır hale gelir.

İşletmelerin getirisi onun ekonomiye yaptığı katma değeri ile ölçülür.Katma değer, tersinden bir tarifle satış gelirlerinden , fiziki girdi değerlerinin çıkarılması ile elde edilen değerdir. Bu değer içinde istihdam vardır. Toplumun düzeni ve refahı için istihdam büyük önem taşır.

Ülkemizde arazi rantları çok büyük boyutlara ulaştığından, bazı işletmelerin hurda değeri o işletmenin arazi hariç bütün yatırımından daha fazladır. İşletme eski yerini terk edip yeni bir yerde daha modern bir tesis kurabilmektedir.

Bir işletmenin en büyük getirisi sağladığı istihdamdır. Çalışan insanlar, o işletmeye bir şeyler verirken kendileri de yeni yeni şeyler öğrenirler. Bu

117

öğrendiklerini çevrelerine aktarırlar. Bilgi birikimi, ondanda teknoloji dediğimiz gayri maddi bir hak doğuşu olur.

3.8.2. İşletmenin Götürüsü

Her işletmenin bir götürüsünün de olduğu unutulmamalıdır. En önemli götürü o işletmenin çevreye verdiği görünür görünmez zararlardır.Çevre kirliliği, atmosfere yaptığı carbon ve diğer zehirli gazlar salınımıdır.KYOTO protokolü ile artık işletmeler atmosfere saldıkları karbon miktarına göre değerlendirilecek, teşvikler, karbon salınım miktarları ile ters orantılı olacaktır. Çevrenin değişime uğraması , bu değişimin görüntü kirliliği oluşturması da işletmenin bir götürüsüdür.

3.9. NAKİT AKIMI

Bir işletme yaşayan bir bünye gibidir. Nakit akımını kan dolaşımına benzetebiliriz. Kan azaldıkça insanların hareket kabiliyeti azalır. Azalma belli bir orana geldiğinde ömür tükenir. İşletme de böyledir. İşletmenin nakit akışını düzenli ve istikrarlı bir durumda tutamazsanız işletmede verimlilik düşer, karlılık azalır, kendi üretimini yapamaz duruma gelir. Bir müddet sonra girdi sağlayanlara iş gücünü ortaya koyanlara ödeme yapamaz duruma girer. Alacaklılar işletmenin iflasına (ölümünü) talep ederler.

3.9.1. Nominal Nakit Akımı

İşletmenin nakit akımından bahsedildiğinde zaman içinde işletmenin kasasına giren ve çıkan (kaynakların) parasal değerlerin o dönem için net miktarını gösterir. Kaynak fazlası işletmede kalabileceği gibi yeni yatırımlara kaynak olarak ayrılabilir. Fonların giriş-çıkışı negatif olduğunda açık var demektir. Bu açık ya önceki yıllardan arta gelen fazlalıklarla, eğer bunlar yoksa yabancı kaynakla finanse edilmek durumundadır. Tablo (7.1) bir işletmenin nominal gelir giderlerini göstermektedir. Bu tabloda üçüncü yılda görülen açık, yabancı kaynakla, sermaye artışı, veya ortakların katkısı ile kapatılmak durumundadır.

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10GELİR 80 80 85 85 85 95 95 95 100 100GİDER 75 75 100 75 75 80 80 85 95 95GELİR-GİDER NET AKIM

5 5 -15 10 10 15 15 10 5 5

Tablo(3.10) Nominal Nakit Akımı

118

Tablo (3.10) den görülebileceği gibi birinci ikinci yılda işletme beşer birim nakit fazlasına sahip iken üçüncü yılda -15 birim açıkta doğmuştur. Bu açığın kapatılması önceki iki yıl içindeki fazlalıklarla beraber kapatılamayan kısım için yabancı kaynak (banka kredisi) temini gelir. Bu kaynak temin edilemez ise bünye sarsılır, birçok rutin iş yapılamaz ödemeler aksar, bu aksaklık önemli bir boyuta ulaşmaz ise dördüncü senenin nakit fazlası ile kapatılır. Yine bu tablodan bu işletmenin 10 yıl içinde nominal değerler (cari yıl değerleri) ile 65 birim bir nakit fazlası doğuracaktır.

Enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde nominal nakit akım değerleri resmin tam görülmesini önleyebilir. Faizlerin %40 olduğunu farz edersek birinci yıl 5 birim nakit fazlası, üçüncü yılda 9.8 birim olmaktadır. İkinci yılın 5 birim nakit fazlası 7 birim olmaktadır. Üçüncü yıla gelindiğinde eski iki yılın fazlalığı 16.8 birime ulaşmaktadır. Üçüncü yılın açığı finanse edildiği gibi 1.8 birim nakit fazlası doğmaktadır.

3.9.2. İndirgenmiş Nakit Akımı

Bir işletmenin nakit hareketinin zamanın bir fonksiyonu olduğu belirtilmişti. Enflasyon oranlarının ve faizlerin çok küçük olduğu ekonomilerde nakit akışının nominal mi indirgenmiş mi pek fark oluşturmaz. Banka faizlerinin %1 in altında (bugün ABD de %0.3 tür.) bir faiz oranı ile 20 yıllık ekonomik ömürde iki nakit akım arasında %22 lik bir fark oluşmaktadır. Ekonomilerin böyle bir durumda olması halinde kısa dönemler için yapılacak hesaplamalarda fiyat hareketlerinin olmadığı, olmayacağı varsayımı yapılabilir.Reel faizlerin yüksek olduğu zamanlarda, iki akım arasında önemli farklar oluşur. Böyle dönemler için mutlaka gelir ve giderleri asgari banka faizleri ile indirgedikten sonra, işletmenin nakit akımı için bir yorum getirilmelidir. Tablo (7.2) Bir işletmenin çeşitli indirgeme oranları altında gelir ve giderini göstermektedir.

119

Yıllar 0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 TOP.

GELİR - - - 24 30 40 40 50 50 50 50 334

GİDER 25 25 10 - - 15 15 - - 10 10 110

GELİR GİDER FARKI -25 -25 -10 24 30 25 25 50 50 40 40 224

%15 İNDİRGEME FAKTÖRÜX1000 1000 870 756 658 572 497 432 376 327 284 247

%15 İNDİRGENMİŞ NAKİT -25 -21.75 -7.56 15.79 17.16 12.42 10.80 18.80 16.35 11.36 9.88 58.25

%25 İNDİRGEME FAKTÖRÜX1000 1000 800 640 512 409.6 327.7 262.1 209.7 167.8 134.2 107.4

%25 İNDİRGENMİŞ NAKİT -25 -20 -6.4 12.3 12.3 8.2 6.6 10.5 8.4 5.4 4.3 16.6

%30 İNDİRGEME FAKTÖRÜX1000 1000 769 592 455 350 269 207 159 125.6 94.3 72.5

%30 İNDİRGENMİŞ NAKİT -25 19.2 5.9 10.9 10.5 6.7 5.2 7.9 6.3 3.8 2.9 4.1

Tablo (3.11) Bir işletmenin indirgenmiş nakit akımı

Tablo (3.11) den görüleceği gibi 10 yıl içinde işletmeye giren net kaynak 224 birim olmasına rağmen, %15 ile indirgendiğinde net girişi 58.25 birim olduğu, indirgeme oranı %25 olduğunda da net girişi 16.6 birime gerilemektedir. %30 indirgeme oranı kullanıldığında işletmeye giren net fon 4.1 birim oluyor. İndirgeme oranı %40 olduğu takdirde fon girişi yerine net nakit çıkışı ortaya çıkıyor. İlk bakışta işletmeye 224 birim net nakit girişinin olduğu görülmekle beraber yüksek indirgeme oranlarında bu girişler eriyor ve yerini net çıkışlara bırakıyor.Ülkede yüksek enflasyon, yüksek faiz durumu yaşanıyor ise indirgenmiş nakit akımı hesap tarzını kullanmak gerekir. Kar/zarar hesabında işletme karlı görünebilir, ama gerçekte zarar eden bir müessese olabilir. Bu duruma enflasyon karı alıp götürüyor denilir.

120

3.10. BÖLÜM ÜZERİNE PROBLEMLER

1. Bir şirketin rasyoları aşağıdaki gibidir bu, şirketin bilançosunu çıkarınız, likidite oranı: 1/3,cari rasyo: 2, asit test:0.7şirketin uzun vadeli yükümlülükleri 500 birimdir, öz kaynaklar 50,stokları 70 birimdira) Bu şirketin duran varlıkları ne kadardır?b) likit varlıkları ne kadardır?c) uzun vadeli borçları ne kadardır?d) şirketin aktiflerinin toplamı ne kadardır?

Cevap: Duran Varlıklar;400, Likid Varlıkları;200, Uzun Vadeli Borçları;450 aktifler;600

2. Bir şirketin toplam varlıkları 10,000 birim olup cari yükümlülükleri 3000 birim, öz kaynakları 1000 birimdir bu işletmenin;

a) Şirketin likidite oranı 1/3 ise likit varlıkları ne kadardır?b) likidite oranı 1/3 iken duran varlıkları ne kadardır?c) Şirketin bu durumda cari rasyosu nedir?d) şirketin asit test rasyosu 1 ise stokları ne kadardıCevap: Likid Varlıklar:3333,Duran Varlıklar:6666,C.R:1.111, Stoklar:3000

3. Bilançosu aşağıdaki gibi olan bir şirkette;Likit varlıklar : ……..500 Cari pasifler : ………………….100 Kasa banka : …….. Uzun vadeli yükümlülükler : …600 Alacak hesapları … Uzun vadeli banka borçları…… Stoklar : ……..300 Öz kaynaklar : ……………300Duran net varlıklar : 600 .Toplam aktifler : ……. Toplam pasifler…………………… Stok devir oranı 15 ise;a)Toplam satışlar ne kadardır?b)Şirketin %10 net karı olduğuna göre şirketin net kar miktarı nedir?c)Amortisman 100 birim, faizlerde 100 birim olduğunda satışların maliyeti nedir?d)EBİTDA, EBİT, EBT oranları nedir?

Cevap:4500, 30, 4270, 230, 130, 30

6. Bir şirketin likidite oranı 1/3, Cari Rasyosu 7/11 Asit Test rasyosu 4/11 olup, uzun vadeli yükümlülükleri cari pasiflerden 100 birim eksiktir. Bu şirketin stokları 400 birim olduğunda, şirketin, Likid Varlıklarını, net Duran varlıklarını, cari pasiflerini, uzun vadeli yükümlülüklerini bulunuz

121

7. 1000 TL değerindeki 10 yıl vadeli faizsiz bir tahvilin cari banka faizi %25 olması halinde onu bugün kaça alırsınız? C:107,37 birime alınabilir

8. 10000 TL değerindeki 5 yıl vadeli faizsiz bir tahvil 1000TL den işlem görmektedir iskonto fazi nedir?. C: %58.49 faiz oranı.

9. Aylık geliri brüt 30 000 TL olan bir kişinin ödeyeceği yıllık gelir vergisini bulunuz , oran ne olmaktadır.

0

122

4. FİYAT HAREKETLERİ

Fiyat, bir ürünün pazardaki maddi değeridir. Bu değere fiyat denilir. Genelde para ile ölçülür. Her büyüklüğün zaman içinde değiştiği gibi fiyatlarda da zaman içinde değişme yaşanır. Değişimde en önemli etken Arz-Talep dengesidir. Arz ve Talep kanunu serbest piyasa ekonomilerinde fiyat değişimini önemli ölçüde etkiler. Kontrollü ekonomilerde Talep baskı altındadır, ve sık sık yönetimce yönlendirilir. Ağır vergiler, dış ticaret yasakları altında, talep serbestçe oluşamaz. Arz da kontrollü olduğu, rekabetin olmadığı toplumlarda tüketici kaliteden , inovasyondan yoksun ürünleri kullanmak durumundadırlar. Bu tür ekonomilerde arz da çarpıktır, tabii değildir. İşletmeler, tüketicilerin ürünlerini kullanma mecburiyetinde olduklarından, kalite ve yeniliklere önem vermezler.

Fiyatların değişimi mutlak rakamlarla takip edildiği gibi, endekslerle de takip edilirler. Tüketicinin ödediği rakamla, üreticinin pazara sunduğu fiyatlar farklıdır. Bu fark temelde ticaret sektörünün kar payından kaynaklanmaktadır. Toplumun kullandığı mallar zaman içinde değişir. Bir zamanlar mangal kömürü fiyatları yaşantımızda çok önemli bir yer tutardı. Isınma ve yemek pişirmede kullanılan mangal kömürünün fiyat değişimleri dikkatle takip edilirdi. Enflasyonun ölçüldüğü sepette önemli bir ağırlığa sahipken, bugün bu önemini kaybetmiştir. Bu gün bilgisayar kullanımı yaygınlaşmış, onun fiyatı ile internet kullanım fiyatlarının önemi artmıştır. Cep telefonu çok yaygınlaşmış, konuşma ücretleri önem kazanmıştır. Fiyatların zaman içerisinde değişmesi, malların toplum içinde kullanım tercihlerinin farklılaşması fiyatların genel değişimini etkiler. Bu değişimler endekslerle topluma duyurulur. Son tüketicinin kullandığı malların endeksine Tüketici Fiyat Endeksi, üreticiden pazara sunulan malların fiyat hareketleri değişimine de Üretici Fiyat Endeksi olarak takip edilmektedir. Her iki endeks de coğrafi konumdan etkilenir. Bir malın her yerleşim yerinde ayni olması beklenemez. Bizde de Tüketici Fiyatları hem il bazında ve hemde ülke bazında hesap edilerek takip edilmektedir. TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) her iki fiyat ölçümlemesinde kullandığı mal ve ağırlıkları uzun seneler değiştirmediğinden ortaya izafi hatalar taşıyan rakamlar çıkmaktadır.

123

4.1. ENFLASYON

Enflasyon fiyatların artmasıdır. Fiyat artışları yüksek olduğunda, yüksek enflasyon, düşük olduğunda ise düşük enflasyon var denilmektedir. Toplumun kullandığı ve yaşam süresince önemli olan mallar tespit edilerek, bunların oransal ağırlıkları belirlenir. Fiyat tespitleri yapıldıkça, referans yılındaki fiyata bölünerek artış oranı bulunur. Genelde fiyatlardaki artış endeks artışı olarak verilir. Bugün için baz 2004 yılı olarak alınmaktadır. 2004 yılı için 500 ü aşkın malların ağırlıklı ortalaması 100 ise, bugün aynı sepet ağırlıklı olarak 250 olmuş ise 2009-2004 yılları arasındaki toplam enflasyon %250 olmuştur denilir. Burada akla gelen bir soru var, 500 ü aşkın malların üretici fiyatları mı?, yoksa tüketiciye aktarılma fiyatımı? Bu soru için iki endeks takip edilir birincisi üretici fiyatları, ikincisi tüketici fiyatlarıdır. İki fiyat arasında fark, üretildikten sonra malların taşınması toptancı karı, ve perakendeci karının eklenerek tüketiciye ulaşan malları gösterdiği artıştır. Genelde iki fiyat serisinin artışları farklı oranlardadır. Uzun bir dönem incelendiğinde üretici fiyatları ile tüketici fiyatları artış oranları birbirine eşitlenmektedir.

Ülkemizde cumhuriyet döneminde ortalama yıllık enflasyon %20,7 olmuştur. Atatürk döneminde 1926, 1930, 1931, 1932, 1933,1938, İnönü döneminde 1944,1945,1946, 1950 enflasyon yerine deflasyon yaşanmıştır. 1950-1970 yılları arasında enflasyon tek haneli iken, 1971 den sonra çift haneli olmuştur. Son 5 yılda enflasyon tek haneli rakama düşmüştür.

Milli gelirin sabit fiyatlarla bulunmasında kullanılan DEFLATÖR ise (1923-2008) ortalama yıllık %17,7 olduğu hesap edilmektedir. Hatırlanacağı gibi deflatör, tüketici fiyatları yanında devletin verdiği hizmetler de dikkate alınmaktadır. Devletin verdiği hizmetlerdeki fiyat artışı genel fiyat artışlarından daha küçük olduğundan ötürü Yıllık ortalama deflatör, tüketici Fiyat artışlarından daha küçük çıkmıştır.

4.2. STAGFLASYON

Ekonominin eksik istihdam (işsizliğin yüksek olması) ve üretimin eksikliği olmasına rağmen fiyat seviyelerinin artmasına denir. Bir başka deyişle, üretim düşerken işsizlik artarken, enflasyonun(fiyat artışlarının) ortaya çıkmasına denir. Bu ekonomik durum, sıkı para politikası ile yüksek vergi oranlarının salındığı zamanlarda ortaya çıkabilecek bir ekonomik krizdir.

Bu durumdan kurtulmanın yolu üretimi arttırmadan geçmektedir. Üretimi arttırmak endirekt olarak işsizliği düşürmek demektir. Eğer ülke içinde tüketim baskı altına alınırken bu durum ortaya çıktı ise, ihracatın teşvik edilerek (kur politikaları ve Dünya Ticaret Örgütünün tavsiyeleri doğrultusunda) , arzın bir

124

kısmının iç pazardan çekilerek dış pazarlara yönlendirilmesi gerekir. Stagflasyon en az enflasyon kadar zararlı bir olgudur. Böyle durumlarda hem fiyatlar artıyor ve hem de işsizlik oranları büyüyor.

4.3. DEFLASYON

Deflasyon fiyatların geri gidişi olup fiyat artışlarının (enflasyon) tersidir. Bu tür bir ortamda para az ve kıymetlidir. Arzda tıkanıklık yoktur ama talep sürekli olarak düşer. Üretimi düşürerek üretim maliyetlerinin azaltmak çıkar bir yol olmaktan uzaklaşır. Tüketici geleceğe güvenle bakmadığı için harcamasını erteler. Tüketimini zaruri mallara inhisar ettirir. Bu olay ekonomilerin sıfır enflasyona yaklaştığında ortaya çıkar. Belirli mal gruplarında fiyatlar sürekli geriye gidiyorsa o malların tüketimini arttırmanın yollarına bakmak ve tedbir almak gerekir. Türkiye 80 li yıllarda zaman zaman deflasyona kısa aralıklarla girmiştir. Temmuz ağustos aylarında fiyat artışları negatif olmuştur. Son yıllarda da 2 ay fiyat artışları negatif olmuştur. Tabiatıyla bir iki ay fiyat gerilemesi ekonominin deflasyona girmesini göstermez. Dönemsel tüketim artışları veya azalışları yanlış anlaşılmayı önlemek maksadı ile Mevsimlik Düzeltme ye tabi tutulur. Bazı mallar belirli dönemlerde pazara sunulur. Bu malların pazara erken gelmesi halinde fiyatları yüksektir. Bu erken gelişin genel fiyat değişimlerini yapay olarak değiştirmesi istenmediğinden böyle bir mevsimlik düzeltmesi (seasonal adjustment) yapmak gerekli olmaktadır.

4.4. SATIN ALMA GÜCÜ

Her ülkenin, kendi birim parası ile satın alabileceği ürünler farklıdır. Türkiye de saç sakal traşı fiyat ortalaması 10 lira ise ABD de 25$ , aynı hizmet Güney Afrika’da 45 $ dır. Ülkemizde ekmeğin kilogramı 2.4 TL iken ABD de 3 $ dır. Şekerin bir kilogramı Türkiye’de 2.5 TL iken, ABD de 1.3 $ dır. Benzin Türkiye’de 3 TL iken ABD de 0.5 $ dır. Görüldüğü gibi mal ve hizmetler için farklı farklı fiyatlar mevcuttur. İki ülkedeki mal ve hizmet fiyatlarının mukayese edilebilmeleri, satın alma gücü paritesi ile ölçülür. İnsanların günlük yaşamlarında kullandıkları mallardan bir sepet yapılır ve malların kullanım ağırlıkları tespit edilir. Bu sepet ABD de 100 TL ye doluyorsa Türkiye’de kaça doluyor araştırması yapılır. Bugünlerde bu sepet 98 TL ye doluyorsa TL nin satın alma gücü paritesi 1$=0.98 TL dir şeklinde ifade edilir. Satın alma gücü mukayeseleri genelde $ bazında verilir. Satın alma gücü paritesi ile yapılan milli gelir hesapları uluslar arası mukayeselerin yapılmasında önemlidir. Gelir dağılımı, fert başına düşen milli gelir, satın alma gücü paritesi ile verilerek uluslar arası refah mukayesesi yapılır. Avrupa topluluğunda üç ülkenin $ bazında verdikleri milli gelir rakamları, satın alma gücü paritesi ile verdikleri rakamdan büyüktür. Bu durumda ABD hariç her ülkenin bir cari dolarla (resmi kur ile) milli gelir rakamı ile birde satın alma gücü paritesine göre milli geliri

125

vardır. Bölüm 1 de verilen OECD ve AB ülkelerinde hem resmi ve hem de satın alma gücü paritelerine göre hesap edilen rakamların birbirinden ne kadar farklı olduğu görülmektedir

4.5. FİYAT HAREKETLERİNİN SOSYO-EKONOMİK ETKİLERİ

Fiyat hareketleri toplumların yaşantısını derinden etkiler.Fiyatlar artarken sabit gelirlilerin satın alma gücü düşer.Onlar için ideal durum tükettikleri malların fiyatlarının düşmesidir. Enflasyon adeta toplumun düşmanıdır. Fiyat artışları ticaret sektörünü zora sokar, adeta bir sarmal üretilir, fiyat artışlarını durdurmak zor bir işe dönüşür, ve bu sarmaldan çıkmak için topyekün özveriye ihtiyaç doğar. Fiyatların düşmesi üreticileri zor duruma sokar onların zararına yol açar. Alıcı satıcı arasında ihtilaflar çoğalır. Fiyat hareketleri günlük yaşantımızı etkilediği gibi, yatırım miktarlarını da etkiler. Yatırımların değer yönünden etkilenmesi dışında onların işletme dönemlerindeki karlılıkları da etkilenir.Toplumda arzu edilen fiyatların çok az değişim göstermesidir.

4.5.1 Fiyat Hareketlerinin Yatırımlara Etkisi

Bir projenin gerçekleştirilmesi belirli bir zaman alır. Bu zaman içinde fiyatların değişimi proje maliyetini değiştirir. Bu değişiklik projenin mali fizibilitesini ortadan kaldırabilir. Bir yatırımın ekonomik fizibilitesi (yapılabilirliliği) olmasına rağmen eldeki kaynakların sınırlı olmasından dolayı mali fizibilitesi olmayabilir. Projede öngörülen yatırım yüksek enflasyon veya ağır bir devalüasyonda başta öngörülenden çok daha büyük rakama ulaşır. Bu durumda doğan farkı finanse edecek kaynağın bulunması gerekir. Böyle bir durumda kalmamak için projenin hazırlanışında yatırım süresince doğabilecek fiyat değişiklikleri dikkate alınır, yatırım tutarları buna göre tespit edilir. Yatırım fizibilitesi hazırlanırken yüksek fiyat değişiklikleri varsa imal edilecek ürünlerin fiyatları ve üretime giren girdi fiyatları beklenen enflasyon oranları kadar artırılır. Bu süre içinde işçilik maliyetlerinin artması bekleniyorsa, bu artışlarda dikkate alınarak başa baş kapasitesi hesapları yapılır.Fiyatların artması ekonomik fizibiliteyi menfi yönde etkileyebilir. Bunun etkisini yok etmek için projenin ekonomik ömrü içinde oluşacak fiyat değişikleri dikkate alınır. Fiyat değişimleri hızlı ise, yıl içinde doğacak fiyat hareketleri nakit Girişleri ve çıkışlarında bu değişimler hesaba katılır. Yüksek indirgeme oranları kullanılır. Ülkemizde 1969,1980,1994,2001 yıllarında yapılan büyük devalüasyonlardan ötürü , yarım kalmış ve el değiştirmiş birçok yatırım olmuştur. Bir projenin gerçekleştirilme süresi uzadıkça, belirsizlikler artar, fiyat artışları büyük boyutlara ulaşabilir. Bu durum projenin toplam maliyetini derinden etkileyebilir. Ülkemizde bazı kamu projelerinin gerçekleşme sürelerinin uzamasından ötürü

126

yatırım maliyetlerinin 8-10 kat arttığı olmuş, bu artış onların gerçekleştirilmelerini daha da geciktirmiştir.

4.5.2. Fiyat Hareketlerinin İşletmelere Etkisi

İşletmelerde, vergi ve kar payı dağıtımları genelde yıllık çalışma baz alınarak tutulan hesaplara göre yapılır.Kar payı dağıtımı idare meclisi tarafından ortaklar genel kuruluna önerilip kesinleşir Kar dağıtımı şirketin nakit akımına göre zamana yayılarak yapılabilir. Halka açık anonim şirketlerde, en geç mayıs ayında genel kurulun yapılarak karın asgari %25 inin yine mayıs ayında bir defada dağıtılması zorunludur. Bu şirketler bir daha kar dağıtmak isterse, tekrar genel kurul toplantısı yapmak mecburiyetindedir. Bu zaman aralığında fiyat değişimleri önemli miktarlara ulaşıyorsa, yönetimce yapılan bütçe, gelir gider, nakit akımları değişir. Bu fiyat değişimleri arz-talebi, dolayısı ile işletmenin Pazar payının değişmesine yol açabilir.

Yönetimler, fiyat ve ücret politika tespitlerinde çok zorlanırlar. Böyle hallerde kayıt dışılık çok artar, bu haksız rekabeti doğurur, ekonomik istikrar kaybolur.Yönetim, adeta suç işlemeye yöneltilir.Fiyat artışları dar gelirlileri önemli biçimde etkilediğinden alım güçleri azalır, dolayısı ile malın pazardaki sürümü bozulur.Yapılan yıllık işletme bütçeleri anlamını kaybeder, bütçe revizyonlarının sıkça yapılmasına yol açar. Maliyetleri sabit tutabilmek için türev menkul kıymet işlemlerine (opsyon satın alma) başvurulur. Borçlar da swap, kullanma durumu ortaya çıkar. Yönetim hedging yapma ile zaman ve kaynak kaybeder.

127

4.6. BÖLÜM ÜZERİNE PROBLEMLER

1. Cumhuriyet tarihinde ortalama enflasyon ne olmuştur.

2. Cumhuriyet tarihimizde Deflatör ne olmuştur, ortalama yıllık deflatör nedir.

3. 2009 yılında fert başına düşen milli gelir (cari $ değeri ile) ne olmuştur. Satın alma gücü paritesi ile ne olmuştur.

4. Planlı ve Plansız dönemlerde sabit ve cari fiyatlarla ortalama yıllık GSMH yi ve cari fiyatlarla enflasyonu bulunuz. Planlı dönem 1962 yılında başlamıştır.

5. Ülkemizde hangi yıllarda deflasyon vardı?

6. Ülkemizde cumhuriyet döneminde döviz kurları değişimi ne kadar olmuştur. Yıllık ortalama devalüasyon ne olmuştur?

7. Ülkemizde dış ödemeler dengesinde cari açık hangi yıllarda önemli boyutlara ulaşmıştır, bu tarihlerde, önemli sosyal olaylar varnı?

128

5.YATIRIM ve PLANLANMASI

Tasarruf edilen kaynakları tek başına veya birleşerek bir alanda değerlendirerek çoğaltmak (kar etmek) içgüdüsü insan tabiatının ayrılmaz bir parçasıdır. Kaynakları iş gücü ile doğru yer ve zamanda karşılaştırmak yatırım olarak tanımlanabilir. Bazı yatırımlar, fiziki imkanlar gerektirmez, tahvil, bono, hisse senedi almak gibi, bunlara menkul yatırımlar denilir. Bazı yatırımlara da yer ve mekan lazımdır, içine tesis makine ve ekipman koymak gerekir. Bu yatırımlardan ürün elde edilir ve sınai yatırımlar olarak adlandırılır.

5.1 MENKUL YATIRIMLAR PLANLAMASI

Menkul yatırımlar iki sınıfa ayrıldığı daha önce belirtilmişti, bunlar, baz ve türev menkul kıymetlerdi. Bu iki sınıfı biraz açalım,

Baz Menkul Kıymetler

Baz menkul kıymet olarak hisse senedi, tahvil, bono ve banka hesabı vardır. Baz menkul kıymetleri kısa kısa tarifleyelim.

HİSSE SENEDİ : Bir sermaye şirketinin kuruluş yapısında gerçek veya tüzel kişilerin sermaye miktarlarını gösteren belgedir. Genelde hamiline yazılı hisse senedi ve nama yazılı hisse senedi olarak iki gruba ayrılırlar. Hisse senetleri üzerinde, Nominal ihraç fiyatı, hisse senedinin varsa ayrıcalığını, temettü kuponları ve seri numaraları bulunur. Nama yazılı ise, sahibinin adı ve kimliğinin yazıldığı yer olur. Senedin üzerinde kaç pay olduğu, dolayısıyla şirket genel kurulunda kaç oyu temsil ettiği yazılıdır. Hisse senedi kıymetli evrak hükmünde olup, basımı belli bir prosedüre bağlıdır.Hisse senedi sahibi genel kurulda ne kadarlık bir oy hakkına sahip, yönetim kuruluna dahil olup olamayacağını, temettü dağıtımında kendisine bir ayrıcalık tanınıp tanınmadığını bilir.Şirket sermayesi artırılırken, kendi pay oranında iştirak etme hakkını kullanabilir. İştirak kendisinin kararına kalmıştır. Anonim şirketteki hissedar şirkete koymuş olduğu sermaye kadar sorumludur. Banka kuruluşları da anonim şirket olmasına rağmen, bankacılıktan doğan risklerden hem yönetim ve hemde hakim ortak sorumludur. Halka açık şirketler (ikiyüzden fazla ortağın bulunması hali) Sermaye Piyasası Kurulu na karşı da sorumludur. Bu şirketlerin yönetiminde denetim birikimi olan bir iki yönetim kurulu üyesi bulundurmak mecburiyetindedir. Yönetimde bulunanlar şirketin hisselerini borsaya bilgi vererek alabilirler. Hisse senetlerinde yapacakları bir manüpülasyonun ağır müeyyideleri vardır. İçerden şirket ile ilgili bilgi sızdırmak (insider trading) ağır cezalık bir davranıştır.

129

Hisse senetlerinin değerleri zamanla değişir. Bu değişikliği etkileyen dış etkenler ( antitröst kanun ve mevzuatı, çevre koruma mevzuatı, çalışma güvenliği mevzuatı, işgücü mevzuatı, merkez bankalarının para politikaları,uluslar arası hukuk kuralları), şirket içi politika ve kararlar( üretilen ürünler,üretim metodu, ARGE çalışmaları, borç yönetimi, kar dağıtım politikası), kurumlar vergisi mevzuatı, beklenen nakit akımı, nakit akımının zamanlaması nakit akımındaki riskler, sıralanabilir .Bütün menkul kıymetler içinde getirisi ve de riski en büyük olan baz menkul kıymettir.

TAHVİL: Getirisi belli olan kıymetli bir evraktır. Üzerinde ihraç fiyatı (nominal değer, TL, $, euro, yen gibi) ve faiz miktarıyla ödeme dönemlerine göre düzenlenmiş faiz kuponları vardır. Ayrıcalıkları varsa, (belirli bir süre sonunda hisse senedine dönüşebildiği veya süresinden evvel belli bir dönem sonunda paraya çevrilebildiği gibi) üzerinde yazılı bulunur. Tahvil genelde iki yıl ve daha uzun süre için borçlanma için kullanılan bir araçtır. Nama veya hamiline yazılmış olurlar. Genelde hamiline yazılım tercih edilmektedir. Tahvilin değeri, beklenen getirinin indirgenmiş değeri olarak kabul edilir. Getirinin yanında tahvili çıkaran devletmi özel sektörmü önemlidir. Ayrıca tahvilin itfa (ana parasının ödenme tarihi) de fiyata etki eden unsurlardır. Bazı tahviller faiz kuponsuz olurlar, bunlar tahvilin itfa süresindeki indirgenmiş değeri ile alınıp satılırlar.Genelde indirgeme oranı banka faizinin iki üç puan üzerinde olur.

Tahvil aslında toplumdan alınan bir borçtur. Kuponlu tahvil ve pür ıskontolu tahvil olarak iki genel sınıfa ayrılabilir. Kuponlu tahviller, kupon üzerinde gösterilen oran ve vadede faiz ödemeyi öngörür. Vade sonunda ana para da itfa (geri ödeme) edilir. İskontolu tahviller, sadece vade sonunda ödenecek miktar üzerinde yazılıdır. Tahviller borsa da işlem gören menkul kıymet olduğu için, getiri oranı ,vadeye göre getiri parametreleri ile tanımlanırlar. t= 0 anında, yani tahvilin ihraç anında üzerinde yazılı değer (par value) ihraç değeri adını alır. Bu bedel tahvilin süresi sonunda ödenecek bedeldir. Kupon ise her faiz ödeme dönemi için (genelde altı aylık, yıllık) bir kupon olup ödenecek faiz miktarını gösterir. t= t0 anında satın alınan bir tahvil, t=0 anında yani üzerinde yazılı nominal değerden farklıdır. Tahvilin herhangi bir t anıdaki değeri A ise satın alındığı bedel A0 ise bu tahvilin getirisi iki türden oluşur. Birincisi süre sonunda alınacak ana paranın değeri , diğeri de satın alma değerine göre kuponların getirisidir. Tahvilin piyasadaki geçerli olan iskonto oranı ile iskonto edilmiş değeri onun cari piyasa fiyatıdır. Bunu ispat edelim. Tahvilin yıllık getirisi r olsun. Yıllık düzenli getirisi, A0r olur. Bu durumda gelirin iskontolu toplam değeri

130

+ +…..+ + = , =A0

Kuponsuz, iskontolu tahviller, kendi vade sonunda ödenecek bir borç gibi algılandığından, onun ( t) anında ki değeri piyasada geçerli olan iskonto oranıyla, indirgendiğinde elde edilen değerdir. Tahvilin ihracında süre T ise, tahvilin t anındaki getirisi ise iskonto edilen 100 birim

için olarak yazılabilir.

Tahvilin değeri itfa süresi içindeki getirilerinin iskonto edilmesi ile

Olarak yazılabilir.Bu formülden iki önemli gözlem yapılabilir. Birincisi, dönem n büyüdükçe tahvilin bugünkü değeri büyümektedir. İskonto oranı(piyasada geçerli olan faiz) büyüdükçe tahvilin değeri küçülmektedir. Burada (n ) büyüdükçe limit değer Ao/r oranına yakınsar Tablo(5.1) bir birimlik bir tahvilin itfa süresi ile reeskont oranının değişimi ile oluşan değerini göstermektedir. Bu tablodan görülebileceği gibi beş yıllık bir tahvilin %10 ile iskonto edildiğinde fiyatı 3.79 iken %20 iskonto oranına çıkıldığında iskontolu fiyatı 2.99 a gerilemektedir. Tahvil değerinden 0.8 birim kaybetmektedir (%21.1 değer kaybı). Yirmi yıl vadeli tahvilde ise bu faiz değişikliği ile 10 birimden 5 birime gerilemektedir (%50 değer kaybı)

n/r 5 10 15 20% 10 3,79 6,14 7,61 8,51 10% 20 2,99 4,19 4,67 4,87 5% 30 2,44 3,09 3,27 3,31 3,33% 40 2.04 2,41 2,48 2,49 2,50

Tablo (5.1) Değişik kupon faiz oranlarına göre nominal değeri 1 birim olan bir tahvilin iskontolu değeri.

Tahvillerin ortalama süreleri: Tahviller uzun vadeli oldukları için, piyasa iskonto oranının değişimi ile oynak değerlere sahip olmaktadır Bir tahvil altı ayda bir faiz ödemesi yapıyorsa 3 yıllık itfa dönemi için ağırlıklı süresi dönemler itibarı

131

ile getirisinin iskonto edilmesi ile ortalama süresi hesabedilir. Tablo(5.2) bu hesaplamayı göstermektedir.

Dönem Getiri x100 Bugünki Değer

Ağırlık Zaman Ağırlık Süre

1 5,00 4,76 0,0476 0,5 0,02382 5,00 4,53 0,0453 1,0 0,04533 5,00 4,32 0,0432 1,5 0,06484 5,00 4,12 0,0412 2,0 0,08245 5,00 3,91 0,0391 2,5 0,09786 105,00 78,35 0,7836 3,0 2,3508TOPLAM 100 1,000 2,665

Tablo(5.2) Tahvillerin Ağırlıklı Süre Hesabı.

Bu tablodan itfa müddeti 3 yıl olan bir tahvilin ağırlıklı süresi 2.665 yıldır. Tahviller için dönüştürülmüş süre tarifi olup, bu da

S*=S/(1+r/m) dir. r, yıllık faiz, m, bir yıl içindeki faiz ödeme sayısı(dönem) dır. Yukarıdaki tahvilin dönüştürülmüş süresi S=2.665/(1+0.05) =2.538 yıldır.

BONO: Genelde devletin kısa dönem borçlanmasında( devlet iç borçlanma senedi ) kullanılan bir araç olup vadesi bir yıla kadardır. Üzerinde vade tarihi, Nominal kıymeti, faiz oranı (veya vade sonundaki değeri ) yazılıdır. Genelde hamiline yazılıdırlar. Ancak kayıt için ilk alıcılar kayda alınırlar. Hamiline bono çıkarmak da yaygın bir uygulamadır. Ülkemizde ki yaygın uygulamayı hazine yapar ve muhtelif süre aralıkları için bono çıkarır. Süre bir yıldan azdır.Bonolar genelde bastırılmaz ya elektronik ortamda doğarlar veya bir yazı ile ilgiliye satılan bono ile ilgili bilgi verilir. Faizlerin yüksek olduğu dönemlerde tahvil yerini bono ya bırakır. Bu menkul kıymetin riski olmayıp getirisi banka mevduatının getirisinin biraz altındadır.Ekonomimizde özel sektörün bono çıkararak borçlanması yapılmamaktadır. Bunun yerine vadeli senet mukabilinde borçlanma yapılmaktadır. Yine kısa vadeli borçlanma aracı olarak vadeli çek uygulaması yaygındır. Bu iki borçlanma enstrümanı batı ekonomilerinde yaygın değildir. Osmanlı döneminde senet, bon,vadeli çekler İstanbul menkul kıymetler borsasında işlem görürdü. Bu uygulama 1932 ekonomik krizine kadar devam etmiştir.

Türev Menkul KıymetlerMenkul kıymetler, banka hesabı, hazine bonosu, hazine tahvili, şirket tahvili, şirket hisse senedidir. Bu kıymetlerden türetilen, Türev Menkul Kıymet ler dediğimiz, vadeli kontratlar, futures, forwards, opsiyon lar sayılabilir. Bu

132

kıymetlerden banka hesapları ile hazine kağıtları riskli sayılmaz. Riski olmayan yatırımları sadece getirisine bakarak yapmak yeterlidir. Şirket tahvil ve hisse senedi değişik oranlarda risk taşır. Riski minimize ederken beklenilen karı maksimum etme hedeftir.Bu tür yatırımda nekadar risk taşınacağı kararının verilmesidir.Türev menkul kıymetler baz menkul kıymetlerin taşıdığı riskleri asgariye indirmek için kullanılırlar.

Bir Hisse senedi piyasaya yeni çıkıyorsa, bu menkul kıymeti çıkaran kişi veya guruba bakarak buna yatırım kararı verilir. Bu yatırımdaki risk, hisse senedini çıkaran kişinin veya gurubun riski kadardır.

Yatırımcı piyasada var olan ve geçmişi az çok bilinen bir işletmenin hisse senedini almak isteyebilir. Bir hisse senedi borsada işlem görüyorsa, onun zaman içinde değerinin değişmesi ve dağıttığı kar payları bellidir. Burada yapılacak iş, hisse senedinin geçmişteki performansı ile dağıtılan karın birlikte değerlendirerek yatırıma karar verilmesidir. Ayrıca bu hisse senedi ne kadar süre ile elde tutulacağı kararı ile taşıdığı risk nedir sorusunun cevabının bulunmasıdır. Buna bir örnek verelim,

Örnek: Bir X şirketinin yıllar içindeki hisse değer değişimi ile dağıttığı kar payları aşağıdaki tabloda verildiği gibidir

Değer değişkeni

temettü Verim Verim Xi (Xi-µ)10-4 (Xi-µ)210-8

6570 5 10/65 0,1538 572 32718460 1 -9/70 -0,1285 -2251 506700165 1 6/60 0,10000 34 115680 5 20/65 0,3077 2111 445632190 5 15/80 0,1875 909 82628190 1 1/90 0,0111 -855 73102595 3 8/90 0,0888 -78 608490 4 9/95 0,0526 -440 193600

11608652

Menkul kıymetlerden Tahvil veya bono için de ayni değerlendirilmeleri yapmak gerekir. Tahvilin kupon faizli olup olmadığı önemlidir. Tahvil sadece üzerinde

133

yazılı bedeli vade sonunda verecekse, beklenilen gelir oranında kalan süre için iskonto işlemi yapılarak, o tahvilin alınabilecek maksimum değeri bulunur. Tahvil üzerinde yıllık veya her altı dönemler itibrı ile bir (i) faizi verecekse, alınacak faizler ile vade sonundaki tahvil üzerindeki değer beraberce beklenti rant oranı ile iskonto edilerek, o tahvilin alınabileceği maksimum fiyatı bulunur. Örnek1. Bir tahvilin üzerinde 7 yıl sonunda alınacak bedel olarak 1000 TL yazılıdır. Banka mevduat faizi %10 dur. Ancak benim bu yatırımımdan %12 bir beklentim var. Bu tahvili en fazlakaça alabilirim.

Çözüm, Maksimum bedel 1000 TL nin %12 ile 7 yıl için indirgenmiş değeridir.

1000/(1+0,12)7 =452,35 TL ye alınabilir(azami)

Örnek2. Yukarıdaki tahvil her yıl 100 TL faiz verecekse, yine ayni beklenti kar oranı ile tahvili en çok kaç liraya alabilirim.

Çözüm 7 yıl alınacak olan 100 er liranın %12 den iskontolu değeri

100(1-1/1,127)/0,12 = 456,38 TL olup 1000 liralık değerin de iskontolu değeri (bir önceki problemden ) 452,35 lira olduğuna göre tahvile verilebilecek en fazla 908,73 TL dir

134

5.2 SINAİ TESİS YATIRIMLARI PLANLAMASI

Tesis kurmak, kaynakların bir araya getirilip teknoloji ve emek ile karşılaştırılarak yeni ürünler elde etmek uğraşısıdır. Tesisin kurulmasında yapılacak binlerce iş ve aksiyon vardır. İşte bu işleri mantıklı bir biçimde sıraya koyup onları belirli bir zaman içinde yapmak gerekir. Bu sıralama, ilgili işlerin birbiri ardınca gelmesini, birbirine bağımlı olan işlerin belli bir zaman dilimi içinde belirli kişiler tarafından ardışık olarak yapılmasını içerir.Bu işlem topluluğuna planlama denilir.

Teknik yönden bir yatırım için yatırım planlaması-fizibilite yapmak gerekirken, işletme açısından bir iş planı (business plan) yapmak lazım ki kaynakları tahsis ve işletiminde verimliliği yakalayalım.

Yatırım ister kamu ister özel sektörce ister kamu sektörünce gerçekleştirilsin mutlaka bir yatırım planlamasına ihtiyaç gösterir. Planlama yapmadan yola çıkmak başarısızlığın habercisidir. Bir mal alımında dahi basit de olsa bir planlama vardır. Paranın tedariki malın taşınması, bu malın yerine yerleştirilmesi gibi az da olsa planlama gerektirir. Menkul kıymetlere yapılacak bir yatırım önemli bir planlama gerektirmez. Yatırım kararı yeterlidir gibi görünse de beklenen getiriye ulaşmak için bir mühendislik çalışması lüzumludur. Bu bölümde menkul kıymetler dışında fiziki yatırımların gerçekleştirilmesi için gerekli planlama çalışmaları açıklanacaktır.

5.2.1. Uygun Sınai Yatırım Alanlarının Tespiti

Bir yatırımın planlanabilmesi için önce uygun faaliyet alanlarının tespit edilmiş olması gerekir. Bu alan tespitinden sonra proje hazırlanır, ekonomik, teknik ve mali fizibilite etüdü yapılır. Bu etüt gerek yatırımcı gerekse Devlet/Hükümet kuruluşları veya bankalar, finansörler tarafından değerlendirilir. Bu değerlendirme yapıldıktan sonra sonuç projenin finanse edilmesi şeklinde ise yatırım kararı alınır. Yatırımın yapılması projenin uygulanmaya geçişi ile başlar ve genellikle projenin ekonomik ömrü içerisinde devam eder. Üretim ünitesinin ilk defa faaliyete geçişi, yatırımın birinci kademesini teşkil eder. Genellikle fizibilite (yapılabilirlilik) etütlerinde yatırım projenin ekonomik ömrü içerisinde bir devamlılık göstermez. Ancak kesintili ve gayri muntazam bir şekilde yatırım devam edebilir. Yenileme yatırımları bazı hallerde periyodik olabilir. Yıllık yapılan iş planlarında, yenileme yatırımları, inovasyon yatırımları,verimlilik yatırımları gösterilir.Şimdi kısaca uygun faaliyet alanlarının tespitini açıklayalım ve esas konumuz olan yatırımın planlamasına geçelim.

Faaliyet sahası tespitinde şu kriterler göz önünde bulundurulur.

135

1.Karşılanmamış Talep Analizi.2.Ülke Kaynakları3.İthal Mallarına Katma Değer İlavesi4.Büyük Kapasiteyle Devreye Girme İmkânı5.Ulaşım İmkanları6.Kalkınma Planları ve Sektör etüt neticeleri7.Kalkınmakta veya Kalkınmış Ülkelerdeki DurumBu kriterlerden nelerin kastedildiğini özetleyelim;

1.Karşılanmamış Talep Analizi. Üretilecek mal grubunun ileri yıllardaki arz talebini inceleyip yapılan analiz sonunda doyurulamayan talep miktarının ümit verici boyutta olması halinde uygun yatırım sahalarından birinin bulunduğu kabul edilir. Tabiatıyla sağduyu ile hareket edilip başlangıçta uygun bazı faaliyet sahaları seçilerek talep analizi bu sahalara yöneltilir.Ayrıca yapılan ön seçimle çok büyük kapasitede kurulabilen bazı sanayi kollarını elimine etmek gerekir. Mesela demir çelik kağıt entegre tesisi v.s. uygun faaliyet sahası seçiminde talep analizi detaylı olmamalıdır, Üretim konusu tespit edildikten sonra proje yapımına karar verildiği takdirde detaylı pazar araştırması yapılmalıdır.

Tabiatıyla talep analizi iç talep ve dış talep olarak iki bölümü kapsayacaktır önce iç talebin karşılanış şekli, muhtemel kapasite artırımları, mevcut talebin karşılanış şeklin teknolojisi, birimlerin kapasiteleri gibi konular tespit edilmelidir. Mesela kamyon montaj-imalat tesisi kurulması istensin, müteşebbis iç talebin (en az on yıl) bu talebin karşılanış şekli (tamamen yerli, ithalatı yok) mevcut kamyon fabrikalarının muhtemel tevsi planlarını bilmesi gerekir. Ayrıca mevcut kamyon fabrikaları içerisinde en büyüğünün 5000 adet/yıl bir üretimde küçüğünün ise 1000 adet/yıl üretimde bulunduğunu tespit etmesi, kuracağı tesis için kaba bir fikir, bunun ekonomisi hakkında bir ön bilgi edinilmesine yardımcı olur.

Müteşebbis aynı zamanda önündeki bir zaman süresi içinde üretmesini düşündüğü mal grubunun bir başka mal ile ikame edilip edilmeyeceğini, bu mal grubunun ithalatı varsa ithalatının devam edip etmeyeceği, devam ederse mali, ekonomik ve teknoloji mevzuatları yönünden ithalat rejimini incelemesi veya bilmesi gerekir.

Talebin karşılanış şekli, talepteki artış ve bununla ilgili analiz en az 5-10 yılı kapsamalıdır.

Dış talep araştırmasında aynı iç talepte olduğu gibi talebin karşılanış şekli, muhtemel arz imkânları, mevcut arzın dayandığı teknoloji, tesis büyüklükleri incelenmelidir.

136

2.Ülke kaynakları: üç ana gurupta toplamak mümkündür. Doğal kaynaklar, enerji kaynakları, iş gücü kaynakları. Bunlar incelenerek düşünülen proje için yeterli olup olmadığı bulunur.

Doğal kaynaklardan; maden, orman, hayvancılık, balıkçılık, akarsu sulama tesisleri (yeraltı, yer üstü) sistematik bir incelemeye tabi tutulur. Bunların kullanılma dereceleri maliyetleri, kaliteleri ile bölgedeki dağılım patenini bilmek gerekir.Enerji kaynakları; bilhassa imalat sanayinin vazgeçilmez bir girdisidir. Elektrik, fuel-oil, gaz, doğal gaz, sıvı petrol gazları gibi yakıt kaynaklarının varlığı, maliyetleri, temin güçlükleri, devamlılık ihtimali gibi unsurlar incelenmeli ve riski en az, maliyeti uygun ve teknolojinin gerektirdiği gibi enerji kaynağı seçilmelidir.İşgücü kaynakları; düşünülen faaliyet sahasında temin edilebilecek işçi, teknisyen, usta gibi işgücü arz imkânı varsa, bu faaliyet kolunda uygun yatırım sahalarının seçilmesi veya bulunması ihtimali kuvvetlidir.

3.İthal mallarına katma değer ilavesi; Dışarıdan mamul mal ithal edilmekte ise, bunun yerine yarı mamul veya ham madde ithalatı yaparak yurt içinde üretim veya montaja geçmek, uygun bir yatırım sahası olabilir. Gelişmekte olan ülkelerde sanayi önce montajla başlamış bilahare bunun imalat sanayine dönüşmesi için tedbirler alınmıştır. Burada en büyük faktör, işgücü pahalı olan bir memleketten, işgücünün nispeten ucuza olduğu bir memlekete doğru montaj -imalat sanayinin kayabilme potansiyelidir.

4.Büyük kapasite ile devreye girme imkânı: Bazı faaliyet kollarında küçük işletmeler mevcutsa, bunların yerine büyük kapasitede tesisler kurmak cazip olabilir. Büyük kapasitede genellikle prodüktivite yüksek olduğundan maliyetler düşük olur. İstisnai olarak, küçük işletmelerin en az büyük işletmeler kadar prodüktif olduğu sahalarda büyük kapasite ile devreye girmek, hem istihdam ve hem de büyük kapitalin bağlanması yönünden mahzurlu görülür. Zaruret olmadıkça böyle büyük bir kapasite için yatırım yapılmaz. Kalitenin yükseltilmesi ,teknoloji gerektiriyorsa, böyle bir yatırımdan kaçınmamak lazımdır.

5.Ulaşım imkânları: Ulaşım alt yapısı (yol, liman, hava alanı, haberleşme)bulunmayan bölgelerde sanayinin kurulması çok güçtür. Güçlük birim maliyetlere intikal eden yol, haberleşme masrafları ve atıl işletme zamanından ileri gelmektedir. Hammaddenin ağır ve hacimli olup uzaktan nakli mevzubahis ise ve ulaştırma masrafları toplam masraflar içinde büyük pay tutuyorsa, böyle bir sanayi kolunun o bölgede kurulması güçtür. Mesela;

137

İzmir’de bir çimento fabrikasına Uşak’tan hammadde nakli gerekse, böyle bir tesisi İzmir’e kurmak hatalı olur.Yine üretim esnasında mal hacmi ve ağırlığı çok büyüyorsa mamul pazarı da üretim bölgesinin çok uzağında ise, böyle bir sanayi kolunun yine o bölgede kurulması makul olacaktır. Mesela köpük üretan ,İzmit bölgesinde üretilip Kars’a nakli ve orada pazarlaması pek zordur. O halde Kars, köpük üretan için iyi bir Pazar ise, Kars’a yakın bir çevrede köpük üretan imalatı düşünülmelidir. 6. Kalkınma planları ve sektör etüt neticeleri: Genellikle kalkınma planları hangi sektörde üretim boşluğu olduğu, tüketimin hangi istikametlerde gelişmesi beklendiği hakkında bilgi verirler. Bu bilgilerin değerlendirilmesiyle uygun yatırım alanlarının seçimi yapılabilir. Kalkınmakta veya kalkınmış ülkelerdeki durum: Ekonomik ve sosyal bünyeleri memleketimize benzeyen ülkelerdeki sanayi ve yatırım trendleri incelendiğinde uygun yatırım alanları tespitine yardımcı olabilir. Kalkınmış ülkelerde emek-yoğun sanayinin tasfiyesine gidileceğine göre, bu kollarda geri kalmış veya gelişmekte olan ülkelerde yatırım yapılabilir. Bu imkânların değerlendirilmesi uygun yatırım sahaları hakkında bir bilgi verebilir. Yukarıda yedi alt bölümde verilen ana inceleme unsurları için tabiatıyla sıhhatli bilgilere ihtiyaç vardır. Bu bilgiler , yayınlanan milli gelir, üretim-tüketim iç, dış ticaret istatistikleri ile milletler arası kuruluşların periyodik olarak yayınladığı ekonomik durum raporlarından elde edilebilir. Ayrıca işgücü ve doğal kaynak potansiyelleri hakkında hazırlanmış raporlar bu konuda aydınlatıcı olabilirler.Uygun yatırım sahalarının kabaca tespiti yapıldıktan ve sayısı en çok iki üçe indirildikten sonra bunlar arasında ya seçim yapılır veya kestirme yolla yatırım tutarları hesap edilerek mali, ekonomik ve teknolojik yönden uygun gelen yatırım sahası seçilir.

Yatırım sahasının seçimi yapıldıktan sonra, ön yatırım projesi hazırlanır, bu proje için gerekli sabit yatırım ve işletme sermayeleri ve bunun finansman kaynakları tespit edilir. Projenin işletme dönemi gelir-gider durumları ve borç ödemeleri hesap edilir. Projenin işletme rant oranları, riskleri ve diğer faaliyet kolları ile girişimleri göz önünde tutularak yatırım yapıp yapmamağa karar verilir.

Yukarıda ana hatları ile verilen yatırım planlaması aynı zamanda bir fizibilite etüdü ile iç içedir. Böyle bir etüdün yapısı ileriki bölümlerde sırası ile verilmektedir.

138

5.3 ARZ TALEP ETÜDÜ

Bir yatırımın planlanabilmesi için ürününün alıcı bulup bulamayacağı araştırılmak durumundadır. Ürün fevkalade olabilir, alıcısı yoksa o tesis çalıştırılamaz. Böyle durumda kaynak israfı ve kaybı ortaya çıkacaktır. Düşünülen bir yatırımın öncelikle ne üreteceği çok net olarak tarif edilmelidir. İşe ürünün tarifi ile başlanır ve bu ürün için bir Pazar etüdü planlanır.

Proje hazırlanması için bazı ön çalışmaların yapılmış olması gerekmektedir. Bunlar, Pazar etüdü, yer seçim etüdü, proje teknik hizmetlerinin nerelerden alınabileceğinin tespiti, proses seçimi, kapasite seçimi ve makine seçimidir. Bu çalışmaların nasıl yapıldığını kısaca görelim.

5.3.1 Arz İmkanlarının Etüdü ve Projeksiyonu

Uygun yatırım sahaları aranırken ,yapılan Pazar etütlerinin, detaya inmeden genel bir çalışma olduğu unutulmamalıdır. Aksi halde ön etütlerin çok pahalıya çıkacağı açıktır. Mal veya hizmet üretimi konusu tespit edildiği takdirde işletmeye geçişte talep, arz, ithalat ve ihracatın nasıl değişeceğini ve değişim paterni ile beraber bunu kontrol imkanlarının olup olmadığının tespiti gerekir.

Etüdün sıhhatli olması ve doyurulamayan talebi karşılayacak şekilde üretimin planlanması, işletmenin aralıksız çalışmasını sağlar. Bunun için donelerin birincil ve ikincil kaynaklardan doğrudan doğruya sağlanmasında fayda vardır. Pazar etüdünde gerekli done anket soru formu mülakat yolları ile elde ediliyor ise ikincil kaynaklardan elde ediliyor kabul edilir.

Bir Pazar etüdünde esas olarak, geçmiş yıllarda (mesela 5-10 yıl) tüketimin, stokların, ithalatın, ihracatın değişimleri incelenir, grafikleri çizilir bunlarda doğmuş olan anormal yükselme veya düşüş nedenleri araştırılır. Eğer bu düşüş ve yükselişler arızi ( yani çok kötü veya çok iyi bir devre geçirilmiştir) ise analize dahil edilmez. Tekerrür eden bir hal gösteriyorsa bunlar piyasanın belli bir periyodunun olduğuna işarettir. Tüketimi etkilemiş olan faktörler ortaya çıkarılarak bu faktörlerin ileriki yıllarda geçerli olup olmayacağını tespit etmek gerekir.

Çizilecek tüketim, arz ve stok eğrileri için analitik olan denklemler (doğru, parabol, üstel fonksiyon, trigonometrik fonksiyon gibi) bulunur.

Bu denklemlerde yıllara göre talep, arz, stok projeksiyon değerleri çıkarılır. Doymamış talep (talep-arz) ve detayları hesap edilerek projedeki üretim paterni ortaya çıkarılır. Bu üretim paternine göre makine ve proses seçimi yapılabildiğinden, pazarlama etüdü büyük bir ağırlık kazanır

139

Yarı kapalı ekonomilerde talep normal değildir. ithalatın serbest ve ithalat maliyetlerinin düşük ve fert başına düşen milli gelir ve dağılımı normal seviyelerde olan cemiyetlerde normal talepten bahsedilir. Aksi halde baskı altında bulunan bir talep vardır. Üretimin yurt içinden ve nispeten ucuza satılma durumu ortaya çıktığında baskı altında tutulan talebin normale yaklaşacağı tabiidir. Yurt dışı talep ve yeni pazarların incelenmesinin yine aynı yöntemle yapılacağı açıktır.

Pazarlama etüdünce, fiyatlarla talep arasında bir bağlantı bulanmalı ve bu bağlantının değişimi incelenmelidir. Bunun üretime geçildiğinde fiyat politikasına yardımı büyük olmaktadır.

Detaylı bir Pazar etüdünün yapılması konumuzun dışında kalmaktadır. Bu etüdün ana hatları verilmekle yetinilmiştir. Bazı bankalarca hazırlanan yatırım projelerinin hazırlanması ve değerlendirilmesi çalışmalarında verilen pazarın ekonomik etüt formu böyle bir araştırmaya kolaylık olması yönünden burada verilmiştir.

Piyasa etüdü örnek formuA. Yurt içi ve yurt dışı üretim ve tüketim1.yurtiçi toplam üretim-tüketim (arz/talep)

Proje konusu mal ve hizmetlerin yurtiçi üretim, tüketim, ithalat, ve ihracat miktarları, projenin hazırlandığı zaman mümkün olduğu kadar geriye doğru ve asgari 5 yılı kapsamak üzere aşağıdaki şekilde düzenlenecek bir tabloda gösterilebilir.

140

Notlar: (1) Mutlak rakamlar ton, kilo, metre gibi fiziksel ölçülerin anlamlı bir şekilde yuvarlanmasıyla elde edilecek rakamlardır.

(2)Endeks başlangıç yılı, mutlak rakamına bölmek suretiyle bulunan rakamlardır. Ayrıca yıllık artışları veya azalışları göstermek üzere, bir yılın rakamını bir öncekine bölerek o yıla ait artış oranları (veya zincirleme endeks) kullanılabilir.

(3) Üretim-İthalat , tüketim-ihracat stok değişmesi şeklinde ifade olunabilecek dengenin nasıl sağlanmış olduğu ayrıca açıklanacaktır.

2.Üretilecek Mal Veya Hizmetlerin Kullanım Yerleri:Mümkün olan hallerde üretilecek mal veya hizmet ara malı ise veya çeşitli yerlerde kullanılan tüketim malı ise, diğer ülkelerdeki kullanım veya tüketim yerleri ile Türkiye’deki kullanım veya tüketim yerleri, miktarları veya oranları aşağıdaki gibi bir tabloda verilmelidir.

2. Üretim kapasiteleri ve fiili üretim:Üretim sınırlı sayıda teşebbüs arasında dağılmış ise (örneğin 5-10) her teşebbüsün kurulu kapasitesi ile fiili üretim miktarları aşağıdaki örneğe göre tespit edilmelidir.

141

YURTİÇİ ÜRETİM KAPASİTELERİ VE ÜRETİM

3. Dünyada ve avrupa birliği ülkelerinde üretim, tüketim, ithalat, ihracat :

Üretilen malın yurt dışı üretimiyle ilgili istatistikler aşağıdaki tabloda olduğu gibi topluca gösterilebilir.

142

Temin edildiği takdirde tüketim istatistikleri de üretim istatistikleri gibi benzer bir tabloda gösterilir. Üretilecek mal veya hizmet dış ticarete konu bir maddeyse Birleşmiş Milletler, OECD dış ticaret istatistiklerinden, devletlerin resmi istatistik bültenlerinden, özel araştırmalardan sağlanacak ihracat ve ithalat bilgileri aşağıdaki tabloda olduğu gibi bir araya getirilebilir.

Not: Bu tabloda üretilecek maddenin dış ticaretinde büyük pay sahibi olan ülkelerden başlayarak, ihracat ve ithalatın kümülatif olarak % 80-90 ını teşkil eden ülkeler sayıldıktan sonra geri kalanlar <diğerleri> adı altında toplanabilir. Burada proje konusu maddenin ihracı düşünülen ülkeler ayrıca gösterilmelidir.

4. Dünyada Kurulu Kapasiteler:Daha çok teknik periyodiklerde ve özel araştırmalarda yer alan bilgilerden faydalanılarak, projenin ilgili olduğu sektör veya endüstri hakkında aşağıdaki bilgiler verilmelidir.

1. Kurulu tesislerin kapasiteleri2. En çok seçilen kapasite3. Kurulmakta olan tesislerin kapasiteleri4. Optimum kapasite5. Kapasite kullanım oranları

143

6. Fiyatlar

Not: 1. Çeviride kullanılan resmi döviz kuru açıkça gösterilmelidir.2. Mukayesede yerli üretimin emsali olan mal ve ölçü esas alınmalıdır.3. Çeşitli ülkeler arasında büyük fiyat farkları varsa en az 5 büyük piyasadaki (Türkiye ile ilgili olabilecek) fiyatlar ayrı bir tablo halinde verilmelidir.4. yurtiçi fiyatlarda bölgelere göre büyük değişmeler varsa bu bölge fiyatları bir tablo halinde ayrıca gösterilmelidir5. Eğer üretim çeşitli ise (örneğin demir çelik projelerinde olduğuı gibi) veya aynı mal piyasada çeşitli fiziki şekil veya standartlarda (külçe, çubuk, levha vb. ) satılmakta ise bu çeşitlere ve standartlara göre ayrı ayrı fiyatlar ve bu fiyatların gelişmesi gösterilmelidir.

İthal edilen maddelerin tabi olduğu rejim ( liberasyon, kota, anlaşmalı, tavizli listeye dahil olup olmadığı gibi) açıklanmalıdır. İthal edilen maddelerin yurtiçi satış fiyatlarının teşekkül tarzı aşağıdaki tablodaki gibi bir tabloda gösterilmelidir.

144

7. Üretilecek Mal Veya Hizmetin Talebini Etkileyen Diğer Faktörler:Aşağıdaki hususların açıklanması suretiyle talebi etkileyen diğer faktörler belirtilmelidir.

(1)Üretilecek mal veya hizmetle rekabet halinde olan diğer mal ve hizmetlerin üretim veya fiyat yönlerinden gelişme durumları ve proje konusu mal talebine etkisi,

(2)Üretilecek mal veya hizmetle tamamlayıcı nitelikte bulunan (örneğin kamyon imali ve lastik tekerlek gibi) malların üretim, ithal veya fiyat gelişmeleri,

(3)Üretilecek mallara uygulanan;a) Gümrük politikası b) Vergilerc) Sübvansiyond) İhracatta vergi iadesie) Fiyat tespiti ve kontrolüf) Varsa fiziki kontroller (örneğin tevziye tabi olma gibi) ile bunların

gelecekteki değişme ihtimalleri

5.3.2. Talep Etüdü Ve Projeksiyonu

Talebin iyi değerlendirilmesi, yani o konudaki geleceğin iyi okunması projeyle başlar, aksi ise yatırımcısına hüsran getirir.

Yukarıda verilen bilgilere dayanarak talebin, projenin teknik ömrünü veya gelecek asgari 10 yılı kapsayacak şekilde, çeşitli istatistiki ve ekonometrik modellerden faydalanılarak projeksiyonu incelenmelidir. Burada tek bir metot veya modelle yetinilmemeli çeşitli metotlar birbirini kontrol edecek

145

tarzda kullanılmalıdır. Proje için son derece önemli olan bu konuda varılan sonuçlar diğer ülkelere ait bilgiler ve Türkiye’deki diğer araştırmalarla karşılaştırılmalı ve bu konu yetkili uzmanlarla tartışılmalıdır. Kullanılan projeksiyon metotları ve hesaplamalar ayrıntılarıyla gösterilmeli, sonuçlar projenin işletmeye başlamasından itibaren projeksiyon dönemi sonuna kadar, her yılı ayrı ayrı gösterecek şekilde bir tablo haline getirilmelidir.

Kapasite tayini projenin karlılığı, üretim programı, tamamen bu çalışmaların sonuçlarına bağlı olduğu için, çeşitli mal veya aynı maldan ayrı standartların (örneğin 10 cm çapında çelik boru, 15 cm çapında çelik boru gibi) üretiminin öngörüldüğü projelerde, bu projeksiyonlar her mal çeşidi ve başlıca standartları için ayrı ayrı yapılmalıdır. Üretim projeksiyonunda ihracat imkânı daima araştırılmalı ve dikkate alınmalıdır.

Üretim için bildirilen esaslara göre fiyat serileninde gelecek asgari 10 yılı (mümkünse proje ömrünü) kapsayacak şekilde projeksiyonu yapılmalı ve bir tablo halinde gösterilmelidir.

Proje konusu malın AB’ne dahil ülkelerdeki üretim, tüketim, ihracat, ithalat, fiyat, kurulu kapasite, gümrük tarifesi, yurtiçi vergi durumları ve topluluk içindeki piyasanın özellikleri ( serbest rekabet, oligopol, monopol gibi) gösterilmelidir.

Özellikle imalat sanayi projelerinde ihracat imkanı daima en önemli noktalardan biri olarak göz önünde tutulmalıdır. Madde 1 de toplanan bilgilere göre AB ve komşu ülkelerden başlamak suretiyle, ihracat yapılması mümkün ülkeler tespit edilmeli, bu ülkelere hangi fiyat üzerinden ne miktarda ihracat yapılabileceğinin tahminine çalışılmalıdır. Varılan sonuçlar bir tablo halinde gösterilmelidir.

Özetlersek, 1. Üretim nedir, 2. Fiyatlar nedir, 3.AB ülkelerinde durum nedir, 4.Ürünün dış ticaret imkanları nelerdir sorularına doğru ve tutarlı cevaplar vermek gerekir.

Talep Projeksiyonunun, Yaratılacak Kapasite Dahil Üretimle Karşılaştırılması sorusuna doğru cevap aranmalıdır.

Projenin üretim projeksiyonu yapılırken diğer teşebbüslerin projeksiyon dönemi içinde yapacakları yatırımlarla sağlanacak üretim de dikkate alınmalıdır. Karşılaştırma aşağıdaki gibi bir tabloda verilebilir.

146

5.4 DIŞ TİCARET ETÜDÜ

Bu gün hızlı bir şekilde globalleşme yaşamaktayız. Bundan önceki dönemlerde toplumda yapmak ve rekabetten korumak fikri yaygındı . Bugün ise tüketiciyi korumak, yapılan üretimin kalitesinin fiyatını açık pazarda bulması fikri ön plana çıkmıştır. Bu tercih değişimi kalite ve fiyat karşılığı yüksek ürünlerin dış ticaretini büyütmektedir. Rekabetin olacağı ve koruma altında olunmayacağı varsayımı altında proje şekillendirilmelidir.Bu arada Çin Halk Cumhuriyetinin, düşünülen alandaki dış ticareti mutlaka değerlendirilmelidir.

Dış ticaret etüdü yaparken, ürünün doğru gümrük tarife ve istatistik pozisyon numarasını tespit ederek, istatistiklerin incelemesine başlanmalıdır.

Komşu ülkelerden başlayarak potansiyel pazarlar işaretlenmeli, o ülkelerin dış ticaret rejimleri etüt edilmelidir. AB ile gümrük birliğinde olmamız dolayısı ile, bu ülkelerin taleplerini hangi ölçüde ithalat ile karşıladığı bulunmalıdır.Büyük ölçüde İhracat a dayandırılmış bulunan projenin, karlılığı yüksek olmaz ancak zamanla kararlı bir üretim programı ve fiyat politikası oluşur. Ülkemizde ürünlerinin tümünü ihraç eden bir çok tesis var. Bunlar, iç pazarın dalgalanmasından etkilenmez. Dış Pazar talepleri, onların kalite ve fiyatta oto kontrolüdür.

5.5. YER SEÇİM ETÜDÜ

Bir fabrikanın kuruluş yeri o fabrikanın temel atımından başlayarak çalışma süresi boyunca işletmenin karlılığını etkileyen bir faktördür. İsabetsiz bir yer seçimi tesisin ekonomisine büyük ölçüde etkileyerek, rekabet gücünü azaltacaktır. Bir proje çalışmasında önce bölge sonra tesis yeri seçimi yapılır. Tesis için kuruluş yeri seçiminde genel olarak 2 grup faktör göz önünde bulundurulur. Bunlar sayısal olarak değerlendirilebilen ve sayısal olarak

147

değerlendirilemeyen faktörler diye adlandırılır. Tabiatıyla bu faktörler projenin karakterine göre değişiktir. Örnek olarak aşağıdaki gibi bir sınıflama yapılmıştır.Sayısal olarak değerlendirilen faktörleri şöyle sıralamak mümkündür

arsa, inşaat ve alt yapı maliyeti fiziki girdiler ile mamüllerin taşınma mesafeleri insan gücünün teminindeki mali külfetler artıkların atılması iklim şartları teşvik tedbirleri su, elektrik, yakıt temini maliyetleri

Sayısal olarak değerlendirilemeyen faktörler de; Su ve elektrik teminindeki emniyet Hammadde teminindeki emniyet Pazara olan yakınlık avantajları Rakip firmalara olan yakınlık İş düzenleyici kanun, yönetmelik ve kararlar Sosyal imkanlar Tabii afetlere açıklık Harp halinde bölgenin durumu

Burada anlatılanlar, yukarıda sayılan faktörlerin değerlendirme yöntemleridir. Sayısal olarak değerlendirilen faktörlerin değerlendirilmesi, ilk maliyete ve işletme maliyetine olan etkileri yönünden yapılır. Tabiatıyla değerlendirme tesis ilk maliyeti ve işletme giderlerinin minimum olması yönünden de yapılacaktır. Bu değerlendirme genel olarak bir optimizasyon problemi şeklinde formüle edilir. İncelenen faktörler sayısından fazla bağ şartları mevcutsa; doğrudan doğruya çözüm (analitik çözüm) az ise, doğrusal programlama metotları ile çözüm yapılır. Kuruluş yerlerinin son mukayesesi bütün bu faktörlerin toplamı dikkate alınarak yapılmalıdır. bu faktörlerin değerlendirilmesinin ana hatları şöyle özetlenebilir. - Arsa, inşaat ve alt yapı maliyeti: Bu faktör tesisin ilk maliyetine tesir eder. Makine imalat sanayinde proje bedelinin %40 ına kadar ulaşabilir. Bu yatırım kaleminin yüksek olması bazı projelerde mali fizibiliteyi ortadan kaldırabilir. Bu yatırım kaleminde kuruluş yerleri mukayesesi arsa bedeli ile belli bir projeyi bu arsada yapma maliyeti ve tesis yerine yol, su, elektrik, gaz, telefon, telex imkanlarının getirilmesi için yapılacak masrafların tümü dikkate alınarak yapılır. Tabiatıyla iklim şartlarından dolayı bina ve alt yatırım projeleri farklı olma durumunda ise mukayesenin tam olması bakımından ekonomik ömür içinde yıllık işletme masraflarının da göz önüne alınması gerekir. Bunu bir örnekle açıklayalım.

Örnek:

148

Bir A şirketinin kuracağı tesis için 5 hektar arazi 1 hektar kapalı alan gereklidir. Kuruluş yeri olarak 4 lokasyon incelenmektedir. Aşağıdaki tabloda verilen bilgi altında 4 kuruluş yerini mukayese ediniz.

Kuruluş Yerleri I II III IVİlk yat.

Yıllık işl.

İlk yat.

Yıllık işl.

İlk yat.

Yıllık işl.

İlk yat.

Yıllık işl.

Arsa 5,0 - 4,5 - 5,5 - 5,0 -İnşaat 10,0 0,2 11,0 0,3 11,0 0,3 10,0 0,4Elektrik 3,0 0,5 3,0 0,5 3,0 0,5 2,0 0,5Su 1,0 0,4 2,0 0,1 1,4 0,2 1,0 0,2Yol 0,5 0,1 2,0 0,1 2,0 0,1 1,0 0,2Yakıt 1,0 0,1 0,8 0,1 0,5 0,1 1,0 0,2Haberleşme 0,5 0,1 0,5 0,1 0,2 0,1 0,2 0,1Toplam 21,0 1,4 23,9 1,2 23,6 1,3 20,2 1,6Tablo (1) Bir A şirketinin arsa, inşaat ve alt yapı proje bedelleri (milyon TL)

Problemde mukayese şöyle yapılmalıdır. ilk yatırımlar ve projeler kuruluş yerlerine göre farklı olmalarından dolayı projenin ekonomik ömrü n yıl olduğu varsayımıyla toplam yatırımlar şöyle olacaktır.

TY= İY + YG = IY + YGf

Burada İY , ilk yatırım, YG yıllık giderler, n projenin ekonomik ömrü, i beklenilen rant oranı, f de indirgeme çarpanıdır. Burada n= 15 i= 0.15, i=0.20 i=0.25 i=0.30 için hesaplamaları yaparsak şu neticeleri buluruz.

149

Kuruluş Yerleri İçin Toplam Yatırım DeğişimleriI II III IV (f) Seçimde

öncelik sırası

i 0,15 28,02 29,92 30,12 28,23 5,0188 I,IV,II,IIIi 0,20 26,87 28,93 29,05 26,91 4,1925 I,IV,II,IIIi 0,25 26,00 28,18 28,24 25,91 3,5705 IV,I,II,IIIi 0,30 25,23 27,61 27,62 25,14 3,0915 IV,I,II,IIIi 0,35 24,80 27,16 27,13 24,54 2,7150 IV,I,III,II

Burada rant oranları değiştikçe kuruluş yer seçiminde öncelik alanlarında değiştiğini görmekteyiz. Tabiatıyla yalnız bir faktöre göre bir seçim yapılmayacaktır. Diğer parametrelerin de önceliği göz önünde bulundurulacaktır.

--Fiziki Girdiler Ve Mamullerin Taşınma Mesafeleri

Bir tesiste üretim ancak fiziki girdiler işgücü ve yatırım malları ile gerçekleştirilir. Fiziki girdiler ham, yarı mamul, mamul maddeler, su ve elektrik sayılabilir. İşletme malzemeleri tesis bünyesine göre değişik miktarlarda olur. Mamullerin pazarlara sevki tabiatıyla kaçınılmazdır. İstisnai hallerde, işletmenin fiziki girdileri fabrika teslimi ve mamullerin satışı fabrika çıkışında yapılır. Diğer hallerde işletmeci fiziki girdilerin ve mamullerin taşınması problemi ile karşı karşıyadır. Tesis işletmesinden maksimum kar yapılabilmesi için maliyet unsurlarının minimum olması gereklidir. Taşıma giderleri bir maliyet unsuru olduğundan taşıma giderlerinin minimum yapılması istenir.

Genellikle fiziki girdilerin ve mamullerin birim taşıma ücretleri farklı olduğu gibi, taşınma mesafeleri de değişiktir. Taşıma ücreti birim taşıma ücreti ve yolun bir fonksiyonu olduğu için Toplam Ulaşım Maliyeti (T.U.M) T.U.M=f(Ct ,St)

Şeklinde ifade edebiliriz. Burada gaye T.U.M nin minimum değerini bulmaktır. Şimdi tek bir üretim tesisine taşınacak olan fiziki girdiler ve mamullerin birim taşıma maliyetlerinin Cİ ve taşıma işleminin birbirine dik doğrultular boyunca yapıldığını düşünelim. Şekil (1) böyle bir taşımayı temsil etmektedir. Bu tür taşımalar, bir fabrika içinde, bir şehir içinde boru hatlarında, elektrik tesisat döşemesinde yapılabilir. Kuruluş yerinin koordinatları (x,y) ve köşe noktalarının koordinatları (xi,yi) olarak alındığında taşıma mesafesi ;

150

Şekil-1: Dik doğrultular şeklinde taşıma

Taşıma ücreti de;

Şeklinde yazılır ve bunun minimum olabileceği x,y değerleri aranır. Çözümü için;

nin ayrı ayrı minimum yapılması mümkündür. Bu hesaplamayı bir örnekle açıklayalım.

Örnek Problem: Bir işletme için fiziki girdilerin ve mamullerin taşındığı dört ana merkez (4,2) (8,12) (11,8) (20,4) koordinatlarına sahip olsun. Bu merkezlere olan taşımanın birim ücretleri sırası ile 2,4,3,8 TL/km ise, kuruluş yerini ,taşıma ücretinin minimum olması hali için tespit ediniz.Çözüm: Taşıma ücreti olarak ;

151

Bu iki fonksiyonun minimumunu analitik ve geometrik olarak bulabiliriz. Kolaylığı bakımından geometrik yolla, Şekil(3) de verilen grafikleri çizelim. Bu grafiklerden (T.Ü)x’ in x=11 civarında (T.Ü)y nin de y=4 te minimum

Şekil:30≤x≤4

4≤x≤8

8≤x≤11

11≤x≤20

20≤x‹∞

0≤y≤2

2≤y≤4

4≤y≤8

8≤y≤12

12≤y‹∞

Bu durumda taşıma ücreti;

olduğunu görmekteyiz. O halde taşıma ücretlerinin minimum olması isteniyorsa, tesis (11,4) noktasına kurulmalıdır.

152

Bu tür bir çözümde kuruluş yerinin herhangi bir yer olacağı ön kabulü var. Halbuki çözüm arazi üzerinde uygun olmayan bir yer verebilir. Örneğin bir göl, bir dağ, bir yol kavşağı, bir park v.s kuruluş yeri olarak elde edilebilir. Bu tür çözümlere sürekli metot adı verilir. Kuruluş yerleri önceden tespit edilebiliyorsa ;ki bunlara sınırlı sayıda kuruluş yeri adı verilir, bu metot da sınırlı sayıda kuruluş yeri metodu adı ile bilinir. Birim taşıma maliyetlerinin doğrusal mesafenin karesi ile doğru orantılı olması: Bu kabul ile de yeni bir kuruluş yeri bulmak mümkündür. Bu tür problemler bilhassa yanıcı, patlayıcı malların taşınmasında ortaya çıkar. Çünkü yangın ihtimali taşınan yolun karesi ile değiştiği kabul edilmekte, dolayısıyla taşıma ücreti buna göre tahakkuk ettirilmektedir. Böyle bir problemde taşıma ücreti:

Şeklinde yapılır. Yine gaye bu taşıma ücretinin minimum yapılmasıdır. Taşıma ücreti fonksiyonu sürekli bir fonksiyon olduğu için minimum değerin bulunmasında,

olması kafidir. Bu türevler alındığında;

Ve buradan

değerleri

elde edilir.Yukarıda verilen problemi bu anlayış içinde çözecek olursak kuruluş yerini x=13.7 , y=6.4 koordinatları ile tespit ederiz. Bu tür varsayımla çözüme ağırlık merkezi metodu da denilir.

Birim Taşıma Ücretlerinin Doğrusal Mesafe ile Orantılı Olma Hali : Böyle bir kabulde taşıma ücreti;

Yazılır. Bunun minimumunu bulmak için,

153

Burada x=xi y=yi olması halinde kısmi türevler tarifli değildir. Bu kısmi türevler sıfıra eşitlenerek ;

Bu denklemlerin çözümünün büyük olması halinde bilgi işlem makineleri ile yapılır.

Yukarıdaki problemi bu yolla çözecek olursak;

x≈ 11.7

y≈5.8

değerleri bulunur.Yer seçiminin sınırlı sayıda uygun kuruluş yerleri arasından yapılması halinde problemin çözüm yolları değişmektedir. Mevcut bir kuruluşun belirli yerlerde kurulu tesisleri varken, yeni bir tesis kurmak istenmesi ve bu tesisin mevcut kuruluşlarına mal sevk etmesi ve mal alması halinde yerçekimini lineer programlamada uzun olarak anlatılan taşıma problemi şeklinde çözmek mümkündür. Kendi başına büyük bir konu olan Taşıma Problemini burada anlatmak mümkün değildir. Yerçekiminde her zaman taşıma giderlerinin minimum yapılması kriterini kullanmak doğru değildir. Örneğin, bölgesel bir okulun, bir hastanenin kurulmasında, öğrencinin veya hastanın çok uzun mesafeler kat etmesi istenmez. Aynı şekilde şehre çok yakın büyük bir işletmede çalışan işçilerin şehrin değişik kesiminden gelmesi halinde, bu işçilerinde çok uzun mesafeler kat etmesi arzulanmayabilir. Bu takdirde yer seçiminde MİNİMAKS Prensibi kullanılır. Bu prensiple herhangi bir kuruluşun maksimum maliyeti minimum yapılır. İstatistik

154

ve ihtimal hesaplarında etraflıca görülen bu metodu da burada vermek mümkün değildir. İnsan Gücünün Teminindeki Mali Külfetler : Bir işletmenin çevresinde sosyal tesisler ve büyük şehirler varsa, genellikle işgücü oralarda daha ucuzdur. Kuruluş yerinin gelişmesi derecesinde ucuz emek ve beyin gücü temin etmek mümkündür. Tesiste n ayrı kategoride işçi ve personel çalıştırılacak ve düşünülen m muhtemel kuruluş yerlerinde bu kategori işçi ve personelin birim maliyetleri CİJ ise xi kategorileri göstermesi halinde işçi ve personel maliyeti

şeklinde yazılabilir. Burada , J kuruluş yerinin işçi ve personel masraflarının toplamıdır. Bu masrafların en küçüğünü veren, kuruluş yeri tercih edilen yerdir. Artıkların Atılması : Tesiste üretilen katı, sıvı ve gaz artıkların atılması basit bir taşıma problemi olmayabilir. Bu artıkların meskûn yerlerde fiziksel veya kimyasal yolla temizlenerek atılması gerekebilir. Bazı hallerde çevre kirlenmesi yönünden kuruluş yerleri için büyük bir ilave işletme masrafı gerekebilir. Kuruluş yerleri olarak çevre kirlenmesi yönünden değişken bir masraf görünümü varsa, bu parametrenin de diğerleri yanında dikkate alınması gerekir.Bu günkü düzenlemeye göre , atıkların zararsız hale getirilmesi ve yok edilmesi, bu işlemleri yapmaya yetkili kurumlara ücreti mukabili yaptırtmak mümkündür. İklim Şartları : Bölgelere göre iklim şartları değişiktir. İşçinin randımanlı çalışması yönünde çalışma şartlarını, konfor şartlarına ,suni yoldan getirme durumundayız. Örneğin fazla sıcak bir yerin serinletilmesi, fazla soğuk bir yerin ısıtılması, ,rüzgarlı bir yerin rüzgarına siper yapılması gibi.Bundan başka üretim girdisi olarak iklim proseste rol oynayan bir faktör de olabilir. Mesela tabii kurutma, tabii soğutma, nemlendirme, buharlaştırma gibi operasyonlar varsa bunlar çevredeki iklime bağlı olacak şekilde bir maliyet doğururlar. İklimin işletme masraflarına yapacağı katkının minimum olması arzu edilir.

Teşvik Tedbirleri : Üretim ve hizmet arzını mali, ekonomik ve idari tedbirler yönünden teşvik etme politikası dünyada yaygındır. Mali ve ekonomik teşvik tedbirlerinin işletme gelirlerine olan etkisi hesap edilir ve işletme gelirlerini maksimum yapan bölge seçimde öncelik alır. Mali tedbirler genellikle aktifleştirilen kıymetler üzerinden amortisman yükü ve finansman yükünün değişmesi şekline yansır. Ekonomik teşvik tedbirleri de doğrudan doğruya işletme gelirlerine veya belli bir kar marjı ön görülüyorsa endirekt olarak maliyetlere yansır.

155

Yukarıda sayısal olarak ifade edilebilen faktörlerin bir çelik üretim tesisine olan uygulaması aşağıda verilecektir. Bu parametrelerin dışında sayısal olarak ifade edilemeyen parametreleri inceleyelim.

Sayısal Olarak İfade Edilemeyen Parametreler -Su, Elektrik ve Yakıt Temin Etme İmkânları: Bazı bölgelerde su temini idari kısıtlamalar yüzünden zor olabilir. Su vardır, kesilir, devamlı olmayabilir. Su vardır, içinde arzu edilmeyen mineral veya katı maddeler olabilir. Bu gibi stabil olmayan karakterde su teminini bir riski vardır.Fakat sayısal olarak ifade edilemez. Su ihtiyacının büyüklüğüne göre bu risk değişir. Mesela 1 kg borik asit üretimi için,1 kg su lazım iken,1 kg Askorbik asit için, 7000kg su lazımdır. Kullanma ve proses sularını ayrı ayrı düşünmekte yarar vardır.

-Pazara Olan Yakınlık : Tesisin istendiği anda pazara mal sürebilmesi tüketicinin emniyet duygusunu tatmin eder. Yakın olma durumunda bu emniyet duygusu her zaman daha fazladır.

-Rakip Firmalara Olan Yakınlık: Üretim tesisinin rakip firmalara yakın olması Pazar hinterlandını daralttığı gibi müşteriye büyük seçme imkânı tanımakta, dolayısıyla büyük bir rekabete girme ihtimali artmaktadır. Rakiplerin yakın olması kanibalizmi ortaya çıkarır.

-İş Düzenleyici Kanun, Yönetmelik ve Kararlar : Üretim tesislerinin iş düzenleyici kanunların çok karışık çeşitli kısıtlamaların bulunduğu bölgelerde kurulması beklenemez. Çünkü çeşitli mevzuatlardan hangi gün ve zamanda üretimin direkt veya endirekt olarak engelleneceği kestirilemez. İş düzenleyici kanun ve kararların sıkı olmadığı bölgeler tercih edilmelidir.

-Sosyal İmkânlar : Çevrede sosyal imkânlar varsa, işgücünün bu çevrede barınması mümkün olur ve işgücünün devir sayısı küçülür. Sayısal olarak ifade edilemeyecek bu faktör işletmeye büyük bir moral ve çalışma azmi getirebilir.

-Tabii Afetlere Açıklık : Tesisin tabi afetlere açık olan yerlerde kurulması onun çalışmasını engelleyecek riskler taşır. Temel bakımdan sağlam,

yangından mahfuz, selden korunmuş bir bölge daima seçilebilecek bir yerdir. -Harp Halinde Bölgenin Durumu : Üretim tesislerinin mevzii harplerde

hemen etkilenmeyecek yerlerde kurulmasına dikkat edilmelidir.Sayısal Olarak Değerlendirilemeyen Faktörlerde Şöyle Tespit Edilir:

Bölge ve yer seçiminde yukarıda açıklanan kriterlerin işletmeye ve ilk yatırıma yapacağı tesirler düşünülerek kritere ağırlıklar tanınır. Ağırlıkların tespiti konunun uzmanlarından yararlanılarak yapılmalıdır. Bütün faktörlerin ağırlığı tespit edildikten sonra aşağıdaki tabloda görüldüğü gibi bir sıralama yapılır. Bu tabloda fiktif olarak beş bölgenin değerlendirmesi mevcuttur. Bu tabloya göre bir numara ile gösterilen bölge fazla puan alınmıştır.

Kriterler Bölgeler

156

I II III IV V1 15 12 18 15 102 10 9 11 8 53 14 13 11 10 84 7 4 2 1 15 7 3 2 10 106 5 9 12 10 147 9 8 9 9 78 13 12 1 1 59 3 1 5 5 5Toplam 83 71 71 69 60

I Bölgesi diğer bölgelere nazaran tercih edilmelidir. İkinci tercihimiz 71 puanla gelen II. Ve III. Bölgelerdir. Yer seçiminde en son düşünülmesi icap eden bölge ise V. Bölge olmaktadır. Tabiatıyla bölgeleri kriterler yönünden değerlendirme relativ olacaktır. İdeal şartlarda, bilfarz birinci kriter toplam kriterler içinde 20 puan bir ağırlığa sahipse, I.bölgede bu kriter 15 puan, ikinci bölgede 12, üçüncü bölgede ise 18 puan olabilir. Böylece kriterler değerlendirilerek toplandığında uygun bir arsa seçimi yapılmış olur. Genellikle kriterlerin ağırlık puanları maliyetlere yapacakları etki ile ölçülür. Bir kriterde maliyeti en düşük yapan bölge en yüksek puanı, en fazla yapan bölge ise en düşük puanı alacaktır. Yukarıda belirtilen büyük faktörler tabiatıyla tesisin mali, ekonomik ve diğer fizibilitelerine etki eder. Aşağıdaki bir çelik üretimi tesisinin yer seçimi yapılmaktadır. Bir Kaliteli Çelik Fabrikası Yer Seçim Etüdüne örnek :Yer seçim etüdü için şu kabuller yapılmıştır.

1.Projenin nihai kapasitesi 500,000t/yıl ergimiş sıvı çeliktir. 2. Ana girdi hurda olup ithal edilecektir.3.Hurdanın %50 miktarında sünger demir ile ikamesi mümkündür. 4.Ham ve yardımcı madde ithalinde herhangi bir kısıtlama yoktur. 5.İthal limanları olarak İstanbul, İzmir, İskenderun, maksada uygundur.6.Tesisin yan sanayinin bulunduğu bölgede kurulmaması halinde, toplam iş gücünün %5 i kadar bir zaman kaybı doğacaktır. (bu kayıp tesiste doğacak olan arızaların giderilmesi için parça ,teknisyen temini için geçecek zaman olarak verilmiştir). 7. Üretilecek malların tüketim paterni bilinmektedir. 8.Ham ve yardımcı madde ile işletme malzemelerinin temin edileceği yerler bellidir9.Teknik ve İdari personel İstanbul dışında çalıştırılması halinde bölgelerin gelişme dereceleri ile ters orantılı olarak ücret alacaklardır.

157

10.Gelişmiş bölgeler %100 gümrük muafiyeti,%30 yatırım indirimi, gerice yöreler ise %100 gümrük muafiyeti,%50 yatırım indirimi alırlar. 11.Ham ve mamul maddeler nakliyesinde birim nakliyat fiyatı 0,35 TL km/ton12.Elektrik enerjisi fiyatı bütün bölgelerde aynıdır.13.Elektrik ark ocağı üretiminde baz çelik fiyatları bilinmektedir.14.Metalürjik kok İzmir, İstanbul, Ereğli’den temin edilebilmektedir.15.Demir cevheri Divriği den, alüminyum Seydişehir’den, sünger demir Divriği’den veya İzmir’den temin edilecek, ateş tuğlası, pik demir, elektrot ve diğer işletme malzemeleri ithal edilecektir. Kireç taşı, dolomit ve flourspar Türkiye’nin her bölgesinde mevcuttur.Yukarıda verilen kabuller genellikle objektif gözlemlere dayanmaktadır. Şimdi yer seçimini etkileyen parametrelerin maliyetler üzerindeki tesirlerini incelemek için kuruluş yeri olarak ilk etapta etüt edilebilecek bölgeleri tespit edelim. Bu bölgeler:1.İstanbul-İzmit Bölgesi 2.İzmit-Mudanya Bölgesi 3.İzmir-Aliağa Bölgesi 4. Divriği –Hekimhan Bölgesi5.Karabük-Ereğli Bölgesi Olarak düşünülmüştür. Bu bölgeleri arttırmak mümkündür. Bölgelerin seçilme sebepleri şöyledir. :1.İzmit-İstanbul Bölgesi: Bu bölge a)Türkiye’nin en fazla sanayileşmiş bölgesidir. b)Bu bölgede büyük miktarda kaliteli çelik tüketimi mevcuttur. c)Kara, hava ve demiryolu bağlantıları mükemmeldir. d)İthalatın yapılabileceği limanlar mevcuttur. e)Teknik ve idari işgücü mevcuttur f)Yakıt, enerji ve su mevcuttur. 2.İzmit-Mudanya Bölgesi: Bu bölge a)Limanlara yakındır. b)Kara ve demiryolu bağlantıları uygundur. c)Yakıt, enerji ve su temin etme imanlarına sahiptir. d)Tüketimi yüksek olan pazara yakındır e)Yeni sanayi tesislerinin kurulduğu yerdir.3.İzmir-Aliağa Bölgesi: a)Kara, hava ve demiryolu bağlantıları vardır b)Uygun limanları mevcuttur. c)Yakıt, enerji ve su temin etme imkânları vardır. d)Kalifiye işçi bulma imkânı vardır. e)İzmir ,Türkiye’ nin ikinci büyük sanayi bölgesi olma yolundadır. 4.Divriği-Hekimhan Bölgesi: Bu bölgelere a)Karayolu, demiryolu bağlantıları iyidir. b)Elektrik, su ve yakıt temin etme imkânları vardır. c)Demir cevheri boldur. Bir redükleme tesisi kurulduğunda hurda ihtiyacını yüzde 50 nispetinde ikame etme mümkündür. d)Tesisin bu bölgede kurulması halinde bölge halkının sosyo-ekonomik kalkınması, hızlanacaktır. e)Teşvik tedbirlerinin azamisi bu bölge için tatbik edilmektedir.5.Karabük-Ereğli Bölgesi: Bu bölgede a)Elektrik, su, yakıt temini mümkündür b)Kara ve demiryolu bağlantıları mevcuttur. c)Uygun vasıfta, çelik endüstrisinde çalışan işgücü mevcuttur.

158

Bölgenin seçiminde :1. Hammadde, yarı mamul, işletme malzemesi ve mamul taşıma ücretlerinin

bölgelere göre değişimi 2. İşgücünün temin edilebilme maliyetlerinin bölgelere göre değişimi3. Yan sanayinin mevcudiyeti 4. Teşvik tedbirleri

Şeklinde dört grup altında maliyetlerin değişimi incelenerek, bölgelere göre mamul maliyetleri bulunmuştur. Maliyeti minimum yapan bölge en uygun bölge olarak seçilmiştir.Aşağıda tablo(1) Yüksek karbonlu çelik üretiminin ana girdilerini vermektedir.

ANA GİRDİLER BİRİM DEĞER(TL/ton)

AĞIRLIĞI (kg) TUTARI(TL)

Cevher 120 20 2,4Kok 210 40 8,4Kireçtaşı 180 66 11,9Dolomit 500 66 33Hurda 300 1000 300Fluspat 800 75 60Alüminyum 2000 2,7 5,4Kalıp 1800 20 36Merdane 3850 0,2 0,8Refraktör malzeme 3600 23,4 84,2Elektrot 7400 5,5 40,7Pikdemir 1160 100 116Oksijen(TL/m3) 2 - 18Fuel-oil 1500 80 120Elektrik 0,2 TL/kWh 500kwh/t 100Su 0,2 50 0,1İşletme Malzemeleri 3500 5 17,5İşçilik 59 - 59Toplam (I) 15,8 1555 1013,4Ücretler 42,8 - 15,8Bakım Onarım 147,3 - 42,8Amortisman 33 - 147,3Genel Masraflar 239 - 33Toplam   - 239Genel Toplam   1555 1252,4

Tablo (1) Yüksek karbonlu kaliteli çelik üretiminde ana girdi ve değerleri (eylül 2010 tarihi itibariyle)

1.Hammadde, yarı mamul, işletme malzemesi ve mamul taşıma ücretlerinin bölgelere göre değişimi: Çelik üretimindeki ana girdilerin kaynakları tespit edildikten sonra bu kaynaklardan her bölgede kurulabilecek

159

tesislerin yerlerine en kısa yoldan hangi kaynaktan ham ve yardımcı madde taşınabildiği bulunarak Tablo(2) düzenlenmiştir. Taşıma mesafeleri ile hammadde ağırlıkları çarpılarak üçüncü satırda verilen taşıma maliyetleri bulunmuştur. Hammaddelerin fabrikaya taşınması her bölge için farklı bulunmuştur. Hammadde de taşıma maliyetleri yönünden seçilmesi icap ed en bölge İSTANBUL-İZMİT bölgesi olmaktadır. Üretilecek malların da pazara nakliyesi bir maliyet unsuru olduğundan Tablo (3), bir ton çeliğin pazarlara dağılımı için yapılacak nakliye masraflarını gösterecek şekilde hazırlanmıştır. Özel çelik tüketimi yönünden Türkiye beş bölgeye bölünerek, nakliye ücretleri hesap edilmiştir. Pazar etüdüne göre 1980 yıllarında toplam özel çelik tüketiminin %50 si İstanbul’da, %15’i İzmir, %15 Bursa,%10 Ankara ve %10 da G.Antep bölgelerinde tüketilecektir. Bölgelere göre taşınılacak miktar ile birim taşıma ücretleri çarpılarak (Tablo(3) deki taşıma giderleri hesap edilmiştir. 2. İşgücünün temin edilebilme maliyetlerinin bölgelere göre değişimi;

Tablo(1) de verildiği gibi 1 ton çelik blok üretimi için 74,8 TL tutarında işçilik ve personel giderleri doğmaktadır. Bu işgücünün temininin bölgelere göre değişeceği tabiidir. Büyük şehirlerin civarında kalifiye iş gücü ve personeli istihdam etme çok kolay, buna mukabil sosyal tesislerden mahrum küçük yerleşim ünitelerinde ise çok zor olmaktadır. İstanbul-İzmit Bölgesinde işçilik ve personel giderleri 100 olarak alınırsa İzmit-Mudanya Bölgesi için 110, İzmir-Aliağa Bölgesi için 110, Ereğli –Karabük bölgesi için 120, Divriği-Hekimhan Bölgesi için de 180 civarındadır. Bölgelere göre işçilik ve personel giderlerinin değişimi Tablo(4) de verilmiştir. 3. Yan Sanayinin Mevcudiyeti: Genellikle bir tesis, sanayi bölgesi içinde ise o

işletmenin çalışma sürekliliğinin daha kolay sağlandığı kabul edilir. Örneğin bir tesis sanayinin bulunmadığı bir bölgede ise her hangi bir anda bir parçanın kırılması veya eskimiş bir parçanın değiştirilme zorunluluğunun ortaya çıkması halinde, bu parçanın temini bir zaman meselesi olacaktır. Tesis için gerekecek teknik elemanın gelmesini beklemek, parça veya işletme malzemesi temin etmek için harcanacak zaman normal işletme zamanının %5 i civarında bir kayıp doğuracağı kabul edilmektedir. Bir başka deyimle imalat maliyetindeki yan değişken ve sabit giderler takriben %5 kadar artacaktır. İncelenen bölgelerde Divriği-Hekimhan bölgesinde sanayi kuruluşları bulunmadığı için üretim maliyetlerinin %5 artacağı, diğer bölgelerde yan sanayi bulunduğundan bu parametreden dolayı maliyet artışının olmayacağı kabul edilmiştir.

160

Seçilen Bölgeler Dem

ir C

evhe

ri

Kok

Kire

ç Ta

şı

Dol

amit

Hur

da

Flur

spar

Alü

min

yum

Mer

dane

Ref

rakt

er M

alz.

Elek

trot

Pik

Dem

ir

Fuel

Oil

Diğ

erle

ri

Topl

am

1)İST.-İZMİT

Mesafe (km) 900 50 50 50 50 50 650 50 50 50 50 50 50

32,6Taşınacak Yük (kg) 20.0 40 66,6 66,6 1000 75 2,7 0,2 23,4 5,5 100 80 5Taşıma Maliyeti (TL) 6,3 0,7 1,2 1,2 17,5 1,3 0,6 - 0,4 0,1 1,8 1,4 0,1

2)İZMİT-MUDANYA

Mesafe (km) 800 150 50 50 150 50 550 150 150 150 150 50 150

62,8Taşınacak Yük (kg) 20 40 66,6 66,6 1000 75 2,7 0,2 23,4 5,5 100 80 5Taşıma Maliyeti (TL) 5,6 2,1 1,2 1,2 42,5 7,3 0,5 - 1,2 0,3 5,3 1,4 0,2

3)İZMİR-ALİAĞA

Mesafe (km) 1050 50 50 50 50 50 600 50 50 50 50 50 50

33,6Taşınacak Yük (kg) 20 40 66,6 66,6 1000 75 2,7 0,2 23,4 5,5 100 80 5Taşıma Maliyeti (TL) 7,3 0,7 1,2 1,2 17,5 7,3 0,6 - 0,4 0,1 1,8 1,4 0,1

4)DİVRİĞİ-HEKİMHAN

Mesafe (km) 50 450 50 50 500 50 500 500 500 500 500 650 500

227,4Taşınacak Yük (kg) 20 40 66,6 66,6 1000 75 2,7 0,2 23,4 5,5 100 80 5Taşıma Maliyeti (TL) 0,4 6,3 1,2 1,2 175 7,3 0,5 - 4,1 0,9 17,5 18,2 0,9

5)EREĞLİ-KARABÜK

Mesafe (km) 500 50 50 50 250 50 300 250 250 250 250 150 250

111,2Taşınacak Yük (kg) 20 40 66,6 66,6 1000 75 2,7 0,2 23,4 5,5 100 80 5Taşıma Maliyeti (TL) 3 0,7 1,2 1,2 87,5 7,3 0,3 - 2 0,5 8,8 4,2 0,5

161

Seçilen Bölgeler İSTA

NB

UL

İZM

İR

BU

RSA

AN

KA

RA

GA

ZİA

NTE

P TOPL

AM

1)İST.-İZMİT

Mesafe (km) 50 600 200 450 1150  Taşınacak Yük (kg) 500 150 150 100 100 1000Taşıma Maliyeti (TL) 8,8 31,5 10,5 15,8 40,3 106,9

2)İZMİT-MUDANYA

Mesafe (km) 150 500 100 350 1050  Taşınacak Yük (kg) 500 150 150 100 100 1000Taşıma Maliyeti (TL) 26,3 26,3 5,3 12,3 36,8 107

3)İZMİR-ALİAĞA

Mesafe (km) 600 50 350 600 1100  Taşınacak Yük (kg) 500 150 150 100 100 1000Taşıma Maliyeti (TL) 105 2,6 18,4 21 38,5 185,5

4)DİVRİĞİ-HEKİMHAN

Mesafe (km) 850 1050 800 400 550  Taşınacak Yük (kg) 500 150 150 100 100 1000Taşıma Maliyeti (TL) 14808 55 42 14 19,3 279,1

5)EREĞLİ-KARABÜK

Mesafe (km) 550 700 450 100 600  Taşınacak Yük (kg) 500 150 150 10 100 1000Taşıma Maliyeti (TL) 96,3 36,7 23,6 3,5 21 181,1

Tablo (3): Çelik Mamullerinin Nakliye Masrafları

4.Teşvik Tedbirlerinin Bölgelere Göre Değişimi : Halen büyük çelik tesislerine ithal mallarına %100 Gümrük Muafiyeti verilmektedir. Kuruluş bölgelerinin hepsi bu teşvikten istifade edebilmektedir. Yatırım indirimi ise, geri kalmış yöreler için %50, gelişmiş bölgeler için%30 olarak tatbik edilmektedir. Etüt’e konu olan bölgelerden Divriği-Hekimhan bölgesi %50 Diğer bölgeler ise %30 yatırım indirimi alırlar. Yatırım indirimini indirekt olarak satış fiyatlarına etkisi şöyle hesap edilir. Kurulması düşünülen çelik tesisin sermayesinin 1 Milyar TL sı olduğunu kabul edelim. Buna tatbik edilecek %30 yatırım indirimi 300.000.000TL nin geri alınmasına kadar anonim, limitet, eshamlı komandit şirketler,kooperatif şirketler de kurumlar vergisi ödenmez, gerçek kişiler,adi şirketler,kollektif şirketler,adi komandit şirketlerde ise kurumlar vergisi ödenmez. Gelir vergisi oranı %50 olan bir mükellef için 150.000.000 TL bir vergi kazancı demek olan bir yatırım indirimi müteşebbisin eline doğrudan doğruya geçtiği için mamullerin satış fiyatı bir miktar düşünülebilir. Düşünülen çelik üretimi tesisin, ekonomik ömrü içinde 7,5 Milyon ton çelik üreteceği kabul edilirse, yatırım indirimi azami olarak ton başına 20tl bir avantaj getirmektedir. Yatırım indiriminin %50 olması halinde ise ton başına 33 TL lik bir avantaj sağlanmaktadır. O halde yatırımı gerice kalmış bir yöreye götürme ton başına 33 TL lik bir avantaj sağlayacaktır.

Dört ana grupta toplanılan yer seçimini etkileyen parametrelerin kabaca parasal yönü hesap edilerek tablo(4) de verilmiştir. Tabloda görüleceği gibi çelik blok üretiminde, İstanbul-İzmit bölgesi 139,5TL/ton luk bir ilave harcama gerektirirken Divriği-Hekimhan bölgesinde bu rakam 603,7 TL/ton a çıkmaktadır. Bölgeler arasında bir sıralama yapılırsa, İstanbul-İzmit bölgesi

162

birinci, İzmit-Mudanya bölgesi ikinci, İzmir-Aliağa bölgesi üçüncü, Karabük-Ereğli bölgesi dördüncü ve Divriği-Hekimhan bölgesinde beşinci dereceyi almaktadır. Baz çelik blok üretim maliyetinin 2007,9TL olduğu kabul edilirse bölge seçiminin maliyetlere %7 %30 arasında değişen bir miktarda tesir edeceği görülmektedir.

Sayısal olarak değerlendirilebilen faktörler yönünden bu çelik blok üretim tesisinin öncelikle İstanbul-İzmit bölgesine ikinci dereceden İzmir-Aliağa bölgesine kurulmasında yarar vardır.

AN

A

GİR

DİL

ER

TAŞI

MA

M

ALİ

YET

LER

İ

MA

MU

L TA

ŞIM

A

MA

LİY

ETLE

İŞG

ÜC

Ü

TEM

İNİ İ

LAV

E M

ALİ

YET

LER

İ

YA

N

SAN

. İL

AV

E M

ALK

İYET

LER

İ

TEŞV

İK

TED

BİR

LER

İ A

VA

NTA

JLA

RI TO

PLA

M

İLA

VE

MA

LİY

ETLE

SEÇİLEN BÖLGELER1.İstanbul-İzmit 32.6 106.

9- - - 139-5

2.İzmit-Mudanya

62.8 107.0

7.5 - - 177.3

3.İzmir-Aliağa 33.6 185.5

7.5 - - 226.6

4.Divriği-Hekimhan

227.4 279.1

60.0 50.2 13 603.7

5.Karabük-Ereğli

111.2 181.1

15.0 - - 307.3

Tablo (4): Bölgelere göre çelik üretim maliyetlerinde ilave artışlar

Sayısal olmayan faktörlerin bu problem için değerlendirilmesi de Tablo(5)de verilmektedir.

SEÇİLEN BÖLGELER V

ERİL

EN

PUA

N

SU,

ELEK

TRİK

, Y

AK

IT

İHA

MM

AD

DE

TEM

İN

İMK

AN

LAR

I

PAZA

RA

Y

AK

INLI

K

RA

KİP

RM

AY

A

UZA

KLI

K

MEV

ZUA

T

SOSY

AL

İMK

AN

TAB

İ

AFE

T,

HA

RP

HA

1.İstanbul-İzmit

60 15 10 15 5 5 5 5

2.İzmit-Mudanya

56 15 10 12 5 5 4 5

3.İzmir-Aliağa 54 15 10 10 6 5 4 44.Divriği-Hekimhan

48 10 12 5 7 7 1 6

5.Karabük-Ereğli

54 15 10 11 5 5 3 5

163

Tablo (5): Sayısal olmayan faktörlerin değerlendirilmesiSayısal olarak değerlendirilemeyen faktörlere göre yapılacak bir

değerlendirme de, öncelikle İstanbul-İzmit, İzmit-Mudanya ,İzmir-Aliağa, Ereğli-Karabük ve sonucu olarak Divriği-Hekimhan bölgesi bulunacaktır.

Netice olarak sayısal olarak değerlendirilen faktörler dikkate alınarak yapılan bölge seçiminde subjektif olarak yapılan değerlendirme ile aynı bölge sıralaması elde ediliyorsa yer seçimi için hiçbir tereddüt kalmamaktadır. Sıralamalar farklı ise, maliyetlere yapılan ilavenin toplam maliyetteki payı,rekabet gücünün azaltılma miktarı dikkate alınarak seçim yapılır.

5.6 PROJE TEKNİK HİZMETLERİ

Projenin gerçekleştirilmesi için gerekli teknik yardım şekilleri şöyle sıralanabilir. a)teknik müşavirlik b)proje kontrolünde yardım c)imalat kontrolünde yardım d) personelin eğitimi e)nezaret hizmetleri f) satışta müşteriye hizmetin öğretilmesi g)teknik bilgi (know-how)olarak sıralanabilir.

5.6.1 Mühendislik Hizmetleri

Mühendislik hizmetlerinden en önemlileri, projelerin çizimleri,Teknik müşavirlik, Proje kontrolü, İmalat kontrolü, Teknik eğitim, Üretim nezaret hizmetleri, Satışta müşteriye hizmet, Teknik bilgi temini gibi hizmetler sayılabilir.

a) Projelerin Çizimi: Tesis binalarının planlarının çizimi, yol, elektrik, kanalizasyon, makinelerin yerleştirme planlarının çizilmesi şarttır. Bu hizmetler karşılığı önemli miktarları bulur. Bu kalem yatırımın %5 ile %15 i arasında değişebilir.

b)Teknik Müşavirlik :Proje sahip/sahiplerinin karar almada teknik bazı noktaların aydınlatılması gerekebilir.Bu hizmetler için şahıs veya tecrübeli firmalar yardımcı olurlar.

c)Proje Kontrolü :Proje sahip/sahiplerinin üçüncü şahısça yapılan proje ve hesapları kendi adına kontrol edebilecek bir kimsenin yardımına ihtiyacı olabilir. Bu kimse bazen projeyi hazırlayan büronun bir elemanı da olabilir.

d)İmalat Kontrolü: İmalat sırasında veya imalat sonunda mamulün kontrolü gerekebilir. Bu hizmetlerin nereden alınabileceğinin tespit edilmiş olması lazımdır.

e)Teknik Eğitim: Proje gerçekleştirildiğinde, çalışacak personelin eğitimi, bunların yetiştirilmesi bir lisansör firmaya verilebildiği gibi bir kadro kurup teknik eğitimi yaptırmak da mümkündür.

f)Nezaret Hizmetleri: Tesislerin inşaat ve montajında gerekli nezaret için proje sahip/sahipleri bir şahıs veya grup görevlendirebilirler. Nezaretçinin ehil olması ve kendinden bekleneni verebilir olması gerekmektedir.

164

g)Satışta Müşteriye Hizmet: Proje gerçekleştirildikten sonra mamullerin satışında, müşteriye bazı hizmetlerin verilmesi gerekebilir. Bu hizmetlerin nasıl gördürüleceğini önceden tespit etmek lüzumludur. Mesela çelik üreten bir tesiste, gelen müşteriye hangi tip çeliğin kendi ihtiyaçlarını daha iyi karşılayacağı anlatılır ve ona imalatla ilgili tavsiyelerde bulunulur.

h)Teknik Bilgi Temini: Kurulacak tesiste imalat tekniği ve bunun esas doneleri, makine yerleştirme planları prosesin ince noktaları, deneme, kalite kontrol, tesisi işletmeye alma, durdurma, gibi teknolojik bilgilerin nereden alınacağı önceden tespit edilmelidir. Eğer teknik bilgi temini bir firmadan yapılacaksa bu firma ile Know-How anlaşması yapılır. Bu anlaşma ile teknik yardımın nasıl verileceği, hangi şartlarda yapılacağı tespit edilir.

5.6.2 Proses Seçimi Bir mamulün üretiminde genellikle birden fazla metot bulunur. Bu

metotlardan hangisinin daha uygun olduğu birçok faktörlere bağlıdır. Bu faktörlerin en mühimleri a)Üretim seviyesi b)Birim maliyeti c)Mevcut teknik bilgi ç)Gelişmekte olan teknoloji d)Yatırım imkanı e)Bölgenin sosyal şartları,f)Bölgenin iklim şartları

Bu faktörlerin proses seçimini nasıl etkilediğini açıklayalım. a)Üretim Seviyesi: Üretim seviyesi bir yatırımdan beklenilen faydanın bir

nevi ölçüsüdür. Üretim miktarı, pazarlama etüdüne dayanarak tespit edildiğine göre yatırımın gerçekleşmesi halinde beklenilen gelirler hakkında bir fikir edinmek mümkündür. Üretim ister adet, ağırlık,uzunluk veya ister bir başka birimde ifade edilmiş olsun, bunun para cinsinden eş değeri bulunabilir. Bu gün için 20.000ton/yıl pencere camı üretimi için fourcold (fruko) metodu 40.000-400.000 ton/yıl üretim kapasitelerinde pitsburg ve 400.000 ton/yıl dan daha büyük imalat için floatation(ford) metodu kullanılmaktadır.Dünyadaki bu tatbikat bilinirken 100.000 ton/yıl cam üretimi yapılacaksa Fruko metodu doğru olmaz.Ama çok özel şartlarda Ford metodu ileride tevsi ve kalite göz önünde bulundurularak seçilebilir. Seçilecek prosesin sonunda tehlikeli yan ürünlerin elde edilmemesi, değerlendirilemeyen büyük çapta artıkların doğmaması fiziki inputların yurt içinden yeter seviyede emniyetli olarak elde edilmesi, mümkün olan hallerde döviz tasarrufunun bulunması ve birim sınai maliyetin düşük olması gerekmektedir.

b)Birim Maliyet: Sınai maliyeti düşük olan bir mamulün birim satış fiyatının da düşük olması gerekmez, Endirekt olarak yapılan masraflar sınai maliyet üzerine eklendiğinde hangi proseste toplam maliyet daha düşükse onun tercihi yapılmalıdır. O halde sabit giderlerin maliyetteki payı da proses seçiminde rol oynar. Tabiatıyla seçilen proseste daha kaliteli mal üretilebilecek ve satış fiyatları yükseltilebilecekse, birim satış maliyetinin yüksek olması bir problem olmayabilir.

165

c)Mevcut Teknik Bilgi: Bir prosesin seçimi bölgedeki teknik bilgiye bağlıdır. Getirilecek proses için gerekli usta, teknisyen ve mühendis temini güçlük yaratıyorsa ebetteki o proses seçilirken dikkatli olmak gerekir. Mesela entegre devre ve komputür imalatı Hakkari gibi az gelişmiş bir bölgede yapılamaz. Çünkü en basit işçisi dahi lise,teknisyen okulu mezunu olacak bu sanayi kolunun gerektirdiği diğer personeli de o bölgede bulmak mümkün olmayacaktır. Bundan dolayı o bölge dışından getirilecek personel ve teknisyen kadrosuna normalin birkaç misli para ödemek ve onlara sosyal tesis temin etmek gerekecektir ki imalat maliyetleri,serbest piyasadaki satış fiyatlarının çok üstüne çıkabilir , böylelikle proje ekonomikliğini kaybeder.

ç)Gelişmekte Olan Teknoloji: Teknoloji değişimi süratli oluyorsa, seçilecek olan teknolojinin kısa bir müddet sonra demode olması mümkündür. Uygun ve ekonomik olan her alanda en yeni prosesi seçmek gerekir. Örnek olarak Dünya çelik istihsalinin büyük bir kısmı Siemens Martin Çelik ocaklarında yapılmasına rağmen, yeni tesislerin hiç birinde Siemens-Martın ocakları kurulmuyor.

d)Bölgenin İklim Şartları: Seçilen proseste iklim şartlarının tesiri olur. Tuz üretim tesisi kurulacağını düşünelim.İklimi sicak,güneşi bol bir yerde güneş enerjisinden istifade ile üretim, Sibirya’da aynı işlemi güneş enerjisinden yapmaktan çok daha kolaydır.Şimdi bu proses seçiminin maliyetlere ve dolayısıyla projenin rantabilitesine nasıl tesir ettiğini bir misalle görelim:

Otomobil arka aks şaftı imalatı yapmak istensin. Bu imalat için üç proses vardır. Bu prosesler a)Kaliteli çeliğin sıcak dövülmesi (flanşını meydana getirmek için) b)Sıcak olarak flanş gövdesinin akıtılması ve bir darbe ile flanşın yapımı c)Flanş ve gövdenin ayrı ayrı işlenerek kaynak metodu ile birleştirilmesi. Bu proseslerin ilk ikisinin maliyetlere olan tesirini açıklayacağız. (üçüncü proses artık terk edilmiştir. Hiçbir modern işletme bu proses ile üretim yapmamaktadır. Ancak çok küçük imalat hacimleri için sürtünme kaynağı tekniği ile imalat yapılmaktadır.)

Bu iki proseste aynı üretim seviyesi için değişen sabit yatırım kalemleri ve işletme giderlerinden işçilik ücretleridir.Problemin çözümü için her iki proseste arazi,bina yardımcı tesis ve işletmeler için gerekli yatırımın aynı olduğunu kabul ederek aşağıdaki karşılaştırmayı yapalım.

166

YATIRIM KALEMLERİ Proses A Proses BProje etüt ve tesis masraf. 200.0 200.0Arazi ve düzenlemesi 1000.0 1000.0İnşaat işleri toplamı 700.0 700.0Ulaştırma yatırımları 200.0 200.0Ana fabrika mak. ve don. 13000.0 19000.0Yardımcı işletme ve Mak. don. 3000.0 3000.0İşletmeye alma giderleri 400.0 500.0Yatırım dönemi genel giderleri 200.0 200.0Beklenmeyen giderler 2500.0 3100.0

Yatırım faizleri * 1800.0 2100.0Toplam(1000TL) ____________ _________

23000.0 30000.0

* yatırım için %50 kredi (toplam yatırım) oranı düşünülmüştür.Proje 18 ayda hizmete girecek olup faiz yüzdesi %15 dir. Proses B seçilmekle sabit yatırım yaklaşık olarak 7 milyon TL artmaktadır. Şimdi işletme dönemi maliyet unsurlarını inceleyelim.

GİDER KALEMLERİ Proses A Proses BA.Değişen giderler %50Kap.. Tam Kap. %50Kap.Kul. Tam Kap 1.Hammaddeler 5250 10500 2700 54002.İşletme malzemesi 200 400 200 4003.Enerji ve su 1500 3000 2000 40004.Direkt işçilik 3000 6000 2500 50005.İstihsal vergisi - - - -6.Satış giderleri 400 800 400 800Değişken gi. top, ____ ____ ____ ____

10350 20700 7800 15600

B.Sabit Giderler %50 Kap. Tam kap.. %50 kap. Tam Kap..

7.Bakım onarım 300 300 300 3008.Personel giderleri 400 400 400 4009.Amortisman(sabit yat) 3050 3050 3806 380610.Genel Giderler 300 300 300 300

----- ------- -----------

Sabit giderler toplam 4050 4050 4806 4806Faizler 3060 3860 3350 3421

167

Sermaye Rantı(%20) 2750 2750 3421 3421Toplam Satış(gelirleri) 20210 31360 19377 27977

Not: Proses A için 5milyon TL, B için 4 milyon TL işletme sermayesinin %20 faiz ile alınacağı öngörülmüştür.

Tam kapasitenin 3000 ton üretim olduğu hatırlanırsa, ton başına satış fiyatları şöyle olacaktır.

Üretim seviyesi A Prosesi B Prosesi 1500ton 13475TL/ton 12915TL/ton3000ton 10450TL/ton 9325TL/ton

Düşük kapasite ile çalışılması mukadder ise A prosesini seçmekte büyük mahzur yoktur. Çünkü satış fiyatları sadece %4,5 değişecektir. Hâlbuki üretim 3000 ton civarında olacaksa fiyat farkı büyümektedir. Takriben fiyat farkı %12 olmaktadır. Bu da küçümsenmeyecek bir noktadır. Bu tablodan aşağıdaki sonucu çıkarmak mümkündür. Pazar araştırması neticesi, üretim kapasitesi 1500 tonun üzerinde olacaksa, mutlaka proses B seçilmelidir. Eğer 1500 ton üretime uzun seneler erişilemeyecekse, ilk yatırımı az olan proses A nın seçilmesi uygundur. Bu karşılaştırmayı projenin ekonomik ömrü içinde sağlayacağı faydaları bugünkü değere indirgeyerek daha isabetli karar verme sağlanabilir.

5.6.3 Kapasite Seçimi:

Sınai bir tesis için seçilecek kapasite oldukça mühimdir. Bu kapasitenin hem birim imalat fiyatları, hem de kaliteye tesiri olabilir. Seçilecek kapasite ile birim satış karının maksimum ve toplam karın sermayeye oranının en büyük olmasına çalışılır. Bu arada seçilen kapasite ile piyasa dengesinin ve buna paralel olarak birim satış fiyatlarının değişimi göz önünde bulundurulmalıdır. Bu çalışma ile kapasite birim karın değişimi incelenerek grafiği çizilir. (veya analitik denklemi elde edilir) maksimum olduğu noktaya tekabül eden kapasite seçimi yapılır.

Grafik (1)böyle bir seçimi göstermektedir. A imalatı için (1) ile gösterilen kapasite ve C imalatı için (2) ile gösterilen kapasite azami karı sağladığı için seçilmelidir.

168

Bu grafikten görülüyor ki A üretiminde belli bir noktadan sonra birim kar arttırılamıyor. C üretiminde çok büyük bir kapasite seçilmesi halinde birim kar azalıyor. Demek ki birim karın maksimum olabilmesi için her zaman büyük kapasiteye ihtiyaç yoktur.

Kapasitenin seçiminde birim satış fiyatları ile kapasite arasındaki ilişki şekilde verildiği gibi çizilir. Bu grafiğin çiziminde, üretim masrafları ile beraber sermaye için düşünülen kar miktarı birleştirilerek birim maliyetler (ki bunun da birim satış fiyatına eşit olması gerekir)bulunur. Çeşitli kapasiteler için aynı işlem yapılır (mesela 5-10 kapasite için) ve eğrinin hassa olarak çizimi mümkün olur. Bundan sonra, piyasa şartlarına göre maksimum rekabet edilebilir birim fiyatlar tespit edilir ve eksene paralel olarak çizilir. İki eğrinin kesim noktası minimum ekonomik kapasiteyi verir.

169

Karlı işletme bölgesi şekilde verilen bölge olup alanı ne kadar büyük olursa, işletme o derecede rekabete dayanıklıdır.

Seçilen üretim prosesine göre maksimum mümkün kapasite ile minimum ekonomik kapasite arasında çeşitli noktalar (kapasiteler) için birim maliyetler hesap edilerek karlılık bulunur. Karlılığın hesabında arz-talep dengesindeki fiyat teşekkülü (yani arz arttıkça fiyatların düşüşü ) dikkate alınacak olduğundan karın maksimum olacağı kapasite bulunabilir.

Kapasite kaliteyi etkilediğinde, üstün kalitenin diğer rakip mamullerine olan avantajını değerlendirerek birim karın maksimum olmaması bir müddet için kabul edilir ama, herhalde yatırım başlangıçta küçük bir kapasite ile başlasa dahi, birim karı maksimum yapacak seviyeye (kapasiteye)ulaşmayı isteyecektir.

5.7MAKİNE SEÇİMİ

Makine seçimi proses seçimini takip eder. Çeşitli operasyonların tatbik edildiği bir üretim hattında seçilecek olan makinelerin a) İstenilen kalitede üretim yapabilmesi, b)Operasyon maliyeti yönünden uygun olması c)İstenilen kapasite (belirtilmiş olan) d)Üretim yapabilmesi yönlerinden incelenmesi gerekir. Bu noktaları biraz açalım.

A) İstenilen kalitede üretim yapabilmek olanağını 4 grupta incelemek gerekir. Bunlar;

1)Toleranslar yönünden: Bilindiği gibi her bir makine elemanı mamul, yarı mamul ve hatta hammadde istenilen boyutlara tam olarak getirilemez, ancak istenilen boyutlar etrafında bir tolerans dahilinde bulunur. Mesela bir makine parçasında 6mm çapında bir delik olsun. Bu deliği tam 6mm yapmak hemen hemen imkansızdır. Verilen boyuta imalat resminde bir tolereans tanımak gereklidir. Bu deliğin imalat teknik resminde,

şeklinde bir yazı olacaktır.

İşte aradığımız şey bu makine deliği verilen toleranslarda açabilecek midir? Yani makine aranan hassasiyette iş yapabiliyor mu? Eğer cevabınız evet ise makine seçimindeki bir kriterimiz yerine getirilmiş olur.

Bir başka misal verelim. Tekstil sanayinde 33/67 karışık 36(Ne) numara iplik üretmek istensin. Seçilen bu makine bu ipliği belli bir toleransta üretmelidir. Mesela gibi.

Eski nesil vater makineleri bu tolerensta iplik üretemezler. Yani bu tip makine seçmek yanlış olur.

2)Mekanik işlemler yönünden: Üretilecek mamul bir yüzey işlemi, ısıl işlemi, öğütme,ufalama gibi işleme tabi tutulacaksa istenen mekanik işlem ne dereceye kadar yapılıyor araştırılmalıdır. Mesela 1200 derecede tavlanacak çelik

170

blok için azami 1250 derece sıcaklığa kadar dayanıklı veya elverişli bir tav ocağı seçmek doğru değildir.

Bir başka örnek ; Eksantrik bir pres’in dövme işlemi için seçilmesi yanlış olur. Döveme işlemi hidrolik veya havalı bir presle yapılabilir. Başka bir misal yalnız silindirik yüzey taşlayabilen bir tezgahı yüzey taşlama operasyonu için seçmek doğru değildir. Bu gibi örnekleri çoğaltmak mümkündür.

3) Fiziki yönden: Makinelerin işleme anında gerekli şekil değiştirmeyi sağlayıp sağlayamayacakları araştırılır. Biyel kolu dövecek bir tesiste ön şekil verme presi olarak 500 ton luk hidrolik pres seçmek doğru değildir. Presin en az 1200 tonluk olması gerekir. Bu kapasite hesapla bulunmalıdır. Bir başka deyimle makinenin gücü ve kapasitesi uygun olmalıdır.

4)Kimyasal bileşim yönünden: Proses için de bir kimyasal olay varsa bu olayın seçilecek makine veya tesiste işlemlerin istenilen derece ve mertebede cereyan edip etmeyeceği araştırılmalıdır.

Mesela yüksek kalitede Cr-Ni çeliğinin Siemens-Martin ocaklarında üretilmesi doğru değildir. Çünkü alaşım istenilen biçimde karıştırılamadığından çelikte kimyasal ve fiziksel bileşim yönünden bir homojenlik elde edilemeyecektir. Böyle bir çelik üretiminde endüktif karıştırıcısı olan ark ocağı kullanmak hem üretim maliyetleri hem de ilk tesis maliyetleri yönünden avantajlı olur.

B) Operasyon Maliyeti: Operasyon maliyeti yönünden yapılacak işin mahiyeti düşünülerek birim üretim için kullanılacak olan makine zamanı kıymetlendirilerek operasyon maliyeti bulunur. Kalite, tolerans ve diğer işlemler yönünden kayıp yoksa operasyon maliyeti ucuz olan seçilmelidir. Mesela, kare bir saç parçasına 10 delik açılacaksa, bu işlem için eksantrik bir presle hidrolik bir presten çok daha küçük bir maliyet elde edilir.

C) İstenilen Kapasitede Üretim Yapılabilmesi: Seçilecek olan makineler istenilen kapasitede çalışmalıdır. Yani ne düşük bir kapasite ile ne de aşırı zorlanarak üretim yapmalıdır. Mesela Rieter B/0/2 harman hallaç makinesinin günlük pamuk işlemesi 8000 kg civarındadır. Günlük pamuk ipliği üretimi 9000 kg olarak seçildiği takdirde pahalı olan harman- hallaç makinesinden 2 adet almak tesisin %55 kapasite ile kullanılmasını ortaya çıkaracaktır. Böyle düşük kapasitede makine kullanmak bazı hallerde üretimin devamlılığının garantilenmesi yönünden bir zaruret olabilir. O taktirde zaruretin para cinsinden değeri bulunarak karar verilmelidir. Ayni şekilde seçilen makine da kapasite noksanlığı olmamalıdır.

Bir proses akımında belli yerlerde makinelerin kapasitesi malların normal akışımı karşılamıyorsa böyle nokralara veya yerlere sanayide dar boğaz adı verilir. O halde makine seçerken dar boğaz meydana getirmeyecek şekilde planlama yapılmalıdır.

Şimdi makine seçiminin nasıl yapılacağını açıklayalım. Makine seçimi için önce üretilmesi düşünülen malların imalat programı tespit edilir. Genellikle

171

imalat kapasitesi proses hattının son noktasına göre tanımlanır. Son makine veya makine grubu seçildikten sonra geriye doğru gidilerek diğer üretim makineleri ve ara üretim mallarının seviyesi bulunur. Bunun için üretin planı tespiti ve bu plana göre aşağıdaki gibi bir tablo hazırlanması gerekmektedir.

Örnek olarak bir pamuk ipliği fabrikası için düzenlenmiş bir üretim planı aşağıda verilmiştir.

Şekil (3) Bir pamuk ipliği fabrikasında günlük üretim planı

172

Bu üretim planına göre yılda üç yüz iş günü hesabı ile 1376 ton ortalama 36 Ne iplik üretimi yapılacak demektir. Bu üretim planına uygun her üretim operasyonu için gerekli makineleri sırasıyla seçelim. Seçimi aşağıda verildiği şekilde bir tabloda gösterelim. Bu makinelerin kataloglarında verilen ünite başına verim yüzdesi, devir/dakika hızı, makinede ünite adetleri tabloya uygun şekilde yerleştirilir. Telef yüzdesi tatbikattan alınır. Bu yüzde her kuruluşta farklılıklar gösterir. Bu farklılıkları önlemek için aynı makineleri kullanan benzer kuruluştaki telef yüzdeleri alınır. Tablodan görüldüğü gibi, Ring makineleri 24 saat hesabı ile İğ başına günde 0,288 kg ortalama iplik verebilmektedir. Makinelerin ortalama %90 randımanla çalıştırılabileceği kabul edildiğinden, hakiki verim ünite başına 0,259 kg/gün olacaktır. Halbuki bizim istediğimiz 4610 kg/gün üretimdir. O halde, tesis için 46610/0,259 =17780 ünite gerekmektedir.

Her Ring makinesinde 468 ünite olduğuna göre tesis için 37,99 makine gereklidir. Lüzumsuz boş kapasite doğurmamak için 38 makinenin tesise konulması uygundur. Böylece konulacak ünite sayısı da 17784 ünite olmaktadır.

Ring makinelerinde telef %3 olduğu bilindiğine göre, fitil makinelerinin istihsali 4753 kg olmalıdır. Bu makinelerde randıman %80 olduğundan ve bir ünitesinin normal imalatı 14,5 kg/gün olduğu bilindiğinden, ünite başına hakiki verim 11,6 kg/gün olup gerekli ünite sayısı 409,74 olarak bulunmaktadır. Her makinede 108 ünite olduğundan 3,79 fitil makinesine ihtiyaç vardır. Tesise kesirli makine koymak mümkün olmadığından 4 makine satın alınacak ve 432 ünite tesise monte edilmiş olacaktır. Diğer makinelerde yukarıya doğru aynı şekilde hesaplamalar devem ettirilerek bulunur.

Makine imalat sanayi ile ilgili bir başka örnek inceleyelim;Bir fabrikanın yılda 240000 adet motor süpabı imalatı yapmayı planladığını düşünelim. Bu üretim için aşağıda verilen iş akımına ihtiyaç olduğu anlaşılmış olsun. Üretim kademelerindeki zaman ihtiyacı her kademe için zamanlama çalışmaları yapılarak tespit edilmiştir. Çeşitli makineler katalog ve prospektüslerden bu operasyonları yapacak makinelerdeki randımanlar da bir kolon halinde tabloda gösterilmiştir.Pratik tecrübelerden de her üretim kademesinde doğacak geri dönmeler tespit edilmiş bulunsun. Üçüncü kolonda günde kaç ünite yapılabileceğinin teorik hesabı verilmiştir. Dördüncü kolonda, günde üretilmesi gereken miktarlar hesap edilmiştir. Kapasitenin yılda üç yüz iş günü hesabı ile (ve günde 2 vardiya çalışması yani 16 saat çalışması) 240000 adet olması istendiğinden son taşlama makinesini terk eden sübap sayısının günde 800 adet olması gerekmektedir. Altıncı kolonun gerekli üretim hakiki verimi (dördüncü kolon) bölünerek bulunması lazımdır. Yedinci kolonda ondalıklı olan rakamlar yuvarlatılarak satın alınması lüzumlu makineler tespit edilmiştir. Burada kesmede görülen dar boğazı randımanı %90 yerine %96 yaparak, veya bir vardiya için fazla mesai çalışması yaptırtarak gidermek mümkündür. Yine en son taşlama operasyonlarında randımanın %80 den %98 e çıkarılması dar boğazı

173

gidermektedir. Bu mümkün olmadığı takdirde ikinci vardiya veya fazla mesai vermekle problemin halli mümkün olacaktır.

174

Makinelerin cinsi

Telef %

Dev/ d N

Teslimat kg/ünite (günde)

randıman Kg/ gün hakiki verim

Kg/gün gerekli üretim

Gerekli ünite

Makinede ünite

Gerekli makine

Konacak makine

Konacak ünite

Harman hallaç

4 - 4829 90 4346 6551 1,5 1 1,5 2 2

Kard 7 - 422,6 92 388,8 6093 15,7 1 15,7 16 16Yumak 1 - 3622 70 2536 6032 2,4 1 2,4 3 3Varkalı cer 1 - 3860 80 3088 5972 1,9 1 1,9 2 2Penyöz 18 - 240 90 216 4897 22,9 2 11,4 12 24Cer 1 1 - 1397 91 1272 4848 3,8 2 1,9 2 4Cer 2 1 - 1397 91 1272 4800 3,8 2 1,9 2 4Fitil 1 1000 14,5 80 11,6 4753 410 108 3,8 4 432ring 3 13000 0,288 90 0,259 4610 17780 468 38 38 17784Üretim planına göre makine ( Adetleri) seçimiHesap yolu:Ring 0,288x0,90 = 0,259 4610:0,259 =17780 17780x468 =37,99 37,99 38 38x468 = 17784

Fitil: 14,5x0,80 =11,6 4610x = 4753 4753:11,6=410………

175

Şimdi bunları bir tabloda gösterelim. (çalışma saati 16 saat/gün )

Randıman %

Geri dönmeler %

Ünite/gün teslimatı

Hakiki verim ünite /gün

Gerekli üretim

Gerekli makine

Konacak makine

Kesme 90 1 640 576 1420 2,45 2Taşlama 84 5 384 307 1350 4,40 4Kafa şişrme

75 2 960 720 1324 1,84 2

Pres 75 2 960 720 1298 1,80 2Fırın 70 1 16000 11200 1285 0,11 1Taşlama 80 5 480 384 1220 3,22 3Kontrol 90 - 1920 1728 1280 0,72 1Punt. Taşlama

80 5 960 768 1160 1,51 2

Kontrol 90 - 1920 1728 1160 0,67 1Torna 80 3 640 512 1125 2,20 2Torna 80 3 640 512 1090 2,12 2Taşlama 80 5 960 768 1025 1,35 2Fırın 70 10 19200 13440 932 0,07 XTaşlama 80 5 960 768 886 1,16 1,0Taşlama 80 5 960 768 842 1,10 1,0Taşlama 80 5 640 512 800 1,57 2,0

Şekil (5) Sübap üretim planına göre makine seçimi

176

(Not : fırınlar 200 adet subap birden işlemektedirler.x- Tek fırın vardiyalı şekilde çalışarak her iki operasyonu da yapabilecek demektir.Dar boğazlar; kesme ve onu takip eden dört taşlama tezgahında vardır.)

177

5.8. YATIRIM TUTARI TESPİTİ

Yatırım tutarının ana gider kalemleri yönünden ayrı ayrı incelenmesi gerekir. Bunları sırasıyla açıklayalım.

5.8.1. Mühendislik Hizmetleri Giderleri

Mühendislik hizmetleri genellikle sabit yatırıma başlamadan önce başlar ve işletmeye alma dönemine kadar devam eder. Bunlar avan projenin yapılması, fizibilite etüdünün yapılması, detay proje yapımı, makine seçimi, proses seçimi, işletmenin kuruluşu sırasında inşaat ve montaj çalışmalarında nezaret edilmesi tesisi işletmeye alma hizmetleri gibi sıralanabilir.Bu hizmetler genellikle projenin inşaatı, sabit yatırımı ve toplam yatırımı ile ilgili olup belli yüzdeler şeklinde ifade edilir. Mesela binaların mimari projesi, statik hesapları, detay projeleri, betonarme hesapları için ödenecek meblağ, inşaatın tutarına göre mühendis odalarınca tespit edilmiştir.Bu ücretler asgari ücret diye tarif edilmişseler de arz talep olayı bu ücretler altında hizmet almak mümkün olmaktadır. Şurasını belirtelim ki, mühendislik hizmetine ödenecek biraz fazla ücret kayıp değildir. Ehil bir firmanın hizmette yapabileceği büyük tasarruflar önceden küçümsenmemelidir. Bu gider kalem tahmini her hizmet için ayrı ayrı global olarak bulunur.Toplam sabit yatırım ortaya çıktıktan sonra tekrar kontrol edilir.

5.8.2. Arsa ve Tanzim Giderleri

Yer seçimi yapılırken arsanın değerinin nazarı dikkate alınmış olması lazımdır. Bu bedele, birde arsanın tanzimi ile ilgili giderleri eklemek lazımdır. Proje yapılırken dikkat edilecek husus minimum miktarda hafriyatın yapılmasıdır. (yalnız bu yapılırken endirekt olarak projenin diğer yatırım kalemlerinin artması önlenmelidir). Arazi durumunun projeye uyacak en uygun şeklinin saptanması gereklidir. Arsada açılacak kanal, kanalizasyon ve diğer hafriyat işleri için birim fiyat listeleri kullanılarak sarf edilecek para miktarı bulunur. Bundan başka şantiye kurulması için bir harcama gerekebilir. Bu ücretin de yine arazi ve düzenlenmesi kalemine ithal edilmesinde yarar vardır.

5.8.3. İlk Tesis Giderleri

İlk tesisten maksat, şirketin kuruluşunda ödenen vergi, harç ve resimler , satın alınan ihtira beratları isim vesaire giderleri düşünülmelidir. Şirketin kuruluşuna kadar yapılmış olan masrafları ilk tesis giderleri içine almak lazımdır.

178

5.8.4İnşaat İşleri Giderleri

Endüstriyel binalarda kapalı saha 9-45 m2/kişi olarak alınır. Kapital yoğun tesislerde üst sınır (45 m2/kişi) kadar kapalı sahalara ihtiyaç olacağı düşünülebilir. Arsanın pek pahalı olmadığı hallerde, kapalı sahanın arsanın 1/5 ini kapsamasında veya tersine böyle bir arsanın seçilmesinde isabet olacaktır. Tabiatıyla tevsi projeleri bunun dışında kalır.

İnşaat işlerine başlangıç; gerekli olan kapalı sahanın tespiti ünitelerin katları, irtifaları ve boyutları olmalıdır. Bu boyutlandırma makine parkı ile proses seçimine bağlıdır. İnşaat işlerinde önemli olan kısımlar; ana fabrika binası, yardımcı tesis ve işletme binaları, idari binalar sosyal tesis ve binalar, diğer müteferrik inşaatlar (su deposu, kanallar, labirentler vs. )

Binaların irtifaları, açıklık miktarı ve inşaat tarzı esas maliyete tesir eden unsurlardır. Açıklığı büyük olan bir hangarın inşaatının metre kare maliyeti, açıklığı küçük olan bir hangar inşaatının metrekare maliyetinden daha büyük olacaktır.

Çok katlı binalar genellikle tek katlı binalara oranla pahalı olmakla beraber, arsanın kıymetli olduğu bölgeler ile, hammaddenin yukarıya kolaylıkla nakledilip üretim esnasında yer çekiminden istifade edilen üretim tesislerinde işletme ve ilk yatırım yönünden cazip gelebilir.

İnşaatın yapılması ve bitirilmesindeki harcanan para ile projeyi düşünmek doğru olmaz. Yapılan binanın bakım, onarım, ısıtma, aydınlatma hatta yapılacak sigorta, ve ekonomik ömrünü içine alan bir düşünce ile bina tipi ve şekline karar verilmelidir.Bugünkü değer esasına göre bir binanın maliyeti;

şeklinde verilir. Burada i faiz oranı, n yıl olarak ifade edilmelidir. Formülde ihmal edilen değer binanın hurda değeridir. Bunun bugünden bilinmesi ve ince hesabının yapılması hemen hemen imkansızdır. (i) cari olan faiz haddi olmalıdır. (mesela Türkiye de %12) çünkü bu yatırım binaya değil de bir başka işe yapılsa idi asgari beklenecek kar bu oranda olacaktı. Küçük bir örnek ile durumu açıklığa kavuşturalım. İki inşaat tipi bulunsun. Aynı fonksiyonlu görebilmek için endeks olarak,

A Bİlk yatırım 100 120Yıllık işletme 10 7

179

Şimdi asgari faiz oranlarını değiştirerek toplam maliyetleri bulalım( 50 yıllık ömür için)

İ A B%5 292 255%10 209 196%15 176 173%20 160 162

Bu tablodan görülüyor ki, ilk yatırım fazla olmakla beraber faiz haddi (asgari rant) %15 e kadar B alternatifindeki binayı seçmek uygun olacaktır.O halde yapılacak bina projelerine dayanılarak çıkarılacak metraj hesaplarından sonra, yeter mertebede hassas olmak üzere sabit yatırım ve işletme maliyetleri çıkarılacaktır. Bu maliyetler hem yatırım dönemi ve hem de işletme dönemini kapsamalıdır.

Yardımcı işletme tesisleri binaları: bazı hallerde ana fabrika tesis ve binaları ile beraber bulunur ve bina ana binanın bir uzantısı bir parçası şeklinde görülebilir. Yardımcı işletmenin karakterine uygun bina tiplerini seçmek ve bunların arasında uygun olanını bulmak ilk gelen hizmetlerdendir. Laboratuar, atölye, garajlar, depo bakım yerleri, kazan daireleri, transformatörler ve şalt tesisleri binaları, su depoları, pompa istasyonları, kantar, itfaiye binaları gibi binaların işin gereğine göre projelendirilip, ilk yatırım ve işletme dönemi yatırımlarının bugünkü değerine indirgenmesinden sonra karar verilmelidir. Ambar problemi küçümsenmemelidir, maksada uygun ve ekonomik ambar (depolama sisteminin düşünülmüş olması) seçilmelidir. Bazı hallerde sundurma veya açık depolama uygun gelebilir. Bu takdirde , saha tanzimi ve diğer ufak masraflar esas bina maliyetinin yanında küçük kalacağından ayrı bir kalemde gösterilmez Fakat bazı hallerde depolama da ham, yarı mamul ve mamuller yanıcı, patlayıcı veya çabuk bozulan nesneler olabilir. Bu takdirde alınacak bina içi tedbirlerinin maliyeti çok arttıracağı tabidir.İdari bina yapıları, öncelikle fonksiyonel olmalı, fazla gösterişe önem verilen mimari detaylardan kaçınılmalıdır. Kullanılan hacimler çalışan personeli sıkmayacak cinsten olmalıdır. İklimlendirme tesisin bulunması, hem personelin rahat çalışmasını sağlayacak ve hem de prodüktiviteyi yükseltecektir. Tabiatıyla küçük işletmelerde idari binalar ana fabrika içinde olacağı gibi ana binaya ek küçük hacimler şeklinde de olabilir. Lojmanlar ; tesis yeri seçiminde, sosyal şartlar içinde fabrika civarının yaşanabilir olması ve işçinin civardan getirtilebilmesi imkanının araştırılması lüzumu belirtilmiştiİşçinin çok uzak yerlerden getirilmesini veya gayrı sıhhi bir ortamda çalışması uygun değildir. Bu durumda fabrikaya çok yakın hatta sahası içinde kilit personelin yaşayabileceği uygun evsafta lojman inşası lüzumludur.

180

Başlangıçta lojman yatırımı bir külfet getirmekte ise de bir program dahilinde hemen kilit personelin lojmanında başlayarak aşağıya doğru inen bir lojman inşası planlanmalıdır. İşçiyi işyeri etrafında tutmak onu evine bağlamak fabrika yönetimini kolaylaştıracak ve prodüktivitesini arttıracaktır. Yine lojman inşaatı için hazırlanan mimari plan ve projelerden metraj hesapları yapılarak hesaplanacak sarf edilecek miktar yıllara göre yatırım tutarına ilave edilir. Sosyal binalar işçi yatakhaneleri, yemekhane, kantin, ilk yardım, kreş, ilkokul, dinlenme yerleri gibi tesislerin inşası ve bu inşaat için lüzumlu para inşaat projelerinden bulunup yatırıma ilave edilmelidir. Tabiatıyla çevre de ilk okul, kreş, dinlenme yerleri mevcutsa bu gibi inşaattan sarfı nazar edilebilir. 5.8.5 Ulaştırma Yatırım Giderleri

Ulaştırma yatırım giderleri, yol köprü, liman, demiryolu bağlantısı için gereken harcamaları içine alır. Projenin durumuna göre gereken yol uzunluğu köprü adedi, varsa yapılacak liman özellikleri ve demir yolu miktarları bulunur. Takribi usullerle veya imkan dahilinde ise metraj hesapları ile maliyet çıkarılır.

5.8.6. Makine ve Donanımı Giderleri

Bundan önceki bölümde proses ve makine seçimini görmüştük . Makine seçiminde tabiatıyla bir faktörde bedel meselesidir. Aynı kapasite, hassasiyet ve kalitede olan makineler arasından tabiatıyla en ucuz olan seçilecektir. Aynı kalitede olmayan yani ekonomik ömrü farklı olan makineler için şöyle hareket edilir.Projenin tüm olarak ekonomik ömrü, ana fabrika makine ve donanımdan kısadır. Bu zaman içinde, makinelerin amortismanı ve proje ekonomik ömrü sonundaki değeri diğer makineler ile mukayese edilir. Mukayese sonunda bugünkü değer fiyatları ile hangisinin daha uygun olduğu tespit edilir.

Örnek olarak şunu inceleyelim; bir inşaat firması buldozer satın almak istemektedir. Aldığı teklifte A buldozeri için bir milyon, B buldozeri için 0,6 milyon TL istenmektedir. A buldozeri 15000 saat çalıştıktan B buldozeri ise 10000 saat çalıştıktan sonra hurdaya ayrılması ekonomik olmaktadır. Firma 5000 saatlik çalışma yapacaktır. Bu çalışma 3 yıl sürecektir. Acaba hangi buldozeri seçmelidir. Bul dozerlerin özellikleri aynı olup sadece dayanıklılık yönünden farklıdırlar. Yıllık işletme masrafları A için 0,1 B için 0,15 milyondur. Çözüm: bu buldozerin hurda değeri amortisman ayrıldıktan sonra kalan değeri ile bulunduğunu kabul edelim. Buna göre amortisman on yıl n=3 ise

181

Çeşitli faiz oranları için toplam maliyetleri hesap edip aşağıdaki tabloyu oluşturalım

Faiz oranı Toplam maliyet A B%5 396 492%10 474 531%15 540 561%20 595 585%25 642 605%30 682 622

Bu tabloda görüldüğü gibi yatırılacak paraya %18 kadar bir rant düşünülmesi halinde, A buldozeri seçilmelidir. Eğer paraya %19 ve yukarısında bir rant düşünülüyorsa B buldozeri satın alınmalıdır.Problemde (n) in büyük olması halinde hurda değer göz önüne alınmaz çünkü bu süre içinde değerlerin nasıl değişeceği ve hurda malzemenin nasıl değerlendireceğini kestirmek kolay olmaz. Tesis için alınması düşünülen makinelerin teknik, mali ve idari yönden tabi olacakları şartlar tespit edilir. Bu şartnamelere göre proforma fatura getirtilerek makine bedelleri buradan alınarak projede kullanılır. Makineler yerli veya yabancı orijinli olmasına göre maliyet hesap edilir.Genellikle yabancı menşeili makine bedelleri FOB olarak alınır. Buna sandıklama, nakliye ve sigorta eklenir. CIF değeri elde edilir. Projede nakliye ve sigorta bedelinin ayrı gösterilmesinde yarar vardır. Bundan sonra ithalat ve gümrükleme giderleri hesap edilir ve yine ayrı bir kalemde gösterilir.(Teşvik tedbirlerin tatbikinde, kolaylık olması bakımından) ithal edilen makinelerin gümrükleme işleminden sonra fabrika sahasına kadar taşınması için gerekli taşıma ve sigorta ücretleri de yine bir alt kalem olarak hesap edilir. Bu noktadan sonra makinelerin montajı gerekir. Montaj giderleri çeşitli makineler için farklıdır. Tatbikattan alınacak örneklemelerle bulunur. Mesela ağır makine sanayinde montaj giderleri, bedelin %10 una kadar çıkar. Yerli temin edilecek makinelerin bedelleri ve taşıma, sigorta bedelleri ayrı ayrı hesap edilir. Sigorta bedelinin %0,2 si civarında, taşımada 35 kr/ton/km olarak alınabilir. Bu kabullerle yapılan hesaplama sonucunda ek (1) de verilen yatırım tablosunun 7 nolu kalemi hesap edilmiş olur.

5.8.7. Yardımcı Makine ve Donanım Giderleri

Yardımcı makine ve donanım adı altında; su, elektrik, yakıt, buhar, takım hane vb. gibi ana fabrika ile aynı seviyede tutulamayacak yardımcı tesisler düşünülür.

182

Bu kalem giderler hesap edilirken projelere göre hassas olmasa da metraj hesapları yaptırılır ve ilk tahmin bedel ortaya çıkarılır. İhale usulü ile yaptırılacak ise zaten böyle bir hesaplamanın ihale dosyasının hazırlanması için yapılmış olması gerekir. Elektrik Tesisatı: İki ana bölümde mütalaa edilir. Bunlar kuvvet devresi ile aydınlatma devreleridir. Kuvvet devresinden büyük enerji çekiliyorsa, trafoların takat ve yerleri, spesifikasyonları önem kazandığı için bunların tekrar kontrolü lazımdır. Su Tesisatı: Kullanılacak su, kullanma ve içme suyu, besleme suyu, soğutma suyu ve üretim(proses) suyu olarak kısımlara ayrılıyorsa bu su kaynaklarının farklı olması mümkündür. Su kaynaklarının tespiti, ilk yatırım ve işletme maliyetlerinin bugünkü değere dönüştürülmesi lazımdır. Yakıt Tesisatı: Çeşitli yakıtların depolanmasından sonra kullanılma noktasına kadar olan tesisi içine alır. Katı sıvı ve gaz şeklinde olan yakıtlar kullanılmadan önce arıtma, ölçme gibi işlemlere tabi tutulabilirler. Basınçlı Hava Tesisleri: Sabit ve seyyar basınçlı hava üretim depolama, nakil tesisleri yanında bu havanın kullanılacağı takım tezgahı avadanlık ve muhtelif aletlerin de göz önünde bulundurulmuş olması gerekir. Havalandırma Ve Isıtma Tesisleri: Isıtma, sıcak hava , sıcak su buharı ve münferit ısıtma aletleri ile yapılır. Eğer işletme yerinde havalandırma ve ısıtma yapılıyorsa bunların maliyet dökümü ayrı çıkarılır. Şayet idari bina ve lojmanlarda bir ısıtma gerekiyorsa, bina projeleri ile beraber düşünülür ve projede ısıtma ile ilgili yatırım kalemleri ayrı bir başlık altında bulundurulmaz. Yükleme Ve Boşaltma Tesisleri: İşletme içinde veya liman, iskele, demir yolunda bulunacak gezer veya sabit yükleme tesisleri , konveyör, asansör gibi yükleme ve boşaltmaya yarayacak makinalar yine projedeki ehemniyetlerine göre ayrı bir kalemde gösterilir. Atölye Ve Laboratuar Makineleri: Çevrede yeterli atölye ve laboratuarın maksada uygun bulunması ve kafi olması halinde projede bu gibi tesisler , asgari bir seviyede tutulmalıdır. Yan sanayinin az gelişmiş olduğu bir bölgede bu tip yatırım yapılma zorunluluğu vardır.Artıkların Atılma Tesisleri: Pis su, katı artıklar ve zararlı gaz artıkların zararsız bir hale getirilerek atılması gerekir. Bunu teminen yapılacak yatırım önemli bir meblağ tutuyorsa, ayrı bir kalemde bunlarda gösterilir. Demirbaşlar: Üretim, inşaat ve tamir işleri dışında kullanılmak üzere alınan, amortisman süreleri bir yılın üstündeki makine ve malzemelerdir. (tek başına 1000 TL yi geçerse demirbaşı kaybetmek aksi halde masrafa almak mümkündür). Bunlar masa , sandalye dolap ve yazı makineleri ,vantilatör, buzdolabı, mutfak malzeme ve takımları, yatak, mefruşat ölçü ve tartı aletleri vb. dir. Nakil vasıtaları da demirbaş olarak sınıflandırılmakla beraber miktarı mühim olan projelerde bu ayrı bir kalem olarak gösterilir.

183

5.8.8 Taşıt Araçları Giderleri

Proje için lüzumlu, forklift, kamyon, kamyonet, otomobil, otobüs gibi motorlu vasıtalar tespit edilir. Bunların temini halinde gerekli yatırım miktarı hesap edilir. Motorlu vasıtaların satın alınmaması ancak, tevsi yatırımlarda düşünülebildiği için böyle bir gider kalemi projeye ayrıca ithal edilmektedir. Bu kaleme yatırım yapma yerine kiralama yolu seçilebilir. Böylece başlangıç yatırımı küçülür, kira doğrudan maliyet unsuru olacağından vergi avantajı doğurabilir. Tabiatıyla kira bedeli kararda önemli rol oynar.

5.8.9 İşletmeye Alma Giderleri

Tesislerin bir günde tam olarak işletmeye alınması birçok hallerde imkansızdır. Projenin karakterine göre bir süre tayin edilir. Bir pamuk iplik üretim tesisi 15 günde işletmeye alınabileceği gibi bir dökümhane 3 yılda ancak tam kapasiteye çıkartılabilir. Yalnız burada işletmeye alma terimi, tesisin yeterli kalitede ve miktarda üretime geçebilmesi için gereken zaman süresini kapsamalıdır. Mesela bir dökümhanede işletmeye alma süresi 6 ay, bir cam fabrikasında 2 ay, bir torba ve kese kağıdı üretim tesisinde 1 hafta olabilir.İşletmeye alma giderleri bu zaman aralığında gerekli enerji yakıt, yağlar, hammadde, yarı mamul, mamuller, işçilik, personel için harcanan paranın toplamı olarak hesap edilir (fiziki girdilerin maliyeti ile işçilik giderleri). İşletmeye alma dönemi çok kısa ve alınma sırasında yapılacak üretim tamamen zayi olmayacak nev’iden ise , projeye böyle bir gider kalemi açma zorunluluğu yoktur. Eğer işletmeye alma giderleri mühim bir toplam tutuyorsa ve bu dönem zarfında yapılacak üretim kısmen veya tamamen değerlendirilebiliyorsa üretimin değer farkları alınarak hesaplama yapılmalıdır. 5.8.10 Yatırım Dönemi Genel Giderleri

Yatırım süresi uzun olan projelerde bu kalem ağırlık taşımaktadır. Bu giderler şöyle sıralanabilir: PTT giderleri, ofis masrafları, iç seyahat, dış seyahat masrafları, çeşitli vergi, kira, eğitim masrafları (iç ve dış) kredi masrafları, taşıt masrafları, kırtasiye masrafları, ağırlama ve temsil masrafları gibi. Bu masrafların bir kısmı yaklaşık olarak tahmin edileceği gibi maktuen (global) olarak bazı rakamları örnekleme ile vermek mümkündür. 5.8.11 Beklenmeyen Giderler

Böyle bir gider kaleminin konulmasındaki zorunluluk şöyle sıralanabilir. 1. Projede yapılan tahmin hatalarının düzeltilmesi2. Projede unutulmuş olan bazı gider kalemlerinin karşılanması

184

3. Projeye yatırım döneminde yapılabilecek bazı tadil veya ilaveler için gerekli nakit4. Termin programı içinde doğacak fiyat artışlarının karşılanması

Yukarıda yapılan açıklamada ilk üç adeti için kolaylıkla bir tahmin kriteri bulmak mümkün değildir. Projedeki hassas davranışa göre bu miktar sabit yatırım bedelinin %5 ile %10 unu arasında alınır. Fiyat artışlarından doğacak olan beklenmeyen giderler yurt içi ve dışı fiyat artışları bulunarak hesap edilir ve her kalem yatırım için bunlar ayrı ayrı bulunur. Örnek olarak 100 milyon sabit yatırım tutarından bir proje 2 yılda gerçekleştirmek istensin. Bunun 50 milyon TL lik kısmı dış harcama bulunsun. Dış harcamanın 40 milyon kısmı birinci yılda gerisi ikinci yılda, yapılan projedeki gayri melhuz-tahmin edilemeyen gider olarak %5 bir miktar düşünelim. Yurt içi fiyatları yılda %8, yurt dışı fiyatları yılda %6 artıyor bulunsun. Beklenmeyen giderler aşağıdaki gibi alınabilir.

Yıllar 1. Yıl 2.Yıl Toplam Toplam yatırım miktarı 72.65 42.15 114.8 İç 25 25 50 Dış 40 10 50 Beklenmeyen Giderler 7.65 7.15 14.7

Gayri melhuz %5(25+40)=3,25, % 5(25+10)=1,75 3,25+1,75=5

Fiyat artışları %8(25) + %6 (40) = 4,4, %16,6 (25) +%12,4(10) =5,4 5,4+4,4=9,8

Toplam beklenmeyen giderler: 7,65 + 7,15 ya da 5,00 + 9,80=14,7 olarak bulunur.

Demek ki 100 milyon tutarında olan projede 2 yıl içinde 14,8 milyon TL beklenmeyen giderlere ihtiyaç vardır. O halde küçümsenmeyecek olan bu miktar projeye ilave edilmelidir. Böylece sabit yatırım artık 114,8 milyon TL olarak ele alınmalı ve finansmanı yapılmalıdır. Tatbikatta beklenmeyen giderler ilk sabit yatırımın %10 ile %20 si arasında olmaktadır.

5.8.12 Yatırım Dönemi Faizleri

Projenin finansmanı ile sıkı sıkıya bağlı olan bu yatırım kalemi finansman tablosunun alınacak kredi kullanım zaman çizelgesi ile kredi şartlarının beraber düşünülmesi sonucu elde edilir. Proje finansmanında öncelikler öz kaynakların

185

kullanılışına verilmesi halinde faiz yükü azalacaktır. Aşağıda verilen yatırım ve harcama tablosu ile kaynaklar tablosu denkleştirilmesinde kullanılması lüzumlu krediler ortaya çıkarılabilmektedir. Kullanılması düşünülen kredilerin temininde gerekecek olan resim, harç, noter ve komisyonlar(uzun vadeli krediler için ipotek gerekmektedir.) ile teminat mektup masrafları(orta vadeli kredilerin kullanılmasında aranır) finansman masrafları olarak ayrı bir alt kalem şeklinde gösterilmelidir.Bu kredilerin işletme dönemine kadar olan faizleri cari faiz hadleri kullanılarak hesap edilir. Eğer yatırım döneminde ana para ödemesi varsa bu hiçbir şekilde faiz ile birleştirilmemelidir. Yatırımla ilgisi yoktur. Faiz hesapları için aşağıdaki örneği inceleyelim.

Altı aylık dönemler 1 2 3 4 5 Toplam

Alınan krediler(1000 TL olarak)İç 20000 - 20000 - 10000 50000Dış - 15000 15000 20000 - 50000100000Faiz(iç)(%12) 1200 1200 2400 2400 3000 10200Faiz (dış)(%9) - 675 1350 2250 2250 6525

Kredi taahhüt faizi (%.5)(dış kredilerde)

125 100 100 - - 525

Finansman masrafları 150 100 75 60 50 435

Toplam 1475 2025 3925 4710 5300 17435

Burada yatırım dönemi 3 yıl olan bir projede 100 milyon TL kredi alınmaktadır. Yarısı iç kredi olan krediye yatırım döneminde 17 435 000 TL faiz ödenecektir. Toplam yatırım tutarında küçümsenmeyecek bir kalem olduğu için projede bu hesaplar gösterilir.

5.8.13 Sabit Yatırım Tutarı

Yukarıda açıklanan 12 ana gider kalemi toplanarak, yıllara göre ve orijin memlekete göre yatırım miktarı bulunur. Yatırım tablosunda yatırım harcamalarının zamanlaması elde edilir. Bu tablo yatırımın finansmanının elde edilmesine esas teşkil eder. Aslında büyük harcamalar yapılacaksa yatırım

186

dönemi sadece yıllara değil üçer aylık altışar aylık devrelere ayrılarak, finansman probleminin uygun bir şekilde çözülebilmesi sağlanır. Böyle bir tablo ek 1 de gösterilmiştir. Sabit yatırım toplamı bulunduktan sonra genel bir kontrol yapılır. Kontrol mesela ton başına yatırım veya birim imalat başına yatırım, işçi başına yatırım gibi oranlar bulunarak benzeri yerli ve yabancı kuruluşların oranları ile karşılaştırılır. Tabiatıyla tutarlılık elde edilmesi lazımdır. Örnek bir tesis için hazırlanmış yatırım harcaması tablosu aşağıda verilmiştir.

187

  GENEL TOPLAM 1: Yatırım Yılı 2. Yatırım YılıCİNSİ İç Dış Toplam İç Dış Toplam İç Dış Toplam1. ETÜD ve PROJE GİDERLERİ 822 2474 3296 493 1740 2233 329 734 10632. ARAZİ ve DÜZENLEMESİ 1650 0 1650 1650 0 1650 0 0 03. İNŞAAT İŞLERİ TOPLAMI 13350 0 13350 8250 0 8250 5100 0 5100 1. Ana fabrika binaları 8200 0 8200 5500 0 5500 0 0 0 2. Harman hazırlama ve depolama 2250 0 2250 1250 0 1250 1000 0 1000 3. Ambarlar 1200 0 1200 200 0 200 1000 0 1000 4. Diğer inşaat işleri 1700 0 1700 1300 0 1300 400 0 4004. ULAŞTIRMA YATIRIMLARI 300 0 300 300 0 300 0 0 05. ANA. FAB. MAK. Ve DONANIMI 10430 34100 44530 7225 32480 39705 3205 620 3825 1. Yerli 3825 0 3825 3000 0 3000 825 0 825 2. İthal 0 31780 31780 0 31780 31780 0 0 0 3. Dış navlum ve sigorta 0 2320 2320 0 700 700 0 1620 1620 4. İthalat ve gümrükleme 2225 0 2225 1625 0 1625 600 0 600 5. Yurt içi taşıma ve sigortalama 819 0 819 600 0 600 219 0 219 6. Montaj 3561 0 3561 2000 0 2000 1561 0 15616. YARDIMCI İŞLETMELER MAK. Ve DONA. 9616 3891 13507 2353 3891 6244 7263 0 7263 1. Elektrik 3250 0 3250 1000 0 1000 2250 0 2250 2 Yakıt, hava 900 0 900 0 0 0 900 0 900 3. Buhar, su 1100 0 1100 400 0 400 700 0 700 4. Harman nakil sistemi 1250 1890 3140 650 1890 2540 600 0 600 5. Cam taşıma sistemi 1500 280 1780 0 280 280 1500 0 1500 6. El aletleri 250 0 250 250 0 250 1000 0 1000 7. Diğerleri 150 1456 1606 0 1456 1456 150 0 150 8. Taşıma ve sigorta 216 265 481 53 265 318 163 0 1637. TAŞIT ARAÇLARI 0 0 0 0 0 0 0 0 08. İŞLETMEYE ALMA GİDERLERİ 1658 0 1658 0 0 0 1658 0 16589. YAT. DÖNEMİ GENEL GİDERLERİ 2305 0 2305 1980 0 1980 325 0 32510. BEKLENMEYEN GİDERLER 5782 5436 11218 3139 5240 8379 2643 196 283911. YATIRIM DÖNEMİ FAİZLERİ 990 2720 3710 150 1370 1520 840 1350 2190SABİT YATIRIM TOPLAMI 46903 48621 95524 25540 44721 70261 21363 3900 25263

SABİT YATIRUM DÖKÜMÜ

188

5.9 İŞLETME SERMAYESİ

İşletme sermayesi , tesis işletmeye alınırken gerekli olan sabit veya hareketli stok seviyesini (ham, yarı mamul, yardımcı işletme malzemeleri, mamul maddeler) bulundurmak nakit ihtiyacını karşılamak, belli bir süre aralığı için personel ücretlerinin ve diğer işletme giderlerinin karşılanmasını sağlamak ve ayrıca müşteriye bağlı kalacak alacakların karşılığı olarak lüzumludur.İşletme sermayesi her yatırım için farklıdır. Üretimin karakterine , hammaddenin tedarik tarzına, pazarlama tekniği ve arz talep dengesine göre değişir. Örnek olarak bir cam sanayi için işletme sermayesi tespitini açıklayalım. Cam üretimine (net 40000 ton üretim) için lüzumlu hammaddeler, diğre girdiler ve stok miktarı tabloda gösterilmiştir. Bu tablodan görüleceği gibi ithal edilen girdiler için üç aylık stok, yerli temin edilen girdiler için 2 aylık stok ithal edilecek girdilerin akreditiflerinin açılması için gereken avans, (mal bedelinin %25 idir) müşteriye bağlı alacaklar(2 aylık satış hacminde) mamul stoğu (üretimin%5 i nispetinde ), 2 aylık personel ücretleri, enerji ve yakıt giderlerini karşılayabilecek nakit, ayrıca %13 nispetinde gayrimelhuz düşünülmüştür. 40000 ton net üretimin brüt geliri 160 milyon TL olan bu sanyi ekonomik bir şekilde çalıştırmak için takriben 54 milyon TL miktarına bir işletme sermayesine ihtiyaç vardır.

189

Giderler (ton başına)

Top. Yıl. İhtiyaç

Stok miktarı

Tutarı (1000TL)

1. Hammadde(yerli)

1,060 ton 42,400 ton 7066 ton 5750

Hammadde ithal 0,225 9000 2250 40502. İşletme

malzemesi375 TL 15000 TL 2500 TL 2500

3. Elektrik 90 TL 3600 - 600

Fuel- oil 0,40 ton 16000 ton 2000 ton 9504. İşçi ve personel

ücretleri80 TL 32000 TL - 540

5. Akreditif avansı - - - 1440

6. Müşteriye bağlı alacak

- - - 25000

7. Stok (mamul) - - 2000 8000

8. Gayrimelhuz9. Piyasaya borçlar

-

-

- - 4883

Toplam işletme sermayesi 53713

İşletme sermayesi hesabında dikkat edilecek bir husus vardır. O da, üretime giren fiziki inputların dökümü ve mamul mal gruplarına göre asgari stokların gösterilerek toplamlarının tabloya konulmasıdır. Tabiatıyla müşteriye bağlı alacaklar olduğu gibi müşteri avansları (malın satış politikası ve arz talep dengesine bağlıdır.) ve şirket borçlanmaları (şahıslardan, şirketlerden vadeli alımlar) olabilir. O takdirde bu iki kalemin toplamı, tabloya negatif olarak ilave edilebilir.

5.10.TOPLAM YATIRIM

Yukarıda sabit yatırım kalemleri verilmiş bulunan bir işletme için de ihtiyaç duyulan işletme sermayesi toplandığında, yatırım için gerekli kaynak miktarı bulunmuş olur. Bu gereken miktar paranın bir kısmı sermaye ile bir kısmı kredi ile karşılanacaktır. Finans kurumları, projenin karakterine göre, özkaynak kredi oranını 1 veya birden küçük bir oran beklerler. Bir yatırım kararı verirken bu oran mutlaka dikkate alınmalıdır.

190

Aşağıdaki tablo da toplam yatırım, kalemler ve zaman itibarı ile verilmiştir. Bu harcamaları karşılamak için de kaynak ihtiyaçları verilmiş, böylece kaynak/harcama tablosu oluşturulmuştur.

191

KAYNAKLAR (YATIRIM/TEVSİ YILLARI) İŞLETME YILLARI2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 2018 2019 2020 2021

1. SERMAYE 41218 16287 6495 0 25000 0 0 0 0 0 0 02. TAHVİL 25000 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 03. UZUN VADELİ KREDİ 40000 40000 0 0 0 0 0 0 0 0 0 04. ORTA VADELİ KREDİ 13844 50664 10368 5000 5000 0 0 0 0 0 0 05. KISA VADELİ KREDİ 0 19000 0 0 0 0 0 0 0 0 0 06. BRÜT KAR 28215 4312 26749 38190 40312 42417 44540 54743 56848 56848 56848 568487. AMORTİSMAN 11916 11916 27429 21859 21859 21859 21859 15288 15288 15288 15288 152888. KISA (azalma) 0 1082 10722 895 31 0 0 0 0 0 0 09. HAMMADDE (azalma) 3644 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 010. AKREDİTİF HES. (azalma) 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 011. ALACAK HES. (azalma) 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 012. MAMÜL STOK (azalma) 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 013. TAKSİDE BAĞLI GÜMRÜKLER 0 23280 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0TOPLAM KAYNAKLAR 163837 166541 81763 65944 92202 64276 66399 70031 72136 72136 72136 72136

HARCAMALAR1. SABİT YATIRIM 88856 110411 0 0 0 0 0 0 0 0 0 02. HAMMADDE (artma) 0 6000 1500 1600 800 400 400 400 400 0 0 03. YARDIMCI MADDE (artma) 1000 500 300 300 300 300 300 300 300 0 0 04. İŞLETME MALZ. (artma) 0 2900 300 100 100 100 100 100 100 0 0 05. MAMÜL STOK (artma) 0 0 1000 1000 1000 0 0 0 0 0 0 06. ALACAK HESABI (artma) 740 837 2822 200 200 200 200 200 200 0 0 07. AKREDİTİF HESABI (artma) 0 3800 9400 800 800 600 600 600 600 0 0 08. FİNANSMAN MASRAFLARI 11881 20266 33563 30560 24462 21478 17769 14032 12041 10442 9039 78299. ÇEŞİTLİ VERGİLER 0 0 0 0 74 4785 6023 10567 22403 23203 23904 2451010. TEMETTÜ 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 011. BORÇ ÖDEMELERİ 37976 8375 26680 27504 60586 24260 22241 12053 10053 9053 8053 591012. KASA (artma) 22284 6972 0 0 0 8273 14886 31779 26039 29438 31140 3388713. GÜMRÜKLERİN ÖDENMESİ 2100 5980 5958 3880 3880 3880 3880 0 0 0 0 0 TOPLAM HARCAMALAR 163837 166541 81763 65944 92202 64276 66399 70031 72136 72136 72136 72136

TEVSİ YAPAN BİR ŞİRKET İÇİN NAKİT AKIM TABLOSU

192

Bu tabloya ofis giderleri, ve genel giderler için bir karşılık koymak gerekebilir. Bilhassa ofis giderleri ile diğer genel giderlerin toplamının birim maliyetteki paylarının büyük olması halinde bu şarttır. Ayrıca ürünün piyasadaki pazarlama durumuna göre satılan mallar için bir miktar avans alınabileceği gibi, fiziki girdiler vadeli alınabilir. O takdirde piyasaya borçlanılır, bu da yabancı kaynak olarak dikkate alınır. Bu durumda işletme sermayesi gereksinimi azalır. Bu günkü şartlarda bütün süper market işletmelerinde işletme sermayesi negatifdir. İşletme sermayesinin tespiti ile yatırımın tümü tamamlanmış olur bu yatırımın finansmanı ve finansman kaynaklarının incelenmesi sonraki bölümde olacaktır.

5.11 PROJENİN İŞLETME DÖNEMİ BİLGİLERİ

Projenin işletme dönemi bilgileri, esas olarak; maliyet, satış giderleri, brüt kar, ödenecek vergiler ve karlılığı içine alır.İstihdam, sendikal uygulamalar, bölgesel yönetimlerin sektöre karşı tutumları işletmenin nihai karlılığında önemli rol oynadığı unutulmamalıdır. Gerçekçi gelir-gider durumunun ortaya çıkarılması, projenin ekonomik fizibilitesini ortaya koyar. Şimdi sıra ile bu konuları kısaca görelim.

5.11.1 İşletme Giderleri

İşletme giderleri, karlılığı doğrudan etkilediği için, vede bu maliyet unsurlarını kısmen yönetim kontrol edebildiği için en öncelikli incelenmesi gereken unsurdur.

Tesis işletmeye alındığında yıllık olarak kullanacağı hammaddeler, yardımcı maddeler, işletme malzemeleri, yakıt, enerji,su gibi fizik inputları satın alması veya kısmen üretmesi için harcama yapılması gerekir. Bu fiziki inputlar mal inputlarına göre ayrı ayrı belirtilip yıllık ihtiyaçlar bulunmalıdır. Yıllık ihtiyaçlar bulunduktan sonra bunların tedarik yerleri, tedarik emniyeti ve tedarik şartları tespit edilip birim satış fiyatları kullanılarak yıllık fiziki inputlar için harcanacak para hesap edilir.İmalatın (istihsal) yürütülebilmesi için lüzumlu bulunan direkt işçilik bil- fiil üretimde bulunan işçi miktarı ve bunlara yapılacak toplam ödemeleri kapsayacak şekilde hesap edilir. Bu ücretler genellikle saat ücretleri şeklinde hesap edilir. Ödenecek çıplak saat ücretlerinden başka, sosyal giderler yani sosyal sigorta işveren payı, işşizlik sigorta payı , yemek ücreti, yol masrafları ikramiye, doğum ölüm, kıdem tazminatları da direkt işçiliğin sosyal giderleri olarak gösterilir. Böyle bir gösteriş tarzı ek 1 de verilmiştir. Yukarıda sayılan gider kalemleri tabiatıyla direkt olarak üretim kapasitesine bağlı giderlerdir. Bu giderler tam kapasiteye göre hesap edilir. Diğer kapasite kullanımlarında doğru orantılı olarak bu girdiler için gerekli harcamalar bulunur. Bu giderler kapasiteye bağlı oldukları için değişken giderler adını alır.

193

Satış giderleri de üretim kapasitesine doğrudan doğruya bağlı olabilir. Satış iskontosu, ristürn, satış devamlılık primi, reklam masrafları, bayilik iskontosu gibi. Satış teşkilatı işletmenin ise satış masraflarının bir kısmı ( personel ve ofis) yarı değişken olur. Bu giderler hesap edilerek değişken giderlere eklenir.Ayrıca üretilen mamuller için özel tüketim vergisi ödeniyorsa , bu vergide doğrudan doğruya üretim miktarına bağlı olduğu için değişken gider olarak kabul olunur. Özel tüketim vergisi fabrika satış fiyatı üzerine eklenmekle beraber memleketimizdeki tatbikatında, alıcı mal için sadece ödeyeceği miktar yönü ile ilgilendiği için fabrikanın bu vergiyi bir maliyet unsuru şeklinde değerlendirmesinde mahsur yoktur.Değişken giderlerin mamul başına düşen kısmına sınai maliyet de denir. Değişken giderler kapasiteye bağlı olduğundan, sınai maliyet de kapasiteye göre değişir. Sınai maliyet yapılan her üretim için harcanan ortalama değişken giderdir. Fabrikanın hiçbir düzenini bozmadan yapacağı ek imalata harcayacağı giderlerin birim ek imalattaki payına yani kapasitedeki küçük bir artmaya tekabül eden toplam gider artışının (ki artan değişken giderlerdir) kapasite artış miktarına bölümüne marjinal maliyet denir. Bu da üretim kapasitesi ile maliyet eksenlerinde çizilmiş olan maliyet eğrisinin türevinden başka bir şey değildir. Değişken giderlerin kapasiteye göre değişimi lineer ise sınai maliyet ile marjinal maliyet eşit ve sabittir. Bir işletmede yarı değişken ve sabit giderlerde vardır. Yarı değişken giderlerin kapasiteye göre değişimin bilinmesi halinde bunlar sabit giderler şeklinde telakki olunurlar. Genellikle kapasiteye göre yarı değişken giderlerin değişimi önceden bilinmez. Sabit giderler ise şunlardır, bakım onarım, personel giderleri, amortismanlar, genel giderler, (bunlar, faizler, sigorta, kiralar, bina ve arazi vergileri, ofis giderleri, müteferrik masraflar). Bu giderlerden genel giderler, bakım onarım giderleri yarı değişkendir. Hatta personel giderleri de yarı değişken kabul edilebilir.Sabit giderler toplamı değişken giderler toplamı ile toplanarak tam kapasitede toplam giderler bulunmuş olur. Genellikle sermaye yoğun yatırımlarda sabit giderlerin en büyük kalemleri finansman giderleri ve amortismandır. Dikkat edilecek bir husus marjinal maliyetle birim toplam maliyet arasında farkın minimum hale getirilmesidir. Bu endirekt olarak birim sabit giderlerin minimuma indirilmesi demektir.Marjinal maliyet birim toplam maliyetin büyük bir kısmını teşkil ediyorsa, işletme, herhangi bir ekonomik krizde büyük sıkıntılara düşmez. Talebin azaldığı dönemlerde üretim kapasitesini düşürerek, stokun fazlalaşmasını önler bu kapasite düşüşünden dolayı da birim maliyetler fazla artmaz. Dolayısıyla işletme hayatiyetini muhafaza eder. İşletme sorumlusu, her an maliyeti nasıl düşürebilirim sorusunu sormak durumundadır. Fiziki girdileri daha az kullanmak, onları daha ucuza, mümkünse vadeli almak, sağlıklı biçimde finansman masrafı olmadan piyasaya borçlanmak stratejisini gütmelidir.

194

5.11.2. İşletme Gelirleri

İşletme gelirlerini büyük ölçüde Pazar tayin eder. Pazardaki fiyatları kontrol etmek veya manipüle etmek kolay değildir. Gelirin artışı ancak Pazar payının büyütülmesi ile mümkündür.

İşletme gelirleri çok yönlüdür. Bir işletmede üretim sonucu ham, yarı mamul, mamul malların satışından elde edilen gelirler olduğu gibi, hurda artık ve eskiyen makinelerin satışından elde edilecek gelirler olabilir. Buna ilaveten, işletmenin asli faaliyet sahası dışında da gelir elde edebilir, patent, know-how ve marka satışlarından(intengible rights, gayrimaddi haklar) elde edilecek gelirler de olabilir. Banka faiz ve ikramiyeleri de bu tür gelir addedilir. Önemli olan, işletmenin asli faaliyet sahasında yüksek gelir elde etmektir. Faaliyet dışı gelirler, asli faaliyet gelirlerine göre önemli bir oranda ise, işletmenin aksayan taraflarının olduğuna hükmedilir, ve bu aksayan taraflar araştırılır, giderilmesi için tedbirler ortaya konulur.

İşletmenin yıllara göre beklediği gelirler, mal gruplarına ve cinsine göre tasnif edilerek, satış miktarları ve birim fiyatları dikkate alınarak bir tabloda gösterilir. Genellikle gelir, tesisin üretimi ile doğru orantılı olarak düşünülür. Bu tabiatıyla stok seviyesinin sabit kalmasını gerektirmektedir. Stok seviyesi sabit ise işletme gelirleri kapasite kullanılmasıyla doğru orantılı olur. Önceki bölümlerde işletme gelirleri için düzenlenecek bir tablo verilmiştir. Yukarıda açıklanmış olan esaslar içinde bu tablo hazırlanır gereken yerlere açıklamalar konulur. Ve stok değişimleri için izahlar yapılır. İşletmenin satış gelirleri net olarak gösterilebileceği gibi, brüt gelirler ifade edilip, satış masrafları olarak gelir tablosuna negatif bir satır eklenebilir.

5.11.3. Proforma Kar ve Zarar Hesapları ve Nakit Akımı

Yukarıda anlatıldığı biçimde hesap edilen gelir ve giderler uygun biçimde bir tabloya dökülür. İşletmenin gelirleri türlerine göre ayrılır. İç ve dış satışlar, esas faaliyet gelirleri, işletmenin sağlığının derecesini göstermesi bakımından önemlidir. Bu ayrım bize işletmenin karlarının nereden kaynaklandığını, bu gelirlerin veya karların sağlıklı olup olmadığı ile ilgili yorum yapma imkanı getirir.Aşağıdaki tablo da bir şirketin gelir ve giderleri verilmiştir. Bu tablodan, şirket satışlarının yaklaşık %40 nın ihracattan kaynaklandığı görülmektedir. Satışlarının yaklaşık %70 mamullerden, %10 da yarı mamullerden oluştuğu anlaşılmaktadır.

195

İşletme gelir ve giderleri bulunduktan sonra işletme için proforma kar zarar hesapları yapılır. Bundan sonra yine proforma bilanço hazırlanarak şirketin menkul, gayrimenkul müktesebatı ile müşteriden alacakları ve kasa durumu (likidite sırası ile) ortaya çıkarılmış olur. Şimdi bu proforma kar zarar hesabının nasıl yapılacağını özet olarak görelim.

X Anonim şirketi 2007 yılı proforma kar/ zarar hesabıA. Satış gelirleri 1550

1. İç satışlar(net)800

a. Mamul 600

b. Yarı mamul100

c. Diğerleri 100

2. Diğer satışlar(net)600

a. Mamul500

b. Yarı mamul50

c. Diğerleri 50

3. Vergi iadeleri(mesela %25xdış satışlar) 150

B. işletme giderleri 1150

1. Değişken masraflar700

2. Yarı değişken masraflar100

3. Sabit masraflar 300

4. Diğerleri50

C. Brüt kar(A-B)400

1. Kanuni ihtiyat %5(brüt kar)20

2. Kurumlar vergisi %25x(C)100

D. Dağıtılabilir kar280

196

Kanuni ihtiyat yukarıda gösterilen brüt kar üzerinde %5 olarak ayrılır. ( kanuni ihtiyatlar sermayenin %20 sine ulaştığı an artık kesilmez). Kanuni ihtiyat brüt kardan düşürülmeden %20 kurumlar vergisi tatbik edilir. (eğer ortaklık kamu kuruluşu bir şirket ise kurumlar vergisi %35 tir). Kurumlar vergisine ilaveten bazen ilve oranlar eklenir. Vergilerin düşürülmesi ile stopajdan önceki kar bulunur. Kalan bu kar dağıtılacak ise %20 stopaj tatbik edilerek dağıtılabilir kar elde edilir. Dağıtılabilir karın bir kısmı dağıtılmayarak adi ihtiyat veya fevkalade ihtiyat olarak şirkette kalabilir. Diğer kısmı ise ortaklara ödenir. Ortaklar tekrar gelir vergisi vermek mecburiyetindedirler. Ortakların verecekleri vergi beyanlarında, gelirleri yanında, stopaj olarak ödediği vergileri düşer, kalan bir vergi çıkıyorsa onu da iki taksitte maliyeye öder. Proforma (aktif-pasifi gösteren) bilanço hazırlanmasında yine yukarıdaki bölümlerde de verilmiştir. Tabiatıyla bu tam bir işletme için verilen örnek bir bilançodur. Bunun birçok kalemleri atılarak(detaya inmeden) hazırlanması mümkündür. Bu bilançonun en az 3 yıl için hazırlanması halinde şirketin gidişatı hakkında bilgi vermek mümkün olacaktır. Kredi alınmasında bilanço mühim rol oynar şirketin sıhhati likidite testi yapılarak ortaya çıkarılır. Yani bilançodaki aktif kalemlerin ne kadar çabuk likit bir hale getirilmesi mümkünse şirket o kadar sıhhatlidir. Yine pasif kalemlerde ne kadar likidite durumu az ise şirket o derece sıhhatli olur. Şirketin bilançosunda görülen gayri- menkullerinin fazla olması şirketin kredi almasında (ipotek verebilmesinde) o kadar kolaylık doğurur. Proforma nakit akımı ve analizi yıllara göre yapılarak işletmenin oto-finansman gücü ödeyebileceği ana para ve dağıtabileceği karlar görülür. Yine yukarıda verilen nakit akım tablosunun neler ihtiva edeceği ve şekli hakkında bilgi verilmiştir. Yatırım süresinin uzun olduğu hallerde bu dönem için ayrı bir nakit akımı yaparak zaman aralıklarının küçültülerek finansman planlamasına kolaylık sağlanmış olur. Nakit akım tablosunda bazı hallerde net kar yerine brüt kar alınır ve harcamalar kısmına kurumlar vergisi, mali denge vergisi, stopaj eklenir. Tabiatıyla kaynaklar kısmında kanuni ihtiyatların eklenmesi gerekir. Royalti nin normal olarak maliyet hesaplarına intikal ettirilmesi uygundur. Bu bir maliyet unsuru şeklinde düşünülmelidir. Genellikle faiz ödemelerinde uzun ve kısa vadeli borç faizleri diye bir ayrım yapılmaz. Projenin özelliğine göre bu tablodaki bazı kalemler çıkarılır. Mesela, sabit değerlerin dökümü yapılacağına bir veya iki kalemde topluca gösterilmesi gibi.Temettü dağıtımı yapılmasının zorunlu olması (halka açık anonim şirketlerde, yapılan karın %25 i mayıs ayı içinde dağıtılması zorunludur) halinde kaynaklarla harcamalar arasındaki fark negatif olabilir ,fakat herhalde kümülatif kullanılabilir fonun negatif olmaması sağlanmalıdır. Aksi halde şirkete kredi veya başka finansman kaynağı bulmak lazımdır.Şirketin çeşitli üretim kapasiteleri için kar zararı hesap edilerek hangi kapasitede işletmenin başa baş noktasının olduğu bulunur. Bu başa baş noktasının tekabül ettiği kapasiteden az üretim yapıldığında şirket zarardadır. Bu kapasiteden fazla

197

üretim yapıldığında şirket karda dır. Birçok hallerde yatırımcı koyduğu sermayenin belli bir rant oranında çalıştığını görmek ister onun için düşünülen asgari kar miktarı (bu azami banka faiz oranıdır) sabit giderlere eklenir. Böylece ikinci bir başa baş noktası elde edilir. Aşağıdaki şekilde birinci ve ikinci başa baş noktaları verilmiştir. Bu ikinci başa baş noktasının küçük üretim kapasitelerinde çıkması tesisin ekonomik krizlerde veya aşırı rekabet şartlarında da hayatiyetini muhafaza edeceğini gösterir.

Şekil 6. Başabaş Noktaları (kapasiteleri)

5.12.PROJENİN FİNANSMANI

Projenin yapılması önemlidir, ama daha önemlisi, onun finanse edilebilmesidir. Finansmanın sağlıklı olması ve ileriki yılların nakit akımında problem görülmemesi gerekir. Projenin finansmanı üç alt bölümde incelenmektedir.

5.12.1 Finansman Planlaması

Projenin yatırım tutarı tespitinden sonra bunlara göre bu yatırım için harcanacak miktarlar bir tabloda gösterilir. Bu tablo aynı zamanda yatırımın zamanlama tablosudur. Yatırımın zamanlaması belli olunca bu yatırımı yapabilmek yani gerekli fonları bulabilmek için yapılan çalışma finansman planlamasıdır. Bir yatırımı gerçekleştirmek için esas olarak öz kaynaklar ve kredilerden istifade edilir. Öz kaynak şirkete ortaklar tarafından ödenen sermaye ile verilen menkul ve gayrimenkullerdir. Şirket yeni kurulmamışsa şirketin bünyesinde birikmiş

198

olan amortisman ve ihtiyatlarda öz kaynak olarak alınır. Türk ticaret mevzuatına göre de şirket tarafından ihraç olunan tahviller öz kaynak muamelesine tabidir. Krediler: krediler çok çeşitlidirler iç ve dış krediler olduğu gibi bunların ödeme sürelerine bağlı olarak uzun vadeli krediler, (yatırım kredisi) orta vadeli krediler (yatırım ve işletme kredileri) ve kısa vadeli krediler (ticari kredi) olabilir. Teşvik tedbirlerinden gümrük muafiyeti kredi hibesi olarak ve gümrük taksitlendirmesi de orta vadeli kredi gibi düşünülebilir. Yatırım indirimi de işletme döneminde bir finansman kaynağıdır. Devletin sağladığı bazı imkanlar indirekt olarak projenin finansmanını kolaylaştırıyorsa, bunlarda hibe veya kredi şeklinde düşünülebilir. Uzun vadeli yatırım kredileri Sınai Yatırım ve Sınai Kalkınma Bankalarından temin edilebilir. Bu bankalardan hem döviz kredisi ve hemde TL kredileri temin edilebilir. Diğer bankalar da yatırım kredisi verebilmektedirler.Projenin finansmanı esas olarak iç ve dış harcama finansmanı şeklinde alınmalı ve yatırım için gerekli paranın zamanlama tablosuna uygun olacak şekilde temini yapılmalıdır. Nakit akım tablosunda kaynaklar bölümünde görülen öz kaynağı yıllara göre temini (sermaye artırım veya taahhütlü tahvil çıkarma gibi) kredilerin alınabilme zamanları tespit edilerek işlenmelidir. Kredilerin alınabilmesi hem zaman ve hem de şirketin öz kaynaklarını kullanma durumlarına bağlıdır. Bir başka deyimle hiç öz kaynak kullanmamış bir şirkete borç almak mümkün değildir. Şirketin mevcut ve yaptığı yatırım ek bir yatırım ise şirketin alacağı borçları zamanla ödeyip ödeyemeyeceği araştırılır. Bu araştırma esas olarak bilanço ve kar zarar hesaplarının incelenmesi ile yapılır. Bir şirketin borçlanması faaliyette bulunduğu sektörün karakterine de bağlıdır. Mesela bir çelik endüstrisinde borcun öz kaynağa oranı 60:40 olabilirken bir pulluk üretim tesisi için bu oranda kredi alabilme imkanı pek yoktur.

5.12.2 Finansman Kaynakları

Projenin finansmanı için öz kaynak olarak iç ve dış krediler ile devletin tanıdığı teşvik tedbirleri düşünülür. İç ve dış krediler, uzun vadeli (5 yıldan uzun) krediler , orta vadeli krediler (5yıl a kadar vadeli) kısa vadeli krediler (bir yıl ve daha kısa süreli ticari krediler) dır. Dış krediler uzun ve orta vadeli krediler olabilirler ve genelde muteber bir banka aracılığı ile kullanılabilirler.Yabancı bankaların Türkiye’deki gayrimenkulleri ipotek alabildikleri için, yabancı banka işletmelere doğrudan finansman sağlayabilirler.Dış finansman kaynakları IFC , Eximbank, Avrupa Yatırımlar Bankası, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası(döviz kredisi verir) sayılabilir. Supplier’s Credite denilen firma kredileri de yine izne bağlı olup genellikle büyük avantaj taşımazlar. Makine ve ekipman fiyatları da şişirilmiş olur ve alışta bir kayıp doğar. Orta vadeli krediler bütün milli bankalardan ve dış finansman

199

kaynaklarından temin edilebilir. Türkiye’ de bütün milli bankalar plasmanlarının %10 u nispetinde orta vadeli kredi vermeye selahiyetlidirler. Ticari krediler kısa vadeli krediler olup şirketin kuvvetli olduğu senelerde düşük, zayıf olduğu yıllarda yüksek faiz oranı taşırlar. Genellikle pazarlık mevzuu olur. Aslında faiz oranı sabit olmakla beraber kredi verme anında alınan vergi, resim harç ve komisyonlardan ötürü görünür faiz oranı yükselmektedir. Kısa vadeli krediler %14 ila %22 arasında şirketlerin kuvvet nispetlerine göre değişebilir. (%14 olması halinde açık hesap çalışması vardır. ) Bu yüzdeler sabit olmayıp zaman zaman değiştirilmektedir. Bankalardan alınan kredilerin geri ödeme şartları da nakit akımını önemli ölçüde değiştirdiğinden, kredi görüşmelerinde kredi şartları kesinliğe kavuşturulmalıdır. Banka, genelde işletmenin her üç ayda bir anapara geri ödemesi ile oluşan faizi tahsil etmek ister. Yatırımcı için en önemli konu işletmenin kara geçtikten sonra faiz ve anapara geri ödemesinin yapılmasıdır.

5.12.3 Finansmanla İlgili Genel Hükümler

Dış kredilerin alınması belirli bir rakamın üstünde Hazine Müsteşarlığının tasvibine bağlıdır. Türk parasının konvertible olması sonrası, firmaların da ipotek vererek dış kredi almaları mümkündür. Genelde bir aracı banka istenmektedir. Hazine Müsteşarlığı faiz oranını ve ana para ödemeler miktarı ile süresini inceler uygun gördüğü takdirde bu kredinin 6224 sayılı Yabancı Sermaye Teşvik Kanununun hükümleri içerisinde yurda getirilmesine izin verir. Burada müsteşarlık kredinin faiz ve ana parasının zamanında transfer edileceğine, şirket ise bunun eşdeğer miktarının zamanında bankaya yatırılacağını garanti ederler. (şirket garantisi, teminat mektupları ile yapılır). Kredilerin faiz oranları %7,5 -%9,5 arasında olup ödemesiz devre de taşıyabilir. Döviz kredisi Sınai Kalkınma Bankasından alınıyorsa, önce yatırımın teşvik belgesi alınmış ve üzerine de bu gibi kredilerden istifade edilebileceği kaydının konulmuş olması gerekir. Böyle bir proje banka uzmanları tarafından incelenerek, uygun görüldüğü takdirde kredi verilir. Kredinin faiz oranı %10 civarındadır. 6’şar aylık taksitler halinde faiz ve ana para ödemeleri yapılır. Banka kredilerinde ödemesiz devre genellikle 2 yıldır. Kredi alma imkanı ve kaynakları muhtelif ise alınacak kredilerin yine bir mukayesesi yapılır. Bu mukayese bugünkü değere indirilerek yapılır. Bu değer ilk alınan krediyle karşılaştırılır. Bugünkü değer şöyle bulunur;

Muhtelif kredilerin bugünkü değeri bulunduktan sonra uygun olan kaynak seçilir. Burada n, kredinin ödenme süresidir . Eğer kredinin ödemesiz bir n /; periyodu (yılı) varsa o takdirde formülde şöyle yazılacaktır;Burada, bankanın

200

faizi peşin aldığı varsayımı var. Aslında faiz oluşunca alınması gerekirken, banka rantını artırmak için ilk yılın faizini peşin almaktadır.

Yukarıdaki denklem finansman kaynağının toplam maliyetini ifade etmektedir.Toplam maliyet mukayeseye esas yapılmalıdır.

5.13.FİZİBİLİTE (YAPILABİLİRLİLİK)

Buraya kadar anlatılanlar, bir yatırımın teknik olarak yapılıp yapılamıyacağını, ekonomik olup olmayacağı, onun finanse edilip edilemeyeceğini görmek ve buna göre karar vermek içindi. Bazı yatırımcılar bu anlatılanları bilmeden genelde şuur altında yaptıkları analizle yatırıma karar verebilirler. Bu tür çalışma , yatırım kararları vermedeki isabetsizlikleri asgariye indirir. Dört önemli yapılabilirlilik söz konusudur. Bunlar, Teknolojik, Mali, ekonomik, idari (mevzuat) yönünden projenin yapılabilir olması gerekir.

5.13.1 Teknik Fizibilite

Yatırım projesinin teknolojik olarak yapılabilmesi en önemli konulardan biridir. Bu konuda know-how var mı, teknolojinin gerektirdiği iş gücü mevcut mu, konuları ilk incelenecek hususlardır. Bunlar yoksa projenin yapılabilir olmasından bahsedilemez. Teknolojik fizibilite, know-how, teknik işgücü eksikliğinden doğuyorsa, bu eksiklikleri giderme yolları vardır. Know-how satın alınabilir, teknik iş gücü de eğitim yolu ile kazanılabilir. Tabiatıyla bu maliyetli olup, bedeli projede gösterilmelidir.Kalkınmakta olan ülkelerde know-how ve teknik yardım desteği bulmak oldukça pahallıdır. Bu maliyetten kaçınanlar, ürün kopyalamasına gitmişler, o sektörde çalışan kişileri transfer ederek üretime geçme yollarını aramışlardır. Bu gün fikri mülkiyet (intellectual properties) hukuki düzenlemeleri ile Know-How ve teknik bilgiler patentlerle korunduğundan gelişmekte olan ülkeler bu yola pek başvuramamaktadırlar.

5.13.2 Mali Fizibilite

Yapılmış bulunan proje, öz kaynak ve yabancı kaynaklarla finanse edilebiliyorsa, projenin mali fizibilitesi var denilir. Özkaynak tespiti, işletmeye ortak olacakların başlangıçta koyacakları sermaye ile yapılır. Bu tespitin yanlış, veya eksik yapılmamış olması esastır. Projede öngörülmemiş sermayeyi ortaklardan talep etmek her zaman zorluklar içerir. Yabancı kaynak temin edebilmek de kolay değildir. Her şeyden önce bir kaynak kullanım (faiz) bedelinin karşılanması yanında borç alınacak kuruma verilebilecek güvencenin

201

var olması gerekir.Bir projenin başlangıcı, mali fizibilitenin var oluşu iledir.Proje fevkalade karlı olabilir, ama mali yönden gerçekleşmeyebilir. İşte o zaman, projenin mali fizibilitesi yok denilir.

5.13.3 Ekonomik Fizibilite

İşletmenin ekonomik ömrü içinde ortaklarına sağlayacağı kar payları, risksiz yatırımların (banka faizi) getirisinden fazla ise, iç karlılık oranı mevcut tesislerin iç karlılık oranları ile mukayese edilebilir mertebede ise bu projenin ekonomik fizibilitesi var denilir. İç karlılık oranı dışında, yatırımın geri dönüş süresi, sermayenin geri dönüş süresi, kara geçişin ne zaman sonra olacağı da yatırımın ekonomik fizibilitesinin tespitinde rol oynar. Yatırımın ekonomik ömrü sonundaki hurda değeri de gözden uzak tutulmamalıdır.

5.13.4 Mevzuat Yönünden Fizibilite

Çevre bilincinin gelişmesi, bir çok yatırımın ancak özel bazı yerlerde yapılabilmesi durumu ortaya çıkarmıştır. Yatırımın yapılmak istendiği yerde yerel yönetimin tutumu, mevcut mevzuat, teşvikler,genel yönetimin çıkarmış olduğu kanun ,yönetmelik, ve yönergelerin incelenmesinden sonra, bu yörede sakınca yoksa, projenin mevzuat yönünden fizibilitesi var denilir. Bir yatırımın ortakların isteği doğrultusunda belirli bir yere yapmak sayısı ellileri bulan müsaade yazılarına ihtiyaç vardır.En problemlisi, o yer için çevre etkileşim raporu (ÇET raporu) almaktır. Çevre Etkileşim raporu almak fevkalade zorlaşmış olup aylarca bir zaman alabilmektedir. Önemli büyük yatırımlar hariç, yatırımların organize sanayi bölgelerinde yapılması bir çok mevzuatın aşılmasını sağlar. Ülkemizde bazı ihtisas organize sanayi bölgeleri vardır. Örneğin, deri imalatı projeniz varsa, İzmir, menemen ,veya, İstanbul, tuzla deri organize sanayi bölgesini seçmelisiniz. Ancak çok büyük projeler, organize sanayi bölgelerine sığmayabilir. Böyle büyük projelerde de yukarıdaki zorlukların aşılması gerekecektir.

202

5.14. BÖLÜM ÜZERİNE PROBLEMLER

1.Bir yatırım 10000 birimlik olup iki yılda eşit harcamalarla gerçekleştirilmektedir. Bu yatırımın yıllık işletme maliyeti 1000 birimdir. Ayni üretim ve kapasite için bir başka yatırım 12 000 birim olup o da iki yılda eşit harcama ile gerçekleştirilmektedir. Yıllık işletme gideri de 800 birimdir. Reeskont faizlerinin %5 , %10 , %15 olması durumunda hangi yatırım tercih edilmelidir.

Çözüm

Bu iki yatırım bugünkü maliyet yönünden incelenmelidir. Faizlerin %5 olması halinde

Bu faizde B yatırımı daha uygun görülmektedir. Faizlerin %10 olması halinde

Bu takdirde A yatırımı tercih edilmelidir. Faizlerin %15 olduğu bir ortamda

Bu faizde de, bundan yüksek fazide de A yatırımı tercih edilmek durumdadır.

203

2.Yukarıdaki problemi A yatırım miktarının 120 000 birim, işletme giderlerinin 12000, B yatırımının 90 000 işletme giderlerinin 9000 birim, her iki yatırımında üç eşit miktarda üç yılda bitirildiği kabulü ile çözünüz.

3.Bir fabrika için koordininatları verilen 6 noktadan fiziki girdi taşınmaktadır. Taşıma ücretleri birim mesafe başına sırası ile 4, 6, 7, 12, 1, 15 ,birimdir. Taşıma maliyetlerini minimum yapan kuruluş yerinin koordinatlarını bulunuz.

4.Problem 3 teki taşıma maliyetlerinin mesafenin karesi ile orantılı olması halinde çözünüz.

1. Bir fabrika 6 yerden hammadde kullanmaktadır. Bu noktaların koordinatları (-2,2), ( 3,4), (5,-2), (7,0), (-1,-3), (0,0) birim navlunlarda sırası ile, 3,5,2, 6, 1, 4 tür. Fabrika kuruluş yerinin koordinatlarını bulunuz.

2. Yukarıdaki problemi, taşıma maliyetlerinin, mesafenin karesi ile orantılı olması halinde çözünüz.

204

6.YATIRIM KARARI VERME TEKNİKLERİ

Risk alan yatırımcıların menkul kıymetlere yatırım yapabileceği gibi gayimenkul (maddi) yatırımlar da yapabilir. Yukarıdaki bölümlerde sabit yatırımların planlanması ve değerlendirilmeleri anlatılmıştı. Burada kısaca, risk, risk çeşitleri anlatıldıktan sonra risk taşıyan, tahvil ve hisse senedine yapılacak yatırımlar ile sabit tesis yatırımlara karar verme yolları değerlendirilecektir.

6.1YATIRIMLAR DA ÇEŞİTLİ RİSKLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Yatırımlarda öne çıkan risklerden önemli olanlar, şöyle sıralanabilir

Fiyat RiskiFiyatların zaman içinde değişmesi beklenir. Malların ve hizmetlerin fiyat

değişiminin genel ölçüsü, Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) ile Tüketici Fiyat Endeksleridir (TÜFE) Ülkemizde fiyat endeksleri yapısında 500 civarında mal bulunmaktadır. Bu malların her ayın iki belirli tarihinde fiyatları alınır. Fiyatların malın üretici veya satıcılarını temsil edebilen kaynaklardan alınmasına özen gösterilir. Tabiatıyla büyük alımlar, mevsiminden önce gelen tüketim mallarında piyasadaki arz sınırlı olduğu için fiyatları da yüksektir. Fiyatların genel yükseliş trendleri bütün dünyada yaygındır. Buna enflasyon diyoruz. Ancak baz ve türev menkul kıymetlerin fiyat artışları ÜFE veya TÜFE’ye yansımamaktadır. Bu malların borsa değerleri olup, historik değerleri bu kurumun kayıtlarından veya aracı kurumlardan temin edilebilir.

Baz ve türev menkul kıymetlerin fiyat artışları önemli dalgalanma gösterebilir. Dünya ekonomik konjöktüründen dahi etkilenebilir. Firmalar bu dalgalanmadan en az etkilenmek için çeşitli tedbirler alırlar. Hisse senet değerlerinin yükselmesi, düşmesi, bono tahvil piyasalarındaki faizlerin değişimi önemli oranlarda olabilir. Bu fiyat dalgalanmasına volatility denmektedir. Bu tür pazarın hakim olduğu yerlere volatile markets adı verilir.

Hiçbir kimse geleceği tam olarak göremez, ama geleceğin fiyat yapısına yapacağı tahmin katkısı ile piyasanın oluşmasına yardımcı olur. Piyasa aktörlerinin verdikleri tahminleri birer vektör çokluk kabul edersek, piyasanın hareketi bu vektörlerin bileşkesi yönünde hareket edecektir. Fiyat riskleri tanımlanırken sayısal olarak ya fiyatların artış miktarı veya fiyat artışlarının oranları şeklinde ifade edilirler.Taşınacak risk fiyat değişimlerinin standart sapması olarak hesap edilir.

Pazar Riski: Hisse senedi veya portfolyösünün değerinin finansal piyasaların değişmesi sonucunda değer kaybetmesinden kaynaklanabilir. Bu üretilen ürüne talebin büyük çapta değişmesi, Bu riskin yönetimi genelde öngörü

205

veya önsezi ile Pazar değişimini görerek ürün üretim kompozisyonunda değişikliğe gidip yeni pazarlar bulmak, dışa açılmakla yapılabilir. Yatırım bir menkul değerler portföyü ise, Pazar riskinin yönetimi baz menkul kıymetleri çeşitlendirmek, farklı teknolojilerde hisse senedi tahvil almak, zora gireceği anlaşılan şirketlerin menkul kıymetlerini swap yapmak veya vadesine göre (değer kaybını önlemek için) opsyon satın almak yolları ile yapılır, böylece bu riskler minimize edilebilinir.

Faiz Oranı Riski: Bir yatırım, çok ender olarak sadece özkaynaklar ile yapılır.Yatırımlarda kredi kullanımı çok yaygındır. Genelde faiz oranlarının yükselmesiyle sabit yatırımların toplam değeri projede öngörülemeyen biçimde büyür .Kaynak bulunamaması halinde proje mali fizibilitesini kaybedebilir. Faiz oranları artığında sabit getirili finansal araçların (bono-tahvil) değer kaybetmesi ortaya çıkar. Risk ölçümü yine faizlerin zaman içindeki değişimin standart sapması olarak bulunur.

Sermaye Riski : Sabit yatırımlarda toplam giderlerin karşılanması için, ortaklar tarafından bir sermaye taahhüdü yapılır. Taahhütlerin miktar ve zamanlaması önemlidir Proje de öngörülemeyen harcamalar çıkması halinde ilave sermaye ihtiyaçları ortaya çıkar. Sermayenin tamamlanamaması halinde ortaya sermaye riskini çıkarır. Yetersiz sermaye her yerde şirket önüne bir engel olarak çıkar. Yatırımlar şirketlerin hisse senetlerinden oluşuyorsa Borsa endekslerinin genel düşüşü ile şirketin özelliğine göre hisselerin değer kaybetmesi de bir sermaye riskidir.Bu risk aslında iki bileşenlidir. Birinci bileşen, şirket yönetimi ile ilgili olandır. Bunda daha verimli olmak, ürün çeşitliliğine gitmek pazar payını büyütmek, kısacası karlılığı artırmaktan geçmektedir. İkinci bileşe genel ekonominin performansı ile ilgili olandır. Bu tür genel ekonomik gerilemede ürünlerin dışarı pazarlara satılması bir çıkış yoludur.

Döviz Riski: Şirketin döviz borçlarının karşılığının kurun yükselmesi ile birlikte artmasıdır. Açık pozisyon taşıyan firmalar, bulundukları ülkenin parasının dışında borçlanmaları bu riski ortaya çıkarır. Bu tür risklerden korunma aşağıda daha detaylı olarak anlatılacaktır.Yatırımlarda döviz bileşen büyük olduğu müddetçe, projede döviz riski olacaktır.Bu risk de dövizin ay veya günlere göre yüzdelik değişiminin standart sapması ile bulunabilir.

Mal-Emtia Riski: Şirketin ana hammadde girdilerinin fiyat değişimleri, üretimi riske sokar, karlılığı aşağıya çeker.Böyle risklerin varlığında ana girdilerin fiyat stabilitelerini temin etmek ve bu değişimlerden sakınmak için future, forwards, opsyon satınalmalara başvurularak, maliyetlerde de bir istikrar elde edilir.Bu konudaki risk de fiyatların zaman içindeki değişimlerin standart sapması şeklinde hesp edilir.

206

Kredi Riski: Şirketin aşırı borçlanması, onun yeni kredi alma imkanlarını ortadan kaldırır. Şirketin kredi reytinginin düşmesi, yeni kredi alma imkanını zayıflatır. Böyle durumlarda ,yönetim, sermaye artırımına giderek şirket reytingini yukarıya çekmelidir.İşletme sermayesini minimize etmeğe çalışmalıdır. Şirket alacaklarını daha kısa vadede tahsil etmeğe çalışılmalıdır.

Likidite Riski: Şirketin likidite oranının düşmesi ile, cari yükümlülüklerini zamanında yerine getirememe durumunu ortaya çıkarır. Buna da kısaca likidite riski denilmektedir.Böyle bir risk şirketin itibarını düşürür kredi riskini büyütür.Bu riskin yönetiminde mal veya hizmet satışını peşine çevirmek, Asit test rasyosunu büyütmek stok devir hızını artırmak gerekir.

Operasyonel Risk : Şirketin işletmesinde doğabilecek verim kaybı, insan hataları, kalite zaafı, operasyonel riski ortaya çıkarır.Bu tür riskler işletmenin önemli ölçüde gelir kaybına yol açabilir.Risk yönetimi şirket idaresinin üst yönetimini yeniden şekillendirmek ile yapılır. Ayrıca uluslar arsı kalite ve standartlara uyum göstermekte riski azaltıcı etki eder.

Hukuki ve İdari Risk : Zamanla kanun, yönetmelik ve yönergelerin değişmesi işletmenin üretimi için kısmi bir engel oluşturabilir. Öyle bir durum işletmenin karlılığını derinden etkileyebilir.Çevre koruma dolayısı ile değiştirilen çalışma şartları, ve yönetmelikler, bazı tesisler için önemli risk doğurmuştur.Bu tür risk yönetimi en zor olanıdır.Üretim tesislerini farklı yerlerde konuşlandırmak çözüme katkı sağlayabilir.Çarpıcı bir örnek, bugün artık, büyük yerleşim alanları yakınında çimento fabrikası kurma izni almak mümkün değildir.

İş Riski: Globalleşen dünyada konjöktürden doğabilecek iş riskleri işletmenin karlılığına önemli oranda etki edebilir. 2008 yılı genelde bütün ülkelerde bir iş riski doğurmuştur. Bazı tesisler kapanmış bazıları büyük zararlara uğramışlardır.

Stratejik Risk: Bazı iş kollarında büyük çapta yatırım yapılabilir. Bu tür yatırımların başarısı ve karlılığı büyük belirsizliklere düşebilir. Böyle durumda o sektörden tamamen çekilme gerekebilir. Yani tesis kapatılır. Şirket tasfiyeye girer. Son yıllarda yapılan bio-dizel yatırımları, ürüne getirilen yüksek orandaki ÖTV (özel tüketim vergisi) ürünün satış potansiyelini ortadan kaldırmış, onların kapatılması kaçınılmaz olmuştur.

Teknolojinin değişimine ayak uydurma kaçınılmazdır. Siyah beyaz televizyon devrinin kapandığı, bu televizyonlar için üretilen tüp imalatının LCD ile değiştirme yatırımını yapmayan tesisler kapanmaya mahkûm olacaklardır.

İtibar Riski: Bazı durumlarda şirket yönetiminin yanlışları o şirketin itibar kaybetmesine yol açabilir. Bu riskin tek başına en büyük risk olduğuna inananlar

207

çoktur.Bir holding ile ilgili bir kötümser haber, onun hisselerinin borsada önemli ölçüde değer kaybına yol açtığı çok sık görülmektedir.Bu tür risk küçük yerleşim bölgelerinde daha çoktur.Haksız yere çıkarılan söylentiler, tedbir alınmadığında şirketin itibar kaybına yol açar, bu da hisselerin değer kaybını getirir.Bu risk daha çok halkla ilişkilerin etkin halde tutulması ile azltılabilir.

6.1.1 Riski Azaltma

Yatırımların gerçekleştirilmesi sürecinde, doğabilecek riskleri azaltmanın esas yolu, proje maliyetinin büyük bir kısmını öz kaynaklara dayandırmaktır. Kredi taahhütlerinin sağlam esaslara bağlanmış olması, projenin öngörülen zaman içinde bitirilip üretime geçmesi, bir çok riski küçültür.Projenin gerçekleştirilme süresi uzadıkça, finansman giderleri büyür, o borcun faizini ve ana para taksitini ödemek için yeni borç alınır. Borç sarmalına girildiğinde projenin mali ve ekonomik fizibilitesi ortadan kalkar. Yatırımın menkul kıymetlerden oluşması halinde, riski azaltma her getiri düzeyi için en düşük riske sahip portföylerin minimum varyans setinden oluşacağı açıktır. Minimum varyans setinin dışında kalan portföylere de etkin portföy seti denilmektedir. Bir başka deyişle etkin portföy seti, minimum varyans setinin bir alt seti (sub-set) dir.

6.1.2 Risk - Getiri Bağlantısı

Risklerin sıfır olduğu yerde nema’nın az ve de yararlanmanın da çok daha az olacağı bir gerçektir. X ışınlarına maruz sağlık personeline daha fazla ücret verilir. Daha erken emeklilik yaşına ulaştırılır. Polis, asker can güvenliği yönünden daha fazla risk taşıdığından, diğer memur sınıflarına göre daha çok maaş ve ek ödemeler alırlar. Sosyal yaşamdaki bu ücret-risk bağlantısı ekonomide de aynen vardır. Risk büyüyorsa getiri beklentisi de büyür.

Menkul kıymet alımında kısa vadeli hazine bonosu almak hiçbir risk taşımadığı için bu yatırımın getirisi, risk taşıyan diğer menkul kıymetlere göre daha az bir miktar olacaktır.

Elindeki parayı piyango, Loto, toto veya at yarışına yatıran kişi çok büyük bir ihtimalle yatırdığı parayı kaybedecektir. Çok küçük bir ihtimal ile koyduğu parayı getirisi ile beraber geriye alabilecektir. At yarışına giden kişi atları tanıyorsa, kendisi kazanacak atı belirler ve onun üzerine oynar. Burada kendi bilgisi ile diğerlerinden duyduğu, edindiği bilgiyi kullanarak, doğru karar vermeye çalışır. Piyango, toto böyle değildir. Rastgele sayılar ile size bir getiri düşebilir. Ama ona getiri alamamanız ve koyduğunuz parayı kaybetmeniz çok büyük ihtimal dahilindedir.

208

6.2 MENKUL YATIRIMLARA KARAR VERME

Menkul kıymetlere yatırım kararı, o menkul kıymetin bugünkü değeri, hedef tarihte muhtemel veya bilinen değeri, bu süre zarfındaki getirisi beraberce beklenilen kar oranında iskonto edilmesi ile bulunacak değerden daha düşük fiyata alabilmeyi içerir. Bu menkul kıymetler risk taşıdıklarına göre, bu riskin ne olacağını da hesap etmek gerekiyor.Yatırımcı belirli bir risk oranını geçmemek üzere, menkul kıymetlerden portföy düzenlemek ister. Bu yolla kendisinin belirlediği bir risk oranında maksimum kar etme yollarını aramalıdır.

Hiçbir kimse geleceği tam olarak göremez, ama geleceğin fiyat yapısına yapacağı tahmin katkısı ile piyasanın oluşmasına yardımcı olur. Piyasa aktörlerinin verdikleri tahminleri birer vektör çokluk kabul edersek, piyasanın hareketi bu vektörlerin bileşkesi yönünde hareket edecektir. Fiyat riskleri tanımlanırken sayısal olarak ya fiyatların artış miktarı veya fiyat artışlarının oranları şeklinde ifade edilirler. Bir örnek ile açıklayalım. Aşağıdaki tablo bir elektronik firmasının aylık bazda hisse senetleri fiyat değişimini vermektedir. Aylık Getiriler oranı, iki ardışık ay getirilerinin birbirine bölünmesinden bir çıkarılarak yapılır.

denkleminde : getiri oranı, iki ardışık dönemdeki

hisse senedi fiyatlarıdır.

Aylar Fiyatı Getiri Oranı %

1 51.2 - - -2 53.1 3.71 2.49 6.203 57.2 7.72 6.50 42,.254 57.2 - -1.22 1.495 59.0 3.14 1.92 3.696 59.1 0.17 -1.05 1.107 60.2 1.86 0.64 0.418 59.0 -1.99 -3.21 10.309 57.0 -3.39 -4.61 21.2510 53.0 -7.02 -8.24 67.9011 55.0 3.77 2.55 6.5012 58.0 5.45 4.23 17.89

Tablo (6.1 ) Bir elektronik firmasının aylık bazda hisse senetleri değişimleri

209

Bu tablodan ortalama getirinin %1.22 olduğu (getiri oranlarının aritmetik ortalaması) görülmektedir. Bu ortalamaya µ diyelim. Getiriler serisinin standart sapması ise varyansı dir. , getiri ortalamasından her bir getirinin sapması bulunup, karesi alınarak toplanmasının n-1 adede bölünmesi ile bulunur. Örneğimiz için bu oran

178.98/11 =16.27 olup

Varyans 0.0016.2 , bunun kare kökü de yani standart sapma %4.03 olmaktadır. Bu standart sapma riskin sayısal ifadesi olarak kabul edilir. Yani bu yatırımcı %4.03 ihtimalle servetini kaybedecektir kabulü yapılıyor. Yukarıdaki örnek, fiyatı belli bir menkul kıymetin(bir hisse senedinin) risk hesaplaması idi. Aşağıda, çeşitli oranlarda risk taşıyan menkul kıymetlerin toplamının riski bir örnek ile açıklanacaktır

Bir örnek hesaplama;

Bir kimsenin 1000 birimlik bir menkul kıymet yatırımı yapmak istediğini düşünelim. O gün baz menkul kıymetlerin getirisini, ve risk oranları aşağıdaki tabloda verildiği gibi olduğunu varsayalım.

GETİRİ ORANI RİSK ORANIHAZİNE BONOSU %10 -BANKA HESABI %12 %10TAHVİL %15 %20HİSSE SENEDİ %30 %40

Bu yatırımcı %26,5 e kadar risk almaya hazır olup getiriyi maksimum yapmak istemektedir. Her bir menkul kıymetler ne kadar olmalıdır. Bu yatırımcı banka hesabıyla hazine bonosuna ayrılacak meblağın %25 den az olmasına, tahvil miktarının hisse senedinin yarısına eşit olmasını da istemektedir. Talep maksimum getiri için her bir kıymetten ne kadar almalıdır?

Çözüm;

Hazine bonosu miktarı % olarak xBanka hesabı % olarak yTahvil miktarı % olarak zHisse senedi miktarı % olarak k olsun.

Buna göre x+y+z+k=1 y+x 0,25

210

2z=k

olması gerekmektedir. Getiri ve risk denklemleri ise;

R= 0,265= 0x + 0,1y+0,2z +0,4kGetiri G= 1000 ( 0,1x+0,12y+0,15z+0,3k)G , Fonksiyonu maksimum olmalıdır. Burada verilen kısıtlama fonksiyonları problemi deterministik yapmaktadır. Hazine bonosundan %10, banka hesabına %15,tahvile %25, hisse senedine %50 yatırdığında risk %26,5, getiride 215,5 birim olmaktadır. Bu örnekte 2z=k kısıtlamasını kaldırdığımızda denklemler,

R= 0,265= 0,1y+0,2z+0,4k y+x=0,25G=1000 ( 0,1x+0,12y+0,15z+0,3k) olur

Burada her bir değişken pozitif olduğu unutulmamalıdır. Y=0.2 olarak alındığında, x=0.05, k=0.475, x=0.05 , z=0.275 getiri 212,75 olmaktadır. Bu getiri maksimumudur?. Y=0.1 olduğunda, z=0.225, k=0.525 x=0.1 getiri de 218,25birim olmaktadır. Y=0 olarak kabul edilirse x=0.25, z=0.175, k=0.575 getiri de 223,75 birim olarak karşımıza çıkmaktadır.Demek ki, bu yatırımcı %26,5 risk taşımak istediğinde getiriyi maksimum yapmak için banka hesabı açtırmaması lazım. Bu problemde 4 bilinmeyene karşılık 3 denklem var. Getiri fonksyonunu (x,z,k yı yok ederek ) sadece y ile ifade edersek

G=223.75-55y Bulunur. Bunun maksimum değeri 223.75 olup y nin sıfır olmasını gerektirir.Tekrar ayni sonuç elde edilir.Aynı yatırımcı %25 kazanmak istediğinde ne kadarlık bir risk taşıyacaktır?Bono ve banka hesabının ayni miktarda olması tahvilin de bononun 2 katını geçmemesi istenmektedir.Bunun için getiri G=0,25=0,1x+0,12y+0,15z+0,3kRisk=R=0,1y+0,2z+0,4kYatırımcı x=y z=2x olmasını istediğinden, ayrıca x+y+z+k=1 olduğundan(problemde 4 bilinmeyen ve 4 denklem olduğu için deterministiktir, tek çözümü vardır) bu denklemler çözüldüğünde

x=y=0,0735 z=0,147 k=0.706 olur.Bu değerler risk denkleminde yerine konulduğundaR=%31,9 bulunur.

211

6.3 FİZİKİ YATIRIMLARA KARAR VERME

Yeni bir üretim tesisi için hazırlanan fizibilite çalışması sonucu paramızın fırsat maliyetinin üzerinde bir karlılık oranı varsa, yatırımın , mali fizibilitesi varsa, idari yönden sakıncalar doğmayacak ,yatırılacak sermayenin riski kabul edilebilir seviyede ise , yatırıma karar verilir. Yatırımın gerçekleştirilme süreci zaman çizelgesine bağlanarak yatırıma başlanır. Risk tespiti nde, yatırım için kurulacak 10-15 senaryoya göre getiri (karlılık) hesabı yapılır, bu getirilerin standart sapması yatırımın riski olur. Aşağıda böyle bir örnek verilmektedir.

Örnek Problem 1:Bir fiziki yatırımın kötüden başlayıp optimist karlılık senaryoları aşağıdaki gibi ise bu yatırımı yapmanın riski nedir?

K.oranı % -5, -2, 0, 2, 4, 6, 8, 12, 15, 20, 25, 35

Çözüm: Bu karlılık oranların ortalaması, 10 dur. Bu ortalamadan karlılıkları çıkarıp karelerinin toplamıda 1568 dir. Yani yukarıda verilen serinin varyansı 1568 olup, standart sapması %39,6 dır. Bir başka deyimle, bu yatırımda sermaye kaybetme olasılığı %39,6 dır.Bu oranı dikkate alan yatırımcı böyle bir riski taşıyıp taşıyamayacağına karar verecektir.

Mevcut, çalışan bir tesiste, çeşitli sebeplerden dolayı, bazı bölümleri nin yenilenme gereği ortaya çıkabilir.Bir makine veya makine grubu, veya tesisin bir parçası ekonomik ömrü varken dahi teknolojinin değişmesi sonucu yenilenme veya hurdaya çıkarılma durumu ortaya çıkabilir. Ekonomik ömrü sonunda bir makine artık tamir-bakım masraflarının büyümesi, veriminin düşmesi sonucu, üretim hattında hem darboğaz oluşturabilir ve hem de maliyetleri yukarıya çeker. Ekonomik ömür her makine ve tesis için farklı farklıdır. Genelde Ekonomik ömür, Maliye Bakanlığı tarafından yayınlanan amortisman cetvellerinde yazılı oranların tersi olarak düşünülebilir. Ancak en doğru yol üretim hattındaki gözlemlerdir. Teorik olarak verilen ekonomik ömür, uygulamada tamamen farklı çıkabilir. Bir bilgisayarın ekonomik ömrü 5 yıl denilmesine rağmen 3 yıldan fazla kullanmak mümkün olamamaktadır. Üretim de aksama makine veya o guruptan kaynaklanıyorsa ekonomik ömür hesaplamaları yapılması gerekir. Ekonomik ömür, makinenin geri kazanım maliyeti ile yıllık bakım masraflarının minimum olduğu yıldır.Ayrıca makinenin değiştirilmesi için gereken kapital ve yıllık bakım masraflarının bugünkü değeri, mevcut makineden daha küçük ise şirketin finansman yapısına bakarak değiştirme kararı verilebilir.

212

6.4 MAKİNE veya EKİPMANI DEĞİŞTİRME (HURDAYA ÇIKARMA)

Bir makineyi ekonomik ömrünün bitmesi veya ekonomik ömrü var olmasına rağmen verim düşüklüğünden dolayı hurdaya çıkarıp yenisi ile değiştirme bir hesap işidir.Matematik olarak, bir makinenin, tamir bakım masraflarının bugünkü değeri ile, eşit ödemeli eşdeğer makine maliyeti(equivalent uniform annual cost) un toplamının minimum olduğu yıl sayısı, o makinenin ekonomik ömrüdür. Makine üretim teknolojisi yönünden geri kalmış ve sık sık tamir bakım, gerektiriyor ise, birim maliyetler artıyor ise bu makine veya tesis ya yenisi ile değiştirilir veya hurdaya ayırma işlemi yapılma durumundadır. Böyle bir durumda maliyet önemli rol oynar Hurdaya ayırma kararı, makine bedelinin yanında hurda değer de önem taşır. Bu üç bileşenin toplamı bize o makinenin değiştirilip değiştirilmeyeceğini gösterir.Makinenin değiştirilmesi ile emekliye çıkarılması ayrı ayrı düşünülecek durumlardır. Makinenin emekli edilmesi, o makine yerine başka bir makine konulmaması demektir. İnovasyon, teknoloji değişimi, makinelerin ekonomik ömrünün doldurulmadan değişimini gerektirebilir. Aşağıda birkaç örnekle konuyu açalim.

Örnek Problem 1Bir makine 10.000 TL ye alınmaktadır. Bu makinenin yıllık bakım gideri 500 TL olup, paranın fırsat maliyetinin %10 olduğu bir ortamda makine ne zaman değiştirilmelidir. Makinenin hurda değeri yoktur

Çözüm

Bakım giderlerinin bugünkü değeri

Eşit ödemeli eşdeğer makine bedeli(Equivalent uniform annual

cost)Bu iki bileşen için aşağıdaki tabloyu düzenleyelim

N P A Toplam

213

1 454 11000 114542 867 5762 66293 1243 4021 52644 1585 3154 47395 1895 2638 45336 2177 2296 44737 2434 2054 44888 2667 1874 45419 2879 1736 461510 3072 1627 4699

Bu tablodan minimum değerin 7. Yılda oluştuğu görülmektedir.

Örnek Problem 2.

Yukarıdaki problemi, makinenin hangi yıl hurdaya ayrılırsa ayrılsın değerinin 1000 TL olduğunu var sayarak çözünüz

ÇözümMakinanın bakım bedellerinin bugünkü değeri ve makine bedelinin eşit ağırlıklı değeri aynı olup hurda değeri (H) yi bugünkü değere getirmek gerekir. P yıllık bakım giderlerinin bugünkü değeri, A(uniform) eşit ödemeli eşdeğer makine bedeli, H de hurda bedelinin bugünkü değeri ise aşağıdaki tablo yapılabilir.

N P A H Toplam1 454 11000 909 123632 867 5762 826 74553 1243 4021 751 60154 1585 3154 683 54225 1895 2638 621 51546 2177 2296 564 50377 2434 2054 513 50018 2667 1874 466 50079 2879 1736 424 503910 3072 1627 386 5085

Bu tablodan minimum değeri yine 7. Yılda olduğu , yani makinanın ekonomik ömrünün 7 yıl olduğu söylenebilir.

214

Örnek Problem 3.

Problem 2 de verilen makinenin hurda değerinin eşit ödemeli eşdeğer makine bedelinin %50 si olduğu düşünülerek makinenin ekonomik ömrünü hesap ediniz.

Çözüm P, A bir önceki tablodan alınıp H sutunu yerine A/2 yazacak olursak aşağıdaki tabloyu yapabiliriz

N P A H Toplam1 454 11000 5500 169542 867 5762 2881 95103 1243 4021 2010 72744 1585 3154 1577 63165 1895 2638 1319 58526 2177 2296 1148 56217 2434 2054 1027 55158 2667 1874 937 54789 2879 1736 868 548310 3072 1627 813 5512

Bu tablodan görüleceği gibi makinanın ekonomik ömrü 8 yıldır. Ekonomik ömrünü makinanın hurda değeri değiştirmektedir.

Örnek Problem 4. Bir makine 10.000 TL ye alınmış olsun, bu makine hurdaya ayrılacağı zaman (kaç yıl olursa olsun) 500 TL değerde olsun. Yıllık bakımlar ilk iki yıl için 2000 TL, üçüncü yıldan sonra 600 TL artarak gitmektedir. Bu makine ne zaman yenilenmelidir?

Bu makine her çalıştığı yıl için üniform,bir değer kaybı A; Hurda değer H ise, iktisap değeri D ise üniform değer kaybı , (iskonto oranı i=0,1 olsun)

215

Olarak bulunur. n=1 ,……..10 yıla kadar bu hesapları yapacak olursak,aşağıdaki tablo değerleri elde edilir.

Hizmet Yılları Makine bedeli geri alım A

Bakım B Toplam maliyet T

1 10500 2000 125002 5523 2000 75233 3870 2181 60514 3047 2400 54475 2556 2630 51866 2231 2859 50907 2001 3085 50868 1830 3305 51359 1699 3518 521710 1596 3724 5320

Tablo (6.1 ) makinenin yıllık üniform eşdeğer maliyeti

Bu tablodan görüleceği gibi toplam yıllık eşdeğer maliyet 7. Yılda minimum olmaktadır. Yani bu makine yedinci yılda emekli edilmeli veya değiştirilmelidir, çünkü ekonomik ömrünü doldurmuş olmaktadır.

6.5 YENİLEME YATIRIMLARI

Yenileme yatırımları iki türlüdür. Birincisi, ürün pazarda payını en azından koruyor ama makineler artık ekonomik ömrünü tamamlamış veya tamamlamak üzeredir. Burada, yönetim temel bir karar verme durumundadır. Bu teknoloji ilemi devam edilecek, yoksa üretimde teknoloji değişimi zorunlumu. Teknoloji değiştirilecekse, satın mı alınacak, yoksa AR-GE ile biz mi geliştireceğiz.Teknoloji ve know-how nereden, hangi maliyetle alınabilinir konusunun çözülmesi gerekir. Mevcut teknoloji ile devam edilecekse, üretim hattında ne gibi değişiklik lazım bu soruların cevaplandırılmış olması gerekir.Bir hattı değiştirmek isteniyorsa tıpkı bir makineyi değiştirme de takip edilen yol ile sonuca ulaşılır.Yenileme ile kapasite artımı kendiliğinden oluşuyorsa, karlılık analizi de yapmak gerekir.

6.5.1Kapasite Artırım Yatırımları

216

Ürünün Pazar payı artıyor, işletme yok satıyorsa, yönetim, finansman durumunu da dikkate alarak kapasite artırım kararı verebilir. Böyle bir karar, yeni bir fizibilite, yeni bir iş planı yapma durumunu ortaya çıkarır. Ancak, işletme hattında dar boğazlar mevcut ise, bu dar boğazları gidererek de bir miktar kapasite artımı doğar. Tabiatıyla, üretim hattı tek vardiya ise, öncelikle fazla mesai ile bir üretim artışı sağlamak daha ekonomik olabilir. İkinci, üçüncü vardiya ile çalışmak, yatırımın verimliliğini yukarılara taşır. Önemli oranda bir kapasite artışı sözkonusu olacaksa, tesisin konumu, kullanılan teknoloji, proses tekrar gözden geçirilmelidir. Bu tür bir yatırıma karar verme, tesisin değişen gelir gider ve fon akımları dikkate alınarak yapılmalıdır.

6.5.2. İnovasyon Yatırımları

İnovasyon, Latince innovare, innovatus kelimelerinden gelme olup yeni ve değişik bir şey yapmak anlamındadır. İnovasyon , invention kelimesinden farklıdır. İcat(invention) için para,işgücü ve zaman lazım.Elde edilen ürünün paraya dönüştürülebilmesi garanti değildir. İnovasyonda(yenileme, değişik bir şey yapma) ise ürünün bir getirisi olur. İnovasyon, belirli bir konuda bilimsel, teknolojik, organizasyonel, finansal, ve ticari aktiviteler bir araya getirilerek oluşturulur.

İnovasyondan maksat, işletmeye karlı bir ortam oluşturmak, işletmeyi büyütmek,ve ona farklılaşma getirmektir. Yeni, veya kalitesi artırılmış ürün ve hizmeti veya yöntemi ticari hale getirme sürecine de inovasyon demek de mümkündür. Bir çok yazar için inovasyon aşağıdaki gibi sınıflandırabilir. Bunlar,

1. Düzen bozucu, temel inovasyon. Sıfırdan Pazar oluşturma ve pazara yerleşmedir.

2. Uygulama inovasyonu, belirli bir ürünün üretim uygulamasının değiştirilerek, verimliliği artırmak

3. Ürün inovasyonu, ürünün kalitesinin artırılması, ürüne yeni bazı özellikler kazandırılması

4. Süreç inovasyonları, üretim sürecinin planlamadan başlıyarak süreci basitleştiren, kısaltan olabilir

5. Deneyim inovasyonları6. Pazarlama inovasyonları7. İş modeli inovasyonları8. Yapısal inovasyonlar

İnovasyon zorunluluğunu serbest rekabet koşulları dikte ettirir. Şirket, sağlıklı, sürdürülebilir büyüme, karlı ve yenilikçi olmayı hedeflediği müddetçe inovasyon yapma durumundadır. Sağlıklı büyüme, büyüyen pazara paralel , Pazar payını büyütmeden olan büyüme olabilir.

217

Düşük maliyet artan verimlilik, kısalan üretim süresi, küçülen stoklar değiştirilen fiziki girdiler,azalan girdi maliyetleri, düşen tahsilat süreleri, Pazar payını artırarak büyüme, ARGE çalışmaları ile geliştirilen yeni teknoloji sayesinde büyümek, mevcut ürünlere yeni kullanım alanları ve dış pazarlar bularak büyümek olabilir. Bir başka büyümede ayni ürünü üreten tesisleri satın alma veya birleşme yolu ile de mümkündür. Tamamen yeni ürünlere girerek, pazara niş ürünler (belirli bir tüketici gurubuna odaklanmış ürünler) sürerek büyümek, komşu sektörlere girerek de büyüme sağlanabilir. Bir şirket için inovasyon,

1.Rekabette farklılaşmak2.Pazar payını artırarak daha büyük cirolara ulaşmak3.Verimliliği artırmak4.Daha düşük maliyette üretim yapabilmek5.Kaynakları daha verimli kullanmak6.Stokların azaltılması7.Tahsilat süresinin kısaltılması8.Finansal giderlerin maliyet içindeki Payın küçültülmesi.9.Çevre kirliliğini azaltmaAnlamını taşıyabilir.

Özetle, inovasyon, (yenileme, yenilik getirme) kullanılan üretim teknolojisinde, maliyet düşürücü, kalite artırıcı değişiklikler yapma olgusudur. Mevcut yatırımda yeni bir ürün planlamasına geçmek te bir inovasyondur. İnovasyon yatırımları, var olan yatırıma göre daha küçüktür.Yenilenme yenilik getirme araştırma geliştirme ile yapılma durumundadır. Bu tür yatırımların ekonomik verimliliği mevcut tesisin verimliliğinden daha büyüktür.

İnovasyon, bu işe kendini veren, çevreyi gözlemleyen,AR-GE yapan kişinin işidir denilebilir. Büyük şirketler, kendi yapılarında böyle departmanlar kurarak, şirketlerinin büyümesi ve karlılıklarının artmasını sağlarlar

İnovasyon az da olsa bir yatırım gerektirir. Karar yine indirgenmiş fon akışı ile verilmelidir. Yapılacak harcama ile beklenilen net gelirlerin bu günkü değerlerini eşitleyen iskonto değeri (iç karlılık oranı) banka faizlerinden önemli miktarda büyük olmalıdır.

6.6 SWOT ANALİZİ

218

Yatırımla ilgili yapılan bir fizibilite veya iş planı mutlaka kısa öz bir SWOT analizi ile desteklenmelidir SWOT ingilizce bir terimdir, (stregth,weakneses,opportunities, threats), projenin, güçlü yönleri, zayıf yönleri, projenin sunduğu fırsatlar, ve projeye yönelik tehditler anlamındadır. Projede güçlü olduğumuz konular açıklanmalı bu durumun ortaya çıkma ihtimali üzerinde durulmalıdır. Projede zayıf olunan noktalar da belirtilmeli ve bunların üstesinden nasıl gelineceğine dair stratejiler verilmelidir. Zayıf olunan konularda risk hesaplamaları yapmak ve bunu da yönetici özetine koymak gerekir. Bu projeye girmekle önümüze çıkabilecek fırsatları nasıl değerlendirileceğinden bahsedilmelidir. Projeye rakiplerden gelebilecek tehditler üzerinde mutlaka durulmalı, bunun üstesinden gelme için, kazan, kazan modelinde stratejiler geliştirilmelidir.

SWOT analizinden, işletmenin karlılığı ile ilgili senaryolar üretilmeli ve bu senaryoların doğuracağı karlılık oranları bulunmalıdır. Bu senaryoların bir kısmı optimist senaryolar olacak bir kısmı ise pesimist senaryolar olacaktır. Bu iki senaryo arasında muhtemel senaryo da bulunacak. Nekadar çok senaryo üretilip değerlendirilirse , işletme için hesap edilecek risk o kadar doğruya yakın olacaktır.

SWOT analizinin kısa bir özeti , iki üç sayfayı geçmeyen yönetici özetine de konulmalıdır.

6.7 BÖLÜM ÜZERİNE PROBLEMLER

219

1. Bir yatırım için 10 değişik karlılık senaryoları şöyledir. Bu yatırımın riski nedir.

Yıllara göre Karlılık Oranı -0,15 -0,1 -0,05 0,05 0,1 0,15 0,20 0,25 0,25 0,3

Cevap, Risk %47,4

2. Bir yatırım için aşağıda verilen 9 senaryo için karlılık oranları varsa, bu yatırımın riski nedir.

K.Oranı % -25, -15 -10, -5, 0 5, 10, 15, 25

Cevap: %44,153. Yukarıdaki problemde ,beşinci senaryodaki karlılığın 0 yerine %9 olması

halinde çözünüz.

4. Bir yatırımda 8 farklı senaryolarda -%0,5x, -%x, 1,5x , %2x, %2,5x, %3x, %3,5x, %5x karlar çıkmıştır. Bu yatırımın riski nedir.

5. Yukarıdaki problemi dördüncü yıldaki karlılığı zarar olarak yazıp tekrar çözünüz.

Cevap, Risk %6,48x

6.Bir banka hesabı getiri oranı %15, risk oranı %10, Tahvil getirisi %20, risk oranı %20, Hisse senedi getiri beklentisi%30, riski de %30 olduğu bilindiğine göre, bu yatırımcı %25 risk taşımaya hazır olduğuna göre, nasıl bir portföy ile getiriyi maksimum yapabilir.

a)Banka hesabı, tahvil değerine eşitb)Banka hesabı ,hisse senedine eşitc) Tahvil hesabı, hisse senedi hesabına eşit olsun

7.Yukarıdaki problemi yatırımcının %25 getiri beklentisini minimum riskle karşılatınız

8 Bir makine 12.000 TL ye alınmış olsun, bu makine hurdaya ayrılacağı zaman (kaç yıl olursa olsun) 1000 TL değerde olsun. Yıllık bakımlar ilk iki yıl için 1000 TL, üçüncü yıldan sonra 500 TL artarak gitmektedir. Bu makine ne zaman yenilenmelidir?

220

9 Yukarıdaki problemi makine bedelinin 20 000 , hurda değeri 2000 TL , yıllık bakım bedelleri sabit 800 birim olduğunda çözünüz.

KAYNAKLAR

221

1. MAREK Kapinsky ,An Introduction to Financial Engineering, Springer 2003

2. F,K Crundwell ,Finance for engineers 3. Chan.S.Panke Fundementals of engineering economics, 4. W.G Sullivan Engineering Economy, Prentice Hall 8/20085. J.M.Wat ,Engineering Economy, 6. M.McBride ,Teaching Engineering Economy, North Carolina Univ.7. Engineering Economics, Schaum’s Outline Series McGraw Hill

publication

222