yürüyüs 306

54
www.yuruyus.com [email protected] [email protected] Haftalık Dergi / Sayı: 306 4 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) www.yuruyus.com Ali Şimdi Yoldaşlarının Arasında Direndik Kazandık! Şehidimiz Ali Yıldız’ı Toplu Mezardan Çıkarttık! Ezilen Tüm Dünya Halkları; Halkların Katili Emperyalizme Karşı BİRLEŞELİM! Emperyalistler, İşbirlikçileriyle Birlikte, Ortadoğu'da, Halkları Birbirine Kırdırıyor! Ülkeleri İşgal Edip, Yönetimlerini Değiştiriyor... EMPERYALİST HAYDUTLUĞA SON! “Eyüp Baş Uluslararası Emperyalist Saldırganlığa Karşı Halkların Birliği Sempozyumu”nun 3'üncüsü İstanbul'da Toplandı!

Upload: age-age

Post on 19-Mar-2016

237 views

Category:

Documents


4 download

DESCRIPTION

Turkish-language weekly magazine

TRANSCRIPT

www.yuruyus.com

[email protected]

info

@yu

ruyu

s.com

Haftalık Dergi / Sayı: 3064 Mart 2012

Fiyatı: 1 TL (kdv dahil)

ww

w.y

uru

yu

s.c

om

Ali Şimdi Yoldaşlarının Arasında

Direndik Kazandık! Şehidimiz Ali Yıldız’ı

Toplu Mezardan Çıkarttık!

Ezilen Tüm Dünya Halkları;Halkların Katili Emperyalizme Karşı

BİRLEŞELİM!

Emperyalistler, İşbirlikçileriyle Birlikte, Ortadoğu'da, Halkları Birbirine Kırdırıyor! Ülkeleri İşgal Edip, Yönetimlerini Değiştiriyor...

EMPERYALİST HAYDUTLUĞA SON!

“Eyüp Baş Uluslararası Emperyalist SaldırganlığaKarşı Halkların Birliği Sempozyumu”nun 3'üncüsü

İstanbul'da Toplandı!

Sahibi ve Sorumlu YazıişleriMüdürü: Mustafa DOĞRUAdres: Katip Mustafa Çelebi Mah.Billurcu Sok. No: 20 / 2 Beyoğlu/İSTANBUL

Ofset Hazırlık: Ozan Yayıncılık

Adres: Gülbahar Mah. Cemal SahirSok. Kral Apt. 7/1 B Blok No: 17Daire: 6 Mecidiyeköy / İSTANBULTel: (0-212) 216 41 78

Faks: (0-212) 216 41 79

Yurtdışı Büro: Vakıf EFSANE

Pieter de Hoochstr. 303021 CS Rotterdam/Nederland

ISSN: 1305-7944

Baskı: Ezgi Matbaacılık-SanayiCad. Altay Sok. No: 10Çobançeşme / Yenibosna / İST.Tel: (0-212) 452 23 02

Dağıtım: Turkuvaz DağıtımPazarlama San. ve Tic. A.Ş.Tel: (0-216) 585 90 00

Avrupa: 4EuroAlmanya: 4EuroFransa: 4 Euroİsviçre: 6Frank

Hollanda: 4Euroİngiltere: £ 3Belçika: 4EuroAvusturya: 4Euro

www.yuruyus.com [email protected]ık Süreli Yerel Yayın

Siyasi Dergi Fiyatı: 1 TL

Tel: (0-212) 251 94 35

ÖÖğretmenimizğretmenimiz

Gerisi hayat...Gerisi hayat...

HALKI SEVMEK;

HALK İÇİN MÜCADELE ETMEK VE

HALKI MÜCADELEYE KATMAKTIR!

Halkın geleneklerini, değerlerini, duygularını, heyecanlarını

paylaşmak; korkularını, günlük kaygılarını kavramak ve kitle

çalışmasında bunları gözönünde bulundurmak için özel reçetelere

gerek yoktur. Bunu yapabilmek için, basit bir çelişkiyi çözmek, aşmak

yeterlidir; devrimciler, hareketin kadroları, taraftarları, militanları,

zaten halktırlar. Halkın içinden çıkmışlardır.

Ama devrimcilikle birlikte, halktan suni olarak bir kopma

yaşanmaktadır. Çelişki budur, çarpıklık buradadır. Bu kopuşa izin

vermediğimizde, küçük-burjuva yaşam ve düşünce tarzına daha

baştan set çekebildiğimizde, yukarıda belirttiğimiz çizgideki bir kitle

çalışmasını hayata geçirmek sorun olmayacaktır.

İdeolojik mücadele, kitlelerin içinde anlamını bulur.

Orada bir evvar uzakta,

umudun sesişimdi orda

yankılanıyor.

Grup Yorum UMUDUN Sesidir!Grup Yorum SUSTURULAMAZ!

UMUDUN SESİ ERZİNCAN’DAGrup Yorum Konseri

Kar-kış demeden, dağ-taş demedenDev-Genç’liler

UMUDUN sesini taşıyorlar!

Grup Yorum HalktırHalk SUSTURULAMAZ!

23 Şubat Yoğurtlu Belediyesi

23 Şubat Yoğurtlu Belediyesi

24 Şubat Ulalar Beldesi

24 Şubat Ulalar Beldesi

24 Şubat Ulalar Beldesi

27 Şubat

27 Şubat

İİ ç i n d e k i l e rKazanacağız: Afet yasasıdeğil mafya yasaları!

38 “Yıkım Değil Yerinde Islah

İstiyoruz” sempozyumu,yıkımlara karşı örgütlenmeçağrısıdır!

40 Gençlikten haberler...

42 Tecritten haberler...

46 Bırakın utangaçlığı, açıkça

sivil toplumculuğusavunun!

48 Sınıf Kini: Halkların isyan

ateşini biz devrimcilerharekete geçirmeliyiz

49 Halk Düşmanı AKP:

AKP, GDO’lu ürünlere izinvererek halkın sağlığınıtehdit ediyor

50 Özgür Tutsaklar’dan:

Ayakkabı direnişi “çıkarayakkabılarını!”

51 Avrupa’dakiBiz...

52 Yitirdiklerimiz...

54 Berkan...

55 Öğretmenimiz

6 Direndik kazandık! Şehidimiz AliYıldız’ı toplu mezardançıkarttık! Ali şimdiyoldaşlarının arasında

9 Ali şimdi yoldaşlarının yanında

12 Kadınlar; emperyalizme ve hertürlü zulme karşı birleşelimörgütlenelim

14 Katilin devlet olduğununbelgeleridir!

16 Grup Yorum halktır, halkısusturamazsınız

17 Hayatın Öğrettikleri

18 60 bin kişiye “ekmek veren”Sabancılar, Gökdere KöprüBarajı inşaatında 10 işçiyikatletti

19 Burjuvazinin örgütü Ka-Der’in arkasına saklanarakDİH’e saldıramazsınız

4 Emperyalistler işbirlikçileriylebirlikte Ortadoğu’da halklarıbirbirine kırdırıyor! Ezilen tümdünya halkları; halkların katiliemperyalizme karşı birleşelim!

Halkların Katili Emperyalizme KarşıBirleşelim, Savaşalım!

29 Gençliğin Gündeminden:

Vatana zararlı olan sizinzihniyetinizdir! Sizindüşüncelerinizi yürümeyebaşlamadan yok edeceğiz!

30 Gençlik Federasyonu’ndan:

Kampanyamızısahiplenelim! Örgütlenelim,mücadelemizi büyütelim

31 Liseliyiz Biz: Ailelerimizin

okul temizliğindekullanılmasına karşı teşhirfaaliyeti yürütelim!

33 Parasız, bilimsel, halk için

eğitim istiyoruz! Bununkavgasını veriyoruz!

35 Halkız Haklıyız

21 Düzen partilerine bağımlıolmak sendikaların temelzayıflıklarındandır (2)

24 Devrimci İşçi Hareketi:Haklarımızı koruyarak yenikazanımlar elde etmeliyiz

26 Devrimci Okul: Bir ömürboyu devrimcilik (1)

Ülkemizde Gençlik

Gazi Katliamının17. Yılında Halk Cephesi

Kortejinde Birleşelim

KatillerdenHesap Soralım!

ANTALYA Tarih: 8 MART 2012PERŞEMBEToplanma Yeri: HalkBankası ÖnüToplanma saati:17.00Atppolos Meydanı

ANKARATarih: 8 MART 2012PERŞEMBEToplanma Yeri:Yüksel Caddesi /KIZILAYToplanmasaati:18.30

ÇAĞRI!8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde kadın erkek omuz omuza emperyalizme

ve her türlü zulme karşı Halk Cepheli Kadınlar’ın kortejinde buluşalım!HAKLIYIZ KAZANACAĞIZ!

İSTANBULTarih: 10 MART 2012CUMARTESİToplanma Yeri: TepeNautilus önü/KADIKÖYToplanma saati:14.00

Eyüp Baş Uluslararası EmperyalistSaldırganlığa Karşı Halkların

Birliği Sempozyumu’nun ilki 4-6Aralık 2009’da düzenlendi.

2009 yılında Irak, Amerika’nın iş-gali altındaydı. Yine Afganis-

tan’da Amerika’nın başını çektiği di-ğer emperyalistler ve işbirlikçileritarafından NATO şemsiyesi altındabugün olduğu gibi Afgan halkı kat-lediliyordu. Emperyalistler ve onlarınuşakları blok halinde dünya halkları-nı sömürmeye, ezmeye, katletmeyedevam ediyordu. Açlık, yoksulluk, se-falet, zulüm tüm dünyada her geçenyıl daha da büyüyordu. Bugün 3 yılöncesiyle kıyasladığımızda bu büyü-menin ne kadar ciddi boyutta oldu-ğunu görürüz. Irak ve Afganistan’ınişgalinden sonra 2011 yılı içinde“demokratikleştirme” adına em-peryalistlerin Libya’yı nasıl parçala-dıklarını, halkları birbirine kırdırdık-larını yaşadık.

Emperyalistler ve işbirlikçileriblok halinde tüm dünya halklarına

azgınca saldırırken Halk Cephesi ola-rak emperyalist saldırganlığa karşı em-peryalizme karşı olan tüm halk güç-lerinin uluslararası birliğinin öne-minden hareketle bu sempozyumuyapmıştık.

Sempozyumdan çıkan en önemlisonuçlardan birisi bu birliğin bü-

yütülmesiydi.

Sempozyumun ikincisi 25-27 Şu-bat 2011 tarihleri arasında yapıl-

dı.

Bu tarihlerde Tunus’ta başlayan veMısır, Libya, Suriye, Ürdün, Ye-

men gibi ülkelerde emperyalizmin,adına “Arap baharı” dediği rüzgarlaresiyordu. Esasında esmiyordu, esti-riliyordu.

Ortadoğu’da onyıllardır diktatör-lüklerin sömürü ve baskısı al-

tındaki halkın diktatörlüklere karşı açı-ğa çıkan öfkesi emperyalistler tara-fından “demokratikleşme” denilerekkullanıldı.

Tunus ve Mısır’da on yıllardıremperyalizmin işbirlikçisi olan

diktatörler yönetimden indirildi. Ye-rine geçmişte emperyalizme karşıbir biçimiyle muhalefet olmuş amaşimdi iktidar olmak uğruna işbirlik-çilik yapan Müslüman Kardeşler ik-tidara getirildi.

Libya’da emperyalist politikalaradirenen Kaddafi iktidarı zorla

devrildi. Kaddafi’nin linç edilereköldürüldüğü Libya’da NATO şemsi-yesi altında emperyalistler ve işbir-likçileri 6 ayda 40 bin kişiyi katletti.Libya’nın şehirleri yerle bir edildi, ya-kıldı yıkıldı. Emperyalistler bütünbunları, Libya’yı Kaddafi diktatö-ründen kurtarmak ve “demokratik-leştirmek” adına yaptı. Şimdi iktidardaemperyalistlere uşaklık yapan şeriat-çılar var.

Emperyalistler aynı şekilde yak-laşık bir yıldır Suriye Lideri Be-

şar Esad’ı iktidardan indirip yerine şe-riatı savunan işbirlikçi MüslümanKardeşler’i getirmeye çalışıyor. Su-riye’de işbirlikçiler açıktan silahlan-dırılıyor. Esad iktidarını devirmekiçin adım adım askeri saldırının ko-şulları yaratılıyor.

Yine İran, nükleer silah bahane-siyle kuşatma altına alındı. Am-

bargolarla, yaptırımlarla İran’da da biriç çatışma yaratılmaya çalışıyorlar.

Amerika diğer emperyalistlerinde desteğini alarak Büyük Or-

tadoğu Projesi kapsamında Ortadoğuve Kuzey Afrika’yı yeniden şekil-lendirmek istiyor.

Geçen yıl Eyüp Baş UluslararasıEmperyalist Saldırganlığa Kar-

şı Halkların Birliği Sempozyumu’nunikincisi düzenlenirken tartışmanın entemel konularından birisi bunlardı.Özellikle sempozyuma Ortadoğu’dankatılan örgüt temsilcileri Ortado-ğu’daki gelişmeleri, emperyalizminrolünü göz ardı ederek “devrim” ola-rak değerlendiriyorlardı. Bunun Or-tadoğu halkları açısından çok büyükbir gelişme olduğunu söylüyorlardı.

Aynı şekilde bu olayları, ülke-mizdeki reformistler, oportü-

nistler ve Kürt milliyetçileri de em-peryalistlerin “Ortadoğu Baharı” pro-pagandasının rüzgarına kapılarak“devrim” diye değerlendirdi. “Umut”olarak gördüler.

Emperyalizm gerçeği yerli yerineoturtulmadığında böylesi de-

ğerlendirmeler ve yanılgılar kaçınıl-mazdır. Şimdi “Ortadoğu Baharı”nın“kışa” döndüğü söyleniyor.

Hayır, öyle bir dönüşüm yoktur.Halkın açlık, yoksulluk ve dik-

tatörlüklerin zulmüne karşı bir tepkisiolsa da, başından beri emperyalistle-rin kontrolü altında ve desteğiyle ge-lişen hareketlerdi bunlar. Emperya-listler de zaten halkın meşru taleple-

Ezilen Tüm Dünya Halkları; Halkların Katili

Emperyalizme Karşı Birleşelim!

Eyüp Baş Uluslararası Emperyalist Saldırganlığa Karşı Halkların Birliği Sempozyumu'nun 3'üncüsü İstanbul'da Toplandı!

Tunus-Mısır-Libya... Suriye-İran...Emperyalistler İşbirlikçileriyle Birlikte Ortadoğu'da Halkları

Birbirine Kırdırıyor! Ülkeleri İşgal Edip Yönetimlerini Değiştiriyor

44

Yürüyüş

4 Mart2012

Sayı: 306

rini destekliyor gözükerek Ortadoğuhalklarına kendilerini “demokrasi veözgürlük” götüren kurtarıcılar olarakkabul ettirebilmiştir.

Bugün artık “Ortadoğu Baharı”,“demokrasi özgürlük” yalanla-

rına hiç kimse kanmıyor. Emperya-listler açıkça Ortadoğu’nun sınırları-nı yeniden çiziyor. Bunları yaparkende Afganistan’da, Irak’ta olduğu gibikendi askerleriyle ülkeleri işgal ede-rek yapmıyor. İşbirlikçi uşaklarınımaşa olarak kullanıyor. Ortadoğu’dahalkları birbirine kırdırmak için halk-ların dini, mezhepsel, ulusal farklı-lıklarını kışkırtıyor.

Sonuç olarak emperyalistler Orta-doğu’da işbirlikçileriyle birlikte

tam bir haydutluk yapıyor. Ortadoğunezdinde tüm dünya halklarına tesli-miyeti dayatıyor.

Böylesi bir süreçte 3’üncüsü ya-pılan Eyüp Baş Uluslararası

Emperyalist Saldırganlığa Karşı Halk-ların Birliği Sempozyumu'nun önemiçok daha büyüktür. Emperyalistler veuşaklarının topyekün saldırdığı bu dö-nemde devrimci, sol, sosyalist örgütve partilere düşen görev; emperyalisthaydutluğa karşı halklarının birliğinibüyütmektir.

Tüm dünya halkları! Halkların başdüşmanı emperyalizmdir. Em-

peryalistlerden “demokrasi”, “öz-gürlük” beklemek halkların en büyükyanılgısıdır. Emperyalistler dünya-nın hiçbir yerinde halkların lehine tekbir şey yapmamıştır. Dünyanın dört biryanında milyonlarca insanı katleden,sömüren aç bırakan emperyalistlerdir.

Emperyalizm yüzyılın başında neise yine odur. Emperyalizmin

değiştiğini söyleyen, ya da emperya-lizmin rolünü gözardı eden, ondanhalklar için “demokrasi özgürlük”bekleyenler, kendilerine “statü” tanı-yacağını sananlar objektif olarak em-peryalizmin işbirlikçiliğini yapmak-tadır. Çünkü emperyalistler esas ola-rak bu tür anlayışlara yaslanarakhalklar nezdinde sömürü ve zulüm-lerini meşrulaştırmaktadırlar.

Emperyalizmin açık ya da gizli iş-galine son verilip bağımsızlık

kazanılmadan asla halklar özgür ola-maz. Emperyalizmin işbirlikçisi faşistiktidarlar yıkılmadan halklar için aslademokrasi olmaz. Bağımsızlık, öz-gürlük istiyorsak emperyalizme kar-şı, demokrasi istiyorsak işbirlikçi fa-şist iktidarlara karşı anti-emperyalist,anti-faşist mücadeleyi büyütmeliyiz.

Kendine devrimci, sol, sosyalist-komünist, ilerici, yurtseverim

diyenlere sesleniyoruz: Emperyalizmhalkların baş düşmanıdır. Emperya-lizme boyun eğmeyenler, direnenlerhalkların dostlarıdır. Dost ve düş-man ayrımımız net olmak zorundadır.Aksi durumda yanılgılar kaçınılmaz-dır.

Emperyalizme ve işbirlikçilerinekarşı direnen, vatanını savunan,

teslim olmayan Esad iktidarı destek-lenmelidir. Emperyalistler, Esad ikti-darını devirmek için ajanlarıyla ve iş-birlikçileri aracılığıyla mezhep çatış-ması yaratmak dahil her türlü alçak-ça komplolara başvurmaktadır.

Nükleer silah bahanesiyle İran’ıkuşatma altına alan emperya-

listler suçludur. Emperyalizmin ku-şatmasına boyun eğmeyen İran des-teklenmelidir.

Ezilen tüm dünya halklarının başdüşmana karşı birleşmekten ve

savaşmaktan başka yolu yoktur. Ezi-len tüm dünya halkları; Eyüp BaşUluslararası Emperyalist SaldırganlığaKarşı Halkların Birliği Sempozyumubu amaçla atılmış önemli bir adımdır.BİRLEŞELİM, SAVAŞALIM, KA-ZANALIM!

BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak. "Türkiye geçmişiyleyüzleşmekten kaçındıkça gelecek bizim için biraz dahagörülmez oluyor." diyor. (26 Şubat, Taraf)

Nasıl bir yüzleşme bekliyorsunuz devletten. Bir taraftankatliamlar, işkenceler, sürerken, hapishaneler AKP’ye kar-şı çıkan herkes tarafından doldurulurken, Kürt halkınınimhası, inkarı, asimilasyonu sürerken siz böyle faşist birdevletten nasıl “yüzleşme” beklentisi içinde oluyorsunuz?

Kendiniz söylüyorsunuz: Son iki yıl içinde 6 bin 300BDP’li KCK operasyonu adı altında tutuklandı. Ve halatutuklamalar sürüyor. Milliyetçilik bu kadar mı gözleri-nizi kör etti. Faşizm gerçeğini görmüyor musunuz?

Kışanak, Angela Merkel'in ülkesindeki ırkçı saldırı-lar için özür dilediğini hatırlatarak şöyle devam ediyor:"Almanya, Neo Nazi cinayetleri için özür diledi. Bay-raklar yarıya indi. Özür böyle bir şeydir. Özür dilemekciddi bir şeydir. Yürekten gelir. Özürün gereğini de ye-rine getirmek gerekir. Zaten özür dilemek için önce piş-man olmak lazım. Siyasete malzeme olsun diye özür di-

lemek özür dilermiş gibi yapmak, bu halkla alay etmekolur.”

Faşizmin ne yapıp ne yapmayacağını halk da onyıl-lardır yaşadığı tecrübeleriyle biliyor. Asıl halkla alay et-mek, faşist devletten özür dilemesini beklemektir.

Kışanak’ın verdiği örneğe bakın. Vere vere Alman Baş-bakanı’nı örnek veriyor. Demek Angela Merkel “yürek-ten” özür dilemiş öyle mi? Artık ırkçı saldırılar olmaya-cak öyle mi? Peki Merkel ne yaptı Naziler’e? Merkel “özür”şovu yaparken aynı gün ırkçı saldırılar devam ediyordu...Ayıptır ayıptır!.. Halk, Merkeller’in açıklamalarına da inan-mıyor. Ancak sizlerin bu tür açıklamaları Merkeller’in sah-tekarlıklarına destek veriyor. Obama’yı da örnek versey-diniz. Her gün dünyanın dört bir yanında birilerini katle-dip sonra da “özür diliyor”. Ama katletmeye de devamediyor. Emperyalizmin politikası oldu “özür”. Merkel’inde ilk özürü değil bu. Afganistan’da yaptıkları katliamlariçin defalarca özür dilediler. Emperyalizmin “özür dilemesi”yapacakları yeni katliamların yolunu yapmaktır.

Gültan Kışanak: “Devlet Dersim'le Hala Yüzleşmedi"

55

4 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 306

66

Yürüyüş

4 Mart2012

Sayı: 306

EZİLEN TÜM DÜNYA HALKLARI

Bir örgütü devrimci örgüt yapan,ideolojik sağlamlılığı ve örgütsel bü-tünlüğü kadar manevi değerleridir.Şehitlerimiz de, bizi biz yapan enbüyük manevi değerlerimizdir. Şe-hitlerimize sahip çıktığımız ölçüdetarihimize, geleceğimize ve onuru-muza sahip çıkarız. Çünkü şehitle-rimiz, fedakarlığın, vatanseverliğin,sosyalizm değerlerinin temsilcisidirler.Düzenin bencil, bireyci, yoz kültürünekarşı en güçlü barikatlarımızdır. Şe-hitlerine sahip çıkmayan hiçbir ör-gütün devrim iddiası samimi değildir.Şehitlerine sahip çıkmayanların ge-leceği olmaz.

Devrimci hareketin tarihi, şehit-lerine sahip çıkmanınonurlu tarihidir. Bu onurlutarihe yeni bir halka dahaekledik. “Yoldaşlarımızınkemiklerini bile faşizminkaranlık kuytularında, de-rin çukurlarında bırakma-yacağız!” dedik ve faşiz-min toplu mezarlarındankararlı mücadelemizle çı-karttık Ali Yıldız yolda-şımızı.

Dersim dağlarındaDHKC gerillası idi AliYILDIZ. 11 Nisan

1997’de Dersim’in Çemişgezek kır-salında katledildi. Onlarca PKK ge-rillası ile birlikte toplu mezarlara gö-müldü. 14 yıl sonra, 25 Şubat 2012’deyoldaşlarının omuzlarında, devrimcigeleneklerimizle, marşlarımız, slo-ganlarımızla, kızıl bayraklarımızlaGazi Mezarlığı’nda toprağa verdik.TAYAD’lı Aileler imzalı pankarttaki“Direndik, Kazandık! ŞehidimizinCenazesini Toplu Mezardan Çıkar-dık!” sloganı bütün direniş sürecinive bu süreci belirleyen devrimci ira-deyi anlatıyordu.

Tıpkı Güler ZERE’miz için ver-diğimiz uzun soluklu ve kararlı bir

mücadelede olduğu gibi. Ali YIL-DIZ’ın ağabeyi Hüsnü YILDIZ, me-zarı açtırmak için bedenini ölüm oru-cuna yatırdığında birçok çevre ka-zanacağımıza inanmadı, inanamadı.Halk Cephesi’nin kampanyası, TA-YAD’lı Ailelerin mücadelesi ve HüsnüYıldız’ın 66 gün süren direnişininardından toplu mezar açtırıldı. Bumücadele ve kazanım toplu mezarlarve faşizm gerçeğini tekrar gözlerönüne serdi. Faşizm, evladın, kardeşinmezarını bile göstermiyor, kemiklerinibile vermek istemiyor. Yakınlarımızınmezarlarının yerini öğrenmek, cansızbedenlerini geri almak, tören yapmakbile bedel ödemeyi gerektiriyor ül-

kemizde. Biz ölümü gözealdık.

Artık Ali’mizin bir me-zarı var. Ali, artık Da-yı’mızın yanında, yoldaş-larının yanında. Bir parçahuzurluyuz. Sadece birparça. Sahiplenmenin, şe-hidimizin kemiklerini deolsa o çukurdan çıkar-manın huzuru. Gerçek hu-zuru ise Ali’lerimizi kat-ledenlerden, kaybedenler-den, katledip bir çukuragömenlerden hesap so-

Direndik Kazandık! Şehidimiz Ali Yıldız’ı Toplu Mezardan Çıkarttık

Ali Şimdi Yoldaşlarının Arasında

rulduğu zaman bulacağız.Şehitlerimize devrim sözü-müzü yerine getirdiğimizzaman gerçek huzura ka-vuşacağız.

Toplu MezarlarOligarşinin HalkaKarşı Savaşıdır

Oligarşinin halka karşıyürüttüğü savaş 1990’lardan iti-baren arttı. Oligarşi bu savaştahiçbir yasa, kural ve sınır tanı-madan tüm vahşetiyle halkın ör-gütlü güçlerine yöneldi. Bu dö-nem kontrgerilla örgütlenmeleriülkenin her köşesinde işkence,kaybetme, katletme gibi yöntemleriniyoğunlaştırdılar.

Devrimciler ve yurtseverler so-kaklarda, karakollarda, hapishane-lerde, evlerde oligarşinin katilleri ta-rafından katledildiler. Toplu mezarlarda asıl olarak bu dönemlerde çoğaldı.Oligarşi kaybederek, toplu mezarlaragömerek halka , “örgütlenirseniz,bana karşı mücadele ederseniz kat-lederim, kaybederim, cesetlerinizidahi yok ederim” demekteydi.

Toplu mezarlar bu nedenle oli-garşinin, halka karşı gözdağıydı veuygulanan terör yöntemlerinden bi-risiydi. Oligarşi daha onlarca yöntemlehalka, özellikle de halkın öncü güç-lerine savaş açtı. Devrimciler halkınsusturulabilmesi için ilk hedef alı-nacak güçlerdi. Ardı ardına devrim-cilere yönelik saldırılar başlatıldı.Gözaltında işkenceler yoğunlaştı.Devrimciler emniyet binalarının cam-larından aşağı atıldılar, işkencedekatledildiler, sokaklarda, evlerde kur-şunlandılar. Seher Şahin gibi okulbinasından aşağı atılarak katle-dildiler.

Ali EFEOĞLU, Ayhan EFE-OĞLU gibi gözaltına alındılar vekaybedildiler. Neslihan USLU,Metin ANDAÇ, M. Ali MANDALve Hasan AYDOĞAN gibi işken-cede kolları-bacakları kırılıp, birtekne ile denize götürülüp bom-balarla katledildiler. Dağlarda ge-rillalar kimyasal silahlarla, bom-

balarla katledildiler. Katledilen geril-laların başları, kulakları kesildi, gözlerioyuldu. Hangi kimyasalın kullanıldığıbile tespit edilemedi.

Hapishanelerde, Ankara Ulucan-lar’da, İstanbul Ümraniye’de, Diyar-bakır’da, 19 Aralık 2000’de, 20 ha-pishanede tutsaklar, kimyasal gazlar,bombalar ve ağır makineli silahlar kul-lanılarak katledildiler. Köylüler mey-danlarda kurşuna dizildi, onlara insandışkısı yedirildi. Köy meydanlarındafalakaya yatırıldılar, köyleri ve ormanlarıyakıldı, tahıllarına, yiyeceklerine elkonuldu ve zorunlu göçe zorlandılar.

İşçiler, memurlar, öğrenciler herhak istemelerinde coplandılar, tutuk-landılar, işlerinden atıldılar. Bu savaş,emperyalizm ve oligarşinin, sömü-rünün devam etmesi için, halkın ör-gütlenmesini ve devrimcilerle ku-caklaşmasını engellemek için bütünhalka açtığı savaştı.

Oligarşi bu savaşta hiçbir sınırtanımamış, vahşetin dozunu sürekliolarak artırmıştır. Çünkü amaç göz-dağı vermektir. Halkın devrimci mü-

cadeleye katılımını engel-lemektir. Bu nedenle kat-letmekte hiçbir sınır, kuralve yasa yoktur onlar için.Yeterki halk örgütlenmesin,devrimcileşmesin ve mü-cadele etmeye kalkışmasın.

TürkiyeToplu Mezarlar

ÜlkesidirBugün kazma vurulan her

yerden bir toplu mezar çıkıyor.Dersim, Diyarbakır, Mardin vedaha açılmayı bekleyen onlarcatoplu mezar!

Bugüne kadar 114 toplu mezartespit edilmiş ve bu toplu mezarlarda1500’e yakın ceset olduğu sanılmak-tadır.

Peki ya tespit edilemeyenler? Tes-pit edilemeyen ne kadar toplu mezarvar bilemeyiz. Ama bilinen rakam-lardan daha fazla olduğundan eminiz.Ülkemizin dört bir yanı toplu me-zarlara çevrilmiş durumda. Türkiyetopraklarının büyük bir kısmı em-peryalist güçlere satılırken, yinebüyük bir kısmı da, katledilen dev-rimcilerin ve yurtseverlerin toplu me-zarları haline getirildi. Bu, oligarşikdevletin halka, devrimcilere, ilericilerenasıl büyük bir kin ve nefret duydu-ğunun kanıtıdır. Bu kin sınıf kinidir.Bizim kinimizi büyütecek öyle çokacımız var ki! Biz de öfkemizi bi-leylemeliyiz. Öfkemiz katillerin ya-kasına yapışmalı, hesap sormalı.

114 toplu mezar, 1500’e yakınceset. Bu, Türkiye’nin gerçek yüzüdür.Bu ülkenin toplu mezarlar ülkesinedönüştürüldüğünün kanıtır.

AKP İktidarıOligarşi Adına FaşizminSürdürücüsüdür

Emperyalizmin ve oligarşininsömürüsü devam ettiği sürece, oli-garşinin hangi kesiminden olursaolsun, iktidara gelen partiler oligarşiadına halka karşı savaşı sürdüre-ceklerdir. AKP iktidara geldiğigünden bugüne kadarki uygula-

Bolivya ordusu Che Guevara’yı 9Ekim 1967 katlederek bilinmeyen biryere gömdü. 30 yıl sonra, 1997 yılındabulundu Che’nin kemikleri ve Kübadevriminin ilk kıvılcımının çaktığı

Santa Clara’ya getirildi. Şimdi Che,Santa Clara’daki anıt mezarında her

yıl on binlerce kişi tarafındanziyaret ediliyor.

77

4 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 306

KATİL EMPERYALİZME KARŞI BİRLEŞELİM!

Che’nin Kemikleri 30 Yıl SonraKüba’da, Ali Yıldız’ın Kemikleri

14 Yıl Sonra İstanbul’daYoldaşlarının Omuzunda

Toprağa Verildi

88

Yürüyüş

4 Mart2012

Sayı: 306

EZİLEN TÜM DÜNYA HALKLARI

maları ile bunu göstermiştir.

19 Aralık hapishaneler kat-liamının sorumlularını yargıla-mamış, göstermelik davalarla üs-tünü örtmeye çalışmış, öte yandankatledilen devrimci tutsakları yar-gılayıp cezalar vererek ve tecrituygulamasını devam ettirerekkatliamı devam ettirmiştir. AKPiktidarı kendinden önceki ikti-darlar gibi, faşizmin devamcısı,sürdürücüsüdür.

AKP iktidarında Engin ÇEBERgözaltında dövülerek katledilmiştir.

AKP iktidarı, bir milyon halkınevini yıkma kararı almıştır.

Uludere’de bombalayarak 34köylüyü AKP iktidarı katletmiştir.

AKP döneminde hapishaneler-deki siyasi tutuklu sayısı 12 biniaşmıştır.

AKP iktidarında 10 milyondanfazla insan yoksulluk sınırının altındayaşamaktadır.

Bunlar AKP iktidarının faşizmisürdürdüğünü gösteren sadece birkaçörnektir.

Ali’yi ve daha binlerce insanıgömdükleri toplu mezarları kimlerinkazdığının devletin gizli kayıtlarındaolduğunu biliyoruz. Devlet katillerikoruyor. AKP, oligarşi için iktidarkavgasında, yağma ve soygundanpay çatışmasında davalar açıyor, tu-tukluyor ama devrimcileri katledenler,kaybedenler, onları mezarsız bıra-kanlar için bir araştırma, soruşturmayok. ‘İnsan Hakları’ deyip, geçmişlehesaplaşıldığı havası yaratmaya ça-lışırken öte yandan katilleri koruyor.AKP de bu suçun ortağıdır.

Ayhan ÇARKIN, oligarşinin kul-landığı tescilli bir katildir. AyhanÇarkın itiraflarında Ayhan Efeoğlu’nunasıl işkenceyle öldürdüklerini veTrakya tarafında bir ormana göm-düklerini anlattı. Ayrıca, kendisi gibikatil, kontrgerilla Mehmet AĞAR,İbrahim ŞAHİN’in de birçok katliamgerçekleştirdiğini söyledi... Görüntüyükurtarmak için yapılan göstermelikkeşifler dışında hiçbir şey yapılmadı.Katil itiraf ediyor, AKP savcıları üs-tünü küllemeye çalışıyor. AKP iktidarı

Ayhan EFEOĞLU’nun mezarını aç-mamıştır ve katillerini de yargıla-mamış ve cezalandırmamıştır.

Bugüne kadar hiçbir general,polis şefi, JİTEM elemanı, işkence-ciler, bürokratlar, müdürler yaptıklarıişkencelerden, katliamlardan, kay-betmelerden, toplu mezarlardan dolayıcezalandırılmamıştır. Aralarındaki itdalaşından, iktidar kavgasındandıryargılanmaları. Bu nedenle sorum-ludur AKP! Katilleri yargılamadığı,katliamcıları açığa çıkarmadığı veonlarca toplu mezarı açtırmadığı sü-rece tüm katliamdan katledenler kadarpayı olacaktır.

Mücadele Etmeden veBedel ÖdemedenHak Kazanılamaz

Toplu mezarları açtırmanın, iş-kencelere ve katliamlara son verme-nin, açlığı ve işsizliğe son vermenintek yolu örgütlenerek mücadele et-mektir. Oligarşinin politikalarını boşaçıkarmanın tek yolu direnmek, mü-cadele etmektir.

Tarihin tüm sayfalarına tek tekbakalım. Direnmeden, mücadele et-meden ve esas olarak bedel ödemeyigöze almadan küçük bir hak kırıntısıdahi kazanılmamıştır. Ali YILDIZ’ın

içinde bulunduğu toplu mezarıaçtırmak için canımızı koydukortaya, her türlü bedeli gözealdık. Böyle kazandık. Bu di-renişin ardından Diyarbakırve Mardin’de toplu mezarlarortaya çıkartılmıştır.

Gerek Ali YILDIZ’ın ce-nazesinin bulunduğu toplu me-zarın açtırılması ve gerekseGüler ZERE’nin serbest bı-

raktırılması tüm halk kesimlerineve tüm devrimci, demokrat veyurtsever güçlere örnek direniş-lerdir. Her kesime yol gösterendirenişlerdir. Gerek kararlılık veısrarcılık ve gerekse kazanımlarlasonuçlanmış olmaları bir kezdaha kanıtlamıştır ki; hak veril-mez alınır.

Hak, militanca mücadele ilealınır. Hak almak, bedel ödemeyi

göze almak, bedel ödemek demektir.Ölmeyi, öldürmeyi göze almak de-mektir. Hepimiz birimiz için, birimizhepimiz için diyebilmektir.

25 Şubat günü, Ali YILDIZ’ı kızılflamalarımızla ve bayraklarımızlauğurladık diğer yoldaşlarının yanına.Ali YILDIZ artık diğer şehitlerimizinyanında yatmaktadır. Ali YILDIZ’ıntabutunun üzerindeki bayrak za-ferimizin simgesidir. Devrim sö-zümüzün, zafere inancımızın sem-bolüdür. Ali Yıldız’ı oligarşinin çu-kurundan çıkarttık! Ayhan Efeoğ-lu’nu da çıkartacağız! Sözümüzvar: Şehitlerimize devrimi armağanedeceğiz.

O, ne öndene arkada

sırada sıramızdaydı..Ve yanındakinin kanlı başı

onun omuzuna eğilinceona sıra gelincesayısını saydı...

Söz istemez.Yaşlı göz istemez.

çelenk melenk lazım değil...SUSUN.

SIRA NEFERİ UYUSUN...

Oligarşinin çukurundançıkarttık yoldaşımızı. Tek bir

kemiğini dahi oligarşiyebırakmadık.

Tek bir şehidimizi mezarsızve sahipsiz bırakmayacağız!Şehitlerimiz bizi biz yapan

manevi değerlerimizdir

DHKC gerillası Ali Yıldız’ın, abisiHüsnü Yıldız’ın 66 gün süren ölümorucu direnişi sonucunda toplu me-zardan çıkartılan cenazesi 25 Şubatgünü Gazi Mezarlığı’nda toprağa ve-rildi.

Hüsnü Yıldız, Dersim’de zulümledişediş bir kavgaya girdiğinde yalnızolmadığını, büyük ailenin her gün,her saat, her dakika yanı başında ol-duğunu biliyordu. Şimdi de kardeşinekarşı bir görevini daha yerine geti-recek olmanın buruk da olsa huzurunuyaşıyordu.

Cenaze Adli Tıp’tan 24 Aralıkgünü, “Ali Yıldız Ölümsüzdür” pankartıve sloganlar eşliğinde alındı. Adli TıpKurumu girişinde, güvenlik görevlilericenazeyi almak için gelen cenaze ara-cını keyfi bir şekilde aramak istedi.TAYAD’lı Ailelere saldıran güvenlikgörevlileri, gereken cevabı aldılar.

“Ali Yıldız Ölümsüzdür” pankartınıaçarak bekleyen TAYAD’lı Aileler,cenazeyi sloganlar eşliğinde AdliTıp’tan alıp Gazi Cemevi’ne götürdüler.

Cenazenin cemevi önünde slogan-larla karşılanmasının ardından, törenhazırlıkları başladı. Cemevi ve çevresikızıl bayraklarla süslendi. Ali Yıldız’ınfotoğrafının olduğu “Ali Yıldız Ölüm-süzdür - TAYAD’lı Aileler” ve “Di-rendik Kazandık Şehidimizin Cena-zesini Toplu Mezardan Çıkardık - TA-YAD’lı Aileler” pankartları cemevinin

önüne asıldı.

Ali’nin yoldaşları ertesi gün ya-pılacak cenaze törenine kadar cemeviönünde nöbet tuttular. Bekleyiş sü-rerken Gazi Mahallesi’nden cenazehakkında bilgi almaya, orada destekiçin beklemeye gelenler oldu.

25 Şubat günü Ali Yıldız’ın ka-ranfillerle süslenen cenazesi, sloganlareşliğinde, helallik alınmak üzere aile-sinin Örnektepe’deki evine uğurlandı.Cenaze “Ali Yıldız Ölümsüzdür” pan-kartıyla karşılandı. Tabutu omuzlardataşınan Ali Yıldız’ın naaşı evine ulaş-tığında yoldaşlarının içindeki öfke,gurur annesinin dilinde ağıtlara dönüştü.Burada Ali Yıldız için helallik alındı.

Helalliğin ardından Gazi Cemevi’negötürülen cenaze, yoldaşları tarafındansloganlarla karşılandı. Cemevi önündebekleyen Halk Cepheliler de, Ali Yıl-dız’ı faşizmin o toplu mezarlarındançıkarmanın ve onu kendi geleneğimizegöre uğurlamanın onuru vardı. Ve TA-YAD’lı Aileler imzasıyla cemevi gi-rişinde asılı duran bir pankart bunudile getiriyordu: “Direndik KazandıkŞehidimizin Cenazesini Toplu Mezar-dan Çıkardık.”

Kızıl bayrak, sarı-kırmızı karanfillerve Cephe yıldızı ile süslenen tabutcemevi bahçesinde yapılan törenin ar-dından TAYAD’lıların omuzunda, so-kağın iki kenarında ellerinde kızıl fla-malar olan yoldaşlarının arasından bin

kişinin gür sloganları eşliğinde GaziMezarlığı’na götürülmek üzere kor-tejlerle yürüyüşe geçildi. Önde Ali Yıl-dız’ın fotoğrafını ve hemen arkasındaiki sancak taşıyan Dev-Genç’liler vardı.Ali Yıldız, TAYAD’lıların ve kendiailesinin omuzlarında ikinci sırada iler-liyordu. Ellerinde pankartlar, kızıl fla-malar ve Ali Yıldız’ın fotoğrafları ileyürüyen bin kişi, direnerek kazanmanıngücüyle haykırıyordu sloganları…

Gazi Mezarlığı’na giden yol kızılbayraklarla süslenmişti. Cenazeninmezarlığa getirilmesiyle birlikte, AliYıldız ve tüm şehitlerimiz için yapılanbir dakikalık saygı duruşuyla törenbaşladı. Cenaze sloganlar eşliğindetoprağa verildi. Definden sonra ikikızını (Canan ve Zehra) Büyük Di-reniş’te şehit vermiş olan Ahmet Ku-laksız bir konuşma yaptı. Konuşmaöncesinde Ümit İlter’in şu şiiriniokudu:

Ali Şahandır

Ve sesi

Toprağın derinliklerindenkanatlanıp

Buradayım demektir

Buradayım...

Ali Candır

Ve sesi

Ali Yıldız’ı Toplu Mezardan Çıkardık, Onu Sonsuzluğa Uğurladık

Ali Şimdi Yoldaşlarının Yanında

99

4 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 306

KATİL EMPERYALİZME KARŞI BİRLEŞELİM!

Kalbimizin içinde şaha kalkıp

Bizi çağırmaktadır

Çağırmaktadır...

Ali Yıldız’dır

Ve Munzur şahittir

Ya Ali’ye ulaşacağız

Ya Ali’ye

Ulaşacağız...

Kulaksız, “Bu töreni yapabilmekiçin 15 yıl bekledik. Uzun bir mücadelemaratonundan sonra onu o kör kuyudançıkarabildik. Bu en başta devrimcilerin,yoldaşlarının ve Ali Yıldız’ın ailesininbaşarısıdır... Artık Ali’mizin bir mezarıvar. Sevgili Ali artık yoldaşlarının ara-sındasın, Dayımızın yanındasın.” diyekonuştu. Ardından TAYAD’lıların aylarönce başlattığı “Toplu Mezarlar AçılsınCenazemizi İstiyoruz” kampanyasınadeğinerek; faşizmin ahlakının olmadı-ğını, bu ülkenin toplu mezarlar, kayıplar,katliamlar ülkesi olduğunu ve bunlarında sorumlusunun emperyalistler ve iş-birlikçileri olduğunu belirtti.

Kulaksız konuşmasını şu sözlerlebitirdi: “Şehidimiz Ali Yıldız’ı o çu-kurda bırakmamızı istediler. Unut-madık; direndik, aradık, cenazemizesahip çıktık. And olsun ki şehidimizinasıl bulup çıkardıysak, hesabını dasoracağız!”

“Katil Devlet Hesap Verecek”, “Be-del Ödedik Bedel Ödeteceğiz”, “Ya-şasın Direniş Yaşasın Zafer” sloganlarıyükseldi konuşmanın ardından.

Ahmet Kulaksız’dan sonra sözü,aylar önce bedenini ölüme yatırarakkardeşinin cenazesinin toplu mezardançıkarılmasını sağlayan Hüsnü Yıldızaldı. Canan ve Zehra’nın hapishane-lerdeki yoldaşları için canlarını fedaettiklerini anlatan Yıldız, “Kardeşimincenazesini ya orada bırakacaktım,unutacaktım, arkama dönüp hayatımabakacaktım ya da ben de kendi be-denimi ortaya koyacaktım. Ben onlarıörnek aldım. TAYAD’lılar, Dersimhalkı, Hasan Beyaz amcamız, Fidananamız, hapishanede tecrit koşulla-rında olmalarına rağmen ellerindekikaranfili gönderen tutsaklarımız veismini sayamadığım insanlar saye-sinde bugün Ali Yıldız burada. Bun-dan sonra da bu katliamın hesabınısorabilmek için elimizden geleni ya-pacağız.” diye konuştu.

Hüsnü Yıldız’ın konuşmasının ar-dından Ali Yıldız’ın en sevdiği ikimarş olan “Dersim’de Doğan Güneş”ve “Bize Ölüm Yok” marşları binlerceAli tarafından en gür ve en coşkuluhaliyle söylendi. Tören, kortej halindecemevi önüne kadar yürünerek sonaerdi.

Ali’mizin CenazesiniHep Birlikte DirenerekKazandık DirenişimizleTürkiye’de Bir İlki Yarattık

Adli Tıp Kurumu’nun yaptığıDNA testinin sonuçlarının açıklanmasıve Dersim Çemişgezek’te açtırılan

toplu mezardan çıkan kemiklerdenikisinin kimliklerinin belli olmasınınardından 24 Şubat günü, Çağdaş Hu-kukçular Derneği İstanbul Şubesi,Halkın Hukuk Bürosu, Adli Tıp Uz-manları Derneği ve Tutuklu AilelerleYardımlaşma Derneği tarafından İs-tanbul Barosu Orhan Apaydın Kon-ferans Salonu’nda bir basın toplantısıdüzenlendi.

Toplantıya ÇHD İstanbul ŞubesiBaşkanı Av. Taylan Tanay, Adli TıpUzmanları Derneği üyesi Dr. ÜmitÜnüvar, Halkın Hukuk Bürosu’ndanAv. Ebru Timtik, TAYAD üyesi Meh-met Güvel, Ali Yıldız’ın abisi HüsnüYıldız ve İstanbul Tıp Fakültesi AdliTıp Anabilim Dalı’ndan Dr. MehmetAli Malkoç katıldı.

İlk olarak Taylan Tanay söz aldı.Tanay, toplu mezarın açtırılması mü-cadelesini anlatarak başladığı konuş-masında, 19 kişinin katledilmesiyleilgili soruşturmanın yeniden açılmasıgerektiğini belirtti. Daha sonra sözalan Dr. Ümit Ünüvar ise, “Elbettekimliklenmenin yapılması son dereceönemliydi. En azından iki ailenin ya-ralarının dinmesine neden oldu. Amabizler soruşturmanın tüm alanlarınıntamamlanmasını istiyoruz. MinnesotaOtopsi Protokolü’nün öngördüğü ku-rallara uyulmalıdır. Sadece otopsikısmı değil, Minnesota Otopsi Proto-kolü bu konuda her şeyi içermektedir.Adli Tıp Uzmanları Derneği olarak,toplu mezar gerçeklerini takip etmeye

Aradan 15 Yıl da Geçse Toplu Mezarlarda daSaklasalar Hiçbir Yoldaşımızın Cenazesini Yerde

Bırakmayacağız Aynı Alimiz’i Aldığımız veYoldaşlarının Yanında Toprağa Verdiğimiz Gibi

110

Yürüyüş

4 Mart2012

Sayı: 306

EZİLEN TÜM DÜNYA HALKLARI

devam edeceğiz.” diye konuştu.

Söz sırası Hüsnü Yıldız’a geldi-ğinde, önce gelenlere ailesi adına te-şekkür ederek şu sözleri söyledi: Şuanda sevinçle üzüntüyü, gururla onurubir arada yaşıyoruz. O süreci paylaşaninsanlar aradıklarında da, üzülelimmi sevinelim mi diye soruyorlar. Se-vinmemiz gerekiyor. Kardeşimdengeriye kalan sadece kemikler de olsaorada bırakmadık. Bir mücadele so-nucunda bunu aldık. Ve hep birliktedirendik hep birlikte mücadele ettik.Dersim halkına çok teşekkür ediyorum.Hasan Beyaz amcamıza söylemek is-terdim ama dün aradığım eşine söy-ledim. TAYAD’lılara, ÇHD’ye, HalkınHukuk Bürosu’na ve DEV-GENÇ’li-lere çokça teşekkür ederim. Yani budemokratik mücadelede yanımızdaolan herkese çok teşekkür ederim.Bize öğretilen bu eylem biçimi şunugöstermiştir. Bu ülkede hakkımızı al-mak istiyorsak, bedel ödemeyi gözealmalıyız. Biz bedel ödemeyi gözealdık ve kardeşimi oradan aldık. Bun-dan sonra da hakkımızı arayacağız.”

Dr. Mehmet Ali Malkoç ise şunlarıbelirtti: “Çemişgezek’teki toplu mezarkazıları aslında Türkiye için büyükbir tarihi gelişmedir. Mutlaka hatır-

lanması gereken bir çalışmay-dı. Uluslararası standartlarauygun bir şekilde uzmanlarve avukatlar ile yani işin uz-manları tarafından yapılmasıönemlidir. Daha önceki toplumezar açılışlarında iş maki-naları kullanılmıştır ve bu şekildetahrip ediyorlardı. Deliller yok edili-yordu, kamuoyu ile pek bir şey pay-laşılmıyordu. Çemişgezek’te Hüsnüabi ve diğer demokratik kitle örgütle-rinin çabalarıyla çok iyi bir kamuoyubilgilendirmesi yapıldı. Bu da güzelbir gelişmeydi. Kazılarda TBMM’den2 milletvekili ve TAYAD’lılar da ya-nımızdaydı. Adli Tıp Uzmanları Der-neği olarak üzerimize düşen göreviyapmaya çalıştığımızı belirtmek iste-riz.”

TAYAD üyesi Mehmet Güvel iseTürkiye’de yıllardır gözaltılara, işken-celere, tecrite, gözaltında kayıplararağmen mücadele ettiklerini anlatarak,“Biz ölülerimizin kemiklerini bile fa-şizmin elinde bırakmayacağız. Bundansonrakilerimizi de daha büyük müca-delemizle sahiplenmeye devam ede-ceğiz. Bunu da dosta-düşmana göste-receğiz. Böylelikle Ali Yıldız’a da ke-mikleriyle de olsa bir mezar yaptıra-

cağız. Bunları kim katletti, kim bunlarınkatillerini sakladı, kim cesetlerini par-çaladı? Bunların katillerini de istiyoruz,bunların katillerini bulacağız ve adaletiçin savaşmaya devam edeceğiz.” dedi.

Son olarak da Av. Ebru Timtik sözaldı. Timtik, “Burada sizinle burukbir sevinci paylaşıyoruz.” diyerek söz-lerine başladı ve toplu mezar kazı ça-lışmasına, Hüsnü Yıldız’ın 66 günlükdirenişine değindi. Halkın Hukuk Bü-rosu olarak toplu mezarlarla, kayıplarlailk kez karşı karşıya olmadıklarını an-latan Timtik, devrimci bir işçi olan vekaybedilen Düzgün Tekin’in mezarınıTrakya’da nasıl aradıklarını anlattı.Timtik, “Burada da bir mezar aramafaaliyetinde bulundular. Maalesef olum-lu bir sonuç alınamadı yıllardır. Bugünanlıyoruz ki Trakya, bugün anlıyoruzki Kürt illeri toplu mezarlara yataklıkyapıyor. Umuyoruz ki her anne-babao toprak altındaki evladına kavuşur.Bu mücadelede hep birlikte olacağız.”diyerek sözlerine son verdi.

ZAFER, DİRENİŞİDESTEKLEYEN TÜM

HALKIMIZINDIRDersim’de 28 Şubat günü bildiri

dağıtılarak, Hüsnü Yıldız’ın Der-sim’de yaptığı ölüm orucu direnişisonucu açılan Çemişgezek’teki toplumezarlarda çıkarılan cenazelerdenbirinin Ali Yıldız'a ait olduğu halkaduyuruldu.

Gerek ölüm orucu direnişi sıra-sında gerek toplu mezarların açılması

sürecindeki mücadelenin her anındadestek olan Dersim halkının bu za-ferde payı büyüktü ve bu zaferionlara da duyurmak gerekiyordu.Yapılan konuşmalarda halka sesle-nilerek, “Bu zafer 66 gün süren di-renişimizi destekleyen, başta Dersimhalkı olmak üzere bütün halkımı-zındır.” denildi.

Esnaflar gezilerek, Ali Yıldız’ıncenazesinin Adli Tıp raporları sonucuteşhis edildiği ve 25 Şubat günüGazi Mahallesi’ndeki mezarlıkta,geleneklere uygun bir şekilde diğer

şehit yoldaşlarının yanına defnedil-diği söylendi. Toplam 500 adet bildirihalka ulaştırıldı.

11

4 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 306

KATİL EMPERYALİZME KARŞI BİRLEŞELİM!

Onlar, Dev-Genç’liler! Ali’nin Gençyoldaşları... Aliler’i toplu mezarlara

gömerek, katlederek, kaybederekbitirebileceğinizi mi sandınız!..

Onların hepsi birer Ali YILDIZ...

8 Mart Dünya Emekçi KadınlarGünü kadının kapitalist düzen tara-fından erkeğe oranla 2 kat daha faz-la sömürülmesinden doğmuştur.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlargünü kapitalist sömürü düzenine kar-şı kadınların örgütlü mücadelesi so-nucunda doğmuştur.

155 yıl önceden Amerika’da New

York’lu kadın dokuma işçilerinin bu-günkü kadınlara söylediği şudur: “ikikat daha fazla ezilmemek sömürül-memek için, iki kat daha fazla ezil-memek için; ÖRGÜTLENİN!

ÖRGÜTLENİN ve sömürü düze-nine karşı MÜCADELE EDİN!”

KADINLAR!

Güçlü kadın ÖRGÜTLÜ kadın-dır!

Güçlü kadın MÜCADELE edenkadındır.

Bugün 24 milyon çalışan nüfusakarşın 15 yaşın üzerinde 20 milyonkadın, iş gücünün dışında tutularakdört duvar arasında kocanın ya da birbaşkasının bakımına mahkum edil-mektedir. 20 milyon kadını dört du-var arasında mahkum eden bu dü-zendir. Çalışan kadın kapitalist düzentarafından erkeğe oranla iki kat dahafazla sömürülürken iş gücü dışına iti-len kadın da muhtaç edilerek köle-leştirilmektedir.

KADINLAR!

Bugün kadını eve hapseden erkekdeğil, 10 milyonun üzerinde insanı iş-siz bırakan, 20 milyon kadını işgü-cünün dışına iten düzendir. Dört du-var arasına hapsedilmeye, işsizliğe, iş-ten atılmalara, açlığa, yoksulluğakarşı örgütlenmekten ve mücadele et-mekten başka yol yoktur.

AKP iktidarı işsizliği, açlığı yok-sulluğu artırırken kadını da daha çokköleleştiriyor. Halkın her kesimine sal-dırıyor. En sıradan demokratik talep-lerimiz daha baskı, terör ve her türlüsaldırılarla ezilmeye çalışılıyor. 155yıl önce şehitler verilerek kazanılan 8Mart Dünya Emekçi Kadınlar GünüAKP’nin mahkemeleri tarafından suçsayılıyor. Birçok kadına geçmiş yıl-larda 8 Mart Dünya Emekçi KadınlarGünü’ne katıldıkları için dava açıldıve onyılları bulan cezalar verdiler.

8 Mart Dünya Emekçi KadınlarGünü can, kan bedeli mücadelelerlekazanılmış bir gündür. Faşist AKP ik-tidarı 8 Mart Dünya Emekçi Kadın-lar Günü’nü suç sayamaz! Tutukla-

nanlar serbes bırakılsın!

KADINLAR!

Burjuvazi 8 MartDünya Emekçi KadınlarGünü’müzün içini bo-şaltmaya çalıştığı gibi,kadınların mücadele-sini de burjuva kadın-la emekçi kadını ay-nılaştırarak çarpıt-maktadır. Bugünemperyalist sömü-rüden bağımsız birsömürü yoktur. Ka-dına, erkekler ta-rafından yapılanşiddetin de, kadı-nın erkekler ta-rafından eziliyor,sömürülüyor ol-masının da te-melindeki asılneden emper-y a l i z m d i r .Bur juvaz i ,“sivil toplum” ör-gütleri, medya çe-şitli kurumlarıylak a d ı n ı nmücadele-sini çarpıta-rak ERKE-ĞE KAR-ŞI müca-deleye çe-virmekte-dir.

K A -DINLAR!

Kadınınk u r t u l u şmücadele-si, kadın-larla erkek-ler arasın-da bir mücadeledeğildir. Kadı-nın özgürleşmesi,“erkeğe meydan okumakla” ulaşı-lacak bir hedef değildir. Bunlar ka-dınların ezilmişliğe, sömürüye, ikin-ci sınıf görülmeye öfkesini, mücade-

Kadınlar; güçlü kadınörgütlü kadındır! 8 Martörgütlülüğe çağrıdır!

Kadınlar, işsizliğe,işten atılmalara, açlığa,yoksulluğa karşıörgütlenelim!

Kadınlar; 8 MartDünya Emekçi KadınlarGünü’nü kutlamak suçdeğildir, tutuklananlarserbest bırakılsın!

Kadınlar; AKP 1milyon evi yıkacak!Evlerimizi yıktırmamakiçin örgütlenelim!

Kadınlar; AKP hastatutsakları, tedavisiniengelleyerek katletmekistiyor! Tecrite son ,sohbet hakkı uygulansın!Hasta tutsaklar serbestbırakılsın!

Kadınlar; Tümekonomik, feodal,kültürel, siyasal baskılarakarşı örgütlenelim!

Kadınlar; Düzenindayattığı statüleri,düzenin kendilerineuygun gördüğü kalıplarıparçalamak içinörgütlenelim!

12

Yürüyüş

4 Mart2012

Sayı: 306

EZİLEN TÜM DÜNYA HALKLARI

Kadınlar; Emperyalizme ve Her TürlüZulme Karşı Birleşelim Örgütlenelim

lesini sadece çarpıtır.

Kadın sorununda, “kadın”ı, hertürlü sınıfsal ve siyasal niteliğindenkoparıp sadece kadın olarak ele almakçarpık bir yaklaşımdır. Bu çarpıklık,ilerici, solcu, devrimci, yurtseverbirçok kesimi de yanlış politikalara sü-rüklemektedir.

Ücret eşitliği, kadına yönelik şid-det. kadınların siyasi ve sosyal eğiti-mi, doğum izni, bütün bunların çö-zümü, kadınlık, erkeklik meselesideğil, kapitalizmin sömürüsüne vefaşizmin baskısına karşı mücadele-den ayrı değildir. Yani mesele, kadınerkek meselesi değil, kapitalizm ve fa-şizm meselesidir. Kadının kavgasıda bunlarladır. Ve bu kavgada kadın,erkeklerle OMUZ OMUZA OL-MAK ZORUNDADIR!

KADINLAR!

AKP iktidarı bugün çok daha büyüksaldırıların hazırlığını yapıyor. “Kent-sel dönüşüm” adı altında 1 milyon eviyıkacağım diyor. AKP 1 milyon eviemperyalist ve işbirlikçi tekellerin yağ-ma ve talanı için yıkıyor. Bu çoluk ço-cuk, genç yaşlı milyonlarca yoksulhalkın sokağa atılmasıdır. Evlerimizesahip çıkmak için örgütlenmekten veyağma, talan düzenine karşı kadın,erkek, çoluk çocuk, genç, yaşlı müca-dele etmekten başka bir yıl yoktur.

KADINLAR!

Ülkemizde, zulme karşı mücade-le ettiği için gözaltına alınan, işken-ce gören, tutuklanan katledilen yüz-lerce kadın var. Yüzlerce kadın vata-nımızın bağımsızlığı, halkımızın kur-tuluşu için mücadele ederken şehitdüştüler.

Ülkemizin hapishanelerinde yüz-lerce kadın siyasi tutsak var. “Kadınhakları” “kadın hakları” diye mücade-le ettiğini söyleyenler burjuva siviltoplumcu kadın kuruluşları devrimci ka-dının uğradığı işkenceler, tecavüzler,

katliamlar karşısında “gık”larını çı-kartmazlar. Tutsak edilen kadınlar için-de işkenceye uğramayan kimse yoktur;kadınların sorunlarını gündem yapan-lar, faşizmin kadınlara yönelik işken-ce, taciz ve tecavüzlerini gündemealabiliyorlar mı? Hayır!

Bakırköy Kadın Hapishane-si’ndeki kadın tutsaklardan YaseminKaradağ’ın tedavisi engellenerek kat-ledilmek isteniyor.

Kadınlar! Yasemin Karadağ’a öz-gürlük istemek için 8 Mart kutlama-malarında Halk Cephesi saflarındaolalım!

KADINLAR!

Ülkemizde 4 milyon kadın okumayazma bilmiyor! Birkaç yüz bin değil,4 milyon kadın! Dünyanın 17. büyükekonomisine sahibiz, Ortadoğu’nun li-deriyiz, bölgesel gücüz demagojilerininaltındaki gizlenen gerçek budur. AKP,“tablet bilgisayar” dağıtarak, “akıllıtahta” diyerek gizlemek istediği tablobudur. AKP şimdi yeni eğitim sistemiylekadını ilkokuldan sonra doğrudan evekapatmanın yollarını yapıyor.

Kadınlar; bizi okutmayarak evehapseden AKP’ye karşı örgütlenelim,mücadele edelim ve 8 Mart DünyaEmekçi Kadınlar Günü’nde HalkCephesi saflarında olalım!

KADINLAR!

Kadının özgürleşmesi, kurtuluşudevrimcileşmekten geçer. Kadınınkurtuluşu devrimdedir!

Kadınlar, bin yılların ezilmişliği-ni bir kambur gibi sırtlarında taşı-yorlar. Düzen, feodalizmden kapita-lizme, onları bu kamburla yaşamayamahkum etti. Bu durum bir kader-mişçesine öylesine kabullendirildi kikapitalizm, kadını, kendini sorgula-maktan, kendini ve toplumu geliştir-mekten uzaklaştırdı. Ülkemizde, ge-rici, faşist iktidarlar, kadını dıştalayan,geri bıraktıran politikalar izlediler.

Kadın sorunu, sadece belli dö-nemlerin sorunu değildir; Binyıllarboyu süregelen bir sorundur; binyıldır,eğitimden uzak tutuldular, siyasetten,yönetimden uzak tutuldular. Seçimle-re katılmaları bile, ancak bir asırlık ge-lişmedir. Zaman içinde burjuva ve

küçük burjuva kadınların çok küçük birbölümü, yönetimde yer alabilmeleri-ne karşın, emekçi kadınların bu alan-da hiç şansı olmadı. Oysa onlar hep ço-ğunluktaydılar. Üretime de sömü-rülmeleri koşuluyla katılmalarına izinverildi. Egemenler ya tarlada çalıştır-dılar kadını, ya ucuz işgücüne ihtiyaçduydukları oranda, fabrikalarda çalış-malarına rıza gösterdiler.

Eğitimden, siyasetten, üretimdenuzak tutulan kadının tarihsel olarakgeri kalması kaçınılmazdı.

Bu tarihsel gerçeği, bugüne kadaryalnız ve yalnız devrimler değiştire-bilmiştir. Yalnız ve yalnız, sosya-lizmde, kadınların toplum içindekiyerleri değişmiştir. Yalnız ve yalnızsosyalizmde kadınların okuma yazmaoranı, en yüksek seviyeye ulşamıştır.Yalnız ve yalnız sosyalizm kadınlaratüm örgütlenmelerde ve yönetimde enfazla yer vermiştir.

Kadın sorunu da, tüm diğer so-runlar gibi, devrim mücadelesininbir parçasıdır. Doğru olan, kadın so-rununu böyle ele almaktır. Bu anlayışiçinde kadının özgürleşmesi devri-me, devrim kadının özgürleşmesi-ne hizmet edecektir. Ve bunun ilk adı-mı, örgütlenmektir; her alanda, mü-cadeleye, direnişe katılmaktır.

Devrimcileşen, mücadeleye atılankadınlarımız, genç kızlarımız;

- Tüm ekonomik, feodal, kültürel,siyasal baskılara karşı çıkarak...

- Düzenin dayattığı statüleri, dü-zenin kendilerine uygun gördüğü ka-lıpları parçalayarak...

- Düzene karşı kendi iradesini, dü-şüncesini hakim kılarak...

- Hayatın her alanında söz ve ka-rar hakkını söke söke kullanarak...“biz de varız” demeliyiz!

Her hak söke söke alınır. Eşitlik,dişe diş kavgayla kazanılır.

Halk Cepheli Kadınlar’dan tümkadınlara çağrımızdır!

8 Mart Dünya Emekçi KadınlarGünü’nde kadın erkek omuz omuzaemperyalizme ve her türlü zulmekarşı Halk Cepheli Kadınlar’ınkortejinde buluşalım!

HAKLIYIZ KAZANACAĞIZ!

113

4 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 306

KATİL EMPERYALİZME KARŞI BİRLEŞELİM!

Geçtiğimiz günlerde HrantDink’in katledilmesiyle ilgili DevletDenetleme Kurulu’nun (DDK) ha-zırladığı raporunda yer alan ama bu-güne kadar “devlet sırrı” gerekçe-siyle sansürlenen 6 sayfalık bölümüaçıklandı. Açıklanan bölümün dev-letin katilliğinin de belgesi olduğuve bu nedenle sansürlendiği de böy-lece ortaya çıkmıştır…

“Devlet sırrı”… Gerçekte devletinsuçlarının belgesi anlamına gelmek-tedir. Aslında sır olan bir durum dayoktur. Ve DDK raporu bilinmeyenbir şeyi de ortaya koyuyor değildir.DDK raporu “malumun ilanı” nite-liğinde bir rapordur. Ve esas olarakda mahkeme kararı sonrası ortayaçıkan tepkileri yumuşatmaya dönük-tür. Devletin aslında suçlu olmadığı,kimi kurumlarında suç işleyen gö-revlilerin bulunduğu ve bunların dagerektiğinde devletin üst kurumlarıtarafından tespit edildiği ve devletinbu tür durumların üstüne gittiği dü-şüncesi geliştirilmek istenmiştir. DDKraporunda da zaten durum bu biçi-miyle ortaya konmaktadır; ne yapılsın,yasalarda boşluklar var ve bu nedenleböyle sonuçlar doğuyor. Yasalardareform yapılırsa her şey düzelir!

Oysa raporun kendisinin ortayakoyduğu gerçekler ve başka mahkemekararları değerlendirildiğinde gerçeğinhiç de öyle olmadığı açıkça görül-mektedir.

Daha başından beri bilinen ve ra-porun da ortaya koyduğu ve sansür-lenen bölüme ilişkin gerçeklerin öze-tini başlıklar halinde basından akta-ralım:

“- İstihbarat Trabzon’a Veril-medi; Yasin Hayal’in Hrant Dink’esuikast yapacağına dair Trabzon Em-niyeti’nin aldığı istihbaratı İstanbulEmniyeti’ne gönderdiği ama bunuTrabzon Valiliği ve Jandarma Ko-mutanlığı’yla paylaşmadığı…

- Özellikle cinayetin işlendiği dö-nemde görevde olan emniyet perso-neliyle ilgili ihmal iddialarının so-ruşturma-kovuşturma açılabilmesiaçısından yeterli düzeyde ve ciddiolduğu değerlendirilmiştir.

- Trabzon Jandarma Komutanlı-ğı'na, Trabzon Emniyet Müdürlü-ğü'nce edinilen istihbaratın benzerinin,daha net ve ayrıntılı olarak başkakaynaklardan intikal etmiş olduğugörülmüştür. Hrant Dink'in öldü-rülmesine yönelik olarak silah te-min edildiği istihbaratına rağmen,bu istihbarat Trabzon JandarmaKomutanlığı'nca işleme konulma-mış ve herhangi bir adli ya daidari birimle paylaşılmamıştır.

- Sahte Rapor Düzenlediler; İs-tanbul Emniyet Müdürlüğü görevli-leriyle ilgili olarak, İstanbul Emniyetİstihbarat Şube Müdürlüğü'ndeki gö-revlilerin, Trabzon'dan gelen yazıüzerine istihbarat gereklerini yerinegetirmedikleri, Yasin Hayal'in ağabeyiOsman Hayal'in çalıştığı yerde araş-tırma yapmadıkları halde yapılmışgibi gerçeğe aykırı tahkikat raporudüzenledikleri görülmüştür.

- Yargı Önüne Çıkarılmadılar;

Yazılan raporlarla ilgili kamu gö-revlilerinin ihmal şüphesinde makulve yeterli delillerle ortaya konulduğu,ancak İstanbul Bölge İdare Mahke-mesi'nin kararıyla yargı önüne çıka-rılamadıkları görülmüştür.”

Yani her şey ortada ve aslındabilinmeyen hiçbir şey de yok… Tez-gah elbirliğiyle kurulmuş ve birbir-lerine destek olacak, birbirini ta-mamlayacak şekilde adımlar atılmışve sonuç olarak da Dink katledilmiştir.Sonrasında ise katillerin kurtarılmasıiçin yargı da üzerine düşen görevifazlasıyla yerine getirerek göstermelikcezalarla davayı sonuçlandırmıştır.

Her şey sadece DDK raporunda

açıklandığında ortaya çıkmadı, aslındaherkesin gözleri önündeydi ve tümyargılama süresince açıkça tartışılıpve ortaya konulduğu halde karar ka-tillerin korunması yönünde verilmiştir.

Ve kararın verilmesinin hemenardından yoğun tepkilerin olmasıkarşısında AKP yöneticilerindenCumhurbaşkanı’na, hatta mahkemeyargıcına kadar devlet yetkilileri her-kesten daha fazla bağırarak kararatatmin olmadıklarını açıklamış, tep-kileri yumuşatmaya çalışmışlardır.Ve DDK raporundaki açıklanmayıpsansürlenen bölümler de bundansonra ortaya çıkarılmıştır.

DDK raporu şunları söylemekte-dir: "Bir yandan kamu vicdanını tat-min etmeyen bir dava sonucu ortayaçıkmış, diğer yandan da kamununtüm kurumlarıyla birlikte güvenir-liliği sorgulanır hale gelmiş ve kamu,çeşitli şekillerde nitelendirilmeye mu-hatap olmuştur"

Hal böyle olunca da elbette devletinkorunması için DDK raporunun açık-lanması elzem hale gelmiştir. Yaniaslında devlet çok çalışıyor ve Dink’inkatillerinin yargılanması için uğraşıyor.Ama gelin görün ki yasalar buna mü-saade etmiyor! Şöyle diyor rapor:

“…gerek kamu görevlilerinin yar-gılanmasına ilişkin mevzuat düzen-lemelerinin niteliğinden gereksekamu görevlilerinin soruşturulmasıhususunda izlenen yöntemlerdekihatalar/yanlışlıklar ve diğer eksik-likler sebebiyle yürütülen soruştur-malardan etkin bir sonuç alınamadığıkanaatine ulaşılmıştır”

İşte “kadı kızında bulunan” türdenhatalar sebebiyle katillerin korunmasıgerçekleşiyor. Ve ne yapsın devlet?Reform yapılır da yasalar düzeltilirsesonuçlar düzeltilir düşüncesini yay-maya çalışıyor DDK raporu. Ve ger-çekte de devleti aklamaya çalışıyor.Tıpkı geçmişte Susurluk davasında

Katilin, Devlet Olduğunun Belgeleridir!

14

Yürüyüş

4 Mart2012

Sayı: 306

EZİLEN TÜM DÜNYA HALKLARI

olduğu gibi… O zamanda DDK ra-poru yayınlanmış ve orada birçokgerçek ortaya konmuştu ama sonuçyine de katillerden, halk düşmanla-rından yana olmuştu. Bugün de buanlamda değişen bir şey yoktur.

Daha önceki yazılarımızda de-ğindiğimiz gibi DDK raporunda suç-ları ortaya konulan kişilerden biriolan zamanın Trabzon Emniyet Mü-dürü’nü terfi üzerine terfi ettirenAKP iktidarıdır. Hal böyleyken kalkıpda sorun yasalardaki boşluklardır de-mek gerçekleri tersyüz etmekten baş-ka bir anlama gelmez. Ve dahası her-kesi aptal yerine koymak anlamınagelir.

DDK raporu her ne kadar devletikorumak amacıyla düzenlenmiş olsada gerçek katilin devlet olduğu ger-

çeğini bir kez daha açıkça ortaya ser-mektedir. Mesele ne idari yasalardakidüzenlemelerdir ne de yargılama sü-recindeki ihmaller ve kusurlardır. Yineraporda yer verilen Dink’in katilininyakalanmasından hemen sonra bayrakönünde subaylarla birlikte poz verilenfotoğraf katillerin de belgesidir. Katilaçık ve nettir: Devlet…

Öylesine açık ve nettir ki, meselekatillerin korunması olunca delilleringizlenmesinden, yasalardaki tüm boş-lukların katiller lehine kullanılmasıkadar, hiçbirinin yapılamadığı du-rumda zamanaşımı için davanın uza-tılabildiği kadar uzatılmasına kadarher şey yapılmaktadır.

Ancak devrimcilere gelince durumtam tersine dönmektedir. Bu kez de-lile, yasaya vb. gerek yoktur. En

sudan gerekçeler dahi onlarca yıllıkcezalar verilmesi için yeter de artarbile… Tıpkı Malatya’da yargılanandevrimcilere verilen cezalarda olduğugibi… Parasız eğitim istemekten,Grup Yorum konserinin biletini sat-maya kadar tüm demokratik haklaryasalarda olmasına rağmen devrim-cilerin onlarca yıllık cezalar almasınasebep olur…

Ve her iki durumda da hakimindenAKP yetkilisine kadar hepsi elbirli-ğiyle timsah gözyaşları dökerek tep-kileri yumuşatmaya çalışırlar. Amaç,gerçeklerin üzerini örtmek, devletinkatil kimliğini gizlemektir.

Fakat ne yapılırsa yapılsın gerçek-lerden de adaletten de hiç kimse kaça-maz. Gerçekler mutlaka kendini dayatırve halk kendi adaletini uygular…

Maraş’tan bugüne katilleri koruyan yargı gerçeği:

Aralık 2011’de CNN Türk Televizyonu’nda “TarafsızBölge” isimli programda; Kahramanmaraş’takiolayları ‘Kıran Resimleri’ adıyla hikayeleştiren İnciAral, CNN TÜRK’te Ahmet Hakan’ın konuğuydu. Aral,1999′da, K. Maraş olayları davasına bakan bir hakimleimza gününde tanıştıklarını anlattı. Hikayelerindeki‘Özdemir’ adlı hakime benzettiği bu yargıçla sohbet et-tiğini söyleyen Aral, “Bana bu davanın altında ezil-diklerini söyledi. Katliamı çözemediklerini belirtti”ifadesini kullandı.

Ancak daha sonra, adını vermediği hakimin KerimGünay olduğu, ortaya çıktı. Günay, canlı telefonla prog-rama bağlandı. Hakim Kerim Günay, “Ben kendisinekesinlikle böyle bir şey demedim. Hakim kararıyla ko-nuşur” dedi. İnci Aral ise, ‘Kesin hatırlıyorum bu söz-lerinizi ama, eğer sizi üzdümse, özür dilerim” ifadesinikullandı.

Ancak programın ilerleyen bölümlerinde aynı hakimMaraş’ın katillerinden Ökkeş Şendiller (Kenger)’inMaraş Olayları ile ilgili yargılandığını ve beraat ettiğinisöylemesi üzerine, “Eğer sağlıklı bir yargılama yapıla-bilseydi siz beraat etmezdiniz” diyor.. Yani yargılamanınsağlıklı olmadığını kendi ağzıyla itiraf ediyor.

Hrant Dink davasına bakan 14. Ağır Ceza MahkemesiHeyeti Başkanı Rüstem Eryılmaz, Vatan gazetesine yaptığıaçıklamada ‘Verilen karar beni de tatmin etmedi. Örgütyok diyemem ama delil durumuna göre karar verdik’’diyor. Daha sonra yaptığı bir açıklamada da “Belli bir

suçun varlığını ve bu suçtan dolayı cezalandırılması içinbizce yeterli delile olması gerekir. Bu sebeple örgütvarlığı yönünde yeterli delil ulaşamadığımızdan dolayıberaat kararı verdik” dedi. Ancak aynı mahkemeninsavcısı tersini söyleyerek yeterince bilgi ve belge bulun-duğunu açıklamıştır. Her ikisi de yargının durumunu ifşaettikleri için HSYK tarafından soruşturmaya uğradılar…DDK raporu da zaten hakimi yalanlayan niteliktedir.

Malatya Özel Yetkili 3. Ağır Ceza MahkemesiDHKP-C davasından yargıladığı gençlere onlarca yıllıkağır cezalar verdikten sonra Mahkeme Başkanı HayrettinKısa şunları söyler, "Cezadan dolayı hoşnut değiliz.Ama yasaları uyguluyoruz. Ceza yasasında düzenlemeçalışmaları var. İnşallah lehinize düzenlemeler olur".Hoşnut değil ama onlarca yıllık cezalar veriyor!

Ve son bir örnek de mahkemeler için raporlar hazır-layan bilirkişilerden;

İşkence sonucu öldürülen Engin Çeber'e 36 bin liradeğer biçen bilirkişi raporunu veren Nail Karakaş Ha-bertürk’e yaptığı açıklamada raporun kendisini de tatminetmediğini anlattı:

“Engin Çeber çok vahim ve beni yaralayan bir ölümekurban gitti. Verdiğim rapor beni de tatmin etmedi amabilirkişi olarak Yargıtay içtihatlarını uygulamak zorun-daydım." Kısacası tatmin olan, içine sinen yok ama yinede katiller sözkonusu olduğunda en hafif cezalar ya daberaat kararları veren, devrimciler sözkonusu olduğundadelile belgeye bakmadan en ağır cezaları veren yargınınkim için çalıştığı ve kararların neden böyle olduğu ortadadır.

Tatmin Olamayan Hakimlerin, Bilirkişilerin Eliyle Kurtarılan Katiller veya Hapsedilen Devrimciler Gerçeği

115

4 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 306

KATİL EMPERYALİZME KARŞI BİRLEŞELİM!

116

Yürüyüş

4 Mart2012

Sayı: 306

EZİLEN TÜM DÜNYA HALKLARI

Grup Yorum, 26 Şubat günü,"Seçkin Aydoğan Serbest Bırakılsın,Grup Yorum'a Özgürlük" sloganıyla4. kez Galatasaray Lisesi önündeydi.Aynı saatlerde Yorum elemanlarınınbüyük kısmı İzmitli’lerle türkülerinipaylaşıyordu. Yorumcuların ve Yorumdinleyenlerinin Galatasaray'daki ey-lemi saat 18.00'de başladı. Her haftaolduğu gibi bu sefer de önce sözCemo'daydı. Hep bir ağızdan Cemosöylendi. Ardından İdil Kültür Mer-kezi çalışanlarından Gamze Keşkekbir konuşma yaptı. Keşkek, konuş-masında Grup Yorum'un İzmit HalkKültür Merkezi’nde yapılan konserinde polisin keyfi ve hukuksuz davra-nışlarla kamera çekimi yaparak, GrupYorum'u dinlemeye gelen yüzlerceinsanı taciz ettiği bilgisini paylaştı.Ardından Grup Yorum elemanı CanerBozkurt basın metnini okudu.

Grup Yorum'un bu haftaki eyle-mine sanatçı dostları Efkan Şeşende destek verdi. Şeşen, Grup Yorumüzerindeki baskıların halktan yanasanatı geriletemeyeceğini, aksinegüçlendireceğini vurguladı. Bir saatboyunca türküler, şiirler, marşlarlacoşkulu bir koro oluşturuldu. 500kişi halaylarla Galatasaray Meydanı'nıdoldurdu.

Grup Yorum ve dinleyicileri, haf-taya aynı gün, aynı saatte buluşmaküzere Çav Bella ile eylemi bitirdiler.

Hiçbir OrganizasyonHalktan Güçlü Olamaz!

Dev-Genç’liler, 10 Mart’ta Er-zincan’da yapılacak Grup Yorumkonseri öncesinde afişleme yaptı veel ilanı dağıttı. 21 Şubat günü merkezebağlı Barbaros ve Cumhuriyet ma-hallelerinde, dondurucu soğuğa rağ-men büyük bir coşku eşliğinde konsertanıtımı yapıldı.

22 Şubat günü aynı mahallelerdeafiş ve el ilanı çalışmaları yapıldıyine. 14 kişilik ekiple yapılan çalış-malarda iki günün sonunda 250 afişve 600 el ilanı halka ulaştırıldı.

23 Şubat günü ise Yoğurtlu Bel-desi'nde halka gidilerek Grup Yorumkonserine çağrı yapıldı. Grup Yorumönlükleri giyilerek yapılan çalışmada100 adet afiş asıldı.

26 Şubat günü de 23 kişilik ekipleilçe ve köylerde yapılan çalışmalarsonucunda birçok yere konser afişleriasılırken, el ilanları dağıtılarak halkkonsere davet edildi. Köprübaşı, Bin-koç, Yeniköy, Mollaköy, Tepecik,Değirmenköy, Ergan, Yalınca, Kalecikköylerine ve Çağlayan Belediyesi’negidilerek, buralarda da afişleme veel ilanı yapıldı. Toplamda 1 ilçe 2belde ve 7 köyde 300 afişleme veyüzlerce el ilanı dağıtıldı.

Erzincan 13 Şubat Kapalı SporSalonu’nda 10 Mart’ta yapılacakkonserin çalışmalarına 24 Şubat günü

Ulalar beldesinde devam edildi. Afiş-leme yapılırken, afiş isteyip evineasmak isteyenler oldu. Gün sonunda120 afiş yapılırken, 15 Yürüyüş der-gisi ve 2 Tavır dergisi halka ulaştırıldı.

25 Şubat’ta ise, 20 Dev-Genç’lininkatılımıyla Ulalar beldesinde çalışmayapıldı. Belde içerisinde toplu halde,“Türküler Susmaz, Halaylar Sürer”ve “Yaşasın Dev-Genç, Yaşasın Dev-Genç’liler” sloganları atıldı. Konserçalışmaları Gündoğdu marşıyla biti-rildi.

Bir Ulusun TürküleriniYapanlarYasalarınıYapanlardanDaha Güçlüdür

Grup Günışığı, 25 Şubat günüİzmir Kemeraltı girişinde yaptığı ey-lemle Grup Yorum’a yönelik baskılarıprotesto etti. Eylemde “Grup YorumHalktır Susturulamaz” pankartı ta-şındı.

“Türkülerimizle Devrim YolundaYürümeye Devam Edeceğiz”, “GrupYorum’a Saldırılara Son”, “SeçkinTaygun Aydoğan Serbest Bırakılsın”,“Devrimci Sanat Engellenemez”,“Islah Olmayacağız Uzlaşmayaca-ğız Umudun Türküsünü SöylemeyeDevam Edeceğiz” sloganları atıldı.

Açıklamada, Grup Yorum’a vedinleyicilerine yönelik baskılar hak-

Grup Yorum Halktır

Halkı Susturamazsınız

kında bilgi verildi ve “Kolektif olarakçalışmalarda bulunduğumuz, türkü-lerini söylediğimiz Grup Yorum`ladayanışma içinde olacağız, türküle-rimizi devrim yolunda söylemeyedevam edeceğiz. Devrimci sanatafaşistçe saldıran AKP iktidarına birkez daha sesleniyoruz: Bir ulusuntürkülerini yapanlar yasalarını ya-panlardan daha güçlüdür. Biz Cemotürküsünü her konserimizde söyle-yerek Cemoyu söyleyenlere ve CE-MO’lara sahip çıkıyoruz. Umuduntürkülerini meydanlara taşıyarak tür-külerimize sahip çıkacağız ve GrupYorum`un yanında yer almaya devamedeceğiz. Grup Günışığı olarak, ken-dimize örnek aldığımız, öğrencileriolmaktan gurur duyduğumuz GrupYorum`un üzerindeki baskıların sonbulmasını talep ediyoruz. Doğru yol-dayız ve bu yolda yürümekten onurduyuyoruz.” denildi. Eylem başlarkendevrimcilerin yanına gelen bir teyze“Onlar 40 yıldır sizi yolunuzdan çe-virebildiler mi ki şimdi çevirsinler”diyerek destek verdi. Açıklama oku-

nurken izleyenler ara-sından pankartın arka-sına geçenler oldu.

Okunan açıklamadansonra da 10 dakikalıkoturma eylemi yapıldı.Grup Yorum’un “Cemo”ve “Haklıyız Kazanaca-ğız” marşı söylendi.Halk alkışlayarak, söy-lenen parçalara eşlikederek eyleme katıldı.Halktan bir kişi yere se-rili olan pankartın üstüne

kırmızı bir gül bıraktı. Eyleme 18kişi katıldı.

Halkımız Grup Yorum’uDaha Çok Sahipleniyor

Grup Yorum’un Yalova, Bursa veİzmit’te vereceği konserlerin ilki 24Şubat Cuma günü Yalova Raif DinçkökKültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.

Ada Organizasyon’un düzenlediği,Eğitim-Sen Yalova şubesinin destekverdiği konseri Yalova halkı büyükbir coşku ile izledi. Yalova’da ilkkonserini 1989 yılında veren GrupYorum’un 23 yıl aradan sonra Yalo-va’da olması büyük bir coşku ilekarşılandı. Konser öncesi hazırlıkların1 ay öncesinden başlatıldığı Yalova’daasılan Grup Yorum’un afişlerininkeyfi bir şekilde toplatılmasına rağ-men, açılan Grup Yorum standının,işyerlerine ve okullara asılan afişlerinsahiplenmeyi arttırdığı görüldü. Kon-ser öncesinde ve konser sırasında,15 Nisan’da Bakırköy’de 2.si dü-

zenlenecek Bağımsız Türkiye kon-serinin duyurusu yapılarak bildiridağıtıldı. Van depreminden sonra Ya-lova’ya yerleştirilen öğrencilerin“Van’dan Grup Yorum’a sevgilerle”yazan dövizle katıldıkları konser“Cemo” şarkısının hep birlikte söy-lenmesi ile bitirildi.

26 Şubat günü de İzmit Halk Eği-tim Merkezi'nde konser verildi. İz-mit’te 2 konser veren Grup Yorum,Kocaeli Emniyet Müdürlüğü'ne bağlıSiyasi Şube polislerinin yaptığı ka-mera çekimi ile taciz edilmek istendi.Polisin bu uygulamasını teşhir edenGrup Yorum, “Kocaeli polisinin bupervasızlığını, Grup Yorum'a son sü-reçte yapılan hukuksuzluğun, san-sürün, yasaklamanın ve tutuklamasaldırısının bir parçası olarak değer-lendiriyor, yapılan hiçbir baskıyazorbalığa, adaletsizliğe ve hukuk-suzluğa sessiz kalmayacağımızı birkez daha halkımıza duyuruyoruz.”açıklamasında bulundu.

İzmit’te verilecek konser önce-sinde Dev-Genç’liler, 22 Şubat günüKocaeli merkezine 30 adet afiş, 5adet de bez pankart astılar.

İstanbul 1 Mayıs Mahallesi’ndede 23 Şubat günü Halk Cephesi ta-rafından Anadolu Haklar ve Özgür-lükler Derneği’ne “Grup Yorum Halk-tır” başlıklı bir toplantı düzenlenerek,Grup Yorum’un artık gelenekselleşen“Bağımsız Türkiye” konserinin ça-lışmaları başlatıldı. 21 Şubat günüde mahalle esnafının camlarına asılanilanlarla, konser hazırlıklarının du-yurusu yapıldı.

Kentsel Dönüşüm Projesi altında yıkımlar yaparakhalkımızın evlerini başlarına yıkmaya çalışıyor AKPiktidarı. Bizler de Altınşehir-Filistin Mahallesi’nde halka,“Evlerimizi yıktırmayalım. Yerinde ıslah yapılsın” diyekapı kapı dolaşarak anlatıyoruz. Mahalleden kapısınıçaldığımız bir kadın çıkıp, “Zaten yıkacaklar, ne yapsakboş, AKP yıkmayı kafaya koymuş.” diyor ve biz de“Güçlü bir halkız, istersek yıktırmayız” diye anlatıyoruz.

O sırada başka bir abla yanımıza gelerek, “Siz kim-

siniz?” diye sordu. Biz de devrimci olduğumuzu, AKPiktidarının evlerimizi yıkmaya çılıştığını, buna karşı ör-gütlenmek gerektiğini anlattık. “Haklısınız” dedi. “Kaçkez mahallemizi yıkmaya çalıştılar ama biz yıktırmadık,direndik ve direnmeye devam edeceğiz. Bizi bu yaşamamahkum etmek isteyenlere karşı birlikte olalım.” dedi.Biz de haftasonu yapılacak toplantıya çağırdık. Kapı-sındaki abla, “Tamam ben de geleceğim. Madem birliktebir şeyler değişir; AKP değil, bu ülkeyi biz değiştiririz.”dedi. Haftasonu görüşmek üzere diğer kapıları çalmayadevam ettik.

Hayatın Öğrettikleri “Olmaz, Yapılmaz” Diyenleri İkna Edeceğiz

4 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 306

KATİL EMPERYALİZME KARŞI BİRLEŞELİM! 117

24 Şubat'ta Adana Kozan ilçesindeGökdere Köprü Barajı tünel kapa-ğında olan patlama nedeniyle 10 işçisuya kapılarak kayboldu. Kaybolanişçilerden Eyüp Altıntaş ve CumaliDeğirmenci'nin cesetleri bulundu.

Hergün yaşanan iş cinayetlerindenbirisi daha yaşandı. Her zamankigibi haber burjuva basında "Korkunçkaza" diye verildi.

Hayır bu bir kaza değil katliam-dır. Göz göre göre taammüden bircinayettir!

İşte bir işçi cinayeti anlatıyor:

"15 gün öncesinde baraj göle-tinde su tutulmaya başlandı. Tünelkapağının tam olarak yerine otur-maması nedeniyle alt kısmında sızıntıoldu. Tüm işçileri toplayıp, o bölgeyekum torbası attırdılar. 15 gündürsızıntının engellenmesi için çalışmayapılıyordu. Ancak su miktarı artıncakapak basınca dayanamayıp patladı.Olayda ihmal var."

İşçi olaya ihmal diyor, ama bubir ihmal değil. 15 gündür barajıntünel kapağı su sızdırıyor. Bu sızmayarağmen barajın suyunu boşaltmakyerine baraj su toplamaya devamediyor. Su kaçıran yere kum torbasıyığıyorlar. Yüzlerce işcinin ölümüşans meselesi. Patlamanın işçilerin

Cuma namazında olduğu bir saatteolmasından kaynaklı sadece 10 kişisuya kapılmış. Patlamanın mesaisaatinde olması durumunda yüzlercekişinin katledilmesi söz konusuydu.

Kim bu işçilerin katili?

Katil EnerjiSA yani SABANCI-LAR'dır!

Evet, 10 işçinin katili Sabancı-lar’dır. Baraj kapağının patlama-sından sonra Sabancılar'ın bir açık-lama yapıp katledilen işçilerin ai-lelerine başsağlığı dilediğini duy-dunuz mu? Sabancılar için 10 işçininölmesi umurlarında bile değil. Onlarburjuva medyada boy boy "hayırse-ver"likleriyle yer alırlar. İsim karşı-lığında Atatürk Kültür Merkezi'neyaptıkları bağışı anlatarak ne kadarçok "kültüre, sanata" önem verdik-lerini anlatırlar.

"60 bin kişi istihdam ediyor"muşişyerlerinde. "60 bin kişiye ekmekveriyor"muş! İşçilerin emeği yok.Sabancılar veriyor.

Halkı böyle "ekmek veriyor" diyekandırıyorlar. Ne ekmek vermesi?

Sabancılar 60 bin işçinin kanınıemiyorlar. Gidin görün patlayan ba-rajdaki işçilerin halini. Onlar çamur-ların arasında cesetlerini ararken Sa-bancılar’ın umurunda bile değil. 10

işçinin katili Sabancılar'dır. Burjuvamedya SABANCILAR'ın adını bileanmıyor. "EnerjiSA" deyip geçişti-riyor.

EnerjiSA'nın yapıtığı açıklamayabakın: "Çevrede oluşabilecek hertürlü zararı önlemek üzere tüm ted-birler alınmış olup, konu yakındantakip edilmektedir. İdari ve adli so-ruşturma başlamış olup, olayın kesinsebebi bilirkişi raporundan sonra or-taya çıkacaktır."

"Tedbir" alınmış. 10 kişi öldüktensonra ne tedbiri aldınız?

60 bin kişiye “ekmek veren” SABANCILAR Gökdere Köprü Barajı İnşaatında 10 işçiyi katletti

Hayır! Onlar ‘ekmek veren’ değil, katildir! 60 bin işçinin kanını emen asalaklardır!

29 Şubat Avrupa Eylem Günü dolayısıyla 36 ülkede80 sendika, iş ve istihdam talebiyle, emperyalist politi-kalara karşı aynı saatte eylem yaptı. Eylem Türkiye’dede DİSK tarafından gerçekleştirildi.

29 Şubat günü Taksim Gezi Parkı'nda toplanan DİSKüyeleri, buradan Almanya Başkonsolosluğu'na yürüyüşdüzenledi. Yaklaşık 250 kişinin katıldığı eyleme, SendikalGüç Birliği Platformu da destek verdi.

Almanya Başkonsolosluğu önünde DİSK Genel Baş-kan Yardımcısı Ali Rıza Küçükosmanoğlu tarafındanyapılan açıklamada, "Krizi bahane göstererek ücretleridüşürmek ve sosyal harcamaları kısıtlamak için planlar

yapılacak. Avrupa'yı yöne-tenler Avrupa ülkelerini iş-çiler için bir cehenneme çe-virirken Avrupalı işçiler buduruma sessiz kalmıyor…İstanbul'dan sesleniyoruz.Herkese insan onuruna ya-kışır yaşama ve çalışma hakkıistiyoruz. ILO sözleşmelerine uygun bir sendika yasasıistiyoruz. Hükümeti yakın tarihe bakmaya davet ediyoruz.Türkiye işçi sınıfının 15-16 Haziran 1970'te benzer birsaldırıyı nasıl püskürttüğünü öğrensinler.” dedi.

Tek Gıda-İş Genel Başkanı Mustafa Türkel de kısabir konuşma yaptı.

Türkel’in konuşmasının ardından eylem sonlandırıldı.

18

Yürüyüş

4 Mart2012

Sayı: 306

EZİLEN TÜM DÜNYA HALKLARI

Emperyalizme Karşı EnternasyonalistMücadeleyi Büyütelim

Kadın Adayları Destekleme veEğitme Derneği (Ka-Der) Genel Baş-kanı Çiğdem Aydın, Devrimci İşçiSendikaları Konfederasyonu(DİSK)’nu kınayan bir açıklamayaptı. Nedeni DİSK’in 14. GenelKurulu’nda kadın adaya listesindeyer vermemiş olması. Ka-Der, açık-lamasında “DİSK'e bağlı sendikalarınbaşkanları arasındaki tek kadın DevSağlık İş Başkanı Dr. Arzu Çerke-zoğlu bağımsız aday olarak seçimegirdi. Ancak bıyıklı ittifakı aşamadığıiçin seçilmedi. DİSK, 45 yıllık tari-hinde ilk kez bir kadını yönetim ku-ruluna sokma şansını bilerek iste-yerek kasten harcadı"diyor veDİSK’i kınıyor.

İşçi sınıfı adına ‘yazık’ olmuş.45 yılda yakalanan böyle bir şanskaçırılır mı?

Burjuvazinin örgütü Ka-DerDİSK’i kınıyor. Kınar. Çünkü bur-juvazi DİSK’e düşmandır. DİSK gibikurumların yönetimlerini denetiminealmak için her zaman elinden geleniyapacaktır. DİSK’in yönetim kuru-lunun oluşturulmasına karışmamasıda düşünülemezdi. Bugüne kadardevrimcilerin yönetimlere gelmesiniengellemek için elinden geleni yap-mıştır.

Bunda burjuvazinin imdadına herzaman reformistler yetişmiştir. Dev-rimcilerin yönetimlere gelmesine en-gel olamamışlarsa pundunu buluptasfiye etmeye kalkmışlardır. Bunlardaha önce yaşanmıştır, burada ay-rıntılarına girmeyeceğiz.

Ka-Der’in DİSK’i kınayan açık-laması esasında DİSK’e değil,DİSK’teki devrimci politik anlayı-şadır. Yani Devrimci İşçi Hareketi(DİH)’ ne yapılan bir “kınama”dır.

Kınama’nın nedeni, DİSK yöne-tim listesi oluşturulurken bir “kadınaday”a yer verilmemiş olması. Dev-rimci İşçi Hareketi’nin anlayışınagöre kadın ya da erkek diye cinsi-yetine göre aday belirlemesi yapılmaz.DİSK’in 14. Genel Kurulu’nda da

aday listesi oluşturulurken adaylarcinsiyetlerine göre belirlenmemiştir.

Burjuva eğitimi sınıfsal farklılık-ları ve çelişkileri gizlemeye yöneliktir.Kadın meselesi de bunlardan birisidir.Burjuvazinin en çok korktuğu kavgasınıf kavgasıdır. Her türlü kurumuile bu kavganın üzerini örtmeye ça-lışır. Oysa halk, sınıflara bölünmüştür.Kadın erkek ayrmı sahte bir ayırımdır.

Öyle "pozitif ayrımcılık vs." bun-lar burjuvazinin düşünceleridir. DİHolaylara emek-sermaye çerçevesindenbakar. KADIN-ERKEK diye bakmaz.

Evet DİSK'in KADIN sorunu diyebir sorunu olmalıdır. Ancak bu sorunaburjuvazinin Sivil Toplum Örgütü(STÖ) Ka-Der’in penceresinden ba-kamaz. Bakmamalıdır. Ka-Der gibiburjuva kurumların amacı sınıfsalgerçekleri çarpıtmaktır.

Burada şunu belirtelim; Ka-Der,devrimci politikalara karşı kulla-nılan bir araçtır. Ka-Der, DİSK’inyolunu bile bilmez. Mesela Ka-Der,TAYAD’ın yönetim kurulunda kaçkişinin kadın olduğunu biliyor mu?Ya da neden TAYAD’lılarla ilgilen-mez? Büyük çoğunluğu kadındır or-dakilerin. Kadınlarla bu kadar ya-kından ilgilenen bir kurum hiç merakda mı etmez?

Hayır, belirttiğimiz gibi Ka-Derburada kullanılan bir araçtır. Kulla-nanlar kimdir?

Siyasal, sınıfsal kimlikleriyle or-taya çıkamayıp burjuvazinin“STÖ”sünün arkasına sığınıp “ka-dınlığı” kullanarak kendilerine yeredinmeye çalışan reformizmdir.

Bir sınıf örgütünün kadınlar ko-nusunda yapması gereken birinci gö-rev; sırf kadın olduğu için burjuva-zinin iki kat daha fazla sömürmesinekarşı mücadele etmektir. Yani "eşitişe eşit ücret" mücadelesidir. Yüz-yıllardan beri de bu böyledir.

Hiç kimse devrimcilere, sosya-listlere kadın konusunda akıl veremez.Hele ki, o akıl burjuvazinin “STÖ”le-

rine aitse işçi sınıfından uzak olsun.

Belirttiğimiz gibi bu meseleyiöne çıkartanlar reformistlerdir.Amaçları Devrimci İşçi Hareke-ti’nden DİSK yönetimine giren ikikişiden birini engellemektir. Bununiçin başta Kürt milliyetçileri, refor-mistler ve oportünistler birleşmiştir.Seçimlerden önce yönetim listesioluşturulurken Kürt milliyetçileri lis-teye kendilerinden iki kişinin gir-mesini istemiştir. Bu kabul edilme-yince onyıllardır sendikalara da sirayeteden burjuvazinin seçim oyunlarıdevreye girmiştir. Oyun burjuvazininayak oyunları olunca kullandıklarıaraç da burjuvazinin “STÖ”sü Ka-Der olmuştur.

Ka-Der'e Bu AçıklamayıYaptıranlar Reformistlerdir

Tekrar tekrar belirtmek istiyoruz:DİSK’te burjuvazinin Sivil ToplumÖrgütü anlayışına ve reformist an-layışa karşı ısrarla, kararlılıkla mü-cadele edeceğiz. İşçi sınıfının örgütüolma iddiasını taşıyan kurumlardakadın-erkek ayrımı olamaz. Bu ayrımıyapan burjuvazidir. Ka-Der de bur-juvazinin örgütüdür.

Burjuvazinin örgütü Ka-Der’in arkasınasaklanarak DİH’e saldıramazsınız!..

4 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 306

KATİL EMPERYALİZME KARŞI BİRLEŞELİM! 119

Bu anlayışın sahipleri “kadın adayseçilsin de kim olursa olsun” mantı-ğıyla hareket eder. 2007 genel se-çimlerinden ve 2009 yerel seçimle-rinden Ka-Der’in icraatları bilinmek-tedir. CHP’den, MHP’den, AKP’denfarketmez, hangi partiden olursa ol-sun. Yeter ki kadın aday olsun.

Bu anlayış burjuvazinin kadını“kadın”lığıyla gören anlayışıdır. Onuniçin burjuvazi kadını pazara sürülecek“meta-mal” olarak görür. Yöneticiolarak da onun bilgisiyle, yetenek-leriyle, yönetici önder kişiliğiyle öneçıktığı için değil, vitrininin süsü yap-mak için seçer. Ka-Der aracılığıylareformizmin yaptığı tam da budur.

Reformizme Sesleniyoruz;Burjuva ayak oyunlarından vaz-

geçin. Siyasal kimliğinizle çıkın or-taya neyi eleştiriyorsanız eleştirin.Burjuvazinin STÖ’lerini kullanaraksefalete düşmeyin. İçinde bulundu-ğunuz durum tam da budur.

Ne Olursa Olsun Kadın

Aday Olsun DiyorsunuzÖyle mi?

Binlerce kişinin katili, dönemindekitüm işkencelerden, katliamlardan, ka-yıplardan, faili meçhullerden, toplumezarlardan sorumlu olan BaşbakanTansu Çiller de kadındı. Devrimci-lerin katili, halk düşmanı AbdullahÇatlı ve Susurlukçular için “kurşunatan da, yiyen de şereflidir” dedi.Aynı suçların ortağı İçişleri BakanıMeral Akşener de kadındı. AKP’ningöstermelik de olsa Kadın Bakanlığı’nıAile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’naçevrilmesini savunan Fatma Şahin’dekadındır. İngiltere’nin eski BaşbakanıMargaret Thatcher de kadındı. Ame-rikan Dışişleri Bakanları CondoleezzaRice de, Hillary Clinton da kadındır.

Amerikan Dışişleri Bakanı Clin-ton’un Kaddafi'nin linç edilmesi kar-şısındaki tavrını bütün dünya izledi.Burjuvazinin Ka-Der’i bunlar içinbugüne kadar ne söyledi?

Ka-Der’in "kadın aday" diye bah-settiği Arzu Çerkezoğlu'na da “kadın”

diye bakmayız. Ona siyasal ve sınıfsalkimliğiyle bakarız. DİSK, sınıflar,siyasetler üstü bir kurum değildir.DİSK için de siyasal anlayışlar vardır.Bu DİSK’in 45 yıllık tarihinde hepolmuştur ve olacaktır da. Bu sınıfmücadelesinin gereğidir. Çerkezoğ-lu’na da “kadın” diye bakmayız,“Halkevci” diye bakarız. Ve öylede bakacağız. Halkevciler burjuva-zinin bakış açısıyla "kadın" diyeayrıcalık istiyor. Çerkezoğlu'nun ka-dınlığını kullanıyor.

Bu kadına yapılacak en büyükhakaretlerden birisidir. Kadınlar cin-siyetleriyle değil, siyasal kimlikleriyle,mücadeleleriyle ve kişilikleriyle var-dır. DİH, Arzu Çerkezoğlu’nu ne“kadın” olarak ne de “birey” olaraktanımaz. Onu sınıfsal konumu ve si-yasal kimliği ile tanır.

DEVRİMCİ İŞÇİ HAREKETİ

* Dev-Sağlık İş Eğitim DaireBaşkanı Tufan Sertlek’e ayrıca ce-vap yazacağız. Kadınlar konusundaTufan Sertlek bize akıl veremez.

Çorum’da Halk Cepheliler, 26 Şubat günü GenelSağlık Sigortası (GSS) ile ilgili bir halk toplantısı dü-zenlediler. 1 Mart’ta uygulanmaya başlanacak yasa içinsağlık güvencesi olmayanlara bildirim yapılmıştı. Halk,evlerine gönderilen bu kağıtlarda ne yazdığını bilmiyordu.Bu nedenle Halk Cepheliler bir süre önce bilgilendirmeamaçlı çalışmalara başladılar.

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nde yapılan toplantınınaçılışını Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri SendikasıSES üyesi Murat Türkmen yaparak toplantının nedendüzenlendiğini açıkladı. Türkmen, GSS nedir, evlerimizegelen kağıtlarda ne yazıyor, GSS ne getirir, ne götürür…sorularının cevaplarını içeren bir sunum yaptı.

Sunumun ardından Halk Cephesi temsilcisi sözalarak, “AKP halk düşmanıdır. GSS de bu düşmanlığınbir parçasıdır. Devlet kendi halkını, halkın sağlık so-runlarını sırtında yük olarak görmekte ve bu yüktenkurtulmaya çalışmaktadır. Ama bunu para getirecek birbiçimde yapmaktır amacı… AKP hayatın tümünde yıkımpolitikaları uyguluyor. Bunu yaparken her kesime yönelikfarklı farklı ve parçalı saldırılar geliştiriyor. Böylecehalkın birleşik mücadelesini engelliyor. Bu tür saldırılarkarşısında bizim birliğimiz, birleşik mücadelemiz çok

önemi ve belirleyicidir… AKP’nin pervasızlığının vesaldırganlığının temel nedeni halkın örgütsüzlüğüdür.Yaşadığımız saldırıların gösterdiği o dur ki, ‘parasızeğitim parasız sağlık’ talebi etrafında örgütlenmeli vemücadele etmeliyiz.” diye konuştu.

Sunumların ardından sorular cevaplandı. Halk yan-larında getirdikleri kağıtları göstererek kendi durumlarınailişkin bilgi aldılar. Oldukça canlı ve verimli geçen top-lantıya 36 kişi katıldı.

220

Yürüyüş

4 Mart2012

Sayı: 306

EZİLEN TÜM DÜNYA HALKLARI

SAĞLIK HAKKIMIZA SAHİP ÇIKALIM,GASBEDİLMESİNE KARŞI MÜCADELE EDELİM

Sendikaların düzen partilerininarka bahçesi olması, ona yedeklen-mesi başlıca iki noktayı tartışma gün-demine getirmektedir. Birincisi, dü-zen partilerinin niteliği ve neye hizmetettiği. İkincisi, sendikaları düzenpartilerinin yedeği haline getiren re-formist anlayışı ve ona destek sunanoportünist anlayışı. Dolayısıyla asıltartışma bu iki noktada ele alınmalıdır.

Bir önceki yazımızda ortaya koy-duğumuz CHP’li Maltepe Belediyesiörneği CHP’nin genel karekteristiğidir.Bizim sorunumuz öncelikle CHP’lişu kişi ya da bu kişi değildir. Sorunu-muz CHP’nin temsil ettiği misyondur.Ve bu misyonun sendikalardaki yeridir.Geçmişten bugüne CHP'nin DİSKiçerisinde önemli bir ağırlığı olmuştur.Bugün de bu ağırlık devam etmektedir.Ancak hemen belirtelim ki bu ağırlıkasıl olarak sendikal bürokrasi ve sen-dikal yönetimlerde etkilidir. Genelişçi kitlesi açısından düşündüğümüzdegenel işçi kitlesinin CHP'den, onunpolitikalarından bir beklentisi kalma-mıştır. Gerçekte bu durum CHP'nintemsil ettiği sınıfsal karekteri de ortayakoymaktadır.

Sendikal bürokrasi ve yönetim-lerde etkili ve ağırlıklı olan CHP'lisendikacılar sendikaları düzen par-tilerine (özelde CHP'ye) yedekle-mişlerdir. İşçiye, onun ideolojisi vekültürüne bağlı değil CHP'ye, düzenpartilerine bağlı, ondan beklentilerlesendikacılık yapılır hale gelmişlerdir.Düzen partilerine -özelde CHP'yeyedeklenen sendikacılığın sendikalaraverdiği zararları anlayabilmek için

düzen partilerinin ne olduğunu, neyehizmet ettiklerini anlamak gerekir.

Düzen Partileri NeyeHizmet Eder?

Düzen partileri düzenin devamınısağlamaya hizmet eder. Halk kesim-lerinin tepkilerini düzen içine çek-mektir görevi. Patronların çıkarlarınıkorumaktır amaçları. IMF'si, DünyaBankası, NATO'su ile emperyalistkurumların önlerine koydukları prog-ramları, talimatları uygulamaktır mis-yonları. Bunu yapmazlarsa o iktidardakalamazlar. o iktidardan pay alamaz-lar. Halkı aldatma, kullanma üzerinekuruludur siyasetleri. Bu noktadaCHP'ye özel bir yer açmak gerekir.DİSK içindeki etkisiyle, yaygın olarakbilindiği şekliyle halk nezdinde "sol"olarak bilinmesi yanıyla CHP'ninüzerinde durulması gerekir.

“CHP’nin 1980 öncesinde de nekadar sol olduğu tartışmalıydı, amasonrası hiç tartışılmaz.

“1970’lerin CHP’sine -misyonudeğişmemekle birlikte- çeşitli biçim-lerde devrimci mucadelenin etkisiyansımıştır.

“12 Eylul 1980 sonrasının CHP’siise, tumuyle generallerin ve TÜSİ-AD’ın yeniden biçimlendirdiği birCHP’dir.

“CHP, klasik bir devletçi partidir.Kuçuk burjuva diktatörluğunun uy-gulayıcısı olduğu 1950’li yıllarakadar, CHP literaturunde sol, insanhakları, halkın iradesi gibi sözlerepek rastlanmaz.

“Ne zaman ki DP (DemokratParti) karşısında yenilgiye uğrayıpiktidardan uzaklaştırıldı bu kavramlarda işte o zaman akıllarına ve gundem-lerine girdi.

“İlk kullandıkları “Sol”lu kavram,“Ortanın Solu”dur. 1965 seçimleriöncesinde İnönu tarafından kullanıldı.Amaç, o dönemde gelişen halk mu-halefetini, sol guçleri CHP içine çe-kebilmektir.

“(…) İnönü, “Ortanın Solu”nunne anlama geldiğini gayet açık biçimdeşöyle ortaya koyuyordu: “Ülke tamsola kayıyordu. Ortanın solunun ge-rekçesi tam sola gidişin önlenmesidir.Ortanın solu, ortanın çok soluna daçok sağına da bir duvardır....”

“İnönu “Ortanın Solu” dedi. Ecevit“Demokratik Sol”u icat etti. Baykalönce “Yeni Sol” dedi. Tutmayıncabu defa “Anadolu Solu”nu kullanmayabaşladı. Biri teşhir olunca, hemenortaya yeni bir solculuk turu atmış-lardır. Bu bile CHP “solculuğunun”,solu bir çare olarak görenleri aldat-maya, kitleleri oyalamaya yönelikolduğunun yeterli kanıtıdır. (…)

“Kısacası, CHP sol değildir; tamtersine, Turkiye solculuğuna kurulanbir tuzaktır.” (25 Ağustos 2002, Ek-mek ve Adalet dergisi)

CHP, dünüyle bugünüyle düzenpartisidir. Onun hizmetindedir. Bu bi-zim söylemimiz değildir. Bu bizzatkendi söylemleridir. Örnekleri çokcadır.

“İş dunyası ile CHP arasında birmesafe vardı ama artık bu kalkmayabaşladı... Bize karşı bazı önyargılarvardı, klişe suçlamalar vardı, onlarkalkıyor. Çok önemli bir evrim ge-cirdik...” Dönemin CHP Genel BaşkanıDeniz Baykal, tekelci patronların “gü-venini” kazandıklarını bu sözleriyleifade ediyordu.

Geçmişe de gidilse, bugüne debakılsa CHP’de halktan yana, işçive emekçilerden yana görülecekolumlu bir şey yoktur. Aksine CHPiktidardayken de, muhalefetteykende sözkonusu olan devlet, sözkonusuolan onun kurumları, söz konusuolan patronlar ve söz konusu olanIMF, Dünya Bankası gibi emperyalist

Sendikalar Sınıf Örgütüdür, DüzenPartilerinin Arka Bahçesi Değildir

Düzen Partilerine Bağımlı Olmak Sendikaların Temel Zayıflıklarındandır (2)

21

4 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 306

KATİL EMPERYALİZME KARŞI BİRLEŞELİM!

kurumlar olduğunda söylemde de olsa kullandığı “sol”dan,“halk”tan, “hak”tan bir çırpıda vazgeçmiştir. Bu CHP’ninsınıfsal karekteridir.

CHP, işçiye, memura, yoksul halka, Kürt halkına, dev-rimcilere, yurtseverlere karşı her zaman düzenin yanındayeralmıştır. Bu CHP, birer sınıf örgütü olan, olması gerekensendikaları da işçilerin çıkarlarını koruyan değil düzeninçıkarlarını koruyan araçlar haline getirecektir, getirmiştir.

DİSK'in 12 Eylül Sonrası TarihiDüzen Partilerine Yedeklenmenin Tarihidir

DİSK kuruluş amaç ve ilkelerine göre düzen vedüzen kurumlarına karşı olmuş genel anlamda bağımsızkalmış bir yapıdır. Abdullah Baştürk başkanlığı dönemindeki o dönem Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilidir. 16Mart katliamını protesto için 20 Mart'ta "Faşizme Karşıİhtar Eylemi" yapmıştır. Hatta o dönem Ecevit bueylem yasadışıdır demiş ona rağmen kulak asmamıştır.

Ancak yeni DİSK bu duruma rahmet okutacaktır.DİSK, 1991 yılında yeniden kuruldu. Kurulduktan sonrakiilk olağan genel kurulunda sınıf ve kitle sendikacılığınıreddetti, bunu yerine "çağdaş sendikacılığı" esas alacağınıilan etti. Sınıf ve kitle sendikacılığı reddedilerek düzendenicazet almak için ilk işaret verilmişti. Sıra artık burjuvaziningüvenini kazanacak adımları atmaya gelmişti. Bunun ilkadımını da ‘91 yılında gündeme gelen DYP-SHP hükümetinidestekleyerek gösterdiler. Böylece DİSK’in ilk görevi“koalisyon işbirlikçiliği” oldu.

DYP-SHP hükümeti döneminde vaatlerin yerine ge-tirlemesini bir kenara bırakın infaz ve katliamlar, işkence,gözaltılar, işçi kıyımları, sendikasızlaştırma, taşeronlaş-tırma, özelleştirme çalışmaları artarak sürmektedir. Kontr-gerillanın en faal çalıştığı bir dönemdir bu. Ve DİSK bukoalisyon hükümetini daha en baştan desteklediğiniaçıklayarak ülkemiz tarihinin gördüğü en katliamcı, envahşi hükümetin halka karşı yürüttüğü savaştaki koltukdeğneklerinden biri oldu. Bu işçi sınıfına ihanetti.

Yıl 1992'dir. DİSK Araştırma Enstitüsü Başkanı Mus-tafa Sönmez, Kürt sorununa ilişkin bir yazı nedeniyleDİSK yönetimi tarafından görevinden alınır... Sönmez,

Sorunlarımız Her Zamankinden Daha Büyük. Ancak Sorunları Aşma Dinamiklerimiz de Her Zamankinden Daha Fazladır Geçmiş yıllarla kıyaslandığında işçi sınıfı bugün çok

daha büyük ve kapsamlı saldırılarla karşı karşıyadır.

- Çalışanların büyük çoğunluğu kayıt dışı yani sigortasızolarak çalıştırılıyor.

- Sigortalı iş bulabilen mutlu azınlığın! Büyük bölümüise 659 TL asgari ücret alıyor. Bu ücretle bırakalım insanonuruna yakışan bir yaşamı, hayatta kalmakta bile zor.

- Resmi rakamlara göre işsizlik oranı %9.2, gençnüfusta işsizlik oranı %18.6. Diğer bir deyişle her beşgencimizden biri işsizliğin pençesinde kıvranıyor.

- Taşeron, geçici işçi, mevsimlik işçi vb. adlar altındaiş güvencesi olmadan çalıştırma devlet kurumları baştaolmak üzere her yerde yaygınlaştı. İşten atma tehdidiylesömürü katmerleşti.

- Günlük çalışma süreleri 13-14 saate kadar çıktı. 8saatlik mesai sadece devlet kurumlarında kaldı.

- İşçiler sürekli işten atılma, sürülme tehdidi altındaeziliyor. En son torba yasa ile onbinlerce belediye işçisiyerlerinden, yurtlarından edildi.

- Patronlar çeşitli yöntemlerle kıdem tazminatını öde-mekten kurtuluyor. Hükümet yasal önlem ve yaptırımlarlakıdem tazminatının ödenmesini sağlamak yerine tümdenortadan kaldırmanın çabasında. Böylece daha kolay iştenatıp, daha fazla sömürebilecekler…

- Devletin en karlı kuruluşları yok pahasına özelleştirildi.Hem özelleştirmeyle halk zarara uğratıldı hem de özel-leştirilen kurumlarda çalışan işçiler ekonomik, sosyalhaklarının çoğunu kaybettiler. Tekel işçileri bunun sonörneği.

- İş cinayetleriyle her gün üçer, beşer katlediliyoruz.Hayatımızın kum torbası, uyarı levhası kadar bile değeriyok.

Yaşadıklarımız yazdıklarımızdan çok daha fazla. Uğ-radığımız haksızlıkları, yoksulluğumuzu, sömürünün bo-yutunu, yaşadığımız acıları yazmaya kalksak sayfalaryetmez.

Bugün işçi sınıfı tarihte görülmedik bir saldırı dalgasıaltındadır. Saldırının kaynağı uluslararası sermayedir. Yaniemperyalizmdir. Saldırı sadece ülkemizde yürütülmemekte,emperyalist metropollerden, sömürge ülkelere kadar bütünülkelerde yürütülmektedir. Emperyalizm ve yerli işbirlikçileri,1980’lerde girdikleri bunalımı, başta işçi sınıfı olmaküzere bütün emekçi sınıflar üzerindeki sömürüsünü ve do-layısıyla baskısını daha da arttırarak aşmaya yönelmiştir.Sosyalizmin yıkılması ile de önü düzelen uluslararasıtekeller, özellikle 1990’dan sonra gemi hepten azıya al-

DİSK’in 14. Kongresine Giderken!

22

Yürüyüş

4 Mart2012

Sayı: 306

EZİLEN TÜM DÜNYA HALKLARI

DİSK'in "Üniter Devlet" anlayışına ters yayınyapmıştır çünkü... DİSK'in yazıda "Üniter dev-leti"ne aykırı bulduğu bölümse, 1981'de Cuntakoşullarında yayınlanan bir çalışmadan alın-mıştı... Kraldan daha kralcıydı artık DİSK.

1992'nin sonlarında ise DİSK yöneticilerihala şunları söylüyorlardı: "Koalisyon hükü-metini –DYP-SHP hükümeti- ILO ilkelerinibenimsediği, ülkemizi demokratikleşme yo-lunda adımlar attığı için destekliyoruz."DİSK yöneticileri bu açıklamayı yaptıklarındakoalisyon hükümeti 9 aydır iktidardaydı. Busürede Toros'da olduğu gibi işçilerin direnişçadırlarını yıkmış, direnişçilerin üzerine polisve jandarmayı saldırtmış, Ankara'ya yürüyenmemurları coplattırmış, Kartal'da işçilerinüzerine ateş açtırtmış bir hükümetti. DİSK yö-netimi tüm bunları bile bile, göre göre bu açık-lamayı yaptı. İşbirliğini SHP-CHP'li belediye-lerde direniş kırıcılığına kadar götürdü.

Zamlarla işçileri inim inim inleten, özelleş-tirme ile işçileri işsiz bırakan, Susurluk Çete-leri'nin dokunulmazlıklarını güvence altına alanANASOL-D Hükümeti'ni destekleyip işçilerinbaşına bela eden de aynı DİSK yönetimidir.

REFAHYOL'un düşürülmesi ve yeni hükü-metin kurulması için en aktif çalışanlardanbiriydi DİSK. O dönemki DİSK Başkanı RıdvanBudak açıkça MGK politikalarının, TÜSİADpolitikalarının taşeronluğunu yapmış, işçi sı-nıfına, ilkelerine, tarihine ihanet etmiştir. 6Haziran’da TÜSİAD ve MGK adına iş bı-rakmaya kalkışmıştır. Niçin, REFAH-YOLhükümeti gitsin diye. Yani işçi sınıfının, işçilerinçıkarları REFAH-YOL’un gidip gitmemesinebağlanmıştır. O gitti Yılmaz hükümeti, ANA-YOL geldi. Yeni hükümet kurulduktan sonraMesut Yılmaz'ın ilk ziyaretçileri arasındayeralan, MGK sendikacıları Bayram Meralve Rıdvan Budak, ziyarette Yılmaz'a destek-lerinin süreceğini belirttiler. MGK sendikacı-larının desteğini alarak işe başlayan hükümetkoltuğa oturur oturmaz emperyalizm, TÜSİADve MGK'nın "istikrar" programını, uygu-lamaya koyuldu. DİSK’in çok istediği RE-FAH-YOL gitmiş ANA-YOL gelmişti işçininsorunları çözüldü mü? Hayır. Tersine sorunla-rımız katmerlendi. Sömürü daha da arttı. Çalışmakoşulları ağırlaştı. Tüm bunları görmezdengelen o dönemki DİSK yönetimi laik, anti-laik, şeriat, darbe gibi yapay gündemlere aletetmeye çalıştı işçiyi, halkı. İşçi sınıfını, sendi-kalarını düzen partilerinin, MGK’nın, TÜSİ-AD’ın oyuncağı haline getirdi.

(DEVAM EDECEK)

mışlardır.

Saldırının odağında, kapitalizmin reorganizasyonunu hedefleyen,özelleştirme, esnek çalışma, çalışma saatlerinin artırılması ve ça-lışmanın yoğunlaştırılması, işten çıkarma, örgütsüzleştirme,ekonomik ve sosyal hakların gaspı, bu temelde "sosyal devlet" uy-gulamalarının sona erdirilmesi vb. bulunmaktadır.

Doğal olarak bu saldırı bütün sömürge ülkeler gibi ülkemizdede misliyle kendini hissettirmektedir. Ülkemizde 1980’den buyana kesintisiz olarak sürdürülen bu saldırı sonucu, bugün herkesinkabul ettiği gibi işçi hakları neredeyse 1800 yıllarındaki seviyeyekadar geriletilmiştir. Son çıkartılan iş yasası adeta kapitalist dev-rimlerle kazanılan hakları bile yok etmiştir. Bu nedenle haklıolarak "kölelik yasası" olarak adlandırılmaktadır.

Ve saldırı durmamakta, devam etmektedir.

Bu saldırılar ve yaşadıklarımız karşısında, sınıf örgütü olan,ekonomik-demokratik mücadele aracı olan sendikalarımızın haliiçler acısıdır. İşçiler sendikalarından, sendikalar işçilerden uzaklaşmışdurumdadır. Ancak emekçilere yönelik saldırılar ve bugün içindebulunduğumuz durum, bu durumdan çıkmamızın koşullarını daiçinde taşımaktadır.

İşçi sınıfı bu potansiyeli her zamankinden çok taşımaktadır.Mevcut gerilik, moralsizlik bizi yanıltmamalıdır. Geriliğin kaynağı,öndersizliktir. Mevcut önderliklerin işçi sınıfının taleplerine vetepkilerine cevap verememesindendir. Mücadele etme arzusununyokluğundan değil, gerektiği şekilde mücadele edilememesindendir.

Uçurtmalar rüzgarla birlikte değil, rüzgara karşı uçtukları içinyükselir!

Sendikalar da öyle. Sendikal mücadele; patronlarla işbirliğiniterk edip işçi sınıfının hakları için dişe diş bir mücadele verdiği,sınıf ve kitle sendikacılığını hayata geçirdiği, işçilerin sorunlarınasahip çıkıp, talep ve beklentilerini karşıladığı oranda gelişir, büyür.

İşte tam bu noktada, devrimci bir hatta oturmuş, militan bir işçiörgütlenmesi ve mücadelesine ihtiyaç vardır. Böyle bir örgütlenmeninişçi sınıfı içinde hızla yaygınlaşmasının şartları vardır. Kuşkusuzuzun soluklu, sabırlı ve inatçı bir çalışma olmadan birden alevlenmebeklenmemelidir.

Şimdi, sınıf mücadelesinin ilkelerine daha fazla sarılma zamanıdır.Belirsizlikleri ortadan kaldırma zamanıdır. Sınıf düşmanlarımızınet olarak ortaya koyma zamanıdır. İşçi sınıfı olarak görevlerimizinayırdında olma zamanıdır.

İşçi sınıfı, toplumda en çok üreten, sosyal ve ekonomik olaraken güçlü konumda olan sınıfı oluşturur... Onun kitlesel olarakdirenişe geçtiği bir ortamda ayakta kalabilecek hiçbir ekonomiyoktur. Dayanabilecek hiçbir iktidar yoktur...

İşçi sınıfı, bu özellikleriyle toplumun diğer kesimlerini dederinden etkiler.

Öncelikle yapılması gereken işçi sınıfının düşmanını hiçbir be-lirsizliğe yer bırakmadan tanımlamaktır. Sınıf ayrımını netleştir-meliyiz. İşçi sınıfının düşmanı burjuvazidir, kapitalizmdir, emper-yalizmdir. Bunlara karşı mücadele etmedikçe hiçbir hak kazanılamaz.Emperyalizmin dayatmalarıyla çıkartılan yasalara karşı mücadeleedilmedikçe bir mücadele verilemez ve kazanımlar sağlanamaz.(DİSK 14. Genel Kuruluna Giderken Görüş ve Önerilerimiz –Devrimci İşçi Hareketi broşüründen)

223

4 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 306

KATİL EMPERYALİZME KARŞI BİRLEŞELİM!

Bugün ABD ve AB emperyalizmitarafından işbirlikçi AKP iktidarı ara-cılığıyla ülkemize dayatılan Kamu yö-netimi temel yasası çerçevesinde; eği-timden sağlığa tüm kamu hizmetleriözel sektöre açılmış; beşikten-mezarakadar tüm yaşam süreçleri paralı halegetirilerek, bu alanda çalışan tümemekçilerin ve emek örgütlerinin tas-fiye edilmesi hedeflenmektedir.

Sermayenin bu saldırılarına karşı di-renişi, mücadeleyi ve örgütlenmeyibüyütmek, bunu alanlara taşımak, tümemekçileri seferber etmek, sürecin bizedayattığı zorunlu ve ertelenemez bir gö-rev olarak önümüzde durmaktadır.

Emperyalizmin başvurduğu yenisömürgecilik yöntemleri, ‘sosyalistblok’un yıkılışı, dünyanın baş çeliş-kisinin emperyalizmle halklar ara-sındaki çelişki olduğu gerçeğini de-ğiştirmemiştir. Sınıflar mücadelesin-de bugün öne çıkan çatışma; ezen ileezilen sınıf arasındaki çatışmadır ve ta-rihin akışını bu mücadele belirleyecektir.

Ülkemizdeki ve dünyadaki geliş-meler emekçiler lehine olmadığı halde,emperyalizmin AKP iktidarı aracılığıylayoksul emekçi kesimlerine yöneltmişolduğu saldırı dalgasının önündeki enbüyük engel, tüm eksikliklerine rağmenörgütlü halk kesimleri ve kısmen deolsa sendikalardır.

Çünkü sınıfsal çelişkiler artarakdevam ediyor ve sınıfsal mücadeleher alanda sürüyor, yaşanan krizler sı-nıflar çelişkisini hızla derinleştiriyor.Dolayısıyla, örgütlenme, örgütlenmeyapısı ve sermayenin saldırı politika-ları karşısında nasıl bir mücadele ve-rileceği birincil sorun olarak geneldeemek hareketinin özelde KESK’inönünde durmaktadır.

AKP iktidarı kamu emekçileri ha-reketini 4688 sayılı yasayla boğmayaçalışmıştır ve bu konuda önemli oran-da başarı sağlamış, sendikal hareket çı-kış noktasından uzaklaşarak “çağdaşsendikacılığa” hızla yaklaşmıştır. Buuzaklaşma sendikalarımızda önemlioranda gerilemelere neden olmuştur.

Emperyalizm ve yerli işbirlikçile-ri tarafından egemen kılınmak istenensosyal diyalogcu sendikal anlayış,uluslararası sendikalarla geliştirilenilişkilerden de kaynaklı olarak KESKyapısı içinde hayat bulmaya başlamış-tır. Fiili ve meşru bir mücadele çizgi-sinden gelen sendikalarımız 4688 sa-yılı yasanın kalıpları içinde hedef kit-lesinin tüm sorunlarının çözülmeye-ceğini artık görmek durumundadır.

IMF politikalarıyla; sendikaların,devrimci demokratik mücadelenin tas-fiye edilmesi ve Kamu Reformu TemelKanunu dayatmaları ile özelleştirme velinç saldırıları arasındaki bağlantıyı birbütün olarak gördüğümüz ve emperya-lizmin topyekün saldırılarına karşı kararlıve cesaretli bir muhalefet ve mücadelecephesi geliştirdiğimiz sürece saldırıdalgasını durdurabiliriz. Önemli olan mü-cadele sürecinde yaşanan olumsuzluk-ların muhasebesini yaparak hatalarınhızla terk edilmesi, süreci göğüsleyecekpolitikaların ortaya konulmasıdır.

Emperyalizmin “küreselleşme”maskesi altında sendikalarımıza da-yattığı çağdaş sendikacılığı reddederek,sınıf ve kitle sendikacılığı yani devrimcisendikacılığı hayata geçirmek zorun-luluktur.

80 faşist darbesi sonrası suskunlu-ğu önce dernekler sonra KAM-SEN,BEM-SEN, SAĞLIK-SEN gibi sendi-kaları kurarak kamu emekçilerinin ör-gütlenmesine öncülük eden devrimcimemurlar, 4688 sayılı yasanın kabul edi-lemeyeceğine ilişkin güçlü bir muhalefetörgütlemiş, yasanın getirdiği toplu gö-rüşme, kurullara katılım gibi uzlaşımekanizmalarına katılmama yönündeirade belirtmiştir. Ancak, kendi ideo-lojisine, emekçilere, halka güvenmeyenreformist anlayışlar faşizmin çizdiği sı-nırlar içerisinde, AB’den medet umanicazetçi politikalarla hareket ederekmücadeleden ve süreçten kopmuşlardır.Görüşmeci, müzakereci, uzlaşmacı ba-kış açısıyla kamu emekçileri mücade-lesini özlük ve ekonomik haklara in-

dirgemiş ve iktidarın sunduğu yasallıkçerçevesinde 4688 sayılı yasaya tabi ol-muşlardır. Bu politikaları da onlarıtoplu görüşme masalarına götürmüştür.Devrimci memurların tüm uyarılarına,karşı çıkmalarına rağmen kamu emek-çilerinin mücadelesi, iktidarın politi-kalarına endekslenmiştir. Kamu emek-çilerinin mücadelesi sistemin belirlediğiözlük ve ekonomik haklar sınırları içe-risine hapsedilerek, işbirlikçi yandaşsendikaların meşruluğu kabul edilmiş vekitlelerin uzlaşmacı bir çizgide tutulmasısağlanmıştır.

Sendikalarımız, gücünü meşrulu-ğundan alan, haklar yasalardan önce ge-lir şiarıyla kurulmuş, ekonomik ve de-mokratik mücadele örgütüdür. Hakla-rımız ve geleceğimiz için fiili ve meş-ru mücadeleyi örmek, ezenlere karşı sı-nıfsal bir tutum izlemek ve bu temel-de örgütlenmek gerekliliğine inananKamu Emekçileri Cephesi olarak, sen-dikalarda oluşturulan diyalogcu, uz-laşmacı ve çağdaş sendikacılığı red-dediyoruz.

Kamu Emekçileri Cephesi, sendi-kaları sınıf ve kitle örgütü olarak gör-mektedir. Sendikaların faaliyet gös-terdikleri alan içerisinde en genişemekçi kitlesine ulaşmayı ve örgütle-meyi hedeflerken kitleselliği tek başı-na amaç olarak görmez. Üyeleri, sen-dikalara aidat ödeyen, oy veren kitleolarak değil, mücadeleyi ve örgütlen-meyi geliştiren asli unsur olarak göre-rek kendi öz güçlerine güvenmelerinisağlayan bir sendikacılığı ifade eder.Üyelerine sınıf bilinci vererek sorun-larına sahip çıkmayı ve mücadele içe-risinde aktif bir unsur haline gelmele-rini hedeflemektedir. Sınıf ve kitlesendikacılığının en önemli ilkelerindenbiri de demokratik işleyişi sendikala-ra hakim kılarak, tabanın söz ve kararsahibi olduğu demokratik merkeziyet-çilik ilkesini hayata geçirmektir.

Kamu Emekçileri Cephesi, bu an-layışla hareket ederek, sendikal hede-fimiz olan grevli ve toplu sözleşmeli

Haklarımızı Koruyarak YeniKazanımlar Elde Etmeliyiz

24

Yürüyüş

4 Mart2012

Sayı: 306

EZİLEN TÜM DÜNYA HALKLARI

sendika hakkı için ekonomik, demo-kratik ve ideolojik mücadeleyi iç içesürdürme gerekliliğini savunur ve eko-nomik, demokratik ve ideolojik mü-cadele yöntemlerini etkin bir şekildekullanmayı hedefler.

Çalışma anlayışımız mücadelede veörgütlenmede kolektivizmi esas alır, ka-tılımcılığı ve tartışmayı teşvik eder, ih-tiyaca göre komite, meclis ve komis-yon kurulması ve işlerin bu şekilde yü-rütülmesini öngörür. Somut program-lar çerçevesinde, disiplinli, emeğe da-yanan bir çalışma yürütülmesini, eleş-tiri ve özeleştirinin çalışmalarımızın hersafhasında egemen kılınmasını gerek-lilik olarak görür.

Sınıf ve kitle sendikacılığını haya-ta geçirmek için daha ısrarcı olarak, ta-banda güçlü bir muhalefet hareketi baş-latmalıyız. İşyerlerimizde komiteler,meclisler oluşturarak saldırı yasaları-nı durdurmalıyız.

Sendikalar her ne kadar ekonomik,demokratik ve ideolojik mücadeleninbirer aracı iseler de, sınıf mücadele-sinde emekçilerin birer okulu halinegelmedikçe, sermayeye karşı örgüt-lenmedikçe ve politik mücadeleyi yük-seltmedikçe düzen içi bir kurum ol-maktan öteye gidemezler. Sendikala-rımızda genel olarak örgütlenme so-runu bugüne kadar örgütlenme sekre-terlerine veya komisyonlarına havaleedilmiş ve örgütlenmenin bütünlüklübir ekip işi olduğu göz ardı edilmiştir.Örgütlenmenin tüm üyelerimizin,kadrolarımızın sorunu olduğunubilince çıkararak hareket etmeli-yiz, hedef kitlemize ulaşmanın alt ya-pısının işyeri örgütlenmesinden geçti-

ğini görmek durumundayız. Kamu Emekçileri Cephesi, fiili ve

meşru mücadele çizgisinden gelen birsendikal anlayış olarak, başta saldırı ya-saları olmak üzere egemen güçlerintüm toplumsal muhalefete dayattığıbaskı, soygun ve kölelik yasalarına kar-şı sınıflar gerçeği ve onun gelişim di-yalektiğini esas alarak, mücadelesinisürdürmesi gerektiğini savunur ve bu-nun için mücadele eder.

Kamu Emekçileri Cephesi olarak;

- "Kamu Reformu Yasası" ile uy-gulanmaya konulan tüm uygula-maların geri çekilmesi, sağlık, eğitimve sosyal güvenlik gibi temel hakla-rın halkın ihtiyaçları doğrultusundayeniden hazırlanması,

- Özelleştirmelerin durdurul-ması, kamu hizmetlerinin yaygınlı-ğının artırılması ve bu hizmetlerdenherkesin eşit ve parasız olarak ya-rarlanması,

- Ülkemizin ve halkımızın gele-ceğini ipotek altına alan tüm ba-ğımlılık anlaşmalarının iptal edil-mesi, Bağımsız, Demokratik BirTürkiye mücadelesinin yükseltil-mesi,

- Vergide adaletin sağlanması,yoksul halka yönelik olan dolaylı ver-gilerin kaldırılması,

- Tüm çalışma yaşamında Eşit İşeEşit Ücret uygulanmasına geçilme-si,

- Kamu hizmetlerinin kamudasürekliliği olan kamu emekçileri ta-rafından verilmesi, sözleşmeli per-sonel, geçici personel ve taşeron uy-

gulamalarından vazgeçilmesi, - Çalışma yaşamında düzenli ve

kurallı çalışma esas alınarak esnekçalışma biçimlerine son verilmesi;Performansa dayalı ücret uygula-ması yerine, ücretler ve bütün ça-lışma koşullarının toplu sözleşme ilebelirlenmesi,

- Grevli ve toplu sözleşmeli sen-dikal hak ve özgürlüklerin güvencealtına alınacağı bir sendika yasasıhazırlanması,

- Emperyalizmin politikalarındanbiri olan böl-parçala-yönet anlayı-şına karşı halkların ve emekçilerinbirliğinin sağlanması,

- Her koşulda fikirlerin oylan-masına karşı çıkarak, emek güçleriiçindeki tartışmalarda ikna yönte-minin uygulanması,

- Yönetim kurullarının gruplarüzerinden (sayısal) değil, program-da birlik üzerinden oluşturulması,

- Gerici ve faşist örgütlenmelerinetkisinde kalan emekçilere ulaşarakyaratılan bilinç bulanıklığına son ve-rilmesi için işyerlerinde sınıfsal te-melde eğitim faaliyetleri yapılması,kamu emekçilerine devlet güdümlüsendikalar olan Memur-Sen veKamu-Sen’in teşhir edilmesi,

İçin; fiili ve meşru mücadele çiz-gisinde, sınıf ve kitle sendikacılı-ğında ısrarlı ve kararlıyız.

Bu ilkeler ve bakış açısı ile sendi-kalarımız ve demokratik mücadelemizbüyüyecek, haklarımız korunarak yenikazanımlar elde edilecektir.

EMEKÇİYİZ, HAKLIYIZ, KAZANACAĞIZ !

İzmir’de Devrimci Alevi Komitesi (DAK), “İnanç Özgür-lüğü İstiyoruz” talebini halka anlatmaya devam ediyor. 23Şubat günü Karşıyaka Çarşı girişinde imza masası açılarak,bildiri ve broşür dağıtıldı. İmza vermeye gelenlerle DAK ve yürüttüğü kampanya hak-kında sohbet edildi. İmza veren belediyenin bir temizlik iş-çisi, "İlk defa insanların bildirileri yere atmadıklarını gö-rüyorum." dedi. İmza masasında toplam 150 imza toplan-dı, 150 broşür ve 550 bildiri dağıtıldı.

Alevi Halkımızın İnanç Hakkına Sahip Çıkıyoruz! İnanca Yasak Koyanın Dünyada Yeri Olmaz

25

4 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 306

KATİL EMPERYALİZME KARŞI BİRLEŞELİM!

226

Yürüyüş

4 Mart2012

Sayı: 306

Bu düzenin zulmüne, sömürüsünetepki duyarak; baskılara, işkencelere,katliamlara kin duyarak; bu düzeninyolsuzluğunu, soygununu, talanını red-dederek; bu düzenin, onursuz, adalet-siz, eşitsiz yaşamını, içimize sindire-meyerek devrimci mücadeleden, hal-kın mücadelesinden etkilenerek dev-rimci olduk.

Devrimci olmamızın nedeni; üze-rinde yaşadığımız vatan, içinde yaşa-dığımız halk gerçeğidir. Vatanımızdadevrimci olmak için binlerce sebebimizvar iken, devrimci olmamak için tek birhaklı sebebimiz yoktur.

Bu mücadele; halkın kendi iktida-rını kurma, özgür ve sömürüsüz birdünyayı yaratma mücadelesidir. Bumücadele devrim mücadelesidir. Bumücadele hak, adalet, özgürlük mü-cadelesidir.

Devrimciliğimiz; onurlu, namuslu,ahlaklı bir yaşam içindir. Devrimcili-ğimiz, halk içindir. Kapitalizmin krizive baskıları arttıkça, devrimci müca-delenin de gelişmesiyle birlikte halkınçok çeşitli kesimleri devrimci saflardayer alırlar.

Halk; işçiler, köylüler, tüm çalı-şanlar, küçük üreticiler, esnaflar, sa-natkarlar, memurlar, öğrenciler, ay-dınlar, ulusal değerlerini kaybetmemiş,ülkemizin bağımsızlığını ve halkımı-zın özgürlüğünü isteyen, sömürü vezulme karşı olan herkestir. Bir avuç iş-birlikçi, vatan haini dışında kalan her-kes halktır.

Güçlü bir vatanseverlik ve halksevgisiyle yaptığımız devrimcilik, uzunsoluklu bir iştir ve özveri gerektirir, fe-dakarlık gerektirir. Devrimcilik birömür boyudur. Ancak böyle bir dev-rimcilik, bir ömür boyu süren bir dev-rimcilik, devrimci saflarda kalıcılaşıl-dığında, anlamlı ve değerlidir. Devrimciolduktan bir süre sonra, tekrar düzen saf-larına, adaletsizliğin bataklığına dönü-

lüyorsa bu devrim-cilik değildir. Halkı,Cephe'yi, kendisi-ni kandırmaktır, iki-yüzlülüktür. Dev-rimci saflara adımatmamızla birlikteneden devrimci ol-

duğumuzu unutmadan, düzenden alıpgetirdiğimiz birçok duygu ve düşünce,kişisel özlemler değişmeye, kişiliği-mizde devrimcileşmeye başlar.

Bir Ömür Boyu

Devrimcilik Yapmak Devrimci saflarda kalıcılaşmak, iyi

bir devrimci olmak, halkımıza, parti-mize layık olabilmek; kendimizi, mü-cadele ettiğimiz alan-birim ya da böl-gede, halkı eğiterek, devrimci yaşam bi-çimini-kültürünü, halk kitlelerine kav-ratmamızla mümkündür. Tek alternatifinbiz olduğunu gösterebilmeliyiz.

Emperyalizme ve oligarşiye karşıyürüttüğümüz mücadelede, burjuvaideolojisine karşı yürüttüğümüz ideo-lojik mücadelenin önemli bir yeri var-dır. İdeolojik mücadele, kendi safları-mızda devrimci eğitim olarak sürerken,bu ideolojinin günlük yaşamda karşı-mıza çıkan çok değişik biçimlerine kar-şı (olmazlar, yapılamazlar ve sonuç alı-namayan her işte ve birçok biçimde)cepheden mücadele etmektir. İdeolo-jik eğitim ile doğru, devrimci düşün-cenin diyalektiği, toplumların, sınıflarsavaşı gerçeğinin kavranılması, dev-rimciliğin bilimsel temeller üzerineoturtulması zorunluluktur. Bir dev-rimci için, bu temel üzerinde ülke-mizdeki sömürü düzeni ve halk gerçeği

çözümlenirken, kalıcılığın temelleride atılmış olur.

Bir Ömür BoyuDevrimcilik İdeolojikDonanımla Sürerİdeolojik donanım, bilimsel sos-

yalizmin kavranılması, Marksizm-Le-ninizm'in ülkemiz somutunda hayatageçirilmesidir. Devrimler, toplumla-rın gelişim yasasına göre bir zorun-luluktur. Dünya tarihinde sınıflı top-lumlar ortaya çıktıktan sonra, toplum-ların gelişimini sağlayan ve yeni birtoplumu ortaya çıkaran, sınıflar mü-cadelesi olmuştur. Köleci toplumdan,feodal topluma, feodal toplumdan ka-pitalist topluma geçiş hep sınıf savaş-larının ürünüdür. Türkiye'de de, kapi-talizmin yıkılarak halkın iktidarının vesömürünün olmadığı sosyalizmin ku-rulması da, yürüttüğümüz savaşın, sı-nıf savaşının, halkın savaşının bir ger-çekliğidir. Bu gerçeklik, tarihsel ve top-lumsal olarak, devrimin gerçekliğidirve bir zorunluluktur. Devrimcilik de bugerçeklik içinde anlamını bulur.

Emperyalizm, sömürüsünü, katli-amlarını, işkencelerini, savaşlarıylakan gölüne çevirdiği dünyamızda hay-dutluğunu daha da pervasızlaştıraraksürdürüyor. Bu dünyada, açlık, sefalet,acı, kan ve gözyaşı artarak sürüyor. 2.Paylaşım Savaşı sonrası 3. BunalımDönemi'ne giren emperyalizm, yeni sö-mürgecilik ilişkilerini geliştirdi. Dün-yanın jandarmalığını ABD eline aldı.

'90'lı yıllarda sosyalist devletlerin yı-kılmasından sonra karşısında ciddi birengel kalmayan emperyalizmin sömü-rüsü daha da dizginsizleşti. Emperyalistideologlara göre bilimde, teknolojide vediğer alanlardaki gelişmelerle “küre-selleşme, globalleşme” vardı. Artıkdünyanın "dev bir köy" haline geldiği-ni ileri sürdüler. "Ulusal sınırlar kalk-mış", bağımlılığın yerini "karşılıklı ba-ğımlılık" almıştı. Durum böyle olunca"ulusal bağımsızlık savaşları" vermeninde artık bir anlamı yoktu.

IMF ve Dünya Bankası gibi ulus-lararası emperyalist kuruluşları aracı-lığıyla boğazlarına kadar borca sok-tukları yeni sömürge ülkelere, yarat-

VATANIMIZINBAĞIMSIZLIĞI HALKIMIZIN

KURTULUŞU İÇİN,BİR ÖMÜR BOYU

DEVRİMCİLİK YAPMAKTAN BAŞKA

YOL YOKTUR

Ders: Bir ÖmürBoyu Devrimcilik(1)

EZİLEN TÜM DÜNYA HALKLARI

227

4 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 306

KATİL EMPERYALİZME KARŞI BİRLEŞELİM!

maya çalıştıkları düzene uygun po-litikalar dayattılar. Ekonomide,tekelleşmenin arttığı, büyük balı-ğın küçük balığı yuttuğu, "serbestpiyasa ekonomisi" uygulanma-lıydı. Ve bunun için var olankamu kuruluşları özelleştirilme-liydi. Halkın emeği ve alınteriyleyaratılmış bu kuruluşlar, yok pa-hasına birer birer emperyalist te-kellerin ve onların işbirlikçilerininellerine geçti. Bu kuruluşların asılsahipleri olan milyonlarca emek-çi ise sokağa atılıp açlığa, sefale-te terk edildi.

Yeni sömürge ülkelerin işbirlikçi hü-kümetleri, "Ekonomiyi düzeltmek içinihracata ağırlık vermeliyiz." masalla-rıyla, halkın boğazından kestiklerini te-kellerin kasalarına akıttılar. Fakat neekonomileri düzeldi ne de borçlarıaşağı çekilebildi. Yetmedi, emperyalisttekeller, pazarlarını, topraklarını, ulu-sal değerlerini... kendilerine sonuna ka-dar açan işbirlikçi yeni sömürge dev-letlerinden, yatırımcıları için ek gü-venceler istediler. Rahatça at oynata-bilmeleri için, bunun önünde engelolan veya olabilecek eski yasalar de-ğiştirilmeliydi. Yine de doğabilecek za-rarlar bu ülkeler tarafından karşılanmalıve bu tür zararların oluşmaması için ge-rekli önlemler alınmalıydı. Uluslar-arası Tahkim denen bu politikayla ül-kelerin, ulusal egemenlik hakları, ya-saları, hukuk kurumları... emperyalisttekellerin denetimine veriliyordu.

Emperyalist tekellerin rahatları,güvenlikleri için, emekçi halklarıntüm sosyal hakları gaspedildi. Sendi-kasızlaştırma politikasıyla, emekçi-ler, tekeller karşısında örgütsüz bıra-kılmaya çalışıldı. Ücretler düşürülüp,grev, vd. hak alma eylemleri yasak-landı. Yeter ki, tekeller rahat etsindi.

Emperyalistler, sadece ekonomidedeğil, ekonomiyle birlikte, siyasal,askeri, kültürel olarak da egemen ol-mak istiyorlardı. İstiyorlardı ki dünya,kendileri için "dikensiz bir gül bahçe-si" olsun. İstiyorlardı ki aykırı tek birses bile çıkmasın, dünyanın tek haki-mi olduklarını herkes kabul etsin.

Emperyalistler, yeni oluşumlar;birlikler, anlaşmalarla siyasal haki-

miyetlerini daha da pekiştirmek içinadımlar atarlarken, her türlü kültürelsaldırıyla da dejenerasyonu ve yoz-laşmayı yayıyorlardı. Devam edenulusal, sosyal kurtuluş mücadelelerinede "uzlaşma" ve "barış" "çözüm"leriyleyaklaşıp teslim aldılar.

NATO, IMF, Dünya Bankası,GATT, AGİT, WTO, UNICEF vb.gibi kurumlarla, emperyalizm, tümdünyayı ahtapotun kolları gibi sar-maktaydı. Her şeye rağmen emperya-lizme kafa tutanların ise, yine "barış"ve "demokrasi" adına tepelerine ton-larca bomba yağdırıldı, toprakları yer-le bir edilip, halklar katledildi. Bu dayetmezse ambargolarla yokluğa, açlı-ğa, sefalete mahkum ediliyorlardı.

"Barış" ve "demokrasi" adına ya-pılan emperyalist katliamlar, artan sö-mürü ve yoksulluk, gelir dağılımındagiderek daha da derinleşen uçurum...Sadece üç tekelci burjuvanın gelirininbir kıtanın gelirine eşit olması, uyuş-turucunun ve fuhuşun yaygınlaştırıla-rak tekellerin himayesinde bir "ticaripazar alanı" haline getirilmesi, kim-yasal-nükleer artıklarla dünyamızınyaşanmaz hale getirilmesi, yeni sö-mürge ülkelerin, emperyalist tekelle-rin nükleer ve kimyasal atık çöplüğühaline getirilmesi, açlığın-yoksullu-ğun en yüksek düzeye çıkması, ırkçı-lığın ve milliyetçiliğin yaygınlaştırıl-ması... Evsiz, barksız, kimsesiz kalanmilyonlarca çocuk, çocuk ölüm ora-nındaki büyüyen artış ve ucuz emekolan çocuk işçi sayısındaki hızlı tır-manış... Emperyalizmin dünyada ya-rattığı tablodur bu. Bu tablo aynı za-manda, emperyalizmin krizinin art-masının da ifadesidir. Emperyalizm kri-

zine çare bulamamıştır.Krizleri daha da derinleşe-rek sürmektedir. Emperya-listlerin kendi deyişleriyle;"21. yüzyıl ayaklanma-lar yüzyılı olacak."tır. Evetbu kesindir. 20. yüzyıladamgasını vuran halklar21. yüzyıla da damgalarınıvuracaklar.

Ülkemizde, emperyalisttekellerin, onların işbirlik-çisi Koçlar’ın, Sabancı-lar’ın, Ülkerler’in, büyük

toprak sahiplerinin, soyguncunun, vur-guncunun, kaçakçının, uyuşturucu ta-cirlerinin, çetelerin, asalakça geçinenbir avuç para babasının hükmü geçer.Vatanımıza ait ne varsa, halklarımızınalınterleri ve emekleriyle yarattıklarıtüm değerlere ve zenginliklere onlar elkoyar. Halk, her geçen gün daha dayoksullaşırken, onlar daha fazla sö-mürerek, servetlerine servet, zengin-liklerine zenginlik katarlar. İşte butablonun sorumlusu bu sömürü düze-ni ve onun sahipleridir. Ülkemizdekisömürü düzeninin patronu, başta ABDolmak üzere tüm emperyalistlerdir.

Emperyalizme göbekten bağımlı,yeni sömürge bir ülkede yaşıyoruz. Ül-kemizde yaşanan sömürü, baskı, iş-kence, katliamlar, kayıplar, açlık, se-falet... Her şey emperyalizm ve işbir-likçilerinin çıkarları içindir. Vatanımızonların güvenliği için emperyalizmepeşkeş çekilir. Uğrunda nice şehitlerverdiğimiz topraklarımız, ABD veNATO üsleriyle dolmuş, semaları-mızda kanlarımız pahasına kovduğu-muz düşmanın bayrakları dalgalan-maktadır. Bir zamanlar onları kovmakiçin savaşan halklarımızın evlatlarışimdi onların çıkarları için savaşlara sü-rülmekte, dün Bosna'ya, Somali'yeKosova'da, bugünse Afganistan'a işgalorduları olarak gönderilmektedir. Özel-leştirmesi, tahkimi, stand-by'ı, sosyalgüvenlik yasası, AB üyeliği, kanunhükmüne kararnameler ve daha bir-çokları onların çıkarları içindir.

Dün düşman bellediklerimiz, vatanhainlerinin marifetleriyle bugün sof-ralarımıza kadar girmişler, kursağı-mızdaki son lokmayı çalmanın he-

Emperyalizme göbekten bağımlı, yenisömürge bir ülkede yaşıyoruz. Ülkemizde

yaşanan sömürü, baskı, işkence,katliamlar, kayıplar, açlık, sefalet...

Herşey emperyalizm ve işbirlikçilerininçıkarları içindir. Vatanımız onlarıngüvenliği için emperyalizme peşkeş

çekilir. Uğrunda nice şehitler verdiğimiztopraklarımız, ABD ve NATO üsleriyledolmuş, semalarımızda kanlarımızpahasına kovduğumuz düşmanın

bayrakları dalgalanmaktadır.

228

Yürüyüş

4 Mart2012

Sayı: 306

EZİLEN TÜM DÜNYA HALKLARI

saplarını yapmaktadırlar. İhanetve bağımlılık daha da derinleş-tirilerek sürdürülmektedir. Yenidoğan her bebek, emperyalist te-kellere 1500 dolar borçla doğar.

Ezen, sömüren, işkence ya-pan, katleden, kültürümüzü yoz-laştıran emperyalistlerdir; amameclis kürsüsünde eller patlar-casına alkışlanan, önünde el pen-çe divan durulan da yine onlardır.Ulusal egemenlik, onur, namus,her türlü ulusal değer, onların ka-saları dolsun diye ayaklar altına alınır.Devlet onların devletidir. Meclis ve hü-kümetler ise sadece birer kukladır. Ada-let, yasa, hukuk... her şey onlar için var-dır. Onların düzenlerinin bekası içindir.Özelleştirme ve tahkim gibi ihanet ya-saları için bir gecede anayasa değişikli-ği yapanlar, halkın çıkarı için tek bir yasayapmazlar. Faşist düzenin devamı içinkontrgerilla hukuku işletilir bu ülkede.Koçlar, Sabancılar, Ülkerler... tekelciler,vurguncular, kara paracılar, halkı do-landıranlar karşısında eli kolu bağlananadalet, iki dilim baklava çalan çocuklarkarşısında "aslan" kesilir.

İşkenceler, katliamlar karşısında ses-siz kalan adalet en küçük bir demokra-tik hak eylemi için dahi onlarca yıla va-ran cezalar yağdırır. Yasalar, mahkemelerdiğer kurumlarıyla birlikte, kontrgeril-la düzeninin bir parçasıdır. Onu kolla-mak ve korumak için vardırlar. Ülkemiz,yasaklar ve baskılar ülkesidir. Hak ve öz-gürlükler yoktur. Kağıt üzerinde yazılıkalan haklar bile ya peşi sıra başka ya-salarla veya fiili olarak yasaklanmış yada halkın kullanmasının koşulları orta-

dan kaldırılmıştır.

Diller, kültürler yasaktır. Kürt,Arap, Çerkes, Laz, Süryani vb. her mil-liyetten ve inançtan halklarımızın ken-di dillerini, kültürlerini, inançlarınıkullanmaları, yaşatmaları, geliştirme-leri yasaklanmış, sürekli bir baskı veasimilasyon altında tutulmuşlardır.

Bunlar için mücadele yürütenler,katliamlar, işkenceler, hapislikler, sür-günlerle karşılaşmıştır. İşte Kürt hal-kı, yıllardır asimilasyon ve baskı-zu-lüm altında yaşıyor. Köyleri bomba-landı, yakıldı. Katliamlara uğradı, iş-kencelerden geçirildi. Bugün de bu bas-kılar şekil değiştirerek daha da boyut-lanmış sürüyor.

Her türlü inanç baskı altındadır.Dini tekeline alan devlet, Alevilerüzerine onyıllarca katliam baskı ve ya-saklar uygulamış, onları "potansiyelsuçlu" olarak görmüştür. Bunlarla ba-şarı elde edemediğinde ise onlara "şi-rin" gözükerek işbirlikçileri aracılığıylaAleviliği de sistem içinde eritme pe-şindedir.

Yasaklar karşısında direnen, eme-

ğinin karşılığını isteyen işçi, köy-lü, memur, esnaf, gençlik, en de-mokratik hakkını isteyen yaşlısın-dan gencine kadar tüm halk karşı-sında tek şey bulur: Polis copu, as-ker dipçiği, işkence, tutsaklık, kat-liam. Bir kan denizine çevrilen ül-kemizin dört bir yanı yoksulluklasefaletle doludur. Gecekondular, iş-siz, güçsüz, yerinden, yurdundanzorla göç ettirilip büyük şehirleretaşınmak zorunda kalan, açlığa vesefalete mahkum edilmiş milyon-

larca insanla doludur.

Zengin olan yaşayabilir ancak buülkede. Parası olmayanın "kaderi" aç-lıktır, yoksulluktur, sefalettir. Bakım-sızlıktan ve hastalıktan ölmektir. Has-talanmak bile lükstür onun için. İlaçalamaz, zor bela gidebildiği hastane-lerde parasızlıktan rehin kalır. Emek-li kuyruklarında can verenlerle doludurbu ülke. Doğal afetlerde, depremlerdeon binlerce insan katledilir. Katledendevlettir. Yıkık altında kalan on bin-lerce insanın imdat çığlıklarına kula-ğını tıkayan devlet, geride kalanları acı-larıyla birlikte, açlık, yokluk, soğuk veçamurla başbaşa, sefalet içerisindekiçadır yaşamına mahkum eder.

İşte yaşadığımız ülkenin, Türki-ye'nin tablosudur bu. Ülkemizde hal-kımızın kurtluşu için bir ömür boyu dev-rimcilik yapmaktan başka yol yoktur.

Sevgili Yürüyüş okurları, bu haf-talık dersimizi burada bitiriyoruz. Haf-taya kaldığımz yerden devam edeceğiz.Hoşça kalın.

- SÜRECEK-

Özelleştirme ve tahkim gibi ihanetyasaları için bir gecede anayasa

değişikliği yapanlar, halkın çıkarıiçin tek bir yasa yapmazlar. Faşistdüzenin devamı için kontrgerillahukuku işletilir bu ülkede. Koçlar,Sabancılar, Ülkerler... tekelciler,

vurguncular, kara paracılar, halkıdolandıranlar karşısında eli kolu

bağlanan adalet, iki dilim baklavaçalan çocuklar karşısında "aslan"

kesilir.

Trakya Halk Komitesi tarafından başlatılan ve 4 ay-dır devam eden “Ergene Trakya’dır! Emperyalizmin Çöp-lüğü Olmayacaktır” başlıklı kampanya kapsamında 26 Şu-bat günü Lüleburgaz’da eylem yapıldı.

Babaeski ve Kırklareli’nin ardından bu ay da Lüle-burgaz’da eylem yapan Komite üyeleri, Kongre Mey-danı’nda toplandılar. Burada Komite adına Bilge Akyıl-dız tarafından basın açıklaması yapıldı. Akyıldız, Erge-ne Nehri’ni bu hale getirenlerin emperyalistler ve yerliişbirlikçileri olduğunu anlatarak, çözüm için Trakya

Halk Komitesi’nin ta-leplerini halka duyur-du.

20 kişinin katıldığıeylemin ardından top-lu halde 1 saat sürey-le ilçe merkezinde es-nafa ve halka yaklaşık1000 bildiri dağıtıldı.Bazı dükkanlara da afiş asıldı.

“Ergene Trakyadır!Emperyalizmin Çöplüğü Olmayacak!”

Ülkemizde Gençlik

Erzurum'da emniyet müdürleri veamirlerinin de katıldığı “huzur toplatısı”nı bir ilköğretimokulu müdürünün sözleri özetledi. Okul müdürü, eği-timci(!) diyor ki: "Emniyette suçluların kanını alıp genharitası çıkarsınlar. Çocuk doğduktan sonra analizi ya-pılsın. Vatana, millete, bu ülkeye zararlıysa yürümedenyok edilsin."

Evet, bu sözler eğitimci denen bir mahlukata ait. Mah-lukat demek az bile kalır bu sözlerin yanında. Kanı bo-zuk, sütü bozuk bu insan özetliyor katıldığı toplantının içe-riğini aslında. Oradakilerin sessiz düşündüğü şeyleri, ses-li düşünmüş. Sadece oradakilerin değil bugün tüm iktidarınsessizce düşünüp sinsice uyguladığı politikayı anlatmış.

Bu okul müdürüne sormak lazım suç nedir, suçlu kim-dir diye. Elbette kendi mantığıyla açıklayacağı birçok şeyvardır! Ama biz gene de soralım: Parasız eğitim istemeksuç mudur? Vatanımızda emperyalist işgale karşı çıkmaksuç mudur? Açlığa yoksulluğa, zulme ve ahlaksızlığa bo-yun eğmemek suç mudur? Bağımsız bir ülke için müca-dele etmek suç mudur? Vatana millete zararlı olan bu dü-

şünceler değildir, senin kafanın içindekilerdir, katliamcızihniyetindir. AKP iktidarının uşaklığını yapan birindenbaşka bir şey beklenemez zaten.

Adaletsizliğin, zulmün, baskının olduğu her yerde di-reniş de vardır. Halkın sorunu olmadan yaşayacağı bir dü-zene kim neden isyan etsin? Açlığın, yoksulluğun, eşit-sizliğin, ölümlerin olduğu yerde insanlar direnirler. Çün-kü en temel hakları olan yaşama hakları elinden alınır oinsanların. Direnmekten, hakkını aramaktan başka yol kal-maz. Bunu suç olarak gören zihniyet en başta suçludur.

Ey kanı bozuk! Senin gen haritanda ne yazıyor? Ne yaz-dığını biz söyleyelim: Vatan hainliği yazıyor, emperyalistuşaklığı yazıyor, katil yazıyor. Peki, biz sana ne yapalım?Vatanı, halkı için bedel ödeyenlere, ölümü göze alanlarabak da utan. Sen bu cümleleri sarf ederken hapishanelerde,okullarda, mahallelerde bağımsız bir ülke düşü için mü-cadele edilmeye devam ediliyor. Senden, senin çocukla-rından sonra da devam edilecek. Senin soyun kuruyacakama soysuz bırakmayı düşündüğün direniş tohumları, her-yeni gelen nesilde daha da büyüyecek.

GençliğinGündeminden

Vatana Zararlı Olan Sizin Zihniyetinizdir!Sizin Düşüncelerinizi Yürümeye

Başlamadan Yok Edeceğiz!

7 Mart 1996: İTÜ Maçka Kampüsü'nde forum ya-pan öğrenciler, paralı eğitimi protesto ederek arkadaş-larının serbest bırakılmasını istediler.

8 Mart 1995: Dünya Emekçi Kadınlar GünüDLMK'lı öğrenciler tarafından Okmeydanı Kaptanpa-şa Lisesi'nde kutlandı.

9 Mart 1996: İzmir Konak Meydanı'nda ÜOP pa-ralı eğitime ve harç zamlarına, eğitimde özelleştirmeyekarşı miting yaptı.

9 Mart 1994: İTÜ Ayazağa Kampüsü'nde DLMK'lıöğrenciler yurtlarda insanca yaşama koşullarının sağ-lanması, yurtlardan atılan öğrencilerle dayanışmak içinGrup YORUM'un katıldığı bir şenlik düzenlendi.

gençliğin tarihinden

Tekirdağ’ın Naip Köyü’nde geçtiğimiz hafta içi ba-raj yapımı için temel atıldı. Trakya’nın verimli tarım ara-zileri AKP iktidarı tarafından emperyalist tekellerin çı-karları için bir bir yeniden şekillendiriliyor.

Namık Kemal Üniversitesi öğrencisi bir grup, barajhakkında bilgi almak üzere 24 Şubat günü köye giderekköylülerle sohbet ettiler. Köylüler, baraj yapımınınplanlandığı arazilerin halen ekili olan yüzlerce dönüm-lük verimli tarım arazisi olduğunu söylediler. Köylüler,bu konuda herkese görev düştüğünü ve buna karşı mü-cadele edilmesi gerekliliğinden bahsederken; öğrenci-ler de Trakya Halk Komitesi’nin “Ergene Trakya’dır!Emperyalizmin Çöplüğü Değildir” kampanyası hak-kında bilgi verdiler.

Topraklarımızın AKP’nin Rant Alanı Olmasına İzin Vermeyelim

Eskişehir Atatürk Lisesi müdürü,öğrencilerin okula aidat veredikleritakdirde sınava hazırlanabilecekleriniaksi durumda hazırlanamayacaklarınıbelirten bir açıklama yaptı.

Milli Eğitim Bakanlığı son sınıföğrencilerin sınava çalışabilmeleri

için 45günü geç-meyecekş e k i l d e

özürlü devamsızlık yapabileceğiniaçıklamıştı. Ancak Okul müdürü Ta-mer Erden'in yaptığı açıklamayagöre, öğrencilerin özürlü devamsız-lığı kullanabilmesi için Okul Aile Bir-liği'ne 50 TL bağış yapmaları gere-kiyor.

Düzen liselerden daha fazla karedebilmek amacıyla her şeyi kulla-nıyor. Sınavlı eğitim sistemiyle okul-larından uzaklaştırılıp dershanelereyönlendirilen gençlik, üniversiteye gi-rebilmek için almak zorunda kaldı-ğı rapor üzerinden de soyuluyor. Sı-navlar sadece hayat karartmakla kal-mıyor, aynı zamanda eğitimin tica-rileştirilmesinde bir araç olarak kul-lanılıyor.

Sınavlar Paralı Eğitimin Sonucudur

29

4 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 306

KATİL EMPERYALİZME KARŞI BİRLEŞELİM!

330

Yürüyüş

4 Mart2012

Sayı: 306

EZİLEN TÜM DÜNYA HALKLARI

Kampanya çalışmalarımız devamediyor. "PARASIZ EĞİTİM, SI-NAVSIZ GELECEK HAKKIMIZ!İSTİYORUZ ALACAĞIZ!" kam-panyamıza başlarken; kampanyayıduymayan, bilmeyen kalmayacakhedefi ile yola çıktık. Bu ilk bakıştazor, imkansız gibi görünebilir. Ancakbir Dev-Genç’li, böyle bir hedefeulaşmak için kaygılanmak, tereddütetmek yerine "Nasıl hedefimizeulaşacağız?" diye düşünmelidir.Beyni yorulana, çatlayana kadar dü-şünmeli, enerjisini bu şekilde kul-lanmalıdır. Bu ise kampanyayı sa-hiplenmek ile mümkündür.

Yaptığımız hiçbir işi kendi dışı-mızda görmemeliyiz. Kampanyanınsağlıklı, verimli yürümesi buna bağ-lıdır. Örneğin; komiteler kuruyoruz.Komiteler üzerinden birçok eylem ör-gütlüyor, faaliyet yürütüyoruz. Eğerkampanyayı sahiplenmiş, gündemi-mize almışsak yapılan, yapılmayanherşey bizi ilgilendirir. Yalnız kendikomitemiz değil tüm komitelerindenetimini yapmakla, eksiklerini gi-dermekle sorumluyuz demektir. Çün-kü komitelerden birinde ortaya çıkanaksaklık tüm kampanyayı etkiler.Komiteleri çarkın dişlerine benze-tirsek; dişlerin birinin bozulması çar-kın dönüşünü bozacaktır.

Bu kampanya ile ülkemizde eği-tim ve sınav sisteminin çarpıklıkla-rını, halk üzerinde yarattığı etkilerdenbahsediyoruz. Okuyamayan, intihareden, gelecekleri ellerinden alınangençlerin haklı talebini dile getiri-yoruz. Bu talep; parasız, bilimsel bireğitim, sınavlara tabi olmayan bir ge-lecek... Kampanyamızı sahiplenirken,halkın taleplerini de sahiplenmiş,devrim mücadelesine omuz vermişoluyoruz. Halkı düzenin; bencil, yoz,çıkar ilişkisi üzerine kurulu idioloji-sinin etkisinden kurtarmak istiyoruz.Bu demektirki kampanyayı sahip-

lenmek aynı zamanda devrim mü-cadelesini sahiplenmekten geçmek-tedir. Bir Dev-Genç’li, ideolojisine,tarihine ve şehitlerine inanır ve sa-hiplenme duygusu da o kadar yük-sektir. Halkın, gençliğin bugün bu-lunduğu durumu değiştirmek içinne gerekiyorsa onu yapar. Bununiçin fedekarlıktan, bedel ödemek-ten kaçınmaz. Faşizmin baskılarıkarşısında mevzisini asla terk et-mez. Füze Kalkanı Değil Demokra-tik Lise İstiyoruz! kampanyasında ya-pılan çadır eylemleri bunun örneği-dir. Haklı olmak, halkın çıkarlarını sa-vunmak Dev-Genç'in yarattığı tarihintemelinde vardır.

Kampanyamızın birçok talebivar. Hepsi temelinde düzeni hedefalan ve iktidar hedefini belirten ta-lepler.

-Sınavsız gelecek, parasız eğitim, -Gülşah ve Meral'in serbest bıra-

kılması... Tutuklanan arkadaşlarımızın se-

sini dışarıda haykırmak, mücadele-lerini omuzlamak bizim görevimiz.Onların bıraktığı boşlukları doldur-mak, tutsak düşme nedenlerini halkınher kesimine bıkmadan anlatmakgerek. Halkımız, kendisi için müca-dele eden Dev-Genç’lilerin hem var-lığından haberdar olmalı hem de na-sıl bir düzende yaşadığını bilmeli. Bunedenle kampanyayısahiplenmek aynı za-manda Gülşah ve Me-ral'i sahiplenmektir.

Dev-Genç'in tari-hi militan mücadeleninnasıl olması gerekti-ğini dosta, düşmanagösteren bir tarihtir.12 Eylül sonrası dö-nemde eylemler ya-pan, kampanyalar dü-zenleyen, faşizme kar-şı üniversitelerde mü-

cadele eden Dev-Genç'tir. Bize düşengörev o militan tavrı bugün göster-mektir. Kitleleri harekete geçirecekolan bizleriz çünkü. Tarihimizden bi-liyoruz ki, Dev-Genç'in militan tav-rı; olmazları olur yapmış, düşmanı ça-resiz bırakmıştır. Açtığımız masa-lardan, afişlerimize kadar her işimi-ze böyle bakacağız. Sorumluluğu-muzu, ne istediğimizi, kim olduğu-muzu biran olsun aklımızdan çıkar-mayacağız. Unutmyalım ki; BİZ hal-kın geleceğini, umutlarını temsil edi-yoruz. Bugün gençliğin eğitim ve sı-nav sistemiyle yozlaşması, değerle-rinden kopması, intiharı kurtuluşolarak görmesi kampanyamızın, mü-cadelemizin önemini ortaya koy-maktadır.

Her Dev-Genç’li, kampanyanınyapılan, yapılmayan tüm çalışmala-rından sorumludur. Kampanyayı dahageniş kitlelere yaymak, örgütlen-mek ve mücadelemizi büyütmek an-cak böyle mümkündür. Biz ne kadarsahiplenir, sorumluluk duyar, emekharcarsak kitlelerde de aynı sahip-lenme ve sorumluluğu yaratırız. Neengeller ne olumsuzluklar bizim mo-ralimizi bozamaz.

Bunun için; KAMPANYAMIZISAHİPLENELİM! ÖRGÜTLENE-LİM, MÜCADELEMİZİ BÜYÜ-TELİM.

Gençlik Federasyonu’ndan

Kampanyamızı Sahiplenelim! Örgütlenelim, Mücadelemizi Büyütelim

Ülkemizde Gençlik

Liseli gençlik, devlet tarafından de-netim altına alınması gereken bir kesimolarak görülüyor. Denetim ise baskı veyozlaştırma yoluyla yapılıyor. Baskıaraçlardan birisi de eğitimin paralı ol-ması… Ödenmeyen aidat, kayıt parası,forma parası vb. haraçlar bize not düş-mesi, uzaklaştırma, arkadaşlarımızönünde rencide edilme, derse alınma-ma, ailemize baskı uygulanması, kayıtyapılmaması olarak geri dönüyor.

Okul yönetimi bizleri müşteri ola-rak görüyor. Kayıt parası, bağış, yaka-cak parası, fotokopi parası, yazılı parası;kravat, kitap, dergi, temizlik, elektrik,su vb… paraları istiyorlar. Örneğin li-selerin kapısından adım atar atmaz ka-yıt parası ödüyoruz. Bir diğer örnek iseher yıl okul formalarının değişiyor ol-ması…

Son olarak da her ay düzenli olaraktoplanan aidatlar okul yönetiminin bizekarşı kullandığı bir tehdit unsuru. Okulyönetimi der ki; “Bu paralar okulunsu-elektrik paralarını; temizlik, foto-kopi giderlerini ödemek için toplanı-yor, ödemek zorundasınız.” Ödeme-diğimiz durumda ise düşük not tehdidive herkesin içinde rencide edilmeklekarşılaşabiliyoruz.

Yıl içinde toplanan bu paraların akı-betinin ne olduğunu bilmiyoruz. Dahatürlü bahanelerle toplanan bu gibi pa-ralar ya okul müdürünün cebine giderya da müdür insaflı ise okulun devlet ta-rafından karşılanması gereken amakarşılanmayan birkaç temel ihtiyacıiçin kullanılır.

Eğer bizler bu paraları ödeyeceksekdevlet okulları neden var, devlet eğiti-mimiz için gerekli olan bu giderleri ne-den karşılamıyor? Devlet zaten üzerindebir yük olarak gördüğü gençliğin eğitimgiderlerini karşılamaktan kaçıyor. Eği-time harcayacağı parayı tekellere veri-yor. Parasız eğitim anayasal hakkımız-

dır. Devlet eğitim ihtiyaçlarımızı kar-şılaması gerektiğini çok iyi biliyorfakat bunu yoksul halkların sırtındansağlıyor. Devlet okullarında eğitimticarileştiriliyor.

Okul müdürü ya da öğretmenlerparasını ödemeyen öğrencinin velisi-ni okulda bedava ve temizlik vb. işlerdeçalıştırıp o parayı bir şekilde almanınyollarını buluyor. Çocuğuna verilecekdüşük not onun bir sene daha okulununuzaması demek olan veli, bu maddikülfetten kurtulmak için çalışmayı ka-bul ediyor.

Yasal haklarımızı bilmediğimiz içinokul yönetiminin bu sömürüsü karşı-sında çaresiz kalıyoruz. Hem ailelerhem de öğrenciler karşı çıkmak yeri-ne ses çıkarmamayı tercih etmek zo-runda kalıyor. Bunun nedeni yoksul-luğumuzdur. Yoksulluğumuzun al-tında ezilmek yerine, bizi daha da ez-mek isteyenlere karşı örgütlenmeli-yiz.

Hakkımız olanın bize para ile sa-tılmak istenmesine karşı eylemler ör-gütlemeliyiz. Boykotlarla, sınıf ko-nuşmalarıyla, imza toplayarak… amaödemeyerek para toplanmasını protestoedelim.

Bizi rencide etmeye, cezalandır-maya kalktıklarında ise biz onları teş-hir edelim. Teşhir ve propaganda ça-lışması ile tüm öğrencilere tavrımızı an-latmalıyız. Biz tavır aldığımızda diğeröğrencilerin tavır almasını da sağla-yabiliriz.

Yasal haklarımızı bilirsek, haksızher türlü para talebinin karşısına diki-lebiliriz. Bizden alınan paralarla ya-pılan harcamaların hesabını sormalıyız.Bize açıklamak zorundalar. Eğitimhakkımızın gasp edilmesine karşı, is-tenen her türlü aidata-paraya karşı li-seli gençliğin örgütlü gücüyle karşıkoymalıyız.

Ailelerimizin Okul Temizliğinde KulanılmasınaKarşı Teşhir Faaliyeti Yürütelim!

Bu ülkede yaşıyoruz... Bu halkın çocuklarıyız... Ezilen, sömürülen, katledilen bir halkın çocuklarıyız... Bu halkın kavgasında biz de varız!

Liseliyiz Biz

31

4 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 306

KATİL EMPERYALİZME KARŞI BİRLEŞELİM!

Liseliyiz Biz

AKP iktidarı gençlik üzerindei baskısını politikaları-nı sürdürüyor; liseli gençliği bitiriyor,yaşayan bir ölü ha-line getiriyor, liseli gençliği yaşamaktan soyutluyor.Kısacası liseli gençliğe burjuvazi kendi kültürünü daya-tıyor.

Burjuva kültüre birçok örnek verebiliriz. Liseligençlik üzerinde yozlaşma politikası bunlardan biridir.Yozlaşma en büyük politikasıdır AKP iktidarının. Yoz-laşmanın içinde namussuzluk, ahlaksızlık vardır. Yaptıklarıkonserlerde, partilerde ahlaksızlığı namussuzluğu somutörnekleriyle görüyoruz. Birde namusuzluk, ahlaksızlık bü-yük bir marifetmiş gibi televizyonlarda gösteriliyor.Böylece liseli gençliği yaşadıkları o pis yaşama özen-dirmeye çalışıyorlar.

AKP İktidarı, gençliği burjuvazinin yaşamına yanikendi yaşamına uygun büyütmek istiyor. Liselilerin ev-lerde arkadaşlarıyla yaptığı doğum günü kutlamalarını,okullarda yapılan şenlikleri, şenliklerde yapılan yarışmalarıkendi kültürüne uygun yapılmasını istiyor. Yapılan şen-likler de bencilliği, bireyciliği, rekabeti ve ayrıca içkiyiuyuşturucuyu, yoz bir hayatı dayatıyor.

Oysa Liseli Dev-Genç’liler şenliklerini burjuva-zi kültürüne değil halkın kültürüne uygun yaparlar. Lise-li Dev-Genç’liler şenliklerinde paylaşımı, beraberliği, mut-luluğu en başta devrimcilere olan güveni sağlar. Liseli Dev-Genç’lilerin yaptığı şenlikler düzene karşı alternatiftir. Bur-juvazinin bize dayattığı bu pis kültüre karşı Liseli Dev-

Genç’liler "bakın şenlik halkla iç içe olarak" yapılır diyehaykırandır. Halkın kültürüyle gurur duyandır.

26 Şubat tarihinde Liseli Dev-Genç’liler tarafından füzekalkanına karşı alternatif Liseli Dev-Genç Şenliği yapıldı.Yapılan şenlik halkın şenliğiydi. Düzende çalınan o yozmüzikler değil halka uygun müzikler çalındı, halaylar çe-kildi. Yapılan yarışmalarda birinciler, ikinciler insanlarıgeliştirecek anlamda seçildi. Yarışmalar sonucu hiç kim-se de moral bozukluğu olmadı. Çünkü biliyoruz ki bizimşenliklerimiz dahi insanları eğitmek içindi, düzenin bizesunduğu şenlik biçiminde değil.

Şenlikte liseliler arası müzik-ses yarışması yapıldı. Bi-rinci'ye Liseli Devrimci Gençlik kitabı, ikinciye KızıldereAdalıların Türküsü kitabı ve üçüncüye Ümit İlter'inAnka Destanı adlı kitabı verildi. Neden böyle bir örnekverdik; çünkü düzen liseli gençliğe düzen kafasına uygunkitaplar okutmaktadır, yarışma sonucu liseli Dev-Genç’li-lere kendi kültüründen uzak kalmasın diye devrimcilerinçıkarmış olduğu kitaplar verildi. Şenlikler halkımıza al-ternatiftir, düzene alternatiftir. Düzenin yarattığı ahlaksız,bencil bir şenliğe karşı namuslu, şerefli, şenlik boyuncaherkesin kendini kattığı bir şenlik halkı yavaş yavaş dev-rime götürecektir. Şenliklerimizde devrime hizmet ediyor.Yaptığımız şenliklerle devrime bir adım daha yaklaşaca-ğız. Liseli Dev-Gençliler düzenin yarattığı pis bir yaşamdaeğlenmeyecek halkının kültürüylü yaşamını sürdürecek.Çünkü liseli Dev-Gençliler halkın evlatları.

Liseli Dev-Genç’lilerin yaptığışenlikler devrime hizmet etmektedir

Liseli Dev-Genç’liler “Sınavsız Gelecek Parasız Eğitim” Talebini Okul Önlerinde Haykırmaya Devam Ediyor

32

Yürüyüş

4 Mart2012

Sayı: 306

EZİLEN TÜM DÜNYA HALKLARI

Halil Rıfat Paşa Lisesi: Liseli Dev-Genç’liler başlatmış ol-

dukları “Parasız Eğitim Sınavsız Gele-cek Hakkımız! İstiyoruz Alacağız”kampanyasını Halil Rıfat Paşa Lisesi’ndedevam ettiriyor. 28 Şubat 2012 Salı günüsaat 08.00’da Liseli Dev-Genç’liler HalilRıfat Paşa Lisesi’nde kampanyanın bil-dirilerini öğrencilere ulaştırdılar. LiseliDev-Genç’liler bildiri dağıtımı esnasındaöğrencilerine ve yoldan geçen ailelere sı-navsız gelecek istediklerini, gelecekleri-nin 160 dakikaya sığdırılmasını isteme-diklerini anlattılar.

Okmeydanı:26 Şubat 2012 Pazar günü Liseli Dev-

Genç’liler Okmeydanı Mahallesi’nde, 50

adet “Parasız Eğitim Sınavsız GelecekHakkımız! İstiyoruz Alacağız!” kampan-yasının afişini astılar.

Kaptanpaşa Lisesi:Liseli Dev-Genç’liler 28 Şubat Salı

günü, Kaptanpaşa Lisesi’nde yeni baş-lattıkları “Parasız Eğitim Sınavsız Gele-cek İstiyoruz Alacağız!” kampanyasınınbildiri dağıtımını yaptılar. 08.00’de baş-ladıkları bildiri dağıtımı sırasında okulönünden geçen aileler de kampanyayı des-teklediklerini dile getirdiler. Liseli Dev-Genç’liler, öğrencilere Türkiye’deki eği-tim sisteminin çarpık, ezberci olduğunu veokulların ticarethaneye çevirildiğini, sınavsistemlerinin de bunun bir parçası oldu-ğunu anlattılar.

Eğitim sınıflar üstü bir olay de-ğildir. Devlete hakim olan sınıf, kendidiktatörlüğünü sağlamlaştıracak bireğitim anlayışını da o topluma yer-leştirir.

Bu yüzden devlet tüm kurumla-rıyla dünden bugüne gerici-faşist eği-timin yaratıcısı ve uygulayıcısı ol-muştur.

Eğitim sistemi her zaman ege-menlerin, egemenliklerini devam et-tirmesi için planlanmış ve uygulan-mıştır. Eğitimin amacı mevcut düzenehizmet edecek insanları yetiştirmektir.

Her işbirlikçi hükümet, temsil et-tiği sınıfın çıkarlarına uygun eğitimsistemini düzenlemiştir. Ama kimgelirse gelsin özde gerici, faşist eğitimsistemi değişmemiştir. Faşist eğitimanlayışı eğitimin her alanında ku-rumsallaştırılmıştır.

1950’lerin başında oligarşinin ik-tidara gelmesiyle birlikte eğitim sis-teminde de köklü değişiklikler ya-pılmıştır. Amerika yeni-sömürge iliş-kilerine girdiği ülkelerde Komüniz-min yayılmasını engellemek içindinin öne çıkartıldığı gerici-faşisteğitim sistemini örgütledi. Ülkemizdede bu süreç 1949 yılında başladı.Önce “komünist eğitim sistemindenalındığı” söylenen Köy Enstitülerikapatıldı. Yine aynı yıl, Milli EğitimBakanlığı’nın 1 Şubat 1949 tarihligenelgesiyle ilkokullarda programdışı din dersleri okutulmaya başlandı.4 Kasım 1950 tarihli genelgeyle budersler programa alındı. Milli EğitimBakanlığı Müdürler Komisyonu’nun13 Ekim 1951 tarihli ve 601 sayılıkararıyla Adnan Menderes'in De-mokrat Parti iktidarında ilk olarak 7ilde imam hatip okulları açıldı. Dahasonra devrimci mücadelenin geliş-mesine paralel olarak imam hatip li-

selerinin sayısı hızla arttı. Örneğin1951'den 1966 yılına kadar toplam30 imam hatip okulu açılırken 1966-67 yıllarında 10, 1968 yılında ise18 imam hatip okulu birden açıldı.Bu dönemler Demirel'in hükümetteolduğu dönemlerdir.

Yine 12 Eylül 1980 darbesi son-rasında da ordu da, tek tip insan ye-tiştirmek için gerici-faşist eğitim ilaçolmuştu.

Bugün de AKP bu misyonu yerinegetiriyor. Hem de daha da arttırarak,daha da pervasızlaşarak... Daha daeğitimi gericileştirerek...

Daha da ileri gidip halk çocukla-rını eğitimden mahrum bırakarakbunu yapıyor.

Düzen kendine uygun kafalar ye-tiştirmeye çalışıyor. Gözlerini kapa-tıyor, uyutuyor. Düşünmeyen, sor-gulamayan, kendine her söylenenidoğru kabul edecek, kendisine itaatedecek... Ülke içinde, gerekse em-peryalizmin silahlı gücü olarak dünyahalkları üzerinde kullanacak halk ço-cukları yaratmaya çalışıyor.

Ama bununla iş bitiyor mu? Kimüretecek? Kim bu düzeni, bu tekelleribesleyecek?

Bu halk çocukları üretecekse;nasıl üreteceğini asgari düzeyde debilmek zorunda. Bu düzen ayaktakalacaksa devlet tüm kurumlarıylaişlemek zorunda.

Kim çalışacak, kim üretecek, kimalın terini akıtacak?

İşte bu düzenin çıkmazlarındanbiri burada başlıyor; ne olursa olsunhalk çocuklarına belli bir eğitim ver-mek zorunda kalıyor. Asgari düzeydede bunu yapabilecek ve gelişimindeyer alabilecek kadar eğitiyor...

İşte düzenin bu eğitimiyle, üretimtoplumsallaşmasının gideceği yerDEVRİM'dir.

Bu düzen istediği kadar kendineuygun kafalar yetiştirmeye çalışsınhalk çocuklarının bumerang gibi ken-disini vurmasını engelleyemeyecektir.

İşte bugün ki işbirlikçi tekellerintemsilcisi AKP'de kendine, tekellereuygun kafalar yetiştirmek için çırpı-nıyor. Son olarak gündeme getirdikleri4 artı 4 artı 4 formülüyle 12 yıl ke-sintisiz eğitim yalanları ardında giz-lemeye çalıştıkları aslında temel eği-timin 4 yıla indirilmesidir.

Bu 4 yılın arkasındaki gerçek isedevletin vermek zorunda olduğu eği-timin zenginlere peşkeş çekilereközelleştirilmesidir.

İşte AKP'nin bu yeni formülüdiğer tüm alanlardaki halk düşmanıpolitikalarının bir devamı olarak eği-tim alanındaki devamıdır.

İşbirlikçi AKP her zaman yaptığıgibi yalan-demagojiyle çarpıtarak yap-tıklarını meşrulaştırıyor. Şimdi ise 8yıllık kesintisiz eğitimin kız öğrencilerinokullaşma oranını düşürdüğü gerek-

AKP'nin 12 Yıl Kesintisiz Eğitim Yalanının Altında GizlenenYine Bildiğimiz Halk Düşmanı Gerici-Faşist Eğitimdir!

Ne 8 Yıl, Ne 4+4+4, Ne de 1+8+4...Parasız, Bilimsel, Halk İçin Eğitim

İstiyoruz! Bunun Kavgasını Veriyoruz!

İmam hatip okulları ilk ola-rak Osmanlı döneminde

kuruldu. Cumhuriyet kurul-duğundaki sayıları 29’du. 3

Mart 1924'te Tevhidi Tedrisatkanununun din öğretimiyleilgili hükmüne dayanılarak

üniversiteye bağlı bir ilahiyatfakültesi kuruldu. O tarihte

ortaokul seviyesinde olanimam hatip okulları yeni sis-tem içinde faaliyetini sürdür-dü. Ancak bu okulların sayı-ları zamanla azaldı ve 1930yılında tamamen kapandı.

333

4 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 306

KATİL EMPERYALİZME KARŞI BİRLEŞELİM!

çesiyle bu sistemi getir-mek istediğini söylüyorki; ortaya çıkan rakamlarAKP'nin yalanlarını or-taya çıkarmakla kalmıyor,aksine kanıtlıyor.

Okuldaki 8 yıllık eği-timle dört işlem bile yap-masını öğretemediği ço-cuklara "açık öğretime"evde televizyon başındaeğitim vereceğini söy-lüyor.

Neden AKP böyle bir eğitim sis-temini uygulamaya sokmak istiyor?

Birincisi; AKP; duymayan, gör-meyen, konuşmayan bir gençlik ya-ratmaya çalışıyor. Kendi düzeniniancak en iyi şekilde böyle sürdüre-ceğini çok iyi biliyor.

İkincisi; tekellere kölelik edecek,kalifiye eleman yaratıyor. Bizim eme-ğimizi sömürdüğü yetmedi, çocuk-larımızın da emeğini sömürmeye ça-lışıyor. Çocuk yaşta ücretli kölelerhaline getirmeye çalışıyor. “İlk dörtyılık zorunlu eğitimden sonra çocuklarsanat okullarına yönlendirilecek”deniyor. Yani yoksulun çocuğu ancaksanat okulunu okuyabilir. Tekelleriçin kalifiye eleman lazım. Aynı za-manda meslek okullarındaki öğren-ciler ilk birinci yılından sonra “uy-gulamalı eğitim” denilerek tekellereen ucuz çalıştırılan çocuk işçiler ya-pılacak. AKP, bunun zeminini 13Şubat 2011’de çıkan Torba Yasa ilehazırladı. Daha önce en az 20 işçiçalıştırma kapasitesindeki bir işye-rinde stajyer öğrenci çalıştırılırkenbu sayı 5’e indirildi. Yani en küçükişletmelerde bile sanat okulu öğren-cileri çırak yerine çalıştırılacak.

Üçüncüsü; AKP’nin getirmek is-tediği eğitim sistemi Amerika’nınBüyük Ortadoğu Projesi’nin bir par-çasıdır. Başbakan Erdoğan’ın “dindarnesil yetiştireceğiz” dediği nesil esa-sında “dinle uyuşturulmuş” Ameri-ka’yla uyumlu uşak bir nesildir. Ame-rika’nın Ortadoğu'daki Müslümanülkelere “model” olarak hazırladığıbir nesildir.

Dördüncüsü; temsil ettiği sınıfaracılığıyla, kendisine oy veren kit-

lelerin duygularını sömürerek, kenditabanını güçlendiriyor, kemikleştiri-yor. Emperyalizm ve işbirlikçilerihalkın dini inançlarını da birer sömürüaracı haline getiriyor.

Beşincisi; yeni sistemle birlikteözel okulları beslemeyi sürdürüyor.TÜSİAD gibi tekelci kuruluşlarınkimi itirazlarını da engellemek içinşimdiden meslek okulu açan tekelleriçin okuyan her öğrenci başına 1000lira teşvik vereceğini açıkladı.

Altıncısı; AKP “40 katır mı, 40satır mı?” diyor. Ya ilkokullara kadarkızların başının örtünmesini ve diniağırlıklı eğitimi kabul edersiniz yada 4+4+4 sistemiyle kızları okulagöndermem, diyor.

Yedincisi; IMF ve Dünya Bankasıaracılığıyla emperyalizmin halk düş-manı politikalarını tek tek hayatageçirmeye çalışıyor.

Sabancıların, TÜSİAD'ın Derdi!

Aslında Sabancıların, TÜSİAD'ınistedikleri sınıfsal olarak AKP'nin-kinden farklı değildir. Temel de TÜ-SİAD gerici-faşist eğitim sisteminekarşı değildir. Halk düşmanı eğitimsistemlerinin hep destekçisi, prog-ramlayıcısı olmuştur. Bu yetmemiştamamıyla kendi denetiminde, tama-mıyla kendi işlerinde kullanılacakokullar bile kurmuşlardır.

Yani TÜSİAD'ın gözü; bu sistemlebirlikte artacak olan, evinde oturankadınların emeğindedir. TÜSİAD'ınsorunu; işgücüne katılamayan 20milyon kadının emeğini nasıl sömü-rürümdür. Oligarşi içi çatışmada ham-

le yapmaktır.

Sonuç olarak; bi-zim açımızdan eğitimin

sınıfsal niteliği değişmemiştir. Budüzen sürdüğü müddetçe de değiş-meyecektir. Amerika’nın AKP ara-cılığıyla Ortadoğu politikaları doğ-rultusunda yeniden yapılandırdığıdevlete uygun olarak eğitim siste-minin de yeniden düzenlenmesidir.

Onun için Başbakan, 28 Şubattarihli meclisteki grup toplantısındayaptığı konuşmada gündeme getirileneğitim sistemine itiraz edenlere diyorki; “Çatlasanız da, patlasanız da busistem gelecek”

Amerika’nın, Dünya Bankası’nın,IMF'nin emirleriyle hareket eden iş-birlikçi AKP, tekellerin karını yük-seltmenin derdindedir.

Bize, halka düşen ise her geçengün artan yoksulluk, açlık ve zu-lüm...

Bize, halka düşen ise zaten kırıntıhalindeki haklarımızın da AKP'ninpolitikalarıyla gaspedilmesidir.

Bizim de dünkü gibi bugün detaleplerimiz açıktır, taleplerimiz nettir,taleplerimiz aynıdır.

Biz ne 8 yıllık eğitim, ne 4+4+4,ne 1+8+4 ne de oligarşinin sunacağıbaşka bir sistem istemiyoruz!

Halkın sorunlarını çözecek, ihti-yaçlarını karşılayacak bir eğitim is-tiyoruz. Bütün halkın eğitilmesiniistiyoruz.

PARASIZ, BİLİMSEL, HALKİÇİN EĞİTİM İSTİYORUZ!

HALK İÇİN EĞİTİM İÇİNBAĞIMSIZ TÜRKİYE İSTİYO-RUZ!

BUNUN KAVGASINI VERİ-YORUZ!

34

Yürüyüş

4 Mart2012

Sayı: 306

EZİLEN TÜM DÜNYA HALKLARI

“Afet Riski Altındaki AlanlarınDönüştürülmesi Hakkında KanunTasarısı” 23 Şubat günü TBMM Ba-yındırlık İmar Ulaştırma ve TurizmKomisyonu’nda kabul edildi. “KentselDönüşüm Yasası” olarak bilinen buyasa aslında rant yasası. Vatanımızınkarış karış nasıl satılacağının belgesi.

Bu yasa ile Türkiye’nin %92’si“riskli alan” tanımına giriyor. Top-raklarımızın %92’si üzerindeAKP’nin istediği gibi bina yıkıp,bina dikme hakkı yasalaşıyor. Ge-rekçe ise hazır: Risk altında!..

Yasaya göre ev-bina sahipleriverilen belli bir süre içerisinde bi-nanın deprem, sel, heyelan gibiafetler karşısında risk altında olupolmadığını tespit ettirmek zorunda.Bunu yaparken de tüm masraflarıkendi cebinden karşılaması gere-kiyor.

Yoksul halkımızın bu masraflarıkarşılama durumu söz konusu de-ğildir. AKP, yapılamayacak bir şeyiistiyor. Çünkü, bina sahipleri bunuyapmadığı zaman görev ve yetkidevlete geçiyor. Bu da elimizdekitapuların bir kıymetinin olmadığıanlamına geliyor. Peki AKP bununasıl yapacak?

Halkımız, belirlenen süre içe-risinde kendi imkanlarıyla evlerininrisk tespitini yaptıramadığında, bü-tün yetki Çevre ve Şehircilik Ba-kanlığı ile TOKİ‘ye geçecek. Risktespitini ise Bakanlık, TOKİ veyabelediyeler yapacak. Bina risklibulunduğunda ise, önlerinde ya-sal olarak hiçbir engel olmaksızınyıkabilecekler. İşte Kentsel Dö-nüşüm Yasası bu düzenlemenin ya-sasıdır.

Risk tespitine itiraz edilmehakkı tanınsa da, itirazı değer-lendirecek heyet görüldüğündebunun aslında göstermelik ol-

duğu da anlaşılıyor. İtirazları, 2 Ba-kanlık görevlisi, 3 tane de Bakanlığınseçtiği öğretim üyesinden oluşan 5kişilik bir heyet değerlendirecek.

Heyet, itiraza rağmen yine binanınriskli olduğuna kanaat getirirse, AfetYasası’na dayanarak binayı yıkma

kararı verecek. Yıkım tebligatını alanhalkımıza ise, yeni bir ev bulmakve taşınmak için sadece 30 günsüre tanınıyor. Üstelik evini de, tümmasraflarını karşılayarak kendisiyıkmak zorunda. Kendisi yıkmazsa,Bakanlık, dozerlerini gönderip yı-kacak ve yine tüm masrafı ev sahi-binden alacak.

Evini yıktırmayıp direnenlerin iseelektriği, suyu, doğalgazı kesilerek,

evini satması ve kiralanması ya-saklanarak baskı altına alınacak.Herhangi bir direniş ihtimalinekarşı devletin aldığı önlem bu.Baskına giderken, katliam yaparkenyaptıklarını evlerimizi yıkarken deyapacaklar. Halkımızı düşman ola-rak görüyorlar. Katliama gider gibiyıkıma hazırlanıyorlar. Halkın cangüvenliğini düşündüğünü söyleyenAKP, halkı sokağa atacak, kondu-sunu başına yıkacak. Halka yaşamahakkı tanımıyor.

Öyle yasalar çıkartıyorlar ki,halkın yıkımlara karşı direnmehakkını elinden alıyorlar.

Ama boşuna! Halka yaşamahakkı tanınmayan yerde halk ölü-müne direnecektir.

ODTÜ Deprem MühendisliğiAraştırma Merkezi'nin İnşaat Mü-hendisleri Odası'nın desteğiyle ha-zırladığı Van-Edremit depremi ra-porunda, ağır hasar gören binalarınçoğunluğunun 1999 yılından sonrainşaa edildiği tespit edilmiş. Mademhalkın can güvenliği bu kadar dü-şünülüyor, madem evleri yıkacakkadar risklere karşı hassassınız;1999’dan, hadi onu da geçelim,iktidar olduğunuz 2002 yılındanberi neredesiniz?

Halkın can güvenliğini düşün-dükleri yalandır. Gerçek olan kon-dularımıza, arazilerimize, mahal-

Afet Yasası Değil MafyaYasaları Hüküm Sürecek!

AKP Bir Milyon EviYıkacak! YıkımlaraKarşı BirleşelimDirenelim

Zengine Tapusuz VillaYoksula Polis ZabıtaMafya! EvlerimiziYıktırmayacağız!

İşgalci Değil Halkız

Biz Halkız YıkımlaraKarşı Barikatız.

Halkız HaklıyızEvimizi Yıktırmayız.

Yıkım DeğilTapularımızı İstiyoruz,İşgalci Değiliz! HalkızHaklıyız Kazanacağız

Yıkımlara KarşıBirleşelim Direnelimİktidara Halkın YenilmezGücünü Gösterelim

Halk Cephesi

Direnenlerin elektriğini kes, suyunu kes, doğalgazını kes... İşte size yasa... İşte size

yasal mafya... İşte size hukuk kabadayılığı...

Yıkımların Sebebi Halk Korkusudur

HALKIZHALKIZ HAHAKLIYIZ KLIYIZ KAZANACAĞIZKAZANACAĞIZ

"Gecekodulardan GelipGırtlağımızı Kesecekler"

KORKUSUDURKORKUSUDUR

35

4 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 306

KATİL EMPERYALİZME KARŞI BİRLEŞELİM!

lelerimize göz diken tekellerin karhırsıdır. Halkın maddi olarak eviniyenileme gücü olsaydı, zaten depremriski altında yaşayanlar olarak çoktanyaptırmışlardı. Kimse depremde yı-kılması muhtemel bir evin içindeyaşamak istemez. Duvarları ölümünesebep olabilecek bir evin içinde kimrahat uyuyabilir? Ama yoksullukçare bırakmıyor… Yoksulluğumuzunsorumluları bizimle dalga geçerce-sine, bizim güvenliğimiz için oldu-ğunu söyleyerek bizi sokağa atmanınyasasını çıkartıyor.

İtiraz hakkımızı öylesine elimiz-den alıyor ki, yıkılan binanın arsasıüzerindeki hakkımızı da gasp etmeyetkisi kazanıyor. Binayı yıktıktansonra arsa üzerine yeni bir ev yapıp,bu evi de eski sahiplerine vermekgibi bir çabaları yok. Üstelik ucu,arsaya devlet adına el konulmasınakadar gidiyor.

Arsa üzerinde hakkı olanların üçteikisinin anlaşması yeterli olacak. Ge-riye kalan üçte birin itiraz hakkı yok.Eğer mal ortakları arasında anlaşmasağlanamazsa acil olarak kamulaştı-rılma yoluna gidilecek.

Arsasını devlete satanlara kirayardımı yapılacak. Yani öncedenevi varken, kira ödemiyorken kiracıhaline gelecek. Kiracı yaptığı malsahibini ise, sana kira yardımı yapa-cağım diye kandırmaya çalışıyorlar.Evimizi yıkanların kira yardımı ve-

recekleri de yalandır. Göz boyamadır,kandırmadır… Bizim soracağımızsoru, önceden ev sahibi iken şimdineden kiracı olmayı kabul etmemizgerektiğidir.

Yardımların yalan olduğunu, ar-sasını devlete satmayanların bu yar-dımları alamayacağından da çıkar-tabiliriz. Bunlar yardım değil, rüş-vettir… Karşılığında iliklerimize ka-dar sömürülmeyi kabul etmemizindayatıldığı rüşvetler…

Afet Yasası, burada da bitmiyor.Halkı dört bir yandan kuşatıyor, cen-dereye alıyor. “Ya canını ya malını”diyor…

Kuşatma, “adalet” arayışı sırasındada devam ediyor. Mahkeme yolu da

halka kapatılıyor. Yıkıma, acele ka-mulaştırmaya itiraz eden halkımızmahkemelere başvurabilir ancak;Afet Yasası, yürütmeyi durdurma ka-rarını engelliyor. Yani itiraz dahietsek, mahkeme devam ederken, yı-kım kararı uygulanmaya devam ede-cek. Evimiz yıkılacak, arsamız ka-mulaştırılacak ve bu sırada mahkemedevam edecek. Mahkemeden olurda lehimize bir karar çıkarsa da birbardak soğuk su içmemiz gerekecek.Biz sokakta kaldıktan, evimiz yıkıl-dıktan sonra mahkemenin bize hakvermesi nasıl bir ADALET’tir?.. Bu-nun adı adalet değil, hak gasbıdır;yargısıyla, yasasıyla bizi kuşatması-dır.

Bu kuşatmaya karşı ya teslim ola-cağız ya da direneceğiz… Kaybede-cek neyimiz var? Evimiz mi? Di-renmezsek onu zaten elimizden ala-caklar. Direnerek haklarımızı korumaihtimalimiz var. Haklarımızın gaspedilmesine, evimizin yıkılmasına izinvermeyelim.

Evimizin yıkılmasına engel ol-maya kalkarsak hakkımızda Cum-huriyet Savcılığı’na suç duyurusundabulunulması da olası. Haklı durum-dayken bizi suçlu pozisyonuna dü-şüren oligarşidir.

Kuşatmaya karşı direnişe çağırı-yoruz. Yoksa kaybedecek hiçbir şe-yimiz kalmayacak. Bedelleri gözealmazsak evsiz kalacağız…

Evini yıktırmayıp direnenler iseelektriği, suyu, doğalgazı kesilerek,

evini satması ve kiralanmasıyasaklanarak baskı altına

alınacak. Herhangi bir direnişihtimaline karşı devletin aldığıönlem bu. Baskına giderken,

katliam yaparken yaptıklarınıevlerimizi yıkarken de yapacaklar.

Halkımızı düşman olarakgörüyorlar. Katliama gider gibi

yıkıma hazırlanıyorlar. Halkın cangüvenliğini düşündüğünü söyleyen

AKP, halkı sokağa atacak,kondusunu başına yıkacak. Halka

yaşama hakkı tanımıyor.

Gemlik ve Bursa Haklar Dernekler’i, 19 Şubatgünü Gemlik Hacı Bektaş-ı Veli Derneği’nde “Birlikve Dayanışma Yemeği” düzenledi. Yemekler hazırla-nırken diğer yandan da gelen insanlar karşılandı. Birsüredir görüşemeyen aileler kucaklaşarak hasretgiderdi. Masalar hazırlanıp yemekler elden ele ulaş-tırıldı. Yaşlılar, gençler 80 kişinin katıldığı yemeksonrası konuşmalar yapılarak birlik ve dayanışmanınönemi ve zorunluluğu anlatıldı. Gemlik Haklar Der-neği’nin ilçede uzun süredir devam eden ve halkınyaşamını zora sokan altyapı ve çevre düzenlenmesikonusunda yürüteceği çalışma anlatılarak, çalışmanınsahiplenilmesi çağrısında bulunuldu. Munzur Polatlı’nınsöylediği türküler ve deyişlerin ardından, cemevi te-mizlenerek yemek programı bitirildi.

Sofralarımız Birlik ve Dayanışmaya Çağrıdır

Bursa’da, 6 Haziran, 2011 tarihinde, Gemlik HaklarDerneği ve onlarca eve yapılan polis baskınında gözaltınaalınan 14 kişinin tutuksuz yargılandığı davanın ilk duruşması22 Şubat günü İstanbul Çağlayan Adliyesi’ndeki 17. AğırCeza Mahkemesi’nde görüldü.

14 Halk Cepheli, 1 Mayıs ve 8 Mart kutlamalarına katılmak,“Amerika Defol Bu Vatan Bizim” kampanyasının çalışmalarınıyürütmek, Kızıldere’ye gitmek gibi birçok demokratik eylemekatılmaktan yargılanıyor. Kimlik tespiti sonrası “suçları”okunan 14 kişi, katıldıkları eylemleri sahiplenerek, “AmerikaDefol Bu Vatan Bizim demek, İncirlik Üssü Kapatılsın demek,Güler Zere’ye Özgürlük istemek, Taksim 1 Mayıs Alanı’ndaolmak, 8 Mart’a katılmak, Kızıldere’ye gitmek suç değildir.”dediler. Dava 12 Nisan 2012 tarihine ertelendi.

Demokratik Mücadele “Suç” Değil,Bedellerle Kazanılmış Bir Haktır

36

Yürüyüş

4 Mart2012

Sayı: 306

EZİLEN TÜM DÜNYA HALKLARI

Okmeydanı’nda “Kentsel Dönü-şüm Projesi”ni halkın engellemesiolmadan uygulamaya geçirmek is-teyen Beyoğlu Belediye BaşkanıAhmet Misbah Demircan’ın yalan-ları, Halk Cepheliler tarafından açığaçıkartıldı. Aylardır Okmeydanı’ndayaptığı toplantılarla halkı kandırmayaçalışan Demircan, son olarak 22 Şu-bat günü, Fetihtepe Mahallesi SemtKonağı’nda toplantı düzenledi.

Polis ve korumalar eşliğinde top-lantıya gelen Demircan’ın yıkımlarkonusundaki acelesi gözden kaçmadı.Mahalle halkının Haziran ayına kadarbelgelerini getirmesini isteyen De-mircan, hak sahiplerinin belirlene-ceğini, bulundukları arsaları kendi-

lerine yeniden satacaklarını ve ar-salarını imara açacaklarını söyleye-rek; “Getirmeyenlerin hiçbir hakkasahip olamayacağı, tüm haklarınıkaybedecekleri” yalanıyla anlaşma-lara ikna etmeye çalıştı.

“Biz her yıl beyanname veriyoruz,oradan da bilgilerimize ulaşabilirsi-niz, neden illa belgelerimizi getir-memizi istiyorsunuz?” diye soranbir kişiye, “Ne bileyim senin 80metrekare olan evini 100 metrekaregöstermediğini…” diyerek cevapla-yan Demircan, yalanlarını açığı çı-karan başka sorularla da karşılaştı.Kendisine, 1/5000 ölçekli planlarınyanında 1/1000 ölçekli planların ne-den açıklanmadığı, neden kimin, ne-

reye, nasıl yerleşeceğinin, kimin evi-nin bu planda nereye denk geldiğininaçıklanmadığı soruldu. Sulukule,Dikmen ve diğer yerlerde yaşananlaranlatılarak, “Halkı adatmayı bırakın,gerçekleri söyleyin.” çağrısı yapıl-dı.

Bunun üzerine soru soranlara vegerçekleri açıklayanlara saldırmayabaşlayan Demircan, halkı ve HalkCephelileri provokatörlükle, fitne-cilikle suçladı. Toplantıya katılanlarıkışkırtmaya çalıştı. Ancak, bir avuçdalkavuğunun dışında halkın ger-çekleri sahiplenmesini engelleye-medi. Demircan, “Burada demokrasivar.” diyerek oylama yapmaya çalıştıama umduğunu bulamayınca saldı-rısını daha da artırdı. “Yeter artık,yalanlarınızla halkı kandırmanızaizin vermeyeceğiz!” diyen Halk Cep-heliler, toplantıya katılan halk tara-fından alkışlarla desteklendi.

Yıkmak İçin Söyledikleri Tatlı Sözler Evimizden Çıkana Kadardır

Evimizden Çıkınca Bize Gösterilen Sopa Olacaktır! Kanmayalım!

Kendini Geliştirmeyen Düzeni Geliştirir

Cepheli “Ben Bu İşiYapamam” Demez

Biz devrim için yola çıkarken, onun heyecanını ya-şadık, yaşıyoruz… Onun coşkusunu yaşadık, yaşıyo-ruz… Umudu tanıdık, devrimin yolunu gördük, inandıkve devrime kendimizde başlamayı öğrendik.

Ezgilerimizden “Ellerimi bilincimi sesimi tüm hü-nerimi kavgama verdim…” diye öğrendik.

Şehitlerimizden öğrendik… Halkın doktoru KevserMırzak şehit düştüğünde, onu tanıyanlar, bizlere “Bilmi-yorsam öğrenirim diyen bir yoldaştı.” diye anlatmış-tı… Biz bu kavgada hep sınırlarımızı aşmayı öğrendik.Onların ötesine geçmeyi cüret etmemiz gerektiğini öğrendik.“Ama”sız emekle gelişmeyi, geliştirmeyi öğrendik.

Bütün bunları, yapılması gereken bir iş olduğundadüşündük… Biz Cepheli’yiz… Cepheli, “ben bu işi ya-pamam”, demez. “Yapmayacağım” demek ise aklındanbile geçmez. Cepheli, devrime kendinde başlarken,kendini devrimcileştirdiği kadar devrimin yaklaştığınıbilir. Öğrendiği kadar yapabileceğini bilir. Geliştiğikadar geliştirebileceğini bilir… Öğrendiklerini pratiktekullanmanın devrime sunulmuş emek olduğunu bilir.Bildiklerini pratiğe dökmekten geri durmadığı gibi, bil-mediklerini öğrenmekte de hep isteklidir, ısrarlıdır. Öğ-renmeye hazırdır. Biz, yaşadığımız vatanın da, hayatında, mücadelemizin de gerçekliğini biliyoruz. Bazen,bulunduğumuz yerde, daha önce hiç yapmadığımız birişi yapmak zorunda kalabiliriz. Hatta nasıl yapılmasıgerektiği konusunda hiçbir deneyimimiz, hiçbir bilgimiz

de olmayabilir. Koşullar çok olumsuz da olabilir… BizCepheliyiz, devrimciyiz. Bunun için söz konusu devrimingörevleri olduğunda, koşullar karşısında kendimizi bı-rakmak, “Ben bu işi yapamam.”, “Ben bu işi bilmi-yorum.”, “Ben bu işi daha önce hiç yapmadım.” de-menin, teslim olmak anlamını ifade edeceğini biliriz.

Biz Cepheli’yiz. Bir kere şunu biliriz ki, bize birgörev verilmişse bizim onun yerine getirebileceğimizeolan inanç ve güvenin ifadesidir bu. Bu bir onurdur.Ve biz Cepheliler bize duyulan güvene layık olmak içinhiç bilmediğimiz bir işi bile en iyi şekilde yapmak içinçabalarız. Araştırırız, okuruz, bir bilene danışır, dene-yimlerden birikimleri alır, öğreniriz. Hiçbir çabamızıesirgemeyiz, emeği kıskanmadan sunarız, ellerimizi bi-lincimizi, hünerlerimizi katarız ve işimizi yaparız. Gör-evimizi yerine getiririz. Olur ya başaramadığımız daolur. Hedeflediğimiz en iyi sonucu alamamış olabiliriz.Ama o hedefe gitme yolunda en yoğun çabayı, en yo-rulmaz emeği verdiysek, bize duyulan güveni boşa çı-kartmamışızdır. Biz, bildiklerimizle yetinmez, bilme-diklerimizden kaçmayız.

Cepheliler olarak biliriz ki, bu yol engebeli vesarptır. Ve biz bu yolun gönüllü koşucularıyız. Hedefimiznettir. Hiçbirimiz daha önce devrim yapmadık amaemeklerimizin ve hedefimizin umudumuzda birleşmesiyle,inandık ve cüret ettik. Halkımızın umudu olduk. Bu gü-vene layık olmak için hiçbir Cepheli “Ben bu işi yapa-mam.” demez.

37

4 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 306

KATİL EMPERYALİZME KARŞI BİRLEŞELİM!

18-19 Şubat tarihlerindeOkmeydanı Altınsaray DüğünSalonu’nda yapılan “Yıkım DeğilYerinde Islah İstiyoruz”Sempozyumu’nda sonuç bildirgesive Divana sunulan komite önergeleriyayınlamaya devam ediyoruz.

YIKIMLARA KARŞI

GÜCÜMÜZ BİRLİĞİMİZDİR

Devlet, kentsel dönüşüm adıaltında; yıllardır acılarımızı, sevinç-lerimizi bir arada sürdürdüğümüz,kısacası yaşamımızı sürdürdüğümüzmahallelerimizden bizi çıkartmaya,“TOKİ´den ev vereceğiz, tapu vere-ceğiz” iddiasıyla evlerimizi elleri-mizden almaya çalışıyor.

Birleşirsek, direnirsek, örgütlühareket edersek kazanan biz olacağız.Gücümüzün, birliğimiz; birliğimizinise geleceğimiz olduğunu hep birliktegöreceğiz. Kentsel Dönüşüm, biraldatma ve iktidarın rant kapısıdır.Özellikle yoksulların oturduğu mahal-lelere daha çok saldırıyorlar. Onuniçin bulunduğumuz her yerde örgüt-leneceğiz ve birlikte mücadele ede-ceğiz. İktidar örgütsüz gördüğü, dire-nişle karşılaşmadığı mahalleleri, dahakolay lokma olarak gördü ve kandı-rarak, aldatarak evlerini (tapulu tapu-suz) ellerinden aldı. Sulukule,Ayazma´da kandırarak, TOKİ´denev vereceğiz aldatmacasıyla mağdurettiler.

BELİRLEYİCİ OLAN

HALKIN BİRLİĞİDİR

Birliğimiz, en büyük gücümüzdür.Kendi ellerimizle kurduğumuz, yıl-larımızı verdiğimiz mahallelerimizdebirlik ve beraberlik içinde yaşamayıöğrendik. Evlerimizi birçok mahalledebirlikte yaptık, elektriğimizi, suyu-muzu kendimiz getirdik, aynı şeylereüzülüp aynı şeylere sevindik. Şimdibin bir emekle yaptığımız, yıllarımızı

verdiğimiz evlerimizi,hayatımızın tanığı duvar-larımızı, değerlerimiziyıkmaya çalışıyorlar. Buevler bizim. Evlerimizinyasalarca tanınıp tanın-maması önemli değil.İktidar yasalarını da ken-disine göre yapıyor veuyguluyor. Barınma hak-kımızı kullanarak yaptı-ğımız, yıllarca içinde otur-duğumuz evlerimizi yıkmaya çalı-şanlar zenginlerin kaçak villalarını,orman talanı üzerine kurulan özelüniversiteleri, imara aykırı yapılantrilyonluk otelleri görmezden geliyor.Daha önce hatırlanacağı gibi özelliklegündeme gelen Acarkent’in durumuortadadır. Tamamen kaçak durumdaolan Acarkent’i yıkamayan iktidar,bunun yasasını da çıkararak, zen-ginlere yönelik bu tür yapılaşmalarınönünü tamamen açmıştır. Ancak buçıkarılan yasalar yalnızca zenginlereuygulanır. Yoksullara düşen yineyıkımlardır…

Çıkarlarına uygun yasaları iste-dikleri zaman çıkarıyorlar, hatta bir-çok kez kendi yasalarını bile uygu-lamıyorlar. Bizim ise sahip olduğu-muz tek silahımız örgütlülüğümüz,ailemiz, komşumuzdur. Barınma hak-kımızı kullanacağız. Meşru ve haklıolan biziz.

Rantçıların gayri meşru yıkımla-rına izin vermeyeceğiz. Tabii ki bumücadelede yasaların da bizlere tanı-dığı tüm olanaklardan faydalanacağız.Ama temel hareket noktamız meş-ruiyetimizdir. Meşruiyetimizle hareketedeceğiz ve bir araya geleceğiz.Haklarımızın tanınmadığı, evlerimizinbizim olduğu ve bununla ilgili kararıyalnızca bizlerin vereceğinin kabuledilmediği, bunun yerine mahalle-lerimize rant amaçlı kentsel dönüşümprojelerinin uygulanmaya çalışıldığıdurumda, direnmek en temel hakkı-

mızdır.

YIKIMA KARŞI NASIL

MÜCADELE EDECEĞİZ?

Barınma hakkımızı korumak içingücümüz birliğimizdir şiarını ken-dimize rehber edindik. Birliğimizevlerimize el koymak isteyenleri cay-dırıp geri adım attıracağı gibi, birçokyeni mevzi kazanmamızın da garantisiolacaktır. Bunun içindir ki birleşmekve birlikte hareket etmek temel soru-numuzdur. İrili ufaklı örgütlenmele-rimizi birleştirdiğimizde, ihtiyaç halin-de yenilerini kurduğumuzda ve bun-ları merkezileştirdiğimizde, iktidarve belediyelerin karşısına tek vücutolarak çıkabileceğiz.

Bunda belirleyici olan her kesim-den gecekondu halkının barınma hak-kını savunmak temelinde örgütlülü-ğünün sağlanmasıdır. Bu en acil vehayati konudur. Halk da kendi dene-yimlerinden bu sonuca varmış vebunu temel gündemi haline getir-miştir. Merkezi ve birleşik bir örgüt-lülüğe kavuşmuş halkın evlerini hiçbirgüç yıkamayacaktır.

Yıkıma uğrayacak gecekondu böl-gelerinden başlayarak adım adımgeliştirilecek direniş ve yarattığı deği-şik örgütlenme, mücadele araçları,direnişin tüm İstanbul’a hatta ülkenindört bir yanına yayılmasının da zemi-nini yaratacaktır.

- Yıkım tehlikesinin olduğu ancakbugüne kadar bir örgütlenmenin vepratiğin olmadığı semt ve mahalle-

“Yıkım Değil Yerinde Islah İstiyoruz” Sempozyumu,

Yıkımlara Karşı ÖrgütlenmeÇağrısıdır!

38

Yürüyüş

4 Mart2012

Sayı: 306

EZİLEN TÜM DÜNYA HALKLARI

lerde hızla yıkımlara karşı komis-yonlar kuralım.

- Yıkım kararlarının henüz alın-madığı, ancak iktidarın “KentselDönüşüm Projesi” kapsamı içindeyer alan (ki iktidarın belediyelereverdiği yetkiyle her an, her yerde,evlerinizin tapuları da olsa yıkmagirişiminde bulunulabilir) mahalle-lerde, dayanışma ve destek komis-yonları kurulmalı ve bunlar aktifhale getirilmelidir. Böylece bir bütünolarak, sahiplendiğimiz oranda sal-dırılar boşa çıkarılacaktır.

- Kurulan komisyonları hantal-lıktan kurtarmak için kendi görevve işbölümünü yaptığı alt komisyonlarkurulmalı ve aktif bir Yürütme Kuruluoluşturulmalıdır.

- Yıkım komisyonları mahallemahalle, bölge bölge birleşmeli veİstanbul çapında merkezi bir yapıyakavuşmalıdır. Merkezi komisyondabasın, haberleşme, hukuk veDemokratik Kitle Örgütleriyle ilişkilerkomisyonları kurulmalı ve bir söz-cülük kurumu oluşturulmalıdır.

- Yıkım komisyonları ilgili devletkurumlarıyla, belediyelerle, mahke-melerle, hukuki anlamda ilişki kur-mak, yasal sürelerde projelere itirazhaklarını, idari mahkemelerde davaaçma haklarını kullanmakla birlikte,asıl olarak yıkımları ÖRGÜTLÜGÜCÜYLE VE KARARLI DİRE-NİŞLERLE durduracağı ve aşacağıbilinciyle hareket etmeli, bütün çalış-malarını buna göre düzenlemelidir.

- Merkezi komisyon, mimarmühendis odaları başta olmak üzere,yöre dernekleri, vakıfları, bütün demo-kratik kitle örgütleriyle temasa geç-meli; bölge, il ve ülke çapında yıkım-lara karşı ortak politika ve örgütlen-menin koşullarını yaratmalıdır.

- Merkezi komisyon yıkımlarsorununu gündemleştirmek için birdizi çalışma ve eylem takvimi çıkar-malı, hızla harekete geçmelidir.

- Bilgilenmeli, bilgilendirmeli vebirleşmeliyiz. Buna rağmen dozerleri,asker-polis panzerleri ve zabıtalarile mahallemizi kuşatarak, yasadışıbir şekilde evlerimizi yıkmak iste-

yebilirler. Belediyenin yasal ve yasa-dışı tüm saldırılarına karşı direnmekmeşrudur.

Tüm dirence rağmen belediyeyasadışı iş yapıp evlerimizi yıkarsaevimizin, bahçedeki ağaçların bede-linin ödenmesi ve zararımızın karşı-lanması için her zaman dava açmahakkımız olacaktır. Ancak bu açılandavaların çoğu zaman, ya zaman aşı-mına uğrayacağı ya da mağdur olanınaleyhine sonuçlanabileceği unutul-mamalıdır.

Çünkü kentsel dönüşüm projesiaynı zamanda yasalarla desteklenenhalka karşı ve halkın mücadelesinerağmen uygulanmaya çalışılan birprojedir. Bize rağmen uygulanmayaçalışılan bu projeyi durduralım vebizim olanı, hakkımız olanı, yanievlerimizi, barınma hakkımızı sonunakadar savunalım...

Bunun tek geçerli yolunun örgüt-lenmek ve mücadele etmek olduğunutekrar belirtiyor, saygılarımızı sunu-yoruz…

Sürecek

Ankara’da İnşaat Mühendisleri Odası’nda (İMO)çalışırken, 31 Ocak günü keyfi bir şekilde işten çıkarılanTezkop-İş Sendikası üyesi Cansel Malatyalı, 20 Şubatgünü “İşimi Geri İstiyorum” talebiyle İMO önündeoturma eylemi başlattı.

İMO’ da çaycılık yaparak geçimini sağlayan Malatyalı,sabahtan akşam mesai saati bitimine kadar İMO’nunönüne kurduğu masada bildiri dağıtıyor. İMO,Malatyalı’nın verimsiz çalıştığını bahane ederken;Malatyalı, 4.5 yıldır kendisine baskı uygulandığını,defalarca aşağılandığını, bunlara da boyun eğmediğiiçin işten atıldığını belirterek, direnişe başladığını anlattı.Eyleme Odalarda çalışan personeller, Tezkop-İş Sendikası,Sosyal-İş Ankara Şubesi ve Devrimci İşçi Hareketi dedestek verdi.

İMO, TMMOB'ta yaşanan seçim süreci nedeniyle, 24Şubat günü Malatyalı'ya, eylemine bir süre ara vermesiteklifinde bulunarak, daha sonrasında işe almayı düşüne-bileceklerini söylediler. Malatyalı, İMO dışında hiçbiryerdeki işi kabul etmediğini söyleyerek, direnişine devamediyor.

İstanbul’da Çayan Mahallesi’nde, AKP’nin polisikeyfi olarak 25 Şubat günü saat 17.30’den saat 01.30’akadar akreplerle, 4 araba çevik kuvvet, panzer ve sivilpolisleri ile esnafları, kahvelerde, kafelerde, internet

kafelerde, arama ve kimlik kontrolü yapıldı. AKP’ninpolisi keyfi olarak mahalleyi işgal ederek, halkı sindirmekiçin Sokullu Caddesi’nde insanlara kimlik kontrolü yap-tı.

Halk üzerinde uygulanan bu keyfi terör, kendisonlarına giden yolda atılan bir adımdır. Baskı, gözdağı,tehdit… halk düşmanlarına duyulan öfkeyi bilemektenbaşka bir şey yapamaz.

Mahalleyi İşgal EderekHalkı Sindiremeyecekler

Cansel MalatyalıDirenişe Başladı

39

4 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 306

KATİL EMPERYALİZME KARŞI BİRLEŞELİM!

440

Yürüyüş

4 Mart2012

Sayı: 306

EZİLEN TÜM DÜNYA HALKLARI

Halk Cephesi/Liseli Dev-Genç tara-fından yürütülen “Füze Kalkanı De-ğil Demokratik Lise İstiyoruz” kam-panyası çerçevesinde İstanbul ve An-kara’da şenlik düzenlendi.26 Şubat günü İstanbul Okmeyda-nı’ndaki Altınsaray Düğün Salo-nu’nda düzenlenen şenlik, halaylar-la ve iki Liseli Dev-Genç’linin açılışkonuşmasıyla başladı. Şenlikte, kam-panyayı anlatan bir sinevizyon gös-terildi. 2 Liseli Dev-Genç’li hazırladığı şiirdinletisiyle devam eden şenlikte,Halk Cephesi temsilcisi Berna Yılmazbir konuşma yaparak, kampanyanınönemini, kampanya sürecinde yaşa-nanları, Anadolu’nun dört bir yanın-da açılan çadırları ve bu çadırlara sal-dırıları anlatarak faşizmin pervasız-lığını birkez daha ortaya koydu. Yıl-maz, yapılan kampanyanın öğretici birsüreç olduğunu belirterek, yapıla-cak yeni çalışmalara daha güçlü baş-lanacağını söyledi. Konuşmanın ardından, Liseli Dev-Genç’lilerin hazırladığı türkü yarış-ması başladı. İstanbul’un çeşitli ma-hallelerinden yarışmacı olarak katı-lanlar sahneye davet edilmeden önce,yarışmanın jüri üyeleri olan VeyselŞahin, Hüsnü Yıldız ve Erkan Sön-mez izleyicilere tanıtıldı. Sahneye çı-

kan yarışmacılar türkülerini söyledi-ler. Yarışmayı kazananlara Ümit İl-ter’in şiir kitabı, Grup Yorum’un 55bin kişilik konserinin DVD’si ve“Adalıların Türküsü-Kızıldere” ki-tapları hediye edildi. Liseli Dev-Genç’liler, “Bu yarışmaburjuvazinin düzenlediği yarışmala-ra alternatif bir nitelik taşımaktadır.Burjuvazi, yoz kültürü dayatan, po-pülizmi aşılayan, kumarı teşvik edenve bencilliği empoze eden nitelikteyarışmalar düzenleyerek halkımızı de-rinlemesine yozlaştırmak, kendi özkültüründen uzaklaştırmak istiyor.Yaşamın her alanında devrimcilerher konuda alternatiftir.” dediler. Yarışmanın hemen ardından sahnealan Grup Yorum korosu, şenliğekatılanları halay türküleriyle coştur-du. Verilen küçük konserden sonraprogram sona erdi.Ankara’da ise Liseli Dev-Genç'liler,26 Şubat günü Ankara Haklar Der-neği'nde panel düzenledi. Mahir Ça-yan, Dayı ve tüm devrim şehitleri nez-dinde bir dakikalık saygı duruşuylabaşlayan panelde Liseli Dev-Genç veHalk Cephesi'nden temsilciler ko-nuştular. Halk Cephesi adına konuşan temsil-ci, emperyalizmin değişmediğini,hala dünya haklarına yönelik saldı-

rılarının, vahşetinin sürdürdüğünüve Ortadoğu halklarının kanlarınıdökmeye devam ettiğini söyledi. Tür-kiye'nin de emperyalistlerin işbirlik-çisi olduğunu belirten Halk Cephesitemsilcisi, kampanya sırasında Lise-li Dev-Genç’lilere yönelik yapılan sal-dırıları anlattı. Devrimcilerin tümbaskılara rağmen anti-emperyalistmücadeleden geri durmayacaklarınıbelirterek, konuşmasını “Herkes de-ğişse de biz değişmeyeceğiz” diyerekbitirdi.Liseli Dev-Genç temsilcisi ise, ön-celikle gençliğin dinamik, temiz vevatansever duygularından bahsetti.Ardından gençliğin okullarda aldığıanti-bilimsel eğitimden bahsederek,dershanelerde ve işyerlerinde yaşanansömürüyü anlattı. Liseli gençliktevar olan potansiyelin örgütlü müca-deleye yönlendirilmesi gerektiğinibelirterek konuşmasını bitirdi.İdilcan Kültür Merkezi bünyesindeçalışmalarını yürüten Mitralyöz Mü-zik Topluluğu kısa bir konser vererek,türküleri ve halaylarıyla kitleyi coş-turdu. Grup Günyüzü de türküleriy-le programa katıldı.Programın sonunda, Ankara GençlikDerneği'nin hazırladığı; yozlaşmayı,sömürüyü ve en sonunda devrimcimücadeleyi anlatan tiyatro oyunu

EMPERYALİZM DEĞİŞMEMİŞTİR,BİZ DE DEĞİŞMEDİK ANTİ-EMPERYALİST

MÜCADELE ONURUMUZDUR

Ülkemizde Gençlik

İSTANBUL ANKARA ÇANAKKALE

oynandı. Coşkuyla geçen programa 50kişi katıldı.

Parasız ve Sınavsız EğitimHakkımızdırGeleceğimizin SınavlarlaÇalınmasına İzinVermeyelimLiseli Dev-Genç’liler, başlatmış ol-dukları “Parasız Eğitim Sınavsız Ge-lecek Hakkımız! İstiyoruz Alacağız”kampanyasının çalışmalarını yürütüyor.

ÇANAKKALE Çanakkale Onsekiz Mart Üniversite-si Terzioğlu Yerleşkesi’nde Fen Ede-biyat Fakültesi ve Su Ürünleri Mü-hendisliği’ne 22 Şubat günü afiş asanDev-Genç’liler, “Parasız Eğitim Sı-navsız Gelecek İstiyoruz Alacağız”kampanyasını öğrencilere duyurdular.23 Şubat günü Çanakkale OnsekizMart Üniversitesi Terzioğlu Yerleş-kesi’nde, ÖSEM içinde 10.30-12.00saatleri arasında stant açıldı. Anado-lu halk kültürünü tanıtan ve okulöğrencilerine ücretsiz kurslar verentopluluk bu dönemde kurslarına de-vam edeceğini duyurdu. Otuzdan

fazla üye kaydı yapan ve50 tane broşür dağıtantopluluk üyeleri saat12.00’de standı kapattı.24 Şubat’ta kampanyaçalışmalarına devameden Dev-Genç’liler,Atatürk Caddesi, 60. YılParkı, Esenler Mahalle-si ve Kordon Boyu’naafiş astılar. 2 günde top-lam 50 afiş asıldı.

İZMİRİzmir Bornova'da 22 Şu-bat günü Dev-Genç’liler tarafındanafişleme yapıldı. Bornova Merkez,Küçük Park, Büyük Park ve Borno-va Metro civarına 50 tane afişleme ya-pıldı. Afişleme sırasında halkın yoğunilgisiyle karşılaşıldı. Afiş asmayayardım etmek isteyenler oldu.

Faşizm AilelerimiziProvoke EdemeyecekDev-Genç'lileriYıldıramayacakGençlik Federasyonu, üyelerine ve ai-lelerine yönelik polis tehdidiyle ilgi-

li olarak 27 Şubat günü yazılı bir açık-lama yaptı. 3 Dev-Genç'linin ailesi-nin aranarak korkutulmak istendiği-ni, böylelikle polisin Dev-Genç'lile-ri yıldırmayı planladığını belirtenGençlik Federasyonu, “Polis öylebir çalışmıştır ki, bir arkadaşımızın ba-bası Almanya'da yaşadığı halde tele-fon numarasını ve bilgilerini öğren-mekte zorlanmamış ve utanmazcakullanmıştır. Arkadaşlarımızın aile-lerine Dev-Genç'liler anlatılmış, mü-cadeledeleri anlatılıp korkutulmakve Dev-Genç'lilere karşı kışkırtıl-mak istenmiştir.” bilgisini verdi.

Dergimiz Yürüyüş, okurları tara-fından halkımıza ulaştırılmaya de-vam ediyor. Yaz-kış demeden ellerindedergilerle sokak sokak dolaşarak, hal-kı bilgilendirerek dergimizi dağıtanokurlarımız, kavga çağrısını taşıyor-lar halka. Yürüyüş çalınan her yeni ka-pıya ulaştırılan umuttur, dağıtımcıla-rımız umut taşıyıcıları…

İSTANBUL-YENİBOSNA26 Şubat günü Yürüyüş okurları

tarafından Yenibosna Zafer MahallesiPazar pazarında Yürüyüş dergisinin305. sayısının tanıtımı yapıldı. Saat13.00’te başlayan dağıtıma 10 Yü-rüyüş okuru katıldı. Dergi dağıtımı sı-rasında ayrıca, 3. Eyüp Baş Uluslar-arası Emperyalist Saldırganlığa Kar-şı Halkların Birliği Sempozyumu’nunçağrı bildirileri de dağıtıldı. 27 der-ginin halka ulaştırıldığı dağıtım

14.30’da sona erdi.

ADANA25 Şubat günü Ada-

na’nın Yüreğir ilçesindebulunan Süleyman VahitCaddesi’ne giden 5 Yürü-yüş okuru, 3 saat içerisinde59 dergiyi halka ulaştırdı.Dağıtım sırasında dergideyer alan konular halka an-latıldı. DİSK’in Genel Kurulu hak-kında bilgi veren Yürüyüş okurları,Grup Yorum’a yönelik baskılarla,AKP ve Fethullah Gülen cemaati ara-sında yaşanan çıkar çatışmasının ne-denleri hakkında da bilgi verdiler.

İZMİRYürüyüş dergisi okurları 26 Şubat

günü İzmir’in Gültepe Mahallesi’ndeYürüyüş dergisinin tanıtımını yaptı-lar. Halka yönelik yapılan konuş-

malarda Grup Yorum’a dönük bas-kılar, gecekondu yıkımları ile ma-halledeki yozlaşma anlatıldı. Halktaninsanlar mahallenin bir sürü sorunu-nun olduğunu, hiç kimsenin bunlarıçözmediğini anlattılar. Yürüyüş der-gisi okurları da sorunların tek çözümyolunun halkın örgütlenmesi ve ör-gütlü bir şekilde hareket etmesiyleolacağını anlattılar. 6 kişiyle yapılantanıtımda bir buçuk saate 50 Yürüyüşdergisi halka ulaştırıldı.

Ülkemizde Gençlik

YENİBOSNA

İZMİR

YÜRÜYÜŞ KAVGA ÇAĞRISIDIR

Yürüyüş

Sayı: 306

KATİL EMPERYALİZME KARŞI BİRLEŞELİM! 41

TAYAD’lı Aileler, yaklaşık 1 yılönce başlattıkları; “Tecrit’e Son! 10Saatlik Sohbet Hakkı Uygulansın!”talepli kampanyalarını 23 Şubat 2012tarihinde Ankara’da yaptıkları eylemlesonlandırdılar.

23 Şubat öncesi; bildiriler dağı-tarak, aile ziyaretleri yaparak, An-kara’ya gidişin çağrısını yapan TA-YAD’lı Aileler; tecritin işkence ol-duğunu, tecritin bir insanlık suçu ol-duğunu, tecrite karşı bir ses olmakgerektiğini anlattılar. Adalet Bakan-lığı’nın 22 Ocak 2007’de yayınladığı,7 yıl süren Büyük Direniş’in kazanımıolan 45/1 sayılı genelgenin; “Tred-mana, yani hiçbir koşula bağlı ol-maksızın; 10 saatlik sohbet hakkı”nıiçeren maddesinin uygulanabilme-sinin ısrardan, ailelerin sahiplenme-sinden, birlikte hareket etmekten geç-tiğini ve ailelerin katılımının önemliolduğunu vurguladılar.

TAYAD’lı Aileler, Ankara’ya yolaçıkacakları gün olan 22 Şubat günü,dernek binalarında da, dışarıda dahep beraber çalışmanın bir örneğinisergilediler. Hep birlikte çalışmanınmutluluğu vardı yüzlerinde. Bir yandayolculuk için yiyecek hazırlayanlar,bir yanda “TAYAD’lı Aileler” imzalıönlükleri ve başörtüleri ütüleyenler,bir yanda eylemde kullanılacak mal-zemeleri gruplandırıp paketleyenler,bir yanda aileleri tekrar arayıp Anka-ra’ya gidecek olanları netleştirenler…

Heyecanlı bir koşuşturmanın so-nunda, 22 Şubat 2012 Çarşamba gecesisaat 24.00’te, Okmeydanı’ndan 1 oto-büsle yola çıkıldı. Yeni aileler de vardı

bu yolculukta yanlarında. Onlarla ya-pılan tanışma, sohbetler, gece verileniki mola, Ankara girişindeki iki saatbekleme sonrası, 23 Şubat Perşembesabahı, saat 09.30’da, Yüksel Cadde-si’nin girişindeydiler. Ankara’daki TA-YAD’lılar karşıladı onları. Önlüklerinigiydiler hemen. Başörtülerini taktıanalar. “Hapishanelerde Tecrit ve İş-kenceye Son! Sohbet Hakkı Uygu-lansın-TAYAD’lı Aileler” yazılı pan-kartlarının arkasında kortej oluşturup;ellerinde dövizleri, dillerinde slogan-larıyla, Yüksel Caddesi’nde gün boyukalacakları yere kadar yürüdüler.

Kolektif bir koşuşturma başladıyine; pankartları açıp, masalarınıkurdular. TAYAD Bülteni ve Her Şe-yin Başladığı Yerden/Ahmet Kulaksızkitaplarıyla donattılar masalarını.Ağaçtan ağaca gerdikleri ip üzerinde;tutsak mektuplarından alıntıların ol-duğu ve tutsakların ürünü karikatür-lerden oluşan bir sergiyi açtılar. Kur-dukları hücrede, kefen giyen bir anaya da bir baba nöbet tuttu sırayla.Evlatlarının yaşadıklarını paylaşmakistemelerinden olsa gerek, çıkmakistemediler hücreden. Nöbeti dev-ralmak isteyen bir anaya; “Daha 5dakikam var” dedi hücredeki baba.Tecriti anlatan bildirilerini dağıttılarYüksel Caddesi’nden geçen insanlara.

Gerek yarattıkları görsellik, ge-rekse tecriti anlatan konuşmalar halkınilgisini çekti… Merak edip yaklaşaninsanlarla sohbetler ettiler. ÖzgürTutsak Ümit İlter’in “Hücre” adlışiirini okudular halka hitaben. ŞairMehmet Özer geldi ziyaretlerine.

Öğlen saat 13.00’te Yüksel Cad-desi’nde kalacak olan bir grup dışındakiTAYAD’lılar, yeni bir kortej oluşturarak,tecritin baş sorumlularından olan AdaletBakanlığı’nın önüne kadar yürüdüler.“Tecrite Son”, “Sohbet Hakkı Uygu-lansın”, “Devrimci Tutsaklar Onuru-muzdur”, “Kahrolsun Faşizm YaşasınMücadelemiz” sloganları inletti zulmünbaşkentinin sokaklarını.

Adalet Bakanlığı önünde yaptıklarıaçıklamada tecritin kaldırılmasını vesohbet hakkının uygulanmasını iste-diler. Adalet Bakanlığı’na topladıklarıimzaları verdiler, Fakat Adalet Ba-kanlığı’nın kapısı Tutsak Aileleri’nebir kez daha kapalıydı, yetkili bula-madılar. 60 kişinin katıldığı bu ey-lemde Adalet Bakanlığı önünde birgrup üniversite öğrencisi geldi destekiçin yanlarına. Canan ve Zehra’nınbabası Ahmet Kulaksız’ın yaptığıaçıklama sonrası, Ceza ve TevkifEvleri Genel Müdürlüğü, Adalet Ba-kanlığı ve TBMM'ye birer heyet gön-derildi. Kitlenin diğer kısmı ise pan-kartın arkasındaki yerlerini koruyarak,aynı tertiple, sloganlarla Yüksel Cad-desi’ne döndüler. Bildiri dağıtmayave tecriti anlatmaya devam ettiler.

Ceza ve Tevkif Evleri Müdürlüğübinasına gidildiğinde, TAYAD’lı Ai-leleri yukarı almak istemediler. TA-YAD’lıların ısrarı üzerine CTE GenelMüdürü Müsteşarı ile görüştüler. TA-YAD’ı, hapishane sorunlarını ve busorunların çözümü için geldiklerinianlatan aileler, CTE Genel MüdürüMustafa Onuk ve bürokratları ile degörüştüler.

Tecrite Karşı Mücadele Sadece Tutsakların Omuzlarına DüşenBir Görev Değil, Herkesin Görevidir!

TAYAD’lı Aileler “Tecrite son” talebiyle Ankara’daydı

Yüksel CaddesiAdalet Bakanlığı Önü

42

Yürüyüş

4 Mart2012

Sayı: 306

EZİLEN TÜM DÜNYA HALKLARI

“Devlette devamlılık vardır” diyenOnuk, 19 Aralık katliamı dönemindeCeza ve Tevkif Evleri Genel Müdürüolan Ali Suat Ertosun'u sahiplendiğinigösterdi. Ertosun'un katil olduğunusöyleyen TAYAD'lı Aileler, onu sa-hiplenmenin zindancılığı sahiplenmekolduğunu söylediler. Aileler “Bu zin-dancı mantığı bırakmazsanız bu olayçözülmez. Hapishanelerden tabutlaryine çıkacak sizin başınız yine ağrı-yacak, orada direniş yine devam ede-cek. Bu konuda tek çözüm devrimcitutsaklardır. Onlar siyasi kimlikleriile oradalar. Belki 6 ay, belki 1 yılsonra ölüm oruçları tekrar gündemegelebilir ve bunun tek sorumlususizlerin bu zindancı mantığı terket-memeniz olacaktır.” denildi.

Onuk, 45/1 sayılı genelgenin tamanlamıyla uygulanması bir yana, tec-ritin giderek daha da ağırlaştığınısöyleyen TAYAD’lılara, hapishanepolitikalarının Avrupa Birliği normlarıüzerinden yürüdüğünü, yasalar çer-çevesinde yapılacak olan her şeyiyapacaklarını, bu konuda yeni projelerürettiklerini söyledi.

Hapishanelerde, giriş çıkışlardayapılan onursuz aramalardan, yaşanansaldırılardan, hasta sevklerine ilişkinyaşanan sorunlardan örnekler veren

TAYAD’lılar, Üçlü Protokol kapsa-mında düzenlenen yasayı (tutukluve hükümlü olan hastanın, muayeneolurken yanında asker bulundurulmasışartının esnetildiği, bunun doktorunisteğine bağlı olduğu düzenleme)anımsatıp; bunun uygulanmadığını,tutukluların muayene edilmeyip ha-pishaneye geri getirildiğini anlattılar.“Kendi politikanızı bile hayata ge-çiremiyorsunuz. Hasta tutsakları te-davi ettirmeyerek, ailelerine ölü ola-rak veriyorsunuz.” dediler.

TAYAD’lı Aileler, temel sorununtecrit olduğunu, tecrit devam ederseölüm oruçlarının tekrar gündeme ge-lebileceğini söyleyip, bu konuda nedüşündüklerini sorunca, Onuk cevapveremedi ve telaşlandı. Ölümlerinolmasını istemediklerini söyledi.

TAYAD’lı Aileler, haftalık telefongörüşmesinin yaptırıma bağlı uygu-landığını söyleyince, “Böyle bir şeyyok, uygulayamazlar.” dediler.

45/1 sayılı genelgenin uygulan-ması taleplerini dile getiren aileler,tecritin çözümünde, genelgenin uy-gulanması ve TAYAD’ın muhatapalınması gerektiğini belirttiler

İmzaların bir örneği de TBMM’yeteslim edildi.

TAYAD’lı Aileler CHP Tunceli

Milletvekili Hüseyin Aygün, CHPMalatya Milletvekili Veli Ağbaba,CHP Konya Milletvekili Atilla Kart,CHP Mersin Milletvekili Ali RızaÖztürk’ün danışmanı ve CHP Zon-guldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkile de görüştüler.

Hüseyin Aygün, TAYAD’lılarınAdalet Bakanlığı’ndan randevu talebikarşısında, en kısa zamanda randevuiçin girişimde bulunacağı cevabınıverdi. Hasta tutsak Yasemin Karadağile ilgili kendisine bilgi verilen Aygün,bu konuyla ilgili elinden geleni ya-pacağını söyledi.

Atilla Kart da Adalet Bakanlı-ğı’ndan randevu alma sözü verdi.

Ali İhsan Köktürk, hapishanelerdeyaşanan sorunların ana başlıklar ha-linde kendisine faksla gönderilmesiniistedi ve bunları Adalet Bakanlığı’nasunacağını söyledi.

Görüşmeler bittikten sonra YükselCaddesi’ne dönen heyetler, basına veailelere bilgi verdiler. Görüşmelerekatılmayan, Yüksel Caddesi’nde kalanaileler ise gün boyu halaylar çektiler,sloganlar attılar, halka yönelik anla-tımlarını sürdürüp bildiri dağıttılar.

Bir kampanyalarını daha sonlan-dıran TAYAD’lı Aileler, Ankara’danayrılarak İstanbul’a döndüler.

6 Ekim 1992’de gözaltında kay-bedilerek katledilen Ayhan Efeoğ-lu’nun mezar yerinin açılarak ailesineteslim edilmesi için, TAYAD’lı Ai-leler tarafından 24 Şubat günü, An-kara Sakarya Caddesi’nde 2 günlükaçlık grevi çadırı açıldı.

Eylemde yapılan açıklamada, AliYıldız’da olduğu gibi Ayhan Efe-oğlu’nun mezarı için de direnileceği,Ayhan Efeoğlu’nu katledenin oligarşiolduğu söylendi. Açıklamanın so-nunda; “Dün Ayhan Efeoğlu'nu kay-bedenler, bugün Grup Yorum konseribileti sattıkları için devrimcilere on-larca yıl hapis cezası veriyor, ma-hallelerimize, derneklerimize keyfibaskınlar yapıyor, hapishanelerdeağır tecrit koşullarıyla devrimcileri

ve düşüncelerini yok etmeye çalışı-yorlar. Başaramayacaklar! Devrim-cileri her koşulda sahipleneceğiz.Bir gün katlettiğiniz tüm devrimci-lerin hesabını halka vereceksiniz!”denildi.

36 kişinin katıldığı eylem slo-ganlarla sona erdi.

Aynı günün akşamı KESK, Ha-ber-Sen Genel Merkez ve Ankara 2No’lu Şube yöneticileri TAYAD'lıAileler'i ziyaret ederek, destek ver-diler. Eylemin 2. günü ise şair vefotoğraf sanatçısı Mehmet Özer TA-YAD'lı Aileler'i ziyaret etti.

Toplamda 2 bin bildiri dağıtılanve 70 kişinin katıldığı eylem, 25Şubat günü saat 18.30 yapılan basınaçıklaması ile sona erdi.

Ayhan Efeoğlu’nun daCenazesini Alacağız!

24 Şubat günü TAYAD’lı Aileler,her hafta Taksim Tramvay Dura-ğı’ndan Galatasaray Lisesi’ne kadaryaptıkları yürüyüşe devam ettiler.

“Ayhan Efeoğlu’nun Mezarı Ne-rede? Açıklansın”, “Kaybeden Dev-lettir Hesap Soracağız”, “Bedel Öde-dik Bedel Ödeteceğiz”, “KahrolsunFaşizm Yaşasın Mücadelemiz”, “Hal-kız Haklıyız Kazanacağız” slogan-larının atıldığı yürüyüşe 26 kişi katıldı.Galatasaray Lisesi’nin önünde yapılanaçıklamanın ardından, haftaya aynısaatte buluşmak üzere eyleme sonverildi.

İstanbul Avcılar’da Marmara Cad-desi’nde de Halk Cepheliler, 22Şubat günü Ayhan Efeoğlu’nun me-zarının bulunması için başlatılankampanyanın afişlerini yaptılar.

Açlık Grevi Çadırımızdan Soruyoruz:Ayhan Efeoğlu’nun Mezarı Nerede?

443

4 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 306

KATİL EMPERYALİZME KARŞI BİRLEŞELİM!

Hasta Tutsakları TecriteÖldürtmeyeceğiz!

Hasta tutsak Yasemin Karadağ’ınderhal serbest bırakılması talebiyle,TAYAD’lı Aileler, ÇHD, DSİP, EHP,Emek ve Özgürlük Cephesi, KESK,PDD ve TKP’nin katılımıyla 26 Şubatgünü İstanbul Taksim’deki GalatasarayLisesi önünde eylem yapıldı.

“Yasemin Karadağ’a Özgürlük”,“Hasta Tutsaklar Serbest Bırakılsın”pankartı ile dövizlerinin taşındığı ey-leme 200’ün üzerinde insan katıldı.Galatasaray Lisesi önünde toplanankitle, “Çav Bella” şarkısı eşliğindeTaksim Meydanı’na doğru yürüyüşdüzenledi. Meydana gelindiğinde, Ya-semin Karadağ’ın kardeşi Olcay Ka-radağ tarafından basın açıklamasıokundu. Karadağ, ablasının durumun-dan söz ederek, tutsakların hapisha-nedeki koşullarını anlattı. Devamında da “Devrimci tutsak Yasemin Ka-radağ da, hapishanede bu uygulama-larla karşılaşıyor ve sağlık durumudaha da kötüleşiyor. Hastaneye gidişgelişlerinde yaşadığı saldırılar ve has-talıklarına rağmen tutsaklığının devamıonun hayatına kastetmek anlamınagelir. Yasemin Karadağ, düşünce veörgütlenme özgürlüğünü savunmuştur.Bu nedenlerle, defalarca gözaltınaalınmıştır. Ama polis, Yasemin Kara-dağ'ı tutuklatma konusunda o kadarısrarcı olmuştur ki, komplo kurmuştur.Mahkeme heyeti de bu komplonunbir parçası olmuştur.” diye konuştu.

Eylem, Yasemin Karadağ’ın 28Şubat günü, Çağlayan Adliyesi’ndeyapılacak olan mahkemesine katılmaçağrısında bulunulması ve atılan “Ya-

semin Karadağ’a Özgürlük”, “HastaTutsaklar Serbest Bırakılsın”, “TecriteSon”, “Devrimci Tutsaklar Onuru-muzdur”, “Yaşasın Devrimci Daya-nışma” sloganları ile sona erdi.

Yasemin Karadağ SerbestBırakılsın!

27 Şubat günü de TAYAD'lı Ai-leler tarafından Ankara’da AdaletBakanlığı önünde eylem yapıldı. Ya-semin Karadağ'ın serbest bırakılmasıiçin yapılan eylemde TAYAD’lı Ai-leler, “Yasemin Karadağ'ın hapishanekoşullarında öldürülmesine izin ver-meyeceğiz. Nasıl Güler Zere'yi zul-mün elinden hep beraber çekip al-dıysak; Yasemin Karadağ'ı da alaca-ğız.” açıklamasında bulundular.

11 kişinin katıldığı eylem slo-ganlarla sona erdi.

Yasemin Karadağ’ıÖldürtmeyeceğiz!

Malatya Halk Cephesi de, 24Şubat günü AKP il binası önündeeylem yaptı. “Yasemin Karadağ’ı Öl-dürtmeyeceğiz Hasta Tutsaklar SerbestBırakılsın” pankartının açıldığı ey-lemde, “Güler Zere’yi, İsmet Ablak’ı,Abdullah Akçay’ı ve daha onlarcatutukluyu katleden AKP iktidarı bukez de devrimci tutsak Yasemin Ka-radağ’ı katletmek istiyor… YaseminKaradağ’ı öldürtmeyeceğiz” denildi.

Güler’i Aldığımız GibiYasemin’ide Alacağız!

TAYAD’lı Aileler, Yasemin Kara-dağ’ın tutukluluğuna son verilmesi ta-

lebiyle 27 Şubat günü Bakırköy Ha-pishanesi’nin önünde eylem yaptılar.25 kişinin katıldığı eylemin ardındanaynı gün İstanbul Tabibler Odası’ndayapılan basın toplantısına gidildi. İs-tanbul Tabip Odası (İTO), Çağdaş Hu-kukçular Derneği (ÇHD) ve TAYAD’lıAilelerin birlikte düzenlediği toplantı,İTO yönetim kurulu üyesi Dr. HasanOğan’ın konuşmasıyla başladı.

Hapishane koşullarında hasta tut-sakların muayene ve tedavi koşulla-rında yaşanan sorunları genel olarakanlatan Dr. Hasan Oğan, “YaseminKaradağ’ın her şeyden önce insanolduğunu, hasta bir tutuklu olduğunu,sağlığı ve yaşamı açısından dışarıdaolması gerektiğini” söyleyerek, “28Şubat tarihinde görülecek duruşmadatahliyesini istediklerini” dile getirdi.

Yasemin Karadağ’ın kardeşi OlcayKaradağ da söz alarak, ablasının du-rumu hakkında bilgi verdi. Hastaneyegidişinde kelepçeleri yüzünden mua-yene olamadığı için, muayene ol-madan yazılan ilaçların sağlığını et-kilediğini, ablasının bir hafta boyuncayatmak zorunda olduğunu söyledi.Yaşanan örneklerle genel durumuhakkında bilgi verdikten sonra TA-YAD’lı Aileler adına hazırlanan basınaçıklamasını okudu.

ÇHD adına konuşun Av. BarkınTimtik ise “Yasemin Karadağ hü-kümlü değil, tutukludur. Tutuklulukbir tedbir olarak uygulanır. Orantılı,ölçülü ve görünüşte de olsa haklılıkgerektirir. Ancak Yasemin Karadağ’ınsağlık durumu değerlendirildiğinde,bu tutukluluk kararı haksız ve hu-kuksuzdur… Tutukluluk halinin de-vamına ya da son verilmesine ilişkin

Sorumlulardan Hesap Soracağız!Yasemin Karadağ’ı Tahliye Etmeyenler, Sağlık Durumunun Kötüleşmesinden Sorumludurlar

Taksim Çağlayan Adliyesi

44

Yürüyüş

4 Mart2012

Sayı: 306

EZİLEN TÜM DÜNYA HALKLARI

F Tipleri Yetmedi, Bitiremediler; Hapishane KampüsleriAçıyorlar Şimdi de Ama Sonuç Değişmeyecek

Aliağa Hapishane Kampüsü, gizlikapaklı açıldı. Halkın Hukuk Bürosu(HHB) avukatlarından Oya Aslan,müvekkili Fatma Alan’ı ziyarete git-tiğinde, Alan’ın, Aliağa Kampüs Ha-pishanesi’ne sevk edilmiş olduğunuöğrendi. Hapishane idaresi, Alan’ınsevki ailesine ve avukatlarına bildir-mesine engel olmak için telefon hakkınıengelledi, kalem-kâğıt dahi vermedi.

Bergama Hapishanesi’ndeykenAliağa Hapishane Kampüsü’ne sevkedilen Fatma Alan, yaşadıklarınıavukatlarına şöyle anlattı: “Bizi 10Şubat günü hapishaneye getirdiler.Girişte onursuz arama yapmak iste-diler. Ben izin vermeyince odaya 6kadın gardiyan girdi ve birkaçı ba-şıma basarak, birkaçı bacaklarımave gövdeme basarak beni soyup, sa-çımdan tutup yerlerde sürüklediler.Üstüme oturup darp ettiler, aynı za-manda hakaret ediyorlardı. Doktoraçıkartıldığımızda yaralarımızı raporayazmadılar. Daha sonra bizi sıva vebadana kiriyle dolu, tozlu bir yerekoydular. Aramızda astım hastasıolan kişiler de vardı. Yanımızda ge-tirdiğimiz tüm eşyalarımızı, elbise-lerimizi de almışlardı… İçme suyuistedik, ki aramızda açlık grevi ya-

panlar vardı, hiçbirimize su verme-diler. İlk içme suyunu hapishaneyegelişimizin beşinci gününde aldık.Koğuşlarda ise sadece sıcak su akı-yor, soğuk su akmıyordu. Ayrıcakronik hastalığı olan kişilerin ilaç-larını ve benim bastonumu ‘doktorasoracağız’ diyerek alıp götürdüler.15 gündür eşyalarımız verilmedi,boş mektup ve dilekçe kağıtlarımdahi geri verilmedi, nevresimlerimiz,defterlerimiz kantinden yenisini ala-lım diye bize verilmiyor. Zorunlueşyalarımızı istediğimizde ‘kantindevar, oradan alın’ deniliyor. Televizyonve radyolarımıza el konulduğundandışarıda neler olduğunu bilmiyoruz,günlük gazeteler de verilmiyor.”

Müvekillerinin uğradığı saldırıylailgili olarak 26 Şubat tarihli yazılıbir açıklama yapan HHB, “Türki-ye’de kampüs sayısı artıyor. Artankampüslerin, eğitim, sağlık, yükseköğrenim ile ilgisi yok elbette. Ha-pishaneler artık kampüsler halindeinşa ediliyor. En son açılan kampüshapishanesi Aliağa/Şakran oldu.Buca, Bergama, Uşak hapishanele-rinde kalan tutuklu ve hükümlülerinbüyük bir çoğunluğu Aliağa Kam-püsü’ne sevk edildi. Fatma Alan 15

gündür koyu tecrit altındadır… FatmaAlan’ın anlatımları da hapishaneidaresinin sindirme, ıslah etme ama-cıyla hareket ettiğini göstermektedir.Hapishane idaresi, arama adı altındaişkence, taciz, tehdit, hakaret suçunu,inceleme adı altında ise hırsızlık,gasp suçunu işlemiştir. Aliağa KadınHapishanesi, insanlık suçu tecrit uy-gulamasından vazgeçmelidir. Suçişleyen hapishane müdür ve personeligörevden alınmalı ve işledikleri suç-lardan dolayı cezalandırılmalıdır.”değerlendirmesinde bulundu.

Ölüm Riski AltındaGeçen Her GününHesabını Vereceksiniz

Halkın Hukuk Bürosu (HHB) de27 Şubat tarihli yazılı bir açıklamayaptı. Açıklamada “Hem siyasi ikti-darı, hem mahkemeleri uyarıyoruz!Yasemin Karadağ’ın bir gün dahi tu-tuklu bulundurulması onu ölüme birazdaha yaklaştıracaktır. Kendi koydu-ğunuz yasalara uyun! Hasta tutsaklarıserbest bırakın!” denilerek; Karadağ’ın28 Şubat’ta Çağlayan Adliyesi’ndegörülecek olan duruşmasına katılımçağrısında bulunuldu.

Afişlerimiz Halka UlaştığımızAraçlarımızdır, Tüm DuvarlarBizimdir Boş Bırakmayalım

TAYAD’lı Aileler, 23 Şubat günü İstanbul Şişli’de

afişleme yaparak, “Füze Kalkanı Değil DemokratikLise İstiyoruz Şenliği”, 3. Eyüp Baş Uluslararası Em-peryalist Saldırganlığa Karşı Halkların Birliği Sempoz-yumu ve Ayhan Efeoğlu’nun mezarının bulunması içinyürütülen kampanyaların afişlerini astılar. Bu çalışmada200’e yakın afiş asıldı.

mahkemenin elinde yeterli bilgi vebelge mevcuttur.” diyerek herkesiduruşmaya katılmaya ve sürecin ta-kipçisi olmaya çağırdı.

28 Şubat Salı günü, TAYAD’lı Ai-leler bu kez Çağlayan Adliyesi’ninönündeydiler. “Yasemin Karadağ’aÖzgürlük Hasta Tutsaklar Serbest Bı-rakılsın” pankartını açan TAYAD’lıAileler adına açıklamayı Hüseyin Kaş-kır yaptı. Kaşkır, “Yasemin Karadağ,7 aydır tutsak. Tutsaklık günlerinde,

sağlığı her geçen gün kötüye gidiyor.Sağlığının gerektirdiği beslenme ko-şullarına sahip değil. Rahatsızlıkla-rından kaynaklı hastaneye götürüldü-ğünde, kollarından kelepçe çıkarılma-dan muayene dayatıldığı için, muayeneve tedavi olamıyor.” diyerek, Kara-dağ’ın tahliye edilmesini istedi.

Ancak bu sese içerdeki heyet ku-laklarını tıkadı. Duruşmada, YaseminKaradağ’ın ne zaman öleceğine dairhesaplar yapıldığı da açığa çıktı. Ba-

kırköy Hapishanesi’nden geldiklerinisöyleyen iki görevli, hastaneye giderekdoktora, Yasemin Karadağ’ın dahane kadar yaşayacağını sordular.

Yasemin Karadağ’ın sağlık du-rumunun her geçen gün kötüye git-mesine, hapishanenin açıktan ölü-münü beklemesine rağmen mahkemeheyeti, Adli Tıp’tan gelecek raporubekleyeceğini söyleyerek, mahkemetarihini Haziran ayına erteledi, mah-kemeden tahliye kararı çıkmadı.

445

4 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 306

KATİL EMPERYALİZME KARŞI BİRLEŞELİM!

Halkevleri, kuruluşunun yıldönü-münü kutlamak için iki senedir “Hal-kın Hakları” adı altında burjuvazininyaptığı gibi ödül dağıtıyor. Bu senede 18 Şubat 2012'de TMMOB-İMOTeoman Öztürk Salonu’nda “törenle”ödüllerini dağıttı.

Kim Adına, Kime ve Ne İçin?Yapılan her şeyin bir anlamı ol-

malı. Kavganın dışına düşülünce,eylemlerle, kitlelerle, şehitleri anarakkutlanacak bir yıldönümü yerine bur-juvaziye “hoş” görünecek etkinlikleryapıyor. Burjuva basına dağıtılanödül de bunlardan birisi.

Tabii bu da bir tercih meselesi.Ödül verilenlere baktığımızda, ter-cihin yönünü de görüyoruz.

2011'de ödül verdikleri isimlerdenbazıları şöyle: Ece Temelkuran (Ha-bertürk), Serkan Ocak (Radikal),Okan Bayülgen, Özgen Bingöl (Ka-nalD), Nihal Kemaloğlu (Akşam)...Ayşenur Arslan (CNNTürk), ÖzlemAkarsu Çelik (Akşam), Ezgi Başaran(Radikal), Pınar Öğünç (Radikal),Mesut Hasan Benli (Radikal), Mügeİplikçi (Vatan), Ömer Şan (Cumhu-riyet), Türker Karapınar (Milliyet)...

Şimdilerde “Ana akım medya”denilerek sınıfsallığı gizlenen burjuvamedyada yazanlar ödül verilmeyelayık kişiler haline geliyor. Peki Hal-kevleri’ni bu kişilere ödül vermeyeiten sebep nedir? Halkevleri burjuvamedyayı nasıl takip ediyor?

Burjuvazinin köşe yazarlarınaödül vermek ve daha onlarca siviltoplum şarlatanlıklarıyla dolu ortalık.Bazıları açıkça sivil toplumcu ol-duklarını söylüyor, Halkevleri deaçıkça ne olduğunu söylemelidir...

İnsanlara “örgüt-süz olun, örgütünsöylediğini yapma-yın” mı diyorsun?“Burjuva basının,köşe yazarlarınınsöylediklerini ya-pın... Bakın biz on-lara ödül veriyoruz...siz de örgütlü dev-rimci değil ‘köşe ya-zarı’ olun mu” diyorsunuz?

Cunta sonrası yaratılan örgüt düş-manlığını en iyi DY yaptı ve Ma-maklar’dan geçerek, “Parti olmayanparti” ÖDP’yi yarattı.

ÖDP’den ne farkınız var? Anlatında herkes öğrensin.

Utangaçça savunmayın, açık olun.Bu kafa yapısı zaten MAMAKLARIyaratmıştır. Gerisinin gelmesi dekimseyi şaşırtmaz.

Devam EdiyorMamaklılaşmak Yani

Beyin sivil toplumcu olmuş, bireyikeşfetmiş, her şeye sivil toplumculukgözüyle bakıyor; ama itiraf edemiyor.

Bu kafa saç kestirir, yumurta atar...Mahkemede, “Bize hapishanede te-rörist muamalesi yapıldı.” der. Bur-juvazinin köşeyazarlarına ödül vererek“terörist” olmadığınızı mı yazdıra-caksınız. “Terörist” olmadığınızı buödüllerle mi kanıtlayacaksınız?

Kim terörist? Terör ne?

Oysa onlar Hopa davası demiştir...Devlet bir insanı öldürmüştür o da-vada; onlar hala “biz terörist değiliz”diyor.

DEVLET TERÖRİSTTİR demekgerekmez mi? Dediniz mi? Biz duy-

madık çünkü o kadar çok bağırdınızki “biz terörist değiliz” diye. O zaman“teröstin” katli vaciptir öyle mi? Bi-zim verdiğimiz ideolojik mücadelede işte bu sivil toplumculuğa karşıdır.

Sivil ToplumculukDevrimciliğin TükendiğiYerde Başlar

Devrimcileri, en azından kendineböyle diyenleri de bunun için uyarı-yor, sivil toplumculuğun devrimcihareketleri ne kadar etkisi altına al-dığını anlatmaya çalışıyoruz.

Burjuva basına ödül vererek nedemek istiyorsun?.. “Ey Halkevleriüyeleri: Hepinizin istikameti bur-juva basın: Marş marş” mı diyor-sunuz? Ne demek istiyorsunuz? Dev-rimci olmayın, militan olmayın, köşeyazarı olun. Burjuvazinin köşe ya-zarları mı “Halkın haklarını” savu-nacak? Bunun neresinde halk var,halkın çıkarları var?

Vazgeçin bu utangaç sivil top-lumculuk maskaralıklarını tekrarla-matan.

Devrimciler etkisizleştirilsin vekendilerine rahatça sivil toplumculukoynayacakları alan kalsın diye bağı-rırlar. “Biz terörist değiliz” diye ba-ğırıyorlar...

Hayal... Bu iktidar, o oyunu bile

Halkevleri kuruluş yıldönümünde burjuva basının yazarlarına ödül dağıttı!..

Dikmen’de Halk Cephelilere taş sopa ile saldır polise ihbar etSonra BURJUVA BASINA ÖDÜL VER...

Bırakın utangaçlığı, açıkçasivil toplumculuğu savunun!

46

Yürüyüş

4 Mart2012

Sayı: 306

EZİLEN TÜM DÜNYA HALKLARI

oynatmayacaktır size...

Devrimcilikle, devrimci ideoli-jiyle ilişkilerini çoktan kesmiş, düzenenasıl yerleşirim hesabı yapmaları vebu noktada da beyinlerini de düzeninideolojisine sonuna kadar açmış ol-maları... Lafta ne denirse densin ger-çek budur.

Böyle olunca da politika yapıştarzından tutun da, devrimciliğin entemel özelliklerine kadar yoğun birdejenerasyon ve sivil toplumculuk -farkında olarak ya da olmayarak-hakim hale getirilmek isteniyor. Esasmücadele ettiğimiz kültür işte bura-sıdır. Bu ülkede Avrupa emperyalistdemokrasisinin solculuk kılıfı altındayerleştirilmesine izin vermeyeceğiz.

Dikmen’de Halk Cephelilere taşsopa polise ihbar et... (*) Sonra BUR-JUVA BASINA ÖDÜL VER...

Devletin yok etmek istediğiyle,devletin saldırdığıyla yanyana gö-rünmek istemez. Bunları polise ihbareder ve onlara saldırır.

“Onlara bulaşmayın, polis saldırır,polis evlerinizi basar” propagandasıyetmedi anlaşılan.. Şimdi ödül dağıt-maya çıktınız. Devletin saldırdığındanuzak durma gibi anlayışlar terk edil-melidir. Bu akılsızlık ancak devletinpolitikalarını uygulamasına olanaksunar. Bu yol yanlıştır. Sivil toplum-culuğa değil devrimcilere yaklaşın.

Devrimcinin işi devrim yapmaktır.Devrimi gerçekleştirmek için mücadeleetmektir... Bu, tarifi gereksiz yalınlıktabir gerçektir. Ama bu kadar basit, yalınbir olgu tartışılır hale, belirsiz hale ge-tirilebiliyor. Bu yalnız bize, Türkiye’yeözgü de değildir. Dünya solunda daörnekleri çoktur; devrimcilik adına,Marksizm adına emperyalist paylaşımsavaşları desteklenmiş, devrimcilikadına parlamentoculuk yapılmış, dev-rimcilik adına, emperyalizme karşımücadele tatil edilmiş... Her önemli,kritik süreçte, bu kavram tekrar tartışmakonusu olmuş, devrimcilik kendini ye-niden tanımlamıştır. Tanımın özü hiçdeğişmemiş, ama “bozulma” yaratanolguya karşı olan yönüne vurgu dahabir güçlendirilmiştir.

İşte bugün, devrimcilik tanımınıtekrarlarken, bu nedenle “bedel öde-meye” özel bir vurgu yapıyoruz. Be-del ödemek istemeyenler, “gecelerievinde rahat uyunulacak”, “mey-danlarda dayak yenmeyecek”, tem-belliğin, disiplinsizliğin, keyfiliğin“hak” olduğu, başkalarına karşı so-rumluluk duymayan, taktik adına dü-zene güven verici mesajlarla hertürlü “belayı” savuşturan bir “dev-rimciliğin” teorisini yaparak, dev-rimciliği bozmuşlardır.

“Biz, bedel ödemeden kendi ça-pımızda bir şeyler yapmak istiyo-ruz” demek dürüstlüğünü göstermek

yerine, kendi gerçeklerini örtbasetmek isterken, devrimciliği boz-muşlardır. Kendi bozulmuşluklarını,devrimciliği bozarak meşrulaştır-maya çalışmışlardır.

Buna izin vermeyeceğiz. Kendibozulmuşluklarını, çürümüşlüklerini,devrimciliğin çürümesine dönüştür-melerine izin vermeyeceğiz. Çok bü-yük bedeller ödeme pahasına da olsa,büyük direnişte yaptığımız, bir yanıylada budur. Devrimciliği dejenere et-menin karşısında en büyük barikat,büyük direnişimiz olmuştur.

Burjuva köşe yazarlarına ödülvermenin halkın çıkarları ile devrimingereği ile hiçbir ilgisi yoktur... Amaçsadece sevimli görünmektir. “BİZETERÖRİST MUAMALESİ YAPTI-LAR”ın devamıdır... “Bakın biz usluçocuklarız biz terörist değiliz” de-mektir.

Bu kafa halkın haklarını savu-namaz... Burjuvazinin uslu çocuklarıicazetli alanlarda oyun oynayabile-ceğini sanır... Hayır, öyle bir alanyok! TEKRAR EDİYORUZ, BUİKTİDARI TANIMAMIŞSINIZ OOYUNU BİLE OYNATMAZ SİZE...İHTİYACI KALMADIĞINDA ONADA İZİN VERMEZ. EN İYİSİ BUYOLU TERKEDİN BU YOL DEV-RİMCİ DEĞİLDİR. BU YOL HAL-KIN HAKLARINI SAVUNAMAZ.

11 Ağustos 2011’de Dikmen Vadi'de yıkımlarakarşı çalışma yapan Halk Cepheliler Halkevleri’ninsaldırısına uğradılar. Saldırı 4 gün boyunca tekraretti. Gün gün yaşananları yayınladık. Devrimcilik,ilericilik, halktan yanalık yoktur burada.

Bakın saldırıdan sonra yazdıkları yazılara. So-rumluluk bunun neresinde? Yaşanan saldırı sonrasıHalkevleri’yle görüşüldü. Tam bir sorumsuzluk ile“görüşecek bir şey yok”, “görüşmeye gerek yok” di-yerek sorunun tartışmasından kaçtılar.

Suçluydular çünkü. Devrimcilere saldırmışlardı.

Sol içi sorunların çözümünde tartışma, ikna, eleş-tiri-özeleştiriyi değil o çok iyi bildikleri “şiddeti”,“kışkırtmayı”, “üste çıkmayı”, “yalan söylemeyi”,“halkın geri yanlarına seslenmeyi” esas alıyorlardı.

Tarihten, tarihlerinden ders almadıklarını bir kezdaha gösterdiler.

DEVRİMCİLERE SALDIRMAK SUÇTUR. DEV-RİMCİLERE SALDIRAN, DÜZENE HİZMETEDER.

O zaman da söylemiştik... Bu anlayış DevrimciYol anlayışıdır. Eli onlarca devrimcinin kanına bulanmışbir gelenektir bu gelenek. Devrimcilere yönelik şiddetkullanmış, bunların hiçbirinin hesabını, özeleştirisinivermemiş, üzerini kapatmaya çalışmış bir gelenektirbu. Bu gelenek güçlü olduğu yerde “burası benim,burada benden izinsiz, benim denetimim dışındaçalışma yapamazsın” diyen, güçlü olmadığı yerdeise tabi olan bir anlayıştır... Güçlü olduğu yerdesopalarla saldırır, olmadı polis çağırır... Bu doğru yoldeğildir. Devrimci değildir.

Dikmen’de ne olmuştu kısaca hatırlatalım

447

4 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 306

KATİL EMPERYALİZME KARŞI BİRLEŞELİM!

Erdoğan’dan Bozdağ’a: ‘Somali’ye gideceksin,orada işler nasıl gidiyor bakacaksın’

“Adana’da semt pazarının kapalıhale getirilmesiyle tezgahlarını kay-betme korkusu yaşayan pazarcılar ey-lem yaptı ve Barış Manço Bulvarı’nıtrafiğe kapattılar. Bu sırada eylemcipazarcılar arasında bulunan 4 çocukbabası 30 yaşındaki Mehmet Oğuzbenzinle kendini yaktı.” (Radikal 29Ocak 2012)

Bu haber bizlere tüm netliğiylehalkımızın gerçekliğimizi gösteri-yor. Bugün ülkemizde insanlar açlıkladaha fazla cebelleşiyor.

Açlığı yaratan emperyalizm veonun işbirlikçi uşakları bugün halk-lar açlıktan ölürken; daha fazla nasılsömüreceklerinin hesabını yapıyor.

Tezgahı alınacak diye bir pazar-cı kendini yaktı. Nedeni oldukçaaçık. Bir pazarcı için ekmek teknesiolan tezgahı onun tüm servetidir.Tabi ki o tezgahını halk düşmanları-na vermeyecek! Evinde kendisinibekleyen 4 çocuğu ve bir eşi var. Eğerbir gün tezgahını açamazsa aç kala-caklarını çok iyi biliyor MehmetOğuz.

Düzen halka karşı her türlü terö-rü uygulamayı kendine “hak” görüyor.

Bunun da koşulsuz olarak kabuledilmesini istiyor. Peki bu ka-dar keyfiyetin, haksızlığın, hu-kuksuzluğun, adaletsizliğin ol-duğu bir yerde halkın hak, hu-

kuk, adalet istemeye hak-kı yok mu? Tabi ki var!İşte pazarcı MehmetOğuz o adaleti arayan-lardan sadece birisidir.

Emperyalizm halkahiçbir çıkar yol bırakmı-

yor. Pazarcı Mehmet kendini yak-mışsa bu açlığa, yoksulluğa karşıonun “çözümüdür.” Burjuva basın, pa-zarcı Mehmet’in kendini yaktığınınhaberini doğru dürüst bile vermiyor.Bizler ise pazarcı Mehmet’e ne ol-duğunu, onun acısını, yoksulluğu-nu, öfkesini kendimizde hissettiğimizkadar merak ediyoruz.

Halkın acıları bizim acımızdır. Pa-zarcı Mehmet’in sınıfsal gerçekliği vebuna bulduğu çözüm, bugün halkla-rımızın düzenin çürümüşlüğüne kar-şı tepkisidir. Düzenin hiçe saydığı buinsanlara biz devrimciler sahip çık-malıyız. Onlara umudu götürmelive hesap sormaları gerektiğini an-latmalıyız. Pazarcı Mehmet gibi in-sanlarımıza sınıfsal çelişkilerini, sö-mürene olan öfkesini biz devrimcilergötüreceğiz. Onların acılarını his-settiğimiz zaman çözümü anlatabili-riz. Onlara acılarını unutturmamalıbiz de unutmamalıyız.

Mehmet Oğuz, düzene duyduğuöfkeyi bu eylemle göstermiştir. Hal-kımızın bu öfkesini örgütlü müca-deleye dönüştürmeliyiz. Sonuç alıcımücadelenin örgütlü mücadele ol-

duğunu an-latmalıyız.

Che’ye“devrimci-lik nedir?”diye sorul-d u ğ u n d a“Dünya-nın her-hangi biryerinde birçocuğa atı-lan tokadın acısını hissetmek.” diyor.Burada anlatılan da, bizim anlatmakistediğimiz de halkın acılarını, so-runlarını kendimizin sorunları ola-rak görmektir. Pazarcı Mehmet ken-dini yakmış ve halk yoksulluk altın-da inim inim inletiliyorsa halkın içi-ne düştüğü çaresizliği görmeli, so-runlarına çare olmalıyız.

Halk isyanlarının doğduğu nok-ta tarihte de bugün de hep aynı kapıyaçıkar. Açlık ve bizi açlığa mah-kum edenlere duyulan kindir. İştebiz devrimciler bu kini hissetmekleyetinmeyeceğiz. Önce kendimizdenbaşlayacağız. Düşmanın saldırılarınınkişisel değil, sınıfsal olduğunu aklı-mızdan çıkarmayacağız. Sonra halkınduyduğu öfkeyi, kini doğru hedefeyönlendirmeyi görev bileceğiz. Çün-kü onların acıları bizim acılarımızdır.Mesela işten atılan bir işçinin öfke-si sadece işyerine ya da sahibineduyduğu öfkeyle sınırlı kalırsa; işealındığında bitecektir. Başkalarının iş-ten atılıyor olması ve bunu yaratan-ların emperyalizm ve uşakları oldu-ğunu kavramamak onu yanlış hede-fe yönlendirmektedir. Sınıfsal çeliş-kileri halka anlatmalıyız.

Halkların İsyan Ateşini BizDevrimciler Harekete

Geçirmeliyiz

Hayırlı işler diyelim. Ne işler çeviriyorsunuz Soma-li’de? Hani Somali’ye yardım için gitmemiş miydiniz?Halktan topladığınız yardım paralarını “yatırımlara” mıdönüştürdünüz?

Başbakan Erdoğan, yardımcısı Bekir Bozdağ’a “ikiayda bir Yozgat’a gider gibi Somali’ye gideceksin. Ora-da işler nasıl gidiyor bakacaksın” talimatını verdi. (26 Şu-bat 2012, Hürriyet)

Bunlar din tüccarları din... Bunların dini imanı,

Kur’anı her şeyi para. “Somali’de çocuklar açlıktan ölü-yor” diye bizzat başbakanlık tarafından kampanya baş-latıldı. “Müslüman kardeşlerimiz açlıktan ölüyor” dedi-ler. Yine halkın din duygularını sömürdüler. Halkın aç-lığını, Müslümanlığını kullandılar.

Başbakan Erdoğan yardımcısına iş takibi talimatı ve-riyor. Hayırdır? Kimin işlerini takip ediyorsunuz? Ne iş-leri yapıyorsunuz? Ey halkımız görün bu hırsızları. Gö-rün bu din tüccarlarını...

48

Yürüyüş

4 Mart2012

Sayı: 306

EZİLEN TÜM DÜNYA HALKLARI

449

4 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 306

KATİL EMPERYALİZME KARŞI BİRLEŞELİM!

Tavuk geni aktarılmış patates.

Kolera bakterisi geni taşıyan yonca.

Akrep geni aktarılmış pamuk.

Balık genli domates…

GDO'lu (Genetiği DeğiştirilmişOrganizmalar) 25 ürün serbest. Yon-ca, pamuk, keten, mercimek, mısır,kavun, erik, patates, pirinç, soya,şeker pancarı, ayçiçeği, tütün, do-mates, kanola ve buğday başta ol-mak üzere pek çok tarım ürünününgenetiği değiştirilmiş durumda. 800çeşit üründe hiçbir uyarı yapılmadanGDO kullanılıyor.

GDO’lu ürünler serbestçe giri-yor sofralarımıza. Peki neden? Halksağlığına zararlı olduğu bilindiği hal-de neden GDO’lu ürünlerin ülkemi-ze serbestçe girmesine izin veriyorAKP?

AKP, “GDO’yu asla yemeyiz! Buülkeye GDO’lu ürün girmiyor!” açık-lamalarını yapıyordu. 2009 yılınakadar yasal bir düzenleme olmadı-ğından GDO’lu ürünlerin ülkemizegirişinde hiçbir denetim yapılmıyor-du. 2009’da çıkarılan yönetmelik ve2010’da çıkarılan yasa ile GDO’luürünleri yasaklıyoruz dediler amaaksine yasal hale getirdiler. GDO’lubesinleri yasallaştırdı AKP.

Satılan ürünlerin etiketindeGDO’lu ya da GDO’suz olduğununyazılmasını da yasakladılar. Halkınbilgilendirilmesini engellediler böy-lelikle. Böylesine bir gizliliğin sebe-bi, emperyalist tekellerin çıkarlarınıkorumaktır.

Bebek mamalarında dahi GDO’lu

besinler kullanılmaktadır. “Bebekmamalarında kullanımını yasaklı-yoruz.” diyerek yalan söylediler.Ancak bebek mamalarının etiketinde“modifiye mısır nişastası” yazdığıyani GDO’lu mısır nişastası kulla-nıldığı ortaya çıktı.

Peki bu firmalar nereden alıyor bucesareti? Tabi ki AKP’den. AKP,halk sağlığını değil tekellerin ceple-rine girecek karı düşündüğü için bun-ların tümünü gizlemeye çalışmakta-dır. GDO’lu ürünler hakkında halkabilgi verilmemektedir.

GDO sadece gıda maddelerindeuygulanmıyor. İlk kez insülinde kul-lanılan GDO bugün biz fark etmedenmutfağımızdaki tüm ürünlere giriyor.Tohumlarda yapılan genetik oynamaile tohumlar artık tamamen tekellerindenetimine geçiyor. Çiftçi, GDO’lubir tohumdan ürettiği mısırdan to-humluk alamıyor artık çünkü müm-kün değil. Bu yüzden tohumu kim sa-tıyorsa gidip yine ondan tohum almakgerekiyor. Çiftçi borçlanıyor ve borç-larını ödeyemeyince tohum da ala-mıyor.

Yani GDO aslında tek başına sağ-lık düşmanlığı değil tarım sektörü-nün emperyalist tekellerin elinegeçmesi anlamına da gelmektedir.

Emperyalizm, nakliyatına varanakadar her aşamada karını düşün-mektedir. Salatalıkların eğri değildüz olmasını istemektedir. Eğri olur-sa kasada yer kaplayacaktır; düzolursa daha fazla salatalık aynı kasa-ya sığacaktır. “Hiçbir şey masumdeğildir” cümlesi burada bir kez dahakendisini gösteriyor.

Peki, genetiği değiştirilmiş gıda-

ların insan sağlığına zararları neler?

İnsanlarda; alerjik durumlaryaratır. Bağışıklık sistemini çöker-tir. Kanser riskinin artmasına ne-den olur. İç organlarda küçülmeyeneden olur. Birkaç kuşak sonraise kısırlık yapar.

İnsan besin kaynağını ya bitkiler-den ya da havyansal gıdalardan al-maktadır. Bitkisel veya hayvansalgıdalarla alınan genler insan bünye-sine geçerek bünyeye yerleşiyor vemetabolizmayı da etkiliyor.

İtalya’da 2006’da yapılan bir araş-tırmada GDO’lu yemlerle beslenenküçük ve büyükbaş hayvanların et-lerinden, sütlerinden, yumurtalarındanda insana GDO geçtiği kanıtlanmış-tır.

Dünyada 125 milyon hektaralanda, 12 milyon çiftçi GDO'lu ta-rım yapıyor.

25 ülke GDO'lu tarıma izin veri-yor. Bunların başında ABD, Kanada,Arjantin, Avustralya, Hindistan veÇin var. Türkiye, bu ülkelerdenGDO’lu ürünler ithal ediyor.

Onlarca üründe GDO'lu üretim de-nemesi var ancak 4 üründe (pamuk,soya, kanola ve mısır) üretim geniş öl-çüde ticarileşmiş durumda. En yük-sek üretim ise soyada.

Halk düşmanı AKP, emperyalisttekellerin karı için halkımızın sağlı-ğını bozmaktadır. GDO’yu ürünlerinTürkiye’ye girişi yasallaştırılarak ya-pılıyor bu. Gerçekleri halktan gizle-yen AKP de bu pazardan pay kapmaderdindedir. Sağlıklı ve güvenli bir ge-lecek istiyoruz. Öyleyse, AKP’yekarşı mücadele etmeliyiz.

DüşmanıHalk

AKP

23-24 Şubat tarihlerinde, 3 Martgünü Elazığ’da düzenlenecek “Da-mında Şahan” Güler Zere belgeseligösteriminin çalışmaları yapıldı.

Güler Zere’nin de çocukluğunun

geçtiği FevziÇakmak Ma-

hallesi başta olmak üzere, YıldızBağları ve Esentepe mahallelerin-de kahve camlarına ve duvarlaratoplam 70 afiş asıldı. 150 davetiyehalka ulaştırıldı.

Güler Zere Direnişin Adıdır

AKP, GDO’lu Ürünlere İzin VererekHalk Sağlığını Tehdit Ediyor

“Çıkar ayakkabılarını” dedilerayaklarımızda ayakkabıyla hücre ka-pısına çıktığımız ilk gün. Her adımbaşı yapılan ayakkabı aramalarınıprotesto etmek için tam on yıldır heryere çıplak ayakla gidiyorduk. Kar,kış, yağmur demedik; “tatlı” canımı-zın, sağlığımızın derdine düşmedikhiç. Onurumuzu yeğ tuttuk her şey-den. Hep acizleştiler karşımızda.Öyle ki, dışarıya çıplak ayakla çıktı-ğımız zamanlarda hapishane kori-dorlarına hep su dökülmüş olurdu.

On yıl süren bu tavrın ardındanayakkabı aramasına yönelik tavrı-mızı yeni bir aşamaya taşımanın za-manı gelmişti. Artık her yere ayak-kabılarımızla çıkacak, ayakkabı çı-kartma dayatmasını da kabul etme-yecektik. Elbette bunu kolay kolay ka-bul etmeyeceklerdi. Bir irade çatış-masına dönüşecekti süreç. Birçokhalklarımız gasbedilecekti. İşkence-ler de görecektik. Ve hatta sürgünler...Hepsini biliyorduk ve hazırdık. Ve

yine biliyorduk ki, önünde sonundagerileyen biz değil, onlar olacaktı...

O gün revire, hastaneye, mahke-meye, ziyarete vb. gitmek için hüc-resinden çıkan herkesin ayağındaayakkabıları vardı ve kimse çıkarmadıayakkabısını. Şaşırdılar ilk anda.Ayakkabıları çıkarmayı kabul etme-yince paldır küldür sokulduk hücre-lere. Sloganlarla verdik cevaplarını:Keyfi Dayatmalara Son!..

Ertesi gün de aynı şeyler yaşandı.Ve aynı sloganlar inletti hapishaneyi.Hücreden dışarı hiçbir yere çıkarıl-mıyorduk artık. Ailelerimiz bizi gör-mek için yüzlerce kilometre yol aşıpziyarete geliyorlardı ama biz birkaçmetrelik mesafeyi aşıp onların yanı-na gidemiyorduk.. Sadece aileleri-mizle değil, avukatlarımızla dahigörüştürülmüyorduk...

“Ayakkabılarınızı çıkarmadansizi hiçbir yere çıkarmayacağız.” di-yor, kararlılık gösterisi yapıyorlardı.“Gerekirse yıllarca hiçbir yere çık-mayız!” diyerek verdik cevaplarını. İlksaldırılar bu günlerde yaşandı. Kori-dorlarda sürüklendik, süngerli hücre-lere kapatıldık, işkencelerden geçiril-dik. Yine de ayakkabıları çıkarmayı ka-bul etmedik. Çaresiz kalmışlardı...

İki hafta sonra hapishane idaresiilk geri adımını attı. Ziyaretlere vetelefona ayakkabımızı çıkarmadançıktık. Onlar zorla çıkarıyorlardı ar-

tık! Fakat şimdi yeni bir saldırı baş-latmışlardı: Kapıdan dışarı ayakkabı-mızı çıkarmadan her çıkışımız için so-ruşturma açılıp üç ay “ziyaret ceza-sı” verilmeyebaşlandı. Gerekçe ma-lumdu: Ayakkabılarımızı çıkarmı-yorduk! Saldırılar, hak gaspları ve iş-kencelerle alamadıkları sonucu buşekilde alacaklardı akılları sıra... Bun-ca “ceza”yı, yıllarca ziyarete çıkma-mayı göze alamazdık! Kısa zamandaher birimizin on yıllara varan ziya-ret-mektup vb. “cezaları” birikti.“Bir daha ailelerinizi göremeye-ceksiniz, vazgeçin...” diyorlardı.

Vazgeçmedik... Bu kez sabahınköründe, akşamın bir vakti sürgünlerledayandılar kapılarımıza. Kolumuzdansürükleyip ayrı ayrı hapishaneleresürdüler kimimizi. Kalanların karar-lılığı daha da pekişti. Geri dönmeye-cektik. Bedeli ne olursa olsun...

Ve üç ay süren direnişin sonun-da geri adım atan onlar oldu. Heradımda, keyfi ayakkabı araması da-yatmasına son verildi. Onlarca yıllıkziyaret “ceza”ları, sürgünler, işken-celer yaşamıştık bu üç ay boyunca. Ai-lelerimiz kapıdan çevrilmişti kaçdefa. Ve dönüp ödediğimiz tüm be-dellere baş eğmemenin onuruyla ba-karak tebessüm ettik. Bizler ÖzgürTutsaktık ve böyle kazanılıyor enufak haklar bile...

İşte Obama’dan bir özür veuşaklarının suskunluğu

Ey “Müslüman”lığı kimseye bırakmayan Amerikanuşakları! Afganistan’da yakılan Kur’an-ı Kerim’ler sizinkitabınız değil mi?

Siz Obama’nın yamakları; Recep Tayyip Erdoğan ve Ah-met Davutoğlu: Kur’an sizin kitabınız değil mi? Afganistan’daAmerikan köpekleri birçok dini kitapla birlikte çok sayıda“Kutsal Kitab”ı da yaktı. Afgan halkı günlerdir işgalci Ame-rika ve NATO’yu protesto ediyor. Amerika ve işbirlikçi Af-gan askerleri bu protestolarda onlarca Afganlı’yı katletti vekatletmeye devam ediyor. Niye sesiniz çıkmıyor? Amerikayıneden kınamıyorsunuz? Suriye’ye gelince “artık sabrımız kal-madı” diyordunuz. “Esad kendi halkına zulüm yapıyor” di-yordunuz. Esad iktidarını yıkmak için Amerika’nın uşaklı-ğını yapıyorsunuz. Ortadoğu’da maşa olarak kullanılıyor-

sunuz. Afganistan’da yakılan Kur’an sizin kitabınız değil mi?Sahtekar din tüccarları. “Dindar nesil” yetiştireceklermiş.“Dindar Amerikan uşağı yetiştiriyoruz” desenize...

Ya siz Fettoş Hoca Efendileri: Bu nasıl Müslüman-lık? Doğruluğu, ahlakı, dini, imanı dilinizden düşürmez-siniz. Amerika çöplerle birlikte yüzlerce dini kitap veKur’an-ı Kerim’i yaktı. Ne oldu niye sesiniz çıkmıyor?

Ya siz AKP’nin uşakları: AKP’nin her türlü zulmü-ne onay verip arkasında duranlar? Hrant Dink’i sahip-lenenlere küfretmek için 20 yıl sonra “Hocalı” hatırla-dınız. Miting yapıyorsunuz. Niye Amerika’yı kınayan tekbir pankart taşımadınız? Suriye’de Amerika ve uşakla-rı, halkları birbirine düşürmeye kalkarken “zulme karşı di-renen Müslüman kardeşlerimiz” diyerek işbirlikçilerin ya-nında yer alıyorsunuz. Amerika’ya karşı direnen Müslü-manları “kardeşten” saymıyor musunuz? Sizin kardeşlikölçünüz Amerika’ya uşaklık yapmak mı?

50

Yürüyüş

4 Mart2012

Sayı: 306

EZİLEN TÜM DÜNYA HALKLARI

AYAKKABI DİRENİŞİ“Çıkar ayakkabılarını!”

Özür, bir kusuru veyabir suçun elde olmadan,yanlışlıkla yapıldığını an-latmak ve bunun affedil-mesini istemek için dilenir.

Ama bilerek ve iste-yerek planlı işlenen birkatliamda özür dilemeninhiçbir anlamı yoktur. Böy-le bir özürün tek amacı an-cak kendi kirli yüzünükapatmak ve hesap vermekten kur-tulmak içindir.

Almanya Başbakanı Angela Mer-kel, Neo-Naziler tarafından öldürülen8'i Türkiye’li 10 kişi için özür diledi.

Özür dilediği gün, internet sitele-rinde Hitler selamı veren polisin gö-rüntüleri çıktı. Aynı gün Türkiyeliler’eyönelik ırkçı saldırılar gerçekleşti.

Hitler selamı veren polis işte Al-man devletinin resmi ve gerçek gö-rüntüsüdür.

Almanya'da ırkçılık bir devlet po-litikasıdır. Öldürülen insanlarımızınkatilidir, bizzat onların verdiği mad-di ve manevi destek ile yapıldı bu kat-liamlar.

10 kişiyi katleden ırkçı "Thü-ringen vatanı savunma" örgütü-nün bizzat Anayasayı Koruma Örgü-tü’nün kurduğunu bizzat alman basınıyazdı. Bu örgüte 1994-2000 yılındayaklaşık 1,5 milyon Euro ödenmiş.

Anayasayı Koruma Örgütü (giz-li servis) bizzat Alman devletinindenetiminde bir kurumdur. Yani herşey planlı olarak bizzat devlet eliyleyapılmıştır.

Burada açık hiçbir kapı yoktur, herşey çok açıktır. Alman devleti özür de-ğil, bunun hesabını vermek zorunda-dır.

Bu kadar basit değil, bizim insa-

nımızın canı bu kadar değersiz değil.

Ama Merkel gibi katliamları yap-tıktan sonra “resmi” özür dileyenlerçok olmuştur dünyada. Amaçları dakendi katliamcı yüzlerini gizlemek vehesap vermekten kaçmak içindir.

ABD, Kanada ve Papa, Kızılde-rililer’den, Hollanda Yahudi, Romanve Endonezyalılar’dan, AvustralyaAborjinler’den özür dilediler. Yasalarçıkardılar tazminatlar ödediler. Pekikatledilen binlerce insan geri mi gel-di. Yok edilen, kültürleri, dilleri gerigelmedi. Tazminat ödediler ve “te-mize” çıktılar.

Almanya, daha öncede Yahudi-lerden özür dilemişti. Hiçbir şey de-ğişmemiş. Çünkü devlet politikasıolan ırkçılıkdan vazgeçmedi.

Özür Değil, SuçlularBulunup Cezalandırılmalı

Bu suçluları yaratan ( Merkel'in-de içinde bulunduğu) bu düzen de-ğişmeli. Polisiniz ırkçı, savcılarınızırkçı, medyanız ırkçı, memurlarınızırkçı, büyük tekelleriniz bizzat Nazi-leri desteklerken bu katliamın bizzatsorumlusuyken, özrün dilendiği aynıgün dahi ırkçı saldırılar devam eder-ken özürün ne anlamı var?

Bu özrü hesap vermekten kurtul-mak için dilemiştir Almanya. Halkıntepkilerini düşürmek için etmiştir.

Gerçek sorumlusunun ken-disi olduğunu gizlemekiçin etmiştir. Ama halkımızbunun farkında, bizzat Al-man devletinin bir politi-kası olduğunun farkında,hayatımızın her alanındayaşıyoruz çünkü bunu.

Merkel'in özür töre-ninde, katledilenlerden En-ver Şimşek'in kızı Semiya

Şimşek, babasının öldürülmesindensonra kendilerinden şüphe duyuldu-ğunu, babasının uyuşturucu ticaretiyleilgilenmiş olabileceğinin iddia edil-diğini, annesinin şüpheli olarak sor-gulandığını ve bunları unutmayacağınıbabasının Türk olduğu için öldürül-düğünü ve doğduğu bu ülkeyi terkedeceğini, söyledi.

Yine, Mehmet Kubaşık'ın kızıGamze Nazım Hikmet'in "Davet"şiirini okudu. “Kapansın el kapıla-rı” dedi şiirinde.

Yani her ikisi için de gerçekler çokaçık. Semiya için yaşanmayacak birülke, Gamze için ise insanın insanakul olduğu bir ülke, kapansın el ka-pıları dediği bir ülke.

Gerçekler halk için çok açık.ÖZÜR DEĞİL, KATLİAMLARINHESABINI VERMEK ZORUNDAALMANYA!

Hükümetin tahminine göre “suç iş-lemeye hazır” 9 bin 500 Nazi bulu-nuyor.

En son kayıtlara göre 2010'da 16bin 375 'aşırı sağcı motivasyonu'olan suçlar işlendi.

Bu rakamı iyi okuyun, 16 bin375. 1990'dan bu yana ırkçılar 182İNSANI KATLETTİ. Bunların he-sabını vermek zorunda Almanya.

Özür dileyerek katliamcı yüzleri-ni gizleyemezler.

AVRUPA’dakiBİZ

Planlı, Bilerek ve İsteyerekYapılan Katliamların

Özrü Olmaz!Merkel'in Özür Dilediği GünIrkçı Saldırılar Devam Etti!

Halk düşmanı Çakıcı:İt gibi korka korkahesap vereceksin

23 Şubat tarihli Bugün gazetesinde bir haber vardı. Ha-berde halk düşmanı Alaattin Çakıcı, Adalet Bakanlığı’na

yazdığı bir mektupla gardiyanların kendisine “Dev-Solve PKK”nin saldıracağını söylediğini anlatmış. “Can gü-venliğim yok” demiş.

Sümüklü Çakıcı; sen bir halk düşmanısın. Sana kim-se can güvenliği sağlayamaz. Nereye gidersen git yaşamınboyunca bu korku peşini bırakmayacak. Halka ve dev-rimcilere karşı işlediğin suçlar yakanı bırakmayacak. He-sabını vereceksin.

51

4 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 306

KATİL EMPERYALİZME KARŞI BİRLEŞELİM!

Karadeniz dağ-larında umut oldu-lar. Kurtuluşun yo-lunu gösterdiler. 12Mart 1994’te Or-du’nun Ünye İlçesiBallık Köyü yakın-

larındaki DöşemeOrmanları’nda çıkan

çatışmada şehit düştüler.Yücel MARAL, Ordu-Ünye,

Çiğdem köyü doğumludur. Yoksulbir çiftçi ailesinin çocuğudur. Türkmilliyetindendir. Devrimci müca-deleyle İstanbul’da üniversite yıl-

larında tanıştı. 1988’de Dev-Genç saflarında mücadeleye atıldı.Bir Dev-Genç’li ataklığı ve coşkusuyla çalıştı. Grup komutanıydı.

Yavuz YAZLI, Karadeniz Kır Gerilla Birliği savaşçısıdır.1974 Karabük doğumlu, Türk milliyetinden, yoksul bir işçi aile-sinin çocuğudur. Devrimci mücadeleyle ‘92 Kasım’ında Kara-bük Demir-Çelik Fabrikası’nda çıraklık eğitimindeyken tanıştı.Kararlılığı, militanlığıyla kısa sürede milis çalışmalarında yeraldı.

Ali Faik ÖZKAN, Kastamonu doğumludur. Türk milliyetin-dendi. Karadeniz dağlarında her milliyetten Türkiye halklarınınbirliğini sağlamak ve kurtuluş umudunu büyütmek için son nefe-sine kadar savaştı. Mücadeleyle tanışalı yeni olmasına karşılık,‘93’ün Aralık ayında gerillaya katılmakta tereddüt etmemişti.

Barış ATALAY, 1974 Amasya Gümüşhacıköy Korkut Köyüdoğumlu. Gerillaya katılmadan önce Gümüşhacıköy’de tütünemekçilerinin örgütlenmesinde yer aldı.İrfan YENİLMEZ, Artvin Şavşat doğumlu. 1988’de Bursa

Uludağ Üniversitesi’nde mücadeleye katıldı. Atılım yıllarındaDoğu Karadeniz bölge sorumluluğunu üstlendi. 17 Nisan ‘92’detutsaklığının ardından gerillaya katıldı.

To kat’lı yok sul bir köy lü ai le si nin ço cu -ğuy du. 14 Mart 1991’de İs tan bul’da birhai nin ih ba rı üze ri ne pu su ya dü şü rü le rekgö zal tı na alın dı. 17 Mart 1991’de iş ken -ceciler tarafından kat le dil di.

YitirdiklerimizBağımsızlık Demokrasi Sosyalizm Mücadelesinde

10 Mart-16 Mart

1967 Kayseri doğumlu. Liseli Dev-Genç saflarında mücadeleye katıldı. SDBüyesi olarak kavgasını sürdürürken İz-mir’de, ABD Dışişleri Bakanı James Ba-ker’i protesto eylemi sırasında 16 Mart1991’de şehit düştü.Kahraman ALTUN

"Ve bekliyorum, seyrederken ,gökyüzününkanlı şafağınıbekliyorum sizi

Bu kadar sade ve açık!..Bu kadar olağandır bir devrim savaşçısı için ölüm ve

bu kadar onurlu! Nedir ölüm, nedir yaşamak? Nedir ölürkenbile sonsuza dek sürecek bir yaşama başlamak? Eğer do-ludizgin ve namuslu yaşamaksa ölümle nişanlılık işte ölüm-le yaşamın birliği ve ölümün sonsuz yaşama dönüşmesi. Kor-

kulan, ürkülen ölüm bir nişanlıya dönüşür devrim savaşçısınınkişiliğinde. Ama tek koşulla, bencil duygulardan arınmış, do-ludizgin ve namuslu yaşamak koşuluyla. Yani Ben’i toplum-la bütünleştirmek koşuluyla... Ben’i herşey yaparak değil. Za-ten böyleleridir ölüm karşısında titreyen, öldüğünde herşe-yin bilteceğini düşünen.

Katliama uğramış çocuk çığlıklarında yürürken umutve kavganın dışında bir sevdanın düşünülemeyeceği ger-çeğidir bu... Sevdayı umudun ve kavganın içinde yeniden ya-ratma gerçekliğidir. Sevdası gibi silahına da aynı ateşli duy-guyla sarılabilmektir yani...

“Bırak onların olsun korku, gözyaşı ve ihanetBizim ya bu ölümü dize getirmiş savaşçılar ordusuGüzel günlere varacak mutlakaAlnımızından geçip giden hayatın doğrultusu”

Evet ölümü dize getirmiş savaşçılar ordusunun ne-ferleri arasında, onurlu, yerini aldı Kahraman!..

“Alın Beni, Duyun Beni” diye hala haykırır durur.

“Ben varken yoldaşlarımın beyinlerini yokedemeyeceksiniz, halkımızı teslim alamayacaksınız,yurdumuzu emperyalistlere satamayacaksınız.”

Doğan TOKMAK

Anıları Mirasımız

Dev-Genç’liydi. Anti-faşist mücadeleninen önünde döğüşenlerdendi. Fedakar, emek-çi bir devrimci olarak arkadaşlarına örnekti.16 Mart 1978 günü İstanbul Üniversitesiönünde faşistler tarafından öğrencilere yapı-lan bombalı ve silahlı saldırıda 6 kişiyle bir-

likte şehit düştü

1969 Trabzon Çaykara doğumlu. Hephaksızlıklara karşı mücadele etti. Bu mü-cadele içinde devrimci hareketle tanıştı. 15Mart 1992‘de Zonguldak’ta Kozlu katlia-mının sorumlularına karşı bir eylemin sonhazırlıklarını yaparken, kaza sonucu bom-

banın patlamasıyla şehit düştü.Erbil SARI

Yusuf ERİŞTİ

"Neslim Şimdi Ben ŞerefimleÖlmenin Doruğundayım”

Hatice ÖZEN

Yücel MARAL Yavuz YAZLI Ali Faik ÖZKAN

Barış ATALAY İrfan YENİLMEZ

5 Mayıs1818'de Al-manya'nınTrier ken-tinde doğ-du. Hukuköğ r en imigördü. Mü-cadele için-deki rolüy-le, dünyaproletarya-sının, ezilen

halklarının öğretmeni, sosyalizmin teo-risyeni, tarihin yönünü gösteren bir pu-sula oldu. Adıyla, yaşamıyla, öğretile-riyle, 1847'de kuruluşuna önderlik etti-ği Komünist Birliği'nden bu yana tam163 yıldır burjuvazinin korkulu rüyası-dır. Burjuvazi, Marks’ı “çürütmek” adı-na tüm silahlarını seferber etmesinekarşın, bugüne kadar Marks’ın düşün-celerini “çürütememiş”, onun düşün-celerinin bir umut olmasını engelleye-memiştir. Marks, teorik çalışmalarıiçinde büyük bir yetkinlikle ortaya koy-du ki, kapitalizmin sonrasında tek al-ternatifi vardır: Sosyalizm. Bu noktadanitibaren yalnız bir teorisyen değil, işçisınıfının sosyalizm mücadelesinin fiilende önderlerinden biri olmuştur. 1848’deyoldaşı, dava arkadaşı Engels ile Ko-münist Manifesto’yu yayınladı. Bu faa-liyetleri nedeniyle bulunduğu birçok ül-keden sürgün edildi. Marks, 14 Mart1883’te, İngiltere’nin başkenti Lon-dra’da dünya halklarına büyük mirası-nı, “Marksizmi” bırakarak ölümsüz-leşti...

Doğan Tokmak, 1972Sivas Hafik Emre Köyüdoğumludur. Devrimcihareketle örgütlü ilişkile-ri daha 17 yaşındayken,1989’da başladı. İstanbulOkmeydanı’nda sorum-

luluklar üstlendi. Milis örgütlenme-sinde yer aldı. Bir çok kez tutsaklıklaryaşadı. 19-22 Aralık katliamı sırasın-da Ümraniye Hapishanesi’ndeydi.Katliam saldırısı sonrası götürüldüğüKandıra F Tipi’nde 3 Haziran 2001’deölüm orucuna başladı. 15 Mart2002’de şehit düştü

Doğan TOKMAK

Karl MARKS

Almanya'nın Köln şehrinde Yürüyüş okurları tarafından 17-22-24-25 ve26 Şubat günleri Yürüyüş dergisinin dağıtımı ve tanıtımı yapıldı. Semt semt,kapı kapı dolaşılarak dağıtılan Yürüyüş dergisi, eski ve yeni okurlarının il-gisiyle karşılandı. Erzurum’lu bir ailenin “Ne demek abi tanıyorum dev-rimcileri, severek alırım, sizi buralarda görmek ne güzel.” demesi ve der-ginin son iki sayısını alması sahiplenmenin güzel bir örneği oldu. 5 gün sü-reyle Köln merkez, Porz, Mülheim, Wesseling, Kalk semtleri ile Troisdorfilçesinde yapılan dergi dağıtımında toplam 55 dergi halka ulaştırıldı.

Av ru pa’da

İngiltere'nin Londra kentinde farklıiş alanlarında iş yapan Türkiyeli veKıbrıslı esnafları biraraya getirme ve birdernek altında birleştirme girişimleribaşlatıldı. 24 Şubat günü Edmontonbölgesindeki Kervan Banqueting Sui-te’de düzenlenen toplantıda, kurucubaşkanlığını Serdar Güççük'ün üstlendiğidernek girişiminin amacı katılımcılaraanlatıldı.

Yaklaşık 3 bin 500 Türkiye ve Kıbrıs kökenli esnaf olduğunu belir-ten Güççük, “Belediye vergisi, işletme ruhsatı, park, kira artırımı, güvenlik,gaz, elektrik, su giderleri, hukuk, muhasebe, büyük şirketlerin yerel yö-netimlerle işbirliği yaparak oluşturduğu haksız rekabet, banka ve krediile esnaflar arasında yaşanan sorunlara çözüm arayabiliriz...” dedi.

İngiltere Anadolu Esnaflar Birliği adı altında faaliyete geçen dernek,“Hiçbirimiz Hepimizden Daha Güçlü Değildir” sloganı ile dayanışma vegüç birliğinin önemini vurguluyor.

Almanya’nın Hamburg şehrinde 21-22-23-24 Şubat günleri “Irkçılığa Kar-şı Tek Ses Tek Yürek” kampanyası kapsamında bildiri dağıtımı yapıldı. Ana-dolu Federasyonu üyeleri ilk olarak 21 Şubat günü Billsted semtindeki pazaragiderek kampanya bildirilerini dağıttılar. 600 adet Almanca ve Türkçe bildi-rinin dağıtıldığı eylemde pazara gelenlerle ve pazar esnafı ile sohbet edildi.24 Mart’ta Köln’de düzenlenecek büyük yürüyüşe çağrı yapıldı.

22 Şubat günü Federasyon çalışanları Altona'daki pazar yerinde 500 adetbildiriyi pazar yerindeki halka dağıttılar. Bildiriyi okuyan bir Alman'ın “Bu-rada böyle şeyler olmuyor siz yalan söylüyorsunuz.” demesi üzerine pazaresnafı ve pazara gelenler tarafından “Bunları biz söylemiyoruz, Alman ga-zetelerinde yazıyor.” dediler. 23 Şubat’ta Mummelmansberg semtinde 250,24 Şubat'ta ise Hamburg Merkez Camii önünde 100 bildiri halka ulaştırıl-dı ve ırkçılığa karşı kampanya çalışmalarının devam edeceği bildirildi.

Alman Halkı Kendi Katliamcı DevletininGerçek Yüzünü Görmekten Kaçamaz

Yürüyüş Dergisi Yeni OkurlarlaBuluşmaya Devam Ediyor

Birlik Olmak Güç OlmaktırBirlikte Olmak Daha Güçlü Olduğunu Hissetmektir

53

Mizah Mazlumun Zalimden İntikam Alma Aracıdır

54