yürüyüs 316

54
Grup Yorum Suriye Halkı ile Dayanışmak İçin Hatay’da Konser Yapacak Katil Amerika ve İşbirlikçileri Suriye'den Defol! Devrimci Politikalarımızla Saflar Netleşecek, Devrim Büyüyecek! Reformizm ve Düzen Sendikacılığı Bölüyor! Devrimciler Birleştiriyor, Saflaştırıyor! Dersim, Erzincan, Sakarya, Kocaeli, Elazığ, Konya, Adana, Mersin, Hatay, Ankara, Eskişehir, Kütahya, İzmir, İstanbul-Okmeydanı, Gazi Mahallesi’nde... Halk Düşmanı AKP Saldırıyor BİZ DEV-GENÇ’LİLER Bağımsız Türkiye Kavgamızı Büyütmeye; Halk İçin Parasız Eğitim İstemeye; Suriye'de Emperyalist İşgale Son Demeye; Evimizi Yıkanın Villasını Yıkarız Demeye; Haklar ve Özgürlükler Kavgasını Büyütmeye Devam Ediyoruz [email protected] www.yuruyus.com [email protected] Haftalık Dergi / Sayı: 316 13 Mayıs 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) www.yuruyus.com

Upload: age-age

Post on 07-Mar-2016

262 views

Category:

Documents


12 download

DESCRIPTION

Turkish-language weekly magazine

TRANSCRIPT

Page 1: Yürüyüs 316

Grup Yorum Suriye Halkı ile Dayanışmak İçin Hatay’da Konser Yapacak

Katil Amerika ve İşbirlikçileri Suriye'den Defol!

Devrimci Politikalarımızla Saflar Netleşecek,

Devrim Büyüyecek!

Reformizm ve Düzen Sendikacılığı Bölüyor! Devrimciler Birleştiriyor, Saflaştırıyor!

Dersim, Erzincan, Sakarya, Kocaeli,Elazığ, Konya, Adana, Mersin, Hatay, Ankara,Eskişehir, Kütahya, İzmir, İstanbul-Okmeydanı,

Gazi Mahallesi’nde...

Halk Düşmanı AKP Saldırıyor

BİZ DEV-GENÇ’LİLERBağımsız Türkiye Kavgamızı Büyütmeye;

Halk İçin Parasız Eğitim İstemeye;Suriye'de Emperyalist İşgale Son Demeye;Evimizi Yıkanın Villasını Yıkarız Demeye;

Haklar ve Özgürlükler Kavgasını Büyütmeye Devam Ediyoruz

info

@yu

ruyu

s.c

om

www.yuruyus.com

[email protected]

Haftalık Dergi / Sayı: 31613 Mayıs 2012

Fiyatı: 1 TL (kdv dahil)

ww

w.y

uru

yu

s.c

om

Page 2: Yürüyüs 316

AMERİKAN CONİLERİNDEN VESİKALI AKP POLİSLERİNE KARŞI;BAĞIMSIZ TÜRKİYE KAVGAMIZI BÜYÜTÜYORUZ!

YAŞASIN TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE DİYE HAYKIRMAYA

PARASIZ EĞİTİM İSTEMEYE;AMERİKA DEFOL DEMEYE;SURİYE'DE EMPERYALİST İŞGALE SON DEMEYE;EVİMİZİ YIKANIN VİLLASINI YIKARIZ DEMEYE;HAKLAR VE ÖZGÜRLÜKLER MÜCADELESİNİ TÜM ANADOLU’YA YAYMAYA DEVAM EDİYORUZ!

İŞBİRLİKÇİ AKP'NİN HALK DÜŞMANI POLİSİ;Dersim, Erzincan, Akdeniz, Sakarya, Kocaeli, İzmir, Elazığ, Konya, Adana, Mersin, Hatay, Ankara, Eşkişehir, Kütahya, İstanbul-Okmeydanı, Gazi Mahallesi’nde... AÇ KURTLAR GİBİ SALDIRIYOR!BİZ KAVGAYI TÜRKİYE'NİN DÖRT BİR YANINDA BÜYÜTMEYE DEVAM EDİYORUZ!

BİZ DEV-GENÇ’İZ!BİZ DEV-GENÇ’LİLERİZ!KAVGAYA SEVDALI, UMUDU BÜYÜTEN CEPHE'NİN GENÇLERİYİZ!NE KAVGAMIZDANNE VATAN SEVDAMIZDAN VAZGEÇİREMEZLER!

İŞBİRLİKÇİ AKP POLİSİNİN; ONURU, AHLAKI YOKTUR.ONLAR VATANI CONİLERE PASPAS EDEN BİR AHLAKTAN GELİYORLAR!ÜLKEMİZİ SATANLAR, HALKIMIZIN NAMUSUNA EL UZATIP KİRLETMEYE ÇALIŞANLARIN KARŞISINDA BİZ VARIZ!BİZ 75 MİLYONUN KALBİ;ONURU, NAMUSUDEV-GENÇ’LİLERİZ!

BASKILARINIZ, GÖZALTILARINIZ,İŞKENCELERİNİZ,TECRİTLE ÖRÜLÜ DÖRT DUVARINIZ;VIZ GELİR BİZE VIZ!

HALK DÜŞMANI AKP POLİSİNE KARŞI;VATANA VE HALKA SEVDALI DEV-GENÇ’LİLER KAVGAYI BÜYÜTÜYOR,UMUDU YAŞATIYORUZ!

BİZ DEV-GENÇ’LİYİZ!BİZ DEV-GENÇ’LİYİZ!

Sahibi ve Sorumlu YazıişleriMüdürü: Mustafa DOĞRUAdres: Katip Mustafa Çelebi Mah.Billurcu Sok. No: 20 / 2 Beyoğlu / İSTANBUL

Ofset Hazırlık: Ozan Yayıncılık

Adres: Gülbahar Mah. Cemal SahirSok. Kral Apt. 7/1 B Blok No: 17Daire: 6 Mecidiyeköy / İSTANBULTel: (0-212) 216 41 78

Faks: (0-212) 216 41 79

Yurtdışı Büro: Vakıf EFSANE

Pieter de Hoochstr. 303021 CS Rotterdam/Nederland

ISSN: 1305-7944

Baskı: Ezgi Matbaacılık-SanayiCad. Altay Sok. No: 10Çobançeşme / Yenibosna / İST.Tel: (0-212) 452 23 02

Dağıtım: Turkuvaz DağıtımPazarlama San. ve Tic. A.Ş.Tel: (0-216) 585 90 00

Avrupa: 4 EuroAlmanya: 4 EuroFransa: 4 Euroİsviçre: 6 Frank

Hollanda: 4 Euroİngiltere: £ 3Belçika: 4 EuroAvusturya: 4 Euro

www.yuruyus.com [email protected]ık Süreli Yerel Yayın

Siyasi Dergi Fiyatı: 1 TL

Tel: (0-212) 251 94 35

ÖÖğretmenimizğretmenimiz

Gerisi hayat...Gerisi hayat...

Bütün ülkelerin devriminde, bütün mücadelelerde,yüksek bir vatanseverlik duygusu, büyükbir halk sevgisi olmadan ve ulusal değerler

taşınmadan, geniş halk kitleleri, emperyalizme vefaşizme karşı örgütlenmemiş ve 0zafere

ulaşılamamıştır. Yüzyılları, binyılları kapsayarak oluşmuş tarihi,

kültürleri, çeşitli değerleri, hatta ruhsal şekillenişleri,kısa sürede yok ederek veya yok sayarak, başka

değerleri onların yerine geçirmeye çalışmak mümkündeğildir. Mümkün olduğunu iddia edenler, tarihi

oluşumların ve halkların gerçeğinden uzak, hayalci,küçük burjuva aydınlarıdır. Marksist-Leninistler,

yaşanmış, yaşanmakta olanı yok sayarak politikalaroluşturamazlar, strateji ve taktiklerini bu gerçeğindışında düşünemezler. Bütün devrim ustaları, bu

gerçeği iyi analiz ederek, devrim yapmak istedikleritoprakları, halkı çok iyi tanımış ve bu halkın tarihi

sosyolojik, psikolojik özelliklerini göz önüne alıppropaganda, taktik ve mücadele yöntemlerini doğru

seçerek halkları kurtuluşa götürmüşlerdir.

Page 3: Yürüyüs 316

İİ ç i n d e k i l e r

34 Gençliğin Gündeminden:Halk için eğitim isityoruz

35 GençlikFederasyonu’ndan:Dünya gençliğineçağrımızdır!

36 Liseliyiz Biz: Eğitimde

eşitsizliğin nedenlerinisorgulatmalıyız!

40 Gençlikten haberler...

40 Sınıf Kini: Sınıfdüşmanlarımıza kinduymak için ne gerekir?

43 Ankara’da komplo

45 Halkız HaklıyızKazanacağız:

46 Evlerimizi yıktırmayacağız!

Yıkımlara, yağmaya,talana karşı direneceğiz!

51 Avrupa’da Yürüyüş:

52 Avrupa’daki Biz:

54 Yitirdiklerimiz...

55 Öğretmenimiz

6 Kazanan devrimci politikalardır

8 SOL’un Köşe Taşları: Yeter ki

Cephe olmasın, oportünist solkendi kimliğini de reddeder!

10 Bağımsız Türkiye,

Denizleri anmak veSol’da takiyecilik

13 1 Mayıs 1977’nin katili

devlettir! Halil Berktay gibimuhbir aydınlıkçı artığıylakontrgerilla devletiniaklayamazsınız!

15 İşbirlikçi AKP’nin korkusu: 13

İlde 73 gözaltı,

19 Yaşasın hakların kardeşliği!

Birleşelim SavaşalımKazanalım!

21 Devrimci Okul:Sosyalizm, kazanımlarıylayarattıklarıyla umuttur,

gelecektir

4 Devrimci politikalarımızla saflar

netleşecek, devrim büyüyecekMahir’den Dayı’ya

Kurtuluş Savaşı Sürüyor!

24 Halk Düşmanı AKP:AKP halka karşı silahlanı-yor! Çünkü korkuyor!

25 Devrime hangi mevsim kucak

açacak? Ya da kendicenazesine ağlayan adam:İnönü Alpat

29 Dünden Bugüne Halk Gerçeğimiz: Halkınen mutlu günlerinden biri:Düğünlerimiz (1)

30 Özgür Tutsaklardan:

31 TAYAD’lı Aileler:Keyfi tutuklamalara vehapishanelerde uygulanantecrite son verilmelidir!

32 Devrimci İşçi Hareketi:İş sağlığı ve güvenliğiyasa tasarısı mecliste;iş güvenliği değilsermayeye yeni pazarsağlanıyor

33 Hayatın Öğrettikleri:Amaçla aracıkarıştırmamam gerektiğinihalkımız bana öğretmişti!

Ülkemizde Gençlik

YIKIMLARA KARŞI ÇADIRLARDAYIZ!AKP 1 MİLYON EVİ YIKACAĞINI SÖYLÜYOR!Yıkım Değil Yerinde Islah İstiyoruz BİRLEŞELİM DİRENELİM İKTİDARA HALKINYENİLMEZ GÜCÜMÜZÜ GÖSTERELİM!4- Cevahir İş Merkezi önünde 8 Mayıs tarihinden beri

açtığımız çadır direnişimiz sürüyor5- Gülsuşu Heykel Meydanı’nda 9 Mayıs tarihindenberi açtığımız çadır direnişimiz 10 gün sürecekYıkımlara Karşı Gücümüz Birliğimizdir, Yıkım Değil Yerinde Islah İstiyoruzHalkız Haklıyız Kazanacağız Tüm halkımızı açtığımız çadırlara davet ediyoruz.

HALK CEPHESİ

Page 4: Yürüyüs 316

1Mayıs 2012 şimdiden bir çok ya-nıyla sınıf mücadelesine katkı-

sıyla tarihteki yerini aldı.

Birincisi, kitleselliği bakımından.DİSK’in açıklamalarına göre 1

milyona yakın kişi katıldı. Yine her-kesin ortak değerlendirmesi bugünekadar yapılan en kitlesel 1 Mayıs kut-lamaları oldu.

İkincisi, AKP iktidarının zulmüneuğrayan halkın her kesimi kendi ta-

lepleriyle alana çıktı. Halkın tüm ke-simleri gerçek anlamda 1 Mayıs’ın“Birlik, Mücadele, Dayanışma” ru-huna uygun olarak birleşti.

Üçüncüsü, 1 Mayıs’a katılan hal-kın tüm kesimlerinin talepleri

çok netti. Taleplerde hiç bir bulanık-lık yoktu. Tüm kesimlerin hedefindede kendisine zulmeden AKP iktidarıvardı. Ve AKP’nin zulmüne uğrayanyüzbinler ilk defa bu kadar kitleselolarak AKP’nin zulmüne boyun eğ-meyeceğini gösterdi. Halkın her ke-simin’den İstanbul’da, Ankara’da, İz-mir’de yüzbinlerce kişi “FaşizmeKarşı Omuz Omuza” diye sloganatarak faşist AKP iktidarına karşıbirlikte mücadele çağrısı yaptı.

Dördüncüsü; DİSK bu 1 Mayıs’taemekçilerin taleplerinin yanı sıra

tüm halk kesimlerinin en temel so-runlarını kapsayan “Kentsel Dönü-şüm” adı altında yapılan yağma ve ta-lanı, halkın eğitim ve sağlık hakkınıngaspına karşı parasız eğitim, parasızsağlığı, Kürt halkının demokratik ta-leplerinin kabul edilmesini, F Tipi Ha-pishanelerde tecrit saldırısına son ve-rilmesini, Terörle Mücadele Yasası”nınkaldırılmasını, Ortadoğu’da ve Suri-ye’de emperyalizmin işgal politikala-rının taşeronluğuna son verilmesi ta-leplerini de gündemine aldı. DİSK bu

1 Mayıs’ta talepleriyle, kararlılığıyladevrimci bir politik tavır sergiledi.

Beşincisi, DİSK’in devrimci poli-tik tavrı 1 Mayıs’ın sınıfsal özü-

nü boşaltmak isteyen işbirlikçi düzensendikacılarının oyununu bozdu. Çün-kü AKP, Türk-İş, Hak İş, Memur-Sen ve Kamu-Sen’e 1 Mayıs’ın içi-ni boşaltmak ve devlet törenine dön-üştürmek için açıktan görev vermiş-ti. 1 Mayıs AKP işbirlikçisi bu sendi-kalar aracılığıyla devlet törenine dön-üştürülecek ve AKP zulmüne maruzkalan halk etkisizleştirilmiş olacaktı.DİSK’in talepleri ve devrimci poli-tikası, AKP’nin bu oyununu da boşaçıkarttı.

Altıncısı; İşbirlikçi sendikacıların“işçi sınıfının birliği” adı altın-

da devrimci, demokratik halk güçle-rini dışlayarak sahtekarca, emekçile-ri AKP politikalarına yedekleme ça-basını boşa çıkarttı.

Yedincisi; 1 Mayıs 2012’de dev-rimci politikalar sonucunda en

geniş halk kesimlerinin birliği sağla-nırken devrimci bir saflaşma yarat-mıştır. AKP işbirlikçisi sendikacılarhalkı, emekçileri bölmeyi başarama-mış ve Türk-İş’te olduğu gibi kendi-si parçalanmıştır.

Sekiz; İşçiler, memurlar ve en ge-niş halk kesimlerinde işbirlikçi dü-

zen sendikacılığı teşhir olmuştur.

Dokuz; 1 Mayıs 2012’de refor-mizmin 1 Mayıs politikası iflas

etmiştir. Özellikle ,“işçi sınıfının bir-liği” söylemini dilinden düşürme-yen EMEP’in politikaları iflas et-miştir. Devrimci politikalar saflaştır-mıştır. Safları netleştirmiştir. Refor-mizme, oportünizme kaçacak, kıvı-racak yer bırakmamıştır. Ya işçi sını-fından yana olacaksın, ya da karşı-

sında yer alacaksın. Her yıl düzen sen-dikacılarının kuyruğundan kopama-yan EMEP, bu saflaşmada işbirlikçisendikaların kuyruğundan kopmakzorunda kalmıştır. Devrimci politikalarbirleştirmiş, reformizmin “birlik” adıaltında bölücülüğüne izin vermemiş-tir. Bu saflaşma sonuç olarak da ortayakoymuştur ki, EMEP’in iddia ettiğigibi işçi sınıfını bölmemiş tarihin enkitlesel 1 Mayıs’ında birleştirmiştir.

On; 1 Mayıs 2012 bundan sonra-sı için mücadelenin nasıl geliş-

tirileceğini, iktidarın saldırılarına na-sıl karşı koyulacağını da göstermiştir.

Halkın her kesiminekarşı AKP’ninsaldırıları pervasızca sürüyor.

“Her şeye rağmen birlik” adına re-formist politikalarla faşist saldırılarıpüskürtmek mümkün değildir. AKP,halkı düşman olarak görüyor ve per-vasızca saldırıyor. Halk güçleri için dedüşman, bugün her zaman olduğun-dan çok daha açık ve nettir; AKP hal-kın düşmanıdır. Düşmana karşı uz-laşmacı reformist politikalarla hiçbir sonuç alınamaz.

AKP, bir taraftan saldırılarını per-vasızca sürdürürken, bir taraftan

da “yeni anayasa hazırlıkları” adıaltında, başta Kürt milliyetçileri ol-mak üzere reformist sola yaslanarak-2010’daki Anayasa referandumundaolduğu gibi- 1 Mayıs’ta ortaya çıkanmilyonların öfkesini tekrar düzene ye-deklemek isteyecektir.

Devrimci olmayan reformist, uz-laşmacı tüm politikalar sonuç iti-

barıyla AKP iktidarına hizmet ede-cektir. Reformist uzlaşmacı politika-larla hiçbir kesim AKP’nin saldırıl-rılarından kendini koruyamaz.AKP’nin saldırıları karşısında tasfi-ye olmaktan kurtulamaz.

Reformizm ve Düzen Sendikacılığı Bölüyor!

Devrimciler Birleştiriyor, Saflaştırıyor!Devrimci Politikalarımızla

Saflar Netleşecek, Devrim Büyüyecek!

44

Yürüyüş

13 Mayıs2012

Sayı: 316

Page 5: Yürüyüs 316

Hiç kimse, AKP nasıl olsa biranayasa yapacak, bari mü-

dahale edip daha demokratik ta-leplerin yer aldığı bir anayasa ha-zırlanabileceği hayallerine ka-pılmasın. AKP’nin hazırlayaca-ğı anayasa nın emperyalizmin, iş-birlikçi tekellerin ihtiyacı ve ken-di iktidarını güçlendirmek için ol-duğu açıktır. Ne AKP, ne de birbaşka düzen partisi halkın çıkar-ları için bir anayasa yapmaz, ya-pamaz. Yapacağını iddia etmeksınıflar gerçeğini reddetmektir.Yapacağını iddia etmek AKP’ninhalkı aldatmasına ortak olmaktır.

AKP halk düşmanıdır. Halkınlehine hiçbir şey yapmaz. Ancak

AKP, halk düşmanı tüm politikaları-nı yalan ve demagojiyle halkı alda-tarak halkın yararına politikalar gibigöstererek hayata geçirmektedir.AKP’nin halka karşı tüm saldırı ya-salarını nasıl hayata geçirdiğine bakın:“Benim halkım”, “benim milletim”söylemlerini dilinden düşürmemek-tedir. Sağlıkta Dönüşüm yasasına,sağlığın özelleştirilmesine bakın:“Benim milletim devlet hastaneleri-nin kuyruklarında beklemeyecek, is-tediği özel hastanede tedavi olacak”diyerek kandırdı. “Depreme karşıönlem” diyerek Kentsel yıkım, yağ-ma ve talanı hayata geçirmek istiyor.Bunlar gibi tüm saldırıları halkın çı-karlarına yapılan yenilikler olaraksunuyor. AKP’nin bu politikaları kar-şısında onun halk düşmanlığı halkaaçık ve net bir şekilde teşhir edilme-lidir.

Bu yanıyla 2012 1 Mayısı’nıntalepleriyle, sloganlarıyla dev-

rimciler, AKP’nin halk düşmanlığınıteşhir boyutuyla çok etkili oldu. Onuniçindir ki, Nazlı Ilıcak 2 Mayıs tarihliSabah gazetesindeki yazısında bunadikkat çekiyor ve şöyle diyor: "DİSKve KESK Taksimde kutladı. "AKPemek düşmanı; halk düşmanı" slo-ganı yükseldi. Dün, Sovyet uşaklığı-nı reddeden herkese "faşist" diyor-lardı. Bugün, kendi çizgilerinin be-nimsemeyenleri "halk düşmanlığı"ylasuçluyorlar."

Nazlı Ilıcak’ın bu gördüklerinikuşkusuz burjuvazi ve AKP ik-

tidarı da gördü. 2012 1 Mayısı, AKPzulmüne uğrayan yüzbinler tarafın-dan, AKP’nin düşman olarak net birşekilde haykırıldığı 1 Mayıs’tır. Bugerçek AKP’nin halktan korkusunudaha da büyütecektir. Ve AKP daha dasaldırganlaşacaktır.

Nitekim 1 Mayıs’ın üzerindendaha 1 hafta geçmeden saldırı-

lar başladı. 1 Mayıs 2012’ye en kit-lesel katılım gösterenlerden birisiolan Halk Cephelilere 8 Mayıs’taAKP’nin polisleri her tarafta saldır-dı. 10 ilde Gençlik Federasyonu’nabağlı Gençlik Derneklerinin bürola-rı basılıp talan edildi. 100’ün üzerin-de Gençlik Derneklerine üye öğren-ci gözaltına alındı.

Devrimcilere yönelik bu saldırılarher alanda artarak sürcektir. Baş-

ta devrimciler olmak üzere, AKP,halkın her kesimine saldırmadan,daha fazla teröre başvurmadan yöne-temez. Saldırıları direnerek boşa çı-kartacağız. Başka bir yol yok. Bugü-ne kadar saldırılar karşısında hiç sin-medik. bir adım bile geri atmadık.AKP’nin her türlü saldırılarına karşıülkemizin dört bir yanında direniş ça-dırları kurduk. Yüzlerce insanımızpolisin saldırılarında gözaltına alındı.Yine geri adım atmadık. Geri adımatan polis oldu. Hep biz kazandık.

1Mayıs 2012 halkın AKP saldırıla-rı karşısında teslim olmayacağını

da gösterdi.

Önümüzdeki süreçte AKP saldı-rıları karşısında saflaşma daha da

büyüyecektir. Bu saflaşma devrimcibir saflaşmadır. Saflaşma büyüdükçedevrim de büyüyecektir.

AKP, bu saflaşmada kendi oy ta-banını kemikleştirmek için hal-

kın inançlarını kullanıyor. Halkıdin aracılığıyla uyutarak kontrolaltında tutmaya çalışıyor.

AKP’nin bu politikaları ancakdevrimci politikalarla boşa çı-

kartılabilir. Halkın bugün en büyüksorunu açlık ve yoksulluktur. Yok-sullarla zenginler arasındaki uçurumAKP tabanında da çok büyük uçu-rumlar yarattı. AKP sonsuza kadar

yoksul halkı dinle uyutamaz. AKP’ninyalan ve demagojilerinin karşısınadevrimci politikalarla, gerçekleringücüyle çıkmalıyız. 1 Mayıs 2012göstermiştir ki, devrimci politikalarhalkı kendi sorunları temelinde saf-laştırarak birleştirmektedir. Halkınbirliği devrimci politikalar doğrultu-sunda gerçekleşmektedir. “Birlik”adına yapılan reformist uzlaşmacıpolitikalar sadece ve sadece amaç vehedefin bulanıklaştırılmasına hizmetetmektedir. AKP’nin zulmü altındaezilen halkın düzene yedeklenmesi-ne hizmet edecektir.

AKP, faşist terörü ile halkın tümkesimlerini dize getirmeye çalı-

şırken “Ulusal İstihdam Stratejisi” adıaltında emperyalist politikalarla işçi-lerin kazanılmış tüm haklarını gaspederek köleleştirmektedir.

AKP’nin köleleştirme politikala-rı karşısında güçlerimizi ve ta-

leplerimizi birleştirmeliyiz. 1 Ma-yıs’taki birliğimiz ancak böyle dahaileri taşına bilir. 1 Mayıs’taki gücümüzancak tek talep etrafında birleşerekdaha büyük bir güç haline dönüştü-rülebilir. Elbette, birlik içinde ayrı ayrıher kesim kendi taleplerini de öne çı-kartabilir, ancak tek tek talepleri-mizden sonuç almanın da yolu yinetaleplerimizi ortaklaştırmaktır.

KÖLE DEĞİLİZ HALKIZ! AKPZULMÜNE VE KÖLELEŞ-

TİRMEYE KARŞI AYAĞA KAL-KALIM!

Halk Cephesi’ndenDUYURULUR!

Kortej görevlilerininyaptığı sayım sonucu

2012 1 Mayıs’ındakortejimizde yürüyenkitlenin toplamı 36 binolarak tespit edilmiştir.

Halkımıza ve tümCepheliler’e duyurulur!

5

13 Mayıs2012

Yürüyüş

Sayı: 316

Page 6: Yürüyüs 316

66

Yürüyüş

13 Mayıs2012

Sayı: 316

2012 1 Mayısı'nda hiç kimseninreddedemeyeceği gerçekler vardır:AKP'nin işbirlikçisi sendikaların 1Mayıs'ı bölüp parçalama çabası boşaçıkartılmış ve halk kesimlerinin engeniş, en güçlü birliği sağlanmıştır.İşçi sınıfı ve tüm halk güçleri kendigücünü görmüştür. Ülkemiz tarihininen kitlesel 1 Mayıs'ı yapılmıştır. Buyanıyla tüm emekçiler için, AKP’ninzulmü karşısında ezilen tüm halkgüçleri için büyük bir moral güç ol-muştur.

Ancak bütün bunlara rağmenEMEP'in gazetesi Evrensel yazarla-rının bu tablodan hiç memnun ol-madığını görüyoruz. Ülkemiz tari-hinin en kitlesel 1 Mayıs'ı nasıl olu-yorda bir tek onları rahatsız etmiştir.

Çünkü Evrensel gazetesinin ya-zarları bu tabloda herkesin göremediğifarklı şeyler görmüş.

4 Mayıs tarihli Evrensel'de "Birbaşka açıdan 1 Mayıs" başlıklı de-ğerlendirmede İ. Sabri Durmaz, AKPişbirlikçisi sendikaların Taksim'e ka-tılmayıp ayrı 1 Mayıs kutlamasındanhareketle soruyor; "Peki kim sevindibu tablonun böyle olmasına? Herhalde patronlar, hükümet ve emekdüşmanı çevrelerden başka aklı ba-şında hiç kimse sevinmemiştir."

Hemen belirtelim. Biz sevindik.İşçi sınıfı sevindi. Halk sevindi. Tabisiz "akıllı solcu"sunuz. Bizim aklımızbaşımızda değil. Sizin bu tablo kar-şısında üzülmeniz doğaldır.

EMEP'in karın ağrısı farklıdır.Bu 1 Mayıs'ta işbirlikçi sarı sendi-kacıların kuyruğundan kopamayanEMEP'in politikaları iflas etmiştir.

Diyorki Durmaz; "Şunu hemenbelirteyim ki, 1 Mayıs günü ortayaçıkan tablo, geçmişte Türk-İş veDİSK'in "ayrı 1 Mayıs kutlamaları'

organize etmelerinden bile daha kötübir tablodur.

Nedir bu tabloda kötü olan? Yüz-binlerce işçinin, emekçinin, her ke-simden halkın AKP zulmünün kar-şısında birleşmiş olması mı? İktidarişbirlikçileriyle, bu iktidara karşı mü-cadele edenlerin saflaşmış olmasımı?Ya da daha önceki yıllarda olduğugibi "birlik, birlik" deyip, kuyruğunatakıldığınız işbirlikçi sendikalarındüzen içi dayatmaları kabul edilme-yince birlikleri bölüp çekip giderkenbu sene gidemediğiniz için mi?

Neden bu tablo sizi bu kadar ra-hatsız etti.

İ. Sabri Durmaz, İşçi sınıfınındüşmanı AKP'nin Çalışma BakanıFaruk Çelik'in katıldığı Hak-İş veMemur-Sen'in Tandoğan'da yaptığı1 Mayıs için, "1 Mayıs'ı bir devlettörenine çevirmişlerdir" diyor. Evet,bahsettiğiniz sendikaların amacı bütünolarak 1 Mayıs kutlamasını sadeceişçi ve memur sendikalarının katıla-cağı "devlet törenine çevirmek"ti.Devrimcileri, demokratik kitle ör-gütlerini, meslek örgütlerini, odaları1 Mayıs'a almak istememişlerdi.

Bütün ülke çapında kutlanan 1Mayısların "devlet töreni"ne dönüş-türülmesine izin verilmediği için mi"daha kötü bir tabloydu."

Hayır!

EMEP'in bütün karın ağrısı baş-kadır. EMEP'in reformist politikalarıiflas etmiştir. Devrimci politikalarişbirlikçi düzen sendikacılığıyla dev-rimci sendikacılığı ayrıştırmıştır. Fa-şist AKP iktidarıyla halk arasındakiçatışma derinleştikçe saflar da kes-kinleşmektedir. AKP işbirlikçi sen-dikalarına işçi ve emekçileri, halkmuhalefetini düzen içine çek diyor.Muhalefeti sustur, etkisizleştir diyor.

Ancak AKP'nin bu politikaları dev-rimci politikalara çarpıp ters tepti.Devrimci politikalar aynı zamandaEMEP gibi reformist partilerin dearalarda politika yapmasını engelledi.EMEP'i de saflaştırdı. Ya işbirlikçidüzen sendikacılarının yanında yeralacaktı, ya da daha önce hep kaçtığıTaksim'e gelmek zorunda kalacaktı.Aksi durumda 2010 yılındaki gibiişçiler tarafından yuhalanmayı gözealmak zorundaydı. 2010 1 Mayıs'ındaDevrimciler, DİSK, KESK, meslekörgütleri, demokratik kitle örgütleriTaksim'de yapma kararı alırkenEMEP, Türk-İş'in kuyruğuna takıla-rak, İşçi Partisi’yle birlikte Kadıköy'egitmiş ve Türk-İş'in üyesi işçiler ta-rafından "neden Taksim 1 Mayıs ala-nında değiliz" diye yuhalanmıştı.

İ. Sabri Durmaz, "Bir başka açıdan1 Mayıs" değerlendirmesinde, "Pekibu durum Türk-İş, Kamu-Sen, Me-mur-Sen ve Hak-İş bir itibar kazanmışmıdır, yöneticileri ayrı mitingler kar-şısında daha çok prestij mi elde et-miştir; ya da patronlar ve hükümetkarşısında böylece emek mücadelesinidaha güçlü bir mevziye mi getirmiş-lerdir?" diyor.

Soruyoruz Durmaz'a Türk-İş,Kamu-Sen, Memur-Sen ve Hak-İş'intarihlerinde işçi sınıfının mücadelesinekattıkları tek bir şey söyleyin. Hak İşve Memur-Sen'in kuruluş amaçlarıbellidir. AKP iktidarının yedek kuv-vetleridir. Türk İş'in ise tarihi işi sını-fının direnişlerini satmakla doludur.Madenci direnişinden, 3 Ocak Genelgrevine kadar Türk-İş içindeki sen-dikalardaki irili ufaklı tüm direnişler,eylemler sendika yönetimlerine rağ-men devrimcilerin, ilerici işçilerin sa-yesinde yapılmıştır. Sonuçta Türk-İşrolünü oynamış ve direnişleri satmıştır.

1 Mayıs 2012’de Sarı Sendikalarla Birlikte, Onun KuyruğundanKopamayan EMEP’in Politikaları İflas Etmiştir!

Kazanan Devrimci Politikalardır!

Page 7: Yürüyüs 316

77

13 Mayıs2012

Yürüyüş

Sayı: 316

EMEP'in soyut işçi sınıfı söyle-lemlerinin içinde "sol" köşe taşlarıkaybolmuştur.

EMEP'in Türk-İş'ten, Kamu-Sen'den, Memur-Sen'den ve Hak-İş'ten beklentilerine bakın: "Patronlarve hükümet karşısında böylece emekmücadelesini daha güçlü bir mevziyemi getirmişlerdir?"

Komik duruma düşüyorsunuz. Busendikaların 1 Mayıs'taki DİSK'e da-yatmalarından birisi de "AKP aley-hinde slogan atılmaması ve siyasitaleplerde bulunulmaması" idi. Busendikaların iktidarın ve patronlarınsendikası olduğunu bilmiyor musu-nuz? Bu sendikaların işçilerin nez-dinde prestij kazanmak, sınıf müca-delesini daha ileri taşımak gibi birgörevi yok. Onların görevi işçileri,memurları iktidarın ve patronlarınisteklerine boyun eğdirmektir. Elbettebundan dolaylı AKP iktidarı ve pat-ronlar karşısında önemli bir prestijelde etmişlerdir.

İ. Sabri Durmaz, reformist poli-tikalarının iflasını esas olarak DİSKve KESK nezdinde devrimci politi-kalara saldırarak örtmeye çalışıyor.Diyor ki Durmaz; "TÜRK-İŞ, HAK-İŞ çizgisini eleştirirken söyledikleri-miz, DİSK-KESK çizgisine gazete-mizden, "1 Mayıs'ı ortak kutlamakiçin şartlar dayatma" tutumuna yö-neltilen eleştirinin yanlış olduğu an-

lamına gelmez. Ama bu, onların so-rumluluklarının büyüklüğüne, eğerdoğru davransalardı, 1 Mayıs de-ğerlerine olduğu gibi işçi ve emek-çilerin mücadelesine de zarar verenbu bölünmüşlük tablosunu önleye-bileceklerine işaret eder." diyor ve"sorumlu mevkilerdeki sendika yö-neticilerinin ve sendikal çevrelerinyakasına yapışan özeleştiri görevininüstünü örtemez" diyerek DİSK veKESK'ten de özeleştiri istiyor.

2012 1 Mayıs'ındaki ayrışma dev-rimci bir ayrışmadır. Bu ayrışma sizineden rahatsız ediyor. Ayrışmanıngerekçeleri çok somut. Hak-İş, Türk-İş, Memur-Sen ve Kamu-Sen'in bir-likte olmamalarının nedenleri açık.

- AKP'yi eleştirmeyin diyorlar

- İşçi ve Memur sendikaları dı-şında kimse 1 Mayıs'a katılmasındiyorlar.

- Kürt Halkının sorunlarınıgündeme getirmeyin diyorlar,

- Ortadoğu’da ve Suriye’de em-peryalizmin maşası olarak kulla-nılmaya ses çıkartmayın diyorlar.

- F Tiplerinde tecrit ve zulümsürsün istiyorlar.

DİSK, KESK bu sendikaların da-yatmalarını kabul etmedikleri içinmi özeleştiri verecek.

İ. Sabri Durmaz, ne dediğini, neyieleştirdiğini bilmiyor.

İ. Sabri Durmaz'ın bütün bu söy-lediklerine yine kendi gazetelerindenEnder İmrek cevap veriyor: "Türki-ye'de 1 Mayıs bir kaç önemli verisundu. Birincsi; işçiler sendika bü-rokrasisine karşı mücadele edeceğini,sınıf işbirlikçisi vaazlara teslim ol-mayacağını göstermiş olmasıdır. Tümbölme, etkisiz kılma, endişe ve kaygıyaratma çabaları, İstanbul Valisi’ninaçıklamaları 1 Mayıs'a gölge düşürmehesapları tutmadı. İşçi sınıfı ve emek-çiler, hükümet yandaşı sendika yö-netimlerinin, sınıf ve emek ayrışmasıüzerinden bir saflaşmayı engellemeçabalarına teslim olmayacağını gös-terdi. 1 Mayıs'ın içini boşaltma ça-baları boşa çıkartıldı. ... Kısaca Türk-İş üst yönetiminin, sarı sendikacılığınişi, şimdi daha zor"

Ender İmrek’in bu değerlendir-mesine söyleyecek bir sözümüz yok.

İ. Sabri Durmaz’ın 1 Mayıs de-ğerlendirmesini iflas eden politika-larının ve yıllardır karşı çıktıklarıbir alana gelmek zorunda kalmış ol-malarının ruh haliyle yapılmış birdeğerlendirme olarak görüyoruz. Buruh halinden kurtulmaları için Dur-maz’a gerçeklere gözlerini kapatmakyerine İflas eden politikalarının öze-leştirisini vermelerini söylüyoruz.Aksi durumda 1 Mayıs 2012’dendoğru sonuç çıkartıp olumlu dersleralamazlar.

DHKC gerillası Ali Yıldız’ın mezarını toplu mezardan çıkartmak için ölümorucu eylemi yapan ve Dersim Çemişgezek’te bulunan toplu mezarın açtırılmasımücadelesinden zaferle çıkan Hüsnü Yıldız’a kardeşini sahiplendiği için davaaçıldı.

Dersim’de yapılan Grup Yorum konserinde konuşan Hüsnü Yıldız, kardeşinianlatırken “Benim kardeşim bir devrimciydi, Cephe gerillasıydı. Şehit oldu”dediği için hakkında açılan soruşturma nedeniyle 9 Mayıs günü savcılığa ifadeverdi.

Şehitlerimizi sahiplenmemizin önünde yasalarınız engel olamayacak. AliYıldız halk kurtuluş savaşçısı olarak şehit düştü.

Umudun, devrimin sahiplenilmesine duyulan bu tahammülsüzlük bizi teslimalamayacaktır. Onu toplu mezara gömenlerden de hesap soracağız…

İnançÖzgürlüğünüGasp Edenler

Halka Düşmandır

Devrimci Alevi Komitesi(DAK)çalışanları, inanç özgür-lüğü kampanyası çalışmalarınıbu haftada Kadıköy’de devamettirdiler. 6 Mayıs günü KadıköyAltı Yol’da 9 DAK’lının katılı-mıyla bildiri dağıtımı yapıldı. 2saat devam eden çalışmada 1500bildiri dağıtıldı.

Ali Yıldız DHKC Gerillası Olarak Şehit DüştüHiçbir Güç Bunu Söylememizi Yasaklayamaz!

Page 8: Yürüyüs 316

Oportünist SOL kendi kimliğini de reddeder dedikama esasında oportünist SOL, kimliksizdir. Oportünizminkendine ait bir kimliği yoktur. Köşe taşları olmayan birSOL’dur oportünizm.

Kimlik sahibi olmak, tutarlı bir ideolojiyi gerektirir.Kararlı bir mücadele anlayışını gerektirir. Belli değerleresahip olmayı gerektirir. SOL’un ilkeleri vardır. Oportü-nizmin ilkeleri yoktur. Çıkarlarına göre hareket eder.İlkelerini çıkarları belirler.

Söylemde komünistliği, keskinliği kimseye bırakmaz.Ama pratikte yoktur. SOL emekçidir. Oportünizm emekharcamaz. Hazır emeğin üzerine konmak ister. Faydacıdır,fırsatçıdır. Kitleleri alanlara çıkartmak için emek harcamazama hazır kitleyi görünce en öne geçmek ister. Emekhırsızıdır. Hazır emeğin üzerinde tepinir.

En komünist odur. Kitlelere ancak oportünizm öncülükedebilir.

Kortej sıralamasında en önde ben olacağım der.

Kürsüden ben konuşacağım der. Ancak oportünizminbütün bu cengaverliği devrimcilere karşıdır. Düşmanınkarşısında yoktur.

1989’dan 2010 yılına kadar süren 1 Mayıs’ı ve 1Mayıs Alanı’nı kazanma mücadelesi oportünizmi vereformizmi her yönüyle ortaya koyan bir tarihsel süreçtir.Düşmanla karşı karşıya gelindiği noktalarda reformizmlebirlik olup düzen sendikalarının kuyruğuna takılmışlardır.Düşmanla dişe diş çatışılıp şehitliğe varan bedeller öde-nirken onlar yoktur. Düşman geriletilip mevziler kaza-nıldığında en öne geçip keskinlik yapmaya kalkmıştır.

2012 1 Mayıs’ı öncesinde SOL’da yaşanan tartışmalarsürecin özeti gibidir.

2012 1 Mayıs’ı öncesi yapılan toplantılardaki bazıtartışmalara değineceğiz.

Birincisi; Toplanma yeri olan Şişli, Tarlabaşı veDolmabahçe güzergahlarından kimin yürüyeceği opor-tünizmin sorunu oldu.

Sorun; tartışmalara neden olan sorun kendisininnerde toplanıp yürüyeceği değil, devrimcilerin neredeyürümemesi üzerineydi.

Yapılan toplantılarda Hakların Demokratik Kongresi(HDK) içinde yer alan örgütler ve KESK; DİSK veHalk Cephesi’nin olduğu Devrimci 1 Mayıs Platformu’na“siz Şişli kolundan yürümeyin” dediler.

Neden?

Çünkü kendileri o koldan yürümek istiyorlarmış.Tamam, siz de o koldan yürümek isteyebilirsiniz, ama

başkasının o koldan yürümemesini istemeyi kendinizdenasıl hak görüyorsunuz?

Gerekçeleri DİSK ve Devrimci 1 Mayıs Platformudaha önceki yıllarda da ordan yürümüş. Bu sene de bizyürümek istiyoruz diyorlar.

Gerekçelere bakın: KESK; AKP hükümetinin KESKüzerinde yoğun bir baskı oluşturduğu, tasfiye etmeyeçalıştığını, bundan dolayı bu 1 Mayıs'ta KESK olarakgüçlü bir cevap verilmeye çalışıldığını, bunun içinŞişli'nin önemli olduğunu söylüyor.

Abartıya bakın, Şişli kolundan yürüyünce AKP’ninsaldırılarını geri mi püskürteceksiniz? Bu kadar ciddiyetsiz,mücadele gerçeğinden uzak, her şeyi kendinden ibaretgören bir gerekçe olamaz. Bu görüş elbette KESK’ingenelini kapsayan bir görüş değil, toplantıda konuşanKESK Başkanı Lami Özgen Kürt milliyetçileri baştaolmak üzere HDK içinde yer alan örgütlerin sözcülüğünüyapıyor. Soruyoruz KESK Başkanı Lami Özgen’e: AKP’ninsaldırılarına karşı 1 Mayıs’tan sonra nasıl bir mücadeleprogramınız var? AKP’nin “Toplu Sözleşme” adı altındaoynanan oyununa ortak olan aynı anlayış değil mi? Hem“AKP bizi tasfiye etmeye çalışıyor” diyeceksiniz hem degrevsiz toplu sözleşme oyununa ortak olacaksınız.

HDK adına toplantıya katılan kişi de, bu 1 Mayıs'ınçok önemli olduğunu, stratejik bir önemde olduğunu, Kürthalkıyla, Türkiyeli emekçilerin birleşmesi gerektiği, yineBDP olarak Newroz'da yapamadıklarını 1 Mayıs'ta yapmakistediklerini bunun için Şişli'nin önemli olduğunu söylüyor.

Yine Kürt milliyetçiliğinin klasik abartmacılığı veher şeyi kendi merkezinde gören anlayışı. Öyle ki biryürüyüş koluna “stratejik” önem atfediyor.

Peki bugüne kadar neredeydiniz? Devrimciler 1Mayıs Meydanı’nı kazanmak için bedeller öderken siznerdeydiniz? Şimdiye kadar Taksim 1 Mayıs Meydanı’nınhiç bir önemi yoktu. Peki şimdi ne oldu da meydanayürünecek Şişli güzergahı stratejik öneme kavuştu?

Bu yıla kadar 1 Mayıs Kürt milliyetçilerinin umurundabile olmamıştır. Alanlar açılmışsa alana çıkmış, açılmamışsaçıkmamıştır. Mesala 2007, 2008, 2009’da 1 Mayıs Alanı’nagirmek için devrimciler sokak sokak çatışırken yoklardı.

KESK, faşist AKP iktidarı “makul sayı” dayatmasıyaparken ne yaptı? Devrimcileri düşmanla yüz yüzebıraktılar. 1 Mayıs Meydanı “makul sayı”larla açılmadı.Halk Cephesi 2007 yılından beri 1 Mayıs Alanı’na düş-manın kurduğu barikatları yıkmak için Türkiye’nin hertarafından kitlesini 1 Mayıs Alanı’na taşıdı.

HDK içinde yer alan örgütlerden EMEP, devrimcilerTaksim 1 Mayıs Alanı’nı kazanmak için bedel öderken“alan fetişizmi” diyordu. En çok “birlik”ten bahsedip“işçi sınıfı”ndan bahsedip işçi düşmanı sarı sendikacıların

Yeterki Cephe Olmasın,Oportünist Sol Kendi

Kimliğini de Reddeder!

8

Yürüyüş

13 Mayıs2012

Sayı: 316

Page 9: Yürüyüs 316

kuyruğuna takılıp kaçan, kitleyi bölen EMEP neden“bizim için nerden yürüneceğinin önemi yok” demiyor?Hangi hakla DİSK ve Devrimci 1 Mayıs Platformu’nunbaşka yerden yürümesini istiyor?

Toplantıya katılanlardan Hak-İş ve Türk-İş’in 1 Ma-yıs’taki bölücü tavrına karşı Türk-İş’ten ayrılıp Taksim’de1 Mayıs’a katılacağını açıklayan 10 sendikanın oluştur-duğu Sendikal Güç Birliği Platformu temsilcisi ise deTürk-iş içerisindeki tartışmalara vurgu yaparak, Şişli’denyürümelerinin “Türkiye işçi sınıfı açısından tarihsel birçıkışa hizmet edebileceği”ni öne sürdü.

Bu kadar abartılı, bu kadar apolitik, bu kadar ger-çeklikten uzak gerekçeler ileri sürülemez.

Sendikal Güç Birliği Platformu, Şişli kolundan yü-rümenin Türkiye işçi sınıfı açısından tarihsel bir çıkışahizmet ederek Türk-İş içindeki tartışmaları da belirle-yeceğini söylüyor. Ve, “Şişli’den ben yürümek istiyorum”diyor. DİSK ve Devrimci 1 Mayıs Platformu başkayere gitsin.

Sendikal Güç Birliği Platformu 1 Mayıs’ta Şişli gü-zergahından yürüdü; göreceğiz Türkiye işçi sınıfınınkaderi nasıl etkilenecek? Türk-İş içindeki tartışmalar nasılsonuçlanacak?

Bir de “kıralcılar” var. Tartışmaya onlar da katılıyor.Dolmabahçe güzergahında yürüyecek olan TKP ve Hal-kevleri de DİSK ve Devrimci 1 Mayıs Platformu’nunbu yıl başka yerden yürümesini istiyor.

Neden? Mesele DİSK de değil, meseleleri HalkCephesi. Halk Cephesi karşısında reformisti, oportünistibirleşiyor. Halk Cephesi’yle rekabet içindeler.

Tartışmalar sonucunda KESK ve BDP önceki yıllardaolduğu gibi Tarlabaşı güzergahından yürümeye kararvererek yürüyüş güzergahı sorunu çözüldü.

Ancak oportünizmin Halk Cephesi’yle olan rekabetibitmedi.

İkinci tartışma konusu kürsüden devrimci yapılaradına okunacak metni kimin okuyacağı sorun oldu.Daha doğrusu “sorun”; metni Devrimci 1 Mayıs Plat-formu’na okutmamak üzerineydi.

Oportünizmin ve reformizmin yıllardır kürsülerdensarı sendikacıların konuşmasına, 1 Mayıslar’ın örgütlen-mesinde hiçbir emeği olmayan, kitlesi bulunmayan,alakasız kişilerin konuşmasına hiçbir itirazı olmamıştır.Kürsüyü kullanma hakkı Devrici 1 Mayıs Platformu’nunısrarlı mücadeleri ile kazanıldı, şimdi hepsi “ben konuşa-cağım” diyor.

Neden? Geçen sene siz konuştunuz diyorlar. Peki neden sen-

dikalara, odalara siz her sene konuşuyorsunuz, devrim-cilere daha fazla söz hakkı istiyoruz demiyorsunuz?

Demezler, diyemezler... Onların derdi Halk Cephe-si’dir. Kimin konuşup konuşmadığı umurlarında biledeğildir.

2001 yılında 1 Mayıs toplantılarında hapishanelerdeve dışarıda ölüm oruçları sürerken, her gün hapishanelerde

ve dışarıda şehitler verilirken ve düşmanın devrimcilerüzerinde kopkoyu bir sansür ve tecrit saldırısı sürerken, 1Mayıs’ta sorunu dile getirmek için bir kızı şehit düşmüş,bir kızı hala direnişte olan TAYAD’lı Ahmet Kulaksız’ında konuşmasını istedik. Sendikacıların ürkekliği, korkaklığıbir yana, itiraz önce oportünistlerden geldi. Hep birlikteAhmet Kulaksız’ın karşısına İHD’den bir kişinin konuşmasınıönerdiler. Düşmanın katliamlarının, saldırılarının, tecritin,sansürün onlar için hiçbir önemi yok. 19 Aralık’ta düşman20 hapishaneye saldırırken direnişte yoklardı. Ama opor-tünizm TAYAD’ın karşısına hem de düşmanın 19 Aralıkkatliamına zemin hazırlamasına hizmet eden, devrimcilereÖlüm Orucunu bırakın çağrısı yapan İHD’yi çıkarttılar.

Sonuçta tüm oportünistler birleşti ve TAYAD’ın kür-süden konuşmasını engellediler.

Oportünizmin 1 Mayıs’ta kürsüyü kullanma müca-delesi düşmana karşı değil, sendika ağalarına karşıdeğil, devrimcilere karşıydı.

Bu sene de aynı şeyi yaptılar. Tartışmalarda HalkCephesi Devrimci 1 Mayıs Platformu’nun metni oku-masında ısrar edince HDK içinde bulunan yapılar“çözüm” adına kendi kimliklerini de reddederek SevimBelli’nin konuşmasını önerdiler.

SOL bu kadar omurgasız, bu kadar kimliksiz, olamaz.Sevim Belli, kişiliği, düşünceleri, anlayışı ne olursaolsun sonuçta oradaki örgütlerden herhangi birini temsiledecek kişi değildir. Böyle bir öneriyi kabul edip etme-yeceği de belli değil.

Oportünist SOL kendi kimliği, kendi yarattığı birdeğeri olmadığı için devrimcilikle uzaktan yakındanilgisi kalmamış kişilere, panellerinde, toplantılarında,genel kurullarında söz hakkı vermiş, kendi adlarınaonları konuşturmuşlardır.

Oportünizmin Sevim Belli önerisi kabul edilmeyinceHalkevleri, Devrimci 1 Mayıs Platformu ve MücadeleBirliği birlikte okumaya karar verdi. Kürsüde korohalinde bildiri okundu.

Ama oportünizmin hazımsızlığı bitmedi. Bu seferde Şişli kolundaki yürüyüş sıralamasına itiraz ettiler.Neden hep siz, DİSK’in arkasından yürüyorsunuz. Sı-ralamayı kura çekerek belirleyelim.

Elbette kortej sıralamasının belirlenmesi için kurada çekilebilir. Çeşitli yöntemlere başvurulur. Fakat opor-tünizmin kura dayatması sadece devrimcileredir. Dev-rimcilerin dışındaki odalara, partilere, sendikalara birşey diyemiyor. Onlara kura çekelim demiyor. Onlarınarkasında yürümekte sorun görmüyor.

Çünkü oportünizm, onların kuyruğuna takılarak,onların gölgesinin altında devrimcilerle rekabete giriyor.Kendi kimliği, kendi politikaları yok.

Sonuç olarak; 1- Oportünizm köşe taşları olmayan SOL’dur. 2- Köşe taşları olmayan SOL çürümeye mahkumdur. 3- SOL’da oportünizme karşı kesintisiz mücadele

edeceğiz.

9

13 Mayıs2012

Yürüyüş

Sayı: 316

Page 10: Yürüyüs 316

Ülkemizin dört bir yanında 6 Ma-yıs 1972'de idam edilen Yusuf Aslan,Deniz Gezmiş ve Hüseyin İnan, idamedilişlerinin 40. yılında On binlercekişi tarafından anıldı.

Yapılan anmalarda ve çeşitli et-kinliklerde öne çıkan en temel yanbirincisi; dönemin mücadelesine dam-gasını vuran "Bağımsız Tür-kiye" ve "anti-emperyalizm"oldu.

İkincisi; onların idam seh-pasına giderken dahi son an-larına kadar inançlarına sahipçıkmaları, düşman karşısındabaşeğmezlikleri oldu.

Üçüncüsü, "Denizler’inhalk ve vatan sevgisi, feda-karlıkları, halk ve vatan içinkendilerini feda etmeleri" vur-gusu öne çıktı.

40 yıl geçmesine rağmenDenizler’in, Mahirler’in, İb-rahimler’in halk nezdinde unu-tulmamasındaki en temel yan-lardır bunlar.

Halk onların devrimcilik-lerinden en doğru mesajı al-mıştır ve onun içindir ki halkıngönlünde taht kurmuşlardır.

Denizler’in anmalarındayukarıda halkın en samimiduygularının yanında öne çı-kan dördüncü bir yan daha vardı:TAKİYECİLİK!..

Denizler’in anmalarında öne çıkanen temel yanlardan birisi de onlarınmiraslarını sürdürdüklerini söyleyensoldaki TAKİYECİLİKTİ.

Takiye; kelime anlamıyla siyasigörüşünü gizlemek demektir. Taki-yecilik dincilerle özdeşleşmiş bir po-litikadır. Ancak bu tarz bugün soldada hakim bir kültür halini almıştır.

Denizler’in düşünceleri açık venetti.

Ülkemiz emperyalizme, ekono-mik, politik, askeri olarak bağımlı

bir ülkeydi. Bundan dolayı mücade-lelerinin temelinde Tam BağımsızTürkiye vardı. Baş düşman Ameri-ka idi. 6. Filo eylemleri bunun ensimgesel olanlarıydı.

Denizler; Tam Bağımsız Türki-ye'nin Sosyalist bir Türkiye olmasınıistiyorlardı. İstedikleri Tam Bağımsız

Türkiye'nin silahlı mücadeleyle ger-çekleşecek bir devrimle kurulacağınainanıyorlardı.

Denizler bu düşünceleri doğrul-tusunda örgütlendiler ve gerilla mü-cadelesini başlattılar. 12 Mart dar-besine karşı geri çekilmediler, savaşısürdürdüler ve bu savaş içinde tutsakdüştüler. Tutsaklıklarında inançlarınısonuna kadar savundukları için idamedildiler.

Şimdi dönüp bakalım: Denizler’inmiraslarını sürdürdüklerini söyleyentüm sol örgütlere.

Bugün sol ve Kürt Milliyetçileri

"Tam Bağımsız Türkiye" sloganını"ulusalcı", "şovenist", "milliyetçi"bir slogan olarak değerlendiriyor.Bağımsızlık kavramını ağzına al-maktan korkuyor.

Halk Cephesi Bağımsız Türkiyekonseri düzenlediği için "ulusalcı"olarak değerlendiriliyor.

Soruyoruz; Tam BağımsızTürkiye diyemiyorsanız, TamBağımsız Türkiye şiarıyla döne-me damgasını vuran Denizler'ianmak, Denizler'in mirasını sür-dürdüğünü iddia etmek takiyedeğilse nedir?

Denizler'in en temel slogan-larından birisi "Kahrolsun Ame-rikan Emperyalizmi"dir. Soru-yoruz Denizler'in mirasını sür-dürdüklerini iddia eden Sol'a;Anti-emperyalist mücadeleninneresindesiniz? Ülkemizin dörtbiryanı Amerika'nın ve NA-TO'nun üsleriyle dolu. Emper-yalizmin savaş karargahı halinegetirildi. Kürecik'e Füze kalkanıyeni yapıldı.

Füze kalkanına karşı ne yap-tınız. Bugüne kadar anti-emper-yalist hangi kampanyayı örgüt-lediniz?

Halk Cephesi ve Liseli Dev-rimci Gençlik Kürecik'teki füze

kalkanına karşı aylarca süren kam-panya yaptı. Anadolu'nun dörtbir ya-nında çadırlar kuruldu. Onlarca kezpolis saldırdı. Yüzlerce gözaltı oldu.Tutuklanan Dev-Genç’liler var.

Denizler’in mirasını kimseye bı-rakmayan EMEP'in gazetesi Evrensel,burjuva basının yer verdiği kadarhaber dahi yapmadı. Bu mu sizinDenizler'in mirasına sahip çıkma-nız?

Denizler'in anmasını yaparken"Tam Bağımsız Türkiye" sloganı at-mak takiye değilse nedir?

Gerek EMEP'in organize ettiği

Bağımsız Türkiye, DenizleriAnmak ve Sol'da Takiyecilik!

110

Yürüyüş

13 Mayıs2012

Sayı: 316

Page 11: Yürüyüs 316

anmalarda, gerekse Halkların De-mokratik Kongresi (HDK) içinde yeralan solun ortak yaptığı anmalardaDenizler'in bayrağının 40 yıldır yeredüşürülmediği söylendi.

Soruyoruz; Denizler'in neyine sa-hip çıkıyorsunuz. 40 yıldır Denizler’inneyini yaşattınız?

"Denizler’in yoldaşıyız" diye or-talıkta boy gösteren EMEP'lilere so-ruyoruz; 1974 affıyla hapishanedençıktıktan sonra ilk iş olarak Denizler'inmücadele anlayışını "sol"culuk, "ma-ceracılık" diye suçlayarak inkar eden,mahkum eden siz değil misiniz?

Denizler, halk savaşını, silahlımücadeleyi savunuyorlardı, Deniz-ler’den sonra siz hangi devrim stra-tejisini savundunuz?

EMEP'lilerin 40 yıllık tarihi De-nizler’in bayrağını dalgalandırmakolmamıştır. Denizleri inkar etmişlerancak onların Türkiye halklarındakazandıkları prestiji kullanmak içintakiyecilik yapmışlardır.

EMEP'te ne ideolojik, ne politik,ne de pratik zerresi yoktur. EMEP'in40 yıllık tarihi Denizleri inkar veideolojik pratik olarak bir uçtan biruca savrulmak olmuştur. Fakat bütünbu dönemlerde de Denizleri kullan-mak için takiye yapmaktan geri dur-mamışlardır.

Türkiye halklarının gönlünde nasılböyle taht kurmuştur Denizler? Ken-dinize dönüp bakıyor musunuz hiç,halkın gönlündeki yeriniz nedir?

Denizler son nefeslerine kadarinançlarını savundular. Halk, onuniçin unutmuyor onları.

Siz ne yaptınız? Tarihiniz boyuncaDenizler’in direniş çizgisine sahipçıkan bir politika izlediniz mi?

Denizler gibi davaları, inançları,idealleri için canını veren, direnişdestanları yaratan devrimcilere nedediniz siz? "Ölü seviciler", "ölümükutsamak" diyenlerden değil misiniz?

Devrimciler kanlarıyla inançlarınıduvarlara yazarken "küçük burjuvasolculuğu" diye küçümserken, hücrehücre ölenlere ölümü kutsamak der-ken Denizler'in darağacındaki tavrınaövgüler dizmek takiyecilik değilse

nedir?

Denizler’in prestijini kullanmaktabaşı çeken EMEP, bu konuda bir debaşkasını suçluyor. 6 Mayıs tarihliEvrensel'in baş yazısında İhsan Ça-ralan şöyle diyor: "6 Mayıs" dendi-ğinde onunla aynı madalyonun ötekiyüzü olarak gündeme gelen "68 mü-cadelesi" o dönem ve o günkü mü-cadelenin karakterine ve bugün omücadeleden öğrenileceklere gelin-diğinde aynı şeyleri söylemek ola-naksız. Çünkü bazı siyasi çevreler,bu dönemi, sevabıyla, günahıyla birkuşağın devrimci eyleminin ötesindebugün de yinelenmesi gereken, "dev-rimci mücadelenin zaferler dönemi"ilan ederek, geçmiş 40 yılın birikimiışığında bir eleştiriye tabi tutup, olupbitenden ders çıkarma yerine, "dö-nemi", "eylem biçimini" ve o gençkuşağı efsaneleştirerek, kendi geri-liklerine, bugünün sorunları karşısındaçözümsüzlüklerine, fraksiyonculuk-larına, "kutsal" bir dayanak oluştur-maya yönelmişlerdir. Ve bu döneminkutsanması çerçevesinde bu çevreler,gençlik içinde dönemin öne çıkan li-derlerinin popülerliğini de istismarederek, 6 Mayıs'ı anmayı da bir rantsağlama faaliyetine indirgemektedirler.

Evet, Denizler üzerinden Sol'unbir rant yarışı içinde olduğu kesindir.Ancak onların başını çeken EMEP'tenbaşkası değildir.

Eğer bugün Denizlere ait hiç birdeğeri taşımıyorsanız başkasını "is-tismarcılık"la, "rant sağlamak"la suç-lamak takiyecilik değilse nedir?

Çaralan'a göre inkarcılığın adı"ders çıkarmak" olmuştur. '70'lerinmücadelesini de sadece "bir kuşağındevrimci eylemi" olarak değerlen-diriyor. O eylemi de inkar ettiğinizegöre, siz Denizler’in hangi miraınısahipleniyorsunuz?

70'lerin mücadelesini “genç birkuşağın devrimci eylemi” olarak gö-rünce Tam Bağımsız Türkiye demeyegerek yok. Emperyalizme karşı sa-vaşmaya, anti-emperyalist mücade-leye de gerek yok. Çünkü, emper-yalizm de artık eski emperyalizmdeğil. Emek Partisi’nin 40 yıldan çı-karttığı dersler var.(!)

Nedir bu dersler?

AKILLI SOLCULUK!

Akıllı solculukta Denizler gibidarağaçlarında inançlarını sahiplen-mek yoktur. Yaşam kutsaldır.

Hapishanelerde direnmek yoktur.19 Aralık'ta 20 hapishanede devrim-ciler barikat kurup direnirken,EMEP'liler gibi ellerini havaya kal-dırıp teslim olmak vardır. Çünküakıllı solculukta hiçbir şey için ölmeyedeğmez. En kutsal olan "yaşamak"tır.

Akıllı solculukta Denizler gibifaşizme karşı illegal örgütlenme, si-lahlı mücadele yoktur; yasal particilikvardır. Oligarşinin parlamentosunamilletvekili göndermek büyük "za-fer"dir.

Akıllı solcu EMEP'liler Denizler'isahiplenmenin de yolunu bulmuşlar.Diğerlerinin "istismarcılık"la, De-nizlerin anmasını "rant sağlamak"lasuçlayıp kendilerini Denizler'in sahibigöstermek.

Kürt Milliyetçiliği Denizler'inMahirler'in mirasını sürdüremez!

Takiyecilik islamcılardan sonraKürt Milliyetçi Hareketle özdeşleşenbir politikadır.

Kürt Milliyetçi Hareketi de De-nizler'in, Mahirler'in, İbolar'ın gerçekmirasını sürdürenin kendileri oldu-ğunu söylüyor.

Kürt Milliyetçi Hareketin tarihisol adına her türlü olumsuzluklarıbarındıran bir tarihtir. Asla Mahirler'in,Denizler'in, İbolar'ın temsilcisi ola-mazlar.

Kürt Milliyetçi Hareketi silahlımücadeleye başvurmalarının dışındaonların hiçbir devrimci özelliğini ta-şımamaktadır.

Mahirler'in silahlı mücadele an-layışıyla Kürt Milliyetçi Hareketinsilahlı mücadele anlayışı arasındabir benzerlik yoktur.

Mahirler, Denizler, İbolar silahlımücadeleyi devrimi gerçekleştirmeninstratejisi olarak görmüşlerdir. Kürtmilliyetçi hareket birincisi, başlangıçtasosyalist ideolojiden etkilenmeklebirlikte 90'lı yılların başında sosya-lizmi inkar etmiş, sosyalizmin de-

111

13 Mayıs2012

Yürüyüş

Sayı: 316

Page 12: Yürüyüs 316

ğerlerini söküp atmıştır. AbdullahÖcalan, İmralı savunmalarıyla da ta-mamen "mahkum" etmiştir.

Kürt Milliyetçi Hareketi varlığınısilahlı gerilla savaşa borçlu olmasınarağmen silahın da "miadını doldur-duğunu" açıklamıştır.

Bugün sürdürdüğü silahlı müca-deleyi de oligarşiyi uzlaşma masasınaçekmek için kullanmaktadır.

Mahirler, Denizler, İbolar anti-emperyalisttir. Kürt Milliyetçi Harekethiçbir zaman emperyalizme karşı ol-mamıştır. Nitekim bugün Kürt soru-nunun çözümünü Amerika'da ara-maktadır. Emperyalizmin değiştiğinive halkları demokratikleştirdiğini,özgürleştirdiğini savunmaktadır.

Kürt Milliyetçi Hareket'in Deniz-

ler'in, Mahirler'in gerçek mirasınıbiz yaşatıyoruz demesi takiyecilikdeğilse nedir?

Mahirlerin, 40 yıl sonra da dil-lerden düşmeyen sloganı “KURTU-LUŞA KADAR SAVAŞ!”TIR.HDK'nın yaptığı anmalara bakıyoruzKurtuluşa Kadar Savaş değil, oli-garşiyle "barış" sloganları atılıyor...

Sonuç olarak, bugün ülkemizindört bir yanında binlerce kişi Deniz-ler’in anmasında, 350 bin kişi Ma-hirler için yapılan "Bağımsız TürkiyeOnların Türküsü" konserinde TamBağımsız Türkiye, Kahrolsun Ame-rikan Emperyalizmi sloganı atıyorsabu, Mahirler'in, Denizler'in İbolar’ınanti-emperyalist mücadele anlayış-larının, devrimci değerleri sahiplen-melerinin, inançları, idealleri uğruna

kahramanca kendilerini feda etme-lerinin halktaki karşılığıdır.

Denizler anmasında ortaya çıkanSol'un yaptığı ise;

TAKKİYECİLİKTİR

Biz, THKP-C'nin ideolojik, politikdevamcısı olarak Türkiye devrimikonusunda Denizler'den farklı birdevrim staratejisini savunuyoruz. Bukonuda THKO'ya ve TKP-ML'yeyönelik eleştirilerimiz nettir. Ancakonların devrim iddiaları, BağımsızTürkiye özlemleri, sosyalizm inanç-ları, vatanı ve halkı için kendilerinifeda etmelerini devrim mücadelesindeyaşatan biziz.

Şehitliklerinin 40. yılında Deniz-ler’i saygıyla anıyoruz.

Denizler’in idamından, Mahirler’in Kızıldere’de, İbo-lar’ın işkencede katledilmesinin baş sorumlularından dö-nemin Balyozcu Başbakanı Nihat Erim’in 12 Mart 1972tarihli gunlukteki satırlar: “Cumhurbaşkanı'na dungittim. İdamlar konusunu açtım. Şöyle dedim: ‘Bu işyanlış oldu. Millet Meclisi Başkanı işi aceleye getirdi.Halbuki ben butun idam istekli davaların sonu alınsın,kaç idamın Yargıtay'da kesinleşeceği belli olsun. Par-lamento ondan sonra tasdik işini ele alsın istiyordum.30 kişi için kesinleşirse, hepsi asılamaz. Memleketimezbahaya mı çevireceğiz? Şimdi bu uçu asılırsa, belkiarkadan gelecek daha ağır suçlulara acıma duyacak.Halk bu kadar çok idamdan acıma duyar. Şimdi bu işiSenato'da yavaşlatalım.”

Niyet çok açık; uç kişi yetmez, daha fazlasını asmakiçin bekleyelim diyor Balyozcu Başbakan.

Kızıldere İtirafı: “Sağ

Kalanlar da Ölduruldu”

Başbakanlığı döneminde gerçekleşen katliamlardanolan Kızıldere katliamına ilişkin, 31 Mart 1972 tarihligunluğune şu satırları yazmış: “Akşam saat 18'deTağmaç (Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç-B.N.) telefon etti. Hepsi ölu olarak ele geçmiş. Saat16.30'da nasihatin etkisi olmadığını ve devamlı bomba,silah attıklarını görunce jandarma da ateş açmış. Eve

girmişler, İngilizler’iölu bulmuşlar, öteki-lerden sağ kalanlarıöldurmuşler.”

Balyozcu BaşbakanNihat Erim DevrimciSol tarafından ceza-landırıldı!

Devrimci Sol’un,1980 yazında gerçek-leştirdiğ i “İşkencelereve Faşist Teröre Karşı Mucadele” kampanyasındakihedeflerinden biri oldu. Gazetelere “Erim ölduruldu”manşetleri yansırken, ustlenme bildirisinde, Erim’insuçları sayıldıktan sonra, şöyle deniliyordu: “O 12Mart döneminin eli kanlı bir işkencecisidir. Bugun deDemireller’in, Turkeşler’in kanlı katliam planlarınınsadık bir destekçisidir.

Oligarşinin ust duzey faşist kadrolarından biridir.Demirel’in kumandanlığındaki... Çorum, Amasya,Ordu, Sivas vs. katliam planlarını... 12 Mart döneminineli kanlı bir işkencecisinin şahsında tum işkencecileriprotesto etmek için, Nihat ERİM’i cezalandırdık.Faşist katliamlara, işkencelere karşı tek çare halkınörgutlu gucuyle birleşmiş devrimci şiddettir.”

Balyozcu Başbakan NihatErim’den İdamlara

İlişkin İtiraflar

12

Yürüyüş

13 Mayıs2012

Sayı: 316

Page 13: Yürüyüs 316

Taraf gazetesinin yazarı HalilBerktay, 1 Mayıs 1977'de 34 insanı-mızın kontrgerilla saldırısıyla katle-dilmesiyle ilgili, kontrgerillayı aklamaçabasıyla solu hedef gösteren açık-lamalarda bulundu.

Bu açıklamasıyla Berktay, katliamıalçakça devrimcilerin üzerine yık-maya çalıştı. Şöyle diyor Berktay;

"TKP ve DİSK, Maocuları Tak-sim'e sokmama kararı almıştı. Mao-cular barikata tosladı, ateş açıldı,izdiham oldu. Otel ve sular idaresiçatısından ateş açıldığı palavradır.Polis araçlarından da ateş açılmadı.Sol kendi rezaletinden bir mağdu-riyet yarattı."

Katliamdan 35 yıl sonra yapılanbu açıklamalar niye yapıldı, yaptırıldı?

Bunun için ilk önce Halil Berk-tay'ın kimliğine bakmak lazım; HalilBerktay, 80'lerin sonuna kadar birAydınlıkçıydı. Yani devrimcileri ihbareden muhbir bir örgütlenmenin için-deydi. 80'lerin sonlarında ise Aydın-lık'tan ayrıldı. Şimdi, Fethullahçılar’ınsözcülüğünü yapan Taraf gazetesindeyazıyor.

Taraf gazetesi, Fethullahçılar’ınyalakalığını yapan, eski solcu dö-neklerin yer aldığı ve onlar aracılığıyladevrimcilere karşı düşmanlık yapankontrgerilla kaynaklı haberlerin ga-zetesidir.

AKP iktidarı, kontrgerilla devle-tinin halka ve devrimcilere karşı bu-güne kadar yaptığı katliamlarrını bu

şekilde aklamak istiyor.

Ancak boşunadır. Her şey açık-tadır. 1 Mayıs 1977 katliamının kiminyaptığı sır değildir. 1 Mayıs 1977katliamı, kimin yaptığından, nasılyapıldığına ve neden yapıldığına ka-dar her yanıyla açık olan, devletinörgütlediği bir kontrgerilla katliamıdır.Tıpkı Maraş, Sivas, Çorum, Gazikatliamları gibi.

Devlet, Halil Berktay’ın bugünyaptığını 1 Mayıs 1977’den beri bur-juva basın ve islamcı basın aracılığıylayapmaktaydı. Özellikle Amerikanuşağı Fethullahçıların Zaman gazetesigerek devletin kontrgerilla katliam-larında olsun gerekse devrimcilereyönelik kontra haberlerde devletinpsikolojik savaş aracı olarak kulla-nılmaktadır. Çünkü Amerikan bes-lemesi Fethullahçıların asıl göreviodur. Komünizm düşmanlığı... Fet-hullahçılar, Amerika’nın Komünizminyayılmasına karşı oluşturduğu “yeşilkuşak” projesinin ürünüdür.

Kontrgerillanın devrimcilere yö-nelik tüm psikolojik saldırılarınınZaman gazetesinden yapılıyor olmasıbundandır.

Ancak herşeye rağmen devletindinci, faşist ve burjuva medyayladevrimcilere yönelik yaptığı saldırı-ların bu güne kadar halk nezdindehiçbir inandırıcılığı olmamıştır.

Onun için bugün Zaman gazetesiadına eski solcu döneklerin ağırlıktayer aldığı Taraf gazetesi Zaman’ın

sözcülüğünü yapmaktadır.

Taraf gazetesi de “Profesör Ta-rihçi” sıfatıyla “bilim adamı” diyetanıtılan eski bir ‘solcu’ Halil Berktayile halkı inandırmaya çalışmaktadır.

Birincisi, Halil Berktay eski deolsa “solcu” değildir. Sol cephe içindeprovakatör, ajan, muhbir olarak tes-cillenmiş Aydınlıkçı’lardandır. Ay-dınlıkçıların tarihi devrimci düşman-lığı olmuştur. Halil Berktay Aydın-lıkçılar’ın döneğidir. Türkiye Sol’uadına asla konuşamaz.

Devlet, katliamcılığını eski dö-neklerle, hainlerle aklamaya çalış-maktadır. Halil Berktay gibi eski ih-barcısı, şimdi de iktidara yaranmakiçin devletin kontrgerilla katliamlarınıaklamaya soyunmuştur. İktidar ya-lakalarının bu çabası boşunadır. Dö-nek, ihbarcı ve alçaklar bugüne kadarbu 'itiraflarla' kimseyi inandıramadı.Bundan sonra da başaramayacaklar.

2012 1 Mayısı’nda Taksim'de "1Mayıs 1977'nin Katilleri Cezalandı-rılsın" talebini haykıran yüzbinler,bu çabanın başarılı olmadığının enaçık kanıtıdır.

Ne Halil Berktay gibi alçaklar,ne de davaların zaman aşımıyla üs-tünün kapatılması gerçek suçlularıncezalandırılmasını engelleyemeyecek.Er ya da geç katliamcılardan hesapsorulacak ve yüzbinlerin alanlardahaykırdığı adalet talebi mutlaka ger-çekleşecektir.

1 Mayıs 1977’nin Katili Devlettir!Halil Berktay Gibi Muhbir Aydınlıkçı ArtığıylaKontrgerilla Devletini Aklayamazsınız!

Şehitlerimizi UnutmayacakUnutturmayağız

TAYAD’lı Aileler, 6 Mayıs günü Elazığ’da bu-lanan şehit mezarlarını ve şehit ailelerini ziyaret etti.Gülmez Mezarlığı’nda bulunan Nihat Kaya, MazlumGüder, Ahmet Güder, Erkan Akçalı, Hasan Aktaş, Adil

Can, Güler Zere, Çetin Gençdoğan ve Mehmet Baş-bağ’ın mezarları ziyaret edildi. Şehitlerimizin mezarlarıtek tek yıkandıktan sonra karanfiller bırakıldı. Ayrıcaşehit ailelerimizden Adalet Yıldırım, Asuman Koç,Güler Zere, Haydar Başbağ, Mehmet Başbağ ve EylemYıldız’ın aileleri ziyaret edilerek, karanfiller götürül-dü.

13

13 Mayıs2012

Yürüyüş

Sayı: 316

Page 14: Yürüyüs 316

1 Mayıs 1977 katliamına ilişkin yargılamayı yapanII. Ağır ceza mahkemesinin savcısı Çetin Yetkin, HalilBerktay’ın, katliama ilişkin yaptığı çarpıtmaların ardındanşu açıklamalarda bulundu:

“Yüzlerce delil ve emare arasında aklıma ilk gelengörevli jandarma personelinin dosyadaki ifadeleri. JandarmaÜsteğmen Abdullah Erim ve Astsubay Mehmet Çağlar,Sular İdaresi'nden ateş açan kişilerin çarpışarak ele geçi-rildiğini ve Emniyet 1. Şube'ye teslim edildiğini söylüyor.Dönemin 1. Şube Müdürü Mete Altan böyle bir şey ol-madığını söylüyor. Oysaki karakollarda görevli birkaçpolis, jandarmanın ifadesini doğrulayan ifade veriyor."

"Soruşturmayı yürüten Toplum Suçları Bürosu SavcısıMuhittin Cenkdağ, ABD'li bir grubun Türkiye'ye gelişinedikkat çekti. Cenkdağ, meydana ateş edilen noktalardanbiri olan Intercontinental Oteli'ne o gün için müşterialınmaması emrinin verildiğini ancak olaydan önce ha-valimanına gelen ABD'li bir grubun ateş açılan katayerleştirildiğini birkaç defa dile getirdi. O grup tedbirerağmen otele yerleştiriliyor ve olay biter bitmez oradanayrılıp ülkeyi terk ediyor."

"Bir de Kazancı Yokuşu'nun başında torba içindebulanan patlayıcı maddeler var. Bu maddeler adli emanetealındı. Bunun adli emanete alındığına dair makbuzuben gördüm. Ancak, bu bombalar adli emanettenkayboldu. Adli emanetten bir delilin yok olması çokvahimdir. Bu olay çok daha büyük olacaktı. O bombalarkalabalığa atılacaktı. Ama o ilk anda bu bombalarıtaşıyan ya kaçtı ya yaralandı ya da öldü. O zaman birsürü sol grup vardı. Bunlar birbirleriyle çekişirdi amaböyle büyük bir organizasyonu bu grupların yapmasımümkün değildi. Ayrıca telsiz konuşmalarının çözümü

de vardı dosyada. Mesela panzer şoförü ile amirinin ko-nuşması... Amiri, panzeri halkın üzerine sürmesiniistiyor, şoför ise insanlar ezilir diyerek karşı çıkıyorama amir ısrar ediyor

"Ben mahkeme aşamasına kadar tüm dosyayı ince-lemekle görevliydim. Tek tek inceleyince bir sürü ek-siklikler ortaya çıkıyordu. Ekspertiz raporu alınmamıştı.Kaç kişinin yaralandığı, yaralananların nasıl ve neşekilde yaralandıkları, sonraki durumları tespit edilme-mişti. Sadece ölüler vardı elimizde. Tabancayla vurulmuşadam. Ne otopsi yapıldı, ne de bir tespit. Sanıklarüzerinde yakalanmış tabancalar var. Bu adam hangi ta-bancayla vurulmuş bakılmadı. Mermiler elde edildi, ta-bancalar ve boş kovanlar bulundu. Ama, balistik raporuyapılmadı. O kovanlar bu silahtan çıktı mı çıkmadı mıona da bakılmadı."

"Olay öncesinde, sırasında ve sonrasında çekilen fo-toğraflar ve filmler incelenmedi. Silahla ateş ederkenfotoğrafları çekilen ve yüzleri açıkça görülen kişilerinfotoğrafları polis arşivlerinde bulunanlarla karşılaştırıl-madı, kim oldukları araştırılmadı. Ben kendim bir kısımfotoğrafları toparlamıştım. Fotoğrafların arkasını mü-hürleyip mahkemeye verdim. Fotoğrafların büyütülüpyüzlerinin ve ellerindekilerin belirlenmesi için AdliTıp'a gönderildi. Sadece bir yazı geldi. O fotoğraflarsonra ortadan kayboldu. Ben incelediğimde oldukçakalın olan dosyanın sıkıyönetim mahkemesinde küçül-düğünü biliyorum. İddianame de hiçbir soruşturma ya-pılmadan hazırlandı. Dava açılan sanıklar olayın 2. de-recede failleriydi. Kaçışan insanlar sanıktı. Gerçekfaillerin Allah'a havale edildiği de iddianamede yazıyorduzaten."

Halk GeleneklerimiziYaşatacağız

Doğançay Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, 5Nisan günü Doğançay’da düzenlediği programla TahtacıAlevilerinin kültürü olan yardımlaşma ve dayanışmayısimgeleyen “Hıdırellez”i Doğançay halkıyla birliktekutladı. Doğançay’ın gençleriyle yaşlısıyla birlikte hazırlıkyapıldı. Alan yıkandı, pankartlar asıldı, aydınlatma sorunuçözüldü ve sandalyeler dizildi. Alana “Birlik ve Dayanışmayıİstemek Demokratik Hakkımızdır, Engellenemez” ve“Uyuşturucuya, Fuhuşa ve Yozlaşmaya Hayır!” pankartlarıasıldı.

Program, Doğançay halkından Yusuf Özçelik’inyaptığı konuşmayla başladı. Konuşmasında yardımlaşmave dayanışmanın önemini, düzenin halkı değerlerindenkoparıp yozlaştırarak halkı bireycileştirmeye çalıştığını,

örgütsüz bir halk yaratılmak istendiğini, halkın da bu sal-dırıya dayanışmayı ve yardımlaşmayı daha fazla büyüterek,daha fazla örgütlenerek karşılık vermesi gerektiğini anlattı.Deniz Gezmiş ve yoldaşlarının idam edilmesinden sözederek, saygı duruşu çağrısında bulundu.

Ardından da halk ozanı Murt Sincer deyişler vetürküler söyledi. Grup Günışığı’nın söylediği şarkılarlahalaylar çekildi. Oyun havaları oynandı. Doğançay ozanıolan Ahmet Özçelik ve son olarak Muharrem Özçeliktürkülerini söylediler. Dağıtılan pilavlar yendi. Programsürerken ateş yakıldı, yediden yetmişe Doğançay halkıdilek tutup yakılan ateşin üstünden atladı. Program devamederken, “Mahir Hüseyin Ulaş Kurtuluşa Kadar Savaş”ve “Devrim Şehitleri Ölümsüzdür” sloganları atıldı.Yapılan kutlamaya 120 kişi katıldı.

Doğançay halkı geleneklerine uygun olarak mezarlıkziyaretinde bulundu. Mezar başlarında sofra açıldı.Dernek çalışanları da açılan sofraları ziyaret etti.

1 Mayıs 1977 Katliamının Davasının EskiSavcısının Davaya İlişkin Anlatımı

14

Yürüyüş

13 Mayıs2012

Sayı: 316

Page 15: Yürüyüs 316

Amerikan Conisinden vesikalıAKP’nin polisleri, 8 ve 9 Mayıs gün-leri sabaha karşı Türkiye’nin 13 ilindeHalk Cephelilere yönelik baskın dü-zenledi. Toplam 91 Halk Cepheligözaltına alındı. İstanbul, Ankara,Adana, Mersin, Hatay, Konya, İzmit,Sakarya, Dersim, Erzincan, Eskişehir,Kütahya ve Samsun illerinde terörestiren Siyasi Şube polisleri bir çokdernek, ev ve kültür merkezini talanettiler.

Bağımsız Türkiye kavgasının bü-yütülmesini hazmedemeyen emper-yalizmin işbirlikçisi-uşağı AKP, yinegece yarısı saldırdı kurumlarımıza...İstanbul’da Gençlik Federasyonu,Gazi Özgürlükler Derneği; Ankara’daAnkara Gençlik Derneği, İvme DergisiAnkara Bürosu; Adana’da ŞakirpaşaÖzgürlükler Derneği; Hatay’da UmutVeren Asi gazetesi ve Hatay Özgür-lükler Derneği; Dersim’de DersimÖzgürlükler Derneği eş zamanlı olarak,işbirlikçi AKP’nin halk düşmanı pol-isleri tarafından basıldı.

İstanbul Okmeydanı’nda bulunanGençlik Federasyonu’na 9 Mayısgünü saat 03.20 civarlarında polisbaskını gerçekleşti. Saat 03.00’temahalleyi abluka altına alan polis,

yoğun yığınak yaptı.Uzun namlulu silah-larla mahallede gezenve Gençlik Federas-yonu’na gelen polis-ler, 2 saat boyuncabinaya girmeye ça-lıştı. Bu süre zarfındaDev-Genç’liler, Dev-Genç flamasını astık-ları Federasyon bina-sının camından halkayönelik konuşmalaryaparak AKP’nin iş-birlikçiliğini teşhir et-tiler. Dev-Genç’liler,kavgaya sevdalı,Umudu büyüten Cep-he’nin gençleri oldu-ğunu bir kez dahagösterdiler. “Ne Kavgamızdan, Ne

Vatan Sevdamızdan Vazgeçirebilir-ler!” dediler.

75 milyonun kalbi, onuru, namusuolan Dev-Genç’liler, 2 saat slogan-larıyla Okmeydanı’nı inlettiler. Halkdüşmanı AKP’nin polisleri, saat05.00’te koçbaşlarıyla, duvarları kı-rarak girdiler Federasyon binasına.

İçeride barikat ve sloganlarla kar-şılanan polisler, 9 Dev-Genç’liyi iş-kence yaparak gözaltına aldı. Fede-rasyon binasının zeminine, duvarla-rına kan bulaşacak kadar işkenceyaptı işbirlikçi polisler. Aç kurtlargibi saldırdılar.

“Yaşasın Dev-Genç, Yaşasın Dev-Gençliler”, “Kahrolsun Faşizm Ya-şasın Mücadelemiz” sloganlarıyladirenen Dev-Genç’liler; “...Gelenek-lerimizi ayak altına aldırmamak içindireniyoruz. Değerlerimize sahip çı-kıyoruz, direniyoruz… Halkımız siz-leri seviyoruz…” sözleriyle selamladıhalkımızı. Coşkulu ve gür sloganlarıile gözaltına alınan Dev-Genç’lilerinardından binada polis tarafından ara-ma yapıldı. Arama saat 09.00 civa-rında bitti. Polis binadan çıktıktansonra mahalleden çekildi.

Gençlik Federasyonu’ndan göz-

altına alınanların isimleri: Celal Ön-koyun, Özgür İsmailoğulları, SılaYerden, Doğan Taştan, Cem MuratYılmaz, Ferit Mutlu, Mahir Bektaş,Sevinç Bozdağ, Dilan Poyraz. AyrıcaNilay Keten de başka yerden gözaltınaalındı.

İstanbul’da Gazi Mahallesi’nde 8Mayıs’ta yapılan baskınlarda GökhanKesgin, Fatma Bulut, Hilal Tura, İlkerAltundal, Hasan Hüseyin Üçgül, Ah-met Ataş ve Şeref Özcan gözaltınaalındı.

Ankara Gençlik Derneği’ni debasan emperyalizmin uşakları, NazımYazırlı’yı gözaltına aldılar. AnkaraGençlik Derneği üyesi Bayram Dal-yan’ı da çalıştığı iş yerinden gözaltınaaldılar. Vatanımızı Conilere paspaseden işbirlikçi AKP’nin polisleriGençlik Derneği’ni bastıklarında,“Derneğinizi kapatacağız, mühürle-yeceğiz…” tehditlerinde bulundu.

İvme Dergisi Ankara Bürosu da,9 Mayıs sabah saat 06:00'da bürodakimse olmadığı sırada Ankara SiyasiŞube polisleri tarafından basıldı. Ka-pının kilidini değiştiren polis, CD’lerigasp etti. Barış Önal gözaltına alın-dı.

Dersim’de ise 8 Mayıs’ta, ÖzelHarekat polisleri tarafından Dersim

İşbirlikçi AKP’nin Korkusu: 14 İlde 91 Gözaltı!

BİZ DEV-GENÇ’LİLERYaşasın Tam Bağımsız

Türkiye Diye Haykırmaya

Parasız Eğitim İstemeye;

Amerika Defol Demeye;

Suriye'de Emperyalistİşgale Son Demeye;

Evimizi Yıkanın VillasınıYıkarız Demeye;

Haklar ve ÖzgürlüklerMücadelesini TümAnadolu’ya YaymayaDevam Edeceğiz!

15

13 Mayıs2012

Yürüyüş

Sayı: 316

Page 16: Yürüyüs 316

116

Yürüyüş

13 Mayıs2012

Sayı: 316

Özgürlükler Derneği’nin kapısı kı-rılarak yapılan baskında Müslüm Gö-nül işkenceyle gözaltına alındı. Ge-cenin karanlığında gelen Özel Harekatpolisleri, hiç zaman kaybetmedenderneği arama adına talan ettiler. Bil-gisayarlara, Boran ve Haziran ya-yınlarından çıkan kitaplara, önlükve resimlere el koydular. Katiller sü-rüsü kendi aralarında yaptıkları ko-nuşmalarda ise, “Halk Cephesi adınane varsa alın” diyerek halk düşmanıolduklarını ortaya koydular.

4 saat sonra serbest bırakılanMüslüm Gönül, hastane gidiş gelişleride dahil olmak üzere işkence gördü.Dersim’de ayrıca, Dersim Üniversitesiöğrencisi Rıza Şahin ve Gönül KinemBozkurt yolda yürürlerken gözaltınaalındılar. Dersim Haklar DerneğiBaşkanı Derya Taşkıran da Elazığ’dagirdiği bir dükkanda gözaltına alındı.Atilla Öğeyik evi basılarak gözaltınaalınırken, gözaltına alınan diğer birisim de Cem Aslan oldu.

Erzurum’da Murat Çeçen,Erzincan’da da Metin BulutGözaltına Alındı.

8 Mayıs günü Hatay, Adana veMersin’de eş zamanlı yapılan ope-rasyonlarda Umut Veren Asi gazetesi,Hatay Özgürlükler Derneği, ŞakirpaşaÖzgürlükler Derneği, Mersin HaklarDerneği, Adana Gençlik Derneği vebazı evler basıldı. Baskınlarda MehmetBıldırcın, Kurtuluş Yıldız, GamzeTeke, Volkan Koyutürk, Güray Çe-tinkaya, Ramazan Akdağ, Arif Kartal,Menekşe Tosun, Niyazi Harnuboğlu,İbrahim Arslanhan, Selda Özçelik,Yılmaz Viraner, İbrahim Saygılı, SevgiŞah, Cem Tokucu, Sinan Beşiroğluve Volkan Baran gözaltına alındı.

Cihan Zereyak da İzmir’den göz-altına alındı.

Bahar Uçucu ve Sever Işık’ınevine baskın yapan polis, buralardabulunan ailelere işkence yaptı.

Adana, Mersin ve Hatay’da ya-pılan operasyonların nedeninin GrupYorum konseri düzenleme ve konserbileti satma olduğu öğrenildi. Tabiibu sunulan gerekçe; asıl neden iseTürkiye halklarının Bağımsız Türkiyeözleminin yarattığı gücün yıkılmakistenmesidir. Ama bu özlem Türki-ye’nin dört bir yanında büyüyor,daha da büyüyecek.

Sakarya’da Serdar Uzunel, DenizÖzşahin, Ali Asker Sed ve Eray Acaryazılama yaptıkları gerekçesiyle göz-altına alındılar. 4 Halk Cepheli ertesigün serbest bırakıldılar.

Eskişehir’de Burcu Akın, MustafaErdal Harman ve Sevil; Kütahya’daEzgi Özgün, Nuriye Gülmen; Sam-sun’da Demet Şahin; Antalya’danHatice Kalkan; Konya’dan Muham-met Burak Aykut, Büşra Kaya, ArdaKılıçarslan; İzmit’ten Asena Alpaslan,Nebahat Aygır, Yeliz Esmek, CemCoşkun, Hakan Yılmazöz, Selda veismini öğrenemediğimiz 6 kişi dahagözaltına alındı.

Halk CephesiHalk Cephesi, İstanbul Emniyet’i

önünde 9 Mayıs günü yapacağı ey-lemle baskınları protesto edeceğiniduyurdu. Eylem duyurusunda,

“Zavallılar! Saldırmaya devamedebilirsiniz. Biz ülkemizde azgıncauyguladığınız faşist terörünüzü vebuna karşı mücadele edenlere daya-tılan bedelleri bilerek girdik bu kav-gaya. Siz uşaklığınıza devam edin,biz onurlu, şerefli yaşamaya yemin-liyiz. Ayak bağınız olmaya, ezilentüm dünya halklarını sahiplenmeyedevam edeceğiz. Korkmalısınız! Kar-şınızda teslim olmamak uğruna ölümü

göze almış halklar var. Ya siz, tekbir tırnağınızın kanamasını göze ala-biliyor musunuz? On dakikalığınaolsun koruma ordunuz olmadan ka-rışabiliyor musunuz halkın arasına.İşte bu yüzden biz kazanacağız!”denildi.

Gençlik Federasyonu“Tüm Saldırılarınız Boşuna! Halkın

Örgütlü Gücünü Bitiremezsiniz!” baş-lıklı bir açıklama yapan Gençlik Fe-derasyonu, gözaltına alınanların derhalserbest bırakılmasını istedi. Açıkla-manın devamında, “Bu baskınlarınamacı bellidir. Bağımsız Türkiye Kon-seri’nde yüz binleri, 1 Mayıs’ta onbinleri toplayışımızın hazımsızlığıdır.Yıkımlara karşı örgütlülüğümüzü bü-yüttüğümüz için mahallerimizde bu-lunan derneklerimiz ve evlerimiz ba-sılmıştır. Korkularınızı büyüttüğümüziçin saldırıyorsunuz her defasında.Siz saldırdıkça biz mücadelemizedaha sıkı sarılıyoruz. Boşunadır busaldırınız. Gözaltına aldığınız her in-sanımız sizi korkutmaya yeter! Bizhalkız. Ne kadar gözaltına alıp, tu-tuklasanız da biz örgütlenmeye devamedeceğiz. Siz bir avuç sömürücülerbu halkın mücadelesini engelleyeme-ceksiniz.” denildi.

Grup Yorum-Sanat Cephesi13 Mayıs günü Antakya Doğuş

Okulları önünde Suriye halkıyla da-yanışmak için yapılacak Grup Yorumkonseri öncesinde Hatay’da yapılanpolis baskınlarının ardından Grup Yo-rum-Sanat Cephesi, “AKP Suriye Halkıile Dayanışmamızı Engellemeye Ça-lışıyor! Kahrolsun Amerika ve İşbir-likçileri!” başlıklı bir açıklama yaptı.

8 Mayıs tarihli yazılı açıklamada,“Ne Amerika ne AKP hiçbir güç Su-riye halkı ile dayanışmamızı engel-

Gazi Mahallesi Mersin Dersim

Page 17: Yürüyüs 316

117

13 Mayıs2012

Yürüyüş

Sayı: 316

leyemez. 13 Mayıs’ta Hatay-Antak-ya’da olacak ve Suriye’de emperya-lizm ve işbirlikçilerine karşı dire-nenlerin yanında olduğumuzu hay-kıracağız. Başta Arap halkımız olmaküzere 13 Mayıs’ta hedeflediğimizinçok daha üstünde bir kalabalık veçoşku yaratalım. Anlasınlar Suriyeve tüm dünya halkları ile dayanış-mamızı hiçbir güç engelleyemez.Tüm dinleyicilerimizi 13 Mayıs’taAntakya’da yapacağımız ‘Amerikave İşbirlikçileri Suriye’den Defol’konserine katılmaya, ellerinden gelenher türlü imkanı kullanarak konserintanıtımı için çalışmaları büyütmeyedavet ediyoruz” denildi.

Gazi Halk CephesiGazi Halk Cephesi, 8 Mayıs günü

Gazi Mahallesi’nde yürüyüş düzenledi.Gazi Özgürlükler Derneği önündetoplanan Cepheliler, “Gazi FaşizmeMezar Olacak”, “Kahrolsun FaşizmYaşasın Mücadelemiz”, “GözaltılarBaskılar Tutuklamalar Bizi Yıldıra-maz”, “Halkız Haklıyız Kazanacağız”sloganlarıyla polis saldırısına öfkelerinihaykırdılar. Yolu kapatarak Gazi Cem-evi’ne kadar yürüyen Cephelilere,Gazi halkı da destek verdi. Gazi Cem-evi önünde yapılan basın açıklama-sında, operasyonlarının nedenininAKP’nin 350 bin kişilik BağımsızTürkiye Konseri’ne, yüz binlerin biraraya geldiği 1 Mayıs’a, halka umuttaşıyan Cephe kortejine tahammül-süzlüğü olduğu belirtildi. 110 kişininkatıldığı eylem, Vatan Emniyet Mü-dürlüğü önünde yapılacak oturma ey-leminin çağrısıyla son buldu.

DHF‘lilerin de destek verdiği ey-leme, flamalarıyla gelen ESP, eylemdeflama taşınmayacağının söylenme-sinin üzerine, flamalarla katılacak-larını yoksa gideceklerini söyleyipyürüyüşe katılmadan gittiler.

Halkın Hukuk BürosuHalkın Hukuk Bürosu (HHB),

“AKP Korkuyor; Korktukça DahaÇok Saldırıyor” başlığıyla, 7 Mayısgünü yaşanan baskınların hemen ar-dından yaptığı ilk açıklamada, so-ruşturmanın gizli yürütüldüğünü, bu-nun da gözaltına alınan kişilerin hak-larının askıya alındığı, savunma hak-larının engellendiği anlamına geldiğinibildirdi.

HHB, Türkiye’nin 13 ilinde ya-pılan baskınların eş zamanlı olmasınınbaskının hukuki bir nedene değil,siyasi bir nedenle yapıldığını gös-terdiğini belirterek, “AKP iktidarıbilmelidir ki; nafile ‘Korkunun EceleFaydası Yoktur’” dedi.

Dersim Halk CephesiDersim Özgürlükler Derneği’nin

8 Mayıs’ta Özel Harekat polisleritarafından, kapısı koçbaşları ile kı-rılarak basılmasının ardından SanatSokağı’nda protesto eylemi yapıldı.Dersim Özgürlükler Derneği tara-fından yapılan, DHF ve Partizan’ında destek verdiği eylemde, “Der-neklerimizin basılması, çalışanları-mızın işkencelerle gözaltına alınma-ları, tutuklanmaları ilk değildir. Bi-liyoruz ki son da olmayacaktır. Çünküderneklerimizin neden basıldığını,insanlarımızın işkencelerle gözaltınaalınıp neden tutuklandıklarının bi-lincindeyiz. Düşüncelerimizden okadar çok korkan bir düşmanla şa-vaşıyoruz ki, bu korkuları her geçengün büyüyor. Meşru değiller ve buyüzden korkuyorlar. Sömürü düzen-lerini zulüm ile ayakta tutmaya çalı-şıyorlar. AKP iktidarının son süreçteazgınca kendinden olmayan tüm ke-simlere saldırması, devrimci demokratinsanları tutuklaması bundandır.”açıklamasında bulunuldu.

19 kişinin katıldığı eylem slo-ganlarla bitirilerek, Dersim Özgür-lükler Derneği’ne girildi ve baskınınardından dernekte durum tesbiti ya-pıldı.

Elimize ulaşan son bilgilere göreDersim’de gözaltına alınan 6 kişininhepsi de tutuklandı. Tutuklananlarınisimleri şöyle: Atilla Öğeyik, RızaŞahin, Gönül Bozkurt, Cem Aslan,Murat Çerez, Derya Taşkıran.

Ayrıca Dersim’de, 9 Mayıs günüGüzin Tolganın da gözaltına alınarakAdana’ya götürüldü.

Hatay GençlikDerneği Girişimi

13 Mayıs’ta Hatay’da düzenle-necek Grup Yorum konseri öncesindeyapılan baskınlarla ilgili olarak HatayGençlik Derneği Girişimi 9 Mayısgünü yazılı bir açıklama yaptı. Açık-lamada, “Hatay Özgürlükler Derneğive Umut Veren Asi gazetesi çalışan-larını gözaltına almanıza rağmen biz-ler hala buradayız. Sizlerin her türlüengellemelerinize rağmen çalışma-larımıza daha çok zaman ayırarakorada on binler olacağız.” denildi.

Mersin9 Mayıs’ta Mersin İHD ve KESK

Şubeleri Platformu, Mersin HaklarDerneği önünde eylem yaparak bas-kınları protesto ettiler. Eylemde yapılanaçıklamada, “Başka ülkelere demokrasidersleri veren siyasi iktidar kendi ül-kesinde demokratik anayasal haklaradahi tahammül edememekte, ezilenlerinüzerinde kılıcını sallamaktadır. Gözaltıve tutuklamalarla gözdağı vermekte,sindirerek susturmaya çalışmaktadır.Ancak bizler buna izin vermeyeceğiz.Aydınlar, yazarlar, devrimciler, insanhakları savunucuları, tüm toplumsalmuhalefet güçleri tutuklansa dahi der-

Hatay Bursa Ankara

Page 18: Yürüyüs 316

118

Yürüyüş

13 Mayıs2012

Sayı: 316

neklere, sendikalara, partilere sahipçıkacak, örgütlenme özgürlüğünü sa-vunmaya devam edeceğiz. Bu çerçe-vede gazetelere, derneklere yapılanbaskınları kınıyor, gözaltına alınanlarınderhal serbest bırakılmasını istiyoruz”denildi. Eyleme 35 kişi katıldı.

Trakya Halk Cephesi8 Mayıs’ta yapılan ve burjuva

basında “DHKP-C’ye Dev Operas-yon” manşetiyle duyurulan operas-yonlarla ilgili olarak Trakya HalkCephesi 9 Mayıs’ta yazılı bir açıklamayaptı. Açıklamada şu sözlere yer ve-rildi: “Örgütsüz milyonları örgütle-yerek korkularınızı daha da büyüt-meye devam edeceğiz. Bedeli neolursa olsun açlıktan, işsizlikten,yoksulluktan inlettiğiniz milyonları

örgütleyecek ve bir avuç asalağınsaltanatını yerle bir edeceğiz. Top-raklarında köleliği reva gördüğünüzmilyonlara er yada geç devrimi ar-mağan edeceğiz. Korkakça, alçakçasaldırmanız boşadır, kâr etmedi et-meyecek.”

Çanakkale GençlikDerneği Girişimi

Çanakkale Gençlik Derneği Gi-rişimi, Kordon Boyu’ndaki TruvaAtı’nın önünde eylem yaparak, ope-rasyonları protesto etti. 9 Mayıs’tayapılan eylemde,

“Baskınlar, faşist AKP iktidarınınbizden, halktan ne kadar korktuğununaçık bir ifadesidir. Bakırköy’de ya-ratılan halk denizinden, 1 Mayıs’taki

örgütlü gücümüzden korktular vepervasızca, acizce saldırdılar. Kor-kularını daha çok büyütecek, düşün-celerimizi değerlerimizi savunmayadevam edeceğiz.” denildi.

30 kişinin katıldığı eyleme DGH,SGD, EMEP, YDG ve Öğrenci Ko-lektifleri destek verdi.

Fransa Halk CephesiFransa Halk Cephesi, Türkiye’de

Halk Cephesi’ne yönelik yapılanpolis baskınlarıyla ilgili olarak yazılıbir açıklama yaptı. 9 Mayıs tarihliaçıklamada,

“Bu saldırılar boşunadır. Çünküörgütlü halk asla yenilmez. Yenidendoğarız, bire bin olur katlanarak ço-ğalırız, Bakırköy’de olduğu gibi,1 Mayıs’ta olduğu gibi” denildi.

Derneklerimizi veÖrgütlenme HakkımızıSavunmaya DevamEdeceğiz! BaskılarBizi Yıldıramaz!

Dersim Özgürlükler Derneğihakkında açılan davanın 26 Nisangünü görülen duruşmasında, der-neğin kapatılması kararı verildi.Kapatma gerekçesi olarak şunlarsıralandı:

Dernek bünyesinde yapılandemokratik eylemler, Dersim Öz-gürlükler Derneği Başkanı DeryaTaşkıran’ın 2010’daki gelenekselyaz kampı sırasında çekilmiş fo-toğrafları, 2010 yılının 1 Mayıspikniğinde çekilmiş fotoğraflar,Güler Zere’nin tahliyesinden sonraevinde çekilen fotoğraflar, gençlikkampanyasının yapıştırmaları, Ta-vır dergisi, TAYAD Bülteni, toplumezarlarla ilgili bir pankart vebildiri, DHKC şehidi Ali Yıldız’ın

gerilla kıyafetli fotoğrafı, “HalkŞavaşçımız Gerillamız Ali YıldızıO Çukurdan Çıkartacağız yazandöviz, Mahir Çayan’ın fotoğrafı,2011 tarihli Halk Cephesi takvimi,Feride Harman’ın, Şengül Ak-kurt’un, Sevgi Erdoğan’ın, FatmaKoyupınar’ın fotoğrafları, 1 Ma-yıs’ta tek tiplerin kullandığı kır-mızı fular, dernekte bulunan bazıkitaplar, şehidimiz Derya DevrimAğırman’ın bir fotoğrafı…

Dernek kapatılması için sayılangerekçeler bunlar. Fotoğraflar, ya-sal bildiri ve dergiler… DersimHalk Cephesi, 6 Mayıs’ta yaptığıyaptığı yazılı açıklamada, kararınasıl sebebinin örgütlü mücadeleninbüyümesi olduğunu belirterek,“Derneklerimizi kapatsalar da,bizi gözaltına alıp hukuksuzcatutuklasalar da, hatta sokak orta-sında korkakça sırtımızdan vur-salar da uzlaşmayacak, baş eğ-meyecek, yola gelmeyeceğiz”dedi.

Çanakkale Hatay Adana

Sabahın Erken SaatlerendeDerneklerden, İşyerlerindenve Evlerden Hukuksuz BirBiçimde Gözaltına AlınıpTutuklananların İsimleri

Dersim: Derya Taşkıran, Murat Çeçen,Rıza ŞahinCem Aslan, Gönül Bozkurt, Atilla Öğeyik.Eşkişehir:Sevil Sevimli, Ceren Cevahir, Seren Özçelik, Mustafa Erdal, KezibanYıldırım, Burcu Akın.Konya: Muhammet Burak Aykut.Mersin: Sevgi Şah, Cem Tokucu, VolkanBaran, Niyazi Harnupoğlu.Adana: Mehmet Bıldırcın,Güzin Tolga, Celal Önkoyun.Hatay: Selda Özçelik,İbrahim Arslanhan, Yılmaz Viraner.Ankara: Bayram Dalyan, Barış Önal, MetinBulut, Rıtvan Akbaş, Hatice Kalkan.Kütahya: Nuriye Gülmen, Ezgi Özgün.İstanbul: Eyüp Uzun, Şeref Özcan

Page 19: Yürüyüs 316

Oligarşi Kürt halkını katletmeyedevam ediyor. Her geçen gün birKürt köyüne bir ilçeye savaş uçaklarıtarafından bombalar yağdırılması ha-berlerini alıyoruz. Katliamcı devletkadını erkeği yaşlısı genciyle Kürthalkını sindirmek istiyor.

Halk Cepheliler, 6-7 Mayıs günleriKürt halkımızın üzerindeki baskı vetecritin kaldırılması talebiyle Okmey-danı Sibel Yalçın Parkı’nda 2 günlükaçlık grevi eylemi düzenledi.

6 Mayıs günü saat 10.00’da Ok-meydanı Sağlık Ocağı önünde toplananHalk Cepheliler, neden açlık greviyaptıklarına dair burada bir açıklamayaptılar. Yapılan açıklamada, “Dili ya-sak, kültürü yasak, kimliği yasak,ulusal hakları gasp edilmiş bir halkKürt halkımız. Onlarca yıldır inkâredildik. Katliamlarla yok edilmek is-tendik. Türkülerimiz yasaklandı. Di-limiz yasaklandı. Ancak Kürt halkıulusal haklarını savunmaktan, gaspedilen kendi kaderlerini tayin hakkıiçin mücadeleden asla vazgeçmedi.Baskı, zulüm, katliam politikalarıylaKürt halkını sindiremeyeceğini anlayanAKP İktidarı ‘Kürt sorununu ben çö-zeceğim’ diye çıktı halklarımızın kar-şısına. Zorla teslim alamadığı Kürthalkını yalanlarla, Osmanlı oyunlarıylakandırmak istiyorlardı. Kürt açılımlarıyapacak, Kürt halkının ulusal taleplerikarşılanacak, Kürt halkımızın çektiklerison bulacaktı” denildi.

Çözümün AKP’de değil, halklarınmücadelesinde olduğunu belirtenHalk Cepheliler, açıklamanın deva-mında şunları söylediler: “Ne AKPiktidarı ne de onun efendisi Amerikanemperyalizmi Kürt sorununa çözümüretemez. Şu çok iyi bilinmelidir ki;devletin ulusal sorun konusunda tamdemokrasi uygulama gücü yoktur.Çünkü ülkemiz Amerika'nın yeni-sömürgesidir ve gelmiş geçmiş tümiktidarlar, sadece Amerika'nın ülke-mizdeki temsilcisidirler.

Bu emperyalist boyunduruk altında,ulusal sorunda demokratik çözümlerbir devrim sorunudur. Kürt halkınınulusal haklarının kazanımı, ancak buemperyalist boyunduruğu parçalamaklamümkündür. Bu yüzden verilmesi ge-reken mücadele öncelikle anti-emper-yalist muhtevaya sahip olmalıdır. Ame-rika ve müttefikleri birinci derecedendüşmanlarımızdır. Hiçbir zaman ya-nımızda değil, her zaman karşımızdaolmuşlardır. Çözüm Washington'da,Obamalar’da, Hillary Clintonlar’dadeğil; Kürt, Türk her ulustan, milli-yetten, inançtan halkın emperyalizmeve onun yerli işbirlikçilerine karşı ve-receği ortak mücadelededir.

Kürdistan Kürt halkımızındır. Kür-distan'da ne yapılacağına karar vermehakkı ve yetkisi sadece Kürt halkı-mıza aittir. Bu hak, emperyalizmeve işbirlikçi oligarşiye karşı savaşıl-madan kazanılamaz. Bu hakkımızıelimizden alanlara, bizi kendi ülke-

mizde tutsak edenlere karşı savaşacakve kazanacağız. Kürt ve Türk halkıbu savaşta omuz omuzadır. Kürt hal-kının kurtuluşu Anadolu'nun diğerezilen halklarıyla birlikte kurtuluşakadar savaştadır.”

Açıklama, Kürt halkımızın üzerin-deki baskı ve tecritin kaldırılması içinkitlesel bir şekilde 2 günlük açlık gre-vine başlandığı belirtilerek ve SibelYalçın Parkı’nda yapılacak eylemedestekte bulunulması çağrısı yapılarakbitirildi. Türkçe ve Kürtçe olarak ikidilde yapılan açıklamadan sonra SağlıkOcağı önünde kortej oluşturularak,Sibel Yalçın Parkı’na kadar “Kürt Hal-kımıza Yönelik Tecrit, Tutuklama veKatliamlar Devletin Tükenişidir TecriteSon Verin!” pankartı eşliğinde yüründü.Yürüyüş sırasında Okmeydanı sokak-larında, “Kürdistan Kürt Halkınındır”,“Biji Bıratiya Gelan”, “Yaşasın Halk-ların Kardeşliği”, “Halkız HaklıyızKazanacağız”, “Mahir Hüseyin UlaşKurtuluşa Kadar Savaş”, “KahrolsunFaşizm Yaşasın Mücadelemiz”, “Ya-şasın Halkların Mücadelesi”, “KürdistanGoristan Ji Bo Faşistan”, “BaskılarBizi Yıldıramaz”, “Kürt Halkına Yö-nelik Tecrite Son” sloganları haykırıldı.

Sibel Yalçın Parkı’na gelindiğinde,15 yaşındaki liseliler, Anadolu’nunbir köşesinden kalkıp okumaya gelenüniversiteliler, Tayad’lılar, Devrimcimemurlar, Halkın Hukuk Bürosu ça-lışanları, Yürüyüş dergisi çalışanlarıile Anadolu ve Avrupa yakasındaki

Yaşasın Halkların Kardeşliği!Birleşelim Savaşalım Kazanalım!

119

13 Mayıs2012

Yürüyüş

Sayı: 316

Page 20: Yürüyüs 316

220

Yürüyüş

13 Mayıs2012

Sayı: 316

(Gazi, Armutlu, Bahçelievler, İkitelli,Gülsuyu, 1 Mayıs, Bağcılar, Okmey-danı, Çayan, Güzeltepe…) bir çokmahalleden gelen 65 Halk Cepheli,alınlarına taktıkları Büyük Direniş’insimgesi kızıl bantlarıyla açlık grevinebaşladılar. Okmeydanı ve diğer yer-lerden gelen birçok halk da HalkCepheliler’i yanlız bırakmadı.

Halk Cepheliler, Okmeydanı Ma-

hallesi’nin ara sokaklarında da, nedenaçlık grevinde olduklarına ilişkin ha-zırladıkları bildirileri sloganlar atarakhalka ulaştırdılar. Akşam saat18.00’de yine açlık grevi yapan 65kişi Okmeydanı’nın diğer gidilmeyenmahallelerinde de bildiri dağıtımıyaptılar. Dağıtım sırasında attıklarısloganlarla Okmeydanı’nı titrettiler.

Aynı akşam, HDK milletvekili

Sırrı Süreyya Önder, BDP İl Baş-kanları ve Beyoğlu BDP yönetimide Halk Cepheliler’i ziyaret ettiler. İkinci günün akşamında Grup Yo-

rum korosu da şarkıları ile küçükbir konser verdi. Halk Cepheliler,omuz omuza kurdukları halaylarlacoştular. Program, tiyatro oyunu, şi-irler ve söylenen halk türküleriyledevam etti.

Kapı Kapı Dolaşacak, Halka Gerçeğin Sesini Ulaştıracağız

ErzincanErzincan Ulalar Beldesi’nde 3 Mayıs günü Yürüyüş

dergisinin dağıtımı yapıldı. 5 Mayıs günüde Köprübaşı veÇatalören köyleri ile Yeniköy Beldesi’ne gidildi. Köylerdeve beldede yapılan dağıtım sırasında halka, Grup Yorum’un350 bin kişilik Bağımsız Türkiye ON’ların Türküsü konserianlatıldı. Toplam 64 dergi halka ulaştırıldı.

İzmirYürüyüş okurları 6 Mayıs günü Bademler Köyü’nde

ve Menemen ilçesinde Yürüyüş dergisinin dağıtımınıyaptılar. Toplam 52 dergi halka ulaştırıldı.

Ankara17 aydır tutuklu bulunan Yürüyüş dergisi çalışanlarının

serbest bırakılması için her hafta yapılan eylemlere 4Mayıs günü de devam edildi. Sakarya Caddesi'nde biraraya gelen Halk Cepheliler yaptıkları açıklamada,Yürüyüş dergisi çalışanları ve devrimcilere yönelikbaskının her geçen gün arttığını söyleyerek; son bir aydaAnkara’da yaşanan tutuklama terörünü anlattılar.

Açıklamada, “Uğraşınız boşuna, bakın işte buradayız!Tam karşınızda, arkanızda, yanınızda, her taraftayız.Hadi bizleri de tutuklayın. 15 Nisan’da Grup Yorum’unBağımsız Türkiye konserindeki 350 bini tutuklayın. 1Mayıs'ta Halk Cephesi kortejindeki on binleri tutuklayın.Bunu asla başaramayacaksınız. Milyonlar olacağız. Bizbuna inanıyoruz ve başaracağız. Kaybeden, yenilen sizolacaksınız!” denildi. 22 kişinin katıldığı eylem atılansloganlarla bitirildi.

Coşkumuzu PikniklerimizdePaylaşıyoruz

1 Mayıs öncesinde Halk Cepheliler, bulunduklarıillerde geleneksel 1 Mayıs pikniklerini düzenlediler.

Malatya Malatya Halk Cephesi, geleneksel 1 Mayıs pikniğini

29 Nisan günü yaptı. "Yaşasın 1 Mayıs" yazan ve üze-rinde Mehmet Akif Dalcı’nın fotoğrafı bulunan pankartınaçıldığı piknikte, 1 Mayıs’ın tarihinin ve Taksim Mey-danı’nın öneminin anlatıldığı konuşmalar yapıldı. Ko-nuşmaların ardından bilgi yarışması ve diğer yarışmalaryapılırken; saz eşliğinde türküler ve marşlar söylenerekhalaylar çekildi. Coşkulu geçen pikniğe 25 kişi katıldı.

Muğla Muğla Gençlik Derneği girişimi, Dev-Genç’lilerin

ev sahipliğinde Ula Gölü’nde 29 Nisan günü geleneksel1 Mayıs pikniği düzenledi. Piknik, 1 Mayıs tarihi vesınıf mücadelesi üzerine söyleşi ile başladı. Çevredekısa bir gezinti yapıldıktan sonra hep beraber yemekyenildi. Ardından oyunlarla, halaylarla devam edenpikniğe19 kişi katıldı.

Edirne Edirne Gençlik Derneği, 1 Mayıs öncesi yapılan ge-

leneksel pikniği 29 Nisan günü Edirne Kent Orman'dagerçekleştirdi. Piknikte 1 Mayıs’ın anlam ve önemi,Taksim’in 1 Mayıs için önemi, Dev-Genç’in 1 Mayıs’takiyeri anlatılarak herkes 1 Mayıs’a davet edildi. 60 kişininkatılımıyla yapılan 1 Mayıs pikniği yarışmalar vetürkülerle zenginleştirilerek, halaylarla sonlandırıldı.

Cephe: Katil Polisi Çayan’danBiz Defedeceğiz!İstanbul’un Çayan Mahallesi’nde 3 Mayıs günü Cep-

heliler polis terörüne karşı eylem yaptılar. Çayan Ma-hallesi’ne giren katil polis, Cepheliler tarafından “TitreOligarşi Parti Cephe Geliyor”, “Umudun Adı DHKP-C”, “Çayan Cephedir, Mücadeledir”, “Çayan FaşizmeMezar Olacak” ve “Kurtuluş Kavgada Zafer Cephede”sloganlarıyla taşlanarak kovuldu. Cepheliler, Sokullu

Caddesi üzerine barikatlar kurup, barikatı ateşe vererekhalkı barikata çağırdılar. Yapılan konuşmalarda “YıllardırÇayan Mahallesi’ne katil polisi sokmuyoruz, bundansonra da sokmayacağız. Mahallemizi AKP’nin katil po-lisine ve faşist teröre karşı savunmaya ve korumayadevam edeceğiz.” denildi. Cepheliler ayrıca, “Bundansonra da Çayan Mahallesi’nin sokaklarında katil polisinistediği gibi dolaşmasına izin vermeyeceğiz, çatışacağız”ifadelerinde de bulundular.

Page 21: Yürüyüs 316

Sevgili Devrimci okul okurları,merhaba;

1980'lerin ikinci yarısında sos-yalist ülkelerde başlayan karşı dev-rimler ve kapitalist restorasyon süre-cinden sonra emperyalistler "Artıkdünya tek kutuplu" diyorlar; dün-ya halklarına "özgürlük ve demok-rasi" getireceklerinin vaadlerini ve-riyorlardı.

Bugün ise dünyada 1 milyar insanaç, 4 milyar insan yoksul.

Dünyada her gün yaklaşık 24.000insan açlıktan ya da açlığa bağlı ne-denlerden ölüyor.

Dünyada 3 milyar insanyeterli sağlık hizmeti alamı-yor.

Dünyada yılda 3 milyoninsan kolera, dizanteri, parazithastalıkları gibi önlenebilirhastalıklardan ölüyor.

Dünyadaki açlığı yok etmekiçin 44 Milyar dolara ihtiyaç varve dünyanın en zengin 200 kişisininmal varlığı toplam 1 TRİLYON dolar.

İşte emperyalizmin yarattığı tekkutuplu dünya!

Yukarıda yazdığımız gerçekleremperyalizmin son 25 yılda yaptık-larıdır. Emperyalizm, bütün tarihiboyunca halklara açlık ve ölüm ge-tirmiştir.

Emperyalizmin zulüm ve sömü-rüsünün yol açtığı savaşlarla, ırkçı-lıkla, katliamlarla halklar milyarlar-ca kez öldü ve ölmeye devam ediyor.

Halklar emperyalizmin kar hırsı-nın yarattığı açlıktan ölüyor, göç yol-larında ölüyor. Susuzluktan, afetler-den ölüyor.

Emperyalizm halkların hiçbir so-rununa çare bulmuyor. Çünkü bütünsorunların; açlığın, yoksulluğun, iş-gallerin, katliamların, zulmün kaynağıkendisidir.

Emperyalistlerde bunu çok iyibiliyorlar. Sık sık"21. yüzyıl ayak-lanmalar yüzyılıolacak" diyerek,halkların isyanedeceğinden kor-

kuyorlar. Emperyalizmin en büyükkorkusu, çürümüş düzenlerinin yıkılıp,yok edilip yerine sosyalizmin kurul-masıdır.

Bugün bu korkuyla "Sınıflar sava-şı sona erdi, devrimler dönemi bitti. Sos-yalizm öldü" diyerek propaganda ya-pıyorlar. Libya ve Suriye'ye yönelik sal-dırılarını, Küba'ya, Kuzey Kore'ye,İran'a uyguladıkları ambargolarını "de-ğişim, devrim, dünyanın güvenliği"diyerek meşrulaştırmaya, kendi yüzle-rini gizlemeye çalışıyorlar. Halklardevrim ve sosyalizm mücadelesindenuzak dursun diye açlıkla, yoksullukla,

işgallerle, kuşatmalarla onları "ıslah" et-meye çalışıyorlar.

Uyguladıkları tüm sömürü ve zu-lüm yöntemleri halkarın isyan neden-leridir. Saldırılarını ne kadar attırırsa art-tırsınlar, sosyalizm halklar için umut vegelecek olmaya devam ediyor.

Sosyalizm HalklaraNeleri Kazandırmıştır?

Lenin, Büyük Ekim Devrimi'ndendört yıl önce, 1913'te, Rusya için"Dünyanın en geri ülkesiyiz" diyordu.

1917'de "Halklar Hapishanesi" ola-rak adlandırılan Çarlık Rusya’sındahalkların ayaklanmasıyla devrim ya-pıldı. Emperyalistler devrimi boğmakiçin her yolu denediler; Çarlığın ve bur-juvazinin kalıntılarını silahlandırıpdevrimi yok etmek istediler, başara-madılar. Sovyet halkı kendi canıyla, ka-

nıyla yaptığı devrime sahip çıktı. Ül-kenin adını değiştirdiler. Onlarca ulus,milliyet, mezhepten halkları birleştirenbu yeni sosyalist devletin adına SovyetSosyalist Cumhuriyetler Birliği dedi-ler. Stalin'in "on yılda yüz yıllık yolukatetmeliyiz" sözüyle Sovyet halkısosyalizmin inşasına başladı. Beş yıl-lık kalkınma planları hazırlandı ve buplanlardaki hedeflere 2-3 yıl içinde ula-şılmaya başlandı.

1930'ların sonuna gelindiğindeağır sanayide, tarımda, eğitimde, sağ-lıkta büyük atılımlar sağlanmıştı.Halkların binlerce yıllık çözümsüz bı-rakılmış bütün sorunları bir bir çö-zülüyordu.

Emperyalizm, 1930'larda tarihininen büyük krizlerinden birini yaşarken;kapitalist ülkelerde işsizlikten dolayı in-tiharlar; açlıktan ve hastalıklardanölümler hızla artarken; Sovyetler Bir-liği'nde hiç kimse açlıktan, hastalıktan

ölmüyor, işsizlik sorunu ya-şamıyor, iş aramak zorundakalmıyordu. Çalışabilir du-rumda olan, kendisi ve halkiçin çalışmak isteyen her in-sanın bir işi vardı.

I. Beş Yılık KalkınmaPlanı emperyalizmin bu-nalımının doruğa yüksel-diği yıl uygulamaya baş-

lanmıştı. 1929-1934 yılı için tasarla-nan plan 4 yılda hedefine ulaştı.

Emperyalist ülkelerde işsizlikoranları hergün artarken, SovyetlerBirliği'nde işçi oranı hızla armaktay-dı. 1930 yılından itibaren SovyetlerBirliği'nde işsizlik kalmamıştı. Em-peryalist ülkelerde ve sömürgelerdekrizden dolayı fabrikalar, çeşitli sanayiişletmeleri bir bir kapatılıyordu. Üre-tim fazlalığından dolayı ürünlerinin fi-yatlarının düşmesiyle kapitalistlerellerindeki ürünleri halka vermiyor,imha ediyorlardı.

Sovyetler Birliği'nde ise ülkenin he-men her yanı bir şantiye gibiydi. Oto-mobil, traktör, kamyon üreten fabri-kalar; motor fabrikaları, uçak fabrika-ları, lokomotif fabrikaları, ağır sanayive endüstri işletmeleri elektrik sant-ralleri kuruluyor; karayolları, demir-yolları, havaalanları inşaa ediliyordu.

Ders:Sosyalizm Umuttur

SOSYALİZM;KAZANIMLARIYLA,YARATTIKLARIYLA

UMUTTUR, GELECEKTİR

221

13 Mayıs2012

Yürüyüş

Sayı: 316

Page 22: Yürüyüs 316

Sosyalizmin inşasının dünyahalklarında yarattığı etkiyi yoketmek isteyen emperyalizm, beşyıllık kalkınma planları ve he-defleri için "saçmalık, ütopya"diyerek saldırıyorlardı. 1920'le-re kadar ekonomisi tarıma dayalıolan Sovyetler Birliği'nin birsanayi ülkesi haline geleceğineinanmıyor, halkların da inan-masını istemiyorlardı.

Sovyet halkı, Sovyet emek-çileri ise kendileri için, gelecek-leri için, sosyalizm için çalışma-nın mutluluğuyla tüm becerilerini,deneyimlerini, bilgilerini arttırarakyeni bir ülke kuruyordu. Sosyalizmiinşa ediyorlardı. 1930'lu yılların ikin-ci yarısından itibaren Sovyetler Birli-ği, ağır sanayide, endüstride emper-yalist ülkelerle boy ölçüşürken; tarımdakolektif üretimle ise 1937'de en büyüktahıl üreticisi olmuştu. Aynı yıllardaABD'de, sosyalizme, kolektif üretimekarşı propaganda yapılırken; "fazla üre-tim ve malların ucuzlaması" gerekçe-siyle karını düşünen kapitalistler lo-komotiflerde kömür yerine tahıl yak-tırıyorlardı.

Sovyetler Birliği'nin1934 Tarihli YeniAnayasasının 18. MaddesiHalka Güvenin İfadesidir:

"Sovyet Sosyalist CumhuriyetlerBirliği vatandaşları çalışma hakkınasahiptir. Bu onların işlerinin kalite veniceliğine göre ücretlendirilmesinigaranti altına almaz. Çünkü, o ülke-lerde ekonomi, üretim anarşisini do-ğuran kapitalist özel mülkiyet üzeri-ne kuruludur. Oralarda toplumsalüretim ve iş üzerinde belirleyici olanişçiler değildir, aksine kapitalistlerdir.Orada iş vermek ya da vermemekhakkı, toplumsal üretim araçlarınıelinde tutan özel mülkiyete aittir."

Sovyet halkından bir emekçi ilegeçen şu sohbet ilginçtir;

"-İşçi günde kaç saat çalışıyor?

- 7 saat

- Haftada

- 5 gün

- Yıllık izin ne kadar?

- 30 ile 60 gün arasında değildir

- Çalışmak zorunlu mu?

- Hayır, hak

- Anlamadım, insan isterse işi bı-rakmaz mı?

- İşsizlik onun hakkı değil.

- Hayır, öyle değil, yani bir insandedi ki, ben işi bırakıyorum, bundansonra çalışmıyorum. Devlet ona sor-muş mu?

-Devletten önce ona halk sorar.Adam sen niçin çalışmıyorsun demezmi?... Bana kalırsa der." (İşte Sov-yetler Birliği, SSCB Gezi İzlenimle-ri/ Varlık Özmenek)

Görüldüğü gibi Sovyet halkı iş-sizlik gibi bir kavramın dahi farkın-da değildir.

Sosyalist ülkelerde emek vermek,çalışmak bir onur sorunudur.

Halkını sevmek, vatanı için çalış-mak; ülkesi için yüksek bir sorumlu-luk duygusuyla hareket etmek sos-yalizmin yarattığı insan tipidir.

SosyalizmdeKonut Sorunu Yoktur

SSCB’de 1980 yılındaki rakamlaragöre; ev kiraları 51 yıldır sabit kal-mıştır. Elektrik, gaz, ısınma ve su da-hil ev kirası aylık ücretlerin yüzde 5ini aşmaz.

Küba’da devrimden sonraki ilkyıllarda kiralar yüzde 51 indirildi. Ev-den çıkarmalar durduruldu. 1960 yı-lında çıkan kent reformu yasası ile ki-racıların yarısından fazlası ev sahibidurumuna getirildi.

Küba'da en kötü durumda-ki gecekondu mahalleleri yı-kıldı. Yerinde ıslah program-larıyla mahalleler baştan inşaedildi. Bütün gecekondularaelektrik ve su götürüldü. 300bin hane halkı herhangi birödeme yapmadan ev sahibioldu.

SosyalizmdeHalkın SağlıklıYaşama Hakkı Vardır

Küba'da bütün sağlık kurumlarıhalkındır. Hizmet parasızdır. KübaAnayasası'nca da teminat altına alın-mıştır. Ve hala yürürlüktedir. KübaAnayasası'nın

49. maddasine göre;

"1- Sağlık bakımı ekonomik kararacı değil, temel insan hakkıdır. Bunedenle bütün sağlık hizmetleri pa-rasızdır ve herkes için eşittir.

2- Topluma sağlık hizmeti sunmakdevletin görevidir.

3- Koruyucu ve tedavi edici sağ-lık hizmetleri sosyal ve ekonomikgelişmeyle entegredir.

4- Toplum, sağlık sisteminin ge-liştirilmesine ve yönetimine katılır."

Küba’da uygulanan sağlık hiz-metlerinden birisi de "aile hekimli-ği"dir.

Aile hekimleri hizmet verdiklerialanda yaşarlar.

Bir aile hekimi yaklaşık 150 aile-den sorumludur.

Aile hekiminin görevi sağlık eği-timi, tanı testleri, doğum öncesi ba-kımı, aşılama, beslenmenin izlen-mesi, mamografi hizmetleri; hiper-tansiyon, tütün alışkanlığı ve streslemücadeledir. Bununla birlikte sağlı-ğın geliştirilmesi çalışması da ya-parlar.

Sosyalizmde önemli olan hastalı-ğın iyileştirilmesi değildir. Önemliolan o hastalığa kimsenin yakalan-maması, yok edilmesidir. Küba, La-tin Amerika'nın yeterli beslenemeyenkimsenin olmadığı tek ülkesidir. İnsanların yaşama süresi 80 yılı aş-

Sosyalizmde devlet herkese işbulduğu için üniversiteye, yüksekokullara salt bir işe sahip olmakiçin değil bilmek, öğrenmek, heryönüyle eğitimli bir insan olmak,

kültürlü olmak içingidilmektedir.

Sosyalizmde anadilde eğitimde haktır. Sovyetler Birliği

1930'lardan itibaren 30 dildeeğitim veren bir ülkedir.

222

Yürüyüş

13 Mayıs2012

Sayı: 316

Page 23: Yürüyüs 316

mıştır. Küba'da bebek ölümoranı, dünyanın "en gelişmiş"diye övünen ülkelerinden dü-şüktür. Küba halkı, göğsünügere gere devrimlerinin in-sanlarının ömürlerine ömürkattığını söylemektedir. Dev-rimden önce, ABD emperya-lizminin fuhuş ve kumar mer-kezi olan Küba'da yoksul hal-kın ortalama ömrü 59 yıldı. Budemektir ki; sosyalizm, halkayirmi yıldan fazla ömür hedi-ye etmiştir.

"Sağlıkta Dönüşüm" adıyla sağ-lık alanının her hizmetinin, paralıhale getirerek, tekellerin talanınaaçıldığı ülkemizde doğan bin bebek-ten 21'i ölmektedir. Dünya da ise 1 yıl-da 600 bin kadın doğum sırasındaölürken, 1 yılda 11 milyon çocuk te-davi edilebilir hastalıklardan öl-mektedir.

SosyalizmdeEğitimsiz İnsan Yoktur

Sosyalizmde eğitim her kademe-de, her aşamada ücretsizdir. Sosyalistdevlet tüm çocukların ve gençlerineğitim-öğretimi için bütün olanakla-rını seferber etmek zorundadır.

Çarlık Rusyası'nda tüm halkınyalnızca yüzde 33'ü okuma yazma bi-liyorken; bu oran 1939'da SovyetlerBirliği'nin tamamında yüzde 82 ol-muştur 1984 yılında ise bu rakam yüz-de 99'dur. ABD'de ise 20 milyon in-san okuma yazma bilmiyor ve 6 mil-yon çocuk okula gidemiyor. Çünkükapitalizm için eğitim bir metadır veeğitimin her aşaması, her kademesiparalıdır.

Sosyalizmde okul çağındaki ço-cukların çalıştırılması yasaktır. Bu-günün emperyalist dünyasında iseresmi rakamlara göre 218 milyon ço-cuk ücretli köle olarak, çok çeşitli iş-lerde çalıştırılmaktadır.

Sosyalizmde devlet herkese işbulduğu için üniversiteye, yüksekokullara salt bir işe sahip olmak içindeğil bilmek, öğrenmek, her yönüy-le eğitimli bir insan olmak, kültürlüolmak için gidilmektedir.

Sosyalizmde anadilde eğitim dehaktır. Sovyetler Birliği 1930'lardanitibaren 30 dilde eğitim veren bir ül-kedir.

110 ayrı dilde milyonlarca kitapbasılmış ve ülkenin en uzak yerleri-ne kadar Emile Zola'dan Victor Hu-go'ya, Shakespeare'den Çehov'a Go-gol'e pek çok yazarın kitapları halkaulaştırılmıştır.

Sovyet sanatçılarının kurduğu ti-yatrolar ülkenin her yerinde 50 ayrıdilde oynanmıştır.

Eğitim, basın-yayın, bilimsel ar-tırma alanlarında kurumlaşmalar ya-ratan, faaliyetler yürüten Sovyet Dev-leti’nin koruması altındaki halklar,kendi kültürlerini ulusal bir biçim vesosyalist bir içerikle geliştirme olanağıbulmuşlardır.

Halk kültürü üniversitelerinde;edebiyat, estetik ve bilim gibi konu-larda verilen derslerle geliştirilmiştir.

Sinemayla ilgili malzemeler kam-yonlara, sandallara yüklenip ülke-nin en ücra köşelerine kadar taşın-mıştır. Seyyar sinemalar halka sina-mayı taşımıştır. Sinema halka ulaşmış,halkın olmuştur. Sosyalizm filmleripara için değil halk için, devrim içinyapmıştır.

Sosyalizm gençleri, tüm halkı sa-nat ve kültürle bütünleştirmeye çalış-mıştır: "Ülkemizin bütün illerindengönderilen selamlardan dolayı genç-lğe içten teşekkür ederim. Bugün bize,güzel sanatlarla ilgili çalışmaları-mızda büyük bir kıvanç verdiniz. Bizgençliğimizi tanıyoruz, onun iyi, emeksever, cesur, yiğit olduğunu biliyo-ruz, fakat onun bize şimdi gösterdiğikadar güzel şeyler verebileceğine, an-

cak gördükten sonra inandık.Küçük Eylülcülerin ve daha yaş-lı, genç, erkek ve kızların yaratı-cı başarıları, özellikle ciddi birdikkati gerektirir. Gençliğimiz;halk kültürümüze, sanat, tiyatro,opera, müzik alanlarına yeni ye-tenekli güçler yetiştirmesi gerekenbüyük bir hazinedir.

Bu konuda size başarılar di-lerim, fakat dikkatinizi bir konuüzerine çekmek isterim: Geçicibaşarılarla yetinilmesin, her bi-

riniz kendisinin şair ve yazar, yeteneklikemancı ve bestekâr, opera artisti veressam olduğunu sanmaya başlama-sın. Her yeteneğin gelişip beğenilirolabilmesi için inatla çalışmak ge-rektiğini göz önünde bulundurmalı-sınız. Gökten kudret helvası gibi dü-şen yetenekler yoktur.

En yetenekli insanlar bile yorul-madan çalışmazlarsa, kendilerini ye-tiştirip yetkin bir hale gelmezlerse,hiçbir şey veremezler. Siz gençsiniz,sağlamsınız, öğrenmek, yetkinleş-mek, ileriye yürümek için isteğiniz veçetin iradeniz olsun." (Dimitrov,Gençlik İçin Notlar, syf: 170)

Leningrad'da çoğu saray 47 müzevardı. Sadece Moskova 44 tiyatroyasahipti.

Sovyetler Birliği'nin en büyükmüzesi Kışlık Saray'da bulunuyordu.Bu müzeyi günde 20 bin kişi ziyaretediyordu. 2.5 milyon eşya sergilenenmüzeyi günde 6 saat gezmek şartıy-la incelediğimizde 9 yılda bitiyordu.Müze 10 bin metrekaralik bir alandabulunuyor ve koridorları 9 kilomet-reden oluşuyordu.

Moskova metrosu ise ayrı bir sa-nat eseridir. Günde 20 saat faaliyet-te olan metro 175 km uzunluğunda.Bu metroyu halk kendisi yapmıştır.Halk kendisi için bir saray yapmıştır.Müze şeklinde tasarlanmıştır. Metroyagirdiğinizde devrimin tarihini öğren-meniz mümkündür.

Sosyalizm; kapitalizmin günü-birlik yaşamaya, cehalete, değer vegeleneklerden, sorumluluklardan uzakbir şekilde yaşamaya mahkum ettiğiinsanları eğitmiş, insana insan olma-nın erdemlerini kazandırmıştır.

Sosyalizm; kapitalizmingünübirlik yaşamaya,

cehalete, değer vegeleneklerden,

sorumluluklardan uzak birşekilde yaşamaya mahkum

ettiği insanları eğitmiş, insanainsan olmanın erdemlerini

kazandırmıştır.

223

13 Mayıs2012

Yürüyüş

Sayı: 316

Page 24: Yürüyüs 316

Çok çeşitli konularda, çeşitli dillerde yayın yapan dergiler, gazeteler çı-karılarak, kitaplar yazılarak, TV veradyo istasyonları açılarak halkın ihti-yacı olan bilgiler halka taşınmıştır.

Bugün, dünyanın, nüfusuna oranlaen çok okulu ve öğretmeni olan; ilk-okulundan üniversite sonuna kadar,eğitimin her insanın doğal hakkı sayıl-dığı ülkenin Küba olması, sosyalizminkazanımıdır, halkların kazanımıdır.

Che, Küba’nın eğitim ve kültür ala-nındaki ilerlemesini şöyle anlatıyor:

"48 milyon dolar iki yılda okul ya-pımına ayrıldı. Ulusal Basım Ofisi tümöğrencilere parasız okul kitapları ve di-

ğer basılı malzemeyi sağlar. Tüm ülkeyeyayın yapan televizyon kanallarındanikisi, yalnızca eğitim hizmeti vermek-tedir. Bu güçlü medyayı, kitlelerin eği-timi amacıyla kullanıyoruz. Aynı şe-kilde, tüm ulusal radyo sistemi EğitimBakanlığı’nın emrine verilmiştir. KübaSinema Sanatı ve Sanayisi Enstitüsü vetüm ülkede şubeleri olan Ulusal Tiyat-ro, kültürün yaygınlaştırılması için ça-lışmalar yapmaktadır. İNDER adını ta-şıyan Ulusal Spor, Beden Eğitimi veRekreasyon Enstitüsü, kitle çapındafiziksel gelişmeyi sağlamaktadır. Bugün,Küba'nın kültürel panoraması işte bu-dur, değerli temsilciler!"

(Che, Sosyalizmin Kuruluşuna Doğ-ru, Sayfa 82)

Sevgili okurlar;

Sosyalizm umudumuz ve geleceği-mizdir.

Emperyalistler tüm saldırılarına rağ-men halkların bilincinden bu umudu ala-madı.

Dişe diş mücadele edenler olduğusürece de alamayacak.

Hayalci değiliz. Ama geleceğimizinhayalini kuruyoruz. Hayallerimiz mü-cadele gerçeği içinde büyüyor.

Haftaya başka bir konuda görüşmeküzere... Hoşçakalın...

Halk aç,işsiz, yoksul,hastaneye gi-decek parasıyok; AKPhalka karşı

“etkili” silah bulma arayışında…Paralı eğitim yüzünden gençlerimiz

intihar ediyor; AKP hararetle halka kar-şı silahlanıyor.

Yeni silahın adı: “Silent Guardian”(Sessiz Bekçi)

Demokratik eylemlerde halka kar-şı kullanılan biber gazı, tazyikli su vecop yetmemiş; şimdi bir de mikro dal-galarla çalışan silah satın alınıyor.

Amerikan silah tekeli Raytheon ta-rafından üretilen yeni teknolojik silah“Öldürücü olmayan silahlar” sınıfına gi-riyor. Cop da öldürmeyen bir silah amaAKP’nin polisi öldürücü darbelerle sal-dırdığında öldürücü de oluyor. Biber gazıda öldürücü değil deniliyor ama astımhastasına sıkıldığında, dar alanda yoğunolarak kullanıldığında insan öldürebili-yor. Silahı “öldürücü olmayan silah” ka-tegorisine koyanlar halk düşmanlarıdır.Onların elinde her şey halka zulmet-menin, saldırmanın, halkı katletmeninaracı olabilir.

“Elektronik Kitle Durdurma veSüpürme” adı verilen yeni saldırı sis-temi, elektro manyetik dalgalarla çalı-şıyor. Yüksek oranda acı ve yanmahissi uyandırarak insanları geçici olarakhareketsiz kılıyor ve etkisiz hale getiri-yor. 95 GHz’de milidalga yayan silah,

“Kitlelerin durdurulması,yönlendirilmesi ve süpürül-mesini sağlıyor.”

Deri altındaki su kabar-cıklarında kaynama yaparakyanma hissi veren silah, bedenısısının yükselmesine ve deriyanıkları oluşmasına sebepoluyor. 50 metre öteden bumikro dalgalarla hedef alı-narak saldırıldığında, yüksekoranda acı hissi ve geçici ha-reket kabiliyeti yapıyor.

Silahın 4 modeli bulu-nuyor. Güç aşamalarındafarklılık olan bu 4 modelin30 KW gücünde olanı sınırbölgelerinde kullanılmak üzere tasar-lanmış. 0.8 KW gücündeki düşük se-viyeli modeli ise halka karşı kullanıl-mak üzere düşünülmüş.

Emniyet Genel Müdürlüğü’nün çokbeğendiği bu silah, halka karşı kulla-nılmak üzere alınacak.

Yoksulluğa, yıkımlara, hak gaspla-rına karşı halkın mücadele etmesinden,ayaklanmasından korkan AKP, demo-kratik eylemlere saldırının dozunu daartırmayı planlıyor. Bu hazırlık, halkasaldırının hazırlığıdır. Öldürmüyorama yaralıyor, hasta ediyor… ÜstelikAKP polisinin elinde öldürücü de olmaihtimali de yüksek.

Biz polisin öldürücü silahlarla sal-dırısına da tanık olduk. Dergimizi da-ğıtırken hedef alarak ateş ettikleri Fer-hat Gerçek’i sakat bıraktılar. Sokak or-

tasında infaz ettikleri onlarca devrim-ci var. 1 Mayıs 1989’da Memhet AkifDalcı’yı kafasından vurdular. Öyle ya-ralamak için de değil, direk hedef ala-rak ateş açıyorlar halkın üzerine.

Bu yüzden AKP’nin “öldürmeyen” si-lah reklamları hem doğru değildir hem deönemli… Ayrıca tek başına bu silahlarınöldürüp öldürmemesi değil mesele. Bu si-lahlar halkı sindirmenin, mücadeleyi en-gellemenin aracı olarak kullanılacak. Öl-dürmüyormuş, ne yapıyor peki? İşkenceyapıyor. İşkence yapmak serbest mi?Öldürülmediğimize mi şükredeceğiz...

Halkın mücadelesinin önünde hiç-bir silah duramaz. Öldüredebilirler, kiöldürüyorlar da zaten… Ama halkın ör-gütlenmesinin önüne geçemeyecek-ler. Zulüm varsa zalim saldırıyorsa, kar-şısında direnen halk da olacaktır. Hal-kı teslim alamayacaksınız…

DüşmanıHalk

AKP

AKP Halka Karşı SilahlanıyorÇünkü Korkuyor

24

Yürüyüş

13 Mayıs2012

Sayı: 316

Page 25: Yürüyüs 316

İnönü Alpat, değişik zamanlardayayımlanan kimi yazılarını “DevrimeHangi Mevsim Kucak Açacak?”başlıklı yazısının ismiyle (Ocak 2012,Su Yayınları, 152 sayfa) kitaplaştır-mış. Tam DY öykünmeciliğine, abar-tıcılığına, yer yer haddini bilmezliğineve hayalciliğine rağmen ortaya çıkantablo şudur: Yazar kendi cenazesineağlamaktadır.

Yazar zaman zaman kendini DY’ligünlerin hayaline kaptırıyor, kimizaman da cenazeyi diriltme çağırılarıyapıyor. Ancak, birilerinin gerçeklerianlatması, İnönü Alpat’ın ve onundurumunda olanların da gerçeklerigörmeleri, kavramaları gerekiyor.

Bugünün ÖDP’lileri, ya da kendi-lerini DY’nin devamcıları olarak ifadeedenler, şu gerçeği bilmeliler: DY’lileriçin THKP-C, 1978’de, DS ayrılığında,DY ise 1980 cuntası yıllarında, ha-pishanelerde teslim oldukları, dışarıdamücadeleyi tatil ettikleri, mültecileş-tikleri için bitmiştir. DY diye bir şeyyoktur. ÖDP ise, DY’nin mezarınınüzerine dökülen tonlarca betondanbaşka bir şey olmamıştır.

Devrim İddiasınıKaybedenler Şehitlerinede Değer Vermezler

Öncelikle belirtmeliyiz ki, şehittanımlaması bize aittir. Yazar ki-tabında “şehit” kavramını hiç kul-lanmamış. Şehit yerine “ölüm”kelimesini tercih etmiş. “Ölen ar-kadaşlarımız” demiş. Bu konudaherhangi bir açıklaması bulunma-maktadır. Sanırız İnönü Alpat da,kimi örgüt ve çevreler gibi “şehit”kavramının “dinsel çağrışım”yaptığını düşünüyor. Oysa, şehitlikAnadolu halkları dahil, hementüm halklar için vatanları, halk-ları, inançları için canlarını ve-renleri onurlandırmak, duyulansaygıyı, sevgiyi, değeri… ifadeetmek için kullanılmaktadır.

İnönü Alpat, şehitlerle ilgilişunları söylüyor: “Derdimiz ölenarkadaşlarımızın unutulmamasıdır.Unutulmayacak bir yoğunluğu sığ-dırdılar çünkü ömürlerine… Bu-

günün gençleri tıpkı 1970’li yılardakiyaşıtları gibi (…) olmayı başarabil-melidir.” (sf: 24) / “İsmimiz deliyeçıksa da, tarihi çarpıtmalara, ölenarkadaşlarımızın karalanmasına, vehak etmedikleri suçlamalara maruzbırakılma girişimlerine ısrarla veinatla karşı çıkmaya devam edece-ğiz.” (sf: 50) Yazar, kitabının birbaşka yerinde, “Evet, çok öldük”,“biz unutmadık” diyor. “Çok ölen-ler” olarak, Onat Kutlar’ı, UğurMumcu’yu, Muammer Aksoy’u, Me-tin Göktepe’yi sayıyor öncelikle.Sonra 12 Eylül öncesi ve cunta yıl-larında şehit düşenlerden birkaçınınismine yer veriyor. Sonrası yok.Diğer bir ifade ile 1990’lı, 2000’liyıllarda devrim için, inançları içinçatışmalarda, ölüm orucu direnişle-rinde, feda eylemlerinde şehit düşen-lere yer vermemiş. Ki, sadece F Tipinekarşı direnişte 122 şehit düşmüştür.Ve yine hiçbirinin cenazesine de ka-tılmamışlardır.

İnönü Alpat adeta “at gözlüğü”takmıştır. Sadece 1970’li yılları gö-

rebilmektedir. Bu da DY ile, “eskiyol arkadaşları” ile sınırlıdır. “Çokölenler”i, “sosyalizmin öldüğü”nün,“hiçbir şey için ölmeye değmeyece-ği”nin ilan edildiği 1989 sonrası yıl-larda sosyalizm için canlarını veren-lerin hiç önemi yoktur. Çünkü o yıl-larda İnönü Alpatlar legal parti kurmaçabası içindedir. Silahlı mücadeleyedüşmanlaşmışlardır… ÖDP’lileşmesüreci, aynı zamanda “ölen arkadaş-ları”nı unutma sürecidir. Ki, unut-mamak, unutturmamak ancak ve an-cak idealleri uğruna mücadele et-mekle, hesaplarını sormakla müm-kündür.

Evet, 12 Eylül öncesi gençler içinMahir Çayanlar örnektir. Devrim içinölüyorlar, öldürüyorlardı. BugününÖDP’li gençlerine kimi örnek gös-tereceksiniz? Kendinizi mi? Yoksa,Oğuzhan Müftüoğlu’nu ve Birgün’de“köşe” yazarlığı yapanları mı? Yada Ufuk Uras gibilerini mi? Göste-rebileceğiniz örneğiniz yok. Bilme-lisiniz ki, bugünün gençleri yine Ma-hirler ve Mahirler’in yolundan devrimmücadelesi sürdürenleri örnek almayadevam ediyorlar. Örnekler çok; yeterki, “at gözlüğünü” çıkarın.

Kısacası, yazarın ve benzerlerinin“Biz unutmadık” sözlerinin içi boş-tur. Çünkü, devrim iddiasını kaybe-den, sivil toplumculuğu seçen ör-gütlerin ve kişilerin şehitlere değervermesi de mümkün değildir. Bugerçeği İnönü Alpat da bilmektedir.Nitekim, 18 Şubat 2012 tarihindeinternette yayımlanan yazısı gayetaçıktır.

Alpat: “DY’li Adem Kütük’ü kay-bettik. (…)” diyerek başlıyor yazısına.“Mutattandır, başımız sağolsun de-mek. Yine öyle mi diyeceğiz? Vazife-mizi yapıp ardından süslü sözler sar-fedip, ertesi gün kendi hayatımızıyaşamaya devam mı edeceğiz?” diyedevam ediyor.

Evet yazarın dediği gibi yapılıyor.Belki bir de Birgün’e ilan verilecektir.Hepsi bu kadardır. Yazar da bu ne-denle: “Kimdir ömrü hayatını DY’yevakfettikten sonra sahipsiz bırakılan,

‘Devrime Hangi Mevsim Kucak Açacak?’ Ya daKendi Cenazesine Ağlayan Adam: İnönü Alpat…

225

13 Mayıs2012

Yürüyüş

Sayı: 316

Page 26: Yürüyüs 316

böyle bir başına, yapayalnız. (…)”diyerek sitem ediyor. Yazar, AdemKütük’ün “DY efsanesinin” asıl “ya-ratıcıları”ndan olduğunu belirtiyor.Yazar burada bırakmıyor. Çürüme-lerin boyutuna bakmadan, yine “ölü-yü diriltme” gibi boş bir çabaya so-yunuyor. Şunları söylüyor:

“Buradaki dert, ölen bir arkada-şımızın ardından, geçmişimize ve bu-güne dair bir kez daha düşünülmesinisağlayacak bir hassasiyet geliştire-bilmektir.” “(…) 12 Eylül dönemicezaevlerindeki tutumumuzu yenidengözden geçireceğiz. Bu iç sorgula-maya mahkemelerdeki tavrımızı daekleyeceğiz” diyor.

İnönü Alpat hala 12 Eylül’ün mu-hasebesindedir. Oysa “muhasebe”,teslimiyette ve ÖDP’lileşmekte ifa-desini bulmuştur. Gerçekleri kabul-lenmemekteki ısrarlarına rağmen,hayat önlerine getirmektedir. İnönüAlpat gibilere de, “cenazelerine ağ-lamak” kalmaktadır.

“Delilik” Sizin Neyinize,Siz “Akıllı Solculuğu”,Sivil Toplumculuğu Seçtiniz

Yazar, “Devrimciler Kiraz İşçi-leridir” başlıklı yazısının girişinde12 Eylül öncesinde hesapsız-kitapsızdevrimcilik yapanlardan birine aitolduğu anlaşılan şu alıntıyı yapıyor:

“Deli miydik hepimiz? (…) Birfikir uğruna, başkalarının özgürlüğüiçin canlarını vermelerini mümkünkılan nasıl bir dürtüydü? Kahra-manlık güdüsü nasıl böylesine güçlüolabiliyordu? En çok hayret ettiğimve olağanüstü bulduğum, adanmış-lıkla birlikte gelen gerçek mutlulukve doyumdu. (…) Herkesin mutluluğuiçin verilen mücadelede, her şeydenönce insan kendi mutluluğunu bulu-yordu.” (sf: 13) Yazar bu sözleri ak-tardıktan sonra; “Sanırım anlaşılma-yan bu işte” diyor. Bir başka para-grafta ise şunları söylüyor: “Sanırım,deli olup olmadıklarını sorgulamayahiç ihtiyaç duymamışlar. Devrimci-liğin sadece akıllı uslu insanlara bah-şedildiğine inanıyorlar.” (sf: 13)“Devrimci olmanın “umutlu olmasanatını” icra etmek olduğunu kav-

rayamamışlar. (…) (sf: 14)”Öncelikle ÖDP’lilerin “kahra-

manlık” ve benzeri kavramlarınakarşı olduklarını hatırlatalım… Evet,devrimcilik emperyalizmin ve işbir-likçilerinin tüm askeri, teknik vediğer üstünlüklerine karşın, devrim-iktidar iddiasıyla başkaldırma, sa-vaşma yanıyla “delilik”tir. Ve yine,devrimcilik sürecinde yaşanan iş-kenceler, tutsaklıklar, direnişler…kısacası tüm zorluklar ve hatta şe-hitliğe en fazla yaklaşıldığı anlar,devrimciler için mutluluklarının daen üst sınıra dayandığı süreçler-anlarolmaktadır. Kuşatmalarda teslim ol-mayıp Mahirler’in, “Biz burayadönmeye değil ölmeye geldik” di-yebilmelerini, 16-17 Nisan’da SabahatKarataşlar’ın “Bayrağımız ülkenindört bir yanında dalgalanacak”diyebilmelerini ve benzeri örnekleribaşka türlü açıklamak mümkün de-ğildir. Yine 19 Aralık’ta Fidan Kal-şen’in feda eyleminde iki eliyle zaferişareti yaparak şehit düşmesi nasılaçıklanabilir?

Yazar, ÖDP’liler (ve hemen tümsivil toplumcular) devrimciliğin 12Eylül öncesinde kaldığını düşünü-yorlar. Hemen her konuda olduğugibi bunu da geçmişte donduruyorlar.Bugünün gerçeğini, yani bugünündevrimcilerini, kahramanlıklarını…görmek istemiyorlar. Çünkü cuntayılları ve ÖDP’lileşme süreci “akıllıolma” yıllarıdır. 12 Eylül sonrasınınen tipik sivil toplumcu örneklerin-dendirler. Çünkü sivil toplumculukher şeylerine egemen olmuştur.

Örneğin F Tipleri sürecindeÖDP’liler de karşı devrim güçlerigibi “koğuş sistemi”ne karşı hücreyisavunmuşlardır. Gerekçeleri de,burjuvaziye ait olan “bireyin öz-gürlüğü”dür. Karşı oldukları iseözünde örgüttür, örgütlü mücadeledir.Yani devrimciliktir, devrimdir.

Öyle ki, devrimci tutsakların ger-çekleştirdiği ölüm orucu direnişi için,ÖDP adına yapılan bir açıklamada;“Akıl dışı eylem” tanımını kullana-bilmişler ve şöyle demişlerdir: “Akıldışı eylemlere son verilmelidir. (…)Cezaevlerine ilişkin şiddet yoluylaelde edilmesi mümkün değildir.” (Ak-

taran Direniş ve Sol, Boran yayınları.Sf: 121) / ÖDP Genel Başkan Yar-dımcısı Yıldırım Kaya tam da 19Aralık katliamının yaşandığı gün çe-şitli partilerle, DKÖ’lerle yapılantoplantılarda; “(…) Sokağa çıkılma-ması sağlansın. Sokağa çıkmak çoktehlikeli. Sağduyuyu hakim kılmakiçin bize yardımcı olun” diyebilmiştir.(age. Sf: 136) Bu kadarla sınırlı de-ğildir tabi. Örneğin, ölüm orucu di-renişine destek verenler, yani “deli-lere” destek veren ÖDP’liler (Şişliyönetim kurulu üyeleri) partidenihraç edilmişlerdir. DöneminDGM’leri gibi karar vermişlerdir.İşte böylesine “akıllı”dırlar. Silahlımücadeleyi reddetmelerinin, devrim-den vazgeçmelerinin nedeni de farklıdeğildir.

“Yaşam kutsaldır”, “ölümle siyasetolmaz” diyen de ÖDP’lilerdir. 10Eylül 2001’de Taksim’de ölüm orucudirenişini desteklemek için polisekarşı gerçekleştirilen feda eylemiyleilgili olarak dönemin ÖDP GenelBaşkan Yardımcısı Yıldırım Kayaşunları söylemiştir: “(…) Nefretlekınıyoruz. Solun politik kültürü ilebu olayların ilgisi yoktur. Akıldışıeylemlerin belirlediği ortamda haklıtalepler elde edilemez. (...)” (age,sf: 360-361)

Çeşitli dönemlere ilişkin ÖDP’liyöneticilere ait pek çok sivil top-lumculuğa, “akıllı solculuğa” ait ör-nekler aktarmak mümkündür. Zatengenel politikalarını belirleyen anla-yıştır. Bugün, bu noktada çok dahaileri mesafe almışlardır. Ki, bu poli-tikalar, Ufuk Uraslar’ı üretmiştir.Üretmeye de devam etmektedir. Ya-zarın da kabul ettiği gibi, düzen içisolculuğun örneklerinden ve kalesiolmuştur. Mevcut halleriyle şu ankarşı çıktıkları Ufuk Uras’ların yanınagideceklerdir. Bunu belirleyen ÖDPdeğil, oligarşinin politikaları olacaktır.Çünkü, ÖDP’de savunabilecekleri,sahiplenebilecekleri değerler, dev-rimci, halkçı dinamikler yok olmuştur.Geldikleri noktada tutunabilmeleride mümkün değildir. Çünkü, siviltoplumculuğun, “akıllı solculuğun”ucu düzene açıktır. Devrime ise ka-palıdır.

226

Yürüyüş

13 Mayıs2012

Sayı: 316

Page 27: Yürüyüs 316

Ufuk UraslarÖDP Gerçeğidir!Ufuk Uraslar’la“Aynı MahalledeOturmaya”Devam Ediyorsunuz!

Kitapta yer verilen yazıların ağır-lıklı konularından biri de “yeni solcu”,“liberallerin kanaat önderi” olaraktanımladığı Ufuk Uras ile ilgili olan-lardır. Ufuk Uras 2009 Eylül’ündeayrılıncaya kadar yazarın da partimeclisi üyesi olduğu ÖDP’nin genelbaşkanıdır. 2007 Temmuzu’nda ya-pılan genel seçimlerde Kürt milli-yetçileri sayesinde ve büyük umut-larla, beklentilerle TBMM’ye gön-derilmiştir.

Yazar, yaşanan ayrılığı-bölünmeyi“çatlama”, “yarılma” gibi kavramlarlatanımlamış. Ve kendince nedenleri-ni-sonuçlarını şöyle açıklıyor:“ÖDP’deki yarılmanın başlangıcısiyasi değil ahlakidir. ÖDP ahlakikonularda çatlamış. (…)” “UfukUras’ın yarattığı politik-pratik so-runlar üzerinden” “bir başka halalmış” (sf: 46)

Tabi ki yazar; “(…) ÖDP’de ya-şanan yarılmaya doğru evrilen tar-tışma süreci, kimi ÖDP’lilerin 12yıllık sürece dönük bir özeleştirisidirki, sol adına, bu özeleştiriye sahipçıkılmalıdır. (…) (sf: 48) diyerekkendince “olumluluk” bulmaya kal-kışıyor. Ancak ortada ne verilen birözeleştiri vardır, ne de “yarılmadan”,“çatlamadan” bu yana olumlu an-lamda değişen bir şey vardır.

Yazarın ve yazıp konuşan tümÖDP’lilerin en büyük dertlerinin,kızgınlıklarının nedeni, Ufuk Uras-lar’ın ve çevrelerinin ÖDP’yi “darbedestekçiliği”yle, “Ergenekonculuk”laitam etmektedir. Kızıp-üzülmelerininasıl nedeni ise, “darbe destekçiliği”gibi ithamların mevcut koşullardaÖDP’nin icazetçiliğine, düzen içili-ğine zarar vereceğini düşünmeleridir.

Yazar, Ufuk Urasların ayrılıklarısonrası için şunları söylüyor: “Bil-meyenlere duyrulur: Bir zamanlarmahallenin yaramaz çocuğu masu-miyeti içinde kabul edilen Ufuk Uras

artık bizim mahallede oturmuyor. Pı-lını-pırtısını toplayıp taşındı buradan.İkametgah ilmuhaberini ise anayasaoylaması sırasında tasdik ettirdi.”(sf: 112)

İnönü Alpat’ın sözleri ister istemezbir başka ÖDP’li Ayşegül Deveci-oğlu’nun sözlerini hatırlatıyor. Ay-şegül Devecioğlu, Büyük Direniş’inilk yılında 2001’de söylemişti benzersözleri: “Bu insanlarla ismimiz aynıbaşlık altında konulsa da bırakınaynı siyasal hedefi, aynı sokağı,aynı mahalleyi, hatta aynı lokantayıbile paylaştığımızı söylemek güç.”(Birikim, Şubat-Mart 2001 sayısı.Aktaran Yaşadığımız Vatan sayı:8830 Nisan 2001)

Ayşegül Devecioğlu aktardığımızparagraftan önceki bölümlerde dev-rimcileri “toplumun kıyısındakiler”,“farklı sosyal ve sınıfsal çevrelerden”olduklarını söylüyor, “varoşlarınbulanık sel gibi akan, geleceksiz,umutsuz genç insanlar” vb. kav-ramlarla tanımlıyor. Doğruda söylü-yor. Devrimciler yoksul halkın ço-cuklarıdırlar. Ve kurtuluşları, devrimiçin mücadele etmektedirler. Sonuçolarak ÖDP’li Ayşegül Devecioğ-lu’nun belirttiği gibi ÖDP’lilerle dev-rimciler, “aynı mahalleden” değil-dir.

Ancak İnönü Alpat doğru söyle-miyor. ÖDP’lilerle Ufuk Uraslar“aynı sosyal ve siyasalçevrelerden”dirler. Sivil toplumcu-durlar-reformisttirler. Kısacası te-melleri de hedefleri de aynıdır. Vehala aynı mahallede hatta aynı apart-manda oturmaktadırlar. Değişen sa-dece kapı numaraları yani partilerininismidir.

Yazar, Ufuk Uras’la ilgili şunlarısöylüyor:” Uras, zeki adam, atlat-masını bildi mahcubiyet yıllarını. Oyılda nasıl bir Uras vardı karşımızdabir bakalım: Uraslı ÖDP memlekettesol algıyı değiştirdi. “Düzen içi sol”tanımı o yıllardaki ÖDP’yle hiç zor-lanmadan örtüştü. Parti içinde itirazlaryükselmeye başlayınca 12 Eylül cun-tası solun en dikkat çeken projesiÖDP’yi yerle bir etti. “AKP’nin so-lunu” yaratmak için ÖDP’yi ortadan

böldü.(…)” (sf:112) Devrimciler ÖDP’yi meşruiyeti

düzende aradığı, “düzen içi sol“unörneklerinden olduğunu söylediğindeitiraz ediyorlar, devrimcileri geçmiştekalmakla suçluyorlardı. Anlaşılan oki, Ufuk Uraslar ayrılınca ÖDP’nindüzen içi olmaktan çıkacağını düşü-nüyorlar. Ancak bu doğru değildir.Ufuk Uras ile ÖDP arasında hiçbirnitelik farkı yoktur. ÖDP hala aynıdır.Yazarında belirttiği gibi “düzen içisol”dur.

Yazar Ufuk Uras’ın “zeki” “işbilen” olduğunu söyleyip, “cuntacı-lığını” anlatıyor. Yazdıklarından daanlaşılıyor ki, Ufuk Uras, OğuzhanMüftüoğlu’nun eline su bile dökemez.ÖDP’liler kıyaslamayı yapabilirler…1974 affıyla çıktıktan sonra THKP-C savunuculuğu görüntüsü altındanasıl bir THKP-C tasfiyeciliği yap-tığında başlamalıdırlar. Yine, 12 Eylülyılları, tutsaklık koşulları… 1991’detahliye olduktan sonra eski DY dü-şüncelerini savunanları nasıl tasfiyeettiğine gelmelidirler… Ve Kuruçeş-me toplantısıyla ÖDP ile nasıl düze-niçi bir sol olduklarını… Nasıl birçürüme, yok olmayı yarattığını gör-melidirler. Görmeleri de zor değildir.İşte bir ÖDP’linin, ÖDP ikinciolağan kongresi ile ilgili anlatımı:(Birikim, sayı: 132, Erdoğan Öz-men’in anlatımı. Aktaran Direniş veSol, sf:121)

“Orada düşüşü, alçalmayı, ka-tılaşmayı… Ucuz kahramanlığı,merhametsizliği, küçülmeyi, do-nukluğu, içimizin boşalmış ve ka-buktan ibaret hale gelmiş oluşu-muzu, ruhsuzluğu, artık hiçbir de-ğeri taşıyamayacak hale gelmişli-ğimizi, hoyratlığı, tembelliği, hal-sizliği, kirlenmişliği… sidik yarı-şını… tribün şovunu, yüzeyselli-ği… pusuya yatıp ötekini yüzüstübırakma hesaplarını… yapmacık-lığı, samimiyetten sahicilikten, herşeyden uzaklaşmış halimizi gör-dükten sonra…”

Evet, işte ÖDP gerçeği budur.Sorun Ufuk Uras vb. kişiler sorunudeğildir. ÖDP’de devrimcilik, sos-yalistlik adına bir şey kalmamıştır.

227

13 Mayıs2012

Yürüyüş

Sayı: 316

Page 28: Yürüyüs 316

DY, 12 Eylül CuntaYıllarında Bitmiştir!DY, ÖDP Olmuştur!Ölüyü Diriltemezsiniz!

Burada DY’nin ne olup olmadığınıtartışma gibi bir düşüncemiz yoktur.Zaten bunun gereği de yoktur. Ancakeski DY’lilerden siyaset sahnesindeyer alanları (ÖDP’de veya başkaçevrelerde) ne yazık ki hala 12 Eylülöncesi ile öykünebilmektedirler. Buçevrelerin tamamı şunu kesinliklekabul etmelidir: “THKP-C’nin aşıl-ması” olarak tanımladıkları DY, 12Eylül cuntası yıllarında bitmiştir.Ölmüştür. Ölüyü diriltmek ise müm-kün değildir. 1991’de DY’nin şefle-rinin hapishaneden çıkmaları sonra-sında ise, DY’nin mezarına betondökülmüştür. Betonlama, 1991’delegalleşme ve eski DY çizgisini sa-vunanların tasfiyesi ile yapılmıştır.Adını da “tartışma süreçleri”, “ge-leceği birlikte kuralım” gibi süslülafların arkasına gizlemişlerdir. Vebu süreç “Kuruçeşme Toplantıları”ile ÖDP’ye evrilmiştir.

ÖDP’nin hangi umutlarla kurul-duğu da bilinmektedir. Örneğin, “eskisöylemlerle yeni sürecin ihtiyaçlarınacevap verilemez”, “Açık parti kitle-lerin ihtiyacıdır” denilmiştir. Yazarın,12 Eylül yargılamalarının bir numaralısanığı olarak tanımladığı OğuzhanMüftüoğlu’da “cephe” olarak tanım-lamıştı. “Solun birliğini sağlayacak”tı.“Çok kanatlı”ydılar. “Varoşları”, din-cilerden ve milliyetçilerden arındı-racaklardı. Oysa, ÖDP’yi oluşturaneski DY’lilerin, Kurtuluş’çuların,TKEP’lilerin, TKP’lilerin ve tek tekyılgınların hiçbirinde devrimci özkalmamıştır. O nedenledir ki, ÖDP,legal bir partinin yapması gerekenlerinasgarisini bile yapmamıştır. Kurul-duğu 1996’dan bugüne hiçbir dö-nemde sıradan bir güce bile sahipolamamıştır. Sık sık bölünüp-parça-lanmışlar, “kanatlar” giderek azalmışve yok olmuştur. Çünkü ÖDP’yi degüçsüzlükleri bir araya getirmiş, veher biri kendi tekkesini yaşatma pe-şinde olmuşlardır.

Başka türlü olması da zaten müm-kün değildir. Çünkü ÖDP gerçeğinin,

tanımlamalarının sonuçlarıydı yaşa-nanlar. “Parti olmayan parti” olaraktanımlanmıştı ÖDP… “Geceleri evleribasılmadan uyuyanların partisi”dirÖDP… “Aşkın ve devrimin partisi”diye de tanımlamışlardı ama “devri-min” tanımlamasının göz boyamak,devrimciliğin içini boşaltmak içinkullanıldığını en iyi bilen de kendi-leriydi. Yılgınlığın, yorgunluğun, di-siplinsizliğin… ve tabiki iddiasızlığınkabul edilmesi ve meşrulaştırılmasıylakurulmuştu. Kısacası “DY’nin aşıl-ması” olarak kurulan ÖDP, herkesinistediği gibi hareket edebildiği, şe-kilsiz bir legal partidir.

Kurulduğu günden bugüne hiçbirpolitikası, öngörüsü gerçekleşme-miştir. Net düşünceleri yoktur. Yada ifade etmezler. Çünkü burjuvaicazetçisidirler. Burjuvaziden icazetdileyenlerin politikalarının ucu daaçık olur zaten… Bu gerçeklerinerağmen, DY döneminden bugüne herzaman kendilerini tek doğru kabuletme ve kabul edilmesini isteme has-talığının da esiridirler.

Çerçeveleri bu yönde olmasınarağmen, yazar kitabının “sunuş”undahala şunları söyleyebilmektedir: “Buyazılar geleceğe dairdir. Gelecekteyaşanacaklara şimdiden önlem almayıamaçlamaktadır. Bireysel bir önlemdirama politik bir yaklaşımın nasıl ol-ması gerektiğini de hissettirmeye ça-lışmaktadır. Hissiyatlar ve hassasiyetarasında devrimci bir çizgi yaratmaihtimali olduğuna dikkat çekmekte-dir.” (sf: 7)

Yazar yanılmaktadır. “İhtimal”den,“hissiyatlar”dan, “hassasiyetler”densözetmektedir. Bunlarla ölü dirilti-lemez. DY ölmüştür. ÖDP ile üzerinetonlarca beton dökülmüştür. Halkı-mızın deyimiyle “yerin yedi kat di-binde”dir artık, “ihtimal” yoktur. Bunedenledir ki, “Bulmak istiyorumeski ayak izlerini” (sf: 11) sözlerindeifadesini bulan hayal dünyalarındanda çıkmalıdırlar. Aslında yazar dagerçeklerin farkındadır. ÖDP’nin “12Eylül sonrası solun umudu olarak”kurulduğunu, “büyük bir coşku ya-rattığını” ancak, sonuçta, “derin birhayal kırıklığı” ile “ÖDP solculuğu”kavramının oluşmasını sağladığını”

(sf: 69) kendisi ifade ediyor. İnönü Alpat “Devrimci bir partinin

anti-emperyalist hassasiyetini yitir-mesi mümkün müdür?” diye soruyorve cevabını da kendisi, “mümkünoluyor işte” (sf: 40) diyerek veriyor.ÖDP’nin nasıl bir AB emperyalizmisavunucusu olduğunu herkes biliyor.Kısacası yazar da, ÖDP’nin devrimcibir özünün olmadığı kabul ediyor.Buna rağmen yazarın “çabası” bit-miyor. Şöylesi bir “çağrı”da bulu-nuyor: “İşlerin bu noktaya gelip da-yanacağı zeminin pek çok açıdanzaaflı olduğunu ve solculuğa halelgetirecek kötülükleri kışkırtacağınıhesap etmemek şeklinde öngörüsüzlükve siyasi basiretsizlik özür hanesineyazılacak önemdedir. Bu noktadaözür ile pişmanlık iç içe geçmelidir.”(sf: 71)

Gelinen noktada ne “özür” dile-mek, ne de “pişmanlık” gerçekliğideğiştirmeyecektir. Kaldı ki yaşa-nanların nedeni “öngörüsüzlük”, “si-yasi basiretsizlik” vb değildir. Sorundevrimciliğin terk edilip düzen so-lunun, legalleşmenin, parlamentocu-luğun… tercih edilmesidir. Yazar:“Açıkçası 12 Eylül’dekini yenilgidensaymıyoruz. Sayarsak kendimize hak-sızlık etmiş oluruz” (sf:14) diyor. Ya-zarın söyledikleri şu yanıyla doğrudur:Yenilgi, savaşanlar, direnenler içingeçerlidir. DY’liler ise cuntaya karşıdirenmediler, savaşmadılar. Teslimoldular. İdeolojik olarak teslim ol-dukları için DY’yi bitirmişlerdir, öl-dürmüşlerdir. 1991’de serbest bıra-kıldıklarında da, o teslim olmuş hal-leriyle ÖDP’de ifadesini bulan süreciyaşatmışlardır.

ÖDP’nin ve benzerlerinin devrimdiye bir dertleri ve hedefleri de ol-mamıştır zaten. Reformizm çizgisinegirmişlerdir. Yazar, “Devrime hangimevsim kucak açacak?” diye soruyor.Devrimin hangi mevsimlerde ger-çekleşeceğine dair bir şey söylememizmümkün değil; ancak şuna inanıyo-ruz: dünyanın Türkiye’sinde devrimibiz gerçekleştireceğiz. Mahir Ça-yan’ın yolundan yürüyoruz… He-defimize ulaşacağız… 40 yılı aşantarihimizle gerçekleştirdiklerimiz dedevrimin teminatıdır…

228

Yürüyüş

13 Mayıs2012

Sayı: 316

Page 29: Yürüyüs 316

Düğünlerimiz halkımızın en mutluolduğu günlerden biridir. Düğünlerimizmutluluğun, dayanışmanın, özlemin,sevginin dolu dolu olduğu günlerdir.Halkımızın geleneklerinde mutlulu-ğunda da acısında da bir arada olmakvardır. İki eli kanda olsa ne kadaruzakta olursa olsun sevdiklerini bu-günlerde yalnız bırakmaz.

Büyüklerimizden şu sözleri çokduyuyoruz: “Nerede eski düğünler?”Aslında yozlaşmaya yüz tutmuş birçok değerlerimiz için böylesi yakın-maları duyarız. Bu kapitalizmin yozbencil kültürüne karşı bir haykırış.

Emperyalizm güzel olan, halkınher türlü değerine düşman. Çünkübu değerler halk için onlara birliği,dayanışmayı, umutlu olmayı, saygılıolmayı, vefalı olmayı gösteriyor, öğ-retiyor. Kapitalizmin düşman olduğudeğerler de bunlardır.

Para yoktur düğün yapmaya. So-run mu? Komşuları var... Düğünmutluluğun paylaşılması demek değilmi? Paylaşımla sorunun çözümü içinbulunur bir yol. Ayrıca yuvadan uçupgidecek olan onun da evladı değilmidir? Komşudur, akrabadır adı üs-tünde? Emeği vardır uçup gidecekolan evlat üzerinde. Bir gün yemekvermiş, bir okula bırakmış, bir günkızmış, bir gün nasihat vermiştir.Emek vermiştir yani.

Hele de böylesi güzel bir gündeyalnız bırakılır mı?

Yemekler ortak yapılır. Düğünyemekleri mi, "yeme de yanındayat." En güzel yemekler gelin ve da-madımızın adına en güzel kaplarda,en iyi aşçıların yaptığı lezzetlerlesunulur konu komşuya.

Bu gelenekler Anadolu’nun birçok yerinde hala sürdürülmektedir.

Emperyalizm ne kadaryozlaştırmaya çalışsa dabaşaramaz.

Şehirlerde yeni yaşamkoşullarına göre biçimdeğiştirse de halkın dü-ğünlerinde yine dayanış-

ma esastır. Binlerce kilometre uzak-larda yaşayan halkımız dahi bugeleneklerini yaşatmaya çalışır.Gurbet eli dinlemez, çıkarır davu-lunu, kemençesini yapar düğünle-rini.

Halkımızın değerleri, gelenekleriihtiyaçlar temelinde gelişmiştir. Şimdiaraba varken at üzerinde gelin gez-dirmek, at arayıp bulmak şehirde an-lamsız değil midir?

İhtiyaçlar ve koşullar değiştikçe,gelenekler de buna göre biçimlenirve yüzyıllarca sürer yok olmaz. Yenifarklı ihtiyaçları dayattığında, gele-nekler buna cevap veremediği içinyok olur, eskimeye yüz tutar. Yeriniyeni biçimlere bırakır. Bu yeni alış-kanlıklar ve biçimlerden ihtiyaçlarave koşullara en uygun olanı yaygınlıkkazanır ve benimsendiği oranda ge-lenekleşir.

Düğün salonlarındaki düğünlerde,mahalle düğünlerinde de halkımızkendi yöresel oyunlarını oynamayadevam ediyor. Eskiden köy meyda-nında yapılan düğünleri şehirlerdeyapmak bugün mümkün değildir amageleneklerimizi düğün salonlarındada olsa yapmaya çalışırız. Gelenekselkıyafetler olmak zorunda değildir.Kıyafetlerde o dönemin doğa ve sos-yal şartlarına göre şekillenmiştir.

Düğün öncesinden bir giriş ya-palım. İlk önce kızımız ve damadımızbir sevdalanırlar. Boyu boyuna, huyuhuyuna uygun, oturmasını kalkmasınıbilen, çalışkan, başı dik olan kızları-mıza, delikanlılarımıza...

Bir süre nişanlı kalırlar. Anadolu'danikahtan önce sözlü, nişanlı da olsalargelin ve damat adayının birarada bu-lunması genellikle pek uygun karşı-

lanmaz. Ancak bu, tarafların birbiriniyeterince tanımaması gibi bir sonucada yol açar. Bu yüzden olsa gerek,geleneklerde zaman içinde bu sakın-cayı kısmen de olsa ortadan kaldıracakbir dönüşüm olmuştur. Mesala Laz-lar'da nişandan 2-3 ay sonra kız tarafıdamat tarafını evlerine davet eder.Birkaç akran, damat adayını alıp kıztarafına götürürler. Bunlar üç gün bo-yunca kız tarafında ağırlanırlar. Artıkbundan sonra damat adayı kız evineserbestçe girip çıkabilir.

Bir süre nişanlı kaldıktan sonraevlenmeye karar verilir. Köy düğün-leri bir çok yerde 1 hafta öncesindenbaşlar. O evlerde bir hafta öncesindeyemekler pişirilir, misafirler ağırlan-maya başlanır. Kınalar yakılır. Kınalaryeni bir yolculuğa başlamaktır. Geridebırakmaktır birçok şeyi. Yepyeni biryaşama yürümektir. Ayrılıktır, o za-mana kadar yaşanandan, özlenenekavuşmaktır. Bunun için sevinçli birhüzündür. Gözyaşları su olup akar,ayrılık türküleri daraltır yürekleri.Ertesi gün düğün günüdür. Bütünkadınlar bir araya gelir, yemeklerpişirilir, sarmalar sarılır hep birlikte.Söylenen türküler manilerle yemekhazırlığı çabucak son bulur. Hazır-lanan yemeklere kesilen kurbanlarınetleri lezzet katar.

Gelen misafirler önceden payla-şıldığı şekilde evlere dağıtılır. Evle-nenlerin yakın akrabaları için ise ka-lacak ev önceden belirlenmez.. Çünküonlar misafir değil, düğünün sahibisayılırlar. Birçok yerde 3 gün 3 gece

Halkın En Mutlu Günlerinden Biri:

Düğünlerimiz (1)

Bu Halk, Bu Vatan Bizim! Kahrolsun Faşizm Kahrolsun Emperyalizm!

29

13 Mayıs2012

Yürüyüş

Sayı: 316

Page 30: Yürüyüs 316

süren düğün boyunca davulun, zur-nanın, kemençenin, tulumun, gırna-tanın sesi hiç eksilmez.

Düğün boyunca her sabah erken-den davul-zurna misafirlerin kaldığıevlerin önüne gider. Misafirperver-liğin, ağırlamanın göstergesi olarakmüzik eşliğinde bütün misafirleridüğün evine toplar.

Karadeniz’de kemençe, tulum;Ege'de gırnata, Pek çok bölgede dedavul-zurna misafirleri karşılar.

Düğün boyunca yemekler yenilir,eğlenilir.

Son gün takı günüdür. Ama bugündüğün salonlarında şahit olduğumuzşekliyle yapılmaz takı takma. İç Ana-dolu'da tepsi gezdirilir. Gelenlerinhepsi evlenen gençlerin evlerini di-zebilmeleri, onlara destek olabilmekiçin para, altın atarlar tepsiye.

Düğünler yeni bir ev kurmak içinyapılır demiştik. Yani o eve ne ihtiyaçvarsa o getirilir. Karadeniz'de kız

evi ayrı takar takısını örneğin. Herkesbir çanta içinde pirinç, şeker, tencere,tabak, bardak, nevresim neye ihtiyacıvarsa o getirilir.

Getiren kişinin maddi gücününneyi almaya yeteceği de önemli. Do-ğu'da maniler, espirilerle takılar takılır.Yine Ege Bölgesi’nde kurulacak evinihtiyaçları gözününe alınarak takılır.Takı takan kişi gösteriş için değil,yeni hayatlara destek için takar parayı,altını…

Merhaba,

Sizleri umudumuzun sıcaklığı,mücadelemizin coşkusu ile sımsıkıkucaklıyorum. Bakırköy Kadın KapalıHapishanesi’nden yazıyorum bu mek-tubu sizlere... Buraya yaklaşık 1 ayönce gelen özgür tutsaklardan biriyimben de. Burası bir okul! Aslındaözgür tutsaklar çevirir faşizmin ka-lelerini okula!

Burada yaşantımız, günü nasıldeğerlendireceğimiz, herşey disiplinlibir şekilde planlıdır. Peki nedir di-siplin? Sözlük anlamına bakıldığındakurallar ve yasaklar bütünüdür. Fakatdevrimci disiplin hiç de öyle değildir.Bizim kurallarımızın mantığı vardırve bedel ödeyerek kazanılmıştır.

On yılların deneylerinden süzülüpgelen kurallarımıza uyarız. Bir savaşıniçindeyiz ve bu savaşta kurallı olmanınkazandıracağını, kuralsız olmanın be-del ödemek anlamına geldiğini biliriz.Özgür tutsak işte bu yüzden, düzenlive disiplinlidir. Sonuç alabilmek içindisiplinli olunması gerektiğini bilir.Günlük yaşam tarzını devrimci yaşamtarzına göre örgütler.

Örneğin devrimci tutsakgünlük yaşamını disiplinlibir şekilde programlar. Sa-bah erken içtimaya kalkar,kahvaltı yapar ve günlükeğitimi için gerekli olanplan program çerçevesindehareket eder. Yani 24 saatinidolu dolu disiplinli bir şe-

kilde kullanır. Disiplinli olmak planlı,programlı olmak düşman karşısındasavaşta ustalaşmaktır.

Özgür tutsağın kendi iç disiplininisağlayabilmesi için devrimci yaşamkurallarını içselleştirmesi gerekir. İçdisiplini sağlamak devrimciliğimizive devrim iddiamızı büyütmektir. İl-kelerimiz ve kurallarımız bize bunoktada yol göstericidir.

Disiplinli olunmadığında karmaşa,rehavet ve kendiliğindencilik ortayaçıkar. Mesala bir özgür tutsak, haftalıkolarak belli bir program gereği görevve sorumluluklar alır. Fakat "Nasılolsa çok zamanım var!"deyip zamanını boşa har-camaz. Zamanımızı, mü-cadelemizi daha da büyüt-mek, yoldaşlarımızın vekendimizin eğitimi için kul-lanmalıyız.

Tutsaklık, faşizmin ol-duğu ülkemizde; baskının,zulmün açlığın, yoksullu-ğun olduğu her yerde, her-kesin başına gelebilir. Fakat

bizler bunları yaratanlara, yani budüzene karşı mücadele verdiğimiziçin tutsağız. Düşüncelerimizden tavizvermediğimiz için, “ya düşünce de-ğişikliği ya ölüm” dayatmasında di-renişi seçtiğimiz için hapishanelerdede direniyoruz. Bizim kimliğimizdirdevrimci tutsaklık!

Bizler disiplinli olmanın bizimdevrimci irademizle mümkün oldu-ğunu biliriz. Oligarşi F Tiplerinehapsedebilir ama devrimci irademizikırmaya güçleri yetmez. İrademizleyaşamımıza, düşüncelerimize, pra-tiğimize müdahale ederiz. Süreklibir gelişim için iç disiplin gereklidir.

Disiplinli bir yaşama sahip olanözgür tutsak yaratır, üretir, kendinidaha büyük görevlere hazırlar.

Mektubumu burada bitiriyorum.Hepinizi sıkıca kucaklıyor, herkesin,tüm özgür tutsakların selam ve sev-gilerini iletiyorum.

İÇ DİSİPLİN

30

Yürüyüş

13 Mayıs2012

Sayı: 316

Page 31: Yürüyüs 316

Adalet Bakanlığı’nın son verileri-ne göre hapishanedeki tutuklu ve hü-kümlü sayısı 131798'e ulaştı. Sadeceson 1 yılda 8 bin 868 kişi tutuklandı.

Kimi aylarca mahkeme yüzü gör-meden tutuklu, kimi keyfi verilen ka-rarlarla hüküm giymiş. İşte Ülkemi-zin gerçek hapishaneler tablosu budur!Kimse "onlar suçlu, o yüzden orada"diye düşünmesin. Bugün, muhalifolan herkes her an tutuklanma saldı-rısıyla karşı karşıyadır. Son 1 yıldahalka yönelik saldırılar sonucunda tu-tuklanan 8868 kişi bunun açık bir gös-tergesidir.

Son zamanlarda bağımsızlık iste-yen, afiş asan, Grup Yorum konser bi-leti satan, yıkımlara karşı çıkan, pa-rasız eğitim isteyen, özgürlük müca-delesi veren, diline ve kültürüne sa-hip çıkan binlerce kişi tutuklandı.

Bugün artık muhalif olan herkestutuklanma ve F Tipi hapishanelereatılma tehditi altındadır.

Sistem "suçlu" üretmektedir. Tümhalk, bu sisteme ve AKP iktidarınagöre potansiyel olarak suçludur. 131bin 798 tutuklu sadece bir sonuçtur.Bunu yaratan AKP iktidarıdır.

Hapishanelerde bulunan yüzbiniaşkın kişiden 64 bine yakını hü-kümlüdür. Hızlı yargılama sonucu,alelacele verilen keyfi kararlarla suç-suz binlerce insan hüküm giymiştir.Halkın, uzun tutukluluk yargılama-larına karşı tepkisini kendi lehineböyle kullanmaya çalışmıştır AKP ik-tidarı. Yani, adil bir yargılama de-ğil, kısa zamanda hükümlülüğedönüşen keyfi bir yargılama uygu-lamasına geçmiştir. Ve halka yalansöyleyerek "bakın sorunu çözdüm,artık uzun tutukluluk olmayacak"demiştir. Uzun tutukluluğun yerinekoyduğu, keyfi cezalarla, kısa za-manda tutukluların hüküm giymesi ol-muştur.

Yani, yargılama aşamasından in-faz sistemine kadar bir bütün olarak

sistem çürümüştür. Neresinden tu-tarsak elimizde kalmaktadır. Her şeyemperyalizmin ve AKP'nin çıkarlarınagöre düzenlenmiştir. Halk için olum-lu bir şey yoktur.

Peki, sorun sadece tutuklu ve hü-kümlü sayısının ulaştığı bu sayı mı-dır?

Hayır, bunun yanında en temel so-run, hapishanelerde uygulanan tec-rittir. Hapishanelerde sağlıklı yaşamkoşulları yoktur ve bunun en temel ne-deni TECRİTTİR. Ülkemiz hapisha-nelerinde, sistemli tecrit uygulaması19 Aralık 2000'de başlamıştı.

Hatırlanacaktır; 19 Aralık 2000'de20 hapishaneye birden gaz bombala-rıyla 28 devrimci tutsak katledildik-ten sonra hapishaneler sorunununçözüldüğüne dair açıklamalar yapıl-mıştı. Aradan 12 yıl geçti. Adalet Ba-kanlığı şimdi de, hapishanelerin dol-duğunu ve kapasiteyi aştığını açıkla-dı.

Emperyalizme hizmet için uygu-lanan politikaların yarattığı yıkımlahapishaneler doldu, taştı. Ayrıca do-lan hapishaneler, tecrit uygulama-sıyla tam bir sorunlar yumağı halinegeldi.

Biz, o zaman da hapishaneler so-rununun çözülmediğini aksine soru-nun daha da arttığını anlatmıştık.Katliamın ardından geçen 12 yıl son-ra her şey ortadadır. O zaman Baş-bakan olan Ecevit; İMF politikaları-nın hayata geçebilmesi için hapisha-neler sorununun çözülmesi gerektiğinisöylemişti. Hapishanelerdeki dev-rimci tutsaklar ve genel anlamdadevrimciler İMF politikalarının önün-de engeldi. Çünkü bağımsızlık isti-yordu evlatlarımız. Ve bu nedenle FTipi hapishanelerde tutsaklar. Evlat-larımız, bağımsızlık istemeye devamediyorlar. Bu nedenle hapishanelerdesürekli saldırı altındalar.

AKP iktidarının bu saldırılarına

karşı daha fazla örgütleneceğiz. Tümailelerimiz evlatlarını sahiplenme bi-linciyle cevap verecek bu saldırılara.

AKP'nin son yıllarda uyguladığıpolitikalara ve saldırılara bakın:

Emekçi mahallelere helikopterdestekli yapılan operasyonlar, kürthalkına yönelik tutuklama furyası,muhalif herkesin hapishanelere dol-durulması... Tutukluların tecrit al-tında tutulması... Hasta tutsakların te-davilerinin engellenmesi... Hapisha-ne koşulları nedeniyle artan hasta-lıklar... Disiplin cezaları ile artanbaskılar... Tüm anlattıklarının ardın-daki çıplak gerçek budur! AKP ikti-darı, şimdi de halkı tehdit ediyor. Sa-dece İstanbul'da 1 Milyon evi yıka-cağım diyor. Halkın her kesiminegözdağı veriyor. Yani, hapishanelervatanın bağımsızlığını savunan, kon-dusunu savunan halkımızla, parasızeğitim isteyen gençlikle, özlük hak-larını savunan emekçilerle, kıdemtazminatını isteyen işçilerle ve halkınher kesimiyle dolmaya devam edecek.Tutuklananlar, bir daha hakkını ara-masın diye tecrit uygulamasıyla piş-man ettirilmeye çalışılacak.

Bu politikayla bu güne kadar so-nuç alamadılar, bundan sonra da so-nuç alamayacaklar. Tecrite karşı ver-diğimiz 122 şehidimizin kurduğugüçlü barikat, onların sonuç alması-nın önündeki en büyük engeldir. TA-YAD'lı Aileler olarak, bu barikatıbüyütmek görevimizdir. Gülsüman-larımızla, Şenaylarımızla omuz omu-za bu barikatı büyütecek, tecrit ta-mamen kalkana kadar mücadelemizisürdüreceğiz.

Keyfi tutuklamalara ve tecritekarşı örgütlenelim, mücadelemizi bü-yütelim. 122'mizin çağrısını herkeseulaştıralım. Keyfi tutuklamalara der-hal son verilmelidir.

Hapishanelerde 10 saatlik soh-bet hakkı uygulanmalı, tecrit kal-dırılmalıdır.

Hapishaneler Doldu, Taştı!Keyfi Tutuklamalara ve Hapishanelerde

Uygulanan Tecrite Son Verilmelidir!TAYAD’lı Aileler

31

13 Mayıs2012

Yürüyüş

Sayı: 316

Page 32: Yürüyüs 316

Memleketin her köşesinde yeter-li önlem alınmadığı, iş güvenliği sağ-lanmadığı için işçiler bir bir ölüyor-lar. Hükümet her seferinde “takdir-i ilahi” değerlendirmesi yaparak bun-dan sonra gerekli önlemlerin alına-cağına ilişkin açıklamalar yapıyor.Tüm bu açıklamalar ülkemizin iş ci-nayetleri konusunda Avrupa’da bi-rinci, dünyada üçüncü sıradaki yeri-ni değiştirmiyor.

Hükümet, tam da iş cinayetlerininartığı bir dönemde iş kazalarının veölümlerin artık önleneceğine ilişkinbir propagandayla, 2004 yılından iti-baren tartışılan İş Sağlığı ve Güven-liği Yasa Tasarısını nisan ayı başındameclise sevk etti.

Yasanın bu uzun hazırlık döne-minde sermayenin ihtiyaçları ve iti-razları doğrultusunda tasarıda onlar-ca düzeltme ve ekleme yapıldı. Yal-nız işçilere, sendikalara bu dönemdehiç sorulmadı. Sorulmadığı gibi ge-tirdikleri hiçbir öneri dikkate almadı.Bu süre içerisinde işçiler ölmeye de-vam ettiler. Salt yasa yapım sürecin-de izlenen bu yol göz önüne alındı-ğında yasanın yapılan propagandanınaksine iş cinayetlerini önlemesininmümkün olmadığı anlaşılacaktır. Ka-pitalistlerin kar hırsı nedeniyle mey-dana gelen ölümlerin, kapitalistlerinihtiyaçları doğrultusunda hazırlananbir yasayla önlenmesi söz konusu de-ğildir. Yine iş cinayetlerinin nedeni,bu noktada iş güvenliğini düzenleyenbir yasanın bulunmaması olmadığıiçin meclisin sıkı mesaisi ve iyi mad-deler içeren kanunlarla iş cinayetle-rinin önlenmesi de mümkün değildir.

Bu temel gerçek yanında İş Gü-venliği Yasa Tasarısı incelendiğindetasarının, iş cinayetlerini önlemekve iş güvenliğini sağlamaktan dahaçok tekellere karlı, yeni bir pazaralanı açtığı görülmektedir. Yasa Ta-sarısı işverenleri, “iş sağlığı ve gü-venliği hizmetini sunmak için” iş-yerlerinde iş güvenliği uzmanı ile iş-yeri hekimi görevlendirmekle yü-

kümlü kılmaktadır. Ancak aynı mad-de içerisinde “Bünyesinde bu vasıf-lara sahip personel bulunmayan iş-yerlerinde, bu hizmetin tamamı veyabir kısmı ortak sağlık ve güvenlik bi-rimlerinden hizmet alınarak yerinegetirilebilir” ibaresine yer verilmek-tedir. Taslak’ta “Türk Ticaret Ka-nunu’na göre faaliyet gösteren şir-ketler” şeklinde ifade edilen “OrtakSağlık ve Güvenlik Birimi” (OSGB)tanımından, bu hizmetin pazar ko-şullarında sunulacağı anlaşılmaktadır.Yasa tasarısına göre “İş güvenliği ka-musal bir yükümlülük olmaktan çı-karılarak bundan sonra bu amaçlakurulmuş özel şirketler eliyle” ya-pılacaktır. Yani bir anlamıyla iş gü-venliği taşeronlaştırılmaktadır. Ken-disi zaten iş cinayetlerinin temel ne-deni olan “taşeron” adeta çözüm ola-rak sunulmaktadır. Yine tasarıya görebu alanda daha önce hekim, hemşire,mühendis eliyle yürütülen denetim ar-tık bakanlık tarafından sertifika ve-rilen kimseler tarafından yerine geti-rilecektir. Bu kimselere eğitimi; TTBve TMMOB gibi örgütler devredışı bı-rakılarak tamamen bakanlık bünye-sinde özel eğitim kurumları eliyle ye-rine getirilecektir. Böylece iş sağlığıve güvenliği sertifika pazarlamayakurban edilmektedir.

“Yasa Tasarısı ile bütün çalı-şanlar iş sağlığı ve güvenliği kap-samına alındı, sağlık ve güvenlikönlemleriyle ilgili çalışan sınırı kal-dırıldı…” denmektedir. Bu söylemgerçeği yansıtmamaktadır. Kanundaaçıkça kendi adına çalışanlar istisnaolarak kabul edilmekle birlikte,SSGSS yasasına göre kamu çalışan-ları da kapsam dışında bırakılmakta-dır. Yani tüm çalışanların iş sağlığı-nı ve güvenliğini teminat altına alanbir yasadan bahsetmek mümkün de-ğildir.

Yasa Tasarısı “Çalışmaktan ka-çınma hakkı” başlığıyla düzenle-meler içermektedir. Buna göre “Ça-lışanlar, ciddi ve yakın tehlike ile kar-

şı karşıya kalmaları halinde işvereneveya işveren vekiline başvurarak du-rumun tespit edilmesini ve gerekli ted-birlerin alınmasına karar verilmesi-ni talep edebilirler. İşveren veya iş-veren vekili durumu derhal inceleye-rek karar verir. Karar, çalışana ve var-sa iş sağlığı ve güvenliği çalışantemsilcisine yazılı olarak bildirilir …çalışan, gerekli iş sağlığı ve güvenli-ği tedbiri alınıncaya kadar çalış-maktan kaçınabilir … Çalışanlar,ciddi ve yakın tehlikenin önlenemezolduğu durumlarda … işyerini veyatehlikeli bölgeyi terk edebilir. Çalı-şanların bu davranışları nedeniylehakları kısıtlanamaz … gerekli ted-birlerin alınmadığı durumlarda, tabioldukları kanun hükümlerine göre işsözleşmelerini feshedebilirler” den-mektedir. Önceki taslaklarda “ciddiveya yakın tehlike” şeklindeki ifa-de “ciddi ve yakın tehlike” olarak de-ğiştirildiğini anımsatmak gerekir. Birtehlikenin sadece ciddi olması, ya dasadece tehlikeli olması yetmemekte,her iki durumun beraberliğine ekolarak “önlenemez” de olduğu du-rumda söz konusu “hak” kullanıla-bilmektedir. Bir başka anlatımla işçiölüm tehlikesini görecek ve işvereneveya işveren vekiline başvuracak,işveren veya işveren vekili durumuderhal inceleyerek karar verecek, ka-rar yazılacak, çalışana ve varsa iş sağ-lığı ve güvenliği çalışan temsilcisinebildirilecektir… İşçinin isterse çalış-maktan kaçınabileceği, bölgeyi terkedebileceği veya iş sözleşmesini fes-hedebileceği bir hak gibi sunulmak-taysa da, işçi ölmez de sağ kalırsa, işgüvencesi sorununun çözülemediği,haksız işten çıkartmaların önlene-mediği, fazla çalıştırmaya sınır ko-namadığı bir ortamda bu hak, işve-renin “işçiyi işten atma hakkı”nıngerekçesini oluşturabilecektir. Kaldıki, söz konusu madde 4857 sayılı İşKanunu’nda (m.83) “İşçilerin hak-ları” adı altında zaten mevcut oluptam 8 yıldır yürürlüktedir. Ve bu

İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa Tasarısı Mecliste;

İş Güvenliği Değil Sermayeye Yeni Pazar Sağlanıyor

Devrimci İşçiHareketi

32

Yürüyüş

13 Mayıs2012

Sayı: 316

Page 33: Yürüyüs 316

süre içerisinde hiç uygulanmamıştır. İşcinayetlerinin artık işin bir parçası ha-line geldiği Tuzla, Zonguldak gibi yer-lerde işçinin çalışmadan kaçınması birhak değil, işten atılma gerekçesi olarakkullanılmaktadır. Bu nedenledir ki dev-rim söylemi aldatmacadan ibarettir.

Yasa Tasarısı “Çalışanların Gö-rüşlerinin Alınması ve KatılımlarınınSağlanması” başlıklı maddede “İşve-ren, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili ko-nularda çalışanların ve temsilcileriningörüşlerini alır, teklif getirme hakkı ta-nır ve bu konulardaki görüşmelerde yeralmalarını ve katılımlarını sağlar” dü-zenlemesini yapmaktadır. Ancak işve-renin görüş almaması durumunda bu-nun yaptırımı, doğruluğunun kanıtlan-ması durumunda 200 TL para cezası

olarak belirlenmiştir. Bu düzenlemele-rin caydırıcı olduğunu söylemeye ola-nak bulunmamaktadır.

Bunun yanında çalışanların yaşam-larını ve sağlıklarını doğrudan ilgilen-diren konularda söz sahibi olmaları, ak-tif rol üstlenmeleri, bu alana ilişkin iş-yeri düzeyinde politikaların oluşturul-ması ve sürece örgütlü katılımları yö-nünde taslakta hiçbir hüküm yoktur.

Yasa tasarısı ile İş Kanununda, isçilehine düzenlemeler içeren birçok mad-de yürürlülükten kaldırılmaktadır. Kal-dırılan düzenlemelerden bazıları; Yer vesu altında çalıştırma yasağı (m.72),İşverenlerin ve işçilerin yükümlülükleri(m.77), İşin durdurulması veya işyeri-nin kapatılması (m.79), İş sağlığı ve gü-venliği kurulu (m.80), İş sağlığı ve gü-

venliği hizmetler (m.81), İşçilerin hak-ları (m.83), Ağır ve tehlikeli işler(m.85, 86), On sekiz yaşından küçük iş-çiler için rapor (m.87), Gebe veya ço-cuk emziren kadınlar için yönetmelik(m.88) şeklinde sayılabilir. Bu anla-mıyla bırakınız daha etkin düzenlemepropagandanın aksine iş güvenliği açı-sından bir geriye gidiş söz konusudur.

Sonuç olarak; İş Sağlığı Ve Güven-liği Yasa tasarısıyla iş sağlığı ve güven-liği artık talep edilecek bir hak ol-maktan çıkarılarak alınıp satılan birhizmete dönüştürülmektedir. Kamusalyükümlülük 10 işçiden daha az işçinin ça-lıştığı yerlerle sınırlanarak sermayeye kar-lı bir alan açılmaktadır. Açıktır ki devletve sermaye ölümlerimizi kara dönüş-türmeye çalışmaktadır.

Kamu Emekçileri Cephesi, 19 Ekim 2011’de gözaltına alı-narak tutuklanan Eğitim-Sen İstanbul 3 No’lu şube üyesi olanMaçka Akif Tuncel Anadolu Teknik Meslek Lisesi Matematiköğretmeni Mehmet Ali Aslan’ın ilk duruşması öncesinde der-hal serbest bırakılması talebiyle yazılı bir açıklama yaptı. 6 Ma-yıs’ta yapılan açıklamada, Aslan’ın tutuklandıktan 7 ay sonrasonra 17 Mayıs’ta ilk duruşmasına çıkartılacağı bilgisi verildi.

AKP iktidarının emekçi düşmanlığının Aslan’ın tutuklu-luğuyla sınırlı olmadığını belirten Kamu Emekçileri Cephe-si, 1 Mayıs 2012’nin hemen öncesinde Çorum’da gözaltınaalınarak tutuklanan Eğitim-Sen üyesi Halil Top ve KESK’ebağlı sendikaların üye ve yöneticilerinden 40’ın üzerinde ki-şinin tutuklu olması hakkında da bilgi verdi.

Açıklamada, “Mehmet Ali öğretmen de Halil öğretmen deparasız eğitim, parasız sağlık, bağımsız ve demokratik bir ülke,grevli toplu sözleşmeli sendika hakkı istedikleri için hapis-teler. Bir eğitim emekçisinin yeri hapishane değil, okuldur”denildi.

Sendikal Mücadele Suç Değildir!Emekçiyiz Haklıyız Kazanacağız!

Nurtepe'de dergi dağıtıyorduk. Dergi verirken, kapıdan der-gileri verip çıkıyordum genellikle. Sürekli davet edildiğim ev-ler de oluyordu ama elimdeki dergileri bitirmek için yeterlivakit olmadığını düşünüyordum. Böyle dergi dağıtımında sü-rekli içeri davet edildiğim ama kapıda konuşup, içeri gir-mediğim bir ev vardı. Yoksul bir teyzeydi davet eden.

Bir gün hava çok yağmurluydu. Yine dergi dağıtımı ya-pıyordum bu evin olduğu mahallede. Bu eve de dergi verdim.Yine içeri davet edildim. Ancak ben “Tüm dergileri bitir-mem lazım” diyecekken; “Hava çok yağmurlu, hava dine-ne kadar bari gel, gel bir çay iç.” dedi. Yağmurdan sırılsık-lam olmuştum, en azından biraz kururum diyerek içeri gir-dim.

Ev gerçekten çok yoksuldu. Çayı getirdi teyze, yanındabiraz ekmek, biraz zeytin, “Evde başka bir şey yok, kusura

kalma” dedi. Ben de, “Yok yok, zaten aç değilim.” dedim.Ki gerçekten aç değildim. Teyze, bu kez “Biliyorum, biz çokyoksul olduğumuz için gelmiyorsun, bizi beğenmiyorsun”dedi. Ben hem çok şaşırmış hem çok üzülmüştüm böyle dü-şünmesine. Böyle olmadığını, benim öyle düşünmediğimi, za-ten onlar için çalıştığımızı anlattım. “Peki neden hiç gel-miyorsun? Dergi dağıttıktan sonra gel, yine gelmiyorsun”dedi. Tabii ben hemen savunmayla işlerin çokluğundan demvurdum. Teyze yine anlayışlı bir şekilde, “Ah, size hiç yar-dımcı olamıyoruz ki” dedi. Baktım, içeri girmememi, bir şeyyemememi onları beğenmemek olarak değerlendiriyor. Tokolduğum halde başladım biraz atıştırmaya.

Bana bu ders olmuştu. Dergi elimizde araçtı ama amaç ha-line getirip, insanların durumunu, bizim hakkımızda ne dü-şündüklerini görmemiştim. Teyzenin benim ve de bizim hak-kımızda düşündükleri beni utandırmıştı. Bu ev sonra sürek-li gittiğim evlerden biri oldu.

Amaçla Aracı Karıştırmamam Gerektiğini Halkımız Bana Öğretmişti

33

Page 34: Yürüyüs 316

Ülkemizde Gençlik

Ülkemizde, sayıları her gün artandershaneler ve özel okullar ile devletokulları arasındaki uçurum gün geçtikçe artıyor. Sınava da-yalı bir eğitim ve buna bağlı olarak gelişen ezberci yöntem,eğitimin de önemini düşürüyor. Hatta bugün devlet okul-larında okuyan yoksul halkımızın çocukları, gittiği okullardaeğitim anlamında hiçbir şey alamıyorlar.

Parası olanın okuyabildiği, olmayanın ise sistem dışı bı-rakıldığı bu düzende yoksul halkımızın eğitim hakkı en-gellenmektedir. Bu yıl yapılan YGS sınavında ortaya çıkansonuç, bunun en açık göstergesidir. Yapılan sınavda sıfır çe-kenlerin sayısı 2 yıl önceki rakamlara göre katlanarak art-mış durumdadır. 14 binden 38 bine fırlayan sıfır puan alan-ların sayısı, %258 artmış bulunmaktadır. Ancak bu durumdanne tek tek öğrenciler ne de aileler sorumludur. Bunca eği-tim yılından sonra, sıfır puan alanların sayısının bu denli faz-la olması, eğitim sistemin çürümüşlüğünün göstergesidir.Öğrenciler bin bir zorlukla girdikleri okullarında gerekli eği-timi alamıyor. Düzen şunu söylüyor öğrencilere: “Okumakistiyorsan dershanelere git, özel okullara gir, üniversite oku-mak istiyorsan bir dershane mutlaka şart.” Yani zorla öğ-rencileri özel eğitime teşvik ediyorlar. Sırf öğrenciler ders-hanelere ve özel okullara yönlensin diye devlet okulların-da eğitimin niteliğini düşürüyorlar. Hatta AKP iktidarı, özelokullara teşvik amaçlı ailelere bütçe dahi ayırıyor. Bu şe-kilde kapasitesi 440 bin öğrenci olan özel okulların kap-asitesini 2 milyona çıkarmayı hedefliyor. Ancak, düzeninparası olamayan halkın çocukları için hiçbir çözümü olmuyor.

Üstelik AKP iktidarı, kölece eğitim koşulları dayatılıyoröğrencilere. Yapılan araştırmalara göre; 9. Sınıfta okuyanöğrencilerin %40,9,u sınıf tekrarı yapıyor. Düz liselerde biröğretmen 30, dersliğe 45, şubeye 35 ve bir idareciye 333öğrenci düşüyor. Ortalama olarak bir derslikte 50 öğrencibulunuyor. Tıka basa dolu sınıflarda, yeterli kütüphane, tek-

nik ihtiyaçların karşılanmadığı okullarda, elbette öğrenci-lerin başarılı olması beklenemez.

Tüm bunların yanında AKP iktidarı hala özel okullarınsayısını arttırma derdinde. En fazla öğrenci sayısının bu-lunduğu devlet okullarında bile eğitim verilmiyorken, özelokullara ağırlık verilmesinin ayrıca bir önemi de var. Çün-kü AKP iktidarı eğitimden çok tekellerin ve emperyalist fir-maların çıkarlarını düşünüyor. Okuyamayan, üniversiteyegiremeyen binlerce öğrencinin düzen için önemi yoktur.

Halk İçin Eğitim, Halk İçin BilimMücadelemizi Büyütelim!

Halkımızın çocuklarına dayatılan kölece eğitim koşul-larını ancak mücadelemizle kırabiliriz. Burjuvazinin açtı-ğı dershaneler, özel okullar ya da özel derslikler sadece se-çilmiş kesim içindir. Öğrencilerin büyük çoğunluğu bu yer-lerden faydalanamamaktadır. Bizlerin istediği ve mücade-lesini verdiği ise halk için eğitimdir. Yani rekabete dayan-mayan, özel okul ve dershane ihtiyacı olmadan, herkesin eşitve bilimsel eğitimi almasıdır. Demokratik üniversite ve li-selerin hayata geçirilmesidir.

Eğitim almak için her gün çalışmak zorunda kalan, ders-hane parasını ödeyemediği için intihar eden öğrencilerin ar-tık son bulmasını istiyoruz. Her gün eğitimin geliştiğini söy-leyenler; intihar eden ve bunalıma giren öğrencileri gör-memektedir. Gelişen sadece burjuvazinin aldığı ayrıcalık-lı eğitimdir. Burjuvazinin çıkarlarını düşünenler ise AKP gibiemperyalizmin işbirlikçileridir.

Bizler Dev-Genç’liler olarak; Yoksul halkımızın ço-cuklarını çaresiz ve umutsuz bırakmayacağız. Eğitimin her-kes için ve herkese eşit olması, başta da parasız olması içinkazanana kadar mücadelemizi büyüteceğiz.

GençliğinGündeminden

12 Mayıs 1990: 12 Mayıs 1990: Cumhuriyet Üni-versitesi Mühendislik Fakültesi kantininde Uğur veŞengül’ü anlatan ve katliamı teşhir eden duvar gazeteleriasıldı. Dekan sivil faşistler ve polis afişleri indirmeye kalkın-ca TÖDEF’li ve diğer devrimci-demokrat öğrencilerin ba-rikatıyla karşılaştılar. Okul çıkışında öğrenciler jandarmabarikatını yararak geçtiler.

14 Mayıs 1990: İstanbul Üniversitesi EdebiyatFakültesinde İYÖ-DER’li öğrenciler ve diğer tüm devrimci-demokrat öğrenciler Şengül ve Uğur adına bahçeye iki fi-dan dikti.

gençliğin tarihinden

Diyanet İşleri Başkanlığı, 81 ilin Milli EğitimMüdürlükleri'ne il müftülükleri aracılığıyla 'yaz tatili umretur programı' gönderdi. Diyanet, yaz tatili için 16-20 Ha-ziran ve 30 Haziran-4 Temmuz tarihleri arasında gerçek-leştirilecek iki seferden oluşan “yaz tatili umre turu” dü-zenledi. Eğitim-İş Genel Başkanı Veli Demir, bu konuylailgili yaptıkları açıklamada “eğitim birliği yasası artıkyok hükmündedir. Bu yasa ile tüm okullar imam hatiplisesi haline getirilmiştir” dedi.

AKP, Yaratmak İstediği“Müslüman Gençliğin”T§ohum-

larını Atmak İçin Yeni Yollar Arıyor!

Özel Okul ya da DershaneDeğil, Halk İçin Eğitim

İstiyoruz!

34

Yürüyüş

13 Mayıs2012

Sayı: 316

Page 35: Yürüyüs 316

Yoksul mahallelerde yıllardırDev-Genç'lileri görmüştür halkımız.O mahalleyi güzelleştiren, evlerininharcını ören, o mahalleyi uyuşturu-cuya, fuhuşa, yozlaşmaya, yıkımla-ra karşı koruyandır Dev-Genç'liler.Dev-Genç'lilerin yoksul mahalleler-de alınteri vardır. Halkın umudunukimi zaman barikatlarda, meydan-larda, kimi zaman kapı önlerinde,depremlerde yayanlardır, yaratan-lardır. Dev-Genç'liler devrimi yara-tacak olan emekçi ellerini iyi tanır.Halkımız da her zaman yanındaolanları iyi tanır. Yoksul halkımızıntek kurtuluşu olan kendi savaşındaDev-Genç'liler halktan öğrenen, onaöğreten ve bu savaşı omuzlayan ol-muştur 42 yıldır.

Dev-Genç'lilerin emeği olan vehalkın yaşamının iyisiyle kötüsüyle,katliamlara karşı direnişiyle var etti-ği mahalleler burjuvazinin ağzınısulandırıyor. Mahallelerimizi, yaşa-mımızı, emeğimizi yoketmek isti-yorlar. Mahallelerimizi yıkarak, ye-

rine AVM’ler, rezidanslar, plazalarkurmak, halkı ise kentlerin dışına sür-mek istiyorlar. Vatanımızın tüm gü-zelliklerinden yararlananlar tekelciburjuvazi oluyor. Vatanımızın her ye-rinde bağımsızlık, demokrasi vesosyalizm için bedel ödemişken,tüm güzellikleri, olanakları gaspedi-lerek ve bizi sömürerek yaşayan biravuç asalak ise bizi topraklarımızdan"işgalcidir" diyerek atmak istiyor.Buna karşı ise yıllardır tavrımız yok-sul halkın yanında mücadele etmekolmuştur. Anadolu'da ve dünyanın hertarafında zulüm varsa direniş de var-dır.

Tarihimizden örnek alarak veonun verdiği güçle, İstanbul'un yok-sul mahallerinden olan AltınşehirMahallesi’nde Dev-Genç'liler ola-rak, açacağımız Gençlik Federasyo-nu binasına tüm gençliği bekliyor vebunun için Dünya gençliğini emekvermeye, sahiplenmeye çağırıyoruz.Türkiye gençliğini halkına ve vata-nına sahip çıkmak için alınteri dök-

meye, kurumumuzu beraber kuraraksahiplenmeye çağırıyoruz. Dünyagençliği, emperyalizmin ve onunyerli işbirlikçilerinin rantçı, sömürücüpolitikalarına boyun eğmemeli vehalkların dayanışması için emek ver-melidir. Dünya gençliğini de bir tuğ-la koyarak en yalın ve somut haliy-le desteğini göstermeye çağırıyoruz.Dünya gençliğinin Altınşehir Ma-hallesi’ne emek vermesi ve buradakavgamıza omuz vermesi sadece birmahalleye destek vermesini göster-mez. Altınşehir Mahallesi’ne verile-cek olan destek Türkiye halklarıyladayanışmasını ve yoksul halkın ya-nında olduğunu gösterecektir. Halk-ların kardeşliği demek halklarınomuz omuza mücadele etmesi de-mektir, yoksul halkların ortak kav-gasında dayanışmak demektir. Kar-deş halklarımızın evlatları da buçağrıya sessiz kalmamalı ve yoksulmahallemizde umudu yaratmaya,kavgayı büyütmeye destek olmalıdır.Çağrımız tüm dünya kardeş halkla-rına, halkın evlatlarına, ezilenleredir.

Gençlik Federasyonu’ndan

İstanbul-Dağevleri2 Mayıs günü 4 Dev-Genç’li, Sa-

rıyer’in yıkım bölgelerinden biri olanDağevleri Mahallesi’nde “Parasız Eği-tim, Sınavsız Gelecek İstiyoruz Ala-cağız” kampanyasının afişlerini asar-ken, diğer taraftan bildiri dağıttı vehalkla sohbet edildi.

Afişleri yırtmaya çalışan bir faşist,Dev-Genç’liler tarafından teşhir edi-lerek, “Dev-Genç’lilere kalkan elle-ri kıracağız. Parasız eğitim istemekbir haktır. Milyonlarca öğrenci paralıeğitim yüzünden okuyamıyor, çalış-mak zorunda kalıyor. Ve buna karşı

sürdürülen kampanyanın afişleriniyapmamıza hiçbir güç engel ola-maz” dediler.

3 saat süren kampanya çalışma-sında, imzalar toplandı, bildiri dağı-tımı yaparak ve 150 adet afiş asıldı.

İzmirİzmir'de Dev-Genç'liler, 4 Mayıs

günü Dokuz Eylül Üniversitesi Do-kuzçeşmeler Kampüsü'nde masaaçıp, bildiri dağıttılar. Masa 3 saataçık kalırken; kampüs içindeki ka-felerde ve Hukuk Fakültesi önündeparasız eğitim talebi ile Gülşah ve

Meral'i anlatan bildiriler dağıtıldı.Çalışmada 200 bildiri dağıtılırken;açılan masada Yürüyüş ve Tavır der-gileri ile Grup Yorum 25. Yıl Kon-ser DVD'sinin tanıtımı ve dağıtımı

yapıldı. Ayrıca aynı hafta içerisindeDokuz Eylül Üniversitesi Buca Eği-tim Fakültesi'nde de kampanya afiş-leri asıldı.

Parasız Eğitim, Sınavsız Gelecek Talebini Haykırmaya Devam Ediyoruz!

Ülkemizde Gençlik

35

13 Mayıs2012

Yürüyüş

Sayı: 316

Dünya Gençliğine Çağrımızdır!

Faşizme Karşı Yeni Mevzimizin Harcını Hep Beraber Yapalım!

Page 36: Yürüyüs 316

Bir telefon tekelinin TV’lerde yayınlanan bir reklamıvar. Biri Urfa’da diğeri İstanbul’da doğan iki kız çocuğununadaletsiz, eşitsiz gelişimini anlatıyor. Birisi annesinin ci-piyle okula giderken, diğeri lastik bot-larla suların içinden yürüyerek okulagidiyor. Birisi bilgisayarla çalışıyorderslerine, diğeri kitapla. Birisi yazıntatil yapıyor, diğeri tarlada çalışıyor. Bi-risi üniversiteyi Amerika’da okuyor, di-ğeri Urfa’da…

Reklam buraya kadar sınıf farkını,eğitimdeki adaletsizliği, hatta yaşamşartlarındaki adaletsizliği ortaya koyu-yor. Ama sonu öyle bitmiyor. Bu fark-lı sınıflara mensup iki gençten yoksulolanı reklamın sonunda daha şanslıgösteriliyor; çünkü internet bağlantısıAmerika’dakinden daha hızlı dosyaindirme imkanı tanıyor… Ne mutlu!

Biz reklamın son kısmıyla ilgili de-ğiliz. Bizim için, halkımız için önem-li olan zenginle yoksul arasındaki uçu-rumun sanki doğalmış gibi anlatılma-sı… Şans ya da kadermiş gibi anlatıl-ması. Zengin neden zengin, yoksul ne-den yoksul en küçük bir sorgulama yok.Eğitim olanakları arasındaki uçurumunda nedenleri sorgulanmıyor. Eşitsizşartlarda eğitim gören iki öğrenci aynısınavlara giriyorlar. Birisi parası olduğuiçin yurtdışında okuyor. Diğeri, biti-rince iş bulup bulmayacağı belirsiz, ye-terli eğitim vermeyen bir üniversiteyegitmek zorunda kalıyor.

Eğitim halk çocuklarına bir lütufgibi sunuluyor. Oysa PARASIZ EĞİ-TİM BİZİM HAKKIMIZ.

Ama oligarşinin eğitim sistemindehalk çocuklarının gittiği okullar, eği-tim şartları geri tutuluyor. İşçi ya da me-mur olabilecek seviyeye kadar eğitimveriliyor, gerisi çok çalışırsan ve paranvarsa mümkün oluyor.

Eğitim-Sen’in, İstanbul’un 9 ilçe-sindeki, Eğitim-Sen üyesi eğitimcile-rin çalıştığı düz liselerde yaptığı bir ça-lışma, halk çocuklarına verilen eğitimindüzeyini bir kez daha gösteriyor. Bu ça-lışmada tespit edilen bazı veriler şöy-le:

“ Artan öğrenci sayıları nedeniyle sınıflar kalabalık-laşmıştır.

Öğrencilerde psikolojik ve sosyal davranış bozukluk-ları görülmektedir.

Denetlenemeyen ve kontrol altına alı-namayan çeteleşmeler yaşanmaktadır.

Kız ve erkek ilişkilerinde genel ka-bullerin ötesine geçen, erkek öğrenci-lerin kız öğrencileri rahatsız eden dav-ranışlarının önüne geçilememektedir.

Öğrenci yoğunluğu nedeniyle okul-ların kütüphaneleri, laboratuvarları vediğer eklentileri sınıflara dönüştü-rülmüştür.

Kalabalık sınıflar nedeniyle pekçok sosyal, kültürel, sportif ve sanatsalamaçlı etkinlik yapılamamaktadır.

Öğrencileri zararlı madde alışkan-lıklarından korumada, bu tür alışkan-lıkların geliştirildiği mekânlardan uzaktutmada zorluklar yaşanmaktadır.

9. sınıf öğrencilerinin genel kültür-leri, bilgi ve birikimleri oldukça yeter-sizdir. İnternet kullanımının yaygınlığınedeni ile kurulan cümlelerde sözcük veanlam bozuklukları bulunmaktadır.Okuduğunu anlamama ve kendini ifa-de edememe sorunu yaşanmaktadır.

Düz liselere gelen öğrenciler, siste-min elediği öğrenci olmanın ve başa-rısızlığı kabullenmenin duygusu ileöğretime başlamaktadır. Bu duygu haliokula başladığında öğrencilerin bütünheyecanlarının kaybolmasına nedenolmaktadır.

Düz liselerde 600-700 öğrenciyebir rehber öğretmen düşmektedir.Bu alanda yaşanan açıkların hızla ka-patılması gerekmektedir.” (Cumhuri-yet, 24.04.2012)

Ayrıca, düz liselerde bir öğretmene 30,bir dersliğe 45, bir idareciye ise 333 öğ-renci düştüğü bilgisi veriliyor. 9. sınıftaokuyan öğrencilerin yüzde 40.9’u (ne-redeyse yarısı) sınıf tekrarı yapan öğ-rencilerden oluşuyor. Sınıf tekrarı yapanbu öğrenciler arasında akşam ve meslekliselerinden geçiş yapan öğrencilerinoranı oldukça yüksek. 9. sınıflarda birderslikte 50 öğrenci bulunuyor.

Eğitimde Eşitsizliğin Nedenlerini Sorgulatmalıyız

Bu ülkede yaşıyoruz... Bu halkın çocuklarıyız... Ezilen, sömürülen, katledilen bir halkın çocuklarıyız... Bu halkın kavgasında biz de varız!

Liseliyiz Biz

36

Yürüyüş

13 Mayıs2012

Sayı: 316

Page 37: Yürüyüs 316

Merhaba;Tektipleştirilen, düşünmemesi ve sorgulamaması iste-

nen, ülke sorunlarına duyarsızlaştırılan giyiminden tu-tun dinlediği müziğe kadar saldırılan, bunları kabul et-meyen hak ve özgürlüklerini isteyen emperyalist üsle-rin vatan topraklarımıza kurulmasını istemeyen sömürüsüzbir dünyayı arzulayan ve bunları dile getirdiği için tu-tuklanan yüzlerce öğrencinin tutsak edildikten sonra ha-pishanelerde de tecrit ve ıslah politikalarıyla insanca ya-şam hakkına saldırı devam ediyor.

5 Aralık 2011 tarihinden beri tutsak edildiğim Kan-dıra 2 No’lu T Tipi Hapishanesi’nde yaşadığım hak gasp-ları daha şimdiden ayları bulan cezalarla dolu.

02.01.2012 tarihinde hapishane idaresi tarafından bas-kıya maruz kaldığımız, yemek, ısınma gibi sorunlarla,onursuz arama dayatmasıyla karşılaştığımızdan dolayıbunu ifade ettiğimiz için üç ay boyunca haberleşme veiletişim araçlarından yoksun bırakma cezası verildi.

02.01.2012 tarihinde hipofiz glond’ımdaki lezyon se-bebiyle hastaneye sevk edilişim sırasında “agresif ta-vırlarda bulunduğum” gerekçe gösterilerek iki ay bo-yunca ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezasıverildi. Agresif olarak tanımlanan ise hasta bir tutsağı darpetmeleri ve hakaret etmeleri değil de hakkımı savunmam,iki defa yapılan ayakkabı aramasının keyfi bir uygula-ma olduğunu, insanlık onuruna hakaret olduğunu belir-ten sözlerim. Ki İnfaz Hakimliğince ayakkabımı çıkar-

makla hükümlü olmadığım eğer ayakkabı araması yap-mak istiyorlarsa bunu gardiyanların yapacağı belirlendiğihalde.

22.02.2012, 05.03.2012, 07.03.2012, 14.03.2012 ta-rihlerinde yine ayakkabı aramasına karşı çıktığım için top-lam 8 ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezasıverildi.

24.02.2012 tarihinde ise ayakkabı armasına karşı çık-tığım için darp edildim, yerlerde sürüklendim, tehdit edil-dim ki bunlarda darp raporuyla belgelendiği halde hüc-re cezası verildi.

Tutsaklığımın ilk aylarından beri verilen bu cezalaranti-demokratik yasların tanıdığı hak kırıntılarını bile gaspetmek üzere verirken, varsın adalet bakanı mikrofonla-rın karşısına geçip hapishanede tecrit olmadığını söyle-sin, tutsaklara sunulan koşulları övsün.

Biz tutsaklar hapishanedeyken bir zamanlar “beş yıl-dızlı oteller” olarak pazarladıkları F Tipi hapishanelerindekişiliklerimizi yok etmek için inşa edildiğini çok iyi bi-liyoruz.

Onlarda şunu çok iyi bilmeliler ve akılarının bir kö-şesine yazmalılar. Hapishaneler, devrimci tutsakları tes-lim alamadı ve bundan sonrada alamayacaklar! Gençli-ğin mücadelesini engelleyemediler ve bundan sonra en-gelleyemeyecekler .

UMUT VE DİRENİŞLE KALIN

GÜLŞAH IŞIKLI

Liseliyiz Biz

Füze Kalkanına Karşı Kocaeli’de Açılan Çadır EylemindeTutuklanan Gülşah Işıklı’dan Mektup Var.

Yoksul halk çocuklarına verilen eğitim ve bu eğitiminyarattığı sonuçlardır bunlar. Emperyalizm ve işbirlikçilerivatanımızı sadece sömürmüyorlar, aynı zamanda kendi dü-zenlerine uygun kafalar yetiştiriyorlar. Düşünmeyen, ke-lime hazinesi dar, düşünme yeteneği güdükleştirilmiş, uyuş-turulmuş, ahlaki olarak yozlaştırılmış, politikayla ilgi-lenmeyen, örgütsüz, dağınık… Ve egemenlerin çıkarınaolan daha ne varsa…

Bu verilerde olmayan tek şey EĞİTİMDİR.Ve biz eğer liselilere ulaşmak, onları mücadeleye kat-

mak istiyorsak, bunlarla da mücadele etmek zorundayız.Yozlaştırmanın önüne geçemezsek, yerine alternatifleri-mizi koyamazsak, beyinlerine ulaşamayız.

Liseli gençliğe, devletin eğitim diyerek aslında nasılbir genç beyinleri teslim alma saldırısı gerçekleştirdiği-ni anlatmalıyız. Sınıflar arasındaki uçurumları, adalet-sizlikleri anlatmalıyız. Düşünmeye sevk etmeliyiz. Ba-

şarısızlığı kabul etmemeliler… Üreten ve yaratan bu hal-kın çocukları yeni bir dünya kurma gücüne sahiptir. Bizşekil vermeli, biz yönlendirmeliyiz. Gerçekleri anlatarakbaşlamalıyız. Düşünce sistemindeki kopukluğu birleştir-meli, bilimsel düşünmeyi öğretmeliyiz.

Bunun için hem pratikte harekete geçirmeli, hayatın içi-ne sokmalı, görev vermeliyiz; hem de halkın sorunları üze-rine, gençliğin sorunları üzerine yoğunlaştırmalıyız. Tar-tışma ortamları geliştirebiliriz bunun için. Liselerdeki so-runlarımız nedir üzerine bir tartışma başlatabiliriz mese-la. Bu sorunlarımızı tartışırken, çözüm üzerine de dü-şündürebiliriz. Bu düşünce zinciri, bilimsel düşünmeyi degetirecektir.

Liselileri bu şekilde sıcak pratik içinde örgütleyebili-riz. Yöntemlerini biz bulmalı ve geliştirmeliyiz. Düzeninyarattığı bu tabloyu yıkmak bizim elimizdedir. Israr, emek,yoğunlaşma ve üretme… Gelecek bizim ellerimizdedir!

37

13 Mayıs2012

Yürüyüş

Sayı: 316

Page 38: Yürüyüs 316

AKP, her alanda olduğu gibi ay-dınları, yazarları, sinemacıları, tiyat-rocuları da kendine tabi kılmaya ça-lışıyor. Bunu, tiyatroların özelleşti-rilmesi ile ilgili kararı eleştirenleretepki gösteren Erdoğan’ın açıklama-larında açıkça görebiliriz.

En küçük bir hak talebine dahigözaltılarla tutuklamalarla saldıranAKP iktidarı, Tiyatroların özelleşti-rilmesine karşı yapılan eylemlere desessiz kalmadı. Bu sefer saldırısıgözaltı ve tutuklama değildi. Aşağı-lama ve yok sayma ile saldırdı aydınve sanatçılara. “halkı aşağılıyorlarhalka tepeden bakıyorlar” diyerekaydınlara hakaret etti. Sanatın sınırınıda Erdoğan belirliyor. Durmaları ge-reken yeri gösteriyor herkese. Aşa-ğılamada sınır tanımıyor.

“Yarım porsiyon aydın” Erdoğan; “Mesele kendilerine kü-

çük iktidar alanları oluşturmuş, ken-dilerine küçük rant alanları oluştur-muş, köşeleri tutmuş ideolojilerinarkasına sığınarak, kendi doğrularını75 milyona dayatma gayreti içinegirmiş, seçkincilerin millete tepedenbakma meselesidir. Bunlar tanzimat-tan bugüne kadar her şeyi en iyikendilerinin, en doğruyu sadece vesadece kendilerinin bildiğini iddiaederler. Bunlar millete tepeden ba-karlar, bunlar kendi ürettiklerininyüksek sanat olduğunu iddia ederler.

Bunlar sanatı sanat için yaparlar,bunlar sanatı toplum için yapmazlar.Sanat toplum için yapılır. Sanat top-lum için yapılırsa değer ifade eder.Hem devlet tiyatrosundan maaş ala-cak, hem şehir tiyatrosundan maaşalacak, istediği zaman başka yerlerderol alacak, her yerden de bu şekildenemalanacak. Mesele bu. Son birkaçgündür zihinlerinin ardındakini ortayadökmeye, niyetlerini açık etmeye baş-ladılar, daha öne çıktılar, bu kesimmillete ‘bidon kafalı’ dedi. Çıktılarbu aziz millete ‘göbeğini kaşıyan

adam’ dedi-ler şimdi de‘kasaba bü-rokratı’ diye-rek ‘belediye-deki temizlikişçisi tiyatro-cu oluyor’diyerek ken-dilerince yinemilleti kü-ç ü m s ü y o raşağılıyorlar. Rahmetli Cem Karacabunlara o güzel şarkısıyla gerekencevabı aslında zamanında verdi. Nededi biliyor musunuz? ‘Bunlar aydındeğil, bunlar yarım porsiyon aydın’dedi.

Faşist bir iktidar aydın da olsansanatçı da olsan sana çizilen sınırındışına çıkıyorsan, hükümeti eleştiri-yorsan, haksızlık ve sömürüyü, halkınsorunlarını anlatıyorsan karikatür-lerde, halkın kültürünü değerleriniyazıyorsan hatta oynuyorsan tiyatrooyunlarına da saldırır. Bunu da ken-dini aklayarak yapar. Asıl halkı aşa-ğılayan kendisi iken aydınlara yük-lenir “milleti aşağılıyorsunuz” diye.

Böyle pervasız faşist bir iktidarvar karşımızda. Saldırıları aşağıla-mayla da kalmıyor tehdit ve korkutmaile de aydınları pasifleştiriyor. Yaşa-nanları görmeyen, halktan kopuk,kendi dünyasında yaşayan bin aydınkesimi yaratmaya çalışıyor.

“Geçti o günler” “Soruyorum, yahu siz kimsiniz?

Bu ülkede tiyatro sizin tekelinizdemi? Bu ülkede sanat sizin tekelinizdemi? Sanat konusunda söz söylemeehliyetine sahip olan sadece sizlermisiniz? Geçti o günler. Artık despotaydın tavrıyla parmağınızı sallayarakbu milleti küçümseme, bu milletiazarlama dönemi geride kalmıştır.Bu ülkede pırıl pırıl bir nesil yetişti.Bu ülkede kendi tarihini bilen, ma-zisini iyi tanıyan, bu toprakların bi-

rikimini tanıyan, Batı’yı diğer me-deniyetleri de bilen, tanıyan, öğrenenbir nesil var.”

Erdoğan milleti küçümsemektenbahsediyor: Fakat her kelimesi hitapettiği kesimi aşağılıyor, tehdit ediyor,daha doğrusu her türlü iktidar ola-nakları elinde “had” bildiriyor. “Dev-let biziz, bize boyun eğeceksiniz”diyor. Ağzından çıkan her sözle beniiyi tanıyın diyerek, hak, adalet, hukukdiye bir şeyin de kalmadığını herşeyin kendi elinde olduğunu göste-riyor aydın ve sanatçılara.

Erdoğan, özel tiyatro sahiplerinede seslenerek bizim istediğimiz gibioyunlar yazıp oynarsanız sizlere des-tek veririz aksi durumda sizleri deyaşatmam diyor.

Sorun tiyatroların özelleştirilmesisorunu değil. Kaldı ki, hükümetinbu yönde hiçbir hazırlığı yok. Dün-yanın hiçbir yerinde böyle bir uygu-lama yoksa bile diyor: Bizde ilk ör-neği olacak. Böyle bir şey olmaya-cağını söyleyenlere diyorki, “tiyatrolarbenim düzenime, ideolojime hizmetetmiyorsa, tiyatrocular bana boyuneğmiyorsa, kökten kapatır sizi yokederim diyor.

Mesele dize getirme meselesidir.Özelleştirme dize getirmenin kılıfıdır.Erdoğan’nın bu konuda da söyle-dikleri açık: “Kardeşim sen tiyatromu oynayacaksın, özgürce hareketet, kurun kendi aranızda tiyatronuzu,buyurun serbest olarak, özel sektörolarak bu alana girin. Bu sahnelerdesizleri destekleriz, yeri gelir senar-

AKP şimdi de tiyatrocuları dize getirmek istiyor

Tiyatrocular Faşizmin Önünde DizÇökmemek İçin, Yüzünüzü Halka Dönün

38

Yürüyüş

13 Mayıs2012

Sayı: 316

Page 39: Yürüyüs 316

yoyu beğenirsek bizim de inceleme kurullarımız buralarasponsor olur buralarda da destekleriz...” Bizim istediğimizoyunları oynamazsanız desteklemeyiz diyor. “Seçimsizin, özgürsünüz”

Erdoğanın aydın ve sanatçılara sunduğu özgürlükişte budur.

Erdoğan Bu Kadar Pervasızsa BundaSanatçıların da Payı Vardır!

Hatırlarsanız AKP’nin “açılım” dönemlerinde aydınlarlasanatçılarla yaptığı toplantılar vardı. Kahvaltı yapmışlardı.Kimler vardı o toplantıda: Yılmaz Erdoğan, Kenan Işık,Osman Sınav, Cem Yılmaz, Ata Demirer, Demet Akbağ,Şafak Sezer, Şener Şen, Tomris Giritlioğlu ve adını say-madığımız daha bir çok sanatçı.

Bu kahvaltı sofrasına oturan sanatçılar, Erdoğan’ındemokrasicilik oyununa ortak oldular. Çok şey değişiyordediler.

Şimdi soruyoruz neydi değişen? Bugün Erdoğan bukadar rahat bir şekilde aşağılıyorsa aydın ve sanatçıları,bu kadar demagoji yapıyorsa demokrasicilik oyununaortak olanlar da suçludur.

Aydınlar sanatçılar!

Faşizm sanatın düşmanıdır, faşizmin iktidarında aslaözgür sanat yapılamaz, halk için sanat yapılamaz. Faşizmsadece ürettiklerinizi, sanat eserlerinizi değil düşüncelerinizide bir kalıba sokmak istiyor. Benim istediğim gibi düşü-neceksiniz hatta düşünmeyeceksiniz diyor. Size ne halkınsorunlarından. Kendi dünyanızı yazın onları oynayındiyor. Aydın ve sanatçı olmak bu değildir. Halkın olmadığıyerde sanat da olmaz. Gelin yüzünüzü halka dönün,halk için sanat yapın, halk için üretin, halkın içine girin,gücünüzü halktan alın. Halkla birlikte olursanız Erdo-ğanlara boyun eğmezsiniz.

Faşist AKP iktidarının saldırılarını ancak bu şekildepüskürtebilirsiniz.

Liseliyiz Biz

Bizim için aileler önemlidir ve düşman da bununönemini bilerek ailelerimizi üzerimizde baskı aracı olarakkullanmaktadır. Düşman neden ailelerimizle uğraşıyor.Nedeni bellidir bizler devrimci olacağız ve onlarıniktidarını yıkacağız. Hiçbir iktidar tahtından vazgeçmez.Bizi de durdurmak için ailelerimizi kullanacaktır. Aile-lerimiz de bizim devrimcilik yapmamıza duygusal baktığıiçin AKP iktidarının söylediği her yalana inanmaktadır.Oysa bilmezler ödediğimiz bedellerin onlar için olduğu-nu.

Ailelerimize bu gerçeği anlatacak olan bizleriz. Aile-lerimizi düşmanın etkisinden kurtaracak olan yine bizleriz.Devrimcilik yapmaya başladığımız andan itibaren ailemizletartışmalarımız başlayacaktır. Bizlerde ailelerimizle tar-tışmaktan kaçmayacağız. Ailelerimizi de kendimizle be-raber mücadeleye katacağız. Ailelerimiz her şeye duygusalbaktığı için söylediklerimize inanmayacak ve devrimcilik

yapmamamız için her şeyi yapacaktır, ailemizin bu da-yatmalarına karşı daha fazla ikna yolunu kullanacağız.Halkı örgütlemek için nasıl emek harcıyorsak ailelerimizede emek harcayacağız. Düşman bu kadar çok ailelerimizleuğraşıyorsa biz bu uğraşları püskürteceğiz. Ailelerimizidüzene değil devrime katacağız. Ailelerimizin dediğigibi devrim ilk önce aileyi örgütlemekle başlar. Evet, ai-lelerimizle mücadele edeceğiz. Baskılara karşı hepberaber direneceğiz.

Her ailemizi TAYAD’lı yapacağız. Ailelerimizle tar-tışmaktan kaçmayacağız. Kaçmak korkudur. Kaçmakçözümsüzlüktür. Çözümsüz değiliz ve korkmuyoruz.Düşmanın ailelerimize uyguladığı baskının karşısınaemekle çıkacağız. Çünkü devrim ancak insan örgütlemekleinsanları mücadeleye katmakla yapılacaktır. Ailelerimizde yapılan her yanlışta düşmana kin duyacak, bu düzendennefret edecektir.

AİLELERİMİZİ SİZİN PİS DÜZENİNİZEBIRAKMAYACAĞIZ!

TAYAD’lı Aileler, Ayhan Efeoğlu’nun bulunmasıiçin mücadeleyi sürdürüyorlar. Her Cuma saat 17.00’deGalatasaray Lisesi önünde masa açan aileler, 4 Mayısgünü de önlük giyerek açtıkları masada yüzlerce bildiridağıttılar.

Aynı gün, saat 19.00’da da Taksim Tramvay Dura-ğı’nda toplanan TAYAD’lı Aileler, Galatasaray Lisesi’ninönüne yaptıkları yürüyüşle Ayhan Efeoğlu’nun mezarınınbulunması talebini bir kez daha tekrarladılar. “AyhanEfeoğlu’nun Mezarı Nerede Cevap Alıncaya KadarSusmayacağız!” pankartının taşındığı yürüyüş, İstiklal

Caddesi'nin ortasına geldiğinde kısa bir süre oturarakeyleme devam edildi.

Lisenin önüne gelindiğinde TAYAD’lı Aileler adınaNagehan Kurt tarafından yapılan açıklamada, “AyhanEfeoğlu’nu kaybedenler de, bulmak istemeyenler deaynıdır. İşkence ve kaybetmeler, oligarşi tarafındansömürü düzenlerine karşı olan devrimci-demokrat mu-haliflere karşı sistematik bir şekilde yapılmaktadır.”denildi. Kurt’un, Ayhan Efeoğlu’nun mezarını bulanakadar geri adım atmayacaklarını belirtmesi ve eylemlerinedestek çağrısında bulunmasıyla eylem sona erdi.

Şehitlerimiz Sorulacak Hesabımızdır

39

13 Mayıs2012

Yürüyüş

Sayı: 316

Page 40: Yürüyüs 316

Bursa Uludağ Üniversitesi’nde, 16Mart Beyazıt Katliamı’nın hesabınısormak için afiş asan Bursa GençlikDerneği Girişimi üyesi Ebru Yeşilır-mak hakkında açılan soruşturma, 5Nisan günü verilen uzaklaştırma ce-zasıyla sonuçlandı. Yeşilırmak’ınuzaklaştırma cezası 30 Nisan-6 Ma-yıs tarihleri arasında geçerli olacak.

Yeşilırmak ve dernek üyesi FıratDurgun hakkında ayrıca, Grup Yorumkonserinin afişini izinsiz astıkları ge-rekçesiyle 8 Mayıs günü hukuksuz birşekilde tekrar soruşturma açıldı.

Bursa Gençlik Derneği Girişimi, 9Mayıs’ta yaptığı yazılı açıklamada, açı-lan soruşturmalarla ilgili şu değerlen-dirmede bulundu: “Uzaklaştırmalarla,soruşturmalarla gençliğin mücadelesisindirilmeye, susturulmaya çalışılı-yor. Baskılara, soruşturmalara boyuneğmeyeceğiz. Haklılığımızdan aldı-ğımız güçle mücadelemizi büyütme-ye devam edeceğiz.”

Canan Kulaksız Ölümsüzdürİzmir'de Dev-Genç'liler, Ege Üni-

versitesi'nde bu yıl 8.'si düzenlenecek“Canan Kulaksız Alternatif ÖğrenciŞenliği”nin çalışmalarına başladı.Şenlik, Ege Üniversitesi BiyolojiBölümü öğrencisiyken F Tipi saldı-rısına karşı başlatılan ölüm orucudirenişinde şehit düşen Canan Ku-laksız'ın adını taşıyor.

15-18 Mayıs tarihler arasında EgeÜniversitesi Edebiyat Fakültesi önün-de yapılacak şenliğin tanıtımı ama-cıyla, Ege Üniversitesi öğrenci çar-şısında 8 Mayıs günü masa açıldı.Şenlik programı ile ilgili bilgi verilen

masada, şenlik süresince her gün ya-pılacak resim, tiyatro, karikatür, ebrusanatı, takı yapımı gibi atölyeler öğ-rencilere anlatılarak kayıt alındı. Öğ-renciler her sene şenliğe katıldıkları-nı bu sene de katılacaklarını söyledi-ler. 3 saat açık kalan masada ayrıcaYürüyüş dergisi ile Grup Yorum 25.Yıl Konser DVD'sinin tanıtım vedağıtımı yapıldı.

Şenlik programında 15 Mayısgünü tiyatro gösterimi, Grup Yelin,Umudun Türküsü ve Suavi konserleriyer alıyor. 16 Mayıs’ta Av. SelçukKozağaçlı’nın katılımıyla “Nasıl bireğitim istiyoruz?” konulu bir panel ya-pılacak, ardından da Grup Günışığı veMurat Sincer tarafından konser veri-lecek. 17 Mayıs’ta “Ülkemizde Dü-şünce Özgürlüğü ve Sanatın Yeri” ko-nulu düzenlenecek panele Orhan Al-kaya ve Metin Yeğin konuşmacı ola-rak katılacak. Şenliğin son günündeise Grup Kaçkar ve Grup Yorumsahne alacak. Şenliğin 3. gününde“Damında Şahan Güler Zere” filmi-nin gösterimi de yapılacak.

Dev-Genç'lileriYıldıramazsınızBoşuna Uğraşmayın!

Erzincan Üniversitesi'nde oku-yan Erzincan Gençlik Derneği üyesibir öğrencinin Gemlik'te oturan aile-sini arayan polis, "Çocuğunuzla ilgi-li konuşmamız gerek." diyerek, aile-yi Gemlik Karakolu'na çağırdı. Ka-rakola giden aileye "Çocuğunuz te-röristlerle beraber geziyor. Yasadışıderneklere gidip geliyor." denilerek,bu yolla ailesi üzerinden dernek üye-

sine baskı kurulmaya çalışıldı.Öte yandan Erzincan Fatih En-

düstri Meslek Lisesi’nde okuyan birLiseli Dev-Genç'li de, okula gelen iş-kenceci polisler tarafından gözaltınaalınarak Enis Bedis Karakolu'a gö-türüldü ve işkence yapıldı.

Erzincan Gençlik Derneği, 6 Ma-yıs'ta yaptığı yazılı açıklamada, Er-zincan polisinin, bu yaptıklarındansonuç alamayınca derneklerine gelip gi-den herkesi takip ettiğini belirterek,"Korkutma, sindirme, başeğdirme ça-balarınız sonuçsuz kalacak. Tarih maz-lumun, sömürülenin, haklının yanındasömürüsüz adaletli bir dünyayı yaza-caktır. Korku sizin gibilere miras ka-lacak, mirasınız da artacaktır" dedi.

Erzincan’da ayrıca, 10 Mart günüyapılan Grup Yorum Konseri’ndensonra yaşanan polis terörüne bir yeni-si daha eklendi. Sabah saatlerindeevinden işine giden Zeynep isimli Yü-rüyüş okuruna, evinin kapısının önün-de bekleyen Erzincan Siyasi Şube pol-isleri keyfi bir şekilde kimlik kontro-lü dayattı. Bu polislerden bazılarınınisimlerinin İzzet, Ümit, Hacı ve Recepolduğu bilgisini veren Dev-Genç'liler,"Dev-Genç’liler, bu ülkenin gerçekvatanseverleri, gerçek sahipleridir.Hiçbir baskı Dev-Genç’lileri yıldıra-maz" açıklamasında bulundular.

Öğrencilerin Süt İhtiyacıDeğil, TekellerinÇıkarı Düşünülüyor!Zehirlenen ÖğrencilerinSorumlusu AKP İktidardır!

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 10

Ülkemizde Gençlik

Baskılar, Soruşturmalar Bizi Yıldıramaz!

40

Yürüyüş

13 Mayıs2012

Sayı: 316

Page 41: Yürüyüs 316

ilde; 32.500 okulda 7,2 milyon öğ-renciye dağıttığı sütlerin bozuk olmasıve öğrencilerin zehirlenmesi nede-niyle Gençlik Federasyonu yazılı biraçıklama yaptı.

Proje kapsamında 144 milyonkutu süt dağıtıldığı, süt sanayisinin buprojeden 72 milyon lira kazandığı bil-gisini veren Gençlik Federasyonu,“Yalan ve demagojilerle öğrencilerizehirleyen ve sonra da suçu yine öğ-rencilere atan düzen, yine kendini ak-lama telaşında. Ama çabaları boşu-nadır. Bugün zehirlenen yüzlerce öğ-renciden AKP iktidarı ve onun kirlidüzeni sorumludur… AKP iktidarı1500 öğrencinin zehirlenmesine ze-min hazırlamış ve yaptıkları açıkla-malarla da halkın çocuklarını ne ka-dar düşündüklerini göstermişlerdir. Buhalkı düşünen ancak devrimcilerdir”açıklamasında bulundu.

Gülşah Işıklı ve MeralDönmez Serbest Bırakılsın!

“Füze Kalkanı Değil DemokratikLise” istedikleri için 5 aydır hukuk-suz bir şekilde tutuklu olan GülşahIşıklı ve Meral Dönmez’in tahliyeedilmesi talebiyle Dev-Genç’liler ey-lemlerine devam ediyorlar.

İstanbul-BeşiktaşDev-Genç’liler Abdi İpekçi Yur-

du ve Maçka’da yaptıkları yazıla-malarla “Gülşah ve Meral Serbest Bı-rakılsın” ve “Parasız Eğitim İstemekSuç Değildir” diyerek bir kez daha hu-kuksuz tutuklamaları teşhir ettiler.

İzmir6 Mayıs günü 2 Dev-Genç’li ken-

dini Konak Saat Kulesi’ne zincirle-yerek,

“Parasız Eğitim İstedikleri İçin Tu-tuklanan Gülşah ve Meral Serbest Bı-rakılsın” pankartı açtılar. 30 dakikaboyunca slogan atan ve halka yöne-lik konuşma yapan Dev-Genç’liler,Gülşah ve Meral’i, Dev-Genç’lilerinparasız eğitim için verdikleri müca-deleyi, parasız-bilimsel ve eşit eğitimistediklerini ve bunun suç olmadığı-nı, vatanlarının Amerika’ya satılma-sını istemediklerini anlattılar.

Dev-Genç marşını söyleyen vesloganlar atan 2 Dev-Genç’li, zincir-leri aletle kesilerek, işkenceyle göz-altına alındılar. Polis otosunda tacizve küfürlere maruz kalan Dev-Genç’liler, Konak Güvenlik Şube’yegötürülerek, ardından serbest bıra-kıldılar.

AntalyaAntalya Gençlik Derneği Girişimi,

7 Mayıs günü Antalya İl Milli EğitimMüdürlüğü önünde zincirli eylemyaptı. "Parasız Eğitim İstiyoruz Ala-cağız!" yazılı bir pankart açıp kendi-lerini kapı demirlerine zincirleyenGülçin Bulut ve Nazım İlgeç, parasızeğitimin en temel hakları olduğunu,fakat parasız eğitim istedikleri için ikiDev-Genç'linin hala tutuklu olduğu-nu sesli çağrılarla halka anlattılar. Gül-şah ve Meral serbest bırakılıncaya dekeylemlerini sürdüreceklerini belirtti-ler. Eylemlerini 45 dakika sürdürenDev-Genç'liler gözaltına alındılar.

Ertesi gün çıkarıldıkları mahke-mede Nazım İlgeç serbest bırakılır-ken, Gülçin Bulut “polise mukave-met” gerekçesiyle tutuklandı. Genç-lik Federasyonu, 9 Mayıs’ta yaptığıaçıklamada, tutuklamayla ilgili olarak,“Biz Dev-Genç’liyiz 42 yıldır tu-tuklanıyoruz, gözaltılarda kaybedili-yoruz, katlediliyoruz. Bitiremiyor-lar işte.” dedi.

Çanakkale7 Mayıs’ta "Vatansever Gençler

Gülşah ve Meral’e Özgürlük" filmgösterimi yapan Dev-Genç’lilere fa-şistler saldırmaya çalıştı. Gösteriminyapıldığı evin kapısına gelerek zorlaiçeriye girmeye çalışan faşistler, Dev-Genç'liler tarafından durduruldu. Po-lisin, şikayet için Emniyet’e gelmekzorundasınız teklifini reddeden Dev-Genç’liler, faşistlerin apartman giri-şinde beklediği sırada dışarı çıktık-larında faşistlerin saldırısına uğradı-lar. Sopalı saldırıda Fırat Kıl, ErdemŞeker ve Oğulcan Nasiç isimli Dev-Genç’liler yaralandı.

Gençlik Federasyonu, faşist saldı-rıların sebebinin Çanakkale’deki yük-selen mücadele olduğunu belirttiğiyazılı bir açıklama yaparak, “Bu sal-

dırıları örgütleyenlerden ve düzenle-yenlerden hesabını soracağız” dedi.

Dev-Genç’liler, 6 Mayıs günü“Vatansever Gençler Gülşah ve Me-ral’e Özgürlük” film günleri kapsa-mında 20 kişinin katılımıyla gerçek-leştirdikleri film gösteriminde Ceza-yir Çıkmazı adlı filmi izlediler. İlgiyleizlenen filmden sonra, halkın her ke-siminin savaştırılabileceği ve direnenhalkların kazanacağı üzerine sohbetedildi.

Faşizme KarşıOmuz Omuza

2 Mayıs günü Mersin Üniversite-si Çiftlikköy Kampüsü’ndeki faşist-ler, “Türkçülük Günü” ile ilgili afiş as-tılar. Devrimci-demokrat-yurtseveröğrenciler faşistlere müdahale ederek,afişleri yırttılar. Faşistler ertesi günCumhuriyet Alanı’nda toplandığındada “Faşizme Karşı Omuz Omuza”sloganı atılarak eylemlerine engelolundu.

Bunun üzerine faşistler ve ÇevikKuvvet polisleri biber gazı ve plastikmermilerle öğrencilere azgınca sal-dırdı. Devrimci-demokrat-yurtseveröğrenciler Edebiyat Fakültesi önün-de barikat kurup, “Katil Polis DefolÜniversiteler Bizimdir”, “FaşizmeKarşı Omuz Omuza”, “Faşizmi Dök-tüğü Kanda Boğacağız” sloganları eş-liğinde, taş atarak çatıştılar. İlk saldırıesnasında Gençlik Derneği üyesiSevgi Şah ve BDSP’den Ümit Güç iş-kenceyle gözaltına alındı. Bununla ye-tinmeyen polis, sokakta gördüğü biröğrenciyi de gözaltına aldı.

Gözaltına alınan öğrencilerin ser-best bırakılması için Fen Edebiyat Fa-kültesi’nde oturma eylemi yapıldı. Ar-dından okulun girişine yürünerek,arkadaşları serbest bırakılıp yanları-na gelene kadar üniversite girişini aç-mayacaklarını söylediler. Ardından ar-kadaşlarının Adli Tıp’ta olduğunuöğrenen öğrenciler, polisin engelinerağmen 5 otobüs konvoy oluşturupAdli Tıp’a giderek arkadaşlarının bı-rakılmasını beklediler. Serbest bıra-kılan Şah ve Güç, ertesi gün savcılı-ğa giderek işkenceci polisler hakkındasuç duyurusunda bulundular.

Ülkemizde Gençlik

441

13 Mayıs2012

Yürüyüş

Sayı: 316

Page 42: Yürüyüs 316

Sınıf kini duymak için, ezeli veebedi sınıf düşmanlarımızdan hesapsorma isteği duymak için ne gerekir?Neye ihtiyaç duymalıyız vatan top-raklarımızı emperyalistlere satanla-rın yakasına yapışmak için? Ayakla-rımızı, yüreğimizi vede en önemlisibeynimizi hangi güç teslim alabilir,bizi sömüren bir avuç asalağa hizmetetmeyi reddetmek için?

Uyutuyor bizi düşman. Biliyor kigözümüzü açsak, dağıtsak perdeyi-sisi, göreceğiz gırtlağımıza çökmüşeli. Göreceğiz iliğimizi sömüren düş-manı.

“Vietnamlılar, düşmanı görmekiçin sadece başlarını kaldırmalı.Bizim için, bu daha zor. Yeni-sö-mürgecilik bizimle aynı dili konu-şuyor, bizim deri rengimize ve mil-liyetimize sahip, bizimle dindaş.Düşmanı tanımak o kadar kolay de-ğil.” (“Kızgın Fırınlar Saati” filmi,Fernando Solanas)

Askeri işgal altında değiliz…Düşmanın tankı, topu, askeri vatantopraklarımızı zaptetmemiş… Amavatan hainleri satıyor vatanımızı.Halkı yoksullaştıran emperyalist an-

laşmaları imzalı-yorlar. Kendilerizenginleşirken,halk yoksullaşı-yor, yozlaştırılı-yor… Değer yar-gılarımızı, ahlakidüşüncelerimizi

bozuyorlar. Bunu ya-panlar emperyalistle-rin işbirlikçileri, halkdüşmanları… Bir

avuç oligarşi…

Tek tek bütün haklarımızı gaspediyorlar. Köle gibi çalışmamızı isti-yorlar. Kazanılmış bütün haklarımızyok sayılıyor. Sağlık hakkımız, eği-tim hakkımız iyice paralı hale getirildi.Okumayalım, öğrenmeyelim, güdükkalalım istiyorlar. Tedavi hakkımız te-mel haklardan sayılmıyor, masraf çı-kartmayan ama kâr ettiren birer ma-kine olarak görülüyoruz. Satacak yerkalmadı, evlerimize göz diktiler şim-di de… Tüm ülkeyi talan edecekler…Yer altı ve yer üstü zenginliklerimizyağmalanıyor. Vatan topraklarımızyabancı tekellere satılıyor. Doğa kir-letiliyor… Üstelik bunları yapmakiçin demokrasinin göstergesi olduğusöylenen Meclis’i kullanıyorlar. Yanihalk düşmanları resmi ve milli olarakdevleti yönetiyorlar…

İktidardaki egemenlerin düşma-nımız olduğunu görmek için, sınıf ki-nine sahip olmak için kitaplar hat-metmek gerekmiyor. Çalışan, hasta-lanan, okula giden, aç kalan…

Tüm halkımız aslında bilir bun-ların sorumlusunun kim olduğunu

ama şükreder haline, eskiden olma-yan bir refah düzeyi vardır çünkü.

Çaresiz hisseder kendisini çünküçözüm yolunu bilmiyordur.

Çözüm devrimdedir, devrimci-lerdedir, bizdedir… Biz göstermeli-yiz düşmanı… Tekrar tekrar anlat-malıyız. Sınıf kinimizin törpülen-mek istendiğini anlatmalıyız. Sınıf ki-niyle dolu yüreklere sahip olmakiçin halk olmanın yeterli olduğunu an-latmalıyız. Sömürenlerden hesap sor-mak için sınıf kinini kuşanmalıyız.

Bu vatan Sabancıların, Koçlarındeğil; bu vatan uğruna ölmeyi gözealabilen tüm ezilen halklarındır. Ve buyüzden düşmanlarımıza kin beslemekiçin çok sebebimiz var. Bunu bil-dikleri için saldırıyorlar, bize karşı ör-gütleniyorlar. Biliyorlar ki, gece-kondulardan çıkacak ve sıkacağızgırtlaklarını…

Ezdikçe, yoksullaştırdıkça, aç-işsizbıraktıkça ve daha pek çok temel hak-kımızı gasp ettikçe bu öfkenin büyü-yeceğini emperyalistler ve işbirlikçi-leri de biliyor. Bu öfkeyi örgütlü gücedönüştürmeyelim diyedir tüm çabala-rı. Söylenebiliriz, şikayet edebiliriz,şükredebiliriz, onların istediği sınırlardaeylemler yapabiliriz… Ama örgütle-nirsek diye korkuyorlar.

Düşmanın korkularını büyütmekiçin, onların bozuk düzenini yıkmakiçin safları sıklaştırmalıyız. Halkıngücü örgüttür… Örgütle yaratacaktırgeleceğini… Üreten bizsek, yaratanbizsek, yarını kuracak olan da biziz.Güç birliğimizde, güç ellerimizde…

Sınıf DüşmanlarımızaKin Duymak İçin Ne Gerekir?

Umudun Adını Tüm DuvarlaraYazacağız!

Armutlu'da Liseli Dev-Genç’liler çalışmalarına aralıksızdevam ediyor. 1 Mayıs'ın vermiş olduğu coşkuyla birlik-te Liseli Dev-Genç’liler, 2-3 Mayıs tarihlerinde Etiler Tu-rizm Otelcilik ve Meslek Lisesi ile Behçet Kemal ÇağlarLisesi çevresinde “Titre Oligarşi Parti-Cephe Geliyor”,“Cephe”, “Dev-Genç” yazılamaları yaptılar.

Çayan Faşizme Mezar Olacak!2 Mayıs günü saat 22.45'te Çayan Mahallesi’nde bu-

lunan Nurtepe Haklar Derneği’nin kapısı, akreple gelenpolisler tarafından kırılmaya çalışıldı. Polis, içeride bu-lunan dernek çalışanını görünce kaçmak zorunda kaldı.

Çayan Halk Cephesi, AKP’nin halk düşmanı polisi-nin bu saldırı girişimiyle ilgili olarak yazılı bir açıklamayaparak, “Aylardır Çayan Mahallesi’nde terör estirme-ye çalışıyorsunuz. Evlerimizi, derneklerimizi ve işyer-lerimizi bastınız ama bizi sindiremediniz. Biz yine bu-radayız. Yıllardır aynı şeyi söylüyorsunuz: ‘Sizi buradansileceğiz yok edeceğiz…” Bizi yok edemezsiniz, bizlerhalkın içindeyiz, yok olacak olan sizlersiniz” dedi.

42

Yürüyüş

13 Mayıs2012

Sayı: 316

Page 43: Yürüyüs 316

ABD ABD İŞBİRLİKÇİSİİŞBİRLİKÇİSİ

AKP'NİN;AKP'NİN;HALK HALK

DÜŞMANI,DÜŞMANI,İŞKENCECİ,İŞKENCECİ,

KATİL,KATİL,HIRSIZ,HIRSIZ,

AHLAKSIZ,AHLAKSIZ,FAŞİST, FAŞİST,

KOMPLOCU KOMPLOCU

POLİSİNİN POLİSİNİN YALANINA YALANINA

KARŞI KARŞI GERÇEKLER-4GERÇEKLER-4

YALAN ÜRETME MERKEZİ ANKARA EMNİYETİKOMPLO KURUYOR, MAHKEME TUTUKLUYOR!

TÜRKİYE'DE HUKUK YOK MU? ADALET İSTİYORUZ!

KOMPLO: Bir kişi, grup aleyhine alınan gizli karar demektir.

Komplolarla Tutuklananlar Serbest Bırakılsın!

Polis "Suçlu" Aramıyor, AKP'nin Polisi Halk DüşmanıPolitikalarını Rahatça Uygulayabilmek İçin Komplolarla"Suçlu" Yaratıyor!

"Suç"un Büyüklüğü İse; HalkDüşmanı Politikalarına Karşı Dire-nen, Halkı Birleştiren DevrimcilereOlan Öfkesine Kalıyor!

Halk Düşmanları AKP'nin Polisi-nin ve Yargısının Devrimcilere OlanÖfkesi, Halkın Bize Duyduğu Sevgi-nin Büyüklüğünün Sonucudur!

Polis yalan söylemeye, tutuklamasına ge-rekçeler dizmeye devam ediyor. Diyor ki "bürodaçokca malzeme bulunuyor" ve yine polis bubuluşun altında kalmıyor. Halk düşmanı conileryine diyor ki; "evet evet, işte bir kanıt dahasenin eşyaların varsa, sıkça da gidiyorsun tamamyat bakalım yıllarca F Tiplerinde" diyor.

Peki soruyoruz; bir büroda eşyaların olmasıveya oraya sıklıkla gitmek sizi "terörist" miyapar? Şimdi "suç" bunun neresinde?

Ama tabii polis zaten "suç" aramıyor, derdibu değil, derdi "suç" yaratmak, daha rahat halkdüşmanı politikalarını hayata geçirebilmek için.

Tabii bu arada polisin komploculuğununsınırının olmadığı için çokça malzemeyle neyikastediyor bilemiyoruz! Yoksa kendi koyduğubirşey var da onu mu soruyor? O zaman tabiionlara da kendileri cevap vermeli.

Polis fezlekesinin ikinci sayfasının sonundaartık dayanamayan polisin tüm sancısı ortayaçıkıyor.

Halk düşmanı Ankara polisi daha fazla bek-lemiyor, hemen asıl hedefin ne olduğunu açığavuruyor.

EL ÇABUKLUĞU MARİFETMİŞ... HE-MEN ANKARA TEMEL HAKLAR DER-NEĞİNDEN KROKİLER ÇIKIYOR...

Polisde farketmiş ki dernekte neden açıktankrokileri tutsunlar...

Buna da açıklık getirebilmek, yalanlarınaikna edebilmek için krokiyi de gömleğe zulala-mışlar...

GÜZEL SENARYO!Peki sizce defalarca polisin baskınına maruz

kalmış, talan edilmiş bir dernek böyle bir bilgiyiderneğinde niye tutsun?

Peki sizce istenildiğinde herkesin çok ra-hatlıkla ulaşabileceği, Google Map’den alınmışgörüntüleri niye derneğinde tutsun!

Google Map'den herkes rahatlıkla istediğigörüntüyü alabilir. Kaldı ki böyle olsun. Sizcesiz olsanız hangisini yapardınız: Daha az zamanla,daha az emekle, daha az riskle istediğinizyerden, beş dakika içinde çıktısını alacak şekildemi ulaşırdınız bu bilgilere...

VE YA YOKSAHer an, polis tarafından basılacak bir yerde

bu bilgileri, AKP polisi; bizi tutuklasın da, bizimedyada terörist diye damgalasın da, bizimannelerimizi- babalarımızı, yakınlarımızı perişanetse de, bizi yıllarca F tiplerinde yatırsın da,bizi tecritle yavaş yavaş öldürsün de, bizim ai-lelerimizi maddi-manevi hapishane kapılarındaişkence etsin de, bizim bu derneği de kapatsında diye tutmak mı?

Bunu yapmak değil her türlü meseleyisağlıklı bir insanın yapacağı birşey değildir.Allaha şükür ki akıl sağlıkları haklar ve özgür-lükler mücadelesi verecek, haklıyı-haksızı ayır-tedecek kadar yerindedir!

Evet siz söyleyin; bir internet sayfası kadaruzaklıkta olan bilgiye... bu kadar bedeli göze alıp,derneğe gidip, gömleği alıp, zulayı çözüp, peçetedenokumaya çalışıp mı elde etmeye çalışırsınız...

Sonuç olarak; polisin düzmece belge nasıldüzenlediğini herkes biliyor!

Polisin sahte belge düzenlediği mahkemekararlarıyla bile onaylanmıştır.

1 Nisan operasyonu buna somut örnektir kison olmamıştır!

AKP POLİSİ YİNE İŞ BAŞINDA; İŞİNİSÜRDÜRMÜŞTÜR!

43

13 Mayıs2012

Yürüyüş

Sayı: 316

Page 44: Yürüyüs 316

Julius ve Ethel Rosenberg Günümüze Sesleniyor!

İkinci Paylaşım savaşı sonrasıdır.Sovyetler Birliği'nin halklar üzerin-deki kazanımı ve yükselen sosya-lizme karşı yükseltilen "anti-komü-nistlik" üzerine kurulan bir kom-ployla şimdi size sesleniyoruz.

1950'li yıllar; başında McCarthy'nin olduğu Amerika tarihegeçen "komünist avı"nda... Faşizmin,ekonomik krizin yol açtığı yoksulluğakarşı büyütülen gericiliğin, SovyetlerBirliği'ne karşı kışkırtmaların, KoreSavaşı'nın, aşırı silahlanmanın Ame-rikası'dır.

Sosyalizmin dünyayı sarsmasıve sarması karşısında tekeller korkuiçindedir. Sosyalizme özlem Ame-rika'da da yükselmektedir.

Komünist Partisi 1930'da 7.500üyesi varken, bu sayı 1939'da yak-laşık 100.000'e çıkmıştır.

Mc Carthy'nin "Güvenliği tehditeden 57 milyon 205 bin 81 kişiyitespit ettim" çağrısıyla sendikalar, üni-versiteler, sinema ve tiyatro her koldan"komünist avı" başlamıştır.İşte bu ortamda faşist Amerikan

iktidarı; halka gözdağı vermek, güç-lenen sosyalistleri halkın gözünde"suçlu" ilan etmek ve savaş kışkırtıcılığıiçin "ROSENBERGLER" komplo-sundan medet umdu.

Ve bunun üzerine Julius ve Ethelbir sabah 17 Temmuz 1950'de kalktı-ğında hayatları tamamiyle değişecekti.Artık "sıradan insan" olmak onlarıdünyanın "adalet" çağrısı haline geti-recek bugünlere ulaştıracaktı.

Düzmece bir komployla "atombombası casusluğu yaptıkları" idda-sıyla tutuklanıp "sovyet ajanı komü-nistler" olarak ilan edildiler. Kısasüren yargılamaya karşı Rosenberge-lerin adalet arayışına Amerika ve tümdünya kulak vermiş ve daha karararağmen sürece yayıldı. iki yıl sonraelektrikli sandalyede idam edildiler.

Komplo üzerlerine verilen polis

ve savcı tarafından asıl olarak dü-zenlenmiş yalan ifadelere dayanı-yordu. Tüm hücrelerine sinmiş kor-kaklık ve acizlik içindeki dönek sol-cuların ve Ethel'in kardeşi Davit Gre-englass ve karısının yıllar sonra artıkdayanamayarak itiraf edecekleri düz-mece ifadeler onları ölüme götürdü.

Tek "Suçları" Komünist Olmaktı!

Her ikisi de Amerikan KomünistPartisi üyesi, her ikisi de Yahudiydi.Julius bir mühendisti.Sanayi sendi-kası'nın aktif bir militanıydı. Evlilikleriboyunca sendikal faaliyetlerin içindeyer aldılar. Bundan dolayı da sürekliişsizlik ve maddi sıkıntılarla boğuştular.İki çocuklarıyla birlikte iki odalıyoksul bir evde yaşıyorlardı bir kom-ployla hayatları altüst edilene kadar.

Bu yüzden Rosenberg’ler komü-nist kimliklerine her defasında sahipçıkakarak, suçlamaları şiddetle red-dettiler. Duruşmalarda gerçekler gör-mezlikten gelindi. Rosenbergler'ingösterdiği hiçbir delil incelenmedi,hiçbir tanık dinlenmek için mahke-

meye çağrılmadı. Tanık ifadelerindekialeni yalanların üzerine gidilmedi.Anti-komünist propagandasını açıktanyapan yargıçların eşliğinde duruşma14 gün sürdü. Rosenbergler'e verilenölüm cezası kararının adaletsizliğinedavayı takip eden dünya kamuoyun-dan ve ABD'de tepkiler yükseldi.

Yükselen tepkilerden korkan ik-tidar buna karşılık Rosenberglerdenişlemedikleri halde suçlamaları kabuletmeleri ve "pişmanlık" dilemelerişartıyla ölüm kararının tekrar gözdengeçirileceğini söylediler.

Ama buna karşı Rosenberglerincevabı kendilerinden beklenilen gibinet oldu, dava boyunca takındıklarıtutumdan ve suçsuz olduklarını söy-lemekten vazgeçmediler.

Hayatta kalacak ve çocuklarınakavuşacaklardı. Ama onlar tekrar et-tiler,

"Ya suçsuzluğumuza inan onca in-san, onlar da bizim çocuklarımız değilmi? Onlara ihanet etmeyeceğiz" di-yerek 18 Haziran 1953'de ölümü kah-ramanlaşarak karşıladılar. Bugün kiadalet mücadelesine rehber oldular.

"Halkın Örgütlü Baskısı Bizi Kurtarabilir ve İki Masum İnsanınÖldürülmesine Yol Açacak Korkunç Siyasi Suçu Açığa Çıkarabilir"

Diyerek; Bugün Faşizmin Hedefindeki Devrimcilere Kurulan KomployaKarşı Örgütlenmeye, Devrimcilere Sahip Çıkmaya Çağırıyorlar !

ROSENBERG’LERKONUŞUYOR:"Elektrikli sandalyeden korkmuyo-rum Bir yurttaş olarak hakkımolan ADALETİ İSTİYORUM "Elektrikli sandalyeden korkmuyo-rum Bir yurttaş olarak hakkım olanADALETİ İSTİYORUM! ADA-LET İSTEMEKDE ISRARLIOLACAĞIM,ADALET İSTEMEK YERİNEaşağılık bir pazarlığı, küçülmeyikabul ederek, gittikçe daha sıkuygulanır hale gelen anti-demokratik, polis devleti yöntemlerine de ortakolmayacağız..."***"Barış, ekmek ve gül için savaşta: Celladı sakin bir onurla, güvenle ve gele-ceğe bakarak bekliyoruz. İnancımızı yitirmeyeceğiz. Her zaman olduğu gibi"

444

Yürüyüş

13 Mayıs2012

Sayı: 316

Page 45: Yürüyüs 316

2B yasasının yürürlüğe girmesininardından orman vasfını yitiren ara-zilerin satış işlemleri 7 Mayıs’ta baş-ladı. Buna göre kendi arazimizi satınalmak için 3 ay başvuru süresi veri-liyor. Bu sürede başvurulmadığındaarazi direk olarak Hazine’ye geçiyor.Arazi fiyatları piyasaya göre belir-leniyor. Buna göre halkın yüzde90’ından fazlasının kendi oturduğuarazisini satın almaya gücü yetmi-yor.

Amaç açık, halkı sürmek, onlardanboşalan arazileri satarak para kazan-mak. Tabii aynı zamanda tekellerede kazandırmak.

Halka bırakılan iki yoldan birisisürgün, diğeri ise müteahhitle anla-şarak araziye yapılacak binadan birdaire ya da hisse alabilmek…

Ev bizim, arsa bizim… Devletgeliyor gideceksin diyor… Gitmemdiyorsun… Yasa çıkardım gitmezsenel koyacağım diyor… Evini boşalt-mazsan saldıracağım diyor…

Ne yapacağız?

Oturup bekleyecek miyiz?

Dün ev sahibiyken, bağımızı bah-çemizi ekerken bugün sürgün edil-meye razı mı olacağız?

Yıllarca emek verdiğimiz toprak-larımızı devlet diyor diye bırakıp gi-decek miyiz?

AKP, mafya gibi çalışıyor. Elin-deki yasa çıkarma yetkisini kullanarakher saldırısını yasalaştırıyorlar.

Peki yasalar adaletli mi gerçekten?Değilse ne yapacağız?

Yasalar halk için yapılır, halkınsorunlarını çözmek için çıkartılır.Eğer aksi varsa, halka saldırmak içinzemin hazırlıyorsa yasayı tanımayız.Bizi yasalarla korkutamazlar.

Yaşadığımız topraklar bi-zimdir. Yıllardır yaşamış, emekvermiş halk olarak, topraklar

bizimdir. Tekellere peşkeş çekilme-sine izin vermeyelim.

Topraklarımız emperyalist tekel-lere ve işbirlikçilerine rant kaynağıolarak sunuluyor. Üzerinde halk ol-mayınca istediği yere istedikleriniyapacaklar, yağmalayacaklar. Kenditopraklarımıza, köylerimize, bağı-mıza, bahçemize, yaylamıza gide-meyeceğiz. Meyve ağaçlarımızı da-lında meyvesiyle bırakmak zorundakalacağız. Bütün geçimimizi sağla-dığımız, ektiğimiz biçtiğimiz top-raklarımızı bir daha göremeyeceğiz.

Biz yoksullaşırken, kiracı konu-muna düşerken; AKP’nin temsilcisiolduğu tekeller daha da zenginleşe-cek.

Buna dur demek elimizde!

Evlerimizi, arazilerimizi boşalt-mayalım!

Bizi kimse topraklarımızdan çı-kartamaz, sürgüne gönderemez!

Çocuklarımıza bir gelecek bırak-mak istiyorsak AKP’nin saldırısınakarşı örgütlenmeliyiz.

Birken sesimizi duyuramayız, ör-gütlenelim sesimiz daha gür çıksın!

Arazisine el koyulacak milyon-larca insan var… Milyonlarız biz,milyonları susturamazlar.

Biz yoksullaşıyoruz, tekeller zen-ginleşiyor dedik…

Burjuva basında hangi sayfayabaksanız inşaat sektörüyle ilgili birhaber, bir gelişme, o da olmadı birreklam var. Reklamlardan bazılarınıderledik:

“Bazı yapılar çevresini marka ya-par”

“Bugüne kadar beklediğiniz hayat704 TL’den başlayan taksitlerle şimdi

sizi bekliyor! Göz alıcı dikey mima-risiyle, alışveriş merkeziyle, sayısızsosyal ayrıcalığıyla ‘saygın bir hayat’bu kez ‘sizin için’ yükseliyor.”

“Böyle kampanya 20 yılda birgelir! Çamlıca’nın eteklerinde pres-tijin adresi… Dev bahçesi, göletlerive çarşısıyla şehirle doğayı bir arayagetiriyor”

“İstanbul’da yaşıyorsan İstanbul’uyaşa. İnsanı binbir ışığıyla kuşatanİstanbul’un ritmi yeni bir hayat bu-luyor… Deniz ve adalar manzaralıhayatın ritmi yükseliyor… Sanatın,sporun, alışverişin ritmi hızlanıyor.Bu ritim senin… İstediğin gibi yaşa!

“4 kere kazanın: Alırken, Yaşar-ken, Kiralarken, Yatırım Yaparken”

Kazanan halk değil, tekeller ola-cak. Nasıl da allayıp pulluyorlar?704 TL’den başlayan taksitleri asgariücret alan halkımız mı ödeyecek?Reklamlar bizim için değil. Halkıngözünü boyayarak, hayal dünyasındayaşatıyorlar. Ama bu hayalin ger-çekleşme imkanı olmayacağını çokiyi biliyorlar.

Yalanlara, reklamlara değil, kendigücümüze inanalım… Bizim tek ka-zanma yolumuz yalanlarla, yasalarla,mafyayla, AKP’yle mücadele etmek-tir. Birken kırılırız, milyonlar olursakbiz kırarız… Örgütlü olmak en büyükgüçtür örgütlenelim...

AKP, İktidardakiMafyadır! Mafyaya

Karşı MücadeleYasalarla Olmaz!

Şişli

445

13 Mayıs2012

Yürüyüş

Sayı: 316

Page 46: Yürüyüs 316

Halk Cephesi, yıkımlara karşı di-reniş hazırlıklarını hızlandırıyor. Buçerçevede 4 Mayıs günü, AKP’ninTürkiye genelinde yapacağı yıkımlarakarşı Taksim İstiklal Caddesi’ndebildiri dağıtımı yapıldı. “ZengineTapu, Yoksula Yıkım Getiren YasalarıKabul Etmeyeceğiz” başlığıyla da-ğıtılan bildirilerde, halk düşmanıAKP’nin çıkardığı yasalarla “KentselDönüşüm” saldırısını başlattığı be-lirtilerek, yıkımlara karşı direniş çağ-rısında bulunuldu. Yapılan çalışmadabinlerce bildiri halka ulaştırıldı.

İstanbul-OkmeydanıHalk Cephesi’nin Okmeydanı Si-

bel Yalçın Parkı’nda çadır kurarakbir hafta süreyle sürdürdüğü eylem,30 Nisan günü Beyoğlu Belediyesihizmet binası önüne yapılan yürüyüşlesona erdi. Yürüyüşün sonunda yapılanaçıklamada, İstanbul’da yapılacakolan yıkımların baş sorumlularından,arkasına AKP iktidarını alan BeyoğluBelediye Başkanı Ahmet Misbah De-mircan’ın, “Yıkım yok. Tapularınızhazırlanıyor. Evlerinizde gönül ra-hatlığıyla yaşayın” söylemlerindebulunup tapu dağıtacağı yalanıylahalkı birbirine düşürmeye, sinsiceplanlarıyla anlaşma yapmaya zorladığıifade edildi. Açıklamada ayrıca “Kent-sel Dönüşüm adı altında yürütülenyıkım saldırısında canhıraş çalışanBeyoğlu Belediyesi'ni uyarıyoruz:Bir avuç asalak burjuvanın çıkarları,rahatı için yoksul halkın evlerini baş-

larına yıkmaya çalışmaktan, bununiçin halkı aldatmaya çalışmaktanvazgeçin! Ne yaparsanız yapın ba-şaramayacaksınız çünkü. Karşınızdadirenen, örgütlü bir halk bulacaksı-nız.” denildi.

20 kişinin katıldığı eylem slo-ganlarla sona erdi. Eylemde sık sık“Yıkımlara Karşı Gücümüz Birliği-mizdir", "Evimizi Yıkanın VillasınıYıkarız", "İşgalci Değiliz Bu VatanBizim", "Halkız Haklıyız Kazana-cağız” sloganları atıldı.

İstanbul-Gazi MahallesiSekizevler bölgesinde, yıkımlara

karşı mahalle halkı 3 Mayıs tarihindebir araya geldi. Öncesinde kapı kapıdolaşılarak toplantıya katılım çağrısıyapıldı. Katılım yeterli bulunmayınca,çalınan kapılar tekrar çalındı ve nedengelinmediği soruldu. Toplantının öne-mi anlatılarak yapılan 2. çağrı ilebirlikte 80 kişinin katılımıyla sokaktoplantısı yapıldı.

Toplantıda önce, Alibeyköy hal-kının Büyükşehir Belediyesi önündeyaptığı eylem insanlara anlatıldı. Bu-nun ardından yıkımların ve halkınnelerle karşılaşacağının anlatıldığısinevizyon gösterimi yapıldı. Gece-kondu Sokakları klibi gösterildi. Gös-terimlerin ardından AKP’nin yıkımpolitikası ve Sultangazi BelediyeBaşkanı'nın yaptığı açıklama, halkaanlatıldı. Mahalleli de evlerini yık-tırmak istemediklerini dile getirip,evleri nasıl kurduklarını anlattılar.

Yıkımlarla ilgili bilgilendirmenin veAKP'nin asıl amacının anlatılmasınınardından toplantı bitirildi.

5 Mayıs günü Halk Cepheliler,Gazi mezarlık bölgesinde yıkımlarakarşı afişleme ve kuşlama yaptılar.

İstanbul-GülsuyuYıkımlara karşı konut hakkı ve

yerinde ıslah talebi için 7 Mayısgünü Gülsuyu'nda direniş çadırı ku-ruldu. 10 gün süreyle açık kalacakolan çadır, Gülensu son durakta top-lanılarak, Heykel Meydanı'na yapılanyürüyüşün ardından kuruldu.

İstanbul-Eyüp-AlibeyköyEyüp-Alibeyköy Halk Komiteleri,

evlerine ve konut haklarına sahip çık-mak için Alevisi-Sünnisi, Kürdü-Türkü ile 3 Mayıs günü İstanbul Bü-yükşehir Belediyesi’ne yürüdüler. Gü-zeltepe, Çırçır, Alibeyköy merkez,Karadolap ve Akşemsettin mahalle-lerini kapsayan Komite’nin günleröncesinden örgütlediği eyleme katı-larak destek veren mahalleliler, oto-büslerle İstanbul Büyükşehir Beledi-yesi'ne doğru yola çıktılar. 70 yaşındakinineler, 80 yaşındaki dedeler ellerindebastonlarla geldiler eyleme...

Fatih Saraçhane Unkapanı’nda bu-lunan İstanbul Büyükşehir Belediyesiönüne gelindiğinde, "Eyüp AlibeyköyHalk Komiteleri" imzalı “İşgalci De-ğiliz Halkız Tapularımızı İstiyoruz”pankartı açılarak, “Kentsel Sürgüne

Evlerimizi Yıktırmayacağız! Yıkımlara, Yağmaya, Talana Karşı Direneceğiz!

446

Yürüyüş

13 Mayıs2012

Sayı: 316

Armutlu Şişli

Page 47: Yürüyüs 316

Son", "İşgalci Değiliz Halkız Tapula-rımızı İstiyoruz", "Yıkım Değil YerindeIslah İstiyoruz", "Evimizi Yıkanın Vil-lasını Yıkarız” dövizleri taşındı.

Komite üyelerinden 8 kişilik birgrup Kadir Topbaş’la görüşme talebiiçin Büyükşehir Belediyesi’ne gittiler.Ayrıca konut haklarını içeren bir dedilekçe verdiler. Bu sırada Grup Yo-rum korosu da şarkılarını, evleriniyıktırmamak için toplanan halk içinsöyledi. Zaten bu şarkıları yaratanda gecekondu halkları idi. Küçükkonserin ardından basın metni okun-du. Mahalleliler yıkımları isteme-diklerini söylediler. Yıkımlara KarşıOkmeydanı Halk Komitesi'ndenMusa Aykanat da bir konuşma yaptı.Aykanat, “İnsanları kandırmaya ça-lışıyorlar, evlerinize karşılık yeni yervereceğiz diyerek. Ama bizlerin bu-lunduğu mahalleler şehrin merkezioldu. Buraları para babalarına satı-yorlar. Biz de yıkımlara asla izinvermeyeceğiz diyoruz. Gücümüz bir-liğimizdir, biz de Halk Komiteleriyledireneceğiz diyoruz." diye konuştu.

Saldırının sadece evlere yönelikolmadığını belirten Aykanat, "Sorunasadece parasal olarak da bakmayalım,bizim değerlerimizi de dağıtmak is-tiyorlar. Bizi şehrin dışına sürdükle-rinde bizim bayramımızı da, düğü-nümüzü de geleneklerimizi de yoketmeye çalışıyorlar. Bizler buna aslaizin vermeyeceğiz.” dedi.

Ardından sözü Yıkımlara KarşıArmutlu Halk Komitesi’nden SongülÇimen aldı. Çimen, “Bugün evleri-mizi yıkmayı kentsel çözüm olaraksöylüyorlar. Bunun adı çözüm değilkentsel yıkımdır. Madem buralardepremlere dayanıksızsa biz diyoruz

ki, kentsel dönüşüm değil bize tapu-larımızı verin biz kendimiz güçlen-direlim. Bunların amacı insanları aç,yoksul ve evsiz bırakmak. Bu ma-halleleri güzelleştiren, bizim emeği-miz ve bizim yüreklerimizdir. Dişi-mizle, tırnağımızla yaptık o evleri-mizi. Biz bu emeklerimizi hiç kim-selere vermeyiz. Toprağımız bizimnamusumuzdur. Hele ki emperya-listlere karşı asla vermeyiz.” diyerek,yıkımlara karşı her koşulda direne-cekslerini dile getirdi.

Yıkımlara Karşı Gazi Halk Ko-mitesi’nden de bir kişi konuştu. Ko-nuşmada, “Bizleri evlerimizden aslaatamayacaklar. Gerekirse kazma ilekürek ile direneceğiz. Bizim başkabir şeyimiz yoktur." denildi.

Eyüp Alibeyköy Halk Komitesiadına Güneş Aydın de bir açıklamayaptı. Aydın, “Bizler 5 mahalle sakin-leriyiz. Bizler yılardır bu mahallelerdeoturuyoruz. Buraları yoktan var edenbizleriz… Şunu herkes bilmelidir kibiz işgalci değiliz. Biz bu ülkenin hal-kıyız. Biz başka ülkelerden gelmedik.Esas işgalci bizim yerimize, yurdumuzagöz koyanlardır” diye konuştu.

Görüşmeye giden heyet döndüktensonra, Komite adına Avukat Oya Aslankısa bir konuşma yaptı. Aslan, “Yı-kımlarla ilgili bir plan var mı dedik;evet var dediler. Peki askıda mı dedik,yok değil, dediler bizlere. Daha sonradilekçelerimizi vermek için gittiğimizodada bu planın askıda olduğunu gör-dük. Yani bize daha ilk günden yalansöylemeye başladılar. Ve böylelikleson itiraz tarihinin 11 Mayıs olduğunuöğrendik. Biz görmeseydik böylecebiz plana itiraz edemeyecektik. Ayrıcabiz sizler için iyi planlar yaptık dediler.

Peki nedir bunun içeriği dedik, her-kesten bir sigara parası kadar cüzi birmiktar alacağız dediler. Biz de somutbir şey söyleyebilir misiniz, dedik.Onlar da sizin için iyi şeyler yapıyoruzbekleyin ve sabredin, dediler. 652 di-lekçe verdik. Ayrıca bir de ayrıntılıdilekçe yazacağız. 10 Mayıs günüdaha ayrıntılı konuşacağız” diye ko-nuştu.

Yaklaşık 1000 kişinin katıldığıeylem sloganlarla sona erdi.

İstanbul-KüçükarmutluYıkımlara ve tutuklamalara karşı

kurulan direniş çadırı 90’lı günlerinegiriyor. Gün içerisinde, her zamanolduğu gibi çadırın ziyaretçileri eksikolmuyor. Tutsak aileleri ve şehit ai-leleri çadırı yalnız bırakmıyorlar. 3Mayıs’ta İstanbul Büyükşehir Bele-diyesi önünde yapılan eyleme Yı-kımlara Karşı Armutlu Halk Komiteside dövizleriyle katıldı.

BursaBursa’nın Yıldırım İlçesinde, Ara-

bayatağı, Hacivat, Yavuzselim, Ulus,Mevlana, Şirinevler ve Çınarönü ma-hallelerinin kentsel dönüşüm çerçe-vesinde yıkılacağı duyuruldu. Yıldı-rım Belediye Başkanı Özgen Keskin,bu mahallelerde 39 bin konutun 5yıllık süre içinde yıkılıp, yerine “dep-reme dayanıklı” 50 bin dairenin ya-pılacağını açıkladı

Bursa’da daha önce de Doğanbeybölgesinde yıkım yapıldığını belirtenBursa Halk Cephesi, yıkım kararıylailgili bir açıklama yaparak, “Dişimizletırnağımızla kurulan evlerimizi başımızayıkılmadan önce örgütlenelim” dedi.

447

13 Mayıs2012

Yürüyüş

Sayı: 316

Okmeydanı Alibeyköy

Page 48: Yürüyüs 316

Grup Yorum, İstanbul Bakırköy'deverdiği "Bağımsız Türkiye ON'larınTürküsü" konserini Çanakkale'de deverdi. Dev-Genç'lilerin "Füze KalkanıDeğil Demokratik Liseler İstiyoruz"sloganı ile örgütlediği konser Edir-ne'de de yapıldı. Hatay'da da "Em-peryalizme Karşı Suriye HalkınınYanındayız" konseri ile emperyalist-lere ve işbirlikçilerine karşı direnenhalklar olduğu gösterilecek...

Çanakkale30 Nisan günü Anafartalar ve Ter-

zioğlu kampüslerinde yapılan çalış-malarla öğrenciler Grup Yorum kon-serine davet edildi. Terzioğlu Kampü-sü’ndeki fakültelerde 300 broşür öğ-rencilere ulaştırıldı. Anafartalar Kam-püsü'nde ise, broşür dağıtımından sonraÖGB’nin konser broşürünü öğrenci-lerden tek tek aldığı öğrenildi. MümtazPirinççiler Meydanı’nda 5 saat süreylemasa açıldı. Aynı anda Kordon boyundakonser broşürleri halka ulaştırıldı. Ça-lışma sonunda 500 davetiye ve 29konser bileti halka ulaştırıldı.

1 Mayıs günü yine Mümtaz Pi-rinççiler Meydanı'nda 4 saat açık tu-tulan masada Grup Yorum şarkıları

halka dinletildi. Toplam 30 konserbileti halka ulaştırıldı.

2 Mayıs günü sabah saat 10.00’dan21.00’ e kadar Atatürk Caddesi, Bar-boros Mahallesi, İnönü Caddesi, Esen-ler Mahallesi ve Bankalar Caddesiboyunca konser broşürü dağıtıldı. Aynıgün 16.00-21.00 saatleri arasında masaaçıldı. Konser tanıtım çalışmalarınınson gününde masaya gelenlerin sayısıoldukça fazlaydı. Horonlar kuruldu,halaylar çekildi. Polis her ne kadarengellemeye çalışsa da masadakilerincoşkusu büyüktü. Çalışma sonunda115 konser bileti halka ulaştırıldı.

Konserin yapılacağı 3 Mayıs günüde 01.00-06.00 saatleri arasında AtatürkCaddesi ve Barboros Mahallesi’ndeyaygın bir şekilde afiş yapıldı. 5 saatsüren çalışmada 200 afiş asıldı.

3 Mayıs sabahı büyük bir coşkuylauyanıldı yeni güne. Çünkü o gününakşamında uzun süredir devam edenGrup Yorum konser çalışmaların so-nucunu görecekti Dev-Genç’liler. Oncasaldırıya, faşist polislerden kesilen paracezalarına, okul yönetiminin tüm bas-kılarına rağmen konser günü gelmişti.

İlk olarak konserin yapılacağı 90.Yıl Gösteri Merkezi’ne (Çadır) gidildi.

Çadır konser için hazırlanmaya baş-landı. Dev-Genç’liler çadıra bir yandanpankartları asarken, bir yandan dadergi, kitap tanıtım standları kuruyor-lardı. Herkeste bir telaş ve akşamkikonserin heyecanı vardı. Konsere kadarher şey eksiksiz olmalıydı. Yavaşyavaş konser saati yaklaşırken izleyi-ciler de çadırın önünde birikiyor,konser bileti almayanlar ise açılanbilet standının önünde görevli olanDev-Genç'lilerden bilet alıyorlardı.Konserin sorunsuz geçebilmesi içinkonser için emek harcayan tüm Ça-nakkale Gençlik Derneği Girişimiüyeleri görev paylaşımı yaparak, bu-lunacakları bölgelerde yerlerini aldılar.Sahnede görevli olan tek tipler desahnenin sağında ve solunda kızıl san-caklarıyla yerlerini aldılar.

Ve saat 17.30’da çadırın kapılarıizleyicilere açıldı. 1000 kişilik çadıryavaş yavaş dolmaya başlamıştı.Yaklaşık bir saat seyircilerin gelmesibeklenirken, standlarda Yürüyüş veTavır dergileriyle, rozet, bere, GrupYorum CD, DVD dağıtımları yapıldı.

Konser, Hanife Yılmaz ve TayfunBellisoy'un yaptığı açılış konuşma-sıyla başladı. Konserin Bağımsız

Tam Bağımsız Türkiye Talebi Tüm Türkiye HalklarınınTalebidir Grup Yorum Tam Bağımsız Bir Türkiye İçin

Halkları Buluşturmaya Devam Ediyor

48

Yürüyüş

13 Mayıs2012

Sayı: 316

Page 49: Yürüyüs 316

Yürüyüş13 Mayıs

2012

Sayı: 316

49

Türkiye özlemi duyan herkese hitapettiği, halkların katili emperyalizmekarşı Tam Bağımsız Türkiye şiarıylayürüyen Dev-Genç’lilerin tarihininŞeyh Bedreddin’e, Pir Sultan’a, DenizGezmiş’ e, İbrahim Kaypakkaya’ya,Mahir Çayan’a dayandığı belirtildi.Konserin bir amacının da parasızeğitim istedikleri için Kocaeli’de iş-kenceyle tutuklanan Dev-Genç'li Gül-şah Işıklı ve Meral Dönmez'in tahliyeedilmesi talebini dile getirmek olduğuvurgulandı.

Ümit İlter’in şiirlerinin okunduğukonser, Çanakkale Gençlik DerneğiGirişimi üyelerinin hazırlamış olduğuhalk oyunu ve tiyatro gösterimiyledevam etti.

Ve nihayet Grup Yorum, izleyi-cilerin alkışlarıyla sahnedeki yerinialdı. Dev-Genç’lileri ve Çanakkalehalkını selamlayan bir konuşmaylakonserlerine başlayan Grup Yorum,‘Güleycan’ adlı şarkıyla konsere baş-layarak ‘Haklıyız Kazanacağız’ mar-şıyla sonlandırdı. Dev-Genç’liler,Haklıyız Kazanacağız marşında milisyürüyüşü yaptılar. Konser boyunca"Mahir Hüseyin Ulaş Kurtuluşa KadarSavaş", "Yaşasın Dev-Genç YaşasınDev-Genç’liler", "Kurtuluş KavgadaZafer Cephede", "Öğrenciyiz HaklıyızKazanacağız", "Gülşah ve Meral Ser-best Bırakılsın", "Parasız Eğitim İs-tiyoruz Alacağız", "Amerika DefolBu Vatan Bizim", "Biji Bratiya Ge-lan", "NATO'nun Askeri HalklarınKatili Olmayacağız" sloganları atıldı.Konsere katılanlar büyük bir coşkuylaşarkılara eşlik edip, halaylar çektiler.En son 2008 yılında yapılan GrupYorum konserinden sonra ilk defabir konserin bu kadar coşkulu geçti-ğini söyleyen Çanakkale halkı, mem-nun bir şekilde konserden ayrıldı.Konsere 900 kişi katıldı.

Edirne Grup Yorum’un 6 Mayıs’ta Edir-

ne’de yapacağı “Füze Kalkanı DeğilBağımsız Türkiye İstiyoruz” konserininçalışmasını yapan 4 Dev-Genç’li, 2Mayıs günü Selimiye Öğrenci Yur-du’nda işkenceyle gözaltına alındı. Aynıgün serbest bırakılan Dev-Genç’liler,3 Mayıs günü Selimiye Öğrenci Yurduönünde 30 kişinin katılımıyla basınaçıklaması düzenledi. Yurt yönetimininteşhir edildiği eylemin ardından 300bildiri öğrencilere ulaştırıldı.

3 Mayıs günü de Ayşe Kadın Yer-leşkesi’nde masa açıldı. Açılan ma-sada, Selimiye Öğrenci Yurdu’ndaDev-Gençliler’in uğradığı saldırı birkez daha halka teşhir edildi. Bildiridağıtılan masada, çevredekilerin dekatılımıyla halaylar çekilip, türkülersöylendi.

Hatay29 Nisan günü Grup Yorum din-

leyicileri tarafından Samandağ'ınYaylıca Beldesi’nde "EmperyalizmeKarşı Suriye Halkının Yanındayız"konseriyle ilgili 50 adet afiş asıldı.

30 Nisan’da Samandağ’ın Çana-koluk, Huzurlu, Avcılar, Ataköy veKaraçay köylerinde 80 afiş asıldı.Çanakoluk köyünde bir düğünde ya-pılan konser çağrısına alkışlarla destekverildi.

3 Mayıs günü ise Antakya'nınArmutlu Mahallesi’nde, şiddetli yağ-mura rağmen Yorum'un konser afişleriasılmaya devam edildi. 40 afiş asıldı.Esnaflar da gezilerek konsere çağrıldı.

5 Mayıs’ta da Antakya'nın Har-biye, Yeşilpınar, Samankaya ve Gü-müşgöze beldelerinde Grup Yorumkonserinin afişlemesi ve el ilanı da-ğıtımı yapıldı. 5 saat süren çalışma

boyunca 100 adet afiş yapıştırıldı.Esnafa ve evlere gidilerek toplamda150 adet el ilanı dağıtıldı. Aynı günSamandağ’ın ilçe merkezi ile Teke-başı, Meydan, Sutaşı, Mızraklı, Tavlabelde ve köylerinde 150 afiş asıldı.Önlüklerini giyen Halk Cepheliler,6 Mayıs günü Samandağ merkezdepolis karakolunun önünden Favvarmevkiine doğru afişleme yaptılar.Bunu gören Samandağ halkı, kornasesleri ve zafer işaretleriyle destekverdi. Toplam 90 afiş asıldı. Aynıgün Deniz sitesi Hıdır türbesi önündekonsere çağrı masası açıldı. Hıdırellezbayramına gelen halka emperyalizminSuriye’ye saldırısına karşı Grup Yo-rum konserinde buluşma çağrısı ya-pıldı. İki saat açık kalan masada1000 adet bildiri dağıtıldı.

4–5–6 Mayıs günlerinde Harbiyebeldesinde 600 afiş asıldı, 1000 taneel ilanı dağıtıldı. Harbiye esnafı işyerlerine ve kendi araçlarına konserafişlerini astılar. 6 Mayıs'ta SinanlıKöyü'nde 200 adet afiş yapıştırıldı,250 adet davetiye dağıtıldı. Serin-yol’da ise 200 bildiri dağıtılırken;esnafların camlarına 50 adet afiş ya-pıştırıldı. Antakya merkezde 1 saatiçinde 600 bildiri dağıtıldı. Subaşı,Çekmece, Turunçlu, Baltacık, Odabaşıbeldelerinde 300 afiş asıldı, 300 taneel ilanı dağıtıldı.

7 Mayıs'ta Antakya merkezinde50 adet afiş yapıştırıldı. Daha sonraArmutlu Semt Pazarı'nda ve AntakyaBüyük Park'ta bir buçuk saat boyunca350 tane davetiye Antakya halkınaulaştırıldı.

Bakırköy’ün coşkusunu Hatay’aTaşıyacağız. 7-8 Mayıs günlerinde De-ğirmenbaşı, Yaylıca ve Fidanlı köyleriile Aknehir ve Tomruksuyu beldelerindetoplam 200 adet afişleme yapıldı.

HatayEdirne

Page 50: Yürüyüs 316

21 Mart 2012'de AKP grup top-lantısında konuşan Erdoğan, anaokuluile 5. sınıf arasındaki öğrencilere hergun sut dağıtılacağını söylemişti. Bizde dergimizin 313. sayısında "Ço-cuklar, onların sütü bozuktur, iç-meyin" demiştik.

"Onların sütü bozuktur" derkenmecazi anlamda kullanmıştık. Amasöylediğimiz somut olarak da doğruçıktı. AKP'nin başlattığı "Okul SütüAkıl Küpü" projesinin ilk gününde4 bin civarında öğrenci zehirlendi.

AKP, süt dağıtımına bir sürü rek-lamla başladı. Üzerinde "Okul sütüakıl küpü" yazan sütler okullara ge-tirildi. Valiler, bakanlar AKP'yi şiringöstermek, AKP'nin reklamını pro-pagandasını yapmak için okullara do-luştular. "Çocukları ne kadar çokdüşünüyoruz görün" dediler. "Bakınbakın halka hizmet ediyoruz" diyebas bas bağırdılar. AKP'ye yaranmayaçalışan burjuva basın da boy boyAKP'nin propagandasını yaptı.

Eskişehir, Nevşehir, Adana, Muş,Kilis, Osmaniye, Ankara, Şanlıurfa,Bitlis, Tatvan, Bartın, Şırnak, Ba-lıkesir, Diyarbakır, Kırıkkale, Edir-ne, Sivas, Konya, Antalya, Sam-sun… Bu ve diğer illerde AKP'ninçocuk sevgisi görüldü. Sadece Sivas'ta700'den fazla öğrenci, Diyarbakır'daise 400'ü aşkın öğrenci zehirlenmeşüphesiyle hastanelere kaldırıldı. Bur-juva basın bile AKP'yi aklayamadı.AKP'nin bakanları ve valileri akla,mantığa sığmayacak açıklamalar yap-tılar.

Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak,"Bazı çocuklarımıza bazı besinlerdokunabiliyor, kimisine yumurta do-kunabilir. Bazı çocuklarımızda dasüt alerjisi olabilir. Ya da çocuklarımızciddi manada aç kalmışlardır ya dafarklı faktörler vardır. Bunlar midebulantısı yapabilir, bunları da sütdağıtmadan önce sınıflarında uya-rıyoruz. İlk süt dağıtım programınınsabahında bunun sanki dağıtılansütlerden meydana gelmiş gibi gös-terilmesi haksızlık olur. Çünkü bubüyük bir projedir” dedi.

Başbakan Yardımcısı BülentArınç; "İlk kez içildiğinden, aşırıdoz nedeniyle rahatsızlanmış ola-bilirler. Büyütülecek bir şey yok."dedi. Zehirlenip hastanelere kal-dırılan çocuklar onların çocuklarıdeğil nasıl olsa.

Sağlık Bakanı Recep Akdağöğrencilerin zehirlenmesi diye birşeyin söz konusu olmadığını, sa-dece süte karşı hassasiyetleri ol-duğunu, süte karşı hassasiyeti olanöğrencilere yoğurt veya ayran ve-rilebileceğini söyledi. Akdağ, “Has-tanelerde bu meseleden dolayı yatanherhangi bir hasta yok. Süte has-sasiyeti olan çocuklara süt verilme-yecek” dedi.

Gıda Tarım ve Hayvancılık BakanıMehdi Eker, “Vakaların çok azındabir gıda zehirlenmesi belirtileri var,onların dışındakilerin çoğunda sütekarşı hassasiyet tespit edildi” dedi.

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçerise projenin ilk etapta başarılı yürü-tüldüğünü ve süt dağıtımına ısrarladevam edeceklerini belirterek, “Açkarnına süt içilmesin” tavsiyesindebulundu. Ömer Dinçer süt dağıtımınıısrarla devam ettireceklerini, gereklianalizlerin yapıldığını belirterek,“Çocuklar arasında zehirlenme be-lirtisi olan yok. Rahatsızlananlarıniçtikleri sütler için gerekli analizlerive başka problemlerin çıkmamasıiçin tek tek iller düzeyinde incelemeyapıyoruz. Her şey kontrol altında”dedi. Yani kontrollü zehirleme.

Edirne Valisi Gökhan Sözer "Öğ-renciler aç karnına süt içtikleri içinde mideleri bulanmış olabilir. Bazılarıpsikolojik olarak da etkilenmiş ola-bilir. Başka birşeyden de zehirlenmişolabilirler. Araştırıyoruz" dedi. Hep-sinin söylediği bir şey var. Çocuklarher şeyden zehirlenmiş olabilir amabir tek sütten zehirlenmiş olamaz.Kim ki, sütten zehirlenmiştir diyorsa,onlar AKP’nin bu projesini çekeme-yenlerdir. Valisinden kaymakamına,bakanından, başbakanına hepsi sütuzmanı kesildi ve çocukların mide-lerinin sütten değil başka şeylerden

bozulmuş olabileceğini söylediler.

O kadar garip açıklamalar yaptılarki nerdeyse inekleri suçlayacaklar.“Zehirlenme diye bir şey söz konusudeğil, çocukların süte karşı alerjilerivardır, süt şekerine karşı hazımsızlıklarıvardır, süt mide bulantısı yapar, psi-kolojiktir, aç karnına süt içmeyin...”

Hiçbir pazarcı “ayranım ekşi de-mezmiş” AKP’liler de “süttendir”demiyor. Ancak zehirlenen yoksulhalkın çocukları oluyor. Süt dağıtımıdevam ediyor. Aynı zamanda her günçocuklar da hastanelere taşınmayadevam ediyor.

Nasıl olsa Milli Eğitim Bakanı’nınsöylediği gibi: “Her şey kontrol altında”Zehirlenen anında hastaneye yetişti-riliyor. Bugüne kadar sütten ölen ol-madı. Varsın çocukların mideleri birazbozulsun. Zamanla bozuk süte de alı-şırlar. Çocukların hassasiyetleri geçer.

Yoksa ne olur?

AKP’nin Başbakanı Erdoğan buprojeyi başlatırken ne demişti?

“Bu uygulama ile sağlıklı bes-lenmeye katkı olduğu gibi süt arzıfazlalığını da gidermiş olacağız."

Projenin “sağlıklı beslenmeye kat-kısı” olmasa da, “süt arzı fazlalığını”gidermeye oldukça katkısı oldu. Bo-zuk mozuk demiyorlar çocuklarımızaveriyorlar.

Halkımız! Bunların derdi çocuk-larımızın sağlığı değil. Bunların sütübozuk olduğu gibi kanları da bozuk.Bile bile çocuklarımızı zehirliyorlar.Çocuklarınıza sütü bozukların sütünüiçirmeyin.

Onların ‘Sütü Bozuk’ Demiştik! Onların Kanı da Bozuk!

Çocuklarımızı Zehirlediler!

50

Yürüyüş

13 Mayıs2012

Sayı: 316

Page 51: Yürüyüs 316

Av ru pa’da

Tutsaklarımızı TecriteEzdirmeyeceğiz

Köln Özgürlük Komitesi, 29 Nisan ve 5 Mayıs gün-leri, Dom Kilisesi önünde yaptıkları eylemle devrim-ci tutsakların sesini dışarıya taşımaya devam ettiler. Ko-mite üyeleri, 5 Mayıs günü aynı alanda yapılan Dersim‘38 Katliamı ile ilgili mitinge de katıldılar. Mitinge ka-tılan birçok insanın sorduğu sorular üzerinden Özgür-lük Komitesi çalışanları tutsakların durumları hakkın-da insanları bilgilendirdiler.

1 Mayıs’ı Avrupa’da daCephe’ye Yakışır Bir Şekilde

KutladıkUkrayna-Dnepropetrovsk: 26 Nisan tarihin-

de şehirde olan patlamalar sebebiyle bu yıl 1 Mayıs gös-terileri yasaklanmasına rağmen, 35 Halk Cepheli, Le-nin Meydanı’nda yapılan kutlamalara üzerinde Rusçave Türkçe “Amerika Ortadoğu’dan Defol-Halk Cephesi”yazılı pankart açarak katıldılar.

Fransa-Marsilya: Vieux Port alanındaki kutla-malara Halk Cephesi de 20 kişilik kitlesiyle katıldı. HalkCepheliler, Grup Yorum’un Mitralyöz marşıyla çektiklerihalayla eylemlerini bitirdiler.

Almanya-Dortmund: Şehirde yapılan 1 Mayıskutlamalarına katılan Halk Cephelilerin korteji 3,5 ki-lometrelik yürüyüş güzergahı boyunca kızıl sancakla-rı ve bayraklarıyla devrim ve sosyalizm inancının tem-silcisiydi. 114 kişilik Halk Cephesi kortejinde davul-zur-na eşliğinde halay çekildi. Ayrıca konser tanıtımı da ya-pıldı.

Almanya-Stuttgart: Marienplatz meydanındayapılan 1 Mayıs eylemine Anadolu Federasyonu da yak-laşık 200 kişilik kortejiyle katıldı. “Anadolu Federas-yonu” pankartının arkasında Mahir Çayan, Che ve PirSultan dövizleri taşıyan çocuklar yürüdü. Ayrıca “Ana-dolu Gençlik” ve üzerinde “Haklıyız Kazanacağız” slo-ganı ve Dayı’nın, Mahir’in, Che’nin resimlerinin bu-lunduğu pankartlar taşındı. Pankartların arkasında kı-zıl fularlarıyla yürüyen kitle kızıl bayraklar taşıdı.

Almanya-Ulm: Anadolu Federasyonu üyeleri, el-lerinde kızıl bayrakları, Mahir ve Dayı’nın resimleri, bo-yunlarında kırmızı fularları ve “Irkçı Saldırılara KarşıÖrgütlenelim” pankartıyla Münster Platz meydanındayapılan mitinge katıldılar. 60 kişilik kortejin alana gi-rişi ilgiyle izlendi.

Almanya-Duisburg: Anadolu Federasyonu, kut-lamalara “Yaşasın 1 Mayıs Anadolu Federasyonu” pan-kartı ve Mahir Çayan ve Dursun Karataş posterleri ile ka-tıldı. Kortejde 45 kişi yer aldı.

Irkçılığa Karşı Tek Ses,Tek Yürek Olacağız

Almanya’nın Düsseldorfşehrinde 2 Haziran’da ger-çekleşecek olan “IrkçılığaKarşı Tek Ses Tek Yürek”Grup Yorum konserine da-vet çalışmaları sürüyor.

Almanya-Köln: 6Mayıs günü Dom Meyda-nı'nda yapılan “Dersim 38

Katliamı’nın 75. Yıldönümünde Dersim 1937-38 mağ-durlarını Köln Dom’da Anıyoruz!” mitinginde Grup Yo-rum baskılı tişörtleri giyen Anadolu Gençlik üyeleri, el ila-nı, bilet dağıttılar ve afiş astılar. Nippes ve Weidengassesemtlerinde de 3 saat süren çalışmada 150 afiş asıldı, elilanı dağıtıldı.

Almanya-Ludwigshafen: 3 Mayıs’ta merkezi yer-lerdeki birçok işyeri ve kurumu ziyaret eden Grup Yorumdinleyicileri, 100’ün üzerinde afişi işyerlerine astılar.

Almanya-Duisburg: 1 Mayıs’ta Rheinhauswn Al-evi Derneği’nde yapılan kutlama sırasında stant açılarakel ilanı dağıtıldı. 3 Mayıs’ta Rheinhausen semtinde 18 adetafiş asıldı. 4 Mayıs’ta Königstr’de stant açılarak, elilanları verildi.

Almanya-Berlin: 1 Mayıs kutlamaları sırasında elilanı dağıtıldı. 5 Mayıs günü de insanlarımızın yoğun ola-rak yaşadığı Krouzberg semtinde toplu bilet satışı ve bil-diri dağıtımı yapıldı. 5 tane bilet satıldı, 150 afiş asıldı veyüzlerce el ilanı dağıtıldı.

Almanya-Hamburg: Hafta içinde Wansbek veDamtor Üniversitesi çevresinde afişleme ve el ilanı da-ğıtımı yapıldı. Holsten, Burup, Starnbrücke, Merkezi trenistasyonu, Barmek, Sternschanze, Altona semtlerinde afiş-leme ve bilet satışları yapıldı.

Almanya-Mannheim: Marktplatz’daki bir çok iş-yerine afiş asıldı. 5 Mayıs’ta da stant açılarak el ilanı da-ğıtıldı.

İngiltere: İngiltere’nin başkenti Londra’da 6 Mayısgünü, Anadolu Gençlik ve çocuk grubu, insanlarımızın ço-ğunlukta yaşadığı Edmonton bölgesinde konser tanıtımınaçıktı.

Konsere çağrı bildirilerini dağıtan Bülent Dil ÇocukKorosu üyeleri olan çocuklar 1,5 saatte yaklaşık 200 elilanı dağıttılar. 5 Mayıs’ta da Wood Green bölgesinde elilanı dağıtıldı. Yaklaşık iki saat süren çalışmada, 5 Ana-dolu Gençlik dergisi, 300 el ilanı ve iki bilet halka ulaş-tırıldı.

51

13 Mayıs2012

Yürüyüş

Sayı: 316

Page 52: Yürüyüs 316

Avrupa'nın bir çok ülke-sinde şu sıralar seçimler ya-pılıyor, yapılacak. Ülkemiz-deki burjuva basın da yakın-dan takip ediyor bu seçimle-ri. Herkes kendi çıkarlarınıdüşünüyor değil mi? Çıkarne burjuvazi için: Ekonomikanlaşmaları. Avrupa Birliği,Ermeni soykırımı yasa tasarı-ları, Ortadoğu.

Bütün kapitalist ülkelerdeolduğu gibi, bu ülkeler de deseçimler sağ ve sol maskeli si-yasi partiler tarafından yürü-tülüyor. Gerçek olan ise kapi-talizmin sağ partisinin de, solpartisinin de ortak çıkarının te-kellerin çıkarı olduğudur.Daha fazla emek sömürüsü,daha fazla kar.

Her iki grubun da bunu yapmayöntemleri farklı. Irkçı partilerin yön-temi, yabancıları kendi halklarına“Bunlar bizim baş düşmanımız, iş-sizliğimizin sorumlusu, dinimizi ya-şayamayışımızın sorumlusu, bunlar is-lamcı teröristler…” diye göstermek.Solcu geçinen partiler ise kendileri-ni yabancıların (Türkiyeliler’in, Arap-lar’ın, Çingeneler’in, İtalyanlar’ınvb...) dostu, çok kültürlülükten yanaolarak gösteriyorlar.

Avrupa’da ırkçılığın bu kadaryaygınlaşmasının sebebi kapitaliz-min yönetememe krizidir. Burjuvaziyönetemediğinde; işsizliği, yoksul-luğu, hak gasplarını açıklayamadı-ğında "yabancı yasaları" devreye gi-riyor.

Avrupa basını ırkçılığın artması-nı "Hitler Hayaleti" dolaşıyor diyeverdi. Bu hayalet değil, bu bir ger-çektir. Türkiyeliler’in ve diğer halk-ların enselerinde bir nefes kadar his-settiği bir gerçek. Hayatının her ala-nında ırkçılığı hissettiği gerçek. Buyüzden hayalet değil…

Evet gerçek olan şu: Avrupa’dakihalkların ırkçı partilere sempatileriüyelikleri çok fazla artmış durumda.Ama hayatın her alanında yabancılarıdıştalamak zaten resmi devlet politi-kasıdır. Artış gösteren ise ırkçıların fi-ziki saldırılarıdır.

Bunlardan bazıları şöyle;Norveç’te geçen yıl 77 kişiyi kat-

leden ırkçı Anders Breivik’in açıkla-malarıyla aşırı sağcı partilerin söyle-mi arasında hiçbir fark yok. 30 yıl ka-dar önceye gidildiğinde İskandinav ül-kelerinde ve Finlandiya’da ırkçılar biravuç diye tabir edilirdi. Ama şimdiırkçılar parlamentoya girdi. Ama farkşu ki, bu ülkelerin halklarının hiçbirzaman diğer halklar ile birlikte yaşa-ma gelenekleri yoktu. 60'lardan iti-baren "göçmen işçi" alınması, siyasimültecilerin ülkeye gelmesi bu söz-de “huzur toplumu”nu bozdu. Eski-den yanıbaşında, işsizliğin, sosyalhuzursuzlukların sorumlusu olarak gö-receği bir Türkiyeli, bir Arap vb.yoktu. Bundan sonra bu halklar huzurbozucu bir ‘virüs’ gibi görüldü. Buhalklara karşı ırkçılık yaratıldı.

FRANSA: 1980’de meclise girenUlusal Cephe’nin 2002’deki seçim-lerde yüzde 16 oy alması Fransa’dakorku yaratmıştı. Aradan geçen 9yılda partinin lideri Jean-Marie Le Penkoltuğunu ırkçı kızı Marine Le Pen’ebıraktı. Parti oylarını daha da arttır-dı. 2012 Cumhurbaşkanlığı seçimle-rinin ilk turunda yüzde 18 oy alanUlusal Cephe, göçmen karşıtı söy-lemleriyle yabancı düşmanlığının bü-yümesini sağlıyor. Mecliste sandal-yeleri yok ama Avrupa Parlamento-su’nda 3 milletvekilleri var.

AVUSTURYA: Avru-pa’da aşırı sağın en yüksekoy oranına ulaştığı ülkeler-den biri Avusturya. Ulusalmecliste 37, AP’de ise 2milletvekili bulunan Avus-turya Özgürlük Partisi(FPÖ), 2007’ye kadar hükü-mette kaldı. FPÖ ile partidenayrılanların kurduğu Avus-turya’nın Geleceği İçin Bir-lik Partisi’nin 2008’deki ge-nel seçimlerde toplam oyla-rı yüzde 28’e ulaştı. Son an-ketlere göre daha da güçle-nen iki partiye destek yüzde32 civarında.

HOLLANDA: Müslü-manlara karşı hakaretleri,ırkçı söylemleri ile tanınanÖzgürlük Partisi lideri Geert

Wilders’in, geçen haftalarda desteğiniçekmesiyle hükümet çöktü. 2010 se-çimlerinde yüzde 15’in üzerinde oyalarak 24 milletvekilini parlamento-ya sokan partinin AP’de de 5 millet-vekili var.

ALMANYA: Türkiyeliler’in enfazla yaşadığı Avrupa ülkesi Alman-ya’da, ırkçı Nasyonal Demokrat Par-ti (NDP) son seçimlerde yüzde 1,5 oyaldı. Almanya’nın kanlı faşist bir ta-rihi olmasına rağmen; bizzat Hitler fa-şizminin partisi olmasına rağmen buparti yasaklanmıyor. Son olarak 2000-2006 yılları arasında 8 Türkiyeli ve1 Yunanistanlı’nın katledildiği sal-dırıların arkasında Neo-Nazi örgütüçıkmasına rağmen bu parti yasak-lanmadı. Tam tersine bizzat Almandevletinin bu partiye ekonomik ve si-yasi desteği ortaya çıktı. İSVİÇRE: İsviçre Halk Partisi

(SVP), Avrupa’da seçimlerde birincisırada yer alan tek aşırı ırkçı parti. Sonseçimde yüzde 26 oy alan parti, ulu-sal meclisteki en büyük "siyasi" grupolarak tanımlanıyor.

BELÇİKA: Flaman bölgesininbağımsızlığını isteyen aşırı sağcı Fla-man Menfaati partisi, 2007 seçimle-rinde Belçika genelinde yüzde 12 ora-nına ulaştı. 2010 seçimlerinde oyla-rı yüzde 7’ye geriledi.

NORVEÇ: Aşırı sağcı İlerici Par-

AVRUPA’dakiBİZ

AVRUPA'DAKİ SEÇİMSONUÇLARI IRKÇILIĞIN

ARTTIĞINIGÖSTERİYOR!

IRKÇILIK BİR DEVLETPOLİTİKASIDIR!

SAĞ VE SOL FARKETMİYOR, HER İKİSİ DE

BU POLİTİKALARINHAYATA GEÇMESİ İÇİN

HER TÜRLÜ YASAYIÇIKARACAKTIR.

52

Yürüyüş

13 Mayıs2012

Sayı: 316

Page 53: Yürüyüs 316

ti (FRP), 1997’den beri ülkenin 2. bü-yük partisi. Anders Breivik’in geçenyıl 77 kişiyi katlettiği olay sonrasın-da, oyları yüzde 17’den yüzde 11’le-re geriledi.

MACARİSTAN: Ekonomik kriz-le beraber desteği hızla artan Jobbik,geçen yılki seçimlerde yüzde 17 oylaülkenin 3. büyük partisi oldu.

Yunanistan’da ırkçılar ilk defaparlamento yolunda.

Başında da söylediğimiz gibi, buülkelerde ırkçılık hep vardı. Ama ar-tık açık bir şekilde yürütülüyor bu.Devlet saklama gereği duymadanyürütüyor. Almanya'da söylenilen"kravatlı ırkçılar" dönemi daha dayükselmiş durumda.

Ya sol geçinen partilere ne deme-li? Bu partilerin içinde Türkiyeli mil-letvekilleri de var. Bu milletvekille-ri yaşadıkları ülkenin ırkçıları tara-fından çoğu zaman tehditlere maruzkalıyorlar. Ama o güvendikleri, tem-sil ettikleri devletler onları sahip-lenmek, ırkçı partilere karşı yaptı-rımlar getirmek şöyle dursun; ırkçı-ları parlamentoya sokuyorlar.

Bu sol ve "liberal" geçinen parti-ler ise yabancıların, Türkiyeliler’indostlarıymış da haberimiz yokmuş.Merkel'in fotoğrafında da görüyoruz,oy için döner dahi keserim diyor.

ALMANYA'nın Kuzey Ren Vest-falya (NRW) Eyaleti'nde 13 Mayıs2012 tarihinde yapılacak parlamentoseçimlerinde Hristiyan DemokratPartisi (CDU), yanına Türkiyeli mil-letvekillerini de alarak DİTİB GenelBaşkanını ziyaret etmişler. DİTİB

camilerine karşı yapı-lan ırkçı saldırılarda,yürüyüşlerde hiç gö-remezdik CDU'yu;peki değişen ne?Özellikle bu seçim-lerde Türkiyeliler’inoylarının önemini farketmişler. Oyların ka-zanılması için türlümaskaralıklar yapılı-yor. Merkel'in şu gö-rüntüsü insanı öfke-lendiriyor. Gülünç birdurum değil mi? O

dönerciler güpegündüz bizzat seniniktidarın döneminde, bizzat seninverdiğin paralarla katledildi.

Sürekli bir "Türkiye güzel, şiş ke-bap güzel, yine gelecek buraya ben"maskaralıkları yapılıyor. Bu görün-tüler insanın midesini bulandırıyorgerçekten. Nasıl bir ahlaksızlık bu gö-rüntüler?

Merkel'in çok güvendiği CDU'luKoch, “suç işleyen gençleri toplamakampı gibi yerlere koyalım” demiş-ti. Yine “ceza yaşını 14'e indirelim”önerisini sunmuştu. Diğer halkları nekadar sevdikleri ortada değil mi?

Yine en fazla yabancı dostu ol-duğunu söyleyen SPD (Sosyal De-mokrat Parti) ve Yeşiller. Yine SPD'liİçişleri Bakanı Shauble'de suç işleyenyabancıları yabancı ülkelerde kamp-lar kurarak oralara yerleştirelim öne-risini sunmuştu meclise.

Ne kadar ırkçı yabancılar yasasıçıkmışsa bu partilerin iktidarı döne-minde çıktı. Ne kadar hak gaspı var-sa "sol" iktidar döneminde çıktı. Mi-marları onlar yani. O yüzden şimdi iç-lerine zorlama Türkiyeli milletve-killerini de alarak halkı aldatamazlar.

Ki gerçek olan şu, halkımız her-şeyin farkında. Ama gerçekleri gör-mesine rağmen, ırkçı bir parti gel-mesindense sol partilere oy veriyor.Ya da sandığa hiç gitmiyor. 2010 yı-lında Almanya'da oy kullanma hak-kı olan her 5 Türkiyeli’den 2'si san-dığa gitmiş. Umudu parlamentodaarayan halkımız gidiyor oy kullan-maya. Hiçbirinden umudu olmayan dahiç gitmiyor.

Bizim çağrımız Türkiyeli millet-vekillerinedir. Siz 50 yıl önce Avru-pa'ya gelmiş emekçi insanların ço-cuklarısınız. O meclise girme amaç-larınızın başında da kendi insanları-nıza yardımcı olmak var, bunu bili-yoruz. Ama bu şekilde hiçbir şey ya-pamazsınız. Örneğin Almanya’daoturduğunuz o parlamentoda katille-riniz ile aynı yerdesiniz. IrkçılığıAraştırma Komisyonu kuruluyor,bizzat katliamı işleyenlerin partisikomisyonda yer alıyor. Bu, eleştirmekile geçiştirilecek bir durum değil.Bu, sizin istifa etmenizi gerektiren birdurum.

Sistem kökten katil. O yüzden yü-zeysel görünen yerlerini değiştire-mezsiniz. Eğer ki o mecliste kalaca-ğız diyorsanız, bizim insanlarımızındeğerlerini savunun. Irkçılığın ger-çekten bir devlet politikası olduğunuhem Türkiyeliler’e hem de Avrupa-lı’lara gösterin. Almanya devletini,Hollanda devletini ve diğerlerini teş-hir edin. Gerçekten kimin çocuklarıolduğunuzu unutmayın. Alınterimizile emeğimiz ile var olduk biz bu ül-kelerde. Onlara sahip çıkın. Halkıeleştirmek yerine kendinize bir bakın."Kravatlı ırkçılar"ı biz sizden duyduk.O zaman o kravatlı ırkçılara karşı bu-lunduğunuz her yerde gerçekten mü-cadele edin.

Ama şu an yaptığınız o partileribize şirin göstermek. Merkel’in ikti-darı döneminde bizim insanlarımızbizzat onların desteği ile katledildi.Merkel'in bizim mahallelerimize ge-lip poz vermesi ancak bizim ölüleri-miz ile dalga geçmektir, alçaklıktır.

Irkçılık bir devlet politikasıdır.Avrupa'da sağ ve sol geçinen partilerinortak marifetleridir ırkçılık. Eğer buülkelerde ırkçı partiler yasaklanmı-yorsa bu bizzat sol geçinen partilerinsayesindedir.

İnsanlarımızı şirin görüntülerlekandıramaz Alman devleti veya Fran-sa'nın çiçeği burnunda Cumhurbaş-kanı Hollande. Hollande de Sar-kozy'nin çingenelere ve diğer ya-bancılar’a karşı ırkçı politikalarını sür-dürecektir. Bundan hiç kimsenin kuş-kusu olmasın.

553

13 Mayıs2012

Yürüyüş

Sayı: 316

Page 54: Yürüyüs 316

Yitirdiklerimiz köşesinde şehit yakınlarımızın anlatımlarına yer ver-mek istiyoruz. Şehit ailelerimiz, yoldaşları, şehitlerimizi sizin kaleminizdendinlemek ve farklı yönlerini de öğrenmek istiyoruz. Şehitlerimizle ilgili anı-larınızı ve duygularınızı bizimle paylaşın, biz de bu köşede yayınlayalım.

Şehitlerimizin mezar fotoğraflarını da bu köşeden yayınlamak istiyo-ruz. Şehitlerimizin mezar fotoğraflarını bize gönderin, yayınlayalım...

Şehitlerimizi Herkese Anlatacak,Mezarlarında Ot Bitirmeyeceğiz

YitirdiklerimizBağımsızlık Demokrasi Sosyalizm Mücadelesinde

19 Mayıs - 25 Mayıs

Ailemizle tanışalı daha 6 ay olmuştu. Antep Kurtuluş Bürosu'ndaçalışmak üzere Antep'e gittim. "Düztepe dolmuşuna binip hastanedurağında inersin, seni orda bekleyeceğim." Zeynep'in sesini ilk du-yuşumdu bu. Hastane durağında başlayan ve bugüne kadar taşınanbir özlem ve umut Zeynep ve Zeynepler.

Beraber çalıştığımız dönemde özellikle benim yeni olmamdan do-layı çok sorunlu günlerim oldu. Ama şimdi geriye dönüp baktığım-da birçok noktada Zeynep'in haklı olduğunu görüyorum. Zeynep,"Mangal gibi yüreği, inancı, inatçılığı ile tam bir sıra neferiydi. Bir an-nenin hassaslığı, şefkati ve bir o kadar da kiniyle Parti'ye ve ona aither şeyin üzerine titrerdi.

Zeynep bir haftalığına şehir dışına çıkacaktı. Gerekli şeyleri ko-nuştuktan sonra yolcu ettim. O hafta boyunca gittiğim yerleri, dergi

satışını, görüşmeleri ve özellikle de harcamaları iğneden ipliğe nottutarak geçirdim. Zeynep döndü. Tuttuğum notları ve sözlü olarak ge-rekli bilgileri verdim. Harcamalar bölümünü dikkatlice inceledikten son-ra "çok harcamışsın" dedi. Ben en büyük aferini beklediğim konudabu yorumu duyunca şaşırdım. Başladım anlatmaya ve tartışmaya.Ben ve diğer arkadaşlar ısrarla harcamaların diğer haftaların aksi-ne bu hafta daha düştüğünü belirtmemize rağmen Zeynep bu. "Doğ-ru, diğer haftalara göre daha az ama tasarruf yapılabilecek şu şu nok-talarda özen gösterilmemiş." cevabını şimdi daha iyi anlıyorum.

Antep, katliam operasyonlarının ve tutuklamaların diz boyu olduğuo süreçte Zeynep'in inancı ve fedakarlığıyla ayakta kaldı.

Ne yapsa ne etse de beyninin ve yüreğinin en güzel parçası sü-rekli Dersim Dağları'nda idi. Sonunda muradına erdi. Ve Dersim Dağ-ları'nın belki de en güzel, en bereketli olduğu bir zamanda, Mayıs'tataktı gelinliğini ve duvağını. Dilinde son kez mırıldandığı "Uyandı-rın anamı, söyleyin gidiyorum/Yolumu gözlemesin dönemem bel-ki geri" dizeleriyle gelin gitti.

“Bana göre hareket... Açlıktan ya da hastane kapılarında,emekli kuyruklarında kimsenin ölmemesi demek. Hareket umutdemek. Hareket ekmeğe, adalete, eşitliğe, özgürlüğe ve özgür va-tana duyulan özlem demek. Kısacası hareket gelecek demek.”

Şengül Akkurt

Zepnep Korkmaz’ı Bir Yoldaşı Anlatıyor: TAM BİR SIRA NEFERİYDİ

Anıları Mirasımız

1961 doğum-lu. Boluʼda müca-delenin ön safla-rında yer aldı.Daha sonra Or-duʼnun Aybastıbölgesinde çalış-

maya başladı. 19Mayıs 1980ʼde aynı yerde faşiştlertarafından katledildi.

Aykut KAYNAR

Jose MARTİLatin Amerikaʼnın ihtilalci geleneğinin yaratıcı-

larından biridir. Küba'nın İspanya'ya karşı bağım-sızlık savaşının önderiydi. 1853'te Havana'dadoğdu. 17 yaşında bağımsızlık savaşına katıldığıiçin tutuklandı. Sürgünde Küba Devrimci Parti-si'nin kuruluşuna önderlik etti. KDP; gerilla savaşıtemelinde bağımsızlık savaşının öncüsü oldu.Marti, 11 Nisan 1895'te gizlice Küba'ya döndü. Bir

ay sonra, 19 Mayıs 1895'te bir çarpışmada vurularak şehit düştü.İstanbul

Gültepe'deanti-faşişt mü-cadele içindeyer alan birDevrimci Sol-cu'ydu. 22 Ma-

yıs 1980ʼde Gül-tepeʼde faşiştler tarafından kal-dıkları eve yapılan baskındaşehit düştü.

Hamit KAYA

Ağustos 1977ʼde Trabzon ili Of ilçesi, Hova-za (Karşıyaka) Köyü doğumlu. Çay üreticiliğiyapan yoksul bir ailenin çocuğuydu. 16 yaşınakadar hem çayda çalıştı, hem babası ile hafız-lık, müezzinlik yaptı. İstanbul Bakırköy Lise-si'nde okurken mücadeleye katıldı. Liseli genç-lik Topkapı sorumlusu oldu. 1995'te tutsak düş-

tü. İşkenceler ve tutsaklık süreci, devrimciliğinibüyüttüğü bir süreç oldu. Direnişlerde yer aldı, ihaneti ve kah-ramanlığı tanıdı. 1997'de tahliye oldu ve aynı alanda görev-lendirildi. 2001'in Ağustos'unda yeniden tutsak düştü. 9 Mayıs2005ʼte Tekirdağ F Tipiʼnde 12. Ölüm Orucu Ekibiʼnde ölümorucuna başladı. Kısa bir süre sonra da, açlığının 15. günün-de 25 Mayıs 2005ʼte bedenini tutuşturarak şehit düştü.

Faruk KADIOĞLU

1977 Malatya doğumlu. Mücadeleye Malatya GaziLisesiʼnde katıldı. Daha sonra Malatya ve İstanbulʼdaKurtuluş bürosunda çalıştı. Nurtepe gecekondu halkınınörgütlenmesinde yer aldı. Defalarca gözaltı ve tutsaklık-lar yaşadı. 19 Aralık 2000 katliamı karşısında tereddüt-süz feda savaşçısı olmak istedi. Bu görevi üstlendiğin-de, yine tereddütsüz yürüdü zalimlerin üstüne. Halkınadalet özleminin adı olarak 20 Mayıs 2003ʼte Ankara Kı-

zılayʼda feda eylemi hazırlığı içindeyken kazayla meydana gelen patla-ma sonucu şehit düştü.

Şengül AKKURT

1978 doğumlu. 2001 yılından beri tutsaktı. TekirdağF Tipi Hapishanesi'nde 8. Ölüm Orucu Ekibi içinde yeraldı. Direnişin belli bir noktasında zayıflık gösterdi veölüm orucunu bıraktı. Daha sonra ciddi rahatsızlıklarbaşgösterdi vücudunda. Tedavisi yapılmadı ve hastalı-ğının ilerlemesine rağmen tahliye edilmedi. Edirne FTipi Hapishanesiʼnde 21 Mayıs 2004ʼte, tecritin aldığı112. can olarak aramızdan ayrıldı.

Ali ŞAHİN

20 Mayıs 1998ʼde Dersim Ho-zat Tavuk Köyü yakınlarında çı-kan çatışmada, saatlerce çatışıpyoldaşlarının kuşatmayı yarması-nı sağlayarak şehit düştüler. Sonanlarında ellerindeki malzeme vedökümanları imha edecek bir cü-ret ve iradeyle kucakladılar ölü-

mü. Hüseyin Kılıç, 1977, Malatya Akçadağ Kasımuşağı do-ğumlu. Mücadeleye 1991ʼde Malatyaʼda lise öğrencisiykenkatıldı. Bir süre de İstanbul mahalli bölgelerde çalıştı. ZeynepKorkmaz, 1975, Kilis-Söğütlü doğumlu. Mücadeleye lise yılla-rında katıldı. 1993-96 arasında Gaziantep Mücadele ve Kurtu-luş dergisi temsilciliklerinde bulundu. 1997ʼde gerillaya katıldı.

Zeynep KORKMAZHüseyin KILIÇ