v. vi. - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · len şey" diye tarif edilir. kur'an-ı...

3
KESB geçimini olmak, hak ve menfaatlerine en az kendisininki kadar vermek ve ge- özveride bulunmak (genellik- le "ihsan" ifade edilen bu ödevi ticari muamelelere de uygulayan Gazza- ll'nin bu husustaki tavsiyeleri için bk. ya', 79-83). : el-isfahilni, el-Müfredat, •«arni", "ksb" md.leri; a.mlf .. ila Ebü'I-Yezid el-Acemi), Kahire s. 86, 90-96, 374-425; Wensinck, el-Mu'cem, "ksb" md .; M. F. Abdülbakl, el-Mu'cem, "ksb" md .; Darimi, " yü'", 6; Buhari , " Büyü'", Mace. "Ticarat". Muham- med b. Hasan el-Kesb Süheyl Zekka r, Risaletan fi'l-kesb içinde), Beyrut 1 s. Hibban, Ravzatü'l-'ukala' ve nüzhetü'l-fuzala' M. Muhyiddin Abdül- hamid Beyrut s. ibn Miskeveyh, ibnü"l-Hatib). Beyrut s. Ma- verdi. Edebü'd-dünya ve'd-din, Beyrut s. ll, 60-64, 79- 87; IV, Kurtubi, el-Cami', lll, Müna- vi , Feyzü'l-15;adir, ll, Goldziher. Le dogme et la loi de 1'/slam(trc. Feli xArin). Paris s. 4, MUSTAFA ÇAÖRICI L KESB ( fiilierin meydana kulun etkisini ifade eden terim. _j Sözlükte "kazanmak, elde etmek" an- kesb kökünden bir masdar olup ve elde edilen maddi veya manevi manasma isim olarak da kes- bi, servet kazanmak gibi olan veya haz veren bir talep etmesi" diye Bazan insana fayda halde zarar getiren fiiller için de kesb (el-Müfredat, "ksb" md.). ketarn literatüründe genellikle "kul- daki hadis kudretin tesiriyle meydana ge- len diye tarif edilir. Kerim'de kesb kökünden türe- yen sekiz kelime mevcut olup bun- ikisi kes b. iktisab masdanndan gelmektedir. Bu ayetlerde göre herkesin iyi arneller lehine. kötü arneller ise aleyhine olacak. arnelierin ahirette veri- lecek, kimseye zulmedilmeyecek, ahiret- te dünyada servetler iyi arneller fayda Kötü davra- bulunanlar dünyada da ceza gö- recektir (M. F. Abdülbaki, el-Mu'cem, 304 "ksb" md.). Kesb, hadis rivayetle- rinde maddi ve manevi kazanç da yer ve Kur'an'daki la Hz. Peygamber insanla- el ve haber vermek üzere ahirette ve iyi arnelleri yok eden günah- tan Allah'a (Müsned, ll, 214, 23 334, 412; v. 1 88, 191; VI. 31; Buhar!, 40; Müslim, 252; ibn Ma ce, "Fiten", 20). Kesb kelam literatüründe da- ha çok ihtiyar( fiilierin mese- lesinde söz konusu Siyasi ve içtimal tesiriyle Hulefa-yi dln devrinde müslümanlar kullara ait fiilierin mey- dana meselesi (Kadi Abdülcebbar, Fazlü'l-i'tizal, S. 143). alimlerinin er- ken dönemde çözümlerneye yer kendi fiilieri üzerinde etkili mak kesb ilk defa kullanan Hanife Her ne kadar Montgomery Watt ile Abdurrah- man Bedevi ve Ca ' fer es-Sübhanl kesb ilk olarak ar b. yer de bu de- Çünkü Hanife'ye atfedilen aka- id risalelerinde kesbden bahsedil- mektedir. Ona göre kullara ait bütün fiil- ler Allah birlikte gerçek anlamda kesbiyle meyda- na gelir, yani ihtiyar( fiilierin meydana ge- sahip kudretin tesiri söz konusudur (Beyazizade Ahmed Efendi, s. 254). Hanife'nin muhteme- len Kur'an'dan ilham alarak fiilie- ri meselesine kesb temas et- mesi alimterinin dikkatini ki daha sonra b. Amr olmak üzere Muammer b. Ab bad, b. Hakem. Muhammed b. ei-Burgüs. Yahya b. Ebu Kamil. Hüseyin b. Muham- med en-Neccar, Küliab el-Basri. Ah- med b. Selerne gibi ekol- lere mensup ketarn alimlerince üzerinde ve s. 281, 540-541) . Ketarn ekallerinin külünden sonra genellikle Ehl-i sünnet'e mensup savunulan ve Mu'tezile'nin alimlerince kesb teorisiyle ilgili lar ilk olarak bu da Ehl-i sünnet "fiili ke- sinlikle karar veren irade". "kuldaki hadis kudret ve bunun fiile yönelmesi". "fayda- celbedip defetmeye götüren bir yapmak". "kulun bir fiili rnek istemesinin o fiili "fiilin - itaat veya masiyet olu- kulun tesir etmesi" gibi öne Mu'tezile ve kesbin sadece sözlük bu sebeple de ona bir terim yük- ileri (et-Ta'- rf(at, "ksb" md.; s. 542; ibnü'l-Mu- tahhar ei-HillT, s. 126; ibn Teymiyye, VIII. 11 8-1 1 9). Kesb ketarn ekallerinin kudret ve kader Bu konuda fiilin mey- dana insana gerçek anlamda hiçbir rol vermeyen Cebriyye ile fiilin ilahi müdahale kul ger- söyleyen Mu'tezile'den iki ucun Ehl-i sünnet ke - orta bir yol izlemektedir. Cebriy- ye'nin göre fiilierin meydana irade ve kudretin herhangi bir etkisi kesb kullara nis- bet edilemez. Cehmiyye de sahiptir s. 538-539; Abdülkahir el- s. 134-135). Mu'tezile'ye mensup alimler ise kesbi kullara ait fiilierin sonu- cu olarak kabul eder, zira her kasib zamanda faildir. Onlara göre Mücbire'- nin kulun kasib halde fail iddia etmesi çünkü kesb fiilin bir neticesidir, fiil meksizin herhangi bir fayda veya ortaya (Kadi Abdül- cebbar. el-Mugnf, VIII, 164-165) . Neccariy- ye ile Kerramiyye'nin telakkisi de Mu'te- zile paralelindedir FGrek, s. 94 ; MedkGr, ll, 127). Kayyim ei- Cevziyye gibi Selef ekolüne mensup alimierin de çizgide ol- Buna göre kesb, kullara ait fiilierin irade ve kudretleriyle onlar mey- dana ifade eder, yani kesb kulun gerçek anlamda fail vur- gulayan bir Ancak fiili yapma irade ve kudreti dahil olmak üze- re her ile birlikte kul Allah Allah ona ait fiilierin de kul münfail bir fail olup kendisini ve fiilieri yapma irade ve gücünü yaratma imka- mahrumdur Kayyim el-Cev- ziyye, s. 131, 137-138). göre kesb kullara ait fiilierin meydana hadis kudre- ti n tesir etmesinden ibarettir. ki, ihtiyar( fiiller iki kudretle meydana gelir: Bunlardan biri kadim kudreti olup fiilierin etkendir,

Upload: others

Post on 19-Oct-2020

5 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: v. VI. - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · len şey" diye tarif edilir. Kur'an-ı Kerim'de kesb kökünden türe ... çünkü kesb fiilin bir neticesidir, fiil işle meksizin herhangi

KESB

geçimini sağlamalarına yardımcı olmak, başkalarının hak ve menfaatlerine en az kendisininki kadar değer vermek ve ge­rektiğinde özveride bulunmak (genellik­le "ihsan" kavramıyla ifade edilen bu ödevi ticari muamelelere de uygulayan Gazza­ll'nin bu husustaki tavsiyeleri için bk. İ/:ı.­ya', ıı, 79-83).

BİBLİYOGRAFYA :

Ragıb el-isfahilni, el-Müfredat, •«arni", "ksb" md.leri; a.mlf .. ~-:fen-<a ila mekarimi'ş-şeri'a (nşr. Ebü'I-Yezid el-Acemi), Kahire ı405/ ı985,

s. 86, 90-96, 374-425; Wensinck, el-Mu'cem, "ksb" md.; M. F. Abdülbakl, el-Mu'cem, "ksb" md.; Darimi, "Büyü'", 6; Buhari, "Büyü'", ı5, "Nikal:ı", ı ; İbn Mace. "Ticarat". ı; Muham­med b. Hasan eş-Şeybani, el-Kesb (nşr. Süheyl Zekka r, Risaletan fi'l-kesb içinde), Beyrut ı4ı7 1 ı997, s. 35-ı32; İbn Hibban, Ravzatü'l-'ukala' ve nüzhetü'l-fuzala' (nşr. M. Muhyiddin Abdül­hamid v.dğr.). Beyrut ı397/1977, s. ı32; ibn Miskeveyh, Teh;:ibü'l-af:ılal5;(nşr. ibnü"l-Hatib). Beyrut ı398 , s. ııo, ıı9, ı37, ı46-ı50; Ma­verdi. Edebü'd-dünya ve'd-din, Beyrut ı398/

ı978 , s. ı36-ı46; Gazzaıı. İf:ıya', ll, 60-64, 79-87; IV, 9ı-92; Kurtubi, el-Cami', lll, 4ı3; Müna­vi , Feyzü'l-15;adir, ll , 29ı; ı. Goldziher. Le dogme et la loi de 1'/slam(trc. FelixArin). Paris ı920, s. 4, ııı-ı20. r:;:ı

~ MUSTAFA ÇAÖRICI

L

KESB ( ..,_s::ıı)

İhtiyari fiilierin meydana gelişinde kulun etkisini ifade eden terim.

_j

Sözlükte "kazanmak, elde etmek" an­lamındaki kesb kökünden türemiş bir masdar olup "kazanılan ve elde edilen maddi veya manevi şey" manasma isim olarak da kullanılır. Ragıb ei-İsfahanl kes­bi, "insanın servet kazanmak gibi faydalı olan veya haz veren bir şeyi talep etmesi" diye açıklar. Bazan insana fayda vereceği zannedildiği halde zarar getiren fiiller için de kullanılan kesb (el-Müfredat, "ksb" m d.). ketarn literatüründe genellikle "kul­daki hadis kudretin tesiriyle meydana ge­len şey" diye tarif edilir.

Kur'an-ı Kerim'de kesb kökünden türe­yen altmış sekiz kelime mevcut olup bun­ların altmış ikisi kes b. diğerleri iktisab masdanndan gelmektedir. Bu ayetlerde belirtildiğine göre herkesin kazandığı iyi arneller lehine. kötü arneller ise aleyhine olacak. arnelierin karşılığı ahirette veri­lecek, kimseye zulmedilmeyecek, ahiret­te dünyada kazanılan servetler değil iyi arneller fayda sağlayacaktır. Kötü davra­nışlarda bulunanlar dünyada da ceza gö­recektir (M. F. Abdülbaki, el-Mu'cem,

304

"ksb" md.). Kesb, çeşitli hadis rivayetle­rinde maddi ve manevi kazanç manasın­da yer almış ve Kur'an'daki muhtevasıy­la kullanılmıştır. Hz. Peygamber insanla­rın el ve ayaklarının yaptıkları işleri haber vermek üzere ahirette konuşturulacağını söylemiş ve iyi arnelleri yok eden günah­tan Allah'a sığınmıştır (Müsned, ll, 214, 23 ı. 334, 412; v. 188, 191; VI. 31; Buhar!, "Ri~a~". 40; Müslim, "İman", 252; ibn Ma ce, "Fiten", 20).

Kesb kavramı kelam literatüründe da­ha çok ihtiyar( fiilierin yaratılması mese­lesinde söz konusu edilmiştir. Siyasi ve içtimal olayların tesiriyle Hulefa-yi Raşi­dln devrinde müslümanlar arasında tartı­şılmaya başlanan kullara ait fiilierin mey­dana gelişi meselesi (Kadi Abdülcebbar, Fazlü'l-i'tizal, S. 143). İslam alimlerinin er­ken dönemde çözümlerneye çalıştıkları konuların başında yer alır. Kulların kendi fiilieri üzerinde etkili olduklarını kanıtla­mak amacıyla kesb kavramını ilk defa kullanan kişi EbCı Hanife olmuştur. Her ne kadar Montgomery Watt ile Abdurrah­man Bedevi ve Ca'fer es-Sübhanl kesb kavramına ilk olarak Dır ar b. Amr'ın yer verdiğini söylemişlerse de bu doğru de­ğildir. Çünkü EbCı Hanife'ye atfedilen aka­id risalelerinde kesbden açıkça bahsedil­mektedir. Ona göre kullara ait bütün fiil­ler Allah tarafından yaratılmakla birlikte gerçek anlamda kulların kesbiyle meyda­na gelir, yani ihtiyar( fiilierin meydana ge­lişinde insanların sahip olduğu kudretin tesiri söz konusudur ( Beyazizade Ahmed Efendi, s. 254). EbCı Hanife'nin muhteme­len Kur'an'dan ilham alarak kulların fiilie­ri meselesine kesb kavramıyla temas et­mesi İslam alimterinin dikkatini çekmiş olmalı ki daha sonra Dırar b. Amr başta olmak üzere Muammer b. Ab bad, Hişam b. Hakem. Muhammed b. İsa ei-Burgüs. Yahya b. Ebu Kamil. Hüseyin b. Muham­med en-Neccar, İbn Küliab el-Basri. Ah­med b. Selerne ei-KCışanl gibi çeşitli ekol­lere mensup ketarn alimlerince üzerinde durulmuş ve benimsenmiştir (Eş'arl. s. 281, 540-541) . Ketarn ekallerinin teşek­külünden sonra genellikle Ehl-i sünnet'e mensup kelamcılar tarafından savunulan ve Mu'tezile'nin yanı sıra Şla alimlerince eleştirilen kesb teorisiyle ilgili tartışma­

lar ilk olarak bu kavramın tanımı etrafın­da yoğunlaşmıştır. Yapılan tanımlarda Ehl-i sünnet kelamcıları "fiili işlemeye ke­sinlikle karar veren irade". "kuldaki hadis kudret ve bunun fiile yönelmesi". "fayda­yı celbedip zararı defetmeye götüren bir iş yapmak". "kulun bir fiili gerçekleştir-

rnek istemesinin ardından Allah'ın o fiili yaratması" , "fiilin -itaat veya masiyet olu­şuna kulun tesir etmesi" gibi unsurları öne çıkarırken Mu'tezile ve Şia kelamcıla­rı kesbin sadece sözlük anlamı taşıdığını, bu sebeple de ona bir terim anlamı yük­lenemeyeceğin i ileri sürmüşlerdir (et-Ta'­rf(at, "ksb" md.; Eş'arl, s. 542; ibnü'l-Mu­tahhar ei-HillT, s. 126; ibn Teymiyye, VIII. 11 8-1 19).

Kesb kavramının yorumlanması ketarn ekallerinin kudret ve dolayısıyla kader anlayışına bağlıdır. Bu konuda fiilin mey­dana gelişinde insana gerçek anlamda hiçbir rol vermeyen Cebriyye ile fiilin ilahi müdahale olmaksızın kul tarafından ger­çekleştirildiğini söyleyen Mu'tezile'den oluşan iki ucun yanı sıra Ehl-i sünnet ke­lamcıları orta bir yol izlemektedir. Cebriy­ye'nin anlayışına göre fiilierin meydana gelişinde irade ve kudretin herhangi bir etkisi bulunmadığından kesb kullara nis­bet edilemez. Cehmiyye de aynı anlayışa sahiptir (Eş'arl, s. 538-539; Abdülkahir el­Bağdadl, s. 134-135). Mu'tezile'ye mensup alimler ise kesbi kullara ait fiilierin sonu­cu olarak kabul eder, zira her kasib aynı zamanda faildir. Onlara göre Mücbire'­nin (Eş'ariyye) kulun kasib olduğu halde fail olmadığını iddia etmesi tutarsızdır, çünkü kesb fiilin bir neticesidir, fiil işle­meksizin herhangi bir fayda veya zararın ortaya çıkması imkansızdır (Kadi Abdül­cebbar. el-Mugnf, VIII, 164-165). Neccariy­ye ile Kerramiyye'nin telakkisi de Mu'te­zile anlayışı paralelindedir (İbn FGrek, s. 94; İbrahim MedkGr, ll, 127). İbn Kayyim ei­Cevziyye gibi Selef ekolüne mensup bazı alimierin görüşlerinin de aynı çizgide ol­duğu anlaşılmaktadır. Buna göre kesb, kullara ait fiilierin irade ve kudretleriyle doğrudan doğruya onlar tarafından mey­dana getirildiğini ifade eder, yani kesb kulun gerçek anlamda fail olduğunu vur­gulayan bir kavramdır. Ancak dilediği fiili yapma irade ve kudreti dahil olmak üze­re her şeyi ile birlikte kul Allah tarafından yaratıldığından Allah ona ait fiilierin de dotaylı yaratıcısıdır. Aslında kul münfail bir fail olup kendisini ve dilediği fiilieri yapma irade ve gücünü yaratma imka­nından mahrumdur (İbn Kayyim el-Cev­ziyye, s. 131, 137-138).

Eş'arl kelamcılarına göre kesb kullara ait fiilierin meydana gelişine hadis kudre­ti n tesir etmesinden ibarettir. Şöyle ki, ihtiyar( fiiller iki kudretle meydana gelir : Bunlardan biri Allah'ın kadim kudreti olup fiilierin oluşmasını sağlayan asıl etkendir,

Page 2: v. VI. - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · len şey" diye tarif edilir. Kur'an-ı Kerim'de kesb kökünden türe ... çünkü kesb fiilin bir neticesidir, fiil işle meksizin herhangi

fiilierin vücudu ve hudGsü bu kudrete bağlıdır. ilahi kudret olmadan kullar her­hangi bir fiil gerçekleştiremez. bu sebep­le de fail adını alamaz, çünkü fail demek yaratıcı demektir. Allah'tan başka yaratı­cı bulunmadığına göre kullar için sadece mecazi anlamda fa il, gerçek anlamda ise kasib terimi kullanılabilir. Buna göre kes b kullara ait fiilierin nitelikleri üzerinde et­kili olur, kesbin meydana gelişiyle ilgili ni­telikler de Allah tarafından yaratılır. Kes­bin vuku bulup yok oluşundan sonra in­sanın bunu aynen iade ederneyişi onun Allah tarafından yaratıldığını gösterir (Abdülkahir e i-Bağdadl. s. I 37) Kesbin mevcudiyetini ve fiiller üzerindeki etkisi­ni, zorunlu fiillerle ihtiyarl fiilieri dikkate almak suretiyle kanıtlamak mümkündür. Nitekim felçli bir insanın el hareketleriy­le sağlıklı insanın hareketlerinin birbirin­den farklı olduğu duyularla idr ak edilmek­tedir (Eş'arl, s. 538-54 I ; Bakıllanl . s. 324. 347; ibn FGrek. s. 91- I02) . imamü'l-Hare­meyn ei-Cüveynl'nin. kesbin fiilierin mey­dana gelişinde asıl rolü oynadığını söyle­mek suretiyle Mu'tezile anlayışına yak­laştığı kabul edilir (i b n Kayyim ei-Cevziy­ye, s. I 22). Fahreddin er-Razi kesbe, kul­lara ait fiilierin meydana gelişinde hiçbir tesiri bulunmadığı yönünde bir anlam yükleyerek Eş'ariyye'nin kesb teorisini ce bre yaklaştırdığı halde (DiA , XII, 9 I) İbrahim MedkGr ona ait kesb anlayışının Eş'ariyye'den çok Mu'tezile'ye yakın ol­duğunu iddia eder (Fi'L-felsefeti 'L-islamiy­ye, Il , I 22). Ancak bu iddia Razi'nin kela­ma ve tefsire dair eserlerindeki bilgilerle uyuşmamaktadır ( el-Metalibü '/-'aliye, IX, 9- I 7, 149- ı 86; MefatTI:ıu'L-gayb, ll, 58-6I ). Eş'ariyye'nin kesb anlayışını nakleden ibn Kayyim ei-Cevziyye. kesbi aynı ekolün illiy­yet ve adet teorilerini dikkate alarak or­taya koymaya çalışmıştır. Buna göre kesb, kuldaki kudretin fiile yaklaşması anında Allah'ın kudretiyle meydana gelişini ifade eder. Yani kula ait fiil. hadis kudret se­bebiyle değil hadis kudretin yanında ve onun ardından Allah'ın kudretiyle yaratı­lır (Şifa'ü'L-'alil, s. ı 22). Eş'ariyye kesb ve­ya iktisabın insana nisbet edilmesinin ge­rektiğini. Allah'ın sadece kulların kesbet­tiklerini yaratmakla nitelendirilebilece­ğini kabul eder (Eş'arl. s. 554; İbn FGrek. s. 96, !Ol).

Matürldiyye alimlerine göre kesb. ihti­yar! fiilierin meydana gelişinde kullarda Allah tarafından yaratılan irade ve kudre­tin rolünü ifade eder. Fiiller Allah'ın yarat­masıyla meydana gelmekle birlikte onları yaratmanın gerçekleşmesi için kulun ira-

de ve kudretini kullanarak fiili işlemeye yönelmesi gerekir. Fiilierin gerçek faili kuldur. Allah'ın fiilieri yaratması da kulun irade ve kudretini kullanarak onları yap­maya yönelmesi de birer fiildir. Ancak Al­lah'ın fiili yaratma, kulun fiili kesb adını alır. Allah kula ait fiilieri yaratması yönün­den faildir. kul da kesb yönünden kendi fiilierinin failidir. Fiil gerçekleştirme açı­sından sağlıklı olan her kulun fiil yapabil­diğini ve yaptığı fiili isteyerek işlediğini tecrübe yoluyla bilmesi onun fiilinin faili olduğunu gösterir. Bununla birlikte fiil yokluk halinde varlık alanına çıktığından tek başına kula nisbet edilemez. Çünkü bir şeyi yoktan meydana getirmek Allah'a ait bir sıfattır. Sonuç olarak insanların fi­illerinde irade ve kudretlerini kullanmak suretiyle icra ettikleri fonksiyon kesbi ve­ya iktisabı oluşturur. Fiili kesbetmek ile yaratmak arasındaki fark kesbin aletle vuku bulması, yaratmanın ise aletsiz ger­çekleşmesinden ibarettir. Fiiller Allah ta­rafından yaratılmış olmakla birlikte bun­ların meydana gelişine tesir eden kesb Al­lah tarafından yaratılmış değildir. Kes b sadece insanların doğrudan doğruya ger­çekleştirdikleri fiilierde etkilidir. dalaylı fiilierinde ise etkisi bulunmayıp bunlar yalnız Allah'ın kudretiyle gerçekleşir (Ma­türldl, s. 226-239; Ebü'I-Yüsr ei-Pezdevl, s. 99; Nesefl, ll , 635-654,661. 675, 680; Ebu Azbe, s. 42, 44). Matüridiyye alimle­ri. Eş' ariler'in kullara ait fiilierde kesb ile fiil ve kasib ile fail arasında ayırım yap­malarını isabetsiz bulmuş. özellikle kes­bi. "fiilin kulun irade ve kudretinin ardın­dan gelmesi veya kudretinin fiile yaklaş­ması" tarzında aÇıklayan alimierin Ceb­riyye içinde mütalaa edilmesi gerektiğini söylemiştir.

Mu'tezile, Şia ve Selefiyye alimleri hem Eş'ariyye hem Matürldiyye'nin kesb an­layışını eleştirmiştir. Bu eleştirileri kesbin. kullara ait fiilierin meydana gelişinde Al­lah ile kullar arasında kurulacak bir ortak­lığa bağlı kılınışı. kesbe yüklenen terim anlamının sözlük anlamıyla irtibatının bu­lunmayışı ve dolayısıyla makul olmayışı. kesbe "hadis kudretle meydana gelen fi­il" anlamı verilmesi halinde ku la ait fiilie­rin Allah tarafından yaratılmasına ihtiyaç kalmayışı gibi noktalarda toplamak müm­kündür (Kadi Abdü lcebbar, Şer/:ı.u 'L-Uşü­

li'L-tıamse, s. 361-371; Nesefl, ll , 642; NG­reddin es-Sabun!, s. 67; İbn Teymiyye, VII!, 11 9-I 20)

Kesb teorisi. Mu'tezile'nin ihtiyarl fiil­Ierde kulu ilahi irade ve kudretten bağım-

KESB

sız hale getiren anlayışı ile Cebriyye'nin fiilierinin meydana gelişinde kulun etkisi bulunmadığını iddia eden görüşü arasın­da mGtedil bir fiil anlayışına ulaşmak için Sünni alimlerince düşünülüp geliştirilen üçüncü bir teori dir. Tanımında ve fiiller üzerindeki etkisinde farklı görüşler ileri sürülmesine rağmen Eş'ariyye'nin, sonra­ki kelamcıları bir tarafa bırakılacak olur­sa kes b teorisinin büyük ölçüde kulun fi­illeri üzerinde etkili olduğunu kanıtlama­ya çalıştığını söylemek mümkündür. An­cak kulun fiilierinin faili olmadığını ileri süren görüşler isabetli sayılmaz. Çünkü naslar kulların fiilierinin faili olduğunu açıkça ifade etmekte (mesela bk. el-Sa­kara 2/197, 215; Al-i İmran 3/135; el-Ka­mer 54/52). duyular ve akıl da insanları rı­illerinin faili olarak nitelemektedir. Bun­dan dolayı kulun fail olmadığını ileri sü­ren Eş'ariler'in görüşü çelişkili bulunmuş­

tur (İbn Kayyim el-Cevziyye, s. I 22) Esa­sen Kadi Abdülcebbar'ın da belirttiği gibi eğer kesb kavramı ile kullara ait fiilierin hadis olan irade ve kudretleriyle meyda­na geldiği kastediliyorsa -Eş'ariyye'nin mütekaddimlni bu görüştedir- bununla Mu'tezile'nin kulların fiilierine ilişkin gö­rüşü arasında fark kalmamaktadır. Eğer fiiller üzerinde etkisi bulunmadığı ania­tılmak isteniyorsa bu da belirsizliğe yol açmakta ve neticede ce bre varmaktadır.

Sonuç olarak hem Cebriyye'nin icbar an­layışından hem Mu'tezile'nin kulların Al­lah'tan müstağni olduğunu çağrıştıran görüşünden kurtulabilmek için kullara ait fiilierin doğrudan doğruya kendi ira­de ve kudretleriyi e, dalaylı olarak da ilahi irade ve kudretle meydana geldiğini ka­bul etmek gerekir. Nitekim bir kısım ilahi fiilierin melekler ve insanlar vasıtasıy­la dalaylı olarak meydana geldiği naslarla sabit olan ve islam alimlerince de benim­senen bir husustur. Her ne kadar Mu'te­zile ve Şla kelamcıları tarafından uygun bulunmasa da kesbe ancak bu anlam ve­rildiği takdirde tutarsız ve çelişkili bir te­ori olmaktan kurtulabilir. Zira kulların ira­de hürriyetinin yanı sıra bütün üniteleriy­le birlikte kilinat üzerindeki ilahi hakimi­yet vurgulanmadıkça naslarla akıl ara­sında herkesi tatmin edecek bir uzlaşma sağlamak mümkün değildir.

Kesb teorisi kelam kitaplarında kulla­rın fiilieri bahsinde yer almakla birlikte bu konuda müstakil eserler de yazılmıştır. ibrahim b. Hasan el-KGranl'nin el-İl­mô.'u'l-muf:ıit bi-taf:ı~i~i'l-kesbi'l-vasat

beyne tarafeyi'l-ifrô.t ve't-tefrit(Süley­maniye Ktp.,Şehid Ali Paşa, nr. 2722). Ab-

305

Page 3: v. VI. - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · len şey" diye tarif edilir. Kur'an-ı Kerim'de kesb kökünden türe ... çünkü kesb fiilin bir neticesidir, fiil işle meksizin herhangi

KESB

dülkadir b. Muhammed ei-Hamzavl'nin er-Risaletü'l-Ifamzaviyye ii beyani l).a]fi]fati'l-far]f beyne kesbi'l-Eş'ariyye ve'l-Matürfdiyye(iü Ktp., nr. 11 90, 3469).

Halid b. Ahmed eş-Şehrezürl'nin el- 'İls­dü'l-cevherf fi'l-farJs beyne kesbeyi'l­Matüridf ve'l-Eş'ari (Bağda d 130 ı), Ali b. Muhammed ei-MIII'nin eş-Şems ve'l­]famer ve'n-nücumü'd-derarf ii i§ba­ti'l-]fader ve'l-kesb ve 'l-istita'a ve'l­cüz'i'l-i{ıtiyari (lzaf:ıu'L-meknun, ll , 56)

ve Arif Aytekin 'in Ehl-i Sünnet İtikadına Göre Kesb (Erzurum 1978) adlı eserleri bunlardan bazılarıdır.

BİBLİYOGRAFYA :

Ragıb el-isfahan!, el-Müfredat, " ksb" md.; Li­sanü 'l-'Arab, "ksb" md.; et-Ta'ri{at, "l<esb" md.; Tehanev!, Keşşa{. ll, 1243-1244; Wensinck, el­Mu'cem, "ksb" md.; M. F. Abdülbaki, el-Mu'­cem, "ksb" md. ; Müsned, 1, 174; ll, 86, 214, 231 ,334,412;V,188,191;VI,31,173; Buhar1, " Ril5al5". 40 , "Zekat", 17, 26, "Büyü'", 7, 15; Müslim, " İman", 252; İbn Mace. "Fiten", 20; Eş' ar!, Maf!:tilat (Ritter). s. 281, 291, 538-542, 549-552, 554, 566; Matüridi. Kitabü 't- Tevf:ıid,

s. 226-239; Bakıllani. et-Temhid (imad üddin). s. 28, 324, 347; İbn FOrek, Mücerredü'l-Mal):ii­liit, s. 91-102; Kadi Abdülcebbar, Şerf:ıu'l-Uşü­li'l-i)amse, s. 361-371; a.mlf. , el-Mug ni, VIII, 94-95, 164-165; a.mlf .. el-Muf:ıit, s. 408-412; a.mlf .. Fazlü 'L-i'tizii l ve Tabaf!:iitü'L-Mu'tezile (nşr. FuadSeyyid). Tunus 1393/1974, s. 143;Ab­dülkahir ei-Bağdact!, Uşülü 'd-din, İstanbul1346, s. 8, 133-137; imamü'I-Haremeyn ei-Cüveyni, el-'Al):idetü 'n-N[?amiyye(nşr. Ahmed Hicaz! es: Sekka) . Kahire 1398/ 1978, s. 46; Ebü'I-Yüsrei­Pezdevi, Uşülü 'd-din (n ş r. H. P. Lin ss). Kahire 1383/1963, s. 99, 100, 104; Nesefi, Tebşıratü 'l­

edille (Salame). ll, 596,597,635-654,661,675, 680, 682; Nüreddin es-Sabun!, el-Bidaye{i uşü­li'd-dln (nşr. Bekir Topa l o!ı lu) , Dımaşk 1399/ 1979, s. 66-67; Fahreddin er-Razi, el-Metalibü '[. 'aliye mine 'l-'ilmi 'l-ilahi ( n ş r. Ahmed Hicaz! es­Sekka). Beyrut 1407/1987, IX, 9-17 , 149-186; a.mlf .. Me{atif:ıu '1-gayb, ll, 58-61 ; İbnü'I-Mutah­har ei-Hilli, Nehcü ' 1-f:ıaf!: ve keşfü 'ş-ş ıd/i (nşr. Aynullah el-Haseniel-Urmevl). Kum 1407, s. 126-128; İbn Thymiyye, Mecmü'u {etava, VIII, 118-120, 128-129; İbn Kayyim ei-Cevziyye, Şi­fii'ü 'L-'alil, Kahire 1323, s. 120-122, 130-131, 137-138, 146-147; Şerf:ıu ' l-'Af!:ideti 't-Taf:ıaviy­ye, s. 437, 441-442; Teftazan!, Şerf:ı ı/1-'Af!:ii'id,

İstanbul 1304, s. 33; Ebü'I:Beka, el-Külliyyat, s. 161-162; Beyazizade Ahmed Efendi./şara­tü 'l-meram min 'ibiirati'l-imam (n ş r. YOsu f Ab­dürrezzak) , Kahire 1368/1949, s. 55, 254, 256, 259-260; Ebu Azbe, er-Ravtatü ' 1-behiyye(nşr. Abdurrahman Umeyre), Beyrut 1409/1989, s. 42-47; izaf:ıu'l-meknCm, 1, 122, 562; ll, 56, 107; W. Montgomery Watt. islam Düşüncesinin Te­şekkül Devri(trc. E. Ruhi Fığlalı), Ankara 1981,

· s. 240-244; İbrahim Medklır. Fi'L-felse{eti'l-isla­miyye, Kahire 1983, ll, 118-129; Hasan Hanefi. Mine 'L-'af!:ide ile'ş-şevre, Beyrut 1409/1988, III, 116-137; Ca'fer es-Sübhanı. el-ilahiyyat (nşr. Hasan Muhammed Mekki el-Amil!). Gadir 1410/ 1990, ll, 619-626; Yusuf Şevki Yavuz, "Fahred­din er-Razi", DiA, XII, 91.

liJ YusuF ŞEvKi YAvuz

306

L

KESBI MUSTAFA EFENDi

(ö. 1213/1 798'den sonra)

İbretnümii-yı Devlet adlı eseriyle tanınan

Osmanlı tarihçisi ve şair. _j

Hayatı hakkındaki bilgiler hemen he­men sadece kendi eserine dayanır. Kesbi mahlasını nasıl aldığı belli değildir. Eserin­de mevcut bilgilere göre 1 ı 75 Şewal (Ma­yıs 1762) tevcihatında hacegan ve ben­zerlerine verilen atıyye listesinde yer alan ve kendisine 50.000 kuruş ödenen Mus­tafa Efendi, 1179'da (1765) memuriyeti gereği Kuban'da Çerkez kabilelerinin meskün olduğu bölgelerde bulunmuş . bu arada Tarnan iskelesi'ne beş altı konak mesafede dağlar arasındaki altın madeni yataklarını dolaşmıştır. istanbul'a döndü­ğünde bu madenierin işletilmesi için yet­kililere başvurmuşsa da bir sonuç atama­mıştır.

1768 Rusya seferinin hazırlıkları de­vam ederken 1737-1738 yıllarındaki sefer masraflarının kayıtlı olduğu hazine kale­m i defterlerini inceleyerek tahmini bir savaş bütçesi hazırlamakla görevlendiri­len Kes bi Mustafa Efendi, Silahdar Ham­za Paşa 'nın sa darete tayini sırasında ( 7

Ağustos 1768) mülazım sıfatıyla Mektübi-i Defteri Kalemi 'nde önemli evrakın kaydı işiyle meşgul bulunuyordu. Osmanlı-Rus seferi başlayınca kendisine isakçı Kalesi'­nin tamiri ve Büyük Kale denilen kısmı­nın genişletilmesi görevi verildi. Serdarı­ekrem Yağlıkçızade Mehmed Emin Paşa kumandasındaki Osmanlı ordusunun isak­çı ovasında konakladığı esnada Rus saldı­rılarına uğrayan Hotin'den gelen yardım istekleri üzerine kaledeki durumu ince­leyip ordugaha rapor etmek için Hotin'e gönderildi. Ruslar'ın Hotin Kalesi'ne ikin­ci defa sal dırdıkları 5 Temmuz 1769 tari­hinde Hotin'de bulunuyordu. Bu saldırı­lar sırasında kale çevresinde metrisler kazılması, top ve cephane nakli, topların kullanılmasında istihdam edilenlere yev­miye dağıtılması, şehid olanların tesbit edilmesi gibi işler yaptı .

Daha sonra istanbul'a dönen Kesbi Mustafa Efendi, Küçük Kaynarca Antiaş­ması'nın ardından müzakereler yapmak üzere istanbul'a gelen Rus elçisi Prens Nikolai Vasilevich Hepnin' in şerefine is­tanbul'daki Batılı elçilerin verdikleri ziya­fette Osmanlı Devleti'ni konu alan konuş­maları Rum asıllı aşçısı istavri'ye rapor et­tirerek istihbarat hizmetinde bulundu. 1783'te tekrar Kafkasya'ya gitti. Burada­ki hizmetini tamamladıktan sonra ortaya

Kesbi Mustafa Efendi'nin İbretnümii-yı Devlet adlı eserinin ilk iki sayfası (Millet Ktp., Ali Emiri Efendi, Tarih, nr. 484)

- ~ .;-Lı) .:.-0•' jr~J) v/.'.7-2'~.?.'~) t' #'ıif ' ~~~L ıJ'sjJ.ıj.)J:, ~~' ._:....._~.-tJJı : ·~fo-) ı/Jı.:.J;." ;_,~ı J;:r.f3.;, oj~ 4-:../-': ' ,1)

ı.f>(J,;\, ı .u'J I.:J ~ 1'/.J\j. ,/; .l l)(J?).;I JJ r ' ~JI/1

;;,> /; ·< ıJ r' •/~..- .;..'-";, :.t'iJ.' <:~Af i' 11 J.\!4' ~U!.:'!?. """ ,,;;;,-,..d~_, ~.r. !.,ytv~ ,,;.,:H ı.ı'' yJ'!ı \I, V.:~ .JS/1 :,

1 .J,;,J..:.-6 ı.:.~ k ;ı;,.;_;,/_, ,:;_;_,3 ,_-.:/,- ı!.> 1

ı -~ ~ Jr r)ıj.)(f. u ı aPı..;...t·J~o.J:~ •.J;~J-:'-~ ı ~Jr.' ~ .. .)~~~~~., .,1._~.r;. U~. i/;_.;.; (/..r'~ J~ · .. J.) i.JıP,Jı.,.~ ... ~ ;~ ı; r%~d:.;.ıı....-1J:-~ i~~~~ ~./;;~J'Jı..Jı ı ;, __ ,,~~~ ..:)ı-:.:0 : ~_,ı...-;;,~)/~ ~~· .(1~; ~ ~r~.~~~ rfv-;.~ ..:.;~ /.;..:;.;./~\;.ı~ ıflf,ıY,: u:' _;,-,....LJ) .f!V:' _,Cl,.(.

V lj..; ~ .... :_IL'.J /~ 1.:../}ı. u 'i? ı..)'./.1 ch ' 3 .;Y;~ , ı tr;..)P.ı .;)..l../'(~~i-'-ı cffl_r,. /.ıu,ı;..;->~J ;~;.~{ /J! ':..).~/ı;:).J:_.;_, • .; ,#.tr'(jJ ;;-,.,ıf?.J

, .:--~~.)Jı;s.?aıJ.ı ı CJ"""',.~..~~~iJ ~~ • --~'.1:­_y;)>.-J ;_;,,p .:,._., j.'.r' ~;. ~P ..:.--L f·,~, ;,;,;,ıt.?..-.J':....-/ " ~'u ;;J. /~\J)~~ J->;;'

~; p;; j;Iİ-!' ~-: . .,.,__.ı;,,...J o;, .;.o._d,>v'

ı ; ~ j,< J rJN "·~·.; ..:.~-"1 i'.-o,'(J,~6 Vti".:,...._,:v ~_:...;,p__, .,../~ 1 ;\.;;,./;-:!_/~(.ı W>' (1',.~/.

1 • J/.J ı/v""trıy ı ~~~ .. # ~(r tf.:(~.J'ıf ...rf:.J'C{ ·~~~ tt./:ı..-; 1 ;'/(/J'J -;.ıiY (0/. ' 1

• ;.1_~~.

T

~ 1