uÇuŞ noktasi mart 2014 - march 2014

100
Alabilirsiniz | Your Complimentary Copy Mart | March 2014 Sayı | Issue 32 İzmir’i şahlandıracak entegre ulaşım projeleri Integrated transport projects for development of İzmir Adı göl, ama bildiğiniz deniz! Its name is lake, but it is like a sea! VAN GÖLÜ LAKE VAN ALTINTEPE Okyanus adaları Ocean islands Kazdıkça geçmişi derinleşiyor: Küresel iklimin ilk kurbanları: Full of history in every layer: The first victims of global climate:

Upload: ferhat-gedik

Post on 17-Mar-2016

258 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

Devlet hava meydanları adına çıkardığımız dergimizin mart sayısı. Tasarım Ferhat Gedik. Design by Ferhat Gedik.

TRANSCRIPT

Page 1: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

Alabilirsiniz | Your Complimentary CopyMart | March 2014 Sayı | Issue 32

İzmir’i şahlandıracakentegre ulaşım projeleriIntegrated transport projects for development of İzmir

Adı göl, ama bildiğiniz deniz!

Its name is lake, but it is

like a sea!

VAN GÖLÜLAKE VANALTINTEPE Okyanus adaları

Ocean islands Kazdıkça geçmişi derinleşiyor: Küresel iklimin ilk kurbanları:

Full of history in every layer: The first victims of global climate:

Page 2: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

2 mart - march 2014

Page 3: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

3mart - march 2014

Değerli vatandaşlarım;

Ülkemiz, 11 yıldır sürdürülen istikrarlı yatırım politikalarıyla geçmişteki hantal görünümünden tamamen arındı. Bugün gelinen nokta hayallerin icraata dönüşebileceğinin en büyük kanıtıdır. Bu istikrarlı yapı sayesinde ulaştırma, denizcilik ve haberleşme hizmetleri için son 11 yılda toplam 161 milyar liranın üzerinde yatırım yaptık. Karayollarına 99 milyar 480 milyon, demiryollarına 31 milyar, havayollarına 8 milyar 800 milyon, denizcilik hizmetlerine 2 milyar 650 milyon, haberleşme hizmetlerine 19 milyar 500 milyon Türk Lirası aktardık. Toplam kamu yatırım harcamaları içindeki bakanlığımız yatırımlarının payı yüzde 17’den yüzde 46 seviyesine kadar çıktı. Yani kamu yatırımlarının neredeyse yarısını artık ulaşım ve erişim projeleri kapsıyor. Havayollarında yaptığımız yatırımların önemli bir bölümünü ise sadece devlet eliyle değil kamu-özel ortaklığıyla gerçekleştiriyoruz. Kamu-özel ortaklığıyla Avrupa’nın en büyük ve modern havalimanlarını ülkemize kazandırdık. 11 yılda hem özkaynaklarımız hem de sektördeki firmalar tarafından havacılık sektörüne yapılan yatırımlarla 2002 yılında mevcut olan 36 havalimanının 28’ini yenileyerek büyüttük. Bununla birlikte 16 yeni havalimanını da ülkemize kazandırdık. Bu ay içerisinde de Adnan Menderes Havalimanı’nın 20 milyon yolcu kapasiteli yeni İç Hatlar Terminali’nin açılışını yapacağız. Yapılan ve yenilenen havalimanlarının hepsi de farklı mimari özellikte, son derece modern ve Türkiye’nin yüz akı yapılar oldu. Havalimanlarının sadece bir kule ve yanında bulunan küçük bir binadan oluştuğu yanılgısını kırdık. İçi boş daracık alanlarda insanların sıra sıra dizildiği soğuk binalar yapmadık. Havalimanlarını yarınlara bırakabileceğimiz birer sanat harikası olarak tasarladık. Sivas, Erzincan, Batman, Erzurum, Malatya, Hatay, Gaziantep, Şanlıurfa-GAP, Elazığ ve Iğdır gibi birçok havalimanı, son teknolojileri ve modern mimarileriyle vatandaşlarımıza hizmet vermeye başladı. Ancak yaptıklarımızla yetinmeyeceğiz. Ülkemizin 2023 vizyonunu şimdiden ortaya koyduk. Cumhuriyetimiz’in kuruluşunun 100’üncü yılında, 2023’te havacılığımızın nerede olacağını biliyoruz. Bu kapsamda yapacağımız havalimanlarıyla vatandaşlarımızın ulaşımını kolaylaştıracağız. Vatandaşlarımızın, herhangi bir yöne yaklaşık 100 kilometre veya bir saat seyahatle havalimanlarına erişimlerini mümkün hale getireceğiz.

İyi uçuşlar dilerim…

Lütfi ElvanUlaştırma, Denizcilik ve

Haberleşme Bakanıminister of transport,

maritime affairs and Communication

Dear citizens;

Our country completely clarified from its ungainly situation with steady investment policies in last 11 years. Present situation is the most important proof that dreams can come true. With this steady structure, totally 161 billion liras investment has been made in transportation, maritime and communication services in last 11 years. 99 billion 480 million transferred to highways, 31 billion transferred to railroads, 8 billion 800 million transferred to airways, 2 billion 650 million transferred to maritime services and 19 billion 500 million transferred to communication services. Share of our ministry in total public investment expenditures increased to 46 per cent from 17 per cent. In other words, half of public investments include transportation and access projects.Important part of investments in airways is not only made by the government, but also public-private partnership. With public-private partnership, we brought our country the biggest and most modern airports of Europe. 28 of our 36 airports that existed in 2002, were modernized and expanded with the investments in aviation sector that were made by both our equity and firms in the industry in 11 years. Moreover, we brought our country16 new airports. We will open the new Domestic Terminal that has 20 million passenger capacity, in Adnan Menderes Airport.All the constructed and renewed airports has different architectural features, they are really modern and the honor of Turkey. We chanced the mistake that airport consist of a tower and a small building next to it. We didn’t built empty narrow spaces where people lined up in rows, we didn’t build cold buildings. We design each of our airports as a wonder of art. Many airports such as Sivas, Erzincan, Batman, Erzurum, Malatya, Hatay, Gaziantep, Şanlıurfa-GAP, Elazığ and Iğdır provide service to our citizens with high technology and modern architecture.We will not be contented with what we did. We have already present 2023 vision of our country. In the 100th anniversary of the establishment of our Republic, we don’t know what the situation of our aviation will be. Within this scope, we will make transportation easier for our citizens with new airports.We will make possible to reach in any direction with 100 kilometers’ or 1 hour’s journey to airport for our citizens

Have a nice flight…

Page 4: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014
Page 5: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

5mart - march 2014

Değerli misafirlerimiz;

İzmir, ülkemizin üçüncü büyük şehri… Sanayisi, ticareti, benzersiz güzellikleriyle çok daha iyi yerlerde olmayı hak eden bir kentimiz. Ege’nin gözbebeğinin kalkınmasını sağlamanın yolu, çok daha hızlı ve konforlu ulaşılabilir olmasına bağlı. Bunu sağlamak amacıyla Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, entegre çözümler üretiyor ve bu projeleri hayata geçiriyor:Bu büyük projelerin diğer kardeş kuruluşlarla ilgili olanlarının ayrıntıları kapak dosyamızda mevcut... Ben sizlere özellikle sivil havacılık alanında yapılan çalışmaları özetlemek isterim. türkiye’nin son 11 yılı, hemen her alanda büyük projelerin hayata geçirildiği bereketli bir hizmet dönemi oldu. Bu dönemi, havacılığın ‘altın devri’ olarak nitelendirebiliriz. türkiye baştan başa çağdaş havalimanlarıyla donatıldı. İhtiyaç duyulan illere yeni havalimanları yapıldı, eskiler tepeden tırnağa modernize edildi. Şu anda, güneyden kuzeye, doğudan batıya anadolu’nun dört bir yanını dünyanın hayranlıkla alkışladığı modern terminaller süslüyor. Bu tesislere ayak basan milyonlarca dünya gezgini, türk havacılığının geldiği noktayı takdirle alkışlıyor. Halkımız, halkın yolu haline gelen havayolundan daha çok istifade etmenin mutluluğunu yaşıyor. Biz de halkımıza yaşattığımız mutluluğun verdiği hizmet enerjisiyle yeni ve daha büyük eserlere imza atmaya devam ediyoruz. Ege’nin incisi İzmir’de, YİD modeliyle yapılan ve özel sektör tarafından işletilecek olan adnan menderes İç Hatlar terminali, büyük eserler zincirinin önemli bir halkası olarak hizmete girmek üzere. Böylece, dış hatlar terminaliyle başlayan hizmet atağı, bu muhteşem eserle taçlanmış oluyor… İzmir avrupa’nın en güzel hava limanı terminaline sahip oluyor. Gururluyuz! Bu gururu bize yaşatan bakanlığımıza, ilgili kuruluşlara ve mesai arkadaşlarımıza şükran borcumuz var….Bu başarının rakamsal verilerini de sizinle paylaşmak isterim… adnan menderes Havalimanı’nda; 107.699 metrekarelik ve 10 milyon yolcu/yıl kapasiteli dış hatlar terminal binası hizmet veriyor. İç hatlar hizmeti geçici olarak dış hatlar terminalinden gerçekleştiriliyor. Havalimanında uluslararası boyutta hizmet veren kargo terminali, iki adet pist ve 34 uçak park yeri olan iki apron yer alıyor.2003-2013 yılları arasında adnan menderes Havalimanı’na yapılan özkaynak yatırımlarının toplamı 2014 yılı fiyatlarıyla yaklaşık 122 milyon tL, aynı dönemde yapılan YİD yatırımlarının toplamı ise yaklaşık 385 milyon Euro olarak gerçekleşti. Bu yatırımlar sayesinde; havalimanındaki uçak trafiği, 2003 yılında 25 bin 592’yken, 2013 yılında yüzde 197 artarak 76 bin 864 olarak gerçekleşti. 2003 yılında taşınan yolcu sayısı 2 milyon 337 bin 749’ken, 2013 yılında yüzde 337 artarak 10 milyon 208 bin 627’ye ulaştı. İzmir bunu çoktan hak etmişti ve gelecekte hizmete girecek diğer ulaşım projeleriyle bambaşka bir İzmir göreceğiz.

İyi uçuşlar dilerim…

Dear guests;

İzmir, the third biggest city of our country... It deserves better with its industry, trade and unique beauties. Development of this most important city of Aegean depends on faster and more comfortable transportation. To ensure that, Ministry of Transport, Maritime Affairs and Communications put these projects into practice:Some of these major projects which are about the sister companies are in our files in detail. I want to summarize the works especially about civil aviation to you. The last 11 years of Turkey was a productive period of service that major projects in almost every fields, were put into practice. We can describe this period as ‘golden age’ of aviation. Turkey was furnished with modern airports throughout. The airports were build in necessary cities and the existing ones were modernized from the ground up. There are many modern terminals that the world gives applause with admiration, all around Anatolia now, from south to north, from east to west. Many world travelers who visit Anatolia, appreciate where Turkish aviation stands now. Airline became a public line. Our community is happy by taking advantage of airline more. Our new and larger works will continue with the service energy the happiness of our community gives us.Adnan Menderes Domestic Terminal that was establish with build operate transfer model and will be managed by private sector, is about to be put into service as an important link in our major projects chain. So our services that started with domestic terminal, will be crowned with this magnificent work. İzmir will have the most beautiful airport of Europe. We proud of that! We owe a debt of gratitude to our ministry, relevant institutions and work friends.I want to share these figures with you. International terminal building which is 107.699 square meters and has 10 million passenger capacity per year, provides service in Adnan Menderes Airport. Domestic line services are provided in international terminal temporarily. There are cargo terminal that provides service on an international scale, two runway and ramp with park lot for 34 airplanes.Between 2003 and 20013, total equity investment of Adnan Menderes Airport was 122 million TL with 2014 prices. Total build operate transfer investment was almost 385 million Euro in same period. With these investments, airplane traffic in the airport which was 25 thousand 592 in 2003, increased 197 per cent and reached 76 thousand 864 in 2013. The number of passengers which was 2 million 337 thousand 749, increased 337 per cent and reached 10 million 208 thousand 627 in 2013.İzmir has already deserved it and with the new transportation project that will put into practice in future, you will see completely different İzmir.

Have a nice flight…

Orhan BirdalYönetim Kurulu Başkanı ve

Genel müdürExecutive Board Chairman

and General manager

Page 6: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

6 mart - march 2014

mart - march 2014

08 MERCEK / ZOOM Sivil havacılıktan son haberler Latest news from civil aviation

16 ULAŞIM POLİTİKALARI / TRANSPORT POLICIES İzmir için entegre ulaşım çözümleri Integrated transportation solutions for İzmir

28 ANADOLU COĞRAFYASI / ANATOLIAN GEOGRAPHY anadolu’nun muhteşem denizi: Van Gölü Spectacular sea of Anatolia: Lake Van

36 MUTFAK KÜLTÜRÜ / CULINARY CULTURE Doğal şekerlerle geleneksel tatlılar Traditional desserts with healthy sugars

44 TARİHİN İZİNDE / IN PURSUIT OF HISTORY Erzincan atıntepe Kalesi Erzincan Altıntepe Castle

52 KEŞİF / EXPLORE Güney Yarıküre’nin uç noktası: Yeni Zelanda Endpoint of Southern Hemisphere: New Zealand

62 DOĞANIN ARMAĞANI / GIFT FROM NATURE anadolu’nun değerli taşları: mermerler Precious stones of Anatolia: Marble

70 TARİHTEN YAPRAKLAR / LEAVES OF HISTORY Eczacılığın tarihi The history of pharmacy

78 ÇEVRE / ENVIRONMENT Küresel ısınma tropik cennetleri tehdit ediyor Global warming threatens tropical paradise

84 AİLE REHBERİ / FAMILY GUIDE ‘Süper anne’ olmak ya da olmamak! To be or not to be a ‘super mom’!

90 SAĞLIK / HEALTH Elektromanyetizmden korunmanın yolları How to be safe from electromagnetism

94 UÇUŞ REHBERİ / FLIGHT GUIDE Dış ve iç hat uçuşları International and domestic flights

98 BULMACA / PUZZLE

52

44

28

Page 7: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

7mart - march 2014

90

36

YÖNETİM / MANAGEMENT

DHMİ Genel MüdürlüğüPersoneli Yardımlaşma Vakfı

Emek 8. cadde 75. Sokak No: 7/1 Emek - ankara / TÜrKİYE

DHMİ Personeli Yardımlaşma Vakfı Adına Sahibi Onursal Başkan

Honorary President and Owner on behalf of DHMI Personnel

Assistance Foundation Orhan Birdal

Yayın Kurulu | Publishing BoardFunda Ocak, mehmet ateş,

mehmet Karakan, celal Özuğur, cemal Köksal, K. Zafer Topuz, ahmet Ergin,

mustafa Karpuzcu, Vahdet Nafiz aksu, ali Fuat Emre, ayhan Öztekin

YAYIN / PUBLISHING

FORA MEDYAİstanbul: Barbaros Bulvarı No: 143/1

Balmumcu-Beşiktaş 0212 213 98 80

Ankara: Tunalı hilmi caddesi No: 68/12 Çankaya

0312 430 51 00

Genel Koordinatör | General Coordinator Süleyman Karan

[email protected]

Yazı İşleri Müdürü | Chief Editor Doğan Uluyüz

[email protected]

Editör | EditorIşıl Kaya

Sanat Yönetmeni | Art Director Ferhat Gedik

İngilizce Bölüm Editörü | English Section Editor ayşegül Kıratlı

Reklam DepartmanıAdvertisement Department

Nilgün Çelebioğ[email protected]

Pınar Güneş [email protected]

Reklam rezervasyon: 0212 213 98 80

Katkıda Bulunanlar | Contributors Eren cerciz, Elif İzgi Uluyüz, Ilgın Çelik,

Lokman Karakaş, medina İsmayilova, Sezai Özden

Baskı | Printing Başak matbaacılık

anadolu Bulvarı meka PlazaNo: 5 / 15 Gimat / ankara

Tel: (0312) 397 16 17

Basım Yeri ve TarihiPlace and Date of Publication İstanbul, mart- March 2014

Yayın Türü | Type of PublicationYerel, aylık, süreli

Local, monthly, periodical

ISSN 1306 - 6323

www.foramedya.com

70

78

Page 8: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

8 mart - march 2014

mercek | zoom

Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürü Orhan Birdal, Atatürk Havalimanı’nda görev yapan gazetecilerle yaptığı yıllık genel değerlendirme toplantısında Yeni İstanbul Havalimanı’nda yer teslim sürecinin bir önceki aşamasına geldiklerini söyledi. Birdal, “Sanırım mahkemenin aldığı yürütmeyi durdurma kararı sonrası yaşanacak süreçle DHMİ’nin yer teslim süreci aynı zamana denk gelecek” dedi.DHMİ’nin Florya’daki tesislerinde yapılan toplantıda Orhan Birdal, Atatürk ve Sabiha Gökçen havalimanlarının son durumlarının değerlendirmesini yaptıktan sonra yeni havalimanına olan ihtiyacın devam ettiğini belirterek, şöyle konuştu: “Atatürk Havalimanı ve Sabiha Gökçen Havalimanı’nın son resmini ortaya koyduktan sonra yeni havalimanımızla ilgili fazla söz söylemeye hacet kalmıyor. İnşallah bu süreçte bir kesinti olmaz ve havalimanımız yapılır. Hem ülke hem de dünya havacılığına hizmet eder. Bu konuyla ilgili birden çok mahkemeye dava açıldı. Bu davalar farklı şekillerde seyretti. Davalardan bir tanesinde ÇED raporuna iki noktadan itiraz edildi. Bununla ilgili mahkeme de geçici olarak yürütmeyi durdurma kararı verdi. Neden 'Geçici olarak' diyoruz çünkü bilirkişi teşkil edildi. Bu bilirkişinin raporunu verinceye kadar, sununcaya kadar ÇED ile ilgili işlem yapılması durduruldu. Bizim açıklamamız ÇED ile ilgili değil, bu ihale süreciyle ilgiliydi. İhale süreci devam ediyor, ihalenin safhaları var. Bu ihalenin safhaları halen devam ediyor. Burada herhangi bir kesinti yok. Verilen mahkeme kararının da bu süreçleri önlemeye, engellemeye yönelik bir yanı da

yok. Bizim açıklamamız o yöndeydi, aynı durum halen devam ediyor.”

“SÜREÇ DEVAM EDİYOR”Birdal bir gazetecinin, “İhaleyi kazanan firmalar geçtiğimiz günlerde birtakım rahatsızlık duydular. Bu ÇED raporu bu kurumların biraz nefes almasını mı sağlayacak. Ya da yeni bir süreç mi var?” şeklindeki sorusunu şöyle cevapladı: “Diğer konuyla ilgili benim yorum yapmam mümkün değil. Ancak az önce bahsettiğim süreç bizimle ilgili. Bu ihalenin şartnamesi ve sözleşmesiyle ilgili... Bunun zamanı yok. Burada birtakım yapılması gereken işlemler var. Bizim yer teslimi yapabilmemiz için bu işlemlerin tamamlanması lazım. Bu işlemler oradaki maden sahalarıyla ilgili işlemler. Kamulaştırmayla ilgili işlemler, diğer resmi kurumlardan alınması gereken izinlerle ilgili işlemler… Bütün bunları bizim yapmamız lazım. Bunu yaptıktan sonra süreç tamamlanıp yer teslim zamanına geliyor. Bu süreç devam ediyor. Temennimiz bu ülkenin ihtiyacı olan bu havalimanının bir an önce yapılması, hizmete verilmesi, bunun ülkeye faydası var. Belki başkaları farklı düşünebilir. Bu çok önemli acil bir ihtiyaçtan doğan husustu. Dünyanın parmak ısırdığı bir ihale gerçekleşti bu boyutta bir ihale ne Türkiye’de, ne dünyada şimdiye kadar yapılmamıştı. Biz bunun gururunu taşıyoruz ve taşımaya devam edeceğiz. Hiçbir ihaleyle süreciyle ilgili bir eksik yanlış söz konusu değil. Yapılması bu ülke yararınadır inşallah yapılacaktır.”

“DÖVİZDEKİ YÜKSELME İHALEYİ ETKİLEMEZ” Bir gazetecinin “İhalenin yapıldığı tarihte yani 3 Mayıs 2013 günü euro'nun kuru 2.35’ti. Şimdi 3 lira... İhaleyi alan firma

DHMİ Genel Müdürü Orhan Birdal:“AHL’DEKİ KAPASİTE ARTIRIMI ÇALIŞMALARININ ÇED RAPORUYLA İLGİSİ YOK”

Page 9: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

9mart - march 2014

döviz kurunun sabitlenmesi yönünde bir talebi oldu mu?” şeklindeki sorusunu Orhan Birdal, şu yanıtı verdi: “Bizim şartnamemiz ve sözleşmemiz dikkatlice okunursa anlaşılır. 20’nin üzerinde firmaya ihale öncesinde bu şartnameleri sattık. Bu çok yaygın bir şekilde içinde ne olduğu belliydi. Bu konuyla ilgili anayasamız; şartname ve sözleşme... Burada ne yazıyorsa biz onu uygulamakla mükellefiz. Şu ana kadar öyle bir talep olmadı. Kaldı ki bizim sözleşmemizdeki bu ihaledeki tüm kurgu euro üzerinden yapılmıştır. Kur farkıyla ilgili konu bizim gündemimizde yok. İhaleye baktığınız zaman ihaledeki tüm rakamlar euro, teklif euro, dolayısıyla bunu tüm ihaleye teklif verenler bu şekilde düşünüp değerlendirmesi gerekirdi.”

ATATÜRK HAVALİMANI GENİŞLEYEBİLİR Mİ?Orhan Birdal Atatürk Havalimanı daha fazla genişleyip hizmetine devam edip edemiyeceği konusundaki sorusunu ise şöyle cevapladı: “Atatürk Havalimanı’nın boş bir arazide kurulmuş etrafı boş bir havalimanı olarak varsayılıyor. Atatürk Havalimanı’nda her şeyi yapabilirsiniz. Eğer Bakırköy’ü, Florya’yı, Sefaköy’ü, Yenibosna’yı haritadan silerseniz, Atatürk Havalimanı’nı büyütebilirsiniz. Oysa bu söylediklerimizi gerek topografya itibarıyla gerekse burada oluşmuş şehirleşmenin ortadan kaldırılmasının zorluğu itibarıyla gerçekleştirmek mümkün değil. Ne kadar zor bir iş olduğunu herhalde aklı başında herkes değerlendiriyordur. Yapılan bütün çalışmaların hiçbirisinde Atatürk Havalimanı’nın uzun yıllar Türkiye’ye hizmet verebilecek şekilde büyütebileceği sonucuna varamadık. Sadece bir paralel pist yapmakla iş bitmiyor, havalimanı

bir kompleks. Bu kompleksi olabildiğince genişletebilecek bir plan üzerinde yapmamız lazım. Maalesef 50 sene önce planlanmayan şeyler bugün karşımıza bir sorun olarak çıktı. Atatürk Havalimanı’nın yaparken 40 yıl sonrası öngörmemişler. Biz yeni havalimanını yaparken en az 50 yıl sonrasını planlıyoruz. Ondan sonrasına belki gücümüz yetmez ama 50 yıl sonrasını planlanmasını yapıyoruz.”

“ATATÜRK HAVALİMANI YIKILMAYACAK”DHMİ Genel Müdürü Birdal, yeni havalimanı yapıldıktan sonra Atatürk Havalimanı’nın yıkılmayacağını da belirterek, “Atatürk Havalimanı’nın yıkılmayacak. Ancak buradan tarifeli seferler yapılmayacak. Genel havacılık hizmetleri, bakım onarım ve kargo hizmetleri devam edecek. Yapılmış tesis hiçbir zaman yakılmaz” dedi.

DHMİ’NİN 10 YIL SONRAKİ HEDEFİOrhan Birdal, DHMİ’nin 10 yıl sonraki hedefleri için de şunları söyledi: “Bu gelişmeyi kesintisiz olarak sürdürebilecek tedbirler neyse onları alacağız. 2023 yılında 375 milyon yolcuya hizmet vermeyi planlıyoruz. Dolayısıyla bu yolcuya hizmet verebilmek için ihtiyaç duyulan havalimanı sayısı, terminal ve apron kapasitesini oluşturmak zorundayız. Bununla ilgili çalışmalar hız kesmeden devam edecektir. Hedeflerde şu anda 360’a yakın olan Türk tescilli orta ve büyük gövdeli uçak sayımız 2023’te 750’ye çıkacak. Bunların hizmet alacağı yerleri de hazırlamak gerekiyor. Gerek DHMİ gerekse bakanlığımız yoğun bir çalışma içerisindeler. Üçüncü Havalimanı büyüklüğünde yeni bir havalimanı düşünmüyoruz. Havalimanının ismi de bitince belli olacak ama özgün bir mimarı olacak. Projeler hazırlanırken pek çok yerlerden örnekler alınıyor. Biz bütün yapmış olduğumuz projelerde o projenin yapıldığı yerin özelliklerini yansıtmasına dikkat ediyoruz. Neticede ortaya mimari bir eser çıkacak.”

KARGO BİNALARI YIKILACAKBirdal, Atatürk Havalimanı için geçtiğimiz yıllarda yapılan genişletme ve yenileme çalışmalarıyla ilgili olarak detaylı bilgi de verdi ve şu anda kullanımda olan kargo binalarının yıkılarak dış hatlar terminaline entegre yeni terminal yapılacağını belirterek şunları söyledi: “Teneke Mahallesi olarak adlandırılan bölgede çalışmalar devam ediyor. Bu bölgenin taşınacağı alanın altyapısını yaptık. O bölgede hizmet veren kuruluşlarda havalimanı içerisinde gösterilen alanlara yaptıkları inşaatlarını bitirme noktasına geldiler hatta taşınanlar da oldu. Diğer firmalarda inşaatlarını tamamlamasıyla Teneke Mahalle adıyla meşhur olan bölge 2014 Yaz sezonu öncesinde kapanmış olacak. Türk Hava Yolları kargo tesislerini yeni yeri için inşaata başladı ve artık faaliyetlerini orada sürdürecekler. Mevcut kargo terminalinin bulunduğu yeri de yıkıp terminale ilave edeceğiz. Apron park yerlerimizi 43 uçaklık park yeri daha yapacağız. Bu çalışmalar tamamlandığında 61 uçaklık park yeri kazanacağız. Binalar birbirine birleşecek çünkü içeriden köprülere bağlantı veren kısım aynen devam edecek. Yeni köprülerle beraber eski binanın biraz uzantısı olacak. İlave beş körük planlıyoruz onlarda büyük gövdeli uçaklar için olacak.”

DHmİ’nin Florya’daki Sosyal tesisleri’nde aHL muhabirleriyle bir araya gelen DHmİ Genel müdürü Orhan Birdal, gazetecilerin sorularını cevapladı. Birdal, bir soru üzerine atatürk Havalimanı’nda gerçekleştirilen kapasite artırımına yönelik çalışmaların, İstanbul Yeni Havalimanı’nın ÇED raporunun geçici olarak iptaliyle ilgisi olmadığını söyledi. Birdal, atatürk Havalimanı’ndaki genişleme çalışmalarına özellikle son 10 yılda belli bir program dahilinde ağırlık verildiğini belirtti. Birdal, bu çalışmaların yeni havalimanı hizmete girinceye kadar ihtiyaç duyulan alanlarda devam edeceğinin altını çizdi.

Page 10: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

10 mart - march 2014

mercek | zoom

General manager of State airports authority (Saa) Orhan Birdal said that they are one step away from site delivery process of New İstanbul airport, in the annual general assessment meeting he made in atatürk airport with journalists. Birdal said “I think period after the motion for stay of execution the court granted, and period of site delivery of Saa will coincide”. Orhan Birdal evaluated the final situation of atatürk and Sabiha Gökçen airports and remarked that the need for a new airport maintains, in the meeting that took place in facilities of Saa in Florya. he said: “after seeing the final situation of our atatürk airport and Sabiha Gökçen airport, there is no need for more words about the new airport. If god lets, the process will not be interrupted and our new airport will be complete. It will provide service for both aviation of our country and world. many cases about this subject were presented in many courts. These cases proceed differently. One of the cases objected to two subjects of EIa report. The court granted a motion for stay of execution temporarily. Why 'temporarily'? Because expert’s report is constituted. Until this expert give and file the report, operations about EIa are stopped. Our explanation was not about EIa, it was about bidding process. Bidding process continuous, it has phases. The phases of this bid still continue. There is no interruption about that. The court decision is not about preventing or blocking this process. Our explanation is about that but the situation is still the same.”

“THE PROCESS CONTINUES”a journalist asked, “The firms that won the tender were uncomfortable in recent days. Will this EIa report make them relief

or is this a new process?” and Birdal replied: “It is not possible for me to make any comment about other subject. however the process I just mentioned, is about us. It is about engagement and specification of the tender. It will not be later. There are some processes that need to be completed. These processes are about the mine sites in there. about expropriation and permissions that need to be get from other institutions… all of these have to be done by us. after that, the process will be complete and the time for site delivery will come. This process continues. Our wish is completing this airport as soon as possible and putting into service, it will be good for our country. Others might think in different ways. This is a matter arising from a very important and urgent need. an astonishing tender was made. Such a tender has never been made in Turkey, even in the world. We are proud of that and we will be. There is nothing wrong or missing about tender process. It has been doing for the welfare of the country, it will be done if god lets.”

“JUMP OF FOREIGN EXCHANGE DOESN’T EFFECT THE TENDER”One of the journalists asked, “When the tender was made, I mean 3 may 2013, exchange rate of euro was 2.35. Now it is 3 Turkish liras. Does the firm that won the tender demand about currency hedging?”. Orhan Birdal replied that question: “If our engagement and specification of the tender is read carefully, it can be understood. We sold this specification to more than 20 firms before the tender. It is clear. Our basic law about this subject is engagement and specification. We are obliged to implement what

SAA’s General Manager Orhan Birdal: “CAPACITY INCREASE IN ATATÜRK AIRPORT HAS NOTHING TO DO WITH EIA REPORT”

Saa’s General manager Orhan Birdal came together with atatürk airport journalists in Social Facilities of Saa in Florya and replied their questions. In response to a question, Birdal said that works on capacity increase in atatürk airport has nothing to do with temporarily cancelation of EIa report of New İstanbul airport. Bridal remarked that expansion works have been performed within specific program especially in last ten years. Birdal emphasized that these works will continue in necessary field until the new airport put into service.

Page 11: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014
Page 12: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

12 mart - march 2014

??????? | ???????????mercek | zoom

is written there. There isn’t such a demand now. Other than that, our engagement was draw up with euro. Exchange difference is not in our agenda. If you look at the tender, all the numbers are euro, proposal is euro, so all the firms who place a bid, should think and consider that.”

CAN ATATÜRK AIRPORT BE EXPANDED?Orhan Birdal replied the question about whether atatürk airport will expand more and keep providing service or not, “atatürk airport is supposed as it was established on an empty area and everything can be done in there. If you wipe Bakırköy, Florya, Sefaköy, Yenibosna off the map, you can expand atatürk airport. I think all rightminded people can evaluate that it is very hard in terms of topography and removing the urbanization. We couldn’t come to any conclusion that atatürk airport can be expanded to provide service to Turkey for years as a result of our studies. The work is not only building a parallel runway, the airport is a complex. We need to plan expanding this complex as much as possible. Unfortunately, the things that were not planned 50 years ago, become problems now. They didn’t predict 40 years after. We are planning at least 50 years later while planning the new airport. maybe we won’t be here but we are planning for 50 years after.

“ATATÜRK AIRPORT WILL NOT BE PULL DOWN”General manager of Saa remarked that atatürk airport will not be pull down after the new airport complete, and said, “atatürk airport will not be pull down. however, scheduled flights will not be done from here. General aeronautical services, maintenance repair and cargo services will continue. a facility isn’t burned in any case.

SAA’S AIM FOR 10 YEARS LATEROrhan said about the aim of Saa for 10 years later: “We will take all the measures that need to be taken for maintain this development

uninterruptedly. We are planning to provide service to 375 million passengers. So we need to create necessary number of airport, terminal and ramp capacity. The works about that will go on without slowing down. Our aim is increasing the number of airplanes with medium and large airframe which is almost 360 now, to 750 in 2023. The places where these airplanes get service, should be prepared. Both Saa and our ministry are in intense work. We are not planning a new airport as big as Third airport. The name of the Third airport will be determined after it is completed, but it has a unique architecture. While we are preparing our projects, we are taking examples from many places. We pay attention to reflect the characteristic of the place where the project will be done. after all, an architectural work will be created.

CARGO BUILDING WILL BE PULL DOWNBirdal informed about the expansion and renovation works that were done in past years in detail. he remarked that existing cargo buildings will be pull down and a new terminal integrated with international terminal will be build. he said: “the works in the region that is called as Teneke Neighborhood, still do on. Substructure of the region where this region will be moved, is ready. Institutions that provided service in this region, almost finished their constructions in the airport. When the other institutions move too, the region that is famous as teneke neighborhood will be closed before summer 2014. Turkish airline start the construction of their new cargo facility and it will continue its activity in there. We will pull down existing cargo terminal and transform it into terminal. We will add parking lot for 43 airplanes to our ramp parking area. When this work is complete, we will have a park for 61 airplanes. The buildings will be combine, because the part where linked to inner bridges will be the same. With the new bridges, it will be the addition to the old building. We are planning additional 5 passenger boarding bridge for the airplanes with large airframe.”

Page 13: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

13mart - march 2014

Page 14: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

14 mart - march 2014

In 2013, the number of flights that take place in Turkish air space, increased 9.2 per cent compared to the last year and reached 1 million 503 thousand 15. With the liberalization of civil aviation that put into practice in 2003, important progress about aviation has been made in Turkey. With civil aviation infrastructure investments and implemented decisions, Turkey become one the most rapidly developing countries in this field. Numbers of flights and airplanes have increased considerably in last years. In last 11 years, the number of the passenger increased to 150 million from 33 million and the endorsement of the sector increased to21.4 million liras from 2.2 million liras.In 2002, there were flights from two centers to 26 point with Turkish airline. after 11 years, now, there are flights from 7 centers to 53 points with seven different company. On the other hand, there were international flights to only 60 countries in 2002, now this number is 236.according to the data of General manager of Saa, the number of the flights that pass from Turkish air space increased 9.2 per cent.

In 2002, 1 million 373 thousand 486 flight took a place. Now,

this number increased to 1 million 503 thousand 15 including

the over-flights. In another saying, averagely one airplane used

Turkish skyline in every 21 seconds. 71 per cent of these flights

are commercial flights. Number of commercial flights increased

13 per cent compared to the last year and reached 1 million 70

thousand 505.

Last year, the increase of domestic airplane traffic reached

double digit numbers. Domestic airplane traffic increased 13.3 per

cent compared to the last year and reached 680 thousand 525.

International airplane traffic increased 9.9 per cent and reached

540 thousand 821. Number of over-flight from Turkish air space

decreased 0.6 per cent. In 2013, 281 thousand 669 over-flights

took place in Turkish air space. So, Turkish air space hosted totally

1 million 503 thousand 15 flight in last year.

mercek | zoom

HAVA SAHAMIZDAN GEÇEN YIL 21 SANİYEDE BİR UÇAK GEÇTİTürk hava sahasında 2013’te gerçekleşen uçuş sayısı, bir önceki yıla göre yüzde 9.2 artarak 1 milyon 503 bin 15’e ulaştı. Türkiye’de, 2003 yılında uygulamaya konulan sivil havacılığın serbestleştirilmesi kararıyla birlikte havacılıkta önemli gelişmeler sağlandı. Sivil havacılık altyapısına yapılan yatırımlar ve uygulamaya konulan kararlarla birlikte bu alanda dünyanın en hızlı gelişen ülkeleri arasına giren Türkiye’de, son yıllarda uçuş ve uçakla seyahat eden yolcu sayılarında önemli artışlar görüldü. Son 11 yılda havayoluyla taşınan yolcu sayısı 33 milyondan 150 milyona çıkarken, sektörün cirosu da 2.2 milyar liradan, 21.4 milyar liraya yükseldi.2002’de iki merkezden 26 noktaya sadece THY’nin uçuş yaptığı Türkiye’de, aradan geçen 11 yılda, yedi şirket tarafından uçuş yapılan nokta sayısı, yedi merkezden 52 noktaya çıktı. Öte yandan, 2002’de yurtdışında sadece 60 ülke ve noktaya uluslararası sefer yapılırken, bugün bu sayı 236’yı buldu.

DHMİ Genel Müdürlüğü verilerine göre, Türk hava sahasında gerçekleşen uçuş sayısı bir önceki yıla göre yüzde 9.2 artış gösterdi. Transit üst geçişler de dahil 2012 yılında 1 milyon 373 bin 486 uçuş gerçekleşirken, bu sayı geçen yıl 1 milyon 503 bin 15’e yükseldi. Bir başka ifadeyle geçen yıl Türk semalarını ortalama her 21 saniye de bir uçak kullandı. Bu uçuşların yüzde 71’ini ticari uçuşlar oluşturdu. Ticari uçuş sayısı, bir önceki yıla göre yüzde 13 artarak 1 milyon 70 bin 505 oldu.Geçen yıl iç hat uçak trafiğindeki artış da çift haneli rakamlara yükseldi. İç hat uçak trafiği bir önceki yıla göre yüzde 13.3 artarak 680 bin 525’e ulaştı. Dış hat uçak trafiği ise yüzde 9.9 artışla 540 bin 821’e yükseldi. Türk hava sahasından transit üst geçiş sayısı ise yüzde 0.6 azaldı. Türk hava sahasından 2013’te 281 bin 669 üst geçiş gerçekleşti. Böylece geçen yıl Türk hava sahası toplam 1 milyon 503 bin 15 uçuşa ev sahipliği yapmış oldu.

ONE PLANE PASSED FROM OUR AIR SPACE IN EVERY 21 SECONDS

Page 15: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

15mart - march 2014

14 yıl önce hayata geçirilen bu eser, havalimanı işletmeciliğinde dünyadamodel olmanın kolay olmadığına vurgu yapıyor. Uzmanlık, detaylara verilen

önem, titizlik ve yenilikçi yaklaşım kesinlikle TAV’a özgü.

Bu eser yaratılırken Andy Warhol’un “Marilyn” adlı eserinden esinlenilmiştir.

Page 16: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

16 mart - march 2014

??????? | ???????????ulaşım politikaları | transport policies

Entegre ulaşım çözümleriyle İzmir bir dünya kenti olacakİzmir becoming a world city by integrated transportation solutions

Page 17: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

17mart - march 2014

If a city’s strategic position is economically advantageous, its industrial infrastructure is good, people are skilled in commerce and, to top it all off, is an attraction center, then all that city needs is leverage for a developmental move. and now, İzmir is getting ready to be reborn with the investments in integrated transportation.

Eğer bir kent, ekonomik açıdan stratejik konuma sahipse, sanayi altyapısı güçlüyse, ticari becerisi yüksek bir halkı varsa, üstüne üstlük hem kendisi hem de çevresi turistik bir cazibe merkeziyse, büyük bir kalkınma hamlesi için bir kaldıraça ihtiyaç duyar. İşte şimdi İzmir kısa sürede sonuçlanacak entegre ulaşım yatırımlarıyla, yeniden doğmaya hazırlanıyor.

Page 18: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

18 mart - march 2014

??????? | ???????????ulaşım politikaları | transport policies

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti, Ege Bölgesi’nin dünyaya açılan kapısı… Sanayi, ticaret ve turizm alanlarında devasa potansiyel taşıyan İzmir, şimdi büyük bir altyapı desteğine kavuşuyor. Yenilenen terminal binalarıyla Adnan Menderes Havalimanı, havayolu taşımacılığında önemli bir atılım yapıyor. Ulaşımı İzmir’den Ankara’ya 3 saat 50 dakika ve İstanbul’a 4.5 saate indirecek hızlı tren projeleri son hızıyla devam ediyor. Gebze-Bursa-İzmir (İzmit Körfez Geçişi ve Bağlantı Yolları Dahil) Otoyolu Projesi de karayolu ulaşımında devrim yapacak. Tüm bu projeler hizmete girdiğinde, İzmir Limanı da çok daha önemli bir lojistik merkezi haline gelecek. Siz buna İzmirliler’in sanayi, ticaret ve turizmdeki beceri ve deneyimlerini eklediğinizde, geleceğin İzmir’inin dünyanın sayılı kentlerinden biri olacağını düşünmek için hiçbir kuşku kalmıyor.

YENİ TERMİNALLERİYLE ÇOK DAHA KONFORLUSivil havacılık konusunda Adnan Menderes Havalimanı’na yapılan yatırımlar, bu havalimanını dünyanın en konforlu havalimanlarından biri haline getirdi. Son olarak Ulaştırma, Denizcilik ve

Turkey’s third biggest city, the aegean’s gate opening to the world... having a great deal of potential in industry, commerce and tourism, İzmir is about to obtain a major support in infrastructure. after renewing the terminal buildings, the adnan menderes airport now takes an important step in airline transport. The high-speed train projects, which aim to reduce total travel time from İzmir to ankara down to 3 hours 50 minutes and to İstanbul down to 4 hours 30 minutes, are continuing at full speed. The Gebze-Bursa-İzmir (including İzmit Gulf Bridge and Linking roads) highway Project is going to revolutionize the highway transport. Following the completion of all these projects, the Port of İzmir will become an even more important center for logistics. Granted that the people of İzmir are talented and experienced in industry, commerce and tourism too, it is easy to imagine İzmir becoming a respected world city.

SUPERIOR COMFORT AT THE NEW TERMINAL BUILDINGS civil aviation investments made in the adnan menderes airport have made this place one of the most comfortable airports in the world. most recently,

Page 19: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

19mart - march 2014

Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan, 20 milyon yolcuya hizmet verecek İzmir Adnan Menderes Havalimanı İç Hatlar Terminali’nin, mart ayında açılacağını açıkladı. Yap-işlet-devret modeliyle 260 milyon euro'ya mal olan terminalle birlikte Adnan Menderes Havalimanı, Avrupa’nın çevreye en duyarlı havalimanı olma özelliğini taşıyacak. 250 milyon euro'luk yatırımla dış hatlar terminali 2006’da tamamlanan İzmir Adnan Menderes Havalimanı’nda, iç hatlarda da mutlu sona yaklaşılıyor. İç hatlar terminalinin mart ayı içinde hizmete girmesiyle birlikte havalimanı tam kapasiteyle hizmet vermeye başlayacak.Adnan Menderes Havalimanı’nda 2003’te yaklaşık 2 milyon 338 bin olan yolcu sayısı, 2013'te yüzde 337'lik artışla yaklaşık 10 milyon 209 bine çıktı. Yıllık 20 milyon yolcuya hizmet verebilecek iç hatlar terminalinin açılmasıyla havalimanının yıllık yolcu kapasitesi 30 milyona ulaşacak.

YİD MODELİYLE YENİLENDİ Bakan Elvan, iç hatlar terminalinin 260 milyon euro'ya mal olduğunu belirterek, “Bu iş için devletin kasasından tek kuruş çıkmadı. Havalimanı yap-işlet-devret modeliyle tamamlandı” dedi. Havalimanındaki

the minister of Transportation, maritime affairs and communications Lütfi Elvan has announced that the Domestic Flights Terminal of İzmir adnan menderes airport will offer services to 20 million passengers and will be opened in march. The airport is going to be the most environment-friendly airport of Europe with the construction of the new terminal, which cost 260 million euros and will be built via build-operate-transfer model. having built the International Flights Terminal in 2006 with an investment of 250 million euros, İzmir adnan menderes airport soon reaches the happy ending. The airport is going to operate in full capacity starting from march. The number of passengers served by the airport in 2003 was 2 million 338 thousand; this number rose up to 10 million 209 thousand in 2013, with an increase by 337 percent. The airport’s annual passenger capacity is going to reach 30 million with the opening of the new terminal building - that alone can offer services to 20 million passengers per year.

RENEWED BY BOT MODEL minister Elvan said that the new terminal cost 260 million euros and continued: “The state fund paid zero money for this project. The airport has been completed

Page 20: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

20 mart - march 2014

??????? | ???????????ulaşım politikaları | transport policies

bu yatırımlar, havalimanı işletmesi TAV Havalimanları A.Ş. tarafından gerçekleştirildi. Bakan Elvan, İzmir Adnan Menderes Havalimanı'nın birçok alanda da ilklere imza attığını belirterek havalimanının Avrupa Uluslararası Havalimanları Konseyi tarafından ‘Eko Yenilik Ödülü’ne layık görüldüğünü hatırlattı. Bunun yanı sıra Adnan Menderes Havalimanı Dış Hatlar Terminali, ‘Birinci Seviye Karbon Salımı Doğrulaması Sertifikası’nın sahibi ve ‘Yeşil Kuruluş’ unvanını da aldı. İç hatlar terminali ise dış hatlar terminalinden daha yeşil ve çevreci... Havalimanı, aynı zamanda ‘Engelsiz Havalimanı’ kuruluşu belgesini almaya hak kazanmıştı.

YATIRIMLAR DEVAM EDECEKAdnan Menderes Havalimanı'na yapılan yatırımların süreceğini belirten Bakan Elvan, havalimanı apronuyla bağlantı taksi yolları yapımı için de çalışmalara başlandığını söyledi. Bakan Elvan, İzmir Adnan Menderes Havalimanı’nın 2015 yılına kadar tüm işleri bitmiş, tam kapasite hizmet veren bir havalimanı olacağını müjdeledi.

ANKARA’YA HIZLI VE KONFORLU ULAŞIMUlaştırma Bakanlığı Ulaştırma Ana Stratejisi Şubat 2005 Sonuç Raporu’nda da belirtildiği gibi, 400-600 kilometre uzaklıklara yolcu taşımada günümüzün en etkili olanağı hızlı trenler... Yolcu taşımacılığında toplu taşımada öncelik ilkesini de kapsayacak yüksek hızlı

by build-operate-transfer model.” These investments made in the airport have been carried out by the airport agency TaV havalimanları a.Ş.. minister Elvan noted that İzmir adnan menderes airport broke grounds in various areas, such as winning the ‘Eco Innovation award’ given by the airports council International-Europe. moreover, adnan menderes airport International Flights Terminal received these titles: ‘First Degree carbon Footprint Verification’ certificate and ‘Green Establishment’. The new terminal building is even more friendly with the environment than the international terminal... The airport also has the ‘accessible airport’ certification.

ONGOING INVESTMENTS adding that there will be more investments in the airport, minister Elvan mentioned the ongoing works that involved the construction of connecting taxiways. minister Elvan has given the good news that İzmir adnan menderes airport is going to be complete by 2015 and run in full capacity.

FAST AND COMFORTABLE ACCESS TO ANKARA according to the ministry of Transportation’s main Strategy on Transport report-February 2005, the most efficient way to carry passengers to a distance of 400-600 kilometers is by trains... It wouldn’t be wrong to say that high-speed trains and urban rail systems are going to be the future’s main transportation means.The highway that takes one from ankara to İzmir is as

Page 21: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

21mart - march 2014

Page 22: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

22 mart - march 2014

??????? | ???????????ulaşım politikaları | transport policies

trenlerin ve kentsel raylı sistemlerin geleceğin temel ulaştırma türleri olacağını söylemek yanlış olmaz. Ankara-İzmir karayolu mesafesi yaklaşık 587 kilometre uzunluğunda olup karayolu yolcu ulaşımı yaklaşık 8-9 saat sürüyor. Ankara-İzmir arasında havayolu taşımacılığında ise ulaşım ve havalimanlarındaki işlemler ve bekleme süresi dahil toplam seyahat süresi 3 saat 25 dakika civarında…Ankara-İzmir gibi ülkemizin en önemli şehirleri arasındaki ulaştırmanın yeniden şekillenme ihtiyacı olduğu ortada... Bu gereklilikten hareketle Ankara-İzmir Yüksek Hızlı Tren Projesi gündeme gelmişti. Bu projede Ankara-Konya Hızlı Tren Hattı’nın 22’nci kilometresindeki Yenice Köyü’nden başlayarak Afyon’a ulaşan yeni demiryolu hattıyla Afyon’dan itibaren Uşak ve Manisa il merkezlerinden geçerek Menemen’e ulaşan mevcut hattın iyileştirmesini öngören bir güzergahtan oluşuyor.

İÇ BATI ANADOLU İÇİN DE BİR ÇÖZÜMBu projenin hayata geçmesiyle Ankara-Afyon arası 1 saat 20 dakika ve Afyon-İzmir arası 2 saat 30 dakika olmak üzere Ankara- İzmir arasının 3 saat 50 dakikada kat edilmesi planlanıyor.

long as 587 kilometers and takes about 8-9 hours. airway transport in the same direction takes about 3 hours 25 minutes, including the process and waiting time. Obviously, we need to reshape the means of transport between these two major cities of our country. Based on this, the ankara-İzmir high-Speed Train Project gained currency before. Starting from Yenice Village that is on the 22nd kilometer of the ankara-Konya high-Speed Train Line, the railroad reaches afyon, then passes from Uşak and manisa city centers and finally reaches menemen. The project also involves betterment of existing lines.

A SOLUTION FOR CENTRAL WESTERN ANATOLIA With the implementation of the project, the distance between ankara and İzmir will take 3 hours 50 minutes to cover - that is the sum of 1 hour 20 minutes between ankara-afyon and 2 hours 30 minutes between afyon-İzmir. On 23 august 2004, DLh launched the tender for the feasibility and research of ankara-afyonkarahisar-İzmir railroad line. certain revisions have been made on the route between ankara (Polatlı) and afyonkarahisar, while the tender for construction is also complete and the contract has been made on 11 June 2012. currently, infrastructural works are continuing.

Page 23: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

23mart - march 2014

Ankara- Afyonkarahisar-İzmir Demiryolu hattının fizibilite etüt ve proje işlerinin ihalesi 23 Ağustos 2004 tarihinde DLH tarafından yapıldı. Ankara (Polatlı)-Afyonkarahisar arasında güzergahta bazı proje revizyon çalışmaları yapılarak yapım ihalesi yapıldı, 11 Haziran 2012 tarihinde sözleşme imzalandı, altyapı yapım çalışmaları devam ediyor.

İSTANBUL-İZMİR TRENLE 4 SAAT!Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın döneminde, İzmir’i Ankara’dan sonra İstanbul’a da bağlayacak yüksek hızlı tren hattı projesine başlanmış, Binali Yıldırım, “Güzel İzmir’i Balıkesir, Bursa ve Kocaeli üzerinden İstanbul’a bağlayacağız” sözleriyle müjdeyi vermişti. İzmir-İstanbul arasındaki seyahat süresini 4 saate indirecek İzmir-İstanbul Yüksek Hızlı Tren Projesi’nin çalışmaları hızla devam ediyor. İki kent arasında güvenli, konforlu ve hızlı bir ulaşım olanağı sağlayacak olan hat yaklaşık 25 milyon kişiye yeni bir ulaşım imkânı sunacak. Proje İzmir-İstanbul Otoyolu ile birlikte ele alındığında İzmir’in ve güzergahtaki şehirlerin kaderini değiştirecek

1.5 SAATTE BURSA!.. Hattın devreye girmesiyle İzmir-Bursa seyahat süresi 1 saat 45 dakikaya, İzmir-İstanbul seyahati ise 4 saate inecek. Bu proje sayesinde; İzmir; Balıkesir, Bursa, Bilecik ve Kocaeli üzerinden İstanbul’a bağlanmış olacak. Türkiye’nin sanayisi en güçlü altı kenti yüksek

FROM İSTANBUL TO İZMİR IN 4 HOURS BY TRAIN!During the administration of the former minister of Transport, maritime affairs and communications Binali Yıldırım, the high-speed train line project, which involved connecting İzmir to İstanbul after ankara, had started while the minister was the one to give the good news by saying: “We are going to connect the gorgeous İzmir to İstanbul over Balıkesir, Bursa and Kocaeli.”The operations regarding the İzmir-İstanbul high-Speed Train Line Project, which is expected to reduce travel time from İzmir to İstanbul down to 4 hours, are continuing rapidly. aiming to provide the citizens with safe, comfortable and fast transportation, the line is planned to create a new transportation alternative for approximately 25 million people. Paired with the İzmir-İstanbul highway, the project is going to change the fate of İzmir and the rest of the cities on the route.

BURSA IN 1.5 HOURS! Following the activation of the line, travel time from İzmir to Bursa will be 1 hour 45 minutes and 4 hours from İzmir to İstanbul. Thanks to this project, İzmir will connect with İstanbul over Balıkesir, Bursa, Bilecik and Kocaeli. Turkey’s six major industrial cities will be easily accessible. The works are in process between İstanbul and Gebze within the context of the marmaray Project; almost done... Turkish State railways (TcDD) carries out ground works on the route that will connect Bilecik to Bursa. moreover, construction works in nine tunnels are moving forward in Bursa-Yenişehir. 35 percent of the physical infrastructure is already complete.

Page 24: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

24 mart - march 2014

??????? | ???????????ulaşım politikaları | transport policies

hızlı trenle çok daha konforlu ve hızlı bir şekilde erişilebilir olacak. Halen İstanbul-Gebze arasındaki çalışmalar, Marmaray Projesi kapsamında yürütülüyor ve tamamlanmak üzere... Bilecik ile Bursa'yı bağlayacak yerdeki hazırlıklar da TCDD tarafından sürdürülüyor. Bursa-Yenişehir kesiminde dokuz tünelde inşaat çalışmaları devam ediyor. Altyapıda da yüzde 35 gibi önemli fiziki gerçekleşme sağlandı.

KÖRFEZİ DOLAŞMADAN DOĞRUDAN İZMİR…Havayolu ve demiryolundaki projeleri tamamlayacak bir diğer projede karayolu alanında gerçekleşiyor. İstanbul-İzmir arasını 3.5 saate indirecek Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu projesi de hızla ilerliyor. Projenin en önemli kısmını İzmit Körfezi’nde inşası süren asma köprü oluşturuyor. İstanbul-İzmir arasında TEM, D-100 ve E-130 karayollarındaki trafiği de büyük ölçüde rahatlatacak olan otoyolun en önemli geçiş güzergahlarından 2 bin 682 metre uzunluğundaki Körfez Geçiş Köprüsü inşaatı da tüm hızıyla devam ediyor.Gece-gündüz demeden devam edilen çalışmalarda, dört katlı apartman yüksekliğinde ve yaklaşık 16

DIRECTLY TO İZMİR, WITHOUT GOING ALONG THE GULF another project, that is complementary for the airway and railway projects, is the highway project. The Gebze-Orhangazi-İzmir highway Project, which aims to transport passengers from İstanbul to İzmir in 3 hours 30 minutes, is forging ahead. The most important part of the project is the suspension bridge that is currently under construction at the Gulf of İzmit. construction is going on for the Gulf Bridge Project too, which is as long as 2 thousand 682 meters, is going to relieve the heavy traffic on TEm, D-100 and E-130 highways between İstanbul and İzmir. continuing day and night, during the works until now caisson foundations as high as a four-storey building and as wide as 16 basketball courts have been laid under the water. Designed to service for a hundred years, the special 220 thousand cubic meter of concrete is produced, tested and poured under the sea. after completing the abutments made of caisson and installing the water discharge system as well as the 27-meter-long steel shafts, binding joists will be constructed. considered together with the new airport project for İstanbul, this bridge project has become the biggest transportation project ever made in Turkey...

Page 25: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

25mart - march 2014

Page 26: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

26 mart - march 2014

??????? | ???????????ulaşım politikaları | transport policies

basketbol sahası büyüklüğünde keson denize indirildi. 100 yıllık servis ömrüyle dizayn edilen, toplam 220.000 metreküp özel betonun imalatı, testleri ve dökümü denizin içerisinde sürüyor. Köprü ayaklarının temeli vazifesini görecek kesonların betonarme, su alma sistemi ve 27 metre yükseklikteki çelik şaft montajları, yaklaşık bir süre denizde devam ettikten sonra, şaft bağlantı kirişlerinin inşaatına başlanacak. Bu köprü projesi, Yeni İstanbul Havalimanı projesiyle birlikte Türkiye’nin ulaştırma alanındaki en büyük projesi… TÜRKİYE'NİN EN BÜYÜK OTOYOL PROJESİGebze-Bursa-İzmir (İzmit Körfez Geçişi ve Bağlantı Yolları Dahil) Otoyolu Projesi projesi İstanbul ile İzmir'i birbirine bağlamayı amaçlıyor. Aynı zamanda geçtiği güzergah da dikkate alındığında Bursa ve Balıkesir gibi illerde projenin içerisinde yer aldığından nüfus yoğunluğu yüksek iller ve Marmara Bölgesi ile Ege Bölgesi arası önemli bir bağlantı olacak. Karayoluyla İstanbul’dan İzmir’e 3.5 saatte ulaşım imkânı doğacak. Körfez Projesi'nin sadece köprüsü değil, otoyolu çalışmaları da hızla sürüyor. Köprünün hemen üzerinde bulunacak otoyolun ayaklarının yapımı tamamlandı. Proje, İstanbul'da yapılan Yavuz Sultan Selim Köprüsü'ne otoyolla bağlanacak. Böylelikle, sürücüler İzmit Körfezi’ni dolanmak yerine doğrudan karşı tarafa geçebilecek. KÖPRÜNÜN YÜZDE 28’İ TAMAMLANDIKörfez Geçiş Köprüsü yapı ve tasarım itibarıyla dünyanın en büyük köprüleri arasında yer alıyor. Köprünün toplam uzunluğu 2.682 metre… Gerek kuzey, gerek güney yaklaşımı viyadüğü de dikkate alındığında, köprünün toplam uzunluğu 4.510 metre civarında olacak.Köprü dünyadaki sayılı projeler arasında… Bu tür projeler dünyada beş yıllık bir süreçte tamamlanıyor, oysa Körfez Geçiş Köprüsü’nün üç yılda bitirilmesi planlanıyor. İşte İzmir’i müthiş bir ulaşım ağıyla donatacak bu projeler, aynı zamanda İzmir’in kalkınmasında kaldıraç görevi üstlenecek. Küresel bir ekonomide bir kentin potansiyelini maksimum kullanmasının tek yolu var, dünyaya en hızlı ve rantabl şekilde bağlanmak. Ve İzmir kısa bir süre sonra bu olanağa sahip olacak.

TURKEY’S BIGGEST HIGHWAY PROJECT The Gebze-Bursa-İzmir (including İzmit Gulf Bridge and Linking roads) aims to connect İstanbul to İzmir. considering the route between these cities, it is going to be an important link between marmara

and aegean regions with high populations. It will be possible to go to İzmir from İstanbul in 3 hours 30 minutes by land. The key point here is the Gulf Bridge that is to connect the two sides of the Gulf of İzmit. Operations for both the bridge and the highway are moving forward. The highway abutments that will be placed right on the bridge are already built. The project is going to connect the future bridge of İstanbul, Yavuz Sultan Selim Bridge, with the highway. This way, travelers will be able to cross the bridge instead of driving around the Gulf.

28 PERCENT OF THE BRIDGE IS COMPLETE The Gulf Bridge is among the biggest of its kind in the world with its structure and design. It is as long as 2 thousand 682 meters… Taking the north and the south viaducts

into account, the total length of our bridge makes 4 thousand 510 meters. Projects of this size are usually completed in five years in the world. however, it

is planned to complete the construction of the Gulf Bridge in three years. These projects, accommodating İzmir with a great transportation network, also serve as leverage to develop İzmir. There is only one way to maximize the potential of a city in a global economy, that is to connect to the world in the fastest and most efficient way. and İzmir is soon to have this opportunity.

Havayolu, demiryolu ve karayolu projelerine yapılan milyarlarca liralık yatırımlar, İzmir’de kat be kat fazla bir katmadeğer yaratacak. Ulaşımın daha konforlu ve hızlı hale gelmesiyle birlikte, yerli ve yabancı yatırımlar hızla artacak.

Investments worth billions of liras in airways, railroads and highways will create many times more added value in İzmir. Domestic and foreign investments will gain speed once the transportation becomes more comfortable and fast.

Page 27: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

27mart - march 2014

Page 28: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

28 mart - march 2014

anadolu coğrafyası | anatolian geography

LAKE VANVAN GÖLÜYazı - By: ali Dağer

Anadolu’nun muhteşem denizi!..

Page 29: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

29mart - march 2014

Deniz kadar büyük bir göl, anadolu’nun doğusuna bambaşka bir iklim, bambaşka bir doğa armağan ediyor. Van Gölü dediniz mi, o gölün çevresinde yaşayanlar kırılıyor, onlar için ‘Van Denizi’ bu doğa harikası… aynı zamanda ekmek kapısı! Hem balıkçılığıyla hem de umut vaat eden turizmiyle…

a lake as big as a sea, an utterly different climate on the east of anatolia, promises a gorgeous nature. referring to this place as ‘a lake’ offends the locals, because to them, the ‘Sea of Van’ is a natural wonder... Plus, it is their bread and butter with its fishery industry and promising tourism potential...

The spectacular sea of Anatolia!

Page 30: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

30 mart - march 2014

??????? | ???????????anadolu coğrafyası | anatolian geography

Doğu Anadolu’nun rakımı yükselen doğusuna yol aldığınızda birden bire şaşırtan bir içdenizle karşılaşırsınız. ‘Göl’ diye geçer adı ama o kadar büyüktür ki, ‘deniz’ namını hak eder. Bir sebebi daha vardır denizi anımsatmasının, suyu tatlı değildir. Sodalı bu sularda bir mucize eseri, bol bol balık da yaşar, ama tek bir tür. Tıpkı Van kedisi gibi endemik, inci kefali… Bu coğrafyada isimler biraz karışıktır açıkçası, kefale benzer bu balık, ama aslında bir sazan türüdür! Bu güzelim su kaynağı, aynı zamanda çok geniş bir bitki ve hayvan topluluğuna da ev sahipliği yapar. Ama asıl önemlisi, çevresi ve içindeki adalardan da anlarsınız ki, medeniyetlere binyıllardır kucak açar.

EVRENİN KAPISIKadim medeniyetler ‘evrenin kapısı’ olarak değerlendirmişler bu coğrafya parçasını… Zira coğrafi yapısı, tarihi ve doğal zenginlikleriyle tarih boyunca her milletin sahip olmak istediği bir diyar olmuş. Geçmişten bugüne birçok kavme ev sahipliği yapmış. Çevresinde yaşayan insanların deniz olarak adlandırdıkları Van Gölü, geçmişle geleceği harmanlamış, eski çağlardan günümüz medeniyetine kadar bir cazibe merkezi olarak kalmış bu bölge...

an inland sea may surprise you as you head for the higher altitude Eastern anatolia. registered as a ‘lake’ yet so big that it deserves to be called a ‘sea’. One more reason for it to be called as such is that it isn’t made of freshwater. miraculously, a great number of fish inhabit in this saline soda lake, but only one kind. Just like Van cat, it is endemic... In fact, this land doesn’t mind confusing terms; this fish kind looks like gray mullet, however it is actually a kind of carp! This good old water resource is also the home of a wide variety of plants and animals. But most importantly, civilizations have been here - hence the surroundings and the islands on it.

GATE OF THE UNIVERSE ancient civilizations referred to this land as ‘the gate of the universe’, for that it has always been desired by any civilization with its geographical character, history and nature... Van welcomed numerous nations in its history. Lake Van blended the past with the future and has remained as an attraction center since the ancient times to our day... In the past, bell chimes coming from the monastery on one of the lake islands used to meet with the sound of azan as the sun rose. These places look like reminiscing the past...

Page 31: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

31mart - march 2014 21OCAK - JANUARY 2014

Page 32: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

32 mart - march 2014

anadolu coğrafyası | anatolian geography

Geçmişte gölün üzerindeki adalarda bulunan manastırlardan Van Gölü’nün ilk ışıklarıyla gelen çan sesleri kıyıdan gelen ezan sesiyle buluşurmuş. Bu mekânlar ihtişamlı günlerindeki ilahilerle hâlâ bugün de geçmişi yad eder gibi duruyor.

URARTULAR’IN ANISI TAŞLARA SİNMİŞDaha da eskilerde, Urartu cengaverleri savaşlarda kanlı kılıçlarını kınına sokmadan önce Van Gölü’nün sularında kutsarlarmış. İçindeki adalardan dualarının, ibadetlerinin kalıntıları halen Akdamar, Adır, Çarpanak ve Kızlar manastırlarındaki yıkıntılar arasında yankılanıp duruyor. Karakoyunlular’ın, Selçuklular’ın günümüze kadar gelen kavimlerin ‘iki dünyanın kapısı’ dedikleri mezarlıklarında boyları 3 metreyi bulan şahidelerle Van

STONES SPEAK OF URARTIANS In the older times, during wars Urartian warriors used to sanctify their bloody swords in Lake Van. The remains of prayers and devotions coming from the ruins of akdamar, adır, Çarpanak and Kızlar monasteries still echo. They are going to rest in peace in the bosom of Lake Van in their graves, that are 3 meters tall tombs referred to as ‘the gate to both worlds’ by Karakoyun Turkomen and the Seljuks. In brief, the sounds of past civilizations linger on the lake, resisting time...

CHERISHES BIRD SPECIES TOO Not only spirits of the departed exist here, life is as intense as the past too... Flamingos, swans, pelicans, herons, cranes and hundred other more bird species inhabit here. The lake’s coves are simply wildlife parks.

Page 33: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

33mart - march 2014

Gölü’nün koynunda sonsuza kadar şahitlik edecekler. Velhasıl medeniyetlerin sedaları zamana direnerek durmakta gölün üzerinde… KUŞLARI DA BAĞRINA BASARSedece geçmişin ruhları değildir burayı mesken edinenler, canlılık da bir o kadar yoğun yaşanır Van Gölü’nde… Doğal yaşamın boy gösterdiği Van Gölü’nde flamingolar. kuğular, pelikanlar, balıkçıllar, turnalar ve daha yüzlerce kuş hem beslenir hem de konaklar. Gölün koyları adete bir vahşi doğa parkı gibidir.

SODALI SUYUN MUCİZEVİ BALIĞIHer yıl mayıs-haziran aylarında Van Gölü’nden çıkarak Deliçay ve Zilan çaylarının azgın sularına karşı yüzerek üremek için verdiği mücadeleyi yerli ve yabancılara görsel bir şölen sunar bu kez gölün içindeki bir

THE MIRACULOUS FISH IN SODA WATER This lake creature presents to tourists a visual show that is actually its race against the treacherous waters of Deliçay and Zilan brooks after leaving Lake Van every may-june... Please welcome the pearl mullet! a rare fish species that can live in saline soda water. There is an ocean of this fish in Lake Van! Out to reproduce, pearl mullet’s adventure also requires survival skills as seagull, a.k.a. the landlord of Lake Van, lays out the art of hunting. crows, hunter snakes, turtles race compete to have some delicious pearl mullet. as the fish migrate against the current, a miracle takes place. millions of them flood into the rivers that feed Lake Van. This is a miraculous natural event that involves lots of leaping and skipping. This special fish species provides food for the people of Van and its vicinities too. Well, there is a lot of it. So much that it makes 36 percent of the 43 thousand tons of fish

Page 34: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

34 mart - march 2014

??????? | ???????????seyahat | travel

canlı… İnci kefalidir bu, sodalı suda yaşayabilen nadir bir balık türü… Ama Van Gölü’nde sürüsüne bereket!Van Gölü’nün ev sahipleri olan Van Gölü martısı avcılığın tüm hünerinin sergilerken üreme yolculuğuna çıkan inci kefalinin serüveninde bir de hayat mücadelesi yaşanır. Avcı yılanlar, kargalar, su kaplumbağaları bir inci kefalinin doyumsuz tadına varmak için adete yarışırlar. Balıklar akıntının tersine bir göçe başladıklarında bir mucizeye tanık olunur. Milyonlarcası Van Gölü’nü besleyen akarsulara doğru akın eder, hoplayarak sıçrayarak akıntıya karşı verilen mucizevi bir doğa olayıdır bu. Bu özel balık aynı zamanda Van ve bölge halkının karnını doyurur. Zira oldukça boldur. Van Gölü’ndeki inci kefali; Türkiye’nin gölleri, akarsuları, göletleri, baraj göllerinden avlanan toplam 43.000 ton balığın tek başına yüzde 36’sını oluşturur.

BÖYLE MANZARAYA AZ RASTLANIRVan Gölü; Süphan’ın, Nemrut’un, Erek Dağı’nın ve Aladağlar’ın ortasında masmavi gökyüzünün yeryüzüne düştüğü ve her saat değiştiği, gün batımlarıyla herkesin en az ömründe bir kez olsun görmesi gereken bir görsel şölen de sunar. Etrafında yükselen tarihi kaleler, endemik bitkiler, doğal yaşam alanları, gelecek misafirleri adeta bir açıkhava müzesine davet eder…

caught in Turkey’s lakes, rivers, ponds and dam lakes, by itself.

UNIQUELY LOVELY SCENERY Surrounded by Süphan, Nemrut, Erek and aladağlar mountains, Lake Van appears in various shades under the deep blue sky. Everyone should watch the sun set on these waters and enjoy this visual feast at least once in a lifetime. historical castles, endemic plants and wildlife reserves surrounding the lake invites you to an open-air museum...

Van Gölü’nün suyu sodalı, ama buna rağmen bir sazan türü olan ama adı benzerlikten ötürü kefal olmuş, inci kefaline ev sahipliği yapıyor. Üstelik öylesine bol ki bu balık, Türkiye’nin gölleri, akarsuları, göletleri, baraj göllerinden avlanan toplam 43.000 ton balığın tek başına yüzde 36’sını oluşturuyor.

Although Lake Van is a saline soda lake, it is the home of the pearl mullet, which is actually a kind of carp that has been confused with gray mullet, changing its name. Besides, pearl mullet is so abundant in number that it makes 36 percent of the 43 thousand tons of fish caught in Turkey’s lakes, rivers, ponds and dam lakes, by itself.

Page 35: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

35mart - march 2014

Page 36: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

36 mart - march 2014

mutfak kültürü | culinary culture

Her tatlı zararlı değildir! Bu sebeple tatlıyı hayatınızdan çıkarmayın. Zararlı olan rafine edilmiş şekerdir, oysa tabiat meyvelerin özünde bize doğal şekeri ikram ediyor. İşte size doğal şekerle yapılmış geleneksel türk tatlıları…

Not all desserts are unhealthy! that’s why don’t write off desserts. Unhealthy one is refined sugar, nature offers the healthy sugar in fruit nectar. Here are the traditional turkish desserts made with healthy sugar for you…

Healthy sugary desserts of Turkish cuisine

Yazı - By: Ömür akkor

Page 37: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

37mart - march 2014

Günümüzde şeker kavramı aynı zamanda tatlı kavramı yerine de kullanılıyor. ‘Tatlı demek, şeker demektir’ gibi bir yanılsama içindeyiz. Şeker tatlı olabilir ama her tatlı şekerden yapılmak zorunda değildir!Tarihsel perspektifle konuya yaklaştığımızda, bazı akademik çevrelerin bal ve meyve gibi doğal tatlıların dahi tüketilmemesi gerektiğine dair savlarına katılmak ve işlenmiş şeker ürünleriyle atalarımızın çağlardır beslendiği gıdaları aynı kefeye koymak çok zordur. Zira insanlık binlerce yıldır vitamin ve minerallerini meyve ve ballardan temin eder. Endüstriyel ve bağımlılık yapıcı şekere karşı savaşımızda bal ve meyve çocuklarımız için de, bizim için de doğal müttefiklerdir.

YÜZLERCE YILLIK BİR GELENEKTatlı yemekler yüzlerce yıldır vardır ve mutfak kültürümüzün bir parçasıdır. Şeker yaygın olmadığı zamanlarda, aynı zamanda pahalı olduğu için özellikle Anadolu coğrafyasında pek rağbet görmemiştir. Bu sayede doğal şeker kaynaklarının kullanıldığı geniş bir tatlı kültürü Anadolu’da tarihsel olarak var olmuş ama günümüzde yaygınlaşan şeker kullanımı bu tatlı kültürümüzü yok olmanın eşiğine getirmiştir.

DOĞAL ŞEKERLI TATLILAR…Bu yazımda beyaz şeker kullanılmadan Anadolu’da doğal şekerlerle yapılan tatlı tariflerine yer vermek isterim. Zengin mutfak kültürümüzün bir parçası olan, hâlâ yapılagelen ya da yapımı unutulmaya yüz tutmuş geleneksel tatlılarımızın hatırlanarak su yüzüne çıkartılması konusunda ve bu tür geleneksel tatların muhafazası konusunda toplumsal bir bilinç geliştirmemizi umut ediyorum…Yapanların eline sağlık, yiyenlere afiyet olsun!

Today, notion of sugar is also used for notion of dessert. We are in an illusion like ‘Dessert means sugar.’ Sugar taste sweet but not all desserts have to be made of sugar!If we consider the subject in historical perfective, agreeing with the argument of some academia about not consuming even the natural sweets such as honey and fruit, and putting refined sugar and the foods our ancestor ate for years, is impossible. Because humankind has provide its vitamin and mineral needs with fruits and honey. honey and fruit are our natural allies of the fight against industrial and addictive sugar.

CENTURIES OLD TRADITIONSweet meals exist for hundreds of years and they are the part of our cuisine culture. When the sugar was not common, it was very expensive and especially in anatolia, it was not in demand. That’s why a rich dessert culture with healthy and natural sugar came into existence historically. however, with the use of sugar that is spreading recently, our dessert culture is about to disappear.

DESSERTS WITH NATURAL AND HEALTHY SUGAR…I want to share dessert recipes made of natural and healthy sugar in anatolia without white sugar, in this article. I hope we can raise our consciousness about remembering and revealing our traditional desserts that are the part of our rich cuisine culture, still made and sinking into oblivion; and preservation of this kind of desserts.Thanks the ones who made, good appetite to ones who eat!

Page 38: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

38 mart - march 2014

??????? | ???????????

MALZEMELER: Dört ayva, 50 gram tereyağı, bir yemek kaşığı kırık pirinç, bir su bardağı pekmez, bir su bardağı su, bir dilim limon…

TARİFİ: Ayvaların kabuklarını soyup çekirdeklerini çıkarın. Ortadan ikiye kesip kararmaması için limonlu suda bekletin. Limonlu suda bekletilen ayvaları geniş bir tencereye dizin ve üzerine suyu ilave edin. Pirinci de ekleyip 20 dakika kadar kısık ateşte pişirin. Pişmeye yakın suyunu iyice çekmiş olmalıdır. Suyunu çekince pekmezi ve tereyağını ekleyin. Birkaç dakika beraber pişirip altını kapatıp dinlenmeye alın. Soğumaya başlayınca sade olarak ya da kaymakla servis edin.

INGREDIENTS: Four quinces, 50 grams butter, one table spoon cracked wheat, one water glass molasses, one glass of water, one slice of lemon…

RECIPE: Peel of the quinces and stone. cut into two and put in lemon water to prevent it getting darker. Then put the quinces in a large braiser and add water on them. add the wheat too and cook them at medium heat for 20 minutes. It will boil down when it’s about to done. When it boils down add the molasses and butter. cook them together for a couple of minutes then take off the stove and leave it to rest. When it is getting colder, serve it plain or with cream.

AYVA BASTI

mutfak kültürü | culinary culture

Ayva bastı özellikle Bursa’da Kurtuluş Savaşı sırasındaki zor günlerde yapılan tatlılardan biridir. Ayva Bursa’da her evin bahçesinde vardır.

Kırık pirinç pirinç küpünün dibinde kalmıştır hep, pekmezse şeker niyetine her evde bulunur. Elde kalanlarla bu lezzetli tarifi yapmaksa

Bursa’nın maharetli hanımlarına düşmüştür.

Quince dessert is one of the desserts that were made in rough days during War of Independence especially in Bursa. Quince can be found in the garden of every house in Bursa, cracked wheat and molasses in the bottom of large wheat jar are in every house for sugar.

QUINCE DESSERT

Page 39: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

39mart - march 2014

Page 40: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

40 mart - march 2014

??????? | ???????????mutfak kültürü | culinary culture

MALZEMELER: Yarım litre kırmızı üzüm suyu, iki yemek kaşığı nişasta, yarım su bardağı su…

TARİFİ: Nişasta ve suyu bir kapta güzelce çırpın. Üzüm suyunu bir tencereye koyun ve altını açın. Üzüm suyu kaynamaya başlayınca karıştırarak nişastayı ekleyin. Kısık ateşte karıştırarak pişirmeye devam edin. Kıvam alınca altını kapatıp servis tabaklarına yahut cam kaselere koyun. Soğuyunca dilerseniz üzerini süsleyip servis edin.

INGREDIENTS: a half liter concord grape juice, two table spoon starch, a half glass of water…

RECIPE: Whip starch and water properly in a cup. Put the grape juice in a braiser and heat it. When the grape juice starts to boil add the starch while mixing. Keep cooking at medium heat while mixing. When it gets thicken, take off the stove and put in service plates or glass bowls. When it gets cold, and serve it with garnish if you want.

PEPEÇURA

Özellikle Karadeniz Bölgesi’nde üzüm varolduğundan beri, özellikle de Rize üzümü yetiştirilmeye başlandığından beri var. Pirinçlisi, unlusu,

kuru üzümlüsü, pekmezlisi gibi birçok tarifi de olan pepeçura ne yazık ki günlük koşturmalar esnasında Karadeniz Bölgesi dışında pek

yapılamaz olmuştur.

It exists since grape especially Rize grape started to be grown especially in Black Sea region. There are many recipes of pepechura such as pepechura with wheat, flour, dried grape or molasses. Unfortunately pepechura is not common outside of Black Sea region because of the daily hassle.

PEPECHURA

Page 41: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

41mart - march 2014

MALZEMELER: 1 kilo un, bir paket karbonat, bir su bardağı yoğurt, 1 kilo pekmez, yeterince su…

TARİFİ: Un, karbonat, yoğurt ve yeterince suyla hamur tutulur. Hazırlanan hamur, yağlanmış fırın tepsisine ceviz büyüklüğünde parçalar halinde koparılarak dizilir. Tepsiye dizilen hamur parçaları üzerine çatal bastırılarak şekil verilip fırınlanır. Üzeri kızarana kadar pişirilen hamurlar fırından çıkarılır ve sıcakken üzerine pekmez dökülerek dinlendirilir. Tatlı soğuyunca servis edilir.

INGREDIENTS: 1 kilo flour, one packet baking soda, one water glass yogurt, 1 kilo molasses, enough water…

RECIPE: make dough with flour, baking soda, yogurt and water. cut the dough into pieces as big as a walnut and put in a oiled baking tray. Press on the pieces with fork to shaped them and put in oven. Bake them until their top get redden then take off the oven and pour molasses on them before they get cold. Serve it when the dessert gets cold.

CUMALIKIZIK RAMAZAN HELVASICUMALIKIZIK’ RAMADAN HALVA

Page 42: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

42 mart - march 2014

mutfak kültürü | culinary culture

MALZEMELER: 1 kilo dilimlenmiş balkabağı, yarım su bardağı su, bir su bardağı pekmez…

TARİFİ: Balkabağını suyla beraber bir tencereye koyun ve kısık ateşte 30 dakika pişirin. Balkabağı suyunu çekmeye yakın pekmezi ilave edip, 3 dakika beraberce pişirip altını kapatın. Dinlenmeye bırakın. 30 dakika sonra dilerseniz kaymak yahut tahin veyahut cevizle ya da hepsi bir arada servis edin.

INGREDIENTS: 1 kilo sliced pumpkin, a half glass of water, a glass water molasses…

RECIPE: Put the pumpkin and water in a braiser and cook them at medium heat for 30 minutes. When the pumpkin is about to boil down, add molasses and cook all of them for 3 minutes the take off the stove. Leave it to rest. 30 minutes later serve it with cream or tahina or walnut or with all of them if you want.

PEKMEZLİ BALKABAĞI PUMPKIN WITH MOLASSES

Page 43: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

43mart - march 201485OCAK - JANUARY 2014

Page 44: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

44 mart - march 2014

ERZİNCAN ALTINTEPE KALESİ Yazı - By: Prof. mehmet Karaosmanoğlu

ERZİNCAN ALTINTEPE CASTLE

tarihin izinde | in pursuit of history

Erzincan Ovası’nın kuzeydoğusunda 60 metrelik bir doğal tepenin kazılması sonucunda ortaya çıkmış altıntepe Kalesi… İlk dönem kazıları sonucunda elde edilen buluntular, Urartu tarihine ışık tutuyor. 2003’te başlayan ikinci kazı sonrasında ise çok daha önemli sonuçlar elde edilmiş. anlaşılmış ki, bu tepedeki ilk yerleşme tunç çağlarına ait. İlk dönem ve ikinci dönem kazılarında ortaya çıkarılan seramikler bunu kanıtlıyor.

altıntepe Castle was unearthed as a result of excavation in 60 meters’ natural hill in north of Erzincan Plain. antiques that were found as a result of first period excavation, shed light on Urartian history. after the second excavation starting in 2003, more important results were received. It was found out that the first settlement in these hills was established in Bronze age. Ceramics that were found during first period and second period excavations, prove that.

Page 45: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

45mart - march 2014

Page 46: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

46 mart - march 2014

tarihin izinde | in pursuit of history

İstanbul’un taşı toprağı altınsa, Anadolu’nun taşı toprağı da tarih… Nereyi kazsanız, binyıllarca yıllık bir zaman tüneline adım atıyorsunuz. Batısı, doğusu, kuzeyi, güneyi fark etmiyor; bu Kavimler Köprüsü toprakların her bir köşesinde farklı medeniyetlerin izleri var. Ve katman katman geçmişe doğru gidiyor.Bu arkeolojik buluntulardan biri de Erzincan’da… Türkiye’nin doğusunda, yüksek dağlarla çevrili, verimli Erzincan Ovası’nın kuzeydoğu bölümünde yer alan volkan konilerinden, manzaralı konumuyla, en ilgi çekicisi Altıntepe’dir. Kent merkezine 16 kilometre uzaklıkta ve ova seviyesinden 60 metre yükseklikteki bu doğal tepe ilk kez 1959-1968 yılları arasında merhum Sayın Prof. Dr. Tahsin Özgüç tarafından kazıldı. Bu kazılarda Urartu dönemine ait önemli mimari kalıntılar ve küçük eserler ortaya çıkarıldı. Ortaya çıkarılan Urartu dönemi yapıları Anadolu arkeolojisine önemli katkılar sağlamış ve temsil ettiği kültürün tek örnekleri olarak değerlendirilmiş. Diğer yandan ilk kazılardan sonra korumasız kalan kale defineciler tarafından yağma edilmiş. Bu sorunların giderilmesi için kalede 2003 yılında Prof. Dr. Mehmet Karaosmanoğlu başkanlığında kazılara ve onarım çalışmalarına başlandı. Devam eden ikinci dönem kazı ve onarım çalışmalarında

If Istanbul is paved with gold, anatolia is paved with history… Wherever you excavate, you will enter thousands years old time tunnel. West, east, north or south doesn’t matter. This land is a Bridge of Tribes, there are traces of different civilizations in every corner. and goes towards past layer by layer…One of these archaeological finds is in Erzincan. It is in altıntepe in the east of Turkey, in the northeastern part of fertile Erzincan Plain, surrounded by high mountains, the most interesting volcanic cone with its fine view. This natural hill that is located 16 kilometers away from the city center and 60 high from plain level, was firstly excavated by departed Prof. Dr. Tahsin Özgüç between 1959 and 1968. During these excavations, important architectural ruins and small artifacts of Urartian period were unearthed. These Urartian structures made important contributions to anatolian archeology and they were considered as the only examples of the culture they represent. On the other hand, the castle that remained unprotected after the first excavations, was plundered by treasure hunters. To solve this problem, excavations and restorations were begun in 2003 under the presidency of Prof. Dr. mehmet Karaosmanoğlu. During the ongoing excavations and

Page 47: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

47mart - march 2014 71OCAK - JANUARY 2014

Page 48: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

48 mart - march 2014

??????? | ???????????tarihin izinde | in pursuit of history

sorunlar giderildi ve önemli sonuçlara ulaşıldı. Tepede ilk yerleşme Tunç çağlarına ait. İlk dönem ve ikinci dönem kazılarında ortaya çıkarılan seramikler bunu kanıtlıyor.

TAPINAK KOMPLEKSİKalenin önemli kalıntılarından tapınak, Urartu mimarisinin en iyi korunmuş ve özenli yapılarından. 27.20 x 30 metre ölçülerinde dikdörtgen, etrafı revaklarla çevrili, bir avlunun içinde yer alan yapı kare planlı... Köşeleri rizalitli tapınağın kalın duvarlarının kaliteli işçilikli üçtaş sırasından sonrası kerpiçlerle yükseltilmiş. Tapınak girişi güneydoğu duvarının tam ortasına açılmış. Avludan cellaya çıkılan ikili basamağın her iki yanına mızrak dikmek için taş kaideler yerleştirilmiş. Avluyu içerden çeviren, özenle işlenmiş 20 taş kaide üstüne basan 4.5 metre uzunluğundaki ahşap direkler, revakların üst örtüsünü taşıyor. Avlunun batı revakından bir kapıyla girişin sağlandığı ortada büyük, sağ ve sol tarafta daha küçük boyutlu T1, T2, T3 nolu odalar tapınak işlevleri için kullanılmaktaymış. S2 ve S3 nolu odaların batısıyla iç sur duvarı arasında yer alıyor. 13.50 x 5.50 metre boyutlarındaki havuzun, ortaya doğru eğimli zeminin altı 70 cm. kalınlığında kille doldurulmuş, üstüne ve eğimli kenar duvarlarına, suyun

restorations, the problems were solved and important results were received. The first settlement in the hill belongs to Bronze age. ceramics that were found during first period and second period excavations, prove that.

TEMPLE COMPLEXOne of the most important ruins of the castle, the temple is one of the well protected and gauged structures of Urartian architecture. The structure is 27.30 x 30 meters’ rectangular, surrounded by colonnades and placed in a yard with its square plan. after the quality craftsmanship of the thick wall of temple, it was raised with adobe. The entrance of the temple is in the middle of the southeastern wall. There are stone pedestal for spears in the both sides of two steps between the yard and cella.4.5 meters’ wooden piles on carefully engraved 20 stone pedestals surrounding the yard inside, are carrying the cover coat of colonnades. room T1, T2, and T3 that are reached with a door from the west colonnade, were used as temples. The big one is in the middle and the small ones are in the sides.It is located between the west of room S2 and S3, and inner fortification wall. Size of the pool is 13.50 x 5.50 meters.

Urartu mimarisinin en iyi korunmuş ve özenli yapılarından. 27.20 x 30 metre ölçülerinde dikdörtgen,

etrafı revaklarla çevrili, bir avlunun içinde yer alan yapı kare planlı tapınak kompleksi, Altıntepe Kalesi’nin en

önemli yapısı...

One of the well protected and gauged structures of Urartian architecture... Temple complex is 27.30 x 30 meters’ rectangular, surrounded by colonnades and

placed in a yard with its square plan and it is the most important structure of Altıntepe Castle.

Page 49: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

49mart - march 2014

sızmaması için, killi toprakla tuz karışımından oluşturulan çamur içerisine yumruk büyüklüğündeki renkli çakıl taşları mozaik tapınak kompleksinin doğu avlu duvarı dışındaki alana, yeraltına kesme taşlarla bir mahzen yapılmış. Bazı duvarlarında özenle işlenmiş dört sıra taşın korunduğu 9 x 13 metre ölçülerinde ve 2.5 metre derinliğindeki yapının zemini de kesme taş döşeli.

GELİŞMİŞ KANALİZASYON SİSTEMİKalenin kurulmadan önce planlandığını yapıların altına yerleştirilen batıya ve doğuya yönlendirilmiş kanalizasyon sisteminden anlıyoruz. Tapınağın güney köşesine 1 metre mesafeden başlayan yağmur sularını ve libasyon sunularını dışarı atan, kanalizasyon sistemi batıdaki odaların altından geçerek iç sur dışına ulaşıyor. Kuzeydeki S1 nolu odanın arka duvarının temel taşları üzerine ve kerpiç duvara açılan bir niş içine yerleştirilen yalak biçimli lavabo/pisuar uzun çörteniyle duvar dışında yeraltına yerleştirilen kanalete ulaşıyor.Yamuk planlı avluda yer alan ve tarihte ilk örnek olarak bildiğimiz ‘alaturka taşlı’ tuvaletin akıntısını da alarak tapınaktan gelen kanala bağlanıyor. Bir kanalda iç kalenin girişinin önündeki iç avlunun ortasından başlamakta ve kapının altından geçerek doğuya doğru yönlendirilmiş.

URARTU DÖNEMİNİN EN BÜYÜK ‘APADANA’SITapınak kompleksinin girişinin yaklaşık 6 metre önüne, biraz çaprazına, anakayanın düzleştirilmesiyle oluşturulan ve çevresinden 2 metre yükseklikteki alana Urartu dönemindeki ilk apadana yapılmış. Bu yapının kuzey duvarına bitişik, 2 metre düşük seviyede dikdörtgen planlı bir odayla içinde bir fırın, bir tandır, bir ocak, dört pitosun yerleştirildiği mutfak yer alıyor. İlk apadana ile kuzey ve güney batı bitişiğindeki yapılar büyük depremden zarar görmüş. Bu depremde tapınağın güney ve doğu revaklarının ve avlu duvarlarının da yıkıldığı izleniyor. Bu yıkımın ardından aceleyle kalede yeniden tadilata gidilmiş. İlk apadananın yerine, kuzey ve güneybatıya doğru yaklaşık 6’şar metre genişletilerek kısmen tapınak avlu duvarı üstüne oturan, Anadolu’daki Urartu döneminin en büyük apadanası yapılmış.

AÇIKHAVA TAPINAĞIAçıkhava tapınağı, tepenin güney yamacındaki mezarlık terasında 1 nolu mezarın doğusunda yer alıyor. Kutsal

moderately sloping floor was filled with 70 centimeters clay. To stop influx of water, floor and the sloping walls were covered with mix of clay, salt and colorful pebble stone. There is an underground crypt made of dimension stone in the other side of the eastern wall of the temple complex. The size of the structure’s floor is 9 x 13 meters and it was also covered with dimension stone.

ADVANCED SEWAGE SYSTEMWe understand that the castle had been planed before it was built, from the sewage system that was directed to east and west under the structures. The sewage system starts in

one meter away from southern corner of the temple, it throw the rain water and libation liquids out, goes under the rooms in west and reached other side of the inner city wall. There is alcove on the main stones of the back wall of the room S1 in the north and adobe wall and there is a urinal in the alcove. It reaches to the underground canalette out of the wall with its long gargoyle.It takes the flow of the stone alla turca toilet that is located in the trapezoid planed yard and known as the first example in history. Then it connects with a canal from the temple. Other canal starts in the middle of the inner yard in front of the inner castle entrance, passes under the door and goes towards east.

THE BIGGEST APADANA OF URARTU PERIODFirst apadana of Urartu period was

built in flattened bedrock that is 2 meters higher than its surrounding, 6 meters away from the front of the entrance of temple complex. There is a rectangular planed room in 2 meters lower level next to the northern wall of the structure and also a kitchen where an oven, a tandouri, a cooker and four large earthenware jar are. First apadana and the structures next to its northern and southwestern sides were damaged by big earthquake. Because of this damage, southern and northern colonnades and the walls of the yard of the temple were destroyed. after that, recondition in the castle was immediately started. Instead of first apadana, the northern and southwestern sides were expanded almost 6 meters and the biggest apadana of Urartu period was built.

OUTDOOR TEMPLEIt is located in the graveyard terrace in southern slope of the hill, east of grave no 1. There are 4 stela made of 2.30 meters high and 0.50 meters wide monolith in the temple.

Page 50: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

50 mart - march 2014

??????? | ???????????

alanda, dört kaide üstüne dikilmiş, tepeleri kavisli, 2.30 metre yüksekliğinde 0.50 metre eninde yekpare taştan, kaliteli işçilikli dört stel bulunuyor. Bunların ön kısmında üstüne hayat ağacı yerleştirilen ve libasyon yapılan 0.50 metre çapında yuvarlak bir sunak yer almaktaymış.

URARTU KÜLTÜRÜNE IŞIK TUTAN MEZARLARAltıntepe Kalesi’nin, Urartu dönemindeki yöneticileri, tepenin güney yamacına açılan terasta yeraltına düzgün işlenen taşlarla örülmüş mezar odalarına gömülmüşler. Toplam üç mezarın planları, taş işçilikleri ve mezar armağanlarıyla Urartu kültüründe ölü gömme adetlerini yansıtan en güzel örnekler...

KİLİSENİN BENZERSİZ MOZAİKLERİTepenin doğu yamacındaki doğal bir teras üzerine inşa edilen kilise 2003 yılında başlanan, ikinci dönem kazılarında ortaya çıkarılmış. Doğu-batı doğrultusunda uzanan dikdörtgen planlı ve iç ölçüleri 19.60 x 11. 30 metre olan yapıyı 1 metre kalınlığındaki duvarlar çeviriyor. 2 x 3 sütunlu bazilikal planlı yapının doğu duvarının iç kısmına yerleştirilen apsis platformuyla her iki yanında küçük hücreler/pastoforyon yer alıyor. Yapının tabanını kaplayan geometrik, bitkisel ve değişik hayvan figürlerinin işlendiği renkli mozaik döşeme bölgede benzersiz. Duvarlarında azizlerin resmedildiği renkli taş ve altınsuyuna batırılmış camlardan oluşturulan mozaiklerden korunan tek parça bugün Erzincan Müzesi’nde...

The stelas are on the four pedestals and their tops are curved. In front of them, there are 0.50 meters in diameter, round altar that was used for libation and to put the tree of life.

GRAVES THAT SHED LIGHT ON URARTIAN CULTURErulers of the altıntepe caste during Urartu period were buried in burial chambers that were made with well engraved stones under the terrace which opens to southern slope of the hill. They are the best examples of Urartian culture’ burial tradition with totally three grave plans, stonemasonry and grave gifts.

UNIQUE MOSAICS OF THE CHURCHThe church that was built on natural terrace in the eastern slope of the hill, was unearthed during the second period excavation that was started in 2003. The structure has rectangular plan and it is in east-west direction. Its inside dimensions are 19.60 x 11.30 meters and it is surrounded by 1 meter’s walls. There are small cells in the both sides and an abscissa platform placed inner part of the eastern wall of the structure that has basilica plan with 2 x 3 columns. colorful mosaic pavement that covers the floor of the structure with engravings of geometrical, herbal and various animal figures; is unique in the region. The only example of the mosaic of saints in the wall that was made of colorful stones and glass dig into aqua regia, is in Erzincan museum.

Tepenin doğu yamacındaki doğal bir teras üzerine inşa edilen kilise 2003 yılında başlanan, ikinci dönem kazılarında ortaya çıkarılmış. Yapının tabanını kaplayan geometrik, bitkisel ve değişik hayvan figürlerinin

işlendiği renkli mozaik döşeme bölgede benzersiz.

The church that was built on natural terrace in the eastern slope of the hill, was unearthed during the second period excavation that was

started in 2003. Colorful mosaic pavement that covers the floor of the structure with engravings of geometrical, herbal and various animal

figures; is unique in the region.

Page 51: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

51mart - march 2014 83TEMMUZ - JULY 2013

U24OKSM.indd 83 7/3/13 12:57 AM

Page 52: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

52 mart - march 2014

keşif | explore

YENİ ZELANDA Dünyanın dibinde bambaşka bir dünya!

Güney Yarıkküre’nin en güneyinde, iki büyük ada üzerine kurulu bir ülke Yeni Zelanda… İngilizler tarafından keşfedildikten sonra önce büyük bir kırım yaşanmış ve yerli halk maoriler katliama uğramış. Şimdilerde gelişmiş bir refah ekonomisi içinde yaşayan Yeni Zelanda’nın nüfusunun çok küçük bir bölümünü maoriler oluşturuyor.

Yazı - By: Işıl Kaya

Page 53: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

53mart - march 2014

Cook Dağı ve Pukaki Gölü / Cook Mountain ve Pukaki Lake

New Zealand is a country that is established on two big islands in southernmost of south hemisphere. after its discovery by English, there was a big decimation and then a massacre of maori people was carried out. a small part of New Zealand’s population who is living with welfare economy nowadays, consists of maori people.

NEW ZEALAND Another world in the ends of the world!

Page 54: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

54 mart - march 2014

keşif | explore

Siz henüz mutfakta çerezleri tabaklara doldururken ya da dışarıya çıkmak için hazırlanırken onlar çoktan yeni yıla girmiş, hatta o yılı eskitmiş oluyorlar. Biz kışın ortasında yazın gelmesini deniz, kum ve güneş hayalleri kurarak beklerken onlar belki de yüzmekten yorulmuş ve sahilde içeceklerini yudumluyorlar. Daha da kötüsü ben şu an penceremden karşı binanın duvarlarına bakarken onlar muhteşem bir doğayla iç içe yaşıyorlar. Tahmin edenleriniz olmuştur ama edemeyenler için artık açıklama vakti geldi. Burası rengârenk bir ada, doğa harikalarıyla ve “Ne ilgisi var?’’ demeyin ama insan nüfusunu dörde katlayan koyun nüfusuyla Yeni Zelanda…Maden konuyu açtık öncelikle koyun nüfusuna değinelim… Güney Yarıküre’de yer alan Yeni Zelanda’da yaklaşık 16 milyon koyun yaşıyor. Bu koyun sayısını ilginç kılan ise insan nüfusunun yalnızca 4 milyon oluşu...Nüfusunun bu kadar az oluşu ise size ülkenin sınırlarının çok küçük olduğu izlenimini vermesin. Yüzölçümü Türkiye’nin

While you are filling your plates with snacks or getting ready to go out, they have already entered the new year, even aged that year. While we are waiting for the summer with the dream of sea, sand and sun in the depth of winter, maybe they will be tired of swimming and they will be drinking on the beach. moreover, now I am looking at the wall of the next building out of the window while they are living in touch with wonderful nature. Some of you may guess but it’s time to clarify for the ones who can’t guess. It is a colorful island with its natural wonders and, don’t say “What does that have to do with anything”, its sheep population which is four times more than human population, it is New Zealand.Since we brought up the subject, let’s talk about the sheep population… averagely, 16 million sheep are living in New Zealand. What makes this number of sheep interesting is that the human population is just 4 million.Don’t think that the border of the country is very small

Page 55: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

55mart - march 2014

üçte biri yani 268.000 kilometre olmasına karşın nüfusu ise onsekizde birine denk geliyor.

85 HARFTEN İSİM BÖYLE OLUR! Bu ülkenin yerli halkı Maoriler’den bir miras var ki, akıllara ziyan! Maori dilinde bir tepeye verilen sözcük tam 85 harften oluşuyor. Söylemesi imkânsız gibi, anlaması bile öyle!..‘Taumatawhakatangihangakoauauotamateaturipukakapikimaungahahoronukupokawhenuakitanatahu’!.. Yeni Zelanda’da bulunan ve 85 harften oluşan bir tepe, aynı zamanda dünyadaki en uzun isimli yer.

because of the low population. The surface area is one third of Turkey I mean 268 thousand kilometers, in spite of that the population is equal to one eighteenth of Turkey.

HERE IS THE NAME WITH 85 LETTERSThere is a legacy of indigenous people of this country, maori people, it is incredible! The name of the hill consists of 85 letters in maori language. It looks impossible to pronounce as well as understand!..‘Taumatawhakatangihangakoauauotamateaturipukakapikimaungahahoronukupokawhenuakitanatahu’ is a hill in

Page 56: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

56 mart - march 2014

keşif | explore

Maori dilinde, ‘Büyük dizli, dağlara tırmanan, bu civarlarda dolaşıp toprakları yutan Tamatea’nın sevdiği kişi için burun flütünü çaldığı zirve’ anlamına geliyor!

AĞAÇLARIN ARASINDAN YÜKSELEN GÖKDELENLERYeni Zelanda’nın her köşesi görülmeye değer ancak özellikle biri başkent Wellington olmak üzere Auckland gidilmesi gereken iki önemli kent var. Aynı zamanda ülkede yer alan ve sayısı çok da fazla olmayan gökdelenler de bu iki şehre konuşlandırılmış durumda. Birkaç gökdelenin dışında binalar iki ya da üç katlı olarak inşa edilmiş. Bu da evlerin şehrin büyük bir bölümüne yayılmasına neden olmuş. Auckland ülkede yer alan diğer şehirlerden farklı olarak

New Zealand, consists of 85 letters. at the same time, it is the place that has the longest name in the world. The name means ‘The summit where Tamatea, the man with the big knees, the climber of mountains, the land-swallower who travelled about, played his nose flute to his loved one’ in maori language.

SKYSCRAPERS RAISING AMONG TREESEvery corner of New Zealand is worth to see, but especially capital city Wellington and auckland are two important cities that should be visited. at the same time, the rare skyscrapers of the city are located in these two cities. Except a few skyscrapers, buildings were built as two or three floors. That’s why the houses spread on the large part of the

Page 57: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

57mart - march 2014

Page 58: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

58 mart - march 2014

??????? | ???????????keşif | explore

alışveriş imkânları ve gece eğlenceleriyle tam bir şehir kültürü sunuyor. Bu şehirleşmeyi gözler önüne seren bir diğer özellik de elbette ülke nüfusunun üçte birinin bu kentte yaşıyor olması. Bu arada belirtmeden geçmeyelim; Auckland şehri kişi başına düşen yat sayısıyla dünyada birinci sırada yer alıyor. Wellington ise başkent olması nedeniyle aynı zamanda ülkenin siyasi merkezi konumunda. Çünkü parlamento binası ve devlete ait tüm merkezlerle yabancı ülke elçiliklerinin çoğunluğuna ev sahipliğini bu şehir yapıyor.

BAĞIRA ÇAĞIRA GİDİYORLARDI SAVAŞA…Yeni Zelanda deyince akla öncelikli olarak gelen konulardan biri de ülkenin yerlilerinden olan Maoriler ve onların tüm

city. Differently from the other cities, auckland offers a city culture with its shopping opportunity and nightlife. another feature that reveals the urbanization, is that the one third of the country population is living in here. By the way, it should be specify that auckland is the first city in terms of yacht number per capita. Wellington is the political center of the country because it is the capital city. This city is the home of statehouse, all the centers of other governments and most of foreign embassies.

THEY WERE GOING TO WAR WITH SCREAMSOne of the subject that come to mind when the subject is New Zealand, is maori people with their haka dance that attracts attention in whole world.

Page 59: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

59mart - march 2014

dünyada ilgi çekmeyi başaran Haka dansları…Britanya’ya dolayısıyla Kraliçe Elizabeth’e bağlı ülkenin yerlileri Maori halkına birçok ayrıcalık verilmiş. Bunların başında toprak sahipliği geliyor. Eğer verilmeseydi, tersi olur muydu bilmiyoruz ama onlar kendilerine ait olan bu alanların üzerine çivi bile çakılmasına izin vermiyorlar. Böylece bu doğa harikası yerler tahrip edilemiyor, beton yığınına çevrilemiyor.Haka dansına gelince…Öncelikle Yeni Zelandalılar ve özellikle Maori halkı Haka’ya ‘dans’ denilmesinden hoşlanmıyorlar. Zira Haka bir dans değil, düşmanı korkutmak, sindirmek için 1810 yılından bu yana uygulanan bir savaş ritüeli. Günümüzde ise Haka artık Yeni Zelanda’nın en önemli sportif etkikliği olan ‘rugby’ maçlarından önce yerine getirilen bir ritüel haline geldi. ‘All Blacks’ lakaplı Yeni Zelanda Rugby Milli Takımı, her dünya şampiyonasında bu dansla rakiplerini maç başlamadan paralize ediyor. Ve genellikle de yeniyor!

PATLICANIN TANESİ 4 TL!Bu arada ülkenin bir diğer ilginç tarafı ise doğanın içinde yer almasına rağmen sebze ve meyve fiyatlarının oldukça pahalı olması. Hatta fiyatlar o kadar yüksek ki ürünler genellikle

Natives of the country that is loyal to Britain accordingly to Queen Elizabeth, make many concessions for the maori people. Landowning is one of the most important ones. I don’t if it will be the same or not without any concessions, but they don’t allow any damage and protect their land. Thus, this natural wonder can’t be destroyed and can’t be convert into concrete jungle.about haka… first of all people of New Zealand and maori don’t like calling haka as a ‘dance’. Because haka is not a dance, it is a war ritual to scare and strong-arm the enemy since 1980.In this day and age, haka became a ritual that is performed before the ‘rugby’ matches which are the most important sport activity of New Zealand. National rugby Team of New Zealand, ‘all Blacks’, paralyses its competitor with this dance before the match in every world championships. and usually win!

A SINGLE EGGPLANT IS 4 TURKISH LIRAS!another interesting feature of this country is that the fruits and vegetables are quite expensive even if the country is in touch with nature. moreover, the products are sold by the piece because of high prices. To sum up, a single eggplant

Page 60: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

60 mart - march 2014

??????? | ???????????keşif | explore

taneyle satılıyor. Özetlemek gerekirse Türkiye’de bir kilosunu 4 TL’ye alabildiğimiz patlıcanın orada tanesi 4 TL.Başta da bahsettiğimiz gibi Yeni Zelanda’nın koyun nüfusu insan nüfusunun kat kat üzerinde. Ancak bu da et fiyatlarına yansımıyor. Bir kilo etin satış fiyatı neredeyse ülkemizdekiyle aynı. Yemek kültürü olarak ise ülkenin kendine özgü bir lezzeti yok diyebiliriz. Ancak burada dünya mutfağından çok sayıda örnek bulabilmeniz mümkün.

BÜYÜK FİLMLERİN DOĞAL PLATOSU Unutmadan eklemekte fayda var; Yeni Zelanda aynı zamanda doğal bir plato görevi de görüyor. ‘Yüzüklerin Efendisi’, ‘King Kong’ ve ‘Piyano’ gibi unutulmaz birçok film bu topraklarda hayat bularak beyazperdeye yansıdı.Şimdi sıra bu yazıyı okuduktan sonra Yeni Zelanda’ya gitmek için can atanlara hatta valizini bile toplamaya başlayanlara nasıl gideceklerini yazmaya geldi.Hevesinizi kırmak istemeyiz ancak, her ne kadar Türkler’den vize ücreti alınmıyor hatta vize işlemlerinde kolaylık sağlanıyor olsa da Yeni Zelanda’ya gitmek o kadar da kolay değil… Zira ülke Türkiye’ye 17.000 kilometre uzaklıkta!.. Yola çıkmadan önce şunu da söylemekte fayda var ki o da aktarmalı iki uzun yolculuğa hazır olmanız gerekiyor.

that we buy one or two kilos of for 4 Turkish liras in Turkey, is sold for 4 Turkish liras.as we mention before, the sheep population is more and more than human population in New Zealand. however, this situation doesn’t effect meat price. One kilo of meat has the same price in our country.In terms of food culture, we can say that the country doesn’t have its unique taste. however, it is possible to find many examples of world cuisine in here.

NATURAL PLATEAU OF GREAT FILMSIt should be add before forgotten; New Zealand is a natural plateau at the same time. many unforgettable movies such as ‘Lord of the rings’, ‘King Kong’ and ‘The Piano’ were born in this land then turn into screenplay.Now, it is time to write for the ones who wants to visit New Zealand even start to pack their bags after reading this article, about how they will go.We don’t want to make you lose your passion but it is not that easy to go New Zealand even there is no visa fee and visa procedures are easy, because it is 17.000 kilometers away from Turkey.It will be better to say it before the road, you should be ready

Yeni Zelanda küçük bir ülke ama pek çok simgesiyle dünyaca tanınıyor. Bunlardan biri uçamayan küçük bir kuş

olan kivi… Bir diğeri Maoriler’in o ilginç ve biraz ürkütücü Haka dansı… Bu dansla maçlarına çıkan Yeni Zelanda Rugby

Milli Takımı, bu sporda büyük başarılara imza atıyor.

New Zealand is a small country, but it is worldly known with its many symbols. One of them is a small bird kiwi which

can’t fly. Another one is Maori’s interesting and a little bit scary dance, Haka… National Rugby Team of New Zealand

that starts matches with this dance, goes from strength to strength.

Page 61: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

61mart - march 2014

Aktarma sırasında 3 ila 5 saat kadar bekleyebiliyorsunuz. Bu nedenle kaybedeceğiniz zamanla birlikte Yeni Zelanda’ya ulaşmanız, Türkiye’den yola çıktıktan yaklaşık 26 saat sonrayı buluyor. Uçak bileti fiyatları ise 1.200 avro ila 2.400 avro arasında değişiyor. Bu doğa harikası adaların korunması için de birçok önlem alınmış durumda. Bu nedenle ülkeye giren herkes didik didik aranıyor. Ada sınırlarına ekolojik dengeyi bozacak hiçbir şeyin alınmamasına özen gösteriliyor. Gösterilen bu özen uçakta herkesin üzerine dezenfektan sıkılmasına kadar ileri gidiyor.

for two long connecting flights. You may be wait for 3 or 5 hours before the second flight. That’s why your journey to New Zealand from Turkey may take almost 26 hours with the time you will lose. Prices of flight tickets are ranging between 1200 euro and 2400 euro.many provisions are made to protect islands which are natural wonders. That’s why every people who enter to the country are rummaged. They take care to not allow anything that will disturb ecological balance. It is such a care that they spray sanitiser on everybody in planes.

Nüfusu sadece 4 milyon olan Yeni Zelanda, bir rekora da sahip. Kişi başına dört koyun düşüyor. Zaten ülkenin en büyük gelir kalemlerinden

biri de hayvancılık. Seyrek nüfus sayesinde geniş otlaklara sahip kalabilmiş olması hayvancılığın gelişmesinde en önemli etmen…

Population of New Zealand is 4 million and it has a record. There are four sheep per capita. Anyway, one of the most important sources of income in the country is animal breeding. The country has large meadows with the help of its low population. This situation is an important factor for

development of animal breeding.

Page 62: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

62 mart - march 2014

doğanın armağanı | gift from nature

AnadoluDünyanın en güzel mermerlerinin vatanı The country of world’s finest marble

Anatolia

Page 63: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

63mart - march 2014

Efes Antik Kenti’ndeki Celsus KütüphanesiCelsus Library in Ephesus

Yazı - By: Eren Cerciz

mermerin işlenmesi çok eski tarihlere dayanıyor. türkiye’de yer alan artemis tapınağı, ayasofya Camii, Efes antik Kenti ve birçok tarihi eserlerde karşımıza çıkan mermer, dayanıklılığı sayesinde günümüze kadar ulaşabiliyor. mermer açısından dünya rezervinin yüzde 40’ına sahip olan türkiye ise son 10 yıldır dünyanın birçok ülkesine mermer ihraç ediyor. ‘Bilecik Beji’, ‘marmara’, ‘Emperador’, ‘Elazığ Vişnesi’ ise dünyada tanınan mermerlerden sadece birkaçı...

marble processing is a deep rooted tradition. marble that have appeared in many historical monuments n turkey such as temple of artemis, Hagia Sophia mosque, Ephesus; has been extant till today with the help of its durability. In terms of marble, turkey has 40 per cent of world’s marble reserves and the marble has been exported to many countries of the world in the last 10 years. ‘Bilecik Beji’, ‘marmara’, ‘Emperador ‘, ‘Elazig Vişnesi’ are just some of the worldly known marbles...

Page 64: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

64 mart - march 2014

doğanın armağanı | gift from nature

Mermerler, çok eski tarihlerden bu yana usta ellerde işlenerek birçok farklı alanda kullanılıyor. Hatta ilk olarak nerede kullanıldığına dair net bir bilgiye ulaşmak mümkün değil. Çünkü bulunan eserler, çok eski dönemlerde bile kullanıldığını gösteriyor. Mermere özellikle antik tapınaklarda, heykellerde, saraylarda, Mısır firavun mezarlarında, piramitlerde, surlarda ve açıkhava tiyatrolarında sıklıkla rastlamak mümkün. Özellikle Ege Bölgesi’nde antik şehirleri gezdiyseniz, gördüğünüz taş işlemelerinin, bina girişlerindeki merdivenlerin, heykellerin çoğunun mermerden yapılmış olduğunu fark etmişsinizdir. Mermerin yapısına baktığınızda ise bileşenlerinin çoğunun kalsiyum karbonattan oluştuğunu görüyorsunuz. Hatta mikroskop altında incelediğinizde, kalsit kristallerini görmek mümkün. Mermerden yapılmış eserlerin günümüze kadar ulaşmış olmasının en önemli sebebi ise mermerin dayanıklı ve aşınmaya karşı ciddi dirence sahip olması.

UYGARLIKLARIN ALAMET-İ FARİKASIAnadolu topraklarında mermercilik faaliyetleri oldukça eski tarihlere kadar uzanıyor. Ancak Türkiye’de

marble processing is used in many different areas by master hands since time immemorial. moreover it is impossible to reach clear information about where it was used at first. Because the historical artifacts show that it was even used in periods of Bc. It is possible to find marble especially in historical, ancient temples, sculptures, palaces, tombs of Egyptian pharaoh, pyramids, city walls, fortresses, stadiums and open-air theaters. If you visit the ancient cities in aegean region, you can see that most of the stone works, the stairs in the building entrances, sculptures and ornaments are made of marble. If you look into the marble structure you can see that it is mostly composed of calcium carbonate. moreover, when examined under the microscope, it is possible to see calcite crystals well clamped to each other. The most important reason why the artifacts made of marble have survived to the present day, is marble’s durability and resistance against abrasion.

THE HALLMARK OF THE CIVILIZATIONSmarble processing activities in anatolia dates back to ancient history. however, we can say that marble sector in Turkey has gain acceleration and become a manufacturer that can compete with world's largest manufacturer in the last 10

Page 65: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014
Page 66: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

66 mart - march 2014

??????? | ???????????doğanın armağanı | gift from nature

mermer sektörünün ivme kazanıp dünyanın büyük üreticileriyle yarışabilir hale gelmesinin ise son 10 yılda gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Türkiye’deki mermer yatakları ve ocaklarının pek çoğu milattan önce Romalılar, Bizanslılar ve Yunanlar tarafından işletilmiş. Osmanlı döneminde ise özellikle cami, minare ve çeşmelerde, mermer işlemeciliğinin en güzel örnekleri kullanılmış. Dünyanın Yedi Harikası’ndan Artemis Tapınağı ve Halikarnas Mozolesi tarihe damgasını vuran ve mermer işlemeciliğinin harikaları arasında yer alan yapıtlar arasında sayılıyor. Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar devrindeki mermer işlemeciliğiyle, daha önceki dönemlerdeki yoğunlukta olmamakla birlikte, ocaklardan yine murç ve çekiçle

years. many of marble ore deposits and marble quarries in Turkey in Bc were processed by romans, Byzantines and the Greeks. During the Ottoman period especially mosques, minarets and fountains are considered among the epitomes of marble. One of the Seven Wonders of the World, Temple of artemis and the mausoleum of halicarnassus leave their marks in history and considered among the wonders of the marble processing. In Byzantine, Seljuk and Ottoman periods, marble processing was not as often as it had been before. marble blocks that were unearthed in quarries with broaches and hammers, were processed by hand and used in churches, baths, mosques, palaces and caravanserais. White marbles that was use in hagia Sophia which has been protecting its characteristic as oldest and most magnificent

Page 67: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

67mart - march 2014

çıkartılan mermer blokları, el işçiliğiyle yontularak kiliselerde, hamamlarda, camilerde, saraylarda ve kervansaraylarda kullanılmış. İnsanlık tarihinin en eski ve en görkemli yapıtı olma niteliğini bugüne kadar koruyan Ayasofya’da kullanılan beyaz mermerler Marmara Adası’ndan, damarlı pembe mermerler Afyonkarahisar’dan, ‘vertanik’ denilen yeşil somakiler Teselya ve Mora Yarımadası’ndan, sarı mermerler ise Cezayir’den getirilmiş.

İLK FABRİKA MARMARA ADASI’NDATürkiye’de mermer işlemeciliği için ilk fabrika ise 1912 yılında adını mermerden alan Marmara Adası’nda kurulmuş. Yüzyıllardan beri mermer çıkartılan adada İngilizler tarafından kurulan fabrika, ilk modern tesis olarak biliniyor. 1980 yılına kadar faaliyetini sürdüren fabrikanın şimdilerde müzeye dönüştürülmesi için yerel girişimciler tarafından çalışmalar yapılıyor. Fabrika sadece ilk olmasıyla da ünlü değil. TBMM binasında kullanılan bütün mermerler, bu fabrikada işlenerek gönderilmiş Ankara’ya... Bahçesinde ise o dönem işlenmek için kesilmiş mermerler halen olduğu gibi duruyor.

structure of history of humanity till today, are from marmara Island; pink veined marbles are from afyonkarahisar; ophites that are called as a ‘vertanique’, are from Thessaly and the Peloponnese; yellow marbles are from algeria.

FIRST FACTORY IN MARMARA ISLANDIn Turkey, first factory of marble processing was established in 1912 in marmara Island that takes its name from marble. The factory was established by English in the island where marble has been extracted for centuries, and it is known as a first modern facility. Works to convert the factory that was in activity until 1980, into a museum are maintained by local enterprises. The fabric is not only famous with being first. all the marbles that were used in Grand National assembly of Turkey, were processed in the factory then sent to ankara. In its garden, the marbles that were cut to processing in that period, remain.

CHINA IS THE LARGEST MARKETIf we look at the marble ore deposits in Turkey; afyonkarahisar, Balıkesir, muğla, Eskişehir, antalya, Bilecik, Denizli, Elazığ, Tokat, Çanakkale, Konya and Kırşehir are among the cities that marble produced in most. Especially

Page 68: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

68 mart - march 2014

??????? | ???????????doğanın armağanı | gift from nature

ÇİN EN BÜYÜK PAZARTürkiye'deki mermer yataklarının dağılımına baktığımızda ise Afyonkarahisar, Balıkesir, Muğla, Eskişehir, Antalya, Bilecik, Denizli, Elazığ, Tokat, Çanakkale, Konya ve Kırşehir illeri en çok mermer üretilen iller arasında yer alıyor. Özellikle Burdur-Bucak, Bilecik-Eskişehir bölgelerinden geçerken etrafa baktığınızda, dağlarda açık olarak işletilen ocakları rahatlıkla görmeniz mümkün. Maden Tetkik ve Arama Müdürlüğü’nün ülke genelinde yaptığı araştırma, Türkiye’de var olan mermer rezervinin dünya mermer potansiyelinin yüzde 40’ına denk geldiğini ortaya koyuyor. Bu rezervin küresel mermer talebini 80 yıl boyunca karşılayacağı hesap ediliyor. Rezervin rakamsal karşılığı ise 13.9 milyon ton olarak belirlenmiş. Şu anda Türkiye’nin en büyük müşterisi konumunda olan ülkelerin başında Çin yer alıyor. Türkiye’deki mermerlerin çeşitliliğinden dolayı hemen hemen her bölgeden mermerler, bloklar halinde Çin’e gönderiliyor. Çin’den sonra en büyük pazarı ABD, Hindistan, Yunanistan, İsrail ve Avrupa ülkeleri oluşturuyor.

in Burdur-Bucak, Bilecik-Eskişehir regions, you can see open quarries in mountains easily. research that was done by General Directorate of mineral research and Exploration across the country, reveals that 40 per cent of world’s marble reserve is in Turkey. It means that the reserve in Turkey is enough for 80 years. There is 13.9 million ton marble in the reserve. Now, the most important customer of Turkey is china. as a result of marble diversity in Turkey, marble blocks almost from every region are sent to china. USa, India, Greece, Israel and European countries are the largest markets after china.

RENGİYLE DOKUSUYLA ÇEŞİT ÇEŞİT…Mermerler çıkartıldıkları bölgelere göre isimlendiriliyor. Mesela ‘Bilecik Beji’ ile ‘Burdur Beji’nin her ikisi de aynı renkte, ama tonları farklı... Bölgelerin yapısına göre oluşan ton farklılıkları, taşların isimlerine de yansıyor. Şu anda dünya pazarında en çok bilinen mermerler arasında ‘Marmara Beyazı’ ve ‘Marmara Pijama’, ‘Süpren’, ‘Bilecik Beji’, ‘Elazığ Vişnesi’, ‘Emperador’, ‘Akşehir Siyah’, ‘Kaplan Postu’, ‘Ege Bordo’ mermerleri yer alıyor.

DIFFERENT TEXTURES, DIFFERENT COLORS…Marbles are named according to the region they extract. For instance ‘Bilecik Beji’ and ‘Burdur Beji’ are both beige. However, differences of their color tone effect their names. ‘Marmara Beyazı’, ‘Marmara Pijama’, ‘Süpren’, ‘Bilecik Beji’, ‘Elazığ Vişnesi’, ‘Emperador’, ‘Akşehir Siyah’, ‘Kaplan Postu’, ‘Ege Bordo’ are among the most popular marbles in the world market now.

Page 69: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

69mart - march 2014

Page 70: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

70 mart - march 2014

tarihten yapraklar | leaves of history

Page 71: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

71mart - march 2014

Türk eczacılığına tarihsel bir bakış

türk eczacılığının tarihi Orta asya’ya dayanır. Uygurlar döneminde pek çok ilaç hazırlama tekniği bilinmekteydi. Yüzyıllar boyu kullanılan tüm eczacılık materyalleri de kullanılıyordu. Bunların çoğu Selçuklu ve Osmanlı imparatorluklarında da hekimlerin hizmetinde oldu.

the history of turkish pharmacology dates back to the Central asia. Uigurs were cognizant of various medicines and centuries old pharmaceutical materials. most of these had been used by the Seljuks and the Ottomans.

A historical look at Turkish pharmacology

Yazı - By: Işıl Kaya

Page 72: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

72 mart - march 2014

tarihten yapraklar | leaves of history

Tıp ve eczacılık tarihi kitaplarında Arap, Çin, Hint ve İran tababet ve eczacılığı hakkında etraflı bilgiler bulunurken, Türk eczacılığı veya Türk tababeti hakkında hemen hemen hiçbir bilgi yoktur. Bunun başlıca nedeni bu konuya ait yayın ve materyal noksanlığı ve bu konuya ilgi duyan araştırmacıların azlığıdır.

SELÇUKLULAR’DA İLAÇLAR VE ECZACILIKSelçuklular döneminden eczacılık ve kullanılan ilaçlar hakkında bize bilgi veren en önemli eserler El-Biruni ile İbn El-Baytar’ın kitaplarıdır. Biruni’nin kitabının önemi, devrinde kullanılan ilaçlar hakkında verdiği bilgiler yanında mesleğinin, etraflı ve gerçek, bir tarifini de vermesidir. İslam dünyasında, haklı olarak ‘Eczacılığın Babası’ unvanını almış olan Biruni (973-1051) zamanımızdan yaklaşık bin yıl önce eczacıyı aşağıdaki şekilde tarif etmiştir: "Saydelani veya saydenani (eczacı) diye; basit ilaçların (drogların) hangi türünün iyi olduğunu ve bunlardan hangisinin üstün tutulması ve seçilmesinin gerektiğini öğrenmeyi ve tıp ilminin tanınmış kişileri tarafından ortaya konulup herkesçe kabul edilmiş bulunan terkipleri, en geçerli metod ve teknikleri kullanarak, en iyi şekilde hazırlamayı kendine sanat edinmiş kişiye derler."

Books of medicine and pharmacology expatiate on arabian, chinese, Indian and Persian medicine and pharmacology, while giving almost no information on Turkish history of medicine. The main reasons of this are the lack of publication and material on the subject and the very few number of researches who are interested in the subject.

MEDICINE AND PHARMACEUTICS IN SELJUKSThe books by al-Biruni and Ibn al-Baitar give us the most detailed information on medicines and pharmaceutics used in the Seljuk period. Biruni’s book is significant for the information it gives on the period’s medicine use as well as the comprehensive and true description of this profession. Biruni, who rightfully earned the title ‘the father of medicine’ in the Islamic world, defined pharmacist a thousand years ago (973-1051) as: a pharmacist (‘saydelani’ or ‘saydenani’ originally) is a person who takes on the art of learning about simple drugs, their types, which ones to prefer in which conditions and preparing these using valid methods and techniques as well as the combinations created by recognized characters of the medical science.

Evliya Çelebi 17’nci yüzyılın ortalarında İstanbul’da

sağlıkla ilgili maddeleri satan dükkanların miktarı

hakkında aşağıdaki adetleri vermektedir: 2 bin attar,

500 ilaç suları satan esnaf, 300 macuncu, 41

gül suyu satan esnaf, 35 amberci, 25 buhurcu, sekiz

ilaç yağı satan, ayrıca bir de ot bulucular esnafı

bulunduğunu kaydeder.

Evliya Çelebi recorded the numbers of medicinal stores

available in İstanbul in the 17th century: 2 thousand essence

oil sellers, 500 medicinal liquid sellers, 300 paste makers, 41 rose

water sellers, 35 amber sellers, 25 incense sellers, eight oil

sellers and a herb-finding store.

Page 73: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

73mart - march 2014

OSMANLILAR’DA İLAÇLAROsmanlı İmparatorluğu’nun ilk dönemlerinde hekimlik yapmak için bir hekimin yanında çalışarak bir şeyler öğrenmeye veya bir tıp medresesine devam ederek bir belge almaya ihtiyaç yoktur. ‘Mütetabbib’ denilen bazı şahıslar dilediği gibi hasta tedavi ederlerdi. Bunlar ilaç hazırlayıp hastaya verdikleri gibi tılsımla da uğraşırlardı.Tedavi için hastalara şifa tasıyla okunmuş sular içirir veya üzerinde dini yazılar bulunan gömlekleri hastalara giydirerek tedavi etmeye çalışırlardı. Bunların bir kısmı hekimliğin kendilerine babadan kalma bir meslek olduğunu da iddia ederlerdi. Hekimlik veya ilaçlar hakkında hiçbir geçerli bilgisi bulunmayan bu kişilerin hasta tedavi etmesini önlemek amacıyla 1573 yılında Sultan Selim II (1524-1574) hekimlik yapacak kişilerin hekimbaşı tarafından imtihan edilmesi ve imtihanı kazananlara bir belge verilmesine ve ancak belgesi olanların hekimlik yapabilmesine dair bir hüküm çıkartmıştır. Birçok kişinin, halk sağlığına zarar verebilecek bir biçimde, mütetabbiblik yapmaya devam ettiklerinin görülmesi üzerine Osmanlı Tıp Meclisi toplanarak ‘Tababeti Belediye İcrasına Dair Nizamname’ hazırlanmış ve bu tüzük 1861 yılında yürürlüğe girmiştir. Bunlar Osmanlı İmparatorluğu döneminde hekimlik ve eczacılık sanatlarının yürütülmesine dair düzenleyici ilk tüzüklerdir.

DRUGS IN OTTOMAN During the first Ottoman period, there was no requirement of a certification to become a doctor, or the need to work as an apprentice and go to a school of medicine. Some people, who were referred to as ‘mütetabbib’, would treat patients as they wished. They would prepare medicine as well as spells. They

would have patients drink some kind of healing water and wear shirts that had religious writings on them. Some of these would claim that they inherited the profession from their fathers. In order to prevent these people, who had no eligible knowledge on the area, from practicing medicine Sultan Selim II (1524 - 1574) adopted a resolution in 1573, which laid down the requirement of specific exams and certifications for medicine practices. Seeing ‘quacks’ still actively endangering public health, the Ottoman council of medicine gathered and prepared the ‘municipal medicine practice regulations’, which took effect in 1861. These rules were the first

regulating guidelines set for medicine and pharmaceuticals in the Ottoman Empire. Finding medications and basic materials as well as dispensing cures were a herbalist’s (originally ‘aktar’) job. In the middle of the 19th century there were around 500 herbalist stores only in İstanbul and the center was based in the Spice Bazaar.

Page 74: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

74 mart - march 2014

??????? | ???????????tarihten yapraklar | leaves of history

Osmanlı İmparatorluğu döneminde ilaç, ilkel maddelerin sağlanması ve halk ilaçlarının yapılması işi aktar denilen bir esnaf gurubu tarafından yürütülüyordu. Bunların miktarı 19’uncu yüzyıl ortalarında, yalnızca İstanbul’da, 500 civarındaydı. İlaç ticaretinin merkezi İstanbul’da Mısır Çarşısı’nda bulunuyordu.

AKTARLAR: İLK ECZAHANELER…Aktar; ilaçların yapılmasında kullanılan bitkisel, hayvansal ve madensel ilkel maddeleri (drog) satanlar için kullanılan kelimedir. Bu kelimenin Arapçası (attar) ‘güzel kokular satan’ kelimesinden geldiği bazı sözcüklerde kayıtlı ise de S. Ünver bunun doğru olmadığını, bu kelimenin 'akkar' kelimesiyle ilgili olduğunu söylemektedir. Bizanslılar döneminde ilaç ticaretinin merkezi İstanbul’du. Bu şehirde ilaç ticaretiyle uğraşanlar; kokucular (bunlar koku, boyar madde ve baharat satma hakkına sahiptirler), aktarlar (eczaneler ), baharatçılar ve kökçüler olarak sınıflandırılıyorlardı. Bunların kâr hadleri devlet tarafından saptanıyordu. Saptanan kâr miktarı, diğer esnaftan daha yüksekti. Mesela baharatçılara saptanan kâr haddi yüzde 16’yken kasap, balıkçı, mezeci ve fırıncılara saptanan kâr haddi sadece yüzde 4’tü. Evliya Çelebi 17’nci yüzyılın ortalarında İstanbul’da sağlıkla ilgili maddeleri satan dükkanların miktarı hakkında aşağıdaki adetleri vermektedir: 2 bin aktar, 500 ilaç suları satan esnaf, 300 macuncu, 41 gül suyu satan esnaf, 35 amberci, 25 buhurcu, sekiz ilaç yağı satan, ayrıca bir de ot bulucular esnafı bulunduğunu kaydeder.

MISIR ÇARŞISI, HER ÇEŞİT ŞİFANIN MERKEZİMısır Çarşısı, İstanbul’un Eminönü semtinde bir kapalı çarşıdır. Bu çarşının yerinde Bizanslılar döneminde Makron Emvolos adıyla bilinen bir kapalı çarşı bulunuyordu ve

HERBALIST: THE ORIGINAL PHARMACY…The term ‘aktar’ was used for tradesmen who sold herbal, animal and mineral raw materials used for dispensing drugs. The arabic word for herbalist is ‘attar’; some dictionaries suggest that it means ‘one who sells essential oils and perfume’. however S. Ünver suggests otherwise and puts forward that it comes from ‘akkar’. İstanbul was the center of drug trade in the Byzantine period. Drug traders were classified under four categories: perfume sellers (who were allowed to sell perfumes, colorants and spices), herbalists (pharmacies), spice sellers and root herb sellers. The government determined their retail margins, which were higher than in other jobs. For instance, a spice store’s retail margin was 16 percent while it was only 4 percent for fisheries, delicatessen and bakeries.Evliya Çelebi recorded the numbers of medicinal stores available in İstanbul in the 17th century: 2 thousand essence oil sellers, 500 medicinal liquid sellers, 300 paste makers, 41 rose water sellers, 35 amber sellers, 25 incense sellers, eight oil sellers and a herb-finding store.

THE CENTER OF HEALING: SPICE BAZAAR The Spice Bazaar is covered market are in Eminönü, İstanbul. It was built on the site of an earlier Byzantine market, the makron Emvolos. Back then, Jewish people lived in that area. Later on with the construction of the bazaar, they were transported to Balat. The Spice Bazaar was actually built to generate income for the Yeni mosque, which was being constructed at the time upon order of Sultan murad III’s wife Safiye Sultan. The structure was used as a ‘madrasah’ (religious school). The place was then turned into a bazaar upon rebellion of the mullah who lived here. It was initially named

Page 75: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

75mart - march 2014

semtte Yahudiler oturuyordu. Çarşının yapılmasıyla Yahudiler buradan Balat’a nakledildi. Çarşı, Yenicami’nin yapılışı sırasında bu camiye gelir getirmek amacıyla yapıldı. Caminin yapılışı Sultan Murad III’ün eşi Safiye Sultan tarafından başlatıldı. Bina önceleri medrese olarak kullanıldı.Burada yaşayan mollaların ayaklanması üzerine çarşıya çevrildi. İlk devirde çarşıya 'Valide Çarşısı' veya 'Yenikapı Çarşısı' ismi verildi ise de 18’inci yüzyıl ortalarından itibaren Mısır Çarşısı ismiyle tanındı. Buna sebep burada satılan ilaç ve baharatın genellikle Mısır yoluyla gelmekte olmasıydı. Aktarlara ait olan dükkanlar, iki kısımdan ibaretti. Önde ahşap o,parke halinde satış yapmaya ve ilaç kaplarını sıralamaya yarayan bölüm, arkada ise depo ve imalathane olarak kullanılan kısım bulunuyordu. Geceleri dükkanların önleri ahşap kepenklerle kapatılırdı. Dükkanların önlerinde ahşap süslemeler bulunur, ilaçlar ise özel biçimli cam kavanoz, toprak çömlek, tahta veya teneke kutularda saklanırdı.

GEVSER NESİBE SULTAN ŞİFAHANESİAnadolu’da ilk eczaneler Selçuklu döneminde kurulan hastanelerde açıldı. Bunların ilki de Kılıç Arslan’ın kızı Gevser Nesibe Sultan’ın vasiyeti üzerine, 1206 yılında Kayseri’de yapılmış olan Gevser Nesibe Sultan Şifahanesi’nde bulunuyordu. Hastane eczanelerinde ilaç sağlamak ve ilaç hazırlamak

'Valide Bazaar' or 'Yenikapı Bazaar'; however gained recognition as the Spice Bazaar or Egyptian Bazaar. The reason for the latter name was that the spices sold here traveled through Egypt. herbalist stores composed of two parts. Wooden flooring welcomed customers at the entrance, where the shopping took place; and the back room was for manufacturing and storing. In the evening, the shops pulled down their wooden shutters.

There were even more wooden objects and decorative elements in front of the stores. Drugs were kept in glass jars, earthenware, wooden boxes and tin cans.

GEVSER NESİBE SULTAN HOSPITALEarly anatolian pharmacies were in service in hospitals that were built in the Seljuk period. The very first one of these was in Gevser Nesibe Sultan hospital, which was built in 1206 in Kayseri upon the last will of Kılıç arslan’s daughter Gevser Nesibe Sultan. hospital pharmacies employed specialists who supplied and dispensed medication. Foundation certificates of the hospital include detailed information

such as the names, duties, qualifications and wages of these specialists. additionally, the Bursa Darülşifası Vakfiyesi (Bursa hospital Foundation) refers to three titles related to dispensing: ‘saydalan’, ‘şerbetiyan’ and ‘uşşaban’. and the Fatih, Süleymaniye and Edirne hospital foundations used the terms ‘aşşab’, ‘şerbetçi’ and ‘edviyeküp’ for the staff that supplied drugs, dispensed and prepared pastes. Even though all of these different titles refer

Page 76: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

76 mart - march 2014

??????? | ???????????tarihten yapraklar | leaves of history

işleriyle görevli uzman kişiler bulunuyordu. Hastane vakfiyelerinde bunların isimleri, görevleri, özellikleri ve aldıkları ücretler hakkında bilgiler vardır. Bursa Darülşifası Vakfiyesi’nde bu hastanede ilaç hazırlama işleriyle ilgili olarak 'saydalan', 'şerbetiyan', 'uşşaban' olmak üzere üç unvan sayılır. Fatih, Süleymaniye ve Edirne darülşifalarının vakfiyelerinde ilaçları sağlayan, ilaç ve macunları yapan kişiler için 'aşşab', 'şerbetçi', 'edviyeküp' gibi meslek isimleri kayıtlıdır. Bu kişiler genellikle ilaç hazırlamakla görevli iseler de, yaptıkları ilaç şekline veya işe göre, isimleri değişir. Yani ilaç hazırlayan kişiler arasında bir uzmanlaşma bulunmaktadır. Süleymaniye Darüşşifası’nın vakfiyesinde bu hastanede çalışanlar arasında eczacıdan başka eczacı kalfası, ilaç kilarcısı ve ilaç vekilharcı gibi ilaçların yapımı, muhafazası ve satın alınması gibi işlerle ilgili kişilere de yer verildiğini görüyoruz.

to ‘dispensing medication’ in general, the names changed according to the form and type of medication they prepared. In other words, specialization became widespread among pharmacists. Süleymaniye hospital documents reveal that pharmacists, pharmaceutical technicians and other staff were employed in making, storing and dispensing of medication.

İLK MODERN ECZANE 18’İNCİ YÜZYILDA AÇILDIİstanbul’da Avrupa’dakilerine benzer ilk özel eczanelerin 18’inci yüzyılın ortalarında yabancı uyruklu eczacılar tarafından açıldığını ve Kırım Savaşı (1854) sırasında Avrupa devletlerinin ordularıyla birlikte İstanbul’a gelen yabancı hekim ve eczacıların etkisiyle sayılarının arttığı sanılmaktadır. Bu tarihlerde İstanbul’da tamamı yabancı uyruklulara ve azınlıktan olan kişilere ait 45 eczane bulunuyordu. Bu eczanelerin çoğu Beyoğlu (Pera) ve Galata semtlerinde toplanmıştı. İstanbul’da halen çalışmakta olan en eski eczane 1757 yılında Bahçekapı semtinde açılmış olan ‘İki Kapılı Eczahane’dir. Bu eczanenin ilk defa kimin tarafından açıldığı bilinmiyor. 1891 yılında Eczacı Gorgi Tülbentçiyan’a geçmiştir. 1902 yılında ise Batis Gorgi Tülbentçiyan devraldı. Bu eczacı, eczanenin 1957 yılına kadar sahibi oldu ve 1946 yılında Bahçekapı’dan Talimhane semtine nakletti. Bu eczacını vefatı üzerine oğlu Jorj Tülbentçi tarafından yönetilmeye başlandı.

FIRST MODERN PHARMACY OPENED IN THE 18TH CENTURY It is considered that İstanbul’s first independent pharmacies, like of Europe, were opened by foreign pharmacists in the middle of the 18th century, and that the number of these increased with the arrival of foreign doctors and pharmacists who came to İstanbul with European armies during the Crimean War (1854). Back then there were 45 pharmacies that belonged to foreigners and minorities in İstanbul. Most of these were in Beyoğlu (Pera) and Galata neighborhoods. The oldest and still active pharmacy in İstanbul is the ‘İki Kapılı Eczane’ in Bahçekapı, which opened in 1757. The founder of this pharmacy is anonymous. It was passed down to pharmacist Gorgi Tülbentçiyan in 1891. He handed it down to Batis Gorgi Tülbentçiyan in 1902. He moved the pharmacy to Talimhane in 1946 and owned the place until 1957. Upon his death, his son Jorj Tülbentçi has taken on the job.

Page 77: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

77mart - march 2014

Page 78: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

78 mart - march 2014

??????? | ???????????çevre | environment

GLOBAL WARMING Sinking island nations!

Ha battı, ha batacak ada ülkeleri!

Çoğu tropik cennet olan pek çok Pasifik ve Hint Okyanusu adası, yakın gelecekte haritalardan silinmeyi bekliyor. Sebep küresel ısınma ve bu ada halklarının bu iklim değişikliğine sebep olan uygulamalarda zerre suçu yok. ama gelişmiş ve gelişen ekonomilerin sanayi üretimi ve enerji tüketiminin faturasını ülkelerini denize teslim ederek ödeyecekler!

tropical heavens of the world, Pacific and Indian Ocean islands are about to face extinction in the near future. Global warming is to blame; and the locals’ hands are clean in this matter. Still, they are the ones to suffer the consequences of industrial development and energy consumption caused by developed countries and emerging economies!

Yazı - By: Elif İzgü Uluyüz

Page 79: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

79mart - march 2014

Page 80: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

80 mart - march 2014

çevre | environment

Diyelim ki bir adada yaşıyorsunuz ve bu ada Hint Okyanusu ya da Pasifik’te bir tropik cennet… Mercan atolleriyle çevrili, turkuvaz sahillere sahip. Ve bir gün sizinle hiç ilgisi olmadığı halde, adanızın birkaç 10 yıl içinde denizin altında kalacağı haberi geliyor! Ne hissedersiniz? Büyük bir umarsızlık ve buna sebep olanlara öfke değil mi? İşte bugünlerde binlerce ada insanı bu ruh hali içinde!...Küresel ısınmanın etkisi kendini her geçen gün biraz daha gösteriyor ve binlerce ada, yüzlerce ülke kıyıları buzulların erimesi yüzünden büyük tehlike altına giriyor. Dağlardaki ve kutuplardaki buzullarda erimelerin gözlendiği günümüzde deniz seviyesinin 10 metre altında olan Maldivler, Tuvalu, Cayman Adaları ve Marshall Adaları başta olmak üzere yüzlerce ada ve deniz seviyesine yakın olan ülkelerin kıyıları tamamıyla su altında kalma tehlikesiyle karşı karşıya. Aralarında Türkiye’nin de olduğu kıyı Avrupa kentleri, Çin, ABD, Hollanda, Hindistan, Vietnam, Bangladeş, Japonya, Mısır ve Endonezya gibi ülkelerin kıyı şehirlerinin su altında kalma olasılıkları da oldukça yüksek. İlk önce sular altında kalması beklenen Maldivler, Tuvalu, Cayman Adaları ve Marshall Adaları kendilerine adeta gelecek arıyor.

Let’s suppose that you live on an island that is a tropical heaven in the Indian Ocean or the Pacific... Surrounded by coral islands and turquoise waters. You are in peace until one day you get the news that your home is going to sink under water in the next 10 years even though you did nothing to cause this. how would you feel? Great desperation and anger against whoever is responsible for it, right? This is how thousands of island people feel right now! Global warming shows its face a little bit more each day. Thousands of islands and hundreds of coastlines are under threat because icebergs are melting. Islands like the maldives, Tuvalu, cayman and marshall, which are 10 meters below sea level, are under urgent threat. coastal European countries, including Turkey and china, the USa, Netherlands, India, Vietnam, Bangladesh, Japan, Egypt, Indonesia all bear high possibility of sinking under water. Expected to go down in water first, the maldives, Tuvalu, cayman and marshall islands are simply looking for a future.

GLOBAL WARMING BUILT THE WARMING ISLAND according to England’s leading newspaper Independent, in 2005, a large part of Grönland broke away from the east side of the island, forming a new island. United Nation’s geological research satellite took photos that approve

Page 81: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

81mart - march 2014

‘ISINAN ADA’NIN MİMARI KÜRESEL ISINMAİngiltere’nin önde gelen gazetelerinden Independent’a göre, 2005’te Kuzey Kutup noktasındaki 56 bin nüfuslu Grönland’ın doğu kıyısından adadaki ısınma nedeniyle büyük bir parça koptu ve yeni bir ada oluştu. Birleşmiş Milletler’in yerbilim araştırma uydusunun çektiği fotoğraflar da bu haberi doğruluyor. Habere göre, Amerikalı araştırmacı Dennis Schmitt, adaya 'Isınan Ada' ismini verdi. 2005’te ayrı bir ada olan 'Isınan Ada', 1985’te Grönland’a tamamıyla bitişikti, 2002’de de bir buz köprüyle bağlıydı.

ÖMRÜ TÜKENEN BİR CUMHURİYET: MALDİVLERSuların yükselme tehlikesinin farkına varan ilk ülkelerden biri de Hint Okyanusu’nda binden fazla adadan oluşan Maldivler... İngiliz yayın kuruluşu BBC’nin haberine göre, Birleşmiş Milletler’in hesaplarında ada, bu yüzyıl 60 santimetre suya gömüldü. 2004’te meydana gelen tsunamiden sonra inşa edilen doğal görünümlü koruyucu duvarların dışında küresel ısınmanın sonuçlarına karşı önlem alınmazsa, önümüzdeki yüzyıl içinde adalar sular altında kalacak.

this news. american researcher Dennis Schmitt named the island as ‘Warming Island’. The island was a part of Grönland in 1985; joined with an ice bridge in 2002 and broke away from it in 2005.

AN EXPIRED REPUBLIC: THE MALDIVES One of the first countries that experienced global warming before anyone else is the maldives, which composes of over a thousand islands in the Indian Ocean. according to BBc, the UN calculated that this country has gone 60 centimeters down in the water only this year. Unless measures against global warming, other than the protective walls built after the tsunami in 2004, are taken, these islands will be under water by the next century. The highest point of the maldives is only 2.4 meters. The 359 thousand citizens in this country, which signed the Kyoto Protocol first thing, have been granted right of shelter in australia as of 15 November 2005. Government representatives announced that they took action to protect the people from the effects of global warming, and noted the current altitude as 0.91 meters. The government is planning to buy a new settlement for the people with the income from tourism. Their biggest

Page 82: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

82 mart - march 2014

çevre | environment

Maldivlerin en yüksek noktası ise 2.4 metre. Küresel ısınmayı önleme amacıyla oluşturulan Kyoto Protokolü’nü ilk imzalayan ülke olan 359 bin nüfusu Maldivler’e 15 Kasım 2005 itibarıyla Avusturalya’ya sığınma hakkı verilmişti. Hükümet yetkilileri, küresel ısınmanın etkilerinden korunmak için harekete geçtiklerini, çünkü bugün sudan yüksekliklerinin sadece 0.91 metre olduğunu açıkladı. Yetkililer, ileride adayı terk etmek zorunda kalacakları için turizm gelirleriyle gelecekte yaşayacakları bir yerleşim yeri satın almak için plan yapıyor. En büyük korkuları ise adanın geleceğiyle ilgili bir çözüm bulamamak. Eğer çözüm bulunamazsa 300 bin ada sakini yakın gelecekte çevre mültecileri haline gelecek.

KOMŞULARININ BATIŞINI İZLEYEN TUVALU HALKIDünyanın en küçük dördüncü ülkesi olan Tuvalu da küresel ısınma tehdidini şimdiden hisseden bölgelerden... Avustralya ve Hawaii gibi ülkelerin arasında kaybolan bu 26 kilometrekarelik gösterişsiz adanın başkenti ve en yüksek yeri deniz seviyesinden sadece 4.6 metre yükseklikte. Komşu adaların bir bölümü şimdiden sular altında kaldı. Yılın bazı zamanlarında suların

fears are about not being able to find a solution for the island’s future. If the situation remains unresolved, over 300 thousand people will become refugees in the near future.

TUVALU WATCHING THE END OF NEIGHBORS The world’s fourth smallest country, Tuvalu, is another place where the effects of global warming prevails. The capital city of this modest island, that is almost lost between australia and hawaii with its 26-kilometer-square size, and the highest point of this country is only 4.6 meters above sea level. Parts of neighboring islands are already under water. annual tides now flood the roads and houses. In 2002, representatives of Tuvalu requested right of shelter from australia and New Zealand. Even though these countries considered this risky back then, New Zealand does accept refugees within a specific quota. australia, however, failed to respond to this call for help. The people of Tuvalu have started immigrating to New Zealand and australia, even illegally. If we don’t stop global warming, Tuvalu is not going to be on the map by 2050.

Tuvalu halkı pek yakınlarındaki adaların denize batışını gün be gün izlemek zorunda kalmış. Şimdi aynı kaderi paylaşmak üzereler ve yeni bir ülke bulmak zorundalar. Aynı kader Maldivler, Cayman Adaları ve Marshall Adaları için de geçerli…

People of Tuvalu have to watch nearby islands sinking into water day by day. They are about to face the same end and they have to find a new country for themselves. Same goes for the Maldives, Cayman Islands and Marshall islands...

Page 83: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

83mart - march 2014

yükselmesiyle adanın yollarını ve evlerini şimdiden su basmaya başlamış.2002’de, Tuvalulu yetkililer Avustralya ve Yeni Zelanda’dan sığınma hakkı istedi. Fakat ülkeler bunu bir risk olarak gördü. Ama son yıllarda Yeni Zelanda bir kota çerçevesinde mültecileri ülkesine kabul ediyor. Avustralya ise Tuvalu’nun yardımına cevap vermedi. Tuvalu halkı, kaçak yollarla da olsa, şimdiden Yeni Zelanda ve Avustralya’ya göç etmeye başladı bile. Eğer küresel ısınmanın önüne geçilemezse 2050’de Tuvalu dünya haritasından tamamen silinecek.

KASIRGALAR SARSIYORKüresel ısınmadan nasiplerini alan toprak parçalarından diğerleri de toprak kaybını en aza indirmek için duvar ördüren Marshall ve Cayman adaları... Deniz seviyesi 1 metre yükselirse, en yüksek noktası 10 metre olan Pasifik Okyanusu’ndaki Marshall Adaları’nın yüzde 80’inin sular altında kalma riski var. Marshall Adaları ile benzer kaderi paylaşan Karayipler’deki Cayman Adaları’nda da sık sık su baskınları görülüyor.

MİLYONLARCA İNSAN TEHDİT ALTINDAHimalayalar’dan beslenen Asya’nın en büyük nehirlerinden Ganj ve Brahmaputra, karların erimesinden dolayı dünyanın en geniş deltası Bengal Körfezi İle birleşecek. 140 milyon nüfuslu fakir Bangladeş çaresiz. Milyonlarca kişi geçimini nehir çevresinden sağlıyor. Köylüler yakın zamanda topraklarını erozyon sebebiyle kaybedecek. Eğer küresel ısınmaya çare bulunamazsa Bangladeş’in yüzde 15’i sular altında kalacak. 13 milyon kişi şimdiden riskli bölgeyi terk etti. Dünya Bankası’nın 2001 raporuna göre, Bengal Körfezi’nde su seviyesi yılda 3 milimetre yükseliyor.Kıyı kesimleri küresel ısınmadan etkilenecek ülkelerden biri de Japonya. 2 bin kadar adadan oluşan Endonezya ise 2030’a kadar bunların büyük kısmını kaybedecek. Fiji ve Bahamalar daha bile erken kaybolacak.

HOLLANDA DA ZORDAZengin Avrupa da küresel ısınmadan nasibini alacak. Küresel ısınma durdurulamazsa, Hollanda sular altında kalacak. Topraklarının çoğu deniz seviyesinin altında olan Hollanda, su baskınlarının vereceği hasardan korunmak için 25 milyar dolarlık yatırım yapmayı planlıyor. Bu önemler; hendek, pompalar ve deniz duvarları inşa etmek... Resmi açıklamalara göre, deniz seviyesindeki 1 metrelik yükseliş ülkenin yüzde 6'sını suya gömecek.

TRAUMATIC HURRICANES Two other lands that have built walls to minimize the loss of ground due to global warming are marshall and cayman islands... In the event that sea level rises 1 more meter, 80 percent of the marshall Islands in the Pacific Ocean may sink into water. The highest point on these islands is 10 meters. Floods have become frequent in the caribbeans’ cayman Islands too.

MILLIONS OF PEOPLE ARE UNDER THREAT asia’s two major rivers Ganges and Brahmaputra, fed by himalayan glaciers, are going to join the world’s largest delta, the Bay of Bengal. Impoverished Bangladesh and its 140 million citizens are desperate. millions of them earn their living from the river. These villagers are losing their lands due to erosion. If the problem of global warming remains unresolved, 15 percent of Bangladesh will sink into water. 13 million people have already left the risk zone. according to the World Bank’s report for 2002, water level in the Bay of Bengal rises 3 millimeters every year. Japan’s coastline is also going to be affected by global warming. composing of about 2 thousand islands, Indonesia is about to lose most of these islands by 2023. Fiji and the Bahamas are facing even an earlier end.

NETHERLANDS IS IN TROUBLE TOO Wealthy Europe will get its share from global warming too. Unless we stop the warming, Netherlands is going to be under water too. most of the country is below sea level. The government is planning to invest in 10 to 25 billion dollars to protect the country from flood damages. These measures include ditches, pumps and seawalls. according to the statement made at the Intergovernmental Panel on climate change, only 1 meter rise in sea level may submerge 6 percent of the Netherlands.

Page 84: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

84 mart - march 2014

aile rehberi | family guide

‘Süper anne’olmak ya da olmamak!To be or not to be a ‘Super Mom’!

Page 85: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

85mart - march 2014

Eşi, işi ve çocuğu için mükemmelin peşinde koşan pek çok anne, istediği standartları tutturamadığında psikolojik sorunlar yaşıyor. Çağımızda ‘süper kadın’ yahut ‘süper anne’ sendromu olarak adlandırılan bu durumun yol açacağı zararları, DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü Çocuk ve Genç merkezi’nden Uzman Klinik Psikolog aslı Kızıltoprak tuna anlattı…

many mothers who are looking for the perfection for their husbands, jobs and children; will have psychological problems if they can’t maintain the standards they want. Clinical Psychologist of DBE Institute for Behavioral Studies Children and adolescent Department, aslı Kızıltoprak tuna shared harms this situation that is named as ‘super woman’ or ‘super mom’ syndrome in our age, will cause.

İyi bir eş, anne, evlat ve iş kadını olmak… Birçok rolü aynı anda ve mükemmel yapma zorunluluğu hissetmek, günümüzde çoğu kadının yaşadığı psikolojik bir buhran. Üstüne üstlük bu buhrana içinde bulunulan şartlar, hatta çoğu zaman yakınlarını da yönlendirme hissiyatı eklenince kadınların üzerindeki yük daha da artıyor. Eğer siz de kendinizin mükemmeli bulmak için çabaladığını düşünüyorsanız ,‘süper kadın’ ya da başka bir değişle ‘süper anne’ sendromuna yakalanıyor olabilirsiniz. Peki, bu mükemmeliyetçilik duygusu nereden geliyor?

MÜKEMMEL KIZ ÇOCUĞU!..DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü Çocuk ve Genç Merkezi Uzman Klinik Psikolog Aslı Kızıltoprak Tuna’ya göre, 'süper kadın' olmaya giden süreç daha küçük yaşlarda başlıyor. Türk toplumunda kız çocuklarına söz dinleyen, isteneni yapan ‘mükemmel kız çocuğu’ rolü verildiğini, sonrasında da ‘süper kadın’ rolü öğretildiğini anlatan Tuna; “Kız çocukları iyi bir anne, iyi bir eş ve iyi bir evlat olmanın gerekliliğini başta annelerini model alarak çevrelerinden öğreniyor. Genellikle anneler ‘fedakâr’, ‘başkaları için yaşayan’ bir eş ve

Being a good wife, mother, child and business woman… Feeling obligated to be perfect in many role at the same time is a psychological depression that many women experience. To top it all off, when the current conditions and even the feeling of guidance for their nearest and dearest added to this depression, burden on women get more and more. If you think that you are struggling to find perfection, you may have ‘super woman’ or in another words ‘super mom’ syndrome. Well, what is the source of this feeling of perfectionism?

PERFECT GIRL!..according to the clinical Psychologist of DBE Institute for Behavioral Studies children and adolescent Department aslı Kızıltoprak Tuna, the process of being super woman begins at early ages. Tuna mention that girls have a role of ‘perfect girl’ who is obedient and does what is asked for, in Turkish society and then they learn ‘super woman’ role. Tuna said; “girls learn the necessity of being a good mother, good wife and child from the people around them, especially by taking their mother as a model. mothers are usually ‘self-sacrificing’ models who are ‘living for others’, so they unavoidably encourage children

Page 86: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

86 mart - march 2014

aile rehberi | family guide

anne modeli çiziyorlar ve ister istemez çocuklarını da buna özendirmiş oluyorlar. Gelecekte, kız evladın anne-babaya daha yardımcı ve daha yakın duracağıyla ilgili yorumlar ve kıyaslamalar yapılmaya başlanıyor. Tüm bunlar, daha çok küçük yaşlardan kız çocuklarının duygu, düşünce ve davranışlarını şekillendirmeye başlıyor” diyor.

SÜPER ANNE VE EŞ OLMAK SOSYAL ÖĞRETİ Kız çocukları okul dönemi boyunca akademik başarı ve sosyal çevrede yer edinmenin yanı sıra ev içerisinde yapılması gerekenleri de annelerini gözlemleyerek öğrenmeye devam ettiklerinin altını çizen Tuna, “Özellikle son nesil annelerinin üzerinde durduğu başka önemli bir konu da ‘üniversite’. Bundan sonra, iş hayatındaki başarılar ve düşünüldükten sonra karar verilmiş olan evlilik geliyor” diyor.Günümüz kadınlarının büyük bir kısmının yaşadığı bu sendromun belirtilerinin 20’li yaşlarda kadının evlenmesiyle başladığını anlatan Tuna, “30’lu yaşlarda sendrom kişinin üzerindeki yükün artmasıyla daha da göze çarpar. Çevremize şöyle bir bakarsak, etrafımızda aslında azımsanmayacak kadar ‘süper kadın’ görebiliriz. Bu kadınlar sabahları erkenden kalkıp telaşla eşine ve

on this. comments and comparisons about the future that the girls will be more helpful and close to their parents are made. all of these start to form the emotion, thought and behavior of girls at young ages.

BEING A SUPER MOM OR WIFE IS A SOCIAL DISCIPLINETuna highlighted that girls learn what to do at home by observing their mothers as well as academic success during school term and becoming a part of social surroundings, and said, “another important subject new generation mothers dwell on, is ‘university’. after that, success in business life and marriage that is decided consciously…Tuna told that the symptoms of this syndrome that many women have today, start with the marriage of the woman in her 20s; and said, “In 30s, syndrome stands out even more with the increase of the burden on the person. If we look around, we will see a considerable amount of super women. These women wake up early, prepare breakfast for their husbands and children in rush, in the meantime they get ready for work and make their children ready for school. after an intense work pressure they come home and they want to take care of house work, tidying up

Page 87: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

87mart - march 2014

çocuklarına kahvaltı hazırlarken bir yandan da çocuğunu okula, kendini de işe gitmek üzere hazırlar. İşteki yoğun ve tempolu koşuşturmadan sonra evine gelip evin işleri, düzeni ve yemekle de elinden geldiğince ilgilenmek ister. Bunların yanı sıra hem kendi hem de eşinin ailesine özen gösterir. Arkadaşlarına da zaman ayırmaya çalışır. Kendi kişisel bakımı ve kıyafetlerine önem verdiği gibi eşininkilerle de ilgilenir. Onun da kusursuz olmasını ister. Başarılı bir iş kadını olarak maddi açıdan da ailesine destektir. Faturalar ve alışveriş işleriyle ilgilenir. Yatırımlar yapar. Ve tabii ki, bu süper kadının çocuğu da süper olmalıdır” diyor.

PSİKOLOJİK SIKINTILAR YARATIR…Limitlerini bu kadar fazla zorlayan ve her şeyin dört dörtlük olması için insanüstü bir çaba sarf eden bu kadın profilinin ruhen ciddi anlamda yorulduğunu anlatan Tuna, “Tabii ki bu yoğun tempo kadını hem fiziken hem de ruhen fazlasıyla yorup yıpratacaktır. Ancak başlarda kendisi de bunun farkına varmayabiliyor. Kimileri yerli yersiz agresif bir tutum sergilemeye başlayabilirler. Hırs, güç, başarı ve düzeni dengelemeye çalışırken depresyon, panik atak ve pek çok alanda gözükebilecek

and meal as best as they can. In addition to these, they take care of their parents and their husband’s parents. They try to take time off for their friends. They look after themselves, their clothes and personal care as well as their husband’s. They want them to be perfect too. They also support family financially as successful business women. They take care of bills and shopping. They make investments. and of course, child of this super woman has to be super too.

CAUSES PSYCHOLOGICAL DISTRESS…Tuna told that this woman figure who pushes the limits and exerts ceaseless effort to make everything perfect, is getting tired substantially in spirit. She said, “Of course this intensive tempo will tire and knock them out both physically and spiritually. however, they also may not realize that at first. Some of them may exhibit aggressive attitude without any reason. While trying to balance ambition, power, success and current condition; depression, panic attacks and anxiety in many fields are indispensable. many of these super women mention about muscle pain, fatigue and stress of whole body, insufficient sleep and waking up tired. In case of not making provisions

Page 88: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

88 mart - march 2014

aile rehberi | family guide

anksiyete (kaygı) bozuklukları da kaçınılmaz olacaktır. Süper kadınların pek çoğu kas ağrılarından, tüm vücutta hissedilen bir yorgunluk ve gerginlik halinden, kaliteli uyuyamamaktan, yorgun uyanmaktan bahsederler. Bu belirtiler için de acilen önlem alınmadığı takdirde sorunlar katlanarak büyüyecektir” diyor.‘Süper kadın’ sendromunun sadece kişinin kendine zarar vermekle kalmayıp diğer insanlarla olan iletişime de zarar verdiğinin altını çizen Tuna, “Kadın aynı zamanda eşini ve/veya çocuğunu da baskı altında tutmaya, onları da kontrol etmeye çalışır. Tüm sorumlulukları yüklenmeyi görev edinmiş olan kadın, eşi ve çocuğu için bir anlamda hayatı kolaylaştırırken onların sorumluluk almasına da engel olur. Çaba sarf edeceği, başaracağı hiçbir şey kalmayan eş de, tatmin olmadığı ve kendini önemsiz hissettiği bu yaşamdan sıkılmaya başlar. Yani, ‘süper kadın’, eşi çocuğu hatta çevresindeki insanlarla olan ilişkilerine zamanla zarar vermeye başlar” diyor.

against these symptoms urgently, the problem will get bigger and bigger.”Tuna highlighted that ‘super woman’ syndrome is not only hurt person herself, but also damages the communication with others. Tuna said, “The woman also try to keep her husband and child under pressure and control them. The woman who shoulder all the responsibilities, sort of makes her husband’s and child’s life easier but prevent them to take responsibility. a husband who doesn’t have anything to struggle for or to success, starts to get bored from his life that he feels unsatisfied and worthless. I mean the ‘super woman’ starts to damage her relation with her husband, child and even with the people around.”

‘SÜPER KADIN SENDROMU’NA YAKALANDIYSANIZ…

◆ Mükemmel, süper olmak mümkün müdür? İnsanlar doğrularıyla olduğu kadar yanlışlarıyla var olurlar. Kusurlara takılıp sürekli eleştirerek kendinizi ve çevrenizi yıpratmayın.◆ Başta kendiniz olmak üzere, herkesi olduğu gibi kusurlarıyla kabul etmeye ve bu şekilde sevmeye çalışın.◆ Kendinizden çok başkaları için yaşamaktan vazgeçin. Sadece kendinizi düşünerek, kendi mutluluğunuz için de bir şeyler yapın. ◆ “Bunlara da yetişmeliyim”, “Şunları da yapmalıyım” gibi cümleleri, yani ‘meli-malı’ları hayatınızdan çıkarın. Bu şekildeki tanımlamalar kişiyi birtakım kalıpların içine sokar. Ve tanımlara uygun davranamadığımızda suçluluk, hayal kırıklığı, yetersizlik duyguları yaşamanıza sebep olur.◆ Önemli olan, sorumlulukları ve hayatı paylaşmaktır. İhtiyacınız olduğunda yardım isteyin.◆ Hayattan beklentileriniz, öncelikleriniz tabii ki olsun. Ama sınırlarınızı bilin. Yapılacaklar listenize sürekli ulaşılması güç hedefler koymayın.◆ Başarısızlığı tatmasak başarının değerini anlayamazdık. Bunu unutmayın. ◆ Kendi mutluluğunuzu, sağlığınızı ihmal etmeyin.◆ Sevdiklerinize de “Hayır” diyebilmeyi bilin. “Hayır” dediğinizde de sizi sevmekten vazgeçmeyecekler.◆ “Mükemmel olmasam da ben kendime güveniyorum, kendimi seviyorum ve değerliyim” deyin.

IF YOU CATCH ‘SUPER WOMAN SYNDROME’…

◆ Is being perfect or super possible? People exist with their mistakes as well as their truth. Don’t knock yourself and people around you out by dwelling on mistakes and criticizing constantly.◆ Live and let live, love yourself and others with their mistakes.◆ Give up living for others more than yourself. Think of yourself and do something only for your own happiness.◆ Write off the sentences such as “I have to finish this”, “I have to do that”, I mean all the musts. These kind of definitions limit person. And when you don’t behave according to these definitions; you feel guilty, disappointment and inability. ◆ Important point is sharing life and responsibilities. Ask for help when you needed.◆ Of course you will have expectations and priorities from life. But, know your limits. Don’t put difficult to achieve aims in your to do list.◆ You can’t understand the value of success without any fail. Don’t forget that.◆ Don’t neglect your happiness and your health.◆ Say “no” to your loved ones if necessary. They will not stop loving you because you say “no”.◆ Say “Even if I am not perfect, I am confident, I love myself and I am precious”.

Page 89: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

89mart - march 2014

Page 90: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

90 mart - march 2014

The effects of magnetic fields on human health

sağlık | health

Manyetik alanın insan sağlığı üzerindeki etkisi

Yazı - By: Prof. Dr. Hüseyin Nazlıkul / www.huseyinnazlikul.com

Biyomanyetoloji ilkelerine göre tüm maddeler, dolayısıyla insan vücudu manyetik özelliğe sahiptir. Güneş, hava ve su gibi mıknatıslık da insanların vazgeçilmez bir parçasıdır. İnsanı oluşturan maddelerin birbiriyle haberleşmek için kullandığı manyetik alanın sinyalleri hem birbiriyle ve hem de dünya manyetik alanıyla uyum içindedir. Günümüzde elektromanyetik cihazların hayatımıza girmesiyle yeni bir kirlilik türü doğmuştur. Bu kirliliğe ‘elekrosmog’ diyoruz. Tüm maddelerin canlı veya cansız, zayıf ya da güçlü manyetik alanları vardır. Her maddede olduğu gibi insanın da bir manyetik alanı bulunur. İnsanlar kendi manyetik alanları yanında doğal olarak yaşadıkları çevrenin de manyetik alanları etkisi altındadırlar. Bu manyetik alanın faydaları yanında dengenin bozulmasıyla birlikte zararları da olur. İnsanlar doğada var olan iç ve dış manyetik alan yanında kendi ürettikleri cep telefonları, elektrikli ev cihazları ve yüksek gerilim hatları gibi manyetik alan kirliliği etkisi altındadırlar. Manyetik alan oluşturan cihazlar hayatımızın bir parçası haline gelmiş bulunmaktadır. Bununla birlikte bunların olası zararlarını bildiğimizde kısmen de olsa önlemlerimizi almaya çalışmamız gerekir. Manyetik alan kirliliği gözle görülemeyişi, etkisinin çoğu zaman doğrudan hissedilemeyişi ve uzun zaman sonra birikerek görülmesi sebebiyle insanlar tarafından yeterince önemsenmez.

according to the biomagnetology principles, human body has magnetic properties. Such as water and air, magnetic field is an essential part of human body. The Earth’s magnetic field and parts of human body normally communicate with each other in harmony. But this can be destroyed by factors such as electrosmog caused by high voltage devices etc. frequently. all substances have magnetic fields, active or not, weak or strong. human body has a magnetic field too. Naturally, human body is also effected by the environment’s magnetic fields. and disturbance of its balance is harmful. In addition to these external and internal magnetic fields, humans are constantly exposed to magnetic pollution created by cell phones, electrical appliances and high voltage lines – which are produced by man. These devices have become parts of our lives. Still, we should try and take measures to prevent possible harmful effects.This invisible pollution isn’t considered important by the people because its effects aren’t felt directly. Inevitably, the man will take necessary measures to abate magnetic pollution. mentioning ‘magnetic pollution’ in the same sentence with more familiar types of pollution may be the first thing to do to raise public awareness.

EVERYBODY HAS AN ELECTRICAL SYSTEM! human body is actually an electromagnetic machine with cells that have their own electrical systems. autonomic nerve

moda bir deyimdir, “Kötü elektrik aldım” deriz… Genelde bunu bir insan ya da mekân için kullanırız. ancak çevremiz gerçekten de kötü elektrikle çevrili!.. Evde, işyerinde, sokakta, tüm yaşam alanlarında elektromanyetik etkilere açık yaşıyoruz. Ve bu elektromanyetizma bazen ciddi hastalalıklara neden oluyor. Kalp krizi yaşının 20’lere inmesinin, kanser vakalarının artışının bir sebebi de işte bu!..

‘Getting a negative energy’ is colloquial expression... We use it for people or places. after all, we really are surrounded by negative energy sources! We are exposed to electromagnetic fields at home, at work, in the street and all other kinds of living spaces. and this electromagnetism may cause serious diseases. It is highly responsible for the increase in cancer cases and heart attacks in twenties!

Page 91: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

91mart - march 2014

Manyetik alan kirliliğinin kaynakları tespit edilerek önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınması zorunluluktur. Hava, gürültü gibi kirlilikler yanında mutlaka manyetik kirlilik de beraber zikredilerek toplumun duyarlılığı artırılmalıdır.

HER İNSANIN BİR ELEKTRİK DEVRESİ VAR! İnsan vücudu aslında her hücrenin kendine özgü elektrik devresi olduğu bir elektromanyetik makinedir. İnsan bedenini bir ağ gibi saran 500.000 kilometre uzunluğunda olan bir otonom sinir sistemi mevcuttur. Bu açıdan bakıldığından insan bedeni devasa bir elektriksel cihazdır! İnsan vücudundaki manyetik alan, biyoelektrik yüklerinin hareketinden meydana gelir. Biyoelektrik oluşan herhangi bir bölgede mutlaka manyetik alan vardır. İnsanı oluşturan maddelerin birbiriyle haberleşmek için kullandıkları manyetik alanın sinyalleri birbiriyle uyum içindedir. Bu sinyaller dünya manyetik alanıyla da uyum içindedir. İnsanın kendi iç manyetik alanıyla dünyanın oluşturduğu manyetik alan arasındaki uyumluluk çeşitli nedenlerden dolayı bozulabilmektedir. Bunun bir nedeni de insanın yaşadığı yerin manyetik alanının büyüklüğüdür. Yer kabuğunun doğal bir manyetizması vardır. Bütün alanlar üç değişken içerir; frekans, spinin yönü, spinin büyüklüğü veya gücü... Bu üç değişken insan vücuduna uyduğunda, vücut kendi enerjisini destekler. Geceleyin dünya manyetik alanı hücresel oksijeni artırır, uykuyu destekler, biyolojik iyileşmeyi desteklerken iltihaplanmayı azaltır, acıyı dindirir. Ama güneş doğduğunda beraberinde getirdiği pozitif manyetik alanı hücresel oksijeni azaltır, uyanıklığı destekler, biyolojik iyileşmeye engel olur ve acıyı artırır. Kafamızın merkezinde bulunan hormonları, enzimleri ve bağışıklık fonksiyonlarını yöneten 'pineal bezi' manyetik kristallerden oluşan bir manyetik organdır. Manyetik enerjiye çok duyarlı olup ona has madde olan melatonin hormonu, geceleyin dünya manyetik alanı etkin olduğu zaman ortaya çıkar.

HORMON ÜRETİMİNİ ENGELLERMelatonin hormonun üretimi 3 Hz olmaktadır. Eğer etrafta elekromanyetik kirlilik söz konusuysa bir türlü kaliteli melatonin ve büyüme hormonu üretilemez ve bunun sonucundan hastalıklar baş gösterir. İyi uyku için melatonin seviyesinin yüksek olması gerekir. Büyüme hormonu melatonin seviyesiyle ilişkilidir. İnsan yaşlandıkça bu hormonları daha az üretmeye başlar. İnsan vücudunun manyetik alanla olan dengesini bozan etkenlerden birisi de kimyasal kirleticiler, haberleşme frekansları, elektrik güç taşımalarından gelen sinyallerle

system runs through the body for as long as 500 thousand kilometers. Looking from this point of view, human body is a giant electrical device! The magnetic field in human body is created by the motion of bioelectrical charges. magnetic fields coexist with bioelectricity. magnetic fields created by signals sent and received by the substances composing human body are in accord with the Earth’s magnetic field. This harmony between our internal magnetic fields and the Earth’s magnetic field is disturbed due to various reasons. One reason is the size of the magnetic field of residence. Earth has its own natural magnetism. Each field responds to three variables: frequency, direction of the spin and size or power of the spin. Once these three factors reach harmony with human body, the body supports its own energy. Earth’s nocturnal magnetic field increases cellular oxygen, improves sleep, relieves inflammation and pain. When the sun rises, positive magnetic field steps in and

reduces cellular oxygen, keeps us awake, puts off biologic healing and increases pain. Pineal gland that manages hormones, enzymes and immunity functions from the center of our heads, is a magnetic organ. Very sensitive to magnetic energy, its special hormone melatonin is secreted at night with the Earth’s nocturnal magnetic field.

HINDERS HORMONE SECRETION melatonin is produced at 3 hz delta wave. In consequence of

environmental magnetic pollution, quality melatonin and growth hormones cannot be produced, causing diseases. a good sleep is only possible with high quality melatonin levels. Growth hormones are in close relation with melatonin. as people age the body naturally produces less melatonin. chemical pollutants, communication frequencies, electrical power tracking signals disturb the balance between human body and the magnetic fields. Toxic substances and radiation also disturbs our electromagnetic balance. The electromagnetic field, that is referred to as ‘smog’ by researchers, causes depression, rigid neck, chest pain, memory loss, headache, changes in heart rate and blood chemistry, problems in digestive and circulating systems.

AT HOME, AT WORK, IN THE STREETAND EVERYWHERE ELSE... ‘Electrosmog’ is the electromagnetic radiation resulting from the use of technology and it seriously is bad for human body. This pollution spread by high voltage lines, cell phone waves, radio and TV waves as well as all kinds of home appliances and computers create an unhealthy

Page 92: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

92 mart - march 2014

sağlık | health

çevrenin kirlenmesiyle ortaya çıkar. Toksik madde, radyasyon gibi kirleticilerden gelen sinyaller canlının elektromanyetik dengesini bozmaktadır. Araştırmacıların insan tarafından yapılan elektromanyetik kirlilik veya smog olarak tarif ettikleri elektromanyetik alan; genel keyifsizlik, boyunda sertlik, göğüs acısı, hafıza kaybı, baş ağrısı, kalp atışında ve kan kimyasında değişime uğratma, sindirim ve dolaşım sorunları oluşturabilmektedir.

EVDE, İŞYERİNDE, SOKAKTA, HER YERDE…Elektrosmog adı verilen teknolojinin beraberinde getirdiği elektromanyetik kirlenme, insan sağlığını tehdit eden ciddi unsurlardan birisidir. Yüksek gerilim hatlarından cep telefonu dalgalarına, radyo ve TV dalgalarından ev ve işyerlerindeki bilgisayar ve elektrikli diğer eşyaların yaydığı elektromanyetik dalgalara kadar maruz kalınan elektromanyetik kirlilik, sosyal yaşam ortamında hemen hemen her yerde sağlıksız bir atmosfer oluşturmaktadır. Elektromanyetik smog beyinden hücrelere gönderilen sinyalleri engelleyerek vücudun bağışıklık sistemine zarar verir. Son yıllarda büyük çapta araştırmalar yapılmasına neden olan bir etki ise insan yapımlı kuvvetli manyetik alan kaynağından doğan hastalıklardır. Cep telefonunun kandaki zararlı proteinlerin ve toksinlerin beyne girmesini engelleyen savunma mekanizmasını devredışı bırakmaya, yorgunluk, baş ağrısı, deride yanma hissi ortaya çıkarmaya, yüksek tansiyon oluşmasına, baş ağrıları, baş dönmesi ve dikkatin dağılmasına sebep olduğuna dair bulguları elde edilmiştir. Cep telefonunun Alzheimer, Parkinson ve multiple sclerosis (MS) gibi sinir hastalıklarının oluşma riskini artırabileceği, yapılan hayvan deneyleriyle ispat edilmiştir. Kulaklık-mikrofon seti kullananların yüzde 60’ında bu tip sorunların olmadığı gözlenmiştir. Ortalamadan yüksek manyetik alanı olan bölgede yaşayan çocukların kanser olma olasılığının daha yüksek olduğu sonucuna varılmıştır. Birkaç araştırmada ortalama değerden yüksek manyetik alanın bulunduğu bölgede uzun süre kalan hamile kadınlarda zor doğum yaptıkları gözlenmiştir. Yüksek manyetik alanın, anne adaylarının düşük yapma olasılıklarını üç kat artırdığı vurgulanmıştır.

GENÇ YAŞTA KALP KRİZİ VEKANSER VAKALARINDA ARTIŞKalp krizi yaşlarının 20’li yaşlara düşmesi, bağışıklık sistemlerinin çöküşü, sık hastalıklara maruz kalma, beyin

electromagnetic atmosphere in all living spaces. Electromagnetic smog damages the immune system by blocking brain signals. Diseases caused by man-made

magnetic field sources called forth serious research on the subject in the last decade. It has been found out that cell phones deactivate the defense mechanism that prevent harmful blood proteins and toxins from entering the brain, cause fatigue, headaches, burning sensation on skin, high blood pressure, dizziness and distracted attention. Tests made on animals show

that cell phones may increase the risk of alzheimer’s and Parkinson’s diseases as well as multiple sclerosis (mS). 60 percent of cell phone users who normally use headsets showed none of these problems. It has been concluded that children living in high magnetic fields face bigger risk of getting cancer while pregnancy becomes

harder. It is underlined that high magnetic fields triples the risk of miscarriage.

PREMATURE HEART DISEASESINCREASE IN CANCER CASES magnetic fields are also responsible for early heart attacks, broken immune systems, continual diseases, cerebral hemorrhage and cancer cases. acupuncture and magnetic treatments have been developed to cure this type of diseases in the last years. magnotherapy was initially tried on astronauts. Later on Dr. Ludwig conducted clinical trials on 200 thousand individuals and presented the results to the benefit of medicine. Pulsating magnetic field, that is more effective than the Earth’s static magnetic field, forms a better matching interaction with cell membrane periodicity. The symptoms may look like chronic fatigue syndrome, however can be treated by exposure to exterior magnetic field – which fixes the imbalance, giving energy, improving health and supports cell growth. The treatment is good for toothache, shoulder and joint pain and numbness. Supports the body’s self-healing process.

Page 93: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

93mart - march 2014

kanamaları sıklıklarında artışlar ve de kanser olgularında görülen tırmanışlarda manyetik alanların etkisi vardır. Bu tip hastalıkları iyileştirme yöntemi olarak akupunktur ve manyetik tedavi son yıllarda gelişmektedir. 'Manyetoterapi' ilk önce astronotlar üzerinde uzayda kullanılmıştır. Daha sonra Dr. Ludwig’in öncülüğünde 200 bin kişi üzerinde yapılan klinik deneyler neticesinde tıp hizmetine sunulmuştur. Yer kabuğunun statik manyetizmasından daha da etkin olan

pulsatif manyetik alan, hücre zar hareket periyodikliğiyle daha uygun bir etkileşim oluşturmaktadır. Bunlar kronik yorgunluk sendromuna benzemektedir, ama dışarıdan manyetik alan verilince hasta düzelmektedir. Bu tedavi, sonuçta hastalığa karşı direnci artırır. Manyetik alan düzensizliğini azaltarak enerji aktarır, sağlığa katkıda bulunur. Hücrelerin büyümesini destekler. Manyetler diş ağrısı, omuzlar ve diğer birleşimlerdeki uyuşukluk, ağrıya iyi gelir. Vücudun kendi kendini iyileştirme özelliğini destekler.

Elektromanyetik alanların (EMA) zararlı etkilerinden korunmak için aşağıdaki tavsiyeleri yapabiliriz. Her şeyden önce konuyla ilgili ülkemizde yapılan veya getirilen elektrik enerjisini kullanan cihazların denetlenmesi gerekir. CE damgası olmayan ürün kullanılmamalıdır. Ayrıca radyo ve TV kanalları ve mobil iletişim için bir güç sınırlanması, EMA çevre kirliliğini azaltma yönüne bilhassa büyük şehirlerde yararlı olacaktır. Aşağıdaki önerilerin elektromanyetik radyasyona belirli zamanlar değil, sürekli olarak maruz kalanlar için geçerli olduğunu özellikle belirtelim.■ Yüksek gerilim hatları yerleşim birimlerinin uzağına taşınmalıdır. 380 kV için en az 60 metre, 154 kV için 40 metre emniyet bölgesi bırakılmalıdır. ■ Elektromanyetik alanlarda çalışanların korunması için gereken önlemler alındıktan sonra çalışma süreleri radyasyon alımının miktarına ve sürekliliğine göre belirlenmelidir.■ Elektrikli battaniye ve su yatağı ısıtıcıları yatağa girdikten sonra kapatılmalıdır.■ Yüksek gerilim hattı geçen yerler ikamete kapatılmalıdır ve tür alanlardan uzak durulmalıdır. ■ Elektrikli radyolu saatler, tele-sekreterler ve benzeri aletleri yatak odanızda bulundurmayın. Şayet çok gerekliyse yataktan en az 1.5 metre veya daha uzağa yerleştirin.■ Yatak, özellikle de çocukların yatağının başucunun dayandığı duvarda evin elektrik hatlarının geçmemesine özen gösterilmelidir.■ Bilgisayar ekranlarından en az bir kol mesafesi uzaklıkta oturulmalıdır.■ Bilgisayar kullanılmadığı zamanlarda kapalı olmalıdır.■ Bilgisayarlarınızın arkası en tehlikeli bölgedir. Büro ya da evdeki bir bilgisayarın arkasına 1.5 metreden fazla yaklaşılmamalı ve arkası kullanılmayan bir alana yönlendirilmelidir.■ Yatak odasında elektromanyetik dalga yayan cihazların olmamasına özen gösterilmelidir. ■ Evde kullanılan kablosuz telefonlar yatak odasına konmamalıdır.■ Televizyon en az 2 metre uzaktan izlenmeli ve arkası mutlaka boş bir alana bakmalıdır. ■ TV izlenmiyorsa, düğmesini de kapatmak gereklidir. ■ Sadece bir ses olsun diye radyo, TV ve video gibi cihazlar açık tutulmamalıdır. ■ Yatak odasına TV ve radyo konmamalıdır, ■ Başucunda priz ve elektrikli cihaz olmamasına özen gösterilmelidir. ■ Saç kurutma makinesi mümkün olduğunca az kullanılmalıdır. ■ Saç kurutma makinesının uzun süreli ve sürekli kullanımının kellikten göz bozukluğuna uzanan bir zararlar listesi oluşturulabileceği iddia edilmektedir.■ Fişi takılı aletlerden uzak durulmalıdır.■ Mikrodalga fırının, çamaşır ve bulaşık makinesinin, buzdolabının oluşturduğu EMA’dan korunmak için cihazın önünde mümkün olduğunca kısa süre kalmalıdır. Özellikle de küçük çocukların mikrodalga fırınlara yaklaşmaları engellenmelidir.■ Cep telefonları yalnızca zorunlu hallerde kullanılmalıdır. ■ Cep telefonunun zil sesi yüksek tutularak cihaz uzak bir yerde tutulmalıdır.■ Cep telefonu bedene yakın taşınmamalıdır. ■ Cep telefonunu gömlek cebine, yani kalbin üzerine koymamak gerekir. ■ Akşam yatarken cep telefonları mutlaka kapatılmalı ve yatak odasında tutulmamlıdır.

Bunlardan uzak kalamıyorsanız ‘elektrosmog’ etkisini azaltan pulsatif manyetik alan cihazları vardır. Bunları kullanarak kendinizi elektrosmogun yan etkilerinde korumanız, sağlığınız için önemli olacaktır.

To protect ourselves from harmful effects of electromagnetic fields, we can follow the suggestions below. Above all, electrical devices made in or imported into our country must go through serious inspection. Products without CE mark should not be used. Power limitation on radio and TV channels as well as mobile communication may be good for reducing electromagnetic pollution especially big cities.Let us note that the following suggestions are for people who are constantly exposed to radiation and not at a specific time.■ High voltage lines should be relocated far away from residential areas. Safety zone for 380 kV usage should be at least 60 meters and 40 meters for 154 kV. ■ Necessary measures should be taken to protect electromagnetic field workers whose working hours are determined based on the amount and duration of radiation exposure. ■ Turn off electric blankets and water-bed heaters once you are in the bed. ■ High voltage zones should be made unavailable for housing. These areas should be avoided as much as possible. ■ Do not keep electrical radio clocks, answering machines and similar devices in your bedroom. If you must, then keep it at least 1.5 meters away from the bed. ■ Especially children’s bedsides must be away from walls that have electric lines. ■ Computer screen should be places at one arm’s distance. ■ Computers should be shut down when not used. ■ The back of your computer is the most harmful area. Do not get closer to this area than 1.5 meters and let it face an unused area. ■ Pay attention to keeping no electromagnetic devices in the bedroom. ■ Also keep any wireless phone away from your bedroom. ■ Watch the TV from at least 2 meters of distance and keep its back looking at an empty area. ■ If you aren’t going to use it soon, switch the TV off. ■ It is bad to keep radio, TV or videos on play just to have a background noise. ■ Keep TV and radio away from the bedroom. ■ Power outlets and electrical devices should never be on your bedside. ■ Use hairdryers as minimum as possible. ■ Reportedly, long term use of hairdryers causes a bunch of damages to health, including baldness and visual impairment. ■ Keep away from plugged-in devices. ■ Spend as little time as possible in front of microwave ovens, laundry and dishwashing machines. Particularly little children must be kept away from microwave ovens. ■ Use your cell phone only when necessary.■ You can adjust your cell phone’s ring tone level high so that you can keep it away from your body. ■ Do not keep your cell phone too close to your body. ■ Avoid carrying your cell phone in your shirt pocket, that is right above your heart. ■ Turn cell phones off when going to bed and keep them away from where you sleep.

If you just can’t take these measures, you may benefit from pulsating magnetic field devices that absorb the effects of electrosmog.

Page 94: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

94 mart - march 2014

??????? | ???????????

Page 95: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

95mart - march 2014

Page 96: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

96 mart - march 2014

??????? | ???????????

Page 97: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

97mart - march 2014

Page 98: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

bulmaca | puzzle

Page 99: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014
Page 100: UÇUŞ NOKTASI MART 2014 - MARCH 2014

??????? | ???????????