tipta uzmanlaŞma Üzerİne nİtel bİr araŞtirmatez.sdu.edu.tr/tezler/ts02053.pdf · v (yilmaz,...

304
T. C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ SAĞLIK KURUMLARI YÖNETİMİ ANABİLİM DALI TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMA Necla YILMAZ 1240238515 DOKTORA TEZİ DANIŞMAN Prof. Dr. Ramazan ERDEM ISPARTA 2016

Upload: others

Post on 19-Feb-2020

6 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

T. C.

SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

SAĞLIK KURUMLARI YÖNETİMİ ANABİLİM DALI

TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMA

Necla YILMAZ

1240238515

DOKTORA TEZİ

DANIŞMAN

Prof. Dr. Ramazan ERDEM

ISPARTA – 2016

Page 2: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

ii

TEZ SAVUNMA SINAV TUTANAĞI

Page 3: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

iii

SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

YEMİN METNİ

Page 4: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

iv

(YILMAZ, Necla, Tıpta Uzmanlaşma Üzerine Nitel Bir Araştırma, Doktora

Tezi, Isparta, 2016)

ÖZET Endüstrileşme ile birlikte, ekonomik verimliliğin ve kitlesel üretimin artırılması

amacıyla iş bölümüne gidilmesi, uzmanlaşmaya dayanan işlerin ortaya çıkmasına ve emek

sürecinin değişmesine yol açmıştır. Bilgi birikiminin artmasıyla eski bütüncül dünya anlayışına

sahip insan modeli yerini modern dönemin uzman insanına bırakmıştır. İş bölümü ve

uzmanlaşmanın mesleklere yansıyan yönünde profesyonellik anlayışı gündeme gelmektedir.

Yaşanan gelişmelerle birlikte tıp mesleğinde bölünmeler meydana gelmiş, modern tıp bilimsel

uzmanlık alanlarını temel alan bir sisteme dönüşmüştür. Her bir alandan bir uzman hekimin

sorumlu olduğu bu sistem, içinde bulunduğumuz yüzyılda uzmanlık alanlarının artışıyla kendini

göstermektedir. Makro uzmanlık alanlarının mikro uzmanlık alanlarına doğru yöneldiği tıpta

uzmanlaşma konusu, tıbbi ve sosyolojik manada incelenmesi gereken önemli bir olgudur.

Bu araştırma hekimlerin gözünden tıpta uzmanlaşma nedenlerinin ve sonuçlarının

değerlendirilmesini amaçlamaktadır. Araştırma ile ayrıca, hekimlerin bütüncül tıp yaklaşımına

yönelik bakış açılarının ele alınması, tıp eğitimi ve tıpta uzmanlık eğitiminin “uzmanlaşma”

çerçevesinden değerlendirilmesi hedeflenmektedir.

Tıpta uzmanlaşma olgusunun hekim görüşleri çerçevesinden derinlemesine incelendiği

bu çalışma nitel araştırma yöntemi ve olgu bilim deseni ile dizayn edilmiştir. Hekimlerin

uzmanlaşma konusuna yönelik deneyimlerini ve görüşlerini ele alan araştırma, amaçlı

örnekleme yönteminden ölçüt örnekleme tipi kullanılarak tasarlanmıştır. Araştırmanın çalışma

grubunu İstanbul ve Isparta şehirlerinde görev yapan 25 uzman hekim oluşturmaktadır.

Araştırmanın verileri derinlemesine görüşmeler yoluyla yarı yapılandırılmış görüşme formu

kullanılarak elde edilmiştir. Görüşme formunda yer alan araştırma soruları; hekimlerin tıpta

uzmanlaşma ve yan dal yapma nedenlerine, tıpta uzmanlaşmanın sonuçlarına, tıpta

uzmanlaşmanın bütüncül yaklaşım ve tıp eğitimi çerçevesinden değerlendirilmesine yöneliktir.

Görüşmeler neticesinde 323 sayfa veri elde edilmiş olup, elde edilen veriler tematik kodlama

yoluyla çözümlenmiştir. Verilerin analizinde ise, nitel veri analiz programı NVivo 11

kullanılmıştır.

Araştırma sonucunda tıpta uzmanlaşma olgusunun; ekonomik, kendini gerçekleştirme,

mesleki gelişim, tıp biliminin ve teknolojinin gelişimi, sağlık sistemi, toplumsal beklentiler,

sağlık piyasasının yönlendirmesi, hasta ve hastalık kaynaklı nedenler ile iş bölümü şeklindeki

nedenler etrafında şekillendiği tespit edilmiştir. Hekimlerin yan dal yapma nedenleri ise daha

çok toplumsal beklentiler, malpraktisten korunma ve kişisel kariyer hedefleri konuları etrafında

toplanmıştır. Ayrıca, tıpta uzmanlaşmanın hastalar, hekimler ve sağlık sistemi açısından birçok

kritik sonucunun olduğu belirlenmiştir. Uzmanlaşma sonucunda hekimler, malpraktis davaları

nedeniyle daha az riskli branşlarda çalışmakta, bu durum onları defansif tıbba yöneltmektedir.

Spesifik alanda çalışan hekimlerin aşırı uzmanlaşmaya yönelmeleri nedeniyle bütüncül

yaklaşımdan uzaklaşıldığı ve mesleki körleşme yaşandığı ulaşılan sonuçlar arasındadır.

Araştırma sonuçlarından yola çıkarak; tıpta multidisipliner yaklaşımın fonksiyonel hale

getirilmesine, basamaklandırılmış sağlık sistemine, sevk sisteminin işleyişine, tıbbın

iyileştirilmesine, genel hekimlik modeline, temel tıp ve uzmanlık eğitimine ilişkin öneriler

ortaya konmuştur.

Anahtar Kelimeler: tıpta uzmanlaşma, hekimlik mesleği, bütüncül yaklaşım, aşırı

uzmanlaşma, tıp eğitimi, nitel araştırma, fenomenoloji, sağlık sosyolojisi

Page 5: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

v

(YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis,

Isparta, 2016)

ABSTRACT Resorting to division of labor for improving economic efficiency and mass production

accompanying industrialization has led to the occurrence of specialization-based labor and

change in labor process. The human model which has the old holistic cognizance has yielded to

the expert person of the modern era with an increase of information accumulation.

Professionalism cognizance comes to the agenda for division of labor and the reflection of

specialization on occupations. Divisions have occurred in medical profession as parallel to the

experienced developments, and modern medicine has turned into a system based on scientific

specialization fields. A specialist physician from each field is responsible in this system and it is

revealed with the increase of specialization fields in this century. Macro specialization fields

gravitate towards micro specialization fields in medicine and specialization matter is a crucial

phenomenon that needs to be examined in terms of medicine and sociology.

The present research aimed to assess the causes and outcomes of medical specialization

from the perspective of physicians. Furthermore the research aimed to tackle the perspectives of

physicians for holistic medicine and assessment of medical specialization education in the

framework of “specialization”.

This study scrutinized the phenomenon of medical specialization in the framework of

physicians’ opinions and was designed with a qualitative research method and phenomenology

pattern. The research approached the experiences and opinions of physicians about

specialization matter and was designed by using criterion sampling type which is a purposeful

sampling method. 25 specialist physicians serving in İstanbul and Isparta cities made up the

study group. The research data were obtained with in depth interviews by using a semi-

structured interview form. The questions included in the interview form were directed to the

reasons for the physicians to specialize in medicine and sub-branch, the outcomes of

specialization in medicine and evaluation of medical specialization in the framework of holistic

approach and medical education. 323 pages of data were obtained as a result of the interviews

and the data were resolved by thematic coding method. The qualitative data analysis program

NVivo 11 was used for data analysis.

It was determined as a result of the research that medical specialization phenomenon

was shaped with economic, self-realization, professional development, technological reasons,

medical science development, health system-based, social expectations, redirecting by health

market, patient and illness-based reasons and labor division reasons. The causes for sub-branch

specialization of physicians were gathered on social expectations, protection from malpractice

and personal career targets mainly. Moreover, it was determined that medical specialization had

numerous critical outcomes for patients, physicians and the health system. Physicians work in

less risky branches due to malpractice cases as a result of specialization and this situation directs

them to defensive medicine. It was concluded that the physicians who work in a specific field

get away from the holistic approach, and occupational blunting is experienced due to the

physicians gravitating to over specialization. Based on the research results, suggestions were put

forward for making the multidisciplinary approach functional, cascading the health system,

operation of the referring system, improvement of medicine and general medicine model and

basic medicine and specialization education.

Key Words: specialization in medicine, medical profession, holistic approach, over

specialization, medical education, qualitative research, phenomenology, medical

sociology

Page 6: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

vi

İÇİNDEKİLER

TEZ SAVUNMA SINAV TUTANAĞI .............................................................................. ii

YEMİN METNİ ................................................................................................................. iii

ÖZET .................................................................................................................................. iv

ABSTRACT ........................................................................................................................ v

İÇİNDEKİLER ................................................................................................................... vi

KISALTMALAR ................................................................................................................ 1

TABLOLAR ....................................................................................................................... 2

ŞEKİLLER ......................................................................................................................... 3

ÖNSÖZ ............................................................................................................................... 4

GİRİŞ .................................................................................................................................. 5

BİRİNCİ BÖLÜM

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

1. İŞ BÖLÜMÜNÜN DOĞASINA BAKIŞ ..................................................................... 13

2. SOSYOLOJİK BİR KAVRAM OLARAK UZMANLAŞMA..................................... 19

3. MİKRODAN MAKROYA-PARÇADAN BÜTÜNE: BÜTÜNCÜL YAKLAŞIM .... 25

İKİNCİ BÖLÜM

HEKİMLİK MESLEĞİ

1. PROFESYONEL BİR TIP MESLEĞİ OLARAK HEKİMLİK ................................... 32

1.1. Hekim, Doktor ve Tabip Kavramları ..................................................................34

2. HEKİMLİK MESLEĞİNDE PROFESYONELLEŞME TEZİ .................................... 36

3. HEKİMLİK MESLEĞİNDE PROLETERLEŞME VE PROFESYONELLİĞİN

YİTİRİLMESİ TEZİ ......................................................................................................... 37

4. HEKİMLİK MESLEĞİNDE PROFESYONELLEŞME-UZMANLAŞMA İLİŞKİSİ 40

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TIPTA UZMANLAŞMA

1. SAĞLIK HİZMETLERİNDE İŞBÖLÜMÜ VE UZMANLAŞMA ............................. 43

1.1. Modern Tıp Öncesi Uzmanlaşmanın Kökenleri .................................................44

1.2. Modern Tıpta Uzmanlaşmanın Sınırları .............................................................48

1.3. Modern Tıpta Uzmanlaşmanın Belirleyicileri ....................................................52

1.4. Uzmanlaşmada Alt Dalların Ortaya Çıkışı .........................................................55

2. TARİHSEL BAĞLAMDA TIP EĞİTİMİ .................................................................... 59

Page 7: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

vii

3. TIPTA UZMANLIK EĞİTİMİ VE UZMANLIK SINAVI (TUS) .............................. 62

4. TIPTA UZMANLAŞMANIN SONUÇLARI .............................................................. 64

5. BÜTÜNCÜL TIP YAKLAŞIMI .................................................................................. 71

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

ARAŞTIRMANIN METODOLOJİSİ

1. ARAŞTIRMANIN AMACI ......................................................................................... 75

2. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ .................................................................................... 76

3. ARAŞTIRMANIN DESENİ ........................................................................................ 77

4. ARAŞTIRMANIN VERİ TOPLAMA YÖNTEMİ ...................................................... 78

5. ARAŞTIRMANIN KATILIMCILARI......................................................................... 81

6. ARAŞTIRMACININ ROLÜ ........................................................................................ 85

7. ARAŞTIRMANIN VARSAYIMLARI VE KARŞILAŞILAN GÜÇLÜKLER ........... 87

8. ARAŞTIRMA VERİLERİNİN ANALİZİ ................................................................... 88

9. ARAŞTIRMANIN GEÇERLİK VE GÜVENİRLİĞİ .................................................. 92

BEŞİNCİ BÖLÜM

TEORİDEN PRATİĞE: ARAŞTIRMANIN BULGULARI

1. HEKİMLERİN TIPTA UZMANLAŞMA NEDENLERİNE İLİŞKİN BULGULAR . 95

1.1. Ekonomik Nedenler ............................................................................................97

1.2. Kendini Gerçekleştirmek ....................................................................................98

1.3. Mesleki Gelişim Nedenleri ...............................................................................101

1.4. Teknolojik Nedenler .........................................................................................104

1.5. Tıp Biliminin Gelişimi ......................................................................................106

1.6. Sağlık Sisteminden Kaynaklanan Nedenler ......................................................111

1.7. Toplumsal Beklentiler .......................................................................................114

1.8. Sağlık Piyasasının Yönlendirmesi ....................................................................117

1.9. Hasta ve Hastalık Kaynaklı Nedenler ...............................................................121

1.10. İş Bölümü ........................................................................................................124

2. HEKİMLERİN YAN DAL YAPMA NEDENLERİNE İLİŞKİN BULGULAR ...... 125

2.1. Ekonomik Nedenler ..........................................................................................127

2.2. Mesleki Kontrol ................................................................................................128

2.3. Toplumsal Beklentiler .......................................................................................133

2.4. Kişisel Kariyer Hedefleri ..................................................................................136

Page 8: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

viii

2.5. Sağlık Bakım Kalitesini Yükseltmek ................................................................138

2.6. Hastalıklarda Görülen Artış ..............................................................................138

2.7. Malpraktisten Korunma Amaçlı .......................................................................139

3. TIPTA UZMANLAŞMANIN SONUÇLARINA İLİŞKİN BULGULAR ................. 140

3.1. Tıpta Uzmanlaşmanın Hastalar Açısından Sonuçlarına İlişkin Bulgular..........140

3.1.1. Olumlu Sonuçlar ......................................................................................... 141

3.1.2. Olumsuz Sonuçlar ...................................................................................... 141

3.2. Tıpta Uzmanlaşmanın Hekimler Açısından Sonuçlarına İlişkin Bulgular ........146

3.2.1. Ekonomik Sonuçlar .................................................................................... 148

3.2.2. İş ve Meslek ile İlgili Sonuçlar ................................................................... 149

3.2.3. Kişisel Sonuçlar .......................................................................................... 166

3.2.4. Sosyal Sonuçlar .......................................................................................... 171

3.3. Tıpta Uzmanlaşmanın Sağlık Sistemi Açısından Sonuçlarına İlişkin Bulgular 172

3.3.1. Üçüncü Basamak Sağlık Hizmetlerine Yüklenme ..................................... 175

3.3.2. Konsültasyon Sistemine İlişkin Sonuçlar ................................................... 177

3.3.3. Mesleki Dönüşüm Süreci ........................................................................... 181

3.3.4. Ekonomik Sonuçlar .................................................................................... 184

3.3.5. Tedavi Yöntemlerine İlişkin Sonuçlar ........................................................ 187

3.3.6. Uzmanlaşmanın Seyri ................................................................................. 187

3.3.7. Modern Tıbbın Geldiği Son Nokta ............................................................. 191

4. TIPTA UZMANLAŞMANIN BÜTÜNCÜL YAKLAŞIM ÇERÇEVESİNDEN

DEĞERLENDİRİLMESİNE İLİŞKİN BULGULAR .................................................... 196

4.1. Multidisipliner Tıp Yaklaşımı...........................................................................197

4.2. Parçalanmış Tıp Yaklaşımı ...............................................................................199

4.3. Bütüncül Tıp Yaklaşımı ....................................................................................204

5. MEVCUT TIP EĞİTİMİNİN UZMANLAŞMA AÇISINDAN

DEĞERLENDİRİLMESİNE İLİŞKİN BULGULAR .................................................... 207

5.1. Hocalar Açısından .............................................................................................208

5.2. Sınav Sistemi Açısından ...................................................................................209

5.3. Eğitimin Niteliği Açısından ..............................................................................210

5.4. Öğrenci Açısından ............................................................................................212

6. TIPTA UZMANLIK EĞİTİMİNİN UZMANLAŞMA AÇISINDAN

DEĞERLENDİRİLMESİNE İLİŞKİN BULGULAR .................................................... 215

6.1. Hocalar Açısından .............................................................................................216

Page 9: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

ix

6.2. Giriş Kriterleri Açısından TUS Kuşağı .............................................................217

6.3. Eğitim Süreci Açısından ...................................................................................220

7. TIPTA UZMANLIK SİSTEMİ ADINA GETİRİLEN ÖNERİLER .......................... 222

7.1. Sağlık Sistemine İlişkin Öneriler ......................................................................223

7.2. Hekimlere İlişkin Öneriler ................................................................................228

7.3. Tıp Eğitimi ve Tıpta Uzmanlık Eğitimine İlişkin Öneriler ...............................230

8. KATILIMCILARIN “HEKİM” VE “UZMAN” HEKİM ALGILARINA İLİŞKİN

BULGULAR .................................................................................................................. 232

9. ARAŞTIRMANIN GENELİNDEN ELDE EDİLEN ÇIKARIMLAR ...................... 239

10. ARAŞTIRMADA TESPİT EDİLEN DİKKAT ÇEKİCİ SÖYLEMLER ................ 248

ALTINCI BÖLÜM

GENEL DEĞERLENDİRME, SONUÇ VE ÖNERİLER

1. GENEL DEĞERLENDİRME VE SONUÇ ............................................................... 250

1.1. Hekimlerin Tıpta Uzmanlaşma Nedenlerine İlişkin Bulguların Değerlendirilmesi

...............................................................................................................................250

1.2. Hekimlerin Yan Dal Yapma Nedenlerine İlişkin Bulguların Değerlendirilmesi

...............................................................................................................................253

1.3. Tıpta Uzmanlaşmanın Sonuçlarına İlişkin Bulguların Değerlendirilmesi ........254

1.3.1. Tıpta Uzmanlaşmanın Hastalar Açısından Sonuçlarına İlişkin Bulguların

Değerlendirilmesi ......................................................................................... 254

1.3.2. Tıpta Uzmanlaşmanın Hekimler Açısından Sonuçlarına İlişkin Bulguların

Değerlendirilmesi ......................................................................................... 254

1.3.2. Tıpta Uzmanlaşmanın Sağlık Sistemi Açısından Sonuçlara İlişkin Bulguların

Değerlendirilmesi ......................................................................................... 257

1.4. Tıpta Uzmanlaşmanın Bütüncül Yaklaşım Çerçevesinden Değerlendirilmesine

İlişkin Bulguların Değerlendirilmesi .....................................................................259

1.5. Mevcut Tıp Eğitiminin Uzmanlaşma Açısından Değerlendirilmesine İlişkin

Bulguların Değerlendirilmesi ............................................................................... 261

1.6. Tıpta Uzmanlık Eğitiminin Tıpta Uzmanlık Sistemi Açısından

Değerlendirilmesine İlişkin Bulguların Değerlendirilmesi .................................. 263

2. ÖNERİLER ................................................................................................................ 264

KAYNAKLAR ............................................................................................................... 268

EKLER ........................................................................................................................... 287

EK 1. KATILIMCI BİLGİLENDİRME VE YAZILI İZİN FORMU .....................287

EK 2. GÖRÜŞME FORMU ....................................................................................288

Page 10: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

x

EK 3. ARAŞTIRMA SONUCUNDA ELDE EDİLEN MODELLER ....................290

ÖZGEÇMİŞ .................................................................................................................... 292

Page 11: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

1

KISALTMALAR

TUS : Tıpta Uzmanlık Sınavı

Yy. : Yüzyıl

Çev. : Çeviren

p. : Page

Pub. : Publication

vb. : ve benzeri

Ed. : Editör(ler)

YÖK : Yüksek Öğretim Kurumu

s. : sayfa

vd. : ve diğerleri

vs. : vesaire

ABD : Amerika Birleşik Devletleri

M.Ö. : Milattan Önce

ABMS : American Board of Medical Specialties

ABIM : American Board of Internal Medicine

Mad. : Maddesi

Nşr. : Neşreden

Page 12: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

2

TABLOLAR

Tablo 1. Dönemlere Göre Bilinen Uzman Hekim ve Uzmanlık Alanları ...................... 45

Tablo 2. Tıpta Temel Uzmanlık Dalları ve Onlara Bağlı Yan Dallar ............................ 55

Tablo 3. Yıllara Göre Uzman, Pratisyen ve Asistan Hekim Sayıları ............................. 63

Tablo 4. Katılımcıların Unvan, Birim ve Uzmanlık Alanı Bilgileri............................... 83

Tablo 5. Katılımcıların Mezuniyet, Çalıştığı Kurum ve Görüşme Bilgileri................... 84

Tablo 6. Veri Analiz Sürecinde Kodlama ve Temalaştırma Örneği .............................. 91

Tablo 7. Katılımcıların Hekim ve Uzman Hekim Algıları ........................................... 232

Page 13: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

3

ŞEKİLLER

Şekil 1. Tıpta Uzmanlaşmanın Nedenlerine İlişkin Kavram Haritası ......................................... 96

Şekil 2. Hekimlerin Yan Dal Yapma Nedenlerine İlişkin Kavram Haritası ............................. 126

Şekil 3. Tıpta Uzmanlaşmanın Hastalar Açısından Sonuçlarına İlişkin Kavram Haritası ........ 140

Şekil 4. Tıpta Uzmanlaşmanın Hekimler Açısından Sonuçlarına İlişkin Kavram Haritası ..... 147

Şekil 5. Tıpta Uzmanlaşmanın Sağlık sistemi Açısından Sonuçlarına İlişkin Kavram Haritası174

Şekil 6. Tıpta Uzmanlaşmanın Bütüncül Yaklaşım Açısından Değerlendirilmesine İlişkin

Kavram Haritası ........................................................................................................................ 196

Şekil 7. Tıp Eğitiminin Uzmanlaşma Açısından Değerlendirilmesine İlişkin Kavram Haritası

.................................................................................................................................................. 207

Şekil 8. Tıpta Uzmanlık Eğitiminin Uzmanlaşma Açısından Değerlendirilmesine İlişkin

Kavram Haritası ........................................................................................................................ 215

Şekil 9. Tıpta Uzmanlık Sağlık Sistemine İlişkin Getirilen Önerilere Ait Kavram Haritası .... 222

Page 14: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

4

ÖNSÖZ

Kaderin gayrete aşkından hâsıl olan bu tez çalışması, uzmana değil

uzmanlaşmaya (körleşmeye), makineye değil makineleşmeye, hekime değil

proleterleşmeye kısacası insanî değerlerin ‘şey’leşmesine (metalaşmasına) karşı bir

iddia niteliğinde yazılmıştır. “Nereye kadar uzmanlaşma?” sorusunun zihnimde

belirdiği günden bu yana bir yolculuktayım. Çıktığım bu yolda beni hedefe ulaştıracak

iki tünel vardı; biri içerisinde hiç ışık olmayan, karanlık ve uzun, hattâ ucunun açık olup

olmadığını bile bilmediğim bir tünel. Diğeri ise, daha kısa ve sonunda ışık görünen bir

tünel. Ben karanlık tüneli tercih ederek bu yolculuğa tek başıma devam ettim. Benim

girdiğim nitel bir tüneldi ve sancılı bir yolculuktan sonra nihayet ışığa kavuştum.

İlhamını aklımdan ve yüreğimden eksiltmediğim; hocam, danışmanım ve

öğretmenim olan Prof. Dr. Ramazan Erdem… Tez yazmanın bir sabır işi olduğunu

tezime ve bana gösterdiğiniz sabır sayesinde öğrendim. Çok teşekkür ederim.

Öğrenmeyi birlikte öğrendiğim yol arkadaşım Elif Akkaş, yardımlarıyla her

daim yanımda olan Ahmet Alkan, tez sürecinde manevi desteklerini esirgemeyen

kıymetli kardeşlerim; Ayşe İspirli, Zuhal Türkmen, Fatma Nur Polat ve Selma

Doğanalp, zor bir katılımcı grubuyla çalışmamın görüşmelerini kolaylaştıran Dilek

Aydın ve Aynur Toraman, çalışma süresince kendilerine çekinmeden başvurduğum

Yrd. Doç. Dr. Ömer Antalyalı, Yrd. Doç. Dr. Emine Şener ve Öğr. Gör. Dr. Mustafa

Demirkıran, uzman olmanın cazibesine kapılmadan mesleğini sürdüren ve görüşleriyle

bana ışık tutan Doç. Dr. Osman Elbek… Hepinize ayrı ayrı teşekkürlerimi sunuyorum.

Akademinin olmazsa olmazları, yapıtaşları, gönüllü yoldaşları, yüksek lisanstan

bu yana birlikte olduğumuz “akademikamele” ailesine, tez sürecinde 7/24 açık

olmasıyla bize destek ve hizmet veren Süleyman Demirel Üniversitesi Bilgi

Merkezi’ne; sıcak çayına, çorbasına da teşekkürler. Yoğunluklarına rağmen görüşme

talebimi olumlu karşılayarak nitel yolculuğumda bana eşlik eden özverili hekimlere ve

bilgileriyle bana destek olan Sağlık Yönetimi Bölümü Araştırma Görevlilerine can-ı

gönülden teşekkür ediyorum.

“Sıkıştım anne” çağrısına “yetiştim annem” diyerek koşan bir anneye edilecek

teşekkür, bu önsöze sığmayacak kadar azdır sanırım.. Kıymetli annem ve babam; eğitim

sürecim boyunca hep yanımdaydınız. Desteklerinizden dolayı çok teşekkür ediyorum.

Yaşadığı şehri ve hayat akışını benim için değiştiren sevgili eşim Mustafa...

Doktoraya başlama sürecim seninle tanışma dönemimize denk geliyor. Bu yolda, bu

zorlu süreçte senin sabrın ve cesaretinle ilerledim, yanımda olduğun için sonsuz

teşekkürler.

Son olarak, bu çalışmayı 3800-D1-13 nolu doktora tezi projesi olarak

destekleyen Süleyman Demirel Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinasyon

Birimi’ne teşekkür ederim.

Necla YILMAZ

Page 15: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

5

GİRİŞ

“Sağlığın iyileştirilmesi adına açılan yollar (sağlıklı bir topluma giden yol),

halisane olduğu varsayılan niyetlerle döşenebilir.”

I. K. Zola (68)*

Düşüncenin eşsizliği, geniş bir alan kapsamasından ve genelliğinden ileri

gelmektedir. Bilginin ve bilimlerin çeşitli alt disiplinlere bölünmesi ve uzmanlaşmasıyla

karakterize edilen içinde bulunduğumuz çağ (Capra, 1996: 81); her şeyin parçalandığı,

uzmanlaşmanın alıp başını gittiği bir metafora benzetilir (Schopenhauer, 2014: 34).

Geçmişten günümüze akıl almaz bir hızla ilerleyerek, devasa hacimlere ulaşan bilgi

birikimi ile baş edemeyen insanlık; mesleki ve kişisel tercihler sonucu bölünen bilgi

alanlarıyla karşı karşıyadır.

Uzmanlaşma ve tıpta uzmanlaşma konuları, yalnızca tıp mesleğini icra edenlerin

araştırma alanına hapsedilmeyecek kadar mühimdir. İbn Haldun’un tarihçiliği “külli bir

ilim” (Timur, 2011: 41) olarak görmesine istinaden tıp bilimi de bir bütünlük içinde

farklı meslek dallarına mensup kişilerce incelenip, değerlendirilebilir. Felsefecilerin

görüşlerini, tıbbi sorunları analiz edip, değerlendirirken kullanmak yönetim zihniyeti ve

insan bedeni arasındaki sistematik yaklaşımı örneklendirmektedir. Bu tarz konuların

geliştirilmesi eleştirel değerlendirilmelerle başlar (Turner, 2011: 9). Tıbbın uygulamalı

bir sosyoloji türü olması, tıbbi problemlerin sosyolojik teoriyi sürekli olarak insan

biyolojisi, fizyolojisi ve sosyo-kültürel olgular arasındaki ilişkiyi sorgulamaya iter.

Hattâ Foucault’ya göre ‘modern tıp gerçekte uygulamalı sosyoloji ve sosyoloji de

uygulamalı tıptır’ Turner (2011: 14). Böylesi konuları incelemek, çağın gerektirdiği

önemli ve derin meselelere tartışma alanı açmak, ayrıca nedensel analizleri ile ortaya

koymak gerekir. Bir meslek grubuna ait meseleleri gün ışığına çıkarmak için bazı

kavram ve olgulara dair nesnel ve öznel gerçekleri de tartışmak gerekmektedir.

Uzmanlık, bilginin kontrolünde kullanılan teknik bir araç olarak kabul edilebilir

ki bu minvalde uzmanlar olmadan ne piramitlerin, ne Roma yollarının ne de Strasburg

Katedrali’nin yapılabilmesinin imkânı yoktur. İnsan ilişkileri dâhi tekniğe dökülüp bir

* I. K. Zola, J. McKnight, J. Caplan, H. Shaiken, (1994), “Profesyoneller İktidarı” Pınar yayınları,

İstanbul.

Page 16: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

6

uzmanın eline bırakılmaktadır. Bu noktada uzmanların görevinin ilk olarak; bir alanda

uzmanlaşarak mevcut bilgiyi tarayıp, kendi alanlarıyla ilgili olmayanları eleyerek arda

kalan bilgilerle problemleri çözmek olduğu söylenebilir. Bu yöntem problem

çözümünde teknik bilgi gerektiren ve insanî ilişkilere ters düşmeyen bir özellik arz eder

(Postman, 2014: 87-88).

“İş, ehli olmayan kişilere verilince kıyameti bekle” (Buharî, İlim 2) hadisine

göre; bilgi, beceri ve bilumum ehliyet isteyen mesleki yetenekler kişiye verilen emanet

olarak kabul edilirse, bu emanetlerin söz hakkının da en ehil kişide olması

gerekebileceği düşünülebilir. Keza bir toplumda herkes her işi yapmaya kalkıp, fikri

olmadığı halde söz sahibi olursa, ayette de belirtildiği gibi ‘bilmediği bir şeyin ardına

düşmesi’ (İsra 17/36) sebebiyle ortalık kuru ve içi boş bilgiden ibaret kalır, toplumsal

bir kargaşadan ileri gidilemez. Hattâ daha da uç bir söylem ile özelin bilgisine hâkim

olamayan bir kişinin, genelin bilgisinin hakkını veremeyerek cehalet kıyametinin

kopmasına neden olabileceği söylenebilir. Foucault’ya göre, bilim ve ilim insanlarının

evrensel değerlere hitap eden değil, daha ‘özelleşmiş’ bir entelektüel olmaları gerektiği

savunulmaktadır. Yazarın özelleşmiş entelektüel ile kastı, en çok ilgi duyduğu ve

uzmanlaştığı aynı zamanda somut sonuçlar verebileceği bir alanda uğraş veren bir

düşünürdür. Bu düşünürün tüm dünyanın bilgi yükünü belleğinde taşımasına gerek

yoktur ve her alanda ortaya çıkan problemi çözmek onun sorumluluğuna ait değildir

(Furedi, 2014: 67). Uzmanlık, bireylere müphemlikten kurtulmanın dolayısıyla da

yaşam dünyalarını denetlemenin araç ve yetilerini vaat eder; uzmanlara bağımlılığı

bireyin kurtuluşunu bir manada özerklik olarak sunar (Bauman, 2014: 306). Hattâ

mesleki uzmanlaşma, medeniyetin bileşenlerinden birisi olarak dahi görülmektedir

(Renfrew, 1973). Bu görüşler ışığında, uzmanlaşmayı yüceltmekten ziyade, bir nevi

insan ile onun yapacağı iş arasındaki ilişkinin sağlam kurulması halinde ortaya çıkacak

sonucun özgül bir değerlendirmesi sunulmaktadır.

Uzmanlaşmaya ilişkin eleştirel yaklaşımlar yalnızca yazından ibaret kalmış,

herhangi bir kuramsal yaklaşım ortaya konmamıştır. Yazarların düşünsel yaklaşımları

ise, daha çok iş bölümü ve uzmanlaşmanın insanı yadsıyan ciheti üzerine yapılmıştır.

Böylelikle ‘uzmanlaşma’ konusunun kendi bütünselliği içinde ele alındığı söylenebilir.

Page 17: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

7

Adam Smith’in görüşlerinin aksine Karl Marx uzmanlaşmayı eleştirerek; bir ve

aynı aleti hayat boyu kullanmanın verdiği uzmanlığın yerini, bir ve aynı makineye

yaşam boyu hizmet etmenin verdiği uzmanlığın almasını konu edinir. Marx’a göre,

makine, işçiyi çocukluğundan itibaren âdete makinenin bir parçasıymışçasına amacı

dışında kullanmaktadır. Ayrıca, el zanaatları ile manüfaktürde işçi aleti kullanırken,

fabrikalaşma sonucu makinenin işçiyi kullandığını söyler. Kısacası; işçi emek araçları

tarafından kullanılmaktadır (Marx, 2003: 365-366). Bu noktada Jean-Baptiste Say’in şu

sözlerine kulak vermek gerekmektedir; “İşçinin yaşamı boyunca yalnızca bir toplu

iğnenin on sekiz parçasından birini yapmış olduğunu görmek çok acıdır. Ama yalnız

tüm yaşamını bir törpü ve bir çekiçle geçiren işçinin bu yüzden doğal niteliklerinin

yozlaşacağı sanılmasın; en yüksek zihinsel yetenekleri benzer biçimde kullanan adam

da bu durumdadır” (Durkheim, 2006: 68). Dönemin tek tip işini yapan insanı; saatlerce

montaj hattında durup, yürüyen bantlar aracılığıyla önüne gelen arabanın belirli bir

vidasını binlerce kez sıkmakla yükümlü olup başka herhangi bir şey yapmaya hattâ

yanında çalışan arkadaşıyla bile sohbet etmeye vakit bulamayan robottan farksız bir

haldedir. Böylesi bir çalışma ortamında makineye ve makinenin hızına göre çalışmak

zorunda olan bu işçinin makineli üretimle birlikte “makineleşmiş” durumda olması

kaçınılmazdır (Dikmen, 2011: 37). Böylelikle, endüstriyel devrimin sonuçları ortaya

konulmuş; aşırı uzmanlaşma bireyi ve çalışma gruplarını, gerçeğin bütünlüğünden

uzaklaştırarak, onların sistem ve yaşam üzerindeki denetimini giderek azaltmıştır. Bir iş

bütün olarak bir kişi yahut birbiriyle iletişimi olan grup tarafından

gerçekleştirilememektedir. Keza, endüstriyel devrim öncesinde bir elbise büyük ölçüde

bir terzinin ve çırağının elinde sonuçlandırılırken günümüzde bu sürecin tamamına vâkıf

olan ancak birkaç kişi bulunabilmektedir. Overlok, ütü, makas, makine, düğme ve

fermuar işiyle uğraşan kişi sayısı fazladır lakin bir elbisenin tamamının bilgisine sahip

çok az kişi kalmıştır (Demir, 2014: 55). Artık ayakkabı fabrikasında çalışan işçiler

ayakkabıcı değildir. Bu işçilerin bir ayakkabıyı baştan sona yapma becerileri

bulunmamaktadır. Bu kişiler basitleştirilmiş iş süreçlerinde, sürekli kendini yineleyen

bir işi yapan vasıfsız elemanlar niteliğindedirler ve yaptıkları işi öğrenmeleri kunduracı

çırağının öğrenme süresinden/sürecinden yüzlerce kat daha kısadır (Dikmen, 2011: 26).

Endüstri döneminde yeni bir işçi sınıfının ortaya çıkmasıyla birlikte, üretimde

maksimum kâr hedefleniyordu ve hedefe giden yolda sanayi işçilerinin, her türlü

Page 18: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

8

kullanımının mübah sayıldığı bir sistem oluşturulmuştu. Fabrikalaşma tek tip üretimi

meydana getirmiş, her gün aynı işi yapmakla görevli işçi üretimin sonucunda ortaya

çıkacak üründen bihaber, bütünsellikten uzaklaştırılmış bir vaziyetteydi. Smith bu

verimkârlığın sebebini iş bölümü ve uzmanlaşmaya bağlarken, Marx iş bölümü ve

uzmanlaşmanın insanı tek tipleştirdiğini, nihai ürün ve çevresindekilere

yabancılaştırdığını savunur. İş bölümü sonucunda uzmanlaşmayı ve tabiî olarak uzman

kavramını doğuran bu kapitalist sistem, uzmanlaşmamış insanın; işe, olaylara ve

insanlara bütüncül olarak bakabileceğini de göstermektedir.

İnsan günlük hayatın rutin işlerine daldığında olup biten üzerinde durup

düşünmez; bireysel olandaki sosyal olanı, tikel olandaki genel olanı göremez (Bauman,

2013: 19). Hattâ ünlü fizikçi Niels Bohr’a atfedilen sözlerde, uzman kişinin çalışma

alanının kapsam yönüyle darlığı ve sınırlılığından ötürü hata yapma olasılığının yüksek

olmasından bahsedilmektedir. Uzmanın çalışma alanı hakkında her şeyi bilme ve yorum

yapma durumu değil, bildiği ve yorum yaptığı şeylerin doğru olmasına dikkat etmesi

gerekmektedir. Zira sınırlı bilgi ve bakış açısıyla fikir yürütme ya da düşünme kişiyi

genel bilgiye hâkim olma yetisinden yoksun bırakarak hata yapma durumunu tetikler,

cehle neden olabilir.

Ortega (2007: 109-115), 19. yy’ın kütle (kitle) insanı yarattığını ve bu insan

tipinin bir özelliğinin de uzmanlaşma vasfının olduğunu söyler. İlim adamlarının

çalışmalarında artarak ilerleyen bir ihtisaslaşmanın olduğunu belirtirken, mesleklerinin

dar kalıpları içine hapsolduğundan bahseder. Ortega’ya göre, ilim adamı çalışma alanını

her devirde daraltmayı tercih etmiştir ki böylelikle kainatı bir bütün halinde yorumlama

gücünü zamanla aşındırmıştır. Dönemin ihtisaslaşan insanları ‘ansiklopedik insan’

olarak da adlandırılmış, ilimlerin geneliyle meşgul olan insanlarla birlikte yol kat

etmişlerdir. Fakat 1990’lü yılların ilim adamı tipolojisinde değişme yaşanmış, hüküm

verebilmek için bildikleri arasında yalnızca bir konuyla ilgili yorum yapan, aktif

araştırmalarının dahi küçük bir kısmı hakkında konuşan insanlar türemiştir. Öyle ki, bu

insan kendinin bilhassa işlediği daracık saha dışında kalanlarla ilgilenmediğini ilan

etmeyi de bir fazilet saymıştır. Şenol (2010: 92), Ortega’dan esinlenerek, çağın geniş

bilgiler ağında döndürülen kısır insanı hakkında; ‘uzmanlaşmanın barbar insanı’ diye

bahseder. Bu insan; kendine tapınan, yaptığı işi yalnızca kendisinin yapabileceğine

inanmış, zekâsıyla övünen ve ondan kuşku duymayan, tüketerek ve tüm iletişim ağlarını

Page 19: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

9

kullanarak toplumda yer edindiğini düşünen bir özelliktedir. Ortega’nın (2007: 112)

deyişiyle; uzman kendine ait olanı, kâinatın minicik köşesini gayet iyi bilir, “bilir” ama

diğer köşelerin temelden cahilidir.

"Halk uzmanın kendilerine bir ihtiyaç diye yamadığı şeyin eksikliğini duymaya

hazır hale gelmedikçe, uzman meslekler, egemen ve kabiliyetsizleştirici şeylere

dönüşemezlerdi. Ulaşımla felce uğratılan, programlarla uykusuz bırakılan, hormon

tedavisiyle zehirlenen, hoparlörlerle susturulan, yiyeceklerle hasta edilen vatandaşlar

yığını arasındaki bir kaç grup azınlık, örgütlenmiş ve aktif vatandaşlardır. Şu sıralarda

bunlar, yeni yeni büyümeye ve genel muhalefet için yekvücut olmaya başlamaktadırlar.

Öyle sanıyorum ki bu gruplar bir çağı kapatmaya hazırdır. Fakat işinin çabucak bitmesi

için darbe indirici bir isim gereklidir, bu çağa. Ben, yirminci yüzyılın ortalarını,

kabiliyetsizleştirici uzmanlıklar çağı olarak isimlendirmeyi öneriyorum.” (Illich, 2006:

37). Kapitalizmin profesyonel uzmanlar üzerindeki etkisini aktaran bu satırlar, çağın

bağımlısı olduğu erklere yöneltilen akılcı bir muhalif tavır sergilemektedir.

Demir’e (2012: 61) göre günümüz araştırmalarının bir sonucu, bir kısım insanın

sübjektif akıl yoluyla elde ettiği bilgilerin tüm zaman ve mekânlar için doğru olduğu

inancının yanlış olabileceği görüşüdür. Yazara göre, uzmanların doğrusunun mutlak

doğru olabilme olasılığı ise, büsbütün azdır. Uzman incelediği parçanın evrenin tamamı

olduğu yanılsaması içindedir ki uzmanı olduğu alan yalnızca bir parçadan ibarettir

aslında. Doğal dünyayı onu oluşturan parçaların daha detaylı incelenmesiyle en iyi

anlaşılabilecek bir makineler dizisi olarak gören indirgemeci ve mekanik perspektif,

miyop oluşturmaktadır. Karmaşık bütünü incelemek yerine, bütünü karmaşık olamayan

en küçük birime kadar parçalayarak incelemeyi öngören Kartezyen yaklaşımda bütünü

oluşturan bağlantılar ve ilişkiler görülmemektedir. Descartes’e göre, çözümlemeli

düşünce süreci yani bir şeyi en küçük parçalarına ayırmak mutlak bilgiye götürecektir.

Tıbbi doktrinde akıl ile bedenin ayrı birer varlık olarak görülmesi, maddî âlemin maddî

olmayan âlemden ayrılmasının altında yatan sebepler arasındadır. Dolayısıyla tıbbın ve

bilimin disiplinleri fiziksel olarak fark edilebilenin araştırılmasına dönüştü,

görülemeyense başka disiplinlerin alanı oldu. Böylece modern tıbbın gelişimiyle

birlikte, Kartezyen yaklaşım tıp alanı başta olmak üzere diğer alanlarda da kabul

görmeye başlamıştır (Achterberg, 2009: 133).

Page 20: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

10

Kartezyen düşüncesinin temelinde bakım ve şifacılığın birbirinden ayrılması

yatar. İnsanın makine olarak algılanması, insanı denetleyen ve anlayan şifacılığın

insancıllıktan uzaklaşmasına sebep olur. Geçmiş dönemlerin en gelişmiş teknik aleti

saat olduğundan, ‘saat gibi çalışan evren’ şeklinde bir metafor oluştu. Dahası bu

metafor insanlara indirgenerek, insanların da saat gibi parçalara ayrılarak

incelenebilecek ve böylece anlaşılabileceklerdi. İnsanın bu tarz bir çözümlenmesiyle

başlatılan süreçte, Batı tıp bilimi sürekli bir gelişim sağlamıştır. Günümüzde ise, sağlık

ve hastalığı anlamada araç olan moleküler biyolojiye yani insan hayatının keşfedilmiş

en küçük birimine bel bağlanmıştır (Achterberg, 2009: 134). İnsanın makine olarak

algılanması, bio-iktidar (Foucault, 2011) felsefesinin bir devamı haline gelerek, insan

bedeni-özne ikilisinden bedenin özneden müstakil bir hâl almasına sebep olmuştur.

Durum böyle olunca ‘beden hastalanınca makine bozulur’ anlayışı doğarak bedeni tamir

görevi hekime atfedilmiştir.

İnsanı anlamak üzere Dostoyevski tarafından yazılmış Karamazov Kardeşler

kitabında (1878) hekim ve tıpta uzmanlaşma ironik bir dille eleştirilmiştir: Coşkun

tabiatlı bir tıbbiyeli tanıyordum, “Ölseniz bile, hastalığınızın ne olduğunu bilerek

öleceksiniz...” demişti. Bir de hastaları uzmanlara yollamak âdetleri var: “Biz sadece

teşhis koyarız, siz falan uzmana gidin, o sizi iyileştirir...” Sana bir şey söyleyeyim mi:

kalmadı o eski, her derde deva doktorlar... Şimdi yalnız uzmanlar var, gazeteler

ilanlarıyla dolu. Burnun ağrıyacak olsa Paris’e yollarlar seni... Bunun tedavisini

Avrupalı uzmanlar yapar diye... Paris’e gelirsin, uzman burnunu muayene eder: “Sağ

burun deliğinize bakarım, ihtisasımdır; ama sol burun deliğinizin tedavisi için

Viyana’ya gidin, bunun uzmanı Viyana’dadır.” (Dostoyevski, 2015).

İnsanının teknolojiden, performanstan, emekten, paradan, meta değerinden,

ilaçtan daha değerli görüldüğü; dâhili olunan sistemde teferruat değil bizzat özne

olduğu bir dünyada hayal etmek doğal bir haktır. Modernleşme ile her bir şey münferit

olarak değerlendirilirken, âlemdeki tüm olgular ayrı ayrı yani birbirinden bağımsız

maddeler olarak ele alınmaktadır. Modern tıbbın uzmanlaşma derecesinin artmasıyla,

tıbbın bütünlüğü üst uzmanlaşmalar, yan dallar şeklinde bölünme yaşarken, tıbbın

varlığına sebep hastalar da bu bölünmeden nasibini ‘hasta yoktur, hastalık vardır’

sözünün tezahürü ile almaktadırlar. Hastayı yalnızca ‘hastalar yığını’ olarak gören bir

anlayış, tıbbın insancıl yönünü nasıl yansıtabileceği tartışmalı bir konudur. Hastalıkların

Page 21: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

11

teşhisinde yaşanan gecikmeler, hastalığı yalnızca uzmanlık alanı açısından incelemeler,

hekimler arası konsültasyon ve koordinasyon eksikliği hasta açısından menfi bir

durumdur. Böyle bir durumun hekim yararına da olmadığı katidir, lâkin tıp sisteminin

günah keçisi olma durumu bunun üstünü örtmemektedir. Capra’ya (2012: 184) göre,

vücudun belirli bir parçasıyla belirli bir rahatsızlık arasında bağlantı kurarak oluşturulan

konsültasyon işleyişi, modern tıbbın indirgemeci yaklaşımına yenik düşmüş olabilir.

Uzmanlaşmış disiplinler, doktorların hastalıkları organizmanın tamamını ilgilendiren bir

bozukluk olarak göremeyip ona göre bir tedavi şekli geliştirdikleri bir noktadadır. Sözü

edilen hekimler, yalnızca bir organ ya da bir dokuyu tedavi ederken, hastanın psiko-

sosyal yönlerinin göz ardı ederek yani bedenin geri kalan kısmını dikkate almaksızın

müdahalede bulunurlar. Bu şekilde parçalara bölünmüş (fragmantasyon) tıbbi

müdahaleler amaçlarına ulaşsalar dahi haklı çıkma ihtimalleri düşüktür. Kapsamlı bir

bakış açısı geliştirilmediği müddetçe, acıyı geçici olarak dindiren her şey zorunlu olarak

iyi değildir.

İnsanın bedenen ve ruhen bir ‘bütün’ (vücutta her bir hücrenin birbiriyle bağlantı

içinde) olması, bir hastalığın teşhis ve tedavisinde göz önünde bulundurulması gereken

en önemli hususlardan birisidir. Fakat hekim adayları tıbbi eğitim süresince hastayı

hedeflediği uzmanlık dalı perspektifinden değerlendirmekte, yalnızca hekime

başvurulan şikâyet çerçevesinde, diğer muhtemel faktörlerden uzak olarak ele

almaktadır. Hekimler bu durumun bir sonucu olarak yalnızca kendi spesifik alanlarına

yoğunlaşmakta, tıp fakültesinden mezun olduğu zaman aldığı ‘tabip’ sıfatına ters,

‘uzman’ unvanına uygun olan bir durumun içerisine girmekte, hekimlik yerine uzmanlık

kimliğinin ön plana çıkmasına sebep olabilmektedirler. Dolayısıyla, bahsi geçen kısmi

alanda uzmanlaşma ile teşhis ve tedavi sürelerinde gecikmeler yaşanabilmekte, hasta

açısından zaman kaybı ve bedeli hayatla ödenebilecek muhtemel durumlar hattâ sağlık

sistemi açısından sağlık hizmeti maliyetlerinin artması şeklinde sonuçlar doğabileceği

şüphesi her zaman göz önünde bulundurulmalıdır.

Disiplinlerarası bilim anlayışına olan ihtiyacın giderek arttığı günümüzde,

disiplinlerarasında yaşanan kopukluk, bilginin parçalanmışlığını gözler önüne

sermektedir. Her bir disiplinin birbiriyle mutlak yoldan bağlantısının olması aslında bu

parçalanmışlığa bir reddiye mahiyetindedir. Tıbbın kendi alt dalları arasında yaşadığı

kopukluk ise, kimi zaman hekimlerde bir durağanlığa ve bilgilerini kullanmada

Page 22: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

12

tekdüzeliğe sebebiyet verebilirken, kimi zaman tıbbın hümanistik niteliklerini bastırarak

yerini yozlaşmış değerlere bırakabilmektedir.

Hekimlerin tıpta uzmanlaşma fenomenine bakış açılarını, uzmanlaşma

nedenlerini ve tıbbi metotlarda hastaya bütüncül yaklaşımı nitel araştırma

yöntemlerinden olgu bilim deseni ile değerlendirmeyi amaçlayan bu araştırma, altı

bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde; araştırmanın temelini oluşturan kavramsal

harita çıkarılmış, ‘uzmanlaşma’ olgusunun oluşumunda karakterize edilen ‘iş bölümü’

kavramı ve uzmanlaşmanın karşısına aksi bir tez olarak sunulan ‘bütüncül yaklaşım’

konusu kapsamlı bir şekilde ele alınmıştır. Araştırmanın ikinci bölümünde; hekimlik

mesleğinin kavramsal açıdan ele alınmasının ardından, mesleğin profesyonel meslekler

arasında yer almasıyla belirginleşen profesyonelleşme, proleterleşme ve

profesyonelliğin yitirilmesi tartışmalarına yer verilmiştir. Tıpta uzmanlaşma olgusuna

yer verilen üçüncü bölümde ise; modern tıp öncesi ve modern tıpta uzmanlaşma,

uzmanlaşmanın belirleyicileri, uzmanlaşmada alt dallar, tıp eğitimi konuları

incelenmiştir. Dördüncü bölümde; nitel araştırma yöntemine dair genel bir çerçeve

sunulmuş; araştırmanın amacı, deseni, veri toplama yöntemi, araştırmanın katılımcıları,

varsayımları, geçerlilik ve güvenilirliği ile araştırmacının rolü hakkında bilgi verilmiştir.

Beşinci bölümünde; veri analizi ile neticelendirilen araştırma soruları kapsamında

araştırma bulguları yer almaktadır. Son bölüm olan altıncı bölümde ise, genel

değerlendirme ve sonuç ile önerilere yer verilmiştir.

Page 23: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

13

BİRİNCİ BÖLÜM

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

1. İŞ BÖLÜMÜNÜN DOĞASINA BAKIŞ

18. ve 19. yüzyılda sanayileşmenin hız kazanması, dünya genelinde nüfusun

artışı ve teknolojinin geçmişe oranla ilerlemesinin bir sonucu olarak iş bölümü ve

uzmanlaşma zorunlu hale gelmiştir (Huntington, 2004). İş bölümü kavramına ilk

kuramsal açıklamayı getiren Adam Smith, toplumların ekonomik manada ilerlemesini

üretim faktörleri aracılığıyla açıklayarak, ekonominin temelini ve emek veriminin

artırılmasını iş bölümüne bağlamıştır.

İş bölümünün net bir biçimde anlatıldığı örnek, aynı zamanda kapitalizmin

tohumlarının atılmasında önemli bir rol oynamaktadır. Bir işçi teli gerer, bir başkası

düzeltir, bir üçüncüsü keser, dördüncüsü ucunu sivriltir, beşincisi ucun takılabilmesi

için tepesini ezer; toplu iğne başının yapımı iki veya üç işlem gerektirir. Toplu iğne

imalatı her biri ayrı işçiler tarafından gerçekleştirilen on sekiz ayrı işleme bölünmüştür.

Daha çok küçük imalathanelerde üretimi yapılan toplu iğneler, günde kırk sekiz bini

bulan sayıya ulaşmaktadır. Hâlbuki Smith, her bir işçi birbirinden bağımsız çalışsa dahi

günde belki de yirmi toplu iğne bile yapamayacağı düşüncesindedir (Smith, 2004: 17-

18). Toplumun ekonomik anlamdaki verimkârlığı tam anlamıyla bu iş bölümüne

bağlanmıştır. 1770’li yıllarda zanaatın her türlüsünde uygulanabilen iş bölümü

sayesinde, işçilerin üretim gücü artmakla kalmıyor, işin bireysel olarak yapıldığında

kaybedilme ihtimali yüksek olan kayıp zaman geri kazanılmış oluyor. İşçiler

uzmanlaşıyor, belli bir işte uzmanlaşan işçiler de (işin niteliğinin düşmesine rağmen)

verimliliği artırıyordu. Böylelikle üretken emek bölündükçe, toplumun ekonomik

manada bir değer oluşturması kaçınılmaz oluyordu.

1800’lerin buharlı makine gücünün keşfedilmesinin ardından modern öncesi

tarım toplumundan insanların daha işlevsel hale geldiği bir toplum inşa edilmiş,

endüstrileşme ile birlikte hammaddenin işleniş şekli değişmiş, önceki dönemlere kıyasla

kitlesel üretim sistemine geçilmiştir. Büyük çaplı sermayeler, yine büyük ölçekli

fabrikalarda güçlü makineler tarafından işlenerek şekillenmişti. El emeğinin (işçilerinin)

yerini binlerce işçiyi temsil eden makineler almış, dönemin üretimin bantları işlerin

Page 24: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

14

bölünmesiyle elde edilen ürünleri ortaya koyuyordu. Böylelikle parçalanan ve bölünen

işler daha da küçük birimlere ayrılmış, birimler arasında iş bölümünün ortaya çıkmasına

sebep olmuştur. Bu durumun bir sonucu olarak her bir iş için yeni bir uzmanlık alanının

ortaya çıkması kaçınılmaz bir hâl almıştır.

Hayatında hiçbir zaman tam bir pantolon üretmeden hayatını pantolonun bir

bölümünü üretmekle, örneğin paçalarını kıvırmakla geçiren o dönemin uzman insanları

ortaya çıkmaktadır. Küresel yorum yapma tekeli de görece olarak kapitalist merkezde

kalmakta çevre ise merkezin yaptığı küresel yorumlara göre düşünmeye ve yaşamaya

zorlanmaktadır. 20. yüzyılda doğa ve toplumbilimlerinde gözlemlenen uzmanlaşmanın

ve parçalanmışlığın, sentetik ve kuramsal düşünüşü engellediği, aynı zamanda insanı

fail/eyleyen olmaktan çıkardığı düşünülmektedir. Özellikle çevre ülkelerde

akademisyenler ve aydınlar sadece pantolon paçalarını kıvırmakla hayatını geçiren işçi

gibi, olgu koleksiyonculuğu yapmak veya üretilen bilgi ve teknolojileri nakletmekle

yetinmektedir (Demir, 2012: 65).

Bir üretim sisteminin, ekonomik karşılıklı bağımlılığa sebep olacak biçimde,

uzmanlaşmaya dayanan işlere ya da mesleklere bölünmesiyle teşekkül eden iş bölümü,

bütün toplumlarda, en azından başlangıç düzeyinde, özellikle erkeklere yüklenen

ödevlerle kadınların gerçekleştireceği işler arasında varlığını göstermektedir (Giddens,

2012). İş bölümünün ilkel döneme kadar uzanması, üretici güçlerin gelişmesi ile

toplumda görev dağılımı doğal yoldan doğmasına sebep olmuştu. Erkekler avlanarak

eve yiyecek getirmekle, kadınlar ise, besin toplama ve evin bakımında aile ocağı

düzeninin sürdürülebilmesini sağlıyorlardı (Kerov, 2011). Fıtrata dayalı (bedensel

farklılıklar göz önünde bulundurulduğunda) olarak erkeklerin ilkel silah yapımı ve

avcılıkla uğraşmaları, kadınların ise doğurganlık özelliği ve çocuk bakımına

yatkınlığından dolayı aileyi oluşturan unsurlar arasında yer alıyordu. Bu durum

cinsiyete dayanan iş bölümü ile kadın ve erkeklerin yaptıkları işlerde uzmanlaşmasına

sebep olarak ilk doğal iş bölümünü meydana getirmiştir. Zijderveld’e (2013) göre, en

eski ve geçerliliğini hâlâ koruyan toplumsal organize biçimi olan iş bölümü, tarihte

kadın ve erkekler arasında görev dağılımı olarak ortaya çıkmıştır. Erkek ve kadınların

yaptıkları işe süreklilik kazandırmalarından ötürü uzmanlaşma olgusu doğmuştur.

Page 25: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

15

İş bölümü olgusunun modern iş örgütlenmelerinden çok daha önce bilinmekte ve

uygulanmakta olduğu düşünülmektedir. Bu açıdan tarihteki ilk iş bölümü örneğinin

kadın ve erkek arasında gerçekleştiği söylenebilir. Cinsiyet bu manada ilk temel iş

bölümü olarak ortaya çıkarken, çocukların bakımı ve ilkel toplulukların hayatta kalması

için gerçekleştirilen basit toplumsal iş bölümü bir yandan zorunluluk diğer yandan da iş

bölümünün ilk örneklerini sergilemektedir. İnsanlık tarihinde gördüğümüz ilk iş bölümü

örnekleri doğal, doğal olduğu kadar da kişilerin doğuştan getirdikleri niteliklerinin bir

yansıması olarak ortaya çıktığı söylenebilir. “..dinbilim için ‘ilk günah’ neyse,

toplumlar için de “iş bölümü” o dur.” (Fişek, 2005: 89; Akt. Dikmen, 2011: 43-44).

Toplumsal iş bölümü insanların tarımsal faaliyetlerine ve sonrasında farklı

zanaatlarda gelişen (ilkel aletlerin icat edilmesi) uzmanlaşmaya dayanırken; bilimsel

açıdan iş bölümü kafa ve kol emeğinin birbirinden ayrılmasıyla oluşmuştur

(Hançerlioğlu, 1996: 218). Bu üretim sürecinde yer alan bireylerin farklı işlevlerde

uzmanlaşması ve üretimin ancak bu işlevler yerine getirildiğinde tamamlanması

durumunu ifade eder (Emiroğlu ve vd., 2006: 388). Marshall’a (1999: 356) göre ise bu

durum, bir bütün içindeki faaliyetlerden sorumlu kişilerin ya da grupların koordine

edilmesini sağlarken, istikrarlı bir düzenlilik arz eder.

Toplumsal iş bölümünün toplumsal düzenin en önemli yapıtaşlarından olduğunu

belirten Durkheim (2006), bu kavram ile bireyin özerk bir kişiliğe sahip olmasından

kaynaklanan otonom yapısına rağmen, topluma nasıl bağımlı hale geldiğini

sorgulamaktadır. Yalnız Durkheim kavramı iktisadi açıdan ele alınan iş bölümünden

farklı bir manada ele almaktadır. İktisadi anlamda iş bölümü verimliliği artırırken,

toplumsal anlamdaki iş bölümü ve sonucunda ortaya çıkan uzmanlaşma bunun aksine

karşılaşılan zorluklarda yaşam sürebilmek ve ortaklaşa olan işlevlerin pay edilmesi

manasını taşımaktadır. Keza, bu iş bölümü; toplumun kültür, yönetim, eğitim ve

ekonomik manada örgütlenmesini ve dayanışmasını sağlamaktadır (Durkheim, 2006:

320-321). Toplumların gelişip, büyüyüp ve yoğunlaşmasının iş bölümünü gerektirdiği

söylenebilir. Yani toplumların nüfus büyüklüğü ve yoğunlukları ile doğru orantılı olarak

iş bölümü de değişmektedir. Bireylerin içinde bulunduğu çevrelerin değişkenliği

onlarda farklı yeteneklere ve dolayısıyla değişik yönlerde uzmanlaşmalarına yol

açmaktadır (Durkheim, 2006: 306-307). Yine iş bölümü, salt toplumsal nedenlerden

ötürü ortaya çıkmamakta, aynı zamanda organik ve ruhsal nedenler de iş bölümünü

Page 26: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

16

doğurabilmektedir. Bireyler, yaratılıştan kendilerini belli başlı işlere yönlendiren bazı

zevklere ve yetilere sahiptirler. Söz konusu bu eğilimlerin işlerin bölünüş biçimi

üzerindeki etkisi göz ardı edilemez. Doğuştan edinilen bu farklı zevk ve yetilerin

(kalıtımsal nedenler de denilebilir) iş bölümüne sebep olması, Mill’in bakış açısıyla

bireyleri yeteneklerine göre sınıflandırmanın altında yatan nedenler arasında aranabilir

(Durkheim, 2006: 353).

İş bölümü kavramını daha net açıklayabilmek için Taylorizm felsefesine açıklık

getirmek gerekmektedir. Emek sürecinin örgütlenme biçimini şekillendiren Taylorizm

(1880), üretimde belli başlı bilimsel yöntemlerin uygulanmasıyla bilinir. Bu anlamda

Braverman (1974; Akt. Belek, 1999: 55-56) ‘bilimsel yönetimi’ hızla büyüyen kapitalist

işletmelerdeki emek kontrol sorunlarına bilimsel metotların uygulanması olarak

tanımlamıştır. Frederick W. Taylor teorik anlamdaki fikirlerini ‘Bilimsel Yönetimin

İlkeleri’ isimli kitabında toplayarak, Taylorizm olarak bilinen bu yönetim akımının üç

ilkesi olduğunu öne sürmüştür (Taylor, 2005; Belek, 1999: 57):

1. Emek sürecinin basitleştirilmesi,

2. Emek sürecinin dehümanize edilmesi (makineleştirilmesi),

3. Tüm iş aşamalarının merkezi yönetim tarafından planlanması ve örgütlenmesi.

Sistem olabildiğince çok parçalara ayrılarak her işin belirli bir işçi tarafından

yapılması gibi yoğun bir iş bölümü prensibine dayanmaktadır. İş, standart parçalara

bölünmüş ve en vasıfsız işçinin bile becerebileceği oranda basitleştirilmiştir (Dikmen,

2011: 113). Ne ürettiğini ve niçin ürettiğini bilmeden montaj hattında çalışan işçiler,

yalnızca nasıl üretilmesi gerektiği üzerinde odaklandırılmıştır. Endüstriyel devrim

neticesinde, yüksek verim hedeflenmiş fakat üretim sürecindeki vasıflı işçilerin rolü

çarkın dişlisi olmaktan dahi çıkıp, adeta bir bebek bakıcısı konumuna düşürülmüştür.

Vasıflı işçiler, yaptıkları işin ismini ya da mesleklerini belirtmekten ziyade, kölesi

konumunda oldukları kapitalist düzen adına çalıştıklarını belirtir olmuşlardır (Shaiken,

1994).

Taylorist ilkelerin teoriden pratiğe dökülmüş hali olan Fordizm ile işin en küçük

parçalarına ayrılmasını anlatan emek sürecinin ciddi bir eleştirisi ‘Modern Zamanlar’

filmi ile yapılmıştır. Filmin yönetmeni, yapımcısı ve aynı zamanda başrol oyuncusu

olan Charlie Chaplin, genel manada sanayileşme sonrası üretim hattında meydana gelen

Page 27: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

17

ağır makineleşme süreci, sömürü haline getirilmiş iş gücü, maksimum kârı hedefleyen

fabrika patronları, emeğin yabancılaşması gibi konuları hicivsel bir tarzda ele almıştır.

Fabrikada yalnızca vida sıkmayla görevli vasıfsız bir eleman olan Şarlo tiplemesi

burnunu kaşımaya dahi fırsat verilmeden bant hattında çalışmaktadır. Şarlo, büyük

çarklar arasında adeta makinelerin dişlisi haline gelmiş, üretimin sonucunda ortaya

konacak üründen bihaberdir. Çalışanlar ise, yaptığı işi benimsemeyen ve işe karşı

yabancılaşan niteliksiz fabrika işçileri konumundadırlar. Fromm (2001: 80), o dönemin

insanlarını tasvir etmek amacıyla ‘makineleşmiş insanlar’ ifadesini kullanmaktadır.

Montaj hattında çalışan işçi çoğu zaman küçük iş parçalarıyla meşguldür, ürün

ile üretim süreci çalışanın kafasında birbirinden kopuk bir biçimde durur ki bu sebeple

işçi üretimin bütününü göremez. Yalnızca kendi yaptığı basit işi görebilen işçi, sürekli

yinelenen bir etkinlikle meşguldür. Üretim bu nedenle çalışanın gözünde bütünlüğünü

yitirmektedir ve bu yüzden çalışanlarda bir tür ‘işe yabancılaşma’ duygusu ortaya çıkar.

Bu sistem altında hiçbir işçi yaptığı işin bütünü hakkında bir fikre sahip değildir, yaptığı

işin önemini kavrayamaz ve işin bütününü görme yeteneğine sahip olamaz (Dikmen,

2011: 118). Söz konusu durum "Günde on beş saat, bir makinenin tek düze hareketini

gözlemek durumunda olan bir kimse, aynı sürede kendi fizik gücünü kullanmasından

daha fazla tükenir. Çok uzun süreli olmamak üzere belki de zihinsel bir jimnastik

hizmeti görebilecek olan bu gözcülük, süre uzun olursa, aşırılığı nedeniyle, zihni de,

vücudu da yorar." şeklindeki Engels’in yorumuyla da özetlenebilir (Marx, 2003: 366).

Sanayi döneminin ekonomik ilerleme adına attığı adımlar sonucu; insan ve insani

değerler üzerinde oluşan travmatik sorunlar, bir açıdan iş bölümü ve uzmanlaşmanın en

yoğun yaşandığı dönemin sonuçlarını da gözler önüne sermektedir.

İş bölümünde görülen bu ileri düzey uzmanlaşmanın post-fordist üretim şekline

geçmesiyle, katı uzmanlaşmanın yerini esnek uzmanlaşmanın aldığı görülmektedir.

Esnek uzmanlaşma ile üretim sürecinde makine yeniden insanın kontrolüne verilmekte,

diğer durumun aksine insan yani emek işçisi üretim sürecinin bir parçası olmaktan

ziyade üretim sürecinde şekillendirici aktif bir rol oynayan, yaratıcılığını ve entelektüel

sermayesini ön plana çıkaran bir konuma gelmiştir (Belek, 1999: 78). Böylece üreten

konumundaki işçi, ürettiği metalara yabancılaşmamış aksine kendisini o ürünle daha net

anlatabilmesinin yolu açılmıştır. Teknolojinin üretimde yer almasının ardından, kafa ve

kol emeği bütünleşik olarak emek sürecine katkı sağlamıştır. Böylesi kapasitede olan

Page 28: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

18

üretim faaliyetleri zanaatkârları beceri ve yaratıcılıklarının sınırlarını zorlamaya itmiş,

bir zanaatkâr ya da bireysel kol işçisi üretim sırasında soyut bir bilgiyi değil, pratik

becerileri ve elinin ustalığını kullanmaya başlamıştır. Bu bilgi bir şeyin nasıl izah

edileceğinin değil, nasıl yapılacağının bilgisidir. Bu noktada kafa ve kol emeğinin

birbirinden ayrılma noktasına ‘teknik bilgi’ denilebilir (Rethel, 2011: 124-125).

Modern iş örgütlenmesi iş ve mesleği birbirinden ayırmış, toplumsal iş

bölümünü de fabrika içerisine taşımıştır. Eski üretim tarzında siparişe dayalı ve önceden

belirlenmiş kişiler için üretim yapan meslek erbabı yerini yeni fabrikalı üretime

bırakmış, buna bağlı olarak da üretildiğinde müşterisi belli olmayan ürünler üretilmeye

başlanmıştır. Bu ürünler stoklarda biriktirilerek pazarlanmaktadır. Velhasıl, piyasanın

aklı, üretimden soyutlanmış, tüketime endekslenmiştir (Dikmen, 2011: 27).

Modern toplumsal örgütlenmede bireylerin farklılaşmasından ziyade işin

farklılaşması söz konusudur. İşler aşırı uzmanlaşmaya dayalı bir iş bölümü temelinde

olabildiğince çok küçük parçaya bölünür ve her bir iş farklı bir kişiye yaptırılır. Emek

sürecinde özellikle alt kademeye inildikçe emeğin vasıfsızlaşmasının nedeni de budur.

Farklılığı yaratan bireyler değil, işlerdir. Kapitalizmin, işlev temelli iş bölümü ile

anlatmaya çalıştığı da budur. Uzmanlık temelinde farklılaşan modern toplumsal

örgütler, uzmanlık olgusunu hiyerarşi, otorite ve gücün merkezine yerleştirirler

(Dikmen, 2011: 51). Bu açıdan, uzmanlaşmanın, iş bölümünü temel alarak

yetkinleşmeyi ifade ettiği söylenebilir (Ördek, 2006: 569).

Bireysel becerinin önemini azaltarak kitlesel üretim tekniklerine geçme çabaları

ve emeğin bilimsel örgütlenmesi olarak bilinen Taylorizmin mekanize edilmiş üretim

teknikleri emeği niteliksizleştirmiştir. Horkheimer’ın (2008: 24) Akıl Tutulması isimli

çalışmasında Taylorizm ve Fordizmin ileri işçiliğin (nitelikli emek) belini kırmak için

ortaya sürüldüğü iddia edilmektedir.

Henri Fayol, örgütte işlerin küçük detaylarından ziyade, yönetimin bütün halde

işleyişine odaklanmıştır. Fayol’a (2008) göre, tabiatın doğal bir gereği olarak ortaya

çıkan iş bölümü ile her biri ayrı ayrı dikkat ve özveri isteyen iş parçalarının miktarı

azalmaktadır. Böylece birey ve toplumdan en iyi şekilde faydalanmanın yolu sağlanmış

olacaktır. İşbölümünün yalnızca teknik ve mesleki anlamda uzmanlık gerektiren işlerde

değil, farklı yeteneklere işlerlik kazandıran ve insanları harekete geçiren tüm işlerde

Page 29: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

19

uygulanabileceği belirtiliyor. Böylelikle beklenen sonuç, küçük birimlere ayrılan işlerin

her birinden farklı bir çalışanın sorumlu olduğu uzmanlaşmanın ortaya çıkmasıdır.

Bilim insanı ve sanatçıların işlerinde uzmanlaşmadıkça ilerleyemeyeceklerini de

ekleyen Fayol, klasik yönetim ekolü dâhilinde incelediği insanı; yalnızca işin edilgeni,

mekanik, sınırlı ve dar bir çerçevede görmesinden ötürü kendisinden sonra gelen

kuramcılar tarafından eleştirilmiştir.

2. SOSYOLOJİK BİR KAVRAM OLARAK UZMANLAŞMA

“Uzmanlaştıkları konular dışında bu bilim insanları pencere pervazına yapışmış

eşekarıları kadar çaresizdirler… tek kelimeyle, bu kişiler zekâdan yoksun [without

being intelligent] yalnızca malumat sahibidirler.”*

Uzmanlaşma olgusunu anlamaya ve açıklamaya yönelik olarak öncelikli ele

alınması gereken konu, ‘uzman’ kavramı üzerine yapılmış yaklaşımların

değerlendirilmesi üzerinedir. ‘Uzman’, herkesin sahip olmadığı bilgiyi elinde tutan ve

bu bilgi sayesinde belli başlı durumlara karşı ayrıcalık elde eden kişidir. Kendisinin

belirlediği ya da normlarla belirlenen uğraş alanında, bilgi hiyerarşisinin en üst

basamağında yer alır. “Profesyonel”, “ehil”, “eksper”, “mütehassıs”, “erbap”, “bilirkişi”

kavramları da “uzman” yerine kullanılmaktadır.

Her şeyin tek bir kişi tarafından bilinip uygulanması, bilimin ve bürokrasinin

yavaşlamasına neden oluyordu. Aksine işlerin taksim edilerek belli başlı konularda

ihtisaslaşılması gereklilik arz etmekteydi. Zamanla ‘uzman daha az şey hakkında gitgide

daha çok şey bilen, sonunda da hiç hakkında her şeyi bilen adamdır’ şeklindeki deyimin

kullanımı yaygınlaştı. Bu açıdan uzman kişi daha çok konuya hâkim olmak yerine, bir

konuyu derinlemesine her yönüyle bilmeye çabalıyordu (Cündioğlu, 2010: 40-41).

Shanteau’ya (1992) göre, uzman kişinin özellikleri arasında; ilgi alanına dair kapsamlı

ve güncel olmak kaydıyla konunun içerik bilgisine sahip olmak, konuya dair algı

yetenekleri gelişmiş olmak, karmaşık meseleleri basitleştirerek görebilmek ve karar

alırken kendine güvenmek gibi unsurlar yer alır. Pörksen (2011: 93) ise, uzman kişinin

bilirkişi olduğunu söyler ve onun görüşlerinin otorite sayılabileceğinin altını çizer. Her

ne kadar kısmi yetki alanına sahip olsa da ilgili alanın tamamında yalnızca kendisinin

yetkili olduğunu hissettirir. Uzmanlar ayrıca, teorik bilginin pratiğe aktarılmasında aracı

ve arabuluculuk görevi üstlenerek realiteyi üreten konuma sahiptirler.

* Joad, C. E. M., (1947; Akt. Nalbantoğlu, 2011).

Page 30: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

20

İnsan eylemlerinin temelinde yatan farklılıkların kaynağı sorgulandığında, bu

eylemlerin sınıflandırılmasının belli başlı eylem türleri üzerinde çalışan, bir konuyu

enine boyuna etraflıca araştırdıktan sonra görüş sunan, ilgilendiği konuya dair yol

göstermeye ve tavsiyede bulunmaya yalnızca kendisinin hakkı olduğu iddiasında

bulunan, bilgili ve güvenilir bir grup çalışan (ki bu kişi uzman olarak adlandırılıyor)

profili ortaya çıkıyor (Bauman, 2013: 13). Bu kişiler politika, ekonomi, matematik,

siyaset, edebiyat ve astronomi gibi çeşitli alanların spesifik bir kısmı üzerine yaptıkları

sınıflandırmalarıyla bilinirler ve kendilerini o alanlarda söz sahibi kılarlar. Bauman’a

(2014: 275) göre uzman, hem kişiye ait bilgilerin edinilmesinde güvenilir bir kaynak

hem de karşısındaki kişilerin duygu ve düşüncelerini anlama ve yorumlama yeteneğine

sahip, nesnel ve öznel dünya arasında bir köprü vazifesi kurabilendir. Illich’e (1994: 15)

göre ise uzmanlar, yeni bir fikir modeli oluşturabilme gücüne, neyin ihtiyaç olup neyin

olmadığı konusunda hüküm ve karar verme yetkisine sahiptirler. Ayrıca toplumu

yönlendirme konusunda güçlü yeteneklerle donanmışlardır. Örneğin, eğitimciler

topluma nelerin öğrenilmesi gerektiğini söylerler. Okul dışında öğrenilenlerin ise, işe

yaramadığını söyleyerek topluma bunu kabul ettirebilecek konumdadırlar. Kurdukları

bu tekel ile insanlarda bir gangster algı mekanizması oluştururlar (Gansgter algıdan

kasıt, bireyleri en ufak bir alışverişte bile uzmanların önderliğinden yoksun bir şekilde

hareket ettirmeme konusunda gerçek bir gangster edasında hareket etme meselesidir).

Hattâ eski devirlerde yaşayan profesyoneller iş üzerinde kontrolü sağlamak (gücü

korumak) için İstanköy adasında yaşayan doktorların mesleki sırlarını kendi

çocuklarından başkasına öğretmeyeceklerine dair yemin ettikleri bilinmektedir.

Toplumsal açıdan bakıldığında, profesyonel bir tasarım sonucu olagelen

ihtiyaçlar parçalara ayrılmış ve her bir parça ayrı bir uzmanın ihtisas alanı içine

sokulmuştur (Illich, 1994: 24). Günümüzde uzman desteğine başvurulması gereken

konuların sayısı ise bir hayli fazladır. “Uzman görüşü almak lâzım”, “alanında uzman”,

“konusunda uzman”, “her bilginin uzmanı”, “işin uzmanına danışmak”, “uzman

görüşüne göre”, “ilgili uzmanlar”, “bir kardiyolog olarak benim görüşüm” şeklindeki

kullanımların oldukça yaygın olduğu ve modern dünyada algılarımızın bu tarz kalıplarla

şekillendirildiği söylenebilir. Bu bağlamda Turner’ın (2011: 242) uzmanlaşmayı bir

‘güç ve statü artışı’ olarak ele alması, toplumun uzmanlık konularıyla kesişme noktasını

gösterir niteliktedir.

Page 31: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

21

Giddens’a (2000) göre, geleneksel toplumda insana atfedilen ‘evrensel insan’

profili, modern topluma geçişle birlikte yerini ‘uzman insan’ profiline bırakmıştır.

Debord (2006) ise, entelektüelden uzmana dönüşen profesyonellerin varlığından söz

etmektedir. Yüksek bir uzmanlık düzeyi, entelektüelin toplumu bir bütün olarak

kavrayıp ele alma kabiliyetini zayıflatacak şekilde bilginin gittikçe daha parçalı bir hal

almasını teşvik etmektedir. Bu minvalde yazan Eyerman, “piyasanın gücünün, kültürel

üretimin içeriğini belirleyici bir zorlama yarattığı”na işaret etmektedir (Furedi, 2014:

62). Uzmanlaşmanın artışı, entelektüellerin büyük resme bakmaktan caydırıldıkları ve

kendi uzmanlık alanlarıyla ilgili anlamların peşinden gitmelerinin özendirildiği bir

kültürden beslenmektedir. Tartışmalar giderek kendine gönderme yapan ve belirli bir

uzmanlık alanındaki insanları dışarıda bırakan tarzda tasarlanmaktadır. Bu tür koşullar

altında; nesnel bilgi, teknik bir karaktere sahip gibi görünmektedir. Uzmanlar ve

teknisyenler daha derin içgörülerin arayışında olanların yerine geçmişlerdir.

Günümüzde ise, bilgi yerine mikro bilgiler geliştirme eğilimi geliştirme çabası vardır

(Furedi, 2014: 97).

“Onaylanmış uzmanların kontrolü dışında bir ev inşa etmeye veya kırık-çıkık bir

kemiği yerine oturtmaya kalkışmak anarşik bir girişim olarak görülür.” Modern hayatın

esir aldığı insan bir uzman tarafından onayı alınmadıkça hareket edemediği hayatını

yaşamaya çabalar (Illich, 2006: 12). Illich burada insan davranışının daimi bir denetim

altına alınmasından ve bu denetimin ‘uzman’ adı verilen kişilerce yapılmasından dem

vurur. Karar alma mekanizmaları elinden alınan insanlar profesyonel uzmanlar

tarafından yönlendirilmekte, kendisine ait yetenekleri dahi unutan insan, ‘mecburiyet’

kıskacında onlara bağımlı halde yaşamaya başlamıştır. Bu bağımlılığı kırmak için

insanın; bir bebeğin bezini değiştirebilmesi, bir istilayı planlayabilmesi, bir hayvan

kesebilmesi, bir gemiyi idare edebilmesi, bir binayı tasarlayabilmesi, kısa bir şiir

yazabilmesi, hesap tutabilmesi, bir duvar inşa edebilmesi, kırık bir kemiği sarabilmesi,

ölmekte olan birini teselli edebilmesi, talimat alabilmesi, emir verebilmesi, tek başına

hareket ettiği kadar ortak hareket edebilmesi, denklem çözebilmesi, bir problemi analiz

edebilmesi, bir bilgisayarı programlayabilmesi, lezzetli bir yemek pişirebilmesi, etkin

bir biçimde dövüşebilmesi gibi farklı tür faaliyetlerle meşgul olması gerektiğini

vurgulayan Heinlein (2014), ‘uzmanlaşma böcekler içindir’ söylemini ise, uzmanların

gölgesindeki insanlara yöneltmektedir. Ne var ki bu uzmanlaşma giderek bütünsel

Page 32: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

22

arayışları küçümseyen, yarattığı mikrokozmlar içinde anlamsızlaşan ve sonuç olarak da

disiplinleri kendi kendine yeten kapalı kutulara dönüştüren bir eğilim haline gelmiştir

(Timur, 2014: 480).

Modern toplumların karmaşık bir yapıya bürünmesi ve uzmanlaşma

derecelerinin artması ile herhangi bir durum karşısında kişisel tavır almayan, olayları

tarafsız ve objektif değerlendirebilen uzmanlara olan ihtiyacı artırmıştır. Eski kültürlü

kişi tipinin yerini uzman kişi tipine bırakmasıyla uzmanlık bilgisinin muteberliği

gündeme gelmiştir (Weber, 1993). Foucault, 20. yy’ın evrensel entelektüelinin bilimsel-

rasyonel tekniklere dayanan mesleklerin ortaya çıkmasıyla birlikte, yerini özgül

entelektüle bıraktığını belirtmektedir. Entelektüelin uzmana dönüşüm sürecinde, halka

yol gösteren, bilgilendiren olmaktan ziyade halkın mühendisi haline gelerek; bilgilerini

yalnızca insan davranışlarını yönetmek için kullanan ve mevcut sistemin süreklilik

kazanması için uğraşan kişi haline gelmiştir. Bu sayede uzmanlar ile halk (sıradan

insan) arasındaki uçurum derinleşmiş, uzmanlık bilgisi ile sıradan insanın bilgisizliği

arasındaki mesafe uzmanın otoritesinin varlığına bağlanmıştır (Keskin, 2011: 133).

Tarihsel zaman seyrinde bilgi birikimindeki büyük artış ve bilgiye dair her şeyi

bilme arzusu bilimlerin uzmanlaşması gibi üstesinden gelinemeyen bir sonuç doğurdu.

Tümel bilim olan felsefenin özgün doğası kendisini korudu fakat doğa bilimi,

matematik, tarih gibi çeşitli bilim dalları felsefeden tamamen bağımsız hale gelerek yeni

isimler aldı (Adjukiewicz, 1994). Bir bilgin, eş zamanlı birden çok bilimle uğraşmak

bir yana bir bilimi bile tümden incelemelerine katılamaz hale gelirken, araştırmalarının

alanı belli birkaç ya da hattâ tek bir sorunla sınırlı kaldı. Bu arada bilimsel faaliyetler,

eskiden hekimlik, papazlık, yargıçlık, askerlik gibi daha çok kazanç getiren başka kimi

işlerle birlikte yapılırken günümüzde gitgide artık yalnız başına yapılan bir iş oldu

(Durkheim, 2006: 64).

Sosyal bilimciler faaliyetlerini yürütmede ve karar almada politik profesyoneller

olarak adlandırdıkları uzmanlardan yararlanmaktadırlar. Profesyonellik anlayışına katkı

sağlaması açısından, tıp bilimi ile benzerlik kurulmuş, özellikle hekimlere ait

terimlerden faydalanılmıştır. Ekonomik ve toplumsal sorunlar ‘beden politikaları’

argümanı çerçevesinde değerlendirilmiş ve farklı yönlerden hekim-hasta ilişkisi uzman-

müşteri bağlamında ele alınmıştır. Profesyonel uzmanlar, doktorların hastalara

Page 33: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

23

koydukları teşhis ve onlara uyguladıkları tedavi yöntemleri ile benzer durumları kendi

müşterilerine de sunmuşlardır (Keskin, 2011: 106). Vücudunun herhangi bir bölümünde

bir rahatsızlık hisseden kişi, sağlık hizmeti ihtiyacı duyduğunda, hekimlere bu noktada

güven ve inanç duyarak hastaneye başvurur. Giddens’a (2012a: 30-31) göre, uzmanlara

başvuran kişilerin duydukları bu inanç ve güven, yalnızca o kişilerden (uzmanlardan)

kaynaklı değil, söz konusu uzmanlık alanı ve sisteminden kaynaklı olabileceği belirtilir.

Burada kastedilen uzmanlığın ‘teknik bilgi’sinden ibarettir. Hastanın, uzmanlık

sistemine duyduğu inancın, kişi bazında hekim, sistem bazında ise uzmanlık

sisteminden kaynaklandığı düşünülmektedir.

Goffman’ın sahne önü ve sahne arkası kavramları arasındaki ayrımın denetimi,

profesyonelliğin belki de profesyonelleşmenin mecbur bıraktığı uzmanlaşmanın mihenk

noktasını oluşturmaktadır. Giddens (2012a), uzmanların yaptıklarını diğerlerinden

saklama nedenini uzmanların sahip oldukları uzmanlık bilgilerinin yanlış yorumlama ve

bu bilgileri göz ardı ederek yanlış yapma ihtimaline sahip olmaları olduğunu belirtir.

Burada sahne önü ile kastedilen hekimlerin hastalar ile bir araya geldiği yer, sahne

arkası ise, hekimlerin kendileriyle baş başa kaldıkları zihin dünyalarıdır. Buradaki net

ayırım, kusursuz olmayan becerilerin ve insan yanılabilirliğinin etkilerinin azaltmanın

bir aracı olarak davranışları göz önünde bulundurur. Eğer hastalar tedavi süreçleriyle

ilgili tam bilgi sahibi olsalardı, muhtemelen sağlık görevlilerine güven düzeyi bu denli

yüksek olmayacaktır. Buradaki büyük bir risk olasılığını Giddens (2012a: 114) şu

şekilde açıklamaktadır: “Uzmanın kendi bilgi alanı açısından bir bilgisizlik alnının

mevcudiyeti sıradan insanların inancını zayıflatabilir. Bu tür bir gizleyişin sokaktaki

insan tarafından keşfedilmesinden çok daha zararlı olan şey ise, belirli bir tehlikeler

kümesi uzantılarının ve bunlarla ilişkili risklerin uzmanlar tarafından da anlaşılamadığı

durumlardır. Çünkü böyle bir durumda sorgulanacak olan yalnızca uzmanlık bilgisinin

sınırları ya da eksiklikleri değil, uzmanlık düşüncesinin özünü tehlikeye atan bir

yetersizliktir.”

Toffler’in ünlü tezinde, tarihte ikinci dalga olarak belirttiği endüstrileşme

dönemi, yoğun iş bölümü ve üretimde standardizasyona ve kitleselleşmeye sebep olarak

uzmanlaşmayı derinleştirmiştir (Toffler, 1981: 70-79). Üçüncü dalga’da bilgi en yüksek

kalitedeki gücün kaynağıdır. Bu dönem durağan her şeyi değişime zorlayarak kitlesel

üretimi kişisel üretime, kitlesel pazarlamayı mikro pazarlamaya, büyük ulus şirket

Page 34: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

24

yapılarından farklı örgütlenme biçimlerine dönüştürmektedir. Hattâ bu dönem

proleteryadan (kol emekçisi) ‘cogniterya’ (bilim/bilim emekçisi) yaratan, yeni bir emek

gücünün varlığıyla anılacak bu grubu yaratan bir dönem olmayı mümkün kılmıştır

(Toffler, 1992: 33-38). Belek (1999) ise ‘cogniterya’ kavramını, üretimde teknoloji,

sermaye gibi unsurlar önemini yitirirken, üretimin en önemli bileşeni olarak bilginin ön

plana çıkmasıyla açıklamaktadır. Bilgiye sahip çıkan bu yeni insan, hiçbir kuruma ve

sermayeye mahkûm kalmayıp istediği şekilde çalışabilir. Bilgi çağında işçiyi kullanan

sermayedar değil, aksine sermayedara kendi isteklerini telâkki ettirebilen, bilgiyi

kafasında taşıyan işçidir, yani bu yeni ve farklı emek gücünün tanımladığı yapı

‘cogniterya’dır.

Elbette ki uzmanlaşma süreci kültürel bağlamdan bağımsız açıklanamaz. Bu

noktada bireylerin düşünme, anlama ve yorumlama biçimleri, bakış açıları, sosyolojik

davranışları, düşünce kalıpları, psikolojik tahlilleri, kavram ve durumları açıklamada

önemlidir. Zıjderveld’e (2013: 25) göre içtimai hayat içerisinde kültür, siyasal ve

ekonomik unsurlardan bağımsız düşünülemez hattâ kültürün mezkûr unsurların temelini

oluşturduğu söylenebilir. Kültür; değerler, normlar ve anlamların yıllanmasıyla oluşan

geleneğe aittir. Japon kültüründe çalışanların Batı'daki meslektaşlarının aksine çok daha

az uzmanlaşmaları (Giddens, 2012), klasik batı yönetim kültürünün temsil edilmediğini

gösterir. Bu açıdan, her kültürün çalışma disiplini, iş kültürü, mesleki anlayışı ve bu

unsurların iş bölümünün işe ve insan üzerinde yansıttığı sonuçlar farklılık

göstermektedir.

Bireyin doğa ve toplumla ilişkisi, uzmanlar ve uzmanlaşmayı besleyen teknoloji

aracılığıyla yürütüldüğü zaman, yaşamın kontrolü söz konusu teknolojiyi yönetenlerin

eline geçiyor. Dünyanın yeniden şekillenmesinde rol alan, dünyayı ifade eden,

gözetleyen ve yeniden tasarlayan uzmanlarla doluyor. Artık bireyin çevresi uzmanların

ürettiği teknikten oluyor (Bauman, 2014: 294-295). Böylece bireyin periferisinde yer

alan uzmanlar sebebiyle uzmanlara olan güven ve gereksinimi artırırken diğerlerine olan

inancı zayıflatıyor. Illich (1994) ise, içinde bulunulan çağı insanların problemlerine

karşılık uzmanların çözümlerinin var olduğu bir durum olarak değerlendirir. Uzmanların

bir yandan problemin ne olduğuna karar vermeleri, öte yandan kendi çözümlerinden

gayrısına hayat hakkı tanımamaları, onlara, olağanüstü bir güç kazandırmakta, gayrısını

köle durumuna düşürmektedir.

Page 35: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

25

“Bilimin temel niteliklerinden biri de uzmanlaşmadır. Bilim kendi çalışma

süreçleri içerisinde de ‘uzmanlaşmaktadır.’ Bilimin etkinlikleri iyiden iyiye

profesyonelleşmiş okullar, bölümlendirilmiş araştırma enstitüleri yoluyla

yürütülmektedir. Dünyanın araştırma nesneleri olarak parçalanması ve her parçanın

ayrı bir araştırma konusu olarak uzmanlaşması sağlanmıştır” (Heiddegger, 1977: 125;

Akt. Dikmen, 2011: 203-204). Burada, belirli bir araştırma konusunun belirli bir

parçasında uzmanlaşan ve bütün dünyayı bu parçadan ibaret sayan, fildişi kulesinden

çoktan çıkmış, insanların arasında şatafatlı bir hayat özlemekte, şöhret ve para peşinde

koşan bir akademisyen tipi kastedilmektedir (Dikmen, 2011: 204). Özellikle doğal ve

toplumsal yaşamın bütünü hakkında değil de, sadece bir kısmı hakkında ileri seviyede

uzmanlık kazandıran yükseköğretim kurumlarında bu hastalığa çok yoğun bir şekilde

rastlanmaktadır (Demir, 2012: 58).

3. MİKRODAN MAKROYA-PARÇADAN BÜTÜNE: BÜTÜNCÜL

YAKLAŞIM

Platon: “Geometri bilmeyen buradan giremez.”

Yalnızca matematik ve geometri alanı öğrencileri için değil, akademisinde

eğitim gören tıp ve felsefe öğrencilerini de “Geometri bilmeyen buradan giremez.”

şeklinde bir uyarıyla karşılayan Platon, matematiğin felsefeye giriş niteliğinde bir amaç

taşıdığını düşünmekte idi. Birçok alanın bilgisine vakıf olmaya dayanan bu felsefe,

Thomas Henry Huxley’in "hepimiz dar bir alanda çok şey; geniş bir alanda bir şeyler

bilmek durumundayız" sözünün tezahürünü vurgularken, sadece uzmanı olduğumuz

alanın mahkûmu olarak kalınmaması, diğer tüm ilgili alanlar hakkında asgari düzeyde

bilgi sahibi olunması gerektiğine dikkat çekmektedir.

16. yüzyılda bilimsel devrimin başlaması, Kopernik, Bacon ve Galileo gibi bilim

insanları ile evrene yeni değerler atfeden bir anlayışın hâkim olmasına sebep olmuştur.

Bu yüzyılda bilgi ve bilgiye erişilen yollar daha dogmatik, bilimin icrası gözlem, deney

ve daha çok matematiğe dayanan ölçülebilir ve niceliksel yöntem ile yapılagelmiştir. 17.

yüzyılda ise, evreni büyük ve kusursuz dev bir makine olarak gören, deterministik ve

mekanistik özellikte olan bu makinenin işleyişinin yalnızca akıl tarafından

keşfedilebileceği düşüncesine dayanan Newtoncu anlayış hâkimdi. Yine 18.yy’da

kendisi de hekim olan Lâ Mettrie gerçekte var olanın yalnızca maddeden ibaret

Page 36: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

26

olduğunu öne sürdüğü –İnsan, Bir Makine (Man a Machine)- isimli çalışmasında;

insanda ruhun varlığının gereksizliği, insan bedeninin bir tözden yani maddeden ibaret

olduğu ve hayvanlar ile insanların benzer yapıdaki canlılar olduğuna dair görüşlerini

dile getirmiştir. İnsanı tıpkı mekanik bir saat ile benzer kefeye koyan bu anlayış:

“İnsan öylesine karışık bir makinedir ki, onun hakkında kesin bir fikir edinmek ve

dolayısıyla onu tanımlamak ilk başta imkânsız gibi görünür. İnsan vücudu,

zembereklerini kendi başına kuran bir makine olup sürekli hareketin canlı imgesidir.”

cümleleri ile izah edilmeye çalışılmıştır. 20. yy’a gelindiğinde, tüm bilim anlayışlarının

her durumda kabul görülemeyeceğinin altı çizilmiştir. İzafiyet (görecelilik) teorisinin

ortaya atılmasıyla birlikte, olaylara ve bilime daha bütüncül, organik ve indeterminist

bakılmaya başlanmış, insanın da içinde ve aslında merkezinde olduğu parçalardan

ziyade bütüne odaklanan bir bilim anlayışı egemen hale gelmiştir.

Yukarıda bahsedilen bütünsellik ile kuantum teorisinin parçaların bütüne ait

bilgiyi içinde barındırdığı düşüncesi anlatılmak istenmektedir. Kuantum

teorisyenlerinden Einstein, Bohr ve Heisenberg gözlemledikleri dünyanın çok sayıda

bağımsız nesnelerden kurulu bir makine olarak değil daha çok bölünmez bir bütün

içinde ilişkiler ağına sahip olduğunu düşünüyorlardı (Capra, 1996: 16). Bütüncül bilim

paradigması 20. yy’ın yüzyılın başlarında kuantum fiziğindeki buluşlarla birlikte boy

göstermiş ve farklı teoriler tarafından desteklenerek gelişmiştir. Bütüncül bilimin,

pozitivist ve fenomenolojik paradigmaların iki parçalı mekanistik evren anlayışının

dışında çok katlı ve iç içe geçmiş dinamik bir bütün şeklindeki evren algısına dayandığı

bilinmektedir (Dikeçligil, 2010: 58). Fizikçi David Bohm’un dile getirdiği bir bütün

içinde her bir öğenin ‘içrel’ niteliğinin (özeliği, doğası) öteki öğelerden ayrı ve bağımsız

olan bir özellik olmadığını, bunun öteki öğelerle ilişkilerden ortaya çıkan bir nitelik

olduğu (Örs, 1996; Akt. Şahinoğlu Pelin, 2000: 122), evrende var olan hiçbir şeyin

bütünden ayrı düşünülemeyeceği fikri ile bütüncül bilim anlayışına açıklık getirildiği

görülmektedir. Arıtan (2010), bütüncül evren tasarımından yola çıkarak; evrendeki her

bir parçanın aynı bütüne ait olduğu, her bir parçanın evrenin bilgisini içinde taşıdığı ve

tüm bilgilerin her an ve her yerde olduğu görüşünü savunmaktadır. Evrendeki her kesit

evrenin bilgisine sahiptir keza her bir parçacık birbiriyle etkileşim ve ilişki içerisindedir.

İnsan mikro evren kabul edilirse hem bütünün kendisi hem de o bütünün bir parçası

olduğu söylenebilir.

Page 37: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

27

Bütüncül yaklaşım Elmacı’ya (2013: 41) göre, ilişkilerin tümüne birden aynı

zamanda bakabilmek, sistemi oluşturan parçaları ve parçaların ilişkilerini bütün olarak

görebilmek, bir parçaya bir etki olduğunda diğer parçalardaki etkiyi görebilmek, bir

parçaya sistemin bütününü ilgilendirecek bir müdahale sürecinde, yapılan müdahalenin

hem sistemin bütününü hem de herhangi bir parçayı etkileme ihtimali olan etkenlerin

göz önünde bulundurularak hareket edilmesidir. Bu düşünce, psikolojide köklü bir

geleneğe sahiptir. Sosyolojide ise, özellikle Frankfurt Okulu eleştirel toplum kuramı

toplumsal bütünlüğünü dikkate alarak, birbirinden bağımsız ögelerle bütün arasındaki

diyalektik ilişkiye dikkat çekmektedir. Keza herhangi bir öğe tek başına

anlamlandırılmak istendiğinde, yetersiz kalınmakta, hattâ bütünün bilgisine ihtiyaç

duyulmaktadır (Mayring, 2011: 38). Bu yaklaşım evrendeki her şeyin aynı bütünün

parçaları olduklarını açıklamaya yöneliktir. Alatlı’ya (2002; 2014) göre, bütüncül dünya

görüşü, klasik fiziğe nispeten yeni fizik anlayışı, bütünü daha iyi anlaşılabilir kılmak ve

sistemlerin doğasını anlamak için parçalara değil, bütüne bakılması gerektiğini

savunurken, eğitim alanında aşırı uzmanlaşmaya karşı doktrinler-arası ilişkilerin

gelişmesi gereğini vurgulayan Sistemler Teorisi’ni ortaya koymaktadır. Bu görüş, tıp

alanında ise, ferdi hastalıkların değil, insan bedeninin bütününe eğilen alternatif tıbbın

revaç bulmasını sağlamıştır.

Batıda bütüncül anlayışının temsilcilerinden Ilya Prigogine’in (2005), “Kaostan

Düzene” isimli kitabının sunuşunda Alvin Toffler’den aldığı ifadeler ile şunları

aktarmaktadır: “Bizim uygarlığımızın en önemli başarılarından biri, bir şeyi

olabildiğince ayrıntılı şekilde görebilmek, anlayabilmek, analiz edebilmek için her şeyi

mümkün olan en küçük parçalara bölmesidir. Fakat bu başarının bir zafiyet noktası var,

o da şu: O kadar çok parçaya bölüyoruz ki, sonra bu parçaların hangi bütünün parçası

olduğunu bulamıyoruz” Toffler’in bu kinayeli ifadesi ile, modern dünyada parçalanan

ve bir o kadar da bölünen bilgi, bakış açımız ve hattâ hayatımızı etkileyen çağın egemen

gücü konumuna gelen uzmanlaşma eleştirilmektedir. Bu açıdan bakıldığında (Timur,

2014), uzmanlaşma tutkusu ile hareket edenlerin genel kuramları küçük görme konusu,

J. Schumpeter’in yalnızca bir tane Marx’ın varlığına rağmen, “iktisatçı Marx” ve

“sosyolog Marx”ın yanı sıra “peygamber Marx”ı inceleyerek eksikliklerini ortaya

koymakla örneklendirmektedir. Kısacası; “uzmanlık” adı verilen çoğu anlamsız bilgiler

Page 38: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

28

yığını içinde “parçaları” eleştirmek, bütünü eleştirmekten çok daha kolay hale gelmiştir

(Timur, 2014: 475-476).

Geleneksel dünyada “ilm-i küll” yani bütüncül bakış ile anlatılmak istenen;

disiplinlere ayrılmayan, dünyayı bir bütün olarak kavramaya imkân veren küllî,

bütüncül ilimdir. Modern sosyal bilimsel terminolojide “bütüncül” anlamında karşılık

bulan “holistik” kavramı ise, “ilm-i küll”den biraz farklıdır. Modern dünyada, aşırı

uzmanlaşma ve ilmî parçalanma sonucu karmaşık sosyal olguları tek sebepli açıklama

eğilimi sonucunda “indirgemecilik” anlayışı doğmuştur. Buradan yola çıkarak Karl

Marx’ın, insanlar arasında var olan sömürü olgusunu, sadece iktisadi sebeplere

bağlayarak açıklaması örnek gösterilebilir. Hâlbuki klasik Aristotelyen bütüncül

perspektifi benimseyen Max Weber gibi sosyal bilimciler, tek-sebepli açıklamalara,

indirgemeciliğe karşı, sömürüye yol açan maddî ve manevî birçok sebebi dikkate

almışlardır. Nihayetinde bu durum indirgemeciliğe karşı holistik yani bütüncül

perspektif olarak tanımlanmaktadır (Gencer, 2012).

Tarihte 1800’lü yıllardan önce ilimler toplanarak bir araya getirilmiş, kısa bir

zaman sonra da bu ilimler konu ve metotlarına göre ayrıştırılarak kendilerine has bir

yapı kazanmaları sağlanmıştır. İlim dallarının farklılaşması ve her bir dalın kendi

metodolojisini oluşturma süreci, yalnızca belli başlı bilgi alanlarının oluşmasıyla sınırlı

kalmamış, bu bilgi alanları da kendi içerisinde sistematik bir biçimde ele alınarak farklı

perspektiflerden tasniflendirilmişlerdir (Üçer, 2014: 65).

Platon, Apollonios, Arşimed, Batlamyus gibi ilim adamları yalnızca düşünme

disiplinlerini değil, geriye kalan bütün disiplinlerin bilgisini dahi Pisagor’dan

almışlardır (Ebû Süleyman es-Sicistânî, 1979). İbn Sina, İbn-i Rüşd, Farabi, Aristoteles

gibi şahsiyetlerin yalnızca bir (b)ilim dalı değil, birden çok (b)ilim alanıyla ilgilendiği

de bilinmektedir. Bu gerçeği Koyne (2000: 21), Aristoteles’in başta mantık olmak üzere

fizik, gökbilim, metafizik, doğa bilimleri, ruh bilim, ahlâk ve siyaset gibi alanlarda fikir

üretmesi ile örneklemektedir. Hattâ Dante, Aristoteles hakkında ‘bilenlerin/öğretenlerin

sultanı’ olarak bahsetmektedir. Ayrıca Koyne (2000: 16), dönemin filozoflarının

birbirlerini anlamak için yalnızca karşı tarafın dilini bilmenin yeterli olmadığı, aynı

zamanda felsefe bilmelerinin de gerekli olduğu vurgusunu yapmaktadır.

Page 39: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

29

Weber’in “artık hiç kimse, tam bir uzmanlaşmaya dayanmadan bilim alanında

yetkin bir şeyler yaptığından emin olamaz” şeklindeki ifadeleri, bilim dallarını

uzmanlaşma faktörünü hesaba katarak değerlendirmek gerektiği manasına gelmekteydi.

Burada kastedilen “uzmanlaşma” libido sciendi (bilgi egosu/bilme şehveti) dürtüsüyle

olguların farklı yönlerini araştıran bilim adamlarının tespitinin aksine, kapitalist

gelişmelerle doğan birtakım çıkar ve gereksinimlerin zorladığı akademik bir iş

bölümünün eseriydi. Bu durum, işbölümlerinin sebep olduğu birbirinden bağımsız,

kendilerine özgü dil ve kavramları olan ve birbirini anlamakta zorlanan bir sürü

disiplinin ortaya çıkması ile sonuçlandı (Timur, 2014: 480).

Timur’a (2014: 480) göre bilimsel çabanın işlevi “değiştirme” üzerine değil,

“anlamak” ya da Freudçu anlamda “rasyonelleştirmek” üzerine olmalıydı. Fakat genel

kuramları yok sayarak, bilimi parçalara ayıran bilim insanları ağaçlara bakmaktan,

ormanın bütününü göremez oldular.

Bazen bir dil başka bir dile çevrilirken salt ifadelerin değiştirilmesi, doğru anlam

yüklenmediği takdirde bazı kelimelerin anlam kaybetmesine, çevrilen parçanın

bütünlüğünün kaybedilmesine sebebiyet verebilir. Yapılan çeviri kelime bazına

indirgendiğinde, ifadelerin parçalanmasından mülhem bütünlük anlam kaybeder ve

parçanın özünden ve orijinalinden uzaklaşılmış olur. Bu konuya Pascal’ın fikirleri bir

nevi ışık tutmaktadır (El Cisr, 2005: 153): “Duyu organlarımız bir şeyin gayesini

bilmekten acizdir. Meselâ çok şiddetli bir ses kulağımızı sağır eder, hattâ patlatabilir.

Normalin üstündeki ışık gözümüzü kamaştırır, belki kör eder. Bir şeye son derece yakın

olmak onu görmemek demektir. Çok yakındaki cismi göremediğimiz gibi, çok

uzaklaşınca da onu seçemeyiz. Hattâ böyle bir cisim bizim için yok gibidir.” Demir’e

(2012: 61) göre asıl tehlike, uzmanın aklının diğer akıllardan pek farklı olmaması ve

üstünlük vehminin uzmanın aklını dumura uğratmış olmasındandır. Çünkü bir parçayı

derinlemesine bilmek bütünün bilgisini vermemektedir. Parça bütünü oluşturmaz.

Bütünü diğer parçalarla birlikte anlamamıza yardımcı olabilir. Parçayı görmek için ise,

geri çekilmek gerekir. Çok derine inen uzmanın kuyudan çıkarılması ise zordur. Bu

uzman, derinleştiği uzmanlık konusunu yeryüzünde yer alan tüm konulardan üstün ve

yegâne görüp, diğer tüm konuları önemsizleştiren, yaptığı işi “son tarih uzmanı”

şekliyle yansıtan, konusunda yer alan tüm kelimeleri dahi sahiplenerek, her birinin

üzerine ayrı ayrı kafa yorup uzmancılık oynayan, bu alanda söz söyleme yetkisinin

Page 40: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

30

yalnızca kendisine ait olduğuna inan ve inandırmaya çalışan, sahip olduğu uzmanlık

bilgisinin alanın bütününü kapsadığını zannetmektedir. İşini bitirdikten sonra geriye

çekilip resmin bütününe bakan bir ressam misali, yıllar sonra uzmanlaştığı alana geriye

çekilip bakan bir aydın, ancak bütünün bilgisini tam layıkıyla görebilir. İnsan derinlerde

bütünü arayabilir ama bulamaz.

Mesnevi’de (Mevlana, Cilt III.) körlerin bir fili tarif etme hikâyesi

anlatılmaktadır. Hikâyede, kör insanların çözmeye çalıştıkları hayvanın bir fil olduğunu

bilemediği ve bütünü tarif etmede yetersiz kaldığı görülmektedir. Bu çıkarıma binaen,

bütünün parçalardan oluştuğu ama yalnızca bu parçalardan ibaret olmadığı, parçaların

bilgisine sahip olunarak bütünün bilgisine tam olarak ulaşılamayacağı, parçaların tek

başına bir anlam ifade etmede yetersiz kaldığı ancak bütün olarak bir anlam ifade

ettiğinde amacın yerine getirildiği söylenebilir. Kısacası bütün, parçaların toplamına

göre kayda değer derecede farklılık arz etmektedir. İlgili hikâye şu şekildedir:

“Hintliler karanlık bir ahıra bir fil getirip halka göstermek istediler.

Hayvanı görmek için o kapkaranlık yere bir hayli adam toplandı. Fakat

ahır o kadar karanlıktı ki gözle görmenin imkânı yoktu. O göz gözü

görmeyecek kadar karanlık yerde file ellerini sürmeye başladılar.

Birisin eline kulağı geçti, “Fil bir oluğa benzer” dedi. Başka birisinin

eline ayağı geçmişti, dedi ki: “Fil bir direğe benzer.” Bir başkası da

sırtını ellemişti. “Fil bir taht gibidir” dedi. Herkes neresini elledi, nasıl

sandıysa fili ona göre anlatmaya koyuldu. Onların sözleri, görüşleri

yüzünden birbirine aykırı oldu. Birisi dal dedi, öbürü elif. Herkesin

elinde bir mum olsaydı sözlerindeki aykırılık kalmazdı.”

İktisadi alanda başlayan iş bölümü 1920’lerde sonra artan bir hızla insan

bilimleri denilen bilim alanlarında da başat duruma geçmiştir. Bu durum, salt pozitif

bilimlerde çalışan entelektüel için değil, sosyal bilimciler için de bir tür eleştirel

bakıştan uzaklaşmayı anlatır. Bilimlerdeki iş bölümünün aşırılaşması, hayatı total bir

değerlendirme bazında algılama şansını azaltmakta; mesleki deformasyon, entelektüel

çalışmaların ve sistemin etkinlik tutkusu içinde hapsedilmesine neden olabilmektedir

(Oskay, 2004: 226). Schiller, “İnsanın Estetik Eğitimi Üzerine Bir Dizi Mektuplar”

isimli eserinde bilimlerde yaşanan ayrışma sonucu insanın içinde bulunduğu dünyayı

şöyle özetlenmektedir: “Bir yanda zenginleşen deneyim ve daha kesinleşmiş bir

düşünce, bilimlerin daha keskin ayrımı, öte yanda devletlerin daha karmaşık çarkları,

sınıfların ve işlerin daha sert bir farklılaşmasını gerekli kılmasıyla birlikte, insan

doğasının iç bütünlüğü de koptu; mahvedici bir kavga onun uyumlu güçlerini ikiye

Page 41: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

31

böldü... Bütünün yalnızca küçük bir parçasına ebedi olarak bağlanmış durumdaki insan

da kendini parça olarak yetiştiriyor.” (Schopenhauer, 2014: 12).

Durkheim, toplumun parçalardan oluştuğunu ve bu parçaları birbirlerine sıkı

sıkıya bağlı olan kendi aralarında bütünleşmiş bir bünyeye benzetmektedir. Benzer

şekilde, Giddens (2012: 145), vücut sisteminin beyin, kalp, akciğer ve karaciğer gibi

uzmanlaşmış organlardan oluştuğunu ve bu parçaların (organların) birbirleriyle entegre

bir halde çalıştığını, aksi bir durumda canlı varlığının tehlikeye girebileceğini söyler.

Parçaları bütünün içinde değerlendirebilme yeteneğine sahip kişiler, tek bir

alanla ilgilenmezler. Birden fazla ilgi alanına sahiptirler. Bu durum onların olay ve

olgulara sosyal, ekonomik ve psikolojik gibi farklı yönlerden bakmalarına imkân

tanıyabilir. Cündioğlu (2010), ‘düşünme’ eylemine ve nesnelerin hakikatlerine

ulaşabilme yolunda bütüncül bakabilmeyi şu cümlelerle anlatmaktadır: “Düşünme

bütüne yöneliktir, salt görünür sebepleri değil, sebeplerin sebebini merak eder,

görülemeyeni görmeye çalışır, tek tek ağaçlarla değil, ormanladır onun işi. Ağaçları

ormanın bütünü içinde görmeyi ister; ormanı görmedikçe ağaçları görmüş olmakla

yetinmez, yetinemez. Adeta bir büyücü gibi, bir kâhin gibi hareket eder ve âlemi bir küre

halinde önüne koyup o küreyi bir bütün halinde temaşa etmeye çalışır. Düşünmek,

ağaca baktığında tohumu, tohuma baktığında ağacı görmektir, hiç değilse bu türden bir

görüşe ulaşmayı talep etmektir.”

Page 42: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

32

İKİNCİ BÖLÜM

HEKİMLİK MESLEĞİ

1. PROFESYONEL BİR TIP MESLEĞİ OLARAK HEKİMLİK

Toplumların profesyonelleşme derecesi, sanayileşme düzeyleriyle

ilişkilendirilmiştir (Goode, 1960). Bu derecelerin gelişme aşaması olarak görülen

meslek kavramı; başarılı olmuş bir uğraş, gelişmiş ve özel bilgiye sahip uğraş, bilgi ve

beceriye dayalı uzmanlık ve profesyonel bir uğraş olarak tanımlanmıştır (Freidson,

1986; Macdonald, 1995; Goode, 1960). Mesleklerin profesyonellik kategorisine

girebilmesi için; özel bilgiye sahip olma, meslek üyelerinin bir örgüt etrafında

toplanmaları ve bu örgütlerin devlet karşısında toplumsal konum elde etmiş olmaları

gerekmektedir (Cirhinlioğlu, 1997: 7). Buradan spesifik bilgi gerektirmesi yönüyle

meslek sahiplerinin yani profesyonellerin icra ettikleri işte uzman kişiler oldukları da

söylenebilir. Tıp mesleği üyeleri arasında profesyonelleşme derecesi en yüksek grup

olan hekimlerin, çalışma alanı olarak kompleks bir canlı olan insanı konu edinmeleri ve

sahip oldukları spesifik bilgi ağı sayesinde profesyonel bir konumda oldukları

söylenebilir.

Mesleklerin oluşma sürecinde karşımıza çıkan uzmanlaşma ve iş bölümü

kavramları, mesleki yapıların oluşma sürecinde aktif rol almaktadır. Bu rol dağılımı üç

yolla gerçekleşmektedir: İşlevlerin uzmanlaşması (özgülleşmesi), ekonomiyi

düzenleyen bir kuruluşta görevlerin ve geçim kaynaklarının dışarıdan (mesleklerin

zorunlu olarak ayrımlaşması) ve her mesleğin pazar durumuna göre özerk biçimde

belirlenmesi (mesleklerin özgürce ayrımlaşması) şeklindedir (Weber, 2011: 223-224).

Uzmanlaşma belirli tekelci ayrıcalıklar ve kazançları sürdürmeye yönelik bir

mesleki strateji olarak görülebilir. Uzman mesleki egemenliklerin temelinde mesleki

güç kullanmanın temel bir parçasını oluşturan bir bilgi yapısına sahip olması vardır

fakat bu sistematik bilgi yapısı muğlâktır, zira hem rutinleşmeye hem de yorumlamaya

işaret eder. Sistematik bilgi yapısının bir grubun ayrıcalıklarını zayıflatabileceği, zira

rutin bilginin iş bölümü içinde küçük parçalara ayrılmasının vasıfsızlaşmanın esasını

oluşturacağı düşünülmüştür. Tıp ve hukuk alanı rutin işler ve sistematik prosedürlere

büsbütün bağlı olmayan bir uzmanlık bilgileri bileşenidir (Turner, 2011: 179).

Page 43: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

33

Nihayetinde sanayileşme sonrası iş bölümü ve uzmanlaşmanın artması sonucu

mesleklere olan önem ve ihtiyaç da artmıştır. Durkheim (1949), uzmanlaşmanın artması

sonucu mesleklerde profesyonelleşmenin artacağını, bu durumun bir anlamda

mesleklerin doğal tarihi olduğunu belirtmektedir.

Kişisel yatkınlıklar sonucu belli başlı mesleklerde uzmanlaşma bir yönüyle

kaçınılmaz diğer bir yönüyle modern emek piyasasının sebep olduğu bir durumdur.

Bilim adamları, avukatlar, mühendisler, öğretmenler, hekimler, eczacılar ve

muhasebeciler gibi profesyonel mesleklerin çalışma alanı seçimleri ve o alanda

uzmanlaşmaları üniversite yıllarına dayandırılabilir (Malamud, 2010: 359). Durkheim

(2006), Toplumsal İşbölümü kitabında meslek tercihinde yatkınlık ve kalıtımın

etkisinden bahseder. Hipokrat’ın ailede on yedinci hekim olması, eski Yunanlarda

kâhinliğin babadan oğula geçtiğine inanılması gibi bazı örnekler mesleklere yatkınlıkta

kalıtımın etkisine örnek gösterilebilir. Huntington’a (2004: 10) göre ise, uzmanlığı

refere eden şeylerin başında diploma sahibi olmak gelir. Bu açıdan uzmanlık, söz

konusu mesleği, o meslekte bilgi sahibi olmayan insanlardan ayırmak ve meslek

mensuplarının göreceli yeterliğini ölçmek için kullanılan objektif standartların temelini

oluşturur. Bu tür standartlar evrensel olup, bilgi ve beceriye bağlıdırlar, zaman ve

mekâna bakılmaksızın genel kullanımda uygulanabilir özelliktedirler.

Hughes’e (1963: 25) göre, profesyonel ya da profesyonel olmayan diğer tüm

mesleklerin içinde en itibar gören meslek tıp mesleği, yani hekimliktir. Hekim,

mesleğin kutsal yönü açısından itibar kazanmakla ile birlikte, ilgili uzmanlık alanına

duyulan saygıyı da kişiliğinde toplayarak söz konusu itibarı ziyadeleştirmektedir

(Baudrillard, 2000: 164). Bu açıdan tıp meslekleri arasında özellikle hekimliğin

icrasının, uzmanlaşma kaynaklı bir güç ve itibar çizgisinde yürütüldüğü söylenebilir.

Uzman hekim, tıp eğitimi görmüş ve tıbbın belirli bir alanında (iç hastalıkları, genel

cerrahi, aile hekimliği, acil tıp, deri ve zührevi hastalıklar, nöroloji vs.,) bilgi ve

becerilerini dar bir alanda geliştirerek ihtisas yapan kişidir. Bir diğer adıyla mütehassıs;

becerinin gelişmesi ve bilgi genişlemesi yoluyla değil, derinleşmesi yoluyla uzmanlaşır

ve her uzman hekim kendi uzmanlık alanında teşhisleri ve tedavileri ele alabilir. Bu

durum uzman hekimler arasında öylesine bir hâl alır ki, kendi uzmanlık alanı dışında

başkasıyla onun mesleği hakkında konuşmak bir tarafa, başka alanlarda uzmanlık yapan

kendi meslektaşlarıyla bile konuşmaktan kaçınırlar (Zijderveld, 2013: 83).

Page 44: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

34

Özellikle hekimler aldıkları eğitim ve uzmanlık bilgisinden kaynaklanan bir

ayrıcalık elde ederek, tıbbi mesleklerin arasında farklı bir konuma gelmişlerdir.

1.1. Hekim, Doktor ve Tabip Kavramları

Hekim kelimesi, Arapça ‘hâkim’ kelimesi ile aynı anlamı taşımakta, cehalete ve

yanlışlığa yol açacak durumlara engel olma görevini üstlenmiştir. Diğer bir ifadeyle

hâkimler hekim, hekimler de hâkim misyonunu üstlenebilmektedir. Kısaca hekimlik,

hastalığa engel olma bilgisidir, hıfzıssıhhadır denilebilir (Yakıt, 2010: 19-22). Freidson

ise hekimi; “bir kişinin hastalığını yasal hale getiren kişi” olarak tanımlamaktadır

(Soyer, 2012).

‘Doktor’ kelimesi ise Fransızca kökenli olup, akademik camia arasında felsefe

doktoru (Doctor of Philosophy/Piled Higher and Deeper) olarak bilinen, lisans ve

yüksek lisans eğitimi sonrası eğitimine devam edilebilen, belli başlı bir alanda süresi ve

ders içerikleri üniversitelere göre değişen bir eğitim sonrası alınan/verilen akademik bir

unvan olarak bilinir. Sıklıkla akademisyenler arasında doktorasını tamamlayan kişiye

tanınan bir hak gibi gözükse de, tıp hekimleri için de bu kelime kullanılmaktadır. Sonuç

itibariyle her iki kelimenin de muhtevası, özünde ‘iyileştiren’ anlamını taşımaktadır.

Keza doktor bilgiyi yoğurarak iyileştirirken, hekim hastayı iyileştirmekte, şifa efsunu

sunmaktadır. Modernleşmenin hasta ile hekim arasındaki hikmet boyutunu aşındırması

sebebiyle, hekimin yerini doktorlara bıraktığı söylenebilir. Tedavi sürecinde ve

sonrasında hekimin görevi bitmez, hastanın yalnızca bedenini değil psiko-sosyal

anlamda da tedavi sürecinde pozitif bir rol alır. Doktor yalnızca iyileştirme rolünü

üstlenirken, hekim hastaya tedavinin yanı sıra şifa dağıtır. Hekimin, hâkim kökünü

temsil etme niteliği yönünden, bütünü görebilme özelliğine sahip olan, basiret sahibi

kişi olduğu söylenebilir.

Hekim ve doktorlar için yaygın anlamda kullanılan bir diğer kelime ise,

‘tabip’’tir. Tabip, Arapça kökenli olup, tıp alanında doktorasını yapmış, tıp mesleğini

icra eden kişiler olarak bilinmektedir. Yakıt’a (2010: 23) göre ‘tabbe’ kökünden gelen

tabip, ‘işin ehli olma’ anlamındadır. Geçmişi Mısır’ın en önemli tıp merkezlerinin yer

aldığı ‘Teb’ şehrine dek uzanırken (Ünver, 1938: 44), aynı zamanda hekimlere verilen

resmi bir unvan olma niteliği taşır.

Page 45: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

35

Tarihsel süreçte yaşanan ilk acının ilkel ormanlarda çığlık olarak yansıması bir

hekime yollanan ilk çağrı olarak varsayılabilir. Bu varsayımın kısmi bir yönünü

yardıma gelen bu kişinin tedavi edici bir güç yüklenmesi, bu kişinin ilk hekim ve ilk

mesleğin de hekimlik olabileceği tezini güçlendirmektedir. Bu durumda ilk hekimin

çağrıya nasıl bir cevap verdiği bilinmese de, bu çağrıyı cevaplayan kişinin diğer

insanlardan farklı bir konuma yükselmesi durumu söz konusudur (Robinson, 1943: 1;

Ersoy, 1998: 13-14). Bu konum hekimleri, hastaların kalbine dokunan, onları saat gibi

işleyen bir makine olarak görmekten uzak (mekanikleştirmeyen) bir boyuta

taşımaktadır. Bu anlamda hekim; mesleki gelişiminin dışında bireysel tekâmülünü

tamamlamış, iş ortamında ufku açık ve feraset sahibi, hastaya hikmet nazarıyla bakan ve

hastalarla olan iletişim bağlamında altruistik nitelikte davranışlar sergilemeye özen

gösteren kişidir.

Hekimliğin alâmet-i farikası, hastalığın zamanında ve doğru teşhisini sağlamak,

gerekli tıbbi bilgi ve klinik becerilere sahip, tedavi sürecinde otorite sahibi olmakla

benzerdir. Illich’e (2011: 38-39) göre, nasıl bir yargıç kimin suçlu olacağına karar verir

ya da bir din adamı kutsal değerler hakkında karar verirse, bir hekim de, neyin semptom

ve kimin hasta olduğuna karar veren, düzeltilebilmesi mümkün yanlışları bulmak için

engizisyon memuruna benzer güçlerle donatılmış bir girişimci gibidir. Hangi konunun

hastalık kavramı içerisine gireceğini ve kimin hasta olduğunu, hastaya ve özel risk

altındaki kişilere hangi uygulamaların yapılacağını da bilen kişilerdir hekimler.

Hekimlik doğrudan ve maddi bir karşılık olmadan hizmet veren yetkin bir

meslek olarak bilinir (Turner, 2011: 155). Bu yönüyle insanlara ve topluma hizmet

sunarken etik değerler çerçevesinde, sübjektif amaçlarını öteleyip mesleğin tertip

edilmesini sağlar. Fakat duruma günümüz açısından bakıldığında, hekimlerin yetiştiği

fakültelerin daha çok ahlâki değerlere sahip çıkan hekim yetiştirmek yerine hastaneye

usta-çırak yetiştirmek için çalıştığı ve hekimi sıradanlaştırdığı görülmektedir. Asıl

amacı karakterli hekimler yetiştirmek olan tıp fakülteleri, giderek ideal ve ruhun saf dışı

olduğu kurumlara dönmekte, hekimliğin insanlığa hizmetin arka plana atıldığı, maddi

gelir kapısı ve garanti iş gözüyle bakılan bir meslek konumuna getirildiği

düşünülmektedir.

Page 46: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

36

Dr. Abraham Verghese (2011), “Bir Doktorun Dokunuşu” isimli videosunda, bir

hastasının daha önce dört ya da beş kez farklı sağlık kuruluşunda muayene edilmesine

rağmen göğsünde var olan kitlelerin teşhis edilememesini eleştirel bir yaklaşımla

aktarıyor. Günümüzde hastayı fiziki anlamda muayene etmenin neredeyse

unutulduğunu, bunun yerine hemen birtakım testler istendiğini, hasta ile iletişimin

aksatıldığını; böylesi durumların erken teşhis ve tedavi fırsatlarının kaçırılmasına sebep

olduğunu konu ediniyor. Verghese, hekim-hasta ilişkisinde ‘dokunma’ ritüelinin

kaybedildiğini düşünürken, tıpta belki de en etkili yöntem olan insan elinin gücüne

inanıyor. Hastaların ‘ipatien’e dönüştüklerini, gerçek hastaların yerini hastaların

bilgisayarlı tomografilerinin, MR çekimlerinin yer aldığını, hastalıkların tartışıldığı

yerlerin bilgisayar ekranları olduğunu aktarıyor. Kısacası modern tıbbın yani hekimlerin

gözden kaçırdığı noktanın ‘insan dokunuşu’ olduğunu vurguluyor. Capra (2012) bu

konuya istinaden, hastayla güçlü bir ilişki kurulmaktan ziyade, teknoloji ve bilimsel

yarışmanın ön plana çıktığı hastanelerde, hekimliğin değişen yönünü vurgulamaktadır.

2. HEKİMLİK MESLEĞİNDE PROFESYONELLEŞME TEZİ

Wilensky (1964), mesleklerin giderek profesyonelleştiğini dile getirmektedir.

Doktorlar, marangozlar, avukatlar ve oto teknikerlerin emeğinin de profesyonel

anlamda ilerlediği, uzmanlaşmış teknik bilgi içerdiği, birtakım standartlara ve kurallara

tabi olduğu bilinmektedir. El becerisi gerektiren işlerin kişiden kişiye (usta-çırak

ilişkisine benzer) aktarımı sınırlıdır, yalnızca belli başlı sistem ya da makine konusunda

eğitim gerektiren teknik işlerin aktarımı söz konusudur. Bu anlamda profesyonel bir iş

birincisi sistematik bilgi ya da öğretiye dayalı uzun dönemli ‘teknik’ içeren eğitim,

ikincisi ‘mesleki normlar’ şeklinde iki kritere bağlanmıştır. Freidson (1970: 152),

profesyonelliğin; belli bir çevreye uyum sağlama, değer ve tutum gibi üç ana prensip

etrafında oluştuğunu söylemektedir. Belirli bir mesleğe uyum sağlaması da bu açıdan

önemlidir.

Oppenheimer (1973: 152) profesyonelliği üst düzeyde bir eğitimi gerekli kılan,

işin standartlaştırılamadığı, işçinin bireysel inisiyatifi ve karar verme sürecini elinde

bulundurduğu bir iş olarak tanımlanmıştır. Burada profesyonel işçinin ressam olarak bir

resim, yazar olarak bir kitap, mühendis olarak bir köprü ve hekim olarak bir ameliyat

işiyle meşgul olarak tüm üretim sürecini kendisinin yönettiği, işin gidişatını ve çalışma

Page 47: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

37

koşullarını kendisinin belirlediği, mal veya hizmetlerin kullanım biçimi üzerindeki

haklara yine kendisinin sahip olduğu bir işleyişten bahsedilebilir. Wilensky’ye (1964)

göre bu işleyiş, yalnızca profesyonelin sahip olduğu, bazen de dile getiremediği zımni

bilgiyle yürütülmektedir. Bir mesleğin profesyonel meslekler kategorisinde yer alması

için kişilerin; uzmanlık bilgisi edinmelerine karşın aynı zamanda yüksek derecede genel

ve sistematik bilgiye (fizik, biyoloji, din bilimleri, vs.) sahip olmak, mesleki bilgiyi

elde etme ve kontrolünü sağlayacak derecede tecrübe kazanma (stajyerlik/çıraklık

dönemi), bireysel çıkarlardan ziyade toplumsal çıkarları gözetme, meslektaşları ile

arasında ortak bir değer ve etik kodlar oluşturması şeklindeki (Barber, 1963; Hopkins

vd., 1996: 365) özellikleri taşıması gerektiği ifade edilir. Ayrıca hekimliğin diğer

profesyonel mesleklerde olduğu gibi entelektüel bir ilgiyle uzmanlaşmaya attığı adım

sayesinde profesyonelliğini ispat ettiği söylenebilir.

Profesyoneller, insan tabiatının gün yüzüne çıkmamış sırlarına yalnızca

kendilerinin sahip olduğuna inanırlar ve bu profesyonel bilgiyi yalnızca kendilerinin

kullanmaya muktedir olduğu görüşündedirler. İnsanların ihtiyaçlarına göre şekil alan

profesyoneller, herkesten daha akıllı olduklarını düşünerek tavsiyede bulunurlar, ayrıca

eğitici ve yönetici rolüne sahiptirler (Illich, 1994: 20).

3. HEKİMLİK MESLEĞİNDE PROLETERLEŞME VE

PROFESYONELLİĞİN YİTİRİLMESİ TEZİ

‘Proleter’ terimi, 18. yüzyılın sonlarında Fransa’da, eski Roma’ya benzetme

yapılarak, sıradan insanları refere etmek üzere kullanılmıştır. 19. yüzyılda terim daha

spesifik olarak, toprakla ilişkisi kesilmiş ve dolayısıyla gelir için istihdam edilmeye

bağımlı duruma gelmiş (şehirli) ücretli-işçiler için kullanılmıştır (Wallerstein, 2004:

169). Bu kavram ile anlatılmak istenen; emek gücü olarak bilinen, herhangi bir

sermayesi bulunmayan ya da sermaye üzerinde hiçbir hakka sahip olmayan, denetime

tabi tutulan, emeğini bir ücret karşılığında kullanan, başkaları tarafından istihdam

ettirilen, Marx’ın ifadesiyle lümpen olarak da adlandırılan emek işçileridir. Bazı

yazarlar ‘proleter’ kavramının profesyonel gruplar için uygun olmadığı görüşünde olup,

profesyonelin bu yeni rolünün yerine gelebilecek bir kavram kullanmak istemişlerse de

emek işçisi kavramına denk bir kavram daha denk gelmemiştir.

Page 48: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

38

Wallerstein (2006) proleter’i ‘emeğini satan insan’ olarak da tanımlamaktadır.

Belli miktar gelire bağımlı olan ücretli işçilerdir. Kapitalist sistem dâhilinde, birikmiş

zenginlik olarak da bilinen sermayenin kölesi haline getirilen işçiler üretim sürecine

ivme kazandırarak nihai amaç olan sermayenin daha da zenginleştirilmesine hizmet

ettikleri ölçüde emek işçisidirler. Wallerstein, tarihsel kapitalizm sürecinde işçilerin

giderek proleterleştiğini, proleterleşme sürecinin üreticilere daha çok fayda sağladığını

fakat buna rağmen işçi sayısının yetersiz olduğunu belirtmiştir.

Oppenheimer (1973: 151-152), beyaz yakalı profesyonellerin proleterleşme

sürecinde oldukları ve zamanla profesyonel birer işçi haline geldiklerini belirtmektedir.

İş sürecinde yalnızca bir ya da birkaç görevin yerine getirildiği iş bölümünün olduğu, iş

ile alakalı konuların işçiler tarafında değil birtakım üst yetkililer tarafından ifa edildiği,

işçi ücretlerinin yine bireysel olarak işçi tarafından değil iktisadi süreçler ve geniş

ölçekli piyasa koşullarında belirlendiği ve işçilerin çalışma şartları ağırlaştığında işe dair

kolektif pazarlıkların yapıldığı iş koşullarında proleterleşme kavramından bahsedilebilir

ve proleterleşme koşullarının daha çok bürokratik yapılanmış örgütlerde ortaya çıktığı

söylenebilir. Light ve Levine’e (1988: 15) göre, yaşanan teknolojik gelişmelerin sağlık

profesyonellerini sermayeye daha bağımlı kılması ve sermaye sahiplerinin üretimi

biçimlendirme gücünün büyümesi ile profesyonellerin bilgisine ihtiyaç duyulmayacak

sanayi teknolojisi içinde hekimlerin konum belirsizlikleri (duracakları yeri bilememe

endişesi), 19. yy’da zanaatçıların işlerinin rutinleşmesi ve hünerlerini yitirmeleri konusu

ile benzerlik göstermektedir. Kapitalizmin toplumu kontrol edici bir güç olarak

bürokrasiye sebep olması, hekimlerin zamanla bürokratik örgütlerde çalışmalarına yol

açmıştır

Sağlık hizmetleri üzerindeki proleterleşme tartışmaları daha çok hekimler

üzerinden yürütülmekte, mesleki anlamda bir dönüşüm yaşadıkları, klinik özerkliklerini

ve karar verme yetkilerini kaybettikleri konularına dair birçok tartışmalı alan mevcuttur.

McKinlay ve Arches (1985), hekimlerin proleterleşme sürecini anlatan makalelerinde

mesleki özerkliğin zayıflaması ve nihayetinde kaybolmasına kadar varabilen sürece

değinmektedirler. Scarpaci (1990: 363), hekimlerin proleterleşmesini, hekimin mal ve

hizmetler üzerindeki kontrolünü kaybetmesiyle ilişkilendirmiştir. Ayrıca tıp mesleğine

giriş şartlarının değişmesi, yeni teknolojilerin gelişmesi ve hekim sayısının artışını da

hekimlerin proleterleşme sebepleri arasında görmektedir. Hopkins (1996: 365-366),

Page 49: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

39

profesyonel kontrolün aşınmasını; hastaların sağlık hizmetlerine dair bilgilerinde

meydana gelen artışla hekimlik bilgisinin ‘hekime özgü’ olmaktan çıkması ile

açıklamaktadır. Ayrıca, hastaların aşırı uzmanlaşma sonucu yalnızca miyopi lazer

cerrahisi uzmanı ya da sadece kozmetik cerrahi uzmanı ile karşılaşması, hekimlerin

ellerinin maharetinin pratikte diğer servis sağlayıcılarından çok da farklı olmadığını, bu

yolla teknik beceri aşınmasına gidildiğini gösterir niteliktedir.

McKinlay (1984: 161), dinamik bir süreç olan bürokratikleşme ile hekimlerin

üretim araçları üzerindeki kontrollerini kaybettiklerini belirtir. Bürokratikleşme;

merkezileştirilmiş yönetim, ölçek ekonomisi ve rasyonaliteden daha fazlasını sağladığı

gibi, tek kişilik ve küçük tıp uygulamaları rekabetini kesip, tıp teknolojisine girişi

kolaylaştırarak kapitalist genişleme mantığına da ayrıca hizmet eder. Oppenheimer’e

(1973: 153) göre ise; mühendislik, tıp, hukuk, öğretmenlik gibi bürokratik ortamlarda

faaliyet gösteren mesleklerin proleterleşme eğiliminden kaçınamayacağı bir gerçektir.

Freidson (1970) ve Wilensky (1964)’nin profesyonel mesleklerin toplumsal

kontrolü elinde tuttuğu ve mesleki yükselişi artırdığı yönündeki görüşlerin aksine;

profesyonelleşmeme (deprofesyonelleşme) eğiliminin arttığı yönündeki görüşleri ifade

eden Haug (1975), hekimlerin profesyonel rolünün dönüşüm sürecinde olmasını;

geçmişte elde ettikleri özel (ezoterik) bilgi tekeli ayrıcalıklarının aşınmaya uğraması,

toplumun hekime duyduğu güvenin sarsılması ile sağladığı prestijin yitirilmesi ve

hastalar üzerindeki otoritenin azalmasına bağlar. Özellikle teknoloji çağına geçilmesiyle

birlikte yaşanan dönüşüm toplumun eğitimli kesiminin uzman hekimlerin bilgisine

hâkim olduklarını, dolayısıyla hekimlerin profesyonelliğin yitirilmesi tartışmaları içinde

yer aldıklarını göstermektedir.

Profesyonelleşmeme; profesyonellerin bilgi üzerindeki tekel güç olma gibi

kendilerine has niteliklerin, diğer insanların hizmetlerine duydukları inancın, iş

özerkliği ve yapılan işten etkilenenlerin üzerindeki otoritesinin yitirilmesi olarak

tanımlanabilir. Bu açıdan uzmanlaşmanın birçok mesleği derinlik ve hüner gerektiren

dar görev alanlarına bölmesi, tekerleğin cıvatalarını sıkıştırmada uzman bir otomotiv

işçisi ile iç kulak ameliyatında uzmanlaşan bir hekimi aynı kefeye koyabiliyor (Shepard

ve Herrick, 1972; Akt. Haug, 1973). Tam da bu noktada Haug (1973), mesleki açıdan

pratisyen ya da genel bir bilgiye sahip hekim gibi çalışan aile hekimlerinin ortaya

Page 50: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

40

çıkışını ‘yeniden toplanma’ olgusuna, yani parçalara ayrılan görevlerin tek bir bünyede

toplanmasına örnek teşkil ettiğini gösteriyor.

Profesyonelleşmeme ve proleterleşme tezlerine karşılık Freidson (1984: 108-

111), hekimlerin profesyonelliklerini yitirdikleri tezinin geçerli olmadığını

söylemektedir. Toplumun eğitim düzeyi ve uzmanlaşmış teknik bilgiyi anlama

kapasitesi gelişirken, uzmanlık bilgisinin nitelik ve niceliğinin de artmakta, toplum ile

hekim arasındaki ‘bilgi açığının’ daralmakta olduğunu savunan Freidson, hekimlerin

göreli prestijlerini, uzmanlık bilgilerini ve uzmanlıklarının uygulamaya aktarılması

hususundaki tekeli kaybetmediklerini öne sürüyor. Aynı şekilde proleterleşme

tartışmalarına da yorum getiren Freidson, hekimlerin kendi iş yerinde çalışarak herhangi

bir özerklik kaybı yaşadığını gösterir nitelikte bir delil olmadığını iddia etmiştir.

Özetlemek gerekirse, bu durum çalışanların istihdam şeklinin iş kontrolü ya da kontrol

eksikliğinin bir ölçüsü değildir.

4. HEKİMLİK MESLEĞİNDE PROFESYONELLEŞME-

UZMANLAŞMA İLİŞKİSİ

Özellikle sanayi devriminden bu yana, toplumun bilgi birikimi yönünden

güçlenmesi beraberinde profesyonelleşmeyi getirmiş, ayrıca enformasyon ve

teknolojide yaşanan gelişmeler mesleki anlamda özelleşmiş bilgiyi zorunlu kılmıştır

(Herdman, 2012). Profesyonelleşme ve proleterleşme konularından yola çıkarak,

uzmanlaşma ve profesyonelleşme konularının birbirleriyle yakın ilişki içerisinde

olduğu, uzmanlaşmanın bir koşulunun profesyonelleşmekten geçtiği, kısacası bir

uğraşının profesyonel anlamda meslek haline geldikten sonra o meslekte

uzmanlaşılabileceği bir durum söz konusudur. Karasu’ya (2001: 192-265) göre,

uzmanlaşma profesyonelleşme sürecinin bir aşamasıdır. Belli bir noktaya kadar aynı

yönde giden bu süreç, bir noktadan sonra farklılaşmakta, birindeki artış diğerinde

azalmaya sebep olabilmektedir. Uzmanlaşmanın artması, işlevlerin bölünmesine neden

olmakta ve bu nedenle profesyonelleri daha dar bir alanda yetki sahibi kılmaktadır.

Profesyonelleşme içerisinde uzmanlaşmayı barındırır fakat profesyonelleşmeyi

açıklamak için farklı değişkenleri de göz önünde bulundurmak gerekmektedir.

Günümüz tıp mesleği bu anlamda, modern tıbbın uzmanlık uygulamalarına dayanan

profesyonel bir meslek konumundadır.

Page 51: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

41

Haug (1973), profesyonellerin yalnızca ilgili meslekten olanların kontrolüne açık

uzman kişiler olduğunu belirtmektedir. Siegrist’e (1970) göre, meslekler,

profesyonelleşerek standart ve resmi hale gelerek, sabit müfredata dayalı bir eğitim

sayesinde homojen bir yapıya kavuşmaktadır. Meslekleri profesyonelleşme

çerçevesinde alan Carr Saunders ve Wilson (1933), bir mesleğin uzman meslek olma

özelliğini; güçlü mesleki örgütlenmeye sahip olmaları ve devlet tarafından politik

anlamda sahiplenilmiş olmaları şeklinde belirtmektedir.

Uzmanlaşma konusu bazı araştırmacılar tarafından sosyal bir olgu, sosyolojik bir

model ve profesyonelleşmenin farklı bir boyutu olarak görülmüştür (Halpern, 1988;

Abbott, 1988). Kuşkusuz birbirinden ayrı iki alan olan tıp ve sosyolojinin ortak noktası;

insanı ve insan yaşamını araştıran, sorgulayan ve inceleyen bir yapıda olmasıdır.

Profesyonelleşme, Abbott (1988) ve Larson (1977); tıbbi profesyonelleşme ise Freidson

(1970) tarafından meslekler sosyolojisi kapsamında ele alınmıştır. Freidson (1970), tıp

mesleğinin özel bilgi, beceri ve inanç gerektirdiğini, böylece diğer mesleklerden

ayrıldığını, özelliği gereği otonomik bir yapıda olduğunu belirtmektedir. Bahsi geçen

bilgi ve becerilerin üzerine gelişen uzmanlaşma, bir noktada profesyonelleşmeyi tersine

döndüren bir süreçtir; bu süreçte hekimler özerkliklerini yitiriyor ve bilgi tekelleri

azalıyor (Soyer, 2012: 238).

Page 52: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

42

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TIPTA UZMANLAŞMA

Bir farenin nasıl bir şey olduğunu her bir hücresini elektron mikroskobunda

titizlikle inceleyerek anlayamazsınız, tıpkı bir katedralin güzelliğini yapısında kullanılan

her taşın kimyasal analiziyle takdir edemeyeceğiniz gibi.

Hans Selye*

Arslanoğlu’na (2013) göre, tıp mühendisleşerek insanî sıcaklığını

kaybetmektedir. Uzmanlaşmanın artmasıyla fazla merkezileşen tıp, giderek insanlardan

maddi ve manevi anlamda uzaklaşmaktadır. Fakat tıbbın teknolojik gelişmelerden

yararlanması gereken kronik bir hasta kesimi vardır. Yerel hekimler (aile hekimi vs.),

hastaya daha yakın olmaları sebebiyle onları insanî açıdan ele alma şansları daha fazla

iken, ileri tanı ve tedavi imkânları kısıtlıdır. İleri uzmanlaşmış hekimler ise, çok sayıda

hasta ile karşılaştıklarında ‘insani teması’ azaltmak durumunda kalmakta, hızlı ve

teknolojik yaklaşım imkânını artırmaktadır. Stevens’a (1998) göre, tıp mesleğinin

yapısı, uzman niteliklerinin profesyonel bir sistem içerisinde şekillenmesinden ziyade iş

piyasası tarafından tanımlanan bir uzmanlık sistemine doğru ilerlemektedir. Soyer

(2005: 9), mekanik-bireysel anlayışa dayanan tıbbın bu yönünü, insan vücudunun her

bir bölümünü bir makine gibi gören ve vücudun her bir sistemini farklı bir uzmanlık

alanına güdüleyen bir sistem olarak değerlendirmektedir. Böylelikle insan, hasta

olduğunda dolaşım sistemi ya da kalbi hasta, metabolizması bozuk ve midesi rahatsız

olarak algılanmıştır. Kısaca, hastalık ve sağlık kavramlarının makine olarak görülmüş

bir vücutta zuhur etmelerini temel alan bu anlayışta, hekimler yalnızca kendi uzmanlık

alanlarını ilgilendiren bölümler hakkında değerlendirmelerde bulunmaktadırlar.

Hekimler daha genel ve bütüncül bilgi yapısına sahip olmak yerine (burada

hâkim olmanın güçleşmesi söz konusu), daha mikro bilgiye yönelerek belli başlı

konularda uzmanlaşmaktadırlar. Tıp alanında her branşın bilgisini elinde tutamayan

hekim, her alanda yetkin olmak yerine belli bir alana yönelerek uzman hekim olma

yolunu seçmiştir. Böylece hekimlerin etkinlik alanlarının sınırı uzmanlık alanlarının

bilgisiyle çerçevelenmiştir.

* Üresin, Y. (2013), “Kişisel Tıp” içinde Arslanoğlu, İ. (Ed.), (2013), “Tıp Bu Değil 2”, İthaki Yayınları,

İstanbul.

Page 53: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

43

1. SAĞLIK HİZMETLERİNDE İŞBÖLÜMÜ VE UZMANLAŞMA

20. yy’da yaşanan politik ve teknolojik gelişmeler dünya tarihi açısından devrim

niteliğindedir. Modern yönetim ile verimlilik artışı, yönetici sınıfının yükselişe geçmesi,

karmaşıklaşan teknoloji ve üretim süreçlerine rağmen ürünlerin basitleştirilerek işgücü

niteliğinde bir vasıfsızlaşma ve bozulmanın meydana gelmesi, çalışanların emekleri ile

ortaya koydukları ürün arasındaki bağın zayıflaması ile sonuçlanmıştır. Rastegar’a

(2004) göre yaşanan bu durumun sağlık hizmetlerine yansıması kaçınılmaz bir sonuç

olarak görülmektedir. 18. yy’da Fransız devrimi sonrası tıp uygulayıcıları üç farklı

meslek grubunda toplanıyordu; hekimler, cerrahlar ve eczacılar. Bu durum tıbbi

faaliyetlerde herhangi bir değişiklik oluşturmazken, uygulayıcılar çalıştıkları kurumlara

göre farklılık göstermekteydi. Uzman (uzman şifacılar) olarak adlandırılan

uygulayıcılar, vücudun belirli bölgelerinde operasyon yapan kişiler olarak bilinir; diş ve

göz hekimliği, ebelik, fıtık cerrahlığı, kırıkçı ve taş kırma cerrahlığı gibi ustalık ve el

becerisi gerektiren teknik işlerle meşgul olurlardı (Weisz, 2006: 3).

Sağlık hizmetlerinde farklı iş bölümü ve uzmanlaşma türleri görülmektedir.

Tıbbi faaliyetlerin ayrışması sonucu hekim, hemşire, ebe, hasta bakıcı, sağlık memuru,

laboratuvar teknisyeni, fizyoterapist, psikolog, biyolog, kimyager gibi mesleki bazda bir

ayrım söz konusudur. Ayrıca, otelcilik, destek hizmetleri, temizlik, güvenlik, sekreterlik

ve yemek hizmetlerinin de ayrı birer işbölümünü temsil etmeleri tıbbi bakımın bir bütün

olarak verilmesine imkân sağlamaktadır. Mesleki iş bölümünün meslek gruplarına göre

dağılımına bakıldığında, hekimler özelinde gerçekleşen teknik iş bölümünün ön planda

olduğu görülmektedir Sağlık bakım hizmetlerindeki bu parçalanma yalnızca hekimler

arasında değil, hemşireler ve hekimlere bakım hizmetlerinde yardımcı olan hekim dışı

klinisyenler arasında da görülmektedir (Rastegar, 2004; Ulutaş, 2011: 59). Bir yüzyıl

öncesine kadar pratisyen hekimlerin çoğunlukta olduğu tıp sisteminde yaşanan bir takım

gelişmelerle birlikte ileri derece uzmanlaşmış hekimlerin sayısında artış yaşanmıştır.

Tıp eğitiminin giderek uzmanlaşmayı merkeze almasıyla, gerekenden fazla uzman

hekim yetiştirilmeye başlanmıştır. Böylece tıp hizmetlerinde hekim emeğinin orantısız

bir dönüşümü söz konusu olmuştur (Fryer Jr, 1991: 213-228). Özellikle, 20. yy’ın ikinci

yarısında, Batılı sanayi toplumu hekimleri esasen hastanın toplumsal görevlerini yerine

getirmesini engelleyen uzun dönemli kronik rahatsızlıklarla karşı karşıya kalmıştır.

Modern rahatsızlıklar yön değiştirmiş, pratisyen hekimler hastalık ve rahatsızlıkların

Page 54: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

44

fizyolojik, kimyasal ve biyolojik yönlerine ilişkin aldıkları eğitim hastaların tedavileri

ve kontrolleriyle giderek daha az ilişkili hale gelmiştir. Akut hastalıkların yerini ise,

kronik hastalıkların rutin tıbbi kontrolü almıştır (Turner, 2011: 17). Bu noktada akut

hastalıkların araştırılması rolüyle pratisyen hekim değil, kronik hastalıkların tanı, teşhis

ve tedavisini yürütecek uzman hekimler devreye girdiği söylenebilir.

Geçilen yüzyıl içinde sağlık alanında çok hızlı bir bilgi birikimi kaydedilmiş ve

bu birikim sağlık teknolojisinde gerçekleşen baş döndürücü gelişmelerle süregelmiştir.

Sağlık çalışanları gelişen bu teknoloji karşısında kayıtsız kalmayarak, çıkan bu

teknolojileri kullanabilmek için o alanlarda uzmanlaşma yoluna yönelmiş ve

yönlendirilmişlerdir. Bu durum sağlık hizmetlerinde parçalanmaya, sağlık çalışanlarının

ilgi ve yeterliliklerinde daralmaya, verilen sağlık hizmetleri toplumun genel sağlığına

değil, spesifik bazı hastalıklara ve hastalara odaklanmasına yol açmıştır (Öcek ve

Vatansever, 2012: 53). Rastegar (20014), 20.yy’ın başlarında tıbbi problemleri geniş

açılardan ele alan pratisyen hekimlerin, ilerleyen zamanlarda tıbbın disiplinlere

bölünerek hekimlerin çalışma alanlarının daralması sonucu meydana gelen aşırı

uzmanlaşma ile endüstri dönemindeki Taylorist ilkelerden birisi olan işbölümüne dayalı

üretim sonucu meydana gelen değişimler arasında ilişki kurar. Burada iş bölümü ve

uzmanlaşma sonucu, sistemin hekimler üzerinde bir üstünlük oluşturması

kastedilmektedir.

Profesyonel meslek gruplarından biri olan hekimlik, tıbbi bilgi pastasının

tümüne hâkim olma girişimi yerine, bu pastadan payına düşen dilimde, derinlemesine

uzmanlaşma yoluna girer. Hekimlerin böylesi bir çabaya girmesi ise profesyonel bilgi

tekelini ellerinde tutmak istemeleriyle açıklanabilir (Haug, 1975, 202). Bu açıdan

uzman hekimlerin; yalnızca bir ya da birkaç hastalık grubu üzerinde çalışan, pahalı

teknoloji kullanan, üçüncü basamak sağlık hizmeti veren, birinci basamakta pratisyen

hekimlerin sevk ettikleri ileri düzeydeki hastaların tedavisi yürüten, komplike tıbbi

cihazlarla çalışan bir misyon üstlenerek, pratisyen hekimlerin yerini aldıkları

söylenebilir (Fryer Jr, 1991, 213-228).

1.1. Modern Tıp Öncesi Uzmanlaşmanın Kökenleri

Adamson (1927), uzmanlaşmanın modern tıbbın bir üretimi olmadığını, tarihi

sürecin birçok aşamasında görülebileceğini belirtmektedir. Sümerler (İ.Ö. 2000’ler)

Page 55: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

45

döneminde şifacılık faaliyetlerinin ön planda olduğu, şifacılığı Sümer tanrıçalarının

dağıttığı ve zamanla bu işi kadın şifacıların üstlenmesi bu durumu örnekler niteliktedir.

Şifacılığın gelişim göstermesine paralel olarak tıp egemenliği erkek uygulayıcıların

eline geçmiştir. Kadın uygulayıcıların haklarının yasalarla ellerinden alınması da bu

zamana denk gelmektedir (Achterberg, 2009, 10-39). Bu dönemde kral, şef, rahip ya da

hekim şeklinde ortaya çıkan mesleksel farklılaşma, ilk uzmanlaşma belirtilerindendir.

Sümerli ilk hekimlerin büyücü olmaları ya da cin çıkarmayı tedavinin bir parçası olarak

görmeleri o işi detaylıca ve iyi bir şekilde yapmalarından ötürü uzmanlaşmaya

başladıklarının bir göstergesidir. Keza bilinen eski tıp metni sayfalarının yani kil

metinlerinin (tabletlerinin), akıl dışı ve mistik unsurlardan yoksun olarak hazırlanması

büyücü, rahip ya da cadılar tarafından ortaya konulduğunu göstermektedir (Ersoy, 1998:

17; Kramer, 1992: 79).

Eski Mısır hiyeroglif yazı sisteminde hekim ya da doktor kelimelerinin manasını

taşıyan, ‘swnw’ kelimesi kullanılırdı (Ghalionghui, 1983). O çağlarda bilinen toplam

hekim sayısı Tablo 1’de verilmektedir:

Tablo 1. Dönemlere Göre Bilinen Uzman Hekim ve Uzmanlık Alanları

Dönem Tarih

(M.Ö.)

Toplam

Hekim

Sayısı

Uzman

Hekim

Sayısı

Birden Daha

Fazla

Uzmanlık

Yapan Hekim

Sayısı

Uzmanlık Alanı

Antik Krallık 3200-2400 42 12 3

Diş (4), Göz (5),

Göz, Karın, makat ve ‘iç

sıvıların yorumlanması’ (1)

Diş, makat ve gizli sanatın

yorumlanması (1)

Karın ve göz (1)

Orta Krallık 2000-1750 16 - - -

Yeni Krallık 1590-1060 29 - - -

Geç Dönem until 333 11 1 - Diş (1)

Kaynak: F. Jonckheere, (1958), Les médecins de l'Égypte Pharaonique, Fondation Égyptologique Reine

Élizabeth, Brussels.

Milattan önce 2800 yıllarında Antik Mısır’da hekimlik, mimarlık, yazarlık ve

mühendislik gibi işlerle meşgul olan efsanevi kişi Imhotep zamanında yaşamış, bilinen

en eski ilk hekim (swnw) Hesy Ra’dır. ‘Hekimlerin efendisi’ olarak da bilinen Hesy Ra,

diş tedavisine ilişkin konularda çalışmış, insan vücudunun tek bir bölümü ya da

fonksiyonlarında uzmanlıklar geliştirilmiştir. Yani insan vücudunun her bir parçası ayrı

Page 56: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

46

bir varlık olarak kabul edilmiştir. Azınlıkta kalan bu uzman hekimler, tek bir

rahatsızlığın tedavisiyle meşgul olurdu. Hekimlerin çoğunluğu ise, daha genel yani

herhangi bir uzmanlık alanına ait olmayan rahatsızlıklarla ilgilenmiştir (Ghalioungui,

1969). Tablo 1’de de görüldüğü üzere antik çağda özellikle diş ve göz rahatsızlıklarının

tedavisiyle başlayan minör uzmanlıklar mevcut hekimlerin arasında azınlık

sayılabilecek kadar azdı. Bu durumun 19. yüzyıla kadar herhangi bir gelişme

göstermediği söylenebilir. Bu dönemde tıbbın ve dinin iç içe olduğu belirgin bir

durumdayken, 15. ve 17. yy arası tıp bilimi; sihirli sözler, koca karı ilaçları, idrardan

tanı ve astroloji içeriyordu. Tıp mesleğinin profesyonelleşme öncesi döneminde lavman,

şişe çekme, hacamat, sülük tedavileri yaygın uygulanmaktadır. Tıp biliminin

profesyonelleştirilmesi; sağlık alanındaki bilgi artışına, uzmanlaştırılmış sağlık hizmeti

talebine ve büyük oranda sağlık kurumlarının gelişimine bağlı olarak tezahür etmiştir

(Achterberg, 2009, 140-165).

15. yy’da İngiltere’de kurulan mesleki loncalar ile modern tıp meslekleri

şekillenmeye başlamıştır. Cellatlar kemik tedavisiyle uğraşırken, berberler şişe çekip,

hacamat ve lavman yapabiliyorlardı. Kadınlar da daha çok ebelik işiyle meşgul olurken,

sırasıyla; cerrahlar ve berberlerin bu yüzyılda kendi localarını kurarak hekimlik

mesleğine devam ettikleri söylenebilir (Acheterberg, 2009: 101). Batı tıbbı kuramsal

anlamda Yunan ve Roma geleneğinden etkilenmiş, alt yapısını Hipokrat ve Galenos

aracılığıyla oluşturmuştur. Galenosçuluk tıp fikriyatındaki egemenliğini 17.yy’a kadar

sürdürürken, Galenosçu tedavi yöntemleri bir yüzyıl daha yaygınlık gösterecekti. Bu

durum nedeniyle fenni tıp aslında ilk çağa kadar uzanmaktadır (Lindemann, 2013: 111).

18.yy boyunca; herhangi bir yüksek statüsü bulunmayan, özellikle elle yapılan

işlemlerde (zührevi hastalıkların tedavisi, diş çıkarma, katarakt, doğum vb.)

uzmanlaşmış ve bu işi ücret karşılığı yapan kişiler mevcuttu. Bu kişiler sayıları az da

olsa Fransa’da ‘uzman’, Almanya’da ise ‘operatör’ olarak bilinirdi. Bu süreçte söz

konusu uzman/operatörler (özellikle cerrahlar) resmi kimlik kazanmaya başlamıştır

(Weisz, 2006: xix).

Cüzzamlı hastalara hizmet verdiği bilinen ‘spital’ isimli evler, tarihsel süreçte

uzmanlaşma temayülünün makro düzeydeki örneklerinden biri olarak düşünülebilir. Bu

evler uzmanlaşan hastanelerin ilk örneğini teşkil etmektedir. Hastalıkların artışına bağlı

Page 57: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

47

olarak sayıları artan bu hastaneler, 12. ve 13. yy’da da hizmet vermeye devam etmiştir.

Hastanelere ait bir diğer ihtisaslaşma biçimi akıl hastaneleri alanında görülmektedir. 16.

ve 18. yy’da yaygın olan bu hastane türleri, yalnızca akıl hastalarına hizmet

vermektedir. Hamile kadınlara hizmet vermek amacıyla açılan yataklı hastaneler ise

farklı bir ihtisaslaşma alanı sergilemektedir. Bu hastanelerin gelişimi sistematik bilgiler

üzerine kurulmaması nedeniyle kurumsal nitelik taşımamaktaydı. Modern öncesi çağda

hastaneler ihtisaslaşmış bir temelde tedavi edilmesi zor hastaların son dinlenme yeri

olarak kullanılıyordu. Amaç tedaviden ziyade hastanın bakımının sağlanmasıydı.

Modern dönem hastaneleri ise, belli rahatsızlıklar (hastalıklar) temelinde ihtisaslaşmaya

başlamıştır. 19.yy’da açılan göz, göğüs hastalıkları, kulak, çiçek hastalığı, boğaz

hastalıkları ve kanser hastaneleri bu durumun tipik örneklerindendir (Turner, 2011: 186-

189). İhtisaslaşmış hastane türlerinden olan askeri hastanelerin varlığı ise, ülkelerin

ordularının gelişmişliğine bağlıydı. Askeri tabipler ve ordu cerrahları, saha

hastanelerinde görev yapmak üzere yetiştirilmişlerdir (Lindemann, 2013: 225-230).

Duruma günümüz ışığından bakıldığında, ‘uzman klinikler’ olgusu karşımıza

çıkmaktadır. Mayo Klinik, Methodist vb. klinikler bu durumunun tipik örneklerindendir

(Ersoy, 1998: 28). Özel dal hastanesi, özelleşmiş klinikler, özel sağlık merkezi ya da tıp

merkezi adı altında; göz hastalıkları, psikiyatri, kadın hastalıkları, fizik tedavi ve

rehabilitasyon, çocuk hastalıkları ve onkoloji gibi belirli bir hastalık, organ yahut hücre

grubuna ait hastalara hizmet sunacak branşları bünyesinde toplayan bu sağlık

kuruluşları, spesifik alanlarda sağlık hizmeti vermektedir. Söz konusu hastanelerin

sağlık ihtiyacını giderme açısından sundukları hizmet elbette ki faydalı görünmektedir.

Pratikte diğer tüm branşların bulunduğu hastanelerle sürekli bir irtibat arz etmesi ve

gerektiğinde hastanın ilgili hastaneye sevkinin yapılması gerekmektedir. Gerek genel

sağlık hizmeti veren gerekse de özel dal hastaneleri açısından sakıncalı olarak

görülebilecek bir durum; her iki hastane hekimlerinin de kendilerine ekstra informal

uzmanlık alanları tahsis etmiş olma ihtimalidir. Böylesi bir durumda fiili uzmanlık alanı

içinde informal uzmanlık alanı oluşturan hekim, hem genel hekimlik misyonundan hem

de hizmet verdiği alanın verimli sağlık hizmeti verilmesini engellemiş olacaktır. Verilen

sağlık hizmetinde mihenk noktası ‘hasta’ olan bir sistemin bu dengeyi gözetmesi

gerekmektedir. Iglehart (2005) ile Casalino ve diğerlerinin (2003) çalışmalarında, söz

konusu uzman hekim odaklı hastanelerin genel hastanelerden ayrılan yönlerine ve

Page 58: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

48

verdikleri hizmetlere ayrıntılı olarak değinilmiştir. Ulutaş’a (2011: 67) göre, yalnızca

tek bir ürün üretmeye odaklanmış bir fabrika misali, çoğunluğu cerrahi dallardaki bu

hastanelerde, hekimler bir gün içinde farklı hastalar üzerinde aynı işlemi birçok kez

gerçekleştirmektedir. Kimilerine göre bu durum uzmanların niteliğini ve kalitesini

artırmaktadır. Fakat genel hastanelere göre düşük yatırım ve yüksek kâr getiren bu

hastanelerin sayısının giderek artması, insan bedenine bütünsel bakışın terk edildiği

yönündeki görüşleri destekler niteliktedir.

1.2. Modern Tıpta Uzmanlaşmanın Sınırları

Ey sinirler, sinirler; insan denen makinenin gizemleri!

-Charles Dickens *

Çalışmanın bu kısmında, birinci bölümde ele alınan uzmanlaşma kavramının

felsefi temelini oluşturduğu modern tıpta uzmanlaşma konusu, kökenlerinden günümüze

geldiği noktaya değin bir bütün olarak karakterize edilmeye çalışılacaktır.

İnsanlık tarihi kadar eski tıp uygulamaları, yaşanan gelişmeler sayesinde 19.

yy’ın ortalarından itibaren ‘modern tıp’ dönemi adı altında anılmaya başlamıştır. Tarihte

‘bilimsel tıp’ dönemi olarak da bilinen, modern tıbbi sistemlerin geliştirildiği bu dönem,

deneysel uygulamalar ve araştırmalar yapılarak kuşaktan kuşağa aktarılan geleneksel

yöntemin aksine yeni bir dönemi kapsamaktadır (Kaplan, 2010). Rosen (1944), tıpta

görülen uzmanlaşma faaliyetlerinin kökenlerinin bu yüzyıla dayandığını belirtmektedir.

Hem klinik araştırmalar hem de genel araştırmalardan ziyade daha spesifik konularda

bilimsel dergilerin çıkartılması hız kazanmıştı. Dönemin bilim merkezi haline gelen

Paris, bireysel ya da araştırma grupları tarafından yapılan birçok bilimsel araştırmaya

özellikle Paris Tıp Fakültesi aracılığıyla ev sahipliği yapmıştır (Weisz, 1995). Hattâ

tıpta uzmanlaşma fenomeni ağırlıklı olarak 20.yy’a kadar Paris ekolünün hâkimiyetini

sürdürmüştür (Weisz, 2006: xxii). Bu noktada modern tıbbın aslında uzmanlaşma

faaliyetleriyle başladığını söylemek mümkündür.

Modern tıpta uzmanlaşma Paris’te doğmuş ve ilerlemiştir fakat yalnızca Fransa

ile sınırlı kalmamıştır. İngiltere ve Amerika olmak üzere, Almanya’da yaygınlaşan tıpta

uzmanlaşma faaliyetleri bu ülkelerde yapılan çalışmalar neticesinde şekillenmiştir

*Straus ve Straus, 2009: 63.

Page 59: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

49

1880’lerin ortalarından itibaren uzman hekim sayısında ciddi artış yaşanmaya

başlanmış, bu süreçte belli bir amaç için elde edilen yani spesifik bilgilerin üretilmesi ve

aynı zamanda pratisyen hekimlerin yetiştirilmesi amaçlanmıştır. Böylece bilimsel yolla

rahatsızlığı belirlenen hastalar uzman hekimler tarafından tedavi edilmeye başlanmıştır

(Weisz, 2006: xxiv).

Modern tıp çalışmaları, bilimsel bir araştırma grubu tarafından Paris’te

yürütülmekteydi. Tıp biliminin gereklilik olarak gördüğü uzmanlaşma süreci, özellikle

19. yy’ın sonlarına doğru bilimsel faaliyetlerin gelişimi üzerinde oldukça etkili olmuştur

(Weisz, 2003). Özellikle modern batı toplumlarının bilgi ve iş gücünde uzmanlaşma

faaliyetlerinin hız kazanmasıyla birlikte, tıpta uzmanlaşma da bu gelişmelerden nasibini

alıyordu. Weisz’e (2003: 538-539) göre tıp biliminde uzmanlaşmayı gerekli kılan bazı

ön koşullar şöyle açıklanmaktadır: İlk olarak; tıp eğitimi ve araştırmalarının, mesleki

uygulamalar ve bilhassa cerrahinin tıp ile birleştirilmesi, ayrıca tıp bilgisinin alt alanlara

bölünmesi makul bir işlem olarak görülüyordu. İkincisi, başlangıçta yalnızca akademik

çalışmalarda gerekli görülen uzmanlaşma, tıbbi bilgi ağını genişletiyor, klinik

araştırmaların geliştirilmesi amacıyla ortak bir çalışma ağının oluşturulması ve son

olarak, tıpta uzmanlaşmanın kurumsal anlamda yerleşmesi, idari bir rasyonalitenin

oluşması gerekiyordu. Böylelikle, 19. yy. boyunca daha çok araştırma ve öğretim

konusunda ilerleyen uzmanlaşma, yüzyılın sonlarına doğru tıbbi uygulamalar ve

akademik uzmanlıklar açısından gelişim göstermiştir (Weisz, 2006). Tıpta uzmanlaşma

bu süreçte, bilimsel gelişimin yanı sıra yüksek gelir ve önemli sosyal statü imkânları

sunmaya başlamıştır (Sinai and Mills, 1931; Akt. Weisz, 2006).

Tıbbi uzmanlaşma, hekimlerin ilgi alanlarının belli bir noktaya odaklanmasıyla

oluşan tıbbi faaliyetlerin tümü olarak görülebilir. Tıbbi (bilimsel ve teknolojik) ve

sosyolojik faktörlerden de etkilenen uzmanlaşmayı, sosyal bir çıktı olarak görmek de

mümkündür. Bilimsel faktörler hastalıklara bakış açısında yeni anlayışlar ortaya

çıkarırken, teknolojik faktörler hastalıkların tedavi yöntemleri açısından bir takım

prosedürlerin uygulanmasına imkân sağlıyordu. Örneğin laringoskop, bronkoskop,

oftalmoskop ve gastroskop gibi teknolojik tıbbi cihazların teknik anlamda prosedürlerin

profesyoneller tarafından kullanılmaya başlanması gibi. Tıpta uzmanlaşma üzerinde

ayrıca; tıbbi, sosyolojik, ekonomik, demografik ve psikolojik faktörlerin de etkili

olduğu söylenebilir (Rosen, 1944).

Page 60: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

50

Rosen (1944), uzmanlaşmanın gelişimini entelektüel ve sosyal yönden ele alan

bir araştırmacıyken, tıp tarihçilerinin çoğu uzmanlığın bu yönünü göz ardı etmiştir. Göç,

şehirleşme vb. sosyal olaylara açıklık getirmeden, uzmanlaşmayı tetikleyen faktörleri

tam olarak tespit etmek eksik kalabilir. Rosen’e (1944) göre uzmanlaşma; ekonomik ve

demografik faktörler kapsamında hastalık ve ölüm oranlarının artışına bağlı olarak şehir

nüfusunda yaşanan büyüme ile yakından ilişkilidir. Ayrıca ekonomik şartlar hekimleri

büyük şehirlere çekmek için ortam oluşturuyordu. Gelfand’a (1976; Akt. Weisz, 2003)

göre, özellikle toplumsal faktörler uzmanlaşmayı avantajlı konuma yükseltti. Kapitalist

toplumlarda ‘iş bölümü’ kavramının ön plana çıkması da uzmanların savunulacak

yönlerini güçlendirmiş oldu.

1950’lerin ortalarından itibaren modern tıbbın tezahür ettiği en etkin alan

uzmanlaşma olmuştur. Bu durumun bir sonucu olarak modern tıbba, temel biyolojik

araştırmalara, teknolojiye, çok merkezli klinik araştırmalara dayanan biyomedikal

perspektif hâkim olmuştur. 1960’lardan bu yana ise, yeni uzmanlık alanlarında sıkı bir

artış gözlenirken, yan dal uzmanlıklarının artmasıyla uzmanlaşma süreci farklı bir boyut

kazanmıştır. Geçmişte bu yeni uzmanlık ve üst uzmanlık alanları akademik araştırma

sektörü (üreme tıbbı, tıbbi genetik) kaynaklı iken, geriatri gibi güncel belli başlı

uzmanlık alanları da bir takım sosyal gereksinimleri karşılamak üzere ortaya çıkmıştır

(Terzi, 2009: 154).

2000’li yılların başından itibaren genel cerrahların yerine uzman cerrahların

tercih edilir olması, tıp uygulamalarında derinleşen biçimde uzmanlaşmaların artışına

işaret etmektedir. Tıp uygulamalarının dar alanlara kayması beraberinde hekimin

tercihiyle seçilen daha sınırlı ve spesifik çalışma alanlarının tercih edilmesine sebep

olmuştur. Böylesi bir ortamda bir yandan tıbbi uygulayıcıların teknik uzmanlaşmaları

artarken diğer yandan sağlık hizmeti maliyetlerinde artışlar meydana gelmiştir. Nihayet

kendilerinden başarı beklentisi artan uzman hekimler, ilaç ve tıbbi cihaz-donanım

sektörüne bağımlı, daha karmaşık bir tıp ortamında hizmet vermektedirler. Bu durum

karmaşıklaşan tıbbi hizmetler hekimler üzerinde endişe, karamsar bir hava ve baskı

yaratırken, mesleğe dair bir takım uygulamaların şekillenmesine de ortam sağlamıştır

(McCulloch, 2006: 177-181). Sağlık alanının giderek derinleşmesi ve genişlemesi

yönündeki değişimler teknoloji gibi üretim araçlarının sahibi sermayedarlar açısından

da bir önem arz etmektedir. Bu açıdan sağlık teknolojilerinin bizzat sağlık unsurları ve

Page 61: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

51

sağlık çalışanları üzerinde oldukça etkili olduğu söylenebilir (Ercan, 2013: 20). Sağlık

sektörü temsilcileri tarafından kullanılan radyodiyagnostik ve radyoterapik cihazlar,

bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans, sintigraf, ultrasonografi, radyoterapi, renal

diyaliz ve hemodiyaliz, defibrilatör, suni solunum cihazları ve son olarak da organ ve

doku nakli gibi yoğun cihaz ve tedavi teknolojileri bu anlamda örnek gösterilebilir.

Sağlık sektörünün teknolojik anlamda faydalandığı bilgi teknolojilerinin hekim, hemşire

ve yardımcı sağlık personelinin teori ve pratikteki faaliyetleri üzerinde bir takım

etkisinin olduğu ise aşikârdır (Eren, 2011).

Günümüz tıbbında hekimlere görünmez bir el tarafından uzmanlık alanları

dayatılmakta ve kaçınılmaz bir uzmanlaşma süreci doğmaktadır. Sonrasında ise, makro

uzmanlaşmalar mikro uzmanlaşmaları zorunlu hale getirmektedir. Hekimlere, insan

vücudundaki her hücre türü başına yahut DNA’daki her genetik şifre başına bir

‘uzmanlaşma’ dayatılmaktadır. Böylece bir birey olarak hekim insan vücudundan

uzaklaşmakta ve giderek onu tanıyamaz hale gelmektedir. Uzmanlaşma tıbbın koruyucu

hekimlik dışındaki tüm dallarında yaygınlaştırılırken, uzmanlaşan hekimlerin bir erke

sahip olma durumunu da beraberinde getirmektedir. Uzman kendisiyle ilgili kararlarda

kesin söz sahibidir. Kimin hasta ya da deli olduğuna psikiyatride uzmanlaşmış bir

hekim ya da kurulun karar vermesi bu durumun bir örneğini sergilemektedir (Ersoy,

1998: 30-31). Uzmanlık yönelimli sağlık anlayışı sürekli parçalanma ve spesifik bir

alanda uzmanlaşma mücadelesi verirken, ekstramural (birincil ve hastane dışında ayakta

bakım) sağlık bakımı, hastalıkların tek bir uzmanlık dalı açısından değerlendirmesine

izin vermemekte, aynı zamanda kapsamlı bir bakış açısı sergilemektedir. Tıp ve sağlık

problemlerinin öncelikle geniş bir açıdan bakılarak incelemeyi, klinik dal uzmanları ve

diğer disiplinler ile yakın işbirliği içinde olmayı gerektirmektedir (Ungan ve Yaman,

2004).

“Tıp, gerçeği kendi hazinesinde toplayan, ahlâki açıdan tarafsız ve objektif

olduğu varsayılan, uzmanları nihai kararı verme yetkisiyle donanmış bulunan bir yapı

olarak karşımıza çıkmaktadır. Tıp uzmanları, hükümlerini ne fazilet ve ne de meşruiyet

namına değil, tıp adına vermektedirler” (Zola, 1994: 43).

Page 62: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

52

1.3. Modern Tıpta Uzmanlaşmanın Belirleyicileri

Yapılan çalışmalar, tıpta uzmanlaşmanın belirleyicilerine yönelik ortak bir görüş

bulunmadığını fakat karşılıklı olarak birbirlerini etkilediklerini, bazı noktalarda ise

birbirlerini tamamladıklarını göstermektedir. Genel eğilim; hekimlerin tıbbi bilgi

birikimi, yeni teknolojilerin gelişimi, sosyal ve ekonomik güçler, modern tıbbın

gelişmesi gibi faktörlerin etkisiyle uzmanlaşmaya yöneldikleri, bu nedenle çalışmalarını

mikro alanlarla daralttıkları yönündedir.

Modern çağ, birçok şeyi harekete geçirip hızlandırmıştır. Farklı alanlara yayılan

bu değişimin etkisi en çok teknoloji açısından belirgin görünmekte, son iki yüz yılda

tıpta yaşanan dönüşüm büyük oranda tanı, tedavi, teşhis, tıbbi cihaz, tıbbi prosedür ve

yardımcı tekniklere yönelik gelişen teknolojiye bağlanmaktadır (Giddens, 2012a: 13;

Timmermann ve Anderson, 2006; Cook-Deegan, 1988: 134). Her ne kadar tarihte

Bauman’ın (2013) teknolojiye olan ihtiyacı insanın oluşturduğu görüşü yer alsa da,

Basalla (2013), içerisinde en basit bir teknik bilgiyi dahi barındıran ya da özel işlevlere

sahip araç ve gereçler ile üst düzey teknoloji ürünü nesnelerin ihtiyaç üzerine icat

edildiğini savunmaktadır. Hâl böyle iken, uzmanlaşma ve teknolojinin birbirine zemin

hazırladığı, bir anlamda tıbbın kendi teknoloji ihtiyacını oluşturduğu öne sürülebilir.

Teknoloji, tıpta uzmanlaşma alanlarının genişlemesine etki eden önemli

unsurlardan birisidir. Teknolojinin gelişmesi ile insan gücüne bakış açısı değişmiş ve

sonucunda emeğin bölünmesi şeklinde karşımıza uzmanlaşma unsuru çıkmıştır (Terzi,

2012: 178). Fişek’e (1987) göre tıpta uzmanlaşmanın esas nedeni, 20.yy’da yaşanan

tıbba dair bilimsel ve teknolojik gelişmeler karşısında hekimlik mesleğinin icrasının

yalnızca bir kişi tarafından her yönü ile öğrenilir ve uygulanır olmaktan çıkarılmasıdır.

Meslek gruplarının belli başlı alanlarda tekel güç olma istekleri ve bu yoldaki

çabaları uzmanlaşmanın ortaya çıkmasında etkili olan unsurlardan biri olmuştur.

Bireyler daha dar bir alana yönelerek yeni bir kolektif kimlik oluşturmaya

meyletmişlerdir. Öte yandan piyasa güçleri hekimlerin bu yönelimlerini desteklemiş,

uzmanlık alanlarının piyasadan daha çok pay almak için güçlerini birleştirmelerine

sebep olmuştur. Böylelikle deneyimli hekimin önemi anlaşılmış olup, uzman hekime

olan talep artmıştır (Terzi, 2009: 154).

Page 63: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

53

19.yy’da tıp teknolojisinin gelişimiyle beraber, stetoskop ve tansiyon gibi teşhis

ve tedavide kullanılan aletlerin icat edilmesi, tıp teknolojisinin giderek

karmaşıklaşmasına sebep olmuş, hekimlerin hastalardan ziyade hastalıklara

odaklanmaları belirginleşerek, tıbbi uzmanlaşmalarda eğilimler artmaya başlamıştır

(Capra, 2012: 152). Uzmanlaşmanın kökenleri yeni tıp bilgilerinin ve yeni teknolojilerin

doğuşuna dayanmaktadır. Böylece özellikli bilginin gelişimi ve eğitim gerektiren

teknolojilerin kullanımı tıbbın her alanında uzmanlaşmaya yol açmıştır (Gritzer ve

Arluke, 1985; Stevens, 2003; Rosen, 1944). Söz konusu uzmanlaşma ve tıbbın alt

uzmanlık dallarına ayrılma süreci, bilginin hızlı bir şekilde birikerek yayılması ve

ekonomik nedenlerle de açıklanabilmektedir (Straus ve Straus, 2009). Geçilen yüzyıl

içinde sağlık alanında çok hızlı bir bilgi birikimi kaydedilmiş ve bu birikim sağlık

teknolojisinde gerçekleşen baş döndürücü gelişmelerle süregelmiştir. Sağlık

çalışanların, gelişen bu teknoloji karşısında kayıtsız kalmayarak, söz konusu

teknolojileri kullanabilmek için o alanlarda uzmanlaşma yoluna yönelmiş ve

yönlendirilmişlerdir. Bu durum sağlık hizmetlerinde parçalanmaya, sağlık çalışanlarının

ilgi ve yeterlilikleri daralmaya, verilen sağlık hizmetleri toplumun genel sağlığına değil,

spesifik bazı hastalıklara ve hastalara odaklanmaya sebep olmuştur (Öcek ve

Vatansever, 2012: 53).

Tıpta uzmanlaşma üç temel faktöre bağlı olarak gelişim göstermiştir (Detsky

vd., 2012: 463):

1. Tıp bilimi ve teknolojisinin ilerlemesi,

2. Mesleki tercihler,

3. Ekonomik hususlar.

Teşhisle ilgili yeni tıbbi cihaz ve yöntemlerin kullanımı özel eğitim gerektiren

hekimlere ihtiyaç oluşturabilir. Bazı yenilikler uzmanlar için gerekli talebi oluştururken,

bazıları ise uzmanların ihtiyaçlarına göre talep oluşturmaktadır. Bazı hekimler ise, tıbbi

uygulamalar üzerinde belirli kontrol sağlaması yönünden uzmanlaşmayı tercih

edebilmektedir. Ayrıca tıp mesleğinin bir takım prestijli ayrıcalıklar ile potansiyel bir

ücret sunması tercih nedenleri arasında sayılabilir. Ekonomik unsurlar ise

uzmanlaşmanın gelişmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Nüfus, gelir, iletişim,

şehirleşme, ulaşımın artışına bağlı olarak tıbbi hizmet pazar payının genişlemesinin de

Page 64: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

54

uzmanlaşmanın artışına sebep olduğu söylenebilir. Uzman hekim ile pratisyen hekime

ödenen ücret farklılıklarının ülkeden ülkeye değişiklik göstermesi de hekimlik tercihini

etkileyen faktörler arasında yer almaktadır.

İleri derecede rasyonalize olmuş görevlerin uzmanlaşması ile iş bölümünün bir

dişlisi olarak çalışan işçi, emek sürecini bir bütün olarak kavrayamazken, bir hekimin de

giderek artan tıbbi bilgi kütlesini kavraması ve ona hâkim olması beklenemez. Bu

durum hekimlerin kaçınılmaz olarak uzmanlaşmalarını gerekli kılmıştır. Bu durumun

sonucunda tıp kendi dönüşümüne gebe kalmış, birçok alt dala ayrılmıştır. Hekimler her

alanda bilgili olmak yerine, sınırlı bir etkinlik alanında uzmanlaşmaya teşvik

edilmektedirler (Soyer, 1999: 40).

Nesanır ve diğerlerinin (2007), tıp fakültesi öğrencileri ile yaptıkları araştırma

sonucuna göre, uzmanlaşma eğilimindeki en etkili faktörün; yalnızca bir alanda

uzmanlaşarak, hizmet sunulan alanı derinlemesine bilmek şeklinde olduğu tespit

edilmiştir. Çiçek ve Terzi’nin (2006) araştırmalarına göre ise, hekimlerin uzmanlaşma

yoluna gitmelerinin altında yatan sebeplerden ilki; birinci basamak sağlık

hizmetlerindeki uygulama hataları, olumsuz çalışma koşulları ve pratisyen hekimlerin

karşılaştıkları güçlüklerdir. Ekonomik refahı artırma isteği, uzmanlaşmanın prestijli bir

getiri sağlaması, herhangi bir bilim disiplinine duyulan ihtiyaç ve akademik kariyer gibi

nedenler de hekimlerin uzmanlaşma istekleri arasında yer almaktadır. Cindoğlu’na

(1994) göre, 20. yüzyılda tıbbın uzman meslekler arenasına çıkması; kentleşme, sağlık

sigortalarının yaygınlaşması ve bilimsel tıbbın uygulandığı hastanelerin artışına

bağlanmaktadır. Soyer’e (2012: 232, 238) göre ise, bilimsel bilginin kaçınılmazlığı,

uzmanlaşmayı tetiklemiştir. Uzmanlaşma, hekimin fiilen giderek içine girdiği son

derece parçalı hale gelmiş bir faaliyettir. Genişlemiş ve giderek daha az bilinebilir hale

gelmiş tıp alanının, bilinebilir parçalara ayrılmasının da bir sonucudur. Her şeyi bilen ve

her şeyden anlayan bir hekim yerine, belli bir alanda uzmanlaşmak söz konusudur.

Tıbbi uygulamalardaki bu parçalanma, tıbbın daha fazla anlaşılır ve daha az mistik hale

gelmesine sebebiyet vermiştir.

Öte taraftan hastalıkların giderek uzmanlık bilgisine ve ileri teknoloji

kullanımına dayanan teşhis ve tedavilere ihtiyaç duyması, sağlık çalışanlarının kapitalist

iş süreçlerine ve yönetimine olan bağımlılığını artıran ve güçlendiren bir durumdur.

Page 65: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

55

Birden fazla hekim ve yardımcı personelin koordineli bir şekilde çalışmasına ihtiyaç

duyan kronik hastalıklarla uğraşan sağlık çalışanları teşhis, tedavi ve bakım işlerinde

kendi bilgi, deneyim ve inisiyatifleriyle hareket etmekten uzaklaşıp, kapitalist iş

süreçleriyle iştigal olmaktadır (Öngen, 2009).

1.4. Uzmanlaşmada Alt Dalların Ortaya Çıkışı

Tıbbın patolojik anatomi çalışmalarını güçlendirmesi, tıbbi cihaz teknolojisinde

yaşanan gelişmeler ve özellikle 1800’lü yılların sonlarında şehirleşme oranının

artmasının bir sonucu olarak tıbbi uzmanlık alanlarının ortaya çıktığı söylenebilir

(Rosen, 1944). Uzmanlaşma 1930’lardan sonra uluslararasılaşmaya ve gelişimini

gösterdiği dört ülke dışında yaygınlaşmaya başlamıştır. Tüm ülkelerde özellikleri

itibariyle uzman olarak görev yapan hekimler uzmanlıklarını, herhangi bir sertifikasyon

sistemi ve düzenleyici bir unsur olmaksızın icra ediyordu. İlk olarak Amerikan tıp

sisteminde yer alan ‘American Medical Directory’ tarafından bazı uzmanlıklar

tanınmaya başlandı (Weisz, 2006: 192).

Tablo 2. Tıpta Temel Uzmanlık Dalları ve Onlara Bağlı Yan Dallar

Temel Uzmanlık Dalları Tıpta Uzmanlık Yan Dalları

Acil Tıp

Adli Tıp

Aile Hekimliği

Anatomi

Anesteziyoloji ve Reanimasyon Algoloji, Yoğun Bakım

Askeri Sağlık Hizmetleri

Beyin ve Sinir Cerrahisi

Çocuk Cerrahisi

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları

Çocuk Acil, Çocuk Nefrolojisi, Çocuk Nörolojisi,

Çocuk Romatolojisi, Çocuk Ürolojisi, Çocuk

Yoğun Bakımı, Çocuk Metabolizma Hastalıkları,

Çocuk Kardiyolojisi, Çocuk Kalp ve Damar

Cerrahisi, Çocuk İmmünolojisi ve Alerji

Hastalıkları, Çocuk Hematolojisi ve Onkolojisi,

Çocuk Göğüs Hastalıkları, Çocuk Genetik

Hastalıkları, Çocuk Gastroenterolojisi, Çocuk

Enfeksiyon Hastalıkları, Çocuk Endokrinolojisi,

Neonatoloji, Gelişimsel Pediatri

Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları

Deri ve Zührevi Hastalıkları İmmünoloji ve Alerji Hastalıkları

Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Yoğun Bakım, Temel İmmünoloji, Epidemiyoloji

Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Algoloji, Romatoloji

Page 66: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

56

Fizyoloji

Genel Cerrahi

Cerrahi Onkoloji, El Cerrahisi, Gastroenteroloji

Cerrahisi, Göğüs Cerrahisi, Harp Cerrahisi,

Yoğun Bakım

Göğüs Hastalıkları Yoğun Bakım, İmmünoloji ve Alerji Hastalıkları,

İş ve Meslek Hastalıkları

Göz Hastalıkları

Halk Sağlığı Çevre Sağlığı, Epidemiyoloji, İş ve Meslek

Hastalıkları

Hava ve Uzay Hekimliği

Histoloji ve Embriyoloji

İç Hastalıkları

Hematoloji, Geriatri, Endokrinoloji ve

Metabolizma Hastalıkları, Gastroenteroloji,

Romatoloji, Nefroloji, Yoğun Bakım, Tıbbi

Onkoloji, İmmünoloji ve Alerji Hastalıkları, İş ve

Meslek Hastalıkları

Kadın Hastalıkları ve Doğum Perinatoloji, Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi

Kalp ve Damar Cerrahisi Çocuk Kalp ve Damar Cerrahisi

Kardiyoloji

Kulak Burun Boğaz Hastalıkları

Nöroloji Algoloji, Klinik Nörofizyoloji, Yoğun Bakım

Nükleer Tıp

Ortopedi ve Travmatoloji El Cerrahisi

Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi El Cerrahisi

Radyasyon Onkolojisi

Radyoloji Çocuk Radyolojisi

Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Askeri Psikiyatri

Spor Hekimliği

Sualtı Hekimliği ve Hiperbarik Tıp

Tıbbi Biyokimya

Tıbbi Ekoloji ve Hidroklimatoloji

Tıbbi Farmakoloji

Tıbbi Genetik

Tıbbi Mikrobiyoloji Tıbbi Viroloji, Tıbbi Parazitoloji, Tıbbi Mikoloji,

Temel İmmünoloji

Tıbbi Patoloji Sitopatoloji

Üroloji Çocuk Ürolojisi

Kaynak: Sağlık Bakanlığı, Tıpta Uzmanlık Kurulu, Uzmanlık ve Yan Dallar, 2016.

Tablo 2’ye göre, Tıpta Uzmanlık Kurulu tarafından 43 adet ana dal ve 45 adet

yan dal belirlenmiştir. Sayıları hızla artan branşlar arasında en yoğun fragmantasyon

“Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları”, “İç Hastalıkları” ve “Genel Cerrahi” branşlarında

görülmektedir.

Page 67: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

57

Uran’a (2011) göre uzmanlaşma, insan bedeninin paylaşılmasıdır. Her uzmanlık

dalı insan bedenindeki belli bir organı ya da bölgeyi parsellemiştir. Meselâ,

gastroenteroloji: mide ve bağırsak, karaciğer; endokrinoloji: iç salgı bezleri; kardiyoloji:

kalp, damar sistemi; göğüs hastalıkları: akciğer ve bronşlar; göz hastalıkları: göz ve

ekleri; kulak burun boğaz hastalıkları: kulak, burun, ağız, boğaz, çene; nefroloji:

böbrek; hematoloji: kan, kemik iliği; immunoloji: immün sistem (timus, lökosit, mast

hücreleri, immun globulinler); kadın hastalıkları: uterus, yumurtalık, vajen; üroloji:

erkek üreme organları (penis, testis, prostat); nöroloji: sinir sistemi (beyin, beyin sapı,

omurilik, periferik sinirler); dermatoloji: cilt, cilt altı dokusu; ortopedi: kemik ve

eklemler; genel cerrahi: bozuk her organ ya da fazlalık yapılar (tümör, kist, abse gibi);

fizik tedavi: kas sistemi gibi. Küçükusta’nın (2010) deyimiyle; günümüzde her organı

bir uzman sahiplenmiştir.

1950’li yıllarda yaklaşık yarı yarıya olan uzman-pratisyen dengesi, 1960’lı

yılların ortalarından itibaren uzmanlaşma eğilimli gitmiş ve bu durum 1990’lı yıllara

kadar sürmüştür. Lâkin 1990’lı yıllarda bir tercihten ziyade zorunlu bir durumun sonucu

olarak pratisyen hekimliğe olan ilginin arttığı görülmektedir. Tıp fakültelerinden mezun

olan öğrenci sayılarının artmasına karşın, yeterli sayıda uzman kadrosunun olmayışı

yeni mezun hekimleri birinci basamak sağlık hizmetlerinde çalışmaya mecbur

bırakmıştır. Sıradan uzmanların belirli bir doygunluğa ulaşması, batıdaki yapılanmaya

benzer ‘alt uzmanlaşmalar’ başka bir adıyla ‘süper ihtisaslar’ın gündeme gelmesine

sebep olmuştur (Soyer, 2005: 53). Yazında; süper-uzman yahut yan dal uzmanı (sub-

speci) olarak bilinen tıp uzmanı; daha az şey hakkında daha çok şey bilen kişiyi

nitelendirmektedir (Patel, 2011). Gastroenteroloji, nefroloji, hematoloji, romatoloji,

endokrinoloji gibi birçok alt uzmanlık dalının ortaya çıkışıyla birlikte bu alanlara

münhasır özerk alanlar meydana gelmiştir. Fakat aralarındaki göreceli tecrit nedeniyle

insan vücudunun bütününü anlama konusunda ileri gidilemez hale gelinmiştir. Bu

durumun en bariz örneklerinden birisi Nöroloji dalında görülmektedir. Bu bilim

dalından ayrılarak gelişen birçok alt alanda kendisine has uzmanlaşmalar yaşanmıştır.

Nörologlar inmeleri, epilepsi hastalarını, bilişsel bozuklukları ve daha birçok nörolojik

bozukluğu anlama ve tedavi etmede yoğunlaşma şansı yakalarlar. Bu durumun aksine,

günümüz intörn hekimleri nöroloji hakkında çok az şey bilerek yetişirken, birçok

Page 68: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

58

nörolog da dahili tıp bilimleri alanında donanımsız kalmaktadır (Straus ve Straus, 2009:

234).

Tıbbi bilgi birikimi ve tıbbi teknolojinin hızla artması ve karmaşıklaşması

nedeniyle tıp kısa süre içinde çok sayıda ileri uzmanlık dalına bölünmüştür. Bu doğal

süreç artan bir hızla sürerken, sağlık hizmeti sunumu da bu gelişmelerden payını alarak,

aşırı derecede karmaşıklaşmış, küçük dallara ayrılmıştır. Disiplinlere ayrılan tıbbın

dalları arasında kopuşlar yaşanmış, yüksek ve pahalı teknolojilere bağımlı hale

gelinmiştir (Ünalan, 2004). ABMS (American Board of Medical Specialties) tarafından

1933 yılında 4 uzmanlık alanının oluşturulması ile başlayan süreç, 1936-2011 yılları

arasında ABIM’in (American Board of Internal Medicine) yaklaşık 20 tane alt uzmanlık

alanının resmiyet kazanmasıyla devam etmiştir. Tıbbî birimler arasındaki bu farklılaşma

süreci özellikle bazı hasta grupları için ilgili hastalık üzerine odaklanılmış klinik bilgi

ve bakım hizmeti ile devam etmiştir (Cassel ve Reuben, 2011).

1900’lü yıllarda tıp öğrencileri pratisyen hekimleri rol model alırken,

günümüzde yan dal uzmanları, alt uzmanlık dallarında uğraş veren hekimleri rol model

almaya başlamışlardır. Öğrencilere göre, bu durum hekimlik mesleğinde bir alanda

uzmanlaşmanın verdiği bir prestij ve yine bir uzmanlık alanında çalışmanın getirdiği

ekonomik getirilerin artmasına bağlanmaktadır. Araştırma fonlarının, bursların ve hattâ

ödüllerin alt uzmanlık dallarına verilmesi de spesifik bir uzmanlık alanında çalışmak

için sebep gösterilebilirdi (Spivey, 1972: 28; Akt. Fryer Jr, 1991: 213-228). Uzman

hekimlerin yüksek gelir ve saygınlık elde etme arzusunun yanı sıra, çalışacağı kurumun

itibar ve imaj açısından güçlü bir konumda bulunması da yan dal alanlarında

ilerlemelerine yol açabiliyordu.

Modern tıp hastalığa ardındaki toplumsal anlamı da hesaba katarak bakmak

yerine bir organın düzeltilmesi gereken işlev bozukluğu olarak bakmaktadır (Sayar,

2015). Tıbbın bu indirgemeci yapısı, tıbbi sorunları gitgide küçük parçalara ayırıp (bu

ayırım organ ve dokulardan hücrelere doğrudur), sonrasında hücrelerin parçalarına ve

nihayetinde tekil moleküllere ayrışarak tahlil edilmesi, gerçek olgu olan hastanın farklı

bir konuma getirilmesine sebep olmuştur (Capra, 2012: 164). Fakat bir vakaya bütüncül

yaklaşabilmek için, birden fazla tıp alanının organize bir şekilde çalışması lâzımdır.

Etkin bir tanı ve tedavi sürecini gerçekleştirebilmek için ise, hekimlerin farklı uzmanlık

Page 69: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

59

alanlarından teknik bilgi ve desteği alması kaçınılmaz bir hal almıştır. Bu sebeple de

hekimler konsültasyona başvurmaktadırlar (Türk Tabipler Birliği Etik Kurul Görüşleri,

2001).

2. TARİHSEL BAĞLAMDA TIP EĞİTİMİ

Hekimlerin tıp eğitimi yolculuğunda yalnızca kitabi bilgileri değil, başta

hastaları olmak üzere; eşleri, eşyaları, arkadaşları, seyahatleri gibi birçok farklı deneyim

unsurunun şekillendirdiği ‘tıbbi bilgi stok’ları oluşur. Elde edilen bilgiler, deneyimler

ve görüşler hekimin tıp paradigmasını şekillendirerek, hastayı anlama ve

anlamlandırmada reçete olarak kullanacağı kavram stokunu oluşturmuş olur.

Ortaçağ’da hekimler informal eğitim (sistematik eğitim alınmaksızın) alarak

tıbbi bilgi sahibi olurlardı. Bu sayede, kendilerinden önce bu işi icra eden tecrübeli

kişilerin deneyimlerinden faydalanarak, bilumum otlar hakkında ve cerrahi beceriler

üzerine bir şeyler öğrenirlerdi, kısaca çıraklık yaparlardı. Yine o yıllarda rahipler de

manastırlarda klasik metinleri inceleyerek, şifalı bitkiler üzerine çalışıyorlardı. Bu

duruma dayanarak söz konusu dönem hakkında sistematik bir tıp eğitiminin olmadığını

söylemek mümkündür (Gourevitch, 1999). Erken modern dönem olarak ortaçağın sonu

ile aydınlanmaya kadar olan dönemde tıp bilgileri sözlü ya da yazılı resmi ya da gayrı

resmi kaynaklardan elde ediliyordu. Bilgiler genellikle aile üyelerinden birbirine

aktarım yoluyla geçiyordu. Özellikle ‘şifacılık’ yalnızca kadınların yapabileceği bir

uğraşı ve fazla eğitim gerektirmeyen bir iş olarak görülüyor, aile içindeki hasta bakımını

kadınların üstlenmesi bu durumun yaygınlaşmasına sebebiyet veriyordu (Lindemann,

2013: 154-156). Bu dönem Avrupa’sında hekimler, üniversite eğitimi almasına rağmen,

Galenos’un bilgi ve tecrübelerini, tedavi yöntemleri geleneğini sürdürüyordu. Kısacası,

çıraklık sisteminden ve ailevi kanallardan elde edilen bilgilerin genel hüküm sürdüğü

dönem, 18.yy’ın yarısına kadar devam etmiştir (Lindemann, 2013: 192).

11. yy’da tıp doktorlarını eğitmek amacıyla birçok tıp okulu kurulmuştu.

Bunlardan birisi de kurucusu ‘Trotula’ isimli bir kadın olan ‘Salerno’ Tıp Okuludur.

Varlığı 18. yy’a kadar süren ve tıp eğitimine büyük katkıları olan bu okul, Ortaçağ’ın

tıp doktorlarını bilimsel anlamda eğitmek için kurulan önemli merkezlerden biri

sayılmaktadır (Lindemann, 2013: 173; Achterberg, 2009: 60-64). Hekimlerin eğitimi

yüzyıllardır üniversite tabanlı olagelmiştir. Daha çok kuramsal olan tıbbi eğitimde,

Page 70: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

60

uygulamaya fazla yer verilmemiştir. Kökenleri ortaçağa dayanan üniversite temelli tıp

eğitimi, ortaçağ sonrası dönemde akademi eğitimli hekimlerin yetişmesiyle devam

etmiştir (Lindemann, 2013: 172).

Modern tıp eğitimi, klinik eğitimi sayesinde süreklilik ve kurumsallık

kazanmıştır. Kliniğin doğuşu ve onunla birlikte hastane tıbbının yükselişi modern tıp

tarihinde kritik bir devredir. Bu devir, modern öncesi tıp bilimi ile tıp eğitiminden

modern tıbba geçişisin dönüm noktasını vurgulamaktadır (Lindemann, 2013: 179).

Hippokrates, hekimlerin statüsünü güvence altına almak için kendi okuluna kayıt

sırasında öğrencilerinden; hastaya her zaman öncelik tanıma, asla onlara zehir vermeme

veya kürtaj yapmama yahut kadın, erkek, köle ve özgür insanları ayartmama konusunda

hekimlik yetkisinden yararlanmayacaklarına dair söz alırdı (Watson, 2015: 194).

17.yy’da eczacılar ve cerrahlar lonca denilen yapı içerisinde yetiştirilir, tatbikî

eğitim alırlardı. Hekimler ise, üniversite okuyarak kuramsal ve ilmi eğitim

almaktaydılar. Dönemin cerrah ya da berber-cerrahları genellikle bir ustanın yanında

çıraklık eğitimi (bu eğitim hem tatbikî hem de kuramsal bir anatomi eğitimi içerir)

alırlardı. 18.yy’a gelindiğinde Fransa’da cerrahlık eğitimi lonca sisteminden ayrılmış,

modern cerrahlık eğitimine geçilmiş ve cerrahlar da hastanelerde görev yapmaya

başlamıştı. Tıp eğitimindeki bu gelişmeler tıp ile cerrahi arasındaki ayrımın incelmesine

sebep olmuştur (Lindemann, 2013: 161-169).

Tıp eğitimi ve uygulamaları Flexner Raporu olarak da bilenen tıbbi eğitim

reformuyla yeniden şekillendirilmiştir. Amerikan tıbbının gözden geçirilmesi ve revize

edilmesi amacıyla hazırlanan rapor, Achterberg’a (2009: 249) göre, üniversite bağıntılı

tıp eğitimi, tıp okullarının sayısındaki azalma, tıp öğrencilerinin klinik deneylerinin

kontrol edilmesi ve tıp eğitimiyle ilişkili olarak bilimsel laboratuvarların kurulması

gereksinimini içeriyordu.

İslam’da tıp eğitimi büyük hastanelerin (Mısır-Kahire; Mansûrî Hastanesi, Şam;

Nûrî Hastanesi gibi) bir işlevi olarak başlamıştır. Meselâ; Şam’daki Nuri hastanesinde

yürütülen tıbbi çalışmalar, tıp eğitimini detaylandırmakta, aynı zamanda tıp öğretiminin

ve klinik araştırmanın yapıldığını da ortaya koymaktadır (Bu okul İran’da kurulan ünlü

bir tıp akademisidir). Muhtemel ki uygulamalar, Bağdat’ta bulunan hastanelere ilk

ilhamı veren ve ilk rehberliğini yapan Cundi Şâpur’un (Alekperli, 2013) tıbbi

Page 71: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

61

geleneğinden alınmıştır. Tıp eğitiminin verildiği bu mesleki okullar, medrese ismi

verilen dini tedrisatın yapıldığı kurumların gelişmesine paralellik arz etmiştir. Bu iki

okulun arasındaki fark; medreseler özel vakıflar tarafından desteklenirken, mesleki

okulların yani tıp kurumlarının resmi destek altında tesis edilmesiydi. Devlet destekli ilk

medreseler 11.yy’da Selçuklular tarafından kurulmuştur. Selçuklu hükümdarı

Nizamülmülk ‘bilge vezir’ 1063-65’te Bağdat’ta Nizamiye medresesini kurmuştur.

Medrese ilimlerinin tahsilinde olduğu gibi tıp alanında da öğrenciler genellikle

çalışacakları büyük üstatları ararlardı. Çünkü kurumlar yani medreseler onlar için ikinci

plandaydı. Bir öğrenci hem kitaplar vasıtasıyla hem de bir üstat denetiminde klinik

tecrübe ile belirli konuları öğrendikten ve hocası o öğrencinin yeterliliğini test ettikten

sonra sertifika veya icazeti ders aldığı hocası tarafından verilirdi. Öğrenciler, uzmanlığı

meşhur olan bir hocadan ders almak için İslam dünyasının dört bir köşesine seyahat

edip, alanında uzman hocalar bulurlardı. Örneğin göz hastalıkları üzerine Kahire’de bir

üstatla çalışmak için fırsat kollayan bu öğrenciler aynı şekilde böbrek rahatsızlığı için de

Şam veya Bağdat’ı tercih ederlerdi (Rahman, 1997: 166-117). Tıp eğitimi, medrese

ilimler müfredatına dâhil edildiğinde doktorların sayısında artış gözlenmiştir. Bununla

birlikte, Fatih Sultan Mehmet İstanbul’un fethinden sonra 6 yıllık müfredatı olan

külliyeler inşa ettirerek içerisine tıp medresesini de dâhil etmiştir (1463-1471 Sahn-ı

Seman ve Tetimme Medreseleri). Bu medreselerden mezun olan öğrenciler din (fıkıh,

kelam, edebiyat) ve tabiî ilimlerin (felsefe ve tıp bilimleri) birisi üzerinde

uzmanlaşıyordu (Rahman, 1982: 35). Daha sonraki dönemde (10.yy) tıbbi uygulamalara

başlamadan önce hekimin sınava tabi tutulması, Bağdat’taki saray hekimleri hariç diğer

ülkelerdeki hekimlere uygulanmıştır (Yaklaşık 860 hekimin sınava tabi tutulduğu

belinmektedir) (Browne, 1962: 40).

Tıp mesleği 1700’lü yıllarda ilk olarak Avrupa’da tam zamanlı bir meslek olarak

tanınmıştır. Tıbbın profesyonel bir meslek anlamında formal bir eğitim vermeye

başlaması, 1765 yılında, ilk üniversitenin kurulması ise, 1779 yılına denk gelmektedir

(Wilensky, 1964).

Tıp eğitmenlerine yapılacak bir eleştiri, tıp bilimi ilerledikçe tıp eğiticileri

gittikçe daha dar alanlarda uzmanlaşıyorlar, eğitimin bütüncül yanı gözden kaçırılıyor.

Aynı zamanda tıp fakültelerinde eğitici olan hekimlerin ileri derecede uzmanlaşmaları,

öğrencilerin de ilk yıllardan itibaren belli bir alana kaydırılmasına neden olmaktadır.

Page 72: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

62

Yolun başlangıcında her hekim adayı öncelikle bir ‘tabip’ misyonu ile

yetiştirilmeliyken, tıp eğitimi müfredatına uzmanlık dallarına ilişkin, ayrıntılı konular

eklenmektedir. Akademisyenler ise, kendi bilim dallarına yoğunlaşmakta, toplumu için

gereksinim duyulan eksiklikler göz ardı edilmektedir. Bu durumun sonucunda

öğrenciler dar alanlara has bilgilerle beslenmekte, derinlemesine bilgilerle

karşılaşmaktadır. Mezun olduktan sonra öğrencilerin durumu toplumsal gerçeklerden

uzak bir hal almaktadır (Terzi, 2011: 20). Özensel ve Koçak’ın (2004) yaptıkları bir

çalışmada, günümüz tıp fakültelerinin eğitim düzeyinin yeterli olmadığı, mezun olan

hekimlerin yeterli bilgi ve beceriyle donatılmadığı tespit edilmiştir. Ayrıca

araştırmacılar, hekimlerin mesleki anlamda saygınlıklarını kaybettiği, bir gün içerisinde

kapasitelerini aşan yoğun bir hasta bakım hizmeti sunmalarından ötürü çalışma

saatlerinin ve kısmi anlamda nöbet saatlerinin de azaltılması gerektiği görüşünü ortaya

koymuşlardır.

Türkiye’de tıp eğitimi kamu, özel ve vakıf üniversiteleri bünyesinde tıp

fakülteleri tarafından verilirken, son yıllarda ortaya konan sağlık politikaları

çerçevesinde sağlık sisteminin pratisyen hekim ve aile hekimi üzerine oturtulması

düşünülse de mevcut sağlık hizmeti temel olarak uzman hekimler ekseninde

yürütülmektedir. Bu durum ile bağlantılı olarak sağlık hizmetlerinin kalitesinin doğru

branşlara doğru kişilerin yerleştirilmesi ve verilecek uzmanlık eğitiminin kalitesi ile

yakından ilintili olduğu söylenebilir (Özen Kutanis vd., 2011: 1992).

3. TIPTA UZMANLIK EĞİTİMİ VE UZMANLIK SINAVI (TUS)

Türkiye’de Tıpta Uzmanlık Sınavı 1987 yılında Resmi Gazetede yayınlanan

yönetmelikle yürürlüğe girmiştir (Tıpta Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği, 1987). Genç

Kuzuca’ya (2007) göre, TUS’tan önce her birim kendi içinde yazılı ve sözlü sınavla

öğrenci almaktaydı. Sınavı ÖSYM’nin yapmasıyla birlikte daha nesnel, geçerliği ve

güvenirliği denetlenebilir bir sınav haline geldi.

Tıpta uzmanlık eğitimi üniversitelere bağlı araştırma hastaneleri ile Sağlık

Bakanlığına bağlı eğitim ve araştırma hastanelerince ilgili klinikler tarafından

verilmektedir. Tıpta Uzmanlık, “Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı tarafından

düzenlenen esaslara göre yürütülen ve tıp doktorlarına belirli alanlarda özel yetenek ve

yetki sağlamayı amaçlayan bir yükseköğretim” olarak tanımlanmaktadır (2547 Sayılı

Page 73: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

63

Kanun, Mad. 3). Uzman hekim olabilmenin yolunun Tıpta Uzmanlık Sınavı’ndan

geçtiği Türkiye’de adaylar ÖSYM tarafından senede iki defa yapılan sınava girerler.

Tıpta Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği (2014) bu sınavı ‘yarışma esasına dayalı mesleki

bilgi’ sınavı şeklinde tanımlamaktadır.

Tıpta Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği’ne (2014) göre, uzmanlık eğitimine

alınacak asistan öğrenci (hekim öğrenci) kontenjanları “Kurumlar, her sınav dönemi

için açılmasını istedikleri uzmanlık öğrencisi kontenjanlarını bağlı oldukları üst

kurumlar aracılığı ile Bakanlığa bildirir. Bakanlık, Kurulun görüşünü alarak

kontenjanları kurum ve program adı belirtmek suretiyle ÖSYM’ye bildirir. Birden fazla

bağlı ana dalı olan yan dallarda uzmanlık öğrencisi kontenjanları, hangi bağlı ana dal

veya dallardan uzmanlık öğrencisi alınacağı belirtilerek ilan edilir.” şeklindeki ifadeye

göre kabul edilir. Yan dal Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı Yönetmeliği’ne (2007) göre

ise, yan dal uzmanlık eğitimine alınacak uzman tabip sayıları, Tıpta Uzmanlık Kurulu

tarafından, her uzmanlık dalı için üniversite hastaneleri ile eğitim ve araştırma

hastanelerine ait olmak üzere yıllık toplam kontenjan olarak belirlenir. Tıpta Uzmanlık

Kurulu tarafından belirlenen bu kontenjanlar her sınav döneminde üniversiteler için

Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı eğitim ve araştırma hastaneleri için Sağlık Bakanlığı

tarafından eğitim kurumlarının kapasitesi ve kurumun eğitim imkânları göz önünde

bulundurularak ülke ihtiyacına göre dağıtılır.

Tablo 3. Yıllara Göre Uzman, Pratisyen ve Asistan Hekim Sayıları

Hekim/Yıllar 2002 2010 2011 2012 2013 2014

Uzman Hekim 45.457 63.563 66.064 70.103 73.886 75.251

Pratisyen Hekim 30.900 38.818 39.712 38.877 38.572 39.045

Asistan Hekim 15.592 21.066 20.253 26.571 21.317 21.320

Toplam Personel

Sayısı 91.949 123.447 126.029 129.772 133.775 135.616

Kaynak: Sağlık Bakanlığı, Sağlık İstatistikleri Yıllığı, 2014.

Tablo 3’te de görüleceği üzere, yıllara göre hekim sayılarında artış

görülmektedir. Uzman hekimlerin ve yetişmekte olan asistan hekimlerin sayısı,

pratisyen hekim toplamının iki katından fazladır. Buna göre Türkiye’de sağlık

Page 74: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

64

hizmetleri ‘uzman hekim’ ekseninde gerçekleştirildiği söylenebilir (Özen Kutanis vd.,

2011). Bu açıdan, hekimlerin alacağı uzmanlık eğitiminin kalitesi ve uzmanlık dallarına

doğru kişilerin seçilmesi verilecek sağlık hizmetinin kalitesiyle yakından ilişkilidir.

Söz konusu kaliteyi artırmak, uzmanlık eğitiminde uluslararası standardı

sağlamak, uzmanlık eğitimi veren kurumların niteliklerini belirlemek, ilgili uzmanlık

dalının çekirdek eğitim müfredatı ile uygulama yönetmeliklerini belirlemek ve uzmanlık

dallarının rotasyonları hakkında karar vermek gibi uzmanlık eğitiminin şekillenmesi ve

yürütülmesi amacıyla ‘Tıpta Uzmanlık Kurulu’ oluşturulmuştur. Uzmanlık eğitimi

akreditasyonu ise, her ülkede farklı bir kurum tarafından eğitim standartlarının ne

düzeyde karşılandığının tespit edilmesi amacıyla sağlanmaktadır. ABD’de Uzmanlık

Eğitimi Akreditasyon Komitesi “Accreditation Council for Graduate Medical

Education” ve American Board of Medical Specialties tarafından yürütülen faaliyetler,

ülkemizde Türk Tabipler Birliği tarafınca “Tıpta Uzmanlık Eğitimi Ulusal Standartları”

çerçevesinde sürdürülmektedir (Çiçek ve Terzi, 2006; Sayek ve Batı, 2011).

Yıldız ve diğerleri (2008), tıp fakültesi öğrencilerinin tıpta uzmanlık eğitimi

talebinin giderek artırdığını, bu duruma mukabil olarak tıpta uzmanlık eğitimi veren

kurum sayılarında bir artış meydana geldiğini belirtmişlerdir. Artan talepten hareketle

açılan TUS dershaneleri mesleki anlamda kaygı yaşayan öğrencilerin tıp eğitimindeki

eksikliklerini kısmen tamamlayarak tutunulacak bir dal haline gelmiştir. Çiçek ve

Terzi’ye (2006) göre, TUS’un tıp öğrencilerini yarışma havasına sokarak, mezuniyet

öncesi tıp eğitimini olumsuz etkilediğini belirtmektedir.

4. TIPTA UZMANLAŞMANIN SONUÇLARI

Aşırı uzmanlaşma ile tıp alanı ve hekimler o denli bölünmüştür ki, hasta ile bir

bütün olarak ilgilenme ve hasta olan kişiye özelleşen bir sağlık hizmeti sunma imkânı

azalmıştır (Terzi, 2009: 151). Uzmanlaşan hekim, tıbbın en temel özelliği olan insanla

bütüncül ilişki kurmak yerine, örneğin; göz hekimi ise hastayı göze, hattâ yalnızca

gözün kırma kusurlarına indirgeyen tarzda bir ilişki kurmaya başlamıştır (Üçkuyu,

2012: 173). Tıbbın her alanında meydana gelen uzmanlaşmalar ve dikey uzmanlaşma

olarak da adlandırılan her bir alanın kendi içerisinde uzmanlaşması; hekimin hastasını

yalnızca kendi uzmanlık alanıyla sınırlı olarak düşünmesinin yanında, hekim-hekim

arasındaki kopukluğu da artırmaktadır. Bu noktada tıp alanındaki bu kopukluğu

Page 75: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

65

gidererek bütünlüğü koruyacak yeni bir alan ve yaklaşıma ihtiyaç duyulmaktadır (Pelin,

2000: 121). Yaşanan bu kopuklukların giderilmesi, hekim-hasta/hekim-hekim

arasındaki bağın kuvvetlendirilmesi ve aşırı uzmanlaşmanın olumsuz yönlerini

iyileştirme adına konsültasyon sistemi önerilebilir.

Tıbbın yoğun uzmanlık uygulamaları; temel iç hastalıkları bilgisi edinmesi

gerekmeyen kardiyologların, romatologların ya da dolaşım sisteminin normal yapısı ve

patolojisi bilgisine ihtiyacı olmayan göğüs cerrahlarının yetişmesi gibi sonuçlara yol

açmıştır. Artan kronik hastalıkların çok sayıda organı ve sistemi etkilediği dikkate

alındığında aşırı uzmanlaşmanın toplum, hasta, sağlık çalışanları ve sağlık sistemi

üzerinde oluşturacağı sakıncaların ve getireceği yükün giderek içinden çıkılmaz hâl

aldığı kolayca anlaşılacaktır. Aşırı uzmanlaşma ile sağlık alanında görülmesi muhtemel

sakıncalar şu şekilde özetlenebilir (Öcek ve Vatansever, 2012: 55):

1. Hastalık-yönelimli bir olgu olan uzmanlaşma sağlık hizmeti anlayışını sağlık-

yönelimli olmaktan çıkarmıştır. Birçok fizyolojik durum hastalık olarak

tanımlanmaya başlamıştır.

2. Tanı ve tedavi alanlarında yoğunlaşan tıbbi teknoloji, uzmanlık alanlarının

giderek parçalara bölünmesine sebebiyet vermiştir. Ancak koruyucu ve

geliştirici sağlık hizmetleri alanında ne tıbbi teknoloji ne de yeni uzmanlık

alanları aynı hızda gelişmemektedir.

3. Uzmanlaşmanın artışıyla birlikte insan bedeni sistemlere, organlara, giderek

organ parçalarına ve dokulara bölünmüş, tıbbın gözünde insan bedeni

bütünlüğünü yitirmiştir.

4. Uzmanlık alanlarının ortak paydaları ve işbirlikleri giderek kısıtlanmış, aynı

kavramlara ilişkin tanımları birbirinden farklılaşmış, disiplinler ve alt uzmanlık

alanları birbirinden uzaklaşarak, bağımsızlaşmıştır. Sağlık hizmetlerinde önemli

bir yere sahip olan ‘ekip anlayışı’ uygulamaları giderek zorlaşmıştır.

Yabancılaşma Marx’a göre işbölümü ve uzmanlaşmanın olası sonuçlarından

birisidir. Bu kavram, Aydınlanma dönemi sonrasında ilk kez Hegel tarafından

kullanılmıştır. Ancak kavramı derinlemesine ve materyalist açıdan inceleyen Karl Marx

olmuştur. Marx ‘1844 El yazmaları’ (2013: 179) kitabında kendine yabancılaşmış

insanın aynı zamanda doğal ve insani özüne de yabancılaşmış bir düşünür olacağından

Page 76: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

66

bahsetmektedir. Yine aynı çalışmada emeğin insan özünün gerçekleşmesi olduğunu öne

sürer (Horkheimer, 2008: 34). “Yabancılaşma, insanı, kendi etkinliğinin ürünlerine,

üretken etkinliğinin kendisine, içinde yaşadığı doğaya, kendine, kendi özsel doğasına,

insanlığına, öteki insanlara yabancılaştıran eylemdir.” (Marx, 2003: 11). Marx (1859)

iş bölümü olgusuna daha çok yabancılaşma kavramı ile açıklık getirmiştir. Kafa ve kol

emeğinin birbirinden tamamen ayrılması, hem emeğin bütününe hem de parçaların

birbirine yabancılaştırır. Hattâ uzmanlaşma sonucu bütünden kopan emek, kendi

muhtevasına yabancılaşır. Durum hekimler açısından ele alındığında, uzmanlık

alanlarına ayrılan tıp bilimi içerisinde her bir alandan bir hekimin sorumlu olması

bütüncül yaklaşımdan uzaklaşmaya neden olarak yabancılaşmayı ortaya çıkardığı, hattâ

hasta bakmanın puan kazanma ile doğrudan ilişkili hale gelmesiyle birlikte, hekim-hasta

iletişiminin zayıflamasına neden olduğu söylenebilir.

Sağlık adeta alınıp satılabilen bir meta haline dönüşürken, hasta müşteri olarak,

hekim ise sağlığın, “parası neyse satın alınabileceği” aracı teknikeri haline gelmiştir.

Performans sistemi nedeniyle hekimler daha fazla hasta bakmaya zorlanmakta, aldıkları

eğitim gereği hastalarına nitelikli sağlık hizmeti sunmak yerine, çok sayıda puan

toplayarak, “paraya çevrilecek işlem” yapmaya mecbur bırakılmaktadırlar. Tıpta aşırı

uzmanlaşmanın ve ileri teknoloji kullanımı; tanı ve tedavi sürecinin parçalanmasına

hattâ bütüncül yaklaşımın kaybedilmesine yol açmıştır (Yetener, 2011: 4).

21. yy. tıbbı neredeyse tamamen teknolojiye dayanmaktadır. Stetoskopun

bulunmasıyla, tıp hastadan ziyade hastalıkla meşgul olmaya başlamış, hastalarla

iletişimini dolaylı ve teknik aletlere indirgemiştir. Bu durum sonucunda, salt teknolojik

enformasyonu yorumlayan hekimler ortaya çıkışmıştır. Sübjektif delillerin (hastaların

sözleri) göz ardı edilerek, teknolojik delillerin (makinelerin sözlerine) ön plana çıkması

gündeme gelmiş, bu durum ise, uzman hekimlerin hastaları teknoloji aracılığıyla

değerlendirmesine ve teşhis sürecindeki kontrollerinin azalmasına sebebiyet vermiştir

(Postman, 2014; Reiser, 1978). Tıp teknolojilerinin gelişimiyle birlikte katı

teknolojilerin kullanımı sağlığa mühendisçe bir yaklaşım sergilenmesine sebep olmuş,

hekimlerin yardımcı sağlık personeline olan bağımlılığı artmıştır. Tıbbı bakımın

karmaşık teknolojilere gittikçe artan bu bağımlılığı, uzmanlaşmaya doğru bir eğilimi

hızlandırmış ve hekimlerin bütünlüklü bir kişi olarak hastayla ilgilenmeyi unutarak

bedenin parçalarına bakma eğilimini güçlendirmiştir (Capra, 2012: 174-175). Ayrıca,

Page 77: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

67

tıp alanlarının uzmanlaşması ile birlikte, bilimsel bilgi birikiminde bir artış yaşanmış, bu

artış tıbbın bilime katkısını da sağlamıştır (Menke, 1970).

Modern tıp alanında teknoloji, ilaç, tedavi yöntemleri, hekim sayısındaki artış

sebebiyle yaşanan gelişmeler sonucu tıp çalışanları belli alanlarda yoğunlaşmaya

başladılar. Aşırı uzmanlaşmayı beraberinde getiren bu yoğunlaşma, hastaya özel

çözümler sunan, “hastalık yoktur, hasta vardır.” yaklaşımını reddeder duruma

gelmiştir. Bu felsefeyi benimseyen hekimler, bireyselleştirilmiş ve bireye özgü bir tıbbı

benimsemekte, hastalığı değil hastayı tedavi ederek hastaya en uygun tedavi şeklini

uygulamaya çalışmaktadır (Tarhan, 2012). Bu tarz yaklaşımın aksine, aşırı

uzmanlaşmanın getirdiği anlayışla hasta bir birey olarak değil, ‘hasta bir organ’ olarak

görülmüş ve bu hasta organlar tedavi edilmiştir (Sezgin, 2011: 18). Geleneksel tıp

anlayışında da, insanın işlevlerine ve hastalıklarına odaklanılmıştır, insanın

hastalanmasına sebep olan psiko-sosyal ve çevresel nedenler göz ardı edilmiştir. Bu

yönüyle sağlığa bütüncül bir yaklaşım sergileyemeyen biyo-teknolojik tıp daha çok

bireycidir (Terzi, 2001: 22-23). Buradan hareketle, tıp dünyasında hastayı salt bir

organdan ibaret görmeyen, hastayı biyo-psiko-sosyal bütünlüğü içinde

değerlendirebilen, hastaya özel tedaviler sunabilen hekimlere ihtiyaç duyulduğu

söylenebilir. Organların vücut sisteminin bir parçası olmalarının yanı sıra, birbiri ile

etkileşimde olduğu, bazılarının kendi arasında birbirini tamamlayıcı unsurlar taşıdığı

bilinmektedir. Hastanın bir organı asla bütün değildir, vücudun bütününü temsil

etmemektedir. Bu minvalde salt bir organı tedavi etmenin vücudu tedavi etmek

anlamına gelmeyeceği göz önünde bulundurulmalıdır. Tıp kendi içinde bütünlüğünü

sağlamak zorundadır. Sağlık sistemi ve hekimler farklı dünyaların tıbbına değil, aynı

tıbbın bilgisine ulaşabilmek için çaba göstermelidir.

Aşırı uzmanlaşmanın sağlık maliyetlerini artırdığı yönündeki görüşlerden bir

diğeri ise, kronik hasta tedavisi ve takibi konularında koordinatör görevi üstlenen iç

hastalıkları uzmanının sıradanlaşmasıyla başlayan bir süreçtir ki bu süreç aşırı

branşlaşan sağlık sistemi içerisinde önemini yitirmiş bir uzmanlık dalı olarak kalmıştır.

Dinççağ’a (2014) göre, bu süreçte sağlık sisteminin karmaşası ve sevk zincirinin

zayıflaması nedeniyle, hastaların belli bir dayanak noktası olmadan, kafalarına göre

hekim seçmelerine, bu durumun bir sonucu olarak daha fazla tetkik yapılmasına ve daha

Page 78: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

68

çok hekimin meşgul edilmesiyle direk ve dolaylı yönden maliyetlerin artmasına sebep

olunmaktadır.

Uzmanlaşmanın aşırı uzmanlaşma evresine geçişiyle birlikte, bilgisiyle tıp

evreninin bütünü kapsayan birinci basamak hekimi, pratikte halâ var olsa da, ideal

olarak ortadan kalkmış konumdadır. Tıp mesleğinde ilerleyenler farklı yolları seçmek

zorunda kalıyorlar. Birinci basamak hekimleri klinik yahut temel araştırmalardan, klinik

hekimleri gelişen teknolojiyle ilişkili kararlardan, akademisyen hekimler ise birinci

basamak sağlık hizmetinden uzaklaşmışlardır (Cook-Deegan, 1988: 150). Söz konusu

gruplar arasında kopukluk yaşanmasının temel nedeni sağlık hizmetlerine ilişkin

reformlar, sağlığın iyileştirilmesi hedefinden uzaklaşılması, özel sağlık hizmetlerinin

kâr odaklı çalışmaları ve o kurumlarda hastaların müşteri olarak görülmeleri olduğu

söylenebilir. Birinci basamak sağlık hekimliğinin eski saygınlığının kalmaması, bu

anlamda sağlık hizmetlerinin metalaşma sürecinden etkilendiğini ve daha çok

uzmanlaşmanın ön plana çıktığını göstermektedir.

Tıp eğitiminin giderek teknolojiye daha fazla bağımlı hale gelmesi,

bürokratikleşen tıp uygulamalarını beraberinde getirmektedir. Tıbbın aşırı

uzmanlaşmasının sonucu olarak, özellikle bazı uzmanlık alanlarının büyük bürokratik

yapılar dışında var olmasının engellenmesi de bürokratikleşme gerekçeleri arasında

sıralanmaktadır (Mc Kinlay ve Arches, 1985).

Tıbbi birimlerin üst ihtisaslaşma seviyesini John Hopkins Üniversitesi Tıp

Okulunun tıp eğitimini standart hale getirdiği müfredatı hakkında söylenen şu cümleler

özetlemektedir: “Tıp eğitiminin felsefesinde, bir beyin cerrahı, bir aile hekimi, bir

kardiyolog, bir pediatrist ya da bir pratisyen hekim yetiştirmek tam anlamıyla yer

almaz. Tıp eğitimini tamamlayıp mezun olan öğrenci hangi kariyer basamağını seçerse

seçsin; o işi yapmaya iyi hazırlanmış demektir. Tıp eğitiminin esas amacı; birçok

görevde tekemmül etmiş bir ‘stem cell’ (kök hücresi) hekimi yetiştirmektir.” (Johns,

1999). Sayek (2004) söz konusu kök hücreye yüklenen anlamı şöyle açıklıyor, “Kök

hücrenin özelliğine baktığımız zaman, kök hücre her yöne diferansiye olabilen, değişime

açık hücredir. Dolayısıyla biz hekimi de öyle yetiştirirsek, hem birinci basamakta iyi

hekimlik yapacaktır, hem iyi uzman olacaktır, hem iyi araştırıcı olacaktır, hem iyi

akademisyen olacaktır. Nerede çalışırsa hekimliğin iyi yönünü öne çıkartacaktır diye

Page 79: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

69

düşünüyorum. Dolayısıyla tıp fakültelerinin temel amacı bu kök hücreyi yetiştirmek

olmalıdır.” Genel anlamda tıp eğitiminin amacı, nitelikli ve hastalara bütüncül

bakabilen hekimlerin yetiştirilmesini sağlamaktır. Bu açıdan, iyi hekimin yetiştirilmesi

uzman hekimlerin de iyi hizmet vermesine imkân saylayacaktır.

Bilimin ilerlemesi üst düzey uzmanlaşmaları kaçınılmaz kılmıştır. Geleneksel tıp

anlayışında insan vücudu bir bütün olarak görülürken, günümüzde birbirinden bağımsız

parçalardan ibaretmiş gibi görülmeye başlamış ve tabiri yerindeyse bu parçaların

dilinden farklı bir hekim anlar olmuştur. Uzmanına giden bir kişi endoskopik

görüntüden ibaret hale gelmesi bu durumun tipik bir örneğidir. Endoskopi sayesinde

ülser hastalığını bütün ayrıntılarıyla görmek mümkün olsa da, bu hastalığa yol açan

sosyal, kültürel, psişik, ekonomik şartlar endoskopinin görüş alanı dışında kalmaktadır

(Belbez, 2008).

Uzmanlaşmanın diğer etkisi de hekimlere büyük bir güç ve ayrıcalık sağlaması

olmuştur. Hekim otoritesi fazlasıyla güçlenmiştir. Hastalar soru sormaktan bile çekinir

hale gelmiş ve sonunda, özellikle kronik bir hastalığı olanlar bu otoriter ilişkiden

rahatsızlık duyar hale gelmişlerdir (Belbez, 2008).

Günümüzde tıpta uzmanlaşmanın üst seviyelere kadar çıktığı bilinmektedir

(Çobanoğlu, 2009: 118). Bu ileri uzmanlaşma, hekimlerin hastayı bütün olarak

görmelerini engellemekte, her uzmanın hastaya kendi uzmanlık alanı perspektifinden

bakmasına sebep olmaktadır. Hekim kendi alanı dışındaki problemleri diğer uzman

hekimlere yönlendirmektedir (Özlü, 2008). Tıpta aşırı uzmanlaşmanın bir sonucu

olarak hekimler hastalıklara tanı koymakta zorlanmakta, hatalı tanılara ve tedavide

gecikmelere sebep olabilmektedir (Dizdar, 2011). Hekimlerin özel bir konuya ilgi

duyması ve o konu hakkında bilgi sahibi olmak istemeleri elbette haklarıdır. Bu noktada

yanılgıya düşülen konu, diğer konuların tümüne karşı bir ilgisizlik ve bilgisizlik/cehalet

içerisinde olmalarıdır. İyi bir hekimin elinden her iş gelmeli tabir-i caizse on

parmağında on marifet olmalı ve bu konulardan birinde de uzman olmalıdır. Meselâ; bir

cerrah obezite hastasını hemen endokrin kliniğine sevk etmek yerine basit diyet

önerilerinde bulunabilmeli, bir jinekolog hafif bir demir eksikliği olan bir hastasını,

anemi kliniğine sevk etmeden önce bunun demir eksikliğine bağlı bir anemi olduğunu

bilip, tedavi etme yeteneğine sahip olmalıdır (Asher, 1949: 358-360).

Page 80: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

70

1980’li yıllarda ABD sağlık sistemi aşırı uzmanlaşma sorunuyla karşı karşıya

kalmıştır. Uzman hekim sayısındaki kontrolsüz artışın önüne geçilememiş, bu durum

sağlık hizmeti maliyetlerinin de artmasına sebep olmuştur (Terzi, 2007). Sağlık

hizmetlerine en büyük katkısı olan girdilerden birisi uzman hekim gurubudur ve

hastanelerde uzman hekim oranı arttıkça, genel hekimlerin sağlık hizmeti verme oranı

da giderek düşmektedir. Uzman hekimlerin yoğun olduğu şehirlerde sağlık bakımının

iyileştirilmesi adına yapılan harcamalar daha fazla iken; bakım kalitesi, hasta

memnuniyeti ve ölüm oranlarında herhangi bir iyileşme görülmemektedir. Bu durum;

uzman hekime dayalı iş gücünün daha yüksek harcamalara sebebiyet vererek, daha az

etkili sağlık bakımıyla sonuçlanmaktadır. Böylece sağlık hizmetlerinde aile hekimliğine

olan ihtiyaç gündeme gelmektedir (Baicker ve Chandra, 2004: 357).

Uzmanlık sistemi, yalnızca bir hastalığı olan kişilerin tedavisinde hizmet

bakımının parçalanmasına ve devamsızlığına yol açabilme ihtimali açısından dezavantaj

olarak görülebilmektedir. Özellikle kronik hastaların birincil basamak sağlık

hizmetlerinden yararlanmalarının o hasta grubu açısından daha uygun olacağı, aksi

takdirde çok sayıda ve birbirinden bağımsız uzman hekimin aynı hastayı tedavi etme

çabası çoklu bir iletişim ağı kurma gerekliliği sebebiyle maliyetleri artırıcı bir etki

oluşturabilir. Ayrıca, tek bir hastalığa odaklanarak diğer muhtemel problemleri gözden

kaçırma riski de göz önünde bulundurulmalıdır. Tıpta uzmanlık, eğitim süresinin

uzunluğu ve maliyeti açısından da dezavantajlı görülmektedir (Detsky vd., 2012: 463;

Lipscombe vd., 2005). Asher’e (1949: 358-360) göre, tıbbın yedi günahından

(bilinmezlik, acımasızlık, ahlâksızlık, aşırı uzmanlaşma, nadir hastalıkları görme arzusu,

aptallık ve üşengeçlik) biri olan aşırı uzmanlaşma; yetersiz genelleşmeye zemin

sağladığı düşünüldüğünde hekimler açısından giderek büyüyen bir sorun haline

gelmiştir.

Asher’e (1949: 358-360) göre uzmanlaşmanın en kötü yanı, hekimlerin basit

vakalarda dahi bir diğer uzman hekimin alanına giriyor düşüncesi ile yanlış yapma

korkusu ve bu yüzden müdâhale etmeme durumudur. Özellikle bu durumun diğer

hekimeler tarafından şüphe, saygı ve alay karışımıyla ilgili olarak algılanması

psikiyatrik bir vaka olarak görülebilir.

Page 81: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

71

5. BÜTÜNCÜL TIP YAKLAŞIMI

Tıbbi çerçevede bütüncüllük; insan organizmasını tüm yönlerinin birbirine

raptedilmiş ve birbirine muhtaç olması manasında düşünülebilir. Organizmanın doğal

ve sosyal çevresiyle sürekli bir etkileşim içinde olduğunu kabul etmek anlamına da

gelmektedir. Özellikle sağlık ve hastalık hallerinde ruh ve bedenin birbirlerine

bağımlılığını ifade eder (Capra, 1996: 192,198). Tıbbi araştırmaların organ yahut

sistemsel bazda araştırma düzeyinden, hücre bazında araştırmalara ağırlık vermesi,

insanı psiko-sosyal yönden ele alan bütüncül yaklaşımdan uzaklaşılmasına sebebiyet

vermiştir.

Biyopsikososyal model, biyomedikal modelin eksik yanlarını tamamlamak üzere

Engel (1980: 535) tarafından ortaya atılmış bütüncül ve bilimsel bir modeldir.

Hekimlerin hastalara yaklaşımına ve sorun çözme yetenekleri üzerine odaklanan model

ile tıbbın bütüncül ve insancıl yönü üzerine odaklanımaktadır. Kasapoğlu’na (2008: 15)

göre model, hastanın biyolojik, sosyolojik ve psikolojik yönlerine odaklanarak bütüncül

anlamda değerlendirilmesine izin vermektedir.

Bütüncül tıp anlayışı, kişilerin toplumsal ortamları içinde ele alındığı ve bu

nedenle tıbbi algı ve anlayışa modern toplumlardaki rahatsızlıklar konusunda önemli bir

katkı sağladığı varsayımına dayanır. Bütüncül tıp, hastaların kendi atmosferi içinde

fiziksel bir varlık olduğu kadar, toplumsal, zihinsel, duygusal yönden bütüncül olarak

ele aldığı tıbbi bir paradigmadır (Cockerham ve Ritchey: 1997). Örneğin; üroloji ve

jinekoloji branşlarının birleşiminden ortaya çıkan ürojinekoloji yan dalı tıpta bir alt

uzmanlık dalı olarak geçmektedir. Bu tür iki ayrı uzmanlık alanını da kapsayan yan

dallarda olgulara geniş perspektiften bakmayı ve tedaviyi yürütürken hastayı bütün

olarak görmeyi gerektirmektedir (Patel, 2011).

Bütüncül bilim anlayışı çerçevesinde hekimin hastasını parça-bütün ilişkisi

açısından değerlendirip, hastaya herhangi bir teşhis koyarken ya da tedavi aşamasında

onu bir bütün içinde ele alması gerekmektedir. Şahinoğlu Pelin’e (2000: 122) göre

hastanın tanı koyma ve tedavi basamağında birbirini kapsayan bir şekilde yani bütüncül

olarak ele alınışı iki şekilde olabilir. İlk aşama olarak hastanın tedavi edilmesi esnasında

onun biyolojik bir sistem olarak bir bütün içinde görülmesi ve değerlendirilmesidir.

Diğer aşama ise, onun biyolojik sistem olmasının ötesinde psikolojik ve sosyal bir

Page 82: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

72

varlık olduğu, tanı ve tedavi aşamalarında bunların onun biyolojik tedavisi kadar

öneminin olduğunun bilinmesidir. Milz’e (1985; Akt. Mayring, 2011) göre; bütüncül

tıp, her bir insanın kendine özgü bir bütüne (nev-i şahsına münhasır) ve kendine özgü

bir ortama sahip olduğunu kabul eder ve bunu tedavinin temeli olarak görür.

Kişi bilimin belli bir alanında uzmanlaştığında, ilgili bilim dalına bütüncül

olarak bakması kısmen de olsa engellenebilmektedir. Keza, hekimler de bir alan ya da

bir organ üzerinde uzmanlaştıkları zaman dâhi hastayı bütüncül anlamda

değerlendirmeden uzaklaşma ihtimalini taşımaktadırlar. Böylece hekimler hastaya ve

hastalığa sadece kendi uzmanlık perspektifinden yaklaşacak, bakış açısında daralma söz

konusu olabilecektir. Bu noktada hekimlerin ‘uzmanlık’ kaygısı taşımaları ve tıp

eğitimine bakış açılarını yalnızca bir alanda uzmanlık kazanmakla sınırlandırmaları,

alınan tıp eğitimi kalitesinin zayıflamasına sebep olduğu söylenebilir. Bu tarz durumlar

hekimlerin hastalara değil hastalıklara odaklanmasına yol açarak, tıbbi bakım kalitesini

sekteye uğratabilmektedir. Hastalar bu durumdan olumsuz anlamda etkilenebilirler.

Günümüzde neredeyse bütün bilim dallarının alt dalları uzmanlaşmadan nasibini

almış ve uzmanlaştıkları alanın sınırlarına hapsolmuşlardır. Artık herkes kendi ilgi

alanında söz sahibi olmaya başlamıştır. Kendi branşları dışına çıkmaya niyetlenenler ve

belirli normları sorgulayanlar adeta yalnızca kendi çalışma alanları hakkında söz sahibi

oldukları yanılgısına sürüklenmekteler. Mevcut sistemin içinde yer edinebilmek,

sistemin sunucuları tarafından şartlanmakta, konu kişinin ilgi alanında değilse, ilgi

alanım ya da branşım değil şeklindeki baştan savmacı ve geçiştirmeci bir yöntemin

kölesi durumuna gelmişlerdir. Aşırı uzmanlaşma ve spesifik branşlaşma, entelektüelliği

kitaplardan ve dünyadaki yansımasından kaldırmak üzeredir. Az şey hakkında çok şey

bilen insanlar, bütünü kavrama konusunda yetersiz kalmakta, bunu denemeye bile

cesaret edememektedir. Bu durum kişinin ömrünü, teknik bilginin körleştirici

zindanında geçirmesine sebep olmaktadır. İnsanın düşünce dünyası, disiplinleri

birbirine bağlayan köprülere ihtiyaç duymaktadır. Bu anlamda körü körüne

uzmanlaşmayı reddedenlerle, bütünleştirici köprüleri kurmaya çalışanlar anlaşılmaya

çalışılmalıdır (Alican, 2010, 351-356).

Türkiye’de bütüncül yaklaşım Nusret Fişek tarafından hazırlanan ‘224 sayılı

Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Yasası’ ile toplum hekimliği çerçevesinde

Page 83: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

73

düzenlenmiş ve sağlık sisteminde birinci basamağa yerleştirilmeye çalışılmıştır. Birinci

basamağı sağlık sisteminin merkezine yerleştiren ve sevk zincirini başlatan bu sistem

Alma Ata konferansından çok önce birincil bakımın önemini vurgulamıştır (Güler ve

Akın, 2012). Dünya’da ise, 1923 yılında ilk kez Francis Peabody tarafından sağlık

hizmetlerinin bireysel sağlık hizmeti veren bir uzmanlık dalına olan gerekliliği ve hali

hazırdaki bu eksikliği sağlayabilecek yapının aile hekimliği sistemi olduğu dile

getirilmiştir. Tıp kurumunda görülen aşırı uzmanlaşmanın sağlık hizmeti alımı

esnasında hastaların ortada kalmasına sebep olduğunu belirtmiştir (Türkiye Halk Sağlığı

Kurumu).

“Tababet sanatı gittikçe iştigal sahaları çoğalan ilimlere dayanmak ve hekimler

de umumi bilgilerini çok genişletmek mecburiyetindedir. Bu saha genişledikçe ihtisaslar

ehemmiyet kazanmaya başlamıştır. Ve zamanımızda tıp tahsilini yenice bitiren bir

hekimce ihtisas en mühim bir umde olmuştur. Evet bu yirminci asırda ilim hayatının bir

ihtiyacıdır. İhtisasta yalnız ufak bir kısmın mütalaası ile iktifa etmek ve ihtisası birçok

fasıllara ayırarak yalnız cüz’i bir kısmı ile uğraşmak çok defa görgüleri çok mahdud bir

sahaya inhisar ettirmek tehlikesini ortaya koymuştur. Onun için kâfi derecede bütün

şubelerde esaslı malûmat ve tecrübe sahibi olduktan sonra teferruatla iştigal etmenin en

doğru bir yol olduğu kanaatine varılmıştır. Mütehassıslar çoğalmakla beraber hakiki

hekimlerin azalmamasını temin etmek lâzımdır. Tababetin yalnız bir istikamette

yürümesinin böyle bir netice vermesinden korkulmalıdır.” Ünver’in (1938: 2) dile

getirdiği bu satırlar Türkiye’de Cumhuriyet’in ilk yıllarına münhasır bir ihtisaslaşma

anlayışının olduğunu ve tıp açısından bu durumun oldukça ehemmiyet arz ettiğini

belirtmiştir. Uzmanlaşmayı bir ihtiyaç olarak gören Ünver, tıbbi uygulamaların yalnızca

bir alana indirgenmesinden doğabilecek muhtemel tehlikeye dikkat çekerek, genel

hekimlik anlayışını kazandıktan sonra uzmanlaşılması gerektiğini vurgulamaktadır.

Uzman hekimlerin çoğalmasıyla hakiki hekimlerin yani genel hekimlerin (hastaya

bütüncül yaklaşan eski hekimler) sayısında bir azalma olabileceğini ve bu durumun

tehlikesinin göz önünde bulundurulması gerektiğini belirtmektedir.

Uzmanlaşma günümüzde modern tıbbın hastalıklara yaklaşımında önemli rol

oynarken, teşhis ve tedavideki başarı oranını artırmaktadır. Hekimler çalışma alanlarını

ne kadar daraltırlarsa, o alandaki birikimleri hayli artmakta ve tıbben daha yararlı

olmaktadır. Tıbbın teşhis ve tedavi açısından geldiği nokta, tıpta uzmanlaşma

Page 84: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

74

sayesindedir (Uran, 2011). Fakat birçok araştırma düzenli hizmet kaynağının uzman

hekim değil, birinci basamak hekimi olmasının hastaların hizmete erişimi, sağlık

çıktıları, sadece gerekli tedavilerin uygulanması, sağlık hizmetinin maliyeti vb.

değişkenler açısından çok daha başarılı sonuçlar verdiğini göstermiştir. Sistemsel olarak

yapılan bu yorumun birinci basamakta görülen sağlık sorunlarının ikinci ve üçüncü

basamakta görülen sorunlardan çok temel bazı farklılıklar göstermesine neden

olmaktadır. Ayrıca sağlık hizmetlerinin her aşamasının kendine özgü sorunlara yanıt

verebilecek özellikte sağlık çalışanları gerektirmesine bağlıdır. Birinci basamak sağlık

hizmetleri, toplumda sık görülen, geniş bir yelpazeye yayılan, genellikle erken dönemde

ele alınan ve koruyucu hizmet ağırlıklı sağlık sorunları ile ilgilenirken, ikinci ve üçüncü

basamak hizmetlerinin ilgi alanına toplumda nadir görülen, çeşitlilik açısından dar bir

tanı kapsamındaki, genellikle geç bir dönemde karşılaşılan ve tedavi ağırlıklı hizmete

gereksinim duyan sağlık sorunları girer. Tüm bu sebeplerden ötürü birinci basamakta

çalışan hekim hastalığa değil, sağlıklı bir insana bütüncül bir bakış açısıyla bakabilmeli,

aynı zamanda sağlık hizmetinin farklı basamakları ile eşgüdüm sağlayabilmelidir (Öcek

ve Vatansever, 2012: 54-55).

Page 85: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

75

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

ARAŞTIRMANIN METODOLOJİSİ

Araştırmanın ilk üç bölümünde “tıpta uzmanlaşma” olgusuna yönelik teorik alt

yapı verilmiştir. Bu bölümde ise, çalışmanın amacı, araştırma deseni, veri toplama

yöntemi, araştırmanın katılımcıları, verilerin toplanma süreci ve analizi çerçevesinde

şekillenen araştırmanın yöntemi kapsamlı bir şekilde aktarılmıştır.

1. ARAŞTIRMANIN AMACI

Bugün tıbbın geldiği nokta uzmanlaşmanın en yoğun yaşandığı döneme tekabül

etmektedir. Tıbbın bu evresinde, hekimler genel hekimlik modelinden uzaklaşırken,

hastaların iyileşme çabaları hekimlerin uzmanlık alanıyla sınırlandırılmaktadır. Bu

araştırma, hekimlerin gözünden tıpta uzmanlaşma nedenlerinin ve sonuçlarının

değerlendirilmesini amaçlamaktadır. Araştırma ile ayrıca, hekimlerin bütüncül tıp

yaklaşımına bakış açılarının ele alınması, tıp eğitimi ve tıpta uzmanlık eğitiminin

“uzmanlaşma” çerçevesinden değerlendirilmesi hedeflenmektedir. Çalışma,

araştırmacının perspektifinden, hekimlerin öznesi konumunda oldukları uzmanlık

sistemine dair görüşlerini değerlendirmeyi içerir. Ayrıca, bir sosyal bilimcinin tıbbın

doğasına yönelik farklı değerlendirmelerde bulunması araştırmanın konusu yönünden

oldukça önem arz eder.

Araştırmanın problemi, aşağıdaki sorular çerçevesinde şekillendirilmiştir:

Uzmanlaşma olgusu, nedenleri çerçevesinden hekimler tarafından nasıl

algılanmaktadır?

Uzmanlaşma ile birlikte, hekimlerin aile hayatı ve sosyal hayata bakış açıları

mesleki yaşamdan ne kadar bağımsız kalabilmektedir?

Uzmanlaşma, hastaya bütüncül bir yaklaşım ile bakabilmeyi tehlikeye

sokmakta mıdır?

Uzmanlaşmanın nedenleri göz önünde bulundurulduğunda, “nereye kadar

uzmanlaşma?” sorusunun cevabı nedir?

Uzmanlaşmanın sonuçları değerlendirildiğinde ‘hekimler’ ve ‘hastalar’

nerede konumlandırılmıştır?

Page 86: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

76

Bu araştırmada, kullanılan nitel araştırma yöntemine yön veren katılımcı

görüşleri bir sıçrama tahtası gibi kullanılmış, tıpta uzmanlaşmanın sonuçlarının

hekimlerin gözünden güncel bir karakterizasyonu oluşturulmaya çalışılmış ve dönemin

tıp anlayışı farklı bir yaklaşım ile değerlendirilmiştir.

2. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ

“Evren hikâyelerden oluşur, atomlardan değil.”

Muriel Rukeyser*

Nitel araştırma özünde merak ve istek barındırır. Araştırmacı sürecin temel

enstrümanıdır ve bu yönüyle araştırmaya kişisel bir özellik atfeder. Denzin ve Lincoln

(2011: 3), nitel araştırmayı, gözlemcinin dünyanın tam ortasına konumlandırıldığı

yerleşik bir aktivite olarak görmektedir. Bu yönüyle araştırmacı; sunum, alan notu,

görüşme, söyleşi, fotoğraf, ses kaydı ve hatırlatıcı kısa notlar şeklindeki belli başlı

materyaller aracılığıyla dünyayı daha görünür hale getirerek insanların olgulara

yükledikleri anlamları yorumlamış olur.

Çalışma kapsamında nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Nitel kelimesi;

nicelik, kapsam, yoğunluk ya da frekans kavramlarıyla kesin olarak sınanıp,

ölçülemeyen süreçlere ya da anlamlara vurguda bulunur (Kuş, 2012: 106). “Nitel

araştırma sosyal ya da beşeri bir probleme bireylerin veya grupların atfettiği anlamları

keşfetme ve anlamaya yönelik bir yaklaşımdır” (Creswell, 2013: 4). İnsanı esnek bir

anlayışla inceleme imkânı sunan nitel araştırma yöntemi, özellikle sosyal bilimler

alanında yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. İnsanların sübjektif bir yapıya sahip

olması nedeniyle, birbirleri arasında iletişimsizlik, karmaşıklık ve anlaşılmazlık gibi bir

takım problemler yaşanmaktadır. Bu durum da nitel araştırma yöntemlerine olan

ihtiyacın sebepleri arasında gösterilmiştir (Demir, 2009: 275). Daha çok yorumlayıcı

özelliği olan nitel araştırma yöntemi, araştırmacının deneyimi ve sübjektif görüşleri

çerçevesinde şekillenmektedir. Algı ve durumları öznel bakış açısı ile değerlendirir.

Nitel araştırma yönteminin birçok özelliğinin yanı sıra bütüncül bakış açısı

sergilemesi de oldukça önemlidir. Creswell (2013: 186), nitel araştırmacıların çalışma

kapsamındaki problem veya sorunun bütünsel bir resmini elde etmeye yönelik bir

tutuma sahip olmalarından bahseder. Yazara göre, çoklu bakış açısı sergilemek, birçok

* Patton, M. Q. (2015), Qualitative Research and Evaluation, Methods, Fourth Edition, Sage Publications.

Page 87: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

77

faktörü göz önünde bulundurmayı ve büyük resmin taslak bir çizimini içermesini

gerektirebilir. Konunun esasını oluşturan fenomen veya sürecin çoklu yönlerinin görsel

bir prototipi bu bütünsel resmin meydana gelmesinde etkilidir. Bu yönüyle nitel

araştırma, “gözlem, görüşme ve doküman analizi gibi nitel veri toplama yöntemlerinin

kullanıldığı, algıların ve olayların doğal ortamda gerçekçi ve bütüncül bir biçimde

ortaya konmasına yönelik nitel bir sürecin izlendiği araştırma” olarak tanımlanabilir

(Yıldırım ve Şimşek, 2008: 39).

3. ARAŞTIRMANIN DESENİ

Araştırmada, bireylerin deneyimlerini ve görüşlerini ortaya çıkarmak amacıyla

fenomenoloji (olgu bilim) deseninden yararlanılmıştır. Bu kavramı ilk kullanan Alman

matematikçi filozof Edmund Husserl’dir. Husserl, fenomenolojiyi bir bilim olarak

görmüş, öncelikli olarak bir yöntem ve düşünme biçimi -hattâ bunun felsefi bir

düşünme biçimi olduğunu söyler- olduğuna dikkat çekmiştir (Husserl, 2012: 19). Bir

sosyal bilim disiplini haline gelen fenomenoloji; insan bilimlerinde daha çok insanın iç

dünyasına, onların bilinç yapılarına yönelir. Bu açıdan çözümlemenin temel amacının;

şeylerin varlığının ve özünün kavranmasıdır (Mayring, 2011: 110). Görerek,

aydınlatarak, anlam belirleyerek ve anlam ayrımı yaparak yol alan olgu bilim,

karşılaştırır, ayrım yapar, bağlar, ilişkiye sokar, parçalara böler, öğelerine ayırır. Tüm

bunları yaparken saf bir ‘görme’ yöntemi izler. ‘Phenomenon’ sözcüğü Yunanca

‘görünüş/görünüm’ anlamına gelmektedir. Yine Husserl’in ifadeleriyle bu kavram

‘insanın duyuları ile doğrudan kavranabilecek şeylere ilgi’ olarak tanımlamıştır. Bu

durum fenomenolojinin temel esası olarak kabul edilmiştir, duyularımız yolu ile

deneyimleyebileceğimiz şeyler hakkında bundan daha fazla bir şey bilebileceğimizi

reddeder. Hâlbuki tüm bilgimiz doğrudan duyulara dayanan olaylardan gelir, hattâ bu

durum haricindeki her şey spekülasyondur (Wallace ve Wolf, 2013: 351).

Fenomenolojik araştırma, daha çok deneyimlere ve yaşanmışlıkları anlamlandırmaya

odaklı genel manada nitel araştırmanın bir alt kümesi olma özelliği taşır (Polkinghorne,

1989: 45).

Fenomenoloji deseni, sosyal ve sağlık bilimlerinde özellikle sosyoloji alanındaki

çoğu araştırmacı tarafından kullanılmaktadır (Borgatta ve Borgatta, 1992; Swingewood,

1991; Akt. Creswell, 2013b: 77). Olgular yaşadığımız dünyada olaylar, deneyimler,

algılar, yönelimler, kavramlar ve durumlar gibi farklı adlandırmalarla karşımıza

Page 88: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

78

çıkabilmektedir. Bu olgularla şekillenen araştırma deseni, farkında olduğumuz ancak

derinlemesine ve ayrıntılı bir anlayışa sahip olmadığımız olgulara dayanmaktadır

(Yıldırım ve Şimşek, 2008: 72). Creswell’e (2013b) göre, olgu bilim araştırmalarında

genellikle tek bir kavram ya da düşüncenin ifade edildiği bir fenomene

odaklanılmaktadır. Örneğin, eğitimsel bir düşünce olarak “mesleki gelişim”, psikolojik

bir kavram olarak “keder”, sağlıkla ilgili bir düşünce olarak “hasta bakımındaki

ilişkiler” örnek gösterilebilir. Günlük hayatta tıpta uzmanlaşma kavramı ve tıpta uzman

hekimlerle sık sık karşılaşmamıza rağmen, bu kavramın netlik kazandığı, tam olarak

dayandığı sebepler ve bu sebeplerin yol açtığı sonuçların derinlemesine irdelendiği

söylenemez. Araştırma kapsamında “tıpta uzmanlaşma” olgusunun derinlemesine

irdelenmesi hedeflenmiştir. Tıbbi bir kavram olmasının yanı sıra sosyal bir fenomen

olarak da algılanan tıpta uzmanlaşmanın belirleyicileri ve sonuçları üzerine

odaklanılmıştır. Hekimlerin uzmanlaşma sürecinde elde ettikleri deneyimler ve

uzmanlaşma sürecini anlamlandırmaları araştırmaya yön vermektedir.

4. ARAŞTIRMANIN VERİ TOPLAMA YÖNTEMİ

Nitel araştırmaların en belirgin özelliği, araştırma öznelerinin bakış açılarını,

anlam dünyalarını ortaya koyma, dünyayı araştırma öznelerinin gözleriyle görmektir.

Buradan yola çıkarak, nitel araştırmalarda kullanılan görüşme tekniğinin nihai hedefinin

de görüşülen kişilerin bakış açılarını ortaya çıkarmak olduğu söylenebilir (Kuş, 2012:

87). Görüşme, olgu bilim araştırmalarında kullanılan başlıca yöntemlerden birisidir.

Olgulara ilişkin yaşantıları ve anlamları ortaya çıkarmak için görüşmenin

araştırmacılara sunduğu etkileşim, esneklik ve sondalar yoluyla irdeleme özelliklerinin

kullanılması gerekmektedir. Ayrıca yaşantıların derinliğine ortaya konması ve

açıklanması için katılımcılarla yoğun bir etkileşim içine girilmesi gerekmektedir

(Yıldırım ve Şimşek, 2008: 74). Araştırmacının derinlemesine görüşme yapma amacı,

araştırma konusunun ilgi alanına giren görüşmecilerin bilgi ve deneyimlerinden

yararlanmaktır. Bu tür görüşmeler yoluyla araştırmacı, görüşmecilerin deneyimlerini,

onları motive eden unsurları, dünya görüşlerini keşfetme ve detaylandırmayı amaçlar.

Ayrıca kendi perspektiflerinin dışından dünyayı görerek öğrenmektedirler (Rubin ve

Rubin, 2012: 3).

Sıradan konuşmaların aksine, görüşmelerde bir araştırma sorusu üzerine

odaklanılır ve sorunun cevabı derinlemesine irdelenir. Görüşmeyi yapan sosyal bilimci

Page 89: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

79

ana araştırma sorusuna odaklanarak, durumun niçin meydana geldiği, hangi anlam ya da

anlamlara geldiği ve nasıl bir süreçte geliştiğine yönelik görüşmeyi sürdürür. Diğer

araştırma soruları ise hassaten süreçle ilgilenir (Rubin ve Rubin, 2012: 5-6).

Görüşmeler başlamadan önce, her katılımcıdan yazılı izin alınmıştır. Ayrıca,

görüşme sürecinin selâmetini sağlamak amacıyla katılımcılara bazı açıklamalarda (sözlü

izin) bulunulmuştur (EK 1):

Uygun görmeniz halinde görüşme esnasında ses kayıt cihazı

kullanılacaktır.

Kişisel bilgi ve görüşlerinizin gizliliği araştırmacı ve tez danışmanı ile

sınırlı kalacaktır.

Verilerin araştırmanın amacı dışında kesinlikle veri olarak

kullanılmayacaktır.

Araştırmanın tamamında gerçek isminiz yerine müstear isim

kullanılacaktır.

Görüşmemizin yaklaşık bir saat sürmesi düşünülmektedir.

Görüşme Soruları

Araştırmanın verileri derinlemesine görüşme yöntemi ile elde edilmiştir.

Araştırmanın şekillendiği görüşme soruları aşağıdaki gibidir:

1. Tıpta uzmanlaşmanın nedenlerini nasıl değerlendiriyorsunuz, sizce hekimler

neden uzmanlaşıyorlar?

Sonda: Pratisyen hekim olarak kalmama nedeninizi açıklar mısınız?

2. Hekimlerin yan dal uzmanlığını tercih etme nedenlerini nasıl

değerlendiriyorsunuz?

Sonda: Siz neden yan dal uzmanlığı yapıyorsunuz? Açıklar mısınız?

3. Tıpta uzmanlaşmanın sonuçları nelerdir? Anlatabilir misiniz?

Sonda: Hastalar açısından tıpta uzmanlaşmanın sonuçlarını nasıl

değerlendiriyorsunuz?

Page 90: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

80

Sonda: Hekimler açısından tıpta uzmanlaşmanın sonuçlarını nasıl

değerlendiriyorsunuz?

Sonda: Sağlık sistemi açısından tıpta uzmanlaşmanın sonuçlarını nasıl

değerlendiriyorsunuz?

4. Tıpta uzmanlaşma olgusunu bütüncül yaklaşım çerçevesinden

değerlendirebilir misiniz?

Sonda: Hekimlerin hastalara ve hastalıklara bütüncül yaklaşımı nasıl

sağlanabilir? Anlatabilir misiniz?

5. Mevcut tıp eğitimini tıpta uzmanlaşma açısından değerlendirebilir misiniz?

6. Tıpta uzmanlık eğitimini tıpta uzmanlık sistemi açısından değerlendirebilir

misiniz?

7. Tıpta uzmanlık sisteminin iyileştirilmesi adına ne tür öneriler getirebilirsiniz?

Araştırmanın pilot uygulama sürecinde görüşme soruları yeniden gözden

geçirilmiştir. Pilot uygulama kapsamında 10 hekim ile görüşme gerçekleştirilmiştir.

Araştırmacı bu süreçte, görüşme sorularında bir takım değişiklikler yapılmasına,

soruların yeniden gözden geçirilerek geliştirilmesine karar vermiştir.

Araştırmada açık uçlu sorulardan oluşan yarı yapılandırılmış görüşme formu

kullanılmıştır (EK 2). Sorular belli bir sistematik ve usul çerçevesinde, görüşme formu

takip edilerek gerçekleştirilmiştir. Yarı yapılandırılmış görüşme formunun kullanıldığı

araştırmada (Punch, 2014: 166-167; Mil, 2007: 8; Bilim, 2007: 30), veriler

görüşmecilerle yüz yüze olarak gerçekleştirilmiştir. Araştırma konuları herhangi bir

kişi, kurum ya da kuruluş açısından zararlı bir muhteva içermezken, katılımcıların

araştırma için gönüllü katılım (Maxfield ve Babbie, 2015: 56-59) sergilediği

görülmüştür.

Ses Kayıt Cihazı

Görüşme esnasında, önemli ayrıntıların atlanılmaması adına, katılımcıların izni

(sözlü görüşme onayı) alınarak ses kayıt cihazı kullanılmıştır (EK 1). Merriam’a (2015:

105) göre bu yöntem, konuşulan her şeyin analiz amacıyla korunmasının garantisini

vermektedir. İki katılımcının ses kayıt cihazı kullanımına izin vermemesi sebebiyle,

Page 91: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

81

araştırmacı not alarak görüşmeyi gerçekleştirmiştir ve görüşmelerin birçoğu hekimlerin

şahsi odasında gerçekleştirilmiştir.

Veri toplama, döküm ve analiz sürecinde katılımcıların gerçek isimlerinin

kullanılması tercih edilmiştir. Araştırma tamamlandıktan sonraki aşamada bir müstear

isim listesi oluşturularak katılımcıların gerçek isimleriyle yer değiştirilmiştir (Glesne,

2013: 159). Araştırmacı ve katılımcı arasına fazla mesafe koymamak ve kişileri nesne

konumuna düşürmemek adına, katılımcıların gerçek isimleri yerine numara, rakam, harf

vb. kısaltma verilmemiştir. Katılımcıların özne olarak yer aldıkları araştırma sürecinde,

katılımcılara soy isimlerinin baş harfinden oluşan müstear birer isim verilmiştir.

Dökümler sonucu elde edilen veriler toplamda 323 sayfa ve 96.476 sözcükten ibarettir.

Ses kayıtlarının dökümü görüşmelerin ardından bilgisayar ortamında ivedilikle

yapılmış, genel bir kanaate varana dek her bir döküm birçok kez okunmuştur. Her bir

okumada olası kodların neler olabileceğine dair fikirsel altyapı oluşturulmuştur.

Böylelikle veri tabanını keşfetme ve bir bütün olarak anlamlandırma merhalesi

tamamlanmıştır. Dökümler kategorilere ya da soru sırasına göre yığma yapılmadan

kodlama işlemi gerçekleştirilmiştir.

5. ARAŞTIRMANIN KATILIMCILARI

Araştırmaya konu olan katılımcıların belirlenmesi için amaçlı örnekleme

yöntemlerinden ölçüt örnekleme türü kullanılmıştır. Ölçüt örnekleme araştırmacı

tarafından daha önceden belirlenmiş belli başlı ölçütleri karşılayan durumların tespit

edilmesidir (Yıldırım ve Şimşek, 2008: 112). Kriter temelli örneklem olarak da bilinen

ölçüt örneklem araştırılan fenomene yönelik deneyimlere sahip kişileri temsil eden

bireylerden oluştuğunda iyi sonuçlar alınmaktadır (Creswell, 2013b: 155). Bu bilgi

doğrultusunda ve araştırma kapsamında katılımcılar aşağıdaki ölçütler belirlenerek

tespit edilmiştir:

1. Uzman hekim olmak,

2. Bir alanda yan dal yapıyor ya da yapmış olmak,

3. Eğitim ve Araştırma ya da Üniversite Hastanelerinde uzman hekim olarak

görev yapmak ya da akademisyen olmak,

4. Devlet hastanesinde uzman hekim olarak görev yapıyor olmak,

Page 92: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

82

5. Dahili Tıp Bilimleri ile Cerrahi Tıp Bilimleri alanlarında uzmanlık yapmış

olmak.

6. İstanbul ve Isparta şehirlerinde görev yapmak.

Bu kapsamda araştırmanın katılımcılarını, üniversite hastanesi, eğitim ve

araştırma ile devlet hastanesinde görev yapan 25 uzman hekim oluşturmaktadır.

Katılımcılar heterojen özellik taşımaktadır. Tablo 4’te görüldüğü gibi, katılımcılar

Dahili Tıp ve Cerrahi Tıp bilimlerde görev yapmaktadırlar. Dahili Tıp Bilimlerinde;

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Göğüs Hastalıkları, Enfeksiyon Hastalıkları, İç

Hastalıkları ve Acil Tıp dalları bulunmaktayken, Cerrahi Tıp Bilimlerinde ise; Ortopedi

ve Travmatoloji, Üroloji, Genel Cerrahi, Kalp-Damar Cerrahisi, Kulak Burun Boğaz

Hastalıkları ile Kadın Hastalıkları ve Doğum dalları bulunmaktadır. Katılımcıların bir

kısmı; Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları, Gastroenteroloji, Romatoloji, Çocuk Genetik,

Çocuk Kardiyolojisi, Cerrahi Onkoloji, Çocuk Hematolojisi ve Onkolojisi ile

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları yan dal branşlarında çalışmalarına devam

ederken, bazı katılımcılar ise yalnızca temel uzmanlık alanında çalışmaktadır.

Page 93: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

83

Tablo 4. Katılımcıların Unvan, Birim ve Uzmanlık Alanı Bilgileri

No

Katılımcıya

Verilen Müstear

Ad

Birimi Uzmanlık Alanı Yan Dal Uzmanlığı Unvan

1 Adnan Bey Dahili Tıp Bilimleri

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları

Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Uzman Dr.

2 Çetin Bey Dahili Tıp

Bilimleri Göğüs Hastalıkları Yok Uzman Dr.

3 Ülker Hanım Dahili Tıp

Bilimleri

Çocuk Sağlığı ve

Hastalıkları Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Uzman Dr.

4 Gökhan Bey Dahili Tıp Bilimleri

Kardiyoloji Yok Prof. Dr.

5 Şener Bey Cerrahi Tıp

Bilimleri

Ortopedi ve

Travmatoloji Yok Prof. Dr.

6 Rıdvan Bey Dahili Tıp

Bilimleri

Çocuk Sağlığı ve

Hastalıkları Yok Uzman Dr.

7 Tekin Bey Dahili Tıp Bilimleri

İç Hastalıkları Gastroenteroloji Doç. Dr.

8 Ramazan Bey Dahili Tıp

Bilimleri İç Hastalıkları Romatoloji Uzman Dr.

9 Ceyda Hanım Dahili Tıp

Bilimleri

Çocuk Sağlığı ve

Hastalıkları Çocuk Genetik Uzman Dr.

10 Alper Bey Cerrahi Tıp Bilimleri

Üroloji Yok Uzman Dr.

11 Erdem Bey Dahili Tıp

Bilimleri

Çocuk Sağlığı ve

Hastalıkları Çocuk Kardiyolojisi Uzman Dr.

12 Akif Bey Cerrahi Tıp Bilimleri

Genel Cerrahi Cerrahi Onkoloji Prof. Dr.

13 Coşkun Bey Cerrahi Tıp

Bilimleri Genel Cerrahi Yok Yrd. Doç.

Dr.

14 Kadir Bey Cerrahi Tıp

Bilimleri Genel Cerrahi Yok Prof. Dr.

15 Deniz Bey Dahili Tıp Bilimleri

Göğüs Hastalıkları Yok Doç. Dr.

16 Onur Bey Dahili Tıp

Bilimleri

Enfeksiyon

Hastalıkları Yok Uzman Dr.

17 Selim Bey Cerrahi Tıp

Bilimleri

Kalp-Damar

Cerrahisi Yok Prof. Dr.

18 Tarık Bey Cerrahi Tıp Bilimleri

Üroloji Yok Doç. Dr.

19 Furkan Bey Cerrahi Tıp

Bilimleri

Kulak Burun Boğaz

Hastalıkları Yok Uzman Dr.

20 Savaş Bey Cerrahi Tıp

Bilimleri Genel Cerrahi Yok Uzman Dr.

21 Fatih Bey Dahili Tıp Bilimleri

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları

Çocuk Hematolojisi ve Onkolojisi

Prof. Dr.

22 Ahmet Bey Dahili Tıp

Bilimleri İç Hastalıkları yok Uzman Dr.

23 Binnur Hanım Dahili Tıp

Bilimleri Acil Tıp yok

Yrd. Doç.

Dr.

24

Engin Bey

Cerrahi Tıp Bilimleri

Kadın Hastalıkları ve Doğum

yok Prof. Dr.

25 Hale Hanım

Dahili Tıp

Bilimleri İç Hastalıkları

Endokrinoloji ve Metabolizma

Hastalıkları Doç. Dr.

Tablo 4’e göre, katılımcıların unvan dağılımları; “Uzman Doktor”, “Prof. Dr.”,

“Doç. Dr.” ve “Yrd. Doç. Dr.” şeklindedir. Katılımcılar arasında 4 kadın, 21 erkek

hekim bulunmaktadır.

Page 94: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

84

Tablo 5. Katılımcıların Mezuniyet, Çalıştığı Kurum ve Görüşme Bilgileri

No

Katılımcıya

Verilen

Müstear Ad

Çalıştığı Kurum Mezuniyet

Yeri

Mezuniyet

Yılı

Görüşme

Yeri

Görüşme

Süresi

(dk)

1 Adnan Bey Eğitim ve Araştırma Hastanesi Erciyes

Üniversitesi 2006

Yan Dal

Odası 53.43

2 Çetin Bey Devlet Hastanesi Ankara Üniversitesi

1999 Poliklinik Odası

53.28

3 Ülker Hanım Eğitim ve Araştırma Hastanesi İstanbul Üniversitesi

2005 Poliklinik Odası

58.47

4 Gökhan Bey Eğitim ve Araştırma Hastanesi İstanbul

Üniversitesi 1987

Akademik

Odası 47.28

5 Şener Bey Üniversite Hastanesi Gata Tıp

Fakültesi 1984

Akademik

Odası 74.56

6 Rıdvan Bey Eğitim ve Araştırma Hastanesi İstanbul

Üniversitesi 2007

Poliklinik

Odası 45.45

7 Tekin Bey Eğitim ve Araştırma Hastanesi Harran

Üniversitesi 2003

Poliklinik

Odası 49.55

8 Ramazan Bey Eğitim ve Araştırma Hastanesi Hacettepe Üniversitesi

2005 Poliklinik Odası

47.45

9 Ceyda Hanım Eğitim ve Araştırma Hastanesi Akdeniz Üniversitesi

2006 Poliklinik Odası

49.06

10 Alper Bey Devlet Hastanesi Ege

Üniversitesi 2002

Poliklinik

Bahçesi 79.03

11 Erdem Bey Eğitim ve Araştırma Hastanesi Marmara

Üniversitesi 2007

Poliklinik

Odası 43.15

12 Akif Bey Üniversite Hastanesi İstanbul

Üniversitesi 1988

Akademik

Odası 73.25

13 Coşkun Bey Üniversite Hastanesi Selçuk

Üniversitesi 2004

Akademik

Odası 89.36

14 Kadir Bey Üniversite Hastanesi Gazi

Üniversitesi 1992

Akademik

Odası 86.47

15 Deniz Bey Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çukurova Üniversitesi

1993 Akademik Odası

144.25

16 Onur Bey Gülkent Devlet hastanesi Selçuk Üniversitesi

2002 Poliklinik Odası

48.16

17 Selim Bey Üniversite Hastanesi Ankara Üniversitesi

1991 Poliklinik Odası

48.21

18 Tarık Bey Üniversite Hastanesi Ankara

Üniversitesi 2000

İdari Görev

Odası 63.54

19 Furkan Bey Devlet Hastanesi İstanbul

Üniversitesi 2007 Doktor Odası 138.39

20 Savaş Bey Devlet Hastanesi Uludağ

Üniversitesi 2000

Poliklinik

Odası 46.55

21 Fatih Bey Üniversite Hastanesi Dicle

Üniversitesi 1982

Poliklinik

Odası 61.37

22 Ahmet Bey Devlet Hastanesi Ankara Üniversitesi

1985 Hastane Bahçesi

52.05

23 Binnur Hanım Üniversite Hastanesi Akdeniz

Üniversitesi 1998

Hastane

Toplantı Salonu

55.48

24

Engin Bey Üniversite Hastanesi Gazi

Üniversitesi 1998

Akademik

Odası 42.18

25 Hale Hanım Üniversite Hastanesi Hacettepe Üniversitesi

1997 İdari Görev Odası

65.23

Page 95: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

85

Tablo 5’te de görüldüğü üzere görüşmeler hekimlerin isteği doğrultusunda yan

dal odası, poliklinik odası, hekimlerin akademik odalarında, idari görev odasında,

hastane toplantı salonunda ve hastane bahçesinde gerçekleştirilmiştir. En kısa görüşme

süresi 42.18 dakika iken, en uzun görüşme süresi 144.25 dakikadır. Poliklinik odasında

görüşme yapmak isteyen hekimlerle gerçekleştirilen görüşmeler kimi zaman hastalar

tarafından zaman ise hekimin yaptığı telefon görüşmesi ile kesintiye uğramıştır. Diğer

görüşme mekânlarına nazaran poliklinik odalarının hareketli bir ortam özelliği taşıması

zaman zaman araştırmacının zorlanmasına neden olmuştur. En rahat görüşmeler ise,

hekimlerin akademik odalarında gerçekleştirilen görüşmeler olmuştur. Bazı görüşmeler

mesai saatleri dahilinde gerçekleştirilirken, bazıları öğle tatili yahut akşam mesai

bitiminde yapılmıştır.

Charmaz (2006), veri toplama sürecinin temaları doygunluğa ulaştığında

sonlandırılması gerektiğini vurgulamaktadır. Yeni verilerin toplanmasıyla ilgili yeni

bakış açıları veya yeni özellikler ortaya çıkmadığında görüşmelerin durdurulmasını

önermiştir (Akt. Creswell, 2013: 189). Bu görüş ışığında, araştırma kapsamındaki 25.

katılımcı itibariyle araştırma süreci kısır bir döngüye girmiş, veriler tekrarlamaya

başlamıştır. Bu sebeple veri toplama süreci 25. katılımcıda sonlandırılmıştır.

Polkinghorne’a (1989) göre, olgu bilim araştırmalarında yapılan görüşme sayılarının 5-

25 kişi arasında olması idealdir. Anderson ve Spencer’in (2002) yaptıkları

fenomenolojik araştırmada 58 AIDS hastasının hastalıklarıyla ilgili düşünce tarzlarını

ve deneyimlerini analiz etmişlerdir. Türkdoğan ve Gökçe (2015: 202)’e göre, bütüncül

yaklaşımı benimseyen nitel araştırmalarda, örneklem büyüklüğü arttıkça ayrıntılı ve

derinlemesine analiz imkânı kısıtlanır. Bu sebepten ötürü olayları kendi bağlamı içinde

keşfetmek ve değerlendirmek için nicel araştırmalara kıyasla az kişiyle görüşülür.

6. ARAŞTIRMACININ ROLÜ

Nitel araştırmanın belirgin özelliklerinden birisi, araştırmacının veri toplama ve

analizinde temel araç olma özelliği taşımasıdır. Araştırmacı elde edilen verilerin,

katılımcının penceresinden görülebilmesini sağlaması yönüyle, araştırma sürecinin baş

aktörü olarak kabul edilir (Merriam, 2015: 14-15). Araştırmacı bu süreçte katılımcı

rolüyle ön plandadır. Bizzat alanda zaman geçirir, araştırma kapsamındaki kişilerle

kendisi görüşme yapar, yeri geldiğinde bu kişilerin deneyimlerini yaşar ayrıca alanda

Page 96: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

86

kazandığı deneyim ve bakış açılarını verilerin analizinde kullanır. Bu yönüyle

araştırmacı araştırmanın doğal bir parçası haline gelir (Yıldırım ve Şimşek, 2008: 43).

Öğrenen/araştırmacı rolünü üstlenen araştırmacı, yalnızca ‘araştırmacı’ yahut

‘yeni şeyler öğrenen’ bir konumda bulunmaktan ziyade, her ikisini de yürüten bir

‘sosyal bilim araştırmacısı’ kimliğiyle araştırmayı sürdürmüştür. Çalışmanın araştırma

konusuna ilişkin olarak, araştırmacının ‘hasta rolü’ne sahip olduğunu da belirtmek

gerekmektedir. Patton’a (2015) göre, araştırmacının alt yapısı, deneyimi, aldığı eğitimi,

becerileri, kişilerarası yetenekleri, empati yeterliliği, diğer kültürlere olan ilgisi ve

araştırma/çalışma alanının pozisyonu araştırmanın güvenilirliğini de desteklemektedir.

Araştırmacı, 3-6 Şubat 2013 tarihleri arasında özel bir yayın evi tarafından Ankara’da

düzenlenen, “Nitel Araştırma Yöntemleri” ile “Nvivo10 Başlangıç Düzeyi” eğitimlerine

katılmıştır. Araştırmacının, ilgili konularda bu eğitimi alması araştırmanın yöntemsel alt

yapısının güçlenmesine katkı sağlamıştır.

Ayrıca araştırmacı, Sosyal Bilimler ve Sağlık Yönetimi alanında elde ettiği

deneyimlerden yola çıkarak böyle bir araştırmayı tasarlamıştır. Konumu itibariyle

hekimler başta olmak üzere sağlık çalışanları, hastaneler ve sağlık sektörü üzerine

yapmış olduğu akademik çalışmalardan yola çıkan araştırmacı, elde ettiği tecrübeyi

araştırma konusunun yoğrulması doğrultusunda kullanmıştır.

Glesne (2013), iyi bir görüşmeci olmanın niteliklerini; uzak görüşlü olmak,

öğrenen olmak, analitik düşünmek, tedavi edici olmak, sabırla sorgulamak, tehditkâr

olmamak, gücün ve hiyerarşinin farkında olmak, insancıl ve minnettar olmak şeklinde

sıralarken, bu niteliklerin iyi bir görüşme yapmaya yetmeyebileceğini de belirtmektedir.

Glensne ve Peshkin’in (1992: 21) çalışmasında, araştırmacının çalışma ortamını arka

bahçe olarak adlandırarak, kendi işyerinde, yakın arkadaşları ve meslektaşları ile yaptığı

görüşmelerden elde ettiği bilginin tehlikeli bilgi olduğunu, sonucun risk içerebileceğini

öne sürmüştür. Bu açıdan araştırmacının görüşme yapılan hekimlerle başta mesleki

farklılık arz etmesi ve aynı birimde görev yapmaması olası problemlerin doğmasını

engellemiştir.

Page 97: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

87

7. ARAŞTIRMANIN VARSAYIMLARI VE KARŞILAŞILAN

GÜÇLÜKLER

Nitel araştırma sonuçlarının genellenmesi ve doğruluğunun tam olarak

saptanması mümkün değildir. Bu nedenle araştırma sonuçlarının genellenebilirliği,

nesnelliği ve istatistikî manada geçerliliği iddia edilmemektedir (Yıldırım ve Şimşek,

2008: 97). Araştırma kapsamında yer alan uzman hekimlerin araştırma sorularına

verdikleri cevaplar, doğru ve gerçek durumu yansıttığı varsayılmıştır.

Araştırmanın katılımcılarını sağlık çalışanları arasından “hekim” grubunun

oluşturması, araştırma sürecinde bir takım zorlukların yaşanmasına sebebiyet vermiştir.

Yaşanan en önemli zorluk hekimlerin görüşme talebine olumsuz cevap vermeleri

olmuştur. Araştırmacının sübjektif görüşlerine dayanarak, hekimlerin görüşme

taleplerine olumsuz yanıt vermeleri; hasta yoğunluğu, operasyon öncesi ve sonrası olma

durumu, araştırma konusunu gereksiz bulma, sosyal bilimler alanında yapılan

araştırmaları küçümseme, araştırmacıya yardımcı olma yoksunluğu ve görüşme talebini

“anket” doldurma olarak görme ve hekimin kişilik yapısının görüşmeye müsaade

etmemesi gibi sebeplerden oluşmaktadır. Benzeri sebeplerle araştırma süreci gönüllülük

esasına dayalı olarak yürütülmüştür. Araştırma günlüğünde yer alan bazı olumsuz

ifadeler şu şekilde aktarılabilir:

-“Biz burada hasta canıyla uğraşıyoruz, senin soracağın sorulara vakit

ayıramam! Git eli boş genç asistanlara sor sorunu”

-“Hiç vaktim yok, başka zaman gel?”

Yine bir hekimden görüşme talebi istendiğinde verdiği cevap araştırma

günlüğünden aynen aktarılmıştır:

-“Anket mi cevaplayacağım? Yarım saatten fazla sürerse bu görüşme olmaz,

fazla zaman ayıramam görüşmene!” (Araştırmacı hekime bu görüşmenin anket

olmadığını anlatmasına rağmen, hekim ısrarla anket olarak algılamıştır.)

Bazı katılımcılar ise, görüşmenin başında araştırmacıya “Görüşme ne kadar

sürecek?” sorusunu yönelterek, araştırmacının üzerinde motivasyon eksikliğine sebep

olmuştur. Bundan dolayı, hekimler ile derinlemesine görüşme yapmanın zorluğu

araştırmanın sınırlılıkları arasında yer alabilir. Keza, hekimlerden bir kaçı, sorulara

Page 98: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

88

kaçamak cevap vermiş, araştırmacının sorduğu her sorunun sonunda görüşmenin

bitmesi isteği içerisinde olduğu izlenimini oluşturmuştur.

Yukarıda bahsi geçen kısıtlara rağmen, bu araştırma özverili hekimlerin

katkılarıyla gerçekleştirilmiştir.

8. ARAŞTIRMA VERİLERİNİN ANALİZİ

Bilgisayar programları analizimize yardımcı olur.

Ancak bizim yerimize analiz yapmaz.

Ian Dey*

Nitel araştırmanın doğası gereği araştırmacı analiz aşamasında da, katılımcıların

deneyim, algı ve görüşlerini aktarırken ikna edici bir argüman kullanarak, süreç

boyunca elde ettiği becerilerini sergiler (Kvale, 1995). Araştırmacı böylelikle, veri

toplama süreci boyunca sarf ettiği enerjisini, veri analiz sürecinde hünere dönüştürerek

görüşmeleri değerlendirir. Patton (2015: 14) görüşmelerin, kişilerin deneyim, algı, fikir,

duygu ve bilgilerinin doğrudan alıntılar aracılığıyla elde edilmesinden bahsederken,

araştırma verilerinin yorumlanabilir özellikte olması için ise, birbirleriyle ilişkili birebir

alıntıların yer alması gerektiği vurgusunda bulunur.

Tematik İçerik Analizi

Araştırma kapsamında, veri toplama sürecinin sonucunda elde edilen dökümlerin

tematik kodlama yoluyla çözümlenmesinin uygun olacağı düşünülmüştür. Tematik

analiz verilerin içinde gömülü olan temaların tanımlanması, analiz edilmesi ve

raporlanmasını içeren bir süreçtir. Bu analiz türü, araştırmacıya detaylı ve zengin bir

içerik sunumu ile analizi kolaylaştırma açısından esneklik sağlar (Liamputtong, 2009;

Braun ve Clarke, 2006). Tematik içerik analizi olarak da adlandırılan (Burnard vd.,

2008) ve nitel araştırmaların diğer türlerinde de sıklıkla kullanılan bu metot

tümevarımsal bir yol ile izlenir. Nitel araştırmada doğruluğu ya da yanlışlığı test

edilmek üzere önceden oluşturulmuş bir hipotez yoktur, tümevarımsal bir yaklaşım söz

konusudur. Bu açıdan, araştırmacı topladığı tanımlayıcı ve ayrıntılı verileri anlamlı bir

yapıya kavuşturma gayreti içerisindedir (Glaser ve Strauss, 1967; Akt. Yıldırım ve

Şimşek: 2008: 47).

* Kuş Saillard, E. (2009), Nvivo 8 ile Nitel Araştırma Projeleri, Anı Yayıncılık, Ankara.

Page 99: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

89

Grbich (2007: 31-32), tematik analizden kavramsal haritalama olarak bahseder.

Elde edilen verilerin düzenli ve kısa bir özetinin görülmesini sağlayan tematik analiz,

verilerin toplu ve parça bloklar halinde görülmesine de imkân sağlar. Miles ve

Huberman (1994) ise, veri özleştirme (data reduction) olarak ele aldığı tematik analizi,

verilerin incelenmesi ve kodlanması yoluyla oluşan veri setinin görsel hale getirilerek

ortaya çıkan kavramlar ve temalar çerçevesinde yorumlanmasına dayandırmaktadır.

Kodlama ve Tema Oluşturma

Bu araştırmada analitik bir teknik olan ‘verilerin kodlanması’ süreci, veri

analizinin ilk basamağını oluşturmaktadır. Punch’a (2014: 194) göre, kodlama işlemi;

çözümlemeyi başlatan kritik bir basamaktır. Ham veriler içerisinden elde edilen kodlar;

“etiket”, “isim” ya da “nitelendirme” olarak da adlandırılabilir. Kodlar tek bir kelime

olabileceği gibi küçük ya da büyük veri kümeleri şeklinde olabilir. Bu amaçla; aynı

yoldan kodlanmış tüm verilerin okunmuş ve tespit edilen kodların özünde hangi

anlamları barındırdığı özümsenmeye çalışılmıştır. Sonrasında, yine bir durum içinde

kodlanmış verilerin diğer faktörler tarafından nasıl etkilendiği incelenmiştir. Son olarak;

olaydan olaya, durumdan duruma ve ortamdan ortama değişiklik gösteren kodlarla,

tematik düşüncelerin ya da kategorilerin nasıl sunulduğu keşfedilmiştir (Gibbs, 2007:

48). Strauss ve Corbin (1990; Akt. Yıldırım ve Şimşek: 2008: 229-232), verilerin

kodlamasının üç yolla yapılabileceğini belirtmektedir: İlki; araştırmanın herhangi bir

kurama dayandığı yahut kavramsal çerçevenin belli olduğu durumlarda “daha önceden

belirlenmiş kavramlara göre yapılan kodlama”. İkincisi; herhangi bir kuramsal temele

dayanmayan araştırmalarda geçerli olan “verilerden çıkarılan kavramlara göre yapılan

kodlama”. Üçüncüsü ise; birinci ve ikinci tür kodlama biçimlerinin birleşimiyle oluşan

“genel bir çerçeve içinde yapılan kodlama” türüdür. Punch’a (2014: 191) göre ise, iki

tür kod vardır: betimleyici kodlar ve çıkarım (örüntü) kodları. Yapılan ilk kodlamalar

temalara ulaşma amacı taşımasının ötesinde herhangi bir çıkarım gerektirmeyen veya

sınırlı çıkarım gerektirebilen özelliktedir. Araştırmacının verileri hissetmesi adına

önemli bir aşamadır. Keza Glaser ve Strauss temellendirilmiş kuram çalışmasında

kodlamasında sürecini in vivo (yaşayan) olarak tanımlamıştır. Cresswell’e (2013b) göre,

in vivo (alıntı) kodlar, katılımcılar tarafından kullanılan doğru kelimeler olan isimlerden

oluşmaktadır.

Page 100: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

90

Nitel araştırmada temalar, “ortak bir fikir oluşturmak için bir araya getirilmiş

birkaç koddan oluşan geniş bilgi birikimleridir.” Veri tabanı büyüklüğünün fark

etmediği çalışmalarda, genel olarak 25-30 koddan/bilgi kategorisinden daha fazlası

geliştirilmemekte, analiz sonunda anlatıyı yazmak için kullanılacak 5-6 temaya

indirgenmektedir. Yaklaşık 100-200 kod oluşturulan çalışmalarda dahi, 5-6 temaya

ulaşılma çabası vardır. Elde edilen temalar; çocukları sayılan alt tema ve torunları

sayılan veri parçalarıyla yani kodlarla temsil edilen bir aile olarak görülebilir. Bahsi

geçen az sayıda temaya ulaşma hedefi, bilgi parçalarının 5-6 aileye indirgenmesine

benzetilmekle birlikte oldukça zorlu bir süreçtir (Creswell, 2013b: 184-186). Merriam

(2015: 240) ise, tema ve alt temalara ait alıntıların ne kadar olması gerektiği konusunu

araştırmacıya bırakılmıştır. Okuyucuyu bunaltmayacak kadar alıntıya yer vermek ve

verilerin ayrıntı düzeyini ayarlamak yine araştırmacının inisiyatifine bırakılmıştır.

Araştırmacının üzerinde titizlikle durduğu hususlardan bir tanesi, kodlama

sürecinde verilerin içeriği hakkında değil, altında yatan anlamaların neler olabileceği

üzerinde durmasıdır. “Bahsedilen konu ne hakkındadır?”, “Kastedilen olayın altında

yatan neden ne olabilir?” gibi sorularla çerçevelenen kodlama süreci, tümevarımsal bir

yöntemle devam eder. Tablo 6’da verilerden elde edilen kod ve tema oluşturma süreci

özetlenmiştir:

Page 101: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

91

Tablo 6. Veri Analiz Sürecinde Kodlama ve Temalaştırma Örneği

Soru: Tıpta Uzmanlaşmanın Nedenlerini Nasıl Değerlendiriyorsunuz?

Temalar Alt temalar/Kodlar Ham Veri Araştırmacının

Yorumu

Ekonomik

Nedenler

Defansif

Tıbba

İlişkin

Sonuçlar

Yüksek Gelir Beklentisi

Risk Almama Eğilimi

“Daha fazla kazanma

imkânları var yani. Eğer bir

işlem az yapılıyorsa o işlem

değerlidir. Değerli olan işlem

hekime daha fazla getiriyor

yani.” (Erdem, Çocuk Sağlığı

ve Hastalıkları)

“Bir takım kritik

hastalıklarda

örneğin kanserde

tek başımıza karar

vermiyoruz artık.

Bunu genellikle

korku nedeniyle

yapıyoruz. Yarın

bir dava açılır.

Risk almamak açısından.” (Deniz,

Göğüs Hastalıkları)

Tıpta uzmanlaşmanın

gelir ve kazanç

amacıyla tercih

edildiğini, hattâ bu

tercihin hekimin

inisiyatifinden çıkıp,

piyasanın

yönlendirmesiyle

gerçekleştiğini

vurgulayan

katılımcılar, kazanma

imkânı,

uzmanlaşmanın daha

fazla getirmesi,

sosyal imkânları

artırma noktasında

kazanç artırması

yönünden hekimlerin

uzmanlaşma yoluna

gittiklerini

belirtmişlerdir.

Tıpta uzmanlaşmaya

dolaylı yönden bağlı

olarak hekimlerin

çekimser, çekinik ya

da defansif tıp olarak

adlandırdıkları bir

süreçte oldukları

söylenebilir.

Tablo 6’da kısaca özetlenen tematik kodlama işlemi ilk olarak görüşmelerden

elde edilen “Veri Kitapçığı” üzerinde gerçekleştirilmiştir. Sonrasında nitel

yazılımlardan biri olan NVivo 11 Programı* aracılığıyla nitel analize devam edilmiştir.

NVivo Programı vasıtasıyla; veri kaynağı olarak elde edilen görüşme dökümlerinin

* NVivo 11, (2016), http://www.qsrinternational.com/product (Araştırmacı, ilgili programın lisanslı

sürümünün Süleyman Demirel Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri kapsamında satın almıştır.)

Page 102: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

92

kodlama ve temalaştırma işlemleri elle yapılacak analize göre daha sistematik bir halde

yürütülmüştür. Ayrıca, verilerin rahat bir şekilde kontrolünü sağlayan bu program ile

“Kavram Haritaları” oluşturulmuştur. Bu sayede, araştırma kapsamında değerlendirilen

“tıpta uzmanlaşma” olgusuna ait birçok bağlantı noktası keşfedilmiştir.

9. ARAŞTIRMANIN GEÇERLİK VE GÜVENİRLİĞİ

Geçerlik

Nitel araştırmalar açısından geçerlik ve güvenirlik konuları, nicel

araştırmalardan belirgin düzeyde farklılaşmaktadır. Nitel araştırmalarda güvenirliği

artıran en önemli etken, katılımcı kontrolüdür. Bu yöntemle araştırmacının katılımcılara

verdiği notlarda eksik yahut hata olmadığının doğrulanması gerekmektedir. Nicel

araştırmada kullanılan veri toplama aracının yerini nitel araştırmada gözlemci rolüyle

araştırmacının alması geçerliği etkileyen bir unsurdur. Veri toplama sürecinin,

analizinin ve verilerin yorumlanmasının araştırmacı tarafından yapılması, araştırmacının

kendi görüşlerini araştırma sonuçlarına yansıtması tehlikesini taşımaktadır. Bu

bakımdan, araştırmacının tarafsız ve ön yargılardan uzak bir şekilde araştırmayı

yürütmesi gerekmektedir (Büyüköztürk vd., 2016: 256-257).

Geçerliği sağlama yönünde atılan adımlar, şu şekilde sıralanabilir (Yıldırım ve

Şimşek, 2008: 256-257; Creswell, 2013: 202):

Pilot görüşmeler sonrasında araştırma soruları yeniden dizayn edilmiş,

farklı bir strateji belirlenerek esas görüşme formu oluşturulmuştur,

Araştırma sürecine yeni görüşmeler eklenmiştir,

Veriler hekimlerin doğal çalışma ortamları olan hastanelerde yüz yüze

olarak ayrıntılı ve derinlemesine toplanmıştır,

Verilerin elde edilme süreci uzun bir süreyi kapsamıştır

(24.04.2015/20.08.2015). 4 aylık süre içerisinde bazı hekimlerin konuya

ilişkin görüşlerine informal olarak başvurulmuştur,

Elde edilen verilerin teyit edilmesi amacıyla veri toplanan alana yakınlık

sağlanmıştır. İstanbul ilinden toplanan verilerin geçerliğinin sağlanması

amacıyla bazı hekimler ile iletişim sürdürülmektedir,

Page 103: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

93

Elde edilen bulgular daha önceden oluşturulan kavramsal çerçeve ile

uyumludur,

Anlatımın doğruluğunu zenginleştirmek amacıyla akran

değerlendirilmesi yoluna gidilmiştir,

Betimlemelerin doğruluğu, araştırma soruları ve veriler arasındaki

ilişkiler, verilerin yorumlanması gibi araştırmanın birçok önemli unsuru,

araştırmaya aşina olmayan bir dış denetleyici tarafından araştırmanın

nesnel değerlendirmesini sağlamak amacıyla gerçekleştirilmiştir,

Toplanan veriler ayrıntılı olarak rapor edilmiştir.

Geçerliğin sağlanması yönünde gerçekleştirilen diğer ölçütler şu şekilde

sıralanabilir (Miles ve Huberman, 1994; Yıldırım ve Şimşek, 2008: 258):

Verilerin toplanmasından, bulguların elde edilip raporlaştırılmasına kadar

geçen süreçte tutarlı bir yol takip edilmiştir,

Araştırma sürecindeki unsurların genellenebilirliği, dolaylı ve analitik

yoldan yapılmıştır,

Araştırmada amaçlı örneklem yöntemi tercih edilmiştir,

Araştırma örnekleminin, ortamının ve süreçlerinin özellikleri başka

örneklemlerle karşılaştırma yapılabilecek şekilde açıklanmıştır,

Araştırmanın örneklemi olası genellemelere imkân verecek şekilde

çeşitlendirilmiştir.

Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sağlık Kurumları

Yönetimi Doktora programı kapsamında yeterlilik sınavı sonrası oluşturulan ‘Tez

İzleme Komitesi’ ile araştırmacının sunmuş olduğu tez önerisinin değerlendirilmesi,

araştırma süreci boyunca geçtiği aşamaların izlenmesi, topladığı verilerin tartışılması

sağlanmıştır. Komitede; Sosyal Bilimler alanında nitel ve nicel çalışmalarla tecrübe

kazanmış tez danışmanı Prof. Dr. Ramazan Erdem, nitel araştırma yaklaşımı üzerinde

çalışmalarıyla deneyim elde eden Yrd. Doç. Dr. Ömer L. Antalyalı ve yine Sosyal

Bilimler alanında çalışmaları bulunan Doç. Dr. Belma Keklik yer almaktadır. Ayrıca,

araştırmanın kontrolünün ve devamlılığının sağlanması amacıyla aynı üyelerin

Page 104: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

94

bulunduğu ‘Geçerlik Komitesi’ oluşturulmuştur. Araştırma süreci boyunda belli

aralıklarla toplanan komite ile araştırmacıya rehberlik edilmesi sağlanmıştır. Özellikle

araştırma sorularının oluşturulmasında, yarı yapılandırılmış görüşme formunun

hazırlanmasında ve veri analizi sürecinde, geçerlik çalışmaları söz konusu komite

üyeleri ile gerçekleştirilmiştir.

Güvenirlik

Kullanılan yöntem fark etmeksizin, sosyal olaylarla ilgili araştırmaların tekrarı

mümkün değildir. O nedenle, gerçeklerin bireylere ve içinde bulunulan ortama göre

sürekli bir mübadele içinde olduğu ve araştırmanın benzer gruplarda tekrarlanmasının

aynı sonuçlara ulaşmayı mümkün kılmadığını baştan kabul etmek gerekir (Yıldırım ve

Şimşek, 2008: 259).

Neuman’a (2016: 288) göre, güvenirlik; tutarlılık ve sağlamlık anlamını

taşımaktadır. Araştırmanın tüm aşamalarında söz konusu güvenirliği ve tutarlılığı

sağlamaya yönelik alınan önlemler şu şekilde özetlenebilir (LeCompte ve Goetz, 1982;

Akt. Yıldırım ve Şimşek, 2008: 260-262, Miles ve Huberman, 1994):

Araştırmacı, araştırma sürecindeki rolünü (katılımcı, öğrenen/araştırmacı

ve hasta) açık bir şekilde belirtmiştir,

Araştırmanın veri kaynağı olan katılımcılara dair bilgiler detaylı bir

şekilde verilmiştir,

Veri toplama ve veri analizi yöntemi ayrıntılı bir şekilde açıklanmıştır,

Görüşme yoluyla elde edilen veriler herhangi bir yorum katılmadan

okuyucuya sunulmuştur,

Araştırma sorularının oluşturulmasında, araştırmanın örneklem grubunun

belirlenmesinde, kodların ve temaların kontrol edilmesinde ve verilerin

analizinde Süleyman Demirel Üniversitesi Sağlık Yönetimi Bölümü

doktora ve yüksek lisans öğrencilerinden, iki öğretim üyesinden ve farklı

araştırmacılardan görüş alınmıştır,

Araştırmanın soruları açık ve net bir biçimde ifade edilmiştir.

Page 105: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

95

BEŞİNCİ BÖLÜM

TEORİDEN PRATİĞE: ARAŞTIRMANIN BULGULARI

Araştırmanın bu bölümünde, hekimlerin “Tıpta Uzmanlaşma” hakkındaki

görüşlerinden elde edilen verilerin bulgularına ve yorumlarına yer verilmiştir. Altı temel

soru kapsamından elde edilen cevaplar kodlama işlemiyle ayrıntılı olarak analize tabi

tutulmuş olup, belli başlı temalar altında tümevarım yöntemiyle toplanmıştır.

1. HEKİMLERİN TIPTA UZMANLAŞMA NEDENLERİNE

İLİŞKİN BULGULAR

Birinci kısımda, hekimlerin tıpta uzmanlaşma nedenlerine ilişkin verdikleri

cevaplardan elde edilen bulgulara yer verilmiştir. Hekimlere “Tıpta uzmanlaşma

nedenlerini nasıl değerlendirdikleri”, “Neden bir uzmanlık dalına ihtiyaç duydukları”,

“Pratisyen hekim olarak kalmama nedenleri”, “Meslektaşlarının uzmanlık yapma

nedenleri” ve son olarak da “Tıbbın uzmanlık dallarına ayrılma nedenleri” gibi sonda

sorularla desteklenen araştırma soruları yöneltilmiştir. Hekimlerden alınan cevaplara

göre kod ve temalar belirlenmiştir.

On tema altında birleştirilen uzmanlaşma nedenleri sırasıyla şu şekildedir:

“Ekonomik Nedenler”, “Kendini Gerçekleştirmek”, “Mesleki Gelişim Nedenleri”,

“Teknolojik Nedenler”, “Tıp Biliminin Gelişimi”, “Sağlık Sisteminin Yönlendirmesi”,

“Toplumsal Beklentiler”, “Sağlık Piyasası”, “Hastalar ve Hastalıklar” ile “İş

Bölümü”dür. Elde edilen temalara ait Kavram Haritası Şekil 1’de gösterilmiştir.

Page 106: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

96

Şekil 1. Tıpta Uzmanlaşmanın Nedenlerine İlişkin Kavram Haritası

Page 107: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

97

1.1. Ekonomik Nedenler

Tıpta uzmanlaşmanın belirleyici unsurları arasında görülen “Yüksek Gelir

Beklentisi” ve “Yönlendirilme” kodları/alt temaları “Ekonomik Nedenler” teması

altında birleştirilmiştir.

Yüksek Gelir Beklentisi

Herhangi bir meslek üzerinden kazanç elde etme durumu, bir mesleğin doğasını

oluşturan en temel unsurlar arasındadır. Buradaki en hassas nokta mesleğin amacının

salt gelir elde etme olmaması gerektiğidir. Tıpta uzmanlaşmanın gelir ve kazanç

amacıyla tercih edildiğini, hattâ bu tercihin hekimin inisiyatifinden çıkıp, piyasanın

yönlendirmesiyle gerçekleştiğini vurgulayan katılımcılar, kazanma imkânı,

uzmanlaşmanın daha fazla getirmesi, sosyal imkânları artırma noktasında kazanç

artırması yönünden hekimlerin uzmanlaşma yoluna gittiklerini belirtmişlerdir.

Katılımcılardan Erdem Bey, “Daha fazla kazanma imkânları var yani. Eğer bir

işlem az yapılıyorsa o işlem değerlidir. Değerli olan işlen hekime daha fazla getiriyor

yani.” şeklindeki ifadesiyle uzmanlaşma nedenini bireysel düzeyde ele alırken Şener

Bey ise, “Piyasa bunu istiyor.” diyerek yapılan bu tercihin bireysel bir tercih

olmadığını, hekimlerin uzmanlık tercihini ‘kazanç’ amaçlı görmelerini sağlayan

mekanizmanın piyasa olduğunu ifade etmiştir. Katılımcıların diğer görüşleri aşağıda

verilmiştir.

Hani çocuk uzmanlığı içinde de meselâ çocuk kardiyoloji oldu diyelim. Sadece belli

bir hasta grubunun hem de o yönde ek eğitim alarak, daha iyi eğitim alarak tıbbi

cihazları da kullanarak işte eko idi, anjiyo idi bu tarz şeyleri kullanarak yapabilme

avantajı oluyor. Bir de tabii kazandığı ücret artıyor (Erdem, Çocuk Sağlığı ve

Hastalıkları).

Hasta ameliyattan kalkıyor. Çok iyi düşünüyor. İçeride ama tümör çok yayılmıştı

diyorlar. Dokunamadık. Elimizden gelen her şey yapıldı. Ama maalesef

dokunulamıyor. Siz elinizden geleni yaptınız. Ama ameliyata girmeden biliyor o

tümörün çıkarılamayacağını. Girmek artıdır. Sistem böyle çalışıyor. Sizin hastaneniz

sizi eğer bana ne kadar kazandırdığı ile ölçüyorsa hiçbir doktordan kahraman

olması beklenemez, bu sistem bu haliyle rezildir. Ben bunu reddederim. Aç kalır.

Bakkala gittiğinde bulgur istediği zaman kimse kahraman doktora bulgur vermez.

Benim de diyor kredi kartım var. Bir de şu da gerçek. Ben bir orta üst sınıf aileyim.

Çocuk özel okula gidiyor. Bilmem ne olacak. Yarın üniversite derdi var. Ben diyor

belli bir şey kazanmak zorundayım. Sistem de bu, ben seçmedim diyor bu sistemi.

Ona göre uzman seçmek hangi alana gideceğim? Çocukları ne yapacağız? Ama hâlâ

garantili bir meslektir hekimlik (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Page 108: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

98

Gelir, ücret etkili oluyor. Ama şimdi artık aile hekimleri uzman hekimler kadar hattâ

daha fazla para alıyor (Furkan, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları).

Ekonomik açıdan yaşam koşulları açısından toplumdaki statü hepsi daha olumluya

götürüyor. Yoksa kimse istemez zaten. Gelirimiz artıyor. Ne bileyim belli miktar

(Çetin, Göğüs Hastalıkları).

Şimdi mühendislik, iktisat, işletme, pazarlama hep böyle hekimleri kendi içine doğru

çekmeye başlıyor ve hekimler de para kazanmak uğruna buralara düşüyor. Esas

yanlış burada. Eğer ben işimi yapacaksam teknolojiye mahkûm olmak değil (Şener,

Ortopedi ve Travmatoloji).

Yönlendirilme

Yönlendirilme alt teması, hekimlerin hocaları ve aileleri tarafından ekonomik

kaygılarla uzmanlaşmaya yönlendirilmeleri konusunu aktarmaktadır.

Binnur Hanım, “Bizim şuan ki eğitim kapasitemiz maksimum 80. Bu sistemsel bir

problem ama bu çocukların anaları arızalı, babaları arızalı. Lisedeki öğretmenlerinin

yüklemeleri bizimki gibi değil. Biz buraya doktor olmaya gelmiştik, hepimiz doktor

olduk. Bunlar doktor olmaya çalışmıyorlar, yarısı tıp isteyerek gelmiyor bunları anne

baba sürüklüyor. Bunların seçme kabiliyetinin özgürlüğü yok. Şimdi bu çocuklar neye

bakıyorlar: Rahat ederim fizik tedavi olursa. Özeti ne: “yarım saat az çalışayım iki lira

fazla kazanayım.” ifadesiyle, uzmanlık tercihi üzerinde aile faktörünün etkisine

değinirken, bu etkinin lisans öğrenimi yıllarına dayandığını vurgulamaktadır. Şener Bey

de aynı minvalde: “Annesi babası diyor ki, sen şundan bundan para kazanıyorsun, şu

mesleği seç ya da bu mesleği seç.” ifadesiyle konuya ilişkin görüşünü belirtmiştir. Tarık

Bey ise, öğrencilerin uzmanlık tercihinde bulunmadıkları takdirde, vasıfsız bir hekime

dönüşebileceklerini söyleyen hocalarını hatırlayarak şu çarpıcı ifadeyi yöneltmiştir: “En

baştaki sebebi şu; biz tıp fakültesinde okurken genel cerrah hocamız vardı. Dedi ki bir

gün amfide, Ankara tıpta, eğer TUS’u kazanıp uzmanlık branşına eğitim yapamazsanız

dedi, gidin bir tane kulübe kiralayın. İğne yapılır, tansiyon ölçülür aynı şey dedi. O

zaman hocalarımızın bize verdiği yönlendirme bu şekildeydi.”

1.2. Kendini Gerçekleştirmek

Araştırma kapsamında görüşülen kişiler, uzmanlık tercihlerinin “Detaylı

Öğrenme Arzusu”, “Kendini Geliştirme Arzusu”, “Odaklanma Arzusu” ve “İlgi Alanına

Göre Farklılaşma Arzusu” alt temalarından oluşmaktadır. “Kendini Gerçekleştirmek”

teması; kişilerin içsel dinamiklerden faydalanarak, temel yeteneklerine odaklanmaları

üzerine kurgulanmıştır.

Page 109: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

99

Detaylı Öğrenme Arzusu

Hekimler, detaylı öğrenmenin yolunun uzmanlaşmaktan geçtiğini belirterek,

yeni bir branşı seçmenin arkasındaki başarı gerçeğinin detayda gizli olduğunu

söylemişlerdir. Hekimlerin, uzmanlaşma nedenlerini açıklarken “detay”, “ayrıntı”,

“özel”, “derinlemesine” gibi, altında dar ve mikro anlamları barındıran, bünyesinde

uzmanlaşma havası hissedilen kavramları kullandıklarını belirtmek faydalı olacaktır.

Söz konusu kavramların geçtiği bazı alıntılara aşağıda yer verilmiştir:

Tıbbın belli bir konusu hakkında daha ayrıntılı ve daha verimli olabilmek adına

uzmanlaşma ihtiyacı olduğu için uzmanlaşmaya gidildi (Onur, Enfeksiyon

Hastalıkları).

Küçük cerrahi branşlarda uzmanlaşmak gerekiyor. Sonuçta bir tane özel ameliyatı

yapmak var belli bir sayıda yirmi tane, otuz tane ameliyatı yapmak var. Zaten

pratisyen hekimlikte tıbbi bilgileri alıyorsun yani. Gerekli tıbbi şeyler sana veriliyor.

Ama bunun üstünde yeni ameliyat yapmak için ya da herhangi bir branş için,

herhangi bir branşı öğrenmek için uzmanlaşmak şart (Savaş, Genel Cerrahi).

Tıp çok geniş olduğu için bazı doktorların bazı hastalıklarda daha derinlemesine bilgi

sahibi olması için uzmanlaşma alanına ihtiyaç duyulmuş (Hale, İç Hastalıkları).

Tabii daha detaylı öğrenmek ve o konuda başarılı olmak için yani (Şener, Ortopedi

ve Travmatoloji).

Hastalıkları yeni yeni tanımaya başladık. Altındaki mikro değerleri çözmeye başladık

ve bu artık sizi tek tip kaba hekimlik değil de daha ince ayarlar gerektiren hekimlik

yapmanızı salık veriyor (Tekin, İç Hastalıkları).

Kendini Geliştirme Arzusu

Katılımcıların, uzmanlaşmanın belirleyicilerinden biri olarak belirttikleri kendini

geliştirme alt temasında, hekimlerin gelişim süreçlerini spesifik bir alanda

tamamlayabileceklerini, pratisyen hekim olarak kaldıkları takdirde bu gelişimden

yoksun kalacaklarını şu ifadelerle belirtmişlerdir:

Daha spesifik olup meselâ bir hekim olarak işte her şeye bakmaktansa belli bir branş

alanında sabit kalıp kendini geliştirme (Furkan, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları).

Pratisyen olduğu zaman devlet politikası gereği sadece hasta bakmakla mükellefsin,

kendini geliştiremezsin pratisyen olarak. Geliştirmek istiyorsan mutlaka uzmanlık

yapman gerekiyor. Uzmanlık yapman için de bir dal bir branş seçmen gerekiyor. O

yüzden uzmanlaşmak gerekiyor (Rıdvan, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Hekimlik mesleğinin yalnızca insanlara faydalı olmak adına icra edilebileceğini

ve bu faydanın düzeyini artırmanın kendini geliştirme yolundan geçtiğini ifade eden

Page 110: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

100

Tekin Bey durumu şu şekilde açıklamıştır: “Hekimliği insanlar için yaparsanız ne

pratisyenken ne profesörken unvanınıza bakmadan çalışırsınız, okursunuz yeni bilgiler

edinirsiniz, insanlara faydalı olursunuz. Ben de yeni bilgiler almak adına uzman olayım

dedim.”

Odaklanma Arzusu

Hekimler, uzmanlaşma nedenleri arasında kendi spesifik alanlarına

odaklanmanın önemini vurgulamışlardır. “Yerine göre hem sorumluğunu artırır kendine

ilişkin kısımlarda hem de spesifikleştirir yani. Daha kısıtlı bir alanda daha

odaklanabileceğin bir çalışma alanı olur.” şeklindeki bir ifadeyle durumu açıklayan

Furkan Bey “Odaklanma açısından daha rahat” diyerek odaklanmanın ekstra bir

konfor getirdiğini de belirtmiştir. Gökhan Bey ise, “Bir kişinin de ister istemez her şeyi

birden en iyi bilemeyeceği için belli noktada odaklanması, yoğunlaşması uzmanlık

gerekçesi normalde bu.” şeklindeki ifadesinde insan kapasitesinin sınırlı olduğunu ve

yetenekleri dâhilinde belli bir noktada odaklanma isteğini uzmanlaşma gerekçesi olarak

belirtmiştir.

İlgi Alanına Göre Farklılaşma Arzusu

Hekimlerin ilgi alanlarına göre farklılaşma arzusu amacıyla uzmanlaşma

eğiliminin olduğunu belirttikleri alt tema; “ilgi alanı” ve “farklılaşma” kodlarının

birleşiminden ibarettir. “İlgi alanı”; hekimlerin farklı tıp branşlarına ilgi duymalarını ve

duyulan her bir ilgi alanı üzerinde uzmanlaştığını anlatmaktadır. Kısacası Binnur

Hanım’ın ifadesinde de görüldüğü üzere, her bir uzmanlık alanı, farklı bir ilgi alanının

tezahüründen meydana gelmiştir.

Bilimin gelişmesiyle artık insanlar detaylı bilgilere ulaşabiliyorlar. Siz detaylı bilgilere

ulaştığınız sürece o detay üzerinde işlem yapmaya başlıyorsunuz. Eskiden genel

cerrahi göze de, beyine de, kalp damara da bakardı. Ama bakıverdiğinizde

komplikasyonlar ve ölüm oranları da fazlaydı. Genel cerrahiden alındı göğüs, kalp

damar cerrahisi, beyin cerrahisi genel cerrahiydi daha önce. Sonra göğüs, kalp damar

cerrahisi hem akciğer hem kardiyovasküler ilgilenmesinin komplikasyonları arttırdığı,

spesifikleşmesi gerektiği görülünce bu sefer insanlar ilgi alanlarına göre biraz da

doktorun ilgi alanına göre göğüs cerrahisi ve kalp damar cerrahisi diye ayrıldı.

Günümüzde artık genel cerrahi, onkolojik cerrahi, endokrin cerrahi diye ayrılıyor

(Binnur, Acil Tıp).

Ben farklı olayım. Aradan sıyrılayım değil mi? İşte her meslekte var. Her insanda bir

öne çıkmak, kendini göstermek, bir farklılaşmak ama bu sırf kişisel değil bilgi

dönüşüyor. Eskiden bu kadar bilgi olmadığı için ney farklılaşacak. Yoktu ki.

Okuyan yoktu. Ben Cumhuriyet’in ilk yıllarında bilmem kaç tane memur lâzım olmuş.

Page 111: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

101

O kadar okur-yazar adam yokmuş. Şimdi üniversite mezunu olmak bir şey ifade

etmiyor. Senin işe girme garantin olmuyor yani (Şener, Ortopedi ve Travmatoloji).

İnsanlar da böyle olduğu için çıkış yakalamak, farklı olmak istiyor (Şener, Ortopedi

ve Travmatoloji).

1.3. Mesleki Gelişim Nedenleri

Mesleğini hem kişisel hem de mesleki katkı sağlamak üzere konumlandırmış

hekimlerin uzmanlaşma nedenleri, “Tıbbi Pratiği Artırma Arzusu”, “Genel Alanda

Çalışma Zorluğu”, “İyi Hizmet Verme Arzusu” ve “Mesleki Tatmin Sağlamak” alt

temaları çerçevesinde şekillenmiştir.

Tıbbi Pratiği Artırma Arzusu

Hekimlerin tıbbi pratiği artırmak adına uzmanlaştıklarını belirttikleri bu alt tema,

“pratik sahibi olmak” ve “yetkinleşmek” konularını kapsamaktadır. Engin Bey ve Ülker

Hanım’ın özellikle cerrahi branşlara vurgu yaparak tıbbi pratik sahibi olmak için

uzmanlaşılması gerektiğini belirttikleri ifadeler şu şekildedir:

Bir konuda daha iyi bilgiye sahip olabilmek için, pratik sahibi olmak için, belirli

hastalıkları daha iyi tedavi edebilmek için bu branşlaşma şart. Bu branşlaşma da iki

şekilde başlıyor. Önce dahili branşlaşma daha sonra cerrahi branşlaşma. Cerrahi

branşlaşmada olan kişiler hastalıkların önce cerrahi tedaviyle ilgili olanları öğreniyor

ve o konuda daha sonra ayrı dallar içerisinde dağılıyor. Cerrahi branşların ayrı dalları

var (Engin, Kadın Hastalıkları ve Doğum).

Cerrahi bir alan düşünüyorsanız uzmanlaşmak zorundasınız. Yasa gereği de yetkiniz

yok zaten hiçbir şekilde (Ülker, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Yine Ülker Hanım tıp eğitimi esnasında teorik bilgiler almanın uzmanlaşma

adına tek başına yetersiz kalabileceğini, tıbbi pratiği artırmanın yolunun o alanda

uzmanlaşmaktan geçtiğini “Görerek, yaparak yani teoride biten bir alan değil aslında

pratiği de çok fazla var hani, pratik hayatın pratik de çok fazla yapmanız gerektiği için

sadece okuyarak olmuyor, yani sadece bir kitabı okuyarak uzman olmuyorsunuz.”

şeklindeki ifadesiyle belirtmiştir. Ayrıca, “İnsanla uğraştığınız için ana malzemeniz

insan olduğu için ne kadar yetkin olursanız o kadar az hata yaparsınız.” ifadesiyle,

pratik anlamda ilerlemenin mesleki deneyimi artırarak yetkinleşmeyi beraberinde

getireceğini dile getirmiştir. Konu hakkında son yorumu ekleyen Ahmet Bey ise, hem

temel uzmanlık alanının hem de yan dal alanının yetenek ve tecrübe olmaksızın

yapılamayacağını, tıbbi alet ve cihaz kullanımının kişinin becerileriyle ilgili olduğunu

ve bunları kullanarak tıbbi pratiğin kazanılacağını şu ifadelerle dile getirmiştir:

Page 112: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

102

Bir insanın bir uzmanlık alanı oluyor meselâ atıyorum bir kardiyoloji konusunda

uzmanlaşmış veya kalp damar konusunda uzmanlaşmış. Bu uzmanların da içinden de

herkes daha uzmanlaşamıyor. Daha yetenekli olan bu aletleri daha iyi kullanabilen

ve buna merakı olan insanlar örneğin bir kalp damar kullandığı bir aleti bir başkası

kullanamıyor. Laparoskopik dediğimiz veya insansız bazı ameliyatlar yapılıyor. Bu da

kişinin becerileri ile ilgili. Bunun için ayrı bir uzmanlık gerekmiyor ama tecrübe

gerekiyor. Kullandıkça daha tecrübeli oluyor (Ahmet, İç Hastalıkları).

Genel Alanda Çalışma Zorluğu

Araştırma kapsamında görüşülen hekimler, tıpta uzmanlaşmanın nedenlerini

tıbbın çok geniş bir alan olduğunu, bu genellik içinde bir alana odaklanılmadığı takdirde

verimli olunamayacağını, tıbbın tüm konularını bilmenin ve tıbbın geneline hâkim

olmanın dar ve belirli alanlarda çalışma gerekliliğini doğurduğunu belirtmişlerdir.

Daha genel alan derken şöyle yine kendi alanımdan örnek verecek olursam, çocuk

hastalıkları çok geniş bir alan yani bir tiroid endokrin hastalığı da çocuğun içerisinde

bir hasta zatürre olsa da çocuğun içerisinde ya da daha ileri herhangi bir çocuğun

genetik hastalığı (down sendromu) da çocuğun içerisinde. Şimdi böyle genel olunca

aslında siz bir noktaya odaklanmakta zorluk çekebilirsiniz ve hani her şeyi

yapayım derken hiçbir şey yapamayabilirsiniz. Ama bir şeyi daha iyi bilirseniz o

noktada daha güzel sonuçlar alabilirsiniz (Adnan, Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları).

Genel her şeyi bilmek imkânsız. Tanı koymak, tedavi etmek her şeyi bilebilmek

imkânsızdır. Çünkü her bir konu her bir alt dal bile tıpta derya deniz yani çok geniş

kapsamlı olarak düşünülmelidir. Tanı yöntemleri de öyle. O yüzden de uzmanlaşmak

ihtiyacı oldu. Ama bu biraz genel hekimliği azaltmış olabilir. Bence bu da bir eksiklik

(Onur, Enfeksiyon Hastalıkları).

Bilgi çok değerli ve meselâ örnek vereyim. Aile hekimi, aile hekimi dediğimiz

arkadaşlar bir uzmanlık dalı aslında. Ama tüm hastalıklarla ilgili yüzeysel bilgileri

olup sadece meselâ ürolojiyle ilgili bir hastalık mı var? Onu tespit edip üroloji

uzmanına yönlendirmek. Yani tüm taş tedavilerini veya cerrahiyi bilme şansı yok

ve bununla ilgili teknolojiyi takip etme olanağı yok. Ben bile şuanda öyle oldu ki

üroloji kendi içinde pediatrik üroloji, onkoloji gibi alt dallara ayrılıyor. Bütün branşlar

içinde geçerli. Bu konuda mecburuz. Çünkü tıp çok hızlı ilerliyor ve takip etmesi zor

bir branş. Bir de hatayı kabul etmeyen bir branş (Tarık, Üroloji).

Her şeyin bütün olguların, bütün tıp ile ilgili uzmanlık süreçlerinin ya da

konuların içine giremiyorsunuz. İster istemez daha dar bir anlamada ama daha derin

bir şekilde çalışma imkânınız var (Ramazan, İç Hastalıkları).

İfadelerden de anlaşılacağı üzere, hekimin genel alan olarak kast ettiği

uzmanlaşmanın olmadığı bir hekimlik sürecine “imkânsızlık”, “zorluk”, “ihtiyaç”

“mecburiyet” ve “zor” anlamları atfedilmiştir. Her şeyi bilmenin insan kapasitesini aşan

bir durum olduğu gerçeği göz önüne alındığında, özellikle sınırları belli olan bir alanda

çalışmanın sağladığı rahatlık hekimler tarafından aranmaktadır.

Page 113: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

103

Genel alanda çalışma konusu ile ilgili uzmanlaşma nedenlerine ilişkin diğer alt

temalar; “Tıbbın Geniş Alan Olması” “İnsan Kapasitesinin Yetersizliği”, “Hâkimiyet

Güçlüğü” iken, yan dal tercihinin nedenlerine yönelik yönelik alt temalara ise; “Mesleki

Kontrol” teması altında değinilmiştir.

İyi Hizmet Verme Arzusu

Sağlık hizmetleri kapsamında başta hekimler olmak üzere, diğer tüm sağlık

personelinin ve hastanelerin temel gayesi hizmet vermektir. Hastanelerin hizmet

kurumu olma yönü, kâr amacı güdülmemesi gereken özelliğine vurguda bulunmaktadır.

Maalesef sağlığın bir meta haline dönüşerek, tıbbın ise bünyesinde yalnızca kâr

maksimizasyonu amacıyla hizmet veren kurumları barındığı günümüzde, uzmanlaşma

nedenini iyi hizmet vermekle açıklayan hekimlerin varlığı umut vaat etmektedir.

Bu noktada katılımcılardan Engin Bey uzmanlaşmayla başarılı tedavi

sağlayabilme arasındaki ilişkiyi anlattığı “Tıpta uzmanlaşmanın nedeni belirli

hastalıklar üzerinde daha yoğun, daha iyi bir eğitim alarak belirli hastalıklar üzerinde

daha başarılı tedavi sağlanabilmesi.” genel ifadesinin ardından, “Kanser hastalarını

daha başarılı tedavi edebilmek. Hastalarıma daha iyi faydası olsun diye, o hastalarım

daha uzun yaşasın diye.” ifadesini kişisel tercih nedeni olarak belirtmiştir. Konuya

ilişkin diğer ifadeler ise şu şekildedir:

Daha spesifik alana bakıp o konuda daha iyi olup daha iyi hizmet vermek. Tıp

çok geniş olduğu için daha spesifik bir alana bakıp sadece o alanla ilgilenip tabii ki

gerektiğinde acil kısımlarını unutmayıp ama sadece o alanda ilgilenip insanlara daha

iyi hizmet vermek (Ceyda, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Daha doğru, daha ayrıntılı tanı koyabilmek için uzmanlaşması lâzım yani. Genel tıp

ayrı bir şey, dal ayrı bir şey. Hastalıklara daha iyi teşhis koyabilmek daha iyi

tedavi yapabilmek için uzmanlaşmak gerekiyor. Teknoloji ilerledikçe, tanı

yöntemleri ilerledikçe bunları doğru kullanan uzman hekimlere ihtiyaç var. Eski

usulde genel tıp bilgisiyle tanı koymak yerine her şeyde teknolojik özellikte tanı

yöntemlerinden faydalanmak gerekir, çok iyi tanı yöntemleri var. Bunları da

kullanacak, değerlendirecek uzman hekimlere ihtiyaç var. O yüzden hem tanı

koymada hem de tedavi yöntemleri için uzmanlaşmak gerekiyor (Ahmet, İç

Hastalıkları).

Artı hem bilimsel anlamda hem de hastalara daha derinlikli bir hizmet sunabilmek

için (Ramazan, İç Hastalıkları).

Mesleki Tatmin Sağlamak

Mesleki tatminin; sağlandığında hekimi mutlu edecek, sağlanmadığındaysa

sürekli bir verimsizlik, tükenmişlik, tatminsizlik sağlayacağı düşünülen bir olgu olduğu

Page 114: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

104

söylenebilir. Ayrıca, kişilerin meslek hayatlarından beklentileriyle de doğrudan

ilişiklidir. Mesleki tatmin, kişiden kişiye farklılık arz etmekle birlikte, kişinin karakteri,

kişilik yapısı ve tercihlerinin sonuçları arasında yer alabilir. Gökhan Bey’in, mesleki

tatmini uzman olmakta bulacağını, mesleğe, topluma ve insanlara katkı sağladığında

tatmin oranının yüksek olacağını, pratisyen hekim olarak mesleğe devam ettiği sürece

tatminsizlik yaşayacağını belirttiği ifadeleri şu şekildedir: “Benim zamanımda da, o

zaman da pratisyen hekim olarak kaldığımda var olan sağlık örgütlenmesi içeresinde

(ülkede şuanda hemen hemen benzer durum geçerli) çok fazla mesleki katkımın

olamayacağını, mesleki tatmin bulamayacağımı mesleki katkım olamayacak bir

insanlara ve topluma.” Aynı şekilde Ahmet Bey, Türkiye’deki mevcut sağlık

sisteminde herhangi bir alanda uzmanlaşılmadığı sürece tatminsizlik yaşanabileceğini,

“Mesleki tatmin bulamayacağımı düşündüm.” şeklindeki ifadesiyle uzmanlaşmanın

yalnızca içsel değil, dışsal faktörlere bağlı olduğunu, mesleki anlamda daha iyi

koşullarda çalışarak tatmin sağlayabileceğini belirttiği ifadesi şu şekildedir:

Hem ekonomik olarak rahat ediyor, hem sosyal olarak çevre edinmiş oluyor, hem

mesleki tatmin açısından kendi becerilerini geliştirebileceği bir ortam buluyor. Hem

daha iyi bir ekipte, daha iyi bir hastanede, daha iyi koşullarda çalışıyor. Bu da bir

hekimin isteyeceği bir şeydir. Her akademisyenin, her mesleğinde gelişmek isteyen

insanın isteyeceği bir şeydir. Ama hekimin farklı beklentileri vardır, gider kasabaya

yiyip içmeyi seviyordur, güzel hava, çok ağır işleri sevmiyordur orada kalır. Ama

entelektüel mesleki olarak hırslı olan doktorların tercih etmesi çok normal bir şey

yani. Sadece ekonomik değil kişisel tatmin açısından da önemli (Ahmet, İç

Hastalıkları).

1.4. Teknolojik Nedenler

Teknolojik Gelişmeler

Katılımcıların yöneltilen sorulara verdikleri cevaplar arasında teknolojiye ilişkin

görüşlerin yer alması, “Teknolojik Gelişmeler” alt temasının oluşmasına neden

olmuştur. Temaya ilişkin kodlar ise, “tıbbi işlem”, “teknolojik gelişme” ve “tıbbi cihaz”

gibi teknolojik nedenleri açıklayıcı kavramlardan oluşmaktadır.

Teknolojinin gelişimiyle birlikte artan cihaz kullanımına bağlı olarak, hekimlerin

tüm cihazlara birden hâkim olması güçleşmiş, daha özel cihaz kullanımına talep

artmıştır. Böylelikle uzman hekimlerin yahut herhangi bir yan dal üzerine uzmanlık

yapan hekimlerin teknolojiye bağımlılıkları da artmıştır. Özellikle cerrahi branşlarda

uygulanan endoskopi, kolonoskopi, laringoskopi, oftalmoloji, robotik cerrahi,

bronkoskopi ve kardiyovasküler cihazlar gibi daha birçok cihazın kullanımını öğrenmek

Page 115: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

105

hekimi diğer hekimlerden farklı kılacak, istenilen cihaz üzerinde ya da cihazın yer aldığı

alanda uzmanlaşmayı zorunlu kılacaktır. Bu durumu örneklendiren Erdem Bey

“Meselâ, şu bölümde yeni bir işlem yapılabiliyor. Tabii ki teknolojik gelişmeler de

etkiliyor. Sırf o işlemleri yapmak için “ben tek kişi olayım, bu işlemleri yapayım” diye

seçenler de var elbette.” ifadesini belirtirken, Savaş Bey “Cerrahi branş olarak meselâ

bizim zamanımızdaki teknolojik bilgileri görerek yapıyoruz. Yeni teknolojik şeylerin

buraya gelmesi zor. Robotik cerrahiler belki devlet hastanesine gelmesi elli sene sonra

olacak bir şey. Ama üniversitelerde yapılıyor. Teknoloji bize hemen gelmiyor. O yüzden

yeni teknoloji oluştukça insanlar o branşa kayacak. Meselâ kardiyoloji, buradaki

bütün kardiyologlar anjiyo yapmasını biliyor mu? Bence bilmiyor. Benim demek

istediğim o. Ama anjiyo yapan doktor artık sürekli anjiyo yapmaya başlıyor. Meselâ

bizim genel cerrahide endoskopi, kolonoskopi vardır. Kolonoskopi hastaları bana

gelsin diyor. Aletleri gördükçe insanlar o şeyi yapıyor.” şeklinde görüş bildirmiştir.

Aynı minvâldeki görüşlerden bir diğeri ise Ramazan Bey’in ifadelerinde şu şekilde yer

almaktadır: “Teknik tedavi yöntemleri gelişiyor, çok dallanıp budaklanıyor. Bir şeye

hâkim olmak mümkün değil. Meselâ, gastroenteroloji düşünün; işte endoskopi,

kolonoskopi vs. öğrenmeniz lâzım. Bir yerden kemoterapi yapmanız, böbrek biyopsisi

yapmanız ya da kemik iliği biyopsisi yapıp hematolojik hastalıkları takip etmeniz

gerekiyor.”

Konuya teknoloji ve piyasa perspektifinden bakan katılımcıların görüşleri şu

şekildedir:

Bu piyasacı görüş! Piyasa bilimden teknoloji üretirse yani teknolojiye döndürürse

elde edilen bilgiyi, tabii ki onu piyasanın gerekleri çerçevesinde arz ve talep

dengesini sağlamak açısından kullanabilir yani (Akif, Genel Cerrahi).

Bu kirlenmeyle ilgili. Dizilerle şunlarla bunlarla o kirlenmeyi yapıyorlar. Meselâ önce

böyle bir kanser türü var diyor veya virüs var diyor. Laboratuvarda üretiyor ve

yayıyor. Ondan sonra onunla ilgili teknolojik olarak aşı üretiyor. Önce hastalığı

üretiyorlar sonra tedavisini (Selim, Kalp-Damar Cerrahisi).

Bir başka bilim dalı diğer bilim dalını etkiliyor. Şöyle söyleyeyim. Mühendislik

dediğin dalla çoğu mühendislik dalları kendi içlerindeki bilgiyi ürettiler. Makine

mühendisliğinde ne vardı? Dıştan yanmalı motor vardı, içten yanmalı motor. Yani

ısıtıyorsun buhar makinesini, buharın gücüyle çalışan makineler. Bir de sonra ne oldu?

Yok bu makineyi dıştan ısıtmayayım, benzini içinde yakayım, patlasın pistonu insin.

Şimdi makine mühendisliği işi bitirdi. Makine mühendisliği o zaman kendine yeni

alanlar bulması lâzım. O zaman ben makine mühendisliğinde bulduğum bazı şeyleri

getirip tıp da uygulayıp tıp buna müsaade etmedi. Ama elektrik mühendisliği,

elektronik mühendisliğinde kendi alanlarını bitirdiler. Ama ben bunu tıpta nasıl

Page 116: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

106

uyarlarım diye düşünmeye başladı. Tıp da işte ne olur, ben elektrik mühendisliği ile

elektrik akımıyla kasları uyarırım. Parmakları oynatırım diye düşündü ve buna göre

bir iş yapmaya başladı (Şener, Ortopedi ve Travmatoloji).

Tıp kendi içinde kalsaydı hiç böyle ayrılmaya gerek duymayacaktı. Ama tıbbı bir

başka bilim dalı elektrikçiler, elektronikçiler gelip içine kendi branşını soktuğu zaman

tıbbı dejenere etmeye başladı. Tıpçı da zannediyor ki, ben bu teknolojiyi alıp sisteme

uygulayarak bu işi yaparım. Şimdi o zaman insanların şöyle bir beklentisi olmaya

başladı. Hastalıksız bir dünya. Dünya hastalıksızların dünyası değil. Dünya insanların

doğup ondan sonra hastalanıp ölmesiyle ilgili bir dünya. Ama mühendislik böyle bir

şeye bir türlü inanmıyor. Mühendislik üretti. Ben dedi insana istediğimi yaparım.

İnsan benim yaptığımla doğayı yener. İnsan benim yaptığımla hastalığı yener,

sonsuzlaşır. Hayır böyle bir şey yok. Tıbbın orijinalinde böyle bir şey yok. Kardeşim

tıp bozulur ve ölür. Bozulan ve ölene müdahale eder. Ama sen tıbbı bunun dışında

mühendislikle iç içe getirirsen o zaman tıp orijinalitesini kaybeder. Esas hikâye

buradan çıktı (Şener, Ortopedi ve Travmatoloji).

Ama o günkü genleri veya o günkü gripleri bilmediğin için bunları o gün böyle izah

edemiyordun. Ama bugün diyorsun ki “a bak şu gen varmış” işte bu genin hasarı olan

insanlarda immünite yetmez oluyor. İmmünite yetmez olunca bunlar daha çok grip

oluyor diyorsun. Yoksa lösemi o zaman da vardı. Ama o zaman teşhis edilemiyor

olması teknolojinin olmaması ile ilgiliydi (Şener, Ortopedi ve Travmatoloji).

İnsanların bir konuyu algılayabilmesi için teknolojiyi kullanması geçmişte çeşitli

tıbbi alt branşların çıkmasına sebep oldu. Biyokimya dediğin iş ne yapıyordur? İşte

şu kalsiyumu ölç bilmem neyi ölç. Şimdi bunları ölçüyor ama bunlarla ilgili yorumu

biyokimyacı yapmıyor. Bunlarla ilgili yorumu hekim yapıyor (Şener, Ortopedi ve

Travmatoloji).

Tabi o yüzden geliyorlar tomografiler çekiliyor. Güzel tomografiler gerçekten üç beş

yıl sen benle birlikte yaşayacaksın dedirten cinsten. Eskiden hocam bunlar yok

muydu? Yoktu. Teknoloji bu kadar ileri değildi. Bunların yüzde sekseni de hiçbir

şey değil. O zaman bırakayım. Vallahi diyorum bırakabilirsin. Ama yüzde yirmisinde

de problem var. Bunu söylemem lâzım. Hocam ben ne zaman geleyim? Üç ay sonra

bir daha tomografi. Böyle beş yıl çekilir mi? (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

1.5. Tıp Biliminin Gelişimi

Tıpta Uzmanlaşmanın “Tıp Biliminin Gelişimi” ile ilgili nedenleri arasında “Tıp

Biliminin Genişliği”, “Bilimsel Gereklilik”, “İnsan Kapasitesinin Yetersizliği” ile

“Bilginin Bölünmesi ve Artışı” alt temaları bulunmaktadır.

Tıp Biliminin Genişliği

Tıp; eski çağlardan beri süregelen bilgi birikimi ve uygulamalarıyla, olgusunu

insan denen karmaşık bir canlının oluşturduğu sistematik bir yapıyla var olagelmiştir.

Günümüzde temel, dâhili ve cerrahi tıp bilimleri olmak üzere üç ana bilim dalı

bünyesinde yüzden fazla farklı bilim dalını barındıran bir özelliktedir. Vücut

sistemlerinden ziyade, her biri birer hastalık, organ ya da hücre adedince tıp uzmanının

yer aldığı tıp sistemi, aşırı uzmanlıklar çağı olarak da adlandırılmaktadır. Ayrıca,

Page 117: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

107

mesleki uygulamalar açısından multidisipliner çalışma standartlarına sahip olan tıp,

hekim, hemşire, eczacı, fizyoterapist gibi bir çok farklı profesyonel meslek erbabının

birlikte çalışmasına fırsat sunar. Bu açıdan tıbbın genişliğini tasvir eden “derya deniz”

metaforu, bu temayı birçok yönden güzel bir şekilde anlatmaktadır. Hâl böyleyken,

hekimler “uçsuz bucaksız bir deniz” olarak görülen tıp sisteminde uzmanlaşmalarını

kaçınılmaz bir durum, ciddi bir gereklilik hattâ sistemsel bir zorunluluk olarak

görmektedirler.

Katılımcılardan Savaş Bey, kendi uzmanlık alanından örnek vererek ameliyat

sayısının fazlalığına binaen cerrahi branşlarda uzmanlaşmanın kaçınılmaz olduğunu şu

sözlerle ifade etmiştir:

Tıp bir derya deniz. Uçsuz bucaksız bir deniz. Her şeyi çok iyi bilmek çok iyi

öğrenmek imkânsız. Farklı genel cerrahi branşları düşündüğün zaman tüm cerrahi

branşları içine kattığın zaman binlerce ameliyat sayabilirsin. Küçük cerrahi

branşlarda uzmanlaşmak gerekiyor.

Katılımcılardan Fatih Bey, tıbbın genişliği içerisinde farklı hastalık

gruplarının olabileceğini ve hekimin pratisyen hekim olarak kaldığı müddetçe

bu hastalıkların bilgisine güç yetiremeyeceğini belirtmiş, hassaten bu durumun

tıbbın genişliğinden kaynaklandığını eklemiştir.

Tabii ki bunu birim de yönlendiriyor sizi. Meselâ bir sağlık ocağında oturduğunuz

zaman yeni mezunsunuz. Pratisyen hekimsiniz, henüz branşınız yok. Bir felçli hasta

gelebiliyor. Yeni doğan bir bebek gelebiliyor. Kanamalı bir kadın geliyor size. Bir

kulak zarı delinmesi geliyor. Bir kırık geliyor. Bunların tümüyle baş etmeniz olası

değil. Onun için branş kaçınılmaz yani. Bu insanın yetersizliğinden değil tıp ilminin

derinliğinden kaynaklana bir şey.

Konuya ilişkin bir diğer yorum ise Ülker Hanım’a aittir:

Genel olarak tıp zaten çok geniş bir alan, insan vücudu diyoruz ama insan vücudu

çok geniş içinde çok fazla konunun olduğu bir alan. 6 yıllık tıp eğitimi bütün baştan

aşağıya bir hastaya tamamıyla yaklaşmaya izin vermiyor.

Bu tema altında açıklanan alt temalar “İnsan Vücudunun Büyüklüğü” ve

“Hakimiyet Güçlüğü” şeklindeki, tıbbın kapsamından kaynaklanan konuları

içermektedir.

İnsan Vücudunun Büyüklüğü

Tıbbın devasa bilgi birikimi ve kapsamının genişliğinin yanı sıra, başat unsuru

olan insan da karmaşık bir yapıya sahiptir. Katılımcılar bu durumu baştan sona hâkim

olunamayacak kadar zor bir özellikte olan insana atıfta bulunarak uzmanlaşma yoluna

Page 118: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

108

gittiklerini belirtmişlerdir. Yine bir gereklilik ve ihtiyaç olarak gördükleri uzmanlaşma

nedenlerine ait ifadeler aşağıda gösterilmiştir:

Her neresinden bakarsanız bakın insan vücudu bir derya denizdir. Hattâ buna ilim

ehli, tasavvuf ehli kâinatın tüm evrenin bir özetidir derler insan vücudu için. Şimdi

evren madem ki şuan fiziki boyutları ölçemediğimiz bir genişlikte kapsam, o zaman

insan da öyle. Yani eğer o onun özeti ise tıpla uğraşınca bunu hissediyorsunuz. Böyle

derin bir şeyin illâ ki branşlaşması lâzım (Fatih, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

İnsan vücudu diyoruz ama insan vücudu çok geniş (Ülker, Çocuk Sağlığı ve

Hastalıkları).

Muhtemelen her şeyi bilememekle alâkalı bir durum, insan vücudu büyük varlık.

Açıklanması mümkün olmayan halâ birçok unsur var. Hâl böyle iken, bir insanın

bütün insan vücuduna hükmetmesi hekim bazında söylüyorum; çok zor görünüyor

(Alper, Üroloji).

Hâkimiyet Güçlüğü

Bütüne hâkim olma güçlüğünün, tıp biliminin ve insan vücudunun tümüne

hâkim olamamakla bağlantılı olduğu söylenebilir. Bu açıdan katılımcılardan Erdem

Bey, dar hasta grubuyla çalışma çabası içinde olduğunu dile getirdiği ifadesinde şunları

aktarmaktadır. “Uğraştığın hasta grubu ne kadar küçük olursa, ne kadar spesifik

olursan, bu konuda o kadar daha iyi bilirsin. Daha iyi hâkim olursun. Hastaları tanı,

tedavi vs. yönlendirebilirsin.” Fatih Bey ise, mutlak bir şart olarak gördüğü

uzmanlaşma pratiğini çıkış yolu olarak görmekte, hekimin uzmanlık alanı dışında bir

hastalığa ve hasta grubuna bakmasını ütopya olarak görmektedir. “Uzmanlık mutlaka

şart. İnsan bünyesi ya da geçirdiği hastalıklar çok farklı boyutta ortaya çıkıyor. Bir

hekimin bütün hastalıklara hâkim olması mümkün değil. Meselâ bir çocuğu düşünün.

Bir dahiliye doktorunun çocuğa baktığını düşünebilir misiniz? Genel cerrahın kulak,

burun, boğazcı kadar anladığını, bir gözcünün bir ürolog kadar konuya hâkim

olduğunu…Bunları düşünmek hayal yani. Böyle bir şey yok, gücü yetmez hekimin.

Bunların tümüne birden hâkim olması olası bir durum değil.” Fatih Bey’in ifadesinden

de anlaşılacağı üzere, tıbbi genişliğin hâkimiyet güçlüğü doğurduğunu, hekimlerin farklı

branşlarda kendi branşında olduğu kadar yetkin olamayacağını savunmaktadır.

Bilimsel Gereklilik

Konuya ilişkin iki katılımcının yorum yaptığı “Bilimsel Gereklilik” alt teması,

hekimlerin bilimsel bir “mecburiyet” nedeniyle uzmanlaşma yoluna gitmelerini konu

edinmiştir.

Page 119: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

109

Dünya tarihinde bilimin geldiği bir şey. Yani senin dışındaki diğer bilimlerde de aynı

şey olmaya başladı. Senin dışındaki bilim buraya doğru geliyorsa sen de o zaman

diyorsun ki ama bilim başka bir şey istiyor (Şener, Ortopedi ve Travmatoloji).

Şener Bey, tıp biliminin gelişimine bağlı olarak gerekçelendirdiği

uzmanlaşmayı, “hücrenin kromozomlarının, aminoasitlerin üzerinde

çalışıyoruz” şeklindeki ifadesiyle uzmanlaşmanın bugünkü geldiği noktayı

özetlemiştir:

Bilimin çok hızlı artması, sen hücreyi baz alıyorsun. Biz hücrenin kromozomlarının

aminoasitlerin üzerinde çalışıyoruz. Artık iş o kadar detaya iniyor ki, detaya

indiğimiz zaman da konulara ayrılmak zorunda kalıyoruz. Ne kadar çok bilgi o

kadar kol.

Bu temanın oluşmasında ön plana çıkan kavramlara ek olarak “gereklilik”,

“lâzım olma özelliği” ve “ihtiyaç” gibi zorunluluk durumunu hatırlatarak,

uzmanlaşmanın olmazsa olmazı olarak görülmesine yol açan kavramlar da verilebilir.

Hekimlerin, uzmanlaşmaya olan ihtiyacı hastaların ve hastalıkların seyrinin

belirlediğini, sağlık alanının genişliğinden ötürü uzmanlaşmanın lâzım olduğunu ve

uzmanlaşmanın hekimlik mesleğinde ilerleme adına gerekli olduğuna dikkat çektikleri

ifadeler şu şekildedir:

Ben tıpta uzmanlaşmayı bir gereklilik olarak görüyorum. Spesifikleşmeyi gereklilik

olarak görüyorum (Adnan, Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları).

Zaten daha önce yurt dışında bizden önceki uzmanlaşma gerekliliğinden olduğunu

düşünüyorum. Böyle bir ihtiyaç oldu. Çünkü belli tıp dallarında hastaya daha faydalı

olabilmek için daha fazla o konu üzerinde eğilmek gerekiyordu. O yüzden de o tıp

dalında uzman ihtiyaç oldu (Onur, Enfeksiyon Hastalıkları).

İhtiyaç yoksa uzmanlaşma da olmaz. Meselâ sen ayak bileği cerrahisi diye bir şey

koysan belki hasta olmadığı için kimse gelmez. Demek ki ihtiyaca göre uzmanlaşma

oluyor (Savaş, Genel Cerrahi).

Tabii ki öyle o tartışılmaz bir şey tabii ki, tıpta uzmanlık olacak olması lâzım olması

gereken bir şey. Çünkü sağlık dediğiniz şey birçok organı, birçok sistemi ilgilendiren

bir şey çok parçası olan bir şey, tabii ki tıpta uzmanlık olmak zorunda (…) Yani

retinanın şu hastalığına bakan doktorların da olması gerekiyor. Olması lâzım. Ya da

işte kalın bağırsak kanseri olmuş bir kişinin ya da mide kanseri olmuş bir kişinin

oradaki organının alındıktan sonra yerine yeni bir organ yapılması için o işle uğraşan,

sırf o işle uğraşan, bilgisi yeteneği o işle gelişen çok özel cerrahlar da gerekiyor.

Bunlar gereken şeyler (Gökhan, Kardiyoloji).

Efektif ve iyi yapman için bir alanda yoğunlaşmanız lâzım. Bu her meslekte bence

böyle yani. Her meslekte böyle. İyi ve efektif olabilmeniz için spesifikleşmeniz lâzım

(Ülker, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Gerekli, çünkü ilerlemek için uzmanlaşmanız gerekiyor (Ülker, Çocuk Sağlığı ve

Hastalıkları).

Page 120: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

110

İnsan Kapasitesinin Yetersizliği

Hekimler, içinde bulunduğumuz çağda bilgi artışının fazlalaştığını ve insanın

tıbbın tüm bilgilerini öğrenmede yetersiz kalacağını belirttikleri ifadelere “İnsan

Kapasitesinin Yetersizliği” alt temasında yer verilmiştir.

Bir kişinin de ister istemez her şeyi birden, en iyi bilemeyeceği (Gökhan,

Kardiyoloji).

Aynı gerekçeyle siz ilk mezun olduğunuzda acile indiğinizi fark ediyorsunuz. Çünkü

her türden hasta geliyor. Az önce sağlık ocağı örneğinde verdiğim hastalık türlerinde

hastalar geliyor. Orada yetersizliğinizi hissettiğiniz anda diyorsunuz ki benim

branşlaşmam lâzım. Bunlara cevap veremiyorum. Kendini kandırır bir hekim. Ben

branşı bir ihtiyaç görmüyorum, her şeyle baş edebilirim diyorsa o hekim kendini

kandırır sadece (Fatih, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Bir miktar öyle, vakti zaten ona yetmiyor ama bütün yayınları takip etme şansımız

yok. Kafanı o kadar geniş şeye yayamıyorsun. Kendi spesifik branşlarıyla ilgili

yayınlar yapıyor. Kendi çalışmalarını, o konudaki yayınları takip ediyor. Benim

gözlemlediğim (Çetin, Göğüs Hastalıkları).

Bilginin çok hızlı üremesi, sen insan olarak ona yetişemiyorsun (Şener, Ortopedi ve

Travmatoloji).

Bu temada dikkat çeken bir husus hekimlerin, insan beyninin sınırsız bilgi

kapasitesine sahip bir özellikte olduğunu göz önünde bulundurmamış olmalarıdır. Şener

Bey, “Bilgi çok fazlalaştı. Çok fazlalaşınca kişisel bir insanın aklı bu kadar bu bilgiyi

kaldıramaz.” şeklindeki söylemiyle söz konusu hususu desteklemektedir.

Bilginin Bölünmesi ve Artışı

Hekimlerin uzmanlaşma nedenlerine verdikleri cevapların toplandığı temalardan

biri de “Bilginin Bölünmesi ve Artışı”dır. Temaya ilişkin elde edilen durum tespitleri

aşağıda verilmiştir.

Tıpta uzmanlaşmanın nedenleri tabii ki sağlıkla ilgili bilgilerimizin artması her

bilginin kendi içinde küçük küçük alanlara bölünmesidir (Gökhan, Kardiyoloji).

Bilgi çok fazlalaştı (Şener, Ortopedi ve Travmatoloji).

Onun için insanoğlu da belli bir yere doğru bilgisi artmaya başladıkça o zaman

kendine diyor ki bir dakika benim de hafızam yetmeyecek o zaman benim sistemde

kalabilmeme için belli bir uzmanlığa gideyim diye de düşünüyor. Yani bu kendi

şeyiyle ilgili değil (Şener, Ortopedi ve Travmatoloji).

Bilgi çok artıyor ve çok hızlı dolaşıyor. Eskisi gibi değil. Eskiden bir tane yazma

kitap olacak da o okuyacak ötekine anlatacak öyle yani. Bir tane yazma kitaptan yüz

tane kişi faydalanıyordu. Ama şimdi öyle değil ki herkesin kitabı elinde. Bir tane

değil on bin tanesi elinde. Bilginin çok hızlı üremesi (Şener, Ortopedi ve

Travmatoloji).

Page 121: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

111

Katılımcıların ifadelerinden de anlaşılacağı üzere, bilginin bölünerek hızla

çoğalması ve eski dönemlerdeki kitap sayısı ile günümüzdeki kitap sayısının

kıyaslanamayacak derecede fazlalaşması uzmanlaşma nedeni olarak görülmüştür.

Katılımcılardan Alper Bey, tıbbi bilgi birikiminin anlatmak için “dehliz” metaforunu

kullandığı söyleminde şunları aktarmıştır: “Bence bilginin artması. Yani İbn-i Sina

dönemindeki tıbbı ele alırsak insan vücudunun bilindiği kısmıyla şuan bilen kısmı

arasında dağlar kadar fark var. Bildikçe, gördükçe, fark ettikçe insanı daha hayatta

tutmaya ve hayatta tutmaya çabaladıkça o dehlizin ne kadar derin olduğunu daha

fazla görmüş oluyoruz. O derinliği görünce de her tabakanın içine birinin oturması

gerekiyor.”

Tıbbın gelişimi ile birlikte artan bilgi birikimine dikkat çeken katılımcılar, bu

durumu tarihsel bir konseptte açıklamışlardır:

Tıpta uzmanlaşmanın en önemli sebebi tıbbın çok geniş bir bilim dalı olması ve

sürekli çok hızlı ilerleyen bir bilim dalı olması. Çünkü genel tıp dediğimiz bundan yüz

yıllar önce İbn-i Sina bütün hastalıklara bakıyormuş. Çünkü konuyla ilgili bilinen

bilgiler çok sınırlıymış. Ama geldiğimiz noktada tıpla ilgili genel bir nosyona

yüzeysel sahip olabilirsiniz ama mecburen uzmanlık dallarına ayrılmak zorundasınız.

Çünkü detay bilgileri bilmek zorundasınız ve çok fazla hızlı gelişmeler var ve çok

büyük bir bilgi yumağı yani (Tarık, Üroloji).

Tıp gelişiyor, yeni yeni gelişmeler oluyor. Bütün yeni yeni gelişmelere hâkim

olamazsınız. Bu zaten bilgisayar programı bir robot gibi bir şeyle olur yani. Bir

insanın buna yönelmesi şeydir yani çünkü bilgiyi kullanmak da önemli. Siz o bilgiyi

kullanmayacaksanız öğrenmenizin de bir anlamı yok (Ülker, Çocuk Sağlığı ve

Hastalıkları).

Tıp her seferinde genişliyor. Biz 20 yıl önceki tıptan da bambaşkayız. 50 yıl önceki

tıptan da bambaşkayız. 1800’li yıllardaki tıptan da çok bambaşkayız. O zamanki

uzmanlaşma dediğimiz kısım çok farklıyken şimdi her şey çok farklı. Şimdi cerrahi

branşlarda bile değişebilir bu. Gözün içinde bile ayrı ayrı alanlar var. Retina cerrahisi

var kornea cerrahisi var. Hepsi birbirine göre deşiyor (Ülker, Çocuk Sağlığı ve

Hastalıkları).

Tıp çok gelişti. Dünyada gelişti çok bilgi yükü olduğu için her branşı daha iyi bilmek

için uzmanlaşmak yan dallaşmak uygundur, olması lâzım (Rıdvan, Çocuk Sağlığı ve

Hastalıkları).

1.6. Sağlık Sisteminden Kaynaklanan Nedenler

“Sağlık Siteminden Kaynaklanan Nedenler” teması kapsamında değerlendirilen

hekimlerin uzmanlaşma nedenlerine ait bulgular, “Sistemsel Zorunluluk Olarak

Görülmesi”, “Pratisyen Hekimliğin Fonksiyon Kaybı” ve “Sistemin Sunduğu Şartlar”

olarak üç alt temadan oluşmaktadır.

Page 122: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

112

Türkiye’nin mevcut sağlık örgütlenmesi kapsamında hekimlerin bir çıkış yolu

olarak uzmanlaşmayı tercih ettiklerini belirttikleri bu tema kapsamında, uzmanlaşmanın

zorunluluk olduğu görüşü tartışılmıştır.

Sistemsel Zorunluluk Olarak Görülmesi

Araştırma bulgularına göre, hekimlerin uzmanlaşma nedenlerini “gereklilik”

temasına benzer şekilde açıkladıkları alt tema uzmanlaşmanın zorunluluk olarak

görülmesine dayandırılmaktadır. Hekimler uzmanlaşma olgusuna “doğrusu şart”,

“zorunluluk”, “tüm bilim dalları branşlaşıyor” gibi ifadelerle anlam kazandırmışlardır.

İlgili ifadeler şu şekilde anlatılmıştır.

O nedenle Türkiye’de ileriki yıllarda bu bölümlerde yeni bölümler oluşacak, belki alt

dallarında daha da spesifikleşme gelişecek olarak düşünüyorum. Onun için

spesifikleşme bir gereklilik ve uygun olduğunu düşünüyorum (Adnan, Çocuk

Enfeksiyon Hastalıkları).

Bence çok açık yani. Zorunluluk gibi görüyorum yani şu açıdan benim açımdan,

bilgi açısından bakacak olursak, gerçekten ortada bir zorunluluk var. Çok büyük bir

zorunluluk var (Akif, Genel Cerrahi).

Onun için insanoğlu da belli bir yere doğru bilgisi artmaya başladıkça. O zaman

kendine diyor ki bir dakika benim de hafızam yetmeyecek o zaman benim sistemde

kalabilmem için belli bir uzmanlığa gideyim diye de düşünüyor. Yani bu kendi

şeyiyle ilgili değil (Şener, Ortopedi ve Travmatoloji).

Artık diğer branşlarda öyle. Meselâ hakimlere bile artık ağır ceza hakimi deniyor.

Sulh ceza hakimi deniyor. Avukatlar da öyle. Aslında sırf hekimlikte değil bütün

bilim dallarında bir branşlaşma var (Şener, Ortopedi ve Travmatoloji).

Pratisyen doktor ne zaman yetişiyor? Hasta yükünden bir şey öğrenemiyor ki, sadece

hasta bakıyor, nöbet tutuyor. Eğitim yeterli olmasına rağmen pratik olarak çok

yükleniyor. Hasta yükü fazla olduğu için yetiştirilemiyorlar. Doğrusu uzmanlık şart

(Rıdvan, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Muhtemelen her şeyi bilememekle alâkalı bir durum, insan vücudu büyük varlık.

Açıklanması mümkün olmayan hâlâ birçok unsur var. Hâl böyle iken bir insanın bütün

insan vücuduna hükmetmesi hekim bazında söylüyorum; çok zor görünüyor. Yani bu

uzmanlaşma ya da yan dal, üst dal, alt dal yani diseksiyonlaşma bir zorunluluk

haline geldi. Aslında bunu biraz mühendislik gibi düşünebiliriz (Alper, Üroloji).

Pratisyen Hekimliğin Fonksiyon Kaybı

Mevcut sağlık sisteminde pratisyen hekimliğin konumunun aşındırıldığından ve

anlam kaybettiğinden bahseden Erdem Bey, pratisyen hekimlerin sistem içerisinde

yalnızca “reçete yazan” bir konumda olduğunu vurgulamıştır: “Son sağlık politikaları

sebebiyle pratisyenlerin de artık bir anlamı kalmadı yani. Etkili bir pratisyenlik, sağlık

ocağı doktorluğu eskisi kadar yapılamıyor. Pratisyenler sadece bir iki reçete

Page 123: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

113

yazıyorlar, gönderiyorlar. Doğru düzgün hasta bakamıyorlar.” Buradan pratisyen

hekimliğin konumunun vasıfsızlaşma sürecinde olduğu anlamını çıkarmak mümkündür.

Ayrıca eski sağlık sisteminde fonksiyonel olan “Sağlık Ocakları”na olumlu manada

atıfta bulunulmuştur. Kendisinin de pratisyen hekim olarak kalması durumunda işlevsiz

bir hekim olabileceğini dile getiren Gökhan Bey ise, “Çok fazla işlevi olmuyordu

pratisyen hekimin var olan sağlık örgütlenmesinde benim zamanımda ve şimdi.”

şeklindeki ifadeleri kullanmıştır. Uzmanlık odaklı şuanki sistemin iyileştirilmesi halinde

pratisyen hekimlik yahut genel hekimlik modelinin birinci basamak sağlık hizmetlerinin

verdiği koruyucu sağlık hizmetlerinin de daha iyi şartlar altında verilebileceğine dikkat

çeken Gökhan Bey, uzmanlaşma nedenini sağlık sistemine bağlayarak konuyu şu

şekilde izah etmiştir:

Sağlıklı düzgün bir sağlık sistemi olsa hekimlerin çoğunluğunun bizim ülkemizde de

dünyada da çoğunluğunun pratisyen hekim ya da genel pratisyen hekim olarak

kalması sağlığın korunması açısından daha uygun, daha ekonomik ve daha insancıl

(Gökhan, Kardiyoloji).

Sistemin Sunduğu Şartlar

Sağlık sisteminin sunduğu şartlar nedeniyle uzmanlaşma yoluna gittiklerini

belirten hekimlerden biri olan Akif Bey, sağlık sisteminin içinde bulunduğu vaziyeti şu

ifadelerle özetlemiştir:

Bu tüketici bir sağlık sistemi, piyasaya ait bir sağlık sistemi, bize ait insanlığa ait bir

sağlık sistemi değil. Piyasa bunu gerektiriyor, gayet açık. Ben ses çıkarabiliyor

muyum buna? Sen geldin bana dedin ki aşağıda konuştuk. Ben dedim ki sana saydım

saydım senin önce aile hekimine gitmen gerekir. İkinci hastaya derim. Dördüncü

hastada bıkarım. Bunları anlatmaktansa bakmayı tercih ederim. Bir de senle kavga

edeceğim, tartışacağım (Akif, Genel Cerrahi).

Katılımcılardan Kadir Bey, birinci basamak sağlık hizmetlerinin işlevsizliğine;

Deniz Bey, pratisyen hekimliğin itibarına; Gökhan Bey, Türkiye’deki sağlık sisteminin

mevcut durumuna ve hastanelerdeki çalışma şartlarına; Fatih Bey, Türkiye’deki sağlık

sisteminin uzmanlaşmayı zorunlu kılması yönüne; Rıdvan Bey, pratisyen hekimliğin var

olduğu sistemin yetersiz eğitim alt yapısına; Ülker Hanım ve Ramazan Bey ise,

sistemdeki mesleki yetkilerin sınırlarına değinerek uzmanlaşma nedenlerini sistemsel

bir zorunlulukla açıklamaktadırlar.

Aslolan uzmanlaşma değil. Niye değil? Birinci basamak sağlık hizmetleri

toplumun hastalıklarına çözüm bulamıyor. Asıl hedef pratisyen hekimlik. Dolu bir

şekilde yetişsin (Kadir, Genel Cerrahi).

Page 124: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

114

Ama bu oradan kurtarmanın, pratisyen hekim olmamanın yolu uzmanlıktan

geçiyor. Uzmanlaşmaya gitmeye çalışıyoruz (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

İyi de bu hekim Ay’da çalışmayacak ki, Mars’ta çalışmayacak. Bu hekim Türkiye’de

çalışacak. Türkiye’nin var olan sağlık sisteminde çalışacak. Türkiye’nin

hastanelerinde çalışacak. Türkiye’nin hastanelerinde çalışan hekim uzmanlaşmayı

seçerken neye göre karar verecek? Türkiye’nin sağlık sistemine bakacak (Gökhan,

Kardiyoloji).

Benim davranışım çok önemli ben üniversite hastanesinde mi çalışacağım başka bir

hastaneden mi çalışacağım. Üniversite hastanesinde beni hangi şartlar bekliyor

(Gökhan, Kardiyoloji).

Türkiye'deki sağlık sistemi uzmanlaşmayı teşvik ediyor. Ama sunduğu alt yapıyla

buna zemin hazırlayamıyor. Meselâ branşında tamamen uzman olmuş x branşından

birisini tutup taşradaki bir hastaneye, alt yapısı olmayan bir yere gönderebiliyor. O

kişi orada öğrendiklerini uygulayamayacak asla. Daha donanımlı bir hastanede ancak

o insandan yararlanabilirsiniz (Fatih, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Genel hepsi yani hangi bölgeyi ameliyat edecekseniz? Hiçbir pratisyenin ameliyat

etme yetkisi yok, cerrah olmadığınız sürece ameliyat edemezsiniz. Cerrahi uzman

olmadıktan sonra (Ülker, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Hekim hasta açısından kendini geliştirmesi lâzım. Türkiye’de dediğim gibi eğer

pratisyen hekim yeterli olarak eğitim alabilseydi ama alamadığı için mecburen bir

dal seçerek o dalda uzmanlaşması lâzım. (Rıdvan, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları)

Atıyorum, gözünde bir şey var hastanın ya da olma ihtimali var. Göz doktoruna

gitmek zorundasın. Teknik olarak gözün incelemesini göz doktorundan başka hiçbir

doktor bilmez. Onların özel aletleri var. Onları nasıl kullanacaklarını onlar biliyorlar.

Ne gördüklerini onlar yorumluyorlar. Bazı konularda kesinlikle birbirine ihtiyaç

duyuyorlar doktorlar, bir de bazı konularda sistem zaten bunu böyle getirmiş oluyor.

Meselâ hepatit oluyorsunuz. Onun özel bir ilacı var. Başka bir doktor yazamıyor.

Gastroenteloji yazabiliyor. Biraz da sistem uzmanlığa itiyor aslında (Ramazan, İç

Hastalıkları).

1.7. Toplumsal Beklentiler

Hekimlerin tıpta uzmanlaşma nedenleri “Toplumsal Beklentiler” teması altında,

“Toplumsal Statü” ve “Prestij” şeklindeki iki farklı alt tema altında birleştirilmiştir.

Toplumsal Statü

Hekimlik mesleğinin toplum tarafından belirlenen konumunu makam, mevki ve

bulunduğu pozisyonla açıklayan “Toplumsal Statü” alt teması, hekime ve bağlı olduğu

mesleğe toplum tarafından yüklenen anlamı ve değeri açıklayıcı ifadelerle

konumlandırılmıştır.

Katılımcılardan Coşkun Bey, toplumsal beklentileri karşılamanın pratisyen

hekimlikte değil, uzman hekimlikte olduğunu belirtmiştir. Görüşmesinin tamamında da

Page 125: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

115

sık sık vurguladığı toplumsal statünün hekimin hayatındaki önemini en çarpıcı

ifadesinde şöyle özetlemektedir:

Artı bir de yoldan geçerken “ne iş yapıyorsunuz?” denildiğinde “doktorum!” sorusu

söylendiğinden. Bir sonraki soru genelde hep ne doktorusun? İşte bunun karşılığını

verebilmek için.

Uzmanlaşma yolunun, ekonomik ve yaşam koşullarını iyileştirmesinin yanı sıra

toplumsal statüyü de artırdığı yönündeki görüşünde Çetin Bey şu ifadeleri kullanmıştır:

Ekonomik açıdan, yaşam koşulları açısından ve toplumdaki statü hepsi daha

olumluya götürüyor. Yoksa kimse istemez zaten (Çetin, Göğüs Hastalıkları).

Coşkun Bey gibi Deniz Bey de hekimin mesleki anlamdaki konumunun “Ne

uzmanı olacaksın?” sorusuna verilecek cevap ile açıklanabileceğini vurgulayarak izah

etmektedir:

Türkiye’de diş hekimine şey sorar mısınız? Ne doktorusun? Diş hekimi der çıkar.

Ama tıp fakültesinin üçüncü sınıfından itibaren herkese şunu sorarlar. Ne olacaksın?

Doktor olacağım. Ne uzmanı olacaksın? Şimdi dünyada bu anlamda çok ters bir

yerdeyiz. Çok uzun yıllar Türkiye’de sağlık politikası birinci basamakta çalışan

hekimi kambur olarak görürdü. Sağlık Bakanlığı’nın açıklamaları pratisyenler bizim

kamburumuz. Şimdi dolaylı olarak hekim şunu yaşıyor. Ben okuma yapıyorum. Kabul

ettiğim anlamında değil. Bu ülkenin en zekilerinden biriyim. Deli gibi çalıştım.

Arkadaşlarımın hepsi gezerken ben dershanelere gittim, onu yaptım bunu yaptım, gece

geç yattım, dirseklerimi çürüttüm. Tıp fakültesini kazandım. Tıp fakültesinde de

inanılmaz bir vaziyette işkenceden geçtim. Sonra herkes bana diyor ki koçum

doktor olacaksın. İşte kızınız ne oldu, oğlunuz ne oldu? Doktor oldu falan. Politika

diyor ki; sen bir kambursun. Hasta geliyor ilaç yazacaksın. Kızım oğlum sen bunu

biliyor musun? Sen ne doktorusun bir söyle? Şimdi ne kadar bir değersizleşme

yaşıyor hekim ya. Hayatımın tümünü okuyarak geçiren insana bir çöp muamelesi

yapıyorsun. Biz altıncı sınıfta görmeye başlamıştık. Şimdi üçüncü sınıflarımız bunu

görüyor. Benim bir uzmanlık alanı bulmam lâzım diyor. Toplumsal statü

kazanabilmemin yolu bu. Bir sosyal sermaye kazanacak (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Hiç şüphesiz. Dedik ya entelektüel bir sosyal sermaye. Para kazanırım sorun değil.

Pratisyen hekim olarak para kazanabilirim. Ama bu para, ekonomik sermaye yetmiyor

bana. Bir de doktor üzerinden bir sosyal sermaye kazanayım da kazanamamış yazık.

Pratisyen kelimesini alt edebilmek için ben bilmem ne. Kendi adımızda da bir

yanlışlık var. Ne? Şunu kazanmış yazık. Aralarında bir hiyerarşik ilişki. Hiyerarşik

ilişkiyi neye göre bakıyorsun? Çok tipik olarak piyasa ilişkilerine göre tanımlarsınız

(Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Deniz Bey’in aynı soruya verdiği bir diğer cevap da hekimlik mesleğinde

ayrıcalıklı bir konumu olan cerrahların ve cerrahi işlemlerin statüyü artırdığı yönündeki

görüş ile aktarılmaktadır:

Bir de cerrahlar var. Keser biçer kolay. Siz o tahlili yaparsınız, bu tahlili yaparsınız

dahili bakış açısı, biz gireriz işi bitiririz. Toplumsal yaşam böyle öngörüyordu çünkü.

Page 126: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

116

Şimdi yeni bir üretim sistemine doğru yönelim var global dünyada. Bize bir şey daha

aktardılar. Bunun bir bedeli var dediler. Kesmenin biçmenin bir bedeli var. Sana

müthiş bir statü getiriyor doğru (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Deniz Bey’in toplumsal statüye ilişkin bir diğer görüşü, toplumdan ziyade

ailelerin çocuklarının geleceğine yüklediği mesleki anlamla ilişkilidir. Hekimlik

mesleğinin hâlâ görünürde “garanti meslek”, “garanti iş kapısı” olarak görülmesinden

ve toplumsal statüsü yüksek profesyonel meslek grubuna mensup olmalarından dolayı

ailelerin de çocuklarını bu perspektif kapsamında ele aldığı düşünülmektedir.

Şu çok önemli bir şey. Ailelere sorarsanız şu var. Bitirdiği zaman işi olacak.

Atanacak. Gidecek bir yerde üç kuruş para alacak. Gittiği yerde de çöpçülük

yapmayacak. Doktor bey, doktor hanım diyecek. Her ne kadar pozisyon düne oranla

tamburun kasnağını biraz aşağı insek de hâlâ doktor bey, doktor hanımız. Bunu da

kabul etmek lâzım. Doktorlara göre bu çok kötü bir yıpranmadır falan ama hâlâ çok

önemlidir. Garanti gelir, garanti iş ve iyi bir doktor. O yüzden üniversite sınav

sonuçları bunları gösteriyor (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Prestij

Prestij alt teması “prestij” ve “imaj” şeklinde kodlanarak oluşturulmuştur.

Katılımcılardan Coşkun Bey ve Deniz Bey, hekimlik mesleğinin saygınlık yönünden

oldukça yüksek bir düzeyde olduğunu belirterek, tıp fakültesi öğrencilerinin mesleğin

bu yönünü düşünerek tercihte bulunduğunu söylemişlerdir. Her iki hekimin diğer

söylemleri göz önünde bulundurulduğunda, söz konusu imajın mesleğin tüm sürecinde

devam ettiği ve uzmanlık sürecini de kapsadığı çıkarımı yapılabilir.

Bu direkt olarak kişinin tercihi ile ilgili bir tablo olduğundan dolayı öğrenciler tıp

fakültesine gelirken çok büyük bir kısmı bizim tahmin ettiğimiz düzeyde

konuşuyorum. İş garantisi ya da doktor olayım, para kazanayım, prestiji var gibi

sebeplerden. Beyaz yakalı olmak niyetiyle buraya geliyor (Coşkun, Genel Cerrahi).

Ama imaj çağındayız. Simgeler önemli değil miydi? Bize bunu söylediler Sosyal

Bilimciler. Şimdi biz de ona göre bir tıp sektörü yapıyoruz. Her şey imaj. O yüzden

içeriden birinin çıkıp böyle cümleler söylemesi yıldızlarımızı dökmek olarak

algılanıyor. Hiç hoş değil. Dışarıdan birinin bu yıldızların arkasında ne var diye

araştırması hiç hoş olacak bir iş değil. Bunlar kötü. Yıldızlar parlasın orada (Deniz,

Göğüs Hastalıkları).

Pratisyen hekimlik ve uzman hekimlik karşılaştırması yapan Tarık Bey,

uzmanlık tercih nedenini pratisyen hekimliğin prestij yönünden düşük bir konumda

olduğuna bağlamıştır. İlgili ifadesi şu şekilde ele alınmıştır:

Şöyle pratisyen hekimin ülkemizde saygınlığı daha az. Aslında değerli ve önemli bir

şey. Koruyucu hekimliğin birinci basamağı olması gereken şey ama ben spesifik

olarak ürolojiyi tercih ettim (Tarık, Üroloji).

Page 127: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

117

Mevcut sağlık sistemi içeresinde pratisyen hekimliğin fonksiyonel anlamda

değer kaybettiğini belirten Gökhan Bey ise, uzman hekimliği tercih etme nedenini şu

şekilde belirtmiştir:

Pratisyen hekim olursam işlevsiz kalacaksam tabii ki uzman olmak isterim

(Gökhan, Kardiyoloji).

1.8. Sağlık Piyasasının Yönlendirmesi

Tıpta uzmanlaşmanın sağlık piyasasına dayandırılan nedenleri arasında

“Piyasanın İşleyişi”, “Sektörel Nedenler” ve “Büyük Şehirde Çalışma İsteği” alt

temaları yer almaktadır.

Piyasanın İşleyişi

Katılımcılar arasından Kadir Bey, tıbbın ve sağlık hizmetlerinin işletme ve

piyasa mantığıyla biçimlendiğine, hastanelerin işletme pozisyonuna dönüştüğüne ve

sağlık planlamasının bu şartlar altında yapıldığına dikkat çekmektedir. Ayrıca uzmanlık

alanlarına rağbeti artıran bu sistemin, birinci basamak sağlık hizmetlerine olan talebi

azalttığı yönündeki ifadesi şu şekildedir:

Hastaneler işletme pozisyonunda tıpkı bir işletme mantığıyla hizmet verdiriliyorlar.

Topluma hizmetin ötesinde hastane işletmeleri kâr amacı güden kuruluşlara dönmüş

durumdalar. Topluma hizmet yaklaşımının da ötesinde. Hizmet satıyormuş gibi

görünse de. Sosyal devletin görevi bu. İşte bu işletme mantığı diğer %90’a da göz

dikmektedir. Çok basit faranjit, grip, nezle, enfeksiyon, çocuk hastalıklarından

pnömoni gibi hastalıklara sağlık ocakları tanısını koyup tedaviyi yapabilen bir hastalık

grubuyken devlette pediatri, dahiliye bakıyorsunuz hasta dolu (Kadir, Genel Cerrahi).

İşletmecilik mantığı özel, üniversite aynı pozisyona geldiği için. 1. Basamağa talep

azalmaktadır. Spesifik alanda hizmet veren, işin ehli olan insanlar hekim olmalı

(Kadir, Genel Cerrahi).

Akif Bey “stepne” metaforu vasıtasıyla açıkladığı üçüncü basamak sağlık

hizmeti veren ve uzmanlaşmanın yoğun görüldüğü üniversite hastanelerinin konumunu

piyasalaşma perspektifiyle ele alarak şunları söylemiştir:

Yani bugün piyasanın bir stepnesi, koltuk değneğiymiş gibi düşünüyor herkes. Yani

piyasaya hizmet vermesi, ne işi var piyasaya, niye hizmet versin ki yani. Üniversitenin

ne öyle bir kuruluş amacı oldu ne de öyle gitmeli yani. O zaman bambaşka bir yere

gideriz biz yani sanayinin kontrolünde ve denetiminde, ne bilimsel özerklik olur, ne

bilimsel özgürlük olur (Akif, Genel Cerrahi).

Piyasalaşma konjektöründen “ölçemediğinizi yönetemezsiniz” mantığı ile

hareket ettirilen hastanelerde her bir işlem ile değer kazanan hekimlerin, yaptıkları işlem

Page 128: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

118

başına ücret almanın yolunun uzmanlaşmaktan geçtiğini belirten Deniz Bey, piyasanın

uzmanlık alanlarını şekillendirdiğini de eklediği ifadeleri şu şekildedir:

Neoliberal piyasanın işleyişi parça başı hizmettir. Eğer hizmeti de anlayabilirseniz

onu ölçebilirsiniz ve ücretlendirebilirsiniz. Ölçebildiğiniz her şeyden de kâr

maksimizasyonunu artırabilirsiniz. Artık biz şuraya doğru gitmeye başladık.

Bronkoskopi yapıyor mu? Yapıyor. Kaç dakikada sürer bir bronkoskopi? On beş

dakika sürer. Ölçelim o zaman. Diyelim ki on beş dakikayı aşıyorsa doğru

yapmıyordur. On beş dakika içerisinde tamamlamamız lâzım. Şunu ölçüyorsunuz. Bir

ayda kaç bronkoskopi yaptı? Kırk tane yaptı. O zaman size ayakta şeyi getiriyor bana.

Standart ölçümleri. Kırka tane. Benim hasta grubumda elli tane ise ne yapacağım?

(Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Üniversite sınav sonuçları bunları gösteriyor. Hâlâ seçilen popüler bir meslek. Ama

ben seçilmeyecek olarak düşünmüyorum. Uzmanlık artarak devam edecek.

Uzmanlaşma sağlık sorunlarıyla hiç ilişkili olmayacak. Tamamen piyasanın

belirlediği bir şey olacak (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Biz de kendimizi bu piyasada ne geçerli ise o uzmanlık alanına doğru gidiyoruz.

Benim TUS denilen hikâye altıncı sınıfta aklıma geldi. Altıncı sınıfta oturup

çalışmaya başladım. Evet öyle bir çalışma standardını da bilmiyordum TUS’un falan.

Garip bir çalışma tarzıydı. Kazamadım. Gittim mecburi hizmete. Mecburi hizmette ne

oluyor dedim. Askere kadar böyle (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Piyasanın görünmez elini “üst akıl” olarak nitelendiren Selim Bey, ilk olarak

hastalıkların üretildiğini, sonrasında hastalıklara göre uzmanlık alanlarının

belirlendiğini düşündüğü görüşlerinde şunları aktarmıştır:

Bilginin artışından spesifikleşme değil de tabii ki bir de spesifikleştiren bazı üst

akıllar var. Yurt dışında Amerika’da falan her spesifik branş oluştukça onunla ilgili

kullanılan malzemelerde spesifikleşiyor (Selim, Kalp-Damar Cerrahisi).

Tüp bebek on beş yirmi sene önce bu kadar yoktu. Şimdi hemen herkes tüp bebek

tedavisi oluyor. Hastalığı ürettiler artık yeterince. Piyasa oluşturdular.

Savaşmasına gerek yok. Tıbbi malzemelerden daha fazla para kazanıyorlar (Selim,

Kalp-Damar Cerrahisi).

Bazı bilim alanlarının tıbbın içine dâhil olmasıyla belirginleşen farklı uzmanlık

alanlarına dikkat çekilen görüşler şu şekildedir:

Hekim burada kendi alanında uzmanlaşmıyor. Elektronikçiler kendi malını satmak

için kendi alanıyla ilgili fason bir hekim getiriyor. Tıbbın orijinali o değil. O adam

tıbbı yapmıyor. O adam doktor değil ki. O adam elektronikçinin fasonu. Ben

ultrasonla hep bunu yaparım, buna tanı koyarım. Tıpçının amacı o değil ki (Şener,

Ortopedi ve Travmatoloji).

Halk gözünde zararlı kanser yapıyor değil mi? Şimdi plastik ne zamanın ürünü?

1940’lar ya da 1950’lerin ürünü. 1940’lar ya da 1950’lerden önce plastiğin

bulunmasından önce insan ömrü 60 yıl, şimdi ise 80 yıl. Niye 60 yıl buralarda? O

zaman enfeksiyon hastalıkları bulaşıcı hastalıklar çok. Teknolojinin orada koruyucu

hekimlikte plastiği vurarak bu işi başka işlere yaptırıyor. Ama sen şimdi aynı plastikle

Page 129: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

119

enjektör imal edersen ben enjeksiyon için kullanıyorum onu. Ama önceden cam

enjektörler vardı. Kokardı leş gibi. Şimdi tek kullanımlık neden? Plastik ucuz. Ama bu

şu demek değil. Sen plastiği kullanarak koruyucu hekimlikte bunları hekimlere

yaptırmayarak birçok işi yaptın. Şimdi mühendislik, iktisat, işletme, pazarlama hep

böyle hekimleri kendi içine doğru çekmeye başlıyor ve hekimler de para kazanmak

uğruna buralara düşüyor. Esas yanlış burada. Eğer ben işimi yapacaksam teknolojiye

mahkûm olmak değil (Şener, Ortopedi ve Travmatoloji).

Piyasanın yönlendirici yönüne değinen Ramazan Bey’in, yeni üretilen tıbbi

cihazlar, ilaçlar ya da hastalıkların hekimlerin uzmanlaşma nedenleri üzerinde etkili

olduğunu düşündüğü görüşleri şu şekildedir:

Bazı alanlar için olabilir. Meselâ gastroenterolojide bu böyle. Cerrahi branşlarda

böyle. Piyasaya yeni sunulan cihazlar onlar için daha önemli hale geliyor

(Ramazan, İç Hastalıkları).

Aslında şöyle hastalık artmamıştır belki de nüfusla birlikte hastalık da artıyor. Meselâ

yüz sene önce kaç hastalık vardı derseniz? Toplasanız yüz, yüz elliyi geçmez. Ama

şuanda binlerce hastalık türü var. Genetik var, metabolik, endokrinolojik var. Özel

sektör olabilir ya da ilaç olabilir. İnsanlar çok makul görüyorlar. İlaçların özel firmalar

tarafından üretildiğini, sonuçta o mekanizmada öyle işleyen bir sistemde hasta ile

hekim arasında yönlendirici ya da araya giren bir şeyin olması çok saçma olur aslında.

Meselâ bir ilaç çıkıyor. Çok pahalı bir ilaç ona göre çalışmalar çıkıyor. Ona göre

detaylar çıkıyor. Yani hekim yönlendiriliyor bir noktada (Ramazan, İç

Hastalıkları).

Sektörel Nedenler

Uzmanlaşma nedenleri arasında “Sağlık Sektörü” alt temasının da yer aldığı

araştırma kapsamında, sağlık sektörünün etkinliğine dikkat çeken Alper Bey görüşünü,

“Sağlık da öyle. Silah sektöründen sonra en büyük sektör sağlık sektörü, ilaç sektörü.”

şeklindeki söylemiyle aktarmıştır. Akif Bey de sağlık sektörü ile ilgili “Sonuçta sistem

diyelim, sağlık sektörü diyelim, sağlık sektörü açısından da ciddi, sağlığın bir kere

sektörel olduğunu kabul etmek lâzım. Yani ben herkesin parası yani ben işte herkesin

parasız sağlık hizmetine ulaşmasını söylüyorum falan filan ama bu sektör günümüzde

dünyadaki en büyük üçüncü sektör.” ifadesiyle Alper Bey ile aynı doğrultuda fikir

beyan etmiştir. Akif Bey’in sağlık sektörü temasına ilişkin diğer görüşleri konuyu

oldukça aydınlatıcı özelliktedir:

Bir de işin sektörel yönüne bakmak lâzım yani sektörler bunu dayatıyor. Bir

sektördeki bilgi birikimi de giderek yoğunlaşıyor. Sektör daha rafine işler bekliyor

yani. Çünkü aynı şeyleri üretemez yani kendisini yenilemesi lâzım (Akif, Genel

Cerrahi).

Sektörün de bu yenilemeyi sağlayacak bilgi birikimine haiz insan sayısı az (Akif,

Genel Cerrahi).

Page 130: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

120

Sağlık da aynı şekilde tabii tabii yani faktörlerinden birisi de bu tabii yani. Yeni yeni

adamlar üretiyorsun yani. Sektör özellikle ister bunu yani ee ürünleri ayrı ayrı

insanlara sanki yeni ürünlermiş gibi pazarlamayı çok sever yani, acayip sever yani,

yani sektör bunu zorluyor (Akif, Genel Cerrahi).

Büyük Şehirde Çalışma İsteği

Katılımcılar, hekimlerin uzmanlaşma ya da yan dal yapma nedenleri arasında

“Büyük Şehirlerde Yaşamak” konusunun da olduğunu belirtmişlerdir. Kentleşme

oranının yüksek olduğu günümüzde, üçüncü ve ikinci basamak sağlık hizmeti sunan

hastanelerin büyük şehirlerde konumlandırıldığı düşünüldüğünde hekimlerin konuyu

uzmanlaşma nedenleri arasına taşımaları yerinde bir tespittir.

Bir de böyle daha büyük cerrahileri yapabileceğim bir merkezde çalışmak istedim,

o yüzden (Tarık, Üroloji).

Yok normal artık pratisyen hekimlik diye bir şey kalmadı. Aile hekimliği olarak.

Bunun için daha çok bunu yapmasının sebebi tayin. Büyük yerlerde çalışmak. Daha

spesifik olmak (…) Aslında spesifikleştikçe iş bulma durumu özellerde azalır. Çünkü

genetik uzmanı olsan her yerde iş bulamazsın. Ama bu zamanda büyük yerlerde

bulursun. Furkan yan dal yapıyor. Endokrin uzmanı oluyor ama netice de iş bulma

oranı dahiliyeciye göre daha az (…) Sadece senin için uzman olduğun zaman veya

yan dalcı olduğun zaman bir de Türkiye’de bir ilçeye verilmeyebiliyorsun veya

çok büyük ilçelere verilebiliyorsun. Rahatlık o açıdan olabilir belki, o da senin yaşam

yeri açısından. Yoksa iş yükünü rahatlatmıyor yani (Furkan, Kulak Burun Boğaz

Hastalıkları).

Tabii ki hekimler için uzmanlaşmadan hekimlik yapmak zorlaştı. Neden zorlaştı?

Genel hekimlik yaparsanız nöbeti, icabı, yorgunluğu işte belli branşlarda belli

yerlerde hekimlik yapabilirsin. Ama ne kadar uzmanlaşırsanız daha büyük

şehirlerde daha istediğiniz yerlerde doktorluk yapma şansınız var (Ahmet, İç

Hastalıkları).

Atıyorum şimdi bir dalak alanında az bulunan bir hekim. Kimse onu doğuya

göndermeye çalışmaz. Büyük şehirlerde, önemli merkezlerde çalışır. Bu da birçok

hekimin isteyeceği bir şeydir. Kimse gidip de bir kasabada hekimlik yapmak istemez.

Çünkü oradaki imkânlar yeterli değil yani (Ahmet, İç Hastalıkları).

Genel pratisyenliğin veya genel dahiliye veya genel cerrahinin bir sistem problemi var

ancak küçük yerlere gidip çalışabiliyorlar. Büyük kentlerde yaşayamıyor. Gelir

seviyeleri düşük (Çetin, Göğüs Hastalıkları).

En büyük parametre bu! Büyük kentlerde ya da iyi yerleşim yerlerinde

yaşayamıyorsun. Gelirin düşük ama sen yan dal uzmanı olursan daha spesifik sayısı

az olan bir branşa kavuşursan hem daha büyük merkezlerde çalışıp hem daha büyük

gelir elde edersin. O yüzden herkes yan dala daha spesifik branşa kaymaya

çalışıyor (Çetin, Göğüs Hastalıkları).

Memnun değiller hep küçük ilçelerde çalışmak zorunda kalıyorlar. Mesleğin 25-30.

yılına kadar büyük kentlere gidemiyorlar. Dahiliye uzmanı gene öyle, genel pratisyen

diyorlar onlara hep. Dahiliye uzmanı mesleğinin sonuna gelmesine rağmen büyük

bir kente gidemiyor (Çetin, Göğüs Hastalıkları).

Page 131: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

121

Bir endokrinci mezun olur olmaz büyük bir kente gidiyor. Kadrosu orda var, bir çocuk

psikiyatristi (Çetin, Göğüs Hastalıkları).

1.9. Hasta ve Hastalık Kaynaklı Nedenler

Hekimler görüşmeler esnasında, hastaların ve hastalıkların uzmanlaşma

nedenleri arasında sayılabileceğini ifade etmişlerdir. Bu ifadeler “Hastaların ve

Hastalıkların Farklılaşması” ve “Hastaların Talebi” şeklinde iki alt temada kodlanmıştır.

Hastaların ve Hastalıkların Farklılaşması

Hekimlerin, tarihsel seyirde hastalıkların farklılaşmasına ve hekime başvuran her

hastanın farklı bir özellik göstermesine yönelik verdikleri cevaplar “Hastaların ve

Hastalıkların Farklılaşması” alt temasında toplanmıştır.

Hastalıkların farklılaşmasına eş olarak, hastalık yahut hastalık grubu adedince

branş gerekliliğinden bahseden hekimlerin olması, günümüz tıbbının içinde bulunduğu

yoğun uzmanlaşma çabası açısından oldukça düşündürücüdür. İlgili ifadeler sırasıyla

verilmiştir:

Eskiden dünyada ee yani ee rönesansa kadar yaklaşık 900 milyon insan vardı. 1

milyarın altındaydı insan nüfusu, son iki yüzyılda iki katına çıktı. Şimdi 7 milyardan

bahsediyoruz. Ya 21.yy’da 7 milyardan bahsediyoruz. 1 milyar insanın içinde

hastalıkların görülme sıklığıyla 7 milyar insanın içinde bir hastalığın görülme

sıklığı arasında sıklık açısından istatistiksel anlamda belki bir fark

görmeyebilirsiniz ama sayısal anlamda inanılmaz bir fark var. Bu o zaman çok ciddi

bir sağlık problemi haline gelir. Ya bununla uğraşmak, toplum sağlığı açısından

bakarsanız bununla uğraşılması gerekir. Bununla uğraşacak adamlarınız bununla

uğraşacak ekiplerinizin olması gerekir (Akif, Genel Cerrahi).

Eskiden sadece ülser varmış. Ama teknoloji ilerliyor, yeni hastalıklar bulunuyor,

yeni teşhis imkânları bulunuyor, moleküler düzeye indi artık işler. Ben cerrahım ben

şunu biliyorum ki önümüzdeki belki elli yüz yıl sonra bize şunu diyecekler; ne kadar

ilkel işler yapıyorlar! Adamın organını çıkarıyorlarmış. Moleküler tedavi çıkacak

adam verecek böbrek tümörü temizlenecek. Ama şuanın geçerli olan yöntemi bu. O

zaman belki daha spesifik olacak işler (Tarık, Üroloji).

İlk başta tıp ilminin derinliğinden bahsederken yine oraya getireceğiz konuyu zaten.

Çocuk hekimliği de aynı şekilde. İnsanı genel olarak düşündüğümüz zaman çocukta

adeta onun bir kopyası. Çocuk varlığıyla, çocuk bünyesiyle uğraşırken yine

acizliğinizi fark ediyorsunuz? Çünkü yaş gruplarına göre farklı fizyolojik

özellikleri var bir çocuğun. Şuan bilimsel olarak dünyanın kabul ettiği yeni doğan

döneminden itibaren on sekiz yaşına kadar çocuk kabul ediliyor. Şimdi yaş grubu

içinde öyle dönemlerden geçiliyor ki bu dönemler çok farklı fizyolojik ve biyolojik

özellikler gösteriyor. Yani yeni doğan bir bebeğin alabileceği ilaçlar,

karşılaşabileceği hastalıklar tamamen farklı. Beş yaşındaki bir çocuğun farklı.

On beş yaşındaki bir çocuğun farklı. Bunların her bir döneminin kendine özgü

fizyolojik ve biyolojik özellikleri var. Bunları da tanımak ve kavramak için ayrı

Page 132: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

122

branşlara ihtiyaç var. Meselâ bir genel cerrah erişkinlerin ameliyatlarını yapan bir

kişi çocuk ameliyatlarında çok yetersiz kalır (Fatih, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Az önce söyledim. Anatomisi biyolojisi, fizyolojisi farklı. Onun için çocuk

cerrahisi diye ayrı bir branş var. Psikiyatri, çocuğun duygu özellikleri erişkinden

çok farklıdır. Onun için çocuk psikiyatrisi diye ayrı bir şey var. Çocuk hekimliği

içinde de kendine özgü yan dallar var. Meselâ çocuğun kalp sistemi erişkinden çok

farklıdır. Onun için çocuk kardiyolojisi diye ayrı bir yan dal var. Çocuğun kullandığı

ilaçlar ve dozları çok farklıdır. Onun için çocuk onkolojisi diye ayrı bir yan dal var.

Çocuğun böbrek sistemi erişkinden farklıdır. Bu ayrı bir ilim gerektiriyor. Onun için

çocuk nefrolojisi diye ayrı bir yan dal var. Çocuğun gelişimi, büyümesi erişkinden çok

çok farklıdır. Endokrin ayrı, bir çocuk endokrinoloji diye ayrı bir yan dal var. Bunu

yaklaşık on üç kadar şuan çocuğa ait yan dal branşı var ve her birisi ihtiyaçtan

dolayı ortaya çıkmış branşlar (Fatih, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Günümüzde artık hastalıklarla ilgili bilgiler çok fazla arttı. Teknoloji ilerliyor. Her bir

hastalık için farklı, yeni, her gün takip etmen gereken kendini güncellemen gereken

hatalıklar, yenilikler var (Engin, Kadın Hastalıkları ve Doğum).

Bir çocukla bir yetişkin hasta da birbirinden farklı. Bu kadar geniş alana hâkim

olmak önemli, bir de çalıştığınız şey insan (Ülker, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Tıp bilgisinin çok artmasından ziyade insanların teşhis noktasında hastalıklar

çeşitlendi. Biz hastalıkları yeni yeni tanımaya başladık. Altındaki mikro değerleri

çözmeye başladık ve bu artık size tek tip kaba hekimlik değil de daha ince ayarlar

gerektiren hekimlik yapmanızı salık veriyor (Tekin, İç Hastalıkları).

Hastaların Talebi

Hastaların işin uzmanına muayene olma arzusu, işin ehli olarak gördükleri

uzman hekimlere olan talebi artırmıştır. Hastaların hastane tercihlerinde ikinci basamak,

üçüncü basamak ve yan dal hastanelerinin yoğunlukta olduğu düşünüldüğünde, “güven”

unsurunun da etkili olduğu düşünülebilir.

Hastalar işi kökten çözeyim diyor. İşin uzmanını istiyor! Sana bir örnek vereyim.

Hasta geliyor. Senin annen var. Anneni çok seviyorsun doğal olarak. Kim annesini

çok sevmez. Geldi. Anneni dışarıya çıkartıyorsun. Meme kanseri. Hocam diyorsun

lütfen ameliyatı siz yapın. Bu lâfı duyunca ben hemen ya diyorum bir dakika bir şey

söyleyeceğim. Otursana iki dakika. Ben diyorum anamdan cerrah mı doğdum?

Doğmadım. Evet diyor. Nasıl öğrendim cerrahiyi? Benim gibi ağabeylerim ablalarım

vardı. Bana iyi niyetli yaklaşan ve bana öğretme sorumluluğunu hisseden, onların

sayesinde öğrendim. Ben de öleceğim diyorum. Bu dünyaya kazık çakmayacağım..

Benden sonra benim gibi insanların olmasını istemez misiniz? diyorum. Birilerine

öğretmek zorundayım. Yetişecek birileri yapacak yani. Basit örnek. Adam ona bile

cevaz vermiyor. Ben nasıl oldum? Bana güvenen ağabeylerimin, ablalarımın

sayesinde bugüne geldim. Sen yetenekli diyorsun, güvenip geliyorsun ama ben de

çalıştım ama insanlar bana güvendi sorumluluk verdiler, eğittiler onun sayesinde

bugüne geldim. O kadar kötüyüz ki bunu bile düşünemeyecek durumdayız artık (Akif,

Genel Cerrahi).

Hastalar da tabii kendi değerlendiriyor. İşte şu daha iyi yapıyormuş deyip ona

gidiyor yani (Furkan, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları).

Page 133: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

123

Uzman seçiminde şöyle hiç kimseye güvenmiyorlar. Bir kaç yere gidiyorlar veya

gittiğinde sabahtan akşama bir düzelme bekliyor. Olmadığı zaman hemen bir daha

hekime gidiyor. Tedavinin değerlendirilmesi için en az kırk sekiz saat veya yetmiş iki

saat beklemek lâzım. O şekilde davranılıyor. Bir de çevre faktörü çok önemli. Birisi

başka bir doktora gitmişse onun önerisi ile gidiyor (Furkan, Kulak Burun Boğaz

Hastalıkları).

Ben de çocuğumu ya da kendimi kendi hastalığımla ilgili olarak o işi en iyi bilen

insana götürmek isterim. Sokaktaki herkes de bunu tercih eder (Gökhan,

Kardiyoloji).

Sokaktaki adam önce hangi hastaneye geliyor. Pratisyen hekime mi geliyor

muayenehaneye mi gidiyor üniversite hastanesini mi tercih ediyor? Hastaların

topluma bakış açısı çok önemli. İnsanların bir şeyi seçmek noktasında (Gökhan,

Kardiyoloji).

Hastalarda şu var. Ben uzman birine muayene olursam daha iyi muayene ediyor

(Binnur, Acil Tıp).

Sevk sisteminin rayında işlemediği düşünüldüğünde, hastaların ilk tercihlerinin

uzman hekim olmasını eleştiren Hale Hanım vaziyeti, “Çok temel hastalıklar var.

Tiroid ilacı kullanan hastalarda ilaç dozunun ayarlanması gibi şeyler var. Meselâ böyle

bir hastalığı dahiliye hekimi çok rahatlıkla takip edebilir. Aslında hastanın bana

gelmesine hiç gerek yok. Ama şimdi hastalar tamamen bir uzmana görünmek niyetinde

ama biz sağlık sistemimizi tam oturtamadık.” ifadeleriyle aktarmıştır. Konuyla ilişkili

olarak Engin Bey de, hastaların hekim talebi noktasında yüksek beklenti içinde

olduklarını şu şekilde ifade etmiştir:

Birinci basamak, ikinci basamak, üçüncü basamak önce aile hekimine görünüp o sevk

ediyordu ama bunda tabii toplumun bilinçlendirilmesi lâzım. Hasta aile hekimine

güvenmiyor ki. Niye bana bir uzman bakmıyor diyor. Uzman bakıyorsa niye bana

hoca bakmıyor diyor. Bu da hastanın bilgi düzeyiyle alâkalı bir durum, bana hoca

baksın diyor (Engin, Kadın Hastalıkları ve Doğum).

Hastalara ilişkin olarak konunun arz talep meselesi olduğunu, birçok hastanın

uzman hekimi dahi atlayıp bir üst konumda yer alan profesör hocalara muayene olmak

istediklerini aktaran Şener Bey’in düşünceleri ile sisteme hafif sitem dolu cümleler

yöneltilmiştir:

İnsanlar bir de çıkış yakalamak istiyor. Sen dahiliyeciye mi gidiyorsun direkt olarak.

Gitmiyorsun. Diyorsun ki göğüse gideyim (Şener, Ortopedi ve Travmatoloji).

Böyle bir arz talep meselesi var (Şener, Ortopedi ve Travmatoloji).

Beş bin tane. Herkes profesöre muayene olmak istiyor. Bu profesör yirmi dört saat

çalışsa, sabahtan akşama hiç ara vermeden uyumayacak, yirmi dört saat çalışsa yine

muayene edemez. Şimdi arz talep meseleleri yanlış Türkiye’de. Meselâ İngiltere’de

bütün doğumları ebeler yaptırıyor. Ancak çok riskli olursa doktor gidiyor. İngiltere’de

Page 134: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

124

halen öyle. Türkiye’de sağlık sisteminde bir tuhaflık var (Şener, Ortopedi ve

Travmatoloji).

Hepimiz memur çocuğuyuz. Biz de öyle büyüdük. Şimdi hoca olduk ama biz de öyle

büyüdük. Biz o zaman ne yapabiliyorduk. Senede iki kere pastırma yiyorduk veya

yemiyorduk. Hiç yaz tatiline gitmedik. Anamızın babamızın hâlâ arabası yok. Bizim

hakkımız değil miydi? Arabaya binmek, onları yemek. Herkesin hakkı. İnsan doğası

değil mi? Ama sağlığa gelince herkes profesöre muayene olmak istiyor (Şener,

Ortopedi ve Travmatoloji).

Hoca baksın. Ne uzmanı? Asistanı beğenmiyor. Bizim buradaki asistanımız ne

demek biliyor musun? Mastır yaparak mezun oluyor. Artı üstüne dört yıl okuyor.

Zaten hekim adam. Beni öğreniciye bırakma. Sen amca ne kadar okudun? Adam

ilkokulu bitirmemiş, beğenmediği adam mastırlı, adamı beğenmiyor. Şimdi

Türkiye’de böyle bir algı var. Bizim tıp işin içine girince her şey alt üst (Şener,

Ortopedi ve Travmatoloji).

1.10. İş Bölümü

İş Bölümü

Katılımcılar tarafından tıpta uzmanlaşmanın belirleyicileri arasında belirtilen “İş

Bölümü” teması, “görev ayrışması” ve “bölünme” şeklinde kodlanmıştır.

Hekimler iş bölümünün uzmanlaşmaya neden olduğunu, temelinin kapitalist

üretim paradigmasına dayanması yönüyle konuya açıklık getirerek aktarmışlardır.

Katılımcılardan Akif Bey süreci şu ifadelerle anlatmıştır:

Aynen öyle yani, sonuçta evet yani, düzenli bilimsel birikimin ne zaman

yoğunlaştığına bakıldığında 16.yy’dan sonra yani 17.yy ile beraber rönesansın etkileri

ve işte o kapitalist dönemde görülen değişmeler. İşte Fransız devriminden önceki

yaşanan radikal değişiklikler ee sonuçta bilimsel bilgi birikiminin özellikle yani 17. ve

18. yy’da patlama şeklinde nerdeyse 19.yy’da özellikle daha çok olmak üzere

gerçekleşmesini görüyoruz (Akif, Genel Cerrahi).

Cerrahi onkolog temel olarak bir kavram. Yani kanserle uğraşan cerrah aslında. Ama

benim açımdan bakarsan yani kanser çok büyük bir alan. Oluşumundan yayılım

yollarından, ee işte tedavi tanısından, ee tedavi süreçlerden takip süreçlerinden oluşan,

sorunların çözümü konusundaki palyatif yaklaşımlardan, işte efendime söyleyeyim

terminal dönemden yani hastanın ölüme hazırlanacağı dönemden bu döneme kadar,

yani inanılmaz büyük bir bilgi birikimi var. Bu bilgi birikimi içinde görev alan çok

sayıda insan var (Akif, Genel Cerrahi).

Alper Bey, tarihsel planda bilinen iş bölümünün klasik örneğini “saat yapımı”

üzerinden anlatarak, mesleklerdeki tezahürü ile bağlantı kurmuştur:

Gelişmiş ülkelere baktığımda bizim gibi gelişmekte olan ülkelerle karşılaştırdığımda

küçük mesleklerde bile ciddi anlamda bölünmeler var. Meselâ Almanya’da bir saat

fabrikasına giderseniz çalışan çok fazla departman görürsünüz. Adam otuz yıl

boyunca sadece pim takar. Başka bir şey yapmaz. Kordonu da ben yapayım yoktur.

Kordonu da bir ekip yapar. Pimi bir ekip yapar. Yelkovan, akrebi bir ekip yapar. Öyle

gider. Mühendislik bile o hale gelmiş. Dolayısıyla da tıp da bir şeyle uğraşayım ama

Page 135: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

125

en iyisi olayım düşüncesiyle uzmanlaşma bence doğru bir tercih. Yan dal ve üst

ihtisas yapmak da doğru bir tercih (Alper, Üroloji).

“Hâlbuki hekim ve tıbbı sen akciğerin şurasındaki bu bölümünden sorumlusunuz

dediğiniz zaman artık o bir zanaat işinden çıkıp teknik bir iş haline gelmeye başlıyor.”

(Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Mikro anlamda, herhangi bir organın ufak bir bölümünden sorumlu olmak, tıpta

şuan görülen aşırı uzmanlaşmayı nitelendirmektedir. Makro anlamda bir meslek

grubunun bir bölümünden sorumlu olmak ise, sağlık işgücü piyasasının şekillenmesine

neden olmuştur.

2. HEKİMLERİN YAN DAL YAPMA NEDENLERİNE İLİŞKİN

BULGULAR

“Hekimlerin yan dal uzmanlığını tercih etme nedenlerini nasıl

değerlendiriyorsunuz?” şeklindeki araştırmanın ikinci sorusuna verilen cevaplar

neticesinde “Ekonomik Nedenler”, “Mesleki Kontrol”, “Toplumsal Beklentiler”,

“Kişisel Kariyer”, “Sağlık Bakım Kalitesini Yükseltmek”, “Tıbbi Bilginin Artması” ve

“Malpraktis” şeklindeki temalar oluşmuştur. Bahsi geçen temalar ve alt temalara Şekil

2’de yer verilmiştir.

Page 136: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

126

Şekil 2. Hekimlerin Yan Dal Yapma Nedenlerine İlişkin Kavram Haritası

Page 137: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

127

2.1. Ekonomik Nedenler

“Ekonomik Nedenler” teması; “Yüksek Gelir Beklentisi” şeklindeki bir alt

temayı kapsamaktadır.

Yüksek Gelir Beklentisi

Hekimlerin ikinci soruya yönelik verdiği cevaplar ilk olarak “gelir” ve “kazanç”

kavramı etrafında şekillenmiştir.

Katılımcılardan Akif Bey yan dal yapmanın kişiyi özel kılacağını, kişinin

piyasada gözle görünür bir fark oluşturacağını ve nadir bulunan uzman hekimlerinin

gelir anlamında diğer uzman hekimlere göre fazla kazandığını belirtmiştir: “Çok fazla

genel cerrahi varsa genel cerrahiler çalışabilmek, yaşayabilmek için imkân

bulabilirler mi? Bulamazlar ve daha ucuz paralara çalışmaya başlarlar. Piyasada bunu

çok istiyor yani. O nedenle bu sayılar bu yüzden de artıyor yani. Şimdi on beş, yirmi

milyara sözleşme imzalayan hekimleri mi istersin, beş, altı milyara sözleşme yapmak

isteyen hekimleri mi istersin? Tabii ki beş, altı milyarı istersin. Çünkü emek maliyetin

azalır. Hekim maliyeti yüksek özel sağlık işletmeleri için. Hekimler tabii bu anlamda

daha yüksek gelir elde edebilmek için uzmanlaşmayı tercih ediyorlar.”

Deniz Bey, cezbedici yan dalların tercih edilmesi halinde ekonomik refahın

arttığı yönündeki “Bu yüzden hangi yan dal popüler yine o sosyal ve ekonomik

sermayeyle ilişkili.” şeklindeki görüşünde, Selim Bey, spesifik alanlarda

uzmanlaşmanın ekonomik getirisinin yüksek olacağı “Gerçekçi olmak gerekirse

öncelikle ekonomik nedenlerle tıpta daha spesifik uzmanlık yapmak istiyorlar. Çünkü

o zaman daha spesifik işlerle uğraşarak ekonomik olarak daha güçlü olacaklarını

daha az bilinen bir branşa seçerek de özellikle daha çok hastanın geleceğini düşünüyor

olabilir.” şeklindeki görüşünde, yine Selim Bey, “Bir kısmı herhalde daha çok hakim

olup meselâ branş içerisine bu benim daha çok ilgimi çekiyor. Bir de tek olup gelir

anlamında tek olduğun zaman bir süre sonra hakikaten tek oluyorsunuz.” ifadesinde

yer alan “tek olmak” mottosunda, aranan kişi olma hevesine bağlı olarak gelir

artırmanın yolunu vurgulamıştır.

Gökhan Bey, gelir ve ücret tatmini açısından olduğu “Size uzun vadede

getireceği ekonomik geri dönüşü biraz daha fazla. Gelir ve ücret tatmini de etkili

oluyor herhalde. Evet etkili oluyor.” cümleleriyle açıkladığı düşüncesinde, Binnur

Page 138: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

128

Hanım, “Dahiliye dediğin zaman hormon sistemi, böbrek sistemi, karaciğer, safra

kesesi sistemi, mide, bağırsak sistemi derya deniz. Daha konsantre tutman gerekiyor

beynini. Uzman, pratisyenden; yan dalcı, uzmandan daha fazla kazanıyor.” hiyerarşik

bir ilişki kurduğu gelir oranına ilişkin görüşlerinde, Hale Hanım, “Kısmen prestij

olarak, kısmen de gelir olarak.” gelir ve prestij olarak ikiye ayırdığı hissiyatında, Çetin

Bey, büyük merkezlerde çalışarak büyük kazançlar elde edilebileceğini “Yan dal

uzmanı olursan daha spesifik sayısı az olan bir branşa kavuşursan hem daha büyük

merkezlerde çalışıp hem daha büyük gelir elde edersin.” ifadeleriyle aktardığı

görüşünde, yine Çetin Bey’in bir diğer görüşünde, nadir bulunan yan dal hekimlerinin

daha çok arandığını ve buna bağlı olarak daha çok kazandıklarını belirttiği “Hasta

sayısında azalma oluyor ama daha özelleşmiş daha spesifik bir hekim oluyorsun. Bugün

dahiliye uzmanı ülkede 15 bin tane ise, endokrinci 500 tanedir. Kardiyolog 2000

tanedir ya da 1000 tanedir. Daha çok aranıyorsunuz ve hem istihdamınız daha rahat ve

iyi oluyor hem de daha yüksek bir gelir elde etmiş oluyorsunuz.” şeklindeki ifadesinde,

“Gelir ve Ücretin” yan dal hekimliğini tercih noktasında ne denli önemli olduğunu

belirtmişlerdir.

Deniz Bey’e ait son ifade ise, hekim camiası olarak “gelir” odaklı

düşünüldüğünü kanıtlamaktadır:

Daha önemlisi ister pratisyen ister uzman olsun veya olmasın, ister aile hekimi ister

herhangi bir uzmanlık alanından olsun hepimiz kafamızı “ne kadar alırız ne kadar

almayız?” ona döndürmeye başladık (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

2.2. Mesleki Kontrol

Hekimler, yan dal yapma nedenlerini “Hâkimiyet Güçlüğü”, “Bir Alanın Verdiği

Rahatlık”, “Spesifik Bir İşle Uğraşma”, “Mesleki Tatmin”, “Genel Alanda Çalışma

Zorluğu”, “Mesleki Yetkinlik” ve “Mesleki Gereklilik” şeklinde yedi alt tema

kapsamında değerlendirmişlerdir.

Hâkimiyet Güçlüğü

Günümüz şartlarında bilgi bombardımanı olduğunu görüşme esnasında belirten

Gökhan Bey, kendi alanının içinde de birden fazla alt dalın bulunduğunu belirtmiştir.

“Kardiyolojinin de kendi içinde bir sürü alanı var. İşte aritmi kardiyolojisi var, kalp

yetersizliği kardiyolojisi var, kapak kardiyolojisi var, koroner anjiyo yapan stent takan

kardiyologlar var gibi gibi.” ifadelerle açıklayan Gökhan Bey, yalnızca bir uzmanlık

Page 139: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

129

alanına hâkim olmanın zorluğunun ötesinde kendi içeresinde bile bu kadar fazla alt dala

ayrılan bir uzmanlık alanına hâkim olmanın çok daha güç olduğunu ima etmiştir.

Selim Bey de benzer ifadelerle, kendi içinde farklı dallara ayrılan uzmanlık

alanlarına hâkim olmada hekimin yetersiz kalacağını belirtmiştir. “Uzmanlaşma gerekli

ve gerektiği şeklide uygulanırsa olmak zorunda. Çünkü şöyle düşün. Kalp damar

cerrahisi var. Erişkin kalp damar cerrahisi var. Bunların hepsini düşündüğün zaman

hepsine birden hâkim olup hepsini bilmeniz mümkün değil. Spesifikleşmek çok

önemli. Hastaya faydayı artırır ama işte handikaplarını da çözmek lâzım.”

Tekin Bey ise, dahiliye branşının çok dağınık olduğunu ve bir hekimin bu

branşın bütününe hâkim olamayacağını dile getirdiği görüşünde, “Meselâ dahiliyenin

yan dallaşma süreci farklıdır. Çocuğun yan dallaşma süreci farklıdır. Ürolojinin veya

başka bir kliniğin yan dallaşma süreci farklıdır. Dahiliyede konular çok geniş. Çok

dağılmış ve siz tek başına hepsine yetişemeyebilirsiniz. Çünkü teksiniz, tek hareket

ediyorsunuz ama karşınızda birbiriyle iletişim içinde olan bir sürü organ var. Bir sürü

hücre var. Hepsinin ilişkilerini çözmek zorundasınız. Bir sürü mekanizma var. Onun

için ben şu yan dalı iyi yapabilirim deyip oraya yöneliyorsunuz.” şeklindeki ifadelerle

aktarmıştır.

Bir Alanın Rahatlığı

Hasta profilinin ve potansiyelinin belli olması yönüyle yan dal uzmanlığının

tercih edildiğini belirten hekimler; az olan şeylerin bir rahatlık getireceğini, hekimlerin

performanslarını daha geniş bir alan yerine daha dar bir alanda daha verimli

kullanabileceklerini, kafalarının daha rahat olacağını ve mesleki anlamda avantajlı

konumda olacaklarını aktardıkları düşünceleri şu şekilde sıralanabilir:

Meselâ endokrin olsa hasta profilin bellidir ve onlara daha çok verimli olabilirsin.

Faydalı olabilirsin, o konuda daha çok araştırma yapabilirsin, zaman ayırabilirsin.

Ama genel dahiliye dediğimiz derya deniz yani (Onur, Enfeksiyon Hastalıkları).

Meselâ az olan şeyler daha rahat oluyor. Özel sektörde çalışmak isteyen hekimler

için de öyle. Aynı zamanda daha spesifik bir iş yapmak, bu işe daha rahat sarılmanızı

ve daha başarılı olmanızı getiriyor. Yani bir dahiliye hekimi her şeye bakarken

birçok şeyi atlıyor belki (Tarık, Üroloji).

Hem rahatlık. Bana doçent olduğum zaman dediler ki bir hastane bana bizimle çalış

ama genel dahiliyeye bak, tüm dahiliyeye bak dediler. Ben genel dahiliyede kalmak

isteseydim endokrin yapmazdım. Endokrin yaptıktan sonra genel dahiliyeye dönemem

dedim. Zor, çok zor tekrar o tarafa dönmek, o kadar zor ki (Hale, İç Hastalıkları).

Page 140: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

130

Daha tatmin edici oluyor o konuda, daha da uzmanlaşıyorsun, daha iyi biliyorsun.

Bizim bildiğimizin hepsini bilmek zorundasın göğüs dalında. Ama meselâ bir yoğun

bakımcı olduğu zaman sadece yoğun bakıma gelen hastaları spesifik

ilgilenebiliyorsun. O sebeple ona kayma oluyor (Çetin, Göğüs Hastalıkları).

Evet akademisyenlik için ya da şey için, çünkü her alanda bir şey yapamazsınız.

Bunu efektif ve iyi yapamazsınız (Ülker, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Biz biraz da kaçış noktası görüyoruz. Bu kadar şeyle uğraşacağıma giderim bir

bölümle uğraşırım kafam biraz daha rahat olur. O yönü de var (Tekin, İç

Hastalıkları).

Bu alanda hasta potansiyelim daha belli (Ramazan, İç Hastalıkları).

Çocuk uzmanı doktoru olarak çalışmak çok zor. Günde yüz hasta falan

baktırıyorlar size nöbetler çok ağır. Yaşınız ne olursa olsun nöbet tutuyorsunuz. İcap,

sürekli telefonlar çalıyor. Aslında biraz da bundan kurtuluş (Ceyda, Çocuk Sağlığı

ve Hastalıkları).

Tabii ki yan dal akademik açıdan daha avantajlı. Uzman olarak yaptığınızda her gün

aynı şeyi yapıyorsunuz. Belli hastalara bakıyorsunuz. Üst solunum yolu enfeksiyonu

vs. meslek olarak da kendinizi tatmin edemiyorsunuz. Sıkıntılı hastaları sevk etmek

zorunda kalıyorsunuz. Yan dal olduğunda daha spesifik bir alana, daha dar bir

alana daha rahat bakıyorsunuz. Aslında pek çok alanda örneğin göz doktorlarının ya

da ortopedistlerin işte kalça ameliyatına bakan kişinin ayrı olması lâzım. Ama

Türkiye’de doktor sayısı yetersiz olduğu için olmuyor (Ceyda, Çocuk Sağlığı ve

Hastalıkları).

Spesifik Bir İşle Uğraşma

Görüşme yapılan hekimler, yan dal yapma nedenlerine ait düşüncelerini mesleki

anlamada spesifik bir işle meşgul olma perspektifinden açıklamaktadırlar. Baktıkları

hasta kesiminin belli olması ve spesifik hastalıklarla ilgilenmeleri halinde; alan

bilgilerini daha rahat güncelleyebileceklerini, işe bağlılığın ve odaklanmanın yüksek

düzeyde olacağını, ilgi daralmasının verdiği bir rahatlıkla mesleklerini icra edeceklerini

ve yaptıkları işi en iyi yapabileceklerini ifade etmişlerdir. Konuya ilişkin katılımcı

görüşleri şu şekildedir:

Spesifikleşmenin faydalarından biri belki o. Güncelleme şansım daha kolay çünkü.

Aynı bölümün tüm hastalıklarıyla ilgilendiğiniz zaman takibiniz daha zor. Ama

spesifik olunca onunla ilgili veriler size daha çok gelmeye başlıyor. İlgilenen

medikal firmalar, ilaç sektörü, kongrelerde spesifik konularda uğraştıkça

bilgilerinizi daha çok güncelliyorsunuz (Selim, Kalp-Damar Cerrahisi).

Meselâ az olan şeyler daha rahat oluyor. Özel sektörde çalışmak isteyen hekimler

için de öyle. Aynı zamanda daha spesifik bir iş yapmak, bu işe daha rahat

sarılmanızı ve daha başarılı olmanızı getiriyor. Yani bir dahiliye hekimin her şeye

bakarken birçok şeyi atlıyor belki (Tarık, Üroloji).

İlgi daralması, yaptığın işi en iyi yapabilmek bence o. Meselâ bir endokrin cerrahisi

sadece yaptığı ameliyatlara baktığımız zaman akut bakım açmaz meselâ. Daha çok

guatr, meme, göbek üstü bezi, pankreas bu şekilde ameliyatlar yapar. Biraz daha dar

Page 141: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

131

alanda çalışmak, spesifik alanda hastalıklara bakmak amaçlı ama onlar da daha çok

büyük yerlerde hasta bulabilirler (Savaş, Genel Cerrahi).

Ben meselâ genel tıp için daha spesifik alanda uzmanlaşma yapmak için. Her şeyden

biraz anlamaktansa diyabeti çok iyi bileyim, endokrini çok iyi bileyim. Ama

meselâ karşıma bir hasta geldiği zaman o hastanın bir mide kanseri olduğundan da

anlayabileyim. Yani o kadar da uzak olmayayım. Temel yaklaşım açısından çok uzak

olmayayım hastanın akciğer kanserinden de anlayayım. Nefes darlığını da anlayayım,

ayağındaki tümörü de anlayayım temel yaklaşım olarak tanı koyabileyim ama tedavi,

takip ve daha detaylı incelemeye geldiği zaman çok daha iyi tedavi edebileyim (Hale,

İç Hastalıkları).

Yani daha spesifik çalışıyorsun. Buradan baktığımızda 100 hastanın içinde koahlı,

bronşiti varken alerji uzmanı oluyor veya yoğun bakımcı oluyor bu kişi böyle olunca

daha spesifik bir hastalık grubuna bakıyorsun (Çetin, Göğüs Hastalıkları).

Daha özellikli bir iş yapıyorum (Ramazan, İç Hastalıkları).

Mesleki Tatmin

Hekimler, uzmanlıktan bir adım öteye giderek daha spesifik alanlarda çalışma

nedenlerini mesleki tatmine bağlamışlardır. Alt branşlarda çalışmanın iyi ve kötü

yönlerinin de göz önünde bulundurulmasına dikkat çeken Selim Bey konuyla ilgili şu

ifadelerde bulunmuştur:

Biraz tatminle ilgili yaptığı işte tatmin olmak. Mesleki tatminle ilgili. Tabii gittikçe

alt branşlara ayrılmasının iyi tarafları da var kötü tarafları da var. Ama ben ekonomik

neden ve tatmin konusunun ön planda olduğunu düşünüyorum. Yoksa eskiden

genel bir dahiliye vardı. Değeri çok iyi olan bir yerdi (Selim, Kalp-Damar Cerrahisi).

Gökhan Bey ise, kısa bir ifadeyle “Yani bu kişisel mesleki tatmin

meselesi.” diyerek konu hakkında kısa bir yorum yapmıştır.

Genel Alanda Çalışma Zorluğu

Genel dahiliye ve genel cerrahi gibi hasta kesiminin heterojen yapıda olduğu

branşlarda çalışan hekimlerin alanlarını çok geniş bulmaları, yaygın bilinen bir görüştür.

Katılımcılardan Onur Bey, genel alanda çalışıldığı takdirde daha yüzeysel bilgi sahibi

olunacağını “Genel dahiliye uzmanı olmak demek her şeyi iyi kötü bilmek demek ama

aynı zamanda bilememek demek. Bir şey küçük parçalara ayrıldığı zaman daha çok

şey bilirsin. O konu hakkında uzmanlaştığın zaman daha çok faydalı olursun. Tanı ve

tedavi yöntemlerini bilirsin. Daha çok mantıklıdır.” ifadeleriyle anlatmıştır.

Ceyda Hanım ise, çalıştığı alanı tıbbın genişliğiyle kıyaslayarak “Çocuk

uzmanıyım. Çok zor bir alan. Yani tıp ne kadar genişse çocuk uzmanlığı da o kadar

geniş. Daha da spesifikleşmek istedim.” şeklindeki ifadesiyle yan dal eğitimi aldığını

belirtmiştir.

Page 142: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

132

Mesleki Yetkinlik

Uzmanlık sonrası yan dal tercihinde bulunan hekimlerin, üst ihtisaslaşmanın

mesleki yetkinlik sağlaması nedeniyle tercih edildiğini belirtmişlerdir. Alanında uzman

ve yetkin hekimlere olan ihtiyaç açısından Deniz Bey’in konuya ilişkin görüşleri şu

şekildedir:

Şuna ihtiyaç var. Bir kere tabip olarak gelişim açısından bir sorun yok. Ama belli

sayıda alanlarda kimi konularda daha yetkin isimlere ihtiyaç var. Bunlar güncel

tedavi hizmetlerini sunmazlar. Bunlar birazcık daha danışman pozisyonunda olurlar.

Ana hizmet böyle gider zaten. Alerji sorunlarının yüzde doksanını standart bir hekim

çözer zaten. Yüzde onunun danışabileceğinin bir şeyinin olması lâzım. Ama bir kere

uzmanlaşma başladıktan sonra örneğin alerji testleri bizim sorumluluğumuz dışında

yapılmasın. Neden? Çok riskli. Hayır Bu başka bir kavram. Göğüsçüler solunum

testlerini sadece biz yapalım. Biz eskiden şöyle yazardık. Birinci basamakta akciğer

sorunuyla başvuran herkese birinci basamaktaki yapsın. Ona göre tanı koysun. Doğru

tedavi uygulansın. Şimdi bundan sonra birinci basamakta pek yapılmasın. Biz bu özel

yetenek isteyen bir bilgidir. Göğüs hastalıkları uzmanları yapmalı, neden? Çünkü

SGK bana para kazandırıyor. Ben bu gücümü paylaşmam. Şimdi bir güç savaşına

döndü her şey elindeki gücü artırmaya çalışıyor. Yoğun bakımdaki bunlar sadece

benim olsun toplumsal sağlık üzerinden çalışmayan bir sistem ortada. Yoksa her

uzmanlaşmadan belirli bir alanda tedavi edici tarafı daha az olmak üzere bir

uzmanlaşmaya ihtiyacımız var. Ama bu bugünküyle hiç kıyaslanacak bir şey değil.

(Deniz, Göğüs Hastalıkları)

Savaş Bey’in, hekimlerin çalıştıkları spesifik branş üzerinden bildiğin konuları

daha iyi bilmeyi, böylece mesleki anlamda olgunluğa erişilebileceğini açıkladığı

görüşleri şu şekildedir:

Bence hasta sayısında artış olmaz. Endokrine gider meselâ guatr hastası gider. Ama

bir fıtık gitmez meselâ. Hasta çoğalması olmaz. Daha çok bilgi sahibi olur. Her şeyi

bilir o konuda. Bütün genel cerrahiyi bir kitaba sığdırmışlar. Ama sadece guatr ile

ilgili de bir kitap koyabilirsin. Benim onların hepsini bilmem imkânsız. Bildiğini

daha iyi bilmek için olabilir.

Gökhan Bey, günümüz aşırı uzmanlıklar çağında, yoğun bilgi seli ile kontrollü

bir şekilde baş edebilmek amacıyla bir konu üzerinde çalışıp, yalnızca o konu açısından

yetkin olmak gerektiğini açıklamaktadır. İlgili ifadeler görüşmeden şu şekilde

aktarılmıştır:

Bir şeyde yoğunlaştıkça odaklandıkça işiniz nispeten daha sınırlı oluyor. Ve bugünkü

devirde her tarafta bilgi bombardımanı var yani tıbbın her alanında. Ben

kardiyoloğum, kardiyolojinin de kendi içinde bir sürü alanı var. Sadece hasta takip

eden herhangi bir yöntem kullanmayan klinik kardiyologlar var vs. tam bilmiyorum.

Çok fazla bilgi bombardımanı var, ister istemez insanlar bir konuyla yoğunlaşıp o

konuda yeterli ve yetkin olmayı tercih ediyorlar (Gökhan, Kardiyoloji).

Page 143: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

133

Mesleki Gereklilik

Katılımcıların yan dal yapma nedenleri arasında yer alan “Mesleki Gereklilik”

alt temasına ilişkin görüşler, uzmanlık alanında yer alan yan dalların tıp mesleği

açısından gerekliliğine ve ehemmiyetine binaen yer verilmiş görüşler çerçevesinde

şekillenmiştir.

Tabii sadece bu değil örnek, uzmanlaşma da gerektiğini düşündüm ben. Çünkü

çocuk hasta, her tür gelen şeye bakıyorsunuz gerçekten hani belki bi endokrini bir

endokrinci kadar bilemezsiniz (Adnan, Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları).

Üst ihtisaslaşma da aslında bunun bir uzantısı. Sonuçta alanlar genişledikçe bir

takım ihtiyaçlar artıyor. Bizim alanımızla ilgili yoğun bakım üst ihtisasına gidildi.

Çünkü yoğun bakım bir sektör olarak burayı devam ettirecek bir insan gücüne ihtiyaç

var. Bununla ilgili bir bilgi birikiyor ve bu bilgiyi kendi içerisinde dönüştürecek

sistem var. Yararı var mı? Var. Hep aynı gri alanlarda kalan bir adamımdır hayat

boyu. Zinhar kötü, zinhar iyilerden hep uzağımdır. Yara var ama kantarın topuzu

kaçmış mıdır? Kaçmıştır. Hiç tereddütsüz bir vaziyette kaçmıştır. Yan dallarda da

meslek hastalıkları yan dalı Türkiye için çok önemli bir yan dal. Çünkü hem tanı

konulamıyor hem de çoğu insanımızı biz buradan kaybediyoruz (Deniz, Göğüs

Hastalıkları).

Kütüphaneler dolusu kitapların yazıldığı bir arşive sahip her bir branş ve bu branşların

da doğal olarak aynı nedenden dolayı alt branşları ortaya çıkıyor. Yani branşlaşma

kesinlikle gerekli ve branş altı bizim yan dal dediğimiz alt branşların da ortaya çıktığı

bir gerçek. Bunlar hep ihtiyaçtan dolayı doğmuş hekimin doğal süreci. Hastaya daha

doğru bir yaklaşım daha iyisini verebilmek için bunun olması şart (Fatih, Çocuk

Sağlığı ve Hastalıkları).

Anatomisi biyolojisi, fizyolojisi farklı. Onun için çocuk cerrahisi diye ayrı bir branş

var. Psikiyatri, çocuğun duygu özellikleri erişkinden çok farklıdır. Onun için çocuk

psikiyatrisi diye ayrı bir şey var. Çocuk hekimliği içinde de kendine özgü yan dallar

var. Meselâ, çocuğun kalp sistemi erişkinden çok farklıdır. Onun için çocuk

kardiyolojisi diye ayrı bir yan dal var. Çocuğun kullandığı ilaçlar ve dozları çok

farklıdır. Onun için çocuk onkolojisi diye ayrı bir yan dal var. Çocuğun böbrek

sistemi erişkinden farklıdır. Bu ayrı bir ilim gerektiriyor. Onun için çocuk nefrolojisi

diye ayrı bir yan dal var. Çocuğun gelişimi, büyümesi erişkinden çok çok farklıdır.

Endokrin ayrı bir çocuk endokrinoloji diye ayrı bir yan dal var. Bunu yaklaşık on üç

kadar şuan çocuğa ait yan dal branşı var ve her birisi ihtiyaçtan dolayı ortaya

çıkmış branşlar (Fatih, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

2.3. Toplumsal Beklentiler

Hekimler, tıpta uzmanlaşma nedenleri arasında yer alan tema ile benzer bir

şekilde “Toplumsal Beklentiler”i karşılamak gerekçesiyle yan dal tercihinde

bulunduklarını ifade etmişlerdir. “Aranan Kişi Olmak ve “Prestij” şeklinde iki alt

temadan oluşan ana temanın odak noktası “farklı” ve “aranan kişi” olmak üzerinedir.

Page 144: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

134

Aranan Kişi Olmak

Hekimler, spesifik bir branşta çalıştıkları zaman daha deneyimli ve bilgi

yönünden daha dolu oldukları sürece, alanlarında parmakla gösterilen kişi

olabileceklerini, sayısı az alanlarda hizmet vermenin bir çok avantajı olabileceğini

bildirmişlerdir.

Haa şimdi çünkü benim için değerli bir hasta yani. Tedavi etmişim, takip etmişim yan

dal problemi var, işte meme kanserli bir hasta. Romatizmal problemleri var.

Romatizmal problemlerini çözebilecek deneyimli bir insan arıyorum. Nereden

bulacağım bu deneyimli insanı? Mutlak suretle dahiliyenin içinden bulmam lâzım

yani. Ama kimi tercih ederim bu konuda? Deneyimli bilgisi en yoğun olan insanı

arar bulurum doğal olarak. Böyle oluyor. Çünkü hastan değerli. Yani zaten şimdi

meme kanseri nedeniyle tedavi etmişsin, ee meme kanseri nedeniyle takip ediyorsun.

Açıkçası çok emek harcamışsın ya onun ötesinde ekonomik anlamda çok değeri var.

Ee o hastayı sen hâlâ senin için bir değeri olan hastanın ee tedavisini ve tanısını ve

takibini sürdürmek konusunda yardım talep ediyorsun. Bu yardımı sağlayabilecek

deneyimli insanlara ihtiyacın var (Akif, Genel Cerrahi).

Ya bak şu farklı bir şey, bir insanın, bir hekimin hastanın tıbbi sorunlarını çözmek için

hastayı bir organizma olarak ele alması bir bütün olarak değerlendirmesi başka bir

şey, müdahale etmesi bambaşka bir şey. Şimdi ben yani tansiyon nedeniyle

çıkabilecek problemleri biliyorum. Cerrahi müdahalelerimi ona göre düzenliyorum.

Önlemlerimi ona göre alıyorum ama onlara müdahale için yetkisi olan güvenilir olan

insanları tercih ediyorum. İkisi arasında dağlar kadar fark var (Akif, Genel Cerrahi).

Bir şey çoksa kıymeti az oluyor (Savaş, Genel Cerrahi).

Hasta sayısında azalma oluyor ama daha özelleşmiş, daha spesifik bir hekim

oluyorsun. Bugün dahiliye uzmanı ülkede 15 bin tane ise, endokrinci 500 tanedir.

Kardiyolog 2000 tanedir ya da 1000 tanedir. Daha çok aranıyorsunuz (Çetin, Göğüs

Hastalıkları).

Türkiye gerçekleri açısından konuşursak daha az kişi yan dal uzmanı oluyor. Onun

belki bir etkisi olabilir (Ramazan, İç Hastalıkları).

Prestij

Üst ihtisaslaşmanın prestijle ilgili nedenleri ilgili yan dalın popülerliğini,

hekimin ün sağlamasını, hekimin itibarının artmasını ifade etmektedir. Alt temayı

örneklendiren hekim görüşleri ilgili ifadelerin de belirginleştirilmesiyle aşağıda

verilmiştir:

Göğüs hastalıkları, alanın yan dallarından biridir. Ama herkes yoğun bakım, uyku ve

alerji yan dalı yapmak istiyor. Ama kimse meslek hastalıkları yan dalı yapmak

istemiyor. Uykuda kurtarabildiğimiz can sayısı çok azdır. Alerjide kimse ölmez

hemen hemen. Yoğun bakımda biraz daha yaşamsal. Ama meslek hastalıkları

hepsinden daha fazla ölümcül ve yıkımcı sonuçlar doğuruyor. Ama asla kimse meslek

hastalıkları uzmanı olmak istemiyor. Türkiye’de sekiz tane uzmanımız var. Bu

adam popüler değil riskin ötesinde piyasada değeri yok. Ama ben bir yoğun

bakımcı olduğum zaman iş güvencem var. İstediğim paraya da bakarım. Sizin ne

Page 145: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

135

uzmanısınız? Meslek hastalıkları uzmanı. Yani işte maden çalışma ortamları falan

piyasada ederi yok. Bu yüzden hangi yan dal popüler yine o sosyal ve ekonomik

sermayeyle ilişkili. Bence kimi alanlarda derinleşmeye ihtiyaç var. Ama bunu için

toplumsal ne kadar sorun var onu takip etmek lâzım öncelikle (Deniz, Göğüs

Hastalıkları).

Bir de aslında özellikle sosyal medyanın değişmesi ve gelişmesi, haber kanallarının

artması. Sosyal medyada da özellikle sağlıkla ilgili tedaviyle ilgili hekimlerin aslında

kendi reklamını yapmak için kurduğu sitelerin sonucunda insanlar yalan yanlış da olsa

bir bilgi seviyesine geldiler. Özellikle sağlıkla ilgili biliyorsunuz cinsel konularda, saç

dökülmesi sağlıkla ilgili televizyon programı yaparsanız izlenme oranları artıyor.

Şimdi burada aslında yalan yanlış insanların, böyle televizyon başına çekmek için

yalan yanlış iddialarda bulunarak bazen hekimler yapıyor bunu tartışmalı dikkat

çekmeye çalışıyorlar. Bu dikkat çektikçe hastalarda belirli bir bilgi seviyesi doğru

veya yanlış bilgi önemli değil bir bilgi seviyesi oluşuyor. Bu da beklentiyi artırıyor.

Hasta gelince spesifik şeyler istiyor. Meselâ kalp damar cerrahı olmamıza rağmen

“varisi siz tedavi ediyor musunuz?” gibi saçma sorularla geliyor. Grubun tamamını

veya bölümün tamamını bilmemesine rağmen internetten araştırıyor (Selim, Kalp-

Damar Cerrahisi).

Ün sağlanıyor. Sadece uğraşmaya başladığında ün sağlıyorsunuz. Çok tecrübeli

diyorlar (Selim, Kalp-Damar Cerrahisi).

Spesifik şeylerle uğraşınca daha çok bilgi sahibi oluyorsun daha çok tecrübeli

oluyorsunuz. Bu da size özgüven veriyor, hastaya daha fazla faydalı olunduğu için ün

anlamında da para anlamında da getirisi fazla oluyor (Selim, Kalp-Damar Cerrahisi).

İnsanların gözündeki prestijiniz farklı. Yani spesifikleştikçe Türkiye’de prestij

olarak daha iyi (Tarık, Üroloji).

Tabii bir işte pratisyen hekim, dahiliyeci yan dala gönderiyor. Bunlar o hasta da daha

prestijli hale getiriyor. Tabii ekonomik kısmı var işin. (Tarık, Üroloji)

Bu da bi gerçek bir konu hakkında uzmanlaştıkça ister istemez katma değeriniz

artıyor. Piyasa deyimi bu ama prestij artıyor (Gökhan, Kardiyoloji).

İtibarın da artıyor o da teşvik edici bir faktör. Daha çok itibarlı oluyor. Genel

dahiliyeci olsan bir ilçe devlet hastanesinde 10 dahiliyeciden biri olursun. Ama

bir endokrinci veya kardiyolog olursan tek olursun orda. O daha spesifik bir

durum (Çetin, Göğüs Hastalıkları).

Tekin Bey hekimlikteki prestij algısını, “Ön tarafta curcuna da değil de

arkadaki sakin odalarda.” şeklindeki istisnai bir söylemde, “arkadaki sakin oda”

metaforunu kullanarak açıklamış ve “Biraz daha fazla para alacağım, biraz daha

itibar sahibi olacağım. İşte o ön tarafta ki curcunadan sıyrılacağım deyip beklentiler

karşılanmadığı zaman şikâyet etmeye başlarsın.” ifadesiyle konuya ilişkin görüşlerini

tamamlamıştır.

Page 146: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

136

2.4. Kişisel Kariyer Hedefleri

Hekimlerin yan dal üzerinde yoğunlaşma nedenlerine dair elde edilen bulgular,

“Akademik Anlamda İlerleme” ve “Kişisel Nedenler” şeklindeki iki alt temadan

oluşmaktadır.

Akademik Anlamda İlerleme

Kişisel kariyer hedeflerinden biri olarak düşünülen “Akademik Anlamda

İlerleme” alt teması, hekimlerin akademik kariyer yapmak için yan dal yapmanın şart

olduğunu belirttikleri ifadeleri içermektedir.

Kendisi de halen yan dal eğitimine devam eden Adnan Bey, herhangi bir devlet

hastanesinde çalışan uzman hekimin akademisyenlik yapma hedefini gerçekleştirmenin

yolunun yan daldan geçtiğini “Kendi şahsi görüşüm bir akademik açıdan biliyorsunuz

Türkiye’de akademisyenlik istiyorsanız burada yan da yapmak şartı oluyor. Yani

genel pediatrist olarak dışarıda kaldığınızda akademik olarak yayın yapmanız,

ilerlemeniz birtakım akademik kadrolar almak zor değil imkânsız. Meselâ bir Nevşehir

Devlet Hastanesindeki bir uzman arkadaşın yan dal yapmadan akademik olarak bir

şey yapması mümkün değil. Benim açımdan primer etken buydu, akademisyenlik

açısından.” şeklindeki ifadesinde açıklamıştır.

Tarık Bey, akademik kariyerine devam etmeyi kişisel bir sebep olarak

gördüğünü, devlet hastanesinde iş yükü fazlalığı nedeniyle işin rutinleştiğini ve kendi

alanında özel cerrahi ameliyatları yapma nedenini “Devlet Hastanesinde de çalıştım ben

zaten mecburi hizmeti X hastanesinde daha sonra Isparta devlette bir süre çalıştıktan

sonra ama hep hayalim akademisyen olmaktı. Yazı yazmak, araştırma yapmak,

konuşmak, eğitmek yani dolayısıyla kendimi hep geliştirmek istedim yani. Çünkü devlet

hastanesinde işler çok sırtınıza biniyor ve standart işinizi yapıyorsunuz. Bir de böyle

daha büyük cerrahileri yapabileceğim bir merkezde çalışmak istedim o yüzden.”

şeklindeki ifadesinde ele almıştır.

“Akademisyenlik” ve “akademik kariyer” ifadelerine vurgu yapan katılımcı

görüşlerine aşağıda yer verilmiştir:

Çok farklı tabii ki. İşin bilimsel yönünü neden, nasıl öğrenmek için akademisyenlik

ayrı bir konfor sağlıyor size. Bilgiye ulaşmada konfor sağlıyor. Çünkü mesleğiniz

akademisyenlik. Bunu yapmanız lâzım sizin, araştırma yapmanız lâzım (Fatih, Çocuk

Sağlığı ve Hastalıkları).

Page 147: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

137

Ya şimdi yan dallaşma, ya kariyer yapmanız için bir alana yönelmeniz lâzım

(Ülker, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Türkiye şartlarında da akademik kariyer yapmanız gerekiyorsa da akademik kariyer

için de bunlar şart. Sadece Türkiye içinde böyle değil dünyada da bunlar böyle yani.

Bir alanda bilimsel çalışma yapmak da böyle yani siz çünkü bir bilimsel çalışma

yaparken bir alan üzerinden yapabilirsiniz (Ülker, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Kişisel Nedenler

Kişisel nedenler alt temasına ilişkin görüşler, hekimlerin daha çok şahsi

görüşlerine dayanan, kendi içsel nedenlerden dolayı anlamlandırdıkları konulardan

oluşmaktadır.

Katılımcılardan Tarık Bey, uzmanlıkta ileri derecede yoğunlaşmanın kişinin

olanı merak etmesinden kaynaklandığını ifade ettiği görüşü şu şekildedir:

Ben pediatrik ürolojiyi merak etmedim. Öyle bir şey ki yani bir tıp eğitimi var. Ondan

sonra dahiliye var. O da devasa bir şey. Bilgi yumağı. Onunda altında nefroloji,

bağırsak sistemi apayrı özelliği olan gerçekten çok bilgi olan bölümler. Dolayısıyla

merakla ilgili olduğunu düşünüyorum. Dahiliye hekiminin nefrolojiyi seçmesi bence

tamamen ben böbrek hastaları ile ilgileneceğim demesinden kaynaklanıyor. Sadece bu

değil belki ekonomik durumlar da vardır (Tarık, Üroloji).

Hedefini yüksek tutmuş ve hekimlik mesleğine dair yüksek idealleri olan

hekimlerin herhangi bir yan dal üzerine çalıştıklarını belirten katılımcıların görüşleri şu

şekildedir:

Tercihten ziyade hedefini yüksek tutmuş bir hekimin yapabileceği bir şeydir

branşlaşma. Yetersiz kalırsınız siz. Hastaya yanıt veremezsiniz. Bir de biliyormuş

gibi bir algı yaratırsanız orada hastaya zarar verirsiniz, yanlış ilaç yazarsınız, yanlış

teşhis koyarsınız. İnsan vücuduyla oyun olmaz yani (Fatih, Çocuk Sağlığı ve

Hastalıkları).

Sanırım mükemmeliyeti yakalamaya çalışmak ile ilgili bir şey bu. Doğada nedir?

En hızlı koşan ceylan ayakta kalır. Genetiği daha kötü olan, geri kalan ya da geride

kalan aslana yem olur. Biz işte hepimiz ayakta kalalım diye uğraşıyoruz. Biraz onunla

alâkalı. “Nasip, ömrü buraya kadarmış” demek yerine herkesi yaşatacağız. Her

hastalıktan kurtaracağız. Yani tabiri caizse ölümsüzlüğü yakalamaya çalışıyoruz

çabasıyla alakalı bir şey (Alper, Üroloji).

Yetenek meselesinin de üst ihtisaslaşma yapma nedenleri açısından önemli bir

unsur olduğunu belirten hekimin ifadelerine de bu alt temada yer verilmiştir:

Meselâ kadın doğumdan örnek verirsek kadın doğumda bazı hocalar daha çok

jinekolojik kanserlerde iyidir. Buna da ihtiyaç var. Bazıları da doğum yaptırıyor

olabilir. Yani doğum sürecinde kadın hastalıklarında bazıları da jinekolojik kanser

ayrı bir dal. Bununla ilgili çok söz söyleyen hocalara ihtiyaç var. Bunların hepsi

ihtiyaç olduğu için çıkmış şeyler ve gereklidir diye düşünüyorum (Onur, Enfeksiyon

Hastalıkları).

Page 148: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

138

Yalnızca Ceyda Hanım’ın açıklık getirdiği mecburi hizmet yapmamak için yan

dal yapan hekimlerin konumuna ilişkin görüşe aşağıda yer verilmiştir:

Mecburi hizmet yapmamak için de yan dallaşma olabiliyor. Çok fazla adil bir

dağılım yok ve bir yerden sonra hep aynı hastanede çalışanlarda var. Eğer hani bu

doğru kurulursa bu doğudaki bir insanında yararlanmaya hakkı var. Dolayısıyla yirmi

sene bir hocanın aynı yerde kökleşmesi mi? Yoksa herkesin aynı hocadan

yararlanması mı? (Ceyda, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

2.5. Sağlık Bakım Kalitesini Yükseltmek

Sağlık Bakım Kalitesini Yükseltmek

Uzmanlık derecesi arttıkça, hekimlerde sağlık hizmet kalitesini yükseltme ve

insan ömrünü uzatma idealinin yükseldiğinin görüldüğü ifadeler “kaliteyi artırmak” ve

“insan ömrünü uzatmak” şeklindeki kodlardan oluşmuştur.

Yani o açıdan çocuğun uzmanlaşması bu yönüyle hasta hizmetlerinde de bence

kaliteyi artıracağını düşünüyorum (Adnan, Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları).

Sanırım mükemmeliyeti yakalamaya çalışmak ilgili bir şey bu. Doğada nedir? En hızlı

koşan ceylan ayakta kalır. Genetiği daha kötü olan, geri kalan ya da geride kalan

aslana yem olur. Biz işte hepimiz ayakta kalalım diye uğraşıyoruz. Biraz onunla

alakalı. “Nasip, ömrü buraya kadarmış” demek yerine herkesi yaşatacağız. Her

hastalıktan kurtaracağız. Yani tabiri caizse ölümsüzlüğü yakalamaya çalışıyoruz

çabasıyla alakalı bir şey (Alper, Üroloji).

2.6. Hastalıklarda Görülen Artış

Hastalıklarda Görülen Artış

Hekimler, üst ihtisaslaşma üzerinde hastalıkların artışının da etkili olduğunu

belirtmişlerdir.

İnsanın organizmasında çok fazla doku var ve o çok fazla dokuların hepsinin kendine

has kanserleri var. Ve bunların alt tipleri var. Eee bunların alt tipleriyle ilgili bir sürü

tanı yöntemlerinde bir sürü farklılıklar var. Tedavi yöntemlerinde farklıklar var.

Takipte farklılıklar var. Sonuçta inanılmaz büyük bir bilgi yumağı oluşmuş durumda

kanser. Üstelik de kanser yani. Yaşlanan insan topluluğunda yani işte ben öğrenciyken

55-56’lardaydı kadın kanserli yaş ortalaması. Yaş ortalaması 1 yaşındaki ee bir kız

çocuğunun beklenen yaş ortalaması 55-56 idi. Şimdi bugün bize açıklanan söylenen

şey yani bizim için Türkiye için 70-75 inanılmaz yüksek yani. Manyakça bir örnek.

Almanya’da 85’e ulaşmış vaziyette 85-86 (Akif, Genel Cerrahi).

1970, 80 ve 90’lı yıllardan itibaren dünyanın hepsinde İngiltere ve Amerika’daki bazı

kadın doğumcular önce hastalık ürettiler (Selim, Kalp-Damar Cerrahisi).

Yan dallaşmanın sebebi vücut sistemi o kadar karışık ve tedavi gerektiren durumlar o

kadar karışık. Yan dallaşma da bir şart. Örneğin dahiliyede kan hastalıkları sistemi

bambaşka bir sistem. Kan hastalıklarının tedavisini yapmak için o konuda

uzmanlaşıp başarılı bir şekilde yapması gerekiyor. Kadın doğumda meselâ gebelik

takibi ayrı bir yan dal, kanser cerrahisi ayrı bir yan dal. Şimdi gebe hasta doğumla

Page 149: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

139

ilgili bir branş, kanser bambaşka bir branş. O yüzden yan dallaşma da şart oluyor

(Engin, Kadın Hastalıkları ve Doğum).

2.7. Malpraktisten Korunma Amaçlı

Tıbbi Hatadan Kaçınma

Akif Bey hekimlerin daha spesifik branşlarda çalışma isteğine, “tıbbi hata”

perspektifinden açıklık getirmiştir. Sigorta şirketlerinin genel alanda çalışan hekimlerin

hata yapmaya daha açık oldukları düşüncesiyle hareket ettiklerini, herhangi bir hukuki

durumda hekimlerin ehil olup olunmadığının sorgulanabileceğini vurgulayan Akif Bey,

hekimlerin spesifik branşlarda yan dal yapma gerekçesini şu ifadelerle açıklamıştır:

Haa yok sigorta şirketleri kendine az sigorta bedeli ödemek ister. Ben sigorta

veriyorum. Şöyle düşün ben bir genel cerrahım kanser ameliyatının ve hatalı bir

kanser ameliyatı yapan cerrahla mı daha rahat sigorta mahkeme süreçlerini

giderirsin, hata yapmış bir cerrahın cerrahi onkolog ile mi kanser cerrahıyla mı

sigorta işini halledersin? Benim sana soracağın ilk soru şu olur mahkemede sen bu

konuda ehil misin sorusunu sorarım. Sen bu konuda ehil misin ben genel cerrahım

ama bak hani sen cerrahi kanseri misin diye sorar adam. Yani sen bunu açık açık

soruyor yani. Çok açık bu konudaki deneyiminiz nedir sorusu yani. Bu açıdan yani

bu işler ee sigortacılık açısından da bakıldığında çok zorlayıcı bir unsur. Yani

sigortacılar da elbette ehil insanların daha az hata yapma olasılığı var. Bir hata

yaptıklarında ee cezalandırılma olasılığı daha düşük, daha düşük tabii, sigorta

şirketleri de bunun böyle olmasını talep ediyor. Ben sana basit bir örnek vereyim,

bizde daha yan dal uzmanlığı verilmezken mahkemedeyken bile sigorta şirketlerinin

içinde cerrahi onkoloji diye ayrı bir şey vardı (Akif, Genel Cerrahi).

Şimdi sigorta şirketleri de bu kadar çok tıbbi hatanın olduğu yerde ne ister kendini

güvenceye almak istiyor (Akif, Genel Cerrahi).

Tekin Bey ise, hekimlerin daha az hata yapma ve kendini güvenceye alma

konusuna işaret ederek, yan dallaşmanın verdiği informal bir mesleki güvenceden “Bir

de gerçekten Türkiye’de bunların sayısı azdır. Pratisyenlik veya profesörlük unvanına

bakmadan gerçekten bir şeyler öğrenmek istiyorum, işimi daha iyi yapmak istiyorum

deyip yan dallaşanlar da var. Bizim dahiliye için böyle. Daha az hata yapayım.

Ekseriyesi çok işle uğraşmayayım, çok iş yapmayayım. Kendimi biraz daha garantiye

alayım. O sağlığın giriş kapısındaki curcunasında değil de arkadaki sakin odalarda

oturayım. Acil, poliklinikler, dahiliye sonrasında yan dal. Hasta süzülür süzülür.”

şeklindeki ifadelerle bahsetmiştir.

Page 150: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

140

3. TIPTA UZMANLAŞMANIN SONUÇLARINA İLİŞKİN

BULGULAR

Araştırma kapsamında tıpta uzmanlaşmanın sonuçlarına ait bulgular hastalar,

hekimler ve sağlık sistemi açısından olmak üzere üç kısımda değerlendirilmiştir.

3.1. Tıpta Uzmanlaşmanın Hastalar Açısından Sonuçlarına İlişkin Bulgular

Tıpta uzmanlaşmanın hastalar açısından sonuçları olumlu ve olumsuz sonuçlar

şeklinde iki alt tema altında derlenmiştir (Şekil 3).

Şekil 3. Tıpta Uzmanlaşmanın Hastalar Açısından Sonuçlarına İlişkin Kavram

Haritası

Page 151: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

141

3.1.1. Olumlu Sonuçlar

Katılımcılara göre, tıpta uzmanlaşmanın artmasıyla hastaların teşhis, tedavi ve

bakım kalitesi üzerinde bir takım olumlu değişimlerin olduğu görülmüştür. Ortaya

çıkan olumlu sonuçlar araştırma kapsamında “Tıbbi Bakım Kalitesinin Artması”

şeklinde temalaştırılmıştır.

Tıbbi Bakım Kalitesinin Artması

Yan dallaşmanın olmadığı bir sağlık hizmeti sürecinde hastaların bakım

kalitesinde bir azalma olabileceğini ve uzmanlaşmanın bakım kalitesini artırabileceğini

”Gerçekten çocuk enfeksiyonuna ihtiyaç olan zamandan ziyade çünkü ben eğer 70-80

hasta bakarsam bu aradaki ciddi çocuk enfeksiyonu olan hastalar atlanır ya da

onların bakım kalitesi azalır.” ifadesiyle Adnan Bey dile getirmiştir.

3.1.2. Olumsuz Sonuçlar

Yapılan analizler neticesinde katılımcılar uzmanlaşmanın hastalar açısından

olumsuz bir takım sonuçlarının olduğunu belirtmişlerdir. Uzmanlaşmanın hasta

açısından olumsuz sonuçları; “Hastanın Ortada Kalması”, “Hastanın Meta Olarak

Görülmesi”, “Tedavi Süreci Açısından” ve “Hekim-Hasta İletişimi Açısından” şeklinde

dört alt temada incelenmiştir.

Hastanın Ortada Kalması

Katılımcı hekimler, uzmanlık dallarının artmasıyla özellikle kronik rahatsızlığı

olan hastaların sahipsiz kaldıklarını ifade etmişlerdir.

Hastanın farklı şeyleri var ise, ee belli hani belli kesim de primer kardiyoloji

düşünüp ben yatırmıyorum diyor ise, bu tür hastaların belki genel dahiliye

üstlenip ondan sonra gerekli bölümlere yönlendirilmeli. İşte kardiyolojik şeyi varsa

ne bileyim, başka enfeksiyon yönü varsa, az önceki söylediğim gibi onlarla

multisistemik hastayı takip ederek bu şekilde çözülebilir (Adnan, Çocuk Enfeksiyon

Hastalıkları).

Temel tedaviye başladık ama fayda görmedik, hastanın daha farklı bir şey. Ama

hastaları biz reflüsüyle uğraşmak istemediğimiz zaman sen bir de göğüse git,

oradan da gastroya uğra, oradan da buraya uğra (…) Aile hekimleri de bunu

bazen kötüye kullanabiliyor. Hastanın endokrini ilgilendiren bir durumda bu basit bir

şeydir. Gerek yok göndermeye diyerek göndermiyor. Ama bazen de hasta haklı

çıkıyor. Meselâ aylarca orada burada sürünüyor. Aile hekimi de hastayı bırakmak

istemez (…) Hastanın bütün olarak değerlendirilememesi bence uzmanlaşmanın

dezavantajı olarak görülebilir. Hastanın oradan oraya sürekli olarak dolaşmak

zorunda kalması. Bizim de öyle bir hasta grubuz var. Enfeksiyonu vardır hastanın,

şekeri vardır. Plastik cerrahinin müdahale etmesi lâzımdır. Plastik cerrahi tansiyonu

var, şekeri var ben bakmam der. O nedenle ortada kalır (Hale, İç Hastalıkları).

Page 152: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

142

Gerek acil serviste gerek diğer birimlerde. Bir hastalık zaten pür göğüs hastası

veya pür kalp hastası olmuyor. O hastada kalp yetmezliği oluyor, kronik bronşit

oluyor ya da diyabeti oluyor. Yanında tiroidi az çalışıyor. Yani her hastanın yanında

bir şeyler oluyor muhakkak. Uygulamada ne oluyor? En çok hangi doktor

ilgileniyorsa o üstleniyor bu vakaları. O da bir inisiyatif meselesi tabii. Hangisi

daha çok onu rahatsız ediyor? Bronşiti mi tiroid bezinin iyi çalışıp çalışmaması mı

yoksa kalp yetmezliği mi? Yoksa şekeri mi? Onun bir tartısı yok ki sadece hekim bu

arada inisiyatifini kullanıyor. Yani doktor o vakayla çok uğraşmak istemiyorsa

kendiyle ilgili sorumluluğu küçültüp diğer ikincil üçüncül sorunları daha ön

plana çıkartarak bu benlik değil diyebiliyor. O da hekimin kullandığı bir inisiyatif.

Doğru ya da yanlış. O da hastanın mağduriyetine tabi ki yol açar (Çetin, Göğüs

Hastalıkları).

Yönlendirdiği doktor da icabında onu almıyor. Bakmak istemiyor. Kardiyolojiye

gönderiyor. Kardiyoloji uzmanı diyor ki tamam kalp yetmezliği var bunun ama bunun

yanında biz diyabete bakmalıyız, bunun şekerini ben ayarlayamıyorum şekerci

baksın diyor, şekerci de kalp yetmezliği var diyo, bunun bir de astımı var diyo

yanında (…) Yan dal ve uzmanlaşmanın getirdiği bir sonuç, sorun da bu tabi. Acil

servislerde hastalar ortada kalıyor. Kimse yatırmıyor (Çetin, Göğüs Hastalıkları).

Bilginin yanında yine sorumluluktan kurtulmak adına. Meselâ bugün mide ilacı

var. Bir yan etkisi var. Benim bunu ne yapmam gerekiyor. Değiştirebilirim. Ama

takip eden bölüm var. O değişsin. Çünkü o başlamış. Hasta bu şekilde etkileniyor.

Sorumluluktan kurtulmak adına (…) Çünkü benim hastaya nerelere gittin, hangi

tetkikler istendi bunu bakacağım edeceğim vaktim yok. Bir de hastaya sormuyorum

ki sen bugün başka bölümlere gidecek misin? İşime yarayan soruları soruyorum

(Rıdvan, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Tıpta uzmanlaşmanın olumsuz yönleri “Bu benim alanım değil git ne halin varsa

gör.” anlayışıdır. Bu doğru bir tavır değil. Sen uzmanlık sınavına girerken diğer

dalların ve yan dalların hepsini okuyarak girdin (Tekin, İç Hastalıkları).

Hastalarınızın hepsi bir taraftan bilgiye erişim arttı. Bir taraftan siz de televizyonlarda

görüyorsunuz yumurtanın yaraları zararları anlaşamayan bir şeyler. Bu şunu getirdi.

Belki risk kavramına da girersek bunlar kendi aralarında bile anlaşamamışlar. Çok

riski bir şey. Yumurta yemek riskli midir, değil midir? Eskiden toplum şunu bilirdi.

Bir doktor bir şey söylerse tamam o doğrudur. Şimdi gene bir doktor çıkıyor

diyor ki; yok yok o doktorlar sizi yanıltıyor. Böyle toplum tam post modern sistem

üzerine çoklu hakikatlerin üzerine o mu doğru bu mu doğru. Bu bize güvensizliği

getirdi. Şeyi düşünün hekimin tarihine de baktığımız zaman antik çağda filan beyaz

sağlamdı. Bir şey vücudun içerisine girerse hastalık yapardı. İşte ruh oradan çıksın

ama beden orijinalinde sağlam. Şimdi bize post modern yön veren dünya şunu diyor.

Bedeninin inanılmaz risklerle dolu. Kolesterolün risk, biliyor musun; kolesterol

puanını, şekerini biliyor musun? Risk o. Eğer şekerin hep uzun sürerse bedenin artık

eskisi gibi sağlam bir organizma değil (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Hastanın Meta Olarak Görülmesi

Sağlık arzı sunanların aynı işlemleri tekrarlamaları sonucu oluşabilmesi

muhtemel rutinleşme durumu, sağlık-emek sürecinin en hayatî unsuru olan hastaların

nesneleşmesine sebep olmuştur. Keza, hekimlere göre, hastayı yalnızca bir alanın

uzmanına mahkûm etmek hastayı metalaşma sürecinin içine sokmaktadır. Bu durumda,

Page 153: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

143

“hasta ile hekim” ve “hasta ile hastalık” bağı zayıflamış, sağlığın tüketim aracı haline

gelmesiyle sonuçlanan süreçte sağlık sisteminin bir çok unsuru bu durumdan olumsuz

yönde etkilenmiştir.

Katılımcılardan Akif Bey’in konuya ilişkin verdiği örnek şu şekildedir:

Şöyle yani bir insanı insan olarak görmekten uzaklaşıyorsun, yani bu çok açık,

yani ee ben kendi işim üzerinden örnek vereyim yani. Meme ağrısı şikâyetiyle çok

yaygın bir şikâyet, çoğu insanda var ya öyle söyleniyor ki işte kadınların dörtte

üçünde çeşitli dönemlerde meme ağrısı şikâyeti oluyor. Şimdi meme ağrısı

şikâyetiyle gelen kadınları bizim toplumumuz için öngörelim. Yani bak geçtiğimiz yıl

1450 bilmem kaç tane kadın şiddetine bağlı ölüm olmuş. Ya demek ki sosyal statü

açısından son derece düşük düzeydeler kadınlar, cinsiyet ayrımcılığı hat safhada, bir

sürü sosyal problemleri var, bir sürü psikolojik problemleri var. Sen o kadar

özelleşiyorsun ki artık karşına gelen adamların kim olduğundan haberin bile yok.

Yani kadınlar hangi dinsel inançlara aitler, o kadınlar hangi sosyal gruplara aitler, o

kadınlar hangi ekonomik gruplara aitler, sınıfsal açıdan değerlendirme yapmıyorsun.

Bir meme olarak değerlendirmeye, görmeye başlıyorsun. Yalnızca meme diye

bakıyorsun (Akif, Genel Cerrahi).

Deniz Bey ise, görüşme esnasında birçok kez metalaşma konusuna değinmiştir.

Sağlığın tüketim haline gelmesini vurgulayan katılımcı, hastaların birer “rahim”,

“akciğer” kısacası hastadan bağımsız bir organ haline gelmesini eleştirmektedir.

Hekimin görüşlerine aşağıda yer verilmiştir:

Zaten insan ne hissediyor ise onu yaşar. Ama Türkiye’de jinekolojik web sayfası var.

Şunu yaptılar. İki akademisyen kadınlara çağrıda bulundular. Dediler ki kadınlar

kadın doğum hekimleriyle yaptıkları deneyimlerini yazsınlar. Birçok kadın tam da o

hiyerarşinin en üst kademesi kadın doğum muayenesinde, hani şu, örneğin hastanın

biri kürtaj oluyor, sonra doktoruna geliyor, beş dakika sonra bir şey soracak.

Hani ben bundan sonra şunu mu yapmalıyım bunu mu yapmalıyım? Doktorum

cümlesi şöyle oluyor. Siz kimdiniz? Sadece sen benim için rahimsin (Deniz, Göğüs

Hastalıkları).

Kim o alanın uzmanı hadi gelsin demeye başlıyorsunuz. O zaman doğal olarak

hasta sizin için bir akciğer haline gelmeye başlıyor (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Amerika şöyle bir şey yapmaya başladı. Tüm dünyada uzmanlık dernekleriyle her

insanın hakkıdır nitelikli sağlık hizmetine ulaşmak. Tabii ki hiç tereddütsüz.

Amerika’daki Teksas’taki de öyle olsun. Hindistan’daki de öyle olsun, Türkiye’deki

de öyle olsun. O zaman hekimlerin mesleki yaşamlarını standardize etmemiz lâzım ki

her hasta gittiği zaman nitelikli sağlık hizmetine ulaşsın. Şimdi Amerika’da akşama

kadar radyoloji üniteleri film çekiyorlar. Yani Amerika yirmi dört saatlik üretimin

sonuna geldiği zaman, gece üretimine, onların hepsi internet üzerinden Hindistan’a

gidiyor. Hindistan o arada güne uyanmış oluyor. Hindistan radyoloji uzmanları daha

muayenehanelerine yeni gitmiş oluyorlar. Akşama kadar Amerikalı adamların

filmlerine bakıyorlar. Amerikalılar elli bin dolara bakıyorken, bin dolara bakıyorlar.

Hindistan akşama doğru onların hepsini okuyor internetten gönderirken, Amerika

Page 154: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

144

sabaha daha yeni uyanmış oluyor. Yirmi dört saat üretim ve elli bin dolara

okutulabilecek filmlerin bin dolar üzerinden okutulup… (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Araştırmacının okunan filmlerin aslında bir “insan” yani bir “değer” olduğunu

hekime hatırlatmasının üzerine hekimin cevabı, üst uzmanlaşmalar çağında metalaşma

açısından hastanın konumunu özetlemektedir.

Değil o bir film. Çünkü şöyle Hindistan’da karşınızda film var. Radyoloji ünitesi

kaldırıyor bize diyor ki bu hastaya sorsanıza eskiden bir ameliyat geçirmiş mi? Bir

şeyi var mı? (…) O sadece film okuyacak. Hastanın cinsi, yaşı, mesleği

sorabileceği şeyleri yok. O bir sadece filmden ibaret. Bugün Türkiye’de Sağlık

Bakanlığı da böyle bir hizmet satın alıyor. Sağlık Bakanlığı Elazığ Devlet

Hastanesine radyolog bulamıyor. Artı gitmek istemiyor. Gereksiz bir maliyet. O

zaman Elazığ’da iki tane tomografi ünitem olsun makine kurayım. Onu zaten şirket

kuruyor. O şirket çeksin akşama kadar filmleri Ankara’da radyoloji doktoru

okusun. Radyoloji doktoru da diyor ki geldi bir film karşıma ama ne bu? (…) İki tane

cümle var. Öksürüğü olan hastanın filmi ektedir. Bu kadar. Ben de orada standart

bir okuma yapıyorum. Tekrar gönderiyorum. Hastayla film arasında eskiden

hastanın filmi şimdi film ayrı, hasta ayrı. O yüzden teknoloji o kadar. Hastayla

görüşürken şey olarak görüşüyoruz. Atıyorum CHP’si osu busu nasıl biliyor. Bir

laboratuvar hayatını tarif ediyoruz. Önemli mi? Hiç şüphesiz önemli. Hiç tereddütsüz

ama hekimlik şu hale geldi. Hastanın kendisi önemli artık kimse gözüne bakmıyor

hastanın. Hasta ben onu bilmem diyor. Ben kendimi kötü hissediyorum diyor. Yok

yok psikolojik diyorsun en fazla. Aslında bir tür laboratuvar değeri haline gelmeye

başladı. Hekimlere de çok yüklenmeyelim burada şöyle de bir sorun var. Hastanın

iyi olma veya iyi olmama durumunu ölçebilmenin yolu nedir? Yok böyle bir yol.

Bunu için ancak hasta ile uzun bir temas lâzım. Hastayla biraz sohbet edeceğim

yani niye bugün kötüsün. İşte gelmiştir dün akşam çocuklarının morali bozulmuştur

falan. Bunun için biraz zamana ihtiyacım var (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Deniz Bey’in, bir organdan öte, cansız birer “numara” konumuna

getirilen hastalar hakkında yaptığı yorum şöyledir:

Aynı şeye dönüyor. Dört yüz otuz numaradaki hasta nasıl? Şimdi bunu gene

Amerikan kaynaklarına bakarsanız bu profesyonalizm laflarını da değiştirmeye

çalışıyorlar. İşte hastaya ismiyle hitap edin. Baş sallayın, hı hı deyin. Tipik suflörlük

yaptırıyorlar. Bu içten olduğu sürece, kendiliğinden olduğu sürece bir anlamı var.

Yoksa şimdi kafamı sallamam lâzım çünkü öyle bir doktorum. Şimdi siz

öksürüğünüzün olduğunu söylüyorsunuz doğru mu anlıyorum falan. Tipik bir tiyatro

oyunu. Eğer gerçekliğini yitirmiş çünkü bir tarafta sağlık sistemi sana iyilik için falan

gitmiyor. Sağlık sistemi para kazanmak üzere gidiyor. Sen de dâhil olmak üzere. Biz

sonra bu mutsuzluktan kafa sallayacağız. Gözüne bakın. Bunları yapın (Deniz, Göğüs

Hastalıkları).

Tedavi Süreci Açısından

Katılımcılardan Binnur Hanım, uzmanlaşmanın öznesi konumunda olan uzman

hekimlerin yürüttükleri tedavileri hastalar açısından yorumlayarak; tedavi süreçlerinin

uzadığını ve tıkandığı belirtmiştir:

Page 155: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

145

Dezavantajı ne? Dahiliyeyi böldüğümüzde endokrin, nefroloji siz bunu böldüğünüzde

endokrine hasta yatırıyorsunuz, verdiğiniz ilacın böbrek etkileri varsa eğer hormona

yatırdığınız böbrek etkileri varsa, endokrinde uzmanlaşan adam böbreği çok eski

geçmişte gördüğü için böbrekçinin gelip bakmasını bekliyor. Bu işleyiş sürecini

uzatıyor. Hastanede yatışı uzatıyor. Artık doktorlar komple doktor değil.

Komple doktor olan sadece şuanda acil tıp uzmanları (…) Süreci uzatıyor. Hastanın

şikâyeti sadece o organda olmuş bitmiş veya başka bir yerden yansıması ya da başka

bir sistemin etkileri söz konusu değilse meselâ apandisit bir şekilde tıkanmıştır,

iltihaplanmıştır, kolorektar cerrah sizi ameliyat eder biter. Ama birden farklı organ

sistemini etkileyen bir hastalığınız varsa o zaman işte branş belli bir yerde

tıkanıp kalıyor. Diğer branşlardan, diğer yan dalcılardan tedavi edilebilmesi için

görüş almanız gerekiyor. Bu süreci uzatıyor (Binnur, Acil Tıp).

Hale Hanım’ın öneri niteliğinde görüşü, uzmanlaşmanın hasta yararına

kullanılmadığı yönündedir:

Olumlu yönleri; belli bir branşta daha uzmanlaşmış bir hekimin takibi daha iyi olur.

Sonuçta o konu hakkında bilgisi daha fazla olduğu için, güncel gelişmeleri takip

edebildiği için. Tanı ve tedavi de ayrı yapılması lâzım. Genel tanısını koyabilmeli.

Tedavideki gelişmeler, güncel olanları uzman bilmeli. Bizdeki uzmanlaşma kötü

bir şey değil ama hastaların yararına olan tarafını kullanmıyoruz. Kulak burun

boğaza öksürükle giden bir hastanın midesindeki reflüden olduğunu algılayabilmeli.

İlk temel tedavisine başlayabilmeli (Hale, İç Hastalıkları).

3.1.6. Hekim-Hasta İletişimi Açısından

Araştırma kapsamında hekim-hasta iletişiminin değişen yönü hakkında görüş

bildiren hekimler de mevcuttur.

Hiç tereddütsüz ama hekimlik şu hale geldi. Hastanın kendisi önemli artık kimse

gözüne bakmıyor hastanın. Hasta ben onu bilmem diyor. Ben kendimi kötü

hissediyorum diyor. Yok yok psikolojik diyorsun en fazla. Aslında bir tür laboratuvar

değeri haline gelmeye başladı. Hekimlere de çok yüklenmeyelim burada şöyle de bir

sorun var. Hastanın iyi olma veya iyi olmama durumunu ölçebilmenin yolu nedir?

Yok böyle bir yol. Bunu için ancak hasta ile uzun bir temas lâzım. Hastayla biraz

sohbet edeceğim yani niye bugün kötüsün. İşte gelmiştir dün akşam çocuklarının

morali bozulmuştur falan. Bunun için biraz zamana ihtiyacım var (Deniz, Göğüs

Hastalıkları).

Hekim yönlendiriliyor bir noktada. Hasta ile olan ilişkisi de bozulmaya başlıyor.

Sitem de biraz öyle. Yani hasta kendi daha yalnız ya da hekim kendini daha yalnız ve

yetersiz hissetmeye başlıyor. Bu muhtemel Amerika’da da böyle, Türkiye’de de

böyle. Daha çok hasta görmek ya da hastayı görmekten daha bağımsız bir şeye

(Ramazan, İç Hastalıkları).

İnsanlar arasındaki bütün iletişimleri tamamen profesyonel gözle. Ne kadar

profesyonel yaparsan o kadar duygusuz oluyor. Bu hekimlik olabilir. Başka bir

şey olabilir (Ramazan, İç Hastalıkları).

Hekimler artık hastayı görmek istemiyorlar. Çok fazla muhatap olmak istemiyorlar

(Binnur, Acil Tıp).

Page 156: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

146

3.2. Tıpta Uzmanlaşmanın Hekimler Açısından Sonuçlarına İlişkin

Bulgular

Araştırma kapsamında uzman hekimlere tıpta uzmanlaşmanın sonuçlarına

yönelik “Hekimler açısından tıpta uzmanlaşmanın sonuçlarını nasıl

değerlendiriyorsunuz?” sorusu yöneltilmiştir. Yapılan tematik analiz neticesinde ise,

katılımcıların tıpta uzmanlaşmanın hekimler açısından sonuçlarını değerlendirdikleri

görüşler, “Ekonomik Sonuçlar”, “İş ve Meslek ile İlgili Sonuçlar”, “Kişisel Sonuçlar”

ve “Sosyal Sonuçlar” şeklinde dört temel tema altında toplanmış olup, “İş ve Meslek ile

İlgili Sonuçlar” teması kendi içinde “Mesleki Gelişim ve Kariyer Hedefleri”, “Defansif

Tıbba İlişkin Sonuçlar”, “Mesleki Körleşme” ve “İş Yükü” şeklinde dört alt temaya

ayrılmaktadır. Şekil 4, tıpta uzmanlaşmanın hekimler açısından sonuçlarını

özetlemektedir.

Page 157: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

147

Şekil 4. Tıpta Uzmanlaşmanın Hekimler Açısından Sonuçlarına İlişkin Kavram Haritası

Page 158: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

148

3.2.1. Ekonomik Sonuçlar

Gelir Artışı

Tıpta uzmanlaşmanın ekonomik düzeyde bir sonucu olan “Gelir Artışı” alt

teması, “gelir artışı”, “para”, “bedel”, “kazanç”, “ücret” kavramları etrafında

şekillenmiştir.

Uzmanlaşmanın doğası ve süreci gereği zorlanan hekimlerin, bu durumun

bedelini “para” olarak gördüklerini aktaran Akif Bey şunları dile getirmiştir:

Uzmanlaşma ağır tahribat yaptığı için hem psikolojik olarak hem bedensel olarak

hekimler giderek kaçıyorlar ya da bunun bir bedeli olması lâzım diyorlar. Bunun

bedeli de para oluyor ne yazık ki. O zaman aldıkları parayı hak ettiklerini düşünmeye

başlıyorlar ve gözleri hiçbir şey görmemeye başlıyor (Akif, Genel Cerrahi).

Özellikle alanında tek olan yani aşırı uzman olarak adlandırılabilecek

hekimlerin, muayene ve ameliyat karşılığında devasa ücretler elde ettiklerini de

belirtmiştir:

Bir muayene olacaksın beş yüz lira. Bırak sonucu falan akıllara ziyan ya. Asgari

ücret şuanda dokuz yüz elli yedi. Muayene ücreti beş yüz lira.(Akif, Genel Cerrahi).

“Bu durum istisnai bir örnek midir?” sorusunu kendisine yöneltildiğinde,

uzmanlaşmanın ciddi kazançlar getirdiği tespitinde bulunarak, hekimlerin bin bir emek

vererek geldikleri mesleki mücadelenin karşılığının para olmaması gerektiğine de dikkat

çekmiştir:

Ben istisna olduğunu düşünmüyorum. Uzmanlaşmak çok büyük kazanç getiriyor.

Cumhurbaşkanını ameliyat eden kalın bağırsağından ameliyat eden adam. Bizim bu

saydığımız eleştirileri daha da yüceltiyor yani. X hekimi ben sana İstanbul’dan

isimlerini söyleyeyim (Akif, Genel Cerrahi).

Hiç ağzını açabilir misin? Adam söke söke alıyor. Ama çok aşağılık bir şey. Bak öyle

adamlara en çok onlar kazanıyor (Akif, Genel Cerrahi).

Hayatımı ona adadım diyor. Kimse seni zorla buna hayatını ada diye peşine düşmedi.

Ama sen kendi tercihin olduğunu unutuyorsun ve bunun bir bedeli olması lâzım

diyorsun. Benim evimde yatamadığım gecelerin, çocuklarımla beraber geçiremediğim

günlerin, sen gidip maaş için mücadele ettin mi? Şimdi hastayı kekliyorsun yani.

Hasta bana mahkum diyorsun. Hekimler de bunu istiyorlar. Bundan yararlanıyorlar

(Akif, Genel Cerrahi).

Katılımcılardan Onur Bey, operasyon işlemlerinden elde edilen gelirin arttığı

yönündeki durum tespiti şu şekildedir:

Page 159: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

149

Kamu hastaneleri bağlamında düşündüğüm zaman zaten o kamu hastanelerinin geliri

bellidir. Çok fazla performansa dayalı bir sistem var. Bu onda farklılık yaratır. Bu

farklılık tabi ki gelirini etkiler. Zaten yeni tasarıda da organ nakli gibi veya işte

diyaliz gibi bakım hastalarına bakanlara daha fazla ücret verileceği yeni

sistemde var. Ama kamu hastanelerinde uzman hekimlikte özel sektör olmadığı için

bu tip şeylerde kendini geliştirmiş olanlar performans puanlarını artırdıkları zaman

ancak gelirleri artar. Ama tabii bu kazanımları elde etmiş bir kişi özel sektörde bunun

kat ve katını kazanabilir (Onur, Enfeksiyon Hastalıkları).

Selim Bey’in ise, her meslekte olduğu gibi, hekimlikte de belli bir alanda

çalışmanın getirisinin “para” olduğuna dikkat çektiği ifadeleri şöyledir:

Spesifik şeylerle uğraşınca daha çok bilgi sahibi oluyorsun, daha çok tecrübeli

oluyorsunuz. Bu da size özgüven veriyor, hastaya daha fazla faydalı olunduğu için ün

anlamında da para anlamında da getirisi fazla oluyor (Selim, Kalp-Damar

Cerrahisi).

3.2.2. İş ve Meslek ile İlgili Sonuçlar

Tıpta uzmanlaşmanın iş hayatı ve hekimlik mesleğine dair sonuçları; “Mesleki

Gelişim ve Kariyer Hedefleri”, “Defansif Tıbba İlişkin Sonuçlar”, “Mesleki Körleşme”

ve “İş Yükü” olmak üzere dört alt tema altında birleştirilmiştir.

3.2.2.1. Mesleki Gelişim ve Kariyer Hedefleri Açısından

“Mesleki Gelişim ve Kariyer Hedefleri” temasının içeriği; “Yayın Takip

Edememe”, “Tecrübe Kazanma”, Kongreye Katılım” ve “Akademik Eğitim” gibi

hekimlerin uzman hekim olarak görev yaptıkları süreçte deneyimledikleri sonuçlara

ilişkin bulguları içerir.

Yayın Takip Edememe

Uzmanlık eğitimi süreci ve uzman hekimlik döneminin; eğitim ve pratik

beceriler kazanma yönünden birçok unsuru bünyesinde toplaması yönüyle uzun soluklu

bir özellikte olduğu söylenebilir. Bu süreç hekimin zinde kalması ve mesleki anlamda

başarı sağlayabilmesi açısından kendini sürekli güncelleyebilmesi adına oldukça

önemlidir. Özellikle Öğretim Üyesi uzman hekimlerin, tıbbi gelişmelerden haberdar

olmak ve ders müfredatlarına dair bilgileri taze tutmak adına güncel yayınları takip

etmesi gerekmektedir.

Görüşme gerçekleştirilen hekimler arasından Selim Bey, yayın sayısının

çokluğundan dem vurarak, kendi alanlarında çıkan bilimsel yayınların takibinin ne denli

zor olduğunu “Kongrelerde eğer onunla ilgili bir şey olursa biz de ancak medya

vasıtasıyla duyuyoruz. Yoksa kendi branşınızı bile çok yakın takip edemiyorsunuz.

Page 160: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

150

Kalp damar cerrahisi ve kardiyoloji ile ilgili yılda altı bin civarında makale

yayımlanıyor. Sadece o branşta. Tüm branşlarda diyelim ki altı yüz bin makale birer

saniye ayırsan altı yüz bin saniye.” ifadeleriyle açıklamıştır.

Tarık Bey, kendi alanı dışında tıbbi yayınları takip etmediğini aktardığı

düşüncelerinde “Medikal dergilerden takip edebiliyorsunuz ama ben alanımla ilgili

medikal dergiler okuyorum. Gidip de çocuk psikiyatrisi alanında hiçbir şey

okumuyorum. Yani bana çocuk psikiyatrisi alanında bir şey sorsanız bilmem. Ama

nedir? Şema bozukluğu olan bir çocuğun altında başka şeylerin yattığı konusunu

bilirim. Böyle bir hasta geldiğinde ben çocuk psikiyatrisini ve çocuğun psikiyatrisini

düşünürüm. Orayı atlamam.” şeklindeki fikirlere yer vermiştir. Çetin Bey de aynı

doğrultudaki görüşlerinde hekimlerin genelinin yayın takibi noktasında kendi

branşlarıyla sınırlı kaldıklarını “Kendi branşlarına göre yenilikleri takip ediyorlar tabi.

Akademik kariyer yapan doçent yardımcı doçent olan kişiler kendi branşlarıyla ilgili

tıbbi yayınları takip ediyor, kendi de yayın yapıyor. Ama genelde büyük bir çoğunluğu

kendi branşıyla ilgili sınırlı kalıyor. Bir göğüs hatalıkları doçenti kendi branşıyla ilgili

şeyleri takip ediyor. Beyin cerrahi, kadın doğum, genel dahiliye kendi alanını takip

ediyor.” şeklinde açıkladığı ifadelerle aktarmıştır.

Konuya ilişkin çarpıcı bir söylem ile görüş sunan Ceyda Hanım, kendi

alanlarında çıkan yayınlara yetişmekte zorlandıklarını, diğer alanların yayınlarının takip

edilmesinin gereksiz olduğuna değindiği ifadeler şu şekildedir:

Bence güncel tıp bilgilerini takip edemiyorlar ama bunu da yapmalarına gerek

yok. Yani spiarda 3/1 yapılıyorken 5/1 çıkmıştır. Hani bunu takip edebilirsiniz

okuyabilirsiniz ama zaten tüm tıp bilimlerini takip etmek diye bir kavram yok.

Tutup da ben ortopedistin, beyin cerrahının, kardiyoloğun tüm bilgilerini takip

edemem. Kendi bilgilerimize bile yetişemiyoruz. O konuda siz iyi olacaksınız size

yönlendirecek. Diğer bilgilere gerek yok (Ceyda, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Yayın takibini önemseyen görüşlerinde Hale Hanım şu ifadeleri aktarmıştır:

Hekimin yayın okumaya da vakit ayırması şart mutlaka. Birisi çok daha rahat

takip eder, doçenttir, profesördür, eğitim veren bir yerdedir, eğitim sisteminin

içerisindedir. Onun çok daha yakın, çok daha detaylı, daha iyi bir takip yapması

gerekir belki. Ama diğeri meselâ devlet hastanesinde uzman olarak çalışıyordur belki

o kadar detaylı yapamaz (Hale, İç Hastalıkları).

Tecrübe Kazanma

Katılımcıların “Tecrübe Kazanma” temasının belirlenmesinde; aynı işlemi

sürekli tekrar etmekten kazanılan tecrübe, spesifik konularla meşgul olmanın verdiği bir

Page 161: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

151

tecrübe, aynı ameliyatı yapmaktan beceri ve bilgide kazanılan tecrübe gibi farklı tecrübe

anlamları rol oynamıştır. Uzmanlaşma sürecinde tecrübe kazanıldığını belirten

hekimlerin görüşleri sırasıyla şöyledir:

Ben de kendi branşım içerisinde spesifikleşmeye başladığım şeyler var. Yıllardır

yaptığım. Spesifik şeylerle uğraşınca daha çok bilgi sahibi oluyorsun, daha çok

tecrübeli oluyorsunuz (Selim, Kalp-Damar Cerrahisi).

Belli bir alanda çalıştığınız için sadece hep aynı işi yaptığınız için zaten o konudaki

hem beceriniz artıyor, hem tecrübeniz artıyor. Tecrübe çok önemli tıpta. Sadece

okuyarak olmaz. Yaşayarak olur. Dolayısıyla ben sürekli böbrek hastalarıyla

ilgilenerek böbrek konusundaki tecrübemi de birikimimi de artırmış oluyorum.

Ama işte bir başka arkadaşım dahiliye konusunda yapıyor. Ama dahiliye birçok

hastaya baka baka genel şeyleri yaparken gastroenteroloji, endoskopi yani midesini

görmüş oluyor hastanın. Dahiliye hekimi göremiyor meselâ. Görmekle bir tanı

koymak farklı ya da üzerinizde çalıştığınız organı görmek bile farklı bir tecrübe

yani. Bir dahiliyeci onu görmeden işini yapar ama gastroenterolog onu görerek yapar

(Tarık, Üroloji).

Hem gözden kaçan şeyler azalıyor branşlaşmada hem de yaptığın işi daha da iyi

yapmaya çalışıyorsun. Meselâ yeni asistanlığı bitirmiş bir doktorla on sene, on beş

sene görev yapmış bir doktor arasında çok büyük bir fark var. Asistanlığı bitirmiş

daha yeni doktor olmuş her şeyi biliyor falan öyle değil. Hastayı göre göre tecrübe

ediniyorsun. Bazı komplikasyonlardan çıka çıka öğreniyorsun. O yüzden

branşlaşma önemli. Çünkü ben sadece branşlaşma olmasa meselâ sadece branşlaşma

olmasa sadece dahili branşlar cerrahi branşlar olarak günde ne kadar ameliyat

yapabiliyorsun? Beş, altı tane ameliyat yapabiliyorsun. Binlerce ameliyat var. Çünkü

bu ameliyatı bugün yaptın. Belki aynı ameliyatı üç ay sonra beş ay sonra tekrar

yapacaksın. Ama şimdi böyle değil. Belli ameliyatları yapıyorsun hem el becerin

artıyor hem bilgin artıyor hem çıkabilecek komplikasyonları biliyorsun. Başka

tedavi yöntemleri var mı onları araştırıyorsun. Öğrenme ve bilgi alanın azaldıkça daha

iyi iş yapıyorsun (Savaş, Genel Cerrahi).

Evet çünkü onu takip edebilecek kişi varken tıp denen şey tecrübeye bakıyor. Siz bir

alanda ne kadar tecrübeliyseniz hastayı o kadar iyi muayene edebilirsiniz (Ülker,

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Kongreye Katılım Algısı

Spesifik alanlarda çalışan uzman hekimlerin, kendilerini güncelleme amacıyla

kongrelere katıldıklarını belirten Erdem Bey “Yılda iki defa olan pediatri kongresi var.

Büyük pediatri kongresi var. Oraya uzmanlığını almış olanlar da gidiyor. Gittikleri

zaman diğerlerine bakıyorlar hani, diğer oturumlarda neler varmış benim böyle ilgimi

çeken benimle alakalı olabilecek, merak ettiğim, unuttuğum konu var mıdır, yok mudur?

Onlara katılıyorlar. Bunun dışında mezuniyet sonrası eğitimler de var. Ama az yerde

var. Onlar belki daha sık olsa daha iyi olabilir. Kişiler katılmak ister diye

düşünüyorum.” Hale Hanım ise bazı hekimlerin tıp kongrelerini amacı dışında

Page 162: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

152

kullandığını ve şahsının kongrelere katılım amacının yalnızca eğitim olduğunu “Bizim

meselâ çok yoğun bir kongre trafiğimiz var. Ulusal, uluslararası kongreler bir yandan

bakılınca gerçekten hekimlerin bunları çok kötüye kullandığını biliyoruz. Ama bunu

eğitim amaçlı kullanan insanlarda var. Ben kendi alanımla ilgili gelişmeleri

kongrelerde takip ediyorum.” şeklindeki ifadesiyle belirtmiştir.

Akademik Eğitim

Tıpta uzmanlaşmanın akademik eğitim açısından sonuçları arasında görüş

bildiren Adnan Bey, hastanede görev yaptığı süre zarfında akademik eğitimlerin devam

ettiğini, farklı bilimsel araştırmalar yaptığını ve uzmanlık eğitimi sürecinin “öğrenci”

gibiymişçesine devam etmesini aşağıdaki şekilde açıklamıştır.

Bunun yanında burada sonuçta eğitim de oluyor. Az önce de bahsettik akademisyenlik

adına birtakım yapmanız gereken çalışmalar, araştırmalar, yayınlar oluyor. Bunun

da getirdiği ekstra bir yük var, ben çoğu akşam halâ öğrenciymişsiniz gibi

bilgisayar başında devam ediyor (Adnan, Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları).

Aynı hekimin, konuya ilişkin diğer görüşlerinin yer aldığı ifadeleri şu şekildedir:

Kendi alanınızla ilgili takip ediyorsunuz. Bizim işte haftalık makale saatlerimiz var,

en güncel, en son, en güzel dergilerde. Bu Avrupa’nın bizim meselâ temel dergilerden

birisi Journal of Pediatric Infections Disease’dır. Meselâ burada güzel yayınlar yapılır

biz en son sayısından onları hep takip ederiz. Hangi ne çıkmış diye (Adnan, Çocuk

Enfeksiyon Hastalıkları).

Genellikle o tıp dergileri çok nadir genellikle enfeksiyon oluyor. %90 çok nadir bazen

ihtiyaç oluyor, merak ediyorsun bakıyorsun, o çok az yani. Oranı çok az. Büyük

ihtimal kendi alanınızla ilgili oluyor (Adnan, Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları).

3.2.2.2. Defansif Tıbba İlişkin Sonuçlar

Araştırmanın bu kısmında elde edilen bulgular, risk içerdiği düşünülen hastalık

gruplarının tedavisinden, riskli hastalardan ve özellikle sorumluluk almaktan kaçınan

hekimlere dair görüşlere aittir. “Defansif Tıbba İlişkin Sonuçlar” teması, “Risk Almama

Eğilimi”, “Risk Artışı”, “Hata Payının Azalması” ve “Malpraktis Korkusu” şeklindeki

dört alt tema çerçevesinde açıklanmaktadır.

Risk Almama Eğilimi

Tıpta uzmanlaşmaya dolaylı yönden bağlı olarak hekimlerin çekimser, çekinik

ya da defansif tıp olarak adlandırdıkları bir süreçte oldukları söylenebilir. Özellikle

spesifik alanlarda çalışan hekimlerin yargılanma risklerinin yüksek olduğunu belirten

Kadir Bey, kendisinin de defansif tıbba zaman zaman yöneldiğini söylediği ifadeleri şu

şekilde aktarılmıştır:

Page 163: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

153

Siyasetçinin gözünde değeri ile alakası var. Toplumda şiddet çok arttı ama sağlık

personeline şiddet en fazla arttı. Savunmasız olan insanın sağlığı ile tamamen

ilgilenen onu iyileştirmeye çalışan insanlara şiddet göstermekten daha vicdansızca,

daha acımasızca yaklaşım olamaz ve bu maalesef günümüz siyasetçileri tarafından da

göz ardı edilmektedir. Bu konuyu kayıt altına alan herhangi bir yasa yoktur. Şiddet

yasası çıkmamıştır. Yapanın yanına da kâr kalmaktadır. Bunu gören sağlık personeli o

zaman daha çekimser bir tıbba yönelmektedir. Defansif tıp ya da çekimser tıbba

yönelmektedir. Bir cerraha zorla ameliyat yaptıramazsınız. Ben cerrahım değil mi?

Kimse bana zorla ameliyat yaptıramaz. Eğer yargılanma riskim artıyorsa ve bunun

karşılığında maddi ve manevi karşılığı alamıyorsam o zaman ben yaptığım

ameliyatları sınırlandırırım (Kadir, Genel Cerrahi).

Kadir Bey’in, hekimlerin riskli işlemlerden kaçınma nedenlerini açıkladığı

ifadeleri ise şöyle sıralanabilir:

Sigortacılıkla da alakalı. Kasko ödüyorum. Mesleki sigorta ödüyorum. En yüksek

riskte primi ben ödüyorum ama devletin bana bu konudaki katkısı sadece yüzde elli

prim anlamında yüzde elli. Adamın biri bir gün dava etse yaptığım ameliyatın

sonuçlarından dolayı, ben şöyle şöyle hayati bir tehlike yaşadım diye, o zaman

gidiyorsun mahkemelerde sürünüyorsun (Kadir, Genel Cerrahi).

Beni üçüncü basamaktan ikinci basamağa yönlendiriyor. Ayrıca hastanelerin

işletmecilik mantığı açısından düşünürsen üçüncü basamak sağlık hizmeti kuruluşu

olan üniversitede hastanelerine gelen hastaların yapısı değişik. Bunu Bakanlık da

biliyor, SGK da biliyor ama hiçbir işlem yapmıyor. Ne meselâ, devlet hastanesine

giden bir hasta genel cerrah uzman soruyor. Diyor ki; senin şekerin var mı, kalbin var

mı, tansiyonun var mı? Eğer böyle bir özellik varsa hemen üniversite hastanesine

gönderiyor hastayı (Kadir, Genel Cerrahi).

Daha fazla hastaya baktığı için değil sistem bu şekilde olduğu için hastalar da

maalesef öyle. Avukatlar da bunu destekliyor. Bir gün işim yoktu dışarı çıktım, dışarı

da hasta otoparkı var. Orayı dolaştım. AV plakalı on yedi tane araç gördüm. On yedi

tane avukatın hepsi aynı gün mü hastalandı geldi? Elinde çantayla dışarıda dolaşan

insanlar var. Hasta yakınına gelmiş, banka oturmuş, doktorunuzdan memnun

musunuz? Sıkıntınız var mı? Gel mahkemeye verelim. Tazminat alalım, para alalım,

örgütlüyor yani bir de böyle bir sektör oluştu yani. Bu pozisyonda olan hekim riskli

işlere girer mi? Riskli ameliyatlar yapar mı? Yapmaz. Riske girmez. O zaman

büyük ameliyatlar işte nitelik gerektiren, özellik gerektiren benim gibi insanların

yapabileceği ameliyatlar toplumda daha az yapılır hale geldi. Nerede? Kamuda.

Özelde daha fazla yapılır hale geldi. Neden? Bedelini karşılığını aldığı için

yargılansam bile avukat ücretini veririm, bilmem ne yaparım diye adam o ameliyatı

yapmaktan kaçınmıyor. Ama ben burada kaçınıyorum. Niye? Beni burada koruyan

yok. Beni burada koruyan hiçbir sistem yok. Beyaz kod uygulamasıymış. Allah

korusun, şurada bir hastanın yakını gelse dese ki kardeşim ağzımı, burnumu kırmaya

kalksa kim koruyacak beni burada korumasızım. Silah mı taşıyalım sürekli. Böyle

olunca defansif tıbba yöneliyor insanlar. Çekinik tıp. Yani riskli işlerden kendini

uzak tutmak mümkün günü kurtarmak tabiri caizse (Kadir, Genel Cerrahi).

Deniz Bey, “malpraktis” konusunu vurguladığı açıklamasında, “uzman

olmadığın alana girmeyeceksin” şeklindeki keskin ifadesiyle, kendi alanının dışındaki

tüm alanları riskli gördüğünü belirtmiştir:

Page 164: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

154

Malpraktis bunu söylüyor bana. Uzman olmadığın alana giremeyeceksin. Ben o

zaman ya gittim, ben bu hastaya inisülin yapsam, hadi dozu fazla kaçarsa, şekeri de

fazla düşerse, başına bir iş gelirse… Niye başıma belayı alayım ki? Siz olsanız alır

mısınız? (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Çekimser tıbba yönelen hekimlerin hastaları adeta bir meta olarak gördüğünü

belirten Deniz Bey, uzmanlaşmanın aynı zamanda “risk almama” anlamına geldiğini

kast etmektedir. Hekimin riskli alanlardan kaçınmasını yine malpraktis nedenine

bağlamaktadır:

Doğal olarak çekilmeye başlarım. Kim o alanın uzmanı hadi gelsin demeye

başlıyorsunuz. O zaman doğal olarak hasta sizin için bir akciğer haline gelmeye

başlıyor. Öbür tarafa bakarsam başım ağrıyabilir. Orada risk var (Deniz, Göğüs

Hastalıkları).

Bir güzel örnek vereyim size. Amerika’da en pahalı emek gücü radyoloji film

okumaları ve radyoloji tetkikler bizim burada da yüksek hekimler artık film

okuyayım hiç derdim olmasın. En zor alanlardan biri örneğin gebe kadının ultrason

yaptırması. Çünkü hekim yaptığı zaman diyelim ki beşinci parmağını görmedi.

Milyon dolar tazminat. O yüzden kimse ultrasona girmiyor. Hekimlerin hiçbiri

yapmıyor artık ultrasonografi. Ultrasonografi teknisyenleri var, onlar yapıyorlar.

Teknisyen atladığı zaman malpraktis olmuyor. Hekim atladığı zaman malpraktis

oluyor (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Deniz Bey, defansif tıbba yönelen hekimlerin kritik hastalıkların tanı ve

tedavisine yönelik alınan kararları tek başlarına almadıklarını ve bu durumun altında

yatan nedenin “dava korkusu” korkusu olduğunu belirttiği ifadesi şu şekildedir:

Bir takım kritik hastalıklarda, örneğin kanserde tek başımıza karar vermiyoruz artık.

Bunu genellikle korku nedeniyle yapıyoruz. Yarın bir dava açılır. Risk almamak

açısından (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Selim Bey, hekimlerin uzmanlık alanı dışındaki hastalıklarla ilgilenmediğini, bu

durumun risk almamak adına yapıldığını ve yine hekimlerin daha az riskli alanlara

yöneldiğini belirttiği ifadeleri şu şekildedir:

Bir şişlik görüyorlar. Damarla ilgili, bizimle ilgili değil diyorlar. Hâlbuki bel fıtığı

var. Beyin cerrahisi gönderiyor (…) Risk almak istemiyorlar. Bir de özellikle bu

mahkeme süreçleri artmaya başladı. Uğraşmak istemiyorlar. Rahatına bakan çok

böyle. Bulaşmadan zarara bulaşmayacak işlere bakıyorlar (…) Şuanda risk almak

istemiyorum. Her türlü riski alıyordur. Bana ne ya elin itiyle kopuğuyla ne

uğraşacağım diyor. Daha az riskli işlerle uğraşırım (Selim, Kalp-Damar Cerrahisi).

Katılımcılardan Savaş Bey, “Çoğu şeyde tedavi vermez uzmanlar!” şeklinde bir

söylemle konuya ilişkin görüşlerini aktarmıştır. Araştırmacının “Sistemden kaynaklı bir

durum değil mi?” şeklindeki yönelttiği sorusuna, “Zarar vereceğini düşünüyorsa veya

tam bilgisi yoksa o konu hakkında tedavi vermez. Daha iyi tedavi verecek birisine

Page 165: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

155

gönderir. Eğer ulaşamayacak durumda ise illâ ki kendisi açar. Bakar tedavisini verir.”

ifadeleriyle cevap vermiştir.

Uzman hekimlerin dava, soruşturma ya da malpraktis korkusu içinde olduklarını

ifade eden Ahmet Bey, kendisinin de ekseriyetle riskli durumlardan kaçındığını

belirtmiştir:

Hekimliğin belli yasal sınırları çizildi. Biz hekimlik yaparken yasal zorunluluklarımız

var. Örneğin, bir kalp problemi olan hastaya genel hekimlik bilgilerinizle ilk tedaviyi

uygulayabilirsiniz. Ama asıl tedavisini bir kalp doktoruna sormak zorundasınız yasal

olarak. Çünkü yanlış bir şey yaptığınızda ya da o hastayla ilgili bir sorun

olduğunda sorumlu oluyorsunuz. Direkt hakkınızda bir soruşturma açılıyor. O

yüzden tabii ki bu doktorlar üzerinde bir baskı oluşturuyor. Eskisi gibi “doktora bir

güven işte manevi duygular bizim için çaba sarf ediyor” yok. Her şey daha farklı bazı

hekimlerde kendini koruma amaçlı ben de aynı görüşteyim birçok yapabileceğim

şeyleri yapmıyorum (Ahmet, İç Hastalıkları).

Direkt benim uzmanlığım değil ama sonuçta yapabilirim yani ben bir dahiliye

uzmanıyım. Kardiyolojik hastaları da tedavi edebilirim. O yüzden hastanın sağlığını

düşünerek yapıyordum. Ama belli bir süre sonra meselâ bir gün bir hastayı

kaybettik. Hasta yakını dedi ki; tıpa götürseydik hocam daha mı iyi olurdu,

yaşar mıydı? Bu gibi tepkiler gelince doğal olarak ben sorumluluğu almamaya

başladım. Yolda da ölse benim sorumluluğumda değil yani (Ahmet, İç Hastalıkları).

Risk almama durumunu hekimin “inisiyatif” kullanması olarak açıklayan Çetin

Bey’in ifadeleri şöyle aktarılmıştır:

Doktor o vakayla çok uğraşmak istemiyorsa kendiyle ilgili sorumluluğu küçültüp

diğer ikincil üçüncül sorunları daha ön plana çıkartarak bu benlik değil

diyebiliyor. O da hekimin kullandığı bir inisiyatif (Çetin, Göğüs Hastalıkları).

Risk Artışı

Hekimlerin alanlarının darlaşması sonucunda, daha riskli ve komplike

ameliyatların arttığını kısacası risk artışının meydana geldiğini, aşırı uzman hekimlerin

sıradan hastalıklarla karşılaşmadıklarını belirten Kadir Bey’in açıklamaları şu

şekildedir:

Spesifikleştikçe ameliyatın tekniği ve riskleri artar. Yani hemoroit ameliyatını

devlet hastanesindeki adam yapıyor. Belki günde beş tane yapıyor. Ama çıkan

komplikasyon ameliyatını üniversite hastanesindeki adam yapıyor. Bu işin uzmanı

yapıyor. Atıyorum mesel karaciğer kist ameliyatını devlet hastanesindeki uzmanlar

yapıyor. Ama ameliyattan sonra komplikasyon oluyor. Gönderiyor üniversite

hastanesine. Daha riskli ve daha komplike durumlarla karşılaşıyoruz. Spesifik

çalışan insanlar basit hastalıklarla karşılaşmıyor. O yüzden komplikasyon riskleri çok

daha yüksek bu ameliyatların bu hastalıkların (Kadir, Genel Cerrahi).

Page 166: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

156

Genel bilgileri bir devlet hastanesinde olduğun için birçok branş yanında oluyor.

Şüphelendiğin bir konuda hemen sorabiliyorsun. Bir vatandaşın başı ağrısa bile hemen

nörolojiye gidiyor. Ama riskin artıyor (Furkan, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları).

Araştırmacının risk artışının altında yatan nedeni sormasına karşılık Furkan Bey

durumu şu şeklide izah etmiştir:

Müdahale aşamasına geçiyorsun. İşte hastanın şekeri çıkmış dört yüz beş yüz olmuş.

Şimdi sen pratisyen olsan acilde gördün, hasta geliyor şekeri beş yüz hemen

dahiliyeciye diyorsun ki böyle böyle bir hasta geldi. Bunu al. Sen bak demiyor ki.

Servise yatırıyor, ilaçlarına başlıyor (Furkan, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları).

Hata Payının Azalması

Katılımcılardan Binnur Hanım diğer katılımcıların aksine, uzmanlaşmanın hata

oranlarını azalttığını belirttiği ifadeleri şu şekildedir:

Günümüzde artık genel cerrahi, onkolojik cerrahi, endokrin cerrahi diye ayrılıyor.

Bunun yararı ne? Herhangi bir bilgisayar üretimi hakkında bir kişi bilgisayarın her

şeyiyle uğraşıyor mu? Hayır. Sadece önüne gelen kısım ne ise orayı yapıyor ve sıfır

hatayla yapıyor. Bize sunduğu en büyük fayda sıfıra yakın hatayla çalışmak

avantajı (Binnur, Acil Tıp).

Tarık Bey de, kendi branşında olduğu gibi spesifik branşların hatayı kabul

etmediğini, uzmanlaştıkça hata oranının düştüğünü ancak uzmanı olmadığı alanlarla

ilgili bazı şeyleri kaçırabildiklerini ifade ettiği görüşlere aşağıda yer verilmiştir:

Üroloji kendi içinde pediatrik üroloji, onkoloji gibi alt dallara ayrılıyor. Bütün

branşlar için de geçerli. Bu konuda mecburuz. Çünkü tıp çok hızlı ilerliyor ve takip

etmesi zor bir branş. Bir de hatayı kabul etmeyen bir branş (…) Hata oranını

azaltmış da oluyoruz bir anlamda. Bu olması gereken kısımla ilgili konuştuğumuz

ama diğer konuda da çok haklısın. Böyle spesifikleştiğiniz zaman da diğer branşlarla

ilgili de kaçırdığınız şeyler de olabiliyor (Tarık, Üroloji).

Malpraktis Korkusu

Tıbbi uygulama hataları olarak bilinen malpraktis kavramı, katılımcıların risk

artışıyla bağlantılı olduğunu düşündükleri ve uzmanlaşmayla ilişkilendirdiği konulardan

birisidir.

Katılımcılardan Erdem Bey, hekimlerin malpraktis davaları karşısında riskli

tedavilerden kaçınarak konsültasyona yöneldiklerini “Malpraktisten korktukları için bu

şekilde yönlendiriyorlar. Yoksa hani dört yıl, beş yıl temel şeyler durur. Diyelim ki

çocuk kardiyolojisi olduysa çocuk uzmanlığının temel şeyleri vardır zaten. Ama ilgili

bölüme ya şüpheleniyordur ya yönlendiriyordur ama malpraktis almamak adına

yönlendiriyordur.” şeklindeki bir ifadeyle açıklamıştır.

Page 167: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

157

Deniz Bey’in malpraktisin uzman hekim üzerindeki algısı ise oldukça dikkat

çekicidir: “Diyor ki ‘Yanlış yaparsan canını yakarım!’ Tazminat ödersin. İçeri

düşersin. Şimdi bizim bugüne kadar hiç farkında olmadığımız toplumun üstünde bir

demoklasin kılıcı gibi bir şey koydular. İşte malpraktis hata yaparsınız.”

Malpraktis karşısında güvencesiz kaldıklarını belirten Deniz Bey, devletin

işlemecilik mantığı çerçevesinde tüm sorumluluğu hekime yüklediğine dair yorumları

şu şekildedir:

Ben anlatıyorum. Kolesterol kötüdür. Şeker kötüdür. Şimdi tüketici olarak siz karar

verirsiniz bu bedene. Bedeninize iyi bakarsanız sağlıklı uzun ömür yaşarsınız. Belki

de ölümsüzlüğü dört yüz yaşına kadar en azından yaşarsınız teorik olarak. Kötü

yaşarsan sigara içtin, şeker yedin, bedene iyi bakmadın sonuçlarına da sen katlanırsın.

Çünkü klasik refah modelinde devlet toplumun bedenine bakmak zorundaydı. Şimdi

de herkes kendi bedenine bakar. Sen diyor, kötü bakmışsan diyor, onun sonuçlarına

sen katlanırsın diyor. Para ödersin daha fazla sigorta primi ödersin vs. haksızlığa şöyle

koruyor. Sen bedenine kötü davranıyorsun yanındaki iyi davranıyor. Niye toplumsal

eşitsizlik olsun. Sana niye toplumsal kaynak tipik bir ekonomik model. Olur ama

bizim alanımıza yansıması şu şekilde oluyor. Devlet dedi ki sigorta şirketleri

kapsamında. Ben dedi artık bu adamı size bırakacağım. Siz iyi bedenlere düşük prim

verirsiniz, kötü bakanlara yüksek prim vererek ciro dağıtırsınız. Sigorta şirket mantığı

da bana diyor ki eğer yanlış ameliyat yaparsan kusura bakma eskiden doktor

öldürürdü kaldırırdı. Hikmetinden sual olunmaz derlerdi. Şimdi ben bunlara

bakacağım senin yaptığın doğru ameliyat mıdır, eğri ameliyat mıdır? (Deniz,

Göğüs Hastalıkları)

Teknisyen atladığı zaman malpraktis olmuyor. Hekim atladığı zaman malpraktis

oluyor. O zaman radyoloji üzerine bir revizyonu atladığınız zaman, bir kitleyi, bir

patolojiyi atladığınız zaman bedeli çok ağır oluyor. Çünkü yıllar sonra o filmler

kaldırıldığı zaman bak burada varmış. Aklandı. Radyoloji, bu işe girenler doğal olarak

çok yüksek ücret istiyorlar. Kendi hayatları ve güvenceleri açısından (Deniz, Göğüs

Hastalıkları).

Malpraktis konusuyla ilgili görüş bildiren Tarık Bey, tıbbi hatalar dolayısıyla

gerekli gereksiz birçok dava açıldığını ve hekim ile hastalar arasında güven ilişkisinin

yıprandığını “arkadan vurulmuş gibi olmak” şeklindeki çarpıcı söylemiyle açıklamıştır.

“Bu doktor bilemedi şöyle yaptı bilmem ne. Çok gereksiz davalar açıldı. Şimdi siz

hekim olarak faydalı olmak için çalışıyorsunuz. Bir şekilde o size dava soruşturma

bilmem ne olarak dönünce arkadan vurulmuş gibi hissediyorsunuz ve yüzde sekseni

doksanı anlamsız dava olarak kapandı. O süreçte hekimler çok yıprandı.”

Sigorta şirketlerinin hekimlerin aleyhine davrandıklarını belirten son yorum

Furkan Bey’e aittir.

Page 168: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

158

Bir işi yaparken herkesin taşın altına elini koyması lâzım. Hasta geliyor bana ameliyat

oluyor. Hocam bir şey olur mu? Bu riski sana yıkıyor. Ondan sonra sigorta

yaptırıyorsun. Devlet işte hastane olarak aradan çekiliyor, sigorta şirketini sana

bırakıyor. Sigorta şirketi de hastaya para ödememek için hekimin hatasını araştırıyor.

Sigorta şirketleri hekimlerin lehine çalışması gerekiyorken aleyhine çalışıyor

(Furkan, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları).

3.2.2.3. Mesleki Körleşme

Tıpta uzmanlaşmanın “Mesleki Körleşme” ile ilgili sonuçları, genel manada

uzmanlık alanına mahkûmiyetin getirdiği körleşmeye ilişkin görüşlerin yer aldığı

“Mesleki Körlük”, uzaklaşma anlamına karşılık açıklık getirilen körleşme türü olarak

“Mesleki Körleşme Olarak Uzaklaşma” ile körelme çerçevesinden açıklanan “Mesleki

Körleşme Olarak Körelme” alt temaları altında birleştirilmiştir.

Mesleki Körlük

Hekimler, spesifik bir alanda çalışmanın getirdiği sonuç olarak görülen mesleki

körleşmeyi; “kör olma”, “belli şeylere odaklanma”, “miyopi” ve “kendi alanına

yoğunlaşma” şeklinde adlandırmışlardır. İlgili ifadeler şu şekildedir:

Ayağının ağrımasıyla akciğerine verdiğim tedavi arasında bir bağlantı kurduğunu fark

edeceğim. Bu sefer de başka meslektaşıma ihtiyacım olduğunu fark edeceğim.

Çünkü artık bir gerçek ki ben ayaktan anlamıyorum. Burada körüm. O zaman bir

meslektaş arası dayanışma ilişkisine ihtiyacım olduğunu göreceğim (Deniz, Göğüs

Hastalıkları).

Olabilir yani sonuçta insan hep belirli şeylere yoğunlaştığı zaman ister istemez hep

belirli şeyleri görmeye çalışıyor (Gökhan, Kardiyoloji).

Kişisel de değil sistemle ilgili bir sorun Devletin tıp eğitimine sağlık örgütlenmesine

doğru dürüst el atması gerekiyor. Mesleki körlük her meslekte vardır. Tuzaktır

kaçınılmazdır. Ama bunu önlemenin yolu uzmanlığı yapmak değil uzmanlığı

engellemek değil, tam tersine devletin uzmanlık dağılımını yapması yani bir tarafta

uzmanlaşmayı devam ettirirken devlet uzmanlaşmayı yaparken bi tarafta

uzmanlaşmanın önünü açarken diğer tarafta da herhangi bir uzmanlık gerektirmeyen

genel sağlık sorunları takip edecek pratisyen hekimliği unutuyor. Unutan devlet.

Uzmanlığı seçen doktorun burada hiçbir suçu yok (Gökhan, Kardiyoloji).

Sırf o yan dal için baktığınız zaman sıkıntı olabileceğini düşünmüyorum. Adama hep

aynı hasta popülasyonu, geliyorsa hep o yan dalla alakalı hasta geliyorsa, tamam o

sadece kendi alanına yoğunlaşmıştır. Diğer yan dalın alakalı bilgilerini güncel

yayınlarını takip etmiyordur (Erdem, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Aynayı kendine çevirmezsen kendini mükemmel zannedersin. Körleşmeden çok

miyopiyle başlıyor. Bütüncüllüğünü kaybetmediyse eğer olmaz (Binnur, Acil Tıp).

Mesleki Körleşme Olarak Uzaklaşma

Tıpta uzmanlaşmanın getirdiği bir sonuç olan mesleki körleşme teması

“uzaklaşma” çerçevesinden tanımlanmış, “klinik yaklaşımdan uzaklaşma”, “diğer

Page 169: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

159

yaklaşımlardan geri kalmak”, “solma”, “geri çekilme”, “ilgi azalması” şeklindeki

kavramlar vasıtasıyla açıklanmıştır:

Az önce aslında kısaca bahsettik körleşmeden, kasıt bir alana spesifikleşirken diğer

alanı unutma değil de klinik yaklaşımdan uzaklaşma, körleşme, uzaklaşma diye

biliyorum. Yanlış bilmiyorsam öyle tarifleyebiliriz. Bizim tabi spesifikleşince ister

istemez bazı yaklaşımlardan geri kalabiliyorsunuz. Diğer alanlardaki (Adnan, Çocuk

Enfeksiyon Hastalıkları).

Körleşme değil de solma oluyor. Yaş geçtikçe ben görüyorum. Solma da değil aslında

biraz geri plana çekilme. Çok fazla risk almama. Körleşme değil artık yaşın verdiği

şe (Savaş, Genel Cerrahi).

Yani sonuçta ne kadar spesifikleşirseniz diğer alanlarla olan ilginiz de azalabilir.

Sonuçta bir alan yani teorik ya da pratik olarak bakmak lâzım (Ülker, Çocuk Sağlığı

ve Hastalıkları).

Sürekli aynı ameliyatları yaptığı için diğer ameliyatları iyi yapamayabilir (Şener,

Ortopedi ve Travmatoloji).

Mesleki Körleşme Olarak Körelme

Katılımcılar arasında, mesleki körleşmenin tıpta uzmanlaşmanın bir sonucu

olduğunu, bunun mesleki körelme olarak da adlandırılabileceğini belirtenler olmuştur.

Adnan Bey, bir alanda uzmanlaşmanın verdiği bilgi yoğunluğunun, diğer

alanlara karşı duyduğunuz ilgiyi ve sahip olduğunuz bilgiyi azaltabileceğine dair

aktardığı fikirleri şu şekildedir:

Yani illâ ki her sistemin eksiklikleri vardır. Yüzde yüz hiçbir sistem her şeyiyle

olumlu gibi değildir illâ ki. Hani olumlu şeylerini konuştuk hasta açısından. Olumsuz

yönleri ne diye sorarsanız uzmanlaşmanın, çocuk için konuşursak yani hani kendimce

düşünüyorum yani bi endokrin hastasına endokrin belki meselâ diğer yaklaşımlarınız

asistanken kazandığınız meselâ ben her bölüme orada biliyorsunuz. Nöroloji hastası

da şeyi de bir kısmını biliyorsunuz ama üzerine az önce de konuştuk, güncel

yaklaşımları okumayınca, güncel hasta görmeyince, pratikte çok onları ayrı kalınca

kendi alanınız dışındaki hastalarla ayrı kalınca ister istemez bunlar sizin hani bir

alanda spesifikleşirken diğer alandaki şeyinizi köreltiyor (Adnan, Çocuk

Enfeksiyon Hastalıkları).

Akif Bey ve Ceyda Hanım da bir önceki görüşe koşut olarak belirttiği

görüşlerinde diğer alanlara ait yaşadığı körelmeyi şöyle aktarmaktadır:

Sor bana de ki kaç yıldan beri tansiyon ilacı yazmadınız de ben sana söyleyeyim

asistanlıktan beri hiç tansiyon ilacı yazmadım (Akif, Genel Cerrahi).

Ben şuanda asistanlığa başladığım yıldaki bildiğim bilgileri tabi ki bilmiyorum

şuanda. EKG okumasını unuttum. Hastaya ilk acil müdahaleyi unuttum. Ama

zaten bence insanlar uzmanlaştıkça bu alana girmemesi gerekiyor yani. Sonuçta

benim acille bir işimin kalmaması gerekiyor. Bu alanda başka insanların yetiştirilip o

alana başka insanların bakması gerekiyor. Tabii ki atıyorum trafik kazasına nasıl

Page 170: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

160

müdahale edileceğini bilsen unutmazsın. Bisiklet binmek gibi bir şey. Yani

unuttuğunuzu zannedersiniz bisikleti ilk sürmeye başladığınızda, her şey olduğu gibi

devam eder. Acil müdahale de öyle bir şey. Hastaya müdahale etmeye başladığınızda

her şey, olmuştur. Tabi ki yeni bilgileri okuyamazsınız vs. ama hastayı stabil olarak

acil olan kısmı yapabilirsiniz. Ama mesleki körelme tabii ki ben şuanda erişkin

hastaya bile dokunmam, erişkin hastayı unutuyorsunuz bir süre sonra (Ceyda, Çocuk

Sağlığı ve Hastalıkları).

Selim Bey, mesleki körleşmenin diğer alanlara karşı kişisel ilgi azlığından

kaynaklandığını belirterek, hekimlerin günü kurtarmaya yetecek kadar bilgi sahibi

olduklarını aktardığı anlatımı şu şekildedir:

Mesleki körleşme aslında tüm branşları ilgilendiren bir şey. Özellikle ülkemizde

ekonomik kaygılar çok ön plana geçtiği için herkes kolay para kazanmak istiyor. Ama

mesleği ile ilgili gereken çabayı aynı şekilde göstermiyor. Bunun için ulusal ve

uluslararası kongrelere katılma ücretlerinin yüksek olması parasal anlamda buralara

katılmaların zor olması etkiliyor. Günlük yayınları takip etmek istemiyor insanlar,

fazla okumak istemiyor. Sistemi kurduktan sonra yeni bir bilgi edinmekten ziyade

günlüğünü kurtaracak bilgi edinmeye çalışıyor. Bu da körelmeye neden oluyor.

Meselâ çok bilinen güncel olan, dünyada en çok ölüme neden olan, çok iyi yönetenler

var. Uyguluyorum ben, meslektaşlarımız diyor o neymiş, böyle bir şeye inanmıyorum

diyor. Hâlbuki çok güncel bir tedavi yöntemi, başarı oranı çok yüksek. Kendi

branşındakiler bile bunu bilmeyebiliyor. Dolayısıyla mesleki körleşme bütün

branşlarda var diye düşünüyorum. Bu biraz da kişisel çabanın azlığı ile ilgili (Selim,

Kalp-Damar Cerrahisi).

Konuya ilişkin diğer katılımcıların görüşleri şu şekildedir:

Mesleki körleşme kendini yenilemezsin, öyle olur. Vizyonun daralır, bir de geçmiş

bilgileri gittikçe unutursun. Sadece öğrendiğinle kalırsın. Yerinde saymak gibi bir

şey (Furkan, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları).

Mutlaka bu kaçınılmaz bir şey. Ancak kaçırdığınız şey belli bir alt branşın yani yan

dalın hasta grubuysa buna karşı da çok vicdan azabı duymamak lâzım. Diyelim

ki ben çocuk kardiyolojisi noktasında köreldim. Körel zaten onun branşı o. Senin

işin değil o. Ama çocuk kanserleri dışında genel pediatri ile alâkalı. Meselâ aşılama,

bebek beslenmesi, büyüme, gelişme çocuğa ait sık karşılaşılan çocuk hastalıkları.

Bunlara ait yetersiz kalıyorsam ben, bu benim suçumdur. Ama branşı ilgilendiren

doğrudan çocuk nörolojisi, çocuk endokrin, çocuk kardiyolojisi onlara ait bilgilerimde

körelme olursa bu beni çok rahatsız etmemeli ki kaçınılmaz yani. Çünkü onun branşı

var. Bu hastaları o branşlara danışmıyorsam o hatadır zaten (Fatih, Çocuk Sağlığı ve

Hastalıkları).

Genel anlamda bakarsan toplumsal olarak uzmanlaşmak birazcık hekimlik kalitesini

düşürmekte. Neden? Herkes kendi işine yöneldiği için bilse de veyahut da diğer

konuları araştırmadığı için, ilgilenmediği için zamanla o bilgileri köreliyor. Veya

bilse de bu bilgisini kullanma gereği duymuyor (Ahmet, İç Hastalıkları).

O mesleğin gelişmelerini takip edemediğin için veya durdukça unuttuğun için bir süre

sonra bilgi eksikliğinden, maharet, beceri körelmesinden dolayı daha az becerikli

bir hekim haline gelmen (Hale, İç Hastalıkları).

Page 171: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

161

Pratik olarak da unutabilirsiniz yani onun üzerinde çalışmadığınız sürece, öğrendiğiniz

her konuda, her bölümde, her alanda, her şeyde, üniversitedeki bilgileriniz gider yani

kullanmazsanız unutursunuz. Unutursunuz da unutursunuz ,unutmanız çok normal

(Ülker, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

3.2.2.4. Mesleki İş Yükünün Artması

Hekimler, tıpta uzmanlaşmanın sonuçları arasında iş yükü konusuna

değinmişlerdir. Çalışma kapsamında “Hasta Yükü” ve “Akademik İş Yükü” olarak alt

temalaştırılan iş yükü; hekimlerin çalışma saatleri içerisinde bakmakla yükümlü olduğu

hasta sayısının fazlalığından ve akademik anlamda yaşanan yoğunluktan kaynaklanan

durumla açıklanabilir.

Hasta Yükü

Üniversite hastanesinde görev yapan Adnan Bey, yan dal eğitimine devam

etmesine ek olarak hasta bakmakla da yükümlüdür. Bu durumu hasta hizmetleri yükü

olarak adlandırmaktadır. Hastaların kendi tercihleri doğrultusunda uzman hekim tercihi

yaptıklarını, yan dal alanlarına yapılan bilinçsiz tercihlerin gereksiz hasta yoğunluğu

doğurduğunu belirten Adnan Bey’in ifadeleri şu şekildedir:

Üniversite hastanesinde olmanın getirdiği ekstra bir çalışma yükü diyelim. Hitap ettiği

kesim açısından daha ağır daha komplike hastaları da takip ettiği için, yani daha

efektif, daha özellikli vakalar takip edildiği için zaten yani ciddi bir hasta hizmetleri

yükü var. Çünkü biliyorsunuz, iki gündür buradasınız, yoğun bir poliklinik var.

Servisteki yoğunluğu gördünüz yani, buradaki her bir arkadaş o hasta hizmetlerini

aksatmamak için belki kendi mesaisini de aşıyor (Adnan, Çocuk Enfeksiyon

Hastalıkları).

Benim de şimdi aklıma geldi, bu sistemin bir eksi yanı da eğer sistemi iyi

işlemezseniz gerekli gereksiz hasta yoğunluğu doğurur. Ben meselâ çocuk

enfeksiyonu doktoruyum. Her hasta çocuk enfeksiyonundan randevu alıp direk çocuk

enfeksiyonuna başvurabilirse o zaman bilemeyen aileler de tiroid bozukluğu vardır ya

da basit çocuk hekiminin de yapacağı gribal tablosu vardır. Ona da benim

bakmamam gerekiyor (Adnan, Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları).

Üniversitede Profesör olarak çalışan Selim Bey, hastaların hekimlere karşı bir

güven problemi yaşadığının vurgusunu yaparak, birinci ve ikinci basamak sağlık

kurumlarının verebileceği hizmeti de üçüncü basamak sağlık kurumlarının verdiğini,

üçüncü basamak uzman hekimlerin asıl görevleri dışına çıktığını ve böylece gereksiz bir

hasta yoğunluğuyla karşı karşıya kaldıklarını belirtmiştir. Selim Bey’in ifadesi şu

şekildedir:

Aile hekimliği sistemine tam manasıyla geçilebilirse ancak bize en çok ayrılmış

üçüncü aşamaya uygun hastalar gelecek. Devlet hastanesine gidiyor, beğenmedim ben

bunu diyor, sana geliyor. Sizi meşgul ediyor bu seferde. Üçüncü basamak hastalara

Page 172: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

162

bakacakken, her hasta geliyor. Be devlet hastanesine gittim. Bir de size sormaya

geldim diyor (Selim, Kalp-Damar Cerrahisi).

Tarık Bey, basit hastalıklarda dahi aile hekimi yerine üçüncü basamak uzman

hekime başvuru yapan hastaların, iş yükünü artıkları yönündeki görüşünü şu ifadelerle

aktarmaktadır:

Meselâ Amerika’da bir üroloji uzmanının randevusu üç ay. Aciller dışından

bahsediyorum. “Buram ağrıyor bir üroloğu göreyim” kısmı yaklaşık üç ay. Bizim

hem iş yükümüzü artırıyor. Hastayla ilgilenme süremizi kısaltıyor. İdeali şu

Almanya’da olan dediğim gibi aile hekimi gerekli ise uzmanından randevusunu alır.

Eğer zaten o almazsa uzman hekim sigortası ödeme yapmaz. Yani aile hekimine

görünmeden uzmana giderse orada özel sigorta olduğu için biz de SGK devlet ödediği

için şu anda her şeyi karşılıyor. Bir sürü şeyler var. Siyasi, prim olayı var. Gerçekten

sağlıkta şuandaki hükümetimiz, çok memnun halk ama! (Tarık, Üroloji).

Üniversite hastanelerinde görev yapan uzman hekimleri, sevk sisteminin son

basamağı olarak gören Furkan Bey, hasta yoğunluğunun sebebini uzman hekim

hiyerarşisinde en üst nokta olarak görülen hocaların bakmaya mecbur bırakıldığı

hastalardan kaynaklandığını belirttiği ifadeleri şu şekildedir:

Rahat çalışma olmuyor, spesifikleştikçe sen son nokta oluyorsun. Son nokta olduğun

zaman da bir pratisyen hekim bir hastayı gördüğünde diyor ki bu benlik değil sen

bir uzmana git diyor, uzmana gönderebiliyor. Uzmanlara gittiği zaman o da

üniversiteye git diyor gönderebiliyor. Ama en sonunda üniversitedeki hoca bir yere

gönderemeyebiliyor. O yönüyle iş yükünü artırıyor. Ama gelirin bununla orantılı

olarak artmıyor (Furkan, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları).

Rıdvan Bey ise, uzmanlık eğitimi sürecindeki hekimlerin hasta yüküne işaret

etmektedir:

Beş yıl önce ben asistanlığa başladığımdaki asistanların durumuyla şuandaki

asistanların durumu aynı değil. Hasta yükü azdı, daha çok kendini geliştirebiliyordu

uzmanlar, bitiren asistanlar da. Ama şimdi bu yükün daha fazla olduğuna

inanıyorum ve görüyorum (…) Eğitim aslında kaliteli ama eğitim almaya zaman

yok hasta yükünden (Rıdvan, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Akademik İş Yükü

Uzmanlaşma sürecinin devam ettiği eğitimler esnasında hasta yükünün yanı sıra

akademik iş yükünün de olduğunu belirten Adnan Bey, hastanedeki iş yüküne ek olarak

akademik işlerini akşamları eve götürdüğünü “Bunun yanında burada sonuçta eğitim de

oluyor. Az önce de bahsettik, akademisyenlik adına birtakım yapmanız gereken

çalışmalar, araştırmalar, yayınlar oluyor. Bunun da getirdiği ekstra bir yük var. Ben

çoğu akşam hâlâ öğrenciymişsiniz gibi bilgisayar başında devam ediyorum. Onların da

yükü var.” şeklindeki ifadesiyle belirtmiştir.

Page 173: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

163

3.2.2.5. Hekimlik Mesleğine Dair Sonuçlar

Araştırmaya katılan hekimler tıpta uzmanlaşmanın hekimlik mesleğini doğrudan

ya da dolaylı yönden ilgilendiren sonuçları arasında “Mesleki Tatmin”, “Mesleki

Yetkinlik”, “Seçilmiş Hasta Profili”, “Mesleki Yıpranmışlık” ve “Mesleki Saygınlık”

şeklinde adlandırılan alt temaları belirtmişlerdir.

Mesleki Tatmin

Üniversite hastanelerinde uzman hekimlerin maddi ve manevi anlamda tatmin

edilmediği gerekçesiyle, hekimlerin özel hastanelere kaydığının altını çizen Kadir Bey,

alanında uzman hekimlerin sürekli yargılanma riski altında olmalarından dem vurduğu

olumsuz ifadeleri şu şekildedir:

Akademisyenler şuanda cezalandırılıyor pozisyondadır. Hele spesifik çalışıyorsanız

tamamen batakta pozisyondasınız. O yüzden de bu spesifik çalışan insanlar spesifik

hizmet veren özel hastanelere kaçmaktadırlar. Biraz daha dayanırım, yeni profesör

oldum. Altı ay oldu bir buçuk senemi doldurur, dışarıda profesör olarak

kullanabileceğim alan bulurum, basarım istifayı, buranın beş misli maaşla çalışmaya

başlarım. Maddi manevi olarak tatmin etmezseniz insanları o zaman üniversitedeki

kaçışların önüne geçemezsiniz. Bir profesör kolay yetişmiyor, bir doçent kolay

yetişmiyor, bir öğretim üyesi kolay yetişmiyor. Alanında uzman insanlar kolay

yetişmiyor. Bunlar harcanıyor o zaman. Biz öğütüyoruz değirmen gibi akademisyen

öğütüyoruz. Nerede şuanda? (Kadir, Genel Cerrahi).

Şu dönemde sağlık personeli olmanın dezavantajları var. İster pratisyen hekim olsun,

ister uzman hekim olsun, ister akademisyen olsun hiç fark etmez. Çocuklarımın

sağlık personeli olmalarını asla istemiyorum ve aynen şunu öğütlüyorum.

Kesinlikle ama kesinlikle bu sektörde çalışmayacaksınız diyorum. Bu ne demek?

Mesleki tatminsizliği en üst seviyeye getirmiş ki çocuklarına bunu önermiyor yani.

Eşine dostuna akrabasına önermiyor yani. Neden? Maddi ve manevi olarak

istediğini bu meslekten alamamış oluyorsun. Benim gibi düşünen insanların

sayısı yüzde yetmiş yüzde seksen. Bir gerçek daha söyleyeyim o zaman. Şikâyet

edilen ve de soruşturma geçiren ya da mahkemeye düşen hekim oranı yüzde seksen.

Yüzde doksanı uzman bunların. Bunların yüzde sekseni ya soruşturma geçirmiş ya

kovuşturma geçirmiş en az bir kere, en çok da cerrahlar ve kadın doğumcular, acil

tıpçılar. Uzmanlık alanı olarak topluma en fazla hizmeti veren bu kesim, şuanda

en fazla taşlanan en fazla yargılanan kesim (Kadir, Genel Cerrahi).

Bazı hekimler ise, mesleki tatmin sağlamayı, mutlu olmakla açıklamışlardır:

Eskiden biz sağlık ocağında bedavadan hastaya ilaç verirdik. Temel cümle bu

“bedavadan ilaç verirdik.” Oradan bulurduk, buradan bulurduk. O yardım ve

dayanışma duygusu bu insanın eksikliğini kapatıyordu. Şimdi onu aldı senin elinden.

Şimdi iyi her şey güzel. Ama ben insani sıcaklığı yitirdim. Bu yüzden ben de bunu

duymamak için hayat budur, dünya budur, hayatın reel politiği budur. Dünyayı ben

kurtarmayacağım. Ben yapmazsam başka biri yapacak. O zaman ben de kendimi

başka alanlarda mutlu ederim. Saz öğreneyim, ut öğreneyim (Deniz, Göğüs

Hastalıkları).

Page 174: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

164

Tabi yani bir sağlık ocağı hekimi de yaptığı işten eğer yeterince ekonomik olarak

tatmin ediliyorsa o işinden mutlu olması lâzım (Fatih, Çocuk Sağlığı ve

Hastalıkları).

Uzmanlaşmaya karşı bir negatiflik olmadı kendi açımdan konuşacak olursak ama

hekimin birazda doğasıyla, tabiatıyla alâkalı bu. Acaba sabır açısından, hoşgörüsü

var mı? Biraz da hekimin psikolojik alt yapısıyla alâkalı. Otokontrol, empati yeteneği

olan, empatisi gelişkin bir hekim zannediyorum kolay kolay havlu atmayacaktır

çalışmasında ya da bıkkınlığa gelmeyecektir. Hepimiz insanız hekim de bir insan

olduğu için tatminkâr şeyler var mı bir de? Yaptığı işin arkasında o kişiyi tatmin

eden beklentilerine yanıt veren bir getirisi var mı bu işin? Bu da önemli (Fatih,

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Akademisyenliği bilinçli olarak istiyorsanız yani ben öyle bilinçli olarak sınava girdim

çalışmaları da yapıyoruz bu da insanı hani mutlu ediyor. Ya tamam, yoruculuğu var

bazen hani şey yapıyorsunuz ama.. (Adnan, Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları).

Mesleki Yetkinlik

Bu alt tema ile, bilgi sağlama ve güncelleme açısından mesleki yetkinliğin

sürdürülebilirliği üzerinde durulmuştur.

Bir taraftan bir şeyler kazandı. Kazandığı en önemli şey mesleki yetkinliğini artırdı.

Teknik yetkinliğini artırdı. Bilgi kapasitesini artırdı. Ama şöyle bir hayat başladı. Bu

mesleki ve teknik bilgi kapasitesine teknisyen üzerinde kullanacağı bir hayat başladı

(Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Spesifikleşmenin faydalarından biri belki o. Güncelleme şansım daha kolay çünkü.

Aynı bölümün tüm hastalıklarıyla ilgilendiğiniz zaman takibiniz daha zor. Ama

spesifik olunca onunla ilgili veriler size daha çok gelmeye başlıyor. İlgilenen medikal

firmalar, ilaç sektörü, kongrelerde spesifik konularda uğraştıkça bilgilerinizi daha

çok güncelliyorsunuz (Selim, Kalp-Damar Cerrahisi).

Belli bir konuda odaklanmanız, sınırlarınızın, çerçevenizin belli olması dolayısıyla bir

yerde odaklandığınız için de o konuyu daha iyi öğrenmeniz. Daha iyi güncel bilgileri

takip edebilmeniz (Gökhan, Kardiyoloji).

Ama işte dediğimiz bu ama o da eğitimden geçiyor yani her türlü uzmanlaşıldığı

zaman diğer alanlarla olan ilişkini kaybetmiyorsun. Sadece o alandaki yetkinliğin

azalıyor (Ülker, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Seçilmiş Hasta Profili

Uzmanlaşan hekimlerin tanı ve tedavi aşamasında seçilmiş hasta kesimiyle

karşılaşmaları ifadelerden de anlaşılacağı üzere belli bir rahatlık getirmektedir.

Hekimlerin elde ettikleri bu rahatlığa yönelik görüşleri şu şekildedir:

Baktığım hasta kesimi belli, görev sorumluluklarım belli, onları zaten yeterince

enfeksiyon olarak yapıyorum (Adnan, Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları).

Yan dal eğitimi almış olmak ya da yan dal hastalarıyla uğraşıyor olmak size biraz

daha zaman kazandırıyor. İşte biz diyelim ki çocukta burada beş, altı yan dalla

uğraşan arkadaş varsa onların hepsi size gelmiyor. Sadece sizinle ilgili olan size

geliyor. Onun için biraz daha zamanınız oluyor kendinize ayırabileceğiniz ve diyelim

Page 175: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

165

ki bir çocuk kardiyolojisi sizden bunu istemiyor. İnsanlar, hastalar bunun için size

gelmiyor. Çocuk nörolojisi bunun için size gelmiyor insanlar. Çocuk kanserleri ile

alakalı sizin kapınız çalındığı için belli bir işle uğraşıyorsunuz. Bu size biraz daha

zaman kazandırıyor (Fatih, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Mesleki Yıpranmışlık

Hekimler, “Mesleki Yıpranmışlık” konusunu “yıpranma” ve “tahribat”

kavramları üzerinden açıklamayı tercih etmişlerdir.

Katılımcılardan Akif Bey, hekimlerin mesleğin verdiği yükü tahribat olarak

algıladıklarını, bu sebeple ya uzmanlaşmadan uzaklaştıklarını ya da uzmanlıklarını

aldıktan sonra bunun uzmanlığın bedeline bir karşılık biçtiklerini “Uzmanlaşma ağır

tahribat yaptığı için hem psikolojik olarak hem bedensel olarak hekimler giderek

kaçıyorlar ya da bunun bir bedeli olması lâzım diyorlar.” şeklindeki vurucu ifadesiyle

dile getirmiştir.

Binnur Hanım, uzman hekimlerin diğer hekimlere göre mesleki anlamda

dezavantajlı konumda olduklarını “Uzman hekimler diğer hekimlere göre daha

yıpranmışlar. Hiç kimse gece pratisyen hekim düşmüş mü kalkmış mı diye merak edip

aramaz ya da gecenin ikisinde ameliyata çağırmaz.” söylemiyle aktarmıştır.

Ramazan Bey ise, yan dal yapan hekimlerin uzmanlığını alan hekimlere göre

daha fazla yıpranmış olduğunu, hasta kesiminin genel hastalar arasından süzülerek

geldiğini ve alanı dışında hastalarla karşılaştığı zaman yaşadığı yetersizlik hissinin

kendisini yıpratacağını belirttiği görüşleri aynen aktarılmıştır:

Bu biraz da şeyi getiriyor beraberinde, mesleki yıpranmışlığı getiriyor beraberinde.

Yan dalda meselâ mesleki yıpranmışlık daha az olabilir. Çünkü nispeten daha

süzülerek geliyor. En azından bence romatolojide bu nasıl bir hastalık diyeceğim oran

daha düşük oluyor. Kendi işimi yapıyorum. İşte bu diğer alt branş kademedeki

doktorlarda böyle bir hissiyat olmamış olabilir. O yüzden insanların kendi sınırlarını

belirlemek sorumlu olduklarını yapması gerekmekte. Bu sadece hekim için değil

herkes için geçerli. Meselâ siz dışarıda bir iş yerinde çalışıyorsunuz diyelim. Sizin iş

sınırız yok. Diyor ki işte Ayşe, Fatma sen şu şu işi yapacaksın senden beklentim bu.

Bu tanımlı olduğu zaman daha net olabilir. Tıpta sınır bu kadar net olamaz da ama en

azından kişinin kendi kendini ifade edebilmesi yaptığı işi evet benden beklenen bu

bana böyle bir hasta geldi. Romatolojiye bir göz hastası gelse benim bilgim ve ilgim

olmayan yetersizlik duygusu hissedebileceğim gibi hastaya da iyi bir hizmet

veremem. Artı bende yıpranmışlık mesleki yıpranmışlık dediğimiz şey daha çok

ortaya çıkar. Motivasyonum düşer (Ramazan, İç Hastalıkları).

Page 176: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

166

Mesleki Saygınlık

Araştırmanın katılımcıları “Mesleki Saygınlık” alt temasını, “saygınlık” ve

“itibar” kavramları üzerinden yorumlamışlardır.

Deniz Bey, hekimin uzmanlık bilgisinden aldığı gücü “artı değer” olarak

nitelendirmiştir. “Piyasada kimin artı değeri daha fazlaysa onun mesleki saygınlığı

daha fazla oluyor.” şeklindeki yorumu artı değerin mesleki saygınlığı artırdığını

destekler özelliktedir.

Üniversite hastanesinde uzman hekim olarak görev yapan Şener Bey, mesleki

saygınlık ve performans ilişkisine değinmiştir.

Saygı görmemek. Üniversitedeki performans sistemi ile saygınlık kazandırılmaya

çalışılıyor doğru bir sistem değil (Şener, Ortopedi ve Travmatoloji).

Alper Bey, konuya diğer hekimlerden farklı bir yorum getirerek, hekimin

kalbine temas edilmeme durumunu eksik bir nokta olarak gördüğünü belirtmiştir.

Özellikle üçüncü basamakta çalışan uzman hekimlerin çok kolay ulaşılabilirliğini

eleştiren Alper Bey, hekimin ülkenin sağlık konjektöründen kaynaklı bir itibar kaybı

yaşadığını aktardığı ifadeler şu şekilde alıntılanmıştır:

Geçenlerde şöyle bir konuşma oldu. Başhekimin danışmanıyla konuşuyoruz.

Başhekimin yaptığı iyi şeyleri özetledi bana ve kabul ettim doğru. O bakışla yaptığını

biliyorum. Doğru ve güzel yaptığını biliyorum. Ama çok büyük bir eksikliği var

dedim Başhekimin. Nedir, dedi. Hekim egosu yüksek bir adamdır. Sen hekimin

kalbine temas etmezsen yaptığın hiçbir şeyin anlamı kalmaz. Şimdi bu politikaları

uygularken maalesef hükümetin düştüğü en büyük hatası oldu. Hekimin halkın

gözündeki itibarı çok düştü. Çok kolay ulaşılabilir bir pozisyona geldi. Söylenen

sözlerle halkın o derse ben de derime geldi. Filanca siyasetçi hekime böyle

davranıyorsa ben de davranırım ne olacak durumuna geçti. Kolay ulaşılabilir oldu.

Seçme şansın oldu, şikâyet etme hakkın oldu (Alper, Üroloji).

3.2.3. Kişisel Sonuçlar

Tıpta uzmanlaşmanın hekimi ilgilendiren sonuçları arasında; hekimin

cinsiyetinden, kişilik tipinden, çalışma şeklinden, dünya anlayışı ve mesleğe bakış

akışından kısacası kişilik yapısından kaynaklandığı düşünülen konular yer almaktadır.

Bu konular; “Tükenmişlik”, “Uzmanlık Egosu”, “Yorgunluk”, “Vakit Yetersizliği” ve

“Yoğunluk” şeklindeki beş alt tema altında toplanmıştır.

Tükenmişlik

Tükenmişlik konusunun hemen hemen meslekte sıklıkla görüldüğü söylenebilir.

Kişilerde duygusal yönden ağır tahribat oluşturabildiği gibi, kişilerin işlerine karşı

Page 177: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

167

duyarsızlaşmalarına neden olan tükenmişliğin mesleki başarıyı etkilediği bilinen bir

gerçektir.

Katılımcıların makro anlamda hekimlik mesleğine, mikro anlamda ise uzman

hekimlerin tükenmişlik duygu durumlarına karşı belirttikleri görüşler; “yorucu bir

süreç”, “yıpratıcı bir süreç”, “tükenmişlik sendromu”, “manevi yorgunluk”, “tükenme”

ve “yıpranma” kavramları etrafında şekillenmiştir.

Katılımcılar arasında tükenmişlik yaşadığını belirten Akif Bey, uzmanlık

alanının verdiği yıpratıcı bir hekim-hasta ilişkisine, mesleğin verdiği psikolojik

tahribata, empati yapmanın manevi ve merhametten kaynaklanan yorgunluğuna bağlı

olarak bir tükenmişlik içerisinde olduğunu belirtmiştir:

Ben şimdi eve gidiyorum. Bir tarla aldım. Kendimi avutmak için. Dört dönümlük

bir tarlaya ev yaptım. Bir insan yani günde dört tane hastaya kanser olduğunu

söyleyeceksin ve onları tedavi konusunda da motive edeceksin ve yanlarında da

aileleri olacak. Bunu inandırıcı bir şekilde yapman lâzım ki hasta inansın. Ben

inandırıcı bir şekilde yapmak istiyorum. Ama eve gittiğim zaman konuşmaya

mecalim kalmıyor. Benim için sıradan bir şey gibi gelebilir. Zaten öyle bir şey

oluyor. Ama sen hayatında ilk defa kanser hastalığı ile karşı karşıyasın. Senin

yanında eşin var, çocukların var. Seni seven akrabaların var. Hepsi kaygı içinde, senin

öleceğini düşünüyorlar (…) Hep onları düşünüyorum yani kafamda. Bu benim annem,

benim babam veya benim kardeşim. Ama beni çok tüketiyor yani. Bırakacağım

dayanamıyorum. Çünkü sürekli insanların öleceklerini, ölme olasılıklarının yüksek

olduğunu mücadele etmeleri gerektiğini söylemek çok zor işler (Akif, Genel

Cerrahi).

Katılımcılar arasından Furkan Bey, hastalardan kaynaklanan bir tükenmişlik

içerisinde olduğunu belirtmiştir. Uzmanlık alanına giren hastaların tatminkârsızlığını ve

nezaketsizliğini sebep gösteren katılımcı, yaşadığı tükenmişlik durumunu şu şekilde

özetlemektedir:

Bir de şu var. Hastalara ne kadar konfor sağlarsan yaptığın işi o kadar basite alıyor.

Silikon tamponu koyuyorum, hastayı ertesi gün taburcu ediyorum. Üç dört gün sonra

tamponunu alıyorum. Tampon çıkarken de hissetmiyor. Ameliyatı yapıyorsun,

tamponunu koyuyorsun her şey iyi mi? İyi. Hadi geçmiş olsun diyorsun. Evine sağlıklı

bir şekilde gidiyor. Bugün sen sanayideki ameleye teşekkür etmiyor musun?

Duvarcıya teşekkür etmiyor musun? Hadi hekimin para almasından geçtim. Diyelim

ki hasta cahil zaten, yüzde doksan dokuzu cahil bu milletin, hep ahkâm kesiyoruz.

Adam tahlil yaptırıyor altmış yaşında, teyze kolesterol tahlili yaptıracak. Niye teyze?

Risk faktörü var mı, kalp, şeker, tansiyon var mı? Yok. Baktıracağım. Bakmasan

öbürüne gidiyor (Furkan, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları).

Gökhan Bey, uzmanlaşma ve tükenmişlik ilişkisinin dolaylı yönden birbirini

etkilediğine dikkat çekerken, “Uzmanlıkla ilişkili tükenmişlik durumu her zaman vardır.

Page 178: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

168

Her meslekte özellikle hekimlerde özellikle çoktur. Ama uzmanlıkla direkt ilgili

olduğunu zannetmiyorum.”, cümlelerini kullanmakta, Deniz Bey ise, uzmanlaşmanın

tükenmişlikle direk ilişkisinin olduğunu şu ifadelerle açıklamaktadır:

Şimdi böyle yaratıcılık potansiyeli olan mesleklere, hep ölçmeye, hep biçmeye, hep

uzmanlaşma, hep standardizasyon olursa yaratıcılık ölüyor. Bu sefer teknik bir hâl

almaya başlıyor meslek. Teknik hâl almaya başlayınca da yaratıcı potansiyeli olan

birey tükeniyor. Ne yapacağım ben şimdi. Bu yüzden yan yollar arıyor. Herkesin bir

hobisinin olmaya başlaması işte beşten sonra istediğimi yapmaya başlarım falan diye.

Mesleğin kendisi çünkü mutlu etmiyor. Bugünlerde hekimlerdeki en büyük sorun

da bunun yarattığı tükenmişlik. Bunun bir kısmı uzmanlaşmadan kaynaklanıyor

(Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Erdem Bey, yan dal eğitimi sürecinin uzun ve yıpratıcı olması yönüyle hekimi

tükenmişliğe sevk edebileceğini ve başta hekimin kendisi olmak üzere, ailevi ve sosyal

yönden mutsuz olabileceğini “Çok yorucu bir süreç aslında. Şuanda içinde

bulunduğumuz sistem çok yorucu. Bir uzmanlık öğrencisinin yaşı yirmi sekiz, otuz yani.

Bitirdiği zaman en erken otuz yaşında oluyor. Bunun üzerine bir de yan dal yapmaya

kalktığı zaman güzel bir şey, baktığında ama çok yıpratıcı bir süreç. Zaten tabiri caizse

yolun yarısına gelmişsin, ne doğru düzgün bir ailen var, ne sosyal hayatın var, ne eve

doğru düzgün gidiyorsun hani bu süreçten gelmişsin. Bunun üzerine bir de eğitim

devam ediyor. Bir de bakıyorsun çok kıymeti de kalmamış gibi geliyor açıkçası. O

yüzden gerçekten bilim uğruna çalışıp bu yolda ilerleyip çok faydalı olabilecek

arkadaşlarımızı seçmeyebiliyorlar bu işi. Bu da tükenmişlikten dolayı.” şeklindeki

ifadelerle belirtmiştir.

Hekimlerin meslektaşlarının yaşadıkları tükenmişlik durumları hakkında

yaptıkları yorumlar ise aşağıda verilmiştir:

Şuan hekimin bugün neden mutsuz olduğunu düşünmek lâzım. Evet bir kısmı

piyasadaki basit dişçi konumuna girdiği için. Bir kısmı da eskiden biz hasta için

bir şey yapardık. Kendisini öyle tarif ederdi. Yapıyordu yapmıyordu. Ayrı bir

tartışma. Bir insan var ortada. Bir otururduk falan. Şimdi yetişemiyoruz. Hasta

koşturuyor. Dolanıyor böyle. Mutluluğu şimdi haftaları altı gün çalışayım. Artık

cumartesi de çalışıyor özeller. Gece gündüz çok güzel bir ev yaptırıyorum milyarlık.

Ama artık yaşadığı hayat onu mutlu etmiyor. Hekimlerin artık kırk, kırk beş, elli,

elli beşte emekli olayım. Ayrılayım. Tarlaya falan döneyim. Öyle bir değişim olmaya

başladı. Organik tarım yapayım. Çiftlik alayım. Deniz işleri falan yapayım (Deniz,

Göğüs Hastalıkları).

Yoğun olarak hasta bakma tabii ki hekimlerde bir yıpranma, bir tükenmişlik

yaratacaktır. Genel olarak son zamanlarda hekimler üzerindeki şiddet ve baskı

psikolojik olarak hekimleri etkilemekte. Bu da doğal olarak bir tükenmişliğe sebep

olmakta (Ahmet, İç Hastalıkları).

Page 179: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

169

Yüzde yüz. Ben meselâ tükenmiş saymıyorum kendimi. Halen daha devam ediyorum.

Ama arkadaşlarım açısından diyorum. Çok ciddi tükenen arkadaşlarım var. Yüzde

yetmişin üzerinde (Rıdvan, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Tükenmişlik o da biraz branşa bağlı olabilir. Hangi çeşit hastalarla

karşılaşıyorsunuz. İş yoğunluğunuz ne kadar? Günün sonunda kendinizi ne kadar

enerjik ve psikolojik olarak yıpranmamış hissediyorsunuz? Buna bağlı. Branşa göre

de değişebilir aslında (Ramazan, İç Hastalıkları).

Manevi tatmin sağlayan hekimlerde tükenmişlik duygusunun azalabileceğini,

yaptığı işi seven her hekimin de yaşadığı tükenmişliği başka duygularla telafi ettiğini

belirten hekimlere ait görüşler şu şekildedir:

Tabii ki de insanın şeyleri var, bu yük kimi zaman dinlenme ihtiyacı bir takım şeyler

oluşturuyor. Ama şu da var şunu da göz ardı etmemek lâzım. Yaptığınız işi

seviyorsanız yani hani tamam hasta hizmetleri yoğun ama hekimliği seviyorsanız

çocuk uzmanlığını seviyorsanız, yaptığınız işten sonuç alıp bunu görüyorsanız,

bu tükenmişliği biraz kompanse ediyor daha doğrusu ve tükenmişlik miktarını

azaltıyor (Adnan, Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları).

Mesleğini icra ederken mutlulukla ya da mutsuzlukla ilişkilidir. Maddi tatmin ve

manevi tatmin sağlanıyorsa tükenmişlik olmaz. Ama günümüzde tüm sağlık

personelinde spesifik alanda çalışanlarda değil, sadece hekimlerde değil, tüm sağlık

personelinde hemşire, sağlık memuru, tıbbi sekreter hepsinde bir tükenmişlik

sendromu var. Maddi ve manevi olarak yaptığı hizmetin karşılığını alamıyor bu

insanlar (Kadir, Genel Cerrahi).

Uzmanlık Egosu

Uzmanlık egosunun; uzmanlık bilgisinden aldığı güçle kendi alanı dışındaki

bilgilere ihtiyacı olmadığını düşünen hekimlerde var olan kişisel bir duygu durumu

olduğu söylenebilir.

Alper Bey hekimlik sürecinde yaşadığı bir olayı “uzmanlık egosu”

perspektifinden açıklamaktadır. Örnek olayda bahsi geçen hekimin kendi uzmanlık

bilgileriyle hareket ettiği ve kişisel merakının yalnızca kendi alanıyla sınırlı kaldığı

söylenebilir. Bu durum, hekimin uzmanlık egosundan kaynaklı bir davranış içinde

olduğunu resmetmektedir. İlgili örnek olay şu şekildedir:

Şimdi bir çift çocuk benim uzaktan akrabam. Eşi de hemşire. Çocukları olmuyor.

Konuştuk bir akşam, tetkiklerine baktım. Çocuğun sperm tahlilinde bazı bozukluklar

var. Ben de bunlara işte bazı fitoterapi ajanda verdim, besin destekli. Gitti bunlar,

şimdi bir süre sonra kız hemşire ya, kendi doktoru da demiş ki, eşin bir sperm tahlili

yaptırsın bakalım. Üstüne vazife değil ama neyse sonra yaptırmış tabii aradan geçen

süreçte inanılmaz bir pozitif bir değişim olmuş. Kadın doğumcu bakmış. Allah Allah

demiş. Bu ne kadar değişim pozitif bir değişim var. Bu çok güzel çıktı. Ne oldu ki

demiş. Hemşire hanım da demiş ki benim eşimin akrabası ürolog, ona bazı besin

destekleri verdi. Sonra böyle oldu. Bundan kadın doğumcunun reaksiyonu şu olmuş.

‘Hakikaten çok işe yaramış. Kendisini tebrik ediyorum. Lütfen bunları kullanmaya

Page 180: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

170

devam et.’ Bak pozitif yaklaşım budur. Ama ne verdin, ne kullandın, şu doktorun

telefonunu versene, ben bir sorayım. Merak yok. Sormamış yani. Kabul de ediyor.

Bravo çok işe yaramış. Tebrik ediyorum. Kullanmaya devam et. Ama nedir bu?

Merak yok. Benim verdiğim şeyler içerik olarak etken maddeleri bir kağıda yazayım.

Götür yüz tane üroloğa sor. Hattâ yüz tane kadın doğumcuya sor. Evet bunlar

kısırlıkta kullanılır der. Ama sen veriyor musun? Hayır der. Çünkü ilaç değil (Alper,

Üroloji).

Yorgunluk

Hekimlerin, tıpta uzmanlaşmanın bir sonucu olarak yorgunluk üzerine

söyledikleri ifadeler şu şekildedir:

Ben hastaya iyi bakmayı, hastayı angarya olarak görmem. Yoğunluk, yorgunluk,

bıkkınlık olabilir ama sonuçta sabah geldiğim zaman ilk hastaya da hemen olumsuz

tavırlarla başlamam yani (Hale, İç Hastalıkları).

Bedelini düşünmek daha dram gibi oluyor ama hani bir şeyler de oluyor. Yani siz

daha çabuk yaşlanabiliyorsunuz. İşten çıktınız eve geldiniz yani oturup dinlenmek

yerine hâlâ çalışabiliyorsunuz (Ülker, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Vakit Yetersizliği

Tıpta uzmanlaşmanın hekimler açısından bir diğer sonucu, yoğun çalışma

temposu ve hasta yükünden kaynaklanan vakit yetersizliği durumudur.

Şener Bey’in diğer alanların gelişmelerini takip etmek adına vakit olmadığını

belirttiği “Ben bir ortopedist olarak gözcünün şeyini takip etmem. O da benim branşımı

takip etmez. Edemez zaten vakit de bulamaz.” şeklindeki görüşü, Rıdvan Bey’in

“Akademik düşünen çok kişi var ama yeteri kadar onu hakkıyla yapamıyorlar. Zaman

yok. Üniversitede sadece hasta yükü altındasın. Eve gittiğinde aile hayatından özveri

yapacaksın.” şeklindeki görüşü ile aynı minvaldedir.

Yoğunluk

Hekimler tıpta uzmanlaşmanın ekstra bir yoğunluk getirdiğini belirtmişlerdir:

Çaba gösterirseniz ayırıyorsunuz, çaba göstermezseniz tüm hayatınız burası da

olabilir. Tabii ki adanmış hayat şu demek, bayramınız seyranınız hiçbir şeyiniz

olmuyor. Standart insan gibi yaşayamıyorsunuz. Daha az bir zamanınız oluyor. Her

şeyi erteliyorsunuz. Ertelenmiş bir hayat. Hobilerinizi veya hayata dair bir şeyinizi

tam yapamıyorsunuz yani. Şuan bir kursa gitmek istesen hemen başka bir şey çıkıyor

(Selim, Kalp-Damar Cerrahisi).

Bu yoğunluktan dolayı ona bakacak zamanım yok. İki, sistem çok sorunlu. Yüklenen

sistem çok sorunlu, çok yavaş, Medula çok yavaş bir sistem (…) Yoğunluktan dolayı

o tarafıyla ilgilenemeyebiliyorum (Rıdvan, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Page 181: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

171

3.2.4. Sosyal Sonuçlar

Tıpta uzmanlaşmanın hekimler açısından sonuçları “Sosyal Hayattan Kopma” ve

“Aileye Az Vakit Ayırma” şeklindeki iki alt temadan oluşmaktadır.

Sosyal Hayattan Kopma

Hekimlerin yoğun iş temposundan sıyrılıp, sosyal hayatta aktif olup

olmadıklarına ilişkin ortaya çıkan “Sosyal Hayat” alt temasına ilişkin görüşler

aktarılmıştır.

Katılımcılardan Alper Bey, “Şimdi uzmanlaşmış kişileri uzmanlaşmış ve

uzmanlaşmaya çalışan olarak ikiye ayırmak gerekir. Çabalayanlar ismi tanına kadar o

çabayı sarf ediyor. Birkaç yılını kapatıyor tabii ki. Olabilir. Bu eğitim maliyeti gibidir.

Göze almak zorundadır. Ama gittiği nokta neresi olduğunu çok bilmeden gidiyor.

Çünkü o noktaya geldiğinde artık tanınmış kişi olduğunda da bu sefer talep çok fazla

oluyor. Sosyal hayatından kopuyor.” şeklindeki anlatımında, uzmanlaşma sürecini

tamamlamış, aşırı uzman olarak nitelendirilebilecek kişilerin sosyal hayattan kendilerini

soyutladıklarına dair görüşler aktarmıştır.

Selim Bey, genel anlamda hekimlerin sosyal yönlerinin zayıflamasını göze

alarak ekonomik durumlarını yükselttiklerini fakat halktan kopuk yaşadıklarını

“Hekimlerin sosyal yönü çok zayıf. Ekonomik durumda belki daha iyi yaşıyorlar ama

bir de koşturmacaları çok oluyor daha böyle kompakt bir şeyin içerisinde yaşıyorlar.

Halkın içerisine çok girmiyorlar.” şeklindeki ifadeyle aktarmıştır.

Ülker Hanım ise, sosyal yönün eksikliğini feragat etme olarak adlandırmaktadır:

Ama siz bir şeyleri yaparken bir şeylerden feragat etmeniz gerekiyor. Yani bu oluyor

yani, bu hani, bu olmak zorunda tabi sosyal hayatınızı etkiliyor tabi. Kafanızda her

zaman bir şey olmuş oluyor (Ülker, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Tekin Bey’in ise, bir hekimin sosyal yönünün yalnızca hekimin kendisine bağlı

olduğunu, eğer bir hekim istediği takdirde mesleğinin icra alanını sosyal hayatın içine

taşıyabileceğinin altını çizdiği görüşleri şu şekildedir:

Bir şeyi bir defa öğrenirsiniz. O artık sizde kalır. Ama üstüne koyarsınız. Her gün her

gün aynı şeyi defalarca tekrar etmiyorsunuz zaten. Okuma açısından. Takip

ediyorsunuz yeni bilgileri ekliyorsunuz ve hastane de geçirdiğiniz zaman belli. Bunun

üstüne ne yapılabilir sorusu, farklı ne yapabiliriz? Bakıyorsunuz mecliste bir sürü

doktor var. Demek ki bunlar başka şeylerle de ilgilenmiş. Sadece doktorluğundan

kaynaklı değildir. Doktorluk yaparken kendi mesleğini sosyal hayatın içine

sürüklemiş. Burası kapalı bir oda, biz dışarı çıkınca hayatın içine giriyoruz diye

Page 182: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

172

bir şey yok. Burası hayatın içi. Öyle olunca biz çalışırken daha sosyaliz aslında ve

burada dışarıdayken o katmanlara ayrılmış sınıflar diye bir şey yok. Sınıfların içinde

herkesle, her sınıftan, her milletten, her dinden, her inançtan insanla aynı yerde

buluşuyorsun burada. Öyle olunca sosyallik açısından da çok sıkıntı olmuyor (Tekin,

İç Hastalıkları).

Aileye Az Vakit Ayırma

Hekimlerin meslek hayatlarında ya da uzmanlaşma sürecinde ailelerine az vakit

ayırdıklarına dair görüşlerin yer aldığı temanın içeriği; uzmanlaşma sürecinde

hekimlerin sosyal hayattan koptukları, uzmanlaşma sonrası ise iş yoğunluğundan ötürü

aileye vakit ayıramama ve aileyle az görüşme konularını kapsamaktadır. Alt temaya

ilişkin katılımcı görüşlerinin ifadeleri şu şekildedir:

Şimdi uzmanlaşmış kişileri uzmanlaşmış ve uzmanlaşmaya çalışan olarak ikiye

ayırmak gerekir. Çabalayanlar ismi tanına kadar o çabayı sarf ediyor. Birkaç yılını

kapatıyor tabi ki. Olabilir. Bu eğitim maliyeti gibidir. Göze almak zorundadır.

Ama gittiği nokta neresi olduğunu çok bilmeden gidiyor. Çünkü o noktaya

geldiğinde artık tanımmış kişi olduğunda da bu sefer talep çok fazla oluyor. Sosyal

hayatından kopuyor (Alper, Üroloji).

Belki bazen akşam ailesinden, mesaisinden, öğle yemeğinden harcıyor yani. Bunu

gördünüz. Şahit oldunuz (Adnan, Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları).

Yani evet evet ama bunu yapabiliyorsunuz ama yapıyorsunuz işte ailenizle daha az

görüşebiliyorsunuz, işte çocuğunuz varsa daha az ilgilenebiliyorsunuz. Okuluyla

daha az ilgilenebiliyorsunuz. Çocuğunuza ayırdığınız zaman daha az oluyor. Ama

size ve ailenize getirdikleri de çok değişebiliyor (Ülker, Çocuk Sağlığı ve

Hastalıkları).

Aileye zaman ayırma konusunda sıkıntı olabiliyor. Burada sosyal hayatın içinde

olabiliyorsun ama ailenin içinde olmakla sosyal hayatın içinde olmak farklı şeyler.

Aile hayatı konusunda sıkıntı olabiliyor. Özellikle de uzmanlık eğitimini alırken

asistanlık döneminde farklı olabiliyor. Eğer akademik kariyer düşünüyorsan diğer

uzmanlardan artı çalışman lâzım. O da aileni etkiliyor (Tekin, İç Hastalıkları).

3.3. Tıpta Uzmanlaşmanın Sağlık Sistemi Açısından Sonuçlarına İlişkin

Bulgular

Araştırmanın bu kısmında, katılımcılara yöneltilen “Sağlık sistemi açısından

tıpta uzmanlaşmanın sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?” şeklindeki araştırma

sorusundan elde edilen veriler değerlendirilmiştir. Sağlık sistemine ilişkin cevaplar

“Üçüncü Basamak Sağlık Hizmetlerine Yüklenme”, “Konsültasyon Sistemine İlişkin

Sonuçlar”, “Mesleki Dönüşüm Sürecine İlişkin Sonuçlar”, “Ekonomik Sonuçlar”,

“Tedavi Yöntemlerine İlişkin Sonuçlar”, “Uzmanlaşmanın Seyri”, ve “Modern Tıbbın

Geldiği Son Nokta” olmak üzere yedi temada birleştirilmiştir. Şekli 5, uzmanlaşmanın

Page 183: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

173

sağlık sistemine ait sonuçlarından elde edilen temalara ilişkin Kavram Haritasını

göstermektedir.

Page 184: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

174

Şekil 5. Tıpta Uzmanlaşmanın Sağlık Sistemi Açısından Sonuçlarına İlişkin Kavram

Haritası

Page 185: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

175

3.3.1. Üçüncü Basamak Sağlık Hizmetlerine Yüklenme

Türkiye’nin bugünkü sağlık sisteminde sevk zinciri yasal bir zorunluluk

kapsamında uygulanmamaktadır. Üçüncü basamak sağlık hizmeti veren kuruluşlar da

dâhil olmak üzere, hastaların sağlık kurumuna başvurusunda herhangi bir kısıtlama

yoktur. Hastalar diledikleri sağlık sistemine kendi iradeleriyle başvuru

yapabilmektedirler. Bu durum üçüncü basamak sağlık hizmeti veren üniversite

hastanelerinde yoğun bir hasta sirkülasyonuna neden olabilmektedir. Tedavisi birinci

basamakta yapılabilecek hastaların basit sağlık sorunlarıyla üniversite hastanelerinde

uzman hekim ve yan dal uzmanlarına muayene olma istekleri, hekimlerin her düzeyde

hastayla karşılaşmasıyla sonuçlanmakta ve bu durum gereksiz hasta yoğunluğuna ve iş

yüküne dönüşebilmektedir.

Katılımcıların sevk sistemine ve hasta yoğunluğuna ilişkin cevapları “Üçüncü

Basamak Sağlık Hizmetlerine Yüklenme” teması altında toplanmıştır.

Sevk Sisteminin İşleyişi

Katılımcılar, uzman hekimlerin yoğunlukta olduğu üçüncü basamak sağlık

hizmetlerine erişim konusunu “Sevk Sisteminin İşleyişi” açısından ele almışlardır.

Birinci ve ikinci basamak sağlık hizmeti sunan kuruluşların ileri derece

komplike hastalıkların tedavisinde yetersiz kalıp üçüncü basamak sağlık kuruluşlarına

sevkini uygun görmesi durumunda yan dal uzmanlarına olan ihtiyacın gündeme

geldiğini “Zaten biliyorsunuz günümüz sağlık sisteminde de bu tür komplike dediğimiz

farklı yaklaşımların değerlendirilmesi gereken hastalar da zaten buralara sevk

edilmekte. Oralarda bakılmamaktadır. Hani pnömoni bi çocuk uzmanı belki orda

antibiyotiğini verip tedavi edebilir ama bunu çocuğun pnömonisi ileri bir pnömoniyse,

eşlik eden farklı hastalıkları varsa o zaman zaten orda bu hastaları sevk ediyorlar. Onu

da üçüncü basamağa gönderiyorlar.” şeklindeki ifadesiyle aktaran Adnan Bey, sevk

sisteminin informal olarak işleyiş mantığını anlatmıştır.

Araştırmacı tarafından Kadir Bey’e yöneltilen, hastaların tedavilerinin sevk

edilmeden de yürütülüp yürütülmeyeceği, aynı işlemlerin ikinci basamak sağlık

kuruluşunda yapılıp yapılmayacağı yönündeki sorusuna, “Yapılmıyor işte. Şeker hastası

bir hasta gelse o hastanın önce şekerinin düzene sokulması lâzım. Onun için ne

yapılması lâzım? İnsüline geçilmesi lâzım, ameliyattan önce bir gün yatırılması lâzım,

Page 186: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

176

beraberinde bir de tansiyon hastası ise tansiyonunun düzenlenmesi lâzım, kardiyoloji

kalbini kontrol etmesi lâzım, anestezi risklerini en aza indirmeye çalışması lâzım.

Ameliyat öncesindeki hazırlıklar ne oluyor o zaman? Kocaman bir dosyaya ulaşıyor.”

şeklindeki tasviriyle, devlet hastanesinin komplike hastalarla uğraşmaktan ziyade

üniversite hastanesine sevkini uygun gördüğünü belirtmektedir. Bu zorunlu gönderimin

altında yatan neden yine Kadir Bey tarafından, tıpta uzmanlaşmanın ekonomik sonuçları

altında yer alan “Maliyetlerin Artması” alt temasında açıklanmıştır.

Sevk sistemine ilişkin diğer katılımcı görüşleri şu şekildedir:

Aile hekimleri aktif olmuyor. İşin şey tarafı bu. Bir dönem sevk zinciri başlatıldı.

Bence iyi bir uygulamaydı. Ama bu sefer aile hekimlerine çok yığılma oldu, neden?

insanlar geliyor. Beni şuraya sevk et. Yığılma oluyor. Aile hekimleri orada sanki

şeymiş gibi. Orada sonuçta randevu sistemi olmalı ve günde elli kişinin üstüne

çıkmamalı. Ama bu tabi şikâyetler olunca hükümet siyasi olarak zor durumda kaldı.

Aslında projesi iyi bir proje. Yani yapabilmesi ama işte (Tarık, Üroloji).

Genel kısmı kaybolmuş değil; çünkü zaten şöyle bir şey olmuyor. Aslında siz bir hasta

olarak direk spesifik uzmanlaşmış ileri uzmanlık alanına spesifik olarak ben geldim

demeniz de çok saçma olmuyor yani saçma. Kişinin hiçbir muayeneden hiçbir genel

muayeneden hiçbir şeyden geçmeyip direk bir retina cerrahına da gitmesi olmuyor.

Çünkü fiziksel olarak olmaması gereken bir şey (…) Sevk sistemi dediğimiz şey

aslında bu sizin dediğiniz spesifikleşmiş ileri uzman olmuş o alanla bayağı

yoğunlaşmış kişileri bir refere edildikten sonra gidilmesi gerekiyor. Sevk edilmeleri

gerekiyor (Ülker, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Hasta Yoğunluğu

Hasta yoğunluğu alt temasında ikinci ve üçüncü basamak sağlık kuruluşlarında

görev yapan uzman hekimlerin hasta yükümlülükleri konusu işlenmiştir:

Meselâ Sağlık Bakanlığı’na bağlı devlet hastanelerinde ya da eğitim hastanelerinde

doktorun günde bakacağı hasta sayısının sınır yok. Ama SGK Nisan ayında bir

genelge yayımladı. Özel hastanelerde, bir uzman hekimin maksimum altmış tane

hastaya bakabileceğini açıkladı. Altmış hastanın ödemesini yaparım. Daha fazlasının

ödemesini yapmam diyor. O yüzden altmışla sınırlandırırken SGK günde iki yüz

hastaya bakan yerleri var Türkiye’de. Hasta bakıyor muayene etmiyor zaten (Kadir,

Genel Cerrahi).

Yan dal uzmanlarına o kadar dışarıdan gitmek çok kolay değil ama aciller çok

suiistimal ediliyor. Acile gelen hastaların belki yüzde ellisi, yüzde altmışı belki acil

değil. Dolayısıyla acil hekimlerinin yükü arttıkça onlarda yükümlülüğü

uzmanlarla paylaşmak istiyorlar. Uzmanlarla paylaşmak istiyorlar. Bu da bence aile

hekimliği sistemini iyi çalışmamasından kaynaklanıyor. İnsanların aile hekimine

güvenmemesinden kaynaklanıyor (Ceyda, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Page 187: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

177

3.3.2. Konsültasyon Sistemine İlişkin Sonuçlar

Konsültasyon, hekimin kendi uzmanlık alanı dışındaki diğer hekimlerden

hastalıkların teşhis ve tedavisine ilişkin fikir almalarını sağlayan sisteme verilen isimdir.

Günümüzde uzmanlık alanlarının çoğalmasıyla zorunlu bir ihtiyaç halini alan

konsültasyon sistemiyle birlikte tıbba bütüncül yaklaşımın eksikliği giderilmeye

çalışılmaktadır.

Hekimler, tıpta uzmanlaşmanın konsültasyon sistemine ilişkin sonuçlarını

“konsültasyon sistemi işliyor” ve “konsültasyon sistemi işlemiyor” şeklinde

anlamlandırmışlardır.

Konsültasyon Sistemi İşliyor

Görüşme kapsamında katılımcılar, sağlık hizmetlerinde konsültasyon sisteminin

işlediğine dair görüş bildirmişlerdir. Bu görüşler; “Yönlendirme Amacıyla”,

“Yetememe Hissi”, “Sorumluluk Almamak Adına”, “İşin İçinden Çıkamadığında”,

“Danışma Amaçlı”, “Farklı Gözün Görmesi”, “Fikir Almak Adına” şeklinde yedi alt

tema altında birleştirilmiştir.

Yönlendirme

Katılımcıların, konsültasyon sisteminin işlerliğine yönelik bildirdikleri görüşler

“yönlendirme” teması altında toplanmıştır. Hekimlerin hastalarını farklı branşlara

yönlendirme işini aktardıkları ifadeler aşağıda verilmiştir:

Çözüm olmadığında uzman hekime yönlendirme yapılmalı. (Kadir, Genel Cerrahi)

Yaa takip ediyor bunu. Bunu gözden kaçırmıyor takip etme metotlarını kullanıyor.

Laboratuvarla, radyolojiyle bunları kullanıyor. Ama yani ııı onu kullanıyor. Ama bir

problem olduğu zaman bunu yönetmeyi kendisi yapmıyor. İlgili branşa

yönlendiriyor. Ama fark edebilir. Yani körleşme dediğiniz kısım (Ülker, Çocuk

Sağlığı ve Hastalıkları).

Meselâ adamın kalbinde ritim bozukluğu varsa onu her doktor yakalar burada. Ama

detayını bilemeyebilir. Kardiyolojiye yollar. Endokrin ile ilgili bir problemden

şüphelendiyse endokrine yollar. Onlar inceler ne ise cevabını yazarlar. Şu vardır bu

vardır. Tıp da iletişim olmadan olmaz. Ben bu bölümünü aldım. Sen o bölümünü al,

olmaz. Çünkü yaşayan bir canlı var (Şener, Ortopedi ve Travmatoloji).

Sadece ne yapıyor hızlı gitmesi için rutinleri öğreniyor. Meselâ karın ağrısı geldiği

zaman ne bakayım. Buna buna bakayım. Ultrason isteyeyim. Çıkan sonuçlara bak

yan dala yönlendir bitti (Rıdvan, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Pratisyenken en iyi pratisyen, profesörken en iyi profesör. Bilinçli olarak süzme. Daha

kapıda karşılarken sen onu curcunadan ayıracaksın sonra ikinci kapıya

gönderdiğinde hasta artık şaşırmayacak yolunu (Tekin, İç Hastalıkları).

Page 188: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

178

Arkadaş bu benim alanımla ilgili değil. Ancak şöyle şöyle bir yol takip edebilirsin

şeklinde bir öneride bulunacak bir bilgiye sahipsin sen zaten bu eksi tarafı (Tekin, İç

Hastalıkları).

Ama en azından hastayı yönlendirebilir. Sen de şu da olabilir. Senin şuraya gitmen

lâzım. Ben kulağına bakarım. Başka şey beni ilgilendirmez değil de en azından

bakmasa bile sonuçta dahiliye uzmanları var. En azından hastayı o anda

yönlendirebilir. Çünkü o hasta sadece KBB’ye gidecek. Başka hiçbir yere

gitmeyecek. Dolayısıyla en azından meselâ hasta orada bir semptom verdiğinde çok su

içiyorum, çok sık idrara gidiyorum dediğinde şeker olabileceğini düşünüp bir dahiliye

doktoruna görünsen iyi olur diyebilir. Başım ağrıyor dediğinde tansiyonuna

bakılabilir (Ceyda, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Meselâ işte kronik hastaların bizim de burada çokça takip ettiğimiz hastalar var. İşte

kistik fibroz hastası, diyabet hastası başka sayabileceğim farklı serebral parsi hastaları,

nörolojinin meselâ fazlaca oluyor zaten bu hastalar gerekli bölümde takip ediliyor.

Meselâ bunun üzerine bir pnömoni gelişmişse konsültasyon dediğimiz biliyorsunuz,

hasta gerekli bölümlere konsülte ediliyor. Gerekli bölümlerde konsültasyon

sonucunda tedavisini öneriyor veyahut da bu hastayı devralıyor (Adnan, Çocuk

Enfeksiyon Hastalıkları).

Meselâ bir böbrek kisti tanısını yine koyarsınız. Ama bunu nasıl yapılacak bundan

sonraki aşamalarda nasıl yapılacak o noktada zaten gerekli bölüme (Adnan, Çocuk

Enfeksiyon Hastalıkları).

Yetememe Hissi

Hekimlerin konsültasyona ihtiyaç duyma durumları “yetememe” hissi etrafında

şekillenmiştir. İlgili ifadeler aşağıda aktarılmıştır:

Tecrübe ve deneyim. Aslında sistemler tabii ki bir bütün. Ama bağlantıları zaten

mesel böbrek taşı hastalığını biz incelerken zaten bunun sebeplerini de işte

bağırsaklarda da problem olabilir, karaciğerde de problem olabilir. Bunları zaten

biliyoruz. Oralara kafamız gidiyor. Ayırıcı tanılarda esas biz konsültasyon isteriz.

Meselâ nedir? Ben karnı ağrıyan bir hastaya baktığım zaman börek taşı mı değil mi

bakarım. Üriner sistem, böbrek sistemleri normal taş değilse ne olabilir? Genel cerrahi

bağırsaklarda olabilir. O zaman konsültasyon istiyorum. Zaten ben böbrek taşını tespit

etmişsem ben hastada konsültasyon istemiyorum. Ama tabi ne oluyor? Genelde arada.

Ama tabi ne oluyor? Devlet hastanesine gittiğinde dahiliye uzmanı bir genel şeye

bakıyor. Bir ilaç veriyor. O zaman bakılmış olarak gidiyorsun. Tıp fakültesinde oradan

oraya gönderiyorlar diyorlar ya araştırma diyorlar ama hâlbuki dahiliye uzmanına sen

gidiyorsun ama yetişemiyorsun bir daha gidemiyorsun başka bir doktora gitmen

gerekiyor. Ama hastanede işin çabuk bitmiş oluyor. Ama bu senin rahatsızlığının

çözüldüğü anlamına gelmiyor (Tarık, Üroloji).

Altından kalkamadığımız kuşkulu bir problemde mutlaka bunun ilgili branşla konsülte

edilmesi lâzım. Bu biraz hekimin refleksiyle alakalı bir şey. Siz hasta diyelim ki

öksürük şikâyetiyle gelmiştir. Sadece öksürüğüne odaklanıp gönderebilirsiniz. Bu

doğru bir yaklaşım olmaz. Tepeden tırnağa imkânlarınız ölçüsünde, bilgileriniz

doğrultusunda değerlendirmelisiniz ve gördüğünüz bir takım aksaklıklar varsa

öksürük dışında onları da sizin dışınızdaki branşlarla mutlaka konsülte etmeniz lâzım.

Ben mutlaka konsültasyondan yanayımdır. Beni ilgilendiren problemi mutlaka

çözebiliyorsam çözerim. Benim dışımda bir sıkıntısı varsa ilgili branşa mutlaka

Page 189: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

179

konsülte ederim hastayı. Bunun yapılması gerekiyor. Yapıyor mu? insanlar, takip

etmiyorum (Fatih, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Diğer branşları konuşmuyorum. Dahiliye için konuşuyorum ve üstüne bir de

gastroenterolog olduğunuz diyelim. O zaman gastroenteroloji gözüyle dâhiliyeye

dönüp bakıyorsunuz. Karaciğerden diğer organlara dönüp bakıyorsunuz. Bunun

sebepleri ne olabilir? Siz çözüm üretmiyorsanız dahi sizinle ilgili çözüm gerektiren

nokta yoksa dahi siz başka tarafa rahatlıkla yönlendirebiliyorsunuz. Bu böyle

ancak kendiniz yetmediğiniz için sadece gastroenteroloji gerek yasal olarak bazı

gerekçeleri var. Gerekse de bilgi, donanım eksikliği olduğu için hasta başka tarafa

gidiyor. Hasta için sakıncası oluyor. Yoksa hasta o bölümle alakalı bir hastalık

taşıyorsa hasta için hedefi on ikiden vurmak gibi bir şey oluyor. Hasta orada tüm

sorunlarını halledebiliyor (Tekin, İç Hastalıkları).

Sorumluluk Almamak Adına

Bazı hekimler, konsültasyon sistemini hastanın teşhis ve tedavisine yönelik

sorumluluklardan kaçma adına kullandıklarını belirtmişlerdir. Hekimler bu tarz bir

konsültasyonun altında yatan nedenin malpraktis ve yoğunluk kaynaklı olabileceğini

aktarmışlardır:

Malpraktisten korktukları için bu şekilde yönlendiriyorlar. Yoksa hani dört yıl, beş yıl

temel şeyler durur. Diyelim ki çocuk kardiyolojisi olduysa çocuk uzmanlığının temel

şeyleri vardır zaten. Ama ilgili bölüme ya şüpheleniyordur ya yönlendiriyordur ama

malpraktis almamak adına yönlendiriyordur (Erdem, Çocuk Sağlığı ve

Hastalıkları).

Aile hekimliği iyi bir şey. Ama bu ortamda yeterli şeyi alabiliyor mu? Bu hasta

yoğunluğuyla yeterli aile hekimi eğitimi alabiliyor mu? Çünkü şöyle bir şey çocuk

hastalarda yeterli takip alabiliyorlar mı? Çok emin değilim. Kardiyoloji hastalarını

aslında bir kardiyolojiyi görselerdi bitirdiği zaman kardiyolojik hastaları takip etme en

azından tanı koymada yeterliler mi? Emin değilim. Bu nedenle sağlık ocaklarından

yönlendirilen hastalar hemen hemen tüm tetkiklere bakılıp şikâyetine bakılıp falan

bölüme git diyorlar. Triaj o da yine sistemden dolayı hekim çok büyük sorumluluk

altında o yüzden özellikli bir hasta geldiği zaman sorumluluktan bir an önce

kurtulmaya çalışıyorlar (Rıdvan, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Tabi tabi başka sorunu var mı diye soramayabiliyorsun yoğunluktan dolayı. Bir

sorunu varsa gidin doktoruna gösterin. O sırada gidip randevu alıyor mu, almıyor mu,

gidiyor mu, gitmiyor mu? Bilmiyorum. Meselâ kalbinden bir üfürüm duydum.

Sistemden konsültasyon giriyorum git o bölüme (Rıdvan, Çocuk Sağlığı ve

Hastalıkları).

İşin İçinden Çıkamadığında

Katılımcılardan yalnızca Onur Bey, kompleks hastalıkları olan hastaların

tedavisi ve takibi ile ilgili süreçte yaşanılan durumu “sıkışmak” ve “tıkanmak”

kavramları ile ifade etmiştir. Onur Bey’in konsültasyon işleyişine ilişkin görüşleri şu

şekildedir:

Page 190: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

180

Bir defa altı yıllık bir tıp eğitimi nosyonu var zaten. Bu tıp nosyonu genel bir fikir

veriyor hekimlere hoca da olsa uzman da olsa başka dallar hakkında. Sıkıştığı

noktada da konsültasyon şeklinde bu iş yürür (Onur, Enfeksiyon Hastalıkları).

Tüm doktorların takip ettiği hasta zaten tek bir hasta profili olamaz zaten. Ya kronik

hastalıkları vardır üzerine enfeksiyon vardır. Meselâ biz kendi açımızdan veya kronik

hastalığı olanın da enfeksiyonu olabilir veya kanser olabilir. Hastada çok şey birlikte

olabilir. Herkes bu tür hastaları takip edebilir. Ama konsültasyonlar bu şekilde

tıkandığı noktalarda konsültasyon istersin. Tabi ki ilk önce sen kendi açından

bakarsın. Bakış açın odur yani. Meselâ dahiliyeciysen dahili problemleri çözmeye

çalışırsın. Enfeksiyon noktasında çözemiyorlarsa enfeksiyondan konsültasyon isterler

(Onur, Enfeksiyon Hastalıkları).

Danışma Amaçlı

Katılımcılar arasında konsültasyon sisteminin hekimler tarafından danışma

amacıyla da kullanılabildiğine dikkat çekenler de mevcuttur. Katılımcılardan Selim

Bey, konsültasyon sistemi sayesinde diğer meslektaşlarından güncel bilgileri aldığını ve

böylece kendi bilgilerini yenilediğini belirttiği ifadelerine araştırma kapsamında yer

vermiştir:

Kalp damar cerrahisi diğer branşları çok ilgilendirdiği için özellikle kalbi durdurarak

ameliyat ediyoruz ya dolayısıyla akciğeri de mideyi de diğer kanama sistemlerinin

hepsini bilmek zorunda kalıyoruz biz. İnsanın kendini geliştirebilmesinin en kolay

yolu şu; konsültasyon hekimliği. Konsültasyon hekimliği sayesinde bilgini

güncelleyebiliyorsun. Çünkü böyle bir şikâyet var. Hastayı bir değerlendirin

diyorsun. Yazı geliyor. Bu durumda yeni bilgiler buymuş diyorsun. En hızlı takip

yöntemi konsültasyon takip yöntemi (Selim, Kalp-Damar Cerrahisi).

Hekimler arasından Binnur Hanım’ın, bilmediği alanın mahkûmu olmadığı,

diğer uzman hekimlerin bilgilerinden de yararlandığı “Şimdi biz verdiğimiz ilacın başka

organdaki etkisini çok net bilemeyebiliyoruz. Eğer bir problem çıkıyorsa o organla ilgili

hekime soruyorsunuz.” şeklindeki ifadesinden anlaşılabilir.

Akif Bey’in, hastalara yönelik tanı ve tedavi sürecinde arkadaşlarına danıştığını

belirttiği ifadeler, hekimin uzmanlık egosuna kapılmadığını gösterir niteliktedir:

Müdahale için kendimde o hakkı görmüyorum neden? O kadar bilgi birikimim yok,

yeni tedavileri bilmiyorum, uzun süreli tedavi deneyimim yok, başarısız olma

ihtimalim çok yüksek hastanın sağlığı için bu konuda hekim arkadaşlarımdan o

konuda deneyimli yani müdahale konusunda deneyimli hasta takip etmiş hasta tedavi

etmiş yeni-eski-klasik tedavileri bilen arkadaşlarıma danışıyorum (Akif, Genel

Cerrahi).

Farklı Gözün Görmesi

Katılımcılardan Furkan Bey, konsültasyonun farklı bir gözün görmesi anlamına

geldiğini belirttiği görüşünü şu ifadelerle aktarmıştır:

Page 191: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

181

Hastayı muayene ediyorsun işte baş ağrısı var. Bakıyorsun sinüzit yok nörolojik

olabilir onu düşünüyorsun. Farklı bir göz görmüş oluyor. Burada hekimlerin yaptığı

kendileri alakalı tedavisini uygularken gerek poliklinik muayenesi olsun gerek yatan

hasta olsun hasta diyelim ki KBB’de yatıyor. Ama kardiyolojik bir sıkıntısı oldu.

Tansiyonu düştü ya da çarpıntısı oldu. Bu gibi durumlarda kendisi değerlendiriyor

ama gözden kaçan bir şey olmaması açısından daha iyi bir göz baksın manasında ilgili

branşa da konsülte ediyorsun (Furkan, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları).

Fikir Almak Adına

Konsültasyonun fikir almak anlamına geldiğini belirten Engin Bey, aynı

zamanda ne anlama gelmediğini “Konsülte etmek demek şu demek; fikir almak

demektir konsültasyon. Konsülte bugün yanlış kullanılıyor. Şöyle ki; ben bunu

bilmiyorum kardeşim, hiçbir şeyine de karışmam, ben sana soruyorum, sen ne dersen

ben onu yapıyorum. Ama bu konsültasyon değildir. Konsültasyon o konuda fikir almak

demektir. Konuyla ilgili senden daha bilgisi derinleşmiş birisi varsa onun fikrini

almak demektir. Ama onun dediğini yapmak demek değildir.” şeklindeki ifadeleriyle

aktarmıştır.

Konsültasyon Sistemi İşlemiyor

Tıpta uzmanlaşmayla yakın ilişki içerisinde olan konsültasyon sisteminin iyi

işlemediğine değinen bir hekim de katılımcılar arasında mevcuttur. Hale Hanım’ın,

ikinci basamak sağlık kuruluşlarında konsültasyon sisteminin ödeme politikaları

yüzünden işlemediğini, devlet hastanelerinde hekimlere ekstra yük olduğunu ve

hekimlerin konsültasyona yanaşmadıklarını belirttiği aktarımı şu şekildedir:

Konsültasyon sistemi iyi işlemiyor. Konsültasyon sistemi iyi işlese gerçekten işe

yarayan bir sistemdir. Meselâ, devlet hastanelerinde sağlık politikaları, ödeme

politikaları yüzünden konsültasyon işlemiyor. Devlet hastanelerinde bir de iş yükünü

artırıyor. Zaten ben yüz tane hasta baktım. Kendi hastalarıma baktım bir de onun

hastasıyla mı ilgileneceğim. Hasta için yapmıyoruz kendimiz için yapıyoruz (Hale, İç

Hastalıkları).

3.3.3. Mesleki Dönüşüm Süreci

Proleterleşme en basit tanımıyla, kişilerin yaptıkları iş üzerindeki denetimlerini

kaybetmeleri şeklinde açıklanabilir. Neoliberal politikaların etkisiyle hastaların

müşteriye dönüşmesi, sağlığın metalaşma süreci ve kapitalizmin gölgesi altında verilen

sağlık hizmetleri proleterleşme ile bağdaştırılabilecek konular arasındadır. Bu

kapsamda, mesleki dönüşüm sürecini açıklayan alt temalar “Proleterleşme”, “Bilgiye

Erişimin Artması”, “Fordist Üretim Mantığı” ve “Makineleşme” şeklindedir.

Page 192: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

182

Proleterleşme

Hekimlik mesleğinin proleterleşme eğilimi içerisinde olduğunu belirten katılımcı

görüşlerine aşağıda yer verilmiştir:

Yarın bir hasta gelse dese ki, benim safra kesemi alsanıza. Alır mısınız? Hocam dedi

bireysel bir hayat yaşamıyor hayat kendisinin hayatı. O zaman diyor safra kesesinin

alınmasını istemiş alınması da çok büyük soruna mı neden oluyor? Ben almasam

benim başıma kalacak. Kusura bakmayın alırım. Bir de üstüne reklam çizdik. Coco

colanın şişesini buraya çizer misin? Eskiden bir doktor olarak bunu yapmam. İstediği

kadar istesin. Benim kırmız çizgim var ben bunu çizmem. Şimdi diyor ki anlatırım

isterse yaparım. Tümüyle hekim bir teknisyen. Sen söyle ben de onu yapayım.

Bunun bir ücreti var. Oturup anlaşırız. Hemen sana söylüyorum. Ne yapayım senin

hayatın tümüyle buraya geldi (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Proleterleşme olanın bir tarafı bu evet. Bu sonuç itibariyle ürünün üstündeki tüm

güç bizim elimizdeydi. Tüm güç bizim elimizden çıktı. Proleterleşmenin asıl şeyi

biz ya SGK’ya ya özel sigorta şirketlerinin proleterleri haline geliyoruz. SGK şunu

yapabilirsin yapamazsın. Provizyon verdin vermedin. Tartışma bunun üstünden. Onla

anlaşmaya başlıyoruz. Bu yüzden de yeni hekim kitlesinin etiği başka bir etik

olmaya başladı. Biraz müşteri etiğine benziyor. Müşteri şikâyet eder, müşteriyi ben

bilgilendiririm. Almak istiyorsa alır. Ne yapayım diyor yani. Ben de safra kesesini

alırım. Ya komplikasyonu çıkarsa. Çıkarmamaya çalışırım hocam. Çıkarsa kendisi

istemişti. Hani bizim koruyacağımız o değerlerimiz ben yapmazsam başka biri

yapacak hocam. Buna karışamayız (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Bizim hastalarımızın hepsi yarım tıp fakültesi mezunu olduğu için teşhislerini

kendileri koyabiliyor. İşte bende şu var diyor. Sırf bilgisiz olarak değerlendirmeyelim

ama netice olarak belli bir noktada tahmin edebilir o konuda bilgi sahibi olabilir, daha

önce geçirmiş bir rahatsızlığı olabilir ama her seferinde hastalığın seviyesini

bilemeyebilir. Ama ilerlemiştir belki komplikasyona ulaşmıştır. Daha sonrasında

sürekli olarak kendi bilgisinden dolayı hekimi baskılıyor. Hekim o konuda bir

tahlil isteyebilir. Test isteyebilir. O konuda sürekli benim zaten aynı hastalığım diyor.

Hasta kulağım çınlıyor diye geliyor ondan sonra bir teste bakalım kontrolünü bir

sene önce yaptırmışsın bir teste bakalım ilerleme mi var? Yok direk bana bir ilaç

yaz da ben gideyim ya da bir alerjisi var hapşırıyorum ben bana bir ilaç yazda

ben gideyim. Hattâ hastalar çoğunluğu ilacı kendisi söylüyor. Bana şu ağrı kesiciyi

yaz, antibiyotik yaz gibi şeylerle yazmadığın zamanda kendisini haklı görüp meselâ

hastanın boğazı ağrıyor çoğunluğu antibiyotik gerektirmez faranjit olur. Hasta illa ki

antibiyotik istiyor. Eğer vermezsen de başka bir hekime gidiyor veya kendini haklı

görüp şikâyet bile edebiliyor (Furkan, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları).

Bilgiye Erişiminin Artması

Hekimlik mesleğinin dönüşüm sürecinde yaşanan gelişmeleri bilgiye erişimin

artması ve tıbba yönelik eleştirel fikirlerin yöneltilebilmesi şeklinde

kategorileştirebiliriz.

Bir şey daha gördü hekimler bu uzmanlaşma sürecinde bilgiye erişim arttı. Bilgi,

evet bir taraftan köleleştiriyor. Böyle yapmanız lâzım. Şöyle yapmanız lâzım. Şu

rehberler olması lâzım ama bilgi bir taraftan şunu da açıyor. Eskiden bilmem ne işte

Page 193: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

183

Amerikan Göğüs Derneğinin açıkladığı bir açıklamaya kutsal kitap gibi tapıyordu.

Şimdi onunla temas artmaya başladı. O benim kongreme geliyor ben onun kongresine

geliyorum. Küreselleşmenin getirdiği etkiler var. Şunu görmeye çalıştım. O zaman

şunu görüyorsun. Bu bilgi aslında hiç de böyle temiz bir bilgi değil. Zaten genel

olarak güvensizliğin hâkim olduğu bir dünya her şeyden kuşkulanılan bir dünya. Ama

ben en azından şunu gördüm. Bilginin kutsallığı falan söküldü. İyi bir şey aslında bu.

O zaman hekim bu bilgiyle bir taraftan köleleşirken bir taraftan da eskisi gibi

inanmamaya başladı. O zaman şöyle bir sorun çıktı. Ortada kaldım ya. Eskiden ne

güzeldi ben bilimin sözcüsüydüm. Mutlak hakikatten konuşuyorum. Şimdi hakikat

parçalandı gitti. Bu bir kısım hekimi tükenişe sürükledi. Bir kısım hekimi de hasbel

kader bunun içerisinde başka bir dünya yaratacağız. Eskisi gibi değil. İyi ki değil bu

dünya. İyi ki bu işlerin hepsini gördük falan. Ama şimdi bir başka kırılma yaratmamız

lâzım. Ben giderek bu yönün güçlendiğini düşünüyorum. Hele bir de dünyanın politik

ekseni tüm dünyayı birlikte düşünen bir durum haline gelmeye başladıkça bir dakika

kardeşim her bir tarafta aynı sorunlar var falan. Yaptığım iş, iş değil ben gideyim dağa

taşa ormana falan. Bir grup insan da hep birlikte başka bir şeyi de vaat edebiliyoruz

içinde şekillendiriyor. Bizim uzmanlaşmamızın yarattığı en büyük katkı bence

eleştirel pratiğe ulaşabilme şeklini kazandı. Küçük bir grup. Büyük bir grup

teknisyen oldu ve o alanda mutsuzlar. O alanda yaptıkları işe artık inanmıyorlar

(Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Fordist Üretim

Üretim işletmeleri açısından kurgulanan fordist sistem, bant sistemi üzerinden

üretimi hızlandırmak ve artırmak amacıyla uygulanmıştır. Bant üzerinde yürüyen her bir

parça üzerine odaklanan işçi, seri üretime hizmet etmekle birlikte ürünün bütününe

odaklanmaktan yoksundur. İşçi ürünü yalnızca satış mağazasında görebilmektedir. Söz

konusu fordist üretim katılımcılardan Deniz Bey tarafından, hizmet işletmesi olan

hastaneler için düşünülmüştür. Her bir muayene odasını üretim bandına benzeten

hekim, hastaları işçilerin önüne gelen ürüne benzetmiştir. Tıbbın ve uzmanlık alanlarına

göre hekimlik mesleğinin dönüşümünü anlatan katılımcının ifadeleri şu şekildedir:

Fordist üretim. Her bir tezgâhın başında bir işçi. Muayene odalarını böyle

düşünün. Her bir tezgâh ayrı çalışıyor. Birbirimizi düşünüyoruz. O elli birinci

vidayı sıktı. Ben ellinci vidadayım. Bir tane daha sıkmam lâzım. Ama bu hasta

sistemi de böyle bir şeye neden oldu. Bizim şimdi bunu sağlamamız lâzım. Oturalım

birbirimizle çay içelim muhabbet edelim. Artık bir süre sonra klinikte muhabbet

ettiğim hocayla çok iyi arkadaş şey diyebilir miyim? Enfeksiyon bile bilmezler. Nasıl

bilmezler? Demem zaten onu diyemem. Ama şimdi onu diyorum. Ben onun hastasını

almaya çalışıyorum. Acildeki zatürre bana gelsin enfeksiyoncuya gitmesin diyorum.

Sistem rekabet üstüne kurulu çünkü. Ama sağlık dayanışma isteyen bir şey. Ekonomik

ve sosyal hakları düşüneceğiz biz hastaya diyeceğiz el birliğiyle Allah razı olsun

senden de razı olsun ama Ahmet olmasaydı Tekin olmasaydı Ayşe olmasaydı bu iş

olmazdı. Tek değiliz hep birlikte yaptık bu işi. Sen de bu işin içerisindeydin. Hastayı

da temel bir aktör olarak koymamız lâzım. Hastayı müşteriden çıkarmak lâzım

(Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Page 194: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

184

Makineleşme

Geleneksel hekimlik modelinin yerini modern hekimliğe bıraktığı günümüzde,

hekimin makineye bağımlı hale gelmesini dile getiren katılımcıların görüşleri şu

şekildedir:

Hekim makineye hizmet etmemeli ya da bir laboratuvar tetkik de aynı şekilde

değerlendirilebilir. Bir tahlil sonucu sizi tamamen yönlendirmemeli, siz tahlil

sonucuna göre yorumlar yapmalısınız. Bilgi bunu gerektirir. Makineleşme kavramı

yanlış tabi ki böyle bir şeye gidiş varsa bu yanlış. O zaman ne olur? Hekimin meslek

yetileri, meslek refleksleri körelir. Makineye bağımlı kalırsa gelişen teknoloji hekimin

arzu ettiği, hekimin ihtiyaç duyduğu eksikleri ancak giderecek şekilde gelişmeli

(Fatih, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Kimya uzmanı olmanın manası yok. Doktor bile olman gerekmiyor. Bir damla kanı

veriyorsun makineye bütün değerleri çıkarıyor. Eskiden onları meselâ insanlar

yapıyordu ve laboratuvarda insan uğraşıyordu. Şimdi işe bile gitmesine gerek yok.

Zaman içinde değişiyor. Teknoloji ya da bilgisayar yorumlama işini yapmaz. Ama

bilgisayar normal rutin birçok işi yapar (Şener, Ortopedi ve Travmatoloji).

Biz hekimleri aslında uzmanlaşmadan ziyade bizi sıkıntıya sokan ne biliyor musun?

Hastaya genel muayenesini yapmamak direkt tetkike ve röntgene göndermek.

Elle muayene yapmıyoruz. Direkt teste gönderiyoruz. Görüntüleme yöntemleri. Ama

bir elle muayene kalmadı (Tarık, Üroloji).

3.3.4. Ekonomik Sonuçlar

Tıpta uzmanlaşmanın ekonomik sonuçları “Maliyet Azalması”, “Maliyet

Artması” ve “Gereksiz Tetkik” olarak üç başlık altında temalaştırılmıştır.

Maliyet Azalması

Adnan Bey, uzmanlık sisteminin sağlık hizmetlerinde maliyeti azalttığına

yönelik görüşünü “Bence maliyetler azalıyor. Eğer bir işi tam bilmezseniz o zaman

tetkik isteme şeyiniz daha fazladır. Ama gerçekten o alanda uzmansanız neyi

isteyeceğinizi bilirsiniz, neyi isteyeceğinizi bildiğinizde de sadece o kısmını istersiniz ve

maliyetler azalır. Yani uzmanlaşmak maliyetleri artırıyor değil, tam tersine, maliyetleri

azaltıyor.” şeklinde ifade etmiştir.

Katılımcının ifadesinden de anlaşılacağı üzere, teşhis ve tedavi konusunda tam

bilgi sahibi olan hekimler daha az tetkik isteyerek sağlık hizmeti maliyetlerini

artırmaktadırlar.

Maliyet Artması

Tıbbın bölünmesiyle oluşan uzmanlık alanlarının her biri ayrı bir hastalıkla

ilgilenmektedir. Uzman hekimlere erişimin kolaylaştırıldığı günümüz sağlık sisteminde,

Page 195: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

185

hastaların diledikleri zaman hekimlerinden tetkik istemeleri gereksiz maliyete sebebiyet

vermektedir. Adnan Bey, “Gidip bir alerji testi yaptırtayım diyor, belki de hiç alerjisi

yok gidip çocuk alerjiden şey alıyor. Bu da maliyetleri artırıyor gereksiz tetkik olarak.”

şeklinde belirttiği ifadesinde bu durumu örneklendirmiştir. Aynı şekilde Erdem Bey ise,

gerçekten üçüncü basamak sağlık hizmetine ihtiyacı olmadığı halde, insanların birilerini

devreye sokarak uzman hekime ulaştığını, bu tarz örneklerin sağlık maliyetlerini

artırdığını “Hem maliyeti arttırıyor, devlete zarar hem de gerçekten gelmesi gereken

ama sağda solda tanıdığı olmayan hasta gelemiyor. Aslında o gelecekti. Onun yerine

başka birileri geldiği için gelemedi.” şeklindeki ifadesiyle aktarmaktadır.

Kadir Bey, ikinci basamak sağlık kuruluşlarında çalışan hekimlerin maliyeti

artıracağını düşündüğü hastaları üçüncü basamak sağlık kuruluşuna yönlendirmesinden

dolayı artan maliyetlere değinmiştir:

..Diyor ki; senin şekerin var mı, kalbin var mı, tansiyonun var mı? Eğer böyle bir

özellik varsa hemen üniversite hastanesine gönderiyor hastayı… Çünkü bu hastanın

ameliyata hazırlanması için yapılması gereken işlemler, muayeneler, tetkikler

maliyeti yükseltiyor. SGK’nın o ameliyat için ödemiş olduğu rakamın üstüne çıkıyor

bu sefer maliyet. Dedim ya hastaneler hastanecilik mantığıyla işletmeci mantığıyla

çalışıyor ya. O zaman cillop gibi hiçbir sıkıntısı olmayan hastayı ben ameliyat edeyim.

Mümkün olduğunca fazla kâr edeyim. Tetkik yapmayayım. Basit bir tetkik yapayım.

Bir kan tahlili, bir EKG çekeyim alayım hastayı ameliyata diyor (Kadir, Genel

Cerrahi).

Şimdi bu dosyaya ulaşıyor. Atıyorum bir safra kesesi ameliyatına devler sekiz yüz lira

para ödüyor. Paket program safra kesesi ameliyatı sekiz yüz lira. Ben şimdi bu hastayı

ameliyata hazırlarken harcadığım para bin beş yüz lira. Bin beş yüz liraya ben hastayı

ameliyata hazırlıyorum. Ameliyattan sonra harcadığım bir de bakımı da öyle normal

bir hastayı ameliyat ediyorsun ertesi günü gönderiyorsun. Ama bir şeker hastasını,

kalp hastasını, tansiyon hastasını üç dört gün hastanede tutuyorum. Maliyetleri

artırıyorum. O hastanın bana maliyeti sekiz yüz lira değil atıyorum üç bin lira oluyor.

O zaman ne oluyor? Üçüncü basamak sağlık hizmeti veren kuruluşlar ikinci basamak

sağlık hizmeti veren kuruluşlarla aynı fiyatlandırmaya, faturalandırmaya tabi

olduğundan dolayı bütün üniversite hastaneleri zarar ediyor (…) Risk almak değil o da

işletme mantığıyla düşünüyor (Kadir, Genel Cerrahi).

Gereksiz Tetkik

Hastanelerde gereksiz tetkik ve tedaviler sağlık hizmeti maliyetini artıran başlıca

unsurlar arasında olduğu bilinmektedir. Ekonomik maliyetinin yanı sıra hastaları

memnun ve tatmin etmenin yolunun gereksiz tetkik isteminden geçtiği bir sistem ile

sosyal maliyetler de artırılmış oluyor. Uzmanlık dallarının arasındaki koordinasyon

eksikliği katılımcılar tarafından belirtilen gereksiz tetkik nedenlerinden birisidir.

Page 196: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

186

Katılımcılardan Deniz Bey, gereksiz tetkik kullanımını sağlığın tüketim haline

gelmesiyle açıklamaktadır:

Sağlığın tüketim haline getirilmesi bu. Bugün de aynı şekilde ayda iki kuru ilaç

kullanan bir toplum sağlıklı falan. Ne sağlıklısı ya. 2011 rakamlarından yine bildiğim

için söyleyebilirim. Her on kişiden biri ameliyat oldu. Eğer on yıl daha böyle

olursa hepimiz ameliyat olacağız. Şimdi bu nasıl bir durumdur. Böyle bir hasta

tablosu yok. Her dokuz kişiden birinin bir tomografisi var. Öyle diyorum ben de

hastaya. Öğrencilere de aynısını anlatıyorum. Dikili ağacımız yok elimizde paramız

yok mutlu değiliz. En azından tomografimiz var elimizde cd’den (Deniz, Göğüs

Hastalıkları).

Tablo, bu kadar açık ve net. Biz de daha usturuplu diyelim bu işe. Ama sonuçta

hastane yönetimi bizi şöyle uyarıyor. Değersiz bir hekimsiniz. Siz gecenin bilemem

kaçında ölümcül bir ameliyat yapmış olabilirsiniz. Çocuklar evde perişandır da siz

burada o hasta için yapmış olabilirsiniz değer yok. Değeri ne? SGK bu yapmış

olduğunuz şeye hiçbir şey ödemiyor. Bizim açımızdan düşünürseniz grip hastası

bakmak daha kolay. Çıktısı da yok. Grip bakın diyor. Tetkikte istemeyin diyor.

Gönderin. Öyle bir sistem kurulmuş ki tetkik istedikçe siz hastanenizi zarara

uğratıyorsunuz (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Tıp ilerledi mi? İlerledi. Bir açıdan ilerledi evet. Ama böyle gereksiz bunu bilmesem

ne olacak. Ben doksanında ölürken yüzde doksan prostatımda kanser olacak. Ama bu

kanser benim hayatımı etkilemiyorsa, benim yaşantımı değiştirmiyorsa, kemiklerimi

kırmıyorsa ben prostatımda kanser olduğunu bilsem ne olacak bilmesem ne olacak.

Hiçbir şey olmayacak. Ama o prostat bezine iğneyi sokan birinin para kazanması

lâzım. O yüzden üç yılda bir bezinin bilmem ne tahlilini yapın şunu yapın bunun

yapın. Gelin biyopsi yapalım. Niye? Yaşamdan bu kadar korkmuyorum. Ölümden

bu kadar korkmuyorum. Ama yaşamı yaşayabilirseniz ölümden korkmazsınız (Deniz,

Göğüs Hastalıkları).

Hasta ameliyattan kalkıyor. Çok iyi düşünüyor. İçeride ama tümör çok yayılmıştı

diyorlar. Dokunamadık. Elimizden gelen her şey yapıldı. Ama maalesef

dokunulamıyor. Siz elinizden geleni yaptınız. Ama ameliyata girmeden biliyor o

tümörün çıkarılamayacağını. Girmek artıdır. Sistem böyle çalışıyor. Sizin

hastaneniz sizi eğer bana ne kadar kazandırdığı ile ölçüyorsa hiçbir doktordan

kahraman olacak bu sistem rezildir. Ben bunu reddederim (Deniz, Göğüs

Hastalıkları).

Genel bilgiyi kullansa bak meselâ ortopedi kemik kırığı oluyor. İşte kalp damara git.

Gereksiz konsültasyon (Selim, Kalp-Damar Cerrahisi).

Özellikle tedavi yaklaşımları açısından bakıldığında. Uzman bir insan gereksiz ilaç

kullanımlarına, gereksiz tedavi yöntemlerine başvurmayacaktır. Ama o işin

uzmanı olmayan insan hâkim değildir o konuya. Rastlantı usulü şunu da uygulayayım

şeklinde deneme yanılma yöntemlerine başvuracaktır (Fatih, Çocuk Sağlığı ve

Hastalıkları).

Uzmanlaşma değil işte o. O koordine çalışmama sistemden dolayı. Bir uzman

baktığında daha net tetkikler istiyor. Bir asistan baktığı zaman daha çok tetkik

istiyor. Ama şöyle bir durum var. Burada da uzman tarafından izleniyor. Aramızda

koordinasyon yok diye yoğunluktan dolayı. Ben de burada tetkik istiyorum. Aynı gün

Page 197: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

187

içinde oraya gidiyor. O da aynı tetkikleri istiyor (Rıdvan, Çocuk Sağlığı ve

Hastalıkları).

Bir kulak burun boğazcının bir lafı var. Bademcik ameliyatının endikasyonu nedir?

diye. İki endikasyonu var; bir bademciğinin olması iki parasının olması derdi.

Böyle bakarsan dört bin beş bin TL kazanacak hasta çıkar zaten (Alper, Üroloji).

Gidip bir alerji testi yaptırtayım diyor belki de hiç alerjisi yok gidip çocuk alerjiden

şey alıyor (Adnan, Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları).

3.3.5. Tedavi Yöntemlerine İlişkin Sonuçlar

Tedavi Yöntemleri

Hekimler, tıpta uzmanlaşmanın tedavi yöntemleri üzerindeki rolüne ilişkin

görüşlerini tıbbın ve teknolojinin gelişmesine bağlı olarak tedavi yöntemlerinin

gelişmesi perspektifi üzerinden açıklamışlardır. Hekimlerin görüşlerine aşağıda yer

verilmiştir:

Tedavi yaklaşımlarınızı daha kestirme ve daha pratik şeyler biliyorsunuz.

Hantallıktan uzak kalıyorsunuz öyle olunca (Fatih, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Teknoloji geliştikçe tetkik ve tedavi yöntemleri çok ilerledi. Şimdi hemen hemen

her insan basit bir şey de bile gitse bugün rutin kan tetkikleri yapılıyor. Onlarda bir

belirti veriyor yani ciddi hastalığı olanlar. Zaten önemsizse atlamasının bir önemi yok.

Artık cihazlar o kadar ilerledi bir batın ultrasonografisi yapılıyor kanser türleri hemen

anında görülebiliyor. Endoskopi yaygın kullanılıyor (…) Sonuçta, eskiden hiçbir

şekilde tedavi edilemeyen birçok şey şimdi tedavi ediliyor (Ahmet, İç Hastalıkları).

Tıp tabii ki insanların yaşam süresini uzattı tanı ve tedavi yöntemleri gelişti. Ama

bizim hekimliğimizin fizik muayene kısmını zayıflattı. Çünkü tanıya yönelik

laboratuvar kullanıyoruz biz artık (Çetin, Göğüs Hastalıkları).

Erdem Bey, diğer hekimlerden farklı olarak önemli bir noktaya değinmiştir.

Uzman hekimlerin, tedavi yöntemleri açısından yaşadığı bilgi eksikliğini konsültasyon

sistemiyle kapattığını ayrıca bu durumun kolaycılıktan kaynaklandığını belirtmiştir:

Esas ihtiyacı olanlar faydalanamıyor. Meselâ yan tarafımızda çocuk nöroloji var.

Gerçekten çok sıkıntılı durumlar. Diyelim ki çocuk sinüzit aslında antibiyotik

tedavisiyle baş ağrısı geçecek. Ama baş ağrısı var diye sen nörolojiye git. Ama,

aslında basit bir tedaviyle geçecek bu şikâyeti. Fakat o buraya gelmek için o kadar

çok çabalıyor ki yani ihtiyacı olmadığı için çok çabalıyor. O çabaladığı için birilerini

arıyor. İşte başhekimliğe gidiyor, aşağıya gidiyor, şuraya gidiyor, buraya gidiyor,

birilerini devreye sokuyor geliyor. Ama onun gibi gelen çok kişi var (Erdem, Çocuk

Sağlığı ve Hastalıkları).

3.3.6. Uzmanlaşmanın Seyri

Uzmanlaşma, ilk çağlardan beri varlığını gösterse de bilimsel anlamda modern

tıbbın gelişimiyle sistematik bir işlerlik kazanmıştır. Hekimlerde uzmanlaşmanın

bugünkü konumu, sağlık sisteminin hâlihazırdaki güncel resmini göstermektedir.

Page 198: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

188

Uzmanlaşmanın seyri üzerine elde edilen katılımcı görüşleri, “Kontrolsüz

Uzmanlaşma”, “Hastalık Üzerine Uzmanlaşma” ve “Orantısız Uzmanlaşma” şeklinde

üç alt tema altında toplanmıştır.

Kontrolsüz Uzmanlaşma

Katılımcıların “Kontrolsüz Uzmanlaşma” alt temasına ilişkin belirttiği görüşler;

“uzman hekim sayısı”, “plansız uzmanlaşma”, “kontrolsüz uzmanlaşma”, “uzmanlık

tercihleri” kodları etrafında şekillenmiştir.

Hekimlerin uzmanlık sisteminin hâlihazırdaki durumu ve gidişatına yönelik

aktardığı görüşlerine aşağıda yer verilmiştir:

Kontrolsüz uzmanlaşma var. Bakıyorsunuz kalp damar cerrahisinde kontrolsüz

uzmanlaşma, şöyle oldu. Baktılar haliyle bu hastadan normalde poliklinikte on

hastandan yedisi buradan geliyor. Hem kolay hem de para kazandırıcı. Hep

oraya yöneldiler. Kontrolsüz uzmanlık. Halbûki onunla ilgili temel bir eğitim

almadan. Önce genel kalp damar cerrahisi bileceksin, sonra uzmanlaşman gerekir.

Kontrolsüz uzmanlaşma genelde her branşta var (Selim, Kalp-Damar Cerrahisi).

İşte, bu aşamada yetersizlikler devreye giriyor. Yani aslında sistem tam oturmadığı

için uzman sayısı, doktor sayısı yeterli olmadığı için planlı, programlı bir şey

yapılmadığı için sıkıntılar çıkabiliyor. Doktorlar yetmiyor. Çocuk doktorları yetmiyor.

Uzmanları nöbete çekiyorlar. Asistanlar yetmiyor. Çocuk uzmanlarını acil nöbetlerine

çekiyorlar vs. (Ceyda, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Şimdi uzmanlaşmış kişileri uzmanlaşmış ve uzmanlaşmaya çalışan olarak ikiye

ayırmak gerekir. Çabalayanlar ismi tanınana kadar o çabayı sarf ediyor. Birkaç yılını

kapatıyor tabi ki. Olabilir. Bu eğitim maliyeti gibidir. Göze almak zorundadır. Ama

gittiği nokta neresi olduğunu çok bilmeden gidiyor. Çünkü o noktaya geldiğinde

artık tanınmış kişi olduğunda da bu sefer talep çok fazla oluyor. Sosyal hayatından

kopuyor. Burada tabi bence plansız bir gidişat var. Plansız bir uzmanlaşma var.

Aslında bu değişimleri şöyle özetleyebiliriz. Ben doksan yılında üniversiteye girdim.

Doksan altıda mezun oldum. Ben mezun olurken en revaçtaki branş beyin

cerrahisiydi, genel cerrahiydi. En yüksek puanla beyin cerrahi ne kadar zor bir şey,

gidilmez, puanı yüksek falan. Ben ihtisasa başlayacağım zaman genel cerrahi en

diplerdeydi. Beyin cerrahi ondan da dipteydi. Kadın doğum ve kardiyoloji çok

yukarıdaydı. Çocuk biraz yukarıdaydı. Şimdi öğreniyorum, kadın doğum filan

yerlerde sürünüyor. Niye? Çünkü ihtiyaçla beraber değişiyor. Şimdi iki kişilik risk

alıyorsunuz. Riskin azaldığı bir alan seçiyor. Dermatoloji, fizik tedavi, biyokimya

daha rahat, daha riski var, daha az hasta temasındasın. Daha iyi para kazanıyorsun.

Bunlar çıkmaya başladı. Uzmanlaşmada buraya döndü. Yani çocuk onkoloğu,

çocuk hematoloğu kaç tane var? İstanbul’da çocuk hematoloğu desen bir tane çıkar.

Nefroloğu bir tane çıkar. Ama adam diyor ki, ben onunla uğraşacağıma şu branşı

seçerim. Dermatolog olurum. İki tane estetistik kırışı gideririm. Bin katı para

kazanırım bundan. Kontrolsüz uzmanlaşmadan kastettiğim bu. Gerçekten neyin

peşinden gidiyor bu uzman. Severek mi girmiş? Yoksa başka bir şey mi var? (Alper,

Üroloji).

Page 199: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

189

Genel hekimliği de kendi içinde genel meselâ dahiliyenin çok fazla yan dal uzmanlığı

var. Genel dahiliye adı altında da onu da genişletmekte fayda var. Ayrıca bir dal

olarak ama dediğim gibi yan dal ihtiyaç var. İhtiyaç olduğu için yapıldı. Bize meselâ

bir hocanın anlattığı bir şey vardı. Biyokimyada bile tıp öncesi dallardan bir tanesi

orada bile sadece enzim verebilen bazı araştırmacılar biyokimyanın alt dallarında

uzmanlaşmış araştırmacılar diğer konular hakkında çok fazla bilgisi olmamasına

rağmen kendi konusu hakkında literatür konusunda veya bilimsel konularda çok fazla

şeyi bilmenin bir getirisi bazen olmaz yani. Faydası olamayabilir teorik olarak. Yani

literatür veya pratikte bu şekilde uzmanlaşmak ihtiyacı oluyor. Ama tabi genel

pratisyen, genel hekimliği de göz ardı etmemekte fayda var (Onur, Enfeksiyon

Hastalıkları).

Hastalık Üzerine Uzmanlaşma

Vücut sistemleri üzerine uzmanlaşmalarının yanı sıra tek bir hastalık hattâ hücre,

organ, virüs ya da birden çok hastalık üzerine uzmanlaşan hekimlerin var olduğuna

işaret eden katılımcılar, “hücre”, “immün yetmezliği”, “tüberküloz”, “menenjit”,

“tiroid”, “sürrenal bez”, “meme”, “hemoroit”, “guatr”, “dalak”, “karaciğer”, “kellik”,

“kırık”, kulak-burun-boğaz”, “şeker” gibi örneklerin yaygın olabileceğini

belirtmişlerdir.

Hücre ve sadece bir hastalığa spesifikleşmiş sadece AIB’yi takip ediyor. Kliniği var

oraya sadece AIB hastaları yatıyor. O uzman onun üzerine kendini eğitmiş (Adnan,

Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları).

İmmün yetmezliklerinin hastalığı diye birim var, enfeksiyonun içerisinde ama böyle

alt dallar olacak gibime geliyor (Adnan, Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları).

Benim gerçekten benim alanım tüberkülozdur, menenjittir (Adnan, Çocuk

Enfeksiyon Hastalıkları).

Eskiden bütün cerrahiyi genel cerrahlar yaparken yani genel cerrahi değil cerrahlar

yaparken bugün hepsini özelleşmiş cerrahlar yapıyor. Bugün de artık meselâ genel

cerrahi pratiğinden örnekler vermek gerekirse genel cerrahi içinde de laparoskopi

cerrahi var laparoskopik işlemleri halledenler var. Konvansiyonel yöntemlerle

halledenler var. İşte organlar konusunda uzmanlaşmışlar var örnek vermek

gerekirse, endokrin organlaştı, tiroid, sürrenal bez, meme gibi uzmanlık alanları

var (Akif, Genel Cerrahi).

Evet, bizim kendi devlet hastanesi içerisinde de böyle durumlar var. Kendi konularım

hakkında biraz daha uzmanlaşma örneğin, bir plastik cerrahi saç ekimi konusunda

uzmanlaşması. Saç ekimi konusunda uzmanlaşıyor veya meme cerrahisi konusunda

uzmanlaşıyor. Bu da ona artı getiriler sağlıyor. Bu konuda da çok muzdarip olan hasta

kesimi var. Bu amaçlar var yani. Bu ileride de kazanımlar sağlayabilir. Bunlarda güzel

şeyler. Çünkü kellik önemli bir sorun. Herkes için enfeksiyon bile kendi konusunda

HIV konusunda uzmanlaşmak güzel bir şey. Yani o da derya deniz. Hepatit

konusunda uzmanlaşmak faydalı (Onur, Enfeksiyon Hastalıkları).

Bir beyin tümörü farklı bir branştır. Kırık ayrı bir branştır. Üroloji farklı bir

şeydir. Kulak burun boğaz öyledir. Genetik öyledir meselâ (Fatih, Çocuk Sağlığı ve

Hastalıkları).

Page 200: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

190

Tabii hattâ o dalda uzmanlaşmış daha kendini geliştirmiş insanlar var. Genel cerrahi

de herkesin yapabileceği bir şeydir ama Türkiye’de işte kolon kanseri dediğimiz belli

kanser türlerinde belli hocalar daha uzmanlaşmıştır (Ahmet, İç Hastalıkları).

İşte kimisi cilt hastalıkları üzerinde kimisi dahili hastalıklar üzerinde yoğunlaşıyor.

Daha sonra bunlar da kendi içinde bir üst dallara ayrılıyor. Nefroloji oluyor. Bir

endokrin oluyor. Biri şeker hastalığına bakıyor, diğeri endokrin hastalığına bakıyor.

Kansere bakan ayrı oluyor, kan hastalıklarına bakan ayrı oluyor (Engin, Kadın

Hastalıkları ve Doğum).

Türkiye’de de örnekleri var yurtdışında da örnekleri var. Meselâ, siz çocuk

enfeksiyoncusunuz çocuk enfeksiyonu üzerinde de uzmanlaşıyorsunuz. HİV

uzmanlığı diye bir alan var meselâ dünyada. Sadece bir virüs ama bunun uzmanlığı

var (Ülker, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Engin Bey sistem üzerinde Kadın Hastalıkları ve Doğum branşında görev

yapmasına rağmen kendisini, “Ama gebe hasta bakmıyorum. Kadın hastalıkları uzmanı

olarak diğer kadın doğumcu arkadaşlara yönlendiriyorum.” şeklindeki bir ifadeyle

anlatması ise, uzmanlık sisteminde hekimin ilgi alanına göre informal uzmanlık

alanlarının mevcudiyetini göstermektedir. Keza, diğer hekimler de aynı minvalde

“dalakçı”, “karaciğerci” şeklinde ifadeler kullanmışlardır.

Katılımcılar arasından alıntılanan “guatr yapıyorum”, “dalak yapıyorum”,

“karaciğer yasa” şeklindeki ifadeler hekimin hastayı, ilgili organı ve hastalığı algılama

biçimini ortaya koyması bakımından oldukça dikkat çekicidir:

Bir kişi buna yöneliyor ise aykırı başka davranışı vardır işin içerisinde. Hakikaten

bilimsel manada bir niyetten dolayı bu tarafa yöneliyorsa o farklı bir şey. Meselâ, ben

çalışacağım. Biz on tane cerrahız burada. On cerrah genel cerrahı meselâ. Bu on

cerrah ben hemoroit yapıyorum. Guatr yapıyorum. Dalak yapıyorum. Kanser

yapıyorum. Öteki yine aynı yapıyor. Her şeyi yapan on kişi ya bunu şöyle yapsak.

Ben hep hemoroit yapsam. Öteki hep dalak yapsa. Öteki hep karaciğer yapsa. İşte

bu ikisi aynı değil. Belki aynı hasta tedavi olacak uzun zaman içerisinde. Sayıda hiçbir

değişiklik olmayacak. Ama ben o zaman ek olarak spesifikleşeceğim. Bunun ne

katkısı var? İnsan defalarca belli bölümleri yaparsa daha güvenli yapar. Birisi gözünü

kapatsa bile o ameliyatı yapabilecek hale gelir. Ötesi bir sonraki süreçte ne geleceğini

merak ederek (Coşkun, Genel Cerrahi).

Orantısız Uzmanlaşma

Uzmanlaşmanın seyrine yönelik açıklamaların yer aldığı bir diğer alt tema ise,

“Orantısız Uzmanlaşma” alt temasıdır.

Akif Bey Türkiye’de orantısız uzmanlaşmanın varlığına “Çok fazla genel

cerrahi varsa genel cerrahiler çalışabilmek, yaşayabilmek için imkân bulabilirler mi?

Bulamazlar ve daha ucuz paralara çalışmaya başlarlar. Piyasa da bunu çok istiyor

Page 201: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

191

yani. O nedenle bu sayılar bu yüzden de artıyor yani.” şeklindeki ifadesiyle vurguda

bulunurken, durumun sebebini piyasanın görünmez gücüne bağlamıştır.

Diğer iki katılımcının görüşleri ise, tıpta uzmanlık kontenjanlarının dengesiz

dağılımını konu edinmiştir. İlgili ifadelere aşağıda yer verilmiştir:

Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerde eğitim hastanelerindeki kliniklere asistan

kadroları yağdırılırken, üniversite hastanelerine hiç kadro verilmiyor. Bu yüzden de

üniversite hastaneleri çok mağdur durumda (…) Aynı Bakanlık, on bin tane uzman

açığı var diyor. Şu şu branşlarda. Diyor ki; çocuk cerrahi sayısı vermiyor. Aynı

Bakanlık iki farklı açıklamayla (Kadir, Genel Cerrahi).

Orantısız bir uzmanlaşma dağılımı var. Uzman hekim dağılımı var. Meselâ bizim

asistanlığa girdiğimiz zamanda bazı branşlara imtihansız alıyorlardı. İşte radyolojiye,

fizik tedaviye adam bulamıyorlardı. Nükleer tıpa adam bulamıyorlardı. Çünkü bizim

yetiştiğimiz dönemde tababet demek, hastaya dokunmak demekti. Biz meselâ

istemiyorduk ya. İmtihana giriyorduk istemiyorduk. Ben hastaya dokunmak istiyorum,

hastayı görmeden ne yapayım. Ama şimdi toplumdaki değişiklikler var (Şener,

Ortopedi ve Travmatoloji).

3.3.7. Modern Tıbbın Geldiği Son Nokta

Tıpta uzmanlaşmanın sonuçlarını detaylı bir şekilde ele almak amacıyla

hekimlere yöneltilen soruların analizinden “Aşırı Uzmanlaşma” ve “Vasıfsızlaşma”

şeklinde iki alt tema elde edilmiştir.

Aşırı Uzmanlaşma

Araştırma kapsamında katılımcılar, tıpta uzmanlaşmanın geldiği noktayı tarif

ederken, “tek olma”, “aynı organ üzerinde çalışma”, “sayılı insanın çalışması”,

“organların en ince ayrıntılarıyla uğraşıyor olunması”, “teknoloji sayesinde milimetrik

modüller üzerinde çalışılması”, “makro konulardan ziyade mikro konuların ele

alınması“, “mikro iktidar alanları”, “işlemlerin her biri için devasa ücretler alınması”,

“tüm vücudun tek bir organ gibi görülmesi”, “tek bir organın tek bir hastalığına

bakılması”, “az ve seyrek görülen hastalıklar üzerinde çalışma”, “çok az insanın

çalışması”, “hekime ödenen ücretle doğrudan ilgili olması”, “uzmanı olmadığı hiçbir

şeyle ilgisi olmayan”, “tek bir organın ameliyatının sürekli yapılması”, “hücre

uzmanlarının artması”, “makroskopik uzmanlıkların azalması”, “mikroskopik

uzmanlıkların artması”, “sağlık sisteminden kaynaklanan ilgi daralması”, “virus

uzmanlarının artması”, “tek bir konunun tüm yönleri üzerinde çalışılması”, “bir şeyin

daha iyi yapılması”, “uzman egosu”, “tek bir yöntem üzerinde çalışılması”, “işin rutine

bağlanması” şeklindeki ifadeleri kullanmışlardır.

Page 202: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

192

Benim burada yaptığım ameliyatlar için adam altmış, yetmiş milyar para istiyor. Yüz

milyar istiyor yani. Adam şöyle diyor: “Ben tekim kardeşim ve anam ağlıyor yani.

Gecenin on birinde ameliyat yapıyorum. Poliklinik yapıyorum.” Bunları söylüyor ve

ben bunu hak ediyorum diyor. Bana geliyorsa bedelini ödeyecek diyor. Ben onu bana

gelmesi için ikna etmedim diyor. O geliyor diyor (Akif, Genel Cerrahi).

Kızımız bize geldi. İshalim dedi. Sen doktor olsan. Öteki doktor olsa ve elinde tetkikin

tahlilin olmasa yüz elli tane hasta bakmak zorunda olsan buna ne yarsın? Ne olarak

düşünürsün onun hastalığını? İlaç verir gönderirsin değil mi? Doğru. Şimdi bunu hep

böyle yapa yapa bir müddet sonra ciddi hasta varsa bile artık onu irdelemek

zorunda hissetmiyorsun kendini. Ben bu ilacı vereyim. Sıkıntı devam ederse ilgili

birime göndereyim onlar araştırsınlar (Coşkun, Genel Cerrahi).

Şuanda kamuda karaciğer cerrahisi atıyorum meselâ, kamuda çalışan üç beş kişi bir

elin parmaklarını geçmiyor. Ama elli kişi özel hastanelerde çalışıyor şuanda. Ama

özel hastanelere bu hastalar gittiklerinde kendi ceplerinden ekstra olarak elli, altmış

milyon para ödemek durumunda kalıyorlar (Kadir, Genel Cerrahi).

Standart tedavi veriyor. Meselâ pediatri diyelim ki, ihtisası yapıyor göğüste ya da

kulak burun boğazda standart yaklaşım arıyor. Yani yüz tane hasta içerisinde üç

tane alerji hastası geliyor. Ama alerji uzmanı sabahtan akşama kadar yüz tane hasta

görüyorsa, yüzü de alerji hastası. Ben meselâ son altı yıldır sadece karaciğer,

pankreas ve safra işiyle uğraşıyorum. Bir insan sabahtan akşama kadar aynı işle

uğraşsın uzmanı olur değil mi? (Kadir, Genel Cerrahi).

Yapmayalım diyor ameliyatı. İstanbul’ a gitsin diyorlar. Çünkü tırnak içerisinde o

hastadan alacağımız rakam diyelim ki iki bin lira. Bunun için diyor, “bu riske girmeye

değmez.” Ama İstanbul’da da otuz beş binin altında kimse bu hastayla uğraşmaz.

Şimdi oralara kim gidiyor? Ancak onu verebilen insanlar gidiyor. Kimi o ameliyatı

yaptıramayacak bakıyoruz. Hâlbuki bu adam otuz beş bin lira verecek halde değil. O

zaman diyoruz ilaç tedavisine gidelim. (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Artık öyle bir yerdesiniz ki akciğerin içerisinde hava yollarıyla uğraşıyorsunuz.

Tamam onunla uğraşıyorum, onu yapıyorum, bunu yapıyorum, sonra bazen bir

haberleri okuyorsun işte bir tane termik santral yapıldı. Her tarafta hava kirliliği (…)

Ben ne yapıyorum burada. O sitokin buradan mı olsun buradan mı olsun? (Deniz,

Göğüs Hastalıkları).

Tabii teknoloji ilerledi. Milimetrik şeyleri görüyoruz. Akciğer, teknoloji, ilerledi.

Tomografi çekiyoruz. Milimetrik olarak görüyoruz. Bu milimetrik modüller şöyle

diyebilirim. Sigara içen iki insanın birinde var. Bunların yaklaşık yüzde otuzu da

kanserleşiyor. Sigara içmeyen üç insanın birinde var. Yüzde doksan beşi

kanserleşmiyor. Milimetrik modül bulduğumuz an, bu hastayı üç yıl izliyorum.

Bazısını da beş yıl izliyorum. Geliyor tomografi çektiriyor. Adam kafasında acaba

kanser miyim? Acaba oldun mu? Sonra da şöyle söylüyorum. Bak emin değilim

olabilirsin de olmayabilirsin de. Bu nasıl? Adamı beş yıl nasıl yaşatıyoruz. Eğer şey

yapamıyorsan ameliyatla orayı çıkarmamız lâzım. Hocam ben kafama çok taktım.

Yatamıyorum. Hadi gel çıkaralım. Peki çıkaralım. Çıkardığımızda kesin kanser midir?

Bilmiyorum. Kanser de çıkmayabilir. Peki, onu bulabilir misiniz? Yok, o çok

milimetrik o yüzden. Ne yapacağım? Onun etrafında iki santim keseceğim. İki

santimlik dört santimlik yer çıkartacağım. Bazen de gereksiz yere çıkarıyoruz.

Ne yapacağız o zaman? Hadi çıkaralım. Çıkardık bitti. Temizmiş. Ne oldu? Teknoloji

ilerledi harika ne oldu? İyi bir şey mi? (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Page 203: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

193

Her bir parçasıyla ince ince uğraşmak lâzım. Kapitalist sistemin hegemonyasında

benim hastanemde bu iş nasıl dönüyor? Bunu göreyim. Buradaki küçük şeylerle orayı

birleştirmem lâzım. O yüzden uzmanlaşma bunun içerisinde okunabiliyorsa çok

değerli bir şeydir. Yok, teknik bir sorun göğüsçü şu kadar falan bu boş. O yüzden çok

değerli olduğunu düşünüyorum o küçük alanların. Oraları daha çok çalışmamız

lâzım. Mikro iktidarlar nasıl oluşuyor? (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Aynı branş içerisinde meselâ diyorlar ki, beyin cerrahisinde, bel fıtığında, falanca

hoca iyi diyorlar. Adamın aylık geliri yüz, yüz elli bin liradan sonra böyle oluyor

işte (…) Ben bütün vücudu kalp olarak düşünüyorum. Kalp olarak görüyorum

derken aslında tek bir hücre olarak görüyorum. Biri kalp görevini görüyor biri böbrek

görevini görüyor biri beyin görevini görüyor (Selim, Kalp-Damar Cerrahisi).

Böbreğe o kadar konsantre oluyorsunuz ki, adamın atıyorum pankreas tümörü de

vardır. Ama hasta esas şikâyetiyle gelir. Benim buram ağrıyor diye gelen hastaya ben

baktım, böbreğinde taş varsa gidip pankreasını araştırmam ki! Acaba o da mı var, bu

da mı var diye veya gözünde katarak var mı diye bir araştırma yapmam (Tarık,

Üroloji).

Yoksa tabii ki gerekecek; retinanın çok özel hastalıklarına bakan çok özel doktor

olsun isterim (…) Bazı durumlar var ki, bazı hastalıklar çok seyrek görülüyor az

görülüyor ama o işi yapan çok az. Ama birinin bunu yapması lâzım. Bunu çok az

insan yapıyor Türkiye’de, dünyada da birisinin bunu yapması lâzım (Gökhan,

Kardiyoloji).

Şimdi bir dalak alanında az bulunan bir hekim…(Ahmet, İç Hastalıkları).

Tıptaki aşırı uzmanlaşma sağlık politikasının getirdiği bir şey yani. İnsanların

isteyerek yaptığı bir şey değil. Siz pratisyenken dahiliyeci olana daha fazla

ödüyorsanız, dahiliyeci hekim gastrocu olana daha fazla ödüyorsanız, gastrocuyken

ercp yapana daha fazla ödüyorsanız uzmanlaşmaya doğru gidersiniz (Binnur,

Acil Tıp).

Endokrin uzmanı. Artık ne kardiyolojiyle alakası kalıyor, ne onunla alâkası

kalıyor, ne bununla. Hiçbir şeyle alâkası kalmıyor (Hale, İç Hastalıkları).

Sadece pankreas ameliyatı yapmak bir yandan güzel bir cerrahım tek bir organın

ameliyatını sürekli yapması güzel bir şey ama sonuçta mide, bağırsak sistemi

ameliyatları ile ilgileniyordur kabul. Ama hasta bir tiroid hastalığıyla geldiği zaman

ilk yapacağı şeyleri tabii ki bilmeli (Hale, İç Hastalıkları).

Uzmanlaşırken şuanda nasıl bir sistem kurmuşuz? Temel bilimler, dahili bilimler,

cerrahi bilimler. Kalp damar cerrahisi, guatr cerrahisi, üroloji cerrahisi yani vücut

sistemlerine göre bir uzmanlık alanı. Şimdi tedavi ve takipler o kadar derine indi ki,

şuanda hücre üzerine tedavi yapılmaya başlandığı için uzmanlık alanı meselâ

diyecek ki; o grup hastalıklar gözde olabilir, dizde olabilir, karında olabilir, kolda

olabilir. Makroskopik uzmanlıktan mikroskopik uzmanlığa geçiyoruz (…)

Makroskopik dediğim yani büyük görünen sistemlerin dışında şimdi mikroskopik

sistemlere kayıyor (Hale, İç Hastalıkları).

Zaten pratikte ya da sağlık sistemi uzmanlaşma üzerine olduğu için zaten sebep seni

senin dışındaki alanlarla ilgilenmemeni içeriyor (Ülker, Çocuk Sağlığı ve

Hastalıkları).

Meselâ, siz çocuk enfeksiyoncususunuz. Çocuk enfeksiyonu üzerinde de

uzmanlaşıyorsunuz. HİV uzmanlığı diye bir alan var meselâ dünyada. Sadece bir

Page 204: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

194

virüs ama bunun uzmanlığı var. Ama işte bu gerektiren bir şey, aşırı uzmanlaşmanın

da olması gereken bir şey. Bu kişilerin sayısı fazla değil (Ülker, Çocuk Sağlığı ve

Hastalıkları).

Sen hücreyi baz alıyorsun. Biz hücrenin kromozomlarının aminoasitlerin üzerinde

çalışıyoruz. Artık iş o kadar detaya iniyor (Şener, Ortopedi ve Travmatoloji).

Bu bir süreçse ve süreç devam ediyorsa bilgi birikiminin, teknolojinin daha iyi

ilerlemesi ile beraber daha da fazla bölünmeye neden olabilecek bir süreç. İşte

romatolojinin altında sadece bir hastalığa bakan doktorlar belki… (Ramazan, İç

Hastalıkları).

Aslında yurt dışında bu işler daha da sıkıştırılarak yapılıyor. Genetik

sendromlarından bir tanesi üzerinde bir kişi çalışıyor. Ama o konuda her şeyi

çalışıyor yani. Her şeyiyle o konuyu ele alıyor. Ne kadar bu konuda alanı

daraltırsanız o konuda aslında çalışma yapmanız yayın çıkarmanız ve o konuda

uzmanlaşmanız o kadar geniş olur (Ceyda, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Şimdi her şeyi iyi yapmak yerine, bir şeyi daha iyi yapmak. Olması gereken bu!

Ben hiçbir şeyi yapmayayım, sadece bir şeyi yapayıma döndü iş. Yanlış olan da o

(…) Olmalı ama bence bu biraz daha araştırma bazında kalmalı. Yani yüz tane

hekimin üç dört tanesini bu şekilde olmalı. Geri kalanı yine güncel hayatı

uygulayan taraf olmalı burada. Hani çok denk gelmez ama Amerika’da bir kalp damar

cerrahisi profesörü Türk onun bir konuşmasına şahit olmuştum. Üçe ayırmışlar eğitim

üyelerini bir grup sadece ameliyat yapıyor yani hasta bakıyor, klinisyenlik yapıyor.

Bir grup sadece bilimsel araştırma yapıyor. Bir grup da sadece eğitimlere giriyor.

Öğrenici asistan eğitimine kısmen bunun gibi. Evet bu olmalı. Ama bunu yapan

kişinin doktor sayısının belli bir çizim üzerin çıkmamalı. Herkes araştırmacı

olmayacak (Alper, Üroloji).

Adam meselâ bir yöntemi öğrenmiş. Bir yöntem üzerine çok spesifikleşmiş. Her

şeyde onu kullanmaya çalışıyor. Onun iyi olduğunu iddia ediyor. Öbür yöntemi

bilmiyor çünkü (Alper, Üroloji).

Vasıfsızlaşma

Aşırı uzmanlaşma kapsamında değerlendirilen “Vasıfsızlaşma” alt teması, hekim

bilgi tekelinin yıpranmasına, hekimlik mesleğinin vasıflarının giderek aşınmasına atıfta

bulunmaktadır. Bir önceki kısımda hekimlerin de belirttiği gibi aynı işlemin defalarca

uygulanmasıyla yapılan işin rutinleşmesi, hekimlerde karar mekanizmasının zayıflaması

vasıfsızlaşmaya neden olabilmektedir.

Deniz Bey, hekimin yalnızca ‘akciğer’e odaklanması halinde hekimlik

mesleğinin zanaat özelliğini yitirip, teknik bir işe dönüşme hikâyesini şu ifadelerle

aktarmıştır:

Şu bir sorun bir hekim hem aynı zamanda tırnak içerisinde akciğere bakacak, hem

hastanın sosyal duygu durumunu görecek, hem evde eşi var mıdır yok mudur?

İşte bir kadın eşinden dayak yedi mi yemedi mi? Arabanın tümünü ilan etmeye

kalkarsa verimi düşer. Hâlbuki hekim ve tıbbı sen akciğerin şurasındaki bu

bölümünden sorumlusunuz dediğiniz zaman, artık o bir zanaat işinden çıkıp

Page 205: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

195

teknik bir iş haline gelmeye başlıyor. Diyelim ki, akciğerin içerisine

girebiliyorsunuz. Harika ama cerrahi bir boru haline gelmeye başladı ve buradan çok

ciddi sirkülasyon, yani tipik insanlar üretimin içerisine girdi (Deniz, Göğüs

Hastalıkları).

Alper Bey’in, hekime ve hekimlik mesleğine duyulan saygının yitirilmesiyle

hekimlerin teknik bir elemana dönüşme hikâyesini ve hekimlik mesleğinin aşınmasını

aktardığı vasıfsızlaşma temasına ilişkin görüşleri şu şekildedir:

Maalesef şu göz ardı edildi. Biraz cehaletle alâkalı. Bir laf var ya “çingeneye bir

beylik verseler önce babasını keser” diye. Onun dengesini halkımız tutturamadı.

Bunun arkasından da hekimlerden bir reaksiyon gelişti. Sen bana bunu layık

görüyorsan ben de karşılığında bunu yapıyorum başladı. İşte hasta bakmamalar, hasta

seçmeler, kötü davranmalar… reaksiyon reaksiyonu doğurdu. Burada her zaman için

kimse kimseden üstün değil, meslek de üstün değil ama en kötü senaryo gerçekleşti.

Halkın gözünde hekimliğin değeri düşmek değil daha kötüsü oldu. Hekimin

gözünde hekimin değeri düştü. Biz mesleğe olan saygınlığımızı yitirmeye

başladık. Sırdan hani o saatin pimini takan adamdan farksız hale geldik! (Alper,

Üroloji).

Bak ben sana onkoloji ile ilgili bir fikrimi söyleyeyim (…) Yani o onkolog da bu çok

iyi denilen onkolog da, Türkiye’nin bir numarası denilen onkolog da aynı şeyi

söyledi. Ne fark var niye o daha iyi o zaman. Aynı şeyi yapıyorsa. Ben onkolojiyi

kötülemiyorum. En iyi denilen onkolog hiç duymamış bir onkoloji uzmanının

söylediği aynı şeyleri söyledi ise niye daha iyi o? Dahiliye bilgisi ne kadar iyiyse o

kadar iyi. Çünkü onkoloji hastası tansiyonu yükselecek, şekeri değişecek, saçı

dökülecek, kansızlık gelişecek onları takip edip gelişimleri görüp anında müdahale

etmek için senin dahili tıbbın çok iyi olması lâzım. Genel tıp bilgisi iyi olan ‘onkolog’,

‘iyi onkolog’tur. Yoksa onkoloji olarak hepsi standart işi yapıyorlar (Alper, Üroloji).

Nefrolog bir arkadaşım şunu söyledi. Bir hasta gelmiş. Neyin var demiş. Başım

ağrıyor demiş. Niye bana geldin demiş. Böbreğimden olduğunu düşünüyorum. Bir

böbrek tahlili yaptırmaya geldim demiş. Şimdi düşünsene yüz tane nefrolog yok

bu ülkede. Binlerce böbrek hastası kapıda. Ama sen baş ağrısından bakmak zorunda

kalıyorsun. İyi niyetle çıktılar politikada politikacılar ama çizginin gittiği noktayı

saptayamadılar. Kontrol edemiyorlar. Benim eşim aile hekimi idi, bıraktı. Çünkü aile

hekimlerine de gidip işte buram ağrıyor, şu ilacı almaya geldim diye geliyorlar.

Şimdi diyor ki, ben onun istediği ilacı yazmazsam benden kaydını aldırıyor

diyor. Kaydını aldırırsa benim hasta sayım düşüyor ya sözleşmem fes oluyor ya

az para kazanıyorum diyor. Öbür taraftan hekim diyor ki ben rapor isteyene

rapor veriyorum. İlaç isteyene ilacını yazıyorum. Neyi istiyorsa onu yapıyorum

diyor. Hasta sayısı tavanda. Aldığı para da tavanda. Üstelik hasta tarafından çok

sevilen hekim oluyor (Alper, Üroloji).

Page 206: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

196

4. TIPTA UZMANLAŞMANIN BÜTÜNCÜL YAKLAŞIM

ÇERÇEVESİNDEN DEĞERLENDİRİLMESİNE İLİŞKİN

BULGULAR

Araştırmanın bu kısmında, tıpta uzmanlaşma olgusunun bütüncül yaklaşım

çerçevesinden değerlendirilmesine yönelik bulgulara yer verilmiştir. Yapılan analiz

sonuçlarına göre katılımcıların verdiği cevaplar “Multidisipliner Tıp Yaklaşımı”,

“Parçalanmış Tıp Yaklaşımı” ve “Bütüncül Tıp Yaklaşımı” olmak üzere üç temada

toplanmıştır. Söz konusu temalara Şekil 6’da yer verilmiştir.

Şekil 6. Tıpta Uzmanlaşmanın Bütüncül Yaklaşım Açısından Değerlendirilmesine

İlişkin Kavram Haritası

Page 207: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

197

4.1. Multidisipliner Tıp Yaklaşımı

Multidisipliner Tıp Yaklaşım

Multidisipliner yaklaşım; hastalıkların tanı, teşhis ve tedavi sürecine birden çok

branşın dâhil olması anlamına gelmektedir. Multisistemik hastalıkların artmasıyla

birlikte, multidisipliner yaklaşıma olan ihtiyacın da arttığı günümüzde birden çok

disiplinin ortak hareket etmesi hayati önem arz etmektedir.

Multidisipliner yaklaşım temasına ilişkin görüşler, hastalıkların koordineli ve

ekip çalışmasına dayalı yürütülmesi gerektiği yönündedir:

Adnan Bey’in, hastalıklara yaklaşımda tıbbi disiplinlerin “ortak” hareket etmesi

gerektiğini ve hastaya genel yaklaşımın önemini vurguladığı ifadesine aşağıda yer

verilmiştir:

Eğer ki, multisistemik yaklaşım yani işte endokrin kısmını endokrin bölümü

enfeksiyon hastalıklarının enfeksiyon bölümü ortak takip eder. Ortak çalışırsa daha

güzel bir sonuç alınır. Çünkü herkes kendi alanında daha uzman olduğu için genel

yaklaşımdan itibaren o alana kendi alanında yaklaşımı çok daha kaliteli çok daha iyi

bilir. O alanı daha iyi yönetir diye düşünüyorum ( Adnan, Çocuk Enfeksiyon

Hastalıkları).

Deniz Bey, kanser hastalarının tedavisinde birden çok disiplinin aktif bir şekilde

rol oynadığını belirtmektedir. Üzülerek belirttiği nokta ise, hekimlerin birlikte hareket

etmeme durumunu risk almamak adına yaptıklarıdır. Ayrıca, ekip çalışmasında maddi

kaygıların güdüldüğünün altını çizmektedir. Hekime ait görüşlere aşağıda yer

verilmiştir:

Yavaş yavaş başladı. Bir takım kritik hastalıklarda. Örneğin, kanserde tek başımıza

karar vermiyoruz artık. Bunu genellikle korku nedeniyle yapıyoruz. Yarın bir dava

açılır. Risk almamak açısından. Şimdi bu gene de arkadaşım ben göğüsçü olarak bunu

koydum. Bak bu cerrah iyi ki burada bunu yaptı. Patolog geldi. Bu iyi bir şey. Ama

bunu korkudan ziyade biz artık bu kadar parçalanmış bir tıpta tek başımıza bir

şeyi götüremeyiz. Bir başkasında en az bizim kadar işin içerisinde olmalı (Deniz,

Göğüs Hastalıkları).

Bir tek şey lâzım. Bu ne kadar ekonomik. Şöyle bir şey düşünün, konseye

gidiyorsunuz. Bir tane akciğer kanseri hastası var. Akciğer kanserinin genelinde

göğüsçü tanı koyar. Cerrah eğer ameliyat derse ameliyat eder. Herkes kendince

bir şey yapar ve sonuçta o hastanın sağlığının iyi olabilmesinin yolu herkesin

kendi tabiri caizse rolünü iyi oynamasından geçiyor. O zaman tiyatro iyi oynar.

Şimdi bu güzel. Ama şöyle bir hayat getirdiğiniz zaman göğüsçü örnek veriyorum;

sen bu hastadan iki lira kazanırsın, cerrah beş lira kazanır, radyolog yedi lira, nükleer

tıpçı bir lira öbürü elli kuruş. Şimdi hepsi şöyle diyor: “Biz hepimiz iyi yaparsak bu

oluyordu. Birimizi çektiğiniz zaman bu iş gitmiyor.” O zaman bizim uzmanlık

alanları arasında nasıl bir ilişki kurabiliyorsun da biri yedi lira alırken biri elli kuruş

Page 208: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

198

alıyor. Elli kuruş alan da görevini iyi yapmasa bu akciğer kanseri iyi tedavi olmuyor

mu? Olmuyor. O zaman bu eşittir. Eğer bunu demezseniz otomatikman bir hiyerarşik

ilişki kuruyor. Çünkü kapitalizmin içindeyiz. Bir süre sonra elli kuruştaki fikre çok

değerli bir adamsa şöyle demeye başlıyor: “Kararı benim üstümden alıyorsunuz çok

güzel tüm riskleri burada paylaşıyoruz ama biz hastanede apaçık geziyoruz. Biz iki

bin lira ile giderken siz on iki bin liralarla gidiyorsunuz. Kusura bakmayın bu hafta

benim işim var, gelmeyin.” Geliyorum oturuyorum yatıyorum. Bu yüzden eşitler

ilişkisine çevirmemiz lâzım ki kendi aramızda cerrah da bizi bu kadar yoracak biz

de radyolog kadar yorulacağız takım olacağız arkadaşlar. Takım denilen şey

ekonomik ve sosyal ne ise, o artı değer onu birlikte paylaşanlardır. Takımın

tepesindeki her şeyi götürüyor. Bunlara da ne kalırsa öyle değil. Biz burada bir sosyal

değer üretmişiz. Nedir? Hasta kalkmış gelmiş demiş ki: “Allah razı olsun. Siz beni

kanserden kurtardınız.” cerrahın eline kapanmış. Cerrah da orada şunu diyecek.

“Bak Deniz hoca sana da tanı koymuş yoksa olmazdı. Ben de diyeceğim ki iyi ki

filmine şu hoca baktı. Yoksa biz bu işleri yapamazdık. Biz onu birlikte bölüşeceğiz.”

Bunun içinde çalışma ortamında birbirimizle iyi ilişkiler kurmamız lâzım (Deniz,

Göğüs Hastalıkları).

Selim Bey, multidisipliner yaklaşımın sürdürülebilirliği adına, olgu sorularının

oluşturularak fikir alışverişinde bulunulmasına değinmiştir:

Olgu soruları yapılması lâzım. Meselâ, cerrahi bilimler bir cerrahi bilimlere ait

hastayı bir genel cerrahiye sorabilirsiniz. “Bak! bunda böyle şikâyetler var, ne

düşünürsünüz?” Böyle olgu sorusu makale sorusu yazan yerler var? Diyorsun ki; “şu

şu şikayetlerde bir hasta geldi. Şu tetkikler yapıldı. Tanınız nedir?” diye sorular

soruyorsunuz. Herkes fikrini söylüyor. Diyor ki, ben bunların içerisinde bulundum. O

zaman hastada her şeyi düşünüyorsunuz. Diyor ki, genel cerrah işte ben de şu var.

Gastroenterolog başka bir şey söylüyor. Kalp damar cerrahı başka bir şey söylüyor.

Herkes birbirini dinlerken keşfetmiş oluyor (Selim, Kalp-Damar Cerrahisi).

Araştırma bulguları arasında, hastalıklara multidisipliner yaklaşımın koşulunun

ekip çalışmasından geçtiğini bildiren katılımcı görüşleri de vardır:

Belli merkezlerde yapılan işlemlerde her şeyin uzmanı var artık veya ameliyatlar

ekip halinde yapılıyor. Aynı seansta iki ayrı uzman girip, iki ayrı ameliyatı yapıyor.

Şimdi meselâ, belli cerrahiler ekip halinde yapılıyor. Birden fazla doktor giriyor

(Ahmet, İç Hastalıkları).

Her şeyi sen yapmak zorunda değilsin ki! Senden daha iyi bilgili birisi niye

yapmasın. Niye ben cilt hastalığını tedavi edeyim. Genel pratisyen diye bir şey var.

Çözemiyorsa cildiyeye göndersin. Bu işi yapmak üzere başka insanlar var. Her şeyi

ben yapacaksam öteki insanlara ne gerek var. Önemli olan ekip çalışmasını

sağlayabilmek (Engin, Kadın Hastalıkları ve Doğum).

El cerrahı bu işleri kendi başına yapamaz. El cerrahının bu işleri yapabilmesi için

hastayı ameliyathaneye alıp, anestezistin uyutması lâzım (Şener, Ortopedi ve

Travmatoloji).

Şimdi insan faktörü var ya insan canlı bir organizma. O canlı ve yaşıyor. Onun için

öyle tamamen ben işimi yaptım git olmaz. Bir işi yapabilmen için diğer

branşlarla beraber problemleri çözmek zorundasınız. Onun için böyle bir şey

olduğu zaman genel tababeti bilir. Büyük şeyler kimsenin gözünden kaçmaz. Meselâ,

Page 209: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

199

adamın kalbinde ritim bozukluğu varsa onu her doktor yakalar burada. Ama detayını

bilemeyebilir (Şener, Ortopedi ve Travmatoloji).

Konuya, farklı hastalıkların bir arada nüks etmesiyle çıkan hastalık gruplarının

multisistemik yaklaşım gerektirmesi yönüyle değinen hekim görüşlerine ise aşağıda yer

verilmiştir:

Meselâ, hastanınız kistik pibroz hastasıdır, ama kistik pibrozla ilgili bi düzensizlik

yoktur. Ön planda enfeksiyonu vardır. Zaten göğüs hastalıkları gerekli bölüm

enfeksiyonu konsülte ettiğinden bunun şu an kistik pibrozu stabil, ama enfeksiyon

açısından dediğimde zaten onu biz devralıp, enfeksiyonu tedavi ediyoruz (Adnan,

Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları).

Biz yatırdığımız hastalarda her türlü hastayı görüyoruz; diyabetli hasta geliyor,

astımlısı geliyor, ameliyattan sonra göğüs ağrısı çekip de… Meselâ benim yarın

ameliyat edeceğim hastaların arasında astım hastası var. Daha önce stent takılmış

hasta var kalbine. Biz bir şekilde bilgi sahibi oluyoruz. Bilmemiz lâzım bizim. Ama

başka branşlarda böyle değil. Her branşta böyle değil. Bir biyokimyacı hastayla çok

ilişkili değildir yani. Bir cilt doktorunun bizim gibi yatırıp takip etme hastası yoktur.

Bir fizik tedavi doktorunun yatırıp takip ettiği hasta fazla yoktur. Bazı branşlarda

bunun eksikliği görülebilir (Savaş, Genel Cerrahi).

4.2. Parçalanmış Tıp Yaklaşımı

Hastaya ve hastalıklara karşı bütüncül yaklaşımın sağlanamadığına dair

görüşlerin yer aldığı “Parçalanmış Tıp” teması; “Bilgide Körleşme”, “Bütünü

Görememe”, “Bütünlüğün Sağlanamaması” ve “Diğer Alanın Riski” şeklindeki dört

nedensel alt temadan oluşmaktadır.

Bilgide Körleşme

Eski hekimlere nazaran multidisipliner hastalıkların yönetimi konusunda

eksiklik yaşadığını belirten Deniz Bey, farklı alanlara ait bilgisinde körleşme olduğunu

“Bizden iki kuşak öncesine gittiğiniz zaman o doktor hem astımınızı tedavi ederdi hem

şekerinizi tedavi ederdi hem de tansiyonunuza bakardı. Bilirdi. Ben şimdi o alana dair

gerçekten hiçbir şey bilmiyorum.” şeklindeki ifadesinde belirtmiştir.

Katılımcının bilgide körleşme alt temasına ilişkin bir diğer görüşü ise,

hastalıkların sebebinin hekim tarafından ayırt edilebilmesi gerektiğiyle ilgilidir:

Meselâ, öksürük diye kulak burun boğaza giden hasta da hekim kendi hastalık

grubuyla ilgili olanları zaten biliyor. Faranjiti varsa biliyor, hastanın. Sinüziti varsa

biliyor ama sorun akciğerle ilgili, romatoloji ile ilgili veya kardiyoloji ile ilgili ise

kulak burun boğazcı bunu algılıyor. Daha doğrusu şöyle benim dışımda bir hadise var

ama bu kalpten midir, mideden midir, göğüs hastalıklarından mıdır onu ayırt

edemiyor. Burası sorun bunun ayrımını da yapması lâzım (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Page 210: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

200

Bütünü Görememe

Katılımcılardan Akif Bey, aşırı uzmanlaşmış hekimleri kast ettiği “Hastayı

bütüncül değerlendiremezler. Ben imkân olmadığını düşünüyorum. Onlar artık kapılıp

gidiyorlar. Sel gibi kapılıp gidiyorlar yani. Artık bir kere o işe girdin mi geri dönüşün

yok yani. O piyasanın adamı olduğun zaman. İşte git bak. Adamlardan randevu

alamazsın yani. Gece on bir de on iki de randevu verirler sana muayene olabilmek için

ve üstelik muayene parası beş yüz lira yani. Bir muayene olacaksın beş yüz lira. Bırak

sonucu falan akıllara ziyan ya. Asgari ücret şuanda dokuz yüz elli yedi. Muayene ücreti

beş yüz lira. Bu çılgınlık ya! Bu adam bütüncül bakış açısını nereden sergileyecek.

Tek sergilediği bakış para olur.” şeklindeki görüşünde, maddi kaygı güden bu tarz

hekimlerin bütüncül bakış açısından yoksun olabilecekleri vurgusunda bulunmuştur.

Savaş Bey, “Herkes branşlaşırsa pratisyen hekim açığı, aile hekimi açığı bunlar

olabiliyor. Bu ilk aile hekimliğine geçildiği zaman, sistemdeki bütün doktor arkadaşlar

acilden çekildiği zaman branş doktorları acilde nöbet tutmak zorunda kaldı. Meselâ o

zaman da genel tıptan insanlar o kadar kopmuş ki bir biyokimyacı acil durumlarda ne

yapacağını unutmuş.” diyerek hekimlerin tıptan kopuşuna, Gökhan Bey ise, “Hastanın

bütününü kaçırma tehlikesi her zaman var. Sadece tıpta değil. Muhtemelen mimaride

de bu vardır diye düşünüyorum. Ekonomide de keza var. Ağaçlara bakmaktan ormanı

görmezsiniz. Tıpta da özellikle var. Bir de bizim ülkemizde hem sağlık örgütlenmesi

hem de tıp eğitiminin kendine özel sorunları var.” şeklindeki ifadesiyle bir şeye

odaklanmanın bütünü görmeyi engelleme durumuna dikkat çekmektedir.

Katılımcıların, spesifik bir alanla ilgilenen hekimlerin hastanın ve hastalığın

bütünü gözden kaçırdıklarına dair belirttikleri ifadeler ise şu şekildedir:

Ya bütünü gözden kaçırıyorlar. Şu bi gerçek hep enfeksiyonla ilgilendiğiniz için

zaman içerisinde diğer bilgilerinizde belki şey olabilir. Meselâ nefroloji bilgilerinde

belki böbrek kistine yaklaşımdan uzaklaştığınız için yıllar içerisinde güncel nasıldır,

bundan uzaklaşabilirsiniz (Adnan, Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları).

Uygulamada bitiyor işte. Buradaki pratikteki uygulamalar zaten herkese kendi

branşını kendi spesifik alanını yönelttiğin için çok olmaz gözden kaçabilir bunlar.

Sadece bir organa bir şeye bakıp hani diğer sistemlerle ilgilenmemek de gözden

kaçabilir (Ülker, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Alper Bey’in temaya ilişkin görüşlerine aşağıda yer verilmiştir:

Page 211: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

201

Onun bütünü yakalıyorum dediği şey şu: Belli bir süre tecrübe kazandığında,

sokakta da otururken bir insanın yüzüne baktığında, aşağı yukarı neresinde ne

olduğunu tahmin edebiliyorsun. Bu adam kanser olabilir. Yakaladığım dedi o.

Başka türlü mümkün değil yakalayamaz (…) Sistemi iyi bir çizgi üzerinde

öğrenemeyince de ben böbreğe bakarım, prostat beni ilgilendirmez (Alper,

Üroloji).

Bütünlüğün Sağlanamaması

Araştırma kapsamında hekimler, tıpta bütünlüğün sağlanamadığı yönünde görüş

bildirmişlerdir. İlgili görüşlerin ortak noktası, tıpta bütüncül bakış açısının

sergilenemediği konusudur. Hekimler genel olarak; sistemin bir bütün halinde anlam

ifade edebileceği, bütüncül bilginin ehemmiyeti, genel hekimlikten uzaklaşmanın

bütüncül bakış açısından uzaklaşmayı etkileyebileceği, genel hekimlik becerisinin

kazanılabilmesi için diğer branşlarda teorik ve pratik anlamda bir noktaya kadar belli bir

düzeyde bilgi ve beceri sahibi olunması gerektiği, bir hastanede gerekli yan dallar

bulunmadığı sürece tıpta bütünlüğün sağlanamayacağı konusuna değinmişlerdir.

Katılımcıların görüşlerine aşağıda yer verilmiştir:

Bütüncül bir tıbba dönüş yok. Kapitalist sistem bu kadar egemenken seni hiç

yaşatırlar mı? (Akif, Genel Cerrahi).

Sanırım yoğun hasta sayısının olduğu yerlerde daha derinlemesine incelemeleri

mümkün değil. Bu yani fiziki olarak hekimin biyolojik yetenekleri olarak mümkün

değil. Bir hastaya yaklaşık on, on beş dakika ayırmalısınız ki problemleri net olarak

görebilesiniz. Ama çok kalabalık polikliniklerde mümkün değil. O zaman hekimin de

atladığı bir takım problem kaçınılmaz (Fatih, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Uzmanlıktan kaynaklanıyor. Siz tek bir organa spesifikleştiğinizde o organda

mükemmel hale gelebilirsiniz? Ama o organ sistemin içerisinde bir çarklı. Siz o

çarkın tek bir parçasında mükemmelsiniz. Ama o bir bütün içerisinde düzgün

çalışıyor. O bütünü gözden kaçırdığın anda senin o çarkın dişlisinde

mükemmelleşmenin çok büyük bir önemi kalmıyor (Binnur, Acil Tıp).

Sen sağ omzunda ağrısı olan bir hastanın karaciğerinde bir problem olabileceğini

düşünmezsen eğer, fizik tedavide oyalarsın hastayı. Bunu düşünebilmen için bütüncül

yaklaşman lâzım. Bütüncül yaklaşma bütüncül bilgiyle gelir. Çünkü hasta ağrıdığı

yer için gidecektir doktora. Fizik tedavicinin aklına bunun safra kesesi, karaciğer

kaynaklı olduğu gelmezse eğer aylarca fizik tedavi yapar ve hasta şifa bulamaz

(Binnur, Acil Tıp).

Hekimler dahiliyeciydiler. Kardiyolojisinden de anlardı, göğsünden de anlardı. Daha

ön planda genel dahiliyeciydiler. Genel tababet bilgisi diye bir şey vardı. Şimdi öyle

değil (Hale, İç Hastalıkları).

Evet. Genel pratisyenlik eğitimi de çok zayıf ve yetersiz daha sonra uzmanlaşma

durumunda da gene herkes kendi branşında spesifik olarak kendini yetiştiriyor. O

zaman yan dallardan tamamıyla uzaklaştığı için diğer branşlardan hastaya tanı

koymada bu büyük sıkıntıya yol açıyor. Herkes kendi branşıyla ilgili bir bakış açısıyla

bakıyor olaya. Göğüsçü sadece göğüs açısından bakıyor, kardiyolojik, nefrolojik,

Page 212: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

202

dahiliye problemlerini bilmiyor, bilse bile yeterince bilmiyor zaten (Çetin, Göğüs

Hastalıkları).

Daha spesifiğe kaydığın zaman genel hekimlikten uzaklaşıyorsun. Bir alerji

uzmanı artık genel cerrahiye, endokrine dair, kadın doğum, çocuk artık bilmiyor.

Psikiyatri, cildiye bilmiyor. Onları anlamıyorsun. Çünkü onları okumuyoruz hiçbir

zaman (Çetin, Göğüs Hastalıkları).

Yok sadece iyi bir hekim olmanız için bilgi olarak spesifikleşmeniz gerekir ama

bütünden de kopmamanız gerekir. Yani bir göz doktoru da bütün vücudu bilmeli

(Ülker, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Sistemden konsültasyon giriyorum, git o bölüme. O bölüme gidiyor randevu

veriyorlar. Ondan sonra o hastadan ben koptum artık. Ne olacak bilmiyorum.

Buraya not ediyorum sadece, kardiyolojiye yönlendirildi. Üç ay, dört ay sonra bana

kontrole gelecek veya altı ay sonra kontrole çağırıyorum. Altı aya kadar ne oldu

bilmiyoruz. Koordinasyon sorunu yoğunluktan dolayıdır. Ama çocuk uzmanı olmuş

ve gelip yan dala almış hasta doktorun gözünden kaçmaması lâzım. Kaçmaz da genel

şeyler (Rıdvan, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Bu benzerlik bir noktada tıkanır zaten. Sonuçta o kişinin o saatin tamamını görme

ihtiyacı var mı yok mu? Asıl mesele o. Var tabii. Ama bizim bunu görmemiz için

bunu yaparken tıbbın geri kalan kısmını belli bir noktaya kadar bilmemiz şart. Yani

buradaki en büyük handikap o yurt dışında böyle hakkıyla tıp eğitim veren yerlerde

sonuna kadar her şeyi öğrenirsiniz. Sonuna kadar üzerine gidersiniz. Ben üroloji

uzmanı olmama rağmen beyin cerrahisini de, dahiliyeyi de, çocuğu da, kadın

doğumu da bir noktaya kadar bilmeliyim. Türkiye’de de aslında böyle ama teorikte

böyle pratikte çok işlemiyor (Alper, Üroloji).

Üçüncü basamaktan ikinci, birinci basamağa doğru gerilediğinizde bütünlük

sağlanamıyordur. Sebebi de yeterli uzmanlık alanlarının bi eğitim araştırma

hastanesinde meselâ çocuk enfeksiyon uzmanı çok az eğitim alır kısıtlı yerlerde

vardır. Ya da ne bileyim birinci basamakta Nevşehir Devlet Hastanesi ya da ne

bileyim herhangi bir tuzla devlet hastanesi burada şey olmadığı için, yandalar

olmadığı için burada bütünlük sağlanamaz (Adnan, Çocuk Enfeksiyon

Hastalıkları).

4.3. Diğer Alanın Riski

Hekimler, kendi alanları dışında bir hastayla karşılaştıkları vakit sorumluluk ve

risk almamak adına hastayı diğer branşlara yönlendirdiklerini belirtmektedirler.

Hekimlerin işlemlerini gerçekleştirirken “malpraktis” baskısı altında kalmalarının,

hastaya bütüncül yaklaşımı engellediği düşünülmektedir.

Yine bilse bile sorumluluk sebebiyle başka yere yönlendiriyor. Bize bir sürü

konsültasyonlar geliyor. Gelen kişi de bilmiyor mu hangi ilacı vereceğimizi biliyor.

Diyelim ki, ben çocuk kardiyolojiyim. İşte ben ekomu yaptım. İşte kalp grafiğini

çektim değerlendirdim. Meselâ, bir tane konsültasyon var kapıda bekleyen. Ağzının

kenarında uçuk çıkmış, bu yüzden enfeksiyona gönderiyorum diyor. Şimdi hasta bize

geldi. Hani yani bu sebepten. Sorumluluk almıyor adam uğraşmak istemiyor.

Kendi alanıyla uğraşmak istiyor. O da işte bu mapraktisler sebebiyle (Erdem,

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Page 213: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

203

Bir de şöyle bir şey başladı bizim açımızdan benim şeker hastasına dair bir tedavi

edici bir şey yaptığım zaman hata edersem ben suçlanırım (Deniz, Göğüs

Hastalıkları).

Bazı noktalarda sınırlar daha belirgin bazı noktalarda iç içe. İç içe olanlarda yerlerde

sıkıntı yok. Göğüs hastalıkları uzmanı ciltte bir lezyon gördüğü zaman: “Bu

benim işim değil dermatolojinin işi!” diyor. Ama bu kaçınılmaz bir sorun gibi bence.

Çünkü bu iki insan arasındaki hasta ve doktor arasındaki ilişkinin derinlikle ilgili

olmasıyla ilgili bir kavram. Çünkü o zaman tek bir hastayla ya da çok az hastayla

bütün gün uğraşabilirsiniz. Bu biraz özellikle bu kadar hasta hizmetinin ön planda

olduğu bir sistemde, yan dal uzmanlıkları, bence hastanın doğru bir şekilde

yönlendirilmesi için daha efektif bir yöntem olabilir (Ramazan, İç Hastalıkları).

Ülker Hanım’ın meslektaşlarının risk almadığını, basit işlemlerde dahi

yönlendirme yaptıklarını belirttiği ifadesinin ardından, kendisinin de tedavi ve takip

kısmında sorumluluk almaktan çekindiği gözlenmiştir. Hekimin aktardığı görüşlere

aşağıda yer verilmiştir:

Yani hekim olarak bilmek zorunda ama iş pratik kısma geldiği zaman tedavi kısmına

geldiği zaman kendi alanındakini tedavi eder. Başka bir alana girmek de istemez.

Daha az, deneyimi olmadığı için hem de hukuken de uygun olmadığı için (Ülker,

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Yoksa hani ben bir göz doktorunun bile eğer çok spesifik… Meselâ, bir hastalık var

göz damlası yerine ağızdan şurup vermek istiyor. Ağızdan şurup verme gerekliliğini

biliyor. Ama verirken takibi ve dozunu bir dahiliye ve pediatriste bırakıyor

(Ülker, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Tanıyı koyabilirim ama tedavi ve takip kısmını o uzmanına bırakırım yani çünkü

başlıca yapacağınız şey önce hasta hastaya zarar vermeyeceksiniz. Yani hiçbir hekim

de ben bu alanı az biliyorum, biliyorum ama az biliyorum yine de bunu ben tedavi

edeceğim demez. Edeceğini zannetmiyorum (Ülker, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Bütüncül yaklaşımın uygulanabilmesinde konsültasyon hekimliğinin önemi

büyüktür fakat hekimlerin hastaları yönlendirme işinde asıl amacın konsültasyon olması

yerine sorumluluk almamaya ve riskten kaçışa dönüşmüş olması olumsuz bir durum

olarak algılanabilir. Rıdvan Bey’in ifadeleri tıbbın bugünkü vaziyetini sergilemesi

açısından oldukça manidardır:

Dahil branşlar tam işini yapamıyor. Bir an önce yan dala yönlendirmekle

uğraşıyorlar. Aslında birçok bölümden keşke bana izin verilseydi onu yapmama.

Yarın bir gün bir sorun çıktığı zaman atıyorum gastroenteroloji olarak bir uzmanlığım

olmadığı için o müdahaleden dolayı soruşturma açılır. O sorumluluktan kurtulmak

için bir an önce onlara gidin diyorum (Rıdvan, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Ben zaten uzmanım onu yapabiliyorum. Ama sorumluluktan dolayı ve

yoğunluktan dolayı gönderiyorum. Ben şimdi kalkıp onun öksürüğüyle uğraşsam

normal hastalarım kalır (Rıdvan, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Page 214: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

204

4.3. Bütüncül Tıp Yaklaşımı

“Hastalık yoktur, hasta vardır” ilkesinin düstur edinildiği ve hastayı

biyopsikososyal manada bir bütün olarak ele alan bütüncül tıp yaklaşımı; hastanın

mekanik bir varlık olmadığını, aynı zamanda psiko-sosyal yönü olduğuna da dikkat

çekmektedir. Tıbbın her bir branşının, her bir yan dalın ayrı bir organ ve hücre ile

meşgul olduğu uzmanlaşmanın yoğunluğunu giderek artırdığı günümüzde, bütüncül

tıbbın ne düzeyde uygulanabilir olduğu merak konusudur.

Araştırmanın bu kısmında, katılımcıların bütüncül tıbbın sağlandığı yönündeki

görüşlerine ve bütüncül tıbbın asgari düzeyde sağlanabilmesinin niteliklerine yer

verilmiştir. Bu kapsamda “Bütüncül Tıp Yaklaşımı” teması; “Hastalıklararası Bağ

Kurmak” ve “Bütünlüğün Sağlanması” şeklindeki iki alt temadan oluşmaktadır.

Hastalıklararası Bağ Kurmak

Katılımcılardan Deniz Bey ve Hale Hanım, bütüncül yaklaşımın, multidisipliner

hastalıkların birbirleri arasında ilişkinin kurulması halinde sağlanabileceğini

belirtmişlerdir.

Şimdi bizim hastane işletim sistemimiz de buna doğru döndü. Hiç şüphesiz bu sadece

insanların isteğiyle değil ama daha başka bir yapı var. Örneğin, size diyor ki bir

hastayı yatırıyorsunuz. Diyelim ki, ben göz hastalıkları açısından hastayı yatırıyorum.

Hasta bir taraftan da şeker hastası çıkar. Şimdi artık ben ikisini bilmiyorum ben. Ben

şekerin nasıl tedavi edileceğini hakikaten unuttum. Çünkü bana hiç anlatmadılar. Ama

bizden iki kuşak öncesine gittiğiniz zaman o doktor hem astımınızı tedavi ederdi

hem şekerinizi tedavi ederdi hem de tansiyonunuza bakardı. Bilirdi. Ben şimdi o

alana dair gerçekten hiçbir şey bilmiyorum (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Sadece pankreas ameliyatı yapmak bir yandan güzel, bir cerrahın tek bir organın

ameliyatını sürekli yapması güzel bir şey. Ama sonuçta mide, bağırsak sistemi

ameliyatları ile ilgileniyordur kabul. Ama hasta bir tiroid hastalığıyla geldiği zaman

ilk yapacağı şeyleri tabii ki bilmeli (Hale, İç Hastalıkları).

O zor gerçekten ama şuna bir kere ihtiyacımız var. Hiçbir tedavi yöntemi ve hiçbir

tanı yöntemi sadece bir organın spesifik olmadığını görecek. Akciğere yönelik

yaptığımız bir şey böbrekle ilgili bilmem ne yapıyor (…) Onu etkiliyor veya

akciğere yönelik yaptığımızı zannettiğimiz bir tanısal yöntem gidiyor başka bir yerde

başka bir şey yapıyor. Şimdi bu bağlantıları kurabilmenin yolu, hastayla

kurduğunuz özellikle eğitim sürecinde ve sonrasındaki ilişkiler hastanın genel

hatırını sorabilecek bir zamana ihtiyacınız var (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Ayağının ağrımasıyla akciğerinin verdiğim tedavi arasında bir bağlantı

kurduğunu fark edeceğim. Bu sefer de başka meslektaşıma ihtiyacım olduğunu fark

edeceğim (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Deniz Bey’in bütüncül bakış hakkındaki görüşleri şöyledir:

Page 215: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

205

Biz şimdi üniversitede beş yıldır tıp Türk sanat diye bir program yürütüyoruz. Orada

edebiyat, felsefe, tarih, antropoloji, sosyal bilimler çok daha öte. Kitap tartışmaları

yapıyoruz. Üç arkeolojik müze ziyareti yapıyoruz. Birinci ve ikinci sınıf öğrencilerle.

Onlara anlatmaya çalıştığımız temel şu; eğer bir hekim hastasına bütüncül

bakabiliyor olması için insana bütüncül olarak bakıyor olması lâzım. İnsana

bütüncül bakabilmeni yolu da tarih bileceksin, edebiyat bileceksin, felsefe,

arkeoloji, antropoloji bileceksin. Bir uzman olarak bilmene gerek yok. Hititlerin

bilmem ne noktasını bilmezsin, ama bu topraklarda ne oldu ne bitti. Bugünkü

alışkanlıklarımız içerisinde hangi kültürel pratikler var. İki çok kültürlü olacaksın.

Senin karşına öyle hasta grupları gelecek ki senin belki inancına, politik görüşüne yüz

seksen görüşüne zıt olacak. Senin ona gerek sözel olarak gerek bedenen herhangi bir

reaksiyon vermemen lâzım. Çünkü nötr olmak zorundasınız. Sen bunu yapmak

zorunda değilsin buna inanmak zorunda değilsin. Bunun için çok kültürlü bir hayata

ihtiyacımız var. Aksi takdirde egemen güç ne ise onun gözünden bakıyorsun hastaya.

Bunun içinde Türkiye’de az yürütülen bir program yürütüyoruz. Ama en büyük

sorumuz şu; çok kötü bir lise döneminden geliyor öğrenciler (Deniz, Göğüs

Hastalıkları).

Selim Bey, hastalara ve hastalıklara bütüncül bakış sergilemenin yolunun tıp

eğitimini tamamladıktan sonra, genel hekimlik yani pratisyen hekimlik yapmaktan

geçtiğini belirttiği ifadesine aşağıda yer verilmiştir:

Ben genel hekimlik yaptığım için tecrübeli bir hekimim. İki yıl pratisyen hekimlik de

yaptım. O diğer branşlara karşı ilgilimi artırıyorum. Meselâ, serviste gezerken

bakıyorum bunun bağırsaklarına bir şey olur, buna baktırın diyorum. O yüzden genel

hekimliğin yapılması lâzım (Selim, Kalp-Damar Cerrahisi).

Katılımcılardan Şener Bey, hekimlerin hastaları değerlendirirken salt biyolojik

değil, psiko-sosyal yönden de bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğine yönelik bir

görüş belirtirken, elde edilen bilgiler arasında söz konusu bağın bütüncül yaklaşım

çerçevesinde kurulması gerektiği yönündedir:

Parmağını ameliyat ediyorsun ama bütün tetkiklerini yapıp hastanın hastalığı var mı?,

geçmişinde ameliyat olmuş mu?, ailesinde bir şey var mı? El cerrahı olman bunları

bilerek ameliyata girmen gerekiyor. Tamamen kopman mümkün değil (Şener,

Ortopedi ve Travmatoloji).

İbn-i Sina bütüncül yaklaşıyordu. Bütüncül yaklaştığı için de vereceği göz

damlasının, böbreğin hangi bölümünde ne etkisi olacağını da biliyordu. Şimdi biz

verdiğimiz ilacın başka organdaki etkisini çok net bilemeyebiliyoruz (Binnur, Acil

Tıp).

Matematik yapıyor, astronomi yapıyor bu adamalar. Kimyayı yapıyor. Meselâ adam

hem muayene yapıyor hem gidiyor ilacını yapıyor. Onu da veriyor. Asıl bilim bu ama

şimdi bilim o kadar genişledi ki, bir insanın bunların hepsini bilmesi mümkün değil

(Şener, Ortopedi ve Travmatoloji).

Page 216: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

206

Bütünlüğün Sağlanması

Adnan Bey, hastanelerde konsültasyon sisteminin doğru işlemesiyle

bütüncüllüğün sağlanabileceğini belirtmiştir:

Yani bir çocuk geldiğinde siz bunun hani kendi alanınız olmasa da, meselâ ee

enfeksiyon olmasa da… Çocuğun aldığınız öykü, yaptığınız muayenede bir takım

şeylerden şüphelenebilir, tetkik yapabilir ve tanı koyarsınız. Meselâ bir böbrek kisti

tanısını yine koyarsınız. Ama bunu nasıl yapılacak bundan sonraki aşamalarda nasıl

yapılacak o noktada zaten gerekli bölüme. Yani genel yaklaşımdan aslında

tamamıyla kopmuyorsunuz, öyle söyleyeyim ben (Adnan, Çocuk Enfeksiyon

Hastalıkları).

Üniversite hastanelerinin yan dal çeşitliliği ve bünyesinde tüm branşların

bulunması ile bütüncül bakışın sağlandığı yönündeki katılımcı görüşleri şu şekildedir:

O bütünlük üniversite hastanelerinde büyük ihtimalle sağlanıyor, diyebilir. Bu

üniversiteden üniversiteye de değişebilir, alandan alana da değişebilir (Adnan, Çocuk

Enfeksiyon Hastalıkları).

Artık komple uzmanlık gerekiyor. Şimdi atıyorum sen bir tanı koyacakken işte

laboratuvar elemanına, röntgen uzmanına başka uzmanlıklara da ihtiyaç duyuyorsun.

Artık hekimlik komple bir sanat haline geldi. Veyahut da konsültasyon istiyorsun,

başka bir hekimin bilgisine başvuruyorsun. O sırada işte bir nedenle yatırdın kalp

sorunu çıktı kalp doktoru bakıyor, mide sorunu çıktı, mide uzmanı bakıyor (Ahmet, İç

Hastalıkları).

Yan dal çeşitliliğinin bütüncüllüğü sağladığı yönündeki görüşlere aşağıda yer

verilmiştir:

Tabii daha hâkim bir şeklide mezun olabilsin. Meselâ örnek veriyorum. Bizim burada

olmayan yan dallar var. Çocuk hematolojisi, çocuk kardiyolojisi, çocuk nörolojisi,

çocuk enfeksiyon hastalıkları gibi olmayan önemli yan dallarımız var. Bir tıp

fakültesinde bunların da bulunması lâzım. Her tıp fakültesinde çok zengin bir yan

dal mozaiği, çeşitliliği olmalı (Fatih, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Bir kanser hastasının, kanserli bir çocuğun nasıl tedavi edildiğini, nasıl teşhis

konulduğunu bilmesi gerektiği gibi bir diyabet hastasını da bilmeli. Diyabetli bir

çocuk, bir kalp yetmezliği bir çocuğunda nasıl olduğunu bilmeli özellikle tıp

fakültelerinde bu işlerin yapıldığı eğitim kurumlarında çok yan dal çeşitliliği ile

mümkün (Fatih, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Multidisipliner yaklaşım şöyle. Meselâ, ben dahiliyeciyim. Benim hastanemde eğer

romatoloji, hematoloji, onkoloji, gastroenteroloji, endokrinoloji, nefroloji gibi

temel yan dal branşlar varsa o hasta mağdur olmuyor. Meselâ bu odaya geliyor ben

onu yönlendiriyorum. Yan odaya gidiyor. Bir hastanede hepsi varsa, onda sıkıntı

yok. Koordineli çok rahat oluyor (Tekin, İç Hastalıkları).

Page 217: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

207

5. MEVCUT TIP EĞİTİMİNİN UZMANLAŞMA AÇISINDAN

DEĞERLENDİRİLMESİNE İLİŞKİN BULGULAR

Araştırmanın bu kısmında, tıp eğitiminin uzmanlaşma açısından

değerlendirilmesine ilişkin görüşlere yer verilmiştir. Bu kapsamda katılımcılara “Tıp

eğitimini uzmanlaşma perspektifinden değerlendirebilir misiniz?” şeklindeki soru

yöneltilmiş, yapılan analiz neticesinde “Hocalar Açısından”, “Sınav Sistemi Açısından”,

“Eğitimin Niteliği Açısından” ve “Öğrenci Açısından” şeklinde dört tema

oluşturulmuştur. Elde edilen temaların gösterildiği kavram haritası Şekil 7’de

verilmiştir.

Şekil 7. Tıp Eğitiminin Uzmanlaşma Açısından Değerlendirilmesine İlişkin

Kavram Haritası

Page 218: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

208

5.1. Hocalar Açısından

Katılımcıların ifadelerine göre elde edilen veriler, “hocanın niteliği” ve “hocanın

pozisyonu” şeklinde kodlanmıştır. Bu tema, tıp eğitimi sunan öğretim elemanlarının

akademik yeterliliklerini, teorik ve pratik becerilerini aktarma yeteneklerini,

niteliklerini, eğitime ayırdıkları süreyi ve performans sisteminden etkilenme

durumlarını kapsamaktadır. Bu temayla ilgili olarak katılımcılardan Selim Bey, tıp

eğitimi veren hocaların özel hastanelere kaymasından dolayı eğitimin azaldığı yönünde

görüşleri dile getirmiştir:

Birincisi; öğretim üyeleri akademik anlamda değil de ekonomik alanda

kendilerini geliştirme düşüncesiyle özele çok kaymaya başladı. Özel üniversite,

özel hastane veya poliklinik yapmaya başladılar. Daha doğrusu özel poliklinik

yapmaya başladılar. Böylece tıp eğitimi azaldı (Selim, Kalp-Damar Cerrahisi).

Akademisyenin vasfının kendini yaptığı işe adamış olmasından ileri geldiğinden

bahseden Savaş Bey’in görüşleri aşağıda verilmiştir:

Şu anda seçilmiş insanlar üniversiteye geliyor. Nasıl seçilmiş insanlar? Adam şu şu

niteliklere sahip. Sen önüne geleni üniversiteye kabul edersen bu adam yeterli mi?

değil mi? ya da bilgisi çok olur ama bilgiyi veremez. Bilgiyi verecek kendini bu işe

adamış, sırf ben isim yapayım, çok para kazanayım diye üniversiteye giren

insanlardan değil de bunların dışında hocalar gerekli (Savaş, Genel Cerrahi).

Engin Bey ise, üniversitedeki hocaların performans kaygısıyla hasta bakmalarına

değinerek, akademisyenin öğrenci yetiştirme misyonuna vurguda bulunduğu ifadelerine

aşağıda yer verilmiştir:

Performans sistemi üniversitedeki hocaların sadece hasta bakmakla görevlendirilmesi

asıl işlerinin akademisyenlik veya öğretim üyesi, öğrenci yetiştirmek değil de hasta

bakmak gibi olması ve hattâ tabii ki buradaki öğretim üyesi de hasta bakar. Ama

üniversitedeki öğretim üyesi işte birinci veya ikinci basamakta tedavi edilebilecek bir

hasta varsa vaktini ona harcar. Sadece bunlarla uğraşırsa eğitim bozuluyor. Buradaki

akademisyen öğrenci yetiştirmek zorunda. Asistan yetiştirmek zorunda veya

kendinden daha tecrübesiz birini yetiştirmek zorunda. Sonuçta herkes birbirine bilgi

aktarımı yapmak zorunda. Dışarıda tedavisi riskli olan hastaların tedavisiyle

ilgilenmek zorunda. Bunları yapmalı yani o zaman eğitim iyi olur (Engin, Kadın

Hastalıkları ve Doğum).

Şuanki eğitimde hocaların vakitleri hasta bakmaktan geçiyor (Engin, Kadın

Hastalıkları ve Doğum).

“Hocalar Açısından” temasına ilişkin diğer katılımcı görüşleri ise şu şekildedir:

Page 219: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

209

Hem bilgiler, hem kendi deneyimleri…Eğer hastaları olmuşsa böyle ilginç onu da

bazen derse yansıtıyor anlatıyor öğrencilere hem de güncel çalışma meselâ (Adnan,

Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları).

İyi bir hekim yetiştirecek kadar her yerde çok vaka yoktur çoğu yerde. Ama daha iyi

yerler, meselâ büyük yerler. Hacettepe gibi büyük yerler ne kadar büyük o kadar

kaliteli yani. Tıbbı yükselten şey hoca kalitesi. Hocaların iyi olursa sen de iyi eğitim

alırsın yani. Sen buraya cihazı koy hoca yapmıyorsa hiçbir anlamı yok. Çünkü devlet

artık her şeyi sağlıyor. Cihazdır şudur budur alınıyor (Furkan, Kulak Burun Boğaz

Hastalıkları).

5.2. Sınav Sistemi Açısından

Tıp fakültesine giriş sınavına ilişkin görüşlerin yer aldığı “Sınav Sistemi

Açısından” teması; “sınav/eğitim sistemi”, “kontrol mekanizması” ve “kontenjanlar”

şeklinde kategorize edilmiştir. Hekimler arasından Tekin Bey’in, sınav sistemini

eleştirdiği görüşleri şu şekildedir:

Fakülteye giren herkes doktor oluyorsa orada bir sıkıntı var. Sen belli bir puan

alıyorsun alırken bir sıkıntı var demek ki (Tekin, İç Hastalıkları).

Açılan tıp fakültesi sayısının fazlalığını dile getiren Ahmet Bey, sistem

kapsamında herhangi bir kontrol mekanizmasının işlevinin olmadığını kastettiği

görüşleri şu şekildedir:

Bu uzmanlıkla ilgili değil. Sebebi şu belli politikalar. Türkiye’de belli yıllardan sonra

90’lı yıllardan sonra çok fazla tıp fakültesi açıldı. Türkiye koşullarını kaldıracak

koşullarda değil aslında. Doktorlar iyi yetişmediği için bundan kaynaklanıyor. Ama

daha önceki üç büyük şehirde yetişen ve belli tıp fakültelerinden mezun hekimler

daha becerikli daha yetenekli. Onun için eski hekimler daha bilgili oluyordu. Belli

bir süre sonra eğitim yetersiz, o insanlar yetersiz demiyorum her İl’e tıp fakültesi

açarsan bugün işte doğuda da var. Ama işte hocası yok! (Ahmet, İç Hastalıkları).

Tekin Bey’in, tıp eğitimi sisteminin kendi içerisinde öğrencilerin niteliğini

değerlendirecek bir kontrol mekanizmasından yoksun olduğunu belirttiği görüşleri şu

şekildedir:

Tıp fakültesine giren herkse kendisi istemediği sürece mezun olabilir. Dahiliyeyi

kazanan herkse kendisi istemediği sürece uzman olabilir. Kendisi bırakmak ister,

yapmak istemez ama bir şekilde bitiyor. Kendisi karar verir değiştirir doktor olmaz

başka bir şey olur. Ama diğer şekilde bir sene aksatıyor, iki sene aksatıyor ama

doktor oluyor. Şimdi bu adamın yeterli olup olmadığını nereden anlarsın? (Tekin,

İç Hastalıkları).

Akif Bey, Erdem Bey ve Selim Bey ise, tıp fakültesi kontenjanlarında dengesiz

bir dağılımın varlığından söz ederek, fakülte kapasitesi açısından öğrenci

kontenjanlarının fazlalığına dikkat çekmişlerdir:

Page 220: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

210

Şu anda tıp eğitimi piyasa ucuz emek sürebilmek adına gereksiz yere pompalanıyor

yani hekim sayısı. İhtiyacımız olmadığı kadar adam eğitiyoruz. Ben buraya

geldiğimde otuz kişiydi bir sınıf. Şuanda iki yüz yetmiş kişiye çıkmış vaziyette. Bir

daha ki seneye bize gelecek adamlar iki yüz yetmiş kişi olacak (Akif, Genel Cerrahi).

Doktor sayısı az diye mezun sayılarını arttırmak adına tıp fakültesindeki

kontenjanları çok fazla arttırdılar. Yıllardır işte, yavaş yavaş yüzde yirmi, yirmi beş

derken bayağı bir attı. Bizim girdiğimiz zamana göre bayağı bir artmıştır. Mezun olan

sayısı da çok fazla artıyor. Yani pratisyen bolluğu olacak birkaç yıl sonra. Bu

pratisyen bolluğu da işte çalışma şartlarını zorlaştıracak. Sözleşmeli daha çok olacak.

Aile hekimliğini de herkes rahat seçemeyecek belki. Yani dolayısıyla eskiden nasıl

öğretmen azlığı vardı. Öğretmen çokluğu olduğu zaman şimdi böyle açıkta

bekliyorlar. Aynı şekilde. Pratisyen fazlalığı yaptırıp ucuz iş gücü (Erdem, Çocuk

Sağlığı ve Hastalıkları).

Çok fazla tıp fakültesi kuruldu. Alt yapısı kurulmadan bu sefer eğitimsiz tıp

fakülteleri oluşmaya başladı. İki yüz tane öğrenci alıyor. Halbuki önce alt yapını

kuracaksın simülasyon eğitimleri kurman lâzım öğrenci çıktığı zaman ilk yardımı

veya genel olarak yapması gerekir. İlk yardımı meselâ sağlık memurları bile yaparken

adam tıp mezunu yapmıyor. Ben bilmem benim işim değil diyor. Bu herkesin işi

aslında (Selim, Kalp-Damar Cerrahisi).

5.3. Eğitimin Niteliği Açısından

Nitelikli eğitim sağlandığı takdirde nitelikli hekimlerin yetiştirileceği

söylenebilir. Katılımcıların tıp eğitimine ilişkin değerlendirmelerinden oluşan bu tema;

“tıp eğitiminin niteliği”, “tıp eğitiminin bütünselliği” ve “tıp eğitiminde

standardizasyon” şeklindeki eleştirel görüşlerden oluşmaktadır.

Katılımcılar arasından Kadir Bey, tıp eğitimin mevcut kalitesi üzerinde durarak,

“ileride kendimizi emanet edecek hekim bulamayacağız” diyerek konuyu özetlemiştir:

Standardizasyon olmadığı zaman kalite her geçen gün düşüyor. Standardizasyon

sağlanamadığı için yüzde sekseni tıp fakültesini istiyor. Ama olamıyor herkes olamaz

(Kadir, Genel Cerrahi).

On sen sonra ben emekliyim. Benim yerime benim gibi bir adamı koymazsan,

eğitimdeki devamlılığı sağlamazsan, o standardizasyonu sağlamazsan on sene sonra

kendimi emanet edecek adam bulamam. Vatandaşı bırak ben kendimi emanet

edecek adam bulamayacağım. Burada bir hoca dün soruyor. Kızının bir alerjik

durumu var. Alerji uzmanı insan arıyor. İstanbul’a gidecek İstanbul’da işi var.

Araştırdık bulduk İstanbul’da (Kadir, Genel Cerrahi).

Tıp eğitimi niteliğinin öğrencilerin daha çok hasta görmesiyle iyi bir yere

geleceğini belirten Ahmet Bey, Akif Bey ile aynı doğrultuda bir görüş bildirerek

yetişmiş hocaların özel hastanelere gitmesini şu ifadelerle dile getirmiştir:

Bir de hocalara uygulanan bir takım haksızlıklar. Bir üniversite eğitim kurumu ne

kadar kurumsallaşmışsa gelişmişse, imkânları da o derece artıyor. Bütçesi o derece,

kullandığı alet edevat, personeline kadar o derece artıyor. Tabii ki bunun sonucu

Page 221: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

211

olarak da yatak kapasitesi, hasta kapasitesi artıyor. Yetiştirme kapasitesi artması doğal

yani. Daha çok hasta görerek. Sonuçta daha iyi bir üretimden geçen bir doktor daha

faydalı oluyor. Ama yeterli hoca ki son dönemlerde çok hoca sıkıntısı çekildi. Yeterli

yetişmiş hocların çoğu üniversiteleri bıraktı. Özel hastanelere kaydılar. Yapılması

gereken yetişmiş, değerli insanları oralarda tutmak. Tutabilmek içinde bir kere sen

yıllarını, hayatını bilime vermiş bir insana maddi sıkıntı yaşatmayacaksın (Ahmet, İç

Hastalıkları).

Tıp eğitimini olumsuz buluyorum. Tıp eğitimi daha eskiye göre bozuldu diye

düşünüyorum (Engin, Kadın Hastalıkları ve Doğum).

Genel pratisyenlik eğitimi de çok zayıf ve yetersiz (Çetin, Göğüs Hastalıkları).

Tıp eğitimi için tek kelimeyle korkunç diyebilirim (…) Yaşadığım bir örnek

herhalde bunun için çok belirleyici olur. Tıp fakültesi birinci sınıf çok başlardayız. İlk

hafta belki bir çocuk doktoru profesörü derse başladı. İşte temel bir şeylerden

bahsediyor. Şurada şöyle olur diye bir cümle kullandı. El kaldırdım, söz istedim söyle

dedi. Neden öyle olur hocam dedim. Bu nedenlerle uğraşırsan bu iş bitmez. Onun

öyle olduğunu bil ve geç. Sebebini araştırma. Türkiye’de 5N 1K diye bir şey yoktur.

Çok nadir kişiler bunu yapar. Yani zihnen böyle başlar aslında tıp öğrencileri ama

devamı böyle gelmez. Yapmak isteyenin de bir süre sonra şevki kırılır. Çünkü sorduğu

kişiden genellikle bu cevabı alır. O da bilmiyordur zaten (Alper, Üroloji).

İlk eski dönem hekimlerinin dâhil olduğu eğitim sürecinin bütünsellik arz

ettiğini aktaran Akif Bey, günümüz uzmanlık sistemine eleştirel yaklaşmaktadır. Ülker

Hanım ise, mevcut tıp eğitiminin hastalıklara yaklaşımını aktarmaktadır. İlgili ifadelere

aşağıda yer vermiştir:

Süreç içinde bir süre sonra işte, ortaçağdan sonra, özellikle işte Rönesans ve ardından

gelen süreçte tıp fakültelerinde birtakım insanlar yetiştirilmeye çalışılıyor. Ama eğitim

sürecini düşünecek olursak eğitimde bütünsellik arz ediyor (…) Yani şimdiki gibi

uzmanlaşmış bir eğitim yok. İktisatçı diye bir şey yok. Bilim insanı yetiştirmeye

dayanıyor. Yani bi teologlar var bi de canlılık bilimleriyle uğraşan insanlar var (Akif,

Genel Cerrahi).

Şuandaki tıp fakültesi eğitimi tamamıyla şey, tıp fakültesi eğitiminde de bütün

hastalıkların tamamıyla etkin bir şekilde tedavisini düzenleme fırsatı da vermiyor

(Ülker, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Bazı katılımcılar ise, tıp eğitiminde standardizasyonun sağlanmadığını, tıp

eğitimi veren kurumların akredite olamadıklarını ve mezuniyet kriterlerinin durumunu

özetlemişlerdir:

Eğitimin standardize olmadığını söyleyebilirim. Hem tıp eğitimi hem de uzmanlık

eğitimi hem de yan dal eğitimi standardize değil. Standardizasyon dediğimiz zaman

eğer bu eğitimi veren kurumdaki eğitim seviyesini bir standarda oturtması lâzım

(Kadir, Genel Cerrahi).

Tıp eğitiminde standardizasyonu sağlayan bir kurum var. Akreditasyon üst kurulu

denilen şuanda yüzün üzerinde tıp fakültesi olduğu halde Türkiye’de akreditasyon

belgesi olan yani akreditasyon şu demek; standart tıp eğitimi modelini gerçekleştirdiği

Page 222: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

212

belgelendirilmiş olan tıp fakültesi sayısı on beş. Başvuranlar var, çalışanlar var. Bu

standardizasyonu biz sağlayabiliyoruz deyip belgelendiremeye çalışan yerlerde var.

Bunlardan bir tanesi de bizim burası. Akreditasyonu sağlayan on beş tane yer var. Bu

akreditasyonu almayan üniversitelerin derhal akredite olması tıp eğitimini

akreditasyonunu sağlayacak en önemli yaklaşımdır. Eğer tığ eğitimindeki

standardizasyon sağlanamazsa o zaman ne olur? Hekimler arasında standart bir seviye

oluşmaz. Bu yüzden de verilen hizmetin kalitesi ister birinci basamak olsun, ister

ikinci basamak olsun, ister üçüncü basamak olsun verilen hizmeti standart olmaz

(Kadir, Genel Cerrahi).

Bu standardizasyonu sağlayacak çekirdek eğitim programlarına uygunluktur. Bunu

gerçekleştirmektir. Örneğin Türk Cerrahi Derneği bir çalışma başlattı. Bütün şeylere

eğitim veren kurumlara eğitim hastanesidir, üniversite hastanesidir çekirdek eğitim

programı ya da asistan karnesi programı öyle başladı zaten ne düşünüyorsunuz? diye

(Kadir, Genel Cerrahi).

Bir hastayı iki kişiye gönderirsin, ikisi de farklı teşhisler koyar. Birinin teşhisi

doğruysa diğerinde sıkıntı vardır. O zaman sen bunu mezun ederken neye göre

mezun ettin ya da doğru teşhis koyan hastaya doğru yaklaşımda bulunanı neye göre

mezun ettin. Dahiliye uzmanı için de aynı şey geçerli. Sistem böyle olunca sanki biz

tıp fakültesini kazanırken doktor olmaya hak kazanmışız gibi oluyor. Artık o bir

doktor. Kimse onun elinden alamaz (Tekin, İç Hastalıkları).

Temel tıp eğitiminin yetersizliğine değinen Tekin Bey’in görüşü şu şekildedir:

Meselâ, koah hastalığı olan bir hasta, kardiyolojik veya endokrin problemleri bir sürü

bir sürü yan hastalıkları olabilir. Komorbit deniyor buna ek hastalık. Pek çok ek

hastalık da olabiliyor yani bu ek hastalıkları yeterince bilmezsen, sadece kendi

spesifik hastalıklarını tedavi yapıyorsun o da sağlıksız sonuçlar doğuruyor. O da temel

eğitimimizin yetersiz olmasından kaynaklanıyor (Çetin, Göğüs Hastalıkları).

5.4. Öğrenci Açısından

Tıp eğitiminin niteliğini belirleyen önemli unsurlardan birisinin öğrenci kalitesi

olduğunu vurgulayan Kadir Bey “Herkes tıbbı kazanamaz. Önce buna bir bak yani.

Adam mezun olmuş hâlâ bütünleme sınavına giriyor. Daha ay kaç, yirmi iki Temmuz

tatil matil yapmamış bu çocuk. Herkse tatilde sahilde, yaylada bilmem nerede tatil

yaparken tıp fakültesindeki öğrenci dördüncü sınıftan beşinci sınıf olacak geçerse.

Adam bütünleme sınavına giriyor yirmi iki Temmuz’da. Sonuçta yüzde seksenden belli

bir kesim yüzde birlik yüzde ikilik bir kesim ancak tıp fakültesini kazanıyor.” şeklinde

bir açıklamayla araştırmaya katkı sağlamıştır.

Öğrencilerin üçüncü ve dördüncü sınıftan itibaren TUS odaklı olduklarını, tıp

eğitimi sürecinin eş zamanlı olarak TUS’a çalışma anlayışına indirgendiğini ve

öğrencilerinin yetersizliklerini dile getiren Deniz Bey ve Hale Hanım’ın görüşleri şu

şekildedir:

Page 223: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

213

Ama şimdi tablo başka bir yere geldi. Orada TUS kazanırken artık nasıl çalışılır

TUS’a hangi kitaptan çalışılır falan oturmuştu. Şimdi üçüncü sınıftı. Geçen öğrenciye

TUS dershanesi teklif götürüyor. Siz başarılısınız işte bizim dershaneyi seçerseniz size

şöyle yaparız böyle yaparız (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Altıncı sınıfın içerisinde giriyor. Çünkü üçten altıya kadar “ben ileride şu uzmanı

olacağım, bu uzmanı olacağım.” Altıya geliyor, yeterince çalışamamış, o öngördüğü

şeyleri yapamamış, çünkü ağır bir tıp eğitiminden geçiyor. Bir tarafta da bakıyor ki,

TUS denilen şeyi iyi ihtimalle on beş kişi kazanıyor. Demek ki on bir kişi açıkta

kalıyor. Benim on bir kişiden biri olma ihtimalim daha yüksek. O zaman şunu

söylüyor. Ben gideceğim ne yapacağım hiçbir şey bilmiyorum. İlaç yazamıyorum. O

yüzden tıp eğitimine fakülteyi bitiren öğrencilerin tümünün konuşması şey. Yeterli

değiliz. Birkaç yıl önce Akdeniz Üniversitesi birincisi annemi ve babamı sınıf

arkadaşlarıma emanet etmem dedi (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Artık insanlar pratisyen hekim olarak itibarlarının olmadığını düşündüğünden

TUS’a odaklılar. Sürekli ders çalışmak ve mümkün olduğunca çok test çözmeye

çalışıyorlar. Bu arada hastanın nasıl muayene edildiğini, öyküsünün nasıl

alındığını o öyküyle muayenenin birleştirilerek nasıl tanıya götürüldüğü yani

usta çırak ilişkisi tamamen yayından çıkmış durumda. Ben acilde intörnleri

zorluyorum. Öykü almaya muayene yapmaya. Acile kalbi durmuş bir hasta geldiği

zaman nadir olan bir şeydir. Her zaman görecekleri bir şey değil. Onun müdahalesine

dahil olmaya ben öğrencileri zorluyorum. Normalde öğrencinin koşa koşa gelmesi

lâzım (Binnur, Acil Tıp).

Araştırmacının Binnur Hanım’a öğrencilerin isteksizliklerinin altında yatan

nedeni sormasıyla “Çünkü TUS çalışıyor. TUS’ta ne kadar yüksek puan alırsa o kadar

iyi bir meslek icra edecek.” şeklinde bir cevap alması, öğrencilerin TUS odaklı bir bakış

açısına sahip olduklarını göstermektedir.

Tabii ışık vermen lâzım onlara. Hiç kimse ben iyi bir pratisyen hekim olacağım diye

tıp fakültesine girmiyor. İş garantisi var diye geliyor. İş garantisi olan sadece tıp

şuanda çünkü. Boş kalmıyorsunuz, KPSS derdiniz yok. Yüzde doksan giriş nedeni o

(…) Hocasının alanını seçtiyse o alanda başarılı oluyor zaten. Ama ben risk

almayayım, hastayla çok fazla muhatap olmayayım, nöbet tutmayayım, çok para

kazanayım diyende üç, beş defa TUS’a girip çıkıyorlar (Binnur, Acil Tıp).

Tarık Bey ve Ahmet Bey; öğrenci sayısının fazlalığından ve kontenjanların

sürekli artırılmasından ve yeni açılan tıp fakültelerinin alt yapı yetersizliğinden

kaynaklanan bir olumsuzluğu dile getirmiştir. Hekimlerin ifadelerine aşağıda yer

verilmiştir:

Tıp eğitimini ne yazık ki, ben kötü görüyorum. Çünkü çok fazla öğrenci sayısı var.

Şimdi hekim olarak çıkardığın kişinin iyi hekim olması önemli. Hasta hekimi görür.

Sen devlet olarak doktor başına hasta sayısını düşürerek yani hekime ulaşmayı

kısaltabilirsin. Kolaylaştırabilirsin ama kaliteyi artışmış anlamına gelmez bu. Ne

olacak? Biz bu arkadaşları amfilere zor sığdırıyoruz. Stajlarda daha kalabalık

oluyorlar. Dolayısıyla daha zor öğrenecekler. Süreçte öğrenecekler. Hepimizde onlara

emanet edeceğiz. Hekimi açığı yok mu? Var. Ama bu bir planlamadır. Hekim açığı

Page 224: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

214

var diye birden yüklenmekte doğru değil. Belli bir sürede kapanması lâzım. Çok fazla

tıp fakültesi açıldı. Birazda şunu hissediyoruz. Hekimler az olunca mali yük az oluyor

bunun sayısını artırıp mali yükünü azaltalım diye bir politika yürütülüyorsa bu en

kötüsü (Tarık, Üroloji).

Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde hekim ihtiyacı var. İnsana göre yeterli yetişmiş

hekimimiz yok. Ama biz hekim sayısı az diye bu açığı kapatmak için hızlı üretim

yaparsak o zaman ortaya kalitesiz bir ürün çıkar değil mi? (Ahmet, İç

Hastalıkları).

Şimdi bir tıp fakültesinde üç yüz dört yüz kişiye ders veriyor olur mu? Biz bire bir

üç kişi beş kişi ders alırdık hocalarımızdan eskiden. Şimdi topluca yüz kişiye anlatıyor

adamın bir kulağından giriyor öbüründen çıkıyor. Veyahut da biz hepimiz tek tek

deney yapıyorduk hasta muayene ediyorduk. Uzaktan bakarak bazı branşların… ben

biliyorum meselâ Diyarbakır’da, Elazığ’da tıp fakülteleri var. O dersin hocası bile yok

yani. Görmüyor bile o dersi. Şimdi oradaki teknik imkânlar bir de şöyle bir şey var.

Hastalar belli merkezlere gider. Yani Elazığ’daki tıp fakültesine kim gidecek? O

civardaki vatandaş gidecek. Ama Ankara’daki bir tıp fakültesine Türkiye’nin her

yerinden değişik, ilginç ve zor vakalar geliyor. Orada birçok vakayı, hastalığı görüyor.

Cildiye bölümünde biz nepralı hasta gördük. Şimdi Türkiye’de kaç tane hekim nepralı

hasta bilir? Neprayı görmeyen bir hekim tanı koyamaz. Nepralı bir adam gördüm.

Elleri falan değişik. İşte cüzam dediğimiz hastalık meselâ o nadiren Ankara’da,

İstanbul’da belli merkezlerde görürsün belli vakaları. Onun gibi örnek olarak. O

yüzden de hızlı üretim kaliteyi düşürdü (Ahmet, İç Hastalıkları).

Öğrencilerin tıp eğitimine bakış açılarının hatalı olduğunu ve tıp eğitimi

sisteminin yetersizliğini konu edinen Hale Hanım, Tekin Bey ile aynı doğrultuda görüş

bildirmiştir:

Sadece tıp eğitimi değil belki de tüm üniversite eğitim sistemi iyi değil. Ama bir kere

eğitim sistemlerimiz hiç iyi değil. Öğrenci tıp fakültesine girdiği anda belki bilinçle

ilgili, belki istekle ilgili, belki öğrencinin farkındalığı ile ilgili. Adam tıpa giriyor

Hangi ders var? Ne zaman sınav var? Kaç almam lâzım? bu değil ki. Yani bakış

açımızın bu olması kötü (Hale, İç Hastalıkları).

Tıp eğitiminde ben beyin cerrahı olacağım deyip de, her şeyi bir kenara koyup

yapamaz. Beyin cerrahi uzmanlığına girdikten sonra onu yapabilir. Dahili stajı almak

zorunda. Ama tıp eğitiminde belki istekle, arzuyla ilgili, bilinçlendirme ile ilgili tüm

eğitim sistemimizle ilgili sorun var. Kaçla geçerim, eski sorular çıkmış mı böyleler?

(Hale, İç Hastalıkları).

Şimdi tıp eğitimi konusunda her şey doktorda biter. Çalış oku öğren. Hocanın peşine

takıl. Asistanın peşine takıl, kıdemlinin peşine takıl öğren. Ancak kimse her nedense

fakülteye giren herkes doktor oluyor (Tekin, İç Hastalıkları).

Tıp fakültesinde öğrenim gören öğrencilerin niteliğine değinen Furkan Bey’in

görüşleri şu şekildedir:

Eskiden yüz öğrenci geliyorken, şimdi bin öğrenci geliyor. Tıp fakültelerine önceden

ilk bin kişi, on bin kişi girerken şimdi kırk bininci kişi giriyor yani. Neticede sınav

şöyle iyi olabilir ya da adaletsiz olabilir ama aynı sınava giriyor herkes. Kalite düştü

Page 225: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

215

herkse iş bulalım diye tıbba yöneliyor. Ama gel gelelim vasıfsız (Furkan, Kulak

Burun Boğaz Hastalıkları).

6. TIPTA UZMANLIK EĞİTİMİNİN UZMANLAŞMA AÇISINDAN

DEĞERLENDİRİLMESİNE İLİŞKİN BULGULAR

Tıpta uzmanlık sisteminin katılımcıların gözünden değerlendirilmesine ilişkin

bulgular; “Hocalar Açısından”, “Giriş Kriterleri Açısından TUS Kuşağı” ve “Eğitim

Süreci Açısından” olmak üzere üç tema altında toplanmıştır. Elde edilen tema ve alt

temalara ilişkin kavram haritası Şekil 8’de gösterilmektedir.

Şekil 8. Tıpta Uzmanlık Eğitiminin Uzmanlaşma Açısından Değerlendirilmesine

İlişkin Kavram Haritası

Page 226: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

216

6.1. Hocalar Açısından

Tıpta uzmanlık eğitimi sürecinde etkin rol oynayan üniversite hocalarına ilişkin

bulguların yer aldığı “Hocalar Açısından” teması, hocaların kendi alanlarına yönelik

derslere girmeleri ve yine hocaların performans sistemi etkisi altında kalarak “eğitim”

yerine “hasta bakma” ve “performans puanı” odaklı bir anlayış güttüklerini konu

edinmektedir. Hekimlerin görüşlerine aşağıda yer verilmiştir:

Tabii belli derslerin müfredatı belli. Gireceğiniz derste ne anlatacaksınız, hangi konu

üzerine olacağı zaten belli. Gerekli bölümler tarafından sene başında program yapılıp

dağıtılıyor. Öyle de olunca herkesin kendi alanına yönelik dersler veriliyor. Yani bir

menenjit dersini enfeksiyoncu anlatır. Tutup da bir menenjit dersini gastroenterolog

anlatmaz. Öyle de olunca girdiğiniz dersler zaten kendi alanınız oluyor ona yönelik

hazırlık yapılıyor ona yönelik anlatıyorsunuz (Adnan, Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları).

Yani tabii anlatırken çocuk cerrahı bir pediatriste bir şey anlatırken çocuk cerrahı

gözüyle anlatıyor. Pediatriste pediatrik anlamda anlatmıyor. Bir çocuk cerrahı gözüyle

pediatrik herhangi bir alan neyse o onu anlatıyor. Yani anlatırken de eğitim verirken

de bu şekilde oluyor. Kendi alanını anlatıyor (Ülker, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Tam gün yasası ve performans uygulaması gittikçe kötüye gidiyor. Tıp fakültelerinde

ve eğitim veren eğitim hastaneleri de dâhil olmak üzere performans olamaz. Çünkü

eğitim veren hastanenin misyonu üçüncü basamak hizmet vermektir. Bu yasa diyor ki,

“kardeşim sen üçüncü basamak olarak hizmet verme toplumda en sık görülen

hastalıklara bak çokça bak çok para al diyor.” O zaman ne yapıyor hoca?

Karaciğer ameliyatı yapmak yerine beni ona zorluyor. Beş tane fıtık ameliyatı yap o

gün diyor (Kadir, Genel Cerrahi).

Muayene etmek lâzım. Önemli bir şey bu. Genel bir hasta muayenesi. Bu daha önemli

dediğimiz konularda. Ben hep söylüyorum asistanlarımı eğitirken. En önemlisi bence

eğitimin güzel verilmesidir. Hocaların bunun üzerine vakit ayırabilmesi, performans,

hasta bakmak yerine bu eğitimlere daha çok vakit ayırabilmesini sağlayan

şeylerdir (Tarık, Üroloji).

Esnafça yaklaşım. Bu neye sevk ediyor tıp fakültesi hocasını? Normalde eğitimden

sorumlu olması gereken insan polikliniğine otur, akşama kadar hasta bak para kazan.

Bu kapıyı açtı şuna sistem. Bu çirkin bir şey. Öyle olmaması lâzım (Fatih, Çocuk

Sağlığı ve Hastalıkları).

Performansa dayalı bir gelir öğretim üyesini zıvanadan çıkarır. Bu sisteme

müsaade etmemek lâzım. Şuan özellikle tıp fakültelerinde çok ciddi bir problemidir

bu. Performansa dayalı gelir takdir etmek hocalar için bu hem eğitimi kökünden

katleden bir sistem hem de hekimin karakter bozukluğunu açığa çıkaran bir

sistem. Çok yanlış (Fatih, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Uzman hekim birçok yerde tıp fakültesi açıldı, yeni bölümler açıldı oralarda okuyan

asistan arkadaşlarım var. Bir arkadaşım Kütahya’da hocaları yok. Hocaları

ilgilenmiyor. Ondan sonra işte ne ameliyat yaptırıyorlar. Özellerle ilişkisi var sadece

özel kliniklerde kendi ameliyat yapıyor. Asistan bir şey yapmıyor. Bu durumda asistan

oradan ameliyat yapamadan mezun oluyor. Ama bir sürü uzman oluyor. Adam çıkıyor

ama boş (Furkan, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları).

Page 227: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

217

Fakülteler arasında çok fark olduğunu düşünüyorum. Aynı kinlikte beş tane hoca var.

Beş tane hoca arasında bilgi farklılığı olduğunu düşünüyorum. Asistanlara öğretmem

ben de kalsın, öğrenmesin diyen var. Burada bu yapılmasın, burada bu yapılırsa ben

buna müdahale edemem. Ben bu işi bilmiyorum. Hem bilgiyi saklıyor, hem yeni şeyi

kabullenmiyor. Bu üniversitelerde olan bir şey (Savaş, Genel Cerrahi).

6.2. Giriş Kriterleri Açısından TUS Kuşağı

Altı yıllık tıp eğitimi sonrası hekimlik sürecinin başka bir boyut kazanmasıyla

başlayan uzmanlaşma sürecinin genel kriterleri, eski tıp sistemine göre “TUS Kuşağı”

olarak adlandırılan hekimleri daha fazla ilgilendiren ve kaygılandıran bir sisteme aittir.

Bu kısım, “Kontenjanlar ve Asistan Kadroları”, “Sınav Sistemi” ve “Branş

Tercihi ve Sınav Puanları” şeklindeki üç alt temadan oluşmaktadır.

Kontenjanlar ve Asistan Kadroları

Tıpta uzmanlık kontenjanlarının ve asistan kadrolarının belirlenmesinde

herhangi bir standart olmadığını ve dengesiz bir dağılım olduğunu belirten katılımcılar,

tayin edilecek kontenjan ve kadroların ihtiyaca göre belirlenmesi noktasında hemfikir

görünmektedirler:

Uzmanlar eğitimi iyi verirler düşüncesiyle bütün asistan kadroları eğitim

hastanelerine veriliyor. Şuanda bizim üç tane asistanımız var meselâ genel cerrahide.

Ama günde yedi sekiz tane ameliyat yapıyoruz. Çocuk burada daha iyi öğrenecek

aslında. Ama asistan olarak buraya vermiyor. Sebep ne? Sebep işte üniversite

hastanelerindeki akademik kadroları, akademisyenleri öğütmek (Kadir, Genel

Cerrahi).

Girdiğiniz bölüme göre, şuanda azaldı zaten. Asistan gelmiyor zaten. Geçmiş yıllarda

dokuz tane asistanımız vardı şuanda ürolojide hiç yok. Tercih değil açılmıyor (Tarık,

Üroloji).

Sağlık sisteminin problemi olmuyor. Hekimlerimizin bilinçli olarak ve sağlık

üzerindeki o eğitim kadrolarını dağıtmasında problem oluyor. Yoksa sağlık

sisteminin problemi değil. Dağıtma nasıl? Dahiliyeciyim ben, ben şuanda sınava

gireyim. Açılmış kontenjan kadar tercih yapabilirim. Bu kontenjanlar ihtiyaca göre

mi belirleniyor yoksa başka bir şeye göre mi belirleniyor? (Tekin, İç Hastalıkları).

Orasını düşünmek lâzım, bence sınav sisteminin değişmesinde fayda olacak. İllâ

şöyle şöyle yapalım değil de ihtiyaca göre. Hematoloji de ihtiyacımız var bu kadar.

Neticede dahiliye uzmanı dahiliye uzmanı olmuş o adam gelip hematoloji asistanlığı

yapabilir burada bir sakınca yok. İlla onu bir sınava tabi tutup yani o sınav stresi

dediğin sınavdan bir hafta, iki hafta sonra bilgilerin hepsi gidiyor. Sonra kendi alanına

gidiyorsun. Orada bile sıkıntı olabilir yoksa hekim branşlaşma açısından sayı yeterli

olursa yan dal bir nimet olur bir hastane için. Çünkü ben hepsine takdir edersiniz ki

vakıf olamam. Her dahiliye gelişiminin araştırmasının takipçisi olamayabilirim

(Tekin, İç Hastalıkları).

Page 228: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

218

Örneğin eğitim araştırma hastanelerinde çalışan uzmanlar benim yetiştirdiğim tayin

yaptırmış Ankara’daki bir eğitim araştırma hastanesine gitmiş. Uzmanlar eğitim

kadrosunda görülürken dolayısıyla çok fazla eğitim kadrosu olduğundan çok fazla

sayıda asistan veriyor oraya. Uzman adam standart asistanlık eğitimini tamamlamış

yine eğitime muhtaç olan kimsedir (Kadir, Genel Cerrahi).

Sınav Sistemi

Tıpta Uzmanlık sınavının Türkiye sağlık sorunlarına göre planlanmadığını

anlatan Akif Bey’in görüşleri şu şekildedir:

İlk defa TUS sınavı yapılacak Türkiye’de işte ben o ilk defa TUS sınavına girecek

zamandaydım. 1987’de. Daha önce hiç yapılmamış yani. Ben oturdum, düşündüm.

Dedim ki, kendi kendime “biz pratisyen hekim olarak mezun oluyoruz Türkiye’deki

sağlık problemlerini pratisyenleri sınıyorlar. Bizim aramızda bir seçim yapacaklar.

Türkiye’nin sağlık problemlerini bir göz önüne alayım” dedim. Ona göre bir sağlık

problemi çıkartayım dedim. O sırada işte TBC tüberküloz yeniden bir atak yapmıştı

Türkiye’de inan çok çalıştım tüberküloza. Bir tane tüberküloz sorusu gelmedi.

Hacettepe’ye hazırladım. Böbrek tüberküloz sorusu geldi. Ben o zaman anladım ki bu

heriflerin böyle bakışı falan yok. Bunlar elemek için sınav yapıyorlar. Bir fark

yaratmaya çalışıyorlar. Bu adamlar Türkiye’nin sağlık sorunlarını biliyorlar mı?

Türkiye’nin sağlık sorunlarını en iyi bilen hekimleri seçelim onlardan iyi uzman

yapalım diye değil. Bizim aramızda bir fark yaratacaklar. Sıralama elde edecekler,

onun için (Akif, Genel Cerrahi).

TUS sistemini eleştiren Tekin Bey, sınava her girenin geçtiğini bu duruma bir

kısıtlama getirilmesi gerektiği görüşündedir:

Uygunluğun göz önünde bulundurulması lâzım. Uzmanlık sınavına giren kişi için de

aynı şekilde. Birilerinin bu sınavdan kalabilmesi lâzım. Geçebilmesi lâzım

demiyorum. Çünkü herkes geçiyor. Herkes bir uzmanlık dalına atanıyor yani.

Böyle olmaması lâzım. Çünkü kendi eğitim uzmanlık sürecinden ve çevremdeki

gördüğüm süreçten yola çıkarak böyle olmaması gerektiğini düşünüyorum (Tekin, İç

Hastalıkları).

Branş Tercihi ve Sınav Puanları

Araştırma kapsamında branş puanlarının seyri, yapılan tercihlerin altında yatan

nedenler, en çok ve en az tercih edilmeyen branşlar, hastane yönetiminin uzmanlık

dalına verdiği önem, risk durumuna göre branş tercihi gibi tıpta uzmanlık tercihini

doğrudan etkileyen konular hakkında fikir beyan eden hekimler de bulunmaktadır:

Hekimlerde şöyle bir düşünce var. Doğru. “Deli gibi çalıştım bu kadar fedakârlık

yaptım. Gecenin bir saatinde geliyorum. Sabahım yok, hafta sonum yok, gündüzüm

yok, gecem yok. Bir de üstüne küfür yiyorum, dayak yiyorum. Giderim kardeşim iki

tane tüpte kan veririm onaylarım gönderirim ya da filmi okurum, hasta yok, hasta

yakını yok, hastanın sıkıntısı yok, birini okurum yazarım gönderirim.” Şimdi en

yüksek puanlar buraya doğru dönmeye başladı (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Şimdi toplumda, bizim bir sürü yeni mezunlar hepsi şuanda bu dediğim imtihansız

yerlerin puanları en yüksek. Niye? Hastada bir risk yok. Adam gelip hasta

Page 229: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

219

saldırmıyor. Nöbet tutmuyor. Hasta ile ilgili mahkemelik olmuyor. Hiçbir doktor

hastasına bir şey olsun istemez. Bir şey oluyorsa hiçbir doktor ne hata yapmak ister ne

de hastasına zarar vermek ister. Ama bazı şeyler oluyor. Trafik kazasını yapan adam

kaza yapmak istiyor mu? Bu hayat yani. Onun için şimdi bazı branşlaşmalar o dalların

meselâ puanı çok yüksek. Bu demek değil ki bu dal çok iyi. Bunun puanı çok yüksek

değil. Bir algı değişmesi var. Tıp çok farklı bir şey (Şener, Ortopedi ve Travmatoloji).

Genel cerrahiyi kimse kurtarmıyor. Herkes panikte. En düşük TUS’ta girişte kadın

doğum, genel cerrahi bunlar en düşük. Ellinin altına düşmüş vaziyette. Bir değerin

yok, çok fazla sayıdasın. İki çok fazla şikâyet var uğraşmak çok zor ve hasta yükü

ağır. Koşullar ağır tercih etmiyorlar. İşte fizik tedavi, dermatoloji, radyolojiyi tercih

ediyorlar. Son derece önemli bir şey. Çok fazla genel cerrahi varsa genel cerrahiler

çalışabilmek, yaşayabilmek için imkân bulabilirler mi? (Akif, Genel Cerrahi).

Bu 2014 Eylül TUS’unda bizim bir tane araştırma görevlisine ihtiyacımız vardı. Tıpta

uzmanlık kurumuna gönderdik, YÖK’e gönderdik ve kadro ilan edildi. Kimse tercih

etmediği için kimse gelmedi bize. Riskli olduğu için. Az para kazandığı için, iş yükü

çok olduğu için. Risksiz bölümler tercih ediliyor. Neresi? Cildiye, fizik tedavi.

Herkes kadın doğumcu olmak isterdi. Yargılanmayan, şikâyet edilmeyen kadın

doğumcu yok. Şuanda kadın doğum bölümünün puanı düşmüş durumda. En düşük

puana gelmiş durumda. Çocuk cerhi asistan istiyor. Asistansız çalışıyorlar (Kadir,

Genel Cerrahi).

Tıpta Uzmanlık Kurulu vermiyor. Uzmanlığı kısıtlamaya çalışıyor (Kadir, Genel

Cerrahi).

Eskiden bizim en yüksek TUS’ta alanlar kadın doğumdu. Şimdi kimse seçmiyor.

Riski yüksek. Şimdi bizler risk almamaya başladık. Gidersem kadın doğumcu olurum.

Girdiğim zaman karşılığını alırım. Malpraktis varken uzmanlığa önem veririm.

Hayatınız artık girdi çıktıya dönüşmeye başlıyor. Son yılın TUS sonuçlarına

bakıyorum. Analiz etmeye çalıştığımda da tamamen temel bilimlere doğru kayma

var. Şuan için sınıfların en çalışkanları en zekileri hastayla en az temas edecek yerleri

seçiyorlar (…) Hangi uzmanlaşmaya gidiyor? Örneğin şimdi hekimler arasında adli

tıpa dair bir ilgi arttı. Hemen hemen yeni hekim profiline baktığımız zaman hepsinin

ağzında bir adli tıp dolaşıyor (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Bu uzmanlık sınavında tercih edilen branşlara bak. İlk yüzde cerrahi branşlar yok.

Paran da aynı, doktor musun? Doktorsun. Sadece böyle istekli olan hekimler seçiyor

(Tarık, Üroloji).

Onları etkileyen, ben mezun olduğum zaman nerde çalışırım? ne kadar kazanırım?

benim acilim olacak mı? icabım çok yoğun geçer mi? Şimdi artık bu kriterlere

bakıyor. En çok kazandıran, en az yoran, en risksiz. Üç tane temel kriterimiz var

(…) Plastik cerrahiyi istiyor. Cildiye istiyor. Cildiye benim uzmanlık zamanımda hiç

istenmezdi. En baş puanla alırdı. Ama şimdi cazip (Çetin, Göğüs Hastalıkları).

Ben doksan yılında üniversiteye girdim. Doksan altıda mezun oldum. Ben mezun

olurken en rövanşta branş beyin cerrahisiydi, genel cerrahiydi. En yüksek puanla

beyin cerrahi ne kadar zor bir şey, gidilmez, puanı yüksek falan. Ben ihtisasa

başlayacağım zaman genel cerrahi en diplerdeydi. Beyin cerrahi ondan da dipteydi.

Kadın doğum ve kardiyoloji çok yukarıdaydı. Çocuk biraz yukarıdaydı. Şimdi

öğreniyorum, kadın doğum filan yerlerde sürünüyor. Niye? Çünkü ihtiyaçla

beraber değişiyor. Şimdi iki kişilik risk alıyorsunuz, riskin azaldığı bir alan seçiyor.

Dermatoloji, fizik tedavi, biyokimya daha rahat, daha az riski var, daha az hasta

Page 230: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

220

temasındasın. Daha iyi para kazanıyorsun. Bunlar çıkmaya başladı. Uzmanlaşmada

buraya döndü. Yani çocuk onkoloğu, çocuk hematoloğu kaç tane var? İstanbul’da

çocuk hematoloğu desen bir tane çıkar. Nefroloğu bir tane çıkar. Ama adam diyor ki

ben onunla uğraşacağıma şu branşı seçerim. Dermatolog olurum. İki tane estetistik

kırışı gideririm. Bin katı para kazanırım bundan (Alper, Üroloji).

6.3. Eğitim Süreci Açısından

Tıpta uzmanlaşmanın eğitim sürecine ait değerlendirmelerin yer aldığı “Eğitim

Süreci Açısından” teması; “Teorik ve Pratik eğitim Eksikliği” ile “Niteliksiz Uzmanlık

Eğitimi” şeklinde iki alt temadan oluşmaktadır.

Teorik ve Pratik Eğitim Eksikliği

Katılımcıların, tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin belirttiği görüşler; asistan

hekimlerin pratik eğitim noktasındaki eksiklikleri, asistan hekimlerin hasta yükü ve

nöbet sürelerinin uzunluğu ile sistemsel eksiklikler üzerine odaklanmıştır.

Sen istediğin kadar doğum izle, istediğin kadar dikiş atmasını izle, bunu yapmadığın

sürece öğrenemezsin. Asistanlıkta ne yapıyorsun? Seni veriyorlar asistan doktor

arkadaş hastaya bakıyor sen onu izliyorsun. Sen muayene etmiyorsun (Savaş,

Genel Cerrahi).

Cerrahi branşlarda cerrahlık dediğimiz şey, yani o mekanik kısmı, el kısmı, yani

çalışma kısmı, zaten hani sadece tıp fakültesinde verilen eğitimle zaten olmuyor.

Böyle bir eğitim verilmiyor zaten tıp fakültesinde. Bir ameliyat şeklinde bir eğitim

verilmiyor (Ülker, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Bir asistan sabah saat sekizden gelip akşam dört buçuk beşe kadar falan kadar hasta

bakıyor tek başına eğitim nerede yok. Akşamda nöbete kalıyor. Nöbette sabaha kadar

çalışıyor. Sabah ve gitmiyor, gene akşama kadar çalışıyor. Akşam dört buçuk beşte

çıkıyorsa evine gidip yatıyorsa burada eğitimden bahsetmek mümkün değil

(Rıdvan, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Klinisyen anlamında doktor yetiştirme anlamında çok eksik olduğunu düşünmüyorum.

Çünkü doktorun her şey, hasta görmektir. Bilginizi arttırmak için insan maddesi

olması lâzım. Ürününüzün olması lâzım ki onun üzerinde çalışıyorsunuz. Orada

gördükleriniz, orada aldığınız beceriler bilgilerle birleştiği zaman deneyimli oluyor.

Öyle kendinizi geliştirebiliyorsunuz ama bilimsel anlamda Türkiye’nin çok yeterli

olmadığını üniversitelerde dâhil hepsini katarak konuşuyorum. O dediğimiz hasta

yükünden ve sistemsizlikten oluyor. Çünkü bir şeyi iyi yapabilmek için sistem olması

gerekir (Ramazan, İç Hastalıkları).

Niteliksiz Uzmanlık Eğitimi

Katılımcılardan Akif Bey’in, eğitim sürecinde oluşturulan deformasyona ve

mesleki saygınlığın yitirilmesine ilişkin görüşlerine aşağıda yer verilmiştir:

Bu koşullarda eğitim, meğitim olmaz. Neden hekimlerle hastalar daha çok kavga

ediyorlar. Çok ciddi bir deformasyon var. Adamları hekim olarak doğru dürüst

eğitemiyorsun ki sen yani. Demek ki hekimlerde bu şiddeti hak edecek pek çok şey

yapıyorlar yani. Bizim hastanede doçent asistanına tokat atmış yani. Başka bir

Page 231: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

221

hocayla telefonla konuşuyor diye. Bu adamlar tabi ki sokaktaki adamdan dayak yer

yani. Meslektaşınızdan bir şey isterken mutlaka saygılarımla deyin. Demek

zorundasın. Karşındaki meslektaşın. Sen adama saygı göstermezsen kimse göstermez

yani. Önce sen saygı göstereceksin ki ondan sonra başkaları saygı göstersin. Bunu

bilmeyen adam yetiştirmişsin sen. Bu eğitimden bir şey çıkmaz. Uzmanlık da bu

yüzden (Akif, Genel Cerrahi).

Uzmanlık eğitiminde standardın yakalanamadığını belirten Selim Bey’in

görüşleri şu şekildedir:

Uzmanlık eğitiminde de sıkıntı var. Standardizasyonu yok. Asistan sayısın artması

angarya sayısını artırıyor. Standart bir eğitimi tarzı yok. Yani çıkınca kalp damar

cerrahı şu şu işlemleri yapmalı gibi bir standardizasyon yok. Dolayısıyla herkes

kendine göre bir eğitim veriyor. Standardizasyon sağlanırsa, herkes yapacağı hizmeti

bilir. Her çıkanın aynı işlemi yaptığını bilirsin (Selim, Kalp-Damar Cerrahisi).

Katılımcılardan Fatih Bey, uzmanlık eğitimi sürecinde kendi branşlarına ait

farklı hocaların deneyimlerinden faydalanmaları gerektiğine değinmiş, Rıdvan Bey ise,

asistan hekimlerin hasta ve nöbet yükü altında eğitim sürecinden verim alamadıklarına

dair görüş bildirmiştir. İlgili ifadelere aşağıda yer verilmiştir:

Bir branş asistanı ilgili branşta uzmanlaşırken bu branşa ait ne kadar çok hoca görse o

kadar iyi yetişir. Çocuk hekimi genel pediatrist yetiştiriyoruz biz aslında. Ben meselâ

çocuk onkolojisi uzmanı yetiştirmiyorum. Endokrin hocamız endokrin çocuk uzmanı

yetiştirmiyor burada. Genel çocukçu olarak bu tür uzmanlaşma sürecinde ilgili branşın

mümkünse tüm yan dala hocalarını görmeli hoca adayları (Fatih, Çocuk Sağlığı ve

Hastalıkları).

O kadar hasta yükü altında uzmanlık eğitim alınmaz. Mümkün değil eğitim almak

(Rıdvan, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Onikide izne ayrılıyoruz. On ikiden ikiye kadar öğle arası var. Eğitimi de bu araya

koyuyorlar. Ben yemek mi yiyip dinleneceğim eğitim mi alacağım. Toplantıda herkes

uyuyor mecburen. İki de poliklinik kaç oluyor? Birden randevu vermeye başlıyorlar.

Yedi hastada orada birikiyor. Beklemesi sorun değil. Dikkat çekmek istediğim nokta

bu saat iki de ben geldim. İki de açılmış randevu bakmaya başladım. On dakika sonra

diğeri on dakika sonra diğeri. Peki bu altı hastayı nereye sıkıştıracağım (Rıdvan,

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Uzmanlık eğitimin teorik kısmın eksik kaldığına dair görüş bildiren Ceyda

Hanım, benzer şekilde nöbet sayısının azaltılması gerektiği yönünde fikir beyan

etmiştir:

Tıpta uzmanlık eğitimi biraz daha teorik, biraz daha ders ve okuma ağırlıklı daha az

hasta görerek nöbet sayısının ve süresinin azaltılarak daha bilim odaklı olabilir

(Ceyda, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Page 232: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

222

7. TIPTA UZMANLIK SİSTEMİ ADINA GETİRİLEN ÖNERİLER

Katılımcılar tarafından tıpta uzmanlaşmanın olumsuz yanlarını minimuma

indirmek, bütüncül yaklaşımı yakalamak ve bilhassa tıbbın insancıl yönünü ortaya

çıkarmak adına getirilen önerilere yer verilen araştırmanın bu kısmı; “Sağlık Sistemine

İlişkin Öneriler”, “Hekimlere İlişkin Öneriler” ve “Tıp Eğitimine İlişkin Öneriler”

şeklinde üç temadan oluşmaktadır. Elde edilen tema ve alt temalar Şekil 9’da

gösterilmiştir.

Şekil 9. Tıpta Uzmanlık Sağlık Sistemine İlişkin Getirilen Önerilere Ait Kavram

Haritası

Page 233: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

223

7.1. Sağlık Sistemine İlişkin Öneriler

Sağlık sistemine ilişkin getirilen öneriler; “Tıpta Multidisipliner Yaklaşımın

Fonksiyonel Hale Getirilmesine İlişkin”, “Basamaklandırılmış Sağlık Sistemine

İlişkin”, “Sevk Sisteminin İşleyişine İlişkin” ve “Tıbbın İyileştirilmesine İlişkin” ve

“Tıpta Multidisipliner Yaklaşımın Fonksiyonel Hale Getirilmesine İlişkin” öneriler

şeklindeki alt temalar altında birleştirilmiştir.

Tıpta Multidisipliner Yaklaşımın Fonksiyonel Hale Getirilmesine İlişkin

Öneriler

Tıpta uzmanlaşmayla birlikte hastaların ve hastalıkların tek bir uzman hekim

tarafından değerlendirilmesi söz konusu olmuştur. Hekimin, kendi alanında uzman

olmasına rağmen diğer branş bilgilerinde körleşme ihtimalinin göz önünde

bulundurulması ile hastalara ve hastalıklara multidisipliner bakış açısının ve ekip

çalışmasının fonksiyonel hale getirilmesi konusu katılımcılar tarafından öneri

kategorisinde değerlendirilmiştir.

Adnan Bey kendi çalıştığı hastanede multidisipliner bakış açısı kazanma

amacıyla konseylerin toplandığından bahsetmiştir. Bu uygulamanın Türkiye’de pek de

yaygın olmadığından bahseden katılımcının ifadeleri şu şekildedir:

Aslında çok güzel bir noktaya dokundunuz. Hani bunun negatif yanı nedir? diye ben

bahsetmiştim multisistemik yaklaşım diye bir şey var. Yani hastanın farklı şeyleri

olabilir. Orda da farklı hekimler bir araya gelip konuşabilmeli. Yani hastayı en iyi

takip edebilmek adına konuşulmalı. Bakın bizim üniversite hastanesinde konseyler

oluyor. O hasta için üç dört bölüm hocalarıyla birlikte geliyor toplanıyor. Masaya

hasta konuyor dosyaları anlatılıyor. Nesi var nesi yok bunla ilgili ne düşünülebilir ne

yapılabilir istişare ediliyor, konuşuluyor, tartışılıyor. Onun ismi de konsey oluyor

zaten bu üniversite hastanesinde var (Adnan, Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları).

Şey olmasa konsey de yapılır gerekli tedavisi düzenlenir. Ha her tarafta bu böyle mi?

Ne yazık ki olmadığını siz de söylüyorsunuz bence de değil hani o getirdiği sistemin

şeyi multisistem. Buna bir düzenleme getirilebilir mi? Getirilebilir. Burada da şey

çözülebilir. Öncelikle bi genel değerlendirmeden sonra ilgili bölüme yönlendirilebilir.

O var aslında hani genel pediatri değerlendirip ilgili bölüme yönlendirilebilir (Adnan,

Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları).

Aslında belki şu olabilir. Birbirine yakın branşlar arada konsey yaparak hasta

tartışmaları yapabilirler. Meselâ karışık vakaları hastane yönetimleri yapabilir. Şu da

olabilir bu da olabilir gibi tartışmalar yapılırsa faydalı olacağına inanıyorum (Selim,

Kalp-Damar Cerrahisi).

Page 234: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

224

Mutlidisipliner yaklaşımın kazanılmasını branşların birbirine olan ihtiyacı ile

açıklayan Alper Bey, hastayı genel anlamda muayene eden dahiliye branşının önemine

dikkat çekmiştir:

O araştırmanın sonucunun gerçek hayata uygulanması için birilerinin bu işi yapıyor

olması lâzım. O yüzden halen dahiliyeci diye bir şey var. Yani hematolog, onkolog vs

çıkıyor olmasına rağmen ısrarla bir dahiliyeci güruhu devam ediyor. Etmek zorunda

kalıyor bu yüzden. Bir nefroloğun bir dahiliyeci kadar genel dahiliye biliyor olması

lâzım ki dahiliyeciye ihtiyaç olmaması lâzım. Dahiliyeciye ihtiyaç varsa o zaman

nefroloji ihtiyaç yoktur (Alper, Üroloji).

Basamaklandırılmış Sağlık Sistemine İlişkin Öneriler

Hastaya külli manada yaklaşan ve genel hekimlik modelinin uygulama alanı

olarak bilinen birinci basamak sağlık hizmetlerine olan ihtiyaca ve basamaklandırılmış

sağlık sisteminin yeniden gündeme getirilmesine ilişkin önerilerin yer aldığı bu

kısımda; aile hekimliğine, koruyucu sağlık hizmetlerine, basamaklandırılmış sağlık

hizmetine ve uzman hekim polikliniklerinin yoğunluğuna değinilmiştir.

Uzman hekim polikliniklerinde görülen hasta yoğunluğunun aile hekimliğinin

daha aktif hale getirilmesiyle azaltılabileceğine değinen Onur Bey’in görüşleri şu

şekildedir:

Aile hekimliği sistemi bunun için kuruldu aslında. Orada hastaların ayıklanması

kime gitmesi gerektiği, hattâ yönlendirilmesi yetkinin elinde olması lâzım ama

şuanda öyle bir sistem yok. Bu bizim uzman polikliniklerde aslında bu kadar

yoğunluğun olmaması lâzım. Kamu hastaneleri polikliniklerinde eğer sen kendinle

ilgili bir şey yoksa eğer genel de not yazıp gönderiyor başka polikliniklere

yönlendireceğimiz zaman (…) Şu anki sistemde biraz aile hekimliğinde toplumdan

gelen hastaların ayıklanması da faydalı olabilir (Onur, Enfeksiyon Hastalıkları).

Katılımcıların diğer görüşlerine bu kısımda yer verilmiştir:

1963’te çıkan sosyalizasyon yasası çerçevesindeki kendi sağlık ocağındaki hekimle iyi

bir ilişki kursan hekimin senin kim olduğunu bilir. Memenin üç aşağı beş yukarı

neden ağrıdığını iyi bilir (…) Paralı sağlık sistemi parasız olmalı bence. Sağlık sistemi

böyle olmamalı bence. Tıp kesinlikle sosyalizasyon olmalı. Koruyucu sağlık

hizmetlerinin öncelikli olduğu bir sağlık sistemini konuşmalıyız. SGK’da 8,4

ortalaması bir kişinin Türkiye’de başvuru ortalaması. Herkes soluğu doktorda alıyor

(Akif, Genel Cerrahi).

Aile hekimliği aslında önemli. Birinci basamak tıp hizmeti önemli bir hizmet ve

bunun aktifleştirilmesi çok önemli. Hem bizi gereksiz yükten kurtarır (…) Sistemsel

bir problem. Ben Almanya’da çalıştım. Şöyledir; aile hekiminize gidersiniz. Meselâ

ürolojik bir rahatsızlığınız var. Aile hekiminiz uzmanından randevu alır. Ama

hiçbir zaman anında muayene dünyanın hiçbir yerinde yok. Sadece Türkiye’de var.

Uzman üroloğun hastayı aynı gün aynı saatte muayene etmesi bir tek Türkiye’de bu

süper diyorlar ama bence olay tamam doktorla karşılaşıyorsun ama yapılan işin

niteliğini ve kalitesini azaltıyor (Tarık, Üroloji).

Page 235: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

225

Basamaklandırılmış sağlık hizmeti olması lâzım. Buradaki en tabandaki en büyük

hizmet ve en önemli hizmet pratisyen hekimlik aslında. Normalde ben pratisyen

hekim olmak isterdim (…) Daha genel baktıkları için, daha koruyucu gördükleri için

çevresiyle beraber hastayı gördükleri için ailesiyle tanıdığı için bütün olarak

gördükleri için pratisyen hekim (Gökhan, Kardiyoloji).

Biz şuan için gelen hastaya sana bakmıyoruz diyemeyiz. Vaktimiz ölçüsünde,

imkânlarımız ölçüsünde gelen herkese bakacağız. Burnu akan hastada tıp fakültesine

geliyor şuan. Biz bakmakla yükümlüyüz. Geri gönderemezsiniz. Bunun çözümü

yöneticiler bulmak zorunda. Hükümet, Sağlık Bakanlığı bunların yönlendirme

yapması lâzım. Bu çarpıklığı, bu bozukluğu düzeltmek için onlar formül bulmalı

(Fatih, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları)

Sayı yeteri kadar fazla. Hasta önce genel dahiliye uzmanına görünmeli, genel

dahiliye uzmanı da ben hastayı endokrine göndermeyeyim dememeli. Dediğim gibi

basamak basamak olmalı (Hale, İç Hastalıkları).

O tür olaylarda aslında bir merkezin koordine edip ondan sonra gerekli

bölümlere göndermesi lâzım. Yani, yan dalların olduğu kadar genel alanların da

olması lâzım. Genel pediatri olmadığı sürece pediatrinin yan dallarının da olmaması

lâzım (Ülker, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Hekimi sadece hekim olarak düşünürsen sağlık danışmanı, aile dostu, çok yönlü bir

meslek. Hekimi sadece hekim olarak düşünürsen ağzını aç bak geç. Yirmi bir puan bu

değil. Devlet bunu istemiyor senden zaten. Devlet tüm vatandaşına hizmet götürmenin

derdinde. Ne olursa olsun bir vatandaş geldi mi hastanenin kapısından geri

dönmemeli. Öyle olması lâzım ama vatandaşın her zaman hastane kapısına değil de

aile hekimliğine devletin dengeli bir dağılım yapması lâzım (Tekin, İç

Hastalıkları).

Katılımcıların görüşlerinden de anlaşılacağı üzere, hastaların sağlık kuruluşuna

yaptıkları ilk başvurunun direk uzman hekime yahut bir yan dal uzmanı hekime değil,

aile hekimi ya da pratisyen hekimlere yapılması gerektiği yönündedir. Katılımcılara

göre, sağlık sisteminde bu tarz bir basamaklandırılmış sistemin olması hem üçüncü

basamak sağlık kuruluşlarının hasta yoğunluğunu azaltacak hem de sağlık sisteminin

etkin bir şekilde işlemesi sağlanmış olacaktır.

Sevk Sisteminin İşleyişine İlişkin Öneriler

Katılımcılar, birinci basamak, ikinci basamak ve üçüncü basamak sağlık hizmeti

veren kuruluşlar arasında ve hastanenin kendi içinde branşlar arası bir sevk zincirinin

işlemesi gerektiği önerisinde bulunmuşlarıdır.

Birinci basamak sağlık hizmetleri hastalıklara % 90-95 çözüm bulunabilmektedir.

Eskiden sağlık ocakları yapardı bunu şimdi aile hekimliği yapıyor. Ufak tetkikler,

biyokimyasal analizler, basit işlemler yapılırsa % 95 yoksa % 90 fiziki muayene ile

falan saptanıp tedavi edilebiliyordu. İkinci basamak devlet hastanelerinin %5’lik

kısma çözüm bulması gerekiyor. Birinci basamakta çözümü bulunamayan hasta ikinci

basamak sağlık hizmetine sevk ediliyor, gönderiliyor, orda da çözüm bulunamadığı

için. Üçüncü basamak üniversiteler devreye giriyor. Yan dal merkezleri, travma,

Page 236: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

226

yanık, kanser, onkoloji hastaneleri toplumda görülen hastalıkların %1-3 arasına çözüm

araması gereken yerler. Dünya sağlık örgütü de belli başlı standartlar da bunu

söylüyor. Arada sevk zincirinin olması gerekir (Kadir, Genel Cerrahi).

Sistemdeki bozukluk böyle olabilir yani o hasta meselâ ilk önce bir dahiliyeye veya

bir acile gidip ondan sonra ilgili merkezlere gitse meselâ böyle bir sistem kurulması

gerekiyor (Ülker, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Duyma değil zaten refere edilmeli ya da aile hekimi görmeli çocuk uzmanına sevk

edilmeli. Örneğin öksürüklü bir çocuk aile hekimi görmeli öksürüğü devam ediyorsa

çocuk uzmanına sevk etmeli daha da devem ediyorsa çocuk göğüs uzmanına sevk

etmeli (Ceyda, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Tıbbın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler

Tıbbın tüm yönleriyle iyileştirilmesi, olumsuz yönlerinin giderilmesi ve daha iyi

sağlık çıktıları almak üzere yapılması gerekenler üzerinden öneride bulunan hekim

görüşlerine aşağıda yer verilmiştir:

Teknolojinin uzmanlık alanında olumlu katkıları var. Ama makinenin esiri olmamalı

hekim. Kendi iradesini, inisiyatifini daima kendi bilgisi yönünde kullanmalı,

makine ona hizmet etmeli. Hekim makineye hizmet etmemeli ya da bir laboratuvar

tetkik de aynı şekilde değerlendirilebilir. Bir tahlil sonucu sizi tamamen

yönlendirmemeli, siz tahlil sonucuna göre yorumlar yapmalısınız. Bilgi bunu

gerektirir. Makineleşme kavramı yanlış tabi ki böyle bir şeye gidiş varsa bu yanlış. O

zaman ne olur? Hekimin meslek yetileri, meslek refleksleri körelir. Makineye bağımlı

kalırsa gelişen teknoloji hekimin arzu ettiği, hekimin ihtiyaç duyduğu eksikleri ancak

giderecek şekilde gelişmeli (Fatih, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Makroskopik uzmanlık alanlarından mikroskopik uzmanlık alanlarına geçmemiz

lâzım (Hale, İç Hastalıkları).

Hastayı tedavi etmektense hastalandırmamak öncelikle ne yapıyoruz? Aşılıyoruz, bir

takım şeyler yapıyoruz. Koruyucu hekimlik, sterilizasyon asıl olan şey o.

Hastalandırmama şeylerine ağırlık vermek lâzım. Bunlar toplumun, bulunduğunuz

ülkenin ekonomik şartlarına bağlı şeyler. Tıbbın daha iyi olması demek daha çok araç

gereç demek, daha çok hekim daha az hasta, yardımcı elemanların o kadar olması

bunların hepsi daha çok para demek. Yatırım gerekiyor ama bu ölü bir yatırım (Şener,

Ortopedi ve Travmatoloji).

İnsanlar özel bir hastanede sağlık hizmeti almak isteyebilir. Ama bu devlet

hastanesinde sağlık hizmeti alacak birine ceza olarak dönmemeli (…) Eksiklik

buradan kaynaklanıyor yani. Şimdi sen doktordan bekliyorsun öyle bir şeyi ona bir

şey demiyorum. Neticede insanlar senden sağlık hizmeti bekliyor. Senin akılcı bir

sağlık politikasıyla o hastaya yine bakarsın. Günde bir milyon kişi Türkiye

hastanelerinde, sağlık ocaklarında, aile hekimliklerinde muayene oluyor. Bunun bir

milyonunun beş yüz bini hastanelerde değil de üç yüz bini hastanelerde olursa ve

hekim bu iki yüz bin, üç yüz bin farktan dolayı ücret kaybı yaşamazsa o zaman daha

kaliteli olur diye düşünüyorum. Sevk zinciri düşünülebilir burada. Sağlık sistemi

olarak düşünürsen güven verici ama ulaşım, sosyal hayat o yönden düşünürsen

yıpratıcı (Tekin, İç Hastalıkları).

Page 237: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

227

Bazı katılımcılara göre, performans sistemi hem genel manada hekimler için

hem de uzman hekimler için uygun bir sistem değildir. Sağlığın “para” üzerinden

ölçülebildiği bir sağlık sistemi üzerine eleştiri getiren hekimler, uzman hekimler

arasında hiyerarşi oluşturabilme ihtimali olan performansın sisteminin kaldırılması

görüşündedirler. İlgili ifadeler şu şekildedir:

Fazla hasta yükünü çözmek lâzım. Bir de tabii ki performans sistemi ne kadar hasta

bakarsan o kadar hasta dersen uzman da uzmanlığını hakkıyla yapamaz tabi. Bir

dahiliye uzmanı ben günde yüz hasta bakıyorum diyemez. Bakamaz (Ceyda, Çocuk

Sağlığı ve Hastalıkları).

Sistemde performansı tamamen kaldıracaksın. Yani ne kadar köfte o kadar ekmek

olmaz sağlıkta (…) Hekimlere çalıştığınız kadar ben size prim veririm dediğiniz

sürece sistemi çözemezsiniz (Binnur, Acil Tıp).

İlk olarak sağlığı maliyet üzerinden ölçmeyi bırakacağız. Sağlığın insani çıktıları

olduğunu göreceğiz. Her şeyi ölçüt üretim tarzı olarak değerlendiremeyeceğiz. Bir de

dayanışma özelliğini geliştirecek işler yapacağız (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Ortaya ticareti ve kârı koyduğunuz müddetçe biz ne uzmanlaşmadan ne bu yükten

kurtulamayız. Onları olabildiğince koruyacağız. Ne kadar koruyabilirsek o kadar

koruyacağız. Sonra hakikaten tarihte olduğu gibi şifahaneler hakikaten şifa

veren yerler olacak. Şimdi öyle değil yaptığımız araştırma işte hastaya soruyorsunuz.

Hastaneler sağlıktan çok ticaret para kazanmayı mı düşünüyor? Yüzde sekseni evet

diyorsa bir dakika bir yerde bir şeyi kaçırmışız demektir. Buraya çevirebilirseniz o

zaman alana da yansıması olacak. Mesleğe de yansıması olacak. Okula yansıması da

olacak. Ama orası öyle olduğu müddetçe hele ileride alışveriş hastanelerine gidiyoruz

yani avm tipi hastaneler siz istediğiniz kadar dayanışma anlatın. Her uzmanlık alanı

öteki uzmanlık alanına piyasada daha güçlü olduğunu anlatmaya çalışacak

(Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Bütüncül Yaklaşımın Gerekliliğine İlişkin Öneriler

Katılımcılar arasından yalnızca Deniz Bey, bütüncül yaklaşıma ilişkin görüş

bildirmiştir. Derinlemesine görüşmelerden elde edilen bulgular arasında; tıpta bütüncül

yaklaşımın sağlanabilmesinin yolunun tıp öğrencilerine mezuniyet öncesi eğitimleri

süresince bu hassasiyetin kazandırılabilmesi, temel bilimler ve klinik bilimlere ek olarak

tıp öğrencilerinin sosyal bilimler alanında ders alabilmesine imkân sağlaması konuları

vardır.

Biz şimdi üniversitede beş yıldır tıp Türk sanatı diye bir program yürütüyoruz. Orada

edebiyat, felsefe, tarih, antropoloji, sosyal bilimler çok daha öte. Kitap tartışmaları

yapıyoruz. Üç arkeoloji, müze ziyareti yapıyoruz. Birinci ve ikinci sınıf öğrencilerle.

Onlara anlatmaya çalıştığımız temel şu, eğer bir hekim hastasına bütüncül

bakabiliyor olması için insana bütüncül olarak bakıyor olması lâzım. İnsana

bütüncül bakabilmeni yolu da tarih bileceksin, edebiyat bileceksin, felsefe,

arkeoloji, antropoloji bileceksin. Bir uzman olarak bilmene gerek yok. Hititlerin

bilmem ne noktasını bilmezsin ama bu topraklarda ne oldu ne bitti... Bugünkü

Page 238: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

228

alışkanlıklarımız içerisinde hangi kültürel pratikler var. İki çok kültürlü olacaksın.

Senin karşına öyle hasta grupları gelecek ki senin belki inancına, politik görüşüne

yüzde seksen görüşüne zıt olacak. Senin ona gerek sözel olarak gerek bedenen

herhangi bir reaksiyon vermemen lâzım. Çünkü nötr olmak zorundasınız. Sen bunu

yapmak zorunda değilsin buna inanmak zorunda değilsin. Bunun için çok kültürlü bir

hayata ihtiyacımız var. Aksi takdirde egemen güç ne ise onun gözünden

bakıyorsun hastaya. Bunun içinde Türkiye’de az yürütülen bir program yürütüyoruz.

Ama en büyük sorumuz şu; çok kötü bir lise döneminden geliyor öğrenciler (Deniz,

Göğüs Hastalıkları).

Bizim en azından daha klinik kirlenmeden önce o hasta o hiyerarşi piyasa mantığına

girmeden önce mümkün olduğunca hekimi kültürel sanatsal politik yönlerden

zenginleştirecek bir ortam lâzım. Arkadaş hangisini görürsen gör, neyi seçeceksen

seç, umurumda değil. Türkiye’deki en büyük sorun, şu adam devşirme üzerinden

çalışır böyle sistemler hep. Biz nerede isek oranın mahallesine adam taşıyalım.

Liberaller böyle bakar, Marksistler böyle bakar bunlar vardır hayatta. Memlekette

cemaat vardır, tarikat vardır politik de vardır. Hepsinden hasta vardır. Hepsi gelecek

sana ya. O zaman senin onların hayat görüşünü bilmen lâzım. Temel düzeyde

çünkü, bir hastaya öneride bulunacağız. Bunun için çok sosyal bir yaklaşım lâzım

(Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Radikal önerim şu. Tıp eğitimi iki paradigma üzerine gider. Temel tıp eğitimi, klinik

tıp eğitimi. Temel tıp eğitiminde; mikro biyoloji, farmakoloji, fizik, kimya gibi

temelleri öğreniriz. Klinikte de hasta, hastalık sağlık üzerine yaparız. Bir ayak eksik.

Bence tıp eğitimi temel bilim, klinik bilim ve sosyal bilim ayağıyla gidecek. Böyle

sosyal bilime biz geçen yıl on yedi tane konferans vermişiz. On civarı kitap

tartışmışız. İşte herkese de bir kere arkeoloji müzesinde rehberlik böyle değil.

Harmanlanmış bir şekilde bunun içerisinde temelini alırken bunun arkeolojisini de

gören tarihini de gören kliniğe gittiği zaman bazen diyorum işte vurursun masaya

hasta niye bunu yaptı bu kültürel aktarımını da görerek o yüzden bir sosyal bilimci

hastanelerimizde vizit yapacak. Kalkacak sosyolog gidecek öğrencilerimizle vizit

yapacak tıp eğitiminin içerisinde sosyoloji kadar bir toplumsal hastalık kurgusu

(Deniz, Göğüs Hastalıkları).

7.2. Hekimlere İlişkin Öneriler

Hekimlere yönelik getirilen öneriler; “Genel Hekimlik Modeline İlişkin” ve

“Hekim Sayısına İlişkin” öneriler şeklindeki iki alt tema altında birleştirilmiştir.

Genel Hekimlik Modeline İlişkin Öneriler

Araştırma kapsamında katılımcılar tarafından “Genel Hekimlik” söyleminin

sıklıkla kullanıldığı görülmektedir. Selim Bey, pratisyen hekimlerin uzmanlık eğitimine

başlamadan önce genel hekimlik yapmalarının gerekliliğine “Aslında görünüşte

rahatlık sağlıyor ama genelde ben bunun başarıyı azalttığını düşünüyorum. Çünkü her

hekim mutlaka en az iki sene genel hekimlik yapmalı diye düşünüyorum. Çünkü tıp

fakültesini bitiriyor hemen spesifik branşa başlıyor. Böylece aslında genel hekimsel

yaklaşım genel hasta yaklaşımını bilmeden spesifik konularla uğraşıyor. Meselâ

Page 239: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

229

gastroenterolojiyle uğraşıyor. Her hasta böbrek hastası, her yediğinin mideye zarar

vereceğini düşünüyor. Hâlbuki gözünde kararma olanlarda tansiyon yüksekliği, göz

dibinde kanama olabileceğini düşünmeli. Kulak sorunu olabileceğini düşünebilmeli.

Bunun içinde genel hekimlik yapmalı. En az iki sene genel hekimlik yapmalı. O zaman

daha olgun hekimler oluşuyor. Ondan sonra branşlaşınca genel tababet içerisinde

olmuş oluyorsun.” şeklindeki ifadeler aracılığıyla değinmiştir. Mezuniyet sonrası

deneyim kazanmadan spesifik bir branşa yönelmenin hekimlerde “hamlık”

oluşturabileceğini belirten katılımcının bu görüşü “Üniversiteden mezun olup da reçete

yazmadan mezun olan insan çok gördüm. O yüzden mutlaka pratisyen hekimlik

yapılması lâzım.” şeklinde çarpıcı bir açıklama yapan Savaş Bey’in görüşleriyle

örtüşmektedir. Savaş Bey’in konuya ilişkin bir diğer görüşüne aşağıda yer verilmiştir:

Uzmanlığa pratisyen eğitimi veremezsin. Herhangi bir branşı kazanmış doktora sen git

şurada çalış diyemezsin ama bazı üniversitelerde, acilde bir staj vardır. Burada gece

serviste nöbet tutarken bir acil müdahale yapman gerekebiliyor. Cildiyeci de

olabilirsin, fizik tedavicide olabilirsin. O yüzden kurum içinde bizim burada sık sık

bunların eğitimine gidiyorum. Acil doktoru anlatıyor, kalp doktoru kalbi anlatıyor.

Ama çok katılım olmuyor açıkçası. Belli bir süre pratisyen hekimlik yapması şart

koşulabilir (Savaş, Genel Cerrahi).

Mezuniyet sonrası gerekli görülen deneyim konusunun dışında, hastayı fiziki

olarak muayene yapmanın önemine değinen Binnur Hanım, genel hekimlik yaklaşımına

yönelik farklı bir görüş sergilemiştir:

Her gelen hastayı tepeden tırnağa muayene etmesi yeterli. Zaten eğer düzgün fiziki

muayene yaparsan birçok tahlile gerek kalmadan tanısını koyabiliyorsun hastanın.

Şuan süreci tıkayan biyokimya tahlillerinin geç çıkıyor olması. Röntgenin, ultrasonun

randevuyla çekiliyor olması. Yani sen hekimlik sanatını icra edebiliyorsan senin

istediğin tüm tahliller ve radyolojik yöntemler senin tanını destekleyecek şeylerdir.

Önce bir ön tanı oluşturursun sen hastayla bire bir görüşüp muayene ederek ön tanını

destekleyecek testleri istersin (Binnur, Acil Tıp).

Hızlı uzmanlaşmaya dikkat çeken Hale Hanım, hekimlerin genel bilgilerini

oturtmadan uzmanlaşma çabası içinde olduklarını, yan dal yapmak isteyen hekimlerin

ise temel uzmanlık alanına dair bilgileri sağlamlaştırdıktan spesifik uzmanlık alanına

yönelmeleri gerektiğini belirtmiştir. Hekimin söz konusu ifadeleri şu şekildedir:

Gerekli mi? Evet, gerekli ama eğitim sistemlerindeki aksaklıklardan dolayı hızlı

uzmanlaşma. Evet, uzmanlaşma şart ama biz hızlı uzmanlaşıyoruz. Hızlı

uzmanlaşmaya gidildiği zaman genel tıbbi bilgileri tam öğrenemeden sadece bir

alana yönelmiş oluyorsunuz. Problem orada. Önce temel alan eğitimini almamız

lâzım (…) Uzmanlaşma şart ama hızlı değil. Daha yavaş basamaklarla çıkılması

lâzım. İşte uzmanlaşma basamak basamak olacak. Bir kulak burun boğazcı rotasyon

Page 240: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

230

süreleri daha geniş uzmanlık süreleri çok daha geniş olsun. Uzmanlaşmadan önce bir

asistanın meselâ bir yıl genel tıp bilgisini tam anlamıyla öğrenmesi lâzım. Meselâ,

mide kanserinden de bir parça anlaması lâzım. Göğüs hastalıklarında da (Hale, İç

Hastalıkları).

Bütüncül bakış açısında hekimler kendilerini daha az yormak için daha spesifik, daha

özel, daha kısa ve daha dar alanda çalışmak istiyorlar. Kendilerini sürekli

daraltıyorlar. Daraldıkça hasta azalıyor mu? Yok. Bütüncül yaklaşımı genel dahiliye

uzmanlarının desteklenmesi veya hastanın basamak tanı ve tedavi olarak

kazanılabilir (Hale, İç Hastalıkları).

“Vasıfsızlaşma” alt temasında verdiği örnek üzerinden genel hekimliği tasvir

eden Alper Bey, hekimin genel tıp bilgisine vurguda bulunmuştur:

Genel tıp bilgisi iyi olan ‘onkolog’, ‘iyi onkolog’tur. Yoksa onkoloji olarak hepsi

standart işi yapıyorlar (Alper, Üroloji).

Hekim Sayısının Artırılmasına İlişkin Öneriler

Hekim sayısının yetersiz olduğu yönünde bir tespitte bulunan Tekin Bey’in

önerisi ise şu şekildedir:

Aksaklıklar hasta sayısı, hasta sayısı çok yoğun. Buna çözüm olarak da belki dediğim

gibi yeterli kadar sınavda kontenjanın maliye bakanlığının değil de yeterli miktarda

Sağlık Bakanlığı’nın belirlemesi gerekir ve ihtiyaca yönelik yapılması gerekir (Tekin,

İç Hastalıkları).

7.3. Tıp Eğitimi ve Tıpta Uzmanlık Eğitimine İlişkin Öneriler

Katılımcıların tıp eğitiminin iyileştirilmesi yönündeki önerilerinden oluşan bu

kısım; “Tıp Eğitimine İlişkin” ve “Uzmanlık Eğitimine İlişkin” öneriler şeklindeki iki

alt temadan oluşmaktadır.

Tıp Eğitimine İlişkin Öneriler

Tıp eğitimin ilişkin öneriler; mesleki yetkinleşme, eğitim programlarının içeriği

ve eğitimin denetlenmesi şeklindeki konuları içermektedir. Katılımcıların görüşleri şu

şekildedir:

Tıp eğitiminde de, hekimlik pratiğinde de, sonuçta mesleki yetkinleşme olsun.

Mesleki yetkinleşmeyi sadece teknik anlamda değil. Bakanlık bazen kursları zorunlu

kılacak sertife edecek. Sertife ederken biraz tarih, biraz sosyal bilim bunlarla

bağlantısını artıran ama en önemlisi yaşamı nerede öğretiyoruz? Hastanede mi?

Hastanenin sistemi rekabetçi olmayacak. Yoksa siz istediğiniz kadar kurs alın her

tarafa sertifika asın (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Eğitim programlarının daha iyi olması gerekir. Sonuçta birçok yerde müfredatlar var.

Çoğu kağıt üzerinde kalıyor. Daha yoğun meselâ günlük hocaların bazı kısımları işte

daha eğitimden sorumlu olur. Rotasyon şeklinde de olur (Ramazan, İç Hastalıkları).

Page 241: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

231

Bir kere bizim ülkemizde sorun denetleme sorunu. Hangi sektörü konuşursak

konuşalım. İyi denetleyemiyoruz hiçbir şeyi. Aslında çok iyi denetleyebilsek tıp

fakültesini, eğitim araştırma hastanelerini eğitim kısımlarını çok iyi

denetleyebilirsek çok iyi hekim yetiştirebiliriz. Muazzam zeka sahibi insanlar var bu

ülkede. Ama eğitimlerimiz kötü. Denetlenmediği için yani bana 1950’lerde terk

edilmiş bir ameliyat yöntemini savunan bir hekim hocalık yapmamalı. Bir bilgisayarın

nasıl açıldığını bilmeyen adam hocalık yapmamalı. Yani 69 yaşına kadar emekli

olmadan bilfiil oturup benim ihtisas süremden bahsedilmiyor. Beş yıl ihtisas süremde

bir tane muayene etmeyen ameliyat demiyorum bak. Muayene etmeyen, bir tek derse

gitmeyen böyle bir eğitim sistemi olamamalı (Alper, Üroloji).

Uzmanlık Eğitimine İlişkin Öneriler

Tıp eğitiminde standardizasyon sağlanması, bilgileri güncel tutmak adına

katılınması gereken eğitimler, mezuniyet sonrası genel dahiliye alanında deneyim

kazanma gibi tıpta uzmanlık eğitimi üzerine görüş bildiren hekimlerin ifadelerine

aşağıda yer verişmiştir:

Yan daldan sonra bizde akademisyenlik geliyor. Yardımcı doçent, doçent hani kişi

ona yönelebilir veya bazı üniversitelerin mezuniyet sonrası eğitimleri oluyor.

Hacettepe’nin var meselâ her sene ya da iki senede bir yapıyorlar. Tabi her bölümlerin

olmayabilir ama belki bu tarz eğitimlere katılabilir. Genel uzmanlık bilgisi güncel

tutmak adına. Ama bunu yapan az yer var. Uzmanlık sonrası yıllık böyle güncel

şeyleri değerlendirmek adına. Güncel tutuyorlar (Erdem, Çocuk Sağlığı ve

Hastalıkları).

Eğer tıp eğitimindeki standardizasyon sağlanamazsa o zaman ne olur? Hekimler

arasında standart bir seviye oluşmaz. Bu yüzden de verilen hizmetin kalitesi ister

birinci basamak olsun, ister ikinci basamak olsun, ister üçüncü basamak olsun verilen

hizmeti standart olmaz. Esas mesele bunun standardizasyonunun sağlanmasıdır.

(…) Antalya Eğitim Araştırma Hastanesi’nden örnek veriyorum uzman olmuş

birisiyle bizim yetiştirdiğimiz uzman aynı seviyede değildir. Bu yüzden de bunların

hizmet verdikleri uzman olduktan sonra hizmet vermiş oldukları ikinci basamak sağlık

hizmeti kuruluşlarında özel hastanelerde, devlet hastanelerinde verilen hizmette

standart değildir o yüzden. Bu bir zincir. Bu zinciri standardize etmek lâzım

(Kadir, Genel Cerrahi).

Şimdi Amerika’da uzmanlık eğitimi tıptan mezun olur. Tıpları zaten altı yıl değil, tıp

mezuniyetleri daha kısa belki o da bir parça etkin daha sonra genel bir dahili uzmanlık

alanına girer. İki veya üç yıl genel dahili uzmanlık alanında kalıyor ondan sonra

onun içinde endokrin, enfeksiyon vs. eğitimi basamak basamak alıyorlar. Öyle bir

sisteme dönmemiz lâzım (Hale, İç Hastalıkları).

O zaman yapmamız gereken ne? Gerekli bilgi ve gereksiz bilgi üzerinde

yoğunlaşmak. Gerekli uzmanlıklar ve gereksiz uzmanlıklar üzerinde

yoğunlaşmayı getiriyor yani bize. Her şeyde derinlemesine öğrenmek, her şeyde

olaya hâkim olmak doğru ama böyle öğrendiğin yeni bir şeyi de kanun gibi sunmak

yanlış. Bilgimiz arttı. Bu bilgiyi ne kadar kullanabiliyoruz? Çünkü doksanlarda

kullandığımız bir ilacı şuan kullanmıyoruz zararlı diye. Doğru bilgiler üzerinde

uzmanlaşma doğru olursa o zaman çok mükemmel olur (Tekin, İç Hastalıkları).

Page 242: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

232

Eğitim sorumlumuz olan bir hoca grubu olabilir. Bunlar aylık ya da haftalık

belirledikleri takvime ya da çerçeveye göre rotasyon şeklinde günlük eğitim

verebilirler belli saatlerde. Hasta bulgularından, hastalığın tedavisine yaklaşım uzun

vadede yaklaşım nasıl olacak onunla ilgili olabilir. Kesinlikle bilimsel araştırma için

uzmanlıkların belli bir yılı tamamen bu araştırma işine ayrılabilir. Diğer ülkelerde bu

ayrılıyor. Meselâ üç yıllık bir yan dalın bir yılı araştırma olabilir. İşte dört yıl

dahiliyenin bir yılı araştırma olabilir. En azından temel düzeyde bilimsel araştırma

yapabilecek, hipotez kurabilecek ona yönelik uygulama hastaları seçebilen, ona uygun

verileri toplayabilen doğru şekilde istatistiğini yapabilen analiz edebilen bir hekim

grubu yetiştirmek bence önemli (Ramazan, İç Hastalıkları).

İkinci basamakta uzman olan ve yardımcı doçentin de eğitimi standart olmalı ki devlet

hastanesinde şunları yapabileyim. İkinci basamak almış olduğum eğitimin üstüne

bir şeyler koyarak devam edebileyim (Kadir, Genel Cerrahi).

8. KATILIMCILARIN “HEKİM” VE “UZMAN” HEKİM

ALGILARINA İLİŞKİN BULGULAR

Araştırmanın bu kısmında “hekim” ve “uzman hekim” kimliklerini ön plana

çıkaran bazı ifadeler derlenmiştir. İfadeler, genel anlamda hekimlik mesleğini tasvir

eden ve hekimlere özgü nitelikleri açıklayan kodlamalar aracılığıyla gerçekleştirilmiştir.

Tablo 7. Katılımcıların Hekim ve Uzman Hekim Algıları

Katılımcıların Hekim ve Uzman Hekim Algıları

Usta-Çırak

Tıp aslında usta-çırak ilişkisinin de hâlâ var olduğu bir alan yani o

yüzden bir alanda da sizin gerçekten de bir ustanızın olması gerekiyor

(Ülker, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Ego

Hekimlikte öyle değil. Hasta geliyor çok panik halde örneğin kan

tükürerek benim karşıma hasta gelmiş artık tıp tabiri caizse iki seksen

yerde. Sen onun üstünde tepine bilir misin? Tepiniyor. Bana şeyi

söylüyor. Kurtar bizi doktor ne yaparsan yap babamı annemi, kardeşimi

kurtar. Çok büyük bir ego şişmesi var. Tırnak içerisinde onun iyiliği için

zaman zaman fedakârlıkta bulunarak bir şeyler söylüyorsun. O zaman

klinik branşlar otomatikman temel branşların üstünde kalıyor.

Çünkü bir iktidar pratiği var orada. Şimdi şöyle bir çatallaşma oldu. Peki,

bu klinik içerisine nasıl dağılacağız (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Korkum şu biz biraz hekim özverilidir, hekim fedakârdır, hekim parayı

düşünmez hocalarımız bize hep böyle anlatırdı. Biz bu gazı aldık. Bu

gazın şöyle bir kötülüğü vardı. Biz dünyayı kurtaracağız diye egomuz

şişti. Hastaya bazen kötülükler yaptık ama içimizde de şey vardı. Biz

hekimiz para önemli değil falan da derdik. Şimdiki çağda yetişen

hekimlerin doğal olarak bunu anlatıyoruz etik şudur budur. Hekim buna

bakmaz (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Fikir almak tıpta çok önemlidir. Doktorlar bazen egoları yüksek

insanlardır. Ben her şeyi bilirim. Ama aslında tıp en çok danışılması ve

beraber konuşulması gereken bilimlerden biri (Tarık, Üroloji).

Her hastalıktan kurtaracağız. Yani tabiri caizse ölümsüzlüğü yakalamaya

çalışıyoruz çabasıyla alakalı bir şey. Zaten hekimlerde ve hekimlikte bir

Page 243: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

233

küçük Tanrı kompleksi var. Bilhassa biz cerrahilerde (Alper, Üroloji).

Yaratılmış mükemmel varlıkla uğraşırken, hekimliği diğer mesleklerden

üstün kılan bakış açısı insanla uğraşıyor olmak. Makineyle değil, bir

canla uğraşıyor olmak. Bir canın emanet edilmesi ve bir insanın hayatına

hayatının devam edip etmeyeceği ile ilgili bütün çizgi senin vereceğin

karara bağlı olduğu için bir süre sonra o egoyu şişirmeye başlıyor. Tabi

bir de şu var. Yaşanan olumsuzluktan etkilenmemek gerekiyor. Hekim

açısından. Zor bir şey ama hani biraz katı, biraz duygusuz olmak

gerekiyor olaylarda. Çünkü olumsuzluk hepimiz yaşıyoruz. İstatistik ve

pozitif bilim herkes için var. Yüz de bir ya da on binde bir ya da yüz bin

bir o fark etmez. O bir olumsuzluk işin içine duyguyu katarsan özgüveni

yitirmene sebep oluyor. Bunu engellemen için de egoyu şişirmen

gerekiyor. Ama kantarın topuzu kaçabiliyor bir yerde (Alper, Üroloji).

Geçenlerde şöyle bir konuşma oldu. Başhekimin danışmanıyla

konuşuyoruz. Başhekimin yaptığı iyi şeyleri özetledi bana ve kabul ettim

doğru. O bakışla yaptığını biliyorum. Doğru ve güzel yaptığını

biliyorum. Ama çok büyük bir eksikliği var dedim Başhekimin. Nedir?

Dedi. Hekim egosu yüksek bir adamdır. Sen hekimin kalbine temas

etmezsen yaptığın hiçbir şeyin anlamı kalmaz (Alper, Üroloji).

Mesleki Saygınlık

Hekimin halkın gözündeki itibarı çok düştü. Çok kolay ulaşılabilir bir

pozisyona geldi (Alper, Üroloji).

“Sen bana bunu layık görüyorsan ben de karşılığında bunu yapıyorum”

başladı. İşte hasta bakmamalar, hasta seçmeler, kötü davranmalar

reaksiyon reaksiyonu doğurdu. Burada her zaman için kimse kimseden

üstün değil meslek de üstün değil ama en kötü senaryo gerçekleşti.

Halkın gözünde hekimliğin değeri düşmek değil daha kötüsü oldu.

Hekimin gözünde hekimin değeri düştü. Biz mesleğe olan

saygınlığımızı yitirmeye başladık (Alper, Üroloji).

Bak ben sana yaşadığım bir örneğin anlatayım. Özel hastanede

çalışıyordum eskiden. Bir gün Başhekim yardımcısı geldi dedi ki:

“Bundan sonra hekimlerin öğle arası hariç kantine gidip oturması

yasak.” Şimdi bakış açısı şu. Boş hekim hastanede çalışmıyor imajı

veriyor ya da hasta orada beklerken aslında başka hekim bekliyor ama

buradaki önlüklü bir adam oturduğu zaman hasta gelip “merhaba”,

hasta hekim bekliyor. Hekim orada çay içiyor. Aslında beklediği başka

da öyle görüyor. Bu imajı silmek için yapıyor. Şimdi diyor ki “beyin

cerrahı bak” diyor. “Ben bütün gün hasta bakmışım. O saat itibariyle

beyin tümörü ameliyatına gireceğim” diyor. “Adam ölebilir.” diyor.

“Ben o ameliyata girmeden önce gidip bir kahvemi içip, bir çayımı içip

böyle bir relaks olup konsantre olup girmek istiyorum.” diyor ameliyata

ve sen beni engelliyorsun diyor. Beyaz yakalı ya da mavi yakalı

çalışanlara döndürüyorsun diyor. Daha önce söylediğim saat pimi

takma hikayesi o. Yani hekimin mesleği ile ilgili duygusal tarafını

baskılamaya kalkarsa çok kötü (Alper, Üroloji).

Para

Oradaki tamamen bir şov yani. Adam burada çalışıyor altı ay sonra

devletten özele geçiyor. Aynı adam hiçbir fark yok. Kişi aynı kişi, aynı

yerden mezun. Çok bir fark yok. Adam bileğinin hakkıyla hoca olduysa

iyi hekimi nereye koyarsan koy bugün devlet hastanesinde de olsa o

ameliyatı yapıyor, özelde de olsa o ameliyatı yapıyor. İnsanların

aradığı bence daha çok karşılığını alma. Özelde daha az hasta alıp

daha çok para alıyor. Çünkü devlette böyle bir imkân yok (Furkan,

Kulak Burun Boğaz Hastalıkları).

Ben on iki yıl özel sektörde çalışıp ondan sonra devlete çektim. Özel

sektörde çeşitli hastanelerde de çalıştım. A plaslarda da çalıştım. D grubu

Page 244: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

234

hastanede de çalıştım. Devlete geçmemdeki sebep şuydu. Mesleğimle

para ilişkisini kesmektir. Bir geldim ki en büyük özel devletmiş zaten.

O ayrı bir hayal kırıklığı. Çünkü burada performans diye bir şey var.

Yaptığın kadar para alıyorsun. Bence bir hekimin mesleğini icra

ederken kesinlikle onunla geçinmeyi bir tutmaması lâzım (Alper,

Üroloji).

Parayı ortadan kaldır. Para düşüncesini ortadan kaldır. Zaten vicdanı

olanlar hekimlik yapar. Başka kimse yapmaz. Benim ne kadar maaş

aldığımı biliyor musun? İki bin iki yüz lira maaş alıyorum. Döner

sermaye ile üç bin yedi yüz hadi biz ona dört bin diyelim (Alper,

Üroloji).

Zaten aslında bakarsan daha önce ben hekimlikle ilgili ben ne demiştim.

Gerçek hekimlik görmek istiyorsan parayla ilişiğini kesmen lâzım diye (Alper, Üroloji).

Kutsal Kimlik

Sağlığın, tıbbın daha doğrusu yani taa geçmiş zamanlardan beri

insanların eski tarihlerinden beri bi kutsal kimliği var. (Akif, Genel

Cerrahi)

Toplum içinde çok değerli kutsal bir yanı var. Onların hepsinin çok

ayrı bir yeri var. Ama sonuçta para kazanılmak için de yapılan bir

meslek. Tolum içinde hekimlik kutsal iyi ama hekimlik dışı bir algı var.

Benimde saat sekiz beş arası mesaim var ama biz de gece de olur. Gece

arar. Hasta arar, hocam yarın şöyle böyle sizi aramaz belki. Çok rahat

hissediyor. Bizi öyle görmüyorlar hastalarımız. Aramakta da sakınca

görmüyorlar. Kötü değil bu. Ama bazen zorlandığımız kısımlar oluyor

(Tarık, Üroloji).

Hiçbir hekimde para için çalışmak istemez. Hepsinin idealleri vardır.

Çünkü bu iş para için yapılacak bir iş değil. Kutsal bir iş, zor bir iş gece

gündüz, ama bu işte caydırıcı şeyle işte mesleki itibarsızlaştırma,

ekonomik zorluklar hekimleri bu meslekten soğutuyor doğal olarak.

Ama sen hekime yetişmiş hocalara yeterli ekonomik gücü verirsen o

zaman onlarda üniversitede kalıp insan yetiştirirler (Ahmet, İç

Hastalıkları).

Manevi Yorgunluk

Bunu sıradan bir şeymiş gibi söyleyebilir misin? Ne kadar aşağılık bir

şey, insanlığa aykırı yani. Sen bir şeyler söyleyeceksin ve insanlar senin

o söylediklerinle hastalığa yaklaşacaklar ve bu konuda yönlerini

çizecekler. Büyük bir ciddiyetle ve büyük bir inandırıcılıkla oynaman

lâzım ama çok iyi oynaman lâzım. Oynamıyorum diyen yalan söylemiş

olur. Böyle bir saçmalık yok. Ben kendi annemi de babamı da kanserden

kaybettim. Hep onları düşünüyorum yani kafamda. Bu benim annem,

benim babam veya benim kardeşim. Ama beni çok tüketiyor yani.

Bırakacağım dayanamıyorum. Çünkü sürekli insanların öleceklerini,

ölme olasılıklarının yüksek olduğunu mücadele etmeleri gerektiğini

söylemek çok zor işler (Akif, Genel Cerrahi).

Ben bir ameliyat yaptığım zaman bütün ameliyatlar iyi gitmiyor ki. Bir

sürü terslik oluyor ameliyatta. Kimseye söylemiyorsun. Ne karına, ne

çocuklarına, ne etrafındaki insanlara onun kaygısıyla gece yatağında sen

düşünüyorsun. Bu acaba böyle mi olacak, şöyle mi olacak. Olduğu

zaman şöyle oldu, böyle oldu. İnan hiç umurumda bile değil hastaların

şikâyet edip etmemesi. Sırf kendi açımdan bakıyorum olaya. Çektiğim

yürek sıkıntısının haddi hesabı yok yani. Onu ben bilirim (Akif, Genel

Cerrahi).

Hakiki Meslek Hiç umurumda değil böyle adamlar. Ben kendi öğrencilerime hekimliği

böyle gösteriyorum. Bu iş böyle yani. Dünyada kalan birkaç meslekten

Page 245: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

235

bir tanesi yani. Dünyada meslek kalmadı. İktisatçılık diye bir meslek

olmaz. İşletmecilik diye bir meslek olmaz. Avukatlık olabilir, doktorluk

olabilir, öğretmenlik olabilir. Dünyada birkaç tane meslek kaldı. Geri

kalan hepsini herkes yapıyor zaten. Ciddiyet gerektirir. Biz insandan

bahsediyoruz. Bunların akılları var, ruhları var, kalpleri var. Önce

erdemli bir insan olacaksın. Ondan sonra bir hekim olacaksın (Akif,

Genel Cerrahi).

Zor Meslek Önce erdemli bir insan olacaksın. Bu dönemde hekimlik çok zor. Bırak

uzmanlığı falan (Akif, Genel Cerrahi).

Tabip Tabipler aynı zamanda filozof, filozoflar aynı zamanda tabip (Deniz,

Göğüs Hastalıkları).

İktidar Pratiği

Temel tıp gibi. Hani bilimin temeli olarak fizik, kimya üzerinden

konuşursak tanımlar bilinecek. Uzmanlık alanlarımız oldukça geride.

Yazık orada kalmış. Bunun içerisinde hastayla uğraşmanın şöyle de bir

artısı var. Hastaya müdahale etmek bir iktidar pratik aslında. Siz

hastaya bunu yapın veya yapmayın diyorsunuz. Ben sizin ciğerinize bir

boru sokacağım veya sokmayacağım. Şimdi bir biyokimyacıyı düşünün.

Hastada yok ortada. Bir kan var. Cam makine çalıştırıyor gönderiyor

onu. Bir iktidar pratiği kurmuyor (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Cerrah

Eskiden bedeni işleri daha fazla yapan neşter tutabilen ben sadece size

diyebiliyorum ki şekerli şeyle yemeyin. Bu sizin tercihiniz. Yersiniz

veya yemezsiniz. Ama sizin atıyorum bağırsağınızda bir hastalık var.

Ameliyat edeceğim. Bana bağlı bir şey. O zaman bıçak tutmak çok kritik

bir şey. Bir daha bizim aramızda bir hiyerarşi oldu. Bıçak tutup bedeni

kesebilenler ve kesemeyenler. Aslında tarihin gerisine baktığımızda

kesebilenleri hep berber yapmışlardı. Ama şimdi o iktidar pratiğinde bu

anlamda çok doğru bir tespitte bulunuyor bize. Müdahale edebilen

tahakküm kurabilen ve sen ameliyat masasında anestezisiz yatarsın.

Benim elimdesin. Her şeyi yapabilirim. Bu doğal olarak bir hiyerarşi

getirdi bize ve genel cerrahi çok öne çıkmaya başladı (Deniz, Göğüs

Hastalıkları).

Ben de var demem. Ama biz cerrahlarda çok vardır. Maalesef öyleyiz

(Alper, Üroloji).

Uzman Hekim

Bilimsel olarak yok ama karakter olarak tabi ki olabilir. Bir çocuğun

eline silah verirseniz nasıl kullanacağını bilmez. Eğer hekimde bir

karakter zaafı varsa uzmanlığını kötüye kullanabilir. Der ki “bu işi ben

biliyorum.” Televizyonlara çıkar. Hasta arttırmak için gereksiz reklam

yollarına girer. Etik olmayan yollara başvurabilir. Yani hekimin

karakteriyle alakalıdır. Yoksa genel olarak hekim karakterli ve düzgünse

uzmanlığın hiçbir zararı yoktur. Sadece faydası vardır (Fatih, Çocuk

Sağlığı ve Hastalıkları).

Şimdi meselâ bir atomu parçalama olayı. Meselâ bununla siz nükleer

denizaltı, nükleer santral de yapabilirsiniz, atom bombası da

yapabilirsiniz. Uzmanlık böyle bir şeydir. Hiçbir zararı yoktur doğru

ellerde olduktan sonra olması gerekir (Fatih, Çocuk Sağlığı ve

Hastalıkları).

Adı üstünde uzman. Şimdi artık hekimlik sanatı çok farklı bir şey.

Hastalıklar çok ilerledi. Tanı yöntemleri çok ilerledi. Eskisi gibi sadece

bir pratisyen hekimin yapabileceği şeyler bellidir. Pratisyen hekimin

görevi şudur; hastayı görür, genelde doğru uzmana yönlendirir. Artık

pratisyen hekimin tedavide yeri kalmadı (Ahmet, İç Hastalıkları).

Sonuçta her doktor, her uzman 6 yıllık eğitiminde bütün her şeyi

öğrenir. Bu sadece klinik bilimler de değil. Anatomiyi de öğrenir

Page 246: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

236

mikrobiyolojiyi de öğrenir ve bunları bilir. Hasta bakarken de sonuçta

bunlar üzerinden kendi uzmanlığını yaparken de bunlar üzerinden yapar

yani. Yani bir enfeksiyon uzmanı, bir pediatrist mikrobiyolojiyi bilmezse

enfeksiyon tedavi edemez. Yani bir cerrah anatomi bilmezse zaten

ameliyat edemez. Bunlar zaten bunların üzerine olmuş bir şey. Bunların

temelinden ayrılmaz (Ülker, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Garanti Meslek

Bakkala gittiğinde bulgur istediği zaman kimse kahraman doktora bulgur

vermez. Benimde diyor kredi kartım var. Bir de şu da gerçek. Ben bir

orta üst sınıf aileyim. Çocuk özel okula gidiyor. Bilmem ne olacak.

Yarın üniversite derdi var. Ben diyor belli bir şey kazanmak zorundayım.

Sistemde bu ben seçmedim diyor bu sistemi. Ona göre uzman seçmek

hangi alana gideceğim? Çocukları ne yapacağız? Ama hâlâ garantili bir

meslektir hekimlik (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Garanti gelir, garanti iş ve iyi bir doktor. O yüzden üniversite sınav

sonuçları bunları gösteriyor (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Nobran Hekim

Nobran hekimlik tarafından uzaklaşalım derken evet kötü bir tarzdı

gerçekten şimdi tümüyle müşteri memnuniyeti, tüketici hattına doğru

yönelme var. Hasta falan değil bu insanlar. Bir müşteriler. Bunun

üzerinden tarif ediyoruz (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Eski Hekimlik

Aslında çok temel bir şey var. Biz hekimleri aslında uzmanlaşmadan

ziyade bizi sıkıntıya sokan ne biliyor musun? Hastaya genel muayenesini

yapmamak, direkt tetkike ve röntgene göndermek. Elle muayene

yapmıyoruz. Direkt teste gönderiyoruz. Görüntüleme yöntemleri. Ama

bir elle muayene kalmadı (Tarık, Üroloji).

1934’teki sıtmayla, şarbonla, veremden insanlar ölüyorken bütüncül tıpla

yaklaşabilirsiniz ama akciğer hastalığının en iyi tedavisi ona yönelik ilaç

vermekse o olmayabilir. O biraz çağla ilgili bir şey bence. 1930 ile 1960

arasında Türkiye’deki hastanelerle ilgili çekilen fotoğraflar var. Onu

görmüştüm, orada o hissiyatı almıştım. Orada insan var ortada. Doktor

var ve hastaya yardımcı oluyor. Onu hissediyorsunuz. Orada ilginç bir

şey de var ama. Doktor ne kadar bilgili, deneyimli ve becerikli olsa da

aslında çok düzgün, doğru tedavi hastaya çok daha iyi hekimlik yapıyor

belki de. Belki biz şuan onlar gibi hekim değiliz. Eski doktorlar gibi. O

kadar insancıl tarafı da kalmamış gerçekten. Bu aslında insan olmayla

ilgili bir durum. Şuan için insanlık beraber teknolojinin gelişimi insani

duyguların belki biraz daha baskılanmasına neden oluyor gibi

(Ramazan, İç Hastalıkları).

Hikmet

Kesinlikle hikmet kayboldu. Popüler kanalların birindeydi. Bir

kardiyovasküler cerrah iki hastaya kalp ameliyatı yapmış kapaklarını

değiştirmiş. İki hastada birbirleriyle anlaşmışlar sevgili olmuşlar

evlenecekler. Bizim medyanın içinde çok popüler bir konu işte bu.

Hocam kalbi kırık olan insanlar acaba birbirlerini kırmazlar mı? Gibi

geyik bir haber var ortada. İşte soruyorlar sizin kalbiniz kırık öbürünün

kalbi kırık siz kalbinizi düzelttiniz acaba birbirinizin daha az mı

kırarsınız falan? Doktorada sordular. Doktor güldü çekti. Sonra biraz

daha sıkıştırdılar. Hocam gerçekten böyle bir etkisi var mıdır? Felsefi

düzeyde bu kadar sığ. Kalbi kırık olan insanlar, kalbi kırık olan insanlar

acaba birbirinin kalplerini kırmazlar mı? Doktor da dedi ki; bu soru dedi

hekimin yanıtlayacağı bir sorudur dedi. Ben doktorum. Çok iyi bir

uzman (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Eskiden o çok iyi bir doktor, çok iyi bir teknisyen çok iyi bir kapak

değiştiricisi ama o kapağın takıldığı kalbin insanın dilinden

anlayamayacak düzeyde hikmeti kopmuş. Çünkü dünya hikmetle

Page 247: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

237

uğraşacak düzeyde değil (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Olgun Hekim En az iki sene genel hekimlik yapmalı. O zaman daha olgun hekimler

oluşuyor (Selim, Kalp-Damar Cerrahisi).

Konsültasyon Hekimliği

Bence en önemlisi konsültasyon hekimliğinin çok iyi işlemesi. En son

bilgileri öğrenmiş olursunuz (Selim, Kalp-Damar Cerrahisi).

Fikir almak tıpta çok önemlidir. Doktorlar bazen egoları yüksek

insanlardır. Ben her şeyi bilirim. Ama aslında tıp en çok danışılması ve

beraber konuşulması gereken bilimlerden biri (Tarık, Üroloji).

Ahlâklı Hekim

İyi hekim ahlakla yetişir. Ne olursan ol ahlaklı ol. Her şey iyi bir

zeminde yetişir zemin önemli. Sen en iyi tohumu da diksen toprak

verimsizse hiçbir manası yok. Hem hovarda olup hem de ahlaklı

olunmuyor yani. Sistem şöyle, hem para hem saygı hem de yaptığın işten

zevk alman lâzım (Furkan, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları).

İyi hekim nasıl yetişir derseniz? Önce ona erdemli olma öğretilmeli.

Hekimlik eğitiminden önce insan olmayı öğretmek lâzım. bu da

eğitimcilerin problemidir (Fatih, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

İyi Hekim

Iyi hekim istekle yetişir. Zorlayarak hiç kimseye bir şey öğretemezsin.

Severek isteyerek yapıyorsa yetişir. Konsültasyona hekim çağırdığında

hekimin yanında duruyorsa ben neyi yanlış yapmışım, hangi soruyu

sormayı unutmuşum? İyi hekim bu şekilde yetişir (Binnur, Acil Tıp).

Sağlık Danışmanı

Hepsinden bir şey edinerek girdin. O yönden sen artık hekimlik değil

sağlık danışmanlığı olarak görev yapacaksın. Senin görevin orada bir

gastroenterolog, bir endokrinolog olmaktan çıkar bir sağlık danışmanı

pozisyonuna gelirsin. O zaman şunu yaparsın. Arkadaş bu benim

alanımla ilgili değil (Tekin, İç Hastalıkları).

Refere Edilen Refere edilmesi gereken yerler, refere edilen yerlerdir aslında

uzmanlar (Ülker, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Şifacılar

Milattan önce 2000den itibaren bu zamana gelirsek yaklaşık 5bin yıllık

zaman dilimi içinde de çok farklı değil yani süreç genellikle bu işle

uğraşan insanlar dinsel kimliği olan insanlar yani şifacılar (Akif,

Genel Cerrahi).

Yabancılaşma

Hiç şüphesiz, işte şeyi yitirmeye başladık. Hastalığın özgünlüğünü

eskiden bize hep şey derlerdi. Hastalık yok hasta var. Şimdi paradigma

rehberler var. Standartlar var. Sizin bu standarda uymanız lâzım. Bu

standart bronkoskopi on beş dakika sürer. Beş dakikada çıktığım

bronkoskopi de var. Bir saatte çıkmadığımda var. İstisnadır bunlar. Sizi

bir tür çok tipik bir yabancılaşmayı tanımlayabiliriz. Yaptığınız işle

hasta arasındaki o özel sırrı sihri kaybedip standart paket istiyor

(Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Artık mesleğini kendisinin bir parçası olarak görmüyor. Ben giderim

sekiz beş mesai yaparım denizi dalgalandırmayalım bulandırmayalım

hiçbir şeyi araziye uyum sağlayalım ama öne çıkmayalım (Deniz, Göğüs

Hastalıkları).

Rehber

Rehberleri bu insanlar oluşturuyor aslında yani siz bu rehberlere göre

bu kitaplara göre hastaları muayene ediyorsunuz. Geriye döndüğünüz

zaman da bu geriye dönük ana branşlara dönüyorsunuz. Bir çocuk

hekimi ya da dahiliye hekimine ne zaman neyi göndermesi gerektiğini

öğretiyor. Yani aslında bir döngü onlar bir. Birbirini besleyen şeyler

(Ülker, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Tecrübe Tıp denen şey tecrübeye bakıyor. Siz bir alanda ne kadar

tecrübeliyseniz hastayla o kadar iyi muayene edebilirsiniz (Ülker, Çocuk

Page 248: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

238

Sağlığı ve Hastalıkları).

Hayat Kurtaran

Hizmettir yani. Ama mühendis hizmet sektöründe çalışmaz. Yapar

karşılığını almak ister. Sen burada hasta arrest oluyor. Hayatını

kazandırıyorsun karşılığı ne hiç. Normal yine maaşını alıyorsun. Ekstra

adam bana malının yarısını veriyor mu? Beni yeniden canlandırdın.

Dünyaya döndürdün diye… Doktor Rahmi Koç’un hayatını kurtardı.

Senin hayatını kurtardı tamam mı? Rahmi Koç’un yüz milyar lirası var.

Diyoruz ki Rahmi senin hayatını kurtardık. Elli milyarı senin olsun, elli

milyarını bana ver. Sen de yok, sen ne isteyeceğim? Aynı işi yaptım

(Şener, Ortopedi ve Travmatoloji).

Hizmet Veren

Mühendis bir şey ürettiği zaman veyahut da başka biri ürettiği zaman

onun parasal olarak karşılığını alıyor. O bölümde o üretiyor, sen

pazarlıyorsun. Bir problem yok. Ben üretiyorum ama

pazarlayamıyorum (Şener, Ortopedi ve Travmatoloji).

Doktorluğu siz kendiniz için yaparsanız zaten pratisyen olarak da doktor

kalırsınız. Profesör olarak da doktor olabilirsiniz. Pratisyen olarak doktor

kalmakla profesör olarak doktor kalmak arasında sadece bilgi olarak

biraz fazlalık vardır. Ama hekimliği insanlar için yaparsanız ne

pratisyenken ne profesörken unvanınıza bakmadan çalışırsınız,

okursunuz yeni bilgiler edinirsiniz insanlara faydalı olursunuz (Tekin, İç

Hastalıkları).

Bütün Bakabilen Hekim

Artık doktorlar komple doktor değil. Komple doktor olan sadece şuanda

acil tıp uzmanları (Binnur, Acil Tıp).

Risk alanın düşmüş oluyor ama aslında gerçekten iyi bir hekimsen risk

alman lâzım. İyi bir hekimsen bu hasta grubuna her şeyiyle hakim

olman lâzım (Hale, İç Hastalıkları).

Çocuk hastalıkları da öyle. Onların da yeni doğanı var. Bebekler var,

erişkin var. Büyüme çağında çok geniş hasta ve hastalık grubu var ki

onların da çok geniştir meselâ. Ama iyi hekim olmanın gereği bu senin

uzmanlık alanına şu kadarcık giriyordur ama sen şurasını da bilmek

zorundasın yani (Hale, İç Hastalıkları).

Hekimlikte bir bütünlük vardır. Diğer bilim dalları gibi

düşünmüyorum. İşletme bilirim ama iktisatı bilmeyebilirim. Az da olsa

bütün doktorlar kalple ilgili bir problem varsa majör problemi atlamaz

(Şener, Ortopedi ve Travmatoloji).

Page 249: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

239

9. ARAŞTIRMANIN GENELİNDEN ELDE EDİLEN ÇIKARIMLAR

Araştırmanın bu kısmında, araştırmacının konuya ilişkin bulguların tümünden

elde ettiği çıkarımlara yer verilmiştir. Araştırmacı, elde edilen temalar haricinde tıpta

uzmanlaşma olgusunu açıklamaya yönelik değerli bulduğu görüşleri bu kısımda

aktarmıştır. Her bir çıkarım teması; uzmanlaşmanın, hekimin ve sağlık sisteminin

konumunu resmetmesi açısından oldukça önemlidir. İlgili çıkarımlar “Yurtdışı-Türkiye

Mukayesesine Dayanan Çıkarımlar”, “Metafor Kullanımı”, “Performans Sistemine

İlişkin Çıkarımlar” ve “Geçmiş Günümüz Mukayesesine Dayanan Çıkarımlar” şeklinde

temalaştırılmıştır.

Yurtdışı-Türkiye Mukayesesine Dayanan Çıkarımlar

Katılımcılar, görüşmeler esnasında sık sık yurtdışına vurguda bulunarak,

uzmanlaşmanın yalnızca Türkiye'de değil yurtdışındaki birçok ülkede de görüldüğü ve

hekimlerin bir alanda yoğunlaşma içerisinde olduğunu belirtmişlerdir. İlgili ifadelere

aşağıda yer verilmiştir:

Yurtdışında da baktığımız zaman hani çocuk kendi alanımdan örnek verirsem

çocuk, çocuk enfeksiyonu hattâ bizden daha ileri yurtdışında çocuk enfeksiyonu

içerisinde immüne yetmezliği çocuk enfeksiyon genel çocuk enfeksiyon diye

enfeksiyonun da spesifikleştiğini görüyoruz. O nedenle Türkiye’de ileriki yıllarda bu

bölümlerde yeni bölümler oluşacak belki alt dallarında daha da spesifikleşme

gelişecek olarak düşünüyorum (…) Az önce de bahsettim yurtdışı eğitime de

gideceğim orda biraz baktım ben nasıl oluyor ya insanlar bizde bir çocuk enfeksiyon

var ama orda enfeksiyonun içerisine işte immüne yetmezlik enfeksiyonu hattâ

AIB’lerin takip edildiği spesifik bir hastanın takip edildiği ayrı klinik var. Ama ilerde

ben inanıyorum onlar da Türkiye’ye gelecek. Çocuk enfeksiyon tek başına

olamayacak. Belki çocuk bakteriyel enfeksiyon diye olacak belki immüne

yetmezliklerinin enfeksiyonu bilemiyorum yani yurtdışında var immüne

yetmezliklerinin hastalığı diye birim var enfeksiyonun içerisinde ama böyle alt dallar

olacak gibime geliyor (Adnan, Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları).

Zaten daha önce yurt dışında bizden önceki uzmanlaşma gerekliliğinden olduğunu

düşünüyorum (Onur, Enfeksiyon Hastalıkları).

Türkiye’de de var dünyada da var her alanda bu var (…) Bunu çok az insan yapıyor

Türkiye’de dünyada da birisinin bunu yapması lâzım (Gökhan, Kardiyoloji).

Türkiye şartlarında da akademik kariyer yapmanız gerekiyorsa da akademik kariyer

için de bunlar şart. Sadece Türkiye içinde böyle değil dünyada da bunlar böyle

yani (…) Türkiye’de de örnekleri var yurtdışında da örnekleri var (Ülker, Çocuk

Sağlığı ve Hastalıkları).

Uzmanlaşma 1980’ler sonrası çok daha gündeme gelen yani bu sadece Türkiye

orijinli değil bu biraz da yurt dışı da orijinliği yani 1980’ler sonrası bütün dünya da

Page 250: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

240

aslında iş şeye doğru dönüyor (…) Dünyada bilimin geldiği bir şey. Yani senin

dışındaki diğer bilimlerde de aynı şey olmaya başladı (Şener, Ortopedi ve

Travmatoloji).

Siz bilgiyi gereksiz yere çoğaltırsanız neden? 1990’larda bilgi çoktu bize göre,

seksenlerde de bilgi çoktu bize göre şimdi daha çok bize göre. Ama seksenlerdeki bazı

bilgileri kullanmıyoruz. Doksanlardaki bazı bilgileri de kullanmıyoruz. Şimdiki bazı

bilgileri de kullanmıyoruz. Hani uzmanlıklarımızda ona göre artıyor (Tekin, İç

Hastalıkları).

Aslında yurt dışında bu işler daha da sıkıştırılarak yapılıyor. Genetik

sendromlarından bir tanesi bir kişi çalışıyor. Ama o konuda her şeyi çalışıyor yani.

Her şeyiyle o konuyu ele alıyor. Ne kadar bu konuda alanı daraltırsanız o konuda

aslında çalışma yapmanız yayın çıkarmanız ve o konuda uzmanlaşmanız o kadar geniş

olur (Ceyda, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Gelişmiş ülkelere baktığımda bizim gibi gelişmekte olan ülkelerle

karşılaştırdığımda küçük mesleklerde bile ciddi anlamda bölünmeler var (Alper,

Üroloji).

Metafor Kullanımı

Metafor; benzetmenin alenen yapılmadığı durumlarda kullanılan bir retoriktir.

Araştırma kapsamında hekimler uzmanlaşma sürecini anlatırken birçok kez metafor

kullanım yoluna gitmiştir. Kullanılan metaforlar Fontanier’in (1968; Akt. Derrida, J.

and Moore, F. C. T., 1974) fiziki ve metafiziki şeklinde yaptığı sınıflamaya göre

kategorize edilmiştir. Bu sınıflama, fiziki (canlı) ve fiziki olmayan (cansız) nesnelerin

kendi aralarında yapılan benzetmelerine dayanmaktadır.

Canlı fiziki bir nesnenin yine fiziki bir nesneye benzetilmesiyle elde edilen

çıkarımlar şu şekildedir:

Ben bütün vücudu kalp olarak düşünüyorum. Kalp olarak görüyorum derken aslında

tek bir hücre olarak görüyorum. Biri kalp görevini görüyor biri böbrek görevini

görüyor biri beyin görevini görüyor (Selim, Kalp-Damar Cerrahisi).

Ondan sonra branşlaşınca genel tababet içerisinde olmuş oluyorsun. Şunun gibi bir

tamirci geliyor. Sadece lastik tamircisiyim diyor. Hayatında başka bir şey görmemiş.

Arabayı sadece lastik olarak görüyor. Hâlbuki arabanın genelini bilmek zorunda. En

azından bir fikri olmak zorunda (Selim, Kalp-Damar Cerrahisi).

Meselâ sanayi de belki bir tamir dükkânı açıp birçok marka otomobile

bakabilirsiniz. Birbirine yakınlar ama hekimlikte bunu yapamazsınız. İnsan vücuduyla

oyun olmaz. Bir deneyelim oluyorsa devam edelim hekim yapmamalı bunu yani. Etik

olmaz (…) Meselâ bir motor ustası düşünün sesinden anlayabilir problemini. Daha

hiç açmadan motoru uzmanlık böyle bir konfor sağlıyor (Fatih, Çocuk Sağlığı ve

Hastalıkları).

Farklı bir şey yapacaksa o ormandaki kırmızı ağaç olmalısın. Siyah ormandaki eğer

çok farklı bir şey yapıyorsan. Ama arkandaki siyah ormandan soyutlayamazsın

kendini (Binnur, Acil Tıp).

Page 251: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

241

Bence teknolojide de böyle. Mühendislikte de böyle. Sadece arabaların bir şeyiyle

uzmanlaşan insanlar var (Ülker, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Bu yüzden uzmanlaşma oluyor. Bu bütün her yerde oluyor sadece tıpta değil. Diğer

bilim dallarında da oluyor. Sanayi de bile oluyor. Kamyon tamircisi başka, otobüs

tamircisi başka, araba tamircisi başka. Araba tamircisi de kimisi Volvo’yu iyi tamir

ediyor, kimisi mercedesi iyi tamir ediyor (…) Sen şimdi araba almaya gittiğinde tofaş

var, Mercedes var her biri farklı (Engin, Kadın Hastalıkları ve Doğum).

Cansız fizikî bir nesnenin fiziki olmayan cansız bir nesneye benzetilmesiyleelde

edilen çıkarımlar şu şekildedir:

Tabii ki atıyorum trafik kazasına nasıl müdahale edileceğini bilsen unutmazsın.

Bisiklet binmek gibi bir şey. Yani unuttuğunuzu zannedersiniz bisikleti ilk sürmeye

başladığınızda her şey olduğu gibi devam eder. Acil müdahale de öyle bir şey (Deniz,

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Basit bir örnek vermek istiyorum. Meselâ Murat 124 araba. Murat 124’ün ABS’si

yok, elektronik diferansiyeli yok. İşte otomatik camları yok. Isıtması yok. Bunlar

yoksa bozulamaz da değil mi? Yani teknik olarak. Onun üç beş tane parçası var.

Onlara ihtiyacı var o kadar. Bunun ustası da o kadarını biliyor. Ama üst düzey bir

araba geldiğinde bir sürü özelliği var. Mecburen bir usta artık her şeyini bilemiyor. Ne

oluyor? Elektrikçi diyorsun. Bu elektrik kısmına bakıyor sadece. Öteki motorcu ama

işte otomatik vites tamircisi, otomatik vitesinde kuru tiplerinin tamircisi gibi. Çünkü

her şey çok detaya girmiş. Hepsine hâkim olmak zor, olmuyor. Hâl böyle olunca

bizim tıp sektörü de böyle oldu. Yani detaylar artık insanlar dediler ki ihtiyaç

hissettiler. Ben falan filanla ilgileneyim. Türkiye’de bu biraz geriden geliyor. Niye?

Türkiye’de hâlâ ciddi oranda halkın tıbba bakış açısında yetersizlik var (Coşkun,

Genel Cerrahi).

Hematoloji dalağını al demiş ama bu olay böyle arabanın motorunu sök oradan

bujisini çıkart o tarz bir şey değil. Bir bütün az önce dediğiniz gibi. Genel cerrahi de

dahiliye de çalıştığı birimin bütün sistemlerle ilişkisi olduğu hastalık gruplarında

meselâ kalp damar cerrahisi sadece kalp ve damarla ilgileniyor ama kan her şey kan

her tarafa gidiyor ona bakarsan (Coşkun, Genel Cerrahi).

Bak şimdi marangoz gibi değil doktorluk. Marangoz alır meselâ sadece masa yapar.

Ama adam dolap yapamaz. Şimdi doktorlukta sen bir hastayı ameliyatı o kadar basit

değil (Şener, Ortopedi ve Travmatoloji).

Meselâ Almanya’da bir saat fabrikasına giderseniz çalışan çok fazla departman

görürsünüz. Adam otuz yıl boyunca sadece pim takar. Başka bir şey yapmaz. Kordonu

da ben yapayım yoktur. Kordonu da bir ekip yapar. Pimi bir ekip yapar. Yelkovan,

akrebi bir ekip yapar. Öyle gider. Mühendislik bile o hale gelmiş. Dolayısıyla da tıp

da bir şeyle uğraşayım ama en iyisi olayım düşüncesiyle uzmanlaşma bence doğru

bir tercih (Alper, Üroloji).

Ford’un arabaları kullanması ve vidaları sıkması. Oraya bakarsanız o işçi arabanın

tümünü üretme kalktığı zaman daha uzun zamanda daha az araba üretiyor. Ama

sadece bir vidayı sıkmaya çalıştığı zaman bu otuz tane kişiyi o arabaya verdiğiniz

zaman üretimi hızlandırıyorsunuz artı değeri yükseltiyorsunuz kar maksimizasyonu

tıpta böyle yani (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Page 252: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

242

Tıp bir derya deniz. Uçsuz bucaksız bir deniz. Her şeyi çok iyi bilmek çok iyi

öğrenmek imkânsız (Savaş, Genel Cerrahi).

Her bir konu her bir alt dal bile tıpta derya deniz yani çok geniş kapsamlı olarak

düşünülmelidir (…) Ama genel dahiliye dediğimiz derya deniz yani (Onur,

Enfeksiyon Hastalıkları).

İkisi bir biriyle özdeş. Yani eğer siz uğraştığınız işi en iyisine taşımak istiyorsanız

meselâ küçük bir bakkal açtınız bunu büyük bir markete dönüştürmek istiyorsanız

daha çok çalışmanız lâzım. Ama bakkalla siz tatmin oluyorsanız eğer ancak bir

mahalleye, bir sokağa hitap edersiniz. Hekimlikte bundan çok farklı değil (Fatih,

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Günümüzde artık genel cerrahi, onkolojik cerrahi, endokrin cerrahi diye ayrılıyor.

Bunun yararı ne? Herhangi bir bilgisayar üretimi hakkında bir kişi bilgisayarın her

şeyiyle uğraşıyor mu? Hayır. Sadece önüne gelen kısım ne ise orayı yapıyor ve sıfır

hatayla yapıyor (Binnur, Acil Tıp).

Diyelim ki yüz bin bytlık bir bilgi var ama insan hafızası iki yüz bin bytlık. O zaman

ne yapacak? Artı sekiz bytı insan yapamaz. O zaman biz beş tane insan yaparız iki

bytlık. Her biri birimin bir kısmını bilir. Böylece bilim şey olur. Yani uzmanlaşma

birazcık bu anlamda ortaya çıkmış bir şey. Yani bilginin bu kadar çoğalmasıyla. O

zaman da ne yapmaya başladı insanlar? Belli yöne doğru yönelelim ve bunlara

bakalım (Şener, Ortopedi ve Travmatoloji).

Yapacak çok şey var. Ne kadar alanı daraltırsanız o kadar çok şey yapma ihtimaliniz

olur. Ne kadar alanı geniş bırakırsanız o kadar olayı kaçırma ihtimaliniz olur. Yani bu

şuna benziyor. Bir kilometrelik bir alanda koşun derlerse her alana basamazsınız.

Ama elli metrelik bir alanda koşun derlerse her alana basar her alanı adınız gibi

bilirsiniz (Ceyda, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Canlı fiziki bir nesnenin cansız bir nesneye benzetilmesiyle elde edilen

çıkarımlar şu şekildedir:

Herkes forvet olamaz futbol takımında (Alper, Üroloji).

Bizim gördüğümüz hasta sayısı binlercedir. Bu otuz senelik bir hekim olduğunu

düşünürsen gördüğü meme sayısı memleketin meme sayısı kadar vardır yani. Ama bu

onun zihnideki meme kavramını değiştirmez. Çünkü o masaya yatan kişi birey senin

karşındaki bir hasta. Ben hattâ bazen şey yaparım. Muayene masasına yatırırım.

Acaba hastalar nasıl hissediyorlar diye? O farklı bir olay. Bu kadın doğumcuyu

düşünürsen onun işi daha zor ona bakarsan. Hayatı bozulur, psikolojisi bozulur ama

bu dışarıdaki insanlarla alakalı bir olay değil. Benim gözümde bir hasta vardır. Bir de

arkadaş vardır, sosyal insan vardır ayrı. Hasta artık benim gözümde irdelenecek bir

bulmacadır. Onu sosyal hayatın içine de koyarım. Onu hiçbir zaman bu benim

sevgilimdi, annemdi, bu babamdı gibisinden ayırt etmeye başlarsan artık o bulmacayı

çözemezsin. Çünkü o anda o masaya yattığında senin kafan elli bin tane ihtimalle

çalışıyor. Benim kafam bu kadar sene bütün bilgiyi aldı ama ne zaman işe yarayacak

bu? İşte o hastayı muayene ederken işe yarayacak (Coşkun, Genel Cerrahi).

Bilakis sen kendi bedenine yatırım yapmak zorundasın. Aynı bir işletmeye yatırım

yaptığın gibi. Yoksa iflas eder. Böbreklerin iflas eder. Dilimiz tümüyle ekonomi

terimlerine gitmeye başladı. Böbrekler iflas etmiş cihaza bağlamışlar. Beden artık bir

Page 253: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

243

kaynak gerçekten. İnsan kaynağı siz buna yatırım yapabilirseniz bu benim

sorumluluğumda (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Canlı bir nesnenin cansız bir nesneye benzetilmesiyle elde edilen çıkarımlar şu

şekildedir:

Tek başına yapmadan özgüvenin gelişmez. Sorumluluğu tek başına alacaksın. Sen

orada kaç sene çalışırsan çalış intörn olarak faydası olur ama tek başına illaki o

direksiyona senin geçmen lâzım (Furkan, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları).

Kullanılan metaforlar hekimlerin gözünden; tıbbın, sağlığın, hekimlerin ve

uzmanlaşma sürecinin metalaşma eğilimi içerisinde olduğunu göstermektedir.

Performans Sistemine İlişkin Çıkarımlar

Araştırmanın katılımcıları, görüşme boyunca sağlık sistemi içerisindeki hekimin

mevcut konumunu, hekim-hasta ilişkisini ve mesleki değerlere ilişkin konuları

performans sistemi çerçevesinden aktarmışlardır. Ele alınan konular; performans

sisteminin sağlık anlayışına uygun olmadığı, sağlık çıktılarının “para” üzerinden

ölçülmemesi gerektiği, hekimlerin performansının daha insancıl bir yöntemle

değerlendirilmesi gerektiği hususundadır.

Tam gün yasası ve performans uygulaması gittikçe kötüye gidiyor. Tıp fakültelerinde

ve eğitim veren eğitim hastaneleri de dâhil olmak üzere performans olamaz. Çünkü

eğitim veren hastanenin misyonu üçüncü basamak hizmet vermektir. Bu yasa

diyor ki; kardeşim sen üçüncü basamak olarak hizmet verme toplumda en sık görülen

hastalıklara bak çokça bak çok para al diyor. O zaman ne yapıyor hoca? Karaciğer

ameliyatı yapmak yerine beni ona zorluyor. Beş tane fıtık ameliyatı yap o gün

diyor (…) Güya sağlık hizmeti güzel işliyor. Sağlık hizmeti burada kamu hastanesi

olmasına rağmen burada verilmesi gerekirken burada değerini almadığı için ben

burada karaciğer ameliyatı yapıyorum yüz lira veriyor bana atıyorum fıtık ameliyatı

yapıyorum ona da yüz lira veriyor. Standardizasyon yok yani. Ama ben bir fıtık

ameliyatını asistanıma bırakırsam bir saat on beş dakika sürüyor. Kendim yaparsam

kırk dakika sürüyor. Karaciğer ameliyatını ben beş saatte yapıyorum (Kadir, Genel

Cerrahi).

Şimdi düşünebiliyor musunuz? Benim performansımı ölçebilmenin yolunu bana diyor

ki, ne kadar fazla bronkoskopi yapabilirsen o kadar fazla işte şöyle bir şeyimiz

yok ki ben gelen her hastaya bronkoskopi yapsam hastanenin en iyi hekimiyim. Tıp

fakültesi için konuşuyorum. Görevce daha etik diyelim. Daha akademik daha bilimsel

ay sonunda bana listeler geliyor. Toplantı yapıyoruz. Bu ay en fazla X doktor

kazandırmıştır. Teşekkür ederiz. Prof. Dr. Orada bilmem kimin adı. Biraz nasıl

yapabiliriz nasıl katkı sağlayabiliriz. Tıp fakültesinde en azından böyle söylüyorum.

Nasıl bu ciroyu artırabilecek katkılar yapabiliriz. Özel hastanedeki adam diyor ki;

gelecek ay böyle yapmadığınız zaman kusura bakmayın sözleşmeyi yenileyemem

(Deniz, Göğüs Hastalıkları).

On dakika sonra başka bir hastaya geçmeniz lâzım. O zaman ben ölçülebilir değerler

koymak zorundayım. İyi hissediyorum kötü hissediyorum on iki dakika içerisinde

Page 254: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

244

benim bunu halletmem lâzım. Sen iyisin eğer bir problemin varsa psikolojiktir sen

oraya git. Hasta ölçülebilir bir hale gelmeye başladı. Standart o makineleşme hali

başlıyor (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Çok fazla hasta bakamazsın ama performans sistemi bunu gerektiriyor. İnsanlar

performans sisteminden kaynaklanan nedenlerden dolayı daha fazla hasta bakmak

istiyorlar. Maddi açıdan da ama çok fazla hasta bakmak poliklinikte bunun katkısı

olmuyor. Tabi çok fazla hasta bakmak çok verimli olmak demek anlamına da

gelmiyor. Ama insanları da çevirmemek lâzım. eşit dağılım her hastaya yeterli zaman

ayırmak da gerekiyor (Onur, Enfeksiyon Hastalıkları).

Performans ile iş herkese eşit verilmeli. Performansı böyle yaparsan kıskançlıklara

neden oluyor. Herkse performans yapacağım diye asli işlerini aksatıyor. Meselâ,

akademik anlamda araştırma yapmıyor. Gereksiz ameliyatlar çok oluyor. Performans

için yapıyorlar. Şimdi siz adamdan dört bin lira alacakken on dört bin lira verirseniz o

da su istimal edilebiliyor (Selim, Kalp-Damar Cerrahisi).

Şimdi yeni performans getiriyor. Ne oldu? Adam basit ameliyatları çok yapıp daha

çok para kazanırken meselâ, onkolojik cerrahi sekiz saat ameliyata giren adam daha az

para kazanıyor. Bu hak mı yani? Baktı ki böyle onkolojik cerrahi yapan hekimler

kalmadı. Diyor ki, ben yapamam git sen başka yerde ol. Onun yerine üç tane prostat

yaparım daha çok alırım. Daha az riskli. Öbürkünde ölme riski var aslında sonra sen

uğraşacaksın. Sonuçta sen kendin için yapmıyorsun. Tamam, mesleki bir şeyin ama bu

hastaneye hizmet ediyorsun, bakanlığa hizmet ediyorsun. Oranın memurusun yani.

Seni görevlendirmiş. Arkanda onun desteğini hissetmemem kötü bir his. Kötü

durumlarda yalnız hissettiğin zaman ben niye kendimi şey yapayım? (Tarık, Üroloji).

Hekimlere performans sistemi uyguluyorsun cildiye doktoru adam elli bin puan,

beyin cerrahı da alıyor elli bin puan. Aynı, risk. Ama sinir sistemiyle uğraşıyor.

Hocam şurada bir sivilce çıktıda, mantar varda ayağımın arası kaşınıyor da falan krem

veriyor, kaşıntıyı giderci hap veriyor bizle aynı parayı alıyor. O da yanlış. Bir de şu

yanlış, ben üç senelik hekimim öbürü beş senelik hekim. Ay sonunda çok az hasta

bakmışım, çok az ameliyat yapmışım, senden fazla sen. Diyelim ki üç günde izin

kullanmışsın hattâ ay sonu geliyor atıyorum bana yatıyor altı bin lira sen benden üç

sene kıdemlisin diye ben altmış bin puan yapmışım sen kırk beş bin puan yapmışsın

aynı puan değil sen bir de üç gün izin kullanmışsın bana altı bin yatıyor sana yedi bin

beş yüz puan yatıyor. Benim hizmetim niye yok ortada? Diyor ki sana elli bin puanda

ben öderim diyor. Altmış bin puanı ödemem diyor (Furkan, Kulak Burun Boğaz

Hastalıkları).

Tek başına performans olarak düşünürsen ne kadar çok hasta o kadar çok puan, o

kadar çok para gözüyle bakar. Ben acilde on beş santimlik koldaki kesiği diktiği

zaman aldığım puanla kadın doğumun sezaryen yaptığı puan aynı. Bizim amacımız

puan toplayıp para kazanmak olmamalı (Binnur, Acil Tıp).

Hastanelerde uygulanan performansa dayalı sistemin kalkması lâzım. Çok çok fazla

sakıncası var. Ücret sisteminin performansla direk böyle bağlantılı olması yanlış bir

şey (Çetin, Göğüs Hastalıkları).

Burası hizmete hastanesi değil. Burada öğrenci yetiştiriyorsun. Nasıl öğrenci

yetiştiriyorsun? Tıp fakültesi öğrencisi yetiştiriyorsun. Uzmanlık öğrencisi

yetiştiriyorsun. Yardımcı doçent de aslında öğrencidir. Doçent de öğrencidir. Asistan

da öğrenci. O kadar kişiye hizmet vermen gerekiyor. Burada sadece hasta bakman

değil. Belki hasta bakma bizim üçüncü işimiz veya dördüncü işimiz olması gerekiyor.

Page 255: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

245

Bu arada ders anlatman gerekiyor. Yazı yazman lâzım. Kendini geliştirmen lâzım.

Şimdi devlet hastanesinde çalışan hekim farklı. Kariyer düşünmüyor. Eğiteceği asistan

yok. Ders anlatması, yazı yazması, kendini geliştirmesi, isterse yapabilir. İsterse

yapar, isterse yapmaz. Ama akademisyenliğe girdiğiniz zaman bunların yapılması

bekleniyor artık. Meselâ atabilmen için şu kadar puanı tuttur. Benim o puanı tutturman

için yazı yazmam lâzım, araştırma yapmama lâzım. ne zaman yapacağım. Bir taraftan

hasta bakarsam ne zaman yapacağım. Devlet hastanesiyle üniversite hastanesini bir

görmemek lâzım. ikisi farklı şey (Şener, Ortopedi ve Travmatoloji).

Bir parodi var hattâ trajik komik bir parodidir. İşte hekim koridorda hasta geliyor.

Sonucunu gösteriyor. Hocam bir bakar mısınız? Önce tersliyor hastayı. Bakıyor,

“tamam bir şeyin yok git” diyor hastaya. Tam gider eşi arıyor adamın. Hayatım diyor

“çok güzel bir mobilya takımı beğendim. Almak istiyorum.” bunu falan diyor. Ne

kadar üç bin lira üf tamam al al diyor. Hastayı geri çağırıyor. Gel bakayım diyor.

Senin safra kesende taş var. Ameliyat etmemiz lâzım. Ne kadar üç bin lira. Derken eşi

tekrar arıyor. İşte perde de alalım. Ne kadar? İki bin lira. Gel gel diyor. Senin işte

böbreğinde de bir şey varmış. Gel onu da alalım. Bu olmamalı yani. Hastaya bakarken

hekim bu ameliyatı yaparsam elektrik faturamı öderim. Bu kadar hasta bakarsam

arabamın benzinin çıkartırım dememeli (…) Bir kulak burun boğazcının bir lafı var.

Bademcik ameliyatının endikasyonu nedir? diye. İki endikasyonu; bir bademciğinin

olması iki parasının olması derdi. Böyle bakarsan dört bin beş bin TL kazanacak

hasta çıkar zaten (Alper, Üroloji).

8.6.1. Sağlık Fabrikası

Hekimleri değerlendirebilmenin yolunun performansa dayalı ödeme sistemine

dayandırılmasıyla hekimler, yaptıkları iş kadar ücret almakla yükümlü tutulmuştur. Ne

kadar “çok hasta”, o kadar “çok para” anlayışının hâkim olduğu sağlık kuruluşları

Deniz Bey’in gözünden adeta bir “sağlık fabrikası” perspektifiyle okunmaktadır:

Çünkü neoliberal piyasanın işleyişi parça başı hizmettir. Eğer hizmeti de

anlayabilirseniz onu ölçebilirsiniz ve ücretlendirebilirsiniz. Ölçebildiğiniz her şeyden

de kâr maksimizasyonunu artırabilirsiniz. Artık biz şuraya doğru gitmeye başladık.

Bronkoskopi yapıyor mu? Yapıyor. Kaç dakikada sürer bir bronkoskopi on beş dakika

sürer. Ölçelim o zaman. Diyelim ki on beş dakikayı açıyorsa doğru yapmıyordur. On

beş dakika içerisinde tamamlamamız lâzım. Şunu ölçüyorsunuz. Bir ayda kaç

bronkoskopi yaptı. Kırk tane yaptı. O zaman size ayakta şeyi getiriyor bana. Standart

ölçümleri. Kırk tane. Benim hasta grubumda elli tane ise ne yapacağım (Deniz, Göğüs

Hastalıkları).

Geçmiş-Günümüz Mukayesesine Dayanan Çıkarımlar

Hekimler uzmanlaşmanın nedenlerini, geçmiş-günümüz kıyaslarına dayanan

ifadeler aracılığıyla açıklamışlardır. Tarihsel süreç içerisinde yaşanan değişimi kimi

zaman mekânlar, kimi zaman olaylar, kimi zamansa şahıslar üzerinden aktararak

vermişlerdir.

Öğrencilik dönemi ile günümüz branşlarını kıyaslayarak uzmanlaşmanın gelişim

sürecini anlatan Akif Bey’in görüşleri şu şekildedir:

Page 256: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

246

Ben kendi öğrenciliğimden bile biliyorum. Pek çok branşın şu anda bizim

birbirinden ayrı olarak gördüğümüz branşın aslında bi yerde toplanmış olduğu yerler

vardı meselâ yani cerrahiler açısından söylenecek olursa ben öğrenciliğe başladığımda

1980’de üroloji yeni ayrılmıştı, genel cerrahiden şimdi ortopedi vardı ee kadın doğum

ayrıydı meselâ plastik cerrahi, göğüs-kalp-damar cerrahisi ee kalp-damar cerrahisi,

beyin cerrahisi onların hepsi genel cerrahi ihtisasından sonra ee belli bir dönem genel

cerrahi ihtisası görülüp ardından işte branşlaşıyordu yani. Ee çok yeni aslında bu süreç

yani. Eski bir tarihsel açıdan da bakarsanız eskiye dayanan bir şey değil bir işin bu

yönü var yani (Akif, Genel Cerrahi).

“Türkiye ve dünya” şeklinde bir kıyaslama ile Kadir Bey’in,

Türkiye ve dünya gerçeği farklı. Birinci basamak sağlık hizmetleri hastalıklara %90-

95 çözüm bulunabilmektedir. Eskiden sağlık ocakları şimdi aile hekimliği yapardı.

Ufak tetkikleri biyokimyasal analizleri basit işlemler yapılırsa 95 yoksa %90 fizik

muayene ile falan saptanıp tedavi edilebiliyordu (Kadir, Genel Cerrahi).

Aristo dönemindeki hekimlerin tabip yönü üzerinden bir aktarımla Deniz

Bey’in,

Tıbbın uzmanlaşması gerekiyor muydu? İlk bilgi denilen şey. Aristo bizim için en

büyük damara ‘aort’a adını veren kişi hem de felsefeci filozof. Bunların ikisi arasında

bir ayrım yok hiçbir zaman. Doğrudan bakarsanız tabipler aynı zamanda filozof,

filozoflar aynı zamanda tabip. O zaman böyle değerlendiriliyordu (Deniz, Göğüs

Hastalıkları).

İbn-i Sina dönemi tıp bilgilerinden günümüze uzanan tıbbi bilgi birikiminin

değişimi üzerinden örnek veren Tarık Bey ve Alper Bey’in,

Genel tıp dediğimiz bundan yüz yıllar önce İbn-i Sina bütün hastalıklara bakıyormuş.

Çünkü konuyla ilgili bilinen bilgiler çok sınırlıymış. Ama geldiğimiz noktada tıpla

ilgili genel bir nosyona yüzeysel sahip olabilirsiniz ama mecburen uzmanlık dallarına

ayrılmak zorundasınız (Tarık, Üroloji).

Bence bilginin artması. Yani İbn-i Sina döneminde ki tıbbı ele alırsak insan

vücudunun bilindiği kısmıyla şuan bilen kısmı arasında dağlar kadar fark var. (Alper,

Üroloji).

“Otuz-kırk yıl önce” ifadesiyle, genel cerrahinin branşlara ayrılma serüvenini

aktaran ve uzmanlaşmaya övgü gönderen Savaş Bey’in,

Kalp damar cerrahisi bundan otuz, kırk yıl önce genel cerrahinin içindeymiş bizim

hocalar hep anlatır. Zamanla hep ayrılmış. Şimdi genel cerrahi de kendi arasında

ayrılıyor. Endokrin cerrahi, tümör cerrahisi diye ayrılıyor. Hem hasta takibi için iyi

hem de yaptığın işin daha iyi olması için iyi (Savaş, Genel Cerrahi).

“Bizim zamanımızda” diyerek bundan çeyrek asır önceki pratisyen hekimlerin

daha donanımlı olduğuna dikkat çeken Ahmet Bey’in,

Bizim zamanımızda pratisyen hekimken biz uzmanın yapamayacağı şeyleri de

yapıyorduk yeri geldiğinde. Her türlü vakaya bulaşıyorduk. Ben meselâ mecburi

Page 257: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

247

hizmette kalça kırığı geldi. Bir ortopedi uzmanı gibi onu tedavi ettim. Ateli aldım, ağrı

kesicisini yaptım, ağrısını dindirdim. Ertesi gün geldi gördü ortopedistler. Bir gün

bekletebiliyordum (…) Şimdi bir tıp fakültesinde üç yüz dört yüz kişiye ders

veriyor olur mu? Biz bire bir üç kişi beş kişi ders alırdık hocalarımızdan eskiden.

Şimdi topluca yüz kişiye anlatıyor adamın bir kulağından giriyor öbüründen çıkıyor.

Veyahut da biz hepimiz tek tek deney yapıyorduk hasta muayene ediyorduk. Uzaktan

bakarak bazı branşların…(Ahmet, İç Hastalıkları).

Çağımızın getirdiği bir hastalık herkes asosyalleşiyor. Paylaşma, yardımlaşma. Çünkü

bizim seksenlerin dönemlerindeki nesil kalmadı. Biz daha hümanist insanlardık,

hekimler olarak da toplumsal olarak da farklı bakış açılarımız vardı (Ahmet, İç

Hastalıkları).

Eski dönem tıbbı ile günümüz tıbbının farklı olduğundan bahseden Ülker

Hanım’ın,

Biz 20 yıl önceki tıptan da bambaşkayız 50 yıl önceki tıptan da bambaşkayız. 1800’li

yıllardaki tıptan da çok bambaşkayız (Ülker, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

1980’li yıllardan sonra uzmanlaşma faaliyetlerinin hız kazandığına ve

uzmanlaşmanın geldiği noktanın bilimsel gelişmelere dayanması konusuna değinen

Şener Bey’in,

Uzmanlaşma 1980’ler sonrası çok daha gündeme gelen yani bu sadece Türkiye

orijinliği değil bu biraz da yurt dışı da orijinliği yani 1980’ler sonrası bütün dünya da

aslında iş şeye doğru dönüyor (Şener, Ortopedi ve Travmatoloji).

Fizik bildiğin fizik değil ki optik ya da mekanik, elektrik şimdi böyleyken tamam

güzel ama elektrik nereden bakarsan bak Aristo’nun zamanında ya da şeyin

zamanındaki elektrik veya Sokrat’ın zamanındaki elektrik sadece statik elektrikti.

1920’lerde Edison’lar bu alternatif elektrik çıkınca o zaman elektrik başka bir boyut

olmaya başladı. Başka bir boyut almaya başlayınca o zaman fiziksel Aristo’nun bildiği

fizik temel bir fizikti. Ama sen fiziğin daha alt branşlarına gittin. Şimdi bunu şeye

yüklemek doğru değil bence. Bilimin de getirdiği bir yer burası. Senin dışındaki bilim

buraya doğru geliyorsa sen de o zaman diyorsun ki ama bilim başka bir şey istiyor

(Şener, Ortopedi ve Travmatoloji).

Daha derin öğrendikçe eskiden daha doktorluk da yokken. İbn-i Sina, Hipokrat

diyelim şimdi o adamlara baktığın zaman bunlar sadece tabip mi? (…) Şimdi onlar

biliyordu ama onlarda sınırlıydı. Şimdiki yapılan her şeyi onlarda yapmıyordu yani.

(…) Eskisi gibi değil. Eskiden bir tane yazma kitap olacak da o okuyacak ötekine

anlatacak öyle yani. Bir tane yazma kitaptan yüz tane kişi faydalanıyordu. Ama şimdi

öyle değil ki herkesin kitabı elinde. Bir tane değil on bin tanesi elinde (Şener,

Ortopedi ve Travmatoloji).

şeklindeki görüşlerine sırasıyla yer verilmişti.

Page 258: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

248

10. ARAŞTIRMADA TESPİT EDİLEN DİKKAT ÇEKİCİ

SÖYLEMLER

Şimdi böyle genel olunca aslında siz bir noktaya odaklanmakta zorluk çekebilirsiniz ve hani her

şeyi yapayım derken hiç birey yapamayabilirsiniz. Ama bir şeyi daha iyi bilirseniz o

noktada daha güzel sonuçlar alabilirsiniz (Adnan, Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları).

Bazı hastalar gerçekten tek bir alanın olmuyor. Çok bulguları oluyor ve çözülemiyor

(Adnan, Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları).

Muayene ücreti beş yüz lira. Bu çılgınlık ya! Bu adam bütüncül bakış açısını nereden

sergileyecek. Tek sergilediği bakış para olur (Akif, Genel Cerrahi).

Tabipler aynı zamanda filozof, filozoflar aynı zamanda tabip (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

İki tane cümle var. Öksürüğü olan hastanın filmi ektedir. Bu kadar. Ben de orada standart bir

okuma yapıyorum. Tekrar gönderiyorum. Hastayla film arasında eskiden hastanın filmi şimdi

film ayrı hasta ayrı (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Şimdi paradigma sermayenin kâr maksimizasyonu için ölümsüzlük vaat ediyor. Yok öleceğiz.

Ölümlü bir canlıyız bunu kabul edelim (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Her bir parçasıyla ince ince uğraşmak lâzım. Türkiye’deki muhalif daha çok soldan

gördüğüm hareketlerin en büyük sorunun bu olduğunu düşünüyorum. çok toptancı konuşuyorlar.

IMF, Dünya Bankası hayır hiç tereddütsüz evet. Kapitalist sistemin hegemonyasında benim

hastanemde bu iş nasıl dönüyor? Bunu göreyim. Buradaki küçük şeylerle orayı birleştirmem

lâzım. O yüzden uzmanlaşma bunun içerisinde okunabiliyorsa çok değerli bir şeydir. Yok teknik

bir sorun göğüsçü şu kadar falan bu boş. O yüzden çok değerli olduğunu düşünüyorum o küçük

alanların. Oraları daha çok çalışmamız lâzım. Mikro iktidarlar nasıl oluşuyor? (Deniz, Göğüs

Hastalıkları).

Her dokuz kişiden birinin bir tomografisi var. Öyle diyorum ben hastaya. Öğrencilere de aynısını

anlatıyorum. Dikili ağacımız yok. elimizde paramız yok mutlu değiliz. En azından tomografimiz

var cd’den (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Bizdeki örneği uzmanlaşmaya bağlarsak ilgi çoğaldı anlam kayboldu. Niye yapıyoruz?

Bilmem. Film şirketten (Deniz, Göğüs Hastalıkları).

Meselâ az olan şeyler daha rahat oluyor. Özel sektörde çalışmak isteyen hekimler için de öyle

aynı zamanda daha spesifik bir iş yapmak bu işe daha rahat sarılmanızı ve daha başarılı olmanızı

getiriyor (Tarık, Üroloji).

Ama esas bizi yoran ve bizi bıktıran zorlayan kısım şu oldu. Hekimler sizin emrinize amade.

Gidin ne istiyorsanız yapmak zorunda (Tarık, Üroloji).

Bizim hastalarımızın hepsi yarım tıp fakültesi mezunu olduğu için teşhislerini kendileri

koyabiliyor. İşte bende şu var diyorlar (Furkan, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları).

Hekim hastaya bakar. İşi o zaten. Niye bakmasın ki? Hekimin hasta bakmayla çok hasta bakma

problemi o değil ki. Yaptığın işe saygı duyulmuyor. Hem şahsına duyulmuyor hem de yaptığın

işe şimdi her şey artık maddileştirildiği için hastalar para verdikleri yere daha iyi gözle

bakıyorlar (Furkan, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları).

Diyor ki özele götüreyim. Niye? Özeldeki doktor adı özel ya işte daha iyi bakacaklar öyle

görüyor. İyi doktor diyor kötü doktor olsa devlette kalır mıydı? Diyor. İyi doktor ki para

vermişler oraya transfer etmişler (Furkan, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları).

Sistem kanser olmuş! (Furkan, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları).

Page 259: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

249

Bir şey çoksa kıymeti az oluyor (Savaş, Genel Cerrahi).

Üniversiteden mezun olup da reçete yazmadan mezun olan insan çok gördüm (Savaş, Genel

Cerrahi).

İnsan doğası gereği tıp fakültesi mezunları da uzmanlık tercihlerini yazarken TUS sınavlarında

işte iyi bir şehir, nöbetin az olduğu bir branş, daha az çileli branşlar, gelirinin daha fazla olduğu

branşlar çünkü şu an esnaflığa döküldü iş. Ne kadar çok hasta varsa o branşlar biraz daha

pirim yapıyor şu an. Böyle olmamalı (Fatih, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

İnsan yetiştirelim hekim arkasından gelir zaten (Fatih, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Farklı bir şey yapacaksa o ormandaki kırmızı ağaç olmalısın. Siyah ormandaki eğer çok farklı bir

şey yapıyorsan. Ama arkandaki siyah ormandan soyutlayamazsın kendini (Binnur, Acil Tıp).

Hastalık yok hasta vardır. Her şey kitapta yazıldığı gibi olmaz. Sağ kulak memesi ağrısıyla kalp

krizi teşhisi konulur. Normalde kalp krizi nasıldır diye yoldaki adama sorsanız sol omuzla

çeneye, kola yayılan ağrı der (Binnur, Acil Tıp).

Uzmanlaşmanın mantığında da böl yönet kısa ve küçük belirli sistemler üzerine. Sistemden

performansı tamamen kaldıracaksın. Yani ne kadar köfte o kadar ekmek olmaz sağlıkta (Binnur,

Acil Tıp).

Ne kardiyolojiyle alakası kalıyor ne onunla alakası kalıyor ne bununla. Hiçbir şeyle alakası

kalmıyor (Hale, İç Hastalıkları).

Makroskopik uzmanlıktan mikroskopik uzmanlığa geçiyoruz (Hale, İç Hastalıkları).

Benim gözümden hiçbir şey kaçmaz. Çocuk uzmanlığı almış birisi olarak bahsediyorum

(Rıdvan, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları).

Page 260: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

250

ALTINCI BÖLÜM

GENEL DEĞERLENDİRME, SONUÇ VE ÖNERİLER

1. GENEL DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

Nitel araştırma yöntemi kapsamında olgu bilim deseniyle kurgulanan

araştırmanın bu bölümünde, tematik analiz neticesinde elde edilen bulguların

değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Uzman hekimlerle görüşmelerden elde edilen

bulgular; hekimlerin tıpta uzmanlaşma nedenlerine, yan dal yapma nedenlerine, tıpta

uzmanlaşmanın hasta, hekim ve sağlık sistemi açısından sonuçlarına, tıpta

uzmanlaşmanın bütüncül yaklaşım çerçevesinden değerlendirilmesine, tıp eğitimi ile

tıpta uzmanlık eğitimlerinin uzmanlaşma açısından değerlendirilmesine ilişkin

konularda temalaştırılmıştır. Ayrıca araştırmada, hekimlerin “hekim” ve “uzman hekim”

algılarına, araştırmanın genelinden elde edilen çıkarımlara ve araştırmacının tüm veriler

arasından derlediği dikkat çekici söylemlere yer verilmiştir. Son olarak katılımcıların

tıbba ve tıpta uzmanlık sistemine ilişkin yönelttikleri öneriler de araştırma kapsamında

değerlendirilmeye alınmıştır.

Uzman hekimlerin tıpta uzmanlaşma konusuna ilişkin görüşleri, deneyimleri ve

algıları araştırmacının “seyyah rolü” (Kvale, 1994) üzerinden kurgulanmış, kişisel ve

mesleki görüşlerinden süzülerek birçok alıntı değerlendirilmeye alınmıştır.

21. yy’da uzmanlaşmanın geldiği nokta, katılımcı görüşlerinden de anlaşılacağı

üzere, bilimsel bir gereklilik ve zorunluluk sonucu ortaya çıkmış, dolayısıyla kaçınılmaz

bir hâl almıştır. Bilimsel ve teknolojik gelişmelere paralel olarak artan bilgi birikimi ile

baş edemeyen insanlık tarihi; çalışma alanlarının ve bilginin bölünmüş rolleriyle karşı

karşıyadır. Hâkimiyet güçlüğü yaşadıklarını belirten hekimler, makro alanlar yerine

mikro alanlara yönelmektedirler. Bu durum insan vücudunun bölümlere ayrılmasıyla

sonuçlanarak; her bir sistem, organ ve hücre ile ilgilenen bir uzman hekimin ortaya

çıkmasına sebebiyet vermiştir.

1.1. Hekimlerin Tıpta Uzmanlaşma Nedenlerine İlişkin Bulguların

Değerlendirilmesi

Katılımcıların tıpta uzmanlaşma nedenlerine ilişkin görüşleri; tıbbın uzmanlık

alanlarına ayrılma nedenleri bağlamında hekimlerin uzmanlaşma tercihleri üzerinden

Page 261: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

251

değerlendirilmeye alınmıştır. Söz konusu nedenler; ekonomik nedenler, kendini

gerçekleştirme üzerine nedenler, mesleki gelişim nedenleri, teknolojik nedenler, tıp

biliminin gelişimi, sağlık sisteminden kaynaklanan nedenler, toplumsal beklentiler,

sağlık piyasasının yönlendirmesi, hasta ve hastalık kaynaklı nedenler ile iş bölümü

şeklindeki temalardan oluşmaktadır.

Yukarıda belirtilen temalardan da anlaşılacağı üzere, tıpta uzmanlaşmanın

nedenlerini açıklamaya yönelik çok sayıda alt tema ortaya konmuştur. Örnekleriyle

verilen anlatılar kimi zaman hekimlerin kişisel nedenlerine dayanırken kimi zaman da

tıbbın geldiği son nokta açısından açıklanmıştır. Her bir tema kendi içerisinde birçok

örnek, yaşantı, deneyim ve gözlem içermektedir. Elde edilen deneyimlerden yola

çıkarak hekimlerin tıpta uzmanlaşma konusunu anlamlandırma biçimleri ve

uzmanlaşma eğiliminin altında yatan nedenler detaylı bir şekilde ortaya çıkarılmıştır.

Ekonomik nedenler arasında yer alan yüksek gelir beklentisi realist bakış açısı

ile yorumlanacak olursa sosyal bir gerçeklik içermektedir. Keza, katılımcılar arasından

bir hekimin “Uzman, pratisyenden; yan dalcı, uzmandan daha fazla kazanıyor.”

şeklinde bir ifade belirtmesi, ekonomik beklentinin nedenine yönelik bahsi geçen sosyal

gerçekliği özetlemektedir. Kutsiyet atfedilen böylesi bir mesleğin “kazanç” kapısı

olarak görülmesinden öte, mesleğe “rant” elde etme arzusuyla girilmesi, hattâ bu

nedenle uzmanlaşma yoluna gidilmesi, mesleğin geldiği son durumu gözler önüne

sermektedir.

Hekimlerin kendini gerçekleştirme ve mesleki gelişim temalarında belirttikleri

nedenler ile kişisel ve mesleki anlamda idealist bir tutum sergiledikleri söylenebilir.

Dışsal bir faktör olarak da tıbbın ve teknolojinin gelişmesi, uzmanlaşma eğiliminde

meydana gelen bir artışı beraberinde getirmiştir. Bu duruma bağlı olarak

uzmanlaşmanın hekimler tarafından bilimsel bir gereklilik hattâ zorunluluk olarak

algılandığı söylenebilir. Öte yandan bilimsel bilgi birikiminin artışı –ki hekimler

günümüz tıbbını derya deniz olarak nitelendirmektedirler- ve insan vücudunun büyük

ve kompleks bir sistem olarak görülmesi karşısında hekimler kendilerini yetersiz

hissetmektedirler. Bu açıdan söz konusu bilgi birikimi karşısından hâkimiyetsizlik

hissiyle hemhal oldukları ve uzmanlaşmaya yöneldikleri söylenebilir.

Page 262: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

252

Araştırma kapsamındaki hekimler, teknolojik gelişmelerin uzmanlaşma

nedenleri arasında yer alabileceğini belirtmişlerdir. Benzer şekilde Bell (2008: 2181) ve

Jordan’a (1985: 541) göre, teknik bilginin ve teknolojinin gelişimi ile cerrahi alandaki

klinik uygulamalarda bir takım değişimler meydana gelmiştir. Bilgi ve karmaşıklık

artarak devam ettikçe yeni alanların ortaya çıkması kaçınılmaz bir hâl almıştır. Hatun’a

(2002: 129) göre, geçmişe kıyasla yoğun teknolojik sağlık hizmetlerinin sunulması,

giderek artan tıp bilgisi karşısında kendini güçsüz hisseden hekimlerin var olmasına

sebep olmuştur. Böylelikle hekimler mesleki uygulamalarda giderek dar çalışma

alanlarına kaymışlar ve beraberinde ‘aşırı uzmanlaşma’ gibi bir sonucun meydana

gelmesine sebebiyet vermişlerdir.

Tıpta uzmanlaşmanın gelişimi ve yaygınlaşmasına bağlı olarak tıbbi mesleklerin

itibar ve statüsünde artış görüldüğü söylenebilir (Turner, 2011: 190). Bu minvalde

uzmanlaşma nedenlerini toplumsal statü ve prestij bağlamında açıklayan katılımcı

görüşleri, hiyerarşik anlamda uzmanlık derecesinin artmasına bağlı olarak artan

saygınlık çerçevesinde şekillenmiştir.

Katılımcılara göre, hekimlerin herhangi bir branşta uzmanlaşma nedeni,

Türkiye’nin sağlık örgütlenmesinde pratisyen hekimliğe gereken önemin verilmemesi

ile açıklanmaktadır. Bu durumu, sağlık sisteminin sunduğu şartlar açısından açıklayan

hekimler, birinci basamak sağlık hizmetlerinin hastalar tarafından tercih edilmediğini

belirtmişlerdir. Ayrıca hastaların uzman hekimlere olan talebi, ikinci ve üçüncü

basamak sağlık kuruluşlarında yoğunluk oluşturmuş, piyasada bir uzman hekimin

görüşüyle tatmin olmayıp bir ya da birkaç uzman hekime başvuran hasta zihniyetinin

oluşmasına sebebiyet vermiştir.

Sağlığın, piyasa kapitalizmi dinamiklerince şekillendirildiği bir dönüşüm

sürecinde piyasa dinamiklerinin sebep olduğu farklılaşma sonucu hekimler işbölümüne

dayalı olarak uzmanlaşma eğilimi içindedirler (Adaş, 2013: 205). ABD’de sağlık

sisteminin hekimlerin uzmanlaşmalarını özendirici nitelikte olması ve uzman

hekimlerin pratisyen hekimlere göre daha fazla gelir elde etmeleri tıp öğrencilerinin

mezuniyet sonrası bir alanda uzmanlaşmayı tercih etmelerine sebep olmaktadır (Terzi,

2007). Bu sebebe dayanan katılımcı görüşleri, piyasanın biçimlendirdiği yeni bir

uzmanlık algısı çerçevesinden okunabilir.

Page 263: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

253

Nesanır ve diğerlerinin (2007) yaptığı bir araştırma sonucuna göre, tıp

fakültesinde okuyan öğrenciler "tek bir branşta uzmanlaşarak hizmet sunulan alanı

derinlemesine bilmek" şeklinde bir ifade ile uzmanlaşma nedenini belirtmişlerdir.

Ayrıca, maddi tatmin sağlamak, bir alanda derinlemesine hizmet sunmak, toplumun

uzmanlara duyduğu güven, akademik kariyer gibi uzmanlaşma nedenleri de bu kapsam

içerisindedir. Benzer şekilde araştırma kapsamındaki hekimler, genel alanda çalışmanın

zorluğundan bahsederek, bir alana odaklandıkları takdirde detaylı öğrenme süreci

hızlanacak ve bu şekilde iyi bir tıbbi hizmet süreci işlemiş olacaktır.

1.2. Hekimlerin Yan Dal Yapma Nedenlerine İlişkin Bulguların

Değerlendirilmesi

Uzmanlaşmanın asla durdurulamayacak bir trend olduğunu ifade eden Britnell

(2011), uzman hekimlerin sağlık hizmetlerindeki rolünün artarak devam edeceğini

belirtmiştir. Katılımcılar, hekimlerin bir üst ihtisasa yönelme nedenlerini, uzmanlaşma

nedenlerine benzer ifadeler kullanarak aktarmışlardır. Ekonomik nedenler, toplumsal

beklentiler, hastalık kaynaklı nedenler, mesleki tatmin sağlamak, genel alanda çalışma

zorluğu ve hakimiyet güçlüğü gibi nedenler hem uzmanlaşma hem de yan dal yapma

nedenleri arasındadır. Yan dal yapma nedenlerinin uzmanlaşma nedenlerinden

ayrıldığını gösteren konular ise; hekimlerin aranan kişi olma isteği, akademik kariyer ve

malpraktis konuları yer almaktadır.

Genel cerrahi alanına özel olarak yapılmış değerlendirme sonuçlarına göre;

hekimlerin genel cerrahi branşını cerrahinin yan dal branşlarına göre daha az tercih

ettiği tespit edilmiştir. Daha az nöbet tutarak hem iş yükünün azaltılması hem de

stresten kaçınma eğilimi, gelecek kaygısı ve belirsizlik yaşamamak, maddi imkânlarını

artırma beklentisi, daha iyi şartlar altında akademik kariyer yapma isteği ve hastaların

talebi gibi nedenlerin yan dal tercihi üzerinde etkili olduğu düşünülmüştür (Ağalar vd.,

2009). Söz konusu nedenlere benzer şekilde; mesleki kontrolü ve hakimiyeti

sağlamanın, yüksek gelir elde etmenin, büyük merkezlerde çalışmanın, spesifik

alanların sağladığı rahatlığın ve akademik alanda ilerlemenin yolunun daha spesifik

branşlarda çalışmaktan geçtiğini belirten katılımcı görüşleri tespit edilmiştir. Ayrıca

hastalıkların çoğalmasına bağlı olarak artan bilgi birikimiyle baş edemeyeceğini

düşünen hekimler spesifik bir yan dala yönelmektedirler.

Page 264: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

254

Civaner ve diğerlerine (2011: 10) göre hekimler, herhangi bir tıbbi hata riski

karşısında sorumluluk almamak adına kendilerini defansif tıbba yönelttiklerini

belirtmişlerdir. Bu araştırmadan elde edilen bulgular ışığında; hekimlerin hatalı tıbbi

uygulamalardan kaçınma amacıyla çalışma alanlarını daralttıkları, tedavi, tıbbi

müdahale ve cerrahi işlemlerde uzmanlık alanına girmeyen konulara uzak kaldıkları ve

özellikle daha az hata yapma çabasıyla olabildiğince spesifik ve riski az konulara

yöneldikleri söylenebilir.

1.3. Tıpta Uzmanlaşmanın Sonuçlarına İlişkin Bulguların Değerlendirilmesi

Araştırma bulgularına göre, tıpta uzmanlaşmanın sonuçları hastalar, hekimler ve

sağlık sistemi olmak üzere üç tema altında değerlendirilmiştir.

1.3.1. Tıpta Uzmanlaşmanın Hastalar Açısından Sonuçlarına İlişkin Bulguların

Değerlendirilmesi

Tıpta uzmanlaşmanın hastalar açısından sonuçları olumlu ve olumsuz açıdan

değerlendirilmiştir. Uzmanlaşmanın olumlu sonuçları arasında yalnızca tıbbi bakım

kalitesinin arttığı yönünde bir görüş yer almaktadır. Bu durum uzmanlaşmanın yalnızca

tedavi boyutunu ilgilendirmesi yönüyle bir üst branşta uzmanlaşmanın önemini

göstermektedir. Fryer Jr’a (1991: 213-228) göre, ABD’de 1970’li yıllarda pratisyen

hekim sayısında düşüş yaşanırken, uzman hekimlerin sayısında ciddi bir artış olmuştur.

Bu durum teknolojik anlamda ilerlemeye ve tıp bilgisinde yaşanan gelişmelere

dayanmaktadır. Bilimsel gelişmelerin de bu sebepler arasında yer alması, hastalar

açısından yeni tedavi yöntemlerinin keşfedilmesi sonucunu doğurmuştur.

Olumsuz sonuçlar arasında katılımcılar tarafından dile getirilen konular; tek bir

hastalığı olmayan hastaların ortada kaldıkları, hastaların meta olarak görülmesi, tedavi

süreçlerinin uzaması ve hekim-hasta iletişiminin aşınması etrafında şekillenmiştir.

1.3.2. Tıpta Uzmanlaşmanın Hekimler Açısından Sonuçlarına İlişkin Bulguların

Değerlendirilmesi

Sağlık profesyonelleri arasında nitelikli iş gücü olarak bilinen ve sağlık

sisteminde, pratisyen hekim olarak var olmak istemeyen hekimler uzman hekim

grubunu oluşturmaktadır.

Sağlık sisteminin şekillendirdiği ve sunduğu şartlara göre hareket eden hekimler,

Yetener’e (2011: 4) göre, mesleki uygulamaları üzerindeki denetimlerini fazla yitirdiler.

Page 265: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

255

Bu durum kimlik ve mesleki değer kaybı ile beraber yürüyen bir süreç oldu. Sağlıkta

dönüşümle birlikte hekimler mesleki bağımsızlıklarını, meslekleri üzerindeki

denetimlerini, yaratıcılıklarını ve planlayıcılıklarını tümüyle kaybettiler. Rastegar’a

(2004) göre ise, günümüz hekimleri dış faktörler olarak adlandırılabilecek sigorta

şirketleri, devlet politikaları, yönetim şekli ve yapısı ile şekillendirilmektir.

Mevcut sağlık sisteminde hekimler, daha çok ve fazla sayıda hasta bakmak

durumunda kalmaktadır. Ritzer (2011) bu durumu tıbbın mcdonaldlaştırılması şeklinde

okumaktadır. Benzer şekilde katılımcılar da özellikle üçüncü basamak sağlık

kuruluşlarında hizmet veren uzman hekimlerin yoğun hasta yükü ile karşı karşıya

olduklarını belirtmişlerdir. Hastaların uzman hekime duydukları güven ve ehillik algısı

üniversite hastanelerinde gerekli gereksiz hasta yoğunluğu doğurmaktadır. Birinci ve

ikinci basamak sağlık kuruluşunda görev yapan hekimin teşhis koyup, hastanın

tedavisini yürütebileceği hastalıklar için dahi üniversite hastanelerinin tercih edilmesi,

hekimler açısından iş yükünü artırmakta ve üniversite hastanelerinin kapasitesini doğru

işler için harcamamasına neden olabilmektedir. Bu durum aynı zamanda, asli

görevlerinden biri öğrenci yetiştirmek olan öğretim üyelerinin performanslarının

düşmesine neden olmaktadır.

Uzman hekimlerin en fazla üzerinde durdukları konu uzmanlık sistemi içerisinde

defansif tıbba yönelme durumlarıdır. Malpraktis endişesiyle risk almama eğilimi

gösteren hekimler riskli gördükleri hastaların tedavisine karşı çekinik bir tutum

sergilemekte ve konsültasyona yönelmektedirler. Malpraktis korkusunun temelinde

yatan düşünce ise herhangi bir dava ile karşılaşma ve yargılanma riskidir. Hekimler bu

noktada kendilerini güvencesiz ve sahipsiz olarak görmektedirler. Defansif tıp, tanımı

itibariyle (Yılmaz vd., 2014), hekimin gerekliliği olmayan testlere yönelmesi ve yüksek

riskli görülen hastalardan kaçınılması anlamını içermektedir. Altındiş (2014) defansif

tıbbı; hekimin herhangi bir dava ile karşılaşmamak ve sigorta poliçe primlerini

artırmamak üzere tanı ve tedaviye yönelik gereksiz tıbbi uygulamalara yönelerek

malpraktis davasıyla sonuçlanma riski yüksek olan uygulamalara karşı çekinik durması

olarak tanımlanmıştır. Araştırma kapsamındaki hekimlerin bu noktada kendilerini

güvence altına almak amacıyla defansif tıbba yöneldikleri, ayrıca riskli gördükleri

durumlar karşısında kaçınma davranışı sergiledikleri söylenebilir. Bu durum hiç

şüphesiz uzun vadede hekim-hasta iletişimine zarar verebilir.

Page 266: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

256

Araştırmanın hekimlik mesleğini doğrudan ilgilendiren sonuçları arasında

spesifik bir alanda çalışan hekimlerin hastalardan ziyade devletin gözünde değer

kaybetmesi ve bunun mesleki tatminsizlikle sonuçlanması durumu yer almaktadır. Bazı

hekimler uzmanlaşmanın sonucunu tatminsizlikle açıklarken bazıları ise uzmanlaşmanın

mutluluk getirdiğini belirtmiştir. Ayrıca dar alanda ve seçilmiş hasta grubuyla

çalışmanın dolaylı yönden mesleki yetkinliği artırdığı ve yine uzmanlaşma derecesinin

artmasıyla mesleki saygınlığın da arttığı araştırma sonuçları arasında yer almaktadır.

Tıpta uzmanlaşmanın, uzman hekimler açısından bazı kişisel sonuçlar

doğurduğu araştırma temaları çerçevesinde tespit edilmiştir. İş yükü ve uzmanlık

alanının verdiği yoğunluk ile yorgunluktan ötürü tükenmişlik yaşanıldığını belirten

hekimler, tükenmişlik miktarını azaltmak amacıyla belirli hasta grubuyla çalışarak iş

yükünü azaltma yoluna gitmektedirler. Ayrıca hekimler, kast edilen hasta ve akademik

iş yükü karşısında ailelerine az vakit ayırmakta, zaman zaman sosyal hayattan

kopmaktadırlar.

Hekimlik mesleğine atfedilen “yarı tanrı” rolü, uzman hekimlerde “uzmanlık

egosu”na dönüşebilmektedir. Uzmanlık bilgisinden alınan güç, hekimin diğer başka

alanlara muhtaç olmadığını düşündürecek kadar acımasızdır. Belki de bu gücün esiri

altında kalan hekimler, “hekimlikten doktorluğa, şifa elinin değişen yüzünü”

sergilemektedirler. Breton’a (2010) göre, “organlar üstünde yoğunlaşma, bir mesleki

savunma biçimi hattâ bir tür sabırsızlık ve sinirlilik belirtisidir; hekim bu yolla uzmanlık

ayrıcalığından vazgeçmeden hastalık üstündeki egemenliğini sürdürmeye çalışır.” Öte

yandan sağlık sektörünün hekime dayattığı kapitalist paradigma, uzmanlık gücünün de

üstünde görülebilir.

Tıpta uzmanlaşmanın hekimler açısından sonuçları arasında mesleki körleşme

konusu da yer almaktadır. Uzmanlaşmanın kaçınılmaz bir sonucu olarak belirtilen

körleşme olgusu araştırma kapsamında; körlük, uzaklaşma ve körelme olarak

betimlenmiştir. Mesleki körlük olarak da adlandırılabilecek bu durum, herhangi bir

mesleğe mensup kişinin yalnızca tek bir işe odaklanmasından dolayı kendisini diğer

işlerden ve dünyanın geri kalanından tecrit etmesiyle ortaya çıkabilir. Körleşme

konusunu edebiyat dünyasında entelektüellerin yaşadığı bilgi daralması açısından ele

alan Canetti (1994), konuyu romanında yer verdiği Kien karakteri üzerinden anlatır.

Page 267: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

257

Üniversitede Profesör olan Kien, kendi okuduğu kitaplar dışında başka bir dünya kabul

etmeyen, yalnızca kendi bildiklerini üstün sayan ve kafasının içindeki dünyanın

egemenliği doğrultusunda kişisel değerler üreten bir entelektüel tipidir. Kien’in sahip

olduğu üstünlük vehmi, kişinin ilgi alanı dışındaki konulara karşı körlüğünü temsil eder.

Uzman hekimlerin körleşme algıları ise, spesifik bir işin getirisi olarak belirmektedir.

Uzmanlık alanı dışındaki konulara karşı körleşme yaşayan hekimler, kendi alanına

yoğunlaşarak diğer alanlara karşı bir uzaklaşma içerisine girip, körelmektedirler. Bu

durumun hekimlerin bütüncül yaklaşım yeteneklerini yitirmelerine sebebiyet

verebileceği söylenebilir.

1.3.2. Tıpta Uzmanlaşmanın Sağlık Sistemi Açısından Sonuçlara İlişkin Bulguların

Değerlendirilmesi

Katılımcılar, tıpta uzmanlaşmanın ekonomik sonuçları arasında gereksiz tetkik

istemi ve sağlık hizmeti maliyetlerine yönelik konuların olduğunu belirtmişlerdir.

Uzman hekimlerin kendi alanlarında ehil olması gereksiz tetkiki azaltacak, bu durum

dolaylı yönden sağlık hizmeti maliyetlerinin azalmasına neden olacaktır. Hastaların

basit rahatsızlıklarında üçüncü basamak sağlık kuruluşunda çalışan uzman hekimlere

yönelmeleri gereksiz sağlık hizmeti kullanımına ve dolayısıyla maliyetlerin artışına

neden olmaktadır. Sağlık sisteminden kaynaklanan nedenlerle, aralarında koordinasyon

eksikliği bulunan hekimler, birbirinden habersiz tetkik istemine gitmekte, bu durum da

maliyetlerin artmasına sebep olmaktadır. Performans sisteminin uzman hekimleri

ekonomik kaygılarla gereksiz tetkike sevk ettiği de araştırma sonuçları arasındadır.

Tedavi yöntemlerine ilişkin sonuçların varlığına işaret eden hekimler, tıbbın

gelişimiyle teşhis ve tedavi yöntemlerinin geliştiğini belirtmişlerdir. Bu durumun

hekimleri biyomedikal yaklaşıma çektiği, biyopsikososyal yaklaşımdan ise

uzaklaştırdığı söylenebilir.

Tıpta uzmanlaşmanın sağlık sisteminde konsültasyon hareketliliğine yol açtığı

da araştırmanın sonuçları arasında yer almaktadır. Şahinoğlu Pelin’e (2000: 119) göre

hekimler, kendi uzmanlık alanı dışındaki konularda diğer hekimlerden farklı amaçlarla

fikir alabilirler. Eksik bilginin tamamlanması, hastanın psikolojik durumu ve hasta ile

hekim arasındaki ilişkinin etik boyutunun sorgulanması şeklindeki konular,

konsültasyon istenen durumları örnek teşkil edebilir. Bu noktada uzmanlık alanı kadar

konsültasyon çeşidinden de bahsedilebilir. Araştırmada uzman hekimlerin konsültasyon

Page 268: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

258

kullanım amaçları; hastayı farklı bir uzman hekime yönlendirme, hekimin kendisini

yetersiz hissetmesi, kendi alanı dışındaki konular hakkında sorumluluk almaması,

herhangi bir hasta ya da hastalık karşısında çıkış noktası bulamaması, farklı bir uzman

hekime danışması, farklı bir uzman hekimin deneyiminden faydalanması ve yine farklı

bir uzman hekimin fikrini alması şeklindeki konulardan oluşmaktadır.

Katılımcılar açısından, modern tıbbın geldiği son nokta olarak görülen “aşırı

uzmanlaşma” ile hekimler, çalışma alanlarının daraltıldığını yalnızca bir organ ya da

hücre yahut spesifik bir hastalık üzerinde çalışılma çabası içinde olunduğunu

belirtmişlerdir. Jordan (1985: 543) fragmantasyon açısından aşırı uzmanlaşmada gelinen

noktayı endişeli bir durum olarak görürken, cerrahi alanlarda çalışan hekimlerin hastaya

bütün olarak bakabilme yolunun tıbbi bakım bilgisinin tümüne hâkim olmayı

gerektirdiğini belirtmiştir. Sayek’e (2009) göre ise, aşırı yan dallaşma temel branşların

çekiciliğini yitirmesine ve çalışma alanlarının daralmasına sebep olmuştur. Özellikle

genel cerrahi ve genel dahiliye gibi bütünün bilgisine hâkim olmayı ve geniş tıbbi

problemlerle baş edebilecek bilgi temeli gerektiren alanların kontrolsüz bir eğilim

içerisinde olduğu belirtilmektedir.

Giddens’a (2012) göre, tıbbi bilgi ağı genişledikçe ve hekimlerde uzmanlaşma

derecesi arttığı sürece, kamu sağlığı konusunda sağlam ve süreklilik arz eden gelişmeler

yaşanması da beklenebilir. Katılımcılar, hekimlerin tıbbi bilgi ağının genişlemesi

sonucunda dar alanlara yöneldiğini; hastalık, organ ve hücre üzerinde uzmanlaşmaların

arttığını belirtmişlerdir.

Günümüz tıp dünyasında bilgilerin birbirinden kopuk olması, hekimlerin hastayı

bir bütün olarak görmelerine engel olmaktadır. Her bir organa ayrı bir hekimin bakması

ya da vücudun her bir parçası üzerine bir hekimin üst uzmanlık eğitimi alması tıbbın

aşırı branşlaşmasına yol açmaktadır. Bu durumun sonucunda, insanlar bir makinenin

parçası şeklinde algılanmaya başlamıştır (Dizdar, 2013). İnsan bedeninin ‘makine’

metaforu vasıtasıyla tasvir edilmesi, herhangi bir makine geliştirilirken insan

bedeninden faydalanılmasını örnek teşkil etmektedir. Bu konum, insanın makine ile

değil, makinenin insan ile sorununu ortaya koymaktadır. Hekimler bu durumu

makineleşme serüveni içinde aktarmışlardır.

Page 269: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

259

Modern tıbbın geldiği son noktada ihtisaslaşma düzeyini gösteren aşırı

uzmanlaşma konusu, kontrolsüz ve orantısız bir uzmanlaşmanın sonucunda ortaya

çıkmıştır. Genel hekimlik modelinden uzaklaşan hekimler; riski az, spesifik ve rahat

alanlara yönelmektedirler. Hekimlerin bir kısmı risksiz kabul ettiği bir alanda

uzmanlaşırken, bir kısmı ise kendince belirlediği informal uzmanlık alanlarında

çalışmaktadırlar. Örneğin; genel cerrah olarak hizmet veren bir hekim yalnızca

“karaciğer” ameliyatı yapmakta, kulak burun boğaz uzmanı bir hekim komplikasyon

riski az “bademcik” ameliyatı yapmakta, kadın hastalıkları ve doğum uzmanı hekim ise

yalnızca “kanserli kadın”lara bakmaktadır. Bu durum hastalık ve herhangi bir organ

üzerinde uzmanlıkların artmasına neden olmaktadır.

Hekimlerin görüşleri doğrultusunda makroskopik uzmanlıkların azaldığı,

mikroskopik uzmanlıkların arttığı sonucuna varılmıştır. Bu durum, hekimlerin ilgi

daralması yaşayarak tek bir konunun tüm yönleri üzerine hâkim olma çabasından ileri

gelmektedir. Farklı olarak tanınma çabasıyla hareket eden hekimler için, tek bir yöntem

üzerinde yahut seyrek görülen hastalıklar üzerinde yoğunlaşarak aslında aynı işlerin

tekrarından kaynaklanan bir vasıfsızlaşma durumu söz konusu olduğu söylenebillir.

Aynı ameliyatın defalarca yapılması ve hekimin farklı hasta görmemesi hem diğer

alanlara karşı beceri körelmesine sebep olmakta hem de işin teknikleşmesine neden

olmaktadır. Böylece hekimler, katılımcı bir hekimin ifadesine göre saatin pimini takan

adamdan farksız hale gelmektedirler.

1.4. Tıpta Uzmanlaşmanın Bütüncül Yaklaşım Çerçevesinden

Değerlendirilmesine İlişkin Bulguların Değerlendirilmesi

Katılımcılara göre tıp; bütüncül tıp yaklaşımı ve parçalanmış tıp yaklaşımı

olarak iki grupta değerlendirilmiştir. Bütüncüllüğün sağlanması adına ise,

multidisipliner yaklaşım önerisi getirilmiştir.

21. yy. uzman hekimi, hastayı iyileştirmekten çok hastalıkları iyileştirmeye

odaklanmıştır. Dolayısıyla hasta, sayısız uzmanlıkların servis ve odalarında öncelikle

hastalığının başvurduğu hekimin uzmanlık alanıyla ilgili olup olmadığını öğrenmek için

dolaşmak zorunda bırakılmaktadır. Bir lüks otomobil fabrikasındaki tornacının bu

otomobili ne fikir ne de ürün olarak göremeden yaşamını sürdürebilmesi gibi, uzman

hekim de insanın/hastanın bütünlüğünü gözetmeksizin iç rahatlığı içinde vazifesini

Page 270: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

260

yapabildiğini sanmaktadır. Bölüm ve alt bölümlere parçalanmış tıp alanında da organik

bütünlüğün tamamı içinde değerlendirme yapabilen hekim sayısının giderek azalmış

olduğu tespiti Demir (2014: 63-64) tarafından yapılmıştır. Bahsi geçen parçalanmışlığın

önüne geçebilmek adına hastaların birden fazla hekim tarafından koordineli bir şekilde

takip edilmesi ve alan dışı hekimlerin görüşüne başvurulması gerekmektedir. Ayrıca,

her bir alt branşın özerkliğini kaybetmeden istikrarlı bir uyum içinde koordineli bir

biçimde çalışması, aralarında yapısal bağlantının sağlanması gerekmektedir. Elbette tıp

sistemi içerisinde tek bir branşın ya da merkezi bir tedavi sürecinin yürütülmesi

imkânsızdır. Tıp sistemi içerisinde alt branşlar arasında koordinasyon eksikliğinin

giderilmesi de verimli ve etkili sağlık çıktılarının edinilmesini sağlayacaktır. Bu amacın,

başta uzman hekimler olmak üzere, diğer tüm sağlık çalışanlarınca gerçekleştirilmesi

gerekmektedir.

Katılımcılardan bazılarına göre, tıbbın parçalanmışlığının sebebi bütünü

görememekten kaynaklanmaktadır. Kendi uzmanlık alanına odaklanan hekimlerin

bilgilerinde körleşme yaşadıkları, tek bir organa odaklanmalarından dolayı hastanın

bütününü gözden kaçırdıkları söylenebilir. Ayrıca hastayı bütüncül manada

değerlendirebilmek için bir hastanede birçok yan dalın bulunması gerekmektedir.

Modern tıbbın insanı makine anlayışıyla ele al(dır)ması karşısında geleneksel tıp

insanı parçadan ziyade bütüncül yaklaşımla ele alıyordu. Geldiği noktadan insan

bedeninin daha küçük parçaları üzerinde yoğunlaşarak, çoğu zaman hastanın bir ‘insan’

olduğunu göremez hale gelmiştir. Meselenin bu noktasında unutulan şeyin geleneksel

tıp anlayışına egemen olan sağaltım yani şifa vermek olduğu göz ardı edilmemelidir

(Kaplan, 2010).

Sağlık bakım hizmetlerindeki parçalanma yalnızca hekimler arasında değil,

hemşireler ve hekimlere bakım hizmetlerinde yardımcı olan hekim dışı klinisyenler

arasında da görülmektedir (Rastegar, 2004). Söz konusu parçalanmanın ortadan

kaldırılması için, hastalara karşı biyopsikososyal yönden yaklaşım gerekmektedir.

Page 271: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

261

1.5. Mevcut Tıp Eğitiminin Uzmanlaşma Açısından Değerlendirilmesine

İlişkin Bulguların Değerlendirilmesi

Katılımcılar; tıp eğitiminin uzmanlaşmayı etkileyen yönlerini eğitimin niteliği,

ders veren hocalar, sınav sistemi ve sistemin en önemli unsuru olan öğrenciler açısından

açıklamışlardır.

Genel hekimlikten, uzman hekim odaklı bir sisteme dönüşümde tıbbın ‘eğitim’

faktörü etkilidir. Özellikle akademisyenlik yapan hekimler klinik konularda araştırma

amaçlı çalışmalar yapmaktadır. Bazı hastalıkların bu çalışmalar için ‘özellikli bilgi’

gerektirmesi, tedavinin de özel olmasını gerektirmekte, bu durum da eğitime olan

ihtiyacı özetlemektedir (Fryer Jr, 1991: 213-228). Nitelikli eğitimin önemine değinen

Fryer Jr (1991) gibi, araştırmanın katılımcıları da tıp eğitiminin bütünselliğine ve

eğitimin standart hale getirilmesine yönelik görüş bildirmişlerdir. Tıp eğitiminin kalitesi

her geçen gün düşmektedir. Bu durumun, tıp öğrencilerinin ilgisizliğinden, az hasta

görmelerinden ve yetersiz tıp eğitiminden kaynaklandığı söylenebilir. Öğrenciler,

mezuniyet öncesi TUS odaklı bir bakış açısıyla eğitimlerini sürdürmektedirler. Sağlık

sisteminde pratisyen hekim olarak itibar görmeyeceğini ve daha az kazanacağını

düşünen öğrenciler temel tıp eğitimini verimli bir şekilde değerlendirmek yerine

mesleki hayatının geleceğine odaklanmaktadır. Hâlen garanti meslek olarak görülen tıp

mesleği yani hekimlik, öğrencilerin gözünde “uzmanlık” alınca değer kazanmaktadır.

Civaner ve diğerlerinin (2011: 10,34) yaptıkları bir araştırma sonucuna göre,

katılımcıların bir çoğu mezuniyet öncesi ve sonrası eğitimlerinin malpraktisi önlemek

ya da azaltmak açısından yetersiz olduğunu düşünmektedir (% 73.8). Ayrıca iki

hekimden biri, günlük pratiğinde kendisini yetersiz hissettiği en az bir uygulama

olduğunu belirtmiştir (% 53.1). Katılımcılar ayrıca, tıbbi bilgi ve teknolojinin hızla

geliştiğini ve bu gelişmelere ayak uydurabilmek amacıyla tıp fakültesi sayılarının

arttığını fakat mezuniyet öncesi ve sonrası eğitimin yetersiz kaldığını, eğitimin hasta

odaklı değil hastalık temelli verildiğini, kontrolsüz uzmanlaşma sonucu ortaya çıkan

aşırı uzmanlaşmanın bütüncül bakışın yitirilmesine yol açtığını vurgulamışlardır. Bu

oranların yüksekliği mesleğin geleceği açısından oldukça kaygı vericidir. Türkiye’deki

tıp eğitiminin yetersiz olma yönü yalnızca öğrenci faktörü ile açıklanamaz. Üniversite

hocalarının performans sistemi neticesinde eğitim yerine hasta bakma eğilimleri tıp

eğitiminin niteliksizliğinin altında yatan nedeni net bir şekilde açıklamaktadır.

Page 272: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

262

Risk almayacağı, hastayla daha az muhatap olacağı, nöbet tutmayacağı, çok para

kazanacağı branşları tercih eden öğrenciler açısından, tercih edilecek branşın itibarının

önemli olmadığı söylenebilir. Batı’nın (2016) tespitlerine göre, TUS tercihleri (İlk 100

kişiye göre); Dermatoloji (23), Göz (18), Radyoloji (16), Fizik Tedavi ve

Rehabilitasyon (12) şeklindeyken, Kardiyoloji (2), Çocuk Hastalıkları (1), Beyin

Cerrahisi (1) ve Kadın Hastalıkları ve Doğum (-) şeklindedir. Bu tabloya göre

öğrencilerin, cerrahi branşlar yerine dahili ve temel tıp bilimlerinde yer alan branşları

tercih ettiği görülmektedir. Cerrahi branşlardaki uzmanlıkların yüksek risk düzeyinde

yer alması, komplikasyona açık özellik taşıması, hastayla daha fazla muhatap olması ve

malpraktise açık olması yönüyle tercih edilmedikleri söylenebilir. Tıp fakültesi

kontenjanlarının sürekli artırılması konusu da katılımcı görüşleri arasında yer

almaktadır. Piyasaya kontrolsüz sunulan öğrenci arzı, hem mesleğin prestijini

azaltmakta hem de öğrencilerin kendi aralarında “TUS yarışına” girmelerine sebep

olmaktadır. Bu durum kontrolsüz uzmanlaşmanın önünü açmaktadır.

Türkiye’de performansa dayalı ek ödeme sisteminin uygulamaya girme amacı

Performansa Dayalı Ek Ödeme Yönetmeliği’nde (Sağlık Bakanlığı, 2012), “Sağlık

Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarında, Bakanlıkça belirlenen hizmet sunum

şartları ve kriterleri dikkate alınmak suretiyle, personelin unvanı, görevi, çalışma

şartları ve süresi, hizmete katkısı, performansı, eğitim, öğretim, inceleme ve araştırma

faaliyetleri ile yapılan muayene, ameliyat, anestezi, girişimsel işlemler ve özellik arz

eden riskli bölümlerde çalışma gibi unsurlar esas alınarak, döner sermayeden

yapılacak ek ödemenin oran, usul ve esaslarını belirlemek, sağlık hizmetlerini

iyileştirmek, kaliteli ve verimli hizmet sunumunu teşvik etmektir.” şeklinde yer

almaktadır. Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında herkese sağlık ulaştırılma

hedefiyle ve iyi niyetle ortaya çıktığı belirtilen sistemin, sağlıkta kalite ve performansı

artırma amacı taşıdığı katılımcıların görüşleriyle de sabittir (Bkz; Alper Bey, Deniz

Bey). Gelinen noktada bu iyi niyetin suiistimal edildiği görülmektedir. Sistemin bu

denli çarpık hale getirilmesindeki en önemli etken sağlığın “nicelik” ile ölçülmesi

durumudur. Baktıkları hasta sayısına odaklanan hekim profilinin ortaya çıkması,

hekimlerin uzmanlık tercihinde bulunurken “gelir artışı” odaklı düşünmeleriyle

açıklanabilir. Saltman ve Figueras’a (2004) göre, hekime yapılan ödemelerin yetersiz

olması durumunda performansa dayalı ek ödeme sistemi uzman hekimin “ücret”

Page 273: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

263

beklentisini değiştirebilir hattâ gelirini yükseltmek amacıyla eline geçen fırsatları

değerlendirebilir. Nitekim katılımcılar bu meyanda ilgili görüşü destekleyen ifadelerde

bulunmuşlardır (Bkz; Performansa İlişkin Çıkarımlar Teması).

1.6. Tıpta Uzmanlık Eğitiminin Tıpta Uzmanlık Sistemi Açısından

Değerlendirilmesine İlişkin Bulguların Değerlendirilmesi

Yapılan analiz neticesinde tıpta uzmanlık sisteminin değerlendirilmesine

ilişkin sonuçlar; eğitim kriterleri açısından, hocalar açısından ve giriş kriterleri

açısından olmak üzere üç kategoride toplanmıştır.

Tıpta uzmanlık eğitiminde rol alan hocaların performans kaygısıyla hasta

bakma eğilimde oldukları söylenebilir. Bu durumun eğitimin niteliği üzerinde doğrudan

etkili olduğu söylenebilir. Ayrıca tıpta uzmanlık eğitimine devam eden asistan

hekimlerin hasta ve nöbet yüklerinin fazlalığı nedeniyle eğitimin niteliğinde bir azalma

söz konusudur.

Tıpta uzmanlaşma eğilimi “TUS kuşağıyla” birlikte nitelikten çok niceliğe

önem verilen bir eksende yürütülmektedir. Hekimler, TUS ile ilgi ve yetenekleri

çerçevesinde değil elde ettikleri puan çerçevesinde herhangi bir branşa

yerleşmektedirler. Bu durumun uzun vadede hem sağlık sistemi hem hastalar ve

hekimler açısından olumsuz bir neticeye varabileceği düşünülmektedir.

Sağlık Bakanlığı ve YÖK’ten talep edilen kontenjanlar, belli bir dönem

içerisinde planlanmasına rağmen, katılımcı görüşleri tıpta uzmanlık kontenjanlarında

dengesiz bir dağılımın söz konusu olduğunu, ihtiyaca göre bir dağılım yapılmadığını

belirtmişlerdir.

Page 274: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

264

2. ÖNERİLER

Nitel araştırma yöntemiyle kurgulanmış bu araştırma ile hekimlerin tıpta

uzmanlaşma olgusu hakkındaki görüşleri derinlemesine incelenmiştir. Tıpta

uzmanlaşmanın sonuçları, bütüncül yaklaşım ve tıp eğitimi konularında da birçok kritik

sonuca ulaşılmıştır. Araştırma sonuçlarından yola çıkılarak geliştirilen önerilere aşağıda

yer verilmiştir:

Birinci basamak sağlık kuruluşlarındaki hekimlerin, hastaları yalnızca ikinci ve

üçüncü basamak sağlık kuruluşlarına sevk etmekle görevli olduğu algısının

değiştirilmesi adına sağlık sisteminde somut değişikliklere gidilmelidir. Ayrıca,

sağlık kuruluşlarına yapılacak ilk başvurunun kontrol altına alınması

gerekmektedir. Hastaların hastaneye yaptıkları ilk başvurunun kendi tercihleri

doğrultusunda değil, aile hekimi ya da dahiliye hekiminin yönlendirmesi

sonucunda olmalıdır. Böylece gereksiz sağlık hizmeti kullanımının önüne

geçilmiş olacaktır. Birinci basamak sağlık hizmetinin işleyişinin iyileştirilmesi

durumunda ise, hekimlerin zorunlu uzmanlaşma istekleri ortadan kalkacak,

sağlık iş gücü piyasasında sağlıklı bir pratisyen hekim/uzman hekim dağılımı

sağlanmış olacaktır. Bu açıdan birinci basamak sağlık hizmetleri anlayışından,

yalnızca gerektiğinde bir üst aşamaya sevk eden bir hekimlik anlayışına

geçilmelidir.

Üçüncü basamak sağlık kuruluşlarında yaşanan hasta yükünün azaltılabilmesi ve

gerçekten ihtiyacı olan hastaların üçüncü basamak sağlık hizmetlerine

başvurması adına; hastaların hangi ihtiyaçlarla, hangi hekime başvurması

gerektiği konusuna yönelik çalışmaların sağlık paydaşları tarafından yapılması

gerekmektedir. Ayrıca üniversitelerde ve eğitim ve araştırma hastanelerinde

görev yapan uzman hekimlerin (akademisyenlerin) hasta yükünün azaltılması ve

klinik araştırmalara yoğunluk verilmesine imkân sağlanmalıdır.

Mevcut sağlık sisteminde aile hekimliği; ikinci ve üçüncü basamak sağlık

kuruluşlarında çalışan uzman hekimlere erişimi engelleyici bir unsur olarak

görülmektedir. Aile hekimliğinin yalnızca reçete yazan, rapor veren bir

görünümde olması ve hastaların uzman hekimlere fazla güven duymaları sağlık

hizmeti basamakları arasında dengesiz bir dağılıma neden olmaktadır. Bu

Page 275: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

265

sebeple, basamaklararası koordinasyonun sağlanması noktasında çalışmalar

yürütülmelidir.

Uzmanlık odaklı sağlık sistemi yerine koruyucu sağlık hizmetlerinin ön planda

olduğu bir sağlık sistemi anlayışına geçilmelidir. Pratisyen hekimliğin eski

itibarının ve fonksiyonunun kazandırılması adına sağlık sistemi ve tıp eğitimi

temelli çalışmalar yürütülmelidir. Bu çerçevede, halk sağlığı uzmanlarının

mevcut sağlık sistemi içerisine daha fazla entegre edilmesi gerekmektedir.

Sağlık hizmetlerinde uzmanlık ağırlıklı bir dağılımından vazgeçilmesi, sistemin

yararına olacaktır. İçinde bulunulan toplumun ihtiyaçları ve hastalıkların

dağılımı doğrultusunda gerçekleştirilmelidir. Bu noktada görev sağlık politika

yapıcılarına düşmektedir. Uzmanlaşmayı zorunlu kılan bir sağlık sistemi

anlayışından uzaklaşılmalı, şartlar hekimlerin görüşleri noktasında revize

edilmelidir.

Sağlığın nicelikle ölçüldüğü bir anlayış olan performansa dayalı ödeme

sisteminin özellikle üniversite hastanelerinde uygulanmasının sakıncalı yönleri

üzerinde durulmalıdır. Bu uygulama Sağlık Bakanlığı tarafından objektif bir

şekilde değerlendirilmeye alınmalıdır.

Hekimlerin nihai amacının iyi sağlık hizmeti vermek olduğu düşünüldüğünde,

hasta bedenlerinin bir bütün olarak ele alınması kritik bir durumdur. Her şeyden

önce bir tabip olarak mesleğini sürdüren hekimin, hastayı uzmanlık piramitinin

en alt basamağında, tüm uzmanlık alanlarından bağımsız olarak değerlendirmeye

alması gerekmektedir. İkinci aşamada uzmanlık alanı açısından değerlendirmeli;

hastanın ve hastalığın bütün bir sistem olduğu, hastanın yalnızca medikal bir

modelden ibaret olmadığı ve biyopsikososyal yönlerinin bulunduğu dikkate

alınmalıdır. Ayrıca, bütüncül yaklaşımın ve multidisipliner bakış açısının

kazandırılması adına; güncel teşhis ve tedavi yöntemlerinin tartışıldığı tıbbi

konseylerin öneminin hastanelerde çalışan tüm hekimler tarafından

benimsenmesi sağlanmalıdır. Bu sayede branşlar arasında yaşanan bilgi eksikliği

ve kopukluğu giderilmiş olacaktır.

Hekim adaylarının tıp eğitimi sürecinde yahut sonrasında, birkaç aylık ek bir tıp

eğitimi almalarının yanı sıra, hastayı anlama ve okuma açısından farklı

paradigmalar kazandırabilecek seminerler, sosyal etkinlikler, sanat dallarından

Page 276: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

266

herhangi biriyle meşgul olma şeklindeki etkinliklerin düzenlenmesi tıp

eğitiminin iyileştirilmesinde oldukça önemli bir yere sahip olduğu söylenebilir.

Bu tür etkinlikleri herhangi bir puan toplama ya da not alma kaygısı gütmeden

gerçekleştirmek ise hem öğrenci hekim adayı hem de mezun hekimin psiko-

sosyal gelişimi açısından bir hayli önemlidir.

Bir ülkede uzmanlık düzeyinin artması, daha etkin sağlık çıktılarının olacağına

dair bir kanıt sunmaz. Bu nedenle daha genel bakabilen, bütüncül bakış açısına

sahip hekimlerin yetiştirilmesi önemlidir. Standart tıp eğitimi ders

müfredatlarının dışında, öğrencilerin kültürel, iletişimsel becerilerinin

arttırılmasına yönelik derslere yer verilmesi de söz konusu anlayışı sağlayacak

unsurlar arasındadır.

Tıp eğitimini tamamlayan her pratisyen hekim en az iki sene genel hekimlik

yapmalıdır. Bu yolla hekimlerin bütüncül tıp bilgilerinin pratize edilmesi

sağlanmış olacaktır.

Tıp makrokosmos, ilgili bilim dalı mezokosmos, hastalık bilgisi ise

mikrokosmos olarak ele alındığında; aşırı uzmanlaşma eğiliminde olan

hekimlerin makrokosmosta yer alan hastaların, hastalıklardan daha öncelikli

olduğu üzerinde durulmalıdır. Bu açıdan, hastaların farklı olmasının yanı sıra her

hastalığın da aynı seyirde, sıklıkta görülmediği hattâ etnik, kültürel, demografik,

ekonomik vb. farklılıklarla yer edindiği göz önünde bulundurulduğunda,

hastaların aşırı uzmanlaşma kıskacından bağımsız olarak ele alınması gerektiği

söylenebilir.

Hekim adayının mezuniyet öncesi tıbbi bilgi birikimi ve klinik becerisini

denetlemek amacıyla tıp fakültelerinden bağımsız (uzmanlık dernekleri vb.)

kurumlar tarafından yeterlilik kurulu oluşturulabilir ve akredite çalışmaları

yapılabilir.

Tez kapsamında bahsi geçen kontrolsüz uzmanlaşmanın önüne geçebilmek adına

Türkiye’nin mevcut sağlık sisteminde ihtiyaca göre yan dal planlaması yapılması

gerekmektedir. Uzman hekim iş gücü dağılımının ve kontrolünün sağlanması

bağımsız dernekler ve kurumlar tarafından yapılmalıdır. Uzmanlık branşlarına

açılan kontenjanlar ülke ihtiyaçlarına göre belirlenmelidir. Açılması planlanan

Page 277: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

267

tıp fakültelerinin de alt yapı çalışmaları ve iş gücü planlaması ülkenin hekim

ihtiyacı göz önünde bulundurularak yapılmalıdır.

Temel tıp eğitimi alan öğrencilere, uzmanlaşma eğilimli bir eğitim sistemi yerine

daha kapsayıcı, bütüncül bir anlayışın hâkim olduğu bir eğitim sistemi

sunulmalıdır. İyi hekim olmanın yolunun TUS’tan yüksek puan almaktan değil,

hekimlik bilgi ve becerilerinin kaliteli olmasından geçtiği de yine öğrencilere

aşılanmalıdır.

Disiplinlerarası kopukluğun giderildiği, hekim-hasta iletişiminin iyileştirildiği

bir sağlık sistemi anlayışının getirilmesinin; yalnızca hekimler ile değil hastalar

ve politika yapıcıların ortak gayretleriyle gerçekleştirileceği unutulmamalıdır.

Bu araştırma dahili ve cerrahi tıp bilimlerinde çalışan 25 uzman hekim ile

gerçekleştirilmiştir. Araştırma örnekleminin kapsamı değiştirilerek hastalar, aile

hekimleri ve pratisyen hekimler ile görüşme yapılması diğer araştırmacılara

yöneltilecek öneriler arasındadır.

Page 278: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

268

KAYNAKLAR

KİTAPLAR

Abbott, A., (1988), The System of Professions: An Essay on the Division of Expert

Labor, Chicago: University of Chicago Press.

Achterberg, J., (2009), Kadın Şifacılar, (Çev. B. Altınok), İstanbul: Everest Yayınları.

Adaş, E. B., (2013), Piyasa ve Toplum Kıskacında Hekimlik, içinde; Elbek, O., (2013),

Kapitalizm Sağlığa Zararlıdır, İstanbul: Hayy Kitap.

Adjukiewicz, K., (1994), Felsefeye Giriş Temel Kavramlar ve Kuramlar, (Çev. A.

Cevizci), Ankara: Gündoğan Yayınları.

Alatlı, A., (2014), Batıya Yön Veren Metinler 4, İstanbul: Alfa Yayınları.

Arıtan, A., (2010), Holistik Evren Tasarımı, İstanbul: Arıtan Yayınevi.

Arslanoğlu, İ., (2013), Tıp Bu Değil 2, İthaki Yayınları, İstanbul.

Basalla, G., (2013), Teknolojinin Evrimi, (Çev. C. Soydemir), Ankara: Doğubatı

Yayınları.

Baudrillard, J., (2000), Tüketim Toplumu, İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

Bauman, Z., (2013), Sosyolojik Düşünmek, (Çev. A. Yılmaz), İstanbul: Ayrıntı

Yayınları.

Bauman, Z., (2014), Modernlik ve Müphemlik, (Çev. İ. Türkmen), İstanbul: Ayrıntı

Yayınları.

Belek, İ., (1999), Postkapitalist Paradigmalar, İstanbul: Sorun Yayınları.

Bilim, Y., (2007), Görüşme Tekniği ve Araştırmalarda Kullanımı, içinde Yüksel, A.,

Mil, B., ve Bilim, Y., (Ed.), (2007), Nitel Araştırma: Neden, Nasıl, Niçin,

Ankara: Detay Yayıncılık.

Breton, D. L., (2010), Acının Antropolojisi, (Çev. İ. Yerguz), İstanbul: Sel Yayıncılık.

Browne, E. G., (1962), Arabian Medicine, Cambridge: Cambridge University Press.

Büyüköztürk, Ş. vd., (2016), Bilimsel Araştırma Yöntemleri, Ankara: Pegem Akademi.

Page 279: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

269

Canetti, E., (1994), Körleşme, (Çev. A. Cemal), İstanbul: Payel Yayınevi.

Capra, F., (1996), Yeni Bir Düşünce, (Çev. M. Armağan), İstanbul: İz Yayıncılık.

Capra, F., (2012), Batı Düşüncesinde Dönüm Noktası, (Çev. M. Armağan), İstanbul:

İnsan Yayınları.

Carr-Saunders, A. M. and Wilson, P. A., (1933), The Professions, Oxford: Clarendon

Press.

Civaner, M. Yürür K. ve Pala, K., (2011), Sağlık Alanında Hizmet Kaynaklı Zarar:

Hekimler Ne Diyor?, Türk Tabipleri Birliği Yayınları, Ankara.

Cockerham, W. C. and Ritchey, F. J., (1997), Dictionary of Medical Sociology, United

States of America: Greenwood Press.

Cook-Deegan, R. M., (1988), The Physician and Technological Change, in, The

Physician as Captain of the Ship: A Critical Reappraisal, (Edt: N. M. P. King,

L.R. Churchill, A. W. Cross), Netherlands: Reidel Publishing.

Creswell, J. W., (2013), Araştırma Deseni: Nitel, Nicel ve Karma Yöntem Yaklaşımları,

(Çev. S. B . Demir), Ankara: Eğiten Kitap.

Creswell, J. W., (2013b), Nitel Araştırma Yöntemleri, (Çev. M. Bütün ve S. B. Demir),

Ankara: Siyasal Kitabevi.

Cündioğlu, D., (2010), Daire’ye Dair, İstanbul: Kapı Yayınları.

Çiçek, C. ve Terzi, C., (2006), Tıpta Uzmanlık Eğitimi (İzmir Ölçekli İki Araştırma ve

Karşılaştırmalı Sonuçları), Türk Tabipleri Birliği Yayınları, Birinci Baskı,

Ankara.

Debord, G., (2006), Gösteri Toplumu, (Çev. A. Ekmekçi ve O. Taşkent), İstanbul:

Ayrıntı Yayınları.

Demir, F., (2012), Bulaşıcı Salaklık Epidemiyolojisine Giriş, İstanbul: Phoenix

Yayınevi.

Demir, O. Ö., (2009), Nitel Araştırma Yöntemleri, içinde K. Böke (Ed.), Sosyal

Bilimlerde Araştırma Yöntemleri (s. 274-306), İstanbul: Alfa Yayınları.

Page 280: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

270

Denzin, N.K., and Lincoln, Y. S., (2011), The Sage Handbook of Qualitative Research,

(4th ed.), Los Angeles: Sage Publication.

Dikmen, A. A., (2011), Makine İş Kapitalizm ve İnsan, Ankara: Tan Yayınları.

Dostoyevski, F. M., (2015), Karamazov Kardeşler, (Çev. N. Y. Taluy), İstanbul: Kültür

Yayınları.

Durkheim, E., (1949), Meslek Ahlâkı, (Çev. M. Karasan), Ankara: Milli Eğitim

Basımevi.

Durkheim, E., (2006), Toplumsal İşbölümü (Çev. Ö. Ozankaya), İstanbul: Cem

Yayınevi.

Freidson, E., (1986), Professional Powers: A Study of the Institutionalization of Formal

Knowledge, London: The University of Chicago Press.

Ebû Süleyman es-Sicistânî, (1979), Müntehabu Sıvâni’l-Hikme, (Nşr. D. M. Dunlop),

The Hague: Mouton Publishers.

El Cisr, A. N., (2005), İlim-Felsefe-Kur’an Işığında İman, (Çev. R. Barışık), İstanbul:

Kitabevi Yayınları.

Elmacı, N., (2013), Sağlık Antropolojisi: Diyarbakır Örnekleri, Ankara: Siyasal

Kitabevi.

Emiroğlu, K., Danışoğlu B. ve Berberoğlu, B., (2006), Ekonomi Sözlüğü, Ankara: Bilim

ve Sanat Yayınları.

Ercan, F., (2013), Meta Neleri İçerir? Sağlık Hizmetlerinin Metalaşması, içinde Elbek,

O., (2013), Kapitalizm Sağlığa Zararlıdır, İstanbul: Hayy Kitap.

Ersoy, T., (1998), İatokrasi Tıp ve Kültür, İstanbul: Sorun Yayınları.

Fayol, H., (2008), Genel ve Endüstriyel Yönetim, Ankara: Adres Yayınları.

Foucault, M., (2011), Özne ve İktidar, (Çev. O. Akınhay), İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

Freidson, E., (1984), Mesleksel Kontrolün Değişen Doğası, içinde Cirhinlioğlu, Z.,

(1996), Meslekler ve Sosyoloji, Ankara: Gündoğan Yayınları.

Freidson, E., (1970), Profession of Medicine: A Study of the Sociology of Applied

Knowledge, London: The University of Chicago Press.

Page 281: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

271

Freidson, E., (1970), Professional Dominance: The Social Structure of Medical Care,

New York: Atherton Press.

Fromm, E., (2001), İtaatsizlik Üzerine, İstanbul: Kariyer Yayıncılık.

Furedi, F., (2014), Nereye Gitti Bu Entelektüeller?, (Çev. A. E. Koca), Ankara: Atıf

Yayınları.

Gibbs, G. R., (2007), Analyzing Qualitative Data, in Flick, U., (Ed.), London: Sage

Publications.

Giddens, A., (2000), Siyaset, Sosyoloji ve Toplumsal Teori, (Çev. T. Birkan), İstanbul:

Metis Yayınları.

Giddens, A., (2012), Sosyoloji, (Çev. İ. Yılmaz), İstanbul: Kırmızı Yayınları.

Giddens, A., (2012a), Modernliğin Sonuçları, (Çev. E. Kuşdil), Ayrıntı Yayınları,

İstanbul.

Glensne, C. and Peshkin, A., (1992), Becoming Qualitative Researchers: An

Introduction, White Plains, New York: Longman.

Glesne, C., (2013), Nitel Araştırmaya Giriş, (Çev. A. Ersoy ve P. Yalçınoğlu), Ankara:

Anı Yayıncılık.

Grbich, C., (2007), And Introduction: Qualitative Data Analysis, CA: Sage

Publications.

Gritzer, G., and Arluke, A., (1985), The Making of Rehabilitation: A Political Economy

of Medical Specialization, 1890-1980, California: University of California Press.

Güler, Ç, ve Akın, L., (2012), Halk Sağlığı Temel Bilgiler, Cilt III, Ankara: Hacettepe

Yayınları.

Halpern, S. A., (1988), American Pediatrics: The Social Dynamics of Professionalism,

Berkeley: University of California Press.

Hançerlioğlu, O., (1996), ToplumBilim Sözlüğü, İstanbul: Remzi Kitabevi.

Hatun, Ş., (2002), Hekim Kendisini de Tedavinin Bir Parçası olarak Sunar, İstanbul:

İletişim Yayınları.

Page 282: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

272

Haug, M. R., (1973), Profesyonelleşmeme: Gelecek için Alternatif Bir Hipotez, içinde

Cirhinlioğlu, Z., (1996), Meslekler ve Sosyoloji, Ankara: Gündoğan Yayınları.

Horkheimer, M., (2008), Akıl Tutulması, (Çev. O. Koçak), İstanbul: Metis Yayınları.

Hughes, E., (1963), Meslekler, içinde Cirhinlioğlu, Z., (1996), Meslekler ve Sosyoloji,

Ankara: Gündoğan Yayınları.

Huntington, S. P., (2004), Asker ve Devlet: Sivil-Asker İlişkilerinin Kuram ve Siyaseti,

(Çev. K. U. Kızılaslan), İstanbul: Salyangoz Yayınları.

Husserl, E., (2012), Fenomenoloji Üzerine Beş Ders, (Çev. H. Tepe), Ankara: BilgeSu

Yayıncılık.

Illich I., (1994), Körelten Meslekler, s.11-43, içinde Illich, I., I. K. Zola, J. McKnight,

J. Caplan, H. Shaiken, (1994), Profesyoneller İktidarı, İstanbul: Pınar Yayınları.

Illich I., (2011), Sağlığın Gaspı, (Çev. S. Sertabiboğlu), İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

Illich, I., (2006), Tüketim Köleliği, (Çev. M. Karaşahan), İstanbul: Pınar Yayınları.

Julian Offray de La Mettrie, (1748), L’Homme Machine, (İnsan Makine) (Çev. E.

Bayramoğlu), İstanbul: Havass Yayınları.

Jonckheere, F., (1958), Les médecins de l'Égypte Pharaonique, Fondation

Égyptologique Reine Élizabeth, Brussels, in P. Ghalioungui, (1983), The

Physicians of Pharaonic Egypt, Al-Ahram Center for Scientific Translations,

Cairo.

Kaplan, M., (2010), Geleneksel Tıbbın Yeniden Üretim Sürecinde Kadın, Ankara Kent

Örneğinde Kuşaklar Arası Çalışma, Ankara Üniversitesi Rektörlüğü Yayınları:

257.

Karasu, K., (2001), Profesyonelleşme Olgusu ve Kamu Yönetimi, Ankara: Mülkiyeliler

Birliği Vakfı Yayınları.

Kasapoğlu, A., (2008), Madalyonun İki Yüzü: Hastalık ve Sağlık, Ankara: Phoenix

Yayınevi.

Kerov, Z. M., (2011), İlkel Topluluk-Köleci Toplum-Feodal Toplum, Ankara: Sol

Yayınları.

Page 283: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

273

Keskin, F., (2011), Politik Profesyoneller ve Uzmanlar, Ankara: De Ki Basım Yayım.

Koyre, A., (2000), Bilim Tarihi Yazıları, (Çev. K. Dinçer), Ankara: Tübitak Yayınları.

Kramer, S. N., (1992), Tarih Sümer’de Başlar, (Çev. K. İren), İstanbul: Kabalcı

Yayınları.

Kuş Saillard, E., (2009), Nvivo 8 ile Nitel Araştırma Projeleri, Ankara: Anı Yayıncılık.

Kuş, E., (2012), Nicel-Nitel Araştırma Teknikleri, Ankara: Anı Yayıncılık.

Küçükusta, A. R., (2010), Adamın Biri Doktora Gitmiş Gidiş O Gidiş, İstanbul:

Hayykitap.

Larson, M. S., (1977), The Rise of Professionalism: A Sociological Analysis, Berkeley:

University of California Press.

Lindemann, M., (2013), Erken Modern Avrupa’da Tıp ve Toplum, (Çev. M. Doğan),

İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi.

Macdonald, K. M., (1995), The Sociology of the Professions, London: Sage

Publications.

Marshall, G., (1999), Sosyoloji Sözlüğü, (Çev. O. Akınhay), Ankara: Bilim ve Sanat

Yayınları.

Marx, K., (2003 ), Yabancılaşma, (Çev. K. Somer, A. Karadam, S. Belli, A. Gelen, Y.

Fincancı, A. Bilgi), Ankara: Sol Yayınları.

Marx, K., (2003), Kapital, (Çev. A. Bilgi), Ankara: Sol Yayınları.

Marx, K., (2013), 1844 El Yazmaları, (Çev. M. Belge), İstanbul: Birikim Yayınları.

Maxfield M. G. and E. R. Babbie, (2015), Research Methods for Criminal Justice and

Criminology, Seventh Edition, Berkeley: Cengage Learning.

Mayring, P., (2011), Nitel Sosyal Araştırmaya Giriş, (Çev. A. Gümüş ve M. S. Durgun),

1. Baskı, Ankara: BilgeSu Yayınları.

McKinlay, J., (1984), Introduction, (The Political Economy of Health Care), J.

McKinlay (Ed.), New York: Tavistock.

Merriam, S. B., (2015), Nitel Araştırma Desen ve Uygulama için Bir Rehber, (Çev. S.

Turan), Ankara: Nobel Yayıncılık.

Page 284: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

274

Michael M. E. and Johns, M. D., (1999), Edit., Catherine D. De Angelis, M. D.,

“Foreword” The Johns Hopkins University School of Medicine Curriculum for

the Twenty-first Century, p. vii, Baltimore: The Johns Hopkins University Press.

Mil, B., (2007), Nitel Araştırma Tekniği Olarak Görüşme, içinde Yüksel, A., Mil, B., ve

Bilim, Y., (Ed.), (2007), Nitel Araştırma: Neden, Nasıl, Niçin, Ankara: Detay

Yayıncılık.

Miles, M. B, and Huberman, A. M. (1994), Qualitative Data Analysis, Second

Educations, p. 10-12, Sage Publications.

Nalbantoğlu, H. Ü., (2011), Arayışlar: Bilim, Kültür, Üniversite, İstanbul: İletişim

Yayınları.

Neuman, W. L., (2013). Toplumsal Araştırma Yöntemleri Nitel ve Nicel Yaklaşımlar, 1.

Cilt, İstanbul: Yayınodası.

Oppenheimer, M., (1973), Profesyonelin Proleterleşmesi, içinde Cirhinlioğlu, Z.,

(1996), Meslekler ve Sosyoloji, (1996), Ankara: Gündoğan Yayınları.

Gasset, J. Ortega, y., (2007), Kütlelerin İsyanı, (Çev. N. Muallimoğlu), İstanbul:

Erguvan Yayınları.

Oskay, Ü., (2004), Yıkanmak İstemeyen Çocuklar Olalım, İstanbul: Yapı Kredi

Yayınları.

Ördek, A., (2006), Uzman/Uzmanlaşma, Kavram Sözlüğü II, Söylem ve Gerçek, (Ed: F.

Başkaya), Ankara: Özgür Üniversite Yayınları.

Özensel, E. ve Koçak, A., (2004), Hekimler ve Hekimlik, Konya: Çizgi Kitabevi.

Patton, M. Q., (2015), Qualitative Research and Evaluation Methods, Fourth Edition,

London: Sage Publications.

Polkinghorne, D. E., (1989). Phenomenological Research Methods, in R.S. Valle and S.

Halling (Ed.), Existential-Phenomenological Perspectives in Psychology:

Exploring the Breadth of Human Experience, (p. 41-60), New York: Plenum

Press.

Postman, N., (2014), Teknopoli, (Çev. M. E. Yılmaz), Ankara: Sentez Yayıncılık.

Pörksen, U., (2011), Plastik Kelimeler, İstanbul: Açılım Kitap.

Page 285: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

275

Prigogine, I., (2005), Kaostan Düzene, İstanbul: İz Yayıncılık.

Punch, K. F., (2014), Sosyal Araştırmalara Giriş- Nicel ve Nitel Yaklaşımlar, (Çev. D.

Bayrak, H. B. Arslan, Z. Akyüz), Ankara: Siyasal Kitabevi.

Rahman, F., (1982), Islam and Modernity, Chicago: University of Chicago Press.

Rahman, F., (1997), İslam Geleneğinde Sağlık ve Tıp, Ankara: Ankara Okulu Yayınları.

Reiser, J. S., (1978), Medicine and Reign of Technology, Cambridge: Cambridge

University Publishing.

Renfrew, C., (1973), Before Civilisation, Londra: Cape.

Rethel, A. S., (2011), Zihin Emeği Kol Emeği, İstanbul: Metis Yayınları.

Ritzer, G., (2011), Toplumun McDonaldlaştırılması: Çağdaş Toplum Yaşamının

Değişen Karakteri Üzerine Bir Deneme, (Çev. Ş. S. Kaya), İstanbul: Ayrıntı

Yayınları.

Robinson, V., (1943), The Story of Medicine, New York: The New Home Library

Edition Published.

Rosen, G., (1944), The Specialization of Medicine With Particular Reference to

Ophthalmology, New York: Froben Press.

Rubin, H. J., and Rubin, I. S., (2012), Qualitative Data the Art of Hearing Data, Third

Edition, Los Angeles: Sage Publications.

Schopenhauer, A., (2014), Okumak Yazmak ve Yaşamak Üzerine, İstanbul: Şule

Yayınları.

Sezgin, D., (2011), Tıbbileştirilen Yaşam Bireyselleştirilen Sağlık, İstanbul: Ayrıntı

Yayınları.

Shaiken, H., (1994), Bebek Bakıcısına Dönen Zanaatkâr, s.111-127, içinde Illich, I., I.

K. Zola, J. McKnight, J. Caplan, H. Shaiken, (1994), Profesyoneller İktidarı,

İstanbul: Pınar Yayınları.

Shanteau, J., (1992), The Psychology of Experts: An Alternative View, in Wright, G.,

Bolger, F. (Ed.), Expertise and Decision Support, p. 11–23. New York: Plenum

Press.

Page 286: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

276

Siegrist, H., (1990), Professionalization as a Process: Patterns, Progression and

Discontinuity, in Burrage, M. and Torstendahl, R., (Ed.), Professions in Theory

and History: Rethinking the Study of Professions, London: Sage Publication.

Smith, A., (2004), Ulusların Zenginliği, I. Cilt, (Çev. A. Yunus ve Bakırcı, M.),

İstanbul: Alan Yayıncılık.

Soyer, A., (2005), Hekimlerin Sınıfsal Kökeni, İstanbul: Sorun Yayınları.

Soyer, A., (2012), Profesyonelden Proletere, Hekimler; Değişen Ne?, İçinde Soyer, A.

(2012), Sağlığın Siyasal Ekonomisi Hekim/Sağlıkçı Emek Tartışmaları, İstanbul:

Sorun Yayınları.

Stevens, R., (2003), Medical Practice in Modern England: The Impact of Specialization

and State, New Jersey: Transaction Publishers.

Stevens, R., (1998), American Medicine and the Public Interest: A History of

Specialization, Berkeley: University of California Press.

Straus, E. W. and Straus, A., (2009), Tıbbi Mucizeler, İstanbul: Domingo Yayıncılık.

Şenol, M., (2010), Keşfini Bekleyen İnsan, Ankara: Kadim Yayınları.

Taylor, F. W., (2005), Bilimsel Yönetimin Temel İlkeleri, Ankara: Adres Yayınları.

Terzi, C., (2001), Toplum Sağlığına Bir Köprü Tıp Eğitimi, İstanbul: İletişim Yayınları.

Terzi, C., (2012), Tıpta Uzmanlaşma ve Aşırı Uzmanlaşma Genel Cerrahi Alanına Özel

Olarak Odaklanarak, İçinde Soyer, A. (2012), Sağlığın Siyasal Ekonomisi

Hekim/Sağlıkçı Emek Tartışmaları, İstanbul: Sorun Yayınları.

Timmermann, C, and Anderson, J., (2006), Introduction: Devices, Designs and the

History of Technology in Medicine, in Timmermann C, and J., Anderson (Ed.),

Devices and Designs, Medical Technologies in Historical Perspective,

Hampshire: Palgrave Macmillan.

Timur, T., (2014), Felsefe, Toplum Bilimleri ve Tarihçi, İstanbul: Yordam Kitap.

Toffler, A., (1981), Üçüncü Dalga, (Çev. A. Seden), İstanbul: Altın Kitaplar.

Toffler, A., (1992), Yeni Güçler Yeni Şoklar, (B. Çorakçı), İstanbul: Altın Kitaplar.

Page 287: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

277

Turner, B. S., (2011), Tıbbî Güç ve Toplumsal Bilgi, (Çev. Ü. Tatlıcan), Bursa: Sentez

Yayıncılık.

Türkdoğan, O., ve Gökçe, O., (2015), Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemi, Konya:

Çizgi Kitabevi.

Üçer, İ. H., (2014), El-Fihrist’te Felsefe Tarihi: Kadim’in Mukaddes’e Yolculuğu,

içinde Felsefe Tıp ve Tarih, M. Arıcı, (Ed.), Klasik Yayınları: İstanbul.

Üçkuyu, Y., (2012), Hekimlerin Sınıfsal Konumu Hekim Emeğine Nasıl Bakmalı?,

İçinde Soyer, A., (2012), Sağlığın Siyasal Ekonomisi Hekim/Sağlıkçı Emek

Tartışmaları, İstanbul: Sorun Yayınları.

Ünver, A. S., (1938), Tıb Tarihi, İstanbul: Matbaai Ebüzziya.

Üresin, Y., (2013), Kişisel Tıp, Arslanoğlu, İ., (Ed.), (2013), Tıp Bu Değil 2, İstanbul:

İthaki Yayınları.

Wallace, R. A. and Wolf, A., (2013), Çağdaş Sosyoloji Kurumları, (Çev. L. Elburuz ve

M. R. Ayas), Ankara: DoğuBatı Yayınları.

Wallerstein, I., (2004), Dünya Sistemleri Analizi: Bir Giriş, (Çev. E. Abadoğlu ve N.

Ersoy), İstanbul: bgst Yayınları.

Wallerstein, I., (2006), Tarihsel Kapitalizm, (Çev. N. Alpay), İstanbul: Metis Yayınları.

Watson, P., (2015), Fikirler Tarihi-Ateşten Freud’a, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.

Weber, M., (1993), Sosyoloji Yazıları, (Çev. T. Parla), İstanbul: Hürriyet Vakfı

Yayınları.

Weber, M., (2011), Toplumsal ve Ekonomik Örgütlenme Kuramı, (Çev. Ö. Ozankaya),

İstanbul: Cem Yayınevi.

Weisz, G., (1995), The Medical Mandarins: The French Academy of Medicine in the

Nineteenth and Early Twentieth Centuries, New York: Oxford University Press.

Weisz, G., (2006), Divide and Conquer: A Comparative History of Medical

Specialization, New York: Oxford University Press.

Yakıt, İ., (2010), Tıp Felsefesi ve Etiği Üzerine, İstanbul: Ötüken Yayınları.

Page 288: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

278

Yıldırım, A. ve Şimşek, H., (2008), Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri, 7.

Baskı, Ankara: Seçkin Yayıncılık.

Zijderveld, A. C., (2013), Kültür Sosyolojisi, (Çev. K. Canatan), İstanbul: Açılım Kitap.

Zola, I. K., (1994), Sağlık ve Köreltici Tıp, s.43-68, içinde Illich, I., I. K. Zola, J.

McKnight, J. Caplan, H. Shaiken, (Ed.), (1994), Profesyoneller İktidarı,

İstanbul: Pınar Yayınları.

MAKALELER

Adamson, J. D., (1927), Specialization in Medicine, The Canadian Medical Association

Journal, Oct; 17(10), p. 1214-1216.

Alican, M., (2010), Kitap Tanıtım ve Değerlendirme: Tarih ve Psikanaliz, Bilim ile

Kurgu Arasında, Tarih Okulu, Ocak-Nisan, Sayı VI, s. 251-256.

Anderson, E. H. and Spencer, M. H., (2002), Cognitive Representations of AIDS: A

Phenomenological Study, Qualitative Health Research, December, 12, p. 1338-

1352.

Asher, R., (1949), The Seven Sins of Medicine, Lancet, Vol. 254 (6574), Aug. 27; 2, p.

358-360.

Baicker, K. and Chandra, A., (2004), The Productivity of Physician Specialization:

Evidence from the Medicare Program, American Economic Review, 94(2), p.

357-361.

Bell, R. H., (2008), Graduate Education in General Surgery and İts Related Specialties

and Subspecialties in The United States, World Journal of Surgery, 32(10), p.

2178- 84.

Braun, V. and Clarke, V., (2006), Using Thematic Analysis in Psychology, Qualitative

Research in Psychology, 3(2), p. 77-101.

Britnell, M., (2011), The Role of The ‘Specialist’ in Healthcare, Clinical Medicine, Vol.

11, No.4, p. 329–31.

Burnard, P., et al., (2008), Analysing and Presenting Qualitative Data, British Dental

Journal, Vol. 204, No.8, p. 429-432.

Page 289: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

279

Casalino L. P., Devers K. J. and Brewster, L. R., (2003), Focused Factories? Physician-

Owned Specialty Facilities, Health Affairs, 22(6), 352(1), p. 56-67.

Cassel C. K. and Reuben, D. B., (2011), Specialization, Subspecialization and

Subsubspecialization in Internal Medicine, The New England Journal of

Medicine, 364(12), p. 1169- 1173.

Cindoğlu, D., (1994), Türk Hekimlerinin Mesleki Prestijlerine Sosyolojik Bir Yaklaşım,

Toplum ve Hekim, Mayıs-Haziran, Cilt 9, Sayı 61, s. 53-55.

Çobanoğlu, U., (2009), Bir Üniversite Hastanesinde Göğüs Cerrahisi Konsültasyonu

Yapılan Olguların Değerlendirilmesi, Türk Toraks Dergisi, September, Cilt 10,

Sayı 3, s. 117-121.

Derrida, J. and Moore, F. C. T., (1974), White Mythology: Metaphor in the Text of

Philosophy, New Literary History, Vol. 6, No. 1, On Metaphor (Autumn, 1974),

p. 5-74.

Detsky, A. S., Gauthier S. R. and Fuchs, V. R., (2012), Specialization in Medicine: How

Much is Appropriate? The Journal of the American Medical Association,

307(5), p. 463-464.

Dikeçligil, B., (2010), Bilimsel Paradigmaların Oluşumunda ve Dönüşümünde

Sosyolojik Bağlam, Toplum Bilimleri, Haziran, 1-3, s. 53-61.

Engel, G. L., (1980), The Clinical Application of the Biopsychosocial Model, The

American Journal of Psychiatry, 137: 5, May, p. 535-544.

Fişek, N., (1987), Tıpta Uzmanlık Sorunu, Prof. Dr. Nusret Fişek’in Yayınlanmamış

Yazıları III., TTB Haber Bülteni, Sayı 13.

Fryer Jr, G. E., (1991), The United States Medical Profession: An Abnormal Form of

the Division of Labour, Sociology of Health & Illness, Vol. 13 Issue 2, p. 213-

248.

Ghalioungui, P., (1969), Early Specialization in Ancient Egyptian Medicine and its

Possible Relation to an Archetypal Image of the Human Organism, Medical

History, Vol.13, Issue 04, October, p. 383-386.

Page 290: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

280

Goode, W. J., (1960), Encroachment, Charlatanism and Emerging Profession:

Psychology, Sociology and Medicine, American Sociological Review, 25(6), p.

902-914.

Gourevitch, D., (1999), The History of Medical Teaching, The Lancet, Vol. 354, Special

Issue, SIV 33, December, p. 33.

Haug, M. R., (1975), The Deproffessionalization of Everyone?, Sociological Focus,

Vol. 8, No. 3, August, p. 197-213.

Herdman, E. A., (2012), Meslekler ve Profesyonellik, Hemşirelikte Eğitim ve Araştırma

Dergisi, 9 (2), p. 3-7.

Hopkins, A., Solomon J. and Abelson, J., (1996), Shifting Boundaries in Professional

Care, Journal of the Royal Society of Medicine, Vol. 89, No. 7, p. 364-371.

Iglehart, J. K., (2005), The Emergence of Physician Owned Specialty Hospitals, The

New England Journal of Medicine, January 6, 352(1), p. 78-84.

Jordan, G. L., (1985), Presidential Address: The Impact of Specialization on Health

Care, Annals of Surgery, 201, p. 537- 44.

Kvale, S., (1995), The Social Construction of Validity, Qualitative Inquiry, Vol. 1, No 1,

p. 19-40.

Liamputton, P., (2009), Qualitative Data Analysis: Conceptual and Practical

Considerations, Health Promotion Journal of Australia, 20(2), p. 133-139.

Light, D. W. and S. Levine,, (1988), The Changing Character of Medical Profession: A

Theoretical Overview, Milbank Quarterly, Vol. 66(2), p. 10-32.

Lipscombe, L. L., Hux J. E., and Booth, G. L., (2005), Reduced Screening

Mammography Among Women with Diabetes, Archives Internal Medicine,165

(18), p. 2090-2095.

Malamud, O., (2010), Breadth versus Depth: The Timing of Specialization in Higher

Education, Labour, Vol. 24, Issue 4, December, p. 359–390.

McCulloch, P., (2006), Surgical Professionalism in the 21st Century, Lancet, No: 9505,

Vol. 367, p. 177-181.

Page 291: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

281

McKinlay, J. B., J. Arches, (1985), Towards the Proletarianization of Physicians,

International Journal of Health Services, 15(2), p.161-95.

Menke, W. G., (1970), Divided Labor: The Doctor as Specialist, Annals of Internal

Medicine, 72(6), p. 943-50.

Nesanır, N., vd., (2007), Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğrencilerinin

Mezuniyet Sonrası Çalışma Koşulları Hakkındaki Bilgi ve Düşünceleri, Sürekli

Tıp Eğitimi Dergisi, Cilt 16, Sayı 6, Haziran.

Öngen, T., (2009), Marks (Sınıf) ve Weber (Statü) Çözümlemelerinde Bir Uğrak Olarak

Meslek ve Hekimlik, Toplum ve Hekim, Mart-Nisan, Cilt 24, Sayı 2, s. 83-90.

Özen Kutanis, R., Tunç T. ve Tunç, M., (2011), Tıpta Uzmanlık Eğiticileri ve Uzmanlık

Öğrencileri Tıpta Uzmanlık Sınavı’nı (TUS) Nasıl Algılıyor?, Kuram ve

Uygulamada Eğitim Bilimleri, 11(4), Güz, s. 1991-2004.

Patel, A., (2011), From Super-specialist to Generalist? The Way Forward, Journal of

Mid-Life Health, Jan-Jun; 2(1), p. 1-2.

Rastegar, D. A., (2004), Health Care Becomes an Industry, Annals of Family Medicine,

C. 2, S. 1, p.79- 83.

Saltman, R. B. ve Figueras, J., (2004), Hekim Ödeme Sistemleri, (Çev. İ. Belek),

Toplum ve Hekim, Mayıs-Haziran, Cilt 19, Sayı 3, s. 210-212.

Scarpaci, J. L., (1990), Physician Proletarianization and Medical Care Restructuring in

Argentina and Uruguay, Economic Geography, Vol. 66, No. 4, Production and

Reproduction in Latin American Cities: Concepts, Linkages, and Empirical

Trends (Oct., 1990), p. 362-377.

Şahinoğlu Pelin, S., (2000), Tıp Evrimi Açısından ve Psikiyatri Özelinde Konsültasyon

Kurumu, Klinik Psikiyatri, Sayı 3, s. 117-125.

Terzi, C., (2009), Tıpta Uzmanlaşma ve Aşırı Uzmanlaşma: Genel Cerrahi Alanına

Özel Olarak Odaklanarak, Toplum ve Hekim, Mart-Nisan, Cilt 24, Sayı 2, s.

151-158.

Weisz, G., (2003), The Emergence of Medical Specialization in the Nineteenth Century,

Bulletin of the History of Medicine, 77, p. 536-575.

Page 292: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

282

Wilensky, H. L., (1964), The Professionalization of Everyone?, American Journal of

Sociology, Vol. 70, No. 2 (Sep.), p. 137-158.

Yıldız, A. N., vd., (2008), Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Dönem VI

Öğrencilerinin Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS) Hakkındaki Görüşleri, Hacettepe

Tıp Dergisi, 39, p. 60-67.

Yılmaz, K., Polat, O. ve Kocamaz, B., (2014), Defansif Tıp Uygulamalarının Tıp

Açısından İncelenmesi, TAAD, Ocak, 5, Sayı 16, s. 19-50.

DİĞER KAYNAKLAR

Ağalar, F., Saygun, O. ve Aydınuraz, K., (2009), Genel Cerrahi Uzmanlık Alanında Yan

Dal İhtisası Raporu: Çeşitli Ülkeler ve Avrupa Perspektifi, Terzi, C. (Ed.), Türk

Cerrahi Derneği Genel Cerrahi Uzmanlığı Eğitimi ve Yan Dalları, Ankara: Türk

Cerrahi Derneği Yayınları, 57-77.

Alatlı, A., (2002), Bütüncül Düşünce Devrimi,

http://www.alevalatli.com.tr/makale.asp?s=detay&ID=38 (Erişim Tarihi:

19.11.2014).

Alekperli, F., (2013), Karabağ Hekimleri,

http://irs-az.com/new/pdf/201302/1362060436979494615.pdf (Erişim Tarihi:

09.12.14)

Altındiş, M., (2014), Tıbbi Etik, Malpraktis ve Defansif Tıp,

http://www.sdplatform.com/Dergi/806/Tibbi-etik-malpraktis-ve-defansif-

tip.aspx, (Erişim Tarihi: 21.5.2016).

Batı, F., (2016), Kaygı Verici Araştırma: Doktorlar Artık Hasta ve Hasta Yakınlarından

Uzak Duran Bölümleri Seçiyor,

http://doktorlarsitesi.net/2015/08/08/kaygi-verici-arastirma-doktorlar-artik-

hasta-ve-hasta-yakinlarindan-uzak-duran-bolumleri-seciyor/ (Erişim Tarihi:

28.05.2016).

Belbez, Z., (2008), Sağlıkta Zihin ve Beden İlişkisi,

Page 293: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

283

http://ztbb.org/festival/geleneksel-tip-festivali-2008/saglikta-zihin-ve-beden-

iliskisi/ (Erişim Tarihi: 29.05.2015)

Dinççağ, M. E., (2014), Dahiliye Aşırı Branşlaşma Olunca Sıradanlaştı,

http://www.medimagazin.com.tr/hekim/genel/tr-dahiliye-asiri-branslasma-

olunca-siradanlasti-2-12-61978.html (Erişim tarihi: 19.10.2014).

Dizdar, Y., (2011), İstanbul’dan Bir “Maymun (primat) Araştırması” Nasıl Çıkar?,

https://bulenttuzcu.wordpress.com/author/bulenttuzcu/page/7/ (Erişim Tarihi:

03.08.2015).

Dizdar, Y., (2013), Kanserde Erken Teşhisin Ömrü Uzattığına Dair Hiçbir Bilgi Yok,

http://www.aktuel.com.tr/dergi/2013/12/04/kanserde-erken-teshisin-omru-

uzattigina-dair-hicbir-bilgi-yok (Erişim Tarihi: 19.10.2014).

Eren, U., (2011), Teknoloji Sağlık Sektöründe Neredeydi, Nereye Doğru Yol Alıyor?,

http://www.ufukeren.com/teknoloji-saglik-sektorunde-neredeydi-nereye-dogru-

yol-aliyor-506.htm (Erişim Tarihi: 10.12.14).

Gencer, B., (2012), Prof. Dr. Bedri Gencer: Modernleşme, Tarihi Hızlandırıyor,

http://yazar-okur.blogspot.com.tr/2012/10/prof-dr-bedri-gencer-modernlesme-

tarihi.html (Erişim Tarihi: 21.01.2015).

Genç Kuzuca, İ., (2007), Türkiye’ de Tıpta Uzmanlık ve Akademisyenlik Aşamalarında

Cinsiyetçi Yaklaşımlar, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kadın

Çalışmaları Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi.

Heinlein, R,, (2014), Specialization is for Insects,

http://c2.com/cgi/wiki?SpecializationIsForInsects (Erişim Tarihi: 15.12.2014).

Mevlana, Mesnevi, Cilt III.,

http://onlinemesnevi.blogspot.com.tr/2007/09/hikaye66.html (Erişim Tarihi:

11.05.2015).

NVivo 11, (2016),

http://www.qsrinternational.com/product (Erişim Tarihi: 30.04.2016).

Öcek, Z. ve Vatansever, K., (2012), Uzmanlık Hizmeti Ağırlıklı Sağlık Sistemlerinin

Toplum Sağlığı ve Sağlık Emek-Gücü Üzerindeki Etkilerine Yönelik bir

Page 294: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

284

Değerlendirme, Diş hekimi Dergisi, Süreli Yayın, Ocak Sayısı,

http://izdo.org/dosya/dergi/dishekimi-45-sayi.pdf (Erişim Tarihi: 03.08.2015).

Özlü, T., (2008), Her Hastanın Bir Sahibi Olmalı,

http://www.medimagazin.com.tr/authors/tevfik-ozlu/tr-her-hastanin-bir-sahibi-

olmali-72-45-1770.html (Erişim Tarihi: 31.05.2015).

Tıpta Uzmanlık Kurulu, Uzmanlık ve Yan Dallar, (2016),

http://www.tuk.saglik.gov.tr/index.html, (Erişim Tarihi: 15.05.2016).

Sağlık İstatistikleri Yıllığı, (2014), http://www.saglik.gov.tr/TR/dosya/1-

101702/h/yilliktr.pdf, (Erişim Tarihi: 289.05.2016).

Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurum ve Kuruluşlarında Görevli Personele Döner

Sermaye Gelirlerinden Ek Ödeme Yapılmasına Dair Yönetmelik, (2012),

https://kalite.saglik.gov.tr/content/files/duyurular_2011/2011/12_mart_2012/120

3ekodeme.pdf, (Erişim Tarihi, 29.05.2016).

Dünyada Aile Hekimliği, http://ailehekimligi.gov.tr/aile-hekimlii/duenyada-aile-

hekimlii.html (Erişim Tarihi: 17.11.2014)

Sayar, K., (2015), Güzel Ölme Sanatı, http://serbestiyet.com/Yazarlar/guzel-olme-

sanati-153402 (Erişim Tarihi: 10.07.2015).

Sayek, İ. ve Batı, H., (2011), Tıpta Uzmanlık Eğitimi Ulusal Standartları,

https://www.ttb.org.tr/kutuphane/udekstandartlar.pdf (Erişim Tarihi:

07.12.2015).

Sayek, İ., (2004), İskender Sayek: Tıp Fakülteleri ‘Kök Hücre’ Yetiştirmeli,

http://www.medimagazin.com.tr/medimagazin/tr-iskender-sayek-tip-fakulteleri-

8220kok-hucre8221-yetistirmeli-676-0-900.html (Erişim Tarihi: 08.12.2015).

Sayek, İ., (2009), Genel Cerrahi Uzmanlık Alanında Yan Dal İhtisas Raporu: Çeşitli

Ülkeler ve Avrupa Perspektifi, içinde Terzi, C. (Ed.), Türk Cerrahi Derneği

Genel Cerrahi Uzmanlık Eğitimi ve Yan Dallar Çalıştayı Sonuç Bildirgesi, s.

41-44, Ankara.

http://www.turkcer.org.tr/files/publications/10/1990584412d79acc77b319be70f4

2ae8.pdf (Erişim Tarihi: 04.04.2016).

Page 295: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

285

Soyer, A., (1999), Sağlık Çalışanlarının ve Özel Olarak Hekimlerin Değişen Toplumsal

ve Sınıfsal Konumu, Sağlık Çalışanlarının Sağlığı 1. Ulusal Kongresi, 26-28

Kasım, Ankara.

Tarhan, O., (2012), Hastaya Bütüncül Yaklaşım: Genel Dahiliye Uzmanlığı,

http://www.medimagazin.com.tr/ana-sayfa/okuyucudan/tr-hastaya-butuncul-

yaklasim-genel-dahiliye-uzmanligi-1-79-40592.html(Erişim Tarihi: 17.10.2014).

Terzi, C., (2007), Sağlık Çalışanlarının Dağılım ve Aşırı Uzmanlaşama Sorunu,

http://arsiv.sol.org.tr/?yazino=26713 (Erişim Tarihi: 03.08.2015).

Tıpta Uzmanlık Eğitimi için Öğrenci Seçme Sınavları Hakkındaki Yönetmelik, (1987),

http://www.mevzuat.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=7.5.8336&MevzuatIliski=

0&sourceXmlSearch=T%C4%B1pta%20Uzmanl%C4%B1k%20E%C4%9Fitim

i%20%C4%B0%C3%A7in%20%C3%96%C4%9Frenci%20Se%C3%A7me%20

S%C4%B1navlar%C4%B1%20Hakk%C4%B1ndaki%20Y%C3%B6netmelik,

(Erişim Tarihi: 24.04.2016).

Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği, (2009),

http://www.tuk.saglik.gov.tr/pdfdosyalar/mevzuat/TUEY.pdf (Erişim Tarihi:

07.12.2015).

Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği, (2014),

http://www.tuk.saglik.gov.tr/tuey-2014.pdf (Erişim Tarihi: 01.12.2015).

Türk Tabipler Birliği Etik Kurul Görüşleri, (2001), Türk Tabipler Birliği Yayınları,

http://www.ttb.org.tr/kutuphane/etik_gorus.pdf ) (Erişim Tarihi: 01.28.2015).

Ungan, M. ve Yaman, H., (2004), Aile Hekimliği Pratiğinde Araştırma ve Konuları,

İçinde Aile Doktorları için Kurs Notları, T. C. Sağlık Bakanlığı, Ata Ofset, 1.

Basım, Ankara,

http://www.adiyamanhsm.gov.tr/Images/ckfile/files/AH%20%C4%B0%C3%87

%C4%B0N%20KURS%20NOTLARI.pdf (Erişim Tarihi: 31.05.2015).

Uran, B., (2011), Tıptan Psikiyatri Uzmanlığı Kaldırılmalıdır,

http://www.derki.com/hekim/tiptan-psikiyatri-uzmanligi-kaldirilmalidir (Erişim

tarihi: 02.08.2015).

Page 296: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

286

Ünalan, P., (2004), Aile Hekimliğinin Tanımı ve Temel İlkeleri, içinde Aile Doktorları

için Kurs Notları, T. C. Sağlık Bakanlığı, Ata Ofset, 1. Basım, Ankara.

http://www.adiyamanhsm.gov.tr/Images/ckfile/files/AH%20%C4%B0%C3%87

%C4%B0N%20KURS%20NOTLARI.pdf (Erişim Tarihi: 29.05.2015).

Ünlütürk Ulutaş, Ç., (2011), Türkiye’de Sağlık Hizmeti Üretiminin Dönüşümü, Ankara

Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri

Anabilim Dalı, Basılmış Doktora Tezi.

Verghese, A., (2011),

http://www.ted.com/talks/abraham_verghese_a_doctor_s_touch?language=tr

(Erişim Tarihi: 22.01.2015).

Yan Dal Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı Yönetmeliği, (2007),

http://www.yok.gov.tr/web/guest/icerik//journal_content/56_INSTANCE_rEHF

8BIsfYRx/10279/17853, (Erişim Tarihi: 24.04.2016).

Yetener, M., (2011), Hekimlere ve Sağlık Çalışanlarına Yönelik Şiddet,

http://static.ato.org.tr/fs/4f4d055e67cde9030a00000d/nisan.pdf (Erişim Tarihi:

02.08.2015).

Yüksek Öğretim Kanunu (2547 Sayılı),

http://www.yok.gov.tr/documents/10279/29816/2547+say%C4%B1l%C4%B1%

20Y%C3%BCksek%C3%B6%C4%9Fretim+Kanunu/f439f90b-7786-464a-a48f-

9d9299ba8895 (Erişim Tarihi: 06.04.2015)

Page 297: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

287

EKLER

EK 1. KATILIMCI BİLGİLENDİRME VE YAZILI İZİN FORMU

Merhaba, ismim Necla Yılmaz. Süleyman Demirel Üniversitesi Sağlık Yönetimi

Bölümünde Araştırma Görevlisi olarak görev yapmaktayım. Ayrıca, Sosyal Bilimler

Enstitüsü Sağlık Kurumları Yönetimi Anabilim Dalı’nda doktora öğrencisiyim.

Danışman Hocam Prof. Dr. Ramazan Erdem ile 2012 senesinden beri yürüttüğüm

“Tıpta Uzmanlaşman Üzerine Nitel Bir Araştırma” başlıklı tez konum ile ilgili bir

görüşme yapmak üzere burada bulunuyorum.

Tıpta uzmanlaşmanın başta hekimler olmak üzere hastalar ve sağlık sistemi

üzerinde önemli sonuçlarının olduğu düşünülmektedir. Bu duruma yönelik olarak,

hekimlerin uzmanlaşma nedenleri, yan dal tercih etme sebepleri, uzmanlaşmanın

muhtemel sonuçları ile hekimlerin bütüncül yaklaşıma olan bakış açılarını araştırmak

üzere bir tez çalışması hazırlamaktayım. Araştırmada kapsamında siz hekimlerden elde

edilecek görüşler bizim açımızdan oldukça değerlidir.

Kişisel bilgi ve görüşlerinizin gizliliği yalnızca araştırmacı ile tez danışmanı ile

sınırlı kalacaktır. Çalıştığınız hastane ismi araştırmada verilmeyecek olup, gerçek isim

yerine birtakım kodlar kullanılacaktır. Araştırma sonunda elde edilecek bilgiler bilimsel

amaçlı değerlendirilecek ve bu araştırma haricinde erişime açık hiçbir yerde

kullanılmayacaktır.

Eğer siz de uygun görürseniz, görüşmeyi ses kayıt cihazına kaydetmek

istiyorum. Bu durum görüşmeyi daha net ve doğru hatırlamak adına kolaylaştırıcı bir

unsur olacaktır. Görüşme sonlandıktan sonra dilerseniz dinleyebilirsiniz, istemediğiniz

kısımlar silinebilir.

Görüşmemizin yaklaşık bir saat sürmesi düşünülmektedir. İzin verirseniz

görüşmeye başlayabiliriz.

Katkılarınız için şimdiden çok teşekkür ederim.

Yukarıdaki metni okudum. Araştırmaya katılmayı gönüllülük esasına göre kabul

ediyorum.

Tarih/ İmza

Page 298: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

288

EK 2. GÖRÜŞME FORMU

……………………. Bey/ Hanım

Sizinle ……….. tarihinde, saat: …………., ………..……... İlinde, “Hekimlerde Aşırı

Uzmanlaşma” konulu bir görüşme yapmak üzere burada bulunmaktayım.

Az önce size yönelttiğim katılımcı bilgilendirme ve yazılı izin formunu okudunuz ve

araştırmaya gönüllü olarak katılmayı kabul ettiniz. Yapacağımız görüşmenin ses kayıt

cihazına kaydedilmesinde sizin için bir sakınca var mı? …………………….

Teşekkür ederim. İzin verirseniz görüşme sorularına geçmek istiyorum.

1. Tıpta uzmanlaşmanın nedenlerini nasıl değerlendiriyorsunuz, sizce hekimler

neden uzmanlaşıyorlar?

Sonda: Pratisyen hekim olarak kalmama nedeninizi açıklar mısınız?

2. Hekimlerin yan dal uzmanlığını tercih etme nedenlerini nasıl

değerlendiriyorsunuz?

Sonda: Siz neden yan dal uzmanlığı yapıyorsunuz? Açıklar mısınız?

3. Tıpta uzmanlaşmanın sonuçları nelerdir? Anlatabilir misiniz?

Sonda: Hastalar açısından tıpta uzmanlaşmanın sonuçlarını nasıl

değerlendiriyorsunuz?

Sonda: Hekimler açısından tıpta uzmanlaşmanın sonuçlarını nasıl

değerlendiriyorsunuz?

Sonda: Sağlık sistemi açısından tıpta uzmanlaşmanın sonuçlarını nasıl

değerlendiriyorsunuz?

4. Tıpta uzmanlaşma olgusunu bütüncül yaklaşım çerçevesinden değerlendirebilir

misiniz?

Sonda: Hekimlerin hastalara ve hastalıklara bütüncül yaklaşımı nasıl

sağlanabilir? Anlatabilir misiniz?

5. Mevcut tıp eğitimini tıpta uzmanlaşma açısından değerlendirebilir misiniz?

6. Tıpta uzmanlık eğitimini tıpta uzmanlık sistemi açısından değerlendirebilir

misiniz?

7. Tıpta uzmanlık sisteminin iyileştirilmesi adına ne tür öneriler getirebilirsiniz?

Page 299: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

289

Katılımcı Bilgileri

1-Çalıştığınız Birim Bilgisi

a) Dahili Tıp Bilimleri…. b) Cerrahi Tıp Bilimleri …

2-Mezun Olduğunuz Üniversite Bilgisi ………………….

3- Mezuniyet Yılınız ……………………..

4- Uzmanlık Alanı …………………

5- Yan Dal Yaptığınız Uzmanlık Alanı ………………….

6- Unvanınız …………………………..

Saat: ……….. görüşmemiz burada sona erdi. Görüşmeyi kabul edip, zaman ayırdığınız

için tekrar teşekkür ederim. Konu ile ilgili öneri sunmak ya da katkı sağlamak isterseniz

sizinle her zaman iletişim halinde olmak isterim. Bana ulaşabileceğiniz iletişim adresim:

e-posta: [email protected].

Page 300: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

290

EK 3. ARAŞTIRMA SONUCUNDA ELDE EDİLEN MODELLER

TIPTA UZMANLAŞMA HEKİMLER AÇISINDAN

SONUÇLARI

SAĞLIK SİSTEMİ AÇISINDAN

SONUÇLARI

HASTALAR AÇISINDAN

SONUÇLARI

Ekonomik Sonuçlar

İş ve Meslek ile İlgili Sonuçlar

Üçüncü Basamak Sağlık

Hizmetlerine Yüklenme

Konsültasyon Sistemine İlişkin

Sonuçlar

Mesleki Dönüşüm Süreci

Ekonomik Sonuçlar

Tedavi Yöntemlerine İlişkin

Sonuçlar

Olumlu

Sonuçlar

Sonuclar Olumsuz

Sonuclar

YAN DAL NEDENLERİ

Ekonomik Nedenler

Mesleki Kontrol

Toplumsal Beklentiler

Kişisel Kariyer Hedefleri

Sağlık Bakım Kalitesini

Yükseltmek

TIPTA UZMANLAŞMANIN NEDENLERİ VE

SONUÇLARI

Hastalıklarda Görülen Artış

Malpraktisten Korunma Amaçlı

Kişisel Sonuçlar

Sosyal Sonuçlar

UZMANLAŞMA

NEDENLERİ

NEDENLERİ

Ekonomik Nedenler

Kendini Gerçekleştirmek

Mesleki Gelişim Nedenleri

Teknolojik Nedenler

Tıp Biliminin Gelişimi

Sağlık Sisteminden Kaynaklanan

Nedenler Toplumsal Beklentiler

Uzmanlaşmanın Seyri

Modern Tıbbın Geldiği Son

Nokta

Hastanın Ortada

Kalması

Kalması Hastanın Meta Olarak

Görülmesi

Tedavi Süreci Açısından

Tıbbi Bakım Kalitesinin

Artması

Hekim-Hasta İletişimi

Açısından

Sağlık Piyasasının Yönlendirmesi

Hasta ve Hastalık

Kaynaklı Nedenler İş Bölümü

Page 301: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

291

UZMANLAŞMANIN SEYRİ

Kontrolsüz Uzmanlaşma

Aşırı Uzmanlaşma Orantısız Uzmanlaşma Vasıfsızlaşma

Hastalık Üzerine Uzmanlaşma

TIPTA UZMANLAŞMANIN SEYRİ

Page 302: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

292

ÖZGEÇMİŞ

Kişisel Bilgiler:

Adı ve Soyadı: Necla YILMAZ

Doğum Yeri ve Yılı: Senirkent/1986

Medeni Hali: Evli

Eğitim Durumu:

Lisans Öğrenimi:

Süleyman Demirel Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü,

(2009).

Yüksek Lisans Öğrenimi:

Süleyman Demirel Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Sağlık Yönetimi,

(2012).

Doktora Öğrenimi:

Süleyman Demirel Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Sağlık Kurumları

Yönetimi, (2012-2016).

Yabancı Dil Düzeyi:

İngilizce (Orta Düzey)

İş Deneyimi: Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Araştırma

Görevlisi, (2011-…).

Bilimsel Yayınlar ve Çalışmalar:

1. Ulusal hakemli dergilerde yayımlanan makale

Erdem, R., N. Bardak, “Türkiye’deki Yönetim ve Organizasyon Otoritelerinin

‘Ekşi Sözlük’ Perspektifi İle İncelenmesi”, Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi,

2(2), 105-110 (2010).

2. Ulusal toplantıda sunularak tam metin olarak yayımlanan bildiri

Çelik R., N. Bardak, E. Akkaş, R. Erdem, A. Alkan, İ. Erdem, "Doçentlik

Sürecinin Karoşi (Karoshi) ve Yoğun Çalışma Çerçevesinde Değerlendirilmesi",

22. Ulusal Yönetim ve Organizasyon Kongresi, 22-24 Mayıs, s. 563-572,

Konya, 2014.

Yılmaz, N., R. Erdem, "Sağlık Yönetimi Alanı Lisansüstü Tezleri Üzerine Bir

Değerlendirme: Yöntemlerin Döngüsü ya da Yöntemler Değişiyor", 8. Sağlık ve

Hastane İdaresi Kongresi, Girne, 10-12 Eylül, 2014.

Page 303: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

293

Erdem R., R. Çelik, N. Bardak, E. Akkaş, T. Saygın, N. Kara, "Orta Düzey

Yöneticilerde Efendi/Köle İkilemi", 21. Yönetim ve Organizasyon Kongresi,

s.460-465, Kütahya, 2013.

Çelik, R., R. Erdem, E. Akkaş, N. Bardak, “Karikatürlerin Yönetsel Analizi”,

20. Yönetim ve Organizasyon Kongresi, s.398-402, İzmir, 2012.

Çelik, R., Akkaş, E., Bardak, N., Erdem,R., “İnsan Yapımı Hastalıklar”, 6.

Sağlık ve Hastane İdaresi Kongresi Bildiri Kitabı (459-463), 13-15 Eylül,

Isparta, 2012.

Erdem, R., Bardak, N., Akkaş, E., Çelik, R. “Illich Haksız mı?”, 6. Sağlık ve

Hastane İdaresi Kongresi Bildiri Kitabı (487-491), 13-15 Eylül, Isparta, 2012.

Bardak, N., R. Erdem, R. Çelik, E. Akkaş, O. Adıgüzel, “Örgütsel Sinizm-

Örgütsel Vatandaşlık Paradoksu ve Bu Bağlamdan Sinik İnsan Tutumuna Bir

Bakış: SDU Araştırma ve Uygulama Hastanesi’nde Hemşireler Üzerinde Bir

Araştırma”, 19. Ulusal Yönetim ve Organizasyon Kongresi, 621-625,

Çanakkale, 2011.

Erdem, R., Ö. L. Antalyalı, N. Bardak, R. Çelik, “Türkiye’deki Yönetim ve

Organizasyon Alanı Akademisyenlerinin Akademik ilgi odaklarını Belirlemeye

Yönelik Bir Çalışma”, 19. Ulusal Yönetim ve Organizasyon Kongresi, 207-211,

Çanakkale, 2011.

Yılmaz, N. S. Doğanalp ve T. Varol, “Lisansüstü Öğrencilerde Tezden

Kaytarma Davranışları”, V. Türkiye Lisansüstü Çalışmalar Kongresi, 12-15

Mayıs, Isparta, 2016.

3. Ulusal toplantıda sunulan poster

Kaya, A., Erdem, R., N. Bardak, H. Alkan, "Hekim ve Hemşirelerin Zamanı

Kullanma Eğilimlerinin Araştırılması", 4. Sağlık ve Hastane İdaresi Kongresi, 4-

7 Şubat, Antalya, 2010.

4. Uluslararası toplantıda sunularak tam metin olarak basılan yayımlanan bildiri

Yılmaz, N., R. Erdem, "Balanced Scorecard Applications in Health Care",

International Healthcare Management Conference, Gümüşhane, 15-17 June,

2015.

Akkaş, E., R. Erdem, R. Çelik, N. Bardak; “Tanı ve Tedavi Hizmetlerinde

Kullanılan İleri teknoloji Ürünü Cihazların Yan Etkilerinden Ne Kadar

Haberdarız?”, Uluslararası Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi (International

Congress on Knowledge, Economy & Management), Bosnia and Herzegovina,

Sarajevo, Jun 23-25, p.3192-3198, 2011.

Erdem, R., E. Akkaş, R. Çelik, N. Bardak; “İnformal Bilgi Kaynağı Olarak

Sosyal Paylaşım Siteleri: Facebook Kullanıcıları Üzerinde Bir Araştırma”,

Uluslararası Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi (International Congress on

Knowledge, Economy & Management), Bosnia and Herzegovina, Sarajevo, Jun

23-25, p.461-472, 2011.

Erdem, R., R. Çelik, Ö. L. Antalyalı, N. Bardak; “Akademik Bilgi Üretimine

Eleştirel Bir Bakış: Akademisyenlerin Görüşleri Çerçevesinde Bir

Page 304: TIPTA UZMANLAŞMA ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMAtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02053.pdf · v (YILMAZ, Necla, A Qualitative Research on the Specialization in Medicine, Ph.D Thesis, Isparta,

294

Değerlendirme”, Uluslararası Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi

(International Congress on Knowledge, Economy & Management), Bosnia and

Herzegovina, Sarajevo, Jun 23-25, p.685-693, 2011.

Erdem, R., İ.H. Çarıkçı, Ö.L. Antalyalı, A. Oksay, G. Atilla, N. Bardak; "The

Evaluation of Health Sector Managers Regarding the Health Management

Department", Sixth International Conference on Healthcare Systems, Gaziantep,

October 20-22, p.206-215, 2010.

5. Uluslararası toplantıda sunularak özet metin olarak yayımlanan bildiri

Erdem, R., N. Bardak, İ. Erdem, E. Akkaş, B. Keklik; Sağlık Sektörü

Çalışanlarının Sağlık Yöneticiliğine Bakış Açılarının Değerlendirilmesi ", 3.

Uluslararası Sağlık ve Hastane Yönetimi Kongresi, Antalya, Aralık 12-15, 2012.

Bardak N., R. Erdem, R. Çelik, N. Oral Kara; "Tam Gün Yasası Kapsamında

Mesleki Mali Sorumluluk Sigortasına Hekimlerin Bakış Açılarının

Değerlendirilmesi" 3. Uluslararası Sağlık ve Hastane Yönetimi Kongresi,

Antalya, Aralık 12-15, 2012.

6. Uluslararası hakemli dergilerde yayınlanan makaleler

Yılmaz, N., R. Erdem, "Balanced Scorecard Applications in Health Care", of

International Health Sciences and Management, Vol 1, No 1, Journal, 2015.