pusula 2012

96
19 Asrın projesi; Marmaray 26 Best Of Travel 2012 64 Dünyanın Kenarındaki Donmuş Yarımada: KAMÇATKA… 52 Nükleer Enerji; Fâciâ Mı, Çözüm Mü? 22 Röportaj- CBS Bir Tercih Değil, Mesleğinizin Bir Parçasıdır... 76 Teknolojinin Coğrafya’ya Sundukları 60 Türkiye’nin En Büyük Konteynır Limanı... AMBARLI 34 Volkan Camı..OBSİDİYEN 32 Yeni Nesil Coğrafya Takıları 44 Yıkılmış Şehirden Açılan Bir Pencere: ÇADIR KENT VAN Bahar Dönemi 2012 Yılda bir kez yayınlanır • Fatih Üniversitesi Coğrafya Kulubü Yayın Organı

Upload: ferhat-gedik

Post on 23-Mar-2016

287 views

Category:

Documents


5 download

DESCRIPTION

PUSULA 2012

TRANSCRIPT

Page 1: PUSULA 2012

19 Asrın projesi; Marmaray 26 Best Of Travel 2012 64 Dünyanın Kenarındaki Donmuş Yarımada: KAMÇATKA… 52 Nükleer Enerji; Fâciâ Mı, Çözüm Mü? 22 Röportaj- CBS Bir Tercih Değil, Mesleğinizin Bir Parçasıdır... 76 Teknolojinin Coğrafya’ya Sundukları 60 Türkiye’nin En Büyük Konteynır Limanı... AMBARLI 34 Volkan Camı..OBSİDİYEN 32 Yeni Nesil Coğrafya Takıları44 Yıkılmış Şehirden Açılan Bir Pencere: ÇADIR KENT VAN

Bahar Dönemi 2012 Yılda bir kez yayınlanır • Fatih Üniversitesi Coğrafya Kulubü Yayın Organı

PUSULA.indd 1 4/29/12 5:00 PM

Page 2: PUSULA 2012

PUSULA.indd 3 4/29/12 5:00 PM

Page 3: PUSULA 2012

Editör

PUSULA Yıllık Yayınlanan Coğrafya Dergisi

Sahibi

Fatih Üniversitesi Coğrafya Kulübü

Coğrafya Külup BaşkanıHalil İbrahim Erdem

Editör

Ceren İlgün

Editör YardımcısıTuğba Esen

Yazı ve Araştırma

Asiye MevlitoğluAyaz E. KeskinBetül KarakaşBirsen Köse

Büşra ŞahintürkDilek Dal

F.Betül YıldızGamzenur Büyükşahin

Halil İbrahim ErdemHalise Cansın Toprak

Kübra KılıçMehmet Hasırcı

Merve AtalaySelma ToklucuTolga Korkusuz

Zeliha SüslüMüşerref ÖzbeyGökhan Düzyurt

Görsel Sanat Yönetmeni

Ferhat Gedik [email protected]

http://geography.fatih.edu.tr/[email protected]@gmail.com

http://www.facebook.com/F.U.Geoclubhttps://twitter.com/#!/cografya_fu

*Tüm Hakları Fatih Üniversitesi Coğrafya Kulübüne Aittir.

NİSAN 2012

“Bilimler Tarihinde Kültür” başlıklı bir yazı okurken oradaki bir cümle ilerle-mekte olduğumuz yolun ne denli önemli olduğunu bir kez daha kanıtlar niteliktey-di. Yazıda “Bütün dünyanın İbn-i Heysem anılmadan fizik ilminden, İbn-i Sina’sız tıp ilminden, İz El Cezeri’siz sibernetik bili-mi ve robotik, Haremi’siz matematik, Ca-bir bin Hayyan’sız kimya, Biruni’siz tabiat ve Mesudi’siz coğrafya bilimlerinden söz edilemeyeceğini anlayacaktır” yazıyordu. Dönemin, tarihte bize öğretilen “karan-lık çağa” denk geldiği görülse de bu tar-tışıladursun, önemli bilimlerin arasında yer alan coğrafyanın yalnızca Orta Çağ-da değil insanoğlunun yere ayak basma-sıyla ortaya çıktığı bilinmektedir. Çünkü coğrafya yeryüzünün fiziki ve beşeri bile-şenlerini, insanı merkeze koyarak arala-rındaki etkileşimi inceleyen bir bilim da-lıdır. Zamanla ihtiyaçlar çerçevesinde alt

dallara ayrılmıştır. Günümüzde en çok bilinenleri ise klimatoloji, jeoloji, hidro-loji, ekoloji, biyoloji, sosyoloji, astronomi ve ekonomi bunlardan sadece birkaçıdır. Bundan dolayıdır ki coğrafya sadece yer adları ezberleten, dağ, taş, ova öğreten bir bilimden ibaret değildir. Kuşkusuz bu bilimin ne anlama geldiğinin, ilgi alanları-nın, metotlarının ve öneminin kavranışına hem geçmiş ilmini hem de günümüz ge-lişmelerini harmanlayarak hazırlamış ol-duğumuz bu dergiyi siz değerli okurları-mıza sunmaktan keyif duymaktayız. Çalışmamız da manevi desteklerini ve bilgilerini bizden esirgemeyen hocaları-mıza, yazılarıyla katkıda bulunan her bir arkadaşımıza teşekkürlerimi sunarım. Keyifle okumanız dileklerimle..

Dergi EditörüCeren İLGÜN • [email protected]

GEÇMİŞİN İZİNDEYENİ ADIMLAR

PUSULA.indd 5 4/29/12 5:00 PM

Page 4: PUSULA 2012

04-05 İÇİNDEKİLER

PUSULA.indd 6 4/29/12 5:00 PM

Page 5: PUSULA 2012

NİSAN 2012

İÇİNDEKİLER06 KOROZO DÜĞMELERİ

08 ALTIN ÇAĞ VE MERYEM EL-USTURLABİ

10 HIZLI TREN

14 TÜRKİYEDEKİ ULU CAMİLER

18 ASRIN PROJESİ MARMARAY

22 RÖPORTAJ: YRD.DOÇ.DR.

AHMET KARABURUN

26 BEST OF TRAVEL 2012

32 COĞRAFYA TAKILARI

34 OBSİDİYEN VOLKAN CAMI

38 KENTSEL TASARIM

44 VAN DEPREMİ

52 NÜKLEER ENERJİ

56 HER UYGARLIKTA

GÜCÜN SİMGESİ: ALTIN

60 AMBARLI LİMANI

64 GEZİ: KAMÇATKA

70 DENİZLER: KÖPEKBALIKLARI

72 COĞRAFYACILAR ARAZİ ROTASINDA

76 TEKNOLOJİ

80 YORUM

82 BÜYÜKÇEKMECE GÖLÜ

92 ETKİNLİKLER

1470

08

52

PUSULA.indd 7 4/29/12 5:00 PM

Page 6: PUSULA 2012

06-07 PERSPEKTİF

PUSULA.indd 8 4/29/12 5:00 PM

Page 7: PUSULA 2012

YAĞMUR ORMANLARINDAbir çekirdekKorozo Yağmur ormanlarında yetişen bir tür palmiye ağacının çekirdeğidir. Düğme yapımında da kullanılan bu çekirdeğin üstün teknolojiye sahip makinalarda şekillenip hayatımızda edindiği yer oldukça ilginçtir.

Orta Amerika’da yağmur ormanla-rının ülkesi Ekvator’un kıyı şeri-

dinde yetişen çok nadide bir meyve-nin çekirdeğidir “Korozo”. Kozalağım-sı yapıdaki bir tek erkek meyve etra-fında yaklaşık on adet dişiden oluşu-yor. Kozalağın içinde kuş yumurtasına benzer kabuklu bir meyve bulunuyor. Korozo da ilk olarak bu kabuklu mey-venin içinden çıkıyor hemde jel kıva-mında. Hatta yerli kabileler bu haliy-le tüketiyormuş meyve olarak. Yerlile-rin tükettiği bu jel şeklindeki meyvenin tadı nasıldır bilemeyeceğiz ama ku-rutulduktan sonra hem Ekvator eko-nomisine, hem Türkiye ekonomisine hemde Dünya ekonomisine etkileri ol-dukça fazla.Korozo sayesinde gelir elde eden böl-ge halkı, iş ve kazanç uğruna başka bir bölgeye göç etme gereksinimi duymu-yor böylece ülke popülâsyonu da den-gede kalıyor. Ayrıca bölge halkı, geçim kaynağı olan palmiye ağaçlarının ke-silmesinin önüne geçerek, doğanın dü-zenli işleyişine de katkıda bulunuyor.Son derece çevre dostu olan Korozo düğmeleri hiçbir kimyasal içermiyor. İnsan sağlığına zararlı hiçbir madde içermeyen düğmelerin 1 ay gibi kısa bir sürede geri dönüşen Korozo düğ-melerinin üretimi Ekvatorlu ilkel ka-bilelerin elinde. Küçük atölyelerde ku-rutularak “rondelâ” denilen hale geti-

riliyor. Daha sonra düğme olarak kul-lanılmak üzere diğer ülkelere satılıyor. Bu sayede Ekvatorlu yerliler hem ek-meklerini çıkarıyor hem de yağmur or-manları zarar görmemiş oluyor. Ürün bu yüzden, Birleşmiş Milletlerin ‘tica-reti desteklenmesi gerekenler’ liste-sinde. Dünya’da olduğu gibi Türkiye’de de önemli bir yeri olduğunu söylemiş-tik bu minik düğmelerin. Tekstil mal-zemesi olan Korozo düğmelerinin Türkler tarafından keşfedilişi ise ol-dukça ilginç. İşletme mezunu iki kar-deş tarafından müşterileri vasıtasıy-la keşfedilmiş, derken Ekvatorlu ima-latçı firmadan hazır düğme ithalatına başlamışlar. Ekvator düğmeleri o ka-dar tutmuş olacak ki Türkiye ithalatın-da %70’lik paya ulaşmışlar. Ancak uy-gun fiyata satıldığından ilk etapta çok tutulan düğmeler zamanla İtalyan Ko-rozo düğmelerin kalitesiyle boy öl-çüşmekte zorlanmış. Ancak Türklerin parlak zekası bu düğmelere de yansı-mış. Düz beyaz renkte aldıkları düğ-meleri boyayıp, farklı tasarımlarla şe-killendirmişler. Zamanla talebi karşı-lamakta bu uygulama da yetersiz kal-mış. Böylelikle, 2003 yılında başla-mışlar korozo düğme üretimine. Şim-dilerde firmanın gelirinin yüzde kırkını oluşturuyor. Ayrıca Orta Amerika ül-kesinin geçimine yıllık 1 buçuk milyon dolar katkı sağlıyorlar.<

Merve Atalay • [email protected]

PUSULA.indd 9 4/29/12 5:00 PM

Page 8: PUSULA 2012

08-09 PERSPEKTİF

Konumuz altın çağımızın bilinmeyenleri, unutulan-ları, yitirilenleri… O zamanlardan bugünlere ışık

tutan bilim insanlarımız... Robotik ilminin babası ve si-bernetik uzmanı, krank milinin mucidi ve sanayi dev-rimine yol açan El-Cezeri.. Optik biliminin kurucusu, sinema ve fotoğraf makinası gibi pek çok teknoloji-nin temel prensibini bulan İbn-i Heysem.. Günümüzde onun icat ettiği tıp ve ameliyat aletleri hala kullanılan El-Zehravi.. Dünyada Amerika haritasını ilk sıfıra ya-kın hatayla çizen Piri Reis.. mimaride hala çözüleme-yen sırlarıyla Mimar Sinan.. Ve navigasyon aletlerinin ilk hali olan usturlabı geliştiren Meryem El-İcliyye.. Meryem El-İcliyye altın çağın en mükemmel kadın-larından biri olarak anılır. Zamanında diğer kadınların aksine kendine bir meslek edinmiş ve bilimle uğraş-maya icatlar yapmaya gönül vermiştir. Meryem El-İcliyye usturlap ustası olan babasının yanında çırak-lık yapmış ve O da babası gibi usturlap ile uğraşmış-tır. Peki usturlap nedir? Usturlap bir astronomi aleti-dir. Kullanım alanları ise;• Astronomide çeşitli problemlerin grafik olarak gösterilmesi, • Yıldızların yükseklik açılarının ölçülmesi, • Enlem dairelerinin belirlenmesi, • Zaman ölçümü, • Burçlarla ilgili bilgilerin elde edilmesi. Usturlap elimizde tutabileceğimiz şekilde küçük bir tab-lettir. Eski zamanlarda yön bulmak ve zamanlama ale-ti olarak kullanılan usturlabın yerini şimdilerde pusula, saat ve uydu cihazları gibi aletler almıştır. Bu alet zama-nından bu yana eski yada gelişmiş haliyle insanların ve gezginlerin dünyayı dolaşmalarını sağlamıştır. Meryem El-İcliyye babasından aldığı bu mirasla, edindiği bilgiler-le ve geliştirdiği yöntemleriyle zamanından bu yana ışık tutmayı başarmış, günümüz insanı tarafından bilinmese de bilime çok şey katmıştır..

TANINMA NOKTASI1001 İCAT VE SIRLAR KÜTÜPHANESİ SERGİSİMeryem El-İcliyle ve diğer unutulan bilim adam-larımızı tanımak, anmak ve icatlarını günümüz in-sanına göstermek amacıyla geçtiğimiz yıl İngilte-re başta olmak üzere bir çok ülkede 1001 İcat ve Sırlar Kütüphanesi adı altında bir sergi yapılmış-tır. Amaçları dünyanın İslam Mirasını keşfetme-si, Yunan ve Roma medeniyetleri ardından Sana-yi Devrimi’ne kadar olan ki bin yılı aşkın anlatılma-mış bilim ve kültür hikâyelerini ortaya çıkarmak ve İslam’ın, Orta Çağ ya da karanlık çağ diye adlandı-rıldığı bir dönemde bilimsel ve kültürel başarıları-na dair farkındalığı artırmaktı. Aynı zamanda sergi için bir film çekilmiş ve bu film New York Festivali, Amerika Uluslararası Film Festivali (Los Angeles), Hamburg (Almanya) ve IVCA (Londra) Film Fes-tivallerinde 15’ten fazla uluslararası “En iyi Film” ödülünü kazanmıştır. <

Büşra ŞAHİNTÜRK • [email protected]

Usturlap elimizde tutabileceğimiz şekilde küçük bir tablettir. Eski zamanlarda yön bulmak ve zamanlama aleti olarak kullanılan usturlabın yerini şimdilerde pusula, saat ve uydu cihazları gibi aletler almıştır

ALTIN ÇAĞ VE MERYEM EL-USTURLABİ

PUSULA.indd 10 4/29/12 5:00 PM

Page 9: PUSULA 2012

Bir rivayete göre de usturlabı ilk keşfeden ve bu konuda ilk kitap yazan kimse Abbasi devri astronomi alimlerinden Ebu İshak el-Fezari’dir. İslam dünyasında ilk kullanan da kendisidir. Bu konu hakkında kitap yazan diğer alimler El-Biruni, Nasirüddin Tusi ve Habeşül Hasib’dir.

PUSULA.indd 11 4/29/12 5:00 PM

Page 10: PUSULA 2012

10-11 ULAŞIM

PUSULA.indd 12 4/29/12 5:00 PM

Page 11: PUSULA 2012

HIZLI TRENKISALAN MESAFELERİN PEŞİNDE

Birçok ülke hızlı treni 1900’lü yıllarda kullanmaya başlamıştır. Bundan dolayı bu ülkelerin ulaşımları daha hızlıdır ve kolaydır. Aynı zaman da da hızlı tren bağlamında bir çok yenilik yapmışlardır.

Hızlı tren, normal trenlere göre daha hızlı yolculuk etme ola-nağı sağlayan bir demiryolu aracıdır. Genel olarak saatte 200

km’den yüksek hızlara çıkabilen tren türü olarak kabul edilmekte-dir. Türkiye’de Ankara-Eskişehir hattında bulunan ve 245 km me-safeyi 1 saat 25 dakikada kat eden hızlı tren, Türkiye’nin ilk hız-lı trenidir. Türkiye’nin 2. hızlı treni ise Ankara-Konya hattındaki trendir. 306 km’lik mesafeyi 1,5 saatte kat eden tren... yılında yapılmış... yılın-da hizmete açılmıştır. Fransa’daki TGV, Almanya’daki ICE ve geliş-me aşamasındaki Manyetik raylı trenler bu tren türüne örnek gös-terilebilir. Şu anda Almanya, Belçika, Çin, Finlandiya, Fransa, Gü-ney Kore, Hollanda, İngiltere, İspanya, İsveç, İtalya, Japonya, Nor-veç, Portekiz, Rusya, Tayvan, Türkiye saatte minimum 200 km hı-zın üzerine çıkan trenlerle bu taşımacılığı gerçekleştirmektedir.Hızlı Tren Tarihçesi 20. yüzyılda motorlu araçların ortaya çıkmasına kadar ula-şım çoğunlukla demiryolları üzerinden sağlanıyordu. Avrupa ve Amerika’daki demiryolu şirketleri 1933’lerde hızları saatte 160 km’ye ulaşan trenlerle hizmet vermeye başlamışlardı. Bu ser-visler dönemin uçaklarıyla rekabet edebilecek kapasiteye sahip-ti. Ancak İkinci Dünya Savaşı bu servislerin devam etmesini engel-ledi. Savaş, bu hızın önüne geçici bir engel koysa da, ikinci dünya savaşının ardından teknolojide fark yaratmaya başlayan Japonlar bir rekora imza attı. Saatte 145 km hızla giden Ro-mancecar 3000 SSE, Tokyo’da dar hat aralığına sahip trenler arasında en yüksek hıza ulaşmış oldu. Bu başarı Japon tasarımcılara standart hat ara-lığına sahip trenlerle daha da yüksek hızlara ulaşabilecekleri gü-venini sağladı. Dünyanın ilk hızlı treni ise yapımına 1959’da başla-nan ve 1964’te tamamlanan Japonya’nın TokaidoShinkansen’iydi. Bu tren Tokyo-Osaka arasındaki denemelerde saatte 200 km hıza çıkmayı başardı. Avrupa’daki ilk hızlı tren hattı ise 1981 yılında Pa-ris ve Lyon arasına uygulandı. Bu hat üzerinde de saatte 300 km hıza ulaşıldı. <

Gamzenur BÜYÜKŞAHİN • [email protected]

PUSULA.indd 13 4/29/12 5:01 PM

Page 12: PUSULA 2012

12-13 ULAŞIM

Dünyanın ilk yüksek kapasiteli hızlı tre-ni (12 vagonlu) Japonya’nın geliştirdiği ve Ekim 1964’te hizmete giren Tōkaidō Shinkansen adlı hat oldu.[1] Kawasaki Heavy Industries tarafından geliştirilen 0 Serisi Shinkansen Tokyo–Nagoya–Kyoto–Osaka hattında 1963 yılında saatte 210 km hız yaparak yeni bir “yolculu” dün-ya rekoru kırdı. Yolcusuz olarak saatte

256 km’ye ulaşabilmişti. Avrupa kamuo-yu hızlı tren ile Ağustos 1965’te gerçek-leştirilen Münih’deki Uluslararası Ulaşım Fuarı’nda tanıştı. DB Class 103 adlı tren Münih ve Augsburg arasında saatte 200 km hız ile toplam 347 sefer yaptı. Bu hız-da yapılan ilk düzenli hizmet ise Paris ve Toulouse arasında yapılan TEE “Le Capi-tole” hattıydı.

DÜNYA DA HIZLI TRENLE ALAKALI GELİŞMELER1

İtalyan ETR 200, 1939.

Dünyanın ilk hızlı tren hizmeti. Milan yakınlarında saatte 203 km hız yaparak, raylı araçlar dünya hız rekorunu kırdı.

1957’de Tokyo’da Odakyu Electric Railway, Japonya’nın kendi hızlı treni olan 3000

SSE’yi hizmete soktu. Bu tren saatte 145 km hız yaparak dünya hız rekorunu kırdı

2452 kilometre olan Shinkansen şebekesinde yılda 305 mil-yon yolcu taşınmaktadır. Shinkansen, Japonya’daki diğer hatlar da dâhil olmak üzere dünyadaki tüm hızlı tren hatları-nın taşıdığından daha fazla yolcu taşıyor. Japonya hızlı tren konusunda ilk olmaya devam ederken, 2003 yılında raydan sadece birkaç milimetre yüksekte, rayla doğrudan temassız hareket eden “Maglev”, saatte 581 kilometre hıza ulaşarak, bu dalda yeni bir dünya rekoru kırdı.

1962’de geliştirilen ve 1977’de ilk testi yapılan Japon Demiryolları’na ait Maglev. Maglev cinsi hızlı trenler tekerlek yerine mıknatıs

kullanarak sürtünmeyi azaltırlar.

Fransız TGV, 1978 yılında Paris-Lyon arasında ilk kez hizmete girdi.

İlk başlarda saatte 270 km (168 mph) hıza ulaşa-bilirken günümüzde 300 km (186 mph) hıza ula-şabilmektedir. TGV teknolojisi günümüzde birçok ülkede kullanılmaktadır.

2

3

4

PUSULA.indd 14 4/29/12 5:01 PM

Page 13: PUSULA 2012

Birçok ülke hızlı treni 1900’lü yıllarda kullanmaya başlamış-tır. Bundan dolayı bu ülkelerin ulaşımları daha hızlıdır ve ko-laydır. Aynı zaman da da hızlı tren bağlamında bir çok yenilik yapmışlardır. Türkiye diğer ülkelere göre geç kalsa da 2003 yılından itibaren hükümetlerin demiryollarını yeniden dev-let politikası haline getirmeleri sayesinde, demiryolu ile yol-cu taşımacılığının en önemli bölümünü teşkil eden Ankara-İstanbul hattında yapılan seyahat süresinin kısaltılmasını, ka-çınılmaz bir şekilde gündeme getirmiştir. Ankara, Eskişehir, İstanbul, Konya, İzmir, Sivas, Bursa gibi yolcu potansiyeli ve nüfus açısından ülkemizin büyük kentlerini birbirlerine bağla-yacak olan koridorlarda hızlı tren hatlarının yapılması için ça-

lışma başlatılmıştır. Şu ana kadar da 2 adet hızlı tren hatla-rı yapılmıştır. Bunlar; Ankara-Konya ve Ankara-Eskişehir hat-larıdır. Bunların dışında da planlanan 3 ayrı hızlı tren hatları var. Bunlar başlama ve bitiş tarihi olarak şu şekildedir; • Ankara-İzmir projesi (Başlama Tarihi: 2010 -Bitiş Tarihi:2015)• Halkalı Halkalı-Bulgaristan(Başlama Tarihi:2010-Bitiş Tarihi:2013)• Sivas-Erzincan-Erzurum-Kars Hattı (Başlama Tarihi:2010-Bitiş Tarihi:.2014)Bu projeler zamanında gerçekleştirilebilirse ulaşımda çok büyük kolaylık ve hız sağlanmış olacaktır.

TÜRKİYE DE HIZLI TRENLE ALAKALI GELİŞMELER

HIZLI TREN PROjESİ OLAN İLLER Ankara -İstanbul İstanbul -Konya Ankara - Sivas İstanbul - Sivas Ankara - İzmir Bursa -Osmaneli

HIZLI TREN pRojESİ oLAN İLLERİN HARİTA ÜZERİNDE GöSTERİMİ:

PUSULA.indd 15 4/29/12 5:01 PM

Page 14: PUSULA 2012

14-15 KÜLTÜR MİRASLARIMIZ

TÜRKİYE’DEKİULU CAMİLER

ULU CAMİNİN OSMANLI ŞEHRİNDEKİ FONKSİYONU VE

Ulu Cami; ilk dönem İslam mimarisinin, sütunlar ve payeler üzerine oturan düz damla örtülü, avlulu ve çok kubbeli camilerine denir. Anadolu’da birçok il ve ilçe merkezinde ulu cami bulunur. Büyük çoğunluğu bulunduğu şehrin en büyük camisidir.

Cami, Arapça kökenli bir kelime olup, “topla-yan, buluşturan, birleştiren” manalarına gel-

mektedir. İçerisinde minaresi, mihrabı ve minberi olan, Müslümanların ibadet maksadı ile içinde top-landıkları yerdir. Ayet ve hadislerde “mescit” keli-mesiyle ifade edilmiştir. Bu da “secde edilen yer” manasına gelir. İlk mescidi, Peygamber Efendimiz (sav) hicret esnasında Küba’da yaptırmıştır. Sonra cami ve mescitlerin sayısı artmış ve bunların bir-çoğu günümüze kadar gelmiştir. Emeviler ve Ab-basiler döneminde mimari özellikleri bakımından biraz daha geliştirilmiştir. Selçuklu ve Osmanlı dö-neminde ise çinileri, mermer nakışları, kubbeleri, minber ve mihrapları birer şaheser olarak günü-müze kadar gelmiştir. Kur’an-ı Kerim’de Allah (cc) camiler hakkında şöyle buyurmuştur: “Doğrusu insanlara (mabet olarak) ilk kurulan ev, Mekke’de olandır (Kâbe’dir). Âlemlere uğur, bereket ve hida-yet kaynağı olarak kurulmuştur”. (Al-i İmran 96) Ulu Cami; ilk dönem İslam mimarisinin, sütunlar ve payeler üzerine oturan düz damla örtülü, avlulu ve çok kubbeli camilerine denir. Anadolu’da birçok il ve ilçe merkezinde ulu cami bulunur. Büyük ço-ğunluğu bulunduğu şehrin en büyük camisidir. Çok az bir kısmı, sonradan yapılan daha büyük camiler-den dolayı, en büyük cami olma vasfını kaybetmiş-tir. Bu camilerin bir kısmı da deprem veya yangın-lar sebebiyle yıkılmıştır. Ulu camiler, Selçuklular döneminde düz bir dam-la örtülürken, Osmanlılarda çok sayıda kubbe kul-lanılmıştır ve ilk defa anıtsal bir mekân ortaya çı-karılmıştır.

Selçuklu döneminde inşa edilen ulu camiler, Anadolu’da Selçuklu hâkimiyetini pekiştirmek için Selçuklu Sultanları tarafından yaptırılmış-tır. Anadolu Selçuklularından önce inşa edilmiş olan Güney ve Güneydoğu Anadolu’daki ulu cami-ler ise, Memlüklüler ve Emeviler tarafından yap-tırılmıştır. Anadolu Beylikleri Dönemi’nde (1290–1380/1402–1450) ise beyler, kendi yönetimlerin-de bağımsız bir beylik veya devletçik olduklarını göstermek, halklarına güven vermek, komşuları-na da, mali ve askeri güçlerini, mimari, zenginlik-lerini göstermek için ulu camiler inşa etmişlerdir. Böylece idareleri altındaki halka kendi beyliklerin-de yaşamanın emniyet ve huzurunu, yüksek mina-relerden günde beş defa okunan ezanla ve cami-lerde cemaatle kılınan namazlarla yaşatmayı he-deflemişlerdir. Dolayısıyla bir dönem Anadolu’da cami-i kebir veya ulu cami yapmak ‘bir iddia sa-hibi olmak’ manasına gelmiştir; ulu cami yaptıran veya adına ulu cami yaptırılan şahıs, ‘ya müstakil bir beydir veya sultan adayıdır.’ Bağımsızlığın bir başka sembolü olan kendi adına gümüş veya bakır sikke kestirme ile ulu cami inşaatları birçok beylik-te aynı yıllara denk gelmektedir. Osmanlı’nın beylikten çıkıp, devlet hüviyetine bü-ründüğü (1413–1453) ve cihan devleti olma yolun-da ilerlediği (1453 sonrası) dönemlerden sonra ya-pılan büyük camilere ulu cami denilmemiştir. Bu camiler, inşa ettiren sultanın adıyla (meselâ Fa-tih, Bayezid, Süleymaniye, Selimiye gibi isimler-le) anılmıştır; genel olarak da, ‘selâtin’ (sultanla-rın yaptırdığı) cami olarak isimlendirilmiştir. Küçük

Mehmet HASIRCI • [email protected]

Sivas Divdiği Ulu Camii

PUSULA.indd 16 4/29/12 5:01 PM

Page 15: PUSULA 2012

Bursa Ulu Camii

PUSULA.indd 17 4/29/12 5:01 PM

Page 16: PUSULA 2012

16-17 KÜLTÜR MİRASLARIMIZ

beldelerde yapılan büyük camilere de ‘çarşı cami veya mer-kez cami’ denmiştir.

Ulu camiler, taştan veya taş-tuğla karışımından sağlam bir şekilde inşa edilerek, şehirlerin ortasına, yüksek duvarları, minaresi, taç kapısı ve kubbesi ile şehir merkezinde ihtişamlı yapılardır. Camilerin çeşitli ayet ve motiflerle süslenmiş ‘taç kapıları, bulunduğu duvardan daha yüksektir. Caminin girişi-ne, eseri inşa ettiren beyin adı, eserin mimarı ve yapılış tarihi kitabe şeklinde konurdu. Bu camilerin birçoğunda taç kapı-dan başka, hünkâr veya bey kapısı da bulunmaktadır. Bu ca-milerin içlerindeki direk veya sütunların üstünde dam, tavan kubbesi veya kubbeler yükselirdi. Kemer ve sütunlarla ayrıl-mış bölümler; mihraba dik, paralel veya mihraptan bağımsız yapılırdı. Karamanoğullarının yaptırdığı camilerinin çoğunun üstü düz damla örtülüdür ve iç mekânda nefler (binanın ana ekseni yönünde devam eden koridorlardan her biri) mihra-ba paraleldir. Batıdaki beylik camilerinde ya tek kubbe vardır veya bir tam kubbenin yanına yarım veyahut küçük kubbeler yerleştiril-miştir. Zamanın en iyi çinilerinden yapılan bu camilerin mih-rabı, bazen de çeşitli motiflerle işlenmiş taşlarla yapılırdı. Ulu camilerin minberleri; abanoz, ceviz gibi uzun ömürlü ağaçların geometrik parçalarının ‘kündekari’ denen bir me-totla çivi ve tutkal kullanılmadan birbirine geçirilmesiyle ya-pılırdı. Ayrıca minberin dış tarafı çeşitli yazı veya motiflerle süslenirdi. Ulu camiler, inşa edildiği çağın en iyi aydınlatma usulüyle aydınlatılırdı. Bu camilerin mutlaka taş veya tuğla-

dan yapılmış ve çeşitli unsurlarla süslenmiş gösterişli mina-releri bulunurdu. Kubbeler zamanın şartlarına göre kereste-den, tuğladan veya kurşun kaplı yapılırdı. Ulu camiler, bulundukları şehrin merkezinde bulunurlar-dı. Şehir meydanında ulu camiden çarşıdan ışınsal şekilde yayılan eski ana caddeler (arterler) ve bu caddeleri çeşitli açılarla kesen dolambaçlı (ivicaçlı) ve çıkmaz sokaklar, aynı zamanda Osmanlı şehirlerinin genel karakterini ortaya ko-yar. Birçoğunun etrafına türbeler, hanedan mezarları (hazi-re), medrese, imaret ve hamamlar inşa edilmiştir. O dönem-de, insanların birçok ihtiyacını karşılayacak yapılar bulunur-du caminin etrafında. <

KAYNAKÇA

Aslanapa, o. (1991). “Anadolu’da İlk Türk Mimarisi”, Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, Sayı:43

Aslanapa, o. (1996). “osmanlı Mimarisi”, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Aytürk, N & Altan, B. (1992). “Türkiye’de Dini Ziyaret Yerleri”,

Altanoğlu İlim ve Kültür Hizmetleri

Bayartan, M. (2005). “Tarihi Coğrafya Çalışmaları Açısından Şehir ve osmanlı Şehri”,

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Coğrafya Dergisi, Sayı:13

Cansever, M. (2009). “Türkiye’nin Kültür Mirası – 100 Mimari Şaheser”, NTV Yayınları

Cansever, T. (2006). “İslam’da Şehir ve Mimari”, Timaş Yayınları

Kuban, D. (2007) “osmanlı Mimarisi”, Yem Yayınları

özüdoğru, Ş. (2005). “Erken ve Klasik Devir osmanlı Camilerinde Son Cemaat Yerlerinin

Gelişimi ve Tipolojisi”, Anadolu Üniversitesi Yayınları

Sözen, M. (1996). “Cumhuriyet Dönemi Türk Mimarisi”, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Yüksel, İ. A. & Ayverdi E. H. (1976). “İlk 250 Senenin osmanlı Mimarisi”,

İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları

TÜRKİYE’DE ULU CAMİ BULUNAN İL VE İLÇELER

PUSULA.indd 18 4/29/12 5:01 PM

Page 17: PUSULA 2012

PUSULA.indd 19 4/29/12 5:01 PM

Page 18: PUSULA 2012

18-19 PROJE

PUSULA.indd 20 4/29/12 5:01 PM

Page 19: PUSULA 2012

MARMARAYASRIN PROjESİ

İlk projesi 1860 yılında Sultan Abdülmecid tarafından yapılan boğazaltı su geçişi projesi o günler için belki rüyaydı. O rüya 150 yıl sonra gerçek oluyor. Avrupa ile Asya’yı yerin 150 metre altından birleştirecek olan Marmaray’da çalışmalar hızla ilerliyor. Peki, Marmaray projesi nedir? İşte merak ettikleriniz!!!

Tuğba ESEN • [email protected]

Marmaray ProjesiDünyada ki önemli projelerden biri olan Marmaray projesi, İstanbul’un tarihi ve kentsel yapısını bozmadan ulaşımı geliş-tirmeyi hedefleyen bir projedir.İstanbul hem bulunduğu konum açısından hemde tarihi açı-dan önemli bir şehirdir. Bu nedenle ulaşımı geliştirilirken do-ğal ve tarihi yapıya zarar vermemek en önemli faktördür.Proje, Avrupa yakasında bulunan Halkalı ile Asya yakasın-da bulunan Gebze ilçelerini kesintisiz, modern ve yüksek ka-pasiteli bir banliyö demiryolu sistemiyle bağlamak amacıyla İstanbul’daki banliyö demiryolu sisteminin iyileştirilmesi ve Demiryolu Boğaz Tüp Geçişi inşasına dayanmaktadır. İstanbul Boğazının her iki yakasındaki demiryolu hatları, İs-tanbul Boğazı’nın altından geçecek olan bir demiryolu tünel bağlantısı ile birbirine bağlanacaktır. Hat, Kazlıçeşme’de ye-raltına girecek; yeni yeraltı istasyonları olan Yenikapı ve Sir-keci boyunca ilerleyecek, İstanbul Boğazının altından geçe-cek ve diğer bir yeni yer altı istasyonu olan Üsküdar’a bağla-nacak ve Söğütlüçeşme’de tekrar yüzeye çıkacaktır.

Proje şu anda dünyada yürütülen en büyük ulaşım alt yapı projelerinden biridir. Projenin maliyetinin yaklaşık 3 milyar USD olması beklenmektedir. Ayrıca Marmaray projesinin ta-sarım ömrü 100 yıl olarak belirlenmiştir.Bu proje kapsamında boğazın genel yapısında ve görüntü-sünde herhangi bir değişikliğe yol açmadan kent ulaşımı için-de raylı sistemlerin payının artırılması hedeflenmektedir. Ay-rıca Asya ve Avrupa kıtalarını demir yolu ile birbirine bağlaya-rak yolculuk sürelerinin kısaltılması ve mevcut Boğaz köprü-lerinin yükünü hafifletilmesi de önemli hedefler arasında yer almaktadır. Projenin bitiminde bu hedeflere ulaşılarak kentte bulunan iş ve kültür merkezlerine kolay, rahat ve çabuk ula-şım sağlanması ve projenin kentin ekonomik ve sosyal yaşa-mına canlılık sağlanması beklenmektedir.

Peki, tünelde oluşabilecek riskler nelerdir? Bildiğimiz gibi Marmara bölgesi ülkemizde bulunan dep-rem kuşaklarından biridir. Hatta Kuzey Anadolu Fay hat-tı Marmara denizinden geçmektedir. Peki olası bir deprem

PUSULA.indd 21 4/29/12 5:01 PM

Page 20: PUSULA 2012

20-21 PROJE

halinde Marmaray projesi dahilinde yapılan tünellerin zarar görme ihtimali ve İstanbul boğazının her gün yüzlerce gemi-nin kullandığı önemli bir deniz yolu olması çeşitli yük gemi-lerinin, yolcu vapurlarının, teknelerin ve buna benzer birçok deniz aracı İstanbul boğazını kullanmaktadır. Peki, olası bir gemi kazasında veya geminin tünellerin olduğu bölgeye bat-ması durumunda tünellerin zarar görme ihtimali oluşabile-cek riskler arasında yer almaktadır.

Çözümler;Projede ki batırma tüp tünel, çok şiddetli depreme ve yüksek su basıncına dayanacak şekilde tasarlandığın-dan dolayı batık gemi yüklerinden ve olası depremler-den tünellerin zarar görme ihtimali oldukça düşüktür.

Nasıl bir tünel!!!Tünel yapımında kullanılan 2 tür yöntem vardır. Bunlar batırma tüp tünel ve delme tüneldir.

Şekil 1’de gösterildiği gibi İstanbul’un altındaki tüneller, farklı yöntemlerin bir karışımından oluşacaktır. Güzergahın kırmızı bölümü, batırma tünelden oluşacak, beyaz bölümleri ise çoğunlukla tünel açma makinele-ri (TBM) kullanılarak delme tünel olarak inşa edilecek ve sarı bölümleri aç-kapa tekniği (C&C) ve Yeni Avus-turya Tünel Açma Metodu (NATM) veya diğer gelenek-sel metotlar kullanılarak yapılacaktır. Şekil 1’de 1.2.3.4 ve 5 numaraları ile Tünel Delme Makineleri (TBM) gös-terilmiştir.

Şekil 1: Marmaray projesinde yer alan tüneller

PUSULA.indd 22 4/29/12 5:01 PM

Page 21: PUSULA 2012

İSTASYONLAR

Mevcut demiryolu güzergahı ve istasyonları yenilenerek ve tünelle birlikte yeni eklenen istasyonlarla birlikte Marma-ray projesi tamamlandığında yolculuk süresi oldukça kısa-lacaktır. Şekil 2’de yeni eklenecek olan istasyonlar gösteril-miştir. Üsküdar, Sirkeci, Yenikapı ve Kazlıçeşme istasyonla-rı yeni istasyonlar arasında yer almaktadır.

İstanbul’un Saklı TarihiMarmaray projesi kapsamında yapılan kazı çalışmaları so-nucunda İstanbul boğazının derinliklerinde yer alan birçok tarihi eser ortaya çıktı bunlar neler mi? 33 gemi, liman, sur, tünel, çeşitli yaş gruplarına ait iskeletler, Osmanlı mimari-sine özgü çeşitli çiniler…Ortaya çıkan tarihi eserler sayesinde 8000 yıllık tarih ay-dınlanmıştır. Burada bulunan tarihi eserlerin sergilenmesi için Marmaray ve metro istasyonlarında tasarlanan müze projesinin çalışmalarına başlanılmıştır.

Çevreye Zararlı mı?Marmaray projesinin çevreye olan etkisi hem insanlar için hem de denizde yaşayan canlılar için çok önemlidir. Çalışmalar ilkbahar ve sonbahar mevsimlerinde oluşan ba-lık göçünü engellemeyecek şekilde düzenlenmektedir.Marmaray Projesi gibi büyük altyapı projelerinin çevre üze-rindeki etkileri değerlendirilirken, genel bir uygulama ola-rak iki farklı dönemde oluşan etkiler değerlendirilir; yapım süreci boyunca oluşan etkiler ve demiryolunun işletime açılmasından sonra oluşan etkiler. Projenin çevreye olan etkisi düşünüldüğünde yapım süreci boyunca projenin çev-reye çeşitli zararları olacaktır. Bu zararları trafik sıkışıklığı, gürültü ve titreşimler, hizmet kesintileri şeklinde sıralaya-biliriz. Proje bittikten sonra ise bu demir yolunun alterna-tif bir yol olması sebebi ile hava kirliliğinde azalma olması, trafik sıkışıklığının azalması beklenilmektedir.

Marmaray’da Son DurumOcak 2012’de yapılan bir toplantıda Ulaştırma Bakanı Bi-nali Yıldırım Marmaray projesinin adım adım tamamlan-mak üzere olduğunu ve çalışmaların hızla devam ettiğini belirtmektedir. Ayrıca projenin tünel kısmının %85’inin ta-mamlandığını da belirtmiştir. Ayrıca 14 Ocak’ta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ında katılımıyla ilk ray kaynak tö-reni yapılmıştır. Projenin 29 Ekim 2013’de bitmesi hedef-lenmektedir. <

Şekil 2

PUSULA.indd 23 4/29/12 5:01 PM

Page 22: PUSULA 2012

22-23 RÖPORTAJ

MESLEĞİNİZİNBİR PARÇASIDIR...

CBS BİR TERCİH DEĞİL,

Fatih Üniversitesi Coğrafya Bölümünün değerli hocalarından Yrd.Doç.Dr. Ahmet Karaburun hocamız ile CBS üzerine bir söyleşi yaptık. CBS konusunda başarılı bir geçmişe sahip olan hocamız, Coğrafyacıların bu sektördeki önemini de unutmadı. ’’CBS coğrafyacı olmanın bir formasyonudur.’’ diyen hocamız, bize CBS’nin tam olarak ne olduğunu, sektörlerdeki konumunu, kullanım alanlarını ve daha birçok merak edilen yönleriyle CBS’yi anlattı.

Kübra KILIÇ • [email protected]

PUSULA.indd 24 4/29/12 5:01 PM

Page 23: PUSULA 2012

Röportajımıza sizi biraz tanıyarak başlamak istiyo-rum, bize biraz kendinizden bahseder misiniz?1994 , İstanbul Teknik Üniversitesi, Harita Mühendisli-ği mezunuyum.Mezun olduktan sonra herkes gibi bende yüksek lisans ve doktora yapma düşüncesindeydim.Yük-sek lisansımı yaparken aynı zamanda bir harita firmasında da çalışmaya başladım.Hem çalışıp,hem okuyordum.İki yıl sonra CBS ile tanıştım ve çalışmalarım o yöne kaydı.Dokto-ramıda yine İstanbul Teknik Üniversitesi’nde CBS alanında yaptım.ESRI firmasında bir süre çalıştım ve İstanbul Bölge Müdürlüğü’nü yaptım.Bu süre içerisinde birçok eğitim ça-lışması yaptım.

Gördüğümüz ve duyduğumuz kadarıyla insanlar CBS’nin ne olduğunu bilmiyorlar.Peki siz bize CBS’yi nasıl açıklarsınız?CBS bildiğimiz haritaları akıllı hale getirmektir.Akıllı hale gelincede her bir objenin kimlik bilgisine sahip olmuş olu-yorsunuz.Örneğin; bir binanın kaç katlı olduğunu,bina için-de kaç kişi yaşıyor bunları öğrenebiliyorsunuz ve bu objele-ri sorgulayabiliyorsunuz.

Bizim,yani Coğrafyacıların bu sektörde payı nedir?endi ülkemize baktığımızda Coğrafyacıların bu sektör-de pek bir ağırlığı olduğunu göremiyorum. Fakat yurtdışı-na baktığımızda bu işi yürütenler Coğrafyacılar.Bizim ülke-mizdeki Coğrafyacıların sayısal alandan uzaklaşmasıyla,bu sektör Harita Mühendisliği,Şehir Planlama gibi sayısal ala-na mensup bölümlere kaymıştır.Yani, Coğrafyacılar açısın-dan CBS alanında büyük bir eksik var.

Neden CBS?CBS’yi tercih ederken, bir iş olarak tercih etmedim aslında. Bu sektörde en iyi teknoloji hangisi arayışındayken,CBS ile tanıştım. Bu konuda birçok projeyi de görünce CBS’nin ne olduğunu daha iyi anladım ve CBS’nin birkaç yıl içinde çok aranan bir meslek olacağı düşüncesiyle bu işe girmeye ka-rar verdim.

Sizce ortaöğretimde CBS’nin yeteri kadar bilindiğini düşünüyor musunuz?Kesinlikle düşünmüyorum. Bizde yeni yapılan bilimsel ça-lışmalarla bunu anlatmaya çalışıyoruz.Orta öğretimlerde toplumsal duyarlılığın geliştirilmesinde CBS’nin rolü konu-lu bir TÜBİTAK projesi yaptık. Bu projedeki amacımız orta öğretim coğrafya derslerinde CBS’yi bir öğrenim aracı ola-rak uygulamak ve bunu tüm okullara tanıtmak.Bu projeyi de kitap olarak çıkarabilirsek, bu kitap coğrafya derslerin-de CBS nasıl kullanılabilirin örneklerini gösterecek.Böylece CBS orta öğretime doğru inmiş olacak.

Fatih Üniversitesi’nde CBS, 1. Sınıflarda teorik olarak 2. , 3. ve 4. sınıflarda uygulamalı olarak işleniyor. CBS konusunda öğrencilerin ilgisini ne derecede görüyor-sunuz?Çok ilgili öğrencilerimiz var ama buna karşın hiç ilgilenme-yen öğrencilerimizde var. Bazı öğrencilerimiz ‘’ ben öğret-men olacağım,neden bu dersi alıyorum ki’’ diye karşımıza gelebiliyorlar. CBS Coğrafyacı olmanın bir formasyonudur. Siz ister bir öğretmenolun, ister başka bir işte çalışın, ‘’ben bir Coğrafyacıyım’’ diyorsanız mutlaka CBS hakkında bilgi

PUSULA.indd 25 4/29/12 5:01 PM

Page 24: PUSULA 2012

24-25 RÖPORTAJ

sahibi olmak zorundasınız. CBS bir tercih değil, mesleğini-zin bir parçası, bunu unutmayın.

Bu yıl Fatih Üniversitesi’nde CBS alanında yüksek li-sans başlatıldı. Bunla ilgili hedefleriniz nelerdir?Hedefimiz; akademisyen olmak isteyenleri ya da özel sek-törde CBS konusunda uzmanlaşmak arkadaşları CBS ko-nusunda iyi bir şekilde yetiştirebilmek. İstiyoruz ki, burdan mezun olan arkadaşlar sektörde ön plana çıkan kişiler ol-sunlar.

Fatih Üniversitesi Coğrafya Bölümü olarak CBS ala-nında hazırlanmış bilimsel bir çalışmanız var mı?Tabiki, çok sayıda bilimsel çalışmalar var.Mesela; ilk defa orta öğretimde CBS kullanılarak bir çalışma yapılıyor. Daha öncede bahsettiğim gibi ortaöğretimde toplumsal duyarlılı-ğın geliştirilmesinde CBS’nin rolü konulu bir TÜBİTAK pro-jesi bu. Bu proje Fatih Üniversitesi, Marmara Üniversitesi ve

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Milli Eğitim Müdürlüğü iş-birliğinde yapıldı. CBS konusunda böyle bir projeyi ilk kez Fatih Üniversitesi yapmıştır. Bunun dışında hocalarımızın da CBS hakkında birçok makale ve çalışmaları vardır.

Son olarak, CBS alanında uzmanlaşmak isteyen arka-daşlara önerileriniz neler olabilir?Birincisi yabancı dil. İkincisi de sayısal alanda kendilerini ge-liştirmeleri gerekiyor. Sayısal alanda öğrencilerimizin eksik olduğunu düşünüyorum. Örneğin; alan hesaplamak coğraf-ya için gerekli bir işlemdir. Ben sözelciyim deyip, bu işlem-den kaçamayız.

Zaten CBS’nin metotlarının birçoğunda matematik ve geo-metri fazlasıyla gerekli. Daha sonra yazılım teknolojileri ve internet programlanması konusunda kendilerini geliştirme-lidirler. Bu konularda hassasiyet gösteren öğrencilerimizin çok daha iyi noktalara geleciğini düşünüyorum.<

PUSULA.indd 26 4/29/12 5:01 PM

Page 25: PUSULA 2012

PUSULA.indd 27 4/29/12 5:01 PM

Page 26: PUSULA 2012

26-27 BEST OF TRAVEL 2012

PUSULA.indd 28 4/29/12 5:01 PM

Page 27: PUSULA 2012

Plitvice Gölleri, Hırvatistan

PUSULA.indd 29 4/29/12 5:01 PM

Page 28: PUSULA 2012

28-29 BEST OF TRAVEL 2012

PUSULA.indd 30 4/29/12 5:01 PM

Page 29: PUSULA 2012

Papua Yeni Gine - Mount Hagen

PUSULA.indd 31 4/29/12 5:01 PM

Page 30: PUSULA 2012

BEST OF TRAVEL 201230-31

PUSULA.indd 32 4/29/12 5:01 PM

Page 31: PUSULA 2012

Sri Lanka , Poya Festivali

PUSULA.indd 33 4/29/12 5:01 PM

Page 32: PUSULA 2012

32-33 MODA

COĞRAFYA TAKILARIyeni nesil

Sherry Fruit Studious ve Rock Water Studio’ları klasik deneyimleri ve geleneksel ustalığı birleştirerek hazırlamış oldukları takılarla coğrafya meraklılarına özel tasarımlar sunuyor. Bir çoğu el yapımı olan bu aksesuarlar, kullanıcılarına aynı zamanda bireysel farlılık sunuyor. Çünkü bunların çoğu istenirse kişiye özel tasarlanabiliyor. Sadece aksesuar olarak değil, günlük hayatta ihtiyacına göre yön bulmak için de tasarlanmış olan gümüş el yapımı pusulalı kolyelerin şıklığı göze çarparken, bu tasarımlarda erkek kullanıcılarda unutulmamış. Birbirinden farklı kol düğme seçenekleriyle kişileri kararsız bırakan bu aksesuarların fiyatlarını ise biz sizin için derledik.

Ceren İLGÜN • [email protected] / Tuğba ESEN • [email protected]

Fiyatı $149.00 Fiyatı $20.00

Fiyatı $30.00

Fiyatı $44.99

PUSULA.indd 34 4/29/12 5:02 PM

Page 33: PUSULA 2012

Fiyatı $15.00

Fiyatı $96.00

Fiyatı 620€

PUSULA.indd 35 4/29/12 5:02 PM

Page 34: PUSULA 2012

34-35 JEOLOJİ

VOLKAN CAMIOBSİDİYEN

Cerrahi işlemler günümüzde olduğu gibi eskiden de yapılmaktaydı. Peki bu işlemler sırasında sizce cerrahların neşterleri neydi? Ya da mücevherat alanında bayanların tercihleri arasında hangi taş en siyahtı?

Ceren İLGÜN • [email protected]

Kolayca kırılabilen volkanik köken-li bu taş lav akıntılarının hızlı so-

ğuduğu bölgelerde meydana gelmek-tedir. Kristal yapıda olmadığından kes-kin yapıda moleküler inceliğe ulaşabil-mektedir. Bu özelliğinden dolayı eski çağlarda ok ucu olarak kullanılmış, cerrahların kullandığı neşterlerin ke-sici kısımlarını oluşturmuştur. Türkiye’de İkiztepe Ören yerindeki kazı-larda ise 4 bin yıl öncesine ait ameliyat-larda kullanılan obsidiyen neşterler bu-lunmuştur. Bu durum arkeologlara bu-luntuların tarihlendirilmesinde bilgi ve-rici bir kaynakken, diğer doğal mater-yallere göre kullanımındaki üstünlük, çevrede yaygın olmasıyla ilgilidir.

Kaya Olarak ObsidiyenKayanın kimyasal bileşimi ve soğuma hızı volkanik kayanın cam olup olama-

yacağını belirleyen iki faktördür. Ca-mın etkin bir biçimde oluşabilmesi için kristalleşmenin olmaması gere-kir. Obsidiyende diğer atomlara göre daha yüksek oranda bulunan silikon ve alüminyum ise bu olaya yardımcı olur. Oksijenle birleşen silikon ve alü-minyum uzun, dallara ayrılmış zincir-ler oluştururlar. Bu yüzden kolayca kı-rılmazlar.

Derinlerde daha kristalSilikon bakımından zengin sıvılar daha kolay cam oluştururlar, akışkanlıkları yüksektir. Bunlar, camı dünyanın yüze-yinde veya yüzeye yakın bir yerde ge-niş bir soğuma hızı aralığında soğuya-rak oluştururlar. Bu sıvılar dünyanın belli bir derinliğine inebilirlerse, bura-da soğuma hızının yavaşlamasından dolayı kristalleşirler.

PUSULA.indd 36 4/29/12 5:02 PM

Page 35: PUSULA 2012

Genç Volkanları tespit etmekGenellikle volkanların ısısı çok yüksek olduğundan ve çok fazla su üretebil-diklerinden sonraki volkanik lavlar al-tında gömülü camların süreleri jeolo-jik standartlarla karşılaştırıldığında ol-dukça kısadır. Volkanların, sonraki kris-talleşmeye uğramadığı bölgeler dışın-da çok az bölgede obsidiyenler 10 mil-yon yıldan yaşlıdır ve çoğu 100.000 yıl-dan daha gençtir. Bu nedenle obsidiye-nin bulunduğu bölgeler hemen hemen bütünüyle genç volkanik bölgelerdir.

Camsı yapıya sahip olmasında soğu-ma hızı ve bileşimindeki Si02 mikta-rı önemlidir.

Genel olarak sadece gerçek obsidiyen-ler alet yapımı için elverişlidir. Bir kaya parçası eğer bütünüyle camsı bir yapı-ya sahip değilse alet yapımında kulla-nılmamıştır.

Birçok obsidiyen oluşumu % 95-100 cam ihtiva etse de bazıları % 5 -15 ora-nında, dünyanın yüzeyine fışkırmadan

önce erimiş madde içerisinde oluşmuş kristal ihtiva eder.Çatalhöyük’te kazılar sırasında bu-lunan obsidiyen ok uçlarının insan-lar tarafından 190 km uzaklıktaki Vol-kanik Kapadokya bölgesinden getiri-lip işlendiği ya da bir nehir aracılığıyla bu kayaçların yaklaşık 500 km’lik bir alana yayıldığı ve bu sayede insanla-rın obsidiyen kayacını bulup işledikle-ri arkeologlar tarafından tahmin edil-mektedir. 11-http://www.ai-journal.com/article/view/ai.1313/67

PUSULA.indd 37 4/29/12 5:02 PM

Page 36: PUSULA 2012

36-37 JEOLOJİ

Obsidyenler özellikle siyah olmakla beraber Yeşil Obsidyen ve Kırmızı Ob-sidyen gibi değişik renklere de sahip-tir. Obsidyen’in en tutulan cinsi üze-rinde beyaz lekeler olan Kar Tane-li Obsidyendir. Bu tür aynı zamanda Saflık Taşı olarak da bilinir. Taşın fiziksel etkilerine baktığımız-da ise karın ve bağırsakları etkileye-rek iyileştirdiği, enerji verdiği, negatif

unsurları yok ettiği ve kaygıyı azalttı-ğı söylenmektedir. İkizler ve yay bu rçlarının taşı olan obsidiyenin kızgın-lık ve öfke duygularını da yok ettiği-ni belirtelim.[1]http://scholar.googleusercontent.com/scholar?q=cache:cd2gsCzrni0J:scholar.goog-le.com/+mesudi&hl=tr&as_sdt=0,5[2]http://archaeology.asu.edu/teo/fsp/Of-fer/ofobfigr.htm

[3]http://www.archatlas.org/Trade/Trade.php?Reload=Reload

[ 4 ] h t t p : / / w w w . m a d e n i m . c o m /ta%C5%9Flardaki_%C5%9Fifa.htm

*Görsel tasarımlarda yardımlarından dolayı Kardeşim A. Mert İlgün’e te-şekkürlerimi sunarım. <

PUSULA.indd 38 4/29/12 5:02 PM

Page 37: PUSULA 2012

PUSULA.indd 39 4/29/12 5:02 PM

Page 38: PUSULA 2012

38-39 KENTSEL TASARIM

KENTSEL TASARIMDÖNÜŞÜMÜN KAÇINILMAZ ANAHTARI

Kentsel tasarım, dünyada 1940’lı yıllardan itibaren gelişme göstermeye başlamıştır. 1940’lı yıllardan günümüze kentsel tasarım yaklaşımlarındaki değişimler, kentsel problemlerin her dönem gösterdiği özellikler ve getirilen çözüm önerileri ve problemlere sahip mekanlara müdahalede belirlenen metodlar ortaya konmaya devam etmiştir.

Asiye MEVLİTOĞLU • [email protected]

Kentler, ekonomik sebepler, sosyal gelişimdeki yetersizlikler, aşırı nüfus

yığılması, doğal afetler, yanlış yer seçimi, yanlış yapılaşmalar v.b nedenlerden do-layı yenilenmeye, yeniden tasarlanmaya ve iyileştirmeye yönelik çalışmalara ih-tiyaç duymaktadırlar. Bu nedenle gerek dünyada gerekse ülkemizde birçok pro-jeler tasarlanmış ve tasarlanmaya da devam edilmektedir.

Kentsel tasarım nedir?Kentsel tasarım adından da anlaşılaca-ğı üzere mekanın organizasyonunu içer-mektedir. Kentsel tasarım, kentin planla-maya ilişkin detaylarını çözümleme, es-tetik ile ilgili konuların saptandığı bir sü-

reçtir. Güzel bir çevreye sahip olabilmek için Kentsel tasarıma ihtiyaç duyarız. Günümüz teknolojisine bağlı olarak çev-remiz sürekli bir değişim içerisindedir. Bu nedenledir ki kentsel tasarım çok değiş-kenlilik arz etmektedir. Kentsel tasarım 4 madde ile özetlenecek olursa;• Yaşanabilir kentin biyofizik çevresi ya da kentin ekolojik dengesinin kurulması• Yaşanabilir kentin sosyo-psikolojik çev-resi (sosyal yaşamın parçaları olan yer-lerin ortak yaşam, güven duygularının, kentlerin anlamının, imgelerinin, karak-terinin ve kimliğinin korunması• Yaşanabilir kentin mimarlık, este-tik çevresi (kentsel tasarım kütle- me-kan- biçim ilişkilerinin kurgulanarak gör-

PUSULA.indd 40 4/29/12 5:02 PM

Page 39: PUSULA 2012

PUSULA.indd 41 4/29/12 5:02 PM

Page 40: PUSULA 2012

40-41 KENTSEL TASARIM

sel değerlere, estetik kaygılara, tarihsel değerlerine göre yorumlanması).• Yaşanabilir kentin üretim süreci (kent-sel tasarım, belirlenen kriterlerin isteni-len düzeyde tutulması zorunluluğu ne-deniyle kenti inşa etme süreci olarak düşünülmelidir).

Kentsel tasarımın araçları nelerdir?Kentsel tasarımı yapılabilir kılmak için uygulama araçlarına ihtiyaç vardır. Bun-lar ise;• politikalar• planlar• programlar• Rehberler’dir.Kentsel tasarım projelerinin en önem-li aracı ise tasarım rehberleridir. Reh-berler, belirli bir yöre için geçerli ola-cak tüm standartlar, yöntem ve teknik-ler açıklayıcı ve yönlendirici kararlardır. Kentsel tasarım – kentsel planlama iliş-kisiDüzenli, yaşanabilir bir kent için kent-sel tasarım ve kentsel planlamanın bir bütün halinde organize edilmesi gerek-mektedir. Planlama fiziki yapının olu-şum kararlarını içerirken, kentsel tasa-rım ise planlamanın oluşturduğu fiziki yapıyı şekillendirmeyi içermektedir.

Dünya’da kentsel tasarım gelişmeleriKentsel tasarım, dünyada 1940’lı yıllar-dan itibaren gelişme göstermeye baş-lamıştır. 1940’lı yıllardan günümüze kentsel tasarım yaklaşımlarındaki deği-şimler, kentsel problemlerin her dönem gösterdiği özellikler ve getirilen çözüm önerileri ve problemlere sahip mekan-lara müdahalede belirlenen metodlar ortaya konmaya devam etmiştir. Kent-sel tasarım Avrupa’da yaşanan kentsel büyüme hareketleri sonucunda, bazı bölgelerin yıkılıp yeniden yapılması şek-linde ortaya çıkmıştır.Türkiye’de kentsel tasarım gelişmeleriİkinci dünya savaşı sonrasında Türkiye’de hızlı bir kentleşme yaşanma-ya başlamaktadır. Yaşanan hızlı kent-leşme sonucunda ise kentlerde birçok sıkıntı baş göstermeye başlamaktadır. Bu sıkıntılara yerleşim yeri bulamama,

çarpık kentleşme, gecekondululaşma v.b gibi örnekler verilebilmektedir. Bu nedenle bu gibi sorunlara acil çözüm-ler getirilebilmesi için planlama kavra-mı gelişmeye başlamış ve yeniden yer-leştirme, iyileştirmeye yönelik proje ve uygulamalara ihtiyaç duyulmuştur.

İstanbul kentsel tasarım müdürlüğüİstanbul, dünyanın en eski şehirlerinden biri olması ve tarih boyunca bir çok uy-garlığa ev sahipliği yapması nedeniyle taşıdığı kültürel değerler ve doğal de-ğerlerinin korunması gerekmektedir. İs-tanbul, kültürel kimliğiyle özdeşleşen bir dünya kenti kimliği kazandırılması amacıyla mevcut kentsel tasarım uy-gulamalarının yapılması gerekmekte-dir. Bu nedenle İstanbul kentsel tasa-rım müdürlüğüne büyük görevler düş-mektedir. İstanbul kentsel tasarım mü-dürlüğünün görevleri 2 şekilde sınıflan-dırılabilmektedir;

1. Meydan, Cadde, Sokak, Yaya alanları, Yeşil alanlar, rekreasyon alanları ve bu alanlarda bulunan tüm kentsel mobil-yalar ve öğelerin tasarlanması, kentsel kamusal alanlar dışında kalan ve özel mülkiyeti elinde bulunduran alanlar-da bulunan ilan reklam tabelaları, bina cephelerinin niteliklerinin belirlenme-si, bina cephelerinde bulunan var olan ve sonradan monte edilen tüm yapı ele-manlarının gözden geçirilmesi, öneriler getirilmesi, İstanbul Büyükşehir Beledi-yesi yetki ve sorumluluk alanında bulu-nan tüm ana arterlerde Kentsel Tasa-rım Projelerinin hazırlanması, bu amaç-la her türlü avan ve uygulama projesi ihalesi yapılması, şehrin ihtiyaçları doğ-rultusunda yapılan tüm kentsel tasarım projelerinin belli aralıklar ile gözden ge-çirilmesi ve yeni çağdaş kentsel mobil-ya tasarımları ile desteklenmesi.

2. İstanbul Genelinde Ana Arterlerde ve meydanlarda büfe, ATM cihazları, bilgi bankaları, gazetede satış üniteleri, çöp konteyneri, trafik işaret ve yön levhala-rı, ilan reklam ve tanıtım tabelaları, ay-dınlatma elemanları posta kutuları, an-

kesörlü telefon makineleri ve tüm bun-lara ait yapılan tasarımların incelenme-si ve onaylanması, şehir estetiği dikkate alınarak başvuruların değerlendirilme-si ve red ve uygunluk görüşlerinin ve-rilmesi. İstanbul kentsel tasarım müdürlüğü-nün sorumlu olduğu ve meydana getir-diği düzenlemelere bakacak olursak;İstanbul’un taşıdığı kültürel, doğal de-ğerlerine sahip çıkılarak kültürel kimli-ği ile özdeşleşen bir dünya kimliği ka-zandırılması amacıyla ilan, reklam ve tanıtım panolarını kent bütünlüğü de-ğerlendirilerek istanbul ili sınırları içeri-sinde, bina, çatı ve cephelerinde konu-lan her türlü ilan, reklam ve tanıtım ele-manları ve benzerlerinin yol açtığı gö-rüntü kirliliğinin ortadan kaldırılması, kent estetiğine katkıda bulunmayı, rek-lam asma ve ticaret kullanımını düzen-lemeyi amaçlayan çalışmalar sürdürül-mektedir.Bu çalışmalar kapsamında uygulanmış olan bazı örnekler ise şu şekilde sıra-landırılabilmektedir;

Resimde görülen binaya uygulanan reklam panosu-nun mesajı yüzeyin %50’sini geçmemesine yönelik bir karar alınmıştır. Fakat bazı bölgelerde buna uyul-mamaktadır.

PUSULA.indd 42 4/29/12 5:02 PM

Page 41: PUSULA 2012

Hamburg Hafencity Kentsel Dönüşüm ProjesiHamburg, Almanya’nın ikinci büyük şehridir ve kendi başına ayrı bir eya-let oluşturmaktadır. Aynı zaman-da Avrupa’nın 6. Büyük metropolüdür. Almanya’nın dünyaya açılan kapısı ola-rak nitelendirilmektedir ve Almanya’nın en büyük limanına sahiptir. Almanya’nın en büyük limanına sahip olmasına ve

Kuzey Almanya’nın liman kenti olarak nitelendirilmesine rağmen, şekilsiz, çir-kin bir yapıya sahiptir. Bu alana uygula-nan Hafencity kentsel dönüşüm projesi ile işlevi olmayan alanlar, yerleşim böl-gesi olarak önem kazanmaya başlamış ve bu alan daha iyi bir nitelik kazanmış-tır. Bu proje ile hamburg merkezi Elbe nehri’nin kıyılarına kadar uzatılacaktır. Böylelikle Hamburg daha geniş, daha

güçlü ve kullanışlı bir limana sahip ola-caktır. Kentin sahip olduğu çalışmak, yaşamak, vakit geçirmek niteliklerinin yanı sıra bir kentin sadece bu 3 fonksi-yonu barındırmadığı ve bu gibi faaliyet-lerin bir kültür ortamında gerçekleşme-si gerektiği savunulmaktadır. Bu neden-le de Bu bölgede ayrıca konut, ticaret, dinlence, alışveriş ve kültürel kullanım-lara açık alanlar da oluşturulması plan-lanmıştır.

Hamburg, Kent tasarım sürecinde böl-genin kentle olan ilişkilerinin kolaylaş-ması ve gelişmesi için Baakenhafen köprüsü tasarlanması düşünülmüştür. Ve bir yarışma ile en iyi tasarım seçilip uygulanmıştır. Baakenhafen köprüsü için en iyi tasarımı Happold Mühendis-lik Bürosu ve Londra’da Wikinson Eyre Mimarlık sunmuştur. Yarışmalarla pro-je elde edilmesi Almanya’da çok yaygın olduğu gibi ülkemizde de yaygın olarak görülmektedir. Bursa orhangazi Mey-danı ve çevresi kentsel tasarım proje-si ise yarışma ile 7 şubat 2012 tarihine kadar en iyi tasarım örnekleriyle kavuş-mayı beklemektedir.

Zeytinburnu kentsel dönüşüm projesiZeytinburnu kentsel dönüşüm projesi, sümer mahallesini kapsamaktadır.

Fransız sokağındaki binaların cepheleri ve zemin döşemelerinde yapılan yenilemeler sonucu; sokak köhne görünümünden arındırılmış ve daha güzel bir kimliğe kavuşmuştur.

öNCE SoNRA

PUSULA.indd 43 4/29/12 5:02 PM

Page 42: PUSULA 2012

42-43 KENTSEL TASARIM

Bu mahallede bulunan binalar yıkılarak tekrar daha görsel ve daha dayanıklı olarak organize edilmesi planlanmıştır.

İzmit Kentsel TasarımKocaeli’nin mekansal, kültürel, spor-tif ve ekolojik değerlerin geliştirilmesi, işlevsel, yenilikçi, ekonomik çözümle-ri içeren; özgün kimlikli mekanlar oluş-turmak ve sahilin kentle bütünlüğünü sağlamak kent yaşamına kazandırmak amacıyla izmit sahili tasarlanma yolu-na gidilmiştir.

Hızlı sanayileşme ve kentleşme süre-cine sahip Kocaeli sahili yaşamayan bir metropoliten sanayi kenti görünü-müne sahip olmaktadır. Bu nedenle kentin sahille buluşmasını amaçlayan projeler geliştirilmeye çalışılmıştır.

Güzelyalı Kent meydanı tasarımı, BursaBursa Büyükşehir belediyesi Bursa’nın her bir semtini yeşil alanlar, parklar, spor, eğitim, kültür tesisi gibi sosyal alanlarla kavuşturmak için çalışmalar yapmış ve

yapmaya devam etmektedir. Bu kapsam-da Güzelyalı meydanı düzenlemesi yapı-larak eski alanlar yıkılmıştır. Ve kent mey-danı sahille daha bütünleşik bir konuma getirilmeye çalışılmıştır. <

Kaynak:

[1]http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/Kurumsal/Birimler/KentselTa-

sarimMd/pages/AnaSayfa.aspx

[2]http://www.bursa.bel.tr/

[3]Şişman,A., Kibaroğlu, D.; 2009, Dünyada ve Türkiye’de kent-

sel dönüşüm uygulamaları

[4]http://www.mimdap.org/?p=49557

İzmit Kentsel Tasarım projesiGüzelyalı Kent meydanı tasarımı, Bursa

PUSULA.indd 44 4/29/12 5:02 PM

Page 43: PUSULA 2012

PUSULA.indd 45 4/29/12 5:02 PM

Page 44: PUSULA 2012

44-45 DEPREM

PUSULA.indd 46 4/29/12 5:02 PM

Page 45: PUSULA 2012

VANDEPREMLE YIKILAN SURETLERİN ŞEHRİ

Van Doğu Anadolu Bölgesi’nin volkanik dağlarla kaplı çukur kesiminde bulunan Van Gölü’ nün doğu kıyısına 5 km uzaklıkta çok az meyilli bir arazi üzerine kurulmuştur. Rakım yüksekliği yaklaşık 1725m’dir. Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü ise yüksek dağların ortasında bir çöküntü durumundadır. Depremle yıkılan binaların, hayatların ve yüzlerin birbirine karıştığı bu coğrafyada hayat herşeye rağmen sürüyor.

Birsen KÖSE • [email protected]

Ekim 2011 tarihinde meydana gelen Van depremi tektonik olup, bu dep-

remde yaklaşık 650 kişi hayatını kaybet-mişti. Yaklaşan kış ayıyla birlikte hayat şartları Van halkı için daha da zor olacak-tı. Bu sebeplerden dolayı Van’dan çevre il-lere yoğun bir göç başlamıştı. Van Gölü ve çevresi tarih boyunca benzer birçok olay yaşadı. Kuzey Anadolu fayının doğu-ya doğru giden kesimi bir kez göz ardı edi-lince burada oluşan çok önemli deprem-ler de anlaşılamamaktaydı. Bunlardan en önemlisi yaklaşık 3 km uzunluğunda olan Çaldıran fayının yırtılmasıydı. 7.6’lık dep-rem münferit bir deprem olarak algılan-maktaydı. Oysa Çaldıran fayına paralel gelen Iğdır fayı, Iğdır ovasından hareket ederek Hoy’a doğru Çaldıran fayıyla bir-leşmekteydi. Bu fay da 1840 yılında büyük bir depremle kırılmıştı. İşte bu iki büyük kı-rılmanın birleştiği yerde Van fayı esas ola-rak kavranamadığı için Van’daki büyük fe-laket kestirilememişti.

Van’ın Coğrafyası ve Coğrafi YapısıVan Dünya üzerinde 42 derece 40 Da-kika ve 44 derece 30 dakika Doğu boy-lamları ile 37 derece 43 dakika ve 39 de-rece 26 dakika Kuzey enlemleri arasın-da yer almaktadır.

Türkiye üzerinde ise Doğu Anado-lu Bölgesi’nin Yukarı Murat-Van Bölümü’ndeki Van Gölü kapalı havza-sındadır. Kuzeyden Ağrı ili Doğu Beyazıt Diyadin ve Hamur ilçeleri; batıdan Van Gölü ile Ağrı ilinin Patnos ilçesi; Bitlis’ in Adilcevaz Tatvan ve Hizan ilçeleri; gü-

PUSULA.indd 47 4/29/12 5:02 PM

Page 46: PUSULA 2012

46-47 DEPREM

neyden Siirt’ in Pervari Hakkari ili Bey-tüşebap ve Yüksekova ilçeleri ile kom-şudur. Doğusunda ise İran Devleti sınırı bulunmaktadır. İl toprakları 19.069 km2 olan Van, yüzölçümü ile Türkiye toprak-larının %25’ ini oluşturur. Van Doğu Anadolu Bölgesi’nin volka-nik dağlarla kaplı çukur kesiminde bu-lunan Van Gölü’ nün doğu kıyısına 5 km uzaklıkta çok az meyilli bir arazi üzeri-ne kurulmuştur. Rakım yüksekliği yakla-şık 1725m’dir. Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü ise yüksek dağların orta-sında bir çöküntü durumundadır. Çev-redeki yüksek dağlar Van ilinin sınırını oluşturur.

Ekim 2011 Van depremi: 23 Ekim 2011 tarihinde saat: 13:41 de meydana gelen deprem 25 saniye sür-müştü. Depremin merkez üssü Taban-lı köyü olup Van’a –merkeze- uzaklığı 17

km’idi. Depremden sonra yapılan araş-tırmalarda depremin büyüklüğü Kandil-li Rasathanesi Richter ölçeğine göre 6.6, ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumuna göre ise 7.2 olarak tespit edilmişti. Dep-remin hissedildiği iller ise sırasıyla Iğdır, Hakkari, Mardin, Diyarbakır, Siirt, Bitlis, Kars, Şanlıurfa, Erzurum, Ağrı, Muş ve Batman idi. Depremin etkisiyle çok sa-yıda bina yıkılmış, yollar kullanılamaz

hale gelmiş, elektrik ve telefon hatları kesilmişti. Şu anda yolların çoğu ona-rılmış durumda olsa bile olası tehlikele-re karşı bazı bölgelere hala elektrik ve-rilememektir.

Van’da yaşayan binlerce insan bu dep-remden sonra bölgeyi terk etmiş, kalan-lar ise soğuk kış aylarında yazlık çadır-larda kışı geçirmeye çalışmaktadır. Van Belediye’sinin gönüllülerle beraber yü-rüttüğü çalışmalar sayesinde ağır ha-sarlı birçok bina kayıt altına alınıp acil tedbir alınması için ilgili makamlara res-mi olarak raporlanmıştır. Bu çalışmalar sonucunda tehlike yaratan ağır hasar-lı binaların yıkım çalışmalarına başlan-mıştır. Deprem kendisiyle birlikte pek çok alt-yapı hasarlarını da beraberinde getir-miştir. Elektrik ve telefon hatları kesil-miş, Van - Erciş karayolu üzerinde üç

ayrı noktada çökme meydana gelmiştir. Bu çökmeler nedeniyle karayolu ulaşı-mının sağlanmasında güçlükler yaşan-mıştır. Van merkezde, doğalgaz boru hattında meydana gelen sızma nede-niyle doğalgaz akımı da kesilmiştir. Bazı mahallelerde boru hatlarında meyda-na gelen patlama nedeniyle, şehrin bazı kesimlerine su verilememiştir.

Van halkı bu depremin yaralarını henüz saramamışken Kasım ayında ikinci bir deprem daha yaşandı. 9 Kasım 2011 ta-rihindeki deprem, 21:00 sularında mey-dana gelmiş 5,6 Mw büyüklüğünde olan depremdi. Merkez üssü bu kez Van’a 16 km uzaklıktaki Edremit ilçesiydi. Dep-remin etkisiyle 2’si otel olmak üzere 25 bina yıkılmış, 23 Ekim’de meydana ge-len deprem nedeniyle Van’da olan ara-ma kurtarma ekiplerinin bir kısmı, bina-ların yıkıldığı bölgeye sevk edilerek ara-ma kurtarma çalışmalarını yürütmeye başlamışlardır. 12 Kasım günü Afet ve Acil Durum Yö-netimi Başkanlığı’ndan yapılan açıkla-mada ise 25 binanın yıkıldığı, 40 kişinin öldüğü ve 30 kişinin enkazlardan sağ kurtarıldığı bilgisi verilmişti. Ancak dep-remde ölen birisi vardı ki o asla unutul-mamalı, nesiller bunu birbirlerine aktar-

malıydı. Prof. Dr. Atsushi Miyazaki. Vata-nından çıkıp afet bölgesine yardıma gel-miş ve bu uğurda can vermiş Japon yar-dım görevlisi.

Genel olarak büyüklükleri 2 ila 3 arasın-da değişen 521, 3 ila 4 arasında değişen 790, 4 ila 5 arasında değişen 108 ve 5 ile 6 arasında değişen 7 olmak üzere, toplam bin 400 adet artçı deprem meydana gelmiştir.

PUSULA.indd 48 4/29/12 5:02 PM

Page 47: PUSULA 2012

BÖLGEDE NE KADAR YARDIM DAĞITILDI?Toplam 4 bin 440 arama kurtarma, bin 710 sağlık personeli, 18 arama köpeği, 651 iş makinesi ve araç, 7’si hava ambu-lansı olmak üzere 146 ambulans, 6 tanesi faal olmak üzere 11 seyyar hastane, 143 jeneratör, 77 projektör, 95 seyyar tuvalet, 42 bin 711 çadır (8 bin 166’sı yurtdışı), 54 toplu barınma çadırı, 69 genel maksat ça-dırı, 60 prefabrik ev, 5 yaşam konteynırı, 2 bin 300 Mevlana evi, 160 bin 360 battani-ye, bin 179 yorgan, 37 seyyar mutfak, 3 bin 051 mutfak seti, 6 bin 899 katalitik soba, 5 bin 792 uyku tulumu, bin kampet ve 1 mobil fırın gönderilmiştir. Başkanlık tara-fından havayolu ile gelecek olan uluslara-

rası yardımların kabulü için Erzurum lojis-tik merkez olarak belirlenmiş, bu merke-zin kurulması ve gelen yardımların Van’a transferini sağlamak üzere Erzurum Va-liliği görevlendirilmiştir. En son bilgilere göre; şu anda yaşam konteynırı olmayan sadece 90 aile kalmıştır. Depremde ye-tim ve öksüz kalan 188 çocuk ile kimsesiz, yaşlı ve özürlü 192 kişiye bakım ve rehber-lik hizmeti verilmektedir. Van’da 5 okul ya-pılması için de protokol imzalanmıştır.

HANGİ ÜLKE NE YARDIMI YAPTI?Van’daki depremden sonra zor du-rumda kalan depremzedelere yar-dım için Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanından vatandaşlar seferber oldu. 700 yatak kapasiteli bin 250

çadırla acılarımızı sarmamızda ilk adımı atan Azerbaycandı. Arkasın-dan Fransa ve BM ülkeleri bu yardım konvoyuna katılırken, yardımlar ara-sında en dikkat çeken ülke, ilişkilerin gergin olduğu İsrail’di.

Yapılan yardımlar yeterli gibi görün-sede bu kış ayında Van halkı hayat-la mücadele etmektedir. Van’da mey-dana gelen depremin yaralarını sar-mak amacıyla hepimize düşen mut-laka bir görev ve sorumluluk vardır. Bugün bu sorumluluğumuzu hep be-raber yerine getirmek bir vatandaş-lıktan öte insani bir göevdir. Unut-mayalım ki, aynı acıyla bizlerde karşı karşıya kalabilirdik. <

PUSULA.indd 49 4/29/12 5:02 PM

Page 48: PUSULA 2012

48-49 YAŞAM

ÇADIRKENT VAN…YIKILMIŞ ŞEHİRDEN AÇILAN ÜMİT VAR, BİR PENCERE:

17 Ağustos 1999’da yaşanan ve 17 bin 127 kişinin hayatını kaybettiği 43 bin 953 kişinin de yaralandığı merkezüssü Gölcük olan ve etkisinin İzmir’den Ankara’ya kadar geniş bir coğrafyada hissedildiği özellikle de Marmara Bölgesi’nin ağır hasarlarla yaşam mücadelesi vermeye çalıştığı Türkiye’deki en etkili depremden sonra ikinci en büyük deprem Van’da yaşandı.

Cansın TOPRAK • [email protected]

Merkezüssü Erciş olan 24 Ekim Van depremi 7.2 şiddetinde ağır

bir şekilde hissedildi.O gün 138 kişi ha-yatını kaybederken 600 kişi yaralan-dı ve 100’den fazla bina yıkıldı.İlk ve en büyük sarsıntı burada yaşandı .2. büyük deprem ise Van merkezde 6.6 büyüklü-ğünde hissedildi.Depremler arası şiddet farkı az gibi gözükse de bir derecelik bir fark bile bölgeye 32 kat daha yıkım ve kayba sebep olmuştur.Saatler 01.30’u gösteriyordu,her şey normal seyrinde devam ediyordu.Uyu-yanlar uyuyor sohbetler ediliyor,çaylar içiliyor derken ani bir sarsıntıyla bir anda her şey yerle bir oluyor. Yirmi beş saniye içerisinde hayata ve hayale dair her şey idrake sığmayan bir manzume oluşturuyor...Deprem…Anlatması kolay ama yaşan-ması düşünülmek istenmeyecek ka-dar zor. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Van Gölü’nün sırdaşlığını yapan küçük bir yer Erciş. Cehaletin,savaşın,insanlığın ve her şeye rağmen çocuk olmanın ne demek olduğunu iki kere iki dört eder-cesine insanlara gösteren Anadolu’nun engin yürekli analarını,masumluğunu kaybetmemiş tertemiz bakışlı çocukla-

rını ve cesur yürekli babalarının yaşam şartlarını yansıtan şair endamlı şehir.Doğu insanını misafirperverliğiyle, içten ve samimi sohbetleriyle ve çalışkanlı-ğıyla tanırız biz.Sofrasındaki ekmeğini hiç düşünmeden paylaşabilen, kırk yıl-lık ahbap gibi sizinle oturup dertleşebi-len, derken derdinize derman olmak is-teyen fakir ama ruh derinliği gönüllere sığmayan gözyaşının mayasında, karşı-sındakinin derdine dahi ağlamaktan çe-kinmeyecek kadar ruh ve mana kökleri-ne sahiplenmiş insanlar görüyoruz.Yüz ifadeleri olup biten her şeyi ak-settiriyor sanki. Yaşadıklarını bilme-den bile birçok şeyi anlamak mümkün. Başlarından geçenler hiç de kolay de-ğil.Kolay değil virane bir şehrin orta-sında yapayalnız kalmak,elini attığın yerden yarının yareninin cansız bede-nini bulmak.Saniyeler içerisinde onla-rı kaybetmek,aramak ama bulamamak.

Bir anne anlatıyor.’’Eşim amâ idi ve anahtarcılık yapıyordu; kızlarım da her gün okula giderken babalarını işe götürür,okul çıkışı da eve beraber ge-lirlerdi.Deprem günü de yine bir iş çıkı-şı gelirlerken üçü de bir binanın altında

kaldı.Onüç gün boyunca aradım onları, günlerce yapılan aramalar sonucu üçü-nü de kaybettim.Hayat bana güzel değil artık.’’Bir annenin feryadı…Ne kadar da acı... Üstüne titrediğin,gözbebeğim de-diğin evlatlarını,hayat arkadaşını kay-betmek.Şunları diyor ve ekliyor acılı anne:”Evim sapasağlam ama ne anlamı var ki bundan sonra.” Acısı çok taze,bu yıkımı kabullenmek çıldırtıcı bir sekerât anı; sanki kalpler şehirden daha hasarlı ve yıkık... Ölümle burun buruna gelmek-ten bahsediyoruz. Gitmek ve gelmek...Belki hayatının bir film şeridi gibi gözü-nün önünden geçirmeye bile vaktinin ol-madığı anlar…

Hayatını temellendirdiğin planlar ve hayaller,her birinin saniyeler içerisin-de yok olması,saniyeler içinde varlık ve yokluk ve o yoluğun içinde yok ol-mak…Yer yarılsa da içine girsem demek yok orada;çünkü yer de yerle bir,tarifi zor,yaşamak zor,anlamak zorlardan da zor …Herkes şaşkınlık içerisinde imkan-sız gördüğü düşüncelere gark olmuş öylece seyrediyor olup bitenleri.Bu büyük felaket herkese kendi pence-resine sızan anlayış sınırları içerisinde

PUSULA.indd 50 4/29/12 5:02 PM

Page 49: PUSULA 2012

PUSULA.indd 51 4/29/12 5:02 PM

Page 50: PUSULA 2012

50-51 YAŞAM

bir şeyler öğretmişe benziyor. Özellik-le de Türk-Kürt çatışmasının pervasız-ca kuru gürültü halinde devam ettiği şu günlerde yaşanan bu deprem hadisesi, gözü ve gönlü körelmiş insan topluluğu-na bir kere daha aynı toprak parçasında yaşayan halkın birbiri için ne kadar de-ğerli olduğunu, ateşin sadece düştüğü yeri değil seni de beni de yaktığını ve de-rin izler bıraktığını gözler önüne serıyor. Bu millet çoluğuyla çocuğuyla, genciyle yaşlısıyla, kadınıyla erkeğiyle her an bir-birine muhtaç… Bu düşünceyi göz ardı eden gönül gözü ,dibe vurmuş bir aciz-lik içerisinde oradan oraya savrulmaya mahkum …Sussa da mahkum,dursa da mahkum…Koşsa da mahkum…

Depremin asıl etkisinin altı ay son-ra başladığını söylüyor psikologlar.Asıl deprem o zaman yaşanacak elbet-te. Şimdilik çocuklar olan bitenden ha-bersiz, oradan oraya koşturuyor,oyunlar oynuyor,yaşları biraz daha büyük olan-ların ise bakışları donuk ve çaresiz. Mah-cup bir çehre hayatlarının baharında ya-şadıkları depremden arta kalan. Nasıl olmasın ki şehir bomboş, in cin top oy-nuyor, kedilerin ıslıkları onlara çelme takıyor.İnsandan çok kediler dolaşıyor

sokaklarda,onlar bile ne kadar çaresiz gözüküyor, yürüşleri bile farklı sanki.Şehrin bu bomboş hali insanları yalnız-laştırmış gözükse de,birbirlerine daha da yakınlaştırmış aslında.Çünkü birbir-lerinden başka kimseleri olmayan bu insanları,kendilerinden daha iyi anlayan kimse de olamazdı.O yüzden birbirlerine sımsıkı sarılmışlar bu günler de geçer düşüncesiyle sabırla, akıp giden zama-na ayak uydurmaya çalısıyorlar.İnsanlar her şeye rağmen metanetleri-ni koruyor, bunu başarmanın zor ama imkansız olmadığını,hayatın her şeye rağmen devam ettiğini öyle bir yan-sıtıyorlar ki; birçok rahatına düşkün ve gözü doymak bilmeyen benlikle-rin bencilliklerini eleştirip onların ib-ret almalarını sağlıyor.

Çadırkent Van’da ümitsizlik, ümitvar bir geleceğe bel bağlamıştı...Yaşamaya ve yaşatmaya dair yeni yeni hedefler koyan insanlar,her şey bitti denildiği yerde yine coşku dolu adımlarla hayatlarını devam ettirmeye yemin etmişçesine dik dur-maya gayret ediyorlar. Evet birçok insanımız hayatını kaybetmişti,bunu kabullenmek çok acıydı,ateş sadece Van’ı değil herkesi yakmıştı.Bu olayı çarçabuk atlatmak,hiç bir şey olmamış gibi her şeye silbaştan başlamak, ölüm kalım mücadelesinin o karanlık girdabından sıyrılıp yeniden ya-şamaya varım ve buna hazırım demek kolay değil elbette.

Fakat acı da olsa yaşanan bu deprem-den sonra doğusuyla batısıyla ,kuzeyiy-le güneyiyle tüm Türkiye tekrardan kar-deşçesine sarıldı ve “Yaşamam yaşa-mana bağlı”diye haykırdı.Bu da diğer-gam milletimizin vefalı insanlarının ya-şanılması mümkün olan tüm olumsuz-luklara rağmen birbirlerine arka çıkma-ya ve tek yürek olmaya hazır oldukları-nın en büyük vesikasıydı ve derde der-man olan da nifak tohumlarının yeşer-meye azmettiği yerde kardeşlik tohum-larının neşv ü nema bulmasıydı. <

PUSULA.indd 52 4/29/12 5:02 PM

Page 51: PUSULA 2012

PUSULA.indd 53 4/29/12 5:02 PM

Page 52: PUSULA 2012

52-53 ENERJİ

NÜKLEER ENERjİ; FÂCİÂ MI, ÇÖZÜM MÜ?Nükleer enerji günümüz dünyasında mecburiyet değildir. Nükleer santral kurulumu en pahalı santraldir. Nükleer santral en az 10 yılda kuruluyor. Atıklarına çare bulunmamıyor. Ayrıca kazalarda en büyük riski taşıyor. Bu nedenle bu tip santraller kurmak isteyen ülkeler iyi düşünmelidir. Türkiye’deki enerji hatlarında yüzde 20’ye yakın kaçak var, yenilenebilir enerjiye yatırım yapılmadı, hidroelektrik santalleri yeterli değil. Bu nedenle nükleer enerjinin alternatifi, temiz enerji ve tasarruflu tüketimdir.

F. Betül YILDIZ • [email protected]

Nükleer enerji son yıllarda tüm ülke-lerin ilgilendiği ve üzerine çok fazla

yorumun yapıldığı bir konu haline geldi. Özellikle, petrol, doğalgaz ve kömür gibi yenilenemez (non-renewable) enerji kay-naklarının tahminen 80-90 yıl içinde tü-kenecek olması hasebiyle ülkeler, üre-tim aşamasında daha ucuz ve daha ve-rimli bir enerji kaynağı olan nükleer ener-jiyi tercih edilmektedir. (Tübitak, Enerji ve Doğal Kaynaklar Paneli Raporu.) Aşa-ğıda, dünya üzerindeki nükleer santral-lerin bulundukları yerleri görüyoruz. (Fi-gure-1). Dünya üzerinde hâli hazırda 400’den fazla nükleer santral vardır ve nükleer enerji dünyanın elektrik ihtiyacı-nın %15’ini karşılamaktadır. Şimdi, Tür-kiye ve dünya genelinde nükleer santra-le karşı olanlar ve onu destekleyenlerin tezlerinden kısaca bahsetmek istiyorum. Karşı olanların argümanlarışu şekildedir:o Konjonktür ve dünya değişmiştir, bugün herkes nükleer enerjiden kaçmaktadır.o Deprem riski tehlikeli sonuçları da be-raberinde getirir.o Türkiye olarak 2023’e kadar enerji-miz bitecek söylemleri gerçeği yansıt-mamaktadır. 2

o Mesele enerji ise Türkiye’de meyda-na gelen israfın önüne geçilirse nükleer enerjiye olan ihtiyaç ortadan kalkacaktır. o Radyoaktif atıkların yüz binlerce, hat-ta milyonlarca yıl etrafa sızmadan sak-lanması için gereken önlemler çok yük-sek maliyetli ve teknik açıdan neredey-se imkânsızdır.o En ufak bir arıza Çernobiller yaratabilir.o Kurulması planlanan santral, Mer-sinde ekolojik dengeyi altüst edecek-tir. Keza aynı şey Sinop içinde geçerli-dir. Birçok canlı türünün sonu gelecektir.o Zenginleştirilmiş uranyum alınacaktır

ki bu da, dışa bağımlılığın petrol olma-sa başka kaynaklara geçeceğinin gös-tergesidir.Nükleeri destekleyenler iseşu savları öne sürüyorlar:o 2010 yılı verilerine göre dünyada şu anda aktif olarak 510 adet reaktör, 251 adet nükleer santral sivil amaçlar için enerji üretmektedir. Yani yaygın bir enerji kaynağıdır.o Fosil yakıtlarının çevreye fazlaca kar-bondioksit ve karbon monoksit yayma-sı çevreye ve atmosfere zararlıdır. An-cak nükleer enerji çok daha az miktarda

Figure-1:

PUSULA.indd 54 4/29/12 5:02 PM

Page 53: PUSULA 2012

karbon monoksit yayar.o Türkiye’nin yüzölçümünün yarısını güneş enerjisi panelleriyle kaplasak bile mevcut tüketimimizin ancak %8 ini kar-şılayabiliyoruz.o Gerekli önlemler alındığı takdirde risk seviyesi minimuma inebilir.o Doğru analizle depremden zarar gör-meyecek ve sızıntıyı imkânsız hale geti-recek santral yapmak mümkündür. 3

Tübitak, Enerji ve Doğal Kaynaklar paneli Raporu,

24 Temmuz 2003, ANKARA 1

özgür Gürbüz, 2011. 2

prof.Dr. Altuğ Şişman 3

Tüm bu kritiklerin sonunda nükleer enerjiyi uçak yolculuğuna benzetebili-riz. Her ne kadar diğer yolculuk çeşitle-rinden daha riskli ise de istatistiksel ola-rak kaza oranı daha azdır. Ancak terci-hi yapacak olan sizsinizdir. Son olarak Japonya’daki Fukuşima nükleer santra-linde gerçekleşen kazaya göz attığımız-da, kazanın sebebi direk olarak deprem

değildir. Elbette yer sarsıntısı ve tsuna-mi de kazada önemli rol oynamıştır an-cak diğer önemli sebepleri de tsunami riskinin yanlış hesaplanması ve merkez-deki uzmanların bir süre santralin acil soğutma sisteminin çalıştığını zannet-meleri, bunun da radyasyon sızıntısına karşı önlem alınmasını geciktirmesidir. Fukuşima kazasından sonra da Avrupa ülkeleri nükleer santrallerini gözden ge-

çirme kararı aldı; Almanya eski 7 sant-ralini kapatma kararı aldı, İsviçre yeni santral kararlarını askıya aldı, Fransa’da da protestolar gerçekleşti.

Türkiye’deki nükleer enerji konusuna gelecek olursak, bildiğiniz gibi Mayıs 2010’da Türkiye ile Rusya Federasyo-nu arasında Mersin-Akkuyu’da nükleer santral yapımına ilişkin hükümetler ara-

PUSULA.indd 55 4/29/12 5:03 PM

Page 54: PUSULA 2012

54-55 ENERJİ

sı anlaşma imzalanmıştır. Rus Atomstroyexport şirketine verilen ihaleyle beraber Akkuyu nükleer sant-ralinin 2019’da devrede olması planlanı-yor. Her yıl 50 Türk öğrenci de Rusya’ya nükleer konusunda eğitime gönderiliyor. 7 yıl sonunda 400 civarında öğrenci eği-tilmiş olacak. Türkiye, Atomstroyexport şirketine Mersin halkını bilinçlendirme şartı koştu. Yani buna kısaca ikna faali-yetleri de diyebiliriz; broşür, simülasyon,

kitapçık gibi yöntemlerle. Kafa karıştı-ran bir diğer mevzu da, nükleer atıkların akıbetinin ne olacağı… Kuvvetle muhte-mel, bu değerli atıklar tekrar kullanıla-bilir oldukları için Rusya’ya geri gönde-rilecek. Çünkü şu an Türkiye’nin bu atık-ları tekrar kullanmak için yeterli tekno-lojisi yok. Fatih Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Dr. M. Akif Sarıkaya, Mersin’den ge-çen fay hatları ve bunların nükleer sant-

rale olabilecek etkileri üzerine bir çalış-ma gerçekleştirecektir. Deprem konu-su da yazının başında zikrettiğim Fuku-şima santrali kazasını en önemli sebep-lerinden biridir. Türkiye de nükleer fay kuşakları üzerinde bulunan bir ülke ol-duğu için bu konuda derinlemesine in-celenmek zorundadır. Nükleer enerjinin ülkemiz için faydalı olmasını ve olabile-cek tüm kazalara karşı yeterli önlemle-rin alınmasını diliyorum. <

PUSULA.indd 56 4/29/12 5:03 PM

Page 55: PUSULA 2012

PUSULA.indd 57 4/29/12 5:03 PM

Page 56: PUSULA 2012

56-57 MADENCİLİK

PUSULA.indd 58 4/29/12 5:03 PM

Page 57: PUSULA 2012

Coğrafya bölümü 2. sınıf öğrenci-leri olarak 2011 yılında arazi ça-

lışması kapsamında gitmiş olduğu-muz Koza Altın Madeni İşletmelerin-de, altının ne tür aşamalardan geçti-ğini, işlenişini, bu işleniş sırasında çev-reye olan etkilerini ve daha birçokları-nı öğrenme fırsatı bulduk. Türkiye’nin ilk yerli altın üretim merkezi olan bu yerde edindiğimiz bilgileri ise siz de-ğerli okuyucularımızla paylaşmak is-tiyorum.

İzmir’in 106 km kuzeyinde, Bergama ilçesi Ovacık köyü bölgesinde bulu-nan Ovacık Altın Madeni, Türkiye’nin ilk yerli altın üretim tesisi olma özel-liği taşımaktadır.Koza Altın İşletmeleri a.ş., ülkemizde-ki altın madenlerini aramak ve işlet-

mek üzere kurulmuş %100 türk ser-mayeli bir türk şirketi’dir. Koza Dave-tiye Mağaza İşletmeleri ve İhracat a.ş. ve Koza-İpek Holding a.ş. firması, Mart 2005’te, Normandy Madencilik a.ş.nin

bütün hisselerini Newmont Mining Corporation Şirketi’nden satın almış ve böylece Türkiye Cumhuriyeti tari-hinde ilk kez bir Türk şirketi altın üreti-mini gerçekleştirmiştir.

HER UYGARLIKTA GÜCÜN SİMGESİ...

ALTINAltın, ortalama 35 km. kalınlığa sahip yer kabuğunda en az bulunan bir elementir.Yer kabuğu nun %8’i alüminyum, %6’sı demir oluştururken on milyonda 2’si altındır.Kimyasal sembol olarak Au ile ifade edilen altın 1064Cº ergimektedir.Altının yerkabuğunda en az bulunan element olma özelliği yanında bilinen en iyi iletkendir. Ayrıca su ve oksijenle reaksiyona girmez. Bu nedenle binlerce sene geçsede altın bozulmadan aynı özelliğini koruyabilir.

Zeliha SÜSLÜ • [email protected]

PUSULA.indd 59 4/29/12 5:03 PM

Page 58: PUSULA 2012

58-59 MADENCİLİK

ALTIN NE TÜR AŞAMALARDAN GEÇER ?Ovacık, Gümüşhane ve Havran Altın Ma-deni ile toprağın altındaki değerleri gün yüzüne çıkaran Koza Altın Madeni uy-guladığı üretim ve çevre teknolojileriyle dünyaya örnek gösterilmektedir. Cevhe-rin çıkarıldığı alanda;o Açık ocak ve yer altı galerileri,o Cevherin işlendiği tesis kısmı veo Çevreye verilebilecek temizlik ve saflı-ğa getirilen atıkların bırakıldığı geçirimsiz atık havuzu bulunmaktadır.

1. Açık ocak ve yeraltı galerileri

2. Açılı ve kapalı ocaklardan çıkarılan cevher farklı tenör guruplarına ayrılarak cevher stok alanından iş makineleriy-le tesise alınır.

3. Çenekli ve konik kırıcılarla iki kademe-de kırılarak tane boyutu 16 mm altına in-dirilir. Titreşimli elektrikten geçen cevher omeor bandla ince cevher silosuna alınır ve öğütme ünitesine aktarılır. Öğütme üni-tesi; seri şekilde çalışan iki değirmen ve diplon bataryasından oluşur. Cevherin % 80’i 75 migronun altına düşürülecek şekil-de öğütülür. Öğütme sulu ortamda yapılır.

4. İki adet siyanürlüme tankı bulunmak-tadır. Çamur iki siyanürlüme tankından sonra 8 tanktan daha geçer. Siyanürlüme tanklarından çözülmüş altın 8 tanka ila-ve edilen aktif karbon vasıtasıyla emilir.

5. Altını içeren aktif karbonlar yıkanarak altın ve gümüşten sıyrılır. Altın ve gümüş yüklü çözelti elektroliz işlemine tabi tu-tularak ALTIN VE GÜMÜŞ kazanılır.

6.Atıklar, geçirimsizliği sağlanmış atık depolama tesisinde depolanır.

Siyanürün çevreye olan zararıAltın madenlerinde kullanılan siyanü-rün nehir sularına karışmasıyla nehirde-ki canlılar ölmekte, tarlalardaki sulama sularına karışmasıyla da meyve ve seb-zelere siyanür karışmakta ve insan sağ-lığını tehdit etmektedir. Ayrıca altın ma-deni çıkarılma sırasında kullanılan siya-nür havaya karışmaktadır.

Koza altın şirketi ise bu zararlı madde olan siyanürü çevreye kazandırıyor. Tüm işlemler bittikten sonra atıklar havuza aktarılıyor ve çevreye hiçbir zarar veril-miyor. Bu atık havuzlar ;o Kaya dolgu atık havuzu yapısı - yerel su barajlarından daha üstün emniyet faktörüne sahip olup, kompozit astar

atık havuzundan sızıntıyı önlemektedir.

o Yüzey sularına sıfır deşarj - atık suyun tamamının geri kazanımın sağlamakta-dır.

DAHA YEŞİL BİR ÇEVREBu çalışmalarla kullandıkları alanlara eskisinden daha güzel ve doğal bir görü-nüm kazandırmayı amaçladıklarını dile getiren Koza Altın Genel Müdür Yardım-cısı Hayri Öğüt, “Sahada daha yeşil bir çevre oluşturmayı hedefledik. Bunu için faaliyetlerimiz sırasında meydana ge-lebilecek toprak erozyonunun minimize edilmesini sağlamak, ağaç dikimiyle ha-vadaki oksijen miktarını artırmak, ma-dencilik faaliyetleri esnasında oluşabile-cek tozu engellemek, yöre halkına yeni tarımsal faaliyet alternatiflerini sunmak, planlı rehabilitasyonla madencilik faali-yetleri sonrası rehabilite edilen alanların yöre halkı tarafından değişik amaçlarla kullanımını sağlamak ve mevcut flora ve fauna çeşitliliğini koruyup bu çeşitliliğin

artırılmasına katkı sağ-lamak için çalışmaları-mızı sürdürüyoruz” diye konuştu.Madencilik faaliyetle-ri tamamlanmış olan alanları doğaya geri kazandırmaya çalışan Koza Altın İşletmeleri, maden faaliyetleri ta-mamlan Havran Altın Madeni sahasına 36 bin 209 adet fidan dikimi ile doğaya yeniden kazan-dırıldı.Dikilen fidanların oto-matik damla-sulama sistemiyle sulandığı-

nı anlatan Öğüt, böylelikle su tasarrufu da sağladıklarını anlattı. Bunun yanında, Çevre Bölümü ile koordinasyonlu şekilde personelleri tarafından da sahadaki tüm fidanların bakımlarının düzenli olarak ya-pıldığını dile getirdi.Koza Altın İşletmeleri, Ege Bölgesi Sana-yi Odası tarafından çevreye yaptığı yatı-rımlardan dolayı “Çevre Teşvik Belgesi” ile ödüllendirilmiştir. <

PUSULA.indd 60 4/29/12 5:03 PM

Page 59: PUSULA 2012

PUSULA.indd 61 4/29/12 5:03 PM

Page 60: PUSULA 2012

60-61 LİMANLARIMIZ

PUSULA.indd 62 4/29/12 5:03 PM

Page 61: PUSULA 2012

TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK KONTEYNIR LİMANIAMBARLIAmbarlı Limanının ilk kuruluş aşamasında, limanda faaliyet yapmayı talep eden girişimcilerin artması ve Ulaştırma Bakanlığı ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının tek muhatap arayışları, Ambarlı Limanında mevcut firmaların ortak olacağı bir kuruluş oluşturulması gereksinimini arttırmış, sonuç olarak da Ulaştırma Bakanlığı’nın talebi ile 9 Eylül 1992 tarihinde ALTAŞ Ambarlı Liman Tesisleri Tic. A.Ş. kurulmuştur.

Selma TOKLUCU• [email protected]

Marmara Bölgesinin Avrupa ya-kasında bulunan Ambarlı Lima-

nı, içinde çalışmakta olan 7 ayrı termi-nalin ortak kullandıkları alanların ge-nel yönetim, altyapı, planlama, jeolojik etütler, güvenlik ve çevre düzenlemesi-ne yönelik sorumlulukları olan Ambar-lı Limanın genel yönetim, ortak hizmet ve koordinasyon şirketidir. Liman Bey-likdüzü semtinin Marmara Mahallesin-de bulunmaktadır. E-5 karayoluna ve Tem otoyoluna karayolu bağlantısı bu-lunmakta olup E-5’e mesafesi 3 km’dir.Ambarlı Limanının ilk kuruluş aşama-

sında, limanda faaliyet yapmayı talep eden girişimcilerin artması ve Ulaştır-ma Bakanlığı ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının tek muhatap arayışla-rı, Ambarlı Limanında mevcut firmala-rın ortak olacağı bir kuruluş oluşturul-ması gereksinimini arttırmış, sonuç ola-rak da Ulaştırma Bakanlığı’nın talebi ile 9 Eylül 1992 tarihinde ALTAŞ Ambar-lı Liman Tesisleri Tic. A.Ş. kurulmuştur. Peki Altaş Ambarlı Limanı’nın önemi nedir? Evet belki de günümüzde çok fazla bilinmeyen Altaş Ambarlı Lima-nı Türkiye’nin en büyük limanı özelliği-

PUSULA.indd 63 4/29/12 5:03 PM

Page 62: PUSULA 2012

62-63 LİMANLARIMIZ

ne sahip olup, Marmara’nın ihracat kapı-sı konumundadır. Öyle ki Altaş Ambar-lı Limanı Avrupa’nın da dikkatini çekmiş-tir.40 yıldan fazla dünyanın en büyük li-manı özelliğini elinde bulundurmuş olan Rotterdam Limanı 2008 yılında bu lima-nımızı keşfetmiş ve pek çok ülkenin göz-lerini Türkiye’ye çekmiştir.Avrupa’nın en büyük konteynır limanı sıralamasın-da ilk defa bir Türk limanı ilk 20’de yer almış ve 12. olmuştur. Böylelikle Altaş Ambarlı Limanı’nın Türkiye ve Avrupa açısından ne kadar önemli olduğunu an-layabiliriz. Şimdi hem merak edilenle-ri hem de Altaş Ambarlı Limanı’nı daha yakından tanımak için yapmış olduğu-muz röportajımıza bakalım.

1) Limanınızın Ambarlı bölgesine kurulmasının amacı nedir?1980’li yılların başında İstanbul’un Zey-tinburnu sahiline yerleştirilmiş olan S.S.

İstanbul Batı Yakası Kumcuları Üretim ve Pazarlama Kooperatifi (günümüz un-vanı ile Kumport Liman Hizmetleri ve Lojistik San. ve Tic. A.Ş.) dönemin Bü-yükşehir Belediyesi’nin “hızlı kentleş-me ve kent içinde görüntü bozukluğu” yaklaşımı içinde bu ve benzeri tesisle-ri şehir dışında konuşlandırılması kara-rı ile Kumcular Kooperatif 1989 yılında Ambarlı - Yakuplu bölgesine taşınmış-tır. Bölgede ilk olarak Kumcular Barına-ğı olarak 1989 yılında onaylanan İmar Planı ile Ambarlı Limanı’nın ilk adımla-rı atılmıştır. Daha sonra bölgede liman-cılık faaliyeti göstermek üzere başvu-ran firmaların talepleri dikkate alına-rak 1/25.000 Ölçekli Nazım İmar Plan-larında İstanbul’un ihtiyaçlarına yöne-lik 10.000 DWT gemilerin yanaşabile-ceği liman olarak planlanan bu bölge Ambarlı Limanında mevcut terminalle-rin münferit taleplerini tek bir plan altın-

da toplayan İstanbul’un ihtiyaç duyduğu koltuk limanı olarak hizmet verecek bir planlama ile 1993 yılında Ambarlı Lima-nı İmar Planı Bayındırlık ve İskan Bakan-lığınca onaylanmıştır. Ülkemiz ekonomi-sindeki gelişmelere bağlı olarak dünya-da deniz yoluyla yapılan taşımacılığın konteyner odaklı gelişmesinin etkisine bağlı gelişmeler ve oluşan talep Ambar-lı Liman Kompleksini bu gün Türkiye’nin en büyük konteyner limanı konumuna getirmiştir.

2) Gelecek yıllara odaklı Ambar-lı Limanı’nın diğer ülkelerdeki li-manlarla rekabet edilmesini koru-mak için ve bu rekabeti kuvvetlen-dirmek için neler yapıyorsunuz?Altyapı yatırımlarına sürekli yatırım ya-parak limanın hareket kabiliyeti artırıl-maya devam etmektedir. Rekabetin ko-runması daha iyi, hızlı hizmet verilmesi

PUSULA.indd 64 4/29/12 5:03 PM

Page 63: PUSULA 2012

ve özellikle önem arz etmekte olup, ay-rıca Ambarlı Limanı Karadeniz’e giden yükler için önemli bir transit liman fonk-siyonu görmesidir.

3) Limanınıza gelen ürünleri han-gi yolla ülkeye dağıtıyorsunuz? En fazla hangi ulaşım yolunu kullanı-yorsunuz?Karayolu taşımacılığı ile yüklerin da-ğıtımı sağlanmaktadır. Transit yükle-rin dağılım deniz yoluyla gerçekleşti-rilmektedir.

4) Günlük toplam kapasitesi nedir?Günlük 5.000 -7.000 araç kamyon/Tır trafiği olan limanımızın günlük orta-lama konteyner trafiği yaklaşık 4500 TEU civarındadır. 2011 yıllık kontey-ner hareketi 2.686.000 TEU olarak gercekleşmiştir.

5) Güvenlik tedbirleriniz nelerdir? Ulusal ve uluslararası arası mevzu-at kapsamında ((ISPS) International Ship and Port Facility Security Code) limanımızda güvenlik önlemleri alın-makta ve uygulanmaktadır.

Ayrıca hem ortak alanlarda hem tüm terminallerde 5188 sayılı Özel Gü-venlik Yasası kapsamında özel gü-venlik teşkilatları ile çalışılmakta olup, tüm liman alanları güvenlik ka-mera sistemleri ile donatılmış mo-dern teknolojik imkanlardan faydala-nılmaktadır.

Gümrüklü eşyanın kontrol ve güven-liği ayrıca Gümrük muhafaza teşkila-tı tarafından sağlanmakta olup, diğer asayiş konularında Emniyet Müdür-lüğü ile çalışılmaktadır.

6) Ambarlı Limanı’nı Türkiye’nin en büyük limanı yapan özellikler nelerdir?İstanbul hinterlantı ve ulaşım olanakları ile tüm Marmara Bölgesine ulaşım kolay-lığı sebebi ile Ambarlı Limanı’nın büyü-mesinde etken olan başlıca unsurdur.< 1. İstanbul metropolüne yakınlığı,2. Limanda hızlı güvenilir, son teknolojik imkanlara hizmet veriliyor olması,3.Ticaret erbabına ve sanayiciye hitap eden bir hizmet anlayışının olması,4.Transit yük taşınmasındaİstanbul Boğazından önce bulunması,5.Limanı kullanan hinterlant için yükün daha kolay ve ekonomik taşınması6.Güvenli bir liman olması7.Dünya Standartlara uygun, çevreye duyarlı bir liman olunması,8.Limancılık uygulamalarında öncü bir liman olunması

PUSULA.indd 65 4/29/12 5:03 PM

Page 64: PUSULA 2012

64-65 GEZİ

KAMÇATKA...DÜNYANIN KENARINDAKİ DONMUŞ YARIMADA:

Kamçatka Rusya’nın Uzakdoğu sınırında zıtlıkların imkansızı zorlayarak mükemmel bir bütünü inşa ettiğini gözler önüne seren sıra dışı bir yerdir. Orada yaşamak hayatı boş verip ölüme susamak gibi bir şey. Belki de burada her şeyin tam aksiyle hayat bulduğunu anlamak Kamçatka’yı diğer bölgelerden farklı kılanın ne olduğunu anlamaya yardımcı olacaktır.

Cansın TOPRAK • [email protected]

PUSULA.indd 66 4/29/12 5:03 PM

Page 65: PUSULA 2012

PUSULA.indd 67 4/29/12 5:03 PM

Page 66: PUSULA 2012

66-67 GEZİ

Yanardağlar diyarı olan Kamçatka Doğu Avrupa ve tüm kuzey Asya’ya

kadar uzanır. Bu özelliğiyle Amerika Bir-leşik Devletlerinin iki katı büyüklüne sa-hip olup dünyanın en büyük ülkesi ola-rak birinci sırada yerini alır. Her bölümü adeta kendi çapında bir dünyadır. Yanar-dağlardan çıkan lavlar her geçen gün yeni kayalar oluşturur. Böylece oranın sakinleri için yeni yaşam yerleri keşfe-dilmiş olur. -30 derecelik bir sıcaklıkta yaşamak duyulduğunda dahi tüyleri ür-perten bir ortam oluştursa da bunu ba-şaran binlerce canlı bulunmaktadır ve bu canlıların en azını ise insanlar oluş-turmaktadır. Burada yaşamak oldukça zordur ancak en güçlü olanlar varlıkla-rını devam ettirebilir. Bu da yaşam mü-cadelesini deneme yanılma yolu ile tar-tarak hayatta kalmayı daha vahşi ve acı-maz hale getirir.Burada yaşamayı başaran en usta hay-

vanlardan biri deniz kartalıdır. 800’den fazla deniz kartalı altı aylık süren koca bir kışı burada geçirir. Balık avcısı ol-malarına rağmen yakalanmışı çalma-yı tercih ederler.Hırsızlık yemek vakti alışkanlığının bir parçasıdır. 8 milyonluk nüfusuy-la Avrasya’nın en büyük somon balık-larının görüldüğü bölgede kartalların bundan oldukça nasibini aldığını görü-yoruz. Balıklara erişmek kolay olsa da onları avlamak o kadar da kolay değil-dir. Öncelikle rakiplerini püskürtmek için grup oluştururlar. Yemek parçala-nır ve paylaşılır. Yırtıcıların sergilediği bu insani yaklaşım biraz şaşırtıcı gel-se de yaşamak için bunu yapmak zo-runda olduklarını onlar da gayet iyi bi-liyorlar. Avlanılmak için bekleyen so-mon balıkları suyun içerisinde yaşam-dan ve ölümden habersiz öylece sü-zülmeye devam ederken tabiatları ge-

Bystraya Nehri, Kamçatka

bölgesinin güney kesimi boyunca akar. 1 ila 3 metre

derinlikte, 20-100 metre genişliğindedir. Her yıl belli zamanlarda chinook somon

türleri yumurtlamak için bu nehire gelirler.

PUSULA.indd 68 4/29/12 5:03 PM

Page 67: PUSULA 2012

reği her yumurtlama dönemlerinde her biri 5000 yumurta bırakıp ölüyorlar. On-ların solukları da başka bir canın içinde hayat buluyor.Kamçatka’daki diğer bir ilgi çekici can-lı ise boz ayılardır. Ayılar her yerde olsa da,“ buradaki de ayı, o zaman ne gereği var ayılardan söz etmeye” diye düşünü-

lebilir. Fakat buradaki ayılar biraz daha rahatlarına düşkün olma özellikleriyle dikkat çekiyor, belki de o yüzden sayıları 12.000’e kadar ulaşıyor. Buradaki ayıları karlar erimeye başladığı zaman görmek mümkün. Uzun bir kış uykusundan son-ra inlerinden çıkıp temizlenme ve kendi-ne yiyecek aramaya başlarlar.

Buhar ve sıcak su kaynakları gibi jeo-termal noktaların kıyıları ısıtmasını fır-sat bilen ayıların ilk işleri kürklerini te-mizlemek olur. Derin yataklardan dışa-rı çıkan ısı yüzey suyunu aşırı kızdırarak oluşturduğu gayzerler sayesinde kükürt miktarının bol olmasıyla ayıların vücu-duna kenetlenmiş böcekleri temizleyip

Yitik Bir Ruha Can VermekBir Even ailesinin barındığı bu çadırda, yere serilmiş ayı postları zemini yumuşak tutuyor. Kamçatka’nın bu yerli halkı eskiden ayı (“nakat”) avlayarak postunu kullanır, geleneksel şarkı ve danslarında da ayının ruhunu yüceltirdi. Evenler bugün de ayı avlamakla birlikte, yıllar önce rengeyiği çobanlığı yapmaya başladı. Şu anda Kamçatka’da sayıları ancak 1500’ü buluyor. Geçimlerini balık tutarak, rengeyiği güderek ve küçük hayvanları avlayarak sağlıyorlar.

PUSULA.indd 69 4/29/12 5:03 PM

Page 68: PUSULA 2012

68-69 GEZİ

rahatça avlanmalarını sağlamış olu-yor. Somon balıkları boz ayıların da vazgeçilmez menüsüdür. Balıklardan faydalanmak için Temmuz ayını bek-lemek zorunda olan ayılar o zamana kadar ne bulurlarsa yerler. Yaz ayının bölgeye erken gelmesini sağlayan 35 derecelik gayzerler dünyada 5 tane ile sınırlı olan gayzerlerden biridir. Kaplıca tadındaki bu yer her ne kadar insanların hayalini süslediği yerler-

den biri olsa da ayıların vakit geçir-mekten oldukça haz duydukları göz-de mekanlardır.Kamçatka, 470.000 km2 genişliğinde engebeli ve misafir sevmez bir bölge olmasından dolayı oradaki insanlar-dan söz etmek oldukça zor. İnsan nü-fusunun 4.000 olduğunu düşünecek olursak hayvan nüfusu insan nüfu-sunu neredeyse bastırmış durumda . Türk nüfusu ise bu rakamın neredey-

se onda biri kadar. İnsanların yaşam tarzı iklime bağlı olarak Rusya’dakine çok yakındır. Aralarındaki en belirgin çizgi ise Kamçatka’nın konum itiba-riyle dağlık alanların ve bilhassa ya-nardağların fazlalığıyla bölgeyi mah-rumiyet bölgesi haline getirmesidir. Kar ile yanardağın, ayılar ile gayzer-lerin ve benzeri zıtlıkların iç içe oldu-ğu bölge belki de bu yüzden sırlı dün-yasına merak uyandırıyor… <

PUSULA.indd 70 4/29/12 5:03 PM

Page 69: PUSULA 2012

PUSULA.indd 71 4/29/12 5:03 PM

Page 70: PUSULA 2012

70-71 DENİZ DÜNYASI

Boncuk Koyu’ndaki ZARİF KÖPEKBALIKLARIKumsal köpekbalıkları (Carcharhinus Plumbeus), 100-350 kilo ağırlığında, 1-3.5 metre uzunluğunda. Bir defada 12-15 yavru doğurabiliyor, 1-80 metre derinlikte yaşayabiliyor. Dünyada üreme alanının Boncuk Koyu dışında sadece Amerika’nın güney sahillerinde olduğu biliniyor. İnsanlara saldırmayan kumsal köpekbalıklarının Akdeniz’de tek, dünyadaki ikinci üreme merkezi ise Boncuk Koyu.

Müşerref ÖZBEY • [email protected]

PUSULA.indd 72 4/29/12 5:04 PM

Page 71: PUSULA 2012

Kumsal köpekbalıkları (Carcharhi-nus Plumbeus), 100-350 kilo ağır-

lığında, 1-3.5 metre uzunluğunda. Bir defada 12-15 yavru doğurabiliyor, 1-80 metre derinlikte yaşayabiliyor. Dünya-da üreme alanının Boncuk Koyu dışında sadece Amerika’nın güney sahillerinde olduğu biliniyor. İnsanlara saldırmayan kumsal köpekbalıklarının Akdeniz’de tek, dünyadaki ikinci üreme merkezi ise Boncuk Koyu. Marmaris yakınlarındaki Boncuk Koyu, kumsal köpekbalıklarının (Sandbar Sharks) Kuzey Amerika’nın güney sa-hillerinin ardından dünyadaki ikinci, Ak-deniz havzasında ise tek üreme merke-zi. Boyları 3 metreye, ağırlıkları 300 ki-lograma ulaşan ama boyutlarına rağ-men şu ana kadar bölgede hiçbir insana saldırmadığı saptanan kumsal köpek-balıkları, dünyada “korunması gereken” canlılar sınıfında. Özellikle İtalyanların

uzun süredir ziyaret ettiği ve kumsal kö-pekbalıklarını görüntülediği Gökova’daki Boncuk Koyu, nihayet yerel yetkililerin de dikkatini çekti ve bölge “Özel Çevre Koruma Alanı” ilan edilerek deniz trafi-ğine kapatıldı. Ülkemizde pek bilinmeyen ve belki de bu sayede şimdiye kadar bozulmadan kalan Çamlı Köyü’ne bağlı Boncuk Koyu her sene düzenli olarak kumsal köpek-balıkları tarafından ziyaret ediliyor. De-nizde doğal düşmanı olmayan bu eşsiz canlılar kıyılarımızda su altı fotoğraf-çılarına poz vererek doğal yaşamlarını sürdürüyorlar.Kumsal köpekbalıkları Boncuk Koyu’nu su sıcaklığına bağlı olarak genellikle Mayıs ve Haziran aylarında tercih edi-yorlar. Nesillerinin devamı için yavru-lamaya gelen Köpekbalıkları çok sığla-ra kadar gelmelerine rağmen öncelikle-ri türün devamı olduğu için sessiz seyir-cilere kesinlikle tehlike arz etmiyorlar.

Turizmcilerin “Türkiye’de görülmeye de-ğer en güzel 100 doğa cenneti” arasın-da gösterdiği Gökova’daki Boncuk Koyu, dünyada iki yerde yaşayan kum köpek-balıkları için turizme kapatıldı. Muğla’nın Marmaris İlçesi’ne bağlı Çamlıköy’de, 1990 yılında birinci derece doğal sit ilan edilen Boncuk Koyu, kum-sal köpekbalıklarının dünyada ürediği iki yerden biri. 2006 yılın da Çevre ve Or-man Bakanlığı, Deniz Kuvvetleri Komu-tanlığı, Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz-cilik ve Su Ürünleri Fakültesi ve Sualtı Araştırmaları Derneği (SAD) bünyesin-deki Ekoloji Grubu (EKOG) tarafından in-celeme yapılan alanda, “Boncuk Köpek-balığı Koyu İzleme ve Gözlem Tesisle-ri Projesi”nin geçen yıl başlatılmasının ardından koy, Özel Çevre Koruma Baş-kanlığı tarafından “Kumsal Köpekbalığı (Carcharnius Plumbeus) Koruma Ala-nı” ilan edilip koya deniz ve karadan gi-riş yasaklandı. <

PUSULA.indd 73 4/29/12 5:04 PM

Page 72: PUSULA 2012

72-73 ADIM ADIM

COĞRAFYACILARARAZİ ROTASINDABizler Fatih Üniversitesi’nin Evliya Çelebi’leriyiz. Yeri gelir Rize’de Fırtına Dere’sinde, yeri gelir Manisa’da Kula Dağı’nın zirvesinde, yeri gelir Mersin’de Cennet – Cehennem obruklarındayızdır…

Mehmet HASIRCI • [email protected]

PUSULA.indd 74 4/29/12 5:04 PM

Page 73: PUSULA 2012

Her yıl Coğrafya Bölümü olarak Türkiye’nin 4 bölgesine dağılırız. 1. sınıf-lar İç Anadolu Bölgesi’ne, 2. sınıflar Ege Bölgesi’ne, 3. sınıflar Akdeniz Bölgesi’ne ve 4. sınıflar da Karadeniz Bölgesi’ne gi-derler. Marmara Bölgesi’ni ise günübir-lik olarak gidilmektedir. 1.sınıflarımız önce Bilecik’e giderler, Şeyh Edebali’nin türbesini ziyaret ettik-ten sonra oradan Eskişehir’e Yazılıkaya ve Midas anıtlarını gezip Eskişehir’den de Afyon’a geçerler. Asıl gezi burada başlar, o gece Afyon’da kalınır ve sa-bah şehre tepeden bakan Karahisar Kalesi’ne tırmanılır. Yorucu bir tırma-nıştan sonra Afyon manzarası ile kar-

şı karşıyasınızdır. Daha sonra Afyon’da bir şehir turu ile o günlük gezi biter. Tabi Afyon’un kaymağını yemeyi unut-madan... Daha sonra Konya’ya geçilir ve ilk uğrak yerimiz Akşehir’de Nasred-din Hoca’dır. Oradan da bizi çağıran Hz. Mevlana’ya ve Şemsi Tebrizi’nin türbe-lerine gidilir. O günün akşam yemeğin-de etli ekmek vardır elbette. İlk yerle-şim yerlerinden biri olan Çatalhöyük’e, oradan Karapınar Çölü’ne ve oradan da Meke Tuzlası’na tırmandıktan sonra Aksaray’a geçilir. Diğer gün Aksaray Ih-lara Vadisi gezisinden sonra Nevşehir’e Kapadokya ve Göreme’ye gidilir. Son gün ise dönüş yolunda Tuz Gölü’ne uğ-

rayıp İstanbul’a gelinir. 2.sınıflarımızda gezi Çanakkale’den baş-lar. Önce tarihi yeniden yaşarız ve ora-dan vapurla Çanakkale’den geçerek Ba-lıkesir – Altınoluk’a doğru yol alırız. O gece orda kaldıktan sonra önce Koza Al-tın Madeni, daha sonra ise İzmir merke-zine gidilir. Diğer gün İzmir - Selçuk’a geçilir ve orada Efes Antik Kenti ziyaret edilir. Daha sonra Denizli Pamukkale’ye gidilir, oradan da Manisa’ya: Kula Dağı’na tırmanılır. Diğer gün ise İstanbul yolculuğu başlar. 3.sınıftaki gezimiz Akdeniz Bölgesinedir. Gezi Aydın’da başlar, Muğla, Marmaris, Fethiye diye devam eder. Sonraki gün Fi-

PUSULA.indd 75 4/29/12 5:04 PM

Page 74: PUSULA 2012

74-75 ADIM ADIM

nike, Ölüdeniz, Saklıkent, Kaş üzerinden Antalya’ya geçilir. Antalya’dan Düden Şe-lalesi ve Aspendos Tiyatrosu’nu ziyaret ettikten sonra Manavgat ve Alanya’ya geçilir ve o gece Alanya ilçesinde kalınır. Sonraki durak Mersin’dir; önce Anamur’a, sonra Silifke’ye ve Cennet – Cehennem obruklarına gidilir. O gece Mersin’de kal-dıktan sonra diğer gün İstanbul’a dönüş-le geçer.

4.sınıflarımızda gezi Sivas’tan başlamak-tadır. Sivas’tan Erzincan’a, oradan da Erzurum’a geçilir. Erzurum’da Çifte Mina-reli Camii ve Tortum Şelalesi gezildikten sonra Artvin’den geçerek doğal güzelli-ği ile insanı büyüleyen Rize’ye doğru yol alırız. Rize’de Fırtına Deresi’ndeki rafting keyfinden sonra gece Ayder Yaylası’nda kalınır. Diğer gün Ardeşen, Çayeli ve Of’tan geçerek Trabzon – Uzungöl’e ge-

linir. Gece Uzungöl’de kaldıktan son-ra, diğer gün Giresun ve Ordu’dan geçe-rek Samsun’a gelinir. Son gün ise Amas-ya ve Çorum’dan geçerek İstanbul’a dö-nüş başlar. Arazi uygulama çalışmaları-mız her yıl Mayıs ayında ve finallerden iki hafta önce yapılır. Bazen aksaklıklar ya-şarız bazen ise eğleniriz. Ve tabii ki, her yıl bu gezileri iple çekeriz. Yeni bir bölge, yeni bir gezi ve yeni bir heyecan.. <

PUSULA.indd 76 4/29/12 5:04 PM

Page 75: PUSULA 2012

PUSULA.indd 77 4/29/12 5:04 PM

Page 76: PUSULA 2012

76-77 TEKNOLOJİ

TEKNoLojİNİN CoĞRAFYA’YA SUNDUKLARI

Teknolojiyi tanımlarken, yaşamı kolaylaştırmak için bir önceki duruma göre aynı işi

daha hızlı ve daha kolay yapmamızı sağlayan değişimlerin tamamı olarak açıklayabiliriz. Kullanım alanları çok geniş olan teknolojinin günlük hayatımıza getirdiği kolaylık ve rahatlık ise gözle görülür niteliktedir. Eğitim, ulaşım, sağlık ve ev aletleri gibi birçok alanda gördüğümüz teknoloji harikalarının ilginç tasarımları ise kullanılmayı cazip hale getirmektedir. Doğayı, bilimi, keşfetmeyi, gezmeyi, etrafta olup bitenleri öğrenmeyi kısaca coğrafyayı sevenler için teknoloji bizleri de unutmamış. CBS, GPS, uydu görüntüleri, uzaktan algılama ve daha fazla uygulama ve kullanım alanlarıyla coğrafyaya yönelik teknolojilerdeki en son yenilikleri ise biz sizler için sıraladık.

Betül KARAKAŞ • [email protected]

PUSULA.indd 78 4/29/12 5:04 PM

Page 77: PUSULA 2012

Iphone BlackBerry HTC

PUSULA:Pusulayı ilk kullananların Çinli-ler olduğu söylense de Araplardan Avrupa’ya geçen bu teknoloji hari-kasının kim bilir belki de birçok şeyin başlangıcı olduğunun farkında değil-lerdi. Güneş’in ve yıldızların görün-

mediği durumlarda yaşamsal değe-ri olan pusulanın kullanım alanları-na göre çeşitleri bulunmaktadır. GPS (Global Positioning System) yani Kü-resel Konumlama Sistemi ise çağımı-zın modern pusulası olma özelliği ta-şımaktadır. Dijital ortamlarda bulu-

nan bu uygulama ile gittiğiniz yönü rahatça bulabilir, anlık koordinatınızı tespit edebilirsiniz. Gerçek kuzey ile magnetik kuzey arasında seçim ya-pabilirsiniz. Artık, günümüz teknolo-jisi ile pusulalar cep telefonlarımıza kadar girmiş durumdadır.

PUSULA.indd 79 4/29/12 5:04 PM

Page 78: PUSULA 2012

78-79 TEKNOLOJİ

FOOTPRINT: HTC’nin kullanıcılarına sunmuş olduğu bu uy-gulama ücretsiz olup telefonun kendi içeri-sinde bulunan bir özel-liktir. Kullanıcıya bir gezi günlüğü oluştur-

ma imkanı sunan bu uygulama, bulunduğu-nuz noktayı resimledikten sonra o anda ses-li not ekleyip GPS ile yerinizi koordinat bil-gileriyle kaydetme imkanı sağlamaktadır. Meraklısına gezdiği yerlerin arşivini rahatça oluşturma imkanı tanıyan bu uygulama ile anılarınızı artık cebinizde taşıyabileceksiniz.

KİNETİK ENERjİYE SAHİP OLAN ALETLER:Kinetik enerji, hareket eden cisimlerin sahip ol-duğu enerji şeklidir. Son yıllarda hızla gelişen ve büyüyen dünyada ekolojik dengenin koruna-bilmesi için bir bilinç oluştu ve bu bilinç, ayrı bir ekolojik yaşam stili olarak karşımıza çıktı. Bir-çok üretici nitekim bu ekoloji trendine ayak uy-durmak zorunda kaldılar. Örneğin, saatler sa-dece çalışması için gerekli olan enerjiyi saati takan kişinin hareket enerjisinden elde ederler. İlk olarak 1986 yılında üretilen bu saatler, dün-yada önemli bir başarıya imza atmıştır. Kine-tik enerji ile çalışan cep telefonları da teknolo-jinin günümüze yansıyan güzel örneklerinden-dir. Ekolojik olmasının yanı sıra, siz doğada ge-zerken şarj problemini de çözeceğe benziyor.

GEO-TAG (COĞRAFİ ETİKETLEME):Geo-tag bir tür coğra-fi etiketleme sistemi olup, çekilen fotoğ-rafın konum bilgisi-nin kaydedilmesi so-nucu oluşturulmakta-dır. Konum bilgileri GPS yardımıyla uydudan alınarak çekilen fotoğraflara eklenir. Böylece geo-tag destekleyen Picasa, iPhone gibi fo-toğraf düzenleme yazılımları ile harita üze-rinde çekilen fotoğraflar görüntülenebilir.

PUSULA.indd 80 4/29/12 5:04 PM

Page 79: PUSULA 2012

KARİKATÜR

Küresel IsınmaÖzgür

Ayaz E. KESKİN

PUSULA.indd 81 4/29/12 5:04 PM

Page 80: PUSULA 2012

80-81 YORUM

TÜRKİYE’DE COĞRAFYA MEZUNLARININ CBS İLE İLGİLİ ALANLARDA İSTİHDAM EDİLEBİLME DURUMLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

Bu çalışmayı bölümümüzdeki kaç öğrenci okudu? Ya da kaç kişinin böyle bir çalışma yapıldığından haberi var? Maalesef hemen hemen her gün dersini gördüğümüz CBS (Coğrafi Bilgi Sistemleri) kimsenin ilgisini pek çekmiyor. Coğrafya kulübü olarak böyle bir merakı uyandırmak istedik. Çünkü formasyonunda kalkmasıyla birlikte iş alanları çok daraldı. Bizde öğrenciler olarak başka alanlara yönelmeliyiz diye düşünüyorum.

Tolga KORKUSUZ • [email protected]

Başlıktaki yazının ait olduğu maka-le 2007’de Marmara Coğrafya der-

gisinde çıkan, Sayın Doç. Dr. Ali Demirci ve o zamanlar bölümümüzde araştırma görevlisi olan Sinan Kocaman hocamıza aittir. Kendilerine böyle bir çalışma yap-mış oldukları için teşekkür ediyoruz. Bu makaledeki amaç CBS alanındaki geliş-melerin Coğrafya bölümünden me-zun olan öğrencilere iş bulma açı-sından ne gibi fırsatlar sağladığını öğrenmek. Bunun yanında CBS ala-nında daha rahat iş bulmak için ne gibi donanımlara sahip olmak ge-rektiğine de yer verilmiş. Çalışmada kamu kurumları içinden belediyeler ve özel sektörlerden ise 20 CBS fir-ması üzerinde anketler yapılmış-tır. Çalışma belediyeler ve özel şir-ketler olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Anketler ayrı ayrıdır. Çalışma so-nucunda ülkemizde 81 ilin 21’inde CBS ile alakalı bir birimin olduğu ve bu birimlerde 214 personelin çalıştığı gö-rülmüştür. Çalışmada ise 20 CBS firma-sından 13’ünde ise 769 personelin çalış-tığı görülmüştür. Dünden bugüne ülke-mizde büyük gelişme gösteren CBS’de maalesef coğrafya bölümü mezunları-nın bu avantajlardan yararlanamadıkları

görülmüştür. Bunu CBS birimlerinde ça-lışan coğrafya bölümü mezunlarının sa-yılarından anlıyoruz. 214 personelin ça-lıştığı belediyelerin CBS birimlerinde sa-dece 1 (%0,5), 717 personelin çalıştığı 11 CBS firmasında ise sadece yedi (%1) coğrafya bölümü mezunu çalışmakta-dır. Hocamız bu sorunun önüne geçil-

mesi için bize öğüt vermeyi ihmal etme-miş. Hocamıza göre CBS alanında kolay iş bulmak için iyi bir İngilizce, bilgisayar, UA (Uzaktan Algılama) alanında ileri dü-zeyde olmak gerekiyor. CBS’nin tarihçesi ve gelişmesi ise şöyle; CBS ilk önce 1960’lı yıllarda Kanada’da kullanılmıştır. (Yomralıoglu, 2000: 15).

CBS iş alanında sağladığı kolaylıklar-dan dolayı son 50 yılda önemli bir ge-lişme göstermiştir. Çünkü CBS ortamın-da analizler yapılarak büyük kârlar elde edilmiştir. Amerikan Fotometri ve Uzak-tan Algılama Derneği’nin (The Ameri-can Society for Photogrammetry and Remote Sensing) yapmış olduğu çalış-

mada sadece Uzaktan Algılama ve Mekânsal bilgi teknolojilerine bağlı olarak 2001 yılında elde edilen tah-mini gelirin 2,4 milyar dolar olduğu, bunun 2012 yılına kadar 6 milyar doları geçeceği belirtilmiştir. Sonuç olarak bir coğrafya bölü-mü mezunu öğrencinin nerelerde çalışabileceği verilmiştir. Bayındır-lık İskân, Çevre ve Orman Bakanlı-ğı, Enerji ve Tabi Kaynaklar, Turizm, Milli Savunma, Tarım ve Köy İşle-ri, Ulaştırma, Milli Eğitim ve İçişleri gibi pek çok genel müdürlük bulun-

maktadır. Son olarak böyle bir çalışma-yı bizimle paylaştığı için Sayın Doç. Dr. Ali Demirci ve Sayın Sinan Kocaman’a teşekkürlerimizi sunarız. <

*Yrd. Doç. Dr. Ali Demirci, Arş. Gör. Sinan Kocaman, Marmara Coğrafya Dergisi Sayı: 16, Temmuz - 2007, İstanbul

PUSULA.indd 82 4/29/12 5:04 PM

Page 81: PUSULA 2012

Aya

z E.

KES

KİN

KARİKATÜR

PUSULA.indd 83 4/29/12 5:04 PM

Page 82: PUSULA 2012

82-83 GÖLLERİMİZ

Dingin ve bereketliBÜYÜKÇEKMECE GÖLÜBüyükçekmece hakkında duyulan efsanevi bilgilerde mevcuttur. Mesela “Yıllar önce gölün olduğu yerde bir köyün var olduğu ve sonra sellerin gelip köyü yuttuğu söylenir. Bazı zamanlar sular çekildiğinde yutulan köyün minaresinin görüldüğü diğer söylentiler arasındadır.

Büşra ŞAHİNTÜRK • [email protected]

PUSULA.indd 84 4/29/12 5:04 PM

Page 83: PUSULA 2012

İstanbul’da y a -ş ı -

yorsak ya da hiç değilse bir iki se-fer uğramışsak bu şehre, adını ya duymuşuzdur ya da görmüşüz-dür Büyükçekmece Gölü’nü. Ko-numu itibariyle, Çatalca’nın güney bölgesinde yer alan Büyükçekme-ce Gölü, bundan milyonlarca yıl önce deniz seviyesinin yükselme-siyle önce koy haline gelmiş, daha sonra lagün özelliği kazanarak eski bir vadi ağzı olma özelliği kazan-mıştır. Lagünler, dalga ve akıntıla-rın birlikte oluşturduğu kıyı okları-nın bir koy veya körfezin önünü ka-patması sonucunda oluşan göller-dir. Bu göllerin bir çok yerde deniz ile bağlantısı kesilir. Büyükçekme-ce Gölü Marmara bölgesindeki en güzel örneklerden biridir. Diğerleri ise Küçükçekmece gölü ve Terkos gölüdür. Küçükçekmece Gölü’nün boyu isminden hayli cüsselidir. Kü-çükçekmece Gölü aslında Büyük-çekmece gölünden daha büyüktür ama bu pek bilinen birşey değildir. Büyükçekmece Gölü adını köprü olmadığı zamanlarda üzerinde yer alan çekmece adı verilen elle çeki-lerek karşıya geçmek için kullanı-lan salların büyük olmasından al-mıştır. Büyükçekmece hakkında duyu-lan efsanevi bilgilerde mevcuttur. Mesela “Yıllar önce gölün olduğu

yerde bir köyün var olduğu ve son-ra sellerin gelip köyü yuttuğu söy-lenir. Bazı zamanlar sular çekildi-ğinde yutulan köyün minaresinin görüldüğü diğer söylentiler arasın-dadır.

Büyükçekmece Barajı İstanbul’un önemli içme suyu ih-tiyacı karşılayan barajlarımızdan birisi de 100 milyon m3 verimli-likle 1989 yılında hizmete girmiş olan Büyükçekmece Barajı’dır. Ba-raj İstanbul’un günlük 2 milyon m3 olan içme suyu ihtiyacını karşıla-maktadır.

GÖL ÜZERİNDE TARİHDeniz seviyesinin yükselmesi so-nucu koy halini alan gölde, suların sığlaşması sonucu çakıl, kum ve kil gibi maddeler birikmeye başla-mıştır. Birikme sonucunda bu alan bir dil ile tıkanmıştır. Bu dil üzerin-de ise günümüzde birçok fotoğraf-çının gözde mekânı olan, tarihi Ka-nuni Sultan Süleyman Köprüsü bu-

PUSULA.indd 85 4/29/12 5:04 PM

Page 84: PUSULA 2012

84-85 GÖLLERİMİZ

lunmaktadır. Bu çok gözlü köprüde gün ışığının sonlanışını iz-lemek ise görülmeye değerdir. Yapımında yaklaşık 40 bin met-reküp taşın kullanıldığı ve bunların birbirine eritilerek kurşunla bağlandığı köprünün özellikleri arasında anlatılmaktadır.Kanuni Sultan Süleyman’ın Zigetvar Seferi’ne çıkarken, ordu-sunun, Büyükçekmece Gölü ile denizin birleştiği bu noktada, sallarla karşıya geçerken zorlanmaları sonucu bu köprünün yapılmasını emretmiştir. Ancak Kanuni Sultan Süleyman’ın, Zigetvar Kuşadası’nda vefat etmesi sonucunda köprü, oğlu II. Selim tarafından, 1567 yılında tamamlanmıştır. Büyükçek-mece Köprüsü’nün en ilginç yanı taş kolonlar üzerine oturtul-muş kitabeli balkonlarıdır. Bu balkonların yapım amacı ise bu-raların dinlenme ve sohbet yerleri olmalarıdır. Bu balkonlar-dan dördüncüsü üzerinde ise Mimarsinan’ın ismi ve imzası bu-lunmaktadır. Ancak orijinal imzasının da üzerinde bulunduğu kitabe 1961-1962’de yerinden sökülmüş nerede olduğu ise bi-linmemektedir. GÖLDE BALIKÇILIKBüyükçekmece gölünde seneler öncesinde yaşayan balık tür-lerinin bir çoğunu bugün bulmak pek mümkün değil. Önceden gölde bulunan yayın, turna, bıyıklı balık ve hatta aynalı sazanın yerini artık havuz balığı almış durumda. Bunun nedeni küresel

ısınma olarak gösterilirken, bazen suların çekilmesine ve İsra-il sazanına bağlanıyor. İsrail sazanının etkisi nedir diye sorula-cak olursa, balık türlerinin çoğaltılması için Türkiye’deki gölle-re bırakılan bu sazan türü birkaç yıl içinde Türkiye’deki en de-ğerli balık türlerini yok etti. Bilim insanlarına göre bu balık tür-leri, çevre etkileriyle birlikte önümüzdeki 30 yılda göllerdeki balık popülasyonunun yarısını yok edebilir. Türkiye’deki göller üzerine en kapsamlı bilimsel çalışmayı gerçekleştiren Süley-man Demirel Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üye-si Doç. Dr. Fahrettin Küçük’ e göre 20 balık türü daha yok ol-mak üzere. 30 yıldır Türkiye gölleri üzerine araştırmalar ya-pan Yrd. Doç. Erol Kesici’ ye göre de, yanlış üretim teknikleri ve çevre faktörleri ilk 10 yılda, aralarında Avlan, Karagöl, Ak-şehir, Eber, Tuz gölü, Beyşehir göllerinin de bulunduğu çok sa-yıda gölü haritadan silecek. Görülen o ki Büyükçekmece Gölü de bu balıklardan nasibini almış durumda. < Kaynakça:http://tr.wikipedia.org/wiki/Kanuni_Sultan_S%C3%BCleyman_K%C3%B6pr%C3%BCs%C3%BChttp://www.baliksevdam.com/forum/buyukcekmece-golu-son-durumu-09-01-2011-a-2487.htmlhttp://sionvadisi.net/haber/israil-sazani-en-degerli-baliklari-yok-etti

PUSULA.indd 86 4/29/12 5:04 PM

Page 85: PUSULA 2012

Gölde bulunan Sazan balığı Gölde bulunan Lüfer balığı

PUSULA.indd 87 4/29/12 5:04 PM

Page 86: PUSULA 2012

86-87 EĞİTİM

KAVRAM AĞI VE KAVRAMHARİTASI YÖNTEMLERİNİNCOĞRAFYA ÖĞRETİMİNDE KULLANIMI

Coğrafya eğitiminde kavram öğretimi oldukça önemli bir konudur. Günümüzde kavram öğretimi ve kavram yanılgıları ile ilgili çalışmalar oldukça önem kazanmıştır. Coğrafi kavramlarla ilgili çalışmaların daha çok iklim, fiziki coğrafya, nem, ısı, sıcaklık, astronomi gibi daha çok fen bilimlerine yakın kavramlar hakkında olduğu görülmektedir.

Dilek DAL • [email protected]

PUSULA.indd 88 4/29/12 5:04 PM

Page 87: PUSULA 2012

Günümüzde bilginin çokluğu ve hızlı değişimi, geleneksel “bil-gi edinmeye” yönelik öğretim programlarında köklü değişim-leri gerekli kılmış, öğrencilere sadece bilgi kazandırmaktan çok, bilgilere nasıl ulaşacaklarını, ulaştıkları bilgileri nasıl de-ğerlendireceklerini ve kullanacaklarını kazandırmaya yönelik metot ve yöntemler önem kazanmıştır. Bu nedenle, öğrenci-lere yaratıcılık, grup çalışması, işbirliği, görev bilinci, farklı gö-rüşlere saygı, eleştiri, zamanı kullanma ve ortaya ürün çıkar-ma gibi bazı özelliklerin de kazandırılmasına önem verilmek-tedir. Bu durum, öğrenme sürecinde öğrencilerin daha aktif ol-malarını, öğretmenlerin ise daha çok düzenleyici ve danışman rolü üstlenmelerini sağlayan öğretim yöntemlerini gerekli kıl-maktadır (Tuna, 2008).

Aktif öğrenmenin sağlanabilmesi için dersin ve anlatılan konu-nun yapısına uygun olarak beyin fırtınası, tartışma, örnek olay, deney, soru-cevap, problem çöz-me, gezi-gözlem, benzetim (analoji), grup çalışması, rol yapma, oyun ve proje gibi birçok metod veya yöntem kullanılmaktadır. Kavram haritası ve kavram ağı yöntemleri de aktif öğ-renme amacıyla kullanılan yöntem-ler arasında yer almaktadır (Açıkgöz, 2007). Kavramların; kendine özgü özelliklerinin veya diger kavramlar-la iliskilerinin sekil ya da sözcüklerle önemli ilke ve önermelere dayalı bir biçimde grafiksel olarak gösterilme-sine “kavram haritalanması” denir. Ögrenciler; kavram harita-larını olustururken uygun baglantıları bulmak için düsünürler. Ayrıca konunun içerigini analiz etme gibi zihinsel becerileri de kullanırlar. (Şenay, 2007). Kavram ağı ise, öğrencilerin öğren-diklerini gözden geçirmelerini ve öğrendikleri arasında ilişki kurmalarını sağlayan bir yöntemdir. Kavram, düşünce veya fi-kirlerin kartlara yazılarak öğrencilere rastgele dağıtılması ve öğrencilerin dağıtılan kartlar hakkında konuşmalarına daya-nan bu yöntem ile öğrencilerin düşünme, ilişki kurma ve bu yolla daha iyi anlamaları sağlanır (Açıkgöz, 2007).

Coğrafya eğitiminde kavram öğretimi oldukça önemli bir ko-nudur. Günümüzde kavram öğretimi ve kavram yanılgıları ile ilgili çalışmalar oldukça önem kazanmıştır. Coğrafi kavram-larla ilgili çalışmaların daha çok iklim, fiziki coğrafya, nem, ısı, sıcaklık, astronomi gibi daha çok fen bilimlerine yakın kavram-lar hakkında olduğu görülmektedir. (Sever& Budak & Yalçın-kaya, 2009).Bu amaç çerçevesinde özel bir lisede 9. Sınıf öğrencilerine kavram ağı ve kavram haritası yöntemleri uygulanmıştır.1.yöntemde 22 öğrencinin yer aldığı kontrol grubuna “hari-ta bilgisi” konusu düz anlatım yöntemi ile anlatılmış, kitapla-rın ve ders notlarının dışında akıllı tahta kullanılmıştır. Soru-

cevap şeklinde ders işlenip, anlaşılmayan bölümler tekrar edi-lerek ders tamamlanmıştır. Daha sonra konuyla ilgili hazırla-nan 17 soruluk çoktan seçmeli son test uygulanmıştır. 18 öğ-renciden oluşan deney grubuna ise “harita bilgisi” konusu kav-ram ağı yöntemi kullanılarak anlatılmıştır.Sınıf mevcudunun sayısı kadar kartlar hazırlanmıştır. Her kartın üzerine “harita bilgisi” konusuyla ilgili kavramlar yazılarak öğrencilere dağı-tılmıştır. Daha sonra her öğrenci sırayla söz hakkı alarak kart-taki kavramı arkadaşlarına anlatmıştır. Anlatılan kavramla il-gili eksik kalan kısımlar diğer öğrenciler tarafından tamam-lanmıştır. Karttaki kavramları anlatma kısmı bittikten sonra, öğrencilere “harita bilgisi” konusuyla ilgili 17 sorudan oluşan çoktan seçmeli son test uygulanmıştır. 2. yöntemde ise; 22 öğrenciden oluşan kontrol grubuna “dünyanın şekli ve hare-ketleri ” konusu 1. yöntemde olduğu gibi düz anlatım yönte-mi ile anlatılmıştır. 18 öğrenciden oluşan deney grubuna ise

“dünyanın şekli ve hareketleri” konu-su kavram haritası yöntemi kullanıla-rak yapılmıştır. İlk olarak konu ile ilgi-li olan ana kavram tahtanın ortasına yazılarak kutu içerisine alınmıştır.Ana kavramdan başlayarak genel kavram-lar yazılıp arasındaki bağlantılar ku-rulmuştur. Yazılan ve kutu içerisine alınan her kavramdan sonra, yazılma-sı gereken diğer bir kavram öğren-cilerinde katılımıyla yapılmıştır.Tüm kavramlar yazıldıktan sonra haritala-ma işlemi tamamlanmıştır.Öğrencile-

re konuyla ilgili 15 sorudan oluşan çoktan seçmeli son test uygulanmıştır.Elde ettiğimiz sonuçlar, kavram haritalarıyla yapılan öğreti-min, öğrencilerin başarıları üzerinde geleneksel öğretim yön-temlerine göre daha etkili olduğunu, öğrencilerin ön bilgilerini ortaya çıkarmada, kavramsal değişimlerini belirlemede, başa-rıyı arttırmada, program geliştirmede, eksik ve hatalı bilgilerin belirlenmesinde ve değiştirilmesinde ayrıca değerlendirmede etkili bir şekilde kullanılabileceğini ortaya koymuştur (Kılıç ve Sağlam, 2004). <

KaynaklarAçıkgöz, K. (2007) Active Learning (İzmir: Biliş press).Kılıç, D., & Sağlam, N., (2004) Biyoloji Eğitiminde Kavram Haritalarının öğrenme Ba-şarısına ve Kalıcılığına Etkisi, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi 27 : 155-164Sever, R.,& Budak, F.M., & Yalçınkaya,E.,(2009) Coğrafya Eğitiminde Kavram Hari-talarının önemi, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 13 (2): 19-32Şenay, A., (2007) Kavram Haritaları Yöntemiyle Metin öğretimi, ,Selçuk Üniversitesi,Sosyal Bilimler Enstitüsü, unpublished phd dissertationTuna, F. (2008) Taking the advantages of geographical informatıon systems (GIS) to support the project based learning in high school geography lessons, unpublished phd dissertation, Marmara University, Institute of Educational Sciences, Istanbul.

PUSULA.indd 89 4/29/12 5:04 PM

Page 88: PUSULA 2012

88-89 EN’LER

Amerika’daki tornado rüzgârlarının hızı saatte 1000 kilometreyi bulmaktadır. ABD’de 1970 yılında meydana gelen bir tornado 400.000 can almıştır.

142.880 km²’ lik 142.880 km²’ lik ekvatoral çapı ile ekvatoral çapı ile Jüpiter en büyük Jüpiter en büyük gezegendir.gezegendir.

7.045.000 km²’ lik alanı ve 15.000 kolu ile Amazon Dünyanın en geniş havzalı nehridir.

7.045.000 km²’ lik alanı ve 15.000 7.045.000 km²’ lik alanı ve 15.000 kolu ile Amazon Dünyanın en geniş kolu ile Amazon Dünyanın en geniş havzalı nehridir.havzalı nehridir.

Kahve, dünya ticaretinde petrolden sonra ikinci sırayı alır.

Madagaskar’da 150.000 hayvan ve bitki türü yalnızca bu ülkeye ait endemik türdür.

Madagaskar’da Madagaskar’da 150.000 hayvan ve 150.000 hayvan ve bitki türü yalnızca bitki türü yalnızca bu ülkeye ait bu ülkeye ait Madagaskar’da bu ülkeye ait Madagaskar’da

endemik türdür.endemik türdür.150.000 hayvan ve endemik türdür.150.000 hayvan ve bitki türü yalnızca endemik türdür.bitki türü yalnızca

Kahve, dünya ticaretinde petrolden sonra ikinci sırayı alır.

142.880 km²’ lik ekvatoral çapı ile Jüpiter en büyük gezegendir.

PUSULA.indd 90 4/29/12 5:04 PM

Page 89: PUSULA 2012

Tibet-Nepal sınırında Tibet-Nepal sınırında ki Himalaya sıradağları ki Himalaya sıradağları üzerinde yer alan Everest üzerinde yer alan Everest Tepesi 8.848 metrelik Tepesi 8.848 metrelik zirvesiyle dünyanın en zirvesiyle dünyanın en yüksek dağıdır.yüksek dağıdır.yüksek dağıdır.

Tibet-Nepal sınırında ki Himalaya sıradağları üzerinde yer alan Everest Tepesi 8.848 metrelik zirvesiyle dünyanın en yüksek dağıdır.

33 milyonluk nüfusu ile Japonya’nın başkenti Tokyo dünyanın en kalabalık nüfuslu kentidir.

33 milyonluk 33 milyonluk nüfusu ile

33 milyonluk 33 milyonluk nüfusu ile nüfusu ile 33 milyonluk nüfusu ile nüfusu ile 33 milyonluk nüfusu ile Japonya’nın başkenti Tokyo nüfusu ile Japonya’nın başkenti Tokyo

Japonya’nın dünyanın en kalabalık Japonya’nın dünyanın en kalabalık nüfuslu kentidir.Japonya’nın nüfuslu kentidir.

başkenti Tokyo dünyanın en dünyanın en kalabalık nüfuslu kentidir.Dünyanın en

büyük volkanik krateri 117 kilometrelik çevre uzunluğu ile dDünyanın en büyük volkanik krateri 117 kilometrelik çevre uzunluğu ile Japonya’ da ki Aso yanardağındadır.

Dünyadaki en yüksek sıcaklık 13 Eylül 1922’ de Libya El Aziziye’ de 58°C olarak ölçülmüştür. ölçülmüştür.

Dünyadaki en yüksek sıcaklık 13 Eylül 1922’ de Libya El Aziziye’ de 58°C olarak ölçülmüştür.

Mercanadalar, mercan denen çok küçük Mercanadalar, mercan denen çok küçük deniz canlılarının iskeletlerinin okyanus deniz canlılarının iskeletlerinin okyanus tabanında üst üstte yığılmasıyla tabanında üst üstte yığılmasıyla oluşmuştur. ( Maldiv Adaları )oluşmuştur. ( Maldiv Adaları )

Mercanadalar, mercan denen çok küçük deniz canlılarının iskeletlerinin okyanus tabanında üst üstte yığılmasıyla oluşmuştur. ( Maldiv Adaları )

PUSULA.indd 91 4/29/12 5:04 PM

Page 90: PUSULA 2012

90-91 ETKİNLİKLERİMİZ

Himalaya Dağlarının 4000 metre yüksekliğindeki kesimlerinde sıcaklık – 40 °C’ye kadar düştüğünden sular 8 ay boyunca donar.

Yerleşilebilen kıtalar içinde çöl Yerleşilebilen kıtalar içinde çöl olmayan tek kıta Avrupa’dır.olmayan tek kıta Avrupa’dır.

Kazakistan’daki Baykal Gölü 1.620 metre ile dünyanın en derin gölüdür.

Kazakistan’daki Kazakistan’daki Baykal Gölü 1.620 Baykal Gölü 1.620 Baykal Gölü 1.620 metre ile dünyanın metre ile dünyanın metre ile dünyanın Kazakistan’daki metre ile dünyanın Kazakistan’daki

Baykal Gölü 1.620 metre ile dünyanın Baykal Gölü 1.620

en derin gölüdür. en derin gölüdür. en derin gölüdür. metre ile dünyanın en derin gölüdür. metre ile dünyanın en derin gölüdür. en derin gölüdür. en derin gölüdür.

Dünyanın deniz seviyesinden en alçakta yer alan gölü – 395 metre ile Lut Gölüdür.

Dünyanın deniz seviyesinden en alçakta yer alan gölü gölü – 395 metre ile Lut Gölüdür.

Dünyadaki en Dünyadaki en düşük sıcaklık, 21 düşük sıcaklık, 21 Temmuz 1983 günü Temmuz 1983 günü Antarktika Vostok’ Antarktika Vostok’ da -89,2°C olarak da -89,2°C olarak ölçülmüştür. ölçülmüştür.

Dünyadaki en düşük sıcaklık, 21 Temmuz 1983 günü Antarktika Vostok’ da -89,2°C olarak ölçülmüştür.

HAZIRLAYAN • Tuğba ESEN

Yerleşilebilen kıtalar içinde çöl olmayan tek kıta Avrupa’dır.

PUSULA.indd 92 4/29/12 5:04 PM

Page 91: PUSULA 2012

YUKARIDAN AŞAĞIYA1- Dünyanın Yedi Harikasından Biri2- Şili’nin Başkenti6- Türkiye’de Yamaç Paraşütünün Yapıldığı Ünlü Bir Dağ 7- Bir Ada8- Körfez Akıntısı9- Fransız İhtilalinden Sonra Fransa’da Açılan İlk Müze10- Bir Antik Kent11- Eski Bir Uygarlık12- Dünyanın Beşinci Büyük Kıtası14- Moskova’da Ünlü Bir Yer18- Hiç Uyumayan Şehir, Amerikan Rüyasının Başkenti19- Dünyanın Dönmesinin Yol Açtığı Sapma20-Plankton Popülasyonunu Artırarak Balıklar Veriminin Artmasını Sağlayan Akıntı Sirkülasyonu21- Dünyadan Yansıyan Radyasyonu Tutan Renksiz Atmosfer Gazı22- Küçük Alanlarda Hüküm Süren İklim23- Büyük Okyanus25- Sıcaklık Ve Mekanik İşlev Arasındaki İlişkileri İnceleyen Bilim Dalı26- Bir Çöl28- Bir Yüzey Üzerine Gelen Radyasyonun Yansıma Oranı

GEO

BU

LMA

CAG

EO B

ULM

ACA

SOLDAN SAĞA3- Antik çağda teke yarımadası olarak geçen bölge4- Avusturya kıtasının yerlileri5- Tayland ile Lahos arasında sınır oluşturan Dünyanın en uzun 12. Nehri13- Kozmolojik gözlemler yapan en gelişmiş uygarlıklardan biri15- Ortadoğu’da önemli körfez ülkelerinden biri16- Canlı kalıntılarından oluşan ada17- Port Moresby’nin başkent olduğu 600 adadan oluşan ülke24- Alçak basınç alanında havanın çevreden merkeze doğru dönmesi27- Havada asılı halde bulunan ve genellikle toz ve deniz tuzundan oluşan katı ve sıvı parçacıklar29- Dünyanın yörüngesi üzerinde Güneş’in Dünya’ya en uzak olan noktası

PUSULA.indd 93 4/29/12 5:04 PM

Page 92: PUSULA 2012

92-93 ETKİNLİKLERİMİZ

ORYANTİRİNG NEDİR? (06.03.2012)

MARMARAY TÜP GEÇİDİ TEKNİK GEZİSİ (23.02.2012)

ORHAN KURAL İLE MİNİ BİR DÜNYA TURU (03.01.2012)

ORYANTİRİNG NEDİR? (06.03.2012)ORYANTİRİNG NEDİR? (06.03.2012)

ORHAN KURAL İLE

MARMARAY TÜP GEÇİDİ TEKNİK GEZİSİ (23.02.2012)

PUSULA.indd 94 4/29/12 5:05 PM

Page 93: PUSULA 2012

COĞRAFYA KULÜBÜ

SERGİSİ (29.12.2011)

33. AVRASYA MARATONU (21.10.2011)

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ SERGİSİ- SANTRALİSTANBUL (17.12.2011)

PUSULA.indd 95 4/29/12 5:05 PM

Page 94: PUSULA 2012

94 BULMACA ÇÖZÜM

PUSULA.indd 96 4/29/12 5:05 PM

Page 95: PUSULA 2012

PUSULA.indd 97 4/29/12 5:05 PM

Page 96: PUSULA 2012

PUSULA.indd 98 4/29/12 5:05 PM