nr31 - 06.2010 - pusula gazetesi

48
İsviçre Devleti, İsviçre pasaportu almak için sahtekarlık yapanların izini sürerek sahtekarlıklarını ortaya çıkar- dı ve sadece 2009 yılında 72 kişinin pasaportunu geri aldı. Pasaportu geri alınan yabancıların çoğunun eşi İsviçreli. Eğer bir yabancı en az beş yıl İsviçre’de ikamet etmiş ve bu beş yılın üç yılını da bir İsviçreli ile evli olarak geçirmişse, kolaylaştırılmış İsviçre vatandaşlığına geçme hakkından yararlanabiliyor. Eğer onradan bu evliliğin sadece formalite olduğu veya resmi makamlara yanlış bilgiler verildiği ortaya çıkarsa devlet vermiş olduğu pasaportu, yani vatandaşlık haklarını geri alıyor ya da başka bir ifadeyle geçersiz kılıyor. Devamı s.14 Askerin Kayıp Mermileri Aranıyor İsviçre’de son yıllarda askere ait silahlar bir- çok kez amaç dışı kullanıldı.Bunun üzerine, Parlamento, 2007 yılında yaptığı bir toplan- tıda, 2009 yılı sonuna kadar askerlerin ev- lerinde muhafaza ettikleri mühimmatın geri toplanmasına karar verdi. Ancak çok sayıda mühimmatın akibeti bilinmiyor. Devamı s.23 Minare Yasağına Karşı Yeşil Işık Strassburg’ta bulunan Avrupa İnsan Hakla- rı Mahkemesi, İsviçre’de 29 Kasım 2009’da yapılan halk oylamasına itiraz edenlerin baş- vurusunu usulen kabul etti. Mahkeme, İsviçre Hükümetinden 15 Eylül 2010 tarihine kadar savunma istedi. Devamı s.19 Nükleer Silahlar Yasaklansın İsviçre, Nükleer Silahların Yayılmasını Ön- leme Antlaşması’na (NPT) imza atan ülke- lere bu silahlara veda edilmesi çağrısında bulunarak, nükleer silahların meşru silahlar sisteminden çıkarılmasını istedi. Calmy-Rey şimdiye kadar atom silahlarının azatılması çabalarının çok yavaş işlediğini belirterek, bu çabanın “somut, adım adım ve pragmatik” şekilde ilerleyerek çabuklaştırılmasını talep etti Devamı s.6 Kül Tablaları Toplandı 1 Mayıs 2010. Saat: 00:01. Tarihi gün. Yeni yasa yürürlüğe girdi. Sigarasız yaşam baş- ladı. Sigara tiryakilerinin alanı iyice daraldı. Artık sadece sokaklarda, cadde kenarlarında sigaralarının keyfini (eğer bu keyifse) çıkara- bilecekler. Devamı s.11 AZB - 8953 Dietikon 2 Haziran/Juni 2010 ‘UN KATKILARIYLA BDMEDIA.CH Göçmenlik ve Sağlık Yabancı nüfusun, tüm İsviçre nüfusunun sağ- lık ve sosyal sigortalarına yaptığı ekonomik katkı oldukça büyük. Ne hazindir ki sağlık ve sosyal sigortalara yaptığı büyük finansal katkıya rağmen kendi sağlık durumları, yerli halkın sağlık durumuyla kıyaslandığında iyi bir görüntü oluşmuyor. Devamı s.18 Rekor! 72 Kişinin İsviçre Pasaportu Geri Alındı! Eğitimde Yeni Bir Devir Başlıyor! Gemini International Scholls of Schwyz`in sahibi Dilara Amitoski yeni başlatmış oldu- ğu çalışmalar ile tüm ailelere yeni imkanlar sunuyor. Eski şubelerine ek olarak Basel- Pratteln’de açılacak olan yeni okul şubesi tüm vatandaşlarımıza uygun fiyata eğitim im- kanı sağlıyor. Devamı s.28

Upload: kmd-pusula-zeitung

Post on 22-Mar-2016

320 views

Category:

Documents


25 download

DESCRIPTION

Pusula die türkische Zeitung in der Schweiz.

TRANSCRIPT

İsviçre Devleti, İsviçre pasaportu almak için sahtekarlık yapanların izini sürerek sahtekarlıklarını ortaya çıkar-dı ve sadece 2009 yılında 72 kişinin pasaportunu geri aldı. Pasaportu geri alınan yabancıların çoğunun eşi İsviçreli. Eğer bir yabancı en az beş yıl İsviçre’de ikamet etmiş ve bu beş yılın üç yılını da bir İsviçreli ile evli olarak geçirmişse, kolaylaştırılmış İsviçre vatandaşlığına geçme hakkından yararlanabiliyor. Eğer onradan bu evliliğin sadece formalite olduğu veya resmi makamlara yanlış bilgiler verildiği ortaya çıkarsa devlet vermiş olduğu pasaportu, yani vatandaşlık haklarını geri alıyor ya da başka bir ifadeyle geçersiz kılıyor. Devamı s.14

Askerin Kayıp Mermileri Aranıyorİsviçre’de son yıllarda askere ait silahlar bir-çok kez amaç dışı kullanıldı.Bunun üzerine, Parlamento, 2007 yılında yaptığı bir toplan-tıda, 2009 yılı sonuna kadar askerlerin ev-lerinde muhafaza ettikleri mühimmatın geri toplanmasına karar verdi. Ancak çok sayıda mühimmatın akibeti bilinmiyor. Devamı s.23

Minare Yasağına Karşı Yeşil IşıkStrassburg’ta bulunan Avrupa İnsan Hakla-rı Mahkemesi, İsviçre’de 29 Kasım 2009’da yapılan halk oylamasına itiraz edenlerin baş-vurusunu usulen kabul etti. Mahkeme, İsviçre Hükümetinden 15 Eylül 2010 tarihine kadar savunma istedi. Devamı s.19

Nükleer Silahlar Yasaklansınİsviçre, Nükleer Silahların Yayılmasını Ön-leme Antlaşması’na (NPT) imza atan ülke-lere bu silahlara veda edilmesi çağrısında bulunarak, nükleer silahların meşru silahlar sisteminden çıkarılmasını istedi. Calmy-Rey şimdiye kadar atom silahlarının azatılması çabalarının çok yavaş işlediğini belirterek, bu çabanın “somut, adım adım ve pragmatik”şekilde ilerleyerek çabuklaştırılmasını talep etti Devamı s.6

Kül Tablaları Toplandı1 Mayıs 2010. Saat: 00:01. Tarihi gün. Yeni yasa yürürlüğe girdi. Sigarasız yaşam baş-ladı. Sigara tiryakilerinin alanı iyice daraldı. Artık sadece sokaklarda, cadde kenarlarında sigaralarının keyfini (eğer bu keyifse) çıkara-bilecekler. Devamı s.11

AZB

- 8953 Dietikon 2

Haziran/Juni 2010‘UN KATKILARIYLA

BD

ME

DIA

.CH

Göçmenlik ve SağlıkYabancı nüfusun, tüm İsviçre nüfusunun sağ-lık ve sosyal sigortalarına yaptığı ekonomik katkı oldukça büyük. Ne hazindir ki sağlık ve sosyal sigortalara yaptığı büyük finansal katkıya rağmen kendi sağlık durumları, yerli halkın sağlık durumuyla kıyaslandığında iyi bir görüntü oluşmuyor. Devamı s.18

Rekor! 72 Kişinin İsviçre Pasaportu Geri Alındı!

Eğitimde Yeni Bir Devir Başlıyor!Gemini International Scholls of Schwyz`in sahibi Dilara Amitoski yeni başlatmış oldu-ğu çalışmalar ile tüm ailelere yeni imkanlar sunuyor. Eski şubelerine ek olarak Basel-Pratteln’de açılacak olan yeni okul şubesi tüm vatandaşlarımıza uygun fiyata eğitim im-kanı sağlıyor. Devamı s.28

2

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010 www.pusulaswiss.ch

Minare Yasağı İptal Edilecek mi?Geçtiğimiz yıl 28 Kasım 2009 referandum sonuçlarında halk, İsviçre’de minare yapımının ya-saklanmasını onaylamıştı.

Referandumun sonucu dün-ya çapında ilgi gördü. İsla-mi çevrelerden İnsan Hakla-rı Mahmekesi’ne itirazda bu-lunup alınan kararın İsviçre-li kurumlar tarafından geri çe-kilmesi isteyenler oldu. Kimi siyasi yorumcular kararın ke-sin olarak uygulanacağını ve bundan sonra İnsan Hakla-rı Mahkemesi’nin de bu konu-da farklı bir karar almayaca-ğını söylerken, yasağın insan haklarına aykırı olduğuna ina-nan başka bir grup ise bu yan-lışın Lahey’de bulunan mahke-me tarafından geri alınacağı-nı savundular. Geldiğimiz nok-tada ise mahkeme bu dosyayı dava olarak kabul ettiğini ve 15 Eylül 2010 tarihine kadar İsviç-reli resmi makamlardan konuy-la ilgili olarak bir savunma bek-lediğini duyurdu.

Şimdi ne olacak? Yapmış ol-duğumuz bir araştırmaya göre, Avrupa İnsan Hakları Mahke-mesi bir dosyayı dava olarak kabul ederse, bu gelişme da-vanın büyük bir ihtimalle pozi-tif sonuçlanacağını gösteriyor. Uzmanların fikrine göre, büyük bir ihtimalle minare yasağının İnsan Hakları Mahkemesi tara-fından geri çekileceği şeklinde.

Bizim için minare yasağının İn-san Hakları Mahkemesi’nden

geri dönecek olması olduk-ça önemli. Aşırı sağcı partile-rin minare yasağı konusundaki büyük kampanyasının sonucu olarak referandumdan, hükü-metin halka ret oyu kullanmala-rını önermesine rağmen, ‘Evet’ kararı çıkmıştı. Şayet bu karar İnsan Hakları Mahkemesi’nden geri dönecek olursa aşırı sağ-cı partilere ırkçılık ve başka dinlere gösterilecek saygı hu-susunda büyük bir ders veril-miş olacak. İsviçre’de yaşayan tüm Müslüman halka büyük bir darbe vuran bu oylama, enteg-rasyon çalışmalarını da olum-suz etkilemiş hatta birçok kişi bu kararın ardından İsviçre’den ayrılmayı bile düşünmüştü.

Umudumuz alınan bu yanlış re-ferandum kararının Avrupa İn-san Hakları Mahkemesi tara-fından iptal edilmesinin sağlan-ması. Bizler, insanların inancı ve kültürleriyle ilgili konuların referandum oylamalarına konu olmayacağı günleri yaşamak, toplumlar arasında yaratılmak istenilen ayrımcılık çalışmaları-nın bir son bulmasını istiyoruz.

Araba sigortalarında büyük haksızlık

İsviçre’de yaşayan biz göç-menlerin sorunlarından biri de araba sigortalarında uygulan-makta olan büyük ayrımcılık. İsviçre vatandaşları ve göç-menler için verilen fiyatlar ara-sında gerçekten büyük farklar var.

Kendi kullandığımız bir otomo-bil için küçük bir araştırma ya-parak farklı sigorta kuruluşla-rından fiyat teklifleri aldık. Bize gelen fiyatlarda inanılmaz bir ayrımcılık yapıldığını gördük. Neredeyse İsviçrelilerden iki kat daha fazla sigorta primleri ödüyoruz. Primlerin iltica eden göçmenlerde 10 kata kadar daha fazla olduğu söyleniyor.

Unia Sendikası Sekreteri Meh-met Akyol ile yapmış olduğu-muz görüşmede, kendilerinin

yaklaşık 4 yıl önce bu sorunu çözebilmek amacıyla bir imza çalışması yaptıklarını; ancak sonunda bir sonuç alınamadı-ğını öğreniyoruz. Konuyla ilgi-lenen yetkili makamlar topla-nan imzaları görmezlikten ge-lip, sigortaların ticari işleri-ne karışamayacaklarını belirt-mişler. Baskılar sona ermeyin-ce yetkili makamlar tarafından Cenevre Üniversitesinden bir profesöre konuyla ilgili olarak bir araştırma yapması için gö-rev verilmiş. Araştırmasını ta-mamlayan profesör, konuyla il-gili herhangi bir ayrımcılığın ol-madığını, sigorta şirketlerinin kanunsuz bir iş yapmadıklarını rapor etmiş. Bu şekilde konu 4 yıl öncesinde kapatılmış. Meh-met Akyol’a göre, bu konunun çözülebileceği tek makam Av-rupa İnsan Hakları Mahkeme-si.

Pusula gazetesi olarak üzeri-mize düşen görevi yerine ge-tirecek ve önümüzdeki sayı-mızdan itibaren bu konuyla il-gili detaylı haberler yapacağız. Bu konu eğer İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürülecekse hepimizin biraraya gelerek yeni bir kampanya başlatmamız ve daha önce yapılan çalışmala-rı incelememiz gerekiyor. Hak-sızlıkların karşısında bir bütün olarak durmak ve birlikte çalış-mak çok önemli. İsviçre`de bu-lunan dernek ve federasyon-larımız başta olmak üzere her bireyin bu konuya hassasiyet göstermesini bekliyoruz.

Çalışan ve vergisini ödeyen bi-reyler olarak başkalarının yap-mış olduğu hataların faturasını ödemek istemiyoruz. Araba si-gortalarını kim kötü niyetli kul-lanıyorsa o kişinin cezanladırıl-ması gerekiyor.

Pusula gazetesi olarak konu-yu sonuna kadar takip edece-giz. 1595

Geht an alle Pusula Mitglieder.Verlegeradresse : Pusula ZeitungBernstrasse 88 / 8953 Dietikon ZHErscheinungweise: 12 Mal JährlichAbonementpreis: CHF 50.- / JahrInhaber: Turgut KaraboyunQM: Uluç VatanseverRechtsberater: Yetkin Geçer, Mehmet AkyolGestaltung/Layout: DESCOM-M.COMAutoren: Prof. Dr. Rıdvan Karalar Sunay Akın Redaktionsleiterin: Gülter LocherText Redaktion: Pervin Tekin

Kultur & Kunst: Yılmaz AkanBildredaktion: Tamer KaraoğluGrafiker: Mehmet PolaterDruckerei: Sun Print Adressierung: BeordaAnzeigen: 043 322 90 82 076 342 90 91

Freie Journalisten: Gülter Locher, Bülent Atalay, Atilla Alpullu, Hüseyin Türkkan, Müjgan Olguner, Nermin Dingiloğlu, Yeter Tanrıkulu, Gülay Zengin, Tamer Karaoglu, Nuray Uçar, Pervin Tekin, Mehmet Akyol, Kader Turgay.

Teşekkür : Bu yayının sizlere ulaşmasında maddi-manevi desteklerini bizler-den esirgemeyen, tüm firmalarımıza sonsuz teşekkürlerimizi sunarız.Pusula Gazetesi`nin tüm yayın hakları kendisine aittir. Yayınlanan reklamlarda ki sorumluluk, reklamı veren firmaların kendine aittir. Hazırlanan haberlerden ve yazılardan haberi hazırlayan kişiler ya da kaynak gösterilen kurumlar sorum-ludur. Pusula`da kullanılan tüm Haberlerin, Fotoğrafların ve bilgilerin her hakkı Pusula`ya aittir. İzinsiz olarak kullanılması yasaktır, aksi durumda cezai uygu-lamalar için hukuki işlemler başlatılır.

PUSULA IMPRESSUM / 2010

REKLAM VE İLANLARINIZ İÇİN:076 342 90 91 veya 043 322 90 82

ABONE OLMAK İÇİN: 043 322 90 85

Turgut Karaboyun([email protected])

EDİTÖR

www.pusulaswiss.ch

Pusula ZeitungBernstrasse 88CH - 8953 Dietikon / ZHTel.: +41 43 322 90 82Fax: +41 43 322 90 [email protected]

Pusula Gazetesine Reklam Verin, Kazançlı Çıkın!

Pusula gazetesi, işletmecilerimizle müşterileri arasında bir köprüdür!Siz reklama karar verin A’dan Z’ye tüm çalışmaları biz yapalım.

Profesyonel reklamcılık, bizim işimiz…

Müşterilerinize kendinizi daha iyi tanıtmak, işletmenizin

saygınlığını ve imajını artırmak İSTİYORSANIZ…

Yeni ürünlerinizin tanıtımını yapmak, tüketimini hızlandırmak ve hizmetleriniz hakkında herkesi bilgilendirmek İSTİYORSANIZ…

Yani; Siz de kazanmak İSTİYORSANIZ hemen bizi arayın!

PU

SU

LA M

ED

IAC

OM

DU

RM

US

AG

’ NİN

KAT

KIL

AR

IYLA

HA

ZIR

LAN

MIŞ

TIR

- H

azira

n/Ju

ni 2

010

- ww

w.p

usul

asw

iss.

ch

4

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010 www.pusulaswiss.ch

İsviçre İşkenceye Karşı Ön-lemlerini İyileştirmelidir!

Birleşmiş Milletler’in İşkence-ye Karşı Sözleşmesi (CAT), İsviçre’ye ait 6. periyodik raporu-nu inceleyerek, açıklamalarda ve İsviçreli yöneticilere tavsiyelerde bulundu. Amnesty Internasyonal (Uluslararası Af Örgütü), İsviçre İlticacılara Yardım Kurumu (SFH) ve Humanrights.ch/MERS adlı üç NGO (devletler dışı sivil top-lum organizasyonu), hükümet-ten, CAT’in şimdiye kadar dikka-te alınmayan tavsiyelerine uyma-sını talep etti.

Amnesty Internsyonal, SFH, ve Humanright.ch/MERS CAT’in İsviçre’nin 6. periyodik raporu-nu incelemesinden ve tavsiyele-rinden memnun kaldılar. CAT, bu üç NGO’nun eleştirilerini dikkate alarak, İsviçre’nin işkenceye kar-şı daha iyi önlemler almasını ta-lep etti. Üç NGO, zorla sınırdı-şı olaylarında şiddet uygulandı-ğını, kadınlara karşı yetersiz ko-runmanın onları insan tacirlerinin ya da ev içi şiddetin kurbanı hali-ne getirdiğini, hapishanelerin çok doldurulduğunu ve tehlikeli kabul edilen mahkumların bulundukları durumları şikayet etti.

Çok sayıda olayda suçluların çok hafif cezalara çarptırıldığını, hat-ta şiddet uyguladığı iddia edi-len polislerin bile serbest bıra-kıldığını iddia ettiler. Bu durum, İsviçre’nin, işkencenin Art. 3’deki tanımını ceza yasalarının içi-ne dahil etmemesine ve CAT’in 2005 yılındaki tavsiyesine rağ-men bağımsız bir şikayet madde-sinin bulunmamasına bağlanıyor.

Amnesty Internasyonal İsviç-re Seksiyonu İlticacılar Koordi-natörü Denise Graf, “İsviçre’nin CAT’in tavsiyelerini yerine getir-mesinin ve uluslararası sorumu-luluklarını tanımasının zamanı çoktan gelmiştir!” dedi.

Üç organizasyon da CAT’in ken-dileri ile aynı sonuca varmış ol-masından dolayı memnuniyet-lerini belirttiler. Organizasyonlar bağımsız bir gözlemcinin ilticacı-ların sınırdışı edilmesi olaylarını, işlemlerini ve eylemelerini izle-mesini talep ettiler. Denise Graf, kısa bir süre önce iltica etmek is-teyen bir kişinin zorla sınırdışı edilirken, Zürich Havaalanı’nda ölmesi gibi bir olayın bir daha ya-şanmaması için bu önlemlerin alınmasının önemine de değindi.

İsviçre, sığınma isteyenleri “Geri Göndermeme” prensibine (özel-likle rizikolu kabul edilen ülke-lerden gelen bazı sığınmacıla-rın geri gönderilmemeleri prensi-bi) her zaman uymuyor . SFH’nin İletişim Şefi Adrian Hauser, “...iş-kencenin yapıldığı bilinen güven-liksiz ülkelerden diplomatik ga-ranti almak, tüm rizikoları yok et-mek için yeterli değildir.” yoru-munda bulundu. Amnesty Inter-nasyonal, yaşanmış bir olayı da örnek gösterdi: İadesi istenen bir Ukraynalı, alınan garanti sözleri-ne rağmen ülkesine geri gönde-rildiğinde işkenceye uğradı (Ara-lık 2008).

İsviçre yasalarına göre ev içi şid-det veya insan ticareti gibi du-rumlarda oturum izni uzatılabili-yor. Ne var ki bu yasayı çok az kanton uyguluyor. Raporun so-nunda CAT, İsviçreli yetkililerden, kadınların geldikleri ülkelerde ya-şamaları mümkün olan rizikoları göz ardı etmemelerini ve sadece integrasyon problemi olanlar ko-nusunda daha dikkatli ve bilinç-li davranmalarını talep etti. Üç NGO CAT’in bu talep ve tavsiye-lerini destekledi.Haber: Amnesty International Schweiz / 1578

New York’ta 13 Mayıs 2010 tari-hinde toplanan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu İsviçre’yi 175 oyla İnsan Hakları Konseyi’nin önü-müzdeki dönem üyeliğine seçti. İsviçre, seçilen diğer 13 ülke ile birlikte 47 kişilik konseyde üç yıl sürecek olan görevine 19 Hazi-ran 2010 tarihinde başlayacak.

İsviçre, İnsan Hakları Konseyi’ne tekrar seçilmekten dolayı çok memnun; tekrar seçilmesini 2006 - 2009 üyelik dönemi süre-since yalnız ya da diğer üyeler-le, insan hakları gözlemcileriy-le ve NGO (non govermental or-ganizations / hükümetler dışı si-vil toplum örgütleri) ile işbirliği ya-parak, insan hakları eğitimi ala-nında ve adalet geçiş süreçle-rinde başarılı ve etkili girişimle-rinin takdiri olarak değerlendirdi. Ayrıca İsviçre her ülkede insan hakları durumlarının uygunluğu-nun konsey tarafından izlenmesi-ni ve iyileştirilmesini savunmuş-tur. Periyodik evrensel gözlemler için gönüllü olarak hazır olduğu-nu bildiren ilk ülkelerden biri ol-masının yanısıra, sivil toplum ör-gütleriyle çalışmış ve tavsiyelerin

somut hale getirilmesi için çaba-lar göstermiştir.

Genel Kurul toplantısının 60/251 numaralı kararına göre, İnsan Hakları Konseyi’nin durumu, iş-leyişi ve fonksiyonu açısından, konsey tarafından 2011’de göz-den geçirilecek. İsviçre bu göz-den geçirme sürecinde aktif bir şekilde rol almak istiyor. Özellik-le dünyanın herhangi bir yerin-deki insan hakları ihlalleri kur-banlarına ya da gruplarına sü-ratli ve etkili yardım edilmesi için gerekli girişimleri yapacak. İs-viçre kendisini özgür ve ciddi bir strateji ile güçlendirecek (me-sela belirli konular ve ülkeler-le çalışan özel raportörler gibi) ve bütün ülkelerin insan hakla-rının korunmasına ilişkin iyi işle-yen, evrensel periyodik gözlem-lerini destekleyerek, bunların in-san haklarının korunmasına ve uygulanmasına yarayan bir araç haline gelmesini sağlayacak. Netice olarak İsviçre İnsan Hak-ları Konseyi’nin çok önemli part-neri olan sivil toplum örgütleriyle çalışmaya devam edecek.Haber: Eidgenössisches Departement für auswärtige Angelegenheiten / 1559

Deutsche Zusammenfassung.

Die Schweiz ist nicht frei von Menschenrechtsverletzungen Men-schenrechtsverletzungen geschehen auch in der Schweiz. Im Report 2009 zeigt Amnesty International auf, dass die Schwei-zer Gesetzgebung keinen wirksamen Schutz gegen Diskriminie-rung bot. Nach wie vor gab es Vorwürfe wegen rassistischer Diskriminierung durch Polizeikräfte, darunter auch Misshand-lungen. Restriktive Gesetze verletzten die wirtschaftlichen, so-zialen und kulturellen Rechte von Asylsuchenden und Migranten ohne regulären Aufenthaltsstatus

Deutsche Zusammenfassung.

13.5.2010 New York Die Schweiz wurde heute von der UNO-Generalversammlung für die Periode 2010–2013 in den Menschenrechtsrat gewählt. Sie freut sich über diese Wahl, die sie als Zeichen der Anerkennung für ihr allgemeines Engagement zur Förderung der Menschenrechte und für ihre aktive Rolle als Ratsmitglied während der Periode 2006–2009 wertet. Die Schweiz wird sich im Hinblick auf die Überprüfung 2011 weiterhin für einen effizienten und ausgewogenen Rat einsetzen, der fähig ist, rasch auf Menschenrechtsverletzungen zu reagieren, wo auch immer sie verübt werden.

İSVİÇRE HABERLERİ

İsviçre’de de Polis İşkencesi Var!

İsviçre İkinci Kez İnsan Hakları Konseyine Seçildi

İnsan Hakları İhlalleri İsviçre’de de yapılıyor. Amnesty Internasyonal’ın 2009 raporunda, İsviçre’deki yasaların insanları ayrımcılıktan yeterince koruya-madığı açıklandı. Eskiden olduğu gibi hala polis kuvvetleri tarafından ırk ayrımcılıklarının ve kötü muamelelerin yapıldığına dair iddialar devam ediyor. Sınırlı yasalar, ilticacıların ve sürekli oturum hakkına sahip olmayan göçmenlerin ekonomik, sosyal ve kültürel haklarını yaralıyor.

13. 05. 2010 İsviçre Birleşmiş Milletler Genel Kurul Toplantısında 2010 - 2013 dönemi üyeliğine seçildi. Seçim sonuçlarından memnun olan İsviçre, bunu geçtiğimiz 2006 - 2009 dönemi üyeliği sırasında insan hakları konusunda gösterdiği aktif angajmanının takdiri olarak değerlendirdi. Basına verilen bilgi-ye göre İsviçre, gelecek dönem için üstlendiği görevinde de şimdiye kadar olduğu gibi yetkin bir İnsan Hakları Konseyi üyesi olarak, insan hakları ihlalleri karşısında süratli ve etkin şekilde reaksiyon gösterecektir.

5

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010www.pusulaswiss.ch

İSVİÇRE HABERLERİ

Ya şimdi ya hiç: CREDIT-now ile hayalleriniz çabucak gerçek oluyor.0800 40 40 13 no’lu ücretsiz telefon hattını arayın ya da www.credit-now.ch internet adresinden doğrudan sözleşme yapın.

CHF 10’000.– tutarındaki bir kredi % 9.9 ile % 13.9 arasındaki bir efektif faizle 12 ay için CHF 521.– ile CHF 723.20 arasında toplam masraf yükü oluşturmaktadır. Yasal uyarı: Aşırı borçlanmaya neden olacağı durumlarda kredi verilmesi yasaktır (Haksız Rekabet Yasası UWG 3. md.) CREDIT-now, BANK-now AG, Horgen şirketine ait bir ürün markasıdır.

Ekonomik kriz ve euro’nun düş-mesi Avrupalı turistleri İsviçre’de kayak tatilinden vazgeçireme-di. Daha şubat ayının başlarında yükselen turist sayısı nedeniyle (%+1,9) İsviçre otelcilerinin yüz-leri gülüyordu: Şubat ayının ba-şından itibaren İsviçre otellerin-de ortalama 3,2 milyon gecele-me oldu. Bu rakam geçtiğimiz yı-lın mart ayındaki gecelemelerden %5 oranında daha fazla.

İsviçre turizmindeki bu sürpriz büyümenin baş aktörleri yaban-cı turistlerdi: Konaklayan turist-lerin 1,9 milyonu yabancı ülkeler-dendi. Geçen yıla oranla konak-layan yabancı turist artışı geçtiği-miz yılın mart ayına oranla % +6 daha fazlaydı. Yerli turistlerin İs-viçre otellerinde konaklama sa-yısı ise 1,4 milyondu (geçen yıla oranla %+3,6 daha fazla). 1551

Devlet Mali Sekreterliğinden (SECO) yapılan açıklamaya göre, geçtiğimiz yıl nisan ayın-da işsizlik oranı daha da düşük-tü: %3,5. Bu yılın nisan ayında geçen yılın nisan ayından %16 oranında (21.740) daha fazla iş-siz kişi kaydedildi. Genç işsizle-rin sayısı 24.740 (geçen yılın ni-san ayına oranla %11 fazla) ola-rak açıklandı. Nisan ayında, ge-çen aya oranla 15 - 24 yaşları arasındaki genç işsizlerin sayısı %7,5 oranında düştü.

Nisan ayında toplam 113.804 ki-şinin iş aradığı saptandı (Mart ayından 7693 kişi daha az). Ne

var ki bu rakam geçen yılın nisan ayına oranla %14,9 daha fazla.

Mart ayında açık işyeri sayısı 329’dan 17.294’e çıktı. 1549

Oteller İlkbahar Sezonunu Kârlı Kapattılar

İyi Haber: İşsizlik Azalıyor!

İsviçre otelleri ilkbahar sezonunu kârlı kapattı. Geçtiğimiz yılın ilkbahar sezonuna oranla bu yıl otel rezervasyonlarının sayısı %5 daha yüksekti. Yurt dışından gelen otel misafirleri-nin arasında özellikle Almanlar başı çekiyorlardı.

Nisan ayında iş bulanların sayısı Mart ayında iş bulanların sayısını geçti. İşsizliğin azalması uzmanların beklediği bir durumdu. İşsizlik hafifçe azalarak, %4,2’den %4’e düştü. İşsizlik en son olarak geçtiğimiz yılın ekim ayında bu kadar düşüktü. Bu sonuç uzmanlar tarafından da bekleniyordu.

Deutsche Zusammenfassung.

Die Schweizer Hotels haben einen erfreulichen Frühling hinter sich. Die Buchungszahlen stiegen gegenüber dem Vorjahres-monat markant um 5 Prozent. Hauptsächlich Gäste aus dem Ausland sorgten für die gute Auslastung. Von deutschen Gäs-ten haben die Hotels besonders profitiert.

Deutsche Zusammenfassung.

Im April haben in der Schweiz wieder mehr Personen eine Stel-le gefunden als noch im März: Die Arbeitslosenquote sank von 4,2 Prozent auf 4 Prozent. So tief war sie zuletzt im vergange-nen Oktober gewesen. Ökonomen hatten diese Entwicklung er-wartet.

6

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010 www.pusulaswiss.ch

İSVİÇRE HABERLERİ

Pusula: THY, geniş çaplı tanıtım çalış-malarına başladı. Bu çalışmaların sonu-cundaki beklentilerinizden söz edebilir misiniz?

Gökçe Schneiter: THY, İsviçre’de yeteri ka-dar tanınmıyor. Bu yüzden son 1 senedir ciddi bir şekilde marketing çalışmalarına başladık. Marketing Müdürümüz Okan Tü-fekçi başkanlığında uzman bir ekip oluştur-duk. Hedefimiz İsviçreli vatandaşlara Türk Hava Yolları’nın bir Network havayolu şir-keti olduğunu, 150’den fazla noktaya uç-tuğunu, yüksek kalitede servis verdiğini, 4 yıldızlı olduğunu, Star Alliance üyesi oldu-ğunu anlatmak. Bu nedenle de Zürih Hava Limanı’nın bize verdiği destekle bu 60m2’lik standı kurduk. Standımız 27 Nisan – 7 Ma-yıs tarihleri arasında burada kalacak. Yol-cuların da standımıza ilgisini çekmek ama-cıyla 1-2 küçük promasyonumuz var.

P. : Promosyonlarınız neler?

G.S : Promosyonlarımızdan biri Miles & Smiles kartlarına üyelik: Miles & Smiles ile uçtukça mil kazanılıyor. Normalde bu kartı aldığınız zaman açılış olarak 1000 mil he-diye veriliyor. Biz, sadece bu standa özel olarak 3000 mil açılış hediyesi verdik.

Bir de yarışmamız var: Miles & Smiles formları dolduran yolcular ve buradaki in-sanlar arasında İstanbul bileti çekilişi yapa-cağız. ( Pusula’nın notu: Çekiliş 7 Mayıs’ta yapıldı.) Onun dışında ufak tefek hediyele-

rimiz var. Yolcularımız Çağrı Merkezimiz’in 0848444849 numaralı telefonundan bize her an ulaşabilirler.

P. : İleriye dönük çalışmalarınız da ola-cak mı?

G.S: Yine aynı şekilde tanıtım amaçlı uzun soluklu bir çalışmamız var. Coop alışveriş merkezleri ile beraber gerçekleştirdiğimiz bu proje, İsviçre’de 5 Coop alışveriş mer-kezinde 9 gün boyunca ‘Check-in Days’ adı altında gerçekleştirildi. Bu kampan-yanın ilki 19 - 27 Nisan tarihlerinde Coop Letzipark’ta kurulmuş olan büyük bir stant idi. Her gün 2 uçak bileti kampanyamız oldu. Oerlikon, Affoltern, Tessin ve Doğu İsviçre’de de olmak üzere Coop ile bu stant çalışmalarımız devam edecek. İleriye dö-nük projelerimizin arasında, tanıtım turla-rı düzenlemek de var; Bangkog’a, bilet ke-sen acentalarda çalışan 100 kişik bir gru-bu götürüyoruz. Buradaki amacımız, acen-tacılara uzun hat uçuşumuzu göstermek, İstanbul’da yapılacak bir transferin prob-lemsiz olduğunu, transfer uçuşlarda sıkın-tı çekmeden 2. uçuşa 1-1.5 saat içinde ge-çebileceklerini göstermek, servis kalitemi-zi göstermek. Ayrıca, Türk Hava Yolları’nı satmasını istediğimiz İsviçre’deki acenta yetkililerine kendimizi tanıtmak amacında-yız.

P. :THY olarak kampanyalarınızda ağır-lıklı olarak iletmek istediğiniz bilgiler neler?

G.S : Türk yolcularımıza kendimizi unuttur-mamak, burda olduğumuzu, kaliteli olduğu-muzun yanı sıra uygun ücretlerle Türkiye’ye onları taşıdığımızı belirtmek, aynı zaman-da İsviçrelilere kendimizi tanıtmak, sadece İstanbul’a uçmadığımızı 150’den fazla nok-taya uçtuğumuzu ve ürünümüzün ne kadar kaliteli olduğunu göstermek en ana amaç-larımız olarak sayılabilir. Havaalanlarında yaptığımız standın aynısını bu sene için-de bir kere daha yapacağız. Değişik kam-panyalarla ve reklam çalışmaları ile adımı-zı duyurmaya devam edeceğiz. Reklam ça-lışması yapılan şehir içinde tramvaylarımız var. Aynı şekilde havaalanındaki otopark-lardan birinde megaposter çalışmalarımız var. Çok büyük bir poster, “Globally Yours”

kampanyası ile ilgili olarak. Yine havaalanı içerisinde Barcelona ve Mancester United sponsorluklarıyla ilgili büyük posterlerimiz var. Bunun dışında geçen yıl aralık ayında yapmış olduğumuz televizyon kampanya-sını bu sene de sürdürmeyi düşünüyoruz.

Son olarak önemle belirtmeliyim ki, 1 Nisan’dan itibaren Swissair ile ortak Türki-ye uçuşlarına başlıyoruz. Biz halen 10:45 ve 18:00 saatleri arasında olmak üze-re günde 2 kere uçuyorduk. Şimdi 2 se-fer Swiss uçuşuna da ortağız. Böylelik-le Zürih-İsviçre bağlantı sayısını dörde çı-kardık. Yani Swissair, Türk Hava Yolları’nın biletlerini veya THY Swissair’ın biletlerini karşılıklı satabilmektedirler. 1596

THY ve Swissair Ortak Türkiye Uçuşlarına Başladı Türk Hava Yolları, İsviçre’deki tanıtım çalışmalarını hızlandırdı. Bu amaçla Zürih Hava Limanı’nında 27 Nisan - 7 Mayıs tarihleri arasında tanıtım stantları ku-rulmuştu. Biz de o tarihlerde Pusula gazetesi olarak THY standını ziyaret ederek tanıtım faaliyetlerini yakından takip etmiştik. THY standında bizi marketing ça-lışanı Gökçe Schneiter karşıladı. Kendisinden THY’nin çalışmaları hakkında etaylı bilgiler aldık. Gerçekleştirdiğimiz bu söyleşiyi sizlerle paylaşıyoruz.

8. Nükleer Silahların Yayılması-nı Önleme Antlaşması’nı (NPT) kontrol etme konferansında ko-nuşan İsviçre Dış İşleri Bakanı ve EDA Başkanı Micheline Calmy-Rey, bu antlaşmanın altını imza-lamış olan ülkelerden antlaşma-nın kurallarını ciddiye almaları-nı istedi. “NTP bir dört yol ağzın-dadır” diyen Calmy-Rey, atom si-lahlarından arınmış bir dünya ve aynı zamanda da atom enerjisin-den sorumluluk sahibi olarak ya-rarlanmak seçilmesi gereken ola-naklardır.’’ dedi. EDA Başkanı ve Dış İşleri Bakanı Calmy-Rey’in konuşmasında ağırlık noktası NPT’nin nükleer silahların yayıl-masını önleme ilkelerinin ihmal edilmesiydi. Atom silahlarının kullanılmasının ahlaki olmadığı-nı ve bunların kullanılmasının hu-

maniter halk haklarına aykırı ol-duğunu söyledi. Calmy-Rey şim-diye kadar atom silahlarının aza-tılması çabalarının çok yavaş iş-lediğini belirterek, bu çabanın “somut, adım adım ve pragmatik” şekilde ilerleyerek çabuklaştırıl-masını talep etti. Rey, tüm bunla-rın ötesinde atom silahlarının kul-lanılmasının legitimitesi (meşru-luğu) üzerinde de düşünülmesi-nin zamanının geldiğini söyledi. “İsviçre, atom silahlarının azaltıl-ması tartışmalarının merkez nok-tasında insani yönün olmasından yanadır.” diyen Bakan, UNO Ge-nel Sekreteri Ban ki-Moon’un, yeni bir konvansiyon(anlaşma) ile atom silahlarının yasaklanması teklifini destekledi.

EDA Başkanı Bakan Calmy-Rey

nükleer silahlar alanında, kon-feransın kendisini Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı IAEA çalış-malarında desteklemesini bekli-yor. Konferans IAEA’nin garanti sistemlerinin kabul edilmesi için çaba göstermelidir. Bakan Rey, uluslararası topluluğun karşısın-da, bir yanda pek çok ülke atom enerjisinden barışçıl amaçlarla yararlanırken, bir yandan da si-lahlanma amacıyla kullanılması rizikosunun altını çizdi.

3 Mayıs 2010 tarihinde New York’ta başlamış olan 8. NTP-Kontrol Konferansı, 28 Mayıs 2010 tarihine kadar devam ede-cek.Haber: Eidgenössisches Departement für auswärtige Angelegenheiten (EDA) / 1525

Deutsche Zusammenfassung

Die Schweiz ruft die Unterzeich-ner des Vertrags über die Nicht-verbreitung von Kernwaffen (NPT) auf, einen Aktionsplan zur nuklearen Abrüstung zu verab-schieden. Generell sollen Kern-waffen nicht mehr als legitime Waffensysteme gelten. An der Eröffnung der 8. Überprüfungs-konferenz des Atomwaffensperr-

vertrags (NPT) hat Bundesrätin Micheline Calmy-Rey, Vorstehe-rin der Eidgenössischen Depar-tements für auswärtige Angele-genheiten (EDA) am Montag in New York dazu aufgerufen, die Vertragsbestimmung über nu-kleare Abrüstung ernst zu neh-men. „Der NPT steht an einem Scheideweg“, erklärte Micheli-ne Calmy-Rey. Die Vision einer Welt ohne Kernwaffen und ei-

ner Welt, die gleichzeitig imstan-de sei, die Kernkraft verantwort-lich zu nutzen, liege im Bereich des Möglichen. Die EDA-Vorste-herin legte den Schwerpunkt ih-rer Rede auf die nukleare Ab-rüstung, den „vernachlässigten Pfeiler“ des NPT. Kernwaffen seien unanwendbar und unmo-ralisch, ihr Einsatz würde dem humanitären Völkerrecht wider-sprechen. Die neuen Abrüs-

tungsbemühungen hätten bis-her nur bescheidene Resultate ergeben und müssten verstärkt werden. Micheline Calmy-Rey forderte von der Überprüfungs-konferenz einen Aktionsplan zur „konkreten, schrittweisen und pragmatischen“ Verwirklichung des Abrüstungs-Gebots im Ver-trag. Darüberhinaus sei die Zeit gekommen, über die grundsätz-liche Legitimität der Anwendung

von Kernwaffen nachzudenken. „Der Schweiz geht es darum, den humanitären Aspekt in den Mittelpunkt der laufenden De-batte über die nukleare Abrüs-tung zu stellen“, sagte die EDA-Vorsteherin. Sie unterstützte den Vorschlag des UNO-Gene-ralsekretärs Ban ki-Moon, Kern-waffen in einer neuen Konventi-on zu verbieten.

İsviçre Nükleer Silahların Yasaklanmasını Talep Ettiİsviçre, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması’na (NPT) imza atan ülkelere bu silahlara veda edilmesi çağrısında bulunarak, nükleer silahla-rın legitim(meşru) silahlar sisteminden çıkarılmasını istedi.

Gökçe Schneiter tanıtım çalışması yaparken...

PU

SU

LA M

ED

IAC

OM

DU

RM

US

AG

’ NİN

KAT

KIL

AR

IYLA

HA

ZIR

LAN

MIŞ

TIR

- H

azira

n/Ju

ni 2

010

- ww

w.p

usul

asw

iss.

ch

8

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010 www.pusulaswiss.ch

Şu andaki durumda yeni işe baş-lamış genç bir ilkokul öğretme-ninin yıllık maaşı 80.000 frank. Ortaokul (Sekundar) öğretmeni-nin ise 88.000 frank. Bu maaş-lar ülke çapında değerlendirildi-ğinde orta halli bir maaş seviye-si olarak değerlendiriliyor. Son yıllarda sınıf atlama garanti altı-na alınmadığından uzun yıllardır mesleğini icra eden öğretmenle-rin durumu daha da kötüye gitti. Artık bu durum değişecek. Hü-kümet maaş sistemlerindeki kıs-mi revizyona veda ederek, öğ-retmenler için çok daha emin bir maaş sistemi getiriyor. Zürich Eğitim Müdürü Regine Aeppli’nin açıklamalarına göre, 2011 yılının başından itibaren öğretmenlerin durumlarının iyileştirilmesine iliş-kin yürürlüğe girecek olan deği-şiklikler şu şekilde:

Yeni başlayanlar için daha çok para: “En alt maaş sınıfı” artık yok. Bundan böyle bir ilkokul öğ-retmeni yıllık 90.000 frank, bir or-taokul öğretmeni de yıllık 95.000 frank maaşla ise başlayacak.

Maksimum maaşa ulaşabilme şansı: Öğretmenlerin maaş ge-lişmeleri garanti altına alınacak. Yani bütün öğretmenler maksi-mum maaşa kadar yükselebilme şansına sahip olacaklar.

Emeğin kalitesine göre zam: Per-sonelin çalışmasının değerlendi-rilerek maaş zammı yapılan yer-lerde sadece “iyi” değerlendir-mesi yeterli olacak. Şimdiki du-rumda maaşı etkileyebilmesi için bu değerlendirmenin “çok iyi” ol-ması gerekiyor. 1606

İSVİÇRE HABERLERİ

Zürich: Genç Öğretmenlerin Maaşlarına Zamİsviçre Hükümeti, öğretmenlerin maaş sistemlerinde değişiklik yaptı. Değişiklikler özellikle yeni işe başlamış genç öğretmenlere avantaj sağlayacak.

Şirketleri Ferioo aracılığı ile Olympos Beach Resort isim-li projeyi Tuna Grup ile birlik-te geliştirerek Türkiye’de güven-li bir yatırımı Avrupalı müşterile-re sunuyorlar.“Projemiz sadece yazlık ev projesi değildir“ diyen M. Tarhan bu projenin farklılıkla-rını böyle dile getiriyor.“İnsanların krizi fırsata çevirebilmesi için in-şaat konusunda özellikle Avru-palı müşterilere başarıyla hizmet vermiş olan Tuna Grupla birlikte çok uygun fiyatlar ve ödeme ko-şullarıyla Antalya-Kumluca`da 308 aileye yuva olacak bir proje geliştirdik. Buradan konut alacak olan insanlar, 5 yıldızlı bir tatil köyü konforunda her türlü hizme-ti alabilecekleri gibi, evlerini kul-lanmadıkları dönemlerde de ki-raya verebilme olanaklarına sa-hip olacak, “Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızın geçmiş dö-nemde bazı projelerde yaşamış oldukları olumsuzluklara deği-nen Tarhan, “Bizim için en önem-li konu projemizin zamanında ve vaat edildiği şekilde teslim edile-bilmesidir. Bu nedenle ev sahip-lerinin yapacağı her türlü öde-me bir Alman Hukuk Bürosu’nun müşteriler adına açtığı bir hesap-ta toplanarak bir inşaat denetim şirketinin onayı ile projeye akta-rılacaktır. “

Antalya’da ‘Olympos Beach Re-sort Projesi’ sorumluları Turizmci Aydoğan Cengiz ve projenin sa-hibi Kahraman Tuna ile geliştir-dikleri sistem hakkında söyleşi-mizi sizlere sunuyoruz.

Sayın Kahraman Tuna, şirketi-niz ‘Tuna Grup’ hakkında bize bilgi verir misiniz?

Tuna Grup, konut sektöründe uz-man olan, inşaat ve turizm alan-

larında faaliyet gösteren bir şir-ketler grubudur. Tuna Grup, özel-likle Bodrum Yarımadası’nda gerçekleştirdiği projeleri ile sade-ce Bodrum’un değil, Türkiye’nin adını ve prestijini yurt dışında gu-rur verici bir seviyeye çıkartmış-tır. Bugün için başta İngiltere ol-mak üzere İrlanda, Almanya ve Hollanda gibi Avrupa ülkelerinde 20 yıllık tecrübesinin ve edindiği haklı güvenin eseri olan saygınl-ğı ile önemli inşaat firmaları ara-sında yerini almıştır.

Tuna Grup bu projede gücünü ‘Ergonomi İnşaat’ ile birleştirmiş ve böylelikle Ergonomi’nin gerek İstanbul gerekse de Çanakkale bölgelerinde edinilmiş tecrübele-riyle de bu ortaklık çok daha güç-lü bir hal almıştır.

Olympos Beach Resort bir Tuna & Ergonomi Yatırım İş Ortaklığı projesidir.

Sayın Aydoğan Cengiz, ‘Feri-oo’ şirketini tanıtır mısınız?

Nazar Holiday ve Holiday Exp-ress şirketlerinin eski sahip-leri Aydoğan Cengiz ve Müfit Tarhan’a ait olan bir “Online turis-tik satış şirketidir“ ve Avrupa ge-nelinde bu projenin tanıtım ve sa-tışından sorumludur.

Kahraman Bey, projenin ko-numu ve boyutu nedir?

Projenin Antalya Kumluca belde-sinde denize sıfır konumundadır.Projenin toplam alanı 78.173 m² dir. Bu alanın sadece %30’una projemizi konumlandırıyoruz.Türkiye’nin Rivierası olarak ad-landırılan harika bir kumsalda, deniz ve güneşin odaklandığı, ta-rihi kucaklayan yapısıyla tarifsiz renk uyumunu içeren bir cenne-

tin bir köşesi gibidir.Karayolu, ha-vayolu ve deniz yolu ile ulaşılabi-linen, Antalya`ya 94 km, Kemer’e 45 km, Kaş’a 95 km mesafede-dir. Ayrıca Demre’ye 40 km, Oly-mpos şehrine 26 km ve Tahtalı teleferike sadece 45km mesafe-sindedir. Kumluca’ya ise 7 km’dir.

Projenin başlangıç tarihi ne zaman? Müşterilere ev tesli-matını hangi tarihlerde ger-çekleştireceksiniz?

‘’Olympos Beach Resort Projesi’’nin imarı alınmış olduğu için Kasım 2010 tarihinde baş-lanacaktır. Teslim tarihi ise Ka-sım 2012 olarak planlanmıştır. 308 konuttan oluşan Olympos Beach Resort`ta 53m², 67m² ve 93m²’lik konut seçenekleri su-nuyoruz. Konutların bulunduğu alanda yüzme havuzu, çocuk ha-vuzu, alışveriş ve galeri alanı, be-ach club, bilgisayar ve play stati-on oyun odaları, bisiklet ve yürü-yüş parkuru, çocuk oyun alanla-rı, kafe, çamaşırhane, house ke-

eping, resepsiyon ve 24 saat gü-venlik hizmetleri olacaktır. Bunun yanı sıra Olympos Beach Resort Otel`inde ortak kullanım alanları-dan yararlanılabilecektir.

Aydoğan Bey, müşteri ödeme-lerinin güvencesini nasıl sağlı-yorsunuz ?

Ödemeler bir Alman Hukuk Bürosu’nun hesabına yapılacak-tır. Hukuk bürosu Türkiye’deki bağımsız bir denetim şirketinin onayı doğrultusunda inşaat aşa-malarına göre projeye aktarıyor. Özetle inşaat şirketi, inşaat aşa-malarına göre 7 taksitte alıyor.

Cengiz Bey, ev sahipleri evleri-ni kullanmadıkları dönemi na-sıl değerlendirebilirler?

Bildiğiniz gibi Türkiye’nin en bü-yük ‘’ev kiralama şirketi’’ olan, ben ve Müfit Tarhan’ın ortak ol-duğu Meavilla üzerinden ev sa-hipleri kullanmadıkları dönemler-de Avrupa’nın en saygın şirketle-ri (Interhome, Thomas Cook ….)

üzerinden evlerini kiralayabilirler. Meavilla şu anda da 600 üzerin-de evi binlerce internet sitesi ve kataloglar üzerinden, kiralama yapıyor.

Cengiz Bey, ev teslimatından sonraki aylık aidat ne kadar olur ve neleri içeriyor?

Konut sayısının çok olması ve ti-cari alanların kira geliri, aidatın yüksek olmayacağını gösteriyor. Şu andaki hesaplamalar doğrul-tusunda yaklaşık 50,- € civarı di-yebiliriz. Tabii ki evinizin boş dö-nemlerini kiraya verirseniz bu tip yan giderleri kiradan rahatlıkla karşılama olanağınız olur. Aidat 24 saat ve yılın 365 günü evini-zin güvenliğini, genel mekanların (bahçe, havuz, sahil vs.) bakımı-nı, sulama ve aydınlatma masraf-larını içermektedir. Ayrıca ister-seniz evlerin durumu ile ilgili ra-porlamayı, her türlü anahtar tes-lim hizmetlerini, havaalanı trans-feri gibi ek hizmetleri de kapsar. 1604

Avrupa’da Bir İlk! Artık Yazlık Ev Anlayışı DeğişiyorTürkiye’de yabancılara yönelik emlak projesi geliştirip, yaklaşık 700 aileyi ev sahibi yapan Tuna Grubun, Genel Satış Acentalığını alan M. Tarhan ve A. Cengiz Avrupa’da da yine bir ilke imza atıyor.

9

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010www.pusulaswiss.ch

Türkiye Büyük Millet Meclisi Basın Açıklama-ları

TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, ‘’İsviçre’de, soykırım inkarının hala cezalandırılması bizi üz-mektedir. Çünkü 1915 olayları, tarihçilerin çöz-mesi gereken olaylardır’’ dedi.

TBMM Başkanı Şahin, görüşmede yaptığı ko-nuşmada, Türk çocukla-rının, ülkeleri dışında ta-nıdıkları ilk ülkenin İsviç-re olduğunu belirtti.

‘’Çünkü, okula başladık-larında cumhuriyetin ku-rulmasını sağlayan an-laşmanın Lozan An-laşması ve Lozan’ın da İsviçre’de bir şehir oldu-ğunu öğrenirler’’ diyen Şahin, boğazlardan ge-çişe ilişkin anlaşmanın imzalandığı şehir olan Montrö’nün de İsviçre’nin bir şehri olduğunu kay-detti.

TBMM Başkanı Şa-hin, hukuk fakülteleri-nin en önemli derslerin-den biri olan Türk Me-deni Kanunu’nun da İsviçre’den alındığını söy-ledi.

İsviçre konfederasyon başkanının, 2008’deki Türkiye ziyaretinin, iki ülke ilişkilerinin gelişme-

sindeki önemine işaret eden Şahin, parlamento-larası ilişkilerin, hükümet-lerarası ilişkilerden daha önemli olduğunu vurgula-dı. Mehmet

Ali Şahin, ‘’Artık günü-müzde ülkeler, ilişkilerini geliştirmek için çok daha fazla parlamenter diplo-masiyi kullanıyor. O ne-denle bu ziyaretinizin çok önemli olduğunu düşünü-yorum’’ dedi.

Şahin, iki ülke ilişkilerinin tarihi derinliği olmasına rağmen, hem

Türkiye’de hem de İsviçre’de dostluk grup-larının bugüne kadar ku-rulamadığını belirterek, dostluk gruplarının kurul-ması ve parlamento baş-kanları düzeyinde karşı-lıklı görüşmelerin yapıl-masının, iki ülke ilişkile-rini daha da geliştireceği-ni bilirdi.

İsviçre’de çok sayıda Türk’ün yaşadığını dile getiren Şahin, şöyle ko-nuştu:

‘’Bizim ülkemizde yaşa-yan, hangi dinden, ırktan olursa olsun herkes 1.sı-nıf vatandaştır; temel hak ve özgürlüklerden en ge-niş şekilde yararlanır.

Anadolu coğrafyası farklı medeniyetlere ev sahip-liği yapmış bir coğrafya-

dır. Bu coğrafyada farklı dinden, kültürden insan-lar asırlardır barış içinde yaşamışlardır. Süryani vatandaşı olup İsviçre’de yaşayan Süryaniler var. Bunlar Türkiye’nin sos-yo ekonomik nedenle-ri, PKK terörü nedeniy-le Türkiye’den ayrılmak durumunda kalmışlar-dır. Türkiye’de son yıllar-da yaşanan olumlu geliş-meler karşısında ise geri dönmeye başlamışlardır.

İsviçre, geçen yılın ekim ayında, Türkiye’yi çok ya-kından ilgilendiren bir so-runun çözümüne kat-kı amaçlı bir toplantıya ev sahipliği yaptı. İsviç-re, Türkiye ile Ermenis-tan arasındaki sorunla-rın normalleştirilmesi sü-recinde, protokollerin im-zalanmasına ev sahipliği yaptı. Bunun için şük-ranlarımızı sunuyo-rum. Ancak İsviçre’de, soykırım inkarının hala cezalandırılması bizi üzmektedir. Çünkü, 1915 olayları tarihçi-lerin çözmesi gereken olaylardır.

İsviçre’de imzalanan protokolde de tarih ko-misyonunun kurulması kabul edilmiştir.’’

İsviçre Kantonlar Mec-lisi Başkanı Vannini de İsviçre’den Türkiye’ye gelen ilk parlamen-to heyeti olmanın tatlı gururunu yaşadıkları-nı belirtti.

Şahin’in kendisini, hoş bir sürprizle Almanca konuşarak karşılama-sından duyduğu mem-nuniyeti dile getiren Vannini, ülkesini ziya-ret etmesi durumunda kendisinin de Şahin’i, ‘’Hoşgeldiniz’’ diyerek karşılayacağını söyle-di.

Vannini, parlamentolar arasındaki ilişkilerin mutlaka sıklaştırılması gerektiğine işaret ede-rek, İsviçre-Türkiye dostluk grubunun ku-rulması çalışmalarının başladığını, grubun ilk toplantısını 8 Haziran-da yapacağını bildirdi.

Ülkesinde, 100 bin

Türkün yaşadığını ifade eden Vannini, ‘’Tekstil sa-nayinde faaliyet gösteren şirketimizde, en memnun olduğumuz, çalışkan iş-çilerimiz Türk işçilerimiz’’ dedi.

Erika Forster-Vannini, iki ülke arasında bazı sorun-lar olduğunu ve bunların gözardı edilemeyeceği-ni belirterek, ‘’Ama bizim sistemimizde de herhan-gi bir parlamento üyesi, herhangi bir konuyu gün-deme getirebilir, bu ko-nuda önerge verebilir ve bunu federal konseye su-nabilir. Böyle bir hakka da sahip parlamenterler’’ diye konuştu.

Süryani Kilisesi mesele-sinin, aslında arazi me-selesi olduğunu ifade eden Vannini, önemli ola-nın, görüşmek ve doğ-

ru bilgilenmek olduğunu söyledi.

Vannini, ‘’Soykırım me-selesi... Haklısınız, İsviç-re kanunlarında bir mad-de var, soykırım inkarını cezalandırmayı da öngö-ren. Bu konuda tarihçiler komisyonu kurulması ka-rarı alındı. Protokolün ül-kemizde imzalanmasın-dan büyük gurur duyuyo-ruz’’ dedi.

CHP İstanbul Milletvekili Birgen Keleş de ‘’İki ülke arasında sorunlar olabilir; ama hiçbiri Ermeni soru-nu kadar bizi incitmemiş-tir’’ diye konuştu.

‘’Soykırım iddialarının dayanağının olmadığı-nı biliyoruz’’ diyen Keleş, Türkiye’nin Rusya ile gir-diği savaşta, Ermenile-rin Rusya’nın yanında yer

aldıklarını, Ermenilerin de Rusya’ya yardım et-memeleri için başka böl-gelere sevk edildiklerini kaydetti. Keleş, bu sırada bazı Ermenilerin hastalık gibi bazı

nedenlerle öldüklerini, tehcirden sorumlu tutu-lanların da yargılandıkla-rını bildirdi.

Keleş, ‘’Ermenilerin al-dıkları sonuçlar, sadece propagandanın zaferidir, sonucudur’’ dedi.

Görüşmelerin ardından TBMM Başkanvekili Nev-zat Pakdil, konuk heyet onuruna bir öğle yeme-ği verdi.

TBMM Resmi İnternet Sitesi’nin 6. Mayıs 2010 Tarihli Basın Bildirisi. 1555

İSVİÇRE HABERLERİ

Şimdi Basel veZürih’ten haftada 12 uçuşla Türkiye’ye.

Basel ve Zürih’ten Antalya’ya 129* CHF’den itibaren*Tekyönfiyatı,tümservisücreti,uçakyakıtücreti,vergilerveharçlardahildir.Kontenjanlarsınırlıdır.

CHF’den itibarenİzmir

Infoline:0900 444 797(0,36CHF/dk.İsviçresabithatlarından)99*

Yiyecekler ve alkolsüziçecekler ücretsizdir!

TBMM Başkanı Şahin, İsviçre Kantonlar Meclisi Başkanı Vannini İle Görüştü TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, İsviçre Kantonlar Meclisi Başkanı Erika Forster-Vannini ile TBMM Divan Salonu’nda görüştü.

Kantonlar Meclisi Başkanı Erika Forster-Vannini

PU

SU

LA M

ED

IAC

OM

DU

RM

US

AG

’ NİN

KAT

KIL

AR

IYLA

HA

ZIR

LAN

MIŞ

TIR

- H

azira

n/Ju

ni 2

010

- ww

w.p

usul

asw

iss.

ch

11

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010www.pusulaswiss.ch

İSVİÇRE HABERLERİ

Evet... 1 Mayıs 2010. Saat: 00:01. Tarihi gün. Yeni yasa yü-rürlüğe girdi. Sigarasız yaşam başladı. Sigara tiryakilerinin ala-nı iyice daraldı. Artık sadece so-kaklarda, cadde kenarlarında si-garalarının keyfini (eğer bu keyif-se) çıkarabilecekler.

Restoran sahipleri saat 00:14 ol-duğunda tüm kül tablalarını top-ladılar. Restoranda son sigarala-rını kül tablalarına bastıran müş-teriler teker teker içki bardakları ellerinde kaldırımlarda sigara iç-mek üzere toplanmaya başladı-lar. Her akşam aynı kafede karşı-laşıp birbirlerini görmelerine kar-şın birbirleri ile ömürlerinin sonu-na kadar iki kelime bile konuş-mayacak pek çok kişi, aynı kafe-nin kapı önündeki kaldırımı üze-rinde birden bire kırk yıllık dost misali sıcacık bakışıyorlar, dert-leşiyorlardı...

Mevzu ortak... Dert ortak...

Kaldırım üzerinde ellerindeki si-garaları tüttüren insan yığını şaş-kın... Bir tanesi insan yığınına hi-taben diyor ki:

- İyi ki önümüz yaz. Restoranlar bahçelerini, teraslarını açarlar, kapı önlerine masalar konur. Ge-lecek kışa kadar da bir çaresi bu-lunur herhalde.

Bir başkası

- Ben gelecek kışa kadar sigara-yı bırakırım.

Bir diğeri;

- Ne münasebet kardeşim, ben kendi sağlığımı kendim düşüne-cek ehliyete sahibim. Her yanı-

mız yasaklarla çevriliyor.

Başka bir tiryaki de;

- Yasakla bir yere varılmaz, baş-ka çareler de var, mesela siga-ranın fiyatını 20 frank yapsınlar, pek çok kişi ya bırakacak ya da azaltacak, şeklindeki görüşünü iyice derinleştirmeye çalışırken, tiryaki yığınından sinirli bir ses yükselerek sözlerini boğazına tı-kayıveriyor:

- 20 frank’a sigara olur mu? Soy-gunculuk bu!

Yüksek perdeden sinirli sesler çoğalmaya başlıyor ve artık kim-senin ne dediği anlaşılmıyor.

... Ve benzeri tartışmalar bütün kafe ve restoranların önünde-ki kaldırımlarda yığılmış tiryaki-ler arasında, tren istasyonların-da, sokaklarda vs. sürüp gidiyor, bütün gece...

Gerçekten yasakların yaptırım gücü ne ölçüde işe yarayacak bunu önümüzdeki zamanlarda göreceğiz. Şurası bir gerçek ki, en sağlıklı çözüm sigaradan vaz-geçmek elbette.

Ama belki de bazı tiryakiler hak-lı:

Sigarayı bırak(a)mamanın en ke-sin yolu sigarayı yasaklamaktır!

Yasağa rağmen restoranlarda si-gara içenleri neler bekliyor?

Gastronomi müşterileri ve sa-hiplerinin sigara yasağına uyup uymadıkları kontrol edilecek. 1 Temmuz 2009 tarihinde siga-ra yasağının uygulanmaya baş-lamasından beri, Bern kanto-

nunda 11 gastronomi işletmeci-si ve sigara yasağına uymayan 4 müşteri cezalandırıldılar. Ce-zalar kantondan kantona değişi-yor: Mesela Zürich’te ve Basel’de sigara yasağına uymayan bir kişi 80 frank ceza öderken, Bern’de 40 frank ödeyecek. Lokal sahip-lerine ise sigara içilmesine izin vermek çok daha pahalıya mal olacak; 1000 frank’a kadar yük-selen cezalar, suçun(?) tekrar-lanması durumunda, lokal sahi-binin lisansını kaybetmesine bile mal olabilecek.

Nargile içilmesi de yasağa dahil mi?

Evet. Anayasa Mahkemesi Bern’deki bir Shisha-Bar’da nar-gile içilmesi nedeniyle, bu yasa-ğın nargile için de geçerliliğine karar verdi.

Nerelerde sigara içilebilir?

Açık havada, evde veya yasala-ra uygun şekilde oluşturulmuş Fumoirlarda (özel sigara odala-rı) sigara içilmesine izin veriliyor. Yasanın çok sert uygulanmadığı kantonlarda, 80 metre kareden küçük işletmelerin sigara izni ala-bilme olanakları var. Ayrıca bura-larda özel kulüpler de kurabilir-ler ama yasaların talepleri çok yüksek; mesela böyle kulüpler-de servis personeli çalışamaz ve bu kulüpler herkese açık olamaz. Kanton Baselstadt’da, Grauzone der Verein Fümoir’a 105 lokal ka-tıldı. Baselstadt’da 1 Nisan’dan beri sigara yasağı olmasına rağ-men, derneğe 10 frank karşılığın-da üye olan kişiler, derneğin kim-lik kartına sahip oluyorlar ve bu

lokallerde sigara içebiliyorlar ya da sigara içmeyen kişiler ise pa-sif içicileri koruma yasasındaki haklarından feragat ediyorlar.

Otellerdeki kurallar?

Sigara yasağı oteller için de ge-çerli. Anayasa, otel odalarına bir ayrıcalık getiriyor: İşletmeci, oda-larda sigara içilip içilmemesine kendisi karar verebilir.

Lokal sahibi dışarıda sigara içen müşterileri için ısıtıcı koyabilir mi?

Lokalin sigara içilen dış bölümü-ne ısıtıcı koyması, her belediyeye göre değişen kurallara uymasını gerektiriyor. Zürich yönetimi her gastronomi işletmesine dışarı-ya sadece bir tane ısıtıcı koyma-sı için izin veriyor. Lakin Zürich’e bağlı şehirlerde ve Winterthur’da kamusal alanlara ısıtıcı konulma-sı kesinlikle yasak. Milllet Meclisi, erken yıl oturumunda sokak ısıtı-cılarına genel bir yasak getirmeyi planlıyor. 1532

Deutsche Zusammenfassung.

Seit dem 1. Mai, Punkt 00.00 Uhr, gilt laut Bundesrecht in der ganzen Schweiz ein Rauchverbot in allen geschlossenen Räu-men, die öffentlich zugänglich sind oder mehreren Personen als Arbeitsplatz dienen. Einzelne Kantone haben das nationale Ge-setz gar noch verschärft.

Was droht Rauchern, die trotz Verbot in Beizen rauchen?

Gäste, die erwischt werden, müssen von Kanton zu Kanton un-terschiedlich viel zahlen. In Zürich werden Bussen von 80 Fran-ken verteilt, ebenso in Basel. In Bern hingegen kommen Rau-cher mit 40 Franken davon. Teurer wird es jedoch für den Wirt. Bis zu 1000 Franken muss dieser bei happigen Vergehen hin-blättern, etwa wenn sein Fumoir eine ungenügende Lüftung hat. In Wiederholungsfällen droht den Wirten gar der Patententzug.

Tarihi Gün: 1 Mayıs 2010, Saatler 00:14’ü Gösterirken Kül Tablaları ToplandıNisan 2010’un, geri gelmemek üzere son saatlerine doğru ilerlediği gece yarısına doğru sokaklarda insanlar birbirlerine bağırışıyorlardı: “Hey! Sigara ya-sağı başlamak üzere.” Restoran ve kafe sahipleri müşterilerinin dükkanlarında son sigaralarını ciğerlerine çekmelerini düşünceli düşünceli izliyorlardı. Bundan sonra ne olacaktı? Pek çok kafe ve restoran sahibi salonlarını zaten sigara içilen ve içilmeyen bölümler olarak ayırmıştı. Ve konuştuğumuz pek çok restoran ve kafe sahibi genellikle sigara içilen bölümlerin sürekli dolu olmasına karşın içilmeyen bölümlerin boş kaldığını söylüyorlardı. Gerçekten bizim gözlemlerimiz de bunu doğruluyordu.

Dünyanın pek çok ülkesinde çeş-me sularını içmek sağlık açısın-dan çok sakıncalı iken, İsviçre’nin her bölgesinde çeşme suları ra-hatlıkla içiliyor. Finansiyel, kolay-lık ve temizlik açısından çeşme suları, dükkanlardan alınan şişe sularına nazaran çok daha avan-tajlı. Bir şişe su, çeşme suyun-dan yaklaşık 250-300 kat daha pahalıya gelmektedir. Şişe sula-rının transportu ve paketlenme-si ekolojik olarak da dezavantajlı-dır. Çeşme sularının içilecek hale getirilmesi işlemleri, şişe sula-rının içilecek hale getirilmesi iş-lemlerinden çok daha az enerjiye ihtiyaç gerektirmektedir: Çeşme

suları 500 ile 1000 kez arasında daha az enerji sarfı ile musluk-larımızdan içilecek kalitede akı-tılmaktadır. Üstelik her iki suyun arasındaki kalite farkı mukaye-se bile edilemeyecek kadar bü-yüktür.

Yukarıda da adı anılan üç tüketici organizasyonu, Uluslararası Su Günü’nde çeşme sularının avan-tajlarını anlattılar. Tüketici orga-nizasyonları bu avantajların sa-dece evler için değil gastrono-mi branşı için de geçerli olduğu-nu belirtti. Tüketiciyi Koruma Or-ganizasyonları, Kantonal Gastro-nomi Birliği’ne müracaat ederek,

basit ve anlaşılır kurallarla çeş-me sularının kullanılmasını bu iş kolunda da yaygınlaştırmayı teklif etti. Yemeklerde müşterile-re çeşme sularının bedava veril-mesini önerdi. GastroSuisse, tü-ketici organizasyonları ile görüş-

mesinde, uyulması zorunlu olma-yan bu teklife olumlu sinyal verdi. Tessin kantonunda bu kural çok-tan beri uygulanıyor: Bir öğün ye-mek yiyen müşterilere çeşme su-ları bedava olarak veriliyor. 1522

İsviçre’nin Çeşme Suları Ucuz ve Kaliteli İçme Suyuİsviçre’nin çeşme suları çok ucuz ve en yüksek içme suyu kalitesine sahip: İsviçreliler ve bu ülkede yaşayanlar çok şanslı; en önemli hayat maddesi su, bu ülkede hem çok ucuz hem de kalitesi çok yüksek. Tüketici organizsyonlarından SKS, ACSI ve FRC Uluslararası Su Günü’nde, İsviçre’nin çeşme suları üzerine bilgi verdi.

Deutsche Zusammenfassung.

Günstig und in bester Qualität: Die Einwohner der Schweiz ver-fügen über sehr gutes Wasser, das bedenkenlos als Trinkwas-ser genutzt werden kann. Die Konsumentenorganisationen SKS, ACSI und FRC rufen deshalb anlässlich des Internationa-len Tages des Wassers dazu auf, den Konsum von Hahnenwas-ser demjenigen von weit transportiertem und ökologisch auf-wändigen Mineralwasser vorzuziehen.

PU

SU

LA M

ED

IAC

OM

DU

RM

US

AG

’ NİN

KAT

KIL

AR

IYLA

HA

ZIR

LAN

MIŞ

TIR

- H

azira

n/Ju

ni 2

010

- ww

w.p

usul

asw

iss.

ch

Isvic re’nin Discount Marketi

Uygun fiyata kaliteli ürünler!

Kampanya 26 Mayıs´tan 1 Temmuz 2010´a kadar geçerlidir. Bu ürünler tüm Denner subelerinde mevcut olmayabilir. Stoklarımız sınırlıdır. www.denner.ch

Denner bal500 gr.

Denner

500 gr.

Sucuk2 x 240 gr.2 x 240 gr.

Vegeta baharat karısımı500 gr.karıskarıskarısımıkarısımıkarıs500 gr.

Kampanya 26 Mayıs´tan 1 Temmuz 2010´a kadar geçerlidir.

Kaliforniya dan antep fıstıg ı kavrulmus ve tuzlanmıs, 1 kg.

Gazi Ayran330 ml.Gazi Ayran

Bambi lane bisküvi300 gr.Bambi lane bisküvi300 gr.

2.65

3.30

2.75

4.95–. 80

4.35

Kore taze yufka500 gr.

9.9513.90 yerine

% 28 tasarruf

13

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010www.pusulaswiss.ch

İSVİÇRE HABERLERİ

Proje Şefi Eva Tov, 45 ayrı ulustan 240 kişinin enteg-rasyon analizlerinden, işbirli-ği yaptıkları okullar ve danış-ma kurumlarıyla yapılan söy-leşilerden ve entegrasyon ko-nusunda yetkili memurlardan yararlandı. Ayrıca uyum soru-nu olan kişilerle de konuşul-du. Uyum sorunu olan grupla-rın en büyüğünü %76 oranı ile kadınlar oluşturuyorlar.

Bu araştırmaların ardından, en başta Almanca kursları daha

sonra uyum kursları ve borç danışmanlığı konularına ağrı-lık verimesine ilişkin anlaşma-ya varıldı.

Integrasyon anlaşmaları sade-ce üçüncü ülkelerden (yani AB ülkeleri dışındaki ülkeler) ge-len yabancıları hedef alması-na rağmen bazı AB /Efta ülke-lerinden gelenler için de tavsi-ye ediliyor. Kanton Zürich bazı AB/Efta ülkelerinden gelen va-tandaşlar için de -isteğe bağlı olarak- uyum ve dil kurslarına

katılmaları için anlaşma yaptı.

Ayrıca Solothurn Kantonu In-tegrasyon Delegasyonundan Albert Weibel, Uzak Doğu-lu kadınlarla evli olan İsviçre-li erkeklerin de, partnerleri için uyumu engelleyici olabilecek-lerini söyledi.

Kanton Aargau, şimdilik aile birleşimi nedeniyle yeni gelmiş kişilerle ilgileniyor.

Basel-Land, Solothurn ve Zü-rich ise bu gruptakilere zaten ağırlık verdiği gibi, İsviçre’de uzun süredir olup da hala in-tegrasyon eksiklikleri olan ya-bancılarla da ilgileniyor.

Kanton Basel - Stadt, uzun za-mandan beri İsviçre’de olması-na ve tüm entegrasyon önlem-lerinin uygulanmasına rağmen bu çabalara yanıt verememiş yabancılara konsantre olmuş durumda.

Tov, sorunlu bu kişilerin kendi ifadelerinden ve bu kişileri en-tegrasyon anlaşmaları çerçe-vesinde sorgulayan yetkilile-rin ifadelerinden çıkardığı so-nuçlardan, bu kişilerin pozitif ve istekli olduklarını tespit et-tiğini belirtti.

Çok eskiden beri İsviçre’de bir sürü sosyal baskı altında yaşa-yan yabancı azınlıkların görün-tülerinin ise çok farklı olduğu belirtildi. Nord-West Schweiz Yüksek Okulu bu gruplar için,

“aydınlatıcı- refakatçı profes-yonel bir hareket tarzı” önerdi. Sorunlu yabancılarla konuşma esnasında profesyonel inter-kültürel tercümanların da bu-lunması önerildi. 1550

Deutsche Zusammenfassung.

Mit dem Inkrafttreten des neuen Ausländergesetzes am 1. Janu-ar 2008 hat die Integrationsförderung einen höheren Stellenwert erhalten. Das damit angestrebte Ziel der Chancengleichheit und Teilhabe der ausländischen Bevölkerung am öffentlichen Le-ben wollen fünf Kantone erreichen, die mit dem im Ausländer-gesetz verankerten Instrument der Integrationsvereinbarung arbeiten. Entsprechend setzen sie einen Schwerpunkt bei der Sprachkompetenz. Auch in der Frage der Sanktionen sind sie sich einig: Für den Entzug oder das Verweigern einer Verlänge-rung der Aufenthaltsbewilligung müssen noch andere Kriterien wie Delinquenz oder Sozialhilfeabhängigkeit erfüllt sein. Gros-se Unterschiede bestehen jedoch bei den Zielgruppen. Dies hat eine Untersuchung der Fachhochschule Nordwestschweiz erge-ben, die sie im Auftrag der Kantone Aargau, Basel-Stadt, Basel-Landschaft, Solothurn und Zürich durchgeführt hat. Am Don-nerstag sind in Zürich die Ergebnisse und Empfehlungen des vom Bund unterstützten Projekts «Integrationsvereinbarung» im Beisein von Vertretern der fünf Kantone präsentiert worden.

Yabancılar İçin Beş Kanton Elele1 Ocak 2008’de yürürlüğe girmiş olan yeni Yabancılar Yasası, entegrasyonun desteklenmesine çok önem veriliyor. Yabancı azınlıkların şans eşitliğinin ve toplumsal katılımının gerçekleştirilebilmesi hedefine ulaşmak için Aargau, her iki Basel, Solothurn ve Zürich kantonları, yeni yabancılar yasası ile enteg-rasyonu sağlamakta yararlanılan önlemleri kaynaştırma anlaşması yaptılar. En büyük ağırlık dil öğrenimine verilecek. Adı geçen beş kanton, yaptırımlar konusunda da fikir birliğine vardı: Oturum hakkının geri alınması ya da uzatılmaması için yasal suç işlemenin yanısıra sosyal yardıma muhtaç olmak gibi kriterler de göz önüne alınacak.

Devlet Sağlık Memurluğu (BAG) primlerin yükselme olasılığı üzerine bir açıklama yapmadı. BAG konuşmacısı bir soru üzerine, artış rakam-larının her zaman olduğu gibi yine sonbaharda açıklanaca-ğını söylemekle yetindi.

Geçtiğimiz yıl -2010 yılında geçerli olmak üzere- hastalık kasası primleri yetişkinler için ortalama %8,7 oranında yük-selmişti. 2003 yılından beri hastalık kasası primleri bu ka-dar yükselmemişti. Hükümet temsilcilerinin açıklamalarına

göre bu zamlar zorunlu; çün-kü 2008 ve 2009 yılında çok az zam yapıldı ve primler ol-dukça düşük tutuldu.

Sanèsuisse konuşmacısı Schnuewly tasarruf önlem ta-leplerini açıkladı:

1. Daha fazla Generika ilaçla-

rının kullanılması,

2. Daha ucuz tıbbi araç - ge-reç,

3. Hastane ve doktor muaye-nehanelerindeki ayakta mu-ayenelerin fiyatlarının eşit ol-ması. 1547

Deutsche Zusammenfassung.

Der Krankenkassenverband prognostiziert den Prämienanstieg für diesen Herbst – und schlägt Sparansätze vor. Die Kranken-kassenprämien könnten auf Anfang 2011 um 7 bis 10 Prozent ansteigen. Damit rechnet der Krankenkassenverband santésu-isse.

Hastalık Sigorta Primleri 2011’de de Artmaya Devam EdecekKrankenkassenverband Santésuisse (Hastalık Kasaları Birliği), hastalık sigorta primlerinin 2011 başında %7 ile %10 arasında artacağını hesaplıyor. Santésuisse sözcüsü Felilx Schneuwly bu artışın 2010 yılındaki sağlık alanındaki %4’lük artıştan kaynaklandığını açıkladı. Bu açığın kapatılabilmesi için en az %3’lük bir artışın gerektiğini söyledi.

14

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010 www.pusulaswiss.ch

İSVİÇRE HABERLERİ

İsviçre pasaportu çok iştah ka-bartıcı olmalı ki, dünyanın pek çok ülkesinden pek çok kişi ona sahip olabilmek için her türlü sahtekarlığı yapmaya hazır. En çok yapılan sahtekarlık ise İs-viçrelilerle sahte evlilik. Özellik-le uyuşturucu müptelası İsviçre-liler, bu uyanıkların en kolay kur-banları oluyorlar: Çok az bir para karşılığı evlilik formalitelerini ta-mamlayıp, bu formalite evlilikle resmi makamları kandırabilenler, evlilikteki gerekli süreyi tamamla-dıklarında kolaylaştırılmış İsviç-re vatandaşlığına geçme hakkın-dan yararlanıyorlar. Bir diğer ko-lay kurban grubu ise yaşlı ve yal-nız kimseler: 20-30 yaşlarında-ki bir yabancı erkek ya da kadı-nın 70-80 yaşlarında yalnız bir İsviçreliyi kendisine aşık olduğu-na inandırarak evlenmeyi başar-dığı da sık rastlanan sahte evlilik olaylarından, hatta bu işi ticaret haline getirenler olduğu bile bili-niyor. Ve bu formalite evliliği tica-ret haline getiren İsviçreliler oldu-ğu da arada bir basına yansıyor.

Yukarıda örneğini verdiğimiz se-naryoları çoğaltabiliriz. Ama for-malite evliliğin şekli ne olursa ol-sun devlet de uyumadığını ka-nıtladı: Bu sahtekarları izlemeye alarak bugüne kadar pek çok ki-şinin pasaportunu geçersiz kıldı. Devlet Göçmen Dairesi 2000 yı-lında ilk kez olarak, kolaylatırıl-mış vatandaşlık hakkından ya-rarlanıp İsviçre pasaportu almış olan 8 kişinin pasaportunu geri çekmişti.

Geçtiğimiz yıl ise bu rakam re-kor düzeye ulaştı:

2009 yılında 72 kişinin pasapor-tu geri alındı!

Pasaportu geri alınan yabancıla-rın çoğunun eşi İsviçreli. Eğer bir yabancı en az beş yıl İsviçre’de ikamet etmiş ve bu beş yılın üç yılını da bir İsviçreli ile evli olarak geçirmişse, kolaylaştırılmış İsviç-re vatandaşlığına geçme hakkın-dan yararlanabiliyor.

Eğer sonradan bu evliliğin sa-dece formalite olduğu veya res-mi makamlara yanlış bilgiler ve-rildiği ortaya çıkarsa devlet ver-miş olduğu pasaportu, yani va-tandaşlık haklarını geri alıyor ya da başka bir ifadeyle geçersiz kı-lıyor.

Buna en yeni örnek olayın baş kahramanı 21 senedir bir İsviç-reli ile evli olan bir Türk. İsviçre-li kadınla evli olan Türk vatanda-şı yedi yıl önce İsviçre pasaportu almış. Federal İdari Mahkeme’nin 25 Mayıs 2010 tarihli açıklaması-na göre, Türk vatandaşının pa-saportu geri alındı. Kararın alın-masının nedenleri olarak şun-lar açıklandı: Türk, Türkiye’de bir başka kadınla da yaşayarak, çift birliktelik sürüyor. Verilen vatan-daşlık hakkı geleceği olan sağ-lam bir evlilik nedeniyle değildir.

Türk vatandaşının hikayesi şöyle:

Ahmet (isim gazetemiz tara-fından verilmiştir) 12 Temmuz

1982’de İsviçre’ye geldi. İki gün içinde 1 yaşındaki kızının da an-nesi olan ve kendisinden 20 yaş büyük bir İsviçreli kadınla evlen-di. Ahmet, evlilikleri süresince defalarca kolaylaştırılmış İsviçre vatandaşlığına geçmek hakkın-dan yararlanmak için girişimler-de bulundu. Dördüncü müracaa-tında nihayet arzusu oldu: 2003 yılının sonbaharında Ahmet artık İsviçreliydi. Ahmet evliliği süre-since sık sık Türkiye’ye seyahat ediyordu. Türkiye’de gençlik aşkı ile yaşıyor ve iki kız çocuğu sahi-bi de ondan oluyordu. Kendisin-den 20 yaş büyük olan 21 yıllık İsviçreli karısı bu durumu bildiği halde susmayı tercih ediyor, hiç-bir tepki vermiyordu...

Ne var ki Devlet Göçmen Daire-si (BFM)’nin gözü üzerindeydi. Pasaportun verilmesinden tam 5 sene sonra BFM Ahmet’in İsviç-re vatandaşlığını geçersiz olarak açıkladı. Üç hafta önce de Fede-ral İdari Mahkeme kararını bildir-di: “Ahmet pasaportunu geri ve-recek!”

Somalili sabıkalı olduğunu saklamış...

Ahmet olayı tek değil; BFM’in açıklamasına göre geçtiğimiz yıl yani 2009 yılında benzer neden-lerle pasaportunu iade etmek zo-runda bırakılanların sayısı 72’ydi. Pasaportu geri alınanların raka-mı 2000 yılından beri neredeyse ona katlanmıştı. Pasaportun ge-çersiz sayılma nedenlerinden bi-risi de yanlış verilen bilgilerin or-

taya çıkması; mesela geçen pa-saportu geri alınanlardan birisi de sabıkalı olduğunu gizleyen bir Somaliliydi.

Beş yıl İsviçre’de ikamet et-mek, kolaylaştırılmış vatan-daşlıktan yararlanmak için ye-tiyor...

Geçtiğimiz yıl 8766 kişi kolaylaş-tırılmış vatandaşlık hakkından yararlanarak İsviçre pasaportu-na sahip oldu. Bu haktan yarar-lananların çoğunun İsviçreliler-le evli olan yabancı uyruklular ol-duğu açıklandı. Üç yılı bir İsviç-

reli ile evli olarak en az beş yıl İsviçre’de ikamet etmiş olan göç-menler, bu haktan yararlanabili-yorlar.

Konunun uzmanı Zürichli Avu-kat Marc Spescha endişeli bir şekilde şu açıklamayı yapıyor: “Yabancıların yaptıkları evlilik-lerin hepsi formalite evliliği de-ğil.” Avukat, evlilik nedeniyle İsviçre’de kalma hakkı kazanan ve evliliği biten yabancıların ül-kelerine gönderilmeleri konusu-na dikkatli yaklaşılması gerekti-ğini düşünüyor. 1605

220 Tünelden 126’sının çağın gü-venlik normlarına ya uymadığı ya da kısmen uyduğunu belirten ka-rayolları yetkilileri, gerekli bakım ve onarımların 2020 yılına kadar bitirileceğini söylediler.

Devlet Karayolları Genel (astra) Müdürü Rudolf Dieterle’nin verdi-ği bilgide, İsviçre tünellerinin dün-yada güvenirliği en yüksek olan-lar arasında olduğunu belirtti. Di-eterle, tünellerin kullanım yoğun-luğu göz önüne alındığında, diğer yollardan daha güvenli olduğunu söyledi. Bu yüksek güvenliğin de-vamı açısından gerekli bakım ve onarımların yapılmasının gerek-liliğini vurgulayan Genel Müdür: 2001 yılında Gotthard Tüneli’nde meydana gelen yangın ve Viama-la Tüneli’ndeki ölümlü kazalardan sonra halkın tünellerin güvenliği konusunda daha da duyarlı hale geldi“ dedi.

Bakım ve Onarım Planı

Astra (Devlet Karayolları Genel Müdürlüğü) Genel Müdür Yardım-cısı Jürg Röthlisberg yaptığı açık-lamada, ilk etapta 59 tünelin sin-

yal sistemlerini yenileyecekleri-ni söyledi. “Tünel içinde bir kaza-ya uğrayan kişi kendini nasıl kur-taracağını bilebilmeli. Bu neden-le işaret tabelalarının yanında tü-nel çıkışları da yanıp sönen sin-yallerle donatılacak“ dedi. 2011 yılına kadar tamamlanması plan-lanan bu aşamanın maliyeti 8 mil-yon frank.

En büyük harcama tünel içi hava-landırma sistemleri ve çıkışların güvenliği için yapılacak. Bir yan-gın halinde tünel içindeki biriken dumanı emecek vantilatör sistemi için 610 milyon frank harcanacağı öngörülüyor. Astra’nın verdiği bil-giye göre, 58 tünelin havalandır-ma sistemi eski.

63 tünelin çıkışı ise çağın güven-lik sistemlerine uymuyor. Çıkış güvenliği için yapılacak çalışma-ların 450 milyon frank’a mal ola-cağı hesaplanıyor. Bu düzenle-melerin de 2016 yılında bitmesi planladı.

Parayı Parlamento Veriyor

Yetkililer verdikleri bilgilerde, tü-

nellerin yenilenmesi için gerek-li çalışmaların uzun zamandır de-vam ettiğini söylediler. Yapılan açıklamalara göre, halen tünelle-rin güvenliğini düzenleyen en son yasal değişiklikler 2004 yılında yapılmıştı.

Bakım ve onarım çalışmaları için gerekli paranın yıllık 150 milyon-

luk dilimler halinde parlamento tarafından onaylanması gerektiği yapılan açıklamada yer aldı.

Tünellerin yenilenmesi için ge-rekli para, yakıt vergisinin bir kıs-mı, otoban markaları gibi kaynak-larla sağlanacak.

Federasyon Sorumlu2008 yılında yapılan bir değişik-

likle İsviçre Karayolları kısa adı ‘Astra’ olan “Devlet Karayolları Genel Müdürlüğü” ne bağlandı. Daha önce karayolları kantonla-ra aittti. Karayollarının bakım ve onarım çalışmaları da kantonlar tarafından yürütülüyordu. Yapı-lan değişiklikle karayollarının ba-kım ve onarımı Federasyona dev-redildi. 1603

Rekor! 72 Kişinin İsviçre Pasaportu Geri Alındı!

Tünellerin Bakımı İçin 1,2 Milyar Frank

İsviçre Devleti, İsviçre pasaportu almak için sahtekarlık yapanların izini sürerek sahtekarlıklarını ortaya çıkardı ve sadece 2009 yılında 72 kişinin pasa-portunu geri aldı.

Tüneller memleketi olan İsviçre’de, tünellerin güvenlik ve havalandırma sistemlerinin çağın gereklerine uygun hale getirilmesi karara bağlandı. Gerekli onarım ve değişiklerin yapılması için 1.2 milyar frank ödenek ayrıldı.

15

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010www.pusulaswiss.ch

İSVİÇRE HABERLERİ

center

Simdi kazançlı çıkın: yallo’dan yallo’ya ücretsiz konusun!* Üstelik 120.– CHF hediye!*

* Mayıs ayı sonuna kadar tek seferde en az 30.– CHF degerinde yükleme yapan kontörlü hat sahipleri, 2010’un Agustos ayı sonuna kadar I

.sviçre’de yallo’dan yallo’ya ücretsiz konusabilirler. 2010’un Mayıs ayı sonuna kadar abonelik sözlesmesi

yapmaları durumunda, yallo müsterilerinin faturadaki haberlesme ücretlerinden 1 yıl süre ile aylık 10.– CHF degerinde indirim uygulanır ve bu müsteriler de 2010’un Agustos ayı sonuna kadar I

.sviçre’de yallo’dan yallo’ya ücretsiz konusabilirler.

Diger bilgileri ve tüm tarifeleri www.yallo.ch adresinde bulabilirsiniz

www.yallo.ch SIM kartlar ve cep telefonları asagıdaki yallo is ortaklarından temin edilebilir:

Güvenlik memurları, araba yıka-ma servisi Meyerstein-Lounge Ellen ile emlakçı Urt Ledermann tarafından angaje edildiler.

Güvenlilk görevlileri Zürich’in bu mutena semtinin fuhuş bölgesi-ne dönüşmesini engellemekle görevlendirilmişler. Ne var ki bu hiç de kolay olacağa benzemi-yor. Çünkü Janine Meyerstein’a göre, yaşam mücadelesine bu yolda karar vermiş olan bu ka-dınlar, çok inatçılar. Görevlen-dirdikleri özel güvenlik memurla-rı sayesinde fahişelerin müşteri-lerinin burada durmaya çekine-ceklerini düşünmüşlerdi. Hiç bir caydırıcı etki görülmedi; yol ke-narındaki kadınların müşterile-rinde azalma olmadı. Ama yine de Janine Meyerstein biraz olsun memnun. Çünkü, fahişelerin tıpkı filmlerdeki gibi bir görüntü verdik-leri bu caddedeye, bu yılın başın-dan beri yeni kadınlar eklenmedi. Bu caddede bar da işleten Me-yerstein güvenlik memurlarının bar müşterilerine güven duygu-su verdiğini, özellikle kadın müş-

terilerin onların varlığından dola-yı kendilerini huzurlu hissettikle-rini söyledi.

Zollikonlular olayları şimdilik izli-yorlar...

Ledermann ve Meyerstein, özel güvenlik görevlilerinin ücreti-ni aralarında paylaşıyorlar. Şim-diye kadar fahişeler Zollikon’un mahallelerine yaklaşmadılar. Bu nedenle de şimdilik bir önlem al-maya gerek görmüyorlar. Zolli-kon Güvenlik Şefi Jürgen Schütt, sorunun Zürich tarafından çok iyi

kontrol altında tutulduğunu belirt-ti. Zaten Gemeinde Polisi şehir sınırlarındaki devriyeleri artırdı.

Sihlquai bölgesinin seks işçile-ri rekabette çok güçlenince, as-lında çoktan beri sokak fahişele-ri tarafından fark edilmiş olan Se-estrasse ile Bellerivestrasse ke-siti de kullanılmaya başladı. Jani-ne Meyerstein’ın ifadesine göre, Tiefenbrunnen’de iki üç kadın seks işçisi çalışıyor. 1531

Deutsche Zusammenfassung.An den Anblick von langen Beinen in Netz-strümpfen am Strassenrand bei der Grenze zwischen der Stadt Zürich und Zollikon hat man sich bereits gewöhnt. Seit kurzem aber gesellen sich zu den Prostituierten jeweils zwei private Sicherheitsleute. Engagiert ha-ben sie die Besitzerinnen der nahen Auto-waschanlage und der Meylenstein-Lounge Ellen, Marlene und Janine Meyerstein, zu-sammen mit Immobilieninvestor Urs Leder-

mann. Private sorgen sich wegen der Pro-stitution in Zollikon um den Ruf des Quar-tiers. Aus diesem Grund haben sie Sicher-heitskräfte angeheuert. Sie sollen verhin-dern, dass sich das Milieu langfristig im Zür-cher Seefeld niederlässt. Mit mässigem Er-folg. «Die Prostituierten sind hartnäckig», gibt Janine Meyerstein zu. Man habe ge-hofft, den Frauen das Geschäft zu vermie-sen, weil sich weniger Freier getrauen an-zuhalten. «Doch die haben gar keine Hem-

mungen», sagt die Geschäftsführerin des Meylenstein. Immerhin seien seit Anfang Jahr keine neuen Frauen dazugekommen. Für die Gäste ihrer Bar sind die Sicher-heitskräfte eine Erleichterung. «Viele Frau-en sind froh um deren Präsenz.» Aus der Distanz betrachtet, sei die Szenerie für die Gäste ein bisschen wie Kino. «Immer wenn ein Freier anhält, ist ihm die Aufmerksam-keit für ein Weilchen sicher und das Ge-sprächsthema gesetzt», so Meyerstein.

Zollikon’da Sokak Fahişeleri Rahatsız Edici Olmaya BaşladıZollikon sakinleri sokaklarda fahişelerin çoğalması nedeniyle mahallelerinin adının çıkmasından korktular. Aslında Zürich ile Zollikon arasındaki cadde boyunca dikilen, uzun bacaklarına siyah file çoraplar giymiş kısacık etekli kadınların dikilip müşteri beklemeleri alışılmış bir görüntü olmaya başladı ar-tık. Ama kısa bir süreden beri iki özel güvenlik memuru, vücutlarıyla geçimlerini sağlayan bu kadınların keyfini kaçırmaya başladı.

16

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010 www.pusulaswiss.ch

ORGANİZASYONLAR

Haber: Turgut Karaboyun

Sadece esprileriyle değil, sah-nedeki duruşuyla bile herkesi güldürmeyi başaran dev adam, almış olduğu müzik eğitimi sa-yesinde hem şarkılarıyla hem de birbirinden güzel taklitler-le herkesi güldürmeyi başardı. Kendi çevresinde gözlemledi-ği olayları komik hikayelerle an-latan Ata Demirer, yaşamın ilk bakışta hiç de komik durmayan hatta bazen acıklı olan yanların-dan sızdırdığı detaylarla salon-daki insanları bol bol güldürdü.

Konservatuar eğitimi aldığı dö-nemlerde, derslerde veya kan-tinde arkadaşlarına show yapa-rak gösterilerine başlayan Ata Demirer, ilk gösterisini 1994 yı-lında 500 lira karşılığında ger-çekleştirmiş. Aynı yıllarda rad-yo programları ve Dormen Tiyatrosu’nda ‘Komik Para’ adlı bir oyunda da rol almış. İlk pro-fesyonel gösterisini ise, 1998 yı-lında Leman Kültür Merkezi’nde gerçekleştiren komedyen, taklit-lerden ziyade kendi yarattığı ka-rakterlerle ön plana çıkmayı se-viyor.

Böylesine güzel bir organizas-yonla bizleri günlük hayatın stre-sinden uzak tutup bol bol kahka-ha atmamızı sağlayan başta Ata Demirer olmak üzere, organiza-tör Kemal Sönmez`e ve katkıda bulunan herkese teşekkür edi-yoruz. Gerçekten Ata Demirer-ler kolay yetişmiyor. Güldürme-nin veya espri yapmanın kolay olmadığını hepimiz çok iyi bili-yoruz. Ancak Ata Demirer bu işi son derece başarılı devam etti-riyor. 1569

Haber: Pervin Tekin

İsviçre’de yaşayan Karadenizli-ler, düzenlenen gecede bir araya gelerek doyasıya eğlendiler.

Geceye büyük ilgi gösteren ka-tılımcılar, horon teperek türkü-lere eşlik ettiler ve tanınmış bir-çok sanatçının söylediği şarkılar-la coştular.

Karadeniz’in ünlü sanatçıları Cengiz Selimoğlu, Tahsin Terzi, Hülya Polat, Mehmet Tak, Mah-mut Turan, Hüseyin Ayyıldız ve piyanist Kerem Karadenizli hem-şerilerine performanslarıyla unu-tulmaz bir gece yaşattı.

Günebakan Köyü Derneği yö-neticileri ve üyeleri tarafından ilk defa organize edilen geceye ilgi büyüktü ve yaklaşık 1200 davet-

li katıldı.

Şenol Başal tarafından 1993 yı-lında kurulan derneğin 4 yıldır başkanlığını yapan Şakir Ayyıl-

dız, Başal’ın genç yaşta vefatının ardından görevi devraldığını be-lirterek, derneğin amacının Ka-radeniz kültürünü İsviçre’de ya-şatmak ve özellikle yeni nesillere

aktarmak olduğunu söyledi.

Derneğin 17 yıldır faaliyet gös-terdiğini dile getiren Ayyıldız, bu tür organizasyonlarda elde edi-

len gelirleri ihtiyacı olan vatan-daşlara ve köylerinin altyapı hiz-metleri için kullanacaklarını ifade etti. 1554

Ata Demirer Kahkaya Boğdu!

Zürih’te Karadeniz Fırtınası

Kongreshaus Zürich’te, Kemal Sönmez tarafından gerçekleştirilen organizasyona vatan-daşlarımız yoğun ilgi gösterdiler. Yaklaşık 1100 kişinin katıldığı Ata Demirer’in gösterisini okurlarımız için takip ettik.

İsviçre Günebakan Köyü Derneği’nin düzenlemiş olduğu ‘’Karadenizliler Gecesi’’, 8 Mayıs Cumartesi günü Oberglatt’ta gerçekleştirildi.

Programın açılış konuşmasını yapan Başkonsolos Hakan Kı-vanç, kendilerini yanlız bırakma-yan tüm katılımcılarla konser için gelen Flüt solisti Şefika Kutluer’e teşekkür etti.Başkonsolosun konuşmasının

hemen ardından sahne alan Şefi-ka Kutluer, piyanoda kendine eş-lik eden Naile Ahmedova ile bir-likte muhteşem bir konser verdi. Şefika Kutluer’in yanısıra piyano-da Naile Ahmedova’nın perfor-mansı da izleyenlere keyifli daki-

kalar yaşattı.Konserden hemen sonra konuş-ma şansı bulduğumuz Başkon-solos Hakan Kıvanç, Türk kültü-rünü İsviçre’de en iyi şekilde tanı-tabilmek için çalışmalarının sür-düğünü, önümüzdeki aylarda dü-

zenlenecek olan diğer etkinlikler-de tanıtım ve kültürel faaliyetlerin devam edeceğini söyledi.

Şefika Kutluer kimdir?Şefika Kutluer, Türk flüt sanatçı-sıdır. Dünyanın çeşitli ülkelerin-

de konser turnelerine çıktı, ulus-lararası müzik festivallerine katıl-dı. Radyo ve televizyon program-ları yaptı ve çok güzel övgüler aldı. İspanya Sarayı’nda İspanya Kral ve Kraliçesi’nin huzurunda ve Japonya’da Prens Mikasa’nın himayesinde konserler verdi. “Si-hirli Flüt” olarak tanınan Kutlu-er birçok uluslararası televizyon ve radyo programında çaldı. Zu-bin Mehta, Sir Charles Macker-ras, Royal Filarmoni Orkestrası, Berlin Filarmoni, İskoç Oda Or-kestrası, Northern Sinfonia, Tok-yo Senfoni Orkestrası, Litvan-ya Filarmoni, European Union Oda Orkestrası, Slovak Filarmo-ni Orkestrası gibi ünlü şef ve or-kestralarla konserler verdi. Şefi-ka Kutluer, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’nın Flüt solistidir. 1546

Şefika Kutluer ile Naile Ahmedova`dan Muhteşem KonserZürich Başkonsolosluğumuz tarafından 6 Mayıs Perşembe günü organizesi yapılan Şefika Kutluer Flüt Konseri yoğun ilgi gördü. Başkonsolosluğumuzun davetine iştirak eden iş adamları, dernek başkanları ve özel davetliler yaklaşık bir saat boyunca muhteşem bir konser izlediler.

Hülya Polat salondaki topluluğu coşturdu.

Şefika Kutluer‘in performansı çok beğenildi. Başkonsolos Hakan Kıvanç konseri dikkatle takip etti.

PU

SU

LA M

ED

IAC

OM

DU

RM

US

AG

’ NİN

KAT

KIL

AR

IYLA

HA

ZIR

LAN

MIŞ

TIR

- H

azira

n/Ju

ni 2

010

- ww

w.p

usul

asw

iss.

ch

18

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010 www.pusulaswiss.ch

Federal Hükümet göçmen halkın sağlıklarına çok önem veriyor. Hükümet, göçmen halkın sağ-lıklarının iyileştirilmesini ve “sağ-lıkta şans eşitligi”ni gerçekleştir-mek istiyor.

Bu nedenle hükümet, Devlet Sağlık Dairesi’ne (BAG) daha 2007 yılının sonlarında “Migra-tion und Gesundheit 2008 – 2013” başlıklı bir görev vermişti.

BAG’ın hükümetin talebiyle üst-lendiği göçmen halkın sağlığı-nın iyileştirilmesini ve bu konu-da şans eşitiliğinin sağlanması-nı amaçlayan söz konusu proje çalışmalarının stratejik vizyonu şöyle özetleniyor:

“İsviçre’de yaşayan herkes sağlıklı yaşamalı ve sağlık-ta eşit şansa sahip olmalı. Hiç kimse çaresi olan ya da önce-den önlenebilir bir sağlık so-runu nedeniyle kısıtlı bir ya-şam sürmemelidir. “Bu strateji, sağlık sistemlerinde-ki ayırımcı elementlerin iyileştiril-mesinden yalnızca göçmen hal-kın değil, sosyal olanakları kısıtlı olan yerel halkın da yararlanma-sına hizmet etmektedir.

BAG bu çalışmaları dört ana ön-lem alanına yaydı:

1. Sağlığa yönlendirme ve ihtiyati tedbirler

2. Sağlık Eğitimleri

3. Sağlık – Bakım

4. Araştırma ve Bilimsel Destek

BAG bu çalışmalarında devlet ve kanton memurlarının yanısıra si-vil toplum kuruluşlarıyla sürekli işbirliği yapmaktadır.

Göçmenlerin yaklaşık 1/3’ü emekli olduklarında İsviçre’de kalmayı tercih ediyorlar. Geri ka-lan 1/3’ü ülkesine dönüyor ve 1/3’ü de emeklilik yıllarını iki ülke arasında geçiriyor. Bu kişilerin yaşlandıklarında ne gibi olanak-larının olduğu konusunda bilgi sahibi olmaları gerekmektedir.

Isvicre’de yasayan 65 yas ve üzerindeki 110.000 göçmen ço-ğunlukla bakımevlerine, yaşlılar evlerine ya da sosyal ve sağlık destekli enstitülere gitmektedir-ler. Bu kurumlar bir yandan müş-terileri olan bu göçmenlere ilişkin diğer yandan da göçmen köken-li personellerine ilişkin iki taraflı entegrasyon sorunu yaşamakta-dırlar.

2002 yılında yapılan istatistik-

ler İsviçre’de yaşayan genç nü-fusun en az bir ebeveyninin ya-bancı pasaportlu olduğunu orta-ya çıkardı. 20 yılda, İsviçre’deki 14-17 yaş grubunu teşkil eden genç nüfus arasındaki yabancı kökenli gençlerin sayısı % 14’den %21’ye çıkmış durumda.

İsviçre’deki göçmen halkın sağlık alanına giren en önemli problem-leri şu şekilde sınıflandırılıyor:

Materyal ve psiko-sosyal bas-kılar: Göçmenlerin iyi olmayan sosyo-ekonomik durumları, ağır çalışma şartları ve belirsiz ya da güvensiz oturum statüleri gibi faktörler nedeniyle, yerel halk-la karşılaştırıldığında sağlıklı ya-şama konusunda şans eşitliğine sahip olmadıklarını ortaya çıkar-dı. Aynı zamanda göçmenlik de-neyimlerini yaşamak da bazı ki-şiler için sağlığı olumsuz etkile-yen bir faktör olabiliyor.

Sağlığı olumsuz etkileyen dav-ranış şekilleri: Yerel halkla kı-yaslandığında göçmen köken-li kişilerde sağlığı olumsuz etki-leyen yaşam tarzlarına ve dav-ranışlarına daha sık rastlanıyor (sigara kullanımı, sağlıksız bes-lenme, kilo fazlalığı, az hareket). Göçmenler sağlık sistemleri ko-nusunda yeterli bilgiye ulaşamı-yorlar bu nedenle de sağlık ko-nusunda alınan önlemlerden ve yönlendirilmelerden faydalana-mıyorlar; mesela kanser mua-yeneleri buna örnek olarak veri-lebilir.

Sağlık sisteminin şekli: İsviç-re sağlık sisteminde göçmenlere yönelik iyileştirilmelerin yapılma-sı gerekiyor. Herşeyden iyileşti-rilmesi gereken ilk noktalar ola-rak göçmenlerin de kolayca ula-şabileceği ve uygun sağlık ola-nakları, transkültürel yetkinliğe sahip sağlık personeli akla geli-yor.

2004 yılında göçmen halkın üze-rinde yapılan tıbbi bir inceleme özellikle sosyal-epidemik pers-pektifin riziko taşıdığını ortaya çıkardı:

Özellikle savaş bölgelerinden gelen tecavüz ve işkence kur-banlarının sağlık sorunları; siga-ra kullanmak, kötü beslenmek, aşırı kiloluluk, az hereketlilik gibi davranış şekillerinden dolayı sağlığın bozulma rizikosu, sağ-lık konusunda yetersiz bilgilendi-rilme, sağlığı tehlikeye sokan ça-lışma şartları, sağlık önlemlerin-

den yararlanmaya önem verme-mek (mesela kanser hastalığının erken teşhisi) ve sağlıklı yaşam için alınan önlemlerden ve ola-naklardan yararlanmamak gibi nedenler göçmen halkın sağlığı-nı ciddi şekilde tehdit ediyor.

Sağlığı bozan etkenler çok çeşit-li ve değişkendirler. Yaş, cinsiyet ve genetik dışında politik, eko-nomik, çevresel ve toplumsal et-kenler de sağlığa etki eden ne-denlerdir:

Göçmenlerin yaşadıkları ayrım-cılık, dışlanma, dil bilmemek ne-deniyle entegrasyon sorunu ya-şamak sağlığa olumsuz yansı-yan etkileşimler yaratırlar. Ola-nakları kısıtlı olan, toplumsal ve maddesel ulaşımlarda zorluk çe-ken insanların sağlıklarını da et-kileyen bu şartların iyileştirilmesi gerekmektedir.

Bunlara bağlı olarak alınan ön-lemler:WHO’nun “Sağlıkta Şans Eşitli-ği” hedefi İsviçre Anayasası’nda da yer almaktadır.

Sağlık alanında çalışanlara transkültürel ve göçmenliğe özgü

geliştirilmiş özel eğitim olanakla-rı verildi; interkültürel sertifika-lı özel tercümanların yetiştirildiği eğitim şekli geliştirildi.

Bilgilendirme / önleme / sağlık-lı yaşama yöneltme alanında, göçmen halkın sağlıklı yaşama yönlendirilmesi ve sağlığın bo-zulmasını engelleyici önlemlerin yanısıra sağlık sistemine ilişkin bilgilendirmeler yapıldı.

Sağlık bakım hizmetleri veren kurumların (mesela hastaneler)

hizmetlerine ulaşmanın ve bun-lardan yararlanmanın kolaylaş-tırılmasına çalışıldı. Hükümet, profesyonel interkültürel tercü-manların hastanelerde görev al-malarını talep etti.

Alınan sağlık önlemleri arasında travma yaşayan ilticacılara özel terapi olanakları da var.

Gelecek sayımızda “Göçmen-lik ve Psikolojik Sağlık“ baş-lığı altında yazımıza devam edeceğiz… 1592

Deutsche ZusammenfassungMigration und Gesundheit 2008 - 2013Ausländer und Ausländerinnen machen ca. 1/5 von der Gesamtbevölkerung der Schweiz aus. Ein viertel von der gesamten Erwerbstätigen Be-völkerung sind Ausländer. Also Erwerbstätige Emigranten und Emigrantinnen finanzieren somit, einen grossen Teil des Schweizerischen Gesund-heitswesen mit. Aber es ist eine Tatsche, dass Sie grösseren gesundheitlichen Risiken ausge-setzt sind als die einheimische Bevölkerung. Sie finden auch sehr schwer Zugang zum Schweize-rischen Gesundheitssystem. Warum Eigentlich ? Merkwürdig ist das natürlich nicht. Die meisten In-tegrationsprobleme sind auf mangelnde Sprach-kenntnisse zurückzuführen. Emigranten und Emi-grantinnen sind auch einem höheren Gesund-heitsrisiko ausgesetzt als der Rest der Bevölke-rung.

Das BAG erhielt vom Bundesrat den Auftrag unter Einbezug des Bundesamts für Migration (BFM) und der Eidgenössischen Ausländerkommission (EKA) die Strategie «Migration und Gesundheit» Phase II (2008 – 2013) auszuarbeiten.

Ziel der Strategie: «Die gesamte Bevölkerung der Schweiz soll eine faire Chance erhalten, ihr Gesundheitspotential zu entfalten. Niemand soll durch vermeidbare Benachteiligungen daran ge-hindert werden.» Dieser Strategie soll unsere Mi-grationsbevölkerung und sozial Benachteiligte

besser von unserem Gesundheitswesen profitie-ren lassen.

Massnahmen und Umsetzung der Strategie:

Gesundheitsförderung und Prävention

Aus- und Weiterbildung im Gesundheitswesen

Gesundheitsversorgung

Forschung und Wissensmanagement

Die in der Migrationsbevölkerung bereits vor-handenen Ressourcen sollen vermehrt genutzt werden.

Chancengleichheit ist es besonders wichtig und soll systematisch berücksichtigt werden.

Indem migrationsbezogene Überlegungen in eine Vielzahl von gesundheitsrelevanten Tätig-keitsfeldern eingebracht werden.

Das BAG kann bei der Umsetzung dieser Mass-nahmen auf die Unterstützung auf Bundes- und Kantonsebene sowie aus der Zivilgesellschaft zählen.

Die erfolgreiche Umsetzung der Strategie hängt vom Einsatz und Engagement aller betroffenen Organisationen ab.

Wichtige AdressenKantonale Fachstelle für IntegrationsfragenNeumühlequai 10Postfach 8090 Zürichwww.integration.zh.ch

Alle wichtigen Integrationsangebote finden Sie in der Angebotsdatenbank auf der Website der Fachstelle für Integration: www.integration.zh.ch unter dem Menüpunkt: Integrationsangebote.

PHO

TO ©

BD

ME

DIA

.CH

Göçmenlik ve Sağlık 2008 - 2013İsviçre‘de yaşayan insanların en az %5’ini yabancılar teşkil ediyor. Çalışan toplumun ise ¼’nü oluşturan yabancı nüfusun, tüm İs-viçre nüfusunun sağlık ve sosyal sigortalarına yaptığı ekonomik katkı oldukça büyük. Ne hazindir ki sağlık ve sosyal sigortala-ra yaptığı büyük finansal katkıya rağmen yabancı nüfusun kendi sağlık durumları, yerli halkın sağlık durumuyla kıyaslandığında iyi bir görüntü oluşmuyor. Göçmen nüfusun sağlıklarını yitirme ve hasta olma rizikoları çok daha büyük. Burada da birinci neden olarak iletişim sorunu yani dil sorunu karşımıza çıkıyor: Yeterince hatta hiç dil bilmeyen göçmenler var… Bunlar yaşadıkları ve çalışarak ekonomisine ve sosyal kurumlarına büyük katkıda bulundukları bu ülkenin sosyal kurumlarının sağladığı olanaklardan yeterince yararlanamıyorlar. İsviçre’nin sağlık sistemlerini öğrenemiyorlar. Bu kurumlarla ve çevreleriyle ileşim kuramıyorlar.

19

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010www.pusulaswiss.ch

IA raporuna göre, ‘Minare Yasa-ğı’ karşıtlarının tartışmalı minare yasağı afişleri, İsviçre içinde ve dışında çok büyük bir skandala yol açmıştı.Avrupa Birliği Komisyonu: “İnisi-yatifler insan haklarını yaralıyor”IA, 2010 yılı için hazırladığı yıl-lık raporuna, İsviçre’deki minare karşıtlarının yapmış olduğu pro-pagandaların, Müslüman azınlık-ları damgaladığını yazdı.Ayrıca ırkçılık ve hoşgörüsüzlüğe karşı Avrupa Komisyonu (ECRI) da İsviçre’deki inisiyatiflerin in-

san haklarını yaraladığı üze-rine endişelerini şu şekilde belirtti:“İnsan haklarını yaralayıcı bir inisiyatif de halk tarafından onaylanabilir.”ECRI: İsviçre’nin rasizme kar-şı yasalarının çok etkili olma-dıklarını da söyledi. UNO: Sağlığa ilişkin kurumla-ra ve bilgilere ulaşılması zorBirleşmiş Milletler İnsan Hak-ları Komisyonu ise, yabancı kadınlar üzerine duyduğu en-dişeleri belirtti:’’Yabancılar yasası yabancı kadınların ev içi şiddete ma-ruz kalmalarına neden oluyor. Çünkü bu kadınlar ev içi şid-det nedeniyle boşandıkların-da oturum haklarını kaybedi-yorlar ya da İsviçre’de kalma belgelerinin uzatılması konu-sunda zorluklarla karşılaşı-yorlar. Bu nedenle de çoğu zaman eviçi şiddete taham-mül ediyorlar.’’İnsan Hakları Organizasyonu. eski Guantanamo tutukluları-

nın Federal Hükümet tarafından korunma altına alınmasını ise memnunlukla değerlendirdi. 1608

Deutsche Zusam-menfassungAmnesty International: Mehr Rassismus in der Schweiz Muslime seien von den Befür-wortern des Minarett-Verbots stigmatisiert worden, heisst es im Jahresreport 2010 von Amnesty International. Auch die Gesetze gegen Rassis-mus in der Schweiz würden nur bedingt wirken. Mit ihren umstrittenen Plakaten sorg-ten die Befürworter des Mi-narett-Verbots letzten Herbst für Aufsehen bis weit über die Landesgrenzen hinaus. EU-Kommission: Initiative ver-letzt Menschenrechte Diese politische Propaganda hätte die muslimische Minderheit stigmatisiert, schreibt Am-nesty International in seinem Jahresbericht 2010.

İSVİÇRE HABERLERİ

Korkuların Sebebi İsviçre Müslümanları Değil

İsviçre Müslümanlar Ligi, Cenev-re Müslümanlar Cemiyeti Vak-fı, Neuenburg İslam Kültür Der-neği ve Cenevre İslam Dernek-leri 29 Kasım’da yapılan oylama-nın sonucunun kendilerini üzdü-ğünü belirttiler. Dernek yetkilileri sözlerine devamla, minare yasa-ğını destekleyenlerin halkta yay-dıkları korkunun, İsviçre Müslü-manları ile ilgisi olmadığını söy-lediler. Ayrıca yetkililer, oylama sonucunun Avrupa İnsan Hakları Anlaşması’na uygun olup olma-dığını sorgulayacaklarını sözleri-ne eklediler.

Avrupa İnsan Hakları Mahkeme-si’ne şimdiye kadar ‘’Minare Yasağı’’na karşı altı itiraz baş-vurusunda bulunuldu. Yukarıda isimleri sayılan Müslüman Der-

nekleri dışında, Cenevre Camii Vaizi Hafid Quardiri ve Cenevreli Avukat Yves-Michel Baechler da mahkemeye itirazda bulunan di-ğer iki isim.

Mahkeme Basın Sözcüsü yaptığı açıklamada, davanın sonuçlan-masının biraz zaman alabilece-ğini bildirdi. 1601

Minare Yasağına Karşı Yeşil Işık

Amnesty International: “Minare Karşıtı Pro-pagandalar Müslüman Azınlığı Damgaladı”

Strassburg’ta bulunan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, İsviçre’de 29 Kasım 2009’da yapılan halk oylamasına itiraz edenlerin başvurusunu usulen kabul etti. Mahkeme, İsviç-re Hükümetine 15 Eylül 2010 tarihine kadar, karara itiraz-larını mahkemeye sunmasını bildirdi. Davayı açan Müslü-man Derneklerinin Avukatı Ridha Ajimi yaptığı açıklama-da, Strazburg Mahkemesi’nin bu “ilk yeşil ışığının” çok an-lamlı olduğunu söyledi.

Amnesty Internasyonal, 2010 yılı raporunda İsviçre’deki ırkçılığa karşı yasaların etkisinin sınırlı olduğunu belirtti. Ayrıca, İsviçre’deki minare yasağının halk oylamasından olumlu oy almasının Müslümanların damgalanmasına yol açtığı açıklandı.

20

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010 www.pusulaswiss.ch

SÖYLEŞİ

Yeni albümünüz “Büyüdük” müzik marketlerdeki yerini aldı, bu albümü hazırlarken nasıl bir ruh hali içinde oldu-ğunuzu ve albümde kimlerle çalıştığınızı anlatır mısınız?

‘’Büyüdük’’ 3 şarkıdan oluşan bir maxi single. 2009 yılın-da çıkarmayı planlıyordum aslına bakarsanız; ancak ekip değişikliği söz konusu olduğu için bir geçiş dönemi yaşa-dım. Bazı müzisyenlerle deneme çalışmalarım oldu; ama bu çalışmalardan gerekli verimi alamadığım sonucuna varınca tüm projeyi iptal ettim. Haluk Kurosman ve Yağ-mur Sarıgül ile çalışmaya karar verince de her şeyi sıfır-dan ele aldık ve sonuçlandırdık. İyi ki de bu projede on-lar ile çalışmışım.

İlk albümünüzden bu yana neler değişti? Hayatınız-da ve yaptığınız müzikte nasıl bir değişim yaşadınız?

Hayatımda müziğimde olduğundan çok daha fazla şey değişti… 10 sene geçti, ki bunun 22- 32 yaş arası oldu-ğunu düşünürsek birçok şeye bakış açımın da değiştiğini söyleyebilirim. Müziğime gelince, ana hatlarıyla ve özüyle değişmemiş; ama gelişmiş ve gittikçe daha olgunlaşmış olduğunu düşünüyorum.

Dördüncü albümünüzle birlikte albümünüzde soya-dınızı kullanmaya başladınız, bu kararı almanızda özel bir sebep oldu mu?

Evet, Aslı gibi ülkenin en klasik isimlerinden birine sahip olunca isminizin başında sıfatlarla anılıyor olmaktan da kurtulamıyorsunuz. Yaptığım müzik türü ya da şarkıları-mın adı ismimin başına konuldu çoğunlukla. Soyadı kişi-ye elbette bir kimlik kazandırıyor. Aslında 2004 yılında çı-kan ‘’ Su Gibi’’ albümünden beri bu düşündüğüm bir de-ğişiklikti, daha doğrusu eklemeydi; ama hem o zamanki hem de ondan sonra birlikte çalışmış olduğum plak şir-ketleri bu fikre, insanların aklını karıştıracağı düşüncesiy-le sıcak bakmadılar. Ben de bu yeni albümle birlikte adı-mın yanına soyadımı eklemeyi ertelememeye karar ver-dim. Elbette insanlar bir süre şaşıracaklardır, bu yeni bir “Aslı” mı diye soranlar da olacaktır, bana sadece Aslı de-meye devam edecekler de, ancak zamanla alışılacağını ümit ediyorum.

İlk klip, “Kırıp Döktüklerim” adlı şarkıya çekildi, ikin-ci klip için hangi şarkıyı düşünüyorsunuz?

Açıkçası daha karar vermedim. Zaten iki seçeneğim var, onlardan birine çekeceğim. Bir albümde hangi şarkıya klip çekeceğinize karar vermekte çok zorlanıyorsunuz; ancak 3 şarkı içinde elbette karar vermek daha kolay olu-yor. ‘’Kırıp Döktüklerim’’ henüz çok yeni, yeni klibi düşün-mek için biraz vaktim var.

Son dönemde yapılan albümleri nasıl buluyorsunuz? Beğendiğiniz isimler kimler?

Doğruyu söylemek gerekirse yeni yapılan albümlerden neredeyse hiçbirinin tamamını dinleme fırsatım olmadı, o yüzden güzel şarkılar var; ama çalışmaların bütünü hak-kında fikir sahibi değilim. TNK ve Gripin’in son şarkıları-nı beğeniyorum.

Eurovision şarkı yarışması hakkında ne düşünüyor-sunuz? Manga’nın şarkısını nasıl buldunuz ve sizce nasıl bir derece elde edecek?

Eurovision’un bir müzik yarışması olmadığını düşünenler-denim. Daha ziyade bir şov yarışması. Biz, ülke olarak bu yarışmaya anlayamadığım bir anlam yüklüyoruz. En ka-riyerli sanatçılarımızı oraya yolluyoruz, halbuki rakipleri-nin çoğu, ülkelerinde kariyerlerinin başlarındalar. Yuna-nistan gibi ısrarla birinci olmaya odaklanmış ülkeler, kari-yerli müzisyenleri yolluyorlar. Eskiden önemli bir yarışma olmuş olabilir; ama bugünkü noktası bu değil. Siz dünya müzik piyasasını yönlendiren İngiltere’nin her sene son-larda yer almasını nasıl açıklayabilirsiniz ki? Çünkü önem vermiyorlar. Ya da son senelerde birinci olanların oraya müzik yapmaktan çok olayın özünü anlayıp sadece eğ-lenmek ve hatta biraz dalga geçmek için geldiğini de gö-rürsünüz. Dağılmış Sovyet ve Yugoslav ülkelerin birbiri-ne oy verdiği, bizim de gurbetçi oylarıyla yükseklerde yer aldığımız bir yarışma. Ancak biz her şeye ‘’Vatan, Millet, Sakarya’’ diye yaklaştığımız için katılan ya da teklif götü-rülen sanatçılara çok büyük bir sorumluluk ve ağırlık yük-lüyoruz. Reddedeni ayıplıyoruz, katılanı önce onure edip, o senenin en çok iş yapan ve bahsedilen sanatçısı yapıp daha sonra da sonuca göre yerden yere vuruyor ve bitir-meye çalışıyoruz. Sertab ile bir kez birinci olduktan sonra bu kompleksimizi aşarız diye düşünmüştüm; ama öyle ol-madı. Manga eminim ki müzikalite ve kariyer olarak ora-

daki birçok sanatçıdan daha ötede olan bir grup; ama so-nuç için bir tahminde bulunmak elbette mümkün olmaz.

Albümünüzün promosyonu dışında şu günlerde uğ-raştığınız başka bir proje var mı?

Açıkçası şu sıralar başka bir şeyle uğraşmak için pek vaktim olmuyor. Albümün çıkmasından önce başlayan süreçle beraber 3 aydır oldukça yoğunum. Şu sıralarda ise günlerim albümün promosyonu, provalar ve de kon-serler ile geçiyor. 1594

Aslı ile Yeni Albümünü Konuştuk...Değerli Pusula okurları, bu ay ‘’Neresindeyim”, “Su Gibi”, “Söylediğim Şarkılarda Saklı” albümleri-nin sahibi, rock müziğinin başarılı kadın vokallerinden Aslı (Gökyokuş) ile 10 yıldır devam eden pro-fesyonel müzik yaşantısının 4.stüdyo çalışması “Büyüdük’’ üzerine sizler için konuştuk.

Mine Ayman

Bunları giymeyin!

Öncelikle kaçınmanız gereken şeylere göz atalım. Mesela; sert görünümlü, dik duran ve döküm-lü olmayan kumaşlardan, aşırı dar ve vücuda oturan üstlerden, mini eteklerden, çok geniş ve be-dene hakim olan yakalardan, çok büzgülü bluzlardan, iri desenler ve enine geniş çizgilerden kesin-likle uzak durulmalı.

Türk kadınlarında çok yaygın bir vücut şekline, yani ince üste ve geniş kalçaya sahip olan kadın-lar, özellikle dar bodylerden ka-çınmalıdır. Dar bodyler, kalça ve beden arasındaki farkın daha çok görünmesine neden olur. Pan-tolonda ise aşırı dar ve aşırı bol modeller ve belirgin kesimler giy-

memelidir. Dar modeller tüm hat-ları ortaya çıkarırken, bol model-ler ise kişiyi olduğundan iri göste-rir. Beyaz gibi çok açık renkler de tek başına tercih edilmemelidir.

Bunları giyin!

Mutlaka giyilmesi gerekenler lis-tesinde ise bluz, elbise ve etek-lerde dökümlü ve ince, pantolon-da ise likralı kumaşlar başı çe-kiyor. Çok belirgin olmayan flo-ral desenler ve Uzak Doğu de-senleri, göğüs dekoltesini daha dar, bedeni daha uzun gösteren degaje ve “V” yakalar, hem hoş hem de modern görünüm veren asimetrik kesimler, ince ve dikey çizgili kıyafetler, koyu renkler ve çok açık renkler dışındaki tüm ara tonlar, pantolonlarda sıklıkla

kalçadan belli bir darlıkta inen ve çok geniş paçaları olmayan kup-lar, sağlık ve rahatlık açısından doğal kumaşlar, kotonlar ve ke-tenler, elbiselerde boydan kup ve diz altı modeller var.

Giyilecek bluzun boyu, baseni kapatırsa eteğin modeli belirgin-leşir ve genel görünüm daha hoş olur. Cekette ise her boyu tercih edebilirsiniz; fakat ceketle birlikte kullanacağınız eteğin boyu veya pantolonun kesimi önem taşır. Uzun bir ceket diz altı bir etekle, kısa ceket ise, düz kesim bir pan-tolon veya dizden yırtmaçlı asi-metrik eteklerle güzel kombinas-yonlar oluşturur. Bluz, ceket gibi üst grupta açık renkleri, alt grup-larda ise koyu tonları kullanarak hoş bir ikili yaratabilirsiniz. Daha

uzun görünümlü bacaklar için de, diz altında etekler giymelisi-niz. Uzun etek bacak boyunuzu daha uzun, bedeni ise daha kısa

göstererek estetik bir orantı sağ-lar. 1507

Sizi olduğunuzdan daha geniş gösteren giyim hatalarını bilirseniz, hem daha şık olabilir hem de daha ince görünebilirsiniz. Zayıf ya da şişman, sizi her koşulda zarif ve narin gösterecek şekilde giyinmenin inceliklerine ne kadar dikkat ediyorsunuz? Giydiğimiz kıyafetleri iyi taşıyabilmek ve çevremizden ilti-fat almak, her zaman biz kadınların arzusu olmuştur. İnce yapılı veya kilolu olmamız fark etmez, hepimiz daima şık olmak ve beğenilmek isteriz.

İnce Görünmek Zor Değil! Hazırlayan: Pervin Tekin

PU

SU

LA M

ED

IAC

OM

DU

RM

US

AG

’ NİN

KAT

KIL

AR

IYLA

HA

ZIR

LAN

MIŞ

TIR

- H

azira

n/Ju

ni 2

010

- ww

w.p

usul

asw

iss.

ch

22

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010 www.pusulaswiss.ch

DÜNYADAN

Avrupa Birliği standartlarında olacak biyometrik pasaportlar hakkında beklenen resmi açık-lama yapıldı. Zürih Başkonsolos-luğu tarafından vatandaşlara bir bilgilendirme yazısı sunuldu.

Başkonsolosluktan bize ulaşan bilgiye göre, yeni pasaportların nasıl olacağı konusunda bilgi-ler şu şekilde: Vatandaşlarımız e-pasaport başvurularını 23 Ma-yıs tarihinden itibaren Türkiye’de

Emniyet Müdürlüklerinden, yurt dışında ise bağlı bulundukla-rı konsolosluklardan yapabile-ceklerdir. Yeni uygulama çerçe-vesinde ICA standartlarına uy-gun biyometrik pasaport uygula-masına 1 Haziran’da geçileceği-ni ve yeni pasaportların bu tarih-ten itibaren kullanıma sunulaca-ğını belirten Zürih Başkonsolos-luğu, pasaportların geçerlilik sü-relerinin 1 ile 10 yıl arası olduğu-

nu, yani e-pasaportların en fazla 10 yıllık olacağı,pasaport süresi dolduğunda uzatılamayacağını, dolayısıyla yeni pasaport çıkartıl-ması gerektiğini belirtildi.

2015 yılına kadar e-pasaportlar ile birlikte eski pasaportların bir-likte kullanılabileceğini ve bu ta-rihe kadar e-pasaport alma zo-runluluğu olmadığını açıklayan Başkonsolosluk, “Vatandaşları-mız mevcut pasaportlarını bitim tarihine kadar kullanabilecekler. Yani eski pasaportlarının süre-leri dolmadıysa, 2015 yılına ka-dar yeni pasaport almak zorun-da değiller’’ dedi. Ayrıca mevcut pasaportlarının süresi dolmadan da, istenirse yeni pasaport almak mümkün olacak.

Normal pasaportların rengi bor-do, hususi özel pasaportlar yeşil, hizmet pasaportları gri, diploma-tik pasaportlar siyah renkte ola-cak. Yeni pasaportlarda biyomet-rik fotoğraf, bilgisayarda okuna-bilen, yüksek kaliteli, belli ölçüleri ve özellikleri olan fotoğraflar kul-lanılacak.

Makinede okunabilen bu pasa-portlarda, klasik pasaportlardan farklı olarak kimlik sayfasının alt kısmında her biri 44 karakterden oluşan ve özel okuyucu cihazlar-la okunabilen iki satırlık bir alan bulunacak. E- pasopartların için-de parmak izi ve bazı bilgilerin kayıtlı olduğu çip bulunacak ve bu pasaportlar hiçbir şekilde tak-lit edilemeyecek. Yeni pasaport-larda şu anda olduğu gibi mes-lek hanesi bulunmayacak, mev-cut pasaportlardaki gibi küçük çocuklar annenin ya da babanın pasaportuna kaydedilmeyecek. Artık her kişi için ayrı pasaportlar düzenlenecek.

Yeni pasaportların nerede hazır-lanacağı ve ücretlerinin ne kadar olacağı konusunda ise Konsolos-luk şu bilgileri verdi: “Eskisi gibi artık dış temsilciliklerde ve kon-solosluklarda pasaport düzen-lenmeyecek. Bu pasaportlar için parmak izi, fotoğraf ve diğer bil-giler vatandaştan alındıktan son-ra Ankara Gölbaşı’nda kurulan merkeze gönderilecek. Bu mer-kezde bütün pasaportlar hazırla-

nacak ve daha sonra temsilcilik-lere gönderilip, pasaport sahiple-rine teslim edilecek. Yeni pasa-portların maliyeti konusunda he-nüz bir bilgi yok. Maliye Bakanlığı ile Dışışleri Bakanlığı arasındaki görüşmeler sürüyor, o yüzden bu konuda bilgi veremiyoruz.’’

Yurt dışındaki pasaport başvuru-larında pasaport verme işlemle-rini konsolosluklar yürütecek; an-cak konsolosluklara uzak olan bölgelere eski pasaportun posta yoluyla iadesi halinde yeni pasa-portlar da yine postayla ulaştırı-labilecek.

Yeni pasaportlar için konsolos-luklarda muhtemel yığılmayı en-gellemek amacıyla internet ve te-lefonla ulaşabilecek bir merkez-den randevu alınması öngörülü-yor.

E-pasaport almak isteyenler 23 Mayıs 2010 tarihinden itibaren www.epasaport.gov.tr ya da

0090 (216) 4443020 numaralı çağrı merkezinden randevu tale-binde bulunabilecekler. 1575

Ahmedabad kentindeki bir hastanede uzun sakallı Yogi Prahlad Jani’yi incele-yen 30 kişilik nörolog ekibinden Sudhir Şah gazetecilere yaptığı açıklamada, iki haftalık sürede Jani’nin ne yediğini ne de içtiğini; ama işin en ilginci olarak tuvalete hiç gitmeyip, doğal ihtiyaçlarını gidermek zorunda kalmadığını belirtti.

Sudhir Şah, “Tuvalete gitmeden nasıl ya-şadığını hala anlamıyoruz. Bu konu hala bir sır” dedi.

8 yaşındayken bir “tanrıça” tarafından tak-dis edileli beri yiyip içmediğini, gıdasız ya-şadığını söyleyen Prahlad Jani, Hindistan Savunma Bakanlığı Araştırma ve Geliştir-me Merkezi (DRDO) tarafından iki hafta süreyle geçen perşembeye kadar 24 saat kameralarla gözlendi.

Testlerin sonunda Yogi doğup büyüdüğü Gujarat eyaletinin Ambaji kenti yakınların-daki köyüne dönerek, meditasyonlarına kaldığı yerden devam etti.

DRDO adlı kuruma bağlı fizyoloji alanında uzman enstitünün direktörü Dr G. Ilavaza-hagan da yayımladığı açıklamada, iki haf-talık testler sırasında Jani’nin sıvılarla tek temasının gargara yapmak ve yıkanmak olduğunu belirterek, “Eğer Jani enerjisini besinler ve sudan almıyorsa, bunu çevre-sindeki diğer kaynaklardan sağlıyor olma-lı, güneş de bunlardan biri. Tıp alanının bir mensubu olarak, bunun kalorilerden baş-ka bir enerji kaynağı olduğu görüşünü ka-bul edemeyiz” dedi.

Doktorlar, yaşlı Yogi’nin manyetik rezo-nans (MR) filmlerini çekti, kalp ve beyin faaliyetlerine elektrotlar takarak izledi ve kan tahlilleri yaptılar.

Gelecek aylar içinde yayımlanması bek-lenen sonuçların, askeri dayanıklılık, do-ğal afetlar, çetin koşullara uyum veya Ay ve Mars’a seyahat gibi uzun uzay seferle-rinde hayatta kalma stratejisi hazırlanma-sına katkıda bulunabileceği yorumu yapı-lıyor. 1556

1 Haziran’da Yeni Pasaportlar Geliyor!

Yogi’nin Şaşırtan Hayatı Gerçek mi?

AB standartlarına uygun şekilde hazırlanan ve daha güvenli olan çipli pasaportlar, 1 Haziran 2010’dan itibaren kullanılmaya başlayacak.

Hindistan’da 70 yılı aşkın süredir yiyip içmediğini söyleyen 83 yaşındaki Yogi’yi iki hafta süreyle testlerden geçiren ve gözlemleyen doktorlar, bü-yük şaşkınlık yaşıyor.

23

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010www.pusulaswiss.ch

İSVİÇRE HABERLERİ

İsviçre ordusu mensupla-rı, eğitimde kullandıkları ordu malı silah ve mühimmatı ev-lerinde muhafaza edebiliyor. Savunma Bakanlığı, 2009 yılı sonuna kadar 257.000 İsviçre vatandaşının evlerinde sakla-dığı bu mühimmatın geri top-lanması için gerekli yasal dü-zenlemenin yapılmasını parla-mentodan istedi. Ancak NZZ-Sonntag, aralık ayında verdi-ği bir haberde, parlamento ka-rarına rağmen, mühimmatın toplanmasında sorunlar oldu-ğunu bildirdi. Bu haber üzeri-ne Savunma Bakanlığı yaptı-ğı açıklamada, şimdiye kadar

sadece 198.443 kutu mühim-matın toplanabildiğini onayla-dı. Bakanlık, geri kalan mü-himmatın toplanabilmesi için çalışmalar yapıldığını bildirdi.

Ordu, 57.000 kutu mühimma-tın akibeti hakkında bilgi vere-mezken, 100.000 asker men-subu hakkında soruşturma açılmasına karar verdi.

Sosyalist Parti Milletveki-li Chantal Gallade, kayıp mü-himmat hakkında sadece so-ruşturma açılmasını yetersiz bulduğunu bildirdi. Daha etkin önlemler alınmasını isteyen Gallade, kayıp mühimmatın

bir skandal olduğunu söyledi. Milletvekili sözlerine devamla, bir plan çerçevesinde “Aske-ri personelin elindeki muhim-matın kontrolününün” daha et-kili biçimde yapılmasını istedi.

1508 asker, mühimmatın ka-yıp olduğunu bildirdi

SP Milletvekili Gallade’nin so-rusuna cevap veren Savunma Bakanlığı, 2010 yılı Mart ayı sonuna kadar 223.913 kutu merminin toplandığını söyle-di. Bu sayı 2009 yılı boyun-ca toplanandan 25.000 kutu daha fazla. Ayrıca 1508 aske-rin de mühimmatı kaybettikle-

rini söylediklerini bildiren Ba-kanlık, 129 olayın polis tara-

fından araştırıldığını ifade etti. 1600

Askerin Kayıp 30.000 Kutu Mermi Aranıyor İsviçre’de son yıllarda askere ait silahlar birçok kez amaç dışı kullanıldı.Bunun üzerine, Parlamento, 2007 yılında yaptığı bir toplantıda, 2009 yılı sonuna kadar askerlerin evlerinde muhafaza ettikleri mühimmatın geri toplanmasına karar verdi. Ancak çok sayıda mühimmatın akibeti bilinmiyor.

Deutsche Zusammenfassung.Nach verschiedenen Vorfällen mit Ar-meewaffen beschloss der Bundesrat bis Ende 2009 alle Dosen Taschen-munition einzuziehen. Aber noch im-mer lagern viele Munitionsdosen zu Hause. Bis Ende 2009 wollte das

VBS die von 257‘000 Schweizern zu Hause aufbewahrten Blechdosen mit Taschenmunition einziehen. So hatte es jedenfalls der Bundesrat im Juni 2007 entschieden. Doch im De-zember meldete die «NZZ am Sonn-tag», dass es mit der Umsetzung ha-pert. Und das VBS musste dann im

Januar bekanntgeben, dass bis Ende 2009 tatsächlich bloss 198‘443 Do-sen Taschenmunition abgegeben worden waren.Über den Verbleib von 57‘063 Dosen konnte das Militär kei-ne Angaben machen und ordnete da-rum bei rund 100‘000 Armeeangehö-rigen Abklärungen an. SP-National-

rätin Chantal Galladé fand, das ge-nüge nicht. Sie sprach von skanda-lösen Zuständen und verlangte einen Massnahmeplan, mit dem die «völlig unzulängliche Kontrolle der persönli-chen Ausrüstung» von Armeeange-hörigen behoben werden könne.

24

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010 www.pusulaswiss.ch

GEZİ REHBERİ

Haber: Turgut Karaboyunİtalya’nın başkenti Roma, yüzyıl-ların tarihini görmek için dünya-da mutlaka ziyaret edilmesi gere-ken ender şehirlerden bir tanesi. Gördüğünüz andan itibaren hay-ran olacağınız bu şehri özellikle tarih meraklılarına tavsiye ediyo-ruz.Önce bu şehrin en ünlü tarihi ya-pılarından, orjinal adı Amphithe-atrum Flavium olan Collesium-dan başlayalım. 8. yüzyıldan beri Collesium (Kolezum) olarak anıl-maya başlayan yapı, Roma’nın sembolü haline gelmiş bir amfi ti-yatrodur.Roma Kralı Neron’un ölümünün ardından saraydan amfi tiyatro-nun yanına taşınan çok büyük boyutlardaki heykelinden esinle-nilerek Collesium (eski Yunanca: kolossos) şekinde anılmaya baş-landığı sanılıyor. Meşhur gladya-tör dövüşlerinin yapıldığı bir are-na olarak da kullanılmiş olan bu amfi tiyatro, M.S. 1. yüzyılda inşa edilmiş olup, 75 bin kişilik bir ka-pasiteye sahiptir. Roma Arenası-nı gören kişilerin ilk yaptığı gibi biz de hemen fotoğraf makinemi-zin deklanşörüne basmaya baş-ladık. Sadece arena yani Collesi-um bölgesinin bulunduğu mevki-de yüzlerce resim çektik.Colessium’da yapılan dövüşler 523 yılına kadar devam etmiş ve sonrasında kaderine terk edildiği için taşları çalınmış ve bir yıkın-tı halini almış. 18. yüzyılda res-torasyon başlamış ve son olarak İkinci Dünya Savaşı’nda bomba-lanmış ve bugünkü hali kalmış. Mimarisindeki katlar arasındaki boşluk farkı sonradan kapatılma-ya çalışılmış ama o da yarım bı-rakılmış. Kesinlikle görülmesi ge-reken önemli bir yapı. 1999*dan beri insan hakları organizas-zonlarının ölüm cezalarına karşı yaptıkları protesto gösterilerinin de önemli bir merkezi haline gel-di; bir idam cezasının infazından ya da herhangi bir ülkede idam cezasının kaldırılmasından son-ra arena, bu organizasyonlar ta-rafından 48 saat boyunca renga-renk süsleniyor ve aydınlatılyor.Tabii ki arena yanında bulunan eski Roma şehrinin kalıntılarını da iyice gezmenizi tavsiye edi-yoruz.Collesiumun hemen yanında bu-lunan otobüs duraklarından gün-lüğü 20 euro olan biletlerden ala-rak şehir turu da yapabilirsiniz. Panorama otobüsleriyle şehrin önemli tarihi noktalarını gezip fo-toğraflar çektik. Otobüsler 2 kat-lı ve üst kısımları açık. Size tav-siyemiz biraz uyanık olup üst bö-lümden yer kapmanız olacaktır. Otobüsle turlarken tarihi eserle-rin çokluğu ve güzellikleri başı-

nızı döndürecek. İstediğiniz yer-de inip resimler çekip, sonraki otobüsle tekrar yolunuza devam edebilirsiniz.Biz de otobüs gezisine küçük bir ara vererek, Roma’da görülmesi gereken yerlerin başında gelen, dünyanın en küçük ülkesi konu-mundaki Vatikan’a gittik.Aslında dünyanın en küçük ülke-sine giriş yapıyorsunuz ama ka-pıda en küçük kontrol dahi yapıl-mıyor. Kocaman bir meydana sa-hip olan Vatikan Kilisesi’nin önü pazar ayinleri için hazırlanmış olan sandalyelerle doluydu. Dün-yanın her bölgesinden gelen tu-ristlerin doldurduğu Vatikan’da herkesin en iyi yaptığı şey bol bol resim çekmekti. Meydana gel-diğinizde, karşınızda kocaman bir kubbe (“Cupola”) sizi karşı-layacak ve çevrenizde azizlerin heykelleri sizi çepe çevre sarı-yor olacak. Birçok insan, kubbe-nin üzerine çıkmak için sıraday-dı; ancak biz başka yerleri göre-bilmek için tekrar otobüse bine-rek İspanyol caddesinin bulundu-ğu merkeze doğru yol aldık.İspanyol caddesinde gezip bi-raz alışveriş yaptıktan sonra İtalya’nın en meşhur restauranla-rından biri olan Alfredo’ya gittik. Bu restauranın en önemli tarafı ünlü Alfredo soslarının asıl mer-kezi oluşu. Dünyanın en önem-li insanları buraya gelerek ye-mekler yemişler. Tüm ünlü kişi-lerin resimleri duvarlara asılmış. Türkiye’den Başbakan Tayyip Er-doğan, iş adamı rahmetli Sakıp Sabancı ve Enis Fosforoğlu’da bu restauranı ziyaret eden ünlü-ler arasına girmişler. Onların da resimleri çerçevelenip duvarla-ra asılmış. Çok güzel bir yemek yiyip, doymadan kalktığımız ve yüklü bir hesap ödediğimiz Alfre-do Restauran’dan ayrılarak ünlü Aşk Çeşmesi’ne doğru yürüme-ye başlıyoruz.Bu çeşmenin asıl adı Fontana di Trevi. 1735 yılında yapılan bu eser, İtalya’da çok sık görebile-ceğiniz binanın ön yüzünü oluş-turan çeşme mimarilerinin başı-nı çekiyor. İnanışa göre, eğer ha-vuza para atarsanız Roma’ya bir kez daha geri geleceksiniz. Elini-ze bir bozuk para alarak sol om-zunuzun üzerinden atmanız, ye-niden Roma’ya gelmeniz için ye-terli. 15 yıl önce buraya para atan dostumuz Hakan Avincan bu ge-lişinde çeşmeye para atmadan ayrıldı. Galiba bir daha Roma’ya gitmek istemiyordu. Aşıklar çeş-mesinin bulunduğu bölge de di-ğer yerlerde olduğu gibi turistle-rin istilasına uğramıştı. Dünya-nın her yerinde olduğu gibi Ja-pon turistler burada da fotoğraf çekme konusunda kimseye şans

tanımayacak kadar önlerdeydi. Aşıklar Çeşmesi’nin hemen ile-risinde bulunan İspanyol Merdi-venlerini de görebilirsiniz. Bizim için bu merdivenler diğer tarihi eserlerin yanında oldukça sönük kaldı.Özel Tavsiyeler:Roma gezisi yapmak isteyen okurlarımıza bazı özel tavsiye-lerde bulunmak istiyoruz.Eğer kendi aracınızla yola çıkı-yorsanız Tessin üzerinden Como, Milano yolunu alıp, İtalya’nın tam ortasından Roma’ya ulaşabilirsi-niz. Yolculuk yaklaşık 11 saat sü-rüyor. Roma yolculuğunda oto-ban geçişleri için gidiş-dönüş yaklaşık 100 euro harcanmakta.Otel rezervasyonları için okurla-rımıza www.trivago.com adresi-ni tavsiye ediyoruz. Bu sayfadan bütçenize uygun fiyatlarla otel re-zervasyonu yapabilirsiniz.Yemek konusunda seçimin çok iyi yapılması gerekiyor. Turistle-rin yoğun olduğu bölgeler yerine biraz daha dışarıya çıkarak fark-lı restauranlara gitmek, lezzet-li yemekler bulabilmek için bü-yük avantaj sağlayacaktır. Diğer yandan İtalya’ya gitmeden evvel günlük işlerinizi rahatlıkla göre-bileceğiniz 15-20 kelime İtalyan-ca öğrenmek çok iyi olacaktır. Zira herkes sizinle İngilizce ko-nuşamayabilir. Roma gezisi için en az üç gün ayırmayı unutma-yın, bu süre içerisinde rahatlıkla şehri gezebilir, alışveriş yapabi-lirsiniz. Şehrin tarihi yerlerini ra-hatlıkla gezmek için otelinizden ya da turizm bürolarından harita temin edebilirsiniz. Şehir merke-zinde bulunan panorama otobüs-leri sizi her yere götürecektir.Bizi Roma gezisine davet edip unutulmaz anlar yaşamamızı sağlayan Hakan ve Nihan Avin-can çiftine sonsuz teşekkür edi-yoruz. 1541

Pusula Roma’dan Bildiriyor!Sevgili dostumuz Hakan Avincan’dan gelen bir telefon, kendimizi Roma’da bulmamıza neden oldu. Hem daha önce hiç gitmediğimiz şehri görmek hem de okurlarımıza güzel bir haber hazırlayabilmek için yollara düştük. Zürich’e 930 km mesafedeki Roma’ya olan yolculuğumuz, verdiğimiz molalarla birlikte yaklaşık 11 saat sürdü. Yol boyunca Avincan çiftinin küçük kızları Derin sayesinde keyifli bir yolculuk gerçekleştirip, gece yarısından sonra konaklayaca-ğımız otele ulaştık.

Roma Arenası hergün binlerce turist tarafından ziyaret ediliyor

İnanışa göre aşk çeşmesine para atanlar Roma‘ya yeniden geliyor

Ünlü Alfredo Restaurantına gidip öğle yemeği yedik

PU

SU

LA M

ED

IAC

OM

DU

RM

US

AG

’ NİN

KAT

KIL

AR

IYLA

HA

ZIR

LAN

MIŞ

TIR

- H

azira

n/Ju

ni 2

010

- ww

w.p

usul

asw

iss.

ch

1Beyaz Vitrin Seti

Sideboard

Sideboard

Vitrin

Direk Fabrikadan Evinize!Hem Kaliteli, Hem Ucuz!

3‘500.- CHF 2‘290.- CHF

890.- CHF 690.- CHF

1‘050.- CHF 850.- CHF

790.- CHF 590.- CHF

Satın aldığınız ürünler en geç 1 ay içerisinde teslim edilir.Dİ[email protected] - www.moebel-thema.ch

2

3 4

Yatak odası takımı

Blue Day

�yatını sorunuz2‘990.- CHF 1‘990.- CHF

26

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010 www.pusulaswiss.ch

UNIA HABERLERİ

Unia Sendikası tarafından başlatılan kampanyada toplanan imzalar mayıs ayı başında Parlemento’ya verildi.

1 Nisan tarihinden itibaren İsviçre’de çalışan; an-cak çocukları Kosova’da yaşayan göçmenler, ço-cuk parası alamıyorlar ve bu tarihten itibaren emek-liliğe ayrılanlar ise, İsviçre’de yaşadıkları sürece emekli aylıklarını alabilecek; fakat kendi ülkeleri-ne geri dönmeleri halinde ise bu haktan mahrum olacaklar. İmzaların Parlemento’ya teslimi sırasın-da Unia Sendikası Yürütme Kurulu Üyesi Rita Schi-avi ise, ‘Bu durum kelimenin tam anlamı ile bir ay-rımcılıktır, emekli olduktan sonra nerede yaşamak isteyeceğine insanların kendileri karar vermelidir, emekli olan bir insanı bir yerde yaşamaya mahkum etmek insanlık dışıdır’ dedi.

Unia Sendikası’nın yanı sıra Gewerkschaften SIT (GE) ve L’autre Syndicat (VD) gibi kurumlarda imza kampanyasına destek vererek, Kosovalı insanla-rın bu haklı talebini takip etmekte kararlı oldukla-rını açıkladılar. Basına yapılan açıklamada ise, ge-rek düşük ücretli işlerde çalışma gerekse de yeter-li süre İsviçre’de çalışamama sonucu, gerek maluli-

yete gerekse de emekliye ayrılan Kosovalı emekçi-lerin, düşük emekli aylığı aldığı, bu aylıkla İsviçre’de yaşama imkanları olmadığı, bu nedenle kendi ülke-lerine döndüklerine dikkat çekilerek, İsviçre hükü-metinin bu kararı ile bu insanların sosyal yardıma muhtaç hale geldikleri belirtildi.

Hükümet bu kararını ise, Kosova’daki sosyal sigor-ta kurumlarının yetersiz olmasına, bu nedenle bir kontrolün mümkün olmadığını öne sürmekte. Oysa İsviçre hükümeti, Kosova Devleti kurulduktan son-ra bu devleti ilk tanıyan ülke. Bu nedenle bu devle-tin sosyal kurumlarını çalışır hale getirmek gibi mo-ral bir görevle karşı karşıya. Oysa yapılan, burada yıllardır çalışan bu ülke insanlarını doğrudan ceza-landırmak.

Toplanan imzalar aynı zamanda Kosova Devleti’nin İsviçre’deki temsilciliklerini de göreve çağırmakta. İki ülke arasındaki sosyal sigorta anlaşmasının ye-nilenmesi için sendikalar üzerlerine düşeni yapma-ya hazırlar. Kosova resmi makamları bir an önce harekete geçerek, bu anlaşmanın yenilenmesi için gereken hazırlıkları yapmak zorundadırlar. 1566

İsviçre Parlementosu tarafından bu yılın başında yapılan değişik-lik, krize neden olanları mükafat-landırmayı, krizden zarar gören-leri ise cezalandırmayı amaçla-yan bir yönde. Krize neden olan-lar kendi karlarını ve primleri-ni arttırırken, krizden zarar gö-ren çalışanlar ise haklarını kısıt-lamak isteyen bu yasa değişikliği açısından kabul edilemez bir ni-telikte.

Yasa değişkliği yaşlı, genç tüm işsizlerin haklarını kısıtlamakta-dır. Yaşı 55’in üstünde olan işsiz-lerin şimdiki gibi 520 gün işsizlik parası alabilmeleri için 12 ay yeri-ne en az 24 ay çalışmamış olma-ları gerekmekte. Mevcut şartlar-da iş bulabilme şansı hemen he-men hiç olmayan bu işsizler, zo-runlu olarak geçici işlerde çalış-mak zorunda bırakılmakta. Öte yandan meslek eğitimini bitirdik-ten sonra iş bulamayan gençler ise, işsizlik parası alabilmek için daha uzun bir süre beklemek ve daha kısa bir süre için işsizlik pa-rası alma hakları olacak. Bunun yanı sıra boşanma, eşinin ölümü nedeniyle yeniden çalışmak zo-runda olan kadınların hakları da kısıtlanmaktadır.

Bu değişiklikle, işsizliğin artması sonucu artan mali sorumlulukla-rın, federal devletten yerel idare-lere aktarılması sonucunu da do-ğuracak ve işsizlikten ortalama-nın üstünde etkilenen kanton yö-netimlerinin, işsizlik parası alma süresini 400 günden 520 güne çıkarma imkanını da ellerinden alacak. Yapılan hesaplamalar, yeni yasa değişikliği ile her üç iş-sizden birinin mevcut haklarının bir kısmı ellerinden alınması söz konusu olacak. Başka bir deyiş-le bu insanlar, işsizlik parası ye-

rine sosyal yardım almak zorun-da kalacaklar.

Bu değişiklik aynı zamanda üc-ret dampinginin artmasına, baş-ka bir deyişle işsizlerin daha az ücretle çalışmak zorunda kalma-sına neden olacak. Genç işsiz-ler, bu değişikliklerle pratik ola-rak kendilerine gösterilen her işi kabul etmek zorunda kalacak, öte yandan işsizlik parası alma süresinin azalması sonucu bir an önce bir iş bulmak için işsiz-leri, ücreti daha az işleri kabul et-meye zorlayacak. Bunun sonucu olarak, sosyal yardım alma duru-muna, oturma iznini kaybetme ile karşı karşıya kalmamak için göç-men işsizler de, ne olursa olsun bir işte çalışmak için gene daha az ücretle çalışmaya zorlanmış olacaklar. Yani yeni yasa, işsiz-lerle çalışanları bir kez daha kar-şı karşıya getirmiş olacak.

Bu değişiklik aynı zamanda işsiz-lik sigortasının borçlarını azalt-mak için hükümete ek imkanlar yaratmak, işsizlik sigortası prim-lerini her yıl arttırma imkanını vermekte. Mevcut yasa ise zaten hükümete bu yıl primleri en faz-la %0.5 oranında artırma imkanı, yani yılda 1150 milyon frank ek gelir getirme imkanı tanımakta. Başka bir deyişle, işsizlik sigorta-sının gelirlerini arttırmak için hü-kümetin bir yasa değişikliği yap-ması gerekli değil. 1560

Chiakwa’nın havasızlıktan boğu-larak ölmesi ise büyük yankılara neden oldu. Kendi ülkesinde ya-şama şansı olmadığı için ülke-sinden kaçan ve İsviçre’de yaşa-mını güvence altına almak iste-yen bir iltica taleplisi, zorla kendi ülkesine gönderilmek istenirken hayatını kaybetti.

İlk defa 1999 yılında, 27 yaşın-daki Filistinli Khaled Abuzarifa, ağzı bantlanarak ülkesine gön-derilmek için uçağa bindirilildi-ği sırada yaşamını kaybetmişti. 2001 yılında, benzer şekilde ilti-ca taleplisi Samson Chukwu, ül-kesine gönderilme korkusu ile sı-nır dışı etme hücresinde tutulur-ken öldü. Yine benzer bir şekil-de, Wallis Kantonu’nda başka bir iltica taleplisi, sınır dışı edilmek üzere elleri polisler tarafından bağlanmaya çalışılırken kalp ye-tersizliğinden hayatını kaybetti.

Zorla sınır dışı edilmelerin in-sanlık dışı bir olay olduğu açık. Kendini savunamayacak durum-da olan bir insanın elleri ayakla-rı bağlanarak bir uçağa bindiril-mek istenmesi ise tam bir trajedi. 2009 yılında İsviçre, 360 iltica ta-leplisini bu yöntemle İsviçre’den zorla sınır dışı etti. Bu yılın ilk üç ayında zorla sınır dışı edilen-lerin sayısı 27 oldu. İsviçre İltica Yasası’nın bu şekilde uygulan-ması pek çok uluslarası anlaş-maya da aykırı bir durum.

Bir insanın yaşamının gereksiz yere tehlikeye atılması kabul edi-lemez, bu insanın geldiği ülke, amacı, ne yaptığı bu durumu de-ğiştirmez, değiştirmemeli. İsviçre resmi makamları bu konuda ku-laklarını tıkamaya, gözlerini ka-patmaya devam etmemeli, ırkçı-lığa yelken açmış bir devlet gö-rüntüsünden uzaklaşmalı. Ana-

yasal haklar, iltica talebi redde-dilmiş olsa da tüm insanlar için değer taşımalı.

Bir insanın gereksiz yere haya-tını kaybetmesi insanı utandıran üzücü bir durumdur. İsviçre hü-kümeti, Göçmen ve İltica Yasa-larının bu şekilde uygunlaması-na engel olacak önlemler almak zorundadır. Sonucunun ne ola-cağı bilinmeyen bir uygulamadan hemen vaz geçilmeli ve zorla sı-nır dışı etmelere bir son verilme-lidir. 1565

Örneğin; ‘iltica hakkı istismar edili-yor’ denilerek iltica taleplileri yasa dışılığa itiliyor, insanlık dışı bir acil yardım sistemi içinde yaşamaya mahkum ediliyor. Benzer şeklide ‘sosyal hakların istismar edilmesi-ne’ engel olmak adına sosyal de-dektiflerden oluşan garip bir kont-rol mekanizması kuruluyor, tüm yoksullar, engelliler zan altında bı-rakılıyor. Ekonomik krizin fatura-sı ise adeta işsizlere çıkarılmak is-teniyor. Düzen partileri sosyal hak-ları kısıtlamayı devam ettirmek is-tiyor. Göçmenlerin işsizlikle karşı karşıya kalmaları, onların işlerini kolaylaştırıyor.

Yabancı düşmanlığı, ırkçılık, dış-lanma artık İsviçre’de günlük ha-yatın bir parçası haline gel-di. SVP gibi yabancı düşmanı partiler,kampanyalarına milyon-lar harcayarak halk oylamalarında istediklerini kabul ettirmek istiyor. Toplumun sorunlarına sahip çıkı-yor gibi gözükerek hükümete ve Parlemento’ya yabancı düşmanı tavırlarını kabul ettiriyorlar.

Suçlu arama ve güvensizlik politi-kalarına karşı demokratik ve sos-yal temel haklarımız için dayanış-macı bir mücadelede çağrıda bulu-nuyoruz.

Talepler:

- Herkese ve aynı zamanda kağıt-sızlara da çalışma hakkı, iltica ta-leplilerine güvence, kağıtsızların durumu yasallaştırılsın, insanlık yasa dışı olamaz.

- Herkese ve aynı zamanda kağıt-sız olarak burada yaşayanlara da evlenme hakkı, sevgi sınır tanı-maz.

- İnsan hakları ve insanlık onuru için mücadeleye evet, bu mücade-leye omuz verenler cezalandırıla-maz, toplum dışına itilemez, suçlu gözü ile bakılmaz.

- Herkese yeteri derecede sosyal yardım imkanı, acil yardım uygula-

maları hemen kaldırılsın, işsizlik si-gortasında yapılmak istenen kısıt-lamalar durdurulsun.

- Yurt dışı edilme yasa önerisine hayır, Ceza Yasası herkes için aynı uygulansın.

Bunların normal olarak görülme-ye başlanmasını, ırkçılığın giderek daha çok yasalara, günlük hayata girmesini kabul edemeyiz.

Zorla entegrasyona karşı, daya-nışma, eşit haklar talep ediyoruz. Temel haklar olmadan demokrasi de olamaz, bunlar toplumun temel taşlarıdır. 1561

Bunun için herkese

‘Özgürlük’, ‘Eşitlik’, ‘Onur’ Mitingi

Tarih: 26 Haziran 2010

Saat: 14.30

Toplanma yeri: Waisenhausplatz/ Bern

Miting: Bundesplatz

İsviçre’de Yaşayan Kosovalılara Haksızlık İşsizlik Sigortası Değiştirilmek İsteniyor, Göçmenler de Hayır Diyor

Zorla Sınır Dışı Etmelere Son!

Herkes İçin Eşitlik ve Onur

Emekli Aylığına Dokunma! İsviçre hükümeti, bu yılın mart ayında, tek taraflı olarak İs-viçre ile Kosova arasındaki sosyal sigorta anlaşmasını uzatma kararı aldığını açıkladı. İsviçre’de yaşayan 170.000 Kosovalı bu karara büyük bir tepki gösterdi. Yıllardır İsviçre’de çalışan bu insanlar açısından alınan kararın sonuçları gerçekten düşündürücü.

İşsizlik Sigortası Yasası’nda yapılmak istenen değişiklikler, İsviçreli çalışanlardan ziyade işsizlikten etkilenen göçmen-lerin durumunu daha da zorlaştıracak. SGB, Unia, Trava-il Suisse, SPS, Grüne Partei ve İşsizler Komitelerinden olu-şan geniş bir birlik, yasa değişikliğinin halk oylamasına gö-türülmesi için imza toplamaya başladı. Yeni yasa sosyal de-ğil, günümüz şartlarında tamamen ihtiyaçlara ters bir anla-yışla yapılmıştır.

29 yaşındaki iltica taleplisi Joseph Ndukaku Chiakwa, 17 Mart 2010 tarihinde, el ve ayak-ları bağlanıp, başına bir torba geçirilerek, ülkesi Nijerya’ya zorla gönderilmek istendi.

Yıllardan beri İsviçre toplumu gerici kampanyalarla zehirleniyor. ‘İstismarları’ önleme adı altında temel haklar sınırlanıyor.

27

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010www.pusulaswiss.ch

UNIA HABERLERİ

Unia Sendikası tarafından önerilen bir ‘Üretim Fonu’nun gerçekleştirilmesi için hükümete çağrıda bulunan delegeler, bu fon ile ekonominin sosyal ve çevreci bir şekilde yeniden yapılanmasının teşvik edileceğini, bunun için pansiyon kasalarda biriken primlerin kullanılması gerektiğine dikkat çektiler.

‘Yeşil teknoloji’ olarak adlnadırılan yöntemlerle üre-timin yapılmasıyla, İsviçre’de on binlerce insana iş alanları açılması olanaklı. Hızla gelişen bu alanda-ki gelişmelerin çalışanların katkıları ile daha da et-kin hale getirilmesi ve sürekli bir kalkınma sağlan-ması mümkün. Yasal düzenlemelerle işçilerin üre-tim içinde söz hakkının da sağlanması, ekonominin demokratikleştirilmesi ile çalışanlar, üretimin daha verimli ve yararlı hale gelmesi için katkıda bulun-ma imkanına kavuşacaklar. İşçi temsilcileri bu sü-reç içinde önemli bir görevi yerine getirme ile kar-şı karşıya bulunacaklarından, çalışma güvencele-rinin sağlanması, başka bir deyişle çıkışlara karşı önlemler alınması bir zorunluluk. Ancak bu şartlar-da çalışanlar üretim sürecinin yeniden yapılandırıl-masında bir rol oynama imkanına sahip olabilirler ve krize karşı üzerlerine düşen görevleri yerine ge-tirebilirler.

Endüstri Eylem Günü

Konferansa katılan delegeler, aynı günlerde Deis-wil Karton Fabrikası’nın kapatılmak istenmesine de karşı çıktılar. İş yerinde çalışan 253 işçi ile tam bir dayanışma içinde olduklarını açıklayan delegelerin,

iş yeri sahibi tekelin geçen yıl karlarını rekor düzey-de arttırmasına karşılık, bir iş yerini kapatarak yüz-lerce insanı sokak ortasında bırakması tam anlamı ile bir skandal. Bu örnek bile Unia Sendikası’nın, bir ‘Üretim Fonu’ oluşturmasının ne kadar önemli oldu-ğunu göstermeye yeterli.

Konfrensa katılanlar, taleplerini kamuoyuna ve poli-tikacılara anlatabilmek için 31 Mayıs’ta bir ‘Endüst-ri Eylem Günü’ yapılmasını kararlaştırdılar. Bu ta-rihte başlıyacak olan İsviçre Parlementosu yaz otu-rumlarında, sendikanın ve çalışanların isteklerinin gündeme alınmasını bu şekilde temin etmeye ça-lışacaklar. 1562

Deiswil. Mart ayı içinde işvere-nin yeteri kadar kar etmediği ge-rekçesiyle kapatma kararı alma-sı üzerine Unia Sendikası, iş ye-rinde çalışan işçilerle birlikte bir dizi eylem düzenledi. Bu çerçe-vede 100’den fazla Deiswil Kar-ton Fabrikası’nda çalışan işçiler, iş yerinin sahibi durumunda olan Avusturyalı Mayr-Melnhof tekeli-nin Viyana’daki merkezine gide-rek görüşme talebinde bulundu-lar. Bilindiği gibi iş yerinin kapan-ma kararı alınmasından sonra Unia Sendikası, iş yeri yöneticile-

rine çağrıda bulunarak, alterna-tif çözümler bulunmasını istemiş-ti. Ancak iş yeri yöneticileri, kara-rın Viyana merkezinden alındığı-nı belirterek, bu görüşme taleple-rini geri çevirdirler. Deiswil işçile-rini Viyana’da kabul eden Mayr-Melnhof tekelinin yöneticileri ise, işçilere ve sendikaya bu konuda görüşmeye hazır olduklarını be-lirttiler. Viyana’dan bu sözle dö-nen Deiswil işçileri, şimdi iş ye-rinin kapatılmasına engel olacak yeni çözüm önerileri hazırlamak-talar.

Clariant. Muttenz’de Kurulu Clariant Kimya Fabrikası’nda, iş yeri yönetimi tarafından alınan toplu işten çıkarma kararına kar-şı Unia Sendikası ve iş yeri ko-misyonu ile görüşmelere başla-yan iş yeri yönetiminin uzlaşmaz tutumu sonucu görüşmeler bir sonuç vermedi. İş yeri yönetimi, sendika ve iş yeri komisyonu ta-rafından getirilen önerilerin hiçbi-rini kabul etmedi ve kendi öneri-si olan sosyal planın uygulanma-sında ısrarlı oldu.Unia Sendikası ise iş yeri komis-yonu ile birlikte mayıs ayında bir toplantı yaparak, bundan son-ra yapılacakları tartışmaya aç-maya karar verdi. Bu toplantının gündeminde bir yanda, iş yerin-

de yürütülecek mücadelenin na-sıl olacağı, bir yanda da iş yeri yönetiminin mevcut yasaları çiğ-neyerek, çalışanlara ve sendika-ya konu ile ilgili bilgi vermeden toplu işten çıkarma kararı aldığı için, iş yerine açılması düşünülen dava olacak.Clariant iş yerinin yöneticileri, dünya çapında bir krize neden olan yeni liberal politikaların en seçkin örnekleri, kendi primlerini garanti altına almak için, iş yeri-nin karlarını kısa süre için de olsa arttırmak, bunun içinse iş yerinin uzun sürede kapanmasına ne-den olmak.Ne yasaların gerek-lerini yerine getirmek ne de sos-yal sorumluluk taşımayı kabul et-memek.

Unia Endüstri Sektörü Konferansı Kısa HaberlerGeçen ay Bern’de toplanan Unia Sendikası Endüstri Sektörü Delegeleri, ekonomik krize karşı İsviçre ekonomisinin sosyal ve çevreci bir anlayışla yeniden düzenlenmesinin gerek-li olduğu ve bunun için ilk adımda, iş yerlerindeki sendika temsilcilerine daha fazla güven sağlayacak yasal önlemlerin alınması gerektiğini kararlaştırdılar.

28

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010 www.pusulaswiss.ch

RÖPORTAJ

Gemini International Scholls, çocukla-rının geleceğini düşünen onlara güzel bir eğitim sağlamak isteyen tüm aile-lerin ihtiyaçlarını karşılayacak düzey-de eğitim veren özel bir okul. Oku-lun daha önceden hizmet verdiği Kan-ton Schwyz`e bağlı olan Freienbach ve Wollerau kasabalarının yanı sıra yeni hizmet noktası Basel-Pratteln`de bulu-nan Albanhof oldu.

Basel’de açılan yeni okulda diğer şube-lerde olduğu gibi çocuklara birçok ko-nuda özel eğitimler verilecek. Şimdiye kadar çocuklarına kaliteli eğitim aldır-mak isteyen tüm ailelerin Türkiye’deki okulları seçtiklerini söyleyen Dilara Amitoski, bundan sonra eğitime önem veren ailelerin kendi okullarına gele-rek, çocuklarını geleceğe en iyi şekil-de hazırlayabileceklerini söyledi. Hem de kendi bütçelerine uygun olan özel ödeme imkanlarıyla...

Gemini International Scholls vermiş olduğu özel eğitimle çocuklarınız ge-leceğe daha güvenli bakacaklar. İşte okulun öne çıkan en büyük özellikleri...

Okulun hedefleri:

Okulun en önemli hedefi çocukların her alanda mükemmel bir eğitim alma-larını sağlamak, çocukların öğrenimle-ri süresince onları çok yönlü eğiterek gelecekteki yaşantılarını garanti altına almak. Bu amaca ulaşmak için de kla-sik zorunlu derslerin yanında öğrenci-lerin yeteneklerini ortaya çıkaran, mo-tive eden, geliştiren sanatsal, sportif ve kreativ alanlarda da eğitime önem veriliyor. Okuldan sonrası gençlerin sosyal yaşamda başarılı ve kendin-den emin, iletişim yeteneği gelişmiş ve multi-kültürel hayatı anlayabilen kişiler olmaları hedefleniyor. Okuldan mezun olan öğrenciler İsviçre liselerine, İngil-tere ve Amerika’da bulunan ünlü okul-lara direkt kayıt yaptırabiliyorlar.

Okulda verilen yabancı dil eğitim-leri: Almanca, İngilizce, Çince, Arap-

ça, Rusça ve Türkçe dillerinde eğitim verilmektedir.

Yatılı okul: Wollerau’da bulu-nan yatılı okulumuz geçen yıl hizmete girmiştir. Çocukları-nız daha yüksek konsantras-yon ve kaliteli eğitim sayesin-de bu okullarda daha başarı-lı olacak, topluma ve meslek hayatına en iyi şekilde hazır-lanacaktır. İsteyen aileler gün-lük servislerle isteyen aile-ler ise yatılı olarak çocukları-na bizde eğitim yaptırabilirler. Okulumuzda Türkçe Aile Da-nışmanlığı da vardır. Çocukla-rınız hakkında bizden istediği-niz zaman Türkçe bilgi alabilir, onların eğitimlerini daha ya-kından takip edebilirsiniz.

Okul servisi ve öğle yeme-ği: Okul bünyesinde bulunan öğrenci servisi sayesinde, ya-kın bölgelerde oturan çocuk-lar, anne ve babaları olmadan okula gidip gelme imkânı buluyorlar. Okulda çocuklar için kendi kültürlerine uygun öğle yemeği verilmektedir.

Çocuk yuvası ve kreş hizmeti: Okul bünyesinde çalışan ailelerin küçük ço-cuklarını saat 7.30’dan akşam 18.00’e kadar uzman bakıcılara bırakabilecek-leri bir yuva ve kreş bulunmaktadır. İs-teyen aileler çocuklarını ve 2 aydan iti-baren bebeklerini buraya verebilirler.

Sosyal faaliyetler: Yılın değişik ayla-rında kamp organizasyonları sunulan okulda, uzman öğretmenler tarafından müzik dersleri, bale, golf, aikido ve thai box gibi dallarda eğitim verilmektedir.

Meslek eğitimi: 9.sınıfı bitiren; fakat meslek eğitimi için herhangi bir yer bu-lamayan çocuklar bize gelerek özel bir eğitim alabilirler. Kendilerine hem eği-tim hem de yeni bir meslek yeri bulma konusunda yardımcı oluyoruz.

Gymnasium ve sekundar okulları: Gymnasium ve Sekundar eğitimi için bize gelebilirsiniz. Dersleri kötü olan ve bu okullara gitme şansı az olan ço-cukları özel eğitimlerden geçirerek daha üst okullara hazırlıyor ve onlara yükselmelerinde yardımcı oluyoruz.

Ders ve ödev yardımı: Okulumuz bünyesinde sadece iyi bir eğitim ve-rilmekle kalmayıp, çocuklarınızın kötü giden derslerinde ödev ve ders yardı-mı da yapılıyor. Çocuklarını bütün gün okulumuza gönderemeyen aileler bu hizmetimizden her zaman faydalana-bilir. Böylelikle çocuklarınızın kötü gi-den derslerini düzeltmeleri kısa süre-de mümkün olacaktır.

Çocuklarının uluslararası düzeyde eği-tim almasını isteyen tüm aileleri okulu-muza davet ediyoruz.

Gemini International Scholls’a ilgi du-yan tüm aileler okulun sahibi olan Di-lara Amitoski ile kontağa geçebilirler.

Bilgi almadan ve okulu görmeden ka-rar vermeyin!

Ayrıntılar için:

Telefon: 079 415 94 39 (Dilara Amitoski )Homepage: www.gemini-school.comE-Mail: [email protected] 1590

Eğitimde Yeni Bir Devir Başlıyor!Gemini International Scholls, şimdi de Basel-Pratteln’de hizmet vermeye başladı.

Gemini International Scholls of Schwyz in sahibi Dilara Amitoski yeni başlatmış olduğu çalışmalar ile tüm ailelere yeni imkanlar sunuyor. Eski şubeleri-ne ek olarak Basel-Pratteln’de açılacak olan yeni okul şubesi tüm vatandaşlarımıza uygun fiyata eğitim imkanı sağlıyor.

Dilara Amitoski

29

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010www.pusulaswiss.ch

Gerçekten de insanoğlunun beyninden ge-çenleri anlamak, karşımızdaki kişinin içini okuyabilmek, başkalarının hakkımızdaki ger-çek düşüncelerini bilebilmek, fısıldaşanların neden bahsettiklerini duyabilmek, bir bakış-ta kişinin karakterini çözebilmek… Kısaca-sı insanı saydam halde görebilmek, herke-sin intim dünyasını altüst edebilmek pek ço-ğumuzun merak alanına giren, belki de hepi-mizin en çok arzuladığı şeydir. Ama ne çe-lişkidir ki, kendimiz başkalarının içini okuma-ya büyük bir şehvet duymamıza karşın, ken-di iç dünyamıza, düşüncelerimize, intim ala-nımıza ayna tutulmasından da korkarız; anla-şılamamaktan yakınırken, anlaşılmaktan da ödümüz patlar.Bilim adamları yalan makineleri icat etmiş-ler, CIA’nin elinde insan düşüncelerini oku-yan teknolojiler olduğu rivayetleri kulaktan kulağa fısıldanır, uzaydan herkesin izlenme-si mümkündür, sanal alemde artık hiç sır kal-mamıştır: herkesin E-Mailleri okunabilir, tele-fon konuşmaları dinlenebilir… ve daha neler de neler…Yani insanoğlu artık sır sahibi olamayacak, özel alanının keyfini izleniyor olma endişesi olmadan çıkaramayacak mı?Belki de Huxley’in Yeni Dünya isimli SF ro-manındaki dünyanın benzeri bir dünyanın eşiğinde durmaktayız ve bu dünyaya girme-mize bir adım daha kaldı.Değerli okurlar, korku veren, belki de isyan ettiren bir sohbete girdim; ama niyetim bunu

devam ettirmek değil. Amacım, ‘Vücut Dili’ konusunda uzmanların bulgularına ve araş-tırmalarına dayanan bilgileri sizlerle paylaş-mak:Uzmanlara göre insanlar, mesela; korktukla-rında bunu ne kadar belli etmemeye çalışır-larsa çalışsınlar ve bu konuda ne kadar ba-şarılı olduklarını sanırlarsa sansınlar gözle-ri korkularını ele verir. Amerikalı Neurolog Ralph Adolphs, Amygdala hasarı olan bir hastasını muayene ediyordu. Amygdala, bey-nin duygusal yani duygulardan sorumlu olan bölümüdür. Dr. Adolphs, Amygdalas’i hasar görmüş olan bu hastasının yüzünde korku duygusunu görememişti. Adolphs bu hasta-larını sağlıklı insanlarla yani beynin Amygda-la bölümü sağlam olan kişilerle kıyasladı. So-nuç: Beyninin duygusal bölümü (Amygdala) sağlıklı olan kişiler, kendilerine gösterilen bir fotoğraftaki insanın duygusal durumunu tah-min etmeleri istendiğinde bu kişiler fotoğraf-taki insanın gözlerine konsantre oluyorlardı. Hasta olan kişiler ise yüzün gözler dışındaki bölgelerine dikkat ediyorlardı.Eski FBI ajanlarının, tıp bilim adamlarının ve vücut dili uzmanlarının vücut dili konusunda-ki araştırmaları, deneyimleri ve bulguların-dan ortaya çıkan sonuçlara göre, vücudumuz duygularımızı nasıl ele veriyor ve bu esnada vücüdumuzda neler oluyor?Yalan söyleyen insanlar neden burunlarına dokunurlar? (Body Tell Nose Rubbing) Bill Clinton Lewinski ile ilişkisi sorgulanırken da-

kikada tam 26 kez burnuna dokunmuş. Vücut dili uzmanları için durum ortadadır: Bill Clin-ton, yalan söylemektedir. Çünkü insanlar ya-lan söylediklerinde burun bölgesindeki kan dolaşımı çok güçlenir bu da burnun kaşın-masına yol açar. (Amerikalı Neurolog Alan Hirsch.)Nahoş durumlarda kendini rahat hissetme-yen insan ellerinden belli olur: (Body Tell: Neck Dimple) Bir kadın boynu ile göğsü ara-sındaki bölgeye dokunuyorsa (Neck Dimple) kendini iyi, rahat hissetmediğini ele verir. Er-kekler ise, böyle durumlarda daha çok ense-lerini ellerler. Her iki reaksiyon da bilinç al-tından yönetilmektedir. Bu şekilde rahatsızlık duygusunun dağıtılmasına veya bu rahatsız-lık durumuna karşı bir nevi korunma sağlan-masına çalışılmaktadır.Ukala insanların dokunulamaz olma arzula-rı oturuşlarından belli olur: (Body Tell: Lean Back) Dominant görünmek isteyen ve ken-disinin dokunulamaz olduğunu açıkça gös-termek isteyen kişiler, arkalarına iyice da-yanarak otururlar. Bu oturuş şekli ürkütücü-dür, karşısındaki kişiye üstün olduğu sinya-lini gönderir.Bir şeylerden hoşlanmadığımızda burnumuz hareketlenir: (Body Tell: Nose Crinkle) Bir in-san hoşuna gitmeyen birşey öğrendiğinde , çok kısa birkaç saniye burun kapakçıkları yu-karıya doğru hareket eder. Bu hareket bilin-çaltı bir reaksiyondur ve beynin limbik siste-minden yönetilir.

Sevincimize ayak parmaklarımız da eşlik eder: (Body Tell: Positive Toes) Bir haberden gerçekten mutlu olduğumuzda ayak parmak-larımız bize hemen eşlik ederler. Joe Novar-ro “Bizi çok mutlu eden bir haber duyduğu-muzda sistemimizden yönetilen bilinçaltımız ayak parmaklarımızı harekete geçirir; ayak parmaklarımız hemen yukarıya doğru işaret etmeye başlarlar.” diyor.Polis sorgusunda dilimizin ihanetine uğrarız: (Body Tell: Tongue Jutting) Poker oynarken, polis tarafından sorgulanırken ya da bir tica-ri pazarlık yaparken dudaklarımızı birkaç sa-niye yalamaktan kendimizi alamayız. Bunun nedeni bir şeyleri birilerinden saklarken har-canan çok yüksek dikkat yüzünden dudakla-rın kurumasıdır.Kendine güvenen insan, parmaklarından bel-li olur: (Body Tell: Seepling) İki elinin parmak uçlarını birbirlerine dokundurararak bir koni şekli veren insan gördüğünüzde biliniz ki bu kişi kendinden ya da o anda savunduğu dü-şüncesinden, duygularından çok emindir.Boşuna öfkenizi saklamaya çalışmayın, du-daklarınız sizi nasılsa ele verecek: (Body Tell: Pressed Lips) Birbirine yapışmış, iyice kenetlenmiş dudaklar belli edilmemeye çalı-şılan öfkenin veya korkunun en belirgin işare-tidir. Beyin korku ve öfke zamanlarında ken-disini otomatikman vücudun konuya karşı tüm etkilerini uzak tutar.

Devamı gelecek sayıda... 1567

Dünyaca ünlü modacılarla boy ölçüşen, Ce-mil İpekçi tasarımlarındaki ilhamı daha çok Anadolu`nun etnik yapısının izdüşümü olan renklerden, motiflerden alıyor.Cemil İpekçi; Anadolu`ya hayranlığını şu söz-leriyle ne güzel açıklıyor:‘’Hele Anadolu...O kadar çok uygarlıkla çar-pışmış ve onlarla zenginleşmiş ki, öyle dip-siz ve ulaşılmaz bir kuyu ki, ondan vazgeç-mek delilik... Doğu bir masal kadar güzeldir ve benim yapmaya çalıştığım da, bu masa-lı dinletebilmek için onu çağdaş sözcüklere dökmektir.’’Türkiye`de moda denildiğinde ilk akla gelen isim olan Cemil İpekçi, farklı tasarımları, Os-manlı giysileriyle bir ekol olma özelliğini ko-ruyor.Yirmi iki mankenin hazır bulunacağı ve ünlü kreasyon “Harem’’ in tanıtılacağı defiledeki mankenlerin birçoğu yine Türkiye`den gele-cek olan Cemil İpekçi mankenleri.Osmanlı temasının, Osmanlı estetiğinin, Os-

manlı motiflerinin konu olarak seçildiği bu de-file çok yönlü olmasından dolayı o güne dam-gasını vuracağa benziyor.Sahneye yapılacak otantik dekorla, harem kıyafetleriyle, dans showlarıyla, eski ve mo-dern müziğin harmanlanacağı bu gecenin fi-nalini Cemil İpekçi yine kendi showuyla biti-recek.Zeki Gastro`nun sahibi Zeki Yıldırım ın ön-derliğinde yapılacak olan Osmanlı Defilesi için Türkiye’den 40 kişilik bir ekip Zürih’e ge-lecekler.Türk tarihinin, kültürünün, bir masalla süsle-nerek, Türk insanını bir de bu yönüyle tanıt-mak amaçlı gösteriyi süpriz bir isim sunacak.Kültürel faaliyet kapsamında olan, şimdiden çok başarılı olacağı gözlenen bu gösteriye İstanbul 2010 Ajansı logo ve haber desteği veriyor.5 Haziran’da Binbir Gece Masalı’nın yaşa-nacağı bu görkemli geceyi asla kaçırmayın. 1609

Vücut Dili / Body Tells / Körpersprache

Zürich`te Binbir Gece Masalı...

Vücut dili diye bir kavram dolaşıp duruyor tüm dünyada. Vücut dili üzerine kurslar, seminerler düzenleniyor; gazete ilanlarında vücut dilinden anlayan personel şefleri aranıyor; psikologlar vücut dili üzerine sayfalarca bilgiler veriyorlar; yazarlar vücut dili üzerine kitaplar yazıyorlar; insanlar aralarında vücut dili üzerine heyecanlı sohbetlere girişiyorlar…

İsviçre’de gerçekleşecek olan İlk Osmanlı Defilesi, 5 Haziran Cumartesi günü Zürich/Kongresshaus’ta Türkiye’nin ünlü tasarımcı Cemil İpekçi ta-rafından sunulacak...

Sa. 5. Juni 2010 Kongresshaus ZürichTüröffnung 19.30 Uhr / Showbeginn 20.30 Uhr

www.ottomanfashionshow.ch

SOSYAL YAŞAM & İNSAN

30

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010 www.pusulaswiss.ch

EKONOMİ

SunExpress Genel Müdürü Paul Schwaiger, “SunExpress ola-rak vizyonumuz çok net: Türk tu-rizminin en çok tercih edilen ha-vayolu olmak ve Türkiye için-deki yeni yolcularımıza en faz-la değeri sunmak... Bu kapsam-da, bugün, SunExpress’in ba-şarı hikayesinin yazılmaya baş-landığı ve 20 yıllık tarihimizde, yaklaşık 20 milyon turist taşıdı-ğımız Antalya’da, yeni bir döne-me ‘Merhaba’ demenin gururu-nu yaşıyoruz. Yeni kurumsal kim-liğimizle, sadece görünümümü-zü değiştirmekle kalmıyor, aynı zamanda müşterilerimizin bizim-le gerçekleştirdikleri yolculuğun her adımını daha keyifli kılacak, önemli ve şaşırtıcı birçok yeni uygulamayı hayata geçiriyoruz.” dedi.

SunExpress; check-in işlemlerin-den uçağa binişe, kabin ekibinin üniformalarından yemek ikramı-na kadar, yolcusuyla karşılaştığı her alanda sunduğu tüm hizmet-lerin niteliğini ve kalitesini geliş-tirdi, yeniledi. SunExpress ayrı-ca, “Çocuk Kulübü” konseptiyle, hazırladığı küçük yolcularına yö-nelik yeni hizmet paketinin duyu-rusunu yaparken, 2010 yılı içinde “Müşteri Sadakat Programı”na başlayacağını da açıkladı.

SunExpress Genel Müdür Yar- dımcısı Hacı Say ise “SunExp-ress’ in yüksek kaliteli hizmeti-ni ekonomik fiyatlarla sunarak, müşterilerimizi her gün şaşırtma-yı hedefliyoruz. Güvenlik, kali-te, müşteri memnuniyeti, kârlılık, ekip uyumu ve çevre bilinci gibi değerlere olan bağlılığımıza; daha enerjik logomuz, yeni ve et-kileyici uçak boyamız ve hizmet-lerimizdeki yenilikleri de ekleye-rek, yolcularımıza farklı bir uçuş deneyimi yaşatacağız. Bu deği-

şikliğin temel amacını, sürdürü-lebilir büyümeyle, yolcularımızın ‘yeni’ SunExpress’i ilk tercihleri yapma hedefi olarak özetleyebi-liriz.” diye konuştu.

EK1: SunExpress’te yenilikler…

Kurumsal Kimlik

Yeni kurumsal kimlik çalışmala-rı kapsamında, şirketin logosu, uçak boyası, kurumsal renkler ve yazı karakteriyle diğer bütün gör-sel malzemeler değişti. Yeni bir tasarım anlayışıyla tasarlanan logo daha hareketli hale gelirken, yeni renkler de eklendi.

Check-in

Yeni check-in kontuarları, sade ve kolay anlaşılır yönlendirmele-ri, tüm uçuşlar için ortak check-in yapabilme imkanıyla, yolcuların işlemlerini daha kolay ve hızlı ta-mamlamasına olanak tanıyacak. Uçuş öncesi ve sonrasında yapı-lan SMS bilgilendirmeleri, yolcu-lara değerli bir zaman kazandıra-cak. Yeni tasarlanan resimli biniş kartları ise SunExpress’in uçtuğu destinasyonlara ait turizm odaklı fotoğraflarla, yolcuların uçuşuna renk katacak.

Aile ve Çocuklara Özel

Ailelerin öncelikli olarak kullana-cakları check-in kontuarları, iş-lemlerin daha hızlı yapılmasını sağlayarak, çocuklu ailelerin işi-ni kolaylaştıracak. Kontuar önün-deki çocuk basamakları, küçük yolcuların check-in sürecine da-hil olmasına ve bu konudaki me-rakını gidermesine yardımcı olur-ken, ailelerin de işlem sırasında çocuklarına daha rahat göz ku-lak olabilmesini sağlayacak. Kü-çük Dostlar Kulübü, aileler ve ço-cuklarla SunExpress arasında-ki bağı güçlendirirken, çocuk-

lar nezdinde SunExpress’in mar-ka bilinirliğini ve sadakati artır-maya yardımcı özel bir platform olacak. SunExpress Oyun Par-kı ise ilk kez 1 Mayıs’ta Antalya Havalimanı’ndaki SunExpress etkinlik alanında sergilendi, ar-dından Antalya şehir merkezin-deki yerine taşındı. Benzersiz ta-sarımıyla bir ilk olacak SunExp-ress Oyun Parkı, çocuklara keyif-li dakikalar yaşatacak.

Yeni Bir Uçuş Deneyimi

Yeni karşılama müziği, uçağa bi-nişte yolcular için keyifli bir or-tam sunacak. Hoş Geldin Kart-ları, Türk sivil havacılığında yep-yeni bir konsept yaratacak. Yol-cuları uçağın kapısında güler-yüzlü bir kabin memuru “Hoş Geldiniz” diye karşılarken, ken-dilerine küçük bir “Hoş Geldin Kartı” takdim edecek. Yeni ik-ram konsepti, SunExpress’in üs-tün kalite anlayışını sergiledi-

ği önemli alanlardan biri olacak. Türkiye’den yurtdışına yapılan uçuşlarda, bundan böyle sıcak yemek ikram edilirken, yurtdışın-dan Türkiye’ye yapılan uçuşlar-da soğuk yemek ikramına devam edilecek. İç hat uçuşlarında ise yolcular ücret karşılığında, içeri-ği zenginleştirilen ve geliştirilen menüden seçimini yapabilecek. Uluslararası uçuşlardaki yemek-ler, SunExpress’in yeni kurum-sal kimliğini yansıtan, özel ola-rak tasarlanmış kutularda servis edilecek. Yeni kabin içi eğlence sistemi, bilgilendirme ve eğlence odaklı olacak. Süresi kısalan gü-venlik videosu, uçuşa geçmeden önceki süre içinde rahatlıkla ta-mamlanabilecek. Koltuk başlıkla-rı, kabin içinde sıcak bir atmosfer yaratacak şekilde, yeni kurumsal kimliğe uygun olacak. Kabin için-deki broşür ve diğer basılı malze-meler, yeni kurumsal kimliği yan-sıtacak şekilde dizayn edilecek.

Pilotların ve kabin ekibinin yeni üniformaları, SunExpress’in ye-nilikçi yüzünü yansıtacak.

Yeni Uçaklar

SunExpress, 2010 sonuna kadar filoya 6 B737-800 uçağı ekleye-rek yaş ortalamasını 5.7’ye indi-recek.

Bilet Satın Alma Opsiyonuyla Yeni Kiosklar

SunExpress’in mevcut kioskları, direkt olarak bilet satın alınabile-cek şekilde geliştirilecek.

Frequent Flyer Program

SunExpress 2010 yılı içinde “Müşteri Sadakat Programı”nı hayata geçirecek. SunExpress’in sunacağı programın en belirgin farkını, uçulan mil bazlı değil, değer üzerinden hesaplanması oluşturacak. 1553

SunExpress ten Büyük YeniliklerTürk sivil havacılığı ve turizm sektöründe 20. yılı geride bırakan SunExpress, gelecek 20 yıla, şirketin yeni kurumsal kimliğini temsil eden renkleri ve lo-gosunu taşıyan, Boeing’den satın aldığı 6 adet 737-800 uçağının ilkiyle ‘’Merhaba’’ dedi. SunExpress 20. kuruluş yıldönümünü, 1 Mayıs’ta, kurulduğu ve ilk uçuşunu gerçekleştirdiği Antalya’da büyük bir şölenle kutladı. SunExpress şölende; logo, kurumsal renkler, uçak boyası, üniformalar ve bütün görsel malzemelerin yeniden tasarlandığı yeni kurumsal kimliğini ilk kez kamuoyuyla paylaşırken, müşterilerine değer katacak ve hizmet kalitesini yükseltecek birçok yeni uygulamayı da tanıttı.

Kantonlar arasında yeni firmala-rın açılış çoklu 4. Quartalında bi-rinci sıradayken 2010 yılının ilk üç ayında üçüncü sıraya düştü. Buna karşılık Obwalden kantonu listelerin üst sıralarını zorlamaya başladı. Zug kantonu ise üst sı-

ralara veda etmek zorunda kaldı. Orta İsviçre bölgesinin ağır kan-tonları listenin ortalarında kala-bildi. Yeni firmaların ticaret haya-tına getirdiği hareketlilikte, liste başlarında görmeye alıştığımız Cenevre kantonu da, içinde bu-lunduğumuz yılın ocak ayının ya-rısını gerilerde kapattı.

BILANZ-Teledata-Gründüng-sindex’in yılda dört kere yaptığı istatistik çalışmasına göre 2010 yılının ilk quartalında Aargau ve Basel-Stadt ilk kez olarak çok pozitif büyüme kaydettiler. Bun-

ların dışında Wallis kantonu da listenin üst sıralarına emin adım-larla ilerlemeye başladı.

Quartalın mağlupları arasında ise hafif hareketlilikler gözlem-lendi: Glarus’un durumunda pek değişiklik olmamasına rağmen Uri kantonu çok kötü başlayarak, sondan ikinci sırada kaldı. 13. ve 24. sıralara razı olmak zorunda kalan Bern ve Graubünden de listenin mağlupları arasında yer aldılar. En büyük mağluplar ara-sında Freiburg ve Luzern kanton-ları var.

Listenin Top-Ten’lerinde yer alan kantonlar arasındaki hareketli-lik de çok hafif: Basel, 289 yeni firma ile üçüncü sırayı Zug’dan devraldı.

Zürich ve Cenevre ise 439’u yeni

olmak üzere 721 firma ile önce-den olduğu gibi listenin en üst ye-rindeki yerlerini korudular.

Kaynak: Das Schweizer Wirts-chaftmagazin Bilanz 7/10 1537

Açılış Ateşi: İsviçre Ticaret Dünyasında 2010 Yılı İyi Başladı2010 yılının ilk çeyreğinde 9411 yeni firma ticaret siciline kayıt edildi. Bu rakam geçen yılın rakamlarını %7,8 oranında geçti. Hatta bir quartal öncesinde (2009’un son üç aylık dönemi) daha da çok yeni firma açılış yapmıştı: Bu dönemde 9539 yeni firma ticaret siciline kaydedildi. Ekonomik dönüşümün trend değişimi firma açılışlarına da sıçradı.

Deutsche Zusammenfassung.

Im ersten Quartal 2010 wurden 9441 Firmen neu ins Handelsre-gister eingetragen. Gegenüber dem Vorquartal ist dies zwar en Minus von einem Prozent. Damals wurden 9539 Unternehmen neu eingetragen. Im Vergleich zum Vorjahrquartal ist es indes-sen ein sattes Plus von 7,8 Prozent.

31

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010www.pusulaswiss.ch

KÖŞE YAZARLARI

1893 yılında, Ubeydullah Efendi, Amerika’da düzenlenen Şikago Sergisi’ne gö-revli olarak gönderilir.

İngiltere’nin Liverpool li-manından yola koyulan Ubeydullah Efen-di, bindiği gemiye olan hayranlığına “Ameri-ka Hatıraları” adlı kitabında yer verir:”Vapur yola devam ediyor, saatte 14 mil alıyordu. Vapurun içinde çiçek yetiştirilir bahçasi bile vardı. Yemek masasını donattıkları çiçekler her gün taze taze oradan devşiriliyordu.”

Ubeydullah Efendi, yıllar sonra kaleme aldığı anılarında, New York limanının giri-şindeki “Hürriyet Hanım” heykelinin bir ben-zerinin Kız Kulesi’ne konulmasını önerir. Okuyalım bakalım, heykelin kime benzetil-mesini istemiş Ubeydullah Efendi:”Gönül is-terdi ki, Gazi’mizin öyle cesim bir heykeli Kız Kulesi’ne dikilsin ve elinde yine bir fanusla Asya’yı aydınlatıyor gibi gösterilsin ve fanus elektrik ziyasıyla hakiki surette Marmara’yı tenvir etsin!”

Bir Jön Türk olan Ubeydullah Efendi’nin yolculuk yaptığı geminin adı “Germanic”dir. Yani, Seyr-i Sefain tarafından satın alındık-tan sonraki adıyla Gülcemal!..

Orhan Veli’nin “Sakal” adlı şiirinde sıra-ladığı maharetlerinde tanıdık bir isimle kar-şılaşırız:

Hanginiz bilir, benim kadar,

Karpuzdan fener yapmasını;

Sedefli hançerle, üstüne,

Gülcemal resmi çizmesini;

Bırakalım karpuzdan yapılan feneri, bir kağıt üstüne bile Gülcemal vapurunun res-mini çizebilene aşk olsun!.. Kimde vardır böyle maharet?.. Orhan Veli, İstanbul lima-nındayken, kimbilir, kaç kez resmini yapmış-tır Gülcemal’in?

Gülcemal, Karadeniz’de de bir çok se-fer yapmıştır. Kazım Karabekir Paşa, 12 Ni-san 1919’da, İstanbul’dan Trabzon’a Gülce-mal ile gitmiştir. O yıllarda Trabzon’daki spor kulüplerinden biri olan İdman Ocağı’da Gül-cemal ile İstanbul’a gelerek futbol karşılaş-maları yapmıştır. Karadeniz insanı tarafın-dan öylesine sevilir ki Gülcemal, Eser Tutel “Seyr-i Sefain” adlı kitabında, bölge halkı ta-rafından bazı hastalıklara iyi geleceği inan-cıyla, vapur Rize açıklarında demirlediğin-de bir kayığa bindirilen hastaların etrafında yedi kez dolaştırıldığını yazar!..

Her kaptan gemisini sever. Ama, Lütfi Kaptan’ın Gülcemal’e olan aşkı dillere des-tandır. Lütfi Kaptan öylesine tutkundur ki gemisine, evini güzelleştirsin diye armağan olarak verilen boyalarla Gülcemal’i boyattı-rır. Gülcemal ile Amerika’ya yaptığı ilk sefer-de de, Titanik’in battığı bölgede sis ve buz-dağlarıyla karşılaşır. Ama Lütfi Kaptan, ilk kez dümen tuttuğu sularda New York limanı-na ulaşmakta hiç de zorluk çekmez. Ne var ki, bu seferlerinden birinde Gülcemal’i New York limanında kendisine ayrılan yere biraz sert yanaştırır ve rıhtımda hasara yol açar.

Yetkililer gemiye tedbir koymaya kalkışsalar da, Lütfü Kaptan’ın gayretiyle Gülcemal hacizden kurtulur ve gemi İstanbul’da bü-yük bir törenle karşılanır.

Kemanını yanından hiç ayır-mayan Lütfi Bey henüz 46 ya-şındayken hastalanır ve kaptan-lık şapkasını askıda yetim bıra-kır. Kızına yadigar kalan gümüş sigara tabakası da, İstanbul’a yaptığı bir seferde yolcusu olan Troçki tarafından armağan edil-miştir.

Gülcemal’de görev yapan Ratip Tahir adlı denizci fırsat buldukça re-sim ve karikatür çizmektedir. Yaptıklarını gören bir yolcu “çizgi sahasında daha da ilerleyebilirsiniz” diyerek, çalışmalarını Avrupa’ya giderek sürdürmesini önerir. Ra-tip Tahir’e bu öneriyi söyleyen, Gülcemal ile Lozan Konferansı’ndan dönmekte olan İs-met Paşa’dır.

Ratip Tahir, İsmet Paşa’yla Abdülhak Hamit’in 70. yaş gününde bir kez daha kar-şılaşır. İnönü’nün “Hani Avrupa’ya gidip re-sim çalışacaktın?” sözü üzerine de kendisi-ne Paris yolu açılır.

Dört yıllık profesyonel kaptanlık hayatı-na bir nokta koyan Ratip Tahir, ülkeye geri döndüğünde karikatür sanatına emek verir. Demokrat Parti iktidarını çizgileriyle sert bir biçimde eleştirir. Böyle olunca da yargılanır ve Paşakapısı Cezaevi’nde alır soluğu. Ra-

tip Tahir, dört duvar arasındaki gözlemleri-ni “Hapishane Hatıraları” adlı kitabında bi-raraya toplar. On altı ay sonunda, sivil po-lisler tarafından cezaevinden çıkarılan Ratip Tahir, bir otomobille peşlerinde olan gaze-teciler atlatılarak Zincirlikuyu Mezarlığı’nın kapısına getirilir. Kendisine burada tahliye emri bildirilir. Emir bildirilirken de “Bir daha iktidara karşı gelirsen yerin burası olur” der-cesine göz ucuyla mezarlığa bakılır!..

Karikatür sanatımızın usta imzaların-dan olan Ratip Tahir, Amerika’dan dönerken bindiği geminin Atlas Okyanusu’nda bat-masıyla boğularak ölen ünlü güreşçi Koca Yusuf’un yaşantısını da çizmiştir.

Gülcemal unutuldu artık…

Ne yazık ki, Ratip Tahir’in gül cema-li de!.. 1593

GÜLCEMAL VE RATİP TAHİR

Sunay AKIN

Haber: Mustafa Yoker

Midyat doğumlu ve Toros Reisen’in sahibi Edip Mete’nin öncülüğünde gerçekleştirilen beş günlük Mardin ve Midyat kül-türel tanıtım gezisine, başta Türk Hava Yolları olmak üzere, Mardin Valiliği, Mardin ve Midyat Beledi-ye Başkanları, bölgenin kalkın-ması için devlet tarafından yatı-rım projelerine destek amaçlı ku-rulan Dicle Kalkınma Ajansı da (DİKA) destek verdiler.

Mardin’in çok dinli ve çok dilli kül-türel geçmişini ve bugünkü yaşa-mını tanıtmak amacıyla davet edilen ve aralarında tarihçile-rin, din adamlarının, milletvekille-rinin, sanatçıların ve iş adamları-nın bulunduğu, yirmi kişilik İsviç-reli ziyaretçi grubu, önce Mardin’i sonra da Midyat ve çevresini do-laştılar. Mardin ve Midyat sokak-larında dolaşırken, Türkçenin ya-nında günlük yaşamda Arapça-nın, Kürtçenin ve Süryanicenin konuşulduğuna şahit olan İsviç-reliler, bu dillerle söylenen türkü-lerin evlerden ve dükkanlardan dışarıya yankılanması ile büyü-lü bir masal atmosferine girerek adeta zaman tüneline yolculuk yaptılar. Tarihi geçmişin binlerce yıl öncesine dayandığı bu coğ-rafyada pek çok kültürün izleri-ne rastlanıyor; ama özellikle yüz-lerce yıldır bu topraklarda yaşa-

yan Kadim Süryani Cemaati’nin yaşanmışlık izleri ve yarattıkla-rı eserler her yerde sıklıkla göze çarpıyor. Süryani Cemaati, ken-dileri için kutsal olan bu bölge-ye Tanrı’nın hizmetkarları an-lamına gelen ‘Turabdin’ diyor-lar. Bölgede yaşanmış ve yaşan-makta olan çok dinliliğin sem-bolü olarak, Midyat’ın ana cad-desi üzerindeki dört yol ağzında bir ‘Saat Kulesi’ dikilmiş. Bu Saat Kulesi’nin dört duvarını süsleyen Müslümanların camisi, Hırısti-yanların kilisesi, Ezidilerin Me-lek Tavus’u ve Türkiye haritası, ülkenin bütünlüğünü temsil eder-ken, bölgenin kültürel sembolle-ri olarak gelip geçenleri selam-lıyorlar.

Süryanilerin bölgeye özgü mi-marisi, özellikle Midyat’ta ken-dini ağırlıklı olarak gösteriyor. Midyat’ın taş evlerinin, kilise-lerinin yer aldığı dar sokaklar-da, Midyat’ın çevresindeki kilise ve manastırlarda bu mimarinin tüm özellikleri gözler önüne se-riliyor. Yöreninin kolay biçimle-nen kalker taşı (Katori) ile inşa edilen evlerinin, kiliselerinin iç ve dış mekanlarında, kapı, pence-re çevrelerinde, sütunlarında, ke-merlerinde taş işçiliğinin oya gibi ince örnekleri hemen göze çarpı-yor. Bu muhteşem taş işçiliğinin örneklerini sunan Midyat’ın eski şehrini gezen ziyaretçiler, eski

şehri süsleyen birbirinden güzel taş evlere, kiliselere ve sokakla-ra hayran kaldılar. Küçük atölye-lerde gümüşü nakış gibi işleye-rek, gümüşe yeni bir hayat veren Süryani Telkari ustalarının yarat-tıkları eserlerin nasıl yapıldığı-nı meraklı gözlerle izleyen İsviç-reliler, daha sonra bunları satı-şa sunan Midyat Kuyumcular Çarşısı’nı büyük bir hayranlık-la dolaşıp alış veriş yaptılar. Di-yarbakır, Mardin, Midyat Bele-diye Başkanları ve Mardin Vali-si verdikleri yemekli davetlerde misafirleri ağırladılar. İsviçreli zi-yaretçiler, Midyat’ta, Bir Bulut Ol-sam , Sıla ve Aşk Bir Hayal tele-vizyon dizilerinin çekildiği Midyat

Konuk Evi’nde, Mitiat Otel’inde ve Aslanlı Konak’ta bizzat kona-ğın sahibi Hobil Bey tarafından konuk edildiler.

Beş gün süren gezi boyunca, Sür-yani Kilisesi’nin kuruluş yolunu açan Nusaybin’deki Aziz Yakup Manastırı’nı, Mezopatamya’nın Efes’i Dara Ören yerini, Deyrül-zafaran Manastırı’nı, Mor Gabriel (Deyrul Umur) Manastırı’nı, Mid-yat Hıristiyan Mezarlığı’nın da içinde bulunduğu Mor Abraham Manastırı’nı ve Ilısu Barajı inşaatı nedeniyle sular altında kalacağı söylenen Hasankeyf ‘i gezen İs-viçreli ziyaretçileri, Midyat’ın he-men yakınındaki Kofru köyünde

hoş bir süpriz bekliyordu: Bu kö-yün tamamını İsviçre’den geri dö-nüş yapan Süryaniler oluşturu-yor. Terör olaylarının şiddetli ol-duğu yıllarda, topraklarını terk et-mek zorunda kalan ve İsviçre’ye yerleşen köy halkı, yörenin huzu-ra kavuşmasının ardından do-ğup büyüdükleri Kofru köyüne geri dönmüşler. Tamamen ha-rap hale gelmiş olan köye, bir-birinden güzel taş evler yaptıra-rak, yepyeni bir köy inşa etmiş-ler. İsviçre’den binlerce kilomet-re uzakta olan bu köyün meyda-nındaki restorantta kendi lisan-ları ile ağırlanmanın keyfini ya-şayan İsviçreliler, mutlu anılarla Mardin’den ayrıldılar. 1583

‘’Dinlerin ve Dillerin Buluştuğu Kent’’ Türk Devleti’nin“ Dinlerin ve Dillerin Buluştuğu Kent “ adı altında başlattığı Mardin ile çevresini kültürel, dinsel ve sanatsal zenginlikleriyle tanıtmak amacını taşıyan projesine, bu topraklarda doğup büyümüş, yurt dışında ve içinde yaşayan Süryaniler de gönüllü destek veriyorlar.

32

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010 www.pusulaswiss.ch

KİTAP DÜNYASI

Kitapların Dünyasından Ayın Seçkileri

Alain de Botton, sıradan görünen günlük yaşa-mımıza öyle bir bakış açısı getirdi ki bu evren-sel ışık dünyada yirmi beşten fazla dili, ülke-yi aydınlattı. Türk okurları da onun her yazdığı-nı, her söylediğini çok sevdi; Alain de Botton’un tüm kitapları Sel Yayıncılık tarafından Türkçe-de yayınlandı.

Yazarın son kitabı Havaalanında Bir Hafta da yurtdışında yayınlandıktan kısa bir süre sonra, önümüzdeki günlerde okurla buluşacak. Bu kez Londra’daki Heathrow havaalanında her gün ya-şanan koşturmacanın, buluşmaların ve ayrılma-ların izini sürüyor yazar.

Havaalanında Bir Hafta’yı yanınıza alıp sokağa çıkın. Bir havaalanına, vapur iskelesine, tren ya da otobüs garına gidin. Bu kitabı buluşan ve ay-rılan insanların, gelen ve giden yolcuların ara-sında okuyun.

Kaderinizdeki kişiyle asla birlikte olamayaca-ğınızı düşünün…Bir ömür boyu birbirinizi bu-lup bulup tekrar yitirdiğinizi…Düşüş, sonsuzlu-ğa dokunan tılsımlı bir düş gibi sizi derinlerine çekecek...

Stephenie Meyer’in Alacakaranlık serisinden sonra Lauren Kate’in kusursuz yabancılarına… Meleklerine âşık olacaksınız. Bazı Melekler Düşmeye Mahkumdur. Düşüş’e hazır mısınız?

Luce Daniel’ı gördüğü an tuhaf ama tanıdık bir hisle sarsıldı. Onda bilindik bir şeyler vardı. Yeni okuluna adımını attığı ilk gün onun diğerlerin-den farklı olduğunu anlamıştı. Fakat Daniel, an-laşılmaz bir şekilde ona karşı mesafeliydi. Luce ise pervane misali ateşe taparcasına onun çe-kim alanına girdiğini biliyordu. Hislerinin peşine düşüp gerçeklerle yüzleşmeye hazır mıydı? Kü-çücük bir sır hayatlarını ne yönde değiştirecek-ti? Cevaplar gerçekleri anlamlandırmada yeter-li olacak mıydı?

41 ülkede rekor satış yapan, kitaplarının başa-rısını göremeden 50 yaşında hayata veda eden İsveçli gazeteci Stieg Larsson’un zihne kazına-cak sahneler, çarpıcı ve canlı karakterler, okur-ları adeta yerlerine çivileyecek sürükleyici bir kurgu ile her sayfasını ağır ağır ve dokuyarak yazdığı Millennium serisinin ilk kitabı Ejderha Dövmeli Kız’ı okuduktan sonra, Gefle Dagblad gibi ‘bundan daha iyisi yapılamaz’ diyebilirsiniz. Ama bu erken bir karar olabilir. Son sözü söyle-meden ikincisini beklemenizi tavsiye ederiz.

“Olağanüstü… Okuyucular kitabı okurken yerle-rinden bile kıpırdayamayacak.”

Sunday Times

“Bu kitabı okumaya başladığınızda, ilk adımı hiç atmamış olmayı dileyeceksiniz. Çevreniz kara-racak ve kendinizi öykünün içinde bulacaksı-nız…”

Tarihi ve güncel gerçekleri kurguyla harman-lamaktaki ustalığı ile bilinen Ayşe Kulin, Ne-fes Nefese adlı bu romanında, okurlarına bir kez daha dünyanın farklı bir yüzünü aktarıyor. İkinci Dünya Savaşı Döneminde yaşanan bir öykü Nefes Nefese. Avrupa’yı kasıp kavuran ve tarihin en acımasız gerçeklerinden biri olan Nazizm’i, dönemin Türk diplomasisinin koruma-ya özen gösterdiği ince dengeyi ele alırken, bu tarihi planın ön yüzünde de Osmanlı vezirlerin-den birinin kızıyla, evlendiği Yahudi gencin aş-kını ve kaçışını da dile getiriyor. Son dönemler-de yazılmış, bireylerin tarihi ile insanlığın tarihi arasındaki o kaçınılmaz kesişime ışık tutan en önemli romanlardan biri Nefes Nefes’e...

Her zamanki sürükleyici anlatımı ve ustalıklı kurgusuyla Ayşe Kulin bir kez daha, okurlarının gösterdiği ilginin nedenini açıklamış oluyor.

Bir çağı kapayıp başka bir çağı açan İstanbul’un fethi, imparatorlukların ve insanla-rın kaderinde farklı yankılar buldu. Zafer ve ye-nilgi kutuplarında birbirine zıt öyküler tarihin o unutulmaz anında buluştu. Kuşatma ve fetih, sadece siyasi manevralar, mezhep çatışmala-rı, askerî hazırlıklar ve çarpışma değil, aynı za-manda sultanların, imparatorların, paşaların ve askerlerin şahsî öyküsü anlamına geliyordu.

Stratejik bir deha ve olağanüstü bir komutan olan, aynı zamanda yedi dil konuşup döne-min âlimlerinin terbiyesinden geçen, Avnî mah-lasıyla şiirler yazan II. Mehmed, sultan ve fa-tih olmanın ötesinde iç hesaplaşmaları, tered-dütleri, duygusallıkları olan yirmi bir yaşında bir gençti.

“Kuşatma 1453” romanı, dünya tarihini değiş-tiren İstanbul’un fethinin ve fatihinin öyküsünü sürükleyici bir kurgu ve zengin tarihsel veriler-

le anlatıyor. Konstantiniyye şehri ile sınırlı hale gelen Doğu Roma İmparatorluğu’nun çaresizliği, Latin istilasının Bizans halkında bıraktığı nefret ve bezginlik, gökten inecek Meryem’in şehri koruyacağı efsaneleriyle kendilerini avutan insanlar ve düşmanın ha-yal bile edemeyeceği donanmalara sahip genç sultan…

Okay Tiryakioğlu’nun kaleminden, tarihin orta yerine saplanmış bir kılıç gibi duran muhteşem kuşatmayı soluk soluğa okuyacaksınız.

Uluslararası ‘Çoksatar’ listesine girmiş ve 8 milyonu aşkın kişi tarafından okunmuş olan, ‘Uçurtma Avcısı’, hem 2006 hem de 2007’de Penguin/Orange Readers’s Group Ödülü’nü kazandı.

Emir ve Hasan, Kabil’de monarşinin son yılla-rında birlikte büyüyen iki çocuk... Aynı evde bü-yüyüp, aynı sütanneyi paylaşmalarına rağmen Emir’le Hasan’ın dünyaları arasında uçurum-lar vardır: Emir, ünlü ve zengin bir işadamının, Hasan ise onun hizmetkârının oğludur. Üste-lik Hasan, orada pek sevilmeyen bir etnik azın-lığa mensuptur. Çocukların birbirleriyle kesi-şen yaşamları ve kaderleri, çevrelerindeki dün-yanın trajedisini yansıtır. Sovyet işgali sırasın-da Emir ve babası ülkeyi terk edip, California’ya giderler. Emir böylece geçmişinden kaçtığı-nı düşünür. Her şeye rağmen arkasında bırak-tığı Hasan’ın hatırasından kopamaz. Uçurtma Avcısı, arkadaşlık, ihanet ve sadakatin bedeli-ne ilişkin bir roman. Babalar ve oğullar, babala-

rın oğullarına etkileri, sevgileri, fedakârlıkları ve yalanları... Daha önce hiçbir romanda anlatılmamış bir tarihin perde arkasını yansıtan Uçurtma Avcısı, zengin bir kültüre ve güzelliğe sahip toprakların yok edilişini aşama aşama gözler önüne seriyor. Uçurtma Avcısı’nda anlatılan olağanüstü bir dostluk. Bir insanın diğerini ne kadar sevebileceği-nin su gibi akıp giden öyküsü...

Havaalanında Bir Hafta Alain de Botton / Sel Yayıncılık

Düşüş Lauren Kate / Epsilon Yayıncılık

Ejderha Dövmeli KızSteig Larsson / Pegasus Yayınları

Nefes NefeseAyşe Kulin / Everest Yayınları

Kuşatma 1453 Oktay Tiryakioğlu / Timaş Yayınları

Uçurtma Avcısı Khaled Hosseini / Everest Yayınları

PU

SU

LA M

ED

IAC

OM

DU

RM

US

AG

’ NİN

KAT

KIL

AR

IYLA

HA

ZIR

LAN

MIŞ

TIR

- H

azira

n/Ju

ni 2

010

- ww

w.p

usul

asw

iss.

ch

34

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010 www.pusulaswiss.ch

OTOMOBİL

Daha az karbondioksit salınımı ortaya ko-yacak motor tiplerinin kullanılmış olması, Megane modellerinin çevreye olan saygı-sını gösteriyor. Yeni modellerde kullanılan malzemenin yüzde 95’inin geri dönüşümlü malzemeden üretilmesi ve araçların içinde kullanılan plastik aksamın yüzde 12’lik kıs-mını oluşturan 22 kilogramlık bölümünün geri dönüşmüş malzemeden oluştuğunu bilmek kullanılan teknolojinin bir ispatı.

Renault Mégane Coupé Sport 2.0 Turbo 16V Sport R modeli hız tutkunlarının ter-cih edeceği mükemmel bir otomobil. 2.0 l motor hacmine sahip araçta, 250 PS güç üreten bir motor var. Güçlü motoruna rağ-men, 100 km içinde harcadığı yakıt ise or-talama 8.4 litre.

Yeni Megane HB ve Coupe’nin iç mekan-larında ergonomi ve konfora öncelik veri-lirken; araçlar, renkli animasyonu okuma-yı kolaylaştıran analojik ve dijital ekran-lı gösterge paneline sahip bulunuyor. Yeni Renault Megane eller serbest Renault kart sistemi, çift bölgeli elektronik klima, Bluetooth’lu Radyo, CD, MP3 ve dinamik viraj lambalı Bi-Xenon farlar gibi üst sınıf-tan gelen bir çok donanımı da miras ola-rak aldı. Aynı zamanda özel tasarımlı “3D Sound by Arkamys” ses sistemi ilk kez bu iki modelde kullanıldı.

Yeni Megane HB, EuroNcap çarpış-ma testlerinden tam puan (37/37) alarak Renault’nun 5 yıldız alan 11. modeli olur-ken, Yeni Megane’da ilk kez Laguna III’te

kullanılan çift yan darbe sensörleri ve çift hazneli göğüs/basen hava yastığı kullanıl-dı.

Renault modellerini Wädenswil‘de bu-lunan Walter Streuli AG’de bulabilirsi-niz. Adres: Schönenbergstr. 139, 8820

Wädenswil Telefon: 044 789 89 99 Inter-net Adresi: www.renault-streuliag.ch 1589

Çevreci olmak eğlenceden uzak durmak mıdır? Ya da tersinden soralım, eğlence-li olmak çevreye zarar vermeyi mi gerek-tirir? Hiç sanmıyoruz. Honda da bizimle aynı fikirde olmalı ki, hem sportif hem de çevreci yeni coupesi CR-Z’yi seri üretim versiyonuyla piyasaya sürdü.

Seksenli yıllarda dünyaya gelip “kült” sta-tüsüne ulaşan efsane CRX’in ilk gerçek selefi olarak da kabul edilebilecek olan sportif coupe, özellikle tavan yapısı ve ka-roser oranlarıyla bu yönünü ortaya koyu-yor. Tasarımı kadar kompakt boyutlarıyla da atası CRX’i hatırlatan CR-Z’nin iç tasa-rımında modern teknolojisine yakışan fü-türistik bir anlayış hakim.

Haziran‘da yollara çıkan aracın İsviçre‘de satışlarına başlandı. 4 kişiden çok, sürü-cü ve yanındaki yolcu düşünülerek şekille-nen kabinde, arka koltukların katlanmasıy-la düz bir bagaj zemini elde edilmesi ara-cın günlük kullanıma uygunluğunu ve de-ğişkenliğini arttırıyor.

Geçtiğimiz yıl satışa sunulan Honda Insight’ın kısaltılmış platformunda üretilen araçta, 1.5 lt’lik benzinli ve 14 HP’lik elekt-rikli motorlardan oluşan hibrid ünitesi top-lamda 124 HP güç ve 174 Nm’lik tork de-ğerleri sunuyor.

Elektrik motorunun, maksimum tork de-ğerini 1500 d/d’de sunması dizelleri hatır-latan bir alt devir çekişi vadediyor. 0-100 km/s hızlanmasını 9.7 saniyede tamam-

layıp, 192 km/s’lik maksimum hıza ulaşan 1160 kg ağırlığındaki sportif hibridin or-talama yakıt tüketimi 5.0 lt/100 km iken, CO2 emisyon değeri 117 g/ km.

Dünyanın ilk 6 ileri manuel şanzımanlı hib-rid otomobili olan CR-Z’de sunulan 3 sü-rüş modu sayesinde, direksiyon ve gaz tepkileriyle IMA olarak adlandırılan hibrid

ünitesinin çalışma karakteri ekonomi ve sportiflik arasında değişiyor.

CRX’in gecikmeli halefi olarak da görüle-bilecek olan CR-Z’nin tıpkı atası gibi ma-kul bir fiyat karşılığında yüksek bir spor-tiflik ve keyif faktörü sunması beklenirken, aracın İsviçre‘deki satış fiyatı 29.900.- frank‘tan başlıyor.

Honda CRZ modelini test etmek iste-yen okurlarımız Baden‘de bulunan Hon-da Baumann Autogarage‘yi ziyaret edebi-lirler. Adres: Brisgistrasse 2, 5400 Baden Telefon: 056 222 36 36 Internet adresi: www.baumann.auto.ch 1588

Renault Megane Şık Tasarımıyla Çok Konuşuluyor

Honda CR-Z Yollara Çıktı...

Geliştirme aşamasında her türlü yol, zemin ve iklimde testlere tabi tutulan otomobil, yol tutuş ve konfor özellikleri konusunda önceki modellerinden daha iyi konuma geldi. Tasarımda ise, VW Scirocco ve Volvo C30 gibi modellerin çizgisiyle benzerlikler bulunuyor.

Yakıt ekonomisi için diğer üreticilerden farklı olarak dizel motorlardan biraz uzak duran ve hibrid motor sistemlerine ağırlık veren Honda, otomobil fuar-larında tanıtılan CR-Z ile, hem efsane CRX’in ruhunu yeniden canlandırıyor hem de çevre bilincini sportiflikle birleştiriyor.

35

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010www.pusulaswiss.ch

HUKUK KÖŞESİ

Taşınma sonucu işsizlik parasıSoru: Eşim, işi nedeniyle başka bir kan-tona taşınmak zorunda kaldı. Üç ay son-ra ben de işime çıkış verdim ve çocuğum-la birlikte eşimin yanına taşındım. İşsizlik sigortası, bu taşınma nedeniyle bana 31 gün işsizlik parası vermedi. Gerekçe ola-rak; işsizliğe benim neden olduğumu gös-terdi, bu mümkün mü?

Cevap: Hayır, bu durumda size veri-len işsizlik parasının kesilmemesi gereki-yor. İşsizlik Sigortası Yasası, çalışan için uygun olan bir işe çalışanın çıkış verme-si halinde, bunu ağır bir cezalandırma ne-deni olarak kabul eder. Bu durumda işsiz-lik parasının 31 gün kesilmesi söz konusu.

İsviçre Uluslarası Çalışma Ku-rumunun (ILO) İşsizleri Koruma Anlaşması’nda(1991), bir çalışanın bilinç-li olarak bir gerekçesi olmadan çıkış ver-mesi halinde, işsizlik sigortasının haklarda kısıntı yapabilmesini ön görmekte. Ancak ailevi nedenlerden dolayı çıkış verme ise bu kapsama girmez ve çıkış için haklı bir gerekçeniz var. Bu nedenle işsizlik sigor-tası sizin işsizlik paranızı kesemez.

Tatil sırasında çıkışSoru: Bir restaurantta servis elemanı olarak çalışmaktayım. Birkaç hafta önce tatile çıktım ve sonra iş yerinden bir mek-tupla çıkış aldım. Tatil sırasında i yerinin çıkış verme hakkı var mıdır?

Cevap: Hayır, tatil sırasında iş yeri çıkış veremez. Servis elamanı olarak çalıştığı-nızdan, Otel Lokanta İşkolu Toplu İş Söz-leşmesi, çıkış şartlarınızı belirlemekte-dir. Bu sözleşmenin 7.maddesi, tatil sıra-sında çıkış vermeyi yasaklamaktadır. Bu maddeye göre, bir iş yeri, çalışanın dene-me süresi bittikten sonra, tatil sırasında çı-

kış veremeyeceğini belirtir. Ancak çıkış ta-tile çıkmadan önce verilmişse çıkış süre-si uzamaz. İş yeri size tatil sırasında çıkış verdiğinden bu çıkış geçerli sayılmaz. An-cak başka bir iş yerinde çalışıyor olsaydı-nız ve o iş yerinde bir toplu iş sözleşme-si olmaması halinde, İsviçre Borçlar Yasa-sı 336a maddesine göre, tatil sırasında çı-kış verme yasağı olmaması nedeni ile bu çıkış geçerli olacaktı. 1564

‘’Postaneden gelen pa-ket çalındı? Ne yapma-lıyım?’’Soru: “Biz müstakil bir evde oturuyo-ruz. Evde olmadığımız zamanlar postacı büyük paketleri kapının önüne bırakıp gi-diyor. Birkaç kez şikayetçi olmamıza rağ-men bir yararı olmadı. Paketlerimiz çalı-nırsa sorumluluk kime ait olacaktır?”

Cevap: Yönetmeliğe uygun olmayan teslimatlarda kaybolan paketlerden nor-mal olarak postane sorumludur. AGB (all-gemeinen Geschätsbedienungen), ta-ahhütlü olmayan; lakin üzerinde barcod (Strich-code) olan paketlerin ne şekilde teslim edileceğini belirlemiştir: Eğer paket posta kutusuna sığmıyorsa postacı bu pa-keti alıcının bir komşusuna teslim edebilir. Ama postacı paketin nereye teslim edildi-ğini bildiren bir mesajı alıcının posta kutu-suna yapıştırmak zorundadır. Postacı pa-keti tekrar postaneye geri götürebilir; ama bu durumda da alıcıya en yakın postane-den paketin alınabileceğini bildiren bir avis bırakmak zorundadır veya paket ikinci kez adrese ücretsiz olarak teslim edilmek üze-re getirilir.

Eğer paketlerinizin komşunuza teslim edil-mesini istemiyorsanız bunu postanenize ya da Posta Müşteri Hizmetleri Servisi’ne (Kundendienst der Post) bildirmelisiniz. Yazımızın altında ihtiyacınız olan telefon

numaralarını ve adresleri bulacaksınız.

Postanenin sorumluluğu AGB’ye göre maddi olarak sınırlandırılmıştır:

Taahhütlü olmayan bir paketin kaybolma-sı ya da hasar görmesi durumunda posta-ne en fazla 500 frank ödemek zorundadır. Zararın kanıtlanması şarttır.

Tavsiye: Eğer çok sık paket alıyor ve çok az evde bulunuyorsanız, bedava PickPost hizmetinden yararlanabilirsiniz. Bu servis, size paket geldiğinde SMS ya da E-Mail göndererek haber veriyor. Bu haber gel-dikten sonra yedi gün içinde postaneden paketinizi alabilirsiniz. Ayrıca bu hizmeti kullanmaya karar verdiğinizde, paketleri-nizi almak istediğiniz postane şubesini ya da Post’un çalıştığı diğer teslimat yerleri-ni de serbestçe seçebilirsiniz. Post, müş-terilerine yuvarlak hesapla 300 adet tesli-mat yeri sunuyor. Bunların arasında pos-tane şubelerinin yanı sıra, hizmet saatleri daha uzun olan tren istasyonları ve benzin istasyonları da var.

İstek ve şikayetleriniz için Merkez Müşte-ri Hizmetleri Servisi’nin (Zentrale Kunden-dienst), 0848 888 888 numaralı telefonu-nu arayabilirsiniz.

PicPost konusunda bilgi alabileceğiniz in-ternet adresi:

www.post.ch (burada “Pakete” bölümü-nü seçerek, “PickPost” ile ilgili bilgilere ulaşabilirsiniz.)

‘’Kız kardeşim mirasım-da hak sahibi midir?’’Soru: “Benim çocuğum olmadı. An-nem de babam da hayatta değiller. Hayat-ta olan bir tek kız kardeşim var. Bugüne kadar kız kardeşimin mirasımda hakkı ol-madığını, mirasımın sadece karıma kala-cağını biliyordum. Fakat bir arkadaş top-lantısında, bunun doğru olmadığını iddia

edenler oldu. Bu konudaki gerçek bilgile-ri verebilir misiniz?”

Cevap: ZKB’nin kanuni miras payı ve saklı pay arasında belirlediği farkları çoğu insan birbirine karıştırmaktadır. Kardeşler arasındaki saklı miras payı 1988 senesin-de kanundan çıkarılmıştır.

Kural olarak, ölen kişi mirasını istediğine bırakabilir. Ancak vasiyetname ile bu yapı-lırken mirasçıların saklı paylarına dokunul-mamalıdır. Başka bir deyişle, vasiyetname hangi yönde olursa olsun mirasçıların mi-ras üzerinde hakkı vardır. Buna ‘saklı pay’ denir. Saklı pay, yasal mirastan garanti edilmiş minimum paydır. Çocuklar, eşler ve kayıtlı partnerler ile anne-babalar saklı miras hakkına sahiptirler. Bir vasiyetname ya da miras bırakanın hayattayken yaptığı bir hediye saklı miras paylarına zarar ve-riyorsa mirasçılar kendilerini yasal olarak savunabilirler.

Saklı pay, altsoy (çocuk ve torunlar) için yasal miras payının yarısıdır.

Örneğin, eşi hayatta olan tek çocuklu bir kimsenin ölmesi ve 100.000 frank miras bırakması halinde, normal olarak bunun dörtte biri olan 25.000 frank eşe, kalan 75.000 frank da çocuğa kalacaktır. Ölen kişi vasiyetname ile mirasını başkasına bı-rakmışsa çocuğun saklı payı, yasal miras payı olan 75.000 frank’ın yarısıdır (37.500 frank). Yani, vasiyetnamede bütün mirasın başkasına kalacağına yönelik bir hüküm bulunsa bile ölenin çocuğu, saklı payı ka-dar mirası da her durumda alacaktır.

Sizin durumunuzda ise eşinizin yasal mi-ras payı toplam mirasın dörtte üçüdür. Ka-lan (mirasın 1/4’ü) miktar ise kız kardeşini-zin hakkıdır. Ama siz mirasınızın tamamı-nı eşinize bırakmak istiyorsanız, bunu va-siyetnamenizde belirterek eşinizi tek mi-rasçınız yapabilirsiniz. Çünkü kız kardeşi-niz saklı miras hakkına sahip değildir. 1540

Sorular ve Cevapları

36

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010 www.pusulaswiss.ch

Hazırlayan: Hüseyin Türkkan

Sevgili Okuyucular... İsviçre tarihi yolculuğumuzda, vatanımız üzerin-de de çok önemli etkiler bırakan bir dönemi incelemeye başlayacağız. Önümüzdeki sayılarımızda 1.Dünya Savaşı’nı ve bu savaşın Türkiye ve İsviçre üzerindeki etkilerini inceleye-ceğiz. Her ne kadar İsviçre 1. Dünya Savaşı’nda tarafsız kalmış olsa da bu savaşın sonuçlarının Türkiye ve Av-rupa için önemi açıkça ortadadır.

İsviçre’nin savaşa katılmamasının nedenleri:

Savaşa giren güçlerden hiçbirinin he-definde İsviçre yoktu. İsviçre’de savaş için gerekli maden kaynakları da bu-lunmamaktaydı. Daha önceki savaşlara nazaran (Örneğin; Napolyon Savaşları) İsviçre bir geçit ülkesi olarak önem ta-şımamıştır. O zamanki harita bilgileri ve İsviçre’nin coğrafi yapısı göz önünde bu-lundurulduğunda, İsviçre’yi işgal etme-nin savaşan güçler için büyük bir külfeti olacağı düşünülmektedir.

Nüfus oranına göre düşünüldüğünde bü-yük bir orduya (?) sahip olan İsviçre’den çekinildiği düşünülmektedir!

A- Savaşın Sebepleri

I. Dünya Savaşı’nın sebepleri, 19. yüzyıl gelişmelerinde yatmaktadır.

19. yüzyılda kendini gösteren hızlı sa-nayileşme, Avrupa’yı dünyanın ser-maye, sanayi ve üretim merkezi haline getirmişti. Fransız İhtilâli’nin Avrupa’da yarattığı Milliyetçilik Akımı, bu kıtadaki kuvvetler dengesini büyük ölçüde değiş-tirerek, yeni “ulus-devletlerin” ortaya çık-masına yol açtı. Almanya ve İtalya, yeni kuvvetler dengesinin iki önemli unsuru olarak ortaya çıktı.

Özellikle Alman Birliği’nin kurulma-sı sırasında şekillenen Alman-Fransız uzlaşmazlığı, I. Dünya Savaşı’na yol açan gelişmelerin temelini oluşturmak-tadır. Zira, bir Orta Avrupa gücü olan Prusya’nın öncülüğünde doğan Alman-ya, Avusturya-Macaristan ve Fransa ile ortaya çıkan çatışmalar sonucunda ku-rulmuştu. Prusya; Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun onurunu koruyarak, onu yanına almayı başarırken “Germen Birliği”nin öncülüğünü de üstlenmişti. An-cak imparatorluğun kurulması, Fransa’ya indirilen ağır bir darbenin sonucunda ger-çekleşmiş ve Alman İmparatorluğu’nun kuruluşu işgal edilen Paris’te ilân edil-mişti. Fransız onuruna indirilen bu ağır darbe Alman-Fransız uzlaşmazlığının esas sebebidir.

Alman Birliği’nin gerçek mimarı olan Prusya Şansölyesi Prens Bismarck, Fransa’nın muhakkak bir intikam savaşı-na gireceğini tahmin ediyor ve bu ihtimali ortadan kaldırmak için de usta bir diplo-masi uyguluyordu. Fransa’nın Avrupa’da yalnız bırakılması esasına dayalı olan bu politika şu mantığa dayanıyordu :

Fransa’nın Almanya ile tek başına sa-vaşması mümkün değildi. Avusturya-

Macaristan İmparatorluğu, 1868 Beyaz Garanti Antlaşması’yla Alman politika-larına sıkı şekilde bağlanmıştı. Bu du-rumda, Fransa’nın işbirliği yapabile-ceği iki devlet kalıyordu : İngiltere ve Rusya. Bismarck’ın uyguladığı politika, Fransa’nın, Almanya’ya karşı bu devlet-lerle anlaşmasını önlemek olarak özetle-nebilir. Bunun için bir yandan, Rusya’nın Balkanlarda

izlediği yayılma politikalarını denetim al-tında tutmaya ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile Rusya arasında, söz konusu bölgede devam eden rekabette bu iki devlet arasında olabildiğince den-geli davranmaya özen gösterirken; öte yandan İngiltere ile de bir çatışmadan kaçınıyordu.

19. yüzyıl boyunca İngiltere’nin izle-diği dış politika üç temel esas üzerine oturtulmuştu:

1-Avrupa’da “kuvvetler dengesini” ko-rumak, yani kıtada herhangi bir gücün egemen duruma gelmesine mani olmak; ancak Almanya’nın 1870’den itibaren dengeleri sarstığı ortadaydı.

2-Denizlerde rakipsiz bir güç olarak ege-menliğini sürdürmek.

3-Sömürgeleri arasındaki bağlantı nok-talarının güvenliğini sağlamak.

Bismarck, 1890’lı yılların başlarına ka-dar bu ilkelere saygılı davranmış ve Almanya’nın bir dünya gücü durumuna gelmesi için harekete geçmekten ka-çınmıştı. Sömürgecilik rekabetinden kaynaklanan çatışmaları Avrupa dışın-da tutmayı ve İngiltere’yi ürkütmemeyi önemseyen Bismarck’ın izlediği bu poli-tika, ilk Alman İmparatoru I. Willhelm’in ölümüne kadar başarıyla uygulandı. Uz-laşmazlıklar, diplomasi yoluyla çözüldü ve Fransa’nın Rusya ve İngiltere ile bir-leşmesi engellendi.

Ancak 1890’da amcasının ölümü üzerine Almanya İmparatoru olarak tahta geçen II. Willhelm, Şansölyenin bu politikasını korkakça buluyor ve bir dünya gücü ha-line gelmek için harekete geçme zama-nının geldiğini düşünüyordu. Bismarck’ı iş başından uzaklaştıran II. Wilhelm, bu hedeflerine ulaşmak için öncelikle güçlü bir donanma oluşturmak üzere hazırlık-lara girişti. Hamburg’da kurulan tersane-lerde büyük gemiler inşa ederek, deniz-lerdeki İngiliz egemenliğini tehdit etmeye yöneldi.

Osmanlı Devleti ile ilişkilerini geliştire-rek, “doğuya doğru atılım” politikasını uygulamaya girişti. Osmanlı ülkesinin sı-nırları, Arap Yarımadası dolayısıyla Hint Okyanusu’na kadar ulaşıyordu.

Almanya’nın Osmanlı Devleti ile ya-kınlaşması, İngiliz sömürgelerini ciddî şekilde tehdit altına alınması anlamına geliyordu. Bu durumu gören İngiltere, Almanya’nın artık durdurulması gerekti-ğini düşündüğünden, Rusya ve Fransa arasındaki pürüzleri ortadan kaldırarak bir ittifak oluşturmayı temel siyaset ola-rak benimsedi.

Bu yeni İngiliz politikasının sebeplerin-den biri Osmanlı Devleti’nin zayıflığıydı ve 1877/1878 Osmanlı –Rus Savaşı, Os-manlı Devleti’nin tek başına ayakta dur-masının artık mümkün olmadığı kanaati-ni kuvvetlendirmiş bulunuyordu.

Bağdat Demiryolu’nun inşası için ortaya çıkan rekabet, Almanya’nın doğuya yö-nelmekteki kararlılığını iyice göstermiş bulunuyordu ve Sultan II. Abdülhamid’in büyük devletler arasındaki rekabetten yararlanarak Osmanlı Devleti’nin varlı-ğını sürdürme şeklinde özetlenebilecek “denge politikası” aslında Osmanlı ülke-sini rekabetlerin neredeyse açık bir ça-tışma alanı haline getirmişti.

Bu gelişmeler sonucunda Avrupa’da bir bloklaşmanın da temelleri atılmış oldu. Bir tarafta 1868 anlaşmasıyla birbirine sıkı sıkıya bağlanmış olan Almanya ve Avusturya-Macaristan İmparatorlukla-rının oluşturduğu Pan Germen Bloku, gevşek bağlarla da olsa İtalya’yı da ya-nına alarak “Üçlü İttifak”ı ; diğer tarafta ise Avusturya ile rakip durumda bulunan ve Osmanlı ülkesinin “Doğu Anadolu” ve “Balkan Yarımadası”’ndaki topraklarını kendi doğal yayılma alanı olarak gören Rusya, Almanya’dan intikam almak için fırsat kollayan Fransa ve kendi impara-torluk politikalarını tehdit altında gören İngiltere’nin oluşturdukları “Üçlü İtilâf”ı oluşturdular. Bloklar arasında giderek artan silahlanma yarışı, bunalımı tırman-dırdı ve 1914 yılında Balkanlarda patlak veren bir kıvılcım, Avrupa’nın “dünya egemenliğinin” sonunu getirecek olan I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesine yol açtı. Bir Sırp milliyetçisinin, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu veliahtına sui-kast düzenleyerek öldürmesi (28 Haziran 1914), bu ülkenin Sırbistan’a saldırması-na, Sırbistan’la anlaşmış olan Rusya’nın Avusturya-Macaristan’a savaş açma-sına, Avusturya’ya garanti vermiş olan Almanya’nın Rusya’ya ve bunun üzerine Fransa ile İngiltere’nin de Almanya’ya savaş açmasına yol açtı. Birbirlerine ittifaklar yoluyla bağlanmış olan devlet-ler zincirleme olarak kendilerini savaşın içinde buldular ve tam bir Avrupa sava-şı başladı (28 Temmuz 1914). İtalya ve Osmanlı Devleti, savaşın başında taraf-sızlıklarını ilân ettiler. Almanya’nın bir baskın savaşla Fransa’yı ele geçirme stratejisi uygulanamadı ve 1914 yılının yaz aylarında Avrupa’daki savaş bir tab-ya savaşına dönüştü. Almanya, üzerin-deki baskıyı hafifletmek ve savaşı geniş bir cepheye yayabilmek için Osmanlı Devleti’ni kendi yanında savaşa sokmak üzere ciddi bir çaba içine girdi. 1571

İsviçre Tarihi 25.Bölüm, 1.Dünya Savaşı ve İsviçre

İSVİÇRE TARİHİ

PU

SU

LA M

ED

IAC

OM

DU

RM

US

AG

’ NİN

KAT

KIL

AR

IYLA

HA

ZIR

LAN

MIŞ

TIR

- H

azira

n/Ju

ni 2

010

- ww

w.p

usul

asw

iss.

ch

38

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010 www.pusulaswiss.ch

KÖŞE YAZISI

Yazar: Pervin Tekin

Evet, onların günü diye annelerimize, ba-balarımıza hediyeler, çiçekler özel olan ne varsa hak ettiklerini düşündüğümüz her-şeyi almak istiyoruz.Yıllarca bizlere verdik-leri emeğin karşılığını tek bir günde onlara vermeye çalışarak canla başla o güne ha-zırlanıyoruz.

Bir de ağır şartlar altında asgari ücretle çalışarak zaten iki yakası bir araya gelme-yen evlatları da yok sayamayız. Bu evlat-ların babalarına, annelerine layık olacak hediyeleri alamayacakları ve kahrolacak-ları ise hiç düşünülmez.

Annelerimizi, babalarımızı, sevdiklerimizi hatırlamak ve onlara hediye almak için bu-günleri beklemek zorunda mıyız? Tabii ki bugünleri vesile edip , senede bir gün dahi olsa onları hatırlayıp bir hediye ile gönülle-rinin alınması güzel bir davranıştır; ancak bundan daha güzel olan, kişinin her günü Anneler ve Babalar Günü bilip, anne ve baba sevgisini sürekli kalbinde taşıması, her fırsatta onların hal ve hatırlarını sor-ması çok daha doğru olmaz mı?

Sonuç olarak; hem annelerimizin hem de babalarımızın bizler için yaptığı fedakar-lıkları şöyle bir düşünelim: O canımızdan çok sevdiklerimizi sadece bir gün için de-ğil, fırsat bulduğumuz her anda hatırlama-lıyız. Sevgimizi göstermek, hediye almak için gözlerini para bürümüş birilerinin bize Anneler, Babalar, Sevgililer Günü gibi özel günleri hatırlatmasına gerek duymamalı-yız.

Peki ya... Annesi, babası olmayan çocuk-lar, evladını kaybetmiş anneler ve babalar, çocukları olmayanlar… Kapısı çalınmaya-cak, elinde bir çiçekle karşısında olama-yan evlatlarını kaybedenler… Onların açı-sından bakınca ne kadar acı verici bir du-rum olduğunu hissedebiliyor muyuz? O günlerde birileri çok mutlu olurken, birile-rinin mutsuz olduğu ve belki de hiç gelme-sini istemediği gün olması da düşündürü-cü değil midir???

Bunun yanı sıra babası olduğu halde ba-basız büyüyen kişilerin de var olduğu bir gerçektir. Biz, herkesin babasını sevdiğini

varsayıyoruz. Oysa ki bazıları için durum hiç de düşündüğümüz gibi değildir. Sizce bu kişiler açısından Babalar Günü hüzün-lü ve buruk geçmez mi?

Erkeklik gururunun ağır bastığı ve sevgi göstermenin, gururu ayaklar altına aldı-ğı düşünülen bir toplumda yaşıyoruz. Bu yüzden babasına yaklaşamayan,”Baba” deyince, annesinin “Baban kızar”,’’Sakın baban duymasın’’ sözünü hatırlayan, sü-rekli babası ile arasında hep bir mesafe olması gerektiği öğütlenen bir çocuğun , büyüdüğünde babasının kendisine yete-rince sevgi göstermediğini düşünerek on-dan uzaklaşmak istemesi hiç de şaşırtıcı değidir.

Sevgili Babalar, çocuklarınızla geçireceği-niz kısa bir sürede bile onların ne kadar da sizin sevginize muhtaç olduğunu anlaya-cak ve elbette onlar için eve ekmek geti-ren birinden daha değerli olduğunuzu da göreceksiniz.

Peki ya, babasız Babalar Günü’nü geçi-renler... Bir köşeye çekilmiş sessizce ağla-yan, suskun seven, özlemini bazen bir al-bümde, bazen bir resim çerçevesinde ara-yan; ama hep yüreğinde saklayan bu in-sanlara ne demeli? En zor dönemde bile yıkılmaz gibi görünen, sırtınızı dayadığınız o heybetli çınar ağacınız yoksa, Babalar Günü’nün de bir anlamı kalıyor mu sizce?

Kaç yaşında olursanız olun; kaç hayat, kaç sevinç yaşarsanız yaşayın, yine de kabullenmekte güçlük çekeceğiniz en acı verici durumdur, babasızlık...

Hep birşeylerin eksik yaşandığı, hep ya-rım kaldığınız, birşeylerin boğazınızda dü-ğümlendiği, keşkelerin bir bir sıralandığı, içinizde kalan ve hep sizi acıtan, bir tür-lü kabuk bağlamayan bir yaradır babasız olmak.

Her Babalar Günü’nde film şeridi gibi o son Babalar Günü gelir aklınıza... aldığı-nız o son hediye, o son sarılış, o son veda; nereden bileceksiniz ki, son olacağını gü-nün birinde...

İşte bu yüzden, her Babalar Günü buruk geçer sonraları, etrafınızda olup bitenle-re baktıkça, içinizi yakan o son Babalar Günü’ne takılır gider aklınız. ... gözleriniz-den boşalan yaşlarla birlikte...

Babasız Babalar Günü’nü yaşarken, bizler yaşayan babalarımızın her zaman değe-rini bilelim. Şu an yanımızda olmayanları sevgiyle analım...

Babası uzakta olanlar, hatalarını bir türlü kabul edemeyenler, görüşmek istemeyen-ler… Ona bir sımsıkı sarılın şöyle, hiç um-madığı anlarda, sarılın ve umursamayın...

Babası hayatta olmayanlar, gidin onu me-zarında ziyaret edin, uzaktaysa muhak-

kak arayın, eğer çok kızgınsanız bir gün de olsa affedin, görmek ve konuşmak iste-miyorsanız birileri ile mesaj gönderin. Ne olursa olsun o sizin babanız...

Sığmazsın bilirim bir kaç mısraya,Anlatmak isterim seni dünyaya,Acelen neydi ki uçtun semaya,Mezarının başında ağlarım baba,

Gururu sevgiyi senden öğrendim,Mis gibi kokunu özledim baba,Bu kadar genç yaşta ölmemeliydin,Hasretin ciğerimi deliyor baba,

Bu kadar acıya nasıl dayandın,Sabırlı olmayı öğrettin baba,Bu koca dünyaya neden sığmadın,Geride bıraktın bizleri baba,

Hastane yolları kaderin oldu,Yanında biz varız üzülme baba,O kanser illeti ecelin oldu,Mevladan ümitler kesilmez baba,

Sen gittin kimsemiz kalmadı şimdi,Bizi terketmeye hakkın yok baba,Dostum dediklerin düşmandır şimdi,İyiki namerdi görmedin baba,

Ağlarım gizlice sensiz günlerde,Faydasız bilirim ağlamak baba,Yaşamak isterdin sende bizlerle,Sensizken mutsuzuz inanki baba,

Sigaran elinde kaşların çatık,Nasıl da sevdiğini gizlerdin baba,Bir dilim ekmeğe soğanı katık,Çayı da çok fazla severdin baba,

(Şenol Mersin)

Çok geç olmadan sevginizi gösterin o çok sevdiğiniz kişiye, babanıza...

‘’...Ona Hiç Ummadığı Bir Anda Sarılın... Hiç Umursamadan’’ Sevgililer Günü, Anneler Günü derken sırada Babalar Günü var. Şimdiden “Babama ne hediye alsam“ diye kara kara düşünmeye başladık bile... Sizce özel dediğimiz bugünler gerçekten amacına uygun olarak kutlanıyor mu? Bu kutlamalar anne ve baba sevgisinden çok reklamlar ve çeşitli kampanyalarla para kazanmayı hedeflemiyor mu?

Televizyonlarda, gazetelerde yazılıp çizilerek abartılı sözlerle malını satmak isteyenlerin çabalarına ne demeli peki? “Sevgili anneniz, babanız için en gü-zel hediyeler!!! “ diye başlayan sesli, yazılı ve görsel reklamlar birilerinin ceplerini paralarla doldurmuyor mu?

“Soygun” iddiasını, Kafka’dan kalan bazı belgeleri “annesin-den kalan miras” olduğunu söy-leyen 76 yaşındaki Eva Hoffe yaptı.Eva Hoffe, Tel Aviv Bölge Mahkemesi’ne verdiği yemin-li ifadesinde, evine girildiğini ve aralarında Kafka’nın el yazma-ları da bulunan bazı belgelerin çalındığını iddia etti.Kafka’nın yakın arkadaşı ve meslekdaşı, Yahudi asıllı Alman yazar Max Brod, Kafka’nın ken-disine bıraktığı tüm el yazmala-rını “yakması” yönündeki iste-ğine uymamıştı; bir bavul dolu-

su olduğu belirtilen bu belgeleri Naziler’den kaçırarak, 1939’da geldiği İsrail’e getirmişti.Max Brod, 1968 yılında ölün-ce, Kafka’nın ünlü romanı “Dava”nın el yazması da da-hil pek çok el yazması sekre-teri Esther Hoffe’ye miras ola-rak kalmış, Hoffe de “Dava” da-hil bazı el yazmalarının bir bölü-münü elinden çıkarmıştı.“Dava”nın el yazmaları, 1988 yılında Londra’da Sotheby’s’de açık artırmayla 1.98 milyon do-lara satılmış ve Stutgart yakın-larında Marbach’taki Alman Mo-dern Edebiyat Müzesi’ne akta-

rılmıştı.Esther Hoffe 2007 yılında öldü-ğünde geri kalan Kafka belge-leri kızları Ruth ve Eva’ya miras olarak geçmişti. İsrail Milli Kü-tüphanesi, Kafka’ya ait eserlerin mirasçılarından alınarak kütüp-hane arşivine verilmesi için yıl-lardır bir hukuk mücadelesi yü-rütüyor ve dava halen sürüyor.Haaretz gazetesinin haberine göre, 76 yaşındaki Eva Hoffe, oturdukları apartmana üç kez girildiğini bildirdi. Hoffe, ilk kez geçen eylül ayında evine giren hırsızın bağırması üzerine kaç-tığını, geçen hafta içinde de iki

kez evine giren birilerinin, kilit-li odanın kapısını kırıp Brod’dan kalan bazı kitaplar, mektuplar ve müzik notalarını çaldığını öne sürdü, yine de tam olarak çalı-nanların mahiyetini bilmediğini kaydetti. Milli Kütüphane yetki-lileri, Kafka’nın el yazmalarının kaybolduğundan duydukları en-dişeyi dile getirirken, Hoffe’nin avukatı Uri Zfat, sadece bazı önemsiz belgelerin kaybolduğu-nu belirtti.Kafka’nın ünlü “Dava” romanı-nın el yazmaları İsrail ile Alman-ya arasında da polemik konu-su oldu. İsrail, el yazmalarının

kendisine verilmesini talep edi-yor. 1582

Franz Kafka’nın El Yazmaları Çalındı mı?20. yüzyıl edebiyatının önde gelen yazarlarından Franz Kafka’nın bazı el yazmalarının, Tel Aviv’deki mirasçılarının evinden çalındığı öne sürüldü.

39

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010www.pusulaswiss.ch

SİNEMA

Ayın Flimlerinden SeçtiklerimizRobin HoodYönetmenliğini Ridley Scott’un yaptığı baş rolle-rini Russell Crowe, Cate Blanchett, Mark Strong ve Matthew Macfad-yen paylaşıyor. 13. yüz-yıl İngiltere’sinde Robin Hood ve arkadaşları, ya-şadıkları köydeki yozlaş-manın karşısına dikilmiş, krala karşı isyana kalkı-şarak güçler dengesini sonsuza kadar değiştir-mişlerdi. Kimilerince hır-sız, kimilerince kahraman olarak nitelenen bu mü-tevazi adam, kendi halkı-nın özgürlük sembolü oldu. Kral Richard’ın ordusunda Fransızlara karşı hizmet verirken sadece kendi çıkarlarını düşünen Robin, Nottingham’a gittiğinde despot ruhlu şerifin baskısı ve ağır ver-gilerle inim inim inleyen bir kasabayla karşılaşır. Orada Lady Marion adlı dul bir kadına aşık olur. Ancak Lady Marion’ın, ormanlardan gelen bu adamın hareketleri ve kimliğiyle ilgili bazı kuşkuları vardır. Sevdiği kadının kalbini kazanmak ve kasabayı kurtarmak isteyen Robin, kendi yaşam tar-zına uygun insanlardan bir çete kurar. Şerifin adaletsizliğini yok etmek için üst sınıftan iş birlikçi-leri teker teker avlamaya başlarlar. Robin ve adamları, hayatlarının en büyük macerasına yelken açarlar. Bu sıra dışı kahramanlar ve müttefikleri, ülkeyi kanlı bir iç savaşın içine düşmekten kurta-rıp İngiltere’ye bir kez daha zaferle döneceklerdir.

Bourne serisinin yönetmen oyuncu ikilisi Paul Greengrass ve Matt Damon Yeşil Bölge’de üçüncü ortaklıklarına imza atıyorlar. 2003 yı-lında ABD önderliğinde Bağdat’ın işgâli sıra-sında, tebligat çavuşu Roy Miller (Damon) ve ordu müfettişlerinden oluşan ekibi, Irak çölün-de depolandığından kuşkulanılan kitle imha silâhlarını bulmak üzere görevlendirilir. Bubi tuzaklı bir bölgeden diğerine geçen asker-ler, ölümcül kimyevi maddelerin peşine dü-şerler. Ancak bunun yerine, görevlerinin ama-cını taban tabana değiştirecek bir örtbas ola-yı ile karşılaşırlar. Farklı amaçları olan ajan-larca çevrilmiş olan Miller, yabancı topraklar-daki gizli ve sahte istihbarat bilgilerinin ışığın-da, zorba bir rejimin yıkılmasına ya da istik-rarsız bir bölgede savaşı tırmandıracak yanıt-lara ulaşmak zorundadır. Bu hararetli ve teh-likeli yerde, en zor bulunan silâhın, gerçeğin kendisi olduğunu keşfeder.

Hava, su, toprak, ateş… Kaderleri birbiri-ne bağlanmış dört ülkedir. Ateş Ülkesi’nin diğerlerine karşı vahşice bir savaş baş-latmasıyla bir anda herşey değişir. Kos-koca bir yüzyıl geçtiği halde bu yıkım sü-recini değiştirecek en küçük bir umut be-lirtisi bile yoktur. Nickelodeon yapımı ani-masyon televizyon dizisini temel alan The Last Airbender, Aang’ın hayatta kalma mücadelesinin açılış bölümü. Kendi kuşa-ğının en yetenekli yönetmenlerinden M. Night Shyamalan’ın son filmi yılın en çok merak edilen yapımlarından.

Bu yıl Berlin’de jüri başkanı olan, sıra dışı, eksantrik yönetmen Werner Herzog’un son filmi Kötü Polis’te Nicholas Cage, McDo-nagh adında başına buyruk bir dedektifi canlandırıyor. McDonagh, kumar ve uyuş-turucu alışkanlıklarıyla baş etmeye çalışır-ken Senegalli göçmen bir ailenin öldürül-mesini araştırmaktadır. Hayatı, bir fahişe-ye âşık olmasıyla iyice karmaşıklaşır. Kat-rina, sonrası New Orleans’ta arzuları, dür-tüleri, vicdanlarıyla baş başa, hazin ve de-lice komik bir hayatın derinliklerine doğru birlikte yol alırlar.

‘Batman Başlıyor’ ve Kara Şovalye’nin yönetmeni Christopher Nolan, listedeki en heyecan verici film ‘Inception’da bu kez rü-yaların ve düşüncelerin üstüne gidiyor. İnternetin şekil değiş-tirip rüyaları ve düşünceleri kontrol altına alabildiği bir dünya-da kalan filmde Leonardo DiCaprio’nun canlandırdığı karak-ter kapana kısıldığı dünyadan kurtulamaya çalışıyor.

Kötü bir ejderhayla karşılaştıktan, güzel bir prensesi kur-tardıktan ve Fiona’nın ailesinin krallığını kurtarmaktan sonra bir deve yapacak ne kalır? Eğer Şrek’seniz birden evcimen bir aile babası oluverirsiniz. Şrek eskiden olduğu gibi köylüleri korkutmak yerine, istemeyerek de olsa kaz-ma küreğe imza atıyor. Bu devin kükremesine ne oldu? Kendini gerçek bir dev gibi hissettiği günleri özleyen Şrek, ağzı iyi laf yapan Rumpelstiltskin’e kanarak onunla bir anlaşma yapar. Şrek birden kendini Uzaklardaki krallı-ğın değişmiş,farklı bir versiyonu içinde bulur. Orada dev-ler avlanmaktadır, Rumpelstiltskin kraldır ve Şrek ile Fio-na hiç tanışmamıştır. Dostlarını kurtarmak, dünyasını ye-niden kurmak ve gerçek aşkına yeniden kavuşmak artık Şrek’in elindedir.

Green Zone

INCEPTİON

The Last Airbender

Bad Lieutenant

Shrek Forever After

40

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010 www.pusulaswiss.ch

O günden bu yana gitmek için fırsat kolla-dığımız Bosporus’u yeniden ziyaret ettik. Bu sefer yanımızda fotoğraf makinemiz ve kayıt cihazımız da vardı...Lezzetli yemekleri, samimi sohbetleri ile gerçekten konuklarını en iyi şekilde ağır-layan Bosporus Restaurant damak tadına önem verenler için oldukça iyi bir adres. Bosporus Restaurant’da konuklar kendi-lerini evlerinde gibi hissediyor; çünkü bu-rada yapılan tüm yemekler ev yemeği ta-dında ve çok lezzetli. Soğuk, sıcak bütün yemekler özenle hazırlanıyor. Müşterile-re hergün sunulan etli yaprak sarması, kı-sır, sigara böreği, patlıcan dolması kesin-likle ağzınıza layık. Soğuk mezelerin yanı sıra hergün özenle hazırlanan mercimek ve işkembe çorbaları da menüde mevcut. Yelen ailesi tarafından işletilen restaurana

yapacağımız çok önemli bir eleştiri yok, çalışanların bu kadar sıcak ve samimi ol-ması, bu işi ne kadar çok sevdiklerini gös-teriyor. Bu ortamı bu kadar güzel hazırla-dıkları ve lezzetli yemeklerle birlikte sun-dukları için onları kutlarız.Lezzet avcılarının oldukça dikkati-ni çekeceğine inandığımız Bosporus Restaurant’a gidenlere, soğuk mezeleri ve sonrasında ızgarada hazırlanan balık çeşitlerini mutlaka tatmalarını tavsiye edi-yoruz. Konuklar için hazırlanmış olan ev baklavası ve kabak tatlısı da herkesin ağ-zına layık. Ailenizle birlikte rahatlıkla gide-bileceğiniz huzurlu bir ortama sahip olan Bosporus’da yemek fiyatları da oldukça uygun. Pusula gazetesi olarak iki kez zi-yaret ettiğimiz Bosporus Restuarant’ı tüm okurlarımıza tavsiye ediyoruz. 1586

NE PİŞİRELİM

Yemek Tarifi

Malzemeler :

• 1 litre süt• 8 çorba kaşığı irmik• 10 yemek kaşığı şeker• 1 paket vanilya• 1 çorba kaşığı margarin• 2 çorba kaşığı tarçın• 1 su bardağı öğütülmüş ce-

viz (İsteğe göre fındık ya da fıstık da olabilir.)

Malzemeler :Sebzeler için:• 5 tane kemer patlıcan• 2 domates• 3 çarliston biber• 1 çorba kaşığı domates

salçası• 1 fincan sıvıyağ• Tuz, karabiber• Kürdan

Köfte için:• 250 gr. köftelik kıyma• 1 avuç ufalanmış bayat ek-

mek içi ya da 1 su bardağı kadar galeta unu

• Yarım demet ince kıyılmış maydanoz (sadece yaprak kısımları)

• 1 baş rendelenmiş soğan• Kıvamını bulacak kadar su

(1 kahve fincanı kadar)• karabiber, kimyon, tuz.

Hazırlanması :Sütün içine irmiği ve şekeri koyup; önce yüksek ateşte daha sonra kı-sık ateşte karıştırarak koyulaşıncaya kadar pişirin. Daha sonra içine va-nilya ve margarini ilave edip iyice çırpın. Boza kıvamına gelince tatlının yarısını suyla ıslatılmış tepsiye dökün.

Tepsiye dökülen tatlının üzerine 5 dakika sonra viz ve tarçın karışımı-nın yarısını dökün ve kalan tatlıyı yavaşça gezdirin. En son olarak tepsi-yi hafif sallayıp düzleştirin.Kalan cevizce ve tarçın karışımını da serpin.

Not: Arzu ederseniz karışımın arasına vişne sosu, çikolata sosu da ek-leyebilirsiniz.

Hazırlanması :Patlıcanları alacalı soyup(pijama şeklin-de) 24 adet uzunlamasına dilimleyin. Tuz-lu suya alıp en az 30 dk. bekletin. Köfte-lik malzemelerinizi yoğurup 12 adet köf-te elde edin. İlk önce patlıcanları kızgın yağda arkalı önlü kızartın ve havlu peçe-tenin üzerine alıp yağını çektirin. Köftele-

ri isterseniz fırında, isterseniz çok az yağ ile yağlandırılmış tavada kı-zartın. Patlıcanlarınız ve köfteleriniz kızardıktan sonra; 2 patlıcan di-limini alıp (+) şeklinde tezgahınıza dizin. ortasına 1 adet köfteyi ko-yup bohça şeklinde patlıcanları köftenin üzerine kapatın. Dilimledi-ğiniz domates ve biberlerden birer parça üzerine yerleştirip kürdan-la tutturun. Bu şekilde 12 köfteyi hazırlayın ve tepsiye dizin. 2 su bar-dağı ılık suda salçayı ezin ve islim kebaplarının üzerine gezdirin. Ön-ceden ısıtılmış fırında domates ve biberler kızarana kadar pişirin. Afi-yet olsun...

Sütlü İrmik Tatlısı

Ev Yemeklerinin Adresi: Bosporus Restaurant

İslim Kebabı

St. Gallen merkezde bulunan Bosporus Restaurant yaklaşık üç aydır müşterilerine hizmet veriyor. Bundan iki ay evvel, Canan Kredit’in sahibi olan Sıddık Canan’ın davetlisi olarak yeni açılan Bosporus Restaurant’ı ziyaret etmiş, yemeklerin tadına bakmıştık.

Lezzet: Mekan: Fiyatlar: Servis kalitesi:

Adres:Restaurant Zum BosporosLinsebühlstrasse 159000 St. GallenTelefon: 071 222 22 80

Bosporus Restaurant’a 5 üzerinden verdiğimiz puanlar şu şekilde:

Haber: Turgut Karaboyun

41

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010www.pusulaswiss.ch

PSİKOLOJİ

Derleyen: G. LocherOna olan hayranlıklarını anlattıkları ka-dar , kızgınlıklarını da anlatırlar; işlerine ne çok emek verdiklerinden ama verdikle-ri emeklerinin karşılığını alamadıklarından yakınırlar… Bazen de işini terketmek iste-diğini, hatta ayrılmak üzere olduğunu söy-leyen, birkaç gün sonra yine karşılaştığı-mızda işine eskisinden de sıkı sarılarak, işinin ne kadar iyi olduğunu ballandıra bal-landıra, gözleri mutluluktan yana yana an-latan insanlara hiç de az rastlamayız. İşini kaybetme tehlikesi ile karşılaşan bir kişi-nin hüngür hüngür ağladığına tanık oluruz. Ya da işini kaybetmiş bir yakınımızın alko-le, sigaraya sarılıp kendini kapıp koyver-mesine üzülürüz. Yani iş yaşamımız sü-rekli bir stres, kaybetme korkusu, başka-sına kaptırma endişesi ve şüphesi, emek-lerimizin karşlığını alamamış olmamızın kırgınlığı, sevdiğimiz kadar sevilmememiz şüphesi ve kızgınlığıyla geçen bir huzur-suz süreçtir. Yine de bu uzun süreli bir iş ilişkimiz bittiğinde yas tutmaya yakın bir iç sızısı hissederiz.Bazı kimselerin iş yaşamı ise çok sıkıcıdır. Tıpkı uzun yılladır birlikte olan çiftlerin bir-birlerinden çok sıkılmalarına rağmen bir-likte olmanın rahatlığından ve alışkanlığın-dan vazgeçememeleri gibi işlerinden vaz-geçemezler. Ya da güvendikleri, tanıdıkla-rı işlerini bırakıp yeni bir işe girişmeye kor-karlar; bu korku uzun yıllardır tanıdıkları alıştıkları eşlerini bırakıp yeni bir ilişkiye girmekten korkan çiftlerde görülen korku-ya benzer.İşimizle olan tüm bu ilişkilerimiz, duygula-rımız ve huzursuzluklarımız bize aşk iliş-kilerini hatırlatmıyor mu? İş yaşamımız da aşk yaşamımız kadar heyecanlı, stres-li, bazen çok mutlu, bazen çok huzursuz değil mi?Derin bir aşkın ve sevginin olduğu iyi evlik-liklerde olduğu gibi rüyalarındaki mesleğe sahip olan insanların iş yaşamları da tat-minkar ve mutlu geçer.Tatminkar, insanı mutlu eden meslek ya da iş yaşamı nasıldır?Mesleğimize ya da yaptığımız işe aşık olmamızın ya da yeniden aşık olmamı-zın imkanı var mıdır?Gallup Amerikan Düşünce Araştırmaları Organizasyonu yıllardan beri çalışanların motivasyonları konusunda araştırma yapı-yor. Organizasyon, araştırmalarından elde ettiği son rakamları 2009’un Ocak ayında verdi. Almanya’daki çalışanlara ilişkin olan 2009 Gallup sonuçlarına göre Alman çalı-şanlarda yukarıda söz ettiğimiz iş aşkı söz konusu değil. Çalışanların %67’si emir al-tında mecburluk hisleriyle çalışıyor. %20’si işine beyninde istifa vermiş bile. Sade-ce %13’ü iş yerlerine karşı kendilerini ger-çekten sorumlu hissederek, bütün güçle-riyle çalışıyorlar. Eğer bu rakamlara göre, mesleki yaşam bir aşk ilişkisi olsaydı her yedi evlilikten birisi dahi mutluluk verme-yecekti.Bu rakam gerçekte çok mu? Yoksa az mı?Bunun üzerinde bir düşünce geliştirmeden önce aynı organizasyonun USA için verdi-ği rakamlara bakalım: USA’da, çalışanla-rın yaklaşık %29’u işlerine içten ve güçlü bağlarla bağlanmışlar. Yani Almanya’dan iki kat daha fazla. Şimdi soruyu sorabiliriz, Amerikalılar neyi daha doğru ya da fark-lı yapıyorlar da Avrupa ülkesi Almanya ile

aralarında böylesine iki kat daha fazla işi-ne bağlı insan sayısına ulaşabiliyorlar?Amerikalıların doğrusu ne? Almanya’da yanlış yapılan ne?Psikolog Volker Kitz ve Psikolog Manu-el Tusch ortaklaşa yaptıkları araştırma-lardan sonra yazdıkları Bestseller kitapla-rı “Das Frustjobkillerbuch”’da bu sorunun yanıtını bulduklarını garanti ediyorlar. Psi-kolog yazarlara göre, gerçek hayal kırık-lığı yaşayanlar işsiz olmayanlar yani ça-lışanlardır. Çalışanların moral bozukluk-ları yaptıkları işten kaynaklanmıyor. “Biz, insanların çalışma hayatındaki hoşnut-suzluk nedenlerini çok yoğun ve dikkatli bir şekilde araştırdık. Biz, okuyucularımı-za garanti ediyoruz ki, günümüzdeki çalı-şanların huzursuzluğu yaptıkları işten kay-naklanmıyor. Araştırmalarımızdan elde et-tiğimiz sonuç çok şaşırtıcı da gelse, yapı-lan her türlü iş aynı; kimin için çalışıldığı-nın hiç önemi yok.” diyor psikolog yazarlar Kitz ve Tusch. Mesleki memnuniyetin ken-di içimizde olduğunu belirten yazarlar, kriz zamanlarında şefe ya da iş arkadaşlarımı-za şikayetlerde bulunmak, agresif iletişim-lere girmek veya alınganlık göstermek ye-rine, böyle dönemleri yeteneklerimizi kul-lanarak, şans olarak değerlendirebilme-miz gerekmektedir.Ne var ki iş-bilim insanları biraz daha farklı düşünüyorlar:Bilim insanları iş yaşamındaki mutsuz-luk faktörlerini dış etkenlerde arıyorlar; 1950’lerin sonlarında Psikolog Frederick Herzberg, hala geçerli olan, en etkili teori-nin geliştirilmesini sağlayan ilk düşüncele-ri ortaya koydu. Herzberg’in iki faktör teo-risine göre işinden memnun olmayan çalı-şanların, bu iki faktör yok edildiğinde mut-lu çalışanlar haline geldikleri gözlemlendi.Bu iki faktör: Hygienefaktoren ve Motiva-toren şeklinde adlandırılıyor.Hygienefaktoren: Kötü Hygienfaktörleri yani güvenliksiz bir iş yeri, iş arkadaşları arasındaki küçük sa-vaşlar veya çok fazla çalışma saatleri ça-lışanları çok çabuk ve çok etkili bir şekilde demotive eder.Eğer çalışma saatleri iyileştirilirse, kim-se çok yüksek randıman için zorlanmazsa çalışanların memnuniyeti, dolayısı ile veri-mi artar. Ücret de hygienfaktörleri arasın-da sayılmaktadır. Çalışanlara çok düşük ücret verilmesinden sakınmak gerekiyor; bu teoriye göre az ücret vermek para kay-bına yol açmaktadır. Çünkü daha çok para daha çok mutlu etmektedir ve üretimi ar-tırmaktadır.Bu teoriyi İş-Psikoloğu Christian Dormann da doğrulamaktadır. Motivatoren:Çalışanların düzenli şekilde takdir edilme-leri, önemsenmeleri (firma ile ilgili konu-larda bilgilendirilerek düşüncelerinin alın-ması ve gerektiğinde çalışmalarda görev verilmesi) çalışanların başarılarının gözle görülür şekilde artmasını sağlar.Günümüzün bilim insanları araştırmaların-da Herzberg modelinin çok ötelerine gidi-yorlar. Mesela şu sorunun yanıtı üzerine düşünüyorlar:Mutlu bir iş hayatı kişiliğimizle ilişkili midir?Bazı insanlar cennet gibi bir iş yerinde bile şikayetçi olurlarken, bir diğer insan da ce-hennem gibi bir işyerinde mutlu bir şekilde

çalışır. Dormann ve arkadaşları gerçekten de negatif duygusal duruştaki (neurotis-mus) insanların iş yaşamlarında da mut-suz olduklarını gözlemlediler. Buna karşı-lık yaşamlarında aktif davranışlı, yaşam alanında yüksek bir kontrol güvenine sa-hip kişilerin genellikle mutlu çalışanlar ol-duklarını belirttiler. Neurotizm de kontrol-güvenine sahip olmak da oldukça sabit ki-şilik faktörleridir. Bilim insanları çalışanla-ra günlük iş yaşamlarının kendilerine sun-duğu seçme veya tercih olanaklarına dik-kat etmelerini öneriyorlar:Önce hangi işimi bitirmeliyim?… ve daha sonraki hangisi olmalı?Yazılarımı hangi programla yazayım?Çalışırken alınan en küçük kararlar dahi kişinin etkisini yükseltir, işinden memnun olmasına pozitif etki eder.Bir de işveren tarafına bakalım:İşveren için çalışanının memnuniyeti önem taşıyor mu?Bu soru iş dünyasında çok sık sorulur ve iş-bilim insanları bu soruyu “Mutlu inek daha çok mu süt verir?” şekline sokarak esprili hale getirmişlerdir. Bu sorunun çok sorulması ve tartışılmasının nedenleri 25 yıl öncesine kadar gitmektedir. O zaman-lar Amerikalı araştırmacılardan Michelle Lafalldano ve Paul Mushinsky, çalışanın memnuniyetinin üretimle bağlantısını “re-ine Illusion” şeklinde değerlendirmişlerdi. Bu iddia pek çok iş adamının zaten inan-mak istediği bir şey olduğundan derhal ka-bul görmüştü: Firmanın başarısı için çalı-şanların kendilerini nasıl hissettiklerinin hiçbir önemi yoktur.Bugün ise bu tezin doğru olmadığı açık-ça ortadadır. İş- bilim insanlarının araştır-malarının tartışmasız en emin olarak var-dıkları sonuca göre; “Memnun işçi daha üretkendir”. Ne var ki “İşçinin mutluluğu bir lüks faktörüdür” inancından kaynaklanmış olan yaralar hala tam olarak tedavi olma-mıştır.Yüksek performans göstermeye hazır olan mutlu çalışanın dışarıdan görüntüsü nasıldır?Mutsuz çalışandan farkı nedir?Bu sorunun yanıtını Amerikalı Psikolog Dennis Organ’dan alıyoruz: Psikolog Or-gan, üretmeye hazır ve yüksek motivas-yonlu insanları gözlemleyerek onların iş arkadaşlarına ve tüm firmaya çok yararla-rı olduklarını tespit etti.Bilim adamı Organ bize, bu insanlara dair, OCB (Organizational Citizenship Behavi-or) adı altında toplandığı bir davranışlar buketi sunuyor:

1. İş arkadaşlarına kendiliğinden yardım teklif ediyor.

2. Şef görmediği zamanlarda da işini ya-pıyor.

3. Her küçük sorunda şikayet etmiyor, ar-kadaşlarını sürekli şefe gammazlamı-yor. Team ruhuna önem veriyor.

4. Çıkabilecek olası sorunları görüyor ve önceden sorunları çözmek için önlem alıyor.

5. Firmayı ileriye götürmek için kendi ini-siyatifini ve angajmanını geliştiriyor.

OCB araştırmasına göre, firmalar bu çalı-şanlarını takdir etmeli, önem verdiğini his-settirerek motive etmelidirler bu kişilere kapılar açmalıdırlar. OCB ve pek çok di-ğer araştırmalar para ikramiyelerinin çalı-şanların üretimini artıran bir faktör olduğu-nu da ortaya çıkarıyor.Kısaca söylemek gerekirse; iş yaşamın-daki insancıl muamele firmayı ileriye gö-türmektedir.Çalışan kişi kendisine önem verilmedi-ği duygusuna kapılıyorsa, uzun dönemde sağlığı da bozulmaktadır.İş-bilim insanları bir iş yerinin kalitesini aşağıdaki 15 kategoride ölçüyorlar:

1. İşimde ilerlememi sağlayacak olanak-lar var mı ? İşimde bir şeyler öğrene-biliyor muyum?

2. Kendi düşüncelerimi iş yerime götür-me ve uygulama olanaklarım var mı?

3. Yükselme olanaklarım var mı?4. İşimi kendi kendime planlama konu-

sunda kendim etkili olabilir miyim?5. Benden açık taleplerde bulunulu-

yor mu, gerekli bütün informasyonlar bana veriliyor mu?

6. Şeflerim ne kadar iyi yönetebiliyorlar?7. İşletmenin kültürü ne kadar iyi?8. İş arkadaşlarımdan yardım alabilir mi-

yim?9. Yaptığım iş toplum için yararlı mı?10. Çalışma saatlerim dürüstçe, güvene-

ceğim şekilde mi planlanmış?11. Çalışmalarımda çok sık acele etmem

gerekiyor mu?12. Aşağı görüldüğüm oluyor mu? Duygu-

larımı bastırmak zorunda kalıyor mu-yum?

13. İşim fiziksel olarak ağır ve sıkıcı mı?14. Sık sık mesleki istikbalim için korkuya

kapılıyor muyum?15. Kazancımla yaşayabiliyor muyum?

Yaptığım işin karşılığı olan ücreti ala-biliyor muyum? Kaynak: Psychologie Heute / 7 / 1552

İş İlişkisi Aşk İlişkisine Benzerİşimizle eşimizle olduğundan daha fazla zaman geçiririz. İşimizle aramızdaki ilişki bir aşk ilişkisi ile mukayese edilebilir: Kendiniz de dahil olmak üze-re tüm çalışan insanlara bir dikkat edin: En fazla üzerinde konuştukları konu meslek yaşamlarıdır. Karşılarındaki insanların sıkıldıklarını fark etseler de onun üzerine konuşmaktan kendilerini alamazlar (...tıpkı sırıl sıklam aşıklar gibi).

42

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010 www.pusulaswiss.ch

Bir anıyı, bir kişiyi ya da bir olayı çoğu za-man kokularla anımsarız. Kimi zaman geçmişle olan bağımızı kokularla şekillen-diririz. Burada önemli olan kendiniz için doğru parfümü bulabilmek, hangi grup ko-kunun kendinize daha çok yakıştığını an-layabilmektir. Öncelikle doğru bir seçim yapabilmeniz için kokuları iyi tanımanız ve hangi kokuların hangi tene uyduğunu tes-pit etmeniz gerekir. Şu bir gerçektir ki par-füm seçerken nelere dikkat etmemiz ge-rektiğini çoğumuz bilemeyiz ya da önem-semiyiz. Çünkü bizim için önemli olan sa-dece güzel kokmasıdır. İşte bu yazımızda siz okurlarımız için en doğru parfümü bul-manıza yardımcı olacak, bilmeniz gere-ken önemli noktalara değindik.Çünkü na-sıl koktuğunuz, en az nasıl göründüğünüz kadar önemlidir.Kokuların sınıflarıDoğal kokular, elde edildikleri malzemeye göre sınıflandırılıyor:Çiçek kokuları: Manolya, lavanta, gül, or-kide, zambak, portakal, limon ve yase-min en fazla kullanılan çiçeklerden. En bü-yük koku ailesidir. Taze ve neşeli aromalar şeklinde tanımlanırlar. Çiçekler, çiçek yap-rakları, yağ ve tohumlarından elde edilir.Meyve kokuları: Taze ve hafif kokulardır. Temel notaları bergamot, limon, porta-kal, mandalina, greyfurt, portakal çiçeği-dir. Genellikle çiçek ve şipre notaları eşlik eder. Taze ve hafiftirler.Şipre kokular: Kuvvetli esansların karışı-mından oluşurlar, kalıcı ve zengin içerikli-dirler. Temel notaları ağaç, meşe yosunu, misk ve patçulidir. Bunlara genellikle çiçek ve meyve notaları eşlik eder.Oryantal kokular: Ağır ve egzotiktir. Sıcak ve şehvet uyandırıcı esansların karışımı. Temel notaları misk, vanilya, amber, de-ğerli ağaçlardır. Bunlara genellikle egzotik çiçek ve baharat notaları eşlik eder.Parfümün İşbirlikçi ÜrünleriParfümler alkolün saflığına, öz yağların yoğunluklarına ve karışımlarını oluşturan notaların dağılımlarına göre ayrılır. En faz-la kullanılan 3 konsantrasyon, “parfüm”, “eau de parfum” ve “eau de toilette”:Parfüm (öz): Konsantrasyonlar arasında kokusu en kalıcı olanıdır. Akşamlar için idealdir. Cilde ve özellikle nabız noktala-rına uygulanır. Bir günden fazla bile daya-nabilir.Eau de parfum: Parfüm özüne çok yakın. Ancak daha az kalıcıdır. Hem cilde hem de kıyafete uygulanır. Uzun süre kullanım için idealdir. Dayanma süresi yarım günle tam gün arasında değişir.Eau de toilette: En hafif koku türü. Faz-la kalıcı değildir. Öz yağlar ile alkol saflı-ğı açısından en düşük konsantrasyona sa-hip. Buna karşılık kolay kullanılır. Spor ve dışarıda kullanılan aktiviteler için ideal. Kı-yafete sıkılır. Yarım gün dayanır.Bunların yanı sıra, “eau fraiche”, “eau de cologne” ve yan ürünler olarak adlandırı-lan deodorant, sabun, vücut kremi, vücut pudrası, duş jeli serileri, parfümü tamam-layan diğer konsantrasyonlardır. Yan ürün-lerden süt, losyon, parfümlü yağlar da 3-8 saat arasında kalıcı. Özellikle banyo yan ürünleri, parfümün en önemli tamamlayı-

cıları. Yan ürünler arasında en kokulu ve kalıcılar olanlar banyo köpükleri ve par-fümlü vücut pudraları.Parfümün NotalarıParfüm üreticileri “nota”lardan söz eder dururlar. Parfümün içeriğine bağlı notala-rın vurguları değişir. Bunu da piramit kom-pozisyonuyla anlatırlar. Baş nota parfüm sürüldükten sonraki ilk 15 dakikanın ya-rattığı etkidir. Parfüme davet de demek mümkün. Orta nota 2-4 saat arasında da-yanır ve parfümün kalbidir. Dip nota pira-midin tabanıdır. En uzun süren, parfümün gerçek kişiliğini ortaya koyan ve sürüldük-ten sonraki 4-6 saat boyunca duyulan ko-kudur.Parfümdeki notalar tamamen parfümün sürülmesinden itibaren geçirdiği evreler-le, hissettirdikleriyle ve kalıcılığı ile ilgilidir.1-Baş nota (parfüme davet): İlk 15 dakika kendini gösterir.2-Orta nota (parfümün kalbi): 2-4 saatte ortaya çıkar.3-Dip nota (parfümün karakteri): 4-6 saat arasında ortaya çıkar.Ten Renginize Göre Parfümünüzü SeçinHer parfüm her ten renginde farklı koku-lar verir.Esmer, kumral ve sarışın tenli kişi-lerin parfüm seçimleri birbirinden farklı ol-malıdır. Çünkü esmer bir tende hoş kokan bir parfüm daha açık tenli bir kişi için ağır kaçabilir. Ya da tam tersi açık tenli bir kişi-de kalıcı olan bir koku, esmer tenli birinde o kadar kalıcı olmayabilir. Koku cinsi teni-nize uygun olmalıdır. Aksi taktirde koku te-ninizden hemen uçup gider, kalıcı da ol-maz. Esmer tenliler baharatlı, şekerli ve floral kokuları; beyaz tenliler fresh,hafif ve serin kokular kullanmalı.Buğday tenliler de ise floral kokuları, kızıl-lar ise buruk kokuları tercih etmelidirler.a)Çiçek kokuları: Daha çok bileşiminde kullanılan çiçek kokularını verirler. Bunlar genellikle hafif ve taze kokulardır. Özellik-le sarışınların tenine çiçek kokuları daha iyi gidecektir.b)Baharatlı kokular: İçinde safran, kuru ot, nane gibi çeşitli baharatlar kullanılmakta-dır. Özellikle sporcular ve kızıllar için ide-al kokulardır.c)Ağaç kokuları: Sandal ağacı, çınar ağa-cı, kayın ağacı kokuları egemendir. Özel-likle koyu tenlere ve her zaman dikkat çek-meyi sevenlere uygundur.d)Meyve kokuları: Baskın olarak limon, portakal, mandalina ve vanilya kokusun-dan oluşmaktadır. Hem sarışınlar, hem de esmerlere uygundur.e)Sıcak parfümler: Misk ve abanoz ağırlık-lıdır. Esmerlere çok iyi gider. Gece dışarı çıkarken sıcak parfümler tercih edilmelidir.Bu durum sadece ten rengi değil, ten cin-si ile de ilgilidir. Kuru, normal, yağlı ciltler-de parfüm farklı kalıcılık süreleri gösterir. Kuru ciltler parfüm yağını emer dolayısıy-la parfüm kalıcılık göstermez, bu yüzden EDP parfümleri tercih etmelidirler, normal ciltler EDT ve EDP parfümleri diledikleri sıklıkla kullanabilirler. Koku kalıcılığı ürü-nün özelliğine göre değişir, yağlı ciltler-de parfüm kalıcı olmaz, yağlı ciltlere EDP parfümler önerilir.

Kullanılan bir parfümden alınan koku kişiden kişiye değiştiği gibi, kullandığınız parfüm mev-sime, ortama göre de değişken-lik gösterebilir. Mevsimlere Göre Parfüm Seçi-miMevsimlere göre de parfüm se-çimi farklılık gösterebilir. Kışın daha şekerli, vanilyalı ve baha-ratlı kokular ön plana çıkarken, yazın daha hafif sabunsu koku-lar tercih edilmelidir.Mevsimler de parfüm seçim-lerinde bir kriterdir. Arada çok keskin çizgiler olmasa da yazın nasıl hafif ve ferah giysileri ter-cih ediyorsanız, parfümleriniz de daha hafif ve ferahlatıcı ol-malıdır. Kat kat ve kalın giyindi-ğimiz kışa ise daha ağır, oryan-tal aileden parfümler yakışıyor.Aslında üretici firmalar kesin bir dille, “bu yaz, bu da kış kokusu” demiyor. Yine de yaz kokuların-da genellikle alkol oranı ya daha düşük ya da hiç yok. Kışın veya kışa doğru çıkan kokularsa ge-nellikle baharatlı ve daha ağır kokulardır.Hafif parfümler kategorisine ye-şillik, okyanus-ozon, çiçek ve meyve ailelerinden bazı parfümler giri-yor. Ağırlar kategorisine ise oryantaller ile amber-ağaç ailesi mensupları dahil. Gü-nün hangi saatinde kullanılacağı seçim-de etkili: Parfümün ağırlığı ve yoğunluğu, günün ilerleyen saatleriyle artıyor. Bu yüz-den hafifler günün erken, ağırlarsa geç sa-atlerinde kullanılıyor.Giyim tarzına göre parfüm seçimiParfüm her şeyden önce bir yaşam tarzı-dır. Parfüm almaya giderken her şeyden önce bir insan kendi yaşam tarzına göre parfüm seçmelidir.Rahat ve spor bir hayat tarzı varsa fresh kokular kullanılmalıdır. Fresh kokular ge-nellikle meyvelimsi ve çiçek kokulu olur.Takım elbise giyinip kendini iş hayatına adamış ve de eğlenceye düşkün insanla-rın kokusu ise baharatlı ve tatlı kokulardır.Topuklu ayakkabı kullanıyorsanız, gün içinde kaslar daha çok yorulduğundan, daha farklı bir ten kokusu salgılar. Dolayı-sıyla topuklu ayakkabı giyiyor ve klasik gi-yimi tercih ediyorsanız, daha çok sandal, paçuli, oryantal, baharat içerikli kokular tercih etmelisiniz.Gün içinde spor ya da düz ayakkabı giyi-yorsanız daha fresh, okyanus tarzı koku-lar hoş durur. Parfümü kolunuzun iç bölge-sinde kullanmalısınız. Kolun üst bölgesine geldiğinde, koku çok kalıcı olmaz.Zaman ve Mekana Göre Parfüm seçimiDoğru parfüm kullanımı sadece kişisel özelliklere ve beklentilere bağlı değildir. Zaman ve mekan da belirleyici özellik-tir. Size çok yakışan bir parfüm de olsa, doğru zamanda kullanmamanız veya fazla sürmeniz sizi beklediğiniz sonuçtan uzak-laştırabilir.Akşam şık ve pahalı bir restoranda yeme-ğe gidiyorsanız elbette en sofistike parfü-

münüzü süreceksiniz!“Farklı etkiler için birçok çiçekten olu-şan, belki fazla baskın olmayan bir oryan-tal veya sıcacık bir amber-ağacı olabilir. Daha çekici olmak istiyorsanız belli belir-siz olan oryantal veya amber-ağaç tonla-rı eklenmiş bir manyetik çiçek kullanabilir-siniz. ‘Sizin kızlarla’ bir öğle yemeğine çı-kıyorsanız taze bir yeşillik sürün. Veya ha-fif bir çiçek ya da zindelik veren okyanus-ozonu tercih edin”Diyelim ki mülakat veya kariyeriniz için önemli bir görüşmeye gittiniz, tüm işi par-füme bırakmayın. Fazla iddialı olması şan-sınızı azaltabilir. Kıyafetleriniz gibi parfü-münüz de kendinize güveninizi pekiştirsin. Oralarda bir yerlerde olsun ama fazla öne çıkmasın.İşe alınırsanız... Parfümünüz sizden evvel kendini göstermesin. İş arkadaşlarınız ofi-se geldiğinizi sizi görünce anlasın, koku-nuzu duyunca değil. Ayrıca asansöre be-raber bindiğiniz insanları bayılacak duru-ma da getirmeyin.Partiye, kutlamaya gidiyorsanız istediği-niz gibi uçun! Şimdi cesaretin tam zama-nı: partiye katıldığınızı belli edin! Düğünler istisna, gelin sizseniz alçakgönüllü koku-ları, davetliyseniz çiçek grubundakileri ter-cih edin.Parfümü akşam kullanacaksanız yoğun kokuları tercih etmelisiniz. Çünkü gün için-de yoğrulan koku molekülleri, akşam ko-kuyu net almaz, fakat yoğun kokuları daha hoş alır.Mütevazı bir yapınız varsa, baharatlı ko-kulardan çok, vanilya ve çiçek kokuları-nı tercih etmelisiniz. Meslek gereği yöne-tici veya otoriter yapınız varsa, oryantal ve sert kokuları tercih etmelisiniz. Karakteris-tik özelliklerinizi karşı tarafa koku ile vere-bilirsiniz. 1506

Herkesin kendine özgü özel bir parfümü vardır. Birisi yanınızdan uzaklaştığında, hatta yaşamınızdan gittiğinde, ardından bırakabileceği en kalıcı izdir.“Geçmişle ilgili en güçlü bağımız, geleceğe olan yolculuğumuzda en sadık yol arkadaşımızdır koku ve pekala ebediyetin simgesi olabilir” diyor, Tom Robbins kitabında. Gerçekten de öyledir.

KADIN VE MODA

Görünmeyen Aksesuardır: PARFÜM Hazırlayan: Pervin Tekin

43

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010www.pusulaswiss.ch

Tam bir bilgisayar kurdu olan ve 4 yıldır bilgisayar programcılığı-na ilgi duyduğunu, Twitter’da kri-ze neden olan açığı tesadüfen bulduğunu söyleyen Bora Kırca, şöyle konuşuyor: “Bir gün okul-dan gelirken kulaklığımdan Ac-cept adlı müzik grubunu dinliyor-dum. Eve gelince ‘Accept Pwnz’ ifadesini tweet olarak girdim. Bunu yazdığım zaman ‘Pwnz’ adlı kullanıcının beni takip ettiği-ni fark ettim. Ve ondan sonra ‘Ac-

cept Bill Gates’ yazdım. Bir bak-tım, Bill Gates de beni takip edi-yor. Böylece ‘Accept’ adlı keli-menin, birinin seni takip etmesini sağladığını fark ettim” dedi.

Bu sırrını, ‘bilo31’ rumuzuyla yaz-dığı İnci sözlük sitesinde açıkla-yan Bora Kırca, bu şekilde yüz-lerce kullanıcının aynı yöntemi kullanmasını sağladı.

ABD’deki birçok ünlü isim de, kendi talepleri olmadığı halde

yüzlerce Türk’ün Twitter mesaj-larını takip etmeye başladıkla-rını fark etti. Twitter’da krize ne-den olan bu açık, site yönetiminin devreye girmesiyle giderilirken, yapılan araştırmada sorunun kaynağı olduğu tespit edilen Bor-ca Kırca’nın da hesabı kapatıldı.

‘Zarar verme amacım yoktu’

Hesabının kapatılmasının ardın-dan yeni bir Twitter hesabı al-dığını belirten Bora Kırca, “Şu

anda yeni hesabım açık. Kim-seyi rahatsız etmek için yapma-dım bunu. Sadece ünlüleri ekle-dim. Kimseye zarar verme ama-cım yoktu. Verdiğim rahatsızlık-tan dolayı özür diliyorum” diye konuştu.

Twitter’ın yazılımının çok basit ol-duğunu da savunan Bora Kırca, “Aslında ben de, tek başıma böy-le bir sistem yazabilirim” dedi.

Üniversitede bilgisayar mühen-

disliği okumak istediğini, ardın-dan da yurt dışında master yap-mayı hedeflediğini belirten Bora Kırca, hacker olmadığını da söz-lerine ekledi. 1581

ÇOCUK PSİKOLOJİSİ

BİLİM & TEKNOLOJİ

Hazırlayan: Pervin Tekin‘’Ben’’ dili, bireyin karşılaştığı olumsuz davranışlar karşısında kişisel tepkisini gösterdiği, duygu ve düşüncelerini açık-ladığı, suçlayıcı ve yargılayıcı olmayan bir anlatım şeklidir. Aynı zamanda paylaşım-cı, iletişimci ve insanların hoşuna giden güven verici bir dildir. Bireyleri cesaretlen-dirir, motive eder ve istendik davranışları yapmaya teşvik ederek, davranışın değiş-mesinde karşı tarafa sorumluluklar verir.‘Ben’ mesajını duyan çocuk, anne ve ba-basına ne hissettirdiğini öğrenir ve eğer bu olumsuz bir duyguysa, kendi isteğiyle davranışını değiştirir ya da değiştirmez. Yani davranışının sorumluluğu tümüy-le çocuğa ait olur. Suçlama olmadığı için ‘ben’ mesajı ile gönderilen iletiler, genel-likle gönüllü bir davranışa zemin hazırlar. Bu dilin en önemli faydası ise, karşımız-daki kişiye ‘’Ben böyle hissediyorum; ama bu davranışın herkese böyle hissettirme-yebilir’’ anlamını içeren bir ileti gönderil-diğinde, onun suçlanmadan kendini göz-den geçirmesine olanak tanır. Çünkü ke-sinlik içeren yargılamalar karşısında özel-likle çocuklar, ne yapacaklarını bilemezler.Ebeveynler, kendilerini “Ben”li cümleler-le anlattığı zaman hem çocuklarını incit-memiş hem de verilmesi gereken mesaj-ları da vermiş olur. Örneğin; bir işle uğ-raşırken çocuğunun çıkardığı sesten ra-hatsız olan bir baba, “Çok gürültü yapıyor-sun” demek yerine “Oyuncaklarını birbiri-ne vurduğun zaman çıkan sesten dikkatim dağılıyor ve işimi iyi yapamıyorum” veya bir anne, oyuncaklarını dağıtan çocuğuna “Oyuncakların dağınık olduğunda topla-maktan yoruluyorum” ya da “Odanı topla-madığın zaman üzülüyorum”, “Gerçekten hayal kırıklığına uğradım”, “Eve geç gel-diğin zaman çok merak ediyorum.” dedi-ği takdirde sorunu ben diliyle çözmüş olur.“Sen” dili ise suçlama içerdiği için karşı-mızdaki kişinin direkt savunmasına ne-den olur. Yargılayıcı ve suçlayıcı olduğu için dinleyenin savunmacı bir tutum takın-masına yol açararak, kişinin direnmesine, kızmasına ve dolayısıyla söz dinlememe-sine sebep olur ve hatta sonuç tartışma ve kavgaya kadar gidebilir.Sen diliyle olumsuz duyguları, hoşnutsuz-luğu dile getirmek ve eleştirmek, karşı ta-

rafta olumsuz duygulara neden olmakta-dır. Çoğunlukla tepkisel ve öç alıcı davra-nışları ortaya çıkarır ve benlik saygısına zarar verir. Değişmeye açık olmanın tersi-ne direnmeye neden olur, kişiyi kırar, küs-türür ve çoğunlukla cezalandırıldıklarını düşündürür. Örneğin; “Sen ne laf anlamaz çocuksun, sen adam olmazsın, çok terbi-yesizsin”, “Ne kadar yaramazsın!”, “Hep huzursuzluk çıkarıyorsun”, “Sen zaten hep böylesin”, “Çok düşüncesizce davra-nıyorsun”, “ Bu saate kadar neredesin?” gibi ifadeler kullanılarak yapılan uyarılar, olumsuz davranışın ne olduğunu ve anne babayı nasıl etkilediğini açıklamaz. Çünkü bu dil insanlara kendilerini suçlu hissettirir, aşağılama, eleştiri gibi algılanabilir ve kar-şınızdaki kişiye saygınız olmadığını ilete-bilir. Şu bir gerçektir ki insanlar sen dilini duymaktan pek hoşlanmaz; ama çoğun-lukla da sen dili kullanılır. Verilen örnek-lerden de anlaşıldığı gibi doğru olan ben dilinin kullanılmasıdır.Sonuç olarak bu iki yaklaşımın özellikleri ile verdiği sonuçları örneklerle karşılaş-tıralım:

Sen dili ifadelerinde genellikle kızmanın gerekçesi belirtilmez, istenmeyen davra-nış üzerinde durulmaz ve hemen suçla-maya ve yargılamaya geçilir. Bu nedenle çocuk hangi davranışına kızıldığını ya da düzeltmesi gerekenin ne olduğunu , dav-ranışlarının anne babasını nasıl etkiledi-ğini anlamaz. Bu nedenle olumsuz davra-nışların azaltılmasında yeterince etkili de-ğildir.“Ne saygısız çocuksun, bu şekilde konu-şulur mu?” gibi ifadeler, çocuğa seni kabul etmiyorum, önemsemiyorum, sen iyi de-ğilsin, değersizsin mesajları verebilir. Sen dili yerine “Bu şekilde cevap verdiğin için üzülüyorum. Üstelik bana saygı duyma-dığını düşünüyorum.” şeklindeki ben dili duygu ve düşüncelerimizi açıkladığı gibi sen dilinin içerdiği saldırıyı da ortadan kal-dırmaktadır.Anne babasının sürekli olumsuz davranış-ları üzerinde durması ve çocuğu olumsuz tanımlaması, onun savunmaya geçmesi-ne, ters tepki yaratıp o davranışlarını de-ğiştirmemesine ve aksi davranışlar gös-termesine de neden olabilir.

Çocuk, bunların sonucunda zamanla se-vilmediğini, anlaşılmadığını düşünebilir, benlik saygısı azalabilir, içine kapanabilir ve anne babasıyla iletişimi kesebilir.Ben dili ile yapılan uyarılar, suçluluk his-settirmez, çocuğu savunmaya itmez. Açık olan bir tutum, çocuğun kendini ifade et-mesini kolaylaştırır. Ayrıca çocuk, anne babasının duygularının nedenini anlar, bu yolla onları ve başkalarını düşünmeyi de öğrenir.Sen ve ben diliyle örnek diyaloglar:‘’Başımı ağrıtıyorsun.... televizyonun sesi-ni açmak zorunda değilsin, kıs şunun se-sini!’’ dersek sen dilini kullanarak çocuğun kendini suçlu hissetmesine neden oluruz.Bunun yerine,‘’Çok yorgunum... televizyonun sesi açık olduğu için başım ağrıyor, sesini kısar mı-sın?’’ diyebiliriz.‘’Sen hatalısın! Çok yanlış davranıyorsun! (sen dili)’’ yerine;‘’Senin bu davranışın beni incitti, üzüldüm. (ben dili)’’ demek,‘’Çok kabasın! Her zaman sözümü kesi-yorsun! (sen dili)’’yerine;‘’Bir şeyler söylemeye başladığımda so-nunu getiremediğim zaman çok rahatsız oluyorum.(ben dili)’’ demek,Kes şunu!! Çekiştirip durma kolumu!!(sen dili)yerine;‘’Kolumun çekiştirilmesinden hoşlanmıyo-rum.(ben dili)’’ demek,‘’Her akşam aynı şeyi, tutturuyorsun oyun oynayalım diye! Benim yorgun olabilece-ğim hiç aklına gelmiyor değil mi? Yaramaz ve şımarık bir çocuk gibi davranıyorsun! (sen dili)’’ yerine;‘’Bu akşam çok yorgun hissediyorum ca-nım. İstersen oyun oynamayı başka bir ak-şama erteleyelim (ben dili.)’’ demek, daha doğru yaklaşım olur.Örneklerden de anlaşıldığı gibi çocukları-nızla olan iletişiminizde duygularınızı nasıl ifade ettiğiniz çok önemlidir.Çocuğunuzla nasıl iletişim kurarsanız; size dönen ileti de aynı olacaktır. 1558

Çocuklarla İletişimde ‘’Ben Dili ‘’ ve ‘’Sen Dili’’Herkesin çevresinde gördüğü; ama bir türlü kabul edemediği birtakım davranışlar vardır. Kişi, bu davranışların hoşuna gitmediğini karşısındakine bir şe-kilde iletmek ister. Özellikle anne ve babalar, olumsuz gördüğü bu davranışları çocuklarına iletirken çok dikkatli olmalıdır. Çocuğuyla güçlü iletişim kur-mak isteyen ebeveynler onların duygularını, düşüncelerini olduğu gibi kabul etmeli ve dinlemelidirler. Maalesef bazı ebeveynler çocuklarıyla nasıl iletişim kuracaklarını bilemedikleri için ben dili yerine sen dilini kullanırlar.

Twitter’in Açığını Yakalayan Türk Genci Bora: ‘Hacker Değilim’’İnternetteki en popüler sosyal paylaşım sitelerinden Twitter’da bulduğu açıkla Demi Moore, Megan Fox ve Bill Gates gibi birçok ünlü ismin hayranlarını kaybetme korkusu yaşamasına neden olan kullanıcının, 17 yaşındaki lise öğrencisi Bora Kırca olduğu ortaya çıktı.

44

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010 www.pusulaswiss.ch

BİLİYOR-MUDUNUZ?

Kitapların Dünyası

FIKRA

Eskrim Nedir?Eskrim, kılıçla yapılan bir spordur ve temelini kılıçla dövüş sanatı oluşturur. Eskrimin bir spor dalı olarak gelişmesi, ortaçağda kılıçla yapılan düellolarla yakından ilişkilidir.

Eskrim üç tür silahla yapılır: Flöre, epe ve kılıç (sabr). Bu üç eskrim biçiminin sayı sis-temleri aynıdır, ama karşılaşmalarda farklı yönleri vardır. Eskrim özel giysiler içinde yapılır. Tel kafesten bir maske, koruyucu bir yelek, sağlam keten ya da branda bezinden bir ceket ve yumuşak eldivenler giyilir. Bu giysiler eskrimciyi yaralanmalardan korur. Eskrim karşılaşmaları, genişliği 1.5 metre ve

uzunluğu 14 metre olan bir pistte yapılır.

Flöre olarak adlandırılan silah, 1,1 metre uzunluğunda, ucunda küçük bir düğme ve çan biçiminde bir koruyucusu bulunan ince bir silahtır. En çok 500 gram ağırlığında olabilir. Eskrimi öğrenmede de flöre kullanı-labilir. Flöre silahının ucundaki yaylı nokta-nın rakibin gövdesine bastırılmasıyla sayı kazanılır. Her iki oyuncu da aynı anda bu vuruşu yaparsa, sayıyı atak üstünlüğü olan kazanır. Vuruşlar yalnızca gövdeye yapılır, kol ve bacaklara ya da başa değen vuruşlar kural dışı sayılır. Karşılaşmalarda eskrim-ci kısa, hızlı adımlarla ileri-geri hareket eder. Hücum durumundaysa kol, gövde ve

bacaklarının hamle denen açılımıyla rakibini dürter. Savunmada ise rakibin hücumunu savuşturarak vuruş hakkı kazanmaya çalışır. Doğrudan yapılan hamleler rakibi tarafından kolayca savuşturulacağı için, eskrimcinin aldatıcı hareketlerle rakibini şaşırtacak hare-ketler yapması gerekir.

Epe, flöreden daha keskin ve ağır bir silahtır. Epede dürtüşler yalnızca silahın ucuyla yapılır ve giyside iz bırakabilir. Karşılaşma genel düello kurallarıyla yapılır ve özel sınır-lamalar yoktur. Rakibin herhangi bir yerine yapılan dürtüş puan olarak değer kazanır. Aynı anda yapılan vuruşlar iki tarafa da sayı kazandırır.

TimsahYetişkin bir timsah tam 3 yıl yemek yemeden su içmeden yaşayabilir bir insansa yemek yemeden 5 gün su içmeden 3 gün ancak yaşayabilir.

Hapşırık1) Hapşırığınızı tutarsanız beyin kanaması

geçirebilirsiniz.2) Hapşırık hızı saatte 70km’dir

3) Hapşırdığınız zaman kalbinizde dahil olmak üzere bütün vücut fonksiyonlarınız bir an için durur.

Bunları Biliyor musunuz?* Farelerin ve atların kusamadıklarını

* 1 saat süreyle kulaklıkla birşey dinlemenin kulaktaki bakteri sayısını %700 arttırdığını

* Çakmağın kibritten önce bulunduğunu

* Parmak izleri gibi dil izlerinin de her insan

için benzersiz olduğunu

* Bir köpekbalığı 100 milyon damla deniz suyu içindeki bir damla kanı hissedebilir.

* Zürafa kulağını 53 santim uzunluğundaki dili ile temizler.

* Einstein 9 yaşına kadar düzgün konuşama-mıştır. Ailesi onun özürlü olduğunu düşün-müştür.

* Kağıt para sanıldığı gibi kağıttan değil pamuktan yapılır...

Şamatalı Köy, Astrid LingrenŞamatalı Köyde eğlence dorukta. Şamatalı Köyün çocukları eğlenceli oyunlar oynayıp dağlara tırmanıyor, ormanlarda geziniyor. Taş Devri öküzü yakalayıp, biberonla kuzu-ları besliyorlar. ‘’Şamatalı Köy’ ü görmemiş olanlara üzülüyoruz.”, diyor bizim afacanlar ve dünyanın bütün çocuklarını köylerine

davet ediyorlar. Ormanda kamp kurmaya, göl kıyısında ateş yakıp, şarkılar söylemeye çağırıyorlar.

Üç kitaplık serinin ikinci kitabı olan “Şama-talı Köy’de Eğlence”, bizleri paylaşmanın, keşfetmenin ve hayal kurmanın büyülü dünyasına götürüyor.

Şamatalı Köy... Köyümüzün adı bu...Çok

küçük bir köy burası, sadece üç ev var. Bu köyde altı çocuk yaşıyor: Lasse, Bosse, Olle, Britta, Anna ve Lisa. Şamatalı Köy’de her yeni gün bir macera demek. Altı çocuk kahramanımızın başına gelenleri bize 7 ya-şındaki, yakında 8 yaşına basacak olan Lisa anlatıyor. Siz de Şamatalı Köy’ün bir sakini olmaya hazır mısınız? Çocuk edebiyatının çocuk ruhlu yazarı Astrid Lingren ‘den.

Atatürk

Baba çocuğuna :- Oğlum, Atatürk senin yaşındayken sınıfının birincisiydi,demiş. Çocuk babasına cevap vermiş:- Senin yaşındayken de Cumhurbaşkanı idi...

ÇOCUK SAYFASI

BOYAMAKÖŞESİ

45

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010www.pusulaswiss.chMantıkÜniversite son sınıf öğrencisi yazılı sına-vından kalınca doğru hocasına gider..

-Siz beni sınıfta bırakarak hayata atıl-mamı önlüyor ve cezalandırıyorsunuz. İşin bu yanını hiç düşündünüz mü?

-Tabii düşündüm. Hocanın görevi bilgiyi ölçmek, yeterli olmayanı sınıfta bırak-mak değil mi?

-İyi.. O zaman size bir teklifim var. Bir soruda ben size soracağım. Doğru ce-vabı verirseniz, ben kötü notumu kabul edip sınıfta kalacağım. Bilemezseniz, notumu düzeltecek ve sınıfı geçirte-ceksiniz. Hocanın keyfi yerinde.. Teklifi kabul eder ve öğrenci sorar

-Yasal olup, mantıklı olmayan nedir? Mantıklı olup, yasal olmayan nedir? Ve de ne mantıklı ne de yasal olmayan nedir?

Hoca uzun uzun düşünür ama cevabı bulamaz. İddia gereği öğrencisine iyi not vererek sınıfı geçirir.. Ama aklı da soruda kalır.. Sonunda sınıfın en iyi öğ-rencisini çağırır, olayı anlatır ve sorunun yanıtını bilip bilmediğini sorar. Öğrenci hemen cevap verir:

-Siz 65 yaşındasınız ve 23 yaşında bir kadınla evlisiniz. Bu yasal ama mantıklı değil. Karınızın 25 yaşında bir sevgilisi var. Bu mantıklı ama yasal değil. Siz karınızın sevgilisini, zayıf alıp sınıfta kalması gerekirken iyi not verip mezun ediyorsunuz. Bu ise ne mantıklı, ne de yasal.

Soru & CevapSoru: Bir gün Büyükada ya gidiyordum İskelede bir adam gördüm, yanında karısı ve üç çocuğu vardı Hepsinin elinde bir sepet her sepette bir kedi ve her kedinin yanında sekiz yavru kedi vardı Adaya kaç canlı gidiyordu?

Cevap: 1 kişi gitmektedir O da kendisidir Diğer kişiler iskelededir

Soru: Dağda tangırdar suda cıbırdar arşın ayaklı burma bıyıklı nedir?

Cevap: Dağda tangırdar => TüfekSuda cıbırdar => BalıkArşın ayaklı => TazıBurma bıyıklı => Tavşan

Soru:Masada 1 bardak su ve 1 bar-dak süt var 1 çay kaşığı ile, süt bardağından 1 kaşık süt alıp su bardağına döküyoruz Sonra da su bardağından 1 kaşık su alıp süt bardağına döküyoruz Son durumda, sütün içindeki su mu daha fazladır, yoksa suyun içindeki süt mü?

Cevap: Su içindeki süt fazladır

Farklı Bilgiler* Eskimo dilinde kar yağışlarının farklarını tarif etmek

için kullanılan yirmiden fazla sözcük vardır. * En yakın oldukları noktada, Rusya ve Amerika’nın

birbirlerine uzaklıkları dört km ‘den daha azdır. * Central park’ta yüzmek yasalara aykırıdır. * Kirli kar, temiz kardan daha kolay erir. * New York bir zamanlar Amsterdam’dı. * Virginia Woolf kitaplarının çoğunu ayakta yazmıştır. * Pablo Picasso, parasızlık çektiği gençlik günlerinde

yaptığı resimleri yakarak ısınırdı. * Suudi Arabistan’da hiç ırmak yoktur. * Monako’nun ulusal orkestrası ordusundan daha

geniş bir kadroya sahiptir. * Sığırların dört tane midesi vardır. * Zürafalar yüzemez. * Sperm insan vücudundaki en küçük hücredir. * Ortalama olarak, Amerika’da günde üç adet cinsi-

yet değiştirme operasyonu gerçekleşmektedir. * İnsan beyninin % 80’i sudur. * Victoria zamanında, kadınlar göğüslerini büyütmek

için çilek banyosu yaparlardı * Amerika’da her saat 40 kişi kanserden hayatını

kaybediyor. * Bir kromozom bir genden daha büyüktür. * İleri doğru bir adım atıldığında, insan vücudundaki

54 kas çalışır. * İnsan beyninin ortalama ağırlığı 1.3kg. * Birinin yüzünü hatırlamak için beynin sağ tarafı

kullanılır. * Yetişkin bir insan günde ortalama olarak 23 bin kez

nefes alır. * Kaşları yukarı kaldırmak için 30 kası harekete

geçirmek gerekiyor. * Erkekler kadınlara göre on kat daha fazla renk körü

oluyorlar. * Döllenmeden doğuma kadar bir bebeğin ağırlığı

beş, milyon kat artıyor.

FIKRAEsas AkılAdamın biri akıl hastanesini ziya-reti sırasında, doktora sorar:- Bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl belirli-yorsunuz?Doktor: - Bir küveti su ile dolduruyoruz.. Sonra hastaya üç şey veriyoruz. Bir kaşık, bir fincan ve bir kova.

Sonra da kişiye küveti nasıl bo-şaltmayı tercih ettiğini soruyoruz..Siz ne yapardınız? Adam: - Ooo ! Anladım. Normal bir insan kovayı tercih eder. Çünkü kova, kaşık ve fincandan daha büyük. Doktor:- Hayır, normal bir insan küvetin tıpasını çeker.

FIKRAEinstein ve ŞoförüEinstein, konferanslarına hep özel şoförü ile gidermiş.Yine bir konferansa gitmek üzere yola çıktıkları bir gün şoförü Einstein’a;-Efendim, uzun zamandır, siz konuşmanızı yaparken ben de arka sıralarda oturup sizi dinliyorum ve neredeyse söyleyeceğiniz her şeyi kelimesi kelimesine biliyorum, demiş.Einstein, gülümseyerek ona bir teklifte bulun-muş:-Peki, şimdi gideceğimiz yerde beni hiç tanımı-yorlar... O halde bugün palto ve şapkalarımızı değiştirelim, benim yerime sen konuş, ben de

arka sırada seni dinlerim, demiş. Şoför, gerçekten çok şahane ve başarılı bir ko-nuşma yapmış ve sorulan bütün soruları doğru cevaplamış.Tam yerine oturacağı sırada bir kişi, o güne kadar konferansta sorulmamış ağır bir fizik sorusu sormuş.Şoför, hiç duraksamadan soruyu soran kişiye dönüp:-Böylesine basit bir soruyu sormanız gerçekten çok garip, demiş.Sonra da salonun arkasında oturan Einstein’ı işaret ederek şöyle devam etmiş:-Şimdi size arka sırada oturan şoförümü çağı-racağım ve sorduğunuz soruyu, göreceksiniz, o bile cevaplayacak, demiş.

FIKRAKuyudaki EşekKöyün birinde, bir adamın eşeği kör kuyulardan birinin içine düşmüş. Niye düşer, nasıl düşer diye sormayın. Eşek bu, düşmüş işte.Hayvancık saatlerce acı içinde kıvranmış, anır-mış, sesini duyurmaya çalışmış. Derken eşeğin sahibi gelmiş kuyunun başına.Bakmış zavallı eşek kuyunun dibinde mahzun bakınıyor. Üstelik de yaralı. Bir hal çaresi düşünürken bir koşu gidip köylüleri yardıma çağırmak gelmiş aklına.Ne yapsak, ne etsek de şu eşeği kuyudan çıkar-sak derken, bakmışlar ki hayvan zaten yaralı,

belki de kırık çıkığı da var, çok acı çektiği de belli, artık kurtarılsa da işe yaramaz düşün-cesiyle çıkarmaktan vazgeçmişler ve üzerini toprakla doldurmaya karar vermişler. Herkes eline geçirebildiği ne varsa başlamışlar kuyuyu toprakla doldurmaya.Zavallı hayvan, üzerine gelen toprakları her seferinde silkinerek üzerinden atmış. Onlar yu-karıdan atmış, eşek silkelenerek her defasında toprağı altına almış.Derken, ayaklarının altına aldığı toprak sayesin-de her defasında biraz daha yükselmiş ve gide-rek yukarıya çıkmaya başlamış eşek. Köylüler de şaşırmışlar hayvanın giderek yükselmesine. Onlar atmış eşek yükselmiş derken sonuçta hayvan yukarıya çıkmayı başarmış.

SUDOKU

KOLA

YZO

R

İki sudoku bulmacamızdaki her satır, her sütun ve 3x3’lük her kutuya, 1’den 9’a kadar rakamlar yerleşti-rilecektir. Her satır, her sütun ve 3x3’lük kutu bölümlerinde 1’den 9’a kadar sayılar bir kez kullanılacaktır.

9 1 2

6

3

3

9

8

5

9 8

1

4

6 1 7

8

3

4 2

5

4

2

7

3

6

9 7 8

7 4

3

4 5

8

1

3

5

6

2 1

4

2

7

7

3 6

1

8

9 605.2010SUDOKU VE BULMACA ÇÖZÜMLERİ

ANAHTAR KELİME: PUSULA CARDGEÇEN AYIN

Bu sayfada yayınlanmasını istediğiniz Fıkra ve diğer yazılarınızı bize yollayabilirsiniz.

E-Mail: [email protected]

Çengel Bulmacayı çözüp bize yol-layan 1 okuyucumuz Rüya Halı’dan 160x230cm büyüklüğünde bir halı kazanacak.Pusula5 yazın boşluk bırakın Anahtar kelimeyi yazıp 919’a gönderin, 160x230 ebatlarında Halı kazanın! SMS 1.50 CHF.

win.wap.919.ch/pusula5 (ücretsiz katılım adresi) Kazanan kişiye SMS’le bildirilecektir.

GÜLELİM EĞLENELİM

46

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010 www.pusulaswiss.ch

ANAH

TAR

KELİM

EPu

sula

5 ya

zın

boşl

uk b

ırakı

n A

naht

ar k

elim

eyi y

azıp

919

’a g

önde

rin,

160x

230

ebat

ların

da H

alı k

azan

ın! S

MS

1.-C

HF.

win

.wap

.919

.ch/

pusu

la5

(ücr

etsi

z ka

tılım

adr

esi)

Kaza

nan

kişi

ye S

MS’

le b

ildiri

lece

ktir.

Büyü

kbaş

hayv

anlar

ınor

tak a

Yakış

ır,ye

rinde

,uy

gun

Bir m

evsim

Yeng

eçbu

rcu

Obur

(yör

esel)

Mek

tup

100 k

g’lık

ağırl

ık

Neon

unsim

gesi

Sadi

st

Bazı

bazı

İngi

lizuz

unlu

köl

çüsü

Geni

şlik

Usku

mru

nun

küçü

ğü

Saat

kadr

anı

Emre

ha

zır

Yekn

esak

,te

kdüz

e

Kars

ilçes

i

1-2 m

. Yü

ksek

liğin

-de

bitk

i

Takım

largr

ubu,

me

Anlam

lıişa

ret,

paro

la

Serse

m,

alık

Deni

zli

ilçes

i

Üstte

kivo

leybo

lcu

Kısa

gül

dürü

oyun

u

Tez i

ş gör

en

Mikr

opta

nar

ınm

ış

Acıkl

ı

fiark

ı, tür

Dum

anka

rası

Tıbbi

oper

asyo

n

Özen

Boks

tayu

mru

k tür

ü

Lityu

mun

simge

si

Topr

akM

ahsu

lleri

O�si

(kısa

)

Muh

teva

Ömrü

n so

nu

Para

dol

abı

Yağı

fayd

alıba

lık

Bir k

angr

ubu

Yazıy

age

çirm

e

Yiği

t

Bir s

inir

hasta

lığı

Vücu

t salg

ısı

Altta

kivo

leybo

lcu

Cet

Güne

yAm

erika

deve

si

Husu

si

Zikr

eden

Güne

yKı

brıs'

ta

kent

Tibet

ökü

ABD

Bask

etbo

l Lig

i

Mer

siye

Oyun

cunu

nsa

hned

eya

ptığ

ı

Laha

na

Bir z

aman

birim

i

Ekin

yığı

fienl

ik,ba

yram

kem

eri

Usta

yanı

nda

çalış

an

fieke

rlem

etü

Aktin

yum

unsim

gesi

Bir n

ota

Kışın

yağa

r

Kışla

, oku

lha

stane

si

Üstün

de ha

mur

açıla

n ta

hta

Arıtı

lmış

Etçil

Trab

zon

ilçes

i

Dava

Güze

l kok

u

Kum

taşı

Sağl

ık

İspan

yol

sevin

çün

lemi

Mısı

r'ınpl

aka

işare

ti

Doğu

Anad

olu'd

agö

l

Ayak

dire

me

Rady

umun

simge

si

Muğ

la ilç

esi

Mikr

opta

nte

mizl

eme

aleti

Önce

liği

olan

hab

er

Hatta

t cilâ

Uzak

lıkan

latır

Katış

ıksız

Yolcu

evi

Sald

ırı

Japo

n gü

reşi

Bir iş

ten

anlay

an

Salg

ılar

Zehi

r

Bir b

ağlaç

Anlam

Alm

anya

başk

enti

Karış

ıkre

nkli

Kur'a

n'da

bir s

ure

Bir il

imiz

Duru

m,

vaziy

et

Mer

sin

ilçes

i

Trab

zon

ilçes

i

Anı, y

adig

âr

Geni

şol

may

an

Nine

Onba

şılar

çavu

şlar,

erat

Ü¡em

eli

bir ç

algı

Yaba

ncı

Kalsi

yum

unsim

gesi

Devle

t Malz

e-m

e O�s

i (kısa

)

Bine

kha

yvan

ı

Küçü

k ka

nal

Tırpa

naba

lığı

Eski

değe

rlieş

ya

Sana

t

Koru

nmak

için

bıra

kılm

ış

İri ke

mik

Bir n

ota

Tesp

ihba

şlığı

Çana

kkale

ilçes

i

Bir m

eyve

Görk

em,

heyb

et

Akar

suya

tağı

,m

ecra

Tavır

,da

vran

ış

Bayın

dır

duru

ma

getir

me

Tane

li m

eyve

Yana

rdağ

püsk

ürtü

Bir ş

eyin

yoklu

ğunu

hiss

etm

ek

Bir n

ota

Sıska

, za

yıf

fiart

edat

ı

Afrik

a'da

ırmak

Övm

e

Kurn

az

Nem

li to

prak

EKAT

ERİN

A GA

MOV

A

NESL

İHAN

DEM

İR

11

2

2

3

3

4

4

5

5

6

6

7

7

8

8

9

9

10

10

11

11

Çen

gel B

ulm

aca

BULMACA

PU

SU

LA M

ED

IAC

OM

DU

RM

US

AG

’ NİN

KAT

KIL

AR

IYLA

HA

ZIR

LAN

MIŞ

TIR

- H

azira

n/Ju

ni 2

010

- ww

w.p

usul

asw

iss.

ch

bdm

edia

.ch

PU

SU

LA M

ED

IAC

OM

DU

RM

US

AG

’ NİN

KAT

KIL

AR

IYLA

HA

ZIR

LAN

MIŞ

TIR

- H

azira

n/Ju

ni 2

010

- ww

w.p

usul

asw

iss.

ch