nr018 - 05.2009 - pusula gazetesi

48
Türkiye Şeref Konuğu olarak, 23.Ulusla- rarası Cenevre Kitap ve Basın Fuarı’nda gerçekten de kelimenin tam anlamıyla çok başarılı bir şekilde temsil edildi. Ülkemiz- den, turizm ve kültür uzmanlarından oluşan deneyimli bir ekip gelerek, İsviçre’deki Dış İşleri Temsilcilerimizle ve Zürich Turizm Ateşemiz Fulya Durgut’un yönlendirmesiy- le güzel, uyumlu, profesyonel bir çalışma yapmışlar. Türkiye teknolojiyi de çok iyi kullanarak çok profesyonel hazırlanmıştı. Stantlarda yüksek kaliteli hazırlanmış, çok değerli içerikli kitaplar vardı: Türkiye’nin sa- nat ve düşünce ürünlerinin yazılı eserleri, Atatürk konulu kitaplar, Osmanlı ve Cum- huriyet Tarihi konulu muazzam ansiklope- diler, eski ve yeni Türk Edebiyatı’nın değerli değerli eserleri, sunuldu. Devamı s.41 www.pusulaswiss.ch Radarların % 80’i Hatalı Lozan’lı yetkililer, yol kavşağında duran bir radar aletinin yanlış işlem yapması so- nucunda, 3000 Frank ceza parasını geri ödemek zorunda kaldılar. Alman Otomo- bil Kulübü, yaptığı bir araştırmayla, radar kontrol cihazlarının yaptığı yanlışlık ora- nının küçümsenecek sayıda olmadığını belirledi. Devamı s.13 Amerika’dan Vize Zorunluluğu Eğer halk, dijital pasaportu yapılacak oylamada kabul etmezse, Amerika’ya seyahat kolaylığı için sağlanan şartları ret etmiş olacak. Buna sonucu olarak da İsviçre vatandaşlarının Amerika Birleşik Devletleri’ne girebilmeleri için vize alma- ları gerekecek. Devamı s.24 Sigorta Prim Ücretlerinde Patlama Devlet Sağlık Dairesi (BAG), 2010 sene- sinde yüzde %10’dan fazla artış göstere- cek prim ücretleri konusunda uyardı. sağ- lık sigortası şirketleri (Krankenkassen), sağlık masrafları için... Devamı s.14 SBB Haksız Ceza Kesiyor Eğer bir tren yoıcusu ikinci sınıf biletiyle birinci sınıf vagonda oturursa, bu kişinin tamamen biletsiz kaçak bir yolcuya göre daha az ceza ödemek zorunda kalması gerekiyor. Devamı s.26 Sunay Akın Pusula’da Yazıyor ! Gazeteleri çok seviyorum… Pek çok kez geldiğim İsviçre’de karşılaştığım, beğe- nerek okuduğum ve yazarlarını tanıdığım Pusula gazetesinde bundan böyle benim de bir köşem var. Devamı s.28 Minare Karşıtları Faaliyette Minare karşıtları, Olten’de toplanarak oyla- ma savaşı için deliller toplayıp, test ederek konuyla ilgili daha derine inmeyi amaçladı- lar. Uygulanacak strateji konusunda henüz tam bir karar vermiş değiller. Devamı s.29 Yıl:3 - Sayı:18 - Mai 2009 - Gerçek haberin adresi ‘UN KATKILARIYLA Okuyucularımız Sunay Akın gösterisinin heyecanını henüz hala yaşarlarken, bizler de Pu- sula Gazetesi olarak yeni bir he- yecan organize etmekle meşgul - dük; Sunay Akın gösterisinden iki ay sonra ÜSTÜN DÖKMEN’i davet ettik. Bir iletişim uzma- nı olan psikolog Prof.Dr. Üstün Dökmen aynı zamanda çok yön- lü bir sanatçı. Şiir kitapları da olan Dökmen, TV’lerde program- lar hazırlıyor, bu programları oy- nuyor, sunuyor, kendisini kitlelere beğeni ile izletiyor, insan yaşamı için belki de en önemli bilim dalı olan psikolojiyi sanatçı yönünü çok iyi kullanarak her yaşatan ve her kültür düzeyinden kimselerin anlayacağı dilde anlatabiliyor. O’nu izlerken sıkılmak olanaksız, çünkü görsel anlatıları ile herke- sin yaşam sorunlarına ve soru- larına yanıt veriyor. Çoğunlukla da böyle durumlardaki insanlar uzman yardımı almayı akıllarına getiremezler, zaten uzmanlar da dahil kimseye güvenleri de yok- tur. Böyle zamanlarda bu kim- selerin kimseye güvenleri yoktur yok olmasına da yine de bir dosta olan ihtiyaçları öylesine büyüktür ki… Devamı Sayfa 11’de 16 MAYIS’TA ÜSTÜN DÖKMEN AKŞAMI AZB - 8048 Zürich Cenevre Kitap Fuarı’nın Şeref Konuğu Türkiye idi Bu Kampanya Sizi Mutluluktan Uçuracak! %20 Türkiye Uçuşlarında İndirim Ayrıntılı bilgiler Sayfa 15’te.

Upload: kmd-pusula-zeitung

Post on 09-Mar-2016

302 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

AZB - 8048 Zürich Sunay Akın Pusula’da Yazıyor ! Amerika’dan Vize Zorunluluğu Minare Karşıtları Faaliyette ‘UN KATKILARIYLA Yıl:3 - Sayı:18 - Mai 2009 - Gerçek haberin adresi Radarların % 80’i Hatalı www.pusulaswiss.ch

TRANSCRIPT

Page 1: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

Türkiye Şeref Konuğu olarak, 23.Ulusla-rarası Cenevre Kitap ve Basın Fuarı’nda gerçekten de kelimenin tam anlamıyla çok başarılı bir şekilde temsil edildi. Ülkemiz-den, turizm ve kültür uzmanlarından oluşan deneyimli bir ekip gelerek, İsviçre’deki Dış

İşleri Temsilcilerimizle ve Zürich Turizm Ateşemiz Fulya Durgut’un yönlendirmesiy-le güzel, uyumlu, profesyonel bir çalışma yapmışlar. Türkiye teknolojiyi de çok iyi kullanarak çok profesyonel hazırlanmıştı. Stantlarda yüksek kaliteli hazırlanmış, çok

değerli içerikli kitaplar vardı: Türkiye’nin sa-nat ve düşünce ürünlerinin yazılı eserleri, Atatürk konulu kitaplar, Osmanlı ve Cum-huriyet Tarihi konulu muazzam ansiklope-diler, eski ve yeni Türk Edebiyatı’nın değerli değerli eserleri, sunuldu. Devamı s.41

www.pusulaswiss.ch

Radarların % 80’i HatalıLozan’lı yetkililer, yol kavşağında duran bir radar aletinin yanlış işlem yapması so-nucunda, 3000 Frank ceza parasını geri ödemek zorunda kaldılar. Alman Otomo-bil Kulübü, yaptığı bir araştırmayla, radar kontrol cihazlarının yaptığı yanlışlık ora-nının küçümsenecek sayıda olmadığını belirledi. Devamı s.13

Amerika’dan Vize ZorunluluğuEğer halk, dijital pasaportu yapılacak oylamada kabul etmezse, Amerika’ya seyahat kolaylığı için sağlanan şartları ret etmiş olacak. Buna sonucu olarak da İsviçre vatandaşlarının Amerika Birleşik Devletleri’ne girebilmeleri için vize alma-ları gerekecek. Devamı s.24

Sigorta Prim Ücretlerinde Patlama Devlet Sağlık Dairesi (BAG), 2010 sene-sinde yüzde %10’dan fazla artış göstere-cek prim ücretleri konusunda uyardı. sağ-lık sigortası şirketleri (Krankenkassen), sağlık masrafları için... Devamı s.14

SBB Haksız Ceza KesiyorEğer bir tren yoıcusu ikinci sınıf biletiyle birinci sınıf vagonda oturursa, bu kişinin tamamen biletsiz kaçak bir yolcuya göre daha az ceza ödemek zorunda kalması gerekiyor. Devamı s.26

Sunay Akın Pusula’da Yazıyor ! Gazeteleri çok seviyorum… Pek çok kez geldiğim İsviçre’de karşılaştığım, beğe-nerek okuduğum ve yazarlarını tanıdığım Pusula gazetesinde bundan böyle benim de bir köşem var. Devamı s.28

Minare Karşıtları Faaliyette Minare karşıtları, Olten’de toplanarak oyla-ma savaşı için deliller toplayıp, test ederek konuyla ilgili daha derine inmeyi amaçladı-lar. Uygulanacak strateji konusunda henüz tam bir karar vermiş değiller. Devamı s.29

Yıl:3 - Sayı:18 - Mai 2009 - Gerçek haberin adresi‘UN KATKILARIYLA

Okuyucularımız Sunay Akın gösterisinin heyecanını henüz hala yaşarlarken, bizler de Pu-sula Gazetesi olarak yeni bir he-yecan organize etmekle meşgul-dük; Sunay Akın gösterisinden iki ay sonra ÜSTÜN DÖKMEN’i davet ettik. Bir iletişim uzma-nı olan psikolog Prof.Dr. Üstün Dökmen aynı zamanda çok yön-lü bir sanatçı. Şiir kitapları da

olan Dökmen, TV’lerde program-lar hazırlıyor, bu programları oy-nuyor, sunuyor, kendisini kitlelere beğeni ile izletiyor, insan yaşamı için belki de en önemli bilim dalı olan psikolojiyi sanatçı yönünü çok iyi kullanarak her yaşatan ve her kültür düzeyinden kimselerin anlayacağı dilde anlatabiliyor. O’nu izlerken sıkılmak olanaksız, çünkü görsel anlatıları ile herke-

sin yaşam sorunlarına ve soru-larına yanıt veriyor. Çoğunlukla da böyle durumlardaki insanlar uzman yardımı almayı akıllarına getiremezler, zaten uzmanlar da dahil kimseye güvenleri de yok-tur. Böyle zamanlarda bu kim-selerin kimseye güvenleri yoktur yok olmasına da yine de bir dosta olan ihtiyaçları öylesine büyüktür ki… Devamı Sayfa 11’de

16 MAYIS’TA ÜSTÜN DÖKMEN AKŞAMIA

ZB - 8048 Zürich

Cenevre Kitap Fuarı’nın Şeref Konuğu Türkiye idi

PRİZMA

Bu Kampanya Sizi Mutluluktan Uçuracak!

%20 Türkiye

Uçuşlarında İndirimAyrıntılı bilgiler Sayfa 15’te.

Page 2: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 018 - Mai 2009 - www.pusulaswiss.ch

2

Üstün Dökmen, gazetemizin hazırlamış olduğu yeni bir organizasyonda bizlerle birlikte olacak. Prof. Dr. Üstün Dökmen, bizler için başka bir programını iptal ederek İsviçre’ye geliyor.

Benim tüm okurlarımızdan en büyük ricam, diğer organizasyonlarımıza olduğu gibi bu organizasyonumuza da sahip çıkmaları. 16 Mayıs Cumartesi günü Zürich’teki Volkshaus salonunun tamamen dolması, hem Prof. Dr. Üstün Dökmen hem de bizler için ayrı bir mutluluk olacaktır. Bu tür organizasyonların daha da gelişmesi adına sizlerin göstereceği ilginin ne kadar önemli olduğunu vurgulamak istiyorum. Daha önceki kültür faaliyetlerimizde olduğu gibi 16 Mayıs akşamı gelen vatandaşlarımızdan herhangi bir giriş ücreti talep edilmeyecektir. Prof. Dr. Üstün Dökmen, programın hemen ardından isteyen misafirlerimize kitap imzalayacaktır.

Önce Frankfurt Sonra da Cenevre

Geçtiğimiz yıl size Almanya’nın Frankfurt kentinde yapılan Kitap Fuarı ile ilgili haber yayınlamıştık. Türkiye, Frankfurt’ta düzenlenen Kitap Fuarı’nın konuk ülkesiydi. Bu yıl ise Cenevre’de düzenlenen Kitap Fuarı’nda aynı şekilde konuk ülke olarak yerimizi aldık. Pusula Gazetesi olarak biz de, düzenlenen Cenevre Fuarı’nda kendimize bir stand açarak tanıtım faaliyetlerinde bulunduk. Kültürümüzün diğer uluslara daha iyi tanıtılabilmesi açısından Cenevre Fuarı oldukça önemliydi. Kendisiyle görüştüğüm Turizm Ataşemiz Fulya Durgut, düzenlenen fuarın ülkemizin tanıtımı açısından oldukça başarılı geçtiğini söyledi. Hatta fuar misafirleri, hazırlanan tanıtım broşürlerini de tamamen bitirmişler. Türkiye`nin konuk ülke olması münasebetiyle, fuarın en üst kısmında 600 metrekarelik bir alan

tahsis edilmiş. Fuarın resmi açılışı da Türkiye`nin stand kurduğu alanda yapılmış. Resmi açılışa büyükelçi Alev Kılıç, İsviçre Kültür Bakanı Couchepin, Cenevre Belediye Başkanı, Cenevre Eğitim Dairesi Başkanı, Türkiye Kütüphaneler Genel Müdürü gibi önemli isimler katılmışlar. Türkiye standına gelen fuar misafirlerine, Türk kahvesi ikramının yanı sıra, Turizm Bakanlığı’nın iki kişilik sanat müziği ekibi canlı müzik keyfi yaşatmışlar. Fuar tarihinin 23 Nisan`a denk gelmesi sebebiyle bir de 23 Nisan kutlaması gerçekleştirilmiş. Diğer yandan fuara Türkiye`den kitap yazarları da katılarak, programa katkıda bulunmuşlar.

Fuarla ilgili bu satırları size yazarken ne kadar heyecanlandığımı görmenizi isterdim. Hatırlarsanız, bundan iki ay evvel yayınlamış olduğumuz sayımızda şöyle bir başlık atmıştık ‘‘İsviçre`den Türkiye`ye Turist Akacak.’’ Bu başlığı atarken, daha önceki aylarda düzenlenmiş olan Turizm Fuarları nı göz önüne almıştık. Kitap Fuarı ndaki başarı İsviçre ile Türkiye arasında, turizmin ne kadar gelişeceğinin son bir kanıtı olarak gözüküyor. Son yıllarda büyük gelişme gösteren turizm ilişkilerimizin artarak devam etmesini diliyoruz. Turizm Ataşemiz Fulya Durgut`a ise yaptığı başarılı tanıtım faaliyetlerinden dolayı okurlarımız adına teşekkür ediyoruz. Malum, kendisi göreve başladığından bu yana, İsviçre`den Türkiye`ye giden turist sayısında gözle görülür bir artış oldu. Kendisinin Almanca bilmesi ve ikili ilişkilerde çok başarılı olması, ülkemizin tanıtımındaki en büyük avantajlardan birisi.

Önümüzdeki ay daha da güzel konular yazmak dileğiyle…651

Turgut Karaboyun([email protected])

Üstün Dökmen Bizlerle...

İsviçre’de kültür ve sanat etkinlikleri denilince akla gelen ilk isimlerden biridir Pusula. Geçtiğimiz aylarda yaptığımız organizasyonlar da en büyük referansımızdır bizim.

Üstün Dökmen adı ilk kez geçtiğimiz yıl aklıma gelmişti. Aile dostlarımızla birlikte olduğumuz bir akşam, bana ‘yakın zamanda kimi getirmeyi düşünüyorsunuz’ şeklinde gelen bir soruya hiç düşünmeden ‘Üstün Dökmen’i getirmeyi düşünüyoruz’ şeklinde cevap vermiştim. Aslında bu cevabı verirken içimde Üstün Dökmen’in İsviçre’ye gelebilme ihtimalini çok az görüyordum. Ne zaman TRT Televizyonu’nda onun programını izlesem, kendimi hayattan soyutlar, onun anlattıkları güzel şeylerle kendime başka bir dünya kurarım. Benim hayatımda, Üstün Hoca’nın çok büyük etkisi vardır. Onun sayesinde hayatımın birçok evresinde kendime yön vermiş ve hayata bakış açımı değiştirmişimdir. 16 Mayıs 2009 tarihi yaklaştıkça bendeki heyecan, haliyle daha da artmakta. Hayatımda çok önemli bir yere sahip olan Prof. Dr.

Editör

PUSULA IMPRESSUM / 2009

Geht an alle Mitglieder des türkischen Journalisten-verein Pusula.

Verlegeradresse : Pusula türkischer JournalistenvereinPostfach 1305 / 8048 Zürich

Erscheinungweise: 11 Mal JährlichAbonementpreis: CHF 9.90 / JahrChefredaktor: Turgut KaraboyunRedaktionsleiterin: Gülter LocherQM: Taner KarapekmezRechtsberater/in: Yetkin Geçer, Mehmet Akyol

Gestaltung: DESCOM-M.COMAutoren: Didem Aras, Gülter Locher Fotoredaktion: Dereli ColorDruckerei: Sun Print Anzeigen : 076 342 90 91

Freie Journalisten: Bülent Atalay, Atilla Alpullu,Şendoğan Hoş, Bora Erbil, Sibel Arslan, TolgayKoşar, Didem Aras, Mehmet Turan, Hüseyin Dereli,Hüseyin Türkkan, Müjgan Olguner, Sinan Subaşı,Nermin Dingiloğlu, Yeter Tanrıkulu, Gönül Kocadağ, Gülay Zengin, Kader Turgay, Tamer Karaoglu, HilalAlbayrak, Nurcan Durmuş.

Teşekkür : Bu yayının sizlere ulaşmasında maddi-manevi desteklerini bizlerden esirgemeyen, tüm firmalarımıza sonsuz teşekkürlerimizi sunarız.

Pusula Gazetesi`nin tüm yayın hakları Pusula türkische Journalistenverein`e aittir. Yayınlanan reklamlarda ki sorumluluk, reklamı veren firmaların kendine aittir. Hazırlanan haberlerden ve yazılardan haberi hazırlayan kişiler ya da kay-nak gösterilen kurumlar sorumludur. Pusula`da kullanılan tüm Haberlerin, Fotoğrafların ve bilgi-lerin her hakkı Pusula`ya aittir. İzinsiz olarak kullanılması yasaktır, aksi durumda cezai uygu-lamalar için hukuki işlemler başlatılır.

Pusula taşındı

Yeni Adresimiz

Bernstr. 88

8953 Dietikon

Telefon:

043 322 90 80

Reklam Telefonu:

043 322 90 82

076 342 90 91

Abone Telefon

043 322 90 83

E-Mail:

[email protected]

Bernstrasse 88 • 8953 Dietikon • Tel: +41 44 745 90 90 • E-Mail: [email protected] • www.media-com.ch

Resmi Partnerlerimiz

Artık Mediacom Yanınızda! Şirketiniz için gerekli olan tüm teknik işlerde bizi aramanız yeterli.

KominikasyonGüvenlik sistemleriSantral sistemleri

Page 3: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PU

SU

LA M

ED

IAC

OM

DU

RM

US

AG

’ NİN

KAT

KIL

AR

IYLA

HA

ZIR

LAN

MIŞ

TIR

- N

r. 01

8 - M

ai 2

009

- ww

w.p

usul

asw

iss.

ch

150'000.-EKSPRES KREDİ

CHF 80'000.-'den itibaren tüm Krediler 1 gün içinde ödenir !

Yazışma adresi: Potfach 103, 3000 Bern 7Büro: Neuengasse 5, 3011 BernTel 031 312 13 20 � Fax 031 311 79 6424 h Natel 076 346 88 [email protected] � www.aslanfinance.ch

%Sizin için araştırıp

size özel en uygun

faizi sunuyoruz!

Emekliler, saat ücreti ile çalışanlar, B ve C oturum belgesine sahip olanlar ve kendi işini yapan firma sahipleri bizi aramadan kredi başvurusu yapmayın!

Kredi başvurularınızı Telefon, Faks, E-Mail yada Posta yoluyla gerçekleştirebilirsiniz.

GMBH

Gesetzeshinweis: Die Kreditvergabe ist unzulässig, falls sie zur Überschuldung des Konsumenten führt.. (Art. 3 UWG)

Frank'a kadar anında Kredi !

İhti

yaç

Konu

t

Ara

ba Tati

l

Tatilinizi Yollarda Bitirmeyin!

Uzman ekibimizle profesyonel hizmet veriyoruz !

Adres : Ali Dede Cad. Demirli Sit. No:7/A Koşuyolu-Kadıköy-İstanbulTel : +90 216 326 24 42-43 • GSM : +90 532 350 10 39 • www.carport.com.tr - [email protected]

REN

T A

CA

R

Uygun Fiyatlarla Ekonomik sınıftan Lüks sınıfa kadar her türlü araç bizden kiralanır!İstanbul • Ankara • İzmir • Antalya • AdanaAraçlar istenilen adreslere teslim edilir.

İsviçre genelinde temsilcilikler verilecektir. İlgilenen kişilerin bizimle kontağa geçmesi rica olunur.

DİKKAT

Page 4: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 018 - Mai 2009 - www.pusulaswiss.ch

4 İSVİÇRE’DEN HABERLER

Postanenin yeni başkanı Claude Béglé, daha sıkı bir posta ağ sisteminin uygulanacağını açıkladı. Yerine yenisi gelmeden eskisi kapatılmayacak.

Postane şefi, ağın ayakta kalabilmesi için bir karşılık beklediğini belirterek, ağın yapımı ve diğer giderlerin masraflarını kapatmak için bir banka lisansı talep etti.

Postanenin yeni başkanı Béglé SonntagsBlick Gazetesi ile yaptığı röportajda, bazı postane şubelerinin kapatılmasını ekonomik açıdan mantıklı bulduğunu belirtirken, postanenın İsviçre’nin kurumsallaşmış bir şirketi olduğunun da gözden kaçırılmaması gerektiğini sözlerine ilave ederek, konunun hassasiyetine dikkat çekti. Postane şubelerinin özellikle manevi değerinin yüksek olduğunu üstüne basarak belirtti.

Banka lisansıyla gelir kaynaklarından yararlanmak isteniyor

Béglé: “Bu bağın tehlikeye atamayacağımız kadar yüksek bir değeri var.’’ dedi. Kısa zamanda yeni

gelir kaynakları sağlamak için banka lisansının alınmasını en uygun olanak olarak gören postane şefi bu konunun zaten siyasette uzun zamandır konuşulduğunu açıkladı. Meclis ise daha önceden bu lisans talebini ret etmişti.

Banka lisansı, Postfinans sayesinde gerçekleştirilerek küçük ve orta dereceli şirketlere işletme kredileri ve ipotekler verilmesini sağlayacak. Fakat Béglé, PostFinance’ı bağımsız bir şirket olarak yönetmeyi düşünmediğini belirtti. Çünkü PostFinance ile olan bağlantının büyük bir rol oynadığını söyledi. Yani PostFinance, postanenin elde ettiği kazancın büyük bir bölümünü alıyor ve dolayısıyla postane ağına bağımlılığını ortaya çıkarıyor.

Postane, -Béglé’nin verdiği bilgiye göre- denetlemeler sonunda 400’den 500’e kadar yeni postane şubesi hakkında bilgi verecek. Kendisi ‘‘Hiç bir belediye göz ardı edilmeksizin bir postane şubesine sahip olacak.’’ diye garanti verdi. Bu şubeler, örneğin bir acente veya ev servis hizmet yeri şeklinde olabilecek. 610

Her Köye Posta Hizmetleri

Deutsche ZusammnenfassungDer neue Post-Präsident Claude Béglé bekennt sich zu einem dichten Poststellennetz. Schliessungen ohne Ersatz soll es nicht mehr geben. Für die Aufrechterhaltung des Netzes will der Post-Chef aber eine Gegenleistung: Er fordert von der Politik eine Bankenlizenz light, um die Kosten des Netzes zu decken. Die Bankenlizenz

light soll es PostFinance ermöglichen, Betriebskredite an KMU und Hypotheken zu vergeben. Nicht vorstellen kann sich Béglé jedoch, PostFinance als eigenständiges Unternehmen zu führen. Die Abhängigkeit zwischen PostFinance sei hoch: PostFinance erwirtschafte einen grossen Teil des Post-Gewinns und sei auf das Poststellennetz angewiesen.

Zürich’te ev bulmak çok zorlaştı; evler çok pahalı olduğu gibi ev bulmak da zor. Bu zor durum dolandırıcıların işine yaradı.

Kiralık ev dolandırıcıları internette pusuda

Zürich’te kiralık ev bulmak çok zorlaştı. Geçtiğimiz az ev arayan bir bayan internette Immoscout platformunda beklentilerine yakın bir ev ilanı gördü. Zürich’in en güzel semtlerinden birinde 1260 Frank’a 3/5 odalı ev ilanını görünce çok heyecanlanan 32 yaşındaki bayan, ilanda hiçbir müracaat adresi görmeyince formu doldurup hemen müracaatını yaptı. Kısa süre sonra müracaatına karşılık gelen e-mail İngilizce yazılmıştı: e-mailin sahibi söz konusu dairenin kendisine miras kaldığını, lakin mesleki nedenlerden dolayı İngiltere’de yaşamak zorunda olduğunu, daireyi de kiraya vermekten başka çaraesi olmadığını belirtmişiti. Bir bayan ve ekonomist olduğunu da yazmayı ihmal etmeyen ev sahibi(?), TNT Ajansı’nın kiracı adayı bayanı daireyi göstermek için arayacağını ve daha sonra da anahtar teslim edeceğini yazıyordu. Her şey çok kolay görünüyordu lakin bir aylık kiranın peşin ödenmesi gerektiği, evin beğenilmemesi durumunda da ödenen kira miktarının geri verileceği de e-mailde belirtilince eve müracaat eden bayanın içine kurt düşmüş... Birilerinin zor şartlardan istifade etmek istediğini düşünerek bu alış-verişe yanaşmıyor. İyi de yapıyor, çünkü daha

sonra aynı Londralı şahsın (bu kez bir avukat) başka ilanlarını da görüyorİ: Luzern’de 3 odalı modern daireye de müracaat ediyor, aynı şekilde e-mail alıyor, yine aynı şekilde miras yolu ile elde edilmiş bir daire ve aynı şartlar. Bir diğer daire Zürih Militärstrasse’de yine aynı şekilde İngilizce yazılmış bir e-mail, yine ciddi bir meslek sahibi, yine bir mirasyedi, yine aynı şartlar ve yine peşin para isteğiç Bir başka daire de Cenevre’de… O da çok ucuz… Oraya müracaat edilince de aynı şahsa ait bir e-mail cevap veriyor ve aynı şartlar. Ve bu böylece devam ediyor. Yani daire sahiplerinin hepsi Londra’da yaşıyor ve hepsi ciddi meslek sahibi akademisyen kişiler ve mirasyediler. Mesleki nedenlerle İngiltere’de yaşamak zorunda olduklarından miras kalan evlerini çok ucuz şartlarda kiraya veriyorlar. Hepsi de bir aylık kirayı peşin istiyorlar ve dairenin anahtarını da Western Union tarafından TNT Ajansı’na göndererek kiracıya ulaştırcaklarını söylüyorlar..

Dolandırıcılık olayı, TNT ve Western Union tarafından biliniyor…

Her iki firma da bu dolandırıcılık olayını yapan e-mail adreslerinin iptal edilmesi için çaba sarf ediyorlar. Immoscout Platform da bu ilanları artık koymuyor. Immoscout kullanıcılarını dolandırıcılara karşı uyarmaya çalışıyor. Ayrıca şüpheli buldukları en az on ilanı da platformlarından sildiler.

Dolandırılanlar çok nadir olarak polise başvuruyorlar…

Dolandırıldıktan sonra paranın geri alınması çok zor. Ayrıca yetkili makamların da böyle durumlarda pek anlayışlı davranmadıkları ve mağdurlara yardımcı olmadıkları da biliniyor. Zürih Kriminal Polis Sözcüsü Marcel Strebel. “Kim böyle karanlık kişi ve firmalarla iş yapmaya kalkarsa dolandırıldığı zaman da şaşırmamalı.” diyor.

Gerçekten de dolandırılanların tek bir tesellisi var, o da yalnız olmadıkları. www.sacm.com web sayfasındaki habere göre, aynı dolandırıcılık olayları Fransa, İspanya gibi ülkelerde de oluyor. Yine aynı “aklı başında meslek sahipleri” aynı şekilde “miras yoluyla” edindikleri dairelerini kiraya veriyorlar(!)

Dolandırıcılara Şans Vermeyin:

İnternette ev arayanların dikkat etmesi gereken ‘paranızı kurtaran!’ noktalar şunlar:

* Çok cazip görünen kiralık ev ilanlarına karşı özellikle uyanık olmalısınız.

* Kiralık evi görmeden önce ve kira anlaşmasını karşılıklı imzalamadan kesinlikle ödeme yapmamalısınız. Ev sahibi ne kadar dürüst görünüyorsa görünsün (böyle görünmek zorunda), anahtarı göndermek için kaparo ödeme teklifine yanaşmamalısınız.

* Western Union, yabancı bir kişiye veya yere para gönderilmesini kesinlikle tavsiye etmiyor.

* Şüpheli görünen ilanları portal sahibine haber verebilirsiniz. Ayrıca Schweizerische Koordinationsstelle zur Bekämpfung von Internetkriminalität (Kobik), şüpheli internet içeriklerini biriktiriyor ve inceleyerek ülke içi ve dışı ceza makamlarına gönderiyor. Bu konu ile ilgili müracaat formunu www.cybercrime.ch adresinden elde edebilirsiniz.

* Eğer yine de e-mailler yoluyla ev kiralamaya çalışırken dolandırıldıysanız, polise müracaat edip dava açabilirsiniz. 617

İnternette Ev Ararken Dolandırılmayın!

Page 5: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 018 - Mai 2009 - www.pusulaswiss.ch

5İSVİÇRE’DEN HABERLER

Bir araştırmada ortaya çıkan sonuca göre, ilkokul çocuklarına iki yabancı dil eğitimini birden vermek onları zorlamıyor.Ulusal Fon tarafından desteklenen öncü araştırma için araştırma timi, 2005 ve 2008 yılları arasında Obwalden, Zug ve Schwyz kantonlarında üçüncü sınıftan itibaren İngilizce eğitimine başlayan ve beşinci sınıftan itibaren Fransızca eğitimi almaya başlayan toplam 30 ilkokul sınıfını inceledi. Eski eğitim modelini kıyaslama amacıyla, kontrol gurubu olarak Luzern’den 20 okul sınıfı görev aldı.

Araştırmanın sonucunda, iki yabancı dil eğitimi alan ilkokul öğrencileri zorlanmıyorlar, tersine ikinci yabancı dili öğrenirken ilk öğrendikleri yabancı dilden istifade bile ediyorlar. Ulusal Fon, daha önce İngilizce eğitimi alan bir çocuğun Fransızca’yı daha iyi öğrendiğini bildirdi. Aslında birden fazla yabancı dille büyüyen çocukların daha kolay Fransızca öğrendikleri de açıklanan sonuçların arasında yer alıyor.

İlla ki ilk yabancı dil İngilizce mi olmalı?Araştırmacılar, çıkan sonuç için erken İngilizce eğitimi konusuna hemen bir nokta koyup konuyu kapatmadılar, bilakis bu iki yabancı dilin sıralaması değişse bile, yani ilk yabancı dil eğitimi Fransızca ve ikinci yabancı dil İngilizce olsa bile, şimdiye kadar çıkan olumlu sonuçların benzeriyle karşılaşmanın mümkün olduğunu söylüyorlar.

Yapılan araştırmanın sonucunda ortaya çıkan mevcut dil bilgisi ve tecrübelerinin yabancı dil eğitiminde faydalı olduğu belirtildi. Yani Almanca’da iyi bir okuma bilgisine sahip olan bir çocuğun İngilizce veya Fransızca öğreniminde artısı olacak. Evlerinde Fransızca veya İngilizce dışında farklı diller konuşan çocuklar, daha sağlam bir ön bilgiye sahip olarak Fransızca aksanına yatkınlık kazanacaklar. Araştırmacılar, Almanca’nın ve İngilizce’nin yanı sıra Arnavutça, Sırpça veya Hırvatça dilleriyle büyüyen yabancı kökenli ailelerin çocuklarının, Fransızca yabancı dil eğitiminde önemli bir alt yapıya sahip olduklarını bildirdiler.

Motivasyonda problem yokAraştırmanın sonucuna göre, okullarda verilen İngilizce dersinin daha sonra Fransızca öğrenmeleri için çocuklar üzerinde olumsuz bir motivasyon yaratmadığı belirtilirken, gerçek anlamda çok olumlu bir motivasyon bırakmadığına da dikkat çekildi. Çocukların üzerindeki motivasyonun farklı faktörlere bağlı olduğu belirtildi. Öğrenciler, Fransızca yeterliğini ne kadar yüksek tutarlarsa dersteki motivasyonları da o kadar yüksek olacaktır.

Öğrencilerin büyük bir çoğunluğunun Fransızca dersinden çok İngilizce dersinden zevk aldıkları söyleniyor. Ama genel anlamda birçoğu yabancı dil derslerinden zevk aldıklarını söylediler. Bazı çocuklarda ise bu iki yabacı dil eğitim zorlayıcı gelirken bazıları için de yeterli gelmeyebiliyor. Bu konuda her iki yabancı dilde

zorlanan öğrencilerin sayısı neredeyse aynı. Yani neredeyse her dört çocuktan biri stres altında kalıyor ve hata yapmaktan korkuyor.

Yabancı dil dersleri arasındaki sinerjiden istifade etmek lazımProjeyi ele alan araştırma grubu, çıkardıkları sonuçlara dayanarak okullarda çocuklara verilen yabancı dil derslerinin ön bilgilerinin daha yoğun bir şekilde dikkate alınmasını ve iki farklı dil eğitimi arasındaki sinerjinin güçlendirilmesini tavsiye ettiler. Okul reformundan önce uygulanan sınıf içerisindeki başarı çeşitliliği göz önünde bulundurulmalı. Bu şekilde, derste sıkıntı yaşayan veya dersten tatmin olmayan öğrencilere daha kolay yardımcı olunacağı araştırmacılar tarafından belirtildi. Böyle durumlarda farklı eğitim modelleri veya çocuğa

özel ilgi ve çocuklar arasındaki farklar gözünde bulundurularak hareket etmek, öğretmenlere yardımcı olacak. Daha sonra yapılan bir araştırmada, ilkokul döneminin sonuna kadar verilen yabancı dil eğitiminin amacına ulaşıp ulaşmadığı ve iki tane yabancı dil eğitiminin Almanca kullanımına ne denli etkisinin olup olmadığı inceleme altına alınacak. 612

Yaklaşık 100 askeriye mensubu, şahıslarına ait silahlarını teslim etmek zorundalar. Askeriye, bu kişilerde silah bulunmasının sakıncalı olduğuna ve bu silahların bu kişilerin elinde suiistimale uğrayacağına dair karar verdi.

VBS sözcüsü Martin Bühler, SonntagsZeitung Gazetesi’ne bu bilginin doğru olduğunu açıkladı. Askeriyenin yönetiminde görev alan Şef Peter Stutz, geçen ay Kanton komutanlarına, belirlenen ve bildirilen kişilerin elinden şahsi silahlarını almalarını emretti. Fakat VBS sözcüsü, denetlemeler sonunda neden bu 100 kişinin elinden silahlarının alınması gerektiğine dair net bir açıklamada bulunmadı.

VBS Federal Savunma, Toplum Koruma ve Spor Bakanlığı’nın belirlediği yönergenin esasının, askeriyedeki kişilerin şahsi silahlanmalarına dayandığı bildirildi. Bu yönergeye dayanarak askeriyedeki kişilerin özel kullanımı için bulundurdukları silahlar, ancak askeriyenin yaptığı denetimler sonrasında ortaya çıkan, başkasını veya kendisini yaralama veya tehlike altına sokma ipuçları ve

belirtileri tespit edildiğinde, silah askeriyeye mensup kişinin elinden alınacaktır. Askeriyenin yönetimi on iki ay içerisinde silahın tamamen askeriyede kalıp geri verilmeyeceğini veya askeriyeye mensup kişiye yeniden teslim edileceğine dair karar veriyor.

Alınması planlan bu önlem, VBS’nin çabası dâhilinde askeriyeye ait silahların kötüye kullanılmaması amacını taşıyor. Bern Kantonunun Sumiswald şehrinde bulunan Askerlik Şube Merkezi tarafından, geçen 17 Şubat’tan 31 Mayıs’a kadar bir pilot denetim gerçekleşti. Bu denetimde, Askeriyeye teslim olması gereken kişilerin askeri okulua girmeden önce şahısların güvenlik denetimi yapıldı. Yine bu denetimleri gerçekleştirmek için kişilerin cezası olup olmadığını, devlet için tehlikeli olup olmadıklarını ve araştırma listesinde yer alıp almadıklarına dair bilgiler sorgulanıyor. Bu bağlamda Bühler SonntagsZeitung Gazetesi’ne, üç kişide güvenliği tehdit altına sokabilecek bilgiler bulduklarına dair haberi onayladılar. Dolayısıyla bu üç kişiye silah verilmemesi kararı alındı. 609

İngilizce Öğrenen Öğrenci Fransızca’da Zorlanmıyor

100 Sakıncalı Asker Silahlarını Teslim Edecek

Deutsche ZusammnenfassungFür die Pionierstudie, die vom Nationalfonds unterstützt wurde, hat ein Forschungsteam von 2005 bis 2008 in den Kantonen Obwalden, Zug und Schwyz insgesamt 30 Primarschulklassen untersucht, die neu ab dem dritten Schuljahr Englisch lernten und ab der fünften Schulklasse Französisch. Als Kontrollgruppe dienten 20 Luzerner Schulklassen, die noch dem alten Modell folgten.Die Resultate zeigten, dass Primarschulkinder mit zwei Fremdsprachen nicht überfordert sind. Sie profitierten im Gegenteil beim Erlernen der zweiten Fremdsprache von der ersten. Wer zuvor Englisch gelernt habe, habe besser Französisch gelernt,

schreibt der Nationalfonds. Auch mehrsprachig aufwachsende Kinder seien beim Französischlernen im Vorteil. Der Englischunterricht habe auch keinen negativen Einfluss auf die Motivation der Kinder gehabt, Französisch zu lernen, allerdings auch keinen positiven. Die Motivation hänge von anderen Faktoren ab. Je besser die Lernenenden ihre Französischkompetenz einschätzten, desto motivierter seien sie im Unterricht. Das Forschungsteam empfiehlt auf Grund der Studie, die sprachlichen Vorkenntnisse der Kinder beim Lernen weiterer Sprachen in der Schule stärker zu berücksichtigen und Synergien zwischen den verschieden Sprachfächern besser zu nutzen.

Deutsche ZusammnenfassungRund 100 Armeeangehörige müssen ihre persönliche Waffe vorsorglich abgeben. Die Armee sei bei ihnen zur Ansicht gelangt, dass ein Missbrauch der Waffe nicht auszuschliessen sei. Zu den Gründen, die in den rund 100 Fällen konkret zu diesem Schluss geführt haben und zu den Kriterien, die bei der Überprüfung angewendet worden sind, machte der VBS-Sprecher keine Angaben. Grundlage für die Anordnung

des Eidgenössischen Departements für Verteidigung, Bevölkerungsschutz und Sport (VBS) ist die Verordnung über die persönliche Ausrüstung der Armeeangehörigen. Danach kann Angehörigen der Armee die Waffe vorsorglich abgenommen werden, wenn konkrete Anzeichen oder Hinweise bestehen, dass sie sich selbst oder Dritte mit der Waffe gefährden könnten oder wenn ein Missbrauch der persönlichen Waffe droht.

Page 6: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 018 - Mai 2009 - www.pusulaswiss.ch

6 İSVİÇRE’DEN HABERLER

2008 yılı ağustos ayında Basel-Liestal Mahkemes’inin almış olduğu son kararla sınır dışı edilmek istenen Numan Sarı ve ailesi geçen ay yayınlamış olduğumuz haberin ardından bizimle görüşmek için merkezimizi ziyaret ettiler. Sınır dışı edilme kararının nasıl haksız bir şekilde gerçekleştiğini Numan Sarı’dan dinliyoruz.

Sayın Numan Sarı, Liestal Mahkemesi siz ve aileniz için neden sınır dışı etme kararı aldı.?

Her vatandaşımızın da başına gelebileceği gibi, bizim de İsviçre’deki yaşantımızda inişli çıkışlı günlerimiz oldu. Yeri geldi sürekli çalıştık, yeri geldi işsiz kaldık ve sosyal yardımdan faydalandık. Sosyal yardımın süresi bizim beklediğimizden daha uzun sürdü. Böyle olmasını kesinlikle biz de istemezdik. Birkaç yıl boyunca sosyal yardıma muhtaç olmamız, İsviçreli makamların dikkatini çekti. 2006 yılında alınan ilk karar, bizim sınır dışı edilmemizi istiyordu. Biz de avukatımızla yapmış olduğumuz savunmalar sonucunda bu kararı rafa kaldırttık. Ben bu arada kendime yeni bir iş buldum ve 2006 yılından 2008 yılının mart ayına kadar çalıştım. Bu zaman süresi içinde, başlangıçta bana kefil olup beni işe alan aile dostlarımızla, ilerleyen zaman içinde çalışma konusunda problemler yaşamaya başladık. Daha sonraki süreçte çalıştığım işyerinden bana çıkış geldi. Basel Kantonu Yabancılar Polisi`nin işyerini arayarak çıkış kararını öğrenmesinin hemen ardından bize İsviçre`yi terk kararı geldi. Bu kararın hemen ardından avukatımız yeniden devreye girerek kararın ikinci kez rafa kaldırılmasını sağladı. Bu arada biz de işsizlik parası alarak yaşantımızı devam ettirdik.

2008 yılının ağustos ayına geldiğimizde, Basel- Liestal Mahkemesi’nden yeni bir davet aldık. Yapılan mahkemede, bizim uzun süreli sosyal yardım almamız

ve İsviçre`ye entegre olamadığımız iddia edilerek, hakkımızda sınır-dışı edilme kararı verildi. Bu kararın hemen ardından, bize yapılan haksızlığı ortadan kaldırmak için avukatımız aracılığıyla Bern Yüksek Mahkemesi’ne başvuruda bulunduk.

Yüksek mahkemeye yapmış olduğumuz itiraz başvurusunun hemen ardından, mahkeme itiraz başvurumuzu kabul ederek, daha önceden davanın görüldüğü Liestal Mahkemesi’nden tüm dosyalarımızı istedi. Dosyaların Bern Yüksek Mahkemesi’ne ulaşmasının ardından mahkeme, daha önceden alınan sınır-dışı edilme kararını, davayı incelemek için durdurma kararı aldı. 2009 yılının şubat ayına kadar süren incelemelerin ardından Bern Yüksek Mahkemesi, Basel- Liestal Mahkemesi’nin kararını haklı bularak bu kararın olduğu gibi uygulanmasını istedi. Kararın ardından Basel Yabancılar Polisi bize mektup yollayarak 30 Haziran 2009 tarihine kadar İsviçre’yi terk etmemizi söyledi.

Sayın Numan Sarı, alınan kararı siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Biz sosyal yardım aldığımız ve İsviçre’ye entegre olamadığımız gerekçesiyle sınır-dışı ediliyoruz. Bir kere, hiç kimse sosyal yardıma muhtaç olmak istemez. Hiçbir aile reisi kendi ailesini bu şekilde zor durumda da bırakmak istemez. Maddi olarak zor günler geçirdiğimiz zamanlarda almış olduğumuz bu sosyal yardımın en sonunda bizi böyle zor durumda bırakacağını düşünmemiştik. Çünkü çok daha uzun süre sosyal yardım alan ve İsviçre vatandaşlığına geçmiş olan insanları da tanıyoruz. Halen 20 yılı aşkın süredir yardım alan insanlar da var, uygulanan bu çifte standartı anlamak mümkün değil. Alınan bu karar gösteriyor ki, bizim sosyal yardım almamız ve entegre olamadığımız iddiası, bu işin bahanesi. Bu özellikle bana ve aileme yapılmış politik büyük bir haksızlıktır.

Diğer yandan 2004 yılının sonlarında uzatmaya yolladığım kendi Ausweis’im bana C Ausweis olarak geri gelecekti. Bırakın C Ausweisı onlara yollamış olduğum B Ausweis bile bana geri yollanmadı. Ausweis’ımı geri vermeyerek beni çok zor durumda bıraktılar ve yaşam şartlarımı zorlaştırdılar. Uzun zaman boyunca işsiz kalmamdaki en büyük sebep, Ausweis’ımın olmayışıdır. Herhangi bir iş başvurusu yaptığım zaman Yabancılar Polisi’nin bana oturum hakkımın olduğunu gösteren belgeyi vermesi gerekiyordu. Çalıştığım sürelerde ise bu belgeyi her 3 ayda bir işverene yeniden vermem gerekti. Sizce Yabancılar Polisi’nin bana yapmış olduğu bu uygulama ile ben ne kadar rahat iş bulabilirdim, hayatımı burada nasıl devam ettirebilirdim. Burada tüm yorumları halkımızın inisiyatifine bırakıyorum. Bizi sınır dışı edebilmek için farklı bahanelerle her türlü yola başvurdular, ancak ben bu konuda ısrarla bana yapılan haksızlığın üzerine giderek hukuk mücadelemizi devam ettireceğim.

Sayın Numan Sarı, sınır dışı edilme

kararının ardından size kimler destek oldu?

Bu zor zamanlarımızda yakın arkadaşlarımız ve aile dostlarımız başta olmak üzere, özellikle Sayın Cem Lütfi Karatekin Bey ve ailesinden, Basel Parlamentosu Türk milletvekillerinden, Entegrasyon Dairesi’nden, çocuklarımızın okul öğretmenlerinden ve bazı resmi dairelerden bize destek yağmakta. Bu desteğe bağlı olarak başlatmış olduğumuz imza kampanyasında şu ana kadar yaklaşık 2 bin 500 imza topladık. Bu kampanyada bizden yardımlarını esirgemeyen tüm kişi ve kurumlara sizin aracılığınız ile teşekkür ediyorum. Pusula okuyucularından da kampanyamıza destek olmalarını canı gönülden arz ederiz.

İmza kampanyasına destek veren okurlarımız aşağıda ki formu doldurduktan sonra Numan Sarı’ nın adresine direk yollayabilirler.

Numan Sarı, Therwilerstr. 17, 4142 Münchenstein636

Sınır dışı Edilme Kararı Alınan Vatandaşımız Konuşuyor !!!

Die Unterzeichneten Personen bitten die Basellandschaftliche Regierung und den Bund dass Familie Sari nicht in die Türkei geschickt werden soll.

Name Vorname Adresse Unterschrıft

Numan Sarı

Page 7: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PU

SU

LA M

ED

IAC

OM

DU

RM

US

AG

’ NİN

KAT

KIL

AR

IYLA

HA

ZIR

LAN

MIŞ

TIR

- N

r. 01

8 - M

ai 2

009

- ww

w.p

usul

asw

iss.

ch

İSTANBUL

ANKARA

GAZİANTEP

ANTALYA

İZMİR

Zürich ve Basel‘dendirek seferler...

ZÜRİCH

BASEL KAYSERİ

ANKARA

GAZİANTEP

ADANA

0848 444 849 www.thy.com

Çağrı merkezimizde 7 gün 24 saat hizmetinizdeyiz.

Page 8: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 018 - Mai 2009 - www.pusulaswiss.ch

8 İSVİÇRE’DEN HABERLER

Sevgili okuyucularımız, bildiğiniz gibi bizler Pusula Gazetesi olarak mümkün olan her alanda ve mümkün olan her şekilde siz okuyucularımıza yardımcı olmak gayretini yayın hayatımızın ilkesi olarak benimsedik. Sizler sorularınız ve sorunlarınızla bize yayınlarımızın içeriği hakkında yol gösterici olacaksınız.

Hazırlayan: Yeter TanrıkuluBu çerçevede okuyucularımızdan gelen sorular üzerine bu ayki Eğitim-Kültür sayfamızı İsviçre’de Üniversite öğrenimi yapabilmenin koşullarına ayırdık. Siz okuyucularımızdan gelecek sorulara göre bu yayınlarımıza gelecek sayılarımızda da yer vereceğiz.

Şunu önceden belirtelim sevgili okuyucularımız: Burada verilen bilgiler genel bilgilerdir ve İsviçre genelindeki bütün öğrenim kurumları için aynen geçerli değildir. Ayrıntılı ve kesin bilgi, söz konusu okuldan alınmalıdır. Okuyacağınız bilgiler ilk adım için yol gösterici özelliktedir.

İsviçre’de bir yüksek öğrenim kurumuna başvurmadan önce şunu bilmek gerekiyor: İsviçre, kantonlar ülkesidir. Yani İsviçre’yi oluşturan 26 kantonun her biri kendi iç işlerinde bağımsızdır. Eğitim ve öğretimle ilgili kararları her kanton, devletin temel kuralları ile çelişmeyecek şekilde bağımsız olarak verir. Bu kararları alırken de kantonun ihtiyaçlarını ve ekonomik koşullarını göz önünde tutar. O nedenle bir kanton hakkında verilen eğitim ve öğretim koşulları bilgisi başka bir kanton için aynen geçerli değildir. Ayrıca, aynı kantondaki bir yüksek öğrenim kurumunun kayıt kabul şartları ile başka bir yüksek öğrenim kurumunun kayıt kabul şartları aynı değildir. Genel kabul gören kuralların yanında, her öğrenim kurumunun bulunduğu kantona, verdiği öğrenime bağlı olarak kendi kuralları vardır.

Diğer bilinmesi gereken bir özellik ise, örgün ve yaygın öğretim kurumlarının çokluğu ve çeşitliliğidir. Akla gelen hemen her alanda ilgililere öğrenim ve eğitim verecek eğitim-öğretim kurumları vardır. Meslek okulları çok yaygındır. Son zamanlarda, Avrupa Birliği Normları çerçevesinde meslek yüksek okullarına geniş bir açılım sağlanmıştır. Neredeyse hemen her alanda eğitim ve öğrenim veren meslek yüksek okulları destek görmektedir. Bu okullardan mezun olanlar, kendi alanlarında hem teorik hem de pratik bilgilere sahip olan yetişmiş eleman olarak iş bulma konusunda daha şanslı durumda olmaktadırlar.

Pusula Gazetesi olarak, öğrenim görmek isteyen adaylara en büyük tavsiyemiz: Hangi dilde öğrenim görmek istiyorsanız, okula kayıt yaptırmadan önce o dili mümkün olan en iyi şekilde öğrenmenizdir. Okula başladıktan sonra dili öğrenmeye çalışmak, hem zaman hem de para kaybına yol açar. Belki de yapılan bütün harcamalara, katlanılan zorluklara rağmen okulu diploma almadan terk etmek de gerekebilir. İşte bu tehlikeyi ortadan kaldırmak için tutulacak en iyi yol, adayların öğrenim göreceği dili önceden öğrenmeleridir. Ayrıca, İngilizce bilmeleri öğrenimlerinde kendilerine çok büyük avantajlar sağlayacak ve sene kaybetmelerini önleyecektir. Temel başvuru kaynaklarının çok

büyük bir bölümü İngilizce yayınlanmaktadır. Öğrenim kurumlarında çok yaygın kullanılan internet dili de İngilizcedir.

İsviçre’de dört ana dil konuşulmaktadır. Bu diller Almanca, Fransızca, İtalyanca ve Räto-Romanca’dır. Ayrıca, İngilizce de çok yaygın ve genel kabul görmüş bir dildir. Almanca, Fransızca ve İtalyanca konuşuldukları kantonlarda öğrenim dilidir. Mesela Fransızca konuşulan Lozan’da öğrenim dili de Fransızca, ama mesela Almanca ya da İtalyanca yabancı dildir. Zürih, Basel, St.Gallen gibi kantonlarda ise öğrenim dili Almanca, diğer diller ise yabancı dildir. İsviçre’de bir yüksek eğitim kurumunda öğrenim görmek için başvurulurken bu ayrıntıya dikkat etmek ve hangi dilde öğrenim göreceğine önceden karar vermek çok önemli ilk adımdır.

Bu yazımızda, Zürih Üniversitesi ile yine Zürih’te bulunan ETH’nin (Federal Teknik Yüksek Okulu) kayıt kabul şartlarını konu alacağız. Aşağıda verdiğimiz bilgiler, söz konusu okulların gerekli birimleri ile görüşülerek derlenmiştir. Vize işlemleri için de daha önceki adı Yabancılar Polisi, şimdiki adı ise Zürih Göçmen Bürosu (Migrationsamt Zürich) yardımcı olmuştur.

Bilindiği gibi Türkiye, henüz Avrupa Birliği’ne üye değildir. Ayrıca EFTA (Avrupa Serbest Ticaret Birliği) üyesi de değildir. Bu da şu demektir: Türkiye’den İsviçre’ye gelecek olan herkes vize almak zorundadır. Hepimizin çok iyi bildiği gerçeği yazının devamı için yeniden vurgulama gereği duyduk. Vize zorunluluğu nedeniyle Türkiye’den İsviçre’ye öğrenim görmek için gelmek hiç de kolay değildir.

Vize alabilmek için izlenmesi gereken yol:

Buradaki yüksek öğrenim kurumlarından birinde öğrenim görmek isteyen aday, elindeki bütün belgelerle önce söz konusu öğrenim kurumuna başvurmalıdır.

Bu belgeler: Mezuniyet diploması, (mezuniyet not ortalaması en az iyi olmalıdır) bütün öğrenim süresince okulda görülen dersler ve onlardan alınan notları gösteren bir belge. Bütün bu belgeler yukarıda sayılan dillerden birine tercüme ettirilmeli ve bu tercümelerin doğruluğu noterde tasdik ettirilmelidir. Ayrıca, neden söz konusu okulda öğrenim görmek istendiğini belirten bir mektup istenmektedir. Bu mektubun iyi yazılması ve gerekçenin iyi ifade edilmesi çok önemlidir. Eğer neden iyi ifade edilemezse, başvuru sahibi vize alamayabilir. Bunun yanında, ders hocalarından ve öğrenciyi tanıyan ve kendisi de kısmen tanınan kişilerden alınacak tavsiye mektupları, öğrencinin başvurusunun kabul edilmesinde önemli bir rol oynayacaktır. Bu belgelerle, öğrenim görülmek istenen üniversite veya okula başvuruda bulunduktan sonra, okulun başvuruyu kabul etmesini beklemek gerekir. Okul başvuruyu kabul ederse, bu kabul yazısı ile vize için başvurmak ikinci adım olacaktır.

Kabul yazısı, pasaport, birkaç vesikalık

fotoğraf ve kısa özgeçmiş ile birlikte en yakın yerdeki İsviçre Konsolosluğu’na gidip, orada verilecek formu doldurarak vize için başvuruda bulunmak gerekir. Vize başvurusu sırasında istenen önemli bir belge de, söz konusu öğrenim süresinin bitiminde İsviçre’yi terk etme garantisidir ve bu yazılı olarak istenmektedir.

Adaydan, İsviçre’de kaldığı süre içinde kimseye muhtaç olmadan bütün masraflarını karşılayabilecek durumda olduğunu belgelemesi istenmektedir. Eğer adayın finansal kaynakları yeterli değilse, İsviçre’de süresiz oturma izni (C-Ausweiss) sahibi, ya da İsviçre Vatandaşı olan birisi adaya garantör olabilir. Adaya garantör olan kişi, kendisinden istenen belgelerle birlikte bulunduğu bölgedeki Göçmen Bürosu (eski adıyla Yabancılar Polisi) ya da muhtarlığa (Gemeinde) giderek başvuruda bulunur. Başvuru sırasında garantörden istenen belgeler: Garantör olduğuna dair belge, pasaport, oturma izni (ausweiss), kimlik kartı, ekonomik durumunu gösteren dokümanlar (banka hesabı, maaş çizelgesi, vergi beyannamesi gibi, borcu olmadığına dair haciz dairesinden alınacak bir “temiz” kağıdı), vize masraflarını ödediğine dair postane makbuzu, (bu makbuz önceden sorumlu kişiye gönderiliyor). Gerekli gördükleri hallerde yetkili makamlar başka belgeler de isteyebilirler.

Zürich Üniversitesi ya da ETH

Çok kaba olarak iki okul arasındaki farkı özetleyecek olursak şöyle diyebiliriz: ETH, adından da anlaşıldığı gibi teknik bilim alanından eleman yetiştiriyor. (Mühendisliğin her kolu, Mimarlık vb.) Zürich Üniversitesi ise daha çok sosyal alanda öğrenim veriyor. Tıp, dişçilik, eczacılık, ilahiyat, etnoloji vb.)

Zürich Üniversitesi’nde okumaya hak kazanan öğrenci, bütün öğrenim giderlerini kendisi karşılamak zorunda. Ayrıca, her sömestr 800 Frank okul öğrenim ücreti ödemesi gerekiyor. Yılda 1600 İsviçre Frank’ı olan bu ücreti eğer öğrenci başarılı olur ama ödeyemeyeceğini ispat edebilirse, alınmayabiliyor da.

Bu ücret, ETH’da şimdilik yıllık yaklaşık 1300 frank, ancak bu ücretin yükseltilmesi düşünülüyor. ETH, başvuran öğrenciyi gerekli gördüğü hallerde matematik, fizik, kimya ve biyoloji sınavlarına tabi tutmakta, bu dallarda başarılı olamayan öğrencileri

kabul etmemektedir.

Çalışma hakkı: Yıllar önce yabancı öğrenciler, sömestr tatillerinde çalışma iznine de sahip idiler. Bu hak hala var, ancak koşullar önceki yıllara göre çok sınırlı. Tatillerde çalışmak isteyen öğrenci, iş ve işçi bulma kurumuna, çalışmak istediği iş yerinden aldığı iş sözleşmesi ile müracaat eder, oradan izin alarak çalışabilir. Ancak şimdi İsviçre de dünyadaki ekonomik krizden olumsuz etkilendiği için öğrencinin çalışması neredeyse imkânsız gibi bir şeydir. Ayrıca, bir kişi çalışmak için müracaat ettiğinde, o alanda iş arayanlar içinde önce İsviçre vatandaşı var mı diye bakılır, sonra Avrupa Birliği daha sonra da EFTA ülkelerin vatandaşlarından o alanda iş arayan var mı diye bakılır. En son Türkiye’den gelen öğrenciye izin verilir.

Özel koşullar:

Türkiye’den lise diploması ile buraya gelen öğrenciler, burada asıl üniversite öğrenimlerine başlamadan önce Freiburg Üniversitesi’nde denklik sınavına tabi tutulurlar. Bu sınavlarda başarılı olamayan öğrenciler, üniversite öğrenimlerine devam edemezler. Sınavlara girebilmek için öğrencinin öğrenim görülecek dil bilgisinin çok iyi düzeyde olduğunu bir belge ispat etmesi gerekmektedir. Eğer öğrenci dile vakıf değilse, üniversitenin verdiği kurslarla kendini sınavlara hazırlayabilir. Ancak şunu bilmek gerekir ki, bu kurslar hem pahalıdır hem de bir yıl sürmektedir.

Tavsiye edilen: Öğrenci adayının gerekli dillerden birini okula müracaat etmeden önce iyi düzeyde öğrenmesidir.

Türkiye’den üniversite diploması ile gelen öğrenci adayının bir üniversiteye kayıt yaptırabilmesi için Freiburg Üniversitesi’nin kurslarına gitmesi gerekmiyor. Ancak dil bilgisi, öğrenim için temel koşullardan biri. Türkiye’de bir üniversiteye başlamış ama çeşitli nedenlerle öğrenimi tamamlayamamış bir öğrenci adayı da lise mezunu kabul edilir.

Türkiye’den alınan diplomaların burada tanınmasını sağlamak, üniversite öğreniminde zaman kazandırabilir. Bunun için Bern’de bulunan yabancı diplomaların tanınmasına, yetkili daire birim ile kontağa geçmek tavsiye edilir.

Dikenli Yol: İsviçre’de Üniversite Öğrenimi

Page 9: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 018 - Mai 2009 - www.pusulaswiss.ch

9İSVİÇRE’DEN HABERLER

Berlin’de yapılacak olan vergi zirvesine Cumhurbaşkanı Merz katılamayacak

Hazırlayan: Gülter Locher

İsviçre, Berlin’de yapılacak olan vergi zirvesine de katılamıyor. Ne var ki bu kez İsviçre’nin katılamaması kendi suçu olarak görülüyor: Berlin’de 23 Haziran’da yapılacak olan vergi zirvesine en önemli OECD ülkelerinin ekonomi bakanları katılacak. İlki geçen yıl ekim ayında Paris’te yapılan zirvenin, resmi bir konumu olmamasına rağmen politik önemi çok büyük. Çünkü Amerika ve İngiltere’nin de katılacağı toplantıda tartışılacak en ağırlıklı konu, vergi cenneti olan ülkeler. Paris zirvesinde Alman Ekonomi Bakanı Peer Steinbrück, vergi cenneti ülke olarak tüm dikkatleri İsviçre üzerine çekmişti.

“Alman bakan gene davul çalmak ihtiyacı hissediyorsa çalsın!”

Cumhurbaşkanı Merz, sonbaharda kendisine yapılan daveti reddettiği

için zirveye katılabilmesi de mümkün görünmüyor. Şimdi İsviçre Ekonomi Bakanlığı tekrar bir davetiye almak için çaba göstermek gerekip gerekmediğini tartışıyor. Aynı zamanda Finans Bakanı olan Merz’in çevreleri ise bu zirvenin önemini indirgeyerek, “Bizim daha başka prioritelerimiz de var.” şeklinde ifade veriyorlar. Ve Finans Bakanlığı konuşmacısı Roland Meier şu şekilde devam ediyor: “Bu özel organizasyonda Almanya Ekonomi Bakanı Steinbrück tekrar davul çalma ihtiyacı duyuyorsa, hiç durmasın.”

İsviçre’nin banka sırları konusundaki yumuşamasına rağmen önümüzdeki haziran konferansında uluslararası baskı artacak mı? Bu sorunun henüz yanıtlanması zor. Gerçi Almanya Finans Bakanlığı sözcüsü Hyder-Rentsch’in söylediğine göre Berlin’deki zirvenin konusu sadece vergi kaçakları ile savaş olacak, kara, gri ve beyaz listeler konu dışında kalacak.

İsviçre’nin komşuları ile arasındaki

hava hala bulutlu

İsviçre ile Almanya arasında çift vergilendirme anlaşması söz konusu olmasına rağmen, bu güne kadar Berlin’den Bern’e herhangi bir resmi girişim olmadı. İsviçre’nin komşuları ile sorunlu ilişkileri ise devam ediyor, özellikle de Almanya ile. Bu ülkeler arasında hiçbirisi sorunların çözümü için ilk adımı atmaya yanaşmıyor.

İsviçre Finans Bakanlığı sözcüsü Roland Meier: ‘‘Biz yeni anlaşmalar isteyen ülkelerle pazarlık yapıyoruz.’’ derken, Alman Finans Bakanlığı sözcüsü Oliver Heyder-Renstch ise ‘‘İsviçre bizden bir şeyler istiyor, biz değil.’’ şeklinde konuşuyor.

Tahminlere göre, İsviçre’nin uluslararası izolasyondan kurtulabilmesi için bir süre daha beklemesi gerekecek. 618

Yine İsviçre’siz Vergi Zirvesi

Beobachter Dergisi’nde yayınlandığı üzere, Federal Yüksek Mahkeme bir leasing anlaşmasındaki itfa tablosunu, anlaşmanın içeriğinde gizli bir ceza yaptırımı bulduğu için geçersiz saydı. Bunun sonucunda müşteri, artı bir masraf ödemeden anlaşmadan çekilebilmiş oldu.

Leasing anlaşmalarını feshetmek isteyen pek çok kişi danışmak için Beobachter Dergisi’ne başvurdu.

Federal Yüksek Mahkeme’nin kararına karşı çıkan Bern’li Konrad Rothenbühler’in ise sorular karşısında başını kaşıyacak zamanı kalmadı. Kendisi : “Sayıları inanılmayacak kadar çok olan pahalı araç sahibi kişi, şimdi bu işten sıyrılmak istiyor.’’ diye bir açıklamada bulundu.

Hüküm kesin!

Thurgau Bölgesi’nden bir çift, masrafları sebep göstererek otomobillerini en kısa zamanda

geri vermek istiyorlar. Fakat bunun üzerine Galeri sahibi tabloda hatalar bulunmuş olsa bile bu kararın aşırı indirgenmiş haklara izin verdiğini belirtti. İsviçre Leasing Derneği de aynı fikirde olduğunu belirtti. Şirket yöneticisi Markus Hess, konuyla ilgili düşüncesini şöyle açıkladı: “Leasing alıcılarının hiç bir masraf ödemeden anlaşmayı iptal etmeleri kesinlikle söz konusu değildir. Burada asıl yapılması gereken, bu kararı tetikleyen vakayı inceleme altına almaktır.’’

Fribourg Üniversitesi’nin Hukuk Profesörü Hubert Stöckli Hess’in fikrini yanlış olarak değerlendirdi. ‘‘Federal Yüksek Mahkeme’nin verdiği karar kesindir. Eğer ki itfa tablosundan saklanan bir anlaşma cezası bulunuyor ise bu tablo geçerli değildir ve müşteri hiç bir masraf ödemeden Leasing Anlaşması’ndan çıkabilir.’’

Stöckli, eğer ki leasing şirketleri geçerliliği olan yeni itfa tabloları

düzenler ise ve müşterileri tabloyu yazılı olarak teyit ederler ise durum farklılaşır dedi. Bu yüzden geçerliliği olan anlaşmalarda: ‘‘Yeni dokümanlar imzalamayın’’ uyarısı yapılıyor. Fakat leasingli otomobilinizi geri vermeyi düşünüyorsanız, tabloyu bir uzman veya bilirkişi tarafından inceletmenizi tavsiye ediyorlar. 611

Anlaşmalarda Yeni Döküman İmzalamayın!

Deutsche ZusammnenfassungWie der Beobachter berichtete, hat das Bundesgericht die Amortisationstabelle in einem Leasingvertrag für ungültig erklärt, weil sie eine versteckte Strafe bei vorzeitiger Auflösung enthielt. Die Folge: Der Kunde konnte ohne Zusatzkosten aus dem Vertrag aussteigen. Doch die Leasingbranche wehrt sich, wie das Beispiel von Peter und Frieda Bach zeigt. Die Eheleute aus dem Thurgau wollten ihren Wagen aus Kostengründen vorzeitig zurückgeben. Doch der

Garagist behauptet, das Urteil lasse eine reduzierte Nachforderung zu, selbst wenn die Tabelle fehlerhaft sei. Dieser Meinung ist auch der Schweizerische Leasingverband. Rechtsprofessor an der Universität Fribourg Hubert Stöckli entgegnet «Falsch», denn Das Bundesgerichtsurteil ist klar. Enthält die Amortisationstabelle eine versteckte Vertragsstrafe, ist sie ungültig, und der Kunde kann ohne Kostenfolge aus dem Leasingvertrag aussteigen.

Önemli Adresler:Yazıya başlarken belirttiğimiz gibi, İsviçre’de her öğrenim kurumunun kuralları farklıdır. Sevgili okuyucularımız, bir öğrenim kurumuna başvurmadan önce, o kurumdan bilgi almanızı tavsiye ederiz. Aşağıda bazı adresler veriyoruz:

Kanzleri der Universität ZürichRämistrasse 71, 8006 Zürich Tel: 044 634 22 17 [email protected] www.unizz.ch

Zulassungsstelle (ausländische Vorbildung, Master, vb.) Tel: 044 634 22 36 [email protected]

Universität FreiburgDienststelle für Zulassung und Einschreibung Büro 1222 Avenue de l’Europe 20 1700 Freiburg Tel: 026 300 70 20 www.unifr.ch

ETH ZürichRämistrasse101, 8092 Zürich Tel: 044 632 11 11 www.ethz.ch www.rektorat.ethz.ch/students/admission/bachelor/foreign_qual/Aufnahmepruefung

Diplomaların denkliği için aşağıdaki adresten bilgi alınabilinir:

Bundesamt für Berufsbildung und Technologie Kontaktstelle DiplomanerkennungEffingerstrasse 27 3003 Bern Schweiz Tel. +41 (0)31 322 28 26 E-mail: [email protected] URL: www.bbt.admin.ch

Aşağıdaki internet sitelerinden oturma izni ile ilgili daha geniş bilgi alınabilinir:

www.migrationsamt.zh.chwww.bfm.admin.ch/www.eda.admin.ch/eda/de/home/reps.html.637

Page 10: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PU

SU

LA M

ED

IAC

OM

DU

RM

US

AG

’ NİN

KAT

KIL

AR

IYLA

HA

ZIR

LAN

MIŞ

TIR

- 01

8 - M

ai 2

009

- ww

w.p

usul

asw

iss.

ch

16 Mayıs 2009 Cumartesi günü kimseye söz vermeyin!

Televizyonunda yayınlanan ‘’ Küçük Şeyler ’’ adlı programın yapımcısı

Prof. Dr. Üstün Dökmen Zürih’te bizlerle olacak.Bu önemli güne tüm halkımız davetlidir.

İnfo Tel: 076 342 90 91 veya 076 394 18 11

Tarih: 16 Mayıs 2009 Cumartesi

Yer: Zürich Volkshaus / Weisser Saal

Kapı açılısı: Saat 19:30

Giriş ücretsizdir

SUNAR

www.baumann.honda.ch

GMBH

w w w . m y h a n d y s h o p . c h

Des

ign

by d

esco

m-m

.comA n a S p o n s o r

H o h l t r a s s e 5 6 1 , 8 0 4 8 Z ü r i c h

Page 11: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 018 - Mai 2009 - www.pusulaswiss.ch

11İSVİÇRE’DEN HABERLER

Pusula Gazetesi ülkemizin aydınlarını İsviçreli Türkler’le buluşturmaya devam ediyor:

Hazırlayan: Gülter Locher

16 MAYIS’TA ÜSTÜN DÖKMEN’LE BERABERİZ

Okuyucularımız Sunay Akın gösterisinin heyecanını henüz hala yaşarlarken, bizler de Pusula Gazetesi olarak yeni bir heyecan organize etmekle meşguldük; Sunay Akın gösterisinden iki ay sonra ÜSTÜN DÖKMEN’i davet ettik. Prof. Üstün Dökmen her ne kadar hepimiz tarafından çok iyi tanınıyorsa da yine de kendisinden kısaca söz edelim (hoş, Üstün Dökmen öyle kısa satırlarla anlatılamayacak kadar derin ve çok yönlü bir bilim insanımız, ama zaten kendisini çok kısa bir zaman sonra canlı olarak yaşayacağız):

Bir iletişim uzmanı olan psikolog Prof. Dr. Üstün Dökmen aynı zamanda çok yönlü bir sanatçı. Şiir kitapları da olan Dökmen, TV’lerde programlar hazırlıyor, bu programları oynuyor, sunuyor, kendisini kitlelere beğeni ile izletiyor, insan yaşamı için belki de en önemli bilim dalı olan psikolojiyi sanatçı yönünü çok iyi kullanarak her yaştan ve her kültür düzeyinden kimselerin anlayacağı dilde anlatabiliyor. O’nu izlerken sıkılmak olanaksız, çünkü görsel anlatıları ile herkesin yaşam sorunlarına ve sorularına yanıt veriyor. Bir zamanlar (kitabevi sahibiyken) Üstün Dökmen’in ve benzeri yazarların kitaplarını ayni dolabın raflarına yerleştirmiş ve bu raflardaki kitapların adını da “Dost Kitaplar” koymuştum. Üstün Dökmen onlarca “Dost Kitap” yazmıştır. Bu kitaplardan edinmek gerçekten de en sadık dostu edinmek kadar değerlidir. İnsana en çok acı veren sorunları içsel sorunlarıdır; kol, bacak, baş ağrıları, kaza yaraları, böbrek taşları, vs. gibi fiziksel sorun ya da hastalıklar elbette ki çok sıkıntı verir, hatta can acıtır; ama hiç birisi içsel sorunlar kadar acıtamaz ve hiç birisi ruhsal sorunlar kadar bizi yapayalnız ve çaresiz bırakamaz. Ruh sağlığı yerinde olan bir kişi fiziksel acılara dayanabilmesini, onlara çare bulabilmesini, diğer insanların ya da uzmanların yardımını almasını ve hatta onlarla birlikte yaşayabilmesini başarabilir. Lakin içimizdeki kaoslar öyle midir? İçimizdeki yaralar… psikolojik sorunlar, dengesizlikler? Çoğunlukla da böyle durumlardaki insanlar uzman yardımı almayı akıllarına getiremezler, zaten uzmanlar da dahil kimseye güvenleri de yoktur. Böyle zamanlarda bu kimselerin kimseye güvenleri yoktur yok olmasına da yine de bir dosta olan ihtiyaçları öylesine büyüktür ki… ne var ki denge sorunları, güvensiz davranışları, sorunlu yaşamları nedeniyle de genellikle insanların hatta en yakınlarının bile anlayışsızlığıyla karşılaşırlar… karanlık yalnızlıklarına terkedilirler. Böyle durumlarda en sadık dostlar bu kitaplardır: “Dost Kitaplar…”

İşte Üstün Dökmen’in Dost Kitapları”ndan birkaç tanesi:

Sanatta ve Günlük Yaşamda İletişim Çatışmaları ve Empati

Yarına Kim Kalacak? Evrenle Uyumlaşma Sürecinde Varolmak, Gelişmek, Uzlaşmak

Küçük Şeyler, 2004. ISBN 9753223528

Sosyometri ve Psikodrama

“Ladesci” 2005

“Küçük şeyler 2” 2006

“Yaşama Yerleşmek” 2008

“Selam”

“Eşitler Evi” 2009

Hep başkaları mı suçlu?

Çok hoş bir dil kullanan Üstün Dökmen’in Yaşama Yerleşmek adlı kitabından zevkle okuyacağınızı düşündüğüm bir alıntıyı sizlere örnek olarak verebilirim:

“Çocuğumuz düşüp kafasını masaya çarpınca biz hemen masayı

döveriz, “eh masa ehhhh sen niye orada duruyorsun” diye. Çocuk, masa

orada durmasa kafasını çarpmayacağını sanır ve büyüdükçe yaptığı her

hatayı yükleyecek birini veya bir şeyi mutlaka bulur.” Malum...

Mesela, bizim Balkan harbinden kalma, dandik vagonlara 160 Kilometre hız yaptırdılar. İlk virajda sizlere ömür... Kimin üstüne kaldı?

-Makinistin.

Mersin’de bayrağımız yakıldı, yırtıldı. Askere taş attılar, panzere Molotof... Memleket ayağa kalktı. Kimin yüzündenmiş?..

-İki velet...

Gelene geçene ayran tost falan satan, kendi halinde sakin bir

kasabaydı,Susurluk.. İçişleri Bakanlığı, MİT, Jitem, generaller, özel tim

polisleri,kumarhaneciler, bakanlar, milletvekilleri, işadamları... Bin kişi

falan yargılandı. Her şey kimin başının altından çıkmış?

-Yeşil’in.

Deprem oldu... 7 vilayette 50 bin kişi öldü. Binlerce bina yıkıldı, on

binleri ağır hasarlı. Hepsinin sorumlusu olarak kimi kulağından tutup

hapse tıktık?

-Veli Göçer’i.

Edirne’de bebeler şakır şakır öldü... Hiç utanmadan bisküvi kolilerine

koyup,gömdüler.”Araştırdık, ihmal yok” dediler. Peki neden öldü bu yavrular?

-Klima’dan...Dikkat isterim, klimacı bile değil, klima.

Rakıdan öldük. O gün ile bu gün arasında ne değişti?.

-Kapağın rengi...

Sanal “sorumlumuz” bile var...

Yollarda her gün 20 insanımız heba oluyor. Trafik Canavarı’ndan...

Dolar patladı? Enflasyon Canavarı’ndan...

Hatta “sorumlu olmayan sorumlumuz” da var... Milli takım oynayıp

yeniliyor. Suçlusu kim? -Takıma alınmayan Hakan...

Domatesleri Ruslar‘a kakalayamıyoruz...- Sinekten...

Deli dana geliyor. İnekten...

Millet hormonlu diye tavuk yemiyor. Erman Toroğlu’ndan.

Evleri su basıyor. Yağmurdan.

Ormanlar yanıyor. Sigaradan.

Gemi batıyor. Dalgadan.

İyi de kardeşim, uçak neden düşüyor? -Rahmetli pilottan...

Peki bu şartlarda hayatta kalmayı nasıl başarıyoruz? -Allah’tan...”

‘’...yaşam kendine tam yerleşemeyenleri, üstünden atar, ”

Aynı kitaptan bir başka paragraf:

“Bazılarımız bazen –ve sanırım çok azımız da her zaman– dört elle yapışırız yaşama. Fark ederek, hissederek, ânı yaşayarak yaşarız; bazılarımız ise âdeta parmak ucuyla tutar yaşamı.

Bir sandalyeye, koltuğa veya bir sedire, kendimizi bırakarak, yayılarak yerleşmek de mümkündür, eğreti bir şekilde oturmak da...

Benzer şekilde, yaşama bütün varlığımızla, varoluşumuzla yerleşmek de mümkündür, eğreti bir şekilde ucundan ilişmek de...

Bir at, üstüne tam yerleşemeyen süvariyi nasıl üstünden atarsa, yaşam da kendine tam yerleşemeyenleri, bir anlamda yeterince uyum sağlayamayanları üstünden atar, devre dışı bırakır.”

Ayrıca Selâm, Yağmurda Yangın ve Bir Yumurtanın Tarihçesi veya Yumurta Pişirme Tarifleri adlı şiir kitapları da olan Dökmen‘nin, Komşu Köyün Delisi adlı bir de tiyatro eseri bulunuyor.

Üstün Dökmen pek çok başarılı sanatçı gibi başarısını büyük ölçüde içinde yaşattığı çocuğa borçlu; çocukluğun hayal gücü, yaşam sevinci, sınırsızca bilmek merakı, tertemiz sevgi dolu yüreği ve enerjisi tüm sanatçıların itinayla içlerinde sakladıkları özellikleridir bu özellikleri sayesinde meziyetlerini üstün yetkinlik haline getirirler...

Kendi anlatımıyla akademik geçmişi:

“…İlk ve orta öğrenimini Erzurum’da tamamladım. 1971 yılında Ankara’da Cumhuriyet Lisesi’ni ve daha sonra Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nü bitirdim. Aynı bölümde master yaptım. 1986’da doktoramı Psikolojik Danışma ve Rehberlik alanında yaptım. 1988’de doçentlik,

1995’te profesörlük derecesini aldım. Halen Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi’nde öğretim üyesiyim, bilimsel çalışmalar yapıyorum.

Kamu kuruluşlarına ve özel sektöre eğitimler, seminerler veriyorum. “Komşu Köyün Delisi” adlı bir oyun yazdım, bu oyun 1995 yılında Yunus Emre Tiyatro Ödülü’nü aldı, yaklaşık 360 kez oynandı. Son 5 yıl içerisinde 100’e yakın kolej, okul, dernek bunu oynadı. Ayrıca daha oynanmadı ama yayımlanmış iki tiyatrom daha var. Bilimsel kitaplarım Sanatta ve Günlük Yaşamda İletişim Çatışmaları ve Empati, Yarına Kim Kalacak? Evrenle Uyumlaşma Sürecinde Varolmak, Gelişmek, Uzlaşmak, Küçük Şeyler adlarını taşıyır. 3 tane şiir kitabım var. TRT’de Mutluluğun Anahtarı Küçük Şeyler isimli bir program yaptım.“

“Küçük Şeyler” TRT’de 4 yıl boyunca yayınlandı. Üç kuşağı bir araya getiren ender programlardan biri oldu. Yeni bir televizyon programı yapacağını da belirten Dökmen bu programın “Küçük Şeyler”’den farklı olacağını burada masallar da anlatacağını söylüyor. Bu bittikten sonra da sırada, çocuklar ve gençlere yönelik “Büyük Şeyler” adlı bir program var.

Yazımı usta sanatçı-bilim adamının çok anlamlı bir şiiri ile bitirirken, sizlerin 16 Mayıs’taki önemli akşamı, Üstün Dökmen Akşamı’nı…kaçırmamanızı umuyorum…

Selam

Yola çıkınca her sabah,

Bulutlara selam ve

Taşlara, kuşlara, atlara, otlara

İnsanlara selam ver.

Ne görürsen selam ver.

Sonra çıkarıp cebinden aynanı

Bir selam da kendine ver.

Hatırın kalmasın el gün yanında

Bu dünyada sen de varsın

Üleştir dostluğunu varlığınla

Bir kısmı da seni sarsın.

Üstün Dökmen604

16 MAYIS’TA ÜSTÜN DÖKMEN AKŞAMI

Page 12: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PU

SU

LA M

ED

IAC

OM

DU

RM

US

AG

’ NİN

KAT

KIL

AR

IYLA

HA

ZIR

LAN

MIŞ

TIR

- 01

8 - M

ai 2

009

- ww

w.p

usul

asw

iss.

ch

Nextshop, 2004 yılından bu yana haftanın yedi günü Türk mutfak kültürümüzü, evimizdeki gibi eksik-siz yaşatan bir mekan. İddialı mutfağı, seçkin hizmet anlayışı ve yenilenen şık ambiyansı ile Zürich Altstetten’de hizmet vermeye devam ediyor.

İsviçre`de dört ayrı konsepti ilk kez bir araya getiren Nextshop sahibi Murat Akaras, 1996 yılından bu yana İsviçre’de yaşıyor. Gastronomi sektörüyle İsviçre’ye geldikten sonra tanışan Murat Bey, tesadüfen girdiği bu sektörde yakalamış olduğu başarısıyla adından sıkça söz ettiriy-or. Murat Akaras kendi yarattığı özel konsept ile resteurant, market, fırın ve pastaneyi bir çatı altında müşterilerin hizmetine sunuyor. Altstetten Tren İstasyonu’nun tam karşısında bulunan mekanda müşteriler, hem yemek yeme, hem arkadaşlarıyla buluşma, hem de evleri için alışveriş yapma imkanını bir arada buluyorlar. Türkiye’nin lezzet geleneğini İtalyan mutfağıyla bir arada seçkin bir hizmet anlayışıyla Zürich’te yaşatan Next-shop, 9 kişilik bir ekiple hizmet vermeye devam ediyor.

Çalışmalarını hiç durmadan devam ettiren Nextshop sahibi Murat Akaras, ileride çok büyük projelerinin olduğunu, 4 Mayıs tarihinden itibaren açacakları fırın ile gelenek-sel Türk Pastanesi’ni insanlara yaşatacaklarını ve gelen müşterilerin burada taze günlük tatlı ve pasta çeşitlerini bulabileceklerini belirtiyor. Bir başka değişiklik ise ön hazırlıkları yapılmakta olan gözleme köşesi. Murat Bey uzun zamandır yapmayı düşündüğü gözleme köşesi için çalışmalarının devam ettiğini ve canı gözleme çeken herkesin çok yakın bir zamanda Nextshop’a gelerek özlemini giderebileceğini söylüyor.

Next One Mayıs ayında hizmete giriyor!

Yakın bir zamanda Nextshop ailesi olarak daha da büyümeyi hedefledi-klerini belirten Murat Akaras, yeni açacakları mekanlar ile kaliteli hizmeti farklı konseptlerle vatandaşlarımızın hizmetine sunacaklarını, Haziran ayının ilk

haftalarında Next One isimli ilk projenin biteceğini belirtti. Bu yeni mekan, sabah saat 06:00’dan akşam saat 24:00’e kadar temiz ve sakin bir ortamda, usta aşçıların hazırlayacağı ev yemeklerinin bulunacağı, hatta herkesin misafirini en güzel şekilde ağırlayacağı özel bir yer olma özelliği taşıyacak. Aynı mekanda hafta içi hafif müzik ve hafta sonu Türkü Bar hizmeti verile-rek, vatandaşlarımızın çekinmeden gidebilecekleri eğlence ortamı sağlanacak.

Bu projenin hemen ardından bir başka yeni proje için çalışma yapacaklarını belirten Murat Akaras, özel bir konsept üzerinde çalışmalarının yoğun şekilde devam ettiğini, çok lüks ve özenle hazırlanmış bir mekanı halkımızın hizmetine sunacaklarını belirtti. Yakında hazırlanacak olan müşteri kartları da hizmet kalitesini arttırmak için yapılan çalışmalardan bir tanesi. Özellikle çevrede bulunan büyük sigorta şirketleri ve resmi daireler tarafından Nextshop`a gösterilen yoğun ilgiden dolayı Murat Bey, böyle bir çalışma içine girdiklerini ve isteyen tüm firmaların bu fırsattan yararlanabileceklerini belirtti. Bu kartların hazırlıkları bittiğinde müşterilerin yaklaşık % 20 gibi bir fiyat avantajı olacak.

Murat Akaras’a yurt dışına açılma gibi bir niyeti olup olmadığını sorduk. Kendisi elinde bulundurmuş olduğu mevcut konsepti yakın bir zamanda Avrupa’nın diğer ülkelerinde de uygulamak istediğini, bu konuda gelen tekliflere açık olduğunu belirtti.

Pusula olarak Nextshop`a giden okurlarımıza başta pasta çeşitleri olmak üzere, tatlı çeşitlerini ve gözleme çeşitlerinden yemelerini tavsiye ediyoruz. Nextshop aşçıları tarafından özenle hazırlanan yemeklerin ve tatlıların tadına mutla-ka bakmalısınız.

Ülkemizin yerel lezzetlerini en iyi şekilde sunabilmek amacıyla sürekli projeler üreten, usta aşçılarla ve uzman bir ekiple yoluna devam eden Murat Akaras ve ekibine çalışmalarında başarılar diliyoruz. 646

Nextshop’ta Yeni Gelişmeler Var

Nextshop - Hohlstr. 5618048 Zürich - Telefon: 044 431 72 01 www.nextstop.ch

Nextshop‘un sahibi Murat Akaras

Page 13: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 018 - Mai 2009 - www.pusulaswiss.ch

13İSVİÇRE’DEN HABERLER

BFU’nun araştırmasına göre, ölümle sonuçlanan trafik kazalarının yarısından fazlası karayollarında gerçekleşti ve gerçekleşmeye de devam ediyor. Bundan böyle ESC yani dayanıklılık kontrolüne giren otomobiller daha çok teşvik edilecek. Çünkü bu kontroller, emniyet kemerinin icadından sonra en iyi güvenlik önlemi olarak görülüyor.

BFU, yani kaza önlemi danışma bürosu, 1992 ve 2007 yılları arasında şehir dışındaki kara yollarında gerçekleşen 453 kazanın sayısının 196’ya düştüğünü bildirdi. Buna rağmen kazalarda hayatını kaybeden insanların ortalama %53’ü kara yolları kazalarında ölüyor.

Kazaların gerçekleştiği 34.000 kilometre uzunluğundaki karayolu incelendi ve buna bağlı olarak kaza anında gerçekleşen yaralanmalar değerlendirme altında alındı. 190.000 kazada 2500 kişinin hayatını kaybettiği kaydedildi. Kaza çeşitlerinin arasında, en çok karşı şeritten gelen otomobille çarpışmalar yaşanırken; diğer yandan özellikle ağaçlar olmak üzere sabit nesnelerle çarpışmaların gerçekleştiği yapılan araştırmalarla belirlendi. Kaza anında edinilen ağır yaralanmalar, bilindik sebeplere dayanıyor: Sürücüde alkol, aşırı hız ve emniyet kemerinin takılmamasının yanı sıra, sürücünün otomobili kullanma şekli veya kara yolunun

ne denli düzgün olup olmadığı gibi sebepler kazaların başlıca nedenleri olarak saptandı.

Daha fazla güvenlik önlemi

BFU şehir dışı kara yollarındaki kaza riskini ve kaza esnasındaki yaralanmaları en aza indirmek için, ehliyetini yeni almış sürücülere alkol yasağının konulmasını ve polis denetimlerinin arttırılmasını talep ediyor. Ayrıca BFU, şahıs araçlarına uygulanacak olan ESC yani elektronik dayanıklılık kontrollerinin yoğunlaştırılmasını talep ediyor. Bu teknik sistem, emniyet kemerinin icadından sonra en iyi trafik kontrol ve denetleme önlemi olarak kendini ispatladı ve bu sistemin buna bağlı olarak kaza sayılarını azaltacağı düşünülmekte.

BFU’nun uzmanlarının belirttiğine göre, Amerikalılar’ın ESC’ye dayanarak yaptığı araştırmanın sonucunda özel otomobillerle gerçekleşen kazalarda %30 oranında ve arazi araçlarında %63 oranında azalma kaydedildi. Insurance Institute for Highway Safety adı altında yapılan başka bir araştırma, sürücünün kendisinden kaynaklanan ve ölümle sonuçlanan kazaların %56 oranında gerilediğini belirledi. BFU’nun açıkladığı bilgilere göre ESC sistemi, özellikle şerit dışında bulunan sabit nesneler ile gerçekleşen çarpışmalarda etkisini gösterecek. Şu sıralar Avrupa Birliği

Ülkeleri’nde kullanılan yeni otomobillerin yaklaşık %40’ında ESC sistemleri kullanılıyor ve Avrupa Birliği’nin gündeminde, araçlarda ESC zorunluluğu yer alıyor.

Bunların dışında İsviçreli kaza uzmanları, yoğun trafik akışı olan yollarda karşı şeritten gelenler için yolun ortasında şeritleri ayıracak refüjlerin konulmasını ve yol kenarlarında sürücülerin güvenliğini tehlike altına sokacak engellerin kaldırılmasını talep ettiler. Aynı zamanda, yolda yer yer bozukluk

veya lakaların bulunduğu kısımlarda hız sınırlamasına yönelik önemlerin alınması gerektiği söyleniyor. 603

Radar aletleri, her zaman haklı yere olmasa bile belediyelerin kasalarını dolduruyorlar. Yapılan bir araştırma sonucunda, hız ölçüm sonuçlarının %80’inin yanlış olduğu ortaya çıktı.

Lozan’lı yetkililer, yol kavşağında duran bir radar aletinin yanlış işlem yapması sonucunda, 3000 Frank ceza parasını geri ödemek zorunda kaldılar. Alman Otomobil Kulübü, yaptığı bir araştırmayla, radar kontrol cihazlarının yaptığı yanlışlık oranının küçümsenecek sayıda olmadığını belirledi. SonntagsBlick Gazetesi’nin haberinde, 1810 radar cezası alan sürücülerin durumunun incelendiği

bildirildi. İnceleme altına alınan sayının %80’ninde, hız ölçüm yanlışlıkları tespit edildi. Örneğin, sürücülerin araçları karıştırılmış, radar ölçüm cihazları yanlış yerlere yerleştirilmiş veya polis memurları bu konuda yeteri kadar eğitim almamışlar.

Yapılan araştırmanın sonuçları, İsviçre Otomobil Dernekleri’ni harekete geçirdi. ACS-Müdürü Niklaus Zürcher, SonntagsBlick Gazetesi’ne yaptığı açıklamada: “İsviçre’de bulunan radar hız ölçüm işlemleri esnasında hatalar yapıldığı bir gerçektir.” dedi. Bu yüzden, kanunları belirleyen kişilerin yararı için konuyla ilgili hemen harekete geçilip araştırmalar

yapılmalı denildi. TCS- Sözcüsü Stephan Müller, aynı fikirde olduğunu belirterek şüpheyi ortadan kaldırmak için kesinlikle bir araştırma yapılması gerektiğini söyledi.

İsviçre’de böyle durumlara çok nadir rastlanıyor

Bilgi Merkezi görevi taşıyan Radar.ch’dan Teknik Müdür Hansruedi Schenker de, bu konuyla ilgili bir araştırmanın yapılmasını gerekli bulduğunu söyledi. Bay Schenker’e göre, hareketli radar cihazlarının %80’den %85’e kadar hatalı çalıştığını tahmin ediyor. İsviçre’deki hız ölçüm cihazlarının sadece %44’ü, hareketli radarlardan oluşmakta. Bu orana bakılırsa, şimdiye kadar ölçülen hız limitlerinin üçte birinden fazlası yanlış sonuçlar çıkarmış.

Metas, Meteroloji Bakanlığı’nın Trafik Bölümü’nde şef olarak görev alan 53 yaşındaki Walter Fasel, bahsi geçen hız ölçüm hataları konusunu kabullenmek istemedi ve İsviçre’de böyle durumların nadir yaşandığını söyledi. SonntagsBlick Gazetesi’ne yaptığı açıklamada, tüm hız ölçümlerinin sonradan denetlenebilir ve açıklanabilir olduğunu ifade etti. 576

Karayollarında Ölüm Tehlikesi

Radarların % 80’i Hatalı İşlem Yapıyor

Deutsche ZusammnenfassungÜber die Hälfte der tödlichen Verkehrsunfälle ereignet sich laut einer bfu-Studie weiterhin auf den Landstrassen, die damit die gefährlichsten Verkehrswege bleiben. Nun sollen unter anderem Autos mit Stabilitätskontrolle (ESC) stärker gefördert werden. Denn dies sei die beste Sicherheitsmassnahme seit dem Gurt. Um das Unfallrisiko ausserorts wie auch die Verletzungsschwere zu verringern, fordert die bfu weiterhin ein Alkoholverbot für Neulenker sowie vermehrte Polizeikontrollen. Dazu schlägt die Fachstelle neue Massnahmen wie die stärkere Förderung von Personenwagen

mit «Elektronischer Stabilitätskontrolle» (ESC) vor. Diese Technik habe sich als beste Verkehrssicherheitsmassnahme seit Einführung des Sicherheitsgurts erwiesen und könne und werde die Unfallzahlen wohl massiv reduzieren. Die Schweizer Unfallexperten aber auch die vermehrte bauliche Trennung der Fahrtrichtungen auf stark befahrenen Strassen sowie die Entfernung oder Absicherung von nahe am Strassenrand stehenden Hindernissen. Auf nachweislich gefährlichen Strecken etwa mit problematischem Gefälle müsse zudem die Tempolimite abschnittsweise herabgesetzt werden.

Deutsche ZusammnenfassungNicht immer zu Recht, aber Radargeräte spülen viel Geld in die Staatskasse. Eine neue Studie zeigt, dass rund 80 Prozent der Messergebnisse falsch sind. 1810 Fälle von gebüssten Autofahrern wurden untersucht, berichtet der «SonntagsBlick». Mehr als 80 Prozent der Geschwindigkeitsmessungen wiesen Mängel auf. Fahrzeuge wurden verwechselt, Messgeräte falsch aufgestellt oder die Beamten waren schlicht zu schlecht ausgebildet. Auch Hansruedi Schenker, technischer

Geschäftsführer der Infozentrale Radar.ch, hält eine Studie für nötig. Er schätzt, dass rund 80 bis 85 Prozent der mobilen Geschwindigkeitskontrollen mangelhaft sind. Mobile Kontrollen haben in der Schweiz einen Anteil von 44 Prozent. Somit sind insgesamt mehr als ein Drittel aller Messungen mangelhaft. Der zuständige Chef der Sektion Verkehr beim Bundesamt, will aber von Fehlern nichts wissen. Er sagt, dass es in der Schweiz selten vorkommt. Jedes Messergebnis würde sich nachträglich überprüfen und nachvollziehen lassen.

Page 14: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 018 - Mai 2009 - www.pusulaswiss.ch

14 İSVİÇRE’DEN HABERLER

Devlet Sağlık Dairesi (BAG), 2010 senesinde yüzde %10’dan fazla artış gösterecek prim ücretleri konusunda uyardı. sağlık sigortası şirketleri (Krankenkassen), sağlık masrafları için beklentilerin üzerinde masraf çıkardı.BAG Yardımcı Müdürü Petra Indra bir gazete haberinde, ‘‘Bu sonucun asıl sebebi masrafların artışıdır.’’ diye bir açıklama yaptı. Sağlık Bakanı Couchepin, sigorta şirketlerini bu konuda eleştiriyor

Sağlık sigortalarının geçen yılki muhasebeleri, Devlet Sağlık Dairesi (BAG) tarafından incelendi. Yardımcı Müdür Indra’nın da doğruladığı gibi, sağlık sigortalarının temel sigorta alanındaki genel toplam kaybı 2009 yılının sonlarına doğru neredeyse 1,5 milyar Frank’ı bulacak.

BAG’ın Yardımcı Müdürü, sağlık sigorta şirketlerinin 2008 senesi sonundaki zararını 800 milyon Frank olarak açıkladı. Bu yıl için yapılan tahminlerde yaşanacak olan zarar 700 ve 800 milyon Frank olarak bildirildi. 2008 yılında %16‘ya düşen sigortaların rezervlerinin 2009 yılında % 9 ve %11’e kadar azalacağına dair beklentiler var. Tahmin edilen bu oran ile kanunen belirlenmiş minimum %11,5 rezerve sınırına yaklaşmış olacaklar.

Sigortalar, primleri çok fazla düşürdülerİndra asıl problemin Pascal Couchepin tarafından rezervlerin azaltılmasına yönelik belirlenen talimatı olmadığını söyledi: “ Asıl problem, sigorta şirketlerinin müşterilerine, 2008 yılı için yaptıkları tahminlerinin üzerinde hizmet vermek zorunda kalmalarından kaynaklanıyor.’’ dedi. Sigortacılar,

2008 ve 2009 yılı için primlerini çok düşük seviyede tuttular.

Pascal Couchepin de Sonntag Gazetesi’ne, buna benzer bir açıklama yaptı; örneğin HELSANA sağlık sigorta şirketi diğer sigortalar gibi rekabet piyasasına uyarak prim ücretlerini düşürdü ve finans pazarında para kaybetti. Couchepin, bu konuda düşük rezervleri bahane edip öne sürenleri gülünç bulduğunu söyledi.

Prim ücretlerinde yüzde ondan fazla bir artış artık kaçınılmaz bir hal aldı

2009 yılının ilk üç ayında yapılan masrafların 2008 yılının ilk üç ayında yapılan masrafları şimdiden geçtiği belirtildi. Geçen yıl sağlık sektörüne yapılan harcamalar %4’lük artış göstermişti. Bu sene ise yaklaşık %5’lik bir artış bekleniyor. Indra, bu harcamalara yönelik açığı kapatmak için prim ücretlerinin %11 ve %13 arasında arttırılması gerektiğini söyledi. Bugünkü duruma bakılırsa, 2010 senesinde ortalama prim artışında %10’dan fazla bir zam kaçınılmaz. Özellikle hastanelerin acil bölümleri, laboratuvar ve Spitex Hizmeti (evde hasta bakım hizmeti) ve bunlara bağlı olarak doktorların reçetelere yazdığı ilaçlar için yapılan masraflar harcamalardaki artışa neden oldu.

BAG, doktorların özel muayenesinde yapılan ziyaretlerin ücretlerini inceleme altına aldı. Bunu yapmalarındaki amaç, hastaları çok fazla önem taşımayan rahatsızlıklarda doktor ziyaretinden uzak tutmak. Indra: “Hastaların davranış ve alışkanlıklarını değiştirerek mevcut harcamalarda bir azaltma sağlayabiliriz.’’ diyerek, yapılan denetimleri gerekçelendirdi.

21 Nisan’da sağlık sigorta şirketlerinin temsilcileri, hekimler, hastaneler ve BAG, masrafları daha aza indirgemek için nelerin yapılabileceğini tartışacaklar. Bayan Indra, Sağlık Bakanı Couchepin’nin de bu toplantıda fikirlerini belirteceğine dair bilgi verdi. Couchepin’in yaptığı açıklamada, 21

Nisan’daki toplantıda sigortalı kişilerin isteği dışında TARMED gibi (yani hastanelerde veya doktorların özel muayenehanelerinde gerçekleşen acil müdahale durumları) bazı tarife anlaşmalarının meclisin kararı ile iptal edilip edilemeyeceğinin konuşulması gerektiğini belirtti. 622

2008 yılında yapılan dağ sporları kazalarında 104 kişinin öldüğü kaydedildi. Bu rakama göre, dağ sporu kazalarındaki ölümler, 2007 yılına nazaran oldukça azaldı.

Ölümle sonuçlanan dağ sporu kazalarındaki azalmaya karşın dağlarda kurtarma hizmeti veren ekipler, toplam 2277 kişiyi tehlikeli durumlardan ve ölümden kurtarmayı başardı. 2008 yılında kurtarılan kişilerin sayısının, 2007’de kurtarılan kişilerin sayısına oranla %5 arttığı belirlendi

SAC’nin verdiği bilgiye göre, dağ bisikletçiliğinde -2007 yılına göre- 81 kişiyle %27 oranında bir artış tespit edildi.

İyi bir kurtarıcı iyi bir önlem demektir

Dağ sporlarında geçen sene yaşanan 96 vakada 104 kişi hayatını kaybetti. Yani bu rakamlar, bir yıl öncesine göre %15 oranında bir azalmaya işaret ediyor.

Kayalara tırmanmada altı ve kayakta ise beş kişinin ölümüyle sonuçlanan kazaların gerçekleşmesiyle ortaya

çıkan oran, 2007 yılına nazaran artış gösterdi. En çok ölümle sonuçlanan kaza tipinin, yüksek bir yerden düşüş veya sıradan bir düşüşle meydana geldiği belirtildi (72 ölüm). Alp Dağları’na tırmanıp çığ altında kalanların sayısı ise 15 olarak kaydedildi.

Toplam 104 ölünün arasında, 80 erkek ve 24 kadın vardı. Bunların 59’u İsviçreli, 45’i yabancı kökenli insanlar ve 12’si SAC’nin kendi çalışanlarıydı .

Peki sebepleri neydi?

SAC, artışa geçen kurtarma sayısını, genel olarak hava şartları nedeniyle zor geçen tur şartlarına bağlıyor. Kötü hava şartları yüzünden dağ gezisine çıkan birçok kişi sürprizlerle karşı karşıya kalıyor. SAC kazaların ölümle sonuçlanmasında bir artışın yaşanmamasını, iki temel faktöre

bağlıyor:

Birinci faktör; dağ kurtarma operasyonları birçok kez olumlu sonuçlar verdi. İnsanlar daha kötü bir duruma sokulmadan kısa zamanda kurtarıldı.

İkinci faktör ise, Dağ Sporları Dernekleri’nin ve diğer kurumların önlem çalışmaları ve Alp Dağları’na çıkan insanların, önceden bilgilendirilmesiyle donanımlı bir şekilde dağ turlarına çıkmaları sağlanmış. 602

2010’da Sağlık Sigorta Prim Ücretlerinde Patlama

İsviçre Dağlarında 104 Kişi Öldü

Deutsche ZusammnenfassungWegen weit höherer Gesundheitskosten als von den Krankenkassen erwartet, droht 2010 laut dem Bundesamt für Gesundheit (BAG) ein Prämienanstieg von über zehn Prozent. Laut dem BAG-Vizedirektor belief sich der Verlust der Kassen Ende 2008 auf 800 Millionen Franken. Aufgrund von Schätzungen sei für das laufende Jahr erneut ein Verlust von 700 bis 800 Millionen Franken zu erwarten. Die Reserven der Kassen dürften von den 16 Prozent per Ende 2008 auf neun bis elf Prozent per Ende 2009 schmelzen. Sie kämen damit knapp unter dem gesetzlichen Minimum von 11,5 Prozent zu liegen. Laut Indra ist das Problem, dass die Kosten der

Leistungserbringer 2008 wesentlich stärker gestiegen sind als die Versicherer erwartet hätte. Die Versicherer hätten ihre Prämien für 2008 und 2009 zu tief angesetzt. Nur schon um diese Kosten zu decken, müssten die Prämien um elf bis 13 Prozent angehoben werden, sagte Indra. Aus heutiger Sicht sei daher eine durchschnittliche Prämienerhöhung von über zehn Prozent im Jahr 2010 kaum zu vermeiden. Vor allem die Kosten der Spitalambulanz, für Labors und Spitex sowie jene infolge der Medikamentenabgabe durch die Ärzte stiegen konstant. Weitere Massnahmen wollen Vertreter der Kassen, Ärzte, Spitäler und des BAG am 21. April an einem Runden Tisch diskutieren.

Deutsche Zusammnenfassung2008 sind beim Bergsport 104 Menschen ums Leben gekommen. Das sind deutlich weniger als noch ein Jahr zuvor. Das hat zwei Gründe, so der SAC. Im Unterschied zur rückläufigen Zahl der tödlichen Unfälle nahmen die Bergrettungen im vergangenen Jahr weiter zu. In den Alpen und im Jura mussten die Rettungsdienste insgesamt 2277 Personen bergen. Das sind fünf

Prozent mehr als im Vorjahr. Unter den 104 Toten waren 80 Männer und 24 Frauen. 59 waren Schweizer, 45 Ausländer. 12 waren SAC-Mitglieder. Die erneut höheren Notfallzahlen sind laut SAC zu einem wesentlichen Teil auf die häufig wetterbedingten, schwierigen Tourenverhältnisse zurückzuführen. Davon seien viele Berggänger überrascht worden.

Page 15: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PU

SU

LA M

ED

IAC

OM

DU

RM

US

AG

’ NİN

KAT

KIL

AR

IYLA

HA

ZIR

LAN

MIŞ

TIR

- N

r. 01

8 - M

ai 2

009

- ww

w.p

usul

asw

iss.

ch

%20

0848 888 505 - 076 383 33 55

Prizma Versicherung & Kreditservice Rautistr. 60 • 8048 Zürich • www.prizma.ch • [email protected]

Kredit - Krankenkasse - Autoversicherung - Hausratversicherung - 3.Säule - Sparkonto - Rechtschutz

Bu Kampanya Sizi Mutluluktan Uçuracak!

Türkiye Uçuşlarında

İndirim

Krankenkasse değişikliğini Prizma’da yapanlarTürkiye’ye %20 indirimli uçuyor

Kampanya şartları için hemen arayın

Önemli uyarı: 2010 yılında Krankenkasse primleri %10 zamlanacaktır.Fırsatı kaçırmayın hem tatilinizi hemde sigortanızı ucuza getirin.

044 401 33 33

Page 16: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 018 - Mai 2009 - www.pusulaswiss.ch

16

Schlussel Bern, Swiss Knife Shop ve Aslan Finance Firması’nın sahibi olan başarılı iş adamımız Ahmet Mersin, yeni girdiği kredi sektöründe, kısa zamanda büyük başarı yakalayarak, adından sıkça söz ettiriyor. Ahmet Mersin`i Bern`de bulunan bürosunda ziyaret ettik ve çalışmaları hakkında bilgiler aldık.

Söyleşi: Turgut Karaboyun

Sayın Ahmet Mersin, sizi yakından tanıyabilir miyiz?

Edirneli bir baba ve Rizeli bir annem var. Ben İstanbul`da doğdum. İsviçre`ye ilk gelen kişiler arasında yer alan Hasip Mersin`in oğluyum. İstanbul`da bayan ayakkabıları üreten babam, bir arkadaşı vasıtasıyla İsviçreli bir firma tarafından davet alarak, 1969 senesinde buraya gelmiş. Daha sonra bizleri de yanına aldı. Türkiye`de ortaokulu bitirdikten sonra 16 yaşında buraya geldim.

İsviçre`de iş yaşantınız nasıl başladı?

İsviçre`de matbaacılık üzerine meslek eğitimi aldım ve hemen sonrasında kendi matbaamı açtım. Farklı baskı teknikleriyle müşterilerime hizmet veriyordum. İlerleyen zaman içinde kendi çalıştığı firmayı devralan babamın yanında ayakkabıcılığı öğrendim ve birlikte çalışmaya başladık. Daha sonra, İsviçre`nin ayakkabı üreticiliği yapan önemli firmalarından birinde yöneticilik yaptım. Zaman içinde bu sektörde ‘’usta personel’’ konusunda sorunlar yaşamaya başladık. Yeni nesil ayakkabı imalatı konusunda isteksizdi. İlerideki zorlukları görerek, yeni bir branşta çalışma kararı aldım. Yapmış olduğum araştırmalarda, önümüzdeki 50 yıl boyunca güvenlik sistemlerinin çok ön plana çıkacağını gördüm ve bu yönde araştırmalarımı devam ettirdim. Güvenlik sistemli anahtarlar üzerinde çalışma kararı aldım. Elimde bulunan bütçeyle bu konuda yatırımlar yaparak, Schlussel Bern adında bir firma kurup bu sektöre adım attım. Yeni inşaatlarda ve yapılan tadilatlarda binalara, akıllı ve mekanik anahtar sistemleri yapmaktayız. Resmi olarak 14 yıldır 10 kişilik uzman bir kadroyla bu işi devam ettiriyoruz. Yanımızda sadece diplomalı ve kendi alanında uzman olan kişiler çalıştırıyoruz. Bern bölgesinde çok tanınmış firmalar arasında yer alıyoruz ve buna bağlı olarak katıldığımız büyük ihalelerden % 70 oranında başarılı çıkıyoruz. Anahtar, posta kutusu sistemlerini bir paket haline getirerek bu şekilde ihalelere giriyoruz. Bize gelen müşterilerimiz bizden planlama, konsept ve montaj dahil her türlü hizmeti almaktalar. Tüm anahtar sistemlerinde, 24 saat boyunca acil yardım hizmeti sunmaktayız.

Güvenlik sistemli anahtarların yanı sıra, hediyelik eşya sektöründe de

çalışmalar yapıyoruz. Şu an, Bern`de en büyük çeşide sahip olan hediyelik eşya dükkanı bize ait. İsviçre’nin kendine has olan hediyelik eşya markaları Victorinox, Wenger gibi yüksek kaliteli ürünlerin yanı sıra, el işlemeli özel ürünler de her çeşidiyle bizden satın alınabilir. İsteyen firmalar, elimizde bulunan her türlü çeşitten kendi isimleriyle baskı yaptırarak promosyon çalışmaları yapabilirler. Diğer yandan gravur atölyemizde profesyonel hizmet vermekteyiz. Her türlü objenin üzerine gravur işleme yapabiliyoruz.

Sayın Ahmet Mersin, bize Aslan Finance hakkında bilgi verir misiniz?

Kredi konusunda çalışma yapmadan önce, bu işi profesyonel anlamda nasıl yapabileceğimize dair uzun süreli altyapı çalışmalarımız oldu. Burada, vatandaşlarımıza en iyi hizmeti verebilmek için bankacılık ve kredi konusunda uzman olan, kredi şartlarını ve iç tüzüğü iyi tanıyan sayın Alexandra Lorentzos ile birlikte çalışma kararı aldık. Kendisi, İsviçre`de bankacılık eğitimi almış ve 8 yıl boyunca İsviçre`nin büyük bankalarından birinde çalışmış, kredi alanında tecrübeli biridir.

İşe başladığımız 1 Şubat 2009 tarihinden itibaren Pusula Gazetesi vasıtasıyla büyük bir müşteri potansiyeli yakaladık. Bize gelen her vatandaşımızın kredi işlemleri, ikram edilen çay bitene kadar sonuçlandırılarak, kredi anlaşması bizzat tarafımızdan verilmektedir. Biz, alınan krediye onay çıkması halinde kredi anlaşmasını bankadan değil, büromuzdan direk olarak müşterimize

sunabiliyoruz.

Kredi işleminin bir ‘’çay içimlik’’ kısa süre içerisinde sonuçlanabilmesi için neler gerekli?

Bizim vatandaşlarımıza bu yönde en büyük tavsiyemiz, ileride yapacakları kredi başvurusu ihtimalini göz önünde bulundurarak ev ödemelerini zamanında yapmaları ve mümkün olduğunca icraya girmemeleridir. Kredi işleminin kısa sürede sona erebilmesi için, başvuru sahibinin icrasız olması ve bir yerde çalışması gerekmektedir. İcra ve işsizlik durumunda, kredi onayı almak oldukça zordur. Geçtiğimiz yıllarda yürürlüğe giren yeni kanunlara göre, kişiye bütçe hesabı yapılarak kredi verilmektedir. Artık herkes istediği kadar kredi alma imkanına sahip değildir. Ancak biz, zor durumda olan müşterilerimizin sorunlarını çözmek için elimizden geleni yapmakta ve onlara yol göstermekteyiz. Gelen müşterilerimize aynı zamanda ücretsiz danışmanlık yapmaktayız.

Kredi limitleri ve faiz oranları hakkında bilgiler verebilir misiniz?

Kredi limiti, tamamen gelen kişinin kazancıyla bağlantılıdır. Daha önce de söylediğim gibi, bankaya kredi başvurusu yapıldıktan sonra banka, müşterinin kazancına bakarak bir bütçe çıkarır. Çıkarılan bu bütçe, verilecek olan kredinin miktarını belirler. 80 bin İsviçre Frankı’na kadar alınan tüm kredilerde 7 günlük kanuni bekleme süresi vardır. Kredi alan kişi, istediği taktirde bu 7 gün içerisinde almış olduğu krediden vazgeçme hakkına sahiptir. Alınan kredi miktarı, 80 bin Frank üzerinde ise müşteriye bu paranın ödemesi 1 gün içinde hemen

yapılır. Faiz oranları hiçbir zaman standart değildir. Kişinin durumuna, daha önceden almış olduğu kredilere, ödemelerini zamanında yapıp yapmadığına ve bütçesine göre değişkenlik göstermektedir. Alınan kredinin süresi uzadıkça faiz oranları da artmaktadır. 1 yıl geri ödemeli alınan tüm krediler, % 6.5 faiz oranlarıyla verilmektedir. Bizim müşterilerimize tavsiyemiz, almış oldukları krediler için ödeme süresini kısa tutmalarıdır.

Kredi almak isteyen vatandaşlarımız, size nasıl başvuruda bulunabilirler?

Kredi almak isteyen vatandaşlarımız bize, telefon, fax ve e-mail yoluyla başvuruda bulunabilirler. Biz kendilerine, posta ya da e-mail yoluyla kredi talep formu gönderiyoruz. Bu formun müşteri tarafından doldurulup bize yollanması gerekmektedir. Kredi Talep Formu, online olarak internet sayfamızda da mevcuttur. İsteyen kişiler, direk internet üzerinden Talep Formu’nu doldurarak başvuruda da bulunabilirler. Bunun için vatandaşlarımızın www.aslanfinance.ch adresini ziyaret etmeleri yeterli olacaktır. Acil kredi ihtiyacı olan müşterilerimiz için, telefon üzerinden bankalarla görüşüp ön bilgi alıp, istenilen kredinin verilip verilemeyeceği konusunda da kısa süre içerisinde bilgi verebiliyoruz. Aslan Finance, kredi başvuru bilgilerini Pusula Gazetesi’nin 3. sayfasında ayrıntılı olarak görebilirsiniz.

Pusula Gazetesi olarak, Sayın Ahmet Mersin ve ekibine başarılar diliyoruz. 647

Ahmet Mersin`in Hayatı Başarılarla Dolu

Ahmet Mersin ve Alexandra Lorentzos

Page 17: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 018 - Mai 2009 - www.pusulaswiss.ch

17İSVİÇRE’DEN HABERLER

İsviçre’nin Amerika ile içinde bulunduğu banka müşterileri hesaplarında gizlilik tartışmaları , son bulacak gibi görünüyor. İsviçre diplomasisi Amerika’yla UBS’in vergi tartışmasının bir son bulması için çalışmalarını sürdürüyor. İlk etapta, Amerikanlar’la barış sağlanması için yapılan çalışmalarda maddi değer hesapları yapılıyor.

Vergi kaçakçılarından Amerika’ya gelecek olan gerçek ceza indirimi, 4,2 milyar Frank getiri sağlayacak. Yani, Amerikalı UBS müşterilerine ait 4,2 milyar Frank, Amerika’ya geri gitmiş

olacak. Vergi kaçakçılarının ceza indiriminden yararlanabilmek için altı senelik bir süre içinde, sermayelerinin %35’i üzerinden vergi ödemeleri gerekiyor. Buna, ceza ücretleri de eklenecek. Amerika Birleşik Devletleri Finans Departmanı’nın yaptığı Memorandum’a göre, cezalar, yurtdışındaki müşteri hesap sermayelerinin %20’si cezalardan oluşuyor. Yani Amerikalılar, UBS’de 20 milyar Frank bulundurdukları için cezaların toplamı 4 milyar Frank’a tekabül ediyor. Eğer bütün Amerikalı UBS müşterileri Amerikalı IRS Vergi Bakanlığı’na başvururlarsa, toplam

ceza rakamı 8 milyar Frank’ı bulacak. Amerikalı vergi sorumlusu Doug Shulman, Amerikalı UBS müşterilerini altı ay içerisinde toplayarak, IRS Vergi Bakanlığı’na başvurmalarını sağlayacak.

Şahsi hukuk davasını geri çekmek için Amerikalı Vergi Bakanlığı, IRS’nin

UBS’den aldığı 8 milyarın yeterli bir rakam olması gerekiyor. Bu talebin içinde, 52.000 müşterinin bilgisi de yer almakta. Böyle bir bilgi akışı, banka sırrının ortadan kalkması anlamına geliyor. Şimdiyse, banka sırrının ortadan kalkmaması için mevcut senaryoda bir değişiklik planlanıyor. 578

Siyasi baskı etkisini gösterdi: Kantonların adalet ve polis yönetimleri, 2010 senesinin başlangıcından itibaren çocuk yaştaki kişilerin kaçırımalarını önlemek amaçlı bir alarm sistemini devreye sokmak için devlet yardımı alacak.

2007 yazında Appenzell’de beş yaşında bir kız çocuğunun kaçırılması, Kantonlar Adalet ve Polis Yönetimi (KKJPD)’yi harekete geçirmişti; KKJPD, çocukların kaçırılmalarında ülke çapında bir alarm sisteminin uygulamaya geçirilmesi için hükümete baskı yapmaya başlamıştı. Geçtiğimiz aylarda Zürich’te çocuk bakıcılığı yapan 16 yaşındaki Neuchatel’li Lucy’nin akıl hastası bir genç tarafından vahşice öldürülmesi alarm önleminin uygulamaya geçirilmesi çalışmalarını hızlandırdı. Adalet Bakanı Eveline Widmer-Schlumpf, bu

sistemin 2010 senesinde uygulamaya geçmesi için talepte bulundu.

Çocuk kaçırma olaylarında geçici çözüm önerileri

Waadt Eyaleti’nin Adalet Müdürü Jacqueline de Quattro, böyle bir sistemin kanun esasından çok devlet ve kanton arasında yönetilmesini daha uygun bulduğunu söyledi.

Quattro, bu yeni sistemin ilk etapta daha çok on altı yaşından küçük çocukların kaçırılmasına yönelik kullanılacağını belirtti. Alarm devreye girdiğinde, ülkede bulunan herkese kısa mesaj ve MMS yolu ile bilgi aktarılacak. Bunun yanı sıra radyo ve televizyonda son dakika bilgileri verilecek. İstasyonlarda ve otoban yol kenarlarında afişler asılacak. Quattro, gerekli ve yetkili kurumlar için çalışmalara başlandığını ekledi. 607

Amerika 8 Milyarı Alırsa Davayı Geri Çekecek

Çocuk Kaçırılmalarına Karşı Önlem: Alarm Sistemi

Deutsche ZusammnenfassungIm Bankgeheimnis-Streit mit Amerika zeichnet sich ein Ausweg ab. Die Schweizer Diplomatie arbeitet mit Hochdruck an einer Einigung mit den USA im Steuerstreitfall UBS. Erstmals wird klar, was der Frieden mit den Amerikanern kostet. Recherchen der Zeitung «Sonntag» ergaben, dass die faktische Amnestie für Steuerflüchtlinge den USA rund 4,2 Milliarden Franken bringen wird: So viel Geld soll von den amerikanischen UBS-Kunden zurück in die USA fliessen. Denn um von der Amnestie zu profitieren, müssen die

Steuersünder auf die Kapitalerträge 35 Prozent Steuern nachzahlen – für sechs Jahre. Hinzu kommen Bussen. Gemäss einem Memorandum des US-Finanzdepartements machen die Bussen 20 Prozent des maximal auf Offshore-Konten gehaltenen Kapitals aus. 8 Milliarden dürften genug sein, um die Zivilklage zurückzuziehen, die die US-Steuerbehörde IRS gegen die UBS angestrengt hat. Darin forderte sie die Herausgabe von 52 000 Kundendaten. Eine solche Herausgabe käme einer vollständigen Aufhebung des Bankgeheimnisses gleich. Dieses Szenario sollte nun abgewendet sein.

• IPL Epilasyon• Cilt bakımı• Kırışıklık tedavisi• Kalıcı Makyaj• Manikür ve Pedikür• Protez Tırnak

Bonita Cosmetic-Center (beim Lochergut)Sihlfeldstrasse 808004 Zürich

• Bıyık ve Çene 45.- CHF • Koltukaltı 80.- CHF • Bikini 100.- CHF • Kırışıklık tedavisi (Hautverjungung) 170.- CHF

Laser & Güzellik merkezi

Hizmetlerimiz

IPL Epilasyon

Epila

syon

Nuray ToprakMobile: 078 807 00 [email protected] - www.bonita-cosmetics.ch

Uzman Personelimiz ve uygun �yatlarımızla hizmetinizdeyiz.

Page 18: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 018 - Mai 2009 - www.pusulaswiss.ch

18 İSVİÇRE’DEN HABERLER

Pet şişelere su koyma yasağının ve elektronik aletleri standby modunda bırakma yasağının enerji tasarrufuna bir katkısı yok; kısa adı UREK olan Uluslararası Doğal Çevre, konuyla ilgili parlamenter girişimleri ret ediyor.

UREK’in 17’ye karşı 4 çekimser oy

ile konuyla ilgili kanun belirlemelerini istemediği bildirildi.

UREK, çekimserliğini Waadtland Kantonu’nun CVP’li Bakanlar Kurulu meclis üyesinin talebi üzerine gerekçelendirdi. Çünkü geri dönüşümü olan pet şişelerin ve cam şişelerin ekolojik açıdan aynı

değerde görülüp yanlış değerlendirildiği söyleniyor. Buna bağlı olarak, pet şişelerdeki su satış yasağı enerji tasarrufuna yardımcı olmuyor.

Cenevreli Yeşiller Partisi üyesi Luc Recordon ise elektronik eşyalarda bir Standby, yani uyuma modu yasağının konulmasını talep ediyor. UREK, parlamenter platformunda yapılan girişimde çıkan 16’ya karşı 8 çekimser oy sonucu ile Bakanlar Kurulu’ndan bu yasağın yürürlüğe geçmemesini talep ediyor.

Komisyon üyelerinin düşüncesine göre; ‘‘Enerji etkinliklerinde çoğalma’’

önergesiyle çoktan gerçekleşmiş görünüyor. Bunun yanı sıra, Hükümet Meclisi’nin revizyon paketinin, enerji etkinliği konusunda zaten görevini yerine getirdiği söyleniyor. Yani paket, birçok elektronik aletin Standby modundayken harcadığı enerjinin sınırlandığı belirtildi. 579

Thurgau’lu yetkili makamlar, Almanya’dan gelen yük trenlerinin İsviçre’den geçişini durdurmak istiyor. Alman demir yolu şirketi Railion, yük trenlerinin İsviçre’nin Bodensee kıyısı etrafından geçmelerini sağlıyor. Bu durum, o bölgede yaşayan insanların huzurunu bozuyor.

İsviçre’nin Bodensee kıyısı uzun yıllardır yüksek bir yaşam kalitesine sahip bir bölge olarak biliniyordu. Belediye Başkanı’nın sözlerine bakılırsa artık bu düşünceden eser kalmadı. Çünkü bir kaç senedir her saat başı St. Gallen ve Thurgau bölgesindeki göl kenarından, Konstanz’dan Avusturya istikametine giden yük trenleri bu hattı kullanıyor. Göl kenarıyla ilgilenen bir vakıf (IG), internet sitesinde bu konuyla ilgili yorumunu yaptı: “Aşırı yüksek ses ve gürültüyle sallanıyoruz.’’ Bahsedilen bölgenin gürültü kirliliğini ispatlayacak bir denetim gerçekleştirilebileceği söyleniyor ve IG, uzun zamandır bu yük trenlerine karşı faaliyetlerini sürdürmeye devam ediyor. Daha yenice bu vakıf, ‘‘Sonu olmayan bir gürültü kirliliği’’ başlığı adı altında Uttwil Belediyesi’nde bir açık oturum gerçekleştirdi.

Almanlar gürültülü trenlerini İsviçre’den kasıtlı mı geçiriyorlar?

IG, göl kıyısının iyiliği için çalışıyor ve aşırı gürültülü bu trenlere karşı savaş veriyor. Vakfın düşüncesine göre, Almanlar, İsviçre’den geçecek olan trenleri özellikle eski ve trenin vagonlarının gürültüyü daha fazla çıkaran modellerden seçtiklerini öne sürüyor. Gece gündüz, hafta içi ve hafta sonu bu trenler rahat bir şekilde İsviçre’den geçiyor. Çünkü yabancı kökenli şirketlerin araçları veya vasıtaları, İsviçre’de herhangi

ses düzeyi şartı bulunmadan trafiği kullanabilirler. Ülkeler arası trafik ağı anlaşması,İsviçre ‘ye girip başka bir ülkeye geçiş yapılacak seyahatler için Avrupa Birliği ile gerçekleştirildi.

Alman Demir Yolu Şirketi DEUTSCHE BAHN’ın kardeş şirketi Railion, trenlerin İsviçre içerisinden geçebilmesi için kilometre başına 5 Frank olmak üzere SBB’ye para ödüyor. Almanlar, sadece geçen sene bile göl kenarı bölgesindeki ağda 1916 kez İsviçre’den başka bir ülkeye geçiş yaptılar. Şimdiyse bu gürültü kirliliğinden rahatsız olan belediyeler ve Thurgau Eyaleti bu konuda Railion’a yükümlükler belirlemek istiyor; bu belirlemelerin arasında, eski yük trenlerinin gecenin belirli saatleriyle, hafta sonu ve resmi tatil günlerinde bu bölgeden geçmemeleri yer alıyor. Bern ise bu önerilere şimdiye kadar ilgisiz kalmayı tercih etti. Trafikten sorumlu yetkili mercilerin (BAV), yük trenlerinin kullanacağı hatları başka bir hat olmadığı sürece iptal edemeyeceği söyleniyor. Açıklamalara göre devletin bu konudaki görevi, yük taşıyan trafik araçlarını demir yolları vasıtasıyla göndermek. Thurgau Yönetimi ise, Almanlar’ın oluşturduğu gürültü kirliğine kanuni yolların öngördüğü olanaklardan yararlanmak üzere, ses düzeyini tespit edecek bir raporun hazırlanması için yetkili kişileri görevlendirdi. Sonuçlar haziran sonunda açıklanacak.

BAV ise gürültü konusunun zamanla halledileceğini öne sürdü. Çünkü BAV hukukçusu Philip Wälterlin, Avrupa Birliği ülkelerinde yeni yük trenleri kullanılacağı için eski trenlerin ortadan kalkacağını ve böylelikle konunun kendiliğinden çözüleceğini söyledi. Bu açıklamaya dayanarak gürültü karşıtları, Bern’in

bu problem karşısında beklemeye geçtiğini öne sürdü. SVP’li Thurgau Eyalet Meclis üyesi Hermann Bürgi, Eyaletler Meclisi’nin bu güne kadar bu gürültü problemini uluslar arası düzeyde hiç incelemediğini kızgın bir şekilde belirtti. Rorschach Başkanı ve CVP’li Bakanlar Kurulu temsilcisi Thomas Müler, yetkili kişi olarak Moritz Leuenbeger’i bu gürültü kirliliği konusunda ‘‘sıfır ses algısı’’ olan bir kişi olarak adlandırdı. Fakat

Müler, bu konunun kısa bir zaman sonra değişebileceğini düşünüyor. Çünkü Münih’e bağlanılacak olan hız treni hattının bitip devreye girmesiyle ve yük taşıma trafiği için açılacak olan Romanshorn-Winterthur-Limmattal hattı en uygun yer konumunda olacak. Müller: “Dolayısıyla Zürich Eyaleti’nde de ufaktan protesto sesleri yükselmeye başlayacak.’’ dedi. 623

Elektronik Aletlerde Standby Yasağı da Kalktı

Thurgau Kantonu ‘‘Gürültü Kirliliği’’’ne Karşı

Deutsche ZusammnenfassungDie nationalrätliche Kommission für Umwelt, Raumplanung und Energie (UREK) lehnt entsprechende parlamentarische Intiativen ab, denn weder ein Verbot von Wasser in PET-Flaschen noch eines für Standby-Modus bei Elektrogeräten helfen Energie zu sparen. Die UREK weigerte sich mit 17 zu 4 Stimmen bei vier Enthaltungen, gesetzliche

Bestimmungen zu ermöglichen, wie die Kommission mitteilte. In den Augen der Kommissionsmitglieder sei das Grundanliegen mit der Überweisung der Motion «Erhöhung der Energieeffizienz» bereits erfüllt worden. Zudem liege das Revisionspaket des Bundesrates zur Energieeffizienz vor. Dieses limitiert für viele Geräte die Höhe des Standby-Verbrauchs.

Deutsche ZusammnenfassungDas deutsche Bahnunternehmen Railion führt viele Güterzüge dem Schweizer Bodenseeufer entlang. Der Lärm sorgt in der Bevölkerung für Unmut. Deswegen wollen Thurgauer Behörden laute Güterzüge aus Deutschland stoppen. Seit drei Jahren kämpft die IG Seelinie gegen die lauten Zugskompositionen. Ihr Vorwurf: Die Deutschen würden in der Schweiz bewusst altes und lärmiges Rollmaterial einsetzen – Tag und Nacht, an Sonn- und an Werktagen, denn ausländische Gesellschaften dürften in der Schweiz ohne Lärmauflagen verkehren. Solche Transitfahrten wurden durch die Netzzugangs-Verordnung im

Landverkehrsabkommen mit der EU möglich gemacht. Bezüglich Lärm spielt das BAV auf Zeit: Weil in der EU neue Güterwagen leiser sein müssten als die alten, würde sich das Problem von selber lösen, glaubt BAV-Jurist Philip Wälterlin. Damit, so die Lärmgegner, wolle Bern das Problem lediglich aussitzen. Mit der Fertigstellung des Hochgeschwindigkeits-Anschlusses nach München und der Eröffnung der Neat werde die Strecke Romanshorn-Winterthur-Limmattal zu einem Einfallstor für den Güterverkehr. «Spätestens dann wird es auch im Kanton Zürich einen Aufschrei geben.»

Page 19: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PU

SU

LA M

ED

IAC

OM

DU

RM

US

AG

’ NİN

KAT

KIL

AR

IYLA

HA

ZIR

LAN

MIŞ

TIR

- N

r. 01

8 - M

ai 2

009

- ww

w.p

usul

asw

iss.

ch

İsviçre’de iki milyondan fazla insan, tatillerini ve boş zamanlarını Reka-çekleri saye-sinde daha tasarruflu hale getirerek bu anların tadını çıkarıyorlar.

İndirimli Reka-çeklerini birçok işyerinden, (UNIA) sendikalardan ve COOP mağazalarından temin edebilirsiniz. Ayrıca, İsviçre çapında benzin istasyonları ve birçok seyahat acentesi dâhil olmak üzere toplam 8000’den fazla iş yeri Reka-parasını kabul ediyor.

Reka- Sisteminin çalışma şekli nasıl gerçekleşiyor?1939’dan beri hizmet veren İsviçreli Tatil Organizasyonu Reka, özellikle aileleri hedef kitlesi olarak seçen ve onların tatil zamanlarını desteklemeyi amaçlayan koope-ratif bir kuruluştur. Reka-ödeme şekilleri ve Reka-tatillerinin geniş bir çeşitlilik yelpazesi-ne sahip tatil evleri, organizasyonun temel direğini oluşturmakta.

Reka- çekleri nereden temin edilebilir?4000’den fazla işveren, işçilerine Reka-çeklerini maaş ücreti dışında ortalama %20 indirim ile veriyorlar. Yani işvereninizden Reka-çek konusunda bilgi almanız sizi olduk-ça karlı çıkaracaktır. Diğer alım yerlerinin arasında UNIA gibi Sendikalar veya Birlikler

Reka-Çekleri ile tatiliniz daha da ucuz!de bulunmakta. Birçok UNIA- şubeleri, üyele-rine Reka-çeklerini %5’den %10’a kadar varan indirimler ile satışa sunuyorlar. COOP SUPERCARD sahipleri, sevilen Reka-seyahat parasını marketin müşteri temsilci hizmetlerinden %3 indirimli temin etme hakkına sahipler.

Reka- parası ile nerelerde ödeme yapabilirsiniz? Reka-Para kullanıcıları, birçok yönleri olan tatil ve dinlenme sunumlarının da hesaplı bir şekilde tadını çıkartabilirler. Çünkü cazip tekliflerin birçoğu Reka-parası ile ödenebiliy-or. Reka-parası hiç fark gözetmeksizin kamuya açık trafik, Avia ve BP benzin istasyonları, dağ ve kayak teleferiği, otel ve restoranlar, RailAway-tarifeleri, tatil ve dinlen-me parkurları, Fitnes ve Spor salonları, sirkler veya müzelerde kullanılabilir. Tabiî ki, İsviçre içinde ve yurtdışındaki ailelere uygun Reka-Tatil tesislerinde yüzde yüz Reka- parasıyla ödeme yapma imkânına sahipsiniz.

Reka-parasının kabul şubeleri hakkındaki detaylı bilgiyi internet sayfamız www.reka-guide.ch veya Reka-kılavuzdan öğrenebilirsiniz.

Tüm aileye uygun Reka-tatiliİsviçreli tatil kuruluşu Reka, hem İsviçre içerisinde hem de yurtdışında aile tatili konu-sunda bir numaradır. Özellikle büyük bir

rağbet gören alanımız, Reka-tatil köyleri. Tatil köylerimizde hesaplı fiyatlar dâhilinde aktivi-telerle hem çocukları hem de yetişkinleri eğlendirecek ve dinlendirecek hizmetler sunulmakta.

Reka’nın tatil önerileri altı farklı katalog halin-de sunuluyor: İsviçre Reka-tatili, Reka-Yüzme tatili, Selectcamp Yüzme tatili, Almanya/Avusturya, Center Parcs ve Çiftlikte tatil.

Reka-kılavuzu ve de Reka-tatil kataloğunu telefon numaramızdan (031 329 66 33) ulaşarak veya internet sitemizi ziyaret ederek www.reka.ch sipariş edebilirsiniz. Aynı zamanda sürekli güncellenen özel tatil teklif-lerimizi takip edip bilgilendirmeleri hakkında bilgi edinebilirsiniz. 642

Mit Reka-Checks ist’s günstiger.

3% Rabattauf Reka-Checks

Tageslimite Fr. 1000.–

Reka-Check und Reka-Card: Mehr Geld für Freizeit und Ferien.

1291_Pusula_250x175_d_4c.indd 1 21.4.2009 13:12:14 Uhr

Page 20: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 018 - Mai 2009 - www.pusulaswiss.ch

20 İSVİÇRE’DEN HABERLER

2007 yılında, sağlık hizmet masrafları yaklaşık %5 artış gösterdi.

Son beş yıla nazaran, 2007 senesinde sağlık hizmetlerine harcanan masraflar hissedilir şekilde artış gösterdi. 2006 yılıyla bir karşılaştırma yapıldığında, %5 oranında yaşanan artış ile masraflar, 55,5 milyar Frank olarak belirlendi. İstatistik Kurumu’nun açıkladığı verilere göre, en çok hastanelere ve yaşlı bakım evlerine masraf yapıldığı bildirildi.

Devlet İstatistik Kurumu, yayınladığı bildirimde, artan sağlılk bedellerinin, son yıllarda masrafların azaltılmasıyla biraz olsun yavaşlatıldığını belirtti. Hastanelerde yapılan acil müdahale işlemlerinin masrafları dahil olmak üzere, 2006 senesine göre 2007 senesinde %5,8 oranında artarak, geçen son beş yılın artış ortalamasını %2,9 oranında geçtiği tespit edildi. Aynı şekilde yaşlılara yönelik bakım evlerine harcanan masraflar, genel sağlık hizmetlerinin toplamından bile fazla bir rakamla, 2007 yılında %5,4 artış göstererek, geçen son beş yılın ortalama artış tablosunun %3,8 oranında üzerine çıktığı belirlendi

Hastalara yapılan ambulant (yerinde/ayakta müdahale) bakım, ortalamanın üzerine çıktı

2007 yılında ambulant sağlık hizmetlerine yapılan masrafların, 2006 yılına göre %3,5 oranında artarak, yine son beş yılın artış ortalamasının %3,4 oranında üzerine çıktığı ifade edildi. Devlet İstatistik Kurumu, hastalara evlerinde yapılan ambulant, yani acil

müdahale masraflarının, 2006 yılına göre 2007 yılında %6,3 oranında artış gösterdiğini söyleyerek, yine bu alanda ortalama masrafların üzerine çıkıldığı belirtildi.

Toplam olarak bakılırsa, sosyal sigorta masraflarında %42,8 oranında azalma görülürken, ev ve aile bütçesinde sağlığa ayrılan masrafların %31,5 oranında azalması, devletin yaptığı masraflarda %16,5 azalma ve özel sigorta şirketleri oranında masraf harcamalarında %9,2 azalma görüldü. İstatistik Kurumu, 2002 ve 2007 yılları arasındaki toplam masrafların ve sağlık hizmetleri için yapılan gerekli yatırımların, her yıl %3,1 oranında arttığını tespit etti.

En büyük pay, sosyal sigortalara düşüyor

Sağlık hizmetlerinin en büyük ve doğrudan finansörü olan Sosyal Sigortalar Kurumu, yıllık %4,6 oranındaki temel masraf artışını üstlendiler.

Bundesamt für Statistik (BfS) teilte am Montag mit, dass Die Gesundheitskosten 200 İsviçre, uluslararası platformun üçüncü sırasında yer alıyor

Genel ekonomik değer artışıyla yapılan bir karşılaştırmada, 2007 yılının sağlık hizmetleri masrafları, yine %10,8 olarak belirlendi. Çıkan bu oranın, geçen yıllara göre sabit kaldığı tespit edildi. Uluslararası

OECD-karşılaştırmasında, Amerika Birleşik Devletleri Gayri Safi Milli Hâsıla’sından %15,3 oranında kullanarak birinci sıraya yerleşirken

Fransa, %11 ve sağlık hizmetine çok fazla harcama yapan İsviçre, üçüncü sırada yer aldı. Almanya ise %10,6 oranıyla dördüncü sırada yer alıyor. 580

İsviçre, Sağlık Pahalılığında Dünya Üçüncüsü

Deutsche ZusammnenfassungDas 7 deutlich stärker gestiegen als in den vorangegangenen fünf Jahren. Insgesamt wurden 55,3 Milliarden Franken ausgegeben, rund 5 Prozent mehr als im Jahr zuvor. Markant gestiegen sind die Kosten der Spitäler und der Pflegeheime. Die Kosten der Spitäler, einschliesslich der ambulanten Behandlung, stiegen im Vergleich zum Vorjahr um 5,8 Prozent und lagen damit deutlich über ihrem Fünf-Jahres-Durchschnitt von 2,9 Prozent. Auch die Aufwendungen für Pflegeheime stiegen im Jahr 2007 mit einem Wachstum in der Höhe von 5,4 Prozent stärker als die Gesamtkosten des Gesundheitswesens und liegen damit über dem Fünf-Jahres-

Trend von 3,8 Prozent. Die Kosten für ambulante Gesundheitsdienstleister lagen mit einer Steigerung von 3,5 Prozent gegenüber dem Vorjahr nur geringfügig über dem Fünf-Jahres-Durchschnitt von 3,4 Prozent. Laut BfS hatten die Spitexdienste mit einer Kostensteigerung von 6,3 Prozent gegenüber dem Vorjahr ein überdurchschnittliches Wachstum zu verzeichnen. Im Vergleich zur gesamtwirtschaftlichen Wertschöpfung entsprachen die Gesundheitskosten auch 2007 10,8 Prozent. Damit ist ihr Anteil im Vergleich zu den vorangegangenen Jahren stabil geblieben.

İsviçre, Berlin’de gerçekleşecek olan OECD ülkelerine yönelik Vergi Zirve Toplantısı için davet almadı. Bunun sebebi, geçen ekim ayında gerçekleşen son zirve toplantısına katılmamaları oldu.

Alman Maliye Bakanlığı, İsviçre’ye gönderilmeyen davetin sebebinin İsviçre ve Almanya arasındaki gerginliğe bağlı olmadığını belirtti. Bu zirve toplantısına sadece Paris’te gerçekleşen toplantıya katılan ülkelerin çağrıldığı açıklaması yapıldı.

Federal Maliye Bakanlığı’nın sözcüsü Jeanette Schwamberger, SDA

Medyası ile yaptığı görüşmede İsviçre’nin ekim ayındaki toplantıya katılmadığı için 23 Haziran’da Almanya’nın başkentine davet edilecek olan ülkeler ile aynı listede bulunmadığını dile getirdi.

Schwamberger, Berlin’deki toplantıda geçmiş ekim ayında görüşülen konuların devamının gerçekleşeceğine dair bilgi verdi ve ekledi: “İsviçre’nin bir davet almamasının sebebi budur. Yani İsviçre’yi dışlamak gibi bir durum söz konusu değildir.’’ dedi. Aynı sebebe dayanarak, bazı başka ülkeler de, Berlin’de gerçekleşecek olan bu

toplantıya davet edilmedi.

Fakat İsviçre, zirveye davet alabilmesi için yapacağı çabalarla olumlu bir sonuç alabilecek mi sorusunun cevabı henüz net değil. Schwamberger, böyle bir çabanın ancak gerçekleştiği zaman netleşeceğini söyledi.

Bern’de ise daveti alabilmeye yönelik aktif çalışmaların yapılması için henüz karar verilmedi. Federal Maliye Departmanı’nın sözcüsü Delphine Jaccard, SDA ile yaptığı röportajda: “Bu opsiyonun kendi aramızda incelenmesi gerekiyor.’’ dedi. 632

İsviçre’ye Vergi Zirvesi için davet gelmedi

Deutsche ZusammnenfassungDie Schweiz bekommt keine Einladung für den Steuergipfel der OECD-Länder in Berlin. Dies, weil sie die Einladung für den letzten Gipfel im Oktober ausgeschlagen hatte. Als Grund für die ausbleibende Einladung der Schweiz gibt das deutsche Finanzministerium nicht die Spannungen zwischen der Schweiz und Deutschland an. Eingeladen würden nur die Staaten, die bereits am ersten Gipfel in Paris teilgenommen haben.Und

da Bundesbern eine Einladung zu jenem Treffen vom Oktober ausgeschlagen hatte, steht es jetzt auch nicht auf der Adressatenliste für den Gipfel vom 23. Juni in der Hauptstadt der Bundesrepublik. Ob die Schweiz die Türe zum Gipfel trotzdem noch öffnen kann, indem sie sich aktiv um eine Einladung bemüht, ist noch unklar. Das werde entschieden, falls die Situation auch wirklich eintreffe,

Page 21: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 018 - Mai 2009 - www.pusulaswiss.ch

21

Ekonomik krizin bir tek alanda konjonktürü tavan yaptı. O da kısa mesaili çalışma alanında! Buna bağlı olarak, kısa mesaili çalışanların da kafalarında soru işaretleri birikti.

İsviçre çapında iş kaybı adı altında bilinen kısa mesaili çalışma şekli yıllardır ayda 100.000 çalışma saatinin altındaydı. Geçen senenin kasım ayında bu sınır ilk kez aşıldı. 168 işletme, 146.000 çalışma saati kaybı ile kısa mesaili çalışma saati bildirdi. Bu oran, aralık ayında 315 İşletmeye kadar çıktı ve 332.000 iş kaybı saatiyle kısa mesaili çalışma saati bildirildi. 2009 senesinin ocak ayında 1268 işletme, kısa mesaili çalışma saatlerini bildirdi ve binlerce kişi bu konuya maruz kaldı.

Danışma merkezlerine insanların akın etmeleri ve kısa mesaili çalışma şekli hakkında yığınla soru sormaları artık gayet normal görülüyor. İşçilerin yana yakıla öğrenmek istediği soruların bazılarını ve cevaplarını aşağıda okuyabilirsiniz:

Yılbaşından beri çalışma saatimiz %50 oranında kısaltıldı. Eğer ben yeni bir iş yeri bulup oraya geçersem diğer iş yerimden süresiz çıkışımı alabilir miyim?

-Hayır, kısa mesaili çalışma şeklinin anlaşmaya bağlı istifa süresine hiç bir etkisi yoktur. Fakat süresi dolmuş bir istifadan sonra kısa mesaili bir çalışmanın tazminatı ödenmiyor. Buna bağlı olarak siz, yine tam maaş talebinde bulunabilirsiniz.

Önceleri biz çoğu kez fazla mesai yapardık ve bunun ücreti yılsonunda bize ödeniyordu. Şimdiyse bir kısa mesaili çalışma sistemiyle çalışıyoruz. Buna bağlı olarak şefimiz, şuan fazla mesailerin paraları ödendiği için belirli bir süre için kısa mesai çalışma tazminatının ödenmeyeceğini söyledi. Bu doğru mudur?

-Evet, şu andaki çalışma saati kayıpları, son altı ayda yapılan fazla mesai ücretleri zamansal olarak tutuyorsa, İşsizlik Sigortası tarafından karşılanacak. Bu paraların daha önceden kişilere ödenmiş olması çok büyük bir rol oynamıyor. Gözlemcinin görüşüne göre işçiler, mesai azaltma süresinde bile normal tam mesai saati ücretini alabilmeli. Fakat bu konuda, işverenlerle arayı bularak sorunu çözmek, iş yerinde çalışmaya devam eden işçiler açısından daha sağlıklı bir karar olacaktır.

Çalıştığım şirket kısa bir süre sonra kısa mesaili çalışma sistemine geçecek. Ben ise şirkette çıraklık yapıyorum ve buna bağlı olarak az para kazanıyorum. Daha da aza indirgenmiş bir maaş ile maddi sıkıntı içerisine girebilirim. Sizce ne yapmalıyım?

Endişelenmeyin, çünkü çıraklar bu kısa mesai tazminat yöntemine maruz

kalmayacak. Yani anlaştıkları rakam üzerinden maaşlarını almaya devam edecekler. Aynı zamanda çıraklık eğitimleri belirli bir süre üzerine yapıldığı için işletme, sizi işten çıkarmayacaktır.

Babam küçük bir aile işletmesi işletiyor, annem de sekreterlik işlerini üstleniyor. Ben ise eleman eksiliği olduğu zaman devreye girip yardım ediyorum. Şimdiyse kısa mesai çalışma sistemine başvurduk. Fakat bize gelen haber üzerine hiç birimizin böyle bir hakka sahip olmadığımızı öğrendik. Bu bilgi doğru mudur?

Evet, size verilen bu bilgi doğrudur. Şirket ile ilgili kararları kendisi verenler veya şirketin gidişatına müdahalede bulunabilen kişilerin kısa mesai çalışma tazminatına hiç bir zaman hakları yoktur. Yani bu karar babanız için geçerli bir durum. Aynı zamanda kanuna göre şahıs şirketinde eşi çalışıyorsa bile aynı durum geçerlidir. Fakat şirkette aileden çocuklar veya yakınları çalışıyorsa, kısa mesaili çalışma tazminatından yararlanabilirler. Ama şunu da belirtmek isterim ki sizin durumunuz farklı. Çünkü siz olması gereken mesai saati şeklinde çalışmıyorsunuz. Buna bağlı olarak kriz döneminde iş saati yani mesai saati kaybına uğramamış görünüyorsunuz.

Ben şu an hamileyim ve şirketimizde kısa mesaili çalışma uygulamasına geçildi. Dolayısıyla tam maaşımı almıyorum. Maaşımın azalması, annelik tazminat parama da etkili olacak mı acaba?

Hayır, annelik tazminat paranızın hesaplanmasında azaltılmış maaş üzerinden hesap yapılmayacak. Yani olması gereken, maaşınızın %80’ini alacaksınız.

Şirketimizde şu an sadece %50 kapasiteyle bir çalışma gerçekleşiyor. Bu durumun benim izin kullanmama bir etkisi olacak mı? Yani izin sürem de mi yarıya inecek? Yoksa mayıs ayında rezervasyon yaptırdığım tatilimi iptal etmek zorunda mıyım?

Kısa mesaili çalışma sistemi yüzünden işveren izin sürelerini kısaltamaz. Yani bu yıl içerisinde yine dört hafta izin kullanma hakkına sahip olacaksınız. Fakat mayıs ayına kadar bu sistemin uygulaması devam ederse, tatil süresi içerisinde ne kadar maaş alacağınıza dair net bilgi verebilmek zor. İşçi Hakkı Uzmanları’nın görüşüne göre işvereniniz size azaltılmış maaşınızı ödemek zorunda.

Şirketimizin faaliyeti kısa mesai çalışması yüzünden durduruldu. Bu süre içinde bizim eğitime girmemizi istediler. Böyle bir talepte bulunma hakları var mı?

Evet, belirli şartlar yerine getirildikten sonra bu durum mümkündür ve kantonların ilgili makamlarından izin alınmasıyla kısa mesaili çalışma

tazminat parası alınabilir.

P e r s o n e l i m i z olarak şu an sadece yarım gün çalışıyoruz. Bir iş arkadaşım öğleden sonraları başka bir iş yeriyle anlaşıp orada da çalışmaya başladı. Öyle bir hakkı var mı? Ben de öyle bir çalışma yapabilir miyim?

Belirli şartları dikkate almadan aynı anda iki iş yerinde çalışılamaz. İlk etapta işverenin iznini almalı ve işveren normal şartlarda bu talebi geri çevirmemeli. İkinci iş yerinden alınan maaş miktarının ise işsizlik sigortasına b i l d i r i l m e s i gerekiyor ve verilecek olan tazminat ona göre kesintiye uğrayacak. Kesinti ise ancak ikinci işyerinden alınan maaşın rakamı ve asıl iş yerinden alınan maaş tazminat rakamını geçtiği sürece uygulanacak. Sizin durumunuzu ele alırsak, ikinci bir iş bulma hakkınız ancak birinci işyeriniz bir aydan fazla kapatılıp çalışmaz durumda iken doğuyor.

Peki, bana başka bir iş yerinin sunulması olanaklı bir durum mudur?

Evet. kantonların işçi kurumları en az yarım güne düşürülen çalışma saatlerinde çalışan kişilere bir ikinci iş tahsis edebilir. Eğer bu işi kabul etmeseniz, tazminattan sizden 100 ve 1000 Frank arası bir para kesilebilir.

KIsa mesaİlİ çalIşmanIn anlamI nedİr?

Ekonomik açıdan kötü bir iş seyri süren işletmeler, mesai saatlerini kısaltabilir veya işletmelerini tamamen kapatabilirler. Böyle bir durumda İşletmeler personelini işten çıkarmamak için İşsizlik Sigortası’ndan tazminat talep edebilir.

Kısa mesaili çalışan işçiler, örneğin sigortası dâhil 10.500 Frank aylık maaş aldıklarında İşsizlik

Kurumu’ndan maaşının %80’ini tazminat olarak alabiliyorlar. Sosyal sigorta masraflarının ödemesi yine de komple devam edecektir.

İşveren ilk etapta kısa mesai çalışma uygulaması yapılacak personelinin onayını almalı, sonra bulunduğu eyaletin yetkili makamına kısa mesaili çalışma sistemine geçme talebini en geç on gün önceden bildirmesi gerekiyor.

Başvurudan sonra, gerekli şartların yerine getirilip getirilmediği kontrol edilecek ve iki yıl ile sınırlı bir uygulama süresi verilecek. Bu süre içerisinde işveren tarafından belirlenen bir İşsizlik Sigortası normal şartlarda 12 ay sürecek olan bir kısa mesai çalışma tazminatı ödeyecek. Her aybaşında (yedinci aydan sonra üç gün) işverenin ödeyerek telafi etmesi gereken, işçinin hastalık sebebiyle çalışmadığı iki iş günü bulunmakta.

Mevcut ekonomik kriz sebebiyle meclis bir karara vardı: 1 Nisan’dan itibaren 18 ay yerine 12 aylık bir başvuru süresi geçerli olacak. İşçinin her ay hastalık sebebiyle ücret ödenmeyen süresi bir güne indirildi. 624

Kısa Mesaili Çalışanların Hakları

Deutsche ZusammnenfassungSeit Jahren lag jener gesamtschweizerische Arbeitsausfall, der als Kurzarbeit galt, stets unter 100’000 Stunden im Monat. Im letzten November wurde diese Schallgrenze erstmals wieder überschritten – 168 Betriebe rechneten für 146’000

Ausfallstunden Kurzarbeit ab; im Dezember waren es bereits 315 Betriebe mit rund 332’000 Stunden. Und die Zahlen steigen weiter steil an: Im Januar 2009 haben 1268 Betriebe Kurzarbeit gemeldet, Tausende von Beschäftigten sind davon betroffen.

Page 22: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 018 - Mai 2009 - www.pusulaswiss.ch

22 İSVİÇRE’DEN HABERLER

Cenevre’de gerçekleşecek olan ‘’Irkçılığa Karşı Uno-Konferansı’’’ndan iki gün önce, yabancı kökenli insanlara olan düşmanlığı konu alan bir yürüyüş gerçekleştirildi.

Cenevre’de yaklaşık 700 kişi, sakin bir şekilde ırkçılık ve yabancılara karşı olan

düşmanlığa protestoda bulundular. Bu yürüyüş, Cenevre’de başlamış olan Uno-Anti Irkçılık Konferansı bağlamında gerçekleştirildi. Bu yürüyüş, bazı derneklerin örneğin ACOR SOS Racisme, İsviçre’deki Müslüman Toplumu, sendikalar ve bazı Cenevreli Sol partilerin katılımı

sayesinde gerçekleştirildi. Yürüyüşe katılanlar, geçen sene İsviçre’de artış gösteren ‘‘Irkçılığı ve yabancılara karşı yapılan ayrımcılığı’’ eleştirdiklerini belirttiler.

Yeni yabancı ve mülteci hakları eleştiriliyor

Federal Konsey protestocuların, yabancı ve mülteci haklarının artırılmasına yönelik taleplerini eleştirdi. Aynı zamanda, parlamentoya sundukları minare yapımına yönelik girişimi iptal etmelerini de isteyen konsey, protetocuları hoşgörüsüzlük havası sezdirmeye yol açacak duygusal bir kampanya yaptıkları için suçluyor.

Bakanlar Kurulu ve Kantonal Devlet Siyasi Komisyonu (SPK), halk girişimi

ile oylanacak olan ‘‘minare yapımına hayır’’ girişiminde, ‘hayır’ cevabının verilmesini tavsiye ediyorlar. Yürüyüşe aynı zamanda Tamilya ve Filistin delegasyonları ve Güney Asya kökenli Dalits organizasyonları katıldı. Bununla birlikte dokunulmaz büyük Hindistan kıta parçasını temsil ettiler. 628

Devletin ülke ekonomisinden sorumlu kurumu Seco’nun yöneticisi Serge Gaillard, karamsar bir prognoz sundu. Aynı zamanda, devletin işsizlere nasıl yardım edebileceğini açıkladı.

Ekonomist Serge Gaillard, yıl sonuna doğru dünya ekonomisinin yeniden dengesizleşeceğine dair tahminlerini dile getirdi: ‘‘İş piyasasının düzelmesi biraz daha zaman alacak. İşsizlik,

ancak 2010 senesinde tavan yapacak. Sezon bazında bakarsak, bahsettiğim dönem kış aylarında olacak.’’ şeklinde basına bilgi verdi. Bu sebebe bağlı olarak iş piyasasının ancak 2011 senesinde yeniden rahat bir nefes alabileceğini söyledi.

Gaillard, 2010 senesinin sonunda %5,2 ile 200.000 insanın işsiz kalacağına dair bir hesap ortaya çıkardığını belirtti ve ekledi: “Oldukça

kötümser bir sonuç. Fakat biz bu sonuçla yaşamayı öğrenmeliyiz.’’ Yine bu sonuçla işsizlik sigortalarının borcu 2010 senesinin sonuna kadar 10,3 milyara kadar çıkacak.

İş piyasasına 800 milyon masrafla alınacak önlem

Şu an 20 ve 24 yaş arası gençlerin işsizliği en büyük problemi oluşturuyor. SP’nin endişelerine bakılırsa, bu yılın sonuna kadar 60.000 genç işsiz kalacak.

Yine de devlet eyleme geçiyor: “2010 senesine kadar stajyer sayısını 2000’den yaklaşık 4000’e çıkaracağız.’’ diye bir açıklamada bulundu. Aynı zamanda geçen yıla göre 300 milyon Frank arttırarak iş

piyasasını canlandırmak için 800 milyon Frank harcama planlanıyor. Ülke çapındaki RAV, yani İşçi Bulma Kurumları’nın, yılsonuna kadar yaklaşık 300 yeni personel ile donatılacağı söylendi. Gaillard ekledi: “İşsizlik sigortaları da yaklaşık 120 kişi işe alacaklar.’’ 629

700 kişi Irkçılığı Protesto Etti

İş Piyasası 2011’de Rahat Nefes Alacak Gibi...

Deutsche ZusammnenfassungGegen 700 Personen haben in Genf friedlich gegen Rassismus und Fremdenfeindlichkeit demonstriert. Die Kundgebung fand im Zusammenhang mit der Uno-Antirassismuskonferenz statt, die am Montag in Genf began. Organisiert wurde die Kundgebung unter anderem vom Verein ACOR SOS Racisme, der Liga der Moslems in der Schweiz, Gewerkschaften sowie den Genfer Linksparteien. Sie kritisierten das «rassistische und fremdenfeindliche Abdriften», das in den vergangenen

Jahren in der Schweiz zugenommen habe. Den Bundesrat kritisierten die Kundgebungsteilnehmer wegen der Verschärfungen im Ausländer- und Asylrecht. Dem Parlament hielten sie vor, mit dem Verzicht auf eine Ungültigkeitserklärung der Anti- Minarett-Initiative einer emotionalen Kampagne den Weg bereitet zu haben, die ein «Klima der Intoleranz» auslösen werde. der Kundgebung marschierten Delegationen von Tamilen, Palästinensern und Organisationen von Dalits aus Südasien mit.

Deutsche ZusammnenfassungDer Ökonom Serge Gaillard geht davon aus, dass die Weltwirtschaft gegen Ende Jahr wieder anziehen wird. «Der Arbeitsmarkt erholt sich aber immer verzögert. Gaillard rechnet, dass Ende 2010 5,2 Prozent oder 200’000 Menschen arbeitslos sein werden. «Das ist eine pessimistische Prognose. Ich befürchte aber, dass wir mit ihr leben müssen.» Damit würden sich die Schulden bei der Arbeitslosenversicherung (ALV) bis Ende 2010 auf 10,3 Milliarden

erhöhen. Für das grösste Problem sorgt im Moment die Jugendarbeitslosigkeit zwischen 20 und 24 Jahren. Dass es bis Ende Jahr gegen 60’000 Jugendliche betreffen könnte, wie die SP befürchtet. Trotzdem will der Bund handeln: «Wir werden die Zahl der Praktika bis 2010 von 2000 auf rund 4000 verdoppeln.» Gleichzeitig gebe man 2010 für arbeitsmarktliche Massnahmen über 800 Millionen Franken aus - das sind 300 Millionen mehr als im Vorjahr.

Bundan böyle tüm sorunlarınız için Pusula Gazetesini aramanız yeterli olacaktır.Tüm önemli yazışmalar (Hukuki me-tinler, Mahkeme kararları, Bewerbung ve Lebenslauf)Şirket kurulumu ve Şirket muhasebesi

Dil sorununuz mu var, işlerinizi takip etmekte yorlanıyor musunuz ? Özel işlerinizin takibi artık daha kolay, bizi aramanız yeterli!Sorununuz her ne olursa olsun dert etmeyin, bizi arayarak her türlü konu-da yardım ve danışmanlık alabilirsiniz.

Uzman ekibimiz büromuzda hizmeti-nizdedir.Pusula GazetesiBernstr. 888953 DietikonTelefon: 043 322 90 [email protected]

Tüm Vatandaşlarımızın Dikkatine!

Page 23: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PU

SU

LA M

ED

IAC

OM

DU

RM

US

AG

’ NİN

KAT

KIL

AR

IYLA

HA

ZIR

LAN

MIŞ

TIR

- N

r. 01

8 - M

ai 2

009

- ww

w.p

usul

asw

iss.

ch

Yapılan bir anketin sonucunda göre, İsviçre halkının büyük bir bölümünün özel muayene ücreti ödemek istemedikleri ortaya çıktı.

Ankete katılanların %62’sinden oluşan 601 kişi, doktorlarda yapılan ilk muayenede, ceplerinden ödedikleri 30 Frank’ı ödemek istemediklerini belirttiler.

Özel muayene ücreti konusunu Sağlık Bakanlığı gündeme getirmişti. Pascal Couchepin, özel muayeneye giden hastaların 30 Frank yüksekliğinde bir ücret ödemeleri için fikir belirtti. Kamuoyu Araştırma Enstitüsü Isopublic’in yaptığı araştırmanın sonucunu yayınlayan Sonntags Blick Gazetesi’nde, Pascal Couchepin’in sunduğu bu fikrin, İsviçre’lilerin %62’si tarafından ret edildiği yazıldı.

Hastalara acil müdahale durumlarından da artı ücret alınacak

Bir nevi giriş ücreti olarak görülen bu ücretle , hastaların bir doktora

gitmeden önce bir eczaneye uğramaları sağlanmak isteniyor. Bu artı ücretin, aynı zamanda h a s t a n e l e r d e k i acil müdahale durumları için de geçerlilik kazanması planlanıyor.

SonntagsBlick ve Batı İsviçre Gazetesi Le Matin Dimanche’ da da yayınlanan ankette, bu önerinin sadece FDP seçmenleri tarafından %54 oy ile kabul gördüğü ortaya çıktı. Karşı çıkanların ise diğer büyük partilerin seçmenleri olduğu belirlendi. CVP seçmenleri, %53 ile SP yandaşları %62 ile ve SVP yandaşları %69 ile bu öneriye hayır cevabı verdiler.

Gelir düzeyine göre primlere evet denildi

Bu öneriye karşı solcuların çok eskiden sunduğu bir talep, birden canlılık kazandı. Önerilerinde, kişinin kazanca göre prim ödencesi söz konusu. Ankete katılanların %56’sı gelir düzeyine göre prim ödeme seviyesini onayladı. Bu konuyla ilgili parti dağılım sonuçlarına bakılırsa: SP yandaşları, %76 ve CVP yandaşları % 58 ile evet cevabı verdi. SVP’lileri %52 ve FDP’liler % 51 ile hayır cevabını verdi. 631

İsviçreliler Özel Muayene Ücretini Kabul Etmiyor

Deutsche ZusammnenfassungAus einer Umfrage resultiert, dass die Mehrheit der Schweizer Bevölkerung keine Praxisgebühr will. Laut der Umfrage sprachen sich 62 Prozent der 601 Befragten dagegen aus, dem Arzt vor der ersten Behandlung einen Betrag von 30 Franken aus eigener Tasche zu bezahlen. Mit einer solchen Eintrittstaxe

sollen die Leute dazu angehalten werden, zuerst zur Apotheke zu gehen und erst nachher allenfalls einen Arzt aufzusuchen. Die Gebühr sollte auch für ambulante Stationen in Spitälern gelten. Der Vorschlag einer Praxisgebühr stösst einzig bei FDP-Wählern auf Zustimmung (54 %). CVP-Sympathisanten sagen zu 53 Prozent Nein, jene der SP zu 62

Prozent und SVP-Anhänger sogar zu 69 Prozent. Hingegen erhält eine alte Idee der Linken Aufschwung: Wer mehr verdient, soll für die Krankenkasse mehr bezahlen. 56 Prozent der Befragten befürworten einkommensabhängige Prämien. Dagegen sind jene von SVP (52 %) und FDP (51 %).

Page 24: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 018 - Mai 2009 - www.pusulaswiss.ch

24 İSVİÇRE’DEN HABERLER

Eğer halk, dijital pasaportu yapılacak oylamada kabul etmezse, Amerika’ya seyahat kolaylığı için sağlanan şartları ret etmiş olacak. Buna sonucu olarak da İsviçre vatandaşlarının Amerika Birleşik Devletleri’ne girebilmeleri için vize almaları gerekecek.

Ocak ayının sonuna kadar 110.000 İsviçreli birer dijital pasaport sahibi oldu. Emniyet Müdürlüğü’nün verdiği bilgilere göre İsviçreliler, bu pasaportu, Amerika’ya seyahatlerini vizesiz yapabilmek için alıyorlar.

Amerika tarafından sunulan bu seyahat kolaylığı, kimlik kanunundaki değişiklik konusunda 17 Mayıs’ta yapılacak olan halk oylaması sonucunda, ağırlıklı ret oyuyla tehlikeye girebilir. Devlet, www.schweizerpass.ch web-sitesinde konuyla ilgili uyarısını dile getirdi: “Dijital pasaportların kullanımı onaylanmaz ise İsviçre’nin, hem özel kişiler için hem de İsviçre ekonomisi için önem taşıyan Amerika’nın Visa Waiver (VWP) programından çıkarılması söz konusu olabilir.’’ denildi.

Herkesi Konsoloslukta bizzat görünmesi gerekecek

Yapılan uyarının devamında, Amerika’ya seyahat etmek veya başka bir ülkeye gitmek isteyip Amerika’dan geçmek isteyen her İsviçre vatandaşının mutlaka bir vize alması gerektiği bildiriliyor. Şu an Amerika’ya vizesiz giriş iznine sahip olan dijital pasaport sahipleri de, halk oylamasından çıkacak ret cevabı ile ülkeye giriş vizesi almak zorunda kalacaklar. Bir vizenin değeri 170 Frank olup, vize başvurusunda bulunan kişinin bizzat kendisinin Bern’deki Amerikan Konsolosluğu’nda görünmesi gerekiyor.

SP’li Basel Bakanlar Kurul üyesi Susanne Leutenegger Oberholzer, her türlü bir hayır yorumunu absurd bulduğunu ifade etti; Bayan Leutenegger Oberholzer’e göre bu

pasaport türü bir merkezi bilgi bankası olduğu için kabul edilmemeli. Dolayısıyla ona göre devletin uyarıları sadece ‘‘siyasi bir baskı’’ niteliğinde. Sonuçta İsviçre Hükümeti, Amerikanlar’ın kabul edeceği düzeyde kanunlar doğrultusunda dijital tarzı pasaportları daha önceden oluşturmuştu.

Elektronik ortamda kaydedilmiş insan yüzü

Federal Hukuk ve Polis Departmanı (EJPD) ve Amerika’nın Yetkili Makamları, SP’li Basel Bakanlar Kurul üyesiyle aynı fikirde değiller. Amerika Birleşik Devletleri, sadece Visa Waiver Programı’nın şartlarını kabul eden ülkelerin insanlarına, Amerika’ya seyahat kolaylığı sağlıyor. Örneğin bu yüzden Amerikan Hükümeti, beş yıl önce ülkelerin VW programa katılım devamlılığı için ve bu programdan faydalanmak isteyen ülkelerin vatandaşlarından ekim 2006’ya kadar elektronik ortamda yüzlerinin pasaportlarına kaydedilmesini şart koştu.

Amerika’nın belirlediği bu kurallar için, İsviçre, kimlik kanununda ani bir değişiklik yapacak durumda değildi. Bu yüzden geçici bir çözüm olarak, pasaport yönergesinin değiştirilmesine karar verildi. Bu kanun esası doğrultusunda devlet artık eylül 2006’dan itibaren en fazla 5 yıl süre geçerliliği olmak şartıyla dijital pasaportların kullanımı için pilot proje başlattı. Meclis, 2007’de konuyla ilgili açıklama yaptı: “Bu pilot projenin amacı, İsviçre’yi Amerika Birleşik Devletleri’nin VW programında tutup kendini güvence altına almaktır ve dijital pasaportların kullanımına yönelik hazırlıklara başlamaktır.’’

Polis Federal Dairesi Fedpol’un Kimlik Departman Sorumlusu Roman Vanek : “Amerika’nın yetkili makamları bu geçici çözümü, elektronik pasaportun uygulamaya geçirilmesine kadar

geçerli olduğunu söylediler.’’ dedi. Fedpol Sözcüsü Guido Balmer: “ Eğer bu pasaport kabul edilmez ise hukuki bir dayanağımız olmayacak ve buna bağlı olarak Visa Waiver Programı’nın şartına uymamış olacağız.’’ dedi.

İsviçre’ye özel uygulama

Bu görüş, İçişleri Bakanlığı ile Bern’deki Amerikan Elçiliği’nin ortak görüşmesi sonucunda onaylandı. Amerika Devleti, elektronik pasaport ile Amerika’ya girebilen vatandaşlardan 35 ülke arasında sadece İsviçre’ye bu tarz özel bir uygulama için izin verdi. Fakat bu uygulama, süre olarak sınırlandırıldı ve İsviçre’nin Schengen’e girişi ile

bitecektir.

Yani dijital pasaporta sahip olan 110.000 İsviçreli, oylamada bir hayır sonucu ile karşılaştıklarında bundan sonra Amerika’ya giderken bir vize talebinde mi bulunacaklar?

Amerikan Elçiliği’nin bu soruya cevabı şu oldu: “Evet, ret sonucu ile biten bir halk oylaması vizeli girişe yol açacaktır.’’ Elbette bir vize uygulaması öncesi, uygulanacak zamanın belirlenmesi gerekiyor. 589

İsviçreliler’e Amerika’dan Vize Zorunluluğu?

Deutsche ZusammnenfassungLehnt das Volk die Vorlage über biometrische Pässe ab, erfüllt die Schweiz eine Bedingung der USA für Reiseerleichterungen nicht mehr: Schweizer bräuchten also wieder ein Visum. Bis Ende Januar dieses Jahres haben 110’000 Schweizer Bürgerinnen und Bürger einen biometrischen Pass beschafft. In den meisten Fällen taten sie dies, um ohne Visum in die USA reisen zu können, wie das Bundesamt für Polizei festgestellt hat. Diese Reiseerleichterung fällt höchstwahrscheinlich dahin, falls das Volk am 17. Mai die Änderung des Ausweisgesetzes ablehnt. «Ohne definitive Einführung von E-Pässen droht der Ausschluss der Schweiz aus dem sowohl für Privatpersonen als auch für die Schweizer Wirtschaft wichtigen Visa Waiver Program (VWP) der USA», warnt der Bund auf seiner Webseite www.schweizerpass.

ch. Das Eidgenössische Justiz- und Polizeidepartement (EJPD) und die US-Behörden sehen dies anders. Die USA gewähren Reiseerleichterungen nur den Bürgern jener Staaten, die alle Bedingungen ihres Visa Waiver Program erfüllen. So machte die US-Regierung zum Beispiel vor fünf Jahren die weitere Teilnahme am VWP davon abhängig, dass die begünstigten Staaten bis Oktober 2006 Pässe mit einem elektronisch gespeicherten Gesichtsbild definitiv einführten. Die Schweiz sah sich damals ausserstande, ihr Ausweisgesetz so rasch zu ändern. Stattdessen beschloss der Bundesrat als «Übergangslösung» eine befristete Revision der Passverordnung. Die US-Regierung habe der Schweiz als einzigem der gegenwärtig 35 Staaten, deren Bürger mit E-Pässen ohne Visum einreisen dürfen, eine Sonderregelung zugestanden. Diese sei befristet und sollte beim Beitritt zu Schengen enden.

Bildiğiniz Tüm Fiyatları Unutun !Artık PROMOTIONTECH var.

Ekonomik Krizi bizim sayemizde kolayca aşabilirsiniz. Kampayalardan yararlanmak için bizi arayın!

041 871 47 47 - 041 871 47 48

Internet Sitesi Tasarımı : 300.- Chf‘den başlayan fiyatlarla alan adı ve 1 yıl hosting de hediye !.TabelaFlyerKartvizitBrosürT-Shirt BaskisiStickerStick BaskıLogo TasarımAraba Yapışkanları

Fiyatlara tek renk baskı dahildir

Page 25: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PU

SU

LA M

ED

IAC

OM

DU

RM

US

AG

’ NİN

KAT

KIL

AR

IYLA

HA

ZIR

LAN

MIŞ

TIR

- N

r. 01

8 - M

ai 2

009

- ww

w.p

usul

asw

iss.

ch

POSTER ISVICRE.indd 1 02-04-09 11:57

Pusula Gazetesi, 043 322 90 80

Page 26: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 018 - Mai 2009 - www.pusulaswiss.ch

26 İSVİÇRE’DEN HABERLER

Eğer bir tren yoıcusu ikinci sınıf biletiyle birinci sınıf vagonda oturursa, bu kişinin tamamen biletsiz kaçak bir yolcuya göre daha az ceza ödemek zorunda kalması gerekiyor. Bu kararı devletin kendisi verdi ve bu karar ile ceza sisteminde insanların kafasında soru işaretleri oluşmaya başlayacak.

17 Ocak’ta Dagobert Frei, Zürich Schaffhausen istikametine giden birinci sınıf tren vagonunda yanlışlıkla oturduğunda yaptığı hareketin neleri tetiklediğini aklından bile geçiremezdi. Bay Frei’în elinde bir bileti vardı, fakat bu bilet birinci sınıf için değil ikinci sınıf vagon için bir biletti. Bilet kontrolü geldiğinde yetkili memur ile aralarında sert bir tartışma yaşanmıştı.

Bay Frei, yaptığı yanlışlık için ondan talep edilen 80 Frank tutarındaki cezayı ödetemeyeceğini söyledi. Bunun üzerine yetkili memur kimlik bilgilerini istediğinde yine Bay Frei karşı çıktı ve bunun üzerine 25 Frank daha ceza yedi. Yani Bay Frei’ın artık ödemesi gereken 105 Frank cezası vardı.

Bay Frei, bunu içine sindiremedi. Trafik ve Ulaşım Bakanlığı BAV’a şikâyetini dile getirdi. Yetkili Federal Daire’nin düşüncesine göre ikinci sınıf bir bilet ile birinci sınıf vagonda yolculuk yapmak ya da biletsiz yolculuk yapmak, kanunen belirlenmiş olan esasa göre yerine getirilmiyor.

Emsal oluşturan bir diğer olay

BAV-Sözcüsü Gregor Saladin, yaşanan bu olaya emsal oluşturan başka olayların da olduğuna dair açıklama yaptı. Tabi ki, şu an verilecek olan karar ciddi sonuçlar doğurabilir. Çünkü SBB, cezalarını sınırlandırmıyor. Mesela Halbtax

Tarifesi’nden yararlanan bir abonman yolculuğunun yarısını mı ödememiş veya sadece gece tarifesinin ek ücretini mi ödememiş, hiç fark etmiyor. SBB sözcüsü Roland Binz’ın verdiği bilgiye göre, örnek gösterilen kabahatlerin cezası hep aynı, ki, bu suçları tekrar tekrar yapan yolculardan daha yüksek cezalar talep ediliyor.

Tahsilât kaybının da göz önünde bulundurulması gereken BAV’ın verdiği karar, şu anki uygulamayı değiştirebilir. Örneğin Habtax Tarifesi’nin kaçak yolcuları ve Gece Tarifesi’nden yararlanmak isteyen ekonomik yolcular için özel bir tarife uygulanabilir. Fakat SBB, bu tarz bir biletsiz yolculuk çeşidini istemediğini belirtti. Binz: ‘‘Bu öneriyi uygulamaya geçirmek zor ve idari açıdan yönetmek de zor.” dedi. Aynı zamanda böyle bir uygulama için haberleşmeler de zor olur, çünkü 170 çeşit olanak içeren bir kataloğun mevcudiyetinden bahsediliyor.

Açıklanan bu gerekçelere dayanarak SBB, BAV’ın verdiği karar için Federal İdari Mahkeme’ye itirazda bulunacak. Fakat SBB, yine de yaptıklarından tam emin olmamalı ki, Bay Frei ile yaşanan olaya dayanarak, cezaların çeşitlendirilmesine yönelik bir kaç araştırmaya başladı. Bahsi geçen bu birliğe (BAV) sadece SBB değil, İsviçre’nin birçok Trafik İşletmesi de bağlı.

SBB 800 Frank ödemeli!

Bu işlemlerin yanı sıra, 80 Frank’ın arttırılması konusunda incelemeler yapılması gerekiyor. SBB sözcüsü

Binz, bu fiyat artışıyla kontrolcü memurların masraflarının bile kapatılmadığını savunuyor. Personel sayısının arttırılması, üst üste işleyen biletsiz yolculuk kabahatlerinde uygulanan katlanan cezalar ve yolcuların gösterdiği hassasiyet sonucunda %4’lük kaçak yolcu oranının %1,4’e düşürülmesi başarılmış.

Yine Trafik Bakanlığı’na göre yıllardır

toptan ceza uygulaması, kanunlara uygun olmamasına rağmen SBB için şimdilik ulaşım kanununda bir değişiklik talebi söz konusu değil. Ta ki Dagobert Frei’ın şikayetine kadar kimsenin bu ceza uygulaması gözüne çarpmamıştı.

BAV, Bay Frei’ın cezasını kaldırdı ve üstelik SBB’den 30 gün ödeme süreli 800 Frank’lık bir harç talep ediyor. 586

SBB Haksız Ceza Kesiyor

Deutsche ZusammnenfassungWer mit einem Zweitklassbillett in der 1. Klasse sitzt, (wie Dagobert Frei) soll weniger Busse zahlen als jemand, der ohne Billett fährt. Dies hat der Bund entschieden. Er stellt damit das ganze Bussensystem in Frage. BAV-Sprecher Gregor Saladin spricht von einem «Präzedenzfall». In der Tat könnte der Entscheid weitreichende Folgen haben. Die SBB differenzieren ihre Bussen nämlich auch nicht danach, ob jemand ein Halbtax-Abonnement hat, wenigstens einen Teil der Strecke bezahlt hat oder nur den Nachtzuschlag unterschlagen

hat. Gemäss SBB-Sprecher Roland Binz kostet das Vergehen immer gleich viel, wobei Wiederholungstäter stärker zur Kasse gebeten werden. Kein Thema ist für die SBB vorderhand, eine Änderung des Transportgesetzes zu beantragen. Dies obwohl die seit Jahren praktizierte Pauschalbusse laut dem Bundesamt für Verkehr gesetzeswidrig ist. Bis zum Rekurs von Dagobert Frei scheint das allerdings niemandem aufgefallen zu sein. Jetzt hat das BAV, Dagobert Freis Busse aufgehoben – und stattdessen der SBB eine Gebühr von 800 Franken aufgebrummt, zahlbar innert 30 Tagen.

Ostern’de çıkarılan Türkçe Hıristiyan din dergisinin ana hikayesi bu başlıkla başlıyor. Hikayenin baş kahramanı Yusuf Engin İsviçre’de yaşayan ve İsviçreli kadınla evli bir Türk erkeği. Yusuf kumar oynayarak maddi olanaklarını genişletmek istiyor. Ne var ki kumar Yusuf’u borç batağına saplıyor... hem de gittikçe daha derine. Kendisini öldürmeye karar veren Yusuf, Allah’a kendisini affetmesi için yalvarıyor... Yalvarılarına İsa yanıt veriyor. İsviçreli karısı ile Hıristiyan-Allah’ına dua ediyor, ve bu dini izliyor. Yaşamını İsa’ya adıyor. Vaftiz olmasına rağmen, kumar tutkusu tekrarlıyor. Bunun üzerine Yusuf Hıristiyan mitingine tekrar katılıyor ve evine “tamamen değişmiş” olarak dönüyor.

İsa’yla 15 Dakika

Evangelistler ilk defa “15 Dakika İsa’yla”

isimli dergiyi Türkçe olarak basıyorlar ve 35 000 Türk ailesine yolluyorlar. Evangelistler’in çatı derneği konuşmacıları, kültür ayrılıklarına rağmen Türk-İsviçreli ilişkilerinin dostça olabileceğini göstermek istediklerini söylüyorlar. Aynı zamanda bu yayın organının İsviçre kültürünü anlamalarını sağlayarak Türklerin İsviçre toplumuna entegrasyonunu kolaylaştırmak amacında olduklarını iddia ediyorlar. Wetzikon İslam Kültürr Merkezi imamı Faruk Güler de aynı görüşleri tekrarlıyor; “Bu gazete Hıristiyan komşularımızı ve iş arkadaşlarımızı daha iyi anlamamıza ve tanımamıza yardımcı olacak.”

Ne var ki yukarıda özetini sunduğumuz Yusuf’un hikayesi Evangelistler’in amacının entegrasyondan çok din misyonerliği yaptıklarını gösteriyor. Evangelistler Birliği Merkez Sekreteri

Hanjörg Leutwyler de bunu inkar etmiyor zaten: “Elbette İncil’e ve onun mesajlarına Türkler’in ilgilerini çekmeye çalışıyoruz.”

Bunu da başarıyorlar. Gazete Türklere Hıristiyan inançlarını öğretmeyi ve İncil’in insanlığın standart yapıtı olduğu düşüncesini kabul ettirmeyi amaçlıyor.

Kilisede Müslüman halklar için dua

İsviçre Evangelist Birliği yıllardan beri Müslüman’lar arasında çeşitli kampanyalar yapıyor: Örneğin Ramazan Ayı’nda 30 gün boyunca “Müslüman Dünyası için Dua Günleri” organize ediyorlar, bir dua takvimi hazırlayarak her gün Müslüman halklar için dua ediyorlar, Mesela Zambiali Müslümanlar için; hemen ardından da Zambia’daki Hıristiyanlar için, misyonerlik çabalarındaki

Müslümanlar’a karşı direnme gücü vermesi için Gott’a (Allah’a) dua ediyorlar. 605

“Yusuf kumar tutkusunu nasıl yendi?”

Page 27: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PU

SU

LA M

ED

IAC

OM

DU

RM

US

AG

’ NİN

KAT

KIL

AR

IYLA

HA

ZIR

LAN

MIŞ

TIR

- N

r. 01

8 - M

ai 2

009

- ww

w.p

usul

asw

iss.

ch

Bayisi olduğumuz ürünler

Efe Klasik 35cl Sfr. 9.50 Efe Klasik 70cl Sfr. 19.90Efe Yaş üzüm 35cl

Sfr. 9.90Efe Yaş üzüm 70cl Sfr. 20.90

Kurukahveci Mehmet Efendi

Şampuanlar 750ml Sfr. 2.90 Sabunlar 400ml Sfr. 1.90 4 x 200 gr Sfr. 2.50 5 x 75 gr Sfr. 1.80 16 x 200 gr Sfr. -.90 tanesi Limonlu Kolonya Sfr. 2.90

Sarı Zeybek 70cl Sfr. 22.90

Efe Rakı

Közlenmiş PatlıcanEzmesi 720ml

Sfr. 3.20

Tokat Asma Yaprağı 700gr Sfr. 4.80

Tokat Asma Yaprağı 300gr Sfr. 2.80

Kamer Uslu Zeytin 800gr Sfr. 3.50 400gr Sfr. 1.80 200gr Sfr. 1.20

Kokteyl Yeşil Zeytin 720ml Sfr. 3.50

BaldoPilavlık Pirinç 1kg

Sfr. 2.10

BaldoPilavlık Pirinç 2.5kg

Sfr. 4.90

Tosya iri Taneli Pilavlık Pirinç 1kg Sfr. 1.90

Tosya iri Taneli Pilavlık Pirinç 5kg Sfr. 9.90Hacı Şakir Ürünlerinin tüm

çeşitleri bulunmaktadır

Kalitenin ve hizmetin İsviçre`de ki adresi

Satışlarımız toptan yapılmakta olup, �yatlarımız işyerleri ve dernekler için geçerlidir.

Haziran'dan itibaren yeni adresimiz Schlossacker 1, 4853 Murgenthal

Page 28: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 018 - Mai 2009 - www.pusulaswiss.ch

28 İSVİÇRE’DEN HABERLER

Merhaba… Annemin çarşıdan eve dönüşünü sabırsızlıkla beklerdim. Fileleri kapının eşiğinden mutfağa taşıdıktan sonra, sebzeleri, meyveleri dolaba yerleştirmesine yardımcı olurdum. Aceleciğim, bir an önce karnımı doyurmak değil, gazeteden yapılmış kese kağıtlarını boşaltmak ve açarak okumak içindi… Nerede olursa olsun, bir gazete sayfası görsem okumak için can atarım hala!.. Kan rengiyle lekelendiği için kirazların konulduğu kese kağıtını okuyamazdım hiç… Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Uğur Mumcu gibi gazeteciler yazdıklarından, düşüncelerinden dolayı öldürülmemişlerdi henüz!

Gazeteleri çok seviyorum… Pek çok kez geldiğim İsviçre’de karşılaştığım, beğenerek okuduğum ve yazarlarını tanıdığım Pusula gazetesinde bundan böyle benim de bir köşem var. Yazılarımla, İsviçre’de yaşayan yurttaşlarıma ulaşacağım için çok mutluyum. İlk yazımla tüm Pusula okurlarına sevgilerimi sunuyorum…

GÖKDELEN VE YOĞURT!..

1930 yılının Temmuz ayında, New York Limanı’na yanaşan geminin güvertesinde bir yolcu, kentin silüetini oluşturan gökdelenlere uzun

uzun bakmaktadır… O yolcunun, karşısındaki gökdelenlerin katlarından daha fazla yaşı vardır!.. İstanbul’dan gelmektedir, 153 yaşındadır ve adı da Zaro Ağa’dır!..

Zaro Ağa, 1777 yılında, Bitlis’in Merment Köyü’nde gözlerini dünyaya açtığında, New York’daki gökdelenlerin hiçbiri daha doğmamıştı… Büyük bir törenle karşılanır Zaro Ağa, gazeteciler günlerdir yolunu gözlemektedir… Dünyanın en uzun yaşayan adamının fotoğrafı ertesi gün gazetelerin sayfalarında yer alır… Amerika Birleşik Devletleri 154, Zaro Ağa 153 yaşındadır; yani, ABD sadece 1 yaş büyüktür yeni ziyaretçisinden!..

Herman Norden adlı bir Amerikalı davet etmiştir Zaro Ağa’yı Amerika’ya… New York Limanı’nının girişindeki ünlü Özgürlük Anıtı’nı görsün, önünde fotoğraf çektirsin diye mi?.. Ne gezer!.. Norden’in amacı, Zaro Ağa’nın yanında Amerikalılar’ın fotoğraf çektirmesidir. Dünyanın en yaşlı adamını görebilmek için sirk çadırından içeri girenler, 10 Dolar karşılığında onunla fotoğraf çektirebilmekteydiler!.. Zaro Ağa’yı öperken poz vermek istiyorsanız, 5 Dolar daha fazla ödemeniz gerekirdi!!!..

Ekmek parası kazanmak için köyünden çıkıp İstanbul’a gelir Zaro Ağa… Ortaköy’de oturup, Boğaz’ın kıyısındaki Ortaköy Camii’ne bakanlar, Zaro Ağa’nın o mabedin yapımında çalıştığını bilmezler. Nusretiye Camii’nin yapımında da ter akıtmıştır Zaro Ağa ve daha pek çok eserin… Sonra köyüne geri döner Zaro Ağa ve orada evlenir. İstanbul’a tekrar geldiğinde gümrüklerde hamal olarak çalışmaya başlar. Öylesine güçlü, öylesine kollu kuvvetlidir ki, kısa sürede Hamallar Kahyası olur. İki metre boyundaki bu iyi kalpli devi Rus Harbi’nde cephede görürüz… Bacağından yaralanır Zaro Ağa… İyileşince de yeniden işinin başına

döner ve tarihimizdeki ilk Hamallar teşkilatı’nı kurar.

Zaro Ağa doğduğunda Osmanlı tahtında I. Abdülhamit oturuyordu… III. Selim, kendini öldürmek isteyenlere karşı canını bir neyle korumaya çalışırken Zaro Ağa İstanbul’daydı… IV Mustafa döneminde de vardı Zaro Ağa, II. Mahmut döneminde de… Dahası, bir padişahın resminin ilk kez asıldığı binanın yapımında da işçi olarak çalışmıştır… O bina Selimiye Kışlası, duvarına asılan resim de II. Mahmut’un portresidir… Sultan Abdülmecit döneminde, I. Tanzimat’ın ilan edilişinde de yaşıyordu, Abdülaziz döneminde trenin İstanbul’a ilk gelişinde de… V. Murat’ın özgürlükçü aydınlarla dostluklar kurduğunu da duydu Zaro Ağa, II. Abdülhamit döneminin ünlü jurnallerini de… V. Mehmet’in Alman kralından etkilenerek bıraktığı Wilhelm-kari” bıyıklarını da gördü, Vahdettin’i İstanbul’dan götüren İngiliz zırhlısı Malaya’yı da… Üstelik, o Zaro Ağa ki, Vahdettin’in kıyısından attığı adımla 600 yıllık bir dönemi kapattığı Dolmabahçe Sarayı’nın yapımında da çalışmıştır!..

10 padişah eskitir Zaro Ağa… Ve, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün dönemine de tanıklık eder. Onca deprem, yangın, savaş görür Zaro Ağa… Hiç birinde yıkılmaz, hepsinin ağırlığını kaldırır… Ama, yaban ellerde para karşılığında bir sirk hayvanı gibi teşhir edilmesi ağrına gider yaşlı devin… Koca çınarın yüreği de, bedeni de bu ağırlığı, bu yorgunluğu kaldıramaz… 9 ay, evet tam 9 ay gezdirilerek, bir sirk çadırında, hayatını sırtında taşıdığı yüklerle kazanan Zaro Ağa’nın sırtından para

kazanır birileri!..

Ülkesine döndükten sonra, 29 Haziran1934’de, Şişli Etfal Hastanesi’nde ilk kez bir doktorun karşısına çıkar Zaro Ağa… Bu, aynı zamanda, hayatında bir doktorla son karşılaşması olacaktır!..

Zaro Ağa öldükten 3 yıl sonra, 1937 yılının Mart ayında gazetelerde bir ilan çıkar… İlanın başlığında şu yazmaktadır:”Mezardan Bir Ses”… Devamı ise şöyledir:”Neden 157 sene yaşadım? Bu sırrı öğrenmek istersiniz değil mi? Çünkü Hüseyin Avni Akçaboğaz Yoğurdu yedim. Bunu böyle bilin, siz de yiyin yaşarsınız… ZARO AĞA”

İstanbul’un silüetini bozan, tarihine, doğasına gölge yapan, yanlış yerlere konulan gökdelenlerle ne zaman karşılaşsam, ölümünden sonra bile sırtından para kazanılmaya çalışılan Zaro Ağa’yı anımsıyorum!..

Sunay AKIN

Sunay Akın Pusula’da !

WEKO Piyasa Rekabet Komisyonu COOP’u, LIDL tedarikçilerinin yaşadığı problemler konusunda uyardı.

Komisyon, perakendecilik piyasasında rakip firmaları engelleyici

ve tedarikçileri baskı altına alma eylemlerinin yapılmamasını talep ediyor.

WEKO’nun her yıl Bern’de düzenlediği Medya Konferansı’nda, Lidl’ın 2008 aralık ayı başında WEKO’ya

başvurduğunu bildirdi. İsviçre pazarına yeni bir giriş yapan Alman perakendeci firması, COOP’un, tedarikçilere baskı uyguladığını öne sürdü.

Soruşturma açıldı

Geniş kapsamlı bir araştırma soncusunda WEKO, COOP’un birçok markalı ürünün piyasasını avucunun içine aldığı sonucuna vardı. Ne var ki Lidl’ın, tedarikçilerden mal alamama sebebinin, COOP’un yaptığı baskılardan kaynaklandığının

kesinleştirilemediği söylendi.

Buna rağmen WEKO, COOP’u bu konuda uyardı ve rakipler arasında tedarikçilere yapılan baskıların olup olmadığıyla ilgili soruşturma açacağını bildirdi. 577

Coop, Lidl Tedarikçilerini Baskı Altına mı Aldı?

Deutsche ZusammnenfassungWie die Weko an ihrer Jahresmedienkonferenz am Donnerstag in Bern bekannt gab, hatte sich Lidl Anfang Dezember 2008 an das Sekretariat der Weko gewandt. Der neu in den Schweizer Markt eingetretene deutsche Detailhändler gab an, er werde wegen Druckversuchen von Coop nicht beliefert. Die Wettbewerbskommission

(Weko) hat Coop im Zusammenhang mit Problemen in der Belieferung von Lidl abgemahnt. In einer umfangreichen Abklärung kam das Weko-Sekretariat zum Schluss, dass Coop im Vertrieb von Markenartikeln marktbeherrschend sei. Es habe aber nicht abschliessend geklärt werden können, ob Druckversuche von Coop der Grund für die Nichtbelieferung von Lidl gewesen seien.

Zaro Ağa

Page 29: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 018 - Mai 2009 - www.pusulaswiss.ch

29İSVİÇRE’DEN HABERLER

Minare karşıtları, Olten’da toplanarak oylama savaşı için deliller toplayıp, test ederek konuyla ilgili daha derine inmeyi amaçladılar. Uygulanacak strateji konusunda henüz tam bir karar vermiş değiller.

Genci ve yaşlısı, SVP ve Bibeltreu’lu Hıristiyan Partililer, 11 Nisan Cumartesi günü Olten’da toplanarak minare karşıtlarına eğitim semineri verdiler. Toplantıya bir grup Ermeni de katıldı. 30 -40 yıl önce İsviçre’ye sığınan bu Hristiyanlar, SVP’li Bakanlar Kurulu üyesi Ulrich Schlüer’in gözlemlerine göre çok imza toplamışlar ve onun takdirini kazanmışlar. Minare yasağına yönelik girişimin oylaması için en geç kasım ayında seçim sandığına gidilmeden önce ‘‘Delillerimizi şimdiden test edip konuya daha derinlemesine girmek istiyoruz.’’ denildi.

Aslında çok fazla derinlemesine girilecek bir durum kalmadı. Çünkü görüşler bildirildi ve bildirilen görüşlerin

çoğu girişim komitesinin düşüncesine uymuyor. Aynı zamanda SVP’li Bakanlar Kurulu üyesi olan Başkan Walter Wobmann’ın argümanları Kongre Oteli’ndeki Toplantı Salonu’nun havasını değiştirdi. Kısa sunumunda, ‘‘Minarelere ‘evet’ demek müezzinin ezanını da ‘evet’! demektir, İslam hakkına ‘evet’ demek şeriata da ‘evet’ demektir.’’ diye bir açıklama yaptı.

İslamiyet’e sıcak bakılmıyor

Tartışmanın başlangıç evrelerinde yaşlı bir beyi, Bern Seeland Bölgesi’nden Bay Schlüer’e tepki gösterdi ve Başbakan Erdoğan’ın Arena programında söylediği ‘‘Minareler bizim süngümüzdür.’’ ifadesini dikkate almadığını belirtti. Yine birçok kişi Wobmann’ı, girişime yönelik olarak sadece siyasi delillere izin vermek istediği için eleştirdiler. Basel Kantonu’ndan bir katılımcı, ‘‘Dini açıdan İslam, dünya hükümdarlığını istiyor.’’ diyerek görüşünü bildirdi.

Polemik yaratmayalım çağrısı yapan SVP’li Bakanlar Kurulu üyesi Sylvia Flückiger, yaptığı çağrısında başarılı olamadı. Bayan Flückiger, İslam halklarının İsviçre toplumuna girerek artık İsviçre’nin bir parçası olduğunu söylediğinde, İslamiyet’e sıcak bakmayan herkes birden kafasında bir onay verdi. Fakat bir katılımcı, ‘‘Ben İslamiyet’e karşıyım.’’ diye sesini duyurarak, içinden bu dini tamamen ortadan kaldırma arzusu taşıyan toplantı katılımcılarıyla aynı dili konuşmuş oldu.

Ulrich Schlüer, İslamiyet’ten neden bu kadar korkulduğunu biliyor: “Müslümanlaştırma büyük bir problemdir ve bizim bunu tartışmamız gerekiyor.’’ dedi. Minare yasağına yönelik bu girişim adımıyla konuyla ilgili siyasi tartışmalara yönelik kapı açılmış oldu. ‘‘İsviçre’de, İslami yasaklama girişimi büyük bir ihtimalle geçersiz sayılacaktır.’’ dedi.

Fakat bu tarz değişiklikler çok fazla istenmemekte. Aargau’nın SVP’li milletvekili Milly Stöckli de buna yönelik bir durum yaşamış; kendisi bir açık oturumda, Hıristiyanlar’ın da bir zamanlar çok masum olmadıklarına yönelik fikir beyanıyla karşı karşıya kaldığını anlattı. Böyle bir fikir beyanı üzerine ne gibi bir açıklama yapılmalı sorusunu toplantı salonundakilere sordu. Salondaki bir kişi cevap verdi: “İncil, Hıristiyanlar’ın neyi yanlış yaptığına dair kararını bildirdi. Kuran-ı Kerim’de ise bunun tam zıttı söylenmektedir: Burada dünya hükümdarlığı için çağrıda bulunuluyor.’’ Toplantı molasında ise Bayan Stöckli, bu cevabı tatmin edici bulmadığını söyledi. Eğer ki SVP’li Zürich Kanton Meclis üyesi Claudio Zanetti seminerin ikinci bölümünde sürtüşmeli geçen bir oylama savaşı kehanetinde bulunursa, kesinlikle Olten’daki seminerde bunu hissetmek

mümkün olacak. Bu girişimi yanlış bir başlangıç olarak gören Zanetti, bir radyo programı sayesinde minare yasağının medyada nasıl iki yüzlü işlendiğini göstermek istedi. Haberi yapan kişi, alay ettiği sürece hiç bir sorun yaşanmayacaktır. Fakat ardından girişim yandaşlarının, bütün Müslümanlar’ı aynı kefeye koymamaları gerektiğini söylediğinde bir kargaşa yaşandı. Thurgau Kantonu’ndan biri: “İstisnasız her Müslüman Kuran-ı Kerim’in her sözüne harfi harfine uymak zorunda.’’ dedi.

‘‘Kendi kendimize zarar vermemeliyiz’’

Bu argümanları üzerine Walter Wobmann’ın, seminer sonunda insanların aklına girmekten başka çaresi kalmadı: “Kendi kendimize zarar vermemeliyiz.’’ diye insanları uyardı ve daha nesnel delillerin sunulmasını istedi. Wobmann’ın bu isteği muhtemelen çok kolay gerçeğe dönüştürülemeyecek gibi görülüyor. 588

‘’Aşırı’’ Minare Karşıtları Faaliyette

Deutsche ZusammnenfassungMinarettgegner haben sich in Olten versammelt, um für den Abstimmungskampf Argumente zu testen und zu vertiefen. Über die Strategie sind sie sich jedoch uneinig. Vertreter der SVP und der Partei Bibeltreuer Christen trafen sich in Olten zu einem Schulungsseminar der Minarettgegner. Mit dabei war auch eine Gruppe von Armeniern. Diese Christen, die vor 30 bis 40 Jahren in die Schweiz geflohen sind, seien als besonders eifrige Unterschriftensammler aufgefallen, lobte sie Nationalrat Ulrich Schlüer (SVP). Obschon die Minarettverbots-Initiative frühestens im November an die Urne komme, «wollen wir unsere Argumente jetzt schon testen und vertiefen». Doch viel zu vertiefen gibt es nicht. Die Meinungen sind gemacht und oft nicht zum Gefallen

des Initiativkomitees. Nachdem dessen Präsident, Nationalrat Walter Wobmann (SVP), in einem Kurzreferat erklärt hat, dass ein Ja zu Minaretten auch ein Ja zum Gebetsruf des Muezzins und ein Ja zum islamischen Recht, der Scharia, bedeute, gingen die Emotionen im schmucklosen Saal des Kongresshotels hoch. Mit der Minarettverbots-Initiative habe man einen Weg gewählt, auf dem diese Diskussion politisch möglich sei. «Eine Initiative jedoch, die den Islam in der Schweiz verbieten will, würde hochkant für ungültig erklärt. Da bleibt Walter Wobmann nichts mehr anders übrig, als am Schluss des Seminars seinen Leuten ins Gewissen zu reden. «Wir dürfen uns nicht selber zerfleischen», mahnt er und ruft zu einer sachlichen Argumentation auf. Ein Wunsch, der sich wohl kaum so leicht umsetzen lassen wird.

Dolaysız yönden demokratik sistemde değişiklik çalışmaları devam ediyor. Referandum yapmak için meclise başvuran kurucular, artık parlamento dolaylı yönden karşı teklif için karar verdiğinde çekimserliklerini bildirebilecekler.

24 Nisan’da bir Eyalet Meclis Komisyonu’nun konuyla ilgili yaptığı talep incelenecek. Bugün ise Girişim

Komiteleri karşı teklif için kanuni sonuç hakkında bilgi almadan önce, çoğu zaman taleplerini geri çekmek zorunda kalıyorlar. Balıkçılık Derneği’nin ileri sürdüğü ‘‘Canlı Sular Halk Girişimi’’ belirli bir süre sonra böyle bir durumla karşı karşıya kalabilir.

SPK’nın, yani Devlet Siyasi Komisyonu’nun talebinden sonra,

kanun değişikliğinin gerçekten yürürlüğe girmesi için Komite, halk girişimini ileriki zamanlarda koşullu olarak geri çekebilme hakkına sahip olacak. Eğer ki dolaylı karşı teklif referandumdan geçmez ise girişim halka ve eyaletlere sunulacak.

Karşı teklifin referandum süresi, Komite’nin koşullu geri çekilme kararını vermesinden sonra başlayacak. SPK, ‘‘canlı sular” girişiminde bu yeni rejimin uygulamak için kolları sıvadı. SPK, Bakan Kurulu’nun bu konudaki onayını almış durumda.

Anayasa üzerindeki siyasi hak konusundaki bu teklif değişikliği, CVP’li Bakanlar Kurul üyesi Filippo Lombardi’nin yaptığı parlamenter girişim sayesinde harekete geçirildi. 583

Halk Oylamasından Geri çekilme hakkı

Deutsche ZusammnenfassungAm direktdemokratischen System wird weitergetüftelt. Die Initianten eines Volksbegehrens sollen dieses in Zukunft unter Vorbehalt zurückziehen können, wenn das Parlament einen indirekten Gegenvorschlag beschliesst. Nach dem Antrag der Staatspolitischen Kommission (SPK) soll das Komitee die Volksinitiative künftig unter der

Bedingung zurückziehen können, dass die Gesetzesänderung tatsächlich in Kraft tritt. Scheitert der indirekte Gegenvorschlag dann am Referendum, kommt die Initiative doch noch vor Volk und Stände. Die Referendumsfrist für den Gegenvorschlag beginnt zu laufen, sobald das Initiativkomitee einen bedingten Rückzug beschlossen hat.

Page 30: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 018 - Mai 2009 - www.pusulaswiss.ch

30 İSVİÇRE’DEN HABERLER

Bazı ülkeler kendi su kaynaklarını korumak için, üretiminde çok su harcanan ürünleri ithal ediyor!

Derleyen: Nurcan Durmuş

Hollanda Twente Üniversitesi Su Mühendisliği ve Yönetimi Bölümü’nden Prof. Arjen Y.Hoekstra’nın tarım ve endüstride su kullanımı üzerine yaptığı araştırma, şaşırtıcı hatta inanılması zor gerçekleri gözler önüne seriyor. Örneğin tek bir kot pantolonun üretimi için kullanılan su miktarı, tam 10 bin 850 litre! Su kaynaklarını harcamak istemeyen ülkeler, üretimi için bol su gereken ürünleri ithal etme yoluna gidiyor.

Sabah kalktınız ve ayılmak için bir fincan kahve koydunuz kendinize. Bilin bakalım o bir fincanlık kahvenin içinde ne kadar su var? “Bir fincan” dediğinizi duyar gibiyim. Ama yanlış, tam 140 litre!

“Nasıl yani?!” diyorsunuz eminim. Şöyle anlatalım; bir fincan kahvenin içindeki kahve çekirdeklerinin ekilip biçilmesi, yetiştirilmesi, harmanı, toplanması, nakliyesi ve fabrikada işlenmesi sırasında tam 140 litre su harcanıyor. Prof. Hoekstra buna, “Suyun Ayak İzi” diyor. Yani siz kahveniz için sadece bir fincan su harcadığınızı sanırken, aslında birkaç dakika içinde litrelerce suyu lıkır lıkır içip bitiriveriyorsunuz. Küçük bir bluz için kullanılan pamuğun yetiştirilmesi ve işlenmesinde harcanan litrelerce tatlı su da buhar olup hatta daha kötüsü kirlenerek uçup gidiyor.

İthalat-ihracat mevzusunda durum gerçekten çok başka bir hal alıyor. Şöyle ki, bazı ülkeler tarım, tekstil ve endüstriyel ürünlerini kendi üretiyor. Üstelik bir de diğer ülkelere ihraç ediyorken, bazı ülkeler çok su gerektiren ürünleri devamlı ithal ederek kendi öz su kaynaklarını hiç harcamıyor. Bu da ihracat yapan ülkeler üzerinde ciddi bir su sıkıntısı yaratıyor.

İhracat her zaman iyi değildir!

Özellikle Almanya, Avusturya, Bahreyn, Belçika, Danimarka, Finlandiya, Yunanistan, İrlanda, İsrail, Japonya, İtalya, Litvanya, Maritus, Hollanda, Norveç, Portekiz, Katar, Suudi Arabistan, İngiltere, İsveç ve İsviçre gibi ülkeler, su izi fazla olan malların yüzde 50-80 oranını ithalatla karşılıyor. Bir kısmı, bilinçli olarak kendi suyunu tasarruf etmek amacıyla gıda ve tekstilde ithalata başvuruyor. Üstelik bu ülkelerin hemen hepsi dünya ortalamasının çok çok üzerinde tüketim yapıyor. Bu da ortada ciddi bir bencillik olduğunu gösteriyor. “Kendiminkini harcamam, başkasınınkine acımam.” şeklinde özetleyebiliriz bu durumu.

Zimbabwe, Zambia,Vietnam,Özbekistan,Türkmeneistan,Tanzanya Sudan,SriLanka, Afganistan, Mozambik ve Amerika Birleşik Devletleri gibi ülkeler de yüzde 100’e yakın oranda kendi su kaynaklarıyla idare ediyor, neredeyse hiç tekstil ve tarım ürünü ithalatı yapmıyor. ABD, dünyada en çok su ayak izi tüketen ülke olmasına karşın bu ülkenin kınanacak bir tarafı yok. Çünkü en azından kendi ekmeğini yiyor. Bizim gibi gelişmekte olan ve su kaynaklarını doğru yönetebilecek pratiğe sahip olmadığı halde, ihracat yapan ülkelerse kendi su kaynaklarını heba etmekten başka bir şey yapmıyor. Üstelik ihracat rakamlarının artışına da seviniyor. Kazanılan paraların, tükenen su kaynaklarını yerine getiremeyeceğini idrak edemiyorlar.

Prof. Hoeksta, dengesiz ihracat-ithalat ağından dolayı pek çok ülkenin nehirlerinin kuruması, sularının tükenmesi, göllerinin kuruması gibi sorunlarla karşı karşıya kaldığını söylüyor.

Türkiye, sanal su ihracatçısı ülkeler arasında yer alıyor. Harcadığı su ayak izi miktarının yüzde 85’ini kendi su kaynaklarından karşılıyor. Kişi başına düşen yıllık su ayak izi rakamı ise 1 600 000 litre. Türkiye’nin tarım ürünleri

üzerinden yaptığı sanal su ihracatı yılda 9,81 trilyon litre, endüstriyel ürünle yaptığı sanal su ihracat oranı ise 1,07 trilyon litre.

Bazı Gıda ve ürünlerin su ayak izi değerleri:

1 litre süt 1000 litre su1 Kilogram kırmızı et 16000 lit. su1 Kilogram mısır 900 litre su1 Kilogram pirinç 3400 litre su1 Kilogram buğday 1350 litre su1 Elma 70 litre su

1 Dilim beyaz ekmek 40 litre su1 Fincan kahve 140 litre su1 Kilogram peynir 5000 litre su1 Kilogram tavuk eti 3900 litre su1 Adet pamuklu tişört 2700 litre su1 Çift deri ayakkabı 16600 lit. su1 Kilogram patates 900 litre su1 Adet A4 kağıt 10 litre su1Kilogram şeker 1500 litre su1 Bardak çay 30 litre su1 Adet kot pantolon 10850 lit. su649

“SANAL” SU TİCARETİ

Page 31: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PU

SU

LA M

ED

IAC

OM

DU

RM

US

AG

’ NİN

KAT

KIL

AR

IYLA

HA

ZIR

LAN

MIŞ

TIR

- N

r. 01

8 - M

ai 2

009

- ww

w.p

usul

asw

iss.

ch

Honda Bahar KampanyasıFırsatı kaçırmayın yepyeni bir Honda sahibi olun!

Civic M

odeli‘nde 5000.- CHF`ye kadar indirim

ACCORD

Accord Limu. Modeli‘nde indirim 3000.- CHF

CR-V Mod eli‘nde indirim 3000.- CHF

Yeni Honda Insight 28‘900.- CHF‘den başlayan �yatlarla

Yeni

Honda Jazz 19‘900.- CHF‘den başlayan �yatlarla

Hybrid Motor 4.4 lt. Benzin Ortalaması

Page 32: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 018 - Mai 2009 - www.pusulaswiss.ch

32 EKONOMİ

İsviçreli firmaların ödeme gücü azalıyor, iflas eden firmaların sayısı da gün geçtikçe artıyor. 2009 yılının ilk üç ayında İsviçre’de 1192 firma yolun sonuna geldi; 2008 yılının ilk üç ayına göre, batan firmaların sayısı, 2009 senesinin ilk üç ayında %28 oranında artış kaydetti.

Handelszeitung Gazetesi’nde yayınlanan habere göre, gerçekleşen iflaslarla birlikte olumsuz giden bu seyir daha da hızlı bir şekilde ilerliyor. Mart ayında gerçekleşen firma iflasları, geçen senenin mart ayına nazaran neredeyse %44 oranında artış gösterdi. İsviçre Dun

& Bradstreet (D&B) İşletme Müdürü Macario Juan: “2002 senesinin eylül ayındaki Dotcom-Blase patlamasından beri ilk kez bu kadar artan iflaslarla karşı karşıya kaldık.’’ diye bir açıklama yaptı. O dönemin araştırmasını yine D&B yapmıştı.

Güvenilir likidite göstergesi ve bunun sonucunda ileride iflas kıyısında gerçekleşecek olan ödeme temposu, hızlı bir şekilde kötüleşiyor. Firmalar ödemelerini 22 gün gecikmeyle yapıyorlar. 2007 senesinde ödemelerin gecikmesi sadece 12 günken, 2008’de

ödemelerin gecikmesi 15 güne çıkmış, 2008 aralık ayında bazı firmaların ödeme gecikmeleri 19 güne kadar çıktı. 601

İsviçre Firmaları Batıyor!

Deutsche ZusammnenfassungBei den Schweizer Firmen sinkt die Zahlungsmoral, die Konkurse nehmen zu. Das 1. Quartal 2009 bedeutete in der Schweiz für 1192 Firmen das Aus. Das ist gegenüber der Vorjahresperiode eine Zunahme von 28 Prozent. Besonders erschreckend an der Entwicklung der Konkurse sei gemäss «Handelszeitung» von heute, dass sich die Negativspirale

immer schneller dreht. Im März stieg die Zahl der Firmenkonkurse gegenüber dem Vorjahr gar um 44 Prozent an. Auch das Zahlungsverhalten, ein zuverlässiger Indikator der Liquidität und folglich dessen, was später an der Pleitefront passiert, verschlechtert sich in schnellem Tempo. Mittlerweile begleichen die Firmen ihre Rechnungen mit 22 Tagen Verspätung.

THY Bütün Havayollarının izlediği trende uyarak 01 Mayıs 2009 tari-hinden itibaren Zürich Tal str 58 de bulunan şehir ofisini kapatarak, hiz-metlerini Zürich Kloten terminal 2 deki Havaalanı ofisinden sürdürmeye de-vam edeceğini bildirmiştir.

THY den yapılan açıklamada günü-

müzün gelişen teknolojisiyle birlik-te rezervasyon biletleme ve bilgi edinme hizmetlerinin Türk Hava Yolları’nın internet sitesi www.thy.com adresinden ve Türkçe, İngilizce ve Al-manca dillerinde İsviçrenin her yerin-den lokal arama ücreti ile 365 gün 24 saat hizmet verebilen 0848 444 849 nolu Çağrı Merkezi telefonu ve yetkili

Seyahat acenteleri tarafından kolayca yapılabildiği bu nedenle şehir ofisleri-ni kapatma kararı aldıklarını belirtmiş-lerdir.

THY yetkilileri bu yıl yaz sezonunda Türkiye ye gitmek isteyen vatandaş-larmız için mevcut uçuşlarına ilaveten Ankara, Gaziantep, Antalya ve İzmir’e

Zürich ve Basel den direk ilave sefer-ler planlandığını erken rezervasyon ve biletleme yapan vatandaşlarımı-zın daha uygun ücretlerle uçabilece-ği müjdesini vermiş ve aynı zamanda birlikte seyahat edecek aileler için aile indirimi de uygulanacağını belirtmiştir. 648

Türk Hava Yolları nın Adresi Değişiyor!

Zürich, 4 Mayıs 2009 – İsviçre piya-sasında artık iki senedir kendisini güçlü bir şekilde yaygınlaştıran İngiliz telekomünikasyon şirketi Lebara Mobile, şimdi müşterilerine her kontör yüklemesinde 75 Frank değerinde konuşma süresi hediye ediyor. Bu kampanyadan yurtdı-şıyla hesaplı bir şekilde görüşmek isteyen müşteriler ve kişiler yara-lanabilecek. Lebara Mobile, Ocak ayında müşteri memnuniyeti konu-sunda comparis.ch tarafından 5.3 puan ile mükemmel olarak değer-lendirildi.

Lebara’nın müşterilerine sunduğu yeni kampanya detayları aşağıda belirtildiği gibi gerçekleşecek:

Kontör Toplamyükleme Bedava kontörbedeli Kontör m i k t a -rı 10 CHF 2,50 CHF 12,50 CHF

20 CHF 7,50 CHF 27,50 CHF

30 CHF 12,50 CHF 42,50 CHF

50 CHF 25 CHF 75 CHF

100 CHF 75 CHF 175 CHF

Hediye edilen kontör miktarı ile Leba-ra Mobile müşterileri daha ucuza ko-nuşabilecek. 100 Frank’lık bir kontör yükleme işleminden sonra müşterile-rimiz, Avrupa’yla sadece dakikası 5,1 Rappen ve örneğin Brezilya ile 14,9 Rappen’a konuşabilecekler. Bütün Le-

bara müşterileri otomatik olarak yeni fiyat tarife planına dahil edilecek.

Normal 100 CHF tarife kontör yükleme sonrası Tarife işlemiYurtdışı tarifesi 9 Rp/ dak. 5,1 Rp/ dak.

Lebara’dan Lebara’ya 9 Rp/ saat 5,1 Rp/ saat

İsviçre içi sabit hat görüşmesi 35 Rp/ dak. 20 Rp/dak

Rakip operatörler 45 Rp/dak. 25,7 Rp/dak.

Kısa mesaj 10 Rp 5,7 Rp

Lebara SIM-kartlarına ve kontörlerine İsviçre çapında: Postane, büfeler, Na-ville/Relay, Mobilzone, Mediamarkt, SBB, Telefoncorner ve 2000’den fazla alışveriş merkezinde ulaşabilirsiniz.

Lebara’nın müşterileri memnuniyet değerlendirmesi:

Hat kullanımıyla ilgili memnuniyet √ 5.4 İyi

Görüşme kalitesiyle ilgili memnuniyet √ 5.2 İyi

Müşteri hizmetleri (bekleme süresi, yeterlilik, nezakat) √ 5 İyi

Fiyat memnuniyeti √ 5.5 Çok iyi

Müşteri bilgilendir- mesinde net ve anlaşır bilgilendirme √ 5.1 İyi

Toplam değerlen- dirme( Müşterilerin %95 Lebara’yı tavsiye ediyor) √ 5.3 iyi

Not ölçüt açıklaması: 5.5-6= çok iyi,5-5,4= iyi, 4,5-4,9= orta, 4-4,4= geçer, 4’den daha az= yetersiz

Lebara Mobile, git gide daha cazip hale geliyor

Page 33: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 018 - Mai 2009 - www.pusulaswiss.ch

33EKONOMİ

75.000 yeni sosyal yardım vakası daha bekleniyor

Ekonomik kriz, devlete çok pahalıya mal olacağa benziyor; belediyeler, sosyal yardıma muhtaç 75.000 yeni insanı desteklemek zorunda kalacak.

Sosyal yardıma muhtaç yeni düşkünlere hizmet sağlamak için yaklaşık olarak 500 ile 700 kadar yeni personel alınması gerekiyor. Bunun maliyetinin ise yaklaşık 70 ya da

100 milyon Frank tutması bekleniyor. İsviçre Sosyal Yardım Konferansı (Skos) Başkanı Walter Schmid SonntagsZeitung’a verdiği röportajda: “Belediyeler krize rağmen bu parayı bulmak zorundalar.’’ dedi.

Kısa bir süre önce sosyal yardıma muhtaç kişilerin sayısının 50.000’e kadar yükseleceği tahmin edilmişti; ne var ki yapılan bu rakamlar düzeltilmek zorunda kalındı. Sosyal yardıma muhtaç kalan kişilerin, genelde küçük

ticarethane sahipleri oldukları bildirildi.

Karmaşık çözümleme

Schmid şu anda kesinleşmiş olan birçok sosyal yardım durumunda karmaşık bir çözümleme aşamasında olduklarını özellikle belirtti. Schmid, iş yeri sahibi olan kişilerin işletme hesaplarının Sosyal Yardım Kurumu çalışanları tarafından öyle kolayca denetlenemeyeceğini söyledi. Bunu çözümlemek için uzman kişilerin devreye sokulması gerekecek. Bunun anlamı da yine yeni personel maliyeti demektir.

Schmid’e göre, Sosyal Yardım Kurumları’na olan baskı sebebiyle

sosyal yardım parası alacak olan kişilerin kurumu suiistimal durumları yine gündeme gelecek. Bu yüzden Sosyal Yardım Kurumu’na gerekli maddi kaynak sağlamayanlar, gündeme suiistimal vakaları geldiğinde şaşırmamalıdır. 606

Küçük Ticarethane Sahipleri Sosyal Yardıma Muhtaç

Deutsche ZusammnenfassungBis vor kurzem ist Walter Schmid, Präsident der Schweizerischen Konferenz für Sozialhilfe (SKOS) noch von 50’000 zusätzlichen Sozialhilfeanträgen ausgegangen. Diese Zahl muss nun nach oben korrigiert werden. Betroffen seien neben schlecht Qualifizierten auch viele Selbstständigerwerbende und

Geschäftsführer von kleinen Firmen, so genannte Ich-AG’s. Schmid weist darauf hin, dass die Abwicklung vieler Fälle kompliziert werde. Betriebsrechnungen von Geschäftsleuten könnten nicht einfach von Sozialarbeitern überprüft werden. Dazu brauche es Fachleute, und diese kosten ebenfalls wieder viel Geld.

Kantonlar, otomobil plakalarına yapılan açık arttırmalarla milyonlar kazanıyordu; şimdiyse özel bir şahıs, bu pazara girmeyi başardı ve kantonların kazancına ortak olmaya başladı.

Düşük numaralara yüksek fiyat: Kantonlar, özel otomobil plakalarının satışı ile yıllardır güzel paralar kazanmayı başardılar. Şimdiyse özel bir şahıs, kantonların bu

güzel kazancına gözünü dikti. Ana merkezi Liechtenstein’daki Vaduz’da olan Pullman AG, mayıs ayından beri internet ortamında otomobil plakalarını açık arttırmaya sunuyor. Buradaki plaka çeşit yelpazesi, beş rakamlı otomobil plakalarından tutun, özel plakalara kadar yayılıyor. Örneğin: SH 1 otomobil plakasının değeri yaklaşık 99.999 Frank olarak belirlenebiliyor. Şirket sahibi Jean-

Claude Furegati’nin verdiği bilgilere göre, Kontrollschild.ch sitesini yaklaşık 180.000 kişi ziyaret etti.

İki yıldır plaka açık arttırmalarından 1,5 milyon Frank para kazanan Bern Trafik Kurumu’ndan Hanspeter Bütler, konuyla ilgili endişelerini dile getirdi: “Bu platform ciddi bir rekabete yol açabilir.’’ 2006 yılından beri milyonlarca Frank para kazanan Graubünden, Zug ve Schaffhausen’ın Trafik Kurumları konuyla ilgili ümitli düşüncelere sahip olduklarını bildirdi; Gian-Franco Donati: “Bir kurumun güvenirliliği, özel bir kişiye nazaran daha yüsektir.” dedi. Bern’de ise

şu an önlem olanakları hakkında konuşuluyor. Bütler: “Gerekirse biz de açık arttırmaya katılacağız. Bu platforma hukuki önlemler alacağız veya otomobil plakaları konusunda sınırlamaları katılaştıracağız.” diye bilgi verdi. 581

Plaka Satışlarında Özel Şahıs - Kanton Rekabeti

Deutsche ZusammnenfassungKantone verdienen sich mit dem Verkauf spezieller Autonummern seit Jahren eine goldene Nase. Nun aber mischt erstmals ein Privater mit. Die Pullmann AG mit Sitz im liechtensteinischen Vaduz bietet seit März online Kontrollschilder zur Auktion an. Nun drängt erstmals

ein Privater in den Markt - und lehrt die Kantone das Fürchten. In Bern überlegt man sich bereits Gegenmassnahmen: «Wenn nötig steigen auch wir in den Auktionshandel ein, gehen juristisch gegen die Plattform vor oder verschärfen die Einschränkung von Nummernschildübertragungen».

Geçen şubat ayında İsviçre’de turizm, ekonomik krizden daha çok etkilendi. Geçen yıla nazaran turistik konaklama sayısında neredeyse yüzde onluk bir gerileme yaşadı.

İstatistik Bakanlığı BFS‘ nın açıkladığı geçici sonuçlara göre otellerde şubat ayında 3,2 milyon gece konaklaması gerçekleşti. Dört yılda bir artan 1 gün de göz önünde bulundurulursa, çıkan sonuçlara göre 2008 şubat ayına göre 2009 şubatında %9,6’lık bir gerileme yaşandı.

Şubat Ayı Raporu’na göre, yurt içi talebinde de %8,9’luk bir gerileme yaşandı. Yabancı turist taleplerinde ise bu gerileme %10’a kadar düşmüş. Özellikle Birleşik Krallıklar’dan gelen turist oranı %21 azalarak, gecelik konaklamalar 62.000’e düştü. Aynı zamanda Alman turistlerin de gecelik konaklama sayısında geçen senenin

şubatına göre bu sene 45.000 gecelik bir azalma görüldü.

Eksiye geçen turizm talebinden neredeyse tüm turizm bölgeleri nasibini aldı. En yüksek kaybı ise Graubünden yaşamak zorunda kaldı. Azalan 90.000 gece konaklamasıyla yani %9,7 oranındaki rezervasyon gerilemesiyle büyük bir kayba uğradı. Zürich şehrinde ise konaklamalar %15 oranındaki talep azalmasıyla, 49.000 oda sayısına geriledi. Wallis Bölgesi %7,2 oranındaki gerilemeyle 46.000 ile daha az oda rezervasyonu aldı. Bern Bölgesi’ndeki Oberland’da ise yine %8,1 gerilemeyle 35.000 oda rezervasyonu azalması yaşandı. Sadece Freiburg, Turizm Bölgesi’nin seyri olumlu ilerleyerek, %1,4 oranında artış yaşadı.

İsviçre Turizmi, iki sene yaşanan mükemmel turizm yılından sonra, geçen son bahar ayından beri krizin

etkisini hissetmeye başladı ve bu etki artarak sürüyor. Bu senenin ilk iki ayının toplamını ele alırsak, sonuç olarak %7,3 oranında eksiye geçilip ve neredeyse yarım milyon oda iptali yaşandığı belirlendi. Yine bu yılın ilk iki ayının toplam rakamlarına göre, yurt içinden gelen turist sayısı %6,2 azalmışken, yurt dışından gelen turist sayısı ve talepleri %8,2 oranıyla bir gerileme yaşadı. 587

İsviçre Turizminde Gerileme

Deutsche ZusammnenfassungGemäss den am Freitag veröffentlichten provisorischen Ergebnissen des Bundesamts für Statistik (BFS) verzeichnete die Hotellerie im Februar 3,2 Millionen Logiernächte. Das sind 9,6 Prozent weniger als im Februar 2008, als der Monat allerdings schaltjahrbedingt einen Tag mehr zählte. Von der sinkenden Nachfrage waren fast alle Tourismusregionen betroffen. Die grösste absolute Einbusse musste

Graubünden mit einem minus von 90 000 Logiernächten oder 9,7 Prozent verbuchen. In der Stadt Zürich brach die Nachfrage um 15 Prozent oder 49 000 Logiernächte ein. Nach zwei Spitzenjahren spürt der Schweizer Tourismus seit vergangenem Herbst die Wirtschaftskrise und dies immer deutlicher. Kumuliert für die ersten beiden Monate des laufenden Jahres ergibt sich ein Minus von 7,3 Prozent oder fast einer halben Million Übernachtungen

Page 34: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 018 - Mai 2009 - www.pusulaswiss.ch

34

Haber Sayfası Hazırlayan: Mehmet Akyol

Unia Sendikası Makine Elektrik ve Metel (MEM) İşkolları Delege Toplantısı’nda, toplu işten çıkarılmalara karşı alınması gereken tedbirler tartışarak bir önlemler paketi hazırlandı.

Mart ayı sonunda Bern’de toplanan MEM İşkolu Konferansı’nın ana gündem mad-desi ekonomik krizin çalışanlara etkile-ri oldu. Bu işkolunda, bir kaç ay içinde 10000’den fazla işçinin işinden olmasına karşın işverenlerin bu gelişmeye karşı ge-rekli önlemler alma konusunda sendika ile bir görüşme başlatmamış olması, delege-lerin esas eleştiri noktası oldu.

Gerekli önlemler alınmalıBu anlamda delegeler öncelikle işten çı-karılmaların hemen durdurulması talebini dile getirerek şu tedbirlerin alınmasını ka-rarlaştırdılar: 1. Toplu işten çıkarma yerine öncelik-le kısa çalışma imkanı hemen devreye sokulmalıdır. Kısa çalışma başlamadan önce ve bittikten sonra benzer şekilde top-lu işten çıkarma yasaklanmalıdır. Ayrıca resmi makamlar, kısa çalışma sırasında meslek eğitimi yapma imkanı sağlayacak yasal değişiklikleri hemen hazırlamalıdır. Kısa çalışma sonucu ortaya çıkacak olan, işçilerin gelir kayıpları da işveren tarafın-dan karşılanmalıdır.

2. Gençlerin işsiz kalmalarını önlemek çok önemlidir. Çalışma teşviki adı altın-da çalışmaya yeni başlayacak gençleri, özellikle bir işyerinde çıraklık eğtimini bi-tiren gençlerin eğitim yaptıkları işyerinde çalışmaya devam etmelerini sağlayacak imkanlar hemen yaratılmalıdır. 3. İşveren Sendikası, toplu işten çıka-rılma gündeme geldiğinde mümkün ol-duğunca erken bilgilendirme yapılmasını, sendikalarla birlikte toplu işten çıkarılma-lara karşı altarnatifler aramaya önem ver-melidir. 4. Toplu işten çıkarılma durumunda ise mutlaka bir sosyal plan yapılmalıdır. Bu sosyal plan, işçi ve işveren kurumlarının

da katılımı ile yapılmalıdır. 5. Bu zor koşullarda ise işçi temsilcile-rine çıkış verilmemesi gereklidir. İşçi tem-silcilerinin bu koşullarda üzerlerine düşen önemli görevleri yerine getirirken çıkış tehdidi ile karşı karşıya olmaları gerekir.

İşkolu Konferansı ayrıca, hükümetten sendika taleplerini dikkate almalarını ve bu taleplere bir cevap vermelerini de is-tedi. 9 Mart’ta sendikalar tarafından hü-kümete sunulan teklifler krizle mücadele açısından çalışanların taleplerini dile ge-tirmekteydi. Hükümet bu güne kadar bu talepler konusunda herhangi bir açıklama yapmış değil. 641

Bu ay Mehmet Akyol bir vatandaşımı-zın sorusu üzerien gücel sorun ‘’işten çıkarılmalar’’la ilgili olarak genış bilgi ve-riyor.

Soru: On yıldar bir fabrika da çalışıyo-rum. Son günlerde, işyerinin, ekonomik sıkıntı sebebi ile işyerinde çalışan 150 işçiden 20’sini işten çıkarmak istediği-ni duydum. Bu durumda işyerinin belli sorumlulukları var mıdır ve çalışanla-rın ne gibi hakları bulunmaktadır?

Cevap : Elbette ki işyeri 20 çalışana bir-den çıkış veremez. Durumu önceden ça-lışanlara bildirip düşüncelerini sormak zorundadır. Bu fırsatla işçilerin, işten çı-karmalara alternatif olabilecek öneri getir-me hakları vardır. İsviçre Borçlar Kanunu 335d Maddesi, toplu işten çıkarılma duru-munun ne olduğunu ve bu durumda ya-pılması gerekenleri belirlemektedir. Buna göre işyerinin, çalışanların %10’nundan fazlasına çıkış vermek istemesi durumun-da, öncelikle çalışma müdürlüklerine bilgi vermesi bir zorunluluktur. Ayrıca, gerek resmi makamlara gerekse de çalışanlara işten çıkarılmaların gerekçelerini yazılı

olarak bildirmesi ve onların düşüncelerini sorması gereklidir. İşyerindeki işçi temsil-ciliğine de, ayrıca işten çıkarılmalara en-gel olabilecek öneriler getirmek için belli bir süre tanınmalıdır. Bu durumda, işçi temsilcilcliğinin o işkolundaki sendikadan bu konuda yardım talep etmesi tavsiye edilmektedir. Böylece en azından işten çıkarılma durumunda belli bir sosyal plan yapma imkanı ortaya çıkabilir. Kuşkusuz işçilerin bu konudaki etkin destekleri, işten çıkarılmaları önleyecek önerilerin hazır-lanmasında ve kabul ettirilmesinde önem kazanmaktadır. Böylece çalışanların ko-nuyu birlikte tartışmaları için de bir ortam yaratılmış olacakatır.

İşten çıkarılmaların önlenmesi müm-kün değilse...

Eğer böyle bir süreçten sonra işten çıka-rılmalara engel olma imkanı bulunamaz-sa, işyerinin, durumu resmi makamlara bildirmesi gerekir ve bu bilgi vermenin çıkışların verilmesinden önce yapılması gerekir. Yine bu karar, işçi temsilciliğine, eğer işçi temsilciliği yoksa işçilere yazılı olarak bildirilmelidir. Çıkış süresi ise yasa-

larda belirtilen normal çıkış süresi kadar-dır ve bu süre en az 30 gündür.

Dikkat ; Eğer işyerinin bu kurallara uyma-dığı tespit edilirse, bu çıkarılmalar, -yasa-lar gereği- işyerinin çıkış hakkını kötüye kullandığı anlamına gelir ve işçilerin işye-rini iş mahkemesine vermeleri halinde en az 2 aylık tazminat almaya hak kazanma-ları söz konusu olur.

Toplu İşten Çıkarılma; yasal belirleme-ler

1994 yılından itibaren İşviçre Borçlar Ka-nunu 335d ve 336 maddeleri, toplu işten çıkarılma durumları için yasal belirlemele-ri getirmiştir. Bu maddelerin amacı, gerek çalışanlara gerekse de işçi temsilcilikleri ve sendikalara, işten çıkarılmalara altar-natif bulma, eğer böyle bir altarnatif bu-lunamazsa işten çıkarılan işçiler için bir sosyal plan hazırlamak için gerekli süreyi tanımaktır.

Toplu İşten Çıkarılma Nedir? Esas olarak, on kişiden fazla işçiye çıkış verilmesidir. Yasa tam olarak şu belirlemeleri yapar:

* İşyerinde en az 20 kişinin çalışması söz-konusu ise* Çıkışlar 30 gün içinde yapılmışsa* 20 ila 100 arasında işçi çalıştıran bir iş-yerinde en az 10 işçiye çıkış verilmesi söz konusu ise* 100 ila 300 arasında çalışanın bulun-duğu bir işyerinde ise çalışanların en az %10’nuna çıkış verilmişse* 300’den fazla işçinin çalıştığı bir işyerin-de en az 30 kişiye çıkış verilmişse bu toplu işten çıkarılma olarak kabul edilir.

Örneğin 4000 işçinin çalıştığı bir işyerin-de, 30’dan fazla işçiye 30 gün içinde çı-kış verilmişse bu toplu çıkış olarak kabul edilir. 180 kişinin çalıştığı işyeri içinse bu miktar 18’dir (%10). Veya 70 kişi çalışıyor-sa 10 işten çıkarılma gibi.

Eğer bu şartlar yerne gelmişse bu durum-da işyerinin yukarda belirtildiği şekilde resmi makamları ve çalışanları bilgilendir-mesi gereklidir. 639

Unia Makina Endüstrisi Konferansı

Unia, işsizliğe karşı tedbir alınmasını istiyor

Bir Soru Biri Cevap

İşsizlik Sigortası Güçlendirilsin Yüksek üc-ret alanlar, prim adı altında ek ücret alanlar da işsizlik sigortası için prim ödesinler

Açıklanan son rakamlara göre, İsviçre’de her gün 1300 kişi işsizlik parası almak için işsizlik kasalarına müracaat etmektedir. Mart 2009 itibarı ile resmi işsiz sayısı 134 713 olarak açıklandı. Oysa bir yıl önce işsiz sayısı %30 daha azdı. Toplam işsiz sayısı Mart 2008’den bu yana oldukça yüksek oranda artmış bulunmakta. Gene resmi makamlara göre, Mart ayı sonuda iş ara-yanların sayısı bir önceki aya göre %3 ora-nında artarak 191 992’ye ulaştı. (İsviçre’de tüm işsizler değil ama işsizlik parası al-maya hak kazananlar yasaya göre işsiz olarak tanımlanmakta) Resmi makamların açıkladığı bu rakamların ardından ise birer insan trajedelerinin olduğu ve çalışacak durumda iken çalışma imkanı bulamama sonucu büyük bir potansiyel kaybı olduğu da unutulmamalı.

İsviçre’nin en büyük işsizlik sigortasına sahip olan Unia Sendikası, işsizlikten et-kilenen insanların durumunu yakından bilmekte. Bu nedenle hükümet ve sağ par-tilerin hazırladıkları işsizlik sigortasındaki değişikliklerin hangi sonuçları vereceğini de görebilmekte. Ekonomik kriz sonucu iş-lerini kaybedenlerin haklarına göz koyma-yı yani krizin faturasının onlara çıkarmanın kabul edilemeyeceğini düşünmekte.

İşsizlere ve çalıaşnalara daha fazla hak

Bu nedenle işsizlerin haklarının kısılmak istenmesi bu koşullarda tam bir felaket an-lamına geleceği gibi ekonomik politikalar açısından da yanlış. Başka bir deyişle, iş-sizlerin cepinden çalınan her kuruş, işsiz-lik sigortası için bir tasarruf olacaktır ama ekonomiyi, insanların satın alma gücü azalacağından daha da kötüye götürecek-tir.

Bu nedenle işsizlik sigortasının zarar etmesine engel olmak, de-vam eden krizin daha da uzun sürmesi anlamına gelecektir. Bu nedenle Unia Sendikası, şu ön-lemlerin alınmasını talep ediyor:

§ İşsizlerin hakları kısılmamalı, tam tersine işsizlik parası son gelirin %80’i yerine %90’a çıka-rılmalıdır.§ İşyerleri, işten çıkarma yeri-ne kısa çalışma yapmaya teşvik edilmelidir.§ Meslek eğitimini bitiren gençle-rin iş bulmalarını kolaylaştıracak önlemler alınmalıdır.

İşsizlik sigortasının gerek duyduğu imkan-ları yaratmak için de bu güne kadar az prim ödeyen yöneticilerden daha fazla işsizlik sigortasına prim kesilmelidir. Mevcut yasa, yıllık geliri 126.000’den fazla olanlardan

sadece bu miktarin yüzdesi kadar prim al-makta. Başka bir deyişle, her yıl milyonlar kazanan ve milyonlarla ölçülen prim alan bu yöneticiler işsizlik sigortasına sembolik bir prim ödemekteler. Bu nedenle, aldıkları paranın tümü için işsizlik sigortasına prim ödemeleri anlaşılır bir talep. 640

Page 35: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PU

SU

LA M

ED

IAC

OM

DU

RM

US

AG

’ NİN

KAT

KIL

AR

IYLA

HA

ZIR

LAN

MIŞ

TIR

- N

r. 01

8 - M

ai 2

009

- ww

w.p

usul

asw

iss.

ch

79.- CHF’dan başlayan �yatlarla

Ansan GmbHSchulstr. 608952 SchlierenTel.: 044 731 13 44www.ansan.ch - [email protected]

Dükkan dükkan dolaşmaya son! Değerli vaktinizi yollarda harcamayın!Müşterileri için özel otaparkına sahip, 2 katlı 550m²‘lik mağazamızda ihtiyacınız her bir şeyin kalitelisini başka bir yerde bulamayacağınız en uygun �yatlarda bulabilirsiniz.

Pierre Cardin halıları

Mağazamızda neler mi var? YOK YOK!Üst katta tüm gıda ürünleri, günlük taze sebze ve meyve çeşitleri, hediyelik eşya, kozmetik ürünleri, her türlü mutfak malzemeleri ve zücaciye çeşitleri. Alt katta ise çocuk odaları ve beşik çeşitleri, halı, battaniye, havlu, nevresim takımları ve uyku setleri gibi ev tekstil ürünlerini bulabilirsiniz.

Çok uygun �yatlara LaleeDünya ve Kelebek halıları da mevcuttur.

Kasap bölümümüzde her türlü ihtiyaçlarınız için çeşidi bol helal et ve et ürünleri

Toptan ve perakende satış!

Masa Örtüsü4.90 CHF

290.- CHFdan başlayan �yatlarla

Yermasası

Asansörlü karyola

Gemlik Zeytin 800gr5.90 CHF

Gazi Peynir

Önce Bebek karyolası Sonra Genç odası

8.90 CHF

Çorba çeşitleri-.50 CHF

60 %60 %

28.- CHF'den başlayan �yatlarla

Page 36: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 018 - Mai 2009 - www.pusulaswiss.ch

36 TARİH

Sayın Okuyucularımız, bu sayımızda ve önümüzdeki üç sayımızda İsviçre ve bütün Avrupa toplumları üzerinde çok önemli etkileri bulunan Fransız İhtilali’ni işleyeceğiz..

İhtilâlden önce Fransa’daki Toplumsal Yapı. İhtilâlden önce Fransa’da kaç toplumsal sınıf vardı?

İhtilâlden önce Fransız toplumu, hukuk açısından üç temel sınıfa ayrılmıştı. Bunlar, asiller, rahipler ve üçüncü sınıf (Tiers Etat) olarak adlandırılmışlardı.

İhtilâlden önce asillerin durumu nasıldı?

Asiller, devletin bütün yüksek memuriyetlerini ve ordudaki komuta kademelerini ellerine geçirmişlerdi. Vergiden bağışık olan bu sınıfın ana gelir kaynağı, feodal hukuka göre köylülerin ödedikleri vergilerdi. Geniş arazileri ve malikâneleri vardı. Ancak, asiller de kendi aralarında kılıç asilleri (la noblesse d´epe´e) ve cüppe asilleri (la noblesse de robe) diye bölünmüşlerdi. Kılıç asilleri eski feodal beylerin çocuklarıydı.

Cüppe asilleri ise, daha çok kral tarafından asilleştirilmiş ya da çeşitli yollarla bu unvanı kazanmış kimselerdi. 1789 öncesi Fransa’da yaşayan asillerin sayısı 350 bin kadardı ve nüfusun %1,5’ini oluşturmuşlardı. Asillerin 4 bin kadarı Versailles Sarayı’nda kralın yanında yaşıyordu. Lüks içinde yaşayan bu asillerin, İngiltere’dekinin tersine, iktisadi faaliyetlerde bulunmaları yasaktı. Bu nedenle sürekli borçlanmışlardır.

Fransa’daki toprakların 1/5’ni elinde bulunduran asiller, her geçen gün kötüleşen durumlarını düzeltmek için, köylüleri sıkıştırmaya başlamışlardı. Bu tavır da, halkın büyük çoğunluğunun asillere karşı nefret duymalarına yol açmıştır.

Rahiplerin ekonomik gücü nasıldı?

Rahipler, ülkede başta gelen imtiyazlı sınıfı oluşturuyordu. Bu sınıf, kendi içinde sıkı bir biçimde örgütlenmişti. Temsilcilerinin toplanarak kararlar aldığı meclislere sahiptiler. Bu meclis, beş yılda bir toplanarak krala yapılacak yardımı, kendilerini ilgilendiren çeşitli konuları, dini inançların savunulması için ne gibi önlemler alınması gerektiğini görüşürlerdi. Rahipler, ancak özel mahkemelerde yargılanabiliyorlardı.

Kilise, büyük bir servete sahipti. Şehirlerdeki değerli birçok gayrimenkulün yanında Fransa topraklarının %6’ya yakın bir kısmı kilisenin malıydı. Kilise, ayrıca tarım ürünleri üzerinden, aşara benzer bir vergi toplama hakkına sahipti. 1789 İhtilâli öncesinde sayılarının 120 bin kadar olduğu tahmin edilen rahipler, üç gruba ayrılmışlardı; bunlar, soylu rahipler, tarikatçılar ve aşağı rahiplerdi. Soylu rahipler, daha çok aristokrat sınıftan gelme kişilerdi. Bunların

sayısı 5-6 bin dolayında olmasına rağmen, kilisenin elde ettiği gelirin büyük çoğunluğunu kontrol ederlerdi. Tarikatçı rahiplerin sayısı ise, 65 bin kadardı. Ancak, bunlar büyük bir ekonomik çöküntü içindeydi. Halkla iç içe yaşayan ve sayıları 50 bin kadar olan aşağı rahipler de, sıradan halk gibi toplumsal ve ekonomik sorunlarla karşı karşıya kalmışlardı.

Üçüncü sınıfın yapısı nasıldı?

Tiers-Etat (üçüncü sınıf) ise, asiller ve ruhban sınıfının dışında kalan, bütün ayrıcalıksız unsurlardan oluşmaktaydı. Bu anlamda, karmaşık bir yapıya sahipti. Bu sınıfı, öteki iki sınıftan ayıran temel olgu, hukuksal ve siyasal ayrıcalıklardan yoksun olmalarıydı.

Fransız İhtilâlini önemli ölçüde etkileyen düşünür ve siyaset adamı, rahip Emmanuel Sieyés’in “Üçüncü Sınıf Nedir?” adlı broşüründe, bu sınıfı tanımlamak üzere sorduğu sorular ve verdiği yanıtlar şöyledir:

• Üçüncü sınıf nedir? Her şey.

• Yürürlükteki siyasal düzende üçüncü sınıfın yeri nedir? Hiç.

• Üçüncü sınıfın amacı nedir? Siyasal düzende bir yeri olmak.

Fransız köylüsünün karşı karşıya kaldığı sosyal ve ekonomik sorunlar nelerdir?

Sieyés’e göre üçüncü sınıf, yani halk, her şeydir. O, ulustur ve devleti yönetmek hakkı ona aittir. Egemenliğin ulusa ait olması gerekir. Karmaşık bir yapısı olan Tiers- Etat (Üçüncü sınıf), ihtilâl öncesi giderek netleşmiş ve iki ana grup şeklinde biçimlenmiştir.

Bunlar, köylüler ve burjuvazi idi. Köylüler, halkın çoğunluğunu oluşturmaktaydı. Sayılarının 23 milyon dolayında olduğu tahmin edilmektedir. Asillere karşı davacı olmaları, onların cezalandırılmalarını sağlamaları olanaksızdı. 18. yüzyılda feodalitenin toprak düzeni çözülmeye başlamasına rağmen, köylüler, hâlâ feodal yükümlülükler altındaydı. Köylünün hem krala, hem ruhban sınıfına, hem de senyörlere karşı feodal yükümlülükleri vardı. Ürünün bir bölümünü mal ya da para olarak (genellikle dörtte birini) bunlara vermek zorundaydılar. Ayrıca, ürünlerini senyöre ait köprüden geçirmek, değirmeninde öğütebilmek ve fırınında pişirebilmek için vergi adı altında belli ücretler ödemek zorundaydılar. Köylüler için en ağır vergiler, tuzdan ve şaraptan alınanlardı. Bunların dışında, köylülere yüklenmiş daha birçok feodal yükümlülük ve angaryalar vardı. Köylüler bu açıdan, ihtilâl öncesi, Fransa’da en ezilen sınıftı. Karşı karşıya bulundukları ağır yaşama koşulları, köylülerin siyasal bilince ulaşmalarını ve daha iyi bir düzen için mücadele etmelerine neden olmuştur.

Burjuvazinin temel isteği nedir?

Burjuvalar da, Tiers-Etat’ın (üçüncü

sınıf) içinde ağır basan, iktisaden üstün bir sınıftı. Asiller ve ruhban sınıfından farkı, siyasal ve hukuksal ayrıcalıklardan yoksun oluşlarıydı. Vergiden muaf değillerdi, her devlet memuriyetine giremezlerdi. 15. ve 16. yüzyıllardan sonra gittikçe güçlenen burjuvazinin temel geçim kaynağı, ticaret ve zanaattı. Aralarında pek çok aydının da bulunduğu burjuvazi, 18. yüzyılda toprak düzeni ve kentlerdeki lonca sistemiyle çatışmaya başlamıştır. Bununla birlikte, siyasal iktidarı ele geçirme çabası içine de girmişlerdir. Bu anlayışı Fransız İhtilâli’nin çıkmasında belirleyici temel nokta olmuştur.

Ekonomik Nedenler

İhtilâlden önce halkın karşı karşıya kaldığı ekonomik sıkıntılar nelerdir?

18. yüzyıl boyunca süren uzun savaşlar ve aşırı tüketim, mali ve ekonomik yapıyı tümüyle çökertmişti. Bununla birlikte, sanayi alanında meydana gelen gelişmeler de, ekonomik dengesizliği arttırmış ve yeni toplumsal sorunlar ortaya çıkarmıştı.

Köylerden kente göç başlamıştı. Kentlerin kenar mahallelerinde açlık ve salgın hastalıklarla karşı karşıya gelen yeni kitleler oluşmuştu. Ayrıca, 1740 yılından sonra nüfusun hızla artması, tarımsal ürünlere olan talebi arttırmış ve fiyatların yükselmesine yol açmıştı. Bu ekonomik yapı içerisinde toprak zenginliğine dayanan ayrıcalıklı zümrelerin durumu gitgide fenalaşırken, ticaret ve sanayi ile uğraşan burjuvaların ülke ekonomisindeki etkileri de artmıştır.

Dış Etkenler

Aydınlanma Çağı ve Fransa’ya Etkileri. Rönesans ve Reform hangi yenilikleri getirmiştir?

Avrupa’da Yeniçağ’da ortaya çıkan Rönesans ve Reform hareketleri, düşünce alanında önemli değişiklikler yaratmıştı. Rönesans, insan düşüncesini skolâstik kalıpların dar çerçevesinden kurtarmakla kalmamış, serbestçe gelişmesine de olanak sağlamıştı. Bu nedenle, Rönesans’ı, insan düşüncesine özgürlüğün egemen olması biçiminde tanımlayabiliriz. Reform ise, insan düşüncesine din alanında belli oranda özgürlük getirmişti. Ancak, bu gelişmeler, insanın toplum içerisindeki yerini belirleyememiş, bu alandaki özgürlüğü genişletememiştir.

Aydınlanma Çağı’nda en çok hangi konular ele alınmıştır?

18. yüzyılda “akıl”ın önem kazanması, insanın “birey” olmasında etkili olmuştur. Nitekim, bu yüzyılda en çok

işlenen konular; akıl, erdem, mutluluk, faydacılık, bilim ve doğa şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Hatta, bütün insanlığın ilerlemesini, mutluluğa kavuşmasını, karşılaştığı sorunların çözülmesini sağlayacak olanın “evrensel

akıl” olduğu inancı dalga dalga yayılmıştır. Aydınlanma Felsefesi düşünürlerince ulusların siyasi ve medeni kanunlarının insan aklı tarafından oluşturulması benimsenmiştir. Bu düşünce, tüm Avrupa’yı etkisi altına aldığı gibi Fransa’yı da derinden etkilemiştir. Nitekim, 18. yüzyılın Fransız düşünürleri, akıl ilkesini temel alarak eşitsizliğe dayalı siyasal, sosyal ve ekonomik kurumları eleştirmişlerdir. Mutlakıyetçi düzenin yıkılması için düşünceler üretmişlerdir.

Amerika Birleşik Devletleri’nin Bağımsızlığına Kavuşması

Amerikan Bağımsızlık Savaşı, Fransa’daki mutlak monarşinin yıkılmasını hangi yönlerden etkilemiştir?

1774 yılında Amerika’nın on üç kolonisinin İngilizlere karşı savaşa başlaması, Fransızlar tarafından olumlu karşılanmıştır. Hatta, bu mücadele, kişi hak ve özgürlükleri açısından değerlendirilmiştir. Bu bakımdan, Amerika’nın 1776’da “Bağımsızlık Bildirisi” yayınlaması ve 1783’de bağımsızlığını ilan etmesi, Fransa’da hoş karşılanmıştır. Amerikan Bağımsızlık Savaşı’na bazı Fransızlar’ın da katılmış olması ve bağımsızlık bildirisinde ön görülen ilkeleri Fransa’ya taşımaları, toplumun siyasal bilincini arttırmıştır. Nitekim, Amerikan Bağımsızlık Bildirisi’nde yer alan; insanların doğuştan birtakım haklara sahip bulunduğu, bu hakların, temel olarak yaşama, özgürlük ve mutluluğa ulaşma hakkı olduğu, siyasal iktidarların ana amacının insanlara bu hakları sağlamak olduğu gibi düşünceler, Fransa’da mutlakıyetçi düzenin yıkılmasında etkili olmuştur.

Öte yandan, Fransa’nın Amerika’nın bağımsızlık mücadelesinde İngiltere’ye karşı savaşa girmesi, bu ülkenin mali durumunun daha da bozulmasına yol açmıştır. Bu gelişme de, Fransa’daki siyasal, sosyal ve ekonomik çalkantıyı hızlandırmıştır. 590

İsviçre Tarihi 14. Bölüm Hazırlayan: Hüseyin Türkkan

Page 37: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 018 - Mai 2009 - www.pusulaswiss.ch

37HUKUK KÖŞESİ

Değerli Pusula okurları, birkaç aydır yayınlanamayan Hukuk Köşemiz bu aydan itibaren yeniden başladı . Avukatımız Yetkin Geçer, sizden gelen soruları cevaplayarak, hukuki sorunlarınızı çözmekte size yardımcı olacaktır. Sizin de çözemediğiniz ya da aklınıza takılan sorular varsa bunu bizimle paylaşabilirsiniz. Avukatımız Yetkin Geçer, size her konuda yardımcı olacaktır.

Bu ayki köşemizde sizden gelen üç ayrı soruyu cevaplandırıyoruz:

Soru 1 / (İbrahim Tekingöz)

Benim bir arkadaşım 5 yıldır sosyal yardım alıyor ve iş bulamıyor. Bunu ispatlamasına rağmen yabancılar polisi ‘sınır dışı edebiliriz’ diyor. Kanunen, Yabancılar Polisi’nin arkadaşımı yurtdışına gönderme hakkı var mı? Arkadaşım evli ve eşinin kimliği C, arkadaşınınki de B. İki tane çocukları var. Bize bilgi verirseniz çok memnun oluruz.

Cevap: Oturma izni B olanların, sosyal yardıma muhtaç kaldıklarında, İsviçre Federal Yabancılar Yasasının 62. Maddesi’ne dayanarak, oturum izinleri geri alınabiliyor. C oturuma sahip olanlar ise, aynı yasanın 63. Maddesi’ne göre, sadece daimi ve mühim bir boyutta sosyal yardım aldıklarında oturma izinleri geri alınabiliyor.

Bu iki yasaya göre, her sosyal yardım alanın oturma izninin geri alınması söz konusu olamaz. İki maddede kusursuz ve taksiratsız sosyal yardımına düşenlerin ise bu uygulamanın altına düşmemesi gerekir. Ancak Yabancılar Dairesi’nin bu konuda kanuni bir takdir ve değerlendirme hakkı vardır. Bu takdir hakkı, sadece orantılık ilkesinden kısıtlanmaktadır. Misal olarak, okula giden çocukları ve ailevi hayatlarının odak noktası İsviçre olan ve kusursuz sosyal yardıma muhtaç kalan bir aile, oturma izinlerinin geri alınması halinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. Maddesi’nin aile hayatına saygı gösterilmesi hakkının

ihlalini öne sürebilirler.

Bu konuda geçmişte, Yabancılar Dairesi böyle bir uygulamanın varoluşunu yabancılara bildirerek, bir nevi baskı uygulamak gibi bir ortam yaratabiliyordu.

Öbür taraftan İsviçre Federal Mahkemesi’nin 25 Şubat 2009 ve 2C–795/2008 dosya numaralı yakın tarihte alınmış emsal bir kararına göre, C oturumu olan bir ailenin, beş senede Fr. 167’000.- kusursuz ve taksiratsız sosyal yardım aldığı gerekçesiyle, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. Maddesi’ni göz ardı edip, oturum izninin geri alınmasını onayladı. Böyle bir kararın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AHIM) içtihatlarına ne kadar uygun olduğundan şüphelenmek gerekse de, bu karar İsviçre’deki yabancılar dairelerini bağlamaktadır.

Soru 2 / (Ercan K.)

Bundan 2 yıl önce bir arkadaşımla birlikte açmış olduğum GmbH`miz var. Şimdi ortağımla anlaşamıyoruz. O, bana hisselerini satmak istemiyor, ben de ona satmak istemiyorum. Diğer taraftan da kendi aramızda hiç anlaşamıyoruz. Bu durumda ne yapabiliriz, bize yol gösterir misiniz?

Cevap: Bir limited şirketine İsviçre Borçlar Kanunu Mad. 775’e göre herkes ortak olabilir. Ortakların oy hakkı ile ilgili uygulamalar ise şirketin ana tüzüğünde mevcut olmalıdır. İki ortak aynı oy hakkına sahip olduklarında, kimin son söz hakkına sahip olduğuna dair ana tüzükte bir uygulama yok ise, ortağınız ile bir çıkmazın içinde bulunuyorsunuz. Bu çıkmazın çözümü ise ortağınız ile uzlaşmaktır. Bunun şahsi görüşmelerde mümkün olmadığını söylediğiniz için size ortağınızla beraber Almanca ve Fransızca “Mediation” denilen ve bu dalda uzmanlaşmış bir avukata veya kuruluşa gitmenizi önerebilirim. Aksi takdirde ortak olduğunuz şirketiniz er veya geç iflas tehlikesiyle karşı karşıya kalır.

Soru 3 / Halim K.

Almanya Nürnberg’den yazıyorum. Öncelikle, yardımlarınız ve

aydınlatıcı konularınız için teşekkür ederim. Ben İsviçre’nin Zürich Kantonu’nda iş buldum. Almanya Federal Cumhuriyeti vatandaşıyım.

1) Orada çalışabilir miyim?

2) Almanya’daki Rentenversicherungs için maaşlarımızdan kesilen paraları oraya aktarabiliyor muyuz?

3) 4 yaşında ve 5 aylık 2 kızım var. Onlar için İsviçre’den Kindergeld ve Erziehungsgeld alma hakkımız var mı?(Almanya’da şuanda Kindergeld 164€ , Erziehungsgeld 300€)

Cevap: Avrupa Birliği ve İsviçre arasında 1 Haziran 2002’de yürürlüğe geçmiş olan Serbest Dolaşım Antlaşması’na(“Freizügigkeitsabkommen” veya “Accord sur la Libre Circulation des Personnes”) göre, sizin İsviçre’de bir Alman vatandaşı olarak diğer AB vatandaşı olmayan yabancılardan çok farklı ve daha geniş haklardan faydalanabilirsiniz. Sözü geçen bu antlaşma size, çalışma ve işyeri kurma gibi haklar vermektedir.

Almanya’da kesilen sosyal sigorta primlerinin İsviçre’ye aktarılması, iki ülke arasında mevcut olan ve 1 Mayıs 1966 tarihinden beri geçerli olan İsviçre Almanya Sosyal Güvenlik Antlaşması’na göre, Almanya’da ödemiş olduğunuz primler orda kalıyor. İlerde Alman yasalarına göre emeklilik hakkına sahip olduğunuzda, ödenmiş primlere dayanarak size emeklik maaşı bağlanır.

İsviçre’de 1 Ocak 2009 tarihinden beri geçerli olan yeni Federal Aile Ödenek Kanunu (“Familienzulagegesetz” veya “Loi sur les Allocations Familiales”), kantonlarda mevcut olan farklı yasalara asgari bir ücret getirmiştir. Buna göre, her Kanton 16 yaşını doldurmamış çocuklara en az Fr. 200.- çocuk parası, 16 yaşını doldurmuş gençlere 25 yaşına kadar Fr. 250.-, meslek eğitim alma şartı altında, eğitim parası verir. İşçilerin çalıştıkları işyerlerinin bağlı oldukları kantonların yasaları geçerlidir. Siz Zürih Kantonu’nda çalışır olursanız, Zürih’in kanunları geçerli olur. Zürih’te sadece belirtilmiş federal yasanın asgari ücretleri ödenmektedir. 638

Sorularınız ve Cevapları

HUKUK KÖŞESİ

Pusula GazetesiHukuk Kösesi

Bernstrasse 888953 Dietikon

043 322 90 80

E-Mail:[email protected]

PROBLEMLERİNİZİBİZE YAZIN!

Yurt dışında doğup büyümüş bir Türk olarak, haksızlığa ve dışlanmaya şahsen maruz kal-dığımdan tahammül etmediğim için. İnsanların, haksızlığa uğ-ramış ve dışlanmış bireylerle aynı duruma düşmelerini ön-lemek için ve insanlara daha çok faydalı olabilmek ve onların problemlerini çözebilmek için Avukatlık mesleğini seçtim.

Yetkin Geçer

Page 38: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 018 - Mai 2009 - www.pusulaswiss.ch

38 KADIN VE AİLE

Gülter Locher

Türkiye şeref konuğu olarak katiıdığı 23. Uluslararası Cenevre Kitap ve Basın Fuarı’nda çok başarili organize olmuştu.

Pusula Gazetesi’ni temsilen katıldığım Cenevre Kitap ve Basın Fuarı‘nda, müthiş güzel beş gün yaşadım. Ve Türkiye, bu güzel fuarın en çekici parçalarından biriydi. Standlar çok temiz, düzenli ve moderndi. Standlarda sergilenen kitaplar yüksek nitelikliydi; çeşitli Türk sanatları, Türk Mutfağı, Klasik Türk Edebiyatı, Osmanlı Tarihi, Cumhuriyet Tarihi, Atatürk, Türkiye‘de İslamiyet gibi konularda yazılmış kitapların Fransızca ve İngilizce çevirileriyle, eski ve yeni Türk Edebiyatı’nın önemli kişiliklerinin Fransızca’ya çevrilmis kitapları, okuma-kitapsever ziyaretçiler tarafından merakla incelendi. Türk standlarındaki Fransızca bilen, eğitimli pırıl pırıl parlayan güzel-güler yüzlü genç kızlarımız, İsviçreli ziyaretçilerin meraklı sorularına sabırla cevaplar veriyorlar, Türk misafirperverliğinin keyfini yaşatıyorlardı; mesela Türk Kahvesi ya da küçük bardakta çay ikram ediyorlar, lokumlardan, baklavalardan, kuru yemişlerden tattırıyorlardı. Bir kenara küçük bir sinema salonu kurulmuş, sürekli alt yazılı Türk filmleri oynuyor; bir başka bölüme yerleştirilmiş sahnenin önüne dizilmiş rahat sandalyelerde, sahneden konuk olarak gelmiş yazarlarımzın konuşmalarını simulant tercümanların tercümelerinden kulaklıklarla dinliyorlar; yazarların olmadığı zamanlarda da çocuklar için Hacivat ve Karagöz gibi gösteriler yapılıyordu. Ticaret ve Sanayi Odası’nın orijinal bir hediyesi vardı ziyaretçiler için: bir alış-veriş arabasını andıran tekerlekli ve tutulacak yeri olan karton kutular yaptırmıştı; bu kutular fuarın belki de en çok sevilen hediyesi oldu. Daha fuara ilk geldiğim gün henüz otopark’ta bu kutuları gördüm, sapından tuttukları rengarenk kutular insanların ardından tıngır tıngır geliyordu, üzerinde de Fransızca olarak „Türkiye Ticaret ve Sanayi Odası“ yazıları ve logoları vardı. Zaten Türkiye’nin sloganı da „Tüm Renkleriyle Türkiye“ idi. Tüm renkleriyle Türkiye, internasyonal fuara katılan onbinlerce çeşitli ulustan insanı çok etkilemiş olmalıydı ki, 600 metre karelik alana yayılmış

standlarımız, fuarın en çok ziyaret edilen yerlerindendi. Standlara gelen yabancı ziyaretçiler, Türkler’e büyük bir dostluk ve sevecenlikle yaklaşıyorlar, sohbet ediyorlar, Türkiye hakkında bilgi alıyorlardı. Kimileri de Türkiye’yi ve Türkler’i ne kadar çok sevdiklerini söylerken çok samimiydiler, bunlar Türkiye’yi tanıyorlardı, ya da Türkiye’de yaşamışlardı; bazılarının eşleri Türk‘müş, bazılarının da komşuları. Aralarında Türkçe öğrenmeye çalışanlar, öğrenmiş olanlar vardı… Çocukları, çocuklarının arkadaşları ya da öğrencileri Türk olanlar… Bunların arasında, tek satın alınabilecek kitap bulunduran Pusula Gazetesi standından Türkçe kitap alanlar çoktu; kimisi kendisi öğrenmek istiyor, o nedenle Türkçe kitap alıyordu, kimisi de çocuklarına, öğrencilerine, ya da çok sevdiği Türk komşusuna kitap alıyordu. Aralarında yaşlıca bir bayan eğitmen vardı ve şöyle diyordu: „Türk öğrencilerim için Türkçe kitap istiyorum, kütüphaneye koyacağım ki, bu çocuklar dillerini unutmasınlar ya da öğrensinler, dil çok önemli. Çünkü kültür dile bağımlı, hiçbir kültür kaybolmamalı… “ Kimi Türk eşli yabancılar da eşlerinin dilini öğrenmek ve çocuklarının ikinci dillerini öğrenmelerini sağlamak amacıyla kitaplar alıyordu. Zaman zaman da Türkiye’den gelmiş olan müzisyenler çeşitli Türk çalgıları ile Klasik Türk Müziği’nden en güzel eserleri seslendiriyorlardı. Bir köşede bir seramik sanatçısı, diğer köşede hat ustası, … Ortam müthiş kültürel ve sanatsal. Sanat ve kültürün olduğu bu güzel ortamda saygı, sevgi, hayranlık, barış, doymuşluk gibi bilumun güzel duygular hakim. Havada güzel bir elektirik tüm insanları etkisi altına almış ve yüzler güleç… Öyle bir ortam ki, herkes bir birine tanıdık sanki, çok yakın… İnsan olmaktan kaynaklanan yakınlık ve tanıdıklık, sanki görünmez bir şırıngayla sıvı edilmiş ve damarlarımızdan kanımıza veriliyor ve o hoş sıvının kanımıza yavaşça yayılmasını hissediyoruz ağır ağır… Mutluluk veriyor duvarların yıkılması. Sanat ve kültür ortamının büyüsü sarmış herkesi, opyum tadında.

CENEVRE“DE BİR ’’KABATEYZE’’ … HEM DE BİR KÜLTÜR ORGANİZASYONUNDA, KİTAP FUARINDA!!!

Ve… Birden birtakım kelimeler yükseliyor mikrofondan… Çağlar gerisinden gelen ilkel birtakım savaş çığlıkları gibi… Bir beyinin rasyonel olmayan ilkel yarısından yönlendirilen vahşi sesler ve ifadeler… Nefret, saldırı, hakaret ifadeleri. Yazarların konuşma yaptıkları sahneden geliyor sesler. Pusula Gazetesi’nin standı çok uzak değil ama yine de öyle yoğun bir kalabalık var ki sesler kalabalığı yarıp bana gelene kadar parça parça oluyorlar, tamam bir cümle olarak duyamıyorum: Atatürk’ün ismi geçiyor

sık sık. „Türkiye’de baskı…“, „…demokrasi yok!“ „ifade özgürlüğü…“, „Kürt çocuklar…“, „…işkence…“ ve buna benzer kelimeler parça parça kulaklarıma kadar ulaşıyor kalabalıkları aşarak.

Merak ediyorum ve standımı bırakıp sesin geldiği yere gidiyorum. Ama öyle kalabalık olmuş ki sesin çıktığı yere ulaşmam kolay olmadı. Bakıyorum kim bu bu diye. Ah… Perihan Mağden denilen, yazar olmaya çalışan bir köşeci. Kitabı nasıldır bilemem ama gazetelerde işgal ettiği köşelerden okuduğum kadarı ile günümüzde dünyanın en değerli madenlerinden bile değerli olan zamanı harcamaya değmeyeceğini düşündüğümden, kitabını okumaya yeltenmedim bile. Bir ulusun yaşamı için herşeyden değerli olan dile verdiği hasarlar yüzünden yazmama cezasına çarptırılması gerektiğini düşünüyorum. Türkçemsi, İngilizcemsi bazen de Fransızcamsı olan ilkel bir dile sahip olan bu kadın gazete, kitap yazıları yazmak yerine umumi helaların duvarlarına duvar yazıları yazabilir belki. ‘Duvar yazısı’ deyip geçmeyin, bu da bir başka yetenek gerektiriyor, terbiye(sizlik) gerektiriyor… Sanat, kültür, edebiyat neyi gerektiriyorsa, „Umumi Hela Duvar Yazıları“ tam da onları gerektirmiyor. Eh… Perihan Mağden de bu kültür dalında oldukça başarılı olabilecek birikim ve kapasiteze fazlasıyla sahip. Neyse kendisini kısaca tanıttıktan sonra, Cenevre Kitap ve Basın Fuarı’nın nezih atmosferine nasıl tezat olduğunu anlatmaya çalışayım:

Efendim… yaklaşıyorum sahnenin kurulmuş olduğu küçük ve yarı kapalı alanın giriş bölümüne doğru; tam da izleyici hanımefendi ile tartışmaya tutuştukları anmış meğerse benim de giriş bölümüne geldiğim an… Diyalog aynen şöyle:

Hanımefendi: “Siz Atatürk’e hakaret ediyorsunuz, buna hiç de hakkınız yok.”

Perihan Mağden: “Ben sizler yüzünden düşüncelerimi söyleyemiyorum. Ben ‘Atam sen kalk da ben yatam’ demiyorum her sabah. Bizler Atatürkçü olmak zorundayız Türkiye’de… Sizin gibi Ergenekoncular yüzünden… Biz mecbur ediliyoruz Atatürk’ü sevmeye! Türkiye’de Kürt çocukları hapishanelere atılıyorlar, çocuklar dünyanın hiçbir yerinde hapishaneye atılmıyorlar!”

Hanımefendi: “Siz burada olabilir miydiniz, Atatürk olmasaydı?”

P.M.: (Sesi histerik bir ton alıyor, cevap vermekte zorlanıyor) “AAA… bana hemen bu laflarla gelmeyin, bu lafları çok duyuyorum ve nefret ediyorum.“

Perihan Mağden (Bir yerlerden birisi Müslüman olup olmadığını sormuş olmalı ki (ben soruyu duymadım) şu şekilde cevap veriyor): “Hayır, ben

Müslüman değilim, ben Ateist’im.”

Ve izleyiciler arasından bir bayana bakarak devam ediyor: “Mesela ben sizi kutsal bulmuyorum.” diyor.

Bayan şaşkınlıkla bakıyor, ne demek istediğini anlayamıyor, anlaması da zor, çünkü kastettiği şey böyle bir kültür ortamına öylesine tezat ki… ve muhatap olunan bayan da öylesine farklı ki P.M.’den. Ben de P.M.’le aynı kulvarda dövüşmememe rağmen ben anlıyorum ardınan gelecek sözleri ve yanılmıyorum da; yazar olmaya çalışan P.M. hanımefendi izleyiciden gözlerini ayırmadan devam ediyor: “İnekleri kutsal bulmuyorum, onlara tapmıyorum.”

Bayan inanamıyor, tüm salon şok oluyor, bayan inanmaz bir şekilde tekrar soruyor:

“İnek mi dedi?”

P.M.: “Evet, Inek!”

Yaaa değerli okurlar Cenevre gibi dünyanın en önemli kültür merkezlerinden birinde üstelik de bir kültür etkinliğinin nezih atmosferinde yukarı diyologun “isimli” kahramanı hakkında ilk akla gelen sorular şöyleydi: “Acaba kadın hasta mı?” “Bu kadın ödül mü almak istiyor?” Benim ise varoş kültürünü böylesine nezih bir atmosfere getirebilen kişinin sözlerine ve davranışlarına takıldı zihnim. Oldukça ham olan beyinden çıkan bu konuşmalar zihne takılır birşeyler duymaya gelenlere hiçbir şey vermedi haliyle. Ama yine çok etkilendiler. Çünkü bu “kabateyze” (kabalar hep dayı değiller artık) saldırarak oradaki dinleyicilerin akıllarının evrimden geçmiş bölümlerini bir an felce uğratmış, ilkel beyinler aktif hale gelmişti. O güzelim atmosfer bir anda karışmıştı. Saldırıya uğrayan hanımefendiler ne diyeceklerini şaşırmışlar, düşünceleri karmakarışık olmuştu: yani beyinleri kısa devre yapmıştı. Saldırgan kabateyze ise bu durumu çok iyi bildiğinden kontrolü kaybetmemek için cazgır cazgır bağırıyor, ipe sapa gelmez öfkeli sözlerle kelimenin tam anlamıyla saçmalamaya devam ediyordu. Bu ne öfke diyordum içimden, hiç kimseyi bırakmıyordu: sağcılar, liberaller, solcular, dindarlar, hükümet, demokrasi, edebiyat eğitmenleri, kadınlar, erkekler, Türk milleti, Avrupa milleti… ve daha ne aklına gelirse bağırsaklarını ağzından boşaltmaya devam ediyordu adeta. Sözlerde türlü öfke ve hakaret mevcuttu… olmayan şeyler ise Cenevre Kitap ve Basın Fuarı etkinliğinin anlamı ve amacı olan kültürdü, sanattı, edebiyattı, güzellikti, barıştı... Tüm bunlar yoktu ve çağdaş bir isim bulmakta çok zorlandığım bir olay yaşamıştık…

Ve değerli okurlar, simulant tercümanlar da konuşulanları Fransızca’ya tercüme etmeye devam ediyorlardı… 653

23. Cenevre Kitap ve Basın Fuarında Türkiye

Page 39: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PU

SU

LA M

ED

IAC

OM

DU

RM

US

AG

’ NİN

KAT

KIL

AR

IYLA

HA

ZIR

LAN

MIŞ

TIR

- N

r. 01

8 - M

ai 2

009

- ww

w.p

usul

asw

iss.

ch

Swiss Hotel 5*

swisshotel.com.tr

3 geceCHF 1058.-

Richmonds Hotel 4*

richmondhotels.com.tr

3 geceCHF 619.-

Arcadia Hotel 4*

hotelarcadiaistanbul.com

3 geceCHF 610.-

THY yetkili satış acentası

Rezervasyon: Tel.: 044 454 81 81 - ZH Havalimanı Tel.: 043 816 50 85 - [email protected]

Antea Hotel 3*

anteahotel.com

3 geceCHF 490.-

Santa Sophia 3*

santasophia.com

3 geceCHF 490.-

Golden Crown 3*

goldencrownhotel.com

3 geceCHF 490.-

İstanbul`u Keşfedin!Tarih, Kültür, Sanat, Lezzet, Moda ve Eğlence Sizleri BekliyorFiyatlarımız yüksek sezon için geçerli değildir (25.06. ve 03.08.2009 arası).

Ücretlere THY ucuşu, Havaalanı vergileri, Otel konaklama ve kahvaltı dahildir.

www.istanbul.com

Fiyatlarımız Çift kişilik Oda’da tek kişi için geçerlidir.

a+b consulting - Dufourstr. 4 - 9500 Wil - O�ce: 071 910 10 00

Krankenkasse değişiklikleri başladı !Her ay sağlık sigortanıza ne kadar ödüyorsunuz?Sağlık sigortanızın hizmetlerini biliyor musunuz?Sigortanız yeterlimi, gereksizmi, abartılı mı?Doğru bilgi ve hızlı çözüm için bizi arayın.

Bülent ATALAY076 490 60 61

Ahmet GÜLTEKİN078 739 30 65

ÖZEL İNDİRİM:• Çocuklarda ek sigor-

talar ücretsizdir. • Büyüklerin ek

sigortalarında %75’e varan özel indirim.

• Çocuklarda Halb-privat sigortası Aylık sadece 4 Frank’tır.

Page 40: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 018 - Mai 2009 - www.pusulaswiss.ch

40 BİLİM & TEKNOLOJİ

Bu korkunç gerçeği yıllar önce Einstein, arılar üzerine yaptığı bir araştırma sonucunda söylemişti...

Hazırlayan: GÜLTER LOCHER

Yazımızın başlığı, herkesin tanıdığı gelmiş geçmiş en önemli bilim adamı Albert Einstein’a ait ve Einstein şaka yapmadı. Arıları ve doğaya etkilerini inceleyen Einstein, bu ciddi uyarısını yaparken gerçekten de haklıydı ve şu anda içinde bulunduğumuz durumu görmüştü sanki. Arıların yok olması ile insanlığın kaybedeceği sadece, altın renkli ve çok değerli besin maddesi değil… Arılar doğanın canlı kalmasında çok önemli bir etkene sahipler; kanatları ile taşıdıkları bitki tozları çiçeklerin, otların, büyümelerini, üremelerini kısacası tabiatın ve yaşamın devamını sağlıyor. Einstein’a göre arıların yokolması halinde dünya dört yıl içinde kuruyacak, çölleşecek. Ne insanın ne de başka bir canlının yaşaması imkansız olacak.

İsviçreli bilim adamları arıların düşmanlarına karşı savaş açtılar…

İsviçreli araştırmacılar, arıların önlenemeyen toplu ölümlerinin Warroa milbesi adındaki bir parazitten kaynaklandığından şüpheleniyorlar. İtalya’dan gelen haberlere göre ise arıları pestizid öldürüyor. Kimi haberlerde de Rusya’dan gelen serseri arılara karşı kendilerini savunamadıklarını okuyoruz. Bir başka gün Kanada’dan çeşitli ümitsiz haberler okuyoruz. Kötü haberlerin ve tahminlerin arkası kesilmiyor: Arılar her geçen gün azalıyorlar ve sağlıkları bozuk. 2007 - 2008 yıllarında her beş arı topluluğundan birisi yokoldu… Arı Araştırmaları Merkezi’nden (ZBF) Peter Neumann, “Arı toplumlarının ölüm olayları normalden iki misli arttı.’’ diyor. Arı ölümlerinin oranları Bern Kantonu’nda %18, Luzern’de %39,

Cenevre’de %42 olarak saptandı. Ökolojik ve ekonomik olarak çok büyük önemi olan arıların ölümleri tüm dünyanın bilim adamlarını endişelendiriyor. ETH Üniversitesi’nin hesabına göre, şimdiye kadar arıların kaybından dolayı meyve kültürleriyle bağlantılı olarak, İsviçre’nin zararı 300 milyon Frank. Birkaç yıldır arıların yükselen ölümlerinin kesin nedenleri anlaşılamamakla birlikte kesin olan, Varroa milbelerinin arılara musallat olduğu ve onların immun sistemlerini zayıflattıkları.

Parazitli arıların insanların yardımı olmadan iyileşmeleri olanaksız…

Varroa milbelerinin sardığı arı toplumları, insan bakımı olmaksızın iki-üç yıldan fazla dayanamıyorlar, ölüyorlar… İsviçre’deki arı toplumlarının hepsi bu parazitler tarafından sarılmış durumda. İsviçreli bilim çevreleri arılara yardım edebilmenin ilk stratejisinin, immun sistemlerini zayıflatan parazitlere karşı savaşmak, böylece de arıların immun sistemlerinin tekrar güçlendirilmesini sağlamak olması gerektiğini düşünüyorlar. Daha sonra immun sistemleri güçlenmiş olan arıların toplu ölümlerinin henüz bilinmeyen nedenlerine karşı savaşmak daha kolay olabilir. Böyle umuyor çaresizlık içindeki bilim çevreleri...

Arların neden öldükleri hala bilinmiyor…

35 ülkenin uzmanları tarafından, arıların ölüm nedenlerini araştırmak için kurulmuş olan araştırma ağı Coloss’un yönetimindeki İsviçreli araştırma merkezi ZBF, araştırmanın ağırlık noktasının varroa milbesine odaklanmasına önem veriyor.

ZBF, varroa milbesinin tek başına ölümlerden sorumlu olmadığını, ama eldeki tek kesin verinin de bu

olduğunu belirtiyor. Araştırmacıların tahminlerine göre ölümlerin sorumluları insanlığın eliyle bozulmuş çevresel faktörler ve genetik eksiklikler olabilir.

Sürekli çoğalan parazitlere karşı arıcıların önlemi ne olacak?

Bilinmiyor… Çeyrek yüzyıldan beri arılara musallat olan bu parazitlere karşı arıcılar, sürekli çok dikkatli olmak zorundaydılar. Bu nedenle bu güne kadar, araştırmacıların ve üniversitelerin önerdiği önlemleri çok iyi izliyorlardı. Bu önlemlerin arasında Clothianidin isimli bitkilerden parazitleri uzaklaştıran bir ilaç da var. Ne var ki arıların bu sinir zehiri ile temas ettikten sonra bir dakika içinde ölmeleri de acı bir realite. Baden-Wüttenberg’de 2008 senesindeki toplu arı ölümlerinden sonra Almanya Clothianidin ve benzeri ürünlerin

kullanılmasını yasakladı.

İsviçre ise bu zehirlerin hala kullanılmalarına izin veriyor. Hükümetin bu önlemi şimdilik yeterli bir önlem olarak görüyor olmasına rağmen, arıcılar durumdan hiç memnun değiller. Yeşil Parti’nin milletvekillerinden Maya Graf (BL) Clotianidin’in derhal yasaklanması için meclise bir teklif verdi.

Araştırmacılar arıların ölümlerinden suçladıkları baş sanık (varroa parazitleri) konusunda yanılıyorlar mı? Gerçekte parazitler suçsuz mu? Gerçek suçlu kimyasal parazit zehirleri mi? Her ne olursa olsun arıların hayalarının acil şekilde kurtarılmaları gerekiyor… Aksi takdirde... Einstein’in yıllar önce söyledikleri çok korkunç!614

“ARILAR YOK OLURSA İNSANLIK DA 4 YILDA YOK OLACAK”

Bundan böyle tüm sorunlarınız için Pusula Gazetesini aramanız yeterli olacaktır.Tüm önemli yazışmalar (Hukuki me-tinler, Mahkeme kararları, Bewerbung ve Lebenslauf)Şirket kurulumu ve Şirket muhasebesi

Dil sorununuz mu var, işlerinizi takip etmekte yorlanıyor musunuz ? Özel işlerinizin takibi artık daha kolay, bizi aramanız yeterli!Sorununuz her ne olursa olsun dert etmeyin, bizi arayarak her türlü konu-da yardım ve danışmanlık alabilirsiniz.

Uzman ekibimiz büromuzda hizmeti-nizdedir.Pusula GazetesiBernstr. 888953 DietikonTelefon: 043 322 90 [email protected]

Tüm Vatandaşlarımızın Dikkatine!

Page 41: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 018 - Mai 2009 - www.pusulaswiss.ch

41KÜLTÜR VE SANAT

Yapmasını en çok sevdiği şey “hiçbir şey yapmamak”tı veya uykunun o dayanılmaz cazibesine kendisini bırakmaktı. Uyuşukluk en belirgin özelliğiydi.

Tembel, serseri, exhibitionist… Ama “O” 18. yy’ın yetiştirdiği en büyük filozoflardan birisi…

O tembel bir öğrenciydi… Tembelliğinden tüm öğretmenleri yaka silkmişlerdi. Bir gün iyi niyetli birisi, herhangi bir meslek edinmesi çok zor olan bu tembel öğrenciyi, rahipler seminerine göndermişti; orada da Latin dilbilgisini bir türlü öğrenemedi… Tembelliği her yerde sorun oluyordu. Ama “O” tembelliğine son derece zarif bir tanım bulmuştu: “Ben her türlü mesleğe açığım…”

Yapmasını en çok sevdiği şey “hiçbir şey yapmamak”tı veya uykunun o dayanılmaz cazibesine kendisini bırakmaktı. Uyuşukluk en belirgin özelliğiydi.

Çok genç yaşlarda sokaklara düşmüş serserilik etmeye başlamıştı. Ara sıra bulduğu herhangi bir işten de para kazanıyordu. En aklı başında ve sağlam işi (daha sonraları da yapacağı) nota yazarak para kazanmak olmuştu.

Müzikten biraz hoşlanıyor gibiydi. Hatta bir ara bir kilisenin (Domkirche) müzik okulunda, müzisyenler ve oğlanlar korosuyla -kendi tabiriyle- “sürekli eğlenceli günler” geçirmişti. Burada

temel müzik bilgileri de edinmiş hatta sokaklarda biraz da para kazanmak için bu bilgilerinden yararlanmıştı. Dahası kendisini müzik çevrelerine komponist ve orketstra şefi olarak takdim etmiş, bir konser salonunda konser bile vermişti; sonuç beklenenden daha da korkunçtu: tüm dinleyicilerin adeta gözleri yuvalarından fırlamış, kulaklarını tıkamışlar; gerçek müzisyenler ise gülmekten boğulacak hale gelmişlerdi.

Ahlaksız eğlence...

Daha sonra dünyanın en önemli filozoflarından biri olacak olan 18. yüz yılda yaşamış, ele avuca sığmaz kahramanımızın cinsel yaşamında da çok şaşırtıcı davranışları vardı.

Exhibitionist (cinsel organ teşhir rahatsızlığı) rahatsızlıklarını kendi ifadesi ile şöyle anlatıyordu: ‘’Karanlık bulvarlara, kıyıda köşede işsiz yerlere gidip sinerdim. Oralardan geçen beğendiğim kadınlara cinsel organımı gösterirdim. Bana tarifi imkansız haz vererek, tanımsız eğlendiren, o ahlaksız ‘’sunum’’un ne kadar gülünç olduğunu o zamanlar düşünemezdim.”

Cenevre’de bir saatçinin oğlu olarak doğan kahramanımız, 30 yaşında, Paris’e giderek zekası ve kültürü ile Fransa’nın başkentlilerini etkilemesini, Paris salonlarına ve asillerin evlerine girmesini başardı. Önce müzikle başladı:

bir müzikali ve iki başarılı operası oldu.

Kitapları yakıldı

Ahlakın bilim, sanat ve toplum üzerindeki etkileri üzerine yazdığı bir makalesi ile kazandığı ödül, felsefeci ve toplum eleştirmeni olarak tanınmasını sağladı. Tezleri aydın çevrelerde, Paris’in zarif salonlarında tartışılıyor, herkes onu bizzat tanımak istiyordu. Düşünceleri Paris’li aydınlar arasında büyük bir hareket yaratmıştı. Mantıkçıların, “O”’nun medeniyet, (resmi) eğitim ve kültür karşıtı eleştirilerine, karşı-eleştirileri, dolu gibi yağıyordu. Ama tüm bu sert tepkilere karşın “medeniyetin zararlılığı” düşüncesinde ısrar ediyordu. Bu düşünceler, ileride yaratacağı büyük eserlerindeki siyasi-ideolojik temel çizgileri de belirliyordu. Eserlerindeki dinsiz ve yıkıcı, devrimci hava nedeniyle hakkında tutuklama kararı alındı, kitapları halkın önünde yakıldı.

Aslında “doğaya geri dönmek” tezini savunup, medeniyeti zarar verici ilan ederken, filozofun kendisi de zamanı geriye çevirmenin olanaksızlığını biliyordu. O’nun isteği - Özgürlük, Eşitlik, Günahsızlık (suçsuzluk)- kavramlarının gerçek değerlerini hatırlatmaktı. Demokratik düşünceleri ve yazıları Fransız Devrimi’ni alevlendirici etki yapmıştır.

Eğitim teorileri, daha toleranslı, psikolojik

temellere oturmuş bir çocuk eğitiminin yolunu açmış, Johann Heinrich Pestalozzi ve diğerleri gibi ünlü pedagogların da etkilenmelerini sağlamıştır.

Kendisinden sonra gelen Herder, Goethe, Kant, Nietzsche, Tolstoi ve daha pek çokları gibi edebiyatçı ve filozofların düşüncelerini derinden etkileyen, 28 Haziran 1712’de Cenevre’de doğup, 2 Temmuz 1778’de Paris’te ölümsüzleşerek hayata gözlerini kapayan, “Emil”in yazarı, büyük düşünce adamı Jean Jacque Rousseau’dan söz ettik yukarıdaki satırlarımızda. 634

Türkiye Stantları en çok ilgi giren stantlardan birisiydi...

2009 Cenevre Kitap Fuarı’nın Şeref Konuğu Türkiye...

Türkiye Şeref Konuğu olarak, 23. Uluslararası Cenevre Kitap ve Basın Fuarı’nda gerçekten de kelimenin tam anlamıyla çok başarılı bir şekilde temsil edildi. Ülkemizden, turizm ve kültür uzmanlarından oluşan deneyimli bir ekip gelerek, İsviçre’deki Dış İşleri Temsilcilerimizle ve Zürich Turizm Ateşemiz Fulya Durgut’un yönlendirmesiyle güzel, uyumlu, profesyonel bir çalışma yaptılar; her bakımdan genel niveau çok yüksekti. Genç Turizm Ateşemiz Fulya Durgut Türkiye’nin fuardaki 600 metrekarelik bir alana yayılmış olan etkinliklerini, sergilerini, programları ve personeli kontrolü altına alabilmişti. Her türlü sorunun üstesinden geliyor, herkesin işini olabildiğince kolaylaştırmak için canla başla çabalıyordu. Bir kahve standında ziyaretçilere modern Beko Türk Kahvesi makinalarıyla yapılan meşhur Mehmet Efendi Türk Kahvesi sunuluyor, Ticaret Odası’nın standında lokum, baklava, kuru yemişler ikram ediliyor, Tariş zeytinyağlarına ekmek banılarak tattırılıyordu. Avrupalılar Türk misafirperverliğinin ve cömertliğinin keyfini doya doya yaşadılar fuarın son gününe ve son saatlerine kadar.

Fuara paralel olarak başlayan “Sinema Günleri” nedeni ile bir de küçük sinema salonu oluşturulmuş, sürekli

alt yazılı Türk filmleri oynatılıyordu. Bir başka köşeye konulan sahnede yazarlar, sanatçılar, çeşitli edebiyat ve sanat yetkinleri konuşmalar yapıyorlar, yazarlar Fransızcaya çevrilmiş kitaplarından pasajlar okuyorlardı. Sahneden yapılan konuşmaları simulant çevirmenler Fransızcaya çeviriyorlardı. Böylece Türkçe bilmeyenler de konuşulanları kulaklıklarla Fransızca olarak dinlemek olanağına sahip oluyorlardı.

Türkiye teknolojiyi de çok iyi kullanarak çok profesyonel hazırlanmıştı. Stantlarda yüksek kaliteli hazırlanmış, çok değerli içerikli kitaplar vardı: Türkiye’nin sanat ve düşünce ürünlerinin yazılı eserleri, Atatürk konulu kitaplar, Osmanlı ve Cumhuriyet Tarihi konulu muazzam ansiklopediler, eski ve yeni Türk Edebiyatı’nın değerli yazarlarının değerli eserleri, din-bilimsel yayınlar, Kuran gibi yüksek düzeydeki eserlerin Fransızca çevirileri ziyaretçilerin ilgilerine sunuldu... Seramik sanatçılarımızın eserleri, tablolar... Ve Hacivat ve Karagöz oyunları, Türk filmleri, çeşitli Türk çalgıları ile Türk Sanat Müziği eserlerinin seslendirildiği ülkemize özgü pek çok kültürel ve sanatsal görsellerle, dinletiler de vardı. Türkiye’nin fuardaki görüntüsü son derece çağdaştı. Ülkemizin hep ve her yerde görmeyi arzuladığımız aydınlık, entelektüel, laik yüzü sergilendi.

Fuarın açılışını Türk standında

gösterişli bir törenle İsviçre Kültür Bakanı Pascale Couchpin yaptı.

Cenevre Kitap ve Basın Fuarı’nın açılışı ilk kez bir konuk ülkenin standında yapıldı bu yıl... Açılışa konuşmalarıyla Bern Büyük Elçisi Alev Kılıç, İsviçre’nin geçen yılki Cumhurbaşkanı, Kültür Bakanı Pascal Couchepin , Cenevre Belediye Başkanı ve Eğitim Bakanı, Türkiye Kütüphaneler ve Yayınlar Genel Müdürü katıldılar. Süslü kıyafetli askerlerin sembolik koruması altında yapılan görkemli açılış törenindeki konuşmasında Pascale Couschpin, Türkiye’ye ve Türk Halkı’na sevgi dolu mesajlar verdi, Bir kez Türkiye’ye de gitmiş olan eski cumhurbaşkanı ülkemize ve ülkemiz insanına övgüler yağdırarak, Türkiye’nin modernliği ve laikliği tercih ettiğini söyledi.

Daha sonra açılışa katılan misafirlere ve gazetecilere bir kokteyl verildi. Kokteylde yine Türk şarapları ve geleneksel Türk yiyeceklerinden ve tatlılarından ikram edildi.

Pusula Gazetesi de oradaydı...

Her türlü kültürel olayla ilgilenen Pusula da oradaydı… Standımıza ilgi çok büyüktü. Vatandaşlarımız gazetemizden örnekler aldılar, gazetemize ulaşamayanlar bize sitem ettiler biz de onlara kendilerine de gazete yollayacağımıza dair söz verdik. Değerli okurlar yeri gelmişken söyleyelim; eğer gazetemizden almak isterseniz web sayfamızdan bize abone olabilirsiniz.655

Dahiler de İnsandır... Kusurları İle - 2

2009 Cenevre Kitap Fuarı’nın Şeref Konuğu Türkiye

Page 42: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 018 - Mai 2009 - www.pusulaswiss.ch

42 RÖPORTAJ / SÖYLEŞİ

Pusula Gazetesi, her ay olduğu gibi bu ay da yeni bir araştırma konusuyla sizlerle birlikte değerli okurlar.Umarım her ay okurlarımızla yapmış

olduğumuz bu röportajlar, sizler tarafından ilgiyle takip ediliyordur.Bu ay okumaya olan ilgiyi merak ettik ve vatandaşlarımıza en

çok neler okuduklarını,Türkçe-Almanca kitaplardan hangisine ağırlık verdiklerini, okumanın hayatımızdaki önemini, okumaya

yeterli vakit ayırıp, ayıramadıklarını sorduk. Röportajımıza katılan tüm okurlarımıza bir kez daha teşekkür ediyoruz. 650

En son Ne Zaman Bir Kitap Okudunuz?

Yako Benbasat: Okumayla ilgili söylemek istediğim, nasıl ki bir çiçek s u l a n m a z s a b ü y ü y e m i y o r , okumayan bir insan da gelişemez, büyüyemez. Okumak, ruhun gıdasıdır. Bugüne kadar çok

fazla kitap okuma şansım oldu. Örnek olarak Namık Kemal, Ömer Kaya, Beyatlı’nın kitaplarını okudum. Şunu da burada hemen belirtmek istiyorum; eğer yazarı tanırsak, okuduğumuzu daha iyi anlarız. Okuduklarımızı seçmek gerek. Okumak, gönlü memnun ettiği gibi zihni de daha güzel daha açık görüşlü yapar. Çok okuyan bilgili bir adam, komşularına kötülük yapmaz. Bunun için okumayı sevmeli, çocuklarımıza okumayı sevdirmeliyiz. Onlara örnek anne-baba olmalıyız. Bu da eğitimden, okumaktan geçer. Teşekkür ediyorum.

Zehra Kaynak: Ben daha çok roman okuyorum. Son olarak, Can Dündar’ın Mustafa adlı kitabını okudum. Ayşe Kulin’den Nefes Nefese’yi okudum. İpek Ongun’dan Lütfen Beni Anla da okuduğum kitaplar arasında. ‘Mustafa’

bilhassa burada yetişen gençlerimiz tarafından okunması gereken bir kitap. Atatürk’ü tanıyıp, bilmeleri gerekiyor. Burada yozlaşan Türkçe’miz için üzüntü duyduğumu belirtmek isterim. Burada yetişen Türk gençlerinin Ata’larını tanımalarını, Türkiye’yi tanımalarını istiyorum. İnsanlar, kendilerini geliştirmek istiyorlarsa çok okumaları gerekiyor. Lüzumsuz TV dizilerini izlemek yerine, okumaya vakit ayırsalar gelişmişlik düzeyimiz belki istediğimiz seviyeye ulaşır. Ailece okumayı seviyoruz. Çocuklarıma da aynı şekilde okumayı aşılama taraftarıyım. Ayrıca gazeteniz, takip ettiğimiz bir gazete ama Türkiye’den daha çok bahsedilirse, okurlarınız olarak daha çok seviniriz. Buradaki kanunlardan, yasalardan daha çok bahsedilirse, çok seviniriz. Başarılarınızın devamını diliyorum.

Talat Karataş: Ben 1976 yılından beri İsviçre’deyim. Asağı yukarı 25 ülke gezdim. Okumanın yanında çok gezdiğim için de, çok gezen mi bilir, çok okuyan mı diye sorarsanız, çok gezen derim. Gezilen, görülen yerlere göre bilgimiz, kültürümüz artıyor. Çok fazla

gazete ve dergi okuyorum. Okumak, insanın klavuzu, haritasıdır. Ne kadar çok okursak haritayı o derece genişletebiliriz. İsviçre gazetelerini çok okuyorum. Eğitici konular içeren dergiler okumayı daha çok tercih ediyorum. Teşekkür ediyorum.

Ayse Azizler: Kitap okumayı çok seviyorum. Hayatımın olmazsa olmaz p a r ç a l a r ı n d a n d ı r okumak. Beni mutlu eden, değişik dünyalarla, gizemli insanlarla buluşturan, hayatı anlatan, hayatı ögrenmemde bana

katkı sağlayan, tıpkı bir öğüt veren bir anne gibidir kitaplar. Hem Almanca, hem Türkçe okumaya çalışıyorum. Takip ettiğim yazarlar, Paulo Coelho, Doğan Cüceoğlu, Kevin Hogan, Mümin Sekmen vb. Gelişim serileri, insan psikolojisi ve tarih okumayı seviyorum. Okumanın yeri ve zamanı olmadan, yolculuklarda, trende, pauselerde, akşamları yatmadan her yerde ve her zaman okunabilir. Kendimizi geliştirmekte çok iyi bir fırsat aslında kitaplar. Kitap okumak, aslında biraz da başka fikirlere saygı duymayı öğretiyor. Düşünsenize, okuduğunuz kitabın yazarının beyninden düşünmeye ve gözlerinden dünyaya bakmaya başlıyorsunuz. Aslında canımız yanmadan, acı çekmeden olgunlaşılmıyor elbbette, ama kitaplar da hayata dair çok şey var. Hayatımızdan, bu anlamda kitapları eksik etmemeliyiz. Bügüne kadar beni en çok etkileyen kitap ise Paulo Coelho’nun `Simyacı adlı kitabı ve Org Mangino’nun `Dünyanın En Büyük Satıcısı dır. Şimdi kendime hep şöyle söylüyorum. Ben bir Simyacıyım. En güzelini yapmak benim elimde. Ve ben şimdi en güzelini yapmak istiyorum.

Deniz Keskin Aslan: Ben okumayı çok seviyorum. Türkçe’m iyi olmadığı için Almanca ve Fransızca kitaplar okuyorum. Türk gazetelerinden gelişmeleri takip etmeye çalışıyorum. Ama Türkçe’mi

geliştirmek için de Türkçe kitap okumaya özen gösteriyorum. Okumanın, özellikle kitap okumanın önemini vurgulayan Seneca’nın çok sevdiğim bir sözü var. ‘’Kitapsız yaşamak; kör, sağır ve dilsiz yaşamaktır’’, diyor. Bu yüzden herkes okumalı, araştırmalı, yazmalı, bilgimizi, kültürmüzü geliştirmeliyiz ki sağır olmaktan, dilsiz olmaktan, kurtulalım. Teşekkürler. Size de başarılar diliyorum.

Çağdaş Gündüz: Kültürel ve sosyal aktiviteleri seviyorum.. Okumayı çok seviyorum. Daha çok hikaye ve roman okuyorum. Fransızca okumaya çalışıyorum. Örneğin Orhan Pamuk’un Fransızca’ya çevrilmiş

kitaplarını okuyorum. Dilimi geliştirmek amacıyla, Türkçe kitapların Fransızca’ya çevrilmiş hallerini okuyorum. Okumak kesinlikle çok önemlidir. Çünkü, insanın doğumundan sonra iyi bir birey olabilmesi için okumanın önemi büyüktür. Türkiye açısından baktığımız zaman cahil olan, okuma yazma bilmeyen o kadar çok insan var ki. Avrupa ile kıyasladığımız zaman, ne kadar geri kaldığımızı rahatlıkla görebiliyoruz.

Gökmen Çetin: İsviçre’de doğup büyümemden olsa gerek, çocukluk d ö n e m i m d e hep Almanca kitaplar okudum. Yaş ilerledikçe T ü r k ç e ’ m d e k i kelime hafızamın yetersizliğini farkettim

ve üniversite yıllarımı Türkçe kitap okuyarak geçiriyorum. İsviçre içi güncel haberleri Almanca yayınlanan gazetelerden okuyarak takip ediyorum. Türkiye’ye gidince 60 ila 80 yılları arasına damgasını vuran Türk yazarlarla güncel top 10’da bulunan kitaplardan 8 ile 10 kadarını sahaflardan toplayıp İsviçre’ye geri dönerim. İsviçre’de yaşayan toplumumuzun yeterince okumadığını düşünüyorum. Okumak bana göre, bir okurun kelime hazinesini geliştirerek kendisini daha kolay ifade etmesini sağlar. Okuyan bir toplumun birbirini anlaması daha kolaydır ve okumanın ayrıca düşüncelerimizi bir noktaya çekerek rahatlatıcı bir etkisi vardır.

Fatma Kömür: Ben Cenevre K a n t o n u ’ n d a yaşıyorum. Fransızca kitaplar ağırlıklı olarak, Türkçe kitaplar da okumaya çalışıyorum. Yaşım henüz çok küçük ve daha şimdiden okumanın önemini kavradım

diyebilirim. Okudukça öğreniyorum. Bilgileniyorum. Ve insan okudukça istediği herşeye ulaşabilir, istediği mesleği yapabilir. Söyleyeceklerim bu kadar. Teşekkür ediyorum.

Sevim Keskin: Ben özellikle her sabah en az yarım saat kitap okumayı alışkanlık haline getirdim. Daha çok Turgut Özakman kitapları okuyorum. Ayrıca geçmiş Osmanlı Tarihi’ni araştırmak istiyorum. Çanakkale Destanı’nı,

Fatih’in hayatını öğrenmek istiyorum. Hatta kızımın ismi Bileyda`dır. Okuduğumuz tarih ansiklopedisinden bulduk. Çocuklarıma da aynı şekilde okumayı aşılamak istiyorum. Geleceğe bilgili, eğitimli, kültürlü evlatlar yetiştirmek istiyorum. Umarım başarabilirim. Teşekkür ediyorum.Gazetenize de başarılar...

Orkide Yılmaz: İki çocuğum olduğu için daha çok ders kitapları okuyoruz. İngilizce hikaye kitapları okuyoruz. Yorgun olduğumuz için yeterli zaman ayıramasak da, gece yatmadan önce okumaya çalışıyoruz. İlgi alanıma giren

kitaplar ise tarih kitapları, Osmanlılar’la ilgili, Atatürk’le ilgili kitapları okumayı çok seviyorum. Bugün burada, bu yüzden Cenevre’deki kitap fuarındayım. Bu yüzden burdayım. Tarihimizi, geçmişimizi anlatan kitaplar almak istiyorum. Okumanın önemi çok büyük. Cahilliği ortadan kaldırır. Farklı görüşlere sahip olabilir, hangi konuda okursak o konuda bilgi sahibi olabiliriz.

İhsan Dağcı: Başımıza ne gelirse o k u m a d ı ğ ı m ı z d a n geliyor diye d ü ş ü n ü y o r u m . Bilgisizlikten dolayı. En basit örnek, insan bulmacalardan bile bilgi edinebilir. Özellikle köşe yazılarının okunması

taraftarıyım. Özellikle Zaman Gazetesi’ni okuyorum. Tabi bunun yanında diğer gazeteleri de takip etmeye çalışıyorum. Burada ayrıca belirtmek istediğim, vaktimiz yok okuyamıyoruz diyenler var; kesinlikle bu bir bahaneden başka bir şey değil. Günün 24 saatinin 8 saati çalışma, 8 saati uyku dersek diğer 8 saatinin nereye gittiğini sormak istiyorum. Günde bir sayfa bile olsa okumaya çalışmalıyız. Minimum 10 dk. bile olsa, hayatımızda okumaya mutlaka ama mutlaka yer vermeliyiz.

Page 43: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 018 - Mai 2009 - www.pusulaswiss.ch

43SOSYAL YAŞAM

Öncelikle, “Farklı Gelişenler” tanımını kimler için kullandık? Farklı gelişenleri beş bölüme ayırıyoruz: Otistikler, zihinsel engelliler, bedensel engelliler, işitme engelliler ve görme engelliler. Onlar bu engellerine rağmen hayatlarına devam etmek mecburiyetindeler.

Dünyaya bu şekilde gelmek onların elinde olan bir şey değil. Farklı bir yapıya sahip olmak, beyinsel olarak gelişme engelleriyle büyümek ve bir şekilde hayata uyum sağlamak oldukça zor bir yaşantı. Onlar için yapabileceklerimiz; ilk olarak kendilerini bizlerden eksik hissetmemelerini sağlamak, hayatlarına bir ışık tutabilmek, onlara ilerleyebilecekleri bir yol çizmek ve bu yolda yürürlerken onların ellerini bırakmamaktır. Yani gücümüzün, imkanlarımızın yettiği derecede maddi ya da manevi destek olmaktır.

Farklı gelişenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Bununla beraber, onlara yardım eli uzatan duyarlı insanlar da zamanla çoğalıyor.

Bu yardımsever yüreklerden bir tanesi de Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde Öğretim Görevlisi olarak mesleğini icra eden Sayın Ergün Arda. Sanat Terapisi üzerine doktora yapmayı planlayan ve kendini bu konuda geliştirmek amacıyla İsviçre’de bulunan Arda, İsviçre’deki farklı gelişen çocuklar üzerine nasıl bir eğitim tekniğinin uygulandığını araştırmak için, Pusula Gazetesi’nin özel davetiyle, Winterthur’da farklı gelişenler adına açılmış olan ‘Brühlgut Stiftung’u ziyaret etti.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Sağlık Kültür Spor Dairesi Başkanlığı’na bağlı olan topluluklardan Öğrenci Seramik Topluluğu’nun

akademik danışmanlığını yapan Ergün Arda, 2003 yılında Çanakkale Anafartalar İlköğretim Okulu’nda, farklı gelişen çocukların bulunduğu bir sınıf olduğunu öğrenerek, burada bulunan zihinsel engellilerden oluşun 13 tane eğitilebilir-öğretilebilir düzeyde öğrenciye seramik dersleri vermeye başladı. Gün geçtikçe, bu alanda kendini geliştiren Ergün Arda, 2008 yılında ‘15.Otistik Entegrasyon Kampı’na katıldı. Çalışmaları beğenilince, İstanbul Otistikler Derneği ve İsveç, Stockholm, Botkyrka Beldiyesi’nin davetlisi olarak burs kazanıp, Stocholm’de farklı gelişen çocuklar üzerine araştırma ve gözlem yapmak üzere 2008 Eylül’ünde, İsveç’de 12 gün bulundu. Geçtiğimiz aylarda da, İsviçre’de farklı gelişenler için görsel ve eğitsel amaçlı bir araştırma gerçekleştirdi.

Brühlgut Stiftung’u, Pusula Gazetesi olarak Sayın Ergün Arda ile birlikte, bizler de gezdik. Ergün Arda, İsviçre’de farklı gelişenler adına ne gibi çalışmalar yapılıyor, ayrıca Türkiye’de kendileri farklı gelişenler için neler yapıyorlar, bunları karşılaştırmak amacıyla Brühlgut Stiftung’da bir sunum gerçekleştirdi. Bu sayede, burada bulunan farklı gelişenler adına yapılan çalışmalar konusunda fikir sahibi oldu. Aynı zamanda hem üniversitelerini burada tanıttı, hem de öğrencileriyle yaptıkları çalışmaları onlara aktardı.

Brühlgut Stiftung, farklı gelişenler adına açılmış bir kurum. Çeşitli insanların bağışları ve yapmış oldukları bölümlerdeki işlerle para kazanıp, hem onların giderlerini karşılıyorlar, hem de bu kişileri topluma kazandırmış oluyorlar. Burada ilk dikkatimizi çeken, öğretmenlerin çok güler yüzlü, pozitif insanlar olmaları. Bize rehberlik yapan öğretmenimiz Bayan Renee Haag, seramik üzerine eğitim

almış ve buradaki seramik bölümde on senedir öğretmenlik yapmakta.

Seramik bölümünde yapılan ürünleri çeşitli sergilerde ve ayrıca sipariş yoluyla satmaktalar. Diğer gruplarda da çok ince işler yapılıyor. Gruplar en fazla on kişiden oluşmakta. Yani, engelli çalışanlar ve her grupta bir öğretmen bulunuyor. Toplam altı çeşit grup bulunuyor. Gruplar antika sandalyelerin onarımı, reklam broşürlerinin paketlenip zarflanması, marangoz bölümü, seramik bölümü, elektronik bölümü olarak sıralanmakta.

Normal bir işçi gibi, pazartesiden cumaya 07:30’dan 17:00’ye kadar çalışıyorlar. Ayrıca, bir saat on beş dakikalık yemek arası bulunuyor. Hep birlikte yemekhanede yemeklerini yiyip, sohbetler gerçekleştiriyorlar. Burada sıcak bir aile ortamı oluşturulmuş ve herkesin yüzünde çok mutlu bir ifade var. On sekiz yaşından altmış yaşına kadar her yaştan insana rastlayabiliyorsunuz. Burada çalışıp geçimlerini sağlıyorlar. Hem bir şeyler öğreniyorlar, hem de kendilerine olan güvenleri artıyor. ‘’Onlar engelli, onlar yapamaz, öğrenemez’’ diye düşünülüp, pasif bir ortama bırakılmıyorlar. Bizim gibi çalışıp paralarını kazanıyorlar. Ayrıca, yaptıkları işleri gözlemledik; oldukça zor bölümler var, hepsi çok beceri isteyen işler. Bu arada Brühlgut Stiftung’a http://www.bruehlgut.ch/ internet adresinden ulaşabilirsiniz.

Gördüğümüz gibi, Avrupa’da engelli olmak çok da zor değil. Fakat bu durum Türkiye’de iyi gözükmüyor; en basiti, normal yaşantısını süren insanlar bile bin bir güçlükte bozuk yol ve kaldırımlarda ilerlemeye çalışıyorlar, merdiven tırmanıyorlar, taşıt araçlarına büyük zorluklarla biniyorlar, trafik lambaları mevcut olduğu halde, karşıdan karşıya geçmekte büyük çaba sarf ediyorlar. Bunların hepsi oldukça zor, kaldı ki, engelliler için hiçbir şekilde rahat ulaşımın sağlanamadığı da gözler önünde. Umut ediyoruz bu durum gün geçtikçe daha da iyi bir hal alır ve farklı gelişenlerimize topluma ayak uydurmalarında kolaylıklar sağlanır.

Pusula Gazetesi olarak öğretmenimize İsviçre’de yardımcı olmaya çalıştık. Böylesine gurur verici bir meslekte bizleri elçi seçtiği için, kendisine teşekkürlerimizi iletiyoruz ve başarılarının devamını diliyoruz ki, Türkiye’de bulunan farklı gelişenler için imkanlar daha da çoğalsın. Onların kendilerine olan güvenleri kat kat artarak, topluma kazandırılmış birer birey olarak yaşasınlar. 584

Yılmaz Akan

Zig/Zag, yaşam yolun kendisidir! “Uzağa, uzağa” yalnızca; budur onun melodisinin topografyası …

Bir yolculuğa çıkış öyküsüdür bu: Turnusol minimalizmi .. Nemlenen

bir mekandan küflenmeyen hangi sözcükler çıkarılabilir. Asla solgun bir kucaklaşmaya izin vermeyen kesik kollar, sakız ağacına tırmanan iç içe geçmiş baloncuklar; Çin vazoda hangi papatyalar yaşar? Zig, Zag, Zig-Zag; güzelin terasında yaşayan geometrik duyuşlar! Dışarı çekilmiş bir pist, kuark gözler ve yuvasından kayan paten bakışlar.. Suya atılan ve ıslandıkça açan sorular: Jestüele kaleydeskop takılırsa, devinim küçülür mü? Wagner yaşasa, zeytin dalından nota döven kamçı yapılır mıydı? Ticket geçmeyen duygular; ağlama abonmanı kirpik-arası geçişler.. Çendikli şapkayı saran saç ve

gümüşi yaşlılık.. Kulak kıllarının süzdüğü tortulu geçmiş sesleri, Piano çalmak parmaklara yasak edilmeliydi. Eldivensiz dokunma ve çıplak boyun; doktor olan vampirleri gündüze gömmeli. Belleğin su atlısı, şimdiye taşınmış geçirgen geçmiş, wos-vos’ların farlarına kaç kaplumbağa yumurtası sarısı çökmüş.. Mekanik vals, sünger susuş; şemsiye takılmış topukların mazgallardan ayrılış türküsü.. Reverans yapan koltuk, plili dil; maroken kaplı hüzne çarpan bacaklar.. Ontolojik baştan çıkarma, yeşil mantolu güzelin Kierkegaard düşüşü. Marulları hangi tavusun çeyizi yapmalı..

Hangi kadın fotoğrafına bıyık çizilebilir? At beşiği ve sallanan yük, yorgunluğu bedende uyutmalı! Gazetelere sarılı radyo yayınları, yırtılan spiker sesleri suda kırılır mı? Armonika, matara; çöle çizili orkide deseni.. Su ıslanırsa ne olur? Porselen sessizliği kıracak metal soyutlanma. Olta iğnesinde brunch yapan Ringa.. Astımlı söz-dizim, kabaran keklerin içine anlam üfledi. Alçıdan yüzün yansıdığı aynaya tozlaşan bakışlar döküldü. Kırmızı kadife kaplı defterin içine zihnin nakaratları birikti. 654

Farklı Gelişenler Hazırlayan: Sibel Uygun

Zig ve Zag

Page 44: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PU

SU

LA M

ED

IAC

OM

DU

RM

US

AG

’ NİN

KAT

KIL

AR

IYLA

HA

ZIR

LAN

MIŞ

TIR

- 01

8 - M

ai 2

009

- ww

w.p

usul

asw

iss.

ch

1

4‘990.- CHF 2‘495.- CHF1‘990.- CHF2‘990.- CHF

3‘500.- CHF 2‘290.- CHF1‘290.- CHF2‘490.- CHF 1‘190.- CHF1‘990.- CHF

2‘490.- CHF 1‘490.- CHF

2 3 4

5 6 7

Satın aldığınız ürünler en geç 1 ay içerisinde teslim edilir.Genç odası

Pepe yatak odası

Versace yemek odası

Değişik renkler mevcuttur

inkl. Matratze und Lattenrost

Page 45: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 018 - Mai 2009 - www.pusulaswiss.ch

45BİLGİ & EĞLENCE

FIKRAJim ile Mary akıl hastanesinde iki has-tadır. Bir gün hastanenin yüzme havu-zunun etrafında dolaşırken Jim aniden suya atlayıp en dibe batar. Bunu gören Mary hemen ardından atlar ve dibe kadar yüzüp Jim i kurtarır. Tabii Mary nin bu kahramanca davranışı hasta-nede olay olur. Bunu duyan başhekim de Mary nin artık iyileştiğini düşünüp, hastaneden derhal taburcu edilmesi emrini verir. İşlemler yapılır, belgeler çıkartılır, Başhekim ayni gün Mary nin yanına gider:

-Mary, sana bir iyi bir de kötü haberim var. İyi haberim, yaptığın kahramanca davranıştan ötürü anladık ki akli den-gen tamamen yerinde ve böylece has-tanemizden taburcu oluyorsun. Kötü habere gelince, kurtardığın hasta, Jim, intihar etmiş. Az önce odasının banyosunda kendisini asmış bulundu.

- Mary gayet sakin yanıt verir: “O in-tihar falan etmedi ki. Ben onu astım kurusun diye. “

AZRAİLKadının biri, 64 yaşındayken kalp kri-zi geçiriyor ve hastaneye kaldırılıyor. Ameliyat masasındayken, ölüme ya-kın, birden azraili görüyor ve soruyor: “Benim saatim geldi mi?” Azrail cevap veriyor: “Hayır, senin daha 16 sene, 2 ay ve 8 günün var”.

Narkozdan uyandığında, es-tetik yaptırmaya karar veriyor. Yüzünü gerdiriyor, dudaklarını doldurt-turuyor ve Göğüslerini düzelttiriyor. Kısacası: ‘Yeniden doğmuş gibi’ Daha uzun bir süre yaşayacağı-nı bildiği için şimdi, o kadar ame-liyatın değdiğini düşünüyor. Son ameliyattan sonra, hastaneden ta-mamen ve yepyeni bir insan gibi çıkıyor. Tam karşıdan karşıya geçiyorken am-bulans çarpıyor ve ölüyor.

Azrail’e soruyor:

“16 seneden daha faz-la yaşayacağımı söylemiştin. Neden o zaman bana o ambulan-sın çarpmasını engellemedin?” Azrail cevap veriyor: “Kadın, allah canını almasın ben seni tanıyamadım...!”

Hasta TemelTemel bir gün hastaneye gitmiş haste-nenin bir köşesinde bir adam hüngür hüngür ağlıyormuş. Temel sormuş niye ağlıyorsun uşağum diye. Adam: - Kan tahlili yaptırmaya geldim parma-ğımı kestiler.Bu sefer Temel ağlamaya başlamış. Adam sormuş Temel’e “niye ağlıyorsun” diye; Temel cevaplamış:- Ben de idrar tahlili yaptırmaya geldim daa.

Ajan TemelCIA Rusya’daki çok gizli bir görev için seçmece adaylarını bir imtihana tabi tuıtar. Başarılı olan adayları son bir sı-nav olarak sır tutma sınavına alır. Her

birine bir sır verirler ve bunu söyleyip söylemeyecekleri konusunda işken-ceye başlarlar. Ajanların çoğu çözülür fakat Temel ne yaparlarsa yapsın sır-rı vermemektedir. En ağır işkenceleri geçtikten sonra tamam derler Temel bu işe uygun.Yalnız uykusunda ko-nuşup konuşmadığını öğrenmek için birde odasına kamera koyalım onu izleyelim.Ve Temel’in odasına gizlice kamera koyarlar. Temel odya döner dönmez kafasını duvarlara vurmaya başlar ve bir taraftan da söylenir;-Ha-tırla oni..hatırla oni. Boşuboşuna iş-kence görüyorsun hatırla oni...

Zeka Sorusu:İki adam atlarını yarıştırmaya karar verdi, fakat bu başka türlü bir yarış olacaktı, şöyle ki hangi adamın atı yarışı sonuncu bitirirse o adam yarışı kazanmış olacaktı. Her iki adam atla-rına binerek yarışa başlama çizgisi-ne geldiler. Fakat ikisi de atının daha geride kalabilmesi için ötekinin yarışa başlamasını bekliyordu. Birbirlerine durmadan “haydi yarışa başlasana” diyorlar, fakat herbiri daha geride ka-labilmek için yerinden kıpırdamıyordu. Onları seyreden yaşlı bir dede yakla-şıp ne olup bittiğini sordu. Sonra bi-raz düşündükten sonra iki adama bir tavsiyede bulundu, bunun üzerine ya-rış başladı. Acaba dede adamlara ne demişti?Cevap: Dede yarışçılara atlarını değiştir-melerini söylemişti.

FINISHED FILES ARE THE RE-

SULT OF YEARS OF SCIENTIF-

IC STUDY COMBINED WITH THE

EXPERIENCE OF YEARS

Metni okuyun ve içinde kaç tane F harfinin olduğunu söyleyin…

(Sıradan bir metni okur gibi, özel bir ilgi göstermeyin) Cevap: Kaç tane? Üç mü? Ne yazık ki altı tane..

Kıssadan HisseÇölde yolculuk eden iki arkadaş hak-kında bir hikaye anlatılır.

Yolculuğun bir aşamasında iki arka-daş tartışırlar biri ötekine bir tokat atar. Tokadı yiyenin canı çok yanar ama tek kelime etmez ve kum üzerine şu söz-leri yazar

‘BUGÜN EN İYİ ARKADAŞIM BANA BİR TOKAT ATTI.’

Yıkanabilecekleri bir vahaya rastlaya-na dek yürümeyi sürdürürler. Tokadı yiyen yıkanırken bir batağa saplanır, boğulmak üzereyken arkadaşı tara-fından kurtarılır. Boğulmak üzere olan arkadaş tam kurtulduktan sonra bir kaya parçası üzerine şu sözleri kazır:

‘BUGÜN EN İYİ ARKADAŞIM BE-NİM HAYATIMI KURTARDI.’

Tokadı vuran ve sonra arkadaşının hayatını kurtaran kişi ona şöyle der; senin canını yaktığımda bunu kum üzerine yazın ama şimdi kayaya kazı-yorsun. NEDEN?

Öbür arkadaş ona şöyle cevap verir:’Biri bizi incittiğinde bunu kum üzerine yazmalıyız ki bağışlama rüz-garı estiğinde onu silebilsin. Ama biri bize İYİ bir şey yaparsa onu kayaya kazımalı ki onu hiçbir rüzgar yok et-mesin.’

‘İNCİNMELERINİZİ KUMA, GÖRDÜ-ĞÜNÜZ İYLİKLERİ KAYALARA KA-ZIMAYI ÖĞRENIN.’

Denilir ki özel birini bulmak bir dakika-nızı alır, onu değerlendirmeniz bir saat içinde olur, onu sevmek için bir gün yeter ama sonra onu unutabilmek için bir ömrün geçmesi gerekir.

Olmuş İlginç ŞeylerSıcak ve kurak Afrika’da 18.02.1979 tarihinde Büyük Sahra çölüne kar yağ-dı.

-Futbolda Dünya kupası Okyanusya elemelerinde Avustralya, Amerikan Samoası’nı 31-0 yenerek bir resmi milli maçtaki en farklı skorlu galibiyeti elde etti.

-Kazakistan’da 7 yaşındaki bir er-kek çocuğun karnında ikizi bulundu. Simkent şehrinde yaşayan çocuğun karnındaki şişliği fark eden okul dok-torunun hastaneye başvurması so-nucunda hemen ameliyata alınan ço-cuğun karnından saçları ve tırnakları uzamış bir cenin çıkarıldı.

-İran’da, korkusunu bastırmak ve sı-kıntılarından kurtulmak için madeni nesneleri yiyen genç kızın karnından ameliyatla yarım kilogram ağırlığında metal parçalar çıkarıldı. 17 yaşındaki genç kızın karnından çıkarılan madeni nesnelerin arasında jilet ve çiviler de bulundu.

-Amerika’nın Arkansas Eyaleti’nde 19 yıldır komada yatan Terry Wallis 13 Haziran 2003 de hayata döndü

-İsviçreli Cece Leclere, tıp adamların-ca “megavizyon” diye adlandırılan çok üstün bir görme yeteneğine sahipti. Kumaşların,kalın astarlı zarfların, per-delerin, hatta bazen tuğla duvarların arkasını bile görebiliyordu. Ancak in-sanlar kendisini hasta ediyordu,çünkü insanların iç organlarını görmek onu tiksindiriyordu.

İlginç ÖlümlerİKİZİNİ ÖLDÜRDÜ

Marko ve Roberto de Solisa adlı iki kardeş, birbirleriylepek iyi geçinemi-yorlardı. Roberto’nun sık sık kendi-siyle dalga geçmesine dayanamayan Marko, kardeşini, kafasına sıktığı tek kurşunla öldürdü. Bubasit bir cinayet

gibi görünebilir. Ancak gerçek öyle değil. Çünkü Marko ile Roberto aynı dolaşım sistemini paylaşan yapışık ikizlerdi. Roberto’nun ölümünden 5 dakika sonra, kan dolaşımı duran Marko da öldü.

MAYINLA FUTBOL

Komboçya’da 2 asker, patlamamış mayınla futbol oynamaya kalkınca ha-yatlarını kaybetti. Olayı ilginç kılan bir başka nokta, parçalanarak can veren 2 askerin, Kamboçya ordusunun “en iyi mayın uzmanları” arasında yer al-masıydı.

Yaşanmış gerçek bir olay Polonya’daki Lodz kasabasından çı-kan tren, dükkanlara dondurma da-ğıtır. Görevlilerden ikisi, dondurma-ları dükkana taşımak için dondurma dolabının içine girer. O sırada dola-bın kapağı kapanır ve içerde kalırlar. Dolabın kapağını vururlar ama onları duyan kimse yoktur. Öleceklerini an-larlar ve sürekli kendi kendilerine “Do-nucaz, donucaz...” diye mırıldanırlar. İçlerinden bir tanesi kağıda “Yavaş yavaş tenimiz donmaya başladı, ar-tık dayanamıyoruz.” diye yazı yazar. En sonunda bunlar donucaz diye diye donarak ölürler. O akşam onla-rı orada bir kasabalı bulur ve polise haber verir. Olay yerine gelen polis bunların otopsisini yaparak dona-rak öldüklerini kamuoyuna açıklar. AMA DOLAP SABAHTAN BERİ ÇALIŞMIYORDUR...

Ön Yargı Uzaklarda bir köyde, kocası, çocuğu doğmadan ölmüş, tek başına yaşayan hamile bir kadın kendisine arkadaş ol-ması için dağda yaralı olarak bulduğu bir gelinciği evinde beslemeye baslar. Gelincik kadının yanından bir an bile ayrılmaz. Her ne kadar evcil bir hay-van olmasa da, oldukça uysallaşır. Bir kaç ay sonra kadının çocuğu doğar. Tek başına tüm zorluklara göğüs ger-mek ve yavrusuna bakmak zorunda-dır.

Günler geçer ve kadın bir gün birkaç dakikalığına da olsa evden ayrılmak ve yavrusunu evde bırakmak zorun-da kalır... Gelincikle bebek evde yal-nız kalmışlardır. Aradan biraz zaman geçer ve anne eve gelir. Gelinciği ve kanlı ağzını görür. Anne çıldırmış-çasına gelinciğe saldırır ve oracıkta öldürür hayvanı. Tam o sırada içer-deki odadan bebek sesi duyulur. Anne odaya yönelir... Ve odada beşi-ği, beşiğin içindeki bebeği ve bebeğin yanında duran parçalanmış bir yılanı görür.

Page 46: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 018 - Mai 2009 - www.pusulaswiss.ch

46 BULMACAC

enge

l Bul

mac

a

Soğu

tucu

özell

iği o

lan

Yünd

en

kaba

do

kum

a

Lenf

iltih

abı

Saka

t,ha

stalık

Göğü

n en

yüce

katı

Kom

isyon

cu

Yem

ek

Ehem

miye

t

Düze

nli

ekile

n ye

r,ta

rla

Altta

ki ha

lterc

imiz

Uçak

tesp

itcih

azı

Dum

anka

rası

Yard

ımpa

rası

Bir n

ota

Zeng

in,

varlı

klı

Güre

şte o

yun

Nazi

Gizli

Polis

i

Kuzu

sesi

Kültü

r

Başla

ngıçt

aye

r alan

Antil

op tü

Lâhz

a

Hasta

biri

niyö

nete

nkim

se

Süre

li

Osm

anlıla

r-da

bir

aske

rsın

ıfı

Spor

da en

üst d

erec

e

İhsa

n, lü

tuf

Ayı b

alığı

Bir b

atak

lıkbi

tkisi

Kabu

let

mem

e

Cetv

el tü

Yum

uşak

peyn

ir

Kade

meli

Bir b

ağlaç

Bulg

arist

anpa

rası

Sess

iz, u

slu

Kere

vet

Kola

yapı

landö

vme

Kim

sesiz

,za

vallı

Rutu

bet

Türk

müz

iği

mak

amı

Yolcu

to

plul

uğu

Din

bilim

i

Osm

anlıla

r-da

gec

ebe

kçisi

Sık g

özlü

Gizli

tehl

ikesi

olan

Toru

nu o

lanka

dın

Salıv

erm

e

Hard

al ko

kulu

sava

şga

Altın Ço

k fın

dıklı

dal

Küçü

k isp

irto

ocağ

ı

Anne

Gelec

ek

En ü

nlü

müz

ik es

eri

Hava

gazı

lamba

sı uc

u

Uçak

, ge

mi y

olu

İlçe

Uyar

ı

Kira

Hala

(halk

dili)

Yılan

türü

Anı

Beya

z

Öbür

dün

ya

İçind

e yem

ekpi

şirile

nto

prak

kap

Trop

ikal

ağaç

Koku

landı

rıl-

mış

Fidan

, taze

sürg

ün

Takım

largr

ubu

Gork

i'nin

bi

r rom

anı

Üstte

ki ha

lterc

imiz

Kend

i ken

di-

ni yö

nete

n

Göğe

çıkm

a

Dem

ek

oluy

or ki

Başa

giyi

lenbi

r tür

şal

“,,, Iş

ık”(a

ktör

)

Bir n

ota

Geçm

Sana

t

Yaba

ni h

ay-

van

vurm

a

Osm

anlıla

r-da

sını

rni

şanı

Öden

ti

Dürü

lmüş

kâğı

t tom

ar

Seçk

in

Kuran

'ı baş

tanso

n oku

ma

Ayın

etra

fın-

daki

ışık

FB'li

bir

futb

olcu

Milli

İstihb

arat

Teşk

ilatı (

kısa)

Tam

, ek

siksiz

Azer

i çalg

ısı

Tem

iz,na

mus

lu

Zorla

alın

anpa

ra

Yalın

, gö

steriş

siz

Kasta

mon

uilç

esi

Kim

liği

belir

siz

gök c

ismi

Kayın

bira

der

Başlı

ca,

tem

el

Kral

başlı

ğı

Bir m

ersin

balığ

ı tür

ü

Sırm

ate

kniğ

iyle

yapı

lanişl

eme

Yank

ı

Kıta

adı

İçilec

ek şe

y

Güre

ştesır

tın ye

rege

lmes

i

Oybi

rliği

Ekm

ek

Kura

n'ın

ilk su

resi

İnley

en

Yaba

n ka

Yağl

anm

ışus

kum

ru

Sant

imin

onda

biri

Kutu

r

Beğe

nilen

,ist

enile

nni

telik

te o

lan

Yedi

ripiçi

rme

Açı

Saha

Çuku

r ço

rba k

âses

i

Taba

klanm

ışce

ylân

deris

i

Bir ç

eşit

börü

lce

Taş m

ezar

fiart

edat

ı

Zahm

et,

sıkın

Katış

ıksız,

saf

Anta

lya'nı

nbi

r ilçe

si

Türk

müz

iğin

debi

r mak

am

Gelen

ek

NURC

AN TA

YLAN

SİBEL

fiİM

fiEK

Page 47: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PU

SU

LA M

ED

IAC

OM

DU

RM

US

AG

’ NİN

KAT

KIL

AR

IYLA

HA

ZIR

LAN

MIŞ

TIR

- N

r. 01

8 - M

ai 2

009

- ww

w.p

usul

asw

iss.

ch

www.denner.chIsvic re’nin Discount Marketi

2.951.85

Memleket fi yatına memleket lezzetleri.

Argeta sürme tavuk eti95 gr.

Vitaminka AjvarSebze karısımı• Acılı• Acısız720 gr.

3.95

Hindi salamı 500 gr.

7.95

Inegöl köfte dondurulmus500 gr.

1 Mayıs'tan –

31 Mayıs'a kadar

% 10inidirim

1 Mayıs’tan itibaren hazır kartlı telefo-nunuza cok uygun fi yata kontör yükleyin!

Denner uydu anteni bulunmayan Denner subelerinde.

Konusma kontörü

Denner fıyatı

1 Mayıs’tan 31 Mayıs’a kadar % 10 indirim

10.– 9.90 8.9030.– 29.50 26.5050.– 49.– 44.–

100.– 97.50 87.50

Kampanyamız icin gecerlidir.

Page 48: Nr018 - 05.2009 -  Pusula Gazetesi

PU

SU

LA M

ED

IAC

OM

DU

RM

US

AG

’ NİN

KAT

KIL

AR

IYLA

HA

ZIR

LAN

MIŞ

TIR

- 01

8 - M

ai 2

009

- ww

w.p

usul

asw

iss.

ch

Kredi Miktarı, Faiz Oranları ve Aylık ÖdemelerKredi Miktarı 1 Yıllık Toplam Faiz Aylık Ödeme 36 Aylık Toplam Faiz Aylık Ödeme 60 Aylık Toplam Faiz Aylık Ödeme

10000 521.00 876.75 1527.20 320.20 2594.00 209.9020000 1041.40 1753.45 3056.20 640.45 5188.00 419.80

30000 1562.40 2630.20 4583.40 960.65 7782.00 629.70

40000 2082.80 3506.90 6112.40 1280.90 10379.00 839.65

50000 2603.80 4383.65 7639.60 1601.10 12973.00 1049.55

Dikkat: Kredi tabelasında verilen tüm rakamlar %9.9 faiz oranıyla hesaplanmı tır. Faiz oranları ki inin siciline ve durumuna göre de i kenlik göstermektedir.

Canan Kredit / Sıddık Canan • Walenbüchelstrasse 1-3 • 9000 St. Gallen

Hayat sizin için yeniden başlasın !

Telefon: +41 (0) 71 278 01 62Mobile: +41 (0) 76 365 30 60 +41 (0) 79 350 69 99Telefax: +41 (0) 71 278 01 64E-Mail: [email protected]: www.canankredit.ch

24 Saat Ücretsiz Arayabileceğiniz Acil Kredi Hattı

Tüm borçlarınızı bir yerde toplayarak sıkıntılara son verin!

Konut kredisi

Araç kredisi

Tatil kredisi

Gesetzeshinweis: Die Kreditvergabe ist unzulässig, falls sie zur Überschuldung des Konsumenten führt.. (Art. 3 UWG)

0800 26 27 28

Yeni Şubemiz: Hellgasse 42 • 6460 Altdorf • Tel.: 041 871 47 47 • Mobile: 076 578 61 61