platform dergisi 139

84
Ebubekir Turgut: Hollanda’nın Hyde Parkıyız Mahsun Kırmızıgül özel hayatı ile ilgili bilinmeyenlerini anlattı Abartılı cinsel fantezi yuva yıkıyor Erol Evgin: Ömrümü müziğe verdim WWW.PLATFORMMEDIA.NL P Aylık düşünce, aktüalite ve haber dergisi Yıl • Jaar 15 • NR: 139 15 JANUARI-15 FEBRUARI 2012 İlkokullarda İslam Din dersi talebinde bulunmak her velinin hakkı Katolik Kilisesi’nde on binlerce çocuğun cinsel tacize uğradığı belirlendi Tannet Başkanı Ali Müjde Yabancı olmanın dışında Müslüman kimliğinden dolayı da sorun yaşanıyor Yoksulluk sınırı altında yaşayanların sayısı 1 milyon 2011’de sporu bırakan ünlüler Ticari oturumda yeni gelişmeler Hollanda’daki Türkler 8. Platform Avrupa Şiir Yarışması başladı

Upload: platform-dergisi

Post on 08-Mar-2016

245 views

Category:

Documents


2 download

DESCRIPTION

Platform Dergisi Sayı 139

TRANSCRIPT

Page 1: Platform Dergisi 139

Ebubekir Turgut:Hollanda’nın

Hyde Parkıyız

Mahsun Kırmızıgül özel hayatı ile ilgili

bilinmeyenlerini anlattı

Abartılı cinsel fantezi yuva yıkıyor

Erol Evgin: Ömrümü müziğe verdim

WW

W.P

LA

TFO

RM

ME

DIA

.NL

WW

W.P

LA

TFO

RM

ME

DIA

.NL

PA y l ı k d ü ş ü n c e , a k t ü a l i t e v e h a b e r d e r g i s i

Yıl • Jaar 15 • NR: 139 • 15 JANUARI-15 FEBRUARI 2012

İlkokullarda İslam Din dersi talebinde bulunmak her velinin hakkı

Katolik Kilisesi’nde on binlerce çocuğun cinsel tacize uğradığı belirlendi

Tannet Başkanı Ali MüjdeYabancı olmanın dışında Müslüman kimliğinden dolayı da sorun yaşanıyor

Yoksulluk sınırı altındayaşayanların sayısı 1 milyon

2011’de sporu bırakan ünlüler

Ticari oturumda yeni gelişmeler Hollanda’daki

Türkler

8. Platform Avrupa Şiir Yarışması başladı

Page 2: Platform Dergisi 139

Tandartspraktijk West 5, Slotermeerlaan 69 1064 HA Amsterdam

T: 020 4473489 • M: 06 52683329 [email protected]

Tandartsen praktijk West 5 bestaat uit een groot team die u professioneel

tandheelkundige hulp kunnen aanbieden die werkzaam zijn onder de

leiding van tandarts F. Alsaid.

Ook bieden wij Kindertandheelkunde, Kronen, Bruggen, Bleken,

Mondhygiene, Parodontologie, Zenuwbehandelingen, Kunstgebitten, en Implantologie aan op de praktijk.

+31 (0)20 614 53 63

Page 3: Platform Dergisi 139
Page 4: Platform Dergisi 139

15 Ocak 2011 4Platform

Page 5: Platform Dergisi 139

5 Platform

Page 6: Platform Dergisi 139

15 Ocak 2011 6Platform 15 Eylül 2011Platform 15 Haziran-Temmuz 2011Platform

2011'de sporu bırakan ünlüler

400. yılında Hollanda'daki Türkler

Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara ve reklamların içeriğinden reklam verenler sorumludur. Doğacak hukuki sorumluluk hiçbir şekilde dergimizi bağlamaz. Dergimizde yer alan yazı, resim, karikatür ismimiz belirtilmek süretiyle kullanılabilir. Reklamlar müsade alınmadan kesinlikle kullanılamaz.

COLOFON/KİMLİK İÇİNDEKİLER

PlatformAylık düşünce, aktüalite ve haber dergisi

Yıl-Jaar 15 • Nr. 139 •15 Januari-15 Februari 2011

Sahibi / UitgeverPMG

Genel Yayın Yönetmeni / HoofdredacteurEbubekir Turgut

Yazı İşIeri Müdürü / EindredacteurSelim Turan

Kültür ve SanatH. Kerim Ece

Müzik / MagazinSümeyye Betül Turgut

Danışma KuruluFuat Aslan, Dr. Kutlay Yağmur, Orhan Selim Bayraktar, Dr. Seyfi Özgüzel, Veli Yücesan, Muzaffer Yanık, Sadık Yemni, Bekir Cebeci, Sabahattin Uçar, Prof. Dr. Özcan Hıdır, Hatice Turgut, Mesut Dişli, Dr. Gürkan Çelik

Haber AraştırmaSelim Turan, Enes Akın, Özlem Özyol, Münevver Esra Turgut, Tarık Akgün, Selçuk Öztürk, Muhammed Tahtalı, Mustafa Toga, Hatice Söylemez, Banu Çelik

Reklamlarınız için / AdvertentieTel.: 06-41780100 / 020-6138902

Bu sayıda katkıda bulunanlarM. Kübra Turgut, Cezmi Doğaner, Nuray Bossink-Tuna,Okan Akın, Mehmet Çalışkan, Kamil Kopuz, Drs. Armand Sağ, Burhanettin Carlak, Ali Osman Biçen, Mehtap Kayaoğlu, Özlem Özyol, Şahin Yıldırım

Hukuk danışmanı : Av. Ejder ve Nürsel Köse

Abone Ücreti : Hollanda Senelik 25,- euroBelçika 30,- euro. Diğer ülkeler 50,- euro

ISSN: 1574-022638-4014-29 8-13

Yazışma adresi:Postbus 69026, 1060 CA Amsterdam

Tel.: 020-6138902 • Fax: 020-613 24 23E-mail : [email protected]

www.p la t fo rmmed ia .n l

Prijs € 3,50

Platform Dergisi her ayın 15’inde yayımlanmaktadır

Dağıtım:Hollanda geneli

Hollanda'daki TürklerDOSYA

SPOR

HABER

Tasarım / Lay-out : P-Ajans - [email protected]

80

14

• Erdoğan'ı birincilikten eden yüz• Parlamentonun önünde aşure dağıtıldı • Lahey Büyükelçisi Doğan, Hollandalı işadamlarına Türkiye'yi anlattı • Çeşitli ülke parlamentolarındaki Ermeni tasarıları • Helal kesim yasağı oylaması ertelendi• Van'daki deprem mağdurlarına yardım• Hollanda'nın nüfusu 16,7 milyon• Peşin fi yatına 4 taksit dövizli askerlik• Hollanda'da yoksulluk sınırının altındakilerin sayısı 1 milyon

80

Platform Dergisi Aralık Sayısı Kapağı

6

Page 7: Platform Dergisi 139

7 Platform7

Yayın Üssü’nden

EbubekirTurgut

[email protected]

2012 Türkiye ile Hollanda dostluk yılı olacak

Bu ayki sayımızın ana teması Hollanda Türkleri.Hollanda ile Türkiye’nin ilişkilerinin tarihi 400 yıl eski olmasına rağmen Centraal Bureau voor de Statistiek (CBS) yani Merkezi İstatistik Bürosunun kayıtlarına göre ilk Türk göçmenler Hollanda’ya 1960 yılında geldi ve sayıları yüz kadardı. 1961 de bu sayı iki yüze çıktı. 1962 de üç yüz olmuştu. 1963 de bin iki yüzdü, 1964 de de 4.300.

İki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin 400. yılı sene boyunca geniş katılımlı etkinliklerle kutlanacak.Kutlamaların resmi açılışını Cumhurbaşkanı Gül ya-pacak. Türkiye ile Hollanda arasında başta ekonomik olmak üzere birçok alanda iyi bir seyir izleyen işbirliğinin 2012 de, iki ülke arasındaki diploma-tik ilişkilerin 400. yıl dönümü dolayısıyla daha da ilerletilmesi bekleniyor.

Diplomatik ilişkilerin 400. yıl dönümü her iki ülkede sene boyunca yapılacak farklı kültürel, sanatsal, siyasi, ekonomik ve sportif etkinliklerle kutlanacak. Kutlamalar çerçevesinde karşılıklı üst düzey siyasi ziyaretler de planlanıyor. Etkinliklerin temel amacı iki ülke arasında 400 yıla dayanan köklü ilişkileri daha da sağlamlaştırmak. Ekonomik ilişkiler Hollanda, Türkiye'deki toplam doğrudan yabancı yatırımcılar arasında ilk sırada bulunuyor. Hollanda, Türkiye'deki toplam yabancı sermayeli şirket bazında ise üçüncü sırada.

Türkiye ile Hollanda arasındaki ticaret hacmi 2005 yılında 5,9 milyar dolar iken bu rakam son dönemlerde 10 milyar dolara ulaşmış durumda. Ekono-mideki bu olumlu hava 400. yıl kutlamalarında da ağırlıklı yer kaplayacak. 18 bin işadamı 65 bin kişiye istihdam Hollanda'da yaşayan yaklaşık 400 bin Türk iki ülke arasında köprü görevi görüyor. Toplumun farklı kesimlerinde yer edinen Türk toplumu iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesine de destek veriyor. Özellikle sayıları 18 bine ulaşan Türk kökenli işadamlarının ülke ekonomisine katkıları yadsınamayacak oranda. Toplam 6 milyar avroluk ciroya sahip Türk kökenli işadamları, ekonomide zor günler yaşayan Hollanda'da 65 bin kişiye istih-dam olanağı sağlamakta. Türkiye'yi ziyaret eden Hollandalı turist sayısında da artış yaşanıyor. Yılda 1 milyondan fazla turist Türkiye'yi ziyaret ederken, Türkiye bu rakamla Hollanda turizm pazarında birinci sırada yer alıyor.

Dergimizin içeriği elbette sadece bunlardan ibaret değil.İlgi ile takip edeceğiniz röportajları,araştırmaları beğenerek okuyacaksınız.

8.Avrupa şiir yarışmamız devam etmekte.Katılım şartlarıyla alakalı geniş bilgileri gelecek sayfalarda okuyacaksınız.

Gelecek sayımızda buluşmak dileğiyle…

Ticari oturum da yeni gelişmeler

AYIN RÖPORTAJI

RÖPORTAJ

HUKUK

Kırmızıgül'ün 4 annesi 21 de kardeşi oldu!

SİNEMA

68

Erol Evgin: Müziğe ömrümü verdim

MÜZİK

62

39TARİH

Cumhuriyet nasıl ilan edilmişti?54

Yüzünüzü gençleştirin!56BAKIM

Abartılı cinsel fantezi yuva yıkıyor

EVLİLİK OKULU

58

24

30

Ebubekir Turgut: Hollanda’nın Hyde Parkıyız

Yabancı olmanın dışında müslüman kimliğinden dolayı da sorun yaşanıyor

7

Page 8: Platform Dergisi 139

15 Ocak 2011 8Platform

Amerikan Time dergisinin okuyucuları 2011'de yılın adamı olarak Başbakan Re-cep Tayyip Erdoğan'ı seçmiş ancak Time editörleri yılın kişisi olarak "Protestocuları" uygun görmüştü. Time editörlerinin Arap Baharı'yla birlikte tüm dünyaya yayılan pro-testocuları "Time 2011 Yılın Adamı" olarak seçmesinin ardından, kapak için görsel yönetmen Shepard Fairey harekete geçti.Sanatçı Shepard Fairey Arap Baharı'ndan Wall Street'i İşgal Et'e kadar dünyadaki tüm protestocuları temsil edebilecek bir fotoğrafın peşine düştü. "Los Angeles'ı İşgal Et" gösterilerine katılan 25 yaşında-ki Sarah Mason'ın eyleme katılırken polis tarafından tanınmamak için kendini ka-mufle etme biçimi LA Weekly dergisinden fotoğrafçı Ted Soqui'nin dikkatini çekmişti.

Soqui'nin eylem sırasında çektiği fotoğraf LA Weekly'e kapak olmuştu. Sarah Ma-son başına örgülü sarı bir bere takmış, yü-zünü ise mavi bir mendille örtmüştü. Men-dilin üzerindeki "% 99" yazısıyla da eyleme katılma mesajını veriyordu.

ABD POLİSİ GÖZALTINA ALDILos Angeles'taki bu görüntüden sonra ortadan kaybolan Sarah Mason uzun süre ortalıkta görünmedi. 25 yaşındaki genç kız bir daha 17 Kasım'da Amerikan bankası Bank of America'nın protesto edilmesinde ortaya çıktı. Bu eylemden birgün sonra ABD polisi tarafıdan gözaltı-na alındı. Sarah Mason'ın "Los Angeles'ı İşgal Et" eylemlerine katılmasının nedeni sadece macera değildi. Borçları yüzün-den Northern Arizona Üniversitesi'ndeki eğitimine ara vermek zorunda kaldı.

MASON'IN FOTOĞRAFI İLHAM KAYNAĞIShepard Fairey, Sarah Mason'ın fotoğrafı üzerinde stüdyoda çalışarak, dünyadaki tüm protestocuları temsil eden ve Time kapak olan görüntüyü ortaya çıkardı

İşte Erdoğan'ı birincilikten eden yüz

Parlamentonun önünde aşure dağıtıldı Hollanda Alevi Birlikleri Federasyonu'na (Hak-Der) bağlı gençler Lahey'de, Hollanda parla-mentosunun önünde Muharrem Ayı dolayısıyla aşure dağıttı. Parlamentonun önünde kurdukları çadırda milletvekilleri ve Hollandalılara aşure ik-ram eden gençler, sokaktan geçenlere bilgi-lendirici broşürler de verdi. Alevi toplumunu ve inançlarını Hollandalılara tanıtma imkanı elde ettiklerini belirten Hak-Der Başkanı Muharrem Cengiz, ilginin memnuniyet verici olduğunu söy-ledi. Aşurenin çok beğenildiğini ifade eden Cen-giz, bu etkinliği önümüzdeki yıllarda da sürdürme amacında olduklarını kaydetti. Dışa açık ve farklı topluluklarla birlikte çalışmayı hedeflediklerine değinen Cengiz, diyalog çalışmalarına önem verdiklerini dile getirdi. "Amacımız, dışımızdaki topluluklarla diyalog içinde olmak" diyen Hak-Der Başkanı, "Alevilerin dışındaki tüm insanlara bu ayda kardeşlik, sevgi, saygı ve barış mesajı vermeyi amaçlıyoruz. Bu etkinliği de bu yüzden düzenledik. Aleviler hakkında birçok insanımız detaylı bilgi sahibi değil, bu vesileyle hem insan-ları aydınlatmış oluyor, hem de ön yargıları orta-dan kaldırmış oluyoruz" dedi.

A y ı n P a n o r a m a s ı

LAHEY - Türkiye'nin Lahey Büyükelçisi Uğur Doğan, ülkemizdeki istikrarı, güveni ve ticarete uygun ortamı yakından takip eden Hollandalı işadamlarının Türkiye'ye ilgilerinin fevkalade olumlu olduğunu söy-ledi. Büyükelçilik rezidansında düzenle-nen toplantıda Hollandalı işadamlarına Türkiye'yi tanıtan Büyükelçi Doğan, yatı-rımcılardaki bu olumlu yaklaşımın iki ülke ilişkilerine de katkı sunduğunu kaydetti.Hollanda toplumunda etkin konumda olan kişilere bu tür fırsatları değerlendire-rek, ilişkilerimiz hakkında bilgi sunmanın büyük kazanç olduğunu belirten Doğan, Türkiye'nin ve burada yaşayan Türklerin değerini bilen ve bunu başka forumlarda dile getirebilecek etkili ve yetkili insanların

bulunmasının son derece önemli olduğu-nu dile getirdi. İktisadi alandaki ilişkilerin gelişmesinin burada yaşayan insanları-mızın değerinin daha iyi anlaşılmasına da pozitif etkide bulunduğuna vurgu yapan Doğan, "Bu tür etkin konumdaki insan-

larla birliktelikleri geliştirmenin, daha da önemlisi burada yaşayan Türk asıllı giri-şimcilerle Hollandalı diye tabir edebilece-ğimiz işadamları arasında işbirliği zeminin hazırlanmasının önemli olduğunu düşü-nüyorum.Türkiye'nin AB üyeliğine de de-ğinen Büyükelçi Doğan, bu konuda açık sözlü olunması gerektiğinin altını çizdi. Her iki tarafın bir birlerine ihtiyaçları ol-duğuna işaret eden Doğan, şöyle devam etti: "AB'den Türkiye'ye dönük beklen-timiz samimi, iyi niyetli ve objektif kriter-ler gözeterek, bir takım siyasi etkilerden uzak kalarak karar vermesidir. Zannedi-yorum buradaki misafirler bakımından an-lamlı bir yaklaşım oldu ve zaten onlar da hak verdiler."

Lahey Büyükelçisi Doğan, Hollandalı işadamlarına Türkiye'yi anlattı

Page 9: Platform Dergisi 139

9 Platform

A y ı n P a n o r a m a s ı

Yeni Din Hizmetleri Müşaviri görevine başladı

Çeşitli ülke parlamentolarındaki Ermeni tasarıları

Lahey Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşavirliği'ne atanan Prof. Dr. Mustafa Ünver, görevine başladı.Hollanda Diyanet Vakfı (HDV) tara-fından yapılan açıklamada, Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Ünver'in, Hollanda'daki çalış-malarına başladığı belirtildi.Ünver, kısa süre önce görev süresini ta-mamlayarak Türkiye'ye dönen Bü-lent Şenay'ın yerine atanmıştı.Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu olan Ünver, yurtiçi ve yurtdı-şında birçok üniversitede uzun yıllar boyunca dekanlık da dahil olmak üzere çeşitli akademik görevlerde bulundu. Son olarak 2010-2011 öğ-retim yılında Kırgızistan'ın Oş Devlet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde Türk tarafı dekanı olarak görev ya-pan Prof. Ünver, Arapça, İngilizce, Rusça ve Kırgızca biliyor.

Özgür Çoban - Avrupa Parlamentosu ve 19 ülkenin parlamentosunda 1915 olaylarına iliş-kin Ermeni iddiaları paralelinde karar alındı. TBMM Araştırma Merkezi tarafından, ''Çeşitli Ülke Parlamentolarında Kabul Edilen Ermeni Karar Tasarıları, Hükümetin ve TBMM'nin Tu-tumu'' başlıklı rapor hazırlandı. Raporda, 1980'li yıllarda Türkiye'nin dış tem-silciliklerini hedef alan Ermeni terörünün yeri-ni Türkiye'yi daha fazla yıpratan Ermeni karar tasarıları kampanyasının aldığı ifade edildi.

''1915 Ermeni tehcirinin bir soykırım oldu-ğunu kabul eden kimi yerel ve ulusal parla-mentolar ile uluslararası kararları Türkiye'ye büyük zarar vermiştir'' denilen raporda, parla-mentolarında, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddiaları paralelindeki açıklamaları ve kararları kabul eden ülkeler ve kararların kabul yılları şöyle sıralandı: Uruguay (1965), Kıbrıs Rum Yönetimi (1982), Avrupa Parlamentosu (1987), Ar-jantin (1993), Rusya Federasyonu (1995), Kanada (1996), Yunanistan (1996), Lübnan (1997), Belçika (1998), Fransa (1998), İs-veç (2000), İtalya (2000), İsviçre (2003), Slovakya (2004), Hollanda (2004), Polonya (2005), Almanya (2005), Venezuela (2005), Litvanya (2005), Şili (2007). Çeşitli ülke parlamentolarının kabul ettiği ''Er-meni soykırımı'' kararlarının içerik bakımın-dan farklılık taşıdığına işaret edilen raporda, ''Ermeni diasporası, ABD'nin soykırım kara-rını kabulü için büyük çaba sarfetmektedir. Hükümet ve TBMM ermeni karar tasarıları-nın gündeme gelmesinin engellenmesi, yeni kararların kabul edilmemesi için faaliyetlerini giderek yoğunlaşmaktadır'' denildi.

Avrupa Koruma Kararı aile içi şiddet, zor-la evlendirme, pedofili, insan kaçakçılığı, organize suçlar, terörizm ve kadın sünneti mağdurlarını kapsıyor ve 27 Avrupa Birliği ülkesinin birbirlerinin ulusal ceza hukuku sistemleri içerisinde çıkarttıkları koruma kararlarını tanımalarını öngörüyor. Avrupa Parlamentosu'nun Işçi Parti-li (PvdA) sosyal demokrat üyesi Emine Bozkurt, Avrupa Parlamentosu'nda hem sivil haklar komitesinin hem de kadın hakları komitesinin üyesi olarak şiddet mağdurlarına Avrupa çapında etkin ko-ruma sağlanması konusunda yıllardır çalışmakta olduğunu söyleyerek Avrupa

Koruma Kararı'nın AP Genel Kurulu'ndan geçmiş olmasından duyduğu mutluluğu dile getirdi. Bozkurt şöyle devam etti:

"Avrupa Birliği'nin temelini oluşturan prensiplerden biri olan 'kişilerin serbest dolaşımı'ndan uygulamada bugüne kadar şiddet mağdurları istifade edemiyorlardı. Çünkü, haklarında bir üye ülkede çıkar-tılmış olan koruma kararı, diğer üye ülke-lerde geçerli sayılmıyordu. Artık başlarına gelebileceklerden endişe etmeden, dev-let koruması altında olmaya devam ede-rek bir ülkeden diğerine geçebilecek ve kendileri ve çocukları için yeni bir yaşam kurabilecekler."Üye devletler, kanunlarını üç sene içeri-sinde Avrupa Koruma Kararı'na uyumlu hale getirecekler.

Avrupa Parlamentosu'nda onaylanan Avrupa Koruma Kararı sayesinde yakında şiddet ve istismar mağdurları tüm Avrupa Birliği'nde koruma altına alınacak.

Avrupa'da yılda ortalama 100.000 koruma kararı çıkartılıyor

Emine Bozkurt

Fransa Parlamentosu

Page 10: Platform Dergisi 139

15 Ocak 2011 10Platform

A y ı n P a n o r a m a s ı

LAHEY - Hollanda'da iktidardaki Hristi-yan Demokratlar Birliği (CDA) Milletvekili Coşkun Çörüz, 2014 Dünya Kupası ele-melerinde aynı grupta yer alan Türkiye ile Hollanda arasında oynanacak maçların iki ülke ilişkilerine olumlu katkıda bulu-nacağına inandığını belirterek, ''Futbolu seven biri olarak Hollanda'da 7 Eylül 2012'de oynanacak ilk maça, iki ülkenin atkılarını takarak gideceğim'' dedi.Çörüz, Leiden kentinde katıldığı bir programdan sonra açıklamamarda bu-lundu. Fikstüre göre 7 Eylül 2012'de Hollanda'da oynanacak maça önemli

bir işi çıkmadığı taktirde mutlaka gide-ceğini anlatan Çörüz, ''Futbolu seven bir milletvekili olarak, gerçekten çok güzel bir haber. Amsterdam Arena Stadı'nda oynanacak maçta olacağım. İki ülkenin atkısını da takıp, dostluk içinde karşı-laşmayı izleyeceğim. En iyi olan ülke kazansın. İki ülke de bizim için değerli. 2012 çok sembolik bir yıl olacak. Bilindi-ği üzere gelecek yıl Hollanda ile Türkiye arasındaki resmi ilişkilerin 400'üncü yılı kutlanacak. Bu da karşılaşmaların öne-mini daha da artırır'' diye konuştu.Aynı zamanda yıl dönümü kutlamaları kapsamında iki ülke parlamenterlerini futbol sahasında da bir araya getirmeye çalıştığını ifade eden Çörüz, ''Program-ları uygun olursa iki ülke başbakanlarının da katılacağı maçlar organize etmek için çalışmalarımız devam ediyor. Kendim de bu maçlarda oynuyorum zaten. İki ülke başbakanlarının katılımıyla bu tür dost-luk müsabakalarının olmasını istiyorum. 2012'nin ekonomik kutlamaların yanı sıra, sportif alanda da bir zirve yılı olması-nı arzuluyoruz'' şeklinde konuştu.

Konu ile ilgili olarak Müslümanlar ile Devlet Arası İletişim Organı (CMO) Müdürü Ebubekir Öztüre, “Bildiğiniz gibi Hollanda kamuoyun-da şoksuz kesim yani ‘Helal Kesimin’ yasak-lanması Hollanda Temsilciler Meclisi’nden geçti. 13 Aralık 2011 tarihinde Senato’da görüşüldü. Çoğunluk yasa tasarısına karşı çıktı. 20 Aralık’ta oylama olacaktı. Bu oyla-ma Şubat 2012 tarihine ertelendi. Biz daha önce 7 Senatörle halkın görüşünü alarak biz-de CMO olarak 10 sayfalık bir bildiriyi onlara sunmuştuk. Aslında bu tasarının Senato’dan 49 senatör yasağa karşı çıkıyor. Müslüman kuruluşlara bir görev veriliyor. Helal kesim ile ilgili kontrollerin iyi ve daha düzenli bir çalışma içerinde olmaları isteniliyor. Bunu yapar isek ülkede bundan sonra bu tartışmaların olmaya-cağını tahmin ediyoruz.” dedi.

İlk maça, iki ülkenin atkılarını takarak gideceğim

Helal kesim yasağı oylaması ertelendi

Evliya Çelebi Avrupa İslam Universitesi’ndeAvrupa İslam Üniversitesi Sanat Atölyesi öğrencilerinin, Doç. Dr. Yasemin Sözer Sarac önderliğinde düzenlediği ''400 Yılda Devr-i Alem Evliya Çelebi'' minyatür resim sergisi, İUE Çok Amaçlı Sergi Salonu'nda gerçekleşti. Rotterdam Başkonsolosu Togan Oral'ın açılışını yaptığı sergiye, çok sayıda işada-mı, sanatçı, basın mensubu ve davetli ka-tıldı. Serginin açılışından önce İUE Sanat Atölyesi'nin kurucusu ve yöneticisi Doç. Dr. Yasemin Sözer Sarac, Rektör Prof. Dr. Nedim Bahçekapılı ve Rotterdam Başkon-solosu Togan Oral bir selamlama konuş-ması yaptı. Ünlü seyyahımız Evliya Çelebi'yi UNESCO'nun 2011 anma yılı kapsamına alması nedeniyle, onun gezip gördüğü yerleri minyatürlerle görsellestirmeye karar verdiklerini ve ortaya böyle bir çalışmanın çıktığını söyleyen Sarac, Evliya Çelebi'nin tarihimizdeki yerine değindi.Hollanda Senatosu, helal kesime yasak getiren yasa tasarısının

oylamasını erteledi. Daha önce, 20 Aralık 2011 tarihinde yapılacağı açıklanan oylamanın Şubat 2012 tarihine ertelendiği belirtildi.

Coşkun Çörüz

Ebubekir Öztüre

Page 11: Platform Dergisi 139

11 Platform

A y ı n P a n o r a m a s ı

PARA HARCANIRGAYRİMENKUL

KALIRAnkara’da her bütçeye

uygun sahibinden satılıkİMARLI ARSALAR

Tel. 00-31-652675100Tel. 00-90-544-2056837

Turkey Now! festival presenteert in 2012 een uitgebreid programma, een veelzij-dige culturele staalkaart op het gebied van Turkse muziek; van wereldmuziek tot pop, rock tot klassiek, gypsy tot jazz, van volksmuziek tot dance DJ's. Het festival haalt ook moderne dans, stand-up co-medy, cabaret, mode, film, fotografie en theater uit Turkije naar Nederland.Lehman, Sevval en Sehnaz SamHet ope-ningsconcert in februari is meteen een hoogtepunt. Het Metropole Orkest be-geleidt de wereldberoemde Turkse zan-geressenfamilie Sam met moeder Leman Sam, dochters Sevval Sam en Sehnaz Sam. Ze zijn de grote sterren en vertol-kers van de Anatolische volksmuziek in traditionele en moderne uitvoering. Spe-cial guest is de Nederlandse Giovanca, de succesvolle zangeres die niet alleen moeiteloos jazz, soul en pop combineert, maar ook in Istanbul woonde en veel affi-niteit heeft met Turkse muziek.

Grote Namen op Turkey Now! Festival 2012

Hollanda'nın nüfusu 16,7 milyonLAHEY - Hollanda'nın toplam nüfusu-nun 16 milyon 700 bin olduğu açık-landı. Merkezi İstatistik Bürosu (CBS) tarafından yapılan açıklamada, yıllık nüfus artışının 60 bin dolayında oldu-ğuna işaret edilerek, ülke nüfusunun 2016'da 17 milyona ulaşmasının bek-lendiği kaydedildi.CBS'nin verilerine göre, Hollanda'da yılda 180 bin civarında bebek dünyaya gelirken, yaklaşık 140 bin kişi ise haya-tını kaybediyor. 2040 yılında ülke nüfusunun 17,8 mil-yona ulaşmasının tahmin edildiği açık-lamaya göre, yılda yaklaşık 160 bin kişi başka ülkelerden gelerek Hollanda'ya yerleşiyor.

Hollanda Uluslararası İnsani Yardım Teşki-latı (IHH) ile Belçika IHH Van’daki deprem mağdurlarına yönelik olarak ortaklaşa bir yardım programı gerçekleştirdiler. Van ve Erçiş’te yaşanan deprem felaketinden sonra bir çok insan soğuk havaya rağ-men çadırlarda yaşamak zorunda kalmıştı. Deprem mağdurlarının en büyük sorunları arasında barınma ve ısınma gelmekteydi. Bu problemleri tespit eden Hollanda IHH, depremin ilk gününden itibaren yardım kampanyası başlatarak “Şimdi Kardeşlik Zamanı” sloganıyla hayırseverlere müraca-at etti. Bu kampanyada toplanan nakdi yar-dımları en güzel şekilde değerlendirmek için Van’da valilik bünyesinde kurulan kriz masası ile birlikte çalışıldı. Yetkililer, soğuk kış günlerinde en güzel yardımın çadırda

ikamet eden depremzedelere elektirikli ısı-tıcılar dağıtmak olduğunu belirttikten sonra elektirikli soba, elektirikli ocak ve elektirikli su ısıtıcısından oluşan 464 set, Van şehrin-den satın alındı ve depremzedelerin çadır-larına dağıtıldı. Hollanda IHH’dan Hüseyin Gündüz ve Murat Kurt, Belçika IHH’dan Ali Koç ve Fatma Yıldız’dan oluşan ekip çalış-malara bizzat katıldı.

Van'daki deprem mağdurlarına yardım

Uitgebreide editie rond 400 jaar betrekkingen Turkije-Nederland

Page 12: Platform Dergisi 139

15 Ocak 2011 12Platform

D o s y a

Selim Turan

400. yılındaHollanda’daki

Türkler

Page 13: Platform Dergisi 139

13 Platform

D o s y a

Hollanda ile Türkiye’nin ilişkilerinin tarihi 400 yıl eski olmasına rağmen Centraal Bureau voor de Statistiek (CBS) yani

Merkezi İstatistik Bürosunun kayıtlarına gore ilk Türk göçmenler Hollanda’ya 1960 yılında geldi ve sayıları yüz kadardı. 1961’de bu sayı iki yüze çıktı. 1962’de üç yüz olmuştu. 1963’de bin iki yüzdü, 1964’de de 4.300.

Diğer Akdeniz ülkelerinden gelenlerde olduğu gibi Türk göçmenleri de işçi kökenli göçmenler-di. 1964 yılında Hollanda Türkiye ile Ankara’da işçi alımı Antlaşması imzaladı. İlk gelen misafir işçiler akra-ba, arkadaş ve aynı köyden kimselerdi. Bunların bazılarının çalışma izni vardı.

1974’den itibaren Hollanda işçi göçmenlere ça-lışma izini vermedi. Türk göçü daha ziyade aile kurma ve aile birleşimi çerçevesinde şekillendi. Bunun yanı sıra 1980 askeri darbesi sonucunda daha çok sol eğilimli ilticacılar Hollanda’ya geldi. 1984 yılından sonra çok sayıda Kürt ilticacı Batı-Avrupa’da politik sığınma imkânı buldu.

Hollanda’da yerleşmeTürk göçmenlerinin çoğu 60’lı ve 70’li yıllar-da endüstrinin yoğun olarak bulunduğu Ams-terdam, Rotterdam, Utrecht ve Twente en Orta- Brabant’daki şehirler cinsinden yerlerde yaşamaktadır. Bu çoğunlukla kalifiye olmayan, diploma istemeyen (örneğin tekstil, yol inşaatı ve tersaneler) işlerdi.

DemografiBu arada Türkler Hollandadaki en kalabalık allochtone/Hollandalı olmayan grubu oluş-turmaktadır. Merkezi İstatistik Bürosunun

verilerine gore, 1 Ocak 2010 tarihi itibarıyla Hollanda’da 384 bin Hollandalı Türk bulunmak-tadır. Diğer büyük allochtone grupların sayıları şöyledir:Endonezyalılar – 382 bin, Almanlar – 379 bin, Faslılar – 349 bin, Sürinameliler – 342 bin, Antilliler ve Arubalılar – 138 bin. Diğer büyük etnik gruplar Belçika, eski Yugoslavya, Amerika Birleşik Devletleri ve Polonya’dan gelmektedir.

Klasik göçmen gruplarının Hollanda’ya gelişlerin-de son yıllarda şiddetli bir düşme gözlenmekte-dir. Bu Türk göçmenler için de geçerlidir. Son iki yılda Türkiye’den 2500 ve 5000 göçmen gel-miştir, ama gene yıllık 2500-3500 cıvarında kişi geri göç gerçekleştirmiştir.

Net bir göçmen sayısı vermek gerekirse geçen yıllarda 2006’da 146, 2009’da 1.577 diyebili-rim. Son yıllardaki göçün daha çok yüksek eği-timli Türkler tarafından yapıldığı iddiasını destek-leyecek bir rakamsal veri bulamadım.

DoğumlarDoğum nedeniyle Hollandalı Türkler arasındaki nüfus artışı diğer gruplarla kıyaslandığında azdır. Allochtone kadınlar arasındaki ortalama doğum sayısı (kadın başına düşen ortalama çocuk sayı-sı) 1,9’dur. Bu sayı Türk kadınlar arasında 1,7’dir ve Hollandalı kadınlar arasındaki doğum sayısın-dan biraz aşağıdadır. Hollanda’da Faslı kadınlar arasındaki doğum sayısı 2,6 ile en yüksek dere-ceye sahiptir. Bu sayı da zamanla düşmektedir. İş edinme imkânı ve işsizlikİş pazarındaki Batı orijinli olmayan allochtonlar arasındaki işsizlik oranı ekonomik krizin etkisiyle 2010 yılının ikinci çeyreğinde % 13’e, 95 bin sa-yısına ulaşmıştır. Hollandalılar arasındaki işsizlik oranı aynı sıralarda %5,6 seviyesindedir.

Hollandalı Türkler’in hemen altında % 11 ile Antil-liler ve Sürinameliler gelmektedir. Faslılar için bu oran % 16’dır.

Page 14: Platform Dergisi 139

15 Ocak 2011 14Platform

D o s y a

Türk gençler arasındaki işsizlik oranı yüksektir. Hollandalı Türk gençlerin %29’u işsizdir. Aynı oran Sürinameli gençler arasında %30, Faslı gençler arasında % 27’dir. Hollandalı gençler arasındaki işsizlik oranı %11’dir.

Birinci ve ikinci kuşak Türkler arasındaki fark bu yönden büyüktür. Birinci kuşak Türklerin sadece %7’si, ikinci kuşağın ise %21’i işsizdir. Faslılarda bu oran % 16 ve % 19 şeklindedir. Sürinameliler arasında ise %10 ve % 14’dür.

Hollandalı Türkler arasındaki girişimcilerin sayısı yüksektir. Bu oran ekonomik krizden etkilenme-miştir. Son yıllarda Türkler girişimcilikte çıkış yolu

aramaktadır. Türkler 2010’da girişimci sayısını artıran yegane etnik gruptur. Bu sayı 2010’da, 16.000’den 21.000’e yükselmiştir. Aynı dönem-de Sürinameliler 16.000’den 12.000’e, Faslılar da 7.000’den 6.000’e düşmüştür.

EğitimOkuldaki başarı Türk öğrenciler arasında geçti-ğimiz yıllarda diğer allochtone gruplarda olduğu gibi yüksek oranda iyileşmiştir. Buna rağmen hâlâ dil alanında ciddi bir gerilik söz konusudur.

Hollandalı öğrenciler CITO sınavında 2008 yı-lında lisan ve hesaplama branşlarında soruların ortalama %75 ve %73’üne doğru çevap ver-

mişlerdir. Dört Batı orijinli olmayan grup lisan branşında %63 ve hesaplama branşında da so-ruların ortalama %66’sına doğru karşılık vermiş-tir. 2010’da yıllık entegrasyon raporunda böyle bildirilmiştir.

Aynı raporda evlerinde Hollandaca konuşan Türk ve Faslı çocukların CITO sınavının lisan bran-şında daha yüksek puan aldıkları belirtilmiştir. 2008’de CITO sınavına giren çocukların yarısın-dan fazlasının evinde daha fazla Türkçe konuştu-ğu bildirilmiştir. Lisan sorunu yetişkinlerin %50-60’ını kapsa-maktadır. Bunların beşte biri sürekli Hollandaca

NİDA GORDIJNENArtık Türkiye’de perde diktirmenize gerek yok

• Birinci sınıf işcilik• İstediğiniz modelde• En ideal fiyat• Ve yılların tecrübesi• Mutlaka fiyat almanızı öneririz

1. Oosterparkstraat 1781091 HK Amsterdaam

Tel: 06 24 33 40 [email protected]

Page 15: Platform Dergisi 139

15 Platform

D o s y a

konuşma ve anlama sorunu yaşamaktadır. Bu alanda Faslılar Türkler’den daha iyi dereceye sahiptir.

Okulu diplomasız terk/Başlangıç kalitesi eksikliği sorunu

2010 entegrasyon raporuna göre 2009 yılın-da 18 ve 25 yaşları arasındaki yabancıların % 10,2’si bir eğitime başlamak için gerekli bilgi seviyesine sahip değildir. Bu oran Batılı olma-yan allochtonelar arasında %13,7’dir. Batı kö-kenli olmayan yabancı gençler arasında bu oran %16,9’dur.

Diploma almadan okulu terketme oranı 2007/2008 okul yılında ortalama %6,3’dür. Bu oran Antlilli ve Arubalı gençler için- %6,6, Süri-nameliler için - %6,7 ve Türkler için de %5,7’dir. Okulu diplomasız terketme oranı Hollandalı öğ-renciler arasında %3’tür.

Kriminalite2010 yılındaki entegrasyon raporuna göre 2008’de Hollandalıların % 1,2’si cürüme iştirak-ten zanlı bulundu. Batı orijinli allochtonlar arasın-

da bu oran %1,5, Türkler için %3,6’dır. Antillilerin %6,6, Faslıların %5,9 ve Sürinamlıların %4,7 ol-duğu düşünülürse bunlara göre daha düşüktür.

Türk zanlıların özellikle Capelle aan de IJssel, Gouda, Vlaardingen, Tilburg, Schiedam en Zo-etermeer belediye sınırları içinde (%5 civarında) daha sıklıkta olduğu gözlemlenmiştir. Politik KatılımPolitik Katılım forumuna ait verilerden Türklerin hala belediye meclislerinde en iyi şekilde temsil edildiği anlaşılıyor. 303 belediye meclisi üyesin-den 163’ü Türk-Hollandalı, bu sayı açık ara ile 66’lık bir belediye meclis üye sayısı ile Faslılarca takip ediliyor.Hollanda meclisinde 5 Türk köken-li milletvekili bulunmakta.Hollanda genelindeki eyalet meclislerinde ise 13 Türk kökenli üye bu-lunmaktadır.

Türkler uzun zamandan beri diğer yabancı uy-ruklu vatandaşlara nispetle seçimlerde daha çok yer almışlardır. Tillie ve Fennema adlı politiko-logların gerçekleştirdiği araştırmadan, Türklerin daha çok oy kullanmak için oy sandıklarına gittik-leri ve diğer etnik gruplara nispeten yerel siya-

sete daha çok güven duydukları ortaya çıkmıştır.

Fakat bu durum geçen senelerde değişiklik göstermişe benziyor. Forum’un verilere göre be-lediye meclisi seçimlerine katılım oranı Türkler arasında oldukça büyük bir düşüş gösterdi. Bu oran 2006 yılında %52’den 2010 yılında %35’e gerilerken, Sürinam ve Faslıların katılım oranı

Page 16: Platform Dergisi 139

15 Ocak 2011 16Platform

D o s y a

aynı dönemde neredeyse değişmeden kalmıştır.

2010 Entegrasyon yıllık raporunda Türklerin siyasete göreceli daha az ilgi duyduğu belirtil-di. 2009 yılında Türklerin %40’tan azı dahi si-yasi konulara yeterince ilgi göstermemektedir. Sürinamlılar ve özellikle %55lik oranla Faslılar, Hollandalılara (%60) daha yakın bir ilgi oranı kaydetmişlerdir.

MİLLİYET VE DİN

MilliyetHollanda’da yaşayan Türklerin %73’ü çifte vatan-daşlığa sahiptir. %23’ü sadece Türk vatandaşlı-ğına, %2si ise sadece Hollanda vatandaşlığına sahiptir. Bu Forum’un vatandaşlar arasındaki etnik çeşitlilik verilerinden anlaşılmıştır. Kıyasla-ma yaparsak eğer bu yüzdeler Faslılar arasında sırasıyla %75, %20 ve %5 şeklindedir.

DinAşağı yukarı Batılı olmayan yabancıların %45’i kendini müslüman olarak adlandırmaktadır.

Forum, Hollanda’daki Müslüman başlıklı ya-yınında Türklerin %85’nin kendini müslüman olarak adlandırdığını tahmin etmiştir. Bu oranın belirlenmesi esnasında Türk-İslamı içerisindeki dini gruplar arasında bir ayrım gözetilmemiştir . Türkiye’deki müslümanların %10 ile 20’si ken-dini (camileri ibadethane olarak belirlemeyen ve günde 5 vakit namaz mecburiyeti kabul etme-yen) Aleviler olarak adlandırmakta. Hollanda’daki Alevilerin çoğunluğu kendilerini Hakder çatısı altında toplamışlardır.

Hollanda’daki Türk-Sünni akımlarının herbiri Türkiye’de merkezleri olan kendi organizasyonu-na sahiptir (örneğin Milli Görüş,Nur Cemaatı ve Islamitische Centrum Nederland Vakfı).

Türk camiileri, Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı-na bağlı olan Hollanda Diyanet Vakfı’nın ( Islami-tische Stichting Nederland) sorumluluğu altında-dırlar. İmamlar ise Türk memurlarıdır.

RadikalleşmeTürkiye uzun zamandır Hollanda’da temsilcileri

bulunan çeşitli siyasi radikal gruplara (sol, sağ ve milliyetçi) ve ayrılıkçı gruplara (PKK) sahiptir. Hollandalı Türkler arasında dini radikalleşmenin varolduğu iddia edilse de, elimizde buna dair az kanıt bulunmaktadır.

Hollanda’da Salafisme araştırmasından Hollan-da’daki müslümanların %8’nin aşırı ortodoks ol-duğu ortaya çıkmıştır. Bu grup %12 ile Faslılar arasında, %5lik Türklere kıyasla daha büyüktür.

SOSYAL VE KÜLTÜREL ENTEGRASYON

EvlilikTürkler özellikle Türklerle evlenmektedir. Bu oran Hollandalı Türklerin %84’ü için geçerlidir. Bu du-rum az bir oran değişimi ile diğer gruplar için de geçerlidir. Faslıların %83’ü kendi etnik grubundan evlilik yapmayı tercih etmektedir. Bu oran Süri-namlılarda %47, Hollandalı bir partner ya da baş-ka etnik gruplardan biriyle evlenmeyi tercih eden Antilyanlar’da %62’dir. Forum’un halk arasındaki etnik çeşitlilik verilerine göre ithal gelin oranı ol-dukça düşüş göstermiştir. 2003’te oran %50

Page 17: Platform Dergisi 139

17 Platform

iken 2008’de %17’ye gerilemiştir. Türkler %20’lik oranla, Faslılar (%14) ve Sürinamlılar (%3) gibi diğer gruplardan daha çok gelin ithal etmektedir.Arkadaşlar15 yaş ve üstü Türk ve Faslıların yarısının arkadaş gruplarının büyük bir kısmı kendi etnik kökenin-deki kişilerden oluşmaktadır. Yıllık Entegrasyon raporuna göre Faslıların arkadaş grubu Türklere oranla daha çok çeşitlilik göstermektedir. Faslı-ların %40’ı arkadaşlarının yarısından fazlasının kendi kökeninden olduğunu belirtirken, bu oran Türkler’de %55 kadardır.

Sürinam ve Antilliler bu konuda daha çok en-tegre olmuş durumdadırlar. Her 3 Sürinamlı ve Antilyanlı’dan 2’si arkadaş çevresinin yarısı ve daha fazlasının diğer gruplara ait kişilerden oluş-tuğunu söylemiştir.

Hollandalıların arkadaş grupları daha az çeşitlilik göstermektedir. Onlar genelde kendi kökeninden insanlarla arkadaşlık kurmaktadırlar. Bu oran özel-likle yabancıların daha az ikamet ettiği kırsal böl-gelerdeki Hollandalı nüfuzu ile şekillenmektedir.

Medya aparatlarının kullanımıEn çok Hollandalı Türkler kendi ülkelerinden ve / ya da kendi dillerinde yapılan medya yayınların-dan yararlanmaktadır. Bu ABC Bilgi Merkezi’nin araştırmalarınca ortaya konmuştur. Türkler %41’lik oranla diğer yabancı gruplardan daha çok kendi vericilerini takip etmekteler. Faslılar’da %31, Çinlilerde %26’dır. Bu gruplar kendi ülke-lerinin gazetelerini okumayı tercih etmektedirler. Hollandalı Türklerin %20’si haftada en az bir kere Hollanda gazetesi de okumaktadır. Bunların %8’ ide Türk gazetesi ve %39’u sadece Hollanda ga-zetesi okumaktadır.

Türkler’in %52’si, Çinliler’in %47’si kendi dillerin-deki yayınları okumaktadır. Bu oran Faslılar’da %12 ve Sürinamlılar’da %7’dir. Hollandalı Türkler

maillerini ve chat(internet üzerinden konuşmala-rını) kendi ana dillerinde yapmaktadır. Türk genç-leri Faslı gençlerle kıyaslandığında geldikleri ül-kelerle ilgileri çok daha fazladır. Araştırmalara göre, örneğin Nijmegen Üniversitesi’nin araştırmasına göre Türkler’in ken-di ülkelerinin medyasını takip etmeleri Hollanda haberlerini izlemelerini engellememektedir.

Hollanda KimliğiFaslılar’ın % 30’u ve özellikle Türkler’in dörtte biri diğer allochtone gruplara kıyasla kendilerini daha az Hollandalı hissetmektedir. 2010 yılında enteg-rasyon raporuna göre Batı kökenli yabancıların %80’i kendisini Hollandalı kabul ediyor. Bu oran Sürinameli ve Antilyanlılarda %50’dir. Özellikle birinci kuşak Türkler’in %15’i kendini Hollanda-lı addetmektedir. Bu oran birinci kuşak Faslılar arasında %20’dir. İkinci kuşak Türk ve Faslılar’ın yarısı kendini Hollandalı olarak görmektedir. SonuçTürk profesyoneller Türkler’in Hollandaya enteg-rasyonu konusundaki endişelerini dile getiren ilk kimseler değildir.

Sosyal Kültürel Plan Büro (SCP) on yıl önce Türkler’in Faslılar, Sürinameliler ve Antillilerden daha kapalı bir grup oluşturduklarını tespit et-mişti. Türkler kendi aralarında diğer yabancı gençlere oranla daha sıkça kendi ana dillerini kullanmaktadırlar. Faslı gençler dil konusunda ebeveynlerine oranla daha iyi durumda olma-larına rağmen Türkler arasında bu fark azdır. Araştırmacı Dagevos Türklerin kendi ilişki ağları tarafından etkilendiğini saptamıştır. Bu durum geçici olarak iş bulma imkânı verse de başarılı bir kariyer için yeterli değildir.

Geçen yaz sosyolog Han Entzinger Türk ve Faslı gençlerin entegrasyonuyla ilgili endişele-

rini dile getirdi. Giderek büyüyen kültürel me-safelilik ve ayrımcılıkla daha sık karşılaşma bu araştırmanın temelini oluşturmuştu. Entzinger’i en çok rahatsız eden şey gençlerin geleceğin vaat ettiği şansları iyi değerlendirememeleriy-di. ‘Türk ve Faslı gençler geleceklerine olumlu bakmıyorlar. Yüksek eğitimli olanlar şeffaf çatılı bir yerde oturuyor duygusuna sahip. Bu görüş böyle devam etmemeli. Yoksa niçin yüksek öğ-renim yaptıklarını sorgulamaya başlayacaklar. İyi bir öğrenim şansını yakalamak tam tersine en-tegrasyon sürecini geliştirecektir.’

Ve kasım ayında araştırmacı Murat Can alarm düğmesine bastı. Ona göre Türkler Hollanda’da kendilerini evlerinde hissetmiyordu. Bu neden-le Hollanda’da yaşayan Türklerin sıhhi durumu Türkiye’de yaşayan Türkler’den daha kötüdür. Bu nedenle Can’a göre bir potansiyel tehlike olan, Hollandalılar ve Türkler arasındaki mesafe-yi azaltmak için ciddi önlemler alınmalıdır.

Bu bakış yazısı ACB kenniscentrum’un da yardı-mıyla Ewoud Butter tarafından hazırlanan araştır-madan faydalanılmıştır.

D o s y a

Page 18: Platform Dergisi 139

15 Ocak 2011 18Platform

H a b e r

AVRUPALI Türklerin askerliğiyle ilgili yapı-lan yeni düzenlemeler, söylentilerin aksine gençlere kolaylık getirdi. Eski yasada oldu-ğu gibi dört taksitle ödenecek olan 10 bin Euro için 38 yaşın sonuna kadar vakit tanı-nıyor, aksi takdirde asker kaçağı konumu-na düşülüyor. İlk taksit için 2 bin 500 Euro ödenirken, geri kalan 7 bin 500 Euro için en fazla 3 taksit imkanı sağlanıyor.

Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla başkonsolus-luklara ulaştırılan Dövizle Askerlik Uygulama Yönetmeliği’ne göre işleme konulurken, konsolosluk yetkilileri önceki sistemde ve-rilen geçici terhis belgesi uygulamasının da kalktığını bildirdi. Ayrıca, Dövizle Askerlik Uy-gulama Yönetmeliği’nin 15 Aralık 2011 tarihli

Resmi Gazete’de yayınlanmasının ardından, askerlik yaşı gelen Avrupalı gençler için üç ayrı seçenek sunuluyor.

İki durumda da taksit imkanı15 Aralık 2011 tarihinden önce dövizle as-kerlik için karar aldıranlar, 5 bin 112 Euro, bu tarihten sonra başvuruda bulunmuş olan-lar 10 bin Euro ödeyerek, temel eğitime tabi tutulmaksızın, askerlik hizmetini yerine getirmiş sayılacak. 14 Aralık tarihine kadar askerlik için başvurup, yine bu tarihe kadar ilk taksidini yatıranların, 38 yaşın sonuna kadar 5 bin 112 Euro’yu ödemeleri gereki-yor. Bu durumda bulunanlar, parayı yatırınca askerliği yapmış sayılacaklar. 14 Aralık tarihi-ne kadar ilk taksidi yatırıp da eski uygulama

kapsamına girenler, paranın tamamını 38 yaşına kadar yatırmamaları halinde, cezalı duruma düştükleri için 7 bin 668 Euro öde-mek zorunda kalacak. Ancak yine de askere gitmeden terhis belgesi alabilecekler.

Konsolosluk belge veriyorYeni yasal düzenlemeyle belirlenen 10 bin Euro tutarındaki askerlik parasını ödeye-meyecek durumda olanlar ise karar aldır-tıp 15 ay askerlik hizmetini yapmak üzere Türkiye’ye gidecek. Özellikle çalışanların, 15 aylık askerlik hizmeti süresince gelir ka-yıplarını dikkate almaları gerekiyor. İşyerin-den izin alma konusunda sorun yaşayanlar ise bağlı oldukları başkonsolosluktan, asker-liğe gittiklerine dair belge alıp bunu işverene ibraz edebilir.

Son seçenek, başka uyrukAskerlik çağında olup da parası olmayan veya parası olduğu halde 10 bin Euro ya-tırmak istemeyen gençlerin önlerinde ise tek seçenek kalıyor; Türk vatandaşlığından çıkarak başka bir uyruğa geçmek. Ancak askerlik yaşında olanların Türk vatandaşlı-ğından çıkışlarında bir sınırlama var. Bu ko-nuda daha önce de uygulanan olan sistem geçerli. Buna göre, 38 yaşın sonuna kadar askerliğini erteleyenler, başka bir ülke va-tandaşlığına geçmek üzere sorunsuz bir şekilde Türk vatandaşlığından çıkabiliyor. 38 yaşından sonrakiler ise askerlik parasını yatırmadıkları veya askerlik hizmetini yapma-dıkları için asker kaçağı konumuna düşüyor ve Türk vatandaşlığından çıkamıyor. Bu du-rumda bulunanlar, askerlik yapmadan ancak 10 bin Euro yatırırsa Türk vatandaşlığından çıkabilecek.

Peşin fiyatına 4 taksit dövizli askerlik15 Aralık’tan itibaren yürürlüğe giren Dövizle Askerlik Uygulama Yönetmeliği, Avrupalı Türkler için birçok kolaylık sağlıyor. Yeni yönetmelik, askerlik bedeli olarak belirlenen 10 bin Euro’yu, 4 taksitte ve 38 yaşın sonuna kadar ödeme imkanı tanıyor.

M.İsmet Furkan

Page 19: Platform Dergisi 139

19 Platform

H a b e r

Doğan, sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin de katıldığı büyükelçilik konutunda düzenle-nen toplantıda yaptığı konuşmada, kutlama-lara ilişkin hazırlıkların devam ettiğini kaydetti. 2 Şubat 2011 tarihinde iki ülke dışişleri ba-kanları tarafından Ankara'da 400. yıldönümü kutlamalarına ilişkin bir iyi niyet beyanının imzalandığını hatırlatan Büyükelçi Doğan, bunun akabinde her iki ülkede ulusal koor-dinasyon komiteleri oluşturulduğunu söyledi.Kutlamalara ilişkin projelerin bu komiteler tarafından değerlendirildiğine işaret eden Doğan, Türkiye'deki komiteye şimdiye ka-dar sunulan toplam 69 projeden 30'una logo verilmesi ve değişik oranlarda kamu finansmanı desteğinin sağlanmasının karara bağlandığını ifade etti. Büyükelçiliğin 400. yıldönümü çerçevesinde düzenlenmesi tek-lif edilen projeler konusunda bir onay yetkisi-nin bulunmadığına vurgu yapan Doğan, pro-jelere ne ölçüde destek verileceğinin komite tarafından belirlendiğini dile getirdi. Doğan, kutlamalarla ilgili detaylı bilgilerin kurulacak bir internet sitesiyle kanalıyla kamuoyuna ulaştırılacağını da söyledi.

Abdullah Gül Hollanda'ya gelecekKutlamaların 2012 yılı başlarında Hollanda'ya gelmesi planlanan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun ziyaretiyle başlayacağını kay-deden Doğan, kültürel, sanatsal, ekonomik ve siyasi anlamda renklilik arz edecek etkin-

liklerin ilk ayağının resmi siyasi programlar ve üst düzey ziyaretlerden oluştuğuna dikka-ti çekti. Ardından 2012 yılı baharında Cum-hurbaşkanı Abdullah Gül'ün resmi ziyareti-nin planlandığını aktaran Lahey Büyükelçisi, kutlamaların resmi açılışının da bu dönemde Cumhurbaşkanı Gül ve Hollanda Kraliçesi Beatrix tarafından yapılacağını belirtti. Uğur Doğan, ayrıca Hollanda'nın Venlo kentinde düzenlenecek Floriade adlı uluslararası çi-çek fuarında kurulacak Türkiye pavyonun da Cumhurbaşkanı Gül ve Hollanda Kraliçesi tarafından açılacağını sözlerine ekledi."Bu ziyaretler vesilesiyle iki ülke ilişkilerini il-gilendiren konuların tüm boyutlarıyla ele alın-ması öngörülmektedir" diyen Doğan, şöyle

devam etti: "İki ülke arasında kalıcı işbirliği ve sürdürülebilir ortaklıklar kurulmasına ve niha-yet ülkemizin AB üyelik sürecine katkı sağlan-masına imkan verecek önemli bir halkla iliş-kiler ve kamu diplomasisi etkinliği olacaktır. 400 yıl gibi sağlam bir geçmişe dayanan iki ülke ilişkilerinin yapılacak kutlamalarla daha da geliştirilmesi, derinleştirilmesi ve pekiştiril-mesinin sağlanması hedeflenmektedir."Hollanda'da yaşayan Türk kökenlilerin iki ülke için taşıdıkları değerin ortaya konulmasına ve yükseltilmesine katkı sağlama amacında ol-duklarını belirten Doğan, başta karar vericiler olmak üzere, hükümet, kanaat önderleri ve tüm Hollanda toplumuna kutlamalar vesile-siyle ulaşmayı hedeflediklerini söyledi.

Kutlamaların resmi açılışını Abdullah Gül ve Beatrix yapacak Türkiye ile Hollanda arasındaki diplomatik ilişkilerin 400. yıldönümü etkinliklerle kutlanacak

Türkiye'nin Lahey Büyükelçisi Uğur Doğan, kutlamalar vesilesiyle iki ülke arasında kalıcı işbirliği ve sürdürülebilir ortaklıkların kurulmasının hedeflendiğini söyledi.

Page 20: Platform Dergisi 139

15 Ocak 2011 20Platform

G ü n d e m

Veli Yücesan

Acısıyla tatlısıyla bir yılı geride bıraktık. Kimine göre koskocaman bir yıl kimine göre uzun bir yaşam maratonunun bir kesiti. Ulusal ve uluslararası düzeyde, geride bıraktığımız yıl-da, çok şeyler oldu. Olan olaylara bazen çok üzüldük, bazen çok sevindik bazen de hem karamsarlaştık hem de umutlandık. Neden mi? Doğal afetlerle dolu bir yıl geri-de bıraktık desek yanılmış olmayız. Bunlar arasında en dikkat çekicisi ise, Japonya'nın Fukişima’da meydana gelen akılları durduran canlı olarak bütün insanların izlediği deprem. Deprem sonucu Nükleer Reaktör Kazasının olması ve gelecek için insanları kuşkulandıran boyutu, seyri, binlerce insan ve maddi kayıp-ların olması ayrıca dikkat çekiciydi.İkincisi ise yine ülkemizde olan Van depre-mi. Kış ortasında olması binlerce insanın mağduriyeti ve insanların yaşamlarını yitir-meleri ile üzüntüye boğulduk. Üçüncüsü ise Filipinler”de Washi fırtınasının yol açtığı sel felaketi. Filipin”in güneydeki Mindanao adası-nı vuran selden 1458 kişinin ölmesi ve hala 1500 den fazla kişinin kayıp olması. Washi fır-tınası ve yol açtığı seller nedeniyle bir çok köy ve yerleşim yerlerinin yerle bir olması. Hala on binlerce kişinin yüksek kesimlere kaçarak belirsiz bir bekleyiş içerisinde olması. Dördün-cüsü, Tayland”da 3 ay süresince aralıksız ya-ğan yağmur sonucu, büyük oranda yerleşim yerlerinin, sular altında kalması, 500”ü aşkın kişinin yaşamını yitirmesi ve yüz binlerce insa-nın barınak sıkıntısı ile karşı karşıya kalması.Yukarıda saydığımız doğal afetlerle üzülür-ken. Dünya gündemine birden oturan bek-lenmedik ve olması gereken Tunus”la baş-layan “Arap Baharı” da bizleri hem sevindirdi hem de umutlandırdı. Şuan ki seyri “Arap Ba-harı” nereye gidiyor? Eee bundan sonra, diye akıllara soru getirse de gidişatın hayırlı olacağı kanaatını taşıyanlardanım.Son yıllarında dozu artırılarak İslam karşıtlığı ve Irkçılık yaygınlaştı. Bu durum 2011 yılında da kendini açık bir şekilde gösterdi. Böylece hem İslamfobi hem de Irkçılığın hortladığı bir yıl geride bırakmış olduk. Buda bizi karamsarlığa itmeyi tetikledi, neden mi? Şöyle, Dünyanın en gelişmiş ve güvenli ülkesi olarak bilinen Norveç”te, bilindiği gibi

ırkçılık ve İslam karşıtlığı ile beslenmiş gözü dönmüş bir canavar olan Anders Breivik”in Utoya adasında 77 kişiyi katletti. Alman poli-sinin yıllardır ihmalkar davranması sonucun-da Almanya”da Neo Nazi Faşist bir örgütün, 9 Türk işverenini katlettiği nihayet ortaya çıktı. Belçika”da gündüz sokak ortasında Senegal”li 4 sokak satıcısının katli, bizlere sanırım, işin ciddiyeti bakımından ırkçılığın ve İslam düşmanlığının ne düzeyde seyrettiği ko-nusunda, bir ip ucu veriyor.Avro bölgesi krizi ve Yunanistan'ın iflas eşiği-ne dayanması ve AB üye ülkelerinin büyüme oranlarının düşüşü dahası ekonomilerinin da-ralması 2011 yılında dikkatleri üzerine çeken gelişmelerdi. Onlarca yapılan uzun görüşme-ler ardından, 541 gün sonra, ekonomik ve banka krizleriyle boğuşan Belçika”da hükü-met kuruldu. Dünyada ve etrafımızda bunlar olurken içinde yaşadığımız Hollanda”da bir yıl süresince ne ve neler oldu?....Her ülkede olduğu gibi Hollanda”dada, Kapi-talizmin arsızlığı, Bankaların hoyratça işleyişi, politikacıların cesaretli atılım ve öngörü eksik-liği, işsizliğin artışı, yoksulluğun tavan yapması ve ekonomik kriz bir yıl süreyle hep gündem-de kaldı. 2011 yılı verilerine göre Hollanda”da yoksulluk oranı % 17”dir. Buda yaklaşık bir milyonun üzerinde insan yoksul olarak yaşı-yor demektir. Böylece, yaygın olarak ve her yıl sayı ve hacmi artarak görev yapan 156 Yiyecek Yardım Bankası ve 98 Giysi Yardım Bankası”nın olması yoksulluğun boyutunu göstermektedir.Bunun yanında Hollanda”da kişilerin ipotek borcu 1996 yılında 138 milyarken 2011 yı-lında 644 milyara yükselmiştir. Kişisel borçlar (tüketim kredileri), geçtiğimiz yıllarda 17.000 avro iken 2011 yılında kişi başı ortalama borç 33.000 avro olarak , şaşkınlık verecek düzey-de seyretmektedir.Bu seyir, 2012 yılının ekonomik olarak sıkıntılı bir yıl olacağı öngörüldüğünde, daha sıkıntılı bir biçimde sürecektir.2011”deki diğer önemli olaylara ve geliş-melere bir kaç örnek ...Emeklilik yaşı aşamalı olarak 65”ten 77”ye çı-kartılacak. Konut fiyatları düşüşünü sürdürdüİşsizlik arttı. Sağlık sigortalarına ve katkı payına

zam geldi. Moerdijk”te bulunan bir Kimyasal (Chemie Pack) fabrikada yangın çıktı. Maddi ve çevreye verdiği zarar oldukça büyüktü.Alphem aan de Rijn”de bir kişinin Alış ve-riş merkezini silahla taraması sonucu 6 kişi yaşamını yitirdi ve 4”ü ağır olmak üzere 11 kişi yaralandı. Tilburg Üniversitesi Profesö-rü D.Stapel”ın ve Prof. Polderman”ın “bilim hırsızlığının” ortaya çıkması. Yıllardır süren ek ödenek, harç, uyum yasası davalarının kaza-nılması sevindirici ve umut verici idi.Bu sıralamayı uzatmak mümkün. Ancak 2011 yılında biz azınlık ve Müslümanları ilgilendiren çok önemli iki dava / konu vardı. Bunlardan birini haklı ve mağdur olmamıza rağmen kay-bettik. İkincisi ise şimdilik lehimize sonuçlandı.Peki ne idi bunlar? Gert Wilders”e karşı, ay-rımcılık, İslam ve Müslüman düşmanlığı, halk-lar arası düşmanlığı körükleme ve genel asayi-şi olumsuz yönlendirme suçlaması ile, açılan dava. Bu dava, reddi Hakim ve Hollanda siyasi konjonktürü de dikkate alınarak, söylem ve eylemleri kırıcı rencide edici vs. bulunsa da, Gert Wilders lehine (akıllarda bir sürü soru işareti bırakarak) sonuçlandı. İkincisi ise Helal kesim ile ilgili. Yani hayvanlar şoklumu yoksa İslami usullere göre mi kesilmeli idi. Bu konu ile ilgili Hayvanları Koruma Partisinin verdiği bir öneri ile bundan sonra bütün kesimlerin şoklu yapılması konusunda yasal düzenleme-ye gidilmesi idi. Öneri Parlamento'da kabul edildi ve Senatoya gönderildi. Ancak önceki ve Senatoda görüşme sürecinde yapılan öz verili çalışmalar sonucunda Senatoya takıla-rak yasal düzenlemeye gerek kalmadı. Böy-lece Müslümanlar adına önemli ve elzem bir konu çözülmüş oldu. Bu çok ciddi bir gelişme ve başarı diye düşünüyorum. Ancak şunu da unutmamak gerekir ki, helal kesim konusun-da Yahudi”ler etkilenmese ve işin içinde olma-sa idi işimiz pekte kolay olmayacaktı.Böylece bir yılın sonuna geldik. Ancak işimi-zin sonuna değil... asıl işimiz 2012”de. Çün-kü 2011 yılı , 2012”in her nereden bakarsak bakalım çok çetin geçeceğinin, habercisi idi. Bunu böyle bilip ve okumak gerek ki... herkes kendini ona göre hazırlasın. Daha çooooook yapılacak ve yapmamız gereken işler var. İyi, umutlu ve mutlu 2012 geçirmeniz dileği ile...

Yıl sonu, iş sonu mu demek?

Page 21: Platform Dergisi 139

H a b e r

Kısa adı HOGİAF olan Hollanda Genç İş Adamaları Federasyonu, Hollanda Türkiye diplomatik ilişkilerinin 400. yılı anısına Mede-niyetler ittifakına katkı ödülleri organize ediyor. 13 faklı dalda gerçekleşecek olan ödül töre-ni programının jüri heyeti çok renkli. Eski Dış işleri bakanı ve aynı zamanda eski Hollanda Ankara büyükelçisi Bernard Bot, eski meclis başkanı Frans Weijglas, Almere belediye baş-kanı aynı zamanda Hollanda belediyeler birliği başkanı Annemarie Jorritsma, Milli piyango dairesi başkanı ve eski ticaret odası başkanı Frans Lavooij, eski uyum bakanı Ella Vogela-ar, NCD kurumu başkanı Suzanne Stolte, Av-rupa Türk İş dünyası konfederasyonu başkanı Adem Kumcu, Hogiaf tavsiye kurulu başkanı Muhamed Sini gibi isimler nisan ayı içerisin-de gerçekleştirilecek ödül töreni jüri heyetinin bazıları. Ödül töreni ile ilgili açıklama yapan Hogiaf 2. başkanı Vecih Er “Ödül töreni iki aşamadan olusmakta. www.hogiafawards.nl web adresi üzerinden gerçekleştirilecek seç-melerde 15 şubat 2012 tarihine kadar isteyen her kez bir başkasını yada kendini ilgili alan-da aday gösterebilecek. 15 şubat- 28 şubat tarihleri arasında jüri seçim ve değerlendirme

yapacak. Değerlendirmeler neticesinde her bir katagoride ilk üç belirlenecek. Jürinin belir-lediği 3 kişi yada şirket 1 mart 2012 -15 nisan 2012 tarihleri arasında web sayfası üzerinden halk oylamasına sunulacaklar. Her bir IP adre-sinden bir oyun kullanılabileceği halk oylama-sında halkın belirleyeceği kişi yada şirketler o daldaki ödülü almaya hak kazanacaklar.”

Medeniyetler ittifakına katkı alanında ödül verilecek katagoriler şunlar:• En iyi bayan girişimci• En iyi akademisyen• En iyi öğrenci• En innovatif girişimci• En sosyal sorumluluk sahibi girişimci• Hollandadan Türkiyeye yatırım yapan en iyi yatırımcı• Türkiyeden Hollandaya yatırım yapan en iyi yatırımcı • En iyi Uluslararası girişimci• En iyi Hollandalı Türk girişimci• En iyi Yönetici• En iyi Avrupalı Türk• Juri özel ödülü • Özel halk ödülü

Hogiaf ödül töreni farklı alanlarda partner-likleride içermekte. Hogiaf partnerleri MKB Nederland Kvk Nederland (Hollanda Ticaret Odası), Rabobank, MVO (sosyal sorumluluk kurumu), İsviçre hayat. Avrupa da 17 ülke-de faaliyet gösteren UNITEE ve buna bağlı federasyonlar Hollandada yayın faaliyetlerini sürdüren Türk basınının güzide kurumları bu törenin partlerliği yapmaktalar. Vecih Er, "Bu program geçmişten günümüze gelen 400 yıllık dostluğa bir 400 yıl daha katacak süre-cin başlangıcı olacak" dedi.

400. yıl anısına katkı ödülleri Vecihi Er

Page 22: Platform Dergisi 139

15 Ocak 2011 22Platform

Page 23: Platform Dergisi 139

23 Platform

M a k a l e

Mesut Dişli

Mesela kraliçe Beatrix 2010 yı-lında şőyle bir mesaj vermiş. “Sana başkalarının nasıl dav-

ranmasını istiyorsan sende başkalarına őyle davran”. “Kim toplumda ‘anlayış ve güven’ oluşmasına katkı yapmak istiyor-sa, őncelikle kendi őnyargılarının farkına varmalı; daha sonra ise kendi yaptığı ha-reketlerin diğer insanlar ve bűtűn toplum űzerindeki sonuçlarını gőrebilmelidir”. Kraliçe’nin bu sőzlerine katılmamak veya karşı çıkmak için nasıl bir ruh halinde olmak gerekir? Benim ilk aklıma gelen ‘bencil; sadece kendini dűşűnen; kendi-ni űstűn gőren; hakkın haklı olmada de-ğil gűçlű olmada olduğuna inanan ırkçı bir ruh hali’. Bu ruh halindeki insan, ben istediğim gibi davranırım, bana kimse karışamaz dűşűncesindedir. Toplum-da ‘anlayış ve gűven’ ortamı oluşturmak bir yana, bu ruh halindeki insanın ama-cı sahte korkular oluşturarak toplumda gűven ortamını yok etmektir. Zira ‘anla-yış ve gűven’ ortamı onların en korkulu rűyasıdır. Toplumda belirli kesimlere kar-şı anlayışsızlık ve korku olsun ki onlar bu-

lundukları konumu devam ettirebilsinler.

Beatrix’in bu yılki, 2011 mesajının içinde insanların yarınları ile ilgili kaygılarına vur-gu var. Bunun yanında,’adil bir toplum’, ‘insanların komşuları ve tabiat ile harmoni içinde yaşaması’ ve ‘dűnyayı değiştirmek isteyen, őnce kendisinden başlamalıdır’ sőzleri kraliçe Beatrix’e ait. Bu sőzlere katılmamak imkansız. Bu gűzel mesajla-rından dolayı kraliçeye teşekkűr etmek gerekir. Evet insanların gerçekten yaşa-dıkları zamanla ve gelecekle ilgili bűyűk kaygıları var. Özellikle yaşadığımız ve 2012 yılında daha şiddetli yaşayacağımız ekonomik krizin bunda payı var. Bu kriz bize şunuda gősterdi; dűnyada adil bir paylaşım yok. Bir tarafta zengin űlkeler diğer tarafta yiyecek bir ekmeği ve içe-cek temiz bir suyu olmayan fakir űlkeler. Zengin űlkeler son birkaç yıldır ekonomik krizin pençesindeler. Avrupa birligi űlkesi Yunanistan’ın ekonomisi iflas etti. Sıra-da İspanya, Portekiz ve İtalya gibi bűyűk zengin űlkelerin olduğu bir sır değil. Bun-lar gűnlűk yazılıp çizilen konular artık.

Bunun bőyle olması bile krizin ne kadar bűyűk olduğunun bir gőstergesi.

Bu bűyűk krizde ‘komşuları ve tabiat ile harmoni içinde yaşamayan’ ve ‘dűnyayı değiştirmeye kendisinden başlamayan’ insanaların ve űlkelerin bűyűk katkısı var. Dűnyada gerçekten adil bir paylaşım ol-saydı; insanlar yaşadıkları toplum içinde komşuları ile harmoni içinde yaşasaydı; yaşarken kőtű alışkanlıkları ile tabiattaki dengeyi bozmasaydı, kimbilir belki bu kriz yaşanmazdı. Yaşansa bile bu kadar bűyűk olmazdı.

Evet aslında hiçbirsey için geç değil. Ya-rın yeni bir gűn ve 2012 yeni bir yıl. Za-rarın neresinden dőnersen kardır demiş atalarımız. Her insan hata yapar. Önemli olan hatalarını anlayıp onlardan vazgeç-meyi bilmektir. 2012 belki ekonomik krizin çok hissedileceği bir yıl olacak ama biz űmitvarız gelecek daha gűzel olacak. Ye-ter ki biz bize dűşeni yapalım; műsbet de-ğişime kendimizden başlayalım, komşula-rımız ve tabiatla harmoni içinde yaşayalım.

Değişime kendinden başlamak Hollanda kraliçesi Beatrix her yıl noel konuşması yapar. Ben kraliçe Beatrix’in açıklamalarını ve mesajlarını őnemseyen biriyim. Sonuçta Hollanda devletinin başı. Bu yőnűylede yaşadığımız űlkede birlik ve beraberliğin sembolű. Genel itibariyle son beş yıldır verdiği noel mesajları hep bu yőnde; birlik, beraberlik ve dayanışmaya vurgu yapıyor. Tabiki bu açıklamalardan rahatsızlık duyan bir kesim var. Bunlar bűyűk çoğunluğu itibariyle aşırı sağ ve ırkçı sőylemleri olan azınlık bir kesim. Azınlık ama son yıllarda, medyanında desteği ile, sesi en gűr çıkan ve toplumu korkular űzerinden kolayca manipűle edebilen popűlist bir kesim.

Page 24: Platform Dergisi 139

15 Ocak 2011 24Platform

A y ı n R ö p o r t a j ı

Platform Hollanda'nın Hyde Parkı va-zifesini görmektedir. Türkçe yayın-lanan 14 yaşında bir dergi Platform.

Dergimizin kendine has bir kitlesi ve özgür-lük iddiamız var. Medyadan nefret etme ken-din medya ol mantığına sahip bir kaç genç arkadaşın omuz omuza vererek çıkarttığı Platform bugün farklı bir güç olabilmenin kı-vancı içinde. Hiçbir ayrım yapmaksızın Hol-landa da gündemi yansıtmaya çalışan ve 14 senedir aylık olarak aralıksız yayınlanmak-tadır. Hiç kimsenin kendi özgür alanlarımızı daraltmasına müsaade etmeyeceğiz. Hollanda’nın Hyde ParkıyızHollandalı Türklerin, bu ülkenin gündemini tutacak haber,yorum,düşünce organına ih-tiyacı vardı. Bu boşluğu doldurmak amacıyla yola çıktık.

Hollanda’nın Hyde Parkıyız

Platform, Kadın Dergisi ve Alışveriş Rehberi

Genel yayın yönetmeni Ebubekir Turgut ile

Platform Dergisi'ni, Kadın Dergisi'ni ve Alışveriş Rehberini konuştuk. Aslında

biz herşeyi konuştuk.Beğenerek okuyacağınız

bir söyleşi oldu.

Özlem Özyol

Page 25: Platform Dergisi 139

25 Platform

A y ı n R ö p o r t a j ı

Bizi bize anlatmaya, Anadolu’nun küçük bir kasabasında yaşar gibi yaşayıp, o kasa-bada yazar gibi yazmaya, biraz ara verip, Amsterdam’da, Hollanda’nın başkentinde yaşadığımızın farkında olduğumuzu yazılara dökelim, Hollanda’daki bizi etkileyen önemli gelişmeleri irdeleyelim, istedik. İşte bu nok-tada PLATFORM imdadımıza yetişti.

Medyanın etkileme gücünü kabul etmek zorundayız. Düşüncelerimizi yaymak için de –ulaşabildiğimiz- her iletişim aracını kul-lanmalıyız. Her şeyin özgürce söylenebildiği Londra’nın ünlü Hyde Parkı’ndan esinlene-rek, her düşünceden düzeyli yazılara yer veren, insanları düşünmeye iten, “Çok sesli, çok renkli, toplumu kucaklayan ve hayata gülümseyen düzeyli bir dergi”. Özgür bir tartışma platformu oluşturup, YENİ ŞEYLER SÖYLENEN ve “bağımlılık yapan bağımsız bir dergi”

Evrensel değerlere saygı duyan herkese açığızDünya görüşleri ne olursa olsun, evrensel insan haklarına saygı duyan herkese açığız. Yalnız meşru ve genel kabul görmüş ahlak kural ve değerlerine uygun yaşayanlara de-ğil aynı zamanda düzene "aykırı" veya "mar-jinal" yaşam yolu seçmiş insanlara da saygılı bir kürsüyüz. Bağnaz düşünmeyen,ötekilere kucak açan, bende varım diyen herkese açı-ğız. Burası bir buluşma noktası.

Küresel köyün delileriyiz bizKüresel köyün delileriyiz biz. Sağ, sol, din, mesep, ayrımı yapmadan gördüğümüz her kuyuya taş atıyoruz. Bu hem ilgi uyandırıyor, hem de tepki çekiyor. Hollanda gündemini ve siyasetini Türkçe aktaran ve yorumlayan bir dergiyiz. Çok sesliyiz. Kendi dergimizin sahibiyiz. Bağımsızız ve kar amacı gütmü-yor, beş para almadan yazıyor çiziyoruz. Hollanda’da aydınlık geleceğe ışık tutmaya çalışıyoruz. Toplumun geneline hitap ediyo-ruz.Bizi kimin göğsü yada poposu ne kadar büyük,kim nerde kiminle eğleniyor, içiyor yada eğlendiriyor fazlada ilgilendirmiyor.

Selma Aysel ile evlenirse haber yaparızSadece Türk’ün Türk’e haberini vermek is-temiyoruz. Hollanda gündemini ve siyasetini Türkçe aktaran ve yorumlayan bir dergiyiz. Salim’in Selma ile evlenmesi fazla bir haber değeri ifade etmiyor. Ancak «Selma, Aysel ile » ya da « Salim, Mehmet ile » evlenirse biz haber yaparız.

Platform, Kadın Dergisi ve Alışveriş Rehberi Genel Yayın Yönetmeni Ebubekir Turgut

Page 26: Platform Dergisi 139

15 Ocak 2011 26Platform

Hollanda’daki yerel Türk medyası ile bir bütün içinde farklı bir Platform’a sahibizHollanda’daki Türk medyasının bir kaç se-nelik geçmişini incelediğimiz zaman dosya nedir doyurucu röportaj nedir göremezsi-niz.Biz medyaya yayıncılık da tatlı bir reka-beti getirdiğimize inanıyorum. Bir zamanlar materyalist kafayla sex hatları yayınlayarak ailenin temeline dinamit koymaya çalışan yayınlar, şimdi cesaret edip yayınlayamazlar. Oysa Aile bir toplumun temel taşıdır.Bunu yıpratmaya kimsenin hakkı yoktur.Biz ilkeli yayıncılığın yolunu açtık.Birkaç cilt kitap ola-cak ve kütüphanelerimizde saklana bilecek dosyalarımız, röportajlarımız var. Söyleyecek sözü olan herkese sayfalarımız açıkSöyleyecek sözü olan herkese sayfalarımız açık. Ama… bazı evrensel ilkeleri daha baş-tan kabul eden herkese… Kişilerle uğraşıl-mayan, yalnızca düşüncelerin ele alındığı bir dergi PLATFORM.

Kimsenin özgür alanımızı daraltmasına, yok etmesine izin vermeyiz. Sosyal haklarımızın kısıtlanmaya çalışıldığı, hayat şartlarının ta-

mamen düştüğü şu ortamda cemaatçilik, grupçuluk, sağcılık, solculuk, mezhepçilik yapmaya vaktimiz yok. Zaman birlikte hare-ket ederek hakkımızı korumak ve savunma zamanıdır.

Hollanda’nın birikimi bizdeHollanda’da düşünen,eli kalem tutan daha doğrusu Hollanda’yı yakından tanıyan entel-lektüyel boyuttaki dostlar Platform’un taraf-sız ve objektif yayın ilkesinden dolayı büyük özveri ile desteklemekteler. Hatta Hollan-da’daki sivil toplum örgütlerinin yönetiminde bulunan çok sayıdaki yöneticisi dergimize desteklerini esirgememekteler.

Eğitimi önemsemeyen toplumlar başarılı olamazlarMaalesef fazla okuyan bir toplum değiliz.Eksisi ve artısı ile Hollanda’da çok sayıda yayın bulunmakta.Bu yayınlardan faydalana-cağımız çok şeyler var.Biz Platform olarak üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz.Eğiti-me özel ilgi gösteriyoruz.Eğitimle alakalı bir kaç sayımız oldu.Hollanda’da Türkçenin ya-şatılması için imkanlarımız nikbetinde destek veriyoruz. Ayrıca eğitime yönelik bütün ça-

lışmalara Platform olarak açık olduğumuzu belirtmek istiyorum.

Hollanda’da küçümsenmeyecek oranda girişimcilerimiz varHollanda’da azımsanmayacak oranda giri-şimcimiz var.Platform olarak sürekli girişim-cilerimize açık olduk.Girişimcilerimizin so-runlarına çözümler üreten özel dosyalarımız oldu.Onların hak ve hukukunu bir medya olarak savunma, sorunlarına çözümler üret-meyi bir görev olarak görüyoruz. Her sayı-mızda en az iki sayfa ayırmaktayız.

Kültür ve sanatı önemsiyoruzOndört senelik yayın süremizce kültür ve sa-natı önemsedik.Her sayımızda en az 2 sayfa ayırarak genç şair ve yazarlarımızın yetişme-sine katkı sağlamaya çalışıyoruz.Hatta her sene Avrupa çapında şiir yarışmaları organi-ze ediyoruz.Bu sene 8. Avrupa şiir yarışma-sını başlatmış bulunuyoruz.

Hollanda’nın her şehrinde varızPLATFORM Hollanda’nın her şehrinde da-ğıtılmaktadır. İleriye yönelik elbette planla-rımız var. Dergimizin ekonomik boyutunu

A y ı n R ö p o r t a j ı

Söyleyecek sözü olan herkese sayfalarımız açık. Ama… Bazı evrensel ilkeleri daha baştan kabul eden herkese… Kişilerle uğraşılmayan, yalnızca düşüncelerin ele alındığı bir dergi PLATFORM. Kimsenin özgür alanımızı daraltmasına, yok etmesine izin vermeyiz. Sosyal haklarımızın kısıtlanmaya çalışıldığı, hayat şartlarının tamamen düştüğü şu ortamda cemaatçilik, grupçuluk, sağcılık, solculuk, mezhepçilik yapmaya vaktimiz yok. Zaman birlikte hareket ederek hakkımızı korumak ve savunma zamanıdır.

Page 27: Platform Dergisi 139

27 Platform

sponsorlarımızdan aldığımız reklamlardan ve abonelerimizden karşılamaktayız. Dağı-tımımızı Hollanda’nın değişik şehirlerindeki Türk işyerleri, Camiler, Dernekler vasıtasıyla sağlamaktayız.

ARTIK KADININ ADI VARHollanda’da olmayan bir ilki yaptık. Kadın şimdi 5 yaşındaAylık kadınlara hitap eden düzenli bir dergi çıkarmak gerçekten çok zor.Biz bu zora talip olduk.KADIN’ı çıkartırken düşünen, maga-zin kültürüyle yetinmeyen, hayatı sorgulayan kadınların da bir dergisi olsun istedik.Mev-cut dergilerin dışında ortalama Türk kadınına hitap eden bir dergi yoktu. Piyasadaki der-giler arasında herkesin evine rahatlıkla gö-türebileceği bir KADIN dergisi de bulunmu-yordu. Biz Kadının diğer dergilerde çizilen portreden ibaret olmadığını anlatmak üzere KADIN’ı yayınladık.KADIN ismi hoş tevafuk-larla konulmadı.`İnsanların ilk etapta dergi-ye önyargılarla yaklaşmaması için KADIN’ı isim olarak seçtik. KADIN,Muhatabına bü-yüklük taslamayan, onunla tepeden konuş-mayan, akıl öğretmeye kalkmayan 5.yaşına giren bir dergi.

Kimseye akıl vermiyoruz Bağımsız bir dergi olmanın zorluğunun far-kında olduklarını da anlatan PLATFORM ve KADIN Dergisi genel yayın yönetmeni Ebubekir Turgut, sözlerini şöyle sürdürüyor: `Gerçekten bağımsız bir dergi olmak çok zor. Bizi finanse eden bir kurum yok. KADIN’ı hem profesyonel hem de amatör ruha sahip bir kadro yoğun bir çalışmanın ürünü olarak çıkartıyor. Dergimizi bir okul olarak görüyo-ruz. Yeni isimler keşfediyoruz. Ben kendi adıma bu genç yazarların ileride çok iyi yer-lere geleceğini düşünüyorum. Şu ana kadar gelen tepkiler de doğru yolda olduğumuzu

gösteriyor. Olumsuz bir tepki almadığımızı söyleyebilirim. KADIN, ses verdi ve cevabını aldı. Umduğumuzdan iyi tepkiler aldık. Bun-dan sonra da yönlendirici tavsiyelere açığız.Özellikle Kadın örgütlerinin 5.yılımızda des-teğini bekliyoruz.Ayrıca yazı,haber,röportaj gibi katkılarda bulunmak isteyenlere kapıla-rımız sonuna kadar açıktır.

Avrupa Şiir Yarışması bir başarının adeta simgesiAvrupa’nın bir çok ülkesinden her sene bü-yük katılımların olduğu Avrupa Şiir Yarışması bu sene 8. kez düzenleniyor. Gelenek hali-ne getirdiğimiz Avrupa Şiir Yarismasının se-kizincisini düzenliyoruz. Büyük bir katılımın olması beklenen yarışma 28 Şubat 2012

tarihine kadar devam edecek.8. Avrupa Şiir Yarışması ile alakalı Plat-form ve Kadın Dergisi Genel Yayın Yö-netmeni Ebubekir Turgut şu açıklama-larda bulundu, Dubai’den Hollanda’ya, İngiltere’den Yunanistan’a, Bulgaristan’dan Avusturya’ya, Danimarka’dan Kazakistan’a, Azerbeycan’dan Almanya’ya kadar pek çok ülkeden, Türkçe yazan ve Türkçe okuyan şairler katılmaktadır. Bu yarışmanın amacı yarıştırmaktan çok şiire ve okumaya teşvik, Türkçenin Türkiye dışında da gelişimine kat-kı sağlamaktır."Platform şimdiye kadar yapılan Avrupa şiir yarışmasın da derece alanlarla birlikte her yarışma da beğenilen on şiiri bir araya top-layıp bir şiir güldestesi yani bir antoloji yap-

A y ı n R ö p o r t a j ı

Ana muhalefet partisi PvdA lideri Job Cohen dergimize özel ziyarette bulunmuştu.

Page 28: Platform Dergisi 139

15 Ocak 2011 28Platform

A y ı n R ö p o r t a j ı

mak istiyor" diyerek konu hakkında şu açık-lamalarda bulundu: "Eğer bu gerçekleşirse Avrupa'da bir ilke imza atılacak. Avrupa'da aylık Türkçe yayınlanan bir dergi kendi im-kanlarıyla Avrupa çapında her yıl şiir yarış-maları düzenliyor, sonra bunları gelecek ne-sillere kazandırmak üzere kitaplaştırıyor. Bu önemli ve güzel bir gelişme.

Gurbet edebiyatı gurbetçi edebiyatıGurbet edebiyatı, gurbetçi edebiyatı ala-mancı edebiyatı gibi sığ değerlendirmeler-den uzak, Türkiye dışında yaşayan ama ana dili Türkçe olan şairlerin, yazarların emeği, edebiyatımıza kazandırdıkları. Güzel Türk-çe’mizin hoş nağmeleri, büyüleyici ifade-leri, kalıcı mesajları, ince ve hüzünlü sesleri...

Şair adaylarına her yıl olduğu gibi bu sefer de çağrı yapıyoruzŞair adaylarına her yıl olduğu gibi bu sefer de çağrı yapıyoruz. Haydi arka-daşlar 8. Avrupa Şiir Yarışmasına katıl-maya. Sizler bu faaliyetin tek başına bir yarışma olmadığını biliyorsunuz. Bunu her yarışma da ifade ediyoruz. Amaç daha çok okumak, daha çok yazmak, ama daha iyi yazmak, daha kalıcı eser-ler ortaya koymak.Dilimizin ve edebiyatımızın varlığını bu topraklarda da sürdürmek. Gelecek nesillerimizin dil ve edebiyat bağlamın-da değerli mirasa sahip olmalarına ara-cı olmak.

Alışveriş Rehberi Hollanda'ya damgamızı vurmaya devam

ediyoruz.Bütün bu çalışmalarımız yanında bu sene 3.cü yılımız olacak.Her sene gün-cellenen farklı bir tasarımla düzenli yayımla-nan tek Türk iş yerleri adreslerinin yer aldığı Alışveriş Rehberi'dir.Elbette eksiklerimiz var.Ama ilerde bu eksikler tamamen azalacak-tır.Ekonomik gelişmeleride dikkate alarak bu sene Alışveriş Rehberi fiyatlarını daha ekonomik tutmaya karar verdik.Girişimci arkadaşların bu imkandan faydalanmalarını özellikle öneririz.Ayrıca, Platform, Kadın Dergisi ve Alışveriş Rehberi'ne büyük özveri göstererek des-teklerini esirgemeyen saygı değer dostları-mıza teşekkür ediyorum.

Küresel köyün delileriyiz biz. Sağ, sol, din, mesep,

ayrımı yapmadan gördüğümüz her kuyuya

taş atıyoruz. Bu hem ilgi uyandırıyor, hem de tepki çekiyor. Hollanda gündemini ve siyasetini

Türkçe aktaran ve yorumlayan bir dergiyiz.

Çok sesliyiz. Kendi dergimizin sahibiyiz.

Bağımsızız ve kar amacı gütmüyor, beş

para almadan yazıyor çiziyoruz. Hollanda’da

aydınlık geleceğe ışık tutmaya çalışıyoruz.

Toplumun geneline hitap ediyoruz.Bizi kimin göğsü

yada poposu ne kadar büyük,kim nerde kiminle

eğleniyor, içiyor yada eğlendiriyor fazlada

ilgilendirmiyor.

Hollanda’da ilk defa Platform Dergisi Türkçe yazan yazarları bir araya getirirerek Türkçe Yazarlar Platformu’nu organize etmiştir ve çok sayıda yazar katılmıştır.

Page 29: Platform Dergisi 139

29 Platform

Gentle Incasso, hem şirketten şirkete, hem de şirketten kişiye tahsilat yapan, para tahsil piyasasında uzman bir icra bürosudur. Alacaklı ve borçlu arasında iki tarafı tatmin eden bir sonuç almak için deneyimlidir.

Biz, birçok icra bürolarından farklı olarak 'no-cure-no-pay' esasına göre çalışmıyoruz. Dosya masrafı olarak az bir meblağ ödeyerek, alacağını-zın itinalı bir şekilde incelenmesi garantisini alırsınız. Alacağınızın, 'sulh yoluyla alınamaz' haberiyle sizi hayal kırıklığına uğratmayız. Mahkemeye giden bu uzun ve genellikle pahalı yolu, en medeni ölçüler içinde ve mantık çerçevesinde önlemek bizim işimizdir.

İşletmeci olarak paranızı tahsil etmek için ne kadar uzun beklediğinizi bi-liyoruz. Özellikle ekonomik sıkıntının yaşandığı bu dönemde, borçluların büyük bir kısmı, ödeme süresini uzatıyor ve daha da kötüsü iptal yoluna bile gidiyor. Bu da işletmeci olarak hiç istemediğiniz bir durumdur. Bu konuda sizden de, yapılan anlaşmaları yerine getirmeniz beklenmektedir.

Hizmetlerimizden faydalanmak için ilginizi çektiğimizi umuyo-ruz. İlgi duyarsanız veya hiz-

metlerimiz hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz, bizimle

temasa geçiniz.

Gentle IncassoTelefon: 075 771 46 36

Fax: 075 635 70 [email protected]

www.gentleincasso.nl

Page 30: Platform Dergisi 139

15 Ocak 2011 30Platform

Türk Halk Dansları Yarışması’nı bu yıl

‘Tuğra’ grubu kazandıGeleneksel hale gelen ve bu yıl 8’incisi yapılan Türk Halk Dansları Yarışması büyük ilgi gördü. Hollanda genelinde 7 ekibin katıldığı

yarışmayı, Aydın Zeybeği ile Amsterdamlı grup Tuğra kazandı.M.ismet Furkan

H a b e r

Türkiye halk danslarının sergilendiği yarışmada, Amsterdam Tuğra Grubu ‘Aydın Zeybek’ oyunuyla birinci oldu.

Yarışmaya Lahey’den Diyarbakır yöresi oyunlarıyla katılan Hedef grubu ikinci oldu.

Page 31: Platform Dergisi 139

31 Platform

Her yıl geleneksel olarak yapılan Türk Halk Dansları Yarışması’nı bu yıl ‘Tuğra’ adlı grup kazandı. 2011

yılının en iyi halk oyunları ekibinin belirlen-mesi için düzenlenen yarışmaya Amers-foort, Utrecht, Alblasserdam, Lahey ve Amsterdam’dan toplam 7 ekip katıldı. ‘8. Türk Halk Dansları Yarışması’sı, Utrecht kentindeki Stadsschouwburg Tiyatro Salonu’nda yapıldı.

Yarışmada dereceye girebilmek için ter döken ekipler, sergiledikleri performansla Türkiye rüzgarı estirdi.

Türkiye halk danslarının sergilendiği ya-rışmada, Amsterdam Tuğra Grubu ‘Aydın Zeybek’ oyunuyla birinci oldu.

Yarışmaya Lahey’den Diyarbakır yöresi oyunlarıyla katılan Hedef grubu ikinci, Bit-lis yöresi oyunları sergileyen Esen Grubu ise üçüncü oldu.

Amersfoort’tan yarışmaya katılan Mozaik grubu ise seyirci ödülünü kazandı.

Kazanmak güzel amaTürk halk kültürünü Hollanda’ya tanıtmak ve bu ülkede yaşatmak için bu tür yarış-maları düzenlediklerini belirten Altays Vak-fı Kurucusu ve Başkanı Altay Demirci, 9. Türk Halk Dansları Yarışması’nın 8 Aralık 2012 tarihinde yapılacağını söyledi.

Kurulalı henüz 1 yıl olmasına rağmen ya-rışmayı kazanan Tuğra ve grubun hocası Mustafa Turgay Yılmaz, “Kazanmak güzel ama daha önemlisi burada kendi kültürü-müzü insanlara göstermekti. Bunu da ba-şardığımıza inanıyoruz” dedi.

8. Türk Halk Dansları Yarışması, geçen yı-lın şampiyonu ‘Rüzgar’ grubunun sahne al-masıyla başladı. Daha sonra sırasıyla sah-neye çıkan Mozaik, Nazar, Esen, Kafkas, Hedef, Tuğra ve Turquaz Grupları birinci olabilmek için kıyasıya yarıştı. Jürisinde Bianca de Jong, Maurits van

Geel, Şah Akkuş, Hasan Birinci ve Asu-man Suar’ın olduğu yarışmada, Fas kö-kenli Kabare sanatçısı Amar da sahne aldı.

H a b e r

Page 32: Platform Dergisi 139

15 Ocak 2011 32Platform

T a n ı t ı m R ö p o r t a j

Tannet’in açılımı ‘Turks Acade-misch Netwerk’. Tannet Vakfı Hollanda’da yaşayan Türk vatan-

daşlarına yönelik olmasına rağmen ismi-nin Hollandaca olmasının sebebi nedir?Ali Müjde: “Tannet üyeleri kendi aralarında Hollandaca, Türkçe ve zaman zamanda In-gilizce konuşuyor. Belli bir şekilde seçilmis bir dil yok ama ağırlıklı olarak Hollandaca dili kullanılıyor. Bununda birkaç nedeni var. Tannet’in kurucuları birbirlerini üniversite-den öğrenci derneklerinden tanıyorlar. Bir de Tannet üyeleri yüksek eğitimini genelde Hollanda’da yaptıkları için Hollandacaları Türkçelerinden daha iyi. Hollandaca olma-sı ideolojik açıdanda birşey ifade ediyor. Bizim geçmişimiz her ne kadar Türkiye'de kurulmuş olsada geleceğimiz burada, Hollanda'da kuruldu. Hollanda’da kalıcı ol-duğumuzdan yola çıkıyoruz. Bu sebepten dolayı Hollanda ve Hollanda’yla alakalı konu-larla ilgileniyoruz. Tabii anavatınımız Türkiye olduğu için özel hayatımızda orada olup bite-nide takip ediyoruz fakat Tannet Vakfı olarak

Türkiye’de olanları pek fazla takip etmiyoruz. Bizim ve bizden sonraki jenerasyon Türkçe konuşuyor ama bence ileride burada yaşa-yan Türk kökenliler arasında daha fazla Hol-landaca konuşulacak.”

Tannet’e kimler üye olabilir?“Herkes üye olabilir. Tabii bizi bir araya geti-ren etkenlerden biri aynı kimlikten, aynı ülke-den gelmiş olmamız. Aramızda tek tük Türk olmayan üyelerde var. Türk vatandaşlarının dışında Hollanda’lı, Hindistan’lı üyelerimizde mevcut. Bu kişilerin Tannet’e üye olmalarının sebebi Türk arkadaşlarının, eşlerinin olma-sından kaynaklanıyor. Bizim için önemli olan kişinin Tannet misyonunu benimsemesi, bu olduğu takdirde biz Tannet olarak herkese açığız. Tannet’e üye olan kişilerin profiline baktığımızda yüksek tahsil almış Hollanda’da yaşayan Türk vatandaşlarından oluşuyor. Üyelerimiz arasında sadece öğrenimini bitir-miş kişiler var. Zaten mevcut olan birçok öğ-renci derneğinin bulunmasından dolayı öğ-rencileri üye olarak kabul etmeme kararını

aldık. Tannet üyelerinin genel profili; Öğre-nimini bitirmiş, 3 veya 5 yıl iş tecrübesi olan, netwerk mentalitesi olan ve bunu benimse-yen, karşılıklı alışverişte bulunabilecek kişi-ler. Bu bahsettiğim fikir alışverişi olabilir veya mesela bir örnek vermem gerekirse; Master class projemiz için bir üyemiz kendi işyerini kullanmamız için tahsis etti. Bunun dışında üyelerimiz düzenlediğimiz organizasyonlar-da gönüllü olarak çalışabilme mentalitesine sahip olmalı.”

Tannet’e üye olan kişiler arasında hangi meslek grupları var?“Biz bu konuyla ilgili 2009 yılında bir araştır-ma yaptık ve şimdi tekrar bir araştırma yapı-yoruz. Neredeyse yüzde 25’i freelance veya ZZP’er olarak çalışan bir gruptan oluşuyor. Bu iş mesleklerinin arasında muhasebeci, bankacı, doktorlar, öğretim gorevilileri ve buna benzer diğer meslek grupları mevcut. Kültür-sanat dallarında çalışan üyelerimiz de var ama bunların sayıları yok denecek kadar az. Tannet Başkan’ı olarak ilerideki

Yabancı olmanın dışında insanlar müslüman kimliğinden dolayı da

sorun yaşıyorlar

Tannet Başkanlığı’nı Şubat 2011’de Uğur Pakdemir’den devralan Ali Müjde, Tannet Vakfı’nın profilini, 2012 projelerini ve hedeflerini anlattı.

Page 33: Platform Dergisi 139

33 Platform

T a n ı t ı m R ö p o r t a j

projelerimizde kültür komisyonu kurma dü-şünceside var.”

Tannet gibi bir vakfın Hollanda’da yaşa-yan Türk vatandaşları için önemini anla-tır mısınız?“Tannet’in 3 önemli işlevi var;1. Üye toplulukların mensupları arasında ile-tişim olanakları sağlamak. Diğer bir değimle ‘netwerk’.2. ‘Mağdurları oynamamak’; kendimizi iki kültür arasında sıkışıp kalmış olarak değil, çok kültürlü olmayı bir zenginlik olarak gör-mek ve o atmosferi yaratmak. Bir araya gelip yaşadığımız sorunları konuşup, yakınmak yerine ona medya aracılığıyla hakkımızda yazılıp, çizilenlere cevap vermek. 3. Emansipasyon işlevi; aramızda bulunan, özellikle kabiliyetli gençlerimize yol göster-mek, destek olmak, rolmodeli dedikleri şe-kilde örnek teşkil etmek.Tannet’e üye olanlar Hollanda’ya işçi olarak gelen anne-babalara sahip. Bu sebepten dolayı bizim aşmamız gereken 2 konu var; İşçi sınıfından çıkıp, belli bir statüye gel-mek. Aynı zamanda Hollanda’da yaşayan bir yabancı olarak kendimizi varolan topluma kabul ettirmek. Hedefimiz bir sonraki nesi-le bahsettiğimiz onyargılardan sıyrılmış bir ortam bırakmak. Bizden sonraki jenerasyo-na iyi örnek olmak ve bir de kendi sesimizi yaşadığımız topluma duyurabilmek. Son ola-rakta Hollanda toplumunda Türk vatandaş-larının imajına pozitif bir katkıda bulunmak. Hollanda toplumu organize olmuş, örgütlen-miş bir toplum olduğu için burada‘görünür olmak’ çok önemli.” Medya timi kurmak istiyoruz. Amacımız ha-ber üretmek ve medyada yer alan haberlere bir cevap vermek

Tannet Vakfı’nın 2012 projelerini anlatır mısınız?“Bizim en önemli projlerimizden biri daha önceleri ismi “Tannet Meeting” olan şimdiki ismiyle ‘Tannet Kennis Café’. Bu organizas-yonun amacı network aktivitesi olması. Bizim üyelerimizin zaman zaman birbirleriyle bula-şabilecekleri, konuşabilecekleri bir ortam yaratmak. Bunu birde temalı yapınca hem birbirimizi tekrar görmüş konuşmuş oluyo-ruz hem de bir temada işlemiş oluyoruz. Bu temalarıda yine güncel yapmaya çalışıyoruz. Konularıda bir sene öncesinden değilde o anki güncel konulara göre ayarlıyoruz. Me-sela ‘Türkiye-Hollanda ilişkilerinin 400. yıl kutlanması gerçekleşecek. Bu sebepten dolayı bununla ilgili bir tema seçilecek. Bunların yanı sıra bazen aramızda ilginç üye-

lerimiz oluyor onlara konuşmacı olarak yer tanıyoruz. Mesela geçen sene eski Tannet Başkanı’mız Uğur Pakdemir konuşmacı ola-rak davet edildi. Kennis Café senede 6 kez düzenlenen bir aktivite. İleride bunun sayısını çoğalatmayı düşünüyoruz. Bunun dışında di-ğer aktivileri düzenlemeyi düşünüyoruz. Bu yıl, mesela ilk kez ‘Artsen Netwerk’, yani dok-torlar için bir gece düzenledik, Hollanda'da yaşayan birçok Türk kökenli doktorumuz bir araya geldi, çok güzel bir organizasyondu ve buna bayağı bir talepde var. Önümüzde-ki sene 2012 Şubat ayında bunu tekrar or-ganize etmeyi düşünüyoruz. Geçen sefer herhangi bir tema işlenmedi ama aralarında işlenmesi gereken ele alınması gereken ko-nular var. Düzenlediğimiz doktorlar gecesine

sadece doktorlar katılabildi onların dışında başka meslekten kişiler katılamadılar. Ama bu demek olmuyor ki ileride düzenleyeceği-miz tematik gecelerde sadece o meslekten kişiler katılabilir. Bu tür durumlarda konudan konuya değişebiliyor. Bunların dışında bir de Master vlass düzenleme projemiz var.” Bir de 2012 yılında bir medya timi kurmak istiyoruz. Amacımız haber üretmek ve med-yada yer alan haberlere bir cevap vermek. Medyada yer alan yabancılarla veya spesifik şekilde Türk kökenli vatandaşlarına yönelik haberlere bizim tarafımızdan yanıt vermek istiyoruz. Bunların dışında ele almak istediği-miz konular; iş pazarı, eğitim, Türkiye’nin Av-rupa Birliği’ne katılımı. Bir de şöyle bir durum var; bu timde görev alacak kişilerin haberleri

Page 34: Platform Dergisi 139

15 Ocak 2011 34Platform

kendilerinin üretmesine gerek kalmayacak, çünkü zaten Tannet üyelerimiz profesyonel kişiler olduğu için uzman oldukları konuda fikirlerini beyan edebilecekler.”

Doktoların dışında başka sektörlerde de geceler düzenlenecek mi?“Yeterli talep olduğunda tabiki de düzenle-nir. Yeterli talep olmadığı takdirde ‘Tannet Kennis Café'de’ konuyla ilgili bir organizas-yon yapılabilinir. Genel bir konuşmacı çağı-rılabilinir ve öyle olduğu takdirde herkes ge-lebilir. Ama eğer kişiler kendi insiyatifleriyle belli bir mesleği Tannet şemsiyesi altında, doktorlar gibi ayrı bir çalışma grubu kurmak isterlerse yine böyle bir çalışmada yapılır.”

Tannet Kennis Café’de hangi konular ele alınıyor?“Bizim düzenlediğimiz gecelerde meslek yaşantısından gelişmeleri ele alabiliyoruz ama temel amacımız sorunlara çözüm bul-maktan çok beraber biraraya gelip bilgi alış-verişi yapmak ve birbirmizi tanımak. Bir de bu bir network olduğu için insanlar birbiri-ne yardımda ediyor. İlk olarak master class Ocak ayının son haftası düzenlenecek. Bu gecede de yine network konusu olacak bu-nunla ilgili işinde profesyonel olan ‘network uzmanı’ Amerika kökenli ama Hollanda’da yaşayan Charles Ruffolo davet edildi. Ruf-folo eski Amerikan Başkanı Bill Clinton'ın Hollanda'ya gelmesini sağlayan kişi. Bu gece için 30 kişilik bir yer ayarlandı ve ta-bii ki öncelik Tannet üyelerinin olacak. Bizim 100 tam üyemiz var bir de yaklaşık 400 di-ğer üyemiz var. Tam üyelerimiz yıllk 120 euro ödeyerek düzenleğimiz organizasyonlardan

ve etkinliklerden ücretsiz yararlanabiliyorlar.”

Hollanda’da torpil işliyorTannet Vakfı üyeleri yüksek eğitim almış ve belli meslek dallarında çalışan Türk vatandaşlarından oluşuyor. Bu kişiler Hollanda’da nasıl sorunlarla karşılaşıyor?“Birincisi her konuda başarılı olmalarına rağ-men kendilerine başarılı olduğu konularla değil de hala bir yabancı olarak yaklaşılması. Tannet üyelerinin söylediği şu; biz burada okuduk, bir meslek sahibi olduk ama buna rağmen bizlere ilk etapta bir yabancı olarak bakılıyor ve ikinci etapta bizim uğraştığımız işlerimizle ilgileniliyor. İş bulma konusunda da farklı bir görüş açısı var. Bazı meslek sektör-lerinde Türkiye’de torpilin işlediğini hepimiz biliyoruz, Hollanda’da bu durumun olmadığı sanılıyor. Bu belli bir düzeye kadar doğru ola-bilir ama belli bir düzeyden sonra Hollanda’da torpil işliyor. Network vasıtasıyla iş bulmak, di-ğer kurumlara başvurarak iş bulmaktan daha kolay oluyor, bizler de Tannet Vakfı olarak bu açığı kapatabilmeleri için üyelerimize kendi networkumuzu sunmaya çalışıyoruz.”

Son yıllarda Hollanda’da doğmuş, bü-yümüş ve yüksek tahsil görmüş Türk va-tandaşları tekrar Türkiye’ye dönüyor. Bu kişiler Tannet üyeleri arasında da var mı?“Bu entegrasyonla alakalı bir konu. Eskiden yabancıların entegre olmaları isteniyordu şimdi asimile olunması isteniyor. Bu an-lamda burada doğmuş, büyümüş, tahsilini Hollanda’da yapmış yabancılar kendilerini hala buraya ait hissetmiyorlar. Bu da bir nevi politikadan ileri geliyor. Şu sıralar politikacı-ların gündeminde çifte vatandaşlığın kaldırıl-

masının olması, hala ‘allochtoon’ kelimesinin kullanılması, insanları ‘biz’ ve ‘siz’ diye ikiye ayırmaları. Suç işlemiş yabancıları buranın vatandaşı olmalarına rağmen geldikleri ül-kerine sürgün etme fikirleri. Bu tür politik açılımlar burada yaşayan yabancıların, Türk vatandaşlarımızın fikirlerini etkiliyor. Yabancı olmanın dışında insanlar müslüman kimli-ğinden dolayıda sorun yaşıyorlar. Avrupa’nın genelinde ve maalesef Hollanda’da müslü-man kimliğe sahip yabancılar, sahip oldukları dini saklamaları gerekiyormuş gibi bir durum yaratılmak isteniyor. Biz Tannet olarak çok açık bir kimliğe sahibiz, bizim aramızda müs-lümanlar var ama bunların arasında da yine Ramazan ayında oruç tutanda var, tutmayan-da var biz bu tür konularda herkese açığız.”

Tannet Vakfı Başkanlığı’nızın yanı sıra InHolland’da çalışıyorsunuz. Buradaki işinizden bahseder misiniz?“Haftada 4 gün Inholland’da çalışıyorum. Eşimde 4 gün çalışıyor. Geriye kalan o bir günüde eşimle beraber kızımız Gigi için ayırıyoruz. InHolland’da insan kaynakları departmanında danışman olarak çalışıyo-rum. InHolland’ın 8 yüksek okulu var. Hat-ta Surinam’da da bir akademisi var, onunla beraber 9 tane oluyor. Her okulun kendi yönetim kurulu yok, merkezi yerden idare ediliyor. Yaptığımız işler şunlardan oluşuyor; personel alımı ve çıkarımı, performans de-ğerleme, puantörlük, bordro işlemleri yap-mak, emeklilik, prim, avans, ikramiye gibi iş-lemleri yapmak. Benim uzmanlık alanım ise stratejik insan alımı. Bunun içinde mevcut olan konurlar ise; ileride kaç kişilik bir perso-nel alımı gerçekleşmesi gerekiyor, çalışanlar emekliliğe ayrıldığında onların yerine geç-mesi için kaç kişiye ihtiyaç duyulacak. Birde şu sıralar Inholland reorganize olmakla meş-gul olduğu için en çok onunla uğraşıyoruz.”

Tannet için ne zaman çalışıyorsunuz? “İşimin dışında Tannet için günlük gelen e-postalarla ilgileniyorum. Ortalama, tabii bu söyleyeceğim biraz da yapılan organizasyon-lara bağlı olmakla beraber haftada en az ya-rım gün Tannet için çalışıyorum diyebilirim.”

Son olarak ne eklemek istersiniz?“Bizim icin ne kadar çok üye o kadar iyi diye birşey yok. Bizim için önemli olan Vak-fı’mıza yakışan ve kaliteli kişilerin bizlere katılmaları. Kaliteden kastımız, ciddi, tah-silli, Hollanda’da yaşayan ve geleceğini de burada, sahip oldukları kimliklerinden ödün vermeden, kurmak isteyen her türlü meslek grubuna açığız.”

T a n ı t ı m R ö p o r t a j

Page 35: Platform Dergisi 139

35 Platform

H a b e r Y o r u m

Page 36: Platform Dergisi 139

15 Ocak 2011 36Platform

H a b e r

Komisyon, 10 bin ile 20 bin arasında ço-cuğun uğradığı istismarı "hafif, ciddi ve çok ciddi cinsel taciz" olarak niteledi. Bunların tecavüze dek vardığını kaydetti.Çalışmada, kilise yetkililerinin meseleye el koymayı başaramadığı, mağdurlara yardım eli uzatmadığı belirtildi. Hollanda Katolik Ki-lisesi, rahiplerin ya da diğer kilise mensupla-rının tacizine uğramış kişiler için bir tazminat fonu oluşturacağını duyurdu.Bağımsız komisyon kilisenin olayları örtbas

etmeye ve suskun kalmaya yönelik bir kültü-rü olduğunu bildirdi. Katolik Kilisesi, ülkede küçük yaşta çocukların kaldığı son bakımevi ve yetimhaneleri 1981'de kapatmıştı. Ancak tacizin yakın zamana dek başka yerlerde sür-düğü anlaşılıyor.Bununla birlikte raporda, Katolik kurumların-daki sübyancılık ve tacizin başka kurumlarda-kine göre daha yaygın olmadığı; bu eğilimin "Hollanda toplumunun genelinde yaygın" ol-duğu belirtildi.

Örtbas edildiAraştırma 2010 yılında, Belçika, İrlanda, Al-manya, Avustralya, Kanada ve ABD gibi ülke-lerdeki Katolik kiliselerinde ortaya çıkan taciz vakaları ardından, Hollanda Dini Kurumlar Birliği (KNR) ve Piskoposlar Birliği'nin talebi üzerine açılmıştı. Raporda, kilisenin itibarını muhafaza etmek uğruna sübyancı rahiplerin kollanmasının mazlum durumdakilerin göze-tilmesi ve korunması ilkelerine aykırı oldu-ğu vurgulandı. Komisyona başkanlık eden, geçmişte eğitim bakanlığı yapmış Protestan siyasetçi Wim Deetman, "Dini kurumlar bu vakalarla karşı karşıyaydı. İnsanların bundan bihaber olduğu, yöneticilerin bunu bilmediği iddiası savunulamaz" dedi.Vakaların büyük bir bölümünün dokunma, okşama gibi hafif-orta düzey taciz sınıfında olduğu kaydedilse de tecavüz vakaları sayı-sının da bir kaç bini bulduğu tahmin ediliyor.Üyeleri arasında eski bir yargıç, akademis-yenler ve bir psikologun da olduğu altı kişilik komisyon elindeki şikayetlerden 800 taciz-cinin adından oluşan bir liste çıkardığını, bu kişilerin 105'inin hala sağ olduğunu kaydetti.Hollanda Başpiskoposu, ülkede Katolik ku-rumlarında binlerce çocuğun cinsel tacize uğradığının ortaya koyulduğu raporun yayını ardından kurbanlardan "kalpten özür" diledi. Başpiskopos Utrecht Wim Eijk, konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, raporun, "kendile-rinde utanç ve üzüntü yarattığını" belirterek, kurbanlardan "kalbi özür" dilediğini söyledi.Kaynak: BBC

Katolik Kilisesi'nde on binlerce çocuğun tacize uğradığı açıklandı

Hollanda'da bağımsız bir komisyon, Katolik Kilisesi'ne bağlı kurumlarda on binlerce çocuğun cinsel tacize uğradığını açıkladı. Kiliseye ait okullar, dini eğitim kurumları ve yetimhanelerde 1945'ten itibaren taciz vakalarını araştıran komisyon, bu olayların 2010 yılına dek sürdüğünü bildirdi.

Selçuk Öztürk

Page 37: Platform Dergisi 139

37 Platform

H a b e r

Mustafa Toga / ROTTERDAM: Hollan-da’daki Müslümanlar, gençlik danışma merkezi (Jeugdzorg) kuruyor. İnisiyatif gurubuna Bekir Cebeci, Angela Axuc, Mehmet Sarı, Ali Baykuş, Sıddıka Çetiner, Mehmet Uzun, Adem Uzunca, Muhammet Morgül, Elif Kaçmaz, Imane Assarar ve Tu-ran Köroğlu seçildiler.Programın açılış konuşmasını Avrupa İslam Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nedim Bah-çekapılı yaptı. Bahçekapılı; “Yardıma muh-taç Müslüman çocuklarınin genelde yanlış koruyucu aileye verildiğini esasında Müs-lüman ailelere verilmesi gerektiğine dikkat çekti. Aksi taktirde çocuklarımız Hıristiyan ailelerin yanında dilini ve dinini unutacak-larını buna bağlı olarak asimile olacakları-nı söyledi. Rijnmond bölgesinde gençlik danışma merkezinde (Jeugdzorg) görev yapan aynı zamanda SPIOR (Stichting Plat-form Islamitische Organisaties Rijnmond) yönetim kurulu üyesi Deniz Çatıkkaş ko-ruyucu aile ve gençlik danışma merkezi-nin çalışmaları hakkında genel bilgi verdi. Koruyucu aile konusunda Türkler ve diğer müslüman grupların yeterli bilgiye sahip olmadıklarını söyleye Çatıkkaş; “Koruyucu aile çeşitleri üçtür” dedi. Bunların birincisi: `Perspectief Zoekend` (kısa süreli koruyucu aile). Kriz dönemi aile-lerden alınan küçük yaştaki çocuklar (0-12) genellikle kısa süreli koruyucu aileye verilir. Bu tür ailelerin yanına yerleştirilen çocukların perspektifleri henüz netlik kazanmadığından dolayı, geçici süre olarak (3-6 ay) boyunca burada kalır. Ailevi sorunlar çözülüp, güven-li ve pedagojik açıdan sıcak bir yuva ortamı sağlandıktan sonra, çocuğun tekrar anne/babasına verilme olanağı yüksektir.

Koruyucu aile bekleyen çocukların % 45 i yabancı kökenliDaha sonra söz alan koruyucu ailelerden Angela Axuc iki Faslı kız çocuğuna koruyu-cu ailelik yaptığını ve onları İslami değerler göre yetiştirdiğini söyledi. Mehmet Sarı ise bu güne kadar 20 çocuğa koruyucu aile-lik yaptığını onları kendi öz evladı gibi sevip koruduğunu dile getirdi. En büyük sorunun Müslüman koruyucu aile bulunamaması olduğuna değinen Sarı; “Çocuklar Türk ba-kıcı aile bulunamadığından, farklı ırka sahip ailelere evlatlık olarak veriliyor. Hollandalı bir çocuk için kolayca o çocuğun etnik durumu-na uygun aile bulunmaktadır. Türk çocukla-rı için Türk bakıcı ailelerin çok ama çok az olmasından dolayı, çoğunun yerleşiminde zorluk yaşanıyor. Şu an koruyucu aile bek-leyen çocukların % 45 i yabancı kökenli. Bu konferans katılan sizlerden ricam diğer-lerine örnek olarak en az bir çocuğa bakıcı aile olmanızdır” dedi. Programın sonunda, Hollanda’nın dört bir köşesinden gelip konfe-ransa katılanlar Müslüman Gençlik Danışma Merkezi (Jeugdzorg) kurulması için inisiyatif grubu oluşturdular.

Hollanda’da yaşayan Konyalılar Mevlana’nın vefat tarihi olan 17 aralıkta Mevlanayı andı. Geceye AK Parti Konya Millet Vekili Harun Tüfekçi, Deventer Kon-solos Muavinleri isa Müfit Mutlu ve Meh-met Emin Öztürk, mesneviyi Hollandaca-ya kazandıran Abdul Vahid van Bommel, Rotterdam Charlois ilçesi belediye başkan yardımcısı Alaaddin Erdal, Hogiaf ikinci Başkanı Vecih Er, CMO müdürü Ebube-kir Öztüre ve Hollanda’nın değişik şehirle-rinde yaşayan Hollandalı Konyalılar katıldı-lar. Programda bir konuşma yapan Abdul Vahid van Bommel Mevlana’ya tüm dünya-nın sahip çıkması gerektiğini, Mevlana’nın öğütlerine tüm dünyanın ihtiyacı olduğunu söyledi. Daha sonra kürsüye gelen AK parti Konya Millet Vekili Harun Tüfekçi böyle bir akşamda Hollanda’da olmaktan ve Hz. Mevlana’yı Hollanda’da yad etmek-ten çok memnun olduğunu ifade eden Tüfekçi’’ Mevlana’yı Mevlana yapan değer Hz. Peygamber dir, O’nun olmadığı hiç bir yerde de güzellikler olmaz’’ dedi. Ayrıca Tüfekçi 9 yıldır vekil olduğunu ve bu zama-na kadar hep Konya’da bu anma katıldığını ilk defa da burada böyle bir anma progra-mına katılmasının da kendisi için bir ayrıca-lık olduğunu ifade etti. Program organize heyeti başkanı Hüseyin Botancı ise yaptığı konuşmada şunları söyledi: ‘’Yıllardır öz-lemini çektiğimiz Konyalılar gecemizi 17 Aralık 2011 de Harmelen/Utrecht şehrin-de gerçekleştirdik. Ben ve arkadaşlarım özellikle bu günü Hz. Mevlana’nın ölüm yıldönümü gününde (Șeb’i Arus) ayarlayıp hayata geçirmekten son derece mutluyuz dedi.Program semazenlerin gösterileri ve geceye katkıda bulunan sponsorlara te-şekkür ile sona erdi.

Müslümanlar, gençlik danışma merkezi (Jeugdzorg) kuruyor

Konyalılar Şeb-i Arus’ta buluştu

Avrupa İslam Üniversitesi'nde, koruyucu aile, Hollanda'da ailelerinden alınan Müslüman çocukların dramı ve bu konumdaki çocuklar için yapılabilecek girişimler üzerine konferans düzenlendi. Program sonunda Müslüman Gençlik Danışma Merkezi (Jeugdzorg) kurulması için inisiyatif grubu oluşturuldu.

Page 38: Platform Dergisi 139

15 Ocak 2011 38Platform

Page 39: Platform Dergisi 139

39 Platform

Ticari oturumda yeni gelişmelerDaha önceki yazılarımızda Danıştay'ın

29 eylül 2010 tarihinde ticari oturum hakkın da almış olduğu kararı pay-

laşmıştık. Danıştay'ın almış olduğu olumlu karara rağmen, IND tarafından olumlu yönde kanun değişikliği gerçekleşmedi. Maalesef IND yine Danıştay'ın almış olduğu kararı ken-di kılavuzuna uydurarak ticari oturum başvu-rusu yapan Türk vatandaşlarının, başvuruları-na olumsuz yönde karar vermekte.Danıştay'ın 29 eylül 2010 tarihinde Türk girişimcilere yönelik, almış olduğu olumlu kararla Türk vatandaşlarının öne sürdüğü savunma haklı bulundu. 1 ocak 1973 tari-hinden itibaren gerçekleşen yeni kısıtlama-lar geçersiz bulundu. 1 ocak 1973 tarihin-den itibaren Hollanda Yabancılar Yasasın da olumsuz yönde değişiklikler yapıldı. Yaban-cılar yasasının değişimi Türk vatandaşlarına yönelik negatif sonuçlara yol açtı. Ankara anlaşmasının 1973 yılında yürürlüğe giren Ek Protokolünün 41. maddesin de herhan-gi bir değişimin yapılamayacağı açıklanıyor. Ticari oturum için 1 ocak 1973 tarihinde ‘ekonomik katkısı’- kriteri farklı anlam taşı-yordu ve farklı yönleri ile değerlendiriliyordu. Fakat bu kriter negatif bir yönde değişince, Türk vatandaşlarının yapmış olduğu oturum

başvuruları reddediliyordu. En son değişim 2008 yılında yürürlüğe girdi. Yani vatandaş-ların sözde puan testinden geçmesi gere-kiyordu. Danıştay'ın almış olduğu kararla yabancılar yasasında yapılan değişimler, An-kara anlaşmasına göre aykırı bulundu.

Oturum başvurusu için ticaret odası kay-dı ve vergi numarası işlemlerinin başla-tılması gereklidirHollanda'da ticari oturum alabilmek için Türk vatandaşlarının ilk önce Hollanda Adalet Ba-kanlığında (IND) oturum başvurusu yapması gerekmektedir. Bu başvuru ile beraber bazı evrakların sunulması şarttır. Oturum başvu-rusu için ticaret odası kaydı ve vergi numara-sı işlemlerinin başlatılması gereklidir. Şu an ise IND tarafından şirket raporu için öne sür-düğü şartlara uymayan vatandaşların ticari oturum başvuruları reddedilmekte.

Ticari oturum başvurusu için evrakların düzenli hazırlanması çok önemliYapmış olduğunuz başvuruyu Adalet Ba-kanlığının değerlendire bilmesi için detaylı ve genişletilmiş bir şirket raporu (onderne-mingsplan) en önemli şartlardan biridir. Dos-yanın IND tarafından Ekonomi Bakanlığına

gönderilmesi için evrakların düzenli bir şekil-de hazırlanması gerekiyor. Daha sonra Eko-nomi Bakanlığından şirket için onay gelmesi gerekiyor. Prosedürün pozitif bir şekilde ge-çebilmesi için, bazı kriterlere uyulması gere-kiyor. Fakat IND Danıştayın 29 eylül 2010 de almış olduğu karara rağmen kriterler eklemiştir. IND tarafından şirket raporu için öne sürdüğü şartlara uymayan vatandaşla-rın ticari oturum başvuruları reddedilmekte. Ticari oturum için başvuru yapıldığı taktir de gerekli olan evrakları düzenli bir şekilde ha-zırlanmasına önem gösterilmesi gerekiyor.

7000 den fazla Ticari oturum başvurusu yapılmıştırAlmış olduğumuz son bilgilere göre 7000 den fazla Ticari oturum başvurusu yapılmış-tır. IND ise bu başvurulardan sadece yüzde birine olumlu yönde yanıt vermiştir.IND nin almış olduğu negatif yöndeki karara dava açan Türk vatandaşları, Amsterdam ve Haar-lem mahkemeleri tarafından haklı bulunmuş-lardır. Fakat Zutphen, Roermond ven Den Haag mahkemeleri emsal davalarda IND’ yi haklı bulmuştur. Maalesef Hollanda'nın hu-kuk devleti olmasına rağmen hangi mahke-mede davanın görüldüğü ise çok önemli.

H u k u k

Av. İsmet ÖzkaraTel: 026 - 351 00 04

[email protected]

Page 40: Platform Dergisi 139

15 Ocak 2011 40Platform

B i l i m v e T e k n o l o j i

2031'in dünyasıSelim Turan

Gelecek Sizlere Neler Vaad Ediyor

2031'de belki de bütün ağır işleri sizin yerinize robotlar yapacak. Eviniz size ukalalık taslarken, televizyonunuzu duvar kağıdı gibi

yapıştırabileceksiniz... İşte 20 yıl sonrasının olası dünyası...

Page 41: Platform Dergisi 139

41 Platform

Tekneloji hızla değişmeye devam ediyor. Öyle ki bir sene sonra ne olacağını bile kestirmek artık güçleşiyor.

Ancak bundan 20 yıl sonra, yani 2031'de neler olacağına dair fikir üretmek serbest.

Bükülebilir cep telefonuDaha 20 yıl önce ilk modern cep telefon-ları şebekeleri inşa edilmişti. Bugün ise önümüz, arkamız, sağımız, solumuz cep telefonlarıyla dolu ve bu mobil hayat normal yaşamın bir parçası.

2031'de bükülebilir ve bileğe takılabilir cep telefonlarıyla uyanmanız olası. Bileziği andı-ran cep telefonlarınızla en iyi kalitede filmle-ri kablosuz olarak izlemek mümkün olacak.

Alaaddin'in sihirli televizyonuTelevizyon gelecekte de var olmaya de-vam edecek. İncecik olacak bu televiz-yonlar. Hafif plastikten yapılacak ve duvara yapıştırılabilecek. Ne izlemek istiyorsanız sadece onu söylemeniz yeterli olacak. Televizyonunuz sizin dileğinizi bir çırpıda gerçekleştirecek.

Kişisel robotlar2031 yılında artık herkesin bir robotunun olacağı tahmin ediliyor. Kişisel robotlar ça-maşır, bulaşık, ağır yük gibi işleri sizin yeri-nize üstlenecek. Hatta size kitap okuyacak.

Ses ya da hareket komutlarıyla istediğinizi robotlara kolayca anlatıp robotlarınız işleri görürken siz boş boş oturup pinekleyebi-leceksiniz.

Kendi ustasını kendi arayan çamaşır makinesiDahası da var... Arızalanan çamaşır maki-neniz size hiç hissetirmeden "usta"yı arayıp kendisini tamir etmesi için çağıracak.

Ukalalık yapan evlerEvler her zamankinden daha akıllı olacak, hatta size ukalalık bile yapabilecek. Buz-dolabındaki sensörler yemeklerin tazeliği hakkında sizi uyaracak. Yemek saatiniz geldiğinde sizi arayıp yemek odasına davet eden bir buzdolabınız olması da söz ko-nusu. Havadaki küf kokusunu anlayan ve olaya müdahale eden hava temizleyicileri ise sizin en sevdiğiniz mekanik arkadaşınız olabilir.

Beden derdi bitiyorModa mağazaları size tam uyan bir elbise bulmak için vücudunuzun şeklini lazerle belirleyecek ve vücudunuza cuk diye otu-ran elbiseleri size gösterecek.

2031'e gelindiğinde şimdikinden iki katı yüksek hıza sahip hızlı trenler 800 yolcuyu bir çırpıda istediği yere taşıyabilecek.

Bombardıman uçaklarında seyahat20 yıl sonraki uçaklar bugünkü bombar-dıman uçaklarına benzeyecek. Uçaklarda yolcular için daha fazla alan bulunacak ve artık uçaklar da yakıt tasarrufu yapabilecek.

Akıllı trafik işaretleri trafiği algılayarak uygun kararı verecek ve trafik sıkışıklığının önüne geçecek. Bu uygulamanın İstanbul'da ça-lışması zor gözükse de umut vaat ettiğini söyleyelim.

Uzayda 5 çayı!2031'de uzaya turistik uçuşlar, Paris tati-linden daha çok alıcı bulacak. 90 dakikalık bir yolculuk için 150 bin euro ödemeniz yeterli olacak. (Pek azmış!). Ayın etrafında 1 günlük için 100 milyon euro'cuk cebinizi terkedecek. Tüm bu fikirler ve daha fazlası ve daha sonrası için Ulrich Eberl'in The Fu-ture 2050 çalışmasını okuyabilirsiniz.

B i l i m v e T e k n o l o j i

Page 42: Platform Dergisi 139
Page 43: Platform Dergisi 139

43 Platform

G ü n d e m

De discussie over de rol van religie in het publieke domein is een telkens terugke-rend thema. Is er sprake van een terug-keer van religie in de politieke en publi-eke sfeer of zien we de laatste publieke oprispingen van godsdienstige organisa-ties en belangenbehartigers in een snel verder seculariserende maatschappij? Verdient levensbeschouwelijke inspiratie meer erkenning door de overheid of moet de scheiding van religie en staat eindelijk eens volledig worden doorgevoerd? In hoeverre draagt religie bij aan maatschap-pelijke samenhang, integratie van nieuwe groepen en democratische verhoudin-gen? Of is religie vooral een splijtzwam in de samenleving en draagt ze bij aan onderdrukking van individuele behoeften, van groepen in de samenleving (vrouwen in de eerste plaats) en van andersdenken-den in de publieke en politieke sfeer? Wat vindt men van kwesties als abortus, eut-hanasie, zondagrust, het ritueel slachten, homohuwelijken, enzovoort?

In een recent verschenen bundel bij uit-geverij Meinema, getiteld “Breekpunt of Bindmiddel”, komen onder meer deze vra-gen aan bod. Niet primair wat de rol van de politiek en de overheid wordt daarin ter discussie gesteld, maar vooral de rol van de ‘identiteitsorganisaties’. Er zijn vele po-litieke en persoonlijke visies over de relatie tussen religie en staat, maar we blikken hier kort op de vraag of religie een bind-middel of breekpunt is.

Deze vraag wordt vaak met een ‘ja’ en een ‘nee’ beantwoord. Hoewel religie als een bron van veel goeds en vele waarden wordt beschouwd, betekent echter niet dat zij niet problematisch wordt ervaren. De godsdienstvrijheid is ook niet absoluut, want religie mag mensen niet beknellen in hun vrijheid en persoonlijke wijze van gelo-ven. Religie noch staat mag mensen dwin-gen te geloven, of hun geloof af te leggen.

Door de ontzuiling en ontkerkelijking in Nederland zien we dat er levensbeschou-welijke discrepanties zijn ontstaan tussen aanbod- en vraagzijde in de civil society. Ook is er het ongemak ervaren dat wordt gevoeld bij de opkomst van nieuwe groe-pen, met name moslimgemeenschappen. Dat gevoel uit zich met name in kwesties als hoofddoek, islamitische radicalisering, het geven van een hand, het ritueel slach-ten, de toelating van vrouwen tot politieke ambten, de positie van homoseksuele do-centen in het onderwijs.

Volgens de liberale gedachte moet religie geen rol spelen in de politieke en publieke arena. In de liberale traditie is religie een privéaangelegenheid en moet zich niet in de publieke ruimte manifesteren. Volgens professor emeritus Anton Zijderveld staat deze opvatting haaks op de realiteit van vandaag dat religieuze instituties als de kerk, de synagoge, de moskee een grond-wettelijke gegarandeerde plaats in de sa-menleving hebben. Deze opvatting wordt

twijfelachtig gemarkeerd zolang de religie-uze organisaties niet beperkt blijven tot de privésfeer en zich mengen met de activi-teiten van burgers in het publieke domein.

De scheiding tussen kerk en staat is een belangrijk liberaal standpunt. De liberale gedachte beschouwt religie als een private bezigheid en beziet het recht op godsdi-enstvrijheid als een democratische verwor-venheid dat de staat zich niet bemoeit met de geloofsovertuiging van burgers. Sterker nog: de algemene overtuiging is dat dit recht geloofsovertuigingen juist beschermt tegen staatsinmenging. Een gangbare misvatting is dat de scheiding tussen kerk en staat de scheiding tussen religie en politiek betekent. En een religieloze overheid is nog niet een afspiegeling van de samenleving. Daarom is het goed ook een onderscheid te maken tussen staat en politiek. Tussen de overheid en de democratisch gekozenen. Het ideaal-beeld is dat de staat neutraal is en politieke partijen de verschillende geloofs- en idealis-tische overtuigingen vertegenwoordigen.

Religie wordt steeds meer als een zaak gezien binnen het domein van vrijheid en verantwoordelijkheid van ieder individu. Dat wil zeggen dat de staat en religie zich niet met elkaar bemoeien en elkaar de regels voorschrijven. De staat moet ook niet reli-gieuze oplossingen van buiten proberen op te leggen. De oplossing van religieuze prob-lematiek moet komen uit de religie zelf, dus niet van buiten maar van binnenuit.

Religie: Breekpunt of Bindmiddel?

Dr. Gürkan Çelik

Page 44: Platform Dergisi 139

15 Ocak 2011 44Platform

Page 45: Platform Dergisi 139

45 Platform

2011 was een erg bewogen jaar voor zo-wel mij als persoon als voor het Instituut voor Turkse Studies. Het Instituut voor Turkse Studies had met het voorbereiden van drie academische boeken ter publi-catie (waarvan één Engelstalig en twee Nederlandstalig), het verzorgen van vier hoorcolleges, het verrichten van vier on-derzoeken, het schrijven van zeven we-tenschappelijke artikelen door drie vers-chillende academici, het geven van een lezing en het organiseren van de opening-sreceptie een zeer druk en bewogen jaar achter de rug.

Vooral de openingsreceptie was er één waar veel werk in zat, de officiële ope-ningsreceptie van het Instituut voor Turk-se Studies was op vrijdag 25 november 2011 in het prachtige Academiegebouw van de Universiteit Utrecht; dezelfde plek waar ook de diploma-uitreikingen van bac-helor- en masterstudenten worden geho-uden. Ook ik had ooit mijn diploma daar ontvangen, te midden van het typisch ka-rakteristieke Utrechtse Domplein met een prachtig uitzicht op de Domtoren. Tsja, ik blijf (een geboren en getogen) Utrechter natuurlijk. Maar goed, de openingsreceptie; daar hadden we het over. Het was natuurlijk een symbolische opening-sreceptie, het instituut bes-taat al sinds maart 2010 en vrijwel iedereen weet dat ik per januari 2011 ben begonnen aan mijn werk-zaamheden als bestuursvo-orzitter alvorens het prach-tige rijksmonument (een 14de-eeuws klooster) werd betrokken. Toch was deze opening erg belangrijk, het liet zien dat het instituut niet alleen beoogt om vanuit een stoffige studeerkamer on-

derzoek te laten verrichten door verschei-dene onderzoekers, maar dat het ook ge-zien wil worden in het debat over Turkije, Turken en aanverwante onderwerpen. En gezien de opkomst bij de opening, moet er gezegd worden dat dit mogelijk is. De voormalige ambassadeur van Nederland in Ankara Z.E. Sjoerd Gosses, de huidi-ge ambassadeur van Turkije in Den Haag Z.E. Uğur Doğan, vermaard hoogleraar van het prestigieuze Oxford University Prof. Dr. Norman Stone, Europees Par-lementslid voor D66 Marietje Schaake en vergaard onderzoeker Robert Boudewijn van the European Institute waren de na-men die de revue passeerden als gasts-

preker. Niet minder dan vijf gastsprekers om hun steun uit te spreken dus, erg ind-rukwekkend om mee te maken.

Maar daarnaast waren er ook prima mo-derators zoals Ph.D.-studentes Marloes Cornelissen (Sabancı University) en Sas-kia Lizette Hollander (Radboud Universite-it). Ook mijn eigen openingsspeech werd goed ontvangen door de ruim 150 tot 200 aanwezigen. En het feit dat verschillende radio- en televisieprogramma's, alsmede kranten, contact met ons opnamen voor een bijdrage omtrent Turkije als 'bewezen experts op dat gebied', geeft aan dat het instituut op de juiste weg is. Of er ook kri-tiek is? Natuurlijk zijn er kritische geluiden van andere marginale onderzoeksinstitu-ten die bang zijn dat we in hun vaarwater komen, maar dat heeft meer met politiek gewin te maken vanuit hun kant. Tens-lotte, zonder ying kan er geen yang zijn. Aldus mijn overpeinzingen van deze ma-and… En oh ja, voor ik het vergeet: nog de beste wensen voor 2012!

M i j n o v e r p e i n z i n g e n

Drs. Armand SağBestuursvoorzitter ITS(Instituut voor Turkse Studies)

www.turksestudies.orgHistoricus en turkoloog

www.armandsag.nl

ITS in 2011

Page 46: Platform Dergisi 139

15 Ocak 2011 46Platform

K a r t p o s t a l

Rhone Düğün salonun bu ayki sanatcı konuklarından biri

Latif Doğan'dı.

Hollanda’daki Batı Trakya’lı bayanlar “Aşure Günü” etkinliğinde

buluştu

Arnhem Türk işverenler derneği (TOV) yeni Yönetim kurulu

belirlendi

Rijschool White Way Amsterdam'da açıldı.Birçok imkanın ya-nında White Way Şöför okulu geniş hizmetleri ile yoğun ilgi görmesi bekleniyor.

TIKD Federasyonu yonetim kurulu T.C. Rotterdam Başkonsolosu sayin Togan Oral beyi makamında ziyaret ederek kendisine hoşgel-diniz ziyaretinde bulundular.

Hollanda Dostluk Vakfı 400 gün boyunca sürecek olan et-kinliklerin startını verdi

Page 47: Platform Dergisi 139

47 Platform47 Platform

K a r t p o s t a l

Türk Araştırmalar Enstitüsü'nün açılışına başta HOTIAD üyeleri ol-

mak üzere yoğun ilgi gösterdiler

Moda sayfamızın resimcisi Cihan Turhan ve Tuğba Köseoğlu’nun CT PHOTOGRAPHY adı ile açtıkları stüdyolarında başarı diliyoruz.

Utrecht’te aktif çalışan Öz saray Konya fırını sahibi Mehmet

Gürbüz arayış içinde olduğunu başka sektöre atılacağını belirtiyor.

İş adamlarımızdan Rasim Acar iki oğlunun sünnet düğününü sanatçı Latif Doğan şenlendirdi.

Latif Doğan'ı küçük hayranlarıda yalnız bırakmadı. İşte İsmet

bunlardan biri.

Page 48: Platform Dergisi 139

15 Ocak 2011 48Platform

H a b e r

Merkezi İstatistik Bürosu (CBS) ile Sosyal ve Kültürel Planlama Bürosu'nun (SCP) or-tak hazırladığı 2011 Yoksulluk Raporu'nda fakirliğin önümüzdeki yıl artarak devam edeceği uyarısı yapıldı. Özellikle çocuklar, tek ebeveynli aileler ve sosyal ödenek alan-ların zor durumda olduklarına yer verilen raporda, fakirlik sınırı altında hayat süren-lerin sayısının 2012'de 1 milyon 134 bine yükselmesinin beklendiği kaydedildi. 2009 yılında bu sayı 960 bin civarındaydı. Yok-sulluğun artmasının en önemli nedenlerinin insanların alım gücünde yaşanan gerileme ve işsizlikteki artış olduğu vurgulandı.Özellikle tek ebeveynli çocuklu ailelerin maddi anlamda zorluklar yaşağını beliren raporda, 18 yaş altındaki çocukların onda birinin yoksulluk sınırı altında hayat sürdükle-rine değiniliyor. Rapora göre bu durumdaki çocukların sayısı 367 bin. Hollanda'da son yıllarda artan fakirlikle mücadele için kurulan Gıda Yardım Bankalarına yapılan başvurular-da da artış yaşanıyor. 2002 yılında kurulan ve şu anda ülke genelinde 130 şubeye ula-şan gıda bankalarından haftalık yardım alan aile sayısının 20 binden fazla olduğu belirtil-di. Devlet desteği almayan, gönüllü kurum

ve kuruluşların yardımlarıyla hizmetlerini yü-rüten gıda bankalarına başvuran aileler ara-sında yabancı kökenliler de önemli bir yer kaplıyor. Hollanda'daki bazı Türk kuruluşları da son yıllarda Kurban Bayramı'nda, Birlikte Çalışan Müslüman Yardım Kuruluşları Birliği (SMHO) öncülüğünde yoksullar için topla-dıkları etleri Gıda Yardım Bankalarına veriyor.

Hollanda'da yoksulluk sınırının altındakilerin sayısı 1 milyon

Ekonomik krizinin etkilediği ülkelerden olan Hollanda'da yoksulluk sınırı altında yaşayanların sayısının 1 milyon olduğu belirtildi.

Eyalet meclislerindeki Türk sayısı 13'e çıkacakLAHEY - Hollanda'nın Kuzey Hollanda eyalet meclisinde bir üyenin belediye başkanı olarak atanması üzerine boşa-lan koltuğa Liberal Partili (VVD) Köksal Gör oturacak. Gör, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kendi partisinden bir üyenin belediye başkanı olduğunu belirterek, "Boşalan meclis üyeliğine getirildiğim eyalet yönetimi tarafından bana bildirildi. 6 Şubat'ta yemin ede-rek göreve başlayacağım" dedi.Gör'ün göreve başlamasıyla birlikte Kuzey Hollanda eyalet meclisindeki Türk kökenli üye sayısı 3'e, Hollanda genelindeki eyalet meclislerinde ise 13'e yükselecek. Amsterdam'a bağ-lı Oost (doğu) ilçesi belediye meclis üyeliği görevini de yürüten Köksal Gör, 2 Mart 2011 tarihinde yapılan eyalet meclisi seçimlerinde partisi tarafından aday gösterilmiş, ama kazanamamıştı. Geçen dönem de aynı eyalette meclisi üyeliği yapan Gör, toplumun sorunları-na çözüm bulmak için çaba harcaya-cağını söyledi. Özellikle Avrupa Birliği, ekonomi ve gençlik sorunlarıyla ilgili komisyonlarda görev almak istediğini kaydeden Gör, "Yemin edene kadar Oost Belediye Meclis üyeliği görevimi sürdüreceğim, yeminden sonra ise bu görevi bırakarak sadece eyalette görev alacağım. Eyalette toplumun so-runlarına çözüm için çalışacağım, ama bunu yapmam için de toplumun sorun-larını bize bildirmesi lazım. Ancak bu yolla onlara katkıda bulunabiliriz" dedi.

Page 49: Platform Dergisi 139

49 Platform

Page 50: Platform Dergisi 139

15 Ocak 2011 50Platform

E ğ i t i m R ö p o r t a j

Kısa olarak kendinizi tanıtır mısınız?Ben Mesut Dişli. Tűrkiye doğumluyum. Rot-terdam Műslűman Kuruluşlar Platformunda danışman olarak çalışıyorum. Kendim Eği-timci ve Pedagog olduğum için belediye ilkokullarında İslam dinderslerini kordine ediyorum.

SPIOR’un amacı nedir ve kimlerden oluşmaktadır?SPIOR, Rijnmond bőlgesindeki bir çok kurumun platformu olarak őncelikle bu ku-rumları destekleyen ve műslűmanların fay-dasına olan projeleri geliştirip hayata geçi-ren bir kurum. Evveliyatında őrneğin erkek çocuklarının Hollanda’da sűnnet edilmesi projesi ve hapishanelere rehber imamların gőnderilmesi projeleri SPIOR’un bir insiya-tifi olarak başladı. Bu projeler şimdi hemen bűtűn műslűmanların istifade ettiği űlkesel projeler konumundalar. Bunlar gibi birçok projeyi hayata geçiren SPIOR farklı milletler-

den műteşekkil bir kurum hűvviyetinde.

İlkokullarda İslam dindersleri imkanını çoğu veliler bilmemektedir. Bu imkanı değerlendiren veliler var mıdır biraz açar mısınız? Gerçektende Hollanda geneline baktığı-mızda bu imkandan faydalanan insanlarımı-zın sayısı oldukça az. Örneğin Amsterdam, Den Haag, Arnhem, Venlo ve Eindoven gibi műslűmanların çokça yaşadığı şehirlerde hiçbir belediye ilkokulunda İslam dindersi verilmiyor. Bu gercekten űzerinde dikkatle durulması gereken bir durum. Buna karşı őzellikle Rotterdam ve Vlaardingen gibi şe-hirlerde İslam dindersleri verilmektedir. Tabi bu bağlamda Rotterdam’ın ayrı bir yeri var. Bu dindersi projesi űlkesel olmadan őncede Rotterdam belediyesinin katkılarıyla bele-diye ilkokullarında dindersleri veriliyordu. Çocuğunu űçűncű sınıfta dindersine yazdı-ran veliler her sene bunu tekrarlıyorlar. Bu

imkandan haberi olmayan veliler bunu tabiki yapamıyorlar.

Okula çocuğu giden veli, İslam dindersi başvurusunu nasıl ve ne zamana kadar yapabilir?Esasen her yıl Mart ayının başında Hollan-da’daki bűtűn belediye ilkokullarına bu konuda bilgi gőnderilmektedir. Okullardan bu konuda őğrenci velilerini bilgilendirmeleri beklenmek-tedir. Buda aslında normal olarak yapılması gerekendir. Maalesef bu konuda işin pratiği biraz farklı. Birçok ilkokul őğrenci velilerini bil-gilendirmemekte veya yanlış bilgilendirmekte-dir. Bu bilgiye ulaşamayan velide başvurusunu yapamamaktadır. Ama bir şekilde bu imkan-dan haberdar olan veliler okul műdűrűne baş-vurmak sűretiyle bu işi en azından başlatmış olurlar. Bir saatlik dersin verilebilmesi için en az 7 őğrenci velisinin başvurması gerekiyor. Okul bu işi gűzel bir şekilde yaprasa, őğrenci velilerine seçim yapmaları için bir mektup ver-

İlkokullarda İslam din dersi talebinde bulunmak her velinin hakkıSelçuk Öztürk

Hırıstiyan okullarında neredeyse çocukların tamamı műslűman. Veliler bu konuda insiyatif alıp okul műdűrű veya yőnetimiyle gőrűşebilirler. Durumlarını ve isteklerini izah ederler; çocuklarının eğitim gőrdűğű Hıristiyan ilkokulda çocukların çoğunun műslűman olduğunu ve çocukları için haftada bir saat İslam dersi verilmesini talep edebilirler. Bu konuda çok rahat olmalarını tavsiye ediyorum, zira bir okulun ayakta kalabilmesi için velilerin o okula çocuklarını gőndermesi gerekir. Mesela 20 veli karar verse ve istedikleri dindersi verilmedigi takdirde çocuklarını başka bir okula gőndereceklerini sőyleseler tahminim okullar buna duyarsız kalmazlar. Bu konuda irade gőstermek çok őnemli.

Page 51: Platform Dergisi 139

51 Platform

E ğ i t i m R ö p o r t a j

mektedir. Velilerde bu mektup ile hangi dersi seçmek ietediklerini belirtiyorlar ve bőylece bir okulda ne kadar őğrencinin ders alması gerektiği ortaya çıkmış oluyor. Mart, Nisan ve Mayıs aylarında başvurular yapılabileceği gibi daha sonrada yapılabilmektedir.

Her okula İslam dindersi için başvurula-bilir mi?Bu soru çok gűzel bir soru. Nedenini şőyle açıklamak istiyorum. Esasen bizim proje kapsamında sadece belediye ilkokulları bu imkandan faydalanabilmektedir. Dola-yısiyle belediye ilkokullarında çocuğu olan veliler okul műdűrlűklarine başvurabilirler. Bunun yanında kimi Hırıstiyan okullarında neredeyse çocukların tamamı műslűman. Veliler bu konuda insiyatif alıp okul műdűrű veya yőnetimiyle gőrűşebilirler. Durumlarını ve isteklerini izah ederler; çocuklarının eği-tim gőrdűğű Hıristiyan ilkokulda çocukların çoğunun műslűman olduğunu ve çocukları için haftada bir saat İslam dersi verilmesini talep edebilirler. Bu konuda çok rahat ol-malarını tavsiye ediyorum, zira bir okulun ayakta kalabilmesi için velilerin o okula ço-cuklarını gőndermesi gerekir. Mesela 20 veli karar verse ve istedikleri dindersi veril-medigi takdirde çocuklarını başka bir okula gőndereceklerini sőyleseler tahminim okul-lar buna duyarsız kalmazlar. Bu konuda ira-de gőstermek çok őnemli.

İslam din dersi alan çocuğun velisinden ekstra bir ücret talep edilmekte midir?Hayır bu dersler tamamen űcretsiz. Masraf-lar devet tarafından karşılanıyor.

Din dersi kimler tarafından veriliyor?İslam dindersleri bu konuda tecrűbe sahibi őğretmeler tarafından verilmektedir. Ge-nel itibariyle Hollanda’da bir Pabo ilkokul őğretmeliği bőlűmű veya bir eğitim fakűltesi

bőlűműnű bitirmiş műslűman őğretmeler bi-zim tercihimiz. Bunun yanında yűksek okul mezunu őğretmen adaylarını için hem İslam dini konusunda hem de eğitim bilimleri ko-nusunda değişik programlar dűzenleyerek őğretmenliğe hazırlıyoruz.

Bizim için kriter ehl-i sűnnet vel cemaatBiliyorsunuz diğer milletlerden İslam dinini farklı yorumlayanlar var. Buda özellikle Türkiye’den buraya gelen Müs-lümanların tepkisini çekiyor.Din dersi öğretmenlerini seçerken hangi kriter dikkate alınıyor?Bu yőnűyle bizim için kriter ehl-i sűnnet vel cemaat olmasıdır. Bunun yanın da kalite bizim için çok őnemli bir kriter. Ders verdi-ğimiz ilkokul sınıfları değişik műslűman mil-letten çocuklardan műteşekkil olduğu için Hollandaca burada çok őnemli. Derslerimiz Hollandaca olarak verilmektedir.

Hollandaca İslam din dersi kitapları var mıdır varsa hangi kurumun gözetiminde hazırlandı güvenirlik derecesi nedir? Hollandaca İslam dindersi kitapları var ama

bu konuda bir Tűrkiye kadar zengin değil ta-biki. İlk ders kitaplarını benim çalıştığım SPI-OR kurumu geliştirmiştir. Daha sonra ISBO/SLO işbirliği ile bir ders kitabı geliştirildi. Şimdi ise CMO/SPIOR tarafından oluşturu-lan bir komisyon tarafından yeni bir ders kitabı geliştiriliyor.

Son olarak okuyucularımıza iletmek is-tediğiniz bir husus var mıdır?İslam din dersleri haftada 45 dakika Hol-landaca olarak veriliyor. Çocuklar evlerinde ve camilerde dindersi alıyorlar. Bizim ver-diğimiz dersleri burada verilen eğitimi des-tekleyici ve bazı yőnleriylede tamamlayıcı olarak gőrebiliriz. Burada bir husus bence çok őnemli. Benliği gelişmekte olan bir çocuk için kendi dininin okulda haftada bir saat veriliyor olması pedagojik açıdan da çok őnemli. Çocuğun kişiliğinin gelişmesi-ne; sağlam bir karakter oluşumuna bunun katkısı çok bűyűk. Benim velilere çağrım şu şekilde olacak. Çocuğunuzun ilk okullarda-ki İslam din derslerinden faydalanması için elinizden gelenden fazlasını yapın.

Benliği gelişmekte olan bir çocuk için kendi dininin okulda haftada bir saat veriliyor olması pedagojik açıdan da çok őnemli. Çocuğun kişiliğinin gelişmesine; sağlam bir karakter oluşumuna bunun katkısı çok bűyűk. Benim velilere çağrım şu şekilde olacak. Çocuğunuzun ilk okullardaki İslam din derslerinden faydalanması için elinizden gelenden fazlasını yapın.

Page 52: Platform Dergisi 139

15 Ocak 2011 52Platform

H a b e r

Seçim öncesi yaptığı konuşmada Arnhem Türk İşverenler Derneği Başkanı Rahmi Gemril, "Üç sene önce yaptığımız genel kurul ile yönetimimizi göreve getirdiniz. Üç sene içerisinde yaptığımız faaliyetler içerisin-de, şu anda kullandığımız işverenler derneği binası kiralandı. Arnhem'de bulunan Açık Hava Müzesinde Türklerin ilk kaldıkları bir Pansiyonun yapılma projesinde yer aldık.Valilik, belediye, kolejler ve Hollandalı işve-renlerle inter kültürel platform oluşturuldu. Staj yeri bulmakta güçlük çeken öğrencile-re kolaylıklar sağlandı. Vergi dairesi, ticaret odası ve muhasebecilerle toplantılar dü-zenleyerek işverenler bilgilendirildi. Arnhem kentinde bulunan derneklerle birlikte hara-ket etme kararı alınarak Türk Platformu oluş-turuldu. Nijmegen (TOV) İşverenler Derneği kurulma çalışmaları başlatıldı.Arnhem kenti ve çevresinde düzenlenen işverenlerle ilgili fuarlarda stantlar kurarak işverenler diyerek sözlerini tamamladı.Daha sonra Divan Kurulu'nda bulunan Ata-lay Mutlu, Mehmet Demirci, Erdoğan Çona

aday olanların listesini açıklayıp seçimlere geçildi. Eski yönetimden beş kişi yeni katı-lan dört kişi birleşerek tek liste oluşturarak yönetime talip olarak seçime katıldılar. Salt çoğunluğun sağlandığı salonda işverenler derneğine üye olanlar oylarını kullanarak yeni yönetimi belirlediler.

Yeni yönetim şu isimlerden oluştu: Rahmi Gemril, İsmail Üngüç, Hakan Geçol, Birsen Anık, Aziz Zeyrek, Yasin Güneş, Ala-

ettin Güneş, Adil Karakaya, Ali Durmuş. Denetleme Kuruluna Mehmet Mutlu, İlhan Kayhan, Aydın Kayhan, İbrahim Efe Taşkın getirildi.Seçim sonrası yaptığı teşekkür konuşma-sında başkan Rahmi Gemril üyelerin genel kurula katılmalarından dolayı ve bizlere ikin-ci dönem tekrar güvenmelerinden dolayı teşekkür ederek şimdiye kadar yaptıkları yapacaklarının garantisi olacağını söyleyip genel kurul tamamlandı.

Türk İşverenler Derneği yeni yönetimini belirledi Hollanda'nın Arnhem kentinde 2005 yılında kurulan (TOV) Türk İşverenler Derneği yeni yönetimini belirledi.

“Abuk Sabuk Konuşma”

Mustafa Toga / ROTTERDAM - Tanınmış ti-yatro sanatçısı ve yönetmen Vedat Gültekin Klosster tiyatro salonunda, Dil-Dade tiyatro grubundan Cengiz Murt, Mesut Hoşcan, Emre Pınarbaşı, İffet Subaşı, Alper Gök, Sema İlhan, Bilal Dalkıran, Enes Ayhan, Emre Evren, Zehra Fatoş Sağay’dan olu-şan oyuncuları ile birlikte sergilediği “Abuk Sabuk Konuşma” adlı oyununu 200 tiyatro

sever zevkle izledi.Vedat Gültekin seyirciyle karşılıklı diyalog-larının da yer aldığı oyunda çoğunluğunun 4 yıldır birlikte olduğu öğrencilerinin doğaç-lamalarının da test etme imkanı bulduğunu belirterek “Oyun olarak ben sadece tema-lar hazırladım, arkadaşlarımda doğaçlama-larıyla bu temaların içini doldurdular. Biz aslında geleneksel olarak her yıl haziran

ayında yeni bir oyunla tiyatro severlerimizin karşısına geçerdik. Bu tamamen spontane gelişen bir oyun oldu. İlginin çokluğu da bunu ilerde daha farklı düşünmemize ne-den oldu” dedi.

Sahnede 25. yılını geride bırakan Vedat Gültekin, çogunluğunun 4 yıldır birlikte olduğu öğrencilerinden oluşan ekibi ile birlikte sahneye koyduğu “Abuk Sabuk Konuşma” adlı oyun davetlileri adeta gülme krizine soktu.

Page 53: Platform Dergisi 139

53 Platform

Page 54: Platform Dergisi 139

15 Ocak 2011 54Platform

Kurtuluş savaşının tamamlanmasından ve Lozan antlaşmasının imzalanmasından sonra rejim tartışmaları yaşanmış, kendisi bir hükümet olan TBMM'de yönetim biçimi ile ilgili tartışmalar başlamıştı. TBMM'nin ülkenin kaderine el koymasının ardından yönetme yetkisi meclisin eline geçmiş, saltanatın güç ve kudreti zayıflamıştı. Lo-

zan konferansına İstanbul Hükümetinin de çağrılması üzerine TBMM 1 Kasım 1922 tarihinde saltanat kaldırılmış ve ülkede tek otorite haline gelmişti. Meclis Tek Otoriteydi1 Kasım 1922 tarihinden 29 Ekim 1923 tarihine kadar ülke yönetiminde tek yetkili

olan TBMM'nde ülkenin rejimi ile ilgili konu-lar da gündeme gelmeye başlamıştır. Peki bu tarihler arasında ülkenin yönetim biçimi ne idi ?Saltanatın olmadığı ülke yönetiminde, tek yetkili otoritenin milletin seçtiği vekiller olan rejim aslında Cumhuriyetten başka bir şey değildi. Buna karşın Lozan'da da tescillen-

T a r i h B i l i n c i

Cumhuriyet nasıl ilan edilmişti? Kurtuluş Savaşı sonrası başlayan rejim tartışmaları 'Cumhuriyet'in ilanı'yla nihayet buldu.

Enes Akın

Page 55: Platform Dergisi 139

55 Platform

miş yeni devletin bir başkanı yoktu. Ayrıca TBMM ülkenin kaderine el koyduğu gün-dem itibaren Hükümet gibi çalıştığından her bir bakanın meclis tarafından seçildiği ve meclise karşı sorumlu olduğu bir Mec-lis hükümeti sistemi benimsenmişti. Ancak bu hükümet sisteminde her bakan meclis tarafından seçildiğinden uyumsuz kişile-rin bir araya geldiği hükümet biçimine yol açmaktaydı. Bu durum hükümetin de zayıf olmasına sebebiyet veriyordu. Ayrıca her bir bakanlık için uzun süren tartışmalar ya-şanmaktaydı. Cumhuriyetin ilanı için fırsat: Hükümet BunalımıYukarıda ifade ettiğimiz durum 1923 yılı içerisinde mecliste yaşanan durumun bir aynası aslında. Bu dönemde bulunan Fethi Bey hükümeti (Fethi Okyar ) yapmak istedi-ği birçok değişikliğin karşısında bakanları, Meclis grubunu, Parti grubunu görmüştür. Bu sebeple zayıf bir hükümet görüntüsü vermiştir. Bu zayıflık 23 Ekim 1923te daha net bir şekilde ortaya çıkmıştır.Fethi Bey Heyeti Vekile'nin başında olmakla beraber aynı zamanda Dahiliye Vekili olarak görev yapmaktaydı. Dahiliye vekilliğini Ferit Tek Bey'e bırakmak istemiş ancak meclis bunu kabul etmeyerek Erzincan Milletvekili Sabit Beyi seçmiştir. Yine TBMM ikinci başkan-lığını yapan Ali Fuat Cebesoy da bu göre-vi bırakmak istemiş ve kendi yerine Yusuf Kemal Tengirşek'i aday göstermiş, ancak meclis bunu da kabul etmeyerek Rauf Orbay'ı seçmiştir.Ortaya çıkan bu durum Meclisin güçlü, hükümetin zayıf olduğu bir yapıyı tescil-lemiştir. Bunun üzerine Meclis Başkanı Mustafa Kemal 25-26 Ekim akşamı hükü-meti Çankaya'da toplayarak hükümetin is-tifa etmesi gerektiğini bu şartlarda ülkenin idare edilemeyeceğini söylemiştir. Mus-tafa Kemal, hükümet bunalımının ülkeyi Cumhuriyet rejimine götüreceğini düşün-düğünden Fethi Bey ve arkadaşlarından meclisin kurmak için çabalayacağı yeni hü-kümette görev almamalarını istemiştir. As-lında, Mustafa Kemal, rejimin Cumhuriyet olduğunun tescil edilmesini, oluşturulacak olan Cumhurbaşkanlığı makamına kendi-sinin seçilmesini istiyordu. Bu şekilde ülke yönetiminde daha etkin olacak ve yapmak istediği reformlar için daha güçlü bir konu-ma gelecekti.Ertesi gün Fethi Okyar istifa etti. Mecliste-ki muhalefet yeni hükümet kurmaya çalıştı ancak bu çabalardan her hangi bir sonuç alınamadı. Bu gelişmeler ülkede bir hükü-

met krizi gösteriyordu. İşte bu şartlarda M. Kemal, 29 Ekim 1923 tarihinde meclise bir kanun teklifi vererek yönetim biçiminin Cumhuriyet olması halinde hükümet bu-nalımlarının yaşanmayacağının, bunun için rejimin Cumhuriyet olarak tescil edilmesi ve yönetim biçiminin buna göre düzenlenmesi gerektiğini TBMM'ne sunmuştur. Yapılan anayasal değişiklikler20 Ocak 1921 tarihli Teşkilât-ı Esasiye Kanunu (Anayasa)'nun devlet şeklini tespit eden maddelerini şu şekilde değiştirilmiş-tir: Birinci maddeye "Türkiye Devleti'nin şekl-i hükûmeti Cumhuriyettir" cümlesi ek-lenmiştir.İkinci madde; "Türkiye Devletinin dini İslâm, resmî lisanı Türkçedir"Dördüncü madde; Türkiye Devleti Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur. Mec-lis, hükümetin ayrıldığı idare konularında Bakanlar Kurulu vasıtasıyla yönetir.Onuncu madde; Türkiye Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu tarafından ve kendi üyeleri arasından bir se-çim dönemi için seçilir. Cumhurbaşkanlığı görevi yeni Cumhurbaşkanının seçilmesi-ne kadar devam eder. Görev süresi biten Cumhurbaşkanı yeniden seçilebilir.On birinci madde; Türkiye Cumhurbaşkanı devletin başkanıdır. Bu sıfatla gerekli gör-dükçe Meclis'e ve Bakanlar Kurulu'na baş-kanlık eder.On ikinci madde; Başbakan, Cumhurbaş-kanı tarafından ve meclis üyeleri arasından seçilir. Diğer bakanlar, Başbakan tarafın-dan ve yine Meclis üyeleri arasından se-çildikten sonra Cumhurbaşkanı tarafından

hepsi birden Meclis'in onayına sunulur. Meclis toplantı hâlinde değil ise, onaylama Meclis'in toplantısına bırakılır. Cumhurbaşkanlığı makamının ve Yürütmenin gücü arttı29 Ekimde yapılan bu anayasal değişiklik-lerle devletin rejiminin Cumhuriyet olduğu kabul edildi. Cumhurbaşkanlığı oluşturuldu ve M. Kemal Atatürk Cumhurbaşkanı se-çildi. Meclis hükümeti sistemi terk edile-rek, Kabine sistemine geçildi. Bu sisteme göre; Cumhurbaşkanı meclis içerisinden bir milletvekilini başbakan olarak atayacak, atanmış olan Başbakan beraber çalışacağı bakanları seçecekti. Son olarak meclisten güvenoyu alan hükümet ülkeyi yönetecekti. Bu şekildeki ilk hükümeti yani ilk Cumhu-riyet Hükümetini 30 Ekim 1923 tarihinde İsmet İnönü kurmuştur.

T a r i h B i l i n c i

Lozan Konferansına katılan Türk Delege Heyeti

İsmet İnönü ve Cemal Gürsel

Page 56: Platform Dergisi 139

15 Ocak 2011 56Platform

B a k ı m

Yüzünüzü gençleştirin!

Berrin Şeker

Page 57: Platform Dergisi 139

57 Platform

B a k ı m

Yaşın ilerlemesi ile yüzde yerçekimi, güneşin zararlı etkileri, yüz cildinin yeterli yağ dokusu ve su desteğini kaybetmesi gibi fak-törlere bağlı olarak yaşlanma belirtileri ortaya çıkar. Türk Böbrek Vakfı Hizmet Hastanesi Plastik ve Rekontrüktif Cerrahi Bölümü Uzmanı Dr. G. Sevin Özgül,Yüz Gençleştirme Operasyonları hakkında bilgi verdi. Yüz, alın ve göz çevresi çizgilerinin belir-ginleştiği, kaş, yanak, çene altı ve boynun sarktığı, göz kapakla-rının yağ torbacıklarının belirginleştiği bir hal alır ve sonuç olarak daha ihtiyar, yorgun ve çökmüş bir görünüm kazanır.

YÜZ GERME Face-Lift veya Rhytidectomy, yüz ve boyun derisinin sarkması ve kırışıklıkları gibi yaşlanma belirtilerini düzeltmek ve bazen or-tadan kaldırmak için uygulanan estetik cerrahidir.

Yüz, anatomik olarak üç farklı bölgeye ayrılır ve gençleştirmeye yönelik olarak yapılacak cerrahi girişim için her bölge ayrı ayrı değerlendirilir. Üst yüz, şakak bölgesi, alın ve kaşları içerir, bu bölgeye uygulanan girişim üst yüz germe işlemidir. Orta yüz, ya-nak bölgesini içerir, bu bölgeye uygulanan girişim orta yüz ya da yanak germe işlemidir. Alt yüz, çene altı ve boyun bölgesini içerir, bu bölgeye uygulanan girişim alt yüz ya da boyun germe işlemidir. Her bölgeye tek tek veya bir arada işlem uygulanabilir.

Yüz germe ameliyatı hastanın durumuna göre izsiz olarak en-doskopik yöntemle saçlı deri içinden yapılabilir. Bu ameliyatta amaç yüzdeki kırıklıkları düzeltirken yüzün üç boyutlu şekillen-dirilmesini de sağlamaktır.

GÖZ KAPAĞI ESTETİĞİ (BLEFAROPLASTI)Yaş ilerledikçe üst göz kapağı derisinde bollaşma, kaş ile bir-likte, bollaşan bu deride aşağı doğru sarkma oluşur. Alt göz ka-paklarında ise deride bollaşma, kırışıklık ve göz altı torbalarının belirginleşmesi dikkati çeker. Blefaroplasti ameliyatları alt ve üst göz kapağındaki fazla deri ve yağın alınması ameliyatıdır.

BOTOXBotox mimik kaslarının hareketi ile ortaya çıkan yüzdeki kırışık-lıkları azaltmak amacıyla uygulanır. Mimik kaslarının hareketleri sonucu alında, göz çevresinde, kaşlar arasında ve ağız çevre-sinde kırışıklıklar oluşmaktadır. Botox ile bu kaslar felç edilerek kırışıklıklar yok edilir.

YAĞ VE DOLGU MADDESİ ENJEKSİYONUYağ injeksiyonu, lipoinjection, lipofi lling gibi terimlerin anlamı birbirine yakın olup, bir bölgeden alınan yağ dokusunun bir baş-ka bölgeye dolgu yapma amacı ile kullanımını ifade eder. Yağ injeksiyonunun başlıca uygulama alanları, vücut hatlarını düzelt-mek, yüzdeki ihtiyarlık çizgilerinin belirginliğini azaltmak, dudak-ları dolgunlaştırmak ve zayıf yüzlere daha dolgun bir görünüm vermektir.Yüz bölgesinde cilt düzensizlikleri ve kırışıklıklar çeşitli dolgu maddelerinin enjeksiyonu ile düzeltilebilir.

DERMABRAZYON VE KİMYASAL PEELİNGDermabrazyon, deri yüzeyindeki pürüzlü görünümü azaltmaya

yönelik olarak uygulanan deriyi zımparalama işlemidir. En sık olarak iyileşen sivilcelerin bıraktığı izlerin ya da deriden kabarık yara izlerinin azaltılması için uygulanır. Dermabrazyonda derinin en yüzeyel tavakası soyulur. Böylece yeniden oluşan deri taba-kası daha pürüzsüz ve gergin olur.

Kimyasal peeling işlemi, cildin yıpranmamış, sıhhatlı olan taba-kasını örten yıpranmış tabakanın, özel peeling solusyonları ile soyulmasını ve dökülmesini sağlayarak, zemindeki daha sıhhat-lı ve daha canlı tabakanın ortaya çıkarılması işlemidir. Sonuç ise daha canlı, daha taze, daha gergin ve düzgün bir cilttir. Yü-zeysel tabakadaki hücrelerin dökülmesi, yeni deri hücrelerinin yapımını hızlandırır ve cilt yüzeyi daha taze hücreler ile kaplan-mış olur.

Yüzünüzde doğuştan veya yaşlanmakla ortaya çıkan problem-ler nedeniyle önce bir plastik cerraha başvurmalısınız. Yüzünüz için en doğru girişim karşılıklı görüşmeler ve muayenelerle be-lirlenmelidir.

Page 58: Platform Dergisi 139

15 Ocak 2011 58Platform

E v l i l i k o k u l u

Abartılı cinsel fantezi yuva yıkıyor

Mehtap Kayaoğlu(Psikolojik Danışman & Psikoterapist)

İnsanlar, birbirlerini daha çok sevmelerini sağlayan masum

fantezileri raydan çıkarıp, evliliklerini bitiren malzeme yapmayı başardılar.

Page 59: Platform Dergisi 139

59 Platform

E v l i l i k o k u l u

Abartılmış cinsel fanteziler evliliklere zarar veriyor!“Sonsuz, sınırsız hayal, değişik heves, de-ğişik düşünüş” anlamlarına gelen fantezi kelimesi, çeşitli şekillerde herkesin hayatı-na girdiği gibi, son yıllarda evlilik hayatınızın yeni baş belası olma yolunda hızla ilerliyor maalesef.Normal şartlarda hayal kurmak, fantezi geliştirmek her insan için kaçınılmazdır. Ergenlik döneminde, ilerde nerede oldu-ğumuzu hayal ederek meslekler seçeriz. Mucit ruhlu kişiler, fantastik dünyalarına uzanabilmek için koşturduklarında, aslında insanlığa çok güzel hediyeler verdiklerin-den habersizdirler. Anne babalar çocukla-rıyla ilgili gelecek hayalleri kurduklarında, ellerinin altındaki güzel günlerini kaybetme-nin acısını unuturlar kolaylıkla. Kızımızı gelin olarak evden çıkarırken, gidenin arkasın-dan üzülmeyi engelleyen en güzel şeydir, birkaç yıl sonra torunlarımızla oynayacağı-mız hayali.

Fantezi böyle bir şey aslında.Peki evlilik hayatında aldığı yeni şekli nasıl? Evet..evet… tam da tahmin edebileceğiniz gibi! Fanteziler güzelleştirmek, iyileştirmek, monotonluktan uzaklaştırmak, değişiklik katmak ve yeni ivmeler kazandırmaktan çıktı. Fantezi=sapkınlık, fantezi=zorlama, fantezi=saçmalamaya başlama….vb. gibi durumlara doğru hızla yol almaya başladı.

Nasıl mı? Hemen anlatayım.Özel yaşamınızı güzelleştirmek için abarttı-ğınız fanteziler, evlilik hayatınızı mahvediyor. İnternetin ve diğer kitle iletişim araçlarının olumsuz yanlarını kullanmaya meraklı aile bireylerinin, gerekli gereksiz her türlü site-lere girmesi, oralarda hoş olmayan sapkın/iğrenç görüntüler izlemesi, izlediklerini ha-yatına uygulamak için eşini zorlaması sonu-cu pek çok ailenin, evlilik hayatının kötüye gitmeye başladığını biliyor musunuz?Bu konuda çok fazla sorun duymaya başla-dım son bir kaç yıldır. Şöyle ki; eşinin bazı sapkın istekleri olduğunu, bunlara cevap vermekte zorlandığını, yapmak istemedi-ğinde boşanma tehditleri aldığını söyleyen eş sayısında ciddi bir artış olduğunu göz-lemliyorum.Öncelikle hemen belirtmekte fayda var

sevgili okurlar. İnsanların mahrem hayatları, mahremdir! Tamamen iki kişi arasındadır. Kendiliğinden ve doğal olarak yaşanma-lıdır. Başkalarının, hele de bu işi sektör haline getirmiş ahlaksızların güdümünde olmamalıdır. Eşlerin mahremiyet ilişkilerini bozacak, onlarda utanma duygusu uyandı-racak, suçluluk duygularına vesile olacak, kendinden tiksinmesine neden olacak sap-kınlıkları asla ama asla içermemelidir! Eş-lerden birinin hoşuna gidecek bir davranış, diğerinde itici duygulara neden oluyorsa tekrarlanmamalıdır. Evlilik ilişkileri, orda burada izlenen saçma görüntülerin dene-me tahtası haline getirilmemelidir. Eşlerde moral bozacak türden hayaller kurarak, ilişki yıpratılmamalıdır. Başka kişiler düşü-nülerek, eşe duygusal zarar verilmemelidir. Fantezi kurmak, saplantı haline getirilme-melidir. Bir ilişkide fantezinin olmaması ne kadar sıkıcı ve monotonsa; gereğinden fazla olması, her gün her gece farklı şeyler yapmaya çalışılması bir o kadar saplantıdır ve kişiyi zamanla evlilikten soğutmaktadır.Önceden evliliklerde ilişkiyi güzelleştiren, kaliteli hale getiren yaklaşımlar yoktu. Bu tür girişimlerin ilişkileri çok daha kaliteli hale getirdiğini söyledik. Pek çok çift, birbirlerini önemseyip, değer verdiklerini gösterecek tatlı değişiklikler yaptı hayatında. Zararsız

masum değişiklikler.Derken... derken insanlara bir haller oldu. İkili ilişkiyi güzelleştiren, çiftlerin birbirine olan muhabbetini artıran, yakınlaştıran, bir-birlerini daha çok sevmelerini sağlayan ma-sum fantezileri raydan çıkarıp, evliliklerini bitiren malzeme yapmayı başardılar.

Uzatmaya gerek yok bence. Herkes ne söylemek istediğimi anladı.Eski büyükler "Her şeyin azı karar, çoğu zarar." demişler. Doğru söylemişler. Evlili-ği dostluktan, arkadaşlıktan, hayatı birlikte kucaklamaktan, geleceğe birlikte adım at-maktan, yol arkadaşlığından çıkarıp, sade-ce yatak odasına hapsedenler için söyle-diklerim anlamsız!Farklı olanla birlikte yaşamayı başaran, ge-leceğe nur topu gibi evlatlar hediye etmek isteyen, birbirini, birbirinin emaneti olarak görenler içinse söylediklerim az bile! Çün-kü evliliğin ve eş olmanın kıymetini onlar zaten biliyor!Evlilik bu... İllaki sorunlar olabilir. Bazen kısır döngülerde kaybolup gittiğinizi hisse-dersiniz. Bu gibi durumlarda işin uzman-larına başvurmak varken, neden kendinizi suçluluk duygularına itecek yanlış kanallara kayasınız ki?sevgiyle kalın...

Page 60: Platform Dergisi 139

15 Ocak 2011 60Platform

Türk dizi fi lm sektöründeki ihracatın yaklaşık 80’ini gerçekleştiren Cali-nos Holding Yönetim Kurulu Baş-

kanı Fırat Gülken, Ortadoğu’da ve Kuzey Afrika gibi ülkelerde rekorlar kıran Türk di-zilerinin, bu sene bölgede yaşanan "Arap Baharı"ndan biraz olumsuz etkilendiğini, fakat buna mukabil farklı ülkelerde yeni pa-zarların açılmaya başladığını söyledi.

Türkiye ile İsrail arasında yaşanan siyasi ge-rilimden ise dizi sektörünün etkilenmediğini kaydeden Gülgen, İsrail’de Türk dizilerine inanılmaz bir ilginin olduğunu bildirdi. Gül-gen, "Devletlerin politikası başka, halkların davranışları başkadır. Siz ABD’ye kızarsınız ama Hollywood fi lmi izlersiniz. Bizim işimiz halklarla. O yüzden gerilimden etkilenme-dik. Şu anda Türk dizilerine İsrail’de çok büyük bir ilgi var" dedi.

BALKAN ÜLKELERİNE AÇILIYORDizi ihracatında bu yıl Balkan ülkelerine açılma başladığını kaydeden Gülgen, Bal-kanlarda Sırbistan, Hırvatistan, Çek Cum-huriyeti, Romanya, Polonya, Macaristan, Ukrayna, Uzakdoğu’da Malezya, Endonez-ya, Tayvan, Tayland, Singapur, Japonya ve Vietnam gibi yeni pazarların açıldığını kay-detti. -100’ün üzerinde dizi ihraç ediliyor.

Şu anda yurt dışına 100’ün üzerinde dizi

ihraç edildiğini belirten Gülgen, en popüler erkek oyuncuların Kıvanç Tatlıtuğ, Kenan İmirzalıoğlu, kadın oyuncuların ise Tuğba Büyüküstün ve Songül Öden olduğunu söyledi.

Yeni dizilerden Umutsuz Ev Kadınları ve Adını Feriha Koydum dizilerinin uluslararası pazarlara rahatlıkla satılabileceğini kayde-den Fırat Gülgen, "Bu dizilerin hikayeleri

Dizi ihracatı 60 milyon dolarTürkiye'nin dizi fi lm ihracatı 2011 yılında 60 milyon doları aştı

cinemacinemacinemacinemacinemacinemacinemacinema cinemacinemacinemacinema cinemacinemacinemacinema

Yaprak Dökümü

Adını Feriha Koydum

Page 61: Platform Dergisi 139

61 Platform

güzel, başarılı olacak diziler. Hem kadın hi-kayesi anlatılıyor, hem zengin-fakir hikayesi var. Umutsuz Ev Kadınları satış yaptığımız bölgelerde orjinalinden bile başarılı olabilir" diye konuştu.

BÖLÜM BAŞI 500 İLA 15 BİN DOLARGülgen, televizyonun kadınlar tarafından seyredildiğini ve kumandanın kadınların elinde olduğunu, o yüzden kadın dizilerinin tuttuğunu vurguladı. Dizilerin bölüm başına 500 dolar ile 15 bin dolar arasında değişen fi yatlardan satıldığını belirten Gülgen, pa-zarda bir doygunluk oluşmaya başladığını ve bu fi yatların daha yukarılara çıkacağını düşünmediğini söyledi.

HANGİ DİZİLER, HANGİ ÜLKELERE SATILIYOR?Calinos’un Almanya, İsviçre, Avusturya, Tayland, Tayvan, Vietnam, Macaristan, Po-lonya, Japonya, Kazakistan, Bulgaristan, Makedonya, Ortadoğu, Özbekistan, Yu-nanistan, Kosova, Azerbaycan, İran, Orta-doğu ülkeleri, Romanya, Katar, Arnavutluk, Hırvatistan, Bruney, Bosna, Ukrayna, İsrail, Singapur, Malezya gibi ülkelere pazarladık-ları dizilerin isimleri şöyle:

"Adını Feriha Koydum, Acı Hayat, Akas-ya Durağı, Aliye, Annem, Arka Sokaklar, Arka Sıradakiler, Asi, Asmalı Konak, Aşk ve Ceza, Aşka Sürgün, Aşk-ı Memnu, Aşkım Aşkım, Berivan, Bıçak Sırtı, Bir İstanbul Masalı, Borsa, Bütün Çocuklarım, Büyük Yalan, Candan Öte, Canım Ailem, Çalıku-şu, Çocuklar Duymasın, Deli Yürek, Du-

daktan Kalbe, Doktorlar, Ekmek Teknesi, Elveda Derken, Eşref Saati, Ezo Gelin, Fırtına, Gece Gündüz, Genco, Geniş Za-manlar, Gurbet Kadını, Gümüş, Hayat Bağ-ları, Hırsız Polis, Ihlamurlar Altında, İki Aile, İki Kız Kardeş, Kapalı Çarşı, Kavak Yelleri, Kaybolan Yıllar, Kınalı Kar, Kurtlar Vadisi, Kuzey Rüzgarı, Küçük Kadınlar, Melekler

Adası, Melekler Korusun, Menekşe ile Ha-lil, Ömre Bedel, Pars: Narkoterör, Pusat, Sağır Oda, Sahra, Samanyolu, Sessiz Fır-tına, Sır Kapısı, Sırlar Dünyası, Son Bahar, Tatlı Betüş, Tarçın ve Arkadaşları, Yabancı Damat, Yanık Koza, Yaprak Dökümü, Ya-semin, Yemin, Yol Arkadaşım, Yusuf Yüzlü, Zerda, Zeynep, Zirvedekiler"

cinemacinemacinemacinemacinemacinemacinemacinema

cinemacinemacinemacinemacinemacinemacinemacinema

cinemacinema cinemacinemacinemacinema

Çocuklar Duymasın

Kavak Yelleri

Melekler Korusun

Page 62: Platform Dergisi 139

15 Ocak 2011 62Platform

M ü z i k

Erol Evgin, sanat hayatında 41. yılını kutlamanın sevincini yaşıyor. Bili-riz insanın kemale erme yaşı 40'tır.

Biz de onunla sanatta kemale erme yaşını, uzun süre istikrarlı olmayı konuştuk. Bu ge-çen uzun zaman içinde nelerden vazgeç-tiğini, nasıl bir duruş sergilediğini anlattı. Hayatta en zor başarının insan yetişmek olduğunu da sözlerine ekledi. Evgin, 41 senenin özetini bizimle paylaştı.

YILLAR GEÇİYOR BİR DEBAKIYORSUNUZ Kİ BİR ARPA BOYU YOL GİTMİŞSİNİZ40 kemale erme yaşı olarak bilinir. Sa-nat kırkına geldiğinde kemale eriyor mu?Ermez mi? Ustalık ve çıraklık var. Artık po-litikacılar bile "ustalık ve çıraklık" dönemim diye ayırıyor. Mimar Sinan ustalık döne-

minde Selimiye Camisini yapmış. Kemale ermek güzel bir şey... Yıllar geçiyor bir ba-kıyorsunuz bir arpa boyu yol gitmişsiniz.

Sizin mimarlık bir de yorumcu kimliğiniz var ama hiçbir zaman bunlar arasında tercih yapmak zorunda kalmamışsınız...Ben çocukluğumdan beri sadece şarkı söy-lemek için hayaller kurdum. Günde on saat şarkı söylerdim. Elimi hafızlar gibi kulağıma

Erol Evgin: Müziğe ömrümü verdim"Biz evde beş erkek bir de babam 6 erkek sofraya bir otururduk, annem bizimle sofraya oturamazdı. Annem mutfakla sofra arasında gidip gelirdi. Biz yemeği bitirirdik annem tek başına oturup yemek yerdi. Burnumun direğini sızlatır bu hikâye her seferinde."

Özlem Özyol

Page 63: Platform Dergisi 139

63 Platform

M ü z i k

götürürdüm. Öyle ses daha güzel çıkardı çünkü. Ama ailem benden meslek sahibi olmamı istedi. O yılların moda meslekleri, mimarlık, doktorluk ve mühendislikti.

İkinci bir mesleğinizin olması sizi özgür-leştirdi belki de.Evet, bir başka işinizin olması ve ihtiyaç-larınızı öyle karşılayabilmeniz, beğendi-ğiniz işleri yapıp beğenmediğiniz işleri yapmama gibi bir imkân kazandırıyor. Bu çok önemli bir özgürlüktür. Ben bu imkanı kullandım.

Şöhret sahibi oldunuz ama hiç savrul-madınız. Neyi referans aldınız, klavuzu-nuz neydi?Aileden gelen bir formasyonum var. Ba-bam güzel yaşamayı seven bir insandı. Aşırı para hırsı olan biri değildi. Hiç çirkin-leşmedi. Böyle bir görgüden geliyorum. Bir de zamanın ruhu var. 70'li yıllarda bu kadar çok tüketim yoktu. Şimdi insanlar arabalara, katlara ve yatlara sahip olma peşinde... Bu insanı mutsuz ediyor. Ge-çen yıllarda İskoçya'ya gittim adamlar siyah beyaz televizyon izliyorlar. Çok ho-şuma gitti. Benim için işimi iyi yapmam ve güvenilir olmam çok önemliydi. Çocukları-ma da bunları öğrettim. En büyük zengin-liğim güvenilir ve insanlar üzerinde kredisi olan biri olabilmek.

Kimler dinler sizi?Aileler ve kadınlar seviyor beni. Ben kadın-lara çok güvenirim ve saygı duyarım. Kon-serlerimde espriler yapıyorum. "Politikaya merakım olsaydı bir kadın partisi kurardım" diye. Kadın hala örgütlenmemiş bir güç. Benim önemli söz yazarlarım hep kadındır.

Müzik bir yaşam biçimi mi?Bana göre sanat bir yaşam biçimi. Sanat-çı insanlar dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar hiç bir lisan bilmeseler de insan-larla kolay iletişim kurabilirler. Birbirilerine yaptıkları eserleri gösterdiklerinde ortak dil oluşturabilirler. Sanat bir yaşam biçimidir. Uygarlıklara bakın, devlet gücünün zirve yaptığı zamanlarda sanat da zirve yapar. Nasıl bir toplum olup olmadığını anlamak için önce sanatına bakarsınız.

Yorumculukta kalıcı olmak çok daha zor değil mi?Benim bestelerim de var, söz de yazıyo-rum. Ben mimarım ve mimarlık çok önemli bir sanattır. Kendimi sanatçı görüyorum.

Bestelerim var. Ama en öndeki kimliğim yo-rumcu olarak geçiyor. Bu durum yalnızca yorumculara has bir durum değil. Sürdüre-bilmek gerçekten zor bir iş. Ünlenmekten daha zor. Bir anda ünlenebilirsiniz. Tutarlı-lığı bir ömre yaymak zor. Hayran kitlenizle bağları devam ettirebilmek başlı başına bir efor gerektiriyor.

ŞÖHRETİN VE PARANIN ÖMRÜ KISADIRŞöhretin ve paranın ömrü uzun mu?Şöhret on yıldır. O on yılda kazanılan para-ları bir ömre yaydığınızda bir şey kalmıyor. Cüneyt Arkın'ın söylediği bir söz bana çok dokundu. "Uzun yaşarsam sıkıntı içinde öleceğimi biliyorum" demiş. Bir dönemin en önemli yıldızlarından birinin bunu söy-lemesi acı. Sanat bir gönül işidir. Bu gö-nül işinde de herkes bir şeyler yapmaya çalışıyor. İyi veya kötü. Orada birbirimize laf atarak davranmak hoş değil. Şimdiye kadar hiçbir arkadaşım hakkın olumsuz konuşmadım. Eğer konuşsaydım manşete taşınırdım, gündeme gelinebilirdi. O zaman daha çok gündemde kalabilirdim. Ama is-temedim.

Siz aile geleneğini yaşamış birisiniz. Çocuklarınıza aktarabildiniz mi?Tabiî ki aktarmaya çalıştım. Baba aile için çok önemli bir şey. Bizim kültürümüzde eğitimin başlığı 'aman baban duymasın' dır. Çocuğa yakın olan annedir ve anne-

nin en sık kullandığı cümle budur. Baba yüz göz olmaz, anne yakın ve şefkatlidir. Bizde de böyleydi. Ama babanın gizli ve sessiz otoritesi çok önemli. O olmadığı zaman mutlaka sıkıntılar yaşanıyor. Baba model çünkü. Kadınların baba rolüne geç-tiği zaman bir takım farklılıklar oluyor. Bazı konularda kadın bazı konularda da erkek güçlüdür. Erkek çocuk babasını model al-mak durumunda.

Page 64: Platform Dergisi 139

K ü l t ü r S a n a t Hazirlayan:H.Kerim [email protected]@platformmedia.nl

Yazarlar Birliği (TYB-Ankara) tarafından iki yılda bir düzen-lenen Türkçenin Uluslarası Şiir Şöleni’nin 9.su 24-27 Kasım tarihleri arasında Kosova’nın Prizren şehrinde yapıldı.

Aynı şölen 2009da Baku’da, 2007de Üsküb’de, 2005de Kırım’da, 2003te de Strazburg’ta yapılmıştı.

Kosova adı bizde farklı çağrışımlar yapar. Oranın tarihte apayrı bir yeri vardır bizim için. Hem Murad Hüdavendigâr’ın şehit olup yattığı yer, hem de İstiklâl Marşı şairi Mehmed Akif Ersoy’un baba memleketi.

Kosova, Balkanlar'da, Sırbistan, Karadağ, Makedonya ve Ar-navutluk devletleriyle komşu iki milyon müfuslu, 10.890 km karelik toprağı olan bir Balkan ülkesi. Halkın büyük bölümü Arnavut, yüzde beş civarında da Sırp ve Türkler yaşamaktadır. Anayasa gereği hangi etnik azınlık fazla ise orada o etnik azın-lığı dili resmi dil sayılmaktadır. Mesela Mamuşa’da Türkler çoğunlukta olduğu için burada belediye başkanı Türk, resmi dil de Türkçedir. Tabi okullarda Arnavutça da öğretiliyor.

Kosova 1479-1912 arasında Osmanlı hâkimiyetinde kaldı. 1878 Rus-Osmanlı savaşı sonrası Sırplar Kosova'da hak iddia etmeye başladılar. Balkan savaşından sonra Kosova Yugoslav-ya Krallığının bir parçası sayıldı. Yugoslavya’nın dağılmasın-dan sonra 1999 yılına kadar Sırbistan orayı elde etmeye çalıştı.

Kosova 17 Şubat 2008de bağımsızlığı ilan etti. Ama uluslara-rası arenada henüz yeterince tanınmış değil.

Mehmed Âkif Safahat’ında baba diyarı Kosova hakkında şöyle diyor.

“Nerede olsam karşıma çıkıyor bir kanlı ovaSen misin yoksa hayalin mi vefasız KosovaHani binlerce mefahirdi senin her adımınHani sinende yarıp geçtiği yol Yıldırım’ınHani asker, hani kalbinde yatan şah-ı şehidSöyle Meşhed öpeyim secde edip toprağınıYok mudur Murad’ın sende iki üç damla kanı”

9. Şiir şöleni 2011 yılının Mehmed Âkif yılı olması sebebiy-le ona ithaf edildi. Kosova’nın onun baba memleketi olması sebebiyle de bu güzel bir tevafuk oldu.

9. Şiir şöleni Prizren’de Yunus Emre Enstitüsü’nün salonun-da yapıldı. Proğram 25 Kasım Cuma sabahı açılış töreni işle

başladı. Açılışta TYB Genel Başkanı İbrahim Ulvi Yavuz, D. Mehmet Doğan, Türkiye’nin Kosova Büyükelçisi Songül Ozan, Kosova Demokratik Türk Partisi Genel Başkanı ve Ko-sova Güvenlik Bakanı Mahir Yağcı birer konuşma yaptılar.

Arkasından ilk şiir faslında bazı şairler kendi şiirlerinden ör-nekler okudular. Erzurum Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Rıdvan Canım “Rumelide Türk Edebiyatı” üzerine bir tebliğ sundu. Bu tebliğle birlikte Osmanlı döneminde beri Balkanlar-da yaşayıp ölmüş, ya da Balkan kökenli olup Türkiye’de yaşa-mış ne kadar edebiyatçımız, ne kadar şair ve edibimiz varmış dedik. Rıdvan Hoca bunlardan Gazavâtnâme yazarı Prizrenli Sûzi Çelebi’ye özellikle dikkat çekti. (Ancak Suzi Çelebi’nin türbesinin ve çevresinin bakımsızlığı, terkedilmişliği, bu önem-li Osmamnlı şairinin yeterince bilinmeyişi üzüntü verici.)

Cuma namazını Sinan Paşa Camiinde kıldık. Hutbeyi Türkçe olarak dinledik. Bu camii Sinan Paşa tarafından 1615li yıllarda yaptırılmış. Türkiye’ki TİKA tarafından 2008 yılında restore edilmeye başlanmış. 2011 yılında restore tamamlanarak tekrar ibadete açılmış.

Kosova’nın ikinci büyük kenti olan Prizren çarşıları, camiileri, tekkeleriyle ve diğer tarihi eserleriyle, özellike eski yerle-şim bölgesi tam bir Osmanlı şehri. Sokaklarda yürüdüğünüz zaman eski bir Anadolu kasabasında, ya da Üsküb’ün müslü-manlara ait eski bölgesinde geziyorsunuz zannedersiniz.

Cuma günü öğleden sonraki fasılda farklı şairler şiirlerinden örnekler okudular. Akşam ise Prizren Doğru Yol Derneği gençlerinin balkan türküleri konserini izledik. Gençlerin o türküleri yorumlamadaki ustalıklarını alkışladık.

26 Kasım sabahı Mamuşa Kasabasına gittik. Mamuşa nüfüsu beşbinden fazla ve çoğunluğu Türk. Resmi dili Türkçe olan bir Balkan kasabası. Camiin avlusunda karşılaştığımız çocuklarla Türkçe konuşmak, şakalar yapmak, onlşarın duygularını, bazı-larının İstanbul hayellerini duymak keyif verici idi. Belediyeyi ziyaretten sonra TİKA tarafından yaptırılan ilköğretim Oku-lunda son şiir faslı yapıldı ve katılımcı şairlere berat verildi. Belediye başkanı: “Mamuşa’nın böreği meşhurdur. Size börek ikram etmeden bırakmam” dedi.

Onun ikramına teşekkür ederek oradan Mehmed Akif’in ba-bası Tahir Efendi’nin doğum yeri olan (o zamanlarda İpek ka-zasının) Şuşise köyüne gittik. Onun adına yapılan Tahir Efendi Camiisinin Sırplar tarafından yıkılan harabelerini hüzünle

Değerli okuyucular!

Page 65: Platform Dergisi 139

gördük. Cami Osmanlılardan kalma bir hazire-nin içerisinde günün birinde tekrar dirilmeyi, ibadete açılmayı bekliyor. Şuşise köyünde yaptırılan Mehmed Akif Lisesinin önünde ha-tıra fotoğrafı çektirdik. Tahir Efendi’nin torunu olduğunu söyleyen bir Beyefendi köyle ve yıkılan camii ile ilgili bilgi verdi. Ailenin yaşlı üyesi de gelip bize hoş geldin dedi. O köyde hala yirmi kadar ailenin kaldığını, diğerleri-nin başka tarafa göç ettiklerini söyledi. Tahir Efendinin torunları olmakla da övündüklerini sözlerine ekledi.

Otobüsle yaptığımız bu seyahatte gördüğü-müz kadarıyla Kosova, pek çok açıdan ihmal edilmiş, bakımsız bırakılmış bir yer. 1999 daki savaş, Kosova’nın belini bükmüş. Bağımsızlık ilanından sonra yaralarını sarmaya başlamış ama belliki daha çok yol almaları gerekiyor.

Akşam yemeğinden sonra otelde bir değerlen-dirme toplantısı yapıldı. Törenin güzel ve eksik tarafl arı vurgulandı. Daha iyi olması ve amacı-na daha iyi hizmet etmesi için öneriler sunuldu.

Türkiye Yazarlar Birliği’ni böylesine önemli, ciddi ve şiir ve edebiyat tarine geçecek şölen-lere imza atmasından dolayı kutlamak gerek. Bu organize bir taraftan şairleri buluştururken, diğer taraftan Türkçenin lehçeleri arasında tanışıklığa, yakınlaşmaya yol açıyor. Çeşitli sebeplerden dolayı biriinden uzak kalmış, uzak kaldıkça yabancılaşmış, öyleki birbirini anlamaz hale gelmiş Türkçe’nin lehçeleri bu sayede yeniden buluşuyorlar. Birbirlerini daha iyi anlamaya ve yardımlaşmaya başlıyorlar.

Türkiye Yazarlar Birliğinin önemli bir hizmeti de, şiir şöleninde okunan şiirleri Güldeste adıy-la kitaplaştırmasıdır. Bu hizmet de anılmaya değer.

Aşağıda bizim bu şölende okuduğumuz şiiri bulacaksınız

İyi okumlar dileğiyle.e-mail: [email protected]

gördük. Cami Osmanlılardan kalma bir hazire-nin içerisinde günün birinde tekrar dirilmeyi, ibadete açılmayı bekliyor. Şuşise köyünde yaptırılan Mehmed Akif Lisesinin önünde ha-tıra fotoğrafı çektirdik. Tahir Efendi’nin torunu olduğunu söyleyen bir Beyefendi köyle ve yıkılan camii ile ilgili bilgi verdi. Ailenin yaşlı üyesi de gelip bize hoş geldin dedi. O köyde hala yirmi kadar ailenin kaldığını, diğerleri-nin başka tarafa göç ettiklerini söyledi. Tahir Efendinin torunları olmakla da övündüklerini

Otobüsle yaptığımız bu seyahatte gördüğü-müz kadarıyla Kosova, pek çok açıdan ihmal edilmiş, bakımsız bırakılmış bir yer. 1999 daki savaş, Kosova’nın belini bükmüş. Bağımsızlık ilanından sonra yaralarını sarmaya başlamış ama belliki daha çok yol almaları gerekiyor.

Akşam yemeğinden sonra otelde bir değerlen-dirme toplantısı yapıldı. Törenin güzel ve eksik tarafl arı vurgulandı. Daha iyi olması ve amacı-na daha iyi hizmet etmesi için öneriler sunuldu.

Türkiye Yazarlar Birliği’ni böylesine önemli, ciddi ve şiir ve edebiyat tarine geçecek şölen-lere imza atmasından dolayı kutlamak gerek. Bu organize bir taraftan şairleri buluştururken, diğer taraftan Türkçenin lehçeleri arasında tanışıklığa, yakınlaşmaya yol açıyor. Çeşitli sebeplerden dolayı biriinden uzak kalmış,

HANGİSİNE YANAYIM?

Hani, bu devran sürer gider, demiştin; nasıl?Hani, yüzüme gülen sabah kıvımcımları?

Bir bir eksiliyor dostlar, tükeniyor hoş fasılIssızlık haykırıyor şehrin kaldırımları

Beni davet ediyor, duymadın mı, ötelerBilmiyorum, acaba ötelerde neler var

Hangisine yanayım arkadaş?Geldiğime mi, gittiğime mi?

Hani, bu yaprak düşmez, diyordun; bu gül solmazNe oldu büyüttüğün çiçeklere, bahçende

Yüzüne bakıyorken gariban bir kuşkonmazSen miydin yine binbir yorum yapan, geçende?

Duymadın mı, suları çekilir denizlerin?Duymadın mı, öteler; ıssız, garip ve derin?

Hangisine yanayım arkadaş?Yaptığıma mı, ettiğime mi?

Binlerce sorum var ki bulamam cevabınıAkıl suskun, irade suskun, kitaplar suskun...

Bu nasıl bir hatıra; yazmışlar kitabını?Öyle bir dünyalı ki; kendi, dünyadan yoksun

Ay ışığı, bir gün bu rüya biter demiştiBilmiyorum, kim, hangi bedeli ödemişti?

Hangisine yanayım arkadaş?Yediğime mi, attığıma mı?

Boyum ulaşmıyor ki, dağlarla yarışayımUfukta batan günden bana ne demiyorum

Hele durun, şu giden kervana karışayımBilirim, ben de burda vefasız bir yolcuyum

Ufukta bizi davet eden bir hoş sedâ varİstersen inanma, bir gün hazin elveda var

Hangisine yanayım arkadaş?Doğduğuma mı, bittiğime mi?

K. Ece

Page 66: Platform Dergisi 139

15 Ocak 2011 66Platform

S a n a t v e F i k i r G ü n l ü ğ ü

AMSTERDAM / Okan Akın - Kurtuluş sa-vaşı sonrası ülkenin ekonomik kalkınmasını tetikleyecek tek şey vardı, o da halkın üretim potansiyeliydi. Bu üretim potansiyeli ancak üretim alanlarının (fabrika, atölye, imalatha-ne, tarım vb.) açılmasıyla realize edilebilirdi. Fakat burada önemli olan, üretim alanla-rının modern teknolojiyle donatılıp, üretim kabiliyeti sevyesinin yükseltilerek, verimin maksimuma çıkarılmasıydı. Bu da ancak, teknik alanda yetişmiş insan gücü ve teknik bilgi birikiminin yanısıra, güçlü bir sermayey-le mümkündü. Böyle bir altyapı ise, kurtu-luş savaşından henüz çıkmış genç Türkiye Cumhuriyeti’nde maalesef yoktu.

Nurettin Demirağ Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk girişimcilerindendirCumhuriyetin ilk yılları, büyük düşünen, açık fikirli ve cesaretli girişimcilere ihtiyaç duyulan bir zamandı. İşte böyle bir zaman-

da, büyük projelerle ortaya çıktı Nurettin Demirağ. İlk girişimcilik tecrübesini Os-manlı zamanında, sigara kağıdı üretiminde yaşayan Demirağ, cumhuriyet dönemine hatırı sayılır bir sermaye ve deneyimli bir girişimci ruhla girmişti. Sırasıyla Türkiye’de ilklerin altına imzalar atmaya başladı. Bu ilk-lerden en önemlisi hiç kuşkusuz yüzde yüz yerli olan uçak fabrikasıdır.

Nurettin Demirağ’ın ilkleri:1922 ilk Türk sigara kağıdını üretti,Ankara’nın doğusuna ilk demiryolunu yaptı (soyadı kanunuyla beraber “DEMİRAĞ” so-yadını bu sebeple almıştır)1936 ilk Türk uçağını üretti,İlk yerli paraşütü üretti,1942’de Keban’a baraj yapılmalı dedi,İstanbul Boğazı’na özel köprü yaptırmayı projelendirdi,Bursa Sümerbank Merinos fabrikasını kurdu, Nuri Demirağ

Ağustos 1942 tarihli Efkar gazetesi manşeti Nuri Demirağ bir plota rozet takarken

Evet yanlış duymadınız, bir zamanlar Türkiye’de bir uçak fabrikası vardı ve bu fabrika yüzde yüz yerli uçaklar üretip, gelişmiş dünya devletlerine satıyordu.

Bunu başaran ise, yüreği vatan aşkıyla dolu, cumhuriyet değerlerine sıkı sıkıya bağlı, idealist bir girişimci olan Nurettin Demirağ’dı.

Türkiye’nin uçak fabrikası ve kurucusu Nurettin Demirağ

Page 67: Platform Dergisi 139

S a n a t v e F i k i r G ü n l ü ğ ü

İzmit’te selilöz fabrikasını kurdu,Karabük’te demir ve çelik fabrikasını kurdu,Sivas’ta çimento fabrikası kurdu,İstanbul’da büyük hal binasını yaptı,Eceabad-Havza şosesini yaptı,İlk şehir ve köy planlarını hazırladı,İlk muhalefet partisini kurdu.

Nurettin Demirağ herşeye rağmen yerli yapım uçak konusunda kararlıydı ve başardı; Gazi Mustafa Kemal “İstikbal göklerdedir” veciziyle hedefi belirlemişti. Bu mesajı rehber edinen Demirağ, 1932 yılında yurt-dışından uçak alımı için yardım kampan-yasına parasal yardım talebinde bulunan heyete, aynen şunları söylüyor “Siz ne diyorsunuz! Benden bu millet için bir şey istiyorsanız, en mükemmelini istemelisiniz. Madem ki bir millet teyyaresiz yaşayamaz,

öyleyse bu yaşama vasıtasını başkalarının lütfundan beklememeliyiz. Ben bu uçakla-rın fabrikasını yapmaya talibim.” Yerli üretim uçak yapımı çok karmaşık, çetrefilli ve bir okadar da imkansız gibi görünse de azmin ve inancın karşısında hiçbir şey duramıyor-du. Sonuçta, 1936’da ilk yerli uçak, Nuret-tin Demirağ tarafından üretilmiş oldu.

Bu güzel başlangıç nasıl oldu da bitti?Uçak fabrikasının trajik sonunu hazırlayan birbirine bağlı bir çok neden var. Talihsiz-likler, kıskançlıklar, korkular, güvensizlikler,

ve anlatması çok zor olan politik sebepler bunların bir kaçı. Fakat şunu katiyen belirt-mek gerekir ki bu sebeplerin oluşumunda, Nurettin Demirağ’ın herhangi bir kusuru ve etkisi yoktur. Çünkü O, ülkesinin geleceği için insanüstü çabalar göstermiş, yaptıkla-rıyla da bunu isbat etmiş, aydın ve ileri gö-rüşlü büyük bir vatanseverdir. Sonuç olarak, fabrikanın kapanmasına neden olan görünür sebep, Türk Hava Kurumu’nun, sipariş ettiği uçakların alımını iptal etmesi ol-muştur. Böylelikle NuD uçak fabrikası tarih sahnesinden trajik bir şekilde çekilmiştir.

Nuri Demirağ’ın ürettiği NuD-36 tipi uçaklar

Yeşilköy’deki NuD ucak fabrikası

Page 68: Platform Dergisi 139

15 Ocak 2011 68Platform

Kırmızıgül'ün 4 annesi 21 de kardeşi oldu!

Şu sıralar atv'de ekrana gelen "Hayat Devam Ediyor" adlı dizisiyle adından söz ettiren Mahsun Kırmızıgül özel hayatı ile

ilgili bilinmeyenlerini anlattı.

S i n e m a

Page 69: Platform Dergisi 139

69 Platform

S i n e m a

Atv ekranındaki Hayat Devam Ediyor adlı dizi ile büyük beğeni toplayan Mah-sun Kırmızıgül özel hayatı ile ilgili çok özel açıklamalar yaptı. Hayattaki en bü-yük özleminin babası olduğunu söyle-yen Kırmızıgül, "Babam dört evlilik yap-mış, üçü imam, biri resmi nikahlı. Çok uzun yıllar yüzünü bile göremedim onu. Özellikle bayram sabahları çok üzülür-düm." dedi.

Irak ve İran sınırında yaşamış, Kurtuluş sa-vaşı sırasında Güneydoğu bölgesinde Ku-vayı Milliye adına Fransızlar'la İtalyanlar'a kafa tutmuş bir avuçluk aşiretin reisidir Mahmut Bazencir. 1968'de Diyarbakır'ın Han ilçesinin Vezir köyünde doğan Abdul-lah Bazencir de çocukluğunda hep büyük dedesinin kahramanlıklarını dinleyerek bü-yür. Gün gelip, Mahsun Kırmızıgül adıyla tüm Türkiye'nin de onun sesinden türküler dinleyeceği hiç kimsenin aklına gelmez, o günlerde. Ailesi yoksuldur ama anne ko-nusunda inanılmaz bir zenginliktir yaşadığı, Abdullah'ın. Biri öz, üçü üvey, tam dört tane annesi vardır. 21 tane de kardeşi. Ne var ki, babasıdır, önemli olan onun için.

'Babam dört evlilik yapmış, üçü imam, biri resmi nikahlı. Annem imam nikahı kurbanı olmuş, ben de tabii. Ben doğduktan sonra babam bizi bırakıp Bingöl'e gitmiş, orada resmi nikahla evlenmiş. Çok uzun yıllar yü-zünü bile göremedim onun. Arayıp da sor-mazdı bizi. Özellikle bayram sabahları çok üzülürdüm. Babamın elinden tutup gezme-ye gitmek isterdim hep.'

Abdullah, şimdi bildiğimiz adıyla Mahsun, il-kokul çağına gelince, aile Diyarbakır'a göç eder. Ailenin direği ise Mahsun'un baba gibi sevdiği ağabeyi Mahmut'tur. Diyarbakır'ın Kore Mahallesi'nde büyür Mahsun.

Roman mahalleleri de yakındı Kore Mahallesi'ne. Oralarda yaşayan çocuklar, kemanla, klarnetle, darbukayla büyürler. Benim yetiştiğim mahallede de davulcular vardı, zurnacılar vardı. Ben türkü söyleme-ye çok meraklıydım. Bir de Yılmaz Güney'in filmlerine. Ağbim Mahmut'la birlikte gider-dik sinemaya. Ailenin yükü onun üzerindey-di. Mesleği elektrikçiydi. Ama mezarlıklar-da Yasin okur para kazanırdı ayrıca.

Bizim oralarda bir oduncu vardı. Bir gün hı-zarı bozulmuş, 'Mahmut ağbi, oduncu seni çağırıyor' dediler. Ağbim gitti, bir daha dön-

medi. Ağbim, 'Elektrik fişini çekin, elektrik direğine çıkacağım' demiş. Adam fişi çek-meyince ağbim direkte can vermiş. Ben koştuğumda ağbimi direkten indirmişlerdi. Bana göstermediler yüzünü. Hem ağbimi, hem babamı kaybetmiştim.'

Mahsun'u bekleyen zor günlerdir. Hem okur, hem çalışır. Dur durak yoktur artık onun için.

'Ağabeyim Mahmut'un ölümünden sonra annem de çalışmaya başladı. Kiremit oca-ğında çalışırdı annem. Saatlerce toz topra-ğın içinde kalırdı. Bu arada ben de çalış-maya başladım zaten. Her işi yapardım. Çiğ köftecide çalıştım, boyacılık yaptım, sigara sattım. Marlboro, Kent, Winston. O zaman kaçaktı yabancı sigara. Polis kovalardı beni. Sonra 12 Eylül oldu, bu kez asker ko-valamaya başladı.

Diyarbakır'da Yeşil Çınar Aile Çay Bahçesi vardı. 600 metrekarelik bir alandı. Orada çaycılık yaptım okul yıllarımda. Süpür süpür bitmiyor. Okuldan çıkar oraya giderdim.'

O ara Kore Mahallesi'ne çok yakın olan genelevi de keşfeder Mahsun...

'Faytonla gelir geçerdi oradaki hanımlar. Ben onlara hep acıyarak bakardım. Daha o yaşta, onlar için üzülürdüm. Bizim mahal-lede yetişen çocuklar feleğin çemberinden

çok küçük yaşlarda geçerlerdi. Hepsi bi-tirim olurdu. Hırsızlığı, cüzdan araklamayı öğrenirlerdi. Bugün Türkiye'de suç işlemiş ne kadar Diyarbakırlı varsa yüzde 80'i bizim mahalleden çıkmıştır. Oysa ben o dünyanın içinde, bambaşka bir dünyada yaşardım. Allah'tan korkardım. Mahmut ağbim din-dardı, beş vakit namaz kılardı... Ben de bu yüzden hatadan, günahtan korkardım hep.' Kaynak: Sabah

Page 70: Platform Dergisi 139

H a b e r

Page 71: Platform Dergisi 139

71 PlatformPlatform71 latformPlatformlatformlatformlatform

Derleyen: ÖMER MUHTAR

RÜYA Okula geç kalan Kamil Öğretmenine özrünü anlatıyordu:— Özür dilerim Öğretmenim. Rüyamda bir futbol maçı gördüm.Öğretmen kızdı:— Bu geç kalman için geçerli bir sebep değil!Kamil kendini savundu...— Ama kupa maçıydı. Öğretmenim ve 2 defa uzatmaya gittik

YANGIN ÇIKMASIN

— Temel her balık tutmaya gittiğinde bir ayağı ıslanmış olarak dönüyordu.Bunu merak eden Dursun, Temel''e sordu:— Temel niye her balık tutmaya gittiğinde ayağın ıslanmış olarak geri dönüyorsun?Temel:— Balık tutmaya gittiğimde sigara içiyorum.İzmariti de denize atıyorum. Yangın çıkmasın diye de ayağımla basıyorum.

HEMŞERİLİ

Kayserili ' nin biri İzmirli bir arkadaşının daveti üzerine İzmir’e gider. Gezerken. Zeybek oynayanEfeleri görürler. Efeler kendilerine özgü hareketlerle ağır ağır kol vurup, diz bükerler. İzmir 'li gururlanarak arkadaşına:- Ne güzel oynuyorlar değil mi? DeyinceKayserili:— O kadar düşündükten sonra bende oynarım.

BOŞKAFA

Üniversitede bir tıp öğrencisi profesöre sordu:—Sayın Hocam! Baş aşağı durduğum zaman kan başı-ma toplanıyor değil mi?—Evet—Peki, ayakta durduğum zaman, neden kan ayaklarıma hücum etmiyor?—Ayakların kafan gibi boş değil de ondan...

ŞEMSİYE

— Temel şemsiyeye delik açmış. Bunu gören Dursun Temel ' e niye şemsiyeni deldin diye sormuş.— Temel de hemen cevap vermiş. "Rahmetin kesildiğini nasıl anlayacağım"

TEMEL ' İN ATI

Vali efendi. Hipedrumuna giden Temel atlar start alır almaz favorisi olan atı , Tribünle takip ederek bir yandan da,— Aslanım benum ata bak nasıl da yel gibi gidiyor.— Diye söylenirken. Gerçekten de Temel 'in atı öndedir — Etrafındakiler gıpta ederken Temel 'e ba-karlar. Temel de çok sevinçlidir. — Fakat bir süre sonra atlardan teker teker Temel 'in atına yetişip geçmeye başlarlar.— Derken Temel 'in atı en sonuncu duruma düşer.— Temel etrafına alaycı bakışlarına aldırış etmeden tezahürata devam eder.— Uy aslanım benum ya bak da hepsini önü-ne taktı getiriyi.

F ı k r a l a r

71

Page 72: Platform Dergisi 139

15 Ocak 2011 72Platform

S a ğ l ı k

Page 73: Platform Dergisi 139

73 Platform

YAPILIŞIHamur yoğuracağımız kaba yumuşamış margarini,yumurtaları,yoğurdu ve sekeri ekleyip krem haline gelene dek yoğuralım.Kabartma tozunu,vanilyayı ve unu ekleyip özlü bir hamur yoğuralım.Hamurun üzerine nemli bir bez örterek 20 dakika dinlen-direlim.Bu arada kurabiyenin ic harcını hazırlayalım.Elmaları soyup rendeleyelim. İçine seker ve tarçın ekleyip bıraktığı suyu çekene dek pişirelim.Arzuya göre iri dövülmüş ceviz ekleyelim.Hamurdan yumurta iriliğinde parçalar koparalım ve yuvarlayalım.İşaret parmağı yardımı ile hamurun iç kısmını mümkün olduğunca derin bir şekilde oyalım.Elmalı malzemeyi oluşan boşluğa dolduralım.Hamurun ağız kısmını büzerek kapatalım.Hamurları margarinle yağlanmış fırın kabına dizelim.Önceden ısıtılmış 190 derece ısılı fırında kurabiyeleri üzerleri açık pembe renk alana dek pişirelim.Bu arada şerbeti hazırlayalım.Tencereye seker,suyu,limon suyunu ekleyip 5 dakika kaynatıp ateşten alarak soğutalım.Kurabi-yeler pişer pişmez fırından alıp soğuk şerbetin içinde ters yüz ederek 5-10 dakika şerbette bekletelim.Kurabiyeleri şerbetten çıkarıp Hindistan cevizi içinde yuvarlayalım.

YAPILIŞIBir kabın içine bulgurları alıp suyu, salçayı, yağsız kıymayı, tuzu ve baharatları, unu ekleyip.Ara sıra su serperek,bulgurlar kolayca sekil alacak kıvama gelene dek uzun sure yoğuralım.Bir tavada tereyağını eritip küp doğranmış soğanı ve kıymayı ekleyelim.Kıymanın suyu çekilene dek kavurup ateşten alalım.Tuzu ve kara biberi ekleyerek karıştıralım.Bulgur hamurdan yumurta iriliğinde parçalar kopararak önce yuvarlayalım,sonra iç kısmını işaret parmağı yardımıyla oyalım.Köftelerin oyuklarına kıymalı içi doldurup ağız kısmını kapatalım.Bir tencereye suyu koyup kaynatalım.Köfteleri kaynayan suya bırakıp 5-6 dakika haşlayarak delikli kepçe ile çıkaralım.Derin bir tavaya sıvı yağı kızartararak köfteleri kızartalım ve sıcak olarak servis yapalım.

YAPILIŞIPirinci yıkadıktan sonra bir tencereye alalım.İçine 1,5 kahve fincanı si ekleyerek pirinçler suyunu iyice çekene dek haşlayalım.Kıymayı bir kaba alalım.İçine yumurtayı,unu,tuzu,baharatları,kıyılmış maydanozu,haşlanmış ve soğutulmuş pirinci ekleyelim.Soğanı rendeleyip suyunu sıkarak posasını ekleyelim.Köfte harcını iyice yoğurarak ceviz iriliğinde yuvarlak köfteler hazırlayalım.Un serpiştirilmiş tepsiye köfteleri alıp tepsiyi sallayarak köftelerin unlanmasını sağlayalım.Tencereye 3 su bardağı suyu ve tuzu alıp kaynatarak köfteleri aktaralım.Ağır ateşte köfteler yumuşayana dek pişirelim.Bir kapta yumurta sarısını ve limon suyunu çırpalım.1 kepçe yemeğin suyundan ekleyip terbiyeyi ılıtalım.Azar azar ve sürekli karıştırarak ilave edelim.Bir tasım daha kaynatıp ateşten alarak üzerine kıyılmış maydanoz serpip servis yapalım.

ELMALI TOPPARE

İÇLİ KÖFTE

TERBİYELİ KÖFTE

MALZEMELER1 paket margarin (yumuşamış)2 adet yumurta2 çorba kaşığı yoğurt5 su bardağı un1 su bardağı seker1 paket kabartma tozu2 paket vanilyaHindistan cevizi (kurabiyenin dışına)

İÇİNE:½ su bardağı seker5 adet iri elma50 gr iri dövülmüş ceviz2 tatlı kaşığı tarçınŞERBETİ:2 su bardağı seker1,5 bardağı su¼ limon suyu

MALZEMELER350 gram kıyma (orta yağlı)1 kahve fincanı pirinç2 çorba kaşığı un (köftenin içine)1 adet orta boy soğan1 yumurta

½ demet maydanoz5-6 çorba kaşığı unTuz, karabiber,köfte baharatı

TERBIYE ICIN:1 yumurta sarisi¼ limon suyu

MALZEMELER2 su bardağı ince bulgur1 su bardağı su1 kahve fincanı un6 su bardağı su (köfteleri haşlamak için)250 gr yağsız kıyma (iki kere çekilmiş)1 çorba kaşığı biber salçası1 çorba kaşığı domates salçası1 çay kaşığı pul biber

1 çay kaşığı karabiber1 çay kaşığı tuz

ICINE:250 gram kıyma (orta yağlı)3 çorba kaşığı sıvı yağ2 orta boy soğantuz, karabiber

A y ı n Y e m e ğ i

Selda Çubuk-İnanbil

Page 74: Platform Dergisi 139

15 Ocak 2011 74Platform

B u l m a c a

Page 75: Platform Dergisi 139

75 Platform

Page 76: Platform Dergisi 139

15 Ocak 2011 76Platform

Page 77: Platform Dergisi 139

77 Platform

Page 78: Platform Dergisi 139

15 Ocak 2011 78Platform

A y ı n Ç i z g i s i

Page 79: Platform Dergisi 139
Page 80: Platform Dergisi 139

15 Ocak 2011 80Platform

Geçtiğimiz 2011 yılında birçok ünlü sporcu, yaşları nedeniyle ya da baş-ka sebeplerle profesyonel sporu bı-

rakma kararı aldı. Bu sporcular arasında en ünlüleri Brezilyalı efsanevi futbolcu Ronaldo ve NBA'in en önemli pivotlarından Shaquille O'Neal. 2011'de sporu bırakan diğer önemli isimler arasında İtalyan futbolcu Fabio Can-navaro, Fransız futbolcu Patrick Vieira, İngiliz futbolcu Paul Scholes, Belçikalı tenisçi Justi-ne Henin, ABD'li bisikletçi Lance Armstrong ve Çinli basketbolcu Yao Ming de yer alıyor.

2011'de spora veda eden isimlerden ba-zıları şöyle:

Ronaldo: Brezilya'nın 1994 ve 2002'de Dünya Kupasını kazanan kadrolarında yer alan ve 2 kez (1997 ve 2002) ''Altın Top'' ödülünü kazanan Ronaldo, 34 yaşında futbo-lu bıraktı. Son olarak Brezilya'nın Corinthians takımında forma giyen Ronaldo, 3 ayrı dünya kupasında attığı 15 golle, Dünya Kupası tari-hinin en golcü futbolcusu olarak tarihe geçti. Son dönemde kilo aldığı görülen Ronaldo,

1999, 2000 ve 2008'de dizinden ağır sa-katlıklar geçirdi. Ronaldo, PSV Eindhoven (1994-1996), Barcelona (1996-1997), Inter (1997-2002), Real Madrid (2002-2006) ve Milan (2006-2008) takımlarında forma giy-mişti. Brezilya Milli Takımı ile 97 maçta top-lam 62 gol atan futbolcu, milli formayla en çok gol atan oyuncu sıralamasında, 77 gol atan Pele'nin ardından ikinci sırada bulunu-yor. Shaquille O'Neal: Amerikan Profesyonel Basketbol Ligi'nde Los Angeles Lakers ile 3 kez (2000, 2001 ve 2002) Miami Heat ile 1 kez (2006) şampiyonluk yaşayan ABD'li O'Neal, 2011'de profesyonel basketbola

veda etti. 2.16 metre boyunda ve 147 kilog-ram ağırlığında 39 yaşındaki basketbolcu, aşil tendonundaki sakatlık nedeniyle geçen sezon Boston Celtics'de sadece 37 maçta yer alabildi. O'Neal, 19 sezonda attığı 28 bin 596 sayıyla NBA tarihinin en çok sayı atan 5'inci basketbolcusu oldu. ''Shaq'' ABD Milli Takımı ile 1996'da olimpiyat, 1994'te dünya şampiyonu olma sevincini yaşadı. NBA kari-yeri 1992 yılında Orlando Magic'te başlayan ABD'li basketbolcu, daha sonra Los Angeles Lakers, Miami Heat, Phoenix Suns, Cleve-land Cavaliers ve Boston Celtics takımların-da forma giydi. 1993'te ''Yılın Çaylağı'' seçi-len O'Neal, 15 kez de All Star seçildi ve 3 kez NBA finallerinin ''En Değerli Oyuncusu (MVP)'' ödülüne layık görüldü. O'Neal, 19 yıl-lık kariyeri boyunca 23.7 sayı ve 10.9 ribaunt ortalamasıyla oynadı.

Justine Henin: Dünya sıralamasının eski ''1'' numaraları arasında yer alan Belçikalı kadın tenisçi de 2011'de profesyonel spora son veren isimler arasına girdi. Daha önce de te-nisi bırakan ve birkaç yıl aradan sonra kortla-

2011'de sporu bırakan ünlüler

Efsanevi Brezilyalı futbolcu Ronaldo ve dev pivot Shaq, sahalara veda eden en ünlü isimler oldu. Profesyonel spor hayatlarına son verenler arasında, Cannavaro, Scholes, Henin, Vieira, Armstrong ve Yao Ming gibi isimler yer alıyor

S p o r

Okan Yardımcı

Page 81: Platform Dergisi 139

81 Platform

ra tekrar dönen Henin, sağ dirseğindeki so-run nedeniyle tenisi bıraktığını belirtti. Henin, 2008'in Mayıs ayında kariyerinin zirvesin-deyken tenisi bıraktığını açıklamış, geçen yıl ocak ayında kortlara geri dönmüştü. 43 kez WTA turnuvalarında şampiyon olan 28 yaşın-daki Henin, 4 Fransa Açık (Roland Garros), 2 ABD Açık ve 1 de Avustralya Açık olmak üzere toplam 7 Grand Slam şampiyonluğuna imza attı. Henin, Fransa Açık şampiyonluk-larından 2'sini set kaybetmeden kazanarak, ulaşılması zor bir başarı elde etti. Justine Henin, 2004 Atina Olimpiyat Oyunlarında da altın madalyanın sahibi olmuştu.

Lance Armstrong: 39 yaşındaki Amerikalı ünlü bisikletçi, ailesiyle daha fazla vakit ge-çirmek için bisiklet sporunu bıraktığını açık-ladı. Armstrong, kendisini ailesine adayaca-ğını, kanserle mücadeleyi sürdüreceğini ve kurduğu vakıfla ilgileneceğini belirtti. Fransa Bisiklet Turu'nu (Tour de France) üst üste 7 kez kazanan Lance Armstrong, 2005'te bi-siklet sporunu bıraktığını açıklamış, 2009'da kanserle mücadeleye dikkat çekmek için yeniden yarışlara katılma kararı almıştı. Ünlü sporcu, testis kanserini yenmeyi başarmıştı.

Fabio Cannavaro: 2006'da Dünya Kupası'nı kazanan İtalya Milli Takımı'nın kap-tanı olan Cannavaro, 37 yaşında futbolu bı-raktı ve 2011'de yeşil sahalara veda eden fut-bolcular kervanına katıldı. Milli takımda 136 maçta forma giyen efsanevi savunma oyun-cusu, Napoli, Parma, Inter, Juventus ve Real Madrid'de oynadıktan sonra tekrar bir sezon Juventus'ta forma giydi. Cannavaro, geçen sezon Birleşik Arap Emirliklerinin El Ahli takı-mında oynadıktan sonra futbolu bıraktı.

Mario Anciç: 2005'te Davis Kupası'nı ka-zanan, bir dönem dünya sıralamasında 7 numaraya kadar yükselen Hırvat tenisçi, 26 yaşında sakatlıklar nedeniyle tenisi bıraktığı-nı açıkladı.

Gary Neville: Manchester United'ın efsanevi sağ bekleri arasına giren İngiliz futbolcu, 36

yaşında futbolu bıraktı. United'da 602 maçta oynayan Neville, takımın 2 kez Şampiyonlar Ligi ve 8 kez Premier League şampiyonluğu kazanmasına katkıda bulundu. Neville, İngil-tere Milli Takımı'nda da 85 kez forma giydi.

Paul Scholes: Neville gibi Manchester United'ın unutulmaz oyuncularından olan Scholes, 36 yaşında futbolu bıraktı. United'da 676 maçta forma giyen futbolcu, bu takımda 2 Şampiyonlar Ligi, 10 Premier League şam-piyonluğu sevinci yaşadı. Paul Scholes, İngil-tere Milli Takımı'nda da 66 kez forma giydi.

Marek Jankulovski: Çek Cumhuriyeti Milli Takımı ve Milan'ın ünlü oyuncuları arasına gi-ren Jankulovski, 34 yaşında futbol hayatına son verdi. Milan'da 158 maçta oynayan ve 1 Şampiyonlar Ligi, 1 Serie A şampiyonluğu yaşayan Jankulovski, Çek milli takımında da 77 kez oynadı.

Marcelo Gallardo: Arjantinli orta saha oyuncusu Marcelo Gallardo 35 yaşında futbolu bıraktı. Basında, geçen yıllarda Galatasaray'ın transfer listesinde bulunduğu-na dair haberler çıkan Gallardo, Nacional'ın

Uruguay'da şampiyon olmasının ardından kariyerini noktaladı. Arjantin'de River Plate formasıyla 6 kez şampiyonluk sevinci yaşa-yan Gallardo, Arjantin Milli Takımı'nda 44 maçta 14 gol attı.

Patrick Vieira: Fransa Milli Takımı'nın 1998'de Dünya Kupası'nı kazanan, 2006'da da final oynayan kadrosunda yer alan Vieira, milli takımda 107 maçta forma giyerek unu-tulmaz futbolcular arasına girdi. 35 yaşında futbolu bırakan Senegal doğumlu Vieira, Mi-lan, Arsenal, Juventus, Inter ve Manchester City'de forma giydi. Vieira'nın kadrosunda yer aldığı Fransa Milli Takımı, 2000'deki Avrupa Futbol Şampiyonası'nda da şampiyon oldu.

Yao Ming: NBA'de Houston Rockets'da 9 sezon oynayan 30 yaşındaki Çinli basketbol-cu, sakatlığı nedeniyle 2011'de profesyonel

spor hayatına son verenler arasına girdi. Sa-katlığı nedeniyle geçen sezon 5 maçta oy-nayabilen 2,29'luk Yao Ming, NBA'de 486 maçta forma giydi. NBA'de 19 sayı ve 9,3

ribaunt ortalamasıyla oynayan Yao Ming, basketbolu bıraktıktan sonra bir şirket kura-rak ABD'de yetiştirilen üzümlerden üretilen şarapları Çin'e satmaya başladı.

Jan Koller: Çek Milli takımının uzun forveti Koller, 38 yaşında futbolu bıraktı. 2.02'lik forvet, milli takımda 91 maçta 55 gol attı. Koller, Sparta Prag, Dortmund, Nürnberg, Lokeren, Anderlecht, Monaco ve Samara takımlarında oynadı.

Carlos Sastre: 2008'de Fransa Bisiklet Tu-runu kazanan İspanyol bisikletçi Sastre, 36 yaşında 15 yıllık profesyonel spor hayatına son verdi.

Dinara Safina: Teniste kadınlarda eski ''1'' numaralardan Rus Safina, sırtındaki ağrılar nedeniyle tenis kariyerine son verdi-ğini açıkladı. 2009'da WTA sıralamasında 1 numarada bulunan Safina, hiç ''grand slam'' turnuvası kazanamadı. Ancak, Fransa Açık'ta 2008 ve 2009'da, Avustralya Açık'ta 2009'da final oynadı.

David Haye: Boksta eski ağır sıklet dünya şampiyonlarından David Haye, sporculuk ka-riyerini sonlandırdı. Haye, sporu, 31. doğum gününde bırakma kararı aldığını açıkladı. Profesyonelliğe 2002 yılında adım atan İngi-liz boksör, 9 yıllık süreçte 27 kez çıktığı ring-de 25 galibiyetinin 23'ünü nakavtla elde etti.

S p o r

Page 82: Platform Dergisi 139

De Stem van de Multi-Culti Vrouw!

+ 31

(0)2

0 61

4 53

63

Postbus 69026 • 1060 CA Amsterdam • t. +31 (0)20 - 614 53 63 • f. +31 (0)20 - 613 24 23 • [email protected] • www.kadindergisi.nl

Artık Kadın’ın Adı Var

Hollanda’da Bir İlk

Page 83: Platform Dergisi 139
Page 84: Platform Dergisi 139