orgut kuramlari - datdat.net.tr/fileupload/op488361/file/orgut_kuramlari_tanitim.pdf · Örgüt...

21
Derleyenler H. Cenk Sözen | H. Nejat Basım ORGUT KURAMLARI A. Selami Sargut | Ali Danışman | Ali Fıkırkoca | H. Cenk Sözen H. Nejat Basım | H. Okan Yeloğlu | Harun Şeşen | İpek Kalemci Tüzün Sait Gürbüz | Ünsal Sığrı | Yavuz Ercil | Mert Aktaş | R. Arzu Kalemci Cem Harun Meydan 1 Fatih Çetin 1 İrge Şener | Mehmet Çakar Gözden Geçirilmiş 2. BASKI Beta

Upload: others

Post on 18-May-2020

27 views

Category:

Documents


1 download

TRANSCRIPT

Derleyenler

H. Cenk Sözen | H. Nejat Basım

ORGUT KURAMLARI

A. Selami Sargut | Ali Danışman | Ali Fıkırkoca | H. Cenk Sözen

H. Nejat Basım | H. Okan Yeloğlu | Harun Şeşen | İpek Kalemci Tüzün

Sait Gürbüz | Ünsal Sığrı | Yavuz Ercil | Mert Aktaş | R. Arzu Kalemci

Cem Harun Meydan 1 Fatih Çetin 1 İrge Şener | Mehmet Çakar

Gözden Geçirilmiş 2. BASKI

Beta

Yayın No : 2807

İşletme-Ekonomi Dizisi : 554

1. Baskı - Temmuz - 2012 - İSTANBUL

2. B a s k ı-A ra lık - 2 0 1 2 -İSTANBUL

ISBN 978-605-377-830-1

Copyright© Bu kitabın bu basısının Türkiye’deki yayın hakları BETA Basım Yayım Dağıtım A.Ş.'ye aittir. Her hakkı saklıdır. Hiçbir bölümü ve paragrafı kısmen veya tamamen ya da özet halinde, fotokopi, faksimile veya başka herhangi bir şekilde çoğaltılamaz, dağıtılamaz. Normal ölçüyü aşan iktibaslar yapılamaz. Normal ve kanunî iktibaslarda kaynak gösterilmesi zorunludur.

Dizgi : Beta Basım A.Ş.

Baskı-Cilt : Pasifik OfsetCihangir Mah. Güvercin Cad. No: 3 Baha iş Merkezi A Blok Avcılar/İSTANBUL Tel: 0212 412 17 77 (Sertifika No. 12027)

Kapak Tasarım : Yunus Öztürk

Beta BASIM YAYIM DAĞITIM A.Ş. Narlıbahçe Sokak Damga Binası No: 11 Cağaloğlu - İSTANBUL

T e l: (0-212) 511 54 32 - 519 01 77 Fax: (0-212)511 36 50 www.betayayincilik.com

İKİNCİ BASKIYA ÖNSÖZ

Örgüt Kuramları kitabıyla ilgili olarak birçok değerli öğretim elemanı ile öğren­cilerden aldığımız olumlu geri bildirimler, alana bu yönde hizmet etme imkânı elde etmiş olmamızın kanıtları olarak bizleri çok mutlu etmiştir. Kitabın ilk baskısının kısa sürede tükenmesi ve aynı yıl içerisinde ikinci baskının yapılacak olması, bu mutluluğumuzu bir kat daha artırmaktadır. Kitap ikinci baskıya ha­zırlanırken, dil ve anlatım açısından gözden geçirilmiş ve yeni bir yazarın katkı- lanyla “Örgüt Çalışmalarında Kaos ve Karmaşıklık Kuramları” bölümü yeniden düzenlenmiştir. Okuyucu geribildirimlerinin bizim için çok değerli olduğunu bir kez daha vurgulayarak, Kitabın örgüt kuramlarıyla ilgili tüm taraflara yararlı olmasını dileriz.

H.Cenk Sözen - H.Nejat Basım Ankara, 2012

ÖNSÖZ

Türkiye’de son yıllarda, yönetim ve organizasyon alanına ilginin giderek arttığı; birçok hakemli akademik dergi, seminer, çalıştay, kongre ve açılan lisansüstü programlardan anlaşılmaktadır. Ancak, ilginin daha araçsal olan insan kaynak­ları yönetimi, örgütsel davranış ve stratejik yönetim alanlarına yoğunlaştığı da göze çapmaktadır. Dolayısıyla örgüt kuramı alanının, içerdiği felsefi bakış açısı nedeniyle, yayın niceliği bakımından daha az dikkat çektiği görülmektedir.

Bu kitabın hazırlanmasındaki temel amaç, öncelikle yönetim ve organizasyon alanında lisansüstü öğrenim gören öğrenciler ve bu alanda çalışmalarını sür­düren ya da çalışma yapmayı düşünen meslektaşlarımıza örgüt kuramı ala­nında rehber niteliğinde bir kaynak oluşturmaktır. Buna ilave olarak Kitabın, yönetim ve organizasyon alanında çalışma yapan kişilerin yanında; ekonomi, sosyoloji, kamu yönetimi ve siyaset bilimi gibi alanlara da yararlı olabileceği değerlendirilmektedir. Bu anlayışla, ele alman kuramlara ilişkin bilgi sunumu­nun, özgün kaynaklardan beslenen, olabildiğince açık bir anlatımla yapılma­sına özen gösterilmiştir. Kitabın bir diğer özelliği de, bölüm yazarlarının örgüt kuramı alanında çalışmaları olan kişiler arasından belirlenmiş olmasıdır.

Kitabın başlangıcında, Ülkemizde bu alanın gelişimine önemli katkıları olan, hocamız Prof.Dr.A.Selami Sargut’un kuram olgusuna vurgu yaptığı bölüm yer almaktadır. Devamında örgüt kuramı alanının oluşumundan önceki klasik ve neoklasik yaklaşımlar ele alınmış, alanın ortaya çıkışını hazırlayan gelişmeler ve alanla ilgili ilk çalışmalar konu edilmiştir. Daha sonra sırasıyla koşul bağımlılık kuramı, ekonomi temelli yaklaşımlardan olan işlem maliyeti ve vekalet kuram­ları, örgütlerarası güç ilişkilerini açıklayan kaynak bağımlılığı kuramı, örgütsel değişimi evrimsel bir yaklaşımla inceleyen örgütsel ekoloji kuramı ve birlikte evrim yaklaşımı ele alınmaktadır. Devam eden bölümlerde ise, ülkemizde de oldukça ilgi çeken kurumsal ve makrokurumsal kuram ile yeni sayılabilecek yaklaşımlardan örgütsel ağlar ve kaos-karmaşıklık kuramlarına yer verilmiştir.

Kitabın, ele alınan yaklaşımların anlaşılması ve kavranmasına ışık tutarak, ör­güt kuramları ile ilgili tüm taraflara fayda sağlamasını dileriz.

H.Cenk Sözen - H.Nejat Basım Ankara, 2012

YAZARLAR

Prof.Dr. A. Selamı SARGUTBaşkent Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü

Doç.Dr. Ali DanışmanÇukurova Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü

Doç.Dr. Ali FıkırkocaAnkara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, İşletme Bölümü

Doç.Dr. H. Cenk Sözen ÇDerleyen)Başkent Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü

Doç.Dr. H. Nejat Basım (Derleyen)Başkent Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü

Doç.Dr. H. Okan YeloğluBaşkent Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Teknoloji ve Bilgi Yönetimi Bölümü

Doç.Dr. Harun ŞeşenKara Harp Okulu, İşletme Bölümü

Doç.Dr. İpek Kalemci TüzünBaşkent Üniversitesi, Ticari Bilimler Fakültesi, Turizm ve Otelcilik Bölümü

Doç.Dr. Sait GürbüzKara Harp Okulu, Savunma Bilimleri Enstitüsü

Doç.Dr. Ünsal SığrıKara Harp Okulu. İşletme Bölümü

Doç.Dr. Yavuz Ercil

Yrd.Doç.Dr. Mert AktaşToros Üniversitesi; İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi; İşletme Bölümü

Yrd.Doç.Dr. R. Arzu KalemciÇankaya Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü

Dr. Cem Harun MeydanKara Harp Okulu, Endüstri ve Sistem Mühendisliği Bölümü

Dr. Fatih ÇetinKara Kuvvetleri Komutanlığı

Dr. îrge ŞenerÇankaya Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü

Dr. Mehmet ÇakarBaşkent Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü

İÇİNDEKİLER5

Kuramın Önceliği: Bilimsel Tavır Araçsalcılıkla Niye Uzlaşmaz?A. Selami Sargut........................................................................................................1

Yönetimde Erken Dönem: Klasik ve Neoklasik Yaklaşımlar,İpek Kalemci Tüzün.............................................................................................. 11

Örgüt Araştırmaları Alanının Doğuşu ve Gelişimi,Ünsal Sığn................................................................................................................ 35

Genel Sistem Kuramı ve Örgüt Araştırmaları,Fatih Çetin, Harun Şeşen ...................................................................................... 55

Koşul Bağımlılık Kuramı,Mert Aktaş, İrge Şener............................................................................................. 91

İşlem Maliyeti Kuramı,R. Arzu Kalem ci.................................................................................................... 117

Vekâlet Kuramı,Cem Harun Meydan, Fatih Çetin.......................................................................141

Kaynak Bağımlılığı Kuramı,Cem Harun M eydan ............................................................................................ 163

Örgütsel Ekoloji,H. Okan Yeloğlu................................................................................................... 189

Birlikte Evrim,Harun Şeşen, H. Nejat Basım ............................................................................. 221

Kurumsal Kuram,Mehmet Çakar, Ali D anışm an ............................................................................ 241

Makrokurumsal Kuram,Ali F ık ırkoca ..........................................................................................................271

Örgütsel Ağlar,H. Cenk Sözen, Sait Gürbüz............................................................................... 301

Örgüt Çalışmalarında Kaos ve Karmaşıklık Kuramları,Yavuz Ercil, İrge Şener.........................................................................................327

KURAMIN ÖNCELİĞİ: BİLİMSEL TAVIR ARAÇSALCILIKLA NİYE UZLAŞMAZ?

A. S elam i Sargut

Ne denli karmaşık yöntemler geliştirsek de, araştırma yaparken iki te­mel bilimsel modelin arasına sıkışıp kalırız. Bu süreçte bir savımızın

olması ve savımızı genel yasaların tanımlamalarına ya da kuramlara da­yandırma çabası önem taşır. Yola çıktığımızda elimizde olan temel bilimsel modeller, bildik tümdengelimci genel yasa koyucu model ile tümevarımcı istatistiksel modeldir. Bildik bilim yapma olanaklarının özü budur. Herhan­gi bir savın peşine düştüğümüzde, bu iki model o denli hızlı bir biçimde devreye girer ki, sorgulamamızın hangi aşamasında tümdengelimci, hangi aşamasında tümevarımcı modeli kullandığımızı izlemekte zorluk çekeriz. Araştırma kurgumuz birbirini izleyen ışık hızındaki gelgitler ile yapılanır ve ortaya çıkar.

Tüm bu iç içe girmiş farklılığa1 ya da her iki modeli çoğu kez birlikte kul­lanmamıza karşın, bilimsel modellere ilişkin bir temel seçimimizin bulun­ması da gerekir. Başka bir deyişle, hangi bilimsel modeli öncelediğimiz, bilimsel paradigmamız açısından önemli ipuçları verir. Tümdengelimci bi­limsel model seçildiği durumlarda yasa ya da kuramdaki ifadelerle dene­yin ya da alandaki bulguların sonucu tanımlanmış olur. Atom altı parçacık fiziğinde yapılan, yasalardan ve kuramlardan çıkarsanan ifadelerin alanda ne olması gerektiğinin tanımlanmasıdır. Böylece yasalardaki ya da kuram­lardaki ifadeler ileri dönük kestirimlerin yapılabilmesine de olanak sağlar. Söz konusu bilimsel model, gerçekleşmemiş ya da görgül olarak saptan­mamış olayları öngörmemizi ve açıklamamızı olanaklı kılar (Keat ve Urry, 1975). Tümevarımcı bilimsel model ise alandaki belirli sayıdaki bulgudan yola çıkarak genelleme yapma eylemidir. İstatistik ölçüler içinde genelle­

1 Söz konusu farklılığın kendi içinde bir düzen yarattığını ve bu iki farklı bilimsel modelin birbirini tamamladığını da unutmamak gerekir.

ÖRGÜT KURAMLARI

me yapma olanağı sağlayacak örnekler belirlenir. Gerekli hesaplamalar yapılarak genellemeye ulaşılır.

Her iki bilimsel modelde de benzer sorunlarla karşılaşılmaktadır. Tümden­gelimci modelde kuramın kestiriminin doğrulanması için yeterli bulgunun ne olduğu tartışma konusudur. Ancak kuram doğrulandığı sürece sorun yoktur. Tümevarımcı modelde de, örneklemdeki tüm kuğuların beyaz ol­ması, gelecekteki tüm kuğuların da beyaz olacağını ileri sürebilmemiz için yeterli midir sorusu öne çıkmaktadır.

Kuram “Dört Harfli Bir Sözcük” Değildir

Kuram, düşünmeyi küçümseyen, düşünmek yerine pratik çözümleri yeğ­leyenler tarafından, felsefe gibi kötü sözcükler arasına sokulmak istenir. Kuramsal olmak ya da düşünmek, felsefe yapmak gibi küçümsenir bir ey­leme dönüştürülmeye çalışılır. Bu durumu birkaç nedene bağlamak müm­kündür. Kuram üretmek sanıldığı gibi üstesinden nasıl gelineceği açıkça belirlenmiş bir süreç değildir. Oysa olağan bilim yaparken uygulayabile­ceğimiz belirgin reçeteler vardır. Yön kaygısı yaşadığımızda gideceğimiz yeri belirleyen niceliksel ve niteliksel yöntemler yardıma hazır beklemek­tedirler. Kuram nedir sorusu çoğu kişinin ayağını yerden kestiği ve hemen bir reçete üretmek olanaksız olduğu için, tanıma kuram ne değildir diye başlamak yükleneceğimiz riskleri azaltabilir.2

Weick (1995:389) kuram oluşturma sürecinin soyutlama, genelleme, ilişki- lendirme, seçme, açıklama, bütünleştirme ve idealize etme eylemlerinden oluştuğunu ileri sürüyor. Bu sıralamada soyutlamanın çok önemli rolü ol­duğunu göz ardı etmemek gerekir. Temelde yalnız bilimin değil, modern toplumun oluşmasında da soyutlamanın katkısı büyüktür. Soyutlama bece­risi düşük toplumlarm ya da toplulukların bilgi edinme ve bilgi süreçleme becerilerinin de düşük olacağını söyleyebiliriz.

Kuram oluşturmadaki rolünü kavrayabilmek için soyutlamanın işlevini açıklamak gerekir. Soyutlama kuram oluşturma sürecinin en önemli aşa­masıdır. Kuram oluşturabilmek için gelişmiş bir soyutlama becerisine ge­reksinme vardır. En temel anlamıyla soyutlama zaman ve yeri kapsayan bir genelleme biçimidir. Soyutlama sürecinde depolanan bilgiyi azaltma çabası vardır. Böylece bilgi süreçleme hızlanır. Soyutlama bilginin yer al-

2 Sutton ve Staw’ın makalesinin adı kişide bu çağrışımı yapmaktadır (Sutton ve Staw, 1995).

KURAMIN ÖNCELİĞİ I Sargııt 3 |

dığı kategori sayısını azaltırken, bilginin niteliğini korur. Soyutlamayla bil­giyi temsil eden tipolojiler oluşur ve bu tipolojiler bir sınıflama içinde yer alır (Hampton, 2003). Eğer soyutlama, her aşamanın bir önceki aşamadan “öğeler çıkarımı” demekse ve mümkün olan çok sayıda kaynağı bir yerde toplamaksa, soyutlama sürecini, ham petrolden gittikçe saf ürünlerin çık­tığı rafineri sürecine benzetebiliriz. Sonuçta soyutlama da, kuram da hava­da durmaz; bir temele oturur. Her ikisini de ilk çıkarıldığı aşamaya değin izleyebiliriz (Latour, 1987:241-243).

Bilimdeki gelişmelerin doruk noktalarında soyutlama becerisi yüksek bireyleri görürüz. Soyutlama becerisi yüksek bireyler, kuram oluşturma sürecinde önemli bir yer tutan düşünce deneyi yapma becerisini de ser­gilerler. Doğa bilimlerinde çığır açan birçok kuram soyutlama becerisine dayalı düşünce deneyleri sonrasında ortaya çıkmıştır. Düşünce deneyleri, somut olarak üretilemedikleri için, idealize edilen araç gereçlerle ve üst düzey soyutlama becerisiyle gerçekleştirilir. Düşünce deneylerinin doruk noktalarından birisi, Galileo’nun cisimlerin serbest düşüşü üzerine yaptığı düşünce deneyidir. Galileo’ya göre cisimlerin tam hareketi doğa koşulla­rında oluşamadığı için Aristo’dan bu yana ağır cisimlerin daha hızlı düş­tüğü ileri sürülüyordu. Gözlemin doğal ortamın dışında gerçekleştirilmesi gerekiyordu. Oysa Galileo bu deneyi yapabileceği araç ve gerece sahip değildi. Deneyi koşulların var olduğunu düşlediği bir ortamda gerçekleştir­mek zorundaydı. Galileo hava direncinin olmadığı bir vakum odada farklı ağırlıkta iki demir güllenin düştüğünü düşündü. Böylece düşünce deneyi aracılığıyla, ağırlıkları ne denli farklı olursa olsun, iki güllenin yere aynı hızla düşeceğini öngörebildi (Miller, 2000).

Einstein’m görelilik kuramına ulaşmasında da düşünce deneyinin büyük katkısı olmuştur. Einstein, hiçbir kütlenin dağılmadan ışık hızına erişeme­yeceğini bildiği için ışık dalgasıyla at başı koştuğunu varsaydığı bir düşün­ce deneyi tasarlamıştır. Işık hızıyla hareket edebilirse ne göreceğini anla­maya çalışmıştır. Vardığı sonuç, bu hıza erişildiğinde ışığın da, gözlemcinin de hareket etmiyor gibi olacaklarıydı. Einstein düşünce deneyinde zaman, uzay ve ışığı bir araya getirerek görelilik kuramına ulaşmış, hız ve zamana ilişkin sezgisel algımızı değiştirmiştir (Miller, 2000).

Kuram oluşturmak, gözlenen olgular (elmanın düşmesi) ile düşsel dünya­ların varsayımsal kavramları (yer çekimi) arasında gidiş gelişlerden oluşan bir yolculuktur. Bu durum somutla soyut arasında köprü kurmanın ne den­li zorlu bir iş olduğunu da gösterir. Kuramcılar kuram kurarken imgesel deneyler yaparlar. Bunlara düşünce deneyleri diyoruz. Düşünce deneyleri

U ÖRGÜT KURAMLARI

bize karmaşık sistemlere girmemizin yollarını açar. Kuramsallaştırma süre­ci somut çalışma sistemlerini, soyut simge sistemlerine bağlayan kavram­ları kullanır. Düşünce deneylerinin temelinde akıl yürütme ve soyutlama aracılığıyla önemli noktaları öne çıkarma çabası yatar (Folger ve Turillo, 1999).

Soyutlamalar ve düşünce deneyleriyle yoğrulan kuram oluşturma süreci, pratik çözümlere uzak durduğu için genellikle yadsınır. Oysa kurama kafa yoranların “iyi bir kuramdan daha pratik bir şey olamaz,” görüşünde ol­dukları gözlemlenmektedir (Van de Ven, 1989). Bazı araştırmacılara göre kuram kurma çabalarında tutarlılığın öne alınması düşünmeyi donduran ve kendini yineleyen kuramlar ortaya çıkarmaktadır. Bu çıkmazı aşmanın yolu çelişen kavramlar arasındaki ilişkileri kurmaya ve anlamaya çalışmak­tır (Poole ve Van de Ven, 1989). Gerçekten birbiriyle çelişen kavramlar arasında ilişki kurmak ya da çelişen kavramları birbirlerini destekleyen bi­çimde kullanmak yaratıcı ve çarpıcı düşünce biçimlerine, kuramlara ulaş­mayı sağlamaktadır. Granovetter’in “zayıf bağların gücü” yaklaşımı, güçlü bağlarla çelişen zayıf bağların nasıl daha etkin sonuçlar oluşturduğunu gösteren ilginç bir örnektir (Granovetter, 1973).3

Bilimci akımların kurama bakışlarında önemli farklılıklar görülür. Poziti- vistler kuramı önemsemelerine karşın, kurama bakışlarını Hume’cu ne­densellik ve görgül kanıt bulma ile sınırlarlar. Başka bir deyişle poziti- vistler için nedensellik tümevarımcı bir süreçtir. Onlara göre her A olayı meydana geldiğinde bunu bir B olayı izleyecektir. Bilimsel gerçekçiler bu oluşumu açıklayıcılık açısından zayıf, yalın bir nedensellik ilişkisi olarak değerlendirirler. Bu nedenle kuramın açıklayıcı bir mekanizma ve model görevi görmesini, nedensellik ilişkileri ortaya konurken bağlama ve ko­şullara ilişkin tüm değişkenlerin değerlendirilmesi gerektiğini düşünürler. Bilimsel gerçekçiler bu çerçevede kuramın önceliği konusunda bir tavır almaktadırlar.

Kuram Niye Önceliklidir?

Kuramın önceliği konusunda bilimsel gerçekçi yaklaşımı benimseyen araş­tırmacıların daha özenli davrandıkları görülmektedir. Bilimsel gerçekçiler, nedenselliği daha karmaşık bir mekanizma olarak anladıkları için kuram­

3 Granovetter’in bu m akalesine G oogle Scholar'a göre 20606 kez referans verilmiştir. Bu ol­dukça yüksek bir sayıdır. İlginç olan 1973 tarihli m akaleye referansların 2000’li yıllarda hızla artması ve yıllık 2343 sayılık referans rekorunun 2010 yılında kırılmış olmasıdır.

KURAMIN ÖNCELİĞİ I Sargut 5 1

sal açıklayıcı model ve mekanizmalara daha fazla önem verirler. Eğer mo­del ya da açıklayıcı mekanizma iyi çalışıyorsa, kuramın öngörülerinin gör- gül olarak saptanamaması kuramın işe yaramaz olduğunu göstermez. Araç -gereç yetersizlikleri nedeniyle kuantum mekaniğinde fizik kuramlarının öngördüğü koştıllar görgül olarak saptanamamaktadır. Yine bilim kişileri araç- gereçleri geliştirerek görgül kanıtları aramaktan vazgeçmemektedir­ler. Burada metafizik ve ontoloji devreye girmektedir. Tümüyle bizden ba­ğımsız var olan doğal gerçekler, yer ve hızlarını saptayamasak da, bizden bağımsız olarak varlıklarını sürdürmektedirler.

Metafizik sava göre dünyanın insanoğlunun akimdan bağımsız belirgin bir yapısı vardır. Bilimsel kuramların tanımladığı olgu ve varlıklar da burada yer alır. Kuramlar ontolojik bir tutarlılığa sahiptirler. Söz konusu ontolojik tutarlılık kuramın alanda soruşturduğu varlığın ne olduğu konusLindaki temel bilgiyi verir (Sargut, 2012; Coa, 2003). Kuramlar semantik açıdan da önceliğe sahiptir. Kuramların tanımladıkları, söz ettikleri varlıklarla ilgili savları vardır. Bu savların kuram tarafından doğru tanımlandığı kabul edi­lir. Eğer epistemolojik anlamda olgunlaşmış ve kestirim becerisi yüksekse, kuram yaklaşık olarak doğru sayılır. Kuramların söylediklerinin önemli bir bölümüne inanmak için geçerli nedenler vardır (Sargut, 2012:6; Psillos, 1999:xix-xx, 2005:385-386).

Kuramın önceliği, Popper’cı yanlışlama ilkesi açısından da önem taşı­maktadır (2002). Alana gidip araştırma yapacaksak, öncelikle yanlışlama ölçütlerini ortaya koymalıyız. Hangi gözlenebilir (eğer gözlenebiliyorsa) koşulların kuramı yanlışlayacağı konusunda bir genel kabulün oluşması gerekmektedir. Kuşkusuz bu durum bir kuramın kestirim gücünün sınan­masıyla da ilişkilidir. Tüm bunlardan söz edebilmemiz için alandaki olası olay ya da nesneleri öngörebilecek güçte bir kurama gereksinme vardır.

Araçsalcılık Çıkmazı

Araçsalcılık işletmecilik çerçevesine uygun düştüğü için, etik ve politik sorunlar yerine kar, kazanç ve kazanmaya odaklanır. Tüm eylemler, hangi araçların hangi sonuçları sağladığı üzerinde yoğunlaşır. Örgüt içi demok­rasi benzeri kavramlar konu dışıdır. İşletme yönetimlerindeki bu anlayış bilimsel araştırma sistematiğine de sızmaktadır (Adler, Forbes ve Willmott, 2007:127-128).4

4 İşletme yönetimlerinin günlük soaınlarını çözmeyi bilim yapmak sanan, temel işlevlerinin bu sorunları çözm ek olduğu inancını taşıyan akadem iklere sıkça rastlanmaktadır.

I « ÖRGÜT KURAMLARI

Araçsalcı yaklaşımın odaklandığı konu sorun çözümüdür. Çözüm ile ger­çek arşındaki ilişki araçsalcıyı pek ilgilendirmez. Önemli olan mümkün olduğunca çok sorun çözebilmektir. Bilimsel kuramların gerçeği temsil ettiği düşüncesinde olmadıkları için araçsalcılar bilimin adım adım doğru bilgiye yaklaştığını da kabul etmezler (Kilduff, Mehra ve Dunn, 2011:299)-

Araçsalcı bakış açısına göre “bilimsel kuramlar, olayları kestirme ve sorun çözemeye yardım konusunda yararlı araçlardır”. Araçsalcılık bilgiyi bilgi oldtığu için değil de, sorun çözdüğü için önemser. Btı noktada kuram görgül materyal için bir dosyalama sistemi olarak kullanılır. Bu açıdan kuramın doğru ya da yanlış olması da önem taşımaz. Önemli olan ku­ramın sorunları başarıyla çözüp çözmediğidir (Kilduff, Mehra ve Dunn, 2011:302). Yönetim ve örgüt araştırmaları alanında uygulamaya dayalı ve kuram adı verilen birçok yaklaşımın ortaya çıkmasının nedeni de söz ko­nusu çözüm yönelişli çabalardır. Hangi görüş ne kadar çözüm getiriyorsa, o görüş alanda kuram benzeri bir saygınlığa kavuşmaktadır. Oysa bu gö­rüşlerin basit yöntemlerin ötesine geçip kuramlaşmaları zordur. Bu yapı­sı gereği araçsalcı yaklaşım, yönetim ve örgüt kuramları içinde bilimsel gerçekçi yaklaşımların etkinliğini azaltmakta, piyasa işi modaların bilim olarak yutturulmasına neden olmaktadır. Araçsalcılığın örgüt ve yönetim alanında yarattığı bu sorunlar son toplamda kapitalizmin ve ekonominin krizleri olarak toplumları olumsuz biçimde etkilemektedir.

Çıkış Yolu: Bilimsel Gerçekçilik

İşletme yönetimi kavramlarının içine yerleşen araçsalcı programlar, yöne­tim ve örgütlenme kuramlarının da içine sızarak, alanın kendisini sosyal bilim olarak tanımlamasının önünde en önemli engeller olarak durmakta­dır. Bu sorunu aşabilmek için kuramların saygınlığını geri getirecek çabala­ra gereksinme vardır. Süreçte en büyük engel kuram yapmanın zorlukları ve gerektirdiği yaratıcı çabadır. Bilimsel gerçekçilik, araçsalcılığın göz ardı ettiği ontolojik ve epistemolojik titizliği de göz önüne aldığı için, yönetim ve örgüt kuramı çalışma alanlarının gelişmesine katkı verecektir. Gerçek­çiliğin alana katkısı kurama tanıdığı öncelikle başlayacaktır. Kuramları, doğruya yakın açıklama ve kestirim yeteneği gelişmiş mekanizmalar ola­rak tanımlaması alanın gelişimi açısından önemlidir. Bilindiği gibi bilimsel gerçekçiliğin nedensellik anlayışı da kuramların gücüne katkı vermektedir.

Kildufl ve arkadaşları (2011:309) örgütsel bir yapının kurumsal mantıkla­rının eylemlerinde varsayımsal olarak nasıl birleştirilebileceğini bir model

KURAMIN ÖNCELİĞİ I Sargut \

ile açıklamaya çalışıyorlar. Bli model örgüt ve yönetim alanında bilim yap­ma çabası içinde bulunan bir topluluğu açıklamak için de kullanılabilir. Modele göre merkezde yapısal gerçekçi gruplar yer alacaktır. Bu grupların amacı katıksız, saf bilimsel araştırma, başka bir deyişle katıksız araştır­mayla evrenin temel yapısını keşfetme olarak saptanabilir (Kilduff ve di­ğerleri, 2011:209). Bilimsel kuramların geliştirilmesine en büyük katkı bu gruplardan gelecektir. Merkezi Thompson’un teknik çekirdeğine benzete­biliriz (1967). Teknik çekirdeğin çevreyle ilişkilerini uyumlamak için tam­pon mekanizmalara gereksinme vardır. Tampon mekanizma işlevlerinden birincisini temelciler yerine getirir. Temelciler (gelenekçiler) tümevarım yöntemiyle verilerde yer alan gizli örüntüleri bulmaya çalışırlar (Kilduff ve diğerleri, 2011:209).. Pozitivistler bu gruplar içinde yer alır.

Eleştirel gerçekçiler diğer bir tampon mekanizmayı oluştururlar. Temel amaçlan bireyi egemen güç ve baskı yapılarından kurtarmaktır (Kilduff ve diğerleri, 2011:209). Eleştirel gerçekçiler ontolojik ve epistemolojik duruşları itibariyle nesnelden öznele geniş bir yelpazeyi içerirler. Grupta yer alanların bir bölümünün ontolojik ve epistemolojik tutarlılık kaygısı düşüktür. Öznelliğin uç noktalarında postmodernist ve solipsist eğilimler görülür.

Üçüncü tampon mekanizma araçsalcılarm alanıdır. Bu gruplar, doğru olan­dan bağımsız bir biçimde sorunları çözme çabası içindedirler (Kilduff ve diğerleri, 2011:209). Araçsalcılar pragmatik işlerin peşindedirler. Örgütlerin ve yönetimlerin günlük sorunlarına çözüm ararlar. Merkezde yer alan yapı­sal gerçekçiler uygulama alanında ne olduğuna bakmak, güç ve etkilerini yaygınlaştırmak ya da tamnırlıklarını artırmak için bu alana girebilirler.5 Şirketlere danışmanlık yapan kişi ya da şirketler de yoğunlukla bu alanda yer alırlar.

Temelciler, eleştirel gerçekçiler ve araçsalcılarm tampon mekanizma ola­rak işlevi, merkezdeki yapısal gerçekçiler ile çevrenin beklentileri arasın­daki ilişkileri ve uyumu sağlamaktır (Kilduff ve diğerleri, 2011:309). Ancak merkezdeki teknik çekirdeğin, ilişki alışverişinin yoğun bir biçimde yaşan­dığı açık bir sisteme dönüşmesi beklenemez. Çünkü böylesi bir durumda, merkezdeki bilimci tavır çevreden gelen pragmatik popülizm ile seyreltile-

5 Bilindiği gibi daha çok tanınarak etkinlik artırmak için tribünlere oynamak gerekir. Tribün­lere oynamanın ve yaygın etkinlik sağlamanın yollarından birisi de bilimin normlarından, jargonundan uzaklaşarak anlaşılır duruma gelmek, dolayısıyla bilimin bazı gereklerinden vazgeçmektir. Bilgiyi geniş kitleler tarafından anlaşılabilir kılmayı da içeren bu yöntem le bilim yapmayı sürdürmek mümkün olmayabilir.

|8 ÖRGÜT KURAMLARI

ceği için katıksız bilim yapma eylemleri kesintiye uğrayabilir. Bu nedenle tampon mekanizmaların bir görevi de, pragmatik ve popüler beklentilere gerekli yanıtları vererek, merkezin katıksız bilimci eylemleri üzerindeki bilim dışı beklentileri ve sulandırıcı baskıları azaltmaktır. Ayrıca merkez de ktırumsal mantık ihracı yoluyla çevrenin tampon mekanizmalar üzerindeki popülist baskılarını dengeleyebilir. Öte yandan araçsalcı şapkayla merkeze girerek onu popülist etkilere açmaya çalışan ve böylece merkezin katıksız bilim yapma işlevini zayıflatıcı çabalar da yürürlükte olmayı sürdürecektir.

KURAMIN ÖNCELİĞİ I Sargut 9 |

KAYNAKLAR

Adler, E S., Forbes, L. C. ve Willmott, H. (2007). Critical Management Studies. Academ y o f M anagem ent Annals, 1(1): 119-179.

Cao, T. Y. (2003). Structural Realism and the Interpretation of Quantum Field Theory. Synthese, 136:3-23-

Folger, R. ve Turillo, C. J. (1999). Theorizing as the Thickness of Thin Abstraction. Academ y o f M anagem ent Iievieıv, 24:605-622.

Hampton, J. A. (2003). Abstraction and Context in Concept Representation. Philosophical Transactions o f the Royal Society o f Londoı% 358:1251-1259.

Granovetter, M. (1973). The Strength of Weak Ties. Am erican Jou rn al o f Sociology, 78(6):1360-1380.

Keat, R. ve Urry, J. (1975). Social Theory as Science. London: Routledge and Kegan Paul.

Kilduff, M., Mehra, A. ve Dunn M. B. (2011). From Blue Sky Research to Problem Solving: A Philosophy of Science Theory of New Knowledge Production. Academ y o f M anagem ent Revieıv, 36(2):297-317.

Latour, B. (1987). Science in Action. Cambridge, Mass.: Harvard University Press.

Miller, A. I. (2000). Insights o f Genious: Imagery a n d Creativity in Science a n d Art. Cambridge, Mass.: MIT Press.

Poole, M. S. ve Van de Ven. A. H. (1989). Using Paradox to Build Ma­nagement and Organization Theories. Academ y o f M anagem ent Revieıu, 14(4):562-578.

Popper, K. R. (2002). Conjectures a n d Refutations: The Groıvth o f Scientific Knoıvledge. London: Routledge.

Psillos, S. (1999). Scientific Realism: How Science Tracks Truth. London: Routledge.

Psillos, S. (2005). Scientific Realism and Metaphysics. Ratio, 18:385-404.

Sargut, A. S. (2012). Sosyal Bilim Olarak Örgüt ve Yönetim Araştırma Alanları: Bilimsel Meşruiyet Sorunları Nasıl Aşılır? Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 12(2):l-l6.

1 10 ÖRGÜT KURAMLARI

Sutton, R. I. ve Staw, B. M. (1995). What Theory is not. Administrative Science Quarterly, 40(3):371-384.

Thompson, J. D. 1967. Orgarıizations in Action. New York: McGraw-Hill.

Van de Ven, A. H. 1989. Nothing is Quite so Practical as a Good Theory. Academ y o f M anagem ent Revievo, 14(4): 486-489-

Weick, K. E. 1995. What theory is not, theorizing is. Administrative Science Quarterly, 40(3):385-390.

YÖNETİMDE ERKEN DÖNEM: KLASİK YE NEOKLASİK YAKLAŞIMLAR

İp ek K a lem c i Tüzün

• •

Ö rgüt kuramlarındaki gelişmeleri doğru anlayabilmek ve açıklayabil­mek yönetim ve örgüt alanındaki evrimin nasıl gerçekleştiğini anla­

mak ile mümkün olacaktır. Bugün yönetim ve örgüt bilimsel alanındaki bilgiler büyük ölçüde bu alanları besleyen diğer bilim dallarından ayrıl­mış ve alana ait temel kavramlar ve bilimsel bilgi oluşmuştur. Bu oluşum sürecini tetikleyen, yönetimin ayrı bir bilim olarak incelenmesinin teme­linde Sanayi Devrimi ve son yüzyılda yaşanan gelişmelerin etkisi olduğu görülmektedir. 18. yüzyılın ikinci yarısında İngiltere’de başlayan 19. ve 20. yüzyıllarda Avrupa ve Kuzey Amerika’ya yayılan Sanayi Devriminin yönetim düşüncesinin gelişimi üzerindeki önemli etkisi tartışılmalıdır. Sa­nayi Devrimine kadar, yönetim düşüncesi filozofların, iş, çalışma ve ticari faaliyetlere, yönetim ve örgüt kavramlarına ilişkin fikir ve görüşlerinden oluşmuştur. Bu döneme kadar, yönetim düşüncesinin uygulama alanı za­manın büyük çaplı ve karmaşık yapılı örgütlerini oluşturan, devlet, ordu ve dini kurumlarla sınırlı kalmıştır. Bu kurumların belli kurallarla yönetildi­ği ve bugün çağdaş örgütlerde de kullanılan emir-komuta zinciri, kuman­da birliği gibi prensiplerin kökenlerinin o günün askeri örgütlerinden ve diğer devlet kurumlarından geldiği bilinmektedir. Sanayi Devrimi öncesi üretim birimlerinin genellikle aile üyelerinden meydana gelen, küçük ve usta-çırak ilişkilerinin egemen olduğu yapılardan oluştuğu bilinmektedir. Sanayi Devriminin yarattığı ticari etkinlikler ve üretim araçları üzerindeki etkisiyle, küçük ve dağınık üretim birimleri bir çatı altında toplanmış ve fabrika sistemi ortaya çıkmıştır.

Sanayi Devrimi ile ortaya çıkan fabrika sistemi teknolojik açıdan sermaye ihtiyacının artmasına ve sermaye maliyetlerinin yükselmesine yol açmıştır. Büyük sermayeleri kendi kaynaklarından sağlayamayan girişimciler, dikey ve yatay bütünleşmelerle sermayelerini artırmışlar daha büyük çaplı ör­gütlerin oluşmasını sağlamışlardır. Böylece hızlı endüstrileşme ve bununla