m. foucault'nun bİyo polİtİka gÖrÜŞÜnÜn m ve a....

138
i T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE (SİSTEMATİK FELSEFE VE MANTIK) ANABİLİM DALI M. FOUCAULT'NUN BİYO-POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M. HARDT VE A. NEGRİ'NİN SİYASET FELSEFESİNE ETKİLERİ Yüksek Lisans Tezi Öner Güler Ankara 2016

Upload: lamtruc

Post on 21-Jul-2019

222 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

i

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

FELSEFE (SİSTEMATİK FELSEFE VE MANTIK)

ANABİLİM DALI

M. FOUCAULT'NUN BİYO-POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M. HARDT VE A. NEGRİ'NİN SİYASET FELSEFESİNE ETKİLERİ

Yüksek Lisans Tezi

Öner Güler

Ankara 2016

Page 2: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

ii

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

FELSEFE (SİSTEMATİK FELSEFE VE MANTIK)

ANABİLİM DALI

M. FOUCAULT'NUN BİYO-POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M. HARDT VE A. NEGRİ'NİN SİYASET FELSEFESİNE ETKİLERİ

Yüksek Lisans Tezi

Öner Güler

Tez Danışmanı

Prof. Dr. Hamdi BRAVO

Ankara 2016

Page 3: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

iii

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

FELSEFE (SİSTEMATİK FELSEFE VE MANTIK)

ANABİLİM DALI

M. FOUCAULT'NUN BİYO-POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M. HARDT VE A. NEGRİ'NİN SİYASET FELSEFESİNE ETKİLERİ

Yüksek Lisans Tezi

Tez Danışmanı:

Tez Jürisi Üyeleri

Adı Soyadı İmzası

................................................... ……………………...

……………………………….................. ……………………...

……………………………….................. ……………………...

Tez Sınavı Tarihi:……………………………..

Page 4: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

iv

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE

Bu belge ile, bu tezdeki bütün bilgilerin akademik kurallara ve

etik davranış ilkelerine uygun olarak toplanıp sunulduğunu beyan

ederim. Bu kural ve ilkelerin gereği olarak, çalışmada bana ait olmayan

tüm veri, düşünce ve sonuçları andığımı ve kaynağını gösterdiğimi ayrıca

beyan ederim. (……/……/2016)

Tezi Hazırlayan Öğrencinin

Adı ve Soyadı

…………………………………

İmzası

………………………….

Page 5: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

v

M. FOUCAULT'NUN BİYO-POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M. HARDT VE A. NEGRİ'NİN SİYASET FELSEFESİNE ETKİLERİ

Giriş........................................................................................................................................1

1. BÖLÜM: Foucault'nun Biyo-Politika Görüşünde Disiplin ve Denetim............................11

1.1. Bir İktidar Pratiği Olarak Cezalandırmadan Disipline Geçiş.....................................12

1.1.1. Ölüm Üzerinde İktidar Olarak Cezalandırma..............................................14

1.1.2. Bedenlerin Disipline Edilişinde Biyo-İktidarın Rolü....................................16

1.1.3. Disiplinlerin Tamamlayıcısı Olarak Panoptik Gözetleme Modeli...............23

1.2. Disiplin ve Denetimin Kesişim Yeri Olarak Biyo-Politika..........................................27

1.2.1. İktidarın Devlet Irkçılığı ve Ölüm Üzerinden Biyo-Politikaya Dahil

Oluşu.......................................................................................................................34

1.2.2. Liberal Yönetim Sanatı................................................................................40

2. BÖLÜM: Hardt ve Negri'nin Siyaset Felsefesinde Biyo-İktidar ve

Biyo-Politik Üretim...................................................................................................52

2.1. Yeni Bir Siyasal Analizin Nesnesi Olarak İmparatorluk............................................53

2.1.1. Emperyalizmden Emperyale Geçiş..............................................................57

2.1.2. Biyo-İktidar Organı Olarak İmparatorluğun Yapısı.......................................61

2.1.3. Biyo-İktidar'ın Düzenleyici Aracı Olarak Savaş.............................................64

2.2. Biyo-politik Bir Üretici Güç Olarak Çokluk...............................................................69

Page 6: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

vi

2.2.1. Biyo-politik Üretim'in Yapısı........................................................................73

2.2.2. Bedenin Karşıtı Olarak Çokluk veya Canlı Et................................................78

2.2.3. Ortak Payda ve Demokrasi..........................................................................82

2.2.4. Çokluğun Demokratik Niteliğine Spinoza'nın Etkisi.....................................86

2.3. Kurucu Güç Olarak Çokluk......................................................................................90

3. BÖLÜM: Foucault'nun Hardt ve Negri'nin Siyaset Felsefesine

Etkileri.......................................................................................................................94

3.1. Biyo-İktidar ve Biyo-Politika Kavramlarının Tarihsel Değişimi.................................94

3.1.1. İktidar Mekanizmasından Üretim Etkinliğine Biyo-Politika.......................101

3.1.2. Biyo-Politik Üretim ve Biyo-İktidar Karşıtlığı..............................................104

3.2. Biyo-İktidarda İçsellik ve Dışsallık Sorunu.............................................................109

3.3. İmparatorluk Kavramının Foucaultcu Çağrışımları................................................114

3.4. İşçi Sınıfından Çokluğa Geçişte Foucault'nun Etkisi...............................................119

3.5. Demokrasi ve Çokluk.............................................................................................121

4. SONUÇ.................................................................................................................124

5. ÖZET......................................................................................................................127

6. ABSTRACT...........................................................................................................128

7. KAYNAKÇA.........................................................................................................129

Page 7: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

1

GİRİŞ

Siyaset felsefesi içinde iktidar kavramını genellikle baskı, yasaklama,

bastırma ve sınırlar çizme kavramlarıyla birlikte düşünmeye dair bir yatkınlık vardır.

Bunun yanı sıra iktidar için bir konum arayışının sonucu olarak onun devlet gibi

aslında oldukça soyut ve belirsiz bir yerde somutlaştığı veya iktidarın bir sınıfın bir

başka sınıfı baskısı altında tutabilmek için ekonomist amaçlarla örgütlendiği fikri

eşlik etmektedir. Bu teorilere göre iktidar tepede bir yerde, tek bir merkezden

doğmakta ve aşağılara inildikçe dallanıp dağılmakta, karmaşıklaşmaktadır. Bu

düşünce tarzının sonucu olarak devletin ele geçirilmesiyle iktidarın da yıkılabileceği,

iktidarın bir sınıf tahakkümü olduğundan hareketle sınıfsal ilişkilerin sona

erdirilmesiyle iktidarın da sönümleneceği gibi düşünceler geliştirilmiştir.

Bu teorilerin aksine, özellikle Foucault çalışmalarında göstermiştir ki iktidar

aslında tepede, tek bir noktada olan ve oradan toplumsal ilişkilere yayılan, dağılan

bir şey değildir. Tam tersine iktidar bizzat bireysel ilişkiler uzamında ortaya

çıkmakta ve yatay olarak hareket etmektedir. Bu iktidar anlayışı aynı zamanda

iktidarı, egemenliği sadece baskı ve yasaklama kavramları çerçevesinde ele almakta

onun özellikle 17. yüzyıldan sonra gelişen üretici niteliğini kavrayamamaktadır.

Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar el koyma yoluyla

işlemekte ve yasaya uyulmadığında kişinin yaşamı üzerinde karar hakkına sahipti.

Bunu aksine yeni iktidar formu yaşamı yönetmeyi, güvence altına almayı,

geliştirmeyi ve kontrol etmeyi amaçlamaktadır ve Foucault çalışmalarını bu iktidar

biçimini kavramaya odaklamıştır.

Page 8: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

2

Foucault düşüncesine göre bu yeni iktidarın iki temel nesnesi vardır. Bunlar

bireylerin disipline edilmesini amaçlayan ve itaat-yararlılık kavram çiftini merkeze

alan biyo-iktidar mekanizmaları ve bir bütün olarak nüfusun biyolojik canlılığını

denetim altında tutmayı hedefleyen ve biyo-iktidar pratiklerinin toplamı olarak da ele

alınabilecek, onları bir arada tutan biyo-politika.

Üretim ilişkileri ve kapitalizmin gelişimiyle paralel olarak ele alındığında bu

iki iktidar pratiğinden biyo-iktidar kapitalizmin erken dönemlerine denk gelmekte ve

emek gücünün en etkili şekilde organize edilmesini ve işletilmesini hedeflemektedir.

Bu iktidar mekanizmasının amacı tekil bedenlerin disipline edilmesidir. Disipline

etme amacı iktidarın sadece yasaları belirleme ve yasaya uymayanlar üzerindeki

alıkoyma hakkından daha geniş bir mekanizmalar dizisine doğru genişlemeye

zorlamıştır. Islah etme, terbiye etme ve iyileştirme iktidarın yeni hedefleridir ve

kapitalist-endüstriyel toplumun çıkarlarıyla paralellik göstermektedir. "...[B]edenin

terbiyesi, yeteneklerinin artırılması, güçlerinin ortaya çıkarılması, yararlılığıyla

itaatkarlığının koşut gelişmesi, etkili ve ekonomik denetim sistemleriyle

bütünleşmesi, bütün bunlar disiplinleri şekillendiren iktidar yöntemleriyle

sağlanmıştır: insan bedeninin anatomo-politikası" (Foucault, 2010: 102). Emek

gücünün organize edilmesi tek tek bireylerin eylemlerinin sıkı kontrolüne ihtiyaç

duyduğundan üretim alanlarında mekansal ve uzamsal bir bölümlemeyi doğurmuştur.

Üretim süreçlerinde üretime katılan bedenlerden maksimum verimin elde edilmesi

onların mekansal ve zamansal kontrolüyle mümkündür. Bu düzenlemeler yoluyla

işçilerin zamanlarını boşa harcamalarının önüne geçilmesi hedeflenmeydi, bu

anlamda biyo-iktidarın nesnesi tekil bedenler ve onlar üzerindeki iktidarın

arttırılmasıdır. Bu aynı zamanda tekil bedenlerin devamlı gözetim altında tutulmasını

Page 9: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

3

da gerektirmekte ve Foucault'nun panoptik gözetleme modeli dediği mekanizmayla

birleşmektedir. Panoptik gözetleme modeliyle karmaşıklaşan üretim ilişkilerinin

gerektirdiği kontrol sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu modelde bireyler gözetlenip

gözetlenmediğinden emin olmaksızın devamlı gözetleniyormuş gibi davranmaya

zorlanmaktadır. Sürekli bir gözetim altında olma hissi bireylerin iktidara içsel bir

itaatini sağlamaktadır. Biyo-iktidar bireylerin zamansal ve mekansal kontrolünün

dışında bireylerin yapmaları gerekenleri de normlar yoluyla belirlemekte ve bu

sayede bireylerin yaşamına uzanmaktadır. Normlara uyulması ise yarar söylemi ve

gözetleme mekanizmalarının baskılamasıyla elde edilir.

Bu anlamda biyo-iktidar her ne kadar iktidarın eski negatif anlamından

kurtularak normlar yoluyla yaratıcı olmaya başlasa bile hala eski baskı ve yasaklama

biçimini andırmaktadır. Bireyler üzerindeki gözetleme onların her hareketinin bilinir

kılınmasını amaçlamaktadır. Ayrıca bu düşünce devletin güçlerinin arttırılması

fikrinin bir uzantısıdır.

Buna karşılık kapitalizmin geliştiği ve liberalizm fikrinin yerleştiği 19. yüzyıl

pratiklerine bakıldığında biyo-politika üretim ilişkilerindeki bu disiplin rejiminin

ötesine geçerek yaşamın bütününü kapsamaya yönelir.

"...[T]ür-bedeni, canlı varlığın mekaniğinin etkisinde olan ve biyolojik

süreçlerin dayanağını oluşturan bedeni merkez almıştır: Bollaşma,

doğum ve ölüm oranları, sağlık düzeyi, yaşam süresi ve bunları

etkileyebilecek tüm koşullar önem kazanmıştır; bunların

sorumluluğunun yüklenilmesi bir dizi müdahale ve düzenleyici denetim

yoluyla gerçekleşir: İşte bu da nüfusun biyo-politikasıdır" (Foucault,

2010: 102-103).

Page 10: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

4

Biyo-politika sağlık, hijyen, beslenme, doğum oranları, cinsellik gibi

fenomenler üzerinden nüfusu yönetirken yerel düzeyde işleyen biyo-iktidar

mekanizmalarından yararlanır. Böylece Foucault düşüncesine göre biyo-politikayı

bir biyo-iktidarlar toplamı olarak ele almak mümkündür. Biyo-politika düşüncesinin

içerdiği iktidarın tek bir merkezden oluşamayacağı, pek çok iktidar ilişkisinin

çoğulluğu olduğu iddiası da buradan kaynaklanmaktadır. Foucault iktidarı, basitçe

tanımlanamayacak kadar karmaşık, birbirleri ile savaş içerisindeki bir ilişkiler

çokluğu olarak ele almaktadır. Ayrıca disiplin çözümlemesi genel olarak iktidarın

nasıl işlediğine dair bir boşluğu da beraberinde getirmektedir. Biyo-politika bu

mekanizmalara bir birliktelik sağlamaktadır.

"...[D]isiplin özel bir iktidar tekniği olarak araştırmada öncelikli ilgi

alanı iken; bireysel disiplin altına alınma, hukuki iktidar kavramının

eleştirisinin zemini olarak işlev görmüş ve tekil kurumlar üzerinde

yoğunlaşılması, araştırmayı devletin küresel çözümlemesinden bilinçli

olarak uzaklaştırmıştı. Önceden Foucault disipline dayalı

mekanizmaların üretkenliği ile egemenliğin iktidarının negatifliğini

karşı karşıya getirirken, şu durumda bir iktidar tekniği olarak disiplini,

sadece bedenin terbiyesi değil, bunun yanında nüfusun da kontrolünü

hedefleyen daha kapsamlı bir politik teknolojinin içine yerleştirir"

(Lemke, 2016: 195).

Biyo-politika içerisinde tekil bedenlerin disiplini ve biyolojik bir bütün olarak

nüfusun denetimi bir arada işlemektedir. Bu noktada cinsellik bu iki mekanizmanın

kesişim alanı olarak dikkat çekmektedir. Cinsellik bireysel bir davranış olarak

disiplinci rejimin bir parçasını oluştururken aynı zamanda üreme özelliğiyle sadece

bireyin bedenini değil biyolojik bir süreç olarak nüfusu da etkiler.

Nüfusa yönelik pratikler aynı zamanda nüfusun arttırılması yoluyla bir

güçlenmenin amaçlanmamasıyla da disiplinden ayrılmaktadır. Bunun yerine biyo-

Page 11: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

5

politika hukuki iktidar kavramından disipline geçilirken etkisini kaybeden ölüm

üzerinde iktidarı farklı bir formda iktidar pratiklerine ekleyerek ırkın saflığını

sağlamaya çalışır. Ölüm üzerinde iktidar bu biçimiyle yaşamı sürdürmenin ve

güçlendirmenin bir aracı olarak iktidara dahil olmaktadır. Bu noktada devlet ırkçılığı

kavramı ırklar arasındaki bir mücadeleye değil devletin ırkın kendisine yönelik bir

müdahalesi olarak anlaşılmalıdır. Irkın içerisindeki hastalıklı unsurların tespiti ve

temizlenmesi ırkın içerisine yönelik bir savaş yoluyla gerçekleştirilir.

Kapitalizmin giderek güçlendiği ve liberalizm aşamasına geçildiğindeyse

iktidarın öncelikli hedefinin ekonomik alandan toplumsal alana geçişinin

tamamlandığı görülmektedir. Liberalizm fikriyle birlikte Sovyet ve Nazi Almanya'sı

deneyimlerinden çıkarılan sonuçlar uyarınca iktidarın ekonomik alana müdahale

etmemesi gerektiğine karar verildi. Bununla birlikte ekonominin gelişmesinin

toplumsal koşullarla olan ilişkisi göz önünde tutularak beşeri sermaye kavramına

ağırlık verilmektedir. Buna göre toplumsal koşulların gelişmişliğinin ifadesi olarak

beşeri sermaye devletin zenginliğinde en etkili faktördür ve iktidar ekonomik alana

müdahale etmektense beşeri sermayenin gelişimi üzerinde durmalıdır.

Biyo-iktidar ve biyo-politika kavramlarını güncel politik yapının analizinde

kullanan diğer isimler ise Hardt ve Negri'dir. Kendilerini Marksist olarak tanımlayan

ikili, çalışmalarını toplumsal emeğin değişen niteliği ve küreselleşme üzerinde

yoğunlaştırmışlardır. Foucault felsefesinden biyo-iktidar ve biyo-politika

kavramlarını almakla birlikte bu kavramlara farklı bir anlam getirmiş, bir anlamda

Marksizmi günümüze uyarladıkları gibi bu kavramları da yenilemişlerdir.

Kavramların içeriğinde meydana gelen değişime rağmen özellikle Foucault'nun

üretim ilişkileri ile paralel bir okuması yapıldığında aslında Hardt ve Negri'nin

Page 12: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

6

kavramları ele alış tarzlarının Foucault'nun bir devamı olduğu görülmektedir. Bu

noktada Hardt ve Negri'nin Foucault'ya yönelik eleştirileri onun biyo-iktidar

kavramına fazla yoğunlaştığı ve biyo-politik toplumdaki üretimin gerçek

dinamiklerini kavrayamadığı yönündedir.

"...[B]iyo-politikayı bir tür biyo-iktidarlar toplamı olarak mı

düşünmelidir yoksa iktidarın yaşamı kuşattığını söylemek aynı şekilde

yaşamın bir iktidar olduğuna işaret ediyorsa, bir tür uyrukluktan

kurtulma olarak öznellik üretiminin ve bir karşı-iktidarın doğuşunun

olanağını yaşamın içinde -yani emekte ve dilde olduğu kadar bedenlerde,

duygularda, arzularda ve cinsellikte de- bulabilir miyiz?" (Negri, 2013:

39).

Hardt ve Negri bu bağlamda iktidarın değişen yapısına ve üretim

ilişkilerindeki değişimlere odaklanmaktadırlar. Günümüz üretiminde asıl belirleyici

olanın maddi malların üretimi değil maddi olmayan malların üretimi olduğu tezinden

hareket ederler. Fikir, imaj ve bilgi üretimi modernden post-modern döneme geçişle

birlikte üretimin baskın eğilimini oluşturmaya başlamıştır. Bu üretim tarzının temel

özelliğiyse belirli mekanlarda ve zamanda yapılma zorunluluğunu aşması, aynı

zamanda küresel bir iletişim ve bilgi alışverişini gerektiriyor olmasıdır.

Zamansal ve mekansal sınırlamalardan kurtulan üretim ilişkileri üretici

güçlerin disiplinini hedefleyen biyo-iktidar mekanizmalarının gücünü kaybetmesi

sonucunu doğurmaktadır. Mekansal bölümleme ve zamansal çizelgelere uyma

zorunluluğu yerini esneklik ve melezliğe bırakmaktadır. Üretim süreçlerinde yer

alanlar özgür oldukları oranda yaratıcı olabileceklerdir. Aynı zamanda fikirlerin

üretimi devamlı başka fikirlerle ve insanlarla iletişim halinde olmayı

gerektirdiğinden bu üretim dışarıdan bir müdahaleyle değil kendi başına bu iletişim

Page 13: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

7

olanaklarını üretme yeteneğine sahiptir. Üretimin giderek maddi olmayan malların

üretimine kayması ve çoğul karakteri onu aynı zamanda toplumsallığın da üretildiği

yer haline getirmektedir. Bu sebeplerden dolayı bu üretim Hardt ve Negri tarafından

biyo-politik olarak adlandırılır ve üretim ilişkilerinin tüm toplumsal ilişkileri

kapsayacak, yani tüm yaşamı kapsayacak şekilde genişlediğini belirtir.

Buna karşılık sömürü ve iktidar ortadan kalkmamıştır. Topluma dışsal bir

hale gelerek toplumun üretkenliğini kendisine mal etmeye devam etmektedir. Üretim

ilişkilerinden dışlanan biyo-iktidar kendisini burada ortaya çıkarmaktadır. Hardt ve

Negri felsefesinde biyo-iktidar ve biyo-politika kavramları birbirine karşıt ve

mücadele halinde iki ayrı kavram olarak ortaya çıkar. Biyo-politika üretken, yaratıcı

ve topluma içselken biyo-iktidar kısıtlayıcı, sömürücü ve topluma dışsaldır.

Genel hatlarıyla belirtilen bu tezin amacı, biyo-iktidar ve biyo-politika

kavramlarının disiplin ve denetim kavramlarıyla birlikte ekonomik sistemle olan

ilişkisinde ele alınarak geçirdiği değişimin ortaya konması ve Hardt ve Negri'nin

felsefi görüşlerinin Foucault'dan etkilendiği noktaların açıklanmasıdır. Bu tezin bir

diğer amacı ise, üretim ilişkileri ve egemenlik anlayışında meydana gelen

değişikliklerin ele alınmasıyla modern siyaset felsefesinde takip edilebilecek bir

hattın ortaya çıkarılmasıdır.

Bu tezin ilk bölümünde, Foucault'nun biyo-iktidar ve biyo-politika kavramları

cezalandırma, disiplin ve denetim mekanizmaları arasındaki tarihsel geçişler temel

alınarak incelenecektir. Bu amaçla Foucault'nun iktidar kavrayışının klasik

egemenlik anlayışından farklılıkları ortaya konmaya çalışılacak ve biyo-iktidar ve

biyo-politika kavramlarının kapitalist üretimle olan ilişkilerine değinilecektir. İlk

Page 14: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

8

bölümün ilk alt başlığında cezalandırmadan disipline geçiş, ölüm üzerinde iktidarın

terki ve yaşamın iktidarın konusu olması cezalandırmalarda meydana gelen

değişimler takip edilerek ele alınacaktır. İkincil olarak, disiplinlerin nesnesini

oluşturan tekil bedenlerle ilişkisine yoğunlaşılacaktır. Disiplinlerin tek tek bedenler

üzerinde nasıl işlediği ve itaat-yarar kavram çifti çevresinde üretim süreçlerinde

işçiler üzerinde kullanılan teknikler kapitalizmle ilişkisinde ele alınacaktır. Son

olarak, bu bölümde, disiplinlerin tamamlayıcısı ve bireyler tarafından

içselleştirilmesinin aracı olarak panoptik gözetleme modelinin nasıl işlediği ve

iktidar için ne gibi ihtiyaçlara karşılık geldiğine bakılacaktır. Bu bölümün ikinci alt

başlığında, iktidarın nesnesinin bireylerden nüfusa geçişi biyo-politika kavramı

etrafında tartışılacaktır. Bu kısımda ilk olarak, biyo-politika görüşünün işleyişi ve

hükümranlık-yasa modelinden farklı yanlarına odaklanılacaktır. İkincil olarak

nüfusun sağlığının ve saflığının hedeflendiği bu sistemde devlet ırkçılığı kavramıyla

ölüm üzerinde iktidarın tekrar nasıl dahil olduğuna değinilecek. Son olarak,

liberalizm kavramıyla birlikte ele alındığında üretim süreçlerinde biyo-iktidarın yeri

ve biyo-politika kavramının toplumun şekillendirilmesinde devlet ve yönetimsellik

kavramlarıyla ilişkisi ele alınacaktır.

Tezin ikinci bölümünde, Hardt ve Negri'nin felsefesi imparatorluk, çokluk,

biyo-politik üretim ve demokrasi kavramları ele alınacaktır. Bu amaçla yazarların

modern siyaset kuramlarında hala kullanılmakta olan Marksist analizin yenilenmesi

hakkındaki görüşleri ele alınacaktır. İkinci bölümün birinci altbaşlığında Hardt ve

Negri'nin emperyalizm kavramına yönelttikleri eleştiriler ve emperyalizm

modelinden emperyal modele geçiş imparatorluk kavramı çevresinde incelenecektir.

Sonrasında bir biyo-iktidar rejimi olarak imparatorluğun yapısı ortaya konacak,

Page 15: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

9

emperyalist modelden ayrılarak ağ biçiminde işlemeye başlayan iktidarın işleyişi ele

alınacaktır. Son olarak bu modelin işleyişinde savaşın düzenleyici rolüne ve biyo-

iktidar ile biyo-politik üretim arasındaki karşıtlığa değinilecektir. İkinci alt başlıkta,

biyo-politik üretimin niteliği ve endüstriyel üretimle olan farklılığı açıklanacaktır. Bu

amaçla ilk olarak biyo-politik üretimin niteliği ve bu üretimin disiplin

mekanizmalarıyla olan çelişkisine odaklanılacaktır. İkinci olarak biyo-politik

üretimin üretici gücü olarak çokluğun yapısına ve çokluğun işçi sınıfı kavramıyla

farklılıklarına değinilecektir. Son olarak çokluğun üretici ve yaratıcı gücü

çerçevesinde demokratik nitelikleri ele alınacaktır. Bu kurucu gücün biyo-iktidar

uygulamaları ile olan karşıtlığı, esnekliliği ve hareketliliğinden hareketle biyo-iktidar

rejiminin geçerliliğini hala koruyup korumadığı sorusu incelenecektir.

Tezin üçüncü bölümünde, biyo-iktidar ve biyo-politika kavramlarının tarihsel

dönüşümü Hardt ve Negri'nin kavramları ele alışı ile Foucault'nun ele alışı arasındaki

farklar ve benzerlikler çerçevesinde ortaya konmaya çalışılacaktır. Bu amaçla

imparatorluk ve çokluk gibi kavramlar ile biyo-iktidar, biyo-politika kavramları

arasındaki bağlantılar ve günümüz üretim biçimiyle ilişkisinde değerlendirilecek ve

Hardt ve Negri'nin kavramlarının Foucault felsefesinden etkilendiği noktalar

açıklanmaya çalışılacaktır. Üçüncü bölümün birinci alt başlığında endüstriyel

kapitalizmden bilişsel kapitalizme geçişle birlikte biyo-politikanın bir iktidar

etkinliğinden üretim etkinliğe dönüşmesi açıklanacaktır. Sonrasında bu üretimin

biyo-iktidarın disiplin mekanizmalarıyla karşılaştırması yapılacaktır. İkinci alt

başlıkta biyo-iktidarın değişen niteliği topluma içsel bir mekanizmadan topluma

dışsal bir iktidara dönüşmesi incelenecektir. Bu amaçla biyo-iktidarın imparatorluk

kavramıyla olan ilişkisine değinilecektir. Üçüncü alt başlıkta imparatorluk

Page 16: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

10

kavramının Foucault felsefesindeki kökenleri ele alınacak, onun liberalizm görüşleri

ile paralellikler ortaya konacaktır. Dördüncü alt başlıktaysa Hardt ve Negri'nin

çokluk kavramını oluşturmada Foucault'nun iktidar anlayışından etkilendiği

noktalara değinilecektir.

Page 17: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

11

BİRİNCİ BÖLÜM

FOUCAULT'NUN BİYO-POLİTİKA GÖRÜŞÜNDE DİSİPLİN VE

DENETİM

Oldukça geniş ve teferruatlı bir külliyata sahip olan Foucault bu bölümde

özellikle 1970'lerde ele aldığı disiplin biçimleri, denetim, biyo-iktidar ve biyo-

politika kavramları üzerinden ele alınacaktır. Ele alınan bu kavramlar kapitalizmin

"ortaya çıkış" ve gelişip olgunluğa eriştiği "liberalizm" dönemlerindeki farklılıkları

bakımından ortaya konmaya çalışılacaktır. Bir iktidar tekniği olarak disiplin biyo-

iktidar kavramıyla birlikte değerlendirilip kapitalizmin doğuşuna ve üretimin

maksimize edilme çabalarına denk gelmektedir. Bu dönemde iktidar disiplinler

yoluyla kapitalizmin ihtiyaçlarına uygun kalifiye emek gücünü oluşturmaya ve ondan

çalışma saatleri içerisinde maksimum verimi almaya odaklanmaktadır. Bu dönem

aynı zamanda mülkiyet kavramının gelişmekte olduğu bir dönem olarak mülkiyete

saygının ve yeni bir toplum anlayışının doğduğu, buna uygun olarak da yeni bir

ahlak anlayışının geliştiği dönemdir.

Buna karşılık denetim ve biyo-politika ikilisi kapitalist sistemin yerleştiği

görece daha esnek, özgürlüklere daha fazla imkan tanıyan bir dönem olarak ele

alınmaktadır. İktidar bu dönemde tek bireye odaklanmak yerine nüfusu sağlığın,

doğum oranlarının, hijyenin, beslenmenin, cinselliğin vs. üzerinden kontrol etmeyi

amaçlamaktadır. İktidarın hedefinin bireylerden nüfusa doğru genişlediği bu

dönemin açıklanmasında liberalizmin ve yönetimselliğin kavramsallaştırılmasından

da yararlanılacaktır.

Page 18: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

12

1.1. Bir İktidar Pratiği Olarak Cezalandırmadan Disipline Geçiş

Foucault'nun metodunu kendisinden önce iktidar üzerine yapılan

çalışmalardan ayıran özellik onun iktidarı bizzat iktidar pratiklerinde takip

etmesinden kaynaklanmaktadır. Bu metot iktidar kavramını karmaşıklaştırıp içinden

çıkılmaz bir hale sokmakla suçlanabilirse de aslında Foucault'nun iktidarın tek bir

merkezden kaynaklanmadığı, bunun aksine pek çok merkezden yatay olarak geliştiği

analizine yaslanmaktadır. Toplumun içerisindeki ilişkilerden hareket eden bu iktidar

ilişkilerine "disiplinler" demek mümkündür.

"Genel anlamda, iktidar mekanizmaları tarihte asla fazla

incelenmemiştir. İktidarı elinde tutan kişiler incelenmiştir. Bu,

krallarla, generallerle ilgili anekdotlar tarihiydi. Bunun karşısına da

kurumların tarihi çıkarıldı, yani iktisat karşısında üst yapı olarak kabul

edilen şeyin tarihi çıkarıldı. Oysa iktidar, genel ve incelikli

stratejileriyle, mekanizmalarıyla asla yeterince incelenmedi" (Foucault,

2007: 35).

Foucault bu stratejilerin, mekanizmaların tarihini cinsellik, delilik, hapishane

gibi kavramların ve bunlar etrafında kurulan pratiklerin tarihinde ve yerel boyutta

takip etmeyi yeğlemişti. Özellikle delilik ve kapatılma üzerine yaptığı çalışmalar

yerel boyutlarla sınırlı kalmak ve bu pratikler arasında bir bütünlük

sergilenmediğinden iktidarı kavrayamamakla eleştirilmiştir. Buna karşılık Foucault

üzerine yürütülen tartışmalar göstermiştir ki onun çalışmalarında ele aldığı pratikler

farklı yer ve zamanlarda ortaya çıkan pratiklerle benzerlikler göstermektedir. Buna

karşılık devlet sorununu konu edindiği çözümlemelere bakıldığında bunlar arasında

bir bütünlük sağlanmış gibi görünüyor.

Page 19: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

13

Foucault çalışmalarını özellikle iktidar pratiklerinde meydana gelen belirli

kırılma noktalarına odaklamaya çalışmıştır. Bu kırılma noktalarından birisi 18. yüzyıl

sonu ve 19. yüzyıl başına denk gelen cezalandırmadan disiplin rejimine geçiştir.

Cezalandırma sisteminde meydana gelen bu değişim aynı zamanda iktidar

pratiklerinde meydana gelen değişime işaret etmektedir. Yasa-hükümran ikilisinin

oluşturduğu ölüm üzerine egemenlikten, normlar aracılığıyla bütün bir hayatın

disipline edilmesini, normalleştirilmesini hedefleyen yeni bir iktidar mekanizmasına

geçilmektedir. Ele alınan bu dönem suçların yapısal olarak değişimi, insan

bilimlerinin, kapitalizmin gelişmesi gibi pek çok değişimin kesişim noktasıdır.

Meydana gelen bu kırılmada bu değişimlerden bir tanesinin seçilip bu değişimi onun

yarattığını iddia etmek mümkün değildir. Buna karşılık bu değişimleri kapitalizmin

doğuşu ve gelişimi çerçevesinden ele almak ve iktidar ilişkileri ile ekonominin

ilişkisine odaklanmak daha bütünlüklü bir kavrayışa imkan tanımaktadır. Disiplin

mekanizmaları denetim mekanizmaları ve liberalizmle birleştiğinde bu kesişim daha

da belirginleşmektedir.

18. yüzyıl henüz yeni bir sınıf olarak ortaya çıkmakta olan burjuvazi ve onun

ekonomik sistemi olarak kapitalizm toprak işçiliğine oranla daha komplike bir

çalışma sistemi içermektedir. Üretim sürecine katılan işçilerin eskiye oranla daha

nitelikli, kalifiye ve üretim süreçleri hakkında bilgili olmaları, aynı zamanda bir

bütün olarak nüfusun da kontrol altında tutulması ihtiyacı bu dönemde ortaya

çıkmıştır. Bu ihtiyaçlara yönelik olarak ortaya çıkan biyo-politikanın iki ayrı

mekanizmayı içerdiği söylenebilir. Tek bireyin eğitilip geliştirilmesinin, disipline

edilmesinin hedeflendiği biyo-iktidar ve tüm nüfusun sağlığının, gücünün

Page 20: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

14

geliştirilmesinin, denetiminin amaçlandığı biyo-politika olmak üzere iki ayrı

bölümde incelenebilir.

"Foucault'a göre biyo-iktidar yaşama iki ana biçimde müdahale eder:

insan bedenine bir makine olarak yaklaşan birinci biçimi 'disiplinci' bir

iktidardır. Foucault'nun 'bedenin anatomo-politiği' olarak adlandırdığı

bu biçimin amacı, insan bedenini disipline etmek, yeteneklerini

geliştirmek, daha verimli ve uysal kılmak ve ekonomik denetim

sistemleriyle bütünleştirmektir. 'Nüfusun biyo-politiği' olarak

adlandırdığı ikinci biçimi ise bedene bir doğal tür olarak yaklaşır ve

nüfusu düzenleyici bir denetim getirir" (Keskin, 2005: 16-17).

Biyo-iktidar ve biyo-politika ikilisinden tarihsel olarak daha erken döneme

denk genel biyo-iktidar pratikleri cezalandırma ve yargılama uygulamalarında

meydana gelen değişimle ortaya çıkmıştır. Ölüm üzerine iktidardan giderek yaşamın

tamamını kapsayan bir iktidara doğru gerçekleşen değişim öncelikle cezalandırma

eylemlerinde kendisini gösterecektir çünkü özellikle ortaçağ düzeni göz önünde

bulundurulduğunda iktidarın ölmesi gerekenlere karar verdiği nokta burasıdır. İktidar

kendisini tebaası üzerinde yasa ve yasaya uymayanlara verilecek olan cezalar

aracılığıyla somutlaştırmaktadır. Cezalandırma ve yargılama sadece ölmesi gereken

ve yaşaması gerekenler hakkında karar vermek sınırlamasını aşarak suçlunun ruhsal

durumuna, yaşamına ve nasıl terbiye edilebileceği sorununa doğru genişlemektedir.

1.1.1. Ölüm Üzerinde İktidar Olarak Cezalandırma

Foucault'nun biyo-iktidar ve disiplin ikilisini "kapatılma", "cezalandırma",

"gözetleme", "normalleştirme" kavramları etrafında ele aldığı kitabı olan

Page 21: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

15

Hapishanenin Doğuşu 1757 yılında Paris'te bir baba katiline verilen işkence ve idam

cezasının icra edilişini anlatmakla başlar. İktidarın kralın kişiliğinde somutlaştığı bu

dönemde yasaya karşı gelmek krala karşı gelmekle özdeşleştirildiğinden ve baba ile

kral aynı düzlemde ele alındığından mahkumun suçu aynı zamanda kralı öldürmek

olarak ele alınmaktadır. Fakat bu cezalandırma işlemi planlandığı gibi ilerlemez,

mahkuma yapılan her işkence başka bir sorunun ortaya çıkmasına yol açar ve

hedeflenen ölüm ancak uzun saatler ve çeşitli denemelerden sonra gelir. Seyirlik

cezalandırma etkinliklerinde meydana gelen çeşitli aksaklıklar elde edilmesi

hedeflenen etkinin ortaya çıkışını engellemektedir. Bu cezalar büyük kalabalıklar

önünde gerçekleştirilmekte ve bu sayede otoriteye karşı gelindiğinde neler olacağının

bütün halk tarafından görülmesi istenmekteydi. Buna karşılık bu etkinliklerde kimi

zaman halk kralın değil suçlunun tarafına geçmekte ve suçluyu kralın adamlarının

elinden almaya çalışmakta veya suçlular son anda, artık cezadan kurtulmanın bir

yolu olmadığını anladıklarında, kraldan ve otoriteden korkmayıp, otoriteyi hiçe

sayarak onun kutsallığını bozmaktaydılar.

"...[C]eza eğer suçu vahşilik bakımından aşmıyorsa, en azından ona

eşit olmakta, seyircileri vazgeçirmeye niyetlendiği bir kıyıcılığa

alıştırmakta, onlara suçların sıklığını göstermekte; celladı bir caniye,

yargıçları katile benzetmekte, rolleri son anda tersine döndürmekte,

azap çektirilen acıma ve hayranlık konusu haline gelmektedir"

(Foucault, 2006: 40-41).

Cezalandırmalarda meydana gelen bu tarz aksaklıklar halkın kralın

kararlarının doğruluğunu, hatta bizzat iktidarın meşruiyetini sorgulamasına yol

açmaktaydı. Bu gibi bir dizi sorun bu cezalandırma pratiğinin işe yaramadığına işaret

etmekte ve değişim ihtiyacını gözler önüne sermekteydi.

Page 22: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

16

18. yüzyıl sonu 19. yüzyıl başlarında cezanın bir şenliği andıran uygulanışı,

yerini giderek yeni usul ve yöntemlere bırakmaya başlamıştır. Cezalandırmanın

seyirlik unsurunun ortadan kalkışı, cezanın işlevinde meydana gelen bir değişimin de

işaretçisidir ve sakınılmaya çalışılan aksaklıklardan ziyade bu değişim daha

önemlidir. Suç işleyenin, yasayı ihlal edenin cezalandırılması veya öldürülmesi

olarak işleyen ölüm üzerine iktidar yerini suçluların ıslahını hedefleyen

mekanizmalara bırakmaktadır. Bu dönem iktidar pratiklerinin basit bir yasaklama,

bastırma ve öldürme işleminden ibaret olduğu söylenebilir. Bu şekilde ele alınan

iktidar kavrayışı daha sonraki dönemlerde de devam etmiş ve iktidarın değişen

yapısını kavramanın önünde engel oluşturmaya başlamıştır. Foucault iktidara yönelik

bu kavrayışa, yani onu sadece bastıran ve yasaklayan, sınırlar çizen bir mekanizma

olarak kavramaya karşı çıkmakta ve onun farklı işlevlerini ortaya çıkartmaya

çalışmaktadır. Bunlardan biri de bireye ve bireyin bilinmesine, gözetlenmesine

odaklanan bir bilme iktidarı işleten disiplinci mekanizmalardır.

1.1.2. Bedenlerin Disipline Edilişinde Biyo-İktidarın Rolü

19. yüzyılın başında bedenin halka açık bir biçimde cezalandırılması son

bulmuş ve suçlu üzerinde bilme iktidarını işleten disiplinci mekanizmalar devreye

girmiştir. Bedenin cezalandırılmasının terki, daha incelikli bir sistemle, beden yerine

ruhun hedef alındığı bir sistemle yer değiştirmiştir.

"Artık yalnızca 'Bunun faili kimdir?' diye sorulmamakta, aynı zamanda

'Bunu meydana getiren nedensel süreç işe nasıl dahil edilmelidir?

Page 23: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

17

Failin bu süreçteki yeri nedir? Köken nedir? İçgüdü, bilinçdışı, ortam,

kültür?' diye sorulmaktadır. Artık yalnızca 'Bu ihlalin yaptırımı hangi

yasada yer almaktadır?' diye sorulmamakta, aynı zamanda 'En uygun

çözüm hangisidir? Öznenin gelişimi nasıl öngörülebilir? En kesin

olarak hangi şekilde ıslah edilebilir?' diye sorulmaktadır" (Foucault,

2006: 54).

Bu yeni yöntemle birlikte farklı disiplinlere ait değerlendirme sistemleri

hukuki yargılama süreçlerinin içerisine girmiştir. İnsana yöneltilen bu sorular

çevresinde insanın tanınmasına yönelik insan bilimleri oluşmakta ve insanları

normal-anormal olarak sınıflandırmakta, böylelikle insanın özneleştirilmesine

yönelik yasadan farklı bir mekanizma, yani norm mekanizması devreye girmektedir.

İnsan eylemlerine dair bilgi ve doğruluk ölçütleri bu bilimler tarafından belirlenmiş

olduğundan bireyler eylemlerinde bu ilkelere göre hareket ederek özneleşmekte ve

iktidara eklemlenmiş olmaktadırlar. Bu sayede iktidar insan yaşamının bütün

kısımlarına nüfus etme imkanını elde etmektedir. "...[İ]ktidara yalnızca baskıcı,

zorlayıcı olmayan, üretken de olan bir rol biçilebilir. İktidarın bu üretken boyutu

birçok düzeyde işlev görür: İktidar, bilme alanları ürettiği için hakikat etkileri üretir,

bilme alanlarından destek alır ve başka bilme alanları üretir ve bu bilme alanları da

hakikat etkilerini devreye sokarlar" (Revel, 2006: 134). Fakat bu değişim eski

yöntemin tamamen terk edilip yerine yenisinin geçmesi anlamına gelmemektedir,

ölüm üzerinde hak sahibi olan iktidar kendini farklı şekillerde dışa vurmakta ve iki

yöntem iç içe geçerek birlikte işlemektedir.

Ortaçağda suçun işlenip işlenmediğinin kanıtlanması, suçun failinin

bulunması ve verilecek cezanın belirlenmesinden ibaret olan mekanizma

egemenliğini bedenden yaşamın tamamına doğru genişletmektedir. Bu değişim

Page 24: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

18

"...[M]ahkumların insanlığına karşı yeni bir saygıdan çok -hafif cezalarda bile azap

çektirme henüz sıklıkla uygulanmaktadır-, daha becerikli ve daha incelmiş bir

adalete, toplumsal bünyeyi daha sıkı bir şekilde kuşatan bir cezalandırmaya doğru

olan eğilimdir" (Foucault, 2006: 131-132). Cezalardaki incelme onların daha düzenli,

daha etkili, ayrıntılı hale getirilmesine yönelik bir amacın sonucudur ve insanlığa

gösterilen saygı, işkencelerden doğan rahatsızlık, yöntemin yol açtığı aksaklıklar gibi

pek çok etkinin kesişim noktasında yer alsa da temel olarak suçlarda meydana gelen

değişimden kaynaklanmaktadır. Cezaların hafiflemesi olgusuyla aynı döneme denk

gelen kapitalizmin gelişmesi, nüfusun ve zenginliğin artışı, suçların fiziki

saldırılardan mal ve mülke yönelik suçlara doğru dönüşümünü beraberinde

getirmiştir.

"Nitekim XVIII. yüzyılın sonundan itibaren kanlı suçlarda ve genel

olarak fizik saldırılarda büyük bir azalma kaydedilmektedir: mülkiyete

karşı suçlar şiddetli suçların yerini alıyora benzemektedirler: hırsızlık

ve dolandırıcılık bayrağı cinayet, yaralama ve darptan almaktadırlar;

en fakir sınıfların yaygın, fırsatlara bağlı, ama sık olan suçluluğunun

yerine sınırlı ve 'becerikli' bir suçluluk nöbeti devralmıştır..." (Foucault,

2006: 128).

Kapitalizmle birlikte cezalandırma sisteminin daha da ayrıntılı ve toplumun

bütün kesimlerine uzanan, hiçbir olayı gözünden kaçırmayan ve verdiği cezalarla

eşitlikçi, merkezi bir sisteme dönüştürülmesi gerekmiştir. Suçlarda meydana gelen bu

değişim cezaların salt simgesel işlevinin yeterli olamayacağını göstermektedir.

Bunun yerine suçluların ıslahı ve topluma geri kazandırılması, disipline edilmeleri

gerekliydi. "Beden[in] işlemlerinin özenli denetimine izin veren, onun güçlerinin

sürekli olarak tabi kılınmasını sağlayan ve onlara bir itaatkarlık-yarar oranını dayatan

bu yöntemlere 'disiplinler' adı verilebilir" (Foucault, 2006: 210).

Page 25: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

19

Disiplin tanımlamasında dikkat çeken yarar ve itaat ikilisi, işçilerden üretim

süreçlerinde maksimum verimin elde edilmesi fikriyle yakından ilgilidir. Yarar,

üretime katılan her bir bedenin üretime katıldığı zaman içerisinde maksimum verimi

üretmesini, itaat ise bedenin bütün zaman ve mekansal uzam içerisinde bilinir

kılınmasını, bu sayede enerjisini boşa harcamamasını sağlamayı hedeflemektedir.

Üretim ilişkileriyle olan bağlantısında ele alındığında disiplinlerin ekonomik ve

politik sistemin çıkarlarıyla nasıl kesiştiğini ve diğer yöntemlere göre neden önem

kazandığını anlamak için üretim alanları olan fabrikalardaki uygulamalarına bakmak

gerekmektedir. Disiplinler fabrikalarda yarar ve itaati arttırmaya yönelik farklı

düzenlemeler kullanmaktadır.

"Gözetleme ve Cezalandırma bu anlamda kuvvet ilişkilerinin 18. yüzyıl

boyunca kazandığı değerlerin daha detaylı listesini oluşturmuştu:

mekanda dağılım (kapatma, bölümleme, düzenleme, dizme vs.

eylemleriyle somutlaşan), zamanda düzenleme (zamanı parselleme,

eylemi programlama, jesti unsurlarına ayırma...), mekan-zamanda

kompozisyon ('etkisini oluşturan temel kuvvetlerin toplamından daha

fazla olması gereken üretken bir kuvvet oluşturmanın' çeşitli yolları vs.)

(Deleuze, 2013: 90).

Bu düzenlemeler işçilerin üretim araçlarına zarar vermelerini engellemeyi ve

ilk kez bir üretim mekanında bir araya gelen böylesine kalabalık bir grubun

birbirleriyle iletişimini engellemeyi amaçlayan bir dizi pratikten oluşmaktadır. Bu

pratiklerden biri çitleme yöntemidir. Çitleme yöntemiyle işçilerin aynı çatı altında

toplanması ve üretim alanının üretim süreci haricinde korunması, işçilerin emek

güçlerinin yoğunlaştırılması, üretim araçlarının zarar görmesinin önlenmesi ve işçiler

arasına sızabilecek suistimallerin önlenmesi amaçlanmaktadır.

"Fabrika açık bir şekilde manastıra, kaleye, kapalı bir kente

benzemektedir; muhafız 'kapıları ancak işçiler girerken açacaktır ve

Page 26: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

20

çalışmaların başladığını bildiren zil çaldıktan sonra kimsenin içeri

girme olanağı olmayacaktır; gün bitiminde atölye şefleri anahtarları

manüfaktürün kapıcısına teslim etme durumundadırlar, o da bunun

üzerine kapıları yeniden açmaktadır" (Foucault, 2006: 216).

Üretim mekanı içerisinde belirli zaman dilimlerinde bir araya getirilen

işçilerin aynı zamanda bireysel olarak birbirlerinden ayrılmaları ve mekana

dağılmaları hedeflenir. Bu da disiplinin çerçeveleme yöntemidir. "Her kişiye kendi

yeri; her yere bir kişi. Gruplar halinde dağıtımdan kaçınmak; ortaklaşa yerleşimleri

çözmek; karmaşık, kitlesel veya elden kaçan çoğullukları çözümlemek. Disiplin

mekanı, dağıtıma tabi tutulacak ne kadar beden veya unsur varsa o kadar parsele

ayrılmaya yönelmektedir" (Foucault, 2006: 217). Kişileri mekanlara dağıtmak

onların her an nerede olacaklarını bilmek, kontrol edilmelerini kolaylaştırmak ve

boşa zaman harcamalarını önlemek için önemlidir. Ayrıca bu yöntemle işçiler

arasındaki tehlikeli yakınlaşmaların önüne geçilmesi, daha doğrusu iletişimlerini

kesmek amaçlanmaktadır. Bu noktada disiplinlerin en önemli işlevi ortaya

çıkmaktadır: Bireyin birey olarak niteliğinin bilinmesi ve çoğullukların düzene

sokulması, böylece itaatkar bedenlerin yaratımı.

Disiplinin bir diğer amacı da faaliyetin zamansal denetimi yoluyla üretimin

maksimize edilmesi ve üretim süresi boyunca işçiden maksimum verimin elde

edilmesidir. Zamanın kullanımı manastır cemaatlerinin kullandığı bir model olarak

yeni iktidar teknolojisi tarafından devralınmış ve inceltilerek üretim süreçlerinde

kullanılmıştır. Zamanın kullanımında her eylemin yapılması gereken an tam olarak

belirlenmiştir. "XIX. yüzyılın başında, karşılıklı yardımlaşma okulu için şöyle bir

zaman kullanımı önerilecektir: saat 8.45'te öğreticinin girişi, 8.52'de öğreticinin

Page 27: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

21

çağrısı, 8.56'da çocukların girişi ve dua, 9'da sıralara oturma, 9.04'te taştahta

üzerinde çalışma vs" (Foucault, 2006: 227). Zamana bağlı olarak işçilerin yapması

gereken eylemler de disiplin tarafından birer birer belirlenmektedir. Eylemler

parçalara ayrılmış ve anatomo-kronolojik bir şemaya uydurulmuştur.

"Eylem unsurlarına bölünmüştür; bedenin, kol ve bacakların,

eklemlerin konumu tanımlanmıştır; her harekete bir yön, bir genişlik,

bir süre tahsis edilmiştir; bunların birbirlerini izleme düzeni hükme

bağlanmıştır. Zaman bedene nüfuz etmekte ve onunla birlikte iktidarın

tüm kılı kırk yaran denetimleri de nüfuz etmektedirler" (Foucault, 2006:

229).

Bedenin her hareketi yarara yönelik olmalı, bütün jestleri buna uygun olarak

düzenlenmeli ve eğitilmelidir. Her eylem nasıl yapılması gerektiği yönetmeliklerce

belirlenmiştir ve işçilerin bu kurallara uyması disiplinler tarafından garanti altına

alınmıştır.

Disiplin mekanizmaları güçleri azaltmak, onları birbirine eklemek veya

birbirine benzetmek amacını gütmez; tam tersine güçleri ayırır, farklılaştırır,

çözümler ve arttırır. Bu yöntem insanları güç kullanarak veya ölümle tehdit ederek

sindiren bir iktidar modelinden farklı olarak onları terbiye etmeyi amaçlayan bir

iktidar biçimidir. Disiplinlerin icra edildiği mekanlar sadece üretim alanlarıyla sınırlı

kalmaz; üretim üzerinden ele aldığımız bu disiplinci teknoloji aslında hastane, okul,

ordu gibi kurumların tamamına yayılmıştır. Bu da egemenlik modelinden farklı

olarak sadece hukuka dayanmayan, normlar aracılığıyla bireyleri yöneten bir iktidar

rejimine işaret etmektedir. "Tüm noktalardan geçen ve disiplin kurumlarını her an

denetleyen sürekli cezalandırma kıyaslamakta, farklılaştırmakta, hiyerarşik hale

getirmekte, türdeşleştirmekte, dışlamaktadır. Tek kelimeyle, normalleştirmektedir"

Page 28: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

22

(Foucault, 2006: 272). Böylece gözetleme ve normalleştirme iktidarın en önemli

araçları haline gelmişlerdir.

Normlar üretme kapasitesi, iktidarın sadece olumsuz terimlerle

açıklanmasının yanlışlığını göstermektedir; disiplinci iktidar aynı zamanda üretken

bir yapıya da sahiptir. Yaşamı hedef alan iktidar, yaşamın güçlerini arttırmayı ve

düzenlemeyi hedeflemektedir. Bu da iktidarın sadece işçilerin itaatini elde etmeyi

değil hayatın tüm süreçlerine hakim olmasını gerektirmektedir. Hedeflenen düzen

baskı ve yasaklama yoluyla değil normların hayatı belirlemesiyle elde edilebilecektir.

"Birey hiç kuşkusuz, toplumun 'ideolojik' temsilinin kurmaca atomudur;

ama aynı zamanda, iktidarın 'disiplin' denilen bu özgün teknolojisi

tarafından imal edilmiş bir gerçekliktir. İktidarın etkilerini her zaman

olumsuz terimlerle tasvir etmekten vazgeçmek gerekmektedir: iktidar

'dışlamakta', 'bastırmakta', 'püskürtmekte', 'maskelemekte',

'soyutlamakta', 'sansür etmekte', 'saklamaktadır'. İktidar fiili durumda

üretmektedir; hakikiyi üretmektedir; gerçeğin nesnelerinin ve

ayinlerinin alanlarını üretmektedir. Birey ve ona ilişkin olarak elde

edilebilecek bilgi bu üretime aittir" (Foucault, 2006: 286-287).

Hayat üzerinde hakimiyet kurulması, normlara ve kurallara her yerde ve her

zaman uyulması sadece bu norm ve kuralların belirlenmesiyle mümkün değildir.

Normlara ek olarak bireylerin bunlara uyup uymadığının sürekli kontrol edildiği bir

mekanizma da gerekmektedir. İktidar bireyleri sürekli gözetim altında tutarak onların

itaatini garanti altına almayı çalışmaktadır. Panoptik gözetleme modeli iktidara

bireyleri her an gözetim altında tutma, gözetim altında olmasa bile gözetleniyormuş

gibi davranışlarını kontrol etme imkanı tanımaktadır.

Page 29: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

23

1.1.3. Disiplinlerin Tamamlayıcısı Olarak Panoptik Gözetleme

Modeli

İktidarın normları kullanış biçimi onun baskı aygıtından farklılaşmasını ve

yasa-hükümdarlık ilişkisinin dışına çıkmasını sağlamaktadır. Normlar bireyler

tarafından üzerlerinde bir baskı uygulanmaksızın yarar söylemi kullanılarak kabul

edilmektedir. Bu kabulleniş baskının ortadan kaldırılmasıyla değil, baskı rejiminin

yerini alacak bir gözetleme sisteminin yerleştirilmesiyle gerçekleşmektedir. Birey

kendisinin devamlı gözetlendiği fikriyle birlikte artık bu gözetleme olmaksızın da

davranışlarını normlara göre şekillendirmekte ve insan bilimleri etrafında kurulmuş

olan bilgi iktidarına kendiliğinden entegre olmaktadır. "Disiplinin icra edilmesi,

bakışlar aracılığıyla zorlayan bir düzenleme; görmeye olanak veren tekniklerin

iktidarın olanaklarını arttırdı[ğı] ve bunun yansıması olarak, baskı altına alma

araçlarının, bu baskıların uygulandığı kişileri açıkça görülebilir kıldı[ğı] bir makine

gerektirmektedir (...)" (Foucault, 2006: 256).

Bu gözetim, manüfaktür üretimin beraberinde getirdiği işçilerin daima bir

ustabaşı tarafından kontrol edildiği ve çalışmaya zorlandığı bir gözetlemeden

farklıdır; büyük atölye ve fabrikalarda işçilerin işi ele alış tarzlarına, iş yapma

bilgilerine, heves ve isteklerine kadar yayılan bir gözetleme sistemi hakimdir.

Üretimdeki uzmanlaşma eğilimi gözetleme sürecinin de gittikçe daha karmaşık bir

hale gelmesine yol açmıştır. Üretim kapasitesi öylesine artmıştır ki iş sırasında

meydana gelebilecek bir beceriksizliğin veya makinelerin yanlış kullanımından

doğan bir hatanın iş verene maliyeti telafi edilemeyecek derecede fazlalaşmıştır.

Page 30: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

24

"Sonuç olarak, cezalandırma sanatı disiplinsel iktidar rejiminde ne

kefareti ne de hatta tam olarak bastırmayı hedeflemektedir.

Birbirlerinden iyice ayrı beş işlemi devreye sokmaktadır: Bireysel

eylemleri, performansları, hal ve gidişleri, aynı anda hem bir kıyaslama

alanı hem bir farklılaştırma mekanı hem de izlenecek bir kuralın ilkesi

olan bir bütüne göre değerlendirmek" (Foucault, 2006: 272).

Bu sistem sadece gözetleme ve denetlemeyle yetinmemekte, aynı zamanda

hatırlanması gereken yasalar ve metinler bütünü oluşturmayı ve bireylerin bunlara

göre eylemesini hedeflemektedir. Böylece amacı sadece özel eylemler yaratmak,

hiyerarşik ilişkiler kurmak ve yasak-izin verilen ikilemi oluşturmak olan sistemden

tamamen farklı bir sistem ortaya çıkmaktadır.

Bentham'ın Panopticon'u bu noktada gözetlemenin mimari biçimi olarak

devreye girmekte ve bu sistemin nasıl işlediğine dair bir şema sunmaktadır. Bir

hapishane mimarisi olarak doğan panoptik model görülmeden gözetim altında

tutmaya olanak sağlayarak, iktidarın devamlı işleyişini sağlayan sürekli

görünebilirlik hali yaratmayı hedeflemektedir. Bu modelde özne "Görülmekte, ama

görememektedir; bir bilgi nesnesidir, ama asla bir iletişim öznesi olamamaktadır"

(Foucault, 2006: 296).

Panoptik mimari, çevresinde çember biçiminde bir yapıdan, merkezinde ise

gözetleme işlevini yerine getiren bir kuleden oluşmaktadır. Çevrede yer alan bina

hücrelerden oluşmakta ve bu hücrelerin dışarıya ve merkez kuleye bakan

cephelerinde iki pencere yer almaktadır. Dışa bakan cephede yer alan pencereden

hücreye giren ışık hücreyi aydınlık ve görülebilir kılarken, merkez kule karanlıkta

kalmakta ve hücrede olanlar tarafından görülememektedir. "Görünür: tutuklu,

gözünün önünde sürekli olarak, gözlendiği merkez kulesinin siluetini bulacaktır.

Page 31: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

25

Varlığının kanıtlanamaz olması: tutuklu o anda kendine bakılıp bakılmadığını asla

bilmemeli, ama bunun her an olabileceğinden hiçbir kuşkusu bulunmamalıdır"

(Foucault, 2006: 297). Devamlı görünür olan ama kendisini izleyen birinin

varlığından emin olamayan birey, eylemlerini her an gözetlenmekteymiş gibi

düzenlemek zorunda kalmaktadır. Böylece iktidar her yerde bireyleri devamlı kontrol

etmekle görevli gözetmenler çalıştırma zorunluluğundan kurtulmaktadır. Bu yöntem

oldukça masraflıdır ve gözetmenin çevrede olmadığı her an etkisini kaybedeceğinden

kullanışlı bir metot değildir. Bunlara ek olarak panoptik model sadece mekanlarda

işletilebilecek bir sistem olarak değil siyasal bir teknoloji biçimi olarak ortaya

çıkmaktadır.

Panoptik modelin sadece bir gözetleme mekanizmasından ibaret olmayışı ve

iktidarın yeni biçimine olan uygunluğu vebaya karşı uygulanmış olan yöntemlerle

karşılaştırıldığında daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. Vebayla mücadelesinde

de iktidar her tek bireyin görünür ve bilinir kılınmasını hedeflemektedir fakat bu

iktidara bilgi dışında bir yarar sağlamamaktadır. Vebanın şehirden temizlenmesi için

iktidar şehri bölümlere ayırmakta, insanları hareketsiz kılmakta, çerçevelemekte,

kendisini her yerde görünür kılmakta fakat hayat ve ölüm ikileminde sıkışmakta

sonunda mücadele ettiği şeye benzemekteydi. Panopticon bunun tersine, insanların

gündelik hayatlarının tamamına yayılacak bir uygulamanın modelini

oluşturmaktadır. Suçların henüz gerçekleşmeden engellenmesine, az denetçiyle çok

sayıda insanın denetlenmesine imkan tanımaktadır. Üretim ilişkileri ile bağlantısında

düşünüldüğündeyse panoptik model şu işlevlere sahiptir:

"...[H]erhangi bir işlevle (eğitim, tedavi, üretim, cezalandırma işlevleri)

bütünleşebilme; onunla sıkı bir şekilde birleşerek bu işlevin gücünü

artırma; iktidar (ve bilgi) ilişkilerinin içinde ayrıntıya ve denetlenmesi

Page 32: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

26

gereken süreçlere varana kadar birbirlerine tam bir uyum

sağlayabildikleri karma bir mekanizma oluşturmakta; 'daha fazla

iktidar' ile 'daha fazla üretim' arasında doğru bir oran kurma

yeteneğine sahiptir. Kısacası iktidarın icrasının kuşattığı işlevlerin

üzerine dışarıdan katı bir zorlama veya bir yerçekimi gibi değil de, hem

kendi el koymalarını hem de bu işlevlerin etkinliklerini artırmak üzere,

onların içinde ince bir şekilde var olmasını sağlamaktadır" (Foucault,

2006: 304).

Bu yeni düzenekle insanların eyleminin cezalandırılması değil, suçlar henüz

oluşmadan eylemlerin düzenlenmesi, bireylerin genel olarak daha ahlaklı ve uysal

kılınmaları hedeflenmektedir. İktidarın, insanların sadece mal olarak kendi

bedenlerine sahip olduğu bir dönemde pratiklerini bedenin cezalandırılması üzerine

kurması normalken, bu yeni dönem bireylerin aynı zamanda eğitimli, ahlaklı ve iş

hakkında bilgi sahibi olmasını gerektirmekteydi. Eğitim düzeyi ve iş hakkındaki

uzmanlaşma ne kadar arttırılırsa bireylerden üretimde elde edilecek olan performans

da buna paralel olarak artacaktır. "...[T]oplumsal güçleri daha kuvvetli kılmak,

üretimi artırmak, ekonomiyi geliştirmek, eğitimi yaygınlaştırmak, kamusal ahlak

düzeyini yükseltmek; artırmak ve çoğaltmak söz konusudur" (Foucault, 2006: 306).

Bu düzenlemeler için sadece bedenleri hedef alan bir disiplin mekanizması yetersiz

kalmakta ve buna aynı zamanda nüfusu, nüfusun eğitim durumu, sağlığı ve güçleri

gibi değişkenleri hesaba katan ve düzenlemeyi hedefleyen yeni bir mekanizmaya

ihtiyaç duyulmaktadır. Nüfusların denetimini hedefleyen yeni bir mekanizma olarak

biyo-politika-denetim ikilisi bu noktada iktidar mekanizmasına eklemlenmektedir.

Page 33: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

27

1.2. Disiplin ve Denetimin Kesişim Yeri Olarak Biyo-Politika

19. yüzyılda iktidar teknolojilerinde bir başka kırılma meydana gelmiştir. Bu,

"biyo-iktidar modeli"nden "biyo-politika modeli"ne geçiştir. Bu değişimle iktidarın

öncelikli hedefi tek tek bireylerden nüfusa doğru kaymıştır. Beden, disiplin, kurum

dizisi yerini nüfus, düzenleyici mekanizmalar ve devlet dizisine bırakmıştır. Nüfusun

artış ve azalmalarını, temizliği, saflığı, yaşam standartlarını hedefleyen bu iktidar

teknolojisinin aracı denetimdir. "Hükümetler yalnızca uyruklarla, hatta halkla değil,

özgül fenomenleri ve özel değişkenleriyle (doğum, ölüm, yaşama süresi,

doğurganlık, sağlık durumu, hastalıkların sıklığı, beslenme ve konut biçimi) bir

'nüfus'la karşı karşıya olduklarının farkına varırlar" (Foucault, 2010: 27). Fakat bu

değişim, cezalandırmadan disipline geçişte gördüğümüz gibi, bir önceki modelin

iktidar pratiğinin ortadan kalkmasını gerektirmemiştir. Bunun yerine iki model iç içe

geçerek karma bir yapı oluşturmuş ve birlikte işlemeye başlamıştır.

"Denetim, disiplinin yerine başka bir şeyin geçirilmesi, disipline edici

paradigmanın terk edilmesi değil; iktidar ilişkilerinin daha etkili olmak

için üstlendikleri tarihsel tamamlanmadır. Toplumsal verim fikrinden

toplumsal üretkenliğin ekonomik üretkenlik haline geldiği üretim ve

üretkenlik fikrine geçişte, denetim başka gerekliliklerin sonucu olarak

disiplini pekiştirip dönüştürür: Yeni sanayi üretiminin yol açtığı

değişim, denetimi gerekli hale getirmiştir" (Revel, 2006: 139).

Foucault iktidar teknolojisindeki bu değişimi ilk olarak olarak Collége de

France'da 1975-1976 döneminde verdiği derslerde ve aynı dönemde yazdığı

Cinselliğin Tarihi isimli kitabının birinci cildi olan Bilme İstenci'nde ele alınmıştır.

Bu dönem aynı zamanda Foucault'nun iktidar kuramını ele aldığı ve kendi iktidar

kavrayışını geleneksel iktidar anlayışından ayrıştırıp biçimlendirdiği dönemdir.

Page 34: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

28

Cinsellik kavramına gösterdiği özel ilginin nedeni, bu kavramın disiplin ve denetim

mekanizmalarının hedefi olan beden ve nüfusun nasıl birlikte işlediklerinin anlaşılır

kılınmasında kilit role sahip olmasıdır. Çünkü cinsellik hem bireysel bedenin bir

eylemliliği olarak disiplinin hem de üreme işleviyle nüfusa ait bir pratik olarak

denetimin kesişim noktasında yer almaktadır.

"Sanıyorum, cinsellik önemli olmuşsa, bunun bir yığın nedeni var, ama

özellikle şunlar: bir yanda, tam olarak bedensel bir davranış olarak

cinsellik, sürekli gözetleme biçimindeki disiplinci, bireyselleştirici bir

denetime bağlıdır (örneğin, XVIII. yüzyıl sonundan XX. yüzyıla dek

çocuklar üzerinde uygulanan ünlü mastürbasyon denetimleri ve bu aile,

okul gibi ortamlarda oluyordu, tam olarak cinselliğin disiplinci

denetiminin bir yanını gösterir); bir yanda da cinsellik dölleyici

etkileriyle, artık bireyin bedenini değil, nüfusun oluşturduğu o öğeyi, o

kalabalık birliği ilgilendiren geniş biyolojik süreçler içerisinde yer alır

ve gerçeklik kazanır. Cinsellik, tamı tamına bedenin ve nüfusun

buluşma yeridir. Demek ki disipline dayanır, ama aynı zamanda

düzenlemeye de dayanır" (Foucault, 2015.a: 257).

Cinsel etkinliğin kendisi ve cinsellik hakkında konuşmak yüzyıllar boyunca

normal bir etkinlik olarak kabul edilmişti, fakat 17. yüzyıla gelindiğinde cinsellik

bastırılmış ve ailenin mekanına hapsedilmiştir. Burada söz konusu olan bir

yasaklamadan çok cinselliğin düzenlenmesi ve yararlılığının arttırılmasıdır. Nitekim

18. yüzyıla gelindiğinde gelişen kapitalizmin etkisiyle cinselliği tanımama değil,

onun üzerine söylemler üretme yönünde bir eğilim belirmektedir. İktidarın amacı

cinsellik üzerine söylem üretmek ve söylenen şeyin niteliğinden ziyade cinsellik

üzerine kimin konuşma hakkı olup kimin olmadığını belirlemektir. Cinselliğin

bastırılmaması, bunun yerine cinsel etkinliğin söylemler yoluyla kontrol edilmesi

bizi bir kez daha iktidarın ele alınışındaki farklılığa götürmektedir.

"İktidar derken, belli bir devlet içinde vatandaşların bağımlılığını

garanti eden kurum ve aygıtlar bütünü olan -büyük 'i' ile yazılan-

Page 35: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

29

İktidar'dan söz etmek istemiyorum. İktidardan anladığım, şiddetin

tersine kural biçimini taşıyan bir uyruklaştırma kipi de değildir. Bir öğe

ya da bir grup tarafından bir başka grup üzerinde kullanılan ve etkileri

birbirini izleyen türemelerle toplumsal bünyenin bütününün içinden

geçen bir egemenlik sistemi de değil iktidardan anladığım" (Foucault,

2010:71).

Büyük 'İ' ile yazılan İktidar Foucault tarafından ilk olarak kaynakları

bakımından yoksul, tek düze ve eli sıkı olarak tanımlanır, bu sebeple yaratıcı

değildir. İkinci olarak sadece yapılmaması gerekenlerin sınırlarını çizen ve 'hayır'

diyen bir iktidar olarak bir şey üretemez. Bu anlayışta tüm iktidar uyruklarını itaat

ettirmeye odaklanmıştır. "Bu büyük iktidar biçimleri, çoğul ve korkusuz güçler

karşısında ve türdeş olmayan hukuklar üzerinde bir hukuk ilkesi olarak var oldular.

Bu ilkenin üç özelliği vardı: üniter bir bütün olarak yapılanmak; istencini yasayla

özdeşleştirmek; bir de yasaklama ve yaptırım mekanizmaları yoluyla hareket etmek"

(Foucault, 2010: 68).

Buna karşılık Foucault "iktidar"dan merkezi bir noktadan oluşturulup

dağıtılan değil, yerel ilişkiler içerisinde içkin olarak oluşturulan güç ilişkileri

çokluğunun anlaşılması gerektiğini savunmaktadır. Bu ilişkilerden bazıları dönemsel

olarak desteklenerek diğerlerinden daha önemli hale gelebilirler fakat aralarında karşı

karşıya gelmeler, mücadeleler ve birbirini etkilemeler de olabilir.

"İktidar her yerde hazır ve nazırdır: Ama bu, her şeyi yenilmez

birliğinin çatısı altında kümeleştirme ayrıcalığına sahip olmasından

değil, her an, her noktada, daha doğrusu bir noktayla bir başka nokta

arasındaki her bağıntıda ürüyor olmasından kaynaklanır. İktidar her

yerdedir; her şeyi kapsadığından değil, her yerden geldiğinden dolayı

her yerdedir" (Foucault, 2010: 72).

Page 36: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

30

İktidarın kişiler arası her bağıntıdan üremesi ve birbirleriyle mücadeleye

girişmesi fikri onu Collége de France'da verdiği derslerde üzerine daha fazla

yoğunlaşacağı savaş ve siyaset arasındaki fark sorununa götürmektedir. İktidarın bu

şekilde çözümlenmesi onun niteliği üzerine bir takım sonuçlar doğurmaktadır.

Bunlardan birincisi iktidarın bir malmışçasına sahiplenilecek, elde edilecek

veya kaybedilecek bir şey olmadığıdır. Bunun aksine iktidar pek çok noktadan

çıkarak hareketli bir biçimde işler. İkincisi iktidar ilişkileri ekonomik süreçler, bilgi

ilişkileri, cinsel ilişkiler gibi diğer ilişkilere dışsal değildir. Bu ilişkiler içerisinde

oluşan dengesizliklerin sonuçlarıdır. Üçüncü olarak iktidar bu ilişkilerin oluştuğu

yerler olarak aşağıdan gelir. Yukarıdan aşağıya doğru işleyen bir merkezi sistem ve

egemen olan ile boyun eğen şeklinde bir ikili ayrım yoktur. Buna karşılık yerel

ilişkilerde oluşan ve birbirine bağlanan ilişkiler aynı çizgiye getirme, türdeşleştirme,

diziler halinde düzenleme gibi bir takım işlevleri yerine getirirler. Dördüncü olarak

her ne kadar bu ilişkiler belirli bir hedef olmaksızın işleyemeseler de bir kişi veya bir

grup toplumsal ilişkiler alanında ne kadar önemli bir konumda olursa olsun bütün bu

mekanizmayı tek başına kontrol edemez.

"Söz konusu olan, yasanın ayrıcalığının yerine hedefi koyan, yasağın

ayrıcalığının yerine taktik etkililiğin bakış açısını, egemenliğin

ayrıcalığının yerine tümel ama hiçbir zaman istikrarlı olmayan

egemenlik etkilerinin oluştuğu çoğul ve hareketli bir güç ilişkileri

alanının bakış açısını koyan bir iktidar anlayışına doğru yönelmektedir.

Yani hukuk modeli yerine stratejik modeli dikkate almaktır" (Foucault,

2010: 78-79).

Tekrar cinsellik üzerinden bu konuya eğilmek gerekirse biyo-politikanın

geleneksel iktidardan farklılıkları daha net görülecektir. Cinsellik üzerindeki iktidarın

amacı nüfusu arttırarak devleti daha güçlü hale getirmek değildir, aslında nüfusların

Page 37: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

31

daha geniş bir kontrolünü hedeflemektedir. "Cinsellik tertibatının varoluş nedeni

kendini yeniden üretmek değil, bollaştırmak, yenilemek, eklemek, icat etmek,

bedenlere giderek daha ince ayrıntıları kuşatacak biçimde sokulmak ve nüfusları

gitgide daha bütünsel biçimde denetlemektir" (Foucault, 2010: 82). Çocuk cinselliği

konusundaki söylem bunu tamamen yok etmeyi ya da bastırmayı amaçlamamakta

çocuğun cinsel etkinliği üzerinden oluşturulan normla, sadece çocuğu değil,

toplumun çocukla temas eden her nokta üzerinden -eğitim kurumu, aile kurumu,

psikiyatri gibi- toplumu düzenlemeyi ve denetlemeyi amaçlamaktadır.

Cinsellik üzerindeki pratikler dönemselleştirilmek istendiğinde Hıristiyanlığın

günah çıkarma uygulamaları ve çilecilik birinci dönemi, burjuvazinin kendisini bir

sınıf olarak kurmaya yönelik pratikleri ikinci dönemi, 19. yüzyıl sonunda ırkın

korunmasına yönelik denetimler olarak tüm topluma yayılmasıysa üçüncü dönemi

oluşturur.

Cinsellik üzerine söylem kurulurken amaç bir sınıfın diğer sınıf üzerindeki

egemenliğini tesis etmeye yönelik, yani burjuvazinin ihtiyaçları doğrultusunda

proleterleri şekillendireceği bir pratik olarak kurulmadı. Bunun aksine amaçlanan, bir

sınıf olarak burjuvazinin kendisini bir beden olarak kuruşu, sağlığı ve hijyeniyle

üreteceği soy ve ırkı güçlendirme isteğiydi.

"Sorun, sömürülecek sınıfların cinsel etkinliğinin bastırılmasından çok,

'egemen olan' sınıfların bedeni, gücü, uzun ömürlü olması, çocukları ve

soylarıydı. Hazların, söylemlerin, hakikatlerin ve iktidarların yeni dağılımı

olarak cinsellik tertibatı ilk kertede bu bağlamda kuruldu. Bu yüzden

burada tespit edilmesi gereken olgu bir sınıfın köleleştirilmesi değil, bir

başka sınıfın kendi kendini olumlamasıdır" (Foucault, 2010: 93).

Page 38: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

32

Bu pratikler sadece bir sınıf olarak burjuvaziye yönelik olmaktan çıkıp tüm

topluma yöneldiği anda artık söz konusu olan tüm bir toplumun sağlığı, hijyeni

olmakta; topluma yönelik tehdit oluşturacak gruplar üzerinde toplumun tümünün

çıkarlarını gözettiğini iddia eden bir iktidar oluşmaktadır. Böylece ölüm üzerine

iktidar yaşam üzerine iktidara dönüşmektedir. Bastırmak, yasaklamak yerine

yaşamın denetimi yoluyla onun daha sağlıklı, daha güçlü olmasını hedefleyen bir

iktidara dönüşmektedir.

"Tasarruf hakkı, bu mekanizmaların en önemli biçimi olmaktan çıkıp,

boyun eğdirdikleri güçleri kışkırtma, güçlendirme, denetleme,

gözetleme, çoğaltma ve düzenleme işlevlerine sahip olan parçalar

içinde bir parça haline; üretmeye ve bu güçleri silmek, eğmek ya da yok

etmek yerine güçlendirmeye ve düzenlemeye yönelik bir iktidara

dönüşür. Ölüm hakkı; o andan itibaren, yaşamı yöneten bir iktidarın

gerektirdiklerine doğru kaymaya, ya da en azından bunlara dayanmaya

ve bunların taleplerine uymaya yönelecektir. Hükümdarın kendisini

savunma ya da kendisinin savunulmasını talep etme hakkı üzerine

kurulan bu ölüm, toplumsal bünye için yaşamını sağlama, ayakta tutma

ya da geliştirme hakkının öbür yüzü olarak ortaya çıkacaktır"

(Foucault, 2010: 100-101).

Ölümün yaşamı üretmeyi amaçlayan bir iktidarın içerisinde işlemesini

sağlayan, devlet ırkçılığı kavramıdır. Bu ırkçılıkta söz konusu olan bir ırkın

diğerinden üstünlüğü değil, cinsellik tertibatını bir sınıf olarak kendisini kurmada

kullanan burjuvazinin pratiklerinde açık kılınan bir grubun kendisi üzerine

uyguladığı bir ırkçılıktır. Dışarıya, farklı bir ırka değil kendi içerisine yönelmiş bu

ırkçılık toplumun daha sağlıklı ve güçlü kılınması için toplumdaki zararlı unsurların

savaş yoluyla temizlenmesini gerektirir.

"XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, kan konusunun cinsel tertibatlar

aracılığıyla uygulanan siyasal iktidar türünü canlandırmak ya da

tarihsel bir varlıkla desteklemek durumunda kaldığı görülmüştür. Irkçılık

(modern, devletsel, biyolojikleştirici biçimiyle ırkçılık) bu noktada

Page 39: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

33

oluşur: büyük bütün bir nüfus, aile, evlilik, eğitim, toplumsal hiyerarşi ve

mülkiyet politikasıyla bedenler, davranışlar, sağlık ve gündelik yaşam

düzeyindeki bir dizi sürekli müdahale, renklerini ve

gerekçelendirmelerini kanın saflığını koruma ve ırkı zafere ulaştırmanın

destansı kavgasından yola çıkarak kazandılar" (Foucault, 2010: 110).

18. yüzyılda ortaya çıkan bu biyo-politika tür olarak insanı ve biyolojik

süreçlerin dayanağı olarak bedeni, ölüm ve doğum oranları, sağlık düzeyi, yaşam

süresi ve bunlara etki eden tüm koşullar çevresinde ele almaya başladı.

"Bu biyo-iktidarın kapitalizmin gelişmesinin vazgeçilmez bir öğesi

olduğu kuşku götürmez; çünkü kapitalizm, bedenlerin denetimli bir

biçimde üretim aygıtına sokulması ve nüfus olaylarının ekonomik

süreçlere göre ayarlanmasıyla güvence altına alınmıştır. Ama

kapitalizm daha da fazlasını istedi; her ikisinin de büyümesine

kullanılabilirlikleri ve itaatkarlıkları ile aynı zamanda güçlenmelerine

de gereksindi; güçleri, yetenekleri, genel olarak da yaşamı artıracak

ama aynı zamanda da onları bağımlı kılmayı daha zorlaştırmayacak

iktidar yöntemlerine gereksindi" (Foucault, 2010: 103-104).

Kapitalizmin geniş ölçekli üretim kapasitesi üretim sürecinde meydana

gelecek herhangi bir aksaklığın bedelini de bu oranda büyütmekte, bir günlük zararın

üreticiye bedelinin telafisi imkansız oranlara ulaştığı görülmektedir. İktidarın odak

noktasının bireyin bedeninden nüfusa doğru kaymasının ve nüfusa yönelik

düzenlemelerin 19. yüzyılda diğer iktidar pratiklerine oranla önem kazanması

ekonomik sistemin ihtiyaçlarıyla açıklanabilir. "...[N]üfus, kökten farklı bir

gerçekliğe, sanayi üretiminin ve liberal sistemin temel öğesi olan şeyin -işgücünün-

sürekliliğini üretme, denetleme ve güvence altına alma gerekliliğine karşılık verir"

(Revel, 2006: 149).

İşçilerin üretim süreçlerinde sahip oldukları önem düşünüldüğünde işgücünün

garantiye alınması adına iktidar cinsel eylemin düzenlenmesinin de ötesine giderek

Page 40: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

34

işçilerin genel sağlık durumlarını ve yaşam standartlarını kontrol etmeyi amaçlar.

Klasik egemenlik kurumları olarak ele alınan okul, hastane gibi kurumların ötesine

geçerek hayır kurumları, hasta bakım evleri gibi kurumlar da iktidar mekanlarına

eklemlenmektedir. Böylece genel olarak şehirli proleteryanın hayatını ilgilendiren

her pratik iktidarın ilgi alanına girmeye başlamaktadır. Bu noktada nüfusun genel

durumu için tehlike teşkil edebilecek, kendi içerisinde yer alan unsurların da

temizlenmesine yönelik politikaların uygulanabilmesi adına devletin elinde yeni bir

teknik devlet ırkçılığı tekniği belirmektedir. Bu teknik sayesinde devlet sağlıklı ve

hasta olanı belirlemeye, toplumdaki hangi unsurların yaşamayı hak ettiğini hangi

unsurların ise ölüme terk edilmesi gerektiğini belirlemeye girişir.

1.2.1. Devlet Irkçılığı ve Ölüm Üzerinde İktidarın Biyo-Politika'ya

Dahil Oluşu

Foucault nüfusu düzenleme amaçlı içe dönük müdahalelerin yöntemi olarak

savaş modelinin analizini Toplumu Savunmak Gerekir adıyla kitaplaştırılan Collége

de France derslerinin 1975-1976 döneminde derinleştirir. Bu derslerde iktidarın

çözümlenmesine yönelik genel olarak iki ana kavrayışın varlığından bahseder.

Bunlardan birincisi hukuki ve liberal kavrayış, diğeri ise iktidarın ekonomik

işlevselliği denebilecek Marksist kavrayıştır.

İktidarın hukuki ve liberal kavranışı, iktidarı bireylerin elinde bulundurduğu

ve daha büyük bir siyasal organizasyonun kurulabilmesi için gönüllü olarak

devrettikleri bir şey olarak ele almaktadır. Bu iktidarın bir mala benzer bir şekilde

Page 41: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

35

elde bulundurulan ve başkasına devredilebilen bir şey olduğu fikrine dayanmaktadır.

"Klasik hukuksal iktidar kuramında iktidar, bir malın sahibiymişçesine edinilen ve

bunun sonucunda, bütünüyle ya da kısmi olarak, temlik ya da sözleşme niteliğindeki

hukuksal bir bağıt ya da hak doğurucu bir bağıt yoluyla aktarılabilen ya da

devredilebilen bir hak gibi görüldüğüdür" (Foucault, 2015.a: 29). Bu tarz

genelleştirici ve kolay bir kavrayış yerine iktidarın yerel ilişkilerde oluşan çoğul ve

çatışmacı bir güç ilişkileri çoğulluğu olarak ele alınması gerektiğine daha önceki

bölümde değinilmişti. İktidar bir kişinin elinde bulundurduğu bir şey olmamakta

bireyler arası ilişkilerde ortaya çıkmaktadır. Bunun sonucu olarak devredilmesi veya

tek bir merkezde toplanması da mümkün değildir. İlişkilerde ortaya çıktığından bir

çoğulluk oluşturur ve analizi de bu şekilde ele alınmasıyla, bu ilişkilerin ortaya

konmasıyla mümkündür. "Foucault'ya göre iktidarın hiçbir özü yoktur: o bir eşya ya

da birinin sahip olabileceği bir kuvvet değildir. Yalnızca belirli güçler arasında bir

ilişkidir" (Newman, 2006: 137).

Marksist kavrayış ise iktidarı ekonomik işleviyle ele almayı denemektedir.

"'Ekonomik işlevsellik', iktidar temel olarak hem üretim ilişkilerini sürdürme rolünü,

hem de, üretken güçlerin ele geçirilmesine özgü özel koşulların ve gelişmenin olası

kıldığı bir sınıf egemenliğini sürdürme rolünü üstlendiği ölçüde vardır" (Foucault,

2015.a: 30). Bu çözümlemede iktidar bir sınıfın sahip olabileceği bir şey olarak ele

alınmaktadır Marksizm sonrası devlet ve iktidara yönelik analizlerde bu modele

sıkça başvurulmaktadır. Buna göre iktidar ekonomik sınıfın elinde bulundurduğu ve

bütün toplumsal mekanizmayı kendi ihtiyaçlarına göre şekillendirdiği bir şeydir ve

ekonomik ilişkilere göre ikincil bir konumda yer almaktadır. Kapitalist sistem ele

alındığında iktidarı elinde tutan sınıf burjuvazidir ve toplumsal ilişkilerin tamamı

Page 42: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

36

onların ekonomik çıkarlarına göre şekillenmektedir. Üst yapı-alt yapı ilişkisi olarak

da ele alabileceğimiz bu kavrayış uyarınca bir alt yapı ilişkisi olarak ekonomik ilişki

bütün diğer toplumsal ilişkilerin onun uyarınca düzenlendiği ilişki tarzıdır.

Ekonomik sistem ve iktidar arasındaki ilişkiler güçlü olsa dahi bu iktidarın ekonomik

bir ilişkiye indirgenebileceği ve sadece ekonomik ilişki tarzı üzerinden yürüdüğü

anlamına gelmemektedir.

Bu noktada Foucault ekonomist kavrayışa karşılık iktidarın ilk olarak bastıran

bir mekanizma olduğunu, ikinci olarak eğer iktidar sözleşme, devir terimleriyle

açıklanmayıp bir güç ilişkileri çoğulluğu olarak ele alınacaksa o zaman çatışma ve

savaş terimleriyle birlikte ele alınması gerektiğini iddia eder. Toplumun içerisinde

yer alan biyo-iktidarlar sayısız uyruklaştırma ilişkisi yaratmaktadır ve bunlar

birbirleriyle rekabet halindedir. "Foucault bu çerçeve dahilinde iki yönelim tespit

eder. Foucault'nun Reich ile ilişkilendirdiği ilk yönelim iktidarın işleyişini bir

bastırma mekanizması olarak ele alırken, Nietzsche ile ilişkilendirdiği iktidarın ikinci

işleyişini bir çatışma ya da savaş modeline başvurarak açıklar" (Koyuncu, 2016: 36-

37). İktidar tepede bir noktada duran ve aşağılara inildikçe dallanan bir şey olmaktan

ziyade yerel güç ilişkilerinin kaygan zemininde işlemektedir.

Çatışma ve savaş terimleriyle ele alındığında iktidarın hukukla olan ilişkisi de

yeniden tanımlanmak zorundadır. Buna dayanarak hukukun evrensel temelleri

giderek bulanıklaşmakta ve gücünü kaybetmekte, yerini güç ilişkilerine göre değişen,

egemen olan grup tarafından tanımlanan bir hukuk almaktadır.

"Ortak nokta -ve bunun önemli olduğuna inanıyorum-, biçimleri,

gerekçeleri, sonuçlarıyla istilanın, önemli bir hukuksal-siyasal ereğin

işin içinde olması ölçüsünde, tarihsel bir soruna dönüşmüş olması

olgusudur: monarşi iktidarının doğasının, haklarının, sınırlarının ne

Page 43: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

37

olduğunu söylemek istilanın tarihine düşer; aslında, kralın kurullarının,

meclislerin, hükümran divanların ne olduğunu söylemek istilanın

tarihine düşer; soyluluğun ne olduğunu, kralın ve halkın karşısında

soyluların haklarının ne olduğunu söylemek istilaya düşer. Kısacası,

kamu hukukunun bizatihi ilkelerinin formüle edilmesi istiladan talep

edilir" (Foucault, 2015.a: 133-134).

Hukuk -fakat aynı zamanda sadece yasa olarak hukuk değil, hukuku

uygulayan aygıtlar ve kurumların tamamı olarak ele alınan hukuk- ve bu hukuku

egemen kılan güç ilişkilerinin analizi iktidarın analizine dönüşmektedir. "Savaş

modeli bu yüzden, yasaya dayalı ve yasayı savaşın panzehiri olarak gören hukuki-

söylemsel modelin altını oyar ya da en azından yerinden eder" (Newman, 2006: 138).

Bu analiz hukukun toplum üzerinde bir egemen olarak beliren konumunun nasıl

meşrulaştığıyla değil, toplum içerisinde sayısız uyruklaşmanın nasıl meydana geldiği

sorunuyla uğraşmaktadır. "Devleti hukuki kategoriler içerisinde kavramak yerine,

daha önce var olmayan kolektif bir iradeyi inşa eden stratejik ilişkilerin mantığı

içerisinde kavramalıyız" (Lemke, 2015: 56).

Toplumsal yapının doğal zorunluluklara ya da işlevsel gerekliliklere göre

işlediği iddiasının arkasında gizliden gizliye ilerleyen bir savaş vardır. Foucault bu

savaşın bir ırklar savaşı olduğunu ve ırklar savaşının iki farklı transkripsiyonu

olduğunu söyler. Bir yanda anatomo-fizyolojiye yaslanan materyalist bir

transkripsiyon diğer yandaysa toplumsal savaş temasından hareket eden ve kendisini

sınıf savaşı olarak tanımlayan bir transkripsiyon. Irkçılığın bu tanımı bir paradoks

yaratır gibi görünse de burada bahsi geçen farklı iki ırkın mücadelesi değil bir ırkın

kendi içerisinde ikiye ayrılması ve mücadeleye girişmesidir. Toplumun kendisine,

ürünlerine uygulanacak, arındırıcı bir ırkçılık devlet tarafından uygulamaya

Page 44: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

38

konulmaktadır. "...[İ]ki ırk arasında değil, iktidarı elinde tutan ve normun sahibi olan,

bu norma göre yoldan sapanlara karşı, biyolojik kalıt için bir o kadar tehlike

oluşturanlara karşı duran tek ve gerçek ırk olarak sunulan belirli bir ırktan yola

çıkarak sürdürülecek bir savaşın söylemi" (Foucault, 2015.a: 73).

19. yüzyıl sonunda ırk savaşına dair bu iki transkripsiyon biyolojik-toplumsal

bir söyleme dönüşür. Hayat için mücadele etme fikri bu yeni ırkçılık kavrayışı ile

bütünleşir ve böylece yaşaması gereken ile ölmesi gereken arasındaki farkı

belirlemede kullanılır. "Böylece ırkçılık, bir kişinin yaşamı ile bir başkasının ölümü

arasındaki dinamik ilişkiyi kolaylaştırır. Sadece 'yaşamaya değer olanlar'ın

hiyerarşisine olanak sağlamaz; aynı zamanda bir başkasının yok olmasıyla doğrudan

ilişki içindeki birinin sağlığını da konumlandırır" (Lemke, 2014: 63).

Devlet ırkçılığı kavramıyla birlikte daha önce iktidar pratiklerinden dışlanmış

olan ölüm üzerinde iktidar yetkisi tekrar iktidara eklemlenmiş olur. Ölüm üzerine

iktidar bu şekilde yaşamı sürdürmenin ve güçlendirmenin bir aracı olarak iktidara

dahil olmaktadır. Ölüm, toplumun sağlığı ve gücü adına ırkın bütünlüğünün,

üstünlüğünün, saflığının koruyucusu haline gelir. Toplumun yaşamının

şekillendirilmesi, toplumdan dışlanan pratiklerin belirlenmesi ve yok edilmesi sağlık

söylemiyle bütünleşmekte ve işletilmektedir.

"...[S]avaş artık toplumun ve siyasal ilişkilerin var olma koşulu değil,

onun siyasal ilişkileri içinde yaşamını sürdürme koşuludur. Bu

durumda, toplumun kendi bünyesinde ve kendi bünyesinden doğan

tehlikelere karşı savunulması olarak savaş düşüncesi belirecektir; bu

bir anlamda, toplumsal savaş düşüncesinde tarihsel olanın biyolojik

olana, kurucu olanın tıbbi olana doğru büyük yön değişimi"dir.

(Foucault, 2015.a: 224)

Page 45: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

39

Hükümranlığın öldürme ya da hayatta bırakma iktidarı böylece tersine

yaşatma ya da ölüme bırakmaya dönüşmüş ve bir ayarlama iktidarına dönüşmüştür.

Yaşatmak ve yaşama biçimine müdahale etmek, yaşamanın 'nasıl'ına dair bir

düzenlemeyi getirmektedir. Bedenden yaşam üzerine doğru ilerleyen iktidar

biyolojik olanın, nüfusun bütün yüzeyine yayılmaya çalışmaktadır.

"Bu koşullarda, siyasal bir iktidar için öldürmek, ölümü talep etmek,

ölüme çağrı çıkarmak, öldürtmek, öldürme emrini vermek, yalnızca

düşmanlarını değil ama kendi yurttaşlarını bile ölüme atmak nasıl

mümkün olur? Asal olarak hedefi yaşatmak olan bu iktidar nasıl ölüme

bırakabilir? Biyo-iktidar üzerine odaklı bir siyasal sistemde, öldürme

gücü nasıl kullanılır, öldürme işlevi nasıl kullanılır?

İşte sanırım ırkçılık burada devreye girer. Irkçılığın bu dönemde icat

edildiğini söylemek istemiyorum kesinlikle. Çok uzun süreden beri

vardı. Ama galiba başka yerde işliyordu. Irkçılığı devletin

mekanizmalarına sokan, işte bu biyo-iktidarın birden belirimidir"

(Foucault, 2015.a: 260).

Irkçılık ve ırk savaşı gibi temalar genellikle liberal teorisyenler tarafından

faşist rejimleri eleştirmek için kullanılıyor olsa da Foucault bu çözümleme ile liberal

yönetim sanatının içerisinde de bu pratiklerin yer aldığını göstermeye çalışmaktadır.

Nazi ve Sovyet iktidarlarının bu pratikleri doğrudan liberalizmin içerisinden temin

ettiklerini göstermektedir. Nazizmin ırkın saflığını sağlamaya yönelik kanlı temizlik

pratikleri ya da Sovyet rejiminin politikalarına karşı gelenleri hasta unsurlar olarak

ilan etmeleri aynı stratejinin farklı görünümlerinden başka bir şey değildir. Bu

pratikler genellikle Nazizm ve Sovyet rejimiyle birlikte anılmasına rağmen

varlıklarını liberal sistem içerisinde devam ettirmektedirler ve farklı kamplaşmalar

üzerinden insanlığa çok daha büyük zararlar vermişlerdir. Irkın temizliği ve saflığı

gibi temalar Nazizm ve Sovyet rejimleri onları uygulamaya koymadan önce liberal

Page 46: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

40

pratiklerin içerisinde yer almaktadır ve ekonomik alana müdahale etmeyi bırakan

liberalizmin toplumu şekillendirmede kullandığı araçlardan biri olarak işlemektedir.

1.2.2. Liberal Yönetim Sanatı

İktidarın hukuki-liberal kavranışının ve Marksist kavranışının iktidara somut

bir yer araması ve iktidara sahip olunabilecek bir şeymiş gibi yaklaşmasının

yetersizliğini gösteren Foucault, bunun yerine stratejiler arasında sürekli süren bir

savaş modelini koymuştu. Genellikle iktidarın mikrofiziğiyle en küçük düzeyde

işleyen iktidar ilişkileriyle ilgilenen filozof yaşamının son döneminde devlet ve

liberalizm gibi kavramlarla ilgilenmeye başlar. Klasik iktidar çözümlemelerinde

bunca yer eden devlet sorununun çözülmesi onun felsefi düşünüşü açısından hem

kendi iktidar çözümlemesinin bir başka temellendirmesidir hem de ele aldığı iktidar

pratiklerine belirli bir bütünlük kazandırır. Bu inceleme aynı zamanda daha önceki

çalışmalarında kullanmış olduğu yöntemin bir tamamlayıcısı olarak da ele alınabilir.

Devlet kavramı sayesinde ele aldığı delilik, cinsellik gibi kavramlar ve bu kavramlar

çevresinde oluşan kurumları ele alış amacını ortaya koymakta ve çalışmalarına bir

bütünlük getirmektedir.

"Delilik, hastalık, suç, cinsellik ve şu an size anlatmakta olduğum konu

da dahil bütün bu araştırmaların esas amacı, eylem dizilerinin nasıl

hakikat rejimiyle bir araya gelerek, var olmayanı gerçekliğe bağlayan

ve dolayısıyla da meşru bir şekilde doğru-yanlış ayrımına tabi tutan bir

bilme-iktidar (savoir-pouvoir) düzeni yarattığını göstermek" (Foucault,

2015.b: 20).

Page 47: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

41

Bu sayede iktidarın merkezsiz olmasına rağmen nasıl işlediği ve bu

pratiklerin diğer pratikler arasında nasıl önem kazanıp, geliştirildiği sorunları da

aşılmaktadır. Bu noktada Foucault'nun liberalizm, yönetimsellik, devlet aklı ve polis

devleti gibi kavramlarla irdelemeye çalıştığı şey yönetmek denilen kavramın nasıl

kavramsallaştırıldığı sorunudur. "Foucault'ya göre, devletin kendi özü yoktur, devlet

daha çok yönetim pratiğinin bir işlevidir. Yönetim bir kurum değil bir dizi pratikler

ve rasyonalitelerdir ve Foucault buna yönetimsellik (governmentality) ya da 'yönetme

sanatı' der" (Newman, 2006: 134). Devlet kurumları ile yönetim politik süreçler

çevresinde açıklanması gereken tarihsel olgulardır. Yönetimsellik sadece bir kavram

olduğundan nasıl akılsallaştırıldığının açıklanması gerekmektedir.

"...[D]evlet, tarihin bir noktasında tohumları atılmış ve kendi

dinamizmiyle büyüyerek o tarihi 'soğuk bir canavar' gibi kemirmeye

başlayan bir tür doğal-tarihsel veri değildir. Hayır, devlet soğuk bir

canavar değil, belli bir yönetim biçiminin ortaya koyduğu ilişkiler

bütünüdür. Bütün sorun da bu yönetim biçiminin nasıl geliştiğine

bakmaktır. Tarihçesi nedir? Nasıl belli alanlara yayılır? Nasıl yeni

pratikler icat eder, kurar ve geliştirir? Sorun budur" (Foucault, 2015.b:

8).

Araştırmasının boyutlarını devletlerin sınırlarına genişleten Foucault bu

konuya ilk olarak 16. yüzyılda ortaya çıkan devlet aklı kavramını incelemekle başlar

ve daha sonra, bunun yerini alacak olan ve kendi çağına yönelik analizlerin

bulunduğu liberalizm kavramını inceler. Bu, devlet yönetiminin ilkelerinin sadece

kendi kendisine gönderme yaparak var olduğu yeni bir biçimdir.

Devlet aklı ilkesinin aldığı ilk biçim iktisadi bir doktrin gibi görünen ama

ondan daha fazlasını temsil eden merkantilizmdir. Bir yönetim biçiminin

somutlaşması olarak merkantilizm devletin gücünün mümkün olduğunca arttırılması

Page 48: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

42

gerektiği görüşü çevresinde ilkelerini oluşturmuştur. "Bu ilkelerin ilki devletin

parasal birikimle zenginleşmesi, ikincisi nüfus artışıyla kuvvetlenmesi, üçüncüsü de

dış kuvvetlerle sürekli olarak belli bir rekabet içinde olmasıdır" (Foucault, 2015.b:

7). Bu ilkelere göre hareket eden merkantilizm devletin güçlerinin her zaman daha

fazla arttırılmasını gerektirdiğinden bu durum kısa zamanda devletler arası bir

rekabete dönüşmektedir. Bu ilke uyarınca diğer devletlerin zenginliğinden ne kadar

ele geçirilirse devlet o kadar zenginleşecek ve bu da devletin zenginliği ölçüsünde

başarılı yönetildiğini gösterecektir. Devlet aklı ilkesinin iç politikada aldığı şekilse

polis örgütlenmesi yoluyla şehirli kalabalıkların sıkı sıkıya yasaya bağlanması

kuralıydı. Devlet aklı dış politikadaysa askeri politik bir dengeyi hedeflemekteydi.

Avrupa özelinde bakıldığında bu Avrupa devletlerinin bir imparatorluk içerisinde

erimeksizin denge içerisinde var olabilmelerini amaçlamaktaydı.

Devlet aklı ilkesine göre yönetim içeride sınırsız bir kontrolü hedeflerken

devletlerarası ilişkilerde bir denge durumunu tutturmayı hedefler. Denge durumu

herhangi bir devletin emperyal bir güç olarak ortaya çıkmasını ve diğer devletlerle

mücadele etmesini engeller. Bunun yerine Foucault'nun dikkat çektiği üzere Avrupa

devletleri arasında bir birlikte zenginleşme eğilimi dikkat çekmektedir. Devlet aklı

ilkesi devletin belirli çıkarları olduğu ve bu çıkarların her şartta korunması gerektiği

fikrine yaslanmaktadır. 18. yüzyıldan itibaren meydana gelen bu değişimde

yönetimin kendi kendisini kısıtlamasının ilkesi ekonomi-politiktir. Ekonomi-politik

"...[T]oplum içerisindeki iktidarın düzenlenmesi, dağıtılması ve sınırlanması üzerine

bir tür genel düşünüm anlamına geliyor" (Foucault, 2015.b: 15). Ekonomi politik

düşünüş sayesinde devletin sonsuzca güçlenmesi fikri yerini biyo-politik düşünceye

Page 49: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

43

uygun bir şekilde halkın yaşam standartlarının geliştirilmesini ve yaşamı ilgilendiren

konuların iyi düzenlenmiş, organize edilmiş bir şekilde iyileştirilmesi fikrine bırakır.

"Ekonominin kavramsal ve pratik olarak ayrışmış bir mekan olarak

kavranması düşüncesi, liberalizmin ortaya çıkışıyla içten içe

bağlantılıdır. Foucault liberalizmi, disiplinin politik evreninden ve

egemenliğin dünyasından ayrıştırılması gereken özgül bir yönetim

sanatı olarak görür. Liberal yönetim öte dünyada gerçekleşecek bir

kurtuluşu hedeflemediği gibi devlet refahının artırılması için de

çabalamaz. Aksine, yönetimin ussallığını dışsal bir nesneye, 'sivil

topluma' bağlamıştır ve bireylerin özgürlüğünü, yönetimsel eylemin

eleştirel denektaşı olarak görür" (Lemke, 2015: 24).

Yönetim pratikleri üzerine düşünen ekonomi-politik, yönetimde hukuksallık

ve yönetimin meşruiyeti fikrini bir kenara bırakarak bu pratiklerin verimliliğini,

yararını ve etkilerini düşünmeye başlar.

"Bir başka deyişle ekonomi-politiğin keşfettiği şey yönetimselliğin

icrasının öncesinden kalma doğal haklar değil, yönetim pratiğinin

kendisine has bir tür doğallıktır. Yönetim eyleminin nesnelerinin

kendilerine has bir doğası vardır. Yönetim eyleminin kendisinin de bir

doğası vardır ve ekonomi politiğin incelediği de budur" (Foucault,

2015.b: 17).

19. yüzyılın başlarından itibaren yönetim pratiklerinde payda sorunu

belirleyici olmaya başlar ve dış ilişkilerde devletler arası rekabetin politikası terk

edilir. Bu dönemde devletlerarası denge politikasının ortak çıkarların geliştirilmesi

açısından daha verimli olduğu fark edilir. Diplomasi yoluyla kurulan bir Avrupa

dengesi ve Avrupalı devletlerin diğerlerini emperyal bir birlik altında toplamayacak

kadar güç kazanmasını engelleyecek düzenlemeler bu dönemde kurulmaya başladı.

Devletlerin zenginleşmesini birbirleriyle rekabet etmeleri üzerinden temellendirmek

yerine uzun vadede bir karşılıklı zenginleşme fikri yerleşmiştir. Bu fikre göre

Page 50: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

44

komşunun zenginleşmesi aynı zamanda benim de zenginleşmem anlamına

gelmektedir.

"Bu noktada, bana öyle geliyor ki son derece önemli ve sonuçları bugün

hala süregelen bir tablo oluşmaya başlıyor. Burada yeni bir Avrupa

fikri şekilleniyor. Ama bu, kısmen Roma İmparatorluğu'ndan miras

kalmış ve belli politik yapılardan esinlenen eski emperyal veya

Carolingien Avrupa değil. Güçlerden birinin diğerlerine baskın

çıkmaması için kurulmuş klasik denge Avrupa'sı da değil Ortaklaşma

bir zenginleşme Avrupa'sına geçiliyor. Avrupa, kolektif bir ekonomik

özne olarak, devletler arasındaki rekabet nasıl olursa olsun, daha

doğrusu devletler arasındaki rekabet doğrultusunda, sınırsız ekonomik

kalkınma ilerlemesi gereken bir Avrupa" (Foucault, 2015.b: 47).

Avrupa'nın ortaklaşa zenginleşmesi fikrini piyasalardaki kontrollerin

kaldırılması, pazarların ortaklaşması, karşılıklı ticari ilişkilerin serbestleşmesi ve

gelişmesi, kısacası küreselleşme takip etmiştir. Avrupa'nın ortaklaşa zenginleşeceği

ve dünyanın geri kalanıyla ticaret yapacağı, daha doğrusu Avrupa'nın satıcı,

dünyanın geri kalanınsa alıcı konumunda olduğu bu yeni emperyalizm türü 18.

yüzyılda ortaya çıkan liberalizm fikrine paralel olarak ilerlemiştir. Foucault

liberalizm kavramını incelerken Alman ordoliberallerini ve Amerikan Chicago

Okulunu ve ikisi arasındaki farklılıkları ele alır.

"Foucault erken dönem liberal kavrayışlara yönelik iki farka dikkat

çeker. İlki devlet ile ekonomi arasındaki ilişkinin yeni bir tanımının

yapılmasıdır. Neo-liberal kavrayış, güçlü ve mutlakiyetçi bir devletin

tarihsel deneyiminin damgasını taşıyan erken dönemdeki liberal

yapılanışı alt üst eder. Klasik liberalizmin aksine devlet artık piyasanın

serbestliğini sınırlayıp belirlemez; bunun yerine, piyasanın kendisi

devletin düzenleyici ve tertipleyici ilkesini temsil eder" (Lemke, 2015:

25-26).

Nazizm deneyimi sonrası Alman ekonomisinin içerisinde bulunduğu

bunalımın aşılması için bir arayışa giren Alman ekonomistler Nazizmin yükselişini

Page 51: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

45

işsizlik ve bunun çözümüne yönelik olarak ekonomi üzerindeki devlet kontrolünün

aşırıya vardırılması olarak belirlerler ve korumacı, planlamacı, piyasanın işlemediği,

bireylerin yaşamlarının kontrol edildiği devlet modellerine alternatif bir model

geliştirmeye çalışırlar. Fakat Almanya'nın içerisinde bulunduğu ekonomik durum

göz önüne alındığında piyasanın kendi başına işlemesi imkansız görünmektedir. Bu

yüzden liberalizmin prensiplerine karşıt olmasına rağmen piyasayı devletin

düzenlediği bir model geliştirirler. Böylece piyasalar hem devletin hem de toplumun

şekillendiricisi rolüne soyunmuştur.

"Bu noktada ordoliberaller 18. ve 19. Yüzyıl liberalizm geleneğiyle

kopuş sergiliyor ve şöyle diyorlar: rekabet üzerine kurulu piyasadan

'bırakınız yapsınlar' sonucunu çıkarmamalıyız. Peki neden? Çünkü

onlara göre piyasa ekonomisinden 'bırakınız yapsınlar' sonucunu

çıkardığımız takdirde 'doğalcı naifliğe' düşmüş olursunuz. Yani

mübadele üzerine de, rekabet üzerine de kurulu olsa piyasanın

kendiliğinden hasıl olan ve bu yüzden de devletin karışmaması gereken

bir tür doğal veri olduğunu kabul etmiş olursunuz" (Foucault, 2015.b:

105).

Piyasanın devletin ve toplumun şekillendirilmesinde etkin unsur olması fikri

piyasanın sadece ekonomik öğelere tabi olmadığı, aynı zamanda toplumsal bazı

değişkenlerin de ekonomiyi etkilediği fikrine yaslanmaktadır. Bu anlayış devlet aklı

ilkesine karşıt olarak, piyasanın kendi kurallarını keşfetmeyi ve onlara uymayı değil,

toplumun tamamını piyasaya göre şekillendirmeyi amaçlamaktadır. Ekonomik

gelişme ile toplumun durumunun ilişkisi fikri ekonomi içerisine yerleştirilen beşeri

sermaye fikriyle temellendirilmektedir ve biyo-politika fikri ile kapitalizmin kesişim

noktasını oluşturmaktadır. Ekonomik olarak gelişme toplumsal değişkenlerin

geliştirilmesini gerektirmektedir ve bunların düzenlenmesi, geliştirilmesi,

güçlendirilmesi bizzat sermaye tarafından yapılmak zorundadır. Bu kuramcılar batı

Page 52: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

46

dünyasının ekonomik gücünü ve üçüncü dünya ülkelerinin geri kalmışlıklarını da

merkantilizmin açıklama metodunun aksine bu ülkelerdeki beşeri sermayenin

gelişmişliğiyle veya geri kalmışlığıyla açıklamaktadırlar.

"Yani toprak, sermaye ve çalışma süresi ve çalışan kişi sayısı

anlamında kullanılan emek kavramlarının aksine, yalnızca beşeri

sermayenin içeriğine dair incelikle bir analizle, beşeri sermayenin nasıl

arttırıldığının, hangi sektörlerde arttırıldığının, beşeri sermayeye

yatırım amaçlı kullanılan unsurların incelenmesiyle bu ülkelerdeki

hakiki ekonomik büyümeyi kavrayabiliriz" (Foucault, 2015.b: 195).

Böylece Avrupa'nın ekonomik gelişmişliğinin açıklanmasında fiziki sermaye

birikiminin yerini beşeri sermayeye yapılan yatırım, üçüncü dünyanın geri

kalmışlığının açıklanmasında da zamanında beşeri sermayeye yeteri kadar yatırım

yapılmaması almaktadır. Almanya özelinde düşünüldüğünde Birinci Dünya

Savaşı'ndan yenik çıkmış ve ağır ekonomik yaptırımlarla karşılaşmış olan

Almanların ekonomik kalkınma için belirli bir planlamaya ihtiyaç duymaları

anlaşılabilir görünmektedir. Buna karşılık liberalizmin fikrinin temel unsurunu

Sovyetler ve Nazi Almanya'sında gelişen ağır bürokrasi ve bunun sonucu olarak

bireysel özgürlüklerin kısıtlanmasının sorumlusu olarak görülen ekonomik

planlamaya karşıtlıktır. Amerikan neo-liberalizmi kendisini bu tezlerden mümkün

olduğu kadar temizlemeye çalışmış fakat o da piyasa ekonomisinin toplumsal

ilişkileri şekillendirme ihtiyacından kopamamıştır.

Amerikan neo-liberalizminin özelliği piyasa ekonomisinin çözümlemelerini

ekonomik olmayan alanlara, sosyal ilişkilere, çevreye, hatta doğrudan bireyin

ilişkilerine kadar genişletmesidir. 18. yüzyılın sonu ve 19. yüzyıla denk gelen

dönemde topluma ilişkin analizler ekonominin tamamlayıcısı olarak kabul edilmeye

Page 53: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

47

başlanmış ve devletin düzenleyici gücü ekonomik alandan bu alanlara doğru

kaymıştır. Ordoliberaller devletin piyasaya müdahalelerini tekeller, uygun eylemler

ve toplumsal politikalara dair müdahaleler olmak üzere üç ayrı sınıfa ayırıyorlardı.

Tekeller meselesi ekonomik mekanizmaların işlemesini engelleyecek tekelleşmelerin

oluşmasını engellemeye yönelik devlet müdahalelerini içermekteydi. Uygun

eylemler ise piyasanın düzgün işlemesine yönelik düzenleyici eylemlerin yapılmasını

gerektiriyordu. Bu müdahaleler genellikle çevre üzerine ve nüfus üzerine

müdahaleleri içermekteydi. Toplumsal politika ise herkesin tüketim maddelerine

ulaşımını garantiye almaya dair politikaların düzenlenmesiydi. Buna karşılık

Amerikan neoliberalizmi piyasa ilişkilerinin tüm sosyal sisteme yayılışını garanti

altına alacak düzenlemeler yoluyla bütün sosyal uzamın kapsanmasını

hedeflemekteydi. "Amerikan neoliberalizminde, ekonomik piyasa yapısının para

mübadelesinin de ötesine geçecek oranda yaygınlaştırılması, bir anlaşılırlık ilkesi,

sosyal ve bireysel davranışların çözümlenmesinin bir ilkesi olarak işliyor" (Foucault,

2015.b: 200). Genellikle şirketlere ve tüketiciye atfedilen davranış biçimleri bu

analizle birlikte bireylerin davranış biçimlerine kadar indirilmiştir. Bunun sonucunda

ekonomik piyasaların işleyiş biçimi doğallaştırılmış ve en basit insan eylemlerinde

temellendirilmiş olmaktadır.

Ekonomik ilişkilerin bu şekilde okunması aynı zamanda piyasaların

düzenlenmesi için bir mekanizmaya ihtiyaç olmadığı, zaten bizzat bireylerin

eylemleriyle piyasaların hareket etme tarzı uyuştuğundan piyasa ilişkilerinde de

uyum olacaktır. Çıkarların kendiliğinden uyuşması bir görünmez el teorisini veya

yukarıdan bir müdahaleyi gereksiz kılmaktadır. Amerikan liberalizmine göre

ekonomi, istense bile kuralları ve yasaları anlaşılabilecek ve müdahale edilebilecek

Page 54: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

48

bir alan değildir. "Ekonomi ateist bir bilimdir. Tanrısız bir disiplindir. Tümden

hesabı olmayan bir disiplindir. Hakim bir görüşün, devletin her yönünü yönetmekle

yükümlü hükümdarın bakış açısının hem anlamsızlığını, hem de imkansızlığını

ortaya koyar" (Foucault, 2015.b: 233). Ekonomik işleyişin kontrol edilemez oluşu

onun akılsallığına engel oluşturmamaktadır. Adam Smith'in görünmez el teorisini

hatırlatır biçimde bireyin homo economicus olarak ele alınışı bu işleyişin çekirdeğini

oluşturmaktadır.

Bireylerin bütün toplumsal ilişkilerini kurarken gözettikleri çıkar ilkeleri

şirketlerinkine benzer bir şekilde kendi ekonomik çıkarlarıdır ve toplumsal ilişkinin

makro boyutu da bu çıkarlar arasındaki doğal uyumdan doğmaktadır. Bu yüzden

liberal yönetim aklı özgürlüklerden yararlanır ve özgürlüğe ihtiyacı vardır.

Özgürlüklere olan ihtiyacı yeni yönetim sanatını özgürlükleri üretmeye ve aynı

zamanda onları denetlemeye mecbur bırakmaktadır, özgürlüklerin üretilmesi ve

kısıtlanması hep yan yana ilerleyen süreçlerdir.

"18. Yüzyılda kurulan yeni yönetim sanatı anlamında kullandığım

liberalizmin kalbinde, özgürlük[le] bir üretme-yok etme ilişkisi

yatıyor...[B]ir eliyle özgürlüğü üretmesi gerekir, fakat tam da bu

hareketin sonucu olarak diğer eliyle kısıtlamalar, denetim, baskı,

tehdide dayalı yükümlülükler vb. getiriyor" (Foucault, 2015.b: 54-55).

Liberal piyasanın işleyebilmesi için gerekli olan ilk şey bireylerin davranış

özgürlüğüdür, fakat bu özgürlük hazır bulunmadığından devamlı üretilmesi ve

denetlenmesi gerekmektedir. Bu noktada liberalizm özgürlüklerin denetimi için

kıstas olarak güvenlik kavramına yaslanmaktadır. Bireysel özgürlüklerle kolektif

özgürlükler kesiştiği anda devreye güvenliği sağlamak amacıyla devletin denetim

mekanizmaları girmektedir. İşçiler ile şirket arasındaki sorunlar, kazalar, hastalıklar

Page 55: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

49

veya emeklilik gibi sorunların hepsi bu tehlike nosyonu etrafında yönetimin ilgi

alanına girmektedir.

"Liberalizmin kendisine biçtiği rol, hep bu tehlike kavramının etrafında,

bireylerin özgürlüğü ve güvenliği arasında her an hakemlik edeceği bir

mekanizma yaratmak. Esasında liberalizm, aynı zamanda hem çıkarları

temelden manipüle eden bir yönetim sanatı olup, hem de bunu yaparken

madalyonun öteki yüzündeki, bireylerin ve toplumun tehlikelerden

korunması için devreye soktuğu güvenlik-özgürlük mekanizmalarını, ya

da güvenlik-özgürlük oyununu yönetmekten kaçınamaz" (Foucault,

2015.b: 56).

Özgürlük ve denetim arasındaki bu kesişim sayesinde disiplin ve denetim

ilişkileri yeni yönetim sanatı içerisindeki yerlerine yerleşmektedirler. Liberalizm

özgürlükleri sağlarken karşıtını oluşturan denetim mekanizmalarının güçlerini de

arttırmakta, bireylerin davranışlarını kontrol altında tutmayı hedefleyen bu

mekanizmalar özgürlükler çağına paralel olarak ilerlemektedir. Örneğin okul,

hapishane ve atölye gibi mekanlarda bireylerin üretkenlik ve verimliliğini arttırma ve

bilinir kılma bağlamlarında ele alınmış olunan Bentham'ın panoptik gözetim modeli

bu yönetim sanatının asıl metodu olarak belirmektedir. Gözetleme üretim

merkezlerinden bütün bir topluma doğru genişlemek ve doğal seyrinde ilerleyip

ilerlemediği kontrol edilmek zorundadır. Bu gözlem sayesinde mekanizmada

meydana gelecek bir probleme yönetim anında müdahale edebilmektedir.

Denetim mekanizmaları ise özgürlüğün öncü ve taşıyıcı kuvvetini

oluşturmaktadır. Alman ordoliberalleri sosyal müdahaleler sayesinde piyasanın

düzenlenmesini talep ederken Amerikan neo-liberalleri müdahalelerin ekonomi dışı

alanlara uygulaması gerektiğini iddia etmekteydiler. Aile, doğum oranları, suçlar,

çevre problemleri gibi sorunlarla ilgilenerek toplumun denetlenmesi gerektiği fikrini

Page 56: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

50

savunmaktaydılar. Böylece yönetimsellik ve devlet konuları biyo-politika sorununun

açtığı alana dahil olmaktadır. Devlet okul, hastane, kışla, atölye gibi sınırlı

mekanlarda uygulanan disiplin ve toplumsal biyolojik süreçlerin denetiminin

koordinasyonunu sağlayan merkezi bir aygıttır.

"Denetim, bireyi, onu yalnızca bireyliğin düzeyine özgü olmayan bir

şeyle -nüfusların üretimi- bütünleştirmek amacıyla dönüştürmek ister.

Öyleyse, niçin iktidar için nüfuslar gereklidir? Bunun yanıtı şudur:

bireyleri daha geniş bir bütün içinde yeniden eklemlemek gerekir, ama

bu yeniden eklemleme artık yalnızca serilerin yaratılması (hastane,

tımarhane, ordu, vb.) yoluyla bireylerin homojen dağılımı şeklinde

uzamsal çeşitlemeyle sınırlı kalmaz. Bireylerin seriler halinde homojen

dağılımının amacı, iktidar açısından her zaman korkutucu özneleştirme

olgularının ele geçirilmesini engelleyen bir evrenselcilik modelinin

dayatılmasıydı; oysa, nüfus, kökten farklı bir gerekliliğe, sanayi

üretiminin ve liberal sistemin temel öğesi olan şeyin -işgücünün-

sürekliliğini üretme, denetleme ve güvence altına alma gerekliliğine

karşılık verir" (Revel, 2006: 149).

Devlet ve yönetimsellik kavramlarıyla birlikte biyo-politika toplumsal

boyutta işleyen biyo-iktidarların bir toplayıcısı olarak belirmektedir. Toplumda

işlemekte olan biyo-iktidarlardan hangilerinin önem kazanıp öne çıktığı sorunu

böylece aşılabilir. Bu mekanizmaların toplum içerisinde var olan mekanizmalar

olduğundan bahsedilmişti. Manastırlarda kullanılmakta olan zaman kullanımının

fabrikalarda kullanılmaya başlanması ve üretim için önemli bir mekanizma haline

gelmesi de bu şekilde açıklanabilir.

Yönetimsellikte merkantilist ilkelerin terki ve liberalizmin onun yerini

alışıyla disiplinci biyo-iktidar politikalarının gevşediği de söylenebilir. Merkantilizm

iç politikada bu pratiklerin olabildiğince arttırılmasını ve geliştirilmesini

hedeflemekteydi. Buna karşılık liberalizm üretim süreçlerinde serbestliği savunmakta

Page 57: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

51

ve bürokrasinin toplumsal yapıyı tehdit etmesine karşılık disiplin mekanizmalarını

gevşetmek durumundadır.

Liberalizmin özgürlük ve güvenlik arasında hareket ediyor oluşu da disiplin

sisteminden uzaklaşmayı işaret etmektedir. Bir bütün halinde düşünüldüğünde

cezalandırma, disiplin ve denetimin tarihsel gelişiminde bireyin özgürlüğünün

arttığını söyleyebiliriz. İktidar baskı, yasaklama gibi işlevlerini disiplinler ve

normlara bırakmıştır, sonrasındaysa liberalizmle bu mekanizmalar da etkisini

kaybetmiştir. Bireylerin kendi aralarında kurdukları ilişkilerde temellendirilen

liberalizm fikri bireyleri bu ilişkilerde mümkün olduğu kadar serbest bırakmayı

hedefleyerek, iktidarın alanını daha geniş düzeyde toplumun geliştirilmesi ve çevre

sorunları gibi alanlara kaydırmıştır.

Page 58: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

52

II. BÖLÜM

HARDT VE NEGRİ'NİN SİYASET FELSEFESİNDE

BİYO-İKTİDAR VE BİYO-POLİTİK ÜRETİM

Hardt ve Negri Marksist ve Foucaultcu teorileri takip ederek siyasal alanın

analizine dair yeni bir teori oluşturmuşlardır. Bu teori günümüz politik sisteminin

modernizmden post-modernizme geçilirken üç ana alanda değişim gösterdiği

kabulünden hareket etmektedir. Bu değişimler emeğin örgütlenişindeki değişim,

egemenlik tekniklerinde disiplinden denetime geçiş ve küreselleşmenin sonucu

olarak oluşan yeni politik kurumlardır. Emeğin örgütlenişinde meydana gelen

değişim üretimde baskın eğilim olarak maddi malların üretiminin yerini, maddi

olmayan malların (düşünsel, bilimsel, bilişsel, ilişkisel, iletişimsel, duygulanımsal

vs.) üretiminin almasıdır. Bu değişimle paralel olarak ortaya çıkan ikinci değişim ise

emeğin bireysel örgütlenmesinin disiplininden nüfusun denetimine geçilmesidir. Bu

dönemde disiplin teknikleri giderek önemini kaybetmekte, buna karşılık denetim

mekanizmaları tüm toplumsal uzamı kapsamaya doğru genişlemektedir. Üçüncü

olarak küreselleşme ulus-devlet, halk gibi klasik iktidar çözümlemelerinde kullanılan

kavramların etkisini azaltmış, bunun yerine imparatorluk, çokluk gibi yeni

kavramları ortaya çıkarmıştır.

Yeni koşulların analizinde Hardt ve Negri biyo-iktidar ve biyo-politika

kavramlarını da bu değişimlere karşılık gelecek şekilde farklılaştırarak ele alırlar.

Teorilerinin temel kavramlarından olan "imparatorluk" toplumsal üretkenliğin

Page 59: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

53

dışarısında konumlanarak onu denetlemeye ve üretkenliğini sömürmeye çalışan bir

biyo-iktidar rejimi olarak belirirken, "çokluk" ekonomik ve toplumsal olanın iç içe

geçtiği biyo-politik üretici bir güç olarak ortaya çıkar.

2.1. Yeni Bir Siyasal Analizin Nesnesi Olarak İmparatorluk

Siyasal alana yönelik çalışmaların nesnesi hareket halinde bir organizma olan

siyasal yapı olduğundan değişen koşullarda teorinin de değişmesi gerekmektedir.

Kapitalizm özel örneğinde düşünüldüğünde bu sorun daha da önemli bir hale

gelmiştir, çünkü kapitalizm değişimlere kapalı muhafazakar bir yapı sergilemekten

çok değişen koşullara, toplumsal dirençlere karşı kendisini değiştirebilen üretken ve

dinamik bir yapıya sahiptir. Dolayısıyla siyasal yapılara yönelik eski analizlere

sıkışıp kalmak ve yeni gelişmeleri anlamak için eski çalışmalara geri dönmek yerine

yeni durumlar için yeni politik çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Eski analizlere

takılıp kalma sorunu salt kişilerin bireysel tavırlarıyla ilgili bir sorun olmayıp

teorilere içkin bazı sorunları da işaret etmektedir. Lenin dünyanın tröstlerce

paylaşılması ve yeryüzü topraklarının en büyük kapitalist ülkeler arasında

bölüşülmesinin tamamlanması anlamında kullandığı emperyalizm teriminin açık bir

şekilde kapitalizmin son aşaması olduğunu belirtmektedir. (Lenin, 2014)

Kapitalizmin En Yüksek Aşaması Emperyalizm kitabında Lenin bir yandan kapitalizm

ile teorik bir mücadeleye girişirken diğer yandan da Alman Sosyal Demokratlarının

ve İkinci Enternasyonal hareketinin en önemli teorisyenlerinden Karl Kautsky ile

mücadele etmektedir. Lenin'in aksine Kautsky emperyalizmin kapitalizmin son

Page 60: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

54

aşaması olduğu tezine karşı çıkmaktaydı, hatta ona göre emperyalizm sanayi öncesi

dönemlere ait sınıflar olan ticaret sermayesi ve bürokratik grupların süregelen

politikalarının bir sonucudur ve sanayi kapitalizminin çıkarlarıyla uyuşmamaktadır.

Lenin dünyanın kapitalistlerce ve onların çıkarlarını temsil eden devletlerce

paylaşılmasının kaçınılmaz olarak savaşı doğuracağını ve emperyalizmin

kapitalizmin sonunu getireceğini savlarken, Kautsky bunun sadece birinci seçenek

olduğunu ikinci seçeneğin ise devletlerin bir federasyon altında birleşmesi ve barışçıl

bir şekilde ekonomik faaliyetlerini sürdürmesi olduğunu ileri sürmüştür.

"Toprak genişlemesi bakımından kıta Avrupa'sı ülkeleri en zor şartlarla

karşı karşıyadır. Bu devletler eksik tüketim nedeniyle toprak olarak

genişlemek zorunluluğu içindeyken her biri diğerleri tarafından

çevrilmiştir. Bu şartlarda Kautsky iki yolun mümkün olduğunu

vurgulamaktadır. Bunlardan ilki, kimi Avrupa devletlerini yok edecek

bir büyük savaştır. İkinci yol ise bu devletlerin bir federasyon altında

birleşmesidir" (Emre, 2013: 48).

Sanayi ürünlerinin üretimi için gerekli olan tarım malzemelerinin ve

hammaddelerin karşılanması yeterli tarım alanlarına sahip olmayan bu ülkeler için

önemli bir problemdir, çünkü bu ihtiyacın karşılanmaması piyasalara enflasyon ve

kriz olarak yansımaktadır. Sanayi kapitalizminin ilk dönemlerinde bu ihtiyaç daha

sınırlı olduğundan serbest ticaret ilişkileri ile karşılanabilmekteydi fakat, Kıta

Avrupa’sı ve Amerika’nın piyasaya girişiyle birlikte pazarlar ihtiyacı karşılamamaya

başlamıştır. Bu durum serbest ticaret düşüncesinden uzaklaşılıp pazarların zor

yoluyla elde edilmesi ve diğer devletlerden korunması politikasına geçilmesini

doğurmuştur. Özellikle Birinci Dünya Savaşı öncesi ve İkinci Dünya Savaşına kadar

geçen dönemde bu politikaların dünya siyasetinde belirleyici olduğu söylenebilir.

Lenin’e göre ihtiyaçların karşılanmasına yönelik bu politikaların kapitalizm içinde

Page 61: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

55

aşılması mümkün değildir ve bu savaşlar kapitalizmin sonunu getirecektir. Buna

karşılık Kautsky iç piyasalarda oluşan tröstleşme eğilimine paralel olarak dış

politikada da buna benzer federatif yapıların oluşabileceğini, bunun sanayi

kapitalizminin ekonomik çıkarlarına daha uygun olacağını belirtmiş ve bu aşamayı

da ultra-emperyalizm olarak adlandırmıştır.

İkinci Dünya savaşı sonrası politik gelişmeler özellikle G8, Birleşmiş

Milletler, Avrupa Birliği ve Dünya Bankası gibi ulus-üstü politik yapıların

kuruluşları Kautsky'nin tezlerini destekler niteliktedir. Güncel politik tartışmalarda

Lenin'in emperyalizm tezi hala gücünü korumakta ve sıkça kullanılmaktadır. Buna

karşılık çözüm tekrar geri dönerek Kautsky'nin tezlerini çözümlemek değil politik

yapının devamlı değişim halinde olduğunu ve değişen paradigmaların yeni tezler

gerektirdiğini görerek yeni analizler geliştirmektir.

“Marksist düşünce eğer sadece kendisini bir ideoloji olarak gösterirse,

ancak sahte bir sürekliliğe, içsel bir hısımlılık ilişkisine ve kendi

saygıdeğer atalarına sahip olabilir. Ama böyle değildir: Marksist

düşünce sadece kendilerini yepyeni bir şekilde sunan birtakım

problemlere hitap edebilir ve edineceği süreklilik, dayandığı –dinamik

ve çelişkili- devrimci öznenin sürekliliğinden başka bir şey olamaz”

(Negri, 2015: 30).

Elbette sorun hiçbir zaman sadece kapitalistlerin birbirleriyle savaşmak

zorunda olmaları veya beraber çalışabilmeleri değildir, sorun her yeni olgunun

karşılığını ısrarla eski teorilerde aramaktır ki bu küçümsenemeyecek bir sorundur.

Özellikle yirmi birinci yüzyılın ilk on yılına bakıldığında Amerika Birleşik

Devletleri'nin dünya siyasetinde Afganistan ve Irak'ın işgaliyle eski emperyalizm

teorileri tekrar hortlamıştı. Bu gelişmeleri gözlemleyen araştırmacılar siyasal

Page 62: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

56

durumun analizinde yine eski emperyalizm terimini kullanmaya başlamışlardı.

"Kabaca 2003'ten 2005'e kadar birkaç yıl için, bu tür kitaplar kitapçıların raflarına

hakim oldu. Bu kitaplardaki açıklamalara bakacak olursak, yeni bir dünya düzeni,

yeni bir imparatorluk biçimi yoktu; dolayısıyla da yeni kavram ve teorilere de ihtiyaç

yoktu" (Hardt ve Negri, 2012.b: 212). Sonraki bölümlerde göreceğimiz üzere yeni

iktidar pratikleri beraberinde çözümlenmesi gereken pek çok yeniliği getirmektedir.

İmparatorluk böyle bir kavrayışın ürünü olarak güncel bir analize duyulan ihtiyaçtan

doğmuştur.

Bu ihtiyacın görünürleştiği ilk nokta emperyalizm teriminin artık

kullanılamaz olmasıdır, artık tek bir devlet dünya politikasında belirleyici güç

olamaz; bunun yerine birlikte hareket eden ağlar bulunmaktadır. Dünya politikasında

en belirleyici güç gibi görünen ABD bile müttefiklerinin desteğini almaksızın

politika belirleyememektedir; politikalarını belirlerken müttefikleriyle beraber

hareket etmekte, onlarla politik ilişkilerini her zaman iyi tutmaya çalışmaktadır.

Bunun bir sonucu olarak artık dünya politikasında diğer ülkelerin de ABD kadar söz

hakkı olmakta, bunlar emperyalist politikalar karşısında ezilen üçüncü dünya ülkeleri

olmaktan çıkıp küresel sistemin aktörleri olmaya doğru evrilmektedirler.

"Küreselleşme sürecinin geri döndürülemez olduğunu ve onun karşısına

uygun ve yerinde siyasal araçlar çıkarmak gerektiğini kabul etmemiz

gerekir. Şu var ki, şu an Amerika Birleşik Devletleri'nin siyasal

yaşamına egemen olan siyasal biçimler, halen sürmekte olup

dönüşümlerle başa çıkabilecek güçte değildir. Demek ki, İmparatorluk

ve İmparatorluğun analizi sorunu, her ne pahasına olursa olsun

gündeme getirilmelidir" (Negri, 2006: 14).

Page 63: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

57

Bu dönemde savaşlar tamamen ortadan kalkmamış fakat yeni bir form

almışlardır. Günümüzde savaşlar artık ülkeler arasında topyekûn bir çarpışmadan çok

düşük yoğunluklu çatışmalar halini almıştır. Bu polisiye müdahaleler veya savaşlar –

çünkü bunlar hala iç politikada savaş olarak anılmakta ve iç politikanın

şekillendirilmesinde egemenlerce kullanılmaktadır- azalmak bir yana günlük hayatın

bir parçası haline gelmiş, olağanlaşmıştır.

Emperyalizm kavramı, yerini, ulus-devletlerin, uluslararası şirketlerin, sivil

toplum kuruluşlarının vb. hep beraber hareket ettikleri ve egemenlik sınırlarının

devletlerin sınırlarıyla belirlenmeyip tüm küresel uzama yayıldığı yeni bir küresel

sisteme bırakmıştır. Hardt ve Negri bu yeni sistemi adlandırmak için imparatorluk

kavramını kullanırlar. Ulus-devlet sınırlarını aşarak küreselleşen iktidar, iktidar

analizlerinin de artık ulus-devlet sınırlarında olamayacağını, küresel ölçekte

genişletilmesi gerektiğini göstermektedir.

2.1.1. Emperyalizmden Emperyale Geçiş

Emperyalizm kavramının artık güncel politik gelişmelerin analizinde

kullanılamayacağının olgusal en büyük kanıtı küreselleşmedir. Özellikle Berlin

duvarının yıkılması, Sovyetler Birliği'nin çöküşü ve Doğu Bloğu'nun dağılışının

ardından gelen süreçte küreselleşme büyük bir ivme kazanmış ve neredeyse tüm

dünya için önünde durulamaz bir gerçeklik haline gelmiştir. "Küreselleşme",

hakkında uzun tartışmaların yürütüldüğü ve daha da yürütülecek gibi görünen çetrefil

Page 64: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

58

bir kavram olsa da basit bir şekilde ifade etmek gerekirse "siyasal, ekonomik ve

sosyal açıdan mekansal uzaklıkların ortadan kalkması" olarak tanımlanabilir.

Küreselleşmenin ulaşımdan haberleşmeye, bilişim teknolojilerindeki gelişmelerden

toplumsal ve kültürel yapılar üzerindeki etkilerine, üretimde meydana gelen

farklılaşmadan, egemenlik biçimlerindeki yansımalarına kadar neredeyse bütün

alanlarda yarattığı değişim önem taşımaktadır. Bunlar arasında özellikle egemenlik

biçimleri, iletişim imkanları, üretimde meydana getirdiği değişikliklere odaklanmak

biyo-politika kavramının güncel halinin kavranması için daha uygun olacaktır. Hardt

ve Negri'nin küreselleşmenin bu alanlarda meydana getirdiği değişimleri özgün ele

alış tarzları hem diğer küreselleşme yorumlarından farkını hem de biyo-politika

anlayışlarının temellerini oluşturur.

Bu noktada küreselleşmenin egemenlik biçimi üzerindeki etkisini kavramada

ilk nokta onun ulus-devletlerin kontrol güçlerinde ve küresel piyasadaki rollerinde

meydana getirdiği değişimdir. Küreselleşme beraberinde küresel aktörler olarak ulus-

ötesi ve ulus-üstü şirketlerin doğuşunu getirmiştir. Sınırlı bir uzamdaki egemenlik

hakkı olarak ifade edilebilecek ulus-devletler bu aktörlerin hareketliliğini kontrol

etmede giderek daha etkisizleşmiştir. Gelişen küresel ölçekli ilişkiler, küresel ölçekli

bir düzenleme ihtiyacını doğurmuştur. Fakat bu ulus-devletlerin politik bir özne

olarak tamamen ortadan kalkması sonucunu -örneğin küresel ölçekli yeni bir devleti-

doğurmamış, içerisinde ulus-devletlerin, sivil toplum kuruluşlarının ve ulus-üstü,

ulus-ötesi işbirliği örgütlerinin yer aldığı yeni bir egemenlik biçiminin doğuşuna yol

açmıştır. Pazarların kontrolüne yönelik ulus-devletlerin dünya çapındaki

mücadeleleri yerini küresel ilişkileri düzenleyen ve yöneten yeni bir egemenlik

biçimine, küresel bir güç olarak ele alınabilecek olan İmparatorluk’a bırakmıştır.

Page 65: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

59

İmparatorluk kelimesinin Avrupa-merkezli geçmişini takip ettiğimizde

kelimenin Latince kökeninden –imperium- anlaşılacağı üzere ilk olarak Roma

döneminde kavramsallaştırılmıştır. "İmparatorluk" düzen, hukuk ve barışın bir

temsili olarak ortaya çıkmıştır. Kendi sınırları içerisinde bu kavramların garantörü

olan imparatorluk bunu karma bir kuruluşa dayanan yapısı sayesinde sağlar. Çatışan

unsurları kendi bünyesinde toplayarak onları tüzel ve etik bir proje etrafında örgütler

ve çıkarlarını ortak bir zeminde buluşturur.

“Her tüzel sistem bir biçimde özgün bir değerler dizisinin billurlaşmış

halidir, çünkü etik her tüzel kuruluşun maddiliğinin bir parçasıdır; ama

İmparatorluk –ve özel olarak Roma emperyal hak geleneği- etik ile

tüzelin örtüşmesini ve evrenselliğini uç noktaya taşıması bakımından

eşsizdir: İmparatorlukta barış vardır, İmparatorlukta bütün insanlar

için adalet garantisi vardır” (Hardt ve Negri, 2012: 32).

19. yüzyıl ve 20. yüzyılın başlarında emperyalizm sermayenin hammaddeye

ulaşımı, bölgelerin paylaşımı, tekellerin yaratılması, ticari kolaylıklar sağlanması gibi

konularda işe yaramış olsa da, onun uzun vadedeki çıkarlarıyla örtüşmemektedir.

Sermaye tüm uzamda rahatça hareket edebileceği bir dünya pazarını arzularken

emperyalizm onu belirli yörüngelere hapsetmekte ve olası çatışma risklerini

barındırmaktaydı. Buna karşılık İmparatorluk “emperyalist” değil “emperyal” bir

yapı sergiler.

Emperyalizm döneminde diğer devletlerden daha üstün siyasal, ekonomik ve

askeri örgütlenmelere sahip olan devlet kendi politikalarını diğer devletlere

dayatabiliyordu, buna karşılık yeni emperyal düzen, politikalarını hakkın ve barışın

hizmetinde gösterme kapasitesiyle kurulur; emperyalizmden emperyale geçiş bu

Page 66: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

60

farktan oluşmaktadır. İmparatorluk bir devletin çıkarlarını gözeterek değil ortak

çıkarlara yanıt vermek amacıyla müdahalede bulunur.

“Emperyal orduların bütün müdahaleleri zaten var olan bir çatışmaya

karışan bir ya da birden çok tarafın ricasıyla olmuştur. İmparatorluk

kendi iradesiyle doğmuş değildir, aksine var olması istenmiş ve

çatışmaları çözme kapasitesi temelinde kurulmuştur. İmparatorluk

ancak mevcut çatışmaları çözmeyi amaçlayan uluslararası

konsensüsler zincirine dahil olduğu zaman oluşur ve imparatorluğun

müdahaleleri ancak o zaman tüzel açıdan meşru hale gelir” (Hardt ve

Negri, 2012: 37).

Emperyal egemenliğin varlığı böylece çözmeyi amaçladığı çatışmaların

seyrine bağlı hale gelir ve eğer küresel anlamda çatışmalar ve sorunlar var olmazsa

İmparatorluk da var olamaz.

İlk olarak belirtmek gerekmektedir ki bu çatışmalara müdahale edebilme

yeteneği küresel bir kontrolü gerektirmektedir. Bu, İmparatorluk düzeninin sadece

uluslararası ilişkileri düzenleyen değil aynı zamanda ulus-devletlerin iç işleyişlerini

de düzenleyen bir sistem olmasını gerektirmektedir. Bu anlamda İmparatorluk bütün

küresel uzamı içerisine almak zorundadır. Daha sonra da değineceğimiz üzere bu

durum egemenlik için içerisi ve dışarısı ayrımının yok olması anlamına gelmektedir

ve daha önce değindiğimiz ulus-devletlerin gücünü kaybettiğine yönelik analize denk

gelmektedir.

İkinci olarak bu çatışmalara müdahale etme gereksinimi uygulanabilir kuvvet

ve araçlara sahip olmayı gerektirir ki bu evrensel bir polis kuvveti kullanma

kapasitesine karşılık gelmektedir. Bu da analizimizin ilerleyen kısımlarında ele

alacağımız savaşın biçim değiştirmesi ve polis müdahaleleri biçimine dönüşerek,

savaşın ontolojik hale gelmesi anlamına gelmektedir. Dünyanın herhangi bir yerinde

Page 67: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

61

meydana gelen bir olay İmparatorluk'un iç meselesi olarak ele alınır ve bir devletin

olaylara polisiye bir müdahalesini andırır biçimde müdahale edilir. Artık

Afganistan'da gelişmekte olan bir terör örgütü sadece Afganistan'ı ilgilendiren bir

problem değildir, bütün küresel düzeni tehdit eden bir olaydır ve küresel düzenin

bileşenleri tarafından müdahale edilmesini gerektirir. Bu anlamda savaş küresel

düzenin hizmetinde, meşru bir eylem haline gelmekte ve etik işlevleri yerine

getirdiği iddiası üzerinden meşruiyetini sağlamaktadır.

2.1.2. Biyo-İktidar Organı Olarak İmparatorluğun Yapısı

Ortaya çıkan yeni küresel egemenlik pek çok gücü barış ve ortak değerler

etrafında birleştirmiştir. Devletler arası savaşları sonlandırarak birlikte hareket

edebildikleri bir hareket alanı sağlamıştır. Bu anlamda Roma İmparatorluğu gibi bir

imparatorluk düzenini andırmasına karşılık bu tek tek devletlerin yok olup tek bir

devlete bağlandıkları bir sistem değil, hem kendi varlıklarını ve çıkarlarını

korudukları hem de beraber mücadele etmeksizin hareket edebildikleri bir sistemdir.

Hardt ve Negri küresel iktidarın yapısının Roma İmparatorluğu ile olan

benzerliğine değindikten sonra tıpkı onun aristokrasi, demokrasi ve monarşi gibi

farklı yönetim biçimlerini karma kuruluşunda birleştirmesine paralel olarak günümüz

küresel iktidarının içerisinde birleştirdiği farklı unsurların analizine girişirler. "Roma

İmparatorluğu politik gelişmenin zirvesini temsil ediyordu; çünkü üç 'iyi' iktidar

biçimini -İmparator, Senato ve comitia'larda cisimleşen monarşi, aristokrasi ve

Page 68: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

62

demokrasiyi- bir araya getiriyordu" (Hardt ve Negri, 2012: 317). Hardt ve Negri

İmparatorluğun yapısını her biri farklı oluşumları bir arada tutan ve tepe noktasından

tabana doğru genişleyen bloklardan oluşan bir piramidin yapısına benzeterek

açıklarlar. Bu benzetmeye göre piramidin en üst bölümünde tepede ABD ve BM yer

almaktadır. Yine birinci bölümde bunların altında G7, Davos gibi oluşumlarda bir

araya gelmiş hiyerarşik olarak üstte yer alan bir grup ulus-devletin yer aldığını,

birinci katmanın üçüncü düzeyinde ise kültürel ve biyo-politik iktidar kullanan bir

dizi heterojen birliğin bulunduğunu iddia etmektedirler.

Piramidin ikinci katmanında ulus-aşırı şirketler ve toprak temelli ulus-

devletler yer almaktadır. Ulus-aşırı kapitalist şirketlerin dünya çapındaki eylemleri

sermayenin, teknolojinin ve nüfusun hareketliliğini hem oluşturur hem de kontrol

eder. Bu şirketler faaliyetlerini piramidin birinci katmanında yer alan güçlerin

güvencesi altında gerçekleştirir ve bu düzenlemelerle aynı zamanda geniş bir iletişim

ağı oluşturur. Yine bu katmanda yer alan toprak temelli ulus-devletler bu şirketlerle

bir arada çalışarak aracılık, pazarlık ve gelirin bölüşülmesi gibi işlevleri yerine

getirirler.

Piramidin en geniş katmanını oluşturan üçüncü katmanda ise ulus-devletler

ve sivil toplum kuruluşları yer almaktadır. Çokluk bu yapılar aracılığıyla

İmparatorluk'a eklemlenmektedir ancak bu eklemleniş doğrudan değil çokluğun bir

temsile dönüşmesinden sonra oluşmaktadır. Çokluğun istek ve arzuları temsil

edilebilir biçimlere dönüştükten sonra bu eklemlenme gerçekleşebilir. İleride tekrar

değineceğimiz üzere bu dönüşüm aslında çokluğun eylem gücünün elinden alınması

ve onu oluşturan farklılıkların ortadan kaldırılarak bir haline getirilmesi anlamına

gelmektedir.

Page 69: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

63

"Bugün karşımıza çıkan İmparatorluk da bu üç iktidar biçimi arasında

bulunan işlevsel bir denge üzerine kurulmuştur: iktidarın monarşik

birliği ve küresel kuvvet kullanma tekeli; ulus-aşırı şirketler ve ulus-

devletler kanalıyla aristokratik eklemlenmeler; ve çeşitli türden STK,

medya örgütleri ve diğer 'halkçı' örgütlerin yanı sıra yine ulus-devletler

biçiminde karşımıza çıkan demokratik-temsili comitia'lar (Hardt ve

Negri, 2012: 318).

Sermayenin küresel uzamda rahatça hareket etme ihtiyacı tüm bu unsurların

birlikte hareket ettikleri bir organizasyonun varlığını gerektirmiştir. Maddi malların

üretiminin Avrupa'dan Asya ülkelerine doğru kayması, ürünlerin satıldığı pazarların

tüm dünyayı kapsaması bütün ülkelerin toplumsal yapısının sabit, demokratik ve asıl

olarak piyasanın işleyişi açısından tehlike teşkil etmeyecek bir hale getirilmesini

gerektirmektedir. İmparatorluk da bu ihtiyaca karşılık gelecek bir düzenleyici güç

olarak belirmektedir. İçersinde bulunan unsurların aralarında mücadele etmeksizin

hepsinin kazanabilecekleri, çıkarlarını koruyabilecekleri küresel bir organizasyon

ihtiyacını karşılamaktadır.

İmparatorluğun küresel uzama müdahalelerini mümkün kılan en önemli

teknik ise onun sorunlara askeri müdahaleleridir. Bu müdahaleler ortaya çıkan

çatışmaları sonlandırmaya ve barışı sağlamaya yönelik müdahaleler, bozuk bir

siyasal yapıyı düzeltmeye ve demokratik bir yönetimi sağlamaya yönelik

müdahaleler veya küresel barışı tehdit eden unsurların yok edilmesine yönelik

müdahaleler olarak ortaya çıkabilir. Birleşmiş Milletler, NATO gibi kuruluşlar

imparatorluğun işlemesinin araçları olarak somutlaşmaktadır. Dünyada sürmekte

olan pek çok müdahale bu kurumlar aracılığıyla meşrulaştırılmakta ve yapılmaktadır.

Bu müdahaleler genellikle askeri müdahaleler olmakta ve dünyayı sürekli bir savaş

durumunda tutmaktadır.

Page 70: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

64

2.1.3 Biyo-İktidarın Düzenleyici Aracı Olarak Savaş

Yeni küresel egemenlik biçimi bütün küresel uzamı piramit yapısı sayesinde

kapsadığında savaşların yapısında da değişim meydana gelmiştir. Modern dönemde

iki egemen gücün birbiriyle topyekun mücadelesi olarak ele alınan savaş post-

modern dönemde iç savaşa benzer bir biçim almıştır. İmparatorluk bütün küresel

uzamı kapsadığından kendi egemenlik sınırları içinde yaptığı düzenleyici

müdahaleler de artık savaş olarak adlandırılamaz. Bunlar bir ulus-devletin kendi iç

düzenine dair yaptığı polis müdahalelerine benzer.

Modernlikten post-modernliğe küresel geçişle birlikte genel küresel savaş hali

olağan hale gelmiştir. Barış ve savaş durumlarının birbirinden ayrılmasının imkansız

hale geldiği bu durum, küreselleşmenin ideallerini, yani ulus-devletlerin birbirlerinin

eşiti olacağı bir düzeni, temellerinden sarsmaktadır. İstisna halinin iki farklı

kullanılışı bu sonuçları doğurmuştur. Alman kökenli birinci anlamına göre istisna

hali; "...[A]nayasal düşünce geleneğine göre, savaş gibi ciddi bir kriz ve tehdit

durumunda, anayasanın geçici olarak askıya alınması ve cumhuriyeti korumak için

güçlü bir yürütme organına hatta diktatörlüğe olağanüstü yetkiler verilmesi" (Hardt

ve Negri, 2011a: 24) anlamına gelir ve bu devir işleminin geçici olduğu iddiası

üzerinden temellendirilmektedir. Fakat savaşların geçici değil olağan hale geldiği

günümüzde, istisnanın bu işlevi demokrasinin tamamen raftan kaldırılması sonucunu

doğurmaktadır. Amerikan kökenli ikinci anlamındaysa istisna hali; "...[E]n güçlü

olanın yararlandığı çifte standardı, yani komuta edenin hiçbir kurala boyun eğmek

zorunda olmadığı fikrini anlatıyor" (Hardt ve Negri, 2011a: 25). Cumhuriyetçi

Page 71: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

65

erdemleri korumak adına hukuktan üstün olma iddiası cumhuriyetçi erdemlerin

kendisiyle çelişen bir iddiadır. İstisna halinin bu kullanılışı giderek savaş ve siyaset

arasındaki sınırı yok etmektedir. Bu noktada biyo-politika kavramının savaş ile bağı

akla gelmektedir. Bunu daha anlaşılır kılmak için öncelikle modern savaş kavramıyla

savaşın günümüzdeki biçiminin farklarını ve günümüz savaşının niteliklerini daha

anlaşılır hale getirmek gerekmektedir.

"Avrupa merkezli Birinci Dünya Savaşı kargaşalı bir yarı-barış

evresinden sonra dosdoğru İkinci Dünya Savaşına yol verdi. İkinci

Dünya Savaşı biter bitmez de yeni bir küresel savaş, bir anlamda

Üçüncü Dünya Savaşı olan Soğuk Savaş’a girdik; Soğuk Savaşın

çöküşüyle de bugünkü emperyal iç savaş haline girdik. Dolayısıyla

içinde bulunduğumuz dönem Dördüncü Dünya Savaşı olarak

düşünülebilir" (Hardt ve Negri, 2011a: 56).

Savaş insanlık tarihi boyunca politik yaşamın ayrılmaz bir parçası olmuş ve

barış dönemi neredeyse hiç yaşanmamıştır. Buna karşılık günümüz savaşları ele

alındığında niteliksel bir değişimin meydana geldiğini söylemek gerekmektedir.

Savaşlar iki büyük gücün, örneğin iki ulus-devletin, karşı karşıya geldiği topyekun

bir imhaya yönelik muharebelerden sayısız mini tehdide yönelik polisiye

müdahalelere dönüşmektedir. Bu eski savaş anlayışı başlangıç ve bitiş bakımından

görece belirginken yeni savaş anlayışı asla sonu gelmeyen ve giderek günlük hayatın

bir parçasına dönüşen bir olgudur. "Yüksek yoğunluklu polis müdahalesi elbette

düşük yoğunluklu savaştan ayırt edilemez hale gelir sık sık. Ancak bu çatışmalar

savaşa dönüştüğünde bile asla XX. Yüzyılın 'büyük savaşları'ndaki total seferberlik

kadar kapsamlı olmadı" (Hardt ve Negri, 2011a: 57-58).

Page 72: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

66

Her biri küresel egemenliğin bir parçası olduğuna göre ulus-devletler bu post-

modern savaşın tarafları olamazlar. Bu durumda bu savaş kime ve neye karşı

yürütülmektedir? Biyo-politik bir biçim alan savaşın düşmanları toplumsal yaşamı

tehdit eden yoksulluk, uyuşturucu, terör gibi soyut kavramlardır. Bu gibi düşmanlarla

mücadele etmek genellikle siyasetin ve iç politikanın konusu olduğundan savaşla

siyaset arasındaki fark gittikçe bulanıklaşmaktadır. Savaş siyasal olanın aracı haline

gelmekte ve normalleşmektedir. Bu durum demokrasinin önünde bir engel

oluşturmakta ve istisna hali olağanlaşmaktadır.

Teröre karşı savaş söylemini ele alırsak, bu anlamda Amerika'daki İkiz

Kuleler'e yönelik 11 Eylül'de meydana gelen saldırı bir dönüm noktası

oluşturmaktadır. Terörizm kavramının ortaya çıkışıyla birlikte bu oluşumlara

müdahale artık onların içerisinde yer alan ulus-devletlerin iç işleyişi olmaktan çıkıp

küresel düzenin problemi haline gelmiştir. Terörizmin sınırları aşan etkinliğine

karşılık olarak imparatorluğun müdahaleleri de sınır tanımaz bir hale gelmiştir.

"Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nin ve onun müttefiki olan ulus-devletlerin 11

Eylül’den sonra istemeye istemeye öğrendiği bir ders, karşılarındaki düşmanın

egemen, bütünlüklü bir ulus-devlet değil bir ağ olduğuydu" (Hardt ve Negri, 2011a:

73). Post-modernizm döneminde düşman eskisi gibi tek bir merkeze ya da lidere

sahip değildir, ağ biçiminde örgütlenmiş bu yapılar her an her yerde ortaya çıkma

becerisine sahiptir ve bunun bir sonucu olarak toptan ortadan kaldırılmaları

imkansızdır.

"Gerçekten de, ABD liderleri 'teröre karşı savaş' ilan ettiklerinde,

bunun tüm dünyaya yayılacağını ve belirsiz bir süre boyunca, belki de

on yıllar hatta kuşaklar boyunca süreceğini vurguladılar. Toplumsal

düzeni oluşturmayı ve sürdürmeyi hedefleyen bir savaşın sonu olmaz.

Page 73: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

67

Bu savaş iktidarın ve şiddetin sürekli, kesintisiz bir biçimde

uygulanmasını gerektirir" (Hardt ve Negri, 2011a: 31).

Böylece yeni savaş konseptinin zamansal ve uzamsal sınırları

belirsizleştirmesinin sonucu olarak iç siyaset ve dış siyaset arasındaki farklar ortadan

kalkmaktadır. Düşmanın merkezi oluşuma ve yere sahip olmaması iktidarın devamlı

müdahale etmeye hazır olmasını gerektirmekte, çatışma hali son bulmamaktadır.

Savaş ve siyaset arasındaki ayrımın ortadan kalkmasının ve iç içe

geçmelerinin bir diğer göstergesi de ABD hükümetinin savunma politikalarından

güvenlik politikalarına geçişidir. Güvenlik adına farklı coğrafyalarda savaş yürütme

hakkı giderek meşrulaşmıştır ve ABD'ye egemenlik sınırlarının ötesinde bütün

küresel uzamda hareket etme hakkı tanımıştır. Savaşın küresel polis müdahalelerine

dönüşmesi ve giderek politikanın bir aracı haline gelmesi onun olaylara müdahale

etme kapasitesini aşarak toplumu şekillendirecek bir araca dönüşmesi anlamına

gelmektedir. "Bugün yeni askeri doktrin, İmparatorluğun tehdit gerçekleşmeden önce

olası düşmanlara müdahale etme hakkını, sağduyu ve kendini savunma gibi temel bir

ilke bağlamında gündeme taşımaktadır. Önleyici savaş kuramıdır bu" (Negri, 2005:

115). Savunmadan güvenliğe geçiş tepkisel ve muhafazakar bir tavırdan aktif ve

yapıcı bir siyasete geçiştir. Normal şartlar altında iç siyasete ait bu kavramlar,

uluslararası politikanın temel taşlarına dönüşmüş, içerisi ve dışarısı ayrımının

silinmesiyle birlikte küresel politikalarla iç politikanın iç içe geçmesi sonucunu

doğurmuştur. Savaş küresel düzeni bozan değil, üreten ve pekiştiren bir araç haline

geldiğinde şiddet uygulanması disiplin ve kontrolün mutlak şartı haline gelir.

Page 74: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

68

"Güvenlik aktif ve sürekli biçimde askeri ve/veya polisiye faaliyetlerle

çevreyi şekillendirmeyi gerektirir. Sadece aktif biçimde şekillendirilmiş

bir dünya güvenli olabilir. Dolayısıyla söz konusu güvenlik mefhumu

bir biyo-iktidar biçimidir, çünkü toplumsal yaşamı en genel ve küresel

düzeyde üretmeyi ve dönüştürmeyi görev bilir" (Hardt ve Negri, 2011a:

38).

Bu düzenleyici eylem kendisini ahlaki değerler üzerinden olumlamakta ve

meşruiyete kavuşmaktadır. Teröre karşı mücadelede ve Ortadoğu müdahalelerinde

ABD'nin müdahalelerini dayandırdığı zemin hukuksal değil, ahlaki bir zemin

olmuştur. Böylece İmparatorluk müdahaleleri eylemlerini emperyal düzenin çıkarları

olarak sunabilmektedir.

"Amerika Birleşik Devletleri hükümeti, uyguladığı askeri şiddeti,

özgürlük, demokrasi ve refah gibi kendi değerleri temelinde

meşrulaştırmaya çalışıyor. Daha genel bir düzlemde, birçok insan

hakları söylemi şiddetin (sadece) ahlaki bir temelde

meşrulaştırabileceğini savunuyor. İnsan hakları; ister evrensel olduğu

söylensin ister siyasal pazarlıkla belirlendiği söylensin, hukukun

üstünde duran ahlaki bir yapı ya da yasal düzenlemeleri ikame eden bir

olgu olarak karşımıza çıkıyor" (Hardt ve Negri, 2011a: 45).

Aslında bu temel oldukça kaygandır çünkü neyin ahlaki olduğu eylemi

yapanın gücüne göre belirlenir. Sadece ABD değil karşısındaki güçler de kendi

eylemlerini meşrulaştırmak için aynı zemine başvurmaktadırlar.

Savaş modern egemenlik kuramlarında başvurulacak son araçken günümüz

küresel egemenliğinde ilk araç, hatta başlıca öğe haline gelmiştir. "Siyasetin temeli

olarak savaş, yasal biçimler üretmeli, hatta yeni yasal prosedürler üretmelidir. (...)

Geçmişte savaş yasal yapılar tarafından düzenlenirken, günümüzde savaş kendi yasal

çerçevesini kurmak ve dayatmak suretiyle düzenleyici hale gelmiştir" (Hardt ve

Page 75: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

69

Negri, 2011a: 40). Bu tespit savaşın kurucu bir güç olduğu tespiti değildir, savaş bu

güce hiçbir zaman ulaşamaz; o daha çok yeniden üretici ve düzenleyici bir işleve

sahiptir. Terörizmle savaş, yoksullukla savaş veya uyuşturucuyla savaş gibi soyut ve

olumsal olduğu ölçüde kaygan olan bir zemin üzerine inşa edilen savaşın meşruluğu

da temeli ölçüsünde kaygandır. "Bu mantığa göre ABD ordusu gibi bir güç yasal ya

da ahlaki olmayan bir şiddet kullanabilir ve bu şiddet emperyal düzenin yeniden

üretilmesine hizmet ettiği sürece meşru sayılacaktır" (Hardt ve Negri, 2011a: 48).

Biyo-iktidar rejimi olarak imparatorluğun yapısı görüldükten sonra asıl üretici

güç olan ve biyo-iktidarın karşısına yerleşen biyo-politik güçlere odaklanmak

gerekmektedir. İmparatorluk ve çokluk arasındaki gerilim bu karşıtlığa denk

gelmektedir. Biyo-politikanın üretkenliğine karşı onu denetim altında tutmaya

çalışan biyo-iktidar arasında süregelen bir savaş vardır devamlı ve bu savaşın

durdurulması biyo-iktidarın da sonunu getirir.

2.2. Biyo-Politik Bir Üretici Güç Olarak Çokluk

Hardt ve Negri'nin analizlerinde biyo-politika kavramı yeni üretim

ilişkilerinin tanımlamak amacıyla biyo-politik üretim kavramına dönüşmektedir. Bu

yeni üretim ilişkileri sadece malların üretimini değil tüm bir toplumsal yaşamın

üretimini kapsadığı için biyo ön-ekini almaktadır. Yazarlar biyo-politikanın günümüz

siyasal teorileri için yarattıkları olumlu imkanları kavramaya yönelirler. Bu üretimin

Page 76: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

70

temel aktörüyse işçiler değil, çalışmayanlar da dahil toplumun tümünü kapsayan olan

"çokluk"tur.

"Bugün, halkın egemenliğine değil de çokluğun biyo-politik

üretkenliğine dayanan yeni bir meşrulaştırma süreci tasarlanabilir mi?

Direniş ve isyanın yeni örgütsel biçimleri, modern mücadelelerin

soykütüğünde ortaya çıkan demokrasi arzusunu nihayet tatmin edebilir

mi? Çokluğun demokrasi, eşitlik ve özgürlük temeline dayalı yeni bir

toplum kurma mücadelesinde zor kullanmasını, herhangi bir aşkın

otoriteye gönderme yapmadan meşrulaştıracak içkin bir mekanizma var

mı?" (Hardt ve Negri, 2011a: 96).

Üretimde meydana gelen değişim endüstriyel kapitalizmden bilişsel

kapitalizm aşamasına geçiştir. Bilişsel kapitalizmde bilgi, yaratıcılık, dil ve duygular

üretimin merkezine yerleşirler; artık endüstriyel kapitalizmde olduğu gibi fabrika

gibi bir merkezden maddi malların üretiminin yerini fikirlerin, duyguların üretimi ve

metaların satışına yönelik hizmet üretimi almıştır. Bu üretim doğası gereği iletişime

dayanır ve ürettiği sadece maddi olmayan mallar değildir, aynı zamanda toplumsal

ilişkiler yaratıp toplumu şekillendirir. İmparatorluğun ortaya çıkışı da üretimde

meydana gelen bu değişimlere karşılık gelmektedir.

Hardt ve Negri'nin gerek tek tek kitaplarına gerekse bir üçleme olarak ele

alabileceğimiz İmparatorluk, Çokluk ve Ortak Zenginlik kitaplarına baktığımızda

analizlerinin "egemenlik biçimi"nden başlayıp "direniş"e geçtiğini görmekteyiz.

Buna karşılık onun teorisine göre asli olan direniştir, üretken ve yaratıcı olan her

zaman direniştir, egemenlik ise tepkiseldir ve direnişlere göre şekillenir. Bu sebeple

onun "İmparatorluk" tezinin analizi "çokluk" kavramının analiziyle sıkı sıkıya

ilişkilidir. Hardt ve Negri bu analizlerinde Marx'ın Kapital'inin izinde gitmektedirler.

Page 77: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

71

"Kitap sermayeyle özel olarak da metalar dünyasıyla başlar: Mantıksal

başlangıç noktası da burasıdır zaten, çünkü biz kapitalist toplumu

öncelikle böyle yaşantılarız. Buradan hareketle Marx kapitalist

üretimin ve emeğin dinamiklerini geliştirir. Oysa gerçekte sermaye ve

metalar emeğin sonucudur; hem maddi açıdan, çünkü bunlar emeğin

ürünüdür, hem de siyasi açıdan, çünkü sermayenin her zaman emeğin

tehditlerine ve gelişmelerine yanıt vermesi gerekir" (Hardt ve Negri,

2011a: 82).

İmparatorluğun da çokluk karşısındaki konumu tamamen benzerdir. Bir biyo-

iktidar rejimi olarak adlandırabileceğimiz İmparatorluğun ortaya çıkışı biyo-politik

üretim olarak adlandırılan çokluğun yaratıcılığının bir sonucudur. Küresel bir

egemenlik, küresel bir forma bürünmüş olan üretime bir cevap, bu üretimin

düzenlenmesine duyulan ihtiyaçtan doğmuş bir edimdir. Hardt ve Negri

imparatorluğun ontolojik olarak ikincil yapısını tanımlarken İmparatorluk kitabında

onu parazit bir rejim olarak tanımlamaktadır. İmparatorluk yaşamsal ve ontolojik

hiçbir şey üretemez; o edilgendir ve sadece çokluğun eylemlerinin karşısında ona

tepki olarak gelişir. "Emperyal iktidar olumsuz kalıntı, çokluğun faaliyetinden geriye

kalandır; o, yaşamsallığını çokluğun daha fazla yeni enerji ve değer kaynakları

yaratma kapasitesinden alan bir parazittir" (Hardt ve Negri, 2011a: 358).

İmparatorluğu oluşturan pratiklerin tümünün kökenlerini direnişte meydana gelen

değişimlere kadar takip etmek ve direnişte temellendirmek mümkündür.

İmparatorluğun küresel bir egemenlik biçimi olarak ortaya çıkışının kendisi bile

aslında 20. yüzyılın enternasyonalist işçi mücadelelerinin bir sonucudur. İşçi sınıfının

20. yüzyılda yürüttüğü mücadeleler biçimsel olarak yenilmiştir belki ama direnişin

arkasında yatan fikir farklı bir forma bürünerek de olsa zafer kazanmıştır.

"XIX. ve XX. Yüzyıldaki en güçlü ayaklanma olaylarında tanık

olduğumuz proleter, anti-kolonyal ve anti-emperyalist

Page 78: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

72

enternasyonalizm, komünizm mücadelesi ile birlikte sermayenin

küreselleşmesi ve İmparatorluğun oluşumu süreçlerini öngörmüş ve

onlara yön vermiştir. Demek ki, İmparatorluğun kuruluşu proleter

enternasyonalizmine bir yanıttır. Kapitalist gelişmenin kitlesel

mücadeleler tarafından bu şekilde öngörülmesi ve yönlendirilmesinde

ne diyalektik ne de teleolojik bir yan vardır. Tersine, mücadeleler

bizatihi arzunun yaratıcılığının, yaşanmış deneyimlerin ütopyalarının,

tarihselliğin potansiyellik olarak işlenmesinin tezahürleridir; kısacası,

mücadeleler resgestae’nin çıplak gerçeğidir. Teleoloji denen ancak

olgudan sonra, post festum kurulur" (Hardt ve Negri, 2012: 73).

İmparatorluğun kendi başına üretme gücünden yoksunluğu, sadece çokluğun

üretici gücünden beslenerek var olabileceği gerçeği onun içsel krizidir. Varlığını

dayandırdığı çokluk aynı zamanda ona yönelik bir tehdittir; çünkü imparatorluk var

olmak için sadece ona dayanmakla kalmaz aynı zamanda varlığını sürdürebilmek

için onu kısıtlamak zorundadır. Çokluk kitabında bu ikili yapıyı anlatmak için

vampir metaforundan yararlanılır. "Vampir figürü bir yandan İmparatorluk'un

gücünü temsil ederken, öte yandan da Çokluk'un geleneği parçalama becerisine

gönderme yapar. Öyleyse bu iki yüzlü metafor bize İmparatorluk'un güçlerinin

Çokluk'un da güçleri olduğunu işaret eder" (Özmakas, 2012: 95).

"Çokluğun bu canavarsı, aşırı ve dizginlenemez karakterini yansıtan

figürlerden biri vampirdir. Bram Stoker'in Kont Drakula'sı Viktorya

dönemi İngiltere'sinde ortaya çıkalı beri vampir toplumsal beden için,

özellikle de aile kurumu için bir tehdit olmuştur. Vampirin et arzusu

doymak bilmezdir ve vampir hem erkekleri hem de kadınları erotik bir

biçimde ısırarak heteroseksüel üreme düzeninin altını oyar. İkincisi,

vampirin kendi alternatif üreme mekanizması ailenin üreme düzenini

tehdit eder. Hem erkek hem de kadın vampirler insanları ısırarak yeni

vampirler yaratıp, sonsuz bir ölümsüzler ırkı yaratırlar. Böylece

toplumsal tahayyülde vampir, aile gibi geleneksel toplumsal bedenlerin

parçaladığı bir toplumun canavarsılığını temsil eder" (Hardt ve Negri,

2011a: 211-212).

Page 79: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

73

Birinci bölümde iktidarın sadece ölüm üzerine bir hakimiyet olmakla

kalmayıp aynı zamanda yaşamı üreten yapısına vurgu yapmak için biyo-iktidar

terimi kullanılmıştı. Bu bölümde iktidarın bütün bir yaşamı kapsaması bağlamında

sadece ekonomik üretimin değil toplumsal yaşamın tüm parçalarının iktidara

direnişin noktaları haline gelişini anlatmak için biyo-politik üretim kavramı

kullanılacaktır. Bu değişimin açıklanması için hakim üretim biçiminde meydana

gelen değişimin incelenmesi gerekmektedir. Hakim üretim endüstriyel kapitalizmde

olduğu gibi maddi malların üretimi olmaktan artık maddi olmayan malların

üretimine, yani fikirlerin, duyguların üretimine geçmiştir. Maddi olmayan malların

üretimi ekonominin sınırlarından taşarak kültürün, toplumun ve siyasetin yani

toplumsal yaşamın tamamının üretimine doğru kaymaktadır.

2.2.1. Biyo-Politik Üretimin Yapısı

Hardt ve Negri üretim biçimleri arasından maddi olmayan emeğin günümüz

üretiminde tarihsel eğilimi belirleyecek biçim olduğunu iddia etmektedir. "Bizim

iddiamıza göre, maddi olmayan emek, her ne kadar nicel anlamda baskın olmasa da,

diğer tüm emek biçimlerine belirli bir eğilimi dayatmış ve kendi nitelikleri

doğrultusunda onları dönüştürmeye başlamış ve bu anlamda hegomonik bir konum

edinmiştir" (Hardt ve Negri, 2011a: 157). Yazarlar tarihsel eğilim fikrini Marx'ın

yönteminden devşirmişlerdir. Kendi analizlerinde de Marx'ın yöntemini takip eden

yazarlar, Marx'ın kitaplarını yazdığı dönemde tarihsel eğilimin endüstri işçiliğinde

olduğunu, buna karşılık günümüz üretim biçiminde bunun yerini maddi olmayan

Page 80: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

74

emeğin aldığını iddia etmektedirler. Marx Kapital'i yazarken endüstri işçiliği küresel

ekonominin sadece çok küçük bir kesimini oluşturmaktaydı, fakat toplumsal

örgütlenmenin onun çevresinde şekillendiği ve uzunca bir dönem de bu niteliğini

devam ettireceğini iddia etmekteydi. Endüstriyel üretim uzunca bir süre dünyadaki

toplumsal değişimleri belirleyen motor gücü oluşturmuştur.

"Sayılar önemlidir ama aslında önemli olan günümüzdeki gidişatı

anlamak, hangi tohumların yeşerip hangilerinin kuruyacağını

kavramaktır. XIX. yüzyıl ortasında Marx'ın müthiş başarısı mevcut

eğilimi yorumlaması ve o zamanlar emekleme çağında olan sermayeyi

olgunlaşmış bir toplumsal biçim halinde kurgulayabilmesiydi" (Hardt

ve Negri, 2011a: 158).

Günümüz toplumunu şekillendiren gelişmeler üretimde meydana gelen

değişmenin farklı dışa vurumlarından ibarettir; endüstriyel emekten maddi olmayan

emeğe, fordizmden post-fordizme ve modernden post-moderne geçiş. Yazarlar

ortaçağdan günümüze uzanan zaman diliminde ekonomik olarak başat olan üç ayrı

sektörün varlığına dikkat çekmektedirler. Bunlar tarım ve hammaddelerin

çıkarılmasına yönelik dönem, endüstriyel üretim dönemi ve içinde yaşadığımız

dönem olan hizmet sağlama ve enformasyonun manipülasyonu dönemidir.

Modernleşme birinci dönemden ikinciye geçişi imlerken, post-modernleşme ikinci

dönemden üçüncü döneme geçişi anlatmaktadır. Günümüzde modernleşme sona

ererken endüstriyel üretim emek gücünün ucuz olduğu üçüncü dünya ülkelerine

kaymakta, hakim ülkelerdeki üretim ise endüstriyel üretimden enformatikleşme ve

hizmet sektörüne kayma eğilimi sergilemektedir. "Hakim ülkelerde endüstriyel

üretim düşerken, bu üretimin ağırlıklı olarak madun ülkelere, örneğin ABD ve

Page 81: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

75

Japonya'dan Meksika ve Malezya'ya ihraç edildiği doğrudur" (Hardt ve Negri, 2012:

292).

Maddi olmayan emek iki ana biçim altında incelenebilir, birinci biçim

entelektüel ya da dilsel olarak adlandırılan "... problem çözme, sembolik ve analitik

görevler ve dilsel ifadeler gibi emek türlerini ifade eder" (Hardt ve Negri, 2011a:

122), ikincisi duygulanımsal emek olarak adlandırılan "rahatlık, esneklik, tatmin,

heyecan ya da tutku gibi hisleri üreten ya da işleyen emektir" (Hardt ve Negri,

2011a: 122). Maddi olmayan emek genellikle bu iki biçimin bir arada var olmasını

gerektirmektedir. Maddi olmayan üretimin özellikleri serimlendikçe endüstriyel

üretimle farkları ve daha önemlisi biyo-iktidar rejimi ile aralarındaki gerilim ya da

kriz de daha fazla belirginleşecektir.

Farklılıklardan birincisi maddi olmayan emeğin üretimde klasik iş günü

kavramını ortadan kaldırmasıdır. Endüstriyel mal üretiminde işçinin fabrikada

geçirdiği zaman onun iş gününü oluşturmaktaydı, fakat maddi olmayan üretimde iş

zamanı yaşam zamanının tamamına yayılmıştır. Söz konusu olan bir fikir yaratmak

olduğunda bunun sadece çalışma mekanında gerçekleşmesi gerekmez, herhangi bir

mekanda ve saatte gerçekleşebilir.

Maddi emek ve maddi olmayan emek arasındaki bir diğer farklılıksa üretimin

belli mekanlarda gerçekleşmesi zorunluluğunun ortadan kalkmasıdır. Endüstri

işçiliği proleterleri fabrika ve kent gibi belli üretim mekanlarına yerleştirirken maddi

olmayan üretimin buna gereksinimi yoktur. Üretim belli mekanlarda değil herhangi

bir yerde gerçekleşebilir.

Page 82: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

76

"Kimi ekonomistler Fordizm ve post-fordizm terimlerini kullanarak

fabrika işçilerine özgü istikrarlı ve uzun süreli istihdamdan esnek,

hareketli ve güvencesiz emek ilişkilerine geçişi anlatıyor; yeni emek

ilişkileri esnek, çünkü işçilerin farklı görevlere uyum sağlaması gerekli;

hareketli, çünkü işçiler sık sık iş değiştirmek durumunda; güvencesiz,

çünkü istikrarlı, uzun süreli istihdamı garantileyen sözleşmeler yok

ortada" (Hardt ve Negri, 2011a: 126).

Endüstriyel üretim dönemi olarak adlandırılan dönemde işçilerin bir işe

başlayıp o işten emekli olmaları mümkünken, günümüzde farklı işler arasında

devamlı bir değişim zorunlu hale gelmiştir.

Emeğin zamansal ve mekansal bu dönüşümü onu sadece belirli mekanlarda

yapılan bir üretimden giderek toplumsal yaşamın tamamını kapsamasına doğru

değiştirir, böylece üretim ve yeniden üretim arasındaki farklar ortadan kalkar ve

üretim ile toplumsal yaşamın üretimi aynı anlama gelmeye başlar.

"Yeni hegemonik 'biyopolitik emek', yani sadece maddi mallar

üretmekle kalmayıp ilişkileri ve de toplumsal yaşamın kendisini de

üreten emek olarak algılamak daha doğru olabilir. Dolayısıyla

biyopolitik terimi, ekonomik, siyasal, toplumsal ve kültürel arasındaki

geleneksel ayrımın giderek bulanıklaştığını anlatır" (Hardt ve Negri,

2011a: 123).

Maddi üretim toplumsal yaşamın araçları olan mallar üretirken, maddi

olamayan üretim toplumsal yaşamın kendisini üretmektedir. Marx kapitalizmi analiz

ederken onun işçilerin bir arada üretiminin mekanları olarak fabrikaların, aynı

zamanda işçilerin iletişime geçmesi ve örgütlenmesi için de mekanlar yarattığını

vurgular. Bu mekanlar sayesinde işçi sınıfı bir sınıf olarak örgütlenebilecek ve

kendisinden önce gelen sınıflardan, örneğin köylülükten, farklı olarak komünizmin

imkanını yaratacaktı. İletişim, beraber hareket etme ve sınıf olma bilincinin

Page 83: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

77

oluşmasının aracıdır. İletişim imkanları üzerinden biyo-politik üretime baktığımızda

onun üretimi zaten devamlı olarak, küresel bir iletişim ve işbirliğini gerektirdiğinden

ve bu ağları kendi başına oluşturduğundan küresel bir örgütlenmenin de imkanlarını

yaratmaktadır.

"Fikir, imaj ve bilgi üretimi sadece ortak payda üretmekle kalmaz -

kimse yalnız düşünemez, her düşünce başkalarının bugünkü ve

geçmişteki düşüncesiyle işbirliği halinde yaratılır- aynı zamanda da her

bir fikir ve imaj yeni bir işbirliğini teşvik eder ve ortaya çıkarır. Son

olarak dillerin üretimi de -ister doğal diller, ister bilgisayar dilleri ve

çeşitli kodlar gibi yapma diller olsun- her zaman işbirliğine dayanır ve

işbirliği kanalları açar. Maddi olmayan üretimin tüm bu biçimlerinde,

işbirliğinin üretimi emeğe içsel, dolayısıyla sermayeye dışsal hale

gelmiştir" (Hardt ve Negri, 2011a: 163).

Emeğin bu dönüşümü, onu uzamsal ve zamansal olarak kontrol altında

tutmayı hedefleyen biyo-iktidarın kontrolünden uzaklaştırır. Üretim ve kontrol iki zıt

kutba dönüşürler; bir yanda üretim devamlı esneklik ve değişkenliği arzularken,

kontrol düzeni ve sabitliği arzular. Biyo-politik üretim böylece biyo-iktidar için bir

krizi ifade eder. Biyo iktidar artık toplumsal yaşamın içerisinde üretilmez ve

toplumsal yaşama dışsal bir konumda hapsolur. Biyo-politikaysa toplumsal yaşamın

üretiminin kendisine dönüşerek topluma içkin bir konum elde eder. Onun üretken ve

pozitif anlamı da bu konumu sayesinde anlaşılabilir. Egemenliğin üretim mekanları

ya da işbirlikleri yaratma konusunda gereksiz hale gelmesi onun asalak ve vampirik

bir rejim olarak tanımlanmasını daha da açık hale getirmektedir. Biyo-politik üretim

bu mekanizmaları kendi başına üretebildiği oranda artık bir egemenliğe gereksinim

duymamaktadır.

"İmparatorluk politik bir yapbozdur. Bir yandan hayatın güçlerinin

daha önce bilinmeyen bir şekilde denetimini temsil eder. Eli bütün

Page 84: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

78

toplumsal ilişkilere uzanır ve bilinç ile bireyin bedenine nüfuz eder. Öte

yandan, İmparatorluğun hakimiyeti sınır tanımadığından ve toplumsal

alanlar ile eylem alanları, mücadele ile direniş arasındaki geleneksel

sınırları aştığından zaten daima ekonomik, politik ve kültüreldir.

Dahası, bunlar üretken ve yaratıcı boyuta sahiptir" (Lemke, 2014:

100).

2.2.2. Bedenin Karşıtı Olarak Çokluk veya Canlı Et

Yazarlar çokluğu anlaşılır kılmak için öncelikle onun "halk" kavramı ile olan

karşıtlığından yararlanırlar. Geleneksel politika felsefesinde Spinoza öncesi

kullanımlarında çokluk olumsuz bir anlama sahiptir ve politik bir özne olma

yetisinden yoksun kalabalıklar olarak görülmektedir. "Hobbes, çokluğun varlığına

daha doğrudan politik temellerde meydan okur. Çokluk politik bir bünye değildir ve

Hobbes'a göre çokluğun politik olması için, birlik olma istenci ve eylemiyle

tanımlanan bir halk haline gelmesi zorunludur. Bir başka ifadeyle, politik olmak için

çok olan bire indirgenmelidir" (Hardt ve Negri, 2012.b: 56). Robert Filmer da benzer

bir biçimde şöyle der:

"...[T]arihsel önem atfettiği kutsal metinlere dayandırdığı

tartışmasında, Kardinal Bellarmine gibi yazarlar tarafından ortaya

atılan, çokluğun ortak doğal haklardan ötürü sivil düzeni belirleme

gücüne sahip olduğu iddialarına karşı çıkar. Filmer, gücün doğal hak

gereği eşit olarak tüm çokluğa verilmediği; ancak sadece Adem'e, yani

otoritesi haklı olarak tüm aile reislerine geçen babaya verildiği

itirazında bulunur" (Hardt ve Negri, 2012.b: 55).

Halk gibi birleştirici kavramlar farklılıkları benzer hale getirme yoluyla var

olurken bunun aksine "[Ç]okluk, iç farkları olan çoğul bir toplumsal öznedir ve onun

Page 85: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

79

kuruluşu ve eylemi, özdeşliğe ya da birliğe değil (hele farksızlığa hiç değil), ortak

paydaya dayanır" (Hardt ve Negri, 2011a: 114). Çokluk çoğul kalarak ve farklılıkları

koruyarak birlikte hareket edebilme yetisine sahiptir. Bu bakımdan o siyasal bedene

zıt olarak Hardt ve Negri tarafından canlı et olarak adlandırılır. Çokluk biyo-

politikanın yani bütün hayatın iktidarın hedefi oluşunun bir sonucu olarak sadece

ekonomik sınıfla sınırlı kalmayan, aynı zamanda içerisinde ırk, toplumsal cinsiyet ve

cinsellik farklarını da barındıran bir çoğulluktur.

Direnişin merkezine işçi sınıfının konulması -halk kavramına benzer bir

şekilde- bir aynılaştırma ve farklı olanların dışlanması ile sonuçlanacaktır. "İşçi sınıfı

temelde, kimi dışlamalara dayanan sınırlı bir kavramdır. En sınırlı kavranışında

sadece endüstriyel emeği ifade eder, dolayısıyla tüm diğer emekçi sınıfları dışlar. En

geniş kavranışındaysa, tüm ücretli emekçileri anlatır ve çeşitli ücretsiz sınıfları

dışlar" (Hardt ve Negri, 2011a: 120). İktidar sadece ekonomik bir sömürü olmaktan

uzaklaştıkça onun endüstri işçiliğinden farklı meslek kollarında çalışanları, ev

kadınlarını hatta fordizmden post-fordizme geçişle birlikte işsizleri bile kapsaması

gerekmektedir. Çalışan grupların dışında ırk bir politik baskı unsuru haline

geldiğinde ırksal baskı karşısındaki gruplar, cinsiyetler arası eşitsizlikten doğan

ayrımcılığa karşı cinsiyetler vb. hepsi ekonomik sınıf kadar siyasi bir kavram haline

gelmektedir. "Sınıf, aynı anda hem siyasal hem ekonomik olan, biyo-politik bir

kavramdır. Dahası, biyo-politik demek aynı zamanda, emek anlayışımızın sadece

ücretli emekle sınırlı olmaması ve insanın yaratıcı kapasitesinin tümünü ifade etmesi

demektir" (Hardt ve Negri, 2011a: 119). Ortak üretimde bulunan tüm toplumsal

gruplar çokluğu oluşturur ve aralarında bir öncelik farkı bulunmamaktadır. Ayrıca

biyo-politik üretimin, endüstriyel üretimin fabrika gibi merkezlerde toplanmasına

Page 86: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

80

karşıt olarak merkezsiz olması ona karşı yapılacak bir saldırının da merkezsiz olması,

buna karşılık her noktadan saldırıların onu eşit derecede yaralayacağı anlamına

gelmektedir.

Bugün sınıf kavramı sadece tüm çalışanları kapsamakla kalmaz aynı zamanda

çalışmayan, işsiz yoksulları da içerisine alır. Modern dönemin iş tanımının -yani bir

işe girip yıllarca o işte düzenli çalışmanın- yerini sürekli olarak iş değiştirme ve

dönemsel olarak işsiz kalma almıştır. Düzenli sınırları olan iş tanımı giderek esnek

ve sınırları bulanık bir biçim almıştır. Bunun sonucu olarak da belirli ve düzenli bir

çalışan sınıf ortadan kalkmıştır. İşsiz ve işi olan arasındaki ayrımın post-fordizm

çağında ortadan kalkmasıyla birlikte işsizler de çokluk tanımının içerisine

girebilmektedir. Bir başka açıdansa biyo-politik üretimin özelliklerinden

anlayabileceğimiz üzere üretim artık belirli mekanlara hapsolmadığından ve giderek

özneler arası bir karaktere büründüğünden yoksullar, işsizler de ücretli bir işe dahil

olmasalar bile üretimin içerisindedirler.

Emeğin bütün toplumsal uzama yayılışı sadece iktisadi bir olgu değil aynı

zamanda politik bir olgudur. Bu bakımdan yazarlar modern dönemin toplumsal

yapısının ele alınış biçiminin karşısına kendi post-modern değerlendirmelerini

koyarak aralarındaki karşıtlığı "beden" ve "et" kavramları arasındaki karşıtlık

üzerinden ele alırlar. Modern siyaset felsefesi kuramları toplumu ele alırken onun

insan bedeni ile olan benzerliğinden hareket etmektedirler. "Buna göre siyasal beden,

yasanın düzenlenmiş bir toplumsal nizam olarak somutlaşmış halidir. İnsan bedeni

benzetmesi, bu düzenin doğal olduğu düşüncesini pekiştirir: Karar verecek bir başa,

savaşmak için kollara ve farklı doğal işlevleri olan bir dizi başka sınıfa ya da organa

sahibiz" (Hardt ve Negri, 2011a: 177). Bu benzetme uyarınca baş elbette

Page 87: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

81

hükümdardır, buna karşılık farklı uzuvlar farklı işlevleri temsil etmektedir ki toplum

sadece bu biçimde bir bütün haline gelebilir ve işleyebilir. Farklı toplumsal sınıfların

farklı işlevleri ise kapalı bir sistem oluşturmaktadır. Üretenlerin ve yönetenlerin

farklı işlevleri yürüten ve yer değiştirmeleri mümkün olmayan sınıflar olarak

kavranışı hem bu konumların meşruluğunu sağlamakta hem de yeniden üretimine

hizmet etmektedir. Buna karşılık post-modernizm bu bedensel hiyerarşilerin

dağılmasını hızlandırmaktadır.

Toplumsal yaşamın bu kavranışının aksine toplumsal olanın içkin üretimine

dayanan kavrayış bu anlayışın tam karşısında yer almaktadır. Modernizm ve post-

modernizm geriliminde modernistler eski toplumsal gruplara bir özlem duymakta ve

onları yeniden canlandırmayı arzulamaktadır, buna karşılık Hardt ve Negri

kendilerini post-modern olarak tanımlamakta, eskiye nostalji duymak yerine yeninin

yarattığı imkanları ortaya koymaya çalışmaktadırlar. Toplumsal bedenin dağılması

ve yerini canlı etin alması modern düşünürleri kaygılandırsa da bu aslında bir kaos

durumu değildir, çokluğun eti hali hazırda üretim ilişkilerinin gösterdiği üzere

birlikte üretmeye, düzenli bir biçimde yaşamaya ve toplumsal olanı kurma becerisine

sahiptir.

"Çokluğun etinin ortak olarak, canavarsı biçimde ve bütün geleneksel

toplumsal beden ölçütlerini her zaman aşan biçimde üretim yaptığını,

ancak bu üretici etin kaos veya toplumsal düzensizlik yaratmadığını

gördük. Onun ürettiği şey ortak paydadır ve ortak paydamız, spiralsi

ve genişleyici bir biçimde gelecek üretimimize zemin teşkil eder. Bunu

anlamanın en kolay yolu belki de, bir üretim olarak iletişime göz

atmaktır: Sadece ortak diller, semboller, fikirler ve ilişkiler zemininde

iletişim kurabiliriz ve iletişimimizin sonuçları da yeni diller,

semboller, fikirler ve ilişkiler sağlar. Bugün, üretimle ortak payda

arasındaki ikili ilişki –yani ortak paydanın hem üretiliyor hem

üretiyor olması- her tür toplumsal ve ekonomik faaliyeti anlamanın

anahtarıdır" (Hardt ve Negri, 2011a: 214).

Page 88: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

82

2.2.3. Ortak Payda ve Demokrasi

Hardt ve Negri düşüncesine göre üretimin yeni biçimi olan biyo-politik

üretim düzen ve denetimi değil esneklik ve hareketi talep etmektedir. Biyo-politik

üretim bu hareket ve esneklik sayesinde yaratıcı ve üretken olabilmektedir. Küresel

egemenlik bu noktada tüm küresel uzamdaki hareketleri kontrol etmek iddiasıyla

ortaya çıkmıştır fakat bu kısıtlama üretimin temel dinamikleriyle çeliştiğinden hiçbir

zaman amacına tam anlamıyla ulaşamayacaktır. Hareketin ve esnekliğin kısıtlanması

ve bu besleyici damarların kesilmesi biyo-politik üretimi ve dolayısıyla küresel

ekonomiyi içinden çıkılamayacak bir krize sürükler. Çokluk ve İmparatorluk

arasındaki bu gerilimin çokluk lehine gelişebilmesi için çokluğun kendi iç

dinamiklerinden hareket etmesi gerekmektedir.

Önceki bölümlerde gördüğümüz üzere bu dinamik onun beraber üretme,

sadece maddi malları değil bütün bir toplumsal yaşamı üretme gücü üzerine

kurulmak zorundadır. Böylelikle biyo-politika kavramının olumlu yanına ulaşılabilir

ve karşı kurucu bir harekete ontolojik bir zemin bulunabilir. Ortak paydanın üretimi

küreselleşme hareketleriyle, yani imparatorluğun edimleri ile birleştiğinde küresel bir

demokrasinin imkanını yaratmaktadır. Çokluk kitabının önsözünde de belirtildiği

üzere "Günümüzde, tarihte ilk kez küresel çapta bir demokrasi olanağı beliriyor"

(Hardt ve Negri, 2011a: 9).

İmparatorluk kendisi yaratıcı olmadığından çokluğun ürettiği zenginliğe el

koyma üzerinden kendisini var etmektedir. "Bugün kapitalist birikim, üretim

süreçlerine giderek artan bir biçimde dışsaldır ve bu nedenle sömürü ortak varoluşa

Page 89: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

83

el koyulması biçimini alır" (Hardt ve Negri, 2012.b: 147). Maddi olmayan emeğin

sömürüsünün en belirgin örneklerinden birisi de patent haklarıdır. Bir fikrin gelişimi

her zaman başka fikirlerle ve başka öznelerle iletişimi ve alışverişi gerektirirken,

yani ortak bir üretimken, patent, bu fikri sadece bir bireyin veya daha sık görüldüğü

üzere bir şirketin sahiplenmesi ve üretimde pay sahibi olan diğerlerinin katkısının

gasp edilmesi sonucunu doğurur. Patent günümüzün en önemli tartışmalarından birisi

haline gelmiştir; üretim maddi malların üretiminden maddi olmayan malların

üretimine doğru kaydıkça mülkiyet de maddi malların mülkiyetinden maddi olmayan

malların mülkiyetine doğru kaymaktadır.

"Örneğin, genetik koda dair enformasyon üreten kimdir? Ya da bir

bitkinin tıbbi kullanımlarına dair enformasyonu üreten kimdir? Her iki

durumda da enformasyon ve bilgiyi üreten insan emeği, deneyimi ve

marifetidir, ama her ikisinde de bu emeği tek bir bireye atfetmek

imkansızdır. Bu bilgi her zaman işbirliği ve iletişimle, geniş ve sınırları

belirsiz toplumsal ağlarda (bu örneklerdeyse bilim camiası ve yerli

topluluğunca) ortak çalışmayla üretilir. Bir kez daha, bilginin ve

enformasyonun tek tek bireylerce değil kolektif biçimde üretildiğine

dair en iyi kanıtları bizzat bilim adamları veriyor." (Hardt ve Negri,

2012.b: 148).

Ortak olanın gaspı her zaman sadece üretilen malların gaspı olarak ortaya

çıkmamaktadır. Tüm insanlığın ortak malı olan doğanın, örneğin su kaynaklarının,

ormanların da bireylerin veya şirketlerin özel mülkiyetine devredildiği

görülmektedir. Genellikle adı küreselleşmeyle birlikte anılan neo-liberalizm daha

önceleri kamusal olan ve devletçe kontrol edilen mülklerin ve işletmelerin

kontrolünün giderek şirketlere devredilmesi anlamına gelmektedir. Endüstriyel

kapitalizm döneminde bu tarz bir mülkiyet devri işlevsel olabilirdi oysa iktidarın

Page 90: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

84

düzenleyici gücü artık tamamen topluma dışsaldır ve sadece üzerinden atılması

gereken bir parazittir.

"Geniş ölçekli endüstri söz konusu olduğunda, Marx kapitalistin,

sömürü mekanizmalarıyla çok yakından ilişkili olan, üretim sürecindeki

temel rolünü, yani işbölümünü sağlayıp işçileri fabrikada bir araya

getirmesini, onlara çalışacakları araçları vermesini, işbirliğiyle

yapılacak işleri tasarlamasını ve işbirliğini dayatmasını kabul eder.

Marx'ın tahayyül ettiği kapitalist, tıpkı savaş alanındaki bir general

veya orkestra şefi gibi işbirliğinin garantisidir. Buna karşılık biyo-

politik üretimde, sermaye işbirliği düzenini, en azından aynı oranda

belirlemez. Düşünsel ve duygusal emek, çağrı merkezleri veya gıda

hizmetleri gibi kimi en sıkı ve en ağır sömürü koşullarında bile, işbirliği

genellikle kapitalist komuta zincirinin dışında, özerk olarak üretilir.

İşbirliği entelektüel, iletişimsel, ve duygulanımsal araçları genellikle

üretici karşılaşmaların kendi bünyesinde yaratılır ve dışarıdan

yönlendirilmez" (Hardt ve Negri, 2012.b: 149-150).

Neo-liberalizm süreci bu gaspçı niteliği sayesinde neredeyse bütün dünyanın

mülksüzleşmesi ve yoksullaşması sürecini doğurmaktadır. Günümüz demokrasi

talebi ortak zenginlik üzerindeki hakkın da ortak olmasını hedeflemektedir.

Modern demokratik temsil fikri ve demokrasinin savaşlar yoluyla askıya

alınmasıyla istisnanın normalleşmesi bu amacın önündeki en önemli engel gibi

görünmektedir. Küresel savaş haline karşı mücadele çokluğun tüm sorunlarının

çözümü olarak nitelenemese dahi önündeki ilk hedef haline gelmektedir. Çokluğun

bu yöndeki görevlerinin teker teker belirlenip bir program haline getirilmesi fikri, bir

toplumsal mühendislik olacağından ve demokrasi kavramıyla uyuşmadığından Hardt

ve Negri böyle bir program oluşturmaya yanaşmamakta, bunun yerine sadece

çokluğun temsil olanaklarının nasıl genişletilebileceği sorusunun cevabına

odaklanmaktadırlar.

Page 91: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

85

Atina demokrasisi, bütün vatandaşların belirli aralıklarla yönetime doğrudan

katılımını içerdiği için demokrasinin altın çağı olarak görülmektedir. Ancak bu

toplumda bile bazı sıkıntılar bulunmaktadır. Köleler ve kadınlar vatandaş

sayılmamakta, yönetimden dışlanmaktaydılar. XVIII. yüzyıla gelindiğinde ulus-

devletlerin inşası ve modernleşmeyle birlikte yönetim biçimi sorunu tekrar gündeme

geldi ve Atina demokrasisini örnek alarak yeni bir biçim geliştirilmeye çalışıldı.

Modern demokrasinin Atina demokrasisinden ilk farklılığı çok'un demokrasisi yerine

herkesin demokrasisi fikrini yerleştirmesidir. "XVIII. yüzyılda Avrupa ve Kuzey

Amerika'daki devrimciler, demokrasiye basit ve net bir anlam yüklüyordu: Herkesin

herkes tarafından yönetimi. Zaten antik demokrasi kavramına eklenen ilk büyük

modern yenilik de demokrasinin bu evrensel karakteri, mutlak olarak herkese

yaymasıdır" (Hardt ve Negri, 2011a: 256).

Modern demokrasinin ikinci farklılığı ise ulus-devletlerin sınırlarının

doğrudan demokrasi pratiğine imkan vermeyecek kadar geniş olmasının bir sonucu

olarak temsili demokrasi fikrinin icadıdır. "Bu tür argümanlara göre, antik şehir

devletlerinin sınırlı alanında demokrasi uygulanabilmiştir ama modern ulus-

devletlerin boyutları zorunlu olarak demokrasinin temsil mekanizmasıyla

dengelenmesini gerektirir: Küçük nüfuslar için demokrasi, büyük topraklar ve

nüfuslar içinse temsil" (Hardt ve Negri, 2011a: 260). Fakat bu temsil modeli

çokluğun yönetime girmesini sağlayamamış tam tersine devrimin mutlak demokrasi

talebinin bastırılmasının bir aracı haline dönüşmüştür. Temsil çokluğun yönetimin

içerisinde olduğu hissini yaratarak onu yönetime bağlamış fakat gerçek anlamda

yönetimden ayırmıştır. "Temsil onlar için, mutlak demokrasinin tehlikelerine karşı

bir aşıydı: Küçük ve sınırlı bir dozda halk iktidarını toplumsal bedene enjekte edip,

Page 92: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

86

ona çokluğun aşırılıklarına karşı bağışıklık kazandırıyordu" (Hardt ve Negri, 2011a:

258). Arap Baharı, Wall Street İşgali, İspanya’daki “Meydanları İşgal Et!”

hareketleri vb. bütün bunlar aslında bir temsil krizinin göstergeleridir. Halk

yönetenlerin kendileri adına değil sermaye adına, bankalar adına verdikleri

kararlardan, temsilin insanların yönetimden dışlanması ile sonuçlanmasından

şikâyetçidir.

2.2.4. Çokluğun Demokratik Niteliğine Spinoza'nın Etkisi

Çokluğun politik olarak üretici bir güç olduğu ve onun yapısı gereği savaşa

değil barışa, birlikte üretime yatkın olduğu tezini temellendirmek için Hardt ve Negri

Spinoza'dan yararlanmışlardır. Zaten çokluk kavramının seçilmesi de bu sıkı ilişkiye

işaret etmektedir.

"Çokluk teriminin Avrupa’da ilk defa, Michael Hardt ve Antonio

Negri’nin açıkça andıkları Hollandalı filozof Spinoza tarafından

kullanılmış olduğu anlaşılıyor. Bu terim o dönemde, Eski Rejim

şehirlerinde çoğunluğu oluşturan, ama (monark ve aristokrasiye

ayrılmış) siyasal iktidara, (feodal soylu mülk sahiplerine veya yeni yeni

kendini gösteren kentli ve – zengin köylüler de dâhil olmak üzere –

taşralı finans burjuvazisine ayrılmış) ekonomik iktidara ve (Kilise ile

rahiplere ayrılmış) toplumsal iktidara katılma hakkından mahrum

bırakılmış “sıradan halkı” ifade ediyordu. Sıradan halkın statüsü her

yerde değişikti. Şehirlerde zanaatkârlardan, küçük tüccarlardan, parça

başı çalışan işçilerden, yoksullardan ve dilencilerden, taşrada ise

topraksızlardan meydana gelirdi" (Amin, 2014: 25).

Page 93: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

87

Spinoza'nın tüm filozoflar arasında demokrasiyi olumlayan tek filozof

olduğunu söyleyebiliriz. Onun haricindeki bütün filozoflar demokrasiye en naif

ifadeyle şüpheyle yaklaşmışlardır. Demokrasi kavramını olumlu anlamda kullananlar

olsa dahi bu asla politik ifadenin dolaysızlığı olarak düşünülmemiş, egemenliğin

soyut devri ve doğal haktan feragat biçiminde tanımlanmıştır. Oysa Spinoza'nın etik

ve siyaset çalışmalarının aralarındaki paralellik hesaba katıldığı takdirde, Spinoza'nın

demokrasiden böyle bir şey anlamamakta olduğu tahmin edilebilir. Negri Spinoza

üzerine bir çalışmasında Spinoza'ya gelene kadar bütün çalışmalarda metafizik ile

politikanın hep yan yana gittiğine işaret etmiştir. "Modern devletin kökenine ve ilk

gelişimine tanıklık eden dönemde, politik düşüncenin büyük bir kısmını oluşturan

duyarlılığı ve davranış biçimlerini, emelleri ve uzlaşımları baskın bir biçimde

belirleyen, hiç şüphesiz ki metafiziktir" (Negri, 2011a: 18).

Spinoza, etiği, Yeni Platoncu ve Rönesans stili tümdengelimcilikten

kurtarmaya çalıştı. Bu, panteist öncüller üzerine inşa edilmiş ve belli bir asketik

coşkunlukla yüklü bir etiğin kapsamını pozitif bir etiğe, dünyaya ait bir etiğe, politik

bir etiğe doğru geliştirme ve dönüştürme meselesiydi. Spinoza'nın multitudo

kavramının temeli insanlığın evrenselliğidir, bütün insanları kapsayacak bir kavram

olarak tasarlanmıştır ve bu haliyle demokrasi fikrinin de temelini oluşturmaktadır.

Teolojik Politik İncelemeler kitabında Spinoza yönetim biçimlerinden monarşi ve

aristokrasiyi inceledikten sonra, mutlak devlet biçimi dediği demokrasinin

incelenmesine geçtiğinde kitap kesilir. Spinoza'nın bu eseri yarım kalmış olsa da

Negri'ye göre hala modern demokrasinin temeli olarak ele alınabilir. Bu eserinde

Spinoza demokrasiyi mutlak devlet biçimi olarak tanımlamaktadır.

Page 94: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

88

Buna göre aristokrasi ve monarşi mutlak olmayan devlet biçimleri olarak

ortaya çıkmaktadır. Bu mutlak kavramının iki ayrı anlamı bulunmaktadır. Mutlağın

ilk olarak niceliksel bir anlam ifade ettiğini söyleyebiliriz. Bu anlamıyla demokratik

bir devlet bütün üyelerini kapsayandır. Bu anlayış, onun evrensel bir etik arayışı fikri

ile bir paralellik taşımaktadır. İkinci olarak niteliksel bir anlam ortaya çıkmaktadır,

bundan demokrasinin bütün üyeleri ile arasında tam bir uyuşma olduğu sonucu

çıkmaktadır, mutlak bir uyuşma. Buna göre mutlak olmayan yönetim biçimleri yani

bir grubun veya bir kişinin elinde olan yönetim biçimlerinde, halk ile yönetim

arasında bir antagonizm bulunur. Bu çatışmadan yola çıkarak bu yönetim

biçimlerinin mutlak olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu antagonizma örneğin bir

savaş ilanında görünür hale gelmektedir, bir grubun ekonomik çıkarlarına hizmet

eden savaş, bu antagonistik yapı içerisinde kolaylıkla ilan edilebilirken, mutlak bir

devlette insanlar kendi çıkarları ile örtüşmeyen bir savaşı kabul etmeyeceklerdir.

Benzer bir temellendirmeyi Kant'ın "Ebedi Barış Üzerine" adlı çalışmasında da

görebiliriz. Kant da hükümdarın kendisini ilgilendirmeyen, kendi rahatını

bozmayacak bir savaşın kararını rahatlıkla alabileceğini söylemektedir. Oysa devleti

oluşturan ve olası bir savaşın bütün ceremesini çekecek olan halk ( gerek ölümlerle,

gerek vergilerle ve yol açacağı yıkımlarla) bu kararı vermeye yanaşmayacaktır.

Mutlak devlet biçimi olarak demokrasinin niteliksel özelliği Negri'nin

demokrasiden ne anladığına dair bir açıklama getirebilir. Dikkat edilirse Spinoza'nın

kitabının demokrasi bölümünde son bulması gibi Negri'nin Çokluk kitabı da sıra

demokrasinin açıklanmasına geldiğinde kesilmektedir. Bu paralellik kuşkusuz bir

rastlantı değildir. Bunu Spinoza'nın demokrasi anlayışını biraz daha inceleyerek açık

kılabiliriz.

Page 95: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

89

"Spinoza'nın metafiziğinin sistematik sonucu olarak teorileştirdiği

demokrasi, üretim ilişkilerini gizleyen, mistikleştiren ya da mevcut

politik ilişkileri meşrulaştıran bir demokrasi değildir. Bireysel güçlerin

gelişimi içinde kolektif bir eylemeyi tesis eden, politik ilişkileri bu

temelde kuran ve bunları, üretim ilişkilerinin köleliğinden dolaysızca

kurtaran bir demokrasidir. Bireylerin gücü, dünyayı biçimlendirirken,

toplumsal ve politik dünyayı da biçimlendirir. Kolektifi inşa etmek için

bu gücü devretmenin gereği yoktur. Kolektif ve devlet, bu güçlerin

gelişimiyle birlikte inşa edilirler. Demokrasi, politik olanın temelidir"

(Negri, 2011a: 20).

Demokrasi, dolayısıyla da politika insan eylemlerine aşkın değil, tam tersine

tam da bu ilişkilerde oluşturulan bir şey olması bakımından demokratik olmak

zorundadır ve bu yapısı onun klasik olarak anlaşıldığı biçimde bir güç devri

olmadığını da göstermektedir. Politika tam tersine birlikte üretimin peşinde getirdiği

bir güç, özgürlük ve hak artımıdır. İki kişi bir araya gelip güçlerini birleştirirse,

birlikte Doğa üzerinde daha fazla güçleri, dolayısıyla da tek başına

olduklarındakinden daha fazla hakları olur; bu biçimde bir birlik oluşturanların sayısı

ne kadar çok olursa, beraberce daha fazla hakka sahip olurlar. (Spinoza, 2008)

Dolayısıyla devlet; gücün, hakkın ve özgürlüğün aynı anda arttırılması demektir,

bunlardan birinin kısıtlanması veya devredilmesi değil.

Spinoza'ya göre çokluğun kurucu bir güce dönüşmesinin nedeni yalnızlık

korkusudur. Doğada korku ve yalnızlık hakimdir ve buna paralel olarak çoklukta

güvenlik arzusu uyanmaktadır. Toplumsal yaşama geçiş haklardan feragat edilmesini

değil, daha ziyade ileri bir adımı, varlığın bütünleşmesini ifade eder: yalnızlıktan

çokluğa, kendinde ve kendisi için korkuyu ortadan kaldıran bir topluluğa geçiş.

Demokrasi, kendi gücünün ifadesi olarak her bireye ait olan ve asla devredilemez

olan doğal haktan itibaren gelişen bir demokrasidir; yalnızca korkuyu elemek için

Page 96: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

90

değil, aynı zamanda özgürlüğün daha üstün bir biçimini inşa etmek için bir araya

gelmiş, özgür insanlar topluluğunun kuruluşu olan bir demokrasidir.

2.3. Kurucu Güç Olarak Çokluk

Biyo-politik üretimle birlikte çokluk Spinozacı anlamda mutlak bir

demokrasiyi oluşturabilecek güce erişmiştir. Biyo-politik üretim kavramı içerisine

sadece işçileri değil, bilişsel bir üretime dahil olan herkesi aldığından hiç bir grubu

dışlamamaktadır. Bu anlamda mutlak bir kapsayıcılığa sahiptir. Bunun aksine işçi

sınıfı düşüncesi sınıf karşıtlığını yaratan diyalektik düşünceyi aşamamaktaydı.

Çokluğun biyo-iktidar rejiminin sürekli savaş üreten yapısıyla karşıtlığı da bu

mutlaklıkla temellendirilebilir. Aralarında zaten bir iletişim bulunan ve beraber

üretenlerin savaşması için bir sebep yoktur. Çokluk savaşmaksızın farklılıklarına

rağmen bir arada durabilen kurucu bir gücü ifade etmektedir.

Modern siyaset felsefesine egemen olan "yönetilebilmek için bir olma

gereksinimi fikri" böylece ortadan kalkmakta ve farklılıkları koruyarak çokluğun var

olabildiği bir siyaset anlayışı ortaya çıkmaktadır. "Çokluk birliğe indirgenemez ve

bir'in iktidarına boyun eğmez. Çokluk egemenlik de edemez. Bu nedenle,

Spinoza'nın mutlak diye nitelendirdiği demokrasi geleneksel anlamda bir yönetim

biçimi olarak kabul edilemez, çünkü herkesin çoğulluğunu bir üniter hükümdar

figürüne indirgemez" (Hardt ve Negri, 2011a: 345). Egemenliğe yönelik

tanımlamalar genellikle sadece devlete odaklanmıştır fakat egemenlik zorunlu olarak

Page 97: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

91

iki yönlüdür. Askeri egemenlik savaşlarla ve nükleer silahlarla ölüm üzerinde tam bir

egemenlik haline gelse de bu gücünü kullanamaz, çünkü tebaası olmadan egemen

olamaz ve intihar eylemleri gibi bedenin yok sayıldığı eylemlerle dışarısına

çıkılabilir, yani asla tam anlamda mutlak olamaz. Ekonomik alanda da sermayenin

emek olmaksızın var olamaması anlamında ona bağımlıdır. Günümüzde bu

bağımlılık en ileri seviyesine ulaşmıştır.

"İmparatorlukta, savaş, siyaset, ekonomi ve kültür, hep beraber çeşitli

iktidar biçimlerinin bir tür bileşkesi ya da buluşmasını gerçekleştirip

bütün toplumsal yaşamı üretme biçimi, dolayısıyla bir biyoiktidar

biçimi haline gelir. Başka bir şekilde söylersek, İmparatorlukta sermaye

ve egemenlik tamamen örtüşür.

Biyo-iktidarın barındırdığı bu bileşkeyi kavradığımızda, emperyal

egemenliğin aslında hükmettiği üretken toplumsal faillere tamamen

bağımlı olduğunu görürüz. Nasıl sermaye sürekli olarak emeğin

üretkenliğinden besleniyorsa, dolayısıyla, kendi karşıtı olan emeğin

bekasını ve sağlığını garantilemek durumundaysa, emperyal egemenlik

de yönetilenlerin sadece rızasına değil toplumsal üretkenliğine de

yaslanmak durumundadır" (Hardt ve Negri, 2011a: 349-350).

Modern egemenlik anlayışının bizi karşı karşıya bıraktığı iki seçim, yani ya

egemenlik ya anarşi seçimi, artık geçerli değildir. Çokluğun toplumsal ilişkiler

üretme gücü egemenliğin asalak niteliğini gözler önüne sermiştir. Bu durumda artık

sadece ret ve bu ilişkilerin dışarısına çıkabilmek, egemenliğin ortadan kalkmasına

yeterlidir.

"Ağlarda gerçekleşen bu yenilik süreçleri, şefi olmayan bir orkestraya

benzetilebilir: orkestra sürekli iletişim sayesinde kendi müziğini kendi

belirliyor ve herhangi bir orkestra şefinin merkezi bir otorite dayatması

sadece orkestranın dağılıp susması sonucunu veriyor. Yeniliğin bir

bireyin dehasına bağlı olduğu fikrinden kurtulalım artık. Ancak ağlarda

bir arada üretilebilir ve yenilik yapılabilir. Eğer bir deha söz

konusuysa, çokluğun dehasıdır bu" (Hardt ve Negri, 2011a: 352-535).

Page 98: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

92

Çokluk biyo-politik üretim sayesinde kapitalizmin endüstriyel çağına ait olan

dışarıdan bir düzenleyici güç gereksinimini aşmıştır. Toplumsal alana ait bütün

gereksinimleri dışarıdan bir müdahale olmaksızın çokluk kendi başına üretebilir. Bu

anlamda biyo-politika kavramı Hardt ve Negri felsefesinde yaşamın tamamını

kapsayan bir iktidardan, yaşamın tamamını üretebilen bir faaliyete dönüşmüştür ve

iktidar karşısındaki en önemli güçte bu kurucu güçtür.

Biyo-iktidar kavramı ise düzenleyici ve disipline edici anlamlarını terk edip

topluma dışsal bir baskı aracına dönüşmüştür. Biyo-politika kavramının üretimini

düzenleyici özellikleri ve normlar üretme gücü tamamen gereksiz hale geldiğinde

imparatorluk aracılığıyla topluma eski düzeni yaratan bir baskı aracına dönüşmüştür.

Küresel savaş durumu küresel boyutta bir olağanüstü hal ortamının yaratılmasına

hizmet etmektedir. Bu olağanüstü hal bütün demokratik taleplerin önüne geçerek

siyasetin hala bir grubun çıkarlarına göre düzenlenmesini sağlamaktadır. "...[Biyo-

iktidar] sistemlerin üretkenliği, öznelerin katılımı veya karşılıklı bağımlılıkların

eklemlenmesi üzerine değil, fakat sadece ayrıcalıkların ve verili iktidarın yeniden

üretiminin korunması üzerine kurulu olan eski ölçüm kriterlerini öfkeli bir biçimde

yeniden devreye sokma girişimidir" (Negri, 2013: 64). Çokluk içerisinde barındırdığı

demokratik unsurlar aracılığıyla bir biyo-iktidar rejimi olarak beliren imparatorluktan

kurtulabilir. Bu amaçla çokluk Hardt ve Negri'nin mutlak demokrasi adını verdikleri

şeye ulaşmak için kurucu bir mücadeleye girişmelidir. Bu mücadele öncelikle

imparatorluğun kendisini var ettiği müdahale alanları olan savaşlara karşı bir

mücadele olmalıdır. Savaşların ortadan kaldırılmasıyla çokluğun demokratik

kuruculuğunun önündeki en büyük engel de kalkmış olacaktır. Biyo-politik üretimin

üzerindeki kısıtlayıcı biyo-iktidar rejimini atması onun önündeki en büyük siyasal

Page 99: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

93

hedeftir. Bu gerçekleştikten sonra herhangi bir program olmaksızın biyo-politik

üretim toplumsal hayatı şekillendirecek yetilere sahiptir.

"Biyo-politik üretimin günümüzde yeni yeni ortaya çıkan hegemonyası

beraberinde yeni demokratik kapasiteleri getiriyor. ... Bunların ilki,

endüstriyel üretimin hegemonyası döneminde kapitalistler genel olarak

üretimi düzenleyen işbirliği şemaları ve araçlarını işçilere sunarken,

biyo-politik üretimde giderek artan bir şekilde işbirliği üretmekten

sorumlu olanın emeğin kendisinin olmasıdır. Bunun sonucunda ortaya

çıkan ikinci gelişme, biyo-politik emeğin, üretimi tıkamaya eğilim

gösteren ve ne zaman müdahale etse üretkenliği düşüren kapitalist

komutadan her zamankinden daha özerk hale gelmesidir. Üçüncüsü ise,

kapitalist komuta tarafından yürütülen işbirliğinin dikey, hiyerarşik

formlarının aksine; biyo-politik emeğin bu üç karakteristiği, işbirliği,

özerklik ve ağ örgütlenmesi, demokratik politik örgütlenme için sağlam

yapı taşları sunar" (Hardt ve Negri, 2011b: 345).

Page 100: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

94

III. BÖLÜM

FOUCAULT'NUN HARDT VE NEGRİ'NİN SİYASET

FELSEFESİNE ETKİLERİ

1.1. Biyo-İktidar ve Biyo-Politika Kavramlarının Tarihsel Süreçteki

Değişimi

Biyo-iktidar ve biyo-politika terimleri Foucault'nun siyasal analizlerinde

birbirini takip eden iki ayrı dönemselleştirmeye tekabül etmektedir. Buna karşılık bu

iki ayrı siyasal teknoloji arasında bir çelişki yoktur, birisinin yerini diğeri almaz,

birbirlerini sonlandırmaz, beraber işlerler. Biyo-iktidar terimi anatomo-politika ve

disiplin mekanizmalarıyla iç içe geçmiştir ve 18. yüzyılın sonu 19. Yüzyılın başına

denk gelen dönemde ortaya çıkmış -Foucault'nun analiz ettiği süreç göz önüne

alındığında- görece kısa bir döneme işaret etmektedir. Buna karşılık filozofun

analizlerinde önemli bir yer tutmaktadır. Ayrıca biyo-iktidar ve biyo-politika beraber

işleyen mekanizmalar olduğundan sonrasında Foucault üzerine yapılan çalışmalar, bu

kısa dönemlilikten etkilenmemiştir. Aksine biyo-iktidar kavramı bu tartışmalarda her

zaman önemini korumaya devam etmiştir. Baskı terimleriyle daha yakın temas

halinde olan bu tanım klasik egemenlik tarzına olan benzerliğinden dolayı

araştırmacılar tarafından daha kolay kavranabilmiş ve her daim önem verilen bir

kavram olmaya devam etmiştir. Bu konumunun bir sonucu olarak biyo-iktidar

kavramına fazlaca önem verilmiştir ve bu eğilim biyo-politika kavramının yarattığı

imkanlara yoğunlaşmanın önünde engel oluşturmuştur. Foucault felsefesi ele

alındığında biyo-politikanın biyo-iktidarlar aracılığıyla işlediği söylenebileceğinden

Page 101: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

95

her zaman önemli bir yere sahip olmuştur. Biyo-politika kavramına yönelen

çalışmalar da kuşkusuz literatürde büyük yer teşkil etmektedir fakat bu tartışmaların

bu kavramın olumlu kavranışına yönelememiş ve iktidar karşıtı bir okuma için

yarattığı imkanlar araştırılamamıştır. Buna karşılık Hardt ve Negri biyo-politika

kavramını günümüz üretim ilişkileri içerisinde ele almayı denemiş ve çalışmalarını

bu kavramın politik üreticilik açısından ne gibi olanaklar yarattığını keşfetmeye

odaklamışlardır.

Foucault çalışmalarını özellikle kapitalizmin yeni gelişmekte olduğu 18.

yüzyıl ve 19. yüzyıla odaklamış olduğundan kaçınılmaz olarak bu iktidar

tekniklerinin kapitalizmle, üretim ilişkileriyle olan bağını da ele almıştır. Bu iktidar

mekanizmalarının her birisinin ortaya çıkış zamanları göz önünde

bulundurulduğunda yeni gelişmekte olan sınıf ve üretim teknikleriyle ilişkilerinin

olmaması neredeyse imkansızdır. Biyo-iktidar bireyin bedenini disipline etmeyi, onu

verimli ve itaatkar kılmayı amaçlayan bir sistemdir. Bedenlerin disipline edilmesi

onlar üzerinde sadece bir ölüm iktidarı işletme yoluyla gerçekleşmez. Verimliliğin

arttırılması üretim ilişkilerindeki değişimle beraber düşünüldüğünde bedenlerin

eğitilmesini, olanaklarının arttırılmasını, güçlerinin geliştirilmesini de

gerektirmektedir. Ortaçağın bedenlere yönelik işkence ve ölüm pratikleri cezaları

ibretlik gösterilere dönüştürmekteydi. Bu dönemde iktidar cezalar aracılığıyla

insanlara yasaya uymadıkları durumda başlarına neler geleceğini göstermek ve

böylece suçluya verilen ceza yoluyla diğer insanların itaatkar kılınmasını

hedeflemekteydi. Aynı zamanda bu dönem bireylerin zenginlik olarak sadece

bedenlerine sahip olduğu ve üretim ilişkilerinde de sadece bedensel fizik güçlerini

kullanmalarının yeterli olduğu bir dönemdi. Buna karşılık 18. yüzyıla gelindiğinde

Page 102: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

96

kapitalizmin doğuşu ve değişen üretim ilişkileri bireylerin sadece itaat etmelerini

değil aynı zamanda çalıştıkları iş hakkında bilgi sahibi olmalarını, becerilerini

geliştirmelerini de gerektirmekteydi. Buna paralel olarak bireylerin güçlerinin

gelişimini hedefleyen iktidar artık ölüm üzerine bir iktidar olmaktan çıkıp yaşamın

tamamını kapsayan bir iktidara dönüşmektedir. "Hayatın tarihe girişi, insan bedeni

hakkında tıbbi ve bilimsel bilginin artışının yanı sıra 18. yüzyıldaki tarımsal üretimin

ve sanayinin büyümesinin bir göstergesiydi" (Lemke, 2014: 56). Bununla birlikte bu

güçlerin arttırılması ve yaşamın geliştirilmesi fikri aynı zamanda daha önceki

döneme oranla bireylere daha özgür bir ortam sağlamakta, iktidar da salt olumsuz

terimlerle açıklanmak bir yana üretken ve pozitif bir anlam kazanmaktadır.

Bireylerin yaşamını ve çalışma hayatlarını disipline etmeyi hedefleyen normlar

oluşturma aynı zamanda iktidarın hakikatler ürettiği; yasaklama, bastırma ilişkisini

aştığı bir biçime evrilmektedir.

"Bu teknik, bastırmak ya da gizlemekten ziyade fiziksel alışkanlıklar ve

daimi kılavuzlar inşa edip yapılandırarak işliyordu. Kölelik veya serflik

gibi tahakkümün çok daha geleneksel biçimlerinin aksine disiplin,

bedenin ekonomik üretimselliğinin artmasına olanak sağlarken, aynı

zamanda politik tabiyeti garanti altına almaya zorlayan güçleri

zayıflatır" (Lemke, 2014: 57).

Ortaçağ egemenlik anlayışı bireylerden oldukça katı bir itaat talep

etmekteydi. Yasaya her karşı geliş krala ve onun otoritesine bir başkaldırı olarak

algılanmaktaydı. Bu sistemle karşılaştırıldığında biyo-iktidar ve disiplin ikilisi birey-

iktidar ilişkisinde bireye daha fazla hareket imkanı sağlamaktadır. Bireye yönelik

ağır işkenceler ve ölüm cezaları yerini bireyin geri kazanılmasını hedefleyen

pratiklere bırakmıştır.

Page 103: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

97

Buna karşılık bu özgürleşme görece bir özgürlüktür ve disiplinler geliştirilen

kontrol ve gözetleme mekanizmalarıyla bireylerden devamlı bir itaat beklemektedir.

Bireylerin bütün yaşamlarını kurallar uyarınca şekillendirmeyi hedeflemektedirler.

Birinci bölümde üretim mekanları üzerinden ele alınan disiplin etkinlikleri ve

panoptik gözetleme modelleri bu kontrol sistemlerine işaret etmektedir.

Üretim alanları ele alındığında disiplinler kapitalizm ile birlikte bir önceki

üretim sisteminden farklı olarak üretim mekanlarında bir araya gelen ve iletişime

geçen kalabalıkların bu iletişimini bölmeye ve üretim araçlarını işçilerin

zararlarından korumaya yönelik tedbirler geliştirmiştir. Üretimin toprağa dayalı

üretimden sanayi üretimine geçişi ve yeni oluşan burjuva sınıfıyla beraber

zenginliğin ölçütü sahip olunan mallar olmaya başlamış, ayrıca mülkiyet sadece bir

sınıfa ait bir olgu olmaktan çıkıp toplumun tüm üyelerinin hakkı olmaya başlamıştır.

Burjuva sınıfı zenginliğini ve mallarını korumak, ayrıca yeni düzenin işlemesi adına

mülkiyete duyulan saygıyı yerleştirmek amacıyla bireyleri normlar ve ahlak yoluyla

kontrol etmeyi hedeflemektedir. Cezalarda meydana gelen incelme, cezaların giderek

en küçük suçları dahi kapsayacak ölçüde ayrıntılı ve kapsayıcı hale gelmesi bu

isteğin ifadesidir. Bunlara ek olarak işçilerin iletişim halinde olmaları ve bir araya

geldikleri üretim mekanlarında örgütlenerek üretim araçlarına zarar vermeleri,

üretimi aksatmaları üretici sınıf adına büyük parasal kayıplara yol açtığından işçiler

arasında oluşabilecek bu tarz faaliyetlerin önlenmesi amaçlanmaktadır. Bu noktada

üretim alanlarında disiplinler birinci bölümde ele alınan çitleme, çerçeveleme,

faaliyetlerin denetimi gibi teknikleri kullanmaktadır. Bu teknikler hala insanlar

üzerinde etkili bir kontrol mekanizmasının varlığını sürdürdüğünü göstermektedir.

Bununla birleşen panoptik gözetim de insanları belirli mekanlarda gözetlemeyi ve

Page 104: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

98

kontrol altında tutmayı sürdürmekte, hatta gözetlenmedikleri anlarda bile kurallara

uymalarını garanti altına almayı hedeflemektedir.

Disiplin ve biyo-iktidar ikilisi bedenlerin sürekli gözetim altında tutulması ve

bilinir kılınması yoluyla onları iktidara tabi kılmayı amaçladığından hala baskıcı bir

karaktere sahiptir. Gözetim altında tutulan bedenler yasalara uymadıkları anda tespit

edilerek eylemlere uygun cezalandırmalar yoluyla terbiye edilmektedir. Bu anlayış

iktidarın hala negatif terimlerle açıklandığı klasik biçimi andırmaktadır ve iktidarı bu

şekilde düşünmeye alışmış olan insanlar tarafından anlaşılmaya ve kabul edilmeye

daha elverişli bir model oluşturmaktadır. Buna karşılık bu modelin özgürlüğe daha

fazla alan açtığı, bireysel beceri ve yaratıcılıklara, kişisel yeteneklere daha fazla bağlı

olduğu açıktır. Giderek daha kompleks bir biçim alan üretim ilişkileri üretim

konusunda kendisini geliştirmiş, bilgi sahibi, sağlıklı işçilere ihtiyaç duyduğu oranda

iktidar insanların bu alanlarda kendilerini geliştirmelerine yönelik pozitif özelliklerle

donanmaktadır.

18. yüzyılın ikinci yarısında ise nüfusun kolektif bedenine yönelen başka bir

iktidar pratiği olarak biyo-politika ortaya çıkmaktadır. Kapitalizmin gelişimi bireysel

disiplinden daha geniş ölçekli bir kontrolü gerektirmiştir. Üretimin gittikçe

toplumsallaşan ve yaygınlaşan karakteri artık bir bütün olarak nüfusun denetimini

iktidarın öncelikli hedefi haline getirmiştir.

"Foucault 'nüfus'la hukuki ya da politik bir varlığı (örneğin bireylerin

bütününü) tahayyül etmiyordu; aklındaki daha ziyade bağımsız bir

biyolojik bedendi: ölüm ile doğum oranları, sağlık düzeyi, yaşam süresi

ve refahın üretimiyle dolaşımı gibi kendi süreçleri ve fenomenleri

tarafından şekillendirilen bir 'toplumsal beden'" (Lemke, 2014: 57).

Page 105: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

99

Toplumsal beden üzerine kurulacak bir iktidar fikri, daha doğrusu bireysel

bedenlerden toplumsal bedenin kontrolüne geçişi hedefleyen bu değişim başkalarının

eylemlerinin yönetimselliğine müdahale etmeyi hedeflemektedir. Tüm toplum

üzerinde kurulması hedeflenen iktidar bireylerin disiplininden farklı bir tekniğe

ihtiyaç duymaktadır. Tüm toplum üzerinde kısıtlı mekanlar içerisinde üretilen

disiplin mekanizmaları işletilemeyeceğinden daha esnek bir yönetim uygulanmak

zorundadır. Bu yönetim de disipline oranla özgürlüğe daha fazla alan açmakta ve

hatta bizzat bu özgürlük üzerinden işlemektedir.

"Başkalarının yönetimselliği sorunu, başkalarının eylemi üzerindeki

eylem sorunu, paradoksal olarak, başkalarının bu eylemi açıkça ortada

olduğunda -Foucault'yu sözcüğü sözcüğüne yorumlayacak olursak,

kölelik bir iktidar ilişkisi olarak değil, mutlak bir itaat ilişkisi olarak

tanımlanabildiğinde- kendini gösterir. İktidar ilişkileri, öznelerin

özgürlüğünü içermekle kalmaz, bu özgürlüğe gereksinme de duyar;

bunun nedeni, öznelerin bu özgürlüğünün, iktidar ilişkileri için

sömürülmesi gerektiğinden, değerli bir şeyi temsil etmesidir ve

sömürülmesi gerekiyorsa, öznelerin özgürlüğünde, ele geçirilmesi,

egemen olunması gereken bir şeyler var demektir" (Revel, 2006: 133).

Kapitalizmin gelişmesiyle paralel olarak ortaya çıkan liberalizm tam da bu

özgürlük ve iktidar arasındaki gerilimde iş görmektedir. Liberalizm ve yönetimsellik

özellikle ordoliberalizm ve Amerikan neo-liberalizmiyle birlikte devletin düzenleyici

müdahalelerinin ekonomik alandan toplumsal alana doğru kaymasına neden

olmuştur. Ekonomik alana yapılan müdahalelerin azalması biyo-iktidar kavramının

etki alanının azalmasına yol açmaktadır. Böylece bireysel düzlemde disiplin

gevşemekte ve yerini daha özgürlükçü ilişkilere ve kendiliğinden gelişen ekonomik

ilişkilere devretmektedir. Ekonomik düzenlemeler böylelikle sistem için tehdit

oluşturmakta ve liberalizm karşısında teorik düşmanlar olarak kabul edilen Nazizm

Page 106: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

100

ve Stalinizmle özdeşleştirilmektedir. Bu müdahaleler bürokrasinin gelişmesini

doğurmakta ve liberal sistemin kökenlerini tehdit etmekteydiler.

Liberalizm piyasaların işlemesinin, piyasa mantığıyla uyuşan bireysel

ilişkilerin özgür bir şekilde işlemesine bağlı olduğu fikrine dayanmaktaydı. Bu

özgürlüğün karşısına yerleştirilen korku ve güvenlik temaları sayesinde devletin

toplumsal alana olan müdahalelerinin zeminini oluşturmaktadır.

"Mesela 19. Yüzyıldaki tasarruf sandıkları kampanyası, yine 19.

Yüzyılın ortasından itibaren polisiye edebiyatın ve gazetelerin suç

hikayelerine ilgisinin ortaya çıkışı hastalık ve hijyenle ilgili

kampanyalar, cinsellik ve yozlaşma korkusu etrafında dönen

tartışmalar: bireyin, ailenin, ırkın, insanlığın yozlaşması korkusu... son

olarak, her tarafta tehlike korkusunun teşvik edildiğini görüyoruz. Bu

korku, liberalizmin bir anlamda şartı, psikolojik ve kültürel olarak

bağlaşığıdır. Tehlike kültürü olmadan liberalizm de olmaz" (Foucault,

2015b: 57).

Biyo-iktidar ve biyo-politika kavramlarının Foucault tarafından ele alınışına

baktığımızda, hatta öldürme iktidarı olarak ele alınan döneminden günümüze,

geçişler arasında gelişen bir özgürlükten bahsetmek mümkündür. Özellikle üretim

ilişkilerindeki denetime ve düzenlemeye yoğunlaştığımızda bu ilişkilerin gittikçe

daha fazla bireysel özgürlüklere yaslandığı görünmektedir.

Aynı kavramların Hardt ve Negri tarafından ele alınışına baktığımızdaysa bu

iki kavram arasındaki gerilimin güncel analizde daha da derinleştiği görülmektedir.

Üretim alanındaki kısıtlamalar tamamen ortadan kalkmakta, çokluk üretimi tamamen

kendi başına üstlenmekte ve bunu kendi oluşturduğu iletişim olanaklarıyla birlikte

demokratik bir şekilde gerçekleştirmektedir. Bu demokratikleşme ve özgürleşme ise

beraberinde Foucault'nun da belirttiği güvenlik ve tehlike temalarının giderek

yoğunlaşması ve toplumsal yaşamda giderek belirleyici bir etkiye sahip olması

Page 107: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

101

sonucunu doğurmuştur. Bu tehlikeler yoksulluk, uyuşturucuyla mücadele veya terör

gibi biçimler alarak ve bu temel kavramlarla kısıtlanmaksızın toplumsal hayat için

tehlike olarak tanımlanabilecek her kavram üzerinden iktidarın toplumsal hayata

müdahalesi meşrulaştırılmaktadır.

3.1.1. İktidar Mekanizmasından Üretim Etkinliğine Biyo-Politika

Hardt ve Negri çalışmalarını biyo-politika kavramının özgürlükçü yanı

üzerine yoğunlaştırıp iktidara karşı direnişte ne gibi imkanlar yarattığını kavramaya

çalışmışlardır. Bu kavrayış biyo-politika kavramının Foucault'nun analizlerinde de

bulunan üretim ilişkileri ile beraber ele alınmasının devamı niteliğindedir. Hardt ve

Negri bu ilişkiyi 20. yüzyılın değişen ekonomik üretim tarzına uygulamışlardır.

Foucault tarafından bir iktidar pratiği olarak ele alınan biyo-politika bu

analizde üretimin temel niteliklerinin tanımlanmasında kullanılmaya başlanmış ve

biyo-politik üretim ismini almıştır. Foucault biyo-politika kavramını ele aldığı

analizlerinin son döneminde artık tarihsel olgulardan bahsetmeyi bırakıp yaşadığı

dönemin analizine giriştiğinde onu liberalizm kavramıyla beraber ele almaya

başlamıştır. Bu analizler neticesinde de liberalizmin her zaman özgürlüğe dayanması

gerektiği ve biyo-politikanın özgürlük ve güvenlik geriliminde işlediği sonucuna

varmıştı. Hardt ve Negri'nin analizi bu noktadan devam ettirdikleri ve Foucault'nun

analizini günümüz dünyasına uyarlamaya çalıştıkları iddia edilebilir. Düşünürlerin

Foucault felsefesi hakkındaki genel görüşlerine bakıldığında da analizin her zaman

güncellenmesi gerektiği fikri dikkat çekmektedir. "Foucault'nun külliyatı tuhaf bir

Page 108: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

102

makine gibi. Aslında tarihin sadece şimdiki zamanın tarihi olarak düşünülmesine

olanak verir. Ne olursa olsun, Foucault'nun yazdıklarının büyük bir kısmı

(Deleuze'ün de haklı olarak belirttiği gibi) bugün yeniden yazılmak zorundadır"

(Negri, 2006b: 75).

Foucault'nun özellikle biyo-iktidar kavramı üzerine yoğunlaştığı erken dönem

analizlerinde kapitalizmin gelişimiyle birlikte emek gücünü ve karlılığı arttırmaya

odaklanmış bir iktidar analizi gözlemlenmektedir. Bir sonraki döneme ait biyo-

politika analizlerinde ise iktidar pratiklerinin nesnesinin birey yerine toplumsal

bedenle, yani nüfusla yer değiştirmesine karşılık düzenlemelerde temel motivasyon

toplumsal bedenin kapitalizmin ihtiyaçlarına yönelik şekillendirilmesidir. Bunlar

kapitalist üretimin modern dönemine ve bu döneme ait üretim pratiklerinin

ihtiyaçları doğrultusunda oluşturulmuş uygulamaların analizleridir. Buna karşılık

Hardt ve Negri günümüz üretiminin modernden post-moderne geçişine

odaklanmışlardır. Modernden post-moderne, fordizmden post-fordizme veya

endüstriyel emekten maddi olmayan üretime geçiş olarak adlandırılabilecek olan bu

değişim üretim ilişkilerinde ve dolayısıyla kapitalizmin ihtiyaçlarında değişiklikler

meydana getirmiştir.

"Kontrol toplumunda öznelliğin içkin üretimi sermayenin aksiyomatik

mantığına denk düşer ve bu ikisinin benzerliği egemenlik ile sermaye

arasında yeni ve daha eksiksiz bir bağdaşmanın göstergesidir. Sivil

toplumda ve disiplinci toplumda öznellik üretimi belli bir dönemde

yönetimi ileriye taşımış ve sermayenin genişlemesini kolaylaştırmıştı.

Modern toplumsal kurumlar daha önceki öznel figürlerden çok daha

hareketli ve esnek toplumsal kimlikler üretti. Modern kurumlarda

üretilen öznellikler seri üretim fabrikalarında üretilmiş standart makine

parçalarına benziyordu: mahkum, anne, işçi, öğrenci vb. her bir parça

üretim bandında özgün bir rol oynuyordu, ancak bu parçalar standarttı,

seri şekilde üretilmişti ve kendi türünden herhangi bir parça ile

değiştirilebilirdi. Ne var ki belli bir noktada, bu standart parçaların,

kurumlar tarafından üretilen bu kimliklerin sabitliği, hareketlilik ve

Page 109: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

103

esneklik yönündeki ilerlemenin önünde bir engel oluşturmaya başladı.

Kontrol toplumuna geçiş kimlikte sabitlenmiş değil, melez ve değişken

bir öznellik üretimi içerir" (Hardt ve Negri, 2012: 332).

Biyo-politik üretimin en temel ayırıcı özelliği maddi malların üretiminden

maddi olmayan malların üretimine geçiştir. Böylece fabrika merkezli maddi mal

üretimi son bulmasa bile baskın eğilim olma özelliğini kaybetmiş, yerini maddi

olmayan malların üretimine, hizmet sektörüne ve imajların, fikirlerin üretimine

bırakmıştır. Bu üretimin temel özelliği hareketliliğe ve iletişime duyduğu ihtiyaçtır.

Bu ihtiyaç disiplin mekanizmalarını dışlamaktadır. Bu dışlamanın da ötesinde maddi

olmayan malların üretimi dayandığı özgürlük ve melezlik oranında daha da yaratıcı

olmaktadır.

"Daha önceki bölümlerde gördüğümüz gibi, modern egemenliğin

dünyası Manikeist, yani Ben ve Öteki, beyaz ve siyah, içerisi ve dışarısı,

yöneten ve yönetileni tanımlayan bir dizi ikili zıtlıklarla bölünmüş bir

dünyadır. Postmodernist düşünce özellikle modernliğin bu ikili

mantığına kafa tutuyor ve bu bakımdan modern patrimonyalizm,

kolonyalizm ve ırkçılık söylemlerine meydan okuma mücadelesi

verenlere önemli kaynaklar sağlıyor" (Hardt ve Negri, 2012: 153).

Modern dönemin kısıtlayıcı yapısına karşılık post-modern üretim

farklılıklardan, iletişimden ve esneklikten beslenmektedir. Bu bağlamda Foucaultcu

anlamda biyo-iktidar uygulamaları ile biyo-politik üretim karşıt olarak

konumlanmaktadır. Biyo-politik üretimin zenginliği ve yaratıcılığı hareketliliğine

dayanırken biyo-iktidar mekanizmalarının amacı onları sabitlemek ve itaatkar

kılmaktır.

3.1.2. Biyo-Politik Üretim ve Biyo-İktidar Karşıtlığı

Page 110: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

104

Biyo-politik üretim biyo-iktidar mekanizmalarının fabrika gibi alanlarda

üretimin maksimize edilmesini amaçlayan uygulamalarını dışlamaktadır, çünkü bu

üretim hali hazırda fabrika gibi sınırlı mekanlarda gerçekleşmemekte, mekansal bir

genişleme sergilemektedir. Hizmet sektörüne ait çalışmalar zaten bir üretimden

ziyada üretilen malların piyasaya sunumu, boş vakitlerin değerlendirilmesine yönelik

eğlencelerin düzenlenmesi gibi maddi olmayan tatminleri hedefleyen, üretimden çok

tüketime ve tüketimin gerçekleştirilme tarzına odaklanan bir harcama etrafında

işlemektedir. İmajların ve fikirlerin üretimi ise belirli bir mekana ihtiyaç duymayan

bir üretim olmasından dolayı biyo-iktidarın mekansal düzenlemelerinden muaf bir

niteliğe sahiptir. Böylece birinci bölümde ele alınan disiplin mekanizmasının üretimi

maksimize etmeye yönelik olarak fabrikalarda mekansal dağılımın düzenlenmesi

amacıyla kullandığı çitleme, çerçeveleme gibi yöntemler işlevsiz hale gelmiştir. Bu

düzenlemeler kapatma, bölümleme, düzenleme, dizme gibi eylemlerle mekansal

dağılımı kontrol etmeyi amaçlamaktaydılar. Buna karşılık biyo-politik üretimin

herhangi bir mekana ve mekansal düzenlemeye ihtiyacı yoktur. İşyerinde

gerçekleştirilebileceği gibi evde veya cafeler gibi mekanlarda dahi

gerçekleştirilebilecek esnek bir yapıya sahiptir ve mekanın düzenlenmesinden ziyade

üretimde bulunanın kendisini rahat hissetmesini sağlayacak bir özgürlüğe

gereksinmektedir. Modern şirketlerin mekansal düzenlemeleri de gittikçe imkanlar

bakımından zengin ortamlara dönüşmektedir. Dünyanın en çok kazanan şirketleri

çalışanlarına oyun alanlarından dinlence alanlarına kadar pek çok imkanı aynı

mekanda sağlayabilme ve onlara çalışma saatleri arasında bu mekanlar arasında geçiş

Page 111: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

105

imkanı tanımakla övünmektedir. Kısıtlamaların aksine bu geliştirmeler maddi

olmayan üretimi zenginleştirmekte ve geliştirmektedir.

"Örneğin maddi olmayan emek paradigmasında işgününün değişimini,

yani iş ve dinlenme zamanı ayrımının giderek belirsizleşmesini ele

alalım. Endüstriyel paradigmada, işçiler üretimi neredeyse sadece

fabrikada yapardı. Oysa üretim bir problemi çözmeye ya da bir fikri ya

da ilişkiyi yaratmaya odaklandığı zaman, iş zamanı yaşamın tüm

zamanına yayılmaya başlar. Bir fikir ya da imaj insanın aklına sadece

ofiste değil, duşta ya da rüyada da gelebilir" (Hardt ve Negri, 2011a:

126).

Aynı şekilde biyo-politik üretim mekansal sınırları aştığı gibi zamansal

sınırları da aşmaktadır. Böylece üretim etkinliği mesai saatlerinin sınırlamasını aşıp

günün her saatine yayılmaktadır. Endüstriyel üretimde mesai saatinin bitimiyle

üretim etkinliği son bulmakta ve insanlar geri kalan zamanın kontrolünde serbest

kalmaktaydılar ama mesai saatleri içerisinde çalışanlardan maksimum verimin elde

edilmesi bu saatler içerisindeki her eylemin zamansal olarak tek tek belirlenmesini

gerektirmekteydi. Zamanın düzenlenmesi ve zamana uygun olarak anatomo-

kronolojik eylemlerin belirlenmesi de biyo-politik üretimle birlikte işlevsiz hale

gelmiştir. Maddi olmayan malların üretimi mesai saatleri dışında da genellikle

yaratıcı bir fikrin akla geldiği anda gerçekleşmektedir.

Maddi olmayan üretimin zamansal ve mekansal sınırlamaları aşıyor oluşu,

insanın bütün hayatını ve zamanını kapsayan bir üretime dönüşmesi yaşamın tüm

süreçlerini kapsamaya başladığı anlamına gelmektedir. Bu bağlamda biyo-politik

üretim olarak adlandırılmaktadır. Aynı zamanda bu adlandırma üretimin bizzat

hayattan beslendiği ve toplumsal yaşama içkin olduğu anlamlarına da gelmektedir.

Page 112: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

106

"Kapitalist üretimin ağırlık merkezi artık fabrika içinden fabrika

duvarlarının dışına kaydı. Toplum bir fabrika haline geldi ya da

kapitalist üretim öyle yaygınlaştı ki bütün toplumun emek gücü

kapitalist kontrolün içinde özümsenmeye başladı. Sermaye giderek

bütün üretici kapasitelerimizi, bedenlerimizi ve zihinlerimizi, iletişim

kapasitemizi, zekamızı ve yaratıcılığımızı, birbirimizle girdiğimiz

duygusal ilişkilerimizi ve daha fazlasını sömürüyor. Hayatın kendisi işe

koşulmuş durumda" (Hardt ve Negri, 2013: 19-20).

Bu anlamda da Foucault'nun biyo-politika kavramıyla bir benzerlik

sergilediği kabul edilecektir. Fakat bu, bütün hayatı kapsayan bir disiplinler toplamı

anlamına değil tam tersine üretim ilişkileri içerisinde olanlar tarafından bütün hayatın

kontrol edilmesi anlamına gelmektedir.

"Biyo-politika kavramı iki sorunu beraberinde getirir. İlki Foucault'nun

kendisinde de bulunan bir çelişkiden ileri gelir: Ortaya çıktığı ilk

metinlerde bu kavram, Almanların 18. yüzyılda Polizeiwissenschaft,

yani devletin ve idari örgütün büyümesiyle beraber düzenin ve

disiplinin devam ettirilmesi şeklinde tanımladıkları kavrama benzer.

Fakat daha sonra biyo-politika kavramı, aksine, geleneksel devlet-

toplum ikiliğinin, yaşamın genel bir politik-ekonomisi uğruna

aşılmasına işaret eder. İşte bu ikinci ifadeden diğer sorun doğar: Biyo-

politikayı bir tür biyo-iktidarlar toplamı olarak mı düşünmelidir yoksa

iktidarın yaşamı kuşattığını söylemek aynı şekilde yaşamın bir iktidar

olduğuna işaret ediyorsa, bir tür uyrukluktan kurtulma olarak öznellik

üretiminin ve bir karşı-iktidarın doğuşunun olanağını yaşamın içinde

bulabilir miyiz?" (Negri, 2013: 39).

Biyo-politik üretim içerisinde yer alanlar, ki bu aslında toplumun tamamını

kapsamak anlamına gelmektedir, çünkü biyo-politik üretim endüstriyel üretimde

olduğu gibi sadece bir sınıf tarafından gerçekleşmemekte çokluk tarafından

gerçekleştirilmektedir, sadece malların üretimini değil bütün bir hayatı, toplumsal

yaşamı organize etmektedirler. Toplumsal hayatın üretiminin iktidarın elinden

Page 113: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

107

üreticilere geçmesi de disiplinci sistemden denetim sistemine geçilmesi anlamına

gelmektedir.

"O [kapitalist rejim] sadece fabrikalar aracılığıyla üretmez, toplumun

tamamını kendi zenginleşmesi için çalıştırır; artık sadece işçileri

sömürmez, bütün yurttaşları sömürür; ödemez, toplumun komutasını ve

düzenini başkalarının ödemesini sağlar. Kapitalizm hayatın tamamını

kuşatmıştır; onun üretimi biyo-politiktir; üretimde, üretimde iktidar

onun alabildiğine uzanan 'üstyapı'sıdır ve tepeden tırnağa toplumun

tamamında yeniden üretilir. (Foucault'nun terminolojisiyle söylemek

gerekirse) Toplumsal örgütlenmenin 'disiplinci sistemi' 'denetim

sistemi'yle yer değiştirmiştir. Üreticinin (işçi ya da proleterya,

entelektüel ya da maddi emek gücü) giderek beyin denilen üretim

aracını yeniden sahiplendiği bir durumda bundan başka bir yol da

olamazdı" (Negri, 2005: 182).

Maddi olmayan malların üretimi toplumun her kesimi arasında iletişimi

gerektirmektedir. Özellikle fikirlerin üretimi üzerinden düşünüldüğünde hiçbir fikir

salt tek bir kişi tarafından üretilemeyeceğinden ve özneler arası bir iletişimi ve

işbirliğini gerektirdiğinden, bu işbirliğinin yaratımı demek olan toplumsal yaşamın

yaratımı yine bizzat bu üretimin içerisinde olan özneler tarafından

gerçekleştirilmektedir. Biyo-iktidar tarafından gerçekleştirilen mekansal ve zamansal

düzenlemelerin amaçlarından birisi de işçiler arasındaki iletişimi keserek

gerçekleşmesi olası zarar verici eylemlerin önüne geçilmesiydi. Bu iki üretim biçimi

birbirlerinden tamamen farklı ihtiyaçlara sahiptir ve farklı tarzda örgütlenmeleri

gerektirmektedir. Bu anlamda biyo-iktidar kavramı asla yeterli olamamaktadır çünkü

biyo-iktidar üretimin bu yeni karakterine paralel olarak yaşamın tümünün

kapsanması noktasında yetersiz bir iktidar mekanizması olarak ortaya çıkmaktadır.

"Disiplincilik bireyleri kurumlar içinde sabitliyordu, ama onları üretim

pratikleri ve üretici toplumsallaşma ritimleri içinde tamamen kuşatmayı

başaramamıştı; disiplin toplumu bireylerin bilinçleri ve bedenlerine

Page 114: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

108

tamamen nüfuz etme noktasına, bireyleri eylemlerinin bütünlüğü içinde

ele alma ve örgütleme noktasına erişememişti" (Hardt ve Negri, 2012:

45).

Değişen bu dinamikler sonucunda Hardt ve Negri biyo-iktidar kavramının

genel olarak Foucault çözümlemesinde aşırı bir yer kapladığı ve fazla abartıldığı

sonucuna varmışlardır. Bu yoğunlaşma aynı zamanda Foucault'nun biyo-politik

üretimin asıl dinamiklerini kavramasına da engel olmuştur.

"Aslında sanayinin otomatlaşmasıyla ve toplumun bilgiselleşmesiyle

ilgileniyoruz: Sermayenin ekonomi-politiği ve sömürünün örgütlenmesi

maddi olmayan emek sayesinde daha da gelişir; birikim emeğin

entelektüel ve bilişsel boyutlarıyla, onun mekansal hareketliliğiyle ve

geçici esnekliğiyle ilişkilidir" (Negri, 2006b: 80).

Biyo-politik üretimin esnekliğe duyduğu ihtiyaç giderek iktidarların

toplumlar veya bireyler üzerindeki hakimiyetini yok etmiştir. İktidarın yaşam

üzerindeki hakimiyetinin yerini yaşamın iktidarı ve özgürlüğün çoğalması almıştır.

Toplumsal yaşamı organize eden güç artık iktidar değil üretimi yapan çokluktur. Bu

anlamda iktidar toplumsal yaşam için gereksiz bir hale gelmiştir. Buna karşılık

iktidar ve biyo-politika kavramlarının ortadan kalktığı söylenemez. Üretim

ilişkilerindeki rolünü kaybeden biyo-iktidar topluma dışsal hale gelmiş ve biyo-

politik üretime karşıt olarak konumlanarak onun üretimini ele geçirmeyi hedefleyen

bir iktidar pratiğine dönüşmüştür.

Page 115: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

109

3.2. Biyo-İktidarda İçsellik Dışsallık Sorunu

Foucault'nun çalışmalarının en güçlü ayağının topluma dışsal bir egemenlik

anlayışı yerine topluma içsel bir egemenlik anlayışını yerleştirmek olduğunu

söyleyebiliriz. Klasik iktidar çözümlemeleri iktidarın somutlaştığı bir nokta

aramaktadır. Bu somutluk örneğin ortaçağ söz konusu olduğunda kralın varlığı

üzerinden sağlanmaya çalışılırken, hukuki-liberal kavrayışta devletin varlığı

üzerinden, Marksizmde ise iktidarı elinde tutan bir sınıfın, yani burjuvazinin, varlığı

üzerinden sağlanmaktadır. Bu anlayış iktidarın bir kişi veya sınıf tarafından sahip

olunabilecek bir şeymiş gibi ele alınmasından kaynaklanmaktadır.

Foucault bu geleneksel iktidar analizi üzerinde iki temel değişiklik

gerçekleştirmiştir. Bu değişikliklerden birincisi iktidarın tek bir noktadan çıkmadığı

bunun yerine çoğul etkilerden oluşan, karmaşık bir yapı sergilediğidir.

"...[B]ir ilişkisi olmayan, yani birilerinin başkaları üzerinde

uygulamadığı -birileri ve başkalar, asla ilişkinin iki kutbundan birinde

değişmemecesine sabitlenmiş değildir, zaman zaman rolleri, konumları

ve işlevleri değişir- bir iktidarın var olmadığı doğru ise bir birey

ardışık ya da eş zamanlı olarak iktidarın öznesi ve nesnesi olabilir"

(Revel, 2006: 129-130).

Çoklu noktalardan hareket eden ve Foucault'nun 'iktidar her yerdedir' sözü ile

özdeşleşen bu analiz, iktidarın topluma dışsal bir konuma yerleşmesini imkansız hale

getirmektedir. Toplumun her alanına yayılan çoklu iktidar ilişkileri ve her bir bireyin

iktidarın hem nesnesi hem de öznesi oluşu, onun bizzat toplumun içinde, bireysel

ilişkilerde kurulduğu anlamına gelmektedir.

Page 116: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

110

"İktidar, başkasının davranışımı fiziksel olarak yönetme kapasitesi,

insanları elleri kollarıyla uygun adımda yürütmek değildir. İktidar, en

gündelik ve en iyi paylaşılan şeydir; ailede, iki sevgili arasında,

büroda, atölyede ve tek yönlü sokaklarda iktidar vardır. Milyonlarca

küçük iktidar toplumun dokusunu oluşturur; bireyler ise tezgahtaki

kumaştır" (Vayne, 2014: 119).

İkinci temel nokta ise bir çoğulluk, dolayısıyla stratejiler arası ilişkiler olarak

ele alınan iktidarın analizine yöneliktir. Bireyler arası ilişkilerde ortaya çıkan

iktidarın analizi için farklı bir metoda ihtiyaç duyulmaktadır. "[İ]ktidar bir ilişkiyse,

o zaman iktidar yalnızca edimde vardır, somut olarak kendini gösterdiği, etkiler

yarattığı, kararlar içerdiği için vardır; öyleyse iktidarı analiz etmek isteyen kişiler

olarak kendimize sormamız gereken soru, iktidarın nasılına ilişkin bir sorudur..."

(Revel 2006: 130).

Foucault'nun iktidarı her koşulda toplumsal ilişkilerin içerisinde ele almaya

çalışması ve çalışmalarını onun pratikteki yansımalarında yoğunlaştırmasına karşılık

Hardt ve Negri'nin konumu daha farklı görünmektedir. Bu noktada Hardt ve

Negri'nin kendilerini Machiavellici olarak tanımlamaları, onların iktidarı dışsal

kavrayışlarına işaret etmektedir. Metinlerinde biyo-politika artık üretimin bir özelliği

olarak belirirken, biyo-iktidar kavramını kullandıkları yerlere dikkat edildiğinde bu

tanım üretim ilişkilerinin analiz edildiği noktalardan ziyade imparatorluk kavramının

kullanıldığı yerlerde geçmektedir.

"Her ikisi de [biyo-iktidar ve biyo-politika] toplumsal yaşamın

bütününü kapsar -biyo öneki de bunu anlatır- ama ikisi bunu çok ayrı

şekilde yapar. Biyo-iktidar toplumun üzerinde, aşkın bir güç, egemen

bir otorite olarak durur ve düzenini dayatır. Biyo-politik üretimse,

aksine topluma içkindir ve müşterek emek biçimleri aracılığıyla

toplumsal ilişkileri ve biçimleri üretir" (Hardt ve Negri, 2011a: 110).

Page 117: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

111

Hardt ve Negri'nin iktidar kavrayışına göre küresel ölçekli düzenleyici bir güç

olarak imparatorluk bireysel eylemlerin kontrolü ve düzenlenmesi noktasında artık

etkin bir tavır sergilemez. Zira bireyler özgür oldukları oranda yaratıcı olacaklardır.

Buna karşılık bireylerin ekonomik sistemle olan bağlarını borçlanma ve yoksulluk

üzerinden kurdukları söylenebilir. Büyük oranda artan yoksulluk ve neo-liberalizmin

getirdiği güvencesiz ve esnek çalışma şartları çokluğu ekonomik olarak yaşam ve

ölüm arasındaki sınırda tutmaktadır. Bu yoksulluk bireylerin devamlı olarak iş

değiştirmesini ve çalışmak zorunda oluşunu garanti altına almaktadır.

"...[B]orçlar toplumsal ihtiyaçları karşılamanın birincil aracı haline

geldikçe, refah [welfare] sisteminden bor ödeme [debtfare] sistemine

geçiyor. Öznelliğiniz artık borç temelinde şekilleniyor. Borç alarak

hayatta kalıyorsunuz ve bu borçlar karşısındaki sorumluluğunuzun

ağırlığı altında hayatınızı sürdürüyorsunuz" (Hardt ve Negri, 2013: 18).

Borçlandırma disiplin tekniklerinin ve normların yerini almıştır, çalışma ritmi

ve tercihleri borç tarafından insanlara dayatılır hale gelmiştir. Ahlakın, normların

veya disiplinlerin insanlara dayattığı çalışma artık çalışma etiği ile özdisipline

dönüşmüştür. Çalışanların çalışma hayatlarını düzenlemek ve sıkı sıkıya kontrol

etmek yerine onları çalışmak zorunda bırakmak yeterli olmaktadır. Yoksulluk

toplumun tüm kesimlerini içerisine alıp yutmuştur. Taşeron şirketler bütün çalışma

alanlarını kaplamış, güvencesiz ve esnek çalışma yoksulluğu arttırmıştır. Böylece

yoksul işsiz bir grup olmaktan çıkıp bir üretim figürü haline gelmiştir.

Devletin düzenleyici rolü tamamen ortadan kalkmamış, birey devlet ilişkisi

boyutlarını aşarak giderek daha toplumsal düzenlemeler haline gelmiştir. Hatta bu

düzenlemeler ulus-devlet sınırlarını aşarak küresel düzenlemeler boyutlarına

Page 118: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

112

ulaşmıştır. Düzenlemelerin bu değişiminin nüvelerinin aslında Foucault'nun

liberalizm üzerine analizlerinde bulunduğunu söyleyebiliriz. Liberalizm üzerinde

tezlerinde Foucault düzenlemelerin ekonomik düzenlemelerden toplumsal

müdahalelere doğru bir kayma yaşadığını belirtmişti. Liberalizmin bu müdahaleleri

toplumsal alana güvenlik özgürlük arasındaki gerilim sayesinde müdahil olmaktaydı.

Aynı şekilde imparatorluk da küresel bir güvenlik rejimi olarak çalışmaktadır ve

küresel güvenliği tehdit eden unsurlara karşı mücadele etmektedir. Bu tehlikenin

kendisini dışa vurduğu en temel biçim terördür. Terör sınırlar üstü bir şekilde tüm

dünyanın güvenlik ve huzurunu tehdit etmekte böylece bu alana yönelik müdahale

tüm insanlığın güvenliğini sağlamaya yönelik bir zorunluluk olarak belirmektedir.

Fakat bu aynı zamanda tüm küresel uzamın düzenlenmesine ve yeniden

şekillendirilmesine yönelik araç olarak da kavranabilir.

Üretimde baskın eğilimi oluşturan maddi olmayan malların üretimi batı

dünyasında giderek önem kazanırken maddi malların üretimi emek gücünün daha

ucuz olduğu üçüncü dünya ülkelerine doğru kaymaktadır. Üretimin bu alanlara

kayması aynı zamanda bu alanlara yönelik biyo-politik düzenlemeleri de beraberinde

getirmektedir çünkü daha önceki bölümlerde de ele alındığı gibi üretim sadece

üretimin gerçekleştirildiği mekanlar olarak fabrikalarla sınırlı kalmamakta aynı

zamanda bütün nüfusun durumunu ilgilendiren girift bir yapı sergilemektedir.

Böylece Foucaultcu bir anlamda nüfusların denetimi ulus-devlet sınırlarını aşmakta

ve bütün küresel uzamda işlemeye başlamaktadır.

Nüfusa yönelik düzenleyici eylemler Hardt ve Negri için de Foucaultcu

anlamda bir temizlik ve ırkın gücünü yükseltme anlamına sahiptir fakat bu sefer bu

düzenlemeler ulus-devlet sınırlarını aşmakta hatta, bizzat bu sınırı aşmanın olanağını

Page 119: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

113

oluşturmakta ve farklı coğrafyaları bu düzenlemeler aracılığıyla imparatorluğun

sınırları içine dahil etmektedir. İmparatorluk bu düzenlemeleri yoksulluğa,

uyuşturucuya, teröre karşı savaş gibi söylemler çevresinde yürütmekte ve bu

söylemle müdahalelerini meşrulaştırmaktadır. Bu unsurlar toplumun sağlığı ve gücü

açısından tehlike oluşturmakta, imparatorluk ise bu müdahalelerle onu daha sağlıklı

ve güçlü kılmaktadır. Toplumda zararlı görülen unsurlar bu söylemler yardımıyla

düşman ilan edilmekte ve bu gruplara karşı savaş biçimli polis müdahaleleri

yürütülmektedir. Foucaultcu anlamda bir ırkın kendi içerisine yönelen devlet ırkçılığı

imparatorluk rejimiyle birlikte küresel bir boyuta ulaşmıştır. İmparatorluk sınırları

içerisinde yer alan bütün uzam bu müdahaleler ile şekillendirilmektedir. Hatta bu

müdahaleler sayesinde imparatorluk uzamda rahatça hareket etmekte ve tüm küresel

uzama müdahale edebilmektedir. İmparatorluğun savaş yoluyla yürüttüğü bu

müdahaleler toplumsal yapıya dışarıdan dayatılan kısıtlamalardır. İmparatorluk

çokluğun üretici etkinliğini sömürmeyi amaçlar ve onun eylemlerine tepki vermekten

ibarettir. Bu nitelikleri onun toplumsal üretime dışsal olduğuna işaret etmektedir.

İmparatorluğun bu müdahaleleri her ne kadar söylem yoluyla meşruluğunu

sağlasa ve insanlar tarafından desteklense de topluma içsel bir müdahale değildir.

Üretme gücünden yoksun vampirik bir rejim olarak tanımlanan imparatorluk topluma

dışsal bir konumda yer alır ve müdahalelerini bu konumdan dayatır. Buna karşılık

Foucault biyo-iktidar düşüncesinde iktidar pratiklerinin toplumun içerisinde

yaratıldığını ve disiplin mekanizmaları tarafından var olan bu mekanizmaların

desteklendiğini veya geliştirildiğini söylemekteydi.

Biyo-politik üretim kendi içerisinde iktidar mekanizmalarını barındırmaz ve

demokratik bir şekilde işler. Hardt ve Negri'nin çalışmalarından üretici olanın sadece

Page 120: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

114

çokluğun biyo-politik üretimi olduğunu, buna karşılık imparatorluğun sadece bu

üretim karşısında tepkiler verdiğini görmekteyiz. "İmparatorluğun eylemi etkili

olduğunda, bunun nedeni onun kendi kuvveti değil, onun çokluğun emperyal iktidar

karşısındaki direnişinden geri sekmek suretiyle ivme kazanmasıdır. Bu anlamda

direnişin aslında iktidara öncel olduğu söylenebilir" (Hardt ve Negri, 2012: 358).

Biyo-politika kavramı üretimle birlikte anılırken biyo-iktidarı imparatorluk

kavramıyla beraber ele alan düşünürlere göre biyo-iktidar kendi başına bir eylem

belirleme yeteneğinden yoksundur ve sadece var olan gelişmelere karşılık verebilir

ve varlığını çokluğun faaliyetine borçludur. "Emperyal komuta yaşamsal ve ontolojik

hiçbir şey üretmez. Ontolojik açıdan bakılırsa, emperyal komuta saf olarak olumsuz

ve edilgendir" (Hardt ve Negri, 2012: 358). Foucault ise bu ikisi arasında böyle bir

bağlantı olmadığını iki sürecin girift bir şekilde ilerlediğini düşünmektedir. İktidar

kavramının sadece ilişkide kavranabileceği iddiası üzerinden oluşturduğu tezlerinden

de anlaşılacağı üzere bu ikisi devamlı bir mücadele içerisindedir. "...[F]oucault'ya

iktidar etkileri, yani ele geçirme, nesneleştirme ve sınıflandırma etkileri yaratan

direnişin önce mi geldiği, yoksa başkaldırıyı, yani mücadele öznelerini, mücadele

pratiklerini, vb. yaratan iktidarın mı ilk olarak belirdiğini sormaktan daha yanlış bir

şey olamaz" (Revel, 2006: 126).

3.3. İmparatorluk Kavramının Foucaultcu Çağrışımları

Hardt ve Negri'nin savaşın ontolojik hale gelmesi olarak adlandırdıkları

polisiye müdahalelerin tüm dünyaya yayılması durumu Foucault'nun devlet ırkçılığı

Page 121: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

115

kavramının günümüz küresel iktidarında nasıl işlediği sorusunun cevabı olarak ele

alınabilir. Dünyanın her yerinde devam eden savaşların artık savaş değil birer polis

müdahalesini andırması onun devlet ırkçılığı kavramında olduğu gibi artık ırklar

arası bir savaş olarak ortaya çıkmaması ve bir ırkın içerisindeki belirli bir unsura

yönelik olmasıyla benzerdir. İmparatorluk egemenlik sınırlarını bütün küresel

uzamın sınırlarına doğru genişlettiği için bütün müdahaleler içeriye yönelik

olmaktadır. Bu müdahaleler aynı zamanda Foucault felsefesinde görülen liberal

yönetim sanatlarının beşeri sermayeyi arttırmaya yönelik düzenlemelerinde olduğu

gibi maddi malların üretiminin kaydığı Ortadoğu ve Asya gibi coğrafyalarda

toplumun düzenlenerek üretime uygun hale getirilmesi amacına da hizmet

etmektedir.

Foucault felsefesinde ölüm üzerinde söz sahibi olan iktidar modelinin biyo-

politik iktidara dahil oluşu devlet ırkçılığı kavramıyla birlikte mümkün olmaktaydı.

Nüfusun sağlıklı hale getirilmesini arzulayan biyo-politika nüfusun içerisinde

barındırdığı zararlı unsurların temizlenmesini ırkın kendisine yönelik yürüttüğü bir

savaş yoluyla gerçekleştirmektedir. Savaş terimi genellikle uluslar arasında meydana

gelen bir toplu yok etme mücadelesi anlamına gelirken, başka bir ulusa yönelmeyip

doğrudan devletin kendi unsurlarına yöneldiğinde savaş ve siyaset arasındaki fark

yok olmaktadır. Savaş iç politikanın ve siyasetin bir aracı haline geldiğinde onun

artık savaş olarak adlandırılmasının bir anlamı kalmamaktadır. Bu anlamda Foucault

felsefesi için de bunun bir polis müdahalesini andırdığını söylemek mümkündür.

Bu noktada farklılık gösteren şey Foucault felsefesinde devlet ırkçılığı ulus-

devlet sınırları içerisinde ele alınırken Hardt ve Negri felsefesinde ulus-üstü bir

biçimde kendini göstermektedir. İki sistem arasında değişen şey ise iktidarın

Page 122: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

116

ölçeğidir. Foucault çözümlemeleri küresel boyutlarda ele almamıştır, buna karşılık

küreselleşme sonrası iktidar ulus-devlet sınırlarında kalmayıp sınırlar üstü bir

düzenleme şeklini almıştır.

Foucault hala iktidarın egemenlik alanının ulus-devletlerin sınırları ile

belirlendiği bir dönem hakkında konuşmaktadır. Buna karşılık imparatorluk benzeri

bir dönemin geleceğini de görmüş olduğu iddia edilebilir. Biyopolitikanın Doğuşu

kitabında imparatorluk hakkında şunları söylemektedir:

"Devlet sadece kendisi üzerinden var olur ve yakın ve ya uzak bir

gelecekte imparatorluk gibi bir oluşumun içinde erimesi ve ya onun

boyunduruğuna girmesi söz konusu değildir. İmparatorluk, Tanrı'nın

yer yüzünde, bütün insanları tek bir insanlık etrafında birleştirerek

onlara dünyanın sonuna kadar öncülük edecek bir görüntüsü olarak

algılanır. Geldiğimiz noktada devletin bir imparatorluğa dahil olması

mümkün değildir. Devlet, devletler olarak çoğul bir şekilde vardır"

(Foucault, 2015b: 7).

Aynı yerde merkantilizm hakkında yaptığı açıklamalarda merkantilizmin dış

politikada bir mücadele yerine birlikte çalışmayı ve birlikte zenginleşmeyi

öngördüğünü eklemektedir. Bu, ulus-devletlerin içerisinde eridiği klasik anlamda bir

imparatorluk modeli yerine onların birbirleriyle mücadele etmeksizin beraber

çalıştıkları ve beraber zenginleştikleri bir modeli işaret etmektedir. Avrupa devletleri

için yaptığı bu çözümleme de Avrupa devletlerinin eski anlamıyla bir imparatorluk,

Roma İmparatorluğu örneğin, içerisinde yok olmayacaklarını, bunun yerine beraber

zenginleşecekleri bir modelin işlediğini söylemiştir. Bu çözümleme Hardt ve

Negri'nin imparatorluk olarak adlandırdıkları model ile oldukça benzer

görünmektedir.

Page 123: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

117

"Devlet, ya da devlet aklını hedefleyen yönetim, dış ilişkilerinde, yani

diğer devletlerle ilişkilerinde kendisine nispeten sınırlı hedefler koyar.

Bu da, diğer devletlere göre emperyal bir statüye ulaşmak, hem tarih

kapsamında hem de tanrısal olarak belirleyici bir rol oynamak isteyen

Orta Çağ'da yönetici ve hükümdarların kendilerine çizdikleri ufuk,

proje ve amaçlardan çok farklı bir durumdur. Zira devlet aklıyla

beraber devletin belli çıkarları olduğu ve onları mutlak surette

koruması gerektiği algısına geçiliyor, fakat bunun ucunda, son noktada

mutlak ve küresel bir İmparatorluğun birleştirici konumuna ulaşmak

gibi bir amaç yok" (Foucault, 2015.b: 8).

Emperyalist değil emperyal bir imparatorluk modeli de bu prensipler

üzerinden işlemektedir. İmparatorluk içerisinde yer alan ulus-devletlerin yok

olmaksızın varlıklarını sürdürmelerine ve çıkarlarını korumalarına izin vermektedir.

İmparatorluk içerisinde yer alan her devlet bu birlikteliğe bir şekilde yarar

sağlamaktadır ve sisteme katılış zor yoluyla değil bu ortak çıkar yoluyla sağlanır. Bu

birliktelik imparatorluğun sınırlarını tüm küresel uzamın sınırlarına kadar yaymıştır

ve bu durumda imparatorluk için dış politika olarak adlandırılabilecek bir şey

kalmamıştır. Buna karşılık hala varlığını sürdüren savaşlarda tıpkı Foucault'nun iç

politikada ırkın sağlamlaştırılmasına yönelik savaşlar kavramına benzer bir biçim

almıştır. İmparatorluk politikalarını belirlerken küresel uzamında yeni melez küresel

ırkının sağlığını kontrol etmeye dönük hamleler yapmaktadır. Savaşlar artık ulus-

devletler arasında değil imparatorluğu oluşturan bütün unsurların katılımıyla bir ulus-

devlet içerisindeki zararlı unsurların yok edilmesine yönelik olarak

gerçekleştirilmektedir. Bu savaşlarda veya polis müdahalelerinde söz konusu ulus-

devletin işbirliği de gerçekleşebilmektedir. Afganistan'ın günümüz politik durumuna

bakıldığında Afganistan sınırları içerisinde yer alan terörist unsurlara yönelik

müdahaleler Afgan hükümeti ve uluslararası güçler tarafından ortak olarak

gerçekleştirilmektedir.

Page 124: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

118

Buna karşılık imparatorluğun bu uzamsal genişlemesinin onun etkin bir

tavrından gerçekleşmediğini, biyo-politik üretimin küreselleşen yapısının bir sonucu

olduğunu söylemiştik. Küresel iletişim olanakları ve bağlar kuran biyo-politik üretim

özünde bu polis müdahalelerine karşıttır çünkü bu müdahaleler iletişim olanaklarına

ve birlikteliklere karşıt bir nitelik sergilemekte ve çokluğun demokratik yapısıyla ters

düşmektedir.

"Artık yönetilenler kendi başlarına toplumsal örgütlenmeyi üretiyorlar.

Bu, egemenlik derhal çökecek ve yönetenler giderek asalağa dönüştüğü

ve egemenliğin giderek gereksizleştiği anlamına geliyor. Buna karşılık,

yönetilenler de giderek otonom hale geliyor ve kendi başlarına toplumu

oluşturmaya kadir oluyor" (Hardt ve Negri, 2011a: 351).

İmparatorluğun varlığını savaşlara dayandırmasına karşılık, üretici güçlerin

bir arada demokratik işleyişi ve üretimin biyo-politik karakteri onun salt üretimle

sınırlı kalmayıp aynı zamanda siyasal bir aktör olarak da ortaya çıkabileceğini

göstermektedir. Bu anlamda biyo-politik üretim tarihte ilk kez dünya çapında bir

demokrasinin yaratıcısı olarak ortaya çıkmaktadır. Bu barışın temelleriyse

Foucault'nun ele aldığı şekilde devletler arası bir çıkarlar kesişimi değil üretimin

kendi içerisinden gelmektedir. Bu bağlamda devlet ırkçılığı veya polis müdahalesi

olarak adlandırılan müdahalelerin de üretimin değişen kimliğinin sonucu olarak artık

son bulduğu söylenebilir.

"Çokluk nasıl birlikte üretimde bulunuyorsa, nasıl ortak paydayı

üretiyorsa, siyasal kararlar da üretebilir. Ekonomik üretim ve siyasal

idare arasındaki ayrım çöktüğü ölçüde, çokluğun ortak bir biçimde

kendini üretmesi zaten toplumun siyasal örgütlenmesine eşittir.

Çokluğun ürettiği şey sırf mal ve hizmetler değildir: Çokluğun ürettiği

asıl şey, işbirliği, iletişim, yaşam biçimleri ve toplumsal ilişkilerdir.

Başka bir deyişle çokluğun ekonomik üretimi, siyasal karar alma

Page 125: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

119

sürecine model teşkil etmenin ötesine geçer ve bizzat siyasal karar alma

süreci haline dönüşür" (Hardt ve Negri, 2011a: 353).

3.3. İşçi Sınıfından Çokluğa Geçişte Foucault'nun Etkisi

Hardt ve Negri, Foucault'nun iktidarın sadece ekonomik veya yasa temelli

kavranamayacağı tezini çokluk kavramını oluşturmakta kullanmışlardır. "Foucault

toplumsal yeniden üretim sorununu ve üstyapı denen yapının bütün öğelerini maddi

temel yapı içine taşımaya ve bu alanı yalnızca ekonomik terimlerle değil, aynı

zamanda kültürel, bedensel ve öznel terimlerle de tanımlamaya girişti" (Hardt ve

Negri, 2012: 49).

Buna göre iktidar sadece bir sınıfın diğer sınıf üzerinde uyguladığı tahakküm

değildir ve bireyler arası ilişkilerin olduğu her yerde iktidar ilişkisi de vardır. Hardt

ve Negri bu çözümleme uyarınca post-endüstriyel çağda işçi sınıfının yerini alacak

çokluğu oluştururken onun içerisine sadece işçileri almamış, bunu bir ekonomik sınıf

olarak tanımlamaktan özellikle uzak durmuşlardır. Çokluğun içerisine aynı zamanda

politik olarak ezilen grupları da alarak onların da çokluğa dahil edilmesi gerektiğini

söylemişlerdir. Bu grupların da iktidar karşısında ezilenlere dahil edilişi hem

üretimin değişen yapısından hem de ırkın kendisine yönelmiş devlet ırkçılığının bu

grupları sık sık hedef almasından kaynaklanmaktadır.

"Çokluk asla bir tekilliğe ya da tek bir özdeşliğe indirgenemeyecek

sayısız içsel farktan müştekildir: Kültür, ırk, etnik köken, toplumsal

cinsiyet ve cinsellik farkları kadar farklı emek biçimlerini, farklı yaşam

tarzlarını, farklı dünya görüşlerini, farklı arzuları da kapsar. Çokluk

tüm bu tekil farkların çoğulluğudur" (Hardt ve Negri, 2011a: 12).

Page 126: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

120

İmparatorluk küresel düzlemdeki müdahalelerini ekonomi üzerinden

şekillendirmemekte, bunlar çoğu zaman kültür, ırk, etnik köken gibi kavramlar

üzerinden işlemektedir. Irkların içerisine yerleşmiş zararlı unsurlara müdahale etme

kimi zaman Afganistan'da terörle mücadele etme biçimine, kimi zaman

Kolombiya'da uyuşturucuyla mücadele etme gibi biçimlerde ilerlemektedir. Bu

müdahaleler küreselleşen yaşam uyarınca sadece o ulusun değil bütün ulusların

çıkarına müdahaleler olarak kabul edilmektedir. Böylece politik gruplar, uyuşturucu

çeteleri veya dini mezhepler imparatorluğun küresel politikalarını belirlenmesinde

etkin bir biçimde kullanılmaktadır. Bu müdahalelerin çoğu ekonomik çıkarlar

tarafından şekillendirilmek yerine toplumsal hayatın düzenlemesini amaçlamaktadır.

Foucault bu noktada toplumsal düzeydeki birçok müdahalenin

temellendirilmesinin kanın saflığı ve ırkın zaferi gibi kavramlarla temellendirildiğini

belirtmişti. Bu müdahaleler aile, evlilik, eğitim, toplumsal hiyerarşi ve mülkiyet

politikasıyla ilgili farklı alanlarda kendisini gösterebilir. Dolayısıyla bu politikaların

muhatapları kimi zaman belirli bir deri renginden, etnik gruplara, cinsel tercihleri

üzerinden kendisini tanımlayan gruplara kadar uzanabilir. Bu politikalara hedef olan

gruplar da iktidar siyasal olarak mağdur olduğundan Hardt ve Negri tarafından

politik sınıf kavramının içerisine dahil edilmektedir. "Bu noktada, ekonomik ve

siyasal mücadele arasındaki eski ayrım, sınıf ilişlerini anlamamız önünde bir engel

haline gelir artık. Sınıf, aynı anda hem siyasal hem ekonomik olan, biyo-politik bir

kavramdır" (Hardt ve Negri, 2011a: 119). Ortak hareket eden tekilliklerin tamamı

çokluk kavramına dahil edilebilir ve bu noktada ezilen tüm gruplar iktidara karşı

ortak hareket etme noktasında çokluğun bir parçasıdır.

Page 127: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

121

3.5. Demokrasi ve Çokluk

Hardt ve Negri Foucault'yu iktidar kavramına fazla odaklanmakla

eleştirmektedirler. Bu odaklanma sonucu Foucault iktidar karşısında ciddi bir çıkış

bulmakta yetersiz kalmıştır. Buna karşılık kendileri biyo-politik üretimin içerisinde

karşı kurucu bir dinamik yakaladıklarını düşünmektedirler. Bu iddialarını

Foucault'nun çalışmalarının önemli bir kısmını oluşturan biyo-iktidar

mekanizmasının üretim için artık önemini kaybedişine dayandırmaktadırlar. "Hardt

ile Negri, Foucault'yu 'yapısal bir epistemoloji' ve değişmez bir biyo-politika kavramı

oluşturmakla itham ederler. İkilinin okumasına göre Foucault ilgisini tepeden tırnağa

iktidar süreçlerine aşırı derecede yöneltirken, onlar İmparatorluğun yaratıcı

potansiyeline ve üretici dinamiğine bakmak isterler" (Lemke, 2014: 95). Değişen

üretim ilişkileri temel alınarak bir biyo-politika okuması yapıldığında Hardt ve

Negri'ye göre çokluğun üretici gücünü arttıracak mekanizmalar oluşturulduğu

takdirde iktidar kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Küresel bir demokrasi için ihtiyaç

duyulanlar bu üretimin içerisinde hali hazırda mevcuttur. Bu yüzden çokluğun önüne

yeni bir yol haritası çizmeye gerek duymamışlardır. Böyle bir girişimin çokluğun

üretici gücünü küçümsenmesi olduğunu düşünmektedirler. Varılmak istenen hedef

demokrasi olduğundan amaca giden araçlar da demokratik bir şekilde

oluşturulmalıdır. Benzer bir düşünceyi Foucault'da da görmekteyiz.

"Doğrudan ilgili kişilerle, söz hakkını ve siyasi tahayyül gücünü onlara

iade ederek tabanda çalışmalar gerçekleştirmek için yıllar ve on yıllar

gerekecektir. Belki o zaman, günümüzde ortaya atıldığı terimlerle

ancak açmazlara ve tıkanmalara yol açan bir durumu yenilemeyi

başarırız. Buyurmaktan çok sakınıyorum. Daha çok sorunları ortaya

koymayı, onları geliştirmeyi, başkaları için ve başkalarından önce

Page 128: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

122

konuşan herkesi, peygamberleri ve yasa koyucuları susturmayı

başaracak bir karmaşıklık içinde göstermeyi deniyorum. Ancak o

zaman sorunun karmaşıklığı insanların yaşamıyla arasındaki bağ

içinde ortaya çıkabilir; ve sonuç olarak, somut sorunlar, güç durumlar,

isyan hareketleri, düşünceler ve tanıklıklar dolayımıyla ortak bir

gelişimin meşruluğu ortaya çıkabilir" (Foucault, 2005: 308).

Hardt ve Negri de benzer bir konumdan hareket ederek çokluğun önüne

politik bir program koymaktan çekinseler bile Foucault'nun bıraktığı yerden devam

ederek kolektif bir çıkışın imkanını araştırmışlardır. Bu çıkışı yine Foucault'nun

iktidar anlayışından hareket ederek işçi sınıfının yerine çokluk kavramını koyarak

elde etmeye çalışmışlardır. Sınıf kavramının aynılaştırıcı etkilerine karşılık çokluk

farklı olanların birlikte hareket edebildikleri bir zemin sunmaktadır.

"Şu ana kadar her tür gerçek demokrasi mefhumunun altını oyan

siyasal egemenlik ve bir'in iktidarı, gereksiz olmanın ötesinde imkansız

hale geliyor. Egemenlik, 'bir' efsanesinden beslendiği halde, her zaman

için yönetilenin rızasından ve itaatinden temellenen bir ilişkiydi. Ancak

bu ilişkinin dengesi yönetilenin lehine değiştikçe ve yönetilenler

toplumsal ilişkileri otonom bir biçimde üretme kapasitesine kavuşup bir

çokluğa dönüştükçe, üniter hükümdar giderek lüzumsuzlaşıyor.

Çokluğun otonomisi ve ekonomik, toplumsal ve siyasal öz-örgütlenme

kapasitesi, hükümdarın rolünü ortadan kaldırıyor. Siyasetin yegane

alanı olmaktan çıkan egemenlik, aynı zamanda çokluk tarafından

siyasetten de kovuluyor. Nihayet çokluğun kendini yönetmesiyle birlikte,

demokrasi mümkün hale geliyor" (Hardt ve Negri, 2011a: 355).

Hardt ve Negri klasik egemenlik teorilerinde siyasal alanın toplumsal bir

beden olarak ele alınmasına karşılık çokluğu canlı bir et olarak ele almaktadırlar.

Toplumsal beden benzetmesinde toplumda her kesimin ayrı bir rolü bulunmaktadır

ve bedenin bir parçası olarak beynin görevi de yönetmektir. Dolayısıyla toplumda

her zaman bir yöneten ve iktidar olmak zorundadır. Buna karşılık çokluk böyle bir

karşıtlığı kabul etmez. Biyo-politik üretimle birlikte iktidar topluma dışsal olan,

Page 129: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

123

kendisini zorla dayatan ve çokluğun üretici gücünü sömüren bir yapıya dönüşmüştür.

"Biyo-politik aklın ölçütleri derken, duygulanımların hakikatin ve iletişimin akılla

sentezini doğrudan doğruya belirlemeye elverişli bir bilgiyi kastediyoruz. Normlar ve

biyo-iktidar derken de, bu biyo-politik aklın ve genel olarak bütün hayatın kontrol

edilmesine yönelik radikal girişimi kastediyoruz" (Negri, 2013: 58).

Page 130: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

124

SONUÇ

Bu çalışmanın amacı Foucault felsefesinde yer alan -ve biyo-iktidar biyo-

politika kavramlarıyla ilişkisinde değerlendirilen- disiplin ve denetim ikilisinde

günümüz üretim ilişkileriyle beraber düşünüldüğünde meydana gelen değişimin

Hardt ve Negri'nin düşüncelerinden yararlanılarak açıklanmasıdır. Foucault

hukuksal-liberal ve ekonomist iktidar çözümlemelerinin yetersizliği fikrinden yola

çıkarak yeni bir iktidar anlayışı ortaya atmıştır. Bu anlayışa göre iktidar klasik

kavrayışın tersine toplumsal ilişkilerin içerisinde bireysel ilişkilerde var olan bir

çokluktur. Disiplinler olarak da adlandırılabilecek olan bu iktidar ilişkileri üretim

ilişkileriyle birlikte düşünüldüğünde belirli iktisadi gereksinimlere uygun olarak

şekillenmektedirler.

Ekonomik ihtiyaçlara uygun olarak "biyo-iktidar-disiplin" ikilisi üretime

katılan işçilerden üretim süreçlerinde alınabilecek en fazla verimin alınmasına

yönelik düzenlemelerden oluşmaktadır. Biyo-iktidar bireylerin disiplini yoluyla

işlediğinden nesnesi bedenlerdir. Buna karşılık biyo-politika bir bütün olarak canlı

yaşamı ve nüfusun denetimini hedeflemektedir. Bu amaçla biyo-politika nüfusun

sağlığı, hijyeni, beslenmesi, doğum oranları, cinsellik gibi fenomenlerle ilgilenir.

Buna karşılık bu iki mekanizma arasında bir çelişki yoktur ve birlikte işlerler. Biyo-

politika biyo-iktidarlar aracılığıyla işler ve biyo-iktidarları bir arada tutacak ve onlara

belirli bir tutarlılık sağlayacak olan tamamlayıcıdır. Buna karşılık biyo-politika tek

tek bireyleri değil bütün bir nüfusun denetimi hedeflediğinden yaşamı ilgilendiren

süreçlerin tamamıyla ilgilenir. Bu da iktidarın olumsuz anlamda baskılayan,

Page 131: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

125

yasaklayan ve sınırlar çizen bir tanımlamasından ziyade hayatın tamamını kaplayan,

onu üreten ve geliştiren bir kimliğe bürünmesi anlamına gelmektedir.

Hardt ve Negri de güncel siyasal analizde biyo-iktidar ve biyo-politika

kavramlarından yararlanmaktadırlar, fakat onların sistemlerinde bu iki mekanizma

birbirlerine karşıt olarak konumlanmaktadır. Foucault'nun görüşlerinden

faydalandıklarını sık sık belirten bu iki düşünür onun kavramlarını güncel üretim

ilişkilerine uyguladıklarını iddia etmektedirler. Bu noktada en önemli değişim

üretimde baskın eğilimin maddi malların üretiminden maddi olmayan malların

üretimine geçişidir. Bu geçişle birlikte üretim zamansal ve mekansal sınırlamalardan

kurtulmuştur. Bu özelliğiyle birlikte Foucaultcu anlamda disiplin mekanizmaları

gereksiz, hatta biyo-politik üretimin verimliliği için zararlı hale gelmişlerdir. Maddi

olmayan emek fikirlerin, imajların, problemlerin çözümü vb. toplumsal olan pek çok

şeyi kapsamaktadır. Bu anlamda bu üretimin tüm hayatı iktidarın düzenlemelerine

gereksinim duymaksızın üretebildiğini söylemek mümkündür. Bu özelliklerinden

dolayı da biyo-politik üretim olarak adlandırılmaktadır.

Buna karşılık bu durum iktidarın ortadan kalkmasıyla sonuçlanmamıştır.

İktidar bu üretimin kurucu özelliğini baskı altında tutan ve engelleyen, onun

üretkenliğini kendisine mal eden bir biyo-iktidar rejimine dönüşmüştür.

Küreselleşmeyle birlikte bu iktidar ulus-devlet sınırlarını aşmış, tüm küresel uzamı

egemenlik alanına çeviren bir imparatorluğa dönüşmüştür. İmparatorluk küresel

uzamda devamlı hale gelen savaşlar aracılığıyla müdahalede bulunmaktadır.

İmparatorluğun müdahalelerinin kavramsallaştırılmasında da Foucault'dan

etkilenildiği görülmektedir. Foucault'nun ırkın saflığına yönelik biyo-politik

müdahaleleri anlatmak için kullandığı devlet ırkçılığı kavramının burada farklı bir

Page 132: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

126

şekilde yeniden kullanıldığı söylenebilir. İmparatorluğun egemenlik sınırlarının

genişlemesiyle ulus-devletlerin ağ biçimli örgütlenmesinden oluşan imparatorluğun

dünya üzerindeki müdahaleleri artık savaş biçimini değil polis müdahalelerini

andırmaktadır ve tüm toplumların çıkarları adına zararlı olarak tanımlanan gruplar

üzerinde yürütülmektedir.

Ayrıca Hardt ve Negri Marksist felsefenin getirmiş olduğu sınıf anlayışını da

değiştirmektedir. Endüstriyel üretim sisteminde üretici güç olarak beliren işçi sınıfı

yerine, post-endüstriyel üretimde çokluk geçmektedir. Çokluk, içerisine sadece

endüstri işçilerini almamakta, ekonomi temelli bir sınıf mantığının ötesine

geçmektedir. Bu anlamda çokluğun içerisine politik olarak ezilen gruplarda -

azınlıklar, cinsel gruplar, ev kadınları, hatta üretimde fordizmden post-fordizme

geçişle işsizler vb- girmektedir. Çokluğun bu tanımlanışı da Foucault'nun iktidarın

sadece ekonomik çıkarlara göre şekillenmediği içerisinde pek çok disiplin

mekanizmasını barındırdığı ve pek çok ilişki tarzının içerisinde yer aldığı tezinden

beslendiği söylenebilir.

Hardt ve Negri'nin biyo-politik üretimi gerçekleştirenler olarak gördüğü

çokluk, üretim etkinliği biyo-iktidar mekanizmasına veya herhangi bir iktidara

ihtiyaç duymamaktadır. Bu da biyo-politik üretimin demokratik özelliğine işaret

etmektedir. Çokluk küresel imparatorluğa karşı küresel bir demokrasinin imkanını

sunmaktadır. Böylece bu iki düşünür Foucault iktidara karşı bir alternatif arayışlarını

toplumun içerisinden temellendirmektedir. Böylece Foucault'nun çözümsüz bıraktığı

bir sorun olarak kolektif çıkış sorununu çözdüklerini düşünmektedirler. Ağ biçimli

iktidara karşılık çokluk da üretimden aldığı güçle ağ biçimli direnişler örgütleyebilir

ve imparatorluğa karşı alternatif bir demokrasi inşa edebilir.

Page 133: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

127

ÖZET

Bu çalışmanın temel amacı Foucault ile Hardt ve Negri'nin politik

düşüncesindeki benzerlik ve farklılıkların biyo-iktidar ve biyo-politika kavramları

takip edilerek gösterilmesidir. Foucault'nun sisteminde birlikte işleyen iki

mekanizma olarak ele alınan biyo-iktidar ve biyo-politika kavramlarının iktidar

çözümlemesinde yarattığı farklılıklar ortaya konacaktır. Bu kavram ikilisi ayrıca

üretim ilişkileriyle bağlantısında ve liberalizm kavramıyla birlikte ele alınacaktır.

Sonra, Hardt ve Negri aracılığıyla kavramların değişen üretim ve egemenlik

ilişkileriyle birlikte günümüz politik sistemi içerisindeki konumu incelenecektir.

Foucault'nun düşüncesinde bireylerin disiplinini amaçlayan biyo-iktidar kavramının

ve nüfusların denetimi olarak biyo-politika kavramının Hardt ve Negri felsefesinde

birbirlerinin karşıtı olarak konumlandırıldığı gösterilecektir. Üretimin değişen

niteliğini ifade etmek için biyo-politik üretim kavramı kullanılırken, bu üretimi

kontrol altında tutmayı ve sömürmeyi amaçlayan iktidar bir biyo-iktidar rejimine

dönüşmektedir.

Page 134: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

128

ABSTRACT

The principle objective of this work is to demonstrate similarities and

differences in political thought of Foucault and Hardt & Negri by following the

concept of bio- power and bio politics. The differences which are created in the

analysis of power by the concept of bio-power and bio- politics that is as two

mechanism which work together in Foucault’ system will be revealed. These

concepts will also be assessed within the relations of production and the concept of

liberalism. Then, through Hardt and Negri, evolving production and sovereignty

relations of these concepts and the positions of these concepts in the contemporary

political system will be examined. It will be shown that the concept of bio- power

that aims the discipline of individuals and the concept of bio- politics as control of

population in Foucault thought position as oppose to each other with that in Hardt

and Negri’s thought. While the concept of biopolitical production is used to express

the changing feature of production, the power that aims to control and exploit this

production is transformed into a regime of bio- power.

Page 135: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

129

KAYNAKÇA

DELEUZE, Gilles, (2013), Foucault, (Çev. Burcu Yalım-Emre Koyuncu), İstanbul:

Norgunk Yayıncılık.

EMRE, Yunus, (2013), “Karl Kautsky ve Ultra-Emperyalizm Kuramının

Düşündürdükleri: Sosyal Demokrasi ve Uluslararası İlişkiler”, Uluslararası

İlişkiler, Cilt 10, Sayı 39 (Güz 2013), s. 45-69.

FILLION, Real, (2005), "Moving Beyond Biopower: Hardt and Negri's

PostFoucauldian Speculative Philosophy of History", History and Theory,

December 2015, s.47-72.

FOUCAULT, Michel, (1990), The History of Sexuality, (Trans. Robert Hurley),

New York: Vitage Books.

FOUCAULT, Michel, (1991), Discipline and Punish: The Birth of The Prison,

(Trans. Alan Sheridan), London: Penguin Books.

FOUCAULT, Michel, (2005a), Entelektüelin Siyasi İşlevi, (Çev. Işık Ergüden-

Osman Akınhay-Ferda Keskin), İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

FOUCAULT, Michel, (2005b), Özne ve İktidar, (Çev. Işık Ergüden-Osman

Akınhay), İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

FOUCAULT, Michel, (2006), Hapishanenin Doğuşu, (Çev. Mehmet Ali Kılıçbay),

İstanbul: İmge Kitabevi.

FOUCAULT, Michel, (2007), İktidarın Gözü, (Çev. Işık Ergüden), İstanbul:

Ayrıntı Yayınları.

Page 136: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

130

FOUCAULT, Michel, (2010), Cinselliğin Tarihi, (Çev. Hülya Uğur Tanrıöver),

İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

FOUCAULT, Michel, (2015a), Biyopolitikanın Doğuşu, (Çev. Alican Tayla),

İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.

FOUCAULT, Michel, (2015b), Toplumu Savunmak Gerekir, (Çev. Şehsuvar

Aktaş), İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.

FOUCAULT, Michel, (2016), Güvenlik, Toprak, Nüfus, (Çev. Ferhat Taylan),

İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.

HARDT, Michael and NEGRİ, Antonio (2000), Empire, Cambridge, Harvard

University Press

HARDT, Michael ve NEGRİ, Antonio (2004), Multitude: War and Democracy in

the Age of Empire, New York: The Penguin Press

HARDT, Michael ve NEGRİ, Antonio (2011a), Çokluk, (Çev. Barış Yıldırım),

İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

HARDT, Michael ve NEGRİ, Antonio (2011b), Ortak Zenginlik, (Çev. Efla-Barış

Yıldırım), İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

HARDT, Michael ve NEGRİ, Antonio (2012), İmparatorluk, (Çev. Abdullah

Yılmaz), İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

HARDT, Michael ve NEGRİ, Antonio (2013), Duyuru, (Çev. Abdullah Yılmaz),

İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

Page 137: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

131

KOYUNCU, Emre, (2016), "Foucault'nun Siyaset Felsefesinde Biyopolitikanın

Doğuşu", Biyopolitika - Cilt 2 Foucault'dan Günümüze Biyopolitikanın

İzdüşümleri, der. Onur Kartal, Ankara: Notabene Yayınları

KESKİN, Ferda, (2005), "Özne ve İktidar", Özne ve İktidar içinde, İstanbul: Ayrıntı

Yayınları.

LEMKE, Thomas, (2015), Foucault, Yönetimsellik ve Devlet, (Çev: Utku

Özmakas), Ankara: Pharmakon Yayınevi.

LEMKE, Thomas, (2014), Biyopolitika, (Çev: Utku Özmakas), İstanbul: İletişim

Yayınları.

NEGRİ, Antonio, (2006a), Avrupa ve İmparatorluk, (Çev: Kemal Atakay),

İstanbul: Otonom Yayıncılık.

NEGRİ, Antonio, (2006b), "Foucault Between Past and Future", Ephemera, trans.

Alberto Toscano, volume 6(1), 75-82. Erişim:

http://www.ephemerajournal.org/sites/default/files/6-1negri.pdf (19.12.2016)

NEGRİ, Antonio, (2011), Aykırı Spinoza, (Çev: Nurfer Çelebioğlu-Eylem

Canaslan), İstanbul: Otonom Yayıncılık.

NEGRİ, Antonio, (2015), Strateji Fabrikası: Lenin Üzerine 33 Ders, (Çev:

Nagehan Uskan), İstanbul: Otonom Yayıncılık.

NEGRİ, Antonio, (2006), Porselen Yapımı: Politikanın Yeni Bir Grameri İçin,

(Çev: Elyasa Koytak), İstanbul: MonoKL Yayınları.

Page 138: M. FOUCAULT'NUN BİYO POLİTİKA GÖRÜŞÜNÜN M VE A. …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32094/ONER.pdf · Foucault'nun "ölüm üzerinde iktidar" olarak adlandırdığı bu iktidar

132

NEWMAN, Saul, (2006), Bakunin'den Lacan'a, (Çev: Kürşad Kızıltuğ), İstanbul:

Ayrıntı Yayınları.

ÖZMAKAS, Utku, (2012), "Çokluk: 'Yeni' Proleterya mı?", Edebiyat Fakültesi

Dergisi / Journal of Faculty of Letters, Cilt/Volume 29, Sayı/Number 2,

Aralık/December 2012, s.87-102.

ÖZMAKAS, Utku, (2016), "Hardt ve Negri: Biyopolitikanın Kurucu Uğrağı",

Biyopolitika - Cilt 2 Foucault'dan Günümüze Biyopolitikanın İzdüşümleri, der.

Onur Kartal, Ankara: Notabene Yayınları.

REVEL, Judith, (2006), Michel Foucault: Güncelliğin Bir Ontolojisi, (Çev: Kemal

Atakay), İstanbul: Otonom Yayıncılık.

AMIR, Samin, (2014), "Contra Hardt and Negri", Monthly Review, November

2014, s.25-36.

VEYNE, Paul, (2014), Foucault: Düşüncesi Kişiliği, (Çev: Işık Ergüden), İstanbul:

Alfa Basım Yayım.