michel foucault’nun bİyo-İktİdar kavrami

129
 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI ÇERÇEVESİ  NDE NAZİ DÖNEMİ PROPAGANDA BELGESELLER İ  Nİ  N ANALİZİ Hakan YILMAZ Yüksek Lisans Tezi Danışman: Yrd. Doç. Dr. Şefik DENİZ Afyonkarahisar 2007

Upload: koeksal-korkut

Post on 04-Jun-2018

256 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 1/128

MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDARKAVRAMI ÇERÇEVESİ NDE NAZİ DÖNEMİ

PROPAGANDA BELGESELLER İ Nİ N ANALİZİ

Hakan YILMAZYüksek Lisans Tezi

Danı şman: Yrd. Doç. Dr.Şefik DENİZ

Afyonkarahisar

2007

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 2/128

MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMIÇERÇEVESİ NDE NAZİ DÖNEMİ

PROPAGANDA BELGESELLER İ Nİ N ANALİZİ

Hakan YILMAZ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Sosyoloji Anabilim Dalı

Danı şman: Yrd. Doç. Dr.Şefik DENİZ

Afyonkarahisar

Afyonkarahisar Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Haziran 2007

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 3/128

ii

YÜKSEK LİSANS TEZ ÖZETİ

MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMIÇERÇEVESİ NDE NAZİ DÖNEMİ

PROPAGANDA BELGESELLER İ Nİ N ANALİZİ

Hakan YILMAZSosyoloji Anabilim Dalı

Afyonkarahisar Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler EnstitüsüHaziran 2007

Danı şman: Yrd. Doç. Dr.Şefik DENİZ

Tarihsel süreçte insan bedeni; siyasi, toplumsal, kültürel ve ekonomik yapı lariçersinde anahtar bir kavramdı r. Her toplumun kendine özgü bir beden tasar ı mı , bedenterbiyesi, beden eğitimi ve bedene ilişkin ahlaki tanı mlar ı bulunmaktadı r. Bedeninyapı sı ve özellikleri toplumdan topluma, hatta aynı toplumda dahi farklı lı klargöstermektedir. Bu farklı lı klar hem biyolojik, hem de toplumsal-siyasal özellikleredayanmaktadı r. Bedenlerin yapı lar ı , hareketleri, duruş biçimleri gibi özellikleri birtoplumun sosyal ve siyasal yapı sı ile ilgili bir gösterge oluşturmaktadı r. Buözellikleriyle beden, iktidar istencinin bir kaynağı , bir aracı konumunda yer almaktadı r.

Bu çalı şma, Michel Foucault taraf ı ndan ortaya konulan biyo-iktidar kavramı nı n,

daha ileri bir boyuta taşı narak, Yirminci Yüzyı lda ı rkçı rejimlere -özellikle Nazizme-nası l dönüştürüldüğünü ve Nazizmin bunu yaparken propaganda belgesellerinden nası lyararlandı ğı nı ortaya koymaktadı r. Bu amaçla, konuyla ilgili olarak geriye dönük yazı lı belge taraması yapı lmı ş ve Leni Riefenstahl’ı n İradenin Zaferi ve Olimpiyat belgeselleri, biyo-iktidar kavramı çerçevesinde çözümlenmiştir.

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 4/128

iii

ABSTRACT

AN ANALYSIS OF THE PROPAGANDA DOCUMENTARIES

DURING NAZI PERIOD WITHIN THE FRAMWORK OF

MICHEL FOUCAULT’S BIOPOWER CONCEPT

Hakan YILMAZ

Department Of Sociology

Afyonkarahisar Kocatepe University The Institute Of Social Sciences

June 2007

Advisor: Assistant Prof. Dr. Şefik Deniz

Throughout the history, humanbody is the key factor within political, social,cultural and economical structures. Every community has its own moral definitions of

body design and physical education. The structure of body differs from one society toanother or even within the same society. These differences are based on both biologicaland socio-political characteristics. Body characteristics such as structure, movementsand posture constitute a sign associated with the social and political structure of acommunity. Body, with its structure aforementioned, a reason and a tool for politicalideologies to form goverment potency.

This study initiates to reveal how biopower hypothesis put forward by MichelFoucault was developed and transformed into racial regimes –especially Nazism- whileit also explains how Nazism took the advantage of propaganda documentaries to achivegoverment potency. In this regard, a search of written resources was carried out andLeni Riefenstahl’s “Triumph of the Will” and “Olympia, episodes I and II” wereanalysed within the framework of biopower hypothesis.

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 5/128

v

ÖNSÖZ

Tez çalı şmam süresince yardı mlar ı nı esirgemeyen aileme, Sayı n Ar ş. Grv.Hatice GÜNEY’e, Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema ve Televizyon Bölüm Başkanı

Sayı n Yrd. Doç. Dr. Nesrin KULA DEMİR’e, Anadolu Üniversitesi Açı köğretimFakültesi Dekanı Sayı n Prof. Dr. Nazmi ULUTAK’a ve özellikle tez danı şmanı m Sayı nYrd. Doç Dr.Şefik DENİZ’e teşekkür ederim.

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 6/128

vi

ÖZGEÇMİŞ Hakan YILMAZSosyoloji Anabilim Dalı

Yüksek Lisans

EğitimLisans: 2003 Anadolu Üniversitesiİletişim Bilimleri Fakültesi Sinema ve Televizyon

Bölümü

Lise: 1998 Afyonkarahisar/Anadolu Öğretmen Lisesi

Ortaokul: Afyonkarahisar/Şemsettin Karahisari Ortaokulu

İlkokul: Afyonkarahisar/Şuhut/ Kurtuluş İhsan Küçükarslanİlkokulu

İş Tecrübesi2004 – Araştı rma Görevlisi, Afyonkarahisar Kocatepe Üniversitesi Güzel Sanatlar

Fakültesi Sinema ve Televizyon Bölümü

2003 – Sözleşmeli İngilizce Öğretmeni, Afyonkarahisar/Şuhut/Balçı khisar İlköğretim

Okulu

2003 – Kamera ve Kurgu Asistanlı ğı , Anadolu Üniversitesi Açı k Öğretim FakültesiTelevizyonu

2001 – Yönetmen Asistanlı ğı Stajı , TRT İstanbul Televizyon Müdürlüğü/Eğlence

Programlar ı Müdürlüğü “Tele Pazar” Programı

Alı nan Ödüllerİki Demir Çubuk (Belgesel-2003): Yönetmen, Aydı n Doğan Vakf ı 15. Genç

İletişimciler Yar ı

şması

Belgesel Dal 2.lik, CNN Türk’te Gösterim, Uluslararası

MimarlarBirliği 2005 İstanbul Kongresi’nde Gösterim

Rüzgarla Dans (TV Programı -2003): Senaryo, Aydı n Doğan Vakf ı 15. Genç

İletişimciler Yar ı şması Televizyon Programı 3.lük, CNN Türk’te Gösterim

Sessiz Mesaj (K ı sa Film-2001): Yönetmen ve Senaryo, 2001İstanbul K ı sa Film

Festivali’nde ve Anadolu Üniversitesi Öğrenci Film Festivali’nde Gösterim

Sessiz Tanı klar (Belgesel-2003): Senaryo, Uluslararası Mimarlar Birliği 2005 İstanbul

Kongresi’nde Gösterim

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 7/128

vii

Yaln ı z Mezar (Belgesel-2003): Yönetmen, 4. Pam K ı sa Film Festivali’nde Gösterim

Kocatepe’den Yükselen Güneş (Belgesel-2005): Yönetmen, 6.İzmir K ı sa Film

Festivali’nde Gösterim

Tek Porsiyon Hayat (Video Performans-2006): Yönetmen ve Senaryo, AfyonKocatepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Elemanlar ı Karma Sergisi’nde

Gösterim/15-20 Mayı s 2006

Karanl ı ğı Aydı nlatan Türk ( Belgesel 2006): Yönetmen, 18. Ankara K ı sa Film

Festivali’nde 4. Pam K ı sa Film Festivali’nde Gösterim

Kişisel Bilgiler

Doğum Yeri ve Yı lı : Afyonkarahisar – 1 Ocak 1980Yabancı Dil: İngilizce

İletişimE-posta:[email protected]

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 8/128

viii

İÇİNDEK İLER

Sayfa

ÖZET ............................................................................................................................... ii

ABSTRACT.................................................................................................................... iii

TEZ JÜR İSİ KARARI VE ENSTİTÜ MÜDÜRLÜĞÜ ONAYI................................... iv

ÖNSÖZ.............................................................................................................................v

ÖZGEÇMİŞ…………………………………………………………………………….vi

GİR İŞ...………………………………………………………………………………….1

BİR İNCİ BÖLÜM

MODERN İKTİDAR VE MICHEL FOUCAULT’NUNİKTİDAR - BEDEN ANALİZİ

1. 1. MODERNİKTİDAR KAVRAMI………………………………………………..5

1. 1. 1. Modernİktidar ve Bedenİlişkisi………………………………………….9

1. 1. 2. Modern Bedenin Oluşumu ve Özellikleri………………………………..12

1. 2. MICHEL FOUCAULT'NUN MODERNİKTİDAR ANALİZİ………………...15

1. 2. 1. İktidar - Söylemİlişkisi …………………………………………………18

1. 2. 2. İktidar - Bilgiİlişkisi..…………………………………………………...20

1. 2. 3. İktidar - Hakikatİlişkisi………………………………………………….22

1. 2. 4. İktidar - Özneİlişkisi…………………………………………………….23

1. 2. 5. İktidar - Bedenİlişkisi…………………………………………………...25

1. 2. 5. 1. Michel Foucault'nun Biyo-İktidar Kavramı …………………..26

1. 2. 5. 2. Disiplinerİktidar: Pasifleştirilmiş Beden……………………..32

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 9/128

ix

İK İNCİ BÖLÜM

BİYO-İKTİDAR KAVRAMININ IRKÇILIĞA DÖNÜŞÜMÜ

VE NAZİZM ÖRNEĞİ

2. 1. BİYO-İKTİDAR KAVRAMININ IRKÇILIĞA DÖNÜŞÜMÜ………………40

2. 2. IRK VE IRKÇILIK……………………………………………………………45

2. 2. 1. Irkçı lı ğı n Tarihsel Gelişimi……………………………………………47

2. 2. 2. Irkçı Doktrinler………………………………………………………...49

2. 3. NAZİZM……………………………………………………………………….52

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

NAZİZMDE IRKÇILIĞIN PROPAGANDA BELGESELLER İNEDAYALI İŞLEYİŞİ

3. 1. PROPAGANDA: TANIMI, AMACI VE SINIRI……………………………..59

3. 1. 1. Propagandanı n Tarihsel Gelişimi……………………………………...623. 1. 2. Propaganda Tekniği, Stratejisi ve Taktikleri…………………………..64

3. 1. 3. Propagandanı n Türleri…………………………………………………66

3. 1. 4. Siyasi Propaganda……………………………………………………..68

3. 1. 4. 1. Bir Siyasi Propaganda Biçimi Olarak Hitler - Nazi

Propagandası ………………………………………………...69

3. 1. 4. 2. Hitler - Nazi Propagandası nı n Temel Araçlar ı ………………75

3. 1. 4. 2. 1. Eğitim…………………………………………..753. 1. 4. 2. 2. Sağlı k…………………………………………...76

3. 1. 4. 2. 3. Spor…………………………………………….76

3. 1. 4. 2. 4. Sanat, Mimari ve Sinema………………………77

3. 2. BELGESEL Sİ NEMA…………………………………………………………83

3. 2. 1. Belgesel Sinemanı n Evrimi ve Türleri………………………………….85

3. 2. 2. Bir Propaganda Aracı Olarak Belgesel Sinema………………………...86

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 10/128

x

3. 2. 2. 1. Hitler Propagandası nda Propaganda Belgesellerinin Önemi

ve Belgesel Film Yapı mı ……………………………………89

3. 2. 2. 2. Leni Riefenstahl'ı n Propaganda Belgesellerinde Nazizmin

Beden Üzerindenİşleyişinin Analizi………………………..913. 2. 2. 2. 1. "İradenin" Zaferi Belgeselinin Çözümlenmesi...92

3. 2. 2. 2. 2. "Olimpiyat" Belgeselinin Çözümlenmesi...……97

SONUÇ…………………………………………………………………………….102

KAYNAKÇA………………………………………………………………………105

EKLER……………………………………………………………………………..113

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 11/128

1

G İR İŞ

Tarihsel süreçte insan bedeni, politik, ekonomik, toplumsal ve kültürel yapı lar

içersinde anahtar bir kavram olarak kar şı mı za çı kmaktadı r. Çünkü, her toplumun

kendine özgü bir beden tasar ı mı , beden terbiyesi, beden eğitimi ve bedene ilişkin ahlaki

tanı mlar ı bulunmaktadı r. Bedenin yapı sı na ilişkin söylemler ve bilgi üretme biçimleri

bir toplumdan diğer bir topluma, hatta aynı toplum içersinde dahi farklı lı klar

göstermektedir.

Bütün algı ve kavrama biçimleri, belirli söylemler dahilinde kurulmaktadı r.

Kimlik/özdeşleşme ve farklı laşmanı n en önemli göstergelerinden biri, bedenler üzerinde

değişik söylemlerin, bilgi üretme ve boyun eğme biçimlerinin yaptı klar ı uygulamalar

olmaktadı r. Beden, farklı anlayı şlar, kategoriler, söylemler ve disiplinler içersinde

üretilmektedir. Bu söylemler ve disiplinler beden üzerinde keyfi bir bilgi/iktidar

biçimini hakim k ı lmaktadı rlar.

Modernite süreciyle birlikte bedenle ilgili yeni bir bilgi/iktidar alanı nı n geliştiği

görülmektedir. Michel Foucault, iktidar ı

n doğası

ile ilgili tamamen yeni önermelerortaya koymaktadı r. “Foucault, siyasal felsefenin geleneksel diline meydan okumakta

ve bir bask ı aracı olarak devlet anlayı şı nı temelinden sorgulamaktadı r.” Foucault’ya

göre iktidar, “bask ı gruplar ı nı n -örneğin burjuvazi- elinde bulunan ve başkalar ı na

uygulanan bir şey değildir. İktidar toplum içinde dolaşmaktadı r. Herkes burada veya

başka bir yerde onun dolaşı mı na maruz kalmaktadı r.” Foucault’nun analizine göre,

“iktidar, beden politikası aracı lı ğı yla yayı lmakta, devlette tekelleşmiş ve merkezileşmiş

olarak bulunmamakta ve bu merkezden dı şar ı yayı lmamaktadı r.” Başka bir ifadeyle

iktidar ı n belirli bir merkezi bulunmamaktadı r. Foucault’nun iktidar ı araştı rma

metodolojisi de devletin uygulayabileceği amaç, niyet ve kası ttan uzaklaşmayı

gerektirmektedir. “Tüm bunlar Foucault’nun anahtar terimleridir ve Foucault, devlet

müdahalesinin işlevini normal olarak algı layan kavrayı şlar ı alt üst etmektedir” (Hall,

1984: 247). Bu açı dan Foucault, geleneksel devlet analizini reddetmektedir. Devletin

topluma doğrudan müdahale ettiği görüşünü temelinden eleştirmektedir.

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 12/128

2

Modern dönemde eğitim, sağlı k, nüfus gibi yapı lar modern bilgi/iktidar

ilişkisinin temelinde yer almaktadı r. Böylece bireylerin gündelik yaşamlar ı ve bedenleri

üzerindeki kontrol daha da detaylı bir hale gelmektedir. Yaşam üzerine odaklanan

modern iktidar, bedenleri ve davranı şlar ı düzenlemektedir. Bu düzenleme içinde bireyler ve bedenleri, belli kategorilere ayr ı lmaktadı r. Böylece beden, iktidar ı n işlediği

bir araç, bir nesne konumuna dönüştürülmektedir. Michel Foucault, bu yeni iktidar

biçimine “biyo-iktidar” adı nı vermektedir. Ortaçağda kral, iktidar ı nı öldürerek ya da

damgalayarak gerçekleştirirken, modern dönemde, biyo-iktidarda bireylerin -

bedenlerin- yaşatı lması gerekmektedir. Çünkü beden, artı k bir iş gücüdür ve üretim

sürecine dahil edilmektedir. Bununla birlikte nüfusun da ekonomik süreçlere uygun

k ı lı nması gerekmektedir. Bu noktada sağlı k, doğum-ölüm oranlar ı , cinsiyet gibifaktörler kontrol altı nda tutulmaktadı r. Bedenler, hem bir iş gücü olarak kullanı lmakta,

hem de topyekün disiplin altı na alı narak bağı mlı hale getirilmektedir. Bedenden

yararlanı lmakta, aynı zamanda bedenler disiplin altı nda tutularak pasifize edilmektedir.

Bireylerin bedenlerine doğrudan bir müdahale söz konusudur. Beden sürekli olarak

gözetim altı nda tutulmaktadı r.

Bu denetim süreci, biyoloji, tı p ve demografi bilimlerindeki gelişmelerle birlikte,

biyo-iktidar ı n Yirminci Yüzyı lda ı rkçı rejimlere doğru kayması na neden olmaktadı r.Irkçı rejimlerde -özellikle Nazizm örneğinde- nüfusun içersinde yer alan rastlantı sal

olaylar ı n, doğrudan belirlenebilen ve müdahale edilebilen olaylara dönüştüğü

görülmektedir. Nazizm, birinin yaşamı ile diğerinin ölümü arası nda biyolojik bir ilişki

kurmaktadı r. Bu bağlamda Nazizm, biyo-iktidar yapı sı nı ı rkçı lı ğa taşı makta ve

soyk ı r ı mı nı bu noktada gerçekleştirmektedir.

Hitler ı rkçı politikalar ı nı uygularken, bir taraftan da propaganda yoluyla Almanı rk ı nı yüceltmekte, diğer ı rklar ı ise aşağı lamaktadı r. Bu ise halk ı n gözünde soyk ı r ı mı

haklı laştı rmaktadı r. Özellikle Leni Riefenstahl’ı n hazı rlamı ş olduğu propaganda

belgeselleriyle kitlelere, saf Almanı rk ı nı n ve ideal Alman bedeninin özellikleri

aktar ı lmaktadı r. Böylece propaganda sineması yoluyla, Nazizmin ı rk ve beden

üzerinden işleyişi gerçekleştirilmektedir. Belgesellerde gösterilen saf Almanı rk ı , ideal

beden, güç, dinamizm, saldı rganlı k düşünceleriyle, öncelikle yeni bir Alman bedeni,

aynı zamanda da yeni bir Alman kimliği oluşturulmaya çalı şı lmaktadı r.

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 13/128

3

Beden denetimlerinin en yoğun uygulamalar ı Nazi Almanya’sı nda ve Faşist

İtalya’da görülmektedir. Beden, yaşam ile ölüm arası ndaki sı nı r ı göstermektedir. Bu

durum, milyonlarca insanı n biyolojik olarak yok edilmesine neden olmaktadı r. Bundan

dolayı beden, siyasi ve toplumsal olarak bilgi/iktidar ilişkisinin en temel araçlar ı ndan vegöstergelerinden biri konumuna gelmektedir. K ı sacası , iktidar bedende başlayı p,

bedende bitmektedir.

Bu çalı şmada, Michel Foucault’nun bilgi/iktidar yaklaşı mı çerçevesinde biyo-

iktidar uygulaması nı n ileri bir boyuta taşı narak, Yirminci Yüzyı lda ı rkçı rejimlere

-özellikle Nazizme- nası l dönüştürüldüğünün ve Nazizmin bunu yaparken propaganda

belgesellerinden nası l yararlandı ğı nı n ortaya konulması amaçlanmaktadı r. Bu bağlamda,

Michel Foucault’nun ortaya koyduğu biyo-iktidar kavramı nı n, Yirminci Yüzyı lda

Nazizmin ı rkçı politikalar ı na nası l dönüştürüldüğü ele alı nmakta ve bu politikalar ı n

Leni Riefenstahl’ı n İradenin Zaferi ve Olimpiyat adlı propaganda belgesellerine nası l

yansı dı ğı çözümlenmektedir. Bu iki film, Nazi propagandası nı n ve estetiğinin önemli

özelliklerini taşı malar ı açı sı ndan değerlendirilmektedir. Özellikle Olimpiyat belgeseli

Nazizmin safı rk, ideal beden anlayı şlar ı açı sı ndan incelenmektedir.

Bu çalı şmada Michel Foucault’nun biyo-iktidar kavramı nı n ı rkçı politikalara

dönüştürülmesi -Nazizm- ve Nazi propaganda belgesellerinde Nazizmin beden

üzerinden işleyişinin ortaya konulabilmesi için var olan literatür taranmaktadı r. Konuyla

ilgili olarak Nazi dönemi Leni Riefenstahl’ı n propaganda belgeselleri, biyo-iktidar

kavramı çerçevesinde çözümlenmektedir.

Bu araştı rmayla elde edilecek bilgiler, sosyoloji ve sinema alanı nda kuramsal

çalı şmalar yapan kişiler açı sı ndan önem taşı maktadı r. Biyo-iktidar kavramı nı n ı rkçı lı ğa

dönüşümü ve Leni Riefenstahl belgesellerini bu açı dan çözümlenmesini içeren başka bir

çalı şma bulunmamaktadı r. Bu çalı şma üç ana bölümden oluşmaktadı r.

Birinci bölümde, modern iktidar kavramı , bu kavramı n ortaya çı k ı şı , modern

iktidar ile beden arası ndaki ilişki, modern bedenin oluşumu ve özellikleri üzerine temel

bilgiler verilmekte; Michel Foucault’nun modern iktidar analizi, bu bağlamda modern

iktidar ı n, söylem, bilgi, hakikat, özne ve beden ile ilişkisi üzerine yaptı ğı analizler

aktar ı lmakta; son olarak da ortaya koyduğu biyo-iktidar ve disipliner iktidar kavramlar ı

açı klanmaktadı r.

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 14/128

4

İkinci bölümde, biyo-iktidar kavramı nı n ı rkçı lı ğa nası l dönüştürüldüğü

açı klanmaktadı r. Bu bağlamda ı rk ve ı rkçı lı k kavramlar ı , ı rkçı ğı n tarihsel gelişimi ileı rkçı doktrinler ele alı nmakta; birı rkçı lı k biçimi olarak Nazizm analiz edilmektedir.

Üçüncü ve son bölümde ise, propaganda kavramı , propagandanı n tarihsel

gelişim süreci, tekniği, stratejisi, taktikleri, türleri anlatı lmakta, bir siyasi propaganda

biçimi olarak Hitler-Nazi propagandası ele alı nmaktadı r. Hitler propagandası nı n temel

araçlar ı olan eğitim, sağlı k, spor, sanat, mimari ve sinema alanı ndaki yapı lan faaliyetler

anlatı lmakta; belgesel sinemanı n evrimi ve türleri, bir propaganda biçimi olarak

belgesel sinema ele alı nmaktadı r. Bu bağlamda Hitler propagandası nda önemli bir yere

sahip olan propaganda belgesellerinde, özellikle Leni Riefenstahl’ı n İradenin Zaferi ve

Olimpiyat belgesellerinde Nazizmin beden üzerinden işleyişi analiz edilmektedir.

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 15/128

5

BİR İNC İ BÖLÜM

MODERN İKT İDAR VE MICHEL FOUCAULT’NUN

İKT İDAR - BEDEN ANAL İZ İ

1. 1. MODERN İKT İDAR KAVRAMI

Modernite ve iktidar kavramlar ı sosyal bilimlerin en tartı şmalı konular ı arası nda

yer almaktadı r. Bu bağlamda farklı kuramsal gelenekler, bu kavramlar ı birbirinden çok

farklı , hatta taban tabana zı t bir biçimde ele almaktadı rlar. Modern kavramı ilk planda

16. ve 17. yüzyı llardan itibaren toplumsal, siyasal ve kültürel olgulara işaret ediyor olsa

da, bu kavramı n kullanı mı çok eskilere dayanmaktadı r. Tarihsel olarak bak ı ldı ğı ndamodern kavramı nı n öncelikle, Latince’de yer aldı ğı ve “modo” kökeninden geldiği

görülmektedir. İlk olarak İsa’dan sonra beşinci yüzyı lı n sonunda “antiquus”un kar şı t

anlamlı sı olarak kullanı lan “modernitas” kelimesinin yerine, bilhassa onuncu yüzyı ldan

sonra “modern”, “modernite” terimleri yaygı nlı k kazanmaktadı r (Kumar, 1999: 88).

Bugünkü kullandı ğı mı z anlamda “Ortaçağ ve Skolastik’in kar şı tı olan modern,

Skolastik bilim ve felsefe anlayı şı na kar şı t olarak ortaya çı kan bilim ve felsefe

anlayı

şı

; Bacon ve Descartes ile başlayan yeni felsefe ve Galile ile başlayan yeni bilimanlayı şı nı nitelemektedir” (Cevizci, 1999: 598). Modern sözcüğü ayr ı ca, aklı n ürünü

olan rasyonel bilim anlayı şı nı , Aydı nlanma’yı ve bilimsel yöntemin her alanda

uygulanması nı ifade etmektedir. “Modernite” kavramı ise genellikle “pozitivist,

teknoloji merkezli ve rasyonalist eğilimli olarak algı lanmakta, bu açı dan doğrusal

gelişmeyle, toplumsal düzenin rasyonel biçimde planlanması yla, bilgi ve üretimin

standartlaşması yla özdeşleştirilmektedir” (Bauman, 2000: 8). Bu nedenlerden dolayı

modernite, kapitalizmin ortaya çı ktı ğı ondördüncü yüzyı lda ya da rasyonalizasyon için

gerekli temeli sağlayan dini değişimlerin gerçekleştiği onbeşinci yüzyı ldan

başlatı lmaktadı r.

Moderniteye geçişi açı klayan farklı kuramlar bulunmaktadı r. Bu yaklaşı mlardan

geniş ölçüde kabul edilen bir görüşe göre moderniteye geçişi belirleyen dört devrim

bulunmaktadı r:

Bilimsel Devrim: Newton’un evrensel yerçekimi kanunu ile Tanr ı taraf ı ndan

yönetilen bir doğadan, kendini düzenleyen bir doğaya geçilmektedir. Devrimden önce

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 16/128

6

insan, Tanr ı nı n düzenli ve ölçülü birşekilde yarattı ğı , sonlu ve hiyerar şik bir dünyada,

doğalla Tanr ı sal arası nda bir aracı konumunda yer almaktadı r. İnsanı n bilgisine sunulan

bu dünya düzeni, Tanr ı nı n insana seslendiği simgesel bir düzendir. Doğanı n tümü,

başka bir gerçeklik düzenine bağlı bir gerçeklik olarak kavranmaktadı r. Bilimseldevrimle birlikte, içinde insanı n doğadan koptuğu bir dünya, bu simgesel birliğin yerini

almaktadı r. “Fiziksel evren, mekanik olarak düzenlenmiş, determinizme boyun eğen ve

insanı n yasalar ı nı keşfetmek zorunda olduğu bir evren olarak görülmektedir” (Jeanniere,

1994: 17). Modernite öncesinde doğa, nomos’un, insani olanı n, insan yapı mı , insan işi

olanı n kriterlerinin deposu; insani olanı n üstünde birşey olarak anlaşı lmaktadı r. Doğal

durum ya da doğa durumu, insanlar ı n ne yapı p edip kendisinden kaçı p kurtulması

gereken; sivil durum veya sivil toplum adı na aşı lması geren bir durumdur.İnsan, doğayı ,nomos hükmüne, hakimiyetine tabi k ı lmayı ; yasa altı na sokmayı istemelidir. Ayr ı ca

modern felsefenin altı nda yatan ide, “tüm hakikatin veya tüm mananı n, tüm düzenin,

tüm güzelliğin kaynağı nı n düşünen öznede, insan düşüncesinde, insanda bulunduğudur”

(Strauss, 2000: 6). İnsan öznedir, doğa nesnedir ve bu modern özne, tüm politik ve

ahlaki olanı n kaynağı nı kendi içinde bar ı ndı rmaktadı r. Modern özne tüm anlamı n

kaynağı konumundadı r. Teolojik açı klamanı n yerini, mekanik açı klama almaktadı r.

K ı sacası modernite ile birlikte, doğa artı k egemen olunacak, fethedilecek, yapma birşeyolarak görülmektedir.İnsan da tüm doğayı egemenliğe altı na alacak güçtür. Bunu da

modern bilimle gerçekleştirmektedir.

“Modern bilimin doğuşu, modern ak ı lcı lı ğı n doğuşuyla, hakikat ve bilgi

iddialar ı nı insan aklı na dayandı rma yaklaşı mı ve ilerleme düşüncesiyle yak ı ndan

ilişkilidir” (Cevizci, 1999: 598). Görüldüğü gibi ak ı l ve rasyonalite moderniteyi

tamamlamaktadı r. Buradaki amaç, “toplumun rasyonel, bilime dayalı organizasyonunu

sağlamaktı r” (Falzon, 2001: 104). Modernitenin evrene ilişkin bilgisi, ölçüme,maddenin içinde bulunduğu zamansal ve mekansal ölçülere, k ı sacası niceliksel ölçülere

dayanmaktadı r. Bundan dolayı da modern bilimde ereksel açı klamanı n yerini mekanik

açı klama almaktadı r.

Kültürel Devrim: Bu devrim, düşüncenin laikleşmesini ve her alanda tüm

ölçütlerin rasyonelleşmesini ifade etmektedir (Jeanniere, 1994: 20). Modernite,

evrenselci bir hukuk sistemi ve seküler kültürden oluşmaktadı r. “Değer düzeyinde dini

değerler seküler değerlerle; bilinç düzeyinde öte dünyaya yönelik tavı rlar dünyevi

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 17/128

7

tavı rlarla; kurumsal düzeyde ise dini kurumlar, ekonomik kurumlarla yer

değiştirmektedir” (Çiğdem, 1997: 69). “Sekülerleşmenin kurulduğu dil, taşı dı ğı anlam

ve yaşama geçirdiği söylem, modernitenin geleneğe kar şı önyargı sı nı , modern toplum-

geleneksel toplum kar şı tlı ğı nı , modern olanı n geleneksel olanı aşması nı , ak ı lkategorisinin dinsel olana üstünlüğünü sergilemektedir” (Keyman, 2005: 63). Rasyonel

düşünce, toplumsal ilişkilerin örgütlenmesinde kurucu rol işlevini üstlenmektedir.

Modern bilimle birlikte, bilim ve din birbirlerinden tümüyle ayr ı larak, bağı msı z

disiplinler haline gelmekte; böylece toplumsal yaşamı n temelleri, rasyonel temellere

oturtulmakta ve artı k din, dinsel inançlar, düşünceler ve değerler toplumun temelinde

yer almamaktadı r. Toplumsal yapı nı n nası l kurulacağı nı rasyonalite belirlemektedir.

Endüstriyel Devrim: Modernite ile birlikte feodal bir üretim tarzı ndan, kapitalist

bir ekonomiye geçilmektedir. Ekonomik ve siyasal işlevlerin farklı laşması ve

büyümesiyle birlikte de “sosyal iş bölümü” ve “uzmanlaşma” kavramlar ı ortaya

çı kmaktadı r.

Siyasal Devrim: Bu devrimde belirleyici olan iktidar ı n temelidir, kaynağı dı r.

Modern dönemde iktidar ı n kaynağı karizmatik değildir, Tanr ı gibi başka bir yerden

değil de halktan gelmektedir.

İktidar halka içkindir ve yalnı zca ulus haline gelen bir halk ı n onayı ylameşruiyet kazanmaktadı r. Ancak kaynağı nı halktan alan iktidar ı n meşruolması yetmemekte, akla da uygun olması gerekmektedir. Devletin egemenhalkla ilişkisinin demokratik rasyonalite içinde kurulması ve uygulanması sözkonusudur (Jeanniere, 1994: 19).

Siyasette modernite, modern iktidar ve modern devlet kavramlar ı nı ortaya

çı karmaktadı r. Fransı z Devrimi ile birlikte “ulus devlet, milliyetçilik, yurttaşlı k, temsili

hükümet” düşünceleri önem kazanmaktadı r. Feodalitenin yı k ı lması , kentsel sı nı rlardan

ulusal sı nı rlara geçiş ile birlikte, iktidar daha merkezi bir konum kazanmakta ve böylece

modern ulus devlet süreci başlamaktadı r.

İktidar kavramı , siyasal olaylar ı n dinamiğini oluşturan ve politika sürecinin

anlaşı lması nda ve açı klanması nda anahtar rolü oynayan bir kavram olarak kar şı mı za

çı kmaktadı r. Böylesi önemli bir konumda yer alan iktidar ı n anlamı nedir? İktidar genel

olarak “eylemde bulunma, birşeyler yapabilme doğal gücü ya da yeteneği” (Cevizci,

1999: 454); “başkalar ı nı n davranı şlar ı nı etkileyebilme, kontrol edebilme olanağı ”

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 18/128

8

(Kapani, 1998: 46) olarak tanı mlanmaktadı r. Bir kişi, başka kişileri, kendi istediği

şekilde, kendi isteklerine göre davranmaya razı edebilirse, onlar üzerinde bir iktidara

sahip demektir. Ayr ı ca iktidar ı n; “bir bireyin yahut bireyler topluluğunun kendi istekleri

doğrultusunda, r ı zalar ı olup olmadı klar ı na bakmaksı zı n diğer insanlar ı n davranı şlar ı nı etkileyebilme, yönlendirebilme veya denetleyebilmesi; toplumu yönetme, yönlendirme

gücü, bu gücü elinde bulunduran otorite veya organ” (Demir ve Acar, 1997: 113) ya da

“sosyal ilişkiler çerçevesi içinde bir iradenin, ona kar şı gelinmesi halinde dahi

yürütülebilmesi imkanı dı r” (Kapani, 1998: 47) tanı mlar ı da bulunmaktadı r. Bu

tanı mlarda gördüğümüz iktidar olgusuna, toplumsal yaşamı n farklı boyutlar ı nda, her

türlü grup ilişkileri içersinde tanı k olunmaktadı r. Burada temel olarak iktidar ı n ilişkisel

niteliğinin varlı ğı görülmektedir.

Siyaset kuramı nda temel olarak devlet ile iktidar arası nda yak ı n bir ilişki

kurulmaktadı r. Bu bağlamda her devlet teorisi bir iktidar anlayı şı na dayandı r ı lmaktadı r;

başka bir ifadeye her devlet teorisinin altı nda bir iktidar teorisi yer almaktadı r.

“Modernist bir tanı mlamada iktidar, ulus devletin iktidar ı dı r ve bunu yasa yoluyla,

kurumlar aracı lı ğı yla sağlar” (Akal, 2005: 349). Modern toplumda yasalar, dünyevi bir

alanda insanlar ı n ya da insan aklı nı n yaratı sı dı r. Pozitivist ve rasyonel yaklaşı m

hakimdir (Akal, 2000: 18). Akal’a göre modernite herşeyden önce, dünyevi düzlemde,ulus devlet sı nı rlar ı içinde kurulmuş bir yasa/uygulama ilişkisini; ulusun süreklilik

kazanmı ş bir yasa yaratı cı olarak “egemenlik” sözcüğüyle ifade edilen bir meşruiyet

ilişkisinin kaynağı na dönüştüğünü; devletin, halk ı üstünde ve ülkesi içinde geçerli “tek

hukuk sistemi” ile özdeşleştiğini dile getirmektedir (Akal, 2000: 22). “Modern iktidar

biçiminde devlet, bütün toplumu kapsayan ve birleştiren bir yapı dı r. Modern devlet, on

beşinci ve on altı ncı yüzyı llar içinde ortaya çı kmı ştı r” (Kapani, 1998: 39). Modern

devletin ortaya çı k ı şı nda, çok merkezli ve çoğulcu iktidar -feodalite- yapı sı ndan, bütünleşmiş bir iktidar merkezine kayma önemli bir yer tutmaktadı r. Bu devlet temel

olarak, belirli sı nı rlara, bir toprak parçası içinde yerleşmiş bir insan topluluğuna

–uyruğa-, siyasal örgüte ve hukuki normlar sistemine, yasalara sahip bir konumda yer

almaktadı r.

Weber’e göre modern devletin en önemli özelliği, onun “maddi kuvvet ve zor

kullanma” gücüne sahip olması dı r. “Modern devlet, bütün siyasal birlikler gibi,

sosyolojik olarak ancak kendine özgü somut araçlar ı açı sı ndan tanı mlanabilir. O da

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 19/128

9

fiziksel güç ve şiddet kullanı mı dı r” (Weber, 1996: 132). Başka bir ifadeyle modern

devlet, fiziki zorlama gücünü tekelinde bulunduran siyasal iktidardı r. Böylece toplumsal

düzen ile toplum ve devlet yaşamı nı n devamı sağlanmaktadı r. Siyasal iktidar ı n, devletin

karar alma, emir verme ve bu karar ve emirlerini gerektiğinde kuvvete dayanarakyapması nı n sı nı r ı nı ise yasalar belirlemektedir. Görüldüğü gibi modern devletin üç

özelliği ön plana çı kmaktadı r. Bunlar; sı nı rlar ı belirli bir toprak parçası na sahip olma,

bir uyruğu -yurttaşlar ı - olma ve meşru zor kullanma tekelini elinde bulundurmadı r.

Bütün bu görüşlerin kar şı sı nda yer alan Michel Foucault, Ortaçağda iktidar ı n

esas olarak “egemenlik” demek olduğunu ve hükmetmeye ilişkin genel mekanizmalarla

sı nı rlı bulunduğunu ifade etmektedir. Böyle bir iktidar ı n ayr ı ntı lar üzerinde pek az

nüfuzu bulunmaktadı r. Ancak Modern Çağ, yeni araç ve aygı tlar ı n yanı sı ra son derece

özgül işlemsel yordamlar içeren yeni iktidar mekanizmalar ı yaratmaktadı r.

“Başlangı çtan beri modern devleti tanı mlayan, topluma müdahale ve yönetimsel

denetimdir” (Merguior, 1986: 80). Yeni kayı t tutma biçimleri ve teknolojileri, hem

insanlar ı n hem de bilgi-belgelerin işlenmesi, modern devlete geleneksel devletlerin

kolayca erişemediği yönetme güçleri vermektedir. Teknolojik değişimle birlikte

geleneksel devlette var olamamı ş gözetim ve denetim teknikleri, modern devlet için

ulaşı labilir bir duruma gelmektedir. Bu teknik imkanlara sahip olan modern devlet,kendisini günlük düzen kurma çabalar ı ndan sı k ı ca sorumlu tutmakta, böylece bireylerin

yaşamlar ı na ve bedenlerine doğrudan müdahalede bulunabilmektedir.

1. 1. 1. Modern İktidar ve Beden İlişkisi

Beden; politik, sosyal, kültürel ve ekonomik yapı lar ve ilişkiler içersinde anahtar

bir kavram olarak kar şı mı za çı kmaktadı r. Bu açı dan “beden, sürekli mücadelelere sahneolan, bir kontrol ve direnme odağı konumunda yer almaktadı r” (Hancock, 2000: 1).

Modern bilgi ve iktidar, yaşam konusu etraf ı nda çabalayı p durmaktadı r. Bundan dolayı ,

ası l vurgu “bedenin düzenlenmesi ve bedenin yönetsel yordamlar yoluyla üretilmesi

üzerinde şekillenmektedir” (Stauth ve Turner, 1997: 263). “Modern dönemde beden,

iktidar ilişkilerinin simgesel odak noktası haline gelmektedir” (Göle, 2004: 175 ). Bu

açı dan baktı ğı mı zda bedenin yönetilmesi, aynı zamanda toplumun da yönetilmesinin

temelini oluşturmakta, böylece modern iktidar ve beden ilişkisi her açı

dan daha da

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 20/128

10

önem kazanmaktadı r. Çünkü modern dönemde iktidar, insanlar ı n bedenlerini

düzenleyerek ve kontrol ederek, onlar ı n davranı şlar ı nı n ve eylemlerinin içine sı zarak

yaşamlar ı nı n her alanı na ulaşabilmektedir.

Modern dönemde insan bedenine yönelik olarak geliştirilen yaklaşı mlar, genel

olarak iki grupta toplanabilir:İlk grupta insan bedenini sadece biyo-medikal olarak

inceleyen yaklaşı mlar; ikincisinde ise, insan bedenini toplumsal ve kültürel bir ortamda

ele alan görüşler yer almaktadı r (Cirhinlioğlu, 2001: 91).

XVII. yüzyı ldan başlayarak insan bedeni, tüm anatomik ve işlevsel özellikleri,

bilimsel kurallar taraf ı ndan anlaşı labilen bir nesne olarak ifade edilmektedir. Descartes,

‘düşünüyorum, öyleyse var ı m’ önermesinin doğruluğunun ancak ak ı l taraf ı ndan

algı landı ğı nda doğru olduğuna işaret eder; beden burada, “tanı mlanabilir konumu,

düzenlenebilirşekli olan ve uzamda yer kaplayan birşey olarak görülmektedir. Beden,

dı ş dünyanı n bir parçası dı r. Burada söz konusu olan, mekanik bir beden anlayı şı dı r.

Beden bir makine olarak değerlendirilmektedir” (Işı k, 1998: 120). Pozitivizm ve

modern tı bbı n ortaya çı kması yla birlikte modern toplumda, bedenin dinsel kavranması

ve açı klanması terk edilmektedir. Beden, diğer fiziki nesnelerden temelde farksı z

herhangi bir nesne olarak algı lanmaktadı r. Beden, doğal ve aşk ı n bir şekilde

tanı mlanmamakta; aksine insan aklı , bilim ve bilgi yoluyla bedeni tanı mlamaktadı r.

K ı sacası biyo-medikal görüşte beden, sağlı ğı düzeltilmesi ve korunması gereken bir

nesne olarak değerlendirilmektedir.

Bedeni toplumsal eğilimlere ve sı nı rlara sahip, toplumsal olarak yapı lanmı ş bir

gerçeklik olarak ele alan görüşte ise beden, toplumsal ilişkileri dile getiren bir söylem

olarak ele alı nmaktadı r. “Beden bir semboller sistemidir ve söylem pratiklerine dayalı

olarak toplumsal temelde kurulmuştur” (Cirhinlioğlu, 2001: 93). Mary Douglas bedenle

ilgili olan şeylerin sadece psikolojik ve bireysel olmayı p, toplumsal ve kolektif

olduğunu ileri sürmektedir. Ona göre sı nı flandı rmanı n temel elamanı bedendir. “Doğa

ile kültür ya da toplumsal arası ndaki sı nı r noktası nı insan bedeni oluşturur. Bu açı dan

bedenin sı nı rlar ı tüm sı nı rlar ı temsil yeteneğine sahiptir” (Işı k, 1998: 125). Fransı z

sosyolog Pierre Bourdieu için herhangi bir seçkinlik arayı şı nı n başlangı ç noktası ,

kişinin kendi bedenidir. Bourdieu’ya göre “beden, sı nı fsal beğeninin maddileşmesidir.”

Bourdieu bunu “habitus” kavramı ile açı klamaktadı r. “Habitus’ler, ayr ı ve ayr ı ştı r ı cı

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 21/128

11

pratikler doğurur; sı nı flandı r ı cı şemalardı r, farklı sı nı flandı rma ilkeleri, farklı görü ve

bölünme ilkeleri, farklı zevklerdir” (Bourdieu, 1995: 23). Bourdieu bu durumaşu örneği

vermektedir; bedenin güçlü olması na, şeklinden daha fazla dikkat eden işçi sı nı flar ı , bu

nedenle hem ucuz hem de besin değeri yüksek gı dalara; profesyonellerin oluşturduğusı nı flar ise lezzetli, sağlı klı , hafif ve şişmanlatmayan gı dalara yönelirler. Bu açı dan

beğeniler, sı nı f kültürünün yansı malar ı dı r ve bu sı nı f kültürü, sı nı fsal bedenin

şekillenmesini ifade etmektedir. Sı nı fsal statüler, tüm toplumsal tabakalaşmanı n çok

önemli bir niteliği olan kültürel ayr ı m ve farklı lı klar ı vurgulayan ve gösteren pratikleri

-yaşam tarzı , giyim, konuşma, görünüş ve bedensel eğilimler- içermektedir. Sı nı fsal bir

nitelik taşı yan bu kültürel pratiklerle, bedene bir biçim verilmektedir.

Habitus olarak yaşam dünyası , bireyin sosyal mekan algı sı nı düzenleyen tüm pratik, eğilim ve beğenilerin zı rhı taraf ı ndan sistemleştirilip kurulur. Birgrubun toplumsal sistem içindeki yeri beğenileriyle ifade edilir. Bu beğeniler,hayat tarzı nı n pratik yönünü belirtirler. Sosyal gruplar kendilerinirakiplerinden üstün eğilim, bedensel hareketler, konuşma ve davranı şlarlaayı rt ederler (Turner, 2000: 85).

Bir noktada habitusler farklı sı nı flar arası nda bir ayr ı ştı rma mekanizması dı r,

başka bir noktada da aynı sı nı f içersinde birleştirici ve bütünleştirici pratiklerdir.

Bourdieu’ya (1995: 23) göre işçi sı nı f ı nı n giyim-kuşamdan, yeme alı şkanlı klar ı ve

hoşlandı klar ı spor dallar ı na kadar, tercihlerinde diğer sı nı ftan farklı laşan araçsal beden

anlayı şı vardı r. Öncelikle sı nı flar, fiziki algı lama nesnesi olarak bedenlerini

şekillendirmeye yönelirler. Bedenin farklı şekillere bürünmesinin nedeni, bir

özdeşleşme ve farklı laşma pratiği yani kimlik yaratmaktı r. Simmel de bu görüşe

katı lmaktadı r, örnek olarak giyimin doğrudan yürüyüş temposunu, endamı , jestleri

belirlediğini ve dolayı sı yla benzer biçimde giyinen insanlar ı n benzer davranı şlar ı

sergilediklerini ifade etmektedir (Göle, 2004: 94). Moda bir habitus olarak, sı nı f

ayr ı calı ğı nı ya da sı nı f ayr ı şması nı simgelemektedir; bir yandan aynı sı nı f ı n üyesi

olanlar ı n birlikteliğini gösterirken, diğer yandan da öteki gruplarla ayr ı mı ifade

etmektedir.

Nietzsche’ye göre her dönemin fiziki bir insan ideali, “özgün bir karakterolojisi

ve bunlarla eş zamanlı olarak yeni bir bedeni” vardı r (Işı k, 1998: 106). Nietzsche

insanlar ı n bedenleri üzerinde dolaysı z bir egemenlikleri olduğundan söz etmektedir

(Stauth ve Turner, 1997: 136). Nietzsche'nin toplumsallaşmayı ifade edişi, bedenin

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 22/128

12

iktidar isteğinin, başka bedenlerin iktidar isteğiyle kar şı laşması şeklindedir.

Nietzsche’de bedenin tartı şı lması bütün bir iktidar istenci konusuyla yak ı ndan ilişkilidir.

“İktidar istenci tüm organik bedenler açı sı ndan temeldir. İktidar istenci tüm öbür

organizmalara tahakküm kurma, onlar ı içerme, onlarla baş etme ve böylece Nietzsche’nin bedenin iktidar miktar ı dediği şeyi artı rma doğrultusunda evrensel bir

itkiyi içerir” (Stauth ve Turner, 1997: 106). Nietzsche bedenin, sürekli kendisini

denetlemeyi hedefleyen dinler, siyasi ideolojiler, siyasi iktidarlar ve organizasyonlar ı n

isteklerine kar şı bir direniş içinde olduğunu, çünkü bizzat kendisinin de iktidar

istenciyle belirlendiğini ifade etmektedir:

Her beden bulunduğu mekanı n tamamı na egemen olmaya ve gücünü

geliştirmeye, sonra da uzamı na direnen herşeyi ite kaka uzaklaştı rmaya çabagösterir. Ama bu çaba sürekli olarak öbür bedenlerin benzer çabalar ı yla kar şı kar şı ya gelir ve bunlar ı n arası nda kendisiyle yeterince ilişkili bir düzenlemeiçerisine girer. Böylece iktidar için elbirliği yapar. Ve süreç böyle devam eder(Stauth ve Turner, 1997: 268).

Ona göre Batı lı türünün devamı nı , bedende oluşan iktidar ya da güç istenciyle

sağlamaktadı r. “Her kuvvet, başka kuvvetlerle ilişkilidir ve ona uyar ya da emir verir.

Bedeni tanı mlayansa bask ı layan ve bask ı lanan kuvvetlerin bu ilişkisidir. Bask ı altı nda

olan ve bask ı layanı n buluştuğu nokta beden olarak kar şı mı za çı kmaktadı r” (Işı k, 1998:

112). Bu açı dan baktı ğı mı zda rejimlerin, ‘bedenlerle,ı rk ı n kalı cı yöneticileri’ haline

geldiği görülmektedir. Foucault’ya göre, “bir toplumun ‘modernite eşiği’ adı verilen

noktaya, o türün yaşamı , o toplumun politik stratejilerine bağlı hale geldiği zaman

erişilmiş demektir” (West, 1998: 238). Bu yaşam tarzı nda da bireyin bedeni ve bedenin

kontrolü ön plana çı kmaktadı r. Modern dönemde beden kontrol edilmesi ve yönetilmesi

gereken bir araçtı r. Modern toplum öncelikle kendine bir beden kültürünü, beden

tasar ı mı nı , bedenin eğitimini ve yapı landı r ı lması nı geliştirmekte ve iktidar ı nı da bu

insan bedeninden hareketleşekillendirmektedir. K ı sacası modern iktidar öncelikle

insanlar ı n bedenlerine nüfuz etmektedir.

1. 1. 2. Modern Bedenin Oluşumu ve Özellikleri

Her dönem, her toplum kendine ait bir insan anlayı şı ortaya koymakta ve

geliştirmektedir. Çünkü sistemin taşı yı cı lar ı , yaratı lan bu insan modelleri ve onlar

üzerinde şekillendirilen düşünceler olmaktadı r. Modern toplum da öncelikle kendi

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 23/128

13

insanı nı yaratmakla işe başlamaktadı r. Modernite ile birlikte toplumda bir bireyleşme

faaliyeti ortaya çı kmaktadı r. “Modernite öncesi insan toplumlar ı nda bireyleşme kitleye,

herkese özgü bir süreç değildir. Tekil birey olma hali, yönetici katı ndaki bazı kimselere

özgü bir kimliktir. Bireyi Rönesans keşfetmiş, Fransı z devrimi yaratmı ş ve modern çağ kurmuştur” (Tekelioğlu, 2005: 51).

Modern öznenin, birey olarak kurulması nı analiz eden Foucault, klasik

düşüncenin “özne nası l oluştu?” sorusunaşu iki ampirik soruyu eklemektedir:İlki, “bu

özne nası l formel bilginin bir problemi haline geldi?” sorusudur. Bu hükmetme

zihniyetinin sorusudur. İkincisi ise “nası l modernite öncesi kişileri modernitenin

toplumsal öznelerine dönüştürüldüler?” sorusudur. Bu da bireyleşmenin sorusudur

(Tekelioğlu, 2005: 51). Foucault, yaşanan bu değişimin izini, siyasal kuramlar

düzeyinde değil de iktidar mekanizmalar ı , teknikleri ve teknolojilerinden hareketle

çözümlemektedir. Öncelikle de bu iktidar mekanizmalar ı nı keşfetmekte ve iktidar

araçlar ı nı n işleyişini analiz etmektedir.

Yaratı lan bu bireyleşme-özneleşme kavramı aynı zamanda bir paradoks

taşı maktadı r; çünkü hem özne olmayı , hem de tabiyet sürecini göstermektedir. “Kişi,

özerk olma durumunu ancak iktidara tabi olmakla yaşar ve bu tabiyet bir bağı mlı lı ğı

ima etmektedir. Foucault’ya göre bu özneleşme süreci esas olarak beden yoluyla

meydana gelmektedir” (Butler, 2005: 82). Özneleşme sürecinin ilk hedefi bireylerin

bedenleridir. Bu süreçte öncelikle bedenler ele geçirilmek durumundadı r.

Foucault’ ya (2003c: 247) göre iktidar ı n kullanı mı bireylere yöneliktir. Başka bir

ifadeyle iktidar, bireyler zerinden yürütülmekte ve işletilmektedir. Ayr ı ca iktidar ı n

çalı şma alanı özellikle öznelleştirme yolu ile bedenler olmaktadı r. Beden doğrudan

siyasal alanla ilgilidir.İktidar ilişkileri bedeni donatmakta, sı ralamakta, eğitmekte ve bir

tak ı m sorumluklar ı yerine getirmesi için zorlamaktadı r. Bunu gerçekleştiren ise XVII.

ve XVIII. Yüzyı llarda beden üzerine, bireyin bedeni üzerine odaklanmı ş iktidar

tekniklerinin ortaya çı kması dı r. Bu tekniklerle birlikte bireysel bedenlerin uzamsal

dağı lı mı ve bütün görünürlük alanlar ı düzenlenmeye başlanmaktadı r. Foucault’ya göre

bireyleri ve bedenlerini belirli kategorilere ve kimliklere ayı rma, modern iktidar ı n işlev

görme biçimidir (Newman, 2006: 147). “Toplumsalı n modern söylemi aslı nda ikili bir

odakta şekillenmektedir. Bunlardan ilki, toplumsal beden ve bu bedenin kontrolü

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 24/128

14

üzerindeki odak; ikincisi ise, toplumsal düzen ve kontrol aracı lı ğı yla bireyin bedeni

üzerinde oluşturulan odaktı r” (Tekelioğlu, 1999: 17). Bu nedenle de yaşam iktidar

taraf ı ndan göz önüne alı nmaktadı r. Bunun anlamı biyolojik olanı n bedensel ve zihinsel

olarak denetim altı na alı nması dı r. Geliştirilen yeni teknikler sayesinde moderntoplumlarda bireylerin her türlü eylemleri, pratikleri belirlenmekte ve gözetim altı nda

tutulmaktadı r.

“Modern iktidar, insan bedenini giderek bilim ve sekülarizasyon çemberine

sokmakta, bedeni estetik ve sağlı k denetimlerinin altı nda biçimlendirmektedir” (Göle,

2004: 115). Örneğin; 1779’da, Alman yazar J. P. Frank’ı n System Einer Vollsaendigen

Medicinische Polizei adlı eserinin ilk cildini yayı nlamı ştı r. Frank’ı n yapı tı , modern

devlette kamu sağlı ğı konusundaki ilk büyük sistemli programı içermektedir. Bu

program, bir hükümetin hangi yiyeceklerin sağlı ğa yararlı olduğunu, uygun konutlar ı ,

özetle bireylerin yaşamı nı geliştirmek için neler yapması gerektiğini göstermektedir

(Foucault, 1999b: 133). Kitapta, bireysel yaşamı n düzenlenişin bu andan itibaren

devletin bir görevi haline geldiği görülmektedir. Modern iktidar, bedeni bir iktidar

nesnesi ve hedefi olarak keşfetmiş bulunmaktadı r. Keşfetmekle kalmamı ş aynı zamanda

da düzenleme pratiklerini işletmeye başlatmaktadı r. İktidar, yiyeceklerden, konut

tiplerine kadar uzanan farklı alanlarda top yekun bir beden kültürü oluşturmaktadı r.Böylece bireylerin yaşam tarzlar ı nı belirlemektedir. Bireylerin yaşamlar ı nı n tüm

detaylar ı , iktidar ı n bir sorunudur artı k ve bir düzene konulması gerekmektedir.

Foucault, Batı toplumunun yaşadı ğı iktidar serüveninin nihai amacı nı n bedenin

ele geçirilmesi olduğunu ifade etmektedir. Ona göre tarihçiler bedeni, bir nüfus veya

tarihsel bir patoloji alanı nda incelemişlerdir; bedeni ihtiyaçlar ı n ve iştahlar ı n makamı ,

fizyolojik süreçlerin yeri olarak ele almı şlardı r. Oysa bu yaklaşı m, Foucault’ya göre

eksiktir. Beden aynı zamanda siyasal bir alanı n içine de doğrudan girmiş durumdadı r;

iktidar ilişkileri beden üzerinde doğrudan bir müdahalede bulunmaktadı r. “İktidar

ilişkileri bedeni kuşatmakta, damgalamakta, terbiye etmekte, ona azap çektirmekte, onu

işe koşmakta, törenlere zorlamakta, ondan işaretler talep etmektedir” (Foucault, 2000:

63). K ı sacası beden etraf ı nda siyasal bir kuşatı lmı şlı k söz konusudur. Bedenin özellikle

modern iktidar taraf ı ndan kuşatı lması nı n nedeni ise, bedenin üretim gücü -iş gücü-

olarak ekonomik kullanı mı ndan ileri gelmektedir. Temel çı k ı ş noktası buradadı r. Çünkü

bedenin iş gücü olarak oluşması , oluşturulması , onun bir bağı mlı lı k ilişkisi içine

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 25/128

15

alı nması halinde mümkün olmaktadı r. Beden ancak hem üretken beden, hem de bağı mlı

k ı lı nmı ş, organize edilmiş beden olduğunda yararlı bir güç haline gelebilmektedir.

Modern zamanlarda iktidar, bedeni en ince ayr ı ntı sı na kadar belirlemekte, denetimi

altı nda tutmakta ve böylece ondan en verimlişekilde yararlanmaktadı r.

1. 2. MICHEL FOUCAULT’NUN MODERNİKTİDAR ANALİZİ Foucault’ya (2005a: 22) göre ‘hukuksal modelde iktidar’; insanlar ı n bir mala

sahip olur gibi sahip olduklar ı ve sonuç olarak devir ya da sözleşme türünden yasayla

bir akit yoluyla tümüyle ya da k ı smen başkası na aktarabilecekleri ya da

vazgeçebilecekleri bir hak olarak görülmektedir. Herkesin tek tek sahip olduğu belli bir

iktidar vardı r ve bu iktidarlar ı n bir sözleşmeyle belli bir merkeze devredilmesi, siyasi

iktidar ı n ve XVIII. yüzyı la özgü hukuksal modele göre “hükümranlı ğı n” kurulması nı

sağlamaktadı r. Bir mübadele yoluyla meta dolaşı mı modeli üzerinden gerçekleştiği için

de burada bir ekonomizm söz konusudur. Foucault, “hukuki-söylemsel -juri-dico-

discursive”- model olarak tanı mladı ğı geleneksel model iktidar ı , bir hükümranlı k, yasa,

yasaklama ve itaat sistemi içersinde tasarlamaktadı r. Ona göre bu iktidar biçimi

negatiftir, sı nı rlayı cı dı r ve hükümran, insanlar ı n yaşama hakk ı üzerinde söz sahibidir.

Aslı nda Foucault burada güç ve iktidar arası ndaki ayr ı ma işaret etmektedir. Elias

Canetti, güç ve iktidar arası ndaki ayr ı mı , kediyle fare arası ndaki ilişkiyle

örneklendirmektedir: Kedi, gücü, fareyi yakalamak ve öldürmek için kullanı r. Ama

fareyle oynarken bir başka etken daha vardı r. Kedi farenin biraz kaçması na izin verir,

bu süre boyunca fare güce maruz değildir. Ancak hala kedinin, iktidar alanı nı n içindedir

ve her an tekrar yakalanabilir. Görüldüğü gibi gücün aksine, iktidara içkin olarak

uzamda ve zamanda bir genişleme söz konusudur (Canetti, 1998: 279-280).İktidar güce

göre daha geneldir ve güçten daha geniş bir uzam üzerinde işlemektedir. Bu nedenle deiktidar, güçten çok daha fazlası nı içermektedir. Bunun yanı nda iktidar daha törenseldir,

hatta belirli bir sabı r ölçüsü bulunmaktadı r.

Marxist yaklaşı mda iktidar, temel olarak “hegemonya, zor, manipülasyon,

otorite ve bask ı ” gibi olumsuz nosyonlarla çözümlenmektedir. Foucault ise Nietzsche’yi

takip ederek, iktidar ı hem olumlu hem de olumsuz anlamda bir “üretici güç” olarak ele

almaktadı r (Tekelioğlu, 1999: 128). Foucault, Marxizmin alt yapı ve temel yapı lara

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 26/128

16

dayalı açı klamalar ı nı reddetmektedir. Çünkü alt yapı nı n, ekonominin, üst yapı yı , kültür,

hukuk, siyaset vb. şekillendirmesi, merkezi bir iktidar anlayı şı nı ifade etmektedir.

Burada iktidar ı n kaynağı ve uygulayı cı lar ı belirlidir. Oysa Foucault’da iktidar ı n kaynağı ,

nerden geldiği ve kime uygulandı ğı belli değildir.

Gramsci’nin hegemonya kavramı , Foucault’nun iktidar kavramı nı

geliştirmesinde etkili olmaktadı r. “Gramsci’ye göre hegemonya, güç yoluyla hakimiyet

kurma ilişkisi değil, politik ve ideolojik liderlik yoluyla r ı zanı n kazanı lması ilişkisidir;

başka bir ifadeyle r ı zanı n organizasyonudur” (Simon, 1989: 23). Gramsci iktidar ı n, en

iyi şekilde bir ilişki halinde açı klanabileceğini dile getirmektedir. Ona göre sivil

toplumdaki sosyal ilişkiler aynı zamanda iktidar ilişkileridir. İktidar, devletin bask ı cı

araçlar ı nda somutlaşması nı n yanı nda sivil toplumun her alanı na yayı lmaktadı r.

Foucault’ya göre iktidar ı ve etkilerini bask ı kavramı yla tanı mlamak, iktidar

konusunda salt hukuksal bir yaklaşı mı benimsemek ve iktidar ı “hayı r!” diyen bir

hukukla özdeşleştirmek, iktidar ı her şeyden önce yasaklama gücü taşı yan bir şey olarak

görmektir. Foucault, iktidar ı n etkili bir güç olarak geçerliliğini koruması nı ve iktidar ı

kabul etmemizi sağlayan etkenin, aslı nda birtak ı m şeyler arası nda dolaşı p birtak ı m

şeyler üretmesi, zevk yaratması , bilgi oluşturması ve bizzat söylem üretmesi olduğunu

ifade eder. “İktidar ı n işlevi, bask ı dan başka bir şey olmayan negatif bir merciden ziyade,

bütün toplumsal bünyenin içinden geçen üretken bir ağ olarak değerlendirilmesi

gerekmektedir” (Foucault, 2005a: 69-70). Bu nedenle iktidar ı sürekli dolaşı mda olan ve

zincir şeklinde işleyen bir mekanizma olarak analiz etmektedir. Bu analize göre, iktidar

mekanizmalar ı yla her zaman ve her yerde kar şı laşmak mümkündür.

İktidar hiçbir zamanşurada ya da burada yerleşmez, hiçbir zaman birilerininelinde değildir, hiçbir zaman bir tür varlı k ya da mal gibi temellük edilmez.İktidar işler, iktidar bir ağ biçiminde işler ve bu ağda bireyler, yalnı z dolaşı magirmekle kalmaz, aynı zamanda ona boyun eğmek ve onu uygulamakdurumundadı rlar. Bireyler her zaman iktidar ı n aracı sı dı r. İktidar bireylerigeçiş yolu olarak kullanı r, ancak bireylere uygulanmaz. Birey iktidar ı n dı şı ndave kar şı sı ndaki şey değildir. Birey iktidar ı n bir etkisi ve aynı zamanda biraracı dı r: İktidar kurduğu birey üzerinden işler (Foucault, 2005a: 107).

“İktidar ilişkileri toplumsalşebekelerde, bireyler ya da gruplar arası nda yaşanan

ilişkilerin oluşturduğu toplumsal bağı ntı da kök salar.… İktidar ı n edimde bulunan

öznenin dı şı nda bir varoluşu yoktur” (Game, 1998: 73). Foucault’ya göre iktidar, devlet

kurumuyla ya da her hangi bir kurumla sı nı rlanamaz. “İktidar toplumsal şebekenin

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 27/128

17

başı ndan sonuna, bir çok yerin içinden geçen çok değerlikli bir güçtür. Bu ise toplumun

her yerine yayı lmı ş merkezsiz iktidardı r” (Newman, 2006: 133). Foucault’nun

analizinde iktidar ı n üretken bir yapı sı nı n olduğu görülmektedir. İktidar özneler

taraf ı ndan uygulanmayı p; tam tersine iktidar özneleri üretmektedir. Bu bak ı ş açı sı geleneksel olarak tanı mlanan iktidar yapı sı nı n tersi şeklindedir. Geleneksel iktidarda,

iktidar ı n kaynağı ve uygulayı cı lar ı vardı r ve bunlar belirlidir. Fakat Foucault’nun

analizinde iktidar, bireyleri yaratmakta olup, iktidar ı n kaynağı belirsiz, merkezsizdir.

Geleneksel anlamda iktidar, devletin bulunduğu bir odak olarak ele alı nı rken, Foucault,

iktidar ı n merkezi olarak devlete odaklanmaz, ona göre iktidarşekilsizdir, başka bir

ifadeyle belirli birşekli ve yeri bulunmamaktadı r.

İktidar her yerde hazı r ve nazı rdı r; bu, her an, her noktada, bir noktayla başkanokta arası ndaki her bağı ntı da ürüyor olması ndan kaynaklanı r. İktidar, sürekli,tekrara dayalı , cansı z, kendi kendini yeniden üreten herşeyiyle, tüm buhareketliliklerden yola çı karak beliren, bunlar ı n her birini destek alan ve geridönerek onlar ı sabitleştirmeye çalı şan genel bir sonuçtur.İktidar bir kurum, bir yapı değildir; bazı lar ı nı n baştan sahip olduğu belirli bir güç değil, belli birtoplumda karmaşı k bir stratejik duruma verilen addı r (Foucault, 2003b: 72).

Foucault’nun iktidar anlayı şı nı şu şekilde özetlemek mümkündür:İlk olarak

iktidar elde edilen, kopar ı lan ya da paylaşı lan, korunan ya da elden kaçı r ı lan bir şey

değildir. İktidar sayı sı z noktadan çı karak, eşitsiz ve hareketli ilişkiler içindeişlemektedir. İktidar her yerdedir; herşeyi kapsadı ğı ndan değil, her yerden geldiğinden

dolayı her yerde var olmaktadı r. İktidar tüm toplumsal dokuya yayı lmı ş bir durumdadı r.

Bu nedenle de iktidar ilişkilerinden ar ı nmı ş, kurtar ı lmı ş bir bölgeden, söylemden,

bireyden söz etmek mümkün değildir. İktidar ilişkileri, başka türlü ilişkilere, ekonomik

süreçler, bilgi, cinsellik ilişkileri gibi, göre dı şsallı k konumunda değildir; onlara içkindir.

Başka bir ifadeyle bağı msı z bir iktidardan söz edilemez. Bir dizi hedef ve amaç

olmaksı zı n işleyen bir iktidar yoktur.

Bir ilişkinin iktidar ilişkisi olabilmesi için her iki taraf ı n da sonuna kadar

eylemde bulunabilecek durumda olması ve bu ilişkide tüm bir tepki, cevap alanı nı n var

olması gerekmektedir. Bu yüzden Foucault iktidar ı , bireylerin ya da gruplar ı n

davranı şlar ı nı n yönlendirilme biçimi, yani bir “yönetim” sorunu olarak tanı mlamaktadı r.

“İktidar, davranı şlar ı ve davranı şlar ı n mümkün sonuçlar ı nı yönlendirmekte, yalnı zca

özgür özneler üzerinde ve yalnı zca özgür olduklar ı sürece işlemektedir” (Foucault,

2005c: 20-21). Ona göre tahakkümün olduğu yerde iktidar ilişkisi olamaz. Özgürlük

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 28/128

18

iktidar ı n işlemesinin ön koşuludur, iktidar ı n olduğu her yerde bir direniş ya da direniş

imkanı vardı r. Bu anlayı şı n, Gramsci’nin “nerede iktidar varsa, orada ona kar şı bir

direnme vardı r” düşüncesine benzerliği görülmektedir.

Foucault’nun toplumsal teorisinde, iktidar klasik metafizik incelemelerindetöze ayr ı lan ‘anonim’ yeri işgal etme eğilimindedir: Yeri, kimliği, sı nı rlar ı yoktur, aynı anda hem her yerdedir hem de hiçbir yerde değildir. Bu heryerdeliği açı sı ndan teizmin Tanr ı ’sı na benzer. Ama bu Tanr ı ’nı n terine, bask ı n bir yönü, bask ı n bir kalk ı ş noktası , bask ı n bir bitiş noktası yoktur. Aslı ndanüfuz edilemezliği açı sı ndan hepimizi ağı na düşüren Doğulu bir metafizikgüce benzer (Megill, 1998: 355-356).

Foucault iktidar ı n her toplumsal ilişkide üretildiğini ve dolayı sı yla her yerde var

olduğunu ifade etmektedir. Bu iktidar “herşeyden önce bir güç ilişkileri çokluğu; bu

ilişkilerin içinde yer aldı ğı karmaşı k bir stratejik durum; birbirlerinden aldı klar ı destek

ya da onlar ı birbirinden ayı ran çelişkilerdir. İktidar tüm ilişkilerin her yerde ve her

zaman var olan hareketliliğinin genel etkisidir” (Foucault, 2005a: 23). K ı sacası

işleyişinden bağı msı z olarak kendiliğinden var olan, sahip olunabilen, paylaşı labilen,

devredilebilen ve uygulanmayı bekleyen bir iktidar bulunmamaktadı r.

Foucault, bu noktada mikro-iktidar biçimlerinden hareketle iktidar analizini

ortaya koymaktadı r. “Mikro iktidar” yaşamı n her alanı na yayı lmı ştı r ve birey aldı ğı her

kararda iktidar ilişkileriyle yüz yüzedir.İktidar bu açı dan günlük yaşantı daki pratiklere

gömülmüş durumdadı r (Akal, 2005: 349). Foucault bu mikro-iktidar biçimlerinin nası l

şekillendiklerini ve hangi pratiklerle bireylerin gündelik yaşamlar ı na sı zdı klar ı nı ortaya

çı karmaktadı r. Bunu yaparken de öncelikle iktidar ı n, söylem, bilgi, hakikat, özne ve

bedenle olan yak ı n ilişkisini analiz etmektedir.

1. 2. 1.İktidar - Söylem İlişkisi“Söylem” sözcüğünün İngilizce kar şı lı ğı “discourse” olup, “sözlü veya yazı lı

ders, vaaz, belli bir kişiye ya da topluluğa hitap eden konuşma, daha çok kişi arası nda

düşüncelerin belli bir dil yapı sı içinde anlatı mı ” (Ak şin, 2005: 9) anlamlar ı nı

taşı maktadı r. Eagleton’a göre söylem, belli etkiler üretmek amacı yla, belli insanlar

arası nda dilin kullanı mı dı r (Erdoğan ve Alemdar: 2002: 351). Foucault’da ise söylemin

anlamı , ‘düzenlenmiş sosyal pratik’tir. Bu nedenle bilgiyi olduğu kadar gücü de/iktidar ı

da içermektedir. Bu açı dan bilgi bir iktidar/güç formudur. Ona göre belirli bir söylem

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 29/128

19

çerçevesinde cisimleşmiş kategoriler, yalnı zca bilgiyi değil, aynı zamanda gücü

de/iktidar ı da yaratmaktadı rlar (Hekman, 1999: 226). Foucault söylemin, teorik bir

oluşum olduğu kadar düzenlenmiş bir toplumsal pratik olduğunu, bu nedenle bilgiyi

olduğu kadar gücü de/iktidar ı da içerdiğini, dolayı sı yla belirli bir söylemin sı nı rlar ı içinde somutlaşmı ş bulunan kategorilerin yalnı zca bilgiyi değil, aynı zamanda gücü

de/iktidar ı da yarattı ğı nı ifade etmektedir (Urhan, 2000: 19). Ona göre söylemler,

göstergelerden ibarettir; fakatşeyleri anlamaktan fazlası nı yaparlar; nesneleri sistematik

bir şekilde biçimlendiren pratiklerdir (Barrett, 2004: 180). Foucault’nun söylem

analizinde, dilin ve diğer kodlar ı n anlamı ön plandadı r. Esas olarak bu kodlar veşifreler

de güç ilişkileri üzerine odaklanmaktadı r. Kodlar ve anlamlar ı toplumun ve tarihin

dı şı nda bir yerde durmazlar. Daima zamanı nı n tarihsel ve sosyal bağlamı na, var olangüç ilişkilerine ve çatı şmalar ı na bağlı dı rlar (Erdoğan ve Alemdar: 2002: 351). Söylem

nesneleri biçimlendirmekte kalmamakta, iktidar ilişkilerini üretmektedir. Ayr ı ca bu

ilişkileri desteklemekte ve özgün bilgilerle sı nı rlandı rmaktadı r. Örneğin modern

söylem, kendine özgün bir iktidar-bilgi ilişkileri üretmektedir. Bu açı dan söylem; bilgi,

hakikat ve gücü düzenleyen bir sistematiktir; bilgi, söylemlerin içinde yer almaktadı r.

Foucault için üç tip söylem odağı bulunmaktadı r: Kilise ve itiraf teknikleri;

devlet biyo- politikası ; okul (Akay, 2000: 30).İktidar bask ı altı na almaktan çok, biçimvermekte, şekillendirmekte; bu nedenle de insanlar ı n susması değil konuşması

gerekmektedir. Böylece insanlar ı n dilinin altı nda yatanı çı karmakta ve sonrası nda

bunlar ı disiplin altı nda tutmaktadı r. İktidar gerçekliği, nesne alanlar ı nı ve hakikat

ritüellerini üretmektedir.

Söylem pratikleri, kurumlarda, teknik süreçlerde ve genel davranı ş kalı plar ı nda

içkin olup, insanlar ı n kendilerini ve dünyayı anlamalar ı nda kullandı klar ı teknolojileri

üretmektedir. Foucault, belli bir tarihe ve varoluş koşullar ı na sahip olan söylem

pratiklerinin nası l bir bütün oluşturarak, toplumsalı n anlamı nı belirlediğini araştı rmakta

ve bu noktada dört teknoloji olduğunu göstermektedir:

1- Nesneleri üretmemize, dönüştürmemize veya kullanmamı za imkan veren

“üretim teknolojileri.”

2- İşaretleri, değerleri, simgeleri ya da anlamı kullanmamı za imkan veren

“işaret-gösterge sistemleri teknolojileri.”

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 30/128

20

3- Bireylerin hareket tarzı nı belirleyen ve onlar ı belirli sonlara ya da egemenliğe

boyun eğdiren, özneyi nesneleştiren “iktidar teknolojileri.”

4- Bireylerin kendi bedenleri ve ruhlar ı , düşünceleri, hareket tarzlar ı ve var oluş

biçimleri üzerinde, kendi imkanlar ı ya da başkalar ı nı n yardı mı yla bir dizi

operasyon yapmalar ı nı ve böylece belirli bir mutluluk, ar ı nmı şlı k, bilgelik,

kusursuzluk ya da ölümsüzlük haline ulaşmak üzere kendilerini

dönüştürmelerini sağlayan “benlik teknolojileri” (Foucault, 1999a: 26-27).

Foucault’ya göre “birey” sözcüğü, iktidar ilişkilerinin, hükmetme tekniklerinin

ve kendilik teknolojisinin iç içe geçtiği bir söylem alanı nda anlam kazanmaktadı r

(Tekelioğlu, 2005: 53). Bir başka ifadeyle “insan, bilgi ve değerin zorunlu zemini değil,

söylemsel pratiklerin bir kurgusudur” (Kumar, 1999: 156). Çünkü iktidar, bireyi

söylemsel olarak kurmaktadı r. Bunu yaparken de yukar ı da belirtilen teknolojilerden

yararlanmaktadı r. Üretilen bu teknolojiler aracı lı ğı yla birey dünyayı , yaşamı nı ,

çevresini, ilişkilerini algı layı p anlamlandı rmakta ve bu şekilde düşüncelerini,

değerlerini ve yaşam tarzı nı belirlemektedir. Böylece birey fark ı nda olmadan iktidar ı n

kontrolü altı na girmektedir.

1. 2. 2.İktidar - Bilgi İlişkisi

Aydı nlanma felsefesi doğru bilgiyi, iktidar ilişkilerinden bağı msı z, nesnel bir

çerçeveye yerleştirmektedir. Buna kar şı n Foucault bilgiyi, hem iktidarla ayakta duran

söylemlere gereksinim duyması ndan dolayı , hem de bilginin kullanı mı nı n stratejik

olması nedeniyle bir iktidar olgusu olarak ele almaktadı r.

Bilgi söylemseldir çünkü hangi önermelerin kabul edilip, hangilerinin

dı şlanacağı nı n sı nı r ı nı n çizilmiş olması gerekir. En genel düzeyde, dildeanlam söylemsellik sayesinde oluşur. Dil pratiklerini içeren iktidar yalnı zcaanlamı n oluşma sürecinde değil, aynı zamanda oluşmuş söylemlerin toplumsal pratiklerde uygulanması sürecinde de kaçı nı lmaz olan bir boyuttur. Bilgininsöylemsel formasyonlarla örtüşük olması , söylemsel formasyonlar ı n dayapı sal bir iktidar ilişkisi içermesi, bilgiyi dolaylı da olsa iktidara bağlı k ı lar.Öte yandan da, insan bilimlerinde erişilmiş bilgilerin toplumsal ilişkilereuygulanması nda, yani pratiklerin ve eylemlerin denetlenmesinde de bilgiiktidarla buluşur. Bilginin hem olanaklı lı ğı nda, hem de toplumsal dolaşı masokulması nda iktidarla birlikte işleme zorunluluğu vardı r (Deveci, 2005: 30).

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 31/128

21

Foucault’ya göre iktidar ve bilgi birbirlerini dolayı msı z bir tarzda içermektedir.

Bilgi, iktidar ya da güç ilişkilerinin içersinde yer almaktadı r.

Güç kullanı mı na bilgi aygı tlar ı nı n üretimi eşlik eder veya denk düşer. Güçkullanı mı bilgiyi gerektirir. Bilgi yansı z ya da nesnel olmayı p, daha ziyadeiktidar ilişkilerinin bir ürünüdür. Bilgi, kendi varlı k ya da imkan koşullar ı nı niktidar ilişkilerini içermesi anlamı nda, politiktir (West, 1998: 236).

Foucault iktidar ilişkilerinin daima bir bilgi alanı oluşturduğunu, bu bilginin de

kar şı lı ğı nda iktidar ilişkilerini güçlendirdiğini ve iktidar ı n işleyişini mümkün k ı ldı ğı nı

belirtmektedir. Bilimsel söylem olarak bilginin taşı dı ğı nı iddia ettiği hakikat, bu

anlamda iktidarla döngüsel bir ilişki içindedir ve ikisi birlikte bir iktidar rejimi

oluşturmaktadı

rlar (Foucault, 2005a: 23). Foucault’ya göre “iktidar ı

n kullanı

lması

sürekli olarak bilgi yaratı r ve bilgi de hiç durmaksı zı n iktidar ı n sonuçlar ı nı gerektirir”

(Burke, 2001: 116) İktidar ı n oluşturulması ve kullanı mı bilgiyi gerekli k ı lmaktadı r.

Aynı zamanda iktidar bilgi üretmektedir. Bu nedenlerle iktidar ve bilgi birbirini

içermektedir.

Bağlantı lı bir bilgi alanı oluşturulmadan iktidar ilişkisinden söz edilemez.Aynı zamanda iktidar ilişkilerini var saymayan oluşturmayan bir bilgi ve bilgialanı kurulamaz. Bilen özne bilinecek nesneyi ve bilme tarzlar ı nı iktidar-bilgidüzleminde ifade eder. Çünkü siyasal beden, iktidar-bilgi ilişkisi ile bilginesnesi haline getirilerek tabi k ı lı nmı ş ve işlenmesi mümkün olmuştur(Foucault, 2000: 65).

“Modern bilimlerin tarihinde, ilkin ‘yaşayan organizma’ ve daha sonra insan,

bilgi nesnesi konumuna yerleşmiştir. Daha önce insan yalnı zca bilgi öznesiydi.” Bu

modern içkinlik hem doğa bilimlerinin hem de toplum (insan) bilimlerinin

karakteristiğini oluşturmaktadı r. Bu durum aynı zamanda araçsal aklı n işleyişinde bir

başlangı ç noktası dı r. Bu yeni içkinlik, yeni iktidar ve tahakküm biçimlerinin

uygulanması nı mümkün k ı lan ak ı l ve insan bilimlerinin gelişmesidir. Ayr ı ca iktidarameşruiyet kazandı ran ak ı l ve bilimdir. İçkin söylem biçimleri, içkinci iktidar biçimleri

haline gelmektedir (Lash, 1994: 54-55).

Yani, Klasik dönemde iktidar aşk ı n bir adli-söylemsel kertede, aşk ı n birdevlette ikamet eder. Modern dönemde ise egemenlik toplumsalı n kendisindeikamet eder ve iktidar içkin bir halde ‘toplumun k ı lcal damarlar ı ’nda dolaşı magirer; devlet artı k üzerimizde değil, aramı zdadı r. Klasik iktidar delilerin,suçlular ı n, fakirlerin ve boşta gezerlerin söylem ve yurttaşlı ktan dı şlanmalar ı yoluyla negatif olarak işler. Öte yandan, Modern iktidar pozitif olarak işler; bedenleri bireyleştirir, normalleştirir ve toplumsalı n yeniden üretime dönük

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 32/128

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 33/128

23

bir hakikat, sadece belirli bir söylem içinde var olmakta, iktidar ve güçle çepeçevre

sar ı lı bulunmaktadı r” (Spargo, 2000: 15). Hakikat üretimleri iktidardan ve iktidar

mekanizmalar ı ndan ayr ı değildir; çünkü bu iktidar mekanizmalar ı bu hakikat

üretimlerini mümkün k ı lmakta, bunlara yol açmaktadı r. Ayr ı ca bu hakikat üretimlerininkendinde, bireyleri bağlayan, birleştiren iktidar etkileri görülmektedir.

İnsanlar ı n varlı k, davranı ş ya da eylem biçimleri, tarihin belirli alanlar ı nda sorun

olarak kabul edilmekte ve bu nedenle bazı söylemsel pratikler ile söylemsel olmayan

pratiklerin nesnesi haline getirilmektedir. Bu noktada da Foucault’nun “hakikat

oyunlar ı ” adı nı verdiği sistemlere dahil edilmektedir. Hakikatin üretilen birşey

olması nı n anlamı , hakikatin belli insan deneyimleri olarak yeniden kurulması ve

sı nı flandı r ı lması dı r (Foucault, 2005b: 15). Bu nedenle de insanlar ı n bu hakikatlere

inanması , bu deneyimlerin öznesi olmayı kabullenmeleri anlamı na gelmektedir.

Böylece insanlar öznesi haline geldikleri deneyimlerin içinde bulunduğu bilimsel,

ahlaki, hukuksal, siyasi normlara göre hareket etmektedirler. Bu normlar ı üreten o

dönemin hakikat anlayı şı dı r. Hakikatin de iktidar mekanizmalar ı yla sar ı lı olduğu göz

önüne alı ndı ğı nda, iktidar ı n bireylerin deneyimlerini ve dolayı sı yla benliklerini

oluşturduğu sonucu çı kmaktadı r.

1. 2. 4.İktidar - Özne İlişkisi

İnsanı n içinde bulunduğu durumlar ı n çoğunun, doğal olgular olduğuna inansa da,

aslı nda kendisinin ‘tarihin ürünü’ olduğunu ifaden Foucault’cu analizde, hem bireyler

hem de gruplar kendi üzerlerinde çok az denetime sahiptiler ya da hiçbir denetime sahip

değillerdir (Nehamas, 2002: 307). Ona göre insani doğamı z, kim olduğumuza ilişkin

kamusal tanı mlar vermek üzere seçtiğimiz biçimlerin toplamı dı r. Başka bir deyişleinsan doğası diye bir şey yoktur (Hutton, 1999: 112). Foucault’nun insani varlı klar ı

dünyanı n içinde var olan aktif bedenlerdir ve bu tarzda dünyada olmak, bütünüyle ve

kaçı nı lmaz bir şekilde başka güçlerin etkisine ve dönüştürmesine, Foucault’nun

belirttiği gibi bütünüyle tarih taraf ı ndan damgalanmı ş olmaya açı k olmak demektir

(Falzon, 2001: 69). Bu açı dan özne, söyleme kaynaklı k eden ve söylemin birliğini

sağlayan, yani söylemi mümkün k ı lan bir merci değildir. Tersine özgül bir söylemsel

oluşuma yayı

lmı

ş farklı

konumlardan oluşan ve bütünlük göstermeyen bir kategoridir.

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 34/128

24

Özne, “bilginin koşulu olarak değil, bilgiyi oluşturan söylem, öznel deneyin kurulduğu

tarihsel pratiklerden biridir” (Keskin, 2005: 19) Bireyler ve gruplar geniş bir ağı n

parçası durumundadı rlar. Foucault, bireylerin fail ve model bile olmadı ğı nı , sadece

kendi tarihlerinin yaratı lar ı olduğunu öne sürmektedir. Ona göre, öznenin kendisitarihsel güçlerin ürünüdür ve farklı koşullar farklı türde özneler üretmektedirler.

Foucault’ya göre özneler, iktidar taraf ı ndan şekillenen, toplumsal ilişkiler

içersinde oluşturulmaktadı r.

Bu nedenle, bireylerin oluşumunda iktidar anahtar bir unsurdur. Bireyler ikianlamda boyun eğmektedirler; toplumsal alandaki karmaşı k, çoğul vedeğişen iktidar ilişkilerine boyun e ğ erler ve aynı zamanda bu ilişkilerde ve bu ilişkiler aracı lı ğı yla bir özne konumu alı rlar. Başka bir ifadeyle

Foucault’ya göre iktidar, bireysel öznelliğin olanağı

n bir koşulukonumunda yer almaktadı r (Allen, 2002: 135).

Foucault’da iktidar açı sı ndan önemli olan; “öznenin hangi koşullarda ve hangi

biçimlerde söylemin düzeninde ortaya çı ktı ğı dı r” (Foucault, 1977: 137).

Foucault’ya göre genellikle “ben” diye nitelendirdiğimiz şey, aslı nda toplumsal

düzlemde kurgulanmı ş bir fiksiyon –yapı ntı , kurmaca- dur; bilgi kompartı manlar ı yla ve

bilgiyle bağlantı landı r ı lmı ş özgün söylemlerin ürünüdür. Ona göre bireysellik ve

özerklik duygusu doğal bir olgunun kavranı şı değildir, bizatihi toplumsal birkurgulanı ştı r (Spargo, 2000: 51). Örneğin kullanı lan kelimeler, sahip olunan fikirler

toplumun gerçeklik kurgusuna bağlı dı r. Foucault’da özne, sistemler içersinde

oluşturulur ve bu bak ı mdan özne ile toplumsal arası nda bir ayr ı m yoktur (Game, 1998:

65). Toplum, onaylama ve paylaşı mı n öteki adı dı r; aynı zamanda onaylanmı ş olanı ve

paylaşı lanı yüceltilmiş hale getiren güçtür. Bu açı dan “bütün toplumlar anlam

fabrikalar ı dı r. Aslı nda daha da fazlası dı rlar; anlamlı hayatı n fidelikleridir” (Bauman,

2005: 10). “Anlamı n, iktidar ı n ya da eylemin kaynağı özne değildir. Özne iktidar ı n elkoyduğu bir bilinçle donatı lmaktadı r ve insan varlı klar söylemler aracı lı ğı yla özneler

olarak üretilmektedir” (Game, 1998: 67) K ı sacası iktidar özneyi üretmektedir. Örneğin,

Foucault’ya göre, homoseksüelliğin bastı r ı ldı ğı nı ve kişinin homoseksüel olduğunu

söyleyerek iktidara kar şı gelmesinin bir anlamı yoktur, çünkü birey bunu yaparak

kendisini iktidar ı n yarattı ğı bir öznelliğe bağlamakta ve iktidar ı n elinde oyuncak

olmaktadı r. Foucault bu iktidar biçimine ‘özneleştirme’ demektedir (Newman, 2006:

147).

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 35/128

25

Foucault, modern dönemde özne sözcüğünün iki anlamı olduğunu

açı klamaktadı r: “Birine kontrol ve bağı mlı lı k yoluyla bağlı olma ve kendi kimliğiyle bir

bilinç ya da ben bilgisi sayesinde kurulan bağlar. Her iki anlamda da özne, boyun

eğdiren ve boyunduruk altı na alan bir iktidarşeklinin yansı ması durumundadı r” (West,1998: 235). “Bir zamanlar, kendisi de diğerleri arası nda bir varlı k olan insan, şimdi

nesneler arası nda bir öznedir… İnsan, kendi bilgisinin öznesi ve nesnesi olup

çı kmaktadı r” (West, 1998: 234). Böylece modern iktidar görünüşte özgür fakat gerçekte

bağı mlı bireyler üretmektedir. Bu çok titizlikle işleyen bir iktidar ı n sonucudur. Modern

iktidar böyle bir yapı lanmayla, masrafa girmeden kendine bağı mlı bireylerini

yaratmaktadı r. Bu işlemler yukar ı dan bir bask ı yla, indirgemeyle ya da fiziksel güç

kullanı larak oluşturulmamaktadı r. İkna ve maniple etme, semboller ve ritüeller yoluyla bir normalleştirme süreciyle gerçekleştirilmektedir. Bu nedenle de modern dönemde bir

özneden ve öznelliğin var oluşundan söz etmek imkansı zdı r. Artı k özne ve toplum aynı

şeydir, öznel olan aynı zamanda toplumsaldı r.

1. 2. 5.İktidar - Beden İlişkisi

Foucault, insan bedenini temel olarak, toplumsal süreçlerin edilgen bir alı

ve bilgi/iktidar ı n ürünü olarak ele almaktadı r. Foucault’ya göre beden, biyolojik var

oluşunun ötesinde, güç ilişkilerinin merkezinde bulunmaktadı r. İktidar ı n güç ilişkileri

yoluyla bedenin üstünde, çevresinde ve beraberinde bir ruh üretilmektedir. Beden bir

gerçekliğe sahip olup, aynı zamanda siyasi anatominin bir aracı ve yansı ması dı r (Işı k,

1998: 108). “Sistemler zorunlu alarak özneden önce var olurlar; fakat etkileri ancak

bedende ve beden aracı lı ğı yla gerçekleşir” (Game, 1998: 74). Beden, büyük ve farklı

rejimler taraf ı ndan kalı ba sokulmaktadı r. İktidar bireylerin en küçük alanlar ı na kadar

ulaşmakta ve bedenleriyle temasa geçmektedir. Bireylerin davranı şlar ı nı n ve

eylemlerinin içine sı zarak, onlar ı n günlük yaşama pratiklerini ve yönelimlerini

düzenleyerek, bedenleri, başka bir ifadeyle yaşamlar ı nı kontrol etmekte,düzenlemekte

ve yönlendirmektedir (Hancock, 2000: 2).

İktidar fiziği; bedene el konulması , gözetim tekniklerinin sayesinde, optik vemekanik yasalar ı na göre, koskoca bir mekanlar, perdeler, devreler oyununagöre ve en azı ndan ilke olarak aşı r ı lı ğa, güce, şiddete başvurmadan icraedilmektedir.İktidar görünüşte ne kadar az bedensel ise, o kadar bilgince fizik

olmaktadı r (Foucault, 2000: 265).

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 36/128

26

K ı sacası iktidar bedende ve beden aracı lı ğı yla iş görmektedir; iktidar ı n üretken

etkileri bedensel olmaktadı r. Belli bedenler; belli özneler, belli jestler, belli söylemler,

belli bilgiler, belli arzular, belli cinsellikler olarak tanı mlanmakta ve oluşturulmaktadı r.Bu açı dan bireylerin bedenleri iktidar ı n birer aracı konumuna gelmektedirler.

1. 2. 5. 1. Michel Foucault’nun Biyo-İktidar Kavram ı

Biyo-iktidar kavramı , adı nda da görüldüğü gibi iki kavramı n birleşiminden

ortaya çı kmaktadı r; “biyoloji ve iktidar.” Bu birleşimle ortaya çı kan yeni kavram ise

biyolojik olanı

n yani insan bedeninin iktidar taraf ı

ndan dönüştürülmesini ifadeetmektedir. Foucault bu kavramla, modern dönemde biyolojik olanı n nası l iktidar ı n bir

parçası haline geldiğini ve bunu gerçekleştiren iktidar mekanizmalar ı nı n neler olduğunu,

nası l işlediklerini ortaya koymaktadı r.

Foucault modern iktidar rejiminin eski rejimden -Ancient Regime, Fransı z

Devrimi öncesi monar şik dönem, Cumhuriyet öncesi-, ayı rt edici özelliğini biyo-iktidar

-dirilerin yönetimi- kavramı yla açı klamaktadı r. Eski rejimde iktidar ı nı , öldürerek veya

damgalayarak gerçekleştiren kralı n yerini, modern dönemde biyo-iktidar almaktadı r.Monar şik yapı da iktidar, kralı n bedeni ile somutlaşmakta ve egemen bedenin diğeri

üzerinde gerçekleştirdiği faaliyetlerle kendini ortaya koymaktadı r. Buna kar şı n Fransı z

Devrimi sonrası ortaya çı kan Cumhuriyetin bir bedeni ve somutluğu yoktur. Bu temel

farktan ötürü iktidar da, “kendini gizleyerek, tek bir bedende merkezleşerek değil,

toplumsal bünyenin tüm boyutlar ı na yayı lı p nüfuz ederek bir anlamda toplumsal bedene

dönüşmektedir.İktidar artı k krallar gibi öldürerek insanlar ı yönetmek yerine onlar ı canlı

tutarak yönetmektedir” (Akay, 2000: 118). Can almakla sergilenen iktidar ile yaşamı

besleyerek uygulanan iktidar arası ndaki bu fark, modernlik öncesiyle modernlik

arası ndaki sı nı ra da işaret etmektedir. Bu açı dan modernlik biyo-iktidar ı n doğuşuyla

birlikte şekillenmektedir. Foucault Hapishane’nin Do ğ u şu’ nda ve Cinselli ğ in

Tarihi’ nde biyo-iktidar kavramı yla tarihsel olarak modernitenin, bireyin bedeni

üzerinde nası l denetim kurduğunu ortaya koymaktadı r.

Modern toplumda gerçek iktidar uygulaması nı maddi, fiziksel ve bedensel

olarak niteleyen Foucault, bu nedenle de biyo-iktidar ı , bu toplumunun büyük

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 37/128

27

buluşlar ı ndan biri olarak ifade etmektedir. Biyo-iktidar kapitalizmin gelişmesinde

vazgeçilmez bir unsurdur, çünkü kapitalizm bedenin üretim sürecine denetimli bir

şekilde girmesini ve nüfusun ekonomik süreçlere uygun k ı lı nması nı gerektirmektedir.

“Bedenin sahip olduğu güçlerin emek gücüne dönüştürülmesi ve üretim gücü olarakkullanı lması ; aynı zamanda itaatkâr ve uysal k ı lı nması gereklidir” (Foucault, 2005c: 16-

17). FoucaultCinselli ğ in Tarihi adlı kitabı nda şu örneği vermektedir:

XIX. yüzyı lı n ilk yar ı sı nda proletaryanı n da bir bedene ve cinselliğe sahipolması , sağlı ğı nı n, cinselliğinin ve üremesinin sorun teşkil etmesi içinçatı şmalar ı n çı kması ; bir arada yaşama, mikrop bulaştı rma, ekonomikgerekliliklerin belirmesi; iş gücü gerektiren ağı r sanayinin gelişmesi, nüfusak ı şlar ı nı denetleme ve demografik düzenlemeler, nedeniyle proletaryanı ncinselliğinin ve bedeninin gözetim altı nda tutacak bir denetim teknolojisininkurulması nı ; okul, konut siyaseti, kamu sağlı ğı , yardı m ve sigorta kurumlar ı ,tı bbileştirme gerektirmektedir (Foucault, 2003b: 95).

Bu projelerin uygulanması yla birlikte proletarya burjuvazinin beden

politikası nı n içersine yerleştirilmektedir. Bir başka ifadeyle burjuvazi, proletaryanı n

hem bedenini hem de nüfusunu düzenlemekte ve kontrol altı nda tutmaktadı r.

Bu dönemde insan bedeni güç araçlar ı , iktidar mekaniği içersine sokulmakta,

aynı zamanda da beden parçalara ayr ı lmakta ve böylece bedenin yeniden üretimi

gerçekleştirilmektedir. Bu durumla birlikte bir iktidar aracı olan “siyasal anatomi” dedoğmaktadı r. Siyasal anatomi, temel olarak insanlar ı n, hı za ve etkinliğe uygun bir

şekilde ortaya konulan tekniklere göre hareket etmelerini sağlamak için bedenlerine

nası l el konulduğunu ya da konulabileceğini ifade etmektedir (Foucault, 1979: 138).

“Siyasal anatomi bedenin iktidar ı nı çözmektedir; onu bir yandan artı rmak istediği bir

yatk ı nlı k, bir kapasite haline getirmekte, öte yandan bunlar ı n sonucunda ortaya çı kacak

enerjiyi, gücü tersine döndürmekte, onu bağı mlı lı k ilişkisinin içine sokmaktadı r”

(Foucault, 2000: 211). Bu açı dan kullandı ğı teknikler negatif ve sı nı rlayı cı değildir ve bedensel şiddeti dı şlar; çünkü bireyin biyolojik yaşamı ve onun sahip olduğu güçleri

sı nı rlamak ve en uç noktada yok etmek yerine daha da güçlendirmek, en iyişekilde

kullanmak, örgütlemek ve denetlemek zorundadı r. “XVIII. yüzyı ldan itibaren artı k

yaşam bir iktidar nesnesi haline geldi. Yaşam ve beden. Eskiden sadece tebaa vardı ,

mallar ı hatta hayatlar ı ellerinden alı nabilen hukuksal tebaa vardı . Şimdi ise bedenler ve

nüfuslar var” (Foucault, 2005c: 152-153). Başka bir ifadeyle insan yaşamı , siyasi

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 38/128

28

tekniklerin alanı na girmiş bulunmaktadı r. Biyolojik olan siyasal alanda kar şı lı ğı nı

bulmakta ve bilginin denetimine ve iktidar ı n müdahale alanı na kaymaktadı r.

Foucault’ya göre biyo-iktidar kendine bir alet olarak bireyi almakta ve aynı

zamanda da onu nesneleştirmektedir. Böylece normlara uygun bireyler ortaya

çı kar ı lmakta, bireyleşen ve normlara sokulan uysal bedenler yaratı lmaktadı r (Megill,

1998: 358). Bu anlamda Foucault’ya göre, “iktidar teknikleri ve söylemler”

normalleştirme toplumu adı nı verdiği ilişkiyi açı klamaktadı r (Foucault, 1980: 107).

“Modern bedenin mükemmelliği, ölçülülük ve ı lı mlı lı k, dinginlik/sükunet ve istikrar

ilkesince yönlendirilen Rönesans tipi armoni gibi tasarlanmaktadı r” (Bauman, 2001:

162). Modern beden sı k ı bir şekilde yönetilmektedir; ak ı llı ca maniple edilen çevre

güçleri taraf ı ndan biçimlendirilmekte ve kurallı hareket ettirilmektedir. Buşekilde

aslı nda iki iktidar teknolojisi birbirini tamamlamaktadı r. Bir taraftan disiplin yöntemiyle

beden uysal ve yararlı k ı lı nmakta, diğer taraftan da yaşam üzerine odaklanmayla

nüfusun denetimi sağlanmaktadı r. K ı sacası bu yöntemler biyo-iktidar denilen genel

iktidar tekniğinde birleşmektedir. Biyo-iktidar yaşama tam anlamı yla hükmeden bir

iktidar biçimidir ve yaşamlar ı n hesaplanmı ş bir yönetimini amaçlamaktadı r.

Geliştirilen yeni teknolojiler aracı lı ğı yla bireyler göz altı nda tutularak, onlar ı n

birbirlerini kontrol etmeleri sağlanmaktadı r. Bu açı dan bedenin kontrolü, iktidar ı n görüş

optiğine girmektedir. Ayr ı ca bu oluşumda “iktidar bireyi, nesne olarak nesneleştirirken,

biyo-iktidar toplumsal oluşumunda, öznenin kendisi özne olarak nesneleştirilmektedir”

(Akay, 2000: 118). Biyo-iktidar üretken, yaşamı desteklemeye ve yaşamı n sağladı ğı

güçleri artı rmaya yöneliktir, başka bir ifadeyle pozitif özellikler taşı maktadı r. İktidar

bedenler üzerinde bask ı cı bir güç olmaktan çok üretken bir güç olmaya doğru

gitmektedir. Bu teknolojiler temel olarak insanlar ı n yaşamlar ı üzerindeki müdahale

hakk ı ndan ortaya çı kmaktadı r. Yaşam ve dolayı sı yla da insan bedeni, tekil beden ve

nüfus olarak bu yeni iktidar biçiminde, iktidar ı n bir nesnesi haline gelmektedir.

Biyo-iktidar yaşama iki ana biçimde müdahale etmektedir:İnsan bedenine bir

makine olarak yaklaşan biçimi “disiplinci” bir iktidardı r. Foucault ’nun “bedenin

anatoma-politiği” olarak adlandı rdı ğı bu biçimin amacı , insan bedenini disipline etmek,

yeteneklerini geliştirmek, daha verimli ve uysal k ı lmak, ekonomik denetim sistemleriyle

bütünleştirmektir. “Nüfusun biyo-politiği” olarak adlandı rdı ğı ikinci biçimi ise, bedene

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 39/128

29

bir doğal tür olarak yaklaşı r ve nüfusu düzenleyici bir denetim getirmektedir (Foucault,

2005c: 16-17). Canlı varlı ğı n mekaniğinin etkisinde olan ve biyolojik süreçlerin

dayanağı nı oluşturan bedeni merkez almaktadı r; bollaşma, doğum ve ölüm oranlar ı ,

sağlı k düzeyi, yaşama süresi ve bunlar ı etkileyebilecek tüm koşullar önemkazanmaktadı r (Foucault, 2003b: 102-103). Bunlar ı n yapı labilmesi için de bir dizi

müdahale ve düzenleyici denetim yolu kullanı lmaktadı r.

Bu iki yapı da da söz konusu olan gücün, kudretin, sağlı ğı n ve yaşamı n sonsuzölçüde genişlemesi ve genişletilmesi projesidir. Bedenin değer kazanması burjuva hegemonyası nı n büyüme ve yerleşme süreciyle ilgilidir. XVIII. yüzyı lsonunda bol miktarda yayı mlanan, sağlı ğa uygunluk, uzun yaşam sanatı ,sağlı klı çocuk yapma ve çocuklar ı n yaşamalar ı nı sağlama, insan soyunundevamı nı geliştirme yöntemleri bu duruma tanı klı k eder. Burjuvazinin ilk işi bir beden ve cinsellik edinmek ve kendisine güç, ölümsüzlük ve bir cinselliktertibatı düzenleme yoluyla bu bedenin yüzyı l boyunca çoğalması nı sağlamakolmuştur. Burjuvazi soylular ı n mavi kanı nı sağlam bir organizma ve sağlı klı bir cinselliğe çevirmiştir (Foucault, 2003b: 94-95).

Foucault’ya (1994: 25) göre, bedenin denetim altı na alı nması ve beden bilinci,

bedenin iktidarca ele geçirilmesi ve boyun eğmesiyle mümkün olmaktadı r. Jimnastik,

askeri talimler, kas geliştirme, çı plaklı k, güzel bedenlere övgüler söylenmesi, tüm

bunlar, iktidar ı n sağlı klı bedenler üzerinde, çocuklar ı n ya da askerlerin bedenleri

üzerinde yürüttüğü aralı ksı z ve titiz çalı şma sonucu, bireysel bedenin arzulanı r bulunması nı hedefleyen bir çizgi üzerinde yer almaktadı r. İktidar, bireylerin bedenlerine

erişmiş, hal ve tavı rlar ı na, söylemlerine, eğitim ve öğrenimlerine, gündelik yaşamlar ı na

kadar sinmiştir. Böylece de yaşamlar ı nı her alanda yönlendirmektedir.

Foucault biyo-iktidar kavramı yla, özellikle nüfus olarak ortaya çı kan bir canlı lar

topluluğuna özgü görünümlerin; sağlı k, sağlı ğı koruma, doğum, uzun yaşam, ı rklar gibi,

hükümet uygulamalar ı nı n kar şı sı na çı kardı ğı sorunlar ı n nası l ak ı llaştı r ı lmaya

çalı şı ldı ğı nı analiz etmektedir. Foucault’ya göre nüfus sorunu çok önemlidir. Nüfusunkalabalı k ve etkin olması yla devlet daha güçlü hale gelmektedir. Bu açı dan sağlı k,

sağlı ğı n korunması ve doğum oranı büyük önem taşı maktadı r (Foucault, 1992: 109-110).

“Modern devletler ve kurumlar, nüfuslar ı n uzam ve zaman içinde çok titiz bir biçimde

kontrol edilmesine bağlı dı rlar” (Sarup, 1995: 26). Modern devletlerde nüfus ve nüfus

düzenini sağlayan mekanizmalar oldukça önemsenmekte, Ortaçağdaki toprak

devletinden, nüfus devletine doğru bir geçiş gözlenmektedir. İstatistikçiler ve

ekonomistler taraf ı ndan toplanan nüfusun bilgisi, güç bilgisinin bir biçimi, sosyal güç

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 40/128

30

istencinin bir ifadesidir (Macey, 2005: 117). Hükümetler sağlı k hizmetleri, iskan,şehir

planlamacı lı ğı , sosyal hizmetler gibi alanlarda denetim sağlamaktadı r. Çünkü bireyler

ve nüfus hakk ı ndaki tüm bilgiler ellerinde bulunmaktadı r. Bu şekilde toplumun hemen

hemen her tabakası nı kontrol edebilmekte ve yaşamlar ı nı istenilen şekildedüzenlemektedirler.

Beden ve bedenin nitelikleriyle ilgili olarak üretilen bilgi ve bunun toplumda bir

düzene hizmet etmesi, Foucault’nun modern toplumda hakim olan “polis” kavrayı şı nda

ortaya konulmaktadı r. Polis, bedenin düzenlenmesi yoluyla bütün toplumsal düzenin

oluşturulması nı ifade etmektedir. Polis, yargı sistemi, ordu ve maliyeyle birlikte devleti

yönlendiren bir idare gibi görünmektedir. Oysa onlar ı n dı şı ndaki her şeyi de

kapsamaktadı r. “Polis’in kollar ı insanlar ı n bütün durumlar ı na, yaptı klar ı ya da

giriştikleri her şeye uzanı r. Polis’in alanı adaleti, maliyeyi ve orduyu kapsar. Polisin

ilgilendiği canlı , etkin, üretken insandı r.” Foucault, Turquet’nin bu noktada çarpı cı bir

ifadesini kullanmaktadı r: “Polisin gerçek nesnesi insandı r…. Polis siteye güzellik, biçim

ve görkemlilik kazandı ran her şeyle ilgilenir. Polisin rolü, insanlara daha güzel bir

yaşam sunmak ve böylece devleti daha da güçlendirmektir” (Foucault, 2005c: 49-50).

Foucault, bunu yapmanı n yolunun, bireylerin ortak faaliyetlerinin denetlenmesinden

geçtiğini ifade etmektedir. Ona göre XVIII. yüzyı lı n sonunda polisin hakiki nesnesinüfus olmakta ve bu nedenle de denetim alanı daha da genişlemektedir.

Foucault, yönetimin nihai amacı nı şu şekilde tanı mlamaktadı r; “nüfusun refahı ,

nüfusun koşullar ı nı n iyileştirilmesi, zenginliğinin, yaşam süresinin, sağlı ğı nı n vb.

artması dı r. Nüfus ihtiyaçlar ı n, özlemlerin öznesidir, ama aynı zamanda yönetimin

elinde bir nesne durumundadı r” (Foucault, 2005a: 282). Çünkü XVIII. yüzyı lda

Avrupa’da büyük demografik yükselişler yaşanmı ş ve beraberinde bu yükselişi

eşgüdümleme ve üretim aygı tı yla bütünleştirme zorunluluğunu ortaya çı karmaktadı r. Bu

nedenle de nüfus yalnı zca sorun olarak değil, aynı zamanda bir gözetleme, analiz,

müdahale, iç değişikliğine uğratı lma vb. nesnesi olarak algı lanmaya başlanmaktadı r

(Stauth ve Turner, 1997: 260). Böylece halk ve onun bedeni, tanı nması ve kontrol

edilmesi gerekli, üzerinde uğraşı lan ve gelişiminin ayarlanabileceği bir nesne haline

gelmektedir (Akay, 2000: 111). Doğum yüzdesi, evlenme yaşı , meşru-gayri meşru

doğumlar, cinsel ilişkilerin etkinliği ve sı klı ğı , k ı sı r ve doğurgan k ı lma şekilleri, doğum

kontrol pratikleri artı k birer çözümleme konusudur. Örneğin XVII. Yüzyı l sonunda çok

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 41/128

31

sayı da yayı mlanan hijyen, uzun yaşama sanatı , sağlı klı çocuk yapma ve çocuklar ı n

yaşamlar ı nı sağlama, insan soyunun devamı nı geliştirme yöntemlerine ilişkin kitaplar

buna tanı klı k etmektedir (Foucault, 2003b: 94). Ayr ı ca toplum mühendisleri insan

mutluluğunun standardı olarak ahlak ı n yerine sağlı ğı geçirmektedirler (Sennett, 2002:230). Önemli olan bireyin sağlı klı olması dı r. Çünkü ancak sağlı klı beden bir iş gücü

haline gelebilir. Sağlı klı bir bedenin oluşturulması ise bilimsel bilgiyi gerekli

k ı lmaktadı r.

İktidar-bilgi ilişkisi biyo-iktidar içinde önemli bir konuma sahip bulunmaktadı r.

Biyoloji, psikoloji, tı p ve demografi gibi beşeri bilimler toplumsal bilgi ve yönetsel

güçlerin bir nesnesi olarak “itiraf” edilen bedene el koymaktadı rlar (Merguior, 1986:

160). İktidar ve bilgi yöntemleri, bu şekilde hayat süreçlerinin sorumluluğunu

üstlenmektedirler. Aynı zamanda bu süreçleri denetlemekte ve dönüştürmektedirler.

Biyo-iktidar, “yaşam ve yaşam mekanizmalar ı nı açı k hesaplar alanı na sokan ve bilgi

iktidar ı nı insan yaşamı nı n dönüşümünün bir faaline dönüştüren olaydı r” (Bernauer,

2005: 246). K ı sacası modern devlette gelişen biyoloji ve demografi bilimiyle birlikte

nüfusun düzenlenmesi; doğum oranlar ı , cinsiyet, sağlı klı nesil gibi faktörler en önemli

sorunlar ı oluşturmaktadı r. Bu sorunlar ı n ele alı nması nda özellikle bilimsel bilgiden

yararlanı lmaktadı r. Bilimsel bilginin nesnel ölçütler sunması ve insanlar için dahainandı r ı cı hale gelmesi ile de istenilen denetim daha kolay birşekilde sağlanmaktadı r.

Bedeni sürekli olarak düzene sokucu ve düzeltici faaliyetler ise disiplin teknikleri

aracı lı ğı yla yürütülmektedir. Gelişen disiplin teknikleriyle de disipliner bir iktidar

mekanizması ortaya çı kmaktadı r.

“Modern toplumlarda biyo-politiğin yükselişi, XIX. ve XX. yüzyı llarda ı rkçı

teorilerin yayı lı mı yla birleştirilmektedir” (West, 1998: 239). Biyoloji ve tı p alanı ndaki

bilimsel çalı şmalar çerçevesinde ı rkçı lı k teorileri formüle edilmekte, çocuklar ı n,

kadı nlar ı n ve sapk ı nlar ı n cinsellikleri kategorilere ayr ı lmakta, sı k ı bir demografi bilimi

işlemekte, her türlü nüfus istatistiği tutulmakta ve de devlet bu biyo-politik sayesinde

üreme yaşamı na doğrudan müdahalede bulunmaktadı r. Biyo-politik söylemde biyolojik

süreçlere özgü rastlantı lar ı n denetimi, Nazi Almanya’sı nda rejimin, ı rkçı politikalar ı n

doğrudan hedefi durumuna gelmektedir.

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 42/128

32

1. 2. 5. 2. Disiplinerİktidar: Pasifleştirilmiş Beden

Biyo-iktidar ı n yükselişiyle birlikte tekil bedenler ve nüfus üzerinde belirleyici

bir denetim süreci işlerlik kazanmaktadı r. Bu süreçte iktidar, disipline başvurmaktadı r.

Ayr ı ca yeni disiplin anlayı şı ve teknikleri de geliştirilmektedir. Biyo-iktidar ı n varlı ğı ve

uygulanan yöntemler de disipliner iktidar ı n zemini oluşturmaktadı r. Foucault

disiplinleri en genel düzeyde “insani çoğulluklar ı düzenlemeyi sağlama bağlayan

teknikler” olarak tanı mlamaktadı r (Best ve Kellner, 1998: 70). Daha ayr ı ntı lı olarak da

şu tanı mlar ı yapmaktadı r:

Disiplin toplumsal gövdedeki en ufak unsurlara var ı ncaya kadardenetleyebilmeyi sağlayan, toplumsal atomlara, yani bireylere ulaşmayı sağlayan iktidar mekanizması dı r. İktidar ı n bireyselleştirme teknikleridir.Birini gözetleme, davranı şı nı , tavr ı nı , becerilerini denetleme, performansı nı pekiştirme, yeteneklerini artı rma gibi (Foucault, 2005c: 150). Disiplin ne birkurumla, ne de bir aygı tla özdeşleşebilir; o bir iktidar tipi, iktidar ı icraetmenin bir tarzı olup, koskoca bir aletler, teknikler, usuller, uygulamadüzeyleri, hedefler bütünü içermektedir; o bir iktidar fiziği veya anatomisidir,o bir teknolojidir (Foucault, 2000: 316).

Foucault, XVII. ve XVIII. yüzyı llardan itibaren, iktidar ı n üretkenliğinde elle

tutulur bir teknolojik gelişme olduğunu belirtmektedir. Ona göre hiçbir biçimde

hükümranlı

k terimleriyle açı

klanamayacak bu yeni iktidar biçimi, modern toplumunun büyük icatlar ı ndan biridir. Aynı zamanda bu disiplinsel bilginin ve ona kar şı lı k gelen

toplum türünün yerleşmesindeki temel araçlardan biri olmaktadı r. Foucault’ya göre, bu

disipliner iktidar, geçmişteki hükümranlı k biçimine yabancı bir iktidar türüdür

(Foucault, 2005a: 114). Bu iktidar normalleştirmenin gerektirdiği disiplin ve uysallı ğı n

insanlar taraf ı ndan benimsenip içselleştirilmesine ve gönüllü olarak uygulanması na

bağlı bulunmaktadı r. Bu iktidar ı n uysallaştı rma ve verimli hale getirme yöntemi ise

şiddet ve bedensel zorlamaya değil, insanlara belli öznellik biçimleri verilmesine

dayanmaktadı r (Foucault, 2005b: 14). Örneğin yeni bir çalı şma ahlak ı ortaya

çı kmaktadı r. “Kapatma evlerinin bastı r ı cı işlevi yeni bir kullanı mla birleşir: Kapatı lmı ş

kimse çalı şmak zorundadı r. Ortaçağ’da kibirlik büyük günahtı r, XVII. yüzyı la

gelindiğindeyse günahı n adı artı k tembellik olmuştur” (Sarup, 1995: 77). Böylece

disiplin, modern dönemin başlangı cı nda, üretimde emek gücünün yararlı hale

getirilmesini ve büyük bir üretim artı şı nı da mümkün k ı lmaktadı r (Falzon, 2001: 76).

Görüldüğü gibi disipliner iktidar ekonomik bir rasyonelleştirme işlemini devreye

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 43/128

33

sokmaktadı r. Bunu da bedene zor kullanarak değil, bedenleri dönüştürerek yapmaktadı r.

Bedenleri uysal hale getirmekte ve toplumsal denetim biçiminin gereksinim duyduğu iş

gücünü elde etmektedir. Böylece iktidar çok fazla emek harcamadan ve daha ekonomik

bir şekilde bedenleri disiplin altı nda tutmayı başarmaktadı r.

Foucault, disipliner iktidar ı n başlı ca işlevinin “terbiye etmek” olduğunu ifade

etmektedir. “Kendine tabi k ı lı nmı ş olanlar ı ayı rmakta, çözümlemekte, farklı laştı rmakta,

bu ayr ı ştı rma süreçlerini gerekli ve yeterli tekilliklere kadar götürmektedir. Disiplin

birey imal etmektedir” (Foucault, 2000: 255). Buradaki amaç ise bedeni daha fazla

yararlı hale getirmek, daha fazla itaatkar k ı lmaktı r. Bu açı dan disipliner iktidar,

öncelikle bedeni hedeflemektedir; amacı itaatkar bedenler yaratmaktı r. “Disiplin,

bireyin beden ve ruhunun içine işleyen, bireyin hayat ve zamanı nı , iş gücüne dönüştüren

bir güçtür” (West, 1998: 241). Bedenlerin hareketi üzerine tekrarlamalı bir ritim empoze

edilmektedir. Böylece davranı şlar, sebeplerinden bağı msı z hale getirilmekte ve

insanlar ı n iradeleri devre dı şı bı rak ı lmaktadı r (Bauman, 1996: 60). Disiplin aracı lı ğı yla

davranı şlar, tüm yaşam tarzlar ı sı k ı bir denetim altı na alı nmakta ve istenen kalı ba

uydurulmaktadı r. Bedenler bu düzen içersinde, birtak ı m araçlar, teknikler, yöntemler ve

amaçlar doğrultusunda, ayr ı ntı lı bir şekilde yeniden üretilmektedir.

Foucault bu disiplin sürecinişu şekilde özetlemektedir: Disiplin önce denetim

ölçeğinde; bedeni ayr ı ntı da işler, onun üzerine ince bir bask ı uygular, hareketleri,

jestleri, tavı rlar ı kontrol eder; aktif beden üzerinde sonsuza kadar bölünebilen bir iktidar

yaratmaktadı r. Sonrası nda denetim nesnesi gelmekte; hareketlerin ekonomisi, etkinliği,

bunlar ı n iç örgütlenmesi sağlanmaktadı r. Son olarak da tarz gelmektedir; mekanı ,

hareketleri çok yak ı ndan çerçeveleyen bir şifrelemeye göre uygulanmaktadı r. Bu

yöntemlere “disiplinler” adı verilmektedir (Foucault, 2000: 210). Buşekilde

disiplinlerin titiz birşekilde uygulanması yla da disipliner iktidar mekanizması işlemeye

başlamaktadı r.

Focault’ya göre disiplinin sağlanması için dört temel koşul gerekmektedir:

Mekansal düzenleme; k ı şlalar, hastaneler, hapishaneler, okullar, tı marhaneler, etkinliğin

denetimi; bedensel hareketlerin ve davranı şlar ı n düzene sokulması , talim; bireylerin bir

arada, titizlikle yerleştirilmesi ve güçlerin birleşimi; bireylerin harekete geçirilmesidir

(Merguior, 1986: 122). Disiplin öncelikle bir eylemin mekan içindeki dağı tı lması işine

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 44/128

34

girişmektedir. Burada her kişiye kendi yeri söylenir, her yere de bir kişi belirlenir.

Disiplinler hücreleri, yerleri ve sı ralar ı örgütlerlerken, karmaşı k mekanlar imal

etmektedirler; bunlar hem mimari, hem işlevsel, hem de hiyerar şiktirler. Bunlar

sabitleştirmeyi sağlayan ve dolaşı ma olanak veren mekanlardı r; yerleri belirlemekte vedeğerleri işaret etmektedirler, en iyi zaman ve hareket ekonomisini garantilemektedirler.

“İlk büyük disiplin işletmelerinden biri, karmaşı k, yararsı z veya tehlikeli kalabalı klar ı

düzenli çocuklar haline dönüştüren ‘canlı tablolar’ı n oluşturulması dı r” (Foucault, 2000:

224). Etkinliğin denetiminde eylemin ak ı şı ve safhalar ı denetlenmektedir. Burada

eylemleri “anatomik-kronolojik davranı ş şeması tanı mlamaktadı r. Eylem unsurlar ı na

bölünür; bedenin, kol ve bacaklar ı n, eklemlerin konumu tanı mlanmakta; her harekete

bir yön, bir genişlik, bir süre verilmekte; bunlar ı n birbirini izlemesi sağlanmaktadı r. İyi bir disipline sahip bir beden, en küçük hareketin işlemsel bağlamı nı meydana

getirmektedir. “Sağlam şifresi bedeni, ayak ucundan işaret parmağı na kadar tümüyle

kuşatan koskoca bir bütündür. Disiplinli bir vücut, etkin bir hareketin desteğidir”

(Foucault, 2000: 230). Talim bölümünde bedenlerin belirlenmiş hareketleri çok hı zlı bir

şekilde tekrarlamalar ı sağlanmaktadı r. Herkes ayr ı ntı lı bir şekilde yerleştirilmektedir.

Herkesin yapacağı iş bellidir. Bunlar birbirini izleyecek biçimde düzenlenmektedir.

Ayr ı ca bedenle kullandı ğı nesneyi birbirine bağlamaktadı r. Beden ile makine ya da alet bütünü sürekli olarak çalı şmaktadı r. Sonunda bu tekil bedenlerin çalı şmalar ı ve güçleri

birleştirilmektedir. Herkes kendi işini yapar ve bunlar birleştirilir. Başka bir ifadeyle

herkesin hareketi birbirine eklemlenmektedir. Kurulan bu çark düzenin işlemesi için

bireyler aynı anda harekete geçirilmektedir ve çark dönmektedir. Burada beden,

makinenin sadece bir parçası olarak oluşturulmaktadı r.

Gerçekleştirilen bu yöntemlerle dört nitelikle donatı lmı ş bir bireysellik

yaratı lmaktadı r: Disiplin hücreseldir; mekansal dağı tı mlar sayesinde, organiktir;faaliyetlerin şifrelenmesi sayesinde, oluşumsaldı r; zamanı n birikimli hale getirilmesi

sayesinde, birleştiricidir; güçlerin birleştirilmesi sayesinde. Ve disiplin bunlar ı

yapabilmek için devreye dört büyük teknik sokmaktadı r: tablolar inşa etmekte,

manevralar ı hükme bağlamakta, icraatlar dayatmakta ve son olarak da taktikler

düzenlemektedir (Foucault, 2000: 250). Görüldüğü gibi disipliner iktidar çok ayr ı ntı lı

bir biçimde kullandı ğı teknikler ve araçlarla disiplinleri organize etmektedir. Böylece

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 45/128

35

bedenler istenilen en verimli hale getirilmektedirler. Buşekilde bedenlere herhangi bir

şiddet uygulanmadan, onlar ı n potansiyelleri denetlenmekte ve geliştirilmektedir.

Bireylerin bedenlerini disipline eden iktidar daha sonraki aşamada onlar ı n

davranı şlar ı nı ve yaşam tarzlar ı nı da denetime tabi tutmaktadı r. Foucault bu noktada

“rejim” den söz emektedir. Ona göre rejim, “insanı n varlı ğı nı sürdürme biçimini belirler

ve davranı ş için kurallar bütünü sağlar: Bu, davranı ş biçiminin korunması gereken ve

uymanı n doğru olacağı bir doğaya göre gerçekleşen sorunsallaştı r ı lma biçimidir. Rejim

başlı başı na bir yaşam sanatı dı r” (Foucault, 2003b: 195).İdmanlar ı , besinleri, içecekleri,

uykular ı , cinsel ilişkileri ölçülmesi gereken herşeyi kapsayan rejim, temel olarak bir

yaşam tarzı geliştirir. Bu ölçü ise “iyi bir sağlı k ve doğru bir ruh”tur. “Fiziksel rejim,

bedensel dengenin ruhun doğru hiyerar şisinin koşullar ı ndan biri olduğu genel bir var

oluş estetiğine uymalı dı r: Bedendeki armoniyi, ruhundaki uyumu ayakta tutmak için

kuracaktı r” (Foucault, 2003b: 197). Disipliner iktidar bedenleri denetlemekle

kalmamakta, bireyleri yaşama biçimlerini de disiplin altı na almaktadı r. Bu ise sadece

fiziksel boyutta yapı lmamakta, aynı zamanda ruhlara da işlemektedir. Bedenin sahip

olduğu dengeye ve sağlı ğa, ruhun uyumu eklenmektedir. Bu “sağlam kafa ya da ruh,

sağlam vücutta bulunur” sözüne denk düşmektedir. Disipliner iktidar, hem bedeni hem

de ruhu belirli bir dengede inşa etmektedir.

Diğer taraftan Foucault, bilimsel bilgi ile disiplin arsı ndaki ilişkiye dair

analizlerde bulunmaktadı r. Foucault’ya göre modern toplumda, bireyin özgürleşmesini

sağlayan unsurlardan en önemlisi olan psikanaliz, resmi bak ı şı n kullandı ğı bir araçtı r,

bir disiplin aracı dı r. Çünkü, hasta aslı nda konuyu bilen kişi pozisyonundadı r.

Resmiyetin -doktorun- ona yaptı rdı ğı ise, bildiğini itiraf ettirmektir. Böylece toplumsal

denetim vicdan kavramı yla bütünleşmekte ve içselleşmektedir (Kahraman, 2002: 75).

Burada iktidar/bilgi ilişkisi tekrar kar şı mı za çı kmaktadı r. Modern dönemde bilimsel

bilgi her türlü bilginin önüne geçmiş durumdadı r. Çünkü bu bilginin nesnel ve herkes

taraf ı ndan kabul görme durumu söz konusudur. Disipliner iktidar bilimsel bilgiden

yararlanmakta ve bilimsel bilgiyi kendi denetim mekanizması içine dahil etmektedir.

Disiplinler, normun söylemini taşı maktadı rlar. Yasanı n değil, normalleştirmenin

kodu olan bir kod tanı mlanmakta ve zorunlu olarak hukuk yapı sı na değil, insan

bilimlerine gönderme yapmaktadı rlar (Foucault, 2005a: 115). İnsan bilimleri belli

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 46/128

36

normlar inşa etmektedirler. Bu normlar öğretmenlerin, doktorlar ı n, yargı çlar ı n,

polislerin ve yöneticilerin ellerinde yeniden üretilmekte ve meşrulaştı r ı lmaktadı r. İnsan

bilimlerinin, insanı resmi bir çalı şma konusu yapmalar ı nedeniyle, ussallaştı r ı lmı ş

yönetim ve toplumsal denetim dizgelerinin genişlemesi söz konusu olmaktadı r (Sarup,1995: 91). “İktisat, demografi, salgı n hastalı klar bilimi, sosyoloji gibi küreselleştirici

istatistiksel bilimler vardı r. Bu bilimler, bir bütün olarak nüfusun normal davranı şı nı

yöneten yasalar ı belirtmektedirler. Daha bireyselci tı p, psikiyatri ve eğitim disiplinleri

ise, bireyleri tüm potansiyel özgüllükleri içinde araştı rmaktadı r” (West, 1998: 240).

Modern tı p sağlı kla hastalı k arası nda kesin ve gözle görülebilir bir hat çizmeye

çalı şmaktadı r. Bundan dolayı da normal ile anormal arası nda ayr ı m yapmaktadı r. Bu

ayr ı m ideal anlamda ampirik olarak test edilmekte ve nicel terimlerle tanı mlanmaktadı r(Bauman, 2001: 157). Modern tı p, sağlı k adı na norm koymaktadı r. “Sağlı klı insan,

üretken işin ve/veya askeri kahramanlı klar ı n gerektirdiği belirli bir fiziksel zorluğun

üstesinden gelebilen kişidir; böylece sağlı k durumunun ve anormalliklerin

değerlendirilmesini sağlayan norm, objektif biçimde ölçülmektedir” (Bauman, 2005:

272-273). Örneğin erkeklerin, fabrikada çalı şma ya da asker olmaya uygunluk

testlerinden geçmeleri gerekmektedir. Bu faaliyetlerin ikisi de fiziksel güç ve beceri,

başka bir deyişle, güçlü/sağlam vücutlar gerektirmektedir. “Sağlı klı olmak-bedensel olarak normal olmak-, demek fabrika işine ve/veya askerlik hizmetine uygun

olmak demektir” (Bauman, 2001: 147-148). Bu durumda bireylerin yaşamlar ı totalleşen

bilimsel yönetimin, örneğin tı p biliminin içine dahil edilmektedir. Bu noktada herkes

için yaşama kuralı normallik olmaktadı r. “Bireyler disipline edici düzenleme ile

bağlantı lı çeşitli temel insan doğası veya doğru benlik/kişilik imajlar ı na da tabi

tutulurlar” (Falzon, 2001:80). Böyle bir toplumsal yapı nı n, çok daha başka bir

gözetleme ve kontrol sistemi gerektirdiğini ifade eden Foucault, bunu “bitiptükenmeyen bir görünürlük, bireylerin sürekli sı nı flandı r ı lması , nitelendirme, sı nı rlar ı n

oluşturulması ve teşhis koyma” olarak açı klamaktadı r. “Norm, bireyleri bölümlere

ayı rmanı n ölçütü halini alı r. Toplum bir norm toplumu olduğu anda, normalin ve

patolojik olanı n en üstün bilimi olan tı p, bilimlerin kraliçesi olur.” Foucault, Szasz’ı n

bir sözünü hatı rlatı r: “Tı p, modern çağı n dinidir” (Foucault, 2003a: 78). Tı bbı n iktidar

etkileri her yerde ortaya çı kmaktadı r. Çünkü kamu sağlı ğı sistem açı sı ndan son derece

önemlidir. Tı p bu açı dan genel bir toplumsal işlev kazanmaktadı r. Toplumun bedeni

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 47/128

37

biyolojik bir gerçeklik haline geldiğinden dolayı , tı bbı n bu alana müdahale etme

durumu ortaya çı kmaktadı r. Böylece de doktor bu bedenin bir teknisyeni, tı p da kamu

sağlı ğı olmaktadı r.

Toplumsal kurumlar ı n da disipliner iktidar ı n birer mekanizması haline geldiğini

ifade eden Foucault, fabrika, okul, hastane, hapishane gibi kurumlar ı n temel amacı nı n,

bireyleri dı şlamak değil, sabitlemek olduğu üzerinde durmaktadı r. Örneğin fabrika

bireyleri dı şlamamakta, onlar ı bir üretim aygı tı na bağlamaktadı r. Okul ise bireyleri, bir

bilgi aktar ı m aygı tı na, psikiyatri hastanesi de, bireyleri normalleştirme aygı tı na

bağlamaktadı r (Foucault, 2005b: 245). Buradan çı kan sonuca göre bu kurumlar ı n ortak

amaçlar ı bireyleri çeşitli iktidar araçlar ı na bağlayarak normalleştirmektir. Fabrikalar, iş

yerleri, hapishaneler, okullar, hastaneler, ak ı l hastaneleri ya da k ı şlalar, modern çağ

boyunca düzeni imal etmektedirler.

Foucault’ya göre bu kurumlar ı n çok ilginç bir özelliği ve birincil işlevi,

bireylerin zamanı nı n tümünün ya da hemen hemen tümünün denetimi sorumluluğunu

sürdürmektir. Bu kurumlar kendi yaptı klar ı işler çerçevesinde bireylerin yaşamı nı n tüm

zamansal boyutunu üstlenmektedirler. “Bu tabi kurumlar ı nı n ikinci işlevi ise, bireylerin

bedenlerini denetlemektir” (Foucault, 2005b: 247-248). Daha önce de ifade edildiği gibi

XIX. yüzyı ldan itibaren beden, oluşturulması ve düzeltilmesi gereken birşeydir;

yetenek kazanması , bazı nitelikler edinmesi, çalı şabilir beden olma niteliğini kazanması

gereklidir. Foucault bu çağa “toplumsal ortopedi” çağı adı nı vermektedir. Ona göre bu

çağı n en belirgin özelliği, “toplumsal denetim”in varlı ğı dı r (Foucault, 2005b: 224).

Kurumlar da bu toplumsal denetimin uygulandı ğı mekanlardı r. Kurumlar yukar ı da

belirtilen birinci işlevde, insanlar ı n zamanı nı , yani yaşam zamanlar ı nı çalı şma zamanı na

dönüştürmekte, ikinci işlevde ise, bedenlere çeşitli yetenekler kazandı r ı larak iş gücü

haline getirilmektedir. Böylece toplumun tüm kesimlerinde denetim eskizsiz

sağlanmaktadı r.

Bu denetim mekanizmalar ı nı n işleyişini Foucault Hapishanenin Do ğ u şu adlı

kitabı nda açı klamaktadı r. Bu analizi yaparken özellikle hapishanenin denetimdeki

işleyiş yöntemini incelemektedir. Bu analizi sı rası nda Foucault, XIX. yüzyı l

Avrupası ’nda bu disiplinci ütopyanı n eksiksiz biçimini “Panoptikon” kavramı nda

bulduğunu ifade etmektedir (Foucault, 2005b: 18). “Panoptikon; Yunanca ‘panaptos’,

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 48/128

38

herkesçe görülen ve ‘panaptes’, herşeyi gören, kelimelerinden türemiştir ve aslı nda

birleştirilmiş bir teleskop ve mikroskobu niteler” (Macey, 2005: 124).İngiliz filozof

Jeremy Bentham’ı n ideal hapishane olarak tasarladı ğı Panoptikon;

halka biçimli bir binadı r, ortası nda bir avlu ve avlunun ortası nda bir kule bulunmaktadı r. Halka hem içeriye hem dı şar ı ya bakan hücrelere bölünmüştür. Bu küçük hücrelerin her birinde, kurumun hedefine uygunolarak, yazı yazmayı öğrenen bir çocuk, çalı şan bir işçi, ı slah edilen birmahkum, deliliği yaşayan bir deli yer almaktadı r. Merkezi kulede birgözetmen vardı r. Her hücre hem içeri hem dı şar ı baktı ğı ndan gözetmenin bak ı şı tüm hücreyi kat edebilir; hiçbir karanlı k nokta yoktur ve sonuçolarak bireyin yaptı ğı her hareket gözetmenin bak ı şı na açı ktı r. Bugözetmen kendisinin her şeyi görebileceği, buna kar şı lı k kimseninkendisini göremeyeceği şekilde panjurlar, yar ı açı k bölme pencereleriarası nda gözlemde bulunmaktadı r. Bentham’a göre bu, bu küçük veharikulade mimari kurnazlı ğı bir dizi kurum kullanı labilmektedir.Panoptikon, aslı nda, “bir toplum ve iktidar türünün ütopyası dı r (Foucault,2005b: 19).

Foucault’ya göre bu tür bir iktidar, “panoptizm” adı nı tam olarak alabilmektedir.

Foucault, panoptizmin egemen olduğu bir çağda yaşanı ldı ğı nı belirtmektedir (Foucault,

2005b: 224). Panoptikle birlikte gözetleme, inceleme ortaya çı kmaktadı r. Bir kimseyi

aralı ksı z olarak ve tümüyle gözetlemek söz konusudur. Bireylerin üzerinde iktidar

uygulayan, gözetledikleri üzerinde bilgi imkanı na sahip olan biri taraf ı ndan bireylerin

sürekli olarak gözetimi vardı r. Bu gözetleme tekniği ile insan davranı şlar ı nı n her yönü

ayr ı ntı lı bir şekilde hizaya sokulmaktadı r.

Bu açı dan görsel teknolojinin önemli bir güç mekanizması olarak benimsenmesi,

görselleşmenin egemenliğiyle ilgili bir boyuttur. Bu durum bize görüşün kar şı lı klı lı ğı nı

göstermektedir. Görme şekilleri aynı zamanda görülme şekilleridir (Chaney, 1999:

114). Bu gözetleme sistemi toplumun, yurttaşı n özel gündelik dünyası nı n bütüncül bir

tarzda yönetilmesini sağlamaktadı r. “Modern denetim, disiplinlerin ve alı şkanlı ğı n

sorgulanmaksı zı n kabul edilen dünyası içersinde cereyan eden özdenetime dayanı r”

(Stauth ve Turner, 1997: 127). Bunun anlamı ; gözleyenin kendisi gözlenenler taraf ı ndan

görülmediği için gözlenenler tam olarak ne zaman gözlendiklerini bilememektedirler.

Bu yüzden her zaman gözleniyormuş gibi hareket etmek ve davranı şlar ı nı

sı nı rlandı rmak zorundadı rlar. Bu nedenle panoptikon, disiplinin mahkumlar taraf ı ndan

içselleştirilmesidir. Panoptikon ilkesinin başka kurumlar taraf ı ndan da uygulanması yla

iktidar son derece ekonomik, verimli, etkili bir biçimde toplumu disiplin altı na

almaktadı r (Foucault, 2005b: 18). Panoptikon’un en önemli sonucu; “orada olan kişide,

iktidar ı n otomatik işleyişini garanti altı na alan bir bilinçli ve sürekli görünürlük durumu

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 49/128

39

yaratmaktı r” (Megill, 1998: 358). Çünkü panoptikon iktidar ı otomatikleştirmekte ve

bireysellikten çı karmaktadı r. İktidar ı kimin icra ettiğinin pek bir önemi yoktur. Burada

gerçek bir tabi olma durumu, hayali bir ilişkiden mekanik olarak doğmaktadı r.

Mahkumu iyi davranmaya, deliyi sakin olmaya, işçiyi çalı şmaya, okul çocuğunu özenliolmaya, hastayı tedaviye uymaya zorlamak için güç kullanmaya gerek kalmamaktadı r

(Foucault, 2000: 299). Böylece bir gözetim toplumu ortaya çı kmaktadı r. Bedenler

derinlemesine bir şekilde kuşatı lmakta ve birey bu düzende, bütüncül bir güçler ve

bedenler taktiğine göre, titizlikle üretilmektedir.

Madan Sarup bu noktada ilginç bir benzetme yapmaktadı r, panoptikon ile

sonsuz bilgi sahibi Hı ristiyan Tanr ı sı arası nda yak ı n bir benzerlik kurmaktadı r. Ayr ı ca

bu aracı , usdı şı kaynaklı arzular ı n içsel gözetimcisi Freud’cu üst ben kavramı na da

benzetmektedir. Panoptikon ile bireylerin bilgisayar yoluyla gözlemlenmeleri arası nda

da bir benzerlik kurulabileceğini de ifade etmektedir (Sarup, 1995: 86). Norbert Elias

da bu şekilde insanlar ı n kendilerini ve başkalar ı nı Orta Çağ’da olduğundan daha

özgürce şekillendirebildiklerini ifade etmektedir (Chaney, 1999:126). Çünkü, insanı n

gözetleme ve izleme eylemi kar şı lı ksı z kalmamaktadı r. “Etkin olarak gerçekleştirdiği bu

türden her şeyi, tam tamı na aynı ama daha kuvvetli bir biçimde kendinde de edilgen

olarak deneyimler” (Canetti, 1998: 202). K ı sacası Panoptikon kendisine herkesinyakalandı ğı ama hiç kimsenin bilmediği bir makinedir. Bu makine aslı nda insansı zlaşan

iktidar kavramı na kar şı lı k gelmektedir. Çünkü her an görünür olduğunun bilincinde olan

kişi, kendi kendini kontrol etmektedir. Böylece disipliner iktidar ı n bu aygı tı kişide bir

otokontrol mekanizması nı kurmakta ve işletmektedir. Kişi iktidar ı n nerde olduğunu ve

nerden geldiğini bilmediği için de, sürekli izleniyormuş hissine kapı larak kendi kendini

gözetlemektedir. Böylece kendilerini ve birbirlerini sürekli gözetleyen insanlar ı n

oluşturduğu bir toplum ortaya çı kmaktadı r. Sonuç olarak modern birey ve onun bedeni biyo-iktidar ve disipliner iktidar mekanizmalar ı nı n içinde özenle imal edilmektedir.

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 50/128

40

İK İNCİ BÖLÜM

BİYO-İKTİDAR KAVRAMININ IRKÇILIĞA DÖNÜŞÜMÜVE NAZİZM ÖRNEĞİ

2. 1. BİYO-İKTİDAR KAVRAMININ IRKÇILIĞA DÖNÜŞÜMÜXIX. yüzyı lda insanlı ğı n gelişmesinde iki önemli olay meydana gelmiştir:

“Bünyeleri ve zihniyetleri itibariyle birliklerini gittikçe sağlamlaştı ran milletlerin

meydana gelişi -ulus devletlerin ortaya çı k ı şı -; toplumlar ı n istatistik incelemelerine

mahsus demografi biliminin ve mesken davası nı n bir devrim denilecekşekilde gelişmiş

olması ” (Domenach, 1961: 41). Bu bağlamda yaşanan bu gelişmelerden ilki politik

iktidar alanı nda, ikincisi ise yaşam iktidar ı üzerinde meydana gelmektedir. Buikincisinin anlamı , yaşamı n iktidar taraf ı ndan göz önüne alı nması dı r. Bu, canlı varlı k

olarak insan üzerinde bir iktidar ı n kurulması dı r, başka bir ifadeyle burada biyolojik

olanı n denetim altı na alı nması söz konusudur. Yaşam ve beden bir iktidar nesnesi haline

gelmektedir. Biyolojik olan siyasal alanda kar şı lı ğı nı bulmakta ve iktidar ı n müdahale

alanı na dahil edilmektedir.

Foucault’ya göre XIX. yüzyı lda siyasal hukukun en büyük değişikliklerinden

biri, eski hükümranlı k hukukunun -öldürme ya da hayatta bı rakma hakk ı nı -, yeni bir

hukukla tamamlanması dı r. Bu yeni hukuk biçimi ilkinin içine işlemekte, onu

değiştirmekte, tersi bir hukuk ve iktidar biçimi yaratmaktadı r. “Hükümranlı k hakk ı ,

öldürme ya da hayatta bı rakma iktidar ı iken bu yeni iktidar, yaşatma ya da ölüme

bı rakma iktidar ı dı r” (Foucault, 2003c: 247). XVII. ve XVIII. Yüzyı llarda esas olarak

bireyin bedeni üzerine odaklanan bu iktidar biçimi daha öncede belirtildiği gibi biyo-

iktidardı r. Bu iktidar teknolojisindeki temel mesele bireyin bedeni ve toplumun bedeni,

yani nüfustur. Biyo-iktidar nüfusun içinde meydana gelen belirtisiz, rastlantı sal olaylarayönelmekte ve bunlar ı düzenlemeye, denetlemeye çalı şmaktadı r. Örneğin doğum ve

ölüm oranlar ı , yaşam süreleri, sağlı k düzeyleri ve bunlar ı etkileyecek tüm koşullar.

Foucault bu yeni iktidar biçimine -biyo iktidar- geçişle birlikteşu sorulara yanı t

aramaktadı r:

1. Nesne ve hedef olarak yaşamı alan bu iktidar teknolojisinde,

hükümdarlı k iktidar ı nı n giderek gerilediği ve bunun tersine disiplinci ya

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 51/128

41

da düzen ayarlayı cı biyo-iktidar ı n giderek daha çok ilerlediği doğruysa,

öldürme hakk ı ya da öldürme görevi nası l kullanı lacaktı r?

2. Bu iktidar, asal olarak yaşamı çoğaltmanı n, süresini uzatmanı n, yaşam

şanslar ı nı çoğaltmanı n, kazalar ı savuşturmanı n ya da kayı plar ı nı

gidermenin önemli olduğu doğruysa, nası l öldürebilir?

3. Bu koşullarda, siyasal bir iktidar için öldürmek, ölümü talep etmek,

ölüme çağr ı çı karmak, öldürtmek, öldürme emrini vermek, yalnı zca

düşmanlar ı nı değil kendi yurttaşlar ı nı bile ölüme atmak nası l mümkün

olur?

4. Asal olarak hedefi yaşatmak olan bu iktidar nası l ölüme bı rakabilir?5. Biyo-iktidar üzerine odaklı bir siyasal sistemde, öldürme gücü nası l

kullanı lı r, öldürme işlevi nası l kullanı lı r? (Foucault, 2003c: 260).

Foucault, 17 Mart 1976 tarihli dersinde bu sorularaşu şekilde yanı t vermektedir:

Irkçı lı k burada devreye girer. Irkçı lı ğı n bu dönemde icat edildiğini söylemekistemiyorum kesinlikle. Çok uzun süreden beri vardı . Ama galiba başka yerdeişliyordu. Irkçı lı ğı devlet mekanizmalar ı nı n içine sokan, işte bu biyo-iktidar ı n birden belirimidir. Irkçı lı k, iktidar ı n temel mekanizması olarak, modern

devletlerde kendini gösterdiği biçimiyle, bu anda yerleşir, ki bu da, belirli birzamanda, belirli bir ölçüde ve belirli koşullarda, ı rkçı lı ktan geçmemiş hiçbirmodern devlet işleyişi olmadı ğı nı gösteriyor (Foucault, 2003c: 260).

Foucault’ya göre ı rkçı lı k şu şekilde işlemektedir: Irkçı lı k öncelikle iktidar ı n

sorumluluğunu yüklendiği yaşam alanı içerisinde bir kopukluk yaratmakta; yaşaması

gerekenle, ölmesi gereken arası nda bir kesinti oluşturmaktadı r. Irklar ı n ortaya çı k ı şı ,

ayr ı şması , hiyerar şisi, bazı lar ı nı n aşağı bazı lar ı nı n da üstün olarak nitelendirilmesi,

iktidar ı n yüklendiği bu biyolojik alanı parçalara ayı rmanı n yollar ı dı r. Nüfus içersinde,

topluluklar ı birbirlerine göre ileriye ya da geriye konumlandı rmanı n da bir yoludur

(Foucault, 2003c: 261). K ı sacası biyolojik bir alan içerisinde, biyolojik özellikli

duraklar yaratmaktadı r Tüm bunlar iktidara, nüfus içerisinde,ı rklar ı n ayr ı ştı r ı lması

imkanı nı vermektedir.

Foucault’ya göreı rkçı lı ğı n iki işlevi bulunmaktadı r:

Irkçı lı ğı n ilk işlevi, parçalara ayı rmak, biyo-iktidar ı n ilgilendiği biyolojik

continuum içerisine duraklar koymaktı r. İkinci işlevi ise, “ne kadar öldürürsen, o

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 52/128

42

kadar ı nı ölüme bı rak ı rsı n” ya da “ne kadar çok ölüme terk edersen, sen de, bu yolla o

kadar yaşarsı n” düşüncesini ortaya koymaktı r. Irkçı lı k, savaşçı türden bu ilişkiyi,

yaşamak istiyorsan, ötekinin ölmesi gerekir fikrini, yeni bir düzlemde, biyo-iktidar ı n

kullanı şı yla açı kça bağdaşan bir biçimde devreye sokmaktadı r, işletmektedir. Irkçı lı k, birinin yaşamı ile ötekinin ölümü arası nda biyolojik bir ilişki kurmaktadı r. Aşağı türler

yok olma eğiliminde oldukça, anormal insanlar ortadan kaldı r ı ldı kça kişi daha çok

yaşamakta, güçlü ve sağlı klı olmaktadı r. “Ötekinin ölümü, kötü ı rk ı n, aşağı ı rk ı n,

soysuzlaşmı ş ya da anormal olanı n ölümü, genel olarak yaşamı daha sağlı klı

k ı lmaktadı r; daha sağlı klı ve ar ı ” (Foucault, 2003c: 261). Burada söz konusu olan

savaşçı l ya da siyasal bir ilişki değil, biyolojik bir ilişkidir. Ortadan kaldı r ı lması

gerekenler nüfusa, nüfusun içinde yer alanı rklara göre değerlendirilmektedir. Biyolojiktehlikeler ortadan kaldı r ı lmakta ve böylece ı rk ı n güçlendirilmesine yönelik olarak bir

biyolojik sistem devreye sokulmaktadı r. Biyolojik olarak tehlikeli görülenler bertaraf

edilmektedir.

Foucault’ya göre ı rk, ı rkçı lı k, bir normlaştı rma toplumunda ölüme mahkum

etmenin kabul edilebilirlik koşuludur. Foucault, “devlet biyo-iktidar modu üzerinden

işlediği andan itibaren, devletin öldürücü işlevi ancak ı rkçı lı kla yerine getirilebilir”

(Foucault, 2003c: 262) demektedir. Foucault’nun sorduğu sorulara verdiği yanı t bucümlede yer almaktadı r. Burada devletin öldürme gücünü ve işlevini ı rkçı lı ğa

başvurarak yerine getirdiğini ifade etmektedir. Irkçı lı ğı n önemi de burada ortaya

çı kmaktadı r. Öldürme hakk ı bu koşullar altı nda uygulanabilmektedir. Irkçı teoriler

kendilerinden olmayanı rklar ı yok etmek amacı yla böyle bir sistem geliştirmektedirler.

Foucault bu noktada başka bir soruyu gündeme getirmektedir: “İnsanlar ı

öldürmek, uygarlı klar ı öldürmek gerektiğinde, bu nası l yapı lacaktı r?” Foucault’nun bu

soruya verdiği yanı t ise şöyledir: “Evrimciliğin izleklerinden geçen birı rkçı lı k yoluyla

yapı lacaktı r.” Bu nedenlerle de savaşta ı rkçı lı k harekete geçirilmektedir. Ona göre

savaşta artı k iki şey önemli hale gelmektedir:

1. Yalnı zca siyasal düşmanı değil, kar şı ı rk ı , temsil edilen ı rk adı na,

kar şı taraftakilerin oluşturduğu o biyolojik tehlikenin de yok edilmesi.

Burada söz konusu olan siyasal düşmanı n biyolojik olarak

genelleştirilmesidir.

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 53/128

43

2. Savaş XIX yüzyı lı n sonunda, yalnı zca kar şı ı rk ı saf dı şı bı rakarak

kendi ı rk ı nı güçlendirmenin bir yolu olarak değil, aynı zamanda kendiı rk ı nı yeniden canlandı rmanı n da bir yoludur. Foucault’ya göre artı k

insanlar arası nda şu düşünce egemendir: “Aramı zdan ölenlerin sayı sı ne kadar çok olursa, ait olduğumuz ı rk da o kadar saf olacaktı r”

(Foucault, 2003c: 263).

Artı k savaşlar savunulması gereken hükümdar adı na yapı lmamakta, herkesin var

olması adı na yapı lmaktadı r. Halklar birbirlerini öldürmeye yaşamlar ı nı n gerekliliği için

hazı rdı rlar. Bu açı dan katliamlar yaşamsal olmaktadı r (Foucault, 2003b: 101).

Foucault’ya göre, “bir halk ı toptan ölüme mahkum etme gücü, bir başka halk ı n varlı ğı nı

sürdürmesini sağlama gücünün görünmez ya da öbür yüzüdür” (Bernauer, 2005: 249)

demektedir. Burada söz konusu olan bir halk ı n biyolojik varlı ğı dı r. Çünkü iktidar,

yaşam, tür, ı rk ve kitlesel nüfus olaylar ı düzeyinde yer almakta ve kendini burada ortaya

koymaktadı r.

Foucault, 28 Ocak 1976 tarihli dersindeı rkçı lı ğı n, tarihsel savaş teması nı n

yerine, biyolojik savaşı geçirdiğini ifade etmektedir. Ona göre türlerin ayr ı şması , en

güçlünün seçilmesi, en uygunı rklar ı n ayakta kalması vb. alanlarda mücadele söz

konusudur. Birci bir toplum yapı sı egemendir. Devlet de ı rk ı n bütünlüğünün,

üstünlüğünün ve saflı ğı nı n koruyucusudur. Bu şekilde ı rk ı n saflı ğı düşüncesi, ı rklar

savaşı mı düşüncesinin yerini almaktadı r (Foucault, 2003c: 92). Öncelikle bir üst ve altı rk belirlenmekte, kar şı ı rk ı n getirdiği bütün biyolojik tehlikelere kar şı önlemler

alı nmakta, ı rk ı n saflı ğı korunmakta ve son aşamada kar şı ı rk yok edilmektedir.

Irkçı lı k doktrinlerinde “kan” düşüncesi oldukça önemli bir araç olarak kar şı mı za

çı kmaktadı r. Kanı n değeri, bir yandan araçsal rolüne; kan dökebilmeye, öte yandan da

göstergeler düzenindeki iş birliğine; belli bir kana sahip olmaya, aynı kandan olmaya ve

muğlaklı ğı na; kanı n dökülmesi kolay, kar ı şmaya yatk ı n, çabucak bozulabilir olması na

bağlı bulunmaktadı r. Burada söz konusu olan bir kan toplumudur ve bundan dolayı da

iktidar da kan aracı lı ğı yla konuşmakta, bireylere buşekilde seslenmektedir (Foucault,

2003b: 108). Kan sembolik işlevinin dı şı nda, soyluluk taraf ı ndan bir biyolojik nesne

olarak da görülmektedir. Bu açı dan “soyluluğun ı rkçı lı ğı mitik bir geleneğe değil,

gerçek bir kan bağı yla soyaçekim teorisine dayanmaktadı r” (Grosrichard, 2005: 150).

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 54/128

44

Irkçı iktidar kan aracı lı ğı yla, ı rka, ı rk ı n gücüne ve egemen olma yeteneğine

bağlanmaktadı r. Foucault da modern, devletsel, biyolojikleştirici biçimiyleı rkçı lı ğı n bu

noktada oluştuğunu ifade etmektedir. Bütün bir nüfus, aile, evlilik, eğitim, toplumsal

hiyerar şi ve mülkiyet politikası yla bedenler, davranı şlar, sağlı k ve gündelik yaşamdüzeyindeki bir dizi sürekli müdahale, renklerini ve gerçeklendirilmelerini kanı n

saflı ğı nı koruma ve ı rk ı zafere ulaştı rmanı n kaygı sı ndan yola çı karak kazanmaktadı r.

K ı sacası ı rkçı lı k, biyo-iktidar ı n içinde, başkalar ı nı n ölümü, bir ı rk ı n ya da bir

nüfusun üyesi, birlikçi ve canlı bir çokluğun bir öğesi olarak kişinin kendisinin biyolojik

açı dan güçlendirilmesini ifade etmektedir. Bu ilkeye göre de, ölüm işlevini yerine

getirmektedir. Foucault’ya (2003c: 264) göre modernı rkçı lı ğı n özgüllüğü de iktidar ı n

tekniğine, teknolojisine bağlı dı r. Irkçı lı k, hükümdar iktidar ı nı sürebilmek için, ı rk ı ,ı rklar ı n saf dı şı edilmesini ve ı rklar ı n saflaştı r ı lması nı kullanmak zorunda olan bir

devletin işleyişine bağlı bir konumdadı r. Hükümdar iktidar ı nı n biyo-iktidarla yan yana

gelmesi ya da biyo-iktidar yoluyla işleyişi, ı rkçı lı ğı n işleyişini, yerleştirilmesini ve

canlandı r ı lması nı gerektirmektedir. Tüm bunlar biyoloji ve tı p alanı ndaki bilimsel

çalı şmalar kullanı larak yapı lmaktadı r. Bu şekilde ı rkçı lı k teorileri formüle edilmekte ve

uygulanmaktadı r.

Demografi bilimiyle her türlü nüfus istatistiği tutulmaktadı r. Bununla birlikte

disipliner iktidar da üreme yaşamı nı doğrudan denetlemektedir. Bu açı dan cinsellik de

iktidar ı n doğrudan müdahale ettiği bir nesne konumuna gelmektedir. Foucault, cinsel

alanı n nası l iktidar ı n oluşturduğu ve müdahale ettiği bir nesne halini aldı ğı nı ortaya

koymaktadı r. XIX. yüzyı lı n başı nda tı bbi cinsiyet teknolojileri ortaya çı kmaktadı r.

Foucault, XIX yüzyı lı n sonunda ise, toplumun veı rk ı n korunması amacı yla hukuki ve

tı bbi denetimlerin geliştirildiğini ifade etmektedir (Bernauer, 2005: 243). Bu dönemde

çiftlerin cinsel davranı şlar ı nı , planlanmı ş bir siyasal tutuma dönüştürmeye çalı şan

sistematik çalı şmalar yapı lmaktadı r. Foucault’ya (2003b: 28) göre XIX. ve XX.

Yüzyı llar ı n ı rkçı rejimlerinde, devlet, yurttaşlar ı nı n sürdürdüğü cinsel etkinliğin ne

durumda olduğunu ve bu etkinliğin nası l yürütüldüğünü bilmek zorundadı r. Cinsellik

kamuyu doğrudan ilgilendiren bir konudur, buyruklardan oluşan büyük bir biyolojik

düzen cinselliği kuşatmı ş bulunmaktadı r. Biyolojik olanı n tı bbi bir toplumsallaştı r ı lması

söz konusudur. Bu iktidar ı n biyolojik süreçlere müdahalesi anlamı nı taşı maktadı r. Bu

müdahalenin en önemli örneğini de XX. Yüzyı lda Nazizm oluşturmaktadı r. K ı sacası

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 55/128

45

Foucault’nun ortaya koyduğu bedenin anatoma-politiği Nazizmde saf, üstünı rka, ideal

beden tasar ı mı na; biyo-iktidar ise kar şı t ı rklar ı n yok edilmesine -soyk ı r ı m- ve nüfus

politikalar ı nda saf Alman ı rk ı nı n korunması na yönelik çalı şmalara –doğum kontrolleri,

k ı sı rlaştı rma, insan haralar ı nı n kurulması gibi- dönüşmektedir.

2. 2. IRK VE IRKÇILIKIrk, milletten farklı olarak ve kuşkuya yer bı rakmayacak bir biçimde

algı lanmaktadı r. Irk fikri, insanlar arası nda ne insan eseri, ne de insan çabası yla

değiştirilebilir olduğu düşünülen türden ayr ı mlar ı temsil etmektedir (Bauman, 1999:

190). “Irk, kalı tsal karakterleri belirli bir birlik gösteren insanlar ı n oluşturduğu doğal

gruplar ı ; ortak biyolojik özelliklere göre bölünmeyi” (Güney, 1998: 135); “kimi

genlerin en az ya da en çok rastlanı r olması yla diğerlerinden farklı laşan bir topluluğu ya

da topluluk bütününü” (Strauss, 1997: 66) ifade etmektedir. Irk, soyun alt

bölümlerinden biri olarak ortaya çı kmı ştı r; türün bir alt bölümüdür.İnsan gruplar ı nı

birbirleriyle ı rksal açı dan farklı laştı ran başlı ca unsur ise onlar ı n bedensel özellikleridir.

Kalı tı msal, ortak fiziki karakterlerin toplamı nı belirtmektedir. Buradaki “fizik karakter”

ifadesi, kalı tı msal olmak koşuluyla anatomik olduğu kadar, fizyolojik, psikolojik,

patolojik özellikleri de taşı maktadı r. Bundan dolayı tüm bu özellikler, antropolojik

değerlere sahiptir (Fontette, 1991: 10-11). Irka biyolojik bir anlam verilmektedir.

Bireysel karakter, kabiliyet ve mizaç, kafatası ya da bedenin öteki parçalar ı nı n şekli ve

ölçüsü gibi, gözlenebilir, dı şsal niteliklerle yak ı ndan ilişkilidir, ya da genlerin niteliği ile

bir daha değişmemek üzere belirlenmiştir (Bauman, 1999: 190). Görüldüğü gibi ı rk ı

belirleyen ya da birı rk ı diğerlerinden ayı rmaya neden olan ölçütler bedensel ölçütlerdir,

bunlar:

1- Ten Rengi: Altderi içinde bulunan pigment taneciklerinin az ya da

yoğun olması yla ilişkilidir; yoğunluğun fazla olması ‘siyah ı rk’ı ,

derideki kanla pigmentin renklerinin kar ı şması (cildin sararması )

‘Asyalı ı rk’ı , pigmentasyon eksikliği ise (tenin pembe renk alması )

‘Kuzey Avrupa ı rk’ı nı karakterize etmektedir (Fontette, 1991: 11-12).

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 56/128

46

2- Saçlar ı n Biçimi; dik saçlar sar ı ı rka, dalgalı ve yumuşak saçlar ise

Avrupa’da yaygı ndı r. Boy ve başı n biçimi de bu ölçütler arası nda yer

almaktadı r.

3- Bunlar ı n yanı nda genetik ölçütler olarak; kan grubu, kandaki “Rh”

faktörü ve tat alma duyarlı klar ı kullanı lmaktadı r.

Paul Robert’in Dictionnaire de la Langue Française’i 1962’de ı rkçı lı ğı , ı rk

sözcüğünün türevlerinden biri olarak kabul etmekte ve anlamı nı şöyle açı klamaktadı r:

“Toplumsal konumunı rksal karakterlere bağlı olduğu inancı üzerinde kurulu ve üstünı rk ı n diğer ı rklarla kar ı şmaktan korunması gerektiği sonucuna ulaşan bir ı rklar

hiyerar şisi teorisi” (Fontette, 1991: 7) dir. Irklar hiyerar şisine göre ı rklardan kimisi

üstün kimisi ise aşağı dı r; ne zamanı n değişimi, ne coğrafya farklı lı ğı bunu

değiştirememektedir. Irklar ı n bu şekilde kabul edilmesi, ı rkçı lı k fikrinin temelini

oluşturmakta veı rkçı lı ğa zemin hazı rlamaktadı r.

Irkçı lı k, ı rklar ı n varlı ğı inancı na dayanmaktadı r. “Irkçı lı k, belli başlı insani

özelliklerin ve yeteneklerinı rk taraf ı ndan belirlendiğini öne süren teoridir” (Bernasconi,

2000: 34). Irkçı lı k, gerçek bir bütüncül toplumsal görüngüler olarak, farklı işaretlerin -

isim, derinin rengi, dinsel ibadet gibi- etraf ı

nda eklemlenen ve korunma ya da ayr ı

mhayalinin -toplumsal bünyeyi ar ı laştı rma, kendi, biz kimliğini her türlü melezleşme,

kar ı şma ve istiladan koruma zorunluluğu gibi- zihinsel ürünleri olan söylemlerde,

temsillerde ve pratiklerde kayı tlı dı r. Böylece kimi duygulanı mlar düzenler; bunu onlara

nesneleri açı sı ndan olduğu kadar özneleri açı sı ndan da klişeleşmiş bir biçim vererek

yapmaktadı r (Balibar, 1995a: 26). Balibar’a göre kitle ya da halk kategorisi bile yansı z

değildir, toplumsal olanı n ı rksal ve yurtsal k ı lı nması mantı ğı yla doğrudan ilişkilidir.

Irkçı kuramlar ı n işlevinin kaynağı , gözle görülür kanı tlara, ı rksal işaretlere, özelikle de

bedensel işaretlere dayanmaktadı r. Irkçı kuramlar ı n temelinde biyolojik faktörler

bulunmaktadı r.

Öncelikle temel bir sı nı flandı rma işlevi, yani insan türünün kendisini oluşturan

farklı lı ğı içeriden düşünüşü, insanlar ı n insan olarak kabul edildikleri ölçütleri arayı şı

söz konusudur: İnsanı , insan yapan nedir? Ne ölçüde, ne biçimde insandı r? sorular ı

sorulmaktadı r. Bu açı dan her hiyerar şi oluşturma, bu sı nı flandı rmayı önceden

varsaymaktadı

r. Bu sı

flandı

rma da doğal olarak hiyerar şiye yol açmaktadı

r. Çünkü

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 57/128

47

insan türünü oluşturan gruplar ı n hiyerar şik bir tablosunun çizilmesi, türün birliğinin

tasviridir. Burada bir farkçı lı k yaratı lmaktadı r (Balibar, 1995b: 75). K ı sacası

sı nı flandı rma ve hiyerar şi, tarihsel ve toplumsal farklı lı klar ı n doğallaştı r ı lması nı ifade

etmektedir. Bu doğallaştı rmalarla birlikte ı rkçı lı k düşüncesi de bir gerçekliğeoturtulmaktadı r. Böylece toplumun bu düşünceyi kabullenmesi sağlanmaktadı r.

Irkçı lı k, ı rklar olarak adlandı r ı lan şeyleşmiş varlı klar ı n kesin sı nı rlar ı nı , genetik

ve/veya toplumsal olarak tanı mlamakta; aynı zamanda geçmişin sürekliliğini temel alan

iddialar ı , her zaman için bugüne taşı maktadı r. Geçmişi, bugüne uyarlanmı ş bir

esneklikle birleştirmektedir (Wallerstein, 1995: 45). Buşekilde ı rksal gruplar ı n

yaratı lması nı ve sürekli olarak yeniden yaratı lması nı sağlamaktadı r. Gruplar her zaman

bulunmaktadı r ve hiyerar şik bir yapı da sı ralanmaktadı rlar.

2. 2. 1. Irkçı lı ğı n Tarihsel Gelişimiİnsanlar ı n renklerine göre ayr ı ma tabi tutulması na ilişkin en eski kanı t, İ.Ö. 19.

yüzyı lda Firavun III. Sesostris’in Güney Mı sı r’da diktirmiş olduğu dikilitaşlardan

birinin üzerinde bulunan kitabedir. Kitabede; “ticaret merkezlerinde alı şveriş yapmak

için gelmek isteyenler dı şı nda, bu topraklardan kara yoluyla ya da nehir yolundan

kayı kla geçiş siyahlara yasaklanmı ştı r” (Fontette, 1991: 22) yazmaktadı r. Yunanlı lar ise

“Hellad” dı şı nda yaşayan herkesi “Barbaroi” olarak adlandı rmaktadı rlar. Yunanlı lar İ.Ö.

130 yı lı nda Yahudilere yönelik olarak, onlar ı n insan soyunun düşmanlar ı , cüzamlı lar,

gereksizler vb. olduklar ı nı ifade etmektedirler. Yahudi sorunununı rkçı bir renge

bürünmesi ise ilk kez 15. yüzyı lda İspanya’da görülmektedir. Yalnı z kan

katı şı ksı zlı klar ı nı kanı tlayabilenler “eski Hı ristiyanlar” olarak kabul edilmektedirler

(Fontette, 1991: 37). Tarihte buşekilde belirmeye başlayan bir ı rklar ayr ı mı ve

hiyerar şisi söz konusudur.İlk olarak ı rklar birbirlerinden ayr ı lmakta ve sonrası nda ı rklararası nda bir hiyerar şi yaratı lmaktadı r, bunlar da ı rkçı lı k düşüncesini oluşturmaktadı r.

Avrupa’da XV. yüzyı lı n sonundan itibaren artan birşekilde misyonerler, kaşifler

ve tüccarlar taraf ı ndan yazı lmı ş olan ve insan topluluklar ı arası ndaki farklı lı klar ı

ayr ı ntı lar ı yla anlatan seyahatnameler ortaya çı kmaktadı r. 1864 yı lı nda yayı mlanan ve

François Bernier’e atfedilen anonim bir kitap dört ya da beş değişik insan tipi olduğunu

kabul etmektedir. Bunlar, Avrupalı lar, Doğulular ve Laponlar’dı r. Bu sı nı flandı rmada

Amerikan Yerlileri ve Hotantolar’da ek tipler olarak yer almaktadı rlar. Bernier bu

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 58/128

48

çalı şması nda ı rk kavramı yla ilgili olarak farklı tohumlara gönderme yapmaktadı r.

“Bernier’e göre güzellik, sadece sudan, yeme alı şkanlı klar ı ndan, topraktan ve havadan

değil, aynı zamanda belli ı rklara ve türlere özgü tohumdan da doğmaktadı r”

(Bernasconi, 2000: 36-37). Buradaı rk ı n güzelliği genetik faktörlere bağlanmaktadı r. Nazi döneminde bu anlayı ş, saf Alman ı rk ı nı n yaratı lması nda, ideal güzellik ve beden

fikrinin ortaya konması nda ve uygulanması nda kendini göstermektedir.

Irk kuramlar ı ; bilimsel, çevreci, kalı tı mcı , genetik ı rk kuramlar ı şeklinde

ayr ı lmaktadı rlar. İsveçli botanikçi Linnaeus 1735 yı lı nda ı rklar ı ; Amerikalı K ı zı l,

Afrikalı Siyah, Asyalı Kahverengi ve Avrupalı Beyaz olarak sı nı flandı rmaktadı r. 1775

yı lı nda antropoloji biliminin kurucusu Alman doğa bilgini Blumenbach insanlar ı

derilerinin renklerine göre, Kafkasyalı -Beyaz, Moğol-Sar ı , Etyopyalı -Siyah, Amerikalı -

K ı zı l ve Malayalı -Kahverengi olarak ayr ı lmaktadı r (Şenel, 1984: 14-15).

Çevreci kuramda ise Fransı z doğa bilimcisi Buffon evrim kavramı nı ortaya

koymakta, iklimi ve diyetiı rksal farklı lı klar ı n temel nedenleri olarak görmektedir.

Fransı z biyoloğu Lamarck’a göre ise evrim, kullanı lmayan organlar ı n körelip yok

olmalar ı , kullanı lan organlar ı n gelişmeleri ve böylece kazanı lan özelliklerin katı lı mı yla

ilerlemektedir. Darwin de Do ğ al Ayı klanma Yoluyla Türlerin Kökeniadlı yapı tı nda

canlı lar arası nda bir yaşam savaşı nı n olduğunu, k ı t kaynaklar içinde yapı lan bu yaşam

savaşı nda farklı çevrelere uyum sağlayanlar ı n yaşamlar ı nı sürdürüp, uyum

sağlayamayanlar ı n elenmesiyle sonuçlanan bir doğal ayı klanma sürecini varlı ğı nı öne

sürmektedir (Şenel, 1984: 21). Ona göre anne babadaki yalı n niteliklerin ortalaması

yavruya aktar ı lmakta ve her türlü bedensel, psikolojik, zihinsel nitelikler kalı tı mla

geçmektedir.

Kalı tı mcı kuramda ise Alman anatomisti Camper insan yüzünü ölçmektedir.

Retzius ise kafataslar ı nı ölçmeye yönelmektedir. Fransı z antropoloğu Paul Broca ise,

beynin ı rkla ilgili bir şey olduğunu ve kafatası nı ölçmenin beynin içindekileri ortaya

çı karmak için en iyi yol olduğunu ileri sürmektedir (Arendt, 1998: 72). Bedenle ilgili

ölçümler ı rklar ı n sı nı flandı r ı lması için ölçüt seçilmektedir. Biyolojik özellikler son

derece titiz birşekilde incelenmekte ve bu verilerı şı ğı nda ı rklar sı nı flandı r ı lmaktadı r.

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 59/128

49

XIX. yüzyı lı n tanı nmı ş fizyonomicilerinden R. Wells,Yeni Fizyonomi ya da

Karakterin Emareleri adlı kitabı nda, fizyonomik karakterizasyonlar ı n tipik özelliğini

açı klamaktadı r. Ona göre bedenin her bir parçası , hiyerar şik kültürel farklı lı klar için bir

yol haritası sunmaktadı r. Burun hakk ı nda şöyle demektedir:

Burun, sahibinin hiyerar şideki konumunu gösterir. Bir zarif, güzel bir burunvar, bir de kocaman, kaba, çirkin burun. Biri, tam ve sistematik gelişmeyi,öbürüyse sadece deformasyon istikametini gösterir. Aynı şey bireyler içinolduğu kadar, uluslar için de geçerlidir. Irk ı n terbiyesi ve ilerlemesi arttı kça burun da güzelleşiyor (Leppert, 2002: 268).

Fizyonomi, üstün ı rk ı betimlemeye ve başkalar ı yla birlikte Yahudilerin

ehliyetsizliklerini göstermeye çalı şan Nazilerin işini kolaylaştı rmaktadı r. Fizyonominin

ölçümleri, soyk ı r ı mı n bilimsel gerçeklerini desteklemektedir.

Bauman’a göre, “siyaset pratiğinin etkili bir aracı olarak ı rkçı lı k, modern

bilimin ilerlemesi, modern teknoloji ve devlet gücünün modern biçimleri olmaksı zı n

düşünülemez. Bu özelliğiyle ı rkçı lı k, kesinlikle modern bir üründür. Modernlik,ı rkçı lı ğı

olanaklı k ı lar” (Bauman, 1997: 90). Ona göreı rkçı lı k, hem heterofobiden -farklı

olandan hoşlanmama-, hem de rekabet kaynaklı düşmanlı ktan farklı dı r. Baumanı rkçı lı ğı mimarlı k ve bahçe düzenleme stratejilerini tı bbı nkilerle birleştiren bir

uygulamaya benzetmektedir. Irkçı lı kta varolan gerçek, düşlenen kusursuz gerçeğe

uymayan ve yapı lanlarla değiştirilemeyen öğeler, budanarak yeni bir toplumsal düzenin

kurulması amaçlanmaktadı r (Bauman, 1997: 94). Bu bağlamda, bilimsel, teknolojik ve

kültürel gelişimin varabileceği sı nı r ı sürekli zorlayan bir modern dünyada,ı rkçı lı k belli

bir halk kategorisinin, belli kusurlar ı nı n yok edilemeyeceğini ve düzeltilemeyeceğini

ilan etmektedir. K ı sacası modernitenin vardı ğı noktada ı rkçı lı k, toplum içerisinde

rahatsı z edici kategorinin toplumdan atı lması nı , daha ileri düzeyde ise fiziksel olarak

yok edilmesini istemektedir. XX. Yüzyı lda Nazizm, bu yok etme işlemini en üstdüzeyde, soyk ı r ı ma başvurarak gerçekleştirmektedir.

2. 2. 2. Irkçı Doktrinler

Gobineau’ya göre toplumlar ı n yaşadı ğı dönüşümlerin asli faktörü ı rktı r. “Irk,

insan dünyası nı n öteki her şeyin çevresinde döndüğü odağı dı r” (Şenel, 1984:92).

Uygarlı klar kendilerine hayat veren kalı tı msal niteliklerinin ı rk kar ı şı mı sonucunda

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 60/128

50

bozulması nedeniyle yı k ı lmı şlardı r. “Bu kar ı şı m sonucunda büyükler alçaldı lar ve bu

alçalma telefi edilemeyecek ve onar ı lamayacak bir olumsuzluğa yol açmı ştı r,

melezleşme” (Fontette, 1991: 50). Gobineau,ı rklar ı üçe ayı rmaktadı r: Siyahlar,

Beyazlar ve Sar ı lar. Merdivenin en alt basamağı nda siyahlar bulunmaktadı r. “Beyaz ı rk,güçlü ve canlı bir zekanı n kanı tı olarak ve hiçbir bağı n birleştirmediği rakipleri üzerine

edinilmiş bir otoritenin gereği olmayan özellikleriyle, uygarlaştı rma yeteneğinin

büyüklüğüyle başı ndan beri üstündür. Gobineau’nun teorisine göre, “tüm uygarlı klar

beyaz ı rk ı n bir ürünüdür ve buı rk ı n yardı mı olmadan tek bir uygarlı k bile yaşayamaz”

(Goranov, 1982: 30). Bu üstünlük, enerji, düzene eğilim ve entelektüel üstünlükten

gelmektedir. Ayr ı ca fizik yapı sı bak ı mı ndan beyaz ı rk ı rklar ı n en güzelidir. Görüldüğü

gibi toplumlar ı n kültürel niteliklerin ve siyasal düzenleriniı rksal kalı tı mda görmektedir.Ona göre ulus, kan kar ı şı mı nı n bir ürünüdür ve insanlı k için tehlikelidir. Yurtseverlik

bir Cermen erdemi değildir, Cermen erdemi “ı rkseverlik”tir. Tüm aryan devletler,

örneğin Yunan, Roma, yabancı kanı n kar ı şması yla yı k ı lmı şlardı r (Şenel, 1984: 93). Kan

konusu ön plana çı kmaktadı r. Burada bir kanı olmak, kanı n saflı ğı , aynı kandan gelmek

ya da olmak kanı n değerini göstermektedir. Kanı rk ı belirleyen ve birı rk ı n üstünlüğü,

gücünü ya da zayı flı ğı nı gösteren bir araçtı r. Bu nedenler Hitler de bir kan mitosu

yaratarak, kanı n saflı ğı nı korumak için düzenlemeler yaparak, üstün bir kan, üstün birı rk yaratma düşünü hayata geçirecektir.

Houston Stewart Chamberlain’in ise dı ş görünüşü ve antropolojik ölçümleri

önemsememektedir. Ona göre bunlar sadece belli insan gruplar ı yla ilgilidir ve tek

başlar ı na bir değer taşı mamaktadı rlar. Irk ı gerçek anlamda belirleyen kriter “psikolojik

düzey”dir. Irk zihinsel ve ahlaki ölçütlerce belirlenmektedir. Geleceğin aydı nlatı lması

için geçmişin düşlenmesi gerekmektedir. “Seçkin birı rka, saf bir ı rka mensup olan kişi,

kendini her gün sı nar. Irk bilinci insanı yüceltir, onu çeşitli halklar ı n kar ı şması ndandoğan karmaşanı n içinden çeker alı r ve ona olağanüstü denilebilecek üstün yetenekler

kazandı r ı r.” Ona göre insanı rklar ı ı slah edilebilirler. Irk disiplini asilı rklar ı n şekillenme

koşullar ı nı belirleyen doğanı n beş yasası ndan yararlanı lması nı gerekli k ı lmaktadı r:

Temel koşulu mükemmel niteliğe sahip olan hammadde oluşturmaktadı r. Sonrası nda

uzun vadeli bir iç evlilik uygulaması gelmektedir. Bir ı rk en yak ı n akrabalar ı dı şı nda

döllenme ilişkilerine girmeyecek ve yalnı zca kendi aralar ı nda çoğalacaktı r, bu iç doğum

rejimidir. Bunun ardı ndan ayı klanma bu rejim içinde gerçekleştirilmektedir. Yeniden

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 61/128

51

üretilecek ya da saf dı şı bı rak ı lacak unsurlar eleme yoluyla tespit edilmektedir.

Dördüncüsü ise melezleşmenin zorunluluğu yasası dı r. Melezleşme önceden belirlenmiş

sı nı rlı ölçüler içinde kalmalı dı r (Fontette, 1991: 64-65). Ona göre Tötonı rk ı n üstün

moral tipi, ideal Töton tipine yak ı n olan Nordik ı rktı r. Nordik ı rk ise sayı ca en fazlaAlmanya’da görülmektedir ve bu nedenle de Alman ulusu öteki uluslardan üstündür

(Şenel, 1984:106). Böylece Nazizminı rkçı teorisine zemin hazı rlamaktadı r. Üstün ve

saf Alman ı rk ı tüm ı rklardan daha üstündür anlayı şı nı n temelini oluşturmaktadı r.

Vacher de Lapouge ise antropososyoloji okulunun başlı ca kurucular ı ndan biridir.

“Irklar evrimin farklı aşamalar ı nı temsil ediyorlarsa, aralar ı ndaki farklı lı klar

ölçülebilirdi ve ölçülmeliydi. Böyle bir ölçme aynı zamanda evriminin yönünü tespit

imkanı verebilirdi” (Şenel, 1984: 72) demektedir. Bu okula göre herşey ölçülebilir

bilimsel verilere dayanmaktadı r ve bütün gerçekler de esas olarak kafatası

ölçümlerinden çı kmaktadı r. Bir ı rk ı n ya da bir halk ı n değer ve yetenekleri brakisefaller-

geniş kafalı lar ve dolikosefaller -uzun kafalı lar-’in yüzde oranlar ı taraf ı ndan

belirlenmektedir. Lapouge “iç ayı klanma” kavramı ile kendi çevreleri içinde

kazandı klar ı başar ı lar ı , “dokusal ayı klanma” ile de yabancı unsurlar taraf ı ndan gruba

yapı lan ve onda nitelik değişikliklerine yol açan müdahaleleri tanı mlamaktadı r.

Montpellier Mezarlı ğı ’ndaki XVII. ve XVIII. yüzyı llardan kalan kafataslar ı ndan yükseksı nı flara ait olanlar 74.8, sı radan insanlara ait olanlar ise 78.3 ölçüsündedirler.

Lapouge’a göre bu sonuç iç ayı klanma sürecinde dolikosefallerin elde ettikleri

başar ı lar ı n bir göstergesidir (Fontette, 1991: 74). Kuzeyin dolikosefalleri düşünce, bilim,

sanat ve yönetime, güneyin brakisefalleri ise tar ı ma ve el işlerine yatk ı n ı rklar olduklar ı

ortaya konmaktadı r. Lapouge, Nordik ı rk adı nı verdiği Aryan ı rklar ı nı n üstünlüğünü

savunmaktadı r. Ona göre “Aryan, her işte başa geçer, brakisefal de yerini ona seve seve

bı rak ı r” (Şenel, 1984: 73). Irk gururunun, Pangermenizmin miti olan sar ı şı n,dolikosefal kuzeyli adam kültünün güçlenmesinde Antropososyoloji okulunun payı

büyüktür. Lapouge da görüşlerini bu kafatası biçimine dayandı rmaktadı r. Bununla ilgili

olarak 1877 yı lı nda şunlar ı belirtmektedir: “Önümüzdeki yüzyı lda kafatası ölçümü

sonuçlar ı nı n bir derece büyük ya da küçük çı kması nı n insanlar ı çok üzeceğine

inanı yorum” (Fontette, 1991: 78). Aradan altmı ş yı l sonra insanlı k bunun

gerçekleştiğine “Nazizm” örneğin de tanı k olmaktadı r.

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 62/128

52

Tüm bu ı rkçı lı k öğretileri; fiziksel niteliklerin yanı nda psikolojik, düşünsel,

kültürel niteliklerin de kalı tı mla geçtikleri, bu kalı tı msal niteliklerin bazı topluluklarda

bulunup bazı lar ı nda bulunmadı klar ı , bazı lar ı nda az bazı lar ı nda çok bulunduklar ı

düşüncelerinden oluşmaktadı r (Şenel, 1984: 35). Bu nedenlerle de bazı ı rklar üstün bazı lar ı da aşağı fiziksel, psikolojik, düşünsel ve kültürel yeteneklere sahip olarak kabul

edilmektedir. Ayr ı ca yaratı lan bu hiyerar şiden dolayı üstün ı rklar ı n aşağı ı rklar üzerinde,

onlar ı yok etmekten yönetmeye, çalı ştı rmaktan sömürmeye kadar doğal haklar ı

bulunmaktadı r.

2. 3. NAZİZM

Nazizm, faşizmin siyasal ve kurumsal olarak Almanya’da uygulanması na

verilen addı r, faşizmin Almanya’da uygulanı ş biçimidir. Alman Milliyetçi Toplumcu

İşçi Partisi -National Sozialistische Deutsche Arbeiterpartei-‘nin ve Hitler’in

öncülüğünde 1919 yı lı ndan sonra bir siyasal ve öğreti hareketi olarak ortaya çı kmı ştı r.

Nazizm düşüncesininşekillenmesinde Oswald Spengler ve Alfred Rosenberg’inı rkçı kuramlar ı önemli bir yere sahiptir. Spengler 1914’te tamamladı ğı Bat ı nı n Çökü şü

adlı yapı tı nda, yaşamı bir savaş olarak görmekte, savaşı n ve fethetmenin içgüdülerineuyan ı rklar ı n üstün ve fazla yaşayan ı rklar olduğunu belirtmektedir. Ona göre sağlı klı

bir ı rk ı n belirtisi, ailelerin çok çocuk yapmalar ı dı r. Genişleyen bir nüfus, ulusal

görkemin temelidir. Uygarlı ğı n tı p vb. önlemleri, doğal ayı klanmayı engelleyerek ı rk ı n

gücünü zayı flatmaktadı r. Ayr ı ca kültür ı rksal deneyimin yavaş yavaş gelişmesinin

birikimidir. Tarih Almanlar ı 1500 yı ldan bu yana bilinçli bir biçimde büyük savaşlarda

kullanmı ştı r (Şenel, 1984: 101). Böylece kanı nı n saflı ğı nı n ve enerjisinin korunması nı

sağlamaktadı r. Tüm ı rkçı öğretilerde yer alan fiziksel niteliklerin yanı nda psikolojik,düşünsel, kültürel niteliklerin de kalı tı mla geçtiği düşüncesi Spengler’in temel tezini

oluşturmaktadı r. Spengler kültürün gelişmesini, ı rksal deneyime bağlamaktadı r.

Alfred Rosenberg iseYirminci Yüzyı l ı n Mitosu adlı yapı tı nda ı rkçı düşüncesini

şu şekilde açı klamaktadı r: “Ruh, içerden görülenı rktı r. Irk da ruhun dı ş görünüşüdür.

Bir ı rk ı n ruhunu uyandı rmak ve onu canlandı rmak; onu en yüksek değer olarak tanı mak

ve devlette, sanatta, dinde öteki değerlerin bu üstün değerin altı ndaki organik

durumlar ı nı saptamak demektir” (Friedrich, 1964: 98). Bu düşünce Hitler’in saf ı rk

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 63/128

53

fikrinde somutlaşmaktadı r. Irk ı n saflı ğı , ruhun da kuvvetli olması nı n temelini

oluşturmaktadı r. Irk birliği aynı zamanda milletin ruh birliğinin de ifadesidir.

Hitler Mein Kampf ’ı 1924 yı lı nda tutuklu bulunduğu Landsberg am Lech

Kalesi’nde yazmı ştı r. Bu kitap Nasyonal Sosyalizm/Nazizm anlayı şı nı n temellerini ve

özelliklerini açı klamaktadı r. Aynı zamanda da ı rkçı teorinin nası l hayata geçirileceğini

ortaya koymaktadı r. Hitler’e göre doğanı n yaşama iradesinin büründüğü bütün biçimler

temel ve ihlal edilemez bir yasaya tabidirler. Hiçbir hayvan kendiı rk ı ndan olmayan bir

hayvanla çiftleşemez. Doğa üstün bir ı rk ı n aşağı bir ı rkla kar ı şması na bu nedenle

direnmektedir. Irk kar ı şı mı “Tanr ı nı n, yaratanı n iradesine kar şı ” işlenen bir günahtı r.

Melez halklar yenilmeye ve uluslar haritası ndan silinmeye mahkumdurlar; bu bir

adaletsizlik değil, adaletin kendisidir. Yeryüzünün ilk günahı kana ve ı rka kar şı işlenen

günahtı r ve buna teslim olmak insanlı ğı n yok olması na yol açmaktadı r (Fontette, 1991:

82). Hitler’e göre yurttaş olunabilmesi için Alman kanı ndan olunması gereklidir, dinsel

inançlar önemli değildir.

Hitler, ı rkçı lı ğı n, çeşitli milletlerin varlı ğı nı n ve değerinin kabul etmekle

başladı ğı nı belirtmektedir. Irk ı inanı ş açı sı ndan devlet, bir amaçtı r. Bu amaç ise, ı rklar ı n

varlı ğı nı n korunması dı r. Irkçı lı k, ı rklar ı n eşitliğine kesinlikle inanmamaktadı r. Dünyayı

yöneten kutsal iradeye uyarak, en iyinin ve en kuvvetlinin zaferini kolaylaştı rmak, kötü

ve zayı f olanlar ı n boyun eğmesini sağlamak görevi ile yükümlü bulunmaktadı r (Hitler,

1997: 394).

Hitler, kavganı n konusunu Alman ı rk ı nı n yaşaması ve gelişmesini sağlamak

olarak belirtmektedir. “Görevimiz, milletimizin çocuklar ı nı beslemek, kanı n temizliğini

korumaktı r” (Hitler, 1997: 219). Irkçı inanı şı n amacı nı ise, ı rk ı n varlı ğı nı korumak

olarak ifade etmektedir. “Irkçı lı k, ı rklar ı n eşitliğine asla inanmaz…. En iyinin ve en

kuvvetlinin zaferini kolaylaştı rmak, kötü ve zayı f olanlar ı n boyun eğmesini sağlamak

göreviyle yükümlüdür” (Hitler, 1997: 394) demektedir. Irkçı devlet, ı rk ı toplum

hayatı nı n merkezi konumuna getirmekte veı rk ı n saf kalması nı gözetmektedir. Hitler’e

göre insanı n güçlülüğü ve güçsüzlüğü kanı nda bulunmaktadı r. “Irklar ı n saflı ğı nı

korumaktan vazgeçen milletler, ruhlar ı ndaki birlikten de vazgeçmiş olurlar. Onlar ı n

varlı klar ı nı n çökmesi, kanlar ı nı n bozulması nı n doğal sonucudur. Manevi ve yaratı cı

kuvvetlerin dağı lması , milletin ı rk temellerinde meydana gelen değişimlerin sonucudur”

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 64/128

54

(Hitler, 1997: 350). Hitlerı rklar ı n saflı ğı nı n korunması konusunda, “saf ı rka mensup

kişi akla uygun ve düzgün kararlar alı rken, kar ı şı k olan kan, güç anlar ı nda şaşı r ı r.

Sonunda kar ı şı k kanlı kişi, temiz kanlı nı n egemenliğini altı na girer” (Hitler, 1997: 423)

ifadesini kullanmaktadı r. Bu nedenlerle de üstünı rktan olan kişi, aşağı ı rktan biriyle birleşememekte, birleşirse düzey düşmekte ve zayı f bir nesil meydana gelmektedir.

Hitler bu görevin yerine getirilmesi için tüm biyolojik verilerden ve bilgilerden

yaralanmaktadı r. Bu şekilde de birtak ı m denetim mekanizmalar ı nı ve önlemleri devreye

sokmaktadı r. Nüfusun planlanması na ilişkin düzenlemeler yapı lmaktadı r. Öncelikle

doğumlar kontrol edilmektedir. Bunun devamı nda ı rk ı n saflı ğı nı n korunması amacı yla

melezleşme önlenmektedir. Bu açı dan yalnı zca, sağlam ve sağlı klı olanlar ı n çocuk

yetiştirmeleri sağlanmaktadı r. Bu şekilde devlet kişilerin cinsel hayatlar ı na müdahaleetmektedir. Burada tı p biliminin verileri de kullanı lmaktadı r. Örneğin kalı tı msal

hastalı ğı bulunanlar ı n çocuk yapmalar ı na engel olunmaktadı r.

Hitler’e (1997: 256) göre yeniden ele alı nması ve düzenlenmesi zorunlu olan ilk

kurum evliliktir. Evliliklerle kan saflı ğı korunmalı dı r. Evlilik, ı rk ı n çoğalması na hizmet

etmelidir. Evlenmenin tek anlamı ve amacı da budur. Hitler bu noktada erken evliliği

savunmaktadı r. Çünkü erken evlilik, genç aileye, kusursuz ve sağlam neslin yetişmesine

olanak sağlamaktadı r. Bununla birlikte Yahudilerle Alman yurttaşlar ı arası nda evlilik veevlilik dı şı ilişkiler yasaklanmaktadı r. Almanya’da bulunan Irk ve Nüfus Yüksek Ofisi,

gerçek ve saf Aryen ı rk ı nı n yaratı lması ve güçlendirilmesi amacı yla çalı şmaktadı r.

Titizlikle seçilen damı zlı klar ı n istihdam edilmesini ve işgal edilen ülkelerde Germenı rk ı na özgü olduğu kesin olan hatlara sahip çocuklara el konulması nı planlamaktadı r.

“Saf ı rk” kuramı ise, genetik kalitenin ve bu yüksek kalitede sağlanacak bir türdeşliğin,

bazı ı rklar ı ötekilerin doğal efendisi yapacak nitelikler kazandı racağı görüşüne

dayanmaktadı r (Şenel, 1984: 135). Safı rk ı n yaratı labilmesi için öncelikle kar şı t ı rklar,Yahudiler, yok edilmelidir. Ayr ı ca hastalar ı n ya da özürlülerin ı rk ı n ı slahı için

hazı rlanan planlar çerçevesinde k ı sı rlaştı r ı lması söz konusudur. Bu amaçla da bedenin

kutsanması ve sportif faaliyetler geliştirilmektedir. Karakterin soyluluk kazanması gibi,

fiziki güzellik de insanı n kendi zaaflar ı nı alt ederek ulaştı ğı bir hedeftir (Fontette, 1991:

85). Örneğin 14 Temmuz 1933 tarihinde, irsi hastalı klara tutulmuş kişilerin üremelerini

yasaklayan ve insan soyununı slahı nı ve ı rklar ı n ar ı tı lması nı zorunlu k ı lan yasayla

birlikte belli kategorilerden hastalar k ı sı rlaştı r ı lmaktadı r (Fontette, 1991: 90). Sağlam

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 65/128

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 66/128

56

Krallı ğı -‘dir. Bu krallı kta alman ruhundan başka bir şeye yer yoktur. Bu nedenle

Yahudilere yer yoktur. Çünkü onlar ı n ruhsal yetersizlikleri kalı tı ma ve kana bağlı dı r. Bu

nedenle de yok edilmektedirler. Bauman’a göre Nazi devrimi devasa boyutlarda bir

sosyal mühendislik denemesidir. Mühendislik önlemlerinin anahtar bağlantı sı ise “ı rksalsoy”dur. İçişleri Bakanlı ğı Ulusal Hijyen Dairesi Başkanı Dr. Arthur Gütt, Nazi

İktidar ı nı n en büyük görevini “ı rksal sağlı ğı daima korumayı amaçlayan bir politika”

olarak nitelemektedir. Gütt, böyle bir politikanı n içermesi gereken stratejiyi deşu

şekilde açı klamaktadı r: “Sistematik seçme ile ve sağlı ksı z öğeleri elemine ederek

sağlı klı soyun üreyip yayı lması na yardı mcı olursak belki bugünkü kuşağı n değilse bile

bizi izleyecek kuşağı n fiziksel standartlar ı nı yükseltebiliriz.” Ayr ı ca Nüfus Politikası ve

Irksal Sağlı k Konusunda Aydı nlanma Dairesi Başkanı Dr. Walter Grosss da ı rk politikası nı n uygulanma biçiminişu şekilde açı klamaktadı r: “Sağlı klı nüfusun doğum

oranı ndaki düşme ve kalı tsal yönden uygunsuz, zeka özürlü embesiller ve doğuştan

suçlular vb. arası ndaki denetimsiz çoğalma eğilimlerini tersine çevirmek” (Bauman,

1997: 96). Örneğin Himler 1942’de “Yahudi virüsünün keşfi, dünyanı n en büyük

devrimlerinden biri” demektedir. Almanı rk ı sağlı ğı na ancak, Yahudileri yok edince

kavuşacaktı r. Yahudilerin ı rksal yönden saf bir toplumdan soyutlanması , ı rksal, ulusal

ve toplumsal hijyenin temel kuralı olarak kabul edilmektedir. Naziler, gaz odalar ı ndan önce, Hitler’in emriyle zihinsel ve bedensel özürlü

yurttaşlar ı nı merhametten öldürme yoluyla yok etmeye ve ruhsal yönden üstün

kadı nlar ı n ı rksal yönden üstün erkeklerce, örgütlü birşekilde döllenmesiyle üstün birı rk

yetiştirmeye yönelmektedirler. Yahudilerin yok edilmesi de toplumunı rksal silahı için

yapı lmı ş bir uygulamadı r (Bauman, 1997: 102). Toplumun sağlı klı parçalar ı geliştirilip

biçimlendirilmekte, sağlı ksı z parçalar ise yok edilmektedir. Böyleceı rk ı n saflı ğı , kanı

ve sağlı ğı korunmaktadı r.

Nazilerin soy geliştirme programlar ı belirlenen kişilerin sistematik şekilde

öldürülmesinin yanı sı ra, gelecek neslin genetik yapı sı nı saflaştı rmak için seçici üreme

ve k ı sı rlaştı r ı lma uygulaması nı başlatmaktadı r. Bu uygulamalar ı gerçekleştirmek

amacı yla, 1933 yı lı nı n Aralı k ayı nda en düşük gönüllü k ı sı rlaştı r ı lma yaşı nı on, zorunlu

k ı sı rlaştı r ı lma yaşı nı ise on dört olarak saptayan bir yasa çı kar ı lmı ştı r. Bu uygulamalarla

1935 yı lı nı n sonunda, 110.000 yetişkin ve çocuk tı bbi kurumlarda k ı sı rlaştı r ı lmı ş ve

binlercesi öldürülmüştür (Clark, 2004: 92). Doğum kontrolü konusunda bilgi vermek,

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 67/128

57

doktorlar için bir suçtur. Gebeliği önleyici klinikler, 1933 yı lı ndan sonra kapatı lmı ş,

gebeliği önleyici ilaçlar ı n satı lması da yasaklanmı ştı r. 1934 yı lı ndan sonra ise, Nazi

devleti, doğum kontrol sistemini devreye sokmuştur. Kliniklerde sayı sı z kişi, büyük

ölçüde zorlamalarla k ı sı rlaştı r ı lmı ştı r. Kadı n cinselliği tamamen bastı r ı lmakta ve devletyönetiminde insan üretimi işlemine dönüştürülmektedir. Cinsel eğitim demek,ı rkçı lı ktan, ari ı rk ı n gelecek kuşaklar ı nı n nası l olması gerektiğini öğretmek demektir

(Millett, 1973: 259-260).

Kuramsal ı rkçı lı ğı n ı rk ya da kültür -ya da ikisi birlikte- olarak adlandı rdı ğı şey,

ulusun sürekli bir kaynağı ve sadece yurttaşlara ait olan niteliklerin yoğunlaşmı ş şeklidir.

Böylece ulus kendi kimliğinin saf halini çocuklar ı nı n ı rk ı nda görebilecektir. Bu nedenle

de ulus ı rk ı n etraf ı nda toplanmak zorundadı r. Her türlü alçalmadan korunması gereken

ata mirası , ı rkla ruhsal olduğu kadar, bedensel ya da tensel birşekilde özdeşleşmek

zorundadı r. Görüldüğü gibi ulusun kendisi olabilmesi içinı rksal ya da kültürel olarak

saf olmak durumundadı r. Bu nedenle de sahte, dı ş, melez, kozmopolit unsurlar ı saf dı şı

etmektedir. Bu açı dan baktı ğı mı zda ı rkçı lı ğı n yurttaşlar ı n ortak özünü sı nı rlamaya

çalı şmaktadı r. Irksal-ulusal saflı k bulunamadı ğı ndan dolayı da, bu saflı ğı ulusal bir üst-

insan idealine uygun olarak imal etmeye girişmektedir (Balibar, 1995b: 82-83).

Nazizmin soy ar ı tı mı nı n anlamı da burada yatmaktadı r. Nazizm ilk olarak uluslaı rk ı birleştirmekte, bütünleştirmektedir. Böylelikle saf bir ı rk, saf bir ulus yaratmaya

çalı şmaktadı r.

Foucault’ya (2003c: 264-265) göre Nazizm, XVIII. Yüzyı ldan bu yana kurulmuş

olan yeni iktidar mekanizmalar ı nı n -biyo-iktidar- en yüksek noktaya kadar gelişmiş

biçimidir. Çünkü Nazi rejimi oldukça disiplinci bir devlet yaratmakta ve biyolojik

düzenlemeleri çok sı k ı bir şekilde göz önüne alarak düzenlenmektedir. Bu açı dan

biyolojik süreçlere özgü rastlantı lar ı n denetimi rejimin doğrudan hedefi konumuna

gelmektedir. Nazi rejimi biyolojik ve merkezileşmiş bir ı rkçı lı ğı ortaya koymaktadı r. Bu

devlet ı rkçı lı ğı , biyolojik açı dan ı rk ı korumakla yükümlüdür. Bunun yanı nda Nazi

rejiminin hedefi sadece ötekiı rklar ı n imha edilmesi değildir. Öteki ı rklar ı n imhası

tasar ı nı n bir taraf ı dı r, öteki yüzü ise kendi ı rk ı nı ölümün mutlak ve evrensel olan

tehlikesine açı k bı rakmaktı r. Nüfusun tamamı ölümle kar şı kar şı ya bir konumdadı r. Bu

durum Almanı rk ı nı üstün bir ı rk k ı lmaktadı r.

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 68/128

58

.

Foucault’ya göre Nazizm, kan düşlemleriyle disipline dayanan bir iktidar ı n

örneğini oluşturmaktadı r. “Toplumun öjenik, insan ı rk ı nı n kalı tı m yoluyla ı slahı na

çalı şı lması şeklinde bir düzene sokulması na ve sı nı rsı z bir devletleştirme örtüsü altı nda

mikro-iktidar ı n yayı lı p güçlenmesine, üstün bir kanı n düşsel heyecanı eşlik etmektedir”

(Foucault, 2003b: 110). Bu ise, diğerlerinin sistematik bir şeklide soyk ı r ı ma

uğratı lması na neden olmaktadı r. Yapı lan ölüm kamplar ı nı n ve gaz odalar ı nı n işlevi de

bu yok etme projesini en mükemmel bir biçimde yerine getirmektir.

Nazi toplumu, modern dönemin, XVII. Ve XVIII. Yüzyı llarda modern devlet

yapı lanmalar ı nda şekillenmeye başlayan biyo-iktidar ı genelleştirmektedir. Aynı

zamanda hükümranı n öldürme hakk ı nı da daha yaygı n bir hale getirmektedir. Hem

nüfusun her türlü bedensel, cinsel,ı rksal yapı lanması na doğrudan müdahalelerde

bulunarak, istediği biçimde düzenlemeler yapmakta; hem deı rk ı n saflı ğı nı koruma

adı na milyonlarca insanı bilimsel yöntemler kullanarak, sistemli bir biçimde

öldürmektedir. K ı sacası Nazizmde, öldürme ve ölüme atma hakk ı ile genelleştirilen

biyo-iktidar birleştirilmekte ve daha da detaylı bir şekilde ele alı narak, yaygı nlı k

kazandı r ı lmaktadı r.

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 69/128

59

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

NAZİZMDE IRKÇILIĞIN PROPAGANDA BELGESELLER İNEDAYALI İŞLEYİŞİ

3. 1. PROPAGANDA: TANIMI, AMACI VE SINIRIKamuoyunun oluşumunda etkili olan belli araçlar ı n çözümlenmesi sonucunda,

bu sürecin temelde iki yoldan gerçekleştiği görülmektedir:

1- Kamuoyu, herhangi bir k ı sı tlı bask ı dan soyutlanarak “doğal” olarak,

yani organik birşekilde oluşturulmaktadı r.

2- Kamuoyu, “yapay” yani suni yoldan oluşturulmaktadı r.Yapay şekilde

kamuoyu oluşturmanı n yolu ise propaganda yapmaktan geçmektedir.

Propaganda, tarih boyunca çeşitli şekillerde tanı mlanmı ş bir kavramdı r. Latince

“propagare” kelimesinden gelen propaganda kavramı , “yayı lacak şeyler” anlamı na

gelmektedir. Propaganda; “bireyler ve gruplar aracı lı ğı yla diğer gruplar ı n kanı lar ı nı ,

görüşlerini ve davranı şlar ı nı , iletişim araçlar ı nı kullanarak, propagandacı nı n istekleri

doğrultusunda etkileme, değiştirme ya da kontrol altı nda tutmaya yönelik bilinçli bir

davranı ştı r” (Özsoy, 1998: 5); “toplumun güdümünü tesir altı nda bı rakmak için yapı lan

bir harekettir” (Domenach, 1961: 10)şeklinde tanı mlanmaktadı r. Propaganda; herhangi

bir düşünceyi, kanı yı yaymak ve ondan yana olanlar ı çoğaltmak için söz, yazı ya da

başka araçlarla yapı lan etkidir. “Bir fikrin, her çeşit vası tadan istifade etmek amacı yla

hedef kitleye telkin edilmesi”dir (Özsoy, 1998: 6) tanı mlar ı da bulunmaktadı r. Bu

tanı mlardan çı kan sonuca göre, bir eylemin propaganda sayı labilmesi için, kanı ve

görüşleri denetlemeye ya da değiştirmeye yönelik bilinçli bir davranı şı n, çabanı n söz

konusu olması gerekmektedir.

Propagandayı tanı mlamak amacı yla ilk kapsamlı çalı şma Harold D. Laswell’in

Propaganda Technique in the World War -Dünya Sava şı ’nda Propaganda Tekni ğ i- adlı

eseridir. Laswell’e göre propaganda; “sadece anlamlı semboller ya da daha somut ve

daha az kusursuz konuşursak, öykülerle, söylentilerle, haberlerle, resimlerle ve sosyal

iletişimin diğer biçimleriyle düşüncenin denetimi” (Severin ve Tankard: 1994: 154)

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 70/128

60

anlamı nı taşı maktadı r. Bu tanı ma göre bireyleri, gruplar ı etkilemede özellikle kullanı lan

simgeler ön plana çı kmaktadı r. Davranı şlar, inançlar ve hareketler; kelimeler, mimikler,

sloganlar, bayraklar, üniformalar, afişler gibi semboller kullanı larak sistematik bir

şekilde yönlendirilmektedir. Bu şekilde propaganda fikirleri değiştirmeye ya dadoğrulayı p, yeni fikirler yaratmaya çalı şmaktadı r. Telkin -empoze- edilen inançlar ve

düşünceler, insanlar ı n davranı şlar ı nı , ruh hallerini, dini ve felsefi kararlar ı nı

değiştirmektedir. Buradaki önemli bir nokta; kamuoyunu etkilemek amacı yla kullanı lan

simgeler ve bilgiler; gerçek, yar ı gerçek ya da yalan olabilmektedir. Propaganda

açı sı ndan önemli olan, bu bilgi ve simgelerin, insanlar ı etkilemedeki güçleridir.

Leonard W. Doob ise propagandayı , psikolojik açı dan ele almaktadı r. Ona göre

propaganda, “bir toplumda, belirli bir zamanda, kişilikleri etkilemeye ve bireylerin

bilimsel olmayan ya da şüpheli değerler olarak kabul edilen amaçlara yönelik

davranı şlar ı nı n kontrol edilmesi için yapı lan girişimdir.” Doob, bu bağlamda iki tür

propagandadan söz etmektedir:

Maksatlı –Intentional- Propaganda:İlgili birey ya da bireyler aracı lı ğı yla ve ikna

yoluyla tavı r ve hareketlerini kontrol etmek ya da etkilemek isteğiyle sistematik bir

girişimde bulunmaktı r. Bu tür propaganda da, propagandayı yapan, yaptı ğı nı n

fark ı ndadı r. Başka bir deyişle, bilerek, isteyerek ve aynı zamanda her çeşit tekniği

deneyerek kamuoyunu etkilemeye çalı şmaktadı r.

Maksatsı z -Unintentional- Propaganda: Sı rf ikna yoluyla bir gruptaki bireylerin

tavı r ve hareketlerini kontrol etmektir. Propagandayı yapan, girişmiş olduğu

faaliyetlerin toplumsal etkilerinin fark ı nda değildir (Bektaş, 1996: 150-151).

Tönnies ise propagandayı , “bir fikri, doğruluk veya kesinliği ile bağlantı sı z

olarak, yaymak amacı yla kamuoyunun etkin bir biçimde uyar ı lması ” olaraktanı mlamaktadı r. F. E. Lumley ise,The Propaganda Menace -Propagandanı n Tehdidi-

adlı çalı şması nda, propagandanı n niteliğini ahlaksallı ğa bağlamaktadı r. Ona göre

propaganda, “belli bir fikir ve davranı şı n kökenini, bununla ilgili çı kar ı , kullandı ğı

yöntemleri, yaymak istediği içeriği ve benimseyenlerin kar şı laşacağı sonuçlar ı göz

önünde tutarak, bu hususlardan birini, birkaçı nı ya da hepsini gözetmek suretiyle onu

yayma ve kabul ettirme gayretidir” (Bektaş, 1996: 152).

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 71/128

61

Propagandanı n; bilinçli bir girişim olması , başka gruplar ı n üzerinde kontrol

kurma veya bu gruplar ı n fikirlerini değiştirme-dönüştürme işlevine sahip olması ve tek

tek bireylerden ziyade, kitleleri hedef alması yönleri; onun ayı rt edici özellikleri olarak

kar şı mı za çı kmaktadı r. Tüm propagandalar ı n ortak niteliği ise, bireylerin seçimşansı nı sı nı rlandı rmaya çalı şmak ve bireyleri kendi görüşleri, istekleri, hedefleri doğrultusunda

yönlendirmektir.

Propagandanı n amacı , “bireylerin kabule zorunlu olmadı klar ı bir düşünceyi,

istekleriyle kabule, yapmaya zorlanamayacaklar ı bir hareketi, istekleriyle yapmaya

yöneltmektir” (Özsoy, 1998: 9), “halk kütlelerinin davranı şlar ı na tesir etmek ve onlar ı

belirli düşüncelere yöneltmektir” (Domenach, 1961: 10). K ı sacası amaç, kar şı taraf ı n

düşüncelerini etkileyerek değiştirmektir. Bu nedenle de propaganda, seçilmiş ve

ayı klanmı ş bilgileri kitlelere sunmaktadı r. Aynı zamanda da en kalı cı simgeleri

kullanmaktadı r. Bununla birlikte, modern propagandanı n amacı , “sadece bireylerin bir

öğreti veya düşünceyi benimsemelerini sağlamak değil, onlar ı aktif olarak bu sürece

katı lmaya yöneltmektir” (Bektaş, 1996: 159). Propaganda sadece düşünceleri

değiştirmekle kalmamakta, aynı zamanda bireyleri bu doğrultuda eylemde bulunmaya

sevk etmektedir. Bu bağlamda propaganda, aslı nda bireye bir seçenek sunmamaktadı r.

Tersine bu seçimi ortadan kaldı rmayı amaçlamaktadı r. Bireyin aklı na ve mantı ğı nadeğil, daha çok duygular ı na hitap etmektedir.

Laswell propagandanı n dört temel hedefinden söz etmektedir:

1- Düşmana kar şı nefret uyandı rmak.

2- Müttefiklerle dostluğu korumak.

3- Tarafsı zlarla dostluğu korumak, eğer mümkünde iş birliği sağlamak.

4- Düşmanı n moralini bozmak (Severin ve Tankard: 1994: 156). Bu hedefler,

propagandanı n savaş dönemindeki hedefleridir.

Propaganda tartı şmayla meşgul olmamaktadı r. Çünkü amacı , düşünceleri

benimsetmek ve yaymaktı r. Bunun için ise kesin cevaplar ı bulunmaktadı r. Ayr ı ca başka

düşünceleri yok etmek amacı da vardı r. Propagandanı n var olması için, alternatif

düşüncelerin de var olması gerekmektedir. Tek bir düşünce sistemin olduğu bir yerde

propagandadan söz edilmesi mümkün değildir.

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 72/128

62

K ı sacası propagandanı n üç farklı amacı ortaya çı kmaktadı r:

1. Hedef kitle üzerinde yeni bir tutum geliştirmek.

2. Var olan durumun ya da tutumunşiddetini artı rmak.3. Var olan bir tutumu değiştirmek.

Propagandanı n amaçlar ı konusunda başka bir değerlendirme de, bu amaçlar ı n

gizli ya da açı k; toplumun çı karlar ı açı sı ndan da yararlı ya da zararlı olması durumudur.

Propagandanı n belirli bir sı nı r ı bulunmamaktadı r. Bu doğrultuda, her şeyin

propaganda amacı yla kullanı lması mümkündür; her konu da propaganda amacı yla ele

alı nabilmektedir. Fakat buradaki önemli husus şudur: Propaganda şartlar ı

değiştirememekte, yalnı zca bu şartlar altı ndaki inançlar ı değiştirebilmektedir.İnsanlar ı ,

inançlar ı nı değiştirmeye zorlayamamakta; sadece onlar ı istenilen şekilde davranmaya

ikna edebilmektedir (Lerner, 2000: 270). Bu cümleler propagandanı n sı nı r ı nı ortaya

koymaktadı r.

3. 1. 1. Propagandanı n Tarihsel Gelişimi

Tüm çağlarda, siyaset adamlar ı , devlet adamlar ı , diktatörler, kişilerin kendilerineve yönetim düzenlerine bağlı lı ğı nı artı rmaya çalı şmı şlardı r. Bu nedenle propagandanı n

tarihi, insanoğlunun tarihi kadar eskidir ve konuşmanı n gelişimiyle birlikte başladı ğı

kabul edilmektedir. Fiziki güce başvurmadan insanlar ı konuşma sayesinde kullanmak

ya da ikna etmek mümkündür. Propaganda, “aile ve cemiyet hayatı nı n teşekkülü ile

başlamı ş ve gittikçe gelişerek amansı z bir silah haline gelmektedir” (Özsoy, 1998: 13).

Örneğin Roma’da lejyonlar Galya’ya ya daİllirya’ya isyan bastı rmaya giderlerken

törenlerle uğurlanmalar ı , aynı lejyonlar ı n Roma’ya dönüşlerinde zafer alaylar ı ylakar şı lanmalar ı birer propaganda etkinliğidir (Bektaş, 1996: 145). Daha öncesinde

Mezopotamya Medeniyeti’nde tanr ı laştı r ı lan kral heykelleri, Helenistik dönemde,

İskender’in büstü ve rölyefinin para üzerine bası lması ve dağı tı lması da propaganda

amaçlı kullanı lmaktadı r. I. ve II. Yüzyı llarda Romaİmparatorluğu’nun her bölgesinde

para ve madalyalar dağı tan, anı tsal heykeller yaptı ran imparatorlar, politik sembollerden

ve törenlerden oldukça yoğun şekilde bir şekilde yararlanmaktadı rlar. Roma’daki

mimari mekanlar zaferi, itaati ve birliği kutlayan görkemli törenlerle, yağma ve savaş

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 73/128

63

esirlerini sergilemek amacı yla tasarlanmaktadı r. Roma’da egemen kesimin ve onun

elinde bulundurduğu devlet iktidar ı nı n, halka benimsetilmesi için kentler, anı tsal mimari

kurallar ı na göre inşa edilmektedir. Ayr ı ca Roma’da imparatorlar ı n kendi heykellerini

yaptı rmalar ı , kral-komutan-Tanr ı inancı nı ve gücünü yansı tmaktadı r. Bu heykellervası tası yla, krallar idealize edilmektedirler. Bütün bunlar birer propaganda aracı olarak

kar şı mı za çı kmaktadı r.

Propagandanı n inançlar ı , değerlerin ve uygulamalar ı n sistematik bir şekilde

yaygı nlaştı r ı lması anlamı na gelen özgün kullanı mı XVII. Yüzyı la, Papa XV.

Gregorius’un Protestan reformunun ayk ı r ı düşünsel etkilerini yok etmek amacı yla, 1622

yı lı nda Vatikan taraf ı ndan kurulan “Congregatio de Propaganda Fide -Katolikİman

Yayma Cemaati”- adlı misyoner örgüte verdiği isme dayanmaktadı r (Clark, 2004: 12).

Bu dönem, Protestan kiliselerinin ortaya çı kması yla sonuçlanan dinsel devrim

dönemidir -reformasyon- ve anı lan cemaat, Roma Katolik Kilisesi’nin kar şı -devriminin

bir parçası konumundadı r (Bektaş, 1996: 144). Kilise, ayinlerde müzikten yaralanmakta,

dekor ve merasimin biçimsel öğeleriyle insanlar ı n dinsel duygular ı nı harekete

geçirmektedir.

Propaganda kelimesi, XVIII. Yüzyı lda genel kullanı ma girinceye kadar kilise

taraf ı ndan kullanı lmaktadı r. Siyasal propaganda gerçek anlamı yla Fransı z Devrimi’nden

sonra başlamaktadı r. İlk propaganda söylevleri, ilk propaganda görevlileri, devrim

komitelerinden, devrim klüplerinden ve devrim meclislerinden gelmektedir.İlk

propaganda savaşı na ve ilk savaş propagandası na böyle girişilmektedir (Bektaş, 1996:

146). Bu bağlamda propaganda sözcüğü, XVIII. XIX. yüzyı llarda, birçok Avrupa

dilinde politik fikirlerin, dinsel inançlar ı n ve hatta ticari reklamcı lı ğı n geniş alanlar ı na

kadar yaygı nlı k kazanmaktadı r (Clark, 2004: 12). Bu dönemde meydana gelen

ekonomik ve siyasal devrimler sonucunda toplumda bir toplumsal tabakalaşma süreci

yaşanmaktadı r. Ekonomik ve siyasal iktidar savaşı ndaki sı nı flar ı n kendi görüşlerini

yayma çalı şmalar ı , toplumsal çatı şma sürecinin bir parçası konumundadı r. Bu süreçte

yoğun bir propaganda faaliyeti ortaya çı kmaktadı r.

I. Dünya Savaşı sı rası nda, savaşan devletler kamu oyunun görüşünü ulusal önem

taşı yan bir konu olarak gözetmek zorunda kalmaktadı rlar. Bu süreçte halk, ucuz

gazeteler, afişler ve sinema gibi gelişmiş kitle iletişim araçlar ı yoluyla neredeyse her

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 74/128

64

gün devlet propagandası nı n hedefi haline gelmektedir. Savaş sı rası nda sansür ve yanlı ş

bilgilendirme olarak algı lanan propaganda, daha sonra gitgide artan oranda düşmanı n

maneviyatı na yönelik psikolojik bir mücadele aracı olarak kullanı lmaya başlanmaktadı r

(Clark, 2004: 12). Bu nedenle savaş propagandası , gerçek yerini daha önce görülmemiş derecede etkin olarak bu savaşta bulmaktadı r.

I. Dünya Savaşı sı rası nda, gazeteci Walter Lippman ve psikolog Edward

Bernays, ABD başkanı Woodrow Wilson taraf ı ndan görevi İngiltere yanı nda savaşa

girmek için kamuoyunun fikrini etkilemeyi amaçlayan Creel Komisyonu’na katı lmak

üzere tutulmuşlardı r. Lippman ve Bernays’ı n propaganda kampanyası , altı ay içinde

büyük bir Alman histerisi yaratmı şlardı r. Burada grup zihni ve niyetin tasarlanması

alanlar ı ndaki başar ı lı çalı şmalarla halk, İngiltere yanı nda savaşa girmeye

hazı rlanmaktadı r.

Propaganda sözcüğünün 1917’den itibaren Sovyet Rusya, 1933’ten itibaren ise

Nazi Almanya’sı gibi tek-parti devletlerinin resmi terminolojilerinde kullanı lması ,

sözcüğün bu devletlerle özdeşleştirilmesine neden olmaktadı r. K ı sacası , çağdaş

totalitarizmin güçlerinin sı ralanı şı nda, ilk sı rayı siyasal propaganda almaktadı r. Başka

bir ifadeyle, propaganda polis ve ordudan daha önde gelmektedir.

Özetle, XVIII. Yüzyı lda laik örgütler, siyasal görüşlerin yayı lması yla

ilgilenmeye başlamaktadı rlar. XIX. yüzyı lda ise ekonomik görüşlerin propagandası ,

ticari ürünlerin reklamlar ı gelişmektedir. XX. Yüzyı lı n ilk yar ı sı nda özel çı karlar ı n

propaganda yöntemleriyle yaygı nlaştı r ı lması na; aynı zamanda da demokratik devletler

taraf ı ndan gerçekleştirilen iyi örgütlenmiş propaganda çalı şmalar ı nı n ve otoriter

devletlerde tekelci yönetim propagandası nı n gelişmesine tanı k olunmaktadı r.

3. 1. 2. Propagandanı n Tekniği, Stratejisi Ve Taktikleri

Propagandanı n amacı na ya da amaçlar ı na ulaşması için uygulayacağı stratejileri

ve taktikleri, propagandanı n tekniğini oluşturmaktadı r. Örneğin parti propagandası nda,

propaganda stratejisi amaca göre saptanmaktadı r. Bu bağlamda temel strateji, partinin

toplum içinde olumlu bir görünümünü -imajı nı - yaratmaktı r. Bu olumlu imaj ortaya

konulurken, aynı zamanda da diğer partilerin imajlar ı kötülenmektedir. Diğer bir önemli

husus ise, partinin programı nı n da, propaganda stratejisiyle uyumlu olması nı n

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 75/128

65

gerekliliğidir. Partinin temel siyasal simgelerinin toplum nezdinde kabul ettirilmesi,

temel propaganda stratejisidir (Bektaş, 1996: 161). Bu strateji ekseninde günlük

politikalar ve propaganda taktikleri oluşturulmaktadı r. Parti liderlerinin imajlar ı

yaratı lmakta ve çevrelerinde toplumsal kabul için olumlu mesajlar devreyesokulmaktadı r. Ayr ı ca propaganda sı rası nda kullanı lacak olan simgeler, sloganlar

saptanı r ve de diğer partileri küçük düşürecek teknikler geliştirilmektedir. Diğer partiye

olumsuz tüm özellikler yüklenmektedir. Daha sonrası nda ise bası n yayı n organlar ı gibi

kullanı lacak propaganda araçlar ı saptanmaktadı r. Tüm bunlar propagandanı n tekniğini

oluşturmaktadı r.

Harwood L. Childs’e göre propaganda stratejisinin dört temel yaklaşı mı

bulunmaktadı r:

1- Alenilik Stratejisi - Strategy of Publicity: Propagandanı n mevcut tüm

iletişim medyası nda yayı lması dı r.

2- Organizasyon Tratejisi - Strategy of Organization: Propagandayı

yapana öneri kampanyası nı n oluşturulması nda yardı mcı olacak bir

organizasyonun oluşumudur.

3- Tez Stratejisi - Strategy of Argument: Propagandayı yapanı ndavası nı rasyonelleştirme ve izleyici kitlesini amaçlar ı nı n meşruluğu

konusunda mantı ksal olarak ikna etmesidir.

4- İnandı rma Stratejisi - Strategy of Persuasion: Propagandayı yapanı n

izleyici kitleyi, duygulara yönelik olarak yaptı ğı önerilerle ikna

etmesidir (Bektaş, 1996: 143).

Leonard W. Doob ise, propaganda stratejilerini temel alarak yaptı ğı sı nı flamada

propagandayı üçe ayı rmaktadı r: Açı ğa vurucu propagandada, propagandayı yapan

amaçlar ı nı kitleye açı kça belirtmektedir. Örtülü propaganda da ise, amaçlar kitleye

açı klanmamaktadı r. Son olarak gecikmiş açı ğa vurucu propagandada, kimlik ve amaç,

toplumsal saygı nlı k kazanana kadar açı klanmamaktadı r (Bektaş, 1996: 164).

Propaganda yapma teknikleri ise oldukça fazladı r. Özellikle modern dönemle

birlikte bu tekniklerin sayı sı nda ciddi bir artı ş yaşanmaktadı r. Çünkü bu dönemle

birlikte tüm bilim dallar ı nda önemli gelişmeler yaşanmakta, özellikle sosyoloji ve

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 76/128

66

iletişim alanı nda gerçekleştirilen çalı şmalar propaganda tekniklerinin de gelişmesine

zemin hazı rlamaktadı r. Kitle iletişim araçlar ı nı n da yaygı nlaşması propagandanı n daha

güçlü ve yaygı n bir şekilde yapı lması na neden olmaktadı r. Tüm bunlar propagandada

birçok tekniğin geliştirilmesini beraberinde getirmektedir. Kalı plaşmı ş imajlar ı nkullanı mı , isimleri başka bir lakapla yer değiştirme, seçme, tümüyle yalana başvurma,

tekrar etme, bir iddiayı öne sürme, düşmanı n-yabancı nı n tanı mlanması , otoriteye teyit

ettirme gibi teknikler bunlardan bazı lar ı dı r. Bunlar aynı zamanda bir propagandayı etkin

yapan unsurlardı r. Bir propaganda, hizmet ettiği düşüncenin, eylemin, inancı n ya da

ideolojinin lehinde davranı ş değişiklikleri yaratabiliyorsa, ekin olmaktadı r. Aksi

takdirde bu etkinliğini kaybetmektedir.

Daniel Lerner, (2000: 271) etkin bir propagandanı n dört şartı nı şu şekilde

belirtmektedir: Kitlelerin dikkati sağlanmı ş olmalı dı r; kitlelerin güveni sağlanmı ş

olmalı dı r; kitlelerin “predisposition”lar ı -tutumlar, güdüler, dürtüler- göz önünde

tutulmalı , propagandanı n yaratmak istediği değişiklikler, kitlelerin içinde bulunduğu

anda beslediği umut ve bekleyişler kar şı sı nda bile hoş görünen alternatifler olarak

sunulmuş olmalı dı r; kitlelerin içinde bulunduğu ortam, bekleyiş yapı sı ndaki değişmenin

gerektireceği eylem yönünde harekete geçmeye elverişli olmalı dı r. Öncelikle hitap

edilen kitlenin propagandaya kulak vermesi sağlanı r, arkası ndan da söylenilenşeyindoğruluğuna kitleler inandı r ı lı r ve böylece kitlelerin güveni sağlanmı ş olmaktadı r. Bu

iki durumdan sonra, propagandanı n uygulanması na geçilmektedir. Propagandanı n amacı ,

kitlenin tutum ve davranı şlar ı nda istenilen değişiklikleri meydana getirmektir. Bu

doğrultuda propaganda, kitlelere olumlu, onlar ı n beklentilerine cevap veren sunumlar

yapmaktadı r. Kitleler buşekilde yönlendirilmekte ve eyleme geçmeye hazı rlanmaktadı r.

3. 1. 3. Propagandanı n Türleri

Propaganda genel olarak alanı , kapsamı ve konusu bak ı mı ndan türlere

ayr ı lmaktadı r. Bunlar da kendi içlerinde farklı propaganda türlerini oluşturmaktadı rlar.

Alanı bak ı mı ndan propaganda; iç ve dı ş olarak ikiye ayr ı lmaktadı r. Dı ş propaganda,

ağı rlı klı olarak devletin rol aldı ğı propagandadı r. Burada, genelde ortak bir politika ve

görüş birliği söz konusudur.İç propaganda ise, partilerin iktidar mücadeleleri sı rası nda

ortaya çı

kmaktadı

r. Burada etkili olan en önemli faktör ise medyadı

r.

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 77/128

67

Dı ş propaganda, dı ş politikaya yönelik olarak geliştirilen bir propaganda türü

iken, iç propaganda ise, iç politikada kendini gösteren propaganda türüdür.

Kapsamı bak ı mı ndan propagandalar ise, üçe ayr ı lmaktadı r. İlk olarak genel

propagandanı n hedef kitlesi büyük kitlelerdir. Sı nı rlı propaganda ise ülkedeki bir

bölgenin halk ı üzerinde uygulanan propaganda türüdür. Ferdi propaganda, bireylere

yönelik olarak yapı lmaktadı r.

Konusu bak ı mı ndan propaganda da dört tür bulunmaktadı r. İlk olarak siyasi

propaganda gelmektedir ve içlerinde en önemli olanı da bu propagandadı r. Çünkü bir

iktidar mücadelesi söz konusudur. Bu propaganda türü, propagandanı n en acı ması z ve

de en etkili olanı dı r. İkincisi ise, ekonomik propagandadı r. Uluslararası ilişkilerde bir

ülkenin genel çı karlar ı göz önüne alı narak yapı lan ve o ülkenin ekonomik politikası nı

yansı tan propaganda örneğidir. Üçüncü olarak kültürel propaganda gelmektedir. Bu ise,

bir milletin başka milletlerden sempatizan kazanma girişimi ve çabası dı r. Son olarak

askeri propaganda gelmektedir. Bu propaganda türü, hem iç hem de dı ş propaganda

alanlar ı nda etkilidir. Her devlet, komşu ve diğer ülkelere güçlü görünmek istemektedir.

Bu propaganda ağı rlı klı olarak dı ş propaganda konusu olmakla birlikte, örneğin askeri

törenlerle iç kamuoyu da etkilenmeye çalı şı lmaktadı r (Özsoy, 1998: 18-19). Bu

propaganda türlerinin dı şı nda da bazı propaganda türleri de bulunmaktadı r: Beyaz

propaganda, açı k biçimde yapı lan propagandadı r, kaynağı bellidir. Açı k ve şeffaftı r.

Doğruluğa önem verilir, bu nedenle de güven uyandı r ı r.Ana malzemesi haberlerdir. Gri

propaganda, bulanı k bir propagandadı r. Kaynak belli değildir ve doğruluğu

kanı tlanamaz. Ana malzemesi ise rivayetlerdir. Amacı , kusurlu, eksik, belirsiz birşeyi,

tam ve yeterli göstermek; tam, yeterli, açı k alan bir şeyi şüpheli göstererek

gölgelendirmektir. Çelişkiler yaratı lı r ve zihinlerde soru işareti uyandı r ı lmaktadı r. Kara

propaganda da ise, kaynak belirlidir fakat başka kaynaklardan çı k ı yor gibi

gösterilmektedir. Bu yöntemde hile, yalan, iftira ve sahte delil serbesttir ve gizlilik

esastı r. Gerçekleri değiştirmeyi, inançlar ı sarsmayı ve kamuoyunu kar ı ştı rmayı

amaçlamaktadı r. Bu bağlamda, muhataplar ı nı ruhi çöküntüye uğratmak amacı nı

taşı maktadı r (Tarhan, 2003: 37-41). Buradaki diğer bir önemli husus ise, yapı lacak

propagandanı n hangi tür olursa olsun, üç unsurun başar ı nı etkilemesidir. Bunlar:

Propaganda “yapanı n yeteneği, psikolojik etüdün iyi yapı lması ve propagandayı kabul

edecek olan toplumun özellikleri” dir (Tarhan, 2003: 48). Propagandayı yapan kişi, usta

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 78/128

68

ve sistematik bir şekilde hareket etmelidir. Bu bağlamda propagandayı devamlı ve

metodolojik biçimde hayata geçirebilecek beceri, bilgi ve birikime sahip olmalı dı r.

Kar şı taraf ı n psikolojik zayı flı klar ı ve güçlü yönleri detaylı bir biçimde analiz

edilmelidir. Öncelikle psikolojik zayı flı klar belirlenmekte, kar şı propagandaya verilecekcevaplar hesaplanmakta ve uygun zaman ve ortamda eyleme geçilmektedir.

3. 1. 4. Siyasi Propaganda

Dünya siyaset arenası nda, amaçlar ı na erişmek için, siyaset dört araç

kullanmaktadı r. Bunlar: Propaganda, diplomasi, ekonomi ve savaştı r. Bunlardan her biri

sı rası yla, ikna stratejisini, pazarlı k stratejisini ve zor kullanmanı n stratejisinişekillendirmektedirler. Sı rası yla araçlar ise, semboller, anlaşmalar, mallar veşiddettir.

Bunlar içersinde, en yayı lmacı ve bulaşı cı olanı , siyasal propagandadı r. Propaganda,

diğerlerinin -diplamasi, ekonomi ve savaş- etkin bir şekilde fonksiyonlar ı nı yerine

getirebilmeleri için temel bir gerekliliktir. Burada propagandanı n fonksiyonu ise,

“sembolik ortamı manipüle ederek siyasa amaçlar ı na erişmeye çalı şmaktı r.

Propagandanı n, siyasa amaçlar ı nı n yarar ı na etkileyip, biçimlemeye çalı ştı ğı şey ise,

gelecek hakk ı

ndaki inançlar -bekleyiş ve umutlar yapı

- dı

r” (Lerner, 2000: 269-270).Siyasi propaganda, XX. Yüzyı lı n ilk yar ı sı ndaki başlı ca olaylardan biri olarak

kar şı mı za çı kmaktadı r. Domenach bu dönemde propagandanı n etkinliğini ve öneminişu

sözlerle açı klamaktadı r: “Propaganda olmasaydı , devrimizin Faşizm ve Komünist

ihtilali gibi büyük sarsı ntı lar ı n meydana gelmesi düşünülemezdi.” Domenach’a göre

Lenin’in Bolşevizmi gerçekleştirmesinde propagandanı n büyük payı bulunmaktadı r.

Aynı şekilde iktidara geldiği günden 1940 istilası na kadar Hitler’in zaferlerini sağlayan

başlı ca kuvvet de propagandadı r. Lenin, “önemli olan, bütün halk tabakalar ı nı tahriketmek ve propaganda yapmak” ifadesini kullanı rken Hitler de, “propaganda sayesinde

iktidar ı elimizde tuttuk, yine onun sayesinde dünyayı fethedeceğiz” (Domenach, 1961:

3) demektedir. Bu bağlamda siyasi propaganda çok önemli bir güç olarak iktidarlar ı n

elindeşekillenmekte ve kitleleri yönlendirerek harekete geçirmektedir.

Hitler’in Propaganda Bakanı Josef Goebbelsşöyle demektedir: “Propagandanı n

siyasası yoktur, sadece belli bir amacı vardı r.” Goebbels burada, propagandanı n

siyasaya kölelik yapması gerektiğini vurgulamaktadı r. Propagandanı n siyasası

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 79/128

69

değişebilir, fakat, propagandanı n içinde taşı dı ğı amaç hiç değişmeden, öylece durmak

zorundadı r. Bu da, yüklendiği siyasaya, en etkinşekilde hizmet etmektir (Lerner, 2000:

267). Bu, propagandanı n amacı nı öne çı karan bir yaklaşı mdı r. Amacı da, iktidar ı n

şekillenmesine ve ideolojinin yayı lması na en etkilişekilde katk ı sağlamaktı r.

Siyasi propaganda, öncelikle fizyolojik, ruhsal ve bilinç altı unsurlara

dayanmaktadı r. Daha sonrası nda ise, prensipleri bilimsel olduğu kadar estetik değerler

ve ölçütler taşı maktadı r. İnsanlar ı n duygular ı , istekleri, düşünceleri öncelikle

çözülmekte ve bunlar belirli amaçlara yönlendirilmektedir. Burada bilimsel veriler

kullanı lmaktadı r. Sonrası nda tespit edilen bu özellikler ve amaçlar doğrultusunda

teknikler geliştirilmektedir. Bu teknikler de estetize edilmektedirler. Böylece siyasi

propaganda, kitleleri amaçlar doğrultusunda istekli hale getirilmektedir. Bu da onun

etkinliğini en üst düzeye taşı maktadı r.

3. 1. 4. 1. Bir Siyasi Propaganda Biçimi Olarak Hitler - Nazi Propagandası Propaganda konusunda Hitler, öncelikle propaganda ile hedeflenenşeyin ne

olduğu üzerinde durmaktadı r. Bu noktada propaganda bir araç mı dı r, yoksa bir amaç

mı dı r? sorusunu gündeme getirmektedir. Hitler’e (1997: 183) göre propaganda bir

araçtı r; hakk ı nda amacı gerçekleştirdiği oranda not verilmektedir. Bu nedenle hizmetettiği amaca yardı mcı olması için, uygun bir biçimdeşekli belirlenmelidir. Genel

çı karlar açı sı ndan, önemleri çeşitli olan birçok amaç bulunabilmektedir. Bu durumda ise

propagandanı n önemi, uygulamaşekline göre değerlendirilmelidir. Hitler ikinci olarak,

propagandanı n kime hitap edeceği üzerinde durmaktadı r. Hitler’e göre propaganda,

daima bütün topluma hitap etmelidir. “Propagandanı n amacı tek tek ve bilimsel olarak

kişileri bilgilendirmek değildir. Görevi, kitlelerin dikkatini belirli olaylar, ihtiyaçlar ve

gerekler üzerine çekmektir. Bunu önemi ise, halka ancak propaganda yolu ileanlatı labilir” (Hitler, 1997: 185). Propaganda duygulara ve biraz da akla hitap etmelidir.

Her propaganda halk ı n anlayacağı alanda yapı lmalı dı r. Bilimsel bak ı mdan içeriği ne

kadar yalı n ve toplumun duygular ı na ne kadar baş vurursa, başar ı sı da o kadar kesin

olmaktadı r. Büyük topluluklar ı n temsil gücü sı nı rlı , anlayı ş yeteneği de küçüktür.

Belleğinin zayı flı ğı da büyüktür. Bunun için etkili propaganda, belirli birkaç noktayı

içine almalı dı r. Bunlar değişmez bir kalı pla ve ilkeler içinde, gerektiği ölçüde ileri

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 80/128

70

sürülmelidir. Halk ı n en son ferdi bile bu fikri anlayabilene kadar propaganda

basitleştirilmelidir.

Hitler, halk kitlesinin kaynaştı kça daha da hassaslaştı ğı nı keşfetmektedir.

“Halk ı n çoğunluğu kadı n gibidir, öylesine zaaflar ı vardı r ki, düşüncelerini yönelten

muhakemeden ziyade, hisleri üzerine yapı lan etkidir” (Domenach, 1961: 43) demektedir.

Hitler, halk ı n büyük bir çoğunluğunun, bir kadı nı n ruh hali içinde olduğunu öne

sürmektedir. Halk ı n büyük kesimi ya da kadı nlar, fikir ve düşüncelerini eylem ve

hareketlerden çok duygular ı n doğurduğu esinlerden çı karmaktadı rlar. Bu esinler kar ı şı k

olmayı p, çok basit ve sı nı rlı dı r. Bu nedenle de propagandanı n hem duygular ı ön plana

çı karması gerektiğini, hem de basit, anlaşı labilir ve açı k yapı lması gerektiğini ifade

etmektedir. Ona göre propaganda inandı rma ve etkileme içindir. İnandı r ı lması söz

konusu olan ası l kuvvet de topluluktur. Topluluğun bir fikri anlayabilecek duruma

gelmesi için, zamana ihtiyaç vardı r. Bu nedenle en basit kavramlar bile, defalarca tekrar

edilmelidir. Nazi propagandası nı n Alman milleti üzerindeki tesirinin kaynağı bu

düşünceden gelmektedir.

Propagandanı n görevi taraftar toplamaktı r. Taraftar ı , propaganda bulmakta ve

onu harekete doğru çekmektedir. Bu nedenle propaganda, bütün dikkatini fikrin sürekli

olarak taraftar kazandı ğı gerçeği üzerinde toplamak durumundadı r. Propaganda, bir

doktrini milletin bütün fertlerine duyurmaya ve benimsetmeye çalı şmaktadı r. Görevi

budur. Halka fikri aşı lamaktadı r. Amacı , halk ı zafere hazı rlamaktı r. Propaganda ne

kadar kuvvetli ve sağlam olursa, fikrin zaferi de o kadar kolaylaşmaktadı r (Hitler, 1997:

610). K ı sacası Hitler’e göre propagandanı n iki görevi bulunmaktadı r. Bunlardan ilki,

örgüt için taraftar toplamaktı r. İkinci görevi ise, yeni doktrini anlatmak ve

benimsetmektir. Propaganda ne kadarşiddetli olursa, örgüt de o kadar süratle

büyümektedir. Diğer taraftan, propagandanı n arkası nda bulunan örgüt ne kadar kuvvetli

olursa, propaganda da o kadar iyi ve rahat çalı şmaktadı r. Burada propaganda ile örgüt

arası ndaki ilişki ön plana çı kmaktadı r.

Faşist devletin doğası , propagandanı n tekelleşmesine olanak sağlamaktadı r.

Bası n, radyo, sinema, tiyatro, edebiyat, kitle örgütleri, toplantı ve gösteriler faşist

devletin tekelindedir. Bu yapı lanmada propaganda son derece önemlidir. Hitler,

propagandanı n önemini şu sözlerle ortaya koymaktadı r: “Propagandayı maharetli ve

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 81/128

71

sürekli uygulama suretiyle, semanı n bir cehennem, bunun tam tersine de en fakirce

yaşamı n ise cennet olduğuna halk ı inandı rabilirsin.” Ayr ı ca 1936 yı lı nda, Nürenberg’te

Nazi Partisinin kongresinde, Goebbels propaganda ile ilgilişunlar ı söylemektedir:

“İktidara gelmemize propaganda yardı m etti. İktidar ı elimizde tutmamı za propagandayardı m edecektir. Bütün dünyayı zaptetmemizde bize yine propaganda yardı m edecek”

(Jelev, 1994: 240-241). Goebbels modern politik propagandayı , yaratı cı bir sanat olarak

görmektedir. Ona göre propaganda, insanlar ı n kalbini kazanmak ve onu elinde tutmaktı r.

Bu nedenle propaganda inanı n derinliklerine inmeli ve gücünü orada bulmalı dı r. Bu

açı klama Foucault’nun biyo-iktidar kavramı nı n ifadesiyle paralellik göstermektedir.

Biyo- iktidar, bireylerin en küçük alanlar ı na kadar ulaşmakta ve bedenleriyle temasa

geçmektedir.İktidar bu şekilde bireylerin davranı şlar ı nı n ve eylemlerinin içine sı zarak,onlar ı n günlük yaşama pratiklerini ve yönelimlerini düzenlemektedir. Propaganda da

insanı n derinliklerine inmekte, bunu da onlar ı n kalbini kazanarak yapmaktadı r. Biyo-

iktidar da, bireylerin en küçük alanlar ı na ulaşarak, davranı şlar ı ve eylemleri

derinlemesine analiz etmektedir. Görüldüğü gibi hem propaganda hem de biyo-iktidar

çok detaylı ve titiz bir biçimde, insanı n derinliklerine inerek, onu kontrol etmekte ve

yönlendirmektedir.

Goebbels’e göre propaganda bir teori değil, uygulama problemidir. Bir propagandada, istenilen sonuçlar elde ediliyorsa o propaganda başar ı lı olmaktadı r.Bu

bağlamda propagandanı n amacı , başar ı lı olmaktı r. Hitler gibi o da propagandanı n

amacı nı , başar ı lı olmakşeklinde ifade etmektedir.

Nazi hükümeti, izlediği politikayı destekleme noktası nda, halk ı birleştirmek

amacı yla yoğun bir şekilde propagandadan yararlanmaktadı r. Almanya’da kurulan

resmi ajanslar, bası n, radyo, sinema, yayı n evleri ve öteki kurumlar üzerinde denetimi

sağlama ve etkileme çalı şmalar ı nda bulunmaktadı rlar. Bütün bu resmi ajanslar,

Goebbels’in başı nda bulunduğu “Eğitim ve Propaganda Bakanlı ğı ”na bağlı bir konumda

yer almaktadı rlar. Propaganda Bakanlı ğı , bası n ajanslar ı ve radyo gibi propagandanı n

özel organlar ı ndan başka, devlet ve parti daireleri -Alman Emek Cephesi, Hitler Jugent,

Nasyonal Sosyalis Kadı nlar Birliği gibi-, kitle örgütleri -yazarlar, müzisyenler,

tiyatrocular, yayı nevleri gibi-, entelektüel birlikler ve kurumlar da propagandaya destek

vermektedirler (Jelev, 1994: 245). Goebbesl’in Alman bası nı nı dolaysı z olarak Nazi

denetimine alması nda özellikle üç etkenin rolü görülmektedir: Bunlardan ilki, Alman

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 82/128

72

haber ajanslar ı nı n tek bir resmi haber ajansı na -DNB- bağlanması , dolayı sı yla da haber

tekeli kurulması dı r. İkinci etken olarak, 1933 ekiminde çı kar ı lan bir kanunla,

gazetecilerin yayı ncı lara kar şı olan sorumluluklar ı kaldı r ı lmakta, bütün gazeteciler

doğrudan doğruya devlete kar şı sorumlu hale getirilmektedirler. Üçüncü etken ise,Goebbels’in günlük bası n toplantı lar ı dı r (Ark ı n, 1970: 619). Buşekilde devletin tekelci

propagandası var olan bütün örgüt ve kurumlar aracı lı ğı yla gerçekleştirilmektedir.

Böylece tekelci propaganda bütüncül hale gelmektedir. Kitle örgütleri ve devlet

kurumlar ı geniş yapı sı yla, onun birer organı haline dönüşmektedirler. Tüm bunlar ı n

sonucunda propaganda çok daha etkili bir düzeye sahip olmaktadı r.

Faşist propaganda, nadiren maddi bir konfor vaat etmiş ve kapitalist yaşamı n

maddiyatçı ğı nı içten duygularla, fiziğe verilen önem ve ortak bir ulus ruhuyla yeniden

bütünleşen bireylere dayalı bir dünyayla değiştireceğini ileri sürmektedir. Faşist

propagandacı lar bu inanı şı , mitolojik bir biçimde ifade etmektedirler: “Bu bir

“Weltanshauung” -dünya görüşü- ya da halk ı n liderde cisimleşen iradesiyle yaratı lan

ruhsal olarak bütünleşmiş ve ahlaken yenilenmiş bir toplumda herkesi kapsayan bak ı ş

açı sı dı r.” Alman Nazizmi ise diğer faşist hareketlerden, bu yeni toplumu safı rktan

oluşan bir organik topluluk olarak kurmayı amaçlayan aşı r ı ı rkçı kuramı nı

vurgulaması yla ayr ı lmaktadı r. Modern varoluşun neden olduğu kar ı şı klı k veyabancı laşmanı n yerine Ari kültürün değişmez değerlerini koyacağı nı vadeden Naziler,

yeniden doğuş ya da ruhsal yenilenme fikrini harekete geçiren bir mit yaratmaktadı rlar.

Nazi propagandası da, gelecekle yeniden bağlantı kurma olarak tanı mlanan yeniden

doğuşun ancak bir yok etme süreciyle yaratı labileceğini vurgulamaktadı r (Clark, 2004:

66-67). Nazi propagandası nı n fikirsel alt yapı sı nı bu düşünce oluşturmaktadı r. Bu ı rkçı

anlayı ş ile birlikte kitleler, propaganda yoluyla harekete geçirilmekte ve kitleler, bu yok

etme faaliyetine ses çı karmamaktadı rlar.

Devlet sembolleri -gamalı haç gibi- ve hareketin biçimsel görünüşüne özel bir

önem verilmektedir. Yürüyüş, geçiş ve kitlesel mitingleri içeren halk gösterileri,

törensel bir biçim almaktadı r. Bu gösteriler de, topluluğun duygusal olarak kolayca

yönetilebilecekleri bir grup kimliği ve aidiyet duygusu kazanabileceklerişekilde

tasarlanmaktadı r. Bu olanaklar ı artı rmak için Almanya’da yeni bir ulusal bayram

takvimi oluşturulmakta ve tüm milli günler ayr ı ntı lı olarak düzenlenen sahne

gösterilerine dönüştürülmektedir (Clark, 2004: 68). Propaganda böylece kitleleri

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 83/128

73

egemenliği altı na almaktadı r. Nazizm de daha geniş bir katı lı mı ve yayı lı mı

gerçekleştirmektedir.

Yahudilerin bulunduklar ı mekanlardan fiziksel olarak uzaklaştı r ı lmalar ı ,

genellikle göze çarpmamaktadı r, çünkü Almanlar onlar ı çoktan yüreklerinden ve

kafalar ı ndan silmişlerdir. Burada yapı lan propaganda da ilk olarak ruhsal soyutlama

gelmektedir. Bu ise çok farklı yollarla yapı lmaktadı r. Bu yollardan en belirgini,

doğrudan doğruya halkta yaygı n antisemitizme başvurmak, insanlar ı n antisemitik

duygular ı nı k ı şk ı rtmaktı r. Bu Nazi propagandası , hiçbir masraftan ve emekten

kaçı nı lmaksı zı n ve ustaca yürütülmektedir. Yahudilere, modern uygarlı ğı n hijyenik

duyarlı lı ğı kullanı larak, haşarata ve bakterilere kar şı uyanacak korkular yöneltilmektedir.

Yahudilik bulaşı cı bir hastalı k gibi gösterilmektedirler (Bauman, 1997: 163). Diğer

taraftan da, Reich’in güvenli ve temiz yurttaşlar ı ndan, saf Alman ı rk ı ndan-kanı ndan-

oluşan bir toplum yaratı lmaktadı r. Yahudi sorunu, Almanlar ı n büyük çoğunluğu için

çok az ilgi uyandı rmaktadı r. Yahudiler, çoğunluğun gözünden ve gönlünden

uzaktadı rlar. Gerçekleştirilen propaganda ile hem Yahudi düşmanlı ğı beslenmekte, hem

de sonrası nda yapı lan soyk ı r ı mda Alman halk ı nı n duruma kayı tsı z-duygusuz- kalması

sağlanmaktadı r.

Harekete getirilen mücadele içgüdüsü, birbirine zı t iki şekilde belirmektedir:

Bunlardan biri menfi ve pasiftir; korku, uyuşukluk, ruhi çöküntü olarak ortaya

çı kmaktadı r. Diğeri ise, müspettir; coşkunluğa, tahrike ve saldı rganlı ğa götürmektedir.

Tahrik insanı coşturmakta, yani iradesini kaybettirerek kendinden geçirmektedir

(Domenach, 1961: 51). Hitler propagandası nı n Almanlar ı n ruhunda yarattı ğı iki taraflı

durum şu şekilde ortaya çı kmaktadı r; coşkunluk, saldı rganlı k; bilinç altı nda tutulan

endişe ve heyecan.

Goebbels, 1928 yı lı nı n Ocak ayı nda Berlin’de Nazi Partisi üyelerine yönelik bir

dizi eğitim konuşması düzenlemektedir. Bu konuşmalar ı sı rası nda, bilgi ve propaganda

ilişkisini analiz etmektedir. Ayr ı ca bu konuşmalarda propagandanı n nası l bir yol-

yöntem izlemesi gerektiğine dair teknik bilgiler aktarmaktadı r. Goebbels’e (Goebbels,

2006: sy)1 göre propaganda, herşeyden önce bir uygulama meselesidir, bir teori değildir.

Çünkü, teorik bak ı mdan bir propagandanı n, başka bir propagandadan daha iyi

1 Calvin Collage Web Sayfası , http://www.calvin.edu/academic/cas/gpa/goeb54.htm, 28.03.2007

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 84/128

74

olamayacağı nı ifade etmektedir. Bu bağlamda istenilen sonuçlar elde edilebiliyorsa

propaganda iyidir. Propagandanı n içeriğinin rasyonel birşekilde hazı rlanmı ş olması nı n,

propaganda başar ı sı z olduğu takdirde hiçbir önemi yoktur. Bu açı dan propagandanı n

temel amacı başar ı lı olmaktı r. Propagandanı n temel amacı kitleleri fethetmektir. Buamaca hizmet eden herşey ise iyidir.

Goebbels’e göre her siyasi hareketin temelinde bir düşünce, doktrin yer

almaktadı r. Fakat bunu kalı n kitaplarla sunmanı n hiçbir anlamı bulunmamaktadı r.

Tarihteki büyük hareketler, olaylar, dönüşümlere bak ı ldı ğı nda liderlerinin, takipçilerini,

basit, açı k, k ı sa bir mesaj etraf ı nda topladı ğı görülmektedir. Kitlelerin düşünceyi,

ideolojiyi anlamalar ı için karmaşı k olamayan bir mesaj gerekmektedir. Bunun

devamı nda formüle edilen düşünceden, genel bir sistem yaratı lmaktadı r. Bununla

birlikte artı k düşünce, günlük yaşantı nı n her alanı na girebilir, uygulanabilir hale

gelmekte, her alana yayı lmakta ve insanlara yol gösterici bir konum kazanmaktadı r.

Goebbels’e göre her insanı n bir dünya görüşüne, bak ı ş açı sı na sahip olması , yaşamı bir

bak ı ş açı sı ndan görüp algı laması ve her şeyi de bu bak ı ş açı sı çerçevesinden, kesin bir

duruşla değerlendirmesidir. Goebbelsşöyle demektedir: “Bir görüşün, dünya görüşü

olması ndaki amaç devlettir… Dünya görüşü bir hükümet organizması na dönüşür…. Bir

hareket devleti ele geçirdiğinde, devlete biçim verme hakk ı na da sahip olur. Düşünce, bir dünya görüşüne, dünya görüşü ise bir devlete; birey partiye, parti de bir ulusa

dönüşmektedir” (Goebbels, 2006: sy)2 . Propaganda ise, tüm bunlar ı n arası nda yer

almaktadı r. Yani, düşünce ile dünya görüşü, dünya görüşü ile devlet, birey ile parti ve

parti ile ulus arası nda bulunmaktadı r. Aslı nda propaganda tüm dönüşüm işlemini

gerçekleştirmede kullanı lan en önemli araç konumunda durmaktadı r.

K ı sacası Nazi Almanya’sı nda propaganda iki düzeyde yürütülmektedir:İlk

olarak, kitlenin içgüdülerine ve duygular ı na seslenilmektedir. Burada ı rk, kan,

saldı rganlı k, aile gibi konular kullanı lmaktadı r. Bu şekilde öncelikle insanlar ı n ruhlar ı

istila edilmektedir. Propaganda onlar ı n en zayı f noktalar ı nı yakalamakta, kalplerini

kazanmakta ve onlar ı elinde tutmaktadı r. Böylece onlar ı belli bir amaç etraf ı nda

birleştirmektedir. Bunlar sağlandı ktan sonra ikinci düzeye geçilmekte; bu düzeyde ise

ası l amaç olan Pangermenizm propagandası uygulanmaktadı r.

2 Calvin Collage Web Sayfası , http://www.calvin.edu/academic/cas/gpa/goeb54.htm, 28.03.2007

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 85/128

75

3. 4. 1. 2. Hitler - Nazi Propagandası nı n Temel Araçlar ı

Modern totaliter sistemler, yerleşmiş meşruluk kalı plar ı na uymak yerine,

toplumda hakim olan inancı değiştirmek ve kendi ideolojilerine uygun yeni bir

meşruluk inancı nı yaymak amacı nı taşı maktadı rlar. Bunu da propaganda, eğitim,

doktrin aşı lama, beyin yı kama gibi metotlardan yararlanmak suretiyle gerçekleştirmeye

çalı şmaktadı rlar (Kapani, 1998: 86). Totaliter sistemler, resmi bir ideolojiye, bütüncül

bir dünya görüşüne sahiptirler. Bu ideolojiyi da kitlelere propaganda yoluyla empoze

etmektedirler. Hitler ve Goebbels’in elinde propaganda, son derece güçlü bir silaha

dönüşmektedir. Bu propagandanı n temel araçlar ı nı ; eğitim, sağlı k, ekonomi, adalet,

sanat, bası n-kitle iletişim araçlar ı , sinema, mimari ve spor oluşturmaktadı r. Bunlar hem

kendi içinde, belirli propaganda teknikleri ile yaratı lmakta hem de birbirleriyle sürekli

olarak ilişki halinde bulunmaktadı rlar.

3. 1. 4. 2. 1. Eğitim

Hitler propagandası nda öncelikle eğitimden söz etmek gerekmektedir. Hitler

genç nesillerin yetiştirilmesi hakk ı ndaki fikirlerinişöyle açı klamaktadı r: “Eski nesiller

bize alı şamazsa, biz onlar ı n çocuklar ı nı ellerinden alacağı z ve vatanı n ihtiyacı içinonlar ı yetiştireceğiz” (Özsoy, 1998: 301). Bu nedenle askeri okullarda, genç erkeklerin

psişik yapı lar ı ve bedenleri yeniden biçimlendirilmektedir. Boyun eğme, itaat, disiplin

ve ceza bu eğitimin temelini oluşturmaktadı r. Yaşamlar ı , düşünmelerine gerek

duymayacaklar ı kadar açı k ve kesin birşekilde düzenlenmektedir. Sistemin-makinenin-

parçası olma sürecinde öğrenci, hem kişilik yapı sı , hem de beden yapı sı sertleşmekte,

Hitler’in ifade ettiği gibi “Krupp çeliği gibi sert” olmaktadı r. Bu doğrultuda bütün

eğitim ve kültür sistemi, çocuklara, diğer milletlerden kesin birşekilde üstün olduklar ı inancı nı aşı lamaktadı r. Öncelikle vücut kuvveti kazandı r ı lmaya çalı şı lmaktadı r. Bu

bedensel kuvvetle, Alman milletinin yenilmezliği inancı telkin edilmektedir. Eğitim

sisteminde, fiziksel eğitime daha çok önem verilmektedir. Karakterin eğitimi daha sonra

gelmektedir. En sonda ise fikirsel eğitim yer almaktadı r. Bu bağlamda okullarda

özellikle, ı rk bilgisi, ı rk tarihi gibi dersler okutulmaktadı r.

Askerlik hizmetini bitiren gence iki belge verilmektedir: Bunlardan biri,

vatandaşlı k diploması dı r; bu belge, resmi bir görev alabileceğine ve devamı na izin

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 86/128

76

verildiğini gösteren yasal bir belgedir.İkinci belge ise, fiziksel bak ı mdan evlenmesine

sak ı nca olmadı ğı nı bildiren bir tür sağlı k raporudur.

3. 1. 4. 2. 2. Sağlı k

Nazi psikolojisi ruhsal sağlı kla, görev duygusuyla, itaatle ve disiplinle

özdeşleştirilmektedir. Bu açı dan bedensel-tinsel sağlı k ilişkisi çok önemlidir. Bununla

birlikte bedende, güzellik ve uyum birlikteliği ön planda tutulmaktadı r. Hitler sağlam

kafanı n, sağlam vücutta bulunacağı nı belirtmektedir. Bu nedenle sağlı klı bir ı rk

yetiştirmek rejimin en temel ve önemli görevidir. Bu doğrultuda spor ve beden eğitimi

zorunlu k ı lı nmaktadı r. Böylece belirli bir güç gösterisi sergilenmektedir. Nazi partisi yöneticileri konuşmalar ı nda, tı bbi terimler kullanmakta, özellikle

dünyanı n hastalı klardan kurtar ı lacağı nı , toplumun operasyonlarla zararlı ve hasta

unsurlardan temizleneceğini vurgulamaktadı rlar (Özsoy, 1998: 308). Bu nedenle

Yahudiler, bulaşı cı hastalı k taşı maktadı rlar. Bireylerin tüm düşünceleri, ı rk, sağlı k ve

cinsellik konular ı na indirgenmektedir. Toplumsal ve bireysel sorunlar ı n ayr ı mı ve

tanı mı , sağlı klı -hasta, normal-anormal, ak ı llı -ak ı lsı z, güzel-çirkin gibi biyolojik

söylemde yeniden düzenlenmektedir. Olumlu nitelikler Germenı rk ı na, olumsuznitelikler ise diğer ı rklara yüklenmektedir. Bu doğrultuda, yalnı z sağlam olanlar ı n çocuk

yapmalar ı na izin verilmektedir.

3. 1. 4. 2. 3. Spor

Daha önce de ifade edildiği üzere, Alman ı rk ı nı n fiziksel olarak güçlenmesi

amacı

yla beden eğitimine ve spora özel bir önem verilmektedir. Almanya’da 1936yı lı nda, 6-16Şubat arası nda Gamisch-Partenkirchen’de K ı ş Olimpiyatlar ı , 1-16 Ağustos

arası nda ise, Berlin’de Yaz Olimpiyatlar ı yapı lmı ştı r. Bu olimpiyatlar aracı lı ğı yla Hitler,

sporu bir propaganda aracı olarak kullanmaktadı r. Ayr ı ca Hitler, okul dı şı ndaki

gençlerin de rejimin içine dahil edilmesi amacı yla “Gençlik Sevk veİdaresi Teşkilatı ”

adı nı verdiği bir birim oluşturmuştur.

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 87/128

77

3. 1. 4. 2. 4. Sanat, Mimari ve Sinema

Otoriter ideolojiler ve rejimler, sanatı n görevinin kitleyi kendini yönetenlere

boyun eğmeye hazı rlamakta, devletin gücünü göstermesi gerektiğini savunmakta ve bu

politikalar ı nı hemen hemen her zaman yansı tmaya çalı şmaktadı rlar (Özsoy, 1998: 311).

Bu noktada sanat bir propaganda aracı na dönüşmektedir. Sanat daha çok işlevi, yeri,

kamusal ya da özel alanda biçimlendirilmesi, başka tür nesne ve faaliyetlerden oluşan

ağla bağlantı sı sonucu propagandaya dönüşmektedir.

Hitler sanatı n, propaganda içindeki konumunuşu şekilde açı klamaktadı r:

“Propaganda da sanat, düşünce gücünün çalı ştı ğı durumlarda, içgüdünün egemenliği

altı ndaki büyük topluluklar ı n anlayabileceği bir noktaya gelerek ve psikolojik yönden

uygun birşekil alarak, o çevrenin kalbine girecek yolu bulmaktadı r” (Hitler, 1997: 186).

Sanat kitlelerin anlayabileceği kadar basit, anlaşı lı r olmalı ve kitlenin kalbini

kazanmada bir araç haline gelmelidir.

Nazizm döneminde sanatta özellikle neo-klasisizm ak ı mı nı n etkileri

görülmektedir. Bu ak ı m, XVIII. ve XIX. yüzyı llarda antik Yunan ve Roma dünyası na

yönelen tarihsel araştı rmalardan etkilenerek Avrupa’yı saran bir ak ı mdı r (Clark, 2004:

76). Bu dönemde klasik sanata önemli bir değer verilmektedir. Alman arkeolog ve sanattarihçisi J. Winckelmann “sanatı n en ar ı kaynaklar ı önümüze açı lmaktadı r. Bu

kaynaklardan nasibini alabilenlere ne mutlu!. Bizler için büyük olabilmenin, taklit

edilemez düzeye gelebilmenin tek yolu eskileri taklit etmektir” (K ı nay, 1993: 139)

demektedir. Ona göre klasik Yunan heykeltı raşlı ğı , soylu sadeliği ve sonsuz huzuru

ifade etmektedir. Bu aynı zamanda, neo-klasisizmin de temel prensibini oluşturmaktadı r.

Burada bir geriye dönüş söz konusudur. Çünkü faşizm, ilerleme fikrini reddetmektedir.

Kökeni XVIII. Yüzyı l aydı nlanma geleneğine dayanan ilerleme anlayı şı , tarihin,

doğrusal bir çizgide geliştiği iddiası nı içermektedir. Faşizm, doğrusal tarih anlayı şı nı n

yerine, döngüsel bir yeniden doğuş ya da canlanma tezini savunmakta ve kayı p bir altı n

çağa dönüş hayali yaratmaktadı r (Clark, 2004: 73). Bu kayı p altı n çağa dönüş ise, sanat

ve mimaride yaygı n olarak kullanı lan arkaik imge ve biçimlerin temelini

oluşturmaktadı r. Walter Benjamin’e göre Cermenik-milliyetçi ideoloji, klasisizmin

heroik-destansı - bir tavı rla benimsenip kabulünden ve antik çağ mitleri, tötonik

efsaneler ve Prusya masallar ı gibi öğelerden oluşmaktadı r (Hillach, 1995: 89).

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 88/128

78

Görüldüğü gibi Nazi sanatı bir geriye dönüşü -antik Yunan ve Roma- ifade etmektedir.

Bu bak ı mdan Nazi Almanya’sı nda sanat, yüksek kültürün konumunu meşrulaştı rmakta

ve Nazilerin kültürel misyonlar ı na çok sayı da sembol ve imge kazandı rmaktadı r.

Nazi propagandası , algı lamadaki çok temel bir yönelimi, gözün amaçsı z bir

şekilde denge ve düzen arayı şı nı , bireylerin psikolojik ve zihinsel süreçlerini etkilemede

kullanmaktadı r. Bu nedenle de Nazi estetiği, üstün, saf, sağlı klı ve güzel ı rk idealine

dayanan bir güzellik anlayı şı nı ortaya koymaktadı r. Bu açı dan Nazi estetiği, büyük

ölçüde Yunan ve Gotik estetiğinden etkilenmektedir.

Bir estetik varlı ğı meydana getiren yapı elamanlar ı dörde ayr ı lmaktadı r; suje,

estetik obje, estetik değer ya da güzel ve estetik yargı olmak üzere. Her estetik olay,

belli bir estetik değeri ortaya koymak istemektedir. Bu değer ise, güzel değeri ya da

ideası dı r. Bir estetik obje kar şı sı nda estetik bir tavı r alan suje, bu tavr ı nı bir estetik

değer olarak ifade etmektedir; ‘bu resim güzeldir’ gibi. “Güzel; bir değer, idea, eidos

olarak düşünülebileceği gibi; orantı , simetri, düzen gibi estetik objenin niteliği olarak da

belirlenebilir” (Tunalı , 1996: 17). Genel olarak insanlar, algı ladı klar ı bir nesne ile kendi

idealleri arası nda bir uygunluk bulduklar ı nda o nesneyi güzel olarak; kendi idealleriyle

çelişen, kendi ideallerine yabancı düşen bir nesne olarak gördüklerişeyi de çirkin olarak

duyumsamaktadı rlar (Kagan, 1993: 128). Güzelin insanı n kendi idealleriyle bağlantı sı

görülmektedir.

Antik Yunan -Grek- estetiğinin özelliklerine geçmeden önce, bu dönemdeki

“estetik ve güzel” kavramlar ı nı n nası l tanı mlandı klar ı na bakmak gerekmektedir.

Platon’a göre, düzensiz birşey güzel olamaz. Platon, “herşey de ölçü ve orantı erdemi

meydana getirdiği gibi güzelliği de meydana getirir” (Yetkin, 1972: 13) demektedir.

Aristo’ya göre ise güzel, nesnel olarak incelendiğinde başlı ca özellikleri, düzen, simetri

ve sı nı rlı lı ktı r. Bu bağlamda güzel, düzene ve büyüklüğe bağlı dı r (Yetkin, 1972: 21).

Aristo, vücuttaki orantı -simetri- yokluğunu, bir hastalı k, zayı flı k ve çirkinlik olarak

nitelemektedir.İnsanda bedenindeki ahenk ise, sağlı k, kuvvet ve güzelliktir.

Grek sanatı nda, ideal çehreler ve herkes için ideal olan birimlere uygun insan

vücutlar ı yer almaktadı r. Örneğin Grek heykelinde kişi değil, ortak ideal insan tipi önem

kazanmaktadı r. Bu bağlamda ölçü ve form önem verilen değerlerdir. Sağlam ve uyumlu

formlar içinde, ak ı

bir hareketi göstermek amaçlanmaktadı

r. Örneğin olimpiyat

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 89/128

79

oyunlar ı , sportif gösteriler, yar ı şmalar, Grek’in vücudunu ve enerjisini göstermesiyle

ilgilidir. “Grekler için önemli olan, ideal, güçlü bir vücut ve düşünce eğitimidir” (Turani,

1999: 128-130). Örneğin, Atinalı heykelci Miron’un M.Ö. 450 dolaylar ı nda yaptı ğı

“Disk Atı cı sı -Discobolos” heykelinde (Ek 1. Resim 1); genç atlet ağı r diski tam atmaküzereyken gösterilmektedir. Öne eğilmekte ve atı şı na daha büyük bir güç katmak için

kolunu geriye doğru savurmaktadı r (Gombrich, 1999: 90). Burada bedenin dinamizmi,

gücü, yapı sı , dengesi, atletikliği ideal bir erkek bedenini göstermektedir. Antik

Yunanlı lar, insan vücudunun güzelliğine, onun uyumlu ve dengeli, fiziksel olarak

yapı sı nda oluşan yüce dinginlik haline hayrandı rlar. Ayr ı ca bütün Grek düşüncesi, iyi

ve güzel arası nda bir uygunluk bulmaktadı r.

Güzel birey güçlü ve sağlı klı bireydir, yetkin bireydir. “Doğada canlı varlı klar ı n

güzelliği türlere uygun olağan ve belirgin özelliktir ve buna bağlı olarak uyumdur,

bedensel ve ruhsal yetilerin tam gelişmesidir, f ı şk ı ran sağlı ktı r ve bunlardan gelen üstün

güçlülüktür.” Çirkin bireyler ise, sağlı ksı z bireylerdir. “Güzelin kar şı tı olan çirkin, özü

gereği olumsuzdur. Çirkinde özden bir yetersizlik, teknik araçlarla sonuç arası nda bir

uyuşmazlı k, biçimsel bir oransı zlı k ve bir uyumsuzluk vardı r” (Timuçin, 1993: 151).

Ortaçağa gelindiğinde, Aziz Augustinus’a göre güzellik, üç öz niteliği

gerektirmektedir: “İlki, bütünlük veya kusursuzluktur; çünkü eksikşeyler, biçimden

yoksundur. Sonra parçalar arası nda uygun oran ve uyum gereklidir. Son olarak da

açı klı k veya görkem” (Eco, 1998: 123). Bu tanı mda biçimsel bir güzellik anlayı şı söz

konusudur. Augustinus, bedenin güzelliği nedir? sorusuna, “belirli bir renk hoşluğunun

yanı sı ra uzuvlar ı n uyumudur” cevabı nı vermektedir Lincoln Piskoposu Grossseteste

ise, güzelliği şöyle tanı mlamaktadı r: “Güzellik, bir nesnenin kendisiyle olan uyumlu

oranlı lı ğı , tüm parçalar ı nı n kendi içlerindeki ve her parçanı n öteki parçalarla ve bütünle,

bütünün ise her şeyle olan ahengidir” (Eco, 1998: 75). Bu tanı ma göre oransal

uyumluluk, oran ve sayı kavramlar ı güzelliği belirlemektedir. Biçimsel mükemmelliği

sayı sal olarak dile getiren bir güzellik tanı mı vardı r. Bu düşüncenin altı nda ise,

Skolastik felsefenin, güzellik ile Tanr ı nı n öznitelikleri arası nda bağ kurması

yatmaktadı r. “Ortaçağı n sanatçı sı , yeryüzüne yansı mı ş Tanr ı sal düzeni nesnelere

aktaran birer aracı , Tanr ı nı n bir aleti konumundadı r. Sanat yapı tlar ı da, bir anlamda

Tanr ı nı n yarattı ğı evrensel güzelliğin, uyumun gerçekleştirilme araçlar ı dı r” (Buhr ve

Kosing, 1984: 44). En üst derecede yalı n olan Tanr ı , kendi kendisiyle uyumun ve

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 90/128

80

oranlı lı ğı n en büyük örneğidir. Tanr ı dünyayı sayı , ağı rlı k ve ölçüye göre kurmuştur.

Bu nedenle de sanatçı , bu ölçütler çerçevesinde sanatı nı icra etmektedir.

Nazizmin gerçek yaşamda ve sanatta bedeni ele alı ş biçimi, ı rkçı teoriler, kadı n

ve erkeğe ayr ı ayr ı biçilen roller ve ulus-devletin organik bütünlüğü kavramlar ı nı n

birleştirilmesiyle oluşmaktadı r. Faşizmin ideal bedensel güzellik anlayı şı , Ivo Saliger’in

Batı sanatı nda yüzyı llar boyunca tekrar edilen bir konuyu yorumladı ğı “Paris’in

Seçimi” (Ek 1. Resim 2) resminin dayanak noktası nı oluşturmaktadı r. Ölümlü Paris, üç

tanr ı çanı n çı plak bedenlerinden en güzel olanı nı altı n elma ile ödüllendirmek üzere bir

değerlendirme yapmak üzere çağr ı lmaktadı r. “Bu tema, ressamlar ı n ideal kadı n

formunu ele alı rken yeteneklerini sergilemelerine ve de sanatsal güzellik ve ustalı kla

betimlenen bedenlerin fiziksel güzelliğini mükemmelleştirmelerine olanak

sağlamaktadı r” (Clark, 2004: 90-91). Betimlenen klasik oranlı bedenler, Ari estetik

anlayı şı olarak ifade edilmektedir. Arilerin üstün fiziksel güzelliği, doğal yüceliklerinin

kanı tı durumundadı r. Nazi sanatı , Ari güzellik kavramı nı yüceltmekte ve çirkinliği-saf

olmayanı dı şlamaktadı r.

Hitler, 1937 yı lı ndaki bir konuşması nda şöyle demektedir:

Bugün insanoğlu, görünüşü ve hassasiyetleri bak ı mı ndan antik çağa hiçbirzaman olmadı ğı kadar yak ı ndı r. Spor yar ı şmalar ı ve gösterileri, milyonlarcagenç bedeni güçlendirmekte, belki de binlerce yı ldı r olmadı klar ı veolabileceklerinin düşünülmediği kadar biçimli ve sağlam şekilde bizesunmaktadı r (Clark, 2004: 91).

Faşizmde bedenin yorumlanı şı , en üst aşamada bedenin devlet için bir model

olduğu metaforuyla desteklenmektedir. Bedenin organlar ı gibi devletin bölümleri de

uyum içinde çalı şmak zorundadı r. Devletin varlı ğı iç hastalı klardan temizlenmekte ve

bulaşı cı hastalı klara kar şı bağı şı klı k kazanmaktadı r. Bu nedenle de oldukça saftı r. Nazi

Almanya’sı nda beden, gücü, dinçliği, saldı rganlı ğı ve çevikliği ifade etmektedir. Albert

Janesch’in “Su Sporlar ı -1936” (Ek 1. Resim 3) ve Adolf Wamper’in “Zaferin Dehası -

1940” (Ek 1. Resim 4) adlı resimlerinde beden, bu özellikleri yansı tacak şekilde

kullanı lmaktadı r (Clark, 2004: 95). Ayr ı ca Hitler’in resimleri de aynı şekilde gücü,

saldı rganlı ğı göstermektedir. Hitler, zaman zaman bir Germenşövalyesi olarak

betimlenmektedir. Örneğin Hubert Lanzinger’in “Bayrak Taşı yı cı ”sı nda (Ek 1. Resim 5)

Hitler, ülkesini savaşarak kurtarmayı amaçlayan bir Haçlı askeridir (Clark, 2004: 78).

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 91/128

81

Burada hem bedenin saldı rganlı ğı , gücü gösterilmektedir, hem de mitsel bir geri dönüş

-Orta Çağa- söz konusudur.

Irkçı estetik, bir ı rktan insanı n güzellik belirtilerini mutlaklaştı rmakta, öbür ı rk ı

temsil edenlerin yüz ve vücut biçimleri ile ten rengine nesnel olarak çirkin demektedir

(Kagan, 1993: 129). Burada biyolojik yasallı k, estetik bir anlam kazanmakta ve insan

idealinin taşı yı cı haline gelmektedir. Bu bağlamda Nazizm idealini Antik Yunan’da

bulmaktadı r. Görüldüğü gibi insanı n beden, ruh ve zihin dengesi ona bir uyum ve

güzellik sağlamaktadı r. Hitler de, beden, karakter ve fikir bak ı mı ndan sağlı klı ve güzel

gençlik yetiştirmeye büyük önem vermektedir. Nazizmin ideal beden tasar ı mı bu

şekilde yaratı lmaktadı r. K ı sacası Nazizmde güzellik, üstün, sağlı klı , güzel bir ı rk

idealine dayanmaktadı r. Bunun temelleri de Antik Yunan’da bulunmaktadı r.

Nazi propagandası , kitleleri egemenliği altı na almak için özellikle büyük anı tsal

mimari yapı lara önem vermektedir. Anı t mimarisi, otoriter ideolojilerin kendini kitlelere

kabul ettirme biçimlerinden biri olarak kullanı lmaktadı r. Anı tsal yapı lar kitleye ve

bireye kar şı toplumsal, politik, ekonomik gücü ellerinde tutanlar ı n uyguladı klar ı bir tür

simgesel güç yöntemine dönüşmektedir. Otorite ve toplumsal hiyerar şiyi gösteren bu

yapı tlar içinde ve kar şı sı nda olan birey, bu gücü derinliklerinde hissetmektedir. Bu

yapı lar aracı lı ğı yla, devletin gücü bireye dolaysı z olarak gösterilmektedir. Bunlardan

dolayı da Hitler, pek çok anı tsal mimari yapı lar ı n inşası için çalı şmalar yapmı ştı r.

Nazilerin baş mimar ı olan Albert Speer, Hitler’in klasik otoriteyi simgeleyen Antik

Roma Germen anı t mimarisini savunduğunu ifade etmektedir. Bu konuyla ilgili olarak

Hitler şunlar ı belirtmektedir:

Şehirlerimizin çoğu geçmişin şan, şeref ve hazineleri ile yaşı yorlar.Günümüzün Münih’inden, Birinci Louis döneminde eserlerin tümü ortadankaldı r ı lsa, o tarihten bugüne yapı lan güzel eserlerin sayı sı nı n ne kadar azolduğu ürpertiye ortaya çı kar…. Oysa ortaçağlar ı n şehirlerindeşan ve şerefleyaşatı lan sembol bir anı t mutlaka vardı …. Eski devlet döneminde yapı lan binalar ı n büyüklükleri aynı dönemin evleri ile kar şı laştı r ı lı rsa, kamuya aiteserlerin görkemli olması ilkesinin, çok kuvvetle doğrulanmı ş olduğu görülür(Hitler, 1997: 268-269).

K ı sacası Hitler, Almanya’dakişehirlerde toplumun egemenliğini ve kalı cı lı ğı nı

yansı tan bir niteliğin olmadı ğı nı ifade etmektedir. Bu nedenle de halk kendişehrin kar şı

kesin bir umursamazlı k içinde bulunmaktadı r. Hitler’e göre bu durum, Alman

uygarlı ğı nı n yı k ı lı şı nı n ve Almanya’daki genel çöküşün bir işaretidir (Hitler, 1997: 20).

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 92/128

82

Hitler anı tsal mimariye önem vererek, mimaride de özellikle neo-klasisizm düşüncesini

ön plana çı karmaktadı r. Neo-klasisizme, yönetimin var olan ruhunun dı şavurma,

yasallaştı rma ve birleşmelerine katk ı da bulunan görevi yüklenmiş, ideal model olarak

da Yunan tapı nağı , Rönesans sarayı , Barokşatosu veİmparatorluk çağı nı n klasik yapı sı alı nmaktadı r.

Albert Speer, 340.000 izleyicili Zeppelin Field Stadyumu’nu inşa etmekle

görevlendirilir. 1937 Paris Dünya Fuar ı ’nda, Alman Pavyonu Speer taraf ı ndan çizilir.

Bu yapı ülkenin sembolü olan kartal ve gamalı haçla sonlandı r ı lı r. Alman başar ı sı nı n

sembolü ve gururunu yansı tacak biçimde ve anı tsal olarak tasarlanmakta, bu

binalardaki denge, simetri, geometrik düzgünlük iktidar ı n gücüne işaret etmektedir.

Naziler, zor kullanarak mevcut politik kurallara uyulması nı sağlama

yöntemlerine ‘koordinasyon’ adı nı vermektedirler. Bası n-yayı n endüstrisinde, eğitim

sisteminde ve tüm sanat kurumlar ı nda politik olarakşüpheli görülen ya da ariı rktan

olmayan kişiler işten atı lmaktadı rlar. 1934 yı lı nda bir parti sözcüsünün belirttiği gibi

Nazizmin amacı ; “her şeyden önce tek bir ruhtan doğan, her yerde aynı olan ve tek bir

merkezden sosyal yaşamı n her alanı na sistemli olarak yayı lan Alman halk ı nı n tümden

düzenlenmesidir.” Bu nedenle Nazi yönetimi bağı msı z sanat topluluklar ı nı dağı tmakta

ve bunlar ı n yerine devletle bütünleşmiş bir organizasyon oluşturmaktadı r. Bu ise,

Goebbels’in başkanlı ğı nda kurulan Ulusal Kültür Senatosu’dur. Bu kurum müzik,

görsel sanatlar, edebiyat, tiyatro, bası n, radyo ve sinema olmak üzere yedi bölümden

meydana gelmektedir. Her bir bölüm de alt başlı klara ayr ı lmı ş durumdadı r. Bu kurumun

amacı ise, “tüm sahalardaki yaratı cı birimlerin tek irade olan devlet liderliğinde bir

araya toplanarak uygulamaya geçirilmesi” dir (Clark, 2004: 84). Bu amaç

doğrultusunda kuruma, sadeceı rk ve ideolojik olarak uygun sanatçı lar alı nmı ştı r. 1935

yı lı nda bu kurumda; 15.000 mimar, 14.300 ressam, 2.900 heykeltı raş ve 6.000

tasar ı mcı yı içeren yaklaşı k 100.000 sanatçı bulunmaktadı r. Ayr ı ca Münih’te 1937

yı lı nı n temmuz ayı nda yapı lan “Yozlaşmı ş Sanat” sergisinde, 700’den fazla modern

sanat eseri, sadece alay etmek ve kötülemek amaçlı olarak sergilenmektedir.

Hitler ve Goebbels, sinemanı n duygular ı harekete geçirip, zihinleri

hareketsizleştirme, güçlü yanı lsamalar ve tutsak izleyiciler yaratma yeteneğini

görmektedirler. Hitler’in rejimi güçlü bir sinema yaratmak için, Hans Jürgen

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 93/128

83

Syberberg’in daha sonra ifade edeceği üzere, bir Almanya filmine gereksinim

duymaktadı r. Bu bağlamda sinema, bir rüya makinesi ve ölüm fabrikası olarak işlev

ören fantastik bir kurmacadı r (Rentschler, 2003: 429). Bu noktada Hitler, propaganda

amaçlı filmler yapmak üzere, belgesel film yönetmeni Leni Riefenstahl’ı görevlendirmektedir.

Ayr ı ca gösteri yürüyüşleri, geçitler, kitlesel mitingler törensel bir biçimde

yapı lmaktadı r. Bunlar birer ritüele -ayine- dönüşmektedir. Albert Speerşunlar ı ifade

etmektedir:

Ritüeller herkes taraf ı ndan kabul gördüğünde, hatta resmi kural olarak benimsendiğinde, her şeyin bir bütün olarak ele alı nması gerektiğini ilk defaanladı m. Ben her zaman bütün bu geçit, yürüyüş ve üye olma törenlerininustaca gerçekleştirilmiş bir propaganda olduğuna inanmı ştı m. Şimdianlı yorum ki, Hitler için bu kilise kurma çabası ydı (Clark, 2004: 72).

Görüldüğü gibi bu ritüel eylemler, kitlelerin içinde yer ettiğinde, kitleleri hem

zihinsel hem de bedensel olarakşekillendirmektedir. Hitler de böylece bir din

yaratmaktadı r. Kitleler bu propaganda yöntemiyle ona taparcası na bağlı bir hale

gelmektedirler. Bunun en güzel örnekleri, Riefenstahl’ı n “İradenin Zaferi” adlı belgesel

filminde görülmektedir.

Nasyonal sosyalist yaşam tasar ı mlar ı nda görsel ve işitsel mekanizma, insan

faaliyetlerini gözetleme ve fiziksel dünyaya egemen olma girişimleri açı sı ndan can alı ca

bir rol oynamaktadı r. Bu amaçla kitle iletişim araçlar ı , Hitler’in elinde düşmanlar ı na

kar şı önemli bir silah olmaktadı r. Hitler, sürekli olarak radyodan halka seslenmekte ve

böylece fikirlerini geniş kitlelere aktarmaktadı r. Daha önemlisi Hitler ve Goebbels

taraf ı ndan yaptı r ı lan propaganda amaçlı belgeseller, kitleleri psikolojik, zihinsel,

fiziksel olarak Nazizmin hedeflerine hazı rlamakta ve onlar ı eyleme geçmeye

çağı rmaktadı r.

3. 2. BELGESEL SİNEMA“Sinema, yaşantı yı gözler önüne getiren ve bize yaşamdan kesitler sunan bir

araçtı r. Sinemanı n temel olarak ele aldı ğı olgu, insan yaşamı ve insanı n üzerinde

yaşamı ş olduğu dünyanı n doğası dı r” (Rotha, 2000: 42). Bu bağlamda sinema bir

gerçeklik izlenimi oluşturmaktadı r. Çünkü görüntü varolanı , yani gösterdiğini izleyiciye

kabullendirmektedir. Bu açı dan sinema, toplumun, kültürün belleği konumundadı r.

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 94/128

84

Sinema, kendinden önceki tüm sanatlar ı n birikimini kendi yapı sı nda eritmektedir.

Tekniği, devinimi, kompozisyonu, rengi,ı şı ğı vb. öğeleri ile, yani bir bütün olarak

kendi estetiğini meydana getirmektedir. Bütün bunlarla izleyiciye belirli bir gerçekliği,

bu gerçekliğe bak ı ş açı sı nı sunmaktadı r.

Rotha’ya (2000: 36) göre film, çı k ı ş noktası ndaki sessiz biçimi ile, hassas bir

emülsiyon ve kameranı n mekaniksel işlevlerinin bilimsel birleşimleri ile varolmaktadı r.

Bu nedenle temsil etme hareketi tamamen mekaniktir. Bonitzer’e (1995: 9) göre de,

sinemanı n neredeyse mekanik olarak benimsediği bir temsil ideolojisi varsa, bunun en

kökten, aynı zamanda da en gözden kaçan semptomu, her bireyi bir izleyici yapan ve

sinemada, her şeyden önce, ekranı n yüzeyini yapı ntı sal bir derinlikle donatan temel

düzenlemede bulunabilmektedir.

Sinema etkisi alan derinliğinin açı lması , serilmesi ve yapı lması dı r. Bu alanderinliği bütün sinematografik yapı ntı lar ı n gerçeklik etkisini sağlayanhomojen ortamdı r. Bu etkinin gücü sinemada, bütün öteki temsilsistemlerinde-resim, fotoğraf, tiyatro vb.- olduğundan daha kökten, dahamükemmel, daha derin algı lanı r. Yaşayan, canlı , hareket halindeki derinlik:İnsanı bayağı etkiler bu (Bonitzer, 1995: 9).

Bonitzer, belgesel film örneklerini analiz etmekte ve bu filmlerde kullanı lan

farklı tekniklerin, perdedeki gerçeklik izlenimiyle bütünleşerek nası l bir yanlı ş bilinçoluşturduğunu açı klamaktadı r. Bonitzer’e göre, bir filmin yansı ttı ğı görüş açı sı nı n

politik olarak, ideolojik olarak temel bir sorun olduğunu ifade etmektedir. Buradaki

sorunun ise üç noktadan kaynaklandı ğı nı belirtmektedir:

1- Bir film, bir söylem üretir.

2- Bu söylem az ya da çok içeriktir, örtüktür.

3- Ve onun hakikatini ağza alanlar, son tahlilde izleyicilerdir (Bonitzer, 1995:

22).

K ı sacası her filmin kendine özgü bir söylemi bulunmaktadı r. Bu söylem ise

filmin içinde, konusunda ve biçiminde gizlidir, alt okumalarda yer almaktadı r. Bu

söylemi ya da hakikati son olarak açı mlayacak, çözümleyecek olanlar ise izleyicilerdir.

Yönetmenden izleyiciye giden film, izleyicide anlamı nı bulmaktadı r. İzleyici filmi

izlemekte, filmdeki hakikati kendine göre yorumlamakta ve bir fikre ulaşmaktadı r.

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 95/128

85

Sinema, öncelikle öykülü filmlerin çizgisi üzerinden bir gelişim süreci

izlemektedir. Bu filmlerin senaryolar ı nda klasik anlatı yapı sı görülmektedir. Öykülü

filmler, belirli bir zaman ve mekanda başlamakta, gelişmekte ve bir sonuca varmaktadı r.

Bu filmlerde belirli bir öykü yapı sı , kronolojik bir zaman sı rası , olay örgüsü sözkonusudur.

Zamanla sinemada öykülü filmlerin yanı nda, farklı alanlar, farklı türler ve

anlatı mlar oluşmaktadı r. Sinema mekansal olarak stüdyolar ı n dı şı na taşı nmakta, bu ise

sinemaya bir canlı lı k kazandı rmaktadı r. Grierson, bunu “güncelliğin yaratı cı oluşumu”

olarak adlandı rmaktadı r. Sinema artı k doğal mekanlara taşı nmaktadı r. Her türlü dı ş

mekan çekimi yapı lmaktadı r. Bu yeni biçimler, türler içinde, hayal gücüne daha fazla

yer veren, daha vurgulayı cı , anlam yaratma konusunda daha derin değerler taşı yan,

biçem yaratmada daha yetkin, gözlem alanı nda daha geniş bir bak ı ş açı sı na sahip olan

yapı mlar olarak belgeseller ortaya çı kmaktadı r (Rotha, 2000: 48). Belgesellerin

kullandı ğı yöntemler ve yeni anlatı m teknikleri, biçimleri yaratı cı sinemanı n doğuşu

olarak tanı mlanmaktadı r.

3. 2. 1. Belgesel Sinemanı

n Evrimi ve TürleriRotha’ya (2000: 49) göre belgesel filmler, daha çok materyalist nedenlere bağlı

olarak, bir zaman döneminin ötesinde olarak oluşmuşlardı r; bu k ı smen amatör

çalı şmalar ı n sonucu, k ı smen de estetik kaygı lar ı n neden olduğu bir durumdur. Rotha,

belgesel filmlerin ortaya çı k ı şı yla ilgili olarak bir tarih verilmesi gerektiğinde, belgesel

filmin gerçek başlangı cı nı n Flaherty’nin “Nanook” adlı filmini göstermektedir. 1920

yapı mı olan Nanook’u, 1923 yı lı nda Dziga Vertov’un Rusya’daki deneyimleri izlemiştir.

Vertov’un “The Man With the Movie Camera - Film Kameralı Adam” adlı filmi,

belgesel film alanı nda bir devrim yaratmı ştı r. Özellikle Fransa’da Cavalcanti’nin “Rien

que les heures-1927” filmi veİngiltere’de Grierson’un “Driffers - Balı kçı Tekneleri,

1929” adlı yapı mlar ı ilk belgeseller olarak sı ralanabilir.

Daha geniş bir değerlendirme yapı ldı ğı nda belgesel yapı mlar dört gruba

ayr ı lmaktadı rlar: Doğalcı -romantik- gelenek, gerçekçi gelenek, haber-gerçel geleneği ve

propaganda geleneği bu dört grubu oluşturmaktadı r (Rotha, 2000: 52).

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 96/128

86

Doğalcı gelenekte, doğal sahnelerin ve gündelik olarak çevrede bulunan

olgular ı n kullanı mı , erken dönem evrelerde tiyatral sinemada kendine bir yer

bulmaktadı r. Western sahnelerinin yanı nda seyahat ve gezi filmlerini de içermektedir.

Örneğin Flaherty’nin “Nanook” filmi, eskimolar ı n ilkel varlı klar ı nı çok yalı n bir şekildeele almaktadı r. Filmde, eskimo insanlar ı nı n yaşamlar ı nı sürdürmek için yaptı klar ı

günlük savaşı m açı klanmakta, bunun yanı nda da insanoğlunun uygarlaşması nı n doğaya

kar şı yaptı ğı mücadele ile belirlendiği ortaya konulmaktadı r (Rotha, 2000: 54-55).

K ı sacası bu gelenekte insanlar ı n, nesnelerin ve mekanlar ı n basit gözlemleri ve doğal

yaşamlar ı anlatı lmaktadı r.

Gerçekçi gelenekte, Flaherty’nin yönetimindeki duyumsal pastoral yapı nı n tersi

olarak, bize gerçekliğin yorumlanması nı n olanaklar ı sunulmaktadı r. Örneğin,

insanoğlunun uzak adalarda tek bir amaçla doğaya kar şı savaşı mı yerine, insanoğlunun

şehrin gürültüsüne kar şı yaptı ğı mücadele anlatı lmaktadı r.

Haber-gerçel yapı mlar ı nı n görevi gündelik olaylar ı , k ı sa bir zaman dilimi içinde,

basit betimleyici terimlerle sunmaktı r. Belgeselin görevi ise, güncellik ve gerçekliğin,

özel bir amaçla dramatikleştirilmesidir. Haber-gerçelin konu maddesi, genel olarak

kendi içindeki dramatik yapı dı r. Haber-gerçelin özdeği, farklı zamanlarda röportaja

dönüşebilen çekimlerdir. Belgeselde ise geniş ölçekli bir yorumlama bulunmaktadı r

(Rotha, 2000: 64-65). Bu tür çalı şmalar ı n en çok bilineni, Dziga Vertov’un “sinema-

göz” kuramı dı r. Bu kurama göre kamera merceği, hareket eden insan gözünün gücüne

sahiptir. Her yere gidebilir ve herşeyi inceleyebilir. Bu kuramı n tamamı ise Vertov’un,

“The Man With the Movie Camera - Film Kameralı Adam” filminde görülmekte ve

özetlenmektedir.

3. 2. 2. Bir Propaganda Aracı Olarak Belgesel SinemaSinemanı n, 20. Yüzyı ldaki en yaygı n, en güçlü, en etkin sanat olduğu

bilinmektedir. Sinemanı n bu gücü, egemen sı nı flar ve bu sı nı flar ı n ideolojileri

taraf ı ndan kullanı lmaktadı r (Dorsay, 1998: 39). Özellikle kitleleri ortak duygu, düşünce

ve atı lı mlar çerçevesinde toplamak gerektiğinde, sinema, en farklı ideolojiler taraf ı ndan

etkileyici bir güç olarak ustalı kla kullanı lmaktadı r.

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 97/128

87

Propaganda araçlar ı içinde doğası ndan kaynaklanan nitelikleri göz önüne

alı ndı ğı nda halk ı n üzerinde en fazla etkiye sahip aracı n sinema olduğu görülmektedir.

Sinemanı n propagandaya uygunluğu şu şekilde açı klanmaktadı r:

1- Kitleler taraf ı ndan, ortak olarak paylaşı lmaya uygun bir yapı ya sahip olması .

2- Açı klama ve ifade yeterliliği açı sı ndan sahip olduğu basit güç nedeniyle ve

sanatsal değerlerin de kullanı mı ile ikna edici ve inandı r ı cı nitelik

yeterliliğinin bulunması .

3- Milyonlarca insana yönelik olarak tekrarlanan mekanikleşmiş niteliği ile

belli bir zaman sı nı rlaması olmadan sayı sı z şekilde insanlara ulaşabilmesi(Rotha, 2000: 40).

Belgeselin soysal ve politik görüşlerin propagandası için bir araç olarak

kullanı lması nı n en büyük ilk örnekleri Britanya’da görülmektedir. Bu tür içersinde John

Grierson ve onun öncülük ettiği İngiliz Belgesel Okulu’nun çalı şmalar ı önem

taşı maktadı r. Grierson’a göre “belgesel sinema açı klamalar yapmakla yetinmeyip, yol

gösterici olmalı dı r. Araç halka ulaşmada bir kürsü işlevindedir” (Tağ, 2003: 70-71).

Burada Grierson belgesel sinemanı n yol gösterici olması gerektiğini vurgulayarak, onu

bir araç haline getirmektedir. Böylece belgesel sinema, propagandanı n hizmetine

girmektedir.

1927 yı lı nda İngiltere’de bulunanİmparatorluk Pazar Yönetim Kurulu-EMB-,

ticareti ve birlik duygusunu çeşitli bölgelerde desteklemeyi, imparatorluğu bir arada

tutmayı , bunu da posterler, broşürler, sergiler kanalı yla gerçekleştirmeyi planlamaktadı r

(Barnouw, 1983: 87). Grierson da bu kurulun sinema bölümünün başkanlı ğı na

getirilmekte ve film yoluyla propaganda yapmaya başlanmaktadı r.

I. Dünya Savaşı , kitlesel üretimin yapı ldı ğı , radyonun ve sinemanı n hı zlı

gelişiminin yaşandı ğı , bası n organlar ı nı n etkinliğinin arttı ğı ve toplumsal yapı içinde bu

yeni öğelerin belirleyici olduğu bir dönemin izlerini taşı maktadı r. Savaş sonrası nda

sinema ve radyo, Avrupa’nı n kitlesel düşüncesinin şekillenmesinde önemli bir rol

oynamaktadı r. Daha genel bir ifadeyle, bu yapı nı n gelişmesinde propagandanı n önemi

ortaya çı kmaktadı r. Eğitim, radyo, sinema, politik kürsüler ve bası n aracı lı ğı ile

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 98/128

88

verilmek istenen ilkeler halka yansı tı lmaktadı r (Rotha, 2000: 39). Bu yöntemler I.

Dünya Savaşı ’ndan sonra Rusya,İtalya ve Almanya’da yaygı n olarak kullanı lmaktadı r.

Hükümetler kendi ideolojileri doğrultusunda, halka ulaşmak ve onlar ı kendi isteklerine

ve düşüncelerine göre şekillendirmek için gerekli olan tüm araçlardanyararlanmaktadı rlar.

Belgesel türün dramatik gerilimini, yaşamı n kendi içindeki dramatik öğeler

oluşturmaktadı r. Bu öğeler ise, sinema sanatçı sı nı n kendine özgü yorumlamalar ı ve

biçemiyle etkinlik kazanmaktadı r. Gerçek yaşamı n dramatik gerilim açı sı ndan doruk

noktalara ulaştı ğı dönemler, önemli toplumsal olaylar ı n yaşandı ğı dönemlerdir.

Sovyetler Birliği’nde 1917 Ekim Devrimi ve bunu izleyen olaylar sinema açı sı ndan

başlı başı na bir gerilim kaynağı , bir çı k ı ş noktası oluşturmaktadı r. Sovyet Sineması 27

ağustos 1919 tarihinde Lenin’in sinema endüstrisini devletleştirmesiyle kurulmaktadı r.

Bu karardan birkaç gün sonra bir sinema okulu açı lmakta ve sinemanı n propagandacı

bir işlev yüklenmesi ilke olarak benimsenmektedir. Büyük çoğunluğu okuma-yazma

bilmeyen Sovyet halk ı na ulaşmada, Sovyet Devrimi ve sosyalizm konusunda halk ı n

bilgilendirilip aydı nlatı lması nda sinemadan yararlanı lması tasarlanmaktadı r. Bu

bağlamda sinema sanatçı sı ndan istenen, yapı tlar ı nda devrimci bir içeriği aktarması dı r.

Her yapı mı n temelini toplumsal nitelikli bir konu oluşturmaktadı r (Adalı , 1986: 33).Sovyet Devrimi’nin tanı tı mı için sinema ideal bir kitle iletişim aracı dı r. Özellikle

Eisenstein’ı n “Potemkin Zı rhlı sı ” filminin devrimin kitlelere aktar ı lması ve

anlatı lması ndaki etkisi oldukça önemlidir.

1930’lu yı llara genel olarak bak ı ldı ğı nda, bu dönemin büyük ekonomik bunalı m

-1929 Dünya Ekonomik Bunalı mı - ile başladı ğı ve bir dünya savaşı yla son bulduğu

görülmektedir. Bu dönemde ilk olarakşiddetli yerel ayaklanmalar hı zla artmakta olduğu,

daha sonra da ulusal birliklerin yükselişe geçtiği gözlemlenmektedir. Belgesel sinema

da, 1930’lu yı llar ı n bu çalkantı lı atmosferinden, toplumsal sorunlar ı n üzerinde durma ve

bunlar ı sergileme yönünde etkilenmektedir. II. Dünya Savaşı yaklaştı kça belgesel film,

politik konularda kitleleri ikna etme konusunda sı k sı k kullanı lmaya başlanmaktadı r

(Tağ, 2003: 70). Bu gelişmelerle birlikte belgesel filmler, önemli bir propaganda aracı

haline gelmektedir.

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 99/128

89

İtalya’da Mussolini, 1935 yı lı nda “Centro Sperimentale di Cinematografia”yı ,

1936’da ise, Avrupa’nı n en modern sinema stüdyosu olan “Cinecitta”yı kurmuştur. Bu

stüdyolarda, II. Dünya Savaşı ’nı n ilk yı llar ı nda çoğu propaganda amaçlı belgesel olmak

üzere 1940’da yetmiş, 1941’de doksan, 1942’de ise yüzondokuz film çevrilmiştir(Gündeş, 1998: 80).

Almanya’da 1933’te iktidara gelen Naziler, Weimar Cumhuriyeti’nden çok

geniş olanaklara sahip bir sinema endüstrisi devralmı şlardı r. Almanya’da geniş halk

yı ğı nlar ı nı etkilemede kitle iletişim araçlar ı nı n her türlüsü kullanı lmaktadı r (Adalı , 1986:

36). Propaganda Bakanı Goebbels sinemanı n, özellikle de belgesel türün propaganda

açı sı ndan taşı dı ğı önemin fark ı ndadı r ve belgesel film yapı mı na büyük bir önem verir.

Ona göre, geniş kitlelere gerçeği göstermedeki en etkili yol belgesel film yapı mı dı r.

1930’lar ı n belgeselleri çoğunlukla yerleşik hükümetlerin yönetimlerine ve

politikalar ı na meydan okurken, II. Dünya Savaşı sı rası nda belgeseller, savaşan taraflar

için can alı cı bir propaganda rolü oynamaktadı r (Musser, 2003: 372). Bunun en önemli

örnekleri Nazi Almanya’sı nda görülmektedir.

3. 2. 2. 1. Hitler Propagandası nda Propaganda Belgesellerinin Önemi veBelgesel Film Yapı mı Hitler döneminde Alman sineması , devletin de yardı mı yla tam bir

gösteri/eğlence sineması niteliğindedir. Bunun yanı nda daha dolaysı z olarak Hitler’i ve

nazizmi öven filmler de bulunmaktadı r. Bunlar Leni Riefenstahl’ı n belgesel filmleridir.

Bu yapı mlar, propaganda sineması olarak nitelendirilmektedir. Bunun dı şı nda Hitler

sineması , hemen hemen tümüyle önemsiz konulardan, güldürülerden, Viyana

müzikallerinden oluşan bir eğlence sineması şeklindedir. Bu bağlamda sinema bir

eğlendirme, oyalama ve giderek bir uyutma aracı konumuna gelmektedir. “Nazi

sineması nı n ası l belirleyici niteliği, gösteri öğesinin geniş yı ğı nlar ı egemen ideolojiye

kar şı edilgen-pasif- duruma getirmedeki başar ı sı dı r” (Dorsay, 1998: 40). Bu sinema,

insanı n, kitlelerin tutsaklı ğı nı , kör bağlı lı ğı nı , gerçeklerden uzaklı ğı nı sağlamada bir

araçtı r.

Nazi iktidar ı , sinema endüstrisini devletin denetimine almakta ve kendi

ideolojilerine göre propaganda filmleri yaptı rmaktadı r. Bu filmler belgesel film

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 100/128

90

özelliklerini de taşı maktadı r. Goebbels’in Propaganda Bakanlı ğı ’na gelişiyle birlikte, G.

W. Past, Fritz Lang, Erich Pommer gibi sinemacı lar, Almanya’yı terk etmek zorunda

kalmı şlardı r. Goebbels, bu yönetmenlerin filmlerine el koymuş, ülke içinde gösterimini

yasaklamakta ve yurt dı şı na çı kar ı lmalar ı nı engellemektedir. Goebbels propagandaamacı yla, Arnold Frank, Leni Riefenstahl ve Luis Tranker gibi yönetmenlerden

yararlanmaktadı r. Bu yönetmenlerin filmleri, Nazi propagandası nı yaymak için birer

araç olarak kullanı lmaktadı r. Üstün ı rk anlayı şı nı yayan bir ideolojiyle yüklü olan bu

filmler, Alman emperyalizmini diğer ülkelere yaymayı da üstlenmektedirler.

28 Mart 1933 tarihinde Goebbels sinemacı larla bir toplantı yapar. Bu toplantı nı n

konusunu, Lenin’in “tüm sanatlar ı n en önemlisi sinemadı r” sözü oluşturmaktadı r.

Goebbels, Alman sinemacı lar ı na örnek film olarak Sergey Eisenstein’ı n “Potemkin

Zı rhlı sı ” filmini göstermektedir. Goebbels’e göre Potemkin Zı rhlı sı filmi, mükemmel

bir sanat filmi olmanı n yanı nda, etkili ve usta bir propaganda filmidir. Goebbels

sinemaya bu fikirleri doğrultusunda büyük önem vermektedir. 14 Temmuz 1933’te,

Propaganda Bakanlı ğı bünyesinde RFK’yı -Alman Film Bürosu- oluşturur. Bir süre

sonra, 22 Eylül 1933’te ise, RFK, RKK -Alman Kültür Bürosu- halini alı r. Büronun

yedi bölümünden biri sinemadı r. Bununla birlikte sinema sanatı , devlet katı nda öncelikli

bir öneme ve yere sahiptir.

Hitler ı rksal bilime ve spora dayalı filmlerin hazı rlanması nı ve bu filmlerin

gösterime hazı r tutulmalar ı nı emretmektedir. “Führer Konuşuyor”, “Alman Kuvvetleri-

Alman Onuru” gibi filmler, büyük ekranlarda -perdelerde- 25 bin kişi taraf ı ndan

izlenmektedir. Alman filmleri, bireyi toplumun bir parçası , uzantı sı olarak görmektedir.

Toplum, içerdiği bireylerden daha gerçektir. Tek bir Alman askerinin yüzünün çekimi,

III. Reich’ı n yüzünün ifadesidir. Hitler’in özellikleri bir insanı n özellikleri değil, bir

idolün, bir Tanr ı ’nı n özelliklerdir. Hitler’de bir Tanr ı imgesi yaratı lmakta ve Hitler

yüceltilmektedir.

Kraucer’ı n (1974: 275) ifade ettiğine göre Naziler, film propagandası nı iki farklı

film türü üzerinden uygulamaktadı rlar: Bunlar haftalı k haber-gerçeller ve uzun

kampanya filmleridir. Haftalı k haber-gerçeller, gerçeği göstermek zorundadı rlar,

gerçeğe uygun olmalı dı rlar. K ı rk dakikayı geçmezler ve hı zlı bir biçimde gerçeği ifade

ederler. Uzun kampanya filmleri ise, kitlelerin psikolojisini -sinir sistemini ve

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 101/128

91

bilinçaltı nı - etkileme amaçlı olarak yapı lan filmlerdir. Bu filmlerde semboller,

görüntüler ve ses -müzik- etkileyici birşekilde kullanı lmaktadı r.

Genel olarak Nazi propaganda filmlerinde; Almanya herşeyin üzerindedir.

Alman milliyetçiliği öne çı kar ı lmakta ve milliyetçi, ı rkçı ve faşist söylemler

kullanı lmaktadı r. Üstün Alman ı rk ı savunulmakta ve diğer ı rklar aşağı lanmaktadı r.

Filmlerde Führer’e kesin bir itaat vardı r.

Bunlar ı n yanı nda propaganda filmlerinde, Nazi disiplini altı nda her şey kusursuz,

eksiksiz hazı rlanmakta, herşey en ince ayr ı ntı sı na kadar hesaplanarak yapı lmaktadı r.

3. 2. 2. 2. Leni Riefenstahl’ı n Propaganda Belgesellerinde Nazizmin BedenÜzerinden İşleyişinin AnaliziLeni Riefenstahl 22 ağustos 1902 yı lı nda dünyaya gelmiştir. Kendisini ilk olarak

yaratı cı dansa vermekte, bu onun sessiz filmlerde rol alması na yardı mcı olmakta ve k ı sa

süre sonra da kendi sesli filmlerini yönetmeye ve başrolünde oynamaya başlamaktadı r.

Onun filmografisine bak ı ldı ğı nda, rol aldı ğı dokuz kurmaca filmin ikisinde aynı

zamanda yönetmenlik de yaptı ğı görülmektedir.

Riefenstahl’ı n ilk dönem kurmaca filmleri, dağ filmleridir. Bu filmlerdecanlandı rdı ğı kadı n kahramanlar cesur, korkusuz, bir o kadar da masumdurlar. Kitleler

için ulaşı lamaz, uğruna hayat verilecek bir ideal, bir mitosturlar. Hitler’i etkileyen de

oynadı ğı bu tür roller olmuştur. Bunlar ı n hepsi de Hitler’in sahip olmak istediği

özelliklerdir. Susan Sontag’a göre, Riefenstahl’ı n Arnold Franck ile yaptı ğı dağ filmleri

yalnı zca “gerilimli romantik” filmler değildir. Franck’ı n Rifenstahl için kullandı ğı pop-

Wagner’ci aygı tlar, kullanı ldı klar ı nda apolitik olarak düşünülmektedir. Fakat geriye

doğru bak ı ldı ğı nda, bu filmler, ilk -proto- Nazi duyarlı lı klar ı nı n bir seçkisi olarakgörülmektedir. Sontag bu filmlerin çözümlemesindeşöyle demektedir: “Franck’ı n

filmlerindeki dağa tı rmanı ş, görsel olarak hem güzel hem de korkutucu olan yüce mitsel

hedefe yönelik sı nı rsı z arzunun kar şı konulamaz bir metaforudur ve nitekim bu, daha

sonra Führer tapı nı sı nda somutlaşmaktadı r” (Sontag, 2002: 4).

Leni Riefenstahl’ı n yönetmenliğini yaptı ğı filmlerşunlardı r:

- İnancı n Zaferi (Victory of Faith- Sieg des Glaubens, 1933)

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 102/128

92

- İradenin Zaferi (Triumph of the Will- Triumph des Willens, 1934)

- Özgürlük Günü: Ordumuz (Day of Freedom: Our Army- Tag der Freiheit:

Unsere Wehrmacht, 1933)

- Olimpiyat (Olimpia, 1938) 1936 Berlin Olimpiyat Oyunlar ı ’nı konu alan bu

film iki bölümden oluşmaktadı r: Halk ı n Festivali (Festival of People- Fest der

Völker), Güzelliğin Festivali (Festival of Beauty- Fest der Schönheit)

- Berchtesgaden über Salzburg, 1938 Filmografilerde yer almayan bu filmi

Susan Sontag “Hitler’e bir hediye olarak Reifenstahl, Führer’in yeni inziva

mekanı nı n engebeli dağ manzarası kar şı sı ndaki lirik portresi” olarak tanı mlar.

- Sualtı İzlenimleri (Underwater Impressions- Impressionen Under Wasser, 2002)(Ulutak, 2003: 30).

Bu filmler içinde özellikle iki film-İrade’nin Zaferi ve Olimpiyat- propaganda

sineması içinde öne çı kmaktadı r. İki film de Nazi propagandası nı n ve estetiğinin önemli

özelliklerini taşı maktadı rlar. Özellikle Olimpiyat belgeselinde Nazilerin safı rk, ideal

beden anlayı şlar ı işlenmektedir.

3. 2. 2. 2. 1. “İradenin Zaferi” Belgeselinin Çözümlenmesi

Faşist teatrallik, kitle iletişim araçlar ı teknolojisi ile meydana getirilmektedir.

Almanya’da düzenlenen büyük mitingler, ses düzeniyle gerçekleştirilmiş, radyolarda

yayı mlanmakta ve sinemalarda gösterilmektedir. Görkemli mekanlar, belli amaçlara

hizmet etmek üzere inşa edilmektedir. Mitinglerde, Weimar döneminde özellikle tiyatro,

koreografi, müzik ve mimarinin bir arada kullanı ldı ğı bütünsel sanat eseri anlamı na

gelen “Gesamtkunstwerk” düşüncesinden yararlanı lmaktadı r (Clark, 2004: 69).Triumph Des Willens -İradenin Zaferi (Ek 2. Resim 1) isimli filminde Leni Riefenstalh,

bu mitinglerin en ünlüsü olan 1934 Parti Kongresi’ni kaydetmektedir.

Film bir açı lı ş yazı sı yla başlamaktadı r:

Führer’in emriyle yapı lmı ş, Leni Riefenstahl taraf ı ndan yönetilmiş bir film…

Daha sonra iseşu başlı klar gelmektedir:

5 Eylül, 1934

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 103/128

93

Dünya Savaşı ’nı n başlaması ndan 20 yı l sonra

Almanlar ı n acı çekmesinden 16 yı l sonra

Almanya’nı n yeni doğuşundan 19 ay sonraAdolf Hitler Nuremberg’e

Sadı k yandaşlar ı nı görmek ve teftiş etmek için yeniden gelir.

Bu yazı lar ı n ardı ndan görüntüde beyaz bulutlar ı n üstünde ve içinde süzülen bir

uçak belirir. Uçak bulutlar ı n arası na dalar ve aşağı ya doğru yönelir. Bu sı rada bulutlar

dağı lı r ve Nurembergşehri görülür.Şehrin kiliseleri, devlet binalar ı , sokaklar ı ve evleri

seçilmeye başlar. Uçağı n gölgesi şehrin üzerinde dolaşı r. Aşağı da bekleyen kalabalı k

uçağı n inişini izler. İnen uçağı n kapı sı açı lı r ve Hitler görünür. Bekleyen insanlar ı n

heyecan ve hayranlı k dolu ifadeleri yak ı n plan yüz çekimleri ile verilir. Kulaklar ı sağı r

edecek derecede tezarühatlar eşliğinde Hitler halk ı nı selamlar. Sonra bir arabayla

şehirde turlamaya başlar. Caddelerde iki yana dizilmiş coşku dolu insanlar ı selamlar.

Binalar, köprüler, evler, k ı sacası her yer Nazi bayraklar ı yla, gamalı haçlarla

donatı lmı ştı r. Kucağı nda çocuğu olan bir anne Hitler’e yaklaşı r. Çocuk elindeki çiçeği

Hitler’e sunar ve annesi ile birlikte Nazi selamı verirler. Hitler bu şekilde, sevinç

gösterileri içindeşehri dolaşı r.

Cheshire, filmin girişinde kullanı lan bu dramatik öğelerin Hitler’i

Tanr ı sallaştı rdı ğı nı ifade etmektedir. “Hitler’in uçarken ki görüntüsü ile Tanr ı ’nı n

yeryüzüne insanlar ı yla buluşmak üzere inişi arası nda paralellikler kurulabilir.

Seyrettiğimiz figür bir adam figüründen çok, yeryüzüne iniş yapmakta olan Tanr ı sal bir

mittir” (Ulutak, 2003: 33). Burada Riefenstahl, metaforik olarak Hitler ile Tanr ı

arası nda bir ilişki kurmaktadı r. Gerçekte Tanr ı ’ya ait olan özellikleri, Hitler’e

aktarmaktadı r.

Sontag’a (2002: 7) göre,İrade’nin Zaferi’nde anlatı cı bir ses olmasa da, film

Nuremberg mitingini Alman tarihindeki kurtar ı cı zirve noktası olarak haber veren yazı lı

bir metinle başlamaktadı r. Bu yazı filmin taraflı lı ğı na işaret etmektedir. Film,

gerçekliğin kökten dönüştürülmesini ve bunun başar ı lması nı göstermektedir. İradenin

Zaferi filminde tarih, tiyatro haline getirilmektedir.

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 104/128

94

Riefenstahl, parti günleri resmi geçidini, bir tiyatro oyunu gibi sahneye

koymakta ve gerçek insanlara rol yaptı rmaktadı r. Örneğin; Hitler’in Nuremberg’e

gelişinden sonra görüntü kararmakta, görüntü açı ldı ğı nda Nuremberg şehri yeni bir

güne başlamaktadı r. Bayraklarla ve gamalı haçlarla donatı lmı ş şehrin sokaklar ı ndaarkadan gelen müziğin ritmine uygun kamera hareketleri eşliğinde dolaşı lmaktadı r.

Kilise çanlar ı çalmakta ve aşağı da görülen yüzlerce askeri çadı rdan, yüzlerce genç yeni

güne uyanmaktadı r. Sağlı klı , neşeli, çı plak erkeklerin kimi tı raş olmakta, kimi ise banyo

yapmaktadı r. Bu sı radan işler neşe ve coşku ile yapı lmaktadı r. Aynı coşku ile

birbirleriyle güreşirler, yar ı şı rlar. Askerler mar şlarla, mekanikleşen hareketleriyle,

fiziksel güçleriyle, disiplinleriyle göz doldururlar. “Hitler’in askerleri dünyanı n en

mutlu askerleridir. Riefenstahl, bir orkestraşefi gibi mitingi yönetmektedir” (Ulutak,2003: 33). Bu genç erkekler, askeri kamplarda birlikte yemek yiyip, birlikte yı kanı p,

birlikte uyumaktadı r. Gece yapı lan konuşmalar, yemin törenleri ve ateş başı nda

söylenen şark ı larla devam eden etkinliklerin yoğunluğu, bireysel düşünce hayal gücü

kapasitesini en aza indirmek için fiziksel koşullar ı n titizlikle tasarlandı ğı na işaret

etmektedir. Tüm bu uygulamalar ritmik olarak saatlerce devam eden talimler, çalan

davullar ve yinelenen sözlerin görsel ve işitsel etkisiyle güçlendirilmiştir (Clark, 2004:

69). Başka bir sahnede ise; Hitler elli iki bin işçiyi selamlar (Ek 2. Resim 2), işçilerellerindeki kürekleri silah gibi omuzlar ı na alı rlar. İşçiler hep birlikte “Almanya’yı yeni

bir çağa taşı mak için, biz burada duruyoruz, biz hazı r ı z” diye bağı r ı rlar. Tek tek yak ı n

planda nereden geldiklerini söylerler. Almanya’nı n her bir bölgesinden gelen işçiler

vardı r. Hepsi de Büyük Almanya için hazı rdı rlar. Hepsi bir bütünün parçası dı rlar. Bu

sahne bir koro düzenine sahiptir. Sı rası gelen repliğini söyler, herkes ne yapacağı nı bilir.

Filmde rol almı ş insanlar ı n duygusal ifadeleri ile seyircilerin kapı ldı klar ı

duygusallı ğı n nası l birleşip son derece baştan çı kar ı cı ve korkutucu olduğunuvurgulayan Cheshire,şunlar ı ifade etmektedir:

İzleyici doğru mar ş halinde ve Nazi sembolü halini almı ş kollar ı ylailerleyen insanlar ı n görüntüleri ile, Ulu lidere doğru ilerleyen ve onahayranlı kla bakan insan kalabalı ğı ile, Hitler’in yak ı ndan alı nan görüntüleri,kameranı n kesintisiz hareketleri, çeşitli açı lardan alı nan görüntüler, bayraklar ı n sallanması yla oluşan uğultulu ses, trompet sesleri ve kocaman bayraklar ı n dalgalanı şı nı görüntüleyen el fenerleri ve Hitler’in tepeden aşağı yandaşlar ı na bakan görüntüleri propaganda adı altı nda çekilen filmlerin engüzel örneğini oluşturmaktadı r (Ulutak, 2003: 34).

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 105/128

95

Sontag’a (2002: 7) göre, İradenin Zaferi’nde belge -görüntü- yalnı zca

gerçekliğin kaydı değildir; gerçeklik görüntüye hizmet etmesi için oluşturulmaktadı r.

Ferro’ya (1995: 99) göre filmin hedefi iki yönlüdür:İlki Nazilere parti içi

dayanı şmayı göstermektir. Bu nedenle önderlere yer verilmekte, bu önderler birşeyler

söylemekte ve Almanlar da böylece gerçek önderlerinin kim olduğunu görmektedirler.

İkincisi ise, bu güçlü imajla dı ş ülkeleri etkilemektir.

Bu iki hedef filmdeşu şekilde verilmektedir: Filmde genç Naziler kare ve

dikdörtgen bloklar halinde dizilmektedirler. Buşekilde Weimar Cumhuriyeti’nin ters

çevrilmiş görüntüsünü temsil etmektedirler; kuvvet, birlik ve toplanma. Kuvvet fikri

ordu görüntüsü ile aktar ı lmaktadı r. Siyasal partiler halinde bölünmüşlük değil, toplanma

vardı r. Bütün gruplar birbirinin eşi durumundadı r. Filmde Büyük Almanya’yı yeniden

birleştirme istenci söz konusudur.

Belgeselde çekim/ters çekim gibi kurgu tekniklerini kullanan Riefenstahl,

Hitler’in etraf ı nda bir kişilik kültü inşa etmektedir. “Kurgulama kalı plar ı , Führer’i bir

arzu nesnesine, etraf ı ndaki kalabalı ğı n taparcası na baktı ğı birine dönüştürür.” Kar şı lı klı

bak ı ş ve selam alı şverişi, bir itaat bağı , benlik kimliğinin ulus ve partiyle özdeşleştiği

bir bağ yaratmaktadı

r (Musser, 2003: 377).Bu film, mitingin her aşaması nı n sembolik bir doku oluşturacak biçimde nası l

düzenlendiğini göstermektedir. Film içerisinde insanlar ı n geometrikşekiller oluşturacak

bir biçimde dizilmesi, dağı nı k topluluklar ı n birleşik bir milli güce dönüşmesini

sembolize etmektedir (Ek 2. Resim 3). Hitler’in insan dizilerinin arası ndaki geniş

koridorlardan ilerleyerek onlardan daha yüksek bir seviyeye yerleştirilmiş kürsüsüne

ulaşması , onun insanlar ı n arası ndan kutsal mesajı nı iletmek üzere yükselen sı radan bir

asker olduğu düşüncesini harekete geçirmektedir. Hitler, kürsüden herkesi görmekte veherkes taraf ı ndan görülmektedir. Halk kolektif kişiliğinin yansı ması olan liderini

görmek üzere çağr ı lmaktadı r (Clark, 2004: 69-71). Riefenstahl’ı n filminde büyük

kitlelerden oluşan insan sı ralar ı nı n, gamalı haçlar ı n ve Hitler’in yüz ifadesinin arka

arkaya kurgulanması yla gösterinin anahtar sloganı oluşturulmaktadı r: “Tek Ulus, Tek

Lider, Tek Devlet.”

1965 yı lı nda Fransı z dergisi Cahiers du Cinema’ da yayı mlanan röportajı nda

yapı tlar ı nı n propaganda olduğunu inkar eden ve bunlar ı n sinema gerçek- cinema verite-

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 106/128

96

olduğunu ı srarla vurgulayan Riefenstahl, “İradenin Zaferi” ile ilgili şunlar ı ifade

etmektedir:

Filmi günümüzde izlediğinizde, hiçbir sahnenin sonradan eklendiğini veyahayal ürünü olmadı ğı nı görebilirsiniz.İçeriğindeki her bir karesi doğrudur.Ayr ı ca hiçbir şekilde yanlı yorum içermediğini ve salt tarihi olaylar ı engerçek halleriyle kapsayan bir film olduğunu söyleyebilirim. 1934 yı lı na aitolan veşimdiki zamanda tarih olarak adlandı r ı lan gerçekleri yansı tmaktadı r.Dolayı sı yla bu film bir belgeseldir. Bir propaganda yapı tı değildir. Ayr ı ca ben propagandanı n da ne olduğunu gayet iyi biliyorum. Propaganda, bir tezisavunmak için olaylar ı baştan yaratma olgusunu kapsar veya bir olayı abartı lı bir şekilde ortaya koymak için özel bir olayı n olması na izinvermektir. Ben kendimi belirli bir aman ve mekanda meydana gelmiş gerçek bir olayı n merkezinde buldum. Filmim bu gerçekten yola çı kmı ştı r(Ulutak, 2003: 31).

Riefenstahl, mitingin düzenlemesinde aktif bir rol almadı ğı nı belirtmektedir.“Ben sadece iyi bir gözlem yapı p filmi en iyi şekilde çekmek istedim. Mitingin

planlaması nda rol aldı ğı ma dair bilgiler saçma ve anlamsı dı r” (Ulutak, 2003: 31)

açı klaması 1985 yı lı nda yayı mlanan Memoir adlı kitabı nda yazdı klar ı yla çelişmektedir.

“Harikulade güzel bir kitle mitingi olarak değil, olağanüstü propaganda filmi olarak

planlandı . Kutlamalar ve gösteriler, yürüyüşler, olaylar ı n planı , gruplar ı n aralar ı ndaki

boşluklar ı n mimarisi ve stadyum kameralara uygun olarak tasarlandı ” (Sontag, 2002: 7).

Miting öncesi çalı şmalar ı anlatan Eric Barnouw’un sözleri de, belgeselin nası l bir propaganda aracı olarak tasarlandı ğı nı göstermektedir.

Ayr ı ntı lara önem veren Leni Riefenstahl, ekibiyle kameralar ı n yerlerini belirliyordu. Bunu yaparken de Nurembergşehrine onun istekleridoğrultusunda özel köprüler, kuleler ve rampalar inşa ediliyordu. Bayrakdireğine kameramanlar ı n k ı sa süre içinde tepeye çı kmalar ı nı sağlayacakasansör yapı lmaktaydı . Kameralar ı n sı ra halinde duran askerleri yak ı ndançekebilmeleri için aralara tahta raylar döşenmişti. Tüm kameramanlaraaskeri üniformalar giydirilmişti (Ulutak, 2003: 31).

Filmde bir anlatı cı kullanı lmamakta fakat, Hitler’in filmin içine dağı tı lmı ş beş ayr ı konuşması yer almaktadı r. Hitler’in halka hitaben yaptı ğı bu konuşmalar ı n etkisi ve

gücü oldukça fazladı r. Bu konuşmalardan ilki işçilere hitaben yapı lan konuşmadı r.

Hitler’in konuşması nda heyecan unsuru arttı kça genel plandan yak ı n plana aşama aşama

geçilmektedir. Gençliğe hitap eden ikinci konuşması nı n arası na genç insanlar ı n yak ı n

plan yüz çekimleri girmektedir. Kamera ise Hitler’in etraf ı nda yar ı may çizerek hareket

etmektedir (Ulutak, 2003: 31-33). Diğer konuşmalarda da Hitler alt açı dan ve oldukça

yüksek kürsüden halka hitap eder. O yukar ı da bir yerde tekdir, halk ise aşağı da ve

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 107/128

97

kalabalı ktı r. Filmdeki görüntüler, sesler ve kurgu kelimelerden çok daha etkilidir Bu

filmle birlikte halk ilk defa Hitler’in yak ı n plan çekimlerini görmektedir. Riefenstahl,

Hitler’in her bir konuşması nı daha etkili k ı labilmek için neler yapabileceğini önceden

düşündüğünü ve sorunu her bir konuşmayı farklı açı lardan çekerek çözdüğünü ifadeetmektedir. Riefenstahl, “Hitler’in sahneleri arası nda neleri keseceğinizi bilirisiniz.

Burnunu sildiği ya da öksürdüğü anlar ı filme almazsı nı z. Onun yerine çok daha etkili

olabilecek, çok daha ilginç sahneleri alı rsı nı z. Bunun politika ile hiçbir ilgisi yoktur”

(Ulutak, 2003: 33) demektedir. Filmde kullanı lan alt açı çekimlerle Hitler’in,

olduğundan daha cüsseli ve yüce görünmesi sağlanmaktadı r. Hitler, hem kürsüdedir,

hem de alt açı çekimle halk ı n gözünde daha da yüce bir imaj kazanmaktadı r.

3. 2. 2. 2. 2. “Olimpiyat” Belgeselinin Çözümlenmesi

Hitler ve Goebbels, Leni Riefenstahl'dan, saf Almanı rk ı nı n güzelliğini

yüceltecek bir film yapması nı istemişler, Riefenstahl da 1936 Berlin Olimpiyatlar ı ’nı

anlatan “Olympia” filmini çekmiştir (Ek 2. Resim 4). 1936 Berlin Olimpiyat Oyunlar ı ,

Nazi iradesinin kitle mitinglerişeklindeki politik gösterilerini uluslar arası izleyiciye

sunması

için büyük bir olanak sunmaktadı

r. “Olimpik geleneğin Helen yaşamfelsefesiyle gerçekleştirilen fiziksel mükemmellik yar ı şı olan bu oyunlar, Nazi

mitolojisinin popüler spor kültürüne aktar ı lması nda ideal bir araç görevini

üstlenmektedir” (Clark, 2004: 93). Bu bağlamda Olimpiyat filmi, Nazilerin fiziksel

güzellik ve güç idolünün bir kanı tı durumundadı r.

Riefenstahl, “Olimpiyat” filmiyle ilgili tasar ı mı nı şöyle anlatmaktadı r:

Birdenbire klasik olimpiyat sitelerinin harabelerinin üstündeki sis perdesinin yavaş yavaş kalktı ğı nı , eski yunan tapı naklar ı nı n veheykellerinin ortaya çı ktı ğı nı gördüm. Ahilleus ve Afrodit, Medusa veZeus… ve Miron’un Disk Atan Adam heykeli göründü. Nası l etten vekemikten bir insana dönüştüğünü ve ağı r çekimle diski nası l savurduğunugözlerimin önüne getirdim. Heykellerin, sonra alevler içinde çözülen Yunantapı nak dansçı lar ı na dönüşmelerini, Antikçağ’dan 1936 yı lı nı n modernBerlin’ine taşı nan, meşaledeki olimpiyat ateşini gördüm: Antikçağ’dan yenizamana bir köprü (Sigmund, 2000: 128).

Riefenstahl filmle ilgili bu düşüncesini, aynen filme aktarmaktadı r. Olimpiyat

filminin giriş bölümü mitolojik öğeler taşı yan bir canlandı rma ile başlamaktadı r.

Kamera eski bir tapı nağı n içersinde dolaşmaktadı r. Eski Yunan heykelleri (Ek 2. Resim

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 108/128

98

5) izleyiciye, mekan ve zaman hakk ı nda bilgi vermektedir. Disk atan sporcu heykeli

yavaş yavaş canlanı r (Ek 2. Resim 6, 7). Çı plak sporcular ı n vücutlar ı nı n güzelliği, ağı r

çekim hareketleri büyüleyicidir. Bu yavaşlatı lmı ş çekimlerle bedenin detaylar ı -kaslar,

dinamizm, güç, disiplin, denge- gösterilmektedir. Dans eden çı plak kadı nlar, sislerinarası nda belli belirsizdir (Ek 2. Resim 8). Ayr ı ca doğada da bir canlı lı k vardı r, sazlı klar

rüzgarda savrulurlar. Böylece k ı zlar ı n dansı ile sazlı klar ı n hareketi birlikte akmaktadı r.

Arka fonda güneş ve ı şı ldayan deniz vardı r. Bu k ı zlar ı daha güzel, çekici göstermektedir.

Müzikle birlikte hareketleri bir tapı nı şı andı rmaktadı r. Sonra görüntüde beliren

olimpiyat ateşi (Ek 2. Resim 9) ile meşalesini yakan atlet koşmaya başlamakta, dağlar ı ,

denizleri ve ülkeleri aşmaktadı r. Bir atletten diğerine aktar ı lan meşale ile eski

Yunan’dan yeni ve modern Almanya’ya geçilmektedir. Hitler’in bulunduğu stadyumagetirilen uygarlı k meşalesi eskinin merkezi Yunanistan’dan, Hitler’in modern

Almanya’sı na taşı nmaktadı r. Artı k uygarlı ğı n merkezi Hitler Almanya’sı dı r. Bu, Ari

kültürün Batı ’ya dayanan kökeninin ve üstünlüğünün ifadesidir. Bu bağlamda, şimdiki

zamanı , uzak geçmiş hayallerinin ve kahramanlara özgü gelecek imalar ı nı n arkası na

saklayarak tarihi mitleştirmesi Nasyonal Sosyalizmin tipik bir özelliğidir.

Barnauw’a göreİradenin Zaferi’nde olduğu gibi etkili ve dramatik öğeler taşı yan

giriş bölümü, Riefenstahl’ı n ilk dönem kurmaca dağ filmlerinde bulunan mitsel imajlar ı da anı msatmaktadı r. Wagner’in müziği ile duygular doruk noktası na ulaşmaktadı r.

Filmin ilk yar ı sı na hakim olan başar ı lar, ikinci bölümde yerini zarafet gösterilerine

bı rakmaktadı r. Bu şekilde film gerçeklikten,şiirselliğe geçiş yapmaktadı r. (Ulutak,

2003: 35). İkinci bölümün - Güzelliğin Festivali- girişi doğanı n uyanı şı nı simgeleyen

öğelerle başlamaktadı r. Sabahı n ilk ı şı klar ı yla kuşlar, böcekler ve bitkiler

canlanmaktadı r. Sislerin ardı nda çı r ı lçı plak koşan erkekler görülmekte, erkekler

ormanı n içinde hep birlikte banyo yapmaktadı rlar. Suyun buhar ı , ı slak bedenler,ı şı ldayan adaleler göze çarpmaktadı r. Bu şiirsel anlatı mı n ardı ndan gerçek kampta

antrenman yapan sporculara dönülmektedir. Bu anlatı mlar ı n doruk noktalar ı ,

tramplenden atlayan yüzücülerin çekimlerinde somutlaşmaktadı r.

Riefenstahl bu film için uzun süreli ön hazı rlı klar yapmı ş, kameramanlar

yetiştirmiş ve sporcularla birlikte çalı şmı ştı r. Özellikle sporcular ı n hareketlerini

izlemiştir. Riefenstahl, bu filmde 170 kişilik bir ekibi yönetmiştir. 40 kişilik bir

kameraman çekim yapmaktadı r. 136 değişik spor dalı nı n görüntülendiği filmde, 400 km.

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 109/128

99

uzunluğunda film kullanı lmı ştı r. Filmin montajı için iki yı l masa başı nda çalı şmı ştı r.

Ayr ı ca filmde teknolojik ve görsel yenilikler uygulanmı ştı r. Örneğin, ray üzerinde

hareket eden kamera ile koşan atletler izlenmiş, balona monte edilen kamerayla da

stadyum yukar ı dan görüntülenmiştir.

Gerçek yar ı şmalarda çekilmesi mümkün olmayan sahneler, sporcular ı n

antrenmanlar ı sı rası nda çekilmiş ve daha sonra kurgu aşaması nda gerçek yar ı şmalardaki

görüntülerin aralar ı na yerleştirilmişlerdir. Örneğin yüzme yar ı şlar ı nda yüzücülerin

yak ı n plan yüz çekimleri antrenmanlarda çekilmiş ve daha sonra bunlar gerçek

yar ı şlarda çekilenlerin arası na kurgulanmı ştı r. En belirgin örnek ise, kürek yar ı şlar ı nda

kullanı lan yak ı n planlardı r. Önce kayı ğı n içinde azim ve hı rsla küreklere ası lan

sporcular ı , daha sonraki çekimde ise sporculara tempo tutturan megafonlu yar ı şçı

görülmektedir. Tutulan temponun ritmi, küreklere ası lan sporcular ı n hareketlerinin ritmi

ve bu iki görüntü arası nda yapı lan k ı sa kesmeler artan heyecan duygusunu seyirciye

aktarmaktadı r. Bu duygu aktar ı mı kurgu yoluyla yapı lmaktadı r (Ulutak, 2003: 36).

Ayr ı ca filmde müzikle birlikte sporcular ı n başarma hı rsı vurgulanmakta,

güçlendirilmektedir. Sporcular ı n duygular ı müzik aracı lı ğı yla seyirciye aktar ı lı r. Ağı r

çekimlerle, koşan maratoncular ı n çevresindeki öğeleri de kullanmaktadı r. Rüzgarda

dalgalanan başaklar, ağaçlar, sporcunun gölgesi ve üst açı yak ı n plan ayaklar ı gibi.

Olimpiyat filmi, 1937-1938 Ulusal Film Ödülü, 1938 Venedik Uluslar arası Film

Festivali Altı n Aslan Ödülü, 1938İsveç Polar Ödülü, 1938 Yunan Spor Ödülü, 1939

Olimpiyat Komitesi Altı n Olimpiyat Madalyası , 1948 Lozan Uluslar arası Film Festivali

Olimpiyat Ödülü almı ştı r (Ulutak, 2003: 36).

Film spor olaylar ı ndan çok insan formlar ı üzerinde durmaktadı r. Atletler belirli

bir uzaklı kta tutulmakta ve filmin odak noktası nı atletik başar ı lar ve kabiliyetlerden çokonlar ı n fiziksel özellikleri oluşturmaktadı r. Atletlerin ı şı ldayan adalelerinde

yoğunlaşı lmaktadı r. Özellikle Alman atletlerin düzgün ve güçlü vücutlar ı nı gösteren

çekimler de (Ek 2: Resim 10) özel birı rk ı yansı tmakta ve faşist bir sanat yaratma amacı

gütmektedir (Ulutak, 2003: 37). Sontag, Riefenstahl’ı n estetik düşüncesini ve faşist

sanatı n estetik anlayı şı nı şu şekilde açı klamaktadı r:

Riefenstahl tamamen Nazi sanatı yla özdeş olan ve sanatı yalnı zca III. Reichdöneminde değil, bu rejimin yı k ı lı şı ndan otuz yı l sonra da sürekli faşistestetiğin temalar ı nı işleyen tek sanatçı dı r…. Faşist estetik; kontrol alanlar ı nı ,

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 110/128

100

itaatkar davranı şı ve aşı r ı çabayı düşünmekle dopdoludur ve bunlar ı haklı laştı r ı r: Görünüşte birbirine zı t iki durum olan ego düşkünlüğü ilekulluğu yüceltir. Egemenlik ile bağı mlı lı k ilişkileri, karakteristik tören biçimini alı r. İnsanlar ı n gruplar halinde toplanması , insanlar ı n şeylerdönüşmesi, şeylerin ve insan/şey gruplar ı nı n her şeye kadir hipnotik lider yada güç etraf ı nda toplanmalar ı . Faşist dramaturji büyük güçler ile kuklalar ı arası ndaki ilişkilere odaklanı r. Koreografisi durmaksı zı n hareket ile donmuş,statik, eril duruş arası nda gider gelir. Faşist sanat boyun eğmeyi yüceltir,ak ı lsı zlı ğı över ve ölümü çekici hale getirir (Sontag, 2002: 9-10).

Nazi estetiği, fiziksel mükemmelliğin, ideal bedenlerin ve saf Almanı rk ı nı n

estetiğini sunmaktadı r. Nazi dönemindeki ressamlar ı n ve heykeltı raşlar ı n bedensel

kusurlar ı göstermeleri yasaktı r. Riefenstahl da belgeselinde kusursuz, mükemmel

bedenleri göstermektedir. Özellikle filmdeki jimnastik hareketlerinde ve kürek

yar ı şlar ı nda, sporcular ı n bedenlerindeki güç, denge, duruş, disiplin, kas yapı sı

vurgulanmaktadı r.

Riefenstahl ise kendi estetik düşüncesinişu şekilde açı klamaktadı r:

Yalnı zca şunu söyleyebilirim ki, güzel olan herşeyi çekici bulduğumuhissediyorum. Evet, güzellik harmoni. Ve belki de kompozisyona yönelik bu dikkat, biçime yönelik bu arzu sonuçta gerçekten Alman birşeydir.Bunlar ı tam olarak bilemiyorum. Bu bilgimden değil bilinç dı şı mdangeliyor. Saf olarak gerçekçi, yaşam dilimine ait, sı radan, gündelik olanlar beni ilgilendirmiyor. Estetik bir motif beni çirkin bir motiften daha fazlaetkiler. Kötü bir motif beni yaratı cı lı ğa itmez. Ben sadece heyecan verici yada heyecan verebilecek birşey söz konusu olduğunda yaratı cı olabilirim(Ulutak, 2003: 37-38).

Riefenstahl’ı n gerek kurmaca filmleri gerekse Naziler için yaptı ğı filmler

birbirini tamamlayan öğelerle bezenmiş bir durumdadı r. Bunlardan bazı lar ı şunlardı r;

“bedenin ve topluluğun yeniden doğuşuna övgü, kar şı konulamaz bir lider tapı nı şı ve

sadakat, yüksek yerlere ve ulaşı lmaz olana özlem, tutku ve boyun eğme ile zafere

ulaşma mücadelesi” (Ulutak, 2003: 38). Bunlar içinde bedenin yeniden doğuşu, antikYunan’ı n ideal, mükemmel bedenine gönderme yapmaktadı r.

Nazi estetiği kusursuzluğu, gücü, mükemmeliyetçiliği vurgulamaktadı r.

Kökeninde ise antik Yunan ve Roma uygarlı ğı nı n ürettiği güzellik anlayı şı yatmaktadı r.

Bu anlayı şta klasisizm temel kaynaktı r. Erişilmezlik duygusu, erkeklik gücü ve gösterişi

aracı lı ğı yla uyandı r ı lmaktadı r. Bu bağlamda Nazi estetiği iktidar ve bedenle

bütünleşmektedir. Bu nedenle Riefenstahl’ı n filmleri de, bir tür mutlak güzellik

anlayı şı na yaslanmaktadı r. Bu güzelliğe dahil olmayan her şey ayı klanmakta, aynı

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 111/128

101

zamanda bu güzellik anlayı şı halk ı n gözünde meşrulaştı r ı lmaktadı r. Riefenstahl’ı n

belgeselleriyle birlikte, kitlelere, Saf Almanı rk ı nı n ve ideal bedenlerin özellikleri

aktar ı lmakta, Alman ı rk ı yüceltilmektedir. Böylece Nazizminı rk ve beden üzerinden,

zihinsel, psikolojik ve görsel olarak işleyişi sağlanmaktadı r. Yaratı lan saf Alman ı rk ı ,ideal beden, güzellik, güç düşünceleriyle, yeni bir beden, yeni bir kimlik

oluşturulmaktadı r. Bu ütopyan bir estetik anlayı şı dı r. Bunun yanı nda kimlik, biyolojik

bir veri olarak vardı r. Bireyin kimliği öncelikli olarak ı rk ı na ve bedenine

bağlanmaktadı r. Kimlik, bedene göre ikincildir ve kimliği belirleyen herşeyden önce

bedendir. Öncelikle bedenlerşekillendirilmektedir.

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 112/128

102

SONUÇ

Tarihsel süreçte bireylerin bedenleri üzerinde değişik söylemlerin, bilgi üretme

ve boyun eğme biçimlerinin uygulamalar ı söz konusudur. Başka bir ifadeyle beden,

farklı anlamlandı rmalar, kategoriler, söylemler ve disiplinler içersinde üretilmektedir.

Tüm bunlar beden üzerinde keyfi bir bilgi/iktidar biçimini hakim k ı lmaktadı r.

Modernite süreciyle birlikte bedenle ilgili yeni bir bilgi/iktidar alanı nı n geliştiği

görülmektedir. Modern iktidar, özellikle yaşam konusu üzerinde odaklanmaktadı r.

Buradaki ası l amaç ise bedenin kontrol altı nda tutulması dı r. Bedenin yönetilmesi, aynı

zamanda toplumun da yönetilmesi anlamı nı taşı maktadı r. Modern dönemde beden,

kontrol edilmesi ve yönetilmesi gereken bir araç, bir nesne konumunda yer almaktadı r.

Michel Foucault, iktidar ı n doğası ile ilgili tamamen yeni önermeler ortaya

koymakta ve temel olarak, modern öznenin birey olarak nası l kurulduğunu analiz

etmektedir. Foucault’ya göre beden, siyasal alanı n içinde yer almakta, iktidar ilişkileri

bedeni kuşatmakta, sı nı rlandı rmakta, sı ralamakta ve eğitmektedir. Böylece yaşam ve

beden iktidar ı n gözetim alanı na girmiş bulunmaktadı rlar. Bu durum, biyolojik olanı n,

denetim altı na alı nması sürecini ifade etmektedir. Modern toplumda, bedenin hem iş

gücü olması

-üretim sürecine katı

lması

- hem de bağı

mlı

k ı

nması

-disiplin altı

naalı nması - gerekmektedir.İktidar, bedeni hem üretken hale getirmekte, hem de sisteme

tabi k ı lmaktadı r. Bu noktada Foucault, biyo-iktidar kavramı nı ortaya koymaktadı r.

İktidar artı k krallar gibi öldürerek insanlar ı yönetmek yerine, onlar ı canlı tutarak

yönetmektedir. Biyo-iktidar yaşama tam anlamı yla hükmeden bir iktidar biçimidir. Hem

bireyin bedeni, hem de toplumsal beden -nüfusa ilişkin istatistikler- düzenlenmektedir.

Demografi bilimin verileriyle birlikte, cinsiyet, doğum-ölüm oranı , toplumun sağlı ğı

gibi konularda sı k ı kontroller uygulanmaktadı r. Toplumda sağlı klı ve normal olmak en

temel özellikler olarak belirlenmektedir. Böylece modern birey ve onun bedeni, biyo-

iktidar teknikleri içinde özenle imal edilmektedir.

Foucault biyo-iktidar sürecindeşu soruyu gündeme getirmektedir: “Hedefi

yaşatmak olan bu iktidar biçimi, nası l öldürebilmektedir? Öldürme gücü ve işlevi nası l

kullanı lmaktadı r?” Foucault’nun bu soruya verdiği yanı t, ı rkçı lı ğı n bu nokta devreye

girdiği yönündedir. Irkçı lı k öncelikle ı rklar ı birbirinden ayı rmakta ve ı rklar arası nda

hiyerar şik bir düzen meydana getirmektedir. Sonrası

nda ise yaşaması

gereken insanlarla,

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 113/128

103

ölmesi gereken insanlar ı belirlemektedir. Yaşaması gerekenle ölmesi gereken arası nda

biyolojik bir ilişki kurmaktadı r. Bir ı rk ı n yaşaması nı , diğer ı rk ı n ölmesine

bağlamaktadı r. Bu bağlamda yaşamak için öldürmeyi ilke haline getirmektedir. Aşağı ı rklar yok edildikçe, anormal insanlar ortadan kaldı r ı ldı kça kişi daha çok yaşamakta,güçlü ve sağlı klı olmaktadı r. Bu amaçla iktidar, toplumda bulunan biyolojik tehlikeleri

ortadan kaldı rmaktadı r. Böylece iktidar ı n öldürücü işlevi, ı rkçı lı kla yapı lmaktadı r.

İktidar, ı rk ı n bütünlüğünün, üstünlüğünün ve saflı ğı nı n koruyucusu konumundadı r. İlk

olarak bir ı rk ayr ı şı mı yaratı lmakta, ardı ndan kar şı ı rk ı n getirdiği tehlikeler belirlenip

bunlara kar şı önlemler alı nmakta, son olarak da kar şı ı rk yok edilmektedir. Böyleceı rk ı n saflı ğı korunmaktadı r. Nazizmin Yirminci Yüzyı lda yaptı ğı nı n bu olduğu

görülmektedir.

Foucault’nun ortaya koyduğu bedenin anatoma-politiği Nazizmde saf, üstünı rka,

ideal beden tasar ı mı na; nüfusun biyo-politiği ise kar şı t ı rklar ı n yok edilmesine-

soyk ı r ı m- ve nüfus politikalar ı nda saf Alman ı rk ı nı n korunması na yönelik çalı şmalara

dönüşmektedir. Nazizm, biyo-iktidar ı kullanarak nüfusun içinde meydana gelen

belirtisiz, rastlantı sal olaylara-sı k ı doğum kontrolleri, k ı sı rlaştı rma, insan haralar ı kurma

gibi- yönelmekte, bunlar ı düzenlemektedir. Bu şekliye Nazizm, biyo-iktidar ı

genelleştirmekte ve en yüksek noktaya çı karmaktadı r. Ulusal Hijyen ve Irksal Sağlı ğı Koruma Daireleri nüfus yapı lanmalar ı nı planlamaktadı r. Çok sı k ı bir şekilde uygulanan

biyolojik düzenlemeler, iktidar ı n doğrudan hedefi konumuna gelmektedir. Ötekiı rklar

imha edilmekte ve aynı zamanda kendi ı rk ı nı ölümün mutlak tehlikesine açı k

tutmaktadı r. Bu durum Almanı rk ı nı üstün k ı lmaktadı r. Nüfusun her türlü cinsel,ı rksal

yapı lanması doğrudan müdahalelerle belirlenmektedir.

Nazizm ı rkçı politikalar ı nı hayata geçirmek, iktidar ı nı yerleştirmek ve elinde

tutmak amacı yla propagandaya büyük önem vermekte ve propagandadan

yararlanmaktadı r. Bu doğrultuda “Eğitim ve Propaganda Bakanlı ğı ” oluşturulmaktadı r.

Propaganda ile, hem Yahudi düşmanlı ğı beslenmekte, hem de yapı lan soyk ı r ı mda

Alman halk ı nı n duruma kayı tsı z kalması sağlanmaktadı r. Bu şekilde hazı rlanan

propagandalar ile özellikle kitlelerin iç güdülerine ve duygular ı na seslenilmektedir.

Böylece propaganda güçlü bir silaha dönüşmektedir. Propaganda, eğitim, sağlı k, spor,

sanat, mimari ve sinema alanlar ı nda yoğunlaşmaktadı r. Tüm bunlar Naziler için birer

propaganda aracı na dönüşmektedir. Spor ve beden eğitimine büyük önem verilerek,

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 114/128

104

beden ve fikir bak ı mı ndan sağlı klı ve güzel gençlik yetiştirilmektedir. Beden, ruh ve

zihin dengesi, ahenk ve güzellik sağlamaktadı r. Mimari alanı nda anı tsal yapı lar ön plana

çı kmaktadı r. Bu yapı larla kitleye ve bireye kar şı simgesel bir güç uygulanmaktadı r.

Propaganda Bakanı Goebbels’in kurduğu “Ulusal Kültür Bürosu”nun en önemli kolu isesinemadı r. Hitler, propaganda amaçlı filmler yapmak üzere Leni Riefenstahl’ı

görevlendirmektedir. Riefenstahl’ı n yaptı ğı belgeseller, kitleleri psikolojik, zihinsel ve

fiziksel olarak Nazizmin hedeflerine hazı rlamaktadı r. Irksal bilime ve spora dayalı olan

bu belgesellerde, Almanya herşeyin üzerinde yer almaktadı r. Alman ı rk ı yüceltilmekte,

diğer ı rklar ise aşağı lanmaktadı r.

Riefenstahl, “İradenin Zaferi” adlı belgeselinde 1934 Nasyonal Sosyalist Parti

Kongresi’ni kaydetmektedir. Belgeselde, parti içi dayanı şmayı göstermek ve bunun dı ş

ülkelere yansı tı lması temel hedeftir. Hitler, mitolojik bir Tanr ı ya dönüştürülmektedir.

Askerler, kare ve dikdörtgen halinde dizilmekte ve fiziksel güçleriyle ön planda yer

almaktadı rlar. Böylece kuvvet, birlik ve toplaşma yansı tı lmaktadı r. Belgeselin sloganı ,

‘Tek Ulus-Irk, Tek Lider, Tek Devlet’tir. 1938’de tamamladı ğı “Olimpiyat”

belgeselinde ise, 1936 Berlin Olimpiyat Oyunlar ı gösterilmektedir. Bu belgesel film,

Nazilerin fiziksel güzellik ve güç idolünün bir kanı tı durumundadı r. Fiziksel

mükemmellik, ideal güçlü bedenlerle saf Almanı rk ı yüceltilmektedir. Böylece ortayakonulan Nazi estetiği, iktidarla ve bedenle bütünleşmektedir. Filmde, mutlak Almanı rk ı nı n güzelliği yansı tı lmaktadı r. Bu güzelliğe dahil olmayan herşey ayı klanmakta,

aynı zamanda bu güzellik düşüncesi meşru k ı lı nmaktadı r.

Sonuç olarak;ı rk ayr ı şı mı , ı rk hiyerar şisi, üstün-safı rk belirlemeleri; ideal beden,

güzellik, güç ve sağlı k düşünceleri Riefenstahl taraf ı ndan yapı lan belgesellere

aktar ı lmakta, böylece saf Alman ı rk ı nı n özellikleri kitlelere gösterilmektedir. Bu

belgesellerde, yeni bir ı rk, yeni bir beden ve yeni bir kimlik anlayı şı ortaya

konulmaktadı r. Bu ise, biyo-iktidar ı n propaganda belgesellerinde görselleştirilmesini,

estetize edilmesini ifade etmektedir. Biyo-iktidar, yeni bir boyut kazanarak ve dahası

genelleştirilerek belgeseller üzerinden sunulmaktadı r. Nazizmin üstün ı rk düşüncesi ve

fiziksel idealleri, görüntü yoluyla oluşturulmakta ve kitlelere daha etkileyici bir biçimde

aktar ı lmaktadı r. K ı sacası biyo-iktidar ı n Nazizme dönüştürülmüş biçimi, Riefenstahl’ı n

belgesellerinde yansı tı lmakta ve kitlelere buşekilde aktar ı lmaktadı r.

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 115/128

105

KAYNAKÇA

Adalı , B. 1986. Belgesel Sinema, I. B., Hil Yayı nlar ı , İstanbulAkal, C. B. 2000. Devlet Kuramı , I. B., Dost Kitabevi Yayı nlar ı , Ankara

Akal, C. B. 2005. İ ktidar ı n Üç Yüzü, III. B., Dost Kitabevi Yayı nlar ı , Ankara

Akay, A. 2000. Michel Foucault’da İ ktidar ve Direnme Odaklar ı , II. B., Bağlam

Yayı nlar ı , İstanbul

Ak şin, T. 2005. Söylem Üstüne Söylem’lere Dair, Do ğ u Bat ı , III. B., Doğu Batı

Yayı nlar ı , Ankara, ss. 9-14Allen, A. 2002. Power, Subjectivity, and Agency: Between Arendt and Foucault,

International Journal of Philosophical Studies,Vol. 10 (2), 131-149

Arendt, H. 1998.Totalitarizmin Kaynaklar ı -2: Emperyalizm, Çev.: B. S. Şener, I. B.,

İletişim Yayı nlar ı , İstanbul

Ark ı n, R. G. 1970.20. Yüzyı l Tarihi, II. Cilt, Ark ı n Kitabevi,İstanbul

Balibar, E. 1995a. Bir Yeni Irkçı lı k Var Mı ?, Irk Ulus S ı nı f , E. Balibar, I. Wallerstein,Çev.: N. Ökten, II. B., Metis Yayı nlar ı , İstanbul, ss.25-38

Balibar, E. 1995b. Irkçı lı k ve Milliyetçilik, Irk Ulus S ı nı f , E. Balibar, I. Wallerstein,

Çev.: N. Ökten, II. B., Metis Yayı nlar ı , İstanbul, ss.50-87

Barnouw, E. 1983. Documentary: A History of the Non-Fiction Film, Oxford University

Pres, Oxford

Barrett, M. 2004. Marx’tan Foucault’ya İ deoloji, Çev.: A. Fethi, Doruk Yayı nlar ı ,

Ankara

Bauman, Z. 1996. Yasa Koyucular ve Yorumcular , Çev.: K. Atalay, I. B., Metis

Yayı nlar ı , İstanbul

Bauman, Z. 1997. Modernite ve Holocaust , Çev.: S. Sertabiboğlu, I. B., Sarmal

Yayı nevi, İstanbul

Bauman, Z. 1999. Sosyolojik Dü şünmek , Çev.: A. Yı lmaz, I. B., Ayr ı ntı Yayı nlar ı ,

İstanbul

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 116/128

106

Bauman, Z. 2000. Postmodernlik ve Ho şnutsuzluklar ı , Çev.: İ. Türkmen, I. B., Ayr ı ntı

Yayı nlar ı , İstanbul

Bauman, Z. 2001. Parçalanmı ş Hayat: Postmodern Ahlak Denemeleri, Çev.:

İ. Türkmen, I. B., Ayr ı ntı Yayı nlar ı , İstanbul

Bauman, Z. 2005. Bireyselle şmi ş Toplum, Çev.: Y. Alagon, I. B., Ayr ı ntı Yayı nlar ı ,

İstanbul

Bektaş, A. 1996. Kamuoyu, İ leti şim ve Demokrasi, I. B., Bağlam Yayı nlar ı , İstanbul

Bernasconi, R. 2000. Irk Kavramı nı Kim İ cat Etti?, Çev.: Z. Direk, I. B., Metis

Yayı nlar ı , İstanbul

Bernauer, J. W. 2005. Foucault’nun Özgürlük Serüveni, Çev.: İ. Türkmen, I. B., Ayr ı ntı

Yayı nlar ı , İstunbul

Best, S., Kellner, D. 1998. Postmodern Teori, Çev.: M. Küçük, I. B., Ayr ı ntı Yay ı nlar ı ,

İstanbul

Bonitzer, P. 1995. Bak ı ş ve Ses, Çev.: İ. Yaşar, I. B., Yapı Kredi Yayı nlar ı , İstanbul

Bourdieu, P. 1995. Pratik Nedenler , Çev.: H. Tufan, I. B., Kesit Yayı nlar ı , İstanbul

Buhr, M., Kosing, A. 1984. Bilgi Kuramı Sanat Kuramı , Çev.: V. Atayman, I. B., Birim

Yayı nlar ı , İstanbul

Burke, P. 2001. Bilginin Toplumsal Tarihi, Çev.: M. Tunçay, I. B., Tarih Vakf ı Yurt

Yayı nlar ı , İstanbul

Butler, J. 2005. İ ktidar ı n Psi şik Ya şamı , Çev.: F. Tütüncü, I. B., Ayr ı ntı Yayı nlar ı ,

İstanbul

Canetti, E. 1998. Kitle ve İ ktidar , Çev.: G. Aygen, I. B., Ayr ı ntı Yayı nlar ı , İstanbul

Cevizci, A. 1999. Paradigma Felsefe Sözlü ğ ü, III. B., Paradigma Yayı nlar ı , İstanbul

Chaney, D. 1999. Ya şam Tarzlar ı , Çev.: İ. Kutluk, I. B., Dost Kitabevi Yayı nlar ı ,

Ankara

Cirhinlioğlu, Z. 2001.Sa ğ l ı k Sosyolojisi, I. B., Nobel Yayı nlar ı , Ankara

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 117/128

107

Clark, T. 2004. Sanat ve Propaganda, Çev.: E. Hoşsucu, I. B., Ayr ı ntı Yayı nlar ı ,

İstanbul

Çiğdem, A. 1997. Bir İ mkan Olarak Modernite, I. B., İletişim Yayı nlar ı , İstanbul

Demir, Ö., Acar, M. 1997.Sosyal Bilimler Sözlü ğ ü, III. B., Vadi Yayı nlar ı , Ankara

Deonna, W. 1974. Sanatta Ritimler ve Kanunlar , Çev.: S. Kazmaz, I. B., Remzi

Kitabevi,İstanbul

Deveci, C. 2005. Foucault’nun İktidar Kavramsallaştı rması nda Siyasal Boyutun

Ayr ı ştı r ı lamazlı ğı , Do ğ u Bat ı , III. B., Doğu Batı Yay ı nlar ı , Ankara, ss. 25-43

Domenach, J. M. 1961.Siyasi Propaganda, Çev.: C. Perin, I. B., Remzi Kitabevi,

İstanbul

Dorsay, A. 1998.Sinema ve Ça ğ ı mı z, II. B., Remzi Kitabevi,İstanbul

Eco, U. 1998. Ortaça ğ Esteti ğ inde Sanat ve Güzellik , Çev.: K. Atakay, I. B., Can

Yayı nlar ı , İstanbul

Erdoğan, İ., Alemdar, K. 2002.Öteki Kuram, I. B., Erk Yayı nlar ı , Ankara

Falzon, C. 2001. Foucault ve Sosyal Diyalog: Parçalanmanı n Ötesi, Çev.: H. Arslan,

I. B., Paradigma Yayı nlar ı , İstanbul

Fontette, F. D. 1998. Irkçı l ı k , Çev.: H. Karyol, I. B.,İletişim Yayı nlar ı , İstanbul

Ferro, M. 1995. Sinema ve Tarih, Çev.: T. Ilgaz, H. Tufan, I. B., Kesit Yayı nlar ı ,

İstanbul

Foucault, M. 1970.The Order of Things, Tavistock Publications, London

Foucault, M. 1977. Language, Counter-Memory, Practice, Basic Blackwell, Oxford.

Foucault, M. 1979. Discipline and Punish, Vintage Boks, New York

Foucault, M. 1980. Power/Knowledge, Tr. By. Colin Gordon at. al, Pantheon Books,

New York

Foucault, M. 1992. Ders Özetleri (1970-1982), Çev.: S. Hilav, I. B., Yapı Kredi

Yayı nlar ı , İstanbul

Foucault, M. 1994. Dostlu ğ a Dair-Söyle şiler , Çev.: C. Ener, Hil Yayı nlar ı , İstanbul

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 118/128

108

Foucault, M. 1999a. Benlik Teknolojileri, Kendini Bilmek , M. Faucault, H. Gutman,

P. H. Hutton, Çev.: G. Çağalı Güven, I. B., Om Yayı nlar ı , İstanbul, ss. 22-75

Foucault, M. 1999b. Bireylerin Siyasal Teknolojisi, Kendini Bilmek , M. Faucault,H. Gutman, P. H. Hutton, Çev.: G. Çağalı Güven, Om Yayı nlar ı , İstanbul,

ss. 130-153

Foucault, M. 2000. Hapishanenin Do ğ u şu, Çev.: M. A. K ı lı çbay, II. B., İmge Kitabevi,

Ankara

Foucault, M. 2003a. İ ktidar ı n Gözü, Çev.: I. Ergüden, I. B., Ayr ı ntı Yayı nlar ı , İstanbul

Foucault, M. 2003b.Cinselli ğ in Tarihi, Çev.: H. U. Tanr ı över, I. B., Ayr ı ntı Yay ı nlar ı ,İstanbul

Foucault, M. 2003c.Toplumu Savunmak Gerekir , Çev.: Ş. Aktaş, II. B., Yapı Kredi

Yayı nlar ı , İstanbul

Foucault, M. 2005a. Entelektüelin Siyasi İşlevi, Çev.: I. Ergüden, O. Ak ı nhay, F. Keskin,

II. B., Ayr ı ntı Yay ı nlar ı , İstanbul

Foucault, M. 2005b. Büyük Kapat ı lma, Çev.: I. Ergüden, F. Keskin, II. B., Ayr ı ntı Yayı nlar ı , İstanbul

Foucault, M. 2005c.Özne ve İ ktidar , Çev.: I. Ergüden, II. B., Ayr ı ntı Yayı nlar ı , İstanbul

Friedrich, C. 1964.Totaliter Diktatörlük ve Otokrasi, Çev.: O. Onaran, I. B., Türk

Siyasi İlimler Derneği Yayı nlar ı , Ankara

Game, A. 1998.Toplumsal ı n Sökümü, Çev.: M. Küçük, I. B., Dost Kitabevi Yayı nlar ı ,

Ankara

Goebbels, J. 2006. Propaganda And Knowledge, Calvin Collage Web Sayfası ,

http://www.calvin.edu/academic/cas/gpa/goeb54.htm, 28.03.2007

Gombrich, E. H. 1999.Sanat ı n Öyküsü, Çev.: E. Erduran, Ö. Erduran, II. B., Remzi

Kitabevi,İstanbul

Goranov, S. 1982. Irkçı lı k: Siyonizmin Temel Birİlkesi, Siyonizm ve Irkçı l ı k , Haz. T.

Ataöv, I. B., Ankara Üniversitesi SBF Yayı nlar ı , Ankara, ss. 29-39

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 119/128

109

Göle, N. 2004. Modern Mahrem, VIII. B., Metis Yayı nlar ı , İstanbul

Grosrichard, A. 2005. Michel Foucault’nun Oyunu, Çev.: O. Ak ı nhay, Entelektüelin

Siyasi İşlevi,M. Foucault, Çev.: I. Ergüden, O. Ak ı nhay, F. Keskin, II. B., Ayr ı ntı

Yayı nlar ı , İstanbul, ss. 118-157

Gündeş, S. 1998. Belgesel Filmin Yapı sal Geli şimi ve Türkiye’ye Yansı ması , I. B., Alfa

Yayı nlar ı , İstanbul

Güney, S. 1998. Davranı ş Bilimleri ve Yönetim Psikolojisi Terimleri Sözlü ğ ü, I. B.,

Ocak Yayı nlar ı , Ankara

Hall, S. 1984. Introduction,States and Societies, Edited by. David Held at. al. The Open

University (243-247)

Hancock, P. 2000. The Body, Culture and Society, Firs Published, Open University

Pres, Buckingham – Philadelphia

Hekman, S. 1999. Bilgi Sosyolojisi ve Hermeneutik , Çev.: H. Arslan, B. Balk ı z, I. B.,

Paradigma Yayı nlar ı , İstanbul

Hillach, A. 1995. Siyaset Estetiği: Benjamin’in Alman Faşizminin Kuramlar ı , Estetize

Edilmi ş Ya şam, W. Benjamin, Çev.: Ü. Oskay, I. B., Der Yayı nlar ı , İstanbul,ss. 51-100

Hitler, A. 1997. Kavgam, Çev: M. Toker, XII. B., Toker Yayı nlar ı , İstanbul

Hutton, P. H. 1999. Foucault, Freud ve Benlik Teknolojileri, Kendini Bilmek ,

M. Faucault, H. Gutman, P. H. Hutton, Çev.: G. Çağalı Güven, I. B., Om

Yayı nlar ı , İstanbul, ss. 102-129

Işı k, E. 1998. Beden ve Toplum Kuramı : Öznenin Sosyolojisinden Bedenin Sosyolojisine,I. B., Bağlam Yayı nlar ı , İstanbul

Jeanniere, A. 1994. Modernite Nedir? Çev.: N. Tutal Küçük, Modernite Versus

Postmodernite, Der. M. Küçük, II. B., Vadi Yayı nlar ı , Ankara, ss. 15-25

Jelev, J. 1994. Fa şizm: Totaliter Devlet , Çev.: S. Baklacı , S. Haf ı zoğlu, Milliyet

Yayı nlar ı , İstanbul

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 120/128

110

Kagan, M. 1993. Estetik ve Sanat Dersleri, Çev.: A. Çalı şlar, II. B., İmge Kitabevi,

Ankara

Kahraman, H. B. 2002.Sanatsal Gerçeklikler, Olgular ve Ötekileri, II. B., Everest

Yayı nlar ı , İstanbul

Kapani, M. 1998. Politika Bilimine Giri ş, X. B., Bilgi Yayı nevi, Ankara

Keskin F. 2005. Söylem, Arkeoloji veİktidar, Do ğ u Bat ı , III. B., Doğu Batı Yay ı nlar ı ,

Ankara, ss. 15-23

Keyman, E. F. 2005. Toplumbilimlerinde Yorumbilgisel Yaklaşı m ve Modernite/

Sekülerleşme Söylemini Anlamak, Do ğ u Bat ı , III. B., Doğu Batı Yayı nlar ı ,

Ankara, ss. 57-77

K ı nay, C. 1993.Sanat Tarihi, I. B., Kültür Bakanlı ğı Yayı nlar ı , Ankara

Kraucer, S. 1974. From Caligari to Hitler: A Psychological History of the Germen Film,

Princeton University Pres, New Jersey

Kumar, K. 1999.Sanayi Sonrası Toplumdan Post-Modern Topluma, Çev.: M. Küçük,

I. B., Dost Kitabevi Yayı nlar ı , Ankara

Lash, S. 1994. Modernite Mi, Modernizm Mi? Weber Ve Günümüz Toplumsal Teorisi,

Çev.: M. Küçük, Modernite Versus Postmodernite, Der. M. Küçük, II. B., Vadi

Yayı nlar ı , Ankara, ss. 47-72

Leppert, R. 2002.Sanatta Anlamı n Görüntüsü: İ mgelerin Toplumsal İşlevi, Çev.:

İ. Türkmen, I. B., Ayr ı ntı Yayı nlar ı , İstanbul

Lerner, D. 2000. Propagandada Etkinlik:Şartlar ve Değerlendirme, Çev.: Ü. Oskay,

Kitle Haberle şmesi Teorilerine Giri ş, Der.: Ü. Oskay, V. B., Der Yayı nlar ı ,İstanbul, ss. 261-280

Macey, D. 2005. Michel Foucault , Çev.: Z. Okan, I. B., Güncel Yayı ncı lı k, İstanbul

Megill, A. 1998. A şı r ı l ı ğ ı n Peygamberleri, Çev.: T. Birkan, I. B., Bilim ve Sanat

Yayı nlar ı , Ankara

Merguior, J. G. 1986. Foucault , Çev.: N. Elhüseyni, I. B., Afa Yayı nlar ı , İstanbul

Millett, K. 1978.Cinsel Politika, Çev.: S. Selvi, I. B., Payel Yayı nevi, İstanbul

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 121/128

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 122/128

112

Strauss, L. 2000. Politika Felsefesi Nedir?, Çev: S. Z. Hünler, I. B., Paradigma

Yayı nlar ı , İstanbul

Şenel, A. 1984. Irk ve Irkçı l ı k Dü şüncesi, I. B., Bilim ve Sanat Yayı nlar ı , Ankara

Tağ, Ş. 2003. Belgesel Sinema Türleri, Yüksek Lisans Tezi, Anadolu Üniversitesi,

Eskişehir

Tarhan, N. 2003. Psikolojik Sava ş, III. B., Timaş Yayı nlar ı , İstanbul

Tekelioğlu, O. 1999. Michel Foucault ve Sosyolojisi: Toplumsal Öznenin Yokolu şu ve

“Ben”in Kurulu şu, I. B., Bağlam Yayı nlar ı , İstanbul

Tekelioğlu, O. 2005. Moderniteye Sı k ı şan Özgürlük: Foucault’nun ‘Kendilik

Teknolojileri’ne Bir Bak ı ş, Do ğ u Bat ı , , III. B., Doğu Batı Yayı nlar ı , Ankara,

ss. 45-55

Timuçin, A. 1993. Estetik , II. B., BDS Yayı nlar ı , İstanbul

Tunalı , İ. 1996.Grek Estetk’i, IV. B., Remzi Kitabevi,İstanbul

Turani, A. 1999. Dünya Sanat Tarihi, VII. B., Remzi Kitabevi,İstanbul

Turner, B. S. 2000.Statü, Çev.: K. İnal, I. B., Doruk Yayı nlar ı , AnkaraUlutak, İ. 2003. Leni Riefenstahl’ı n Muhteşem ve Korkunç Filmleri, Belgesel Sinema,

BSB Yayı nlar ı , İstanbul, (3), ss. 28-38

Urhan, V. 2000. Michel Foucault ve Arkeolojik Çözümleme, I. B., Paradigma Yayı nlar ı ,

İstanbul

Wallerstein, I. 1995. Kapitalizminİdeolojik Gerilimleri: Irkçı lı k ve Cinsiyetçilik

Kar şı sı nda Evrenselcilik, Irk Ulus S ı nı f , E. Balibar, I. Wallerstein, Çev.: N. Ökten,

II. B., Metis Yayı nlar ı , İstanbul, ss.39-49

Weber, M. 1998.Sosyoloji Yazı lar ı , Çev.: T. Parla, II. B.,İletişim Yayı nlar ı , İstanbul

West, D. 1998. K ı ta Avrupa’sı Felsefesine Giri ş, Çev.: A. Cevizci, I. B., Paradigma

Yayı nlar ı , İstanbul

Yetkin, S. U. 1972. Estetik Doktrinler , I. B., Bilgi Yayı nevi, Ankara

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 123/128

113

EKLER

Ek 1. Resimler………………………………………………………………………114

Ek 2. Belgesel Afişleri ve Belgesellerden Kareler………………………………….116

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 124/128

114

EK 1.RESİMLER

Resim 1 Resim 2“Disk Atı cı sı -Discobolos” Miron, M.Ö. “Paris’in Seçimi” Ivo Saliger, 1939Gombrich, E. H., 1999, Sanatı n Öyküsü, Clark, T., 2004, Sanat ve Propaganda, Çev.: E. Hoşsucu,Çev.: E. Erduran, Ö. Erduran, II. B., I. B., Ayr ı ntı Yayı nlar ı , İstanbul

Remzi Kitabevi,İstanbul

Resim 3“Su Sporlar ı ” Albert Janesch, 1936Clark, T., 2004, Sanat ve Propaganda, Çev.: E. Hoşsucu,I. B., Ayr ı ntı Yayı nlar ı , İstanbul

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 125/128

115

Resim 4“Zaferin Dehası ” Adolf Wamper, 1940Clark, T., 2004, Sanat ve Propaganda, Çev.: E.Hoşsucu, I. B., Ayr ı ntı Yay ı nlar ı , İstanbul

Resim 5“Bayrak Taşı yı cı ” Hubert LanzingerClark, T., 2004, Sanat ve Propaganda, Çev.: E. Hoşsucu,I. B., Ayr ı ntı Yayı nlar ı , İstanbul

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 126/128

116

Ek 2.

BELGESEL AFİŞLER İ VE BELGESELLERDEN KARELER

Resim 1 Resim 2İradenin Zaferi- Afiş İradenin Zaferi- Hitler’inİşçileri Selamlayı şı www.calvin.edu.tr Clark, T., 2004, Sanat ve Propaganda, Çev.: E.Hoşsucu

I. B., Ayr ı ntı Yay ı nlar ı , İstanbul

Resim 3İradenin Zaferi- Hitler Orduyu ve Halk ı Selamlar

Clark, T., 2004, Sanat ve Propaganda, I. B., Çev: E. Hoşsucu,Ayr ı ntı Yayı nlar ı , İstanbul

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 127/128

117

Resim 4 Resim 5Olimpiyat Afiş Olimpiyat- Eski Yunan Heykelleriwww.calvin.edu.tr www.calvin.edu.tr

Resim 6-7Olimpiyat- Disk Atan Sporcuwww.calvin.edu.tr

8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI

http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 128/128