islam hukukuna gÖreisamveri.org/pdfdrg/d013935/1990/1990_safaka.pdficab ve kabul yönünden, semen...

53
iSLAM HUKUKUNA GÖRE Doç. Dr. Hayreddin Karaman Prof. Dr. Ali ... - . \'E

Upload: others

Post on 09-Jul-2020

9 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

iSLAM HUKUKUNA GÖRE

Doç. Dr. Hayreddin Karaman Prof. Dr. Ali Şafak

... .-----,~~.11'-----.

·ı - ~~ . lı ı mı neŞ1JfGı.

İÇ \'E DIŞ TİCARET A.Ş.

Page 2: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

1

İSLAM HUKUKUNDA ALIŞ-VERİŞTE KAR HADDi(.*)

GİRİŞ

Doç. Dr. Ali ŞAFAK ~rzurum İslanii İlimler Fakültesi

islam hukukunda alış~veriş, muamelat bahsinin temelini teş­kil eder. Hatta muamelatta ilk önce «BEYİ'ıı hahsi en teferrua'tıı şekilde incelendikten sonra muamelatıri (yeni ifadesiyle Borçlar Hukukunun) diğer nevileri ana hatları ile vaz' edilir ve çoğu ba­hisleri beyi' bahsine atfolunur. Beyi' bahsi geniş ölçüde bir kıyas

, kaynağıdır. Fıkıh kitaplarında durum böyle olduğu gibi Mecelle­de de en çok madde buyı1' hakkında sevkedilmiştir (bak md. 101-403). Alım-Satım akdi Borçlar Kanununda da hemen hemen ay- · nı önemini kortir. · · · . · ·

iŞte bu kadar geniş ve önemli bir yer tutan bey'in (alış~veri­şin veya satım akdinin) hukuki tarifi sunulacak olursa ıiBeyi' ma­lı mala değiştirmektir.ıı ki tarifi· verilen işbu bey' akdi hukukta mün'akit yahut gayr-ı mün'akit diye ikiye ayrılır. (!)

İslam hukuku esaslarına bağlı bir şekilde yapılan bu tarifte bey'in akla gelen her nev'i, trampa, ·para veya başka bir şey kar­şılığı satışlar v.s. de hep içerisine girmektedir. İnsan hayatında ta­rih boyunca çeşitli mübadele vasıtaları bulunmuş, beyi' müesse­sesinin, hukukunun, gelişmesinde önemli tesirleri olmuştur~ Onun

* J ı9.XLl977 günü aJı:dolunan toplantıda serdedilen mütalaardan sonra tekrar gözden geçirilmiş metin.

ıı el-Bedayi• c. 5, s. 133; İbn Abidin s. 4, s. 4; Mecelle, md. 105.

Page 3: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

İSLAM HUKUKUNDA ALlŞ-VERİŞTE KAR HAD Dt 1 61

için hemen her hukukta işbu bey'in tarifi bir benzerlik taşır. Ez- · cümle T.B.K. ·md. 182'de ((Satım bir akittir ki, onunla satıcı sa­tılan malı alıcının iltizam ettiği semen mukabilinde alıcıya tes­lim ve mülkiyeti ona nakl eylemek borcunu tahammül eder.» de­nilmekte, biraz daha açık bir tarif ortaya konulmaktadır.

Şu duruma göre beyi' akdi: İki tarafı da ·borç altına sokan il­tizami bir muameledir. Satıcı ve müşteriden her birisi diğerine karşı bir kısım veeibeleri yerine getirmek zorunda olduğu gibi bir .kısım haklarla da techiz edilmişlerdir. İşte bu hak ve veeibelerden ancak başlığın ştimfllüne girenler ileride inc.elenecektir.

Alış-Verişin (Bey'in) Nevileri '

Gerek fıkıh kitaplarında, gerekse onlardan faydalanılarak ha­zır~.anan Mecelle'de değişik yönlerden, alış-verişin tarifleri yapıl­mıştır. icab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı­ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet· karlı satış olup olmama yönünden bu nevilerin her birisi hakkında hükümler sevkedilmiş­tir.

·Karlı Veya Karsız Satış Nevileri

Satış muameleleri semenin mikdarı bakımından: a) Müsavemeli Satış: ((Tarafların üzerinde anlaşabildikleri

herhangi bir semerue mebii mübadele etmeleridir.» (2). Buna pa­. zarlıkla satış da denilir. Burada satıcı malın kendisine kaça mal ol­

. duğunu belirtmez, malını a·za veya çoğa satabilir. İslam hukukunda beyi' denilince de en çok akla gelen ve kas­

dolunan işbu pazarlıkla (müsavemeli) satıştır. Hatta fakihlerin çoğu, içinde bulundukları zaman ve şartları. da gözönünde tuta­rak «Bu nevi satışta hata ve yalan ihtimali azdır, onun için de en çok beğenilendir.ıı derler. Mesela bir kimse kendisine metresi 150 liraya mal olan bir top kumaşı maliyetinden müşterisip.e bah­setmeksizin ((Ben bu kumaşi metresi 190 liradan satıyorum.ıı der ise bu bir müsavemeli satıştır.

b) Murabahalı (karına) satış: Bir şeyi mal olduğu (maliyet) fiyat üzerine beUİli bir nisbette kar ilavesiyle satışa mürabaha yo­luyla satış denilir. B,öyle bir satışta en önemli husus; mebiin mali­yet fiyatının tereddütsüz ve güzel hesaplanmasıdır. Mesela bir kimse kendisine metresi 150 liraya mal olan kumaşı muayyen bir karla cc30 lira fazlasınaıı veya maliyetinin % 20'si kar ile satması

2) el-Bedayi' c. 5, s. ı34.

Page 4: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

62 1 VADE FARKIVE KAR HADDİ

murabahalı bir satışdır. Cenılb-ı Hak alış-verişte karı yasaklama­dığı gibi, kar için İslam hukukunda bir asgari veya azami hadd de tesbit edilmiş değildir (3). Ancak ileride en çok üzerinde durula­cak bu satış nevi ve diğerleri hakkında dalaylı da olsa bazı tahdid­ler konulmuştur.

Liberal sistemlerde de serbest rekabet esası mevcut olup ora;. larda da fiyat kontrolünü sağlayan istisnai tedbirler ve fiyat tah­didleri vardır. T.B.K. ve T.T.K. ile diğer bazı Q.ususi kanun hüküm-leri bunların birer misalidir. ·

. c) Tevliye Suretiyle Alış-Veriş: Bir kimsenin, satın aldığı ma­lı kendiSine kaça mal oldu ise o fiyatta bir ziyade veya noksanlık yapmaksızın maliyet fiyatına satmasidır. Bir bakıma ilk semeni yine misli ile mübadeleden ibarettir. Mesela maliyeti 2000 lira olan bir malı yine aynı fiyatla satmak tevliye suretiyle bir satışdır (4).

Bey'u'l-iştirak denilen satış da yirte tevliye suretiyle satı§ın bir nevidir. Ancak burada mebiin yalnızca muayyen bir kısmını se­meninden muayyen bir kısmına tekabül eden mikdarla satmakdır. Böylece ortaklık söz konusu 9lmaktadır.

' '

d) Vadia Suretiyle Alış-Veriş: Elde mevcut malı önceki mali­yet fiyatından belirli bir miktar noksanına satmakdır. Böyle. bir satış da yine dinen ve hukuken muteber sayılmıştır. Yeter ki, mal­sahibinin içinde bulunduğu ihtiyaç durumundan, hülus ve safie­tinden faydalanma cihetine tevessül edilmesin. Vı;ı.dia suretiyle alış-veriş; ·murabaha suretiyle alış-verişin tamamen aksi bir mua­meledir. ·

-Kar veya zarar yönüne göre bey'in nevileri belli başlı bunlar-

dır . .Ama genellikle mal sahibi malın kaça mal olduğunu çoğu ker-. re güzelce tayin edemediğinden veya yapılan maliyet hesabında . şüphe bulunabileceği ihtimaline binaen İslam hukukculan mura­baha, tevliye veya vadia suretiyle alış-verişleri hataya, yalan söy­lenmesine sebebiyet verebilir, onun için de bir malın müsaveme, pazarlık yoluyla, satılqıası tercihe değer, demi,şler<iif (5). Bunun­la beraber fiyat, kar veya zarar yönünden en çok hüküm, pazar­hk suretiyle satış hakkında değil, diğerleri hakkında sevkedilmiş-tir.· · ·

3) El~Bedai' c. 5, s. ı35; eHeiAvA'l-Hindiyye c. 3, s. 160; İbn Abidin c. 4: s. 169. el-Muğni c. 4, s. 198, 199.

4) adg. es. ve aynı yerler. 5) el-Feta.va'l-Hindiyye. c. 3, s. 160, 207, 208. Şebramlusi ale'I-MinhAc c.

3, s. 477.

Page 5: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

İSLAM HUKUKUNDA ALlŞ-VERİŞTE KAR HAD Dİ 1 63

e) Bey'u'L-iyne: İyne; kelime itibariyle faizi andıran bir mua­meledeki fazla mikdardır. Böyle bir alış-veriş şu şekilde icra edi­lir: Mal sahibi malını bir bedel ile veresiye olarak birisine satıp o malı sa ttığı, şahıstan, aynı anda .peşin fakat daha noksan fiyat-· la tekrar geri satın almasıdır. Genellikle bu nevi alış-veriş paraya ihtiyacı olanla maddi durumu iyl tüccar arasında cereyan eder. Şöyleki, ihtiyaç sahibi bir kişi mağaza sahibine gelir, ödünç para ister, o dakarz akdinde faiz yasağı olduğundan, karz yoluy­.la bir şey elde edemiyeciğini düşünerek ihtiyaç sahibine der ki, ııBenim size ödünç verınem mümkün değil. ama istersen çarşı-pa­

. zarfiyatı 1000 lira olan şu takımı ben sana 1200 ·liraya veresiye­altı ay sonra bedelini ödemek üzere- satayım ve peşin fiyata bu malı 1000 liraya senden satın alayım.n

tşte bu müzakereler sonucu taraflar mutabak~ta varırlar ve satış akdi meydana gelirse, ödünç isteyen kişi ihtiyacı olan para­

. ya, .ödünç vermiş gözüken de arzuladığı kara kavuşmuş olur. Böyle bir satış akcıjn.i.ıı tefsirinde, hukuken muteber olup ol­

madığı hususunda İmam Muhammed der ki, <ıİşin içerisine faiz şüphesi karışmaktadır, bu şüphenin ber-taraf edilmesi için ara­ya bir üçüncü şahsın girmesi şarttır. Şöyleki, A kendisinden ödünç isteyen B'ye çarşı-pazar fiyatı 100 liraya veresiye satar, B' de me bii kabzettikten sonra pazarda ı 000 lira peşin fiyatıa c ye satar ve semeni kabzeder. O takdirde dört başı marnur bir niu­teber satış akdi meydana gelmiş olur. Aksi halde bey'u'l-iynec. de -şeklen değilse · bile de manen ve hükmen: <cH albuki Allah alış-verişi helal, ribdyı (faizi) haram kılmıştır.n (O) Ayet-j Kerime' sinin umumi hükmüne muhalif düşer. Sebebi ise sırf zamana müs­tenid, karşılıksız bir. kazanç söz konusudur. Hanefilerin çoğu da aynı fikirdedir, ancak Ebu Yusuf'un araya üçüncü bir şahsın gir­mediği Bey'u'l-iyne muamelesini caiz ve bu işe vesile olanın nıüka­fatlandırılacağı kanaatına sahip olduğu fıkıh kitaplarında açık­lanmışsa da kanaatımızca Ebu Yusuf'Un da caiz ve hoş karşıladı- . ğı Bey'u'l-ıyne (veya iyne) herhalde araya üçüncü bir kişinin gir­diği bir satış şeklidir (7) . İmam Muhammed de ııBöyle bir işlem . bana cidden çok tuhaf geliyor. Faiz yeme yollarından bir.çeşidi de budur. Hadis-i Şerif'de;

«Siz ıyne alış-verişini yapar; sığırların kuyruklarına yapışır da ziraate razı olur ve cihtidı terkederseniz Allah üzerinize bir ine-:­zellet musallat eder de tti dinine dönünceye kadar onu kaldırmaz.»

6) K. Kerim, SOretü'l-Bakara, ayet : 225. 7) el-Bedayı' c. 5, s. 146. el-Fetavıl'l-Hindiyye c. 3, s. 208. Nihayetü'l-Muh­

tai:: c. 3. s. 477.

Page 6: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

/ 64 1 VADEFARKIVE KAR HADDİ

huyurulmuştur (8). Ama bir kimse diğerinden bir mal satın- alır, akıt biter, daha sonra da ·(önceden şart koşulmaksızın) daha aşa­ğı veya yukarı fiyatla onları, satan kişi tekrar geri satın alırsa bu helaldir. Çünkü önce bir sahih akit meydana gelmiş, sonra da yep-

. yeni bir akit yapılmıştır (9). Bu hususta en meşhur rivayet şudur: Bir kadın Zeyd b. Erkarn'dan 800 dirheme bir köle satın alır ve aynı anda 600 dirheme tekrar Zeyd b. Erkam'a satar. Keyfiyet Hz. Aişe'ye sorulur ve O da der ki, .

· - Zeyd'e söyleyin. O, Rasulullah' {s.a.v.) la birlikte katıldığı harp te kazandığı sevabı kaçırmıştır. Meğer ki akdi boza ve tevbe ede.ıı (10). . .

Ebu Yusuf gibi İmam Şafii de bu akdikıyasen caiz görür. Çün­kü O'na göre, kabzia mülkiyet tamam olur, onun için de müşteri

· malı istediği fiyatla istediğine satabilir, bunda bir beis yoktur. Pe­şinen o semenle eğer o mal bir başkasına satılabilirse, aynı semen-i misil ile asıl satıcıya da satılabilir, o da bunu satın alabilir.

Zeyd h. Erkarn ile ilgili. yukarıdaki hadiste geçen noksanlık faize tevessül için değildir (ll). Ama karşı görüşte olanlara göre iki fiyat arasındaki farklılık tamamen karşılıksız kalmıştır. Eğer satılan o malın na:rhı· ( çarşı-pazardaki fiyatı), satış fiyatından. aşa­ğı veya fazla tesbit edilirse veya yeni bir engel çıkarsa peşin fiyat­la pile olsa alışfiyatından daha aşağıya satılaİnaz. Ahmed b~ Han­bel'in görüşü de budur ( 12) • Tekrar aynı mal kendi mülküne dö­nerken ancak mevcut bir ayıp sebebiyle daha aşağı fiyatıa geri sa­tın alınabilir.

Bir kimse elindeki malı peşin fiyatla birin.e satar, sonra o ma-· lı aynı kişiden veya vekilinden vadeli olarak daha pahalı fiyatla geri alırsa bakılır, eğer bu durumda mebi'de bir değişiklik ·yapıl- . mışsa caizdir ama aynı şekilde · (-ızerildiği gibi) geri satın almak caiZ değildir. Çünkü yine bu durumda faize yol açar. Bu mesele de tıpkı bey'u'l-iyhe (ıyne) gibidir .. (13). Kısacası hakim görüşe gö­re beyu'l-ıynenin muteber olmadığını ileri sürenler şu Hadis'i de delil olarak ileri sürerler:

uKarz vermek için, bir şeyi satmak, bir akidde iki şart, karşı-

81 el-BedB.yi' c. 5, s. ı99. İbn Abidin c. 4, s. f!.69. Ebu Da.vud, büyu' 54, mü- . lahim ıo. Müsned-i Ahmed 2/42.

9) el-Muha.UB. mese'le 1500, c. 9, s. 581- 582. 101 Müsned~i Ahmed 4/180. lll el-Ümm c. 8, s. 85, aynı yer Muhtasaru'l-Müzeni. el-Bedayi' c. 5, s. 199.

el-Muğni c. 4, s. 194. 12) el-Müdevvene c. 4, s. 123-126. el-BedB.yi c. 5, s. 199. el-Muğni c. 4, s. 194,

. 195, el-Zeylei c·. 4, s. 53, 54. 131 el-Muğni c. 4, s. 195. ez-Zeylei c. 4, s. 54, 55.

Page 7: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

İsLAM HU-KUKUNDA ALI$-VERlŞTE KAR HADDi 1 6~

lıksız kar, gelir ve bir kimsenin, nezdinde olmayan şeyi satması helal değildir.» (14). Fıkıhta da ccHelal ve haram birle:ştiğinde, bir arada bulunduğunda hiç şüphesiz haram helala galebe çalar.» kül­li kaidesi konulmuştur. Kötülüklerin önlenmesi, menfaat teminin.., den daha üstündür · (tS).

f) Bey' Bi'l-Vefa: Karla veya haklı veya haksız kazançla doğ­rudan doğruya veya dalaylı şekilde alakah bir alış-veriş nevi de _budur. Mecelle'nin md. 118'den de fay:dalanılarak kısaca :şu şekil­de açıklanabilir: A elindeki malı B ye satar. Ancak ileride A aldı­ğı semeni tekrar B ye geri verdiğinde B de o malı (mebii) A ya geri vermek şartıyla mukayettir. Bu durumda müşteri B, maldan

. faydalanabilmekte fakat o rtıalın tam bir maliki değildir. Çünkü ileride iki taraf bu akdi fesih imkanına sahiptirler. Mecelle md. 118'e göre ıcMüşteri me bi ile intifa' eylemesine nazaran· bey-i caiz hükmünde ve tarafeyn bunu feshe muktedir oldukları cihetıe bey-i· fasid hükmünde ve müşteri mebii alıara satamadığı ellietle rehin hükmündedir.»

Nitekim rehin yönü üstün ve ağır olduğundan bey' bi'l-vefa hakkında müstakil hükümler sevkediltnemiş, hep· rehin bahsine havale edilmiştir (16). Taraflar verdikleri sözlere riayet ettiklerin­den alış-verişe de ccBEY' Bİ'l-VEFA) veya ccBEY' Bİ ŞARTİ'L- -VEFA» denilmiştir ve hakkında Mecelle md. 396-403 de hüküm­ler sevkedilmiştir ki, burada biz onların izahına girmeyeceğiz. An­cak akidde müşteri, ödediği .semene karşılık mebiden faydalana­l:ıilmekte ve bir gelir sağlamaktadır.

'· İmameyn bu satışa bağlayıcı olmayan bir satış derler ve ön­

ceden beyu'l-vefa denilmese de sonradan denilse bu da caizdir (17) •

Şu kadar var ki, taraflar ileride böyle bir akdi feshe muktedir olun­ca hükmü fasid alış-verişe _benzediğine göre fasid satıı~lar fukaha­ca hiç de iyi karşılanmamışhr ve hatta ıcfasid satış gasbdan daha kötüdür» (1B} demişlerdir.

14) . Ebu Davud, büyu' 78. Tırrnizi, büyu' 19. Nesei, büyu' 60,72. 15) ez-Zeylei .c. 4, s. 55. Haşiyetü Şelebi ala'z-Zeylei c. 4, s. 53, 54. Mecelle

md. 30 .. Def'i mefasid eelb-i menafi'den evladır.• denilmiştir. el-Muhal­la, mes'ele 1559. c. 9, s. 678, 689, 690, 691.

16) el-Fetfı.vii'l-Hindiyye c. 3, s. 409. 17) adg. e.c. 3, s. 209. 18) adg. e.c. 3, s. 212.

Page 8: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

1

ea 1 vADE FAR:Kı VE KAR HA,DDl

Semen ve mebi' hakkında kısa bil_qi

Semen : «Semen, satılan şeyin bahıtsıdır ki, zirnınete taalluk eden şeydir» (19). şu hukuki tarife göre satılan şeyin bahası za­mana, örfe göre değişebilir. Bugün semeniyyette hakim unsur pa­ra birimi iken yarın bir. başka kıyınet semen olmakta hakim duru­ma geçebilir. Onun için Mecelle'nin bu tarifi yeni hUkuki tarifler­den daha şumüllüdür. . M ebi: ıcMebi, satılan şey'ki bey'de taayyün eden·ayndır.ıı (20). şu tarife göre alış-veriş akdinde akdin esaslı unsuda~ından birisi de akid mevzuunun, mebiin bulunmasıdır. Bir bakıma semenden daha önemlidir. Ancak mevcut bir maldan raydalanma söz konu­su olabilir.· Satış akdiyle mebi de taayyün etmiş sayılır ama se­men, öde~ecek para tam taayyün etmemiştir. Mesela, akid mec­lisinde ·mevcut bir kasa portakal 100 liraya satıldığında artık o bir kasa portakal (me bi) muayyenlik kazanmıştır ama_ ödenecek 100 lira (semen) bir tek yüz banknot olabileceği gibi değişik, kesirli paralarla da verilebilir, ödenebilir. ·

Şu kısa açıklamadan sonra fıkıh kitaplarındaki müşterek ba-­zı açıklamalara geçilecek olursa: Fukaha ayanı üçe ayırmıştır.

ı - Devamlı seı:nen olanlar : Madeni veya kağıt paralar ve­ya bunların yerini tutacak diğer kıyınet birimlei:idir. ·

2 -·Devamlı mebi olan şeyler: Genellikle bir mübadele va­sıtası olınayan kumaş, sebze, kereste v.s. gibi şeyler bu gurubu teş-kil_eder.. ·

3 - Mebi ile semen arasında yer alan şeyler: Misli olan öl­çülüp tartılıp sayılabilen şeylerdir. Bunlar bir yönü ile semene bir yönü ile de mebie benzer. Trampa akdinde ,mesela 10 teneke buğ­dayı 300 yumurtayla değiştirmekte mebi buğday, semen ise yu­murtadır. Ama semeniyyette yumurta hiçbir zaman asıl değildir (l!l). .

Semen mutlak olarak ve yalnızca miktarı zikredilirse o belde­de çoğunlukla kullanılan semen anlaşılır. Eğer kullanılan-para bi­rimi çeşitli ise o takdirde aldd fasid olur. (:!2). Nitekim T.J3.K. da da buna benzer hükümler mevcuttur (23). ·

Me bi veya semendeki fahiş cehalet bey' akdinin sıh!:ıat ve ce-

19) Mecelle md. 152. 20) Mecelle md. 151. 211 el-Fetavlı.'l-Hindiyye c. 3,' s. 12, -ı3.

· 221 adg. e.c. 3, s. 122. 231 Bak T.B.K. md. 83.

Page 9: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

İSLAM HUKUKUNDA ALIŞ-VERİŞTE KAR HADDt 1 61

. vazına mani'dir. Ce.haletle beraber teslim de imkansızlaşırsa fasid bir beyi' akdi söz konusudur. Yalnızca az bir cehalet (cehl-i yesir) söz konusu da teslim mümkün ise sırf cehalet fesada sebeb ola-'· maz. Mesela harman yerinde yığılı buğdayı, kaç ölçek olduğu bi'­linmediği halde ölçeğini 25 liradan satmak gibi. Hanefi mezhebin­de imarneynin görüşü budur. Ebu Hanife ise satış yalnız bir ölçek ·için muteberdir, tamamı için muteber değildir, görüşündedir. (24).

Uzunluk veya alan ölçusüyle satılan mal akit esnasında be­lirtilen miktarlardan dalı~ az çıkarsa o zaman müşteri muhayyer­lik hakkına sahiptir. Ödediği semenle ya o mebii satın alı~ yahut da ·alış-veriş· akdihi bozabilir. Eğer akid esnasında belirtilen mik­tarlardan fazla çıkarsa satıcının muhayyerlik hakkı yoktur, faz­lası müşterinindir. Meselenin illeti şudur: Eğer semende fazla ödenmiş olan miktar teıizil edilecek olursa o zaman satıcının rı­zasına muhalif iş yapılmış demektir. Eğer mebideki fazla miktar

. kesilip ayırt edilecek olursa o takdirde de mebi, müşterinin rağ­bet gösterdiği vasfı kaybedeceğinden rızasına muhalif iş yapılmış · sayılır (25) Semenfu belirli olması konusunda Zürkani.'den şu da nakledilebilir. Bir kimse birisine para bıraksa ve bu paranın her gün dörtte biriyle ondan mal almak istese eğer belirli bir fiyat, rayic yoksa mal sahibi her günün rayici ne ise onu alırım, onunla satarım derse böyle bir muamele doğru değildir. Çünkü günün ra­yic fiyatları azalıp artabilir, bir tağrir söz konusudur, semende bir istikrarsızlık vardır (26) .

Menkul malların alim-satımında fukaha genellikle kabzı ve ondan sonra tekrar satışının mümkün olabileceğini şart, koşar ama gayr-ı menkUl mallarda farklı görüştedirler. Ebu Hanife ve Ebu Yusuf'a göre de gayr-ı menkul malın kabzı (Tapu Sicilindeki her türlü muamelesinin) kesinleşmesinden önce. tekrar satışı müm­kündür. Zira menkul mallarda~ kabzdan önce sık sık karşılaşılan hasar tehlikesi gayr-ı menkullerde söz konusu değildir. İmam Mu­hammed· ise, c<Bir şey satın aldığında onu kabzetmeden. önce sat­ma.>> (27). Hadis-i Şerifi'nin hükmünü mebiin her nev'ine mutlak bir şekilde uygular. Çünkü mal .sahibi kabzdan önce o malı tesli­me muktedir değildir. Mebide meydana gelecek ma,ddi veya mane­vi bir ayıp ikinci müşterinin aldanmasına yol açabilir (2B) •

241 el-Mebsüt, c. 13, s. 3, 4, · 5, 6, el-Fetava'I-Hindiyye c. 3, s. 122. Mecelle riıd. 213 no. 238'e bak.

251 el-Fetavı\'1-Hindiyye- c. 3, s. 124, 161. 261 Zurkanl c. 4, s. 252. 271 Müsnedu Ahmed 3/402 .

. ısı ez-Zeylei c. 4, s. 79, 80.

Page 10: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

68 1 V ADE FARKI VE KAR HADDl

Her iki gurubun menkul mallar ve özellikle gıda maddeleri konusundaki delili de . «Bir gıda maddesi satın aldcak olduğunda onu kabıetmeden önce bir' başkası.na satmayasın.» (29). Hadis-i Şerifi'dir.

Yukarıdaki iki hadisin tatbikinde geçmi§te duyulan en büyük endi§e mebie bir aybın gelmi§ olması idi ve bu yönden hükümle­ri değerlendirilmi§tir. O zaman, günümüzde görülen parazıt §ir· ketler, fiyat artı§larına sebeb olan ve bir bakıma aracı ki§iler (ko­misyoncular değil) yoktu. Gayr.:ı menkullerin tapuda fe.rağ !§le­mi bitmeden mü§teri tarafından bir ba§kasına satı§ı (hiçbir ayıp ve kusur söz konusu olmasada) günümüzde imkansız gibi bir ha­le gelmi§tir. Ama menkullerde böyle bir sıkı kayıt yok, çünkü ti· cari hayattaki akıŞı, sür'ati kısıtlayıcı bii: mahiyet arzeder. Fakat sırf evrak üzerinde satı§ları yapılan, standart ölçüleri içerisinde imal edilen malların imalatçı ile müstehlik arasındaki mesafede sun'i fiyat artı§larının önüne geçmek, .İslam hukukunda ancak bu <ckabzetmeden önce tekrar satı§ yasağııı hükmünü çalı§tırmakla mÜmkündür. Hadis-i Şerifte de buna mani bir hal yoktur. ·

Semen ve mebide her za~an tezyid veya tenkis mümkündür. Bu durumlarda yapılan ziyadeye kar§ılık mü§teri semeni artırroa­dıkça mebii talep hakkı yoktur. Bayide ~emende tenzilat veya me-

. bide artırma yapabilir. O zaman tenzilattan veya mü§terice ka­bul edilen mebideki ziyadeden sonra semeni talep hakkı doğar (SO). İmam Züfer'e göre ise caiz değildir. Akdin kesinle§mesinden son­ra semen veya mebideki ziyade veya bir· tenzilat ya hile olabilir ya yoksa akdin iptalini gerektirir. İmam Şafii'niri bu husustaki fikri: Akid anında bu nevi ziyadeler caizdir ama akid meclisinden sonra caiz değildir. Mesela: A, 1000 'liraya bir mal satın alsa daha sonra bayie ((Sana semen olarak 500 lira daha verdim.» dese ve satıci da bunu kabul etse veya satıcı A 1000 liraya bir mal sattık­tan sonra ((aynı·fiyata §U kadar daha mebii artırdım.» der ise ve müşteri de bunu kabul ettiğinde fukahanın görü§ü yukarıdaki gi­bidir. Bu durumda ödenen semen 1500 lira veya Iriebi 1 ton değil de 1500 kg.dır. BU zl.yadelerin akid anında veya akidden sonra ol­ması farketmez (31). Semendeki tenzilatta da durum p6yledir.

İmam Züfer ve Şafii'ye göre ise her ziyade yeni bir akid ifade eder ve yeniden teşekkül eder, aksi halde verilen bu fazlalıklar bi­rer faizdir (32). Bu ziyadeleri faiz olarak değerlendirmek doğru ol-· masa gerek. Onlar yine bir mebi ve semendir, §ekil ve isimlehdir-

29) Buhari, büyu' 54, 55. Müsllm, büyu' 29, 32. Ebu Davud, büyu' 65 v.s. 30) ez-Zeylel c. 4; s. 83. 31) el-Bed~i' c. 5, s. 258. 32) el-Bedıli' c. 5, s. 258, 259.

Page 11: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

İSLAM HUKUKUNDA ALIŞ-VERİŞTE KAR HADDIl 69

. mede durum böyledir. Ivazlı akidlerde semen mahiyetinde verilen o şeyler gerçekte bir kardır. Fukahanın bazısına göre yapılan zi­yade için aynı akid meclisi şarttır. Çünkü mebi veya semendeki ziyade yeni bir icabdır ki, bunun aynı mecliste tahakkuku gere­kir ama tenzilatta meclis (rnahal) birHği aranmaz (33).

Trampa. ve Faiz

Trampa: Mal mukabilinde mal rnübadelesidir. Daha geniş bir ifadeyle tr?-rnpa: ccBir akiddir ki, onunla taraflardan her biri bir veya birkaç şeyi diğerine teslim ve mülkiyetini ona nakleylemek borcunu, diğer. tarafın aynı şekilde sair bir veya birkaç şeyin mül­kiyetini kendisine nakletmeyi iltizam etmesi rnükabilinde, taham­mül eder.ıı (34) Trampada mübadele vasıtası para değil, mal ol­maktadır. Mebi ve sernenin her ikisi de maldır.

Bu başlık altında söz konusu faiz ·de İslam hukukunda bey'in ·bir nev'i olan trampada karşılaşılan faizdir. Yoksa rnüstakil !aiz müessesesine burada temas edilmeyecektir. ·

Rastilullah (s.a.v.) zamanında malın parayla satırnından çok malın rnalla mübadelesi söz konusu olduğundan bu sahada ~ek çok hadisiere rastıanılır. Trarnpaya da başlangıçtan itibaren ce­vaz verilmiştir. Hadiste İbn Ömer der ki, ((Ey Allah'ın Rastllü!ıı Dinar alıp deve satıyorurn, dinar verip dirhem alıyorum. Hülasa şunu verip bunu alıyorum, bunların hükmü nedir? Dedim. O da ((Eğer o günün rdyici, çarşı- pazar fiyatı üzerinden almışsan bun­da bir beis yoktur.» p5) buyurdu.· ·

Mezktlr nassda cc ... Hülasa şunu verip bunu alıyorum ... ıı hük-. mü tamamen trampa muamelesini içerisine almaktadır. Ama Ra­sulullah -(s.a.v.) ·cevabında tarafların maruz kalması muhtemel zararların önüne geçmek için ıı ... çarşı-pazar fiyatı üzerinden al­mışsaiı ·bunda bir beis yoktur.ıı hükmüyle bir tahdid koymuştur.

Utbe b. Sarnit'in Rasulullah (s.a.v.) 'den yaptığı rivayette cıAl­tının altın ile, gümüşün gümüş ile buğdayın buğday ile, hurmanın hurma ile aynı misil ve miktarla peşin mübadelesi caizdir. Bu mü­b_ddelede her kim fazla miktar vermişse o şüphesiz faiz ödemiştir. Ama altını gümüş karşılığı peşin olarak istediğiniz gibi satabilir­siniz. Hurma karşılığı b_uğdayı, peşin istediğiniz miktarla satabi­lirsiniz.ıı pa) buyurulmuştur.

331 adg. e.c. 5, s. 259: . 34) Ebu Davud, büyu' 14. Nesei, büyu' 50, 52: Daıj.mi, büyu' 43. el-Muhalla,

mesele 1492, c. 9, s. 565. 351 Müslim, müsi\.kat 80, 82. Ebu Davud, büyu' 12. Tirmizi, büyu' 23. 361 el-Muğni c. 4, s. 59. el-Muhalla, mesele 1484, c. 9, s. 543, 44, 46.

Page 12: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

70 1 VADEFARKIVE KAR HADDİ

Trampada malların Ahmed b. Hanbel'e göre gerçek kıymetle­. rini bulması, diğer imarnlara göre ise tarafların rızası şarttır (37).

şu duruma göre trampada cins ve nev'i aynı olan, bir başka ifadeyle aynı isim altında toplamlahilen iki malın peşin mübade­lesi caizdir. Ve fakat alınan ve verilen miktarların aynı olması şart­tır: Mesela bir ton sert buğday karŞılığı bir ton yumuşak buğdayın peşin mübadel.esi caizdir. Aksi- halde faiz işin içerisine gireceğin­den trampa da yasaktır. Nitekim bir başka Hadis'te <CBir dinar iki

. dinarla, bir dirhem iki dirhemle bir sa (ölçeği) iki sa ile satmayı­nız. Çünkü hakkınııda faizin söz konusu olacağından korkarım.»

. o sırada bir adam ayağa kalktı ve : - Ey Allah'ın Rastllü! Bir adam ki bir tek at verir birkaç ta­

ne alır, halis cins bir deve verir birkaç deve alır. Pekiyi bu ne ola-caktır ... Rasıilullah (s.a.v.) : ·

- Eğer bu trampa peşin -o anda- yapılmışsa bunda bir mah­zur yoktur. (3B) buyurmuştur. Hadiste sual soran arabi canlı ile cansızları birbirine karıştırmış olsa gerek. Zira hayvanlarla hubu­bat arasında bir yakınlık yoktur. Elbetteki cins bir inek ile cins ol­mayan bir inek vasıf yönünden birbirine denk değildir. Bu bakım-. dan cins bir at için birkaç tane cins olmayan at bedel olarak veri­lebilir (39). Ama aynı· adı taşıyan hububat, meyve ve . parada du­rum hiç de böyle değildir. Yukarıdaki hadiste belirtilen malların· belirtilen şeklin dışındaki mübadelesinde faizin söz konusu oluşu nasslarla ve icma' ile sabittir. Kıyasa karşı olaniar başka malların istenildiği gibi trampa yapılabilec~ğini söylerler ·ise de kıyas ta­raftarları Hadis'in hükmünü tahdidi kabul etmezler ve aynı ad altındaki her nevi malın trampasında bu Hadis. hükmüne uymak gerekir, derler (40). Mesela elmanın elnia ile, portakalın portakal ile mübadelesinde birinciler bu Hadis hükmünü uygulamazlar ama ikinciler uygularlar. Evet ikisi aynı cins ve vasıfta olan şeylerden azını v~rip çoğunu almak faiz ise de. vasıfta ihtilaf var ise o za:­man uzunlu~, ağırlık veya hacimdeki farklılık faiz sayılmaz. İster­se her biri parayla satıldığı zaman kıymetleri farklı da olsa du­r~ budur (41).

37) Muvatta; büyu' 34, 35. Müsnedü Ahmed 2/109,'.4_14.

381 Nitekim bir hadiste •hayvanlann mübadelesinde f~iz yoktur.• buyu­rulmuştur. Zürkani c. 4, s. 245. Buhari, büyu' ıoa. Muvatta, büyu' 64.

39) el-Ümm c. 3, s. 99, ıoo, 116. el-Muğni c. 4, s. 4,5.

401 el-Bedayi' c. 5, s. 184, 192.

41l Müslim, müsaklı.t 103. ·Hayvanlarda faiz yoktur.• Buhari, büyu' 108.

Mı.i.vatta, büyu' 73. _

Page 13: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

İSLAM HUKUKUNDA ALIŞ-VERİŞTE KAR, HADDI 1 71

. Trampa ve faiz konusunda delil gösterilen bir başka hadis'te ise «Bir köle iki köleden, bir elbise iki elbiseden daha hayırlı ola-

. bilir. Bunları peş.in mübfidelede bir mahzur yoktur. Faiz ancak va­dede, -ölçülüp tartılabilen şeylerin farklı mübadelesinde söz konu­sudur.ıı (42) buyurulmuşt~r. Fakihler yukarıdaki nasslarda mev­cut yasaklığın iİletini şöyle açıklarlar :

Paralarda falzin söz konusu oluşu : Semeniyyettir. Mallatda ise aynı cinsten yenilecek şeyler olmasıdır. Onun için de yiyecek

. olmayalı şeylerde mat'umu cins (yenilen şey) olmayınca fazla ver­diğinde faiz sayılmaz. Hz. Ebu Bekir'den de böyle rivayet edilmiş­tir. İmam · Şafü de trampada mübAdele edilen şeylerin yenilebilir veya aynı cinsten olması haliride aza karşı fazla verme faizdir, der. Altın ve gümüş arasındaki faize sebeb ise: Ekseriya ber iki­sinin de esasta semen oluşlarıdır. Onun için de altın ve gümüş arasında faiz söz konusudur. Bu açıklamanın delili ise: Ma'mer b. Abdiilah'dan rivayete göre: Nebi (s.a.v:) yiyeceğin yiyecekle sa­tışı -trampası-nı yasakladı. Ancak misli misline olursa bu serbest kılındı (43). Buyurulmuştur.

. Çünkü <<Yenilmeıı, ıcgıda olman bir kıyıiıet ifade eden vasıf­tır, şereftir, bununla bedenler. kuvvet bulur. «Semeniyyet ise yi­ne bir şereftir. Çünkü bununla mallar kıymetini bulur, bu yüz­den· de aralarındaki fazlalık faizi andırır. Semen de (paralarda) asil illet onların vezni ise o takdirde vezinli şeylerin (altın ile gü, müşün) birbirlerine karşı mübadeleleri (trampaları) faizdir (44).

~

Daha genel hükümlü bir Hadis'te de «Faiz (riba) ancak yenip içilen şeylerden ölçülüp tartılabilenlerinde· söz .ıconusudur.ıı (45 bu­yurulmuştur.

Bu duruma göre altın ile gümüş dışındaki şeylerin trampa­sırida fa~ze esf).s; yenilecek bir şeyin ölçü ve tartı ile mübadelesi­dir. Ölçülüp tartılmayan şeyde faiz söz konusu değildir. Elma, nar, portakal ve ceviz gibi. Bu açıklamalar Hanbelilere ve zekatın mu­ayyen mallardan. verilebileceğini söyleyen diğer fuka.haya göre-dir. . .

· .· ·İmam Malik, yasaklığa illet yenilme veya yenilmemeye mü­said, bir şey olmasıdır. Rebia'ya göre ise yaJ..nız zekat SÖZ konusu olan mallarda faiz söz konusu olabilir. İbn Sirin ise bir cinsten olmak illettir der. Bu fikir « ... eğer peşin, o anda olurs·a bunda-

42) Müslim, müsakat aı. Darimi, büyu' 40. Tirmizi, büyu' 23. 43) el-Muğni, c. 4, s. 6,7. 44) Darakutni. 45) Ebu Davud, büyu' ı7.

Page 14: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

72 1 VADE FA.f\Kl VE KAR HADDI

bir beis yoktur.» Hadisi gereği peşin bir ata karşılık iki at alma­ya izin veren Hadis-i şerife aykırıdır. Nitekim bir Hadiste de ııNe­bi (s.a.v.) in ilci köle karşılığı bir köle satın almış olduğu» (4G) ri­vayet edilir ..

Görülüyor ki, trampada kıyasa taraftar olanlar v~ özellikle Hanefiler Hadiste geçen gıda maddelerini birer örnek sayarlar, aynı vasıfları taşıyan diğer şeylerd~ de faizin söz konusu olabile­ceğini belirtirler. Kıyasa karşı olanlar ise yalnızca Hadislerde açık• lananlarda fazla verilen miktar faiz olur, diğerlerinde böyle bir şey sözkonusu değildir, derler.

Vadeli mübadelede ise kaide : Peşinden az verilip fazla alın­ması yasaklanan herşeyin vadelisinde de verilen aynı veya fazla miktar riba şüphesi taşır ve mesela bugün 100 kilo J:!uğday verip 6 ay sonra 150 kilo buğday almak gibi, bu haramdır. Ama ayrı iki cins peşin surette fazlalıklı mübadele edilirse bu faiz d~ğildir (47).

İmam Malik ve Şafii'ye göre aynı cinsten fakat açıkca farklı · kıymetlerdeki iki nevi malın, paranın birbiri ile farklı miktarda trampası hukuken muteberdir. Bir Irak dinarı ile iki Fas dinarı­nın, kırmızı arpa ile beyaz arpanın (vasıf değişikliği olduğu için) farklı ölçü ile mübadeleleri gibi. Çünkü herbirisinin gerçek kıy­metleri farklıdır (4B). Ahmed b. Hanbel ise riakidler arasında bu olamaz ama diğer şeylerde eğer kıyınet takdiri güç değilse caiz-dir, der (49). ·

Biri belirli, diğeri orada olmayan iki ayrı paranın peşin mü­badelesi (exchange) işlemi Ebu Hanife ve Şafii'ye göre muteber­dir. İmam Malik ise buna karşıdır. Delili d~ : ııOrtada olmayan, gaibteki bir şeyi hazır olanla satmayın, mübadele etmeyin.» Hadisidir ve Malik -burada sanki bir alacağın satışı söz konusu­dur da onun için satış, mübadele caiz değildir, düşünces_inde-: dir (50).

Bir kimse trampayla bir mal satar.sonra da verdiği malı pa­rayla geri satın alırsa Ebu Hanife ve diğer fakihlerin çoğuna gö­re bu caizdir. Çünkü trampada yasaklık sırf faiz şüphesinden ötü­rüdür. Mal ile semen arasında bir faiz söz konusu değildir,

Ama bir mal önce Türk lirası üzerinden satılır sonrada mese­la Mark- üzerinden geri satın alınırsa o zaman aralarındaki fazla­lık faiz şüphesi taşımaz. Ebu Hanife'ye göre ise semenler iki ayrı - .

461 el-Muğni c. 4, s. ıı. Zurkani c. 4, s. 247. 471 Muğni c. 4, s. 42. 481 · adg. e.c. 4, s: 42. 491 Buhari, büyu' 78. Müslim, müsakat 75, 76. Nesei, büyu' 97. Tirmizi, büyu'

24. v.s. SOl el-Muğni c. 4, s. 51 v.d.

Page 15: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

İSLAM HUKUKUNDA Aİ..ıŞ-VERİŞTE KAH HADDl 1 73

para olsa bile aslında her ikisi de semendir, dolayısı ile HUze yol açabilir. Onun için o malın ya çarşı-pazar fiyatını bulan miktar üzerinden yabancı bir para ile veya en iyisi ilk semen cinsinden bir para ile satın alınmasıdır ve hukuken bu caizdir. En doğrusu da budur (51).

Yiyecek ve içeceklerde takasın hükmü bu olduğu gibi hay­van yemieriride durum aynıdır~ Eğer onlarda da trampa söz ko­nusu ise peşin peşine ve eşit şekilde müsavi olarak değiştirilmeli­

. dir (52). ·

Bu balısin bir tetimmesi ve haklı veya haksız kazanç yolların­dan biri olan karz ve bu yolla elde edilen bazı gelirin mahiyetine kısaca temas gerekirse:

Kaide olarak : Karz şeklinde alınan mal iade edilirken fazla vey~ eksik iadesi şart koşulamaz, bu bir faizdir. Yine karz olarak verilen maldan daha iyisinin veya daha aşağısının iadesi şartı da faiz mahiyetindedir. Ayrıca karz olarak alınan maldan tamamen başka. nevi bir malı iadesi veya İstanbul'da karz olarak verilen malın Erzurum'da iadesi şartları da yine hukuken muteber değil­dir. Her b4"isitıde karz akdinin gayesi ihlal edilmektedir (53).

Bütün. bunlara rağmen ödünç alınan şey iade edilirken irade ve ihtiyarı ile ödünç alan kişi fazla verir veya ödünç veren noksan alırsa daha iyi bir rtıuameledir. Hatta ödünç alan kişi kendi iste­ğiyle aldığından fazla miktarlarda veya daha iyi vasıfta iade eder­se mükafatlandırılacağı gibi ödünç veren kişi de verdiğinden da­ha az miktarı veya daha düşük vasıflıyı kendi ihtiyarıyla kabul ederse onun· da ·mükafatlandırılacağı fıkıh kitaplarında açıkla­nır (54).

Bu gibi uygulama ister örf olsun isterse olmasın, şart koşul­madığı müddetçe caizdir. Delillerden birkaçı ccCabir b. Abdillah'­dan rivayete göre Rasulullah (s.a.v.) 'ın Cabir'e borcu varmış, O borcunu· fazlasıyla ödemiştir.» (55). <CEbu Hureyte'den rivayete göre de o demiştir ki, Rasulullah (s.a.v.) komşusundan bir miktar si­nameki almış ve bunu fazlasıyla iade ettikten sonra ıcSi.Zin en ha­yırlınız, borcunu en güzel şekilde ödeyendir.» buyurmuştur (36).

Fukaha da bu Hadisiere ve selefin tatbikatma istinad eder. Meğer ki karz akdi yapılırken tarafların niyyetlerinde böyle bir

511 el-Muğni c. 4, s. 196. Zurkani c .. 4, s. 247. 521 Zurklı.ni c. 4, s. 248. 53) el-Muhalla, masele 1192, c. 8, s. 469. 541 adg. e. mesele 1193, c. 8, s. 463, 464. 55) Buhari, istikraz 7. Müslim, müsafirin 71. Ebu Davud, büyu' 11. Nesei,

büyu' 53. 56) Tirmizi, büyu' 75. İbnu Mace, zekat ıo. Nesei, büyu' 74.

Page 16: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

· 74 1 V ADE FARKI VE KAR HAD Dİ

şey bulunsun. O takdirde verilen fazlalık veya noksanlık şüphe taşır. Hatta İmam Malik «Eğer örf ve adet yoksa fazla miktarın iadesi gerekir.» der. Ama eğer rıza ile bu nevi tediye_ şekillerini Rasulullah (s.a.v.) caiz görmüşse bu cevaz örf ve adetle sınırlan­dırılamaz. Sırf para ödünçlerindeki fazla veya noksan iadelerde yasaklık vardır. Hadiste «dirhem karşılığı ödünç alındığında faz­la verilen miktar ri'fıadır.» (57) buyuruimuştur.

Murabahalı Satış ve Kar

Murabaha kelimesi ,lugatte kar ve kazanç manasındadır. Hu­kuk dilinde ise; bir kimsenin almış olduğu :bir malı kendisine k·aça mal olduğunu söyleyerek ondan fazla bir semen ile başkasına rıza ile satmasıdır. Mesela kilosu 20 liraya mal olduğunu söyledi­ği _pamuğu 25 lira üzerinden veya % 20 karı ile satması gibi (SB) . cıAllah alış-verişi helal... kılmıştır.>> (So) nassının umumi hükmüne göre murabahalı satış da muteberdir. Abdullah b. Ömer ve Ab­dullah b. Abbas murabahalı satışı faiz sayarlar. Tabiilerden ba­zıları-da bu kanaattedirler. Duyulan endişenin sebebi, kar ve se­menin birbirine karışması, ana patanın kesin hesaplanamayışı ve geçmişte mebie ödenen semenin cinsinin değişik oluşudur (60) . Şimdi böyle güçlükler pek kalmamıştır.

Murabahalı satıŞta l;>ir taraf mal d~ğer taraf semen (para) ol­malıd~r. Bu bakımdandır ki, tnimpada malın maliyeti bilinmedi-:­ğiriden murabahali da satılamaz.- M urababada ribh'in muhakkak semen cinsinden olması şart değildir, asıl kıyınet para ve ribhde mal olabilir.· Ivazsız bir şekilde mulkiyete girmiş bulunan mal-' larİn da murabaha suretiyle satışı caizdir. Mesela bağış, vasiyyet; miras gibi yollarla birisinin mülküne giren malların o şahıs için semen karşılığı maliyeti pek söz konusu değilse de bükmen o mal­ların maliyetinin .ne olduğunu tesbit kolaylıkla mümkünd~~ _(at).

. Murabahalı akdin sihhatinin şartı : Ödenecek ıvazın misli olması veya'müşterinin kıyemi mülk bir _malı olmalıdır. Yani da-

-57) Buhari, büyu' 79. Müslim, müsakat 86, ıo2. Nesei, büyu' 45, 46 v.s. 58) Tarif ve izah için alış-verişin kısımları bahsine bak. el-Muhalla, me­

sela 1516, c. 9 shf. 625, Zürkılni ;C, 4. s: 277. 59) _ el-Bakare 2/275. el-Müdevvene c. 4, s. 227. 60) NihayeWl-Muhtac c. 4, s._ 111. <Şebramlusi aynı yerl. el-Muğni c. 4, s;

· 198, ·199. el-Muha.lla, mesela 1516, c. 9, s. 625, 26, 27 <murabahal,ı satışı

kerih gören fikirler için bu sayfalara bak). · 6ll el-Mebsut, _c. 13, s. 82; İbn Abidin c. 4. s. 170, ·ın.

Page 17: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

İSLAM HUKUKUNDA ALIŞ-VERİŞTE KAR HADDl 1 75

ha önce de belirtildiği gibi aynır\. her nev'i olabilirse de sırf mebi olabilen mallarm verilmesi, bir başka ifadeyle mürabahalı tram­pası çok azdır. Mesela A, B ye bir elbi~e B de A ya buna karşılık bir inek verir, A bu ineği c ye aynı elbise karşılığı ve bir. karla sat­tığmda bu murabahalı satış caizdir. İşte burada aslında elbise

· hükme!} A nın gibi düşünülür (G2). ·

Murabahada cehaletin (bilinmemezliğin, meçhullüğün) orta­dan _kalkması yönünden karın bilinen - ister misli isterse ·kıyemi -bir şey olması gerekir ki, ancak o zaman murabaha söz konusu olabilir. Mesela semenin·% 10, % 20 si gibi, bu kar aynı zamanda sanki o malın % 10 veya % 20 si de demektir. Cehaletin kalkması esas şart olunca fukaha mebiin semen üzerinden belirli hir karla satıyorsa karın ana para cinsinden olmasını şart koşarlar. Çünkü aks~ halde kıyınet de kar da meçhullük arzeder (63). Ama kar için s emen değil de bir başka mal belirtilmişse bu da caizdir. Cehale­tin bulunmaması murabahalı satışlarda komisyonculuk yapan kişi için de söz konusudur. O da k~ndisine bu satıştan ne kadar kar verileceğini önceden bilmelidir (64). ·

Ş:u duruma göre murabahalı satışta re'su'l:.mal (ana para) bir başka ifadeyle maliyet fiyatının tesbiti önemlidir. Bu bakımdan her şeyden önce neler semenden sayılır veya kara esas olur? Ne­ler semene· dahil edilmesine rağmen kara esas olamaz? Ve niha­yet ne gibi masraflar ne semene dahil edilir ve ne de kara esas

. olur? · ·

Fl:ıkahanm. bu hu~i.ıstaki . fikirlerinin özeti şudur:

. . a.) Bir kısım masraflar vardır ki; mebiin kendisinde veya kıymetinde artışı gerektirir. işte bunlar maliyete ilave edilir ve ondan sonra karı ·hesaplanır. Mesela, dikiş, boya masrafları, mal için ri:ıaruf ölçüde (israf yapmaksızın) ödenen ye;m ve yiyecek üc­retleri, sulama parası, ağaç diktirme ücreti. .. böyledir. Kısacası mebi için harcana!]. zaruri ve kıymetini artırıcı her ameliye için ödenenler semene .dahil edilir ve lı::ar da onun üzerinden hesapla-. nır (65).

b) Bir kısım masraflar da vardır ki, bunlar maliye te tesir ederse d.e mebiin kıyınet artışma hiçbir dahil ve tesiri yoktur. Mesela nakliye masrafları, ev, dukkan, depo kiraları, çoban ve

621 İbn. Abidin, c. 4, s. 110. 63) el~Müdevvene c. 4, s. 229. el-Muğni-c. 4, s. 199. İbn Abidin c. 4, s. 170-171. 61) Zurkani c. 4, s. 316, 317. 651 Bidayetü'l-Müctehid .c. 2. ·s. 241. Nihayetü'I-Muhtac c. 4, s. 113, 114.

el-Feta.va~l-Hindiyye c. 3, s. 162. İbn Abidin c. 4, s. 171, 172.

Page 18: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

76 1 VADEFARKIVE KAR HADDİ

simsar ücreti, veteriner, doktor v.s. masraflar için ödenen paralar böyledir (Bo).

c) Bir kısım masraflar da vardır ki, ne maliyetekatılır ne de kar hesabında esas olur. Mesela bir kimsenin kendi şahsı için har­cadığı yeme, içme, yatıp - kalkma masrafları, bizzat kendisinin

· veya başkasının ücretsiz yaptığı iş ve hizmetler böyledir (B'1).

Bazı fukahaya göre ana paraya, maliyet fiyatına zammedilip edilmiyecek şeyler hususunda tüccarın adetleri nazara alınır ve ona göre hesaplama yapılır ("A). Ayrıca İmam Malik'e göre eğer mal uzun müddet elde tutulmuşsa hangi zaman satın alındığı zikredilmeden murabahalı satilamaz (GO). :

Görülüyor ki,. İsl{tm hukukunda fiyat artışların~n önüne ge­çen, n:ıaliyet fiy-atlarını olur olmaz şeylerle artıran bir kısım ha­reketleri yasaklıyan tedbir ve kaideler· konulmuştur. Bu konuda Ebu Hanife : <<Mal ve. mebi üzerine ilave edilen her şey semene ilave edilir der. Ebu Sevr ise, <<Yalnızca satın alınması için ödenen . para semen sayılır. Ona göre bir kimse «malımın kıymeti şöyle şöyledir.ıı ·der ve hakikatin öyle olmadığı· anlaşılırsa o zaman hi­leli mal satışı söz konusudur. Bu bakımdan satıcının semeni açık­ca söylemesi şart koşulmuştur (70).

Bazı hallerde mal sahibi (bayi) mebie hem inasraflar eder, hem de ondan gelir sağl~rsa o zaman giderle gelir arasındaki fark ana paraya ilave edilir (it). Bu kaide de cidden bilhassa-canlı mal satışlarında fuzuli masraflar göstermek suretiyle fiyatların şişi­rilmesinin önüne geçilmesine, mebide sağlanan gelirlerin sırf kar hanesine kaydedilmesine sebeb olmaktadır.

Ticaret esnasında eğer etiket konulacakm mebiin gerçek kıy­meti yani maliyeti ve buna istenilen kar miktarı· m ebi -üzerine ya­zılmalıdır. Şekleri yazılan rakkamlarla gerçek kıyınet arasında bir mutabakat olmalıdır, aksi halde i!eride görüleceği üzere aldatma söz konusudur ('2). Murabahalı satılan fazla ise fazla miktar alı­namaz (73). · · ·

661 Bidayetü'l-Mectehid, c. 2. s. 24 ı. NiMyetÜ'l-Muhtitc, c. 4, s. 114. el-Fe­tava.'l-Hindiyye c. 3, s. 161. İbn Abidin ·c. 4, s. 172.

671 Aynı eserler ve ayıü yerler. Zurkani c. 4, s. 277-279. 681 ez-Zeylei, c. s. 75 •• 76. El"Fetava.'l-Hindiyye ·c. 3, s .. 161- 162. İbn Abidin, c.

4, 172. el-Muğni c. 4, s: 226. 691 el-Müdevvene c. 4, s. 229. 70) Bidayetü'l-Müctehid c. 2. s. 242.

n> İbn Abidin c. 4, s. 171. 72) İbn Ahidin c. 4, s. 172. el-Muhalla, mesele 1517, c. 9, s. 627.

73) el-Müdevven,e c. 4, s. 229.

Page 19: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

İSLAM HUKUKUNDA ALlŞ-VERİŞTE KAR HAt>Dİ 1 77 1

Fukaha trampa suretiyle mal satın alma halinde trampa edi­len mallar para ile murabahalı bir surette satılacak olursa malın değerlendirilmesi nasıl olacaktır? Sorusuna farklı cevap vermiş­lerdir. Bunlardan İmam Malik'e göre bu gibi durumlarda veya farklı para veya kıyınet birimleriyle satın alışlarda bilirkişinin tayih ve takdiri semen sayılır (74). Yukarıda bahsedilen: ıvazsız iktisaplarda da aynı usul uygulanabilir.

Semende vaki hilelerle bir mal satın alınırsa o zaman İmam . Malik'e göre mebi için ne kadar mal ödediğini mal sahibi bilme­dikce onu tekrar murabahalı surette satamaz. Ebu Hanife'ye göre · ise semendeki hileli para, züyuf akçe, maliyette hesaba katılmak­sızın ana para hesap edilir ve bunun üzerinden karlı satış yapı-~(~. .

• Zahlriyye mezhebine göre, bir kimse malını «fal~n kimsenin aldığı veya sattığı fiyat üzerinden aldım veya sattım.ıı derse ve­ya <ıfalanın biçeceği kıyınet üzerinden alciım, sattım.ıı derse bu nevi satışların hepsi batıldır. Çünkü hepsinde de aldatma söz ko­nusudur. Bazan müşteri, bazan da bayi tahmin ettiğinden fazla veya noksan fiyatla mal alır, satar ki, o zaman da nörmal olarak rızaları yok sayılır (76) . .

Bayi. ana parayı beyanla murabahalı surette malı satmaya kalkışır fakat aslında bu malı o fiyata vadeli surette satın almış ve bunu da müşterisine söylememişse. durum ne olacaktır? İmam Malik'e göre bayi kendiSine tanınan bu süreyi müşterisine bildi~ rinceye kadar satış caiz değildir. Şafii'ye göre. aynı vade müşteri için de tanınmışsa murabahalı satış caizdir. Ebu Hanüe, Ebu Sevr ve başkalarına göre ise vade bir ayıbdır ve bunu müşteri bilme­dikce me bii red hakkına sahiptir (77). Çünkü adeten bir kimse bir malı vadeli olarak genellikle pahalıya satın almıştır. Müşteri bu­nu bilmiş olsa o zaman belki de . peşin fiyata almaktan. vazgeçe-

. cektir (78) .

Murabahada bayiin yalanı, hıyaneti kendi ikrarı ile, delil­lerle veya yeminden rücuu ile sabit olur, isbatlanabilir. Yalan ve­ya hıyanet isbatlandıktan sonra mü~teri ne yapabilir? Ne gibi haklara sahiptir? Ebu Hanife ve Züfer'e göre müşteri muhayyer­dir, dilerse mebii bayie reddeder, dilerse semenin tamamı ile me­bil kabul eder. İmam Malik de bu fikirdedir. Ebu Yusuf, Sufya-

741 el-Mudevvene c. 4, s. 229. Bidlı.yetü'l-Müctelıid c. 2, s. 242. 75) el-Müdevvene c. 4, s. 229- 231. Bidlı.yetü'l-Müctehid c. 2, s. 243. 76) el~MuhalUı., mesela ıs32, c. 9, s. 642. 771 Bidlı.yetü'l-Müctehid c. 2, s. 243. Istıllı.hlı.t-ı Fıkhiyye Karnusu c. 6, s. 120 781 el-Mebsut, c. uı, s. 80.

Page 20: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

78 1 VADE FA8KI VE KAR HADDİ

nu's-Sevri, İbn· Ebi Leyla, Ahmed b. Hanbel ve bir gurup hukuk-· çuya göre, hilede fazla miktar tenz~l edildikten sonra geri kalan semenle müşteri mebii satın almalıdır (79). Aynı konuda İmam Şafii'nin de iki fikri vardır. ı - Müşteri tamamen muhayyerdir. Dilerse akdi fesheder, dilerse aynen kabul eder. 2 ___: Fazla mikta­rın tenzilinden sonraki semenle malı satın alriıalıdır. ·

Birincilerin, müşteriye ml.lpayyerlik hakkı tanıyanların, de­lili : Buradaki yalan ve hileyi mebideki ayıba benzetirler. Ayıb hı­yar hakkı balışettiği gibi yala~ ve hile de bu hakkı kazandirır (BO) •

İkincilerin, tenzilat cihetini tercih edenlerin delili : müşteri, bayie malı satın aldığı şeyin· (paranın) karını vermiştir. Ama pa­ra gerçeğin aksine ise o zaman gerçek fiyat ne ise kar onun üze­rinden hesaplanır. Tıpkı ölçekle alınan mal noksan çıkınca o za-man noksan ölçek bedelinın ödenmemesi gibidir (Bt) • . /

Bir kimse müşterisine «Şu malı % 10 karla sana sattım der.ıı ve o da alırsa bu zaman müşteri ana parayı bilmediğinde akdi fesh hakkı söz konusu olabilir. Ama ana parayı biliyor fakat ko­nuşma esnasında zikredilmemişse akit yine muteberdir (B2) • .

Bu hile ve yalana rağmen mebi müşteri tarafından istihlak edilmişse durumun izahı şöylediİ : İmam· Şafii; fazla söylenilen miktar ve ona ödenen kar, tenzil edilir, der. Ebu Hanife,. İmam Züfer ve Malik;e göre ise malın kıymeti, kabz ve satış zamanı ara­sında farklı ise, müşterinin satıcıya rücu hakkı yoktur. Eğer iki fiyat arasındaki fark gayet bariz ise satıcı muhayyerdir, dilerse fazla miktan geri verir ve mevcut mebii geri alır, isterse ·mebii ger­çek kıymeti üzerinden hesaba katar, müşterisine bırakır (B3). , .

Bazan yukarıdaki işlemin aksi de olabilir. Şöyle ki, bir kimse malını·inurabahalı surette satşa ·ve sonra da mebiin maliyetinin. zikrettiğinden fazla ·olc;luğuna delil getirse ve hakikaten duru­mun böyle olduğu sanılırsa o zaman· ileri sürüleri delil kabul edi- _ lir. İmam Şafii ise, bu nevi deliller. dinlenmez, çünkü satıcı yalan söylemiş veya yalan söylemesine fırsa:t tanınmış olabilir. Ona dü­şen görev tedbirlice hareket etmesidir, der. İmam Malik'in bu ko-'

. nudaki görüşü ise eğer mebi müşterinin elinden çıkmışsa o tak-

79) - el-Ümm c. 3, c. 93. el-Bedayi' c. 5, s. 226. Bidılyetü'l-Müctehid c. 2, s. 243.

80) Bidlı.yetü'l-Müctehid c. 2, s. 243. el-Muğnl c. 4, s. 199. 8D BidS:yetü'l-Müctehid c. 2,· s. 243 el-Umm, c. 3, s. 93. 82) ez-Zeylei c. 4,_ s. 74. 83) el-Bedlı.yi' c. 5, s. 226. Bidayetü'l-Müctehid c. 2, s. 248.

1

Page 21: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

İSLAM HUKUKUNDA ALIŞ-VERİŞTE KAR HADDI 1 79

dirde müşteri malın kal;>zettiği günkü kıy:rnetini vermekte veya gerçek semeni ödemekte muhayyerdir (84). '

Bir misal; eğer satıcı re'su'l-mali beyanda hıyaneti,. yalanı ortaya çıkarsa, haksız yere fazla fiyat söylerse malı 900 liraya almışken 1000 liraya aldığını söylemiş ve bunun üzerinden % 20 kar almışsa işbu yalanı ya kendisinin ikrarı ya deliller :veya ye­minden nükulü (kaçınması) ile a:iılaşılırsa o zaman müşteri ma­lı, bir fikre göre ya semenin tamamı ile alır yahut da reddeder. Çünkü müşterinin rızası yoktur. İmam Muhammed'in meşhur gö­rüşü budur. İkinci bir fikre göre ise re'su'l-mal 900'e indirilir ve bunun üzerinden odeyeceği kar hesaplanır (BS).

Mebide meydana gelmiş ayıplar ve bunların taşıdığı hüküm ayrı bir konudur. Alış-verişte kar ve kar haddini pek ilgilendir­mez (BS).

ı

Kar sınırı:

Bir önemli husus da karın re'su'l-male ulaşması halidir. Bel­. ki .de bir bakıma meselemizin de özü burada. toplanmaktadır. Eğet elde edilen kar ana paraya ulaşır veya geçerse Ebu Hani­fe'ye göre o kişi bir daha o malı murabahalı satamaz. İmameyne

· göre satabilir. Ama tatbikatta en. isabetli ve en sağlam görüş Ebu Hanife'nin görüşüdür. Mesela bir kimse bir malın metresini 100 liradan satın alsa ve 200 liraya murabalia suretiyle satsa ve sonra tekrar onu 100 liraya geri· satın aldığında bir daha murabahalı şekilde satamaz. imameyne göre ise ı oo lira üzerinden tekrar murabahali surette satabilir (B7) . -

_ ez-Zeylei'de şu kaydedilmektedir : Bir kimse bir hayvanı sa-. tın alsa, sonra bunu murabahalı satsa ve sonra da tekrar .onu sa­tın-alıp bir daha murabahalı satmaya kalkışırsa bu takdirde hare­ket tarzı şudur : Her satıştan önce o maldan sağladığı kar çıkar­tılır, ona göre karı konulur .. Semeni aşan kar ile satış söz konusu

_ olamaz. Mesela bir kimse elindeki malı karlı olarak ikinci defa sa­- tf!,rsa (ikinci satın alışından sonra) o zaman önceki sağladığı kar­lar çıkartılır ki, ancak ondan sonra murabahalı satabilir. Kar se­meni aşarsa artık bir daha mura_bahalı satamaz .

. 84) el-Mebsüt c. ı3, s. 86. Bidayetü'l-Müctehid c. 2, s. 243, 244. Zurkani c. 4, s. 280.

851 Bida.yetü'l-Müctehid c. 2, s. 244. Nihayetü'l-Muhtllc c. 4, s. 116, 86) el-Mebsut c; 13, s. 86, 87. el-Bedai c. 5, s. 225, 226 İbn Abidin c. 4, s.

172. el-Müde~ene c. 4, s. 238. · · 87) el-Fetllvll'l-Hindiyye s. 3, s. 164. · ez-Zeylei c. 4 ,s. 76. İbn Abidin c. 4,

s. 173.

Page 22: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

M 1 VADEFARKIVE KAR HADDİ

A metresi 200 liradan kumaş satın alsa I. alış,

A bunun metresini 300 liradan karlı satsa I. satış, -----------------------------------~

A 200 lira üzerinden bunu tekrar satın alsa II. alış,

--------------------------------~·~ A Ebu Han.ife'ye göre ancak 100 lira üzerinden II. satış;

murabahalı satabilir ve bunu· yaparken de bu mal bana metresi 100 liraya mal oldu demelidir. BuJikirler Ebu Hanife'nindir. Kar­şı görüşte olan İmameyne göre ise mesela;

A 200 liraya bir mal satın alsa

A 400 liraya karlı satsa ·

A aynı şeyi 200 liraya tekrar geri satın alsa .

bu durumda A yine murabahalı satabilir. Çünkü her sonraki muamele hüküm bakımınaan bir öncekinden kesin surette ayrı bir muameledir. Binaenaleyh son semen üzerinden o malı karlı olarak satabilir. Şöyle ki, üçüncü bir ·şahıs araya girdiğinde müş-_

. teri o malı üçüncü kişiye satar, üçüncü kişi de bunu asıl bayie sa­tar, bundan da birinci müşteri malı satın alırsa son semen üze­rinden o malı karlı sa tabilir. · · ·

A ----------------------------~~ B c- B C ·~ A

B --------------------------A İşte burada B son semen üzerinden bu inalıkarlı ·sa ta bilir. ·

Ahmed b. Hanbel de bu konuda Ebu Hanife .. gibi düşün~r.; İmam Şafii de her bir satışı müstakil ve muteber sayar ve İmameyn gibi düşünmektedir._Ebu'l-Leys es-Semerkandi de eserinde (88) .

imarneynin fikrini almıştır (89) ·

Şu münakaşalardan acaba fukaha aşırı kar haddini tespit et-

88) Şerhu'l-Caıniu's-Sağir.

89) el-Mebsüt c. ı3, s. 82. el-Müdevvene c. 4, s. 235. ez-Zeylei c. 4, s. 76. HAşiyetü'ş-Şelebi ale'z-Zeylei ~· 4, s. 76. el-FetAva'l-Hindiyye c. 3, s. 163, 164.

Page 23: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

isLAM H'uKtJK1.n4oı\ ı\Lı$-vERtşTE KAR HADDf 1 ai·

nıek mi istemişlerdir? Her ne kadar İslam'da sarih surette kar haddinin ne olduğu belirtilmemiş, ticarette serbest rekabet esası getirilmişse de dolaylı suretierde (yollarla) bir kısım tahdidler · konulmuştur; riba ·ve karşılıksız kazanç yollarının kapatılmasına çalışılmıştır. İslam hukukunun güttüğü asıl gayeyi, serbest re­kabet esasını korumak, istismarın önüne geçmek için fakihler za­man zaman sınırlayıcı tedbirler koymuşlar, teklif etmişlerdir ki, işte ana parayı aşan kar da bunun bir örneğidir. Bir tek satışta ·karın maliyete ulaşması veya onu aşması hiç de iyi karşılanma-mış olsa gerek. · .

Murabahanın hükmü müşteri akid meclisi anında söylenilen­le gerçek fiyat farkını biliyorsa müşteri mebii almakta veya bı­rakmakta ~uhayyerdir. Bilmiyorsa, o zaman gabn sebebiyle but­lan söz konusudur. Mesela bir kimse semeninden fazlasına. ama kişil'erin aldatılması söz konusu olmayan (gabn-i yesirli) bir şey­den satın alır ve bayi, beyansız kar edemiyeceğini bilirse o zaman fesad ve butlan söz konusudur. Borçlu kişinin, alacaklısına, se­men-i misline satın alamıyacağı bir malını. satmasında da durum böyledir (DO) Kısacası; bir kimse, insanların aldanmıyacakları de­recede fazla bir semenle satın aldığını bildiği bir malı murabaha suretiyle satamaz. Meğer ki, kendisi alırken aldandığını müşte­riye haber versin (91). Akid medisinde fahiş aldanınayı bilen bi­risi biına razı olursamebii red hakkı yoktur. Hanefilerde meşhur fetva budur. Fakat irisanların manfaatı düşünülürse aldatma ol­masa da fahiş gabn ile. mebiin reddedilebiİeceğine dair fetva ve-

; rilebilir. Nitekim ekseri hukukçular da böyle düşünürler. Gerek murabahalı satışta gerek diğer nevi satışlarda gabn şu

şekilde açıklanır : Mesela 200 liraya alınmış bir mebie bilirkişi­lerden her birisi mesela 180, ı 70, 150 lira gibi kıyınet biçiyor, bi­çUen bu kıymetler arasında bir yakınlık bulunmuyarsa fahiş bir aldatma vardır. Ama ·bilirkişilerin bazısı 200, bazısı 190 veya 195 lira kıyınet biçiyorsa bu da aşırı olmayan bir aldatmadır (92).

Bazı fakihler, ister hile ile isterse hilesiz gabn söz konusu ol­sun, bir kimse bu gabni akid anında biliyorsa akdi feshedemez. Bir başka fikre göre ise ister hileli ister hilesiz gabn olsun müş­teri' akdi feshettirebilir (93). İleride tağrir ve gabne tekrar dönü­lecektir.

Murabahalı satışlarda ilk satıcı tarafından ikinci satıcıya ta­nınan semenle ilgili kolaylıklar müşterisine aynen mi intikal eder

9o> lbn Abidin c. 4, s. ı76. 91) Istıla.ha.t-r Fıkhiyye Karnusu c.· 6, s. 121. 92) adg. e. c. 41 s. 176. Bak Mecelle 165 md. 93) adg; e. c. 4, s. 176. Bak Mecelle md. 165.

Page 24: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

62 1 VADE FARKI VE KAR HADDİ

yoksa hiç mi intikal etmez? Fukahanın bir kısmına göre bir kimse (A) malının metresini 100 liradan biri~ine (B) ye satar, B de bu­nu metresini % 20 kar ile 120 liradan C ye murabaha suretiyle sat­tığı halde ilk bayi (A) malda % 10 tenzilat yaparsa o zaman aynı · tenzilat ve ona düşen karı ikinci satıcı (B) nin de müşterisi C den almaması yani metresini 90 liradan ve % 20 karla (108 liraya) satması lazımdır. Çünkü semenin tenzili asıl akde dahildir. Satış akdi normal olarak isk on to dan sonra kalan s emen -üzerinden ya-

. pılmış olur. İmam Malik' e göre bu durumda C, ya kararlaştırılan semenle o malı alır. ya yoksa me bii geri verir, B yi tenzilata zor-layamaz (94). .

Fakat İmam Züfer ve Şafii gibi bazı fakihlere göre _ise Anın B ye yaptığı bu iskonto B nin şahsına yaptığı -bir hibe, tanıdığı bir kolaylıktır ki bu B nin tesellümü ile tamam olur, bir başkasına sirayeti söz konusu değildir. Taksitıe veya veresiye aldığı malı murabahalı surette peşine satma da böyledir. Hatta ilk bayi bü­tün seıneni bağışiasa bile yine ikinci .bayi (B) o malı muraba,ha­lı surette satabilir (9S). Delilleri de «0 melırin miktarını tayin ettikten sonra aranızda gönül hoşluğu ile uyuştuğun-uz şey (mik-. tar) hakkında üstünüze bir vebal yoktur ... ıı (90) ayet-i kerimesidir.

Böyle yüzde üzerinden karlı (murabahalı), kirsız · (.tevliyeli) ve zararına satışlarda bir özel dq.rum da şudur : Bir kimse (A) 150.000 liraya bir -kamyonun yarısına ortak olsa, bir başka kişi (B) de diğer yarısına 300.000 liraya ortak olsa ve daha sonra her ikisi de birlikte bu kamyonu yukarıdaki satış nevilerind~n ~iri­sine uygun şekilde sattıklarında kar veya zarar; o maldaki ser­mayelerine göre taksim olunur. 1/3 ü Anın, 2/3 ise B nindir. Çün­kü kar :ve zararda sermaye esastır, ama pazarlık usulü (müsave­ıneli) satışta hakim ol!ln mülkiyettir ki, bu da yarı yarıya bir mül­kiyettir (97). - ·

Murabahalı satışlarda bayi malın fiyatını müşterisine bildi­rir ve durumda (mebi ve semenin durumunda) bir değişiklik ol­mazsa akit kesinleştikten sonra satıcı bir miktar tenzilat yaparsa veya. sattığı malı o fiyatıa geri alırsa akit yine sahihtir. Malın nar­hı değişirse ·veya. düşerse bunu müşterisille bayiin bildirmesi ge­rekir, narh yükselirse bu fazlalığı bildirmesi gerekmez. Narh ana paradan aşağı düşer ve satıcı ~unu müşteriden gizlerse, müşteri

94) el-Müdevvene c. 4, s. 236. · · 95) el-Mebsüt c. 13, c. 84. el-Fetava'l-Hindiyye c. 3, s. 163.

96) en-Nisa: Ayet: 24. 97) el-Mebsüf c. 13, s. 83: el-Bedai c. 5, s. 225. el-Müdevvene c. 4, s. 235.

el-Muğni c. 4, s. 210, 211.

Page 25: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

İSLAM HUKUKUNDA ALl$~VERİŞTE KAR HADDİ 1 aa·

bu narh miktarını öğrendiğinde o semene razı olmazsa işin içe- . risinde. hile var sayılır (98).

Bir satı.şta (pazarlıkta) iki satış meselesi:

Bu nevi- satışlarda genellikle tatbikat şöyledir Bir kimse· elindeki iyi malla birlikte çürüğünü de satmak ister veya aynı an­da peşin ve veresi satış üzerinden müzakereye girişirler, satış ak-. dini yaparlar. İşte bu durumlarda bayideri çok müşteri bir kısım psikolojik tesirierin altındadır ve genellikle bayiin dediğini ver­mek zorunda kalmaktadır. İşte bir satışta iki satış denilen bu muamele İslam hUkukunda yasaklanmıştır. Alış-verişin bu nevi, JJ1.l.İhtelif şekillerde olabilir.

Me~ela A, B ye «Eğer evini bana 20 bin liraya satarsan ben de sana şu bahçemi 15 bin liraya satarım.» demesi gibi. Başka bir misal; A, B ye «Sana falan yerdeki evimi 100 bin liraya sata­rım, eğer öbür yerdeki "bahçemi ·de 50 bin liraya satın alırsan.>>. İşte bu· ve benzeri misallerde görülüyor ki, bir bakıma şartlı ma-

-hiyette iki satış bir tek satış, pazarlık, içerisinde söz konusu ol-maktadır. ·

Bu nevi satışlar hadislerde yasaklanmıştır. Şöyle ki :

1 - «Kim bir tek satışta iki satış yaparsa iJ bu satışlardan ya sertıeni en. az olanı veya faizi andıranı alır.» (99). Şu duruma göre eğer ikinci satışta miktarı noksanlaştırmaz, noksan ile al­maz, fazla fiyatla satarsa faiz söz konusudur. Demek ki, önce az­satıra da çok fiyatıa satmak gibi. Burada ikinci satış birinciye gi-rer. ve onu ortadan kaldırır.( ıoo). ·

2 - Bir başka hadiste de; «Nebi (s.a.v.) bir tek.safkada (sa._ tışta) iki satışı yasak etmiştir.» pot) buyurulur.

Böylece haksız kazancın önüne geçilniiş olmaktadır. Ebu Ha­nife' ve Şafü gibi fakililer böyle bir satışı hukuken muteber say­mazlar. Çünkü semenler kat'i değildir. Eğer mebilerden her biri diğerinden ayrı satılsa fiyatları hem değişecek ve hem de meçhul kalacaktır. Bir akidde taraflar hem semen ve belki de hem mebi-

98) el-Muğni c. 4, s. 200. 99) Ebu Davud, büyu' 53. 100) · Neylü'l-Evtılr c. 5, .s. 17h172. lOll Müsnedu Ahmed 1/398.

Page 26: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

84 1 V ADE FARKI VE KAR HAD Dİ

de uzlaşamamışiardır (1°2). Hatta «peşin alırsan şu kadara, va­deli alırsan bu k~dara olur.» gibi terdidli ve iki ayn fi:yatıa bir an­daki satış hakkında Şafii «Bir vade yüzünden bir malın günlük rayic fiyatından fazlaya satışı haramdır.n demiştir (103). Ama sa­dece bir tek fiyatla satışa tevessül edilirse o zaman bu fiyat ister-se rayic fiyatından fazla olsun yine cai~dir. .

İmam Malik «Sedd-i zerayiıı (kötülüklere yol açan muame­leleri, vesileleri önlemek) sebebiyle bu nevi satışlar caiz değildir, der (104).

Fukahanın bir tek satışta iki satış konusunda en çok· üzerin­de durduğu meselelerden biri de peşin ve taksitle satıştaki ücret farklarıdır. Ebu Hanife ve Şafii o anda semenin meçhul ve akdin fasid olduğunu belirtirler. imam Malik ise o. anda müşteriye bir hıyar hakkı tanır, müşteri iki semenden.birisini seçer. Aslında ise muaccel ve müeccel fiyatlar arasındaki bu istikrarsızlık faizi ·mu­cibdir. Sedd-i zerayi'den ötÜrü farklı fiyatla satış caiz değildir (105). Fukahanın hepsinin fikri, faiz görüşleri İbn Abbas (r.a.) 'ın ((Bir satışta iki satış faizdir.» demesine dayanır. · ·

İmam Malik, Sufyanu's-Sevri ve İshak bu satışları batıl sa­yarlar ve hiçbir suretle sahih hale getirilemez derler. Diğer fakih­ler ise fasid sayarlar ve fesadın ıslahı kabildir, derler.

Bir üçüncü ve fakat zayıf fikir daha vardır ki, o da Tavus, Hakem ve Hammad'ın fikridir. Bir kimse «Peşin şuna, veresiye bu­na sattım.n demesinde bir mahzur yoktur, İki fiyattan birisine ka­rar verilir. Burada müşterinin zımnen «Vadeli şu fiyata satın aldım.» dediği kabul edilir. Kısacası bu fikir salıipieri görüşlerini biraz te'ville açıklarlar (106). Ecel farkını Abdullah b. Qmer .de ke~ rih görüp yasaklamıştır (107) .

İnsanların ihtiyaç durumlarından faydalanmayı, istismarı ön planda tutan işbu kazanç ve kar yolu da İslam fıkhının temel kay­nağında mevcut nasslar yasaklamış ve fukaha da aynı kesin tav-

. rı takınmışlardır ( *) . ·

1021 Bidayetü'l-Müctehid c. 2, s. 169. 1031 Neylü'l-Evtı1r c. 5, s. 173. 1041 Bidayetü'l-Müctehid c. 2, s. 169. 1651 actg~ e. c. 2, s. 169. Nihayetü'l-Muhtac c. 3, s. 450: 1061 el-Muğni c. 4, s. 259. 1071 Zurkı1ni c. 4, s. 270-271.

*l İslam ulemasının büyük çoğunluğuna. göre farklı fia.tla vı1deli satım

caizdir. Bu husus; elimizdeki kitabın 24 '- 39. sayfalannda isba.t edil­miştir. Yukandaki satıriann tenkidi için bu kitabın 143. sayfasına. ba­kınız. <Nılşirl.

Page 27: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

İSLAM HUKUKUNDA ALIŞ-VERfŞTE KAR HAD Dİ 1 85

Kiracının kiracısındaki durum da oradaki kar da böyledir. ·Mesela bir kimse herhangi bir ev ·veya hayvanı bir ücret karşılığı kiralar ve sonra da bunları daha fazla veya daha az yahut da ay­

. ni ücretle başkasına kiraya verirse bu hukuken muteberdir (lOS) . Ama kira mev~uu bir mal, şey, değil de insan ise o zaman fu­

kaha farklı görüşteçlirler. Yani bir kimse biriSini kiralasa ve son­ra bu ücretli kişiyi daha fazla ücretle bir başkasına kiraya verse fazla miktar, Abdullah b. Ömer'e göre ilk kiralayana aittir. Bir .başka rivayette Abdullah b. Ömer bunu rnekruh sayar. Mücahid böyle bir muameleye esasta karşıdır. İbrahimu'n-Nahai ise «Fazla miktar geri verilir. Çünkü bu miktar faizdir.ıı der. Aslıabctan ba­zıları böyle bir muameleyi rnekruh sayarl~rsa da Süleyman b. Ye­sar, Urve b. Zübeyr, Hasan ve.Ata «Mübahdır.ıı derler. Sonraki fa­kihler de bu görüşlerden birisini almışlardır ( ıoıı).

1 .

Yazılı Fiyatla Satış:

Fı$ıh kitaplarında ııRakkamla satışta bir mahzur yoktur.» ibaresine yer yer rastlanılır ki, bundan maksad; bir kimsenin ıcBen sana şu elbiseyi üzerindeki rakkamla sattım.ıı demesidir; bunun­la o akid zamanında mal üzerinde yazılı ve her iki tarafca bilinen kıymeti kasdetmiştir. Fakihlerin ekserisinin fikri budur. Tavus bunu rnekruh saymıştır. Binaenaleyh genellikle cıŞu malı aldığım fiyata sattım.ıı demek ve müşterinin de bunu kabulü ile muteber bir akid meyd~na ·gelmez, sebebi ise semen meçhuldfu. Ama «Bu malını 500 liraya aldım ve bu fiyatla sattım.ıı demek ve müşte­rinin de ıcO fiyatla aldımıı demesi ile akid muteber olur (11°).

Şu duruma göre mal üzerine tağrir maksadıyla olmaksızın konulan fiyat, yazılı etiket bir bakıma bayi yönünden icab alİnak­tadır ve bayi bununla bağlıdır. Fakat işbu yazılı fiyatta bile söz konusu ise veya bayi ile müşteri arasında bir ihtilaf doğmuşsa İmam Malik'e göre : Bayie ıcİstersen o malı müşterinin dediği fi­yatla ver, vermezsen malını o fiyatla satmadığına, yerilin etn de­nilir. Bayiyemin ederse müşteriye cıO malı istersen bayiin dediği fiyatıa satın al, aksi halde dediğin fiyatla satın aldığına yemin et.n denilir. O d~ yemin ederse bu itharndan müşteri beraet eder. Kısacası her birisi diğeri ha\{kmda· davacı gibidir. Aralarında bir delil de yoksa ve her iki taraf da yemin ve inkar ederse dava red- ' dolunur (Ht). ·

108) el-Muhalla, mesele 1314, c. 9, s. 29. Zurkani c. 4, s: 317. ·109) el-Muhallii., mesele 1314, c. 9, s. 29. 110) el-Muğni- c. 4, s. 207. lll) el-Müdevvene c. 4, s. 188, 189.

Page 28: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

86 1 V ADE FARIU VE KAR. HAD Dİ

Ebu Hanife'ye göre ise, bayiin yalanı ortaya çık!Ilca müşteri fazla miktarı tenzil edebilir. Çünkü yazılı' fiyattan fazlası eğer tenzil edilemezse o zaman satış şekil değiştirir ve bir bakıma mu­rabahalı satışa döner. İmam Muhammed, Malik gibi düşünür. Eğer malın helakinden sonra bayiin yalanı ortaya çıkarsa o zaman fukahanın bazısına göre müşterinin muhayyerlik hakkı düşer, ba­zılarına göre fazla ödenen miktar tenzil edilir (112).

Narha göre satım:

İslam ticaret hukukunda ·nar h meselesine gelince : ·Bunun temeli ta Rasulullah (s.a.v.) zamanına uzanmaktadır. Ashab yi­yecek sıkıntısı çektiğinde, fiyatlarm kontrolsüz kaldığında Rasu­luHah (s.a.v.)'e müracaat etmişler ve fiyat artışının önüne geçil­me.si, narh konulması talebinde bulunmuşlardır. Ama biraz son­ra da görüleceği gibi narhm bir kısım mahzurlarmı gören ve fi­yatların serbest rekabet· esasına ve iyi niyyete m üsteniden oluş­masİnı arzulayan Ra.sulullah (.s.a.v.) bu talebi reddetmiş ve men-fi karşılamıştır. · · ·

, Ebu Davud Tirmizi ve İbn Mike'njn Enes b. Malik'den ri­va:yetlerine göre ıcRasuluilah (s.a.v.) zamanmda eşya fiyatları art­tı. Muslümanlar O'na,

- Ey Allah'ın Rasulü! Çarşı-pazar fiyatları hayli arttı. Lut­fedin de eşyaya bir narh koyunuz.

Bunun üzerine Rasulullali (s.a.v.), _-:::--- Yegane narh koyan, rızkı elinde tutan ve dağıtan, rızık

veren; Allah Teô,la'dır. Can ve mal konusunda haksızlığa vesZle olan bir şeyi benim yapmamı, umarım ki, hiçbiriniz isteme~, içinizden hiçbir kimse çıkmaz. İşte. Allah'a öylece mülaki olmak iste­rim.>> (113).

Tirmizi bu hadisin hasen ve sahih olduğunu .söyler. Burada: ı - Rasulullah (s.a.v.)' narhı caiz görmemiş ve fiyatları kontrol amacı ile narh koymamışbr. 2 - Narhın haksızlığa (zulme) yol açac!:1-ğı, zulmün ise haram olduğu belirtilmiştir.

Ama tarafların rızaya mü.stenid alış-verişleri ise bütün fa­kihlete göre caizdir. Hanbeli fakihlerinden bazıları nar4ID mah.:. zurlarını şöyle açıklarlar : Nar h haksız kazanç ve fiyat artışlatma sebeb olur. Çünkü fiyatın tesbit edildiğini mal sahipleri işitirse o

112) İbn Abidin c. 4, s. 193 v.d. 113) Tirmizi, büyu' 73. Ebu Davüd, büyu' 49. İbn MAce, ticaret 27. Darimi,

büyu' 13. Müsnedu Ahmed 2/327, 3/85, 106, 288. -

Page 29: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

İSLAM HUKUKUNDA ALIŞ-VERİŞTE KAR HADDİ 1 87

zaman mallarını arzulamadıkları bu fiyatla satmak istemezler, mallarını stok ederler. Bunun sonucu ihtiyaç_ sahipleri de piya­sada çok az bir mal bulurlar ve satın almak için de sabit fiyattan çok daha yüksek fiyatı teklif ederler, böylece eşyanın fiyatı (ra­yici) yükselmiş olur ve bundan her iki taraf da zarar görür şöy-le ~i; · ·

ı - Mal sahipleri yönünden: Mallarını serbest rekabet esa~ sına müst(miden satmaktan men edilmeleri."

2 - Müşteri yönünden:,·Arzuladıkları mala kolayca kavuşama­maları. Hanbeli fakihlerinin bazısı işbu iki hususu da haram sa-yarlar (114). ·

Yine narh aleyhindeki görüşlere devam edilecek olursa: İbn Hamid der ki: Devlet reisi insanlar üzerine nar h koymaya· yetki­li değildir. Belki insanl~r mallarını istedikleri fiyata_ satarlar, Şa­fii bu fikirdedir. İmam Malik de der ki, bir ki~se malını pek az kişinin alacağı bir fiyatla satarsa ·kendisine, herke;:;in satın alabi­. I eceği bir fiyatıa sat aksi halde buradan çık, git denilir.

Her iki görüş sahipleri şu olayı örnek verirler: Hz. · Ömer'den rivay~te 'göre:, Hatıb b. Ebi Belta'a'ya riamazgaha giderken çar­şıda rastlar. Hatıb'İn önünde iki -kab dolusu kuru üzüm vardı.r. Halife O'na fiyatıarinı sorar. O da bir dirheminin iki İnüdde (*) olduğunu söyler. Halife Ömer der ki, ·

- Tali'den üzüm yüklü bir kervanın gelmekte olduğunu ha­ber aldım. Onlar istemiyerek senin bu fiyatını belki rayiç' fiyatı kabul edeceklerdir. O halde onların zarar görmemesi için ya fiya.:. tını_ artır ya yoksa malını topla çek, git buradan. istediğin yerde, istediğin fiyata sat. "

Şu olayda Halife söz konusu iki zarardan ötürü narh koyma-· mıştır: ı - Eğer Hatıb'ın fiyatı~ıı diğer mal sahipleri emsal ka-_ bUI ederlerse bu onlara zarar verir. 2 - O fiyatı Halife yükselte­cek olursa o zamap da müşteriler zarar görecektir (115).

Said b. el-Müseyyeb ve Şafii'nin rivayetlerine gelince: ((Hz. Ömer pazardan dönünce kendi kendine bir durum muhas~besi yaptı. Sonra bizzat kendisi Hatıb'ın evine geldi ve dedi ki:

1141 el-Muğni c. 4, s. 24Q, 241. *) "İki· müddünün bir dirheme" şeklinde olmalıdır. CNaşirl.

1151 el-Muğni c. 4, s. 240. Olayın tam aksini . ha vi rivayetler de var­dır. Yani Hatıb, üzümü yüksek fiyaiıa satar, Halife bunu 'çok bulur, diğer mal sahiplerinin. o fiyatı rayic kabul etmemeleri için ya tenzilini ya yoksa pazar yerinden çekip gitmesini Hatılı'dan ister. Rivayet hakkında bazı görüŞler için bak; el-Muhalla c. 9, s. 674.

Page 30: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

88 1 VADEFARKIVE KAR HADDİ

- Benim sana söylediğim sözler ne bir emir ve ne de bir hü­kümdür. KaSdım; o yer halkına, hayrı, iyiliği istememdir. Bu, şe­hir halkı için iyilik istediğim (için söylenilmiş) bir sözdür. Nere­yi istersen orada istediğin fiyata o malını sat. (116)

Şu duruma göre billaya kadar açıklamalarda narhın aleyhi­ne görüşler daha kuvvetlidir. Bununla beraber emsal fiyatlar her zaman bir ölçü olmuştur. Mesela bir kimse: «Falanın sattığı fi­yatla satarımıı derse ve müşteri de bunu bilse satış muteberdir, ı:ı.ksi halde umum insanların satageldikleri fiyat emsal kabul edi­lir, aksi takdirde satış batıldır. «Bir şeyi kı-ymeti ile sattım denilir ve ,o anda kıymeti de açıklanırsa akid sahih, açıklanınazsa batıl-dır ( ııt). .

·Emsal fiyatın üzerine çıkmak müstakil değil, fakat k;arzla bir­likte ele ahnıp hükmü açıklanmıştır. Şöyle ki: Bir kimse kendi­sinden ödünç para isteyen birisine, rayiç fiyatının üstünde bir mal satarsa bu satışa caiz, rnekruh ve hatta batıl diyenler bile vardır: MeSela A, kendisinden 600 lira ödünç isteyen B ye, eğer rayiç fiyatı 500 lira olan şu maliını da 1000 liraya satın alırsan, veririm.» der ve nitekim de iş öyle yürütülürse bu zaman alınan fazla 500 lira rnekruhdur ( ııs) . Hassaf'ın fikri _ve Belh halkının yolu budur ama Hanefi fakibierinin çoğu bunu rnekruh sayar ve derler ki; ·

«Bu nevi ödünç verme menfaat eelbeden bir .karzdır. Ödünç alan kişi takatının üstünde haksız yere para ödemektedir, mala kıymetinin üstünde para vermektedir .n Bazı fakihler de ödünç verme ile malı satma aynı mecliste olursa mekruh, ayrı meclis­lerde olursa bir beis yoktur derler. Çünkü aynı mecliste karz ve­rirken bir menfaatı sağlama da şart kılınmıştır.

Şemsuleimme, Hulvani, Hassaf ve Muhammed b. Seleme'nin görüşlerini kabul eder-ve der ki, «Burada söz konusu olan: Men­faat sağlayan bir karz değildir. Belki menfaat sağlayan bir satış akdidir, akidle ödünç para temin edilmiş oluyor (HD).

Şu duruma göre rayiç fiyatın üzerinde bir fiyat isternek su­retiyle müşteriyi haksız yere fazla para ödemeye mecbur kılan bir satış akdi ister .tek başıJ:!~ yapılsın isterse bir başka akidle bir­likte yapılsın sıhhati münakaşa konusudur ve en azından rnek-ruh bir satış hükmünü taşır. ·

116) el-Muğni c. 4, s. 240, 241. 1171 İbn Abidin c. 4, s. ı53, ı54. 118) İbn Abidin c. 4, s. ı94. 119) adg. e. c. 4, s. ı94.

Page 31: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

İSLAM HUKUKUNDA ALIŞ-VERIŞTE KAR HADDİ 1 89

Ebussuud Efendi'nin <<Maruzatııında da denildiği üzere : <<Za­mahımızda, eğer bir malın 100 liradan fazlaya alınmasını yasak-

. lıyan bir ferman sıldır olduğu halde bir kimse 100 liralık mala 130 lira öder ve sahih b.ir muamele ile satın alırsa, yani az bir mala çok para öderse 100 lira narh tesbit edilen mala 105, 115 lira gibi para öderse burada tağrir söz konusudur. Çünkü Padişahın emir ve fer­manına uymak vacibdir, emrin kendisi her ne kadar mübah ise de ... ıı

Şeyhu'l-İslam Ebussuud Efendi'nin fetvasından anlaşıldığı üze~ te 100 lira fiyat tesbit edilen m_ala 105 lira gibi fazla miktar öden­memelidir, ödenemez de. O kişiye tenbihatta bulunulur, ferman­dakinden fazla para alınırsa tevbe ve salahı zuhur edene kadar emre uymayan o bayi ve müşteri habsedilir. Ama akdin durumu nedir? Bayiin aidığı fazla miktar ne olacaktır? Geri verilecek midir? ·

Eğer bu akid karşılıklı rıza ile olmuşsa ve emir de fazla öde­nen miktar için rücuun olamıyacağı şeklinde ise akid bozulmaz ama emir fazla ödenen miktar için caymanın olabileceği bozula­cağı şeklinde ise o -zaman rücu vardır. Mesela A, B'ye 1000 lira ödünç verse ama yine B'ye 100 lira narhlı bir malı 200 liraya sa-· hih akidle satsa o zaman yalnız Sultfmın emrine muhalefet var­dır. Çünkü Sultilnın emri bu malı_n 100 liraya satılması şeklinde ise o zamanA yüzde yüz karla satmıştır. Fermana muhalefet akdin fesadını gerektirmez. Çünkü aslında Allah'ın emrine muhalefet de­ğildir. Allah (c.c.) Cuma günü ezan okunurken alış-verişte bulun--mayı yasaklamasına rağmen bir kimse namaza koşmayı bırakıp bir mal satsa o satış rnekruh sayılır. Burada emr-i Sultaniye muhalefet evleviyetle akdin fesadını g~rektirmez. Şu kadar var ki, fazla öde­nen miktar için cayma hakkı kararlaştırılmışsa o zaman bu hakkı ·müşteri kullanır ve fazla ödenen miktar müşteriye iade edilir, akid sahih sayılırsa o zaman bütün semen ödenmiş sayılır. Ödenen faz­la paranın iadesi"için tek sebeb Padişah emridir. Akid ister sahih isterse rnekruh olsun, parayı iadenin tek gerekçesi emr-i Sultani-dir (t20). · ·

Piyasanın kontrolü ve,narJ;ıla ilgili olarak görülüyor ki, daha sonraki devir fakihleri, tacirdeki ticaret ahlakının zayıflaması, aza ·kanaatın kalkması ve benzeri sebeblerle narh usUlüne taraftar gö­rünüyorlar ve hatta yukarıdaki fikirlerin sahibi Muhammed Emin b. Abidin şunu da ilave eder:

ı2o> İbn Abidin c. 4, s. 194.

Page 32: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

go 1 VADEFARKIVE KAR HADDİ ,

·iıAz bir malı pahalı almakta veya satmakta mesele bu dere­ce nazik olunca ondan daha kötüsü selem akidleridir. Şöyleki pek çok köylü selem akdi yüzünden batıp gidiyor. Çünkü para sahip­leri gelerek a.z parayla köylülerin çok malını alıp gidiyorlar ki, bu da köylerin harabiyetine, köylülerin . büyük çapta zarar gör­mesine· yoı açıyor. Öyleki bundan doğan zarar az mala çok para ödemekten doğan zarardan daha korkunç bir durum arzediyor. Hal böyle olmasına rağmen birincisi hakkında emr-i Sultani var, ikincisi hakkında emr-i Sultani henüz sactır olmamıştır. En iyi­si; selem akdini de bir esasa bağlayan bir emr-i Sultaninin südu­rudur. Böyle btt emir Cenab-ı Hakk'ın emrinde de red sayılmaz, doğruyu ancak Allah (c.c.) bilir.» (tZI).

Haşiyetü İbn Abidin'den nakledilen şu cümlelerden ·anlaşı­lıyor ki, İslam hukukunun genel prensip ve gayelerine aykırı düş­mernek şıırtıyla kah mal sahipleri lehine -ki; Hz. Ömer'in Hatıb'a ·yaptığı gibi-, kah müşteriler lehine -ki, Osmanlı Sultanlarının narh konusundaki fermanları gibi- . tedbirler almakta dinen bir

. mahzur görülmemiştir. Allah ve Rasulünün serbest bıraktığı sa­hada eğer kulları b~ serbestilerini ihlal. eder, kötüye kullanırlarsa yine onların lehine tedbir!er almak bu defa ulUlemre kalmakta­dır. Muhammed Emin b. Abidin de işte bunu belirtmektedir.

Malı teslim almadan satmak:

Narh mevzuunda İslam fikkında mevcut diğer birkaç mües­sese de şunlardır: Bir şeyin kabıedilmeden önce satışının yasak.:. Iığı koriusu ki, buna daha ()nce bir başka sebeble temas edilmişti. Sebebine gelince vukua gelecek zarardan tarafları ve özellikle müş­teriyi korumak olduğu kadar, hiç yoktan bir kısım insanlaı:ın ara­ya girip evrak alım satım işlemleri yapmak suretiyle malların ra­yiç fiyatlarını haksız yere yüks~ltmeler~çlir. Pek çok Hadisten bi­ri de şu mealdedir: Hakim b. Hizam'dan. O, Rasulullah (s.a.v.) 'e gelerek,

- Ey Allah'ın Resulü! Bir kimse bana gelerek yanımda bu­lunmayan bir malı satın almak istedi. Ben de istediği o şeyi sat­tım ve hemen gidip çarşıdan o malı satın alıp te_slim ettim~ Bu mümkün mü idi? Rasulullah (s.a.v.),

. - Yanında bulunmayan şeyi satma. n ( 122) buyurc:ıu .. . .

12ıı İbn Abidin c. 4, s. 194. _122J · İbn Mace, ticaret 20. Buhari, büyu' 55. Tirmizi, büyu' 19 v.s.

Page 33: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

İSLAM HUKUKUNDA ALIŞ-VERİŞTE KAR HADDi 1 91.

Bu ve benzeri diğer rivayetlere rağmen fakibierin bazısı bu hadislerin ya bir takım istisnalarını, ya da tam aksini de ileri sü­rerler (123). Fakat işin esası; malın zimmette olup olmamasıdır. Eğer gerçekten zimmette hukuken bir mal mevcutsa o zaman akid anında malıiı o meclil:!te bulunmaması önemli değildir (124). ?

Aracılık:

Bir diğer yasaklama da Hadiste geçen «hadırııın «badiııye (şe­hirli, kasabalı birisinin köylüye, bedeviye) mal satışının sıkı bir kontrol altında tutuluşudur. «Rasulull.ah (s.a.v.) hadırın badi­ye mal satışını yasaklamıştır.ıı ve İmam :iv.ı:üslim bu Hadis-i şeri­fe «İnsanları kendi haline bırakın. Allah Teaza onlardan bazısı­nı diğer bazısına rzzık vesilesi yapar.ıı .(125) ibaresini ziyade et­miştir .

. 'Bazı şarihlere göre de «hadırıı dan maksad; malını satmak isteyen her kişidir, «badiıı ise zaruret içinde bulunan ihtiyaç sa­hipleridir. İşte birinciler ikincilere ihtiyaç madd~lerini gıyaben satamaz. Çünkü satış gününün rayiç fiyatı ve narhı ile satması esastır. Yasaklığm manasi ve bundan maksad; insa;rıları darlık­·ta bırakmamaktır. Eğer halkın umumi ve acil ihtiyacı söz ko­nusu değilse veya badiyeli biri «Bu malı ·senin yanına bırakıyo­rum. Benim için tedricen sat.ıı der_ ise halk da buna nadiren ih­tiyaç duyarsa o zaman bu nevi alıŞ-verişler caizdir. Çünkü insan-

. lar zarar görmüyor; bedevi de malını şehirli vasıtasıyla değer fi-yatına satabiliyor (126). .

Badiyeli birinin şehirliden mal satın -alması söz konusu ise ve şehirli de uygun fiyat göstererek, yazarak ona simsarlık yapmak isterse bu da yasak mıdır? Sorusuna cevapta fukahanın tereddü­dü vardır. Buhari bunun· da yasak olduğunu söyler ki, Şafii mez­hebinCieki hakim görüş de budur. Hanetilerin pek çoğuna ve di­ğer bazı fakibiere göre ise eğer badiyeli (köylü) elindeki malını değer fiyatına hadıra (şehirliye) bırakabiliyor, aldatılmıyorsa halk da zarar görriıüyor~a veya şehirli, elindeki malı köylüye o günün

· makul fiyatıy~a satıyor, makul fiyat bildiriyorsa, aldatma sö~ ko­nusu değilse bu nevi alış-verişler hadisteki yasağın hükmü hari­cidir (127). Meşhur bir açıklamaya göre; hadisteri maksadi şehir-

ı23) Bu görüşler için bak el-Muhalla c. 9, s. 592 v.d. 596-603. 124) Neylu'l-Evtar, c. 5, s. 177 Cbkz. sh .. 113) ·

124) Buhari, büyu' 58, 64. Müslim, büyu' ıı. 12. 18-21 v.s. 125) Nihayetü'l-Muhtac c. 3, s. 464. el-Fetava'l-Hindiyye c. 3, s. ııo.

126) Nihayetü'I-Muhtac c. 3, s. 465. 127) İbn Abidin c. 4, s. 147. Dellal_ vasıtasıyla aleni müzayede ile satış

rnekruh değildir. Hadırın simsarlığı ise mekruhdur.

Page 34: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

92 / VADE FARKI VE KAR HADDİ

linin köylüye simsarlik yapmasıdır. Çünkü böyle bir· simsarlıkla köylü yüksek bir fiyatla mal satın alır. Ama kendi kendisine bu malı alacak olsa daha ucuz fiyatıa mal alır ve kendisi de başka­larına daha ucuza malını satar (128)

Bütün meseie ccSi'r (nar h) dan maksad nedir? Burada düğüm­lenmektedir. Bundan maksad; mal sahibi yolcuların mallarını satmak istedikleri mahalde çoğunlukla kabul edilen bir fiyattır (cari fiyat), eğer mal satılmak istenen belde çarşısında bir cari fiyat ihtilafı varsa durum böyledir, yani taeirierden çoğunun ka­bul ettiği fiyattir (129).

Köylü, şehirdeki cari fiyatı biliyorsa o zaman şehirliye sat­tığı malda aldatılma iddiası da kabil-i mesmu' değildir.

((Demek ki, kaide olarak: Çarşı ve pazarda fiyatlar serbest rekabet esasına göre teşekkül etrp.~ktedir. Devlet reisi, fukahanın icmaına göre, eşya üzerine herhangi bir narh koyamaz. Ancak mal sahibi mallarını biriktiriyor (ihtikara tevessül ediyor) ve makul kıymetleri tecavüz ediyorlarsa iŞte bu durumda o mıntıkanın yet­kili hakimi, kişisi de piyasayı kontrolden aciz kalıyorsa veya an­cak narh koymakla menfaatını koruyabiliyorsa o takdirde m;ı.rh tesbit olunabilir, bunda diiıen bir niahzur yoktur ve riarh konu­lurken de o yerin yetkilileri, bilirkişi ve teşkilatıyla istişare gere­kir. Fetva bu yolda verilmiştir.» (130) .

Fukahamızın nar h konusundaki· şu görüşleri karşısında ar­tık ne denilebilir? Ebu Hanife, Evzai ve Şafii ile Hanefi fukahası hadırın badiye satışında bir beis görmezler. Yeter ki, o andaki n·arhı, cari fiyatı, badiye haber versin. İmam Malik ise böyle bir satışı ve fiyat-ihbarını da kerih görür (131).

Bir başka izah tarzına göre satışın yasaklığında fukahanın ittifak eylediği husus: Bu nehyin maksadı; şehirlinin, köylüye yumuşak ve insaflı davranmasıdır. Çünkü köylü nezdinde bir kı­sım gıda maddeleri kolay ve ucuz bulunur ve bunları insa,fl1 sa­tar. Şehirliler onları·hem güç ve hem de daha pahalıya bulurlar. Bazı malları da köylü güç, şehirli ise kolay bulur, böylece cari fiyatta alım-satımlar teşvik görür. Köylü şehre gelmeden şehirli­nin onun adına simsarlığı bu işi güçleştirir. Evet <<Din nasilwt­tır.» (13~). Şehirli fiyat hususunda köylüye bilgi verebilir, ama bu genel hükümlü Hadis <<Şehirli, köylü adına satış yapmasın, insanları kendi haline bırakınız. Allah onlardan bazısını diğer ba-

12Bl Şebramlusi ale'n-Nihaye c. 3, s. 466. el-Muğni c. 4, s. 237, 39. 1291 el-Fetava'l-Hindiyye c. 3, s. 214. ez-Zeylei c. 4, s. 68. 130l Bidayetü'l-Müctehid c. 2, s. 184. 1311 Buhaıi,Jman 42. ?yfüslim, iman 95. Tirmizi, birr 17 v:s. 1321 Buhari, büyu' 71; Müslim, büyu' ı5; Müsnedu Ahmed ı/430 v.s.

Page 35: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

İSLAM HUKUKUNDA ALI$~VERİŞTE KAR HADDİ /\93

zısına rızık vesilesi yaymıştır.ıı (1 33) Hadis-i Şerifi ile sınırlandı­rılmıştır.

Az önce cte· belirtildiği gibi gerçek fiyatı köylüye bildirmek şarttır~ Bu nevi yol gösterme bir nevi nasihattir. Aksi halde ikin­ci Hadis hükmü gereği, hukukçuların çoğuna göre, akid feshedi­lir (134).

Yolda Mal 'Sahiplerini Karşılama ve Onlara Karşı Hile

Hadiste «Telakki'r-Rükban (binitlileri karşılama) ıı şeklinde · geçen bu ibareyi pazar yerlerine, şehre satmak üzere mallarını ge- . tiren kimseleri yolda karşılamak suretiyle ellerindeki malları sa­tın .almaya çalışmak şeklinde hukuki bir mana verilir. Böyle bir durum ve tatbikat geçmişte olduğu gibi zamanimızda da aynen vardır.

Yün, yumurta, yoğurt, yağ, peynir, el işleri v.s. tüccarları pa­zar yerine gelen köylülerin yollarını keserek daha pazara inmeden ellerinden o malları· satın almak isterler. Günümüz mezvuatında bunu yasaklayıcı açık bir hüküm yoktur. İslam hukukunda mese­le enine boyuna tartışılmıştır. İbn Ömer der Içi, «Biz mal sahibi köylüleri yolda karşılar ve mallarını ellerinden satın alırdık, Nebi (s.a.v.) ·işte bu kareketimizi yasakladı ve «Mal pazara indirilene karİ.lır onlardan bir şey satın almayın ve onlar da bir şey satma­sınlar.ıı (135). buyurmuştur. Bu ve benzeri yasaklayıcı daha pek çok Hadisler vardır. İşte bunların. hukuki yönden izahı konusun­qa İslam hukukçularının görÜşleri şu şekilde sıralanabilir:

Fukahanın ekserisine göre; bir kimsenin, menfaat temini için, pazara mal getirenleri yolda çevirip elinden mallarını sa­tın alması helal değildir. isterse ·bu hareket başkalarına zarar ver­sin veya vermesin. Köylüyü pazar yerine yakın veya uzak yerde çevirsin veya çevirmesin, yolda malını s'atanın sonradan fesih hakkı vardır. Hatta vefatı halinde mirascısı bu hakkı kullanır. Ömer b. Abctilaziz de valilerine Hadis-i Şerif hükümlerinin tatbi­kini temi,n maksadıyla şu emri göndermiştir;

«T~ccarlar mal sahiplerini (pazarcıları) yolda karşılamasın- · lar.ıı (ıso)

133} Bidayetü'l-Müctehid c. 2, s. 185. ;z:urkılni c. 4, s. 308. 134) · Buhlı.ri, büyu' 72, icare 14, Müslim, büyu' ll, 19. Nesei, büyu' 18. Müs­

nedu Ahmed 1/368, 2/42 v.s. 135) el-Muhalla, mesele 14Ş8, c. 9, s. 471. Bidayetü'l-Müctehid c. 2, s. 184. 136) el-Muhallı\, c. 9, s. 471. Bidı\yetü'l-Müctehid c. 2, s. 184.

Page 36: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

94 1 vADE FARk! VE K!R HADDi

İmam Şafii, Leys b. Sa'd, Ahmed b. Hanbel ve başkaları rnal sahiplerinin pazara gelmeden önce karşılanmalarına kesin suret- · te karşıdırlar. Hatta İmam Şafii ve Ebu Süieyman el-Cüzecani derler ki, «Eğer pazara gelen kişinin malı daha yolda iken satın alınırsa, pazar yerine gelmesi halinde ·onun muhayyerlik hakkı vardır.» Evzai ise «Eğer satın alınan mala ınsanların ihtiyacı var ise satış kesin: surette yasaktır.» (137). ·

İlk defa Ebu Hanlle bu görüşlere karşı çıkmış, kaide olarak mal sahiplerini yolda karşılayıp mallarıİlı almayı mübah, serbest saymıştır. Ancak o mala belde halRının ihtiyacı var ise ve yol çe;, virme de onlara zarar· veriyorsa meJuuhtur. Diğer durumlarda caizdir. ( 138) •

İmam Malik de der ki; «Hususi ticarette malı pazara gelme­den yolda satın alma işine Hadis hükümleri uygulanmaz. Ancak şehirlerde bu işi meslek haline getirenler cezalandırılır. Yiyecek

- ve kurban gibi şeyleri yolda satma ve satın almada bir beis yok­turn (139). -

Ebu'l-Leys ise şöyle der; ııYolda satın alınan mal.müşteriden geri alınıp satıcıya teslim edilir. o sırada satıcı vefat ederse yine müşteriden mal geri alınır, çarşıda satılır ve seıneni satıcıya ve-rilir.» (140). ·

. . Görülüyor ki; bu gibi tatbikata karşı fukahanın · çoğu kesin ·

tavır takınmakta, haram gözü ile bakmakta bir kısmı ise mübah sayınakla, cevaz vermekle beraber bunu bazı şartlarla sınırlaınak­tadır. Netice itibariyle de ınal sahibi köylünün makul ölçüler da­hilinde kar elde edebilmesi, değer fiyatına ınalını satabilmesi ön-görülmektedir. ·

Meselenin temelinde rükbanın yolda karşılanıp malinın elin­den satın alınmasında onun aldatılması ve ihtiyaç sahibi şehir­linm pazar yerinden ihtiyacını kolayca karşılayaınaınası yatınak­_tadır (1.41 ). Mal sı:ı.hibi köylüler kendi hallerin~ bırakılırlarsa mal­larını insanların kolayca satın alabileceği bir fiyatla, kolaylıkla satarlar, müşteriler kolaylıkla satın alırlar. Kendi kendilerine bir narh oluŞtururlar. Ama şehirliler bu satış işini üzerlerine alırlarsa o zaman- 'Qu malları istedikleri gi)Ji satarlar, beldenin cari fiyatı-

137) adg. e. aynı yerler. ı38) el-Muhallfı. c. 9, · s. 471. 1391 adg. e. c. Q, s. 472. _Hadis ve benzerlerinin izahı için aynı eser s. 472-

476'ya bak.·

140) el-Muğni c. 4, s. 235, 237, 238. 14D el-Muğni c. 4, s. 238, 239. Nihfı.yetü'l-Muhtac c. 3, s. 466.

Page 37: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

ı :. . . . : ~ . ! . . .

ISLA~ HUKUKUNDA ALIŞ-VERIŞTE KAR HADDİ 1 llS

na göre çok daha yüksek fiyat isterler ve halkın da bu fiyatla ma­lı satın almaya gücü yetmez. İşte Rasıllullah (s.a.v.) buna işaret buyurmuştur. ,

el-Hıraki, gerek şehirlinin köylüye satışında ve gerekse mal sahiplerini yolda karşılamak suretiyle satışlarda yasaklığın sebe­bini şu üç şartla açıklar:

ı - Şehirli satışta köylüye vekil. olmak kasdıyla böyle bir işe _girişirse, ·

2 - Köylü, şehirdeki fiyatları bilmiyorsa.

3 - Satış için malı celb kasdı söz konusu ise bu satışlar ha-dımdır. ·-

'Kadi Ebu Ya'la Hanbeli şu iki şartı da ileri sürer: . .

ı - Şehirli günün narhı ile satmak istemezse,

2 - İnsanların ihtiyacı var da şehirli satıcı m~lı geeiktir­mesi sonucu halkın darlık çekmesi söz konusu ise satış haram­dır. Hanbeli fakililerinin görüş ve şartları bunlardır.

Şafü'niti talebeleri ise böyle bir şartın yasaklığı için dört şart ararlar ki, üçü el-Hıraki'nin belirttiğidir. Dördüncüsü ise; insan­ların o mala ihtiyaç duymalarıdır. Bu şartlar bulunmazsa satış haram değildir. Şafii ·ve Ahmed b. Hanbel akdi esasta sahih sa:_.. yarlar. Çünkü Hadist{;)ki. yasaklık bey'in kesin haramlığını ifade etmez. Ancak yapılan· hareket tarzını yasaklar. Fakat onların mezhebindeki bazı fakihler batıl, pek çokları ise fasid sayarlar ·ve <(Sırf yasaklık bunun için yeterlidir.» derler (142).

- Hanefi mezhebinde bu konudaki kaide, az önce de belirtildi-. ği gibi beld~ halkının bu işte zarar görinernesi söz konusu ise

mekruhdur. Böyle bir zarar söz konusu değilse ve cari ve gerçek fiyat mal sahiplerinden gizlenmezse verdiği fiyatla mal sahibini aldatmamışsa satış sahihdir. Ama şehirdeki fiyatı, narhı gizlerse o zaman satış akdi fuekruhdur ve. bayiin fesih hakkı söz konu-sudur (143). · _

_ Ebu Yusuf der ki: Bir gurup_ arap Küfe'ye geldi, bütün yiye­cekleri alıp götürmek üzere idiler ve böylece Küfe'liler zarar gö­receklerdi. Bunun· üzerine onlar tıpkı mal sahiplerini yolda kar­şılayıp mallarını satın almanın yasaklığı gibi bu işten men edil-

. diler. Bir başka kaynakta Ebu Yusuf'un onlara şu haberi gönder-

1421 ez-Zeylei c. 4, s. 68. el-FetavA'l-Hindiyye c. 3, s. 214. 1431 adg. e. aynı yerler. İbn Abidin c. 4, s. 147, el-Bedai c. 5, ·s. 260.

Page 38: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

96 1 vADE FARJ,ü vE KAR HADDi

diği belirtilir: ccOnları bu işten men ederim. Görmüyorlar mı? İh­tikar yapacakları düşüncesiyle şehirliler bile _mal alnıaktan men ""' edilmişlerdir» (144). İbn Abidin (Ömer b. Abidin) köylüleri pazara \. giderken yolda karşılamaktaki yasaklığı iki şarta bağlar.

1 - İhtiyaç zamanlarında müşterilerin o kişileri yolda çe­virmeleri, mallarını alıp şehirlilere daha fazlasına satmaları,

2 - Köylüler'i yolda çevirip mallarını şehirdeki gerçek fiyat­tan aşağıya almaları ve köylülerin de bunları bilmemesidir.

İşte bunlardan birincisinde köylünün · ve · şehiİlinin zararı, ikincisinde de köylünün aldatılması söz. konusu olduğundan akld · fasiddir (145). Böylece İbn Abidin de Hanefilerin bu konudaki gö­rüşünü özetlemiş, rnekruh tabirini fesadla izah etmiştir. Şu du­ruma göre hemen bütün mezhebierde varılan sonuç bu nevi alış­verişin belirtJien şartlar dahilinde fasid oluşudur.

·Ama köylüleri karşılama kasdı olmaksızın bir kimse yolcu­luk esnasında ,pazara gelen köylülere rastıarsa Kadi Ebu Ya'la'ya göre o kişi yine o P,azarcıdan bir şey alamaz ve onlara da bir şey satamaz. Bazı Şafüler de bu fikirdedirler. Şafiilerden diğer bazılarına göre ise kişinin kas~ı telakkİ olmadığına göre yasak­lık da ona şamil değildir. Hadisteki yasağın gayesi köylüleri hile ve aldatılmaktan korumaktır. Buna sebeb olan her nevi karşıla.:. · ma yasaktır._ K.asdı hile ve aldatma olan her nevi karşılamanın yasaklanması gerekir ( 146) •

Haksız Rekabet

Burada Ticaret hukuku açısından bilhassa piyasayı kızıştır­ma, ticari rekabet yüzünden kar temini, müşteri celbetme sebeb­leriyle birisinin, müşterisiyle yaptığı akdi bozmaya çalışmadan -bahsedilecektir. Konunun esası:

cc Sizlerden bazı n ız diğer bazınız (din kardeşinin) satışı üze­rine satış yapmasın. O din kardeşinizin muamelesi ya kesinleşir,-ya da akdi bırakırlar (147). Hadis-i Şerifidir. ·

Haksız rekabet: Başkası müşterisi ile gerek pazarlık halinde iken ve gerekse akdin kesinleşmesinden sonra söz konusudur. Ra-

144) İbn Abidin c. 4, s. 146-147. 145) el-Muğni c. 4, s. 243. 146) Buhari, büyu' ss, 64, 70-; şurüt 8; nikah 45. Müslim, nikah 49, büyu'

7, 8, ll v.s. 147) Nihayetü'l-Muhtac c. 3, s. 468. el-Muhalla, mesele 1467, c. 9, s. 466.

Page 39: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

İSLAM HUKUKUNDA ALI$-VERİŞTE KAR HADDİ 1 97

suluHalı (s.a.v.) bunu yasaklamıştır. Ama bayi veya müşteri he­nüz hıyar hakkına sahipken bir başkasının ona tekiifte bulun­mıisı caizdir ve bunda bir mahzur da yoktur (14B).

Bir akdin icrası anında aldanma söz konusu olmuş ama bu, aldanan kişinin kusurundan doğmuşsa araya girmek suretiyle ak­di bozdurmaya çalışmak doğru değildir. O aldanmanın akde bir tesiri yoktur · (14D). Fazla ücret talebi sebebiyle satış· durmuşsa o zaman fiyatı artırma caizdir. Ayrıca bayi mevcut kıyınetten faz­la bir· şey ister de müşteri de buna cevap vermezse, bir başka ki­şi aynı malı aynı fiyata veya, fazla veya noksanına alabilir (150). :

İslam hukukçuları haksız rekabetle ilgili yukarıdaki ve ben­zeri mealdeRi Hadislerin hükmünden müzayede yoluyla satışla­rı istisna etmişlerdir (151). Pek tabii hileli müzayedeler bundan çok, gabn ve hile · bahsini ilgilendirir. ·

Alış-Verişte Gabn ve Hile

GABN: Lugatte hud'a, aldatmak, bir şeyin miktarını eksilt­rnek manasınadır. Hukukta gabn ikiye ayrılır: Biri «gabn-i fahişn dir ki, «uruzda nısf_.ı uşur ve hayvanatta·uşur ve akardahumus miktarı veya daha ziyade aldanmaktır.» (152). Mesela bir evin gerçek kıymeti 100 bin lira olduğu halde 120 bin lira, veya daha fazlasına satılsa veya 79500 lira veya daha aşağı bir fiyatla satın alınsa bu muamelede fahiş bir gabn bulunmuş olur.

. Gabnin ikinci nev'i ise, «gabn-i yesirııdir ki, fahiş aldanınada belirtilen miktarlard-an noksan miktarda aldanmaktır. Mesela 100 biri lira olan evi 110 bin liraya satmak veya 90 bin liraya satın almak gibi.

-Böyle bir muamele -karşısında aldanan kişiye ise «mağbün denilir. · ·

TAÖRİR ise: Aldatmak (153) manasındadır. Bazan tağrli' ve: ya aldatma kelimeleri yerine hile tabiri de kullanılır ve genellik­le gabn ile tağrir (hile) birlikte bulunur ve o zaman akdin feshi­ni 'mucib olursa da ccBey'de bila tağrir gabn-i fahiş bulunsa mağ­bfui olan kişi bey'i feshedemez.» (154).

1481 NihayetÜ'l-Muctac c. 4, s. 75. ZurkB.ni c. 4, s. aoa-aı2'ye bak. 1491 el-Muhalla, · mesele 1467, c. 9, s. 466, 467. 1501 el-Muhalla, mesele 1467, c. 9, s. 467-468. 1511 Mecelle md. 165. Bu iki terim için aynca T.B.K. md 2ı, 28 bak. 1521 Mecelle md. 164. 153) Mecelle md. 256. 154) Ruhu'I-Mecelle c. 2, s. 211.

Page 40: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

iia 1 VADE FARKI VE KAR HADDI

Herkes kendi mülkünde istediği gibi tasarruf edebileceği gi- \. bi akıl ve baliğden suctur eden hukuki tasarruflar da muteber ol­duğundan kendi tarafından, herhangi bir aldatma söz konusu ol- · maksızın yapılan muameleyi bozmaya v~ya bozdurmaya çalışan kimsenin çalışması da b<?şadır.

Bu bakımdan 1000 liralık bir malını 100 liraya satsa veya 100 liralık malı 1000 liraya satin alsa bu muteberdir, feshe yetki­si yoktur (155). Ancak yetim çocukların, vakıf teşkilatının, hazi­nenin mailarına bu kaide uygulanamaz. Bayi veya müşteridEm bi­ri diğerini aldatıp bu aldatmada gabnin fahiş olduğu · anlaşılınca aldatılan kişi alış-verişi feshettirebilir. Aldatılan kişi bu fahiş gab­ne rağmen mebide tasarrufta bulunursa . artık fesih hakkı kal­maz. Tağrir ve fahiş gabn ile satın alınan mal elden çıksa veya bir ayıp meydana gelse aldanan kişinin yine akdi fesih hakkı yok­tur ( 1so) . Ancak me bi misli. bir. mal ise (piyasada· emsali çok; öl­çülüp tartılıp sayılabilen bir şey ise) o zaman bir kısmında ta­sarruftan sonra tağrir ve fahiş gabn olduğu öğrenilse müşterinin hıyar hakktı düşmez, mebiin geri kalanını aynen ve telef olanın

. da mislini bayie vererek verdiği semeni tamamen geri talep ·ede­bilir. Fakatkıyemi mallarda böyle bir imkan yoktur (157).

Yukarıdaki kısa ve özlü hükümlerden anlaşıldığına göre ai­danan için ((hıyar-ı gabn ve tağrirıı söz konusudur. Bu hıyar hak­kının sübutu için de sırf gabnin bulunması yeterli değildir. Yani bir kimse bilerek, isteyerek bir mala fazla para ödemişse veya elin­deki malı rayicinden aşağıya satinışsa böyle bir hıyar hakkı yok­tur. Gabn ile blrlik,te tağririn de bulunması, aldatıldığını da bil­m:emesi, buna rızasının da olmaması şarttır ( 1ss) . Dışarıdan bir üçüncü şahsın aldatması, aldatılana fesih hakkı bahşetmez. An­cak hileli müzayedede durum farklı olup biraz sonra açıklanacak-tır. ·

İslam hukukunda birisini zarara sokmak caiz olmadığından baylin müşteriyi ve müşterinin de bayii fahiş gabn ile tağrir et­mesi aldanan kişi hakkında bir zarar olup meydana gelen zara­nil izalesi de vacibdir. Onun için alış-verişin feshi ile aldatılan kişi hakkındaki zarar giderilmiş olursa da diğer tarafın dahi mu­tazarrır olmaması için gabn ve tağririn tahakkuk ve sjibutu ha­kimler için incelemeye değer çok önemli bir konudur. Fakat az bir aldatma (gabn-i yesirden) kaçınmak mümkün olmadığından

ı55) Mecelle md. 356-360 e. bak. ı50) Ruhu'I-Mecelle c. 2, s. 215. 157) el-Muhalla, mesele 1464, c. 9, s. 457. Ruhu'I-Mecelle c. 2, s. 212. 158) el-Muğni c. 4, s. 214. Ruhu'I-Mecelle c. 2, s. 212, 213.

Page 41: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

İSLAM HUKUKUNDA AtıŞ-VERİŞTE KAR HAD Dİ 1 99

işin içerisinde tağrir (hile ve aldatma) olsa biie bu miktar gabn adeten affolunmuş, normal karşılanmıştır ve alış-verişin feshi­ni gerektirmez (159).

Bu konuda İbn Hazm der ki; bir şey müsavi olduğu bir şey­den eksik veya fazlasına satılarnaz, helal değildir. Bayi veya müş­teri mebide selameti şart koştuğunda durum böyledir. Ancak akld­deki gabn miktarını her iki taraf l:ıilirse ve buna her ikisi de razı ise o zaman akid muteberdir.· Ama yalnız taraflardan· birisi bu fazlalık veya eksikliği bilirse, diğer taraf bilmezse akid batıldır, sonradan verilecek icazet, akdi muteber hale getiremez. Zahirile­re göre her iki tarafın gabne rızası akdi sahih bir akid haline ko­yamaz (160). Delilleri de <<Rasulullah (s.a.v.) malın ·haksız yere heltikinden insanları nehyetti.ıı '(161) ve «Bir kardeşinizin satışı­nı heltil olmayan yolla bozmayın~ satış üstüne satış yapmayın, hi­le, aldatma yoluna gitmeyin, malın da iyisini kötüsüne karıştır­mayın.ıı (162). Hadis-i Şerif'leridir. Hadislerde hiçbir istisna ka-. bul edilmeyince bu durumda müşteri fazla ödediğini bayide kıy­ınetten az fiyata sattığında aradaki farkı isteme hakkına sahip­ler. Rıza ile vazgeçiş o eksik veya fazlayı meşru· hale· getiremez (163).

Ebıl Hanife, Malik ve Şafii'ye göre ise bey'de az veya çok al-' danma bayie rücıl hakkı kaide olarak yoktur, ancak tağrirle bir­likte fahiş gabn söz konusu ise o zaman bu hak vardır (164).

Mecelle'de tesbit edilen nisbetler Malikilerde biraz daha yük-. sektir ve İbnu'-Kassar, İmam Malik'den şunu riv&yet eder: «Bey'­

de üçte birden fazla bir aldatma var ise (yani aldatma, . mebiin kıymetinin üçte birisini geçiyorsa), o zaman gabnden söz edilir (t65).

Gabn konusunda fukahanın delili:

«Ey iman edenler! Birbirinizin mallarını haram sebebler­le yemeyin. Meğer ki, (o mallar) sizden karşılıklı bir rızadan (do­ğan) bir ticaret (malı) ola ... ıı (166). Ayet-i Kerimesidir. ·. ·

İşte bu Ayet-i Kerimede söz konusu olan riza ancak belirli

159) el-Muhalla, mesele 1464, c. 9, _s. 452. 160l Buhari, zekat 18, husumat 3; Darimi, rikak 32. 161l Buha.ri, büyu' 61. Ebu Davud, büyu' 24. 162l el-Muhalla, mesele 1404, c. 9, s. 458. 163) adg .. e. c. 9, s .. 453. 164) adg. e. aynı yer. 165) K. Kerim, Süretü'n-Nisa: Ayet: 29 1GGl Süretü'l-Bakara Ay~t: 9

Page 42: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

100 1 VADE FARK! VE KAR HADDİ .

miktar üzerinde ol~. Hiç şüphesiz bir kimse. alış-verişte gabn ol-\ duğumi bilse o zaman razı olmayacaktır, Allah Teala muamela- · · tın her çeşidinde hile ve hud'ayı kesin olarak yasaklamıştır. Ayet-te· . '

ccAllah'ı da, iman edenleri de (guya) aldatırlar. Halbuki on­lar kendilerinden başkasını aldatamazlar da yine farkına vara­maz~ar.» (167) buyurulmuştur.

Hilenin tarifi de şu şekilde yapılmıştır: Bir kimse elindeki malı emsalinin fiyatından fazla bir fiyatıa bunu bilmeyen bir ba§kasına satarsa bu, müşteriye karşı bir hiledir. Bir kimse de emsiUinin fiyatından aşağı fiyatıa elindeki malı bilmeyerek sa· tarsa bu da bayie ·karşı bir hiledir ve her hal ü karda hile cie di· hen, hukuken haramdır (tOB). ·

Bir hadise : c~Cerir b. Abdiilah el-Beceli, biriSinden bir at sa~ tın almak ister. At sahibi O'na;

- Eğer münasib görürseli sana bu atı 500 dirhem~ veririm.

Cerir: - Atın bu fiyattan daha fazlasını eder. Sana şu anda 600

dirhem. Fiyatı 800 dirheme kadar da artu,:abilirim. - Atım cidden bu kıymette midir? - At belki bundan (800 dirhemden) fazla da edebilir· ama

bi:m daha fazlasını veremem. - Öyleyse onu satın al! Bu sırada Cerir'e denilir ki, . - Onu 500 dirheme almaktan seni hangi şey men ediyor? - Çünkü biz alış-verişte hile yapmıyacağımız hususunda Ra·

suluHalı (s.a.v.) 'a söz verdik, and içtik.» ( 109). Sahabe devrinde hile ve gabnden kaçınınayı ashabın bu ko- ·

nuda gösterdikleri titizlikleri bizlere aksettiren daha pek çok· mi­saller eserlerde mevcuttur (170). .

İbn Hazm der ki; İslam alimlerinin ittifakına göre kıy1net ikidir: Eski ve yeni kıymetler: Rasulullah (s.a.v.) zamanında ta-

- cirler satın aldıklarıni kar gözeterek satıyorlardı ve bu bilinen bir gerçekti. Tüccarların sattıkları malıiı kıymeti, o asıl kıymetin mis­lin! ancak bir illet (özel şart) sebebiyle geçerdi. Tacirler elindekr mallarının kıymetlerini de ancak bazı . sebeblerden dolayı tenzil veya tezyid ederlerdi. O zaman her iki kıymeti _de olduğu gibi tek

167) el-Muhalla, mesela 1464, c. 9, s.· 453, 454. 168) adg. e. c. 9, s. 454. 169) Bak el-Muhalla, masele 1464, c. 9, s. 454 v.d. 170) adg: e. c. 9, _s. 457-458.

Page 43: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

,

·İSLAM HUKUKUNDA AUŞ-VERİŞTE KAR HADDİ 1 101

ve müstakil kıyınet sayarlardı. İşte bu iki kıymetin her birine, . kendi durtimuna riayet edilir, göz önünde tutulurdu (171). Ama

özel illet ve şartlarla tezyid edilen fiyat da emsali malların satış fiyatını geçemezdi. Nitekim Rasulullah (s.a.v.) müslümanlar ara­sında çarşı ve pazarlarda yapılan alış-verişlerde fiyat artmasının sebebini zaman zaman sormuştur (1i2). Hatta mecbur kalan ki­şinin malını satışında da . bir gabn ve hile tehlikesi olacağından Hasuluilah (s.a.v.) bir Hadisleriiıde:

«Muzdar kişinin malını satması ve malının satın alınması­

nı, tağrirli satışı ( aldatmayı) ve yenilir duruma gelmemiş mey.:. ve satışını Rasulullah (s.a.v.) yasaklamıştır.» (173) buyurmuştur.­Demek ki, bayi ve müşteri iyi niyyetıe ve rıza ile alış-verişte bu­lunsalar bile burada muzdar tarafın içinde bulunduğu psikolojik hal, 'baskı alış-verişin normal ceryanına mani olacağı. düşünüle- _ rek sınırlandırılmış, yasak1anmıştır.

Fukaha eserlerinde birkaç konuda esas itibariyle gabn ve hilenin bulunacağını objektif olarak kabul. etmişlerdir. Daha ön-ce de dolay,lı şekilde açıklanan bu yerler şunlardır: ·

ı - Mal sahiplerinin pazara gelmeden yollarını çevirip mal­larını satın almada ve bunu yapan kişinin onları aldatması,

2 - Hileli müzayede (beyu'n-neceş) : Satın alma niyyeti ol­madığı halde bir kimsenin müşteriler arasına girip satılan mala fazla fiyatlar vermesi, gerçek alıcıların· fazla fiyat tekliflerine se­beb olmasıdır. İslam bunu yasaklamıştır. Rasulullah (s.a.v.) 'den

- ·«N ebi (s.a.v.) neceşi -hileli müzayedeyi- yasakladı.» (174) Hadis'i rivayet edilmiştir.

3 - Aracı kişinin .aldatması (175).

Bu gibi yerlerde aldatılan kişi akdi fesihde ve muteber say­ınada hıyar hakkına sahiptir. Mümessil olmayan fuzfı.linin satışı gabn-i yesir olarak değerlendirilir, fesili hakkırtı pek doğurmaz. Bazı fakihlere göre mebii bilmernek hile ve gabn yönünden müş­teriye bir hıyar hakkı verir. Bu durumda kendisine mal gönderi­len veya mümessili, ·elçisi inalı elinde fazla bekletemez. Hile ve.

171) Buhılri, icare 14. Müsnedu Ahmed 2/139. 172) Ebu Davud, büyu' 25. Müsnedu Ahmed 11116. 173) Buhari, büyu' şurüt 11. Müslim, büyu' 13. Nesei, büyu' 18. 174) Buhari, büyu' 68, 70. Mqslim, büyu' 19. v.s. 175) el-Muğni c. 3, s. 584. Nihii.yetü'l-Muhtac c. 3, s. 469, c. 4, s. 753.

Page 44: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

102 1 VADEFARKIVE KAR HADDİ

gabne muttali olunca derhal hıyar hakkını kullanması gerekir ( liO.).

Ahmed b. Hanbel'den mervi Hadislerde ve fetvalarda gabn için kesin sınırlayıcı bir nass yoktur. Diğer .Hadis kitaplarında da durum aynıdır. Ancak yukarıda kaydedilen Mecelle hükmündeki ve benzeri yerlerdeki nisbet tatbikattan ve fukahanın ictihadın­dan alınmadır. Nitekim Hz. Ebu Bekir halifeliği zamanında, vali­leriiii irşadında bu nisbeti üçte bir (1/3) şeklinde tesbit etmiştir. İmam Malik de, daha önce görüldüğü gibi, bu fikre istinad eder. Çünkü ona. göre üçtebir hususunda Rasulullah'dan mervi Hadis­ler vardır. Onlardan birisinde Rasulullah (s.a.v.) «Üçtebir, -bir başka rivayette, altıdabir-, gabn-i fdhiştir;ıı (177) buyurmuştur. Bir rivayette insanların normal olarak altıda bir ve daha az al­danmaları az bir aldanma ve aldatma olarak vasıflandırılır. İslam hukukunun gabn ve tağrir konusunda sarih ve kat'i bir nass koy-: mayışının sebebi nisbetıerin tesbitini beldelerin örflerine bırak­masıdır. Böylece daha pratik bir çözüm yolu tavsiye edilmekte­dir. (17B) •.

Abdullah b. Ömer'den rivayete göre : Bir adam Rasulullah;a gelerek «Alış-verişte devamlı aldatıldığının söyler. Rasulullah (s.a.v) da «Bir daha alış-veriş yaparken aldatmaca (hılabe) yok­tur, den tavsiyesinde bulunur~ o adam artık ondan sonra, alış­verişte bulunurken hep «aldatmaca, hile yoktur.n der idi (179) Ra­sulullah (s.a.v.) bir başka Hadis'lerinde de «Müslümanın, müslü­manı aldatması heltil degildir.» (1BO) buyurmuştur.

İslam hukukçularından Malikiler hariç, diğerlerille ( cumhu­ra) göre tüccar arasında rızalaşma halinde gabni bir fesih sebebi kabul etmezler. Cumhurun, gabinden dolayı derhal akdi fesih hakkı tanımayışlar,ının sebebi;- tarafların günlük işler ve mua­melatında tedbirli bir kişi olarak davranmalarını temindir. _Aksi halde muamelatta istikrar söz konusu olamaz. Gabnden dolayı fesih hakkının hemen doğacığını söyleyenler ise; Hasuluilah (s.a.v) ın yukarıda geçen « ... Aldatmaca yok, de ve üç gün mu­hayyerlik hakkını şart ko§.ıı tavsiyesini delil gösterirler ve hıyar hakkının, Hadis sonundaki süreyle ·sınırlı olduğunu belirtirler. Ahmed b. ·Hanbel de ııGabn iddiasında bulunan kişi ödediği pa_.

176) Hadis, meşh:ur hadis kitaplannda bulunamamıştır. Bak el-Muğni ·c. 3, s. 585.

177) el-Muğni c. 3, s. 585 Zurkani, c. 4, s. 3ı3. 178) Buhari, büyu' 48. Müslim, büyu' 48. v.s. 179) İbn Mace, ticaret 42. Müsnedü .A-hmed 1/433. 180l Zurkani, c. 4, s. 314. ei-Muğni c. 4, s. 212. 213.

Page 45: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

İSLAM HUKUKUNDA ALIŞ-VERİŞTE KAR HADDİ 1 103

ranın, o şeyin semen~i mislinden fazla olduğunu isbatlamak · zo­rundadır.» der (181).

Şu duruma göre gabn ve tağrir İslam hukukunda yasaklan-. mıştır ve hatta bu yüzden tüccarın çoğunun facir kişi olarak kı­

yamet günü haşrolunacakları, onun için de böyle kötü bir işten kaçınmaları Hadislerde öriemle tavsiye olunmuştur (1B2). Nitekim bir Hadiste «Satışta, alışta, hüküm verirken ve hakkında hükilm

. verilirken riıüsamahalı davranan kullarına Allah Tedla rahmet ·'eder.» (183) Bir başka Hadiste de Rasulullah (s.a.v.) a şu sorular

sorulur: ·

.-ııMü'min korkak olur mu? ·

-Evet .. ' - Mü'min cimri olur mu?

-Evet.

- Mü'min yalancı olur mu?

- Hayır.» (184) buyurulur.

Binaenaleyh yukarıdan beri arz ve izahına çalışılan Hadis:-i Şerifler ve fukahanın ictihadları karşısında fahi§ fiyatla mal sat-

. mak suretiyle .tağrir ve gabn yoluna tevessül hiÇ de iyi karşılan~ mamış ve böyle bir iş «Aranızda mallarınızı haksız sebeb_­lerle yemeyin ... ıı (185) Aye~-i Kerimesinin umumi hükmüne de mugayirdir. Gabn ve tağrirde nisbetin tayinini örfe bırakan­lar çoğunlukta olduğuna ve günümüzde ticari hayatta aza ka­naat etmeme ve yalan söyleme yaygın hale geldiğine göre örfe bağlı kalmak şartıyla bir fiyat kontrolüne, asgari taban fiyatı ile azami satış figatlap ·tesbitine girişrnek herhalde--islam'ın arzula­dığı hedefe ulaşmak için en çıkar bir yoldur. Tesbit olunacak esaslar dahilinde yine serbest rekabet esası sürdürülebilir.

1811 Hadisler için bak. Zurkani c: 4, s. 315, 316. 1821 Buhfı.ri, büyu' 16. Tirmizi, büyu' 74. İbn Mılce, ticarat 28. Darimi, bü-

·yu' 14. 1831 Muvatta' kelam 19. -1841 el-Fetava'l:Hindiyye c. 3, s. 213 v.d. 1851 K. Kerim Suretü'l-Bakara Ayet - 188.

Page 46: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

104 1 VADEFARKIVE KAR HADDİ

iktikarın Alış-Veriş Hukuku Yönünden Bir Değerlendirilmesi

İHTİKAR: Kelime itibariyle, bir şeyi kıyrrietıensin diye ,sak­lamak, satmaktan kaçınmaktır. Hukuk dilinde ise insanların ve­ya ehli hayvanların yiyeceklerine ait şeyleri, satış kıymetleri yük­selsin diye saklamaktır (186).

. . Fıkıh kitaplarında böyle bir davrariışın haram ve 'yasaklığı

belirtilmiştir ki, btina delil olarak:

«Bir kimse müslümanların yiyeceğini depolar ve onları pi­yasaya sürmezse Allah Tedla ·da onu cüzzam ve iflas la karşı kar­şıya getirir.» (187), ~cMüşteri eelbeden -alış-verişini, ticaretini sür­düren- kişi rizıklanmış, iktikarda bulunan ise lanetlenmiştir.»

· (188) ve benzeri pek çok Hadisler ile Hulefa-i Raşidin ile ashabın tatbikatıdır. Şimdi o zamana ait bazı olayları-da burada zikirden . . sonra fukahanın görüŞüne geçilecektii- (180).

Anlatıldığına göre; ömer b. el-Hattab (r.af ashab ile çarşı-ya çıkar. Mekke'nin bira.z dışarısında yiyecek yığınları görür.

- B_u nedir böyle? diye sorar .. Mal sahipleri,.

- Halka satmak için biriktirilmiştir, derler. Hz. Ömer de,

- Allah o mala ve mal sahibierine bereketler versin, der. Bu ara Halife'ye orada bulunal_ı birisi, ·

. . -- Eğer o mal ihtikar için toplanılmışsa yine mi bereket ta-

- lep edersiniz? ·

~ O ~alları kim ihtikar eyledi?

- Öşİnan'ın' kölesi falan ile Ömer'in (Sizin) köleniz falan. Bunun üzerine Halife Ömer o iktkişiye,

-- Müslümanların malını, gıdasını ihtikara sizi sevk eden şey nedir? diye haber yolladı. Onlar- da,

- Malınızı satın almayız ve malımızı satmayız, diye haber yolladılar.

186) İbn Mace, ticarat 6. Müsnedü Ahmed 1121, 2/33. 187) İbn Mace,_ ticarat 6. Darimi, büyu' 12. 188) Zurkani c. 4, s. 254. 189) el-Muğni c. 4, s. 244.

Page 47: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

İSLAM HUKUKUNDA ALIŞ-VERİŞTE KAR HADDİ 1 105. - .

- RasUlullah'ın şöyle buyurduğunu işittim; demiş yukarı­daki «cüzzam ve iflasııı havi hadisi okumuştur.· Halife Ömer de, · · ·

Ravi der ki; Hz. Osman'ın azadlısı, bu konuşma üzerine, elin­deki gıda maddelerini sattı ve şöyle dedi;

- Allah'a yemin ederini ki, bir daha asla ihtikar yapmıya­cağım.

Hz. Ömer'in azadiısı ise satmainıştır. Ve O'nu cüzzam hasta­lığına yakalanmış gördüm.ıi (1Do).

Yasak ihtikarda bulunması gerekli şartlar şöyle sıralanabilir:

ı - Bir. malın satın alınması: Bir malın satılmak kasdıyla satın alınması yasak değildir.

2 - Satın alınan mal gıda maddesi olmalı.· Pek çok fakihle­re göre ise hayvan yemleri, elbiselik kumaşlar v.s. de de ihtikar söz konusudur~

3 - İnsanlar o malı satın almada ve teminde sıkıntı ve aşı­rı ihtiyaç ·duymalılar ki, bu da iki şekilde olur:·

a) Bu sıkıntı dar bir bölgede duyulmalı, büyük şehirlerde {Bağdad, Basra gibi yerlerde) böyle bir sıkıntı söz konusu değil-dir {101). -

b) Halk darlık içinde iken mal sahiplerinin malları· topla­mak suretiyle insanları darlıkla ~arşı kar§ıya getirmeliler. Ama halk darlık içinde değilken tüccar kişiler halkı darlıkla karşı kar­şıya getirmek için değil de ticaret için mal toplarsa bu haram de­ğildir (192). . . .

Kasani'nin de belirttiği gibi· bir kimse şehirde yiyecek satın alır, biriktirir ve ·satmaktan da kaçıhır da böyle bir durum diğer insanlara zarar verirse bu _bir ihtikardır. ·Mahallin büyüklük veya küçük~üğü zararın halk üzerindeki tesi~ine göredir. Şehir büyük, mal sahibinin iddihan insanlara zarar vermezse o kişi mtihtekir sayılmaz. Çünkü ihtikar müşteriden malı habsetmekle· ammenin

/ hakkını önlemekle zulum şartı gerçekleşmemiştir. Ayrıca bir kim­se kendi tarlasını eker, niahsulü anbarına kor, sonra da fazla fiyatıa sata;rsa bu ihtikat- değildir. Çünkü şehirlinin hakkına ta-

1901 adg. · e. c. 4; s. 244. 1911 adg. e. c. 4, s. 245. 192) el-Bedai' c. 5, s. 129. el-Fetava'l-Hindiyye· c. 3, s. 213, 214.

Page 48: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

106 1 VADEFARKIVE KAR HADDİ

alluk etmiyor. Ama din ve ahlak açısından bu yine de iyi bir dav­ranış değildir. Güzel olanı; insanların o mahsfıle ihtiyacı var ise ve p1yasada bulmakta güçlük çekiyorsa o takdirde ihtiyacından fazlasını satınalıdır (193). · · ·

Ebu Yusuf'a göre amıneye zarar verici. her nevi satıştan iın­tina hali ihtikardır. Her ne kadar Hadis-i şeriflerde ıc ... insanların gıda maddelerinde, yiyeceklerinde ... ıı (104) ibareleri geçiyorsa da bunlar sınırlayıcı, tahdidi değil, belki de ıı .. .insanların ihtiyacı olan her şeyde ihtikarın yasaklığına ... ıı birer nümfınedir. Zira ih­tikarda ııammenin zarar görmesin ve samğın (muhtekirin) ((za­rar kasdııı önemli olduğuna göre bu kasdın gerçekleşebildiği her malı depolamak, piyasadan çekmek birer ihtikardır, onu yiyecek­ler ve muayyen yemlerlesınırlamak doğru değildir.

İmam Muhammed ve diğer bazı Hanefi fakihleri ile Şafii ve Hanbelilere göre ise ammenin en çok zarar-gördüğü şeyler irisan­ların ihtiyaç duyduğu temel gıda maddeleri ile hayvanların yem­lerinden önemli sayılanlarıdır. İşte bunlar depolan ır, satİşa ,arze­dilınezse o zaman ihtikar, insanlara zulüm ve hak~ .lık söz konu­sudur ( uı5).

Her iki fikir taraftarlarının delili de baş tarafta kaydedilen hadisler ve benzerleridir. Bu· delillerden varılan sonuç: İhtikarın haramlığıdır. Mal biriJ.üirip de darlık zamanında· çok para ile sat­mak yasak ve günahdır. Aslında pazara gelen köylüleri karşılamak da halka zarar verme kasdım taşıdığından dolayı yasaklanınamış ınıdır poo). Ebu Yusuf'un görüşü bugün için belki de daha geçer-lidir. · ·

Bazı fakihler ınal depolamayı, haksızlık ve zulmün tahakku­kunu bir süre ile sınırlamazlar. ·Ne zaman ki, amıneye bir zarar söz konusudur, işte o vakit ihtikar vardır. Bir Hadiste her ne ka­dar ıı ... kırk gece.,.ıı (19i) kaydı geçiyorsa da diğer bazılarında böy­le bir zaman kaydı yoktur (108). Diğer bazı fakihlere göre de_ bi­riktirme kısa bir süre için ise bu hareket ihtikar değildir, uz~m bir süre için ise ihtikar sayılır. Sürenin uzunluğu da bir ay veya. da­ha uzun bir zaman olarak takdir edilmiştir. Bir aydan az zaman

. kısa süre sayılır (tD9)

1931 İbn Mace, ticarat 6. Müsnedu Ahmed 1121, 2/23. ı94l el-Bedai' c. 5, s. 129. el-Fetava'l-Hindiyye c. 3, s. 214. 1951 el-Bedıli c. 5, s. 129. Nihayetü'l-;Muhtac c. 3, s. 472, 473. 196) Müsnedü Ahmed 2/33. 197) Müsnedü Ahmed 2/33. 198) Mesela: Ebu Davud, büyu' 47, 89. Tinnizi, büyu' 40 v.s. el-Bedai c. 5, s.

129. 199) cl-Fetava'l-Hindiyye c. 3, s. 214.

Page 49: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

İSLAM HUKUKUNDA ALIŞ-VERİŞTE KAR HADDİ 1 107

Bu durumlarda ne yapılabilir? Hakim, muhtekirin malına el koyup onun rızası olmadan satabilir mi? Hukukçular bu konuda. iht.ilaflidırlar. Fukahamızın ekserisinin fikrine göre muhtekir ki­şinin kendisine yetecek kadar ol;:ı.n miktar ayırt edilir ve gerisini hakim bizzat el koyup satışa çıkarabilir. Bu zaman Hisbe Teşki­latı (~00) ile işbirliği yapar, onları harekete geçirir (2oı). İ:mam Muhammed der ki, ((Devlet Reisi muhtekiri ((Halkın karlı şekilde sattığı fiyatla malını sat.ıı diye zorlar.» Muhtekir dava edilirse, hakim muhtekir ve ailesinin ihtiyacından faL;la olan miktarı sat­masını ona emreder ve böylece işine son verir. İhtikarclan vazge­-çersene ala ama yine devam ederse tekrar dava açılır, bu defa ha­kim ona nasihatta ve hatta tehdidde bulunur, yine dava edilirse

· o zaman münasib göreceği bir tazir cezası ile, hapisle, cezalandı­rır. Devlet Reisi de halkın ağır zarar görmesinden korkarsa muh­tekirden malı alır ve· ancak helakinden korkulan kişilere dağıtır.

Hz. Ömer (r.a.) 'den şu haber n;:ı.kledilir: ((Çarşı ve pazarla­rımızda fiyatların artışını göstermek, kar ve fiyat artırmak için isteyerek mal biriktifrnek diye bir şey yoktur ve olamaz. Hiçbir kimse Allah'ın nasih eylediği rızkı boş ·yere depolayıp bizler aley­hine kasden ihtikarda bulunamaz. Fakat kış ve yaz demeyip rızık celbi için samirniyetle koşturup ·günün piyasasıyla bizlere satan her tacir Ömer'in baş tacı ve misafiridir. Allah'ın razı olduğu fi­yat ve şekilde malını satsın (satabilir), Allah nasıl istiyorsa o şe­kil ve surette malı elinde tutsun (tutabilir), Onlar menfaatıeri uğ­runa istedikleri ·şekilde mallarını satabilirler. İnsanların ihtiyacı için günün rayici ile malını satarsa hakkında artık bir cebir ve zorlama yoktur. İnsanların ihtiyacını karşılamak için böyle hare­ket ·edene bir cebir de yoktur.» (202).

(Görij.lüyor ki, müslümanlık bir taraftan. ·devlet reısının fi­yatları tesbitte bir tesirinin olmayacağını, daha önce geçen cıEş­yaya, erzaka nar h vaz etmeyiniz. Çünkü · narh koyan, ucuzluğu, panalılığı meydana getiren, mahlukunu rızıklandıran ancak Al­lah Teala'dır.ıı Hadis-iŞerifiile hükme bağlarken taeirierin de hak­sız kazanç yollarına, karlarını haksız olarak artırmalarına asla göz yummamış, müsamaha etmemiştir.)

Eşyanın fiyatları bazan yükselir, pazan da düşer. Ticaret ha­yatına devamlı surette müdahale edilmesi iktisadi prensipiere de

2ool Asli vazifeleri arasında çarşı ve pazar yerlerini. kontrol de bulunan bir nevi zabıta teşkilı'ı.tıdır. Daha fazla bilgi için bak. Yusuf Z. Kavak­cı «Hisbe Teşkilı:'l.tı», Erzurum 1976.

20ll Nihı'ı.yetü'l-Muhtac c. 3, s. 473. ei-Fetılva.'l-Hindiyye c. 3, s. 214. 202) Zurkılni c. 4, s. 252-253.

Page 50: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

108 1 VADE FARK! VE KAR HADDİ

muvafık değildir. İslam hukuk ve iktisadında da semen satıcının hakkıdir, bunu takdir de kendisine aittir. Böyle bir hakka devlet tarafından müdahale hiç de hoş .bir şey değildir. Meğer ki, taeir­ler kendilerine yapılan her türlü nasihata rağmen ellerindeki malları haddinden fazla fiyat ila satmaya teşebbüs etsinler ve dev­let de müslümanların hakkını korumak için narh koymaktan baş­ka çare bulamasın. O takdirde görgülü; bilgili ve tecrübeli kişi­lerle istişa;re sonucu eşyaya narh koyabilir ve bunda bir mahzur da yoktur (203).

İhtikardan kaçınmal_{ bir v~zifedir ve halkın zararına oldu-. ğurı,dan asla tasvib edilemez .. İslam nazarında hukuki yollarda usulüne uygun yapılan ticaret ne kadar öğülmüş (övgüye layık) ise gayr-ı meşru bir surette yapılan ticaret de o kadar kötülenmiş~ tir. Nitekim lıadislerde; ((Bir kimse yiyileeelç şeyleri celbedip gü­nün piyasasına göre satsa onu tasadduk etmiş gibi olur.» (204) ve ((Bir kimse kırk gün madrabazlıkta (ihtikarda) bulunsa, sonra da bunu sadaka olarak dağıtsa bu sadakası, o iktikarına keffaret ola-. maz.ıı (205) buyurulmuştur. ·

Sonuç:

ııİslam Hukukunda Aliş-Verişte (Ticarette) .Kar Haddiıı mev:.. zuunda, buraya kadar kişiye kar sağlayıcı veya kişinin kar temin edebildiği muhtelif akid nevilerine temas edilmiştir. İlk görünüş­te bazı balıisierin başlıkla münasebeti nedir? diye bir soru soru­labilir. Her ne kadar bu başlıkların konu ile doğrudan bir ilgisi yok ise de dalaylı yolla ve kişiye kar sağlayıcı işlerde İslam Dini'nin ve Fıkıhının getirdiği prensipleri göstermekte ve ortaya koymak­ta yardımları mevcuttur.

Gôrülüyor ki, İslam'ın; kar mevzuu ile ilgili nassları ve pren- · · sipleri de diğer sahalardaki gibi hukuki, ahlaki ve. uhrevi bir kısım müeyyideleri de birlikte ihtiva etmektedir. ·Bundan ma}{sad-; İs­lam hukuk ve iktisad · prensiplerinin yalmz maddi esaslara, bağ­lara değil manevi esas ve değerlere de istinad etmesidir. Onun için de her şeyden önce ahlaklı bir cemiyet ve ferdi oluşturmak en baş-ta gelen gaye telakki edilmiştir. İşte bu gaye tatbikatta tahak­kuk etmiş olarak düşünülmüş ve on~ göre umumi hükümler sev-

203f Yukandaki Narh. başlığına ve ıstılahat-ı _Fıkkiyye Karnusu c. 6, s. 125-126 ya bak.

2041. İbn Mace, rühtın 16. 2051 Müsnedu Ahmed 2/33. ıstılahat-ı fıkkiyye Karnusu c. 6, s. 126.

Page 51: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

İSLAM HUKUKUNDA ALIŞ-VERİŞTE KAR HADDI 1 109

kedilmiş, sonra da istisnai hükümler, müeyyideler konulmuştur. Pek tabii fert ve cemiyette öngörülen ahlaki esaslar zayıflayınca da umumi· hükümleri sınırlayıcı o istisnai hüküm ve ictihadlar daha çok meriyet sahası kazanmış, bey'in meşru ve gayr-ı meşru olanları fıkıh kitaplarında etraflı şekilde incelenmiştir.

Buna göre İslam Hukukunda ticari sahada «serbest rekabetıi esası bir kaide olarak benimsenmiştir. Günlük hayatta fiyatların teşekkül ve tekevvünü iktisactın arz ve talep kanuniarına bırakıl­ri:ııştır. Alış-veriş anında kişinin en az ne kadar, en fazla ne kadar kar edeceği aç~k ve seçik bir şekilde gösterilmemiştir, piyasanın kontrolüne dair Kitap ve Sünnette umumi prensipler vazedilmiş, iş daha çok alakah teşkilata ve ülü'l-emre bırakılmıştır. Amme menfaatı ve onu himaye, karın tesbitinde ve narhda en başta ge­len şart olarak gösterilmiştir. Faizin kesin sürette yasaklanmış olmasına mukabil, kar nisbetini tayin ve tesbit eden bir hüküm İslam'da yer almamıştır. Bu bakımdan satıcı ile müşterinin iyi niyyeti ve gösterecekleri gayret, fiatın tesbitinde önemli bir rol oynayacaktır.

Hüsn:-i niyyetin su-i istimali halinde yapıla:p. fasid. bir satış akdi gasbdan daha kötü olarak düşünüılnüştür. Mebi ve semen hakkında konulan «kabzetmeden önce satış yasağın geçmişte ol­duğu gibi zamanımızda da aynen geçerli olsa gerek. Zira imalatın geliştiği bu zamanda bir veya birkaç kişinin, bir fabrikanın bir yıl- . lık veya daha· uzun süreli imalatını, önceden satın alıp pöylece mebi henüz bilfiil zirnınetine geçmediği halde satması piyasayı kontrol etmesi, evrak üzerinde yapılan satış müamelelerinin, İs­lam hukuku açısından, rnuallel olduğu anlaşılmaktadır.

Muhtelif kıyınet birimlerinin semen olarak kullanıldığı bu za­manda exchange esası ve rayiç· fiyatın gÖzönünde bulundurulması şartı da mebiin gerçek kıyınetini tesbitte önemli bir yer tutmak­tadır. Takas v~ya trampada da yirie eşyaların rastgele değil, o gün­kü cari fiyatla gerçek kıymetleri hesaplanıp aralaitndaki nisbet . ona göre kurulmakta ve ·böylece götürü usulü istismara yol açıcı trampaların öiıüiıe geçilmiştir.

Zaınanımızda ticaret kervanla yapılmadığına, nakliyyat uzun zamana ihtiyaç göstermediğine ve bey'le ilgili diğer işler kolayca tesbit edilebileceğille göre pazarlık usulü satış kadar murabahalı satış da ö"nemli bir yer tutar ve belki de ikincisi günlük hayatta bitinciden daha çok uygulanmaktadır. Şu hale göre İslam huku­kunda eşyanın gerçek semeninin, ana paranın, p.esabında ne gibi masrafların buna dahil edilebileceği ve en fazla ne kadaF kar sağ­lanabileceği sınırlandırılmıştır. Kısacası müşteriler bayiin fuzuli ve şahsi masraflarını da ödemekten korunmuşlar ve karın da yüz-

Page 52: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

iıo; vADE FARKı VE KAR HADDİ

de yüzü bulmaması tesbit edilmiştir. Müşterinin bayiin ihaneti ile karşı karşıya kalması hillinde de durumu·hukuken kuvvetlendiril­miştir. Hatta görüldüğü üzere en son bayie· daha öriceki bayilerce tanınan kolaylıkların . müşteriye a:Ynen aksettirilmesi bir kısım hukukçular tarafından benimsenmiştir. Filhakika veresiye ve taksitle ·satışların revaç bulduğu· günümüzde hukukun umumi prensipleri sarsılmadığİ müddetce ·ve sırf en son bayiin şahsın­qan değil de iktisadi sebeblı;:rden doğan bu nevi kolaylıkların müş­teriye, fiyatla aynen tanınınasında ve yansımasında büyük fay­dalar olsa gerek.

Piyasayı kızıştırmak, haksız rekabet (eşya danpigleri) v.s.'nin yasaklanışı ve bir kısım mahzurları sebebiyle narlım kaide olarak

. pek tasvib görmeyişi, .hem müşteriler ve hem de tacirler gurubu­nu himayeyi istihdaf etmektedir. ·Fakat büyük tröstler ve mono­poller aşırı fiyat düşürmekle küçuk sermaye şirketlerini iflasa sü­rükleınekt~ ve rakibierinin bizzaru~piyasadan çekilmeleri sonun­da tek başına kalmakta, işte o zaman fahiş karlarla malını rakibsiz satmak suretiyle zararını kapatıp kısa zamanda aşırı kara dönqş­mektedir. Çoğu defa da mal sahibi ve köylüler, şehirli ve tacirler karşısında, bir taban fiyatı ve kontrol olmayınca himayesiz kal­maktadırlar. Böylece muhtel~f yönlerden iflasın eşiğine gelenleri korumak amacı ile müteahhirun uleması narlım tatbikine cevaz vermişler, Osmanlı Padişahlarmın bu cevazdan faydalandıkla:p görülmektedir. Binaenaleyh fesad-ı ümmetin yaygınlaştığı bu za­manda serbest rekabetin tatbikine de fırsat veren taban ve ta­van fiyatları gösteren, her türlü gabn, hile ve ihtikarın öriüne ge~ çebilen kaideier koymakta (dinen de) bir mahzur yoktur.

Dini ve ahlaki duyguların, inancın, kişileri, piyasayı ve fiyat.: ları kontrol edemediği, kontrolden geı:i kaldığı, kanaatsızlığın ha­kim olduğu devrelerde bir kısım emirlerle devJetin piyasa ve fi­yatlara müd~halesi, bunu sağlayan teşkilat kın~nası tarihte görü­legelmiştir. Ifrata _götürülmeyen, bayi ve müşterinin hukukunu eşit şekilde koruyan bu nevi müdahaleler tslam hukukunda meş­ru kabul edilmiştir.

Hakikatı ve doğruyu ancak Allah (c.c.) bilir.

Page 53: iSLAM HUKUKUNA GÖREisamveri.org/pdfdrg/D013935/1990/1990_SAFAKA.pdficab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet·

'

K'AYNAKLAR

el-Fetava.'l-Hindiyye -Heyet,-, Bulak 1310. Haşiyetü-İbn Abidin -Muhammed Emin b. Ömer Abidin-, Mısır 1307. _Haşiyetü'ş-Şelebi-aliı.'z-Zeylei Cez-Zeylei k~nanndal-Bulak 1313. Hukuk-ı İsla:miyye ve ıstılahat-ı Fıkhiyye Karnusu -Ömer N. Bilmen- 8. cilt,

2. baskı, İstanbul 1970. İslam Hukukuna Giriş -Abdulkerim Zeydan, terc, Ali Şafak- İstanbul 1976. Kur'an-ı Hakim ve Meal"i Kerim, -Hasan Basri Çantay-, 5. b::ı.skı, İstanbul

1965. _ el-Mebsut fi'l-Füru' -Ebu Bekr Muham~ed b. Ebi's-Sehli's-Serahsi- Mısır 1324. Mecelle-i Alıkam-ı Adliyye -Heyet-; Ankara 1959. el-Muhalla -İbnu -Hazm-, Mısır 1389. Muhtasaru'l-Müzeni -İsmail b. Yahya'l-Mü~eni- 2. baskı Mısır 1393. el-Muv~tta -Malik b. Enes- Kitiı.bu'ş- Şuab, Beyrut. el-Müdevvene -Malik b. Enes- Bağdad 1970. Müsnedu-Ahniet -Ahmed b. Hanbel- 3. baskı Mısır 1368-1372. Nih~yetü'l-Muhtac ala Şerhi'l-Minhıi.c -İbn u Şihabüddin er-Remli-Mısır 1386. Rutıu'l-Mecelle -Hacı Reşid- 2. cilt İstanbul 1327. Sahiliu'l-Buhari -Muhammed b. İsmail el-Buhari- İstanbul1315. Sahihu'l-Müslim -Müslim b. Haccaci'l-Kuşeyri- İstanbul 1329-1332. Sünenu'd-Darimi -Abdullah b. Abdirrahman- Dımaşk 1339. Sünenu'd-Dara-Kutni -Ali b .. ömer- Delhi 1310 .. Sünenu'b-ni Mace -Muhammed b. Yezidi'l-Kazvini- Mısır 1349. Sünenu-Ebi-Davud -Süleyman' b. Eş'as- Mısır 1371. Sünenu'n-Nesei -Ahmed b. Şuayb- Mısır 1383. Sünenu't-Tırmizi -Muhammed_b. İsa- Mısır 1350. Şeb:ramlusi ala'n-Nihaye -Ali b. Ali- Mısır 1386. T.B.K. · <Türk Borçlar Kanunu>. T.T.K. CTürk Ticaret Kanunu>. el-Ümm eş-Şıifii Bulak- 1322-1325. ez-Zeylei -Osman b. Ali- Bülak 1313. ez-Zurkani -Muhammed b. Abdi!Mki- Kahira 1936.