fÂtir sÛresİ - ahmettunalilar.com · fâtır sûresi • 175 rahmeti, allah (cellecelâlûhû)...
TRANSCRIPT
FÂTIR SÛRESİ
r^ u t
Sûrenin başında ElhamdüliNâhi fâtmssemevâtı geçtiği için,
Sûreyi Fâtır denilmiştir.
Bu süreyi celile; 45 âyet, 97 kelime, 3130 harften ibârettir.
Hâlik-i Kâinat, kendine ta'zimen ve ümmete tâlimen hamdü senâ
buyuruyor. Cenâb-ı Hak'kı zikir, en büyük bir nimettir.
1- 4 ^ j j 4_&JUJl > j V l j o l l L Ü l J pU & JuU Jİ
JtS" ^_P 4Üİ <j} il—iü l_a J_U Jl _3 J_>Jj £-l_>j j cL-İJj
-JJs
' J» VHamdü senâ nereden gelirse, kim yaparsa, kime ya
pılırsa, Allah'a mahsustur. Çünkü kimi senâ etsen, onun Hâlik'i,
Allah'tır. Hangi sanatı sevip takdir etsen, yine Allah'a dayanır. ^kli0 xlj o lj-L -U l Gökleri ve yeri ademden yoktan var eden, halk
eden Allah'tır. 4-idUJl J _pU- O Allah ki melekleri vesile, elçi
yapmıştır, peygamberleri ve sâlih kulları arasında. ,A_2_a j j ı * . V
f'L jjj cL- Meleklerin nev'ileri var, bir kısmı kanat sahibidir. İki-^ ^ o ^ o j,
şer, üçer, dörder kanatlı elçiler. İ L i J l__a ^_i Jl_> O, ya-
174 • Tefsir Sohbetleri
ratmada (istediğine) dilediği kadar fazla verir. Jİ' j - * ^l <l
Şüphesiz Âllâh, her şeye kadirdir gücü yetendir.
Cibril-i Emin, Rasûl-û Ekrem SaNâNâhû Aleyhivesellem'e geldi
ğinin bir defasında, Rasûl-û Ekrem SaNâNâhû Aleyhivesellem demiş ki; "Ben, seni şeklinde görmek istiyorum." Mâlum ya Rasûl-û
Ekrem Sallâllâhû Aleyhivesellem'in, beşeri olan vücudu müteessir
olmaması için Cibril-i Emin insan şeklinde gelirdi. Rasûl-û Ekrem
Sallâllâhû Aleyhivesellem, Cibril Emin'e ben seni gerçek şeklinde
görmek istiyorum dedi. Cibril-i Emin de "efendim, beşeri vücu
dunuz tahammül etmez de rahatsız olursunuz" deyince, Rasûl-û
Ekrem Sallâllâhû Aleyhivesellem istediğini tekrarlamış. Ve Cibril-i
Emin bir kanadı şarkta, bir kanadı garpta acayip bir şekil alınca, hakikaten Rasûl-û Ekrem Sallâllâhû Aleyhivesellem biraz mütees
sir olmaya başlayınca şeklini değiştirmiş ve Rasûl-û Ekrem Sallâl- lâhû Aleyhivesellem'i kucaklamıştır.
Mevlânâ Celâleddin Rûmî Kaddesâllâhû Sirrahülaziz buyuru
yor. Cebrail Aleyhisselam'ın böyle gerçek şekli kanatları zuhur
ettiği zaman, beşeri vücud müteessir oldu. Fakat Muhammed
Sallâllâhû Aleyhivesellem, Hakikat-ı Muhammediyye'yi gösterse
idi, kıyamete kadar Cibril-i Emin kendine gelemezdi.
2- JuuJ-a L*aj L J j-* jj»l-llJ AÜİ -Ûîj l—*
(Uj>odı j-ajiiı j-*
&l £-:£> l* Her neyi ki Âllâh CelleCelâlûhû, insanlara fü
tuhat vermiş, ihsan etmiş rahmetten. Her ne ki ne rah* -
meti, Âllâh bir insana takdir etmişse, hiçbir kimse
onu imsak edemez, o gelip yerini bulur. L* j Herhangi bir
Fâtır Sûresi • 175
rahmeti, Allah (CelleCelâlûhû) bir kulunda tutmuşsa vermemişse,
\ 4_! O'nun tuttuğunu ondan sonra salıverecek
de yoktur. O'dur ancak O'dur. j_>jkJl Galip, mağlup olmayano )
galip. ç—J > ^ l Her şeyi yerli yerinde halk eden hikmet sahibidir.
3- j i i % İ>l j j £ j * J A Al o _ ;k j IjjJdl J lİ J l L $ LfX ^ iiyS 1 jt oJ ' y
^ jli j_A Sü/| 4_J| ' ^^jVlj *U~~Jl j-*
(Mekkeyi Mükerreme'de nâzil olan âyetler, "yâ eyyûhennâsû"
ile başlıyor. Medineyi Münevvere'de nâzil olan âyetler de "yâ ey-
yüheMezîne emenü" ile başlıyor.)
■k jJ L u l l^ l 14 Ey insanlar, nisyandandır, ahdini unutmuş. ljj_Sil
p._ClA Al i -XkJ Hâlik-i Kâinat'ın size verdiği nimetleri hatırlayın.
Bir de bütün nimetlerin fevkinde, sizi en kıymetli bir peygambere^ ^ \ ç s y s *
ümmet etmiştir. j^ jV lj «.IX—Ul J a Al-
lâh-û Teâlâ'dan gayri hiçbir yaradan var mıdır ki gökten ve yerdenj j! 54
sizi rızıklandırsın? ' Yoktur, 4_J bir mâbûd j_A ' ancak haki
ki Mâbûd, O'dur. j —SojJ ^_îli Ey insanlar niçin, nasıl oluyor da
Hak'tan yüzünüzü çeviriyorsunuz?
4-jja VI _5>A)l H iÂS” J-Âi dijjJ-Ssj
j l j Ey Habibim Ekmelerrusul SaNâNâhû Aleyhivesel-(V J! 0 y y
lem, eğer müşrikler seni tekzip ederlerse. J J - j i — JlJü
dJLllü Senden önceki peygamberler de tekzib olunmuşlardı. (On
lar sabr-ı tahammül etmişler, sen de sabr-ı tahammül et. Onlara
Ben, yardım ettiğim gibi sana da yardım eder, düşmanlarını kah-
176 • Tefsir Sohbetleri
rederim.) jj_jj/l Ol J l j Bütün işler yalnızca ÂNâh-û Teâlâya
döndürülecektir.
5- V j Lj j JI Sj—j JI k -i o l j_pj jl, l—Jl L-£>l L_j
j j j - i İ l İ L
JOİJl L_ ( L_J Ey insanlar J . J - Ol Jl_pJ j| biliniz ki Allah'ın va'dı
haktır. (Haşir ve ceza ile ilgili dirilme) va'dı gerçektir. i k —ij »i > • ’LOJJl Sj_0*Jl Dünyanın hayâtı, mâl-ı serveti sizi aldatmasın. Sakın
dünya hayatı sizi mâğrur etmesin.
şeytânın lâkâbıdır. Çünkü insana gurur verir. Garur olan şeytan,
sizi mağrur etmesin Âllâh'ın lütf-u keremiyle! Düşman kuvvetlidir,
zayıf noktayı bulduğu zaman gelir. Şeytan der ki; "Âllâh erhâmerk
rahimindir. Âllâh, kulunu affeder. Yapacağını yap, o seni affeder"
diyerek iğvâ verir. O mağrur şeytan, Âllâh'ın affına güvendirmek
suretiyle sizi kandırmasın.
6- j—0 lj-jj-SCJ lj_pJu L oJİi Ij Jl_P OjJL.îLi j Jl_P i SsJ jUa^-iJl jl
^ _ Ü l
s ^ $■ s ^ ^
j lk l—iJl jl, Muhahakkak şeytan J jl_p i_ S j size düşmandır,
IJj_p ojJL-jÎLi siz de onu düşman bilin. (Şeytan çok defa insanı
ibadete sevk eder) fakat maksadı onu dalâlete düşürmektir.
Muâviye Radıyâllâhû Anh, Rasûl-û Ekrem'in kayınbiraderi ol
duğu için Rasûl-û Ekrem'in devlet hanesine rahatlıkla gelir gi
derdi çünkü kardeşi orada. Zeki bir insan olduğu, Rasûl-û Ekrem
Sallâllâhû Aleyhivesellem de saçını ve sakalını traş ettirmeye
münasip gördüğünden, bu vazifeyi ona vermişti. Yazısı da gü
Fâtır Sûresi • 177
zel olduğundan, vahiy kâtipliği de yapıyordu. Âshab-ı Muhammed
SaMâMâhû Aleyhivesellem, hepsi de ehli Cennet'dir, âyetle sabit
tir. Âyet-i kerimede Cenâb-ı Hak buyuruyor. JLpj ‘AS'j
Hepsine Âllâh, hüsnâyı va'detmiş ki Cennet'tir.Jî 0 Jî o
4 _ ^ I j - e J L Jİ, Şeytan, sizi davet eder kendi cemaatına.^ S s J> J>
^ - .U I _ L ^ I endisine tâbi olanları cehennem
lik olsunlar diye, (heveslerine ve dünyaya meyle) dâvet eder.
Şeytanın gururundan kurtulmak ancak Cenâb-ı Hak'ka itaata
devam etmekle olur.
Imam-ı Kuşeyri ise buyuruyor; Şeytandan kurtulmak ancak
Âllâh'ın istiânesiyle olur, yardımı ile olur. Cenâb-ı Hak'ka iltica
etmek EûzûbiNahi mineşşeytanirracim Yâ Rabbi, şeytandan sana
sığınırım demek lazımdır.
7- g İ ygİl Ij Ij_ j>I j/j-jjJI JuJl j; _ _Ij_p g İ ljj_2-5T j/j—i'jJI
^-^ j-Tİİ « j-^
Ijj_İS' j_>IjI Onlar ki küfretmişler, (küfür setir manasınadır.
Çünkü hakkı setrediyor, (örtüyor,) kabul etmiyor.) Onlar ki hakr
kı setretmişler, şeytanâ tâbi olmuşlar. JuJl_İ
şedid bir azap var ki azab-ı cehennemdir. I jJu P j Ij-ÜI j —JJIj
oLAjUaJI Onlar ki imân etmişler ve imânını da âmâl-i saliha ile
takviye etmişler. Bunun da mükâfatı, j_r-Ij oj-â** 1 gİ on
lara Mağfirat-i İlâhiye var. Kusurları olanların kusurları setredilir.
Ecr-i kebir olan Cennet de vardır. Mağfiret, imâna mukabildir. Ecr-i
_ Ü _ P 1 g] Onlara
178 • Tefsir Sohbetleri
kebir de âmâl-i salihaya mukabildir. Amâl-i saliha insanın derece
sini yükseltiyor.
8- ^J_gjj il_>ij j_a J İMİ j l i L_i>- al _İ 4_liP s.j_i 4_J j_jj j - i i
l _ i İ p İ l j j o İJ_İj>- g-lc Ü İ a JJ * _î £l_£j j_a'T s' o / j j **kj
b <i>- alj_i 4_ U p «-j—i 4 ! j_ jj j_ Ü l Fena âmâli kendisine tez
yin olunan, güzel gösterilip de onu güzel gören kimse, (kötülüğü
hiç istemeyen kimseye benzer) mi? Amellerinin güzelini, çirkinin-'s j ı 5ı s
den temyiz eden kimse gibi midir?) J J ^ Ju^ i l i J J J ^ lJ İ l j l i
il—i j Şüphe yok ki Âllâh-û Teâlâ dilediğini dalâlette alıkor, dilediği
ni de hidayete erdirir. o lj_ i> - jUgllp i L Ü iİ _ aJJ Ey Habibim
SaMâllâhû Aleyhivesellem, o halde dalâlette kalanlara karşı nefsin\ *> A
hasretlerle geçmesin, (esef etme üzülme.) İ l j j Muhakkak Allâh
CelleCelâlûhû, l_ ij^ -iP onların bütün işlediklerine âlimdir.
9- 4—j c-ja J-lj abJL«*i IL^ -i ^LjjJl J — jl ^ÂJl İ l j
j j—i i l İ_Jj£" l-g-Aj-a J_*j ^ .jV l
^ L il i l j O Allâh'tır ki kemâl sıfatlariyle muttasıf. Vahdâniyea
tine delâlet eden ^lİJJl J i}l rüzgârı gönderiyor. __~i Rüzgârı
tahrik ediyor, _i. bulutları j_lj J j alıâ—Ü sevk ediyoruz.
Jl_1J j l Nebatı olmayan ölü bir bölgeye, su olan bulutları* ' * £ s a s ' ° s 8
sevk ederiz. b^Jİ JlPLJ J^Vl 4_j b i le l i Ondan sonra toprağa ye-J! £ X X \ S
şillikle hayat veririz. j j—i i l İL Ü S ' Ölülerin yeniden dirilmesi de
böyle olacaktır.
Ehli mânâ başka mânâlar da vermişler. Bir insanın kâlbinde
Fâtır Sûresi • 179
Zikrullâh olmazsa, o kâlp ölü demektir. Bir kâlpte istidat varsa, ehli hâlin telkin-i tasarrufu ile o ölü kâlp hayat bulur.
10- 4 4 y ı j U & l jlJL^İ 5- 1JI 0j_*Jl 4_Ili s ^ i Jl^ Sis j - J
I j i *r-»iJL 44] v^üLüı S j j - C , ^ jJ i j y ı i ı j ^ J i jJ s } o
sİjlV
s 0 l> S /Ş 0 J, s S
l_Lâf öj_*Jl öj_*Jl Jl_>4 SlS Kim izzet isterse, (Âllâh-û
Teâlâ'dan istesin.) Bilsin ki bütün izzet, Âllâh-û Teâlâ'nındır. Aziz,
Âllâh'tır. İzzet, Âllâh'a mahsustur. Âllâh istediğini aziz, dilediğini
zelil yapar. Tezekkür tefekküre girer. Tezekkür; Âllâh'ı hatırlamak,
devam ede ede nihayet tefekküre başlar. Kâlpte bir tefekkür hâsıl
olur. Esmâ-i Hüsnâ'nın her bir isminde, Cenâb-ı Hak'kın azameâ
ti bulunduğundan devamını muvafık görmüşler. Mânâsını bilerek
okumak daha iyi olur. Nihayet tefekküre varır. İnsan her halinde
fakirdir, Cenâb-ı Hak'ka muhtaçtır. İnsan ne olursa olsun her ha
linde Âllâh'a muhtaçtır. Âllâh'a iltica edene Âllâh, sıfatını giydirir ki
aziz olur. -JL Jl jX J ü lj 4 - lL jl _LSÜl J u L y «JJj. Aziz'e mû'ti
olmak taatledir. Cenâb-ı Hak, tâatı beyan ediyor. Biri imân, diğeri
de ameldir. 4_lkJl -İSÜl JL_Ly 4_1J| Tayyib olan kelimeyi Lâ ilâhe
iMeMâh demişler. Yahut "SübhânâNâhi velhamdüliMâhi ve lâ ilâhe
iMeNâhü vellahü ekber" denilmesidir. Çünkü bunun da içinde Lâ
ilehe ilellâh var.
Bu kelimeler insanın ağzından çıktığı zaman, her biri Makbul-û
İlâhi olup Cenâb-ı Hak'ka ref olunca, Cennet'te bir nimet olur.^ S x O
^ l y i J_ Ü J lj Güzel sözler ancak O'na yükselir ve onu
da sâlih amel yükseltir. Hatta bazıları da demişler bu âyetin tefsi
180 • Tefsir Sohbetleri
rinde, Kelimeyi Tayyibe Zikrullah'tır. Âmâl-i salihâ da ikâme edilen
namazlardır. Bir insan halis niyetle namazlarına devam ederse,
itaat eder isyan etmezse işte bu itaat, onun zikrini Âllâh'a kaldırır
ref eder. Eğer amâl-i saliha olmazsa o Kelimeyi Tayyibe, Zikrullah^ ^ ^
yerinde kalır. o L —LlJl j- jIJ lj Onlar ki seyyieleri, şeria-
te muhalif olan işleri mekri hile ile yaparlar. _ Ü ljP X g1
Şiddetli azaba giriftar olurlar. jj_İd dJL—djl Onların bir-V
birine yaptığı mekr-i hileler yok olur gider, onları helâke götürür.
Nazm-i Çelilin, Enfal sûresinde beyan buyurulduğu veçhile Ku- reyşin, Dâr'un Nedve'de Rasûl-û Ekrem SaNâNâhû Aleyhivesellem için "hapsedelim veya katledelim yahut sürelim" diye gizlice kure
mak istedikleri tuzak sebebiyle nâzil olduğu mervidir.
11- l—«j U-ljjl -Süs-y- jt-"15 ^ ‘ j —? _ljW> j - ? X ~ i^ljs' A s' s' s' -W O X s s s \
O * - * <» ' * « j» <*» t ^ I V f| J» V [ / , 11 ö
j —« Ü — Nj j —**> j —« Nj L$”‘ l J ——«
& l j —P dLJi j _ L ;S Nj, âj_Xp
X—xll>- iulj Ey putlara hatta insanlara tapanlar. İ_xli>- iulj
_lj_J j —« Âllâh CeNeCelâlûhû (önce) topraktan halk etti. Âdem^ 0 J! J
Aleyhisselam babanızdır, onu topraktan halk etti. Lİkj Ü—«X_j On
dan sonra da zürriyetini nutfeden halk etti. U-ljjl X_£1S>- X_J On
dan sonra da sizi (erkek dişi) çiftler kıldı. Nj. W o 5Î A v'— ■
■A_.yi.sj N Âllâh-û Teâlâ'nın ilmi olmaksızın hiçbir kadın ne gebe
kalır ne de doğurur. Nla^-ip j —« Nj j —y*« j —« j — LJj
_ L —;S' Uzun ömürlünün ömrünün uzatılması, ömrü az olanın da
kısaltılması mutlaka bir kitapta (Âllâh-û Teâlâ'nın ilminde yahut) s s s ' $
Levh-i Mahfuz'da yazılı.) ^l J —p dJJi jl, Şüphe yok ki bunlar,
Âllâh-û Teâlâ'ya göre pek kolaydır.
Fâtır Sûresi • 181
12- l>-\ İJLjAj 4j\J—JS o\J—> i J.jp |j_a ö\j—: J\ j ——u l—ajX s ' / X J! X t ' s O ' ' * *
t J—j j lgjj «JJj 4_Jj>- üj->"J>e U j l—Jjb l—-gj: J j j JSu JS j_-aj/ * O S }*> s / j! ^ ^ ^ ^ » J> 0ÖjJ _JL]> f_ixJj«Jj 4_J 3 j_a \j X>;>j Jj>-\—a 4.1 dLLlJl
j » ,- . °, s 'ülJ-^Öl j —l U L J j İki deniz birbirine müsavi olmaz. i L_p \j_A
ı« ı» f
*jl_^ o\J_i Bu tatlıdır harareti keser, içimi kolaydır, susuzluğu ke-^ i Jl , J, „ser. £> l j _l \l_&j Diğeri de çok tuzludur, acıdır (boğazı yakar.)
i# s ' >"V' x j> j» j»14> U ^ J ö p ■Şiî JS j ı j Her ikisinde tatlı ve acı suda da taze et
^ 0 / if O S f o / s
(balık) yersiniz. l^j-UJJ; 4_—1L>- ü j-rj^ —■U j Ve (inci mercan gibi) ta-$ ' * S S ^ » J> 0 X
kındığınız zinetler çıkarırsınız. ıJ ^ ıi \j_*4^jı-l-a 4-i l±1_İ \ j J J jx i o ^ i 5» ^
öjJ$L-£J ^ V e o denizlerde gemilerin suyu yararak seyretti
ğini görürsün. Tâ ki Âllâh-û Teâlâ'nın fazlından rızkınızı arayasınız ve
şükredesiniz.
(Suyu tatlı ve acı olan iki deniz birbirine nasıl eşit değilse, inananla inanmayan insan da birbirine eşit değildir.)
13- j_Xl!\j J_J\ j L p 1 jL -P 1 _> 3_^
öjJ> A jJlj dJıid l 2ıJ fJC îj &\ f J İ " J - U J T V j j - T JS' ° o ) S c
U j_a jjjJxJL*J l—a 4-Jj.i j —a
5j
jl_4Jl ^_i J_—J\ A J — Âllâh-û Teâlâ, geceyi gündüzün içine dâ
hil eder. J J J l ^_i jL^ Jl Ve kış mevsiminde gündüzü dex y 3# s? A A
gecenin içine dâhil eder. j_ ıJ \ j J * —-*j Öyle Âllâh ki GüA
neş'i ve Ay'ı emri altına almıştır. (Bütün bunları yapan) Rabbiniz,/v Î* -*
Âllâh'tır. (Sizin bâtıl olan mabutlarınız bunları yapabilir mi?) JS
J ı f V j j - k Bunların hepsinin, Ay ve Güneş'in cereyanı
182 • Tefsir Sohbetleri
vakt-i muayyene kadar devam ediyor ki (kıyamettir.) d i İ_j» $. '
İbadet ^ettiğiniz, işte budur Rabbiniz. Bu kuvvet ve kud
ret sahibidir, dLJUJl D mülk O'nundur. LO a-Jjs j -o jj_pJu j_>jJlj
j_o j j —£ U j O'nu bırakıp da ibadet ettikleriniz, (niyaz
edip hacetinizi dilediğiniz putlar) ise bir hurma çekirdeğinin zarına
bile mâlik değildirler. s > J! 0 »
V ^ j l14- jj ljjL>eO_.->>l l_o Ij-a-c" j —.)j —Stlf-s &j p Jj
Vj î-S\£"J_Jj jjıJ_Â5sj d— -JiJl
t Jlî-itlP:» j| Şayet onlara (putlarınıza) dua
ederseniz, sizin çağırmanızı işitmezler. î__xJ IJJ^L^l l_0 l j - ^ j_)j
(Cansız putlar değil de şayet canlı putlar) faraza işitseler bile sizei* J X J» o ®
cevap veremezler. jjj_âSCJ 4_Jjl)l p_Jj Kıyamet günü de
sizin (onları, Allah'a ortak koşmanızı reddederler. J i o d L İ J V j
Ey Habibim Sallâllâhû Aleyhivesellem sana bu malûmatı,?*** ihabir olan Allah veriyor. Sen de onlara haber ver bildir.
15- Jl^ I j I İ l > liiijJ>l J iÇ Ü İl J ü lJ i ı ) l l^l l i
1 ' ^ S** -f*"' £ y y ~d JU ljJ jü l İ_ l JJ_ül l j l l-i Ey insanlar, siz mutlak bir fakirlik
içindesiniz. Allah ganidir, hakim O'dur. Hepiniz O'na muhtaçsınız.j! ° X ° > S
Jl_^ JI J_jJl j_A ddlj Zengin ve övülmeye lâyık olan ancak O'dur.
16- Jj Jl - j j jhjJ j l
Şayet Allah dilerse sizi yok eder ve yerinize (mu'ti) yeni bir halk, (başka bir kavim) getirir.
17- jjj-*-* dİ J P t>—yO loj
Fâtır Sûresi • 183
Bu, Âllâh-û Teâlâ'ya göre güç değildir. (Yok etme ve yaratma) Âllâh'a zor değildir. İnsan âhireti sermaye bilmeli, dünyayı da onun ticareti. Asıl ahireti kazanmak için geldim, sermayem odur. Bu işi yapayım da sonra namazı kılayım değil, asıl olan namazdır. İbadet sermayedir. Namazı kıl da sonra ticaretine işine devam et. Ahiret re'sül mal olacak, sermaye olacak, dünya umuru onun
ticareti olacak.
18- t1 ** ^
is -^ ^ Y üji ->-1 j j j Sjjj j j J Sfj
lj «İSlj g->j j j i f j —jjJl j J_jJ l ! _>jS* lî jlS" j !jö ı s ^ o ^ w ^ ^ w ^ s ş
^_s<a- -!l aüI j j j ^_sY j l__gjLî ^_Sjj j_aj oj_L -ll
Kıyametin hâli, hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenü
mez. Meğer şefaat izni gelirse, o dereceye varan kimseler şefaat
ederler. jj-J Y j Vizir; ağırlık yük demektir. Vezirlere vezir derler
çünkü hükümdarın ağırlını çekiyor. Hükümdarın ağırlığı vezirlerin1$ o o
üzerindedir. Sjjlj Bir günahkâr, ^ _>l j j j başkasının günahını çek-^ o
mez. Kıyamette herkes kendi günahının ağırlığını çeker. j ! j Eğer
talep ederse 4_İÜ« ağır yüklü olan bir günahkâr, j
arkasındaki günahların hamline birisini talep ederse, "gel hataları
mı al" dese. £i-J> 4_ia Y Bu çağırdığı akrabası da olsa ondan
bir şey yüklenmeyi kabul etmez. ^_Jjs lî j l S " J j Eğer akraba bile
olsa. c-JJJL» jU-gjj j —j Ul j j j J L£j! Ey Habibim senin bu na-
sihatların, inzar ve tebşiratın kime tesir eder? Rabbinden korkan,
gaybi olarak görmeden iman edenler. Sj_JLY!l lj_j>li(j Namazlarınıi s 0 0> s s t** S
ikame, dürüst kılanlar. <j-*j Namaz kılan/V ^ ^
ve zekât verenler, Âllâh'tan korkanlardır. j J j Her kim kii s O . O* / 0) s
şirkten, hatalardan temiz olursa, U A î kim (günahlar
184 • Tefsir Sohbetleri
dan) sakınarak temizlenirse, o kendi menfaatına temizlenmiş olur.
;^_v£uJl *İ>l J l j Nihayet herkesin rucûu, dönüşü Âllâh'adır.
Burada Âllâh CelleCelâlûhû, Mü'min ile kâfiri anlatmak için bir
misâl gösteriyor.
19- -4-pVl ^jl*~i L«j
Gözü gören ile görmiyen, her ikisi de bir olur mu? Mü'min olan
kimseye imânı dolayısıyla, Âllâh CelleCelâlûhû gözüne bir ziya
vermiş ahiretini görüyor. Ve ahireti için amel ediyor. Kâfir olanın
gözü, kalbi kapanmış da görmüyor.
20- j j J l V j o U İ k j l V j
Zulûmât, karanlık, kâfir karanlıkta olandır. Nur'lu olan da
Mü'mindir. Mü'min nûra gider, kâfir de zulmete gider. Nur ile zul
met her ikisi de müsâvi olur mu?
21- l ^ ı V j ^ â ı V j
Gölge ile hararet müsâvi olur mu?
22- c —jl l_»j £l_L£ j —» _>-“■£ İMİ ö), Ij—»oVl V j £1—~»-Vl ^ j_^ i l_ojJ! o
i - t i ♦ » x o J»
j j - - ^ 1 ^ -Z j-° H
o lJ J V l V j iLİ^ Vl ^ j l -JLİ l—»j Dirilerle ölüler müsavi bir olur
mu? iL _ ii j_0 *.*—“4 û l ö[ Şüphesiz Âllâh CelleCelâlûhû,
dilediğine hakkı işittirir. İşittikten sonra da imâna gelir. c _Jl L -» j
Değilsin ey Habibim, sen j j J J H kabirde olan ruhu
olmayana işittiremezsin. Kâfir olanlar, kabirde olanlar gibidir. Kâ
firler, ruhsuz ölüler gibidir.
Fâtır Sûresi • 185
23- ^JüSîl C l ül
Ey Habibim SaMâMâhû Aleyhivesellem, sen ancak benim tara
fımdan gönderilmiş, imân edenleri cennet ve nimetle tebşir, imân
etmeyenleri de cehennem azabı ile inzâr edicisin.
24- L g 4a I Jja ıjlj l^jjjj j -İL* .iilıi. 31 ül
lj_j>jüj j _ ü U iİüJ—ü<jf U Halik-i Kâinat, Habibine iltifat
buyuruyor. l_J| Biz Azimüşşân, i3Li_ü>3l sana olan lütfumuzuno
kemâlinden, seni bütün mahlûkâta gönderdik j^Jl> Hak ile Kur'an
ve hidayet ile ^ tebşir edersin, O'na imân ve itaat edenleri.
lj_Jûj İmân etmiyenleri de ebedi azabım ile korkutacaksın. J_Aü|js s s *> s> *>
j-jjü L_gi Al Yok bir ümmet senden evvel, yok idi ki
LgJ *:L>- illâ onlara bir peygamber gönderdim. İmân edenler
kabul icabet etmişler, imân etmeyenler de küfürde kalmışlar.^ O Jl J 0 TL X (V * S 0 / / s s o
25- oLLgİü -gJL-wuj j j g Ü*
^.uİl — Lİfİüj _^jiUj
X * ^ o
i3j_4jSo ülj Eğer seni tekzib ederlerse (üzülme, müteessirTL s $ *> / o
olma.) l_gJCi j —a j --> jİl — j-S" J -âi Onlardan önce gelen ümmet-^ S ° jl j! « ^
ler de peygamberlerini tekzib etmişlerdi. o U ~ Jü j
Onlara da peygamberleri, beyyinat, mucize ile gelmişlerdi. jJjJüJ0 0
Suhuflarla geldiler, ^_uJl — L-ıfİüJ münir kitap olan Zebur, İncil,
Tevrat ile geldiler.
t S t \ ' s*26- _^fj jlS' ı Ij jİS' ji^jİl d jj>-l
186 • Tefsir Sohbetleri
S S W j! 0 x ^ >
Ijj—ÂS j_JJI o Ûl—>-I f_J Sonra o küfredenleri azabım ile alıver
dim. ülS ılâJj i Benim azabımın nasıl olduğunu şimdi bilirler.
27- l— IjJI LÂbsi —o-j O LL:>-j>-lİ c-l-a frLo— !I j —a J j—SI İI üI j j f-JI
Sj_1 d -o IjPj L IJJI lâ —l i ^ S i ! JLçJI j_aj
j —i fJI Görüyorsun ey Habibim, İI jI Âllâh CelleCelâlûhû vahh
daniyete icabet etmiyenleri azaplarından sonra, vahdaniyetin de
lillerini bildiriyor. İI jI Âllâh CelleCelâlûhû, CL______.UI j_a J j_si
gökten yağmur suyunu indirdiğini görmedin mi? 4_> l i h
raç ettik topraktan, çıkardık o su ile o I j _ ! çeşit çeşit meyveler,
l——. IjJI l——i i ! renkleri muhtelif. Jl_—1>JI j__aj Dağları halkettik,
o dağların aralarında yollar, dereler. L JIJJİ l l —i ! j _ ! j ^ â-o SJl!
Sj_l> i —_JjPj Dağlardan (geçen) beyaz, kırmızı değişik renkleri
de ve simsiyah yollar (yaptık.) Bunlar böyle olduğu gibi, insanlar
da böyle damar damar halk olmuştur.^ A» ^
28- İdI _ds£- LoJj, dLJİS" 4_jIj JI hs_Jlij£ L_*j*yIj i_»Ij JlJIj jj»L_üI j_aj
jj_ÂP j_jjP İI jI Ij!l*JI a iljp j_a
di-US' 4_j IJJI ı_î—i; j t L—UVIj liIjjL—lIj ^ -l_LJI j__aj insanları da
yerde yürüyen, hayvanları da davarları da böyle (meyve, yollar
gibi) muhtelif renkte yaptık. iki insan, iki hayvan olsun birbirine
benzemez. Bütün bunların hepsi, kuvvet-i kudret-i İlâhiye dâhi-
lindedir. Ij—UAJI asLŞp/
j- â İI L_jjI Âllâh-û Teâlâ'dan kulla
rı içinde en ziyade korkan âlimlerdir. Âllâh'ı bilmeyen, Âllâh'tan
korkmaz. jj_ ^ j_>jp İI jI, Şüphesiz Âllâh CelleCelâlûhû mülkünde
Fâtır Sûresi • 187
azizdir, galiptir. Galibin galibidir. Gafûrdur, tevbe edenlere meğfi-
ret edicidir.
Aleyhisselâtü vesselâm Efendimiz, Âshabına; "İçinizde hepinizden ziyade Âllâh-û Teâlâ'dan korkar ve sakınırım" buyurmuşs
lardır.
Kulun, Âllâh-û Teâlâ hakkındaki bilgisi nisbetinde korku ve
saygısı artar.S } S* / > SOS / 1 jJ J ' l> S S >0 * *
29- Ij —~o a auijj l_£ Ij aaiIj Sj h İI Ij_ali*Ij a\)I _ L jlS" jj_ iö j - j jJI jIs " ' > s ' ' s ' ' s
J j—Ş j-J öjl—if-' jj-JŞ- j <L-J*!Apj
\ s s > o _ i „dİ)I _l_:S' jj_ k j j-J J I jj. Onlar ki Âllâh'ın kitabı Kur'an-ı Kea
rim'i okuyorlar. (Ve mucibiyle amel ederler.) öj—L JI Ij_J>liIj
Namazını ikâme eder âdâb-ı erkânı üzerine. Ij—aÂIj İnfak ediyoro> s*' $
lar ji-jfcljijj L-Â bizim verdiğimiz, kısmet ettiğimiz maldan infak
ediyorlar. Ij_~» Gizli olarak eğer sadaka ve hayrat ise. Ve
alâniyeten aşikâre, eğer zekât ise verirler. Böyle yapan kimseler,
jj- lj j J öjlJ£ Âllâh-û Teâlâ'dan ricâ ederler. öjl_j£ Öyle bir
ticaret, sevap ki jj_4j j_J ebedi olan, zayi olmayan ticareti elde
ederler.
** ° ' e > ' s s * * *3 0 - j jjjp 4jI 4İ_s .î j a _Aj)jj>-I
O*
Â_A_Jj I Â fc jjJ Âllâh tevfiye eder, verir onların ücretlerini
hem de. 4_ p ıi AÂjjjJ Ve lütfundan, onlara fazlasını da
verir. JjSLJi jj_ ip 4_J[ Muhakkak Âllâh CelleCelâlûhû günahlarına
Gafûr, çok bağışlayan, taatlarına, şükrün karşılığını bol verendir.
188 • Tefsir Sohbetleri
31- j J (j-Lj l_oJ liJuaL» j_^Jl j—a _l_:£il j_a i L J l ^ jJ lj
*f. «,<g» ail—otj dJı)l
4_J J j ) l <J l îJLs o r_îl j a l_A_lSsJl j a İ.L_J| l—L^jl _İlj
Sana kendinden önceki kitapları tasdik eder olduğu halde vahyet-
tiğimiz Kur'an, haktır. ail_l*j *İ)I j l Âllâhû Teâlâ, kulla** 1*^* Xrının (her halini) haber alandır görendir.
32- V J - j f J i i ^ l / l i ^ (j_a l l I L ^ l j_Jdl _ l i f i l l i ^ l p
^ Jjİİl j_a İİJo^ l Olj_>Jlj jjl_*a J yg«îa
j - i â
4 .dii î—Jlk î l— j —a l t^L^l j__>jJl _L_îsCil l ~js_?l î ^1» -* 8 \» O ^ „
J^-^îa î g-.aj Bu ümmet, Hayrulümem'dir. Mademki Peygam
berimiz, Peygamberân-ı İzâm'ın en büyüğü en hayırlısıdır. O'nun
ümmeti de ümmetlerin en hayırlısıdır.
Bu ümmeti üçe taksim ediyor: 1- En iyisi 2- Ortası 3- En sonu
İman varsa imânla beraber günahlar da varsa, ümmetten bi
risidir. Eğer günahlarla birlikte hayırların da varsa orta ümmet.
Eğer hataları yok da yalnız iyilikleri varsa, o da sabikundan olur.
^ l jâL_t olJ_^Jlt jjLJİ. î g--aj Sonra Biz, o kitâbı kullarımız
arasından seçtiklerimize miras verdik. Onlardan kimi kendisine
zulmeder, kimi orta (yolda) gider, kimi de Âllâh'ın izniyle hayırlar
da öne geçmek için yarışır.J* ^ ö O J» ^ '
j_ ^ il ^_*Xâjl j —a İİ-O İşte büyük fazilet budur. Ebud Derda
RadıyâllâhU Anh'dan rivayet edildiğine göre de; "Sabık, hesap
olunmadan Cennet'e girer. Muktesid, hafif bir hesap görür. Nef
Fâtır Sûresi • 189
sine zulmeden de hapsolunur. Kurtulacağını zannetmezken sonra
ona rahmet yetişir. Bu sâyede Cennete girer" buyurulmuştur.
Bazılarına göre; "Zalimden murad, câhil. Muktesidden murad, ilim öğrenen. Sabıktan murâd da ilim öğretendir."
"Zalim, büyük günahları işleyen. Muktesid, küçük günahları işleyen. Sabık, ne büyük ne küçük günahları işlemeyendir" diyenler de vardır.
Ebu Bekir Verrak diyor ki; "Bu âyet, insanların makamlarına
göre beyanda bulunmaktadır. Zirâ kul, üç hasletten biri üzere bulunur. Bunlar ya ma'siyet, ya gaflet, ya tevbedir. Kul isyan ederse zalimlerden, tevbe ederse mutedillerden, tevbesi sahih olur da
çok ibadet ederse hayratta ileri gidenlerden olur."ZL- ^ ^ s' s / ^ $ s' $ $
33- IjJjJj _ _20 _a jal -aI _a t üj_lj»» LgJj-li-J j j _P/
jJ —P Onların mükâfatı dâimi cennet, içine
girecekleri Adn Cennetleridir. (İmân sahibi olduktan sonra ebedi
cehennemde hiç kimse kalmaz ancak imanını, küfür ile karıştırank
lar cezası kadar cehennem de tasfiye olurlar. Ebedi kalmazlar.)s $ > t t t s s s
L ^ i üj-Ü- Zinetlenirler cennette. IjJjJj _ j o/ *
vir; bileziğe derler. Zira orada altın bilezikler takarlar ve inciler
le sü s le n ir le r .^ ^ L ^ i (4 PlPjj Orada giyecekleri elbiseleri de
ipektir.Ni j » i s
34- j jiojâ j jjL*J bjj (j| ıjj^Jl lİp _ &.iI ^JJI «ıu, J- j -ÎI I|jJLS
Ij—!lij Ehli cennet, cennette derler. LİP _ _ a:>I ^JUI pû JlJ>j*JI
üj__iJI Hamdü senâ O Âllâh'a mahsustur ki bizden üzüntüleri ta
190 • Tefsir Sohbetleri
mam ile izâle etti. Öyle bir yere bizi koydu ki ne üzüntü var, ne
ihtiyarlık, ne hastalık, ne korku, ne de nimetlerin zevâli var. ILjjl,V jj x > s * > y y
jjS L jı ÂAj Muhakkak Rabbimiz, jj_âAJ mübâlâğa ile rahmet
edicidir, tevbe edenlere. Ameli kabul edicidir, halis amel
edenlere.
35- li—««.«.j *Ûj L l _ l i — û 4-Jui3 j_o 4_olJLaJl jta Ldb-I ^j_Jl
V j-*1
^L-ll O Âllâh ki jLJlİUl jlS Ud -I lütfuyla bizi gerçek ikâmet
evine, (cennete) yerleştirdi 4_Ju i j_o lütfu keremiyle. Cennet,
Âllâh'ın lütfu iledir. İmân ise ona mukaddimedir. Cennetin
nimetlerini ise amel ile mütenâsip verirler. û j L_skS l_gi lL„l«j û
r j J j LgJ l i_ l i j Artık orada bize ne bir yorgunluk dokunacak, ne
de orada bize bir usanç dokunmayacaktır.
Kur'ân-ı Azimûşşan'ın âdetidir, ehli cennetten bahsetti mi ehli cehennemden de bahsediyor.
36- L—î—û-S»- *Ûj l J - J û *—İg->- j l—i * gl ljJ—İ5 j-jjJ lj
JJ-^5 5" Jij—Sİ- d U A 5 LgjjAp j —o *—
£ y ' / / S>
*_igr jl__; * gl ljj_i5 j_>jJlj Kâfirler için ise cehennem ateşi
vardır. lj^jAAi i_ g ^ û Ölüm ile hükmedilmez ki ölsünler,^ ^ y ' / J Î O ^ J Î ‘‘ V - * X
(cehennemde ölüm yok.) Lg jllp j —o * gt& i _ sûj Cehennem
azâbı da biraz olsun hafifletilmez, (azaba da alışılmaz.) d i —İ.İ5
_â5 % ^j—j i Âllâh CelleCelâlûhû emrediyor. ıİLU 5 Böylece bu
şekilde azap veriyor. Cezalandırırız, jj_ i5 ( 5 küffar-ı nimeti ^
edenleri. Küfürde ileri giden her nankörü böyle cezalandırırız.
Fâtır Sûresi • 191
37- l ıS ^ j J i— l !>■j>-l L ijj l oj j &j> > S \> $ } ^ *> S / *> S s * J! s / ^ X
IJ-ÎJ j j-j SI] *—S^Wj j-S" j j —a 4_ıî j—S j j l—a Jj Jt_o~*j
ü j_a o Ji- -i-J. l—oî
L ^ i o j —>-jk^jı i _ aj Ehli cehennem, cehennemde sedâ eder
ler, Âllâh'a yalvarırlar. Derler ki Âllâh'a karşı; I—jJ Ey Rabbimiz,
ey Hâlik'imiz l- r-j>-l bizi çıkar bu cehennemden. Tekrar bir dünya
hâlk et, bizi dünyaya gönder. J O O L-Is ^jJloO-p L>JL0? JOJO Biz
amâl-i saliha ile meşkûl oluruz, Müslüman oluruz. (Pişman olduk
diyerek Âllâh'a yalvarırlar fakat ne fayda! Zaman geçti. O zaman
melekler lisân ile bunlara derler ki; Siz dünyada iken Cenâb-ı HakJ> j s s
size zaman imkân vermedi mi?) ji-Jjl Size dünyada düşü
nüp bilecek, nasihat kabul edecek kadar ömür vermedik mi? L J
J —JJül ^-S£U-J j_Sjj j_a 4_J j_ sJü Size öğüt alabileceğiniz kadar
bir ömür vermedik mi? Size nezir, (Âllâh azabiyle korkutucu bir
peygamber de) gelmişti. j_a Oi-oJlkiJ LO i I j J j i i Size nezir,
uyarıcı da gelmemiş miydi? (Fakat inanmadınız.) Öyle ise tadın
(azabı,) zalimlerin yardımcısı yoktur.
(Gelen nezir uyarıcıdan maksat, peygamberler ve kitaptır. Ba
zıları akıl, ihtiyarlık ve yakınların ölümüyle açıklamışlardır.)
38' j j Ü J l o l j jJJP & ^ j V l j o ljO -U l ^ lP i l ol
P^jVlJ oljOJLJl t-*lp JlP i l Ol, Şüphe yok ki Âllâh-û Teâlâ, gök
lerde ve yerdeki gaybi bilendir. İJ| Muhakkak Âllâh CelleCelâlûhû,
_-ip âlimdir. jjJL_k]| o IJl_> Hiçbir şey O'na gizli kalmaz. O, gö
ğüslerin özünde ne varsa onu da hakkiyle bilir.
192 • Tefsir Sohbetleri
(Göklerin ve yerin gaybından murad, orada cereyan eden ve
görünmeyen kanunlar, nizamlar ve sistemlerdir.)
39- V j oj_iS j_iS ıj- 'î j^ jV l C _ - j— ^ i —Jl j —a
j_AjiS j_jjilSP!l V j i-tâa Vl, j j j J_Ip j_&jiS j-jjilSül
I jL A -V l
^ ÎJ l j_& O Allah'tır ki j__>İAA- yapmış sizi. P^jVl C L ^ L -
Sizi yeryüzünde halifeler, (yöneticiler, yeryüzünün tasarruf ve
hakimiyetini elinde bulunduran kimseler) yapan, O'dur. j_ iS j - A i^ o J i / /
Oj_iS 4_liAi Onun için kim inkâr ederse, inkârı kendi zararına-
dır. Lİİa V l j f j Jl-Ip j_ aJİS j_jjsliül Jl_ V j Kâfirlerin küfürleri,
Rableri yanında (kendilerine) gazaptan başka bir şey artırmaz.
Kâfir küfründe sa'y ettikçe Gazab-ı İlâhi kat kat olur. Jl_ V j^ $ j! O J> ^ 0 1
ljl_ l-- V j_ A jiS j_j L5 j| Kâfirlerin küfrü, (kendilerine) ziyandan
başka bir şeyi çoğaltmaz.
40- j-a Ij_âi>- lîLa Jjjl~<d)l (jji j-a öj_pJu j j iJl j-SfrlSJ-Jû j-—öljl J l-Î
c J Ş j f j ^ f-Ai$I fl o I p -Ü I ^ fi ^ jV l
Ijjj— V), l ./?*-> j i *j jj_JlkJl J—*j ü| J j 4-ta
J J Ey Habibim Ekmelerrusûl Sallâllâhû Aleyhivesellem, küfür,->» -* ->»'• . ? f 7 > '
dalâlette inat edenlere söyle. jj:> j-a üj_p JJ j-JJI jifrlSj—J. j - j lj l
Aİ)I Âllâh-û Teâlâ'yı bırakıp da O'na şerik, ortak ibadet ettiklerinizi
gördünüz mü? Haydi, gösterin bana!Al J>jVl j —a lj_2i—- lîLa ^JjjlTL s * ’
_JUl i j - â j jİ Onlar, yerden hangi şeyi yarattılar? Yoksa
onların göklerin yaratılmasında ortakları mı var? j j i LJhS j_aHİTİ j»l
j_ P Yahut Biz, onlara (taptıkları putları bize ortak koş-"J! O
Fâtır Sûresi • 193
jj jj ^ J 0malarını) söyleyen bir kitap mı verdik? i-g -iA . jjJJ lkJ l Jl_*j j|
ljjj_p Sf}l_iJu Bu sebeple onlar, o kitaptan aldıkları bir delil üze
rinde mi bulunuyorlar? Hayır! O zalimler birbirlerine, aldatmaktan
başka bir şey va'd etmiyorlar.
Onların bu cehalet, küfürlerinden dolayı yerler ve gökler parçalanırdı. Eğer Âllâh CelleCelâlûhû, vakt-i muayyene kadar tutmayı takdir etmeseydi.
41- o_? j ı ü ı j i y j j ı j^ jV ij o ç o i j ı &ı jı$ S X S o
Ijj_j1P l _ j l S " 4_j| aJ_*_. O—? J_ l
j l ^ j V l j _.ÎJI d L _ y j 3S>I jl, Şüphesiz Âllâh-û Teâlâ,
gökleri ve yeri nizamları bozulmasın diye tutuyor. l —dlj j U j Eğer
Âllâh-û Teâlâ tutmaz, zâil olursa, O—? J — O—? U4^dJ>( j|
onların nizamı eğer bir bozulursa, kendisinden sonra hiç kimse on
ları tutamaz. Ijj_ip L0J j>- j lS l—il, Muhakkak Âllâh CelleCelâlûhû,
l jlS" Halim'dir. Cezalandırılmada aceleci değildir. Belki tev-
be istiğfar eder, tevbe edenleri meğfiret edicidir.
Yahudi ve hıristiyanlar, birbirlerine "dinleri bâtıldır" diyerek inkâr ediyorlardı. Arada olan müşrikler dediler ki; "Bu iki kabile birbirini iptal ediyorlar. Her ikisinin dedikleri de doğru değildir. Bize bir peygamber gelseydi, biz onlar gibi yapmazdık, biz ciddiyetle imân edeceğiz" demişlerdi. Bunun üzerine, Cenâb-ı Hak buyuruyor.
42- O ? _»I O j —jj-S |J* (_/ İ g AojI J g :>■ «d)l—> Ij-o—
"l^—U VI p ^ l j l_?yJü ju U l£ l l i i ^ V l ^J-^I
Ij-0— Islj Yemin ederlerdi *İ)Lj Âllâh ile. gjlPjl gj Yeminle-
194 • Tefsir Sohbetleri
/y £ ,w ç ,
rinin en kuvvetlisiyle Allâh-û Teâlâ'ya yemin etmişlerdi. İ_a£U- J o
^_>İ Eğer onlara gelirse bir peygamber, ^Jl- I, j - o ^Jl_aIL 0^_0Vl herhangi bir milletten daha çok doğru yolda olacaklarına
dâir Âllâh'a yemin etmişlerdi. ljj_âJ V) _ASlj LO _>İj l_ tli
Fakat kendilerine nezir, uyarıcı (Muhammed Sallâllâhû Aleyhive-
sellem) gelince, bu onların haktan uzaklaşmalarından başka bir
şeyi arttırmadı.
43- 4_iâL vi ^ - ü ı j i u j ı j ic o j ı ^ ijiı^-Ai
j^ j - j ^ L j i Aı ç i — j^ j l i ^jrjSîı c İ a vı J 4 î
* L j â Aı
\f s 0 '" 'O 0^ L -J l j_£0j j j j V l ^ -î I jl^ -A ) Bu da yeryüzünde kibirlen
meleri ve kötü fiilleri yüzündendi. Hâlbuki kötü fiil, yalnız sahibini
sarar. a- U L V) i^L-Jl j_SUJl V j Mekru, hile ancak sahibine
avdet eder. Onu helâk eder. Haset eden, ne kadar haset etse Kud-
ret-i İlâhiye ne ise o olur. O haset, onun canına çıkar. Mekri, hilex J 0 x
yapan da nihayet o mekir hile onun başına gelir. İmân
etmiyorlar da neyi intizar ediyorlar? ^_JjVl V) Onlar ancak
önceki ümmetler(den peygamberlerini tekzip edenler) hakkında,
Allâh-û Teâlâ'nın sünnetini (cezasını) bekliyorlar. Al c J L — Jl I j - l î u
“ J ^ Ey Habibim Ekmelerrusûl Sallâllâhû Aleyhivesellem, on
ların başına kahr-ı gazap gelirse üzülme Âllâh'ın âdetine tebdil-i
tahvil olmaz. Al c J L —J Jl-î j J j Âllâh'ın âdet-i sünnetindei x
hiçbir tebdil ve tahvil bulamazsın.
(Âllâh'ın emirlerine isyan edenlere, İlâhi kanun gereğince ann
cak azap terettüp eder. Nitekim ilk evvel Bedir Vak'asında, onların
Fâtır Sûresi • 195
70 kişi ileri gelenleri telef oldu. Azap değiştirilmez, vakti de başka
vakitlere çevrilmez.)
44- f_glji j a j,_j jJl 4-jiLp üLS j l S IjJ-lL î j^j^/l -9 I j^ - ı f-jjl
Oİj-t-ıJl ^-î «.^-J jj-a İ l üLS" Laj oj_i f gtü J_Jİ lj_jLSj
İJ_jJİ L t l p üLS 4_j| j j j 'y i ^-î Mj
f —^ O-J^1 ^-4^ üLs ^ - 4 14 4 :-j j j j ^ 1 < 4 f - $Onlar yeryüzünde gezip (peygamberlerini tekzib eden) kendile
rinden önce gelen ümmetlerin, nasıl bir âkıbete uğradıklarını gör
müyorlar mı? oj_i f g.a jl_İI Ij _j LSj Hâlbuki onlar, bunlardan daha
kuvvetli idiler. J j V l o l j - t lJ l j^a oj-^JcJ İ l üLS U j
Ne göklerde, ne de yerde Âllâh-û Teâlâ'yı aciz bırakacak hiçbir
güç yoktur. (Âllâh, onları imhâ etti. Elbette senin düşmanlarını da
imhâ edecektir.) L t i p üLS Muhakkak Âllâh CelleCelâlûhû, her
şeye âlimdir. lt_>Ji Her şeye muktedirdir.
45- j_£Jj 4_j|i (j a L_aj g i j-p ü j j L_a l L _ t J paL-İJl İ l j_!j
yg) aiL*.*.) üLS İ l üL-î f_gl -l «l:*- lîL î ^ t- la J i- l
j_Jj Eğer l^L-lS L_t> ^ L ^ l İ l J Âllâh, insanları muâr
heze (hemen cezalandırsaydı) yâni hatanın akabinde Âllâh, tutup
da azaplandırırsa bir kimseyi. O zaman yeryüzünde hiçbir hayat
sahibi kalmazdı. J i - l j - iü . 4_)lS j^a L&^gi j - p 4j_j La
Âllâh-û Teâlâ, insanları (şirk ve) masiyetler yüzünden
muâhaze etseydi, yeryüzünde hareket eder bir mahlûk bırakmaz
dı. (Cümlesini helâk ederdi) Fakat takdir olunan bir vakte dek
te'hir eder. l; s-yg ail_4*-> üLS İ l j l i f gl->-l lİL_î O va'd olunan
196 • Tefsir Sohbetleri
(mukadder) zaman gelince muhakkak ki Âllâh-û Teâlâ, kullarım
görür (ve onları amellerine göre cezalandırır.)
Mukadder zamandan murâd; Kıyamet'tir.
Mevlânâ Celâleddîn-i Rumi Kaddesâllâhû Sirrahülaziz buyuruyor. Ey muhatap, eğer uzağı gören gözün varsa, ehli din ile ehli kin bu dünyada karışıktırlar. Onları tefrik et, ehli din ile beraber ol. Ehli kinden nefret et, onlardan arka çevir. Ehli din ile ehli kin her ikisi de yeryüzü sahnesinde meşkûldürler. Her ikisi de dünyada çalışmaya devam ediyorlar.
Biz bunları nasıl tanıyacağız, ehli din ile ehli kin kimlerdir? Ehli din olanın kâlbindeki imânı, onu dâimâ iyiliğe imana götürür. Adavet düşmanlık yok, daima yumuşak, dâimâ Âllâh-û Rasûlûllah'a meylediyor.
Ehli kin, şekâvetin meyli de dâimâ fitne fesat, hile, halkı aldatmakta. Onun meyli de oradadır. Kulun yapacağı ihtiyarı irade-i cüz'iyesidir. Halk eden, Âllâh'tır. Kulun meyli akabinde, Âllâh iyiliği halk eder. Kulun şekâvet meylinin akabinde de Cenâb-ı Hak, şekâveti halk eder. Ehl-i takvanın kâlbinin meyli, iyiliği yapmaya
ve iyiliği tavsiye etmiyedir. Onun kâlbi iyilik tarafında olduğundan, Cenâb-ı Hak lütf-u keremiyle iyilik halk eder.
Erbab-ı şekavetin de kalbinde dâimâ fenalık olduğundan, haln ka taarruz etmek, malını almak, hilekârlık yapmak tarafına kâlbi meylettiğinden, Cenâb-ı Hak da onun meylettiği ciheti halk ediyor.
Nimet elde iken şükrederse, o şükür nimetini bağlamış olur. Eğer küfran-ı nimet ederse, inne azâbile şedid buyuruyor. Azabım da şediddir.
Şükür eden kimselere ziyadesi, Va'd-ı İlâhiye'dir. Küfredenlere de azabım şediddir buyuruyor.
Fâtır Sûresi • 197
Nasıl ki Halik-i Kâinat halis bir niyetle başını secdeye koyan bir kuluna, "Bana yakın" diye va'dediyor. Allah'ın Va'd-ı İlâhi'sinde hulf yoktur.
Cenâb-ı Hak buyuruyor; "vescüd vakterib" Secdeye başını koy, bana yakın olursun. Kulun, en ziyade Allah'a yakın an, hano
gisidir? "ve hûve sâcidin" Secdede olduğu andır.
Her ne zaman halis olarak, (riyâkârâne değil) başını yere secdeye koydu ise âh-ü figan ederek gözyaşları ile. İşte, Allah'a yakin olmak budur.
Haccı ziyaret etmek, muayyen olan binanın etrafında tavaf ederek dolaşmak fakat bunun çok yüksek fevkinde makam var. Rabbül Beyt'i tavaf etmek merdanedir. Edebli olan bu yolun sa- liklerine lâzım gelen, tam bir güneşi talep etmek yâni erbabı eve liyâullahı talep etmek ama tam olanları. Noksan olanları değil.
Cenâb-ı Hak buyuruyor; Fes-elû ehli zikri in kûntûn lâ te'lemû-ne. Bilmediğiniz varsa bilenlerden sorunuz.
Bu zamanda avamlar çok ekseriyette olduğundan, temiz olan bir insan zuhur ettiğinde aleyhine söylemeye başlarlar. Hilekâr olanlar, güneşin ziyasını sevmiyorlar. Onlar, aldatmak için karanlığı istiyorlar.
Kalp olan kimse sarrafın düşmanıdır.
Hilekârlar, kötülüklerini yapadursun. Cenâb-ı Hak, dostlarını muhafaza eder onların arasında. Enbiyayı İzam da düşmanlarla beraber bulunmuşlar. Fakat melekler, onlara duâ etmiştir. Cenâb-ı Hak, yine sevdiklerini muhafaza ediyor. Bir ışığı ki Allah yakarsa, kim onu üfürürse onun sakalı yüzü yanar. Hırsız dâima nura düşmandır. Ya Râbbi, Müslümanları halas et onlardan.
Müslümanlara dâimâ münafık olanlar düşman olur. Müslü-
198 • Tefsir Sohbetleri
manlara da düşen hal, kemâl-i hilmi metânetle cevap vermeden oradan ayrılması lâzım gelir.
Hüsamettin Çelebi bir gün, Mevlâna'ya diyor ki; Mesnevi dersi verdiğin zaman, ehli hâl olanlar kendi hâli ile mest olurlar. Bazıları da görüyorum ihlâsları yok. Melekleri görüyorum, onlara gelirler imânlarını kazmaya yani tecessüm ediyor onların imânı. Ve onların imân kökleri kazılıyor. Keşfinde böyle görüyor. Mevlâna da aynen söylediğin doğrudur diyor. Mesnevi ki Kur'an-ı Azimüşşân'ın meâlini beyan ediyor. Temiz olan su tatlıdır hakikatta lâkin ehli olmayana kan gibi görünür. Nasıl ki Mûsâ Aleyhisselam'ın kavmi- ne, temiz olan su kan oluyor da içemiyorsa, imân ve amellerinin bozukluğundan temiz sudan içemiyor.
Molla Cami, Mevlânâ için buyuruyor. Buraya noksan gelen burada tamam oluyor. Yani Molla Câmi, ben de burada tamam oldum buyuruyor.
Bu Mesnevi'nin kelimelerine, nefeslerine düşman olanlar baş aşağı cehenneme giderler. Çünkü Kur'ân'a itiraz ediyor.
İn çünîn güftesti Mevlâna'yı mâKâşif-i esrâr hâ-yi Kibriyâİn ne necmest û ne remlest û ne hâbVahy-i hak, Vellâhü a'lem-i bi's-savâb