Öksüz ve yetimlerin toplumsal bütünleşme problemi: diyarbakır yetiştirme yurdu uygulaması
TRANSCRIPT
ÖKSÜZ VE YETİMLERİN TOPLUMSAL BÜTÜNLEŞME PROBLEMİ: DİYARBAKIR
YETİŞTİRME YURDU UYGULAMASI*
M. Cengiz YILDIZ**
ÖZET
Öksüz ve Yetimlerin Toplumsal Bütünleşme Problemi: Diyarbakır Yetiştirme Yurdu
Uygulaması
Çocukların bedensel, zihinsel ve ruhsal açıdan sağlıklı bir gelişim gösterebilmeleri için;
anne, baba ve kardeşlerden oluşan aile içinde yetişmelerinin gerekli olduğu biçimindeki olgu,
farklı dallardaki bilim adamları tarafından ortaya konulmaktadır. Aile yuvasının yakınlığı,
sevisi ve anne-babanın şefkat ve sıcak ilgisinden yoksun kalan çocukların, şahsiyet gelişimi
bozukluklarına maruz kalmaları, topluma uyum sağlayamamaları ve gelişme açısından birtakım
eksiklikleri üzerlerinde barındırmaları kaçınılmazdır.
Çocuklar; anne-babadan birisinin veya her ikisinin ölmesi, savaş, doğal afet, anne-
babanın ayrılması vb. nedenlerle aile ortamından yoksun kalabilirler. Bahsedilen durumlara
maruz kalan çocuklar; sevgi, ilgi, yaşama ortamı, eğitim vs. açısından yetersizlik içinde
kalabilmektedirler. Bu eksiklikleri üzerinde barındıran çocukların ileriki yaşamında; birtakım
sapma davranışlarda (ferdi/adi suç, yaygın suç/terör, hırsızlık, uyuşturucu madde kullanımı vs.)
bulunması ve ömrü boyunca başka insanlara “yük olması” kaçınılmazdır.
Anne, baba ya da hem anne ve babanın ölmesi sonucu, korunmaya muhtaç olan
çocukların topluma kazandırılması yönünde farklı teknikler kullanılmaktadır. Bunlar; kurum
bakımı, grup evleri, koruyucu evleri, evlat edinme ve çocuklara kendi aileleri / yakın akrabaları
yanında hizmet sağlanması biçiminde sıralanabilir.
Dünyada birçok ülkede olduğu gibi, ülkemizde de kurum bakımı uygulaması yaygındır.
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu‟nun denetimi altında olan çocuk yuvaları ve
yetiştirme yurtları, öksüz ve yetim kalan çocukların büyük bir kısmına hizmet vermeyi
amaçlamıştır. Ancak, en mükemmel yetiştirme yurdu ve çocuk yuvasının bile, ailedeki “hava”yı
veremediği bir gerçektir. Nitschke; annenin şefkat ve bakımını veya onun yerini tutacak
duygusal bağı bulamayan çocuğun, dünyaya bir “giriş kapısı” bulamayacağını belirtir.
Öksüz ve yetimlerin sosyal bütünleşmelerinin konu edinildiği bu çalışmada, Diyarbakır
Yetiştirme Yurdu‟nda kalan; annesi, babası ve hem annesi hem babası ölmüş çocuklar ele
alınacaktır. Bahsedilen çocukların, şu an devam edegelen ve ileride görülmesi muhtemel olan
toplumsal bütünleşme problemleri incelenecektir. Çocuklar şu anda, az-çok adapte oldukları bir
sosyal çevre (yurt arkadaşı, öğretmen vs.) içinde bulunuyor olsalar da, bu kurumdan ayrıldıktan
sonra, onları “yabancı” bir çevrenin / toplumun beklediği bir gerçektir. Bahsedilen bu doğal
çevre içinde yaşanmadığından dolayı, bahsedilen kişilerin, buranın değerleri ve normlarına
karşı “alışılmışın dışında” bir karşılık vermeleri ve bundan dolayı da göreli bir uyumsuzluk hali
içinde olmaları olasıdır.
Yetiştirme yurdunda kalan ve “reşit yaş”a gelince de buradan ayrılması kaçınılmaz olan
çocukların, daha sonraki yaşamlarına ilişkin öngörüleri, toplumsal bütünleşmelerini
etkileyebilecek düzeydedir. Bahsedilen kurumdan ayrılarak topluma katılan çocukların,
“acınacak kimseler” olarak toplumda yer edinmemeleri ve topluma yabancılaşmamaları için,
bu kesimin problemlerinin tespit edilip çözümler üretilmesi gerekmektedir. Bahsedilen
adımların atılmasında kamu kuruluşları yanında, özel kuruluşların ve yine sivil toplum
kuruluşlarının eşgüdüm halinde olmaları, bütünleşmenin en yüksek düzeyde olmasını
sağlayabilecektir.
2
Anahtar Kelimeler: Öksüz, Yetim, Sosyal Bütünleşme, Yetiştirme Yurdu, Kurum Bakımı,
Diyarbakır
ABSTRACT
Orphans’ Social Integration Problems: Applied to Diyarbakır Orphanage
The phenomenon about the necessity of growing child in such a family consists of mother,
father and brothers or sisters due to physically, intellectually and psychologically healthy of
child is emphasized by scientists from various disciplines. As a consequence of lack of family
love, sincerity, compassion and hotness; character defeats, lack of social adaptation and some
physical defects for children are unavoidable.
Children may be deprived of family because of dying one or both of mother and father,
divorcement, war or natural disaster etc. Children, suffered from this situation, take up such an
insufficient position from the point of love, care, living environment and education etc. Bearing
these deficiencies, for children, to behave certain number of behavior disorder (personal /
ordinary crime, common crime / terror, burglary, drug addiction etc.) and to be a burden for
other people throughout his or her life is inevitable.
As a result of dying one or both of mother and father, to gain children in need of
guarding back to society various techniques are used. These are institutional care, group
houses, protective houses, adoption of a child and providing services near by families and close
relatives.
Likewise most of the countries, institutional care application is common in our country,
too. Nursery schools and orphan asylums under supervision of Society for Social Utilities and
Protection of Children aim to serve most of orphan children. Nevertheless, it is a fact that even
the most perfect nursery school and orphan asylum cannot give the atmosphere existing in a
family. Nitschke indicates there is no „entrance‟ to come into world for a child who didn‟t found
mother compassion and care.
Social integration of orphans as subject matter of this study, children live in Diyarbakır
Society for the Protection of Children whose one or both of mother and father died will be dealt
with. Possible further and current social integration problems of these children will be
examined. Although they are in an environment more or less socially adapted (friend, teacher
etc.), it‟s a fact that an unfamiliar environment/society is waiting for them when they left these
institutions. Not being lived in this natural environment results in possibility of different
response to the norms and values of this environment from which we accustomed to and so
being in relatively discrepancy manner.
Children, live in orphan asylum but inevitably leave when they come into adult age,
respect such a view related to their further life in level will be able to affect their social
integration. It‟s a necessity that problems must be determined and solutions must be derived for
these children not to make them pity and peculiar after they leave these institutions and take
part into society. To take a step mentioned above, private institutions beside official institutions
and their coordination will be able to satisfy this integration at the highest level.
Key Words: Orphan, Fatherless Child, Social Integration, Orphanage, Maintenance of
Foundation, Diyarbakır
GİRİŞ
Ġnsanın bedensel, zihinsel ve ruhsal açıdan sağlıklı bir geliĢim gösterebilmesi için; anne,
baba ve kardeĢlerden oluĢan aile içinde yetiĢmesinin gerekli olduğu biçimindeki olgu, farklı
3
dallardaki bilim adamları tarafından ortaya konulmaktadır. Aile yuvasının yakınlığı, sevgisi ve
anne-babanın Ģefkat ve sıcak ilgisinden yoksun kalan çocukların, Ģahsiyet geliĢimi
bozukluklarına maruz kalmaları, topluma uyum sağlayamamaları ve yine geliĢme açısından
birtakım eksiklikleri üzerlerinde barındırmaları kaçınılmazdır.
Çocuklar; anne-babadan birisinin veya her ikisinin ölmesi, savaĢ, doğal afet, anne-
babanın ayrılması, yurt dıĢına gidilmesi, evlilik dıĢı iliĢkilerin varlığı vs. nedenlerle aile
ortamından uzaklaĢabilirler. Bahsedilen durumlara maruz kalan çocukların; sevgi, ilgi, yaĢama
ortamı, eğitim vs. açısından yetersizlik içinde bulunmaları ise kaçınılmaz olacaktır. Bu
eksiklikleri üzerinde barındıran çocukların, ileriki yaĢamında birtakım sapma davranıĢlarda
(ferdi/adi suç, yaygın suç/terör, hırsızlık, uyuĢturucu madde kullanımı vs.) bulunmaları ve ömrü
boyunca baĢka insanlara “yük olma”ları ihtimali bulunmaktadır.
Anne, baba ya da hem anne ve babanın ölmesi sonucu korunmaya muhtaç olan çocukların
topluma kazandırılması yönünde farklı teknikler kullanılmaktadır. Bunlar; kurum bakımı, grup
evleri, koruyucu evleri, evlat edinme ve çocuklara kendi aileleri / yakın akrabaları yanında
hizmet sağlanması biçiminde sıralanabilir.
Aile ortamından uzak kalan çocukların, toplumsallaĢmaları için farklı teknikler varken,
bunlardan en baĢarılı olanın koruyucu aile bakımı olduğu, yapılan araĢtırmalarla ortaya
çıkmıĢtır. Koruyucu aile bakımı, ülkemizde çok uygulanan bir teknik olmazken, geliĢmiĢ
ülkelerin çoğunluğu bu alanda yoğunlaĢma göstermektedirler. Spitz, Bowlby, Aubry gibi bilim
adamları, çocuklar üzerinde yaptıkları araĢtırmalarda, anne sevgisinden mahrum olarak yetiĢen
çocukların ruh sağlığının, ileride telafi edilemeyecek düzeyde bozulduğunu ifade etmektedirler1.
Koruyucu aile bakımı, çocuk için uygun bir ortam meydana getirme yanında, ailesizlikten
dolayı olumsuzluklar yaĢamıĢ çocuklar için, “yeniden uyum sağlama” (readaptation) gibi bir
iĢlev de görmektedir. Yapılan araĢtırmalarda, koruyucu aile bakımı için uygun olan yaĢın 13 ve
daha aĢağısı olduğu ortaya çıkmıĢtır. Bu yaĢın üstündeki çocuklarda, kiĢilik oluĢumu büyük
oranda gerçekleĢmiĢ ve aile sevgisi ve ilgisine olan gereksinim azalmıĢ olacağından, bu tekniğin
olumlu sonuçlar verme ihtimali düĢebilmektedir2.
Ülkemizde yapılan birçok araĢtırmada; çocuk yuvası, yetiĢtirme yurdu, ıslahevi gibi
kurumlarda kalan çocukların zihinsel, psikolojik ve toplumsal açıdan uyum problemleri içinde
oldukları ortaya çıkmıĢtır3. 12-24 yaĢ arası gençlerin en çok; psiko-fizyolojik ve cinsel geliĢim,
kiĢilik yapısı, ekonomik durum ve boĢ zamanların değerlendirilmesi açılarından sorun
yaĢadıkları bilindiğinden4, birçok araĢtırmanın, bu problem alanlarını esas aldığı dikkat
çekmektedir.
4
Dünyada, birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de, kurum bakımı uygulaması yaygındır.
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nun denetimi altında olan çocuk yuvaları ve
yetiĢtirme yurtları, ailesinden ayrılma durumunda kalan çocukların büyük bir kısmına hizmet
vermeyi amaçlamıĢtır. Ancak, en mükemmel yetiĢtirme yurdu ve çocuk yuvasının bile, ailedeki
“hava”yı veremeyeceği bir gerçektir.
Çocuk yuvası ve yetiĢtirme yurdu biçimindeki oluĢumların, insanların toplumsallaĢması
ve bireysel geliĢimini sağlamasından dolayı, “tampon kurum”5 olarak nitelendirilmesi
mümkündür.
Öksüz ve yetimlerin sosyal bütünleĢmelerinin konu edinildiği bu çalıĢmada, Diyarbakır
YetiĢtirme Yurdu’nda kalan; annesi, babası ve hem annesi hem babası ölmüĢ çocuklar ele
alınacaktır. Bahsedilen çocukların, Ģu an devam edegelen ve ileride görülmesi muhtemel olan
toplumsal bütünleĢme problemleri üzerinde durulacaktır. Çocuklar Ģu anda, az-çok adapte
oldukları bir sosyal çevre (yurt arkadaĢı, öğretmen vs.) içinde bulunuyor olsalar da, bu
kurumdan ayrıldıktan sonra, onları, “yabancı” bir çevrenin / toplumun beklediği bir gerçektir.
Bahsedilen bu doğal çevre içinde yaĢanmadığından dolayı, bahsedilen kiĢilerin, buranın
değerleri ve normlarına karĢı “alıĢılmıĢın dıĢında” bir karĢılık vermeleri ve bundan dolayı da
göreli bir uyumsuzluk hali içinde olmaları olasıdır.
ÖKSÜZ VE YETİM KAVRAMLARI
Öksüz; annesini kaybetmiĢ, annesi ölmüĢ çocuk, anasız, hem annesini, hem de babasını
kaybetmiĢ çocuk biçiminde tanımlanabilirken, yetim ise; babası veya hem babası, hem annesi
ölmüĢ çocuk olarak ele alınmaktadır6. Günlük kullanıĢta öksüz, annesini kaybeden çocuk, yetim
ise, babası olmayan çocuk anlamında kullanılmaktadır.
Kur’an’ın birçok ayetinde (Bakara:215, Bakara:220, Nisa:2-3, Nisa:6, Nisa:8-10, Nisa:36,
Nisa:127, Nisa:152, Enfal:41, Ġsra:34, Kehf:82, HaĢr:7, GaĢiye:17, Fecr:17, Beled:14-16,
Duha:6, Duha:9), öksüz ve yetimlerin korunması, onlara haksızlık edilmemesi gibi konular
iĢlenirken, Ġncil’de, Yakup’un Mektubuna GiriĢ 1:27’de, kiĢinin öksüzlerle dulları ziyaret
etmesi ve onlarla ilgilenmesi, dindarlığın en önemli ölçütlerinden birisi olarak ele alınmaktadır.
TOPLUMSAL BÜTÜNLEŞME
KiĢinin sosyalleĢmesinde; aile, okul, iĢ, oyun, arkadaĢ grubu, akran, kitle iletiĢim araçları,
sanat ürünleri vs. unsurlar etkin rol oynarken, yetiĢtirme yurdu ve çocuk yuvası da, bir yönüyle
ailenin görevini, bir yanıyla da okulun iĢlevini tamamlamaktadır. Bahsedilen iĢlevin gereğince
yerine getirilmesinin ölçüsü, yurt ya da yuvanın aile ortamına benzeme derecesidir. Bu
kurumlarda, “aile havası” yakalanabildiği ölçüde, toplumsal açıdan bütünleĢme problemi
yaĢamayan veya bu problemi “çok hafif atlatan” kiĢilerin topluma kazandırılmaları mümkündür.
5
ToplumsallaĢmada, önemli olan kurumların etki dereceleri ve öncelikleri önemli bir
konudur. ToplumsallaĢmada, birinci derecede önde olan kurum aile olmalıdır. Bunu okul,
iletiĢim aracı, çevre gibi unsurlar takip etmelidir. Bahsedilen sıralamanın gerçekleĢmemesi,
sosyalleĢmenin ya da toplumsal bütünleĢmenin sağlıklı olduğu konusunda birtakım Ģüpheleri
akla getirmektedir.
SosyalleĢmek kısaca, “benimsemek” olarak ele alınabilir. Toplumun düĢünce
kategorilerine, fikir sistemine, inançlarına, geleneklerine, ahlaksal değerlerine uyum
sağlanılması, toplumsal bütünleĢme çerçevesinde ele alınabilir. Aynı zamanda, bir grup ya da
topluluğun yaĢam biçiminin ve davranıĢ örüntülerinin öğrenilmesi; değer, norm ve beklentilerin
benimsenerek kiĢilikle bütünleĢtirilmesi de bu çerçevede değerlendirilebilir. Toplumun yaĢama
biçimi, bilgi birikimi ve deneyimleri, becerileri, alıĢkanlıkları, ilgileri, değer yargıları, inanç
sistemi, yaptırımları, davranıĢ kalıpları, beklentileri, idealleri gibi unsurlar, bütünleĢme ya da
toplumsallaĢmada önemli faktörler olarak ele alınabilir7. SosyalleĢme, ayrıca; “bireyin, içinde
yaĢadığı toplumun, normlarını, değerlerini, kendisinden beklenen rolleri, tutumları ve davranıĢ
yapılarını, toplumsal etkileĢim için gerekli becerileri, benlik ve kimlik duygusunu kazanma,
içinde yaĢadığı kültürü içselleĢtirme süreci”8 olarak da tanımlanabilir. Marshall,
toplumsallaĢma-toplumsal bütünleĢme kavramını Ģöyle ele alır; gerek toplumun norm ve
değerlerini içselleĢtirerek, gerekse toplumsal rolleri (iĢçi, arkadaĢ, yurttaĢ vb.) yerine getirmeyi
öğrenerek, toplum üyeleri haline gelmeyi öğrenme süreci9.
Bu çalıĢmada, toplumsal bütünleĢme; sosyalleĢme, toplumsallaĢma ya da sosyalizasyon
gibi kavramlarla eĢ anlamlı olarak kullanılacaktır. BütünleĢme kavramı çerçevesinde kiĢinin;
bedensel, duygusal, sosyal, ahlaksal, dinsel, eğitsel, mesleksel, ekonomik, zihinsel vs. özellikleri
ele alınacak ve bu özellikler açısından kiĢinin geliĢim düzeyi hakkında değerlendirmelerde
bulunulacaktır.
TÜRKİYE’DE KORUNMAYA MUHTAÇ ÇOCUKLARLA İLGİLİ
KURUMLARIN KISA TARİHİ
Türk dünyasında yardımlaĢma amaçlı vakıfların temelinin, Uygur Türkleri tarafından
atılmıĢ olduğu, yapılan araĢtırmalarda ortaya çıkmıĢtır10
. Türk insanı, yardımlaĢma ve
muhtaçların korunmasını, dinsel bir görev gibi bilmiĢ ve geçmiĢten günümüze kadar, bu görevi
vakıflar aracılığıyla yerine getirilmesini sağlamıĢtır11
.
Vakıf sisteminin, Ġslam’ın kuruluĢ dönemlerinden itibaren oluĢmaya baĢladığı
görülmektedir. Osmanlı’da kurulan vakıfların en önemlileri Fatih Vakıfları olurken, bu
vakıflarda, çocukların korunmasına iliĢkin özel hükümler bulunmaktadır. 18. yüzyılın
baĢlarında, kimsesiz çocuklara verilmek üzere, hayvan sahiplerinden, tacirlerden ve maden
6
sahiplerinden vergiler alınmıĢtır. 1860’lı yıllardan sonra, bakımsız, yetim ve öksüzler için
yuvalar açılmıĢtır. Bu yuvalarda, çocukların durumuna uygun birçok sanat öğretilmiĢ12
ve bu
sayede, bu çocukların / gençlerin kısa sürede “hayatını kazanmaları” sağlanmıĢtır.
Osmanlı’da kimsesizlerin, yoksulların, talebelerin, misafirlerin vs. kalabilecekleri
mekanlar, genel olarak imaret adı altında ele alınabilir. Evliya Çelebi, 18 krallık ve padiĢahlık
gezdiğini ve Osmanlı’daki kadar imarete hiçbir yerde rastlamadığını ifade etmektedir13
.
1873’te DarüĢĢafaka, 1896’da Darülaceze, 1899’da14
sadece çocuklara bakmak üzere
kurulan ve ücretsiz olan ġiĢli Çocuk Hastanesi, 1915’te ise Darüleytamlar açılmaya
baĢlanmıĢtır. Himaye-i Etfal Cemiyeti, Atatürk’ün direktifleri doğrultusunda 1921’de
kurulmuĢtur. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ise, 24.05.1983 tarihinde çıkarılan
2828 sayılı yasa ile, ilgili kurumların bir devamı olarak faaliyete baĢlamıĢtır15
.
Korunmaya muhtaç çocuk kavramı, kanunda (SHÇEK Kanunu, m.3/b); “beden, ruh ve
ahlak geliĢimleri ve Ģahsi güvenlikleri tehlikede olup, ana veya babasız, ana ve babasız, ana
veya babası veya her ikisi birden terkedilen, ana veya babası tarafından ihmal edilip, fuhuĢ,
dilencilik, alkollü içkileri veya uyuĢturucu maddeleri kullanma gibi her türlü sosyal tehlikelere
ve kötü alıĢkanlıklara karĢı savunmasız bırakılan ve baĢıboĢluğa sürüklenenler”16
biçiminde
nitelendirilmiĢtir.
Korunmaya muhtaç çocukların; “Türk örf, adet, inanç ve milli ahlakına sahip, kendisine
güvenen, insan sevgi ve saygısıyla dolu, Atatürkçü düĢünceye uygun olarak yetiĢtirilmeleri, bir
iĢ ve meslek sahibi yapılmaları, koruma kararı kalktıktan sonra da, toplum içinde izlenmeleri ve
imkanlar ölçüsünde desteklenmeleri”nin, devletin bir görevi olduğu kanunla belirlenmiĢtir17
.
1990’lı yıllarda, 150 civarında yuva ve yetiĢtirme yurdu ve buralarda kalan 15.000
civarında çocuk / genç bulunmaktadır18
.
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, 81 Ġlde Ġl Müdürlükleri ve bağlı
kuruluĢları ile, ülkemizde korunmaya muhtaç çocuk, genç, yaĢlı, özürlü kiĢi ve ailelere
gündüzlü ve yatılı hizmet götüren en büyük aile olarak görülmektedir. Korunmaya muhtaç
çocuklara iliĢkin hizmetler ise, kurumun öncelikli hedefleri arasında yer almaktadır19
.
Çocuk yuvalarının en genel amaçları; 0-12 yaĢları arasındaki korumaya muhtaç
çocukların, bedensel ve psiko-sosyal geliĢimlerini sağlamak, onların eğitilmesine imkan
tanımak, sağlıklı bir kiĢilik ve iyi alıĢkanlıklar kazandırmak biçimindedir20
.
YetiĢtirme yurdunun amaçları ise; çocukları korumak, bakımını temin etmek, bir iĢ ve
meslek edinmelerini sağlamak ve topluma yararlı kiĢiler olarak yetiĢtirmek biçiminde
sıralanmıĢtır21
.
7
Türkiye genelinde 107 yetiĢtirme yurdu ve 82 adet çocuk yuvası bulunurken22
, çocuk
sitesi, karma ve kız-erkek ayrı ayrı olmak üzere, toplam 101 kuruluĢta 9.758 korunmaya muhtaç
çocuğa / gence hizmet verilmektedir. KuruluĢlarda korunma altında bulunan çocuklardan /
gençlerden 7047'si ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretim kurumlarında eğitimlerine devam
etmekte, 340’ı, çeĢitli meslek edindirme programlarından, kamu, özel sektör iĢletmelerinde iĢ ve
meslek öğrenmekte, özel iĢ yerinde ve kuruluĢ atölyesinde çalıĢmakta, 444 çocuk da, özürleri
sebebiyle alt özel sınıflara ve eğitilebilir iĢ okullarına devam etmekte, gidecek yeri bulunmayan,
18 yaĢın altında bulunan, iĢ bekleyen 626 çocuğun, kuruluĢlardaki korunma ve bakımları
sürdürülmektedir.
Çocukların en iyi bakılıp korunacağı yer, sağlıklı bir aile ortamıdır düĢüncesi ile, 780
çocuk ayni-nakdi yardımla desteklenerek, ailesi ya da yakınları yanında bakılmakta, 75 çocuk
ise koruyucu aile hizmetinden yararlanmaktadır. 2001-2002 eğitim-öğretim döneminde, toplam
359 genç, üniversite öğretimine devam etmekte, bunlardan 18 tanesi, yurt dıĢındaki çeĢitli
üniversitelerde eğitimlerini sürdürmektedir23
.
YÖNTEM
AraĢtırmanın evrenini, Diyarbakır YetiĢtirme Yurdu’nda kalan çocuklar / gençler
oluĢturmaktadır. Yurtta barınan çocuk / genç sayısı 110’dur. Yurttaki çocukların / gençlerin
tamamına anket uygulanmıĢtır. Annesi, babası, annesi-babası olmayanlar konumuzla ilgili
olduğu için, sadece 74 anket değerlendirmeye alınmıĢtır. Geriye kalan anketlerle birlikte, elde
edilen diğer verilerin, ayrı bir yayın olarak hazırlanması planlanmıĢtır. Alan çalıĢması, Ekim
2002 ayı içinde gerçekleĢtirilmiĢtir.
Bilgi toplama tekniği olarak yalnızca anket kullanılmamıĢ, yeri geldiğince gözlem ve
enformel görüĢme tekniği de kullanılarak farklı birtakım bilgilere ulaĢılmaya gayret edilmiĢtir.
Diyarbakır YetiĢtirme Yurdu’nda; 1 sosyal hizmet uzmanı, 4 öğretmen, 5 memur, 4
hizmetli, 4 aĢçı, 2 Ģoför, 2 bekçi, 1 müdür, 2 müdür yardımcısı, 3 hemĢire, 1 terzi, 1 kaloriferci,
1 sofracı, 1 kütüphaneci ve 1 çamaĢırcı bulunmaktadır.
Yurtta, Ekim 2002 tarihi itibariyle, 110 öğrenci barınırken, bu sayı yaz aylarında 30-40’a
kadar düĢebilmektedir.
Diyarbakır, uzun yıllar terör hadiselerinin yaĢandığı bir bölgede yer almıĢ olduğundan,
yetiĢtirme yurdu ve burada barınan çocuklarla / gençlerle ilgili problemler ele alınırken, bölge
ve il’e özgü birtakım özelliklerin gözden kaçırılmaması gerekmektedir.
VARSAYIM
Aile ortamından uzak bir Ģekilde yaĢayan çocukların / gençlerin; bedensel, duygusal,
sosyal, ahlaksal, dinsel, eğitsel, mesleksel, ekonomik, zihinsel vs. alanlarda yaĢadığı
8
problemlerin, toplumsallaĢmaya engel olma ihtimali bulunmaktadır. Bahsedilen alanlardaki
problemlerin uzun süreli olması, kiĢilik yapısını etkileyebilir ve toplumsallaĢamama durumunun
akut hale gelmesi, ferdin ya pasif ya da agresif bir kiĢilik yapısına sahip olması sonucunu
doğurabilir.
Toplumsal bütünleĢmeyle ilgili olduğu varsayılan; aile, gelecek duygusu, okul ve
arkadaĢlık iliĢkileri, kiĢisel ve sağlık (bedensel-duygusal) durumları, temel değiĢkenler olarak
ele alınmıĢtır.
Farklı bölge ve illerde bulunan yetiĢtirme yurtlarında kalan çocukların / gençlerin
problemlerinin, genel olarak benzeĢ olduğu, ancak, bölge ya da il’e özgü birtakım problemlerin
de varolduğu sayıtlısından hareket edilmiĢtir.
BULGULAR VE DEĞERLENDİRME
Bu bölümde, bazı değiĢkenlerle ilgili bilgiler betimsel olarak verilecek ve çocuğun /
gencin sosyal bütünleĢmesinde etkili olduğu varsayılan unsurlarla ilgili bilgilerin
değerlendirilmesi yoluna gidilecektir.
YaĢ, kiĢilerin toplumsal iliĢkilerini belirleyen temel değiĢkenlerden birisi olarak kabul
edilmektedir. SHÇEK’e bağlı kurumlar olan Çocuk Yuvası ve YetiĢtirme Yurdu’na çocuklar /
gençler yerleĢtirilirken, yaĢ unsuru gözönüne alınmakta ve yine bu kurumlardan ayrılmada yaĢ,
önemli bir faktör olarak görülmektedir. YetiĢtirme yurdunda kalanların yaĢlarına iliĢkin dağılım
aĢağıdaki gibidir.
Tablo 1: Öksüz ve Yetimlerin YaĢ Durumuna Göre Dağılımı
YaĢ Durumu s %
12 yaĢ 4 5.4
13 yaĢ 7 9.45
14 yaĢ 12 16.21
15 yaĢ 27 36.45
16 yaĢ 13 17.56
17 yaĢ 7 9.45
18 yaĢ 4 5.4
Toplam 74 100.0
YaĢ dağılımına bakıldığında, en büyük oransal paya (%36.45) sahip yaĢın, 15 yaĢ olduğu
görülmektedir. 12 yaĢ ve 18 yaĢa doğru gidildikçe, oranlarda bir düĢme gerçekleĢmektedir.
YetiĢtirme yurdunda, hem çok büyük yaĢta ve hem de çok küçük yaĢta olanların paralel bir
dağılım göstererek, oransal olarak düĢtükleri, asıl yığıĢmanın ise, 14-16 yaĢları arasında olduğu
dikkat çekmektedir.
9
YetiĢtirme yurdunda kalan çocukların / gençlerin doğum yerleri, onların ileriki yaĢamları
için önemli bir kriter olarak ele alınabilir. Doğum yeri, bazen, belli anlayıĢların oluĢumunu ve
değiĢmezliği durumunu ortaya çıkaracağından, önemli görülmektedir. Doğum yerine iliĢkin
dağılım Ģu Ģekildedir.
Tablo 2: Doğum Yerine ĠliĢkin Dağılım
Doğum Yeri s %
Ġl merkezi 23 31.1
Ġlçe merkezi 15 20.3
Kasaba 2 2.7
Merkez köy 10 13.5
Ġlçe köy 23 31.1
Diğer 1 1.4
Toplam 74 100.0
Doğum yerinde en büyük oransal paylar (%31.1), “il merkezi” ve “ilçe köy”e aittir.
Toplam oranlara bakıldığında ise, doğum yeri itibariyle kır ve kent arasında bir eĢitlik olduğu
görülmektedir. Buna göre, yetiĢtirme yurdunun, hem kırsal ve hem de kentsel alanda doğan
çocuklara / gençlere, eĢit biçimde, hizmet vermekte olduğu görülmektedir.
Doğum yeriyle, gelinen yerleĢim birimi arasında doğrudan bir iliĢki bulunduğu
söylenebilir. KiĢiler, göç yoluyla, doğum yerinden ayrılabilmekte ve yeni bir yerleĢim biriminin
bir üyesi olabilmektedirler.
Doğum yeriyle, gelinen yerleĢim birimi arasında, oransal açıdan büyük bir benzerlik
olduğu dikkat çekmektedir. Doğum yerine göre, il merkezinin oranında bir artıĢ görülmekte, ilçe
köy oranında bir düĢme olmaktadır. Bu veriler, ilçe köyden, ilçe merkezine ve özellikle de il
merkezine doğru bir göçün olduğunu akla getirmektedir. Hem doğum yeri ve hem de gelinen
yerleĢim birimine bakılarak, yetiĢtirme yurdunda barınan çocukların birtakım durumları (eğitim,
kültür, inanç, anlayıĢ, zihniyet vs.) hakkında bazı çıkarımlarda bulunmak olası hale
gelebilmektedir.
Kırsal ve kentsel kesim, hem sosyo-kültürel ve hem de fiziksel özellik bakımından
birbirinden çok farklı özellikler göstermektedir24
. ĠletiĢim ve ulaĢım teknolojilerinin
yaygınlaĢmasına rağmen, bu farklılık, ancak bir ölçüde azalmıĢtır. Buna göre, uzun süre kırsal
kesimde (köy, kasaba) kalan çocukların, Ģehir ortamında yetiĢenlere göre, yetiĢtirme yurdunda
daha fazla problem yaĢamaları ihtimali bulunmaktadır. Yapılan araĢtırmalarda, kırsal kesimde
uzun süre kaldıktan sonra, yurt hayatı gibi ortamlara yerleĢen çocukların, diğerlerine oranla
daha fazla uyum problemi yaĢadıkları görülmüĢtür25
. Buna göre, 2/5’lik bir orandan daha fazla
10
çocuğun / gencin, diğerlerine nispetle problemlerle karĢılaĢma olasılığının daha fazla olduğu
söylenebilir.
YetiĢtirme yurdunda kalan çocukların / gençlerin öğrenim durumlarına iliĢkin dağılım
aĢağıdaki tabloda görüldüğü gibidir.
Tablo 3: YetiĢtirme Yurdu Öğrencilerinin Öğrenim Durumuna Göre Dağılımı
Öğrenim Durumu s %
Ġlköğretim birinci kademe 4 5.4
Ġlköğretim ikinci kademe 31 41.9
Lise 39 52.7
Toplam 74 100.0
YetiĢtirme yurdunda kalanların yarısından fazlası (%52.7), liseye devam etmektedir.
Ġlköğretim ikinci kademeye devam edenler %41.9, ilköğretim birinci kademede bulunanlar ise
%5.4 oranına sahiptir. Ġlköğretim birinci kademeye devam edenlerin tamamı, öğrenime geç
baĢlayanlardan oluĢmaktadır. Öyle ki, 12 yaĢında olmasına rağmen, ilköğretim birinci kademe
3. sınıfa gidenler bile bulunmaktadır.
YetiĢtirme yurdunda kalan çocukların sergilemiĢ oldukları tavır ve davranıĢların gerçekçi
bir Ģekilde anlaĢılabilmesi için, daha önce kalınan kurumun varlığı, önemli bir değiĢken olarak
ele alınabilir. Çocuğun bazı olguları, “problem” olarak görüp-görmemesi, daha önce bu durumla
karĢı karĢıya gelmiĢ olmasıyla ilgilidir. KiĢi için bu durum, kanıksanabilir ve problem olmaktan
çıkabilir. YetiĢtirme yurdundaki çocukların / gençlerin, daha önce baĢka kurumlarda
kalmalarına iliĢkin bilgiler aĢağıdaki tabloda verilmektedir
Tablo 4: Daha Önce BaĢka Bir Kurumda Kalma Durumu
Kalma Durumu s %
Hayır 24 32.4
Evet 50 67.6
Toplam 74 100.0
BaĢka bir kurumda daha önce kalan kiĢilerin oranı yaklaĢık olarak 2/3’dir. Buna
bakılarak, çocukların önemli bir kesiminin, yetiĢtirme yurdundaki mevcut problemleri, daha
önce de yaĢama ihtimalinin olduğu söylenebilir. Çocuk yuvasında; 1-2 yıl arasında kalanlar
%10.81, 3-4 yıl arasında kalanlar %21.62, 5-6 yıl arasında kalanlar %5.4, 7-8 yıl arasında
kalanlar %9.45, 9-10 yıl arasında kalanlar %6.75, 10 yıl ve daha fazla kalanlar ise %4.04
oranlarına sahiptirler.
Daha önce, yatılı ilköğretim bölge okulunda (YĠBO) kaldığını ifade eden birkaç öğrenci
de bulunmaktadır.
11
Çocuk yuvası ve yetiĢtirme yurdu gibi kurumlarda uzun süre kalmanın, bu kurumlara
özgü birtakım problemlerin zamanla kanıksanmasına ve bir problem olarak görülmemesine
neden olduğu ifade edilmiĢti. Bu, bir yönüyle olumlu gibi görülebilirken, diğer yandan, aile
ortamından uzun süre uzak kalmanın getirdiği problemlerin (sevgisizlik, ilgisizlik, Ģefkatsizlik
vs.) akut hale gelmesine ve kiĢilik bozukluklarının ortaya çıkmasına neden olabilir.
Çocuk yuvası ya da yetiĢtirme yurdunda önceden kalan çocukların / gençlerin diğerlerine
oranla bulundukları yere, daha kolay adapte oldukları ve daha önce baĢka bir kurumda kalma
durumunun, ruhsal sağlık açısından olumlu sonuçlar doğurduğu biçiminde bir tespit de ortaya
çıkmıĢtır26
.
YetiĢtirme yurdundaki kalıĢ süresi; lokal olarak varolan bazı alıĢkanlıklarla, problemlere
yabancılığın ortadan kalkmasıyla ve yine belli bir arkadaĢ grubunun oluĢumuyla yakından ilgili
olabilmektedir. YetiĢtirme yurdunda kalanların, bu kurumda bulunma sürelerine iliĢkin dağılım
Ģöyledir.
Tablo 5: Yurtta KalıĢ Süresine Göre Dağılım
Yurtta Kalma Süresi s %
1 yıldan az 13 17.6
1-2 yıl arası 25 33.8
3-4 yıl arası 28 37.8
5-6 yıl arası 5 6.8
7-8 yıl arası 3 4.1
Toplam 74 100.0
Yurtta kalıĢ süresine iliĢkin dağılımda, en büyük oranı (%37.8) 3-4 yıl arası kalanlar ile,
1-2 yıl arası kalanlar (%33.8) oluĢturmaktadır.
Daha önce çocuk yuvası, yetiĢtirme yurdu ya da yatılı ilköğretim bölge okulu vs.
kurumlarda kalmamıĢ olan ve yetiĢtirme yurdunda, 1 yıl ve daha az kalmıĢ öğrencilerin, diğer
yurt öğrencilerine oranla daha fazla problem yaĢamaları ya da diğer çocuklar için problem
olarak görülmeyen unsurların, bunlar için sorun olması ihtimal dahilindedir.
Çocuk yuvası gibi ortak yaĢam mekanlarında ilk dönemin geçirilmesi, çocuk üzerinde
olumsuzlukların yüksek düzeyde gerçekleĢmesine neden olmaktadır. Yapılan araĢtırmalarda,
yaĢamının ilk beĢ yılını bu gibi yerlerde geçiren çocukların, yüksek düzeyde toplumsal
uyumsuzluk içinde oldukları ortaya çıkmıĢtır27
.
YetiĢtirme yurduna farklı yollarla gelme olasılığı bulunmaktadır. Bu durumla ilgili
dağılım aĢağıda verilmiĢtir.
12
Tablo 6: YetiĢtirme Yurduna GiriĢte Aracılara Göre Dağılım
Aracı s %
Aileden biri 28 37.8
Akraba / yakınlardan biri 12 16.21
Zabıta / polis 5 6.8
Muhtar 2 2.7
Çocuk yuvasından nakil 23 31.1
Diğer 3 4.05
Cevap yok 1 1.4
Toplam 74 100.0
Yurda giriĢte, ailesinin etkili olduğunu belirtenlerin oranı %37.8 olarak gerçekleĢmiĢtir.
Daha sonraki oransal payı ise (%31.1), “çocuk yuvasından nakil” biçiminde yanıt verenler
oluĢturmaktadır. Anne ya da babadan birisinin ölümünden sonra, hayatta kalan ebeveynlerden
veya akraba / yakınlardan birisinin, çocuğu yurda yerleĢtirme çabası içine girebileceği ifade
edilebilir (%54.05). Diğer biçimde gelenler ise; yurt hocalarından birinin aracı olduğunu,
SHÇEK personellerinden birinin devreye girdiğini ve belediye baĢkanının yardımcı olduğunu
ifade etmiĢlerdir.
YetiĢtirme yurtları, ailesi olmayan veya ailede kalamayan kiĢiler için bir “sığınak” olarak
ele alınabilir. Bu durumda, uzun vadeli kalabilecek gençlerin kurumdan memnuniyet
durumlarının onların; sosyal, eğitsel, psikolojik vs. yapılarını doğrudan etkileyebileceği
söylenebilir. Diyarbakır YetiĢtirme Yurdu’nda kalan gençlerin, buradan memnuniyet duyma
durumlarına iliĢkin dağılım aĢağıdaki gibidir.
Tablo 7: YetiĢtirme Yurdundan Memnuniyet Durumu
Memnuniyet Derecesi s %
Yüksek 23 31.1
Orta 20 27.0
DüĢük 31 41.9
Toplam 74 100.0
Memnuniyet derecesine iliĢkin dağılıma baktığımızda, en büyük oranı (%41.9),
memnuniyet düzeyi düĢük olanların oluĢturduğunu görmekteyiz. Orta ve düĢük kategorisinin
toplam oranı ise 2/3’den daha fazladır. Çocukların / gençlerin büyük bir kısmının, yurttan
memnun olmadıkları buna bakılarak söylenebilir. Anket uygulaması sırasında, yurt
görevlilerinin de bulunması, bu konuda çocukların / gençlerin çekingen tavırlar
sergileyebileceklerini akla getirmektedir. Dolayısıyla, memnuniyetsizlik oranının daha da
yüksek çıkma ihtimalinin olduğu ifade edilebilir.
13
Çocuk yuvaları ve yetiĢtirme yurtlarında verilen hizmet; zaman içinde kurumsallaĢmaya
ve ideal ölçülere ulaĢmasına rağmen, yurdun, “kıĢla havası”nda olması28
, aile ortamının
aranmasına ve dolayısıyla memnuniyet düzeyinin düĢük olmasına neden olabilir.
YetiĢtirme yurdunda kalan çocukların / gençlerin, “çevrenizdekilerle arkadaĢlık
iliĢkileriniz nasıldır?” biçimindeki soruya verdikleri yanıtlara iliĢkin görüĢlerinin dağılımı
Ģöyledir.
Tablo 8: ArkadaĢlık ĠliĢkilerine ĠliĢkin GörüĢlerin Dağılımı
ArkadaĢlık Durumu s %
Sevinç ve kederimi paylaĢabileceğim birçok arkadaĢım var 37 50.0
Sevinç ve kederimi paylaĢabileceğim arkadaĢım pek yok 34 45.9
BaĢka 2 2.7
Cevap yok 1 1.4
Toplam 74 100.0
Anket uygulanan çocukların / gençlerin %50’si, “sevinç ve kederini paylaĢabileceği”
arkadaĢlarının olduğunu ifade ederken, çocukların / gençlerin yaklaĢık yarısı da (%45.9),
arkadaĢı olmadığını ifade etmiĢtir.
ArkadaĢ grubu, kiĢilerin toplumsallaĢmasında önemli unsurlardan birisidir. YetiĢtirme
yurdunda, aileden uzak bir yaĢam sürdürülmesinden dolayı, arkadaĢ iliĢkileri daha bir önem
kazanmakta, adeta ailenin eksikliğinden dolayı ortaya çıkan boĢluğu doldurma iĢlevini
görmektedir. Bu verilere bakılarak, aileden uzak olan çocukların / gençlerin, yaklaĢık yarısının,
sevinçlerini ve kederini paylaĢabilecekleri bir arkadaĢlık ortamından uzak olmalarından dolayı,
kiĢilik problemleri yaĢamaları, içine kapanık olmaları ve bir yönüyle de toplumdan soyutlanma
durumunda bulunmalarının sözkonusu olabileceği ifade edilebilir.
Sevgiden ve ilgiden yoksun olarak büyüyen çocuk / genç, geliĢim için gerekli olan
deneyimleri kazanmada daha zorlanmakta ve çekingen, içine kapanık bir kiĢilik
sergileyebilmektedir29
. Dolayısıyla, arkadaĢlıktan yoksun olmada, sevgi ve ilgi unsurlarının
yokluğu, en önemli yön olarak ele alınabilir. YetiĢtirme yurdunda kalanlardan birisinin enformel
görüĢmede, “en büyük problem; sevgisizlik, sevgisizlik, sevgisizlik, ilgisizlik” biçiminde bir
ifade kullanmıĢ olması, bu duygunun eksikliğini en iyi Ģekilde ortaya koymaktadır.
YetiĢtirme yurdunda kalan çocukların / gençlerin, bu kurumdan ayrılıp-ayrılmamalarına
iliĢkin düĢüncelerinin dağılımı aĢağıdaki gibidir.
Tablo 9: YetiĢtirme Yurdundan Ayrılma DüĢüncesine ĠliĢkin Dağılım
Ayrılma Ġsteği s %
Evet 31 41.89
Hayır 43 58.1
Toplam 74 100.0
14
AraĢtırma kapsamına alınanların 2/5’sinden fazlası, yurttan ayrılmak istediğini ifade
etmiĢtir. Ayrılmak istemeyenlerin oranı ise %60’a yakındır. Ayrılma-ayrılmama nedenlerine
iliĢkin bilgilerde (özellikle enformel görüĢme); yurttaki ortamın “kötü” olduğu, “sevgiden
mahrum” olunduğu, sorunlara karĢı “ilgisizlik” olduğu ve “ev sıcaklığı”nın hiç olmadığı yer
almaktadır. Ayrılmak istemeyenlerin 2/3’si, gidecek yerinin bulunmaması, yurdun düzenli bir
çalıĢma ortamı sağlaması gibi nedenlerden dolayı burada kalmayı tercih etmektedir. Bir
yönüyle, “mecbur” olunduğundan dolayı, yurtta kalındığı biçimindeki bir anlayıĢ, çocuklar /
gençler arasında yaygın olarak bulunmaktadır.
Ailesinden uzak bir Ģekilde yetiĢen gençlerin, bulundukları yetiĢtirme yurdunda,
sevgilerini, bir kiĢiye ya da birkaç kiĢiye yöneltmeleri mümkündür. Yurtta kalan çocukların /
gençlerin, “yurtta en çok sevdiğiniz kiĢi kimdir?” biçimindeki soruya verdikleri yanıtların
dağılımı aĢağıdaki gibidir.
Tablo 10: YetiĢtirme Yurdunda En Çok Sevilen KiĢiye ĠliĢkin Dağılım
Sevilen KiĢi s %
Bir arkadaĢ 50 67.56
Öğretmenlerden biri 10 13.51
Hizmetlilerden biri 8 10.81
Ġdarecilerden biri 4 5.4
Uzmanlardan biri 3 4.05
Diğer 6 8.1
Not: Birden fazla seçenekle yanıt verilmiĢtir.
YetiĢtirme yurdunda en çok sevilen kiĢinin (%67.56) arkadaĢ olduğu, verilerden
anlaĢılmaktadır. Kocacık’ın araĢtırmasında da, “en çok sevilen kiĢi”nin (%50.42) arkadaĢ
olduğu sonucu çıkmıĢtır30
. Özellikle “oda arkadaĢlığı”nın önemi vurgulanmıĢ ve bu arkadaĢlığın
en büyük teselli kaynağı olduğu enformel görüĢmeler esnasında ifade edilmiĢtir.
Öğretmenlerden birisini, en çok sevdiğini belirtenler %13.51 oranına sahiptir. Bazı çocuklar /
gençler, istenmemesine rağmen, özellikle bazı öğretmenlerin isimlerini vermek suretiyle onları
sevdiklerini ifade etmiĢlerdir. Dikkat çeken durum ise, çocuklarla / gençlerle en çok iç içe olan /
olması gereken uzmanın / uzmanların, pek sevilen kiĢiler arasında yer almamasıdır. Yine, en
çok eleĢtiri getirilen kesim olan idareciler de, çok az sevilenler arasında yer almaktadırlar.
Çocukların / gençlerin kiĢilik yapılarıyla ilgili bazı görüĢlere katılma durumlarını
gösteren ve “aĢağıdaki ifadelerden hangisine katılıyorsunuz?” biçimindeki soruya verilen
yanıtların dağılımı aĢağıdaki gibidir.
15
Tablo 11: KiĢilikle Ġlgili GörüĢlere Katılım Durumu
GörüĢler s %
Kendimi değersiz hissediyorum 7 9.5
Kendimi boĢ ve gayesiz hissediyorum 5 6.8
Fiziksel görünümümü beğenmiyorum 8 10.8
Kendimi beceriksiz, suçlu hissediyorum 5 6.8
Kendimi, yalnız ve yabancı hissediyorum 35 47.29
Kendimden nefret ediyorum 3 4.1
Cevap yok 11 14.9
Toplam 74 100.0
Çocukların / gençlerin yaklaĢık yarısı, “kendimi, yalnız ve yabancı hissediyorum”
biçiminde yanıt vermiĢtir. KiĢiler, çevresinde her ne kadar arkadaĢlar, öğretmenler, uzmanlar,
idareciler varsa da, aileden uzak olmadan dolayı, bir yabancılık ve yalnızlık içindedirler.
Kendini değersiz hisseden, boĢ, beceriksiz, gayesiz, suçlu gören ve kendinden nefret edenlerin
oranı, azımsanamayacak (yaklaĢık 1/4) düzeydedir.
Anket formuna yazılan ve enformel görüĢmelerde dile getirilen ifadelere göre; yurttan
kaçmak istediğini, ancak, gidecek baĢka bir yer olmadığından dolayı, çaresizlikten burada
kaldığını, üzüntüden dolayı ders çalıĢamadığını, intihar etmek istediğini (3 kiĢi), çok uzaklara
gitmeyi arzuladığını belirtenlerin oranı hiç de azımsanacak düzeyde değildir.
Yuva ve yurtlarda kalan çocuklarda, kiĢilik ve davranıĢ bozuklulukları daha sık
olmaktadır. YetiĢtirme yurdunda kalan çocukların / gençlerin; toplumsallaĢma, uyum,
sorumluluk, dil geliĢimi ve bağımsız etkinlik gibi alanlarda, yaĢıtlarından geri oldukları tespit
edilmiĢtir. Çevrelerinde çok sayıda kiĢi bulunmasına karĢın, insanlarla daha az iliĢkiye girdikleri
ortaya çıkmıĢtır. Diğer ülkelerde yapılan araĢtırmalarda da, benzer sonuçlara varıldığı dikkat
çekmektedir31
.
“Nasıl birisi olmak isterdiniz?” biçimindeki soruya, çocukların / gençlerin vermiĢ
oldukları yanıtların dağılımı aĢağıdadır.
Tablo 12: Olunmak Ġstenen KiĢilik Yapısı
GörüĢler s %
Kaygısız 1 1.4
Kararlı 17 22.97
Sabırlı 33 44.59
NeĢeli 17 22.97
Ġyimser 21 28.37
Bencil 1 1.4
ġakacı 4 5.4
Sert, katı 3 4.05
Sakin 6 8.1
Diğer 2 2.7
Not: Birden fazla seçenekle yanıt verilmiĢtir.
16
KiĢiler, daha çok (%44.59) “sabırlı” olmak isteriklerini belirtmiĢlerdir. Özellikle, maddi
sıkıntı içinde, ilgisiz, ailesiz ya da aileden uzak bir biçimde yaĢadıklarından dolayı, sabrettikleri,
anketlerde dile getirilmiĢ ve görüĢmeler sırasında da özellikle ifade edilmiĢtir.
Kararlı bir kiĢilik yapısına sahip olmak isteyenler %22.97 oranına sahiptir. Ebeveynleri
hayatta olan bazıları ise, “ailesine verdikleri sözü tutma” kararlılığında olduklarını ifade
etmiĢlerdir. Ġyimser olma, çokça istenen (%28.37) kiĢilik yapıları arasında yer almaktadır.
NeĢeli olmak da tercih edilmektedir (%22.97).
Problem çözmede kullanılan tekniğe iliĢkin olarak, “bir insanla aranızda problem
çıktığında, nasıl davranmayı uygun görürsünüz?” biçimindeki soruya, çocukların / gençlerin
verdikleri cevaplar aĢağıdaki Ģekildedir.
Tablo 13: Problem Çözme Tekniğine ĠliĢkin Dağılım
Problem Çözme Tekniği s %
Ġçimden geleni, karĢıdakine söylerim 17 23.0
Ġçimden geleni karĢıdakine söylemek yerine, sorunu içime atıp
unuturum
7 9.45
Kendimi, karĢıdaki insanın yerine koyup, onu anlayarak, problemi
çözmenin yollarını ararım
50 67.6
Toplam 74 100.0
“Kendini, karĢıdaki insanın yerine koyma ve onu anlayarak problemi çözme”yi, en ideal
problem çözme tekniği olarak görenlerin oranı 2/3’den daha fazladır. Ġçinden geleni karĢıdakine
söyleme oranı %23.0 iken, sorunun dile getirilmemesi ve kiĢinin, bunu içine atarak unutması
biçimindeki yolu benimseyenler ise %9.45 oranına sahiptir.
YetiĢtirme yurdunda kalan gençlerin, evde kalanlara kıyasla, problemler karĢısında daha
az baĢarılı olan stratejiler geliĢtirmiĢ oldukları yapılan araĢtırmalarla ortaya çıkmıĢtır. Cinsiyet
açısından bakıldığında ise, bayanların ve erkeklerin, problemle baĢa çıkmada eĢit biçimde
baĢarılı strateji kullanmalarına karĢılık, bayanların, duygu merkezli, yani baĢarısız olma olasılığı
yüksek stratejileri kullanmaya daha yatkın oldukları tespit edilmiĢtir. Ayrıca, yaĢın da,
problemin çözümünde, baĢarılı strateji kullanımını etkilediği ortaya çıkmıĢtır. Yurtta kalan
küçük yaĢtaki çocukların, evde kalanlara oranla baĢarısız strateji kullandıkları ortaya çıkarken32
,
yurtta kendinden yaĢça büyük olanlara göre, baĢarısız strateji kullanma düzeylerinin de yüksek
olacağı ifade edilebilir.
Çocuklara / gençlere, “haksız bir durum karĢısında sizce ne yapılmalı?” biçiminde soru
sorulmuĢ ve alınan yanıtlar aĢağıda gösterilmiĢtir.
17
Tablo 14: Haksız Durum KarĢısında Yapılacak ġeylere ĠliĢkin GörüĢlerin Dağılımı
GörüĢler s %
Güç kullanarak, karĢıdakinin yanlıĢı düzeltilmeli 6 8.1
TartıĢarak-konuĢarak sorun halledilmeli 44 59.5
Belli birliktelikler-gruplar oluĢturularak durum düzeltilmeli 17 23.0
Emniyet güçlerine baĢvurmalı 1 1.4
BaĢka 4 5.4
Cevap yok 2 2.7
Toplam 74 100.0
Haksız durum karĢısında nasıl bir tavır sergileneceğine iliĢkin görüĢlerin ele alındığı
tablodaki yanıtlarda, en büyük oranı (%59.5); problemin, tartıĢarak ve konuĢarak halledilmesi
gerektiğini belirtenler oluĢturmaktadır. Belli birliktelikler oluĢturulmak suretiyle sorunun
üzerine gedilmesi gerektiğini belirtenler ise azımsanamayacak orandadır (%23.0).
TartıĢarak ve konuĢarak ve belli birliktelikler oluĢturulması yoluyla problemin
halledilmesi gerektiğini belirtenlerin yaklaĢık 1/3’i, bu yolun yurtta pek geçerli olmadığını,
çünkü, idarenin hiçbir Ģekilde problemlerle ilgilenmediğini ve “umursamaz” bir tavır
sergilediğini ifade etmiĢtir. Bu durum, enformel görüĢmelerde en çok dile getirilen konular
arasında yer almaktadır. Problemin çözümü konusunda “ideal” olan teknik / teknikler
bilinmesine ve uygulanmak istenmesine rağmen, bu Ģekildeki davranıĢlardan sonuç
alınamamasının, farklı yollara (agresif olma ya da içe kapanma) baĢvurma ihtimalini ortaya
çıkarabileceği söylenebilir.
Ortaya çıkan bir problemin çözülebilmesi için bazı çabalar içine girilmesi mümkündür.
Çevredeki insanlara konunun anlatılması da, problem çözümünde önemli aĢamalardan birisi
olarak kabul edilmektedir. AĢağıdaki tabloda, yetiĢtirme yurdunda kalan çocukların / gençlerin,
bir problemle karĢılaĢtıklarında, konuyu ilk olarak kime açtıklarına iliĢkin yanıtların dağılımı
verilmiĢtir.
Tablo 15: Bir Problem Durumunda Konunun Ġlk Kez Kimlere Açıldığına ĠliĢkin GörüĢlerin
Dağılımı
Problemin Açıldığı KiĢiler s %
ArkadaĢ 32 43.24
Hiç kimseye söylemem, içime atarım 17 22.97
Öğretmen 12 16.21
Aile 13 17.56
Uzman 3 4.05
Ġdareye 4 5.4
Yakınlara 5 6.75
Grup sorumlusuna 3 4.05
Cevap yok 7 9.45
Not: Birden fazla seçenekle yanıt verilmiĢtir.
18
Problemi ilk olarak dile getirdikleri kiĢinin, arkadaĢ olduğunu belirtenlerin oranı %43.24
olarak gerçekleĢmiĢtir. Hiç kimseye söylemeyip de içine atanların oranı ise %22.97’dir. Tablo
14’te, problemin halledilmesi için konuĢma ve tartıĢma, önemli bir çözüm yolu olarak ortaya
konulmuĢtu. Ancak, konuĢulması ve tartıĢılmasına rağmen, problemin halledilmemesi
durumunda, daha sonraki aĢamalarda kiĢilerin, bunu içlerine atmaları ve kimseye söylememeleri
kaçınılmaz olmaktadır. Öğretmen ve aile, problemlerin dile getirilmesinde önemli bir unsur
olarak ortaya çıkmaktadır (%16.21 ve %17.56). Uzman ve idareye problemin anlatılmaması ise,
bunların çözüm konusunda baĢvurulan ve güvenilen merciler olmadığını akla getirmektedir.
Ġki kiĢi; “hiç kimseye, çünkü beni anlayan kimse yok” ve “kimseye açmam,
halledebilirsem kendim hallederim” biçiminde de yanıt vermiĢtir.
Yaptığımız gözlemlere göre, yurtta bulunan çocuklar / gençler, yanlarında herhangi bir
görevli (idareci, nöbetçi öğretmen, memur vs.) olmadığı durumlarda, bireysel ve ortak
problemlerini aktarma yoluna gitmektedirler. Bu çalıĢma sırasında, gerek araĢtırmacıya ve
gerekse de araĢtırmacıyla birlikte yurtta bulunan diğer kiĢilere karĢı özel ilgi gösterdikleri ve
kurulan samimiyetin derecesine göre, problemlerini açma eğiliminde oldukları gözden
kaçmamıĢtır.
Yurtta kalanların problemlerinin zamanında çözümlenmemesinin, problemlerin
yığıĢmasına ve bunun da karamsar bir kiĢilik yapısının oluĢmasına neden olabileceği ileri
sürülebilir.
YetiĢtirme yurdundaki personelin; çocukların / gençlerin problemleriyle yakından
ilgilenmesinin önünde birtakım engellerin olduğu söylenebilir. Bunlar; alınan eğitimin yapılan
iĢ için uygun olmaması, alınan eğitimin, görev yapılan kuruluĢtaki yaĢ grubuna uygun
olmaması, idarenin müdahalesi33
, personelin az olması, ücretin tatmin edicilikten uzak olması
biçiminde sıralanabilir. Yine, bu gibi yerlerde bürokratik iliĢkilerin; aile ortamında geliĢen
bağların, sevginin, ilginin yerini alamadığı ve otorite, denetim ve baskının doğal olarak ortaya
çıktığı dikkat çekmektedir34
. Çocukların / gençlerin problemlerini, yurttaki personele açabilmesi
ve çözüm üretilebilmesi için, yukarıda sayılan sorunların giderilmesi gerekli gibi görülmektedir.
Çocuklar; anne-babadan birisinin veya her ikisinin ölmesi, savaĢ, doğal afet ya da anne-
babanın ayrılmaları vs. nedenlerden dolayı yetiĢtirme yurdunda kalabilmektedirler. Bu
çalıĢmada, sadece öksüz ve yetimler ele alınmıĢtır. YetiĢtirme yurdundaki öksüz ve yetimlerin
dağılımı aĢağıdaki gibidir.
19
Tablo 16: Anne-Babanın Hayatta Olma Durumu
YaĢama Durumu s %
Anne-baba ölmüĢ 20 27.0
Anne ölmüĢ 18 24.3
Baba ölmüĢ 36 48.6
Toplam 74 100.0
Çocuklardan / gençlerden, babası ölmüĢ olanların oranı %48.6’dır. Hem anne ve hem de
babası ölmüĢlerin oranı %27.0, sadece annesi ölmüĢlerin oranı ise %24.3 olarak gerçekleĢmiĢtir.
Buna göre, yetiĢtirme yurdundan ayrıldıktan sonra bile, bir aile ortamına kavuĢma olasılığı
olmayanlar, önemli bir kesimi (1/4’ten fazla) oluĢturmaktadır. Aile yokluğunun meydana
getirdiği boĢluğun, yetiĢtirme yurdu tarafından doldurulamaması ve daha sonra da gidilebilecek
bir aile ortamının olmaması, çocuklarda / gençlerde, ümitsiz ve karamsar bir kiĢilik yapısının
oluĢumuna neden olabilir.
Anne sevgisi ve yakınlığından mahrum ve ailenin sıcak ilgisini alamayan çocuklarda,
yoğun bir kiĢilik bozukluğu ve geliĢim kusuru olduğu yapılan araĢtırmalarda orta çıkmıĢtır35
. Bu
durum, sapma davranıĢlarına kaynaklık edebilmekte ve bu yaĢam tarzının ömür boyu
sürdürülmesine neden olabilmektedir.
Anne-babanın varlığı veya yokluğu, aynı zamanda, problemlerle baĢa çıkmada baĢarılı ya
da baĢarısız strateji kullanılmasıyla da doğrudan ilgili olabilmektedir36
.
Aile yaĢamında, anne-çocuk etkileĢimi, baba-çocuk etkileĢiminden daha yoğun
olduğundan dolayı37
, annesi ve anne-babası ölmüĢ çocukların, sorun yaĢama noktasında daha
ileri düzeyde olacağı ileri sürülebilir.
Hayatta olan anne-babayla görüĢüp-görüĢmeme durumuna ait dağılım aĢağıdaki tabloda
verilmiĢtir.
Tablo 17: Hayatta Olan Anne-Babayla GörüĢme Durumu
GörüĢme Durumu s %
Hayır 9 12.16
Evet 45 60.81
Cevap yok 20 27.02
Toplam 74 100.0
Anne ya da babası hayatta olan çocukların / gençlerin %83.3’ü, anne ya da babasıyla
görüĢtüğünü ifade etmiĢtir. %27.0’lık kesimin ise, anne-babası hayatta değildir. Hayatta olan
ebeveynleriyle görüĢtüğünü belirtenler, bu görüĢmelerin; yaz tatili, dönem arası tatili, resmi tatil
gibi zamanlarda olduğunu ifade etmiĢlerdir. Kimisi, izinli gittiği aile ziyaretini “dört gözle”
beklerden, kimisi, bu ziyaretlerin bazen kötü sonuçlar verdiğini belirtmiĢtir. Üvey anne ya da
20
babası olanlardan bir kısmı ise, bu görüĢmelerin çoğu zaman tartıĢma ve bazen de kavgayla
bittiğini ifade etmiĢtir. Anne-babayla görüĢmeyenlerin de, genelde yukarıdaki nedenleri gerekçe
gösterdikleri dikkat çekmektedir.
Akraba / yakınlarla görüĢülüp-görüĢülmediğine iliĢkin cevaplar aĢağıdaki tabloda
gösterilmiĢtir.
Tablo 18: Akraba / Yakınlarla GörüĢme Durumu
GörüĢme Durumu s %
Hayır 27 36.5
Evet 46 62.2
Cevap yok 1 1.4
Toplam 74 100.0
Akrabalarla / yakınlarla görüĢen çocukların / gençlerin oranı %62.2 olarak
gerçekleĢmiĢtir. Akraba / yakınlarla hiç görüĢmeyenler ise %36.5 oranına sahiptir.
Ebeveyninden hiçbiri hayatta olmayanlar, özellikle akraba / yakın ziyaretlerini, biraz daha
düzenli olarak yerine getirirken, anne ya da babası olanlarda bu görüĢme biraz daha düzensiz
olabilmektedir. Anneanne, babaanne, dayı, amca, hala, teyze gibi akrabaların ziyaret edildiği,
hatta bazen uzun süreli olarak, bu akrabalarda kalındığı ifade edilmiĢtir.
Çocuk yuvası ya da yetiĢtirme yurdunda kalan çocukların, toplumla gerçek anlamda
bütünleĢebilmeleri için, varsa, akrabaları yanında kısa süreli kalıĢlarının bile, olumlu birtakım
sonuçları ortaya çıkarabileceği söylenebilir.
Ailenin, çocuk yetiĢtirme anlayıĢı, çocuğa yönelik değerler, tutumlar ve buna bağlı olarak
somutlaĢan davranıĢların, çocuğun muhtaç hale gelmesinde önemli bir etkiye sahip olduğu
bilinen gerçeklerdendir38
. Bundan dolayı, gelinen ailede, olumsuz duyguların dile getirilmesinin
incelenmesi gerekli gibi görülmektedir. Gelinen ailede, olumsuz duyguların ifade ediliĢ
biçimine iliĢkin görüĢlerin dağılımı aĢağıdaki gibidir.
Tablo 19: Ailede Olumsuz Duyguların Ġfade Biçimine ĠliĢkin Dağılım
Olumsuz Duyguların Ġfade Biçimi s %
KonuĢarak ve olumlu Ģekilde tartıĢmak suretiyle 44 59.5
Hakaret ve dayakla 7 9.5
TartıĢmalar, küskünlükler ve karĢılıklı suçlamalarla 17 22.97
Cevap yok 6 8.1
Toplam 74 100.0
Gelinen ailede, olumsuz duyguların “ideal” olandan uzak bir biçimde ifade edildiğini
belirtenlerin oranı 1/3 kadardır. KonuĢarak ve olumlu Ģekilde tartıĢmak suretiyle, olumsuz
21
duyguların ifade edildiğini belirtenlerin oranı %59.5 olarak gerçekleĢmiĢtir. %8.1’lik oran ise
soruya yanıt vermemiĢtir.
Olumsuz duyguların dile getirildiği bu “ideal” durumun devam ettirilmesinin, aileden ayrı
olarak yaĢamanın meydana getirdiği sıkıntılı ortamı biraz olsun hafifleteceği ve sağlıklı bir
kiĢilik oluĢumunu sağlayacağı ifade edilebilir.
Gençlik dönemi olarak ele alınan 12-24 arası yaĢlar; enerji, hırs, baĢarı arzusu, farklı ilgi
ve değerler gibi birtakım etkinliklerin baskın olduğu bir dönemdir39
. Dolayısıyla, bu ilgi ve
etkinliklerin doğru biçimde yönlendirilmesi, çocuğun gelecek hayatı adına büyük önem
taĢımaktadır. YetiĢtirme yurdu ve okul dıĢında birtakım yerlere gidilmesi, çocuğun / gencin;
toplumsallaĢma, kiĢilik yapısı, beceri-yetenek ve sapma davranıĢı gibi durumları hakkında bilgi
verebilir. Okul ve yetiĢtirme yurdu dıĢında gidilen yerlere iliĢkin dağılım aĢağıdaki gibidir.
Tablo 20: Yurt ve Okul DıĢında Gidilen Yerler
Gidilen Yerler s %
Hiçbir yere gitmeyen 19 25.67
Sinema 8 10.81
Tiyatro 17 22.97
Kütüphane 8 10.81
Maç 14 18.91
Ev ziyareti 22 29.72
Diğer 5 6.75
Not: Birden fazla seçenekle yanıt verilmiĢtir.
Ev ziyareti yapanların oranı en yüksek (%29.72) çıkmıĢtır. Anne-babası yaĢayan ve
ulaĢım olanakları kolay olan ailelere, çocukların / gençlerin arkadaĢlarıyla birlikte ziyarette
bulundukları ifade edilmiĢtir. Yine, evi yakın olan çocukların / gençlerin, aile ve akrabalarının
bazen ziyaret edildiği belirtilmiĢtir. Tiyatro, sinema ve maça gitme gibi aktivitelerin, yurt ve
okul hayatı dıĢında önemli bir yer tuttuğu da (%52.7) görülmektedir. Kütüphaneye gitme de
uğraĢ alanlarından birisini oluĢturmaktadır (%10.81).
Hiçbir yere gitmeyenlerin oranı 1/4 civarındadır. Bu oran, kurulan arkadaĢlık iliĢkilerinin
samimiyet derecesi ve sosyallik düzeyi hakkında bilgi verebilmektedir.
“Ergenlik dönemi” olarak adlandırılan, 14-18 yaĢları arasındaki kiĢiler çok kaprisli ve
hırçın olurken, bu dönemde, sıkıntı ve buhran zirvede bulunmaktadır. Zeka, muhakeme, hafıza,
dikkat, idrak (kavrama), teessüriyat (hissetme), irade vs. unsurların en hızlı geliĢtiği dönem bu
dönemdir40
.
12-24 yaĢ arasındaki kiĢilerde, orijinal olma isteği”nin üst düzeylerde olduğu bilinen
gerçeklerdendir. Herhangi bir hobi kazandırmak, kiĢinin orijinal olma isteğinin doğru yolda
22
kanalize edilmesini sağlayabilir. Yoksa, “orijinal olma”41
adına birtakım sapma davranıĢlar içine
girilmesi ve bu davranıĢların ileriki yaĢamda da sürdürülmesi ihtimali bulunmaktadır.
YetiĢtirme yurdunda kalanların boĢ zamanlarını nasıl değerlendirdiklerine iliĢkin
görüĢlerin dağılımı aĢağıdaki tabloda gösterilmiĢtir.
Tablo 21: BoĢ Zamanların Değerlendirilme Biçimine ĠliĢkin GörüĢlerin Dağılımı
Faaliyet s %
Kitap / dergi 30 40.54
Bilgisayar / internetle 6 8.1
Spor 37 50.0
Ziyaret 4 5.4
Müzik 8 10.81
Tek baĢına dolaĢma 10 13.51
TV 9 12.16
ArkadaĢlarla gezinme 15 20.27
Gazete 5 6.75
Faaliyet yapacak imkan / yer yok 7 9.45
Yatma 7 9.45
Diğer 26 35.14
Cevap yok 5 6.75
Not: Birden fazla seçenekle yanıt verilmiĢtir.
Kitap, gazete ya da dergi okuyarak boĢ zamanlarını değerlendirdiklerini ifade edenler
%47.29 oranına sahiptir. Okunan kitaplar, ağırlıklı olarak; ders kitapları, roman, hikaye, Ģiir
kitabı vs. olmaktadır. Spor yaparak ve özellikle de futbol oynayarak boĢ zamanlarını
değerlendirenler ise %50 oranına sahiptir. Tek baĢına dolaĢarak ya da boĢ zamanı
değerlendirecek imkan ve yer bulamayanlar yaklaĢık olarak 1/5 oranına karĢılık gelmektedir.
ArkadaĢlarla dolaĢma da, boĢ zamanı değerlendirmede önemli bir yere (%20.27) sahiptir. Diğer
seçeneği adı altında yanıt verenlerin bu faaliyetleri; aileyi telefonla arama, tiyatroya ya da
sinemaya gitme biçiminde sıralanabilir.
Kurumdaki kol faaliyetlerinin, çocuğun zamanını verimli bir biçimde geçirmesinde etkili
olacağı ifade edilebilir. Kocacık’ın çalıĢmasında42
, kurumdaki kol faaliyetlerine katılmayanların
oranı, çok yüksek (%87.62) çıkmıĢtır.
YetiĢtirme yurdunda kalan çocukların / gençlerin, okudukları Ģeylere iliĢkin dağılım
aĢağıda görüldüğü gibidir.
Tablo 22: Okunan ġeylere Göre Dağılım
Okunan ġeyler s %
Gazete 14 18.9
Kitap 32 43.3
Dergi 1 1.4
23
Hepsi 25 33.8
Hiçbiri 2 2.7
Toplam 74 100.0
En çok okunan Ģeyin kitap olduğu dikkat çekmektedir (%43.3). YetiĢtirme yurdunda
kalan çocukların / gençlerin tamamı okula gitmektedirler ve kitapla olan münasebetleri bundan
dolayı yoğun olmaktadır. Hepsini okuyanlar ise, 1/3 gibi bir orana karĢılık gelmektedir. Gazete,
okunan Ģeyler arasında %18.9’luk bir oran ile yer almaktadır. Hiçbirini okumayanların oranı ise
çok düĢüktür (%2.7).
Ekonomik koĢulların yetersiz olması, “korunmaya muhtaçlık” sorununu ortaya çıkaran en
önemli fonksiyon olarak ele alınabilir. Bu ekonomik koĢullar da, anne-babanın öğrenim
durumu, meslek durumu ve çalıĢtıkları iĢle yakından ilgilidir43
. Ekonomik durum iyi olduğu
takdirde, anne-babanın her ikisinin ölümü dıĢındaki durumlarda, çocuğun yetiĢtirme yurduna
verilme olasılığının daha da düĢeceği ileri sürülebilir. Kocacık’ın yaptığı araĢtırmada, korumaya
alınıĢ nedenleri içinde ilk sırayı (%42.97), ebeveynlerden birinin ölümü alırken, ikinci sırada
gelen (%19.87) neden olarak da fakirlik bulunmaktadır. Fakirlik ve ebeveynlerden birinin
ölümü biçiminde yanıt verenler de (%10.74) bu orana eklendiğinde, yaklaĢık olarak çocukların
1/3’ünün maddi yetersizliklerle bağlantılı olarak yetiĢtirme yurduna verildiği gerçeği ortaya
çıkar44
. YetiĢtirme yurdunun verdiği dıĢında, para alınan yerlere iliĢkin dağılım aĢağıdaki
gibidir.
Tablo 23: YetiĢtirme Yurdu DıĢında Para Alınan Yerlere ĠliĢkin Dağılım
Ele Geçen Para Durumu s %
Aile 18 24.3
Akraba / yakın 9 12.2
Diğer 16 21.6
Cevap yok 31 41.9
Toplam 74 100.0
YetiĢtirme yurdunun verdiği dıĢında herhangi bir yerden para aldığını belirtenlerin oranı
%58.1 olarak gerçekleĢmiĢtir. Ailesinden para alanların oranı %24.3, akraba / yakınlardan
alanların oranı %12.2, ek olarak burs alanların oranı ise %21.6’dır.
Ġlköğretim birinci kademeye devam edenler, yurttan 9 milyon 7 yüz bin lira, ilköğretim
ikinci kademeye devam edenler 14 milyon 6 yüz elli bin lira, liseye devam edenler ise 19
milyon 5 yüz bin lira para almaktadırlar. Liseye devam edenlerin yaklaĢık yarısı ise, 39 milyon
para aldıklarını ifade etmiĢlerdir. Bunlardan bir kısmı da burs almaktadırlar. Kimileri, aylık
olarak ele geçen paranın 50 milyonun üzerinde olduğunu belirtmiĢtir.
24
YetiĢtirme yurdunun çoğunlukla parayı gecikmeli vermesi, en çok Ģikayet edilen
konuların baĢında gelmektedir. Ġhtiyaçlar için yetersiz gelen paranın, bir de geciktirilmesinin,
kendilerini çok mağdur ettiği özellikle dile getirilmiĢtir.
Geleceğe bakıĢın rengi, hayatın anlamıyla doğrudan ilgili olabilmektedir. Çocukların /
gençlerin, geleceğe iliĢkin görüĢlerinin dağılımı Tablo 24’te olduğu gibidir.
Tablo 24: Gelecek DüĢüncesine ĠliĢkin Dağılım
Gelecek DüĢüncesi s %
Gelecek, benim için umut dolu ve gelecekten endiĢem yok 22 29.7
Gelecekten ümitsizim ve endiĢe duyuyorum 9 12.2
Gelecek, benim için umut dolu, ancak endiĢelerim var 33 44.6
Gelecekten çok endiĢeliyim ve oldukça ümitsizim 10 13.5
Toplam 74 100.0
YetiĢtirme yurdunda kalanların, toplam %70.27’sinin gelecekle ilgili birtakım olumsuz
duygular taĢıdıkları görülmektedir. Çocuklardan / gençlerden bir kısmını endiĢelendiren unsur
tek iken, kimisi de birden fazla unsurun, geleceği adına olumsuzluk doğurduğunu ifade etmiĢtir.
Geleceğe umutla bakan, ancak, birtakım endiĢelerinin de varolduğunu belirtenlerin oranı en
yüksek düzeye (%44.6) sahiptir. Çocuklar / gençler, kendilerini bu ailesiz ortamda tutan en
önemli faktörlerden birisinin ümit olduğunu, ancak, bu ümitlerinin öğretmenler ve özellikle
“idare” tarafından her aĢamada kırıldığını enformel görüĢmeler sırasında dile getirmiĢlerdir.
Gelecekten endiĢe duymayı gerektiren unsurlar ve oransal dağılımları aĢağıdaki gibidir:
Maddiyat / para %25.67, yurt personeli %22.97, iĢsizlik %8.1, ümitsiz yaĢama %9.45, ailesizlik
%16.21, eğitim sistemi %10.81, toplum yapısı %8.1, sağlık problemi %4.05, arkadaĢlar %2.7,
cevap yok %20.27.
Yurt Ģartları altındaki yetiĢtirme biçimi ve yönlendirme anlayıĢının, genel anlamda,
geleceğe iliĢkin ümitsizlikler ortaya çıkardığı, elde edilen değerlerin ise, evde kalan çocuklara
nispeten daha yüksek olduğu yapılan baĢka araĢtırmalarda da ortaya çıkmıĢtır45
.
Türk toplumunda, çocuğa, bireysel yaĢam tecrübesinin çok az kazandırıldığı
bilinmektedir. Çocuğun yurt gibi toplu yaĢam merkezlerinde barınmaya baĢlamasıyla, bağımsız
bir yaĢama atılma, hayatı idare etme ve karar alma gibi konularda problem yaĢaması bundan
dolayı kaçınılmaz olabilmektedir46
.
YetiĢtirme yurdunda kalan çocukların / gençlerin hayalindeki mesleklere iliĢkin dağılım
aĢağıdaki tabloda gösterilmiĢtir.
25
Tablo 25: Ġstenen Mesleğe Göre Dağılım
Meslekler s %
Futbolcu 7 9.45
Devlet memuru 15 20.27
Mühendis 17 22.97
Doktor 18 24.32
Polis 9 12.16
Öğretmen 9 12.16
Diğer 16 21.62
Cevap yok 3 4.05
Not: Birden fazla seçenekle yanıt verilmiĢtir.
Doktor olmak isteyenlerin oranı %24.32, mühendisliği isteyenlerin oranı %22.97 olarak
gerçekleĢmiĢtir. Devlet memurluğunu isteyenler 1/5 oranına sahiptir. Polis ve öğretmen olmayı
isteyenlerin oranı ise %12.16 olarak gerçekleĢmiĢtir. %9.45’lik bir oran, futbolcu olma
niyetindedir.
Özellikle, elektronik ve bilgisayar mühendisi olmak isteyenlerin sayısı fazladır. Gen
mühendisi, endüstri mühendisi, makine mühendisi gibi meslekler de seçenekler arasında yer
almaktadır. Diğer seçeneği içinde; gitarist, DJ, muhasebeci, iĢadamı, herhangi bir iĢ, veteriner,
bilim adamı, tüccar gibi yanıtlar vardır.
Öğretmen olmak isteyenlerin yaklaĢık yarısı, “SHÇEK öğretmeni” biçiminde bir tercihte
bulunmuĢlardır. Bunlardan bir kısmı, çocuklara daha iyi davranmak için, bu mesleği
istediklerini ifade etmiĢlerdir.
Birçok toplumbilimcinin üzerinde birleĢtiği gibi, farklı gençlik gruplarının temelde ortak
olan sorunlarının baĢında eğitim ve iĢ bulma / iĢsizlik gelmektedir47
. En kısa sürede “ekmeğe
kavuĢma”, önemli bir amaç olarak görülmektedir. YetiĢtirme yurdunda görüĢtüğümüz
çocukların / gençlerin önemli bir kısmı, en kısa sürede “ekmek parası” kazanma peĢinde
olduklarını ifade etmiĢlerdir. Aynı görüĢ, öğretmenler tarafından da dile getirilmiĢtir.
Müller, mesleksel eğitimin, çocuğun ekonomik açıdan bağımsız olmasını sağladığı gibi,
bunun, çocuk üzerinde ahlaksal açıdan da terbiye edici bir etki meydana getirdiğini ifade eder48
.
Cılga, kurum bakımı altında yetiĢen gençlere yönelik olarak geliĢtirilen modellerden
dolayı, ücretli iĢçilik ve memurluğa aĢırı bir yönelmenin olduğunu ifade etmektedir49
.
25.02.1988 tarih ve 3412 sayılı kanun ile getirilen bir yeniliğe göre; kamu kurum ve
kuruluĢlarındaki serbest kadroların binde birine, kurumlarda bakılan ve 18 yaĢını doldurmuĢ
çocuklar alınacaklardır50
. Ancak, bu oranın, geçim koĢulları göz önüne alındığında çok düĢük
düzeyde kaldığı söylenebilir. YetiĢtirme yurdunda kalan çocuklar, en kısa zamanda “hayata
26
atılma” gibi bir amaç peĢindedirler. Hatta, çocukların önemli bir kısmı, “devlet memuru”
olmayı, büyük bir hedef olarak görmektedir.
Hayatın anlamına iliĢkin olarak, çocukların / gençlerin görüĢlerinin dağılımı aĢağıdaki
tabloda gösterilmiĢtir.
Tablo 26: Hayatın Anlamına ĠliĢkin GörüĢlerin Dağılımı
Hayatın Anlamına ĠliĢkin GörüĢler s %
Hayata bir anlam veremiyorum, her Ģeyi anlamsız buluyorum 18 24.32
Hayat, bize tanınmıĢ bir fırsattır 33 44.6
Hayat, çoğu zaman bir yük ve hayal kırıklığıdır 22 29.72
Hayatın bir anlamı olup olmadığını bilmiyorum 1 1.4
Toplam 74 100.0
Çocukların / gençlerin yaklaĢık yarısı (%44.6), hayatın, insana tanınmıĢ bir fırsat
olduğunu belirterek, bulunduğu ortamdaki bütün olumsuzluklara rağmen, fırsatları
değerlendirme ve olumsuz Ģartlarla mücadele etmede kararlı olduklarını ifade etmiĢlerdir.
YaĢanan olumsuzlukları, büyük ölçüde önemseyen ve bir ümitsizlik içine girenler ise, yaklaĢık
1/3’lik orana karĢılık gelmektedir. Hayata bir anlam veremeyen ve herĢeyi anlamsız bulan
çocuklar / gençler ise yaklaĢık 1/4 oranına sahiptir. Toplam olarak, %55.4 oranına sahip
kesimin, yaĢamla ilgili olumsuz bir kanaat taĢımaları ve karamsar olmalarının, okuldaki baĢarıyı
etkilemesi yanında, toplumsal bütünleĢme açısından da olumsuz sonuçlar vereceği söylenebilir.
Kültürel yapı, yakın çevre ve ailenin kazandırmıĢ olduğu tutum ve davranıĢlardan dolayı,
özellikle yurt gibi ortamlarda, çocukların sık sık engellenme ve zorlanmalarla karĢılaĢma
ihtimalleri daha fazla olabilmektedir. Bu durum, uyumsuzluğa etki edebildiği gibi, toplumun
gerçekçi olarak görülmesini engelleyebilir, kendine ve çevresindeki insanlara, saygı ve sevgi
kuralları çerçevesinde muamelede bulunmayan ve sonuçta içine kapanık ve kaygılı tiplerin
ortaya çıkmasına neden olabilir.
YetiĢtirme yurdunda kalan çocukların / gençlerin sorumluluk üstlenmeleri, ilk
dönemlerde yoğun Ģekilde uyum problemlerini beraberinde getirebilir. Ancak, zamanla hayatın
gerçeklerini gözönüne alarak, akılcı çözümler üretmeleri ve hayatı, önlerine sunulmuĢ bir fırsat
olarak görmeleri de mümkündür.
YetiĢtirme yurdundaki çocukların / gençlerin, buradan ayrıldıktan sonra ne yapacaklarına
iliĢkin görüĢlerinin dağılımı aĢağıdaki tabloda gösterilmiĢtir.
Tablo 27: YetiĢtirme Yurdundan Ayrıldıktan Sonra Yapılacak Olan ġeylere ĠliĢkin Dağılım
GörüĢler s %
Ailemin yanına dönmeyi düĢünüyorum 18 24.3
Akraba / yakınlarımdan birinin yanına dönmeyi düĢünüyorum 3 4.1
27
Ailemden / yakınlarımdan uzak Ģekilde, bir meslek sahibi olup çalıĢmayı
düĢünüyorum
22 29.7
Karar vermedim, bilmiyorum 23 31.1
BaĢka 7 9.5
Cevap yok 1 1.4
Toplam 74 100.0
Aileden uzak bir biçimde, meslek sahibi olmayı ve yaĢamını bu Ģekilde sürdürmeyi
düĢünenlerin oranı, yaklaĢık olarak, 1/3 civarındadır. Ġleriki yaĢam biçimiyle ilgili, kararsızlık
içinde olan ve herhangi bir planı olmayanlar ise, yine 1/3’e karĢılık gelmektedir. Yapılan bir
araĢtırmada, yurttan ayrıldıktan sonra yapılabilecek faaliyetler konusundaki belirsizliğin; strese
yol açması yanında, problemlerle baĢa çıkmada baĢarısız stratejilerin kullanılmasına da neden
olduğu tespit edilmiĢtir51
.
Ailesinin yanına dönmeyi düĢünenler, yaklaĢık 1/4 oranına sahipken, akrabalardan /
yakınlardan birisinin yanına dönmeyi planlayanların oranı ise %4.1’dir. “Yurt dıĢına –
Amerika’ya– gitmek” (3 kiĢi), “ailemle görüĢebileceğim, ancak, onlardan ayrı olacağım bir
meslek edinmek”, “ailemin yanına dönüp orada yuva kurmak”, “tek baĢına yaĢamak”, “asıl
amacım, ailemi mutlu edecek bir hayat kurmak” ve “evlenip çocuklarıma sevgiyi anlatacağım,
sevgisiz büyümesinler” biçiminde yanıtlar da verilmiĢtir.
YetiĢtirme yurdunda kalmanın, okuldaki arkadaĢlık iliĢkilerini etkilemesi mümkündür.
Bununla ilgili görüĢlerin dağılımı aĢağıdadır.
Tablo 28: Yurtta Kalmanın Okuldaki ArkadaĢlık ĠliĢkilerini Etkilemesine Dair GörüĢlerin
Dağılımı
ArkadaĢlığı Etkileme Durumu s %
Olumlu etkiliyor 33 44.6
Olumsuz etkiliyor 33 44.6
Cevap yok 8 10.8
Toplam 74 100.0
Yurtta kalmanın, okuldaki iliĢkileri olumlu etkilediğini söyleyenlerle, olumsuz
etkilediğini belirtenlerin oranı aynıdır (%44.6). Cevap vermeyenler ise, %10.8 oranındadır.
Olumlu etkilediğini belirtenler, genel olarak; arkadaĢları arasında farklı durumlarının
olmadığı, normal bir arkadaĢlık iliĢkilerinin olduğu, arkadaĢlarının çok iyi davrandıkları, “sıcak
kanlı” olduğundan herkesin kendisini sevdiği biçiminde yanıtlar vermiĢlerdir.
Olumsuz etkilediğini ifade edenler, genel anlamda; kendini yabancı ve yalnız
hissettiklerini, yetim olduklarından birçok kimsenin kendileriyle yakınlaĢmak istemediğini,
öğretmenlerin yetiĢtirme yurdunda kalanları sevmediklerini ifade etmiĢlerdir. Ayrıca; “yetimdir,
öksüzdür diye acıyorlar”, “dalga geçiyorlar”, “baĢka gözle bakıyorlar”, “saçma sapan sorular
28
soruyorlar”, “giyim kuĢamımız iyi olmadığından acıyorlar” biçiminde yanıtların verildiği de
görülmüĢtür.
YetiĢtirme yurdunda kalan çocukların / gençlerin, yerine getirdikleri dinsel pratiklere
iliĢkin dağılım aĢağıdaki tabloda verilmiĢtir.
Tablo 29: Yerine Getirilen Dinsel Görevlere ĠliĢkin Dağılım
Dinsel Görevler s %
Oruç 30 40.5
Namaz 5 6.75
Arasıra namaz 12 16.21
Sadaka vermek 3 4.05
Hiçbiri 13 17.56
Cevap yok 19 25.67
Not: Birden fazla seçenekle yanıt verilmiĢtir.
En çok yerine getirilen dinsel pratiğin oruç olduğu görülmektedir (%40.5). Cevap
vermeyenler ise, yaklaĢık 1/4 oranındadır. Hiçbir dinsel pratiği yerine getirmeyenler %17.56,
arasıra namaz kılanlar %16.21 oranına sahiptir. Sürekli namaz kılanlar %6.75, sadaka verenler
ise %4.05 oranına karĢılık gelmektedir.
Ailenin; çocuğun / gencin, dinsel sosyalizasyonunda etkin bir yeri olduğu varsayımından
hareket edilirse52
, aile ortamından uzak çocukların / gençlerin dinsel bilgi ve uygulama
konusunda, yaĢıtlarından geri düzeyde bulunmaları kaçınılmaz olacaktır. Aynı zamanda, aileden
alınan yanlıĢ dinsel bilgilenme de önemli problem alanlarından birisini teĢkil etmektedir.
Nitekim, yetiĢtirme yurdunda kalanlardan bazıları, ailelerinin dinsel bilgi eksikliği içinde
olduklarını ve kendilerini bu konuda bir “boĢluk”ta hissettiklerini ifade etmiĢlerdir.
Yerine getirilmek istenen dinsel pratikler içinde, en büyük oran %32.43 ile zekata aittir.
Herkese iyilik ve yardım etmek istediğini belirtenler ise %16.21 oranına sahiptir. Buna göre,
çocukların / gençlerin yaklaĢık yarısı, ileriki yaĢamında, muhtaç insanlara yardım etmeyi
planlamaktadır. Ġçinde bulunulan maddi yetersizliklerin bilincinde olarak, ileriki yaĢamda,
muhtaç insanlara yardım edecekleri özellikle ifade edilmiĢtir. Yerine getirilmek istenen dinsel
pratiklerden, namazı belirtenler %17.56, Hac %18.91, Kur’an öğrenme ve okuma %6.75, oruç
%4.05 oranına sahiptir. Hepsini yerine getirmeyi hedefleyenler %10.81, hiçbir dinsel pratiği
yerine getirmek istemeyenler %8.1, cevap vermeyenler ise %27.02 oranına sahiptir.
SONUÇ VE ÖNERİLER
YetiĢtirme yurdunda kalan ve “reĢit yaĢ”a gelince de buradan ayrılması kaçınılmaz olan
çocukların / gençlerin, daha sonraki yaĢamlarına iliĢkin öngörüleri, toplumsal bütünleĢmelerini
etkileyebilecek düzeydedir. Bahsedilen kurumdan ayrılarak topluma katılan çocukların,
29
“acınacak kimseler” olarak toplumda yer edinmemeleri ve topluma yabancılaĢmamaları için, bu
kesimin problemlerinin tespit edilip, çözümler üretilmesi gerekmektedir. Bahsedilen adımların
atılmasında kamu kuruluĢları yanında, özel kuruluĢların ve yine sivil toplum kuruluĢlarının
eĢgüdüm halinde olmaları, bütünleĢmenin en yüksek düzeyde olmasını sağlayabilecektir.
Toplumsal bütünleĢmenin yüksek düzeyde olabilmesi için birtakım öneriler ileri sürülebilir:
*YetiĢtirme yurtlarında kalan yaĢça küçük çocukların / gençlerin, kendilerinden büyük
çocuklarla / gençlerle birlikteliklerinden doğabilecek problemlerin aza indirilebilmesi için,
yetiĢtirme yurtlarına yerleĢtirmede yaĢ unsuru göz önüne alınabilir.
*Çocuk yuvası ve yetiĢtirme yurdunda kalan çocuklardan / gençlerden hangisinin,
koruyucu aile uygulamasından yararlanmasının daha uygun olduğunun anlaĢılabilmesi için,
uzman ekipler tarafından kiĢilik testleri uygulanabilir ve en çok ihtiyacı olanlar, koruyucu aile
bakımı hizmetinden yararlandırılabilir.
*Çocuk yuvası ve yetiĢtirme yurtlarında kalan çocukların / gençlerin, hayatları boyunca
baĢarılı olmaları ve ailesizlikten dolayı ortaya çıkan olumsuzluklardan minimum düzeyde
etkilenmeleri için, bu kurumlara ilk geldiklerinde, yetenek ve eğilimlerinin gözönüne alınması
suretiyle, bir gruplaĢmaya gidilmesi ve böylece mesleksel tercihlerin optimum düzeyde
yapılması sağlanabilir.
*Çocuğun / gencin, bağımsız ve üretici olmasını hazırlayan bazı ön koĢullar
bulunmaktadır. Bunlardan birisi de, “mekan kullanımı”dır53
. Bağımsız davranma ve üreticilikte
bireyselleĢme, büyük bir önem taĢıdığı gibi, bireyselleĢmede, kiĢinin kendine özgü bir
mekanının olması çok önemlidir. YetiĢtirme yurtlarının, çocuğun / gencin bireyselleĢmesi için
uygun fiziksel ve mekansal bir zemin hazırlamaktan uzak olduğu söylenebilir. Her çocuğa /
gence ayrı bir mekan verilmesi, çok pratik gibi görünmese de, en azından mekanı paylaĢan kiĢi
sayısının düĢürülmesi bir çözüm olarak düĢünülebilir.
*YetiĢtirme yurdunda kalan çocukların / gençlerin, toplumla bütünleĢmeleri ve “problem
insan” olmaktan kurtulmaları için, imkanlar ölçüsünde yurtta, “aile ortamı” oluĢturulmalı,
eğitimci ve uzmanlar, çocukların / gençlerin yaĢamı ile kendi yaĢamını birleĢtirmeli, günün her
vakti “ulaĢılabilen kiĢiler” olabilmelidirler.
*Sosyal kolların iĢlevsel hale getirilmesi ve birtakım aktivitelerin, hem kurum içinde ve
hem de kurum dıĢını kapsayacak biçimde düzenlenmesinin, çocukların / gençlerin
sosyalleĢmelerinde ve deneyim kazanmalarında önemli bir fonksiyon üstleneceği ifade
edilebilir.
*YetiĢtirme yurtlarında kalanlara verilen ve 9 milyonla 39 milyon arasında değiĢen
ödeneklerin, günümüz koĢullarında yetersiz olduğu inkar edilemez. Çocuklara / gençlere,
30
mağdur olmayacakları düzeyde para verilebilmesi için, çocuk yuvası ve yetiĢtirme yurdunun
bulunduğu yere göre bir tespit yapılabilir ve optimum seviye yakalanabilir.
*YetiĢtirme yurdunda, çocuklarla / gençlerle güçlü bir diyalog ağı oluĢturulmalı, zıtlaĢma
içine girilebilecek durumlardan kaçınılmalıdır. YanlıĢ tutum ve davranıĢlar sonucu; agresif-
vurucu-kırıcı ya da sinmiĢ-bastırılmıĢ-pasif bir kiĢiliğe sahip gençlerin yetiĢmeleri kaçınılmaz
olacaktır.
*Özellikle, bazı yıldönümleri ve bayramlar vesile bilinerek, çocukların / gençlerin farklı
aktivitelerde bulunmaları, bütünleĢmeleri ve farklı duyguları “tatma”ları sağlanabilir. Özellikle
bayramlarda, farklı mekanlara gidilmek suretiyle, çocukların / gençlerin alternatif yaĢam
biçimlerini tanımaları sağlanabilir.
*Sosyal hizmet uzmanı sayısının arttırılması ve bunların faaliyetlerinin yoğunlaĢtırılması
sağlanabilir.
*Yurtlardaki personele; kiĢilik yapısına ve eğitimine uygun görevler verilebilir ve maddi-
fiziksel durum ideal düzeye yükseltilebilir.
*Yurtta, hem personel ve hem de çocuklar / gençler arasında, grup çalıĢmasını önplana
çıkaran faaliyetlere ağırlık verilebilir.
*Belli aralıklarla yapılacak olan görüĢme ve anketlerle, problem alanları tespit edilebilir
ve buna göre bir strateji geliĢtirilebilir.
*BoĢ zamanların verimli Ģekilde değerlendirilmesi için, olanaklar artırılabilir ve bu
sayede çocukların / gençlerin, oyun vasıtasıyla toplumsallaĢması sağlanabilir.
*Gelecek endiĢesinin yaĢanmaması için; çocuk yuvaları, yetiĢtirme yurtları, çocuk
ıslahevleri gibi kurumlarda, -çocuğun / gencin görüĢü de alınmak suretiyle- özellikle mesleksel
eğitime ağırlık verilmesi ve daha sonraki yaĢamda da her türlü desteğin sağlanması, doğru bir
uygulama olarak ele alınabilir.
*YetiĢtirme yurdunda kalan çocukların / gençlerin, geleceğe daha aydınlık bakabilmeleri
için, devletin, kamu kurum ve kuruluĢlarında ayırmıĢ olduğu binde birlik kadro oranı
arttırılabilir.
*Bu çalıĢma, 31 Ekim-01 Kasım 2002 tarihleri arasında, Ġstanbul’da, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırma ve
Uygulama Merkezi tarafından düzenlenen, Savaş Çocukları: Öksüzler ve Yetimler [Uluslararası] Sempozyumu’na
bildiri olarak sunulmuĢtur. **Yrd. Doç. Dr., Elazığ Zülfü Ağar Polis Meslek Yüksek Okulu 23100 Elazığ, [email protected] 1 Latife BIYIKLI, “Koruyucu Aile Bakımı”, EBF (Eğitim Bilimleri Fakültesi) Dergisi, Ankara Üniversitesi, C:16,
S.1, Yıl:1983, s.13 2 Latife BIYIKLI, agm, ss.13-15 3 Emine AKYÜZ, “Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu”, Türk Aile Ansiklopedisi, C:3, T.C.BaĢbakanlık
Aile AraĢtırma Kurumu Yay., Ank., 1991, s.951 4 Nihat NĠRUN (Ed.), 12-24 Yaş Gençlerin Sosyo-Ekonomik Sorunları, MEB Yay., Ank., 1986, Nirun, ss.5-8
31
5 Remzi OTO, “Diyarbakır YetiĢtirme Yurdu’nda Kalan Gençlerde Ruhsal Belirti Dağılımı”, Dicle Tıp Dergisi, C:19,
S:1-2, Yıl:1992, ss.108 6 D.Mehmet DOĞAN, Büyük Türkçe Sözlük, Rehber Yay., Ank, 1990, s.881 7 Ali GÜLER, “Fransa’da Türk Çocuklarının SosyalleĢme Problemleri (Lille Örneği)”, Fırat Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi, C:5, S:2, Yıl:1991, ss.256-257 8 Selçuk BUDAK, Psikoloji Sözlüğü, Bilim ve Sanat Yay., Ank., 2000, s.690 9 Gordon MARSHALL, Sosyoloji Sözlüğü, Bilim ve Sanat Yay., Ank., 1999, s.760 10 Beyza BĠLGĠN, “Yetim ve Kimsesiz Çocuklarla Ġlgili Tesis Kurmanın ve YaĢatmanın Önemi”, Diyanet İlmi Dergi,
C:33, S:3, Temmuz-Eylül 1997, s.12 11 M. Niyazi YILMAZ, “Türkiye’de Sosyal Hizmetler”, Türk Aile Ansiklopedisi, C:3, T.C.BaĢbakanlık Aile
AraĢtırma Kurumu Yay., Ank., 1991, s.945 12 Selahattin ÖĞÜLMÜġ, “YetiĢtirme Yurtları”, Türk Aile Ansiklopedisi, C:3, T.C.BaĢbakanlık Aile AraĢtırma
Kurumu Yay., Ank., 1991, ss.1091 13 Mehmet ġEKER, İslam‟da Sosyal Dayanışma Müesseseleri, Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı Yay., Ank., 1991, ss.157-
163 14 BĠLGĠN, agm, ss.15-16 15 Faruk KOCACIK, “Korunmaya Muhtaç Çocuklar-Sivas Kız ve Erkek YetiĢtirme Yurtları-I”, Cumhuriyet
Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, S:2, Haziran 1984, ss.142-143; Turgay
ÇAVUġOĞLU, “Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu’nun Aileye Yönelik Hizmetleri”, 1. Ulusal Aile Hizmetleri
Sempozyumu (2000‟li Yıllarda Aile Hizmetleri), 9-11 Mayıs 2001, T.C.BaĢbakanlık Aile AraĢtırma Kurumu,
Ank., 1991, ss.97-98 16 Yusuf ALPER, “Korunmaya Muhtaç, Kimsesiz ve Sakat Çocuklarla YaĢlıların Sosyal Güvenliği: Sosyal Refah
Hizmetleri”, Türk Aile Ansiklopedisi, C:3, T.C.BaĢbakanlık Aile AraĢtırma Kurumu Yay., Ank., 1991, ss.941 17 M. Niyazi YILMAZ, agm, s.946 18 aynı makale, aynı yer 19 www.shcek.gov.tr, (Ekim 2002) 20 Emine AKYÜZ, “Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu”, s.951 21 Emine AKYÜZ, aynı makale, s.951; www.shcek.gov.tr, (Ekim 2002) 22 www.shcek.gov.tr, (Ekim 2002) 23 www.shcek.gov.tr, (Ekim 2002) 24 Feramuz AYDOĞAN, “Göçle Birlikte Aile Bireylerine ĠliĢkin Tutum ve DavranıĢlarda Gözlemlenen DeğiĢmeler”,
Cumhuriyet Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, S:20-21, Yıl:1998, ss.279-280 25 Gülen BARAN, “Yurtlarda ve Ailesiyle Birlikte YaĢayan Gençlerin Problemleri”, Türkiye Sosyal Araştırmalar
Dergisi, C:3, S:3, Kasım 1999, s.61 26 Remzi OTO, agm, ss.112 27 Emine AKYÜZ, “Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu”, s.951 28 aynı makale, s.950 29 Figen GÜRSOY-Neriman ARAL, “Baba Yoksunluğu Olan ve Olmayan Çocukların Bağımlılık Eğilimlerinin
Ġncelenmesi”, 1. Ulusal Aile Hizmetleri Sempozyumu (2000‟li Yıllarda Aile Hizmetleri), 9-11 Mayıs 2001,
T.C.BaĢbakanlık Aile AraĢtırma Kurumu, Ank., 2001, s.244 30 Faruk KOCACIK, “Korunmaya Muhtaç Çocuklar-Sivas Kız ve Erkek YetiĢtirme Yurtları-II”, Cumhuriyet
Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, S:3, Kasım 1984, s.105 31 Selahattin ÖĞÜLMÜġ, agm, ss.1092-1093 32 Hülya ġAHĠN, “YetiĢtirme Yurtlarında Kalan ve Aileleriyle YaĢayan Liseli Gençlerin Stresle BaĢaçıkma
Stratejileri”, Burdur Eğitim Fakültesi Dergisi, S:3, Yıl:3, s.96 33 ġenay YALÇIN vd., “Bursa SHÇEK Personelinin Aile Yapısı ve Sosyal Hizmetle KarĢılıklı EtkileĢimi”, 1. Ulusal
Aile Hizmetleri Sempozyumu (2000‟li Yıllarda Aile Hizmetleri), 9-11 Mayıs 2001, T.C.BaĢbakanlık Aile
AraĢtırma Kurumu, Ank., 2001, ss.189-202 34 Ġbrahim CILGA, “Korunmaya Muhtaçlık Olgusunun Sosyolojik Analizi”, Cumhuriyet Üniversitesi Fen-Edebiyat
Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, S:7, Kasım 1986, s.42 35 Vehbi ÇELĠK, “Türkiye’de Korunmaya Muhtaç Çocuklar Sorunu”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C:1,
S:2, Yıl:1987, s.87 36 Hülya ġAHĠN, agm, ss.104-105 37 Metin EROL, “Aile Ġçi ĠliĢkilerin Çocuğun ġahsiyet GeliĢimine Etkileri”, Cumhuriyet Üniversitesi Fen-Edebiyat
Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, S:16, Yıl:1993, s.208 38 Ġbrahim CILGA, “Korunmaya Muhtaçlık Olgusunun Sosyolojik Analizi”, ss.36-39 39 Ġsmail DOĞAN, “Gençlik ve Gençlik Sorunları”, Türk Aile Ansiklopedisi, C:2, T.C.BaĢbakanlık Aile AraĢtırma
Kurumu Yay., Ank., 1991, s.563 40 Kemal ÇAKMAKLI, “Gençlik Döneminde Kimlik ArayıĢı”, Türk Aile Ansiklopedisi, C:2, T.C.BaĢbakanlık Aile
AraĢtırma Kurumu Yay., Ank., 1991, s.564
32
41 aynı makale, s.566 42 Faruk KOCACIK, “Korunmaya Muhtaç Çocuklar-Sivas Kız ve Erkek YetiĢtirme Yurtları-II”, s.113 43 Ġbrahim CILGA, “Korunmaya Muhtaçlık Olgusunun Sosyolojik Analizi”, s.37 44 Faruk KOCACIK, “Korunmaya Muhtaç Çocuklar-Sivas Kız ve Erkek YetiĢtirme Yurtları-II”, ss.91-92 45 Hülya ġAHĠN, agm, s.106 46 Gülen BARAN, agm, ss.54-55 47 Aytül KASAPOĞLU, “Gençlik Sorunlarını Çözümleme YaklaĢımı”, Türk Aile Ansiklopedisi, C:2,
T.C.BaĢbakanlık Aile AraĢtırma Kurumu Yay., Ank., 1991, s.577 48 Emine AKYÜZ, “Medeni Kanuna Göre Ana Babanın Çocuğu YetiĢtirme Görevi”, EBF (Eğitim Bilimleri
Fakültesi) Dergisi, Ankara Üniversitesi, C:16, S.1, 1983, s.527 49 Ġbrahim CILGA, “YetiĢtirme Yurdunda YetiĢen Gençlerin YaĢam Niteliği Göstergeleri”, Cumhuriyet Üniversitesi
Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, S:20-21, Kasım 1998, ss.121 50 Emine AKYÜZ, “Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu”, s.951 51 Hülya ġAHĠN, agm, s.108 52 Hale OKÇAY, “Çocuğun Dinsel Sosyalizasyonunda Ailenin ĠĢlevi”, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji
Dergisi, S:3, Yıl:1992, ss.133-139 53 Olcay ĠMAMOĞLU, “Çocuğun Aile Ġçinde YetiĢme Ortamı ve ToplumsallaĢması”, Türk Aile Ansiklopedisi, C:1,
T.C.BaĢbakanlık Aile AraĢtırma Kurumu Yay., Ank., 1991, s.239