Öksüz ve yetimlerin toplumsal bütünleşme problemi: diyarbakır yetiştirme yurdu uygulaması

32
ÖKSÜZ VE YETİMLERİN TOPLUMSAL BÜTÜNLEŞME PROBLEMİ: DİYARBAKIR YETİŞTİRME YURDU UYGULAMASI * M. Cengiz YILDIZ ** ÖZET Öksüz ve Yetimlerin Toplumsal Bütünleşme Problemi: Diyarbakır Yetiştirme Yurdu Uygulaması Çocukların bedensel, zihinsel ve ruhsal açıdan sağlıklı bir gelişim gösterebilmeleri için; anne, baba ve kardeşlerden oluşan aile içinde yetişmelerinin gerekli olduğu biçimindeki olgu, farklı dallardaki bilim adamları tarafından ortaya konulmaktadır. Aile yuvasının yakınlığı, sevisi ve anne-babanın şefkat ve sıcak ilgisinden yoksun kalan çocukların, şahsiyet gelişimi bozukluklarına maruz kalmaları, topluma uyum sağlayamamaları ve gelişme açısından birtakım eksiklikleri üzerlerinde barındırmaları kaçınılmazdır. Çocuklar; anne-babadan birisinin veya her ikisinin ölmesi, savaş, doğal afet, anne- babanın ayrılması vb. nedenlerle aile ortamından yoksun kalabilirler. Bahsedilen durumlara maruz kalan çocuklar; sevgi, ilgi, yaşama ortamı, eğitim vs. açısından yetersizlik içinde kalabilmektedirler. Bu eksiklikleri üzerinde barındıran çocukların ileriki yaşamında; birtakım sapma davranışlarda (ferdi/adi suç, yaygın suç/terör, hırsızlık, uyuşturucu madde kullanımı vs.) bulunması ve ömrü boyunca başka insanlara “yük olması” kaçınılmazdır. Anne, baba ya da hem anne ve babanın ölmesi sonucu, korunmaya muhtaç olan çocukların topluma kazandırılması yönünde farklı teknikler kullanılmaktadır. Bunlar; kurum bakımı, grup evleri, koruyucu evleri, evlat edinme ve çocuklara kendi aileleri / yakın akrabaları yanında hizmet sağlanması biçiminde sıralanabilir. Dünyada birçok ülkede olduğu gibi, ülkemizde de kurum bakımı uygulaması yaygındır. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu‟nun denetimi altında olan çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtları, öksüz ve yetim kalan çocukların büyük bir kısmına hizmet vermeyi amaçlamıştır. Ancak, en mükemmel yetiştirme yurdu ve çocuk yuvasının bile, ailedeki “hava”yı veremediği bir gerçektir. Nitschke; annenin şefkat ve bakımını veya onun yerini tutacak duygusal bağı bulamayan çocuğun, dünyaya bir “giriş kapısı” bulamayacağını belirtir. Öksüz ve yetimlerin sosyal bütünleşmelerinin konu edinildiği bu çalışmada, Diyarbakır Yetiştirme Yurdu‟nda kalan; annesi, babası ve hem annesi hem babası ölmüş çocuklar ele alınacaktır. Bahsedilen çocukların, şu an devam edegelen ve ileride görülmesi muhtemel olan toplumsal bütünleşme problemleri incelenecektir. Çocuklar şu anda, az-çok adapte oldukları bir sosyal çevre (yurt arkadaşı, öğretmen vs.) içinde bulunuyor olsalar da, bu kurumdan ayrıldıktan sonra, onları “yabancı” bir çevrenin / toplumun beklediği bir gerçektir. Bahsedilen bu doğal çevre içinde yaşanmadığından dolayı, bahsedilen kişilerin, buranın değerleri ve normları na karşı “alışılmışın dışında” bir karşılık vermeleri ve bundan dolayı da göreli bir uyumsuzluk hali içinde olmaları olasıdır. Yetiştirme yurdunda kalan ve “reşit yaş”a gelince de buradan ayrılması kaçınılmaz olan çocukların, daha sonraki yaşamlarına ilişkin öngörüleri, toplumsal bütünleşmelerini etkileyebilecek düzeydedir. Bahsedilen kurumdan ayrılarak topluma katılan çocukların, “acınacak kimseler” olarak toplumda yer edinmemeleri ve topluma yabancılaşmamaları için, bu kesimin problemlerinin tespit edilip çözümler üretilmesi gerekmektedir. Bahsedilen adımların atılmasında kamu kuruluşları yanında, özel kuruluşların ve yine sivil toplum kuruluşlarının eşgüdüm halinde olmaları, bütünleşmenin en yüksek düzeyde olmasını sağlayabilecektir.

Upload: independent

Post on 23-Feb-2023

0 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

ÖKSÜZ VE YETİMLERİN TOPLUMSAL BÜTÜNLEŞME PROBLEMİ: DİYARBAKIR

YETİŞTİRME YURDU UYGULAMASI*

M. Cengiz YILDIZ**

ÖZET

Öksüz ve Yetimlerin Toplumsal Bütünleşme Problemi: Diyarbakır Yetiştirme Yurdu

Uygulaması

Çocukların bedensel, zihinsel ve ruhsal açıdan sağlıklı bir gelişim gösterebilmeleri için;

anne, baba ve kardeşlerden oluşan aile içinde yetişmelerinin gerekli olduğu biçimindeki olgu,

farklı dallardaki bilim adamları tarafından ortaya konulmaktadır. Aile yuvasının yakınlığı,

sevisi ve anne-babanın şefkat ve sıcak ilgisinden yoksun kalan çocukların, şahsiyet gelişimi

bozukluklarına maruz kalmaları, topluma uyum sağlayamamaları ve gelişme açısından birtakım

eksiklikleri üzerlerinde barındırmaları kaçınılmazdır.

Çocuklar; anne-babadan birisinin veya her ikisinin ölmesi, savaş, doğal afet, anne-

babanın ayrılması vb. nedenlerle aile ortamından yoksun kalabilirler. Bahsedilen durumlara

maruz kalan çocuklar; sevgi, ilgi, yaşama ortamı, eğitim vs. açısından yetersizlik içinde

kalabilmektedirler. Bu eksiklikleri üzerinde barındıran çocukların ileriki yaşamında; birtakım

sapma davranışlarda (ferdi/adi suç, yaygın suç/terör, hırsızlık, uyuşturucu madde kullanımı vs.)

bulunması ve ömrü boyunca başka insanlara “yük olması” kaçınılmazdır.

Anne, baba ya da hem anne ve babanın ölmesi sonucu, korunmaya muhtaç olan

çocukların topluma kazandırılması yönünde farklı teknikler kullanılmaktadır. Bunlar; kurum

bakımı, grup evleri, koruyucu evleri, evlat edinme ve çocuklara kendi aileleri / yakın akrabaları

yanında hizmet sağlanması biçiminde sıralanabilir.

Dünyada birçok ülkede olduğu gibi, ülkemizde de kurum bakımı uygulaması yaygındır.

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu‟nun denetimi altında olan çocuk yuvaları ve

yetiştirme yurtları, öksüz ve yetim kalan çocukların büyük bir kısmına hizmet vermeyi

amaçlamıştır. Ancak, en mükemmel yetiştirme yurdu ve çocuk yuvasının bile, ailedeki “hava”yı

veremediği bir gerçektir. Nitschke; annenin şefkat ve bakımını veya onun yerini tutacak

duygusal bağı bulamayan çocuğun, dünyaya bir “giriş kapısı” bulamayacağını belirtir.

Öksüz ve yetimlerin sosyal bütünleşmelerinin konu edinildiği bu çalışmada, Diyarbakır

Yetiştirme Yurdu‟nda kalan; annesi, babası ve hem annesi hem babası ölmüş çocuklar ele

alınacaktır. Bahsedilen çocukların, şu an devam edegelen ve ileride görülmesi muhtemel olan

toplumsal bütünleşme problemleri incelenecektir. Çocuklar şu anda, az-çok adapte oldukları bir

sosyal çevre (yurt arkadaşı, öğretmen vs.) içinde bulunuyor olsalar da, bu kurumdan ayrıldıktan

sonra, onları “yabancı” bir çevrenin / toplumun beklediği bir gerçektir. Bahsedilen bu doğal

çevre içinde yaşanmadığından dolayı, bahsedilen kişilerin, buranın değerleri ve normlarına

karşı “alışılmışın dışında” bir karşılık vermeleri ve bundan dolayı da göreli bir uyumsuzluk hali

içinde olmaları olasıdır.

Yetiştirme yurdunda kalan ve “reşit yaş”a gelince de buradan ayrılması kaçınılmaz olan

çocukların, daha sonraki yaşamlarına ilişkin öngörüleri, toplumsal bütünleşmelerini

etkileyebilecek düzeydedir. Bahsedilen kurumdan ayrılarak topluma katılan çocukların,

“acınacak kimseler” olarak toplumda yer edinmemeleri ve topluma yabancılaşmamaları için,

bu kesimin problemlerinin tespit edilip çözümler üretilmesi gerekmektedir. Bahsedilen

adımların atılmasında kamu kuruluşları yanında, özel kuruluşların ve yine sivil toplum

kuruluşlarının eşgüdüm halinde olmaları, bütünleşmenin en yüksek düzeyde olmasını

sağlayabilecektir.

2

Anahtar Kelimeler: Öksüz, Yetim, Sosyal Bütünleşme, Yetiştirme Yurdu, Kurum Bakımı,

Diyarbakır

ABSTRACT

Orphans’ Social Integration Problems: Applied to Diyarbakır Orphanage

The phenomenon about the necessity of growing child in such a family consists of mother,

father and brothers or sisters due to physically, intellectually and psychologically healthy of

child is emphasized by scientists from various disciplines. As a consequence of lack of family

love, sincerity, compassion and hotness; character defeats, lack of social adaptation and some

physical defects for children are unavoidable.

Children may be deprived of family because of dying one or both of mother and father,

divorcement, war or natural disaster etc. Children, suffered from this situation, take up such an

insufficient position from the point of love, care, living environment and education etc. Bearing

these deficiencies, for children, to behave certain number of behavior disorder (personal /

ordinary crime, common crime / terror, burglary, drug addiction etc.) and to be a burden for

other people throughout his or her life is inevitable.

As a result of dying one or both of mother and father, to gain children in need of

guarding back to society various techniques are used. These are institutional care, group

houses, protective houses, adoption of a child and providing services near by families and close

relatives.

Likewise most of the countries, institutional care application is common in our country,

too. Nursery schools and orphan asylums under supervision of Society for Social Utilities and

Protection of Children aim to serve most of orphan children. Nevertheless, it is a fact that even

the most perfect nursery school and orphan asylum cannot give the atmosphere existing in a

family. Nitschke indicates there is no „entrance‟ to come into world for a child who didn‟t found

mother compassion and care.

Social integration of orphans as subject matter of this study, children live in Diyarbakır

Society for the Protection of Children whose one or both of mother and father died will be dealt

with. Possible further and current social integration problems of these children will be

examined. Although they are in an environment more or less socially adapted (friend, teacher

etc.), it‟s a fact that an unfamiliar environment/society is waiting for them when they left these

institutions. Not being lived in this natural environment results in possibility of different

response to the norms and values of this environment from which we accustomed to and so

being in relatively discrepancy manner.

Children, live in orphan asylum but inevitably leave when they come into adult age,

respect such a view related to their further life in level will be able to affect their social

integration. It‟s a necessity that problems must be determined and solutions must be derived for

these children not to make them pity and peculiar after they leave these institutions and take

part into society. To take a step mentioned above, private institutions beside official institutions

and their coordination will be able to satisfy this integration at the highest level.

Key Words: Orphan, Fatherless Child, Social Integration, Orphanage, Maintenance of

Foundation, Diyarbakır

GİRİŞ

Ġnsanın bedensel, zihinsel ve ruhsal açıdan sağlıklı bir geliĢim gösterebilmesi için; anne,

baba ve kardeĢlerden oluĢan aile içinde yetiĢmesinin gerekli olduğu biçimindeki olgu, farklı

3

dallardaki bilim adamları tarafından ortaya konulmaktadır. Aile yuvasının yakınlığı, sevgisi ve

anne-babanın Ģefkat ve sıcak ilgisinden yoksun kalan çocukların, Ģahsiyet geliĢimi

bozukluklarına maruz kalmaları, topluma uyum sağlayamamaları ve yine geliĢme açısından

birtakım eksiklikleri üzerlerinde barındırmaları kaçınılmazdır.

Çocuklar; anne-babadan birisinin veya her ikisinin ölmesi, savaĢ, doğal afet, anne-

babanın ayrılması, yurt dıĢına gidilmesi, evlilik dıĢı iliĢkilerin varlığı vs. nedenlerle aile

ortamından uzaklaĢabilirler. Bahsedilen durumlara maruz kalan çocukların; sevgi, ilgi, yaĢama

ortamı, eğitim vs. açısından yetersizlik içinde bulunmaları ise kaçınılmaz olacaktır. Bu

eksiklikleri üzerinde barındıran çocukların, ileriki yaĢamında birtakım sapma davranıĢlarda

(ferdi/adi suç, yaygın suç/terör, hırsızlık, uyuĢturucu madde kullanımı vs.) bulunmaları ve ömrü

boyunca baĢka insanlara “yük olma”ları ihtimali bulunmaktadır.

Anne, baba ya da hem anne ve babanın ölmesi sonucu korunmaya muhtaç olan çocukların

topluma kazandırılması yönünde farklı teknikler kullanılmaktadır. Bunlar; kurum bakımı, grup

evleri, koruyucu evleri, evlat edinme ve çocuklara kendi aileleri / yakın akrabaları yanında

hizmet sağlanması biçiminde sıralanabilir.

Aile ortamından uzak kalan çocukların, toplumsallaĢmaları için farklı teknikler varken,

bunlardan en baĢarılı olanın koruyucu aile bakımı olduğu, yapılan araĢtırmalarla ortaya

çıkmıĢtır. Koruyucu aile bakımı, ülkemizde çok uygulanan bir teknik olmazken, geliĢmiĢ

ülkelerin çoğunluğu bu alanda yoğunlaĢma göstermektedirler. Spitz, Bowlby, Aubry gibi bilim

adamları, çocuklar üzerinde yaptıkları araĢtırmalarda, anne sevgisinden mahrum olarak yetiĢen

çocukların ruh sağlığının, ileride telafi edilemeyecek düzeyde bozulduğunu ifade etmektedirler1.

Koruyucu aile bakımı, çocuk için uygun bir ortam meydana getirme yanında, ailesizlikten

dolayı olumsuzluklar yaĢamıĢ çocuklar için, “yeniden uyum sağlama” (readaptation) gibi bir

iĢlev de görmektedir. Yapılan araĢtırmalarda, koruyucu aile bakımı için uygun olan yaĢın 13 ve

daha aĢağısı olduğu ortaya çıkmıĢtır. Bu yaĢın üstündeki çocuklarda, kiĢilik oluĢumu büyük

oranda gerçekleĢmiĢ ve aile sevgisi ve ilgisine olan gereksinim azalmıĢ olacağından, bu tekniğin

olumlu sonuçlar verme ihtimali düĢebilmektedir2.

Ülkemizde yapılan birçok araĢtırmada; çocuk yuvası, yetiĢtirme yurdu, ıslahevi gibi

kurumlarda kalan çocukların zihinsel, psikolojik ve toplumsal açıdan uyum problemleri içinde

oldukları ortaya çıkmıĢtır3. 12-24 yaĢ arası gençlerin en çok; psiko-fizyolojik ve cinsel geliĢim,

kiĢilik yapısı, ekonomik durum ve boĢ zamanların değerlendirilmesi açılarından sorun

yaĢadıkları bilindiğinden4, birçok araĢtırmanın, bu problem alanlarını esas aldığı dikkat

çekmektedir.

4

Dünyada, birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de, kurum bakımı uygulaması yaygındır.

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nun denetimi altında olan çocuk yuvaları ve

yetiĢtirme yurtları, ailesinden ayrılma durumunda kalan çocukların büyük bir kısmına hizmet

vermeyi amaçlamıĢtır. Ancak, en mükemmel yetiĢtirme yurdu ve çocuk yuvasının bile, ailedeki

“hava”yı veremeyeceği bir gerçektir.

Çocuk yuvası ve yetiĢtirme yurdu biçimindeki oluĢumların, insanların toplumsallaĢması

ve bireysel geliĢimini sağlamasından dolayı, “tampon kurum”5 olarak nitelendirilmesi

mümkündür.

Öksüz ve yetimlerin sosyal bütünleĢmelerinin konu edinildiği bu çalıĢmada, Diyarbakır

YetiĢtirme Yurdu’nda kalan; annesi, babası ve hem annesi hem babası ölmüĢ çocuklar ele

alınacaktır. Bahsedilen çocukların, Ģu an devam edegelen ve ileride görülmesi muhtemel olan

toplumsal bütünleĢme problemleri üzerinde durulacaktır. Çocuklar Ģu anda, az-çok adapte

oldukları bir sosyal çevre (yurt arkadaĢı, öğretmen vs.) içinde bulunuyor olsalar da, bu

kurumdan ayrıldıktan sonra, onları, “yabancı” bir çevrenin / toplumun beklediği bir gerçektir.

Bahsedilen bu doğal çevre içinde yaĢanmadığından dolayı, bahsedilen kiĢilerin, buranın

değerleri ve normlarına karĢı “alıĢılmıĢın dıĢında” bir karĢılık vermeleri ve bundan dolayı da

göreli bir uyumsuzluk hali içinde olmaları olasıdır.

ÖKSÜZ VE YETİM KAVRAMLARI

Öksüz; annesini kaybetmiĢ, annesi ölmüĢ çocuk, anasız, hem annesini, hem de babasını

kaybetmiĢ çocuk biçiminde tanımlanabilirken, yetim ise; babası veya hem babası, hem annesi

ölmüĢ çocuk olarak ele alınmaktadır6. Günlük kullanıĢta öksüz, annesini kaybeden çocuk, yetim

ise, babası olmayan çocuk anlamında kullanılmaktadır.

Kur’an’ın birçok ayetinde (Bakara:215, Bakara:220, Nisa:2-3, Nisa:6, Nisa:8-10, Nisa:36,

Nisa:127, Nisa:152, Enfal:41, Ġsra:34, Kehf:82, HaĢr:7, GaĢiye:17, Fecr:17, Beled:14-16,

Duha:6, Duha:9), öksüz ve yetimlerin korunması, onlara haksızlık edilmemesi gibi konular

iĢlenirken, Ġncil’de, Yakup’un Mektubuna GiriĢ 1:27’de, kiĢinin öksüzlerle dulları ziyaret

etmesi ve onlarla ilgilenmesi, dindarlığın en önemli ölçütlerinden birisi olarak ele alınmaktadır.

TOPLUMSAL BÜTÜNLEŞME

KiĢinin sosyalleĢmesinde; aile, okul, iĢ, oyun, arkadaĢ grubu, akran, kitle iletiĢim araçları,

sanat ürünleri vs. unsurlar etkin rol oynarken, yetiĢtirme yurdu ve çocuk yuvası da, bir yönüyle

ailenin görevini, bir yanıyla da okulun iĢlevini tamamlamaktadır. Bahsedilen iĢlevin gereğince

yerine getirilmesinin ölçüsü, yurt ya da yuvanın aile ortamına benzeme derecesidir. Bu

kurumlarda, “aile havası” yakalanabildiği ölçüde, toplumsal açıdan bütünleĢme problemi

yaĢamayan veya bu problemi “çok hafif atlatan” kiĢilerin topluma kazandırılmaları mümkündür.

5

ToplumsallaĢmada, önemli olan kurumların etki dereceleri ve öncelikleri önemli bir

konudur. ToplumsallaĢmada, birinci derecede önde olan kurum aile olmalıdır. Bunu okul,

iletiĢim aracı, çevre gibi unsurlar takip etmelidir. Bahsedilen sıralamanın gerçekleĢmemesi,

sosyalleĢmenin ya da toplumsal bütünleĢmenin sağlıklı olduğu konusunda birtakım Ģüpheleri

akla getirmektedir.

SosyalleĢmek kısaca, “benimsemek” olarak ele alınabilir. Toplumun düĢünce

kategorilerine, fikir sistemine, inançlarına, geleneklerine, ahlaksal değerlerine uyum

sağlanılması, toplumsal bütünleĢme çerçevesinde ele alınabilir. Aynı zamanda, bir grup ya da

topluluğun yaĢam biçiminin ve davranıĢ örüntülerinin öğrenilmesi; değer, norm ve beklentilerin

benimsenerek kiĢilikle bütünleĢtirilmesi de bu çerçevede değerlendirilebilir. Toplumun yaĢama

biçimi, bilgi birikimi ve deneyimleri, becerileri, alıĢkanlıkları, ilgileri, değer yargıları, inanç

sistemi, yaptırımları, davranıĢ kalıpları, beklentileri, idealleri gibi unsurlar, bütünleĢme ya da

toplumsallaĢmada önemli faktörler olarak ele alınabilir7. SosyalleĢme, ayrıca; “bireyin, içinde

yaĢadığı toplumun, normlarını, değerlerini, kendisinden beklenen rolleri, tutumları ve davranıĢ

yapılarını, toplumsal etkileĢim için gerekli becerileri, benlik ve kimlik duygusunu kazanma,

içinde yaĢadığı kültürü içselleĢtirme süreci”8 olarak da tanımlanabilir. Marshall,

toplumsallaĢma-toplumsal bütünleĢme kavramını Ģöyle ele alır; gerek toplumun norm ve

değerlerini içselleĢtirerek, gerekse toplumsal rolleri (iĢçi, arkadaĢ, yurttaĢ vb.) yerine getirmeyi

öğrenerek, toplum üyeleri haline gelmeyi öğrenme süreci9.

Bu çalıĢmada, toplumsal bütünleĢme; sosyalleĢme, toplumsallaĢma ya da sosyalizasyon

gibi kavramlarla eĢ anlamlı olarak kullanılacaktır. BütünleĢme kavramı çerçevesinde kiĢinin;

bedensel, duygusal, sosyal, ahlaksal, dinsel, eğitsel, mesleksel, ekonomik, zihinsel vs. özellikleri

ele alınacak ve bu özellikler açısından kiĢinin geliĢim düzeyi hakkında değerlendirmelerde

bulunulacaktır.

TÜRKİYE’DE KORUNMAYA MUHTAÇ ÇOCUKLARLA İLGİLİ

KURUMLARIN KISA TARİHİ

Türk dünyasında yardımlaĢma amaçlı vakıfların temelinin, Uygur Türkleri tarafından

atılmıĢ olduğu, yapılan araĢtırmalarda ortaya çıkmıĢtır10

. Türk insanı, yardımlaĢma ve

muhtaçların korunmasını, dinsel bir görev gibi bilmiĢ ve geçmiĢten günümüze kadar, bu görevi

vakıflar aracılığıyla yerine getirilmesini sağlamıĢtır11

.

Vakıf sisteminin, Ġslam’ın kuruluĢ dönemlerinden itibaren oluĢmaya baĢladığı

görülmektedir. Osmanlı’da kurulan vakıfların en önemlileri Fatih Vakıfları olurken, bu

vakıflarda, çocukların korunmasına iliĢkin özel hükümler bulunmaktadır. 18. yüzyılın

baĢlarında, kimsesiz çocuklara verilmek üzere, hayvan sahiplerinden, tacirlerden ve maden

6

sahiplerinden vergiler alınmıĢtır. 1860’lı yıllardan sonra, bakımsız, yetim ve öksüzler için

yuvalar açılmıĢtır. Bu yuvalarda, çocukların durumuna uygun birçok sanat öğretilmiĢ12

ve bu

sayede, bu çocukların / gençlerin kısa sürede “hayatını kazanmaları” sağlanmıĢtır.

Osmanlı’da kimsesizlerin, yoksulların, talebelerin, misafirlerin vs. kalabilecekleri

mekanlar, genel olarak imaret adı altında ele alınabilir. Evliya Çelebi, 18 krallık ve padiĢahlık

gezdiğini ve Osmanlı’daki kadar imarete hiçbir yerde rastlamadığını ifade etmektedir13

.

1873’te DarüĢĢafaka, 1896’da Darülaceze, 1899’da14

sadece çocuklara bakmak üzere

kurulan ve ücretsiz olan ġiĢli Çocuk Hastanesi, 1915’te ise Darüleytamlar açılmaya

baĢlanmıĢtır. Himaye-i Etfal Cemiyeti, Atatürk’ün direktifleri doğrultusunda 1921’de

kurulmuĢtur. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ise, 24.05.1983 tarihinde çıkarılan

2828 sayılı yasa ile, ilgili kurumların bir devamı olarak faaliyete baĢlamıĢtır15

.

Korunmaya muhtaç çocuk kavramı, kanunda (SHÇEK Kanunu, m.3/b); “beden, ruh ve

ahlak geliĢimleri ve Ģahsi güvenlikleri tehlikede olup, ana veya babasız, ana ve babasız, ana

veya babası veya her ikisi birden terkedilen, ana veya babası tarafından ihmal edilip, fuhuĢ,

dilencilik, alkollü içkileri veya uyuĢturucu maddeleri kullanma gibi her türlü sosyal tehlikelere

ve kötü alıĢkanlıklara karĢı savunmasız bırakılan ve baĢıboĢluğa sürüklenenler”16

biçiminde

nitelendirilmiĢtir.

Korunmaya muhtaç çocukların; “Türk örf, adet, inanç ve milli ahlakına sahip, kendisine

güvenen, insan sevgi ve saygısıyla dolu, Atatürkçü düĢünceye uygun olarak yetiĢtirilmeleri, bir

iĢ ve meslek sahibi yapılmaları, koruma kararı kalktıktan sonra da, toplum içinde izlenmeleri ve

imkanlar ölçüsünde desteklenmeleri”nin, devletin bir görevi olduğu kanunla belirlenmiĢtir17

.

1990’lı yıllarda, 150 civarında yuva ve yetiĢtirme yurdu ve buralarda kalan 15.000

civarında çocuk / genç bulunmaktadır18

.

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, 81 Ġlde Ġl Müdürlükleri ve bağlı

kuruluĢları ile, ülkemizde korunmaya muhtaç çocuk, genç, yaĢlı, özürlü kiĢi ve ailelere

gündüzlü ve yatılı hizmet götüren en büyük aile olarak görülmektedir. Korunmaya muhtaç

çocuklara iliĢkin hizmetler ise, kurumun öncelikli hedefleri arasında yer almaktadır19

.

Çocuk yuvalarının en genel amaçları; 0-12 yaĢları arasındaki korumaya muhtaç

çocukların, bedensel ve psiko-sosyal geliĢimlerini sağlamak, onların eğitilmesine imkan

tanımak, sağlıklı bir kiĢilik ve iyi alıĢkanlıklar kazandırmak biçimindedir20

.

YetiĢtirme yurdunun amaçları ise; çocukları korumak, bakımını temin etmek, bir iĢ ve

meslek edinmelerini sağlamak ve topluma yararlı kiĢiler olarak yetiĢtirmek biçiminde

sıralanmıĢtır21

.

7

Türkiye genelinde 107 yetiĢtirme yurdu ve 82 adet çocuk yuvası bulunurken22

, çocuk

sitesi, karma ve kız-erkek ayrı ayrı olmak üzere, toplam 101 kuruluĢta 9.758 korunmaya muhtaç

çocuğa / gence hizmet verilmektedir. KuruluĢlarda korunma altında bulunan çocuklardan /

gençlerden 7047'si ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretim kurumlarında eğitimlerine devam

etmekte, 340’ı, çeĢitli meslek edindirme programlarından, kamu, özel sektör iĢletmelerinde iĢ ve

meslek öğrenmekte, özel iĢ yerinde ve kuruluĢ atölyesinde çalıĢmakta, 444 çocuk da, özürleri

sebebiyle alt özel sınıflara ve eğitilebilir iĢ okullarına devam etmekte, gidecek yeri bulunmayan,

18 yaĢın altında bulunan, iĢ bekleyen 626 çocuğun, kuruluĢlardaki korunma ve bakımları

sürdürülmektedir.

Çocukların en iyi bakılıp korunacağı yer, sağlıklı bir aile ortamıdır düĢüncesi ile, 780

çocuk ayni-nakdi yardımla desteklenerek, ailesi ya da yakınları yanında bakılmakta, 75 çocuk

ise koruyucu aile hizmetinden yararlanmaktadır. 2001-2002 eğitim-öğretim döneminde, toplam

359 genç, üniversite öğretimine devam etmekte, bunlardan 18 tanesi, yurt dıĢındaki çeĢitli

üniversitelerde eğitimlerini sürdürmektedir23

.

YÖNTEM

AraĢtırmanın evrenini, Diyarbakır YetiĢtirme Yurdu’nda kalan çocuklar / gençler

oluĢturmaktadır. Yurtta barınan çocuk / genç sayısı 110’dur. Yurttaki çocukların / gençlerin

tamamına anket uygulanmıĢtır. Annesi, babası, annesi-babası olmayanlar konumuzla ilgili

olduğu için, sadece 74 anket değerlendirmeye alınmıĢtır. Geriye kalan anketlerle birlikte, elde

edilen diğer verilerin, ayrı bir yayın olarak hazırlanması planlanmıĢtır. Alan çalıĢması, Ekim

2002 ayı içinde gerçekleĢtirilmiĢtir.

Bilgi toplama tekniği olarak yalnızca anket kullanılmamıĢ, yeri geldiğince gözlem ve

enformel görüĢme tekniği de kullanılarak farklı birtakım bilgilere ulaĢılmaya gayret edilmiĢtir.

Diyarbakır YetiĢtirme Yurdu’nda; 1 sosyal hizmet uzmanı, 4 öğretmen, 5 memur, 4

hizmetli, 4 aĢçı, 2 Ģoför, 2 bekçi, 1 müdür, 2 müdür yardımcısı, 3 hemĢire, 1 terzi, 1 kaloriferci,

1 sofracı, 1 kütüphaneci ve 1 çamaĢırcı bulunmaktadır.

Yurtta, Ekim 2002 tarihi itibariyle, 110 öğrenci barınırken, bu sayı yaz aylarında 30-40’a

kadar düĢebilmektedir.

Diyarbakır, uzun yıllar terör hadiselerinin yaĢandığı bir bölgede yer almıĢ olduğundan,

yetiĢtirme yurdu ve burada barınan çocuklarla / gençlerle ilgili problemler ele alınırken, bölge

ve il’e özgü birtakım özelliklerin gözden kaçırılmaması gerekmektedir.

VARSAYIM

Aile ortamından uzak bir Ģekilde yaĢayan çocukların / gençlerin; bedensel, duygusal,

sosyal, ahlaksal, dinsel, eğitsel, mesleksel, ekonomik, zihinsel vs. alanlarda yaĢadığı

8

problemlerin, toplumsallaĢmaya engel olma ihtimali bulunmaktadır. Bahsedilen alanlardaki

problemlerin uzun süreli olması, kiĢilik yapısını etkileyebilir ve toplumsallaĢamama durumunun

akut hale gelmesi, ferdin ya pasif ya da agresif bir kiĢilik yapısına sahip olması sonucunu

doğurabilir.

Toplumsal bütünleĢmeyle ilgili olduğu varsayılan; aile, gelecek duygusu, okul ve

arkadaĢlık iliĢkileri, kiĢisel ve sağlık (bedensel-duygusal) durumları, temel değiĢkenler olarak

ele alınmıĢtır.

Farklı bölge ve illerde bulunan yetiĢtirme yurtlarında kalan çocukların / gençlerin

problemlerinin, genel olarak benzeĢ olduğu, ancak, bölge ya da il’e özgü birtakım problemlerin

de varolduğu sayıtlısından hareket edilmiĢtir.

BULGULAR VE DEĞERLENDİRME

Bu bölümde, bazı değiĢkenlerle ilgili bilgiler betimsel olarak verilecek ve çocuğun /

gencin sosyal bütünleĢmesinde etkili olduğu varsayılan unsurlarla ilgili bilgilerin

değerlendirilmesi yoluna gidilecektir.

YaĢ, kiĢilerin toplumsal iliĢkilerini belirleyen temel değiĢkenlerden birisi olarak kabul

edilmektedir. SHÇEK’e bağlı kurumlar olan Çocuk Yuvası ve YetiĢtirme Yurdu’na çocuklar /

gençler yerleĢtirilirken, yaĢ unsuru gözönüne alınmakta ve yine bu kurumlardan ayrılmada yaĢ,

önemli bir faktör olarak görülmektedir. YetiĢtirme yurdunda kalanların yaĢlarına iliĢkin dağılım

aĢağıdaki gibidir.

Tablo 1: Öksüz ve Yetimlerin YaĢ Durumuna Göre Dağılımı

YaĢ Durumu s %

12 yaĢ 4 5.4

13 yaĢ 7 9.45

14 yaĢ 12 16.21

15 yaĢ 27 36.45

16 yaĢ 13 17.56

17 yaĢ 7 9.45

18 yaĢ 4 5.4

Toplam 74 100.0

YaĢ dağılımına bakıldığında, en büyük oransal paya (%36.45) sahip yaĢın, 15 yaĢ olduğu

görülmektedir. 12 yaĢ ve 18 yaĢa doğru gidildikçe, oranlarda bir düĢme gerçekleĢmektedir.

YetiĢtirme yurdunda, hem çok büyük yaĢta ve hem de çok küçük yaĢta olanların paralel bir

dağılım göstererek, oransal olarak düĢtükleri, asıl yığıĢmanın ise, 14-16 yaĢları arasında olduğu

dikkat çekmektedir.

9

YetiĢtirme yurdunda kalan çocukların / gençlerin doğum yerleri, onların ileriki yaĢamları

için önemli bir kriter olarak ele alınabilir. Doğum yeri, bazen, belli anlayıĢların oluĢumunu ve

değiĢmezliği durumunu ortaya çıkaracağından, önemli görülmektedir. Doğum yerine iliĢkin

dağılım Ģu Ģekildedir.

Tablo 2: Doğum Yerine ĠliĢkin Dağılım

Doğum Yeri s %

Ġl merkezi 23 31.1

Ġlçe merkezi 15 20.3

Kasaba 2 2.7

Merkez köy 10 13.5

Ġlçe köy 23 31.1

Diğer 1 1.4

Toplam 74 100.0

Doğum yerinde en büyük oransal paylar (%31.1), “il merkezi” ve “ilçe köy”e aittir.

Toplam oranlara bakıldığında ise, doğum yeri itibariyle kır ve kent arasında bir eĢitlik olduğu

görülmektedir. Buna göre, yetiĢtirme yurdunun, hem kırsal ve hem de kentsel alanda doğan

çocuklara / gençlere, eĢit biçimde, hizmet vermekte olduğu görülmektedir.

Doğum yeriyle, gelinen yerleĢim birimi arasında doğrudan bir iliĢki bulunduğu

söylenebilir. KiĢiler, göç yoluyla, doğum yerinden ayrılabilmekte ve yeni bir yerleĢim biriminin

bir üyesi olabilmektedirler.

Doğum yeriyle, gelinen yerleĢim birimi arasında, oransal açıdan büyük bir benzerlik

olduğu dikkat çekmektedir. Doğum yerine göre, il merkezinin oranında bir artıĢ görülmekte, ilçe

köy oranında bir düĢme olmaktadır. Bu veriler, ilçe köyden, ilçe merkezine ve özellikle de il

merkezine doğru bir göçün olduğunu akla getirmektedir. Hem doğum yeri ve hem de gelinen

yerleĢim birimine bakılarak, yetiĢtirme yurdunda barınan çocukların birtakım durumları (eğitim,

kültür, inanç, anlayıĢ, zihniyet vs.) hakkında bazı çıkarımlarda bulunmak olası hale

gelebilmektedir.

Kırsal ve kentsel kesim, hem sosyo-kültürel ve hem de fiziksel özellik bakımından

birbirinden çok farklı özellikler göstermektedir24

. ĠletiĢim ve ulaĢım teknolojilerinin

yaygınlaĢmasına rağmen, bu farklılık, ancak bir ölçüde azalmıĢtır. Buna göre, uzun süre kırsal

kesimde (köy, kasaba) kalan çocukların, Ģehir ortamında yetiĢenlere göre, yetiĢtirme yurdunda

daha fazla problem yaĢamaları ihtimali bulunmaktadır. Yapılan araĢtırmalarda, kırsal kesimde

uzun süre kaldıktan sonra, yurt hayatı gibi ortamlara yerleĢen çocukların, diğerlerine oranla

daha fazla uyum problemi yaĢadıkları görülmüĢtür25

. Buna göre, 2/5’lik bir orandan daha fazla

10

çocuğun / gencin, diğerlerine nispetle problemlerle karĢılaĢma olasılığının daha fazla olduğu

söylenebilir.

YetiĢtirme yurdunda kalan çocukların / gençlerin öğrenim durumlarına iliĢkin dağılım

aĢağıdaki tabloda görüldüğü gibidir.

Tablo 3: YetiĢtirme Yurdu Öğrencilerinin Öğrenim Durumuna Göre Dağılımı

Öğrenim Durumu s %

Ġlköğretim birinci kademe 4 5.4

Ġlköğretim ikinci kademe 31 41.9

Lise 39 52.7

Toplam 74 100.0

YetiĢtirme yurdunda kalanların yarısından fazlası (%52.7), liseye devam etmektedir.

Ġlköğretim ikinci kademeye devam edenler %41.9, ilköğretim birinci kademede bulunanlar ise

%5.4 oranına sahiptir. Ġlköğretim birinci kademeye devam edenlerin tamamı, öğrenime geç

baĢlayanlardan oluĢmaktadır. Öyle ki, 12 yaĢında olmasına rağmen, ilköğretim birinci kademe

3. sınıfa gidenler bile bulunmaktadır.

YetiĢtirme yurdunda kalan çocukların sergilemiĢ oldukları tavır ve davranıĢların gerçekçi

bir Ģekilde anlaĢılabilmesi için, daha önce kalınan kurumun varlığı, önemli bir değiĢken olarak

ele alınabilir. Çocuğun bazı olguları, “problem” olarak görüp-görmemesi, daha önce bu durumla

karĢı karĢıya gelmiĢ olmasıyla ilgilidir. KiĢi için bu durum, kanıksanabilir ve problem olmaktan

çıkabilir. YetiĢtirme yurdundaki çocukların / gençlerin, daha önce baĢka kurumlarda

kalmalarına iliĢkin bilgiler aĢağıdaki tabloda verilmektedir

Tablo 4: Daha Önce BaĢka Bir Kurumda Kalma Durumu

Kalma Durumu s %

Hayır 24 32.4

Evet 50 67.6

Toplam 74 100.0

BaĢka bir kurumda daha önce kalan kiĢilerin oranı yaklaĢık olarak 2/3’dir. Buna

bakılarak, çocukların önemli bir kesiminin, yetiĢtirme yurdundaki mevcut problemleri, daha

önce de yaĢama ihtimalinin olduğu söylenebilir. Çocuk yuvasında; 1-2 yıl arasında kalanlar

%10.81, 3-4 yıl arasında kalanlar %21.62, 5-6 yıl arasında kalanlar %5.4, 7-8 yıl arasında

kalanlar %9.45, 9-10 yıl arasında kalanlar %6.75, 10 yıl ve daha fazla kalanlar ise %4.04

oranlarına sahiptirler.

Daha önce, yatılı ilköğretim bölge okulunda (YĠBO) kaldığını ifade eden birkaç öğrenci

de bulunmaktadır.

11

Çocuk yuvası ve yetiĢtirme yurdu gibi kurumlarda uzun süre kalmanın, bu kurumlara

özgü birtakım problemlerin zamanla kanıksanmasına ve bir problem olarak görülmemesine

neden olduğu ifade edilmiĢti. Bu, bir yönüyle olumlu gibi görülebilirken, diğer yandan, aile

ortamından uzun süre uzak kalmanın getirdiği problemlerin (sevgisizlik, ilgisizlik, Ģefkatsizlik

vs.) akut hale gelmesine ve kiĢilik bozukluklarının ortaya çıkmasına neden olabilir.

Çocuk yuvası ya da yetiĢtirme yurdunda önceden kalan çocukların / gençlerin diğerlerine

oranla bulundukları yere, daha kolay adapte oldukları ve daha önce baĢka bir kurumda kalma

durumunun, ruhsal sağlık açısından olumlu sonuçlar doğurduğu biçiminde bir tespit de ortaya

çıkmıĢtır26

.

YetiĢtirme yurdundaki kalıĢ süresi; lokal olarak varolan bazı alıĢkanlıklarla, problemlere

yabancılığın ortadan kalkmasıyla ve yine belli bir arkadaĢ grubunun oluĢumuyla yakından ilgili

olabilmektedir. YetiĢtirme yurdunda kalanların, bu kurumda bulunma sürelerine iliĢkin dağılım

Ģöyledir.

Tablo 5: Yurtta KalıĢ Süresine Göre Dağılım

Yurtta Kalma Süresi s %

1 yıldan az 13 17.6

1-2 yıl arası 25 33.8

3-4 yıl arası 28 37.8

5-6 yıl arası 5 6.8

7-8 yıl arası 3 4.1

Toplam 74 100.0

Yurtta kalıĢ süresine iliĢkin dağılımda, en büyük oranı (%37.8) 3-4 yıl arası kalanlar ile,

1-2 yıl arası kalanlar (%33.8) oluĢturmaktadır.

Daha önce çocuk yuvası, yetiĢtirme yurdu ya da yatılı ilköğretim bölge okulu vs.

kurumlarda kalmamıĢ olan ve yetiĢtirme yurdunda, 1 yıl ve daha az kalmıĢ öğrencilerin, diğer

yurt öğrencilerine oranla daha fazla problem yaĢamaları ya da diğer çocuklar için problem

olarak görülmeyen unsurların, bunlar için sorun olması ihtimal dahilindedir.

Çocuk yuvası gibi ortak yaĢam mekanlarında ilk dönemin geçirilmesi, çocuk üzerinde

olumsuzlukların yüksek düzeyde gerçekleĢmesine neden olmaktadır. Yapılan araĢtırmalarda,

yaĢamının ilk beĢ yılını bu gibi yerlerde geçiren çocukların, yüksek düzeyde toplumsal

uyumsuzluk içinde oldukları ortaya çıkmıĢtır27

.

YetiĢtirme yurduna farklı yollarla gelme olasılığı bulunmaktadır. Bu durumla ilgili

dağılım aĢağıda verilmiĢtir.

12

Tablo 6: YetiĢtirme Yurduna GiriĢte Aracılara Göre Dağılım

Aracı s %

Aileden biri 28 37.8

Akraba / yakınlardan biri 12 16.21

Zabıta / polis 5 6.8

Muhtar 2 2.7

Çocuk yuvasından nakil 23 31.1

Diğer 3 4.05

Cevap yok 1 1.4

Toplam 74 100.0

Yurda giriĢte, ailesinin etkili olduğunu belirtenlerin oranı %37.8 olarak gerçekleĢmiĢtir.

Daha sonraki oransal payı ise (%31.1), “çocuk yuvasından nakil” biçiminde yanıt verenler

oluĢturmaktadır. Anne ya da babadan birisinin ölümünden sonra, hayatta kalan ebeveynlerden

veya akraba / yakınlardan birisinin, çocuğu yurda yerleĢtirme çabası içine girebileceği ifade

edilebilir (%54.05). Diğer biçimde gelenler ise; yurt hocalarından birinin aracı olduğunu,

SHÇEK personellerinden birinin devreye girdiğini ve belediye baĢkanının yardımcı olduğunu

ifade etmiĢlerdir.

YetiĢtirme yurtları, ailesi olmayan veya ailede kalamayan kiĢiler için bir “sığınak” olarak

ele alınabilir. Bu durumda, uzun vadeli kalabilecek gençlerin kurumdan memnuniyet

durumlarının onların; sosyal, eğitsel, psikolojik vs. yapılarını doğrudan etkileyebileceği

söylenebilir. Diyarbakır YetiĢtirme Yurdu’nda kalan gençlerin, buradan memnuniyet duyma

durumlarına iliĢkin dağılım aĢağıdaki gibidir.

Tablo 7: YetiĢtirme Yurdundan Memnuniyet Durumu

Memnuniyet Derecesi s %

Yüksek 23 31.1

Orta 20 27.0

DüĢük 31 41.9

Toplam 74 100.0

Memnuniyet derecesine iliĢkin dağılıma baktığımızda, en büyük oranı (%41.9),

memnuniyet düzeyi düĢük olanların oluĢturduğunu görmekteyiz. Orta ve düĢük kategorisinin

toplam oranı ise 2/3’den daha fazladır. Çocukların / gençlerin büyük bir kısmının, yurttan

memnun olmadıkları buna bakılarak söylenebilir. Anket uygulaması sırasında, yurt

görevlilerinin de bulunması, bu konuda çocukların / gençlerin çekingen tavırlar

sergileyebileceklerini akla getirmektedir. Dolayısıyla, memnuniyetsizlik oranının daha da

yüksek çıkma ihtimalinin olduğu ifade edilebilir.

13

Çocuk yuvaları ve yetiĢtirme yurtlarında verilen hizmet; zaman içinde kurumsallaĢmaya

ve ideal ölçülere ulaĢmasına rağmen, yurdun, “kıĢla havası”nda olması28

, aile ortamının

aranmasına ve dolayısıyla memnuniyet düzeyinin düĢük olmasına neden olabilir.

YetiĢtirme yurdunda kalan çocukların / gençlerin, “çevrenizdekilerle arkadaĢlık

iliĢkileriniz nasıldır?” biçimindeki soruya verdikleri yanıtlara iliĢkin görüĢlerinin dağılımı

Ģöyledir.

Tablo 8: ArkadaĢlık ĠliĢkilerine ĠliĢkin GörüĢlerin Dağılımı

ArkadaĢlık Durumu s %

Sevinç ve kederimi paylaĢabileceğim birçok arkadaĢım var 37 50.0

Sevinç ve kederimi paylaĢabileceğim arkadaĢım pek yok 34 45.9

BaĢka 2 2.7

Cevap yok 1 1.4

Toplam 74 100.0

Anket uygulanan çocukların / gençlerin %50’si, “sevinç ve kederini paylaĢabileceği”

arkadaĢlarının olduğunu ifade ederken, çocukların / gençlerin yaklaĢık yarısı da (%45.9),

arkadaĢı olmadığını ifade etmiĢtir.

ArkadaĢ grubu, kiĢilerin toplumsallaĢmasında önemli unsurlardan birisidir. YetiĢtirme

yurdunda, aileden uzak bir yaĢam sürdürülmesinden dolayı, arkadaĢ iliĢkileri daha bir önem

kazanmakta, adeta ailenin eksikliğinden dolayı ortaya çıkan boĢluğu doldurma iĢlevini

görmektedir. Bu verilere bakılarak, aileden uzak olan çocukların / gençlerin, yaklaĢık yarısının,

sevinçlerini ve kederini paylaĢabilecekleri bir arkadaĢlık ortamından uzak olmalarından dolayı,

kiĢilik problemleri yaĢamaları, içine kapanık olmaları ve bir yönüyle de toplumdan soyutlanma

durumunda bulunmalarının sözkonusu olabileceği ifade edilebilir.

Sevgiden ve ilgiden yoksun olarak büyüyen çocuk / genç, geliĢim için gerekli olan

deneyimleri kazanmada daha zorlanmakta ve çekingen, içine kapanık bir kiĢilik

sergileyebilmektedir29

. Dolayısıyla, arkadaĢlıktan yoksun olmada, sevgi ve ilgi unsurlarının

yokluğu, en önemli yön olarak ele alınabilir. YetiĢtirme yurdunda kalanlardan birisinin enformel

görüĢmede, “en büyük problem; sevgisizlik, sevgisizlik, sevgisizlik, ilgisizlik” biçiminde bir

ifade kullanmıĢ olması, bu duygunun eksikliğini en iyi Ģekilde ortaya koymaktadır.

YetiĢtirme yurdunda kalan çocukların / gençlerin, bu kurumdan ayrılıp-ayrılmamalarına

iliĢkin düĢüncelerinin dağılımı aĢağıdaki gibidir.

Tablo 9: YetiĢtirme Yurdundan Ayrılma DüĢüncesine ĠliĢkin Dağılım

Ayrılma Ġsteği s %

Evet 31 41.89

Hayır 43 58.1

Toplam 74 100.0

14

AraĢtırma kapsamına alınanların 2/5’sinden fazlası, yurttan ayrılmak istediğini ifade

etmiĢtir. Ayrılmak istemeyenlerin oranı ise %60’a yakındır. Ayrılma-ayrılmama nedenlerine

iliĢkin bilgilerde (özellikle enformel görüĢme); yurttaki ortamın “kötü” olduğu, “sevgiden

mahrum” olunduğu, sorunlara karĢı “ilgisizlik” olduğu ve “ev sıcaklığı”nın hiç olmadığı yer

almaktadır. Ayrılmak istemeyenlerin 2/3’si, gidecek yerinin bulunmaması, yurdun düzenli bir

çalıĢma ortamı sağlaması gibi nedenlerden dolayı burada kalmayı tercih etmektedir. Bir

yönüyle, “mecbur” olunduğundan dolayı, yurtta kalındığı biçimindeki bir anlayıĢ, çocuklar /

gençler arasında yaygın olarak bulunmaktadır.

Ailesinden uzak bir Ģekilde yetiĢen gençlerin, bulundukları yetiĢtirme yurdunda,

sevgilerini, bir kiĢiye ya da birkaç kiĢiye yöneltmeleri mümkündür. Yurtta kalan çocukların /

gençlerin, “yurtta en çok sevdiğiniz kiĢi kimdir?” biçimindeki soruya verdikleri yanıtların

dağılımı aĢağıdaki gibidir.

Tablo 10: YetiĢtirme Yurdunda En Çok Sevilen KiĢiye ĠliĢkin Dağılım

Sevilen KiĢi s %

Bir arkadaĢ 50 67.56

Öğretmenlerden biri 10 13.51

Hizmetlilerden biri 8 10.81

Ġdarecilerden biri 4 5.4

Uzmanlardan biri 3 4.05

Diğer 6 8.1

Not: Birden fazla seçenekle yanıt verilmiĢtir.

YetiĢtirme yurdunda en çok sevilen kiĢinin (%67.56) arkadaĢ olduğu, verilerden

anlaĢılmaktadır. Kocacık’ın araĢtırmasında da, “en çok sevilen kiĢi”nin (%50.42) arkadaĢ

olduğu sonucu çıkmıĢtır30

. Özellikle “oda arkadaĢlığı”nın önemi vurgulanmıĢ ve bu arkadaĢlığın

en büyük teselli kaynağı olduğu enformel görüĢmeler esnasında ifade edilmiĢtir.

Öğretmenlerden birisini, en çok sevdiğini belirtenler %13.51 oranına sahiptir. Bazı çocuklar /

gençler, istenmemesine rağmen, özellikle bazı öğretmenlerin isimlerini vermek suretiyle onları

sevdiklerini ifade etmiĢlerdir. Dikkat çeken durum ise, çocuklarla / gençlerle en çok iç içe olan /

olması gereken uzmanın / uzmanların, pek sevilen kiĢiler arasında yer almamasıdır. Yine, en

çok eleĢtiri getirilen kesim olan idareciler de, çok az sevilenler arasında yer almaktadırlar.

Çocukların / gençlerin kiĢilik yapılarıyla ilgili bazı görüĢlere katılma durumlarını

gösteren ve “aĢağıdaki ifadelerden hangisine katılıyorsunuz?” biçimindeki soruya verilen

yanıtların dağılımı aĢağıdaki gibidir.

15

Tablo 11: KiĢilikle Ġlgili GörüĢlere Katılım Durumu

GörüĢler s %

Kendimi değersiz hissediyorum 7 9.5

Kendimi boĢ ve gayesiz hissediyorum 5 6.8

Fiziksel görünümümü beğenmiyorum 8 10.8

Kendimi beceriksiz, suçlu hissediyorum 5 6.8

Kendimi, yalnız ve yabancı hissediyorum 35 47.29

Kendimden nefret ediyorum 3 4.1

Cevap yok 11 14.9

Toplam 74 100.0

Çocukların / gençlerin yaklaĢık yarısı, “kendimi, yalnız ve yabancı hissediyorum”

biçiminde yanıt vermiĢtir. KiĢiler, çevresinde her ne kadar arkadaĢlar, öğretmenler, uzmanlar,

idareciler varsa da, aileden uzak olmadan dolayı, bir yabancılık ve yalnızlık içindedirler.

Kendini değersiz hisseden, boĢ, beceriksiz, gayesiz, suçlu gören ve kendinden nefret edenlerin

oranı, azımsanamayacak (yaklaĢık 1/4) düzeydedir.

Anket formuna yazılan ve enformel görüĢmelerde dile getirilen ifadelere göre; yurttan

kaçmak istediğini, ancak, gidecek baĢka bir yer olmadığından dolayı, çaresizlikten burada

kaldığını, üzüntüden dolayı ders çalıĢamadığını, intihar etmek istediğini (3 kiĢi), çok uzaklara

gitmeyi arzuladığını belirtenlerin oranı hiç de azımsanacak düzeyde değildir.

Yuva ve yurtlarda kalan çocuklarda, kiĢilik ve davranıĢ bozuklulukları daha sık

olmaktadır. YetiĢtirme yurdunda kalan çocukların / gençlerin; toplumsallaĢma, uyum,

sorumluluk, dil geliĢimi ve bağımsız etkinlik gibi alanlarda, yaĢıtlarından geri oldukları tespit

edilmiĢtir. Çevrelerinde çok sayıda kiĢi bulunmasına karĢın, insanlarla daha az iliĢkiye girdikleri

ortaya çıkmıĢtır. Diğer ülkelerde yapılan araĢtırmalarda da, benzer sonuçlara varıldığı dikkat

çekmektedir31

.

“Nasıl birisi olmak isterdiniz?” biçimindeki soruya, çocukların / gençlerin vermiĢ

oldukları yanıtların dağılımı aĢağıdadır.

Tablo 12: Olunmak Ġstenen KiĢilik Yapısı

GörüĢler s %

Kaygısız 1 1.4

Kararlı 17 22.97

Sabırlı 33 44.59

NeĢeli 17 22.97

Ġyimser 21 28.37

Bencil 1 1.4

ġakacı 4 5.4

Sert, katı 3 4.05

Sakin 6 8.1

Diğer 2 2.7

Not: Birden fazla seçenekle yanıt verilmiĢtir.

16

KiĢiler, daha çok (%44.59) “sabırlı” olmak isteriklerini belirtmiĢlerdir. Özellikle, maddi

sıkıntı içinde, ilgisiz, ailesiz ya da aileden uzak bir biçimde yaĢadıklarından dolayı, sabrettikleri,

anketlerde dile getirilmiĢ ve görüĢmeler sırasında da özellikle ifade edilmiĢtir.

Kararlı bir kiĢilik yapısına sahip olmak isteyenler %22.97 oranına sahiptir. Ebeveynleri

hayatta olan bazıları ise, “ailesine verdikleri sözü tutma” kararlılığında olduklarını ifade

etmiĢlerdir. Ġyimser olma, çokça istenen (%28.37) kiĢilik yapıları arasında yer almaktadır.

NeĢeli olmak da tercih edilmektedir (%22.97).

Problem çözmede kullanılan tekniğe iliĢkin olarak, “bir insanla aranızda problem

çıktığında, nasıl davranmayı uygun görürsünüz?” biçimindeki soruya, çocukların / gençlerin

verdikleri cevaplar aĢağıdaki Ģekildedir.

Tablo 13: Problem Çözme Tekniğine ĠliĢkin Dağılım

Problem Çözme Tekniği s %

Ġçimden geleni, karĢıdakine söylerim 17 23.0

Ġçimden geleni karĢıdakine söylemek yerine, sorunu içime atıp

unuturum

7 9.45

Kendimi, karĢıdaki insanın yerine koyup, onu anlayarak, problemi

çözmenin yollarını ararım

50 67.6

Toplam 74 100.0

“Kendini, karĢıdaki insanın yerine koyma ve onu anlayarak problemi çözme”yi, en ideal

problem çözme tekniği olarak görenlerin oranı 2/3’den daha fazladır. Ġçinden geleni karĢıdakine

söyleme oranı %23.0 iken, sorunun dile getirilmemesi ve kiĢinin, bunu içine atarak unutması

biçimindeki yolu benimseyenler ise %9.45 oranına sahiptir.

YetiĢtirme yurdunda kalan gençlerin, evde kalanlara kıyasla, problemler karĢısında daha

az baĢarılı olan stratejiler geliĢtirmiĢ oldukları yapılan araĢtırmalarla ortaya çıkmıĢtır. Cinsiyet

açısından bakıldığında ise, bayanların ve erkeklerin, problemle baĢa çıkmada eĢit biçimde

baĢarılı strateji kullanmalarına karĢılık, bayanların, duygu merkezli, yani baĢarısız olma olasılığı

yüksek stratejileri kullanmaya daha yatkın oldukları tespit edilmiĢtir. Ayrıca, yaĢın da,

problemin çözümünde, baĢarılı strateji kullanımını etkilediği ortaya çıkmıĢtır. Yurtta kalan

küçük yaĢtaki çocukların, evde kalanlara oranla baĢarısız strateji kullandıkları ortaya çıkarken32

,

yurtta kendinden yaĢça büyük olanlara göre, baĢarısız strateji kullanma düzeylerinin de yüksek

olacağı ifade edilebilir.

Çocuklara / gençlere, “haksız bir durum karĢısında sizce ne yapılmalı?” biçiminde soru

sorulmuĢ ve alınan yanıtlar aĢağıda gösterilmiĢtir.

17

Tablo 14: Haksız Durum KarĢısında Yapılacak ġeylere ĠliĢkin GörüĢlerin Dağılımı

GörüĢler s %

Güç kullanarak, karĢıdakinin yanlıĢı düzeltilmeli 6 8.1

TartıĢarak-konuĢarak sorun halledilmeli 44 59.5

Belli birliktelikler-gruplar oluĢturularak durum düzeltilmeli 17 23.0

Emniyet güçlerine baĢvurmalı 1 1.4

BaĢka 4 5.4

Cevap yok 2 2.7

Toplam 74 100.0

Haksız durum karĢısında nasıl bir tavır sergileneceğine iliĢkin görüĢlerin ele alındığı

tablodaki yanıtlarda, en büyük oranı (%59.5); problemin, tartıĢarak ve konuĢarak halledilmesi

gerektiğini belirtenler oluĢturmaktadır. Belli birliktelikler oluĢturulmak suretiyle sorunun

üzerine gedilmesi gerektiğini belirtenler ise azımsanamayacak orandadır (%23.0).

TartıĢarak ve konuĢarak ve belli birliktelikler oluĢturulması yoluyla problemin

halledilmesi gerektiğini belirtenlerin yaklaĢık 1/3’i, bu yolun yurtta pek geçerli olmadığını,

çünkü, idarenin hiçbir Ģekilde problemlerle ilgilenmediğini ve “umursamaz” bir tavır

sergilediğini ifade etmiĢtir. Bu durum, enformel görüĢmelerde en çok dile getirilen konular

arasında yer almaktadır. Problemin çözümü konusunda “ideal” olan teknik / teknikler

bilinmesine ve uygulanmak istenmesine rağmen, bu Ģekildeki davranıĢlardan sonuç

alınamamasının, farklı yollara (agresif olma ya da içe kapanma) baĢvurma ihtimalini ortaya

çıkarabileceği söylenebilir.

Ortaya çıkan bir problemin çözülebilmesi için bazı çabalar içine girilmesi mümkündür.

Çevredeki insanlara konunun anlatılması da, problem çözümünde önemli aĢamalardan birisi

olarak kabul edilmektedir. AĢağıdaki tabloda, yetiĢtirme yurdunda kalan çocukların / gençlerin,

bir problemle karĢılaĢtıklarında, konuyu ilk olarak kime açtıklarına iliĢkin yanıtların dağılımı

verilmiĢtir.

Tablo 15: Bir Problem Durumunda Konunun Ġlk Kez Kimlere Açıldığına ĠliĢkin GörüĢlerin

Dağılımı

Problemin Açıldığı KiĢiler s %

ArkadaĢ 32 43.24

Hiç kimseye söylemem, içime atarım 17 22.97

Öğretmen 12 16.21

Aile 13 17.56

Uzman 3 4.05

Ġdareye 4 5.4

Yakınlara 5 6.75

Grup sorumlusuna 3 4.05

Cevap yok 7 9.45

Not: Birden fazla seçenekle yanıt verilmiĢtir.

18

Problemi ilk olarak dile getirdikleri kiĢinin, arkadaĢ olduğunu belirtenlerin oranı %43.24

olarak gerçekleĢmiĢtir. Hiç kimseye söylemeyip de içine atanların oranı ise %22.97’dir. Tablo

14’te, problemin halledilmesi için konuĢma ve tartıĢma, önemli bir çözüm yolu olarak ortaya

konulmuĢtu. Ancak, konuĢulması ve tartıĢılmasına rağmen, problemin halledilmemesi

durumunda, daha sonraki aĢamalarda kiĢilerin, bunu içlerine atmaları ve kimseye söylememeleri

kaçınılmaz olmaktadır. Öğretmen ve aile, problemlerin dile getirilmesinde önemli bir unsur

olarak ortaya çıkmaktadır (%16.21 ve %17.56). Uzman ve idareye problemin anlatılmaması ise,

bunların çözüm konusunda baĢvurulan ve güvenilen merciler olmadığını akla getirmektedir.

Ġki kiĢi; “hiç kimseye, çünkü beni anlayan kimse yok” ve “kimseye açmam,

halledebilirsem kendim hallederim” biçiminde de yanıt vermiĢtir.

Yaptığımız gözlemlere göre, yurtta bulunan çocuklar / gençler, yanlarında herhangi bir

görevli (idareci, nöbetçi öğretmen, memur vs.) olmadığı durumlarda, bireysel ve ortak

problemlerini aktarma yoluna gitmektedirler. Bu çalıĢma sırasında, gerek araĢtırmacıya ve

gerekse de araĢtırmacıyla birlikte yurtta bulunan diğer kiĢilere karĢı özel ilgi gösterdikleri ve

kurulan samimiyetin derecesine göre, problemlerini açma eğiliminde oldukları gözden

kaçmamıĢtır.

Yurtta kalanların problemlerinin zamanında çözümlenmemesinin, problemlerin

yığıĢmasına ve bunun da karamsar bir kiĢilik yapısının oluĢmasına neden olabileceği ileri

sürülebilir.

YetiĢtirme yurdundaki personelin; çocukların / gençlerin problemleriyle yakından

ilgilenmesinin önünde birtakım engellerin olduğu söylenebilir. Bunlar; alınan eğitimin yapılan

iĢ için uygun olmaması, alınan eğitimin, görev yapılan kuruluĢtaki yaĢ grubuna uygun

olmaması, idarenin müdahalesi33

, personelin az olması, ücretin tatmin edicilikten uzak olması

biçiminde sıralanabilir. Yine, bu gibi yerlerde bürokratik iliĢkilerin; aile ortamında geliĢen

bağların, sevginin, ilginin yerini alamadığı ve otorite, denetim ve baskının doğal olarak ortaya

çıktığı dikkat çekmektedir34

. Çocukların / gençlerin problemlerini, yurttaki personele açabilmesi

ve çözüm üretilebilmesi için, yukarıda sayılan sorunların giderilmesi gerekli gibi görülmektedir.

Çocuklar; anne-babadan birisinin veya her ikisinin ölmesi, savaĢ, doğal afet ya da anne-

babanın ayrılmaları vs. nedenlerden dolayı yetiĢtirme yurdunda kalabilmektedirler. Bu

çalıĢmada, sadece öksüz ve yetimler ele alınmıĢtır. YetiĢtirme yurdundaki öksüz ve yetimlerin

dağılımı aĢağıdaki gibidir.

19

Tablo 16: Anne-Babanın Hayatta Olma Durumu

YaĢama Durumu s %

Anne-baba ölmüĢ 20 27.0

Anne ölmüĢ 18 24.3

Baba ölmüĢ 36 48.6

Toplam 74 100.0

Çocuklardan / gençlerden, babası ölmüĢ olanların oranı %48.6’dır. Hem anne ve hem de

babası ölmüĢlerin oranı %27.0, sadece annesi ölmüĢlerin oranı ise %24.3 olarak gerçekleĢmiĢtir.

Buna göre, yetiĢtirme yurdundan ayrıldıktan sonra bile, bir aile ortamına kavuĢma olasılığı

olmayanlar, önemli bir kesimi (1/4’ten fazla) oluĢturmaktadır. Aile yokluğunun meydana

getirdiği boĢluğun, yetiĢtirme yurdu tarafından doldurulamaması ve daha sonra da gidilebilecek

bir aile ortamının olmaması, çocuklarda / gençlerde, ümitsiz ve karamsar bir kiĢilik yapısının

oluĢumuna neden olabilir.

Anne sevgisi ve yakınlığından mahrum ve ailenin sıcak ilgisini alamayan çocuklarda,

yoğun bir kiĢilik bozukluğu ve geliĢim kusuru olduğu yapılan araĢtırmalarda orta çıkmıĢtır35

. Bu

durum, sapma davranıĢlarına kaynaklık edebilmekte ve bu yaĢam tarzının ömür boyu

sürdürülmesine neden olabilmektedir.

Anne-babanın varlığı veya yokluğu, aynı zamanda, problemlerle baĢa çıkmada baĢarılı ya

da baĢarısız strateji kullanılmasıyla da doğrudan ilgili olabilmektedir36

.

Aile yaĢamında, anne-çocuk etkileĢimi, baba-çocuk etkileĢiminden daha yoğun

olduğundan dolayı37

, annesi ve anne-babası ölmüĢ çocukların, sorun yaĢama noktasında daha

ileri düzeyde olacağı ileri sürülebilir.

Hayatta olan anne-babayla görüĢüp-görüĢmeme durumuna ait dağılım aĢağıdaki tabloda

verilmiĢtir.

Tablo 17: Hayatta Olan Anne-Babayla GörüĢme Durumu

GörüĢme Durumu s %

Hayır 9 12.16

Evet 45 60.81

Cevap yok 20 27.02

Toplam 74 100.0

Anne ya da babası hayatta olan çocukların / gençlerin %83.3’ü, anne ya da babasıyla

görüĢtüğünü ifade etmiĢtir. %27.0’lık kesimin ise, anne-babası hayatta değildir. Hayatta olan

ebeveynleriyle görüĢtüğünü belirtenler, bu görüĢmelerin; yaz tatili, dönem arası tatili, resmi tatil

gibi zamanlarda olduğunu ifade etmiĢlerdir. Kimisi, izinli gittiği aile ziyaretini “dört gözle”

beklerden, kimisi, bu ziyaretlerin bazen kötü sonuçlar verdiğini belirtmiĢtir. Üvey anne ya da

20

babası olanlardan bir kısmı ise, bu görüĢmelerin çoğu zaman tartıĢma ve bazen de kavgayla

bittiğini ifade etmiĢtir. Anne-babayla görüĢmeyenlerin de, genelde yukarıdaki nedenleri gerekçe

gösterdikleri dikkat çekmektedir.

Akraba / yakınlarla görüĢülüp-görüĢülmediğine iliĢkin cevaplar aĢağıdaki tabloda

gösterilmiĢtir.

Tablo 18: Akraba / Yakınlarla GörüĢme Durumu

GörüĢme Durumu s %

Hayır 27 36.5

Evet 46 62.2

Cevap yok 1 1.4

Toplam 74 100.0

Akrabalarla / yakınlarla görüĢen çocukların / gençlerin oranı %62.2 olarak

gerçekleĢmiĢtir. Akraba / yakınlarla hiç görüĢmeyenler ise %36.5 oranına sahiptir.

Ebeveyninden hiçbiri hayatta olmayanlar, özellikle akraba / yakın ziyaretlerini, biraz daha

düzenli olarak yerine getirirken, anne ya da babası olanlarda bu görüĢme biraz daha düzensiz

olabilmektedir. Anneanne, babaanne, dayı, amca, hala, teyze gibi akrabaların ziyaret edildiği,

hatta bazen uzun süreli olarak, bu akrabalarda kalındığı ifade edilmiĢtir.

Çocuk yuvası ya da yetiĢtirme yurdunda kalan çocukların, toplumla gerçek anlamda

bütünleĢebilmeleri için, varsa, akrabaları yanında kısa süreli kalıĢlarının bile, olumlu birtakım

sonuçları ortaya çıkarabileceği söylenebilir.

Ailenin, çocuk yetiĢtirme anlayıĢı, çocuğa yönelik değerler, tutumlar ve buna bağlı olarak

somutlaĢan davranıĢların, çocuğun muhtaç hale gelmesinde önemli bir etkiye sahip olduğu

bilinen gerçeklerdendir38

. Bundan dolayı, gelinen ailede, olumsuz duyguların dile getirilmesinin

incelenmesi gerekli gibi görülmektedir. Gelinen ailede, olumsuz duyguların ifade ediliĢ

biçimine iliĢkin görüĢlerin dağılımı aĢağıdaki gibidir.

Tablo 19: Ailede Olumsuz Duyguların Ġfade Biçimine ĠliĢkin Dağılım

Olumsuz Duyguların Ġfade Biçimi s %

KonuĢarak ve olumlu Ģekilde tartıĢmak suretiyle 44 59.5

Hakaret ve dayakla 7 9.5

TartıĢmalar, küskünlükler ve karĢılıklı suçlamalarla 17 22.97

Cevap yok 6 8.1

Toplam 74 100.0

Gelinen ailede, olumsuz duyguların “ideal” olandan uzak bir biçimde ifade edildiğini

belirtenlerin oranı 1/3 kadardır. KonuĢarak ve olumlu Ģekilde tartıĢmak suretiyle, olumsuz

21

duyguların ifade edildiğini belirtenlerin oranı %59.5 olarak gerçekleĢmiĢtir. %8.1’lik oran ise

soruya yanıt vermemiĢtir.

Olumsuz duyguların dile getirildiği bu “ideal” durumun devam ettirilmesinin, aileden ayrı

olarak yaĢamanın meydana getirdiği sıkıntılı ortamı biraz olsun hafifleteceği ve sağlıklı bir

kiĢilik oluĢumunu sağlayacağı ifade edilebilir.

Gençlik dönemi olarak ele alınan 12-24 arası yaĢlar; enerji, hırs, baĢarı arzusu, farklı ilgi

ve değerler gibi birtakım etkinliklerin baskın olduğu bir dönemdir39

. Dolayısıyla, bu ilgi ve

etkinliklerin doğru biçimde yönlendirilmesi, çocuğun gelecek hayatı adına büyük önem

taĢımaktadır. YetiĢtirme yurdu ve okul dıĢında birtakım yerlere gidilmesi, çocuğun / gencin;

toplumsallaĢma, kiĢilik yapısı, beceri-yetenek ve sapma davranıĢı gibi durumları hakkında bilgi

verebilir. Okul ve yetiĢtirme yurdu dıĢında gidilen yerlere iliĢkin dağılım aĢağıdaki gibidir.

Tablo 20: Yurt ve Okul DıĢında Gidilen Yerler

Gidilen Yerler s %

Hiçbir yere gitmeyen 19 25.67

Sinema 8 10.81

Tiyatro 17 22.97

Kütüphane 8 10.81

Maç 14 18.91

Ev ziyareti 22 29.72

Diğer 5 6.75

Not: Birden fazla seçenekle yanıt verilmiĢtir.

Ev ziyareti yapanların oranı en yüksek (%29.72) çıkmıĢtır. Anne-babası yaĢayan ve

ulaĢım olanakları kolay olan ailelere, çocukların / gençlerin arkadaĢlarıyla birlikte ziyarette

bulundukları ifade edilmiĢtir. Yine, evi yakın olan çocukların / gençlerin, aile ve akrabalarının

bazen ziyaret edildiği belirtilmiĢtir. Tiyatro, sinema ve maça gitme gibi aktivitelerin, yurt ve

okul hayatı dıĢında önemli bir yer tuttuğu da (%52.7) görülmektedir. Kütüphaneye gitme de

uğraĢ alanlarından birisini oluĢturmaktadır (%10.81).

Hiçbir yere gitmeyenlerin oranı 1/4 civarındadır. Bu oran, kurulan arkadaĢlık iliĢkilerinin

samimiyet derecesi ve sosyallik düzeyi hakkında bilgi verebilmektedir.

“Ergenlik dönemi” olarak adlandırılan, 14-18 yaĢları arasındaki kiĢiler çok kaprisli ve

hırçın olurken, bu dönemde, sıkıntı ve buhran zirvede bulunmaktadır. Zeka, muhakeme, hafıza,

dikkat, idrak (kavrama), teessüriyat (hissetme), irade vs. unsurların en hızlı geliĢtiği dönem bu

dönemdir40

.

12-24 yaĢ arasındaki kiĢilerde, orijinal olma isteği”nin üst düzeylerde olduğu bilinen

gerçeklerdendir. Herhangi bir hobi kazandırmak, kiĢinin orijinal olma isteğinin doğru yolda

22

kanalize edilmesini sağlayabilir. Yoksa, “orijinal olma”41

adına birtakım sapma davranıĢlar içine

girilmesi ve bu davranıĢların ileriki yaĢamda da sürdürülmesi ihtimali bulunmaktadır.

YetiĢtirme yurdunda kalanların boĢ zamanlarını nasıl değerlendirdiklerine iliĢkin

görüĢlerin dağılımı aĢağıdaki tabloda gösterilmiĢtir.

Tablo 21: BoĢ Zamanların Değerlendirilme Biçimine ĠliĢkin GörüĢlerin Dağılımı

Faaliyet s %

Kitap / dergi 30 40.54

Bilgisayar / internetle 6 8.1

Spor 37 50.0

Ziyaret 4 5.4

Müzik 8 10.81

Tek baĢına dolaĢma 10 13.51

TV 9 12.16

ArkadaĢlarla gezinme 15 20.27

Gazete 5 6.75

Faaliyet yapacak imkan / yer yok 7 9.45

Yatma 7 9.45

Diğer 26 35.14

Cevap yok 5 6.75

Not: Birden fazla seçenekle yanıt verilmiĢtir.

Kitap, gazete ya da dergi okuyarak boĢ zamanlarını değerlendirdiklerini ifade edenler

%47.29 oranına sahiptir. Okunan kitaplar, ağırlıklı olarak; ders kitapları, roman, hikaye, Ģiir

kitabı vs. olmaktadır. Spor yaparak ve özellikle de futbol oynayarak boĢ zamanlarını

değerlendirenler ise %50 oranına sahiptir. Tek baĢına dolaĢarak ya da boĢ zamanı

değerlendirecek imkan ve yer bulamayanlar yaklaĢık olarak 1/5 oranına karĢılık gelmektedir.

ArkadaĢlarla dolaĢma da, boĢ zamanı değerlendirmede önemli bir yere (%20.27) sahiptir. Diğer

seçeneği adı altında yanıt verenlerin bu faaliyetleri; aileyi telefonla arama, tiyatroya ya da

sinemaya gitme biçiminde sıralanabilir.

Kurumdaki kol faaliyetlerinin, çocuğun zamanını verimli bir biçimde geçirmesinde etkili

olacağı ifade edilebilir. Kocacık’ın çalıĢmasında42

, kurumdaki kol faaliyetlerine katılmayanların

oranı, çok yüksek (%87.62) çıkmıĢtır.

YetiĢtirme yurdunda kalan çocukların / gençlerin, okudukları Ģeylere iliĢkin dağılım

aĢağıda görüldüğü gibidir.

Tablo 22: Okunan ġeylere Göre Dağılım

Okunan ġeyler s %

Gazete 14 18.9

Kitap 32 43.3

Dergi 1 1.4

23

Hepsi 25 33.8

Hiçbiri 2 2.7

Toplam 74 100.0

En çok okunan Ģeyin kitap olduğu dikkat çekmektedir (%43.3). YetiĢtirme yurdunda

kalan çocukların / gençlerin tamamı okula gitmektedirler ve kitapla olan münasebetleri bundan

dolayı yoğun olmaktadır. Hepsini okuyanlar ise, 1/3 gibi bir orana karĢılık gelmektedir. Gazete,

okunan Ģeyler arasında %18.9’luk bir oran ile yer almaktadır. Hiçbirini okumayanların oranı ise

çok düĢüktür (%2.7).

Ekonomik koĢulların yetersiz olması, “korunmaya muhtaçlık” sorununu ortaya çıkaran en

önemli fonksiyon olarak ele alınabilir. Bu ekonomik koĢullar da, anne-babanın öğrenim

durumu, meslek durumu ve çalıĢtıkları iĢle yakından ilgilidir43

. Ekonomik durum iyi olduğu

takdirde, anne-babanın her ikisinin ölümü dıĢındaki durumlarda, çocuğun yetiĢtirme yurduna

verilme olasılığının daha da düĢeceği ileri sürülebilir. Kocacık’ın yaptığı araĢtırmada, korumaya

alınıĢ nedenleri içinde ilk sırayı (%42.97), ebeveynlerden birinin ölümü alırken, ikinci sırada

gelen (%19.87) neden olarak da fakirlik bulunmaktadır. Fakirlik ve ebeveynlerden birinin

ölümü biçiminde yanıt verenler de (%10.74) bu orana eklendiğinde, yaklaĢık olarak çocukların

1/3’ünün maddi yetersizliklerle bağlantılı olarak yetiĢtirme yurduna verildiği gerçeği ortaya

çıkar44

. YetiĢtirme yurdunun verdiği dıĢında, para alınan yerlere iliĢkin dağılım aĢağıdaki

gibidir.

Tablo 23: YetiĢtirme Yurdu DıĢında Para Alınan Yerlere ĠliĢkin Dağılım

Ele Geçen Para Durumu s %

Aile 18 24.3

Akraba / yakın 9 12.2

Diğer 16 21.6

Cevap yok 31 41.9

Toplam 74 100.0

YetiĢtirme yurdunun verdiği dıĢında herhangi bir yerden para aldığını belirtenlerin oranı

%58.1 olarak gerçekleĢmiĢtir. Ailesinden para alanların oranı %24.3, akraba / yakınlardan

alanların oranı %12.2, ek olarak burs alanların oranı ise %21.6’dır.

Ġlköğretim birinci kademeye devam edenler, yurttan 9 milyon 7 yüz bin lira, ilköğretim

ikinci kademeye devam edenler 14 milyon 6 yüz elli bin lira, liseye devam edenler ise 19

milyon 5 yüz bin lira para almaktadırlar. Liseye devam edenlerin yaklaĢık yarısı ise, 39 milyon

para aldıklarını ifade etmiĢlerdir. Bunlardan bir kısmı da burs almaktadırlar. Kimileri, aylık

olarak ele geçen paranın 50 milyonun üzerinde olduğunu belirtmiĢtir.

24

YetiĢtirme yurdunun çoğunlukla parayı gecikmeli vermesi, en çok Ģikayet edilen

konuların baĢında gelmektedir. Ġhtiyaçlar için yetersiz gelen paranın, bir de geciktirilmesinin,

kendilerini çok mağdur ettiği özellikle dile getirilmiĢtir.

Geleceğe bakıĢın rengi, hayatın anlamıyla doğrudan ilgili olabilmektedir. Çocukların /

gençlerin, geleceğe iliĢkin görüĢlerinin dağılımı Tablo 24’te olduğu gibidir.

Tablo 24: Gelecek DüĢüncesine ĠliĢkin Dağılım

Gelecek DüĢüncesi s %

Gelecek, benim için umut dolu ve gelecekten endiĢem yok 22 29.7

Gelecekten ümitsizim ve endiĢe duyuyorum 9 12.2

Gelecek, benim için umut dolu, ancak endiĢelerim var 33 44.6

Gelecekten çok endiĢeliyim ve oldukça ümitsizim 10 13.5

Toplam 74 100.0

YetiĢtirme yurdunda kalanların, toplam %70.27’sinin gelecekle ilgili birtakım olumsuz

duygular taĢıdıkları görülmektedir. Çocuklardan / gençlerden bir kısmını endiĢelendiren unsur

tek iken, kimisi de birden fazla unsurun, geleceği adına olumsuzluk doğurduğunu ifade etmiĢtir.

Geleceğe umutla bakan, ancak, birtakım endiĢelerinin de varolduğunu belirtenlerin oranı en

yüksek düzeye (%44.6) sahiptir. Çocuklar / gençler, kendilerini bu ailesiz ortamda tutan en

önemli faktörlerden birisinin ümit olduğunu, ancak, bu ümitlerinin öğretmenler ve özellikle

“idare” tarafından her aĢamada kırıldığını enformel görüĢmeler sırasında dile getirmiĢlerdir.

Gelecekten endiĢe duymayı gerektiren unsurlar ve oransal dağılımları aĢağıdaki gibidir:

Maddiyat / para %25.67, yurt personeli %22.97, iĢsizlik %8.1, ümitsiz yaĢama %9.45, ailesizlik

%16.21, eğitim sistemi %10.81, toplum yapısı %8.1, sağlık problemi %4.05, arkadaĢlar %2.7,

cevap yok %20.27.

Yurt Ģartları altındaki yetiĢtirme biçimi ve yönlendirme anlayıĢının, genel anlamda,

geleceğe iliĢkin ümitsizlikler ortaya çıkardığı, elde edilen değerlerin ise, evde kalan çocuklara

nispeten daha yüksek olduğu yapılan baĢka araĢtırmalarda da ortaya çıkmıĢtır45

.

Türk toplumunda, çocuğa, bireysel yaĢam tecrübesinin çok az kazandırıldığı

bilinmektedir. Çocuğun yurt gibi toplu yaĢam merkezlerinde barınmaya baĢlamasıyla, bağımsız

bir yaĢama atılma, hayatı idare etme ve karar alma gibi konularda problem yaĢaması bundan

dolayı kaçınılmaz olabilmektedir46

.

YetiĢtirme yurdunda kalan çocukların / gençlerin hayalindeki mesleklere iliĢkin dağılım

aĢağıdaki tabloda gösterilmiĢtir.

25

Tablo 25: Ġstenen Mesleğe Göre Dağılım

Meslekler s %

Futbolcu 7 9.45

Devlet memuru 15 20.27

Mühendis 17 22.97

Doktor 18 24.32

Polis 9 12.16

Öğretmen 9 12.16

Diğer 16 21.62

Cevap yok 3 4.05

Not: Birden fazla seçenekle yanıt verilmiĢtir.

Doktor olmak isteyenlerin oranı %24.32, mühendisliği isteyenlerin oranı %22.97 olarak

gerçekleĢmiĢtir. Devlet memurluğunu isteyenler 1/5 oranına sahiptir. Polis ve öğretmen olmayı

isteyenlerin oranı ise %12.16 olarak gerçekleĢmiĢtir. %9.45’lik bir oran, futbolcu olma

niyetindedir.

Özellikle, elektronik ve bilgisayar mühendisi olmak isteyenlerin sayısı fazladır. Gen

mühendisi, endüstri mühendisi, makine mühendisi gibi meslekler de seçenekler arasında yer

almaktadır. Diğer seçeneği içinde; gitarist, DJ, muhasebeci, iĢadamı, herhangi bir iĢ, veteriner,

bilim adamı, tüccar gibi yanıtlar vardır.

Öğretmen olmak isteyenlerin yaklaĢık yarısı, “SHÇEK öğretmeni” biçiminde bir tercihte

bulunmuĢlardır. Bunlardan bir kısmı, çocuklara daha iyi davranmak için, bu mesleği

istediklerini ifade etmiĢlerdir.

Birçok toplumbilimcinin üzerinde birleĢtiği gibi, farklı gençlik gruplarının temelde ortak

olan sorunlarının baĢında eğitim ve iĢ bulma / iĢsizlik gelmektedir47

. En kısa sürede “ekmeğe

kavuĢma”, önemli bir amaç olarak görülmektedir. YetiĢtirme yurdunda görüĢtüğümüz

çocukların / gençlerin önemli bir kısmı, en kısa sürede “ekmek parası” kazanma peĢinde

olduklarını ifade etmiĢlerdir. Aynı görüĢ, öğretmenler tarafından da dile getirilmiĢtir.

Müller, mesleksel eğitimin, çocuğun ekonomik açıdan bağımsız olmasını sağladığı gibi,

bunun, çocuk üzerinde ahlaksal açıdan da terbiye edici bir etki meydana getirdiğini ifade eder48

.

Cılga, kurum bakımı altında yetiĢen gençlere yönelik olarak geliĢtirilen modellerden

dolayı, ücretli iĢçilik ve memurluğa aĢırı bir yönelmenin olduğunu ifade etmektedir49

.

25.02.1988 tarih ve 3412 sayılı kanun ile getirilen bir yeniliğe göre; kamu kurum ve

kuruluĢlarındaki serbest kadroların binde birine, kurumlarda bakılan ve 18 yaĢını doldurmuĢ

çocuklar alınacaklardır50

. Ancak, bu oranın, geçim koĢulları göz önüne alındığında çok düĢük

düzeyde kaldığı söylenebilir. YetiĢtirme yurdunda kalan çocuklar, en kısa zamanda “hayata

26

atılma” gibi bir amaç peĢindedirler. Hatta, çocukların önemli bir kısmı, “devlet memuru”

olmayı, büyük bir hedef olarak görmektedir.

Hayatın anlamına iliĢkin olarak, çocukların / gençlerin görüĢlerinin dağılımı aĢağıdaki

tabloda gösterilmiĢtir.

Tablo 26: Hayatın Anlamına ĠliĢkin GörüĢlerin Dağılımı

Hayatın Anlamına ĠliĢkin GörüĢler s %

Hayata bir anlam veremiyorum, her Ģeyi anlamsız buluyorum 18 24.32

Hayat, bize tanınmıĢ bir fırsattır 33 44.6

Hayat, çoğu zaman bir yük ve hayal kırıklığıdır 22 29.72

Hayatın bir anlamı olup olmadığını bilmiyorum 1 1.4

Toplam 74 100.0

Çocukların / gençlerin yaklaĢık yarısı (%44.6), hayatın, insana tanınmıĢ bir fırsat

olduğunu belirterek, bulunduğu ortamdaki bütün olumsuzluklara rağmen, fırsatları

değerlendirme ve olumsuz Ģartlarla mücadele etmede kararlı olduklarını ifade etmiĢlerdir.

YaĢanan olumsuzlukları, büyük ölçüde önemseyen ve bir ümitsizlik içine girenler ise, yaklaĢık

1/3’lik orana karĢılık gelmektedir. Hayata bir anlam veremeyen ve herĢeyi anlamsız bulan

çocuklar / gençler ise yaklaĢık 1/4 oranına sahiptir. Toplam olarak, %55.4 oranına sahip

kesimin, yaĢamla ilgili olumsuz bir kanaat taĢımaları ve karamsar olmalarının, okuldaki baĢarıyı

etkilemesi yanında, toplumsal bütünleĢme açısından da olumsuz sonuçlar vereceği söylenebilir.

Kültürel yapı, yakın çevre ve ailenin kazandırmıĢ olduğu tutum ve davranıĢlardan dolayı,

özellikle yurt gibi ortamlarda, çocukların sık sık engellenme ve zorlanmalarla karĢılaĢma

ihtimalleri daha fazla olabilmektedir. Bu durum, uyumsuzluğa etki edebildiği gibi, toplumun

gerçekçi olarak görülmesini engelleyebilir, kendine ve çevresindeki insanlara, saygı ve sevgi

kuralları çerçevesinde muamelede bulunmayan ve sonuçta içine kapanık ve kaygılı tiplerin

ortaya çıkmasına neden olabilir.

YetiĢtirme yurdunda kalan çocukların / gençlerin sorumluluk üstlenmeleri, ilk

dönemlerde yoğun Ģekilde uyum problemlerini beraberinde getirebilir. Ancak, zamanla hayatın

gerçeklerini gözönüne alarak, akılcı çözümler üretmeleri ve hayatı, önlerine sunulmuĢ bir fırsat

olarak görmeleri de mümkündür.

YetiĢtirme yurdundaki çocukların / gençlerin, buradan ayrıldıktan sonra ne yapacaklarına

iliĢkin görüĢlerinin dağılımı aĢağıdaki tabloda gösterilmiĢtir.

Tablo 27: YetiĢtirme Yurdundan Ayrıldıktan Sonra Yapılacak Olan ġeylere ĠliĢkin Dağılım

GörüĢler s %

Ailemin yanına dönmeyi düĢünüyorum 18 24.3

Akraba / yakınlarımdan birinin yanına dönmeyi düĢünüyorum 3 4.1

27

Ailemden / yakınlarımdan uzak Ģekilde, bir meslek sahibi olup çalıĢmayı

düĢünüyorum

22 29.7

Karar vermedim, bilmiyorum 23 31.1

BaĢka 7 9.5

Cevap yok 1 1.4

Toplam 74 100.0

Aileden uzak bir biçimde, meslek sahibi olmayı ve yaĢamını bu Ģekilde sürdürmeyi

düĢünenlerin oranı, yaklaĢık olarak, 1/3 civarındadır. Ġleriki yaĢam biçimiyle ilgili, kararsızlık

içinde olan ve herhangi bir planı olmayanlar ise, yine 1/3’e karĢılık gelmektedir. Yapılan bir

araĢtırmada, yurttan ayrıldıktan sonra yapılabilecek faaliyetler konusundaki belirsizliğin; strese

yol açması yanında, problemlerle baĢa çıkmada baĢarısız stratejilerin kullanılmasına da neden

olduğu tespit edilmiĢtir51

.

Ailesinin yanına dönmeyi düĢünenler, yaklaĢık 1/4 oranına sahipken, akrabalardan /

yakınlardan birisinin yanına dönmeyi planlayanların oranı ise %4.1’dir. “Yurt dıĢına –

Amerika’ya– gitmek” (3 kiĢi), “ailemle görüĢebileceğim, ancak, onlardan ayrı olacağım bir

meslek edinmek”, “ailemin yanına dönüp orada yuva kurmak”, “tek baĢına yaĢamak”, “asıl

amacım, ailemi mutlu edecek bir hayat kurmak” ve “evlenip çocuklarıma sevgiyi anlatacağım,

sevgisiz büyümesinler” biçiminde yanıtlar da verilmiĢtir.

YetiĢtirme yurdunda kalmanın, okuldaki arkadaĢlık iliĢkilerini etkilemesi mümkündür.

Bununla ilgili görüĢlerin dağılımı aĢağıdadır.

Tablo 28: Yurtta Kalmanın Okuldaki ArkadaĢlık ĠliĢkilerini Etkilemesine Dair GörüĢlerin

Dağılımı

ArkadaĢlığı Etkileme Durumu s %

Olumlu etkiliyor 33 44.6

Olumsuz etkiliyor 33 44.6

Cevap yok 8 10.8

Toplam 74 100.0

Yurtta kalmanın, okuldaki iliĢkileri olumlu etkilediğini söyleyenlerle, olumsuz

etkilediğini belirtenlerin oranı aynıdır (%44.6). Cevap vermeyenler ise, %10.8 oranındadır.

Olumlu etkilediğini belirtenler, genel olarak; arkadaĢları arasında farklı durumlarının

olmadığı, normal bir arkadaĢlık iliĢkilerinin olduğu, arkadaĢlarının çok iyi davrandıkları, “sıcak

kanlı” olduğundan herkesin kendisini sevdiği biçiminde yanıtlar vermiĢlerdir.

Olumsuz etkilediğini ifade edenler, genel anlamda; kendini yabancı ve yalnız

hissettiklerini, yetim olduklarından birçok kimsenin kendileriyle yakınlaĢmak istemediğini,

öğretmenlerin yetiĢtirme yurdunda kalanları sevmediklerini ifade etmiĢlerdir. Ayrıca; “yetimdir,

öksüzdür diye acıyorlar”, “dalga geçiyorlar”, “baĢka gözle bakıyorlar”, “saçma sapan sorular

28

soruyorlar”, “giyim kuĢamımız iyi olmadığından acıyorlar” biçiminde yanıtların verildiği de

görülmüĢtür.

YetiĢtirme yurdunda kalan çocukların / gençlerin, yerine getirdikleri dinsel pratiklere

iliĢkin dağılım aĢağıdaki tabloda verilmiĢtir.

Tablo 29: Yerine Getirilen Dinsel Görevlere ĠliĢkin Dağılım

Dinsel Görevler s %

Oruç 30 40.5

Namaz 5 6.75

Arasıra namaz 12 16.21

Sadaka vermek 3 4.05

Hiçbiri 13 17.56

Cevap yok 19 25.67

Not: Birden fazla seçenekle yanıt verilmiĢtir.

En çok yerine getirilen dinsel pratiğin oruç olduğu görülmektedir (%40.5). Cevap

vermeyenler ise, yaklaĢık 1/4 oranındadır. Hiçbir dinsel pratiği yerine getirmeyenler %17.56,

arasıra namaz kılanlar %16.21 oranına sahiptir. Sürekli namaz kılanlar %6.75, sadaka verenler

ise %4.05 oranına karĢılık gelmektedir.

Ailenin; çocuğun / gencin, dinsel sosyalizasyonunda etkin bir yeri olduğu varsayımından

hareket edilirse52

, aile ortamından uzak çocukların / gençlerin dinsel bilgi ve uygulama

konusunda, yaĢıtlarından geri düzeyde bulunmaları kaçınılmaz olacaktır. Aynı zamanda, aileden

alınan yanlıĢ dinsel bilgilenme de önemli problem alanlarından birisini teĢkil etmektedir.

Nitekim, yetiĢtirme yurdunda kalanlardan bazıları, ailelerinin dinsel bilgi eksikliği içinde

olduklarını ve kendilerini bu konuda bir “boĢluk”ta hissettiklerini ifade etmiĢlerdir.

Yerine getirilmek istenen dinsel pratikler içinde, en büyük oran %32.43 ile zekata aittir.

Herkese iyilik ve yardım etmek istediğini belirtenler ise %16.21 oranına sahiptir. Buna göre,

çocukların / gençlerin yaklaĢık yarısı, ileriki yaĢamında, muhtaç insanlara yardım etmeyi

planlamaktadır. Ġçinde bulunulan maddi yetersizliklerin bilincinde olarak, ileriki yaĢamda,

muhtaç insanlara yardım edecekleri özellikle ifade edilmiĢtir. Yerine getirilmek istenen dinsel

pratiklerden, namazı belirtenler %17.56, Hac %18.91, Kur’an öğrenme ve okuma %6.75, oruç

%4.05 oranına sahiptir. Hepsini yerine getirmeyi hedefleyenler %10.81, hiçbir dinsel pratiği

yerine getirmek istemeyenler %8.1, cevap vermeyenler ise %27.02 oranına sahiptir.

SONUÇ VE ÖNERİLER

YetiĢtirme yurdunda kalan ve “reĢit yaĢ”a gelince de buradan ayrılması kaçınılmaz olan

çocukların / gençlerin, daha sonraki yaĢamlarına iliĢkin öngörüleri, toplumsal bütünleĢmelerini

etkileyebilecek düzeydedir. Bahsedilen kurumdan ayrılarak topluma katılan çocukların,

29

“acınacak kimseler” olarak toplumda yer edinmemeleri ve topluma yabancılaĢmamaları için, bu

kesimin problemlerinin tespit edilip, çözümler üretilmesi gerekmektedir. Bahsedilen adımların

atılmasında kamu kuruluĢları yanında, özel kuruluĢların ve yine sivil toplum kuruluĢlarının

eĢgüdüm halinde olmaları, bütünleĢmenin en yüksek düzeyde olmasını sağlayabilecektir.

Toplumsal bütünleĢmenin yüksek düzeyde olabilmesi için birtakım öneriler ileri sürülebilir:

*YetiĢtirme yurtlarında kalan yaĢça küçük çocukların / gençlerin, kendilerinden büyük

çocuklarla / gençlerle birlikteliklerinden doğabilecek problemlerin aza indirilebilmesi için,

yetiĢtirme yurtlarına yerleĢtirmede yaĢ unsuru göz önüne alınabilir.

*Çocuk yuvası ve yetiĢtirme yurdunda kalan çocuklardan / gençlerden hangisinin,

koruyucu aile uygulamasından yararlanmasının daha uygun olduğunun anlaĢılabilmesi için,

uzman ekipler tarafından kiĢilik testleri uygulanabilir ve en çok ihtiyacı olanlar, koruyucu aile

bakımı hizmetinden yararlandırılabilir.

*Çocuk yuvası ve yetiĢtirme yurtlarında kalan çocukların / gençlerin, hayatları boyunca

baĢarılı olmaları ve ailesizlikten dolayı ortaya çıkan olumsuzluklardan minimum düzeyde

etkilenmeleri için, bu kurumlara ilk geldiklerinde, yetenek ve eğilimlerinin gözönüne alınması

suretiyle, bir gruplaĢmaya gidilmesi ve böylece mesleksel tercihlerin optimum düzeyde

yapılması sağlanabilir.

*Çocuğun / gencin, bağımsız ve üretici olmasını hazırlayan bazı ön koĢullar

bulunmaktadır. Bunlardan birisi de, “mekan kullanımı”dır53

. Bağımsız davranma ve üreticilikte

bireyselleĢme, büyük bir önem taĢıdığı gibi, bireyselleĢmede, kiĢinin kendine özgü bir

mekanının olması çok önemlidir. YetiĢtirme yurtlarının, çocuğun / gencin bireyselleĢmesi için

uygun fiziksel ve mekansal bir zemin hazırlamaktan uzak olduğu söylenebilir. Her çocuğa /

gence ayrı bir mekan verilmesi, çok pratik gibi görünmese de, en azından mekanı paylaĢan kiĢi

sayısının düĢürülmesi bir çözüm olarak düĢünülebilir.

*YetiĢtirme yurdunda kalan çocukların / gençlerin, toplumla bütünleĢmeleri ve “problem

insan” olmaktan kurtulmaları için, imkanlar ölçüsünde yurtta, “aile ortamı” oluĢturulmalı,

eğitimci ve uzmanlar, çocukların / gençlerin yaĢamı ile kendi yaĢamını birleĢtirmeli, günün her

vakti “ulaĢılabilen kiĢiler” olabilmelidirler.

*Sosyal kolların iĢlevsel hale getirilmesi ve birtakım aktivitelerin, hem kurum içinde ve

hem de kurum dıĢını kapsayacak biçimde düzenlenmesinin, çocukların / gençlerin

sosyalleĢmelerinde ve deneyim kazanmalarında önemli bir fonksiyon üstleneceği ifade

edilebilir.

*YetiĢtirme yurtlarında kalanlara verilen ve 9 milyonla 39 milyon arasında değiĢen

ödeneklerin, günümüz koĢullarında yetersiz olduğu inkar edilemez. Çocuklara / gençlere,

30

mağdur olmayacakları düzeyde para verilebilmesi için, çocuk yuvası ve yetiĢtirme yurdunun

bulunduğu yere göre bir tespit yapılabilir ve optimum seviye yakalanabilir.

*YetiĢtirme yurdunda, çocuklarla / gençlerle güçlü bir diyalog ağı oluĢturulmalı, zıtlaĢma

içine girilebilecek durumlardan kaçınılmalıdır. YanlıĢ tutum ve davranıĢlar sonucu; agresif-

vurucu-kırıcı ya da sinmiĢ-bastırılmıĢ-pasif bir kiĢiliğe sahip gençlerin yetiĢmeleri kaçınılmaz

olacaktır.

*Özellikle, bazı yıldönümleri ve bayramlar vesile bilinerek, çocukların / gençlerin farklı

aktivitelerde bulunmaları, bütünleĢmeleri ve farklı duyguları “tatma”ları sağlanabilir. Özellikle

bayramlarda, farklı mekanlara gidilmek suretiyle, çocukların / gençlerin alternatif yaĢam

biçimlerini tanımaları sağlanabilir.

*Sosyal hizmet uzmanı sayısının arttırılması ve bunların faaliyetlerinin yoğunlaĢtırılması

sağlanabilir.

*Yurtlardaki personele; kiĢilik yapısına ve eğitimine uygun görevler verilebilir ve maddi-

fiziksel durum ideal düzeye yükseltilebilir.

*Yurtta, hem personel ve hem de çocuklar / gençler arasında, grup çalıĢmasını önplana

çıkaran faaliyetlere ağırlık verilebilir.

*Belli aralıklarla yapılacak olan görüĢme ve anketlerle, problem alanları tespit edilebilir

ve buna göre bir strateji geliĢtirilebilir.

*BoĢ zamanların verimli Ģekilde değerlendirilmesi için, olanaklar artırılabilir ve bu

sayede çocukların / gençlerin, oyun vasıtasıyla toplumsallaĢması sağlanabilir.

*Gelecek endiĢesinin yaĢanmaması için; çocuk yuvaları, yetiĢtirme yurtları, çocuk

ıslahevleri gibi kurumlarda, -çocuğun / gencin görüĢü de alınmak suretiyle- özellikle mesleksel

eğitime ağırlık verilmesi ve daha sonraki yaĢamda da her türlü desteğin sağlanması, doğru bir

uygulama olarak ele alınabilir.

*YetiĢtirme yurdunda kalan çocukların / gençlerin, geleceğe daha aydınlık bakabilmeleri

için, devletin, kamu kurum ve kuruluĢlarında ayırmıĢ olduğu binde birlik kadro oranı

arttırılabilir.

*Bu çalıĢma, 31 Ekim-01 Kasım 2002 tarihleri arasında, Ġstanbul’da, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırma ve

Uygulama Merkezi tarafından düzenlenen, Savaş Çocukları: Öksüzler ve Yetimler [Uluslararası] Sempozyumu’na

bildiri olarak sunulmuĢtur. **Yrd. Doç. Dr., Elazığ Zülfü Ağar Polis Meslek Yüksek Okulu 23100 Elazığ, [email protected] 1 Latife BIYIKLI, “Koruyucu Aile Bakımı”, EBF (Eğitim Bilimleri Fakültesi) Dergisi, Ankara Üniversitesi, C:16,

S.1, Yıl:1983, s.13 2 Latife BIYIKLI, agm, ss.13-15 3 Emine AKYÜZ, “Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu”, Türk Aile Ansiklopedisi, C:3, T.C.BaĢbakanlık

Aile AraĢtırma Kurumu Yay., Ank., 1991, s.951 4 Nihat NĠRUN (Ed.), 12-24 Yaş Gençlerin Sosyo-Ekonomik Sorunları, MEB Yay., Ank., 1986, Nirun, ss.5-8

31

5 Remzi OTO, “Diyarbakır YetiĢtirme Yurdu’nda Kalan Gençlerde Ruhsal Belirti Dağılımı”, Dicle Tıp Dergisi, C:19,

S:1-2, Yıl:1992, ss.108 6 D.Mehmet DOĞAN, Büyük Türkçe Sözlük, Rehber Yay., Ank, 1990, s.881 7 Ali GÜLER, “Fransa’da Türk Çocuklarının SosyalleĢme Problemleri (Lille Örneği)”, Fırat Üniversitesi Sosyal

Bilimler Dergisi, C:5, S:2, Yıl:1991, ss.256-257 8 Selçuk BUDAK, Psikoloji Sözlüğü, Bilim ve Sanat Yay., Ank., 2000, s.690 9 Gordon MARSHALL, Sosyoloji Sözlüğü, Bilim ve Sanat Yay., Ank., 1999, s.760 10 Beyza BĠLGĠN, “Yetim ve Kimsesiz Çocuklarla Ġlgili Tesis Kurmanın ve YaĢatmanın Önemi”, Diyanet İlmi Dergi,

C:33, S:3, Temmuz-Eylül 1997, s.12 11 M. Niyazi YILMAZ, “Türkiye’de Sosyal Hizmetler”, Türk Aile Ansiklopedisi, C:3, T.C.BaĢbakanlık Aile

AraĢtırma Kurumu Yay., Ank., 1991, s.945 12 Selahattin ÖĞÜLMÜġ, “YetiĢtirme Yurtları”, Türk Aile Ansiklopedisi, C:3, T.C.BaĢbakanlık Aile AraĢtırma

Kurumu Yay., Ank., 1991, ss.1091 13 Mehmet ġEKER, İslam‟da Sosyal Dayanışma Müesseseleri, Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı Yay., Ank., 1991, ss.157-

163 14 BĠLGĠN, agm, ss.15-16 15 Faruk KOCACIK, “Korunmaya Muhtaç Çocuklar-Sivas Kız ve Erkek YetiĢtirme Yurtları-I”, Cumhuriyet

Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, S:2, Haziran 1984, ss.142-143; Turgay

ÇAVUġOĞLU, “Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu’nun Aileye Yönelik Hizmetleri”, 1. Ulusal Aile Hizmetleri

Sempozyumu (2000‟li Yıllarda Aile Hizmetleri), 9-11 Mayıs 2001, T.C.BaĢbakanlık Aile AraĢtırma Kurumu,

Ank., 1991, ss.97-98 16 Yusuf ALPER, “Korunmaya Muhtaç, Kimsesiz ve Sakat Çocuklarla YaĢlıların Sosyal Güvenliği: Sosyal Refah

Hizmetleri”, Türk Aile Ansiklopedisi, C:3, T.C.BaĢbakanlık Aile AraĢtırma Kurumu Yay., Ank., 1991, ss.941 17 M. Niyazi YILMAZ, agm, s.946 18 aynı makale, aynı yer 19 www.shcek.gov.tr, (Ekim 2002) 20 Emine AKYÜZ, “Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu”, s.951 21 Emine AKYÜZ, aynı makale, s.951; www.shcek.gov.tr, (Ekim 2002) 22 www.shcek.gov.tr, (Ekim 2002) 23 www.shcek.gov.tr, (Ekim 2002) 24 Feramuz AYDOĞAN, “Göçle Birlikte Aile Bireylerine ĠliĢkin Tutum ve DavranıĢlarda Gözlemlenen DeğiĢmeler”,

Cumhuriyet Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, S:20-21, Yıl:1998, ss.279-280 25 Gülen BARAN, “Yurtlarda ve Ailesiyle Birlikte YaĢayan Gençlerin Problemleri”, Türkiye Sosyal Araştırmalar

Dergisi, C:3, S:3, Kasım 1999, s.61 26 Remzi OTO, agm, ss.112 27 Emine AKYÜZ, “Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu”, s.951 28 aynı makale, s.950 29 Figen GÜRSOY-Neriman ARAL, “Baba Yoksunluğu Olan ve Olmayan Çocukların Bağımlılık Eğilimlerinin

Ġncelenmesi”, 1. Ulusal Aile Hizmetleri Sempozyumu (2000‟li Yıllarda Aile Hizmetleri), 9-11 Mayıs 2001,

T.C.BaĢbakanlık Aile AraĢtırma Kurumu, Ank., 2001, s.244 30 Faruk KOCACIK, “Korunmaya Muhtaç Çocuklar-Sivas Kız ve Erkek YetiĢtirme Yurtları-II”, Cumhuriyet

Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, S:3, Kasım 1984, s.105 31 Selahattin ÖĞÜLMÜġ, agm, ss.1092-1093 32 Hülya ġAHĠN, “YetiĢtirme Yurtlarında Kalan ve Aileleriyle YaĢayan Liseli Gençlerin Stresle BaĢaçıkma

Stratejileri”, Burdur Eğitim Fakültesi Dergisi, S:3, Yıl:3, s.96 33 ġenay YALÇIN vd., “Bursa SHÇEK Personelinin Aile Yapısı ve Sosyal Hizmetle KarĢılıklı EtkileĢimi”, 1. Ulusal

Aile Hizmetleri Sempozyumu (2000‟li Yıllarda Aile Hizmetleri), 9-11 Mayıs 2001, T.C.BaĢbakanlık Aile

AraĢtırma Kurumu, Ank., 2001, ss.189-202 34 Ġbrahim CILGA, “Korunmaya Muhtaçlık Olgusunun Sosyolojik Analizi”, Cumhuriyet Üniversitesi Fen-Edebiyat

Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, S:7, Kasım 1986, s.42 35 Vehbi ÇELĠK, “Türkiye’de Korunmaya Muhtaç Çocuklar Sorunu”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C:1,

S:2, Yıl:1987, s.87 36 Hülya ġAHĠN, agm, ss.104-105 37 Metin EROL, “Aile Ġçi ĠliĢkilerin Çocuğun ġahsiyet GeliĢimine Etkileri”, Cumhuriyet Üniversitesi Fen-Edebiyat

Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, S:16, Yıl:1993, s.208 38 Ġbrahim CILGA, “Korunmaya Muhtaçlık Olgusunun Sosyolojik Analizi”, ss.36-39 39 Ġsmail DOĞAN, “Gençlik ve Gençlik Sorunları”, Türk Aile Ansiklopedisi, C:2, T.C.BaĢbakanlık Aile AraĢtırma

Kurumu Yay., Ank., 1991, s.563 40 Kemal ÇAKMAKLI, “Gençlik Döneminde Kimlik ArayıĢı”, Türk Aile Ansiklopedisi, C:2, T.C.BaĢbakanlık Aile

AraĢtırma Kurumu Yay., Ank., 1991, s.564

32

41 aynı makale, s.566 42 Faruk KOCACIK, “Korunmaya Muhtaç Çocuklar-Sivas Kız ve Erkek YetiĢtirme Yurtları-II”, s.113 43 Ġbrahim CILGA, “Korunmaya Muhtaçlık Olgusunun Sosyolojik Analizi”, s.37 44 Faruk KOCACIK, “Korunmaya Muhtaç Çocuklar-Sivas Kız ve Erkek YetiĢtirme Yurtları-II”, ss.91-92 45 Hülya ġAHĠN, agm, s.106 46 Gülen BARAN, agm, ss.54-55 47 Aytül KASAPOĞLU, “Gençlik Sorunlarını Çözümleme YaklaĢımı”, Türk Aile Ansiklopedisi, C:2,

T.C.BaĢbakanlık Aile AraĢtırma Kurumu Yay., Ank., 1991, s.577 48 Emine AKYÜZ, “Medeni Kanuna Göre Ana Babanın Çocuğu YetiĢtirme Görevi”, EBF (Eğitim Bilimleri

Fakültesi) Dergisi, Ankara Üniversitesi, C:16, S.1, 1983, s.527 49 Ġbrahim CILGA, “YetiĢtirme Yurdunda YetiĢen Gençlerin YaĢam Niteliği Göstergeleri”, Cumhuriyet Üniversitesi

Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, S:20-21, Kasım 1998, ss.121 50 Emine AKYÜZ, “Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu”, s.951 51 Hülya ġAHĠN, agm, s.108 52 Hale OKÇAY, “Çocuğun Dinsel Sosyalizasyonunda Ailenin ĠĢlevi”, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji

Dergisi, S:3, Yıl:1992, ss.133-139 53 Olcay ĠMAMOĞLU, “Çocuğun Aile Ġçinde YetiĢme Ortamı ve ToplumsallaĢması”, Türk Aile Ansiklopedisi, C:1,

T.C.BaĢbakanlık Aile AraĢtırma Kurumu Yay., Ank., 1991, s.239