cumhuriyet meclisi tutanak dergisievrak.cm.gov.nc.tr/siteler/belgeler/tutanaklar/shared... · 2015....
TRANSCRIPT
DONEM: I YASAMA YILI:1989/5
KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ
CUMHURIYET MECLISI TUTANAK DERGISI
22'nci Birleşim
18 Aralık 1989, Cuma
İÇİNDEKİLER
Sayfa
I. 6ELEN EVRAK
II. ÖZEL GÜNDEM
- Ticaret ve Sanayi Bakanlığı Bütçesi 4474-4698
- Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Bütçesi 4699-4897
- 4471 -
I. GELEN EVRAK
SORULAR VE YANITLAR
1. Toplumcu Kurtuluş Partisi Girne Milletvekili Sayın
Ziya Rızkı'nın, "Dağyolu Köyü Su Sorunu ve Köy
Gençlerine Arsa Verilmesi" ile ilgili Yazılı Soru-
suna (Y.S.No:280/89) İçişleri, Köyişleri ve Çevre
Bakanlığının Yanıtı.
(Başkanlığa geliş tarihi 18.12.89) (Soru sahibine)
2. Toplumcu Kurtuluş Partisi Girne Milletvekili Sayın
Ziya Rızkı'nın, "Hisarköy'ün Sorunları ile ilgili
Yazılı Sorusuna (Y.S.NO:282/5/89) Başbakanlığın
Yanıtı (Başkanlığa geliş tarihi:18.12.89)(Soru
sahibine)
3
Cumhuriyetçi Türk Partisi Gazi Mağusa Milletvekili
Sayın Ergin Abdullah'ın, "Prof. Dr. Atilla Konar'ın
tarımsal ilaçlar konusunda yaptığı araştırma Sonuçları"
ile ilgili Yazılı Sorusuna (Y.S.No: 284/5/89), Tarım
ve Orman Bakanlığının Yanıtı. (Başkanlığa geliş tarihi:
18.12.89) (Soru Sahibine)
4 . Cumhuriyetçi Türk Partisi Lefkoşa Milletvekili Sayın
Kemal Emirzade'nin, "Yeni Açılacak Üniversite" ile
ilgili Yazılı Sorusuna (Y.S.No:291/5/89) Milli Eğitim
ve Kültür Bakanlığının Yanıtı. (Başkanlğıa geliş tarihi:
18.12.89) (Soru Sahibine)
5. Toplumcu Kurtuluş Partisi Lefkoşa Milletvekili Sayın
Ergün Vehbi'nin,"Yı1ın Öğretmenleri" ile ilgili Yazılı
Sorusuna (Y.S.No:295/5/89) Milli Eğitim ve Kültür
Bakanlığının Yanıtı. (Başkanlığa geliş tarihi:18.12.89)
(Soru sahibine)
TEZKERELER
6. Başbakanlığın, 1989 Mali Yılı Bütçesinin 1 Ocak 1989-
30 Eylül 1989 Devresi Uygulama Sonuçlarına ilişkin
Tezkeresi (3681/1989) (Başkanlığa geliş tarihi:
18 Aralık 1989) (Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan
Komitesine)
./4472.
- 4472 -
BİRİNCİ OTURUM *
Açılış Saati: 10.35
BAŞKAN: Sait Güven
KATİP - Dr. Erbay Kanatlı
KATİP - Feridun önsav
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri; Cumhuriyet
Meclisinin 11
inci Dönem, 5'inci Yasama Yılının 22'inci
Birleşimini açıyorum. Ad okunarak yoklama yapılacaktır.
(Ad okunarak yoklama yapıldı)
KATİP - Toplantı yeter sayısı vardır Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri; toplantı
yeter sayısı vardır. Gündem gereği görüşmelere geçiyoruz.
Gündemin 1 * ine i maddesi Başkanlığın Genel Kurula sunuşları.
Sunuş olmadığı için bu maddeyi geçiyoruz. Ve özel gündeme
başlıyoruz. Bu kısımda 1990 Mali Yılı Bütçe Yasa
Tasarısının görüşülmesine devam edilecektir. Cuma
günkü birleşimde Tarım ve Orman Bakanlığının Bütçesinin
görüşülmesi tamamlanmış ve oylaması bugüne ertelenmişti.
Bu nedenle bugün ilk olarak Tarım ve Orman Bakanlığının
Bütçesini oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler? Reddedenler?
Çekimser? ... 28 kabul 8 ret. Oyçokluğu ile kabul edildi.
Hayırlı olsun.
Buyurun Sayın Mustafa Hacıahmetoğlu. Ne hakkında
konuşmak istiyorsunuz efendim?
./4473.
- 4473 -
MUSTAFA HACIAHMETOĞLU (Girne) (Yerinden)-
Usul hakkında.
(UBP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Buyurun.
MUSTAFA HACIAHMETOĞLU (Girne)- Sayıft Başkan, muhterem
milletvekilleri; milletvekili vicdanı hür adam olması
lazım. Milletvekili Meclis Kürsüsünden... burası
halkın kürsüsüdür, serbest irade ile konuşması lazımdır.
Geçen akşamki Tarım Bakanlığı Bütçesinde saat 24.00
sularında, bütün arkadaşlar yorgun, o anda ben birkaç
kelime söyledim ve konu tamamı ile tersi aksetirildi.
Ben milletvekilinin burada serbest irade ile böyle bir
iradenin olmadığı anda milletvekilliğinden de istifa
edebileceğimi söyledim. Bugünkü durumda o sözkonusu
olmadığına göre böyle birşeyim de olmadığını göre
ben toplumun, bu görevi verdiği müddetçe inandığım ve
bu uğurda ömrümü verdiğim Ulusal Birlik Partisinde
gene görev almaya devam edeceğimi bildiririm.
( UBP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
BAŞBAKAN Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) - Zaten
kimse inanmadıydı.
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri; şimdi de bugünkü
Program gereğince Ticaret ve Sanayi Bakanlığı Bütçesinin
görüşmesine geçiyoruz.
./4474.
KATİP -- 4474 -
'1 ıo
,! IİCÂ-REI YE t, SAîîAYİ. £ HAKANLIĞI
01 Y ö n e t i m
H i z m e t l e r i 125.478.000 74.100.000 — — 199.578.000
İL l02 Ticaret D a i r e s i 544.199.000 20•100.000 - - 564.299000
1 ıM i
03 ' S a n a y i ; Dairesi'
246.014.000
— i
Personel Giderleri
M
90.300.000 1500000000 I
1.336314000 »
| \ Prograas ; A-lt Progrera
t
246.014.000
— i
Personel Giderleri
M
Gider] er
TL
i ' 1 Yatırımlar ! TransferleriA.lt Pr:_;ram program
; ; Topla "i. {Toplamı
TL ! X i I ! TL
| ' • ü i f
ftesmi Kabz | ' Memurluğu ve ] Mü'-ayyitlik £ jhfl-jr«<asf
135/321,000 11»850,000
; 1
i
i . . .
147»671.000 2747^62,000.
t Tl •
./4475.
- 4475 -
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri; Rapor ve bu bütçe
üzerinde görüşleri olanlar? Sayın Mehmet Civa,
Sayın Mehmet Altınay. Buyurun Sayın Mehmet Civa.
MEHMET CİVA (Lefkoşa) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hem ekonomik, hem de politik yönden
büyOk önem taşıyan Bütçenin, Hükümetin felsefesini
ortaya koyma ve öngördüğü ilkeler açısından geçmiş
UBP Hükümetlerinin felsefesinden, ilkelerinden, anla-
yışından görüşünden farklı birşey getirmemektedir.
1990 Bütçesi de, liberal ekonomik adı altında halka
dayatılan ekonomik yıkım paketi ile yurttaşımız kayıtsız
şartsız yabancı sermayeye peşkeş çekilmiştir. Yüksek
faiz, düşük ücret v« sürekli zam politikası ile tamamen
dışa bağlı bir ekjplıenıik model yaratılmıştır. Bu model
diğer adı ile ekonomik yıkım paketi, uygulamaya konurken
Hükümet. Başkanı, jfiyatların ucuzlayacağını, ekonomik
büyüme ve gelişme sağlanacağını, refahın artacağını ve
toplumun yaşam standardının yükseleceğini söylüyordu.
Söylenen bu güzel sözleri, üç yıllık uygulama sonunda
genç kitleler, dürüst iş adamları sanayici ve yatırımcılar da
dahil tatlı bir hayalden ibaret olduğu ortaya çıktı.
Ticaret sektörü hariç tüm üretici sektörlerde gerileme
olduğu ortadadır, «er yıl olduğu gibi ticaret sektörü
için öngörülen X...
ULAŞTIRMA, BAYINDIRLIK VE TURİZM BAKANI NAZİF
BORMAN (Yerinden) - Karar verdin ticaret bakanlığından
vazgeçtin çıktın ortaya.
./4476.
- 4476 -
MEHMET CİVA (Devamla)- Sayın Başkan, sayın millet-
vekilleri; her yıl olduğu gibi ticaret sektörü için
öngörülen %8 büyüme %8.9 oranında gerçekleşmiştir. Bu
gerçek karşımızda dururken uydurma rakamlarla hayali rakam-
larla, kalem oyunları ile ekonominin büyüdüğünü söylemek
hayal olmaktan başka birşey olamaz. Doğrudur. Cok uluslu
Poly-Peck 'in ve çok küçük bir azınlığın gelirleri
yükselmiştir. Onların şirketleri büyümüştür, onların
şirketleri palazlanmıştır, kârları artmıştır. Dış
yardımda ise yerli sanayicilerin, orta boy işletmelerin,
esnafın sıkıntıları da büyümüştür. Birçoğu ise yüksek
faiz balyozu altında ezilip iflas ederken ve çalışanların
gelir düzeyleri azalırken hükümetin ekonomik büyümeden
ve kalkınmadan bahsetmesi gülünçtür. Büyüyen ekonomi
değildir. Büyüyen rakamlardır. Rakamların büyümesi ise
ekonomik büyüme ve kalkınma değildir. Ulusal Birlik
Partisi Hükümetlerinin uyguladığı ekonomik politikalarla
ve yıkım paketi ile belli bir azınlığın ve yabancı
sermayenin emekçilerin ve ülke kaynaklarını sömürmesine
olanak yaratılmıştır. Hükümet kalkınmadan, ekonominin
büyümesinden, plandan, programdan bahseder ama benimsediği
ekonomik model başı bozukluk, serbest ticaret modelidir.
Yani serbest ticaret modelinin bir diğer adı da başı
bozukluktur. Ve herşey bu felsefe üzerine temellendiri1-
mektedir, bina edilmektedir. Elbette ki klavuzunuz
başı bozukluk, serbest ticaret olursa varacağınız hedef
de yıkımdır, felakettir ve çöküntüdür. Benimsenen modelle
ekonomiyi üretici sektörler ve temeller üzerine değil, polly-
Peck'in gücü üzerine temellendirilmektedir. ülkemizde
oluşturulan yapı ve ekonomi budur, üretici sektörler
tarım, sanayi teşvik edilecek sektörler arasından
çıkartılmış,ticaret bankacılık teşvik edilecek sektörler
ve turizm teşvik edilecek sektörler arasına sokulmuş ve
Polly - Peck'in gücü üzerine ekonomimiz temeil-endirilmektedir.
./4477.
- 4477 -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Polly-Peck bu
ülkeye getir i İdjğigünden itibaren karlı olan ve olmayan
her alana dalmıştır. Bir şirketin kârlı olmayan alanlara
da dalmasının izahı nasıl yapılabiliri Karlı olmayan
alanlara da Polly-Peck1
in yatırım yapmasının tek nedeni
ekonomiyi tamamen denetimi altına almak, ekonomiyi
kontrol etmek ve sonuç olarak da siyasi yaşamımızı kontrol
altına almak için bu karlı olmayan alanlara da yatırım
yapmaya yönelmiştir Polly- Peck.Hangi alana yatırım
yapmıştır Polly - Peck kârlı olmayan? Bir örnek vermemiz
gerekirse, örneğin basın yaşamı bu ülkenin özellikleri
nedeni ile karlı bir alan değildir. Bugün siyasi parti
olarak biz de bir gazete çıkarmaktayız ve bunun aylık
zararlarının bizim gibi küçük bütçesi olan bir parti için ne kadar
korkunç rakamlar olduğunu çok yakından bilmekteyiz .
Polly-Peck şu anda bu alana dalmıştır. 3 tane, birisi
ingilizce olmak üzere 3 tane gazete çıkarmaktadır. Ve
yapılan global hesaplamalara göre aylık zararı 350 milyon
dolayındadır. Ama Polly-Peck ayda 350 milyon zarar
etmesine karşın bu alanda etkili olmak, bu alanda
siyasal yaşamı yönlendirmek ve etkilemek için bu yatırımı
gerçekleştirmiştir ve çalışmalarına devam etmektedir.
Ulusal Birlik Partisi Hükümeti Polly-Peck'in gücü üzerine
ekonomiyi temellendirirken narenciye sektöründe
başında çok büyük bir ihracat payına sahip olan
Polly- Peck hızla bu sektördeki ihracat payını
korkunç bir hızla artırarak şu anda 185 dolaylarına
kadar tırmandırmıştır.Ve şu anda Polly- Peck'in
narenciye ihracatındaki payı %85, toplam ihracattaki
payı %85 dolaylarında seyretmektedir.
./4478.
- 4478 -
Giderek Polly Peck narenciye sektöründe tekel haline
gelmektedir. Bu yıl, örnek verecek olursak bu yıl
narenciye bahçelerinin özellikle yoğun olduğu Güzelyurt
yöresinde bahçelerin %80'i hasat mevsiminden 4 veya 5
ay önce peşin para verilmek suretiyle kapatılmıştır. Suni
bir refah yaratılmıştır narenciyeci için. Ama bu yapay refahın
geçici olduğunu söylemek için kahin olmaya gerek yoktur.
Bu uygulama geçicidir. Narenciye sektöründeki etkinliği
ve tekelin monopolü pekiştiği anda, sağlama bastığı anda
anda bu tür uygulamadan Polly Peck elbetteki vazgeçecektir
ve üreticileri Polly Peck'in şirket kapılarında kuyruğa
dizip . ah ve vah ile inletileceğini söylemek kahin olmayı
gerektirmemektedir. Yine Ulusal Birlik Partisinin bu
politikası nedeni ile patates üretimi de, pazarlaması
da tamamen Polly Peck'e terkedilmiştir ve bu alanda
başkaca bir etkin kuruluş olmadığı için üretici ile
istediği gibi Polly Peck oynayabilmektedir. Turizm
alanında Polly Peck'e binlerce dönüm deniz sahili şeridi
Alakadi bölgesinde, Esentepe'ye yakın bölgede peşkeş
çekilmiştir. Kayalar köyünde binlerce dönüm deniz sahili
araziler peşkeş çekilmiştir. Zefiros Hoteli ve Palm Beach
ve diğer bir sürü ayrıcalıklı uygulamalarla Polly Peck
şirketinin gücü ülkemizde günden güne artırılmakta ve
pekiştir ilmektedir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bizim,
Cumhuriyetçi Türk Partisi olarak Polly Peck açısından
endişemiz sadece ekonomik değildir. Aynı zamanda politik-
tir de. Biz, tabii bugün bu endişelerimizi dile getir-
miyoruz. Biz, Polly Peck bu ülkeye ayak basar basmaz
dile getirdiğimiz endişelerdir. Biz diyorduk ki, Polly
Peck bu ülkede ekonomide tekel olacak, tekel olduktan
sonrada politik hayatımıza yön verecek ve hatta şu anda
iddia ederek söyleyebiliriz ki çok kısa bir süre, eğer bu
gidiş durdurulamazsa, eğer Ulusal Birlik Partisi önümüzdeki
seçimlerde iktidardan düşmez ve şu veya bu yollarla
iktidarda kalmayı başarabi1 irse gelecek seçimlerde ülkede
kimin başabakan olacağı, kimin bakan olacağı
./4479.
- 4479 -
Hatta ve hatta Ulusal Birlik Partisinden veyahut yeni şekiller alabilir Ulusal Birlik Partisi belli olmaz.
EKONOMİ VE MALİYE BAKANI MEHMET BAYRAM (Yerinden) Yani kabul ettin işte.
MEHMET CİVA (Devamla) - Bu yeni şekillenmede...
FADIL ÇAĞDA (Girne) (Yerinden) - Bölünebilirsiniz demek ister.
MEHMET BAYRAM (Yerinden) (Devamla) - Kabul etti, iktidar olabilirsiniz ama şimdi
FADIL ÇAĞDA (Yerinden) (Devala) - Bölünebilirsiniz demek istedi.
MEHMET CİVA (Devamla) - E, bölünebilirsiniz Sayın Fadıl Çağda söylüyor ben konuşmamın...
MEHMET BAYRAM (Yerinden) (Devamla) - Yani partiler yeni oluşumlar olabilir?
FADIL ÇAĞDA (Yerinden) (Devamla) - öyle oldu zaten. 15 yıldır hep öyle.Gelişmeleri izledik.
MEHMET CİVA (Devamla) -Ben konuşmamın akışını* bozmamak
için Sayın Maliye Bakanına cevap vermek istemedim ama ..
FADIL ÇAĞDA (Yerinden) (Devamla) - UBP'nin çöküşünü
görüyoruz.
MEHMET CİVA (Devamla) - Kasdettiğimiz şudur;
MEHMET BAYRAM -(Yerinden) (Devamla) - Yakalandın yani.
MEHMET CİVA (Devamla) - Sayın Başkan, sayın millet*
vekilleri; kasdettiğim şudur, UBP bölünebilir, çönkö UBP'nin
içinde de ..
MEHMET BAYRAM (Yerinden) (Devala) - Çünkü CTP niye
bölünmesin?
MEHMET CİVA (Devala) Bu kötü gidişe, bu tekelci anlayi-ş-a
karşı olan dürüst sanayici, işadamından yana olan insanlar da
olduğunu kabul etmek gerekir ve —
BAŞBAKAN DR. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) - Hepsi düröstür
UBP de.
./4480.
- 4480 -
MEHMET CİVA (Devamla) - Ve bunların tepkilerinin de
olduğunu doğal olarak kabul etmek gerekir. Bu kötü gidiş,
UBP içindeki çelişkileri tırmandırdığı oranda yeni şekillen-
meler olabilir. Ancak şunu hemen ilave edeyim ki , dileyim
ki egemen sınıfın ve Polly Peck'in çıkarlarını savunacak
olan siyasal parti kim olursa olsun UBP olmayabilir, yeni
şekillenmelerde bir başka isimle hangi parti olursa olsun
onun milletvekili listelerine kimlerin girebileceğini
Polly Peck'in merkezindeki karargahlarında karar verile-
cektir. Bunu buraya söylüyorum, inanmayan varsa not etsin,
göreceksin.
Dr. DEVİŞ EROÖLU (Yerinden) (Devamla) - Sizin gibi
zayıf partilerde olur tabi.
MEHMET CİVA (Devamla) - Göreceksiniz, Sayın Başbakana
da bu arada bir yanıt vermiş olayım.isim vermek istemiyorum
Ama eğer zorlanırsam isim de veririm. Daha 85 seçimlerinde
Ulusal Birlik Partisinin Mağusa listelerinde Asil Nadir
adına Polly Peck'in adına kimlerin aday olduğunu ve kimlerin
desteklendiğini bu memlekette çocuklar bile duymuştur.
Onun için bizim bu iddialarımızı
FADIL CAĞDA (Yerinden) (Devamla) - Faraziye değil.
MEHMET CİVA (Dçv^mla) - Birtakım böyle demagojik sözlere büründürüp
hafife almaya gerek yoktur. Eğer siz Ulusal Birlik Partisi olarak gerçek-
ten ulusal bir parti iseniz, gerçekten yurtsever bir parti iseniz, gerçek-
ten bu yurdun işçisini, üreticisini, çalışanını, dürüst yatırımcısını
sanayicisini, esnafını seviyorsanız, bu doğrultuda politikalar üretmeye
çalışın ve bu kötü gidişin önüne geçin. Ama tabiî sizin sadece adınızda,
sadece partinizin kâğıf üzerindeki yazısında ulusal kelimesi yazmaktadır.
Sizin kafanızda ve vicdanınızda ne ulusallık vardır, ne de yurtseverlik
vardır. Sizin kafanızda ve vicdanınızda yurtseverlik olmuş olsaydı, serma-
yesi Yahudilere, Ermenilere, Rumlara ait olan çok uluslu bir tekeli ortak-
ları arasında bir de Türk vardır diye, şişire şişire bu ülkeye getirmezdi-
niz ve bu ülkenin kaynaklarını büyük avantajlarla ve büyük avantalarla
bu çok uluslu Rumların, Ermenilerin ve Yahudilerin de ortak olduğu çok
uluslu Polly-Peck Şirketine altın tepsi işinde sunmazdınız
../4481.
- 4481 -
EKONOMİ VE MALİYE BAKANI MEHMET BAYRAM (Yerinden) -
Rumlara düşmansın yani, değil mi?
MEHMET CİVA (Devamla) - Ben, hiç kimseye düşman
değilim. Ben insanlara da düşman değilim. Ne Türklere
düşmanım, ne Rumlara düşmanım. Ben insanları, insan olarak
kabul ederim. Ancak, en başta, kendi toplumumurr çıkarlarını
düşünürüm, Türk Toplumunun çıkarlarını korurum ve çıkarları
için, bedeli ne olursa olsun, ben de, partim de, sonuna
kadar mücadele ederiz.
TARIM VE ORMAN BAKANI TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) -
Kendi milletimin diyeceksin.
FADIL ÇAĞDA (Girne) (Yerinden) - Bravo.
MEHMET CİVA (Devamla) - Sayın Başkan, sayın millet-
vekilleri; az önce de söylediğim gibi, Polly-Peck açısından
Cumhuriyetçi Türk Partisinin endişeleri, sadece ekonomik
değildir, politiktir de demiştim. Ve bu iddiamız, çok
uzun zaman geçmeden, politik olduğu da bütün kanıtları
ile ortaya çıkmıştır, işte elimde bir gazete ve bu gaze-
tede "Ledsky'nin ziyareti ilginç." Ledsky, biliyorsunuz,
Kıbrıs konusunda
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) - Ne gazetesi
o Civa? Geçen gön bir gazete gösterdik biz de, hazır yesinler
bizi buradan be kardeş.
MEHMET BAYRAM (Yerinden) (Devamla) - Ledsky sizi
de ziyaret etti Sayın Civa. Sizin partiyi de ziyaret etti.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) ( D e v a m l a ) - Geçen gün
bir gazete gösterdik bu kürsüden, hazır yesinler bizi.
./4482.
- 4482 -
FADIL ÇAĞDA (Girne) (Yerinden) - Parti değil o.
Asil Nadir, politikaya girmeyeceğini açıkladı.
SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANI Dr. MUSTAFA ERBİLEN
(Yerinden) - Ledsky'nin kimi ziyaret edeceğine biz mi
kafar vereceğim? 0 karar verir, Asil Nadir1
i de ziyaret
eder. Bakarsınız gelir, bugün burada —
FADIL ÇAĞDA (Yerinden) (Devamla) - ipleri kaptırdın
Asil Nadir'e, geleceğinizi de o belirleyecek.
BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım efendim. Lütfen
dinleyelim.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) - Benim şeyim
gazete gösterdim kürsüden diye —
BAŞBAKAN Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) - Göstersin,
reklâmını yapsın.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) - Civa da
gösteriyor, onu da eleştirin.
FADIL ÇAĞDA (Yerinden) (Devamla) - Başka gazete
gösterebilirsin.
SALİH USAR (Girne) (Yerinden) - Onun reklâmını
da en iyi siz yaparsınız. Bunu görev olarak kabul ettiniz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri; lütfen karşılıklı
konuşmayalım.
MEHMET CİVA (Devamla) - Sayın Başkan, sayın millet-
vekilleri; ben, tabiî Yenidüzen Gazetesini getirmemiş
olabi1 irdim.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) - Yok, önemli
değil. Getirebilirsin. Ben gösterdim de bana kızdılar.
Odur dediğim benim. Yoksa normaldir.
./4483.
Dr. DERVİŞ EROĞLU
- 4483 -
(Yerinden) (Devamla) - Biz kızmıyoruz.
MEHMET ALTINAY (Gazi Mağusa) (Yerinden) - Senin
gösterdiğin hayali bir konuydu.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) - Hayali
mi, mayali mi görürsün.
MEHMET ALTINAY (Yerinden) (Devamla) - Görüşme oldu,
gerçektir o.
MEHMET CİVA (Devamla) - Bu gazetede deniyor ki,
"Ledsky'nin ziyaretleri ilginç."
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) - Neydi de
bu kadar alındı? Neyi gösterdim?
MEHMET ALTINAY (Yerinden) (Devamla) - Aramco Şirket-
lerinin bu
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) - Neydi,
gördün de alındın? Ben birşey gösterdim, sen alındın.
MEHMET ALTINAY (Yerinden) (Devamla) - E, yalan
bir haberdi.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) - Ne bileyim,
ben Civa'ya lâf atarım, sen cevap verirsin orada.
MEHMET CİVA (Devamla) - "Asil Nadir'in siyasi yönü
olmadığını ileri sürenler yanıldı" diyor. "Ledsky'nin
dün Londra'da Asil Nadir'le görüşmesi bekleniyordu. Asil
Nadir, Kıbrıs Sorunu ile ilgili olarak devrede."
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) - Emekli
oluyor galiba.
.74484.
- 4484 -
MEHMET CIVA (Devamla) - Haber bu. Bu, gayet tabiî,
15 Aralık Cuma günkü gazetede çıktı. Dün, bugün radyolardan
ajanslardan hep dinledik ki bu görüşme gerçekleşti ve
basına da şu ana kadar ne görüşüldü, ne konuşuldu, herhangi
birşey sızmadı. Sızmadı ama, biz herhalde Asil Nadir'in
Ledsky ile ne görüştüğünü bilmeyecek kadar konulardan
uzak insanlar değiliz. Biz, siyasal partileriz, siyasal
kişileriz. Kıbrıs konusunun uluslararası politik arenada
tırmandığı bugünlerde, Amerikan Cumhurbaşkanı Bush adına,
özel Temsilci olarak Kıbrıs konusunda bir çözüm bulma
arayışlarında devrede olan Ledsky, Asil Nadir'le Kıbrıs
konusu üzerinde görüştüğünü biliyoruz.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) - Yanlış
haber aldınız Civa. Emekli oluyor da iş istiyor o da.
MEHMET CİVA (Devamla) - Neden Asil Nadir'le Ledsky
görüşmüş olsun? Nereden nereye Asil Nadir Ledsky'nin muha-
tabı olsun? Ledsky'nin, Kıbrıslı Türklerle ilgili görüşü,
birşeyi varsa, söyleyecek birşeyi varsa, Kıbrıs Türklerinin
temsilcisi Ulusal Birlik Partisidir, Ulus'al Birlik Partisinin
Hükümetidir, Cumhurbaşkanı Denktaş'tır, Ana Muhalefet
Partisi Lideri özker özgür'dür, CTP'dir. Diğer muhalefet
partisi TKP'dir ve de diğer diğer muhalefet partileridir.
./4485.
TARIM VE ORMAN BAKANI TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)
Onları yarım sundun yani.
MEHMET CİVA (Devamla) - Nerden nere Asil Nadir1
le Ledsky
görüşecek? işte sayın arkadaşlar; bizim Asil Nadir
konusunda ekonomik değil, endişelerimiz politik olduğuna
dair de iddialarımızın gerçekleşen parçalarından biridir.
Daha ileriki gönlerde politik yaşama Asil Nadir' in d-aha ne
tür etkiler yapacağını şimdiden kestirmek mümkündür. Bu
gidiş Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; UBP bu gidişte
eğer ısrarlı olursa, bu ülkenin hem ekonomik , hem politik
yanı ağır basan artık ekonomi yanı değil, politik yanı
da çünkü bu kantılanmış bir olay oluyor. Politik yanı da
ağır basan veya çok uluslu tekele ülke ekonomisi ve
politikası da giderek ihale edilecektir. 1989 yılı bütçesinin
ilgilileri ve felsefesi bu gidişin gitlerek tırmandırı-
lacağınının açık kanıtları ile doludur. UBP Hükümeti bu
çarpık ve sağlıksız yapıyı Polly Peck'in yurdumuzdaki
kârının ve ciorsunun büyümesini, ülkenin kalkınması ve
ekonominin büyümesi olarak görecek kadar şaşıdır.
Polly Peck bir yerde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde
sürdürmüş olduğu ekonomik falyetlerinde 40,000,000,000
lira ciro etti. Bu 40,000,000,000 lira cironun 20,000,000,000
kârdır.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) (Devala) - Hesabını sen
tutuyorsun Civa galiba?
- 4486 -
MEHMET CİVA (Devamla) - Bu 10,000,000,000 kârdan bu
şirket Kuzey Kıbrıs Törk Cumhuriyeti Vergi Dairesine ne
kadar vergi ödemiştir? Elimizdeki rakamlar 400,000,000
Türk Lirası vergi ödediğini göstermektedir. 400,000,000
TOrk Lirası vergi toplamı kârın :4'üne tekabül eder.
Koskoca şirket Yaptığı kârdan %4 vergi ödüyor,
ama bunun yanında, Polly Peck yanında çalışan kazandığı
ücret veya maaşın %35'içni vergi veriyor. Çatışanlar,
diğer çalışanlar da tabiî, bu sadece Polly Peck değil
diğer çalışanlar da bu ülkede kazandıkları maaşın,
ücretin %30,35'ini dolayındaki kesimini devlete vergi olarak
ödüyorlar ama Polly Peck Şirketi kazancının %4'ünü devlete
vergi veriyor. Neye karşın? Bütün Ulusal Birlik Partisinin
kendisine sağladığı avantajlara, büyük ayrıcalıklı avantajlara
örneğin Alakadide binlerce dönüm lebiderya deniz
sahillerinim 40 yıllığına sembolik ücretlerle
kiralanması gibi . Palm Beach Otelinin sembolik
ücretlerle kiralanması gibi, Kayalar Köyündeki
deniz sahillerinin 40 yıllığına sembolik ücretlerle
kiralanması gibi.
./4487.
- 4487 -
Zefiros Otellerinin sembolik ücretlerle kiralanması gibi
büyük avanta ve avantajlarla verilmesine karşı %4 vergi
ödüyor. Serbest Liman Bölgesinde faaliyet gösterdiği şir-
ketlerine 7 yıllık vergi bağışıklığı sağlayan yasaları,
geceyarılarına kadar Meclisi zorla çalıştırarak, tehditle
çalıştırarak avantalar ve avantajlar sağlanmasına karşın,
7 yıl dolduktan sonra da hemen o iki-üç cümlelik 7 yıl
maddesi ilâ nihaye vergiden muaf cümlesi ile değiştirilmek
sureti ile Serbest Liman Bölgesinde sağladığı, faaliyetle-
rinden sağladığı gelirlerinden ilâ nihaye vergiden muaf
tutulmasına karşın, elde ettiği bunca avanta ve avantaja
rağmen, %4 vergi ödüyor.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şimdi tabiî
Polly-Peck olayı, Ticaret ve Sanayi Bakanlığı Bütçesi
eleştirilirken, Polly-Peck olayı, başta da söylediğim
gibi, ekonomik yanı ve politik yanı ile çok önemli bir
faktör olduğu, Cumhuriyetçi Türk Partisi olarak bu konu
üzerinde önemle duruyoruz ve durmak istiyoruz. Biz, tabiî
bu eleştirilerimizi Polly-Peck'e yöneltmiyoruz, Hükümete
yöneltiyoruz ve büyük oranda tabiî muhatabımız Hükümettir
bu konuda. Hükümetin bu büyük ayrıcalıklarla Kıbrıs Türkünün
siyasal ve ekonomik hayatını denetim altına alacak olan
bu şirketi buraya getirme yönündeki politikalarına yönelik
eleştirilerimiz, basında olsun, geçmiş günlerde olsun,
sürekli izlenmektedir, sürekli bilinmektedir. Bugün de,
Ticaret ve Sanayi Bakanlığının bütçesi görüşülürken, bu
konu üzerinde önemle duruyoruz, önemle duracağız. Çünkü
Kıbrıs Türk Toplumunun hayatiyeti kadar önemli bir olaydır
ve büyük önem veriyoruz. Biz, bunları söylerken, tabiî
bize deniyor ki, siz yabancı sermayeye karşı olduğunuz
için, sermaye düşmanı olduğunuz için, işte ülkemize gelip
yatırım yapan gerek bu şirkete, gerekse başka yabancı
./4488.
- 4488 -
şirketlere, hatta ve hatta bizi milli sanayicilerimize
ve milli sermayeye karşı da dûşmanmışız gibi göstermek
isteyenler vardır ve gösterilmeye çalışılıyor. Gayet açıklıkla
buradan Cumhuriyetçi Türk Partisi adına, buradan bu poli-
tikamızı ortaya koymakta büyük yarar görmekteyim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biz, Cumhuriyetçi
Türk Partisi olarak, yabancı sermayeye karşı değiliz.
Yabancı sermayenin ülkemize sermaye getirmesine, teknoloji
getirmesine, know-h©sw getirmesine inanıyoruz ve inanıyoruz
ki, yabancı sermayenin ülkeye gelmesi, ekonomik yatırımları
hızlandırabilir, ekonomik büyümeyi geliştirebilir. Bu açıdan
biz, yabancı sermayenin ülkeye gelmesine karşı değiliz.
Bizim karşı olduğumuz nokta şudur:
İÇİŞLERİ, KÖY İŞLERİ VE ÇEVRE BAKANI OLGUN PAŞALAR
(Yerinden) - Civa; başka biri olsaydı gelip dinlemezdim.
MEHMET CİVA (Devamla) - Sağolun.
BAŞBAKAN Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) - Özker Özgür
yoktur diye —
TARIM VE ORMAN BAKANI TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) -
Fadıl da not alır.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) - Fadıl
rapor yazacak.
FADIL ÇAĞDA (Girne) (Yerinden) - Partiler, görüşle-
rini yansıtıyor.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) - Dikkat
et de sınıfı geçemezsin yani şimdi —
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) - CTP'nin genel
başkanı olarak görmek istiyoruz —
MEHMET CİVA (Devamla) - Başımızı belâya sokmak için bizi
gazlıyorsunuz. Çok gördünüz bizi galiba.
CAnTi PAftnA (Yeri nrlpn) (Dpvamlaî - 0 tür isler
- 4489 -
BAŞBAKAN DR.DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) - Fadılın notu verildi.
MEHMET CİVA (Devamla) - Evet, Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Yabancı sermayenin ülkeye gelmesine karşı
değiliz. Karşı olduğumuz nokta şudur, ülkeye eğer yabancı
sermaye gelecekse, ülkemizin hükümeti kim olursa olsun,
biz olursak CTP olarak elbette söylediklerimizi, söyleye-
ceklerimizi yapacağız. Bunları biz Ulusal Birlik Partisi
Hükümetine tavsiye etmek için söylüyorum. Doğru yol budur,
söyleyeceğimizdir. örnekler çok, başka ülkelerden örnekler
çok. Hiçbir ülkede yabancı sermaye Polly Peck'in bu ülkeye
geldiği gibi değil, elini kolunu sallayarak sorma gir
hanı gibi gelmemiştir ve girmemiştir. Sosyalist ülkelere
bile bugün yabancı sermaye girmektedir.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla)- Polonya'ya
başladı.
MEHMET CİVA (Devamla)- Girmektedir. Çok eskiden beri
Sovyetler'de de vardır, Polonya'da da vardır, Çekoslovakya'-
da da vardır ama hiçbir ülkede geri kalmış Orta Amerika
hariç bir de bizim Türkiyemiz hariç bu kadar pervasızca
gelip girmemiştir. Bizim karşı olduğumuz nokta budur.
Yabancı sermaye bu ülkeye gelecekse hükümet kim olursa
olsun hükümetin hazırlayacağı programlar çerçevesinde
ve denetimi içinde gelecek. Getireceği sermaye bilinecek,
bu ülkede sürekli kârdan göstereceğöi yüzde oranı belir-
lenecek, sağlayacağı kârdan yapacağı yatırımlar bilinecek,
ona göre yabancı sermayenin ipleri hükümetin elinde olacak,
hükümet tarafından denetlenecek, bu şekilde yabancı sermaye
gelir. Halbuki bizde ne oldu? Bizde tam tersine, bizde
./4490.
- 4490 -
yabancı sermaye Polly Peck , diğer ifadeleri ile Rumların,
Ermenilerin, Yahudilerin ortak olduğu ve sadece içindeki
Törk ortak Asil Nadir'in %20 hissesinin sahip olduğu Polly
Peck geliyor ve kısa bir söre sonra kendisine bu ülkeye
getiren hükümeti denetim altına alıyor ve giderek tabii
bu denetim işte işaretleri başlamıştır. Amerikan Cumhurbaşkanının
özel Temsilcisi Ledsky'de Hükümeti değil, hükümetin partisini
değil, onlar adına hükümeti denetim altında tutmak doğrul-
tusunda adımları hızlanan Polly Peck 'le yapıyor görüş-
meleri . Yani yabancı sermayeyi hükümet denetleyeceğine,
yabancı sermaye hükümeti denetliyor. Bunun ötesinde
Polly Peck'e sağlanan bunca ayrıcalık yani bu yabancı
sermaye bunca ayrıcalıklı avantajlar ve avantalar da ^
yabancı sermayeyi ülkeye davet yolu ve yöntemi açısından
fevkalade sakıncalı olaylardır. Cumhuriyetçi Türk Partisi
olarak işte biz buna karşıyız. Biz kendi yerli sanayimizden,
yerli imalatımızdan her şeyimizi esirgerken, bir çok uluslu
tekele her türlü ayrıcalığı, imtiyazı, her türlü ayrıcalıklı
avantaj olanağı altın tepsi içinde sunulunca , elbette
Cumhuriyetçi Türk Partisi olarak biz bu ayrıcalıklara
karşı çıkacağız parti olarak görüşlerimizi söyleyecek,
lütfen bizi bu konuda anlamaya çalışsın hükümet ve yanlış
tevsir etmesin bizim bu söylediklerimizi. CTP sermayeye
düşman, yabancı sermayeyi istemez diye bu günkü günümüz
koşullarında ekonomik olarak kontrol altında bir ülkeye
giren yabancı sermayenin o ekonomiye yararı olduğu doğrul-
tusundaki ekonomik bilimsel doğurularla bizi ters göstermeye
çalışmasın.
./4491.
- 4491 -
Alında ters olan, kendileridir. Ama kendi çarpıklık-
ları nedeni ile, Cumhuriyetçi Türk Partisini, işte yabancı
sermaye veya sermaye düşmanı gibi şekillerde tarif etmeye
çalışmaktadırlar. Bizim, Türkiye tarihi ile, herşeyi ile
önümüzde en büyük örnektir. Türkiye'de de zamanında Fransızlara
kapitülâsyon hakları verildi. Denetimsiz bir şekilde önce
eli verildi, kolu verildi, daha sonra boynu verildi, ensesi
verildi. Herşeyi ile Türkiye kapitülâsyonların denetimi
altına sokuldu. Ve Türkiye'deki birçok ekonomik faaliyette
söz, Türkiye hükümetlerinin değil, kapitülâsyon haklarını
elinde tutan devletlerin olmuştu ve Türkiye, ancak orada
Kurtuluş Savaşı vererek bu kapitülâsyonlardan kurtulmuştu.
Şimdi, görülmüş, geçirilmiş, yaşanmış bu yolla, Ulusal
Birlik Partisi, Polly^Peck'e aynı şekilde ülkeyi ve ülke
kaynaklarını teslim etmek sureti ile yürümeye çalışmaktadır.
Sayın arkadaşlar; bu yol çıkmaz yoldur. Bu yoldan
son süratli şekilde geri dönün. Doğru yol, yabancı sermayeyi
denetim altında tutmaktır ve belirlenen kalkınma plân
ve programların çerçevesinde yabancı sermayenin o plân
ve programlara uygun olanlara syatırım yapılmasını sağla-
maktır. Ekonomik doğru yol budur. Bu yolun tersine gitti-
ğiniz sürece, hem ülkeyi, hem kendinizi batağa götürmekten
başka birşey yapacağınız yoktur. Herşeyin başında, kendi
insanımızın, çalışanımızın emeğine, kendi insanımızın
sermayesine güvenmek, kendi insanımıza inanmak, kendi
girişimcilerimizi desteklemek, teşvik etmek ve yönlendirmek
zorundayız.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu Hükümet,
enflâsyonu bir politika olarak benimsedi. Ancak, davulu
sırtına alırken, tokmağını başka ellerde bırakmıştır.
./4492.
- 4492 -
Davul sırtındadır, tokmak başka ellerdedir. Tokmak vurul-
duğu şekilde bu davul ses çıkaracaktır. Biz, bu gidişin
fevkalâde yanlış olduğunu bu kürsüden vurgulamak istiyo-
ruz. Bunun böyle olduğunu, Hükümetin, Bütçeyi Meclise
sunarken enflâsyonla ilgili söylediği birkaç cümle ile
vurgulamak istiyorum. Bakın, Hükümet ne diyor? "Dünyada
ve Anavatan Türkiye Cumhuriyeti ekonomisinde meydana
gelmesi " 0 dünyada kelimesini tabiî fazladan ilâve
etmişlerdir. Yani bu ifadeleri süslemek için ilâve et-
mişlerdir. Esas söylemek istedikleri şudur: "Anavatan
Türkiye Cumhuriyeti ekonomisinde meydana gelmesi beklenen
gelişmeler sonucu, 1990 yılında, ekonomimize yansıması
muhtemel fiyat artışları da dikkate alınarak, enflâsyon
hızının %55 oranında olacağı tahmin edilmektedir."
Hükümetin, enflâsyonla ilgili tavrı, politikası,
bu kadar açık ve nettir. Ne diyor? Türkiye'deki kanjonktürel
dalgalanmalar sonucunda... Bir tatlı rüya görüyor. Konjonk-
türel dalgalanmalar sonucunda enflâsyon, %55 dolaylarında
seyredecekmiş 1990 yılında.
./4493.
- 4493 -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biz bu
rüyayı çok eskiden de dinledik UBP'den. Çok eskiden
de anlattılar bize bu rüyaları. Ağa babaları bugünkü
Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın özal'da bu rüyayı çok anlattı
Türk halkına. Enflasyonu işte %20'lere çekeceğiz. Enflasyon
%20'ler dolayında seyredecek bilmem şu şu senesinde.
Ama bütün bu anlatınların hepsinin bir tatlı rüyadan
ibaret olduğunu sene sonu istatistikler ve rakamlar
ve hesaplar ortaya çıkınca görüldü. Bu tatlı vaatlere
karşın %20'ler dolayındaki bu tatlı vaatlere karşın
enflasyonun %120'ler dolayında seyrettiği ve Türkiye
ekonomisinde buhranlar yarattığını çok görük, çok dinledik,
luğu. Bizim ekonomimizde de olacak olan budur işte.
Bizi aldatmaya çalışıyor hükümet, enflasyon 1990'da %55
olacakmış. Geçen sene de aynı hikâyeleri anlattılar.
Enflasyonun ise %80'ler, 90'lar dolayında seyrettiğini
çok iyi bilmekteyiz.
ERGİN ABDULLAH (Gazi Mağusa) (Yerinden) - Bu
filmleri çok seyrettik biz.
MEHMET CİVA (Devamla) - Tabiî.
Şimdi Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tabiî
eğer Hükümetin yaklaşımı buysa ki bu döküman onların
dökümanıdır. Bu UBP Hükümetinin resmen enflasyona teslim
olduğunu ve Türkiye'den esecek rüzgâra göre enflasyonun
gerçekleşeceğini var saymaktadır. Yani Hükümet şunu
söylemektedir; enflasyonun, bizde enflasyonun kaynağı
Türkiye'dir. Bizim Hükümet olarak enflasyon yüksek
olursa herhangi bir suçumuz yoktur. Niçin? Eğer siz
kendi kaynaklarınızı Hükümet olarak üretime yönlendire-
mezseniz, kalkınmaya yönlendiremezseniz bu ülkede üretici
./4494.
- 4494 -
sektörleri gözden çıkarırsınız, üretici sektörlere
her türlü devlet teşvikinden - ve desteğinden yoksun
kılarsınız, çökertirsiniz, üretim olmazsa bu ülkede
ihraç da olmaz, gelir de olmaz. Otomatikman enflasyon
tırmanır yükselir. Bu kimin suçu olur? Türkiye'den
mi kaynaklanır bu? Hayır.
ALPAY DURDURAN (Lefkoşa) (Yerinden) - Muhalefetin
suçu.
MEHMET CİVA (Devamla) - Herhalde, hükümet,
bizim hükümet hokus pokuscu hükümettir. Hokus pokus
yaparak herkesin gözüne kül serpmeye çalışarak işlerin
içinden sıyrılmaya çalışıyor.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; daha bütçe
başlamazdan bir hafta önce elektrik kesintileri nedeniyle,
TKP Milletvekili Sayın Ziya Rızkı ve Cumhuriyetçi Türk
Partisi Milletvekili olarak ben bu kesintilerle ilgili
bu kürsüden gündem dışı konuşmalar yaptık ve bu elektrik
kesintilerinin biran önce halledilmesini, bu sorunun
giderilmesini, toplumun bu stresten, sıkıntıdan, zaten
söyledik,, bu toplumu siz kanserojen maddelerle zehir-
leyip öldürüyorsunuz. Bir de elektrik kısıntıları,
kesintileri sürekli stres içinde yaşatıp kalp sektesinden
öldürüyorsunuz veya öldüreceksiniz şekline yaklaşımlardır
getirdik. Biran önce bu sıkıntıların giderilmesi için
bu kürsüden konuşma yaptık, ilgili Bakan Sayın Taşkent
Atasayan çıktı, bir sürü masal, bir sürü hikâye anlattı
bize burdan. En sonunda tabiî getirip işi, elektrik
kesintilerinin kaynağı Rum tarafındadır, bizim bu işte
hiç bir suçumuz yoktur şeklinde bir iddia ortaya koydu
ve oturdu. Enflasyonun kaynaklarının ise bugün işte
Hükümetin dökümünden size okudum, enflasyonun kaynağı
ise Türkiye'dir. Eğer orda tatlı rüzgârlar eserse,
eğer onlar Türkiye ekonomik nezleye tutulmazsa,
biz grip olmaktan kurtulacağız.
. /4495.
- 4495 -
Eğer onlar nezle olursa hali ile biz grip olacağız,
brdan biraz fırtına çıkarsa burda hortum çıkacak,getirdik
enflasyonu da Türkiye ekonomisindeki konjektürel
lanmalara bağladı. Elektrik kesintisini Rum tarafına,
enflasyonu Türkiye*ye, ekonomiyi de Polly Peck'e ihale etti.
Hükümetin becerdiği, yaptığı budur. Ekonomi Polly Peck'e
ihale edildi. Öngörülen ekonomik yıkım paketi ile
ekonomimiz Polly Peck'in gücü üzerine temellendirildi ,
onun gücü üzerine oturtulmaya çalışılıyor ve eğer bu
ekonomi bir gün bu memlekette çökerse onun da sorumlusu
Polly Peck olacak. Yani testiyi kıran UBP değil Polly Peck
olacak suçlusu* Yapılacak olan, söylenecek olan budur.
Ş4»di Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; o
zaman bu Hükümete sorarlar, biz de soruyoruz. Elektrik
kesintisini Rum tarafına, enflasyonu Türkiye'ye, ekonomiyi
de Polly Peck'e ihale ettiğinize göre sizin bu Hükümette
işiniz ne? Ne yapmak için bu Hükümetti; oturuyorsunuz?
Magosa'da gümrük yolsuzluğu yapıp devlet hazihesini
soyanlara bekçi misiniz? Bekçi başılık yapmak için mi
oturursunuz bu Hükümet koltuklarında? Yoksa eski eser
ve esrar kaçakçılarına bekçilik yapmak için mi oturuyorsunuz?
HUSEYÎN AN30LEMLÎ (Gazi Magusa) (Yerinden)- Seyir-
ci bunlar,seyirci.
MEHMET CÎVA (Devamla) - Yoksa îskân mafîası
ile devle$ ihale mafiasına bekçilik yapmak için mi Hükümette
oturuyorsunuz?Eğer işiniz buysa, eğer Hükümet olarak
bunlara bekçilik yapmak için Hükümeti işgal ediyorsanız
özürünüz kabahatinizden büyük. Benim burda size söyleyecek
artık sözüm yok.
./4496.
- 4496 -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; enflasyon
küçük işletme sahiplerini, esnaf ve zanaatkarımızı ve
çalışanları olumsuz etkileyen fırtınalı bir deniz gibi-
dir. Büyük dış alımcı ve vurguncuları ise ne kadar
fırtınalı olursa bu deniz olsun etkilemez, onların
ttkneleri sağlamdır, gemi', ile seyahat ederler, sağlamdır.
Küçük esnaf, zanaatkar, çalışanlar, küçüçük kayıklarla
bu fırtınalı denizde seyahat eder gibidirlar ve enflas-
yon karşısında büyük oranda etkilenirler. Hükümet
enflasyonu bu kesimin yani büyük dış alımcı ve vurguncu-
ların temsilcisi olduğu için politika olarak benimsemiş-
tir. Onun için enflasyonla mücadele diye bir politikası
îflJkümetin yoktur. Bu Hükümetin bütçesi %40 açıktır.
500.000.000.000 liralık bütçenin 200.000.000.000»ı .
açıktır, yani karşılığı yoktur. Bunun sorumlusu 15
yılda ekonomiyi ayak üzerine oturtmayı becerememiş
olan ve tamamen dışa bağımlı bir ekonomi türetmeyen,
./4497.
- 4497 -
ancak tüketen bir düzen yaratmış olan UBP'dir. Toplu-
mumuz büyük oranda üretimden koparılmıştır. Ticaret
sektörü teşvik edilecek, öncü sektör olarak belirlenmekle
araba atın önüne koşulmuştur. Bu şekilde giderek dışa
bağımlılık daha da artmıştır. Rakamlardan da görüleceği
gibi bu gidiş yanlıştır. Ve daha fazla ısrar edilmesinde
yarar yoktur. Çare, plânlı ve programlı ekonomiye inanma-
yan Ulusal Birlik Partisi hükümetlerinden kurtulmaktır.
Bu işin başka bir çaresini biz artık göremiyoruz. Rakamsal
olarak bazı verileri incelediğimizde bu kötü gidişi
net olarak görmemiz mümkündür. 1985 yılında doksan
sekiz milyon Dolar olan dış ticaret açığımız, 1989
yılında yüz altmış sekiz milyon Dolara yükselmiştir.
1990 yılında ise dış ticaret açığının yüz seksen milyon
Dolar olacağı hesaplanmaktadır. 1985 yılında dış satım,
dış alımın %32'sini karşılarken, 1990 yılında ise ancak
%25'ini karşılayabilecektir. Bu da dış ticaret açığı
olarak her yıl giderek artacağını, ekonominin ise daha
da dışa bağımlı olacağının işaretleridir. Hükümetin
ifadesine göre ödemeler dengesi sağlıklı bir yapıya
kavuşturulacakmış.
Şimdi Hükümete sormak lâzım; her yıl sürekli
olarak büyüyen dış ticaret açıklarıyla bu sağlıklı
yapı nasıl oluşturulacaktır. Bu arada şunu da vurgulamak-
ta yarar vardır; üretimden koparılan ve daha fazla
dışa bağımlı kılınman ekonominin Türkiye'yle olan dış
ticaret açığı her yıl aleyhimize daha da büyümektedir.
Bu da sağlıksız bir gidiştir. 1986 yılında altmış bir
milyon Dolar olan bu açık, 1988'de doksan yedi milyon
Dolara yükseldi. Bunun başlıca sebeplerden biri gelişi
güzel yapılan ithalat ve ticaret dışındaki sektörlerde
meydana gelen gerilemekten kaynaklanmaktadır. Ticaret
diye diye tarımı ve sanayiyi çökerttik. Sonunda kendi
ürettiğini ithal eder olduk. Türkiye'yle olan ticarette
sürekli Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin aleyhine
bir gelişme gözlemlenmektedir, örneğin elimde 1988 yılı ithalat
ve ihracat istatistikleri vardır.
./4498.
- 4498 -
Burdan sizfcr: Türkiye'den ithal ettiğimiz birtakım
malların isimlerini vereyim* Bunlar tabi bizim ürettiğimiz
ve üretebileceğimiz malla? olmasına karşın denetimsizlik,
vurdum duymazlık ve ticaret diye diye başı bozuk bir
ticaret rejimi sayesinde olan işlerdir ve tabi bunun
bizim ekonomimizdeki üretici sektörlere yansıması
çok olumsuz olmaktadır ve üretici sektörler olan tarımı
âa sanayiyi de büyük oranda olumsuz olarak etkilemektedir.
Biraz sonra ayrıntılı üzerinde bu etkilere değinmek
istiyorum. Türkiye'den 1988 yılında ithal ettiğimiz
bir sürü mal arasında ne var? Donmuş et, taze et,
piliç eti, pastırma, salam, sosis, bif falan bunları
atlıyorum söylemiyorum bunları çünkü bunlar bizde
üretimi zayıf olan maliar. Kutu sütü, peynir, yumurta
balık, karides, kutu balığı ve onları saymıyorum çünk|I
bunlar da bitim ülkemizde üretilemeyen veyahut üretimi
yetersiz olan mallar. Buğday, buğday üretiyoruz, buğday
ithal ediyoruz, mısır, bulgur, irmik, un, makarna,
bisküvi, kek, çips, kavun, bereket karpuz ithal etnemişiz.
Kuru bakla, patates, nohut, böğrülce,fasu!ye,~ mercimek,
domates, taze sebze, kuru soğan, sarmıs»k, zeytin,
pekmez ve tabi daha bir sürü mallar ama onlar ülkede
üretimi az olan veya ülkede hiç üretilmeyen mallardır,
onlara değinmiyorum. Bu malları ithal ediyoruz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, değerli
arkadaşlar;bu bizi nereye götürecek? Bizim ülkede
zeytin üreticisinin elinde geçen yıldan zeytin yağı
dururken biz Türkiye'den zeytin ithal ediyoruz, zeytin
yağı ithal ediyoruz. Biz ihracat yapabilecek kadar
domates üretmeye müsait bir tarım ülkesi olmamıza karşın
Türkiye'den domates ithal ediyoruz. Biz 74'ten önce
Rumlara ürettiğimiz makarnayı satabilecek kadar bol
üretimi olan bir ülke iken bugün Türkiye'den makarna ithal ediyoruz ve makarna fabrikalarını bu ülkede kapatıyoruz, üretimi darbeliyoruz, yok ediyoruz. Kimin sayesinde? üretici sektörleri gözden çıkarmış olan ve papağan gibi ticaret ticaret diye Sayın Ozal tarafından bu Hükümete ezberlettir-miş olan o iki kelimeyi söylemek sayesinde. Sayın Ozal geldi buraya ne isterseniz sanayiyi yahu. Tarımı ne
- 4499 -
Alın satın. Alıp satmakla bir ülke kalkınmaz. Bir ülkenin
kalkınmasında temel koşullardan biri o ülkenin ekonomi-
sinin sağlam üretici sektörler olan ayaklar üzerinde
oturması gerekmektedir. Bizde her şey tam tersi yapılıyor.
Makarna fabrikaları kapatılıyor ve Türkiye'den makarna
ithal ediliyor. Makarna üreten fabrika sahipleri de
Türkiye'den ithal edilen makarnaların Kıbrıs'taki' acen-
tesi oluyorlar ve al gülüm, ver gülüm, al takkem ver
külah, bu işler devam edip gidiyor. Ama sonunda tabiî
sıkıntıyı çeken, ülkenin büyük çoğunluğu çalışan kesimler
oluyor.
Konfeksiyon ithalatı. Sorma gir hanı. Kim ne
götürür, kim ne getirir hiç belli değil. Her gün bir
tüzük çıkar. Her gün bir yönetmelik çıkar, her gün
bir kararname çıkar. Bugün beşyüz bin lira yolcu beraberi
eşya getirmek yarın bir milyon olur, bir buçuk olur,
yarın yasaklanır, öbür gün açılır. Yani sorma gir hanı.
Neden yürüten, bu işleri, bu işleri yürüten sorumlu
memurlar dahi usandı artık. Çünkü her gün bir şey çıkar.
Burda bir kararname çıkar, Türkiye buna uymaz. Mesela
yine bu Ticaret Odasının Genel Kurulunda dağıttıkları
rapor vardır, özür dilerim, yanımda yoktur, ordan oku-
yamayacağım. Anımsadığım kadarıyla bu tesis edilmiş
olan ticaret rejimi sayesinde, yani Türkiye'yle tesis
edilmiş olan Ticaret Rejimi Protokollar sayesinde burdan
bavul ticareti yapılıyor Türkiye'ye, bavul ticareti.
Bunun teknik adı, yolcu beraberi ticaret deniyor buna
teknik olarak. Yani o bavul ticaretidir, istanbul'da
ve Mersin'de gümrük kapılarında insanlık dışı muamele-
lere tabi tutuluyormuş bizim burdan giden soydaşlarımız.
Yani işte bunun da adı ticaret oluyor. İnsanlık dışı
./4500.
- 4500 -
muamelelere tabi tutuluyor ve Ticaret Odasının Raporunda
deniyor ki Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri vatandaşları-
mıza insanlık dışı bu tür muameleler yapmaktan vazgeçsin
biraz daha rahatlatsn bu işleri. Bu tesis edilmiş olan,
Türkiye'yle tesis edilmiş olan ticaret işte böyle.
Konfeksiyon Türkiye'den hababam valize dolduran
bunun içerisine kilottan takım elbiseye kadar her türlü
konfeksiyon eşyasını sokuyor. Sonuçta tabiî terzilik
mesleği bu ülkede yok oluyor. Esnaf yok oluyor. Becerip
de bir kaç kuruş sermaye sağlayabilen terzi esnafı
bu konfeksiyon ithal işine yöneliyor, parayı kurtarıyor.
Beceremeyenler ise iflas edip, devlet kapılarında iş
arıyor. Bulamayınca da tabiî burdaki konfeksiyon imâlat
fabrikalarında işçi olarak çalışmaya gidiyor, yevmiyeci
işçi olarak, tşte Ulusal Birlik Partisinin ekonomik
politikasının sonuçlarından biri de bu.
Ayakkabı ithalatı. 0 da, haddi hesabı yok Türkiye-
den ithal edilen ayakkabının. Denetim yok, gözetim
yok. Her şey serbest, isteyen istediğini alır, isteyen
istediğini satar. Ama sonuçta ne oldu? Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti1
nde geleneksel ayakkabı imâlat sanatı
yok edildi, öldürüldü. Bugün çarşıya gidin görecek-
siniz. Meşhur o eski bizim ayakkabıcılar, hepsi
Türkiye'den ithal ettikleri ayakkabıyı satmaktadır-
lar. Niçin? Bu mevcut, tesis edilmiş, gelişi güzel
hiç bir denetime tabi olmayan, yerli üretimi korumayan,
yerli üretimi kollamayan, yerli üretimi teşvik etmeyen
subvansiye etmeyen
./4501.
- 4501 -
üretici sektörler» düşman, sadece papağan gibi w
ezberlediği ticaret ticaret,al sat politikalarını
benimsemiş olan Ulusal B
irlik Partisi Hükümetleri
sayesinde. Möble ithalatı, ayakkabıcılıktan konfeksi-
yondan, hiçbir farkı yok. Dülger atölyeleri bir bir
kapatıldı, çökertildi, üretimden koparıldı ve ne oldu,
Türkiye*den bol bol hazır kalite standartı olmayan,
evinize götürdüğünüz hazır koltuk,üzerine ilk oturduğunuz
anda bile dört ayağı üzerine çökebilen kalitesiz bir
sürü mallarla çarşımız doldurulmtiştur.. Ne pahasına?
Dülger atölyelerimizin kapanması pahasına mevcut möble
tesislerimizin kapısına kilit vurması pahasına. Ulusal
Birlik Partisini^ , Ulusal Birlik Partisinin politikası
budur. Ticaret ticaret al sat, üretim, üretim yok.
Bu politikalar sayesinde 1988 yılında toplam ithalatı-
mızın %47'sini Türkiye'den gerçekleştirdik. Buna karşılık
toplam ihracatımızın ancak %12'sini Türkiye*ye yapabildik.
Bu dengesiz yapı böyle devam ettiği sürece ekonomik
bağımlılık daha da artacak, hızla artacak. Türkiye'den
gerekli gereksiz bir sürü bizim üretebileceğimiz malların
ithalinin devam etmesi sayesinde koruyucu önlemler
alınmazsa tarım ve sanayimizin çok ağır dartoeler yemek
suretiyle belli bir süre sonra çökeceğini söylemek aşırı
bir kötümserlik olmasa gerek.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, bi'ziâ UBP'den
bu konuda fazla bir umudumuz yoktur. îşte sadece söylü-
yoruz bunları. Parti olarak bu politikalara inanmadığımız
için söylüyoruz, par$i olarak bu ülkeyi ve bu ülkenin
insanını ve bu ülkenin çalışanını, bu ülkenin yerli
sanayicisini, üreticisini sevdiğimiz için, onların
sıkıntılarını görüp yüreğimiz yandığı için söylüyoruz •
Ama bunları sSylüyoruz diye Ulusal Birlik Partisinin bu
konuda olumlu adımlar atıp da bu işleri düzelteceğine
de inanmıyoruz. Çünkf Ulusal Birlik Partisinden bu konuda
./4502.
- 4502 -
beklediğimiz birşey yoktur. Neden? Çünkü
Ulusal Birlik Partisi güdümlü bir pattidir. Kendi
politikaları yoktur., Ozal'm kendilerine
dayalfagL ve Ozal*m Türkiye'de uyguladığı 1980 Ocak
kararları diye anılan ekonomik kararlarının ki
Türkiye'yi ne tür felaketlere .götürdüğü ortadadır.
Türkiye'de bugün çalışanların ve işsizliğin
yaşandığı felaketin boyutları burada konuşulamayacak
kadar çoktur. Bir dilim ekmeğe muhtaç olmuş insanlarla
doludur Türkiye. Ama tabi televizyonlar, basın
yayın araçları hep Türkiye'yi toz pembe göstermeye
çalışıyorlar. İhracatı şu kadar artmış ,bu kadar
artmış. Artsın,Allah versin artsınfama bu artan
ihracattan ve bu meydana gelen büyümeden çalışan
kesimlerin payına düşen nedir,bize onları söylesinler*
./4503.
- 4503 -
Bizim Ulusal Birlik Partisinden de istediğimiz budur.
İşte şu, şu kalemde rakamlar büyümüş de,şu, şu artmış da.
Artsın, evet amaç budur, çatta budur, gayret budur. Ama üretici
ne durumdadır, çalışanlar ne durıisndadır, emeği ile
geçinmek zorunda olan insanlar ne durumdadır? Hükümet
bunlar için ne yapmaktadır, ne önlemler almaktadır?
Sanayinin gelişmesi için devlet ne kadar yatırım
yapmaktadır, kalkınma için devletin planı, programı
nedir?Bu büyümeden ve bu kalkınmadan çalışanların payına
dtîşecek olan nedir? Bunları söylesin? Biz Ulusal Birlik
Partisinden de bu konularda beklediğimiz birşey yoktur.
Bu işleri tabii düzeltecek olan Cumhuriyetçi Türk Partisidir»
Önümüzdeki seçimlerde Cumhuriyetçi Türk Partisi iktidar
olduğu zaman, bütün bu sorunlara neşter virup, Ulusal
Birlik Partisinin bugün darbe üstüne darbe vurduğu safiayi
sektörünün kalkındırılması, tarımın devlet desteğinde
sübvansiye edilerek gelişmesi, üretiöi sektörler olarak
ekonomi içinde lokomotif olmak konumuna getirilmeleri yönünde bu
sektörlerin tedbirler alacaktır. Ulusal Birlik Partisi bunları
yapmaz, Ulusal Birlik Partisi bu işi tam ters çevirdi, 4
Eskiden tarım bu ülkede desteklenmesi gereken, sübvansiya
edilmesi gereken sektör iken, O z a l ' m işareti ile güdümlü
olarak Ulusal Birlik Partisi tarımı, turizm , bankacılık
ticaret sektörlerinin arkasına itti. Sübvansiyonları kıstı,
desteğini kıstı, kesti ve tarımı çökertti. Sanayiyi <it a y m -
şekilde desteksiz bırakarak darbe üstüne darbe vurmaktadır.
Çünkü, Ulusal Birlik Partisi büyük ithalatçıların vurgun-
cuların ve t#te4£ei ®ar«ayenin partisi konumuna girmr'.ştir.
Herkese mavi boncuk dağıtmaktadır ama, icraatları ile
artık kanıtlanmıştıjr ki. Ulusal Birlik Partisi büyük sermayenin,
vurguncu, kaçakçı, sömürücü, hak yeyici, -namuslu yollardan
çalışıp para kazanmayı beğenmeyen, yasa dışı yollarla para
kazanmayı kolay yol bilen kesimin, tekelpi sermayecinin
yani Polly-Peck»in partisidir. Sizin parti olarak eğer
yapınız, konumunuz bu ise izleyeceğiniz ekonomik politika-
lar da buna göre şekillenecek ve buna göre şekillenmektedir.
./4504.
- 4504 -
ülkede rakamlar büyümektedir. Rakamların doğal
olarak tabii kendi akı51 içinde büyüyen rakamları,
enflasyon nedeni ile meydana gelen büyük fiyat
artıçları nedeni ile rakamlar tabii büyümekte,
bu rakamlar büyüdük sonra da Ulusal Birlik Partisi
hükümeti ekonominin büyüdüğünü söyleyerek şişinmek-
tedir. Aslında reel bir büyüme değildir. Bu rakamlar
nedeni ile meydana gelen bir büyümedir.
Ama beri yanda Sayın Başkan, sayın milletve-
killeri; birtakım şirketlerin büyüdüğü doğrudur.
Özellikle Polly-Peck•in bu 5-6 yıllık süre zarfında
hem kârlarının, hem de şirketlerinin yapısının
çok büyüdüğünü kabul etmek gerekir. Çünkü,Ulusal
Birlik Partisinin ekonomi politikaları bu
kesimin büyümesine ySnelik olarak uygulanmaktadır.
./4505.
- 4505 -
Pratikte birtakım uygulamalar özerinde kısaca durmak
istiyorum. Fiyat ve kalite denetimleri Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının denetimindedir. Bu konuda yeterli denetim yapıl-
dığını söylemek mümkün değildir. Birkaç kez büyük şovlarla
özellikle bozuk malların piyasadan toplatılması, halkın da
bizim de büyük takdirine ve memnuniyetine mazhar oldu. Ancak
bu denetimlerin sürekli ve periodik olması sağlanamadı. Bunda
ısrar edilemedi. Biz Cumhuriyetçi Türk Partisi olarak bu
fiyat özellikle tüketicinin korunması için fiyatların, kalite-
nin denetilmesi yönünde bakanlığın daha aktif olması, bu
denetimleri periodik olarak yapması ve tüketicileri korumasını
bekliyoruz ve salık veriyoruz.
ülkemizde bozuk ticaret rejimi nedeniyle, denetimsiz
ticaret nedeniyle liberal ekonomik başıbozuk sistem nedeniyle
bu ülkeye birtakım çıkarcı, ganster ithalâtçılar yabancı
ülkelerden, Türkiye da dahil bunun içindedir, Türkiye'den
de bu ülkelerden de, gelişi güzel ithalât yapmaktadırlar.
Özellikle dayanıklı tüketim malları ithalâtında tüketicinin,
yurttaşın yüreği yanıktır. Aklına esen istediği memleketten
aklına estiği malı getirebilmektedir ve hükümet köşesinde
uyumaktadır. Bu ülkeye televizyonlar getirilmiştir, radyo
kasetler getirilmiştir, buzdolapları getirilmiştir, çamaşır
makineleri getirilmeye devam etmektedir. Gazocakları, şunlar,
bunlar. Hazır möbleler, biraz önce saydım. Höble gelir, alır-
sınız evinize götürürsünüz, otururkenden üzerine sizinle
beraber dört ayağının üzerine yere çöker. Hükümet ne yapar?
Denetler mi bunları? 0 ithalâtçıya herhangi bir ceza keser
mi? Ona herhangi bir saygısızlığına karşı, bu gansterliktir,
başka birşey değildir. Bir önlem alır mı? Yok. Bu ülkeye
televizyonlar, videolar, çamaşır makineleri, gazocakları
getirilmiştir. Markaları duyulmamış bir sürü marka doldu
bunun içine. Gezin, siz Ticaret ve Sanayi Bakanısınız, gezin
soruşturma yapın, araştırma yapın.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Gazi Mağusa)(Yerinden)- Yedek parça-
ları bile yok...
. /4506.
- 4506 -
MEHMET CİVA (Devamla)- Ne yedek parçası var. Benim
evde şey var, halı süpürgesi, torbası yok kardeşim. Kâğıt
torbası yok. Bayisine gidiyorsunuz, çöpün toplandığı torbası
yok...
TİCARET VE SANAYİ BAKANI ÖMER DEMİR (Yerinden)- Soracak-
sın...
HÜSEYİN ANĞOLEMLİ (Gazi Mağusa)(Yerinden)- İnsanları
ettiniz yeni malları atar da yeni mal alır...
SALİH USAR (Girne)(Yerinden)- Devletin ne işi vardır?...
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devamla)- Yasalar çerçevesinde
biz gerekeni yapıyoruz —
BAŞKAN- Dinleyelim efendim lütfen...
HÜSEYİN ANĞOLEMLİ (Yerinden)(Devamla)- Ya eğitilmiş
eleman da yok. Hiçbiri. İsteyen istediğini yaparmış...
./4507.
- 4507 -
Mehmet Civa (Devamla) - Başı bozuk ekonomik
model. Evet yani Sayın Alpay Durduran söylüyor. Su
serbest ticaret rejimi ben ontın adına başı
bozuk ticaret rejimi yahut ekonomik model diyoruz biz.
Bir yerde öyle bir şekle getüHdi birtakım Ulusal
Birlik Partisi hükümetinin desteği sayesinde,birtakım
gangsterler tarafından, gangster ithalatçıları tarafından
öyle bir hale_geörüdlk, vatandaş ha bire kazıklanıyor.
İşte örnek yani, halı süpürgesini söylüyorum. Kağıt torbası
ypk kardeşim. Kağıt torbasl çöpü topluyor, kağıt torba
yıprandı yerine yeni bir kağıt torba koyacaksınız bayisinde
kağıt torbası yok, Ve 500,000 lira, 400,000 liralık halı
süpürgesi orda yatıyor. Ben vatandaş olarak şimdi gidip yeni
yeni bir halı süpürgesi almak zorunluluğu ile karşı karşıya
bırakılıyorum. Televizyon getirmişti, bir' ay, iki ay sonra
tık sigortası atmış,bilmem şu düğmesi bozulmuş, bayisine
gidiyorsunuz e,..bir namus var, bir adalet var denen birşey
var. •
ALPAY DURDURAN (Yerinden) (Devamla) - Uğramadı bu
tarafa daha...
MEHMET CİVA (Devamla) - E,., nasıl bir yıl garantisi
vşr diyorsunuz. îşte biz aldık sizden bu televizyonu iki ay
önce bu televizyon çalışmıyor. Ne olacak be kardeşim bu?
E, işte tamam yollayacağız adamımızı da. Gelip gidiyorsunuz
ve en sonunda dayak yemeden kurtulabilirseniz şeyden, eğer
biraz aşırı mızırlık yaparsanız dayak da yiyebilirsiniz
o malı ithal eden adamdan,dayak da yeyebilirsiniz.
Ve Sayın Başkam, sayın milletvekilleri; tabii bu
tür denetimsiz, garantisiz yedek parça sağlama zorunluluğu
duymadan /getirtüan; bir sürü marka ile doludur»piyasamıjj doludur.
E, şimdi tabii konuşmamın içinde Sayın Bakanın bir lafını
işittim. Eğer yanlış anlamadıysam almasınlar diyor.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ÖMER DEMİR - ' ^Rekabet
sistemi var...
./4508.
- 4508 -
MEHMET CİVA (Devamla ) - Rekabet sistemi var
almasınlar diyor. İşte bu zihniyet tabii kendisi baştan
beri konuşmamızı izlediği için hatırlayacak, îşte bu zihniyet
Ulusal Birlik Partisi zihniyetidir. Herşeyi başkasına
ihale ederek işlerin içinden sıyrılmak zihniyetidir.
Elektrik kesilir, kabahat Rum»da İhale ettiler o işi, tamam
biz kurtulduk. Bizim hükümet olarak kabahatimiz yok. ülkede
enflasyon var %80-90 dolaylarında,kabahat Türkiye ekonomisinde.
Eğer orda konjektürel dalgalanmalar olursa,olumlu yönde
bizi etkilerse enflasyon bizde 5o55f
lere düşecek. Enflasyonu
havale ettik Türkiyetye, tamam ondan da kurtulduk. Ekonomiyi de
Polly-Peck'i getirdik, çok ulusulu Rum, Türk, Ermeni serma-
yedarların ortak olduğu Polly-Peck'i getirdik, ekonomiyi de
ihale ettik Polly-Peck'e ondan da kurtulduk. Şimdi hiçbir
denetime tabii tutulmadan, yedek parça garanti verme zorunlu-
luğuna tabii tutulmadan ithal edilen mallar nedeni ile kazık-
lanan tüketicinin ve toplumun sorununa da ihale ettik, alanlara
almasınlar demek suretiyle,bu işten de kurtulduk. E, hükümet
olarak niye o makamı işgal ediyorsunuz? Biraz önce sorduk,
gene soralım Sayın Başkanımız yeni geldi duymşmıştır o söy-
lediklerimizi. Kendilerinin de duyması için «Byleyelim, niye
oturuyorsunuz hükümet olarak o koltukta?Madem ki herşeyi
bir yere ihale edeceksiniz ha, o koltukta oturuyorsunuz.
Mağusada gümrükleri soyan gangster soyguncu,
ithalatçıya bekçilik yaparsınız,onları koruyup kollayasmız.
./4509.
- 4509 -
Senelerdir Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gümrük-
ler bu ganster ithalâtçılar tarafından UBP'nin denetim ve
gözetiminde. Beni lütfen bağışlayın. Yani şimdi bir iddiadır
bu ama, büyük oranda gerçeklik payı vardır. Senelerdir bu
memleketin gümrükleri, hazinesi soyulmaktadır bu gansterler
tarafından. BU UBP kılını kıpırdatmamıştır bu ülkede. Onlara
kol kanat germiştir. Hatta onları seçim zamanlarında partisin-
den aday göstermiştir veya ona kazandırmak için yeni kan,
yıldızlar olarak topluma da lanse etmiştir. Vatta ki Türkiye'-
deki araba ihracatçısı firmaların Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriye-
tindeki ihracat payları azaldı, daraldı, ne oluyor yahu bizim
Muratlar, bizim Renaultlar, bizim Anadollar, e s k i d e n — Bizim
Fordlar, Ford Taunus'lar Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine
şu kadar ihracat yapıldı, ansızın durdu bu ihracat gitmiyor
arabalar satılmıyor.
ERGİN ABDULLAH (Gazi Mağusa)(Yerinden)- Kalkınmışlığı-
mızın ve refahımızın en büyük göstergeleriydi. Her kapıda
iki-üç tane Renault 9 var diyordu Başbakan.
TARIM VE ORMAN BAKANI TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)-
Yok mu senin evinde iki tane m e s e l â ? —
MEHMET CIVA (Devamla)- Adamlar bu işi merak etti.
El attı —
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla)- Ben senin evinde
iki tane görürüm her gün —
ERGİN ABDULLAH (Yerinden)(Devamla)- öyle mi? Öç tanedir
yanlış biliyorsun —
MEHMET CİVA (Devamla)- Ve konu üzerine gidilince elçi-
lik devreye girdi. Elçilik işlerin altını eşeledi ve altından
işin bu gümrük soygunu çıktı. Kim yapıyordu bu gümrük soygu-
nunu? UBP'nin kol ve kanat gerdiği üç-dört tane ganster.
./4510.
- 4510 -
İthalâtçı tüccar bunlar. 0 işte al, sat para kazan. Alıp
satmaktan kazandıklarıyla doymadılar, bir de devleti gümrükler-
de kala kala şişindiler, palazlandılar. UBP'de bunlara kol
kanat gerdi. Olay patlak verince başkalarının karıştırmasıyla
olay patlak verince UBP kürsülere çıktı.
TİCARET VE SANAYİ BAKANI ÖMER DEMİR (Yerinden)- Hiç
de başkası karıştırmadı —
MEHMET CİVA (Devamla)- Evet, UBP...
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devamla)- Hükümet üstüne gitti...
MEHMET CİVA (Devamla)- UBP kürsülere çıktı ve kahraman-
lık nutukları attı burdan bize —
ERGİN ABDULLAH (Gazi Mağusa)(Yerinden)- Neticeyi görece-
ğiz efendim. Neticeyi göreceğiz hep beraber. Öbürlerinde
ne olduysa bunda da inşallah olmaz —
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devamla)- 0 senin görüşün...
ERGİN ABDULLAH (Yerinden)(Devamla)- Göreceğiz...
MEHMET CİVA (Devamla)- UBP bu kürsüye çıktı ve kahra-
manlık nutukları attı bize —
ERGİN ABDULLAH (Yerinden)(Devamla)-
akıbeti ne olduysa inşallah bu da olmaz. Mahkeme karar verdi
hem de. iptal etti mahkeme —
MEHMET CİVA (Devamla)- Devleti... Devleti...
ÖZKER ÖZGÜR (Lefkoşa)(Yerinden)- Bu kez kedi yavrularını
yiyecekmiş...
./4511.
- 4511 -
MEHMET CİVA (Devamla)- Devleti soyan...
ERGİN ABDULLAH (Yerinden)(Devamla)- 88 ocağından beri
yüksek mahkeme kararını ne uygulamazsınız m a d e m ? —
MEHMET CİVA (Devamla)- İthalâtçılara kol kanat geren
UBP bu defa suçüstü yakalanınca, hemen kürsülere çıktı ve
biz UBP'li de olsa gümrük yolsuzluğu yapanların gözünün yaşına
bakmayız. Biz hepsini tutup mahkemeye sevkederiz gibi kahra-
manlık çekti bize Sayın Maliye Bakanı mehmet Bayram. Biz
de tabi i...
EKONOMİ VE MALİYE BAKANI MEHMET BAYRAM (Yerinden)-
Partinizden bir arkadaş da çıktı takdir etti —
MEHMET civa (Devamla)- Biz de tabii saf saf oturduğumuz
yerden Sayın Maliye Bakanını dinledik, eh dedik, kırkından
sonra bunlar müslüman olmaya başladı diye seviniyorken daha
bir hafta geçmeden olaydan, işlerin iç yüzünü...
FADIL ÇAĞDA (Girne)(Yerinden)- Sayın bakan sonuçlarını
da açıklasın...
MEHMET CİVA (Devamla)- Açıklayacakmış... Açıklayacakmış,
FADIL ÇAĞDA (Yerinden)(Devamla)- Ne oldu?... Bu kadar
tahkikat yaparsınız, kaç kişiyi veriyorsunuz mahkemeye?...
MEHMET BAYRAM (Yerinden)(Devamla)- Açıklama yapacağım
hepsini söyleyeceğim, hiç merak etmeyiniz...
FADIL ÇAĞDA (Yerinden)(Devamla)- Zaman kazanıp unuttur-
maya çalışıyorlar, unutacağımızı zannediyorlar...
MEHMET BAYRAM (Yerinden)(Devamla)- öyle zannedin siz...
./4512.
- 4512 -
FADIL ÇAĞDA (Yerinden)(Devamla)- Çatır çatır hesabını
soracağız...
ERGÎN ABDULLAH (Yerinden)(Devamla)- Doğu Akdeniz Üniver-
sitesindeki sandalye ihalesinde...
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri; konuşmalarınız burda
yeter efendim...
ERGİN ABDULLAH (Yerinden)5Devamla)- Mahkeme karar
verdi ve iptal etti. Ne uygulamazsınız mahkeme kararlarını?
MEHMET BAYRAM (Yerinden)(Devamla)- Onu da anlatayım
sana ne olduğunu...
ERGÎN ABDULLAH (Yerinden)(Devamla)- UBP Meclis üyesidir
çünkü Lefkoşa1
da...
MEHMET BAYRAM (Yerinden)(Devamla)- ne ilgisi var
onunla y a h u ? —
ERGİN ABDULLAH (Yerinden)(Devamla)- Yuttu devleti...
MEHMET CİVA (Devamla)- Evet, daha Sayın başkan, sayın
mileltvekilleri; işin özünden bir hafta geçmeden işin iç
yüzü ortaya çıktı ve anlaşıldı ki Türkiye'deki araba ihracat-
ları işe el attı ve elçilik devreye girdi ve öyle çıktı.
UBP'nin ve...
MEHMET BAYRAM (Yerinden)(Devamla)- Başkanınızı da
yanılttın dedim size, yine aynı şeyi yanıltmaya devam ediyor-
sunuz.
MEHMET CİVA (Devamla)- UBP'nin...
MEHMET BAYRAM (Yerinden)(Devamla)- Ne ilgisi var?
Onunla hiç ilgisi yoktur.
MEHMET CİVA (Devamla)- UBP'nin ve kol kanat gerdiğiniz
- 4513 -
O 3-4 tane gangster , gümrüğü soyan ithalatçıların
kurduğu kompto bozuldu bu şekilde. Ondan sonra
arslan, kahraman kesildiniz ve çıkıp kürsülerden
UBP*!! olsa da gözünün yaşına bakmayız diye çocuk
kandırmaya kalktınız.
MEHMET BAYRAM (Yerinden) (Dâvamla) - Sayın
Derviş Eroglu olmasaydı işin içinde ne olacaktı ya...
MEHMET CÎVA (Devamla) - Biz sizi tanımıyor-
muyuz Ulusal Birlik Partisi olarak. Bu ülkede Doğu
Akdeniz üniversitesinin sandalye, ihalesi için bir firma
6.000, öteki firmaya 14.000 lira tanesine teklif
verirken siz Ulusal Bilik Partisi hüMJmeti olarak
14J300 Ura teklif verene sandalyeleri ihale ettiğinizi
ve açıktan yolsuzluk yaparak bir UBP1
liye vurgun vur-
masını sağladınızı biz bilmiyor muyuz? Bizim bildiğimiz
Yüksek îdare Mahkemesinde açılan dava ve aleyhinize
ihale komisyonum verdiği kararın usulsüzlük
olduğunu tescil ettiğini bilmiyor muyuz? Sizin usulsüz-
lüklerinizin, sizin kanunsuzluklara kol kanat getirdiğiniz
Yüksek îdare(Mahkemecede tescil edilmiştir. İhale yolsuz-
luğu ile BRT nin 1.000.000.000'lık ihalesini usulsüz
şekilde hısım akraba arasında kurulan şirketlere dönüş-
türüldügü Sayıştay raporlarınca da tescil edilmedi mi?
V.e siz o usulsüzlüğü yapan Genel Müdüre Ulusal Birlik
Partisi olarak kol kanat germediniz mi? Bu Meclisin
kurduğu özel komisyonda Sayıştsyın raporları ve yapılan
usulsüzlükler oybirliği ile onaylandığı halde, Ulusal
Birlik Partisi Hükümeti olarak siz usulsüzlüğü yapan
Genel Müdüre kol kanat germediniz mi? Ve onu ısrarla Genel
Müdürlükte tutmadınız mı? Bunları da biliyoruz. Bunlar
da Sayıştay raporları ile tescil edilmiş olaylardır.
MEHMET BAYRAM (Yerinden) (Devamla) - Görevden
sen aldın şeyi.
MEHMET ÇtVÂ (Devamla) - Siz görevden aldınız
Genel Müdürü. Görevden alma gerekçeniz nedir?.
TTOrttN ARDIIT.T.AH (Yerinden") (Devamla) - îs işten
- 4514 -
FADIL ÇASDA (Yerinden) (Devamla) - Zevali
kurtarmak için ...
MEHMET CİVA (Devamla) - Size sormadan...
MEHMET BAYRAM (Yerinden) (Devamla) - Size yapılan
herşey zevaliyi kurtarmak ya da bilmem yalan dolan...
Hepsi CTP nin iddialarıdır.
• _ . I
FADIL ÇAĞDA (Yerinden) (Devamla) - Dökülüyorsunuz
her taraftan...
MEHMET BAYRAM (Yarinden) (Devamla) - Hepsi yalan
dolandır.
MEHMET CİVA (Devamla) - Sayın MehmetBayram bunlar
CTP'nin iddiaları değildir. Bütün bu söylediği^ yolsuzluklar
mahkeme kararları ile tescil edilmiş olaylardır.
NACİ T. USAR (Yerinden) (Devamla) - Hangi taşı
kaldırsak kaçakçılık çıkar alamdan »yalan mı?...
MEHMET BAYRAM (Yarinden) (Devamla) - Yalandır tabii...
MEHMET CÎVÂ (Devamla) - Siz Genel Müdürü görevden
aldınız...
FADIL ÇAĞDA (Yerinden) (Devamla) - Bakan konuşyr ondan.
MEHMET BAYRAM (Yerinden) (Devamla) - Sen milletvekili
konuştun da Bakan konuşurla ne oldu?
FADIL ÇAĞDA (Yerinden) (Devamla) - Gerçekliği ortadan
kaldırabilesin....
MEHMET BAYRAM (Yerinden) (Devamla) - Gerçek olanlar
gitti mahkemeye...
ERDAL StfREÇ (Yerinden) (Devamla) - Mahkeme kararlarını
uygulaman be Mehmet nasıl mahkeme edecen?...
-4515-
MEHMET BAYRAM (Yerinden) (Devamla) - Anlatacağım
sana mahkeme kararının ne olduğunu...
BAŞKAN - Efendim karşılıklı konuşmayın. Bakın
konuşmacı konuşçmjiyor. Sayın Abdullah.
MEHBET BAYRAM (Yerinden) (Devamla) - Sayın
Başkan, parti arkadaşı soru sordu ben cevap verdim...
BAŞKAN - Lütfen dinleyelim efendim. Ama sizin
Sayın Başlan,yalnız sizin adamlarınız daha çok, müdahale
ediyor. T&ni hiç ihtiyacı yoktur. Civa çok güçlü bir konuş-
macıdır, hiç ihtiyacı yoktur şeye. öyle değil mi Usar?...
ERGİN ABDULLAH (Yerinden) (Devamla) - Bizim
bütün konuşmacılarımız güçlüdür sayın Başkan...
BAŞKAN - Elbette ben bilerek söyledim. Devam edin
Sayın Civa...
MEHMET CİVA (üj^vimla^ - C u m h u r i
ye t
5i
T0 1
* Partisi
olarak ,-dÜEtfiSrBRT'deki ihale yolsuzluğu Sayıştay raporu
ile Meclise geldikten sonra dünyanın her yerinde yorumlar
vardır değerli arkadaşlar. Bizi çatlatmayın burda, fıtık i
ediyorsunuz bizi.
MEHMET BAYRAM (Yerihden) (Devamla) - Serede o günler..
MEHMET BAYRAM (Devamla) - Yorumlar vardır. Adamın
sekreteri casusulukla şüphe ediliyor. Koskoca Başbakan
istifa ediyor efendim. Adamın hükümetindeki bir Bakan yolsuz-
luk yapıyor, takır takır hükümet yıkılıp gidiyor istifa ediyor.
Türkiye*de Fehmi, Hasan Fehmi Güneş gayet doğal bir olayj
bir kadın,', hanımla ilişkisi varmış. Konta afişe ediliyor,
b a s m a yansıyor tabii Ecevit hükümeti sol tamlarsınız bir hükümet olduğu için
-4516-
ve solun bu konularda daha az tahammüllü olduğu için veya
bu konulara tahammülsüz olması n e d e n i y l e — Efendim? —
FADIL ÇAĞDA (Girne)(Yerinden)- Duyarlılığının yüksek
olmasından...
MEHMET CİVA (Devamla)- Evet, duyarlılığının yüksek
olması nedeniyle solun bu konulara, çatır çatır bakan istifa
ediyor, bırakıyor o koltuğu. BRT ihalesi...
EKONOMİ VE MALİYE BAKANI MEHMET BAYRAM (Yerinden)-
0 kadar hassastır Jivkof ki Doğu Blokunu perişan etti. Hade
söyletme beni. 0 kadar hassastır ki —
MEHMET CİVA (Devamla)- Biz BRT ihalesi yolsuzluğu
yapıldığında biz yani bakan olarak istifa edin diye birşey
de beklemiyorduk sizden. Biz bekliyorduk ki o Genel Müdürü
görevden alasınız, kızağa alasınız, ta ki bu işin sonuçları
ortaya çıksın, ondan sonra suçu varsa mahkemeye, yoksa göreve.
Onu da yapmadınız. Ne yaptınız? Israrla onu görevde tuttunuz.
Meclis özel komisyon kurdu. Sayıştay bulguları Meclisin özel
komisyonunda oybirliğiyle onaylandı, doğrulandı. Buna rağmen
yine o Genel Müdürü ısrarla görevde tuttunuz ve tabii sonunda
sürekli sizi açık oturumda canlı yayına, televizyon ve radyo
önünde canlı yayına çalenç yapan ana muhalefet partisi başka-
nıyla UBP1
yi bir toplantıya çağırıp organize ettiği için
ve size hükümet olarak danışmadan yaptığı için bu işi, korktu-
ğunuz, çekindiğiniz için de tuttunuz adamcağızı ve bu gerek-
çeyle görevden aldınız, ondan sonra da herkese gülünç oldunuz
hükümet olarak. Yani biz bunu da biliyoruz. Biz daha eski
zamanda kaçakçılık olayları nedeniyle korkup ülkeyi terkeden
gümrükçüleri biliyoruz ve sizin aldığınız tedbirleri biliyoruz
Bir-iki yıl aradan geçtikten, olay unutulduktan ve soğuduktan
sonra adamı ülkeye getiriyorsunuz ve ödüllendiriyorsunuz
da. İkramiyesini de, emekliliğini de veriyorsunuz. Girne'de
-4517-
Maliyeyi soyanları biliyoruz ve tekrar ülkeye gelmeleri için
zaman geçince, mesele soğuyunca, olayları bastırdığınızı
ve ödüllendirdiğinizi bu soygunu yapanları ödüllendirdiğinizi
biliyoruz. Yani biz boşuna UBP Hükümeti gansterleri, kaçakçı-
ları, vurguncuları, mafiyayı koruduğunu boşuna söylemiyoruz.
Bunlar mahkeme kararlarıyla, sayıştay kararlarıyla tescil
edilmiş olaylardır. Onun için biz de çıkıp burda işte kahra-
manlık nutukları oturup biz UBP'1 i olsa da gözünün yaşına
bakmayız diyerek çocuk aldatmaya kalkmayın. Sizin nemenem
bir parti olduğunuzu kaçakçıyı, vurguncuyu, ganster soyguncuyu,
devleti soyanları da, halkı soyanları da nasıl koruduğunuzu
bilmeyen kalmamıştır artık bu memlekette. Bu memlekette kaçak-
çılık, vurgunculuk, özdeştir Ulusal Birlik Partisi. Başka
izahı yoktur bu işin. Onun için alıştınız tabii her şeyde
bir yere ihale edip oturup bu vurgun, soygun ve sömürü düzeni-
nin bekçiliğini yaparsınız. Her şeyi ihale edip bu düzenin,
bu vurgun, sömürü düzeninin bekçisisiniz. Başka bir göreviniz
yok orada. Boşuna yani işgal ediyorsunuz bu hükümeti. Onun
için biraz önce...
TİCARET VE SANAYİ BAKANI ÖMER DEMİR (Yerinden)- Onu
yargıya ihale ettik.
MEHMET CİVA (Devamla)- Bir an önce bu makamdan eğer
bu halkı, bu memleketi seviyorsanız, bir an önce gitmenizde
yarar vardır.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Gazi Mağusa)(Yerinden)- Gidiyorlar
Sayın Civa, misafirdirler artık —
MEHMET CİVA (Devamla)- Evet, tekrar konuya dönmemiz
gerekirse, organize sanayi bölgesi için söylemek istediğim
birkaç söz vardır.
4518/.".
-4^18-
Organize sanayi bölgesinin yaşama geçirilmesi güzel
bir olaydır. Takdir edilen bir olaydır. Ancak tabii
bilmem yolunuz düşer mi Hükümet olarak bu organize
sanayi bölgesine, düşmezse lütfen yolunuz düşsün,
bir inceleyin görün ordaki durumları, organize sanayi
bölgesi Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; giderek
bir çöplük haline dönüşüyor. Biz dilerdik ki organize
Sanayi Bölgesi yapılırken devlet oraya yatırım yapsın.
Altyapıyı süratle bitirsin. Çevre düzenlemesi konusunda
önlemler alsın. Zorlayıcı önlemler alsın. Yönlendirici
önlemler alsın ve orası örnek bir yapıya kavuşturulsun.
Ama gidin görün Organize Sanayi Bölgesini bir çöplük
haline geldi, çevre düzenlemesi diye bir olay yoktur.
Hatta son günlerde yine işte bu liberal ekonomi anlayışından
kaynaklanıyor herhalde, sağa sola fabrikalar arasına bara-
kadan işte halk dilinden söyleyim belihtorolar kuruluyor.
Nasıl kurulur sayın arkadaşlar? Herhalde yolunuz düşme-
miştir, gözünüze batmıyor mu? Belli bir yapılanma,
fabrikaların belli bir yapısı arasında barakadan bir
briktoro iki tane fabrikanın ara yerinde, iki tane
banko kenarında...
BAŞKAN - Beriktoro nedir?
MEHMET CİVA (Devamla) - işte halk dilinde b e U ^ t o r .
deniyor o barakalara Sayınk Başkan.
BAŞKAN - Nedir yani fonksiyonu nedir?
MLEHMET CİVA (Devamla) - Büfe, kola satar,
kahve yapar falan. Tabii Meclis Başkanımız mimar olarak
bu konulara önem veren duyarlı bir insan olarak ilgi
duydu şeye.
BAŞKAN - İNşat ruhsatı alması lazım.
MEHMET CİVA (Devamla) - inşaat değil efendim,
bara bildiğiniz baraka.
-4519-
BAŞKAN - Onun bile ruhsat alması gerekir.
MEHMET CİVA (Devamla) - Hiç ona izin verilmemesi
lazım. Ona izin veren eğer izin verilerek oraya kurulmuşsa
o baraka, gidip intihar etsin o izni veren adam.
TİCARET VE SANAYİ BAKANI ÖMER DEMİR (Yerinden)
Geçici olaraktır.
MEHMET CİVA (Devamla) - Gidip intihar etsin.
Resmen çevreyi katletmektir bu.
ÖMER DEMİR (Yerinden) (Devamla) - ihtiyaçlıdır efendim.
MEHMET CİVA (Devamla) - Mimari açıdan, her açıdan
çok sakıncalı, çok çirkin, gidip intihar etsin. Olacak
iş değil Sayın Başkan, sayın milletvekilleri. Fabrikaların
arasında belihtor'dlar, barakadan,, lamarinadan beiihtoro
koskoca Sanayi Bölgesine, bu tutum lütfen düzeltilsin.
Bu konuda lütfen önlem alsın Hükümet, Ticaret Sanayi
Bakanlığı lütfen, üstelik bu dönem Çevre Bakanlığı
ihdas ettik ve yavaş yavaş çevre sorunlarına da eğilmeye
başladık toplum olarak. Lütfen bu çirkinlik ortadan
k a l d ı n İsın.
KENAN AKIN (Gazi Mağusa) (Yerinden) - Sanayi bölgeleri
çevre dışındadır canım.
MEHMET CİVA (Devamla) - Uluslararası Sanayi Fuarının durumu ise güzel bir olay diyebilirim. İyi bir yatırım ancak sanayisi olmayan, üretimi olmayan bir ülkenin fuzuli bir yatı-rımı, yapay bir konum,makyaj yapmayı beceremeyen bir kadının makyaj yapması gibi sırıtıyor o şey. Çevre düzenlemesi de oldukça iyi bir bölge, Sanayi Fuarı. Güzel, takdir ediyorum. Ancak bunu gören bir yabancı bakıyor herhalde bunlar büyük sanayi tesisleri yani sürekli üreten, ihracat yapan sanayi tesisleri var, tabii durumumuza baktık mı oranın yapay bir gösterge olduğunu hemen şey yapabiliyor. Bu yapay durumdan Organize Sanayi Fuarını kurtaralım, sanayiye ve sanayi yatırım-larına önem verel im, sanayiyi teşvik edelim, destekleyelim, ekonomi içinde etkin bir fonksiyon kazandıralım ve o zaman da ürettiğimiz malları ve o sanayi fuarına da davet edeceğimiz yabancılara da uluslararası firmaları da teşhir edelim, tanı-talım, satalım, ürettiğimizi satalım.
-4520-
Dışardan ithal ettiğimizi alıp satalım değil, ürettiğimizi
satalım ve o Sanayi Fuarına da gerçek fonksiyonunu kazandıralım.
Şu anda Sanayi Fuarının fonksiyonunu, fazla kötümser ifade-
ler kullanmadan söyleyeyim, sayın Denktaş'ın, Cumhurbaşkanı
Sayın Denktaş'ın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin her yıl
kuruluş yıldönümünde halka açık davet şeklinde verdiği
kokteyllerin kullanılmasından öte ciddi ve önemli bir fonksiyonu
olduğunu iddia etmeyiz. Yani,bizim işimiz benzedi, fukaranın
düşkünü, beyaz giyer kış günü. O hesaba geldik.
Sayın ^Başkan, sayın milletvekilleri; ekonomik yıkım
paketiyle turizm ticaret ve bankacılığı teşvik edilecek
sektörler olarak belirlenince, sanayi ve tarım doğal olarak
gerileyip sıkıntıya girecekti. 1987'de sanayi ürünleri
ihracatımız 23,000,000 Dolardan, 1988'de 22,000,000 Dolara
düşmüştür. Aynı yıllarda, toplam yatırımlar içinde sanayinin
payı %15'ten %13'e gerilemiştir. 1990 için öngörülen sanayi
yatırımları devletin ne yatırım yapacağı konusunda hiçbir
rakam yoktur. Peki, yatırımı kim yapacaktır? Ağır faiz
balyozu altında ezilen, hiçbir teşvik görmeyen, sürekli
sıkıntı içerisinde mücadele eden sermaye sahibi sanayiciler
mi? Kim yapacak bu yatırımları? öngörülen yatırımları?
izlediniz, ticaret diye. diye, al-sat diye diye cazip hale
getirdiğiniz, üstelik gümrüklerdeki soygunlar ve usulsüzluk-
lerle kol kanat gerdiğiniz bu rejimde, sermaye sahipleri
kolay yoldan para kazanmayı yeğlemektedirler ve ülkenin
kalkınmasında gerçekten önemli bir rol oynayabilecek olan
sanayi yatırımlarına yönelmekten imtina etmektedirler.
0 zaman bu yatırımları kim yapacaktır? Yoksal bu konuda
da umudunuzu ala gelen ve gelmeyen her türlü teşvik ve
ayrıcalıklı ülke ekonomisini peşkeş çektiğiniz çok uluslu
Polly Peck'ten mi bekliyorsunuz? İzlenen ekonomik politika-
sıyla, dış alımcı küçük bir zümre ve Polly Peck, günden
güne semirmiş, ancak bu politikaların olumsuz sonuçları
da gözden saklanamayacak duruma gelmiştir. Yerel sanayi
ve imalât kuruluşlarımız, hükümetin bilinçli politikasıyla
ve düşmanca politikasıyla bir bir kapanmaya zorlanmıştır. Kapanan
fabrikalar yerine, UBP Hükümeti bol bol kumarhaneler açmıştır. Şu anda
sorsam hükümete veya burdaki sayın milletvekillerine, kaç tane kumarhane
~ ~ — i ' » » * * * » /vik»imictır hıı kumarhaneler.
-4521-
Eskiden işte sürekli tartışılırdı bu konular, Con
Aziz'e bir kumarhane izni verilmişti, bir tane de
Dome Hotel'e, bir Dome'da, bir Celebrity'de falan,
herkesin aklında —
FADIL ÇAĞDA (Girne) (Yerinden) - Hong Kong'a
başka nasıl benzeyebileceğiz? Sayın Devlet Başkanı
öyle buyurdular.
MEHMET CÎYA (Devamla) - Herkesin aklında sayı,
rakam vardı.
Şimdi sorarım size, o kadar bu kumarhane açılmıştır
bu memlekette. Fabrikaların kapatılması pahasına.
Fabrikalar kapatılmış, kumarhaneler açıldı, sayısını
bile şu anda bilmiyoruz açılan kumarhanelerin, bu
da tabii Ulusal Birlik Partisinin sanayi ve imalat
kuruluşlarına karşı olan düşmanca ve bilinçli olarak
geliştirdiği politikaların bir ürünüdür. Fabrikaları
kapatarak kumarhane açmakla kalkınacağımızı zanneden
UBP, ancak yaşadığımız çöküntüyü ve yıkımı hızlandıra-
biliyordur, başka da bir şey olmamıştır.
Ulusal Birlik Hükümeti özellikle kamu iktisadi
kuruluşlarına karşı düşmanca yaklaşmıştır. Ve onları
bir an önce ekonomik yapımız içindeki fonksiyonlarını
zayıflatmak ve giderek devreden çıkarmak ve onları
birtakım çıkarcılara peşkeş çekmek için adeta
sabırsızlanmıştır. Ve tabii düşündüğünü de yavaş yavaş
yaşama ve hayata geçirmiştir.
4 5 2 2 / . . .
-4522-
Sanayi Holding1
! batırmıştır bu Ulusal Birlik
Partisi. Sanayi Holding'i nasıl batırdı? Size bir
dökûmandan birkaç cümle okuyacağım. Ve Hükümetin kamu
iktisadi teşebbüslerine bakışını ve de batırmak için
bu kamu iktisadi teşebbüslerini batırmak ve devreden
çıkarmak ve piyasada birkaç tane çıkarcıya, vurguncuya
ve de Polly-Peck'e peşkeş çekmek için izlediği politikaları
örneklemesi açısından gayet ilginçtir. Bu niyet mektubunu
Türkiye'de Sayın özal Amerika Cumhurbaşkanı Regan'a,
pardon IMF'ye zamanında niyet mektupları yazdı ve
denetimini IMF'nin Türkiye ekonomisi üzerindeki denetimini
pekiştirmek ve onun yönlendiriciliğinde, IMF'nin yol gös-
tericiliği, ekonomiyi yönetmek için niyet mektupları
yazdığı bizde de Sayın Başbakan Eroğlu Sayın özal'a yazdığı
niyet mektubunda bakın ne diyor 1986 yılında. Bizler için
söylediği.
"1974'ten sonra Rumlardan kalan fabrika, tesis ve
işletmeleri emniyete almak, toparlamak ve elde edilen bu
ekonomik potansiyeli harekete geçirmek için Ankara ekonomist-
leri bir dizi kit'ler oluşturmuştur. Bu KİT'ler Kıbrıs ekono-
misine uygunluk sağlamayıp bugüne kadar biri hariç," biri
hariç bunun da altını çiziyorum, biraz sonra değineceğim ona
da. "Cypfruvex başarısız olmuşlardır." Yani diyor ki Sayın
Başbakan Sayın özal'a, Cypfruvex başarılı bir kuruluştur.
Diğer kamu iktisadi teşebbüsleri başarısız kuruluşlardı.
Niye? Niçin başarısız kuruluşlardır. Kıbrıs ekonomisine
uygunluk sağlayamamışlar. Gülerim ben bunu söyleyene gülerim.
4523/
-4523-
Aklmıza uygunluk sağlayamamıştır. Sizin aklınıza yatmamıştır. Kamu
İktisadi Teşebbüscülöğü, Efendim?
TİCARET VE SANAYİ BAKANI ÖMER DEMİR (Yerinden)-
0 mektubu nerden aldınız?
MEHMET CİVA (Devamla)- Bu mektup Sayın Başbakan
Derviş Eroğlu'nun Sayın özal'a gönderdiği niyet mektubudur.
Bu ekonomik yıkım paketini uygulama arifesinde gönderdiği
bir mektuptur.
BAŞKAN- Tarih?
MEHMET. CİVA (Devamla)- 1986 yılı. Şimdi aklınıza
uymamaktadır diyorum ve iddia ediyorum. Yine kendi ifade-
leriyle aynı niyet mektubunda bakın ne diyor şey.
Kim yönetiyordu Sayın Başkan, sayın milletvekilleri
bu KİT'leri? Kamu İktisadi Teşebbüslerini? Genel Müdürünü,
yönetim kurulunu CTP mi tayin ediyordu, yoksa TKP mi tayin
ediyordu? Bu kamu iktisadi teşebbüslerini yöneten UBP'ydi.
UBP'nin tayin ettiği müdürlerdi, UBP'nin tayin ettiği yönetim
kurullarıydı, yönetim kurulu başkanlarıydı. Bu işin için-
den de UBP sıyrılmak için, bunu da ihale etti. Kıbrıs eko-
nomisine uymadıkları için bu kuruluşlar verimli çalışamamış-
tır. Bunu da ihale etti.Uygunsuzluk nedeniyle. Ama daha
aşağıda ne diyor, bakın. KİT'lerin diyor durumu seçim zaman-
ları personel istihdam etmek amacı, kir ve üretim maksatlarını
geride bırakmıştır. Ha, işte baklayı ağzından çıkarmıştır
UBP.
ERGİN ABDULLAH (Gazi Mağusa)(Yerinden)- Mahalle
muhtarına yetki verdilerdi işçi alsın diye. Ömer Demir
hükümet ortağı iken.
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devamla)- Angolemli'ye verdiydi-
ler. Angolemli'ye verdiydi, yanlış bilirsin.
-4524-
ERGİN ABDULLAH (Yerinden)(Devamla)- Mahalle muhtarı
çok iyi bilir.
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devamla)- Mahalle muhtarı
o zaman şeyde değildi.
ERGİN ABDULLAH (Yerinden)(Devamla)- Yeni Doğuş Parti
sindeyken o zaman.
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devamla)- Onun ne ilgisi var
hükümetle?
ERGİN ABDULLAH (Yerinden)(Devamla)- Yetkiliydi ve
seçti seçti aldı işe.
BAŞKAN- Müsaade edin efendim. Müsaade edin, 13.00'e
kadar bitirebilecek misiniz?
MEHMET CİVA (Devamla)- Tahmin ederim.
BAŞKAN - Devam edin.
MEHMETL CİVA (Devamla)- Belki bitiririz. Baklayı
ağzından çıkarmıştır UBP. Seçim zamanları fazladan istihdam
Bir sürü adamı gereksiz yere orda istihdam etmekte, mali-
yetler yükseltilmiştir. İsabetsiz istihdamlar yapılmıştır.
Yani, işe göre adam değil, adama göre iş verilmiştir orda.
Tabii haliyle Sanayi Holding'de çoğunluk yaratılmıştır.
Bunun ötesinde tabii birtakım daha gerekçeler vardır batma-
sı için. Böyle kısaca değineyim. Şirketlerin sermayeleri
yetersizdi. Kamu İktisadi Teşebbüslerinin. Aklınız nerdeydi
Sermaye yetersizse, sermayeyi artırırsınız. Yoksa Osmanlı
nazırına benzediniz. Maarifler, okullar olmasa bu Maarifi
4 5 2 5 / . . ,
-4525-
ne güzel idare ederdim diyen Maarif Nazırına benziyorsunuz
yani bunu söylemekle. Şirketlerin sermayesi yok, sermayeyi
artıracaklarına, partizanca istihdamlarını önleyeceklerine,
durduracaklarına şirketleri kapatmayı ve Sanayi Holding1
!
kapatmayı yeğlemiştir UBP Hükümeti. Çünkü, Kamu iktisadi
Teşebbüslerine olan düşmanlığından.
EMÎN UZUN (Lefkoşa)( Yerinden)- Sanayi Holding'de
CTP'lilerden geçilmezdi. Bütün partililer senin orda istih-
damdı.
SALİH USAR (Girne)(Yerinden)- Nerde yahu?
EMİN UZUN (Yerinden)(Devamla), Sanayi Holding'de.
SALİH USAR (Yerinden)(devamla)- ilâç niyetine bırak-
tınız mı bir tane olsun?
MEHMET CİVA (Devamla)- Evet, Sanayi Holding, yani
kendi ifadeleriyle söyledim, bu ve benzeri yöntemlerle
sermayeyi artırmamak suretiyle partizanca istihdamlar
ve onun içerisine yığılma suretiyle çıkmazın eşiğine geti-
rilmiştir. Sürekli çıkmaz içinde yaşatılmıştır ve en sonunda
da kapısına kilit vurulacak konuma getirilmiştir.
Cypfruvex'in durumu, Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Cypfruvex'in durumunu da —
BAŞKAN- Tam saatinde geldiniz Sayın Bakan. Cypfruvex'e
gelmişti.
TARIM VE ORMAN BAKANI TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)- Anlattık
onu ama Civa yoktu içerde.
MEHMET CİVA (Devamla)- Niyet mektubunda yine okudun. Tekrar
edeyim. Sayın Bakan geldi. Eğer ilgi duyarsa lhaberi olsun. KİT'lerin
içinde diyor, Cypfruvex hariç hepsi başarısız olmuştur.
-4526-
Yani Cypfruvex başarılı bir kuruluştur. Kim söylüyor
bunu? UBP Hükümeti. Ne zaman? 1986'da. Üç sene içinde
ne oldu? Hokus pokus oldu ve Cypfruvex şu anda kapısına
kilit vurulmakla karşı karşıyadır.
TARIM VE ORMAN BAKANI TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)
Beton gibidir Cypfruvex.
MEHMET CİVA (Devamla) - Beton gibidir, senin
aklın da beton gibidir. Ama bir Cypfruvex'i beton
yapamadın. Cypfruvex şu anda kapısına kilit vurulma
noktasına getirilmiş bir kuruluşumuzdur. Bunjın sebebi
nedir?
Bunun sebebi Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Poly-Peck'le, ülke ekonomisini ihale ettikleri Poly-Peck'le,
Ubp- Hükümetinin kurduğu kumpastır, üç sene önce verimli
olan, verimli çalışan bir kuruluşun üç yıl içerisinde
eğer kapısına kilit vurabilme noktasına gelinmişse,
bu UBP'yle Poly-Peck'in kurduğu kumpastır. Nedir bu
kumpas? Yıllardır bu Cypfruvex'in yapmış olduğu ciro
ile sermayesinin korkunç derecede orantısız olduğu,
en küçük muhasebecisinden, en yüksek kademedeki yöneti-
cisine kadar herkes tarafından tesbit edilmiş, belirlenmiş
ve saptanmıştır. Yılda ortalama sin rakamlara göre
söyleyelim, elli milyara, elli milyar Türk Lirasına
yakın cirosu olan bir kuruluşun eğer sermayesini siz
bir milyar dolayında tutarsanız, haliyle bu kuruluş
üreticiden aldığı ürünü ödeyemeyecek, işçisini ödeyemeyecek
kamyoncusunu ödeyemeyecekp ve özellikle de üreticisini
ödeyemediği için, zamanında ödeyemediği için bırakın
yani şeyi Asil Nadir'in beş ay, altı ay öncesinden,
hasat mevsiminin 5-6 ay öncesinden üreticilere avans
verdiğini, hatta çoğu bahçeleri yapraktan kapattığını,
bırakın yani üretici bunu da değil, üretici bugün verdiği
ürününün parasını en azından bir ay içinde almayı beklerken,
-4527-
bilinçli UBP politikaları sayesinde üreticinin ödenmesi
beş ay, altı ay , yedi ay gecikseydi ve üretici Cypfruvex'ten
soğutuldu. Tam üretici Cypfruvex1
ten soğutulduğu
dönemde, araya Polly-Peck sokuldu ve Polly-Peck üreticilerin
ürününü zamanında ödemek suretiyle çok önceden avans
veya tümden kapatmak yöntemi uygulamak suretiyle şu
anda narenciye bahçelerinin %80'ini kapatmış durumdadır.
Bu yılki durum, %80'i şu anda ürünün bahçeleri Polly-Peck'e
kapatılmıştır, t10 dolayında bir kısmı da araya giren
başka tüccarlar tarafından^ alınmıştır. Cypfruvex'e
kalmıştır sapı. Mahsûlün sapı. Evet, mahsülün sapı
kalmıştır. %10". %60'lar dolayında ihracat içinde payı
olan 2-3 sene önce %60'lar dolayında payı olan Cypfruvex'e
şu anda kalan pay %10 dolayındadır. Cypfruvex zamanında
bir UBP tarafından seçim zamanlarında bir partizanlık
yapısı olarak Cypfruvex kullanıldı.
EMİN UZUN (Lefkoşa) (Yerinden) - Cypfruvex'in
içindeki personelin yarısı CTP'li, yarısı da TKP'lidir
yahu tümüyle.
MEHMET CİVA (Devamla) - Ben söyleyim size kim
kapattı Cypfruvex'i. Ünal Akif'in söyledikleri vardır.
Herhalde Sayın Emin.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) - Form
düşüklüğü var sende Sayın Civa.
MEHMET CİVA (Devamla) - Herhalde Sayın Emin
Uzun uyur gezerdi.
4528/
-4528-
Önal Akif bizim söylediklerimizi kös dinler. Onal Akif'in
söylediklerini anımsatayım kendisine. Cypfruvex'i batıran
ilgili bakan ve UBP'dir demiştir. Kim? Cypfruvex'in yönetim
kurulu. En sorumlu mevkideki adamı. Nedir? Biz...
FADIL ÇAĞDA (Girne)(Yerinden)- Ticaret Bakanlığı
müsteşarıdır.
MEHMET CİVA (Devamla)- Ticaret Bakanlığı müsteşarı,
Cypfruvex yönetim kurulu başkanı.
FADIL ÇAĞDA (Yerinden)(Devamla)- Tamam, sizden gelme,
sizin içinizi iyi bilen b*ri.
MEHMET CİVA (Devamla)- Onun söylediğini söyleyeyim.
Onu da kös dinlersiniz, o işi de bulan bir yer, ihale eden
batırılmasını. Söyleyin bize, nasıl elektriği çıkıp burdan
dersiniz Rum tarafıdır kabahatli, enflâsyonda Türkiye'dir
kabahati i.
TARIM VE ORMAN BAKANI TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)-
Sayın Başkan, civa Cypfruvex'in hangi bakanlıkta eleştiri-
leceğini de bilmez.
MEHMET CİVA (Devamla)- Bunu çıkın bize söyleyin.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla)- Kimden cevap
alacak? Benim bakanlkığım geçti.
BAŞKAN- Size de veririm isterseniz.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (GaziMağusa)(Yerinden)- Durmadan
değiştirirsiniz.
4529/...
-4529-
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla)- Ne zaman?
BAŞKAN- Cypfruvex seni ilgilendirir.
FADIL ÇAĞDA (Girne)(Yerinden)- Sayın Bakan ...
MEHMET CÎVA (Devamla)- Cypfruvex bir KİT'tir, bir
Kamu İktisadi Teşebbüsüdür ve ürün işlemektedir, ihracat
yapmaktadır, ticaretle, ekonomiyle, sanayiyle içiçe bir
kuruluştur. Yani, Sayın Taşkent Atasayan ...
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla)- Tarımlaç ilgili-
dir. Tarımsaldır.
MEHMET CİVA (Devamla)- Tarımla da ilgisi vardır,
herşeyle lilgisi vardır. Bu toplumun 30,000 nüfusunun,
30,000 insanının yaşamıyla ilgisi vardır ama, bunlardan
sizin haberiniz yoktur Sayın Tarım Bakanı.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla)- Olur Civa,
olur.
MEHMET CİVA (Devamla)- Bunlardan haberiniz olmadığı
için ...
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla)- Olur Civa
da haberim yoktur.
MEHMET CİVA (Devamla)- Kendini ölçüyorsun şimdi.
Cypfruvex bana bağlıdır da, ben Tarım Bakanıyım da, bu konuyla
ilgili burda konuşma yapılmasın. Meğer haberin yok bundan.
FADIL ÇAĞDA (Yerinden)(Devamla)- Biraz da zeytinlerin
dökülmesinden bahset Sayın Civa.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla)- Yapılsın ama,
konuşman bir haz vermiyor. Form düşüklüğü vardır.
-4530-
FADIL ÇAĞDA (Yerinden)(Devamla)- UBP Hükümetindedir
form düşüklüğü.
MEHMET CİVA (Devamla)- Ben sizin ...
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla)- Anlayamadım?
MEHMET CİVA (Devamla)- Kaçakçılara kol kanat gerdiği-
nizi söylersem, senin bunları hazetmeni ben bekleyemem.
Doğaldır. Bunları hazmedemeyeceğin için de hoşuna gitmeyecek
söylediklerim.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla), Eski hikâyedir
bunlar. Yeni birşey söyle.
MEHMET CİVA (Devamla)- Eski hikâye? Daha mahkeme
olmadı. Nasıl eski hikâye?
BAŞKAN- Kaç dakika daha istersiniz Sayın Civa?
MEHMET CİVA (Devamla)- Bir yarım saat Sayın Başkan.
BAŞKAN- Peki, yarım saat isterseniz, o zaman ka-
patayım. Yeni bir konuya mı geçiyorsunuz? Yoksa ...
MEHMET CİVA (Devamla)- Geçiyoruz efendim. Yeni konuya
geçeceğiz ama —
TİCARET VE SANAYİ BAKANI ÖMER DEMİR (Yerinden)-
Toparlansın efendim
BAŞKAN- Yarım saat daha istiyorsunuz.
MEHMET CİVA (Devamla)-Lütfen.
BAŞKAN- O zaman bu oturumu 14.30'da devam etmek
üzere kapatıyorum.
Kapanış Saati:12.57
/ t
-4531- .
- İKİNCİ OTURUM -
Açılış saati:14.40
BAŞKAN : Ot. Sait Güven
BAŞKAN - Cumhuriyet Meclisinin 1'inci dönem
5'inci Yasama Yılı 22'nci Birleşimin 2'nci oturumunu
açıyorum. Lütfen ad okuyarak yoklama yapar mısınız.
(Ad okunarak yoklama yapıldı) KATİP Toplantı yeter sayısı vardır, Sayın Başkan
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır.
Ticaret ve Sanayi Bakanlığının bütçesine
kalındığı yerden devam ediyoruz. Söz sırası
Sayın Mehmet Civa'daydı. Buyurun Sayın Mehmet
Civa.
4532/.V,
-4532-
BAŞBAKAN Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) - Ama daha
bitirmedin be Civa.
Dr. ERBAY KANATLI (Kâtiplik Kürsüsünden)- Onlar
okuduklarındır be Civa deminden. Gene mi tekrarlayacaksın?
MEHMET CİVA (Lefkoşa) - 0 kadar kötü iş yaparsınız
memlekette ki söylemekle bitmiyor söyleyeceklerimiz.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) - Sen ticaret
erbabı adam, o kadar eleştirin.
MEHMET CİVA (Devamla) - Ben Ömer Demir'e değil,
UBP'nin politikalarına yüklenirim. Şimdi Ticaret ve Sanayi
Bakanlığındaki kötülükleri de Ömer Demir'e ihale edin,
ondan da kurtulacağınızı zannedin.
HÜSEYİN CURCİOĞLU (Gazi Mağusa)(Yerinden) - Biz
UBP'yi görüşmeyiz burda, Ticaret ve Sanayi Bakanlığını
görüşüyoruz.
TARIM VE ORMAN BAKANI TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)
Polik büroya rapor.
MEHMET CİVA (Devamla) - Evet, Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Sanayi Holding ile Kamu iktisadi Teşebbüsü
Cypfruvex'i UBP'nin bilinçli olarak nasıl batırdıklarını
detaylı olarak burda irdelemiş bulunuyoruz.
AYTAÇ BEŞEŞLER (Gazi Mağusa)(Yerinden) - Ama
Tarım Bakanlığı değil Civa.
4533/••
-4533-
MEHMET CİVA (Devamla) - Şimdi Kamu İktisadi Teşebbüs-
lerine, KİT'lere düşman olan UBP Hükümeti gerek Sanayi
Holdingi, gerekse Cypfruvex'i batırmak için bilinçli olarak
politikalar izlemiştir ve bugüne kadar hükümete sormak
lâzımdır. 15 yılı aşkın süredir devrede olan bu kuruluşları-
mızın yeni teknoloji ile yenilenmesi için ne kadar yatırım
yapmıştır hükümet? Bu konuda da lütfen bize bilgi versin-
ler. Teknoloji geliştik sonra en büyüğünden kuruluşuna
kadar her kuruluş, her şirket yeni teknolojiye ayak uydura-
bilmek için, yeni teknolojileri üretim için, devreye sokmak
için, yatırım yapmaktadır ve yeni teknolojiye ayak uydu-
rarak üretimini ona göre faaliyetini yürütmektedir.
Maalesef bilebildiğimiz ve görebildiğimiz kadarı ile
Cypfruvex ve Sanayi Holding için Ulusal Birlik Partisi
hükümetleri yeni teknoloji ile donatılmak, donatmak için
herhangi bir yatırım yapmadıkları doğrultusundadır. Tabii
niyet kötü olduktan sonra, niyet bu kuruluşları batırmak
olduktan sonra ne diye yatırım, yeni teknolojik yatırım-
lara gidilmesi, niye yapılsın, niyet belli.
4 5 3 4 / . . .
-4534-
MEHMET CİVA (Lefkoşa) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bu başı bozukluk liberal ekonomik sistem
ve ekonomik yıkım paketi uygulamaları ile yerel yönetime
darbe üstüne darbe indirilmeye devam edilmiştir ve devam
edilmektedir. Bunun en açık örneği 1988 yılında bizim
Kireç ve Tuğla Fabrikalarımız atıl olarak ortada dururken
1988 yılında Ulusal Birlik Partisinin marifeti ile dışardan
bir buçuk milyar Türk Lirası tutarında kireç ve tuğla >
ithal edilmiştir. Sanayi Holdingi Ulusal Birlik Partisi
batırmıştır ve batırma pahasına 1988 yılında 145,000,000
Türk Lirası değerinde çarşaf ve havlu ithal etmiştir.
Yerel üretime karşın bir buçuk milyarı aşkın toz ve sıvı
deterjan dış alımı yapılmıştır.Mobilya tesislerimize
kilit vurulurken. 2,000,000,000 Türk Lirasını aşan
möble 1988 yılında ithal edilmiştir. Konfeksiyon
sanayimize karşın terzi atölyelerimizin de kapısına
3,500,000,000 Türk Liralık konfeksiyon dış alımı
yapılmıştır. 1988 yılında ithal edilen 1,000,000,000
Türk Lirasını aşkın ayakkabıya karşılık kunduracılık
zanaatı, kundura atölyeleri komaya sokulmuştur. Ulusal
Birlik Partisinin politikaları sonucunda.
TARIM VE ORMAN BAKANİ TAŞKENT ATASAYAN (Gazi
Mağusa) (Yerinden) - Potinlerin hep klastır. Sen kendin
giymen, beklen başkası giysin?
BAŞBAKAN DR. DERVİŞ ER0ĞLU (Yerinden) - Görelim
ayakkabılarını,
MEHMET CİVA (Devamla)- Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; biz söyleriz, biz dinleriz olmasın.
Biz ne söylediğimizi biliriz, siz de bizim ne
söylediğimizi anlamaya çalışınız. Biz size ithalat
4 5 3 5 / ^
-4535-
yapmayın demiyoruz burda. İthalat yapacaksanız yapın,
ama öncelikle yerel üretimi, yerel sanayiyi koruyun. Siz
yerel sanayiyi yerek kuruluşları, yerel imalathaneleri
batırma pahasına ithalat yapıyorsunuz. Eleştirdiğimiz
budur. Şikayetimiz budur. Yoksa siz elbette ki başı bozuk
ekonomik bir sistem uygulayacaksınız, elbette ki bu başı
bozukluk içinde isteyen istediğini getirecek , isteyen
istediğini alacak, isteyen istediğini satacak. Ama siz
bu ekonomik düzen kurmuş olan parti olarak yürütmeyi
ayakta tutmaya çalışan parti olarak yerel üretimde
düşünmek zorundasınız. Siz yerel yönetimi düşünmüyorsunuz.,
yerel sanayiyi düşünmüyorsunuz. Yerel sanayi yapılan
ithalat nedeniyle k o r a a y a
sokuyorsunuz, üretim atölyelerinin
kapanmasına sebep oluyorsunuz. Bunları size söyleyince
de canınız sıkılır ve bizim ayakkabımızın ne marka
olduğunu merak ediyorsunuz. Merak etmeyin klas giymiyoruz.
Türkiye'den ithal edilen ayakkabı giyiyoruz.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) - Ne marka?
MEHMET CİVA (Devamla) - Goya.
DR. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla)- Daha
aşağısı kurtarmaz seni.
MEHMET CİVA (Devamla) - Sorumsuzca yapılan
ithalat, gelişi güzel yapılan ithalat zayıf olan küçük
imalatımızı ve sanayimizi her yönü ile çökertmiştir.
Sanayicimiz de imalatçı esnaf da kendi yağı ile kendi
ciğerini kavurur duruma sokulmuştur. Ve bu kesim Ulusal
Birlik Partisi Hükümetinin insafsızca ve düşmanca tavır-
ları nedeni ile artık unutulur olmuştur.
4536/v..
-4536-
Her türlü devlet destek ve himayesinden yoksun kılınmıştır
ancak vergi isteneceği zaman bu kesim Ulusal Birlik Partisi
Hükümeti tarafından hazırlanmaktadır ve kapılarına vergi
memurları dikilmektedir. Defterleri vergi memurları tara-
fından denetim altına, hesapları denetim altına alınmakta-
dır. Yani vergi isteneceği zaman bu hükümet üreticinin
ve sanayiciler hazırlanmakta ama ürettiklerinin yapılan
sorumsuzca ithalat karşısında korunması sözkonusu olduğunda
maalesef yerel sanayicimiz hatırlanmamaktadır. Yerel sanayi
tabii çok yönlü bunalıma sokulmuştur. En son örnek sıfır
gümrük uygulamasıdır. Bu iş gene keyfiliğin ve sorumsuzlu-
ğun nemelâzım anlayışının da sonucunda şu anda 1988 yılın-
da sıfır gümrük olayı tıkanma noktasına gelmiştir. Sana-
yiciyi, sanayicimizi canından bezdirip usandırmıştır,
üretimi büyük oranda, sanayi üretimimizi büyük oranda
darbelemiştir. Türkiyeye yönelik sanayi tesislerimizin
ihracatında büyük sıkıntılar yaratmıştır ve tabii hükümetin
palyatif, günübirlik tedbirleri ile bir ay, üç ay, beş
ay bu sorunlar çözümlenmiş, daha sonra köklü, kalıcı,
güven verici, sanayiciye güven veriri, sanayicinin uzun
vadeli program, üretim plânı yapabileceği görevini yürüte-
mediği için bu palyatif tedbirler nedeni ile köklü çözüm
getirilmemesi nedeni ile sanayi sektörümüzde bunalım yaşan-
maya devam etmektedir. Nedir bu sıfır gümrük hikâyesi.
Bu sıfır gümrük olayı 1978 yılından beri ülkemizde uygulanan
ve ağır, aksak işte böyle izah ettiğim günübirlik palyatif
tedbirlerle yürüyen bir sistem. Bu yıl tamnamen tıkanmıştır
bu sıfır gümrük uygulamadı. Sıfır gümrük uygulaması ile
Türkiyeye ihraç edilen mallardan Türkiye Hükümetinin almış
olduğu fon belli bir süre alınmamıştır. Daha sonra AET
nezdinde Yunanistanın şikâyet etmeleri nedeni ile Kıbrıs'tan
ihraç edilen mallar dedi, fon alınmaya başlanmış, fon
alınmasına başlanmış ancak bu fondan alınan paralar bütçeye
konan belli birtakım rakamlarla Türkiye Bütçesine konan
belli birtakım rakamlarla geri ihracaı yapan veya ithalatı
yapan firmaya geri ödenmeye başlanmıştır sanayicilerin
de ifadesine göre; 1987-1988 yılında bütçeye 10 milyar
Türk Lirası para konmuştur.
-4537-
O zaman itirazlar yapıldı. Bu 10,000,000,000 rakam
sonunda sorunlar yaratabilecektir. Yani ciddi ve köklü
bir çözüm değildir. Yıl sonuna gelerek 1988'de para
bütçeden bitmiştir. Sorunlar hemen tabii para bitince
otomatikman fon alındığı için fiyatların pahalanması
sözkonusu olduğundan otomatikman olumsuz yönde hem
ihtacatı hem de Türkiye'den ithalat yapanları etkilediği
için tıkanıklık başlamıştır. Zaten cılız bir sanayi, cılız
bir ekonomi. 3 günde adam borcunan harcınan , faizi ile
iş yapmaya çalışan küçük sanayici otomatikman
ekonomik sıkıntıya ve iflasa sürükleme tehlikesi ile
karşı karşıa kalmıştır. Yapılan girişimlerle gene günü
birlik birtakım tedbirlerle bir kalemden öteki kaleme
yapılan aktarmalarla 1988 yılında sene sonu meydana
gelen tıkanıklık gideri İdi. Ertesi yıl 1989 yılında yine
hiç enflasyon ve fiyatlardaki yükselme dikkate alınmadan
10,000,000,000 tekrar ayni rakam 1988'de konan rakam
1989'a da bütçeye kondu Haziran Temmuz aylarında, yanıl-
mıyorsam para bütçeden bitti. 0 gün bu güdür bu tıkanık-
lık devam etmektedir. Zaman zaman işte gazetelerden
falan açıklamalardan hükümet uygulamalarından duyuyoruz.
Sanayicinin "0" gümrük sorunu çözülmüştür, bir güzel
böyle yağlı, ballı, börekli tatlı sözler, 3 gün sonra
bir bakıyoruz bu yağlı, ballı,tatlı, börekli sözlerin
arkasından sanayici feryat ediyor. Sorunlar devam ediyor,
iflas ediyoruz, ihracat yapamıyoruz, iflasın eşiğine
geldik. îşte bunlar da Sayın Başkan sayın milletvekilleri;
tabii UBP'nin üretici sektörlere olan düşmanlığının
üretime inanmayan anlayışının sorunları günü birlik
palyatif sebepleri çözmeye çalışan ve ekonomiyi böyle
palyatif tedbirlerle yapabileceğini zannetmenin ve
anlayışının bir ürünüdür. Başka birşey değildir.
Sanayicinin bunun yanında ve sanayimizin bozuk özel
sektörün elinde olan özellikle özel sektörün elinde
olan banka plasmanlarından kredi alarak çok düşük oranda
yararlandığı da yine hükümetin açıkladığı rakmlardan
4 5 3 8 / . . .
-4538-
verilerden bilinmektedir, bilmekteyiz. Yine hükümet
bankalarda biriken mevduatları büyük oranda ticaret
sektörüne plase ediyor. Sanayi ise kredilerden çok
düşük oranlarda yararlanabiliyor. Kaldı ki ticaret
bankaları kredileri ile şu anda yine Ulusal Birlik
Partisi'nin kendi yaptığı yasalara bile sahip çıkmayan
ve sahip çıkmayan anlayışından kaynaklanan uygulamalar
nedeni ile resmi rakamların çok üzerinde olan faiz
hadleri ile kredi kullanması çok zor ve oldukça
risklidir. UBP hükümeti yasa geçiriyor. Kredi
faizlerini yıllık %68 olarak belirliyor. Ama beri yanda
uygulamada görüyoruz ki her 3 ayda bir bankalar
hükümetin denetimi altında olması gereken bankalar,
hükümetin geçirmiş olduğu yasaya karşın %68 olan banka,
resmi banka faizlerine her üç ayda bir kapitalize
etmek sureti ile yasa dışı, yasa dışı olarak. Yani resmen
sanayiciyi, üreticiyi yurttaşı kredi kullanan herkesi
resmen çalmalarına rağmen. Hırsızlıktır bu başka hiçbir
ifadesi yoktur. Orda Yasa olacak %60'dan bir kuruş fazla
faiz almazsın denecektir ama 3 tane ganster bankacı
bu ülkede sanayiciyi de, ticaret adamını da, işç iyi de
üreticiyi de kredi kullanan herkesi resmen çalacaktır
ve hükümet oturup onlara bekçilik yapacaktır. Vaziyetimiz
bu kadar acıdır sayın mi 1letvekileri; durumumuz bu
kadar acıdır. . Resmen bankacıların soygununa bekçilik
yapmaktadır hükümet, seyirci kalmaktadır. Bir garip
vatandaş aç kalmışsa da bir fırından bir ekmek çalsa
kendisini hırsızlıktan derhal mahkemelere süründürürler.
Ama 3 tane ganster bankacı halkı soyacak yasalara
karşın ve hükümet de buna bekçilik yapacak.
4 5 3 9 / . . .
-4539-
İşte bu tör bir gansterliğin hüküm sürdüğü kredi
piyasasında %100'leri geçen oranda faiz ödeyerek sanayi
yatırımı yapmak ve sanayiden gelir beklemek oldukça zor.
Bunun tek yolu vardır. Devletin kendi bankasına sahip
olması. Bir Sınayi Kalkınma Bankası kurulması. Devletin
20-30 milyarları bulan devlet fonları vardır. Çok söyledik
by kürsülerden, çok yazdık, çok anlattık. UBP bizim söyle-
diklerimizin urubunu dinlese zamanında şu anda kalkınma
bankası kurulmuş olacaktı. Çatır çatır da destekli teşvik
kredilerini sanayi sektörüne plase edecökti ve bugün bulunduğumuz
noktadan çok daha ileri boyutlarda bulunacaktı üretimimiz
de, sanayimiz de, ekonomimizin kapasitesi de, çapı da.
Ama tabii Ulusal Birlik Partisi bunlara inanmadığı
için bu tavsiyelerimizi tutmadı, bunları yapmadı. Sanayi
K a l k m a m Bankasını kurmadı. Devlet fonlarını yine bu bir-
kaç tane gangster ticaret bankalarına mevduat olarak yatırdı
ve oradan devletin fonları ile sanayiye ve diğer sektörlere v
yapılan yatırımlar için aracı kılındı bu gangster bankacılık
bu ülkede ve yatırımcı devlet eli ile iki, üç tane gangster
soydurtuldu. Mekanizma budur bu ülkede. Devlet kendi
fonlarını iki, üç tane gangster ticaret bankasında topladı
ve onlar aracılığı ile yatırımcıları bu ülkede soydurttu.
Başka birşey değildir. Eğer bu sınayi ve kalınma bankası
kurulmazsa bu banka sayesinde devlet fonlarının en iyi
şekilde sanayi alanında değerlendirilmesini sağlamazsa
bu vurgun ve soygun devam edecektir demektir bu ülkede.
Bunun başka yolu yoktur.
Bu bütçe görüşmeleri vesile ile Ticaret ve Sanayi
Bakanlığının Bütçesi üzerinde Cumhuriyetçi Türk Partisi adına
görüşlerimizi ortaya koyarken, bir an önce Hükümeti sanayi
ve kalkınma bankasını kurmaya çağırmak istiyorum.
4 5 4 0 / . . .
-4540-
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; uzun uzun
tabii Hükümetin politikaları üzerinde durduk. Şimdi, biz,
Cumhuriyetçi Türk Partisi olarak 1990'da yapılacak seçim-
lerde iktidara talip, iktidara aday ana muhalefet partisi
olarak kısaca bizim plan, programımız nedir, görüşümüz
nedir, Ticaret, Sanayi, Ekonomi üzerindeki görüşlerimiz
nelerdir kısaca bir kaç cümle ile bunları da bilginize
sunmak istiyorum.
Biz diyoruz ki Cumhuriyetçi Türk Partisi iktidarında
devlet ağırlıklı bir politika izlenecek, ancak özel
sektörün de ağırlığı oranında yerini kcîfcuması sağlana-
caktır. Temel gıda maddelerinin ithalat ve ticaretinde
Ulusal Birlik Partisi Hükümetleri tarafından tarumar
edilmiş olan, çökertilmiş olan kooperatiflerimizi canlan-
dırılıp, teşvik edilecek, desteklenecek ve kooperatiflerin
bugün içerisinde etkin bir konuma getirilmesi sağlana-
caktır. Bu temel gıda ithalatı ve ticarinde etkin konumda
olacak olan kooperatiflerin ağırlıkta olması sağlanacak
ve koopertiflerin daha yaygın bir yapıya kavuşturulma-
ları için gereken örgütlenme teşvik edilecektir.
4 5 4 1 / . . .
-4541-
Kooperatifçilik yaygınlaştırılacak, geliştirilecek ve
yaygın ve geliştirilmiş bir kooperatifçilik sistemi
sayesinde piyasadaki fiyatların dengelenmesi sağlanacaktır.
EKONOMİ VE MALÎYE BAKANI MEHMET BAYRAM (Yerinden)
Gorbi , ondan bile esinlenemedin. Sarhoş ekonomidir
senin söylediğin.6orbin bile bunun hakkından gelemedi.
MEHMET CİVA (Devamla) - Vallahi sizin uygulamalarınız...
BAŞBAKAN Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) - Asparagos...
MEHMET CİVA (Devamla) - Sizin uygulamalarınız doğru
olsaydı bugüne kadar, bugün ülkemizde dürum herhalde bu
şekilde olmazdı. Siz kooperatifçileri ve kooperatifçiliği
çökerttiniz, mahvettiniz ve köylüyü ganster ticaret bankalarına
muhtaç ettiniz, onların başına da bekçi oldunuz halkı soymaları
için, bir de şikâyet edersiniz kooperatifçilikten. Bu
yaygın ve geliştirilmiş etkin kooperatifçilik sayesinde
piyasadaki fiyatların dengelenmesini sayesinde ve tüketici
korunacaktır, izlenecek bu yöntem sırasında gerek üretilen,
gerekse ithal edilen malların kalite yönünden de denetimi
sağlanmış olacaktır. Yerli üretimin korunabilmesi amacı
ile ithalat tamamen kontrol altına alınacaktır. İthalatta
devletin döviz tahsisi öncelikle sanayi, tarım ve turizm
alanında kullanılan araç, gereç, suni gübre ve diğer •
ihtiyaçlara göre tanzim edilecektir. Sigara, aik
0llü içki
gibi malların devlet eli ile ithal edilmesi, elde edilecek
yüksek gelir de yatırımlar için kaynak yaratılması
sağlanacaktır. Türkiye Cumhuriyeti ile yapılmakta olan
ticaretin daha da genişletilmesi ve karşılıklı ticaretteki
dengesizliğin denkleştirilmesi sağlanacaktır.
4 5 4 2 / . . .
(
-4542-
KKTC'den TC'ye yeri i sanayi mallarında ihracatında sürekli
sıkıntı yaratan sıfır gümrük uygulamalarına kesin ve kalıcı
çözüm getirilecek, sanayicimiz güven bunalımından ve
sıkıntıdan kurtarı'lacakktır. İÇ piyasada üretilen yerli
malların : üretiminin korunması ve desteklenmesi sağlanacak,
kalitenin geliştirilmesi için gerekli tedbirler alına-
caktır. ihracatın artırılması için gerekli tedbirler
alınacaktır, fhracatın artırılması ve yerli ürünlerimizin
dış pazarlara satılmasına devlet öncülük edecek , yol
.gösterici olacak , organizasyon ve yönlendirme çalışmaları
ile programlar yapılacaktır, özel sektörün özellikle ihracat
alanında ticaret yapması teşvik edilip özendirilecektir.
Sanayi konusunda ise Cumhuriyetçi Türk Partisi ikti-
darında izleyeceği yöntem ve program şudur. Cumhuriyetçi
Türk Partisi devlet ağırlıklı, planlı ve programlı bir
sanayi politikası izleyecektir. Devletin malı kamu iktisadi
kuruluşlarının bugünkü batak durumdan süratle kurtarılması
için gerekli olan her türlü önlem alınacak ve ekonominin
motor gücü haline sokulacaktır. Elindeki kamu kuruluşlarının
bir kaçı dışında kalanlar ya .batırılmıştır veya batak
durumda serumla faaliyet göstermektedirler. Bu konuda zaten
eleştirilerimizi sunarken Cuypfurvex1
in ve Sanayi
Holding1
in durumunu örnek olarak ortaya koymuştum.
Alınacak en acil önlem, özel banka kredilerinden
derhal kurtarılmaktır.
4 5 4 3 / . .
-4543-
Ve sermayelerini ihtiyaç duymayacakları oranında
artırmak olacaktır. Alacağımız diğer önlemlerle
de Kamu İktisadi Teşebbüslerinin devlet desteğinde
etkin kuruluşlar olarak çalışmaları sağlanacaktır.
Kamu iktisadi Teşebbüslerinin kredi ihtiyaçlarının
hizmetinde olacak bir devlet yatırım ve finansman
bankası oluşturulacaktır. Partimiz Cumhuriyetçi
Türk Partisi sanayi sektörünün yeniden reorganize
edilmesi gereğine inanır. Şöyle ki, çalışanların kendi
yöneticilerini kendilerinin seçeceği bir yapı oluşturmak
üzere üretim cinsine göre, sanayi sektörü dedim, yani Sanayi
Holding'i kastediyorum, mevcutların da İslah edilmesi
-ve yenileri ile birleştirilmek suretiyle etkin yeni Kamu
İktisadi Teşebbüsleri kurulacaktır. Kurulacak olan
Cumhuriyetçi Türk Partisi hükümetinde, KİT'ler bakanlığı
oluşturulacaktır. Bu bakanlığın oluşturulması ile tüm KİT'ler
bu bakanlığa bağlanacak, böylece Kamu iktisadi Teşebbüsleri
politikaları ile ilgilenecek bakanlığın kadrolarının —
/
TİCARET VE SANAYİ BAKANI ÖMER DEMİR (Yerinden) -
Bir kaç tane de devlet bakanlığı olsun.
MEHMET CİVA (Devamla) - Geleceğe yönelik olarak
politikaları ile, KİT politikaları ile ihtisaslaşması
sağlanmış olacaktır. Bu şekilde bir organizasyon Kamu
İktisadi Teşebbüslerinin verimli kuruluşlar olarak çalış-
malarının sağlanmasında belirleyici olacaktır. Kamu İkti-
sadi Teşebbüslerinin her türlü siyasi etkenden uzak tutul-
masına ve geçmişte yapıldığı gibi partizanlık yuvasına
dönüştürülmelerine, politik bir seçim mülahazaları ile
isabetsiz ve ihtiyaç duyulmayan personel istihdam edilme-
lerinin önlenmesi için en etkin tedbirleri alacağız. Bunun
sağlanmasının yolu olarak Kamu iktisadi Teşebbüsleri
yönetimleri bunlara fırsat vermeyecek şekilde organize
edilecektir. Tarım alanları işleyen veya işleyecek olan
tesisler, yeni bir re-organizasyona tabii tutularak doğrudan
üreticilerin malı olacak şekilde köy kooperatiflerine
dönüştürülecektir. CTP iktidarında gerek Kamu iktisadi
Teşebbüslerinin...
t . C l . l . /
TARIM VE ORMAN BAKANI TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)
Sen bile inanman Civa.
9 MEHMET CtVA (Devamla) - E, sen inansan zaten bunları
bugüne kadar yapardın. Sen...
* TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla) - Sen bile inanman.
MEHMET CÎVA (Devamla) - Kurulmuş olanları mahvettin,
kuruttun. Senden birşey beklediğimiz yok ya. Biz yapa-
cağız bunları.
RASIH KESKİNER (Girne)(Yerinden) - Ormanları bile
yok etti.
MEHMET CÎVA (Devamla) - CTP olarak biz, yapacağız
bunları. Senden birşey beklediğimiz için değil, biz buradan
Meclis aracılığı ile fralka, vatandaşa partimizin politikasını
aktarıyoruz ve sizin politikalarınızı eleştiriyoruz.
Siz buna i n a n s a n ı z —
FADIL ÇAĞDA (Girne)(Yerinden) - Yurttaşın yaşam hakkını
ortadan kaldırmaya yönelik zehirlemeyi gündeme getiren
tarım Bakanının söyleyecek sözü var mı, olabilir mi?
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devamla) - Hadi de bir
bakanlığımız daha var.
MEHMET CİVA (Devamla) - Halkın umudu artık Cumhuriyetçi
Türk partisindedir.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla) - 0 kadar.
MEHMET CİVA (Devamla) - Sizden umudu kesmiştir.
Sizden ne umut bekleyebilir? Siz...
J _
-4545-
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla) - Hadi
A l t ı n a y —
MEHMET CÎVA (Devamla) - Siz kazananlardan vergi
alamıyorsunuz ve sarıldınız kooperatiflerin boğazına ve
İngiliz döneminde bile vergi vermeyen kooperatiflere
vergi tarhettiniz. Bu kadar gaddarsınız bu konuda. Bu
kadar vahşice saldırıyorsunuz Kamu iktisadi Teşebbüslerine
ve KİT'lere. Niçin? Çünkü inançsızsınız. Çünkü
büyük sermaye yandaşı olmuşsunuz. Büyük sermayenin
güdümüne girmişsiniz, vurguncu kaçakçıların bekçisi
konumuna girmi$siniz.
FADIL ÇAĞDA (Yerinden)(Devamla) - Kaçakçıların.
RASIH KESKİNER (Girne)(Yerinden) - Söyle de
tamamdır.
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devamla) - İnançsız diye
sana diyor.
4546/..'.
-4546-
MEHMET CÎVA (Devamla) - CTP iktidarında gerek KİT'lerin,
gerekse kooperatiflerin sanayi sektöründe etkin kuruluşlar
olarak en verimli şekilde çalışmalarını sağlamak, kaynak
ve istihdam .. yaratan kuruluşlar olmaları için her türlü
olanak sağlanacaktır. Bu kuruluşlara işgücü ihtiyacının
niteliklerine göre teknik eleman, sağlanması, yerli
uzmanların yetiştirilmesi ve ihtisaslaşması, yabancı uzmanlar
istihdam edilmesi, kısa vadeli personel yetiştirilmesi
için planlama yapılacak ve KİT'ler bakanlığı aracılığı
ile devlet yönlendirici olacak, KİT'lerin ve köy kooperatiflerinin
yönetimleri siyasal nitelikli müdahalelerden korunacaktır.
Özel sektörün^ yapacağı sermaye yatırımları ihracata yönelik
olanları ağırlıkta olmak kaydı ile teşvik edilecek,
desteklenecek, her türlü ihracat kolaylığı sağlanacaktır.
Bugünkü faiz sisteminin devamı nedeni ile özel sektörün
yatırımdan uzaklaşmakta olduğu teşvik ve kolaylık görmeyen,
darbe üzerine darbe yiyen sanayi ve sanayici kapitalinin
kolay kazanç sağlayan ithalat komisyonculuğuna yatırmayı
yeğlemektedir. CTP iktidarında kapitalini değerlendirmek
isteyen özel kesimin sanayi alanına yatırım yapmaları
için çeşitli kolaylıklar, teşvikler ve özendirici önlemler
alınacaktır. Sanayi yatırımlarının planlanması ve yön-
lendirilmesi devlet eli ile sağlanacak, ilgili plana uygun
yatırım yapanların her türlü sorunlarına devlet eli ile
çözüm getirilecektir. Sanayicilere finansman teşvik ve
diğer kolaylıkların sağlanmasında önemli bir araç olan
sanayi kalkınma bankası CTP iktidarında dferhal kurulacak v e
'devreye sokulacaktır. Sanayicimizi olumsuz
yönde etkileyen elektrik kesinstilerine karşın kesin
çözüm getirilecektir. Yerli sanayi üretimi haksız dış
rekabete karşı korunacaktır, iç piyasada yerli üretimin
4547/..,
-4547-
kullanı İması özel programlarla teşvik edilip, desteklenecektir.
Sayın Başkan , değerli milletvekilleri; Cumhuriyetçi
Türk Partisi olarak sanayi ve ticaret için öngörülerimiz,
düşüncelerimiz global olarak bunlardır. Tabi bunların ayrıntıları
üzerinde burada duracak değilim. Bunu da belirttikten
sonra partim adına kısaca sonuca gelmek istiyorum. 1990
bütçesi —
FADIL ÇAĞDA (Girne) (Yerinden) - Seçim bütçesi.
MEHMET CİVA (Devamla) - Ulusal Birlik- Partisinin bir
seçim bütçesidir. Açık bir bütçedir, iflâs bütçesidir.
500,000,000,000*lık bütçenin 200,000,000,000'ı açıktır.
Kalem oyunları ile borçlanma, Şöyle, böyle, bütçe denk-
leştirilmiştir.200,000,000,000 'ı derhal borçlanıp seçimlere
yönelik,yani yatırıffiâ, üretime, tarıma teşvik ve desteğe
değil, seçime çyönelik partizanca amaçlar için kullanacak-
lardır. Eğer, seçimlerden sonra iktidardan düştüklerinde bu -'
borç iktidara gelecek olan CTP'nin boynuna kalacaktır.
FADIL ÇAĞDA (Girne) (Yerinden) - önlemlerini de
mutlaka alacaktır.
4548/,
MEHMET CİVA (Devamla) - Ancak Ulusal Birlik
Partisi Hükümeti de bunun hesabını verecektir. Bu
kalkınma bütçesi demek mümkün değildir.
bütçeye
SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANI Dr.MUSTAFA ERBİLEN
(Yerinden) - Cuma günü söyleyeceğin laflardır bunlar
be Civa.
MEHMET CİVA (Devamla) - Bu bütçe yabancı sermayeyi
ülkeye daha da pekiştirmek, ekonomik ve siyasi yaşamımızı
daha da denetim altına almak için hazırlanmış bir bütçe-
dir. Bu bütçe sanayiyi, tarımı, üretici sektörleri teşvik
eden, destekleyen bir bütçe değildir. Bu bütçe emekçi-
lerin ve çalışanların çıkarlarını, küçük esnafın, küçük
atölye sahibinin çıkarlarını gözetmeyen bir bütçedir.
Bu bütçenin %40'ı açıktır. Bu enflasyonu tırmandı-
racaktır, azd^racakt^r ve emeğin sömürüsünü artıracak-
tır. Hükümet üreticiyi çökertecektir, batıracaktır.
Bu bütçe ile ekonomi daralacak, dışa bağımlılık daha da
artacaktır. Bu bütçe bu topluma refah değil, mutluluk
değil, ancak felaket getirecek bir bütçedir. Bu bakımdan
Cumhuriyetçi Türk Partisi olarak biz, UBP'nin bütçesine
ret diyoruz ve UBP, yani çare olarak da Ulusal Birlik Partisi
iktidarından ülkeyi bir an önce kurtarmayı görmekteyiz.
Cumhuriyetçi Türk Partisi olarak...
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla) - İnanman sen
de hayal içinde geçti ömrün.
MEHMET CİVA (Devamla) 1990 bütçesi hakkında
Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Bütçesini irdelerken,
eleştirirken partim CTP adına söyleyeceklerim bunlardır.
İlginiz için teşekkür eder, saygılar sunarım.
4 5 4 9 / . . . .
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Mehmet Civa.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla) - 15 senedir
söylen kimseyi ina-ndıramadın Sayın Civa. Kimse inanmaz.
Fadıl bile bıyık büker sen konuşurken.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri; söz sırası Sayın
Mehmet Altınay'dadır. Buyurun Sayın Altınay.
FADIL ÇAĞDA (Yerinden)(Devamla) -
son bölümüne geldiniz artık, son bölümüne.
MEHMET ALTINAY (Gazi Mağusa) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 1983 yılında ülkemizde Kıbrıs Türk Mimar
Mühendis Odaları Birliğinin sanayi kongresi düzenlenmişti.
0 kongrede Hükümet kanadı dahil birçok kuruluşunuz sanayinin
sorunlarını masaya getirmiş, çalışmalar yapılmış. Ancak
o kongrenin sonuçlarını alarak Hükümet sanayiye bir yön
vermemiştir.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla) - Siz de mi
iktidar olacaksınız?
MEHMET ALTINAY (Devamla) - 0 günden bugüne
Mecliste genel görüşmeler yer aldı, bütçe görüşmeleri
yer aldı. Birçok hususlar tekrar ve tekrar bu kürsülere
getirildi. Ben bu konuşmamda ayrıntılarla zamanınızı
almak yerine, temelde politikalarda Ulusal Birlik Parti-
si ile olan ayrılıklarımız, bakış açılarımızı gündeme
getirmek isterim.
4 5 5 0 / . . .
-4550-
Zaten yaklaşan seçimlerle Ulusal Birlik Partisine bu kadar
yıl anlatamadıklarımızı bu birkaç ayda anlatmaya olanak
yoktur. Artık meselelerin halka götürmek çaredir, halk
bunun kararını verecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Toplumcu
Kurtuluş Partisi serbest piyasa ekonomisini öneren, Ulusal
Birlik Partisine karşı sosyal demokrasiyi savunan bir
partidir. Sosyal Demokrasi Ulusal Birlik Partisinin ön-
gördüğü düzene karşı siyasi, sosyal, ekonomik alanda yeni
bir yaşam biçimi olacaktır. Dünyamızda bu modern uygulamaların
yansımaları yüz yıllarca yaşanmıştır. Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinde de halkımız böyle bir seçeneğin uygulanmasın-
dan yanadır, ona inanıyoruz. Bu modelde değerli arkadaşlar,
biz diyoruz ki bu ülkenin somut koşullarında alternatif
model , sosyal demokrasinin ekonomik alanda alternatif
önceliği tarım, hayvancılık, hafif sanayi ve turizmdir,
önceliklerde ayrıcalığımız vardır. Ulusal Birlik Partisinin
topluma önerdiği, ticaret, bankacılık ve turizmdir. Bizim
buna karşı önerimiz tarım, hayvancılık, hafif sanayi ve
turizmdir. Bu noktada ayrılığımız vardır, öncelikli sektör
sanayimiz olmadığına gösre bu günkü sorunların da doğal
bir sonucu olarak kabul ediyoruz. Ulusal Birlik Partisi
Hükümetleri, sanayiyi öncelikli sektör olmaktan çıkardığı
için, buna paralel politikalarını da oluşturmamıştır.
Günübirlik kararlarla ticaret ve sanayi hayatını istikrarsız
bir duruma getirmiştir. Yıllar itibarı ile ithalat rejim-
lerinde sık sık değişiklikler, gümrüklerde yapılan
değişiklikler, sıfır gümrük uygulamasındaki değişiklikler,
Ulusal Birlik Partisinin çelişkili ve sanayiyi öncelikli
sektör ilan etmeyen politikalarının sonucudur.
4 5 5 1 / . . .
-4551-
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Toplumcu
Kurtuluş Partisi karma ekonomik sistemi öngürmektedir.
Zaman zaman Ulusal Birlik Partisi de , Cumhuriyetçi Türk
Partisi de karma ekonomik sistemi vurgulamakla birlikte
Ulusal Birlik Partisinden bu kavram üzerinde de bu noktadaki
bakış açımızda da farklılıklar vardır. Ulusal Birlik Partisinin
gürüşü karma ekonomik sistem içerisinde gelişmeyi, kalkın-
mayı umutlarını tamamen yabancı sermeyeye bağlamış bulun-
maktadır. Memleketimizdeki ekonomik hamleyi, kalkınmayı,
gelişmeyi yabancı sermayeye göre hesaplamış, umutlarını
ona bağlamıştır. Bize göre değerli arkadaşlar karma ekonomik
sistemde devlet kuruluşlarına yer vardır, kooperatiflere
yer vardır, özel sektöre yer vardır. Ancak ülkemizin içinde
bulunduğu sisyasi koşullara baktığımız zaman, biz diyoruz
ki yabancı sermayeye , hatta özel sektöre bu üretim
alanlarında fazla umut bağlamamak gerekir,
1
4 5 5 2 / . . .
-4552
özel sektör olsun, özellikle yabancı sermaye kârı öncelikle
öne çıkardığı için, bugünkü siyasi koşullarda, ülkemizde
de bu durum olduğuna göre, beklenen yabancı sermaye de,
beklenen özel yatırımlar da bu memlekette gerçekleşmez. 9
Siyasi istikrar, henüz yoktur. Kıbrıs Sorununun çözümü
görüşmeleri hâlâ sürmektedir. Bu bakımdan, bu alanlara
fazla bel bağlamamak gerekmektedir. Demek ki, bugünkü
siyasi koşullarımıza baktığımızda, sanayi yatırımlarında
kalkınmada, devletin öncü rolü, kooperatiflerin öncü rolü
esas olmalıdır. Nitekim, gerek yabancı sermaye bakımından,
gerekse özel sektör yatırımları, beklenen düzeyde değildir.
Devlet de bunlardan fazla umut ettiği için, son yıllarda
kooperatiflerin, devletin yeni yatırımlardan kaçtığını
görmekteyiz. Oysa bize göre, devletin ve kooperatiflerin
yatırımlarda da öncü rolünü üstlenmesi, sürdürmesi gerek-
mektedir.
Toplumcu KUrtuluş Partisi, ilke olarak yabancı
sermayeye karşı değildir. Belli koşulları olacak. Ama
bugünkü üretimde de, bu sektörden, bu kesimden de fazla
birşey beklememektedir. Ve bu koşullarda gelişen olaylara
baktığımızda, endişelerimiz de vardır, ülkeye belli: bir
teknoloji, knowhow getirecek bir yabancı sermaye, devletten
daha güçlü olmamak koşulu ile memleketimizin ekonomisini, <
ekonomisi, ile birlikte siyasi gücünü, demokrasinin
4 5 5 3 / . .
-4553-
etkileyecek boyutlarda gelişmeleri değerlendirmeye hazırız.
Tekelleşmeye kapı açmayacak bir gelişmeyi değerlendirmeye
hazırdır. Bugünse, bu alanda endişelerimiz vardır. Tarım
Bakanlığı Bütçesinde de söyledim. Bugün Ledsky ile,
Amerika Birleşik Devletleri Kıbrıs İşleri Koordinatörü
ile Sayın Asil Nadir'in görüşmesi, bu endişelerimizde
bizi haklı çıkarmaktadır. Ekonomik gücü, siyasi bir güç
haline gelmiştir. Bazı alanlarda tekelleşme eğilimleri
gündemdedir. Biz, yıllarca bunun için dikkatini Hükümetin
çekmeye çalışmaktaydık. Ama Hükümet, bu gerçekleri görmez-
likten gelerek, bu doğru yaklaşımı istismar etmeyi poli-
tikası haline getirmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demek oluyor
ki, karma ekonomik sisteme bakış açımızda da Ulusal Birlik
Partisi ile büyük ayrılıklarımız vardır. Ve bugün bağımsız-
lık dedi, bağımsızlık diye diye, Ulusal Birlik Partisi
memleketin bağımsızlığına da gölge düşürmektedir.
4 5 5 V . . .
-4554-
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünyamızda,
etrafımızda önemli gelişmeler olmaktadır. Avrupa Konse-
yinde üyelik için uğraş veren KKTC. Orada olan geliş-
melere AET içinde olan AET'lere uzak kalamaz. Bunları
görmezlikten gelemez.
Dünyada korumacılık konusu GAP'ta tartışılmaktadır
Geçen yılın bütçesinde bu konu üzerinde çok durduk.
Korumacılığın kaldırılması yönünde zenginler grubu
dedikleri ülkeler tartışmaktadırlar. Ama Amerika Birleşik
Devletleri dahi, kendi yerel sanayisi sözkonusu olmakta,
Japonya'ya karşı %200'e varan gümrük duvarları da kurup,
AET tarım ürünlerine karşı bnirtakım kotalarla gümrük-
lerdeki sınırlamalar getirilebiliyor.
Amerika Birleşik Devletlerinin de önüne geçmiştir
Ulusal Birlik Partisi liberal ekonomi, serbest piyasa
ekonomisi adı altında, onların da önüne geçmiş, dünyada
serbest piyasa ekonomisinin şampiyonluğunu üstlenmiş
bulunmaktadır. Oysa dünyada böyle birşey yoktur henüz
değerli arkadaşlar, bu yıl değerlendirilmeden sonra
diyoruz ki yerli sanayimiz, özellikle yerli hammadeye
dayalı sanayimiz desteklenmeli, korunmalı, teşvik edilmeli
dir. Hükümetin böyle bir politikası bugüne kadar olma-
mıştır bunun sonucu olarak yerel hammadeye dayalı sana-
yimizde tıkanma vardır. Bunun sonucu olarak diğer
sanayide sıkıntılar vardır. Sanayi sektörü kredi poli-
tikasıyla desteklenmemiştir. Sanayinin krediler içeri-
sindeki payına bakıldığında bu sonuç çıkmaktadır. Faiz
politikasıyla sanayi desteklenmemiştir. Kapanan tesisler
bu söylediğimizin işaretidir, kanıtıdır. Sanayimiz
desteksiz ve korumasız bırakılmıştır. Yerli hammadeye
dayalı sanayi yatırımları zamanında gerçekleştirilmemiş,
gerçekleşenler ise bugün atıl kapasiteyle çalışmaktadır.
4555-
Yerel üretime bağlı tesislerimize bakalım.
Tütün üretimine yönelik, tütün fabrikası, sigara
fabrikası olsun, tütün işletmeleri olsun, ya kapa-
lıdır, ya atıl vaziyettedir. En azından 1974
sonrasında tütün tesislerinde ileriye yönelik hiç
bir yatırım olmamıştır.
Bağcılık alanında, alkollü içki ve şarap
fabrikası konusu gündeme geldiğinde Ulusal Birlik
Partisi Mehmetçik'e gittiğinde işte size fabrika
yapıyoruz. Bu konu buralarda gündeme geldiğinde,
başkalarını sorumlu göstermektedir. Ulusal Birlik
Partisi, bağcılığa paralel alkollü ve içki şarap
fabrikası yatırımının sahibi mi? Sorumluluğunu taşı-
yor mu? Bu konu gündeme geldiğinde başkaları işaret
ediliyor. Mehmetçik'e gidildiğinde bu yatırım yapıl-
mıyor. Ulusal Birlik Partisi böyle bir yatırıma
taraftarsa, gerek görüyorsa ona sahip çıkmak zorun-
dadır. Bu tesisi de faaliyete, devreye sokmak zorundadır.
4556/...
4556-
Bugün bu tesis henüz devrede değildir ve bağcılığa paralel
düşünülen bu tesis dikkate alındığında, Ulusal Birlik
Partisi politikası iflâs etmiştir. Bir yanda tesis bitiyor,
yakında teslim edilecek, öte yanda bağlar sökülmektedir.
Bu, politikasızlığın ta kendisidir. Bu memlekette bir
dönem sütler döküldü. Süt fabrikaları sütleri işleyemedi.
Şimdi ya bu tesisler hayvancılığın geriye gitmesi sonucu,
o dalda ekmek parasını kazanan insanların üretim ve yaşama
koşullarının geriye gitmesi sonucu ya kapalıdır, ya da
düşük kapasite ile çalışmaktadır.
Zeyko yağ tesisleri. Bu, zeytin ağaçlarından zeytine,
zeytinyağına, Zeyko Fabrikası ile ilgili bir olaydır.
Yıllarca bu konu tartışıldı. Bir taraftan zeytincilik
katkı geliri, bir taraftan o tesisin işletilmesi. Hükümet
bu konuda, doğru bir politika koyamadığı için, sonuçta
hem üretimde bu alanda bir çıkmaza girildi, hem de ithal
yağla yerli bir üretim yarışa sokuldu.
Et Kombinası, yerli hammaddeye dayalı bir işletme
olarak düşünüldü. Yıllarca bu köylüye kuzular satılmadı,
Et Kombinasının bitmesini bekliyoruz. İhracat tıkantı,
Et Kombinası umudu olarak gösterildi. Şimdi seçime girerken
buzluk kısmı çalışacak. Ama bize, bugüne kadar böyle söy-
lenmedi. Halka bugüne kadar böyle söylenmedi. Derisi,
kemiği, kanı işlenecek komple bir tesis dendi. Demek ki
ya hesabınız kitabınız yanlıştır, iyi bir plânlama yapıl-
mamıştır, halka doğrular söylenmemiştir veyahutta doğru
iseydi bu tesis bugün üreticinin, hayvancının, halkın,
memleketin, sanayinin bir parçası olmalıydı. Bu da yok.
4557/...
-4557-
Narenciye sektöründen. Bu konuyu çok getirdik
gündeme değerli arkadaşlar. Bugün siz, önünüze gelen
özel şirkete, paketleme tesisi yaptırdınız. Bu alanda,
atıl kapasite yarattınız. Kaynak israfı yarattınız. Bugün
Hükümet, milyonlarca lira olarak atılan ve yapılan bu
tesislerin kaç tanesi kapalıdır, söyleyebilir mi?
Narenciye sektörlerinin bugün bir kısmı kapalıdır. Atıl
bir potansiyel orada duruyor. Bir devlet şirketinin
Magosa'da 3 tane fabrikasından 2 tanesi kapalıdır. Hani
bu memlekette sermaye sorunu vardı? Siz, eğer mevcut
potansiyeli kullanmazsanız, atıl yatırım yaparsanız, el-
bette ki kaynaklar yetişmez. Siz, kendi kaynaklarınızı
en verimli, en rasyonel biçimde kullanıyor musunuz? Bunu
şikâyet eden Hükümet, daha yakın zamanda yapılan yatırım-
ları orada kapalı tutamaz. İşsizlik pahasına, o fabri-
kaları kapalı tutamaz.
4 5 5 8 / . . ,
-4558-
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugünkü
banka ve kredi politikası içinde, sizin öncelikli sektör-
leriniz içinde memlekette beklenen yatırımların gerçek-
leşmeyeceği aşikârdır. Yatırım kaynak gerektirir. Kaynaksa
vardır. Ama siz de Hükümet olarak bütün kaynakları
ticari bankaların emrine veren hükümet, Merkez Bankası
Yasası, Bankalar Yasası doğrultusunda kaynakları üretime,
yatırıma, sanayiye yönlendirmeyen Hükümetin bu memleket-
te gerçekleştireceği yatırım yoktur. Bu faizlerle gerçek-
leştireceği yatırım yoktur. Kalkınma Bankası kursanız
mesele kaynak meselesidir, kaynak ister. Bu faiz poli-
tikası ile de kolay bir iş değildir. Bugün Hükümet
banka hissedarlarının emrine vereceğine kaynakları,
kredi bankasında Boyacı Ailesi, kaynakları kullanma
hakkına sahiptir. Diğer bankalarda o bankanın hissedar-
ları, yani bu memleketin çıkarlarına göre değil, o
bankanın yöntemlerine hissedarlarının çıkarlarına göre
kredi mekanizması işlemektedir. Böyle bir
bankacılık sistemi de dünyanın hiçbir yerinde yoktur.
Serbest piyasa ekonomisi dense bile hükümetler kaynak-
larını bu kadar başı boş kullanılmasına hiç bir hükümet
müsaade etmez. Bizde bankacılık sistemi içerisinde
zaten istatistiki rakamlar Merkez Bankası yayınları,
hükümetin yayınladığı rakamlar göstermektedir ki bu
sistem içinde kaynakların aslan payı ticaret sektörünün
emrindedir. Arada alıp satmakta da milyarlık kârlar
varken, getirdiniz vergi bağışıklığı olanakları içeri-
sinde bu kârlar varken adam gelip sanayi yatırımı niye
4559/...
4559-
yapsın? Konfeksiyon alanında sınırlı bir gelişine var.
Yalnız dikkatinizi çekerim, o alanda yatırım yapanlar
ingiltere'den gelen müteşebbislerdir. Bizim geçmişte
konfeksiyon alanında olanlarımız ise bugün ticaret
sektöründe, araba ithalatındadır, televizyon ithala-
tındadır. üretimi bıraktılar. Onun için o konuda da
çok yanıltıcı olmayalım. Bugünkü bankacılık sistemi
içerisinde yatırım yapmak, onlara göre pek akıl kârı
değil. Çünkü adam satmak, elli milyon pazara mal satmak
varken üretim yapıp bu sektörde çalışanlar başını ağrıt-
maz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özel
sektör sanayi kuruluşları olsun, devlet şirketi Sanayi
Holding'e bağlı kuruluşlar olsun, Ulusal Birlik Partisinin
çelişkili üretimi ikinci plâna iten politikaların sonucu
krize girmişlerdir, ithalat politikası ile Ulusal Birlik
Partisi bu tesisleri krize sokmuştur. Bugün inşaat
sektöründe bir hareket vardır diğer sektörlere göre.
Ama inşaat sektörünün bütün boru ihtiyaçları ithal
edilmektedir. Mağusa'daki boru fabrikasının bugün
kapaslı bulundurulmasının hiç bir izahı yoktur.
4560/...
- 4560 -
Yıllardır çalışan, iç piyasanın ihtiyacını gören çelik
boru fabrikası kapatılmış, oradan çalışanların ekmek
kapısı kapanmış, ama ithalatçılık yoluna gidilmiştir.
Demek ki bu alanda o tesis korunmamış. O tesiste çalışan
insanların ekmeği ile de ithalâtçılık uğruna oynanmış.
Bugün bu tesis kapalıdır.
Bisküvi fabrikası. İzahı mümkün mü? 1990 yılına
girerken, orada yapılan üretimler daha da geliştirileceğine,
ihracat potansiyeli olan bu tesis yıllardır çalışır da
neden şimdi kapalıdır? Acaba bisküvi fabrikasının kapanışına
bisküvi ithalâtçılarına Hükümet yenik mi düşmektedir?
Onların çıkarları ağır basmıştır, onlara olanaklar sağlan-
mıştır da bizim üretim yapan bisküvi fabrikamız kapanmış
mıdır? Neden kapalıdır değerli arkadaşlar? Neden?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; plâtik alanında
da atıl kapasite yaratılmıştır. Sanayi Holding'e bağlı
plâstik fabrikalarının ihracat potansiyeli varken, bu
memlekette yeni yatırımlara gidilmiş, bu alanda büyük
bir potansiyel atıl olarak durmaktadır. Sizin kaynakla-
rınız o kadar çok mudur ki, bu alanda da atıl kapasite
yaratabiliyorsunuz? Ama halka döndüğünüzde kaynak sıkın-
tısından söz ediyorsunuz. Bir tanesi bunların Magosa'da
söküldü, Bordo Plâstik Fabrikasına taşındı. Sorduk, o
araç gereç, tesisler bugün çalışıyor mu? Bordo Plâstik
Fabrikasında bir kenarda duruyor. Çünkü Bordo Plâstik
Fabrikasının mevcut tesisleri bile, tam kapasite ile
çalışmıyor.
4561/
- 4561 -
Torba fabrikalarının durumu olsun, diğer tesis-
ler olsun, bu tesislerin ülke ihtiyaçlarına göre üretim
yapmadığı, bu tesislerin kredi, sermaye sorunlarının
çözümü yönünde hiçbir adım atılmadığı için, bugün bir
taraftan işsizlik sorunu ortada dururken, bu fabrikalar
kapanmış, o tesislerde çalışan insanlara ekmek kapıları
kapanmıştır.
Bu durum, değerli arkadaşlar; çok üzücüdür. Bu
memlekette bir kısım insan, Sayın Başbakanın işsizlik
yoktur demesine bakmayın. Hükümetin rakamlarına bakmayın.
Peki, işsizlik yoksa, Sanayi Holding'de sadece çalışan
binlerce işçi bugün sayısı kaçtır Sanayi Holding'de çalışan-
ların, nerededir? Ne yapmaktadırlar?
Ve bunun ötesinde, inşaat sektörü değerli arkadaşlar;
inşaat sektöründe toprak sanayii işletilmemiştir. Atıl
kapasite vardır. Yüzlerce insanın çalışabileceği bir
potansiyel vardır. Tuğla fabrikaları ne oldu? Kiremit
fabrikaları ne oldu? ihracat yapan alçı, kireç fabrika-
larımız o potansiyelimiz nerededir? Hükümet bunları işle-
tecek, bunları harekete geçirecek plan ve programlardan
bugüne kadar yoksun kalmıştır. Bugünse inşaat sektörü-
nün önemli girdileri, ithalâtçıların elindedir. Bunların
kimisi ithalât alanında tekeldir. Hükümet, bu
tekellerden hiç rahatsız değildir.
4 5 6 2 / . . .
- 4562 -
Bugün demir ithalatı yapan kaç kişi vardır? Tuğla ithalatı
yapan kaç kişi vardır? Kereste ithalatı yapan kaç kişi
vardır? Çimonto ithalatı yapan kaç kişi vardır? Bir
kaç kişi olsa bile bunlar arasında bir anlaşma gayet
kolaydır. Hükümet bu alanda halkın sömürülmesinden,
soyulmasından hiç rahatını kaçırmamaktadır. En azından
yerli sanayimizi harekete geçirerek bunların önüne
geçmeyi düşünmemiştir. Plân ve programlardan yoksundur.
Yıllardır geliniz bunları konuşalım, bunlar için plân
programlar yapılsın. Toprak sanayimiz harekete geçiril-
sin, bu potansiyelimiz devreye konsun diye çok söyledik.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu alanda
da Hükümet ne dünyadaki gelişmelere göre, ne AET'deki
gelişmelere göre, ne de memleketimizin gerçeklerine
göre bir sanayi politikası üretmemiş, var olanları
da yıkıp götürmüştür. Geçmişte Kooperatif Merkez Bankası
sıkıntılı dönemlerde bir çok yatırımları bu ülkede
gerçekleştirmemiştir. Süt fabrikası, yem fabrikaları,
bunlar geçmişte yapılabilmiş ve bu Hükümet şimdi bunları
neden yapamamaktadır? Yapmak istememektedir.
Sayın Başkan, değerli mi 1letveki1leri; gümrük
birliği konusunu ve AET'ye üyelik konusunu geçen yıl
yine gündeme getirmiştim. Bu konularda uzun uzun görüş-
lerimizi ortaya koymuştuk. Ancak öyle inanıyorum ki
geçen yıl başka bakandır, bu yıl yeni bir bakandır.
Ama geçen yıl bizi dinleyen aynı konuları tekrarlamak
istemiyorum. Geçen yıl bütçede yaptığım konuşmama ek
olmak üzere tekrar bir suretini Başkanlığa veririm.
Sayın Bakandan ricam, en azından bu tutanakları okuması-
dır. Bizim dışımızda olsa da gümrük birliği Güneyle
gerçekleşmiştir. Türkiye'nin AET'ye üyeliği gündemdedir.
Bir gün dedim biz, bizim dışımızda da gümrük birliği
4 5 6 3 / . . .
- 4563 -
ve AET içerisinde kendimizi bulabiliriz. Kaldı ki bugünkü
koşullarda bile ihracatımızın konfeksiyon ürünleri
olsun, sanayi ürünleri olsun öenmli bir kısmı AET ülke-
lerine ihraç edilmektedir. Biz değerli arkadaşlar kendi-
mizi bu gelişmelere göre tedbirlerimizi, plân ve prog-
ramlarımızı yapıyoruz. Hükümetin Beş Yıllık Plânında,
Hükümetin yıllık programlarında AET1
ye ilişkin gümrük
birliğine ilişkin önemli herhangi bir görüşü yoktur,
göremedik. Bir bilgi birikimi var mıdır? Yani bu alan-
daki gelişmeler bir yerlerde toplanıyor mu? Bu işlerden
sorumlu bir birim Hükümette var mıdır? Gümrük birliği
ve AET konularını inceleyin, değerlendirin, bilgileri
toplayan, Hükümete ışık tutan bir birim mevcut mudur?
Lisan konusunu Eğitim Bakanlığı Bütçesinde
getirdik. Lisana kadar değerli arkadaşlar, dünya değişiyor.
Yani siyasi, ekonomik, sosyal dengeler oluşuyor. Yetiş-
memiz lâzım dünyaya dedik, Sayın Bakan Salih Coşar
da doğrudur, doğrudur ama önce buna yönelik birimlere
bilgi birikimini toplamamız, toparlamamız gerekmek-
tedir. Bu konuda biz genel görüşme istedik, gündem
dışı konuşma yaptık. Bu konular gündeme gelecek dendi.
Hiç bu konuda ne yapılıyor bilmiyoruz ve rahatsızız.
Gümrük birliği yürürlüğe girdi, öyle gündeme gelecektir.
Ama biz bunlara karşı hazırlıksız yakalanacağımızın,
bunun sıkıntılarını yaşayabileceğimizin endişesi içerisindeyiz.
4 5 6 4 / . . .
- 4564 -
Bu gelişmeler içerisinde gümrüklerde değişiklikler
olur, kotalarda, miktarlarda değişiklikler gündeme gelir.
Hükümet olarak "bunlara karşı politikamız, politikalarımız
seçeneklerimiz ortaya konmalıdır. Bunlarla karşı
karşıya, yüz yüze gelmeden bu politikaları değerlendirmek,
onarmak zorundayız, buna işaret ediyoruz. Yine ihraç
ürünlerimize baktığımızda teknelojimizi, kalitemizi
standartları dünya koşullarına uydurmak zorundayız.
Aksi halde bu acımasız pazarlayıcısı içerisinde mal
satmak kolay birşey değildir. İhracatta bunu yaparken
ithal mallarında da belli standartla kalitelerine dikkat
etmek zorundayız. Bu konuyu bundan önce konuşan arkadaş-
lar da gündeme getirdiği için üzerindç ayrıntı ile
durmak istemiyorum. Ulusal Birlik Partisi görülüyor ki
meseleye, ekonomiye hep ticaret açısından bakmakta,
ithalat açısından S bakmakta ama ihracat konusunda
değerli arkadaşlar, kendine düşeni döviz gelirlerimiz
ihracatımız bakımından yeterince önlemler almamaktadır.
Bunun sonucu olarak geleneksel birtakım ihraç ürünleri-
mize pazar kapıları kapanmış, pazar payımız azalmıştır.
Tütünde' bugün pazarda sıkıntılar olduğu söylenmektedir,
ffİKta bir tıkanma gündemdedir. Sebze ihracatı durmuştur,
ithalat yerini almıştır değerli arkadaşlar. İthalatçı
bir ülke durumuna geldik. İhracatı Hükömet yeterince
korumamış, zamanında tetbirler alamamıştır. Patateste •• I
ihracat ithalat adasındaki dengeyi bulaianış kendi patates
simiz 400 U'dan alınıp satılırken halka ithal patates
800-900-1000 liraya kadar satılmıştır. Batak şirketler
konusunda hükümetin yaklaşımlarını eleştirmek gerekiyor.
Bugün değerli arkadaşlar birçok şirket batmıştır gitmiştir,
alacağını alamayan işçiler vardır, alacağını alamayan
köylüler, üreticiler vardır. Bu şirketler oluşurken
4 5 6 5 / . . . .
- 4565 -
şirketlerin sermayeleri, kuruluşları ince elenip
sık dokunmalıdır. Ayni kişiler yetersiz sermaye
ile aynı amaç için şirketler kurabilmiştir.
Narenciye sektöründe özellikle şirketler işçinin
ve üreticinin alacaklarını dolaşmak için başka
şirketler kurmuş, ayni alanda icrai faaliyet yap-
mıştır. Hala tiugün Mağusa'da bir Narin Şirketinden
parasını alamadığından şikâyet eden üreticiler vardır.
KENAN AKIN (Gazi Mağusa) (Yerinden) - Savcı
da vardır.
*
MEHMET ALTINAY (Devamla) - Bunların içinden
bir savcı arkadaşla görüştük. Ben savcı olarak arka-
daşımdır diye verin dedim,üreticiler de paralarını
alamadı,savcı da parasını alamadı. Savcı bile kendini
koruyamadı bu şirketlerin düzeninden değerli arkadaş-
lar. Bunlar üretimi, narenciyeyi, pazarlamayı olumsuz
etkileyen dış itibarımızı da olumsuz etkileyen olaylardır.
4 5 6 6 / .
- 4566 -
Bunlar konusunda dikkatli olmak gerekir» Şimdi narenciye
sezonunda yine yeni yeni şirketler devreye girmiş, batanlar
gitti, yeniler geldi. Güvencesi bu üreticinin bu işçinin
bu halkın nedir? Patates halkımızın temel tüketim maddesi devlet
denetiminden Içıkarılmıştır. Geçen dönem tohum ithalatına
devretmiştir Toprak ürünleri Kurumu Bu yıl hiç tohum ithalatına
gitmemiş,hiçbir çalışma da yapmamıştır. Geçen yıl iç piyasa
için da soğuk hava depolarına hiç patates konmamıştır, tedbir
alınmamıştır. Bu yıl sonbahar ürünü hasat dönemidir. Nerede
özel şirketler değerli arkadaşlar? özel şirketler hasat döiemi
geldi dedi ki, bu fiyatlar bizi kurtarmaz çekildi köşesine
Çürüyor. Yani özel şirketler kâr olduğu zaman gündemdedir.
Siz üreticiyi korumasız . desteksiz bırakırsanız bir gün
bugünkü patates üretimi pazarlaması konusunda politikanız
çok üreticiyi bu yükün altında bırakabilir. Bu üretim dalı
oyuncak değil diğer üretim alanları gibi.Ağır faturası olan
uğraştır, çok risklidir. Büyük tehlikeler ataşımaktadır.
Ve halkın da temel bir tüketim maddesidir günü birlik şirketlerin
kararlarına göre bir üretim 'faaliyeti sürdüremezsiniz ve size
söylüyorum,bugün yürüttüğünüz bu politika bu üreticiyi batıra-
bilir,bu memleketi tu temel üretim maddesinden mahrum bırakabilir.
Ne üretimi ne de tüketimi bugün bu memlekette olmayabilir.
Serbest ticaret adı altında halkın çıkarlarını unutturuz.Bunları
hatırlatmak istiyoruz. Özellikle halkın temel tüketim mallarında
devlet kenara çekilip de seyirci kalamaz.. Bu liberal ekonomilerde
de bu anlayış yoktur değerli arkadaşlar. Bugün liberal ekonomi-
lerinde de halkın gühlük temel tüketim maddeleri devlet koruması
altındadır üreticinden tüketimine kadar. Devletin desteği, koru -
ması* gözetimi bu alanlarda esas olmalıdır. Bugün Ulusal Birlik
Partisinin yaklaşımı bu alanlarda dünyanın hiçbir yerinde yoktur
değerli arkadaşlar. Memlekette sanayi isterseniz alt yapısını
oluşturmak zorundasınız. Bir ülke düşünün ki, elektrik bakımından
bağımlı olduğu için işçisi güneyde grev yaparsa siyasi nedenlerle
kesintiye giderse değil memleketin sanayi şartları kahvecinin
buzluğu çalışmaz duruma gelirse, kasabın buzluğu çalışmaz duruma
gelirse, BaiBngoauB tcrnocunun. tezgahı çalışmaz duruma gelirse,
sanayici ne elektrik kesilir şartlarım durur üretimimi yapamam.
Yaptığım anlaşmaları yerine getiremem endişesi içerisinde olursa
böyle bir ülkede ^ansyiyi geliştirmek teşvik etmek mümkün mü?
Eher<ji sorunum olduğu ülkede sanayiyi geliştirmek kalkındırmak
kolay bir iş değildir değerli arkadaşlar. Onun için sanayi dendi mi
- 4567 -
Enerji, haberleşme, ulaşım sorunlarının hala daha
ciddi sorunlar olduğu 1990 yılında sanayiyi geliştir-
menin olanağı var mı? îşte en büyük istikrarsızlık
alt yapıda . Yabancı sermaye dediğiniz gelse de hep
araştırdık ulaşım, alt yapı, haberleşme bunlardır .
E, 1990 yılında hâla daha ihaleye gidildi, ciddi bir
gelişme bu alanda yok. Ama elektrik faturaları
tabardığı zaman bir fon oluşturulacağı halka söyle-
miştir. Şimdi ise Türkiye'den bu konuya bir yatırım
beKLenmektedlr, Bu konuda Ulusal Birlik Eartisi kendi-
sini savunamaz,çünkü şu ana kadar bu alanda bir tek
çivi çakmamıştır. Şimdi seçime gidiyoruz,zaten ömrü
yetmeyecektir,bu enerji sorununun da diğer sorunlarla bir-
likte Hükümet altında kalacaktır. Bu da geleceğe
yönelik hiçbir ciddi çalışması Hükümetin olmadığının
en önemli kanıtıdır. Enerji alanında, haberleşme,
ulaşımda bugün bu yatırımcıların yüreğine gelecekte
yatırım yapmaya çalışan ile düşünenleri yüreğine
hiç su dahi serpememiştir. Eylemde ise hiçbir şey
yoktur. Safcveci buzluklarının, kasap buzluklarının,
çalışamadığı bir memlekette köklü sanayi yatırımları
gündeme gelemez. En önemli ve ivedi sorun sanayinin
önündeki budur. Serbest Ijölge uygulaması yıllardır
devam etti. 0 konuda da Hükümet bir politika koyamadı.
Orası üretime yönelik bir serbest bölge mi düşünülmüştür.
Orası ticarete, transit ticarete depolama imkânları
sağlayan bir serbest bölge olarak mı gündeme gelmişti?
Hükümet bugün bile bu alanda henüz, bir politikası
yoktur, ve bugün serbest bölgeden ne söylerse söylesin
Hükümet 1980'li,yıllardan beri söylediklerini, bekle-
diğini, bulamadığını kabul etmek zorundadır.
4568/...
- '4568 -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizde fiyat anarşisi mevcuttur. Piyasadaki fiyatlar
dövizlere göre oluşmaktadır, ülkede iki şey
dövizin dışında saptanmaktadır. Birisi maaş ve
ücretlilerin ,işçinin asgari ücreti, üreticinin
ürün fiyatları ve devletin gelirleri. Geri kalan
herşey dövize göre hesaplanmaktadır. Çarşıda nereye
giderseniz fiyat sorduğunuzda döviz olarak fiyatını
alırsınız.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) - Ziya
Bey de hayran hayran seyrediyor "burda bak, maşallah.
ERDAL SÜREÇ (Yerinden) (Devamla) - Aslında »
sizin dinlemeniz lazım.
MEHMET ALTINAY (Devamla) - Sizin dinlemeniz
lazım ama artık değişmez, halkın dinlemesini isteyeceğiz
artık biz.
TİCARET VE SANAYİ BAKANI ÖMER DEMİR (Yarinden)
(Devamla) - Halk da bizi dinler.
MEHMET ALTINAY (Devamla) -Değerli . . -
arkadaşlar bu konuda da...
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) - Ziya
Bey dinler ya kâfi.
MEHMET ALTINAY (Devamla) - Fiyat anarşisi ile
bir mücadele devlet politikası olmalpdır. Yalnız
bu mücadele devletin memurlarının çarşıda gezip
fiyatlara etiketlere bakması ile olmuyor. Eğer memurların
girişimleri ile fiyatların denetlenebileceğini sanmak
yanlıştır, o da yapılmalıdır . Ancak ondan ^da daha
önemli fiyatları belirleyen, etkileyen devletin ürettiği,
kuruluşlarının ürettiği ürünlerin fiyatlarıdır , Koopera-
tifler olmalıdır, belediyeler olmalıdır. Hükümet ne
kooperatiflere., ne belediyeler.e , ne de devlet kuruluşlarına ..... _ .1 V, O rrKr>ro"U
- 4569 -
Kooperatifler, tüketim kooperatifleri devreden çıkarılmıştır.
Her köye, her mahalleye kadar ulaşan tüketim kooperatiflerinin
bugün piyasadaki fiyatları denetlemekte rolu nedir? Kooperatif
Merkez Bankası levazım şubesi bile devreden çıkarılmıştır.
Oysa bugüuı fiyat anefpşisi ile mücadele ettiğini söyleyen
hükümet en başta kooperatifleri güçlendirerek ücra yerlere
kadar tüketim kooperatiflerini yaygınlaştırarak piyasada bir
denetim görevi üstlenmeliydi. Hükümet söyleyebildi mi? Fiyat
anarşisi ile mücadelede kooperatifleri ne gibi roller
verilmiştir, devlet kuruluşlarına ne gibi roller rer.iİBİştir*
Bu konuda politikaları nedir? Yok. Fiyat anarşisi ile mücadelede
hükümetin bir de fiyat istikrar fonu vardır. Milyarlarca kaynak
bu fonda birikmiştir, toplanmıştır. Hükümet gerçekten bu fon-
daki kaynakları amacına yönelik hedeflerde kullanıyor. Hükümet
fiyat' anarşisine mücadele için bu fonlardan fiyatları,
denetlemek için nerelere harcama yapmaktadır..Bunlar elimizdedir.
Etkin bir müdale bu alanda da konmadığı açıktır. Hflkümet
bütçe açıklarını gidermek için bu fonu kullanmaktadır ama esas
amacına yönelik harcamalarda bulunmamaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kooperatif
Merkez Bankası süt konusunda bir broşür bastı ve dağıttı.
Burada bir takım alınan tedbirlerden bahsediyor. Devlet labaratuva
rının 5-12,7-12/H-12*de yaltağı tahlillerin sonuçlarını açıklıyor.
Ve bize t&ketjLİİller olarak diyor ki, bu tarihlerde tahlif
yaptık, sütlerimizde bir prefckan yoktır , Tüketiciler olarak
rahatlıkla tüketebilirsiniz. Peki bu tarihlerden önceki tahlil
sonuçları yok. Bu tarihlerden Önceki sütlerle ilgili bir
mesaj yok. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı olarak hükümetin bize
söyleyeceği, vereceği mesaj nedir? Dördünden sonraki sütleri
4570/...
- 4570 -
tüketebilirsiniz, rahat olabilirsiniz. Dördünden
önceki sütlerin durumu nedir? Hükümet hiçbir
şey yektur. Bütün imal «dilen sütler içilebilir
diyor mu? Burada banka bize 4-5 Aralıktan sonraki
tahlillerle geleceğe yönelik birşey söyler. j
Hükümetin, Sanayi Ticaret Bakanlığının bundan
»••eki üretilen ve satılan sütlerle politikası
nedir? Bu konuda da hükümetten açıklama istiyoruz.
Sayın Bafkan, değerli milletvekilleri;
k o n u ş m a m ı n sonucunu bağlamak istiyorum. Hükümet
sanayi alanında f&ktmizin potansiyelini diğerlen-
dirmeden uzaktadır. Hükümet sanayiyi planlı ve
programlı bir şekilde desteklememektedir» Bunun
sonucunda kapanan tesisler, yaratılan işsizlik
•ardır. Hükümetin kredi politikası, yatırım
politikası faiz politikası sanayiyi desteklemekten
uzaktır. Zaten hükümet sanayiyi öncelikli sekt»r «M*»çılaımiffcır.
4571/...
- 4571 -
Bize göre sanayi*hafif sanayi bu memleketin öncelikli
sektörleri arasında yer almalıdır. Halkımıza seçime
giderken bu politikaları götüreceğiz,Ulusal Birlik
Partisinin diğer politikaları yanında sanayi politikasının
da yargılanmasını isteyeceğiz. Bugün Mecliste bu söyle-
diklerimizin dikkate atamasına zaten olanak, yoktur. Nisanda
seçimler vardır#Ulusal Birlik Partisini yargılayacak
en büyük hakem olarak halkı görmekteyiz.Nisan seçimlerinde
de öyle inanıyoruz ki ticareti öb plana çıkaran Ulusal
Birlik Partisini üretici sektörler birlikte yargılayacak-
tır. Saygılar sunarım ve konuşmama ek olarak geçen yılki
bütçe konuşmamda yirmi daktilo sayfası tutan ve bugün
ayrıntı olarak bu vaktinizi daha fazla almanak için dile
getirmediğim konular! da ek olarak konuşmama sunuyorum,
saygılar sunarım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Altınay. Sayın
milletvekilleri söz sırası Sayın Kenen Akın'da.
Buyurun Sayın Kenan Akın.
KENAN AKIN (Oazi Mağusa) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Ticaret ve Sanayi Bakanının 90 yılı
bütçesinde Yeni Doğuş Partisinin görüşlerini belirlemek
işin söz almış bulunuyorum. Bir ülkenin kalkınmasında
en önemli faktör sanayi ve ticarettir. Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı ülkesinin,"devletinin ve insanının zengin
olmasını ve itibarlı olmasını temin edan bir kuruluştur.
Bu bakanlık vazifesini eksiksiz yaptığı takdirde ülke
ekonomisi devamlı güçlü olur. Ülkemizde sanayi ve
Ticaret Bakanlığı bir görüntü bakanlık durumundadır,
îsmi vardır cismi yoktur. Çünkü bu bakanlık ülkemizin
sanayi ve ticaret aktivitesine artıtıcı kalkınmaya yardım
edici dünya sanayi ve ticari politikasını ülkemize
yönlendirecek bilgi ve beceriyî göstermemiş ve de gerekli
çalışmaları uzun yıllardan beri yapamamış ve başarılı
4572/...
- 4572 -
olmamıştır. Bugün bu Hükümet sanayi ve ticaret
olarak Anavatanımız Türkiye ile bile gerekli köprüyü,
ahengi kuramamıştır. Ticaret erbabı ve sanayici
Türkiye'ye ürettiği malları belli himaye çerçevesinde
satamamaktadır. Bu hususta Sayın Başbakan ve hilafı
hakikat yapanlar da bulunmuşlardır. Böylece hem şahsi
itibarlarını düşürmüşler hem de devlet ciddiyetini
tahrip . etmişlerdir, ülkemizde sanayi ve ticari
politika bu MSkB etjin sorumsuzluğu sayesinde çağın
gerisinde kalmıştır. Bu eksiklik ve aksaklığın faturasıbı
millete ve vatana çıktığı. hu bütçenin ticari hacmine
baktığımızda gaHö^ektedir. Şöyle ki 242.000.000 dolar
ithalat,. 62.000.000 dolar ihracat, 180,000.000 dolar
ticaret dengesinde açık görükmektedir. Bu da
Hükümetin ticari politikasının, ekonomik politikasının
genel politikası»* iflas ettiği anlamını taşımaktadır.
Hükümet bu ülkedeki irili ufaklı birçok sanayi kuruluşunu^
SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANI MUSTAFA ERBİLEN
(Yerinden) - Hep sırada bir kişi iyidir.
KENAN AKIN (Devamla) - İşletmeyerek işletmeyi
ya kapatmıştır veya satmış bu suretle memeleket sanayi
ve ticareti Hükümet tarafından tahrip edilmiştir, Kapatılan
fabrikalarda üretilen mallar dışarıdan ithal edilir
hale gelmiştir. Fabrikada çalışan fakir fukara perişan
olmuş böylece ülkemizde sanayi ve ticaret gelişmemiş
istihdam büyük ülke sorunu olarak boy göstermiştir.
Bir ülkenin ticarelfi bedelsiz ithalatla bir yere gitmez.
Halkın refahına, hizmet edecek ekonomik bir politika ortaya çıkmaz.
4 5 7 3 / . . .
- 4573 -
Uzun bir zamandan beri ülke ticaret ve sanayisi
durma noktasına gelmiştir. Hükümet olarak yapıcı
bir tedbir bulundunuz mu? Her şeyde bile-Türkiye ile bile resmi
temaslarda kullandınız mı? İmalat sanayiinde
küçük ve ortş büyüklükteki tesisler, hafif tesis
sayılabilir.Fakat hükümet tarafından da korun-
malıdır. Serbest pazar ekonomisi başı boşluk veya
isteyen istediği fiyata satar keyfiliği değildir.
Hükümet gerekli tedbirleri almazsa eğer idrak edebili-
yorsa "nemlidir. Dünyanın her tarafında Amerika ve
JapenyaWa bile dffftetler kendi ekonomisini kendi sanayi -
sirikoruyucu tedbirler almışlardır. Ve alıcakları da
görülmektedir. Bu korumacılık ilkesi de hükümet tarafından ihmal
edilerek sanayi tanınmaz hale gelmiştir. Çok fazla
gerilemiştir. Sanayide kredi ve finansmandaki idari
mali, yerel tedbirleri almamışlardır. Organize Sanayi-
sindeki alt yapı hizmetlerindeki tıkanıklıklar sanayinin
gelişmesini önemli ölçüde etkilemiştir. Yerel pazarın
küçük olması yanında hükümetin yerli imalata milletçe
kabul etme yollarını aramamıştır. Fiyat ve kalite yönün-
deki dış pazardan rekabet eder duruma gelinmiştir.
Millet ve sayısız standarlardan u y a n l a bilmesi için
standarlar enstitüsünün açılması halen yapılmamıştır.
Serbest pazar ile ilgili faaliyetler ve politika hakkın-
daki hükümetin hiçbir değerlendirmesi yoktur. Sanayide
üretimin sürekli olması için planlar yapılmamıştır.
Sanayi üretiminde kullanılan ülkede üretilmeye» mallardan
gümrük vergisi yumuşatılmalıdır. İhracata dönük iş sahası
açmak isteyen yerli ve yabancı sermaye teşvik edilmelidir.
Henüz elektriğini dahi üretemeyen bir hükümet ile karşı
karşıyayız. Enerjinin olmadığı yerde, ülkede hangi sanayiden
hangi ticaretten, hangi refahtan ve mutluluktan bahsetmek
mümkündür.
S ^ y m BŞjşkan, değerli milletvekilleri; toptan
ve perakente ticaret sektörünün yarattığı katma değer bakımından
ve de hizmet dalı olması sebebi ile ekonomiye büyük bir
katkısı vardır. Hükümetin bunlardan haberi yoktur. Çünkü
ilgisi yoktur. Üretim ve kaynak yönünden dış ülkelerle
- 4574 -
%70»i tarım malları olurken, %30f
u sanayi ve mineral
ürünlerden müteşekkildir. Aldığımız mallar %90
sanayi ürünüdürJBıkhsda sanayinin ne kadar geri kaldığını
göstermektedir. îç ve dış kaynaklı malların dağıtım
ve kar oranını kontrolde tutulmalıdır ki fiyat artışa
l a r m m önüne geçilmesi aümkün olsun. Ambar ve soğuk
hava kuruluşları; çtafın gereğinin çok uzaktadrır. Organi-
zasyon eksikliği üreticiyi ve tüketiciyi mağdur etmek-
tedir. Üretici alın terini, elinin emeğini almazsa
kendisi de mağdur olur tüketici de istediği ölçülerde
mağdur olmaya devam ediyor demektir. Para bu
durumda aracılara kalmaktadır. Dışa dönük mal ve frzmet
üretecek vatandaşa istihdam sasstecak yabancı sermaye
desteklenmelidir. îş bilen bir hükümet, iş bitirici »bir
Ticaret Sanayi Bakanlığı olarak serbest piyasa ekonomisini
piyasanın rekabet içerisinde düzgün ve istikrarlı bir
oltamda çalışması için gerekli önlemlerin alınması
lazımdır. Söylendiği gibi hep tüccarın,esnafın istediği
gibi alınan ve istediği gibi satması yani başıboşluk
ve başı bozükluk içinde olması, çarşının ve pazarın
denetlenmesi bu desteğin, korkunun vatandaşı bilinçlendir-
dikçe kendisinin yapacağı ilgili Bakan tarafından söylenmesi
hükümetin ve Bakanlığın vazifesini yapmadığını ve de /\
hükümetin mevcut olmadığı teyit etmektedir. Dış Ticareti
artırmak için v pazarlama ve A ş t ı r m a e~tîdte|e$meli
üretimin artırılması- için ihracatı teşvik primleri ve
Uluslararası pazarlama teşvikleri kullanılmalıdır.
Ulaşım haberleşme finansman konusu ve kredi konuş
süratle hükümet tarafından halledilerek rekabet gücü olan
sanayi ürünlerimiz artırılarak etkin bir pazarla
organizasyonuna gitmek mecburiyetindeyiz.
4575/
- 4575 -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilk bütçenin
Meclise sunulduğu gün Sayın Başbakanımız sanayinin kalkındı-
ğını çok iddia ile vurgularken bugün birtakım güçlü fabri-
kalarımızın Ticaret ve Sanayi Bakanlığının beceriksiz elle-
rinde ne hale geldiğini vurgulamak istiyorum. 1974 sonrası
oluşan tabloda Sanayi Holding Kıbrıs Türk Sanayi İşletmeleri
Holding Ltd'in kaç tane fabrikası vardı ve bugün kaç tane
fabrikası kalmıştır? Kontrolunda imâlat yapan kaç tane
fabrikası kalmıştır? 1976' 11 yıllarda 215 tane personel
çalıştıran Sütko Tüp Boru Fabrikası bugün maalesef kapatıl-
mış ve farelerin cirit attığı bir fabrika haline gelmiştir.
0 dönemlerde o fabrikada özellikle ben ustabaşı olarak
çalıştığım dönemde, hammaddemizi genelde Boru-San aracılı-
ğıyla hallediyorduk. Sanayi Holding daha tanınmamış olduğu,
olumsuz etkilerinden dolayı Boru-San veya Japonya'dan bir-
iki firmadan getirilmişti. Bugün ülkedeki, Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti1
nde Boru-San en büyük boru ithalâtçısı
durumuna gelmiştir. Bu boru fabrikası neden kapatılmıştır?
İşte bugünkü hükümetin yıllardan beri belki Sayın Bakanın
şu andaki mevcut yetkili bakanın bu konularla ilgisi yoktur.
Ama Ulusal Birlik Partisi Hükümetinin devamlıca söylediğimiz
beceriksiz elleri bugün Sanayi Holding'in o muhteşem fabrika-
sını bugünkü değeriyle ki üç-beş milyar değerindeki fabrikayı
kapatmak durumuna getirmiştir. İşsizlik deniyor. 0 günkü
yıllarda 215 tane fabrikada çalışan 215 tane işçi köy kahvele-
rinde, şehirlerde, kahvelerde boş oturmaktan başka birşey
yapmıyordu ve diyeceksin bu memlekette işsizlik yok. îşte
bir fabrikanın yapmış olduğu, kapanmış olmasıyla bu memleket-
teki çalışmayan işçi sayısı 205'e çıkmıştır. NARPAC fabrikası
Bakanlar Kurulu kararıyla sözde Doğu Akdeniz üniversitesinde
eğitim maksatlarıyla kullanılmak için bir muhteşem NARPAC
fabrikası, elektrik dinamosu üreten, 74 öncesine kadar, 74,
20 Temmuza kadar dinamo üreten, hatta Ağustosa kadar dinamo
üreten, ancak Ulusal Birlik Partisi iktidarlarında hiçbir
doğru dürüst dinamo değil, bir dinamo dahi üretemeyen fabrika
haline gelmiş ve bugün kilidi vurulmakla karşı karşıyadır.
4 5 7 6 / . .
1
- 4576 -
üç-beş tane işçinin sadece makineleri temizlemekten başka
bir şeyisi yoktur.
Bisküvi fabrikası: Bu ülkede Bisküvi fabrikası açılır-
ken devamlı birkaç tane kişiye bisküvi ithalâtçısı kişileri
memnun etmek için, bu ülkede yine 25-30 tane çaiışan işçileri
barındıran bir Ece Bisküvi Fabrikası kapatılmıştır. Hani
sanayi k a l k m ı y o r ? Hani sanayimiz gelişiyor? Fabrika kapatmak
eğer sanayiyi geliştirmekse bu Ulusal Birlik Partisi zihniye-
tiyle benim hiçbir şey diyeceğim birşey yok. Bu memlekette
fabrikalar yenilenir, fabrikalar büyürse sanayi gelişir.
Bir yandan İngiltere'den gelen eski tekstil dalında kullanılan
dikiş makinelerini getiren birtakım insanlarımız, kotadan
faydalanmak için tekstil sanayisinde burada kullanıyorsa,
birkaç tane fabrika yapıyorsa bu sanayinin büuüklüğü, geliştiği
söylenemez. Ama Sanayi Holding'in mevcut fabrikalarını kapatmak,
bırak Sanayi Holding'i, Sanayi Holding'in dışarıda da yüzlerce
fabrika vardır. Yalnız Sanayi Holding'deki fabrikalarını kapat-
tığını anlatırsak zannedersem bu ülkedeki sanayinin milli
servetin Ulusal Birlik Partisi zihniyetiyle ne hallere geldi-
ğini görmekteyiz.
Harika Deterjan Fabrikası, bu ülkede yine yargılanan
veyahut da gıda maddeleri ithalâtçısının kimler tarafından
desteklendiğine veya hangi yerlerin, hangi siyasi partilerin
çok yakın kişileri olduğu bir gerçektir. 0 günkü günlerde,
Sanayi Holding'i toparlama günlerinde ben de o fabrikada
çok faaliyet yapmış kişilerden biriyim, öyle bir, o günkü
4 5 7 7 / . . .
- 4577 -
şartlarda çağınızın en ileri gelmiş, 75 yıllarında en
ileri gelmiş teknik makineleriyle donatılmış bir Harika
Fabrikası bugün maalesef ve maalesef şu üretiminin
çok çok düşük altında çalışmaktadır. 0 fabrika yine
o günlerde 100'ün üstünde işçi çalıştırırken, bugün
maalesef 12 veya en fazla 20 tane işçi çalıştırmaktadır,
îşte UBP zihniyeti, işte sanayinin kalkınması.
Hangisini söyileyeyim. Termal plastik mi?
Elektrot Fabrikası, bu ülkede küçük sanayici mi? Demircinin,
tornacının günlük kullanımında her gün en küçük memuru-
muzdan köyümüzdeki çiftçimize kadar günü birlik lazım
olan bir elektrot olayı vardı bu ülkede. Maalesef
Sanayi Holding kasıtlı bu fabrikayı çalıştırmayarak
veyahutta birkaç kişiye peşkeş çekmek için çalıştırmıyoruz
diye kapatılmış ve bugün dışardan gelen yine bir kişi
aynı ölçülerde aynı fabrikaları çalıştırmakta. Hani
sanayinin geliştiği? Dışardan gelen, hazır fabrikayı
ben de bulsam tabii ki ben de çalıştırırım. Ama o
fabrikanın bugünkü statüye kavuşmasının Sanayi Holding1
in
ve UBP Hükümetinin beceriksizliği vardır,
plastik, Oral Plastik ve tuğla ve kiremit fabrikalarına
diğer arkadaşlarım değindiler, ben daha fazla zaman
almamak için değinmek istemiyorum.
Bugün bu ülkenin genelde ihtiyacı olan ve üretimi
gayet iyi olan bir Çorap Fabrikası vardır. Yine sanayinin
gelişmiş olduğu Kuzey Kıbrıs'ta kapanan bir çorap
Fabrikası. Çalıştırılmayan, sokağa bırakılan 60 tan^
işçi. Sayın Başbakan acaba bu memlekette UBP'si Hükümetinin
icraatını anlatırken sanayinin geliştiğini söylerken,
çorap fabrikasının kapandığı hiç aklına gelmiyor mu
acaba? Ve bir kişisi için de bu devletin milli servete
olan payı kendi politikalarıyla, mücahit kanlarıyla
Türk mlı olan bu fabrikalar dışardan gelen birtakım
kişilere peşkeş çekilmiş, şu veyahutta bu şekilde
yapılan pazarlıklarla bugün çorap fabrikası, Serap
Çorap diye bilinen milli bir tesis, o makineler çürü-
mektedir değerli arkadaşlar. Hani sanayimiz? Nasıl
k a l k m ı y o r ? Fabrika kapatarak sanayii kaldırıyorsunuz. Böyle hükümetçi1 iği ben de yaparım.
- 4578 -
Ulusal Birlik Partisi o kadar sanayide başarılı
ki, o kadar işletmecilikte başarılı ki çalıştıramadığı,
bereket versin Un Fabrikasını Toprak ürünleri Kurumuna
devretmekle onu kapatmaktan kurtarmıştır. Onun da
çıkarmış olduğ-u unlar bu ülkedeki insanlara değil,
çok affedersiniz, birtakım sokakta yaşayacak şeylere
canlı mahlûklara bile yediremeyecek kadar kalitesiz
un yapmaktadır. Un Fabrikası hani hani sanayi, ticaret
ve sanayinin kalite kontrolü? Nerden? öyle bir un
yapılıyor ki bu ülkede, hangi fırıncıya sorsak kalitesiz-
liğin olduğu söyleniyor. Ticaret Bakanlığı nerede?
Sanayi Bakanlığı nerde? Koskoca bir fabrikada, her
gün mutfağımıza giren ve buğdayımızdan geçin un kalitesi
nerde? Kaçak olarak getirilen elli kilo, yüz kiloluk
kaçak Türkiye'den getirilen unlara bakıyoruz, adeta
pasta gibi ekmek yapıyor aynı fabrika, aynı su, aynı
işçi, aynı fırıncı. Değişen bir şey yok. Ama kalitesiz
un bu ülkenin insanını biraz daha hantallaştırmaktadır,
müzminleştirmektedir.
Serbest Limana gelince, bir zamanlar bir Alman
Şirketi, Nova Şirketi Mağusa Serbest Limanında faaliyet
göstermek için yer verildi, güya birkaç pre-fabrik
tesis kuruldu, bu ülkeyi dolandırmak, bu ülkenin insanla-
rını çalmak için gelen bir kuruluştan başka bir şey
değildi. Eğer Serbest Limanı bir şirket veya şirketler
için kurmak istiyorsa, bu ülkenin sanayisine faydalı
olmak istiyorsa, bir evveliyatını araştır bakalım.
4579/...
- 4579 -
Bir Nova Alman şirketi büyük pofpoflarla, büyük birşey-
lerle geldi ve hâlâ serbest liman bölgesindeki muazzam bir
alanı da işgal etmektedir şu anda. Kapalı olduğu halde. Malla-
rının birçoğu dolandırmış olduğu insanlar tarafından icra
edildi ve şu anda muazzam bir araziyi işgaf etmektedir. Yani
serbest liman bölgesinin kuruluş amaçları bu muydu? Birkaç
tane kişiye, beceriksiz kişiye veyahut da artniyetli kişilere
bu ülkedeki insanları dolandırmak isteyen kişilere peşkeş
çekilmekse yine benim söyleyecek hiçbir şeyim yoktur.
Bir de son günlerde bakıyoruz yine serbest liman böl-
gelerinde güya serbest liman bölgesi bu ülkenin sanayisine
büyük katkı yapacak fabrikaların kurulması demektir benim
anlayışımla. Ancak bakıyoruz international bilmem ne, Alman-
ya'dan, İngiltere'den gelecek eski arabaların parçalarını
sökeceksin ve zaten kontrol olmayan, zaten kapılarda doğru
dürüst kontrol olmayan yedek parçalar tek tek bu ülkeye güm-
rüksüz olarak sokulmaktadır.
TİCARET VE SANAYİ BAKANI ÖMER DEMİR (Yerinden)- İşte
senin getirdiğin gibi —
KENAN, AKIN (Devamla)- İstediğin parçayı ben sana geti-
reyim, veyahut da getirttireyim ben. Yok kapılarda kontrol,
yok. Bir parça sökeceğim —
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devamla)- Sen kaba kuvvetle
çıkarırsın. Ne gümrüğe yoklanırsın, ne şey... Sen öyle çıka-
rırsın, yoksa normal bir vaztandaş çıkaramaz —
KENAN AKIN (Devamla)- Ben değil, başka bir vatandaş.
Vereyim bir taksiciye sana bir parça getirteyim istersen.
Serbest liman bölgesinde Avrupa'dan getirtilmiş arabalar
parçalanıyor, çürük arabalar, trafiğe çıkmayacak arabalar
orda parçalanıyor ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırları
içerisinde kaçak olarak pazarlanmaktadır. Gümrük, serbest
liman gümrük kapılarında hiçbir kontrol yoktur, ben bunu
vurgulamaya çalışıyorum ve sana istediğin bir taksiciye vereyim
- 4580 -
savunmanız tamam, kaba kuvvetle. Ben bir başka birine getir-
teceğim ben. Motosikletle çıkarttıracağım sana istediğin
parçayı, motosikletle. Başka birşey değil. Araba kapağını
motosikletle çıkarttırayım ben sana. Alacan verecen parayı
alıp götürecen. Beni ilgilendirmez diyor kapıda yakalanırsan.
Zaten kapıda kontrol yok.
ÖMER DEMÎR (Yerinden)(Devamla)- Gümrüğünü ödeyip de
çıkartacak.
KENAN AKIN (Devamla)- Yok kardeşim, öyle birşey yok.
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devamla)- Memurları hep suçluyor-
sun...
KENAN AKIN (Devamla)- Ben sana bunu ispat edeyim ben...
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devamla)- Memurlar hep normal
liman çıkışındadır. Nasıl yok —
ERDAL SÜREÇ (Lefkoşa)(Yer inden)- O defter üzerinde
olandır...
KENAN AKIN (Devamla)- O defter üzerindedir, doğrudur.
ERDAL SÜREÇ (Yerinden)(Devamla)- Uygulamada öyle birşey
yok...
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devamla)- Sen Mağusa'yı nerden
bilin?...
KENAN AKIN (Devmala)- Ben sana söylüyorum. Motosiklet-
le bir mercedes arabanın kapağını çıkarttırayım sana. Ne
kontrol var gümrüklerde, ne girişte kontrol var ne çıkışta,
özellikle serbest liman bölgesi için geçerlidir bu.
- 4581 -
Organize sanayi bölgelerinin zaten dağıtımı ayrı bir
rezalet. Ulusal Birlik Partili olursan senin ne iş yaptığına,
ne esnafına bakılmadan ULusal Birlik Partisinin Oyesi veyahut
da Ulusal Birlik Partili tanıdığın, akraban, dayın varsa,
sana organize sanayi bölgesinden küçük esnaflara ayrılmış
parseller dağıtılır. E UBP'li olmayanlar? Yok, sen esnaf
değilsin. Vatan hainisin. Bu zihniyet yıllardan beri devam
etmektedir ve devam ediyor.
Narh konusu zaman zaman bakarız takdirle karşılanacak
bir olay. özellikle bu yılbaşı ve bayramlar arifesinde bütün
temel gıda maddeleri ansızın bir fırlar. Ticaret Bakanı doğru-
dur, o günler birtakın narh fiyatları getirir. Bunlar fiyata
narhı koyarken, fiyatları dondururken, neden bu üretici özel-
likle sebze olayında, seracılar olayında, sebze üretiminde
kullanılan ilâçlar ve tohumların fiyatları kontrol edilmiyor.
Narhı koy ama hiç olmazsa serecılık ve sebze üretiminde kulla-
nılan tohumları ve gübreleri, tohum ve ilâçları getiren tüccar-
ların...
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devamla)- Narh nasıl konur hesap-
lamasını yaptın m ı ? —
KENAN AKIN (Devamla)- Yapıyorum yapıyorum...
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devamla)- Hesaplamalarını yapar
da koyar. Girdileri hesaplamadan narh konur mu?
KENAN AKIN (Devamla)- Yapamıyorsunuz işte. Kaçak yapı-
yorlar. Birtakım fiyatlar sizin söylediğiniz gibi fiyatlar
değil. Sen fiyatları... Şimdi şöyle...
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devamla)- Açık satıyorsa daha
ucuz satıyor...
KENAN AKIN (Devamla)- Burda Ticaret Bakanı görevini
yapmıyor. Şöyle ki;
- 4582 -
ÖMER DEMÎR (Yerinden)(Devamla)- Biz resmi fiyatlar
Özerinden...
•KENAN AKIN (Devamla)- Resmi değil de gömrök girişi
fiyatlarını sen gözönüne alırım dedin.Piyasa satış fiyatları
nı yapamıyorsun sen —
ÖMER DEMÎR (Yerinden)(Devamla)- Satış fiyatlarını
alıp da hesap ediyoruz.
BAŞKAN- Sayın Bakan...
KENAN AKIN (Devamla)- Hangi satış fiyatı.
BAŞKAN- Kalktığınızda ne konuşacaksınız?...
KENAN AKIN (Devamla)- Zaten yok, ben konuşunca yarım
saat ara verelim Sayın Bakana, çalıştırma yapsınlar öyle
cevap versin...
ÖMER DEMÎR (Yerinden)(Devamla)- Hade hade, konuşma,
sen konuşma. Merak etme, alacan cevabını...
KENAN AKIN (Devamla)- Organize sanayi bölgesindeki
kaçak işçiler...
BAŞKAN- Sataşmadan konuşun efendim.
4583/.
- 4583 -
KENAN AKIN (Devamla) - Gerçekten bu ülkede
büyük işsizlik vardır. Sayın Başbakan söyleyebilir,
işsizlik yoktur der, biz diyoruz ki gerçekten işsizlik
vardır. Lütfen organize sanayi bölgelerine çıkın dolaşın
sigortasız, ihtiyat sandıksız ve ülkede kazanmış olduğu
paraların vergisini ödemeyen yüzlerce, binlerce konfeksiyon
işçisi mevcuttur. Bu ülkede çalışan insanlar,ı mutlaka
destekleneniz lazımdır. Organize Sanayi olayı güzel
bir olaydır ama kendi ülkemdeki işçileri değerlendirdikten
sonra ucuz işçilik bu ülkedeki işsizliği artırmak,
bu ülkedeki işsizliği körüklemek mümkün değildir.
Bunu en kısa zamanda tedbirini almanız gerekmektedir.
Türkiye'den gelen sebze ve meyve fiyatları olağanüstü
korkunç bir rakam. Türkiye'den bugün en pahalı yer
ki ben birkaç kere rastladığım takvimlerde İstanbul
ve Ankara bugün Türkiye'nin en yüksek fiytta meyve
satan yeridir. 0 dönemlerde 500 olan elmanın fiyatı
geliyoruz Kıbrıs'a 2500 lira. Türkiye'de alınan fiyat
bellidir zaten. Yolcu beraberi çeklerle
geliyor veyahutta nasıl olursa olsun akreditif usulü
olabilir, Türkiye'den alınan fiyatlar belli, burdaki
mevzuat belli, nakliyat belli, piyasadaki kontrolsüzlük,
başıbozukluk almış gidiyor. Sayın Altınay biraz önce
Narin Şirketi, ki Sayın Bakanın mahallesinde de narinzadeler
var, onlara Sayın Ömer Bey siz şu anda bu işle hiçbir
şeyi yoktur, ancak Ulusal Birlik Partisi Hükümetinin
günahıdır bu iş. Halen Narin Şirketleri dolandırdı
üreticileri, acaba bu Hükümet bize bu zararımızı tazmin
eder mi diye beklemektedir.
Yerli sanayiyi korumak diyoruz, bu ülkede iki
tane meşrubat üreten, hatta ikiden de fazla üç dört
tane meşrubat üreten fabrikamız varken, birkaç tane
ithalatçıyı memnun etmek için ülke içindeki bu meşru-
batçıları da zor duruma düşürmekteyiz. Yarın onlar
da kapanırsa ordaki çalışan işçiler nereye gidecek
bilemiyoruz.
4 5 8 4 / . . .
- 4584 -
Allah hiç kimseyi bu memlekette parçacıya düşürmesin.
Renault parçası alıyorsun, Ford parçası alacaksın,
Türkiye'den gelen tamamen Türkiye'den ithal edilmiş
parçalar gidiyorsun, bu parça kaç para? Hemen gümrük
gzeteleri açılıyor, şu kadar sterlin. Türkiye'den
gelen parçanın Sterlingle çarpılması mantığı iş midir?
Tabii bu piyasayı kontrol altına alamazsanız bu görüş
yoksa, bu görüşünü yitirmezsen bu dediklerimizi yapınız
mümkün değildir. Avrupadan gelen yedek parça ve lstikler
özellikle bu ülkenin iklim şartlarında hizmet verebilecek
kalitede midir? Bir çok soğuk ülkelerde ucuzdur diye
bu ülkeye parça ithalatı yapacaksın, lastikler, özellikle
oto lastikleri ucuz şekilde gelmektedir. Fabrika,
gümrüklerinden geçen fiyatlarının 4-5 misli yükselerek
piyasaya sürülmektedir. Ama o tüccarların menfaatlarına
dokunmak sizin birazcık değil, bayağı politik menfaatlerinize
dokunacağı için devlet ciddiyetini, devlet imkanlarını
siz kendi politik çıkarları için yapamıyorsunuz. Gücünüz
yetmiyor mu o gücünüz bitmiştir.'15 Nisan'da,
bunun da 15 veya 22 Nisan da sizin kendi almış olduğunuz
güya sözde Seçim Yasasıyla olacak o. Gücünüzün yetip
yetmediğini bu halk size söyleyecektir. Teşekkür eder,
saygılar sunarım.
BAŞBAKAN Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) - Sana
çoktan söylediler.
KENAN AKIN (Devamla) - Kimin ne söylediği belli
Sayın Başbakan.
BŞKAN - Teşekkürler Sayın Akın.
Son konuşmacı Sayın Alpay Durduran. Buyurun.
4585/..
- 4585 -
ALPAY DURDURAN (Lefkoşa)- Sayın Başkan, sayın millet-
vekilleri; ticaret ve sanayi konularında genel politikaları
ve özel politikaları ele alıyoruz, ülkemizde en önemli konu
kuşkusuz ticarettir. Ticaretten büyük kârlar yapılmakta olduğu
aşikârdır ve bu ticaret Türkiye'nin çıkarları "pahasına olmak-
tadır. Nedense Türkiye ticari bakımdan istismar edilmeyi
kabul etmekte ve bu ticaretin devamıyla bazı insanların Kıb-
rıs'ta vurgunlar vurmasını uygun görmektedir. Nedense diyorum,
çünkü ben bunun gerekli olduğuna inanmıyorum. Yeni Kıbrıs
Partisi bunun gereğine inanmamaktadır. Kıbrıs'ta yeteri kadar
kilometre kareye düşen sabit sermaye yatırımı vardır. Yeteri
kadar eğitilmiş insan gücü vardır ve ticaretin yerine gelişti-
rilmeyi bekleyen birçok kaynak elimizde durmaktadır. Harup,
zeytinden patatesten geçin, bunun yanında küçük sanayiye
kadar birçok dalda yapılacak olan işler çoktur ve bunlar
büyük bir başarıyla yerine getirilebilir ve üretime dayalı
olduğu için daha uzun vadeli, kalıcı ve dengeli bir ekonomik
işlev olabilir ve daha sosyal adaletçi bir işlev olabilir.
Ama Türkiye'yle nedense bu ticari ilişkiler sürekli olarak
gözden geçirilerek düzenlenmekte ve bir türlü normal koşullara
avdete müsaade edilmemektedir. Bu ticaret kârlarının yıllık
programda da ifadesi vardır. Bakarsak yıllık programda şöyle
söyleniyor: İç pazarda satılan sanayi ürünleri ile dış alım
mallarının, tüketim mallarının ve ticari kâr oranlarının
yüksekliği, fiyatların yükselmesine gereksinmelerin zamanın-
da karşılanmamasına ve fiyat dalgalanmalarına yol açmaktadır.
Buyurun bu paragrafı yorumlayın ve ticari uygulamalarımızın
ne denli nemenem uygulama olduğunun ifadesini görün. Neymiş,
ticari kâr oranının yüksekliği fiyatların yükselmesine —
Neden yükselir fiyatlar?... 0 tahlili yok ama ticareti
yüksekliğiyle birlikte fiyatlar yükselmekte, gereksinimlerin
zamanında karşılanmamasına, yani ticari kârların yüksek olması
gereksinimlerin karşılanmasına da hizmet etmemektedir. Ya
neye hizmet etmektedir? Bunun anlamı da izah edilmemektedir
ve fiyat dalgalanmalarına yol açmaktadır. Neden dalgalanmalar
vardır. Buna da herhangi bir izahat getirilmemektedir. Açıktır
bu konuda ticaret kâr oranları yüksektir. Bu ticaretle yapılan-
- 4586 -
lar Türkiye'ye satılmaktadır ve Türkiye'deki pazarın ve giden
gelen bavulcuların ödeme güçlerine göre okyanus dalgaları
gibi dalgalanmaktadır. Burda ifade edilen budur, anlamı budur.
Bunlar söylenememektedir daha. Burdan yıllık program yapılıyor.
Bu programa göre bütçe kuruldu, bu program, beş yıllık plâna
dayanmaktadır ve bize izah ettiği bunlardır. Başka birşey
değildir. Bu ülkede kazan da nasıl kazanırsan kazan. İhtiyaç-
ları karşılamanın da gereği yok. Ne getirirsen getir kazık,
kazıklama özgürlüğü vardır, sat satabildiğin kadar. Bunun
anlamı budur. Bu ülkede ticaret budur ve bu ticaret böyle
protokollarla Türkiye'yle birlikte düzenlenmektedir. Türkiye
diyoruz, yanlış anlaşılmasın, açıktır söylediğimiz. Türkiye'-
nin siyasi iktidarı. Siyasi iktidarı da bu konuda ancak duya-
bildiği kadar methaldardır. Burda bu işleri yürütenlerden
doğrudan bilgi alıyor, bu işleri yürütenler bu işlere giriyor
zaten. Onun için duyabildikleri kadar alıyorlar ve vur patlasın,
çal oynasın bu kârlar devşirilmekte ama yatırıma da yönlenme-
mektedir. Daha fazla kazıklamak için, daha fazla ticari serma-
yeye dönüşmekte ve kazançlarından önemli bir kısmı yurt dışın-
da stok edilmektedir.
BAŞBAKAN Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)- Niçin Özker'e
bakan da konuşun?...
ALPAY DURDURAN (Devamla)- Bütçenin genelinde, fazla
üzülmesin diyorum, benim gibi sakin sakin konuşsun. Onun
için söylüyorum. Ben ona bakarak konuşmuyorum.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)- Gösterin de...
4587/..
- 4587 -
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Gösterdiğim, aslında
benim baktığım yer daha arkada, ağaçların arkasında
yatıyor.
Protokola bakın siz taraflar iki ülke arasındaki
ticaret hacminin gelişmesinden duydukları memnuniyeti
belirtmişlerdir. Memnuniyet belirtiyorlar onlar, ondan
sonra bir yıllık program yazılıp bize veriyorlar ve
alarm çekiyorlar. Bu ticaret gereksinimlerini karşıla-
mamaktadır diyorlar bize. Fiyat dalgalatmaları vardır.
Fiyatlar aşırı şekilde yükselmekte ve spekülatif
kazançlar oluşmaktadır diyor program bize. Dolayısıyle
memnuniyetlerini belirtiyorlar ve gelişmenin karşılıklı
yarar sağlayacak biçimde daha da yukarıya çekilmesi
için gerekli tedbirleri alacaklarını teyit etmişlerdir.
Daha fazla kazıklasınlar, daha fazla para kazansınlar
diye ellerinden geleni yapacaklarını protokol yapıp
imzaladılar.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu bir
skandaldir. Başka birşey değil.
TARIM VE ORMAN BAKANI TAŞKENT ATASAYAN
(Yerinden) - Kim imzaladı?
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Bunu Tenekeci ile
zatı aliniz imzaladılar.
RASIH KESKİNER (Girne) (Yerinden) - Haberi
yok.
ÖZKER ÖZGÜR (Lefkoşa) (Yerinden) - Tenekeci
gitti bu kaldı.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - İki ülke arasındaki
ziyarette ödemeler Türk Parası esasına göre yapılacaktır
deniyor. Sebep ne? Biz zamanında dediğimizde Ulusal
Birlik Partisiyle yaptığımız çalışmalar gerçekleşmemiştir.
cr»n /
- 4588 -
Bize evet dediler ondan sonra arkamızdan bozdular.
Hayır dediler, öyle bir şey yok. Halbuki neymiş, Türk
Parası esasına göre yapılacaktır. Her adımda bir yalan
ortaya çıkabilecektir bu ülke. Bir spekülasyon, bir
skandal ortaya çıkmaktadır. Niçin? Türk Parası esasına
göre yapılsın. Hani serbest olacaktı? Bütün dövizler,
bütün yabancı paralar serbest olacaktı, bu ülke,
parasız ülke, kağıt üzerinde para olacak bu ülkede,
herşey serbest olacaktı, böyle kararlar alınır ondan
sonra protokollar. Protokollar da tam tersidir yazılır,
herşey bağlanır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu ülke
bu ticaretten yok olmaya gitmektedir. Bu ülke bir
avuç insana milyarlar kazandıran bir ülke olmuştur.
Bütün üretici sektörler sökülmektedir ve üretici sektörlerde
çalışan işçi, çiftçi, esnaf ve sanaatkar yavaş yavaş
göç etmektedir. Her gün yeni göç dalgalarıyla karşı
karşıya kalmaktayız. 0 kadar ki 1970'lerde getirip
de bu ülkede yurttaş olmasını öngördüğünüz Türkiyeliler
de yaşayamamaktadır bu ülkede, onlar da göç etmektedir. Ve
onlar da feryadı figan etmektedirler. Bu kaçak işçi, bu
ucuz mal dursun. Bu kaçak işçi, bu ucuz mal bu ucuz işçilik,
bu ucuz ml dursun diye şikâyet etmektedir. Onlar da
feryadı figan et mektedirler. Ama kimsenin umursadığı
yoktur, giden ağam, gelen paşam. Kıbrıslı gitmiş, güle güle,
İngiltere'ye giden kendini kurtarır, Avustralya'ya giden memnun
olur, orda da kolonilerimiz oluşur. Yakında oralarda da fede-
rasyon istemeye başlarız, olur biter. Herkes memnun. Bu hava-
ları getiriyorlar bize. Bu ticaret bu ülkeyi mahvetmektedir.
Bu t icaret mutlaka dizginlenmelidir. Bu ticaret tek yönlü bir-
takım kararlarla oluşmuştur, ithalat yapacaksın,
Türkiye'den yapacaksın. Sebep? Hiçbir anlamı yoktur. Köşe
başlarında döviz ticaretinin yapıldığı bir ülke, cebinizde istedi-
ğiniz kadar döviz biriktirebildiğiniz bir ülke ama ithalatı
Türkiye'den yapacaksınız. Dış ticaret Türk Parası esasına göre
düzenlenecek, ithalat Türkiye'den yapılacak, ihracata gelince
ihracatı da yabancı ülkelere yapınız. Bizi boğmak için kanallar
kondu, bu kanallardan yapabilirsiniz yalnız. Bu tezgah çalışacak.
Getirin siz Hong-kong'tan, Singapur'dan, o Asya Kaplanları
dedikleri yerlerden birtakım standart dışı zibil malları, üzerinde
var ya ingilizce Fransızca yazılar, Japonca veyahutta Korece
yazılar güzel. Yabancı mal diye satın Türkiyeliye, Türkiyeli
götürsün kendi halkını kazıklasın, kazanın kazanabildiğiniz kadar.
- 4589 -
Bu malların çoğu endüstri ülkelerine girmesi yasak olan
mallardır. Bugün, bakın o evlerinizde kullandığınız elektrik
armatürlerine. Bol bol Türkiye'ye ihraç ediyoruz bunları.
Yüklenip, yüklenip gidiyorlar. Hepsi standart dışıdır.
Güneye ithalleri bile yasaktır. Bir soba takarsınız, biraz
sonra ısınmaya başlar. Hepimiz alıştık o yanık kokusuna.
Kokuyu aldık mı, haa, fiş yanıyor yine, hepimiz alıştık
artık, gider sökeriz fişi üstünden. Bunlar yaşadığımız
gerçekler. 0 radyo-pick-up'ları,radyo teypleri hiç kimseye
satamazlar. Ancak, geri kalmış ülkelere satabilirler. Hiç
birisinin ses kalitesi uygun değildir. Üstünde ekualaizer
yazar. Dengeleyiciler varmışü Dört, beş tane düğme, in-
dirin, kaldırın aşağıya yukarıya bu pedalları. Ayaradığınızı
zannedersiniz kendinizi. Ses kalitesi sıfır. Göstermelik
birtakım göstergeler üzerinde iner çıkar, ışıklar yanar
söner, Türkiyeliye ksatarlar. Oh, gelsin milyarlar. Hiçbir
ithalât denetimi yok. Kazıkla kazıklayabildiğin kadar,
ithâlatcının birisiyle görüşüyorum. Yahu diyorum, bunlar
cicili bicili mallar. Bunlardan ne haber? Bunları Kıbrıslılar
almaz diyor bana. Kıbrıslılar1
ounları alacak kadar ahmak
mı? Ya kim alıyor? Valizciler. Karton kutularını yıktıkları
Lefkoşa'nın mahallelerinde gezen perişan çinsanlar. Bunları
yüklerler giderler, milyarlar kazanılır. Ne olur bu milyarlar?
Vergi bile alınmaz bunlardan ve protokol imzalanır bu mem-
lekette daha da devam etsin. Daha da büyük bir azınlık.
Soyabildiği kadar Türkiye Halkını ve Kıbrıs Türklerini
perişan etsin, üretici sektörleri *ıaaltffetsİQ, kazanı lan '
her kuruş ticarete aksın, kökümüz kurusun. Kökümüzü kurutmak
için düzenlenir bu protokollar,başka bir iş için değil.
BAŞBAKAN Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)- Allah korusun.
ALPAY DURDURAN (Devamla)- İşimiz Allaha kaldı zaten.
Sizden medet olmadığı aşikâr.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla)- Kökümüz kuru-
sun dersin. Kurutacaksın kökümüzü da.
4590/...
- 4590 -
ALPAY DURDURAN (Devamla)- Sayın Başkan, sayın millet-
vekilleri; böyle ticaret olmaz. Tek yönlü ticaret. Elimizde
listeler. 9,000,000,000 liralık ihracat yaptık Türkiye'ye.
Sıfır gümrükle ihraç edildi. 9,700,000,000 lira da fona
gitti para. Fondan gecikmeyle döndü geldi. Yani, sıfır
gümrükle birşey ihraç edeceksiniz, Türkiye'de size CİF
maliyeti, yani limana kadar taşıma ücreti de dahil olmak
üzere maliyeti 9,100,000,000 lira olan bir malı, Türkiye
9,700,000,000 lira ekstra gümrük ve fon vesaire para ödeyerek
sokabilirsiniz. Olmazsa iade edermiş Türkiye bunu. Ama,
bu iade gecikmeli olduğu için, bu gecikmeden dolayı feryadı
figan ediyor ticaret erbabı. Başlıyorlar bağırmaya. Battı
memleket. Bizi Ruma muhtaç etmek istiyorlar. Ya da bizi
anlaşmaya mı zorlamak istiyorlar. Ne güzel biz de anlaşma
istemezdik. Bizi bu ticaret protokoluyla anlaşmaya zorla-
maya çalışıyorlar. Rumlara taviz vermemizi sağlamak için,
Ticaret Odamızı tavize zorlaması için, bize baskı olsun
diye özal Hükümeti banları yaptı diye Ekonomi Gazetesinde
makaleler düzüyorlar. Aniden böyle menfaatlerine bir de
dokundun mu tüccarın başlıyor feryadı figana. Aman, taviz
vermek için bizi zorluyorlar. Yetmez özgür hain, Durduran
hain, vesaire hain. Hainlere dahası da eklenecek ve Yıldırım
da hain olacak, içindekiler de hain olacaklar. Arkasından
gelecekler onlar da. Onun için dikkat et Türkiye, bu kapı
açık kalacak, ben emebildiğim kadar kanını emeceğim Anadolu
Halkının. Kıbrıslı Türkü de boşverin. Kapıları açık tutun.
Gemilerini kurtarırlar kaptan olurlar. 6emi battı, kendi-
leri kurtulurlar. Giderler Londra'ya, kaptan olurlar. Oh,
ne alâ bu işler yürür. Bu mesajı veriyorlar maalesef ve
halimiz Muallâ'nın haline dönüyor.
4591/...
- 4591 -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bunlar hep
plânlı ve programlı olarak sürdürülmekte olan faaliyetler-
dir. Neticeyi herkes görüyor. Gören de nüfus sayımını
yapanlar. Kim yaptı ise nüfus sayımını ve alıp Ankaraya
götürüp sakladıysa, o biliyor başımıza geleni. Onlar bunla-
rı bilerek, isteyerek yürütmektedir. Bunun hakkında en
ufak bir kuşku duymamıza olanak yoktur. Bu çark devam
etsin, paralar kazansın, ne olursa olsun. En azından bu
kadar azimlidirler ve en azından bu kadar vurduymazdırlar
veyahut da azimli ve kararlıdırlar, bu politika ile bizi
silecekler haritadan. Kıbrıs Türk Toplumu diye bir toplum
kalmayacak bu memlekette. Bunun için bu tezgâhlar kurulmuştur.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biz de talihsiz
bir koalisyon döneminde bulunduk. 0 talihsiz dönemde dedik
ki bu gidiş, gidiş değil. Çağırın ortağımızı toplantıya
bir ekonomik kararlar paketi kabul edelim ve değiştirelim.
Anlaştıydık, anlaştıydık yalan söylediler diye Sayın Eroğlu
başta olmak üzere bir yığın UBP'1 iyi bu kürsüde de dinle-
dik. Neyi anlaştık, işte ekonomik kararlar paketi.
TİCARET VE SANAYİ BAKANI ÖMER DEMİR (Yerinden)-
Sizin hazırladığınız.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Evet bu benim hazırladığım.
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devamla) - UBP'nin değil.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Görev bana verildi.
Dendi ki bu görevi yapın siz, verin ortağımıza. Yazdık
biz bunu ve beni gönderdi temsilci olarak Bakanlar Kurulu
odasında verdim ben bunu. Biz de karşı görüş hazırlayacağız
dediler ve karşı görüş getirdiler. Karşı görüşü de söyle-
yeyim.
4 5 9 2 / . .
- 4592 -
BAŞBAKAN Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) - İki görüşün
birleşmesinden çıkan —
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Dedik ki bu Türk parası
devam ettiği sürece hiçbir şey yapılamaz. Enflâsyon bizi
mahvediyor, Türk parası devam ettiği sürece de hiçbir
tedbir alınamaz. Bitti. Efendim bunu alın atın çöp kutu-
suna bitti. Bu kararı verdi dedikten sonra hiçbir şey
yapılamaz. Arkasından yapılacak diye söylenenleri ben
ne dinleyeyim artık. Yazılamıyor dedim, atın bunu bir
kenara ve bizimki üzerinde görüşmeler devam etsin dedik.
Tabii bir karamboldür gitti, yarıda ansızdan Türkiye'den
beyin takımı dedikleri bir ekolün adamları geldi ve bizim
görüşmeler akamete uğradı, sonunda anlaştıydık da biz
sözümüzden caymışız diye bir terane de okuyarak bu işi
kapattılar. Dediler ki siz olmazsanız başka ortak bulun
UBP dediler, hadi dışsarı ve UBP-TKP Koalisyonu da tumba
gitti.
SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANI Dr. MUSTAFA ERBİLEN
(Yerinden) - 0 Altınayın notları neydi?
Dr. DERVİŞS EROĞLU (Yerinden)(Devamla) - Karıştır-
ma şimdi.
ALPAY DURDURAN (Devamla)- Nottu o. Paket burada.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla) - Onları
özker özgür'e verecekti Altınay, bulunsun diye.TKP'den
koptun, halâ daha hatalı konuşmayı devam eden.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Ben hatalı konuşmuyorum.
Ne ne dediysem burda alın tutanaktan bakın, hepsi de inan-
dığım, doğru bildiğim şeydir.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla) - Senin öne-
rilerin başka.
- 4593 -
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Benim önerilerimi
şimdi okuyorum.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Devamla) - Ortaya çıkan netice
başka. Neticeyi söyle sen bana.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Neticede s-izin dediğiniz
gibi değildir. Sizin dediğiniz gibi değildir netice
kesiniikle.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla) - Biz de
önerdiydik, siz d.e getirdiydiniz faizler yükselsin diye.
I^eraber karar aldık. Hatta zannedersem senden geldiydi
bu teklif.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Faizler yükselsin teklifi? A
TİCARET VE SANAYİ BAKANI ÖMER DEMİR (Yerinden) -
Onun için hiç konuşmayı dinlemeyecek.
ALPAY DURDURAN (Defamla) - Bu, hususi olarak bunun
üstüne paket yazıldı ve sonuçta da paket çıktı.
Dr. DERVİŞ EROĞLU ^Yerinden)(Devamla) - Spn yazdın
yani onu.
V
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Sonunda paket çıktı,
ama en sonunda da paket ne demektir? Pakette ben onu aldım,
bunu bıraktım olmaz. Sayın Denktaş sürekli bunun dersini
veriyor size öğrenmiyorsunuz. 0 da Rum tarafına diyor
ki %29'a inecek toprakları yani şîTandaki topraklarımızın
%22'sini Rumlara vereceğiz diyor. Şu anda kontrolumuzda
olan toprakların %22'sini Rumlara vereceğiz, %3<«e yakın
bir boş bölge vardır, onu da vereceğiz diyoruz. Ondan
4594/...
- 4594 -
sonra bir karış toprak verilemez diye başlıyor. Neden?
Çünkü pakettir bu. Paketle aldın, aldın. Almadın, bitti.
Benim hazırladığım paket de öyle bir pakettir. Son çıkan
da öyle bir paket olmalıydı. Yani dövizler serbest bıra-
kılacak değil mi? Türk parası da döviz olacak değil mi?
Faiz kaydı da kalkacak bunun doğal sonucu olarak ama sen
bak, basıyorsunuz altına imzayı ve diyorsunuz ki ödemeler
Türk parası esasına göre yapılacaktır. İhracat başka ülkeler-
den yapılacak, ithalat Türkiye'den yapılacaktır. Bunları
serbest ticaretle, serbest döviz ilkesi ile Türk parasının
döviz olması ile alâkası var mı?
ÖMER DEMÎR (Yerinden )(Devamla) - özerinde kısıtlama
yok ama.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Nasıl kısıtlama yok.
ÖMER DEMÎR (Yerinden)(Devamla) - üçüncü ülkelere
kısıtlama.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Bunlar kısıtlama değil
mi?
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devamla) - Yok. Prensip kararıdır.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Nasıl kısıtlama yok.
Prensip kararı demek yani karar iyi demektir?
Yani bir Fuat Veziroğlundan dinlediydim bu anlayışı, bir
de senden dinliyorum .
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devamla) - üçüncü ülkelerden
de ithalat olur.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Prensip demek esas demektir,
istisnalar kaideyi bozmaz yalnız.
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devamla) - Ekonomik tedbirlerle
yapar.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - İstisna olması lâzım
gerisi siz prensibe uygulanacak birşey olarak kabul ettiniz
- 4595 -
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla)- Statükocuyuz
biz.
BAŞBAKAN Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)- Özker'dir
statükocu.
ALPAY DURDURAN (Devamla)- Sayın Başkan, sayın millet-
vekilleri; soruyorum ben. Bugün Türk Parasıyla telefon
açıp, ingiltere Borsasından Polly Peck Şirketinin hissele-
rini satın alabilir misiniz? Alamazsınız, yasaktır. Hani
da kısıtlama yoktur. Daha dolu bir yığın kayıt kuyut vardır.
Bu durumu saptadığımız için biz pakete şunları koyduk.
Peşin, önce dedik tabii, karar alınacaksa, kararın bir
devleti bağlaması lâzım. Her kafadan bir ses çıkmaması
lâzım. İdari anarşi olmaması gereklidir. Onun için en sonunda
şöyle bağladık. "Bakanlıklarda kopuk çalışmalardan vazgeçil-
meli ve hükümetin bütünlüğü sağlanmalıdır. Reform, re-orga-
nizasyon yapılmalıdır." Bitti, bunları bağladık. Ondan
sonra ilk geldiğimiz şey şu: "Milli gelir anormal bir biçim-
de ticaret sektörüne ve ona yardımcı diğer sektör ve
alt sektörlere dayanmaktadır. Ticaretteki yüksek kârlar"
aynen 1990 yılı programında hükümetin söylediği gibi, "tica-
retteki yüksek kârlar, diğer sektörlere yatırım yapılmasını
cazip olmaktan çıkarmış ve özellikle üretken sektörlerin
tarım ve imalâta," yani, tarım ve sanyiye, "kaynak akması-
na engel olmuştur. Bunun topluma etkisi olumsuz olmuş,
gelir dağılımını bozmuş ve tarım alanlarının ihmal ve çürük-
leşmesine kapı. açmıştır. Ticaretin milli gelire katkısında
büyük ölçülere varan kısıtlamalara gitmeden üretken sektör-
lerin daha kârlı hale getirilmesi ve ticaret kazançlarının
vergi ve diğer Önlemlerle azaltılması gereklidir. Ancak,
o zaman sermaye diğer sektörlere koyabilecektir. "Eğer
bir yerde kâr varsa o kuş gibidir, ürkek bir kuş gibidir
dediler o serçe, o su gibi kaypak dedikleri o sermaye,
kâr neredeyse oraya akar, ürküttün mü de kaçar. Onun için
4 5 9 6 / . . .
- 4596 -
eğer siz liberal bir ekonomi politikası güdüyorsunuz, bu
tedbirlerle ancak sermayeyi yönlendirebilirsiniz. Ticaretin
kârları vergilerle özerine çökerek sınırlayacaksınız kârları
ve o kârlara karşılık diğer üretken sektördeki kârları
da artırarak dengeleyeceksiniz ki, sermaye oralara da akabil-
sin. Aksi halde bir karagözlük ortaya çıkar, başka birşey
değil ve bu ülkede çıkan da maalesef budur. Bizim ekonomik
kararlar paketi _ önerimizin başında söylenen budur,
önce söylenen budur." Bu amaçla önce etkin vergi toplamaya
başlamalıdır. Büyük çaplı ithalât yapanlar ayrı ayrı dosyalar
açılarak ve özel memurlarlal izlenerek" mali polis denetimini
öngörüyoruz, "gümrük ve limanlardan tüm girdilerin saptan-
masıyla gerçek gelir beyanına zorlanmalıdır, iki vergi
yasasındaki aksaklıklar giderilmeli, cetveller güncelleş-
tirilmeli ve yeniden değerlendirme düzenlemesiyle devalüasyo-
nun yarattığı sıkıntılar ortadan kaldırılmalıdır." Bir
gün gelecek yeniden değerlendirme yasası da gelecek. 0
zaman da diyecekler, Durduran da önerdiydi. Durduran da
önerdiydi ama, ben ne dediydim, siz ne önereceksiniz,
ne lyapacaksınız? Siz vergi affı diye getireceksiniz. Siz
kazançların gizlenmesi diye getireceksiniz. Getireceğiniz
açıktır. Ama, yinel burda, işte Durduran da dediydi, Durduran
da desteklediydi diyebilirsiniz. Zaten ülkemizde yalandan
başka çne kaldı ki? "Stok ve servetlerin gizlendiği ortaçağ
anlayışının terkedilmesi ve Şirketler Mukayyitliğinin etkin
görevler çlyapması sağlanarak %30 gibi saptanacak bir oran-
dan fazla borçlananlar, yine dış kaynak kullananlar tasfiye
edilmeli ve diğer şirketler yasasının kuralları işletilmelidir."
Bizim önerdiklerimiz bunlardır. Yine, büyük ölçüde bu bakan-
lığın da denetim fonksiyonu içine gelen hususları öneriyoruz.
Ne yapıldı? Hiçbir şey.
BAŞBAKAN Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)- Yani, hükümet
bozulduktan sonra gönderdiğiniz şeydir değil mi?
4597/...
- 4597 -
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Estağfurullah. Bu daha
görüşmelerin başlamasından önce hazırlayıp ilk toplantıda
size okuduğum ve okumadığınız anlaşılan ama bütün bakanlara
dağıttığım —
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla) - Beni ilgilen-
diren Bakanlar Kurulunda karara bağlanandır.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Sizin ilgilendiğinizi
ben konuşmuyorum burda. Beni ilgilendirenleri konuşuyorum.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla) - özker beyi
şahit koyacağım vereceğim okusun. Verdim zannederim sana
geçen gün.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Onların altından çok
sular geçti. Onun için —
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla) - Bunun da
altından geçti.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Onun için hikâye oldu
onlar.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla) - Onun için
eski defterleri karıştırma.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Ben kendi görüşlerimi
anlatmak için anlatıyorum bunlar. Başka şey için değil
ya.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla) - Yok yani
bugünkü görüşlerin mi bunlar?
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Bugünkü görüşlerimdir
tabii. Benimle beraber tasfiye edilen görüşlerdir bunlar.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla) - Söylesene
doğruyu. Şimdi anlaştık.
- 4598 -
ALPAY DURDURAN (Yerinden)(Devamla) - Transit ticaret
ve permili, ordu ve elçilik mensuplarının konu olduğu
ticaret v e r g i l e n d i r i l m e n .
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla) - Anlaştık
şimdi.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Dikkatinizi çekiyorum.
Türkiyeye gümrük mal çıkışlarda fon uygulaması getiril-
melidir. Çünkü sözde Garanti Andlaşmalarına dayanılmakta-
dır. Garanti Andlaşmalarında vergi muafiyeti mi var? Fon
getirelim diyoruz. Türkiye Cumhuriyetinden ithalâtta sıfır
gümrük uygulaması daraltıİmalıdır. Türkiyenin ucuz malları
piyasamızı işgal etmemelidir, üretici sektörleri yıkma- -
malıdır. Ucuz zeytin yağı yedireceğim ben diye zeytin
ağaçlarını lahmacun kütüğü yapmamalıyız ve Türkiye Cumhuri-
yetinden ithalâtla ucuzluk yaratmaktan medet umulmamalıdır.
Anti damping ve counter kuralları uygulanmalıdır, üzülerek
görüyorum bugün gazetelerimizde damping diyor, reklâm
yapıyor adam, damping yaptım ben diyor. Hangi serbest
ticaret ülkesinde damping yapılabilir? Damping yasalarca
yasaktır, bir suçtur. Ama bu kadar bilgili (elini kürsüye
vurur) ticaret sektörümüz vardır ki, o kadar bilgili
Ticaret Bakanımız vardır ki, bu kadar bilgili bu dönemde
damping yapıyorum diye gazetelere yazılıyor.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla) - Kürsüye
vurma bakalım.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - işaret ediyorum.Nato
tahta, nato mermer.
ÖZKER ÖZGÜR (Lefkoşa)(Yerinden) - Yoksa göz tutmasın
diye mi vuruyorsun?
4599/...
- 4599 -
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla) - Gönü gelecek
özker.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Bizim İngiliz Sömürge
İdaresi deyip kınadığımız idare vardır, ingiliz Sömürge
İdaresinde anti damping ve counter diye ilgili yasa vardır.
Alıp, siz dünyanın bilmem neresinde yeni bir metot uygulan-
mış veya pesperişan bir hal, birşeyler üretiliyormuş diye
ucuz malları alıp getirip burada üretimi yok edemezsiniz.
Serkülere edin arpa buğdayı. Kaldırın sübvansiyonları,
bitti. Bir defa daha bu ülkede ne arpa ekilir, ne buğday
ekilir, ne burçak ekilir, ne de saman çıkar. Hepsi biter
o anda. Çünkü bizim üreticimizin hayat standardı buna
elvermez birincisi. İkincisi; iklim koşulları elvermez,
üçüncüsü; Amerika gibi büyük buğday, hububaçt üreticilerinin
teknolojik imkânları rekabet gücü bırakmaz bize bir anda
herşey biter. Onun için İngiliz idaresi bile, sömürge
idaresi bile bu zavallı seracı ki ağladı, bağırdı ve çağırdı
ve 80 dönüm serayı kapattılar ve üretimden vazgeçtiler.
Ağladılar, yırtındılar. İngiliz korurdu onları, Türk geldi
çiğnedi, götürdü. Rum 1960'tan 19631
e kadar korudu. Demedi
Mersin'den getireyim de süreyim piyasaya hepsinin anasını
ağlatayım, terbiye edeyim kendilerini, nedir bu pahalılık
demedi, korudu kendilerini, Türk geldi silindir gibi geçti
üstlerinden. Hem bu Türk, hem bu Türk. Elbirliği ile geldiler,
bir protokol imzaladılar ve sildiler ve çaput ettiler
bizim üretimi. Açık karşımızda, net. Başımıza gelen de
bunlardır hep.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; anti damping yapamazsın
damping. Adam geldi fabrika kuruyor. Tuğla fabrikası. Herkes ayaklandı.
Bereket ondan sonra UBP içi hesaplaşmalardan dolayı durduruldu yoksa
tuğla imalatı da bu ülkede sıfırla çarpılacaktı. Adam geldi damping
yapacak. Adam geldi Kıbrıs Gazetesi, Yeni Gün Gazetesiç, Kıbrıs Postasını
arkadan zaten takviye eder, bir yığın basın organı ile kurdu, damping
işte.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla) - Bir daha söyle.
ALPAY DURDURAN (Devamla) Milyonlarca lira, yüz milyonlarca
lira damping yapıyor, sürüyor piyasaya ve hepsini de terbiye edecek, bütün
basını tekelciliğe doğru gidiyor. Tekel açık. Hepsini damping.
BAŞBAKAN Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)- Kıbrıs Postasını
güzel söyledin.
ALPAY DURDURAN (Devamla)- Gerçek. Sayın Fuat Veziroğlu
bu kürsüden bu ilişkileri açık bir şekilde anlattı. Herkesin
bildiği, ama bir türlü Şirketler Mukayyitliğinin bilemediği
bir gerçek. Bu ülkede resmen dalaverayla tekelleşmeye gidil-
gidilmektedir. Ne damping'i? Ne Counter'i?
Bütün üretim sektörlerimizi denetim altına almak için bir
ağ gibi yayılıyor adam. Ahtapot gibi. Daha işin eteklerindedir.
Bugün kapısına kilit vursanız hiç kimsenin umurunda bile
olmaz. Narenciyeden vazgeçerse. Ne olacak? Cypfruvex açığı
kapatıverir. Hiç umurunda değil. Tam tersine daha iyi olur.
Kapatsın kendini daha iyi olur. Bir sürü atıl kapasiteler
yaratıldı. Bir yığın gereksiz yatırımlar yapıldığı paketleme
tesisi diye. Hiç gerek yoktur. Cypfruvex yine yaptığı yatı-
rımlarla bir ürünü paketleyecek kapasiteye sahiptir zaten.
Yavaş yavaş giriyor. Ne yaptı? Polly Peck diye bir şirket.
Kendi ortada yok. Polly Peck diye biri var bu memlekette.
Mahkeme arada, taradı, Polly Peck diye birşey bulamadı.
Mahkeme emrini tebliğ edecek. Tebliğ edecek bir tüzel kişilik
bulamadı. Temsilcisini de bulamadı. En büyük ortağı, dünya
gazeteleri yazıyor, bırakın Kıbrıs gazetelerini. Dünya
gazeteleri yazıyor. Hadi dünya gazetelerini okumayız. Türkiye
gazeteleri yazıyor. Polly Peck demek, Asil Nadir demektir.
Ve bu Polly Peck diye kendisine tahsis yapılıyor. Ama anlaşma
Purl Cantraction diye yapılıyor. Onun için adam diyor ki
ben Polly Peck değilim. Bu memlekette Polly Peck olmaktan
çıkıyor ve mahkeme emri kendisine tebliğ edilemiyor. Ondan
sonra bakıyorum. Sun Zest demiş bir kuruluş. Arkasından —
- 4601 -
ÖZKER ÖZGÜR (Lefkoşa)(Yerinden)- Wearwell.
ALPAY DURDURAN (Devamla)- AN ^ a f i k ğ demiş bir
kuruluş. Granit İnşaat demiş bir kuruluş. Wearwell neyse,
anasının adı var orda. Wearwell de ingiltere'ye kayıtlı
bir şirkettir. Her neyse. Ona bir diyeceğim yoktur. Ama,
karton demiş girmiş, bir yığın şirket kurmuş buraya.
Kendisi yok orta yerde. Hiç Polly Peck diye birşey yok.
Hatta şahıs olarak burada tam manasıyla temsilcisi olduğu,
bir nevi Polly Peck'in en büyük hissedarı olarak kontrolcüsü
olduğu halde kendisinin ismi de yok orda burda. İsmi olmadan
da, l,000,000,000'lı yatırım yapmış mesela Granit Limitede.
1,000,000,000'lık yatırım yapmış- Nerde Şirketler Mukayyit-
1 iği? Şirketleri Mukayyitliği yok. Tüzel kişilik ne demektir?
Tüzel kişilik demek, bana hak veriyorsun alayım yanıma
bir kişi daha. Bu benim torunum da olabilir, karım da ola-
bilir, yeğenim de olabilir. Alayım yanıma ve hissemle
yalnız sorumlu olayım.Zavallı vatandaş da gelsin karşıma,
baksın Alpay Durduran. Alpay Durduran kim? Bir politikacı.
E, bunun ismi var yahu. ismini lekelemek istemez. Onun
için tamam, kabul ettim arkadaş.Konsinye veyahut da başka
bir şekilde seninle bir borç alacak ilişkisi içerisine
girebilirim. Bastı imzayı altına bir makbuzun, bir faturanın
veya bir borç alacak senedinin vesaire gitti. Ondan sonra
geldi, baktı. İflâs ettim kardeşim. Ne olacak bizim paralar?
işte, Limited şirket değil mi? Geldin buraya, Limited
şirket olarak benimle anlaşma yaptın. Limited şirketin
bir sürahisi var. Bir de bardağı. Bir detelefon numaraları
var ne kadar Telefon Dairesine bağlıysa da, belki hava
parasıyla onu da satarsın, işte, masa, sandalye. Buyur
4602/...
- 4602 -
al da git. Hiç ben senin hatırını kırar mıyım? Başka
alacaklılarına da haber vermeyeceğim. Sen bunları al, ala-
bildiğin kadar hade güle güle kardeşim, öp da elimi. Bu-
labileceğin bu kadar. Yahu Alpay Bey, senin araban var.
Senin varsa evin var veya hisseli bir malda bir hissen
var. Bana ver. E, onlar benimdir. Sen tüzel kişilikle
yaptın bu anlaşmayı. Tüzel kişilik nedir? KKK. Nedir?
KKK işte. Al da git. Buna biz yasal olarak yetki veriyoruz.
Şirketleri Mukayyitliği olarak altına bir imza çakarak,
bir belge yererek eline, diyoruz ki sen tüzel kişisin.
SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANI Dr. MUSTAFA
ERBİLEN (Yerinden)- Soy memleketi.
ALPAY DURDURAN (Devamla)- Ama tüzel kişiye vermek
için, tüzel kişi hakkını vermek için kapitalizmin ağa
babası İngiltere, üçte bir kalınlığında, yasa kitabının
üçte birini işgal eden kalınlıkla .bir yasa çıkarmış.
Demiş ki, rapor vereceksin her gün. Ortaklarını bildi-
receksin. En ufak bir eksikliği haber vereceksin. Bir yığın
formlar düzenlemiş ve bir yığın da yetkiler verilmiş daireye.
4603/...
- 4603 -
İSKÂN BAKANI MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden) - Bizde de var.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Eğer bir tehlikeli durum varsa gelip
memur atayıp kendi idaresini hak ve yetkilerini de almış eline ve
ona göre vermiş tüzel kişi olma hakkını. Ancak ben bu hakkı veriyorum
sana tüzel kişi olabilirsin ama hissenle yalnız sorumlu olursun, sana
bu hakkı veririm. Ama bu yetkiler benim elimde olacak, herşeyini de
bileceğim ben senin. Bu şekilde raporlarını vereceksin, bütün bu bil-
gileri geciktirmeden vereceksin, vermezsen cezaları vardır. Ben seni
izleyeceğim ve bir hatanı görürsem gelip yönetimine de el koyacağım .
Sen yönetmeyeceksin artı. Bütün mal varlıklarını ben yöneteceğim ve
ben icap ederse tasfiye edeceğim bunu diye haklar ve yetkiler vermiş.
Şöyle bir kanun geçirmiş de ona göre vermiş tüzel kişi
olma hakkını. Bizde neye dikkat ediliyor? Bizde
kiminle ortaklık kurduğuna bile bakılmaz. Adam geldi banka
kurdu ansızdan, nerden kurdun sen bankayı, ne getirdin
bu ülkeye ve banka kurdun? Yazılı soru sordum burda ben.
2004 dolar getirmiş. 2004 Dolarla banka kurdu bu ülkede.
Sanayi bilmem ne bankasıymış. Banka kurdu. 2004 Dolarla.
Peki nedir bu dönen dolaplar, bu paralar, bu giden gelen
evraklar nedir? Hep bu ülkenin kaynakları. Sözde yabancı
sermaye ülkemize kaynak aktaracakmış. Ondan sonra bir
skandal Kooperait Merkez Bankası 1979'da 60 milyon Tl'lık
över draft hakkı tanımış. Ne demek över draft hakkı yahu?
Hangi bankacılıkta över draft diye bir müessese vardır? Över
draft hata ile oluşan birşeydir. Kazara, ödemelerdeki
gecikmelerden karşılıklı ödemelerdeki gecikmelerden doğa-
bilecek bir haktır, bir atıfettir, bir gözyummadır, başka
birşey değil. İlk geldiğinde buraya 60 milyon Türk Lirası,
1979, 60 milyon Türk Lirası över draft hakkı verdiler
kendine. Yani bir anlaşma yok ara yerde, denetim de yok.
Över draft. Bununla başladı bu işler ve ilk bunun kuruluş
teksiri matbaada deği1.teksirle yaptılar, teksir makinesi
Sağlık Bakanlığının teksir makinesinden geçti de çıktı
4604/...
- 4604 -
gitti Mukayyitliğe. Ondan sonra baktık pırt, pırt, pırt,
orda burda şirketcikler fırlamaya orta yere. Sorun bakalım
bu gazetelerin sahipleri kimlerdir? Mehmetali Akpınarmış
sahibi. Boyasını ödeyemez bir günlük gazetenin Mehmetali
Akpınar. Mehmetali Akpınarmış gazetenin. Gazete çıkarmak
denetime tabidir dünyanın 'her yerinde. En özgür ülkesinde
bile denetime tabidir. Biz bir gazete çıkarmaya kalktığı-
mızda bir aya yakın gittik geldik, gittik geldik, bağırdık,
çağırdık da zar zor ismini falan tayin ettirip bir gazete
çıkarabiİdik.
TİCARET VE SANAYİ BAKANI ÖMER DEMİR (Yerinden)
Teşekkür et demek ki.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Ve hatta ikincisinde
mecbur kaldık başka bir ismi kullandık.
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devamla) - Bürokrasi kalkmış
demektir, daha çabuk olur. Teşekkür etmek lâzım.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Şimdi bile artık sahibi
bnile olamazlar. Yani sahibi paravana aşikâr, paravana.
Bu gazetelerin sahibi Asil Nadirdir. Çevirin burdan herhangi
bir yurttaşı sorun. Kıbrıs Gazetesi kimindir? Asil Nadirin-
dir diyecek.
BAŞBAKAN Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) - Yazar gazetede
sahibi diye.
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devamla) - Gazetede yazar.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Nerde yazıyor.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla) - Yazıyor.
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devamla) - Sahibi diye yazıyor
kim olduğunu.
-4605-
AYTAÇ BEŞEŞLER (Gazi Mağusa)(Yerinden) - İlk sayfa-
sında yazar.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Peki Asil Nadir kimindir?
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla) Babasıdır.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Mülk birinci esas Poly Peckindir.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla) - Hayır bu
özel mülkiyettir, özeldir.
ALPAY DURDURAN(Devamla) - Peki ben on beş gün önce...
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla) - Poly Peck
özeldir.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Bunlar çok özeldir.
Bunun tipini hiç karıştırmıyorsunuz.
ÖZKER ÖZGÜR (Lefkoşa)(Yerinden) - Asil Nadirin
k e n d i n i n ? —
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla) - Kendinin,
şahsınındır.
ÖZKER ÖZGÜR (Yerinden)(Devamla) - Allah Allah.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Yeni Gün kimindir?
ÖZKER ÖZGÜR (Yerinden)(Devamla) - Niyeti kötü.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla) - Güneş,
Günaydın da öyledir.
AYTAÇ BEŞEŞLER (Yerinden)(Devamla) - Şirketlerin
değil, yani Poly Peckin değil.
4606/.,
-4606-
FADIL ÇAĞDA (Girne) (Yerinden) - Poly Pecke atılmış
kazık.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Şimdi bunların her tarafı
nı göreceğiz şimdi. AHJSraphics kimindir?
EKONOMİ VE MALİYE BAKANI MEHMET BAYRAM (Yerinden)--
A$$raphics; 75 bin hisse Asil Nadire, 15 bin hisse Mehmetali
Akpınar, 10 bin hisse Metin Münür'e aittir.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Onlarındır hisse.
AYTAÇ BEŞEŞLER (Yerinden)(Devamla) - Poly Peckle
ilgisi yok.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Benim üstünde...
MEHMET BAYRAM (Yerinden)(Devamla) - Ben sana resmi
evrak olarak söyledim.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Resmi evrak tabii yani
şimdi bir...*
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devamla) - O zaman resmi
evrakın ne niteliği var?
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Neye inanacaksın?
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devamla) - Tabii kâğıt üstün-
de olacak herhalde yazılmayacak duvara.
>ALPAY DURDURAN (Devamla) - Bir dakika ben soruyorum.
Sayın |Nakan size soruyorum.
4607/...
-4607-
ÖMER DEMİR (Yerinden){Devamla) - Sor bize.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Yıllık raporunu
verdiler.
ÖMER DEMÎR (Yerinden)(Devamla) - Bir yıl olmadı
ki versinler.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Peki ödenmiş sermayesini
bildirmediler mi size?
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devamla) - Bildirdiler, vardır.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Ne kadardır ödenmiş
sermayesi?
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devamla) - Vardır.
4608/.
-4608-
Peki soruyorum, taahhüt ettikleri sermaye midir, yoksa
ileride satın almayı taahhüt ettikleri sermaye midir bu
rakamlar? Çünkü sen koyarsın bir andlaşma oraya bir
şirket kurarsın orda dersin ki, 2,000,000,000'lık hisse-
sini ben satın alacağım ama ödenmiş sermayesi kadar,
veyahut da şu kadarı ile ben şimdi sorumluyum.dedin mi ne
olur?
MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden) - Hukukun boşluğundan
doğmaktadır bunlar.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Boşluk değil efendim.
Burada boşluk yoktur. Bu boşluk idarededir. Boşluk,
Şirketler Mukayyitliğini bir buçuk odaya yıllarca hapis
edende ve doğru dürüst bir arşiv tutarak bir mekan bile
bırakmayanlardadır.Şirketler Mukayyitliğinin bu dediğimiz
incelemeleri yapmak için mekanı bile yoktur. Yavaş yavaş
kapitalistleşme yolunda giden Türkiye'de daha dünkü
gazetelerde söylüyor. Bastık diyor düğmeye komputerin
ve şahsın isminden kaç tane şirkette ne kadar hissesi
olduğunun dökümünü aldık ve baktık bunları Hju'lduk.
Şimdi ben sorarım.Ben gitsem Şirketler Mukayyitl iğine ve
desem ki, Asil Nadir ismi ile kaç tane şirkette ne kadar
hisse satın almıştır veya taahhüt edilmiştir vesaire.
Bunları veyahut da Asil Nadir1
in herhangi bir Oranda
ortağı :®l>d!uğp. • şirketlerin listesini verin bana. Nedir
alacağım cevap?
TİCARET VE SANAYİ BAKANI ÖMER DEMİR (Yerinden) -
Vereceğiz.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Vereceğizdir: Cek ve^» caki cak, caka
çek cak. Al da karıştır diyecek bana ondan sonra.
ÖMER DEMİR.(Yerinden)(Devamla) - Alacaksın, harcını
yatırıp alacaksın.
Udf\o/
-4609-
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Bunun harcı bile
belli değildir. Çönkö harç diyor ki bir şirket için
araştırma yaparsan harcı bu kadardır. Yani bir dosya
içindir harç sana. Sen daha şirketlerin ismini soruyorsun.
Arayacak mısın?
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devam 1 a) - Bakacağız, bakın
efendim bakın.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bu Polly Peck hikayesi çok gözel bir
örnektir karşımızda. Karşınızda hiçbir sorumluluğu olmayan insanlar
tüzel kişilik diye durmaktadırlar ve bu yurtta barınamadığı
belli olan bir insan da sorumlu gibi görülmektedir ve
üstelik bir ay önce bu Mecliste söyledin, tekrar ediyorum.
Bu noktaya dikkatinizi çekerim. Sayın Bakan da dışarda,
inşallah dinliyordur. Ama geldiğinde yine aklımda kalırsa
hatırlatacağım kendisine. Soruyorum tekrar, bir ay önce
sorduydum. Bu Polly Peck şirketi İngiltere'de rapor verdi ve dedi
ki 36,000,000 Sterlin Kıbrıs'tan kâr sağladım.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tekrar ediyorum.
Polly Peck şirketi ingiltere'de rapor verdi ve dedi ki
36,000,000; bir aşağı bir yukarı önemli değil, 36,000,000
Sterlin kâr sağladım diye deklerasyonda bulundu.
MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden)(Devamla) - Kaynağı nerden
Sayın Durduran?
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Kaynağın İngiltere'den
efendim, ingiltere'den kaynağım. Siz bana hesap soramaz-
sınız. Sizin üzerinde konuşmaya hakkınız bile yoktur.
MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden)(Devamla) - Nerden kaynağı
nerden? Bize hesap soruyorsun, biz de hesap soralım.
4610/*
-4610-
ALPAY DURDURAN (Devamla)- Bunu burdan söylemeyeceğim
tamam? Ama özel olarak size söylerim.
MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden)(Devamla) - Tamam.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Bunu bulmak gayet
kolaydır.
MÎLLÎ EĞİTİM VE KÜLTÜR BAKANI SALİH COŞAR (Yerinden)-
0 kadar cirosu yoktur, nasıl bu kadar kâr etti?
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devam 1 a) O kadar cirosu
yoktur.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Yoktur. Olabilir.
Demin nasıl bu kapıdan geçerken sorun dedim kimindir
Asil'indir diyecekler. Bir yığın ortağı çıkacak. Bazı
yerde hiç adı çıkmayacak. Mesela Demet İnşaat dediğinizde
hiç adı çıkmayacak.
EKONOMİ VE MALİYE BAKANI MEHMET BAYRAM (Yerinden)-
Yoktur böyle birşey.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Sayın Kotak çıkacak efendim
Yennaralı çıkacak. Başka biri çıkmayacak.
MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden)(Devamla) - O niye öyle
d iyor.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Ama kimindir? Asil
Nadir'indir bu da. Tamam. Sor kapının önünden geçen
bir vatandaşa. E, yoktur biliyorum herkes de biliyor.
Bu şunu ifade ediyor. Bu ülkede tüzel kişilik olarak
ortaya çıkan varlıklarla gerçeten bu tüzel kişilerin
sahipleri aynı şahılar olmayabilir.
4611/...
-4611-
MMcürı olmamalıdır bu. Mttfr olmamalıdır. Bu devlet tüzel kiçilik
hakkı veriyorsa orada yazılanlar aynen olmalıdır. Limited
şirketler şevkli olmalıdır, herkes içinde olduğunu bilmelidir.
Bunun içinde bir şey yoktur. Bunun içi boş esas sahip
bunun içinde değil, bunun arkasında . Bu, iyi bir devlet
buna müsaade edemez.
MİLLİ EĞİTİM VE KÜLTÜR BAKANI SALİH COŞAR (Yerinden)
0 iddiadır, iddiadır.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Sayın Soşar vazgeçin.
SALİH COŞAR (Yerinden) (Devamla) - Yahu şimdi bu memleket
limanlardan ne çıkar hesabını bilmiyor mu demek istersiniz?
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Allah, Allah. Ne münasebet
efendim, ne münasebet.Siz demek ki sonradan geldiniz,
henüz konuya intikal etmediniz. »
SALİH COŞAR (Yerinden) (Devamla) - Hayır, 36,000,000
kâr onun cevabını verin.
ALPAY DURDURAN (Devamla)- Ben başka şey söylüyorum,
siz başka şey söylüyorsunuz Sayın Coşar^
SALİH COŞAR (Yerinden) (Devamla) - Sen geçtin başka
şeye.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Ya sabır deyin bir. 40'ıncı
elin karakteri sabır bir, karakter iki daha başka da yazıyor
onun için lütfen Sabredin,
BAŞBAKAN Dr. DEERVİŞ EROĞLU (Yerinden) - 30,000,000
Sterlingi temizlemeden geçtin.
ALPAY DURDURAN (Devamla)- Geleceğim efendim, geleceğim.
Sonuç, kapada bir vatandaşı çevirin ve sorun kimindir bunlar?
Asil Nadir'indir diyecek size. Halbuki bakacaksınız siz
başkaları var karşınızda ama Asil Nadir buna karşı gerçekten
var olan cirosunu alsanız 36,000,000 Sterling değildir.
-4612-
SALİH COŞAR (Yerinden) (Devamla) - O kadar azdır.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) - 40,000,000
S t e r i i n g —
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Yok 40,000,000 Sterling
değil. 40,000,000,000 diyeceksiniz herhalde, 40,000,000 değil
40-50,000,000,000 da . 60,000,000,000'dan ne eder ?
SALİH COŞAR (Yerinden) (Devamla) - Sen dörde böl.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - 2-3,000,000 işf£ 20,000,000,
20,000,000 milyon deyin, bu kadar olacağını da san-
mam o kadar olduğunu kabul edelim. Nasıl olal^r da 36,000,000
Sterling kâr gösterebiliyor? Demek ki burada bu düzenekler
başka bir maksat için kurulmuştur ve bu kârgösterîTeFi Is in
diye burada bu isimlar vardır. Niçin -hala daha Zefiros
bitmedi. Niçin Jasmin'Court bitmedi, niçin bütün yapılanlar
hepv
yarım yamalak ama cart dedi çıkardı bir gazete,
bir gazete daha, bir gazete daha gidiyor. Sebebi nedir,
neden? Devletseniz bunların yanıtını vermeniz gerekir.
Açın telefonu Ticari Ateşenize Londra'da sorun. Bununla, bu
yılki raporu nedir? Bu yıİki raporunu alın, elbette Ticari
Ateşenif bunları bilmekle görevlidir ama bilmeyebilir, verin
kendisine bir günlük izin, gitsin talep etsin, alsın
getirsin raporu ve görün, tesbit edin bunu.
4613/..
Neden bu işler olmaktadır? Kişi ile tüzel kişi arasında
doğru dürüst bir bağ olmazsa tüzel kişilik gerçeği yansıt-
mazsa kimse bundan kendini muaf sayamaz. Alın bir Narin
olayını. Kaç yüz kişi haberi yazdı, anası ağladı. Narin
iflas etti, bitti,' gitti. E, ne oldu? Devlet ödesin .
Zakaf battı evet devlet ödesin. Niçin Zakaf battığında
devlet ödemek mecburiyetinde kaldı? Niçin, sebep ? Sebebi
bir limited şirkettir. Bütün varlığı neydi? Şirketin
bütün varlığı Rumdan kalan paketleme tesisi. Bazı
şahıslara Rumlardan kalan bu paketleme tesisi verildi,
buyurun ticaret yapın dendi. Dönüp sorulmada senin neyin
var beyefendi" diye bu adama? Hangi liberal ekonominin
bulunduğu bir ülkede bir çağdaş devlet müsaade etmektedir
limited şirketleri kendi öz varlıklarının %30-35'inden
daha fazla borçlanabil.*»İn» Böyle bir mazeret hibîr çağdaş
devlette görülmemektedir. Burada hiçbir mal varlığınız yok, -
devlet size bir şey tahsis etmiş, paketleme tesisi tahsis
etmiş 1978'lerin parası ile milyonlarca lirayı size
takıyorsunuz üreticiye, alıp malını satıyorsunuz. E, battım
battım ne olacak? Yani kusura bakmayın işte , insanlar
battılar ama iyi niyetlidirler, çok iyi niyetliydiler
siz onların kusuruna bakmayın, onlar da çok üzüldüler
bu işe, devlet ödesin sizi. Devlette para yok ne yapalım
o zaman ? E Zakaf'ı %50 ortaklı %50 batıranlar, %50
de ETİ bir orataklık yapalım , verelim çalıştırsınlar,
kârının %50'sini borçlularına, borçları için dağıtalım.
4614/...
4614-
Borçlar bitti mi alsınlar paracıklarının kârlarını.
Zakaf hâlâ daha işliyor. Hâlâ daha kârının %50'sini
Zakaf'ın ne olduğunu bile unutan bu adamlara veriyor
muyuz, vermiyor muyuz? 1983'te hâla daha veriyorduk ve
zamanın Maliye Bakanı bir soru üzerine bana resmen cevap
verdi, dedi ki, bunların Zakaf'la bir alakası kalmadı,
ama anlaşma devam ettiği için hâlâ daha kendilerine bu
kâr ödenmektedir. Oh ne güzel. Bir paketleme tesisi
buldular, onlar gökten zembille indi, çalıştıramadılar
birşey değil, başkaları çalıştırsın bunları yedirsin.
Asıl 18'inci asırda sonuna gelmiş olan prensler gibi
birşey. Babasından tebarrüz etti birşeyler, falan yerde
bir malikane, herkes işleyecek, prense yedirecekler.
Buna Fransız halkı bile dayanamadı. Vurdu, devirdi, yıktı
temizledi bu pislikleri. Biz de prensler yaratırız biz
kendi kendimize.
MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden)(Devamla) - Yabancı sermaye-
nin karşısında politikanız nedir Sayın Alpay? Yabancı
sermaye gelsin mi gelmesin mi? Gelirse hangi koşullarda
gelsin?
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Ne büyük sorun. Çok büyük
sorun, önce biz bunları temizleyelim, onlara da geleceğim.
Hiç merak etmeyin ona da geleceğim, özel olarak bir
de kayıt tutayım ki unutmayayım.
MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden)(Devamla) - Bir de özel
not al bakalım. Kıbrıs Partisinin yabancı sermaye
karşısında politik olaylarda ne şekilde , ne müeyyideler
içerisindedir?
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Çok mühim bu. yeriz
kanserojen, içeriz kanserojen, nefes alırız kanserojen.
Ormanlar gitti, çünkü havayı bir toz bulutu kapladı, soluk
alırız kanserojen bu önemli değil, ideoloji önemlidir.
En önemli şey ideoloji, ideoloji ne içindir? Sadece
tüketim için. 0 falanı dedi ideolojide. 0 öyle dedi
-4615-
bu böyle dedi. Netice? ideolojinin somutla birleştiği
yer neresidir? Hiç önemli değil. Mesela Ulusal Birlik
Partisine sorarsanız liberal ekonomiden yanadır. Ben
soruyorum şimdi işte. Liberal ekonominin uygulandığı
hangi çağdaş devlette Şirketler Mukayyitliği raporları
ile gerçek durumları birbirine uymaz ve araştırılmaz.
Hangi serbest ticaretin uygulandığı kapitalist liberal
bir ekonomide şirket genel kuruluna sunulan raporla
Şirketler Mukayyitliğine giden raporlar uyuşmaz. Hangi
serbest rekabetin uygulandığı bir kapitalist memlekette
çağdaş olmak koşulu ile tabii, îdi Amin'in kapitalizmini
de söylemiyorum, çağdaş olmak koşulu ile hangi kapitalist
memlekette kooperatifin yönetim kurulunda okunan bir
yeminli taahhüt etmiş Chartered Accauntantın raporu ile
Bakanlar Kuruluna sunduğu rapor birbirine tezat teşkil
eder., Gösterin bana çağdaş, kapitalist bir devlet, ben
de size çağdaş, kapitalist bir yapıya sahip olduğunuzu
söyleyeyim. Yok. Kıbris'ta ideolojiler sadece tüketim
için kullanılmaktadır. Siyasete etkisi yok. Siyasete
tek bir etkisi vardır. Seçimlerde. Seçimlerde korkuturlar
bazıları için. Hop bunlar ideolojiktir. Bunlar komonisttir,
bunlar maocudur, bunlar bilmem nedir. Bunlar bilmem,
şudur, budur diye korkutmak için kullanılır. Türkiye
radyo televizyonunda da kullanılır. News Sport Gazetesi
gazetesi
SALİH COŞAR (Yerinden)(Devamla) - Ne sarılman o kırmızı
bayrağa sen de. Tut bir kenarından sen de.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Siz dururken bizi
kalır mı? -Sayın Denktaş imza attı, dedi 19 Mayıs 1979
andlaşmasına sorumluluğu aldı dedi. Dedik ki biz de bu
andlaşmadaki şu maddeyi kabul ederiz yahu dedik. Hayır sattın
memleketi olduk biz. 0 yemin eder basar altına imzayı.
4616/...
-4616-
biz yandaşız dedik hain olduk. 0 yine bayrağa sarılı
kaldı. Çünkü bayrağın bu anlamda kime ait olduğu
Bellidir. Kimse satın almaz onu.
SALİH COŞAR (Yerinden)(Devamla) - Bir kenarından
sen de tut.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Çok heveslileri var,
bugünlerde, bayrağa sarılma heveslileri vardır. Onlar da
yanılacaklardır.
SALİH COŞAR (Yerinden)(Devamla) - Sarılma sadece
kenarından tut.
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devamla) - Şimdi mi söylü-
yorsun yani?
MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden)(Devamla) - Eski sözler
bitti.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; anlaşılan sohbet hoşunuza gidiyor,
ama...
SALİH COŞAR (Yerinden)(Devamla) - Kenarından tut
da tamamdır.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Gelelim yine biz
önerilerimize ve eleştirilerimize. İkisini paralel götürüyorum,
dikkatinizi çekiyorum. Ticaretin genel denetimi üzerindeki
görüşlerimi söyledim.
4617/...
-4617-
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Bilmem o 36,000,0001
la
ilgili görüşümü de izah . edebildim mi?
MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden) (Devamla) - Olmadı o, tatmin
olmadık o 36,000,0001
luk Sterling davasındaki gerekçeleri
SALİH COŞAR (Yerinden) (Devamla) - E, olmadı ciro
bellidir, tatmin olmadık.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Nesine tatmin olacaksın?
Ben diyorum ki bu doğru değildir. Siz doğrudur demiyorsunuz
zaten herskesten saklanmamalıdır.
SALİH C0ŞSAR (Yerinden) (Devamla) ^ Biz iddia ediyoruz
ki bu memlekette bütün şeyler açıktır.
BAŞBAKAN Dr.DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) - 30,000,000
Steriingi
MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden) (Devamla) - Kâr olsa 36,000,000
Sterlinglik ciro yapamaz.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Kim dedi doğru değildir.
Bu 36,000,000 doğru değildir ama böyle bir rapor verilmiştir
buyurun siz araştırın, bulun. Dediğim doğru ise tamam
mı, o zaman araştırın, neden burada bir yığın bitmemiş
inşaat vardır ve memleketin şantiye olmasına katkıda
bulunuyorlar? Her taraf harabe, yıkıntı,. memleket harabe.
Niçin şantiye olsun, niye bitmesin? Bitsin . Görelim biz
de temiz tertipli bir çevre, insan gibi yaşanacak bir
ortam görelim . Bakarım orda tahtalar atılmış, çiviler
üzerinde sıva artıkları beton artıkları, demir artıkları
kıvrılmış , bükülmüş , kesilmiş. Boya ,moya kokuları etrafta,
bunlardan kurtulalım.
MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden) (Devamla) -Palm Beach'
bitti Mağusa'da.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Bitse ne olacak? 3000 yataklı
4000 yataklı KKTC ülkesinden daha büyük yatırım .-Açıldı.
-4618-
Atatürk Kültür Merkezinde törenlerle maketleri, nerede?
Soruyorum nerede? Bir ninni, bir masal . Ancak ben Londra'daydım
ben daha Londra'dan ayrılmadan bir de baktım ki hisse
senetleri fırlamış gidiyor. KKTC bütçesinden bir .cfeıdetyu
bütçesinden daha büyük yatırım yapılıyor, bir proje sunulmuş
ingiltere'de bir hava yaratıldı hisse senetleri' pıt,pıt
pıt başladı fırlamaya yukarı. E, ne oldu?s>run işte. Bu
gün çağdaş bir kapitalist ülke gösterebilir misiniz
istisnaların dışında ki bu konularda ağzını kapatsın da
otursun. Eğer ingiltere'de borsada numaraları varsa bizim
de görevimizdir ingiltere'deki hisse sahiplerinin çıkarların
korumak . Neden? Çünkü -pg*k Parasını convertable olafck; Convertable
olduğunda sizin Türk Parası ile ingiltere borsasında hisse
senedi satın alacak.
FADIL ÇAĞDA (6irne) (Yerinden) - Karamanın koyunu
sonra çıkar oyunu Sayın Durduran .
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Sen kendin mecbur olacaksın
kendi Türk hissedarını bile korumak için vicdani borç
sahibi olmaya ki bütün insanlara karşı bizim vijdani
borcumuz vardır. Onun için bugün bu gibi denetimler
evrenselleştirmiştir. Bakın bugün ne oluyor mali denetim?
ingiltere Hükümetinden talep ediyorsun bu malların gerçek
fiyatlarını nedir, size gönderiyor, denetleyin birlikte
diyor. Tanınmayan bir devlet olmana rağmen sana bilgi
vermeyi kabul etti. Ama ordaki satıcı ingiliz bu
4619/...
-4619-
kaşkarikodan para yemektedir, ingiliz Hükümeti kendi
kaşkarikodan para yiyeceği adamının aleyhine kullanabileceği
bilgileri s a n a
veriyor. Bu terbiyeye, ulaşmamız lâzım.
Şark kurnazlığından vazgeçmemiz gerekir ve kimseye de
şark kuranazlığı yapma olanağı bırakmayacak şekilde devlet
örgütümüzü tanzim atmemiz gerekir, disiplin altına almamız
gerekir. Bu bizim görevimiz olmalıdır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gelelim dövizle ilgili konulara.
Başta söylediğim gibi Türk Parası da döviz olacaktır.
Convertable bütün paralar yanında Türk Parası da döviz
olacak. Ne ise Türk Parasının boyu ölçün,biçin o kadar
olacak. Bize dediler ki, e, Türk Parasının boyu efendim
%80 faiz kaldırır. Kaldırır dünyada? Dünyada kaldırırsa
bu convertable oldu dedi Türk Paramız da . Sayın özal
Açın telefonu sorun Londra'da Midland Bank'a Jci Türkiye
ile KKTC ile büyük «al alış verişinde aracı olarak kullanılan
bir<1>ankajixr. Bizim döviz rezervimizin büyük kısmı orada bulunmak-
tadır, sorun. Türk Parasının bu günkü alış kuru nedir?
•satış kuru nedir, aradaki fark nedir? Korkunç bir
fark.çok ucuza satı 1 ır, çok pahalıya ahRir. Korkunç bir fark var
ara yerde. Demek ki convertable değilsin/' H a s t a d ı r gerçek
değerini istemisin bumn ? Senin dış ticaretin Türkiyeye olandan,
çok daha fazla dünyayladır. Bu işte raftfölmak istemiyorsan mecbursun bunlara
dikkât edesin. Londra'da buna buna alıp buna satıyorsa, sen de burada
buna alıp, buna satacaksın. Türk Parasının hastalığı
dünya bankası raporlarına da girmiştir.
0
4 6 2 0 / . . .
-4620.
Son olarak tekrar teyit edildi bu. Buyurun.
Cumhuriyet Gazetesinin 6 Kasım tarihli ekonomi
sayfasında bu konu ile ilgili evrak rapordan alıntılar
yazılmıştır. Gösterdiği şudur. Dolar bazına göre Türkiye
ticaretini düzenliyor. Dolar egemenliği altındadır.
Başlıyor ABD ile ve devam ediyor. Taa gelsin ispanya'ya
bütün devletlerin alım gücü ile döviz kuru arasındaki
fark alım gücünün aleyhine, döviz gücü lehine görülmektedir.
İspanya'da Hükümet bir fark oluşturmaktadır ve Avrupa'nın
hasta ülkelerine sıra gelince Portekiz, Yunanistan ve
Türkiye ölçülebilecek bir orana ulaşmaktadır ki Yunanis-
tan'da azdır. Portekiz ve Türkiye'de büyümektedir.
Türkiye'de korkunçtur. Türkiye'de 700 lira civarında
iken Doların değeri, Dolar için 2500 lira civarında para
ödemektedir. Siz ihracatınızı dış dünya ile değil de
Türkiye ile yaptığınıza göre zoraki bu parayı satın almakta-
sınız. İhracatınızı başka türlü şekilde yürütemezsiniz.
Başka türlü fiyatlar oluşmamaktadır. Bunun hesabını
kitabını yapıp buna göre siz döviz kurlarınızı kendiniz
saptamalısınız ki karalamadan gitmeyesiniz. Arkasından
döviz mevduat hesapları serbest. Götür yatır, faizini
al. Bu para ondan sonra emanetçiye yollansın, arada komis-
yonluklarla bu iş yürütülsün, yalnız onun zararını da
sen öde. Bu işe dur demek lazımdır. Döviz mevduat hesap-
larının da hacminin genişletilmesini sağlamak gerekmek-
tedir. Döviz sınırlandırmaları asgariye indirilerek Türk
Lirasının kullanımı caydırıİmalıdır. Türk Lirasının
kullanımı caydırıİmalı, teşvik değil caydırıİmalıdır.
Yani protokolün tersini biz önermiştik ve önermekteyiz.
Türk Lirasına yüksek faiz uygulamalarına kalkışılmamalıdır.
Faizleri arttırmaya taraftar olmuşum ben. Ben niye taraftar
olayım faizleri artırmaya. Ben aklımı peynir ekmekle
yemedim. Ne kadar siz Türk parasının faizini artırırsanız
o kadar çok Türl Lirası depolamaya başlarsınız ve
4621/...
-4621-
Eriyen, çörüyen, hasta bir parayı hastalığı ile beraber
bünyen ize alırsınız demektir. Sayın Denktaş bile, ben
Türk parası aleyhinde konuşunca önce dedi ki bu haindir,
Türk Lirasına karşı olduğu gibi Türkiye'ye de karşıdır.
Aslında Türkiye'ye karşıdır, onun için Türk Lirasına
karşıdır diye demeçler verdi, 1981'de çarşaf çarşaf
yayınlandı demeçleri BRT'den de tabii ver yansın gitti.
Ondan sonra bir de baktık geçen yıl Türk Parasından
kurtulmak için elimizden geleni yapmalıyız diye demeçler
vermeye çalıştı. Ama bu kadar yılın acısını çektikten
sonra aklı başına geldi. Aklı başına da gelmedi. Yurt-
taşın bundan şikayetçi olduğu görülünce başladı demeçler
vermeye. Çünkü herşey bizde laf-ı güzaf. Asıl karar
mekanizmaları, başka bir yerdedir, onlar karar verecekler
de bunlar düzelecekler. Bunlar temenni ediyorlar. Bütün
yaptıkları bu. Bir temenni, bir temenni daha, bin temenni.
Oldu oldu. Olmadı, e, ne yapalım Anavatan müsaade etmedi.
E, biz niçin seçim yaparız? Ne diye iktidar diye seçmeye
çalışırız? Ne diye buralara yazılar yazarız? Egemenlik
ulusunmuş.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kısa geçmek
için bazı şeyleri atladıktan sonra, ki hepsi de esasa
mütealliktir geçelim. Tarımı da bırakalım. Yerel üretimde
kaliteye ve doyurucu teknoloji kullanmayı özendirici fiyat-
ların oluşmasına imkan verilmeli. Kurallar. Sanayi
ile birlikte düşünülmeli bu. Tabii ticareti genleyebi1ir-
seniz arz ve talebi hiç değilse serbestleştirirsiniz.
Bu mümkün olabilir. Yoksa devlet katkısı ile özel
talepler yaratarak yükseltmek fiyatları ve narh koyarak
pekiştirmek serbestlikle alakası olan birşey değildir.
4622/...
-4622
Asgari ücretin tüm sektörlerde uygulanması sağlanmalı,
Çalışma Dairesi kontrolleri e t k i n l e ş t i r m e n , kaçak işgOcö
ortadan kaldırılmalı ve yüksek gelir, yüksek fiyat uygulaması
benimsenmelidir. Evet., duyarım bunu şimdi. Hangi muhalif
parti efendim ucuzluk yaratmaya çalışmaz, bütün partiler
böyle der ama yapamazlar diye makaleler düzüyor. Efendim
fiyatları donduracakmış partiler gelirse, ha kim inanır
bunlara. Çıksınlar da önerilerini göreyim bakayım diye
makaleler düzenlediler. • Birsürü dahi vardı orta yerde ama
ne ne dahi, dahilik değil bu şarlatanlık ve yalancılıktır.
Başka bir şey değil çünkü bu yazıyı yazanlar da bu konuda
kesin bilgi sahibi olan insanlardırlar ki bu ülkede
böyle şeylerden ziyade başka şeyleri önerenler vardır.
Bizim burada söylediğimiz şu .\0ksek gelir ve yüksek fiyat
uygulaması benimsenmelidir. Yoksa ucuz diyerek biz
bütün tarım üretimini niahfettik, • zanaatları mahfettik.
1980-81 ayakabıcılık bu memlekette tafsiye oldu. Tek
bir ayakabı fabrikası kaldı, Kooperatif Ayakabı Fabrikası.
0 da nasıl kaldı? üretim yaptığı için değil, yapmadığı
için. Çünkü askere bot yapmak üretim değildir. Askeri
bot yapardı yalnız, bir de ucuza kullanırdı bunu. Bir
zaman Türkiye'den gelip bu askeri botları avcılık için
alırlar , giderlerdi başka bir işe yaramazdı. Bir tek
o kaldıydı. Eğer bu yeni Challenger için yapılmış piste,
benzeyen iki gidiş, iki geliş yol var, gerçi biri aşağıda
biri ' yukarda olduğu için denge ile uçup da kendini kurtaramayacak
devdrilecek ama Şimdiden de dalgalanmaya başladı. Ağır yük
kaldıramaz ama her ne ise anlamışınızdır hangi yol olduğunu.
0 yeni yol, pist, o yeni pist üzerinde bakarsanız bir lokanta -
görürsünüz. 0 civarın de en geniş lokantasıdır. özerinde
yazar,ayakkabı fabrikası. Ayakabı fabrikası battı,tütün
fabrikalar battı. Şimdi köşe , bucak merdev©.n altında
4623/..
-4623
kesilmiş bir odacık, bir dükkanın yarısı veya elinde
biratkım insanlar durmadan iç çekmektedirler. Şimdi
ayakkabı, sanayi, yine cani adı, ayakkabı imalatı arttı .övüoebilirsin.
Ovttoebilirain. Buyurun iftifcir edin yahu ne old*T S&jmfİ can-
lanıyor, ayakkabı imalatı başladı. Başladı ama nasıl? Kıbrıslı
Türk ayakkabı imalatçısının tahammül edemeyeceği fiyatlarları
sonunda aç bıraka bıraka , Nasrettin Hoca'nın eşeğini
aç bırakıp terbiye etiği gibi , terbiye ede ede kabul ettirdik
asgari ücretle çalışmayı, çaresiz kaldılar ve onun için
* o ipler başladı çekilmeye ve bu ayakkabı üretimi tekrar
başladı. Kıbrıslı Türke işte bunu reva gördük, öldüre,
öldüre gidiyoruz, eze, eze biçim veriyoruz. 80'le şimdiki
arasında ne vark vardır? Beş, altı yılda ne oldu ki sağda,
solda köşeciklerde, hatta ileride ayakkabı dikmeye başladı
Kıbrıslı? Niye kapattıydık biz? Kapattıydık çünkü Kıbrıslı
Türk insanca yaşayacak bir gelir bekliyordu ve bu gelir
şansı kendisine verilmediydi. Getirdik Türkiye'den ucuz
ayakkabıları, yığdık bunun içine, tafsiye ettik esas us-
taları, ayakkabı yapmaya meraklı olanları, bu sektörde
çalışmak isteyenleri tafsiye ettik. Nerdedirler? İki
tanesi bildiğim İngiltere'dedir, gerisi de herhalde
Avustralya'dadır.
SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANI MUSTAFA ERBÎLEN
(Yerinden) - Margarin yapar, marmelat yapar.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Onlar tafsiye edildi, •
birisi de herhalde başladı lokantacılığa, işte karşımızda
örnekleri durur. Birisi de marmelat yapar ve bunu aşkla
satar. Ucuz ha ucuz, ondan sonra baktık geçen yıl , evvelki
yıl kükrer Devlet Planlama örgütünün Başkanı. Bu devlet
maliyetin altında satmaya > zorlaya zorlaya üretici
sektörleri mahfetti.Ya amin, amin. Biz söylediğimizde
hain, o söylediğinde, rahat. Neden? Çünkü o bayraklı,
o sarılmış bir kere bayrağa, biz kenarından bile tutamadık
bu bayrağı.
4624/..
-4624-
Biz, insanları kurtarmaya çalışıyoruz. Onlar bayrağı kur-
tarmaya çalışıyorlar. Diğeriyi bile beğenmedik, gondar
dedi adına. Gondar'ı gönder yaptık, adı bile Yunancaya
çevirdik. Birşey değil, önemli olan, bir ideolojiye sahip
olmaktır. Eğer Turancı, ırkçı, şövenist, faşist bir
ideolojiye sahipseniz, baş tacı. Faşist olmasanız da mühim
değil, hiç değilse, bir şövenist milliyetçi olmanız
yeterlidir. Çıkın 24 saat Ruma sövün. Ama ne alâkası var?
Alâkası olsun veya olmasın, sövün. Sizden iyisi yoktur.
Ama insanların haklarını savunmaya sıra geldiğinde, hapı
yuttunuz demektir. Ondan sonra özgürlük, vesaire, vesaire.
Bazılarına, özellikle aynı zamanda düşünce özgürlüğü ile
paralellik iddiaları ile bir de reklâm, boya üstüne.
Sosyalist devletler düşünce özgürlüğüne doğru hamleler
hamleler üstüne yaparak. Bir de talebin etkin olması için
bir özgürlük getirmeye çalışıyorlar. Piyasanın denetimini
getirmeye çalışıyorlar. Başka birşey değil yapmaya çalış-
tıkları. Ha, ha, gördünüz, yıkıldılar onlar. Yani hiç
alâkası yok. Bizde sanki varmış bunlar gibi. Bizde neyi
var? Hangi piyasanın denetimi var ve hangi özgürlük var?
Bu ülkenin Plânlama Teşkilâtının başkanına ver o rakam-
ları, nasıl bu devlet, maliyetin altında narhlar saptaya-
rak üretimi baltalamıştır dedik. Ha, vereyim de yazasınız
dedi ve söylediği şeyi bile, yazılı olarak elimize vermeye
korktu. Bu ülkede, bayraklı da olsa, efendim başka biri
olsa, müsteşar da olsa, dizleri titremektedir, dolaşama-
maktadır. Her tarafta tehdit ve baskı. Bu, genellikle
bir psikolojik tehdit ve baskıdır. Ama bu psikolojik
tehdidin, baskının arkasında yatan etkin uygulamalar nedeni
ile korkusu hâlâ daha egemenliğini sürdürmektedir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yoğun yatırım
ve teknolojik kullanmaya özendirerek destekleme haline
çevriİmelidir sübvansiyonlar. Sübvansiyonları biz kaldır-
mışız derler ve hatta sen teklif ettiydin, falan diye
4625/...
ı
-4625-
birtakım lâflar söylenir. Biz, sübvansiyonların o günkü
uygulamasının kaldırılması için öneri verdik. Evet, o
günkü uygulamanın kaldırılması için hâlâ daha aynı görüşleri
ben taşımaktayım; 0 günkü uygulama da, şimdiki uygulama
da sakattır. Örneğin, tabiî sübvansiyon deyince, hep maliye
açısından bakıldığı için, cepten para olarak görürüz.
Gelmeyen bile önemli değildir. Gelen bellidir, gelen aynı
oranda devam etsin. Enflâsyon hızının da birazcık üstünde
olursa sorun yok. Cepten birşey çıkmasın. Bu, çok dar
ve kısıtlı bir anlayıştır. Aslında, size gelmeyenlere
de bakmanız ve onları da sübvansiyon olarak cetveller
halinde yayınlamanız gerekir. Yayınlanmaz. Çünkü bizde
serbest pazar ekonomisi vardır. Serbest pazar ekonomisi
anarşi demektir? Serbest pazar ekonomisi, efendim, isteyen
istediği yerde, yakaladığı yerde kazıklar mı demektir?
Değil, öyle olmaması lâzım, örneğin, siz bizim istediğimiz
gibi yoğun yatırım ve teknolojik kullanmayı özendirmek
isterseniz, bu konfeksiyona müsaade etmezsiniz. Çünkü
konfeksiyon sanayii, bu şekli ile emek yoğun bir sanayidir.
Fason işçilik şeklinde çok büyük miktarlarda insan emeğini
sömüren, istismar eden bir sanayidir, ki adı da sanayi
değildir. Bunu biz, bu ülkede konuştuk ve sanayi rakamla-
rının içerisinde saydık ve dedik ki, sanayimiz patladı,
gidiyor. Patladı gidiyor, büyük bir blöf olarak herkes
ağlıyor devamlı. Ekonomi gazetesini okuyanlar görürler
ki battı batıyor, battı batıyor, battı batıyor. Seneler-
dir battı batıyor. Bir süre de ihracat primi ödendi. Şimdi
Türkiye de sıfır gümrükten yararlandırılmaya çalışılmaktadır.
Yine bunlar da sübvansiyon peşinde. Sebep? Bu yeni kurul-
muş bir sanayi. Bunları korumaya başladığı dönemde, bu
konuda verilen sübvansiyon yok. Niçin o halde bunlar
muhtaç? Bu ülkede buna muhtaç olacak bir sanayinin bu
hacimde oluşması teşvik edildi. Yatırım izinleri hemen verildi.
4626/...
-4626-
Ha görülsün rakamlar. Arkasından da yatırım malları
denetlenmedi. Hangi çağdaş devlet yatırım mallarının
iki-üç yıldan fazla yaşlı olmasına müsaade eder. Göste-
rin bir tane çağdaş devlet, ben de istifa edeyim bu
işlerden. Bir tane gösterin, hurda ikinci el, on-onbeş
yaşında makineler getirildi. Birbirine uymuş olup olmadığı
bile denetlenmedi. Proje diye iki sayfalık el yazması
şeyler buna eklendi. Bu yatırımların yapılmasına müsaade
edildi. 0 Rum'dan kalan araziler vesaireler de subvansiye
edildi. Bu altyapı yatırımları ile subvansiye edildi.
Bu sefer gümrük uygulamaları ile subvansiye edildi.
Bir de arka kapıdan, Rum tarafına satılması için de
devamlı Ruma, bak yahu izin vermiyor. Bak gavur müsaade
etmiyor satılmasına diye siyasi destek de sağlandı
arkasından. Sonuç? Sonuç hastalıklı, elinden tutmasanız
çökecek bir sektör. Asgari ücretin altında çalışan
bir yığın kadın perişan, bir sendikaya üye olmaktan
korkan, Anayasanın dolayısıyla kendisine verdiği hakları
kullanmayacak kadar korkutulmuş, dizleri titreyen
insanlar. İhtiyat Sandığı, Sosyal Sigorta, işinden
atıldığında ödenmediği anlaşılan haklar olarak kalmıştır.
Böyle bir sektör yarattık, içler acısı, perişan. Türkiye
ağlıyor bunlardan kurtulmak için, modernleşeceğim ben
diyor, tedbirler almaya çalışıyor. Biz ise bunları
kendi elimizle kurduk ve bunlara mahkûm olduk.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; önerilere
daha fazla devam etmeden biraz da genel olarak durumun
bir eleştirisini yapalım. Biraz önce söylediğim gibi
serbest pazar arz ve talebi fiyatların belirlediği
iddia edilen bir sistemdir. Ama dünyada bunun tek başına
bulunduğu hiç bir örnek yoktur. En büyük kapitalist
ülkede en güçlü denetim vardır. Başka bir vesileyle
de söylediğim gibi, piyasa denetimi için vazedilmiş
olan kurallar bu Meclisin Kütüphanesine sığmaz. Piyasa
denetimi ile ilgili kurallar bu Meclisin Kütüphanesine
sığmaz. Ki bu kuralları biz bu ülkede uygulamak
-4627-
mecburiyetindeyiz. Bu kuralları getirmek mecburiyetin-
deyiz. Şu veya bu şekilde yasalaştırma ve yasasalaş-
tırılmakm yani meşrulaştırmak mecburiyetindeyiz. Onları
biz bu Meclisin Kütüphanesine koysak sığmaz. Bizde
hiç bir şey yok. Biraz önce bir konuşmacı da söyledi.
Evlerimiz makine ve elektronik eşya hurdalığına döndü.
Dünyanın neresinde bunları kimsesi denetlemeden ithalat
yapılmaktadır? Dünyanın neresinde? Evlerimiz her an
yangın tehlikesiyle karşı karşıyadır. Yalnız bu arma-
törlerin sağlıksız olmasından, standartlara uygun olma-
masından dolayı. Fişi sokarsınız içerisindeki iletkenler
bükülür, temassızlık başlar, bir çıtırdıdır gider ve
bir süre sonra fiş yanar, eğer yangın çıkmadıysa eyvallah
dersiniz. Kim müsaade eder buna? Dünyanın neresinde
dayanıklı tüketim malları ithalatı yapılır da bu
dayanıklı tüketim mallarının belirli bir oranında yetek
parça ve servis sağlamayana ithalatçı belgesi verilir.
Yalnız bizdedir bu. Çünkü o yılda bir üç tane iğne
ithal etmeye kalksanız kendi işiniz için ithalatçı
belgesi getirin derler size Ticaret Bakanlığından.
Hiç bir şeyi denetlemeyen, piyasadaki bu rezaletin
bu denetlememekten kaynaklanmış olduğunu bir sürü insanın
barındıran Ticaret Bakanlığı bu konuda ansızdan etkin-
leşir ve der ki getir ithalatçı belgesi de sana bu
ithalat müsadesini verelim. Hangi kanuna dayanır? Hangi
Anayasa kuralına dayanır da mecbur edersiniz siz bunu.
0 ayrı mesele.
4628/...
-4628-
Bir ithalâtçı belgesi çıkarırsınız. Bu vurgundan aslan
payını alanların egemen olduğu Ticaret Odasına birtakım
başka paralar da verirsiniz. Ondan sonra dilediğinizi
getirirler. Getirirsiniz 10 tane buzdolabı, atarsınız
buraya. Bakarsınız iyi değil piyasa, vazgeçtim ben. E,
peki ne olacak bu buzdolapları? Birisinin bir plâstik
parçası kırılsa, atıl kalacak orada. Hiçbir sorumluluğu
yok. Ama çıkar gider piyasadan. E, ne yapalım? Serbest
pazar ekonomisi. Getiriri bir video, atar oraya. Tozdan
veya rutubetten durur. Götürürsünüz şeye. E, bunun
ne şeması var, ne entegre devresi var. Kusura bakmayın.
Siz bunu verin çocuğa, oynasın. Sizin video gider çocuğa.
Kime anlatacaksınız halinizi? Bu kadar pahalı dayanıklı
tüketim malları bu ülkeye ithal edilmekte. En ufak bir
denetim yok. Kimsenin kılıcı kesmez. Ama vatta ki dayanıklı
tüketim malı imal etmeye Asil Beyimiz asaletleri ile bir-
likte gelirler katılırlar, hemen Türkiye'ye savaş ilân
edilir. Ey Türkiye, bunları sıfır gümrüğe dahil edeceksin
ve satın alacaksın. Yoksa Anavatan tehlikeye girer. Anavatan
hemen Ruma satmaya hazır hale gelir. Zaten bu Yavruvatan
40 yılın artığı. Hemen satılıverir. Bir siyasi baskı,
kapılar açılır ve hiçbir standarda girmeyen, ticari stan-
darda girmeyen mallar, sıfır gümrükle Türkiye'ye gidiverir.
Benim yüreğim oyunuyor burada. Diyorum ki, biz tüketiciden
alıyoruz. Evlerimiz hurdalığa döndü. Ey, ümmeti muhammet,
derdimize bir çare. Hükümet kurmak için koalisyon protokol-
larına madde koydururuz, ömrümüz yetmez geçirelim. Hâlâ
daha yetmez. 10 yıldır bu Mecliste söyleye söyleye, dilimde
tüy bitti, hâlâ daha bir dış ticareti denetleme veya
ticareti denetleme ile ilgili kuralların uygulanacağı
bir tüzük, vesaire çıkmaz. Herkes bu konuda eli kolu bağlı
güçsüz. Ondan sonra da deyince ki siz sermayenin adamısı-
nız, cip inkâr Allah kerim. Hayır, asla. Yalnız sermaye-
nin değil, bu vurgun düzeninin yarattığı bir varlıktır
bu Hükümet. Başka birşey değildir.
4629/...
-4629-
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; böyle bir
anlayış, bugün Bakanlığın yalancı pehlivan gibi söylenmiş,
makaleler de düzerek felsefesini de yapıyor bu işin. Bak
liberal ekonomi zafer kazandı. Sosyalist devletler takır
takır yıkılıyor. Bu, efendim çağ dışı kalmış bir düşünce
oldu artık. Durmadan da felsefesi yapılmaya çalışılıyor.
Felsefesi, meyhane felsefesinden öteye gitmeyen insanlar,
vira yazılar yazıp duruyor. Bunların hepsi de hikâyedir.
Hiç alâkası yok. Dünyadaki olan bitenle, bu ülkede olan
biten arasında ilgi yok. Kendi önündeki çukuru görmeyen
insanların kalkıp bütün dünyayı ilgilendiren, global ideolo-
jilerin tartışmasını yapmak, herhalde çok acaip kaçmaktadır.
Serbest pazarda etiket şarttır. Kapitalist ülkelere
gittiğinizde, ilk dikkatinizi çeken şey, birbirine benzeyen
ve gayet güzel, hemen anlaşılabilecek şekilde, parlak
yazılarla yazılmış fiyatlardır. Dizi dizi fiyatlar görür-
sünüz. Hatta o kadar ki, öyle gözlerinizi alır ki bunlar,
arkasındaki malları bile zor görürsünüz. Eğer dikkat etmez-
seniz, çoğunda malları bile görmezsiniz. Vitrinlerin baş
köşesi, fiyatlarla doldurulmuştur. Bir mal alacak ve üzerinde
etiket olmayacak? Böyle birşey düşünülemez. Bir hizmet
olacak ve etiket olmayacak, böyle birşey düşünülemez.
Bir garaja gideceksiniz ve servis ücreti bu kadardır diye
yazmayacak ve servisin ne olduğu tarif edilmeyecek? Bu
mümkün değildir. Tarif edilmezse bile, denetleyeyim ben
bunu diye bana hak vermişler. Demişler ki, olabilir. Bir
makinist dükkânında yazılmamış olabilir. Yazılmasa da,
filân mahkeme biliyor ki, servis budur ve ücreti de budur.
Git şikâyet et kendisini. Aldın, garajdan çıkarken bastın
stoba, durmadı araban veyahutta çıktı eksozdan senin
benzinlerin yarısı kaçıyor. Eksoz gazı denetimi normdur.
Dediğim gibi, o kütüphanenin alamayacağı kadar standart
vardır durgun piyasada. Onun için yazar. Bir arabanın
eksoz gazının içinde yanmamış yakıt miktarı şu kadar-
dan az olmalıdır.
4630/..-
-4630-
»
Gidersiniz mahkemeye dersiniz ki ben götürdüm servise
verdim. Eve gelinceye kadar on şilin yakacağıma, onbeş
şilin yaktım. Şikâyetim vardır. Hemen mahkeme karar
bunları süratle karara bağlar mahkeme ve emreder, derhal
bunu düzelttirir. Tazminat ödettirir, masraflarınızı
karşılattırır ve bir defa daha bunun olmamasını sağlar.
Böyle bir serbest piyasada etiketlerin giremediği vitrin-
lere sahip olan ülkeler yalnız orta çarkın orta çağ
pazarlarına özgü bir şeydir ve geri kalmış ülkelere
özgü bir şeydir. Başka bir şey değildir. Etiketler
konmalıdır. Reklâmları denetleyen bir ülke var mı?
Çıkıp siz radyo ve televizyonlardan beş paralık malı-
nıza onbeş değer biçebilir misiniz? Biçemezsiniz. Reklâm-
lar denetime tabiîdir. Denetime tabiî de olmalıdır.
Mal ve Hizmetleri Düzenleme ve Denetleme Yasası bu
konuda mevzuat yaratmaya yetki veriyor. Yetki veriyor
bu kullanılmıyor. Eğer bu yetkinin olmadığı iddiası
varsa orta yerde, niçin bir yasası geçmiyor onun? Niye
reklâmlar denetlenmiyor. Herkes alabildiğine bir sürü
palavrayı bize reklâm diye yutturup ondan sonra işin
içinden çıkıp gitmektedir. Bunları da sıralamak şarttır.
Yedek parça ve servis bile oralarda sağlamak
mecburiyetinde, zaten bahsetmiştim. Bunların serbest
piyasa olarak ancak böyle anlamak lâzım ve böyle düzen-
lemek gerekmektedir.
Devletler arası dayanışma birazcık bahsettiydim.
Bugün bir devletten istediğinizde bir belgeyi kendi
yurttaşının ticari aleyhine dahi olsa size bilgi vermeyi
kabul etmiştir. GAP yalnız gümrük oranlarını düzenle-
mekle görevli değildir. Genel olarak ticaretteki kural-
ları, normları vazetmekle görevlidir. Nedir bu kurallar?
Soruyorum Ticaret Bakanlığı söylesin bize. Hangi odasında,
hangi rafta bu kurallar durmaktadır, gidip ben de okuya-
yım da göreyim? Daha bunun yanında bir yığın ticaret
birlikler bizi de bağlayan bir sürü kurallar karşılıklı
-4631-
anlaşmalarla bağlanmıştır. Biz bunların ne olduğunu
bile bilmiyoruz. Halbuki dünya bu konularda büyük
birliklere gitmektedir. AET, AET olarak böyle başladı,
siyasi ağırlığı^ giderek çoğaldı, ticari boyut ise artmak-
tadır. EFTA bir serbest ticaret müessesesinden ayrı
kurallar manzumesidir. Amerika'yla Kanada böyle bir
anlaşmaya sahiptir. Brezilya ve Arjantin federasyona
giden yolu başladılar yürümeye, Asya kaplanları denen
Singapur'dan Formoza'ya kadar olan o bölge aynı yolda
yürüyor. Dünya bu anlaşmaları gittikçe artırdı ve dünyanın
birleşmeye doğru gittiği bir dönemi yaşamaktadır. Bizse
hâlâ daha 14'üncü asır Venedik Cumhuriyetinin yakaladı-
ğını yakaladığın yerde kazıkla. Al bunu mübahtır ilke-
sinin geçerli olduğu bir idareyi sürdürmekteyiz.
Bu ülkede dediğim gibi serbest pazar ekonomisi
varsa en önemli kurumların başında Şirketler Mukayyit-
liği gelir. Şirketler Mukayyitliğinin yapmadığı işler
yaptıklarının yanında devede kulaktır. Yapamaz zaten.
Nereye yapacak? Bir buçuk odanın ilerisinde yıllardır
hapsettiniz.kendisini. Şimdi bir kat kiralandı. Gittik
soralım dedik bir şirket hakkında bilgi alalım ded»ik.
Baktık iki k-işi bize kahve ısmarlayacak oldu, içtim
kahvelerini, ikisini de savurdular. Birini Mağusa'ya,
birini Güzelyurt'ta.
TİCARET VE SANAYİ BAKANI ÖMER DEMİR (Yerinden)
üstelik vermedi. Bu kadar mübalâğalı bir şey, ne ilgisi
var bununla
RASIH KESKİNER (Girne) (Yerindea) - Ömer yaptı
bunu.
ALPAY DUDURAN (Devamla) - Şimdi başka türlü
düşünmem için herhangi bir neden var mı?
I t ->n /
-4632-
ÖMER DEMİR (Yerinden) (Devamla) - Var tabiî.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Neden, niçin düşüneyim?
Yani neden düşüneyim, var mı bir tek neden?
ÖMER DEMİR (Yerinden) (Devamla) - O zaman sen
hiç bir daireye girme kardeşim. Bütün insanların ekme-
ğiyle oynuyorsun.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Çoğuyla oynuyor zaten
bellidir, çoğuyla oynuyor.
ÖMER DEMİR (Yerinden) (Devamla) - Demek zarar
veriyorsun insanlara, niye yaşıyorsun?
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Bunları kabul edip
de meydan okumayan insanlar da hapı yutmuştur.
ÖMER DEMİR (Yerinden) (Devamla) - İnsanlara
zarar veren adam yaşamaz yani.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - öyle mi? Yok efendim,
estağfurullah ben yaşayacağım ve mümkün olduğu kadar
çok insanı ziyaret edeceğim ki çok insanları cezalan-
dırasınız, sizi aşağı atsınlar da kurtulalım eliniz-
den. Benim vazifem budur.
4633/.•
-4633-
ÖMER DEMÎR (Yerinden) (Devamla) - Ucuz politika
yapıyorsun.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Ucuz politika siz yapıyorsunuz.
Kooperatifler, ikinci önemli bir alandır ve bu
da kooperatiflerin denetlenmesi ile ilgili daire ile anlam-
laşmaktadır. Burada kooperatiflerle ilgili olarak Başbakan-
lıkta konuştuk. Bize dediler ki, Kooperatif Merkez Bankası
zaten üreticinin değil. Doğrudur, el hak doğrudur. Zama-
nında Kooperatif Merkez Bankası denetlenebilecek bir organ
olarak kuruldu. Onun için siyasileştirildi. Başına siyasi
bir adam oturtuldu. Hem yönetim kurulunun başında oturdu,
hem de Bakanı oldu. Hem de Kooperatif İşleri Dairesinde
Bakan oldu. Yani hem yapan, hem denetleyen oldu. Ondan
sonra, Türkiye yardımları bütçe kanalı ile şu veya bu
şekilde yatırımlar haline bunun aracılığı ile yönlendirildi.
Bu artık karakterini kaybetti. Eğer bu kooperatif, köy
kooperatiflerinin ortağı olduğu bir müessese ise, onun
başına, bununla ilgili olmayan bir insan gelip oturamaz.
Bu kadar kooperatif ayaklansaydı, o rejim o anda yıkı-:
lirdi. Herkes sineye çekti bunu. Kooperatifçilik öldü.
Bunu kabul eden kooperatif ortaklar, artık kooperatifsiz
değildirler. Onlar el etek öpecek, bundan istifade etmeye
çalışanlar haline gelir. Başka birşey değil. Buna karşı
mücadele edenleri bir tarafa bırakın, buna evet diyenlerin
hepsi de bu düzen, bu düzen, bundan istifade edelim dedi-
ler. Başka birşey değil. Onların şakşakçılığı, o gün,
bu gün hâlâ daha çökmüş olan bir kooperatifçilik olarak
karşımızda durmaktadır. Elbette ki böyle olursa, ortaklar
kooperatifi terk ederlerse, bugünkü durum da ortaya çıkar.
Hâlâ daha yönetiminde denetimle görevli olan insanlar
oturmaktadırlar. Bu benim için üzüntü verici birşeydir.
Dünyanın neresinde hem hakim, hem avukatlık kabul edil-
miştir? Sosyalist ülkelerde el hak, bunun örnekleri vardır.
4634/...
-4634-
Osmanlı döneminde de bir katı otururdu, kendi karar verirdi
zaten, avukata da lüzum kalmazdı, bu işler yürürdü. Ama
o rejimler yıkıldı, Tanzimatla beraber avukatlar ortaya
çıktılar, hatta kadıların yanlarına azınlıkların ve hatta
yabancı konsoloslukların temsilcilikleri de geldi ve hukuk
rejimine doğru böyle sancılı ve aşağılayıcı bir ortamdan
geçerek gelebilmişti. Bugün, gene ne yazık ki aynı durumla
karşı karşıya bulunmaktayız. Kooperatif ortaklarının olmayan
bir Kooperatif Merkez Bankası var karşımızda. Milyonlar,
milyarlarca liralık yükümlülükler değiş tokuş edilmektedir.
Sorumlusu ise, denetleyicisi ile yanıdır. Ne olabilir?
Allah bilir. İyiniyete kaldı artık herşey. iyiniyet varsa,
işler iyiye gider, iyiniyet yoksa, hapı yuttuk demektir.
Ama iyiniyetin bazı şeyleri kurtarmasına rağmen, genelde
işleri iyiye götürdüğünü söyleyecek tek bir örnek de yoktur.
Bir an önce bu anormal duruma son vermek, kooperatiflerin
derhal denetim altına almak, yasayı işletmek ve kooperatif-
lerin devletin himayesinde, devletin beslediği kuruluş
değil, şahısların bir araya gelerek kurdukları bir daya-
nışma örgütü olduğunu, tekrar göstermek, dayanışamayanların
tasfiye olmasına da hoşgörü ile bakmak, desteklemek şeklinde
birşey düşünürsek ve toplumdan kesip bunları desteklediğimiz
gözlemek, böyle bir ayrıcalık yaratmaya da kimsenin hakkı
olmadığını bilmek ve gerçekten bir kooperatifçilik kapısını
bu ülkede açmak gereklidir. Herkes, önce özveri yapacak,
o özverinin bütünleşmesinden yaratılan güçle ilerleyecek,
güçlenecek. Bunu sfğlamakdtadır kooperatifçilik. Bizde
kooperatifçilik yoktur. Kooperatifçiliği biz çevirdik,
devletin çu veya bu şekilde desteğini almak için bir
gösterişe döndürdük ve bundan sağlanan, başkalarının aleyhine
sağlanan kaynakları kendi lehimize kullanmayı-hedefledik.
l.tL-ZC /
Kooperatifçilik maalesef bu şekle döndü. Buna biran
önce son vermek ve gerçekten üreticilerin ortak olduğu
veyahut da kredi alanların ortak olduğu gerçek anlamda
o kooperatifin hissedarı, ortağı, üyesi olduğu insanların
denetimine bunu vermek gerekmektedir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; dediğim
gibi ülkemizde bir ideoleji kavgası sürmektedir. Bir
ideoleji kavgasının yansıması olarak ikide birde itha-
latın çokluğundan şikâyet edilmektedir. Benim böyle
bir şikâyetim yoktur, ithalat ne kadar ihtiyaç varsa
o kadar şeyi ithal etmeye eğer olanak bulmuşsam, ama
sonunda da ödemeler dengesi kayda değmeyen ufak artıklar,
eksiklerle bağlanmışsa hiç bir sorun yoktur. Onun için
ithalatın fazla olmasından şikâyet etmeye kalktığımızda
sonunda bu bilançonun neden bağlandığına bakmanız
gerekir. Ben diyorum ki bu bilanço fazla bağlanmak-
tadır. Milyarlar kazanılmaktadır. Bu milyarlar döviz
olarak dış bankalarda stok edilmektedir. Onun için
ithalatın fazlalığından hiç bir şikâyetim yoktur, ithala-
tın karaktersizliğinden şikâyetim vardır. Benim şika-
yetim ithalatın karaktersiziiğindendir. Bunun benim
ideolejime de ters bir yanı yoktur. Bir sürü standart
dışı, hurda mal, bozuk mal bu ülkeye, kalitesiz mal
ithal edilmektedir. Ve bunlarla Türkiye sömürülmektedir,
ülkemiz de bir hurda eşya cenneti haline çevrilmiştir.
Yerli halkımız da bunun acısını da çekmektedir, ihracata
gelince, ihracat bozuldu, ihracatın dengesi bozuldu,
ihracat sağlıklı bir şekilde gelişmedi. Bunun gelişme-
sini talep etmekteyiz, dilemekteyiz.
4 6 3 6 / . ^
-4636-
Turizm de bir tür ihracat cinsidir. Bu ihracatın
da sağlıklı şekilde olabilmesi için bavul turizmine
dayanan rakamların bunun içerisinden çıkarılarak gerçek
anlamda kalıcı bir turistik faaliyetin neler olduğunu
saptamamız ve rakamlarımızı ona göre düzenlememiz gerekir.
Bu böyle raporlarla Meclisin huzuruna gelinmelidir.
Maalesef böyle bir tasdik olmadığından dolayı bu konuda
bir değerlendirme yapamıyoruz, işte turizm kalkındı
deniyor. Ama elimizde yalnızca yabancı turistlerin
ufak tefek artışları vardır. Yabancı turistlerin sayı-
sında ufak tefek artışlar pek birşey ifade etmez. Biz
daha 1961'de Türkiye'ye turizm patlamasından bahsedildiğin
anımsamaktayız. Rakam olarak da turizm patlaması olmuştu.
Ama beş yıl sonra, yani o devrim dediğimiz askeri etken-
lerin bulunduğu dönemin dışına gelinip de bu dönem
eleştirildiğinde görük ki turist sayısı arttı. Ama
turizmde negatif gelir oldu. Yani dışa giden turistler
daha fazla para harcadılar gelenlerden. Çünkü o dönemde
bir hipi akımı oldu Türkiye'ye. Ve hipilerin de ceple-
rinde kuruşu yoktu, gitar çalıp, para toplayıp kendi
geçimlerini temin ediyorlar, yol parası da temin etti-
ler mi, geriye dönüyorlar. Onun için böyle turizm olmasın
diye gözümüzü de turizme iyice dikmemiz gerekir. Rakam-
ları da buna göre vermeliyiz. Bunu da arada belirtmiş
olayım ve bu ideolejik tartışmaların içerisinde ideole-
jilerin somutla birleşmesi gerektiğini belirteyim ve
geçeyim yabancı sermayeye. Sayın Adaoğlu her ne kadar
salonda değilse de, muhtemelen kulistedir, dinliyordur.
4 6 3 7 / . . .
-4b37-
RASIH KESKİNER (Girne) (Yerinden) -Marianna'yı
seyreder.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Kısaca... Kısaca
bu konudaki görüşlerimi anlatayım. Ben bir rekor kırdım
ve on buçuk saat konuştum bu kürsüden. Hâlâ da anla-
tamadıysam boşunadır biliyorum ama bana söyletmek istenen
şudur, ben de yabancı sermayeye karşı değilim, ülkem
menfaatine olursa gelsin. Ne demiş olurum ben? Hiç
bir şey demiş olmam. Çünkü zaten ülkem menfaatine ol-
duğunu saptayanlar yöntemler yabancı sermayeyi kabul
etmiştir. Kabul etmeyen tek bir ülke yoktur, Arnavutluk
da dahil olmak üzere. Bütün ülkeler kendi lehlerine
kabul ettikleri anda, gördükleri anda yabancı serma-
yeyi kabul etmişlerdirler. Para gelecek. Siz buna da
gireceksiniz. Sermaye ne demektir? Yatırım malı demek-
tir. Yatırım malı gelecek ve siz halledeceksiniz. Torno balığı
gelecek, oh ben istemem bu torno balığını diyeceksiniz.
Bunu istememk için düşünmeniz gerekecek. Eğer miyadını
tüketmiş, bir hurdaya çıkmış bir dikiş makinası
geliyorsa, hayır gelmez.
4638/..
-4638-
Omrünü tüketmiş bir araba geliyorsa, bir kamyon geliyorsa
hayır gelmesin. İngilterenin rutubetli havalarında !
geze geze şasisi erimiş çürümüş, paslanmış bir kamyon
yahut da tır mır diyerekten bir araç getiriliyorsa gelmesin.
Bunlara karşıyız ve her halükârda bu ülkede devleti
denetleyebilecek veya bir öğretim alanını denetleyemeyecek i
pozisyonda yapancı sermaye gelmesine karşıyız. 0 kadar !
karşıyız ki kaşkarikoya gelmesine de karşıyız. Sen gelecen j
bir yabancı sermaye ile bu ülkede banka kuracaksın. 2004 dolar 1t*b-j
fer felBMjiİttihepsi. Yabancı sermaye 2004 dolar. Ondan
sonra serbest liman ve bSlgede karton fabrikası
kuracaksın»ben de diyeceğim ki 60.000,000 lira overdraft'ı
var. Kooperatif j Merkez bankasının paralarını kulla-
nacaksın. Böyle maskaralılâara yabancı sermaye , denmez. J3iz
bunlara şiddetle karşıyız. Gelecek olan kendi gelecek
göreceğiz, niteliği nedir, cinsi nedir, kime .aittir,
ne getiriyor ne götürüyor bunları bileceğiz. Şirketler
mukajyltliği denetleyecek,şeffaf olacak. Bu bardağın
içindeki su gibi Meeağım içinde ne varsa göreceğim.
Bir tüzeL; kişilik midir bu? Tüzel kişilik şeffaf olacaktır.
Ben size sorarım şimdi Herkes yabancı sermaye,yabancı
sermaye deyip duruyor. Peki Asil Nadir'in ortaklıkları
bu kadar isim var orta yerde, yabancı sermaye mi bunlar?
Bir kişi cevap versin bana. Yabancı sermaye mi bunlar?
Bu ülkede yalnız palavra ve dalavera var, Başka bir şey
yok. Bu kadar piarâlar ,.bu ülkede el değiştirmektedir,
bu kadar şeyler alınıp satılmaktadır ama bunların
sahibinin niteliğini bile bilmiyoruz. Polly Peck mi bu?
Bölly Peck, yabancı sermaye mi bu? Varımı yabancı olan bir
şey? Soruyorum. Buna cevap verecek hâla yok.
TİCARET VE SANAYİ BAKANI ÖMER DEMİR (Yerinden) -
Asil yerli nerden çıkıyor bu?
4639/.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Asil yerli diyor
Sayın Bakan. El hak yerlidir e, ama çıkın şurada sorun
herhangi bir kişiye bu yolda,sorun deyin ki bu Zefiros
Oteli yabancı sermaye tarafından mı? Evet diyecek size.
ÖMER DEMÎR (Devamla) - Siz böyle inkâr ettikten
sonra...
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Yahu bu şeyde,
Çatalköyf
de bir kavgalar çıktı. 0 kavgalar olduğunda
bir yabancı sermaye, bir yabancı şirketten .adlar
bahsoİttMlii» mahkemeye ansızın bir rit çıkardı inSıatap
bulamadı.Mahkemeniz bu ülkede rit çıkarıyor.
FADIL ÇAĞDA (Girne) (Yerinden) - Alagadi
olaylarında...
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Alagadi olayında
rit çıkarıyor ve diyor ki tebliğ edin bunu . Bir mahkemenin
kılıcı, icra memuru, yürütme memuru gidiyor arıyor
kapı kapı çalıyor, kime vereyim ben bunu,kimse yok sorumlu.
FADIL ÇAĞDA (Yerinden) (Devamla) - Sorumlu
bir kişi bulamadık. Hiçbiri kabul etmedi.
ALPAY DURDURAN*(Devamla) - Bu Meclis bir gün
de görüşsün bağırır çağırır. Soruyorum Pearle Censtruction
yerlidir, yabancıdır? Alagadi yerliye verildi, yabancıya
verildi? Ne yerliye öe yabancıya. Polly Peck'e verilse
bunlar bilirsiniz ki Polly Peck'i Londra'da da arayabilirsiniz.
Hodri neydan. Gidin bakalım Polly Peçk'i edebilir misiniz?
Aha Zefiras'a İamanında ve bit irmedi iptal edin
şeyini ve kocanın gereklerini yerine getirebilmelidir
bakalım alabilir misiniz? Gidin Bolly Peck'ten isteyin
bakalım verecek mi size? Yerli Asil'e söyleyin bakalım
verecek mi size? Mahkemeniz arayacak ve bulamayacak
kendisini. Bu devlet kendinden daha güçlü bir canavarla
yatağa girdi. Ama bu canavarın kim olduğunu bile , teşhis
-' -4640-
edemiyor. Bir canavar var beraber girdi yatağa ana
bu canavarın kim olduğunu bile bizmez. Kimliğini
sokakta herkes söylüyor ana sen sSyleyemiyersun.
Soruyorum ben işte Alagadi'de kimi bu mahkeme
yargıladıydı? Cevap verin bana. Yabancı sermayeyi,
yerli sermayeyi,yerli Asil'i, yabancı Asil1
i?
Jasmia Court'te da bitti sözleşmeliri. Bade
Hade buyuran Hodri meydan. Niçin gSrev yapmazsınız?
Nedir o Cumhurbaşkanı gitti, kurdela kesti açtı,
KKTC bütçesinden daha büyük yatırım yapılıyor,
maketler sergilendi. Nedir bu? Bu tahsisleri
belirli bir gerekçe ile yapılmadı mı? Ne oldu,
neticesi ne? Soruyorum gereği yapılıyor mu?
Arayın bakalım kimin emri ile yaparsınız.
SSyleyin bize,biz de bilelim, yerli sermaye mi
yabancı sermaye mi? İdeoloji şeyleri yaratıp
bunlar kemenisttir, bunlar yabancı
sermayeye karşı ha, ha. Şimdi sosyalist
4641/...
f i
-4641-
. . • • y !
t » • . •
devletlerinim bazılarına daha açık yabancı sermaye
kabııletmeye başladı. Şimdi bunlar da başladılar yabancı
sermayeye taraftar olmaya diye Mecliste laçkalaşacakamız
halka öyle, böyle deycek falan ve oy değişmeye çalışan
bir hesap kitap bu ben soruyorum, hani yabancı sermaye?
Buyrun söyleyin. Yerli Asil»imiz geldi birşeyler yapıyor.
NACİ T. USAR (Yerinden) (Devamla) - Bizim paramız...
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Ama idinde hissesi
var, yok hiç belli değil,tüzel kişiler ortaya çıkıyor.
Hiç olmsd&. tüzel kişilerde var.Bütün bunlar karşımızda
ve biz ne yapıyoruz devlet olarak,soruyorum. Müsade ediyoruz
bunu. Varsa dolandırdı 2500 kişiyi çıktı gitti. Varsa'ya
bırakıp çağırıyoruz yok ya şimdi meydanda. E , yine böyle
birşeyl ansızdan yaşarsak bizde ne olacak? Bir
bildiri â* gelip geçinen bu memleketten» Allah bilir başımıza
ne gelecek Saygılar sunarım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Alpay Durduran.
Buyrun Sayın Bakan Ömer Demir.
TİCARET VE SA NAY İ BAKANI ÖMER DEMİR - Sfeyin
Başkan, değerli arkadaşlar; aşağı yukarı bir günü böylece
bitirmiş olduk. Herkes de diyordu ki, Ticaret Bakanlığı
bütçesi herhalde daha az bir sürede geçecek ama değerli
arkadaşlarımızın eleştirmelerini büyük bir sabır ve titiz-
likle dinledim. Elbette ki, bu kadar konuşulanların içinde
yararlıları da vardır. Tabii ki, herkes kendi politikasını
kendi görüş" 'doğrultusunda burda görüş bildiriyor. Biz de
bunların içinde bize uygun olanları, değerlendireceğiz.
Bunu peşinen söyleyeyim.
Sayın Civa Polly-Peck ile başladı C!ypfuvex ile
devam etti. Polly-Peçk'le hükümet politikası ile ilgili
görüşlerini dinledik. Enflasyondan bahsettiler fakat
enflasyon ülkemize nasıl yanşadığını, sizde iyi biliyorsunuz.
Buna rağmen biz yine de hükümet olarak birçok tedbirler
alıyoruz gerek üretime yönelik teşviklerle gerekse fiyat
-4642-
denetim ve kalite kontrolleri ile kontrol edilmeye
Çalışılıyor :?a kat »dediğimiz gibi bunun yanında birçok
daha tedbirleri almak gerekiyor. Hükümetimiz bu konuda
zaten Eşel Mobil sistemini benimsiyor ve uyguluyor.
Sayın Mehrott Civa ayrıca ticari sektör- hariç
diğer sektörlerde gerileme vardır dedi. Biz bunu kabul
etmiyoruz. Halbuki sanayide de büyük bir ilerleme olduğunu
söyleyebiliriz. Çünkü 1985 yılında c
;ol8.5 olan. sanayi
sektörünün ihracattaki payı 1988'de 4l«lere 89»da da
45,
lere kadar tırmanma göstermiştir bu da gösteriyor ki,
sanayi sektöründe bir gelişme içinde olduğunu ayrıca
ticari sektör
ALPAY DURDURAN (Yerinden) - Neyin payı?...
ÖMER DEMİR (Devamla) - İhracattaki payı. Evet
maalesef. Yine Jjayın Civa yabancı sermayeden bahsetmiş-
lerdi» Biz hükümet olarak her zaman yabancı sermayeye
açık olduğumuzu ve yafcaocı sermayeden korkmadığımızı,
yabancı sermaye gelmesi ile birçok iş sahalarını açıp
ve istihdam olanağı yaratacağını mevcut yasa ve kanun-
larımız çerçevesinde herkesin bu memlekete yatırım yapa-
bileceği bizim hükümet görüşümüz içinde vardır. »
Polly-Peck'e karlı olmayan bir işe daha girişmiş
diyerek bahsettiler Sayın Civa.
4643/...
4643-
v
Halbuki bildiği gibi basın Polly Peck'te değil Asil'in
kendi kurduğu bir şirkettir. 0 Angrorafik Limited'e
aittir. Biraz sonra onun sermayesi hakkında da size
açıklayıcı bilgi vereceğim. Hükümet Cypfruvexf
i gözden
çıkarmıştır dedi . Zannedersem Tarım Bakanlığını eleş-
tiren arkadaşlarım .Sayın Tarım Bakanı arkadaşımız
bu konuda gerekli cevabı vermiştir ama ben değerli
arkadaşıma şunu söylemek istiyorum. Hükümet hiçbjr
zaman Cypfruvexf
i gözden çıkarmadı ve bu memlekette
yalnız Polly Peck ve Cyp4fruvex alım yapmıyor- daha
birçok şirketlerde bu memleketten narenciye alımı yapı-
yorlar. Ayrıca Hükümetimiz Cyp'£ruvexl
e bu yıl da üçbuçuk
milyar lira kadar bir katkı yaparak Cyp£ruvex'in bu memle-
kette regülatör durumunda olduğunu ve bu şekilde ayakta
durması için bir dizi tedbirler de beraberinde getirdiği-
ni söylemiş olalım.Polly Peck elini kolunu sallayarak
girdi diyor arkadaşımız. Ben bunu asla kabul etmiyorum.
Bu memleketin yasaları vardır. Arkadaşımız öyle bir
tablo çizdi ki sanki de bu memlekette ayrı ayrı yasalar
var. Ayrı ayrı kişilerin bu yasalar tatbik ediliyor gibi
bir hava yarattı. Halbuki bu memeleketin yasaları,
kanunları,tüzükleri bellidir. Herkes için ayni şekilde
işlediğini biz bir kere daha burdan söyleyelim değerli
arkadaşımıza.
Elektrik konusunda da Sayın Enerji Bakanı
arkadaşımız jgerekli açıklamayı yapmıştır fakat Sayın
Civa yeterli olmamış anlaşılan. Fakat bir kere de
daha söyleyim ki elektrik konusunda Hükümet olarak gerekli
hassasiyeti gösterilmektedir.
ERDAL SÜREÇ (Yerinden) (Devamla) - Hep
hassasiyet gösterirsiniz zaten.
4644/î...
-4644-
CMER DEMİR (Devamla) - Tabi,,Saaaytpiial y ,
(
konusunda ilgisi bQj0ktö# Biz bu konuda; Sayın Civa
arkadaşımızdan daha da hassasız. Bu konunun bir an önce
çözüme görmesinde. Çünkü bugün elektrik enerjisi
olmayan yerde sanayi de olmaz»turizm de olmaz, yatırıp „ -w
da olmaz. Ama buna rağmen ümit ediyoruz ki önümüzdeki
yıl içinde elektrik konusuna da köklü bir çözüm getiri-
lecektir. Bu konudaki gerekli açıklamayı değerli Bakan
arkadaşımız yapmıştır.
ERGUN VEHBÎ (Lefkoşa) (Yerinden) - Hiçbir
şey yapmadı.
ÖMER DEMÎR (Devamla) - E, herhalde dinlemediniz
efendim ,o gecenin geç saatinde burada, yoktunuz diye dinle
mediniz.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) - Sen
uyurdun Ergün Vehbi o saat. Sen o saat uyurdun.
ÖMER DEMİR (Devamla) - TC'nin ithallerinden
bahsetmiştir sayın arkadaşımız. Dediler ki bu memlekette
domates, sebze fiyatları yükselirse bİE Türkiye'den
günlük olarak fiyat alıyoruz Fax'la, Mersin'den. Oradafci
fiyatları da gÖzönüne getirerek burdaki dağıtıcı arkadaş
larımızın da günlük yaşantıları ve mali durumları
g5z5nâae alınarak bu tip emtalara gerekli ithalat izni
verilmek suretiyle bu memleketteki fiyat artışlarını bir
nebze olsun önleyebiliyoruz.
ERDAL SÜREÇ (Yerinden) (Devamla) " Onun için
her şey ucuzladı. Her gün onun için fiyatlar düşer.
ERGÇN VEHBİ (Yerinden) (Devamla) - Hıyarın
fiyatı beş bin lira.
464i>/...
-4645-
OMER DEMİR (Devamla) - E, Türkiye*de dört
bin lira şergili destum. Buraya getirmeye jcalkfpjc
herhalde beş bin lira olacak burada ve bey bin beş
yüz olacak belki de. Makarna konusu ile
ilgili değerli arkadaşlar biz ilgili arkadaş-*
l a n çağırdık ve bize müracaatları olmuştur.
Biz bunlarla oturduk isteklerini dinledik
ve bir kısım isteklerini yerine getireceğimizi
söylediğimiz halde bugüne kadar herhangi
bir girişim olmamıştır. Biz de istiyoruz
yerli bir sanayimizin açılmasını ve en
azından bir kısım istihdam olanağının sağlan-
ması bizi de memnun edecektir. Bu günün
içinde biz ilgili arkadaşları Bakanlığımızda
çağırarak gerekli görüşlerine karşı ne
yapacağımızı tartıştık ve bir çıkar yol
bulabileceğimizi söylediğimiz halde bugüne
kadar herhangi bir girişim yapılmamıştır.
Bunu da bilginize getirelim. Yolcu beraberi
konusundaki sıkıntıları biliyoruz. Son yapılan
pretekolle üç milyen lira gibi bir limite
çıkarılmıştır. Türkiye'den gelen yolcu
beraberindeki emtaların değeri. Fakat
KKTC»den TC*ye bir limit yoktu. Gelen
4646/..V
-4b 46'
yolcu beraberi alış, veriş yapan TC'li arkadaşlar iatediği
g£bi Türkiye1
ye istediği kadar mal götürebiliyorlar. Bunları bizim
ülkemizden sonra kendi ülkelerindeki bazı zorlukları
belginize getirdikleri için ilgililerle bu konularda bir
a:paya geldiğimiz zaman tartışıyoruz ne gibi bir çözüm
olması gerektiğini hatırlatıyoruz.
Mobilya konusuna değindi değerli arkadaşım. Görüyor-
sunuz ki, mobilyanın gümrüğü az denemeyedfek kadar yüksektir.
Ve bunun da tabi?ki, bir kısım mobilya yarı iskeletler
hşlinde geliyor .Burada bir miktar işçilik ve bir işlemden
sonra piyasaya sürülüyor bu da yerli sanayiyi herhalde bir
nebze olsun rahatlatıyor. Sayın Civa öyle bir tablo çizdi
ki, Ulusal Birlik Partisinin karanlık işlfr çeviren, helal
para kazanmayan ve Polly-Peck'in partisidir dedi. Biz
sşyın Civa'ya bunu tabii ki yakıştırmıyoruz7
, fözla yorum da
yapmıyoryz. Fakat bu parti...
TAŞKENT ATASAYAN (Y erinden) (Devamla) - Civa«ya
çok ff«y yakışır Sayın Bakan.
ÖMER DEMİR (Devamla) - Bu partiye gönül verenler
en az onlar kadar dürflât, namuslu, helal para kazanan insan-
lar partisidir ve iyle almaya da devam edecektir.
Yolsuzluk yapmışsa onun cezasını yargı organları zaten
veriyor. Bir kişi yolsuzluk yaptı diye bu parti ve partililer
de öyle değildir sayın Civa. .
MEHMET CİVA (Yerinden) (Devamla) - Bir kLşi olsa
ben de affederdim sizi...
ÖMER DEMİR (Devamla) - İki kişi' de olabilir üç
de. Her memlekette olduğu gibi burda da Yasalar içeriliği
ve gerekenin cezasını verecektir.
-4647-
TAŞKENT. ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) - Spor yola
benzen Allah için...
ÖMER DEMİR (Devamla) - Yedek parça eksikliğinden
dört kalite kontrolden Sayın Civa, A l t m a y ve Alpay
arkadaşlarımız bahsetıüşleridir. Biz aceötelik Yasasını
Bakanlar kurulundan Meclise sevk edilmiştir şu anda Meclisin
gündemindedir•
ERDAL SÜREÇ (Yerinden) (Devamla) - Ondan sonra
geri aldınız...
ÖMER DEMÎR (Devamla) - Ve bu Yasa geçtikten sonra
zannederim bu konuda daha titiz bir çalışma elaçaktır.
ERDAL SÜREÇ (Yerinden) (Devamla) - Hiçbir zaman
görüşemeyeceksiniz o fasayı siz...
ÖMER DEMİR (Devamla) - Kalite kontrol konusunda
Bakanlığımızın bünyesinde bir çalışma başlatılmıştır.
Standartlar konusunda TSE ile yeni eklemler daha
sıkı işbirliğine girdiler. Bu memlekette bir standartlar
biriminin kurulması sağlanacaktır.
ERDAL SÜRE (Yerinden) (Devamla) - N
e vakit? Çıkmaz
ayda...
ÖMER DEMİR (Devamla) - Araba satışlarının düşmesinden
bahsettiler değerli arkadaşım, yüz altmış, yüz yetmiş bin nüfusu
eOinde şu anda otuzbeş bin kadar civardadır,herhalde bir
doyum noktasına geldiği inancındayız.
ERDAL SÜREÇ (Yerinden) (Devamla) - Ya sen ce öyle
zannet...
ÖMER DEMİR (Devamla) - Evet maalesef. Organize
Sanayi bölgeleri çöplük halinde çevre düzenlenmesi, ağaç-
landırma yok. Büfeden bahsetmişti değerli arkadaşımız.
Biz gördüğünüz gibi o bölgede her gün çalışmalarımız devam
etmektedir. Hgtta Sn kısTaam Orman Bakanlığı ile müşterek
bir proje ile ağaçlandırmaya "bu sene başlanacaktır, Bü£e
konusuna gelince bölgenin çalışanların gereksinimi açısından
-4648-
geçici olarak birkaç tane büfe izni verilmiştir.
Fakat lokanta yeri ayrılmış ve bölgede çalışan-
ların ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde tahsis
edilmiştir. Bu lokanta yeri bu faaliyete
geçtikten sonra zannederim bu büfelerin de
kaldırılması sözkonusudur,
MEHMET CİVA (Terinden) (Devamla) - Kökleşecek-
ler oraya kalkamayacaklar.
ÖMER DEMÎR (Devamla) - Fuar konusuna gelince
Sanayi Odası ile yaptığımız son girişimlerden
sonra fuar bölgesinden ve fuar alanı içinde yıl
oniki ay yerli üretim yapan arkadaşlarımıza
mallarını ay ve ay teşhir etme imkânı
sağlam» açısından bir çalışma başlattık.
4649/.'..
1
-4649-
İnşallah önümüzdeki günlerde bu konuyu gerçekleştiririz,
ve oranın da devamlı çalışır işlerik duruma getirmesini
sağlarız. Kredi konularında sanayicilerimize reeskont
kredileri verilmektedir,hem ham madde i t h a l m d a vhemde
ürettiği malların ihracatında.Hükümet olarak reskont
kredisinden yararlanıyoruz. Tabi ki biz de isteriz bir
Sınai Kalkınma Bgnkasının olup da bu ülkedeki yatırımcı-
lara hizmet vermesi bizim de arzumuzdur, benliğimizde
yatandır. İleriki aşamalarda inşallah huna da kav»falçaktır
bu ülke. Sayın Civa kendi parti görüşlerini bir dizi
sıralama yaptı. Tabi ki bunları savunup uygulamak onların
görevi, biz yapılacak olanları değerlendirecek, bu
görüşlerini savunmaya devam ederler. Fakat neyazık ki
zannedersem uygulama safhasını herhalde göremeyeceklerdir.
Çünkü o göne erişemeyecek, Cumhuriyetçi Türk Partisi.
TARIM VE ORMAN BAKANI TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)
Ölecek mi şey?
ÖMER DEMÎR (Devamla> - Halkın beğenisini
kazanmayan bir parti...
MEHMET CİVA (Lefkoşa) (Yerinden) - Gazete
aldınız bir yerden?
ÖMER DEMİR (Devamla) - Yapamayacak bu şeyleri.
Sayın Altınay Sanayi Holding'le ilgili eleştirilerini
birazını da size yapmışlardır. Biliyorsunuz Sanayi
Holding konusunda bir reorganizaşyona gidilmişti. Yapılan
çalışmalar sonunda rantabıl olmayan bazı fabrikalar ve
fazla istihdam kapasiteleri düşürerek şu anda Sanayi
Holding kapanma tehlikesinden kâr yapar duruma getiril-
miş, ve biz inanıyoruz ki zaman ve zaman bu kapalı ve
atıl durumdaki fabrikalar da tekrar faliyete geçirmek
için çalışmalarımız vardır. Bugünlerde belki de görürseniz
- 4650 -
birkaç tanesi faaliyete geçeceğine inanıyorum. Şirketlerin
denetimi konusunda son çıkardığımız da Şirketler Değişiklik
Yasası ile bazı kuruluşlar ve yeni kurulan şirketlere
bazı değişiklikler getirilmiştir. Ayrıca Bakanlar Kuruluna
denetleme yetkisi verilmiştir. Fakat bir hata sonucu
birkaç düzeltme daha yapılmak üzere ayni yasa tekrar
Meclis gündemindedir. Bu yasa geçtikten sonra ümit ediyoruz
ki bazı bu batak şirketlerin denetimi daha da iyi olacaktır.
ERDAL SÜREÇ (Lefkoşa) (Yerinden) «• Daha dur
bakalım kaç defa değişecek bu yasa.
ÖMER DEMÎR (Devamla)- Sanayi alt yapısı konu-
sunda, elektrik, su , haberleşme, ulaşım konularında
90'da hiçbir şey yok demiştir Sayın Altınay. E, herhalde
buna verilecek cevap zaten Mağusa'ya doğru giderken
yolların olduğunu. Elektrik konusunda da haltlı olabilir,
Fakat ulaşım konusunda, haberleşme konusunda, yol konusunda
ve limanlar konuşunda, havaalanı konusunda herhalde çok
acımasız bir eleştiri ocuğunu . biz söyleyebiliriz.
Hele hele haberleşme konusunda hiçbir şey yok demek
gerçekten...
FAŞBAKAN Dr. DERVİŞ EROGLU (Yerinden) - Vicdan-
sızlık olur.
ÖMER DEMİR (Devamla) - Vicdansızlık olur, ki
bu ülkede modern teknelojinin son çağındaki en güzel
telefon sistemi gelmiştir. Fiyat denetimi konusunda Tasa
ve Tüzüklerin bize verdiği yetkiye dayanarak bazı
belediyelerin de müşterek işbirliği sayesinde var olan
imkânlarımız ölçüsünde fiyat denetimi yapılmaktadır.
FADIL ÇAĞDA (Girne) (Yerinden) - Hiç yapmadığınız
bir şey.
./4651
- 4651 -
ÖMER DEMİR (Devamla) - Efendim?
FADIL ÇAĞDA (Yerinden) (Devamla) - Hiç yapma-
dığınız bir şeydir...
ÖMER D&MİR (Devamla) - Sana göre ama biz yapı-
yoruz. Biraz sonra döküman da vereceğim.
FADIL ÇAĞDA (Yerinden) (Devamla) - Bilhassa
ben.
ÖMER DEMİR (Devamla) - Döküman da vereceğim
hiç merak etme. Sflt konusunda Bakanlık, Başbakanlık,
Sağlık Bakanlığı ve Tarım Bakanlığı gerekli açıklamaları
yapmıştır.Bu konuda bizim bir tekrar ikinci bir açıklama
yapmamız...
ERDAL ŞUREÇ (Yerinden) (Devamla) - Gereksiz.
ÖMER DEMİR (Devamla) - Zaten gazetelerin kupür-
lerinden de görüleceği gibi bugünden sonra •«•
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Gazi Mağusa) (Yerinden) -
Zaten önemli değil...
ÖMER DEMİR (Devamla) - Ha,artık sütlerde böyle
bir olay olmadı her gün yayınlarımız arasında görebiliyoruz.
MEHMET CİVA (Yerinden) (Devamla) - Siz de öyle
zannedin.
ÖMER DEMİR (Devamla) - Hatta yasaya açıklayan
gazete bile bunu yazıyor.
MEHMET CİVA (Yerinden) (Devamla) - Halk size
inanmıyor halk, biz de inanmıyoruz.
ÖMER DEMİR (Devamla) - Sayın Altınay'ın geçmiş
bütçe konuşması metnini Başkanlıktan alacağız,, orada kayda
değer konuların üzerinde herhalde, şey yapacağız.
- 4652 -
FADIL ÇAĞDA (Yerinden) (Devamla) - Onun için
sütler satılmaz...
TAŞKENT ATÂSAYAN (Yerinden) (Devamla) - onbeş
senedir...
ÖMER DEMİR (Devamla) - Değerli arkadaşlar; aslında
Sayın Kenan» arkadaşa pek cevap vermemeyi düşünüyordum
ama bende fakat bazı enteresan şeyler var ki, vermeden de
edemeyeceği», 3*ara diyecekler ki eeVa'p vermediler...
DR. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devagıla) - E, ver
Ömer ver.•.
ÖMER DEMİR. (Devamla) - Verelim evet...Eline
tutuşturulan birkaç sayfa yazı arkadaş makine gibi
okudu ama birkaç şeyi yine de biz aldık. Görüntü bakanlık
diyor, ismi var cismi yok diyor değerli arkadaşlar.
Ölçüsü nedir? Anlamıyorum tabii.
DR. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - Değmez
cevap vermeye öyleyse...
ÖMER DEMİR (Devamla) - Görüntü Bakanlık Dünyanın
hiçbir yerinde görüntü olsun diye Bakanlık olmaz değerli
arkadaşlar. .
ERGUN VEHBİ (Yerinden) (Devamla) - Gölge Bakanlık
gibi birşey...
ÖMER DEMİR (Devamla) - Çünkü bu yazıyı yazan
arkadaşın hökönBfc. deneyimi olmadığı için ve Ticaret Sanayi
Bakanlığının da önemini ve yahutta görüntü olup, olmadığını
anlayacak kapasitede değil. Onun için...
DR. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - Bu kadar
kafidir kendilerine...
ÖMER DEMİR (Devamla) - Es geçiyoruz. Türkiye
Cumhuriyeti ile ktöprüleri kırdılar diyor. Değerli
arkadaşlar biz her konuda TC ile işbirliği içindeyiz.
- 4653 -
Bugüne kadar olan hiçbir konuda köprüleri kırmadık,
atmadık...
HÜSEYİN CURCİOGLU (Yerinden) (Devamla) - Gidiyor
istasyona...
ÖMER DEMİR (Devanla) - Belki mevzuatlardan
dolayı ufak tefek sıklıktılar yaşanmıştır
bunu inkar etmiyoruz ama bu sıkıntıları görüp tespit ettikçe de
düzeltme yoluna gidilmiştir. Ve gelmiş geçmiş bütün TC
hükümetleri ile bizim hükümetimiz işbirliği içerisinde ve
uyum içinde bu günlere gelmiştir. Ve bugün olduğu gibi
bundan sonra da 90'larda ve 2,000'li yıllara kadar da
uzaycağmı değerli arkadaşıma söylemek isterim.
ERDAL SÜREÇ (Yerinden) (Devamla) - Hade Ömer
bakalım. 0 tarafını biz bitirdik sen de bitir.
EMİN UZUN (Yerinden) (Devamla) - Bırak yahu konuşsun
yahu, ver cevabını kardeşim ver...
DR. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) -"3iraz da
sorgularına cevap ver...
ÖMER DEMİR (Devamlaİ - Sanayi ve Ticaret diyor gEÜİgaeıaif,
sadece işte lafta politika yapıyorlar.Sajft*. koruma tedbirleri
yoktur. Alt yapı sanayi bölgeleri veaaire vesaire ve tesisat ,
konusunda çalışmalarımızın olduğunu söyledik. Elektrik konu-
suna gerekli cevabı verdik...
m
ERDAL SÜREÇ (Devamla) - %43 dedin...
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) r- Kaç defa
cevap vereceğiz be Erdal.
EŞBER SERAKINCI (Yerinden) - Elektriği
Taşkent cevap vermedi mi size?
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) - İstersen
bir daha cevap vereyim..
EMİN UZUŞ (Yerinden) - Ha yaşa fce Taşkent...
- 4654 -
ÖMER DEMİR (Devamla) - Denetim konusuna değindi
değerli arkadaşım. Ben biraz sonra burada bir gazete kupüründen okuyacağı,
DR. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - Acele oku....
ÖMER DEMİR (Devamla) Dur bakalım onu da okuyalım
acele etme sayın Bakan. Olayları o kadar geriden takip
ediyorlar ki en az 1.5 ay geriden...
Belediye zabıtası mı, Ticaret Sanayi Bakanı mı
değerli arkadaşlar. Yeni Doğuş Bartisinin yayın prgsnı ve yazı
16 Ekim'de biz denetimleri yapmışız, 22 Kasımda gazetede
basılmış. Bu kadar olayları geriden takip ediyor arkadaşımın
partisi. Sürekli olarak hiçbir ayrıcalığa fırsat vermeden yapılmak
ta olan :çafşı denetimlerinde vatandaşımız memnun olurkep
tabii bazı arkadaşları memnuniyetsizlik yapıyor. M ü _ günlerde
kendisini geleceğin iktidarı partisi ile Başkanı -.da geleceğin
Barbakanı olarak görmek türküleri okuyan Yeni Doğuş Partisi
bu konudaki rahatsızlığını açıkça ortaya koymaktadır. Parti
y.aym organındaki yayınları ile kinini kusmaya devam etmektedir
Bütün bildiği hükümet icraatını eleştirmek ve çamur atmanın
ötesine geçmeyen ve bu beğenmediği icraatta herhangi bir
alternatif get±rŞ»fH»n aciz olan bu partinin birkaç kişinin
elinde macera peşinde koşmaktan :e zaman vazgeçeceğini
gerçekten merak etmekteyiz. Bir bakanın mesai saatleri
dışında bile sırf vatandaşın huzura ve çıkarı için faaliyet
göstermesini hazmedemeyen ve kimin hangi konuda yetkili oldu^nu d a h i bilmeyip Tapalardan v e Tüzüklerden habersiz olan
\
sözkonusu kişiler hangi neziyfet ve kapasitelerine güvenerek
kendilerini geleceğin iktidar partisi olarak görüyorlar. ..İşte
bynu anlamak güç .Yandaşiarını tatlı masal ve güzel rüyalarla avutamk-
la kendi çukurlarını kazdıklarının farkında olmuyorlar.
Seçim sonuçları İp elli olduğu zaman bütün aldatılan o insanlar
bunun hesabını elbette kendilerinden soracaklardır. Temenni
ederiz ki, birtakım arkadaşlar bunları gireo^ve doğruyu
bulacaktır.
ERGÜN VEHBİ (Yerinden) (Devamla) - Hayır şimdi irtieadfna konu şimdi aniden şeyden okumaya başladın. Ben zannettim ki, *
bircez gazeteden makaledir. -
ÖMER DEMİR (Devamla) - Efendim gazetedeki birseye karşı hazırladım ve onu olaıyorum. Gazetede çünkü diyor ki, bak Sayın T.-1— j i , . ^ . . , , ^ ^ caatınde flrffrfc*-denetim memürları ile diyor.
- 4655-
Çünkü bunun tarihini size söyledim
ERDAL SÜREÇ (Lefkoşa)(Yerinden)- Bakanın mesai saati
yoktur ama...
ÖMER DEMİR (Devamla)- E yoktur işte. Ama bilmiyorum
bunu değerli arkadaşım yayın organı veyahut da yöneticileri
Neyse...
Un fabrikasından bahsetti sayın arkadaşım. Bu da tabii
kendi görüşleri. Un nerden yapılır diye sormayacağım? Ama
herhalde un yapmak için kaliteli buğday da gerek. Bu memlekette
yetişen buğdayın rekoltesi bellidir. Her ne kadar denetime
tabi tutarsak tutalım, belli bir standardın üstüne çıkılama-
maktadır.
EŞBER SERAKINCI (Gazi Mağusa)(Yerinden)- Kalitesi
ve rekoltesi demek istedi.
ÖMER DEMİR (Devamla)- Evet...
EŞBER SERAKINCI (Yerinden)(Devmala)- Hem kalitesi
düşüktür diyor, hem rekolte azdır diyor.
ÖMER DEMÎR (Devamla)- Narh konusunda geçmişte Sayın
Tarım Bakanı arkadaşımız Aytaç Beşeşler narh uygulamaya girdiği
zaman bu değerli arkadaşımız feryatları basmıştı. Bizim genç-
lerimiz üretiyor bunu, nasıl narh diyorsunuz diye ilk bayrağı
açanlardan bir tanesiydi. Bunu da hatırlatmakta yarar var.
Arkadaşım diyor ki Narin dolandırıldı. Hükümet tazminat
ödesin diyor. E sayın...
KENAN AKIN (Gazi Mağusa)(Yerinden)- Dolandırıldı değil,
Narin dolandırdı...
.74656
- 4656-
ÖMER DEMİR (Devamla)- Dolandırdı ve hükümet bu tazminatı
ödesin diyor. E sayın dostum, değerli arkadaşlar; bazı arkadaş-
lar da köylünün zeytinini aldılar, okka okka alıp onu dolandır-
dılar. Bu hükümet hangi birinin tazminatını ödeyecek? Sorarım
size...
ERGON VEHBÎ (Lefkoşa)(Yerinden)- Bostan korkuluğudur
hükümet? Sahip çıkacak yahu. Allah Allah...
ÖMER DEMÎR (Devamla)- E anlarsanız...
Sayın Alpay Beyin de bazı eleştirilerine cevap vermiş
olalım. Şirketlerle ilgili daha önce bir cevap verdik. Gaze-
teyle ilgili soru sormuşlardı. Kıbrıs gazetesinin sahibi
Anglografik Ltd. Şirkettir ve buradaki hisseler Asil Nadir'in
75,000,000 hisse, Mehmet Ali Akpınar'ın 15,000,000, Metin
Münir'in de 10,000,000 olmak üzere toplam 100,000,000 adet
hisse ve 100,000,000 TL. sermaye ile kurulmuş bir gazetedir.
Kesinlikle Polly Peck'le ilgisi yok bunun...
MEHMET CİVA (Lefkoşa)(Yerinden)- İlgisi yok...
ÖMER DEMİR (Devamla)- Şirket olarak bizdeki kayıtlı
budur...
ÖMER DEMİR (Devamla)- Dolaylı olarak da mı yok Sayın
Bakan?...
ÖMER DEMİR (Devmala)- Polly Peck'in 36,000,000 Sterlin
kâr etti dedi değerli arkadaşım. Biz buna yerimizden de cevap
verdik. 60,000,000 lira kadar cirosu olan bir kuruluşun bu
kârı nasıl yaptığını bilmiyoruz. Tabii ki biz bu konuda da
verdiği mesnetsiz bir iddia olmasına rağmen biz bunu İngilte-
re'den araştırma yoluna gideceğiz. Sorduracağız, en azından
böyle bir varsayım olup olmadığını —
./4657
I
- 4657 -
Konfeksiyon sanayi konusunda emek yoğun bir konudur
dedi, sübvansiyon diyor. Halbuki ilk kurulduğunda sübvansiyon
verilmiyordu filân şeklinde konuşuyordu.
Değerli arkadaşlar; Avrupa'ya hiçbir engel olmadan
giren konfeksiyon, konfeksiyon mallarının biz daha da çok
gelişmesini istiyoruz. Bugün Türkiye Cumhuriyeti1
ne AET kota
uygulamakta. Onun için ileride bir kota söz konusu olduğunda
bu memlekette biz inanıyoruz ki AET geriye bakacaktır ve
ne kadar mal ithal ettiğini görerek ona göre bir kota uygula-
ması belki de bize getirecektir. Onun için biz ne kadar bugün
çok ihracat yapabi1iyorsak ilerisi için AET'ye girme konusunda
o kadar çok kota alacağımıza inanıyorum.
Sayın Alpay Bey; bizim daireye girdim diyor, bir kahve
içtim, iki arkadaşımın da biri Güzelyurt'a biri Mağusa'ya
giatti diyor. Peki ben de Sayın Alpay'a her geçen gün sürekli
bir şekilde çoğalan sanayi ve ticaret hacmimizi daha düzenli
bir sisteme oturtmak ve bu sahada iştigal eden vatandaşlarımıza
daha iyi hizmet götürebilmek gayesiyle bakanlığımızın bünye-
sinde birtakım düzenlemelere gerek gördük. Bu düzenlemelerin
başında şu anda mevcut olan Mağusa ve Güzelyurt şubelerimizi
genişleterek ve daha da yetkilendirmek suretiyle vatandaşları-
mızı Lefkoşa'ya taşımak yerine hizmeti onların ayağına götürmek»
.74658
- 4658 -
bu şekilde sanayi ve ticaret alanındaki kırtasiyecilik azaltılarak
muameleleri süratlendirmek ve hatta şehirler arası trafiğin
azalmasına dahi katkıda bulunmak amacıyla bu işlemi
yaptığımızı söylemek bilmiyorum sayın arkadaşımız
ne diyor.
Değerli arkadaşlar, bu cevaplardan sonra
ERGÜN VEHBÎ (Lefkoşa) (Yerinden) - Hiç de bu
görev aşkı başka memurlara şey yapmadı ha bu iki tane
geldi.
ÖMER DEMİR (Devamla) - Efendim görevleri icabı
ikisi de birinci sınıf ticaret, sanayi memurudur.
ERGÜN VEHBİ (Yerinden) (Devamla) - ihtisas.
ÖMER DEMİR (Devamla) - Herhalde çalışmak için
girdiler.
Bu cevaplardan sonra bizim ana politikamız
ticaret sektörüne liberal uygulamalara devam edecektir.
Pazarlama ve çarşı araştırma konularına daha fazla
önem verilecek, ilgili meslek kuruluşlarıyla sürekli
işbirliği zaten yapıyoruz, bunları daha genişletmek
suretiyle etkinliklerimiz her yönde geliştirecektir.
Ticaret politikamızın ana ilkeleri, ihtiyaçlarının
devamı, düzeni ve ekonomik şekilde sağlanmasıdır.
Bu konuda diğer belli başlı hedeflerimiz de şunlardır,
ihracatın ithalat olâylı değer olarak daha hızlı artışını
sağlayarak dış ticaret açığımız giderek azaltmak,
ihracatımız teşvik ve idari tedbirlerin üçüncü ülkelerin
yönlenmesini sağlamak, ithalatının idari tarifi içi
ve diğer yönlendirici tedbirleri mümkün mertebe Anavatandan
sağlanmasına çaba göstererek toplam döviz gereksinimini
karşılamak, ihracatımızın mal ve ihraç edilen ülke
bazında yaygınlaşarak ihracata emin ve döviz girdilerimizi
artırmak. İthalatta ise yerel yönetimi tamamlayacak
ana gıda modellerini elzem takdim mallarıyla yatırım
malları ve giderlerini kalifiye için tedbirlerle teşvik
- 4659 -
etmek, lüks tüketim malları ithalatını aynı tedbirlerle
caydırabilir tasarruf ve yatırımların artmasını milli
gelire olan katkısını çoğaltmaktır.
Sıfır gümrük konusunda arkadaşların soruları
vardı, bu konuda geçmişteki ayrılan fonun yeterli olmadığını
o günün arkadaşları da biliyordu fakat kısa bir
tarihi de yaşadıktan sonra Hükümetimiz ve Bakanlık
olarak bu konunun üzerine gidilmiştir ve 1989 yılı içeri-
sinde sıfır gümrükte Türkiye'ye giden mallarda herhangi bir
sıkıntı yoktur ve gidilmiştir. Bu şu andan itibaren süratlen-
dirilmeye başlamıştır. Son olarak iki buçuk milyarlık bir fon
daha ayrılarak yıl sonuna kadar bu konunun gideceğini biz
tarafınıza bildirelim. Ve ayrıca sıfır gümrük konusunda tekrar
eksik gördüğümüz, yeterli görmediğimiz bazı konularda tekrar
değerlendirilerek önümüzdeki yıl daha değişik bir sisteme giril-
mei için bazı çalışmalar yapmaktır. Umarız ki sıkıntılar bir daha
yaşanmayacaktır. Vergi Yasasındaki yapılan düzenlemelerle
%45'ten %25'e indirilmiş kurumlar vergisi. İhracat gelirlerinin
%20'si vergi matrahı dışında tutulmuştur. Hemen hemen tarım
sanayi girdilerine döviz tahsisatı yapılmaktadır
faaliyetler, işlemlerde kullanılan tüm girdileri de geçici
ithl imkanı sağlanmıştır.
Bunun yanında sanayi politikalarıyla ilgili
değerli arkadaşlar; Lefkoşa Organize Sanayi Bölgesiyle
ilgili ve diğer sanayi bölgeleriyle ilgili Bakanlığımız
bünyesinde bir dizi çalışmalardan sonra bir iş programına
bğlanmıştır. Ve Lefkoşa Organize Sanayi Bölgesi için
üç milyar üç yüz milyon liralık bir harcama öngörülmüştür.
r. 1^660
- 4660 -
Bu yıl bunun en azından 1,250,000,000 lirası bu yıl gerçekleşe-
cektir. Mağusa küçük sanayi için 400,000,000 liralık bir
ödenek öngörülmüş, bunun da 100,000,000 lirasını bu yıl Mağusa
organize...
ERDAL SÜREÇ (Lefkoşa)(Yerinden)- Öbürlerini...
ÖMER DEMİR (Devamla)- Program dahilinde...
ERDAL SÜREÇ (Yerinden)(Devamla)- Uygulanacak o...
ÖMER £SMİR (Devamla)- Evet. Program dahilinde yapacağız
beyefendi...
Mağusa organize sanayi bölgesinde de 1,300,000,000
liralık yatırım öngörülmüştür. Ayrıca Girne Karaoğlanoğlu'na
da 330,500,000 liralık bir ödenek öngörülmüştür.
Değerli arkadaşlar bunun yanında Sanayi Holding konu-
suna değindik. 0 konuda arkadaşların şeyi vardı —
Değerli arkadaşlar; var olan imkânlarımız çerçevesinde —
BAŞBAKAN Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)- Teşviklerden
bahsetmedin ki —
ERGÜN VEHBİ (Lefkoşa)(Yerinden)- Ha o sübvansiyon.
Gazoza iki buçuk-üç milyar...
ÖMER DEMİR (Devamla)- Ettik efendim onları verdik.
Sana bilgi notu da verdik sayın a r k a d a ş ı m —
ERGÜN VEHBİ (Yerinden)(Devamla)- Aldım, aldım da nasıl
oldu? Gazoza üç milyar l i r a ? —
/Afifi 1
,4661 -
ERDAL SÜREÇ (Yerinden)(Devamla)- Gazoza verirsiniz
de çiklete niçin vermezsiniz?...
ÖMER DEMİR (Devamla)- Hepsine vaeririz. Yeter ki katma
değer oranı veya b i z i m — -
BAŞKAN- Dileyelim efendim lütfen.
ÖMER DEMİR (Devamla)- Yerel girdileri tutsun...
BAŞKAN- Karşılıklı konuşmayalım efendim. Dinleyelim
lütfen Sayın Bakanı —
ÖMER DEMİR (Devamla) - Kurarsan bir çiklet fabrikası
sana da veririz arkadaşın dediği gibi —
Değerli arkadaşlar; bu görüşler doğrultusunda 1990
yılında altyapı lardaki bu çalışmalar sürdürülecektir. Bunun
yanında serbest liman ve bölgedeki faaliyetlerimiz de tamamen
kendi kaynaklarımızdan ve serbest limanın kendi gelirleriyle
karşılanmaktadır. Ayrıca Bakanlığımız bünyesinde küçük esnaf-
lara bugüne kadar doksan küsur milyon liralık küçük kredi
sağlanmıştır. Ufak tefek alet alımlarında bir milyon liraya
kadar, iki milyon liraya kadar küçük krediler verilmektedir.
Bu vesileyle bunu da söylemiş olalım.
Değerli arkadaşlar; konuşmacı arkadaşların yaptığı
değerli eleştirileri elbette ki dediğimiz gibi faydalı olan
taraflarını biz değerlendireceğiz. Gecenin bu saatinde daha
fazla konuşmak gerekirdi ama arkadaşların biraz sabrı tüken-
miştir. Ben hepinize teşekkür ederim.
BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Bakan Ömer Demir. Buyurun
Sayın Mehmet Civa.
MEHMET CİVA (Lefkoşa)- Sayın Başkan, sayın millet-
vekilleri; fazla birşey söylemek istemiyorum. Ticaret ve
Sanayi Bakanı Sayın Ömer Demir'in gerek Cumhuriyetçi Türk
- 4662 -
/
Partisi, gerek Toplumcu Kurtuluş Partisi, gerekse Yeni Kıbrıs
Partisi ve Yeni Doğuş Partisi konuşmacılarına verdiği yanıtla
ve yanıtlarla dökülen, paçavraya dönmüş olan Ulusal Birlik
Partisi politikaları ortada sırıtmaktadır.
İSKÂN BAKANI MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden)- Sen onların
vekili misin?
MEHMET CİVA (Devamla)- Şimdi...
HÜSEYİN CURCİOĞLU (Gazi Mağusa)(Yerinden)- Sen ne
söylen...
MEHMET CİVA (Devamla)- Hepimize yanıt verdi. Hepimize
yanıt verdi —
EŞBER SERAKINCI (Gazi Mağusa)(Yerinden)-Evvelâ baştan
sen konuşmanı bilmen. Ona nasıl cevap verecen s e n ? —
MEHMET CİVA (Devamla)- Nedir, rahatsız eden nedir?...
EŞBER SERAKINCI (Yerinden)(Devamla)- Paçavraya dönülen
de bilmem... 0 konuşma mı o ? —
MEHMET CİVA (Devamla)- Ne söyleyim?...
EŞBER SERAKINCI (Yerinden)(Devamla)- Ne söyleycen?...
MEHMET CİVA (Devamla)- Peki efendim, peki efendim,
geri aldım, geri aldım.
(Milletvekilleri kendi aralarında konuşurlar.)
MEHMET CİVA (Devamla)- Efendim?...
SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANI MUSTAFA ERBİLEN (Yerin-
den)- Erdal öyle bir vekillik verdi mi?
MEHMET CİVA (Devamla)- Geri aldım, aldım efendim.
Tamam geri aldık. Geri aldık.
MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden)(Devamla)- Vekâlet vermezler,
- 4663 -
Bunu beğendiniz mi bu ifadeyi?
ERGÜN VEHBİ (Yerinden) (Devamla) - Doğru söze
ne desin.
BAŞKAN - Dinleyelim efendim.
HÜSEYÎN CURCİOĞLU (Yerinden) (Devamla) - Ne
demek isten bakalım.
MEHMET CİVA (Devamla) - Ekonominin baş düşmanı
olan enflasyon konusunda Sayın Bakan ne söylemişti
burda.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) - Onu bıraktı
Maliye Bakanlığına.
HÜSEYİN CURCİOĞLU (Yerinden) (Devamla) - Mecbur
mu cevap versin, hiç de mecbur değil.
MEHMET CİVA (Devamla) - Lütfen, sabahleyin
lütfen.
BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım efendim,
dinleyelim lütfen.
MEHMET CİVA (Devamla) - Sabahleyin yapmış olduğum
konuşmada, Ulusal Birlik Partisine şu ithamda bulunmuştuk.
Her işi ihale etmiştir Ulusal Birlik Partisi Hükümeti
her işi. Elektrik işini ve elektrik sorununun kabahati
etmi ştir.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)
Civa? Rumlarda değil?
- Ekonomiyi yönetme işini
Rumlardadır diye oraya ihale
TARIM VE ORMAN BAKANI
Rumlarda değil mi kabahat be
MEHMET CİVA (Devamla)
Polly-Peck'e ihale ettiniz.
./4664
- 4664 -
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) - Öyle
zannet sen, öyle zannet sen.
MEHMET CİVA (Devamla) - Ekonomiyi onun gücü
üzerine temellendirdiniz. Şimdi de...
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) - Fenana
mı gidiyor Rumlar kesti dediğimde, fenana mı gidiyor?
MEHMET CİVA (Devamla) - İflas eden politikalarınızı
daha üç aylık Bakanın üzerine yıkın zannedersiniz
ki bu...
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) - Yok
canım yok.
MEHMET CİVA (Devamla) - Manzaradan ve bu iflastan
ve bu sorumluluktan kurtulacaksınız ve bu günahtan.
EŞBER SERAKINCI (Gazi Mağusa) (Yerinden) -
iflas eden UBP'nin politikası değil, CTP'nin ta kendisidir
be.
MEHMET CİVA (Devamla) - Ulusal Birlik Partisinin
15 yıllık iktidarı vardır. 15 yıllık ekonomi politikaları
vardır bu ülkede ve bu yıkımın, bu iflasın sorumlusu,
bu politikaları uygulayan Hükümettir, öyle üç aylık
Bakanın üzerine bu sorumluluğu yıkarak kurtulamazsınız.
(Milletvekilleri kendi ralarında konuşurlar)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri; lütfen karşılıklı
konuşmayalım lütfen. Dinleyelim efendim, dinleyelim
lütfen.
(Milletvekilleri kendi aralarında konuşurlar.)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri; karşılıklı
konuşmayalım lütfen.
ı;
/AfifiR
- 4665 -
MEHMET CÎVA (Devamla) - Benim enflasyon konusunda
ekonominin en büyük düşmanı olan enflasyon konusunda,
burda ağır eleştiriler, yanıtlar beklemek
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) - Başbakan
iki gün cevap verdi sana.
MEHMET CÎVA (Devamla) - Çıksın Başbakan, çıksın
Maliye Bakanı ve cevap versin.
SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANI MUSTAFA ERBİLEN
(Yerinden) - Cuma günü alacan yanıtlarını yahu.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) - Cuma
günü de Mehmet Bayram anlatacak.
MEHMET CİVA (Devamla) - Sizin Hükümet programınız vardır
1990 progarmınız. 0 programda ne diyorsunuz? Enflasyon, Türkiye-
deki konjektürel dalgalanmalara bırakıldı. Siz Bütçeyi Meclise
sunarken Maliye Bakanının sunuş konuşması vardır. Elbette,
Türkiye'deki ve dünyadaki gelişmeler dikkate alınarak enflas-
yonun %55 dolayında seyredeceğini iddia ediyorsunuz orda. Ben
size soruyorum bu beklediğiniz konjektürel dalgalanmalar ve
bu tatlı hayaller eğer gerçekleşirse enflasyon yüzde kaç dolayında
gerçekleşecektir bu ülkede? Eğer sizin iddia ettiğiniz doğruysa,
o tatlı tatlı hayal gördüğünüz olay eğer gerçekleşirse ve X55
dolaylarında enflasyon seyredecektir, siz şu anda ülkedeki enf-
lasyonu dikkate alarak sizin bu Meclisten geçirmiş olduğunuz
Yasaya karşın halkı ve sanayiciyi ve de bankalardan para borç-
lanan ve yasal %68 yıllık faizin üzerinde faiz alınamaz açık
ifadesine karşınuyguladıkları üç aylık kapitalize faiz
yöntemleriyle hem halkı hem sanayiciyi soyan gangster bankacılığa
karşı ne önleminiz vardır? Ne tedbiriniz vardır.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) - Be Cİva ayıptır
yahu öyle lâf söyleme.
MEHMET CİVA (Devamla) - Ayıp değil, ayıp değil, eğer bir
kişi, eğer bir şirket, eğer bir yönetim, eğer bir banka
ülkemizin yasalarını göz göre göre ihlal ederse
- 4666 -
ve yasalarda %68'in özerinde faiz alınamaz derse ve o banka bu yasayı
ihlâl ederek bankadan kredi alınarak dün %98'lere varan faiz
olursa, bu gansterlik değil de nedir? Bunu sorarım ve yanıt
isterim. Bunlara çıkıp yanıt verin lütfen —
EMİN UZUN (Lefkoşa)(Yerinden)- Banka ve banka yöneti-
cileri g a n s t e r d i r ? —
TARIM VE ORMAN BAKANI TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)-
Cevap verdi sana Sayın Eroğlu, Başbakan —
MEHMET CİVA (Devamla)- Yanıt vermediler...
BAŞBAKAN Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)- 0 sık sık
gittiğin Çekoslovakya'da kaçtır enflasyon?...
MEHMET CİVA (Devamla)- Bunu sorarım ve eğer bu konuda
ciddi önlemleriniz varsa lütfen çıkıp burdan bunları yanıt-
ladık.
Bir de bir iddiamız oldu yine Sayın Bakan, onu verdi
Mecliste biraz kapalı kaldı. Onun üzerinde de iki kelime
söyleyip konuşmamı bağlamak istiyorum.
Biz sabah yaptığımız konuşmada yerli üretimin konun-
ması gerektiğini, gelişi-güzel dışarıdan ithalât yapılmaması
gerektiğini, gelişi-güzel yapılan hatta örnekler de verdik,
domates getirirsiniz, hıyar getirirsiniz —
HÜSEYİN CURCİOĞLU (Gazi Mağusa)(Yerinden)- Hammadde-
sini ne y a p a c a n ? —
MEHMET CİVA (Devamla)- Hangi hammaddeden bahseden
Sayın Curcioğlu? Hangi hammaddeden bahseden? Kimin?...
E f e n d i m ? —
.74667
- 4667-
HÜSEYİN CURCİOĞLU (Yerinden)(Devamla)- Hangi üretimden
bahseden?
MEHMET CİVA (Devamla)- Hangi üretimden?...
HÜSEYİN CURCİOĞLU (Yerinden)(Devamla)- Yerli üretim
derken h a n g i s i n d e n ? —
MEHMET CİVA (Devamla)- Sizin ne konuştuğumuzdan
haberiniz yok, boşu boşuna ben de birşey söylediğinizi zanne-
derek insanların, Meclisin vaktini alıyorum. Ben de birşey
söylediğimi zannederek Meclisin vaktini alıyorum...
HÜSEYİN CURCİOĞLU (Yerinden)(Devamla)- Kimse anlaya-
mıyor konuşmanı, demek ki birşey söyleyemiyorum...
MEHMET CİVA (Devamla) - Şimdi bu konuda da ciddi
yanıt istiyoruz ve bu gelişi güzel ipe sapa gelmez ve yerli
ortamı darbeleyen ithalâtın denetim altına alınması ve
yerli üretimin korunmasını söyledik. Bu konuda Sayın Bakanın
yanıtı şu oldu, yahut hükümetin yanıtı. Eğer bu ülkede
diyor domatez pahalı olursa veya hıyar pahalı olursa ben
Türkiye'den —
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla)- Hıyar ne demek-
tir? Salatalık de yahu —
MEHMET CİVA (Devamla)- Hıyar... Peki efendim?...
FADIL ÇAĞDA (Girne)(Yerinden)- Hıyar ayıp birşey
değil hıyar. Ayıp olan onu yurttaşa pahalı yedirendir.
(Milletvekilleri kendi aralarında konuşurlar.)
MEHMET CİVA (Devamla)- Sayın Başkan, sayın millet-
vekilleri; Sayın Bakan lâf atan bakan, Tarım Bakanı halktan
./4668
- 4668 -
o kadar kopuk bir icraat içindedir ki hıyarın bu halkın
dilinde dolandığını bilmeyecek kadar acemilik gösteriyorlar.
ERGÜN VEHBÎ (Lefkoşa)(Yerinden)- Alehtora'da salatalık
derlerdi...
MEHMET CÎVA (Devamla)- Evet, tamam. İşte...
ERGÖN VEHBÎ (Yerinden)(Devamla)- Arkadaş kendisine
yanıtını verdi. Alehtora'da salatalık dendiği için doğrudur,
hıyarı bilmiyor...
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla)- Domatese bomi-
larga ne demen m a d e m ? —
MEHMET CİVA (Devamla)- Evet Sayın Bakan diyor ki
bu mallar burada üretilebilir ama eğer pahalıysa ben dışarı-
dan bunların ithalâtını yaparım, bu üreticiyi batırırım
ve o malların fiyatını düşürürüm. Şimdi benim sormak iste-
diğim şudur?
SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANI MUSTAFA ERBİLEN (Ye-
rinden)- Dün nerdeydin ama s e n ? —
HÜSEYİN CURCİOĞLU (Yerinden)(Devamla)- Tarım dün
bitti —
MEHMET CİVA (Devamla)- Dün bunlar konuşulmadı...
HÜSEYİN CURCİOĞLU (Yerinden)(Devamla)- Bugün sanayi-
de konuşuldu ticarette...
TİCARET VE SANAYİ BAKANI ÖMER DEMİR (Yerinden)-
Tarım Bakanlığı araştırma yapıyor ondan sonra...
MEHMET CİVA (Devamla)- Ben soruyorum...
./4669
- 4669 -
ÖZKER ÖZGÜR (Lefkoşa)(Yerinden)- Dış alımdır bu
Sayın curcioğlu, dış alım. Dış alım nereye gider?...
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devamla)- Sen sonra bu memle-
kette su konusunu çok iyi biliyorsun. Hangi alanlar ekilecek,
ekili alanların ne kadar olduğunu sen benden iyi biliyorsun..
BAŞKAN- Dinleyelim arkadaşlar. Lütfen dinleyelim...
MEHMET CİVA (Devamla)- Ben... Ben tarımdan bahsetmi-
yorum. ..
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla)- Edemen zaten.
Ne çıkmadın tarımda konuşasın?...
MEHMET CİVA (Devamla)- Ben tarımdan bahsetmiyorum.
Ben dış alımdan bahsediyorum ve izlediğiniz yöntemin, izle-
diğiniz dış alım yönteminin sakat olduğunu yerli üretimi
darbelediğini söylüyorum...
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla)- Anlaman Civa,
sor söyleyeyim...
MEHMET CİVA (Devamla)- Bir örnek vermek istiyorum
size ve sabrınıza sığınarak bitireceğim.
./4670
- 4670 -
Bu ülkeye Hollanda'dan dana eti gelir. Boğazlanmış dana eti. Bu etin fiyatı çarşıda halk diliyle
b a n d a b u l i y a d a —
EŞBER SERAKINCI (Gazi Mağusa) (Yerinden) -
Niçin halk Belediye Pazarını anlamaz.
MEHMET CÎVA (Devamla) - Belediye Pazarında,
yerli üretim danadan daha ucuzdur. Neden daha ucuzdur?
Hollanda'da işçi ücretleri yüksektir. Hollanda üreticisinin
maliyeti bize göre çok yüksektir. Neden daha ucuzdur
bizim ülkede? Yani bu ithal edilen dana neden?
ÎSKAN BAKANI MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden)- Sübvansiye
ederler da onun için.
MEHM-ET CİVA (Devamla) - Ya sübvansiye ederler
ya da geberilmiş dana eti getirirler bize de sizin
haberiniz yok.
SESLER - Haaaa...
MEHMET CİVA (Devamla) - Böyledir. Bugün siz...
BAŞBAKAN Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) - Bu
tür AET ülkelerinde hayvan ürünlerine sübvansiyon
var.
MEHMET CİVA (Devamınla) - İşte onu söylüyorum
size, siz arifsiniz, siz anlıyorsunuz, onu söylüyorum
size. Siz niye hayvancılığı sübvansiye etmiyorsunuz?
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) - Yemine
veriyoruz.
MEHMET CÎVA (Devamla) - Nasıl sübvansiye ediyorsun?
Nasıl sübvansiye. Yani bir kuruş verirsiniz ona sübvansiye
mi diyorsunuz?
SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANI MUSTAFA ERBİLEN
(Yerinden) - Holanda da ucuz mu yani?
- 4671 -
MEHMET CÎVA (Devamla) - Şimdi Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri;
ERDAL SÜREÇ (Lefkoşa) (Yerinden) - Bir kere
geberilmiş şeyler Erbilen'in müdahalesiyle veterinerler
grevinde balıklarla beraber eki etler de girmişti.
MEHMET CİVA (Devamla) - Olay budur sayın milletve-
killeri; olay budur. Bu tabii sizin Ulusal Birlik
Partisi olarak izlediğiniz ekonomik politikanın dış
alım politikasının, sakat ekonominize olan sakaty
yansımasıdır. Bunu söylüyorum sizlere. Başka da size
bir şey söyleyecek söz yoktur. Çünkü siz yolcusunuz
abbas, yolunuz göründü.
SESLER - Oooooo....
TARIM VE ORMAN BAKANI TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Civa.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) - Sayın
Başkan, yerimden bir şey söyleyim. Civa'nın zabıtlara
geçti.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) - Bu
memlekete de geberilmiş dana eti gelir dedi, bu tamamen
yanlıştır, Civa'nın uydurmasıdır, yalandır. Civa bu
işten anlamadığı için politika olsun diye böyle konuştu,
zabıtlara geçsin diye söyledi.
MEHMET CİVA (Lefkoşa) (Yerinden) - Sen anlaman.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan Taşkent
Atasayan. Buyurun Sayın Ergün Vehbi.
./4672
- 4672 -
ERGÜN VEHBÎa (Lefkoşa) - Sayın Başkan, değerli
üyeler; Altınay kardeşin vekil olarak beni bıraktı.
Ancak Sayın Altınay'ın iddialarına zaten pek yanıt
verecek sözler bulamadı Sayın Bakan. 0 nedenle cevap #
verecek bir şey de yok Ben yalnız bir, bana bir şey
söyledi Sayın Bakan bilgi verdi dedio sübvansiyonla
ilişkili daha doğrusu teşviklerle ilişkili —
HOSEYÎN CURCİOĞLU (Gazi Mağusa) (Yerinden) -
Gazoza.
ERGÜN VEHBİ (Devamla) - Gazoza evet, gazoza onu
açıklığa kavuşturmak istiyorum yani bir soru soracağın.
MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden) (Devanla) - Gazoz devri
değil, kola devridir.
ERGÜN VEHBİ (Devamla) - Efendin kola devridir
ana bize verilen cevapta karbonatlı gazoz nu denir
birşeyler söylenir yani gazos olarak bize intikal
etti, gazlı meşrubat. Onun için kola devri doğru fakat
biz anlanak istiyoruz. Şindi o listede değerli arkadaşlar;
9 milyarın dağıtıldığı yazıldı. Nasıl dağıtıldı? O dokuz
milyar liranın dağıtımı, iki buçuk milyar liranın gazoz, gazlı
meşrubatçılara gümrük iadesi şeklinde verildi. Yani bu insanların
ihracatı acaba kaç paraydı? Kaç paralıktı? Bunu nerak ediyorun.
Yani bu günrük oranı, fon oranı acstia kaçtı ki iki buçuk nilyar
aldılar?
TARIM
Okunadın.
ERGÜN
ALPAY
ERGÜN
buçuk milyar
VE ORMAN BAKANI TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) -
VEHBİ (Devamla) - Efendim?
DURDURAN (Lefkoşa) (Yerinden) - 1.6.
VEHBİ (Devnla) - 1.6 milyarlık ihracata iki
vergi iadesi ödenmiştir ve bu
.74673
-4673-
EKONOMİ VE MALİYE BAKANI MEHMET BAYRAM (Yerinden)-
Yanlış söylüyorsun Sayın Vehbi Vergi iadesi değildir.
BAŞBAKAN Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)- Vergi iadesi
değil.
ERGON VEHBİ (Devamla)- Gümrük farkı efendim.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla)- Gümrük muafi-
yeti.
ERGON VEHBİ (Devamla)- Gümrük farkı. Sıfır gümrükten
doğan farktır bu. Ancak, bize göre ister bunu Türkiye versin,
ister siz verin. Bu bir teşviktir. Bu, dolaylı bir teşviktir.
Yani, orda adam diyor ki benim ekonomime senin sıfır gümrük-
le bana ihraç yapmak uygun değildir. Gel bunu kaldıralım.
Hoop ortalık ayağa kalkıyor. Olur mu efendim? Bizi batıracak-
sınız. 0 zaman gidin, ben de hükümetinize para vereceıim.
0 da size dağıtsın. Yağma Hasanın böreği. 1 ,500,000,000' lık
ihracata 2,500,000,000'lık. Şimdi soruyorum. Şirket ismi
yazılmamıştır. Bu alanda, bu büyük çapta gazlı meşrubat
ihracatçısı kimdir? Bir. ikincisi, bu memlekette, ben,
tabii meslek icabı biliyorum. Sayın Atasayan pek anlamaz.
0 da, onun da elektrik mühendisliği vardır. Ama biliyorum.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devala)- 0 da elektrik
mühendisi senin gibi.
ERGON VEHBİ (Devala)- Fermuar imalâtı oldukça yüksek
teknoloji gerektirir. Yani, öyle basit imalât değil, örneğin
fermuar imalâtıysa. Gerçekten imalâtsa.
TİCARET VE SANAYİ BAKANI ÖMER DEMİR (Yerinden)-
Sayın Vehbi, gelin beraber gidelim yerinde görelim.
.74674
- 4674 -
ERGON VEHBİ (Devamla)- Fermuar imalâtıyla yüksek
teknoloji gerekir. Ben biliyorum o fermuarın nasıl yapıl-
dığını? Getirip de bezlerin üzerine dikmek, yerleştirmek,
sonra da fermuar lçihraç eder demek ve 1,500,000,000 lira...
TARIM VE ORMAN BAKANI TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)-
Ne 1,500,000,000'ı? 450 nerde, 1,500,00,000 nerde?
ERGON VEHBİ (Devamla)- 450'ye şimdi götüreceğim
Sayın Bakan, 1.500,000,000 da şeye verdiniz.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla)- Nereye?
ERGON VEHBİ (Devamla)- Çamaşır makinesi yaparmışız
burda.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla)- Git, gör.
ERGON VEHBİ (Devamla)- Çamaşır makinesi imal eden
memlekete bak. Daha Türkiye'nin yapamadığı imalâtı, şu
küçücük memleket yapıyor ve Türkiye'ye onu ne büyük teknolo-
jilerle yaratmışız, nerlerle uğraşmışız biz.
TİCARET VE SANAYİ BAKANI ÖMER DEMİR (Yerinden)-
0 kadar bir uzaksın ki iki adım burnunun yanında gidip
görmüyorsunuz.
ERGON VEHBİ (Devamla)- Ben çok iyi biliyorum o imalâtı
da. Şerit şeklinde parça parça kesip de adamlara vidalattı-
rıp da, ondan sonra 1,500,000,000 ...
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla)- Yok.
SESLER - Yoook.
ERGON VEHBİ (Devamla)- Çabaya harcadılar. Gelsin
Anadolu'dan paralar, siz de yağma Hasan'ın böreği dağıtın.
.74675
- 4675 -
TİCARET VE SAHAYI BAKANI ÖMER DEMİR (Yerinden)-
Gelmez Anadolu'dan.
ERGÜN VEHBİ (Devamla)- Çamaşır makinesi yapıyormuşuz.
Teknolojiye bakın.
SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANI Dr. MUSTAFA ERBİLEN
(Yerinden)- Ya buzdolabı da yaparız.
ERGÜN VEHBİ (Devamla)- Alınan, teknoloji gerektiren
bir konu. Ama, tabii ki bu Hong Kong, Taiwan, italyan sana-
yileri ...
EMİN UZUN (Lefkoşa)(Yerinden)-Yakında televizyonlara
başlayacağız.
ERGÜN VEHBİ (Devamla)- Bu imalâtları böyle paket
paket yaparlar, ambalâjlarlar, geri memleketler de alır
vıng, vıng, vıng vidaları takar, imalât yaptım diye bir
de Türkiye'ye ihracat yapar ve buna da 1,500,000,000
öderim çatır çatır.
TARIM VE ORMAN BAKANI TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)-
ödedik tabii.
ERGÜN VEHBİ (Devamla)- 1,500,000,000 ödediniz.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla)- Pişman da
değiliz. Yine ödeyeceğiz.
ERGÜN VEHBİ (Devamla)- Evet, güzel, işte bunları
öğreneceğiz.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla)- Daha çok öğ-
reneceksin.
ERGÜN VEHBİ (Devamla)- 0 fermuar imalâtına bu kadar...
Efendim?
./4676
- 4676 -
EMİN UZUN (Lefkoşa)(Yerinden)- Yakında ağır sanayi
de kuracağız.
ERGON VEHBÎ (Devamla)- Maaşallah, nazar değmesin.
Nazar değmesin.
Değerli mi 1letvekileri; bu 9,000,000,000 bize göre
avantadan dağıtılan bir paradır. Neden avantadan dağıtılıyor onu
da söyleyeyim. Eğer tersini söylerseniz gelin izah edin
burdan.Bu bir defa Türkiye ile şart koştu size. Bir defa
kim veriyor, kim denetliyor %40 katma değeri var, %30 mu,
%15 mi, %7.5 mi? Türkiye mi denetliyor bunu?
EKONOMİ VE MALİYE BAKANI MEHMET BAYRAM (Yerinden)-
Evet.
ERGON VEHBİ (Devamla)- öyle zannet sen. Efendim?
TİCARET VE SANAYİ BAKANI ÖMER DEMİR (Yerinden)-
Evet. Beş kişilik heyet var burda.
ERGON VEHBİ (Devamla)- Haa, bravo. Biz biliyoruz
kimler geliyor da nasıl burda hangi katma değerleri ...
TARIM VE ORMAN BAKANI TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)-
Herşeyi sen bilirsin.
ERGON VEHBİ (Devamla)- Eğer iddianız varsa, ben
burda öneriyorum. Gelin Mecliste bir tahkikat komisyonu
kuralım.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla)- Yakışmaz sana
bu konuşma Ergün.
ERGON VEHBİ (Devamla)- Lütfen dinleyin Sayın Bakan.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla)- Yakışmaz sana.
./4677
- 4677 -
ERGON VEHBİ (Devamla)- işinize gelmediği zaman da
müdahale etmeyin. Bu işte büyük avanta dağıtıyorsunuz.
Bu işte büyük suistimal vardır.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla)- Olur, olur.
ERGON VEHBİ (Devamla)- %10 bile katma değeri olmayan
malları çsize %40 diye götürüp 2,500,000,000, 1,500,000,000,
1,000,000,000, yağma Hasan'ın böreği, dağıtıyorsunuz.
TAŞKENT ATASAYAN(Yerinden)(Devamla)- Kahve lâkırdısı
budur işte. Yok, yook, dudun altına gel.
ERGON VEHBİ (Devamla)- Tahkik edelim. Burda eğer
gücünüz yetiyorsa tahkikat komisyonu kuralım, bir komite
kuralım. Gidelim inceleyelim. Uzmanlar da tutalım kendimize.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla)-Gelin gidelim.
ERGON VEHBİ (Devamla)- Tarafsız uzmanlar. Benim
gitmem önemli değildir. Benim gitmem önemli değil.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla)- Yarın sabah
gel ben seni götüreyim. Gelir misin ? Mühendis bir adam
bir defa görmekten anlar.
ERGON VEHBİ (Devamla)- Benim gitmem önemli değildir.
Benim gitmem önemli değil. Meclis gitsin, Meclis. Heyet
olarak Meclis gitsin.
( Anlaşılmayan Sözler.)
SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANI Dr. MUSTAFA ERBİLEN
(Yerinden)- Saat 11.00'de al kendini de git.
ERGON VEHBİ (Devamla)- Burda benim gitmem önemli
değil Sayın Bakan.
.74678
- 4678 -
Ben diyorum ki Meclis eğer gerçekten iddianız varsa, ben
iddia ediyorum katma değeri %10'u bulmayan bazı mallara
milyarlar dağıtıyorsunuz.
TARIM VE ORMAN BAKANI TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)
Meclis görevini bırakacak, yola, zarar kesmeye götürecek-»
siniz biraz daha bizi tarlalara.
MEHMET CÎVA (Lefkoşa)(Yerinden)- Sen nasıl
Anavatancısın?
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla) - Zarar kesmeye
götüreceksiniz Meclisi biraz daha, zarar ziyan kesmeye.
ERGON VEHBİ (Devamla) - Yok zarar ziyan kesmeye
değil, hakkında karar kesmeye götüreceğim seni ve bu karar
da mutlaka bir gün kesilecektir. Saygılar sunarım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ergün Vehbi. Buyurun
Sayın Kenan Akın.
ERGON VEHBİ (Lefkoşa)(Yerinden) - Biz 9 milyardan
bahsediyoruz, o tarlalardan bahsediyor Tarım Bakanı. Yağma
Hasanın böreği.
MEHMET CİVA (Yerinden)(Devamla) - üstelik bir de
Anavatancı.
ERGÜN VEHBİ (Yerinden)(Devamla) - üstelik bir de
2,5 milyar.
FADIL ÇAĞDA (Girne)(Yerinden) - Oh oh ne alâ, dağıt
gitsin.
./4679
- 4679 -
KENAN AKIN (Gazi Mağusa) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; esasında benim konuşmalarım arasında
vardı. Biz konuşmacılar, muhalefet eleştirisini yaptıktan
sonra, yarım saat ara verelim, çok akıllı Sayın Bakana
birtakım bilgiler verelim ve öyle cevap versin. Gerçi,
esasında cevap vermeye gerek yok ama bir kere çok partili
demokratik sistemde muhalefetin eleştirilerini hazmedemiyor
san bakanlık yapmayacaksın kardeşim.
EMİN UZUN (Lefkoşa)(Yerinden) - Hazmetmedi mi?
KENAN AKIN (Devamla) - Burda partilerin cevabını,
hiç vermeye cevap yok. Gayrı ciddi lakayıt bir şekilde,
bakanlık makamına yakışmayacak bir şekilde ister cevap
ver, ister cevap verme. Eline bir milletvekili kâğıt tutuş-
turmuş eline, seni kim tutuşturur acaba teker teker okudun.
TİCARET VE SANAYİ BAKANI ÖMER DEMİR (Yerinden)
Ben hazırlanıyorum.
orda.
bana.
KENAN AKIN (Devamla) - Steno bile yetiştirmedi
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devamla) - Hazırlanıyorum.
KENAN AKIN (Devamla) - Kim hazırlıyor onlara söyle
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devamla) - Anneannem.
KENAN AKIN (Devamla) - bir kere bunu bu ülkede
yaşayan birisi de biliyor, bürokrasi de biliyor, tüm Meclis
teki herkes de biliyor. Ulusal Birlik Partisi bağımsızlar
koalisyonunda enerji hangi bakanlıktaydı? Sen çok akıllı
Sayın Bakan, Ticaret ve Sanayi Bakanı olunca enerji yine
hangi bakanlığa geldi? Senin bu memlekette ne kadar bilgili
bu bakanlıkta ne kadar söz sahibi olacağın o hareketinden
bel 1idir.
../4680
- 4680 -
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devamla) - Ne ilgisi var?
KENAN AKIN (Devamla) - Sayın Taşkent Beyin Tarım
Bakanlığına geçmesi ile enerji Sayın Taşkent beyle tekrar
sizin bilgi ve tecrübenize güvenilmediği için hükümet
uygun görmemiştir ve Sanayi Holding fabrikalarına cevap
verecek bilgi, tecrübe nerde sizde?
EMİN UZUN (Yerinden)(Devamla) - Ne alâkası var.
SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANI Dr. MUSTAFA ERBİLEN
(Yerinden) - Santral bitirsin diyor.
EŞBER SERAKINCI (Gazi Mağusa) (Yerinden) -Bunlar
Başbakanın yetkisinde olan konular.
BAŞKAN - Dinleyelim lütfen.
KENAN AKIN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli
mi 1letveki1leri —
TARIM VE ORMAN BAKANI TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)-
Be Ergün, sen ne bilin?
KENAN AKIN (Devamla) - Sayın Bakan.
MEHMET CİVA (Lefkoşa)(Yerinden) - Makine mühendisi.
BAŞKAN - Dinleyelim efendim lütfen.
ERGÜN VEHBİ (Lefkoşa)(Yerinden) - Ben iddiada bulundum.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri; karşılıklı, lütfen
karşılıklı konuşmayalım. Dinleyelim lütfen Sayın Konuşmacıyı.
../4681
- 4681 -
KENAN AKIN (Devamla) - Sayın Bakan şu Yüce Meclis
Kürsüsünden veya bana cevap verecek, benim verdiğim cevabı
çürütecek o kadar ilgi gösterdi ki şaştım ben. Yeni Doğuş
Gazetesinin aylık çıktığının farkında bile değil bu adam.
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devamla) - öç ay sonra yazdılar
ama.
KENAN AKIN (Devamla) - Yeni Doğuş Gazetesi diyor konu-
ları on beş gün sonra W k i p ediyor. On beş gün sonra takip ediyor.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla) - Kendi de
lenger yapardı.
KENAN AKIN (Devamla) - Maaşallah o kadar bilgi
ve tecrübe sahibi birikmiş, dolmuş, gazetenin, bir siyasi
parti gazetesinin aylık çıktığından haberi yok. Orda
yazıyor, aylık çıkar diyor.
İÇİŞLERİ, KÖYİŞLERİ VE ÇEVRE BAKANI OLGUN PAŞALAR
(Yerinden) - ister okur, ister okumaz. Ne var?
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devamla) - Hakkıma tecavüz
etti.
KENAN AKIN (Devamla) - Gazeteyi ciddiye almıyor
adam, eğer Ticaret ve Sanayi Bakanlığı, Ticaret ve Sanayi
Bakanı olarak sen kalite kontrolü, piyasa kontrolü yapacak
memurlarına görev yaptıramıyorsan ve sen gidiyorsan ben
acırım sana. Bir bakan gidip domatesin kaça satıldığını
kontrol etmez. Bu memlekette böyle bakanlık yapılmaz.
EMİN UZUN (Lefkoşa)(Yerinden) - Eder.
KENAN AKIN (Devamla) - Sana göre eder.
./4682
- 4682-
EMÎN UZUN (Yerinden)(Devamla) - İyi bir bakan vazi-
fesine sahip olan bakan her gün sokakta gezmesi lâzım,
vatandaşı takip etmesi lâzım. 0 bakanı o zaman ben alnından
öperim.
MEHMET CİVA (Lefkoşa)(Yerinden) - Hafiye mi bakan?
EMİN UZUN (Yerinden)(Devamla) - Memuru da takip
edecek, çarşıdaki vatandaşı da takip edecek. Tebrik ederim
Sayın Bakan, bravo.
BAŞKAN - Dinleyelim efendim. Sayın milletvekilleri;
dinleyelim.
EMİN UZUN (Yerinden)(Devamla) - Söylediği şeye
bak.
ERGÜN VEHBİ (Lefkoşa)(Yer inden) - Noktacı bakan.
KENAN AKIN (Devamla) Susarsalar konuşacağım.
BAŞBAKAN Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) - Sen su
içmeye mi çıktın, konuşmaya mı çıktın?
KENAN AKIN (Devamla) - Konuşmaya çıktım Sayın Başba-
kanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir bakan
ki adabı muaşeret kanunlarına çok uyuyor. Bir milletve-
kilinin bu kürsüden Sayın Taşkent Bey de bu aynı yakıştır-
mayı yapıyor. Biz buraya kin kusmaya çıkıyormuşuz. Böyle
bu şerefli Meclis Kürsüsünden ayıptır bu lâfların yakıştır-
mayı yapmak...
SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANI Dr. MUSTAFA ERBİLEN
(Yerinden) - Geri aldı.
KENAN AKIN (Devamla) - Bir bakana yakışmaz, bir
siyasi partiye, bir siyasi partinin temsilcisine, hiçbir
milletvekiline yakışmaz. Bu şerefli Meclis Kürsüsünden
hiçbir kimse kimseye kin kusmaya gelmiyordur.
- 4683 -
Kendi bilgi ve tecrübesi çerçevesinde sizin doğru bildiğinizi, bize
göre eğri olanları eleştirmeye çıkıyoruz. Ama —
TİCARET VE SANAYİ BAKANI ÖMER DEMİR (Yerinden)-
Sana bilgilerini söyledik.
KENAN AKIN (Devamla). Sen bu şekilde yakıştırıcı
aile terbiyesine haizsen ben birşey söylemiyorum.
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devamla)- Senden da daha iyi
bir terbiyem var.
KENAN AKIN (Devamla)- Biz Saym-Eğitim Bakanlığında
nasıl cevap verdik? Tekrardan bir cevap vermek hasılatı
doğdu mu? Hayır. Sayın Bakan bize vermiş olduğu olgun ve
boncuk taneleri gibi ifadeleri bizi tatmin etmiştir. Biz
teşekkür ettik. Ama sen hazmedemiyorsan, herşeyi yaptın,
bilmediğin birşeylerin bakanlığında oturuyorsun. Koltuğu
doldurmadığın zaten bellidir. Bunu herkes biliyor.
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devamla)- Koltuk gövde ile
doldurulmaz.
KENAN AKIN (Devamla)- Herkes söylüyor. Sen burda
bana ...
EMİN UZUN (Lefkoşa)(Yerinden)- Kim karar verebilir
ki onun koltuğu doldurup doldurmadığına yahu?
İÇİŞLERİ, KÖYİŞLERİ VE ÇEVRE BAKANI OLGUN PAŞALAR
(Yerinden)- Takdiri sana kalmadı.
KENAN AKIN (Devamla)- Bana göre odur. Herkes, takdir
başka şeydir. Ayrı. Takdiri başkası yapacak. Ben Bakanlı-
ğından demiyorum.
EMİN UZUN (Yerinden)(Devamla)- 28 milletvekili onun
koltuğu doldurduğuna dair onay vermiştir burda yahu. Lütfen
yahu.
./4684
- 4684-
VEHBİ ZEKÎ SERTER (Lefkoşa)(Yerinden)- Çok ayıp
bunu burda söylemek.
KENAN AKIN (Devamla)- 0 zaman bakan olarak şu kürsü-
den cevap vermesini bilsin Sayın Vehbi Zeki Serter.
VEHBİ ZEKİ SERTER (Yerinden)(Devamla)- Çok ayıp
senin bunu söylenen.
KENAN AKIN (Devamla)- Bunu şahsiyetiyle doğru çıksın
hiş olmaza. Bir bakan, burda cevap verirken, bir milletveki-
line kin kusuyor diyemez Sayın Bakan, ayıptır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri; sayın konuşmacıyı
dinleyelin.
KENAN AKIN (Devanla)- Bir bakan, kin kusuyor diyenez.
Ayıptır. Eğer sen bunun farkında değişen, sen de cevap
verne hiç olmaza. Çünkü bu Meclis kürsüsünden ayıptır.
Dr. ERBAY KANATLI (Gazi Mağusa)(Yerinden)- Tamam
sayın kohuşnacı, siz de —
BAŞKAN- Sayın konuşnacı lütfen.
HÜSEYİN CURCİOĞLU (Gazi Mağusa)(Yerinden)- Sen beyin-
siz diyorsun Sayın Bakana.
KENAN AKIN (Devanla)- Un fabrikasının kalite kontrolü.
Bir sağlık kuruluşu, iyi un çıknadığını söylüyoruz. Bu
nenleketten hiç haberiniz yokmuş. Kalite kontrolü yapıyor-
sunuz. Eğer bu nenlekette iyi un çıkmıyorsa, devlet kontrolün
da un getir kardeşim bu memlekete.
TİCARET VE SANAYİ BAKANI ÖMER DEMİR (Yerinden)-
Ne güzel çözüm, tamamdır. Buğdayları dök sokağa, un getir.
./4685
!- 4685 -
ERDAL SÜREÇ (Lefkoşa)(Yerinden)- Domatesleri döktün
de getirdin domatesleri? Ne oldu buğdayları dökersen?
BAŞKAN- Lütfen, bağlayalım Sayın Akın.
KENAN AKIN (Devamla)- Ve narh konusunda ...
EMÎN UZUN (Lefkoşa)(Yerinden)- Bu memleketin una
ihtiyacı olduğu zaman bu hükümet getirmek zorundadır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri;
EMÎN UZUN (Yerinden)(Devamla)- Bu arz talep meselesi-
dir bu.
KENAN AKIN (Devamla)- Milletvekiline sahip çıkarsan,
ben de burda kürsüde konuşmamı bitireceğim Sayın Bakan.
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri; lütfen efendim.
KENAN AKIN (Devamla)- Saygı duyuyorum size.
EMÎN UZUN (Yerinden)(Devamla)- Bunu söyleme. Ben
Erdal'a cevap verdim.
BAŞKAN- Sayın mi 1letvekileri; karşılıklı konuşmayalım.
Lütfen buyurun Sayın Kenan akın.
KENAN AKIN (Devamla)- Bir de, öylel bir talihsiz
konuşma yapıyor ki Sayın Bakan, Sayn Aytaç Beşeşler parti-
mizin genel başkanıydı. Bir narh olayı çıktıydı. Ben Emin'le
üçümüz gırtlağını sıktık Sayın Aytaç Beşeşler'in. Tarım
Bakanı ve parti genel başkanımızken. Şimdi bayrağı ben
almışım. Şu yakıştırmaya bak. îkimiz gırtlağını, şimdi,
çünkü, sebze üreten bir bölgenin milletvekilleri olduğumuz
için, o bölgede oturduğumuz için, üreticilerin tazyikinden
dolayı, ikimiz gırtlağını sıktık. Sen de mi ...
./4686
- 4686 -
TİCARET VE SANAYİ BAKANI ÖMER DEMİR (Yerinden)-
Yalan mı?
KENAN AKIN (Devamla)- Biz ne diyorduk? Girdilerle
hesaplanırken Türkiye'deki fiyatları eşdeğerde tutmayacak-
sın. Türkiye'deki tahıl fiyatlarıyla burdaki tahıl fiyatları
arasında %300 fark var. Bunları değerlendirelim. Bu ülkede
tahıl ve ilâçların girdisini hesap et gelirken.
ÖMER DEMİR (Yerinden)(Devamla)- Nasıldır?
KENAN AKIN (Devamla)- Geliyor şimdi. Kendi söyledik-
lerini umursuyor.
EMİN UZUN (Lefkoşa)(Yerinden)- Aynı düşüncelere
sahibiz kardeşim. Hiç merak etme, hiçbir şey değişmedi.
MEHMET CİVA (Lefkoşa)(Yerinden)- Yeni Doğuş Partisin-
deyken böyle düşünmezdin Sayın emin. Şimdi teslim oldun.
KENAN AKIN (Devamla)- Kendi değil, ben taviz vermiş
değilim düşüncelerimden. Aynı şekilde yine savunuyorum.
Sen Bakan oldun diye değişiyorsan, benim bir diyeceğim
yok.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakan,
sanayi bölgelerinin, organize sanayi bölgelerini getirdi.
Güzel. Hiçbir Ticaret ve Sanayi Bakanının yapmadığını yaptı.
Fakat röportajı bu halka götürmemek için, utanç verici
küçük sanayi bölgelerinin çamurlarını göstermemek için
sur üstlerine çıktı, BRT ekranlarından kendini gösteriyor,
Mağusa'nın güzelliklerini gösteriyor. Kapalı Maraş'ı gös-
teriyor. Eğer gerçekten bu organize lsanayi bölgesi dört
dörtlük yapılmış olsaydı, lütfen küçük esnafın, tamircinin
./4687
- 4687 -
yanında git röportajını yap. Sayın Bakan orda, sanayi böl-
gesi içinde biraz gidiyorsun sanayi bölgelerine. Sur üstünde
değil.
TİCARET VE SANAYİ BAKANI ÖMER DEMİR (Yerinden)-
Surun o bölgelerinde —
KENAN AKIN (Devamla)- Ama sanayi bölgesini sur üstüne
t a ş ı y a c a k s a n , —
EMİN UZUN (Lefkoşa)(Yerinden)- Demin suçladın kardeşim.
KENAN AKIN (Devamla)- Sur ûstûne taşıyacaksan benim
diyeceğim birşey yok.
EMİN UZUN (Yerinden)(Devamla)- Vatandaşın yanına
gitti diye suçladın.
KENAN AKIN (Devamla)- Hani sur üstüne, dam üstünde
saksağan. Esasen böyle bakanlıktan böyle eleştiri, cevap
olur. Benim esasında fazla, söz almama gerek yoktu. Görünen
köy kılavuz istemez. Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Kenan Akın. Buyurun
Sayın Alpay Durduran.
ALPAY DURDURAN (Lefkoşa)- Sayın Başkan, sayın milletve-
killeri, iki noktal üzerinde yalnız görüş bildireceğim.
Vaktinizi fazla alacak değilim. Sayın Bakan bize karşılık
verdi. Her ne kadar yanıt değilse de bir karşılık aldık.
Aynen, "Emret Bakanım" filmindeki gibi karşılığın olsun
ama ...
MEHMET CİVA (Lefkoşa)(Yerinden)- Emret Başbakanım.
ALPAY DURDURAN ( Devamla)- "Emret Başbakanım" sonra
olduydu. Karşılığı olsun ama, yanıt olması gerekmez diye
tavsiyede bulunduydu orda politikacıya.
.74688
-4688 -
Ve o şekilde gerçekleştir. Bunları içeren bir nokta şudur;
bir karşılık getirmek istiyorum. Standartlar konusu ne
zaman açsak, bize Standarlar Enstitüsü kuracağız, Türkiye
Standarlar Enstitüsünden yardım alacağız, standart denetimi
yaptırmak için burda tezgâhlar kuracağız denmektedir
ve belirlenmektedir bu konu. Bir kere Türkiye'de bile
gerekli standartlar çalışması yapılamaz, yapılamamaktadır.
Standartlar dünyada kapsamlı olarak bir din normu vardır,
aşra normu vardır vesaire. Bunlar başka ülkeler tarafından
seçilerek, benimsenmektedir. Bizim yapmamız gereken birinci
konu seçme ve bu memlekette bunu yürürlüğe koymaktadır.
Bunun için Türkiye Standartlar Enstitüsünün yardımına
ihtiyacımız yoktur. Yalnızca bir yasama yapmak mecburiyetin-
deyiz veya Mal ve Hizmetler (Düzenleme, Denetim) Yasasının
verdiği yetkileri kullanarak tüzüklerle yasalsal bir işlem
yapmak mecburiyetindeyiz. Karar vereceğiz biz, diyeceğiz
ki; bu standartlar yürürlüktedir ve bunu yayınlayacağız.
Yayınladığımızda en azından bugün bir güneş ısıtıcısı
imal edecek olan bir adam elinde uyması gereken bir proje
bulacak. Bu standartlaşmıştır. Nasıl imal edileceği de
orda yazılıdır. Teknolojik bir sınırı da yoktur bu işin.
Herşey hazırdır. Bundan hiç olmazsa mühendis yararlanacak
veya zanaatkâr yararlanacak ve bunu imal edecek. Bu büyük
bir katkı sağlayacak bize. Onun için bu bilimsel bir çalış-
madır. Lütfen bunu yapın birincisi. İkincisi; bu yapıldı-
ğında ben bir güneş ısıtıcısı alırsam bakacağım ki bu
şartlara uyması lâzım. Diyeceğim ki metre kareye 2000
kilo kalori saatte bana verecektir. Verip vermediğini
denetlemek arayıyorsam, kötü bir mallar karşı karşıyaysam,
bu konuda hakkımı arama hakkına sahip olacağım. Bana bunu
sağlayın Önce. önce bize verin standartları, yasal olarak
bilelim biz bunları. Bu standartlar bizim elimizde yü-
rürlüktedir, hakkımızı arayabiliriz diye. Bugün bir mal
alıyorsunuz bozuk çıkıyor. Bir asansör alıyorsunuz bir
ay çalışır, bir ay sonra bozulur. Tamire gidiyorsunuz,
./4689
- 4689 -
tamir ediyorlar, bir hafta sonra gene bozuk. Ne tamirin
standardı var, ne ithalatın standardı var, ne imalatın
standardı var, giden daha iyi, bakalım ne alacaksınız?
Hava alırsınız. Çünkü bunlar yasalaşmamıştır, yasallaşmamış-
tır bunlar. Meşru hale getirilmemiştir. Birinci bizim
yapmamız gereken budur. Beklemeyin Türkiye'deki Standartlar
Enstitüsü gibi bir imalat da siz denetleyin, bir laboratu-
var sahibi olasınız. Bu Türkiye'de bile becerilememiştir.
Ben örnek olarak gördüm. Gözümün önünde bir saban getirdiler
standart belgesi istiyorlar. Adam dedi ki alimallah yedi
yıldır aynı sabanı getirir, götürür bu adam. Bıktık, usandık
niyahet veriyoruz kendine standarttır, tamamdır deyip
bırakacağız imal etsin. Budur Türkiye'de yapılabilen.
Onun için vazgeçin Türkiye Standartlar Enstitüsünden medet
ummayı. Unutun o işi. Siz önce bunun mevzuatını getirin
bu ülkeye, yargı mekanizmasını da çalıştırın ve ben denet-
leyebileyim, bırakın tüketici denetlesin. Hani o arz talep
kanunlarına göre gelişen piyasa denetiminden yanaşınız
ya siz, verin bana aracıyı savunayım, ben denetleyeyim,
ben piyasanın bireyi. Bana bu hakkı verin ben arayayım
o hakkı yahu. Vazgeçin siz.
Sıva nedir? Bir binanın sıvası nasıl yapılmalıdır?
Yağlı boya vurdun mu binanın her tarafına her taraf terler,
pislik ve mikrop yuvası haline gelir banyomuz. Var mı
itirazınız? Varsa gidin dava edin bakayım ne kazanacaksınız?
Hiçbir şey kazanamazsınız. Çünkü standardı yok. Nefes
alabilen bir boya vurulması lâzım oraya. En güzeli de
bunun alçı boyadır. Vurun kendine alçı boyayı soluk alsın,
bitsin bu iş, standartlaştırın bunu. Gideyim ben dava
edeyim. Diyeyim ki ben müteahhite yaptırdım binayı, şıp
şıp kafama sular damlar mikroplar birikir, tavan kirlenir,
temizleyemem, pislik yuvası olur diyebileyim ben. Bana
bu hakkı verin. Benim istediğim budur. Acaip birşey istemi-
yorum. Liberal ekonomide idare eden çağdaş devletlerin
haklarını talep ediyorum ben. Başka birşey değil. Aynı
zamanda standart diye talep ettiğim husus da şudur: Bir
ithalâtçı standart olarak saptanmış oranda yedek parça
sağlamak mecburiyetinde, hizmet sağlamak mecburiyetindedir.
Acentalıklar Yasasını geçirecekmişsiniz. Acentalıklar
Yasası rekabeti ortadan kaldırmak, ufak grafikleri
- 4690-
Böyle bir iş iş değildir. Çünkü, Acentelik Yasasında ben
görmedim ya, acental hakkı olan birisi, yani, ithalât izni
olan birisi demektir bu. Dış maksatlı ithalât izni olan.
Bir tane mektupla bir kitap alan veyahut da bir parsel
bir mal alan değil. Dış maksatlı ithalât izni olandan parsel
ithal izni olanlar arasında fark olması lâzımdır. Buna
uyacaksınız.
TİCARET VE SANAYİ BAKANI ÖMER DEMİR (Yerinden)-
Ama yedek parça getirme zorunluluğu vardır, öyle değil
mi?
ALPAY DURDURAN (Devamla)- Yoktur öyle birşey. Yoktur
kefendim. Ben dosyanızda görmedim. Oran olarak şu kadar
miktarda gelecek, sağlayacak diye yok. Getirmediniz falan
gibi birşey söyleyecek kısmının bir manası yoktur. Bu oran
konmuştur. Şirketlerin öz varlıklarının belli bir oranından
fazla borçlanamaması da bir standarttır. Bunu da getirin.
Şirketleri denetleyelim. Düşsün Şirketler Mukayyitliği
denetleyebilsin. Şirketler Mukayyitliği personeli de bunu
takdir etsin. Doğru dürüst bir arşivi olsun, izlesin şirket-
leri. Limited şirketler, tüzel kişilikler, kendi öz varlık-
larının üstünde borçlanırlarsa iflâslarını denetime
alın kendilerini. Bu haklar gelsin.
Gelelim bir de TC yanlısı politikalara. Biraz önce
bayrağı ucundan tuttunuz siz de dediler.Az önce Sayın Ergün
Vehbi ...
ERGÜN VEHBİ (Lefkoşa)(Yerinden)- 6azlı meşrubat.
ALPAY DURDURAN (Devamla)- Pek alâ bayrağın ucundan
tuttuk. Türkiye'ye, halka gidecek olan vergiler. Hani tele-
vizyondan izlersiniz. Alın diyor fişinizi. Size hizmet
olarak dönsün. Verin verginizi size hizmet olarak dönsün
diye TRT'de devamlı reklâm yapılmaktadır. Burda da,
./4691
-4691 -
10,000,00,000 Liralık bir kaynak Türkiye'de kalacaktı.
Kalmadı. Bu kaynak bize verildi. Ne için verildi? Sayın
konuşmacı diyor ki, %10 bile katma değeri yok. Alâuna
alâtre, katma değeri bu orandadır dedik. Sıfır gümrükle
ihraç edildi Türkiye'ye. Sıfır gümrük dolayısıyla Türkiye'nin
getirmekte olduğu fon ve gümrük vesaire miktarı onu yok,
bu 10,000,000,000 iade edilsin. Bu 10,000,000,000 iade
edilmesin. Eğer gerçekten imalât yoktur diye, arkadaşımız,
Türkiye halkını savunmaya kalktı. Bir feryat. Söyleme böyle
birşeyi. Duymasınlar, Türkiye duyarsa kızar. Bir daha da
bu olanağa biz lkavuşmamış oluruz diye bir feryatla, bir
feryat. İşte, bu bayrakla bizim işimiz yok. Yani, bayrağı
kuracağım, arkadan da işine devam edeceksin. Biz, böyle
bir anlayışa sahip değiliz. Gazlı meşrubat nedir? Airated
water'dir bunun adı. Havalandırılmış sudur. Bu işte büyük
paralar kazanılmaktadır. Bu sktörde ben de çalıştım, bilirim.
Airated water. Sayın Atasayan da bilir airated water olduk-
larını bunların.
TARIM VE ORMAN BAKANI TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)-
Yani, şimdi kimya mühendisliğini hatırladı.
ALPAY DURDURAN (Devamla)- 0 kimya makine değilmi?
ERGÜN VEHBİ (Lefkoşa)(Yerinden)- 0 asprinde de ...
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla)- Ergün Bey
hiçbirini beğenmez. Yalnız kendi bilirmiş o işi.
ERGÜN VEHBİ (Yerinden)(Devamla)- Yok, sen, asprini
de çok iyi bilirsin.
ALPAY DURDURAN (Devamla)- 0 da bilir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; derma çatma
imalâthaneler kullanarak iyi yolda gitmiyoruz. Yalnız sorun
yaratıyoruz. Bu ulusal servetler kimin elinde olursa olsun,
ulusal servettir. Sonunda kaynaklar ve harcamalar diye
cetveller yayınlanır istatistik. Elimizde bulunur. H e r
yıl verirler bize. Kaynaklar, harcamalar, kaynaklar harcamalar.
-4692 -
O kaynaklar da başkasının değil ya. Ahmet'in, Mehmet'in
yarattığı kaynakta bulunmaktadır. O kaynaklar da önemlidir
ve bu kaynaklar, sağlıklı bir şekilde kullanılmalıdır.
Sağlıksız bir sanayileşme. Adı sanayileşme. Konfeksiyon
sanayi değildir. Kesinlikle değildir. Airated water bir
sanayi değildir. Gazlama, şişeleme bir sanayi değildir.
Bunlar sanayi istatistiklerinde yer almaz. Sanayi ile alâkası
yoktur bunların. Burada Sayn Vehbi'nin de dediği gibi,
bu buzdolabı, çamaşır makinesi imalâtı da sanayi değildir.
ERDAL SÜREÇ (Lefkoşa)(Yerinden)- Değil tabii. Montajdır.
ALPAY DURDURAN (Devamla)- Bunlar, sanayinin zurnanın
son deliği. Yani hiçbir işe yaramayan kısmıdır. Zurnanın
da en sonunda bu, bilmem, zurna böyle yavaş yavaş incecik
gelir, gelir, düzelir ondan sonra yavaşcacık daralma baş-
lar ve açılır ağzğ böyle boru gibi. Tamam mı? 0 boru gibi
açıldığı yerde bir de delik bulunur üstünde.
TİCARET VESANAYİ BAKANI TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)-
Ne işe yarar o?
ALPAY DURDURAN (Devamla)- Zurnanın son deliği derler
ona. Eliniz de yetişmez. Benim bir parmağım kısadır. Onun
için hiçbiri ulaşmaz o tarafa. 0 delik hiçbir işe yaramaz,
işte o deliktir bugün sanayi dediğimiz şeyler. Bunların
sanayi ilel bir alâkası yoktur. Bunlar için paralar alınıp
verilen, bunları şişirme hatalıdır. Onun için gerçekten
sanayiye yönelik olan şeyleri ele alıp yatırımları buraya
yönlendirmeyi becermeniz lâzım.
./4693
- 4693 -
Baktım devletin sanayi yatırımı konusunda sıfırlanmıştır.
Devlet diyor, sanayi yatırımı için yapmayacak. Sabit serma-
ye yatırımı yok, sıfır. Kitlerin, Kitleri yalnız bir
çizgi ile ifade ettiler. Kitler de yok bu işin içinde.
Bugünkü programda hep özele bıraktık. Eğer biz bunları
yapıyorsak airated water, bilmem ikinci el hurdalaşmış
makinaları ithal ederek derme çatma şeyler yapıyorsak
bir yere varamazsınız. Sayın Bakan diyor ki; AET diye
bu kotaları girecek, bundan sonra da bu şekilde bize bu
kotaları tahsis edecek diyor. Böyle pazarlıklardan medet
umuyorsanız yanılıyorsunuz.
TİCARET VE SANAYİ BAKANI ÖMER DEMİR (Yerinden)-
Geçmişte bunun örnekleri vardır.
ALPAY DURDURAN (Devamla) - Geçmişte böyle bir
örnek yoktur. Bu taraftan yatırsak biz hayal içerisinde
yüzeceğiz, başka birşey değil. Kalktılar, Türkiyeden getir-
sinler burdan KKTC imalatı diye vursunlar, kotayı delsin-
ler, geçsinler. Yer yerinden oynadı ve bu iş sınırlı kaldı.
Açılıp kapanan imalâthane isimli ambarları gördük, yaşa-
dık. Bu, bu gibi sırlar, sır olmaktan çıkmıştır. Eğer
bir ekonomik yürürlüğe gidecekseniz, şeffaf olacaksınız.
Herkes bizim gibi enayi değil ya. Varsa gelsin saklansın,
bakarsınız birşey görmeyesiniz, birşey görmeyesiniz. Böyle
şey kabul etmek dünya ticareti. Hemen dang diye vururlar
adamı ekonomik bakımdan, dang diye vururlar gelirler giderler.
Böyle kotalardan medet ummaktan vazgeçelim. Sonunda hüsran
olur. Bunları nasıl ortadan kaldıracağı hakkında yapısal
kredi sunarlar size, Türkiyeye sundukları gibi. Türkiyeye
yalnız yapısal kredi sağlıyor biliyorsunuz. 0 yapısal
kredileri de verirler size tasfiye edin bunları diye,
sizin görüp göreceğiniz yapısal kredi olur ki kredi de
ödenir geriye. Borç yiyen kesesinden yer. Siz de yapısal
kredi alırsınız ve bunların tasfiye etmenin politikalarını
üretmeye mecbur kalırsınız. Onun için vazgeçin bunlara
güvenmeyin. Saygılar sunarım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Alpay Durduran.
Buyurun Sayın Bakan.
TİCARET VE SANAYİ BAKANI ÖMER DEMİR - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; aslında bir de siyah tahtalık Mehmet
Civaya öğretmek lâzım bunu. Değerli arkadaşım; biz domates
ithaline izin veriyoruz dersek, Tarım Bakanlığına bir
ön izin şartı getiriyoruz ve Tarım Bakanlığı ülkedeki
domates konusunu araştırıyor, gerçekten ihtiyaç hissedi1iyor-
sa ondan sonra bu konuya izin veriliyor ve narh konusunda
da gene yerel girdiler gerekli araştırmalar yapıldıktan
sonra bu işlere izin veriliyor. Biliyorsunuz ki ülkemizde
belli bir ekim sahası vardır ve su konusu. Domatesin nasıl
yetiştiğini gayet iyi biliyorsunuz. Biz hiçbir zaman yerli
üretimi baltalamıyoruz ithal izni vermekle. Belli olgular
içerisinde bunu yapıyoruz. Tabbi ki biz yerli sanayimizi
desteklemek için bazı tedbirler de getiriyoruz zaman zaman.
Bu konuda fazla birşey söyleyecek değilim.
Sıfır gümrük konusunda Ergün arkadaşımı gerçekten
ben bu fabrikaları bir görmesini, ziyaret etmesini tav-
siye ediyorum ve bu konuda hiçbir denetleme yapılmıyor,
hiçbir değerlendirme yapılmıyor diyor.
Değerli arkadaşlar; kimse kimseye bedava para vermez.
Eğer bir para veriyorsanız onun arkasını araştırırsınız
nasıl verildiğini. Burda hem Bakanlığımızın temsilcileri,
hem de TC Heyeti temsilcileri günlerdir bu konularda çalış-
ma yapıyor. Halâ bir ekip burdadır ve bu akşam gidiyor.
Bu konuda hassasiyetimi bizim gösterdiğimiz gibi TC Hükü-
metleri de gösteriyor. Bu sırırın, gümrük konusuna giren
- 4695 -
malların belirli bir katma değeri ve girdi oranlarına
göre veriliyor. Yoksa o zaman herkes derme çatma Alpay
Beyin dediği gibi bir fabrika icat eder, herşeyi yollar
ve bu fonları da biliyorsunuzdur, doğrudan üreticinin
eline değil, TC'nin koymuş olduğu fon ve gümrüklere akta-
rılıyor. Dolayısıyle yine kendi cebinden bir diğer kendi
kalemine giriyor. 0 da ayrı bir olaydır.
Kenan arkadaşım domatesi diyor Sayın Bakan mı
denetler?
Değerli arkadaşlar; biz izah edemedik, arkadaşın
anlayışı kıt galiba. Benim ekiplerim eğer ki denetim
yaparken —
KENAN AKIN (Gazi Mağusa)(Yerinden) - Sayın Bakan;
bir daha söz isteyeceğim.
ÖNER DEMÎR (Devamla) - Ben başında bulunuyorsam
veyahut da yerinde görmek istiyorsam bu demek değildir
ki Sayın Bakan domatesleri alıp da kontrol ediyor.
4696/...
- 4696 -
Ama ben zaman zaman tabii ki denetim yapan memurlarımı
denetim yerinde göreceğim, bakacağım, nasıl yapıldığını,
vatandaşa nasıl davrandıklarını yerinde göreceğim. Bu
en doğal ve tabii hakkımdır. Bunun yanında koltuğu
doldurmuyor gibi yani gülünecek bir kelime. Bunu da
herhalde değerli arkadaşım karar verecek değil. Koltuk
bir kere ne gövde ile doldurulur, ne de başka birşeyle.
Eğer ki —
KENAN AKIN (Yerinden)(Devamla) - Verdiğin cevaplar..,
EŞBER SERAKINCI (Gazi Mağusa)(Yerinden) - Oldu
Ömer, tamam.
ÖMER DEMİR (Devamla) - Senin gibi biz şey yapmıyoruz,
Biz, sorduğun sorya göre cevabını veririz Sayın Kenan
Akın arkadaşım.
KENAN AKIN (Yerinden)(Devamla) - Akıllı bakan.
ÖMER DEMİR (Devamla) - Herhalde gelip sana akıl
danışmadık hiçbir konuda. Zaten hissetmedik de hiçbir
böyle bir konuyu.
İÇİŞLERİ, KÖYİŞLERİ VE ÇEVRE BAKANI OLGUN '
PAŞALAR (Yerinden) - Herkes hakkını kendisine saklasın.
ÖMER DEMİR (Devamla) - Bu konuda tabii ki arkadaşım
tabii ki çok daha söyleyecek sözler var ama ben fazla
birşey söylemeyeceğim, o da arkadaşın kendi terbiyesine
kaldı. Biraz da aile terbiyesinden falan bahsetti. Onları
da kendisine bırakıyorum, teşekkür ederim.
KENAN AKIN (Yerinden)(Devamla) - Bakan terbiyesi
bu işte.
4697/.
- 4697 -
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan..
BAŞBAKAN Dr.DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) - Sayın
Başkan iki cümle.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Başbakan.
ÖZKER ÖZGÜR (Lefkoşa)(Yerinden) - Biz de konuşa-
cağız galiba.
BAŞBAKAN Dr.DERVİŞ EROĞLU - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Sayın özker özgür'ön sabrını taşıracak
kadar konuşmayacağım. Aslında Sanayi ve Ticaret bakanlığı
konusunda sabahın 10.30'undan itibaren konuşmalar sürdü-
rülüyor. Ben sadece Sayın Kenan Akın'ın bir cümlesine
yanıt vermek için söz aldım. Çünkü koltuğu doldurmuyor,
ilgisiz bir kişi olarak nitelendirdi Sayın Ömer Demir'i.
Ben kendi sözlerini hatırlatacağım. Bir kere onun takdirini
yapmak benim yetkimdedir. Partim bana bu yetkiyi vermiş-
tir. Hangi arkadaş bakan olacak, koltuğu doldurur mu,
doldurmaz mı onun takdirini yapma yetkisi bana verilmiştir.
Ama ben geçmişe dönerek bir hatırlatma yapacağım kendilerine.
Ulusal Birlik Partisi-Yeni Doğuş Partisi Koalisyonu döneminde
alternatifsiz Yeni Doğuş'un bakan adayı idi Sayın Ömer
Demir. Koalisyon bozulduktan sonra, Aytaç Beşeşler başkan-
lıktan düşürülüp de koalisyon bozulduğu devrede Sayın
üçok'la beni ziyaret ettikleri zaman üç bakanlık istemiş-
lerdi. Biliyorsunuz tabii kabul edecek durumda değildim.
Ama üç bakanlık önerileri sunulduğu ve bu sunuş üzerinde
ısrarla durulduğu zaman özellikle sordum kendilerine Bakan
olarak kimleri düşünüyorsunuz, üçok ve Ömer Demir dediler.
üçüncüyü söylemediler, üçüncüyü bilahare düşünüp değer-
l e n d i r e c e ğ i z . demek ki kendi partileri iktidar olmakta
iken o koltuğa layık gördükleri bir arkadaşı bugün başka
4698/.
- 4698 -
bir parti çatısı altında neye layık görmüyorlar ve
bilgisizlikle, aile terbiyesi anlayışı ile suçluyorlar?
Bunlar ayıp şeylerdir. Sonra iğneyi kendisine...
KENAN AKIN (Yerinden)(Devamla) - Kin kusuyor demesi
doğru mu Sayın Başbakan?
Dr.DERVİŞ EROĞLU (Devamla) - Sonra çuvaldızı başkasına
batırması lazım, önce kendi gözündeki çöpü, sonra başka-
sının gözündeki merteği görmelidir. Saygılar sunarım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Başbakan.
Sayın milletvekilleri; böylece ticaret ve sanayi
Bakanlığı Bütçesi görüşmeleri tamamlanmıştır. Oyunuza
sunuyorum, kabul edenler? Reddedenler?... Çekimser^...
Yok. 28 kabul, 12 ret. Oyçokluğu ile kabul edilmiştir.
Hayırlı uğurlu olsun.
Sayın milletvekilleri; şimdi de Program 11, Sağlık
ve Sosyal Yardım Bakanlığı Bütçesinin görüşülmesine
geçiyoruz, ödenekleri okur musunzu lütfen.
4699/.
- 4700 -
^Meclis Başkanı Sayın Hakkı Atun Başkanlık
Kürsüsünü Meclis Başkan Yardımcısı Sayın
Dt. Sait Göven'den devralır.)
Sayın Başkan, Sayın Maliye Bakanı bir açıklama yapacak
sanıyorum.
BAŞKAN - İlk sözü Sayın Maliye Bakanı istiyor.
Başka söz isteyen? Sayın Bakan ondan sonra istiyor.
Sayın Ergin Abdullah ve Sayın Angolemli. Sayın Bakan buyurun.
EKONOMİ VE MALİYE BAKANI MEHMET BAYRAM - Sayın Başkan,
muhterem arkadaşlar;
4701/.
4701
18 Aralık, 1989
Meclis Başkanlığı,
199D Mali Yılı Bütçe Yasa Tasarısı, Ekonomi Maliye, Bütçe ve
Plan Komitesinde görüşülüp Genel Kurula sevkedilmesinden sonra
Resmi Gazetede yayınlanıp yürürlüğe konan;
1: 56/1989 sayılı Yataklı Tedavi Kurumları Dairesi ile;
2: 57/1989 sayılı Temel Sağlık Hizmetleri Dairesi ile ilgili
yasalar 199ü Mali Yılı Bütçe Tasarısında (Sayfa <+8Q - i»9ü)
Program 11 Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı, Alt Proğram
Tıp ve Sağlık Dairesinin kadro ve ödeneklerini iptal etmiş
ve yerine;
1. 56/1989 sayılı Yataklı Tedavi Kurumları Dairesi,
2. 57/1989 sayılı Temel Sağlık Hizmetleri Daireleri yürürlüğe
girmiştir. Bu bakımdan;
1: Sayfa ^80 ile ^90 arasında öngörülen Tıp ve Sağlık Dairesi
kadro ve ödeneklerinin bütçeden çıkarılmasını ve yerine
aşağıda dökümü verilen,
a) Proğram 11 Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Alt Program
Yataklı Tedavi Kurumları Dairesi kadro ve ödenekleri ile,
b) Yeni açılacak Alt Proğram 22 Temel Sağlık Hizmetleri Dairesi
kadro ve ödeneklerinin;
1990 Bütçesine dahil edilmesini hükümet adına öneririm.
Ekonomi ve Maliye Bakanı
4702/.
P e r s o n e l G i d e r l e r i .
- 4702 -
C a r i G i d e r l e r
Y a t a k l ı T e d a v i K u r u m l a r ı
D a i resi 9 , 8 9 1 , 1 2 5 , 0 0 0 2 , 7 9 7 , 1 0 0 , 0 0 0
T e m e l S a ğ l ı k H i z m e t l e r i
D a i resi 2 , 0 0 3 , 1 2 7 , 0 0 0 2 5 9 , 0 0 0 , 0 0 0
T ı p ve S a ğ l ı k D a i r e s i 1 1 , 8 9 4 , 2 5 2 , 0 0 0 3 , 0 5 6 , 1 0 0 , 0 0 0
Y a t ı r ı m l a r T r a n s f e r l e r A l t P r o g r a m T o p l a m ı
2 2 5 , 0 0 0 , 0 0 0 1 2 , 9 1 3 , 2 2 5 , 0 0 0
2 , 2 6 2 , 1 2 7 , 0 0 0
2 2 5 , 0 0 0 , 0 0 0 1 5 , 1 7 5 , 3 5 2 , 0 0 0
4703/.
- 4703 -
S cö U a> ü£ TJ
4A O1
X) H U cı < U* îr
•
Dk
01
1
11 '1
1
1
6
1
5
1
1
1
1
1
1
1
1
Kad.ro Adı
SAFLIK VE SOSYAL.VARDIM BAKflNLlfil
YATAKLI TEDA\lt KURUMLARI DAİRESİ
KADRO
Üst Kademe Yöneticisi
1., 1 I 1
6
1
5
1
1
1
1
1
1
1
1
Müdür
Üst Kademe Yöneticisi Sayılmayan Diğer Yöneticiler
Yataklı Tedavi Kurumları Hemşirelik Şube Amiri
tiaştahaneler Şube Ami.ri d akım Dnarım Şube Amiri Biakimya Şube Amiri
Thalassamia ve Genetik Şube Amiri
Tabiblik Hizmetleri Sınıfı
Yataklı Tedavi Kurumları Başhekimi
Hastane Başhekimi
Lefkoşa Dr.Burhan IMalbantoğlu Devlet Hastanesi Başhekimi Başyardımcısı
Hastane Başhekim Yardımcısı'
Dahiliye -Servisi Klinik Şefi
Cerrahi Servisi Klinik Şefi
Kadın -Doğum Servisi Klinik Şefi
Çocuk Servisi Klinik Şefi
Ortopedi ve Travmatoloji Servisi Klinik Şefi
Kulak-Burun-Boğaz Servisi Klinik Şefi
Göz Hastalıkları Servisi Klinik Şefi
Üroloji Servisi Klinik Şefi
i
Derece Barer- A ç ı k l a m a '
Yataklı Tedavi Kurumları D; Görev
;
ve Çalışma. Esasları) uyarınca öngörülmüştür.
II IS A Münhal
III 17 B Münhal
ffi1
III « 1 17 B
Münhal Münhal Münhal
III 1 1
17 B Münhal
i ' . 18 B Münhal
! > s
18 B 3 Münhal
j I i
18 B Münhal
1 II • | 15-16-17 B 5 Münhal \ T 18 B Münhal
I 18 B
i 1
! i
18 B
18 B
t jnhal :
; :
„
i 1 T 18 B
I 18 B
I 18 B i i I i 18 B
I i
f
- 4704 -
e fi u to
11
6 ö U bq o
H U < C*
Dİ* i 01
0) •ö
Ö s:
Kadro Sdedi
09
12
10
2
2
1
1
2
2
90
Kadro Adı
12
10
2 2
1
1
2
2
Devam)
Racjyo.löji (Diggnostik) Servisi Klinik Şefi
Radyasyon Onkolojisi Servisi Klinik Şefi
Anestesi ve Reanimasyon Servisi Klinik Şefi
Hematoloji Servisi Klinik Şefi
Mikrobiyoloji Servisi Klinik Şefi
Patoloji Servisi Klinik Şefi
Diş Hekimliği Servisi Klinik Şefi
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Servisi Klinik Şefi
Psikiyatri Servisi Klini'k Şefi
Adli Tıp-Servisi Klinik Şefi
Deri ve Zührevi Hastalıklar Servisi Klinik Şefi
IMöroşirürji Servisi Klinik Şefi
Nöroloji Servisi Klinik Şefi
Kardiyoloji Servisi Klinik Şefi
Dahiliye Uzmanı
Cerrahi Uzmanı
Göğüs-Kalp ve Damar- Cerrahisi Uzmanı
Çocuk Cerrahisi Uzmanı
Kardiyoloji Uzmanı
Onkoloji Uzmanı
Nükleer Tıp Uzmanı
Plâstik ve Rekonstruktif Cerrahi Uzmanı
D e r e c e )area
18 B
. 18 B
18 B
18 B
18 B
18 B
18 B
18 B
18 B
18 B
. 18 B
18 B
18 B
18 B
15-16-17 B ;
15-16-17 B
15-16-17 B
'15 -16-17 B
15-16-17 B
15-16-17 B
15-16-17 B
15-16-17 B
Mürihaİ
Münhal
Münhal
Münhal
Münhal
Münhal
Münhal
Münhal
Münhal
Münhal
(Münhal
Münhal
k Münhal
6 Münhal
2 Münhal
2 Münhal
Münhal
Münhal
2 Münhal
2 Münhal
A ç ı k l a n a
4705/.
- 47P5 .-
/c / *•< 7 w 1 •
/
~ı
ıfi t
E ö U b~
-P O H U < C* M
adde
K airo Sdedi K a d r e A d ı
/c / *•< 7 w 1 •
/
~ı
ıfi t
E ö U b~
-P O H U < C* M
adde
0 9 90
K a d r e A d ı
1
11 •1 01 (devam) . .
I 1 1 Getiatri Uzmanı
i I 1 1 Endokrinoloji Uzmanı
I I i 10 10 "Kadın ve Doğum Hastalıkları Uzmanı I ( 10 10 Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı
| 6 6 Kulak-Burun-Boğaz Hastalıkları Uzmanı
t I 6 • 6 Gaz Hastalıkları Uzmanı
\ ? 10" 10 Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı I I I .6 _ 6 ' ' Üroloji Uzmanı I î 12 12 Anestezi ve Reaminasyon Uzmanı I 1 j 6 6 Radyoloji (Diagnostik) Uzmanı
2 2 Radyasyon Onkolojisi Uzmanı
t» Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı
3 3 Göğüs Hastalıkları Uzmanı
4 k Psikiyatri Uzmanı
2 2 Nöroloji Uzmanı
2 2 Mikrobiyoloji Uzmanı
2 2 Hematoloji Uzmanı
| 2 2 Patoloji Uzmanı
Deri ve Zührevi Hastalıkları Uzmanı
1 1 Adli Tıp Uzmanı
2 2 Nöroşirürji Uzmanı
1 1 Ortodonti Uzmanı
Derece Barem Açıklama .
II 15-16-17 B ... Münhal
II 15-16-17 B Münhal.
II 15-16-17 B 6 Münhal
II 15-16-17 B
II 15-16-17 B 6 Münhal
II 15-16-17 B 3 Münhal
15-16-17 B 8 Münhal
II 15-16-17 B k Münhal
II 15-16-17 B 6 Münhal
II 15-16-17 B 5 Münhal " ' T T 15-16-17 B 2 Münhal
1 II 15-16-17 B 3 Münhal
II 15-16-17 B I |3 Münhal
II 15-16-17 B 3 Münhal
. 15-16-17 B 1 Münhal
15-16-17 B 1 Münhal
II . 15-16-17 B 1 Münhal
II 15-16-17 B 1 Münhal
II 15-16-17 B 2 Münhal
15-16-17 B Münhal
II 15-16-17 B 1 Münhal
II 15-16-17 B , Münhal i • 1
ı ;
i 4706/;.. '
1 / ^ / İ0
£ t L
O ^ öaeaı Ksirc A-'ı - 4/Ub -
Q £
• P O ı H P < 24
C 3 S 09 - 90
11 Ok 01
s
(devam)
2 2 Bi'ş Ve Çene Cerrahisi II : 15-16-17 B 2 Münhal
1 1 Diş Protezi Uzmanı II 15-16-17 B S Münhal
I 16 16 "İlk Yardım Nöbetçi Doktoru IH !
<12-13-14-15-İ-1616
Münhal
2 2 Cezaevi Doktoru
Mühendislik ve Mimarlık Hizmetleri Sınıfı
III 12-13-1*» 15-16
2 Münhal
•2 2 Baş Mühendis I 16 2 Münhal
1 1 . , Makine Mühendisi II 13-1^-15 Münhal
1 Elektronik Mühendisi " II 13-14-15 Münhal
1 1 1
1 1 1
Elektrik Mühendisi Elektrik Mühendisi Makine Mühendisi
Al III 11-12-13
M i
1 1 İnşaat Mühendisi III 11-12-13 Münhal ! 1 1 Elektronik Mühendisi III 11-12-13 t
1 1 Mimar
Paramedikal Hizmetleri Sınıfı
III 11-12-13 Münhal
I
3 3 Hastane Amiri I 16 2 Münhal
5 5 Baş Hemşire I '16 5 Münhal
1 1 Radyografer I 16 Münhal
1 1 Kan Bankası Sorumlusu ; i 16 Münhal
i» <4 Tıbbi Kimyager-BiyoİDg-Biyokimyager-Mikrobiyalog I 16 Münhal
*
1 1 Genetik Uzmanı
î
I 16
i
Münhal
i i
4707/.
Â
n £ 60 1 o 1 t | A
lt
Program
Madde
Kairo fidedi
q./u;
Kadre Adı Derece Barem A ç ı k l a s a Â
n £ 60 1 o 1 t | A
lt
Program
Madde
0 9 - 90
q./u;
Kadre Adı Derece Barem A ç ı k l a s a
t
| 11 Ok* 01
t *
(devam) I
1 1 Klinik PsikolUğu" I 16 Münhal -
j 1 1 Fizyoterapist I 16 Münhal ...... i ! |
1 1 ' Diyetisyen 16 Münhal I 1 |
1 1 Tıbbi Fizikçi I 16 Münhal
j Baş Hemşire Yardımcısı II 13-14-15 2 Münhal i 3 Tıbbi Kimyager-Biyolog-Biyokimyager-Mikrobiyolog II 13-14-15 1 1 Genetik Uzmanı 13-14-15 Münhal i t |
.1 1 • • Ddiyolog II 13-14-15 Münhal
i Hastane Amiri II 13-14-15 1 Münhal t
31 31 Mesul Hemşire II 13-14-15 19 Münhal
1 1 Klinik Psikologu " II 13-14-15 Münhal
I * 4 Fizyoterapist II 13-14-15 4 Münhal
1 1 Diyetisyen II 1
13-14-15 Münhal
1 1 Tıbbi Fizikçi II 13-14-15 Münhal
1 1 Tıbbi/Psikiyatrik Sosyal Hizmet Memuru .13-14-15 Münhal
1 1 Konuşma Terapisti 13-14-15 Münhal
Radyografer II .13-14-15 1 Münhal
1 1 Radyoterapist 13-14-15 Münhal
1 1 Mesleki Terapist 13-14-15 Münhal
60 60 Yüksek Hemşire III
i
11-12-13
i
35 Münhal
i \
4708/.
^/uo -
e a u b: o u < p*
-M
04
o r
C3 Ö
01
Kadro âdedi
o?
20
2
ı»
3
b 8
2
.. 1
1
it
1
2
1
2
3 5
-
20
2
it
3
«1 8 2
1
1
it
1
2
1
2
3 5
K^drc Adı
(devam)
Tıbbi' Kimyageî-Biyolog-Biyokimyager-Mikrobiyolog
Klinik Psikologu
Diyetisyen
Radyografer
Jtedyateraniat Fizyoterapist
Hastane Amiri
Mesleki Terapist
Tıbbi Fizikçi
Odiyolog
Tıbbi/Psikiyatrik Sosyal Hizmet Memuru
Konuşma Terapisti
Ecza ve Kimya Hizmetleri Sınıfı
Eczacı
Biyokimya Uzmanı
Biyokimya Uzmanı
Eczacı Eczacı
Derece Barem A ç ı k l a s a
III
III
III
III ffif III
III
III
III
III
' ÎII
11-12-13
11-12-13
11-12-13
11-12-13
11-12-13
11-12-13
11-12-13
11-12-13
11-12-13
11-12-13
10.Münhal
1 Münhal
3 Münhal
1 Münhal
1 Mil 2 Münhal
2 Münhal Münhal
1
Münhal
it Münhal
Münhal
I
I
II
II III
16
16
13- 1i+-15
13-1it-15 11-12-13
2 Münhal
2 Münhal
1 Münhal
4709/
âdedi Kadre dı "
4 7 0 9
- Derece Bar em Açıklama
r>r\ o? 90
(devam) ... - -
Yardımcı Ecza,Kimya ve Paramedikal Hiz.Sınıfı . . •
1 1 Eczacı Kalfası I 1^-15 Münhal
\ 1 1
JRadyoterapist Radyografer Anestezi Teknisyeni/Hemşiresi
I I I
Kt-15 U-15 U-15
Münhal
m m
1 Tıp Lİboratuvarı Teknisyeni I U-15 Münhal
1 1 Diş Teknisyeni I 11+-15 Münhal
2 Eczacı Kalfası II 12-13 2 Münhal
'1
1 -1
1 2 1
- "1, ' 1 2 1 2 1
^ ^ ^ ^ ^ a f u v a r ı Teknisyeni Diş Teknisyeni Anestezi Teknisyeni Hemşiresi Nükleer Tıp Teknisyeni Radyografer •• Nükleer Tıp Teknisyeni ı-
H
1—t'—'
1—1
ı—1
12-13
' m
m ı
Münhal
M İ
1 1 Radyoterapist III 11-12 Münhal
6 6 Anestezi Teknisyeni/Hemşiresi III 11-12 3 Münhal
2 2 Mesleki Terapist III 11-12 2 Münhal
k k Eczacı Kalfası 11-12 3 Münhal
2 2 Tıp Laboratuvarı Teknisyeni 11-12 2 Münhal
3 3 Radyografer III • 11-12 3 Münhal
1 1 Patoloji Teknisyeni III 11-12 Münhal
U k Tıp Laboratuvarı Teknisyeni im- 7-8-9-1D 2 Münhal
8 8 Eczacı Kalfası im 7-8-9-10
8 8 Radyografer im 7-8-9-10 3 Münhal
•
4710/...
e <3 'M tL
-« o7
I u < u
0<t
o xs Xİ ö S
01
Kadro fidedi
r1 03
2
2
2
90
2
2
2
-t / 1 u
Kadre Adı
(devam)
Radyoterapist
Mesleki Terapist
Patoloji Teknisyeni
u t*
t-oeıiK-nemşıreıiK nızmeiieıı oaihij.
Ebe
.10 10 Hemşire
8 8 Ebe
~ua •
kO Hemşire - - ...
12 12 Ebe
90 90 Hemşire
15 15 Ebe
190 190 Hemşire
Teknisyen Hizmetleri Sınıfı
1 1 Bakım Onarım Şubesi Elektrik Atölye Şefi
1 1 Bakım Onarım Şubesi Makine Atölye Şefi
1 1 Bakım Onarım Şubesi Elektronik Atölye Şefi
3 3 Teknisyen
12 12 Teknisyen
1 1 Mimarlık Teknisyeni
10 10 Teknisyen
Derece Barea Açıklaaa.
IV/ 7-8-9-10 2 Münhaİ
IV 7-8-9-10 2 Münhal
IV 7-8-9-10 2 Münhal
I 14-15 4 Münhal
I 14-15 10 Münhal
II 12-13
II 12-13 22 Münhal
III . 11-12 3 Münhal
III 11-12 2 Münhal
IV 7-8-9-1D 3 Münhal
iv 7-8-9-10 87 Münhal
I . 14-15
I 14-15
I . 14-15 Münhal
II 12-13 3 Münhal
III 11-12 9 Münhal
IV 7-8-9-10 Münhal IV 7-8-9-10 9 Münhal
4711/.
Kadro Adı
5 5
10 10
-20 - 20
1 1
1 1
2 2
1 1
2 2
8 8
5 5
4
6
21
20
52
4
6
21
20
52
(devam) ._
Teknisyen Yardımcılığı Hizmetleri Sınıfı
Teknisyen Yardımcısı
Sanatkâr (Vasıflı Eleman)
Araç Sürücülüğü ve Araç Bakım ve Onarım Hizmetleri Sınıfı
Araç Bakım Memuru
Ambulans Şoförü
Ambulans Şoförü
Mali Hizmetler Sınıfı
Ambar ve Envanter İşleri Sorumlusu
Ambar ve Enfante» İşleri Memuru
Ambar ve Envanter İşleri Memuru
Muhasebe Sorumlusu
Muhasebe Memuru
Muhasebe Memuru
Levazım ve Ambar Memuru
Kitabet Hizmetleri Sınıfı
Kâtip
Kâtip
Kâtip
Bilgisayar Kayıt Memuru
Kâtip
Derece Barem Açıklasa
I
II
I
I
II
I
II
III
I
II
III
III
I
II
III
III
IV
7-8-9-10
4-5-6
7-8-9-10
7-8-9-10
4-5-6
15-16
12-13-14
10-11-12
15-16
12-13-14
10-11-12
10-11-12
13-14
11-12
9-10
9-10
5-6-7-8
5 Münhal
12 Münhal
5 Münhal
10 Münhal
20 Münhal
Münhal
Münhal
Münhal
1 Münhal
7 Münhal
4 Münhal
İ1 Münhal
4 Münhal
15 Münhal
20 Münhal
41 Münhal
4712/.
(1 fcû
c t-, ti
o -d
Sdedi - H / İ L . -
Kadre > .. o u
Al t
Fro Ö
S 89 - 90
t
| 11 I
04 01 (devam)
Yardımcı Genel Hizmetler Sınıfı
I I 5 5 Santral Memuru I i i 14 14 Santral Memuru I \ t t 2 2 îşçi Başı
j 2 2 Genel Hizmet Görevlisi (Morgcu)
! ! i
7 7 Genel Hizmet Görevlisi
Aşçılık ve ĞarBon Hizmetleri Sınıfı I I I "6 -- -6
»
Aşçı Başı ._. .. I » j
6 6 Aşçı I <
t 1
15 15 Aşçı
Odacı ve Şoför Hizmetleri Sınıfı
6 6 Odacı/Şoför
j 11 11 Odacı
i
32 32 Odacı
!
i ll8 S t
11« Toplam l 22 22 Asistan Hekim
1 03
I 175 175. işçi
I i f 5/j
13* 13*? ToplaM
1 1 1
1 t
j
;rece Dar em AÇ İKİ
I 7-8-9 2 Münhal
II 4-5-6 14 Münhal
I 7-8-9 2 Münhal
I 7-8-9 2 Münhal
II 4-5-6 7 Münhal
I 8-9 3 Münhal
II 5-6-7 4 Münhal
III 4 9 Münhal
I . 8-9 6 Münhal -
I 8-9 9 Münhal
II 4-5-6-7 5 Münhal
III • 12-13-14-15-16
I i
4713/.
- 4713 -
Kadre Adı
(Devam) ...--•
Geçici Personelin Kadrolanması (Özel Kurallar Yasası (22/1984, 30/1984, 37/1984, 8/1985) ile ihdas edilen.
EK KADROLAR
Tabiblik Hizmetleri Sınıfı
Mütehassıs Hekim 1
Diş Hekimi
Mühendislik ve Mimarlık Hizmetleri Sınıfı
II. Sınıf Mühendis
Paramedikal Hizmetler Sınıfı
Fizyoterapist
Diyetisyen
III. Sınıf Hastahane Amiri
Klinik Psikolojist
II. Sınıf Tıp Laboratuvar Teknisyeni
D e r e c e Barem Açıklacıa
II 15-16-17B
• - . . . .
III 12-13-14-15-16
III 11-12-13 •
III 11-12-13
III 11-12-13
III •11-12-13
III 11-12-13 I
III 11-12-13 i
i 1
4714/...
s Ö k fc£
-M O H U < Cm
O •d •ö a s
Kadro Sdedi
6
2 2
k3
10
16
90
6
2
2
kG
10
4714
Kadre Adı
16
(devam) . , . - -
Ecza ve Kimya Hizmetleri Sınıfı
"II Sınıf Eczacı
Kimya Laboratuvar Teknisyeni
Kimyager
Yardımcı Ecza-Kimya ve Paramedikal , Hikmetleri Sınıfı
Eczacı Kalfası " "
Tıp Laboratuvar Teknisyen Asistanı
Radyografer Yardımcısı. .
Kitabet Hizmetleri Sınıfı
Katip Yardımcısı
Teknisyen Yardımcılığı Hizmetleri Sınıfı
Sanatkâr (Vasıflı Eleman)
Araç Sürücülüğü ve Araç Bakım ve Onarım Hizmetleri Sınıfı
Ambulans Şoförü
Aşçılık ve Garsonluk Hizmetleri Sınıfı
II.Sınıf Aşçı
Odacı ve Şoför Hizmetleri Sınıfı
II.Sınıf Odacı
I
Derece Barem Açıklama
III
III
III
IV
IV
-IV
IV
II
II
II
II
11-12-13 11-12-13
'11-12-13
7-8-9-10
'7-8-9-10
7-8-9-10
,5-6-7-8
4-5-6
•4-5-6
4-5-6-7
4715/,
s o k b£
-M O I U
< Ch
04
o -d 'Ö ö S
06
- 4715
Kadro fidedi Kadro Adı
09 • 90
(devam)
Ya-rdımcı Genel-Hizmetler Sınıfı
9 9 Genel Hizmet Görevlisi
2 2 •Santral Operatörü
153
6
149
a
151 /O \ iO~«t
Sözleşmeli Personel
Genel Toplam
Derece Barem Açıklama '
"II II
4-5-6 4-5-6
2 Münhal
4716/...
- 4716 -
Bir izahat vereyim Sayın Başkan. Bilindiği üzere yıl
içerisinde 31 Aralık'tan sonra yıl içerisinde geçen teşkilât
yasaları Bütçe Yasasının verdiği bu hükme göre otoraatikman
yerine getirilir. Bu ise Komisyonda Bütçe Görüşmeleri
tamamlandıktan sonra ilân edildiği için şu safhada verilmesi
icapettiğini ifade etmek istiyorum, ondan dolayı sunulmuştur.
Efendim?
ERGİN ABDULLAH (Gazi Mağusa) (Yerinden) - Geç kaldınız
Sayın Bakan,daha önceden geçirdik onları.
MEHMET BAYRAM (Devamla) - Hayır Sayın Ergin Abdullah. ı
Resmi Gazetede yayınladığı tarihte verilir.
ERGİN ABDULLAH (Yerinden) (Devamla) - Anayasa Mahkemesinde
sonuçlanmamış mı?
MEHMET BAYRAM (Devamla) - Sonuçlandıktan sonra ilan
edilmiştir ama Bütçe görüşmeleri Komisyonda tamamlanmıştır.
Dolayısıyla şey edilir. Eğer 31 Aralık'tan sonra olmuş
olsaydlı burada...
ERGİN ABDULLAH (Yerinden) (Devamla) - Gözünüzden kaçtı.
MEHMET BAYRAM (Devamla) - Hayır gözümüzden kaçmadı.
Burada zaten önemli bir şey yoktu, otomatikman zaten Bütçe
Yasası o yetkiyi vermektedir. Teşekkür ederim.
4717/.
- 4717 -
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri; zannedersem açıklık
kazanmıştır. Herhangi bir bütçe artırması öngörülmemektedir.
Ki, Hükümet o yetkiye sahiptir esasında. Ama öyle bir
öneri ile gelmiyor. Yalnız oradaki kalemi fonksiyonlar
itibarı ile ikiye bölüyor. îki dairenin çalışmasına
olanak vermek için. Buyurun Sayın Sağlık Bakanı.
SALIK VE SOSYAL YARDIM BAKANI Dr.MUSTAFA
ERBÎLEN - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'nın 1990 Mali Yılı Bütçesi'nin görüşülmesine
başlamadan önce, tartışmalara yardımcı olmak ve sağlıklı görüş ve önerilerin
sunulabilmesine imkan sağlamak amacıyla sağlık sektöründe ve Bakanlığımın görev
alanına piren sosyal konulardaki gelişmeler hakkında Meclis Genel Kurulu'na •
bilgi vermekte yarar görmekteyim.
Kalkınma yarışı İçinde bulunan bir dünyada : yaşıyoruz ve günümüz dünyasında
sürdürülen kalkınma çabalarında toplumların sağlığı, çevrenin korunması ve
çevre sağlığının güçlendirilmesi önde gelen amaçlardan biri haline gelmiştir.
Kalkınmanın esas amacı, insanların sağlığını ve mutluluğunu sağlamak ve sağlıklı
ve mutlu insanlardan oluşan bir toplum yaratmaktır. Bu nedenledir ki çağdaş
dünyamızda^değişik kalkınma yöntemleri izleyen ve değişik kalkınma hızlarına
sahip olan ülkelerin değişmeyen ortak yanlarının başında, en yüksek standartlara
ulaşmış sağlık hizmetlerini sağlamak gelmektedir. KKTC'nde bizim de temel
amacımız ve hedefimiz, halkınıza günümüz teknolojisine uygun en yüksek
standartlara sahip bir sağlık hizmeti sunmak ve insanlarımızın sağlık ve mutluluk-
larını daha da artırmaktır.
Sağlık alanında bilmemizgeneketf temel ilke, sağlığın hastalıktan önce geldiğidir.
Bu ilkenin daha açık ifadesi, koruyucu sağlık hizmetlerine öncelik verilmesidir.
Biz de ülkemizde bu gereği yerine getirmekteyiz. Bunun için de Hükümetimiz ve •
Bakanlığım, bireyci sağlık anlayışı yerine toplum sağlığı anlayışını benimsemiş
4718/.
- 4718 -
ve politikalarını buna göre tesbit etmiştir. Bu politikaların temeli,Dflnya Sağlık
örgütü'nün kabul ettiği Hedefler Belgesi'ndeki ilkelere dayandırılmıştır. Hedefler
Belgesi'ndeki ilkeler çerçevesinde devletin temel görevi, ihtiyacı olan herkese
yeterli düzeyde, insanca ve etkin bir sağlık hizmeti sağlamak ve sağlık hizmetle-
rinde kaynakların verimli kullanımını gerçekleştirmektir. İşte bu anlayış içinde „
Hükümetimizin ve Bakanlığımın sağlık politikası, Anayasamızın öngördüğü ilkeler
doğrultusunda UBP'nin benimsediği sosyal devlet anlayışına uygun olarak,
yurttaşlarımıza sağlık hizmetlerini en etkin bir şekilde ve eşit olarak götürmek, • < i ,
ülke sathında yaygınlaştırmak; sağlık hizmetlerini çağdaş normlara yükseltmekle ,
sağlıklı bir toplum yaratmaktır. Temel sağlık politikamızıg ışığında, Dünyaf^
Sağlık örgütü'nün belirlediği geliştirici, koruyucu, tedavi ve rehabilite edici
sağlık hizmetlerini daha da etkinleştirmek hedeflerimizin batında gelmektedir. * , . . .
Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,
Sağlık hizmetlerini, Temel Sağlık Hizmetleri ve Tedavi Edici Sağlık Hizmetleri
olmak üzere iki ana grupta yürütmekteyiz. Temel Sağlık Hizmetleri çerçevesinde
toplumu hastalıklardan korumak, insan ömrünü uzatmak, beden ve ruh sağlığını
yükseltmek amacıyla çevrenin sağlık koşullarını iyileştirmek, sıtma, tüberküloz
ve diğer bulaşıcı hastalıklarda endemik veya herediter hastalıkları kontrol
altına almak, su ve gıda kontrollerini yapmak, sağlıklı beslenmeyi sağlamak,, .
ana-çocuk sağlığı hizmeti sunmak, ilk basamak hekimliği kapsamında hastalar*,
muayene, tedavi, sevk ve takip etmek ve halkın sağlık eğitimi ile ilgili
çalışmalar yürütülmektedir. Temel Sağlık Hizmetleri kapsamında, çevre sağlığı
hizmetleri, ana ve çocuk sağlığı hizmetleri, bağışıklık ve aşı uygulama hizmetleri^
verildikte; bulaşıcı ve salgın hastalıklara karşı programları uygulanmakta,
bulaşıcı olmayan diğer endirek, genetik ve sosyal hastalıklarla savaş yürOtOlaekte; • :-. * . -ı ;
- I :
acil ve ilk yardım olguları muayene ve tedavi edilmekte, zorunlu ilaçlar ' T 7 •, .y
verilmekte ve sağlık eğitimi yapılmak süretiyle Halkımıza çok genif içerikli
sağlık hizmetleri sunulmaktadır.
4719/..
V
T
- 4719 -
Yatırımlardaki bu olağanüstü yıllık artış sonucunda devletin sağlık sektöründe
gerçekleştirdiği yatırımlar 1985-1988 döşeminde 1664.7 oranında reel olarak
artmıştır. 1989 yılı gerçekleşme tahminine göre de, 1989 yılında sağlık yatırımları,
1988 yılına göre reel olarak X84.6 oranında artmıştır.
Hükümetimizin ve Bakanlığımın uygulamaya koyduğu yatırım politikası soncuoda ı
sağlık sektörü yatırımlarındaki yıllık artış hızı ülkemizde gerçekleştirilen
toplam sabit sermaye yatırımlarının yıllık ortalama artış hızının üstünde t.
olmuştur. Sağlık sektförü yatırımlarında meydana gelen hıplı artışlar sonucunda, 1
sağlık yatırımlarının, 1983-1985 döneminde toplam sabit sermaye yatırımlarındaki V J
%0.2 oranındaki payı, 1986-1989 döneminde sürekli bir artışla %2.4'e yükselmiştir ,
Yine 1986-1989 döneminde sağlık yatırımlarının, devletin kamu hizmetleri sektöründe
gerçekleştirdiği toplam yatırımlardaki % 2.4 oranındaki payı istikrarlı bir artışla
1988 yılında % 20.2'ye yükselmiştir. 1989 yılı sabit sermaye yatırımları gerçekleşme
tahminine göre de sağlık sektörü yatırımlarının toplam kamu hizmetleri yatırımların-
daki payı % 26.2'ye ulaşmıştır.
Sağlık sektörü yatırımlarında gözlemlenen bir diğer önemli nokta da, bu yatımların
Gayri Safi Milli Hasıla'daki payının artışıdır. Sağlık yatırımlarının Gayri'Safi
Milli Hasıla'daki payı 1983-1985 döneminde t 0.2'den % 0.1'e düşerken, sağlık
sektförüne yönelik yeni politikaların etkisiyle 1986-1988 döneminde sürekli bir
artışla % 0.3'e yükselmiştir. 1989 yılı sabit sermaye yatırımları gerçekleşme
tahminine göre de sağlık sektörü yatırımlarının Gayri Safi Milli Hasıla'daki payı ~
% 0.4'e ulaşmıştır.
içerikli"'1
Hükümetimizin, sosyal devlet anlayışına dayalı olarak uyguladığı sosyali politikaların
bir yansıması olarak ortaya çıkan sağlık sektörü yatırımlarındaki olağanüstü
gelişmeler sonucunda kamu sağlık kuruluşları ve yatak sayıları hızla artmıştır.
Bu gelişmelerin sonucunda bir yandan köy ve kentlerimizdeki temel sağlık birimleri
4720/.
- 4720 -
kurularak ve geliştirilerek halkımıza koruyucu ve tedavi edici sağlık
hizmetleri yaygın bir şekilde sunulmuş; diğer yandan de büyük merkezlerde
modern teknoljinin mümkün olduğu ölçüde bütün unsurlarından yararlanabilen
tıp birimlerini kurup işleterek dünya tıbbının gelişmelerinden halkımızın da
yararlandınlmnası sağlanmıştır.
1
i " M f v •» i 1
ı « i'
Gerçekleştirilen sağlık yatırımlarıyla 198331988 döneminde sağlık kurunu
sayısı yılda ortalama % 5.6. oranında olmak üzere toplam %31.3 oranında artmış,
ve 16'dan 21'e yükselmiştir. Bu döeemde ftfstane sayısı X 50 oranında artır ılarakjj
6'dan 9'a ; sağlık merkezi sayısı da X20 oranında artırıflarak 10'dan 12'ye
çıkarılmıştır. Böylece beş yıllık dönem içinde kırsal alanda ilk basamak hekimlik
hizmeti veren sağlık merkezleri beşte bir oranında artırılmış ve sağlık
nJ
H
hizmetlerinin kırsal alana daha yoğun ve etkin bir biçimde götürülmesi sağlanmıştır.;'
Ayni dönemde kentsel alanda ikinci ve üçüncü basamak hekimlik hizmeti veren
hastane sayılarının yarı yarıya artırılması sonucunda kentlerdi de sağlık
hizmetlerine etkinlik ve yoğunluk kazandırılmıştır.
Kamu sektftfflnde sağlık kurumlarında artış ve sağlık hizmetlerinde etkinlik
sağlanırken, 1983-1989 döneminde özel sektörde hizmet veren özel sağlık
kurumlarında da % 36 oranında artış Ölmüş ve ülkemizdeki klinik -muayenehane
sayısı 125'den 170'e yükselmiştir.
i > -T î ,
! [ f%"
I <
t5. İP
V •
W "Vr'Ü
t
ülkemizde, sağlık kurumlarındaki artışa paralel olarak toplam yatak sayısı da
artmıştır. 1983-1989 döneminde kamu ve özel sektör sağlık kmpmlarındaki yatak
sayısı % 23.5 oranında artmış ve toplam yatak sayısı 879*dan 1,086'ya yükselmiştir.
Yatak sayısında meydana gelen artış sonucunda yatak başına düşen kişi sayısı
177 kişiden 156 kişiye İnmiştir. Bir başka ifade ile ülkemizde her bin kişiye
1983 yılında 5.6 yatak düşerken, 1989 yılında her bin kişiye 6.4 yatak
düşmektedir.
4721/...
1
V» s
->4J1,
'M
ÇVr
•M
» - 4721 -HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Gazi Mağusa) (Yerinden) Geçen
sene sen de söyledin bunları Sayın Bakan.
MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) -Tedavi Edici Sağlık Hizmetleri çerçevsinde ise Hastane ve Sağlık Merkezleri gibi
tedavi edici kurumlar tarafından ayakta ve yatılı olarak yürütülen İkinci ve
üçüncü Basamak Hekimliği hizmetleri verilmektedir.
Hattanelerimizöe. halkımıza, esas olan tedavi hizmetleri yanında çeşitli uzmanlık
dallarında poliklinik, Hematoloji, Biyokimya, Mikrobiyoloji, Patoloji laboratuvar-
ları, Röntgen Laboratuvarları, Invasiv Kardiyoloji Laboratuvarı, Fizik Vedavi ve ' ' «
Rehabilitasyon Departmanı, çeşitli ameliyathaneler ve diğer tedavi bölümleri İle
de hizmet verilmektedir.
Sosyal devlet anlayışımızın bir gereği olarak kamu görevlileri ve eneklileri ile.
Devlet .işçileri hastanelerimizden bedava yararlanmaktadırlar. Bunlar yanında
Sosyal Sigortalılar ve sigorta emeklileri ile bunların bakmakla yükümlü oldukları <
eş ve çocuklarına da her türlü sağlık hizmeti hastane ve sağlık merkezleriaizce
karşılıksız verilmektedir. Bu vatandaşlarımıza ait sağlık harcamaları daha sonra r
Sosyal Sigortalr Dairesi'nden talep edilmektedir.
- > * a f 1
^Vti -! J'-> * S*
» » 0*0 ' î*
, tŞ
Hastanelerimiz yanında, politikamız gereği nüfusu 5000 ile 10.000 arasında olan Jfi
yerleşim bölgelerimizde kurduğumuz Sağlık Merkezleri'nde de halkımıza sağlık
hizmetleri verilmektedir. Pratisyen hekimlerimizin sorumluğu altında hizmet
veren Sağlık Merkezlerimizi, genellikle Birinci Basamak Hekimlik hizmetlerinde
Koruyucu Hekimlik görevlerini yürütmektedirler.
W •rj'i
Yurt içinde halkımıza verilen sağlık hizmetleri yanında, ülkemizde tedavisi
olmayan hastalık vak'aları için yurttaşlarımız süratle yurt dışına tedaviye
gönderilmektedirler.
•i',
Hükümetimizin ve Bakanlığımın benimseyip uygulamaya koyduğu toplum sağlığı ,
anlayışının bir gereği olarak , toplum sağlığına hizmeti dahah fazla değerlen-
dirmek, için toplum sağlığına hizmet veren kuruluşları artırmak ve geliştirmek;
' V
J!
4722/.
- 4722 -
t>
sağlık hizmetlerinde çalışan elemanları yetiştirmek ve sayılarını artırmak ı
amacıyla etkin programlar uygulamaktayız. Özellikle 1985 yılından itibaren
mevcut olanaklarımızı en verimli şekilde kullanmak ve sağlık hizmetlerimizi \j
sayı ve etkinlik bakımından daha yüksek bir düzeye- yükseltmek için çabalarımızı t rb
yoğunlaştırmış bulunmaktayız. Sağlık alanındaki bu ; tartarımızın ve uygulaaala-C<". 'Ij
rımızın olumlu ve başarılı sonuçlarını hep birlikte almaktayız. Son yıllarda >
özellikle 1983-1989 döneminde ülkemizde sağlık hizmetlerinin çeşitlendirilmesine ' ;
ve çağdaş normlara ulaştırılmasına gösterilen büyük özen, günümüzde sonuçlarını t
vermektedir. 1983-1989 döneminde sağlık yatırımlarında, sağlık kurumlarımla, ,H|lılıJ
personelinde önemli gelişmeler olmuş ve sağlık hizmetleri kentlerden kırsal alana.>M • >\
yaygınlaştırılmış ve bu hizmetlerin etkinliği artırılmıştır. ı
t»' ••
Sağlık hizmetlerinde etkinliği artırmak ve bu hizmetlerin standardını en yüksek
düzeye çıkartabilmek için sağlık sektörüne yönelik yatırımlarda, personel ^
alımında ve eğitiminde ve organizasyon alanında yeni pttitikalar uygulamaya
konmuştur. Uygulamaya konan yeni politikalar sonucunda sağlık alanında yeni bir
dönem başlamıştır. Bu dönemde sağlık sektörü yatırımlarının toplam yatırımlardaki
ve GSMH'daki payı yükselmiş ve devletin sağlık sektörüne yönelik yatırımlarında
hızlı artış meydana gelmiştir. Sağlık sektörüne yönelik yatırımlardaki yoğunlaşma
sonucunda, sağlık alanında gerçekleştirilen yatırımların yıllık artış hızı ^ >
büyümüştür. 1983-1985 döneminde sağlık sektöründe gerçekleştirilen sabit
sermsıye yatırımlarının yıllık orUiama reel artış hızı %10.2 oranında iken
1985 yılından itibaren sağlık sektörüne ve yatırımlarına dönük uyuglamaya
koyduğumuz yeni politika ve anlayış sonucunda 1985-1988 döneminde sağlık
yatırımlarının yıllık artalama reel artış hızı %50.2'ye yükselmiştir.
' ; ' it . * *'
4723/.
- 4723 -
i, Uf
Bu noktada şunu memnuniyetle belirtmek isterim ki OECD'nin sağlık alanında
yayınltdtğı istatistiklere göre yatak-nüfus ilişkisi yönünden dünya standartları
bazında oldukça iyi bir durumdayız ve gelişmiş bir ç6k OECD ülkesinde yatak
başına düşen kişi sayısı ülkemizde daha azdır.
Bakanlığımın, sağlık kurumlarında artış ve gelişme sağlarken, sağlık hizmetlerinin • • - t . .
aksamaması ve etkinleştirilerek artırılması için de sağlık personeli istihdamına t;
ağırlık vermiştir. Böylece sağlık personeli sayısında hızlı bir artış gerçekleş-
tirilmiştir. 1983 - 1989 döneminde doktor sayısı % 55.2 oranında artmış ve 2231ten | i
346'ya yükselmiştir. Bu gilişme sonucunda 1983 yılında 10,000 kişiye düşen doktor j,
sayısı 14*iken 1989 yılında 20'ye yükselmiştir. 1983-1989 döneminde hemşire "" it ' t
hastabakıcı sayısı %39.9, ebe sayısı da %31.6 oranında artmıştır. Böylece son j,
altı yıllık dönemde hBşiro-hasfatekı®^ı sayısı 243'ten 340'a «e ebe sayısı da »
19'dan 25'e ulaşmıştır. Hemşire ve hastabakıcı sayısındaki artış sonucunda 1983?
1989 döneminde hemşire-hastabakıcı başına düşen kişi sayısı azalmış ve 640.'tan 496!e i
düşmüştür. Bu olumlu gelişmeye rağmen sağlık servislerimdeki artış dikkate ı
alındığında sağlık personeli sayısındak artış bizce yeterli değildir, ve bu
personelin artırılmasına büyük bir ihtiyaç vardır.
Sayın Başkan, Sayın Milletvekilleri,
Sağlık Kurumlarıyla, sağlık personeli ile ve modern sağlpk cihazlarıyla
etkinleştirilerek yaygınlaştırılan sağlık hizmetlerinden vatandaşlarımız yoğun
bir şekilde yararlanmaktâdtr. Sağlık hizmetlerinin verimli ve etkin olarak
halkımıza sunulması sonucunda sağlık kurumlarımızdan, son derece yüksek sayıdaki
vatandaşımız yararlanmaktadır. Bir örnek olarak 1989 Ekim ayı sonuna kadar
polikliniklere hasta başvuru sayısının 147,893, İlk yardım hizmeti verilin hasta:
sayısının 61,803, hastanelerimize tedavi için yatan hasta sayısının 9,194, t
diş bakımı ve tedavisi için başvuruda bulunan hasta sayısının 18,875 ve hastane-
lerimizdeki eczanelerden 299,571 adet ilaç verildiği ve on aylık dönemde 36,751
kişiye toplam 45,429 adet röntgen çekildiğini gösterebiliriz.
4724/.
- 4724 -
Ortaya koyduğum bu örnekler, Sağlık Servislerimizin yoğunluk durumunu ve halkımıza '
sunduğu sağlık hizmetlerinin boyutunu açıkça göstermektedir. Halkımıza £ftylesi
büyük boyutlara varan sağlık hizmetlerinin götürülmesinde hiç kuşkusuz sağlık
kurumlarında, personelinde, sağlık hizmetlerinin verimliliğinde ve etkenliğinde »ağlanan
artışlar etkili olmuş ve bütün sağlık personelimizin özverili ve insan sevgisiyle ^
dolu çalışmaları rol oynamıştır. Burada sağlık personeline, çalışmalarında gösterdiği
üstün performans ve özveri için huzurlarınızda teşekkür ederim.
Sağlık alanında meydana gelen gelişmeler sonucunda sağlık hizmetlerinin hemen her
alanında kendi kendimize daha yeterli bir düzeye gelmiş bulunmaktayız. Bunun bir
sonucu olarak geçmiş yıllarda çok çeşitli fıastaiıklar için yurt dışına hasta
gönderilirken, günümüzde daha çok kalp-damar hastalıkları, kanser vak'alan, beyin
olguları gibi gelişmiş ülke hastalıkla olarak tanımlanan hastalıkların tedavisiiçin
yurt dışına hasta gönderilmektedir. Yutt dışına gönderilen hastalık türlerinin
tedavisinde görülen bu değişilik, kaynaklarımızın daha verimli kullanılmasına ve
hastaların yaşama kavuşturulması için zorunlu olan ve yurt dışında yapılabilen ~
pahalı ameliyatların yapılabilmesine elanak sağlanmıştır. Söz konusu hastalıklarla
mücadelede sağlanan başarılar sonucu yapılabilen erken teşhis ve yaratılan tedavi
umutlan belirli alanlardaki yurt dışı ameliyatlarını ve başvurularını artırmıştır.
Hükümetimizin ve Bakanlığımızın insanlarımızın sağlığına, tedavilerine ve yaşamlarına
karşı4
., gösterdiği duyarlılık ve< verdiği önem yurt dışına hasta gösterilmesindeki
artışta önemli bir rol oynamaktadır. Nitekim 1969 Ekim sonuna kadar yurt Aşına
gönderilen hasta sayısı 1968 yılına göre %34.7 oranında artışış ve 375'ten 505'e
yükselmiştir. 1989 yılında tedavi ve kontroller için gönderilen 505 hastanın 315*1
yeni vak'alan oluşturmaktadır. 1989 yılında yurt dışına gönderilen hastalann %15'lni
kalp-damar vak'alan, %19'unLı kanser, %2,4'ünü protez, %5.7'sinl beyin-damar ve
%57.6'ini de diğer vak'alar teşkil etmiştir. Yurt dışına gönderilen sak'al arda,
kanser vak'alan dışında 1986 yılına göre bir artış söz konusudur. Yurt dkşına
gönderilen hasta vak1
atandaki en yüksek artış % 123 oram Ue beyin-damar vak'alannda
olmuştur. Yurt dışına gönderilen kanser vak'alannda 1989 yılında, 1988 yılına
göre %25 oranında bir azalış görülmektedir.
Sayın Başkan, Sayın Milletvekilleri,
Sağlık hizmetlerimizin bugün ulaştığı düzeyde görüleceği gibi artık sadece kalp,
beyin, kanser gibi belirli hastalıklarla , rehabilitasyonu gerekli protez vak'alan yurt
dışına gönderilmekte, diğer hastaların teşhis ve tedavileri ise (ilkemizde en İyi
bir şekilde yapılmaktadır. Bununla birlikte, sağlık alanında ve sağlık hizmetlerinde
bugüne ulaştığımız düzeyi daha da yükseltmek ana hedefimizdir. Bu hedef
doğrultusunda Dünya Sağlık örgütü'nün belirlediği norumlan devam ettirmek karar-
lılığındayız. Bu nedenle Dünya Sağlık Ürgütü'nün "2000 Yılında Herkese Sağlık"
hedefine ulaşabilmek için yeniden belirlediği Temel Sağlık Hizmeti kapsamın,
konuşmamın başında belirttiğim çerçevede aynen kabul ederek uygulamaktayız.
4725/.
- 4725 -
Ayrıca, Dönya Sağlık Örgütü ile işbirliği içinde
yürüttüğümüz sıtma, tüberküloz, çocuk hastalıkları ve
aşı kampanyası gibi bulaşıcı hastalıklarla mücadelede
başarıya ulaşılmıştır. Bu arada asrımızın konkuç hastalığı
AİDS ile mücadele için gerekli çalışmalar, Dünya Sağlık
Örgütünün öngördüğü ilkeler dahilinde bir işbirliği halinde
sürdürülmektedir. Bu amaçla halkın bilinçlendirilmesi
için eğitim programı uygulamaktadır. Bütün kanların ve
risk grubunun taranması için de bir AİDS ünitesi devreye
sokulmuştur.
ülkemizde Thalassaemia programının uygulanması
ve Thalassaemia Merkezinin açılması sonucu çok önemli
bir sağlık ve sosyal sorunumuz olan Thalassaemialı çocuk
doğumu çok büyük ölçüde önlenmiştir. Halkımız arasında
son yıllara kadar çaresiz bir hastalık olarak kabul edilen
ve halkımızın sanki bir kaderi imiş gibi görülen Thalassaemia
konusunda yapılan programlı, sistemli ve etkin çalışmalar
sonucunda Thalassaemialı doğum sayısı, yılda yirmibeşlerden
bire düşürülmüştür.
Kanserle, kalp hastalıklarıyla mücadele için gerekli
olan araç ve gereçler son yıllarda sağlanarak, bu alanlarda
yurttaşlarımıza götürülen etkin hizmetlere devam edilmek-
tedir.
Kanserle savaşımda erken teşhisin önemini dikkate
alan Bakanlığım, kanserin erken belirtileri yönünde hal-
kımıza gerekli bilgilendirme çalışmaları yapılmakta ve
halkımızın sağlık servislerine başvurusu bu yöntemle sağ-
lanmaktadır. Bu arada, hastanelerimizde erken tanı ile
ilgili servisler, etkin bir biçimde hizmet verirken, gerekli
yöntemlerin geliştirilmesi çalışmaları da sürdürülmektedir.
Geliştirilen yöntemler arasında, özellikle rahim ağzı
kanserlerinin erken teşhisi için örnek alma ve sitelojik
tetkik yapma olanaklarının yaratılmasıyla halkımıza bu
alanda önemli hizmetler sunulmaktadır. Ayrıca meme kanserleri
için de Mamografi cihazı devreye sokulmuştur.
4726/.
- 4726 -
Kanser hastalıklarının tedavisi için gerekli ameli-
yatları yapacak uzman hekim ve kadroların eğitilmesine
ve geliştirilmesine öncelik verilmiştir. Böylece kanser
tedavi yöntemlerinin ülkemizde de etkinlikle uygulanabil-
mesi olanakları yaratılmıştır. Kanser kemoterapi ve rad-
yasyonla tedavisi için gerekli personel eğitimi ve cihazı
sağlanmış ve hizmete sunulan Radyasyon Onkoloji Merkezinin
faal iyetleri etkini eştiriİmiştir.
Temel Sağlık Hizmetlerinde ve Tedavi Edici Sağlık
Hizmetlerinde verimlilik ve etkinliğin sağlanması ve bütün
sağlık hizmetlerinin ülkemizin her tarafına yaygınlaştı-
rılmış olması sonucunda, ülkemizde ortalama yaşam süresi,
gelişmiş ülkelerdeki düzeye yükseltilmiştir. Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyetinde ortalama yaşam süresi, günümüzde
70-72 yıla yükselmiştir. Bu yaşam süresi, dünya standart-
larına göre, sağlıklı ve gelişmiş ülkelerin standartları
düzeyindedir. Buradaki 70 erkekler içindir, 72 kadınlar
içindir.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Gazi Mağusa) (Yerinden) - Bu
kadar da hassas ölçtün Sayın Bakan.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Evet. Devlet Plânlama
Örgütünden yarın sorabilirsiniz Sayın Angolemli. Senin
Genel Sekreterin, bütçe görüşmelerinde de bana yaşam süresinin
45 olduğunu iddia etmiştir ve aynı anda sordurduk Devlet
Plânlama örgütüne ve aldığımız yanıt buydu. Sizin partiniz
o kadar geriden tabip eder bu işi Sayın Angolemli.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Yerinden) (Devamla) - Nüfusu
bile bilmezsiniz, yok... Nüfusu bile bilmezsiniz.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Temel Sağlık Hizmet-
lerinde etkinliği ve verimliliıi artırmak ve insanlarımızın
4727/.
- 4727 -
sağlık koşullarını iyileştirmek amacıyla Devlet Laboratu-
varı'nda Besin Kalite Kontrol ve Analizleri, mikrobiyo-
lojik analizler, ilâç kalite kontrol ve kimyasal ana-
lizler yapılmaktadır. Böylece temiz su, sağlıklı gıda
ve sağlıklıı bir çevrenin yaratılmasına büyük katkı
yapmaktadır.
Tedavi Kurumlarındaki ilâçların temini ve üretimi
ise ilâç ve Eczacılık Dairesince yerine getirilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığımın
ikinci ana faaliyet alanı olan sosyal hizmetlerin yürütül-
mesinde, Hükümetimizin UBP programına uygun olarak
benimsediği sosyal devlet ilkesi esas alınmaktadır.
Sosyal devlet ilkesinin kaçınılmaz bir gereği olarak
ülkemizde sosyal hizmetler kapsamı geliştirilerek
etkinleştiriİmiş ve yaygınlaştırılmıştır.
Değişen ve gelişen her toplumda olduğu gibi'
bizde de hizmet birimlerinin görevleri gelişmekte ve
bu birimler yeni fonksiyonlar yüklenmektedir. Hızlı
bir ekonomik ve sosyal gelişim ve değişim sürecini
yaşayan ülkemizde, sosyal hizmetler alanında hızlı
gelişmeler olmaktadır. Bu gelişmelere paralel olarak
etkinliği giderek artan sosyal hizmet çalışmaları yeni
boyutlar kazanmışstır. Sosyal Hizmetler Dairesi, gelişen
ve değişen toplumumuzda ortaya çıkan sosyal sorunları,
çalışmalarını Sosyal Hizmetlerin yöntem ve teknikleri
çerçevesinde bireysel düzeyde yürütmek suretiyle önlemeye
ve çözmeye çalışarak makro düzeydeki hedefi olan top-
lumsal refahı ve huzuru sağlamayı amaçlamaktadır. Bu
amacını gerçekleştirebilmek için, geçmişte sadece
sosyo-psikolojik yönden sorunları bulunan insanları-
mıza hizmet veren Sosyal Hizmetler Dairesi, bugün
4728/.
- 4728 -
sosyo-ekonomik gelişmelerin yarattığı bazı sorunlara
ivedi ve etkin çözümler getirebilmek için yeni görevler
yüklenmiştir. Bu nedenle Bakanlığım son üç yıldan beri
yeni bir çalışma programını uygulamaktadır. Uygulanmakta
olan bu program çerçevesinde Sosyal Hizmetler Dairesi,
toplumsal refah sağlamak hedefine kısa sürede ulaşabilmek
için yeni bir idari organizasyon içinde aktif hizmet
politikasına dayalı faaliyetlerini artırmıştır. Böylece
ülkemizde faaliyetlerini sürdüren hayır kurumlarıyla
başlatılan işbirliği yaygınlaştırılacak ve aktif hizmet
politikası ile insanlarımızın sorunlarına etkin çözümler
getirebilecektir. Aktif hizmet politikası çerçevesinde
1988 yılında programlanan faaliyetler tamamlanmıştır.
Bu program çerçevesinde Lefkoşa Çocuk Yuvası binasının
üstü tooplam 150,000,000 Türk Lirası harcanarak inşa
edilmiş ve yıllarca kiralık evlerde hizmet veren Kızlar
Yurdu mefruşatıyla birlikte kalıcı bir binaya kavuştu-
rulmuştur. Aynı zamanda Girne Erkek Çocuk Yurduna
20,334,342.- Türk Lirası harcama ile iki oda, üç tuva-
let ve üç duş eklenmiştir. Aktif hizmet politikası
çerçevesinde Huzurevinde barındırılmakta olan yaşlılara
yaşamı sevindirecek ve onları hayata bağlayacak bir
ortam yaratmak amacıyla sebze, meyve yetiştiriciliği
ile küçükbaş ve kümes hayvanı besleyici 1 iği gibi faali-
yetler başlatılmıştır. Yıllardır atıl vaziyette bulunan
Huzurevindeki lojmanlar tamir edilerek kapasiteleri
artırılmış ve Sağlık Bakanlığı personeli ile yurt ve
yuvalarda barındırılan çocuklarımıza tatil yapma ola-
nakları sağlanmıştır. Yine bu program çerçevesinde
Lefkoşa Çocuk Yuvası ile Nadir Çocuk Yuvası restore
edilmiş; Magosa Çocuk Yuvası ile Girne Erkek Çocuk
Yurdu eşyaları yenilenmiş; Huzurevi çevre düzenlemesi
yapılmış, demirbaş mutfak eşyaları değiştirilmiştir.
Böylece hem çocuklarımızın kişiliklerinin olumlu yönde
gelişmesi, hem de daha iyi bir ortamda yaşamları sağlan-
mıştır. Bu faaliyetler yanında Merkezi Cezaevi, Barış-
Sinir ve Ruh Hastanesinde kalanlarla, zihinsel özürlü-
ler ile işitme engellileri okullarına devam edenlere
de gerekli hizmetleri verilmiştir.
- 4729 -
Sosyal devlet anlayışımızın bir tezakürü olarak
şehit-hadise kurbanı aileleri ile malûl ve malûl gazi-
lerin, yakınları ve koruyucu ailelerin dahil olduğu
gruplara ve fertlere yapılan sosyal yardımlar ve grup-
ların ekonomik durumlarını geliştirmek amacıyla kon-
solide ve eşel mobil sistemi ile a r t ı r ı l m ı ş t ı r —
ÖZKER ÖZGÜR (Lefkoşa) (Yerinden) - Tezahürü
olacak Sayın Bakan. Yani onu düzeltmek lâzım.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Tezahürü olarak.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
4730/.
- 4730 -
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın özker özgür.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) Teşekkür ederim.
Sosyal devlet anlayışımızın bir tezahürü olarak,
şehit-hadise kurbanı aileleri ile malûl ve malûl gazilerin,
yakınları ve koruyucu ailelerin dahil olduğu gruplara
ve fertlere yapılan sosyal yardımlar ve bu grupların eko-
nomik durumlarını geliştirmek amacıyla konsolide ve eşel
mobil sistemi ile artırılmıştır. Sosyal yardım alanların
satın alma güçlerini reel olarak artırmak amacıyla gerekli
önlemler alınmakta ve ülkemizde fiyatlarda meydana gelen
gelişmelere göre gelir düzenlemeleri yapılmaktadır. Nitelim
1987 Aralık - 1989 Kasım döneminde hayat pahalılığı indek-
sindeki Î140.6 oranındaki artışa karşılık sosyal yardım
alanların gelirlerinde ortalama olarak %171 oranında artış
yapılmıştır. Buna göre, sözkonusu dönemde, bu grupların
gelirlerinde ortalama olarak %12.7 oranında reel artış
sağlanmış ve satın alma güçleri artırılmıştır. Sosyal
yardım alanların esenlendirilmesini sağlamak ve reel satın
alma güçlerini artırmak için de 1990 Ocak ayında Î75 oranında
gelirlerine artış yapılacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükümetimizin
ve Bakanlığımın son yıllarında geliştirerek uygulamaya
koyduğu sağlık politikasının bir gereği olarak projelendir-
diği hedefler çok büyük ölçüde ulaşılmıştır, özellikle
sağlık yatırımlarında, kurumlarında ve personelinde, önemli
artışlar sağlanmış, sağlık hizmetleri etkinleştirilerek
yaygınlaştırılmıştır. Sağlık alanında sağladığımız geliş-
melere ve ulaştığımız başarı düzeyine rağmen, sağlık konu-
larında aşılması gereken darboğazlar ve önemli sorunla-
rımızın olduğu bir gerçektir. Biz bunun bilincindeyiz.
Sağlık sorunlarımızın çözümünü engelleyen önemli bir unsur,
maddi olanaklarımızın sınırlılığıdır. Bunun da bilincindeyiz.
4731/.
- 4731 -
Bu bilinçle kaynak yaratıcı çalışmalar yapmaktayız. Kaynakla
rımızın daha büyük bir kısmının sağlık hizmetlerine ayrıl-
ması gerekmektedir. Sağlık hizmetlerine ayırdığımız sınırlı
maddi imkânlarla, mevcut sorunların tam çözümünü sağlaya-
mayacağımızı sizlerin de bildiğinden eminim. Bu nedenle
Meclisimizin, sorunlarını çözümünü sağlayacak madde ola-
naklarını geliştirilmesine gerekli katkıyı sağlayacağı
inancındayım.
Dâha sağlıklı ve çağdaş bir ülkede yaşamak dileği
ile sizlere saygılar sunarım.
TARIM VE ORMAN BAKANI TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) -
Uzun ömürler de dileyeceksin Sayın Bakan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan. Gayet detaylı
bilgi verdiniz. Arkadaşlar daha rahat konuşabilir şimdi.
ilk sözü Sayın Ergin Abdullah'a veriyorum, ikinci
sözü, Sayın Hüseyin Angolemli'ye vereceğim. Buyurun Sayın
Ergin Abdullah.
ERGİN ABDULLAH (Gazi Mağusa) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; meğer sosyal devlet olgusunun ne kadar
yaygın olduğu bir ülkede yaşıyormuşuz da, hiç haberimiz
yokmuş.
SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANI Dr. MUSTAFA ERBİLEN
(Yerinden) - Cehalet.
4732/.
- 4732 -
ERGİN ABDULLAH (Devamla) - Gerçekten uzayda yaşamış
olsaydık ve dünyanın bir başka ülkesinden çıkıp öyle üç-beş
aylığına Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyet i'ne gelen bir yurttaş
olsaydık ve hasbel kader, Sayın Erbilen'i bu Meclise
yolumuz düşüp dinlemiş olsaydık, bu aktardıklarına gerçek-
ten biz de inanacaktık.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - Geri
kalmışlığı lâyık gördükten sonra sen memleketine —
ERGİN ABDULLAH (Devamla) - Şimdi... Estağfurullah.
Estağfurullah, öyle birşey söylemedik henüz. Sosyal devlet
olgusu dedim, bakın Sayın Bakan. Geri kalmışlık başkadır,
sosyal devlet olgusu başkadır.
GENÇLİK, SPOR VE ÇALIŞMA BAKANI GÜNAY CAYMAZ
(Yerinden) - Sayın Ergin Abdullah; birşey söylemek isterim,
kusura bakmayın. Ben sizin daha ne kadar centilmen bir
karakterde olduğunuzu biliyorum.
ERGİN ABDULLAH (Devamla) - Teşekkür ederim efendim.
GÜNAY CAYMAZ (Yerinden) (Devamla) - Bu güzel sunuştan
sonra, bir teşekkür beklerdim, ama —
ERGİN ABDULLAH (Devamla) - E, geleceğim efendim.
Geleceğim, ama bir peşrev çekelim önce de ondan sonra
geleceğiz oraya.
ÖZKER ÖZGÜR (Lefkoşa) (Yerinden) - Yavaş yavaş.
ERGİN ABDULLAH (Devamla) - Tabiî dedim ya. Eğer başka
bir ülkeden gelmiş olsaydık veya bu memlekette yaşamamış
olsaydık, burada sıralanan birtakım iyiniyet düşüncelerinden
kaynaklanan güzel birtakım danımlamalara, biz de doğal olarak
inanacaktık ve gerçekten kalkınmış, sosyal refah düzeyine
ulaşmış, sosyal devlet olgusu çerçevesinde yaşlı başlı insanlarımızdan tutunuz,
4733/.
1
- 4733 -
Herkese en geniş, dengeli, verimli hizmet düzeyi yüksek
kaliteli, nitelikli bir sağlık hizmeti veriyoruz anlayı-
şına biz de katılacaktık.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - Anlayı-
şına teşekkürler Ergin Bey. Nihayet gerçeği anlıyorsun.
ERGİN ABDULLAH (Devamla) - Şimdi ben...
ERGON VEHBİ (Lefkoşa) (Yerinden) - Bizde değil
de Bakan başka memleketten geldi galiba.
ERGİN ABDULLAH (Devamla) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gerçekten Sayın Bakana teşekkür ederim.
Çünkü geçen senede de yapmıştı, daha önceki senelerde
yapmıştır. Bir gün arşive meraklı
ERGÜN VEHBİ (Yerinden) (Devamla) - Ama bu kadar
yapmadıydı.
ERGİN ABDULLAH (Devamla) - Ve tarih yazacak
olan yurttaşlar bu sunuş konuşmalarını alır ve inceler-
lerse göreceklerdir ki birtakım şişirme rakamlarla
elmayla armutların birbirine nasıl karıştırılarak rakam-
ların çarpıtıldığını ve gerçeklerin ters yüz edilerek
sağlık hizmetlerinin olmadığı, yaşamadığımız bir yüksek-
lik bir gelişmişlik düzeyinde kalkınmışlık seviyesinde
ve olmayan sosyal devlet olgusunun düzeyinde olduğunu
görebileceklerdir. Bir kere sosyal devlet olgusu gerçek-
ten çağımızın vazgeçilmez prensiplerinden bir tanesidir.
Ve sosyal devlet olgusunun gerçekten etkin uygulandığı
memleketlerde sağlık hizmetleri bizdeki gibi tel tel
dökülmez. Sağlık servisleri sosyal devlet olgusunu
etkin ve verimli bir şekilde uygulandığı memleketlerde
çağdaş anlamda yüksek düzeyde nitelikli bir hizmet
verir. Hangi çağdaş gelişmiş, sosyal devlet olgusunun
4734/.
- 4734 -
uygulandığı bir ülkede yurttaşa, kusura bakmayın bu
ilâç bizim listemizde yoktur, dışarıdan alacaksınız
denir? Hangi gelişmiş sosyal devlet anlayışının etkin
ve egemen olduğu bir ülkede hastalar eczane kapıla-
rından geril gönderilerek, kusura bakmayın bu ilâcımız
yoktur denir? Ve hangi gelişmiş sosyal devlet olgusunda
yurttaşlar yetmiş bin, kırk bin, yüz bin gibi çok komik
ve gülünç sosyal yardımlarla rehabilite veya bakanın
ifadesiyle alım gücünü yükseltmek için sosyal yardım
maaşı alırlar?
Şimdi Sayın Bakanın yaptığı konuşma üzerinde
uzun uzun durup söylediklerini yanıltlamaya çalışırsam
esas konuşmamın akışını değiştirmek zorunda kalacağım.
Vakit oldukça ilerlemiş sayılmaktadır. Onun için bir
anlamda hem kendi kendinin faaliyetlerini anlatırken
sağlık hizmetlerinin ulaştığı toplumsal kesim içeri-
sindeki kurum olarak vardığı noktayı vurgulamaya çalışır-
ken Sayın Bakan, bir yasndan da vergiği rakamlarla
bizi hastalıklı bir toplum olarak ilân etmiştir.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - Bilakis.
ERGİN ABDULLAH (Devamla) - Eğer burda verdiği
rakamlara göz atacak olursak Ekim ayının, 89 yılının
Ekim ayı sonuna kadar 147,893 hasta polikliniklere
müracaat etmişse bizim toplum nüfusumuz zaten kaçtır
ki bu rakam on ay içerisinde varmıştır.
ÖZKER ÖZGÜR (Lefkoşa) - Kaç?
4735/.
- 4735 -
ERGİN ABDULLAH (Devamla) - 147.893 kişi poli-
kliniklere başvurmuş Ekim ayının, 89 yılının Ekim ayına
kadar.
GENÇLİK, SPOR VE ÇALIŞMA BAKANI GÜNAY CAYMAZ
(Yerinden) - Bir adam on defa da gidebilir yahu, yani
ne oldu?
ERGİN ABDULLAH (Devamla) - İlk yardım hizmeti
verdiği hasta sayısı ise diyor 61,803 ve bu şekilde
devam edip duruyor.
GÜNAY CAYMAZ (Yerinden) (Devamla) - On defa
da gidebilir.
ÖZKER ÖZGÜR (Lefkoşa) (Yerinden) - Bütün devlet
hasta demektir.
GÜNAY CAYMAZ (Yerinden) (Devamla) - Bir adam
on defa da gidebilir.
ERGİN ABDULLAH (Devamla) - Toplum sağlığının...
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - Bakış
açısına bağlı.
ERGİN ABDULLAH (Devamla) - Toplum sağlığının
bireyci değil, toplum sağlığı anlayışını benimseyen
bir ülkede hasta sayısı bu kadar kabarık ve yüksek
olmaz. Kanser olgusuna karşı getirdiği yaklaşım
ise gerçekten üzüntü vericidir.
4736/.
- 4736 -
Gerçekten Sağlık Bakanı olarak, bu konuda biz Sayın Sağlık
Bakanından doyurucu bilgiler beklerdik bu sunuş konuşması
içerisinde. Çünkü toplam 3 aydır kanserojen kalıntı limit-
leri ile çalkalanıp durmaktadır ve 3 aydır, insan sağlığı
kansere ve kanserojen kalıntı limitlerine kurban edilmiştir.
3 aydır toplum gündeminden inmeyen bir konu hakkında bir
ülkenin Sağlık Bakanı, hele 3 ay geriden başlayarak toplum
gündeminin birinci sırasını tutmuş bir sorun hakkında
görüş belirtmek istemezse veya konuyu bilinçli olarak
atlamaya çalışırsa, toplum insan sağlığından bahsetmek,
hele sosyal devlet anlayışı ilkelerinden bahsetmek, bize
göre gerçekten birbiri ile çelişen durumlar olmaktadır.
Toplum, günlerce süt, süt ürünleri, kepek ve benzeri gıda
maddelerinde insan sağlığını misli ile tehdit eder yüksek
oranlarda kalıntı limitleri taşıyan gıda maddeleri ile,
kendi kaderi ile baş başa bırakılacak, Sağlık Bakanlığı
suskun ve sessiz kalacak, Hükümetin diğer Bakanlıkları
ise, alt alta sıraladığımızda verdikleri demeçleri çok
komik ve birbiri ile çelişen demeçler verecektir, örneğin,
bir Bakanımız Girne'de işverenlere, iş adamlarına yaptığı
bir konuşmada, kanserojen kalıntı limitlerinin, çekirge-
lerle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine taşındığını ifade
buyurmuşlar. Bir başka Bakanımız, Hıfzısıhha Enstitüsünden
ve ingiltere'den M i 1k Marketing Board'a analizinin sonuçları
geldiğinde, "Hayret ettim, nasıl olur da kepekte DDT
çıkar" diyebilmektedir.
Gündem dışı bir konuşmada, Berelex ile ilgili getir-
diğimizin yanında, Nemakür isimli tarımsal ilâcın amaç
dışı, yanlış kullanıldığını bize izah eden köylülerin
durumunu bilgi olarak aktardığımda, Sayın Bakan kendisine
hakaret ettiğimizi ifade ederek bu salonu terk etmiştir.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Gazi Mağusa) (Yerinden) - Sağlık
Bakanı mı yaptı bunu?
4737/.
- 4737-
ER6IN ABDULLAH (Devamla) - Hayır efendim, ilgili
Bakanlık. Yani Nemakür ilâcının ismini yanlış anlayarak,
hakaret kabul ederek salonu terk etmiştir. Arkasından
Başbakan, daha doğrusu Başbakanın demecine gelmeden, Sayın
Sağlık Bakanı, Bütçe Komisyonunda, Sağlık Bakanlığının
Bütçesinin eleştirilerine verdiği yanıtta, süt ve süt
ürünlerini rahatlıkla tüketebilirsiniz, demişti. Halbuki
10 Kasım 1989 tarihli Devlet Kimya Lâboratuvarının kendisine
sunulmuş, kendisine hitaben yazılmış ve bilâhare, gazeteler-
de basına yansımış, sayfalar dolusu raporu elinde olmasına
karşın, süt ve süt ürünlerinin rahatlıkla tüketilebileceğin-
den hasetmiş, ama iki gün sonra, kendi Bakanlığına bağlı
Devlet Kimya Lâboratuvarımızın analiz sonuçları basına yansı-
yınca, yakayı ele vermişti.
Arkasından, Sayın Başbakanımız Girne'de, bir köy
gezisinde yaptığı bir konuşmada, yeyin, için, gezin, tozun
diyerek fetvayı verdi ve herkes zannetti ki, kendilerinin
televizyon ekranlarından, BRT antenlerinden verilen mesajlarına
bizim halkımız inanacak, rağbet gösterecek.
ERGÜN VEHBİ (Lefkoşa) (Yerinden) - Nasıl olsa gide-
ceğiniz yol, tektir.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Gazi Mağusa) (Yerinden) - Son
günleriniz demek istiyor.
ERGİN ABDULLAH (Devamla) - Evet. Dolayısıyla bu
kadar birbiri ile ilişkisiz, tutarsız ve gayrı ciddi,
kanserojen kalıntı limitlerine karşı tavır koyan bîr hükü-
metin, tutarlı bir sağlık politikası olduğunu söyleyebilmek
mümkün müdür? Ekonomide, dış politikada ve diğer sosyal
alanlarda başarılı olduğunu söyleyebilir misiniz? Acizlik
içerisinde vatandaşı kanserojen kalıntılara karşı tedbir aramaktan,
4738/.
- 4738 -
günlerce toplum ve insan sağlığını hiçe sayan politika-
sızlığın sonucunda bu politikasızlık iflas noktasına
kadar varırsa eğer, bu memlekette insana ve insan
sağlığına ve kendi toplum sağlığına gereken değer ve
önem verilir mi? Ve bu koşulların egemen olduğu bir
ülkede sosyal devlet olgusundan bahsedilebi 1inir
mi? Sosyal devlet olgusunun ana özü, ana esprisi çağımı-
zın son çeyreğine geldiğimiz bu diliminde her şey insan
içindir, her şey insanın mutluluk, sağlık ve refahı
içindir düşüncesinden kaynaklanan politikalara dayan-
maktadır. Bizde ise, yeyin, için, gezin, hiç bir sakın-
cası yoktur denecek. Arkasından raporlar çıkınca orta
yere bütün telaş, bir panik yaşanacaktır ve sizin bu
telaşınız ve paniğiniz, sizin bu kayıtsız, duyarsız
politikanızın sonucunda halk size gereken uyarıyı yapmış-
tır. Hiç bir siyasi parti açık, pasif direniş çağrısı
yapmamış olmasına karşın, halkımız sizin söyledikleri-
nize değil, laboratuvar bulgularına inandığı için pasif
direnişe geçerek, süt, süt ürünleri ve benzeri diğer
kanserojen kalıntı limiti taşıyan gıda maddelerine
boykot etmiştir ve bugün çöküntü sizin duyarsız
politikanız sonucunda Kooperatif Süt Fabrikasının
stokları birikmeye başladı, tehlike çanları çalmaya
başladı. Bu arada Türkiye'den bu konuları araştırmak
için getirdiğimiz profesör de, biraz önce sıraladığım
Sayın Bakanlarımızın ve Başbakanımızın verdiği demeçleri
yalanlayan alarm işaretine parmak basmış, SOS çekmiş
o da ama buna karşın kimse kılını kıpırtatmamış. Bu
memlekette bu konularda yetişkin, uzman insan sağlı-
ğının üzerine titreyen kadrolarımız vardır. Yetişkin
elemanlarımız vardır. Onlara bu konuda gidilmiş .olsaydı,
danışılmış olsaydı etkili kalmalarına olanak ve zemin
yaratılmış olsaydı toplum sağlığı ve ona bağlı olarak
4739/.
- 4739 -
gelinen pasif direnişlerin sonucunda ekonomik çöküntü
yaşamayacaktı. Alınacak tedbirler bellidir. Fakat ne
yazık ki halen daha birtakım tartışmaları yapılır ol-
masından biz, Cumhuriyetçi Türk Partisi olarak büyük
endişe duymaktayız. Milyonlarca lira değerinde yasak-
lanmış, toplatılan tarımsal ilacın kullanılıp kullanıl-
mayacağı bugün tartışılmaktadır. İmhası değil, imha
edilmesi değil, bilinçli ve kontrollü olarak bu top-
ladığımız starımsal ilâçları acaba zirari mücadelede
yeniden nasıl kullanıp kullanılmayacağı tartışılmak-
tadır.
Tarımsal İlâçlar Yasası 1987 yılında geçmiştir.
87 yılından beridir yaptığımız sayısız gündem dışı
konuşmada, sorduğumuz sayısız yazılı ve sözlü sorularda
uyarmaya çalıştık, önlem alınmasını istedik. Fakat ben
87 Aralık'ında bir emirname yayınladım. Yirmi kusur
ilacı yasakladım, genelgeyi de yayınladım, yasayı da
yaptım. Her şey tamam. Oh ne ala. Böylesine bir yasakla,
şımla yasaklanmış tarımsal ilâç sorununu çözdük mü?
En son yaptığım gündem dışı konuşmaya Sayın Bakan ve
Başbakan yanıt verirken faraziyeler üzerinde konuşuyorsun
Ergin Abdullah demişlerdi. Ben de kendilerine yanıt
olarak, Sayın Başbakan, Sayın Bakan köylere gidiyorsunuz,
Bizim gibi, yırtın çevrenizi saran çığırtkan
4740/.
- 4740 -
ku§ağını ve gerçekten halkın içerisine karışın* araştırın
samimi sohbetletler yapın. Göreceksiniz ki köylerimizde
kırsal alanımızda bugün yasaklanmış ilaçlar çatır
çatır kullanılmaktadır. Yeşilköy'de DDT kullanılmaktadır. Mesarganın beriki köylerinde DDT kullanılmaktadır» . BHC' vardır, Bje^elekş^ çatır çatı.r. .satılmaktadır dedik. İsimle bize gidin dendi muhbir vatandaşlık
revini yüklenmemiz istendi. Sonuçta ortaya koyduğu-
muz görüşler biro r
'f c a
ya
çıktı ve biz bundan sevinç
duymadık. Kooperatif Merkez Bankasına bağlı Kooperatif
Süt Fabrikasının bu durumlara düşürülmesinden Cumhuriyet-
çi Türk Partisi olarak biz sevinç ve kıvanç duymuyo-
ruz. Bunları anlatırken de sevinç ve kıvanç duymuyoruz,
büyük üzüntü duyuyoruz. Neden üzüntü duyuyoruz? İnsana
ve topluma duyduğumuz sevgiden, ona verdiğimiz değerden
ötürü üzüntü duyuyoruz. Ve bütün çırpınmamız, bütün
uğraşımız insana ve toplum sağlığına gereken anla-
yışın, gereken değerin gösterilmesi ve verilmesidir.
Çıkılda, çarşıdan ithali yasaktır denen Bereleks top-
latıldı. Yoktur ilenildi, Bereleks toplatıldı. Neden?
Çünkü enginar mevsimi açılıyor şimdi, fatır çatır satı-
lıyor. 4000 liradan idi Mayıs ayınd#,şimdi onbin
liranın üzerinde banko altından satılıyordu,Arkasından
BHC toplatılmaya başlandı. Neye göre? 1983 yılında bu
memlekete ' 150 ton BHC ithal edildi ve siriTİ^i
mücadelesine karşı köylüye dağıtıldı. 150 tonun 120
tonu Mağusa'nın 15-20 tane köyünün görev alanı içerisin-
de. Yani sirvidinin yoğun olarak görüldüğü Mesarya,
îskele hudutundan Paşaköy hudutuna Kuru Dere topraklarında
aşağıya uzanan bölge içerisinde, alan içerisinde 120
ton BHC dağıtıldı. Havadan yapılan ilaçlamalar bunuta
cabasıdır ve ortaya çıktı ki geçen b a s m a
sızan bilgilere göre 10 ton BHC toplatıldı. Bu kadar
zamandır aklınız neredeydi. Sayın UBP yetkilileri,
Sayın Bakanlar Kurulu»nun ilgili Bakanı? Bu kadar
./4741
4741
zaman dilimizde tüy bitti söylemektent önlem alın
toplatın dediğimiz uygulamalara neden gidilmedi
de kanser vakaları her geçen gün artarak çoğaldı ve
kanser vakası en yüksek ülkeler arasına hızla
tırmandık ve ilk 5 arasına oturmak için nerdeyse
yarış yapıyoruz? Nerde sağlık alanındaki koruyucu
önlemler? Oenelge. yayınlandı, . emirnameyle duyuruldu,
bitti. Biter mi? Yasaklama ile yeterli önlem alınır
mı? İşte alınmadığı ortadadır. Nitekim . bir gCseteçl
gitti Mesarya köylerinde DDUT satın aldı ve halen daha
elinde döne olarak, . numune olarak DDT1
yi toplamak-
tadır. Gidin Yeşilköy'e konuşun üreticilerle size
söyleyecekler. Jfelen daha DDT llandıklarını itiraf
edecek size köylüler. Bunca açık tavrımıza, bunca
açık meseleyi koyuşumuza rağmen bu konuda ne yazık ki,
Eroğlu hükümeti duyarsız ve 3-5 tane ilaç ithalatçısı
ile içli dışlı olmanın verdiği organik bütünleşmenin
sonucunda halkın sağlığı ile bu denli pervasızca
oynanabilmektedir. Alınacak önlemler bellidir Sayı»
Başkan, değerli milletvekilleri. Yasaklanan bir ilaç
takibi yapılacak ve gereken yerlerden toplatılabilecektir.
./4742
- 4742 - r
Nasıl ki, Sayın Sağlık Bakanı Müfettişlerini Ergin
Eczanesine gönderir ve der ki Sayın Eczacı Fi tarihinde
filan depodan . 20 adet valium best aldım, şu kadar
distaljenik aldım, göster bakalım bana reçetelerini kimlere
ne zaman hangi tarihte iatt.ın der ve kontrol eder. Ayni
mekanizma bu alanda da kurulmalı ve işletilmelidir. İnsan
sağlığının korunup geliştirilmesinin baş kaydı yapan hükümetler insanına ve toplumuna caygı ye.değer veren hükümetler önce böylesi bir önlemi alır ve hayata geçirir ve onu işler kılar. Arkasından zaralı mücadele kampanyası
içerisinde üreticinin hangi zararlıya karşı nasıl mücadele
edeceğini aydınlatır ve kimyasal mücadele yerine biyolojik
mücadeleyi Sn plana çıkarır. Günümüzde biyolojik mücadele
kimyasal mücadelenin önüne geçmiştir. Ve bu alanda hızla
hamleler alınmaktadır. Ama bizim ülkemizde bu alanda ne
yazık ki, ilaç ithalatçıları ile içli dışlı olmanın
verdiği bağlantı sonucu insan sağlığı korunup geliştirilememekte
ve kanser ve kanserojen kalıntı limitlerinde olduğu gibi
toplum yenile düşmektedir. İlaçlama yapıldıktan sonra bekleme
süresi diye bir süre vardır. Maksimum kalıntı limiti sınırına
inebilmesi için kullanılan ilacın bekletme süresi varır. Yâni ilaçlama, ile haşat dönemi arasında geçen zamanla süre vafdır* Buna uyulması için her türlü önlem alınması -gerekir. Bunun için geliştirilmiş yöntemler vardır. Uzun uzun
bu konular üzerinde bu akşam durmak istemiyorum. Geçmiş
gündem dışı konuşmalarımda çok durdum ama toplum sağlığı
açısından bu olay oldukça önemlidir ve halen toplum tedirgin
bir bekleyiş içerisindedir. Çarşaf, çarşaf kooperatifin ilanları
çıkmış olmasına karşın vatandaş henüz o duygulara itibar
etmemektedir. Neden etmemektedir? Çünkü hükümetin bu konuda
doyurucu tatmin edici* ikna edici politikasını görememektedir.
../4743
> - 4743 -
Ne yapılması gerekir? Vatandaşa gerçekten bu konuda
açık ve net rakamlar ortaya konması gerekir. Biz
piyasadan şu kadar ton zararlı tarımsal ilaç top-
ladık, artı elimizde 1000 ton sert buğday vardır.
Bu 1000 ton sert buğdayı nasıl maliyenin 4 numaralı
ambarında çürüyen arpalar GGvercinlik oy©sına gö-
türülmüş, yakılmış ise, ayni ySntemle yakılması, imha
edilmesi ve vatandaşın bunları görüp yaşaması gerekir
ki, gerçekten tehlikeli olan, yani kanserojen kalıntı
limitini oldukça yüksek olan sert buğdayın imha
edildiğini görmesi gerekir ki, ona karşı rahatça
birtakım t4mel tüketim maddelerimizi tüketebilsin.
Sütler ikna olması gerekir ki vatandaşın, tüm yBrelerimden
toplanfrB sütlerde limitlerin altına düşmütştür. Hayvan
yemindeki kepek miktarını lŞ'lerden 5*e düşürdük demekle
yeterli olmuyor* Binboğa yem fabrikasından öteye geçebildi
mi hükümetimiz? Ylani Hacıali'ûin yem fabrikasından gidip s
numune alıp tahlil yapabildi mi? Girebildi mi? Devletin
görevlileri Hacıali'nin yem fabrikasından içeriye gireme-
mişlerdir* Bu acı gerçekler karşısında vatandaş nasıl güvensin?
./4744
- 4744 -
O yemden beslenen tavuk ve benzeri diğer tüketim
maddelerinde kalıntı olup olmadığını kim nasıl
ispatlayacak vatandaşa ve vatandaş bu gıda maddelerini
rahatça tüketebilsin. Bu konularda, hayvan yemi ve
benzeri diğer konularda ve özellikle bir daha tekrarlı-
yorum elimizdeki 3000 ton sert buğdayın akıbetin
ne olacağını, 5 Kasım ve 5 Aralık tarihinden sonraki
sütlerde yem oranının düşürülmesi ile limitlerin
altına inmiştir. Peki geriye dönük imalatlar ne olacak-
tır.
ERGUN VEHBÎ (Lefkoşa) (Yerinden) - Yavaş
yavaş yedirecekler.
ERGİN ABDULLAH (Devamla) - Ha vatandaş onun
tedirginliği içerisindedir. Tarım ilaçlarında olduğu
gibi o Güzelyurt'ta ambarda duran bilinçli ve kontro-
lümüz altında kullandıralım düşüncesi yudum yudum
limitlerin üzerinde olan sütleri de düşen limitli,
limitin altındaki sütlere karıştırarak piyasaya
sürülmeyeceğinin garantisini kim verecek bu topluma?
Bugüne kadar »ç^kça imha edilmediklerine göre ne
yapılacaktır? Hükümet ne düşünmektedir bu konuda?
Bunlar açıkça vatandaşın gözleri önünde yapılmadığı
sürece vatandaş sizin söylediklerinize değil laboratu-
var bulgularına inanacak ve kafasında oluşmuş kuşkuları
kolay kolay silip götüremeyecektir.
Bu girişi yaptıktan sonra Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri;konumuza giriyorum. Bedenen ruhen vt
sosyal yönden tam iyilik hali olarak tanımlanan sağlık
ayni zamanda en temel insan haklarından olup bünye ve
yapı içerisinde erişilebilmesi en yüksek düzeyde
bir sosyal hizmettir ayni zamanda ve tüm dünya
ülkelerinde bu anlayıştan hareketle halkın sağlığından
- 4745 -
hükümetler sorumlu tutulmuş, görevli kılınmışlardır.
Bizde de Ahayasamız halkın sağlığından
sorumlu olarak Hükümeti yani devletin yürütme
organı durumundaki Hükümeti görevli kılmıştır.
Halkın sağlık düzeyinin yükseltilmesi ve korunması
ekonomik ve sosyal gelişmenin sağlamlaştırılması
ile olasıdır. Ekonomik ve sosyal gelişmesini sağlam-
laştıramayan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti1
nde
sağlık hizmetlerine ekonomik çöküntüye koşut büyük
bir çöküntü kaos, keşbekeşlik hüküm sürmektedir.
Sorunlar çözümsüzlüğe itildiği için dağ gibi yığıl-
mıştır. Hizmetler son;1
derece yetersiz, verimsiz
ve oldukça düşük düzeyde yarı felç halindedir.
Full time ilkesi rafa kaldırılmış, rüşvet olayları
kanser virüsü gibi sağlık hizmetlerinin her yanlnı
sarmış içten içe kemirerek sağlık hizmetlerindeki
çöküntüye ve çürümelere neden olmaktadır. İlaç ve
tıbbi malzeme yokluğu kangren halini almıştır. Personel
eksikliği hat safhaya ulaşmıştır. Partizanlık, adam
kayırmacılık, yasa tanımaz, tutum ve tavırlar ile
keyfi uygulamalar geçmiş yıla göre eksiksiz devam
etmekte ve korkunç boyutlara ulaşmış bulunmaktadır,
îdari yapıdaki bozukluk, düzensizlik ve laçkalık sağlık
hizmetlerinin tel tel dökülmesine neden olurken suis-
t imal ve haksız kazançlarla sağlık- istismar ve sömürü-
sünü yoğunlaştırmış bulunmaktadır. Burda bir
nokta koyup konuları biraz açmak istiyorum.
KENAN AKIN (Gazi Mağusa) (Yerinden) - İftiraya
devam...
•/4746
-4746-
ERGÎN ABDULLAH (Devamla) - 24 Ekim 1989
tarihli Sağlık Bakanlığı ilaç ve Eczacılık Dairesine
bağlı bazı personelin Sosyal Sigortalardan sağladığı
haksız kazanç hakkında Sayıştayın Meclis Başkanlığına
sunduğu Rapordur. Bu elimde tuttuğum ve oldukça hacimli
bir Rapordur. Bu Raporun hasır altı edilmemesi gerekir.
Bu Rapor oldukça önemlidir. Bu Raporun diğer Raporların
akibetine düşürülmemesi geregir. Ele alınıp tartışılması
ve içinde burguların irdelenmesi gerekir. Kamuoyuna
hayali hasta hayali reçete olayı olarak intikal eden bu
olay bizce oldukça önemlidir. îdari mekanizmamız ne yazık
ki, sadece sağlık servislerinde, sadece Sağlık Bakanlığı
bünyesinde değil tüm devlet kurumları içerisinde bir
bozukluk bir laçkalık örneği sergilenmektedir. Burada
yaşanan bu Milyarlara varan devlet kasasının yetersiz
olanakları ile Sosyal Sigortalılara ve diğer yurttaşlarımıza
hizmet vermekte zorlanan, sıkıntıya düşen ve büyük oranda
hizmetlerin aksamasına maddi olanaksızlık büyük bir temel
oluştururken toir de üstüneüftCBk haksız kazanç ile, suistimal
ile fare gibi devlet kasası kemirirlerse eğer, orada o
konunun üzerinde durulması gerekir ve tekrarlarıaaMası. için
gereken dersin çıkarılıp çıkarılmadığını ve herhangi bir
yeni olumsuzluğa ve suistimale bir kez daha kapı ve olanak
yaratılmaması için önlemlerin alınması gerekir. Nedir
Sayıştayın bize gönderdiği bu hacimli Raporunu/» içerisindeki
bulgular?
1- Reçete ve makbuzlar üzerinde tahribat yapılmıştır.
Tarih ile miktar üzerinde oynanmıştır diyor Sayıştayın
denetim Raporunun birinci bulgusu.
2'ncisi reçete tarihinin makbuz tarihinden sonraki bir
tarihi taşıdığı saptanmıştır. Reçete tarihi, makbuz
tarihinden sonraki bir tarihe denk gelmiş ve bu saptanmış.
Nasıl olur? Kimler yaptı? Önlemler alındı mı? Ne durumdadır?
Kamuoyu bu sorunların yanıtını beklemektedir, Hastahane,
3'üncüsü hastahanenin eczanesinden geç*«y«» baxt reçetelerin
ödendiği Raporda vurgulanmaktadır.
4747/...
- 4747 -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öyle bir sistem kurduk ki biz, dedim ya tel. tel
dökülür, İşte hastahanenin eczanesinden geçmemiş,
mühürlenmemiş reçeteler nasıl ödenebilmektedir?
Ve bunun miktarı, boyutu ne kadardır? Halen yanıt
alamadık bu sorularına. ?e kamuoyuda bu konuda henüz
bir yanıt alamamıştır. Yani önüne gelen hastahanenin
bir reçetesini cebine koyup, gidip birilerine en
pahalı 3-5 tane ilacı yazdırıp bir eczaneden makbuz
alarak bu işi sürdürebilmekte midir ki bm kadar açık
, ve net bir biçimde hastahane eczanesinden geçmeyen
, reçeteler Sosyal Sigortalar» gidip Sağlık Bakanlığı
tarafından onaylanarak ödenebilmektedir?
4»üncü bulgusu Sayıştayın, hastahanede »Biyene" edildiğine
d t i r hastahane kartında,hasta kayıt defterinde
( kayıdı "bulunmayan hastalara yazılan reçetelerin bulunduğu
tesbit edilmiştir.Yani birtakım insanlar hastahaneye
müracaat etmedi.
. /4748
- 4748 -
Hastahanede hasta kartı çıkartmadı, hasta kartının
yanında hasta kayıt defterine işlem yaptırtmadan
hastaymış gibi numara yaptılar ne reçeteler buldular
ve bu reçetelerden en pahalı ilaçları iki gün sonra,
üç gün . ara ile veyahut atmış tanelik ambalajlı
en pahalı ilaçlardan üç gün ara ile beş gün ara ile
gidip yeniden tekerrür ettirdiler ve bu fekilde derlet
kasasından milyarlara varan bir meblağın, bir paranın
çekilmesine neden oldular.
ALPAY DURDURAN (Lefkoşa) (Yerinden) - Onlar
da kaptandır.
ERGÎN ABDULLAH (Devamla) - 5- Hasta kartındaki
ilaçlarla reçetelerdeki ilaçların ayni olmadığı da
saptanmıştır. Yani bazılarında hasta kartında işlenmiş
hastalar olmasına karşın onların aldığı bazı reçeteler
üzerinde yazılan ilaçlar ile hasta kartında yazılan
ileflar da birbirini tutmamaktadır, tutmamaktadır.
Suistimal, yolsuzluk, usulsüzlük, idari mekanizmadaki
boşluk denetimsizlik o boyuta vardı ki hasta tartına
işlenenle üzerine işlenen ilaç arasında bir bağ, bir
orantı, bir ilişki neyazık ki söz konusu değil ve
bu sayıştay raporlarına kadar yansıyabilmektedir. Peki
ya tespit edilmeyenler? Bunlar sayıştaylığın uzmanlık
olmayan ekiplerince bulunabilmiş, yani Ifenetimcilerin
bulabildikleri, yani bir de uzmanlık gerektiren ve
reçete ile üzerinde gerçekten uzman, kişilerin
çalışma yapması sonuçunda çıkarılması gerekenler, onlar:
henüz tarihin karanlıklarında beklemektedir ve en
son altıncıbulgusu Bakanlar Kurulunun 12 Mart 86 tarih
Ek:1/279/86 kararı ile belirlenen Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti sağlık kuruluşlarında kullanılan ilaçları
belirleyen 1 istede bulunmayan bazı ilaçların ödendiği
.74749
- 4749 -
görülmüştür. Ya Hasbel Kader bir gariban vatandaş
hastahaneye müracaat etse re$etegi ile birlikte,
Bfendim bu ilaç. -elimizde yoktur, listede yoktur
dışardan alacaksınız denir ve vatandaş kapı dışarı
edilir. E, nasıl oluyor da tarihini okuduğun filan
sayılı Bakanlar Kurulu k a r a r ı i l e belirlenen .
ilaç listesinde olmayan ilaçlar bu kişilere
nasıl ödeyebiliyor? Bu kişiler kimlerdir? Nasıl
becerebildiler de listede olmayan bu paftalı ilaçların
ödemesini becerebildilerfGariban vatandaş kapı ıjışarı
edilir özel eczaanelere gönderilirken bunlar nasıl
yapılabilmiştir anlamamıza olanak yoktur ve ne
yazık ki bu konular halen belirsiz Kamuoyunda yanıt
bekleyen sorulardır. Meclisimize bu konuda büyük görevler
düşmektedir. BRT ihale yolsuzluğunda olduğu gibi,
dairedeki sandalye ihale yolsuzluğunda olduğu gibi,
ihtiyaç sandığı paralarında olduğu gibi, ve diğer
usulsüz ihale yöntemlerinde olduğu gibi Meclisin bu
konuya da el atması gerekir ve halk sağlığı amaçları
doğrultusunda kullanılması gereken yaşlı başlı
yurttaşlarımıza hizmet vermesi gerekirdi sigortalar
müesesesi ile sağlık kuruluşlarımızdaki bu tür idari
mekanizmadan kaynaklanan olumsuzlukları ortadan kal-
dıracak yeni örgütlenme modellerini, yani önlemleri
alması için tetbir getirmesi gerekmektedir.
. /4750
- 4750 -
Bu olayları yaşarken rüşvet olayları dinmek bilmeyen
bir sızı gibi sağlık servislerinde yürek yakmaya devam
ediyor ve bir şehit kızından rüşvet alındığı gazetelere
kadar yansınmış olmasına karşmönce Sayın Sağlık
Bakanı hışımla olayın üzerine gitti ondan sonra
bir de gördü ki, çok sevdiği tarafını tuttuğu, arkasını
sıvazladığı bir Doktor karşısına çıkınca mesele çizmiş
a d i l d i ,
DR. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - Biraz
ayıp ettin...
ERGİN ABDULLAH (Devamla) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; rüşvet olayları da benden yana olanlar
bana karşı olşnlar gibi bir politikaya kurban mı edile-
cektir iti, kamuoyuna bu konuda gereken açıklama yapıl»8-
mıştirîîPzü vardır Sayın Bakanın ama buna karşın halen
açıklama yapılmamıştır. Ve söylentilere göre şehit
ailesinin üzerine gidilmiş ve bir buzluğa bu iş kapatılmış.
Buda bir söylenti. Doğru mu^ yanlış mı? Bunun da muhasebesi
kamuoyunun vijdanlarında yanıt bulmaya çalışılmaktadır.
Halbuki Sayın Sağlık Bakanının bu konuda geçmişte söy-
ledikleri vardır. Onları uzun uzun kendisine tekrarlayıp
hatırlatmak istemem. Bu konuda rüşvet olayları konusunda
özellikle verilmiş sözleri vardır. Kişilere göre değişen
bir rüşvet anlayışı bize sergilenmesin lütfen. Ve bu
her toplum vij dan m ı yaralayan hem üanierine titizlediğimiz
ve her seçim dönemi ve her milli günde onları istismar
ettiniz şehit çocuklarını ve şehit ailelerini rahatsız
eder. 6nun için bu olaylara müsamahakar, toleranslı,
hoş görülü darrRBamaz. Evet partizanlık, adam kayırma, Yasa
dinlemez tutum ve politikalar ne yazık ki bir yıl öncesine
oranla bir kez daha katlandı ve büyüyerek 89 yılını da
geride bırakıp 90 yılına doğru hız alıyor. Veteriner
grevinde Sayın Sağlık Bakanlığının sergilediği, tavır
./4751
- 4751 -
takındığı tutum açık ve net bir biçimde Yasa
dinlemez, keyfi politikasının açık ve net bir
göstergesidir. Yasa varmış, Tüzük varmış,
Yönetmelikler varmış bu tüzük ve yönetmeliklerine
göre insan sağlığını ilgilendiren hayvansal besin-
lerde veteriner kontrolü gerektirmiş. Devlet Kimya
Labaratovarları ve ilgili veteriner labaratuvarlarından,
veya veteriner kontrolünden geçmesi gerekiyormuş
bazı fedaları»-ülkeye girebilmesi için kimin ne
omurunda efendim. Yasalar kağıt üzerinde yazılı ideal
Yasalar olmasına karşın ne yazık ki, bizde keyfilik
günü birlik, adam kayırmacılık, 3-5 tane ithalatçı
firma bu alanda zarara etmesin, vurgunumu vursun
diye veteriner grevi esnasında Say m Sağlık B
akanı
fakat bir devlet adamlığına bağdaşmayan bir hata
işleyerek ülkeye izinsiz tonlarca balığın, izinsiz
derken, veteriner kontrolü yapılmadan girmesine izin
verebilmiştir.' Hangi yetkiyle..,
ERDAL SÜREÇ (Yerinden) (Devamla) - Direktifi ile...
ERGİN ABDULLAH (Devamla) - Evet direktifi ile
ile yapmışlardır herhalde.
ERDAL SÜREÇ (Yerinden) (Devamla) - Erbilen'in
direktifi ile...
ERGİN ABDULLAH (Devamla) - Tabii konu. her açıldığında -
suçu Hüseyin Angolemli arkadaşın sırtına yıkarak Hüseyin
Angolemli benden habersiz şu kadar sinekçi aldı eline
bomba sıkıştırdı ve salıverdi diyerek kendini bu işten
aklayacağını" sanır Sayın Bakan. |fe yazık ki, bu konuda açıkça
./4752
4752
DR. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) -
Hukuk soruşturması vardır orda herhalde.
ERGİN ABDULLAH (Devamla) - E, gündeme getir-
mediniz ki Sayın Bakan. İşlemi kaldırdınız.
DR. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) -
Tamam efendim bekleyeceğiz. Bırakın balıkların gir-
mesini yine hiçbir veteriner kontrol ve denetiminden
geçmemiç ithal düveler devlet üretme çiftliğinde
damızlık olarak beslenen, yetiştirilen hayvanların
barınaklarına içerisine yine Sayın Bakanın izni ve
onayı ile bu ülkeye girmesine göz yummuçtur.
.74753
- 4753 -
ve büyük bir risk yaşanmıştır ithal malı düveler aynı dönem
içerisinde veteriner kontrolundan geçirilmeyen Devlet üretme
Çiftliklerine götürülüp yerleştirilmiştir. Bu da aynı grev
i ç e r i s i n d e —
SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANI MUSTAFA ERBİLEN (Yerin-
den)- Eminsin yani bundan? Hiç yanlışlık yok?...
ERGİN ABDULLAH (Devamla)- Aynı grev döneminde Sayın
Bakan bunlar hep —
MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)(Devamla)- Yetkisini kulla-
narak Tarım Bakanı verdi. Yanlışlık var orda...
ERGİN ABDULLAH (Devamla)- Neyse... Biz... Biz...
EMİN UZUN (Lefkoşa)(Yerinden)- Ne yapsın, o birşeyler
söyleyecek işte, muhalefet —
ERGİN ABDULLAH (Devamla)- Ne yapsın tabii gariban
Emin Uzun da ne yapsın, doğaldır, çünkü al ver süreci çalış-
tı. Al ver sürecinin içerisinde birtakım şeyler verildi,
birtakım şeyler alındı. Biz bildiklerimizi ve görüşlerimizi
sıralamaya devam ediyoruz.
Partizanlık ve adam kayırmacılık bu kadar kalsa
idi neyse diyecaektik. Bir de baktık ki ansızın Yeni Erenköy
Sağlık Merkezinde görev yapan ve binbir zorluğa karşı büyük
bir özveri ile görevini ifa edip o yöre halkına, o bahsetti-
ğiniz temel sağlık hizmetlerimizin ana esprisi görevini
idrak etmiş bir pratisyen hekimimiz olarak hizmet vermeye
çalışırken, Sayın Sağlık Bakanının hışmına uğradı. Rüşvet-
çilerin arkası sıvazlanırken ve her türlü olumsuz görev
koşullarına karşı görev ifa etmeye çalışan bir doktorun
üzerine yürünmesinin altında yatan ana neden nedir biliyor
musunuz? Bakan yanlısı olmamak ve muhalif görüşleri taşımak.
- 4754 -
Ölçü bu oldu ve o yörenin Ulusal Birlik Partisi örgütünden
gelen istem üzerine ailesiyle, ailesinin parçalanması paha-
sına bir uçtan alınmış, öteki uçtaki Mağusa hudutları
içerisindeki bir diğer uçtaki bir merkeze nakli, hem de
eşi benzeri görülmemiş bir usul ve yöntemle. Polis telsiziy
le nakil istemi, nakil kararı veyahut sürgün kararı demek
lâzım buna. Polis telsiziyle Erenköy'e bildirilmiş ve apar
topar Erenköy'den Akdoğan'a nakli istenmiştir. Neden? 0
yöredeki UBP örgütünün ve UBP'lilerin gönlü hoş olsun diye.
Rüşvet mi yedi bu doktor arkadaşımız? Suistimal mı yaptı?
Görevini kötüye mi kullanmıştı ki böylesi bir muameleye
maruz kaldı?
EMİN UZUN (Yerinden)(Devamla)- Politika yapıyor.
ERGİN ABDULLAH (Devamla)- Peki Sayın Bakanın koltuğu
altında bu meclisin kapılarına kadar gelip, şuraya gelip
pankart asanlar politika değil de ne yapıyorlardı? Sayın
özker özgür söz konusu olduğunda ses veren tabiplerimiz
sağlık alanında görev mi ifa ederlerdi, yoksa çok sevdikler
Sayın Bakana son arzularını dile getiren yurttaşlar gibi
şeyde mi bulunuyorlardı?... Evet —
MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)(Devamla)- Sayın Angolemli
nin yetki sahasına girdin sen de. 0 da biraz konuşacaktı —
ERGİN ABDULLAH (Devamla)- Estağfurullah, biz gördüğü
müz olumsuzlukları, yaptığınız partizanlıkları anlatmaya
çal işiyoruz.
.74755
- 4755 -
Bir döne» önce bir gecede insanların nasıl Yön-Sen'den
istifa ettirilip Kamu-Sen'e üye yaptığınızı anlatmıştık.
Tabibler Birliği kongresinden Türk-Sen Kongresine
kadar ne kadar partizanca yaklaşım içerisinde ve devlet
vatandaşın hizmetinde olması gereken sağlık görevlilerinin
turuncu renkli Ulusal Birlik Partisinin çıkardığı
broşürleri nasıl dağıttıklarını anlatmıştık. Şimdi
başka örnekler verdiniz, bugün, bu akşam bu örnekleri
size anlatmaya çalışıyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sağlık Bakanımız göreve geldiği 85 yılından bu yana
sağlık servislerindeki savurganlık ve israfı ortadan
kaldırıp tasarrufa yönelecek birtakım tedbirlerden
sık sık bahsedegelmiştir. Ama ne yazık ki bugüne kadar
diğer devlet birimlerimizde, diğer Bakanlık birimlerimizde
olduğu gibi bu alanda da ne bir tasarrufa yönelme
sözkonusudur, ne de savurganlığın önü ve israfın önüne
geçilebilmiştir, örnek, koskoca milyonluk bir tesisimiz
var, iki defa şatafatlı törenlerle açılmış ve sağlık
servislerimizin ilaç gereksinmelerine yanıt verecek
şu kadar adet ilaç üretimi yapacağımız tesisimiz devreye
girdi diye gazetelere boy boy resimlerle açılış
törenleri yapıldı, ne oldu? Hastanelerimizdeki ilâç
yokluğuna çare olabildi mi? Savurganlık, israfı ortadan
kaldırıp tasarrufa yönelindi mi ki daha iyi hizmet
getirilebilsin? Atıl vaziyette, verimsiz, oldukça
düşük düzeyde ilaç üretilmektedir. Neden bu durumdadır?
Maddi sorun, kendisi, Sayınk Bakan da itiraf etmiştir.
Sağlık Bakanlığının en büyük sorunudur. Bu alanda
da maddi sorun ne yazık ki devam etmektedir. Personel
eksikliği, teknik eleman eksikliği bunun üzerine gidilmek-
tedir ve onun ötesinde teknik olanaklar olarak oldukça
iyi bir pozisyonda olmasına karşın bu ekiklikler gideril-
mediği için ve serbest piyasa ekonomisi hakim bir
ekonomik model olarak Hükümetin icraatlarına yansıdığı
. /4756
4756
için devletin bırakınız sağlık servislerine ihtiyaç
duyulan miktarda ilaç üretmesini, onun, yani üretilmesi
gerekenin de altında bir üretim düzeyine ulaşmış
bulunmaktadır ve israf, savurganlık devam etmektedir.
Laboratuvar ünitesi devreye sokulmadığı için orda
da birtakım sorunlar yaşanmaktadır. Yani üretim öncesi,
üretim esnası ve üretim sonrası yapılması gereken
kontroller, denetimler, tahliller, o bina içerisinde
yapılanmamakta ve Organize Sanayi Bölgesinden devlet
kimya laboratuvarına numuneler gönderilmekte ve bu
alanda bu eksikliği devam etmektedir. Savurganlık,
israf bu kadar mı? Değil. Hem karşılayamıyor, yeteri
verimli düzeyde çalıştırılmadığı için ve karşılayamıyor,
bunun için iliç ihalesi sisteminden de bir türlü nedense
vazgeçiliyor. Tasarrufa yöneleceğini iddia eden Bakan-
lığımız her yıl milyarlarca lirayı ilaç fabrikasına
açsaydı, şimdiye değil sağlıko servislerimizi, piya-
sadaki özel eczanelere bile satış yapabilecek bir
üretim düzeyine çıkarabilirdi.
/
./4757
- 4757 -
Ama tam tersine her yıl devlet kasasından milyarlar ithalât-
çı ûç-beş tane depocuya ilâç ithalâtçısına akıtılmaktadır,
örnek: 1989 yılı, yani içinde bulunduğumuz yıl iki buçuk
milyar öngörülmüştü ilâç ve tıbbi malzeme alımları kaleminde,
îhale sonuçlandı. Artesa Ltd. bu iki buçuk milyar liralık
ödeneğin 1,234,312,304.80 Türk Liralık payını alabilmiştir.
Sayın Maliye Bakanına bu kürsüden seslenmek isterim. %50'ye
yakın civarını devler ihalesinden kapan Artesa Ltd. acaba
devlete bu ihale sonucundan elde ettiği gelirden kaç paralık
vergi vermiştir? Bu 1,234,000,000 kadarlık ihalenin kir
payından devletimize ne kadar vergi ödemiştir? Vatandaşın
peşine düşülüyor vergi talebinde, bu şirketten ne kadar
vergi alındığını öğrenmek istiyoruz.
Bir Polly Peck'in ülke ekonomisini ahtabot gibi
nasıl sardığını diğer bütçe görüşmeleri içerisinde görevli
arkadaşlarımız çok söylemişlerdir. Yetmedi, sağlık alanında
da bir paycık da Asil Beyin fabrikasına pay ayrılması
ihmal edilmedi ve 89 yılı bütçe içerisindeki ilâç ihalesinde
105,589,750 Türk Lirası da onun payına aktarılmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; israf ve
savurganlığı önlemek istiyorsak bu ihale sisteminden vazgeç-
memiz gerekir. Bu yıl 4,000,000,000 Türk Lirası öngörülmüş-
tür. %50 de Bakanlar Kuruluna artırma yetkisi veriliyor.
./4758
- 4758 -
Bu paraları üç-beş ithalâtçı firmaya değil, halkın hizmetine
sunduğumuz ilâç fabrikasına ve ondan üreteceğimiz gelirle
diğer eksikliğini duyduğumuz diğer alanlara yatırım yaparsak
ne yazık ki daha iyi olacağına inanmış olmamıza karşın,
bir türlü bunu gerçekleştiremediği için biz de ısrarla
bunu vurgulamaya devam edeceğiz, ilâç ithalâtını, üretimini
devletin kendisi neden yapmasın ve piyasada bu kadar milyar-
lık paraları niye biz eşe, dosta, ahbaba, partiliye, kendi
yandaşlarımıza dağıtalım ve bir anlamda"besleme depoculuk"
-tırnak işaretleri içerisinde söylüyorum — -
SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANI Dr. MUSTAFA ERBİLEN
(Yerinden)- Lâf atmayacağım sana, lâf atmayacağım. Sen
istediğini söyle ,lâf atmayacağım.
ERGİN ABDULLAH (Devamla)- Teşekkür ederim. Lâf atmaz-
sanız süratle bitireceğim Sayın Bakan —
Sosyal devlet erdemlerinden sık sık bahsederken
Sayın Bakan bunlar için örnek sosyal hizmetleri gösterdi
ve bu alanda her türlü sosyal amaçlı yardımların gerçekten
çağdaş ölçütlerde olduğunu da bize neredeyse burda söyleye-
cekti. Fakat o raddeye vardırmadı işi. Çünkü kısa bir süre
önce Mecliste Sosyal Yardımlar Yasasını karıştırırken tartıştık,
ne boyutta olduğunu, hizmetlerin bu alanda hep beraber gördük ve yaşadık.
.74759
- 4759 -
Her dönem partizan amaçla, baskı unsuru olarak kulla-
nılan bu sosyal yardımlar, o Yasayı geçirmiş olmamıza
karşın göreceğiz, yaşayacağız, hep birlikte yine
Yasanın amaçları ile çelişen uygulamalarla karşılaşacağız,
hele önümüz seçim yılı olan bir yıl olması dolayısıyle
dileriz ki bu alandan maaş alan vatandaşlarımıza,
bu tür baskıcı, partizan amaçlı uygulamalara yeniden
bu yurttaşlarımız kurban edilmesin. Zaten yetersiz
oldukça düşük düzeyde alınan yardımlar bir de partizan
amaçlı kullanılırsa, işin üzerine tuz biber ekilmiş
olur. Gönül arzu ederdi ki Sayın Bakan bize desin
ki 1990 yılında sosyal yardımlar en az asgari ücret
düzeyinde olacak ve hayat pahalılığı ödeneğinden
her üç ayda bir bu yurttaşlarımız yararlanacaklardır.
Bunun müjdesini bu insanlara vermesini ben gerçekten
bütün samimiyetimle söylüyorum, bekliyordum. En azından
önümüz seçim yılıdır, bir mavi boncuk dağıtsın
Sayın Erbilen bu konuda da belki şeyler düşer, tüccar
Ulusal Birlik Partisinin hanesine. Her türlü partizan
baskımız dışında böyle bir düzenlemeyi, kıt olan bütçe
olanakları içerisinde biz göremediğimiz için önünüzdeki
yıl da ne yazık ki sosyal yardım alan her maaşlı,
kasttettiğim sosyal yardımdır, yani hadise kurbanı,
şehit ailesi ve benzeri diğer malul ve malul gazilere
yapılan yardımlar yine 1990 yılı içerisinde gelişen
enflasyon ve hayat pahalılığının gerisinde seyredecek
bir düzeyde olacaktır ve oldukça yetersizdir. En az
asgari ücret düzeyi artan hayat pahalılığı ödeneğinin
bu alandaki yurttaşlarımıza uygulanması ve mahrumiyet
sınırının en alt düzeyinde olan bu yurttaşlarınızın
biraz rahatlatılması, esenlendiriİmesi gerektiğine
olan inancımız ve talebimizi bir kez daha yineleriz.
./4760
- 4760 -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu aşamaya
geldikten sonra bir noktaya daha parmak basmak istiyorum.
Hemşire, hastabakıcı ve ebelerimizin yıllardır çözüm-
lenmemiş sorunları vardır. 1977 yılında geçirilen
Kamu Görevlileri Yasası ve Yasada çıkarılması gereken
bir tûzûk vardır. Halen bu tüzük hayata geçirilmemiştir
ve bunun gibi iğer birtakım rakamları vardır.Taleplerini
kendileri
ÖZKER ÖZGÜR (Lefkoşa) (Yerinden) - Tüzük çıkarıldı
yoka hayata geçirilmedi.
ERGİN ABDULLAH (Devamla) - Çıkarılmıyor Sayın
Başkan Tüzük. Geç ir ilmiyor. Uygulanmıyor yani. 77'den
beridir Kamu Görevlileri Yasasında iş güçlüğü, görev
riski tüzüğünün Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılması
buyurulmaktadır. Umarım Hükümet olarak ama 13 yıla
yakın bir süre geçiyor, halen daha bu işin güçlüğü,
görev riski tüzüğü henüz hazırlanmış değildir.
İSKAN BAKANI MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden) - Sayın
Bakanın etkin çalışmaları olduğunu söyleyebilirim
bir arkadaş olarak.
ERGİN ABDULLAH (Devamla) - Biz de bekliyoruz
o etkin çalışmaları çıkarsın, kristalleştirsin ve
bu gözümüzün önünde görelim ki bu alandaki mağdur
olan hemşire, hastabakıcı ve ebelerimiz ve diğer sağlık ç a l r
şanları bu tüzükten gereken yararlanmayı sağlasınlar. Bu
yetmezmiş gibi 24 Kasım 1989 tarihli bütün milletvekille-
rine gönderilen bir yazıda ifade edilen bi başka sorunu
da ebe ve hemşire, hastabakıcılarımız konusunu açılmışken
belirtmek istiyorum. 1976 yılına kadar diyor, 24 Kasım 1989
tarihli yazıda asgari idareye bağlı olarak görev yapan,
hemşire, hastabakıcı ve diğer sağlık personelinin savaş
yıllarındaki hizmetlerinde yaratılan eşitsizlik
./4761
- 4761 -
Ne yazık ki çok milliyetçi Sayın Eroğlu Hükümetleri dönemin-
de henüz çözümlenmemiş sorunların başında gelmektedir ve
şöyle devam etmektedir. Merkezde, Lefkoşa sancağına, büyük
yerleşim bölgelerinde de bölge sancaktarlarına bağlı olarak
yıllarca emek veren hemşire, hastabakıcı ve ebelerden maale-
sef sadece erkeklere ve birkaç bayan ebe ve hemşireye müca-
hitlik hizmetlerinin tanınması, bunca özveri ile çalışan
bu personel arasında eşitsizlik yaratmış ve birtakım mağdu-
riyetlere neden olmuştur. Aynı koşullarda, aynı özveri
ile hizmet veren ve en büyük kahrı diyeceğim, sağlık hiz-
metlerinde çeken, hemşire, hastabakıcı ve ebelerin geriye
kalanlarına bu haklar niye bugüne kadar verilmemiş ve böyle
bir ayırımcı, böyle bir haksız, eşitliksiz, adaletsiz bir
uygulama yeğlenmiştir. Sayın Adaoğlu sosyal hukuk devletinin
erdemlerinden bahsetmeyi çok seven bir bakan arkadaşımızdır.
Nerde hukuk, nerde adalet, nerde hukuk ve adalet önündeki
eşitlik? Birkısım hemşireye ve ebeye o yıllar içerisinde
mücahitlik hizmetlerini vereceksiniz, geriye kalanlarına
ise birşey vermeyeceksiniz. Denge, kantar, adaletin terazi-
sindeki kantar topuz bir tarafta kaldı, 'öbür taraf yukarı-
larda durmaktadır.
İSKÂN BAKANI MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden)- Asal Şube-
nin başkanı değil ya Sayın Bakan?...
ERGİN ABDULLAH (Devamla)- Bu olumsuzluk bu alanda
görev yapan hemşire, hastabakıcı ve ebelerin büyük bir
istemi ve talebi olmaktadır. Belirttiğim diğer sorunlarıyla
birlikte bu sorunun da halledilmesi en büyük isteğimiz,
en büyük dileğimizdir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vakit oldukça
ilerlemiştir. Bu konuda vurgulamak istediğim noktaları
burda keserek Cumhuriyetçi Türk Partisinin üç ay sonra
.74762
4762
hükümette olacağı gerçeği karşısında alternatif sağlık
politikamızdan da özetle bahsetmek isterim.
CTP sağlığı bir ticaret metaı olarak değil, en temel
insan hakkı olarak görmektedir.
CTP iktidarında sağlık servisleri şimdiki keşmekeş-
lik, kargaşa ve çürümüşlük ve çöküntüden kurtarılarak çağdaş
düzeyde nitelikli hizmet veren bir yapı ve düzeye kavuşturu-
lacaktır.
MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden)(Devamla)- Nasıl?...
ERGİN ABDULLAH (Devamla)- CTP iktidarında tam gün
ilkesi uygulamaya konacak, personel açığını giderecek,
bütçeden ayrılan pay artırılarak bu çağdaş ve sağlıklı
nitelikli düzeyde sağlık hizmetinin verilebilmesi olanağı
sağlanacaktır. %4 veya 3.8 gibi genel bütçeden sağlık alanına
ayrılan bir payla ne sosyal devlet anlayışının gerekleri
yerine getirilebilir, ne de doğru dürüst gerçek anlamda
bir sağlık hizmeti verilebilir.
Sayın Bakan konuşmasının son bölümünde maddi sıkıntı-
larını kendisi vurgulamak zorunda kalmıştır. Bu anlayış
bu şekilde devam ettiği sürece %4'lük paylarla hiçbir yere
varılamayacağı açık ve seçiktir. Onun için CTP, bu anlayışı
ters yüz edeacek, bütçe payını da genel bütçe içerisinden
sağlığa ayrılacak payı da sosyal devlet anlayışının gerçekten
etkin —
SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANI MUSTAFA ERBİLEN (Yerin-
den)- 313,000,000,0001
da 45,000,000,000 %4 mü eder be...
ERGİN ABDULLAH (Devamla)- Sosyal transferlerledir
Sayın Bakan o. Cari giderlerledir, şununla b u n u n l a d ı r —
MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)(Devamla)- Elmalarla armut-
ları karıştırdın sen —
- 4763 -
Elmalarla armutlar derken onu kasttetniştik. Sağlık
alanına ayrılan gerçek pay nedir onu söyle bana?
MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - Aynı
değil mi? Soyal transferlerde içinde değil mi?
ERGİN ABDULLAH (Devamla) - Yok efendim, ne ilgisi
vardır Sayın Bakan, rica ederim, rica ederim.
ÖZKER ÖZGÜR (Lefkoşa) (Yerinden) - Sosyal trans-
ferlerle, sağlıkla ne ilgisi var efendim.
ERGİN ABDULLAH (Devamla) - Onu hesapladığım
için, onun için dedim konuşmamın başında elmalarla
armutları toplayınca böyle birtakım garip rakamlarla
kendi kendimi kandırıp şey yapıyoruz.
MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (devamla) - Evet
evet.
MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden) - Maliyet farkıdır
bu senin söylediğin, %4'ü, %8'e çıkardınız.
ERGİN ABDULLAH (Devamla) - %8 evet Adaoğlu
sosyal devlet anlayışının...
MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden) (Devamla) - Model
yine aynı.
ERGİN ABDULLAH (Devamla) - Etkin olduğu yok,
model tamamen farklı.
MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden) (Devamla) - Aynı
full-time burda da var.
./4764
- 4764 -
ERGÎN ABDULAH (Devamla) - Hani ya programa
bile koymadı kendini TKP-UBP programında full-time
vardı, patırtı, gürültüleri dedi haksız kazançlarına
yönelmemizdendir dedi. Nerde şimdi? Gele gele nere
geldik, nokta belli, nere geldiği nokta. Evet .CTP
iktidarında rüşvet olaylarının üzerine korkusuzca
yürüyecek ve sağlık servislerindeki kökü kazanacaktır.
Hekim ile Adaoğlu özellikle dinlesin, hekim ile hasta
arasındaki para ilişkisi CTP iktidarında ortadan kaldırı-
lacaktır. İşleyen yep yeni bir sistem ve yapı gelişti-
rilecektir. Sigorta müessesesi bizde etkin ve yaygındır
ama hastayla doktor arasındaki parailişkisi nasıl
gidiyor?
ÖZKER ÖZGÜR (Lefkoşa) (Yerinden) - 0 de etkin
ve yaygındır.
ERGİN ABDULLAH (Devamla) - Evet o da gidiyor.
Hekimle hasta arasındaki para ilişkisini ortadan kaldıra-
cak sistem, raporlarımız, iktidar programının görüşüldüğü
genişletilmiş parti merkezinde görüşülü. 21'inde Parti
Meclisinde son şeklini alacak, kurultaydan geçecek
ve önünüze gelecektir. Nihai hedefimiz olan sosyalizasyon
örgüt modeli de bu parti tarafından iskeletini, çatısı,
hepsi kurulmuştur alternatifiyle birlikte. Ben size
özetini sunmaya çalışıyorum.
MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden) (Devamla) - Git
Dip Karpaz'dan Erenköy'e kadar, Erenköy'den Yeşilırmak'a
kadar her yerde sağlık ocakları var.
ERGÎN ABDULLAH (Devamla) - Tabii canım biz
onları hep hazır bulacağız zaten.
ÖZKER ÖZGÜR (Yerinden) (Devamla) - Hazıra konacağız.
./4765
- 4765 -
ERGİN ABDULLAH (Devamla) - Onun için altyapı
yatırımları konusunda dikkat ederseniz bir şey söylemedik,
çünkü hem Birleşmiş Milletler yardımlarıyla hem bu
kıt bütçe olanaklarıyla Sağlık Bakanlığı birtakım
alt yatırımlarını bize hazırladı. Sevk ve yönetimde olan
tıkanıklığı biz açacak ve onları işler kılacak yeni bir
modelle karşınıza çıkacağız.
MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden) (Devamla) - Be Ergin en
azından alternatif politikalarınızı ortaya koymak yönündeki
çalışmalarınızı beğendim.
ERGİN ABDULLAH (Devamla) - Yani inandın ciddi olarak
Hükümet olacağınıza artık.
MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden) (Devamla) - Hükümet olmak
istemiyorsunuz muhalefette ahkam kesmek kolaydır. Bu ateşten
gömleği giymek kolay mı? 0 da bir hayal.
ERGİN ABDULLAH (Devamla) - İstemeseydik bu kadar çalı-
şır mıydık Adaoğlu. Rica ederim.
MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden) (Devanla) -Hükünet
olduğunuz gün sıfır edeceksiniz, o gündür nesele.
ERGİN ABDULLAH (Devamla) - Yüz günlük acil önlenler
paketi de hazırladı bu CTP. Nisan ayında yapılacak seçimden
sonraki yüz gün içinde acilen hangi konularda öncelikli olarak
ele alınacak ve süratle çözüm edecek, sağlayacak, onları
bile plânladık ve programladık.
MŞEAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devanla) - Çok büyük rüyalar görmeye
başladınız.
ERGİN ABDULLAH (Devamla) - Ben yaptığım faaliyetleri
anlatıyorum, rüya değildir, hep beraber görüp yaşayacağız, ilaç
ve tıbbi malzeme yokluğu CTP iktidarında son bulacak, ilaç
ithalat ve imali devlet eliyle yürütülecektir. Savurganlık
ve koli farmasi illeti son bulacak. Sağlık istismar ve sömürüsü
bu işleyen yepyeni sistem ve yapıyla ortadan kaldırılacaktır.
Sosyal yardımlar, sosyal devlet anlayışıyla biraz önce izah
ettiğim gibi ele alınacak, çağdaş yaşam gereksinmelerine göre
yeniden düzenlenecektir ve hayat pahalılığı uygulamasından da
yararlanılacak şekilde düzenlenecektir.
//I 7Cfi
- 4766 -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ksacası CTP
iktidarında bugünkü yapı temelden değiştirilecek, yepyeni
bir anlayış ve yaklaşımla sorunlar ele alınıp teker teker
çözümlenecektir. Yeni politik düşünce ışığında herşey insan
için, herşey insanın mutluluğu sağlık ve refahı için alayişi
sosyal hizmet sektörlerinin başında gelen sağlık alanında
egemen kılınacaktır ve CTP iktidarında herkese eşit, yaygın
ve verimli sağlık hizmeti sunulması temel ve vazgeçilmez
ilkel ve hedef olacaktır. Teşekkür eder, saygılar sunarım.
BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Ergin Abdullah.
ER6ÎN ABDULLAH (Gazi Mağusa)(Yerinden)- Raporlarımız-
dan bir kopyesini arzu eden hükümete üyesi arkadaşlara
verebi1iriz.
Dr. ERBAY KANATLI (Gazi Mağusa)(Yerinden)- Hükümet
üyesi olmayana vermiyor musun yani? Yani Bakanları mı kas-
tediyorsun?
ERGİN ABDULLAH (Yerinden)(Devamla)- Yararlanabilme-
leri için.
ÖZKER ÖZGÜR (Lefkoşa)(Yerinden)- iktidar mensubu.
Dr. ERBAY KANATLI (Yerinden)(Devamla)- Ben parmağımı
kaldırdım.
İSKÂN BAKANI MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden7- Sayın özker,
herhangi bir milletvekiline gölge tabirinin sağlık programını...
ÖZKER ÖZGÜR (Yerinden)(Devamla)- Sağol.
ERGİN ABDULLAH (Yerinden)(Devamla)- Halaç pamuğu
gibi atacağız Sayın. Adaoğlu
./4767
- 4767 -
MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden)(Devamla)- Hayalleri büyük.
BAŞKAN- Buyurun Sayın Hüseyin Angolemli.
ÖZKER ÖZGÖR (Yerinden)(Devamla)- Hayalleri değil
efendim. Gerçekçidir bizim gölge bakanlarımız.
MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden)(Devamla)- Güzel.
ÖZKER ÖZGÖR (Yerinden)(Devamla)- Gerçekçidir.
Dr. ERBAY KANATLI (Yerinden)(Devamla)- Tamam mı
Hoca. Birinci talibim ben.
ÖZKER ÖZ6ÖR (Yerinden)(Devamla)- Ergin, bir tane
Erbay Beye verin.
ERGİN ABDULLAH (Yerinden)(Devamla)- Memnuniyetle,
tabi i.
MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden)(Devamla)- Maliye Bakanını
göremedim kabinede. Kimdir maliye bakanı?
ÖZKER ÖZGÖR (Yerinden)(Devamla)- Farkında değilsiniz.
Bizim gölge kabinenin farkında değilsiniz.
MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden)(Devamla)- Başbakanınız
burda. îskân bakanı burda.
ERGİN ABDULLAH (Yerinden)(Devamla)- Yoktunuz siz
o günlerde.
MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden) (Devamla)- Ergin sağlık
bakanı burda, tamam. Kim finanse edecek tüm bu hayallerin
gerçekleşmesi için?
ÖZKER ÖZGÖR (Yerinden)(Devamla)- Gökten para yağacak
bize.
- 4768 -
HÜSEYİN AN60LEMLİ (Gazi Mağusa)- Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; gecenin bu saatinde —
Dr. ERBAY KANATLI (Gazi Mağusa)(Yerinden)- Erkendir
daha.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla)- Erken ama, sabahın
erken saatinden beri bunun içerisindeyiz. Biraz önce değerli
arkadaşım enine boyuna burda sağlık sorunlarımızı çher
yönüyle ele aldı. Ben, biraz kısa tutmaya çalışacağım.
Dolayısıyla eğer lâf atma olmazsa ben de erken bitireceğim.
MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden)(Devamla)-Nası1 olsa eski
dosttur da.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla)- Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; sağlık konusunda zannedersem hepimizin
bir tek arzusu olsa gerek. 0 da insanlarımızı, doğumların-
dan ölümlerine kadar onları mümkün mertebe uzun yaşatmak
ve mutlu kılmaktır. Onları sağlıklı kılmaktır. Bu düşünce-
lerlel baktığınızda, sağlık alanında çalışan arkadaşlarımı-
zın diğer alanlara oranla daha çok bir özveri içinde olma-
ları gerekmektedir. Tabii, en başta da sağlık alanının
başında bulunan Bakanın çok titiz olması ve vaktinin büyük
bir bölümünü sağlık sorunlarını çözmeye ayırması gerekir.
-/4 76 9
- 4769 -
İSKAN BAKANI MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden) - Ordusu hemen
galiba en güçlü teknik kadrodur.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Ordu tamam da mühim
olan başıdır.
KENAN AKIN (Gazi Mağusa)(Yerinden) - Şef tamam
değil. Orkestra şefinde iş yok.
MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden)(Devamla) - Politika
iki seneden sonra —
ÖZKER ÖZGÖR (Lefkoşa)(Yerinden) - Sağlık Bakanlığı^
nın avukatı kesildin Adaoğlu bu akşam.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Ve Sağlık Bakanlığı-
nın sağlık servislerini ısrarla denetlemesi, izlemesi
gerekmektedir. Bunu yaptığı takdirde başarıya ulaşılır,
yapmadığı takdirde bugün olduğu gibi varlık içerisinde
yokluklar yaşanmaktadır. Sayın Bakan geldi bize burdan
daha önceden hazırladığı bir rapor sundu. Günlerdir bu
Mecliste oturup dinlemekteyiz. Gerçekten böyle ileri adım-
lar atmış, aşamalar yapmış, çok değil nerde ise çağlar
atlamış bir bakanlık ilk defa görmekteyim bu rapora baktı-
ğımda. Halbuki gerçek o mudur değerli milletvekilleri?
Gerçek ile Sayın Bakanın burdan okudukları arasında çok
fark vardır. İlerleme çok diyor, ama sonuç nerde? Hizmetler
o denli gerilemekte, keşmekeşlik içerisine girmektedir.
Sayın Bakan vakit vakit ne bakanı olduğunu da unutmaktadır.
Böyle özenle duracağı yerde aksine bu işlerle uğraşmakta-
dır. Çok tanık olduk. Sendikalarla mı istersiniz...
EMİN UZUN (Lefkoşa)(Yerinden) - Sürünün Angolemli,
sürünün.
KENAN AKIN (Yerinden)(Devamla) - Bırak be kardeş,
bırak bakan konuşur cevap vermez, sana ne oldu.
. /4770
- 4770 -
SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANI Dr. MUSTAFA ERBİLEN
(Yerinden) - Devam, devam.
KENAN AKIN (Yerinden)(Devamla) - Bakan cevap vermez
sana ne oldu? Heyecanlanma.
İSKÂN BAKANI MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden) - Yani
Sayın Angolemli; bir bakanın parti örgütü içerisinde bir
başka işleri olamaz mı?
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Sağlık Bakanlığının
Sayın Adaoğlu durumu bir başkadır. Çünkü ilgi alanı hepimi
zin titizlikle durduğu ve insanların bugün varını yoğunu
feda etmeye hazır olduğu sağlık konusudur.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)(Devamla) - Devam
Angolemli, devam.
MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden)(Devamla) - Daha yalnız
başına korkuttu sizi. Daha parti olduğu gibi güç versey-
di kendisine —
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)(Devamla) - Devam
et, ben su içeceğim.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Yanıma kadar geldin.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)(Devamla) - Devam
et, dövecek değilim seni. Dövecek değilim, merak etme
su içeceğim. 0 kadar korkuttum seni?
./4771
- 4771 -
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Aslında Sağlık
Bakanlığımız yazılı mevzuatlara da uymamakta, alanı olmadı-
ğı konulara da karışmakta ve toplumun sağl-ığını iyiye
değil, aksine sağlığını da bozmaktadır.
Değerli arkadaşlar; doğrudur. Sağlık alanında bek-
lenenin, istenilen hizmetlerin doğru dürüst verilmesi
için diğer alanların da sağlıklı olması gerekir fakat
bugün ülkemizde diğer alanlarda da bir başıbozukluk, bir
yolsuzluk, bir suistimal başını aldı gitmektedir. Bunlar
olurken Sağlık Bakanlığında da sağlıklı, her bakımdan
sağlıklı işlerin beklenmesi insafsızlık olur ama diğer
alanlara oranla sağlık alanında işlerin biraz daha iyi
olması gerekmektedir. Dikkatle baktığımızda maalesef
bozuklukların, yolsuzlukların nerde ise odak noktası olma
durumuna gelmiştir Sağlık Bakanlığımız.
MUSTAFA ADAOĞLU (Yerinden)(Devamla) - İyi be Angolemli,
İskânı geçti demek.
Bakan
Sayın
HÜSEYİN ANGOLEML
ımız Sayın Erbilen
Adaoğlu, maalesef
i (Devamla) - Biraz daha
biraz daha göreve devam
seni geçecektir.
eğer Sağlık
ederse
- 4772 -
Ama çok şansı var ki üç aylık bir durumu vardır. Nisan'a
kadar idare edecek herhalde. İsraf mı istersiniz Sağlık
Bakanlığında, rüşvet mi istersiniz Sağlık Bakanlığında,
yazılı mevzuata es geçip idarei maslahat mı istersiniz?
Yine bu Sağlık Bakanlığında. İnsanlarımız hastahanelere
artık gitmekten de korkuyor, önce cebine lbakıyor. Hakikaten
yeterli parası varsa, özele gidiyor, özelin de iyisine
gidiyor, öyle özele gidiyor ki bir eli hastahanede döktürün,
bir eli de özel kliniğinde. Ha, biraz daha az parası varsa,
hastahanede parasını vererek tedavisini görmektedir ve
Sayın Bakan buraya çıkacak vel diyecek ki bedava hizmetle-
rimiz sürmektedir. Memurlara, kamu görevlilerine, emekli-
lere bedava hizmet vermekteyiz. Bunu söyleme Sayın Bakan
bir kere daha. Çünkü, buna inanan kimseyi bulamazsınız.
Hiçbir kimseyi. Burdan 48 saat bize nutuk atsanız dahi
hayatta durum değişmekz. Bütün insanları sizden evvelkiler
de, siz de yaktınız, kavurdunuz. Allah korusun bugün yurtta-
şımız hasta olmasa gerek. Hasta olduysa başına gelecekler
anlatmakla bitmez.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; koruyucu hekim-
lik dedi Sayın Bakan. Bir de tedavi edici hekimlik dedi
ve konuları ayırdı, önce biz de bir koruyucu hekimliğe
bakalım. Sayın Bakan koruma koruma diye diye, biraz sonra
anlatacağım, toplumun sağlığını korumayı unuttu. Biz de
inandık, Say ın Bakana bakarız toplumun sağlığını korusun.
Sayın Bakan başka şeyleri korumakla meşgul. Ulusal Birlik
Partisini korumak için çareer aramaktadır. Daha gündemde
olan şimdi de, seçim kanunuyla uğraşmaktadır. Daha önceleri
partisine kayıt yapmak için diyar diyar gezip uğraş vermekte-
dir. Vaktinin büyük bölümünü ayırmaktadır. Bunlar değerli
arkadaşlar belki basit gelebilir. Ama, aslında basit değil-
dir. Çünkü, Sayın Bakan, toplumun sağlığıyla gün be gün
oynamaktadır.
.74773
'- 4773 -
RASIH KESKİNER (Girne)(Yerinden)- Bu seçim yasası
da hep bunun başının altından çıktı.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla)- Bütün gücünü, zeki
bir kişi olabilir. Genşliğinde, talebeyken öyleydi. Ve
bütün başarısını bu alana vereceğine, maalesef başarının
%5'ini vermektedir ve sağlık alanında olan olumsuzluklar
bundan da kaynaklanmaktadır.
KENAN AKIN (Gazi Mağusa)(Yerinden)- Talebeyken zekiy-
mişsin ha.
SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANI Dr. MUSTAFA ERBİLEN
(Yerinden)- Berikât versin okutmadı beni.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla)- Okutsaydım böyle olmaya-
caktı Sayın Bakan.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)(Devamla)- Çok yavru
çıktı.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla)- Değerli arkadaşlar;
sözlerimin başında söyledim. Gerçekten sağlık konusu olduğu
için partiler üstü de görmemiz gerekir bu konuyu. Ulusal
Birlik Partisi bir sistem tutmuş, lbir politika tutmuş
der ama bir politikası da olsa orda. Ama tuttuğu, yürüdüğü,
mutlaka biz, biz mi, hepimiz başarıya ulaşmasını çisterdik.
Çünkü, başarı demek, toplumun sağlığı demektir. Bunu kim
istemez ki. Dolayısıyla bu kürsülerden gerek gündem dışı
konuşmalarla, gerek uyarılarla çok konuşmalar ve eleştiri-
ler yapıldı. İDiğer bakanlar leleştirileri es lgeçebilir.l
Göz yumabilir. Ama sağlık alanındaki eleştirilere kulak
vermek görevlerimizin en başında gelendir. Çünkü, sağlık
alanında atılacak bir olumlu adım, tüm topluma kendimize
yaramaktadır. Şimdi, ben hatırlarım, yıl 1986. Bu kürsüden
çeşitli konuşmaların yanında, iktidar partisinin milletve-
kili olan Sayın Tüccaroğlu da geldi ve bir konuşma yaptı
burda. Tutanaklar yanımdadır 1986'da. Dikkatimizi çekti.
.74774
- 4774 - v (
Dedi ki bötön dünyada yasaklanan ilâçlar vardır. Tarım ilâç-
ları vardır. O ülkeler kendi ülkelerinde yasakladılar ama
bizim gibi ülkelere de durmadan sokuşturuyorlar bu ilâç-
ları dedi ve durdu arkadaşımız gerçekten çok özgün bir
çalışma yaptı. Alanı da uygundu. Köy köy, diyar diyar
gezdi, istatistik tuttu ve bir yerde kanıtladı. Dedi ki;
DDT, BHC vardır, daha birtakım isimler verdi burda, vardır
burada. Devlet laboratuvarına gidip bizzat tahlil yaptırdı
ve sonuçlarını da hep burda takdim etti değerli arkadaşlar.
SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANI Dr. MUSTAFA ERBİLEN
(Yerinden) - Bugün nerdedir bu arkadaşımız?
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Efendim?
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)(Devamla) - Bugün
nerdedir-
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Hangi arkadaşımız.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)(Devamla) - 0 övdüğün
arkadaş.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (devamla) - Bak bak ben biraz
evvel söyledim Sayın Bakan.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)(Devamla) - İki aydır
niye bahsetmiyor, sesi çıkmıyor?
RASIH KESKİNER (Girne)(Yerinden) - Onaylanmıştır
artık.
- 4775 -
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - Ne ise
yola devam et. iyi hazırlandın.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - İyi, hatırıma getirip,
unutmazsam niye bağırıp çağırmadığını söyleyeceğim. Herhalde...
RASIH KESİNER (Yerinden)(Devamla) - Ömrü arttı
insanların.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Herhalde arkadaşımız
gerekli uyarıları yaptı, çalışmaları yaptı fakat kulak
veren yok ki. Bu arkadaşımız çalışmalar yaptı, dökümanlar
yayınladı ve bunları bizlere takdim etti. Grafikler çıkar-
dı. Gerçekten büyük bir çalışma yaptı. Sayın Tüccaroğlu
benim partimden değil ama bu konuda uğraş verdiği için
kendisini ben bu kürsüden takdir ederim. Büyük uğraşlar
verdi ve bizi uyardı. Hiç vakit kaybetmeden bu ilâçlar
ülkemize girmiştir, yasaklansın. Bu konuda yasa yapalım
ama acil olarak da bu tarım ilâçlarını toplayalım dedi.
Kulak veren olmadı. Yasalar geçti ama her yasa gibi yazıl-
dığı yerde kaldıa.Ne oldu sayın arkadaşlar? Yıl 1989.
Ne zaman ki bir partinin gazetesi değil, ne Ortamdır,
ne Yeni Düzen, Kıbrıs gibi bir gazete aldı konuyu ele
ve yazdı, hareketlenme başladı ama burda y ı l l a m a n bu
konu için gerek muhalefetten, gerek kendi içinizden millet-
vekilleri gelip gayet de ciddi çalışmalarla bu sorunları
gündeme getirdiler, hiç kulak vermediniz. Ne zaman ki
bir basında çıktı, tarafsız gibi görünen ama o da değil
neden. Çok sattığından dolayı halkta hemen konu yaygınlaşınca
paçalarınız tutuştu. Yazıklar olasun böyle düşünenlere,
üç yıl bu toplumun kanserojen maddelerini damarlarına,
vücuduna enjekte ettiniz.
KENAN AKIN (Gazi Mağusa)(Yerinden) - Ya Kıbrıs
Gazetesi çıkmasa ne olacaktı?
./4776
- 4776 -
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Bunun hesabını nasıl
vereceksiniz? En güzel hesap galiba vicdanlarınızda verecek-
siniz bu hesabı ve bugün, üç yıl sonra bugün duyarız ton-
larla ilâç toplamışlar köylerden, iki üç köyden tonlarla
topladılar. Yazıklar olsun. Halâ daha bizi zehirlemekte-
siniz, halâ daha vücudumuza zehir enjekte etmektesiniz.
Ve hiç çekinmeden buraya çıkı sağlık konusunda ahkâm kesi-
yorsunuz. 0 bakanlıkta bir saniye bile durmamanız gerekir,
özür dilemeniz gerekir bu toplumdan. Siz de Tarım Bakanı
da. Hangi bakanlığı ilgilendirirse bu konu özür dileyip
aramıza karışmalısınız. Yoksa böyle yerinize oturdunuz
ve gelip burda gerek Tarım Bakanı, gerek siz, gerek millet-
vekilleri ahkâm kesersiniz. Siz kim, toplumun sağlığını 4
korumak kim değerli arkadaşlar? Bir Maliye Bakanı düşününüz
memlekete donraut et girecek, ordaki veteriner ben bunları
benim yurttaşlarımın yemesine izin vermem diyecek ve tavla
oynamakta olan Maliye Bakanı kalkacak bir spor kulübünden,
kimdir bu şeyi vermeyen diyecek ve kalkacak böyle ve geçe-
cek böyle durmadan donmuş etleri mühürlesin.
./4777
- 4777 -
Ve toplum sağlığı düşünürmüş Ulusal Birlik Partisi Hükümeti.
Toplum sağlığı düşünürmüş. Tavlayı bırakıp, veterineri
de kenara itip, mühürü eline alıp etleri mühürleyecek.
Gümrük içerisinde bir bakan. 0 etleri piyasaya çıkacak,
Meclis Araştırmasına konu olacak ve biz yerinde inceleme
yapacağız ve bu olayın doğru olduğunu kanıtlayacağız. Bo-
yaları kullanıyorlarmış ifade edilecek, ilgili fabrikalarda
yasaklandı bu dedilerl ama, o boyalarl torbalar içerisinde
imha edilmeden bir köşede bekleyecek. Ne zaman basının
manşetlerinden aşağıya inecek bu olay, yine torbalar açıla-
cak ve halk yine zehirlenmeye devam edecektir, öyle midir
sağlığı korumak, toplum sağlığını? Bu Maliye Bakanıydı.
Hele hele Sağlık Bakanımız o da gidecek ne balıklanıl içeri.giraesi,
veteriner hekimlerin grevine rastladığı için ve getiren
tüccar belki da arkadaşıydı. Bana artık öyle gelir, gidecek
ve sinekçilerine bunu kontrol ettirecek ve o çok sevdiği
sinekçilere bu balıkları ve diğer donmuş etleri içeri soka-
cak. Bu mudur toplum sağlığını koruma? Siz ancak ancak
sağlığı bozanlardan birisisiniz yok toplum sağlığını koru-
yacaksınız? Burada dediğim gibi okullar, işte aşılar yaparız
dedi. Bitlenmekteyiz Sayın Bakan, bitler ortalığı sardı.
Nerde sizin bitlerle mücadele kampanyanız? Verem olayları
artmaktadır.
EMİN UZUN (Lefkoşa)(Yerinden)- Bir tane göster be
Angolemli. Bir tane göster.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla)- Sen hiç konuşma Sayın
Emin. Hiç, bırak. Bak, Sayın Bakan nasıl dinler, sen de
konuşma erken bitirelim. Bir tane göstermiş. Bir yurttaş
olarak git hastahanelerde öğren. Herhalde ezbere konuşmayız
burda. Sarılık başladı, sineğin her cinsine her mevsimde
görmekteyiz ve sinekçilik için de, mücadele için de ayırdığı
- 4778 -
hiçbir şey. 80,000,000. 80 tane sinek bile telef edemezsiniz
sen o parayla. 80,000,000, sinekle. Alışmadığımız hamam
böcekleri. Yaz, kış karasinekler. Belediyeler deme, dışardan
gelmekte bunlar. Her tarafta var. Belediyelerin sorunu
Sağlık Bakanıysanız sizi de ilgilendirmektedir.
KENAN AKIN (Gazi Mağusa)(Yerinden)- Çekirgeler de
turizm seyahati yaparlar.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla)- Ne zaman kurtulacağız
sivrisinekten, ne zaman rahatg ledeceğiz evimizde. Ben
bunu öğrenmek isterim.
KENAN AKIN (Yerinden)(Devamla)- Nisandan sonra.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla)- Mağusa'da bir sosyal
konut kurdunuz. İnsanlar sabah evlerden çıkar, baldırları
kırmızı kırmızı bu kadar. Yüzleri bu kadar. Bakalım kaç
tane sinek isırmış. 0 pencerelerine telden kafesler yapıyor-
lar. Akla hayale gelmeyecek birtakım tedbirleri düşünüyor-
lar. Yazıktır. 0 insanlar pişman oldular evlere gittikle-
rine de. Bir sineği kurutamadı Sayın Bakan. Bir sivrisineği
kurutamadı. Bir karasineği kurutamadı. Hamam böcüsünü hiç
kurutamadı. Bütün mutfaklar doludur. Hele hele Mağusa'da
farelere hiç dokunamadı.
KENAN AKIN (Yerinden)(Devamla)- Bu halk UBP'yi kuru-
tacak ama.
SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANI Dr. MUSTAFA ERBİLEN
(Yerinden)- Karıştırdın, hepsini karıştırdın.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla)- Karıştırdım?
. /4779
4779
Dr. MUSTAFA ERBÎLEN (Yerinden)(Devamla)- Elmalarla
armutları karıştırdın bu gece. İyice karıştırdın.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla)- Sen Say ın çBakan...
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)(Devamla)- Bakanlıkların
görev sahasını karıştırdın. Devam.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla)-Yalnız, sizi ilgilen-
dirmiyor değil mi? Sayın Sağlık Bakanı toplumun sağlığını
koruyacak bakan. Sizi ilgilendirmez bunlar değil mi ?
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)(Devamla)- Konuş yahu.
Tamamdır.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla)- Koordine edeceksiniz bun-
ları siz. Sayın Bakan. Ya siz, rahat rahat girersiniz tarım
bakanı adına, sinekçileri koyarsınız içeri balıkları sokar
da. Bu yüzden, gerçekten bir bakanı yediniz, Aytaç Beşeşler'i
yediniz. Sayın Beşeşler onurlu bir kavga vermek istedi
ama, nerden bilsin yönünü yanlış seçti. Yani, siz toplumun
sağlığını korumak için uğraşanları da ekarte ediyorsunuz.
./4780
4780 -
Değerli arkadaşlar; yine bugün kırsal kesimlerdeki
denetimsizlikler daha da vahim durumdadır. Hayvan kesimleri
bile bugün denetimsizdir. Kırsal kesimlerde denetimsizdir
bunlar hep.
Pratisyen hekimlerimizin durumu da ortadadır. Kırsal
kesime pratisyen hekimler göndermiş sayın Bakan ve oralarda
koruyucu hekimlik görevini de yürüteceklermiş. Kaç tane
pratisyen hekimimiz vardır da kaç tanesini gönderdiniz
kırsal kesimlere ve neler yapmaktadırlar. Bol bol hastane
binası yapar veyahut içine birkaç alet atarsınız, onun
reklâmını da yaparsınız, ama hizmetlerde eskiye oranla
yine bir ilerleme yoktur. Siz sözleriminin başında da
söylediğim gibi toplumun sağlığı ile değil, başka işlerle
meşgulsünüz.
MEHMET CİVA (Lefkoşa)(Yerinden) - Sendikalarla
uğraşır.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Sendikalarla uğraşır.
MEHMET CİVA (Yerinden)(Devamla) - Sendika bozar,
sendika kurar.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Kişilerle uğraşır,
partizanlık yapmakla meşguldür. Ama toplumun sağlığı gitmiş,
ona ne? Daha geçen yıl sizi ikaz ettik. Eleştirdik burdan.
Yapma, eyleme, toplum sağlığında uğraşan kadroya dokunma,
onların en verimli şekilde olacaklarp yerlerde bırak,
partizanlığı sokuşturma dedik. Geçen sene laboratuvarda
çalışsanları sağa sola yolladın, bu devam etti. En son
örneği Dr. Balcı olayı. Neymiş Dr. Balcı olayı? Ne
vardı yani? Orda yazdığın gerekçelerle de hiç tutmadı
ve bugün Karpaz Bölgesi sayende, sayenizde —
./4 781
- 4781 -
MEHMET CİVA (Yerinden)(Devamla) - Doktorsuz kaldı.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Aslında doktorsuz
kaldı. Bir doktor gönderildi ama o da yalnız mesai saati
gider, Cumartesi, Pazar orda kalmaz, Lefkoşaya gelir.
Halbuki ordaki doktor o yörenin herşeyini bilmekteydi,
insanını bilmekteydi, insanların içini bilmekteydi, halkının
bölgenin her türlü konusuna hakimdi, çhalk ondan memnundu,
memnundu ki günlerce bu olayın yansımaları oldu, halk
orda eylemlere girişti, imzalar topladı. Ama Sayın Bakan
toplum sağlığı değil önde gelen Sayın Bakan için, koruma-
yua çalıştığı, her gün giderek tükenen partisiydi.
MEHMET CİVA (Yerinden) (Devamla) - Ve diktatoryal
düzen.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Partisiydi. Dr. Balcı
denmişmiş devreye, partisine zarar verir konan gerekçelerle
ordan o arkadaşımızı aldı.
MEHMET CİVA (Yerinden)(Devamla) - Adamı hazır kalpten
de öldürsün. Sağlık Bakanı doktoru kalpten öldürüyordu.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Evet, değerli arkadaşlar
akabine bu arkadaşın...
ERDAL SÜREÇ (Lefkoşa)(Yerinden) - Hıncını alamadı.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Hıncını alamadı,
doğrudur. Hanımını da ordan aldı.
ÇETİN VEZİROĞLU (Gazi Mağusa)(Yerinden) Hesabını
zor ödeyecek.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Vicdanı ile hesaplaşa-
cak artık ve bugün bölge kaybetti, sağlık hizmetleri azaldı
ama doktorumuz memnun, çünkü partizanlık konusunda muradına erdi.
- 4782 -
MEHMET CİVA (Yerinden)(Devamla) - Bakanımız
memnun.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - ben ne dedim.
MEHMET CİVA (Yerinden)(Devamla) -Doktorumuz
dedin.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Zaten doktordur da.
Doktor diyorum belki vicdanı biraz harekete geçer.
MEHMET CİVA (Yerinden)(Devamla) - UBP kör etti
Erbilen'in de vicadanını.
HÜSEYTİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Değerli arkadaşlar;
tedavi edici hekimlik yine bu konuda da Sayın Bakan
birtakım rakamlar verdi. Ne kadar rakam isterseniz verin
yok çağ, çağlar atlayın, zaman tüneline girin 5000
yılına çıkın...
(GÜLÜŞMELER)
Biz, bayıldın Sayın Bakan 5000 yılına kadar
sağlıklı yaşan inşallah. Biz ona değil, vatandaşı çekip
konuşacaksınız. Hasılsın, hastanelerden gerekli
hizmeti alabiliyor musun? 0 size verdiği cevapta
yatar başarınız. Yoksa buraya gelip de birtakım
rakamlar vermekle, sıkışınca da Devlet Planlama
verdi derseniz hiç de inandırıcı olmaszınız. Hayat
pahal11 ığındaki rakamlara benzer. 72 yaşında durmuşuz,
biz. Ortalama yaş 72 imiş ve övündü. Siz ülkenin nüfusunu
bile bilmezsiniz, yok ortalama yaşı bulacaksınız, ülke
nüfusunu bile bilmez Sayın Bakan.
Değerli arkadaşlar; gerçekten zaman zaman hastane-
lere gitmekteyim. Çok olaylara tanık olmaktayım. Bir
.74783
- 4783 -
kere ilaç sorununu çözemedi Sayın bakan. İlaç
sorununu çözemedi. Anayasal bu görevini yerine
getiremedi. Ama diyeceksiniz ki devlet olanakları
ölçüsünde sağlık hizmeti verir. Ben inanmıyorum sizin
sıkıntınızın paradan olduğuna dair. Sizin sıkıntınız
bize verdiğiniz o resmi imzalı raporda da, ne bayrağıdır,
KKTC bayrağı değil, nalı çaktınız ve verdiniz bize
bunu. Altını...
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)(Devamla) - Nedir be
Angolemli o?
RASIH KESKİNER (Girne)(Yerinden) - Polisin arması.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Altını da çizdim. Efendim?..
RASIH KESKİNER (Yerinden)(Devamla) - Polisin
aramasına benzer.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Bilmiyorum hastanenin
değil. Biz bunun bilincindeyiz. Yani sorunların olduğunun
bilincindeyiz Sayın Bakan. Sağlık sorunlarımızın çözümünü
engelleyen önemli bir unsur da demedi ha, önemli bir
unsur dedi. Çünkü saklayacak asıl başarısızlığını nerde-
dir. önemli bir unsur. 0 bir kelimesini koymasaydın
Sayın bakan, ne koydun oraya bir kelimesini, önemli
unsur. Maddi olanaklarımızın sınırlılığıdır. Sen bunu
başkalarına anlat Sayın Bakan. Başkalarına anlat sen
bunu. Maddi değildir sıkıntınız, denetimsizliktir.
Kendinizi maalesef sağlık konusuna veremediniz, örgütlü
çalışamadınız. Bir hayli kanunlar geçirdiniz, teşkilat-
tır, meşkilattır ama yazılı kaldı onlar, her yazılı
mevzuat gibi akıbetini buldu. Siz ilgilenmiyorsunuz,
vaktinizi vermiyorsunuz. Hastaneden ilaçlar gitmektedir,
israf son haddine vardı, siz hâlâ daha maddi.
./4784
- 4784 -
Size biz trilyon da versek bu bakanlık bu hali ile, bu
çökmüş hali ile iliç yetiştirmeyecektir. Varlık içerisinde
yokluk yaşamaktasınız siz. Sorun burdaldır.
MEHMET CİVA (Lefkoşa) (Yerinden) - iyi bir doktordur
kendisi ama maalesef...
ERDAL SÜSREÇ (Lefkoşsa) (Yerinden) - iyi bir yönetici
olamadı.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Zamanında gitti, artık
geçti, iyi bir yönetici olamadığı için aklı fikri parti-
zanlıktadır. Döştö peşine halbuki isterdim sizin için
bu konuda bir de doktorluğunuz elinize fırsat geştiydi
başarıdan , başarıya öyle bir kuş gibi sekecektiniz, biz
de sizi alkışlayacaktık. Ama böyle kanserojen olmuş kuşlar
gibi kaldınız, boynunuz bükük, bakın göreceksiniz.
FADIL ÇAĞDA (Girne) (Yerinden) - Hükümetin peşine
düştü.
RASIH KESKİNER (Girne) (Yerinden) - Pulyalar gibi.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Değerli arkadaşlar bir
hastahane^düşününüz k i i l â
Ç b i r
yana, sargıbezi yok. Ben
adım, adım dolaşacağım, her hastaya bir kere daha sorayım
dedim.Her yatanın başı üzerinde böyle küçücük bir kutucuk,
iliç kutucuğu. Sorarım ben de saf,saf. iyi dedim hangi
doktor verdi size bunu, hayır diyor paramla aldım. Yüz
kişiye sorduydum doksandokuzu parası ile aldı.Ne biçim
bedava hizmettir, naksıl bir hizmettir? Açtı sonra , açılıyor
hastalarımız., sargıbezini bile biz alıyoruz diyorlar.
Sırasında iğne almazsak tedavi görmekten mahrumuz diyorlar.
Sayın arkadaşlar, denetim yoktur. Denetim için bir yöntem
kuramadı bizim bakanımız. Halbuki o zekâsını yöntem bulmak
için biraz verse, bir şeylfer bulacaktır, yani sistem
./4785
- 4785 -
kendi içerisinde çalışacaktır. Yapmıyor bunu. Doktor
düşününüz değerli arkadaşlar hep bunlara ben tanık oldum.
Hastahaneye gider bir yurttaşımız,özel 1,000,000 kliniğime
gelirsen, hastahanede olursan 500,000 . Ama taraftarım
burda ol.
MEHMET CİVA (Lefkoşa) (Yerinden) - Hastahanede.
Çünkü araç gereç kullanmayacak.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Çünkü araç gereç kullanacak
risk de yok. Sayın Bakan çıkacak ve diyecek her zaman
olduğu gibi ihbar etsinler, ihber edemezler Sayın Bakan,
korkuyorlar. Orta yerde sağlıktır sağlık.
ERDAL SÜREÇ (Lefkoşa) (Yerinden) - Yine onun eline
düşecek.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Yine o doktorun eline
düşecek. Nasıl güvenecek ve diyeceksiniz siz vatandaşa
verin bakalım bir güvence. Biz bunları konuşuyoruz bize
de yemin billah , tabi anlatamıyorum zaten diyor, anlatırsak
ne olacak? Sayın Bakan çıkacak gitsinler isbat etsinler.
Kimse gitmez. Alan memnun veren memnun değildir. Alan
memnundur veren korkusundan vermektedir. Nerden korkmaktadır?
Sağlığından korkmaktadır. Haçanabir bu korkuyu bu vatandaş
yaşayacaktır? Onun için üç ay sonra bir an evvel gitmeniz
g erekmektedir bu toplumun çıkarı için .
./4786
- 4786 -
EMİN UZUN (Lefkoşa) (Yerinden) - Kim götürecek?
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) -Halk götürecek, kim götürecek,
başkası mı götürecek? Siz alıştınız cunta , munta mı götürecek,
Amerika mı götürecek?
EMİN UZUN (Yerinden) (Devamla) - Kim gelecek?
MEHMET CİVA (Yerinden) (Devamla) - CTP. Kim gelecek.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Civa burada ben konuşuyorum
burada şimdi. CTP nerden çıktı. Biz üzülmeyesin diye
konuşmadık burdan.
MEHMET CİVA (Yerinden) (Devamla) -Biz iktidara adayız.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Siz adaysınız , halk
da bize karar verdi. Onun için burada kalsın bu konu.
SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANI MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)
Siz kavga etmeyesiniz diye biz koalisyonsuz iktidarda
kalacağız, kavga etmeyesiniz diye.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devala) - Değerli arkadaşlar tedavi
bedavaymış. Sayın Bakana soralım bunun neresi bedava?
Sayenizde dışardaki doktorlar da aç kalmakla başbabadırlar.
Çünkü artık vatandaş 1,000,000 değil 500,000 vereyim aynı
muameleyi göreceğim hem de devletin hastahanesinde.
Maalesef yurttaş aklına ilk gelen devlette çalışan doktoru
tercih etmektir, nasıl bu iç kapanacak, dahası da var.
./4787
4787
Sayın arkadaşlar, daha acısı da vardır. Sayın Bakan elini
çeksin kulağından ve duysun bunu da. Doktorların bir
kısmı da bugün hastaneyi kötü gösterip oradaki hastayı
kapıp özel kliniğe götürme takdiklerini uygulamaktadır.
Hep bunlara tanık olduk. Ne diyor doktorun biri? Burada
alet de yoktur, nedir zaten tutar bunun şeyi 300,000 lira,
gel falan yere herşey tamam,veyahut vatandaş ısrar
etti ille hastane ister. Tamam ama eksik iki tane aletcik
var yahut vidacık vardır. Öyle bir ileri gider ki geri
dönemez yurttaş da ısrar edince tamam madem öyle gideyim
ben kliniğimden getireyim ve gider cebine koyar ve getirir
de gösterir de. Ama o getirdiklerini de kullanmaz.
Hastaneler böyle duruma düştü ve hâlâ daha buradan uygarlık
seviyesine ulaşmaktan bahsedersiniz. Neyi atladınız?
Hangi çağı atladınız, hangi çağa yaklaştınız.
Sayın arkadaşlar; bunlar bizi üzmektedir ve bunlar
başarılmadığı için de gerçekten içten söylüyorum ki
üzülmekteyiz, üzülmekteyiz bunlara. Yani hastaneler,
değerli arkadaşlar; hastaneler artık hasta bulma pazarı
haline geldi ve doktorlar da artık onun içinde krallık-
larını kurdular. Bir doktor iyi görünmek için mecburdur
hastaya ilaç da yazar. İhtiyacı olmasa dahi bir kaç
tane de ilaç yazar. Tabii ki ilaçlar gider. Bir yolu
da budur. Yazmaktadır. Bunları yıllar var bakanlık yapan
değerli arkadaşlarımız nasıl önleyeceği için kaç dakika
kafa yormuştur? 0 eşsiz zekasını bu konuya ne kadar
eğmiştir? Gerçeten bu konuda ciddiyim çok zeki bir
arkadaşımızdır bakmayın siz ama bu konulara eğilmemek-
tedir. Doktorlar niye bu yola sapsınlar? Neden?
Personelimiz onun içerisinde niye daha iyi hizmet vermesin?
Sağlık hizmetleridir doktorlarımızın sorunlarını çözeceksiniz.
Hem sorunlarını çözünüz, maddi ise maddi, hiç acımayalım
kendilerinden, çünkü sağlığımız sözkonusudur. Ben bir
../4788
I
- 4788 -
yurttaş olarak param yoksa bile hasta olduğumda
korkmamam gerekmektedir. Benim devletimin hastanesi var
deyip o hastaneden içeriye girmem gerekmektedir. Böyle
bir ortam yaratın Sayın Bakan ve çıkın buraya sizi alkış-
layalım. Bu ortamı da yaratmak bu sorunları çözmekledir.
Bir doktor yurttaşımız niye bunları yapsın? Bu onursuz
hareketlerdir bunlar, niye yapsın bunları? Neden yapsın?
demek ki ihmal edilmişlerdir, demek ki çalışmasının
karşılığını almamaktadır, demek ki denetimsizdir, izlenme-
mektedir. Bugün hastanede doktor görmek bir sorundur.
Hele hele hafta sonu ise, çok gördük, çok duyduk, basında
da okuduk. Yurttaş kaza geçirir, en çok kaza olan
günler hafta sonlarıdır, doktor bulamaz bekler bekler
ne yapar? özele gider ve maddi olanaklarını harcar.
Biz tabii Toplumcu Kurtuluş Partisi olarak dediğim
gibi biz bu sistem, zaten politika değil ki bu, keşmekeştir:
Biz defalarca söyledik, programımıza yazdık arkadaşımız
buradan anlattı. Ama biz özet olarak söyledik. Koruyucu
hekimliği üstleneceksiniz siz, tedavi ediçi hekimliği
başka bir düzenleme ile sigortalara bırakacaksınız ve
siz yalnız onu denetleyeceksiniz.
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)(Devamla) - Serbest
bırakacağız.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Siz eski TKP'li
olarak da bunları bilmektesiniz Sayın bakan.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)(Devamla) - Yeni bir
sistem mi? Bir defa daha anlat, affedersin.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Yeni değil, yeni
değil.
.74789
- 4789 -
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)(Devamla) - Yeni bir
sistem daha çıktı. Anlat da öğrenelim. Lütfen biraz
açabilir misiniz? Nedir bu şey şimdi bir daha yeni
sistem mi geliştirdiniz, bir daha söyle Angolemli
lütfen yani çok güzel birşey.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Demek Sayın Bakan siz
gerçekten —
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)(Devamla) - Biraz
açabilirmisin lütfen.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Siz gerçekten...
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)(Devamla) - Yani çok
güzel birşey.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - E, daha değişik söyle-
yeyim ben size Sayın Bakan. Devlet koruyucu hekimliği
üstlenmelidir, tedavi edici hekimliği üstlenmemelidir,
denetlemelidir.
Dr.MUSTAFA
olacak? Serbest
ERBİLEN (Yerinden)(Devamla) - Evet, ne
bırakacak.
. /4790
- 4790 -
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devanla) - Sersbest bırakmayacak
sigortalar.
MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - Ne olacak,
ne yapacak biraz açıklık getir. Sigortalar, sigorta has-
tahaneleri kurulacak —
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Sigortalar ve daha diğer
bazı kuruluşlarla müşterek kuracaklar, devlet yalnız bunu
denetleyecektir.
MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla)- Yok böyle basma
kalıp lâflarla söylemekle hiç olmaz bu içler.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Politikayı işliyorum
sana Sayın Bakan.
MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - Ciddi bir politika
koydun burada, bu politikayı açman lâzım.Ciddi bir politika
koydun buraya , hiçbir şey anlatmadın, açıklık getir.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Nasıl anlamadın bunu
Sayın Bakan?
MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - Açıklık getir.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Biraz önce ki sözlerimi
geri alacağım galiba. Nasıl anlamadın bunu?
MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - Yani sigorta
ve bazı kurumların, misal ver ne olacak? Açıklık getirmen
lâzım.Bir tek kelime ile bu işi geçiştiremen. Mühim bir
şey söyledin, tek bir kelime ile geçiştiremen.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Yani ilk defa duyuyorsunuz
bunu değil mi?
MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - 0 çok mühim
bir gelişme.
- 4791 -
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Demek ki hiçbir zaman
bizim partili olamadınız.
MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - Çok mühim bir
gelişme takip eder ama açıklaman lâzım. Yani bu kadar
bırakamazsın açıklaman lâzım.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Evet Sayın Bakan bizim
politikamız budur. Devlet koruyucu hekimliği üstlenecek,
tedavi hekimliği ise tenetleyecektir. Ama serbest bırakacak
onu da dedim gibi biraz önce çalışanların yakından ilgilendiren,
özellikle bizim İktidarımızda koruyucu alandaki sosyal
güvenlik ağı içerisinde düşünmektedir.
Değerli arkadaşlar nasıl ki eğitimde fırsat eşitliği
yoktur,sağlıkta da hizmet almada bir eşitlik yoktur. Benim
mesela bölgemdeki hastahaneler her bakımdan hastahanelerden
başka her şeye benzeyen bir görünüm içindedir. Bislik
isterseniz pilsik afedersiniz.
ERDALSÜREÇ (Yerinden)(Devamla) - Düzensizlik.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Düzensizlik, araç gereç
bakımından sık sık kıkanan , hatta , hatta bir sağlık
kurumunun pis suları Mağusa'nın denizine akıtılan ve o
denizden de insanlarımız balık avladıkları bir yer maalesef.
Ve Sa-ğlık Bakanı gelecek de koruyucu hekimlikten bahsedecek.
İşte ilk görevi bu , derhal bu sağlığa aykırı olan denizi
kirletmekte olan ve denizden çıkan deniz ürünleri ile
./4792
4792
toplunun sağlığını bozan ve size bağlı olan bu kurumun
sularını denize dökmeden arıtınız, bir çare bulun buna.
Göz göre, göre Mağusa halkını dehirlemeye ne hakkınız
vardır. Diyeceksiniz ki daha önce de vardı bu. Mpzaret
değildir o . Olabilir, daha önce de olabilir. Ben Mağusa'da
yaşayan bir kişi olarak şikâyetçiyim bundan, rahatsızım
bundan ben. Ve oraya döküldüğü yer bizim insanlar balık
avlanmaktadırlar, o balıkları da yemektedirler.Siz de
bunu bilmektesiniz. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Bir ara bir cevap verdiniz sizden evveldi. Mazaret değildir.
MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - Soru sorar,
cevabını da verir.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Cevabını verdim ki buraya
geldiğinizde aynı cevabı vermeyesiniz diye.
Yani değerli arkadaşlar; hastahanede çalışan doktorların
dışında örneğin pratisyenlerin sorunları vardır. Bir
Mağusa hastahanesinde üç tane pratisyen vardır ve bütün
yük omuzlarındadır bunların, bütün yük. Ama sabahları
da mütehassıs doktorların poliklinik çalışmalarında gruplar
oluşmaktadır.
./4793
- 4793 -
Ve bu yıllardır böyle sürüp gitmektedir. Ne mütehassıs
doktor verimli olabilmektedir, ne gelen sıraya giren
yurttaş huzur bulmakta, aksine daha fazla hasta olmaktadır.
Orda ne de pratisyen hekim rahat çalışmaktadır. Aksine
ezilmektedir orda, Bu düzen de yıllardır böyle sürüp
gitmektedir ve sayıları baktığımızda pratisyen doktor sayısı
çok az. Mütehassıs sayısı bakımından pratisyeni geçmekte-
dir. Pratisyen doktor özelliğinden olmak gerek kırsal
bşlgelerde sağlık hizmetlerinden çok az yarar sağlamak-
tadırlar. 0 halde yine Sayın bakanın kafa yorması gerekir.
Pratisyen doktora niye rağbet yok. Şartları araştırılmalı.
Pratisyen doktorluğu öyle bir yere getirmelidir ki herkes
pratisyen doktor olmaya can atsın. Teşvik alsın. Hakikaten
ülkemize baktığımızda herkes mütehassıs olmak ister.
Çünkü görmektedir buradaki mütehasıslar pratisyen üzerinde
sultanlık kurdu, yukarıdan bakar kendilerine. Hastane
içerisinde yine dediğim gibi fazla itibar da görmezler.
Aldıkları maaşlar da iyi değildir. Dolayısıyle koruyucu
hekimlikte de samimi isek pratisyen doktor konusunu
çözümlememiz gerekir. Pratisyen doktorlara başta maddi
olanak olmak kaydı ile birtakım iyileştirici çözümler
getirmek durumundayız. Yine diğer hemşire olsun, diğer-
leri olsun aldıkları aylıkları sordum geçen gece de gittim
işte 400,000, 450,000.
Değerli arkadaşlar; sağlık perspneline gerçekten
elimizden geldiğince her yönü ile birtakım ferahlatıcı
olanaklargetirmeliyiz. Çünkü uğraş alanları sağlıktır,
insanların sağlığıdır. Evimizde ailemiz biule hasta
olduğumuzda hele hele yaşlı olup yatağa düştüğümüzde
ilgilenmez, çok tanık olduk yaşlı insanlarımızın kızından
evladından şikayetçi olduğuna bakmaz kendisine diye.
Ama o hastanede o hemşirelerimiz bunlara katlanmaktadır.
. /4794
- 4794 -
Bunların kıymetini bilelim ve hakikaten ayrıcalık
gözü ile bakmayalım. Bunlara elimizden geldiğince
her türlü olanağı sağlayalım. Haklarıdır, layıktırlar
sağlık servislerinde çalışan, bu alanda hakikaten hizmet
veren personelimizi memnun edelim, çok layıktırlar,
haklarıdır. Çünkü bizim, hepimizin sağlığı ile uğraşırlar.
Uğraşmaktadırlar. Belki de bunları sağlamış olsaydık
belki de böyle kötü günler görmeyecektik. Böyle bugün
süt içmez, et yemez olmayacaktık, korku ile gıda maddelerine
bakmayacaktık. Hastane köşelerine düşmekten korkmayacaktık.
Ama bunları yapmadınız, yapamadınız. Bunlar olmadıkça
hiçbir yere varamayız. Sağlıksız toplumda sağlıklı
gelişmeler de beklemek nafile olur, boşuna olur.
Değerli arkadaşlar; personel eksikliği de vardır Sayın
Bakan da kabul etti.
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)(Devamla) - Hadi bağla,
gece yarısı oldu, bağla.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Bağlayacağım Sayın
Bakan, madem siz konuşmazsınız bağlayacağım. Az kaldı.
Biraz da Ziya Beyin şeyi vardır, onunla bağlayacağım.
Değerli arkadaşlar; personel eksikliği denince Sayın
Bakan kıpırdadı biraz. Bunun da mutlaka çözülmesi gerekir,
örneğin bir yataklı servise 20 tane hemşire gerekli ise
ve biz orada 10 tane tutarsak o insanlara büyük haksızlık
etmiş oluruz.
. /4795
4795
Hem o çalışanlara, hem o yatanlara Sayın Bakan. Evet biraz
vakit gidiyor ama bunlar önemlidir. Bu eleştirilerimizi
değerlendirmenizi isteriz. Yani az çalıştırdığınızda,
yeterli sayı olmadığında modern imkânlar sağlasak dahi
bir yere varamayız. Dolayısıyla personel eksikliğinin
acil olarak giderilmesi gerekmektedir.
Yine Sayın arkadaşlar ülkemizde trafik sorunu gündemi-
mizi her gün işgal etmektedir. Demek ki kanserojen maddeler
bir tarafta trafik acil,trafik de acil önlem ister. Dolayı-
sıyla trafiğe dönük sağlık hizmetlerinin en iyi nasıl
verir ?Ambulansların modernleştirilmesi mi? Onun da tahkiki
yerinde müdahale etmek gereklidir. Çünkü artık alıştık
sayenizde. Dediğim gibi her alan darmadağınıktır, çürüdü.
Ha bazı alanların çürümesi canımıza mal olmaktadır. îşte
sağlık alanı, işte trafik sorunu. Canımızla ödemekteyiz.
Camilerimizden her gün tabutlar kalkmaktadır ve o insanlar
size karhetmektedirler. Size derken, Hükümete sayın arkadaşlar.
Bir trafik sorununu çözemediniz. Biz bu kürsüden "ZZ"
dediğimizde, alaylı, alaylı gülerek bize bakıyor sayın
bakanlar. Ne yani yasaklayalım, bütün dünya bunu yapmaktadır.
Bütün dünya bunu yapmaktadır, bütün dünyadabaşka türlü
işler. Bizim nufusumuz ne? Ve madem görmekteyiz bu "ZZ"
mahana , canlar gitmektedir.Mecburiz efendiler acil önlem
alacağız. Mecburuz hem kendi yurttaşlarımızın canını koru-
yacağız, hem de o öğrencilerin canının kurtarmak, istemeseler
de, beğenmeseler de bizim görevimizdir bu, Meclisin görevidir.
Bu konudaki birtakım yöntemleri bulmak Bakanlar Kuruluna
kalmıştır. Zaten o çocuklar sizindir, buna çare bulacaksınız.
Çekinmeyiniz kimseden, korkmayın da, nerden çekinirsiniz?
MEHMET CİVA (Lefkoşa) (Yerinden) - Buldulardı o çareyi
yahu. Direksiyonları soldan, sağa geçiriyorlardı.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Biri sağa çekti, biri
sola çekti, Cumhurbaşkanı , kimdir bunu söyleyen dedi,
nasılsöyler bunu dedi, Olgun Paşalar sabun köpüğü gibi
oturdu.
./4796
- 4796 -
MEHMET CİVA (Lefkoşa) (Yerinden)- İlk defa.
HOSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Oradaki kordinasyon
da çöktü Bu çareyi bulmazsanız, yani iş ona benzerdi bu.
Koruyucu hekimlik yapmazsınız, tedavi de ararsınız bir
şey gösteresiniz. Onu da yapamazsınız bu da ona benzer.
Trafikte çareyi bulamadınız, tedavisini yapmıyorsunuz.
Yeterli ambulansınız var mı Sayın Bakan, bu ambulanslar
modern midir? Yerinde müdahale edebiliyor mudur? içerisinde
gerçekten yetenekli, eğitilmiş elemenları var mıdır?
MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla)- Bu memlekette
yaşamıyorsunuz siz.
HOSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Yaşamıyorum. İşte avuç
açtınız Asil Nadir'e 2,3 tane size verdi çatımalmaz ambu-
lans .Şimdi kalkıp onları söyleyecek burdan.
MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - Ben yarın
göstereyim size Lefkoşa'dakileri.
HOSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) -Ben Mağusa'ya bakarım,
işte bak ayrım da yapıyor.
ERDAL SÜREÇ (Lefkoşa) (Yerinden) - Yalnız Lefkoşa'yı
görüyor.
HOSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Lefkoşa'yı görüyor çünkü
vakti var mı başka yere gitsin baksın, ne umurunda. Mağusalı
gitmiş, ya Lefkeli, ya Girneli.
MEHMET CİVA (Yerinden) (Devamla) - Sendikalar lefkoşa'da
işi ne Mağusa'da?
4797/.
- 4797 -
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) -Ambulanslar doktoru
hastahaneye değil, hastayı gidip almak durumundadır.
Onlar işte ambulans der bir araç gitsin hastayı alsımı
içine böyle torba gibi , taka tuka getirsin hastahaneye
atisin. Çoğu da yolda ölmektedir zaten, öyle değil mi
Sayın Bakan? Tabi Mağusa'ya gidip görmen gerekir, yahut
başaka yere gitmen gerekir.
Değerli arkadaşlar; bu bizim sorunumuztur trafik.
0 zaman ambulans servislerini de —
MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - Duyan seni
de yani böyle yollarda , sokaklarda insanlar böyle,
cesetler taştı döküldü zanneder.
4798/.
- 4798 -
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Sayın Bakan, 1974'ten
önce...
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - Hade
be Angolemli, biraz bağla. Hikâye anlatıyorsun.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - 1974'ten önce, her
gün bir-iki yurttaş giderdi. Aynısı şimdi de trafikten
gitmektedir ve gülerler de bize. Nüfusumuz ne ve bir trafiği
de düzene koyamadık.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - Trafiği
Paşalar'a anlatırsın.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Beğensen de, beğenme-
sen de, bu konu önemli Sayın Bakan.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - Paşalar'a
anlatırsın, yok Sağlıkta anlatırsın.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Yaralıları, önlem
almadınız, yaralıları anlatıyorum ben. Eğer bu konuda
gerçekten modern araç, gereç ve eğitimli personel bulun-
durursanız, hiç olmazsa, bazı insanların ölmesi de engel-
lenir.
Değerli arkadaşlar; Sayın Bakan, sağlık konularında
kendini bu konulara ayırması lâzım. Çünkü, bir zamanlar
televizyondan da konuştular. Artık lâboratuvarlarımız
canavar gibidir, dediler, fonksiyonları çoğaldı dediler,
tahliller yaparlar dediler. Sık sık nefeslediğimiz havayı
bile tehlil ettirmeleri gerekmektedir. Biz, bunu beklerken,
maalesef bir de görmekteyiz ki, devlet lâboratuvarlarımızın
sonuçlarını bir kenara itip, radyo ve televizyondan onlar
ne ki, bu memlekette böyle şey mi yapılır deyip, Devlet
Lâboratuvarını sıfırla çarptılar ve halk katında Devlet
Lâboratuvarının saygınlığını bu Hükümet, eli ile gerçek-
leştirdi. Hani ya övündüydünüz, çıktıydınız perdelere ve de-
diniz ki, takır takır çalışmaktadır Devlet Lâboratuvarımız?
A7QQ/_
- 4799 -
MEHMET CİVA (Lefkoşa) (Yerinden) - Nereye çıktı?
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Bir ara poz verdilerdi,
övündülerdi de...
MEHMET CİVA (Yerinden) (Devamla) - Denize de girmişlerdi
Olgun Paşalar'la bir zaman.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Vakit vakit denize girer
Sayın Bakan.
RASIH KESKİNER (Girne) (Yerinden) - Bu süt işinde
birşey yapamadı ama. Başbakan artık tamamdır dedi.
MEHMET CİVA (Yerinden) (Devamla) - Beceremedi o
süt işini.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Şimdi burada dedik,
söylemenizi isterim, bu Devlet Lâboratuvarının gücü nedir,
yetenekleri nedir? Boşuna mı çalışır orada? Yoksa hakikaten
süttür, ekmektir, tahlil yapma yeteneği var mıdır? Ben,
Sayın Başbakanın konuşmasına kadar öyle bilirdim. Ama
Sayın Başbakan öyle bir konuşma yaptı ki, Devlet Lâbaoratuvarı
hiçbir şeydir orada. Hiçbir şey. Ufak tefek şey yapar.
MEHMET CİVA (Yerinden) (Devamla) - Torunları süt
içermiş.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Biz Ankara'ya gönderdik
dedi. Hıfzızade'ye gönderdik, bilmem nereye gönderdik, dedi.
MEHMET CİVA (Yerinden) (Devamla) - Hıfzısıhha.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Hıfzısıhha. Hıfzısıhha'ya
gönderdik dedi. E, bizim değil, nereden bileceğiz ismini?
Biz, Devlet Lâboratuvarını bile bilmeyiz. Alimallah ne Londra'dan
geleni tanıdı Sayın Başbakan, ne Devlet Lâboratuvarını tanıdı.
Bir tek Ankara'ya baktı ve onunkini beğendi.
EMİN UZUN (Lefkoşa) (Yerinden) - Yolumuz orasıdır.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Biz öğrenmek, ben öğrenmek
isterim milletvekili olarak, bu Devlet Lâboratuvarı, hakikaten bu işleri yapmayacaksa, boşuna ne tutarsınız orada? Ha, eğer bunları yapabiliyorsa Sayın Başbakan devamlı olarak, sürekli olarak, 1986'da sizi uyardılar bürâta^ Ama aldırış etmediniz, gözardı etiniz ve yaptırmadınız bunları. Ha, bundan sonra hiç olmazsa bu 3 ay içerisinde birkaç tane tahlil 1 = 1 A
" » " l a n caunınlıfiı vorinp aelsin.
- 4800 -
Eczanelere, Devlet Eczane Dairesine baktığımızda
dedik ya suistimal, yolsuzlukla, neredeyse iskânı geride
bırakıyoruz.
EMİN UZUN (Lefkoşa) (Yerinden) - Kaçıncı kopya-
dır bu.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Kopya değil, İskânı
geride bırakıyoruz. Neden olmaktadır bunlar sayın arka-
daşlar? Sayın Bakanın neyin bakanı olduğunun farkında
olmamasından kaynaklanmaktadır. Sayın Bakan kendisini
adamış korumaya. Ama toplumu değil, toplumu değil,
partisini, korumaya uğraşıyor. Kendi çıkarlarını koru-
maya uğraşıyor. Fakat öte yandan sayın arkadaşlar;
o Eczacılık Dairesinde çalışanları da şaibe altında
bırakacak Sayıştay Raporunda bu kadar kalın önümüze
geliyor, yolsuzluk diyor, bunlar diyor yazıyor burda
hepsi de. Bunlar diyor reçete ve makbuzlar üzerinde
tahribat yaptılar. Tarihlerini değiştirdiler. Hastane-
sinin eczanesinden geçmeyen bazı reçeteleri ödediler.
NHastanede muayene edildiğine dair hasta kayıdında,
hasta kayıt defterinde kaydı bulunmayanlara ödeme
yaptılar. Makbuzun tarihi başka, ödeme tarihi başka,
ödeme tarihlerinde de tahribat. Neden olsun bunlar
sayın arkadaşlar? Bunlar neden olsun? Çünkü Sayın Bakan
ilgisiz, izlememekte, denetlememekte.
Değerli arkadaşlar; bu yöntem, eğer yöntemse,
çökmüştür. Böyle sağlık hizmeti verilmez. Sağlık konu-
larına bu şekilde dağınık, disiplinsiz, denetimsiz
yaklaşılmaz. Bu sistem çökmüştür. Tek tesellimiz gerçekten
üç ay sonra seçim olmasındadır. Ben artık bu ekibin,
sağlık alanında iyileştirme getireceğine kesinlikle
inancımı yitirmiş durumdayım.
48017.
- 4801 -
KEMAL EMİRZADE (Lefkoşa) (Yerinden) - Sanki
diğer alanlarda var mıdır?
KEMAL EMİRZADE (Devamla) - Diğer alanlarda da
yok ama bu tamamen önemlidir. En önemlisidir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sosyal
Hizmetler, Bakanlığın bir görevi de budur. Sosyal Hiz-
metler konusunda da gayet kısa olarak bir kaç söz söyle-
mek isterim. Bir kere özürlülere ülkemizde önem veril-
memektedir. Bunun da kanıtları ortadadır, özürlü insanlara
bile eylem yaptırdınız, öyle bir duruma ittiniz ki
artık bıçak kemiğe dayandı misali, özürlü insanlarımız
kimisi değneklerle, kimisi tekerlekli araçlarla eyleme
giriştiler. Neydi istedikleri? En başta hakları da
kendi toplum arasında kendilerine yaşama olanağı
verecek, onlar da toplum yaşamına katılmak için
haklarını yazılı mevzuata dökülmesini istediler.
4802/.
- 4802 -
Haklarında bir yasa çıkarılmasını istediler. Fakat bu
konuda birtakım verilmiş sözler olmasına rağmen, yapılma-
dığından, bu insanlarımız eyleme girişti ve Başbakanın
kaldığı yere kadar gittiler ve haykırdılar. Fakat yine
ne acıdır, üzücüdür ki, Sayın Başbakan bu özürlülerin
yanına gitmedi. Çünkü bunlar onların ayağına değil, onlar
benim ayağıma gelsin düşüncesini acımasızca taşıdığı için.
Nedir bir özürlünün bugün, bu olumsuz yaşam şartlarından
kurtarılması bu kadar külfet midir Hükümete, Devlete?
Bu konuda bu kadar maddi zorluk içinde misiniz? Yoksa
her konuda olduğu gibi, bu konuda da ciddiyetsizliğinizin
bir ürünü müdür?
özürlüler konusunda değerli arkadaşlar; hiç parti
konusu değildir. Bir an evvel kolları sıvayıp birtakım
düzenlemeler yapabilirsiniz. BU düzenlemeler, 3 ay içeri-
sinde de pek güzel olabilir ve biz de size gerçekten...
SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANI Dr. MUSTAFA ERBİLEN
(Yerinden) - Çok zekisin Angolemli, çok zeki. Fevkalâde.
Gidiyor, bina, f a r k m d a y s a n ve belli, burada söyledik
fiyatları —
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Gerçekten yardımcı
olacağız. Bu insanların sorunlarına her açıdan olumlu
yaklaşırsanız, desteğimiz olacaktır.
Değerli arkadaşlar; ülkede, 4500 civarında sosyal
yardım alan ihtiyaçlı insanlarımız vardır. Bu konuyu daha
çok, Sayın Ziya Rızkı göndeme getirmektedir. Daha önceleri,
1985'ten önceleri, çok arkadaşımız gündeme getirdi. 10
yıl vardır, gündeme gelmektedir, ama maalesef hiçbir olumlu
adım görmüş değiliz. Şimdi geçen gün haber alarak işittik,
işte çalışanlara bu kadar, dağ fare doğurdu misali oldu.
Çalışanlar da umduklarını bulamadılar. Sosyal yardım alan-
lara da, muhtaçlara da %75 dendi.
4803/.
- 4803 -
Şimdi değerli arkadaşlar; %75 net, herkes de, bilmeyen
der ki, iyi be, ne güzel, %75 artış verecek.
RASIH KESKİNER (Girne) (Yerinden) - 1,000,000 alırsa,
1,750,000.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Tabiî, ne güzel.
Bir bakalım, bugün sosyal yardım alanların nedir şimdi
aldığı da %75 artışla nereye varacak. Bugün tek şahıs,
80,000.-11 almaktadır.
MEHMET CİVA (Lefkoşa) (Yerinden) - İyi.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - %75 artış yapılırsa,
y a n ı l m ı y o r s a m —
MEHMET CİVA (Yerinden) (Devamla) - 40 paket sigara.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - %75i, 60,000 küsur
yapar, 80,000, a60,000 daha, 140,000.
Nedir Sayın Bakan, 140,000'le nedir niyetiniz yani?
Vermeyin hiç bu insanlara. Çıkıp övünmeyin de. Duyan da
birşey var zannedecek ve sonunda hüsrana uğrayacak.
80,000, 60,000 daha, 140,000, 140,000 lira kahve parası mıdır?
4804/
- 4804 -
MEHMET CIVA (Lefkoşa) (Yerinden) - Günde iki
paket sigara.
HOSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Olamaz. Ve bu,
Sayın Bakan burda kusura bakmasınlar, alay edercesine
veyahut da bizi, bizi bazıları gibi uyur zannedercesine
bakınız ne diyor;
MEHMET CİVA (Yerinden) (Devamla) - Sayfa kaç?
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Maşallah on iki
sayfa rapor verdi bize, sayfa on bir.
SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANI Dr. MUSTAFA
ERBİLEN (Yerinden) - İyi öğrenesin.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - E, bu sayfalar
çok ama gerçekten daha önceki yıllara bakarsanız aynısı,
hepsi aynısı, kelimeler bile aynısı. Hiç uğraş vermedi
ki. 1171.1 oranında artış yapılmıştır diyor Sayın Bakan.
£171.1. Yani farzımahal birimiz dikkat etmese ve yalnız
bulduysa, %171 artış verir zannedersiniz. Ve öyle bir
ifade kullandı ki yani eşel mobildir. Siz ya da bir
yapıyorsunuz bunları, ya da bir ve niye çekiniyorsunuz
ya veya verseniz de hepsini, toplam verseniz %171.
Yani göz mü boyayacaksınız burda Sayın Bakan. Bir de
bakarsınız yarın Birlikte J171.1 diye de bir rakam
çıkabilir karşımıza. Yanlıştır yaptığınız Sayın Bakan.
Yanlış da değil, haksızlıktır.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) -
Demagoji yapıyorsun.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Demagoji değildir.
Haksiziıktır.
4805/...
- 4805 -
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - Matema-
tikçisin ama demagoji yapıyorsun.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - 140,000 lira görüyor-
sunuz bu insanlara siz. 140,000 lirayla nedir yapacağı
bu insanların? 140,000 lirayla olsa olsa evlerine hapis
olurlar, hem de o hapishane soğuk olur. Sobasını bile
yakamaz bu insanlar 140,000 lirayla.
MEHMET CİVA (Yerinden) (Devamla) - Bir soba
yakmak için ayda 100,000 lira ister.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Bu konu insancıl
bir konudur. Böyle haksızlık yapmayın. Verecekseniz
tam verin bu insanlara. Bu insanlar bu ülkede yaşar.
Çalışanlara yaptığınız gibi eşel mobil uygulayın üç
ayda sonra bunu da uygulamayacaksınız. Bunun başka
şeyi mi vardır? Para yoktur demeyin. 0 kadar para vardır
ki memlekette, ama siz almasını, toplamasını bilmezsiniz.
Toplaması bir yana, var olanı da çaldırırsınız. Her
tarafı delik deşik ettiniz.
MEHMET CİVA (Yerinden) (Devamla) - Bravo Hüseyin
Bey, şimdi en güzel —
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Gerçekten bu yanlış
yoldan, bu haksız yoldan sizi geri dönmeye çağırıyorum.
Bu insanlara geliniz asgari ücret düzeyinde hiç olmazsa
bir ücret veriniz, maaş veriniz.
MEHMET CİVA (Yerinden) (Devamla) - Çok güzel
söyledin Hüseyin burasını, bravo.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Bu konular hiç
bitmeyecek Sayın Bakan. Çünkü artık biz de gidemeyiz
artık bazı yerlere. Bu yaşlı insanlarımız bizi karış-
tırıyorlar Hükümetle de. Niye bize para vermiyorsunuz
diyorlar. Sayın Bakan bu akşam...
4806/...
- 4806 -
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - Sabah
oldu.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Hakikaten yapacağı
bir önemli konu varsa ve yerindedir de haklı bir konudur
da, o vicdanının sızısını biraz dindirecek bir ilâç
gibidir de, hiç korkma kanserojen değildir. Bu X40'ı
reva görme. Kullan gücünü, biz yanındayız. Geliniz
bunu beğenmediğimiz halde bu asgari ücreti gelin hiç
olmazsa 350,000 yapalım. Ve o vicdanının sızısı biraz
dinsin, ilâcı budur. Hep bunlar ilâçcıktırlar.
ÇETİN VEZİROĞLU (Gazi Mağusa) (Yerinden) -
Hayırdua da koyarlar sana.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Alacağın hayırdua
da cabasıdır. Bir Erbilen geldi geçti desin bu yaşlı
insanlar ve bizi anladı, hakkımızı verdi desin. Gülünç
duruma düşmeyelim. Hiç vermeyin yahut da, gerçekten
hiç vermeyin. 140,000 liraya sayın arkadaşlar, ne
alabilirsiniz? Bu insanlar bu parayla hem yaşamlarını
sürdürecekler...
4807/.
- 4807 -
MEHMET CİVA (Yerinden) (Devamla) - Maliye Bakanı
koku aldı, gene geldi.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Geldin ya Sayın Bakan...
EKONOMİ VE MALİYE BAKANI MEHMET BAYRAM (Yerinden) -
Söyle Hüseyin, az bile söyledin kendisine. Sabaha kadar
söyle.
MEHMET CİVA (Yerinden) (Devamla) - Para kokusu
aldı, geldi gene. Olmaya ki bir yanlışlık yapar.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Sayın Maliye Bakanı;
siz de geldiniz. Erbilen biraz böyle boyun eğdi, yani
kabul edici gibi oldu. Herhalde sizi bekliyor.
MEHMET BAYRAM (Yerinden) (Devamla) - Söyle Hüseyin,
söyle.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Geliniz, hep beraber
ve biz yalnız Sayın Bakanın ve sizin adınıza da kullanırız —
Geliniz, hep beraber bu yaşlı insanların evlerindeki
bacaları tüttürelim, bu yaşlı insanlara bu kış kıyamet
günü sıcak odalar temin edelim, madde olanaklarını hiç
olmazsa asgari ücret seviyesine getirelim.
MEHMET BAYRAM (Yerinden) (Devamla) - Devlet bütün
maddi olanaklarını sonuna kadar kullandı.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Maddi olanaklarınız
vardır.
İÇİŞLERİ, KÖYİŞLERİ VE ÇEVRE BAKANI OLGUN PAŞALAR
(Yerinden) - Sınıf değiştirdin galiba. Matematikten edebiyata
geçiyorsun.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - %75'tir Sayın Bakan.
Ne olacak? 140,000 olacak...
- 4808 -
MEHMET BAYRAM (Yerinden) (Devamla) - Evet, 6 ay
sonra bir daha.
HOSEYÎN ANGOLEMLİ (Devamla) - Ne olacak bir daha
yaptığında? Hiçbir şey.
MEHMET BAYRAM (Yerinden) (Devamla) - Günün koşullarına
uygun.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Biz sizi çok iyi
tanıyoruz. Seçim geçsin, hepsini unutursunuz. Zaten dedi-
ğiniz de bir işe yaramayacak.
KENAN AKIN (Gazi Mağusa) (Yerinden) - Seçimden
sonra bulmayız zaten artık. İnşallah.
MEHMET BAYRAM (Yerinden) (Devamla) - Seçimden sonra
Kenan Bey gelecek de yapacak.
OLGUN PAŞALAR (Yerinden) (Devamla) - Kısmet kime
Angolemli, seçimden sonra.
MEHMET BAYRAM (Yerinden) (Devamla) - Kenan Beyle
beraber gelir, yaparsınız.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Yine şehit ve hadise
kurbanları Sayın arkadaşlar; özellikle —
MEHMET CİVA (Lefkoşa) (Yerinden) - 15 sene var
suçlarsınız bizi, iktidar olmak istemeyiz. Karar verdik
iktidara gelelim, şimdi de vazgeçersiniz...
MEHMET BAYRAM (Yerinden) (Devamla) - Sizin için
bir hayaldir iktidar.
OLGUN PAŞALAR (Yerinden) (Devamla) - özker Hoca
istiyor, ama politbüro müsaade etmiyor kendisine.
4809/.
- 4809 -
MEHMET CÎVA (Yerinden) (Devamla) - PolitbOro da
karar verdi ve açıkladı, iktidara geleceğiz.
OLGUN PAŞALAR (Yerinden) (Devamla) - 0 20 kişi
karar veremedi daha.
MEHMET BAYRAM (Yerinden) (Devamla) - Sizin piliniz
bitti.
MEHMET CİVA (Yerinden) (Devamla) - Bırakın da rahat
rahat —
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Değerli arkadaşlar;
bitiriyorum ben.
MEHMET CİVA (Yerinden) (Devamla) - Bırakın rahat
rahat iktidar olalım.
OLGUN PAŞALAR (Yerinden) (Devamla) - 0 20 kişi
daha karar veremedi. 0 teorisyen çocuklar.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Değerli arkadaşlar;
özellikle Bakan arkadaşlarımız, şehit-hadise kurbanı deyince,
böyle bir toplanırlar ve gözlerini açarlar. Çünkü bu konu-
larda hassas olduklarını göstermek isterler. Ama davranış-
ları ile, daha doğrusu, sözleri ile eylemleri birbirini
tutmaz, çelişir. Şehit ve hadise kurbanları kızları için
evlendirme yardımı, 60,000,000'dan 90,000,000'a çıkarıl-
mış, kalem olarak. Yani %50 bir artış öngörülmüş.
FADIL ÇAĞDA (Girne) (Yerinden) - Kabul etsin Maliye
Bakanı, bu işi bitirelim.
MEHMET BAYRAM (Yerinden) (Devamla) - E, biraz evvel
%75 dedik, kızdınız. %50 artış yaparız, gene kızarsınız.
4810/.
- 4810 -
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - E, siz enflâsyonun
altında da bir artış öngördünüz.
OLGUN PAŞALAR (Yerinden) (Devamla) - Ama azaldı
şehit çocukları da. Her yıl azalır.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Azalmaz, hiç merak
etmeyin, azalmaz. Siz, ne kadar da kısıtlamaya çalışsanız
azalmaz.
ERDAL SÜREÇ (Lefkoşa) (Yerinden) - Nereye gidiyorlar
da azalırlar?
OLGUN PAŞALAR (Yerinden) (Devamla) - Senin igallamen
zayıftır galiba. Coşar öğretemedi galiba sana bunları.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Nereye giderler bunlar?
OLGUN PAŞALAR (Yerinden) (Devamla) - İgallamen
zayıftır senin.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Anlamıyorum ben
igallame nedir?
OLGUN PAŞALAR (Yerinden) (Devamla) - Devamlı vermezsin
ya bu hakkı kendilerine. Bir defa verirsin. Her yıl azalır.
Sen aynı şeyle gidersin. İgallamen o kadar gösterir işte.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - E, sen Sayın Paşalar,
şimdi içeri girdin.
OLGUN PAŞALAR (Devamla) - Yok, ben şimdi girmedim.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Herşeyi birbirine
karıştırdın.
4811/.
- 4811 -
SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANI Dr. MUSTAFA ERBÎLEN
(Yerinden) - Hade be Angolemli.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Bakan.
OLGUN PAŞALAR (Yerinden) (Devamla) - istersen devam et.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Ne devam edeceğim? Senin
arzuna göre hareket etmem ya burada.
ERDAL SÜREÇ (Lefkoşa) (Yerinden) - Senin keyfine göre
değil ya.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - İçeride oturup...
OLGUN PAŞALAR (Yerinden) (Devamla) - Zaten sermayen bitti
ya. 0 kadar vardı.
EKONOMİ VE MALİYE BAKANI OLGUN PAŞALAR (Yerinden) -
E, tekrar oku Hüseyin.
OLGUN PAŞALAR (Yerinden) (Devamla) - Sabaha kadar
devam et.
MEHMET BAYRAM (Yerinden) (Devamla) - Gitmeyeceğiz
Mağusa'ya, çünkü çok sis vardır.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Evet, Sayın Bakan; bir
kere daha söylemek isterim. Koruyucu hekimlik konusunda
niye çok pratik olan ve alınması kolay olan önlemleri
almıyorsunuz. Meselâ, sigara konusunda, sayın arkadaşlar
sigara konusunda, bir taraftan Sayın Bakan burada bu konu-
ları diyor, bu hizmetleri diyor, uygarlığa yetiştik.
Gelişmiş ülkelerin diyor, seviyesine geldik. Ama ben bakarım
gelişmiş ülkelerdeki uygulamaların büyük bölümü, bizim ülkemizde yok.
4812/.
1
- 4812 -
Bunu açtığımızda maddi olanaklar bizi sinirlemektedir
demektedir. Şimdi soruyorum Sayın Bakana, sigara içilmesi
de bir sağlıksızlık, insanın sağlığını bozan bir olaydır.
Sigaradan insanları korumak için o, biraz önce övünerek
söylediğiniz gelişmiş ülkelerdeki uygulama neden burda
yapılmıyor? Neden sigara paketlerine sağlığa zararlıdır,
içerseniz böyle olursunuz diye bir uyarı yazmıyor —
İÇİŞLERİ, KÖYİŞLERİ VE ÇEVRE BAKANI OLGUN PAŞALAR
(Yerinden) - Yazarlarsa içmeyecekler?
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Bu da biraz önce
mazaret gösterdiğimiz maddi olanaklar yüzünden midir?
Çevreyi korumak için veyahut koruyucu önlemler almak
için basit gibi görünen ama aslında büyük yararı olan
olaylar da vardır. Dolayısıyla bu konularda da Bakanlığı
düşünmeye davet ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; konuşmamı
bitirirken
OLGUN PAŞALAR (Yerinden) (Devamla) - Halbuki
biz senin için geldiydik yahu.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Eğitim Bakanlığında
veyahut diğer bakanlıklarda söylediğim gibi sizin gerçekten
yaptıklarınızı burda hatırlatarak bir vicdan muhasebe-
sine geçirmek istiyorum. Ama aynı zamanda Nisan'a kadar
da alabileceğiniz bazı eğilimleri de burda belirtmek
isterim. Bu düşünceden hareketle ivedi olarak, ivedi
olarak Sosyal Yardım alanların insanca yaşamaları,
insanlar arasına karışabilmeleri için maaşlarını hiç
olmazsa asgari ücret seviyesine çıkarınız, özürlülerin
sorunlarını çözmek için harekete geçin ve onlara
4813/.
- 4813 -
yasal güvenceler getiriniz. Hastanelerde pratisyen
hekimlerin sorunlarını çözünüz, pratisyen hekimliği
aranan, istenen bir duruma getirmek için gerekli önlemleri
alınız. Yine hastane personeline sayı bakımından yeterli
sayıyı getiriniz.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) -
Tekrar ediyorsun be Angolemli.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Beynine işliyorum
Sayın Bakan.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - Hade
yahu.
EKONOMİ VE MALİYE BAKANI MEHMET BAYRAM (Yerinden)
Teşkilât Yasasını okursan Angolemli beşyüzden fazla
personeli var yalnız.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - Onbir
buçuk oldu daha iki kişi —
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Olsun Sayın Bakan,
bunlar önemlidir. Ve hastane personeli...
OLGUN PAŞALAR (Yerinden) (Devamla) - Yarın yaptı-
ğınmda kendine pay çıkaracan ha Angolemli, sen söyledin
diye.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Gerekli önlemleri
acil olarak almak durumundasınız.
4814/...
- 4814 -
OLGUN PAŞALAR (Yerinden) (Devamla) - Onu eski
yaptığınız işler gibi.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - Diğer yaptığınız
konularda sizlerden bir şey beklemem, yapacağız deseniz
de inanmam. Çünkü onlar çok zor çözümlerdir. Onlar sizin
harcınız değildir Sayın Bakan. Saygılar-
sunarım,
BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Angolemli. Söz
sırası Sayın Rasıh Keskiner'dedir. Buyurun Sayın Rasıh
Keskiner.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - Bütün
söylediklerin bir yana, iyi bir laf ettin mühim, devlet
koruyucu hekimlik yapacak, tedaviyi sigortalar ve devlet-
ler üstlenecek, bu lafın mühimdir. Başka hiç, bütün
söylediklerin bir yana, en mühim laf budur. Başka hepsi
bir tarafa.
4815/.
- 4815 -
RASIH KESKÎNER (Girne)- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
SAÇLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANI MUSTAFA ERBÎLEN
(Yerinden) - Saflık politikasını tek cümlede anlattı,
fevkalade. Onu yalnız açmanız icap eder,çünkü ben bir
şey anlamadım.
ERDAL SÜREÇ (Lefkoşa) (Yerinden) - Açacağım.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - E,
açmanız lazım.
RASIH KESKÎNER (Devamla) - Gecenin bu saatinde...
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gecenin bu saatinde
mümkün olduğu kadar özetlemeye çalışacağım. Aslında Sayın
Bakanın kendi bütçesi dolayısıyla yaptığı sunuş bildiri-
sinde belirttiği gibi memlekette sağlıkla ilgili sorunların
hemen hemen hepsi çözümlenmiş bulunmaktadır. Memleket
güllük gülistanlık. Aslında eğer bu ülkede yaşamamış
olsaydık ve bize bu başka bir yerde sunulmuş olsaydı
geçerliliği olabilirdi. Ama ne yazık ki bu bize sunulan
sunuş bildirisi bir inciler: manzumesidir....
ENVER EMÎN (Lefkoşa) (Yerinden) - Sen de....
RASIH KESKÎNER (Devamla) - Bir takıdır,tıpkı
bu ülkede var olan pek çok takı gibi bu da başka bir takıdır.
Bu gibi incileri biz Anayasamızda da görmekteyiz. Nitekim
Anayasanın 45*inci maddesi"de devletin,herkesin beden ve
ruh sağlığı içinde yaşayabilmesini içeren maddeler \rardir.
Ama Anayasanın ancak içerisi ve arşivlenmeye yüz tutmuş
hususlardır. Sizin giriş bildirgeniz 4e Sayın Bakan bu tip
birşeydir. Ve argivlenmesi gerekmektedir. Ye günü geldiğinde
4816/.
- 4816 -
SAĞLIK VF ŞpSYAL YARDIM BAKANI Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Yerin-
den)- Fasulye alınır giDPpratisyenbektim- mi al ınır? Dalga
geçiyorsunuz artık, memlekette dalga geçiyorsunuz —
ERDAL SÜREÇ (Lefkoşa)(Yer inden)- Sensin o şekilde olan...
MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)(Devamla)- Memlekette dalga
geçiyorsunuz. Biraz ciddiyet gelsin bu memlekete —
ERDAL SÜREÇ (Yerinden)(Devamla)- Sen yaratacan onu —
MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)(Devamla)- Ha ben yaratacağım
onu —
ERDAL SÜREÇ (Yerinden)(Devamla)- Evet sen yaratacan
tabi i...
MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)(Devamla)- Dalga geçersiniz...
Tabii pratisyen olmayan yerde mütehassıs alınır.
İÇİŞLERİ, KÖYİŞLERİ VE ÇEVRE BAKANI OLGUN PAŞALAR (Yerin-
den)- Sizdeyken bu adam iyiydi, şimdi fena mı oldu b e ? —
BAŞKAN- Fenadır demediler efendim. Fenadır diyen yok...
RASIH KESKİNER (Devamla)- Evet oran verdiniz, ben de
birtakım oranlar veriyorum. Yanlışsa yanlıştır.
MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)(Devamla)- Pratisyen kadrosunda
çalışan mütehassıs var mı ona b a k a c a k s ı n ı z ? —
BAŞKAN- Mustafa hiç açık verme...
MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)(Devamla)- Bu kadro boş mu?...
BAŞKAN- Şimdi yanıt ver kendilerine Mustafa, not al.
- 4817 -
RASIH KESKİNER (Devamla)- Herhalde yataklı hasta burda
son verilen rakama göre 170 civarında bir rakam görünüyor.
Bu rakam Almanya'da 90, Avustralya'da 93, Danimarka'da 130,
Finlandiya'da 64, Fransa'da 90, ingiltere'de 124, İsveç'te
71.
TARIM VE ORMAN BAKANI TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)- Biraz
daha doğuya geç be R a s ı h —
RASIH KESKİNER (Devamla)- E yok, bazı Avrupa ülkelerinden
ileriyiz, ben o Avrupa ülkelerinin ismini saydım. Burada
yazıyor da —
Ayrıca bu ülkede hastaneye başvuran hastaların sadece
%5'i yatırılmaktadır. Bu rakam Almanya'da %18, Avustralya'da
%21, Belçika'da %13.9, Danimarka'da %18.7, Finlandiya'da
%21.7, İsveç'te %18.9, bizde %5.
MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)(Devamla)- Bizdekiler sağlıklı-
dırlar, öğünmen l â z ı m —
RASIH KESKİNER (Devamla)- E işte...
ERDAL SÜREÇ (Lefkoşa)(Yerinden)- Bizdekiler daha sağlık-
lıdır
MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)(Devamla)- Öğünmesi lâzım...
RASIH KESKİNER (Devamla)- Bu ne demektir?
Gelen gidiyor. İki tane aspirin yazılıp gidiyor. Bu ülkede —
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla)- İlâç parası yetişti-
remiyoruz kendine, sen de iki aspirinden bahseden —
4818/.
- 4818 -
RASIH KESKİNER (Devamla)- E tabii. Telefonda da zaten
veriliyor bunlar. Telefonla açıyor ne var? Bir antibiyotikcik
aldın tamam. Alır antibiyotikciği gider —
OLGUN PAŞALAR (Yerinden)(Devamla)- Bizde o kadar
ilerledi ki telefoniyen dahi halledilebilir...
RASIH KESKİNER (Devamla)- Tabii tabii. Telefon ediyor
hasta, neresi ağrıyor, antibiyotikciği veriyor doktor tele-
fonda, gidiyor.
BAŞBAKAN Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)- Doktorluk
o kadar ucuzdur...
RASIH KESKİNER (Devamla)- Ucuzdur... Ha...
OLGUN PAŞALAR (Yerinden)(Devamla)- Adamlar mektupla
bile tedavi olur. Nedir senin d e d i ğ i n ? —
RASIH KESKİNER (Devamla)- Yok mu yani bunlar? Var...
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla)- 0 kadar ucuzlat-
tınız doktorluğu —
RASIH KESKİNER (Devamla)- Var bunlar...
OLGUN PAŞALAR (Yerinden)(Devamla)- Hiç durmadan doktor
olur adamlar, doktora yapar. Onun için telefonla tedavi
çok daha rahat —
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla)- Herhangi bir
mala benzemez ya siparişle yapacan...
RASIH KESKİNER (Devamla)- Yahu, Sayın Başbakan; bunlar
yaşadığımız olaylardır. Hepimizin ailesinde de doktor var.
Hep —
- 4819 -
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla)- Sen öyle zanne-
den?...
RASIH KESKÎNER (Devamla)- E örnekleri de verildi
geçen sene b u r d a —
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla)- Yani sen de
eczaneden öyle verin ilâcı?...
RASIH KESKÎNER (Devamla)- Ben eczacı değilim...
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla)- Ne bileyim
ben. Eczanen var, ilâcı öyle verin herhalde —
RASIH KESKÎNER (Devamla)- Benim eczanem yoktur. Ben
eczacı değilim...
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla)- Mimardır bu
Sayın Bakan —
RASIH KESKÎNER (Devamla)- Mimarım ben, mimarım...
Evet, bu ülkede hastane yataklarının yıl boyunca
doluluk oranı da verilen rakamlara göre %0.3 ile 0.63 arasın-
da değişir.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla)- Yapma yahu...
OLGUN PAŞALAR (Yerinden)(Devamla)- Bizde?...
RASIH KESKÎNER (Devamla)- Evet...
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla)- Erbilen istifa
etsin madem...
RASIH KESKÎNER (Devamla)- Bu ülkede hastane yatakla-
rının yıl boyunca doluluk oranı %0.3 ile 0.65 arasında değişir.
- 4820 -
MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)(Devamla)- Mehmetçik'teki
Sağlık Ocağının kapasitesini söylüyorsun herhalde —
RASIH KESKİNER (Devamla)- Evet, evet...
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden)(Devamla)- Mehmetçik'in
yerini bilir de söyleycek, sen de —
MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)(Devamla)- Ya yalnız Girne'de
%95'tir.
RASIH KESKİNER (Devamla)- 95'tir evet...
Sağlığın amacı sağlıklı insanlar yaratıp daha uzun
süre üretime katkılarını sağlamaktır. Sizin de bu sunuş
yazısını okursak aynı şeyleri görürüz. Oranlarınız belirle-
diğimiz gibi hiçbir surette çağdaş sağlık hizmetlerinin
verildiği ülkelerin oranlarına uymamaktadır. Onun için bundan
bahsedemezsiniz.
Yine verdiğiniz raporda yurt dışına gidişlerin arttı-
ğından ve sürdürüldüğünden bahsetmektesiniz ve bunu da bir
nevi öğünç kaynağı yapmaktasınız.Bu hiç de öğünülecaek bir
busus değildir. Demektir ki bu ülkede doğru dürüst yeterince
sağlık hizmetleri verilememektedir. Yeterince verilememek-
tedir ve bu oran gittik sonra artmaktadır. Sağlık hizmeti
burda doğru dürüst göremeyen vatandaşlar da yurt dışında
perişan olmaktadırlar. Bunu da bilmekteyiz.
Sosyal yardımla ilgili huzurevinde yaşlıların civciv
yetiştirerek, sebze yetiştirerek sorununun halledildiğinden
bahsediyorsunuz. Dolayısıyle onların da sorunlarını çözmüş
bulunmaktasınız.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Bakanın
bize sunduğu bu sunuş yazısında benim takdir edebileceğim
bir husus vardır.
4821/.
- 4821 -
okunması, tekrar okunması ve ibret alınması gereken
hususları içermektedir. Söz konusu bildirge ile
sunuş Yasamızla bazı oranlar vererek çağdaş düzeyde
sağlık hizmetinin verildiğinden söz etmektesiniz.
Burada belirttiğimiz hususlar çerçevesinde de pekçok
ilerlemiş ülkelerden de ileride olduğunuzu söyletmek-
tesiniz ama bunların isimlerini vermemektesiniz.
Bizde de birtakıın oranlar var ve bakalım acatoa bahsettiğiniz
gibi bu ülketertıj sağlık hizmetleri ne düzeydedir.
Devlet Planlama Örgütü rakamlarına göre her uzman
hekime 1968 hasta, her pratisyene de 5767 hasta düşmek-
tedir. Dünyada ve OİCD sağlık raporuna göre bu rakam
Almanya1
da 422, Avusturalya'da 509, Avusturya*da 594,
Belçika»da 382, Danimarka'da 416, İspanya'da 362
Amerika Birleşik Devletlerinde 498, Yunanistan'da 394
bizde 5»000 civarında, u?man doktorda da 1900 civarında.
DR. MUSTAFA ERBİLEN (Ye-inden) (Devamla) -
Bizde ne kadardır dedin sen?...
RASIH KESKİNER (Devamla) - Hangisinde?
DR. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - Bizde
ne kadardir dedin sen?...
RASIH KESKİNER (Devamla) - Pratisyen hekimler
açısından...
DR. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) -
Ha, pratisyen hekimler..Pratisyen hekimlerdir evet.
RASIH KESKİNER (Devamla) - Hep bizde uz«andır aaten
ne gerek var. Hep preftsir.
DR. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - Peki
15 tane pratisyen hekim alacağım ben. Yalnız «aliyeti
nedir? Aaa.dalga geçersiniz sen bu memlekette?
ERDAL SÜREÇ (Yerinden) (Devamla) - Fasulye alır gibi
DR. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - Dalga
geçersiniz. Fasulya alır gibi pratisyen hekim mi alınır.
Dalga geçiyorsunuz be...
- 4822 -
hakikaten o da İJalasamiya ile ilgili hususların
bu ülkede sıfıra doğru hemen hemen indirildiğini ve
bundan dolayı bu ülke insanının büyük bir sorunuydu
gerek aileler ve gerekse toplum hakikaten büyük bir
toplum hakikaten büyük bir sorunu atlatmış bulunmak-
tadır. Dolayısıyla bu alanda ...
İÇİŞLERİ, KOYİŞLERİ VE ÇEVRE BAKANI OLGUN
PAŞALAR (Yârinden) (Devamla) - Sen yüz binde binlere
düşürdün bü işi artık. Yüz binde birlere, yüzde birlere,
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) - Yüz
elli binde.
OLGUN PAŞALAR (Yerinden) (Devamla) - Yüz binde.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) - Yüz
elli binde.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - Yok
yahu sen de zanneden ki karıştırma öyle sen de.
RASIH KESKİNER (Devamla) - Sayın Paşalar
ben yüzdelik vermedim. Herhalde siz başka bir şey...
OLGUN PAŞALAR (Yerinden) (Devamla) - Yok
yüzdelerden konuşursunuz...
RASIH KESKİNER (Devamla) - Yok yüzdeliklere
inmedim ben.
OLGUN PAŞALAR (Yerinden) (Devamla) - Yüz
binde birlere düşürdüğünü söylemez.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - Tamam
yahu, bırak be Olgun.
4823/.
- 4823 -
BAŞBAKAN Dr.DERVİŞ EROGLU (Yerinden) - Yani
başarılı olduğunu söylüyor.
ERDAL SÜREÇ (Lefkoşa) (Yerinden) - Pişman
eder insanı. Vaz geç gel al yahu...
OLGUN PAŞALAR (Yerinden) (Devamla) - Bir
kere Rasıh gerçekçidir yahu. Doğru olanı söyler. Doğru
olduğunu bildiğini sizin gibi saptırmaz, ya.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) - Kimdir
şu saptıran?
OLGUN PAŞALAR (Yerinden) (Devamla) - Erdal.
RASIH KESKİNER (Devamla) - Bu alanda da
katkıları olan ve bunu başlatan ilgililere teşekkür
etmek istiyorum ben. Hakikaten bu konu ülkemizde büyük
bir husustur, önlenmiş bulunmaktadır. Bu ülkede sayın
milletvekilleri; eğer sağlıklı bir hizmet veriliyorsa
iyi bir sağlık politikası varsa ve çağdaş bir sağlık
hizmeti veriliyorsa bu kendi bütçenizle yansıtmaktadır.
Bütçenize baktığımız zaman sağlık bütçesinin gelen gütçe
içerisindeki payı sosyal yardımlar çıktığı zaman
yüzde üç ile beş arasında değişmektedir. Çağdaş sağlık
hizmetlerinin verildiği ülkelerde ise bu oran yüzde
onifci ile onbeş arasında değişmekte. Onun için bizlere
böyle inci düzerek , bildiriler sunarak ve bu işi
geçiştirmeye çalışmayın. Rakamlar bunu göstermektedir.
Çağdaş sağlık hizmetlerinin verildiği ülkede bütçe
içerisindeki payı sağlayan yüzde oniki, onbeş arasında
değişirken biz de yüzde üç ile beş arasında seyretmekte-
dir. Hal böyle ige ve her şey güllük gülistanlık ise
sorarım ben. Doktorların sorunları var ve çikâyetçidirler,
4824/.
- 4824 -
hemşirelerin sorunları var ve şikâyetçidirler,
ebelerin sorunları var ve şikâyetçiler, teknisyen-
lerin şikâyetleri var sorunları var şikâyetçidirler...
OLGUN PAŞALAR (Yerinden) (Devamla) - Beklen-
tileri var.
RASIH KESKİNER (Devamla) - Devletti çalışanlar
şikâyetçi, özelde çalışanlar şikâyetçi ve hatta hatta A
Sayın Bakan da şikayetçi. Zaman zaman çıkıp burdan, alan
memnun veren memnun ben\ ne yapayım der. O zaman demek
ki bahsettiğiniz gibi değil olay. Sorunlar var hemen
hemen sağlık bünyesindeki çalışanın şikâyeti vardır ve
bütün bunların sonucunda olan hastalara olmaktadır,
halka olmaktadır. Paradan dertlerine çare bulamayanlar
yurt djışına koşuşmakta, perişan olmaktadır. Devlet belli
ki her konuda olduğu gibi sağlık alanında da elini eteğini
çekmiş bulunmaktadır, ve dolayısıyla artık insanları görü-
yoruz, ki hastalarını tedavi etftebilmek için yardım top-
lamaktadırlar. îyi bir tedavi yaptırabilmek için
rüşvet vermek zorunda: kalmaktadırlar, haraç vermek «orunda
kalmaktadırlar. Keşmekeşlik devam etmekte. Hastahanelerdeki
istismar devam etmektedir. Hem içerde hem dışarda
nerdeyse devlet hastahanelerini hepsi değil ama bazıları
kendi özel kliniklerine müşteri sağlamak için bulundurmaktadırlar.
4825/.
- 4825 -
Hastahanelerde acil vatkalarda dahi kullanılan ilaç
ve malzeme eksikliği bulunmaktadır. Ülkemizde hala
ortopedik ayakkabı yapacak bir atelyemiz yoktur.
Dolayısıyla, bu hususta da insanlarımız yurt dışından
getirmekte büyük miktarlara mal olmaktadır» Eğer
bu ülkenin insanı o kadar zengin ise, o kadar refah
içinde ise ki geçmiş Bakanlardan bazıları söylemiştir,
kaçanlar için bu ülkeden macera arıyorlar. Refahtan
herhalde macera arıyorlar.
OLGUN PAŞALAR (Yerinden) (devamla) - Diyebilin
enag devlet yapsın diyebilin.
RASIH KESKİNER (Devamla) - Devlet üstlenmelidir
bazı görevler o Anayasanın. Evet ve giderek çağdaş yapım
sağlık hizmetlerinden uzaklaştırmaktadır. Devam ediyoruz
sağlık ile ilgili hususlara bu ülkenin genel sağlık sorun-
ları bakıyoruz bu ülkede yıllardır elini ayağını çekmiş
sivri sinek yeniden avdet ,etti. Sivri sinek bu Ülkeye
yeniden avdet etti. Kara sinek aynı şekild* kardeşi:ile
beraber geldi.
DR. DERVÎ$ERpO(Yerinden) (Devamla) - Lefkoşa»da demek
istiyorsun?...
OLGUN PAŞALAR (Yerinden) (Devamla) - Lefkoşa»dan
bahseder arkadaş.
RASIH KESKÎNER (Devamla) - Ülkenin genelinden
diyoruz Sayın Bakan.
DR. DERVİŞ EROGLU (Yerinden) (Devamla) - Lefkoşa
kazasında oturuyor.
RASIH KESKİNER (Devamla) - Ben Girne1
de oturuyorum.
Yani Lefkoşa'yı ben... Lefkoşa ile ilgili sorunlar da Girne
ile ilgiliydi sorunları.
DR. DERVİŞ EROGLU (Yerinden) (Devemla) - Gölü
- 4826 -
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) -
Göründüğü yok ki Mağusaf
ya zaten...
OLGUN PAŞALAR (Yerinden) (Devamla) - Gezmez
o öyle yerleri...
TA ŞKENT ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) - Yüzü
yok ki gelsin...
KENAN AKIN (Yerinden) (Devamla) - Senin olduğun
yere sinek gelir mi Allah aşkına....
RASIH KESKÎNER ( Davamla)~ Evet çevre sağlığı
ile ilgili
^ BALKAN - Dinleyelim efendim.
DR. DERVİŞ EROGLU (Yerin e n ) (Devamla) - Lefkoşa'da
sinekten...
BAŞKAN - Konuşmacı sizi bekliyor...
TAŞKENT ATASAYAN ( Yerinden) (Devamla) - Dinleriz
şayın Başkan...
RASIH KESKÎNER (Devamla) - Sivrisinek, karasinek...
BAŞKAN - Galiba bitmesini istemiyorsunuz efendim,
£en öyle anlıyorum...
RASIH KESKÎNER (Devamla) - Bit...
DR. DERVİŞ EROGLU (Yerinden) (Devamla) - Bitse
ne olacak, bitmese ne olacak....
BAŞKAN - Alemden Başkan mı ister yani?...
4827/.
- 4827 -
RASIH KESKİNER (Devamla) - Her şehirde...
BAŞKAN - Yani ne yapacağız?...
DR. DERVİŞ EROGL(Yerinden) (Devamla) - Bıraktığımız
yerden...
RASIH KESKİNER (Devamla) - Çarpık kentleşme
sonucu bu olaylar bulmaktadır. Boş araziler, yaygın
kentleşme dolayısıyla boş araziler meydana gelmiştir.
Kanalizasyon sorunları vardır. Apartmanların bodrumları
yapıldı. Şimdi onlar birar pislik yuvasıdır, sivri-
sinek yuvasıdır. Suyun zamanla yükselmesi dolayısıyla.
Aynı şekilde dmre^ Lefko§a*da özellikle, Mağusa»da bazı
çevreler vardır. Bunlar da hepsi sivri sinek yuvası
ve bunlar çevre sağlığını etkileyen hususlardır.
OLGUN PAŞALAR (Yerinden) (Devamla) - Düzova»ya
kadar ulaştı o maddeler...
RASIH KESKİNER (Devamla) - Evet ulaşmıştır evet....
OLGUN PAŞALAR (Yerinden) (Devamla) - Başarının sırrı...
DR. DERVİŞ EROGLU (Yerinden) (Devamla) Lefkoşa
rahatsız oldu...
RASIH KESKİNER (Devamla) - Başarının sırrı sizin
Bakanlığınız sırasında da söyledim. SLz hep şut çekersiniz,
diyorsunuz ki bu sorun Belediyenindir» topu o atsın», o size
atar, ama sortınjLar. • •
OLGUN PAŞALAR (Yerinden) (Devamla) - Yo biz top
atmayız, biz sorunu çözeriz...
RASIH KESKİNER (Devamla) - Ortadadır ve halkın sağlığı
tehdit edilmektedir....
DR. DERVİŞ EROGLU (Yerinden) (Devamla) - Rasıh bey
bizim takım Senterde oynar.
- 4828 -
OLGUN PAŞALAR (Yerinden) (Devamla) - Yahu Sayın
Akıncı bir biyografin devreye girmesi için bir
vilanjör affedersin boku bile esirgedi benden, Çevre Dairesinden,
nedir senin söylediğin. Bir viıanjörü esirgedi benden...
ERDAL SÜREÇ (Yerinden) (Devamla) - 0 esirgedi ise
al sen yap, ne yapman sen?
w
OLGUN PAŞALAR (Yerinden) (Devamla) - Yapacağız,
yaptık, elbette yaptık...
ERDAL SÜREÇ (Yerinden) (Devamla) - Yapacak, yaptın
demin işte...
OLGUN PAŞALAR (Yerinden) (Devamla) - Yaptık be yaptık.
ERDAL SÜREÇ {Yerinden) (Devamla) - Yapacak, cağım...
OLGUN PAŞALAR (Yerinden) (Devamla) - E,, işte senin
hizmet anlayışın işte odur...
ERDAL SÜREÇ (Yerinden) (Devamla) - 0 Akıncı
bir türlü kurtulamadı sizin elinizden...
OLGUM PAŞALAR (Yerinden) (Devamla) - Hizmet
anlayışınız odur işte...
DR. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - Evet
âasıh devam et...
RA.:iH KESKİNER (Devamla) - Bitirsin arkadaşlar da
devam ederiz...
BAŞKAN - Dinleyecek misiniz efendim devam etsin...
ERDAL SÜREÇ (Yerinden) (Devamla) - Belediyeye gerek yo
4829/.
- 4829 -
OLGUN PAŞALAR (Yerinden (Devamla) - Vereceği
Başkanlığı yapmadı Fuara devretti, dar ki9 vatan hainidir.
Onu yapıp yapmadığını bu halk...
ERDAL SÜREÇ (Yerinden) (Devamla) - Üç defa
seçti bu halk kendisini, fazla kocunma işte üç defa ...
BAŞKAN - Sayın Süreç...
OLGUN PAŞALAR (Yerinden) (Devamla) - Ben
yapmıyorum bu işi dedi vaz geçti...
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) - Ban
avukatınım senin oğlum...
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri; isterseniz
kapatırız isterseniz kapatırız.
OLGUN PAŞALAR (Yerinden) (Devamla) - Yok Sayın
Başkan.
BAŞKAN - E, bu konuşma hoşunuza gidiyorsa,
bu manzara güzelse, bu gördüğünüz, bu yaptığınız güzelse
genel kurula benzemiyor yani , bizimki İDttçe görüşmesine
de benzemiyor gelin kendinize, böyle konuşulmaz.
4830/.
- 4830 -
BAŞKAN - Yerinizden böyle bağırarak konuşul-
maz, yani olmaz böyle şey Allah için olsun.
RASIH KESKÎNER (Devamla) - Sayın Başbakan
bütçe açıklarım yok benim. Özellikle burda bir rapor
var bunu biraz sonra ben teker teker okuyabilirim.
İÇİŞLERİ,KOYÎŞLERİ VE ÇEVRE BAKANI OLGUN
PAŞALAR (Yerinden) - İlenişim meselesi...
Dr. DERVİŞ EROGLU (Yerinden) (Devamla) -
Kısa okuyacaksan vaktin var.
RASIH KESKİNER (Devamla) - Evet.
BAŞKAN - İletişim dışına....
RASIH KESKİNER (Devamla) - Yani bunu teker
teker okuyabilirim, kalem kalem okuyabilirim.
Dr. DERVÎŞ EROGLU (Yerinden) (Devamla) - Rasıh
Beye moral veriyoruz.
RASIH KESKİNER (Devamla) - Rasıh Keskiner»in
morale ihtiyacı yoktur. Morali tamamdır , yani hiç
gerekmez Sayın Başbakan. Evet.
FADIL ÇAĞDA (Yerinden) (Devamla) - Moral»
UBP'nin ihtiyacı var. Dört ay sonra gidiyorsunuz.
OLGUN PAŞALAR (Yerinden) (Devamla) - Merak
etme Rasıh hesabını vereceğim sana.
Dr. DERVİŞ EROGLU (Yerinden) (Devamla) - UBP«nin
her tarafı moraldir.
4831/.
/
- 4831 -
FADIL ÇAĞDA (Yerinden) (Devamla) - Dört ay sonra
gidiyorsunuz.
RASIH KESKİNER (Devamla) - TKP'ye?
EMİN UZUN (Yerinden) (Devamla) - Kim geliyor?
RASIH KESKİNER (Devamla) - Kimi?
Dr. DERVİŞ EROGLU (Yerinden) (Devamla) - Dört
ay sonra seni bulamayacağız burda da.
EMİN UZUN (Yerinden) (Devamla) - CTP mi TKP mi?
Kim geliyor iktidara anlaşılsıta.
FADIL ÇAĞDA (Yerinden) (Devamla) - E, görün sen
o zaman,göreceğiz burda seni.
Dr. DERVİŞ EROGLU (Yetinden) (Devamla) - Erdal'ı
göreceğiz burda seni görmeyeceğiz..
BAŞKAN - Şu hale bak yahu.
KENAN AKIN (Gazi Mağusa) (Yerinden) - Tokmak yok mu
Sayın Başkan?
BAŞKAN - Yoruldu.
Dr. DERVİŞ EROGLU (Yerinden) (Devamla) - Buyurun
efendim buyurun.
BAŞKAN - Yarına kalsın?
RASIH KESKİNER (Devamla) - E madem ki...
Dr. DERVİŞ EROGLU (Yerinden) (Devamla) - Devam etsin.
4832/.
- 4832 -
OLGUN PAŞALAR (Yerinden) (Devamla) - Devam devam.
Dr, DERVİŞ EROGLU (Yerinden) (Devamla) - Biz.
dinleyeceğiz.•.
BAŞKAN - E ciddi söylflyörum.
Dr. DERVİŞ EROGLU (Yerinden) (Devamla) - Yok,
dinlensin diye sohbete açtık.
BAŞKAN - İsterseniz ara veriririm dinlenirsiniz...
RASIH KESKİNER (Devamla) - Ben rahatım Sayın
Başbakan. Benim dinlenmeye gereğim yoktur.
Dr. DERVİŞ EROGLU (Yerinden) (Devamla) - Sayın
Başkan devam etsin' lütfen.
BAŞKAN - O zaman konuşmayın Sayın Başbakan.
Dr. DERVİŞ EROGLU (Yerinded (Devamla) - Tabi
konuşmam*
BAŞKAN - Konuşmayın da devam etsin. Yani kendi
söyler kendi dinler, nasıl olur?
ERDAL SÜREÇ (Yerinden) (Devamla) - Başbakanlar
kaç saat konuştular...
OLGUN PAŞALAR (Yerinden) (Devamla) - Erdal Bey
laf atmazsa konuşmayız Sayın Başkan.
BAŞKAN - Atmayız Sayın Süreç Allah için olsun.
ERDAL SÜREÇ (Yerinden) (Devamla) - Başbakanla
Bakanlar...
4833/.
- 4833 -
RASIH KESKİNER (Devamla) - Sayın Başbakan, değerli
milletvekilleri;...
BAŞKAN - Yok yok e, o kadar da değil.
EMİN UZUN (Yerinden) (Davamla) - Hep budur Sayın
Başkan«Ortada konuşun»
BAŞKAN • Ha, yeter efendim peki.
RASIH KESKİNER '(Devamla) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; zaten...
Dr. DERVİŞ EROGLU (Yerinden) (Devamla) - Emin Uzun
gitti Erdal konuşmasın diye,
RASIH KESKİNER (Devamla) - Yıllardır bu Meclisten
biz söylüyoruz biz dinliyoruz.Bu akşam da bu hususları
buraya getirirken Hükümetten yapmasını istediğimiz
yoktur. Çünkü Hükümet hiçbir konuda olduğu gibi sağlıklı:"
sorununu daçBanese muktedir değildir. Tutanaklara geçsin »
günün birinde okuyacaklar bundan yararlansın ve bu ülkenin
geçmişinde neler olduğunu görsün diye okuyoruz. Yoksa
mevcut Hükümetlin her konuda olduğu gibi burda da yapacağı
bir şey yoktur. Muktedir değildir çünkü.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) - Ne demektir
muktedir değil?
OLGUN PAŞLAR (Yerinden) (Devamla) - İktidarın
var mı be Erbilen senin.
RASIH KESKİNER (Devamla)- İktidar demek muktedir
olmak demektir.
TAŞKENT ATASAYAN (Yerinden) (Devamla) - Yani iktidarımız
yoktur demek istediğin?
4834/.
- 4834 -
RASIH KESKİNER (Devamla) - Muktedir değilsiniz
yoktur*# #
OLGUN PAŞALAR (Yerinden) (Devamla) - Bayıldı
Erdal ha.
RASIH KESKİNER (Devamla) - Ayni şekilde ülkede
kanserojen maddeler konusu bu ülkenin gündemihi özellikle
son aylarda meşgul eden hususlardır. Bu hususta
Hükümetin işteki üye Başbakan başka konuşmakta, Tarım
Bakanı başka konuşmakta, Sağlık Bakanı başka konuş"
maktadır. Ama belli ki bu ülkede sorun var. Kanserojen
maddeler bu ülkenin gündemindedir ve yediğimiz, içtiği-
miz bu küçük ülkede hiçbirinin kurtulamayacağı hususlardır
butalar. Dolayısıyla bu konulara da ciddi ciddi eğilmek,
araştırma yapmak hatta Uluslararası kuruluşlardan
yardım talep edip birtakım araştırmalar yapılması gerek-
mektedir, tedbir alınması gerekmektedir. Ama görüyoruz
ki yapılan açıklamalardan bu hususta da tehlike olmadığının
söylenmektedir» Aslında bu konuda yıllar önce bu konu
gündeme geldi, öneriler yaoıldı, uyarılar yapıldı
ama gördügümüz kadarıyla bu konular üzerinde her konuda
olduğu gibi Hükümet ciddiyetle durmamakta, işleri karış-
tırmakta ama biz devamlı, çocuklarımız devamlı bu ülkede
zehirlenmektedir.
4835/..
- 4835 -
Tarım ilaçları bu ülkede yasaklanmasına rağmen
çatır, çatır kullanılljDktadır. Tarım Bakanlığı
bütçesinde de sorduk,birada da ayni konuyu aktarırsak
görüyorsunuz üretici üstünlüğü bu ilaçları bilinçli
olarak kullanmaktadır. Bilinçli olarak kullanmaktadır.
Bahçesin® aradığınız zaman arslan gibi enginarların
yanında tellerin dışında garipleri de görürüz. Boynu
bükük garip enginarlar da görürsünüz. Onlar . kendi
.içindir, ailesi içindir. Diğer aslan kesilmiş enginarlar
da pazar içindir, bizim içindir. Patates olarak şeklini
kaybetti. Ç e Ş i t çeşit her boyundan uzuyor, her tarafından
atıyor, hücreler her yerinden çıkmaktadır.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Yerinden) (Devamla) - Hiç
patates gördü mü Bakan?...
RASIH KESIKİNER (Devamla) - Bakan hiç patates
yemiyor mu?
KENAN AKIN (Yerinden) (Devamla) - Pişmiş görür
o tarlada çıkarken görmez...
RASIH KESKİNER (Devamla) - Bakana tesir etmiyor mu?...
Evet dolayısıyla bu hususları özellikle ben kendisinden
istedim.Bazı tam istatistikler ve verdiği rakamlar hakikaten
düşündürücüdür. Yani ilk altı ayında doksan civarında vaka
görülüyor kanserla ilgili ve bu kanser olaylarının hangi
cins kanser oldukları, hangi tür kanser oldukları da ayrıca
belirtilmektedir. Bu küçük ülkede bu rakamlar hiç de küçüm-
senecek hususlar değildir. Cilt kanseri yirmibir, meme
kanseri onöekiz, akciğer kanseri onüç, ve gidiyor sayıyor
bunları hepsini okuyup da burda bu vakitte zamanınızı almak
istemiyorum. Ama işaret etmek istediğim husus hakikaten
bu ülkede kanser ile ilgili hususlarım araştırılması ve w
örne^n bir talasamiyada olduğu kadar olmasa bile bunun çok
düşük düzeylere iidirgenmesinde yapılması gereken hususlardır
bunlar. Kanser hastahanesi kurmakla bu iş bit®ez. önemli
olan niyettir. Niyet varsa ve birtakım olayların üzerine
4836/.
- 4836 -
gidersiniz.Her konuda her olayda olduğu gibi
bu olayda da birtakım hususları tesbit edip sonuç
almanız mümkündür. B u hususla ilgili söyleyebile-
cegim kanserle mücadelede en ö n e m l i konu erken
tanı y ö n t e m l e r i d i r . B u yöntemlerin geliştirilmesi
yanında diğer önemli bir konu halkın v e hekimlerin
e ğ i t i m i d i r . B u amaçla standart yöntemler gelişmiş
ülkelerde olduğu gibi bizde de uygulamaya aktarıl-
m a l ı d ı r . B u uygulamalar propaganda a m a c ı ile ve
geçici değil»sürekli k ı l ı n m a l ı , gerçekçi plan ve
programlarla yürütülmelidir. B u amaçla 25 y a ş ı n ı
doldurmuş tüm kadınlarımızın 6 ayda bir meme ve
y*ahim kanaeri yönünden güvendikleri ve seçtikleri
uzman hekimde önceden saptanacak standart bir
programla tetkitleri sağlanmalıdır. B u tetkiklerin
tüm masrafları devlet tarafından karşılanmalıdır.
Tüm bu çalışmaların neticeleri p r a t i k , şematik ve
^ t a n d a r t bir şekilde dökümente edilmeli, sonuçları
ilmi yöntemlerle analiz ve sentezlenmeli y a n i
kararların üretfntode yararlanmalıdır. Kanser r i s k i
olan iş y e r l e r i veya meslekler saptanmalı bu iş
y e r l e r i çalışariLarı periyodik taramalardan geçiril-
m e l i d i r . Bunlar birtakım önerilerimizdir kanserle
ilgili yapılabilecek h u s u s l a r d ı r .
4837/.
- 4837 -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sağlık Bakan-
lığıyla ilgili bir husus daha, önemli bir hususu gündeme
getirmek istiyorum. 0 da tüm kurumlarımızda olduğu gibi
bu kurumumuzda da geçerlidir. Eğitim. Doktorlarımız arasın-
daki bütün personelin eğitimiyle ilgilidir. Eğitimlerin
uzmanlık alanı içerisinde olan doktorların kendilerini
yenilemelerine imkân verilmelidir. Tam teçhizatlı bir kütüp-
haneleri yaratı İmalıdır. Bugün soruyorum ben, acaba hastane-
miz kütüphanesinde kitap durumu nedir? Son teknolojik geliş-
meler ışığında yayınlanan mecmualar, tıpla ilgili hususlar
temin ediliyor mu, edilmiyor mu? Bir kere doktorların,
teknik elemanların hastane personelinin çok pahalı olan
bu yayınları kendi başlarına tedarik edip de yararlanmaları,
bilgilenmeleri ve dolayısıyle mesleklerinde uygulamaları
mümkün değildir. Çok pahalı hususlardır bunlar. Dolayısıyle
devlet bunu üstlenmelidir ve devlet bunu sağlamalıdır.
Aksi taktirde okuldan mezun olduktan sonra alınan bilgi
ile yetiniliyor ve bu şekilde de elbette ki çağdaş düzeyde,
bırakın çağdaş düzeyde bir sağlıh hizmetini, onun gerisinde
kalınmaktadır. Aynı şekilde hastanelerde bir ortak iş bölümü
çalışması getirilmelidir, örneğin birtakım vakaların tesbi-
tinde doktorlar ortak çalışma yapması gerekmektedir. Teşhi-
sinde ortak çalışma yapması gerekmektedir. Ameliyatında
ortak çalışma yapması gerekmektedir. Sonuçlarını oturup
değerlendirmesi gerekmektedir. Ama bunları bu ülkede görme-
mekteyiz. Bunları bu ülkede görmemekteyiz. Bir vakıa olur,
ameliyat olur, hasta gider, onun takibi yapılmakta mıdır?
önemli bir vakaysa kaç tane hasta izlenmektedir? Dosyaları
var mıdır? Kayıtları var mıdır? Bütün bunlar yapılması
- 4838 -
gereken hususlardır ama Sayın Bakanın bize sunduğu gibi
güllük gülistanlık gösterdiği sağlık hizmetlerinde pek
görmediğimiz hususlardır. Eğer yanlış bir teşhis sonucu
bir hastanın ayağı kesilirse ne olur? Bırakın ayağını,
bir tırnağı sökülürse ne olur? Bu ülkede hiçbir şey olmaz.
Ama çağdaş bir ülkede olsa o tırnağın sökülüp sökülmemesi
gerekli miydi, bir kere önceden teşhis konur, ondan sonra
operasyon yapılır ve eğer ondan sonra beklendiği gibi sonuç
çıkmaz ve tırnağı alınmaması gerekliyse bu işe karar veren
de cezasını görür. Ama burda öyle bir şey yoktur.
Evet. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün
bunlar politika meselesidir. Hükümetlerin her konuya olduğu
gibi kendi alanlarındaki ister sağlık olsun, ister tarım
olsun, ister diğer hususlar olsun, politikalarını yan-
sıtmaktadır. Niyet meselesidir bunlar ve çağdaş seviyede bir
4839/.
- 4839 -
hizmetin gelmesinin başında da Bütçeyi, devlet genel
bütçenin içerisindeki ilgili kurumun ayırdığı budur.
Biraz önce belirlediğim husus gibi ve hele hele
öngördüğünüz yatırımları, dış yardımlara bağlarsanız,
bu yardımlar gelirse bazı hizmetler yapılacak. 6elmezse
başka bahara kalacak. Bütçeye baktım nedir Sağlık
Bakanlığıyla ilgili yatırımlar durumu? Manzara şöyle.
Hastane ve sağlık merkezlerinin bina tamirlerine ayrılan
iki y üz milyon yıldızlıdır. Yıldızlı olunca sizin
direk çekmek, kullanma hakkınız yoktur. Başkaları
karar verir. Gelirse kullanırsınız, gelmezse gelmedi
dersiniz ve suçu başkasının üstüna atar ve kurtulursunuz.
Değirmenlik Sağlık Merkezine tıbbi alet alınması için
yetmişbeş milyon bu da yıldızlıdır. Thalassamiayla
savaş yetmiş milyon bu da TC yardımlarına bağlanmıştır.
Verem savaş kampanyası yetmiş milyon TC yardım-
larına bağlanmıştır. Sıtma savaş kampanyası yüz elli
milyon TC yardımlarına bağlanmıştır. Yani yardım gelirse
sıtmayla savaş, veremle savaş, thalassamiayla savaş
yapılacak, yardım gelmezse başka bahara kalacak.
Mağusa hastanesinin ek inşaatı iki yüz yirmi
milyon bu da TC yardımlarına bağlanmıştır. Hastanelere
teçhizat alımı bu da iki yüz yirmi beş milyon bu da
TC yardımlarına bağlanmıştır. Eğer gelirse olacak,
gelmezse hastanelere teçhizat alınmayacaktır.
4840/.
- 4840 -
Bunun yanında devlet laboratuvarı için yatırım sıfır.
Sosyal Yardım Dairesi için yatırım sıfır, çocuk yurtları
ve yuvaları için yatırım sıfır. İlaç ve Eczacılık
Dairesi için yatırım sıfır. Bu bütçe içerisinde yine
az da olsa bizim yerli bütçemizden, yerel bütçemizden
birkaç kalemi görmek bizi mutlu eder. Az da olsa mutlu
eder. 0 da Girne Hastanesin ayrılan iki yüz milyon,
geçen sene üç yüz milyon vardı, hiş başlamadı, bilmiyoruz
nedir husus. Bu sene iki yüz milyon ihaleye çıktığını
işittik.
MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - üç yüz,
iki yüz daha, beşyüz milyon.
RASIH KESKÎNER (Devamla) - Güzelyurt aynı şekilde
ve Gazi Mağusa'da hastanesinin devrişinin şey edilmesi
için yüz otuz milyon ve özürlüler Merkezinin devrişiıi
için de otuz milyon bunlar bizim yerel bütçemizden
ayrılan hususlardır ve öyle görünüyor ki yerel bütçede
olduğu için yapılacaktır ve biraz bu alandaki hususlar
bu saha rahat edecektir. Peki niye yani biz dış yardıma
muhtaç bir ülke halinde olalım? Bu ülkede kaynak yok mudur?
Veya gidip de kahvelerde sohbet ederken bazılarının dediği
gibi öyle miyiz? öyle değiliz. Bu bütçenin geneli üzerinde
Sayın Durduran saatlerce burda bu ülkedeki kaynakları
açıkladı. Devlet Plânlama örgütünün rakamlara göre
bu ülkedeki milli gelir bir trilyon dört yüz kırk
bin milyardır. Bir trilyon dörtyüz kırk milyar. Devlet
Plânlama örgütünün rakamları ki hep uyduruktur çoğu,
buna rağmen gizleyememiş ve bir trilyon dörtyüz kırk
milyar demiştir. Geçen gün Eğitim Bakanı bu kürsüden
ne bir trilyon dörtyüz kırk milyarı dedi, iki milyardır
bu ülkedeki milli gelir. İki misli eklenmiştir.
TESBİT EDİLEMİYEN BİR MİLLETVEKİLİ - İki trilyon.
4841/.
4841
RASIH KESKİNER (Devamla)- İki Trilyon. Evet. Bıraktım
iki trilyonu ki ben de inanıyorum ki o düzeydedir. Çünkü
haksız yere çok kazanan her gün bitiyor bu kazançlar görüyo-
ruz. Kazananlar var ve bu haksız kazançlar toplanmamaktadır.
Bıraktım o bir trilyon dört yüz kırk milyar bir milli gelir
varsa çağdaş ülkelerde bunun üzerinden bu kazancı elde
edenler öderler ve bu oran da %45'le %55 arasındadır. %45
alırsak biz yedi yüz milyar yapar. Yedi yüz milyar öz gelir.
Bizim bütçemiz 540 milyar, iki yüz milyarı da açık.
KENAN AKIN (Gazi Mağusa)(Yerinden)- 0 senin dediğin
gümrük duvarları yıkılmayan ülkelerdedir.
RASIH KESKİNER (Devamla)- Yedi yüz milyar. Bunun
öz gelirden kaynakları da vardır. Eğitime yeterli pay ayrı-
lır, hastanelere yeterli pay ayrılır, yollara büyük yeterli
pay ayrılır, diğer yan ödeneklere de ayrılır ve üstelik
memurların maaşları üç misline çıkarılabilir. Bugün bir
uzman doktora siz eğer beş milyon para vermezseniz çalış-
maz. Çalışmıyor da, zaten işte görüyorsunuz. Nasıl çalışıyor?
Ve bu kaynaklar bu ülkede vardır. Siz ancak %18 civarında
vergi topluyorsunuz, bu milli gelir üzerinden. Kayıplar
vardır, esnafın peşine düşüyorsunuz, küçük esnafın, bir
kahvecinin peşine düşüyorsunuz...
KENAN AKIN (Yerinden)(Devamla)- Bordro mahkûmları...
RASIH KESKİNER (Devamla)- Bordro mahkûmları. Ama
milli serveti milyarları bulan kazanç elde eden ve bugün
ortalıkta dolaşan, onların peşine düşülmemektedir ve bu
durumlarda e Türkiye verirse ne yapalım olur, olmazsa Türkiye
kabahatli. Yoktur öyle bir şey. Bu ülkenin kaynakları vardır
ve bu ülke kendi kendine yeterlidir.
- 4842 -
Evet, ilâç konusuna da birkaç cümle ille değinmek
istiyorum. Milyarları bulan bu ilâç sarfiyatı olan ülkemizde
ilâcın kâr getiren bir meta olarak değerlendirilmesi önlen-
meli, ilâçların ithali de tüketimi, üretim ve ihracatı
devlet eliyle ve devlet denetiminde yapılmalıdır. İlâçların
eczanelerden temini sadece reçete ile olması ve reçetesiz
ilâç satımı önlenirken hekimlerin de reçete disiplinine
uyması sağlanmalıdır ve bunun yanında bakkallarda, süper
marketlerde rahat rahat bunların satılması da önlenmelidir.
Konu ilâçla ilgili açılmışken biraz önce konuşan arkadaşla-
rımızın belirttiği hususları ben de bir cümle olarak belir-
tip detayına girmek istemiyorum. Burdaki bu raporun gereği-
nin yapılmasını isteyelim mi? Onu isteyemem. Çünkü bu kürsü-
den yıllardır çok çey istedik, çok şey önerdik, hiçbirini
görmedik. Artık ben kişi olarak gayet açık, net ve doyuma
ulaşmış birisi olarak ben sizden birşey beklemiyorum. Bomba-
lar patlamaktadır failleri yok. insanlar öldürülmektedir
failaleri yok. Bir sürü olay olmaktadır, hiçç ortada birşey
yok. Yapacak durumunuz yoktur zaten. Onun için bu hususta
yapacak bir şeyiniz yoktur. Onun için sadece bunu da böyle
bahsederek geçmek istiyorum.
SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANI MUSTAFA ERBİLEN (Ye-
rinden)- Bize demek isteyn yoksa Mahkemeye?...
RASIH KESKİNER (Devamla)- Size de burda söylüyorum
ki tedbir alasınız ve gerekli şeylere iletesiniz.
MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)(Devamla)- Ne bilin olma-
dığını?
./4843
- 4843 -
RASIH KESKİNER (Devamla)- Yapacak durumunuz yoktur.
MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)(Devamla)- Benim yapacak
durumum yoktur elbette belli konuları —
RASIH KESKİNER (Devamla)- Kim yapacaktır? Kim yapacak
durumdadır?
MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)(Devamla)- Mahkeme karar
verecek. Mahkeme karar verecek.
RASIH KESKİNER (Devamla)- Savcılığın...
MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)(Devamla)- Elbette. Bu
kararı vercek mekanizma ben miyim?...Yani bu kadar da yani
ilkel düşünülemez be Rasıh...
RASIH KESKİNER (Devamla)- Bilmem. Ben savcılığı
da gördüm —
MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)(Devamla)- Güzel ama ben
intikal ettirdim mahkemeye, beraat eder veya mahkûm olur.
Yani o kararı da ben vereceğim.
Neyse cevap veririz biz —
• /4844
- 4844 -
»
RASIH KESKÎNER (Devamla) - Evet son olarak
sosyal yardımla ilgili birkaç hususa değinerek'sözlerimi
tamamlayacağım. Bu ülkede aslında herşeyin kaldırıldığı
gibi çocukların sorunları çözülmüştür bu ülkede. Gençlerin,
onların da sorunu halledilmiştir.Orta halliler, yaşlılar
biraz evvel de bahsettiğim gibi civciv yetiştirecekler
ve sebze ekecekler onlar da sorunsuz olarak yaşamlarını
sürdürecekler, yaşlılar da herhalde bu çerçevede nasibini
alacaklardır.
ücretlerine değinmek istemiyorum. Yıllardır
konuşuluyor ama burda haksız yere sosyal yardım alanların
da üzerine gidilip ayıklanmasında büyük yarar vardır.
Geçmişte müfettişler devamlı geziyordu. Devamlı araştırı-
yordu. Sosyal yardım alanları kontrol ediyordu, yani
sosyal yardım alacakları tesbit ediyordu. Şimdi günümüzde
bu işleri sosyal yardım memurları değil, parti örgüt
başkanları yapıyor, milletvekilleri yapıyor, onlar
saptıyor sosyal yardım alacakları ve o şekilde sürdürül-
mektedir. Dolayısıyle de rakamların böyle kabarık
olmaktadır. Ve haksızları da ayıramamaktasınız.
Yasal değişiklikle yani araştırmaya çıkacaksınız halka.
Bu seçim öncesinde onun da ne için kullanılacağı ben
yasa görüşülürken söylemiştim, aynı doğrultudadır
görüşüm. Bu Yasa Tasarısında bu seçim arifesi öncesi
herhalde bu insanların bir baskı altına almak için
bir araç olarak kullanacaklar, alın yahu bu...
SAĞLIK' VE SOSYAL YARDIM BAKANI MUSTAFA ERBÎLEN
(Yerinden) - Alâkası yok.
RASIH KESKÎNER (Devamla) - Şikayetimiz yok
bizim, alın baskı yapın, partizanlık yapın bu şekilde
bir yere gitmiş hiçbir Hükümet görülmemiştir.
./4845
- 4845 -
MUSTAFA ERBILEN (Yerinden) (Devanla) - Seçim
Yasasıyla hiç alâkası yok.
RASIH KESKİNER (Devamla) - Evet Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde özetlemeye
çalıştıysak da ancak bu kadar oldu, ilginize teşekkür ederin.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN - Evet teşekkürler Sayın Keskiner. Ve son
konuşmacı Sayın Kenan Akın, buyurun.
KENAN AKIN (Gazi Mağusa) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yaşamımızda çok büyük önem taşıyan
sağlık konusu ve Sağlık Bakanlığının Bütçesini
tartışıyoruz ve Sayın Bakan 12 sayfalık gayet karakter
yazısı çok güzel olan bir daktiloda yazılmış, destanını
okuduk ama bazen okurken kendisinin de güldüğü, kendi-
sinin de inanmadığı gerçekten birtakım sıkıntılardan
dolayı belki de veremediği hizmetleri veriyoruz gibi
okuyarak bizleri burda avutmaya çalıştı. Fakat biz
yine sizlere doğru, size göre doğru olduğunu fakat
bizlerin y anlış olduğu birtakım hele hele kabul edemeye-
ceğiniz birtakın hırsızlıkları, rüşvetleri buradan
bu kürsüden dile getirnek durumundayız. Gerçi diğer
söz alan arkadaşlarımız özellikle Ergin Abdullah arkadaşımız
doyurucu bir eleştiriyle kendisi de rahatsız olduğu
için gittiler, gerçekten doyurucu bir eleştiriyle
bizleri tatmin etmiştir ama Yeni Doğuş Partisinin
görüşlerini de bizim kendi tesbit ettiğimiz birtakım
şeyleri de burdan vurgulamak istiyoruz.
./4846
4846
1985'e kadar gerek sağlık personeli arasında, gerekse de
hastanelerimizde tam gün yasası çıkana kadar daha doğrusu,
Sayın Bakanın çok büyük iddialarla ve büyük hırsla yapmak
istediği Tam Gün Yasasına kadar, çunu kabul ederim ki ben
sağlık personeline bir huzur, doktorlarımız arasında bir
kaynaşma vardı. Tam Gün Yasası meydana geldikten sonra
klinikçi doktorlar, kliniği olmayan doktorlar diye cephe
cephe, UBF'li doktorlar veyahut da Erbilenci doktorlar,
Erbilenci olmayan doktorlar diye birtakım hiç benimsenmeyen,
hiç de güzel görüntü vermeyen birtakım olaylar çizmiştir.
Sayın Erbilen bu konuda çok başarılı olmuştur. Kendisine
böyle bir konunun ülke sağlığına hiç de fayda getireceğine,
aksine çok fazla yaralar açacağını vurdan vurgulamak isteriz.
Gerçi kendisi sessiz düşündüğü zaman bir Dr. Mustafa Erbilen
eski doktor, Bakan olmadan önce sessiz düşünse zannedersem
bugünkü doktorlar arasındaki uyuşmazlığın gruplaşmanın
sağlık açısından iyi bir tablo çizmediğini de kendisi de
kabul eder. Birtakım siyasi çıkarlar ve siyasi hırslardan
dolayı maalesef ellerinden gerçekten derman akan o doktorla-
rımız bugün böyle bir cepheleşmeye gitmiştir. Hiç de güzel
bir olay değildir.
1985'ten sonra bu söylediğim birinci unsurdan dolayı
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırlarında bir sağlık hiz-
metlerinin olduğunu, sağlık hizmetlerinin eşit şekilde
verildiğini söylememiz, iddia etmemiz hiç mümkün değil.
İddia edersek gülünç duruma düşeriz. Kim olursa olsun...
Hastanelerde birtakım imkânsızlıkların ve çok iyi
niyetli doktorlarımız da vardır. İmkânsızlıklardan dolayı
hizmet veremeyen doktorlarımız gerek bu, hem kendi şahsi,
gerçi diğer arkadaşlarımız da söyledi, maddi imkânsızlıklar-
dan manevi imkânsızlıklardan dolayı, huzursuzluktan dolayı
çok iyi doktorlarımız da var. Önce kendi» sağlık açısından
./4847
- 4847 -
»
kendi ailemiz açısından düşünsek, bir yaşlı anne babamızı,
üç gün, dürt gün bakarız, beşinci gün keşke iyi olsa da
ayağa kalksa, bakamıyoruz diye sızlanmaya başlarız. Kendi
atalarımıza bakıyoruz. Bunu kırk kat yabancı kişilere hizmet
vermeye çalışan doktorlarımız ve sağlık personeli, doktor-
larla birlikte tüm sağlık personelini düşünürsek, maddi
açıdan bu insanları mutlaka günün şartlarına ve vermiş
oldukları hizmetlerinin ciddiyetini, onurunu değerlendire-
rek, maaşlarında çok önemli düzenlemeler yapılması gerekmek-
tedir. Bugünkü maddi koşullarla gerçekten anlamda istediğimiz
hizmeti almamız asla mümkün değildir. 400,000 liralık gülünç
bir rakamla nörse bir hastanın altından ördek denen olayı
kaldırmak ne kadar kolay olabilir acaba? Veyahut da ne
kadar istekli olabilir o insan? Para olarak en azından
tatmin edeceksin ki o insanlardan hizmet alacaksın.
Rüşvet alabildiğine, alabildiğine basınlara kadar
gitmiş olan rüşvet, ki çok kısa bir zaman içerisinde bu
ülkedeki ulvi değerlerden biri olan şehit çocuğuna yapılan
rüşvet olayı, maalesef birtakım baskılardan dolayı, kapalı
kapılar arkasında yapılan anlaşmalardan veyahut da konuşma-
lardan sonra o insanlarımız korkutulmuş, o insanlarımızın
gururuyla, haysiyetiyle oynayan o doktorun, doktor şahsında
şikâyetini geri çekmiştir. Nereye kadar gideceğiz biz bu
rüşvet olayıyla ve ne kadar seyirci kalacağız?
16 Aralık 1989. Daha iki gün öncesi Kenan Akın olarak
bir milletvekili olarak şahit olduğum konuyu ben bu Meclis
kürsüsünden dile getireceğim ve bu konunun devamını takip
edeceğim ve bu olaya benimle birlikte şahit olan bir Tabur
Komutanının imzalı dilekçesiyle ilgili makamlara başvuraca-
ğım. Göreceksiniz bu hükümetin, Ulusal Birlik Partisi hükü-
metinin, Ulusal Birlik Partili geçinen doktorlara
ne kadar dürüst davrandıklarını göreceğiz.
./4848
- 4848 -
MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) -
şikayetini yap.
KENAN AKIN (Devamla) - Yapacağım Sayın
yapacağım sana, hepsini yapacağım. Tüm ilgili
yazılı şikâyeti ve çocuğun annesinin de yazıl
tiyle bu konuyu getireceğim.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla)
getir.
KENAN AKIN (Devamla) - 16 Aralık 89'da Doğu
Akdeniz Oniversitesinde okuyan bir çocuğumuz, bir
gencimiz, tabii Türkiye'den gelmiş bir genç çocuk,
Mağusa Hastanesine büyük bir sancıdan dolayı ilk
yardıma gidiyor, ilk yardımda gerekli testlerden sonra
acil olarak apandisit ameliyatı olması, körbarsak
dediğimiz ameliyatı olması gerekmektedir ve o günkü
on-call, Cumartesi olduğu için on-call olan doktor
çağrılmakla ilkyardımdaki pratisyen arkadaşımızın
yapmış olduğu testlerden neticeyi öğreniyor ve annesini
çocuğun dışarıya çıkararak bu hastanede diyor ameliyat
yapılır deniyor, acil ameliyat olması gerekir ve lütfen
dışarıya gelir misiniz, çocuk duymasın diyor güya
çok önemli bir şey söyleyecek annesine yaklaşarak,
bu hastanede diyor ameliyat yaparız ama hastane çok
pistir diyor. Yazık diyor bu gencecik çocuğa, bu pislikte
bilmem yatırırsınız bilmem ama yatırmasanız daha iyi
edersiniz. Bu devletin kasasından para alan, bu devletin
sözleşmeli personeli olan bir doktor, bu terbiyesizliği
yapmaktadır değerli arkadaşlar. Ben bunun canlı şahidiyim
ve dediğim gibi şu anda Sayın Bakan diyecek ki ıs^at
istiyorum. Çocuğun imzasıyla, bir tabur komutanının,
yarbayın şahit olduğu olayla biz bunu kanıtlayacağız
ve bugünkü Ulusal Birlik Partisi Hükümetinin ve icraatın-
daki söz sahibi Sayın Bakanların, UBP'li geçinen ki
sizin anlamınızda bu UBP'li değildir, bu adam UBP'liyse
Yazı 11
Bakan,
makamlara
ı şikâye-
- Yarından
./4849
- 4849 -
sizin anlattığınız UBP'liler asla böyle bir röşvet
almaması gerekir. Bu ülkenin insanlarını eşit, bu
ülkede yaşayan insanlara en azami hizmeti vermek zorunda
veyahutta düşüncesinde olan milliyetçi insanlardır
sie göre. Ama bu adam işte diyor, biz diyor yedi yüz
bin liraya yapıyoruz bunu ama beş yüz bin liraya yaparız
talebedir idare edeceğiz falan. Hade o çocuk mali
geliri iyi olan bir ailenin çocuğuydu o parayı verebildi,
Veremeyen insanımız ne yapacaktı? Hem öyle bir tehdit,
hem tehdit adnlara sopa göstermek kaydıyla diyor ki
siz özel klinikte bunu yaptıramazsanız, ameliyatı
yaptırmazsanız 3-4 gün de beklemek zorundasınız çünkü
ameliyathanenin sırası çok doludur. Düşünün bunlar
hastanelerimiz böyle bir insanların elinde halkımıza
hizmet vermeye çlışıyor. İşte rüşvet olayı, başka
anlatmaya gerek yok. Uzun uzun anlatmaya, uzun uzun
tutanaklarda kırtasiyeyi de harcamaya gerek yok.En
canlı örnek iki gün önce, iki gün önce ve bugün çocuk
Mağusa'da bir klinikte ameliyat olmuş, yatmaktadır.
Acaba bu işin neticesini göreceğiz.
SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANI MUSTAFA ERBİLEN
(Yerinden) (Devamla) - Tamam yahu sen bu gece söyledin
bize, yarın getir şikayetini bize.
ERDAL SÜREÇ (Lefkoşa) (Yerinden) - Ne kızan,
doğru söyler adam yahu.
MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - Bu gece
ihbarını yap, yarın şikayeti getir.
BAŞBAKAN Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) - i s p a t
ister bu iş mahkemeye götürdüğümüzde.
./4850
- 4850 -
ERDAL SOREÇ (Yerinden) (Devamla) - Ama nedir
yahu pis olduğunu söyler hastanenin.
KENAN AKIN (Devamla) - Esasında hastane pis
değil Sayın Erdal Süreç. Hastane içinde bu görev yapan
doktorlardır o pisliği yapanlar.
ENİN UZUN (Lefkoşa) (Yerinden) - Aldın mı ohh
gördün mü?
KENAN AKIN (Devamla) - Emin Uzun bayıldın
sen. Doktorlarla birlikte o pislik vardır
diyorum.0 beyinle, o düşünce içindeki doktorlardır
hastaneyi pislik haline getirmişlerdir.
MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden) (Devamla) - Kenan
teşekkür ederim, Angolemli'ye pislikten dolayı verdin
cevabını.
KENAN AKIN (Devamla) - Bitmedi daha.
Sosyal yardıma gelince, tamamen bir fiyasko.
Tamamen bir rezalet hele hele bu seçim yaklaşınca
sosyal yardım alanları tamamen özgür bir şekilde kendi
düşüncelerine göre oy kullanması mümkün değil. Yaşlılık
tan dolayı almış olduğu birkaç kuruş maaşı seçim arifele
rinde Ulusala oy vermezsen keseriz ha diye adı, kapı
kapı dolaşan muhteşem kaymakamlarımız, muhteşem kaymakam
larımız, bu devletin anayasal çerçevede düşkünlere
bağlamış olduğu maaşı özgürlükçü demokratik sistemde
bile oy vereceği zaman eğer oyunu vermezse Ulusal
Birlik Partisine oy kullanmazsan tesbit edeceğiz.
./4851
/
- 4851 -
Ve maaşını keseceğiz diyerek, o garip insanların, o düşkün
insanları alçakça düşüncelerle, yıpratmakta- ve huzursuz
etmektedirler. Belki de sizin haberiniz yoktur Sayın Bakan.
Onu da söyleyeyim. Ama size iyi görünmek için, yine o yörede
çalışmak için, kendi şahsiyetleri yok, ama insanların dev-
letten almış olduğu, düşkünlükten dolayı, yaşlılıktan
dolayı almış oldukları paraları oy avcılığına kullanmakta-
dırlar. diyebilirsiniz, benim haberim yek diyebilirsiniz.
Bunları devamlı, kaymakamlar tarafından yapılmaktadır.
EMÎN UZUN (Lefkoşa)(Yerinden)- Angolemli1
nin haberi
var. Çünkü, zamanında ...
flfiSETİ» ANGOLEMLİ (Gazi Mağu£i)(Yerinden)- Bakanı
dolaştırır. Bakan yolladı.
KENAN AKIN (Devamla)- Birtakım insanları, hatta
tedavi olamadğı için, Sağlık Kuruluna gidiyor. Sağlık Kuruluna
giden insanlarımıza hangi aşamadan, hangi örgüt başkanla-
rından, birtakım insanlara girişim yaptıktan sonra Sağlık
Kuruluna gidip Türkiye'de tedavi olan insanlarımız var.
Zaman zaman gece 1.00'de, 2.00'de telefonumuz da çalıyor.
Ankara'dan telefon. Kenan Ağabey, ne var? Tedavi oldum.
Kızkardeşim tedavi oldu veyahut da babam tedavi oldu. Birta-
kım filimleri veya harcamaları sıra beklememek için hastaha-
nenin yazılı emriyle dışarda yaptık. 0 faturalara karşı
Kıbrıs Büyükelçiliği bize para ödemiyor. Hadi buyurun beyler.
Madem para yok veyahut da gönderilen insanlara karşı para-
ları niye tahsil edilmiyor? Kısa zamanda. Bunu ben telefonla
Elçilikteki görevli arkadaşlarla görüştüm. Maalesef, büt-
çemizde para olmadığı için ödeyemiyoruz. Kıbrıs'tan para
geldiği zaman bu insanlara ödeyeceğiz diyorlar. Burdan,
tedaviye giden insanın herhalde çantaya para koyup gidecek
de hali yok. Zaten parası olsa, ne Sağlık Kuruluna gider,
ne oraya gider, ne buraya. Koyar cebine parasını kendi
imkânları çerçevesinde tedavi olur. Ama biz, bütün işlerin
nasıl bu memlekette yaptıysak, geçtiksek, Ankara'ya
- 4852 -
gönderdiğiniz insanları da reziletmekten başka, perişan
etmekten başka hiçbir becerikliliğimiz yoktur. Ama Sayın
Bakana gelince 12 sayfalık destanıyla, bu memlekette hiçbir
sağlık sorunu kalmamış gibi, sadece iyi bir olay. Thalasemia
olayı ve personel azlığını da kendisi de gerçek anlamda
ifade etmektedir. Bu inanılacak, bu kabul edilebilecek
hiçbir olay yoktur.
Sorumsuzluğun örneğini bu ülkede aylardan beri rahatsız
eden, gecemizi uygusuz olarak geçirdiğiniz bir kanserojen
olayı. Maalesef bu olayda bir Sağlık Bakanı olarak ciddi
bir açıklama daha yapılmamıştır. Bu kanserojen olayı, Tarım
Bakanlığının bünyesinde mi, yalnız çonun kontrolunda mı
yani? Bu memleketteki sağlığı ilgilendiren olayda, Sağlık
Bakanı sessiz kalmaktadır değerli arkadaşlar. Ulusal Birlik
Partisi Hükümetinin Sağlık Bakanı çbu ülkedeki insanların
sağlığına vermiş olduğu önemi, işte uzun zamandır yapılamayan
açıklamadan bellidir. Hangi şeyi anlatalım biz? Kapımız-
dan, sabahleyin evin kapısından çıkıyoruz. B i r t a k m insan
görneyelin ki hastahaneden, birtakım insan görmeyelim ki
doktorlardan, ordan burdan bahsetmesin. Doktorla konuşuyo-
ruz, biraz önce söylediğim gibi. Maaş azlığı ve birtakım
gruplaşmanın verniş olduğu huzursuzluk. Birtakım insanların,
kişilerin, uzaktan çomak sokarak yapmış olduğu huzursuzluk.
Hastabakıcılara, hemşirelere soruyoruz. Paralarının azlığı,
personelin azlığından dolayı fazla yorulma, bir sürü şikâyet-
ler ve bu şikâyetler kalkmadığı sürece de bu ülkede sağlık
hizmetlerini tam anlamıyla yerine getirdiğinizi söylemeyi-
niz. Köylerdeki sağlıksız koşullar almış başını gidiyor.
Geçen yıl da söyledik. 1988'de de söyledim. 1987'de söyledik.
Yine söylüyoruz, yine söylüyoruz. Köy içindeki nazaralar,
hayvan pislikleri, o yerleşim birimlerinde yaşayan insan-
ların daima hastahaneye abone olmasını sağlamıştır.
./4853
4853
Köylerin hangi köy, köylerin ismini söylemeye gerek
yok. Sayılacak olursa sabaha kadar bütün köylerimizi saymamız
mümkündür. Belediye sınırları içindeki yerleşim birimleri-
nin dışında tüm köyleri örnek vermek mümkündür ki birtakım
yerlerde belediye sınırları içerisinde bile hayvan yetişti-
ren birtakım insanlarımız var. Köylümüz hayvan yetiştirme-
sin mi? Tabii ki yetiştirsin. Ama insan sağlığını tehli-
keye sokacak derecede yetiştirilmesini engellemek, onun
plân ve projesini yapmak, sağlıklı bir yaşama kavuşturmak
bugünkü Ulusal Birlik Partisinin madem iktidardasın senin
görevindir.
Köydeki içme sularının birçok köylerdeki içme sula-
rının sağlığa zararlı olduğunu bütün köylüler bile bile
içmektedir. Zati diyor içecek suyumuz yok, zaman zaman
üç günde bir, dört güde bir gelen suyu da sağlıksız da
olsa, kurtlu da olsa içmek zorundayız diyor. Meclisin
ilk açıldığı gün birtakım çocuklarımızın, 30'a yakın çocuk-
larımızın hastaneye kurtlu su içtiklerinden dolayı tedavi-
ye gittiklerini burda vurgulamıştım. Ama kime söylersiniz,
kim dinler?
SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANI Dr. MUSTAFA ERBFİLEN
(Yerinden) - Hadi, bitir artık.
KENAN AKIN (Devamla) - üç madde daha var Sayın
Bakan. Onları da söyleyeyim. Esasında bitmez ama gerçekten
yorgunsunuz farkındayım.
Karafırın olayı; Sayın Bakan bu kürsüden kendisi
de zati bazı beyanatlarında kanserojen maddeyi taşıdığı
için bu ekmekler derhal kalkması gerektiğini veyahut da
iyi bir çalışma yaptılar 1 Ekim itibariyle karafırın bu
memlekette yok olması gerekirdi. Aksine halâ bu memlekette
yedi veya sekiz tane fırın halâ eski sistem, bildiğiniz
karafırınlı, odun değil, mazotla, fuel oille ekmek pişir-
mektedir. Hani bu insan sağlığını düşünmek? Yani yedi,
sekiz tane fırını, modern fırına çevirtmeyecek kadar gücünüz
- 4854 -
yoksa veya o insanların böyle kanserojen madde ile o insan-
ların mutfağına o kanserojen maddeleri ekmekle taşıyorlarsa
sizin burda gelip bu kürsüden halâ bu ülkedeki sağlık
koşullarının çok iyi iddia etmeniz mümkün değildir. Halâ
iddia ederseniz gülünç duruma düşersiniz Sayın Bakan ve
Hükümet üyeleri.
Sağlık Bakanlığı sağlık hizmetleri her zaman söylü-
yoruz tüm idarede olduğu gibi eşit sistemlere dayalı hizmet
verilmesi lâzımdır. Sen şu partilisin, sen o partilisin
diye hizmet verilecek olursa bu memleket kaosa gider değerli
arkadaşlar, özellikle bu yaz aylarında bir olayı hatır-
latarak gerçekten belki Sayın Bakanın haberi var veya
yok, veyahut da Mağusa Bölgesindeki sağlık sorumlusu arka-
daşın yapmış olduğu, gerçekten insanlığa sığmayacak bir
harekettir. Toplumcu Kurtuluş Partisi birtakım köylere
giderek sünnet olayını, imkânsız fakir insanlarımızın
çocuklarını sünnet yapmak için bir çalışma yaptılar. En t
büyük çalışma da Sağlık Bakanlığı iledir ki onu da takdirle
karşılıyorum, en büyük çalışmada yerini alan Yeni Doğuş
Partisi 570 tane çocuğu sünnet ettirmiştir değerli arkadaşlar.
Türkiyeden gelen beş tane ürologla köylerde tüm malzemeler-
le birlikte Anavatan Türkiyenin Sağlık Bakanlığının ver-
miş olduğu malzemelerle biz bu işi gerçekleştirdik. Ne
gariptir ki Dip Karpaz Köyüne gidiyorsun genelde, sağlık
ocakları olan yerlerde orada olsun diyerek gerek Belediye
Başkanı veya muhtarlara daha önce haber veriyorduk. Dip
Karpaza gittik, kesinlikle Sağlık Ocağının açılmayacağı
emir veriliyor ordaki bekçi arkadaşıma veyahut da nöbetçi
arkadaşa diyeyim. Oradaki sorumluya. Bunu, belki Sağlık
Bakanlığının kesinlikle emri vardır demiyorum
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)(Devamla) - Haberim
olsa gene kapatırdım. Açmazdım.
./4855
4855
KENAN AKIN (Devamla) - Bilmiyorum o sizin şeyinize
bağlı. Döşünün biz o derecede fakir insanları yapan ve
Sağlık Bakanlığının da yapmış olduğu bir çalışma, Sağlık
Ocağını kapattırıyoruz değerli arkadaşlar.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)(Devamla) - İyi
yapmışlar.
KENAN AKIN (Devamla) - Orda biz o olayı gerçek-
leştirirken YDP'li çocuğu, UBP'li çocuğu diye ayırmıyoruz,
imkânsız insanların birtakım Mağusaya gidip gelmesi
zordur, bilmem nedir, ayaklarına götürdüğümüz hizmetten
dolayı Sağlık Ocağı kapanıyor. Sağlık Ocağı böyle bir
çalışma yapan siyasi partili yüzüne kapatılmaktadır.
ERDAL SÜREÇ (Lefkoşa)(Yer inden) - Ne yaparlar,
ne yaptırırlar?
./4856
- 4856 -
KENAN AKIN (Devanla)- Bu ülkedeki sağlık hiznetlerinin
eşit verlnediğinin en büyük kanıtını biz geçen yıl naalesef
birtakım insanlarımız, hepimiz gözyaşlarıyla yaşadık. Bu
ülkede bir Başbakanlık yapan, başbakanlıktan önce, sağlık
bakanlğı yapan Sayın Çağatay'ın ölümü günlerce basında,
bu Meclis kürsüsünden de gündeme gelmiştir.
SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANI Dr. MUSTAFA ERBİLEN
(Yerinden7- Hadi karıştırma onu.
KENAN AKIN (Devala)- 0 günkü durun halen devan etmekte-
dir. Eğer önenli bir kişiyseniz, torpilli bir kişiyseniz
derhal sana nüdahale yapılacaktır. Ama, tanınnadığı için
bu ülkede sağlık bakanlığı yapan, başbakanlık yapan bir
insan, adsız bir Türkiyeli diye, bir Türkiyeli işçi diye
ölüme terkedilmiş bir olaydır. Sayın Bakan, bu düzeni in-
tizamı düşünmezseniz, bu trafik anarşisinde Allah göstermesin
aynı durunla siz de karşılaşabilirsiniz, isterse, çok affe-
dersiniz bir tuvalet tenizleyen bir işçi, isterse bir baş-
bakan veyahut da Cumhurbaşkanı olsun. Aynı eşit ilkelerde
bu ülkenin devlet hizmetlerinden, sağlık hizmetlerinden
yararlanması l â z m d ı r .
BAŞBAKAN Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)- Öyledir nenle-
kette.
KENAN AKIN (Devamla)- Başımıza vurdu. Ah keşke
Çağatay'ın yerinde öyle değil Sayın Başbakan. Burada
günlerce şey yaptık.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla)- Bir doktorun
yanında her kişi aynıdır.
./4857
- 4857 -
KENAN AKIN (Devamla)- Hanımının mezar başında söyle-
diği sözleri biz unutmadık daha. Adsız bir Kıbrıslı olarak
doğdun, adsız çbir Türkiyeli olarak öldün diye bir başbakan
veyahut başbakanlık yap,ış bir kişinin hanımı bunu mezar
başında söylüyor Sayın Başbakan.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla)- İstismar
etmeyin yahu.
KENAN AKIN (Devamla)- istismar değil Sayın Başbakan.
SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANI Dr. MUSTAFA ERBİLEN
(Yerinden)- Ayıptır. Hade be Kenan, ayıptır.
KENAN AKIN (Devamla)- Hastahanedeyken yapılan olaları
söylüyoruz biz. Bir insanın o şekilde yönlenmesi, basını —
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla)- Tanınmadı
mı?
KENAN AKIN (Devamla)- Tanınmaması önemli değil
Sayın Başbakan. Niye tanınmadı da demiyorum.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla)- Müdahale
yapılmadı mı? Nasıl?
KENAN AKIN (Devamla)- Ama geçtikten sonra yapıldı,
ilk anda ...
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla)- Sen doktorluk-
tan ne anlarsın?
KENAN AKIN (Devamla)- Siz çok anlarsınız Sayın Baş-
bakan.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla)Elbette anlarım.
Mesleğim odur.
./6858.
- 4858 -
KENAN AKIN (Devamla)- Ben, basındaki olayları size
hatırlatmak istiyorum ve böyle bir olay yaşanmışken halâ
bu Şikede ve aynı uygulamalar, aynı zihniyet vardır ve
bu ülkede sağlık hizmetlerini eşit şekilde verildiğini
iddia edemezsiniz.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla)- Git yarın
doktorları da döv.
KENAN AKIN (Devamla)- Savunmanız hemen basit. Doktor-
ları da döv.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla)- doktor vic-
danıyla hangi ...
KENAN AKIN (Devamla)- İşte bir Başbakanın vereceği
savunma.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla)- Karakter
meselesi tabii. Hasta hastadır doktor için. Sen daha dok-
torluğun ne demek olduğunu bilmezsin. Hastahaneye düşünce
yarın doktorluğun ne demek olduğunu anlarsın. Allah düşür-
mesin.
KENAN AKIN (Devamla)- Çok şükür. Ben çok şükür güve-
niyorum doktorlarıma.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla)- Bilmen, Allah
düşürmesin. Doltorları bu kadar ayak altına düşürdünüz
bu Mecliste. Hem de bu Mecliste, milletvekili olarak. Ayıptır.
KENAN AKIN (Devamla)- Dokundu yani. Şimdi bu olayları
söylemek size dokundu tabii.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla)- Ayıptır.
Çünkü yalandır söylediğin.
./4859.
- 4859 -
KENAN AKIN (Devamla)- Dokundu. Sana göre yalandır.
Dr. DERVÎŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla)- Bana göre
yalan
KENAN AKIN (Devamla)- Yalan, zaten sizin savunnanızdır
yalan. Çıkacaksınız bu kürsüden, eşit hizmetler verildi-
ğini söyleyeceksiniz. Bu doğru birşey değildir Sayın Başba-
kan. Ve ben lbu olayı hatırlatıyorum ben. Ve aynı olay
devam ediyor birtakım yerlerde ve devamlı her söylediğimde
Sayın Sağlık Bakanının bu işlerle alâkası yoktur diyor.
Haberi yoktur diyorum ben.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla)- 0 söylediğin
hastayı en yakın kişi gördü. Yaralının sen şekil değiştirdi-
ğinin farkında mısın? Tanıyamadı. Ama hizmet yapıldı hasta-
hanede.
KENAN AKIN (Devamla)- Sayın Başbakan, tanınmaması
önemli değil. Tanınmadı demiyorum ben. Niye tanınmadı de-
miyorum ben.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla)- Hiâye.
KENAN AKIN (Devamla)- 0 insanın adsız bir Türkiyeli
işçi olarak bir kenara atılmasını vurgulamaya çalışıyorum
ben. işçi hastahanede bugün yaşamaktadır.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla)- Türkiyeli
Kıbrıslı meselesi yapılmadı. Sizin politikanız budur zaten.
KENAN AKIN (Devamla)- Bizim politikamız asla öyle
değildir.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla)- Başka türlü
bu Mecliste olamazdın zaten.
./4860.
- 4860 -
KENAN AKIN (Devamla)- Ama senin başka savunacağın
birşeyin yok zaten. Yeni Doğuş Partisi için sizin politikanız
budur. Senin söyleyeceğin başka hiçbir şey yok zaten Yeni
Doğuş Partisiyle.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla)- Çok şey var.
KENAN AKIN (Devamla)- Hiçbir şeyin yoktur.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla)- Biz gerçekleri
söyleriz. Saptırmayız.
KENAN AKIN (Devamla)- Biz burada daima gerçekleri,
bildiğimiz gerçekleri, bize göre bildiğimiz gerçekleri
savunmaya devam edeceğiz. Rahatsız mı olursunuz? Hiç umu-
rumuzda değil.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla)- Hiç rahatsız
olmam. Gerçekleri söylemezsen rahatsız olurum.
KENAN AKIN (Devamla)- Bu Nisan 22'ye kadar, sizin
kestiğiniz günü, 22 Nisan'a kadar devam edecektir. Adalet
mutlaka yerine bulacaktır. Saygılar sunarım.
İÇİŞLERİ, KÖYİŞLERİ VE ÇEVRE BAKANI OLGUN PAŞALAR
(Yerinden)- Kimse rahatsız olmaz Kenan.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla)- 22 Nisan'da
İsen bu Mecliste olmayacaksın ki zaten.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla)-Bu kafayla
gidersen zaten bu Mecliste olmayacaksın, insan haysiyetiyle,
meslek haysiyetiyle oynayacaksın sen ve oy bekleyeceksin
ondan sonra.
./4861.
- 4861 -
SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANI Dr. MUSTAFA ERBİLEN-
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gecenin ilerlemiş
bu saatinde, elbette susarak kitap yazacak değiliz. Her
bir arkadaşımız iki saat, bir buçuk saat kendilerine göre
konuşmuşlardır.
İÇİŞLERİ, KÖY İŞLERİ VE ÇEVRE BAKANI OLGUN PAŞALAR
(Yerinden)- Allah ne verdiyse kendilerine.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla)- Allah ne verdiyse,
biz de sabaha kadar meydan bizimdir. Biz de birşeyler
söyleyeceğiz inşallah. Yeter ki Paşalar sabretsin.
OLGUN PAŞALAR (Yerinden)(Devamla)- Bizim bildiğimiz
kadar başkaları da bilsin sabretmeyi.
MEHMET CİVA (Lefkoşa)(Yerinden)- Kim?
.74862.
1
- 4862 -
Dr. MUSTÂFA ERBİLEN (Devamla) - Bir kere Ergin Abdullahın dinlemesini isterdim. Hakikaten
hazırlanarak geldiler, doyurucu bir konuşma yaptı. Kendi
açısından hakikaten güzel hazırlandı. Tabii aramızda mutlaka
görüş ayrılıkları olacağı için, mutlaka bakış açımızda
değişiklik olacaktır.
FADIL ÇAĞDA (Girne)(Yerinden) - Rahatsız olmasa
izleyecekti Sayın Bakan.
BAŞBAKAN Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) - Konuşurken
rahatsız değildi da.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Başlangıç olarak
sosyal devlet anlayışı işte bu kadar tel tel döküldü bir
sağlık servisi dediler ve ilâç, listede olmayan ilâçlardan
söze başladılar. Listede olmayan ilâçlar veriliyor veya
liste niye dar tutuluyor- Bir tarafta kendisi bağlarken
konuşmasını partisinin sağlık politikasını anlatırken,
biz poliformasiye son vericiyiz dediler. Biraz tezat teşkil
etti bu girişi ile sonu. Yani girişi, bütçe konuşmasına
girerken başka söyledi, çıkarken artık bağlarken başka
söyledi. Kendisi poliformasinin karşısındadır ve bizim
belli kısıtlı bir liste ki bu 250 civarındadır, bağlama-
mızı hayretle karşıladı ve tenkit etti. 0 tenkitle başladı.
Dünyanın her yerinde bu esendial draklist, WH0, Dünya
Sağlık Teşkilâtının önerdiği bir olgudur.Tüm ülkeler için
geçerlidir, ingiltere dahil. Onların hastanelerinde de
bu miktar üzerindedir. Bütün ilâçlar listeye girmez. Sadece
belli* ilâçlar o listeye geçer, belli formasitik özelliği
olan, kimyasal yapısı olan şeyler şey eder.
İÇİŞLERİ, KÖYİŞLERİ VE ÇEVRE BAKANI OLGUN PAŞALAR
(Yerinden) - Ergini ingiltereninki ilgilendirmez.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Temsil eden Fadıl
olduğu için şimdi...
.74863.
- 4863 -
OLGUN PAŞALAR (Yerinden)(Devamla) - Onlar başka
yerde olur.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Ve Eczacılıktan
da gelme olduğu için ona anlatıyorum. Yani Ergin bu rada
söze başlarken, söylediği ile sonu tutmadı birbirini.
0 bakımdan kendisinin özerinde duruyorum. Ergin tabii
Cuma gönü burda yoktu, Tarım Bütçesi geçerken yapacağı
konuşmanın yarım saatini tarımsal ilâçlara, kalıntı limit-
lerine ayırmıştır. 0 hususta da güzel hazırlandı, daha
doğrusu geçmişte zaten bu hususta bu kürsüde birkaç defa
konuşmuştu, onu tekrarladı. Bir kere Sağlık Bakanlığı
olarak bizler göreve başladığımız ilk günlerde ilk el
attığımız mevzulardan birisi idi ve biz bilinmeyen bir
mevzuyu tartışmaya açtık. Türkiye'den üç tane profösör
getirilerek Tabibler Birliği ve Ziraat Odası ile birlikte
Sağlık Bakanlığı ve Tarım Bakanlığı müştereken bu tartış-
mayı açtı. Bu tartışmayı açmaktaki maksadımız; Sağlık
Bakanlığı olalraks diğer bakanlık bu mevzuda yabancıydı
ve dünyada artık bu kimyasal kalıntılara karşı bir neşri-
yat ve tepki başlamıştı. Bizim memleketimizde de hem bizim
uzmanlarımızı yetiştirme bakımından, hem de toplumu buna
hazırlama bakımından böyle bir semineri hazırladık ve
arkasından hatırlayacaksınız bunun arkasından 140 dönümlük
bir sebze bahçesini imha ettik ve arkasından yasasını -
da geçirdik. Arkasından Tarımsal İlâçların Kontrol, Denetim
Yasasını gündeme getirdik ve geçmesini sağladık. Oldukça
çetin ve münakaşalı bir sorunlardan sonra çünkü elbette
sağlıkçılar daha titiz, tarımcılar daha "largef" olur bu
mevzularda fakat biz Sağlık Bakanlığı olarak oldukça bu
hususta titiz ve takipçisi olduk memlekette. Yani o hususta
hiç şüpheniz olmasın. Fakat herşeyden önce toplumda alışıl-
mışs bazı ilâç kullanımı vardır.
.74864.
t
- 4864 -
Bu iliç kullanımları nasıl beşerde, bir iliçlar belli bir
miktarın üzerinde alındığı zaman toksit tehlikeli ise,
aynı zamanda hayvansal ve tarımsal iliçlar da fazla miktarda
kullanıldığı zaman elbette toksit tesiri olacaktır. Toksit
neyi olacaktır? Kullanımını alacaktır. Neticedeyine insan-
dır. Nasıl beşerde bazı iliçları mutlaka kullanmak lizımdır.
Tarımda da mutlaka kullanmak lizımdır. Bazı, o tarımdaki
haşarete karşı.
FADIL ÇAĞDA (Girne)(Yerinden)-Birikim yapanlar Sayın
Bakan?
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla)- Haşarete karşı mutlaka
kullanmak lizımdır. Yalnız onu kullanırken bilinçli kullan-
mak lizımdır. Hem kullanan için, hem de tüketen için. Biz,
bunun takipçisi ve ısrarla Tarım Bakanlığının bunu, halkı
eğitmesini istedik ve ısrarla üzerinde durduk ve eğer bugün,
bu kısa devre içerisinde, üç senede bu duruma geldiysek,
bu memlekette bu toplum artık bilinçli olarak, hakikaten
duyarlı bir vaziyete geldiğindendir ve Sağlık Bakanlığının
bu husustaki etkisi küçümsenemez. Hatırlayacaksınız, Çernobil
Olayında, radyasyon etkisi AET Ülkeleri için 600 bekerel
olarak tespit edilmiştir. Yalnız, isviçre, Avusturya, Almanya
ve Hollanda ve bu etki alanı içerisinde olan isveç'te,
kendi aralarındaki karar 2000 bekereldi. Yalnız, ithal
edilecek gıda maddelerindeki aradıkları miktarda 600 beke-
reldi. Kendi ürettikleri malzemede aradıkları miktar da
2000 bekereldi. Yani, limitler daima düşük tutulur ve uyarıcı
olur, alarm olur ve inanın ki yine, burda, bu kürsüde iddialı
olarak söylüyorum. Bizim süt ürünlerinde bulunan miktarlar,
öyle tehlikeli miktarlar değil. Evet, limitlerin üzerinde-
dir lvel bu süt ve süt ürünlerindeki bu kalıntıların bir
insan sağlığına zararlı olabilmesi için 33 litre süt, dört,
beş sene içmesi lizımdır.
,/4865.
- 4865 -
EMİN UZUN (Lefkoşa)(Yerinden)- Günde mi 33?
Dr. MUSTAFA ERBÎLEN (Devamla)- Günde. Yani, o kadar
da Özerinde. Yalnız biz olayı küçümsemiyoruz. Olayı küçüm-
semiyoruz. Olayın, tedbirini mutlaka sebebini ortadan kal-
dırmasından yanayız. Ondan dolayı elbette kendimize düşen
görevi de o hususta yapmıştık. Yoksa, o kadar felâket tellal-
lığı yapacak boyutlarda değildir.
ERDAL SÖREÇ (Lefkoşa)(Yerinden)- Ama radyasyondan
mı bahsedersiniz şimdi?
Dr. MUSTAFA ERBÎLEN (Devamla)- Radyasyondan bahsetmi-
yor. Kimyasal son presislerden bahsediyorum. Son süt ürün-
lerindeki hikâyeden bahsediyorum.
ERDAL SOREÇ (Yerinden)(Devamla)- Demin Çernobil'den
bahsederdin, şimdi başka konuya geçtin.
Dr. MUSTAFA ERBÎLEN (Devamla)- Ben Çernobil'i misal
vererek, kimyasal, içindeki BHC'nin artıklarına geldim.
Ondan bahsediyorum. Yoksa, Sağlık Bakanlığı çolarak bu
hususta biz duyarlıyız.
ERDAL SOREÇ (Yerinden)(Devamla)- Çok.
Dr. MUSTAFA ERBÎLEN (Devamla)- Ve oldukça duyarlı-
yız. Eğer bu toplum, eğer sen Erdal Süreç olarak bugün
duyarlı vaziyetdeysen, benim Sağlık Bakanlığının bütün
ünitlerinin çalışıp seni bu duruma getirdiği içindir. Bu
bilinç düzeyini getirdiği içindir ve o hususta Sağlık Bakan-
lığı üzerine düşeni fazlasıyla yapmıştır. Evet, biyolojik
./4866.
- 4866 -
mücadele bugün dünyada bir görüş olarak şey edilmiş
ve haşarelere karşı biyolojik mücadele başlatılmıştır.
0 biyolojik mücadele için de Kıbrıs'ta çalışmalar
vardır. Ama bazı şeylerin yine kolay değil birisini
kaldırıp ötekini koymak. Herşeyden önce, o biyolojik
mücadeleyi yapmak için, işte o haşarelere karşı ürete-
ceğin, onu nasıl üreteceğini bilmen lâzımdır. Bunu
öğrenmek lâzımdır. Onun da bir zamana ihtiyacı vardır.
Sağlık servisleri kaos, yetersiz, verimsiz,
felç, full-time ve rüşvet olayları üzerinde durdular.
Bir defa sağlık servisleri kesinlikle yetersiz değildir.
Sağlık servisleri bugün en yoğun hastahanesi olan Girne
veya Mağusa Hastahanesine gidiniz. 11.00'den sonra
polikliniğin kapısında bir hasta göremezsiniz.
./4867.
- 4867 -
Demek ki o sizin gördüğünüz hasta 8.30-11.00 arasında
yoğundur. Orda 11.00'de bütün hastalar gereken tıbbi tet-
kik ve tedavilerini görür ve hastaneden ayrılır duruma
gelmişlerdir. Yalnız o husus da büyütüldüğü gibi değildir
ve hastanelerde kaos yoktur.
ERDAL SÖREÇ (Lefkoşa)(Yerinden) - 0 vakit dolar.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Kaos yoktur ama
ille de siz, Erdal Süreç olarak gider de ille de ben her
gün Erbileni göreceğim derseniz o zaman kaos vardır. Erbi-
lenin belli günleri vardır, o günlere de uyman lâzımdır.
0 bakımdan belki kaoslu diyebilirsiniz ama hastanede kâfi
miktarda doktor ve personel vardır. Bizde personel yeter-
sizliği elbette vardır ama belli branşlarda vardır. Onu
da son geçirdiğimiz teşkilât yasası ile, o boşluğu da
dolduracağız. Yoksa bizde normalde %90 personel yetersiz-
liği de yoktur, 0 durumdayız.
KENAN AKIN (Gazi Mağusa)(Yerinden) - Poliklinik
günleri Sayın Bakan?
ERDAL SOREÇ (Yerinden)(Devamla) - Hastabakıcın
yok, hemşiren yok, gelin nutuk sallan.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Belli branşlardır
Sayın Süreç.
ERDAL SÖREÇ (Yerinden)(Devamla) - Hastabakıcın
yok, hemşiren yok.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Yoksa hastaneler,
belli seviyenin üzerindedir.
EMİN UZUN (Lefkoşa)(Yerinden) - Müdahale etmeyin
efendim.
./4868.
- 4868 -
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Deyamla) - Bugün kanser hasta-
lıkları ile uğraşacak radyasyon tedavisi yapacak doktorum
vardır. Bugün beyin cerrahım ikiye çıkmıştır. Eksik olan
branşlarım hemen hemen kalmamıştır.
ERDAL SÜREÇ (Yerinden)(Devamla) - Çok iyi o.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Sayıştay Raporuna
hep bütün arkadaşlarım bel bağlamışlardır ve büyük bir
hadise olarak bayrak çekip, kürsüden d a l g a l a n d ı r m a l a r d ı r .
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Gazi Mağusa)(Yerinden) - çNe
demek bel bağladı-
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Dalgalandır-
m a l a r d ı r .
EMİN UZUN (Yerinden)(Delvamla) Can simidi gibi
yapıştılar.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Sanki de Sayıştay
meydana çıkarmıştır o yolsuzluğu.
ERDAL SÜREÇ (Yerinden)(Devamla) - 0 önemli değil,
kim çıkardı ise.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla)*- Ha, mühim olan
bir yolsuzluk her konuda vardır. Milletvekilleri içerisin-
de de yolsuzluk yapanlar çıkabilir. Her konuda insan vardır.
İnsanlar arasında öyle demeyiniz.
ERDAL SÜREÇ (Yerinden)(Devamla) - Olur mu yahu
öyle şey?
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) .- Eğer sağlık servisle-
rinde de ister eczacı olsu n, ister doktoru rüşvetle itham
edebiliyorsusnuz da milletvekili için aynı şeyi, niye
söz söylenmesin.
. /4RfiQ _
- 4869 -
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Yerinden)(Devamla) - Sayıştay
Raporu var resmi.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Elbette. Mühim
olan onu görüp takibata uğramaktır. Bugün sağlık servis-
lerindeki yolsuzluğu, sigorta ile sağlık servisleri müş-
tereken meydana çıkarmış, polise vermiş ve orda çalışan
dört kişinin de Savcılığa vermiştir, görevlerinden ta
mahkeme neticesi belli olana kadar alınsınlar diye. Mahke-
menin ilk verdiği karar oldukları yerde çalışmamak üzere
sağlık servislerinde çalışabilir.
ERDAL SÜREÇ (Yerinden)(Devamla) -Ne beklerdin?
Beklerdin Sağlık Bakanlığı alkışlasın çok iyi yaptın diye.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Müsaade. Bir saniye
müsaadenle. Bu kararı ben mi vereceğim, yani mahkemelerin
üstüne mi çıkabilir Sağlık Bakanlığı, ikincisi...
ERDAL SÜREÇ (Yerinden) - Senin bakanlığında oluyor
bu olaylar.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Benim bakanlığımda
elbette. Benim bakanlığımdaki birşeyi...
BAŞBAKAN Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) - Adli makam-
lara verdik.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Durdutma yetkisi
de kime aittir? Kime aittir? Amme Hizmetlerine, Amme Hizmet-
lerinin aldığı...
ERDAL SÜREÇ (Yerinden)(Devamla) - Demek ki senin
hizmetlerin o kadar zayıftır ki yolsuzluklar gider de
haberin yok senin.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Olabilir fakat
mahkemedir en yüksek merci bakar da karar verir.
Sen bir adamı, bu şeyi veremezsin mahkeme kararı verene
kadar, hırsızsın veyahut değilsin demeye hakkı sahibi
- 4870 -
değil. Eğer Meclis dahi olsan, onun yeri, suçlama yeri
orasıdır. Amme Komisyonu durdutma kararı vermesine rağmen
mahkeme iptal etmiştir.
2) Aradan üç ay geçmesine rağmen polis soruşturması
devam etmektedir.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla) - Bunları
öğren.
EMİN UZUN (Lefkoşa)(Yerinden) - Sendikacı olup
da bilmez mi orasını. Bilir ama ne yapsın.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Biz hem polise
intikal ettirdik...
ERDAL SÜREÇ (Yerinden)(Devamla) - Savunması olamaz,
kendi bakanlığında olan birşeydir.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Yerinden)(Devamla) - Hayır
efendim, ben de benim bakanlığımda olan hadisede —
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla) - Çıkmadı
mı ortaya-
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Ben polise intikal
ettirdim ve Sayıştaya da aynı zamanda intikal ettirdim.
Sayıştay Raporunu yazdı Savcılığa verdiği gibi Meclise
de verdi. Eğer bugün elinizde varsa Meclise verdiği içindir.
Sayıştayı göreve ben davet ettim, gel ve raporunu yaz.
Verdi. Şimdi mahkemede bunların şeyini şey eder. Mahkûm
olurlar veya olmazlar. Bir insan mahkûm olana kadar hiç
kimsenin hakkı yoktur onun hakkında suçlayıcı şeyde bulunsun
./4871.
- 4871 -
/
ERDAL SÖREÇ (Yerinden)(Devamla) - Ne verdin kendini
mahkemeye madem suçlamayacaktın?
Dr. MUSTAFA ERBÎLEN (Devamla) - Elbette vereceğim.
Benim nazarımda Sayıştayın nazarında işin içerisinde bir
suistimal vardır.
ERDAL SÖREÇ (Yerinden)(Devamla) -Suistimal varsa
söyleyeceğiz.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Bu miktar da
14 milyondur size söyleyeyim.
ERDAL SÖREÇ (Yerinden)(Devamla) - 0 kadar-
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - 14 milyondur. Mahke-
meye intikal etmiştir, mahkeme kararını verecektir.
ERDAL SÖREÇ (Yerinden)(Devamla) - Ne yapalım yani
söylemeyelim.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Elbette söyleyecek-
siniz ama biz bunu inkâr etmedik, ört bas etmedik.
ERDAL SÖREÇ (Yerinden)(Devamla) - Edemezsin nasıl?
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Bize bu hususta
hesap soramazsınız, çünkü biz anında müdahale ettik.
- 4872 -
Ve niye neticelenmiyor ve takipçisi olacağız demeye
hakkımız yoktur. Takipçisi adliyedir. Adliye onu ister
beraat ettirir, ister mahkum eder, o, o'nun bileceği
iştir. Bu hususta bana hesap soramazsınız.
ERDAL SÜREÇ (Yerinden)(Devamla) - Sana hesap soruyoruz.
Bakanlıkta ne olup bittiğini öğrenelim.
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Evet, şehit kızından
rüşvet alındığını dile getirdi Abdullah da Kenan Akın
arkadaşımız da. Bir defa o şehit ailesini gayet iyi tanırım,
1974'ten evvel gayet iyi tanırım ve ben basında duyduğum
anda kim olduğunu öğrendim ve annenin üzerine gittim.
Yakın tanıdığım için, yakınen tanıdığım birisidir ve rica
ettim, Doktor dedi, biz doktorumuzdan memnunuz.
ERDAL SÜREÇ (Yerinden)(Devamla) - Ne yapsın insanlar,
ne yapsın?
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Ne yapmamı isterisniz
Sayın Süreç? Gazete haberini duyarak yani ben Erbilen
olarak adam asmamı mı istersiniz. Sen ki bütün memurlara
yapılan haksızlıklarda daima bayrak elde salladığın bir
insan. Yani benim adam asmamı mı istersin? Şikayeti
olmayan bir hadisede ne yapmamı istiyorsun? Hiçbir şikayeti
yok ki doktorundan memnun olduğunu da söyledi. Ne yapmamı
isterdin?
ERDAL SÜREÇ (Yerinden)(Devamla) - Ne yapsın isterdin?
Yarın yine onun karşısına gidecek.
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Ne yapmamı isterdin
Sayın Süreç? Eğer oraya bana hasta gelmiştir, benden doktor
125.000 lira rüşvet istedi bu ameliyatı yapmak için.
Ne zaman gideceksin? Biraz sonra gideceğıim. Paran var
mı? var. Otur, polise telefon ettim. Polisten bir hanım
çavuş geldi karısı olarak beraber gittiler doktora.Numarası
alınmış, polis tarafından operasyon düzenlenmiş, mahkemede
beraat etti. Onun da mı suçlusu ben.
./4873.
- 4873 -
ERDAL SÜREÇ (Yerinden)(Devamla) - Sistemde bozukluk
var.
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - öyle ise sistemde
bir bozukluk varsa onun hatasını bende arama. Onu Amme
Memurları Sendikasından gelen biraz da Erdal'ın suçu yok
mu acaba?
ERDAL SÜREÇ (Yerinden)(Devamla) - Sisteme bak önce
sen. Demek ki bir yerde bir hata vardır.
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Veteriner grevini
aylardır gündeme getiriyorsunuz. Bu memlekette sağlık
denince yetkili ve tek yetkili Sağlık Bakanlığıdır. Gıda
sağlığından tutunuz ve sağlık mevzuatında tıerşey ve kanunlar
Sağlık Bakanlığına bu yetki verilmiştir. Tüzük ve yetki-
lerimi Veteriner Dairesine vermiş olabilirim. Ama bu
tüzük mü üstündür, yasa mı üstündür? Elbette yasadır.
Tüzüğü ben ipta edebilirim. Ama yasayı ancak başka
yasa getirildiği anda olur. Ben yetkilerimi ikinci bir
şahsa da devredebilirim. Ama hakkımdan feraget ettim
demek değildir. Ben o yetkimi kullanırım istediğim zaman
ve üstelik sağlık mevzuatında bütün tetkiklerini, laboratuvar
tetkiklerini yapacak tek yetkili organ da Sağlık Bakanlığı-
dır.
ERDAL SÜREÇ (Yerinden)(Devamla) - Şimdi uygulama
nedir Sayın Bakan?
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Uygulama, tüzükle
ben o yetkiyi verdim ama hakkımdan feraget ettiğimi kimse
söyleyemez.
./4874.
- 4874 -
ERDAL SÜREÇ (Yerinden)(Devamla) - O tüzük hiç
değişti mi?
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Değişmesin ama yasa
benimdir, uygulayan ben. Yasa Sağlık Bakanlığına verir
bunu ve Sağlık Bakanlığı adına da sağlık müfettişleridir
yürüten O sizin küçümsediğiniz sağlık müfettişleri
tarafından yürütülür bu işler.
ERDAL SOREÇ (Yerinden)(Devamla) - Hiçbir zaman
yürütlmedi.
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Ve bugün haba alanında
her gece nöbetçi olan da sağlık müfettişleridir. İnen
uçağın ve kalkan uçağın sağlık konusunda uygunluğunu
veren de sağlık müfettişleridir. Kanun ona vermiştir.
ERDAL SOREÇ (Yerinden)(Devamla) - Yasaya aykırı işlem
yaptınız Sayın bakan.
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Tabii burda düvelere
de izin vermişiz dedi. Hollanda'dan geldi düveler o esnada.
Buradan biz öyle bir yetkiyi vermedik, Sağlık Bakanlığından
ne ben, ne de herhangi bir müsteşarım, müdürlerim öyle
bir yetki vermedi.
ERDAL SOREÇ (Yerinden)(Devamla) - Nasıl geldi içeri?
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Tarım Bakanlığı kendi yetkisini
kullanarak sokmuş olabilir. Onu da bilmiyorum, ama bizimle
alakası yoktur. Buradan Sayın Ergin Abdullah'a da iki
kelime ile düvelerin gelişi ile bizim alakamız Sağlık
Bakanlığı olarak yoktur.
./4875.
- 4875 -
ERDAL SÖREÇ (Yerinden)(Devamla) Zaten yasa yetki
verir sana onları da getiresin.
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Tabii Doktor
Balcı'ya daha evvel sahip çıktık Angolemli'den.
Kendilerine göre. Sağlık Bakanlığı da bu hususta
haksız, Ama Doktor Balcı benim yeğenimdir ve
aynı zamanda da eniştemdir. Doktor Balcı'ya sahip
çıkacak benim. Siz çok sonra söz düşer.
./4876.
- 4876 -
FADIL ÇAĞDA (6irne) (Yerinden) Hiç de öyle değil,
akraba olmak ayrı şeydir.
MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Bugün ben doktor Balcı'yı
ordaki görevinden almışsam ve daha^yoğun bir yere vermişsem,
o bölgede bir dahiliye müteassızı vermek icap ettiğindendir
ve orda bir dahiliye müteassızı herhalde pratisyenden
daha iyidir. Ve açık vaka da olsun, özellikle kalp vaka-
larında bir kpratisyenden çok daha önde gelir ve inanın
öyle dediğiniz , büyüttüğünüz gibi değil, halk da o civarda
memnundur. Yani orada sizin üzerinizde durduğunuz diplamaya
saygısızlıktır, ayıptır yapmayınız.
HOSEYİN ANGOLEMLİ (Gazi Mağusa) (Yerinden) - Mazaret,
hep mazarettir bu.
MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Politika yapmayınız. Mahkemeye
gitmiştir , eğer haksızlık olsaydı mahkeme bu tayini iptal
ederdi. Mahkeme kararı nedir? Karısını da tayin etmeniz
lâzımdır, karısının da tayinini yaptı mahkeme. Mart ayına
kadar durdurdu onun kararını, ona da bir hürmetimiz vardır,
mahkeme öyle gördü.
HOSEYİN ANGOLEMLİ (Yerinden) (Devamla) - Demek ki
yanlış yoldasınız.
MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Olabilir, mahkemenin verdiği
karara da saygımız sınırsızdır.
ERDALSOREÇ (Lefkoşa) (Yerinden) - Açık haksızlık yaptınız.
MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Ama eğer yanlış bir kararsa
Amme niçin Balcı'nın tayinini iptal etmedi? İdarenin...
./4877.
- 4877 -
ÇETİN VEZİROĞLU (Gazi Mağusa) (Yerinden) -Mahkene
devam eder.
MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Milletvekilliğine getire-
ceksiniz kendisini, mahkeme kendiliğinden düşer.
BAŞBAKAN Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) - Milletvekili
seçilecek, bu iş bitecek tabi.
MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Tabi Ergin kürsüuye çıkacak
da Yön-Sen 'den bahsetmesin olur mu? Esas işimizi bırakırız
da sendikalarla uğraşırız ve Yön-Sen'i darmadağın edernişiz.
MEHMET CİVA (Lefkoşa) (Yerinden) - Bunu ben de onaylı-
yorum.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) Böyle bir sendika mı
olur be?
MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Eğer bir sendika 2000
kkusurluk bir sendika bir gecede yıkılırsa demek ki sabun
köpüğü gibiymiş. Yani ordaki o başkan sabun köpûğû Özerinde
oturuyormuş demektir. Ve dönüp baktığınız zaman politika
yapan sendikalar da tabi olmayan sendikalardır Yön-Sen
gibi, şimdi Dev-iş gibi mesela.
FADIL ÇAĞDA (Girne) (Yerinden) - Memlekette sendika
bırakmadınız, grev hakkı bırakmadınız.
MUSTAFA ERBİLEN (Devamla)- ilâç fabrikasını dile getirdi,
ilâç fabrikası evet, biz ilâç fabrikasını kurarken, haricen
kullanılan ve ağızdan alınan ilâçların yapımını her şeyden
önce düşündük ve onda da muafak olduk ve bunları yapıyoruz.
Yoksa ilâç fabrikasına biraz daha yatırım yapalım, ona
göre her şeyi yapalım ve bu kadar parayı dışarıya vermiyelim
lâfı birazkcık kafadan söylenmiş, bir eczacının söylememesi
icap eden bir lâftır. Mesela 2,500,000,000'lık bir ilâç
da 700,000,000'u desferaldır. Desferalı da dünyada yapan
bir tek firmadır Ciba.
..74878.
- 4878 -
Yani ikincisi röntgen ve diğer şey. Belli firmalar
bazan şey. Bugün dializ malzemeleri yapılacak gibi değil.
Nasıl söylüyor bunu Ergin? İşte kafadan atıldı gibi geliyor
bana, yani enine boyuna fazla düşünmeden söyledi, ilâç
ihalesi yine dillere destan anlattı. Bu ilâç ihalesini
dillere destan olsun diye ve belge olsun diye ben de Meclise
vereceğim ve Artesa ve Güç iki firmanın ihale neticelerini
vereceğim.
(Belgeyi Başkana sunar)
Artesa hani bir küsür milyar ihale alan ki bunun
700,000,0001
u desferal aldık ve aynı bu Artesanın aldığı
ihalelerin hepsine de giren birkaç firma vardır ve bu
Güç Firmasının ortaklarından birisi de Ergin Abdullah'tır.
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla) - Bu güç firmasının
ithalat firmasının eşya deposunun ..
EMİN UZUN (Lefkoişa)(Yerinden) - Allah, Allah.
FADIL ÇAĞDA (Yerinden) (Devamla) - Tüm eczacıların
değil mi?
GENÇLİK SPOR VE ÇALIŞMA BAKANI GONAY CAYMAZ (Yerinden)
Yok be.
MUSTAFA ERBİLEN (Devamla)- Ortaklarından birisidir
ve kıyaslayalım efendim.
FADIL ÇAĞDA (Yerinden) (Devamla) - Tamam onu yani
Ergin ortakdır diye söylemek, Arteza kendi kişisel çıkarlarını
yerine getirdiğinizi söylüyorsunuz.
MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Evet Arteza yerine bu
15 kalemi eğer GDç'e vermiş olsaydık, Sağlık Bakanlığı
olarak 139,159,000 zarar etmiş olacaktık.
.74879.
- 4879 -
15 kalemdeki farkı size söylüyorum. Eğer Arteza yerine
Güç'e vermiş olsaydı ihale komisyonu Sağlık Bakanlığının
zararı 139.159.000 lira olacaktı zararı.
(Elindeki evrakları Başkana sunar.)
BAŞKAN - teşekkür ederim Sayın bakan.
ERDAL SOREÇ (Yerinden)(Devamla) - Arteza'nın
ortaklarını da söyle bize.
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (devamla) - Onun ortakları beni
alakadar etmnez, bir şeydir. Fakat Güç firmasını ben
söylüyorum. Ergin Abdullah bunu dile getirdiği için
özellikle.
KENAN AKIN (Gazi Mağusa)(Yerinden) - Kaç ortaktır
Sayın Bakan?
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - hemşirelerin mücahitliği
elbette biz de o hemşirelerin mücahitlik konusunda hele
onlarla o devrede çalışan birisi olarak üzülenlerden biri-
siyim. Ama bir insanın mücvahitlik hakkını veren mekanzmayı
da siz bizden iyi bilirsiniz. Herhalde askerin yerine
de kendimizi koyamayız.
ERDAL SOREÇ (Yerinden)(Devamla) - Tamam ama hakkını
vermek için Bakanlar Kurulu karar alabilir.
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla_ - Sayın başkan, sayın
milletvekilleri; tabii Sağlık Bakanlığı Bütçesinde en
güzel rakiplerimden biri her zaman Angolemliolmuştur.
Angolemli iyi hazırlandı diyemeyeceğim bu şeye. Sadece»
fevri...
HOSEYİN ANGOLEMLİ (Gazi Mağusa)(Yerinden) - öğretmen
de mi oldun?
./4880.
- 4880 -
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Fevri, hadiseleri
kendine göre büyüten işte bir havada şey etti.
BAŞBAKAN Dr.DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) - Yani dedikodu
havası içinde.
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Yalnız Sayın Başbakan
burda Angolemli TKP'nin sağlık politikasını masaya koydu.
Çok mühimdir.
FADIL ÇAĞDA (Girne)(Yerinden) - Hükümete alıştırır...
Dr.DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla) - Alışıyor yerine.
MEHMET CİVA (Lefkoşa)(Yerinden) - İktidara aday.
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - 0 çok mühimdir.
Dr.DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla) - ümidini kesti
ancak...
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Sayın başbakan, bir
daha tekrarlayayım, siz içerde değildiniz, çünkü Angolemli
dedi ki ben üzerine basa basa tutanaklardan tekrar ve
tekrar sordum, bir daha anlat açıklık getir ve şöylediği
şu idi., Eğer biz iktidara gelirsek koryucu hekimliuği
yapacağız yalnız, tedavi kurumlarını sigortalara ve
derneklere bırakacağız.
Dr.DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla) - E, çocuk
oyuncağı mı bu iş?
ERDAL SÜREÇ (Yerinden)(Devamla) - Dernek, yanlış
anladın.
./4881.
- 4881 -
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Koruyucu hekimliği
yapacak yalnız devlet. Devlet sadece koruyucu hekimliği
yapacak.
ERDAL SÜREÇ (Yerinden)(Devamla) - Yanlış anladın
sen.
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Doğrudan doğruya ve
ısrarla tekrar tekrar tutanaklardan yarın tekrar gözden
geçirin.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Yerinden)(Devamla) - Sayın Bakan
sosyal güvenlik...
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - TKP'nin bunu açık-
laması lazım, ben birşey anlamadım. Yani sağlıkçı ve
bir doktor olarak, yani büyük birşey koydular masaya.
Bu gece çok büyük laf etti Angolemli...
Dr.DEVRİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla) - Amerikan
sisteminden başka bir sistem getirecek galiba.
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Angolemli hiç şimdiye
kadar duymadığım bir sistem getirdi, hiç şimdiye kadar
duymadığım, okumadığım. Nerede? Amerikan sistemi değil,
kesinlikle Amerikan sistemi değil.
Dr.DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla) - Sayın
Angolemli1
nin zaman zaman yıldızlara çıktığını unuttunuz
mu?
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Ama ne sistemidir
bilmem vallahi. Herhalde... Bilmem ama çok büyük bir
laf etti bugün.
İÇİŞLERİ, KÖYİŞLERİ VE ÇEVRE BAKANI OLGUN
PAŞALAR (Yerinden) - Angolem1
de...
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Bu gece Angolemli
memlekette hadise yaratacak laflar etti.
..74882.
- 4882 -/
HÜSEYİN ANGOLEMLİ(Yerinden)(Devamla) - Sayın Bakan
bir kere daha söyleyeyim. Koruyucu hekimleri devlet
üstlenecek, tedavi edici hekimleri kuracağımız sosyal
güvenlik sistemine devredeceğiz. Onun denetlemesini ve
politikasını biz çizeceğiz.
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Evet, evet.
HÜSEYİN ANGOLMELİ (Yerinden)(Devamla) - Bu kaba...
Dr.ERBAY KANATLI (Kâtiplik kürsüsünden) - İki başlı
sağlık servisi yuani nedir?
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Açıklamanızı da izledim
Sayın Angolemli. Onu sonra isteyeceğim sizden Sayın
Angolemli.
Dr.ERBAY KANATLI (devamla) - İki başlı sağlık servisi
çok önemli, yarısını... Olur mu öyle şey yani?
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Sayın Angolemli çok
büyük bir laf ettin. Çok mühim bir laf ettin bu gece.
Hakikaten hadise yaratacak, memlekette bomba etkisi yaratacak
sağlık servislerine bir bomba koydu, günlerce senelerce
tartışılacak bir hadise yarattı Angolemli.
Dr.DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla) - Y a l n ı z o
çıkacak içinden.
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Kıvrak zekası ile
nefis birşey ortaya koydu.
Dr.DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla) - Biz artık
modern matematikten geçtik, pür matematik okuyoruz.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Yerinden)(Devamla) - Sayın bakan
çok yorgun anlamıyor bu akşam.
./4883.
- 4883 -
Dr.MUSTAFA ERBÎLEN (Yerinden)(Devamla) - Sağlık
servisleri düzensiz, başıbozuk, israf, rüşvet, yazılı
mevzuattan uzak yani işte
*
Dr.DERVİŞ EROĞLU (Yerinden)(Devamla) - Bu laflar
kalıplaşmıştır.
MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Hastalar hastahaneye gitmez
oldu. Bir taraftan Ergin Abdullah 147,000 hasta polikliniği-
mize bir senede müracaat etti diye toplumu hastalıklı
ilân etti» bir taraftan da hastalar hastahaneye gitmez
dedi Sayın Angolemli. Anlayamadım yani hiç. Ya Ergin'de
anlayışta bir kıtlık var, ya Angolemli'de . Yani arada
bir süratli bir mesafe farklıdır nedir şey yaptıkları
hiç anlayamadım.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Yerinden) (Devamla) - Neyini an-
layamadın, hastalar gitmez, güvenmiyor ki ordaki doktorlara.
Cebine bakar.
MUSTAFÂ ERBİLEN (Devamla)- E, o rakam nedir, nerden
çıkardığını o rakamı yani tuhaf bir şey. Ya hastalar gitmez,
yagiden hastalar —
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Yerinden) (Devamla) - Hasta sayısı
çok yüksektir.
MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - ikincisi Rasıh arkadaşım
şey yaptı. Giden hastaların %5'i ancak hastahaneye yatırı 1 irmiş.
Halbuki Almanya'da aklımda kaldığına göre %18'i yatarmış.
Bu da güzel bir şey. Yani hastahaneye giden hastaların
eğer %5'i yatacak hasta ise, fevkalada bir şey. Yani
sağlıklı bir toplum yapısına sahipiz demektir. Yani bundan
üzüntü duymamak lâzım. Yani üç değişik görüşü şu anda
kürsüye koymuş oldum.
../4884.
- 4884 -
HOSEYİN ANGOLEMLİ (Yerinden) (Devanla)- Bir de sizinki
dört oldu Sayın Bakan.
MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) Tabi tarım ilâçlarını dile
getirdiler. 0 hususta cevabı vermiştim. Yalnız.
ERDAL SÜREÇ (Lefkoşsa) (Yerinden) - öyle bir sorun
yoktur zaten.
MUSTAFA ERBİLEN (Devala) - Tabi bütün bu şeylerin
içerisinde sanki da kendi şüpheleri, yani sağlık servislerini
eleştirdi bu kadar ve şey yaptı.E, dön de bak bir Ortaköy1
den geç Allah aşkına ordan geçebililir nişin? Oç gündür
orda ponpalar bozuk, süt ürünlerinin artıklarpı o dereye
akar, Süt Fabrikasının artıkları ve Bel-Cola . çalışır nı
çalışmaz mı orda . Orda yine atığımız balıklar geberdi,
kokudan geçi İniyor. E, yani üç günde bir pompayı, ama
haklı çünkü devlet idaresine hazırlanıyor.Belediye ile
ne işimiz var bizim. Devlet idaresine hazırlanıyoruz.
ERDAL SÜREÇ (Yerinden) (Devamla) - Sen ne iş yaptın?
Sen niye düzeltmiyorsun? niye düzeltmiyorsun?
Belediye işleri olacak
Lefkoşa'yı temizlemeye
ERDAL SOREÇ (Yerinden) (Devamla) - Sen niye yapmıyorsun
yahu, sen niye düzeltniyorsun, sen Sağlık Bakanısın .
Menleketimizin Sağlık Bakanı olarak niye düzeltniyorsun?
HOSEYİN ANGOLEMLİ (Yerinden) (Devanla) -Biraz önce
söyledin sağlık benim görevimdir, müdahale et.
MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Bitleri dile getirdi .Şindi
Angolemli bit hadisesi..
ERDAL SOREÇ (Yerinden) (Devala) - Belediye halleder
yahu onu da.
MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) -
şey m i , devleti temizleyeceğiz,
ne gerek vardır yani.
.74885.
- 4885 -
MUSTAFA ERBİLEN (Devamla)- Bu toplumda Sağlık Bakanlığın
yani böyle gidip de evlerdeki büyüklü, küçüklü , irili
ufaklı bütün insanları ilaçlayarak temizleyecek bir hadise
değildir. Bu okul , aile işbirliği ve Sağlık Bakanlığının
işbirliği ile çözümlenecek bir hadisedir.
HOSEYİN ANGOLEMLİ (Yerinden) (Devamla) - Çözün ne
çözmezsiniz ya?
MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Ha şimdi biz Sağlık Bakanlığ
olarak üzerimize düşeni yaparız yalnız.
HOSEYİN ANGOLEMLİ (Yerinden) (Devamla) - Demek Coşar
yapmaz.
MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Coşar da yapar.
ERDAL SOREÇ (Yerinden) (Devamla) - Kimdir yapmayan?
MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Aileler de o çocuklarına
ya Emirzade Bey beni yalanlasın. Biz gittiğimiz zaman
Sağlık Bakanlığı olarak bazı ailelerin üzerine bu çocukları
şey yaptınız.Ne hakkınız var efendim benim çocuğumu de-
şifre etmeye okulda?
ERDAL SOREÇ (Yerinden) (Devamla) - Bit olmaz olur
mu? Yahu buluyorsunuz üzerinde. Yani siz ne diyorsunuz
yani bu Girne de de böyle, köylerde de böyle.Hiçbir...
./4886.
- 4886 -
KENAN AKIN (Gazi Mağusa) (Yerinden) - Deniz mevsiminde
ve okullar kapalı iken bu olmuyor mu?
MUSTAFA ERBÎLEN (Devamla) - Olmaz efendim.
KEMAL EMÎRZADE (Lefkoşa) (Yerinden) - En başta kontrol
yapıldı Sayın Bakan.
MUSTAFA ERBÎLEN (Devamla) - Daha vardır. Eskisi gibi
değil bit hadisesi. Bit hadisesi eskisi gibi değil ama
kökü kurutuldu dememektedir.
HOSEYİN ANGOLEMLİ (Yerinden) (Devamla) - Bizde salgındır
Sayın Bakan.
MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Pratisyen hekimleri dile
getirdi. Yani bunu Rasıh da dile getirdi ve ondan sonra
istatisliğe vurarak, yani kusura bakmayın ama pratisyen,
sanki de ayda yaşıyoruz.Ben size soruyorum, bize pratisyen
hekim bulunuz KKTC vatandaşı 15 tane Ocak ayında göreve
alayım. Olmayan şeyi bu sene...
HOSEYİN ANGOLEMLİ (Devamla) - özendireceksiniz
Sayın Bakan.
./4887.
4887-
Bu sene 25 tane hekim, 12 tane bekleyen vardı, 37 tane
hekim istihdam için müracaat etti ve hepsi alındı. Olmayan
bir şeyin ne kadrosunu istiyorsunuz? Yapmayın Allah aşkına.
Yani sanki de ayda yaşıyorsunuz, bu memleket gerçeğinden
uzaktasınız. Olmayan şeylerden konuşuyorsunuz. Biz
pratisyen kadrosuna artık mütehassıslar tayin ediyoruz.
Çünkü pratisyen yoktur ve mütehassıs elbette pratisyen
üstü bir ihtisas yapmış olduğu için daha verimli, daha
etkin birisidir. Buna sevinmeniz lazım. Yok pratisyen
yokluğuna üzülmektesiniz. Bu da biraz tuhaf.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Yerinden)(Devamla) - İsraf, israf
yok tuhaf. Mütehassısı al da orda harca gitsin.
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - İlaç sorununu çözemedik,
E, kusura bakma da —
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Yerinden)(Devamla) - Çözdün mü
Sayın Bakan?
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - İlaç sorununu biz
çözdük Sayın Angolemli.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Yerinden)(Devamla) - Çözemediniz
efendim.
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Biz geldiğimizde ilaç
sorunu bu memlekette hat safhada idi. ilaç sorunu
çözdük.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Yerinden)(Devamla) - Çözemediniz.
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Eğer münferit tek
tek hadiseler olursa zamanında ya fazla sarfiyattan veyua
orada yine şeylerin zamanında şey edilmemesindendir.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Yerinden)(Devamla) - Sizde aybaşını
geçti, biter bu
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Ama bu ilaç yokluğu manasında
değil, ilaç yokluğu manasında değil, insan yapısından
bir günlük, iki günlük gecikmeler o anda olan eksikliktir.
Yoksa önemli bir sorun hastanede yoktur. Hastaneler pislik-
ten geçilmiyor. Teşekkür ederim Kenan. Hastanelerin
pis olmadığını içinde çalışanların pis olduğunu söyledin.
Tabii onu da kabul etmem olanaksızdır.
- Doktorları
Ama pis olmadığını
Benim vereceğim
- Doktorların
çalışma sisteminden, pisliğinden bahsettim.
BAŞBAKAN Dr.DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) - Doktorların
pisliğinden bahsettiniz.
KENAN AKIN (Yerinden)(Devamla) - Çalışma sisteminden.
ERDAL SOREÇ (Lefkoşa)(Yerinden) - Hangi temizlikten
bahsedersiniz?,
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Denizin Mağusa
hastanesinin pisliği akıyor efendim. Sanki de aktığı
yer temizmiş gibi.
ERDAL SOREÇ (Yerinden)(Devamla) - Kabahat bizim mi?
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Yani Angolemli bütün
limanlar en kirli sahalardır. En kirli sahalardır. Yani
oradaki gemilerin getirdikleri şey, gemilerin artıklarından
dolayı, mazot artıkları dahil en kirli yerlerdir ve onu
hastanenin yapımında ingiliz bilerek o yere bağlamıştır.
ingiliz bilerek o hastanenin yapımında o yere bağlamıştır.
Sanki de biz kalktık da denize kanalizasyon akıttık suşlu bizi arıyor. Demek ki aptal ingiliz yaptı kabahati bize
* KENAN AKIN (Yerinden)(Devamla)
düşünerek söylemedim ben.
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) -
söylemen bakımından teşekkür ederim,
cevabı verdiğin için Angolemli'ye.
KENAN AKIN (Yerinden)(Devamla)
-4889-
ve unutma onun da sorununu bulacağız biyopak arıtma
tesisini de koyacağız merak etme.
HOSEYÎN ANGOLEMLİ (Yerinden)(Devamla) - Ama ne zaman
yapacaksınız?
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Biyopak gelecek hiç
merak etme. Onun da tertibatını aldık bir daha bu kürsüden
söylemeyesin diye.
ERDAL SOREÇ (Yerinden)(Devamla) - Nedir söylediğin
senin? İngiliz 35 sene önce yaptırdı onu. Sen tek taş
koymadın da kalktın da ingilizi suçlan şimdi.
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Güzel, hiçbir
sorun olmadı ki şimdiye kadar. Geçen sene sorun olana
kadar l^lir m iydin ya? E, Erdal'ım geçen sene sorun
olana kadar ben veya herhangi biri bilir miydi böyle bir
sorun olduğunu?
ERDAL SÜREÇ (Yerinden)(Devamla) - Suçlama 35 sene
önceki ingilizi.
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Ama onu bağlayan insanın
bu hususta en ileri...
İÇİŞLERİ, KÖYİŞLERİ VE ÇEVRE BAKANI OLGUN
PAŞALAR (Yerinden) - Sizde iken aklınıza gelmezdi
Mağusa hastanesi. Bu tarafa geçince tu kaka Erbilen.
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Hemşirelerin
maaşları düşük...
ERDAL SÜREÇ (Yerinden)(Devamla) - E, düşüktür tabii,
çok düşüktür.
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Şiuîdi barem 7'den
başlar hemşirelerin maaşları Lise ayarındaki bir şeyin
barem 7'den başlar. Barem 7'den başlayan bir hemşirenin alacağı ücret bellidir. Sanki de burada Sayın Süreç bu
-4890-/
>
kalemleri hazırlarken yani bildiği bir mevzuuda, düşüktür.
ERDAL SOREÇ (Yerinden)(Devamla) - Ne münasebet ben
yaptım?
Dr.MUSTAFA ERBÎLEN (Devamla) - Sanki de ben birşey
ve benim elimde birşey vardır gayri kanuni bu maaşları
yükseltecek bir sihirli değnek var bende.
ERDAL SOREÇ (Yerinden)(Devamla) - Senin şeyin kaç
alır? Neyi savunun?
Dr.MUSTAFA ERBÎLEN (Devamla) - Belli bir baremde
başlar, belli bir yere gider. Benim hemşirelere
b u r d a n —
ERDAL SÜREÇ (Yerinden)(Devamla) - Başhemşire bile
13-14-15 baremdedir. Dana neyi savunacan?
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - 17'ye çıkıyor efendim
şimdi, merak etme.
ERDAL SÜREÇ (Yerinden)(Devamla) - En baştaki çıkıyor
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - öteki de 16'ya.
ERDAL SÜREÇ (Yerinden)(Devamla) - 16 B'ye çıkmak
da birşey mi? 100 tane şube amiri yaptın, sen sen 18'e
ayırdın ve ona kalkan 17 B verin.
Dr.MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Bizim hemşirelere
yemek katkısı diye bir katkımız vardır bu bir.
4 8 9 1 / . . .
-4891-
Her sene bu miktar artar, ikincisi hatırlayacaksınız Meclis
tatile girmeden evvel Personel Yasasındaki değişiklikte
%20 on-calltazminatı koyduk. Onun tüzüğünü de hazırlıyoruz.
Ayrıca onu da alacaklar.
ERDAL SOREÇ (Lefkoşa) (Yerinden) - Uyguladın çmı?
MUSTAFA ERBÎLEN (Devamla) - Uygulayıyoruz Sayın Süsreç
hiç merak etme onu da uygulayıyoruz, uygulayacağız elbette.
Biz hemşirelerin hakkını sizden iyi bilirij^ve korumasını
da biliriz.
ERDAL SOREÇ (Yerinden) (Devamla) - Onlar haklarını
aldı, sen onlara hak vermedin. Grev yaparak bu haklarını
aldı. Yarı yolda bıraktın kendilerini çözeceğim diye.
MUSTAFA ERBÎLEN (Devamla) - Hîç alakası yok.Sanki
de devlet laboratuvarı benim üvey evladım veya benim dışımda
bir hadise. Durun yahu bakalım, devlet laboratuvarı da
benim bünyemin içerisinde olan, devlet laboratuvarının
namusunu temizlemek size mi düştü Allah aşkına. .
ERDAL SOREÇ (Yerinden) (Devamla) - Niçin çelişkiye
düştünüz?
MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Sağlık bakanlığı olarak
biz bütün müdürlerimizle övünürüz. Hepsi mükemmel çalışır.
Hepsi bir birinden mükemmel çalışır.
ERDAL SOREÇ (Lefkoşa) (Yerinden) - Ama çelişkiye düşüyor
sunuz.
MUSTAFA ERBİLEN (Devala) - Çelişkiye düşmüyoruz.
ERDAL SOREÇ (Yerinden) (Devamla) - Açıklama yapmaya
niçin çalışmıyorsunuz?
4 8 9 2 / . . .
r
-4892-
MUSTAFA ERBİLEN (Devamla)- Hastahanelerimizde temel
sağlık hizmetinde de, Eczacılık Dairesi de devlet laboratuvarı
da mükemmel , bu halka en iyisini vermek için elinden
geleni yapmaktadır. Bizim dışımızda bir hadise değildir,
bizim branşımızdır.
HOSEYİN ANGOLEMLİ (Gazi Mağusa) (Yerinden) - Sayın
Bakan analizleri yapabiliyor musunuz?
MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Elbette yapıyoruz.
HOSEYİN ANGOLEMLİ (Yerinden) (Devamla) - Nasıl Başbakan
anlattı onları?
MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Başbakanın çıktığı devrede
yapılamıyordu. Daha elimizde malzeme yoktur. Onun için
yapılamazdı. Ama süratle prestizif kalıplar üzerinde
yapacak maddeleri getirdik ve yaptık. Ama biz yapacak
duruma getirdiğimizde Başbakana zamanında haber veremediğimiz
için şeye düştük.
HOSEYİN ANGOLEMLİ (Yerinden) (Devamla)- öyle değil,
açıklama yapmışlardı, yanlış mıydı bu açıklama?
MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Kim?
HOSEYİN ANGOLEMLİ (Yerinden) (Devamla) - Laboratuvar
açıklama yapmıştı ve...
MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Laboratuvar açıklama yapmadı.
Biz kendi aramızdaydı, o basına sızdı , ama biz inkâr
etmiyoruz ki yaptığımızı. Biz inkâr etmiyoruz ki.
HOSEYİN ANGOLEMLİ (Yerinden) (Devamla) - Halk da dedi
ki, niçi bunlar kendi laboratuvarlarına güvenmiyorlar?
MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Kim demiş güvenmiyor ?
BAŞBAKAN Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinde) - Güvenmiyor
değil...
MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Yalnız bir saniye.
-4893-
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Yerinden) (Devamla) -Ben de söyledim,
halk da söyledi.
MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Hadise patlak verdi O
zaman biz o analizleri yapacak düzeye — Adam ikaz ettiğimiz
halde o gün için hemmaddemiz olmadığı, gitler olmadığı
için yapamazdık fakat süratle temin etitiğimiz ve yaptığımız
için o şey edildi. Biz zamanında Başbakanla haberleşemedik
çünkü bize sordu yapabilir misiniz? Hakikatten o gün yapa-
mazdık . Onun etkisinde o açık şeyi verdik. Tezatlığımız
ordadır.
ERDAL SOREÇ (Yerinden) (Devamla)- işte o olmaz, olmaz
öyle şey.
HOSEYİN ANGOLEMLİ (Yerinden) (Devamla) - 0 dur anlattığı-
mız. Ne tutar ne şey...
FADIL ÇAĞDA (Yerinden) (Devamla) - İleri sürdüğünüz
gerekçe geçersizdir.
MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Hiç öyle değil Sayın Fadıl
Çağda. Biz bu hususta da
DR. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) (Devamla)- Aldığımız
tedbirlerle de sebebi ortadan kaldırsak çünkü halk sağlığına
verdiğimiz değeri de göstermektedir. Tabi b u kürsüye
çıkacak Angolemli da özürlülerden bahsetmesin olur mu?
E, ya şimdi has adamı Ali ile Selma. E yani şimdi çbu
özürlülerin haklarını burada dile getirmesin olur mu?
HOSEYİN ANGOLEMLİ (Yerinden) (Devamla) - Ali Selma
benim ...
MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - isterse Sayın Sağlık
Bakanlığı üç ayda bu işi çözer.Bu ne kıvrak zekâ çünkü
bina bitti arktık bir seçimden önce de açılacağını bildiği
için kıvrak bir zeka afferin.
4 8 9 4 / . . .
-4894-
yani iyi şey yapıyor vallahi, hiç diyeceğim yok. Bizim
tam özürlülerin özürlüleri içerisine alacak rehabilitasyon
merkezi kuruyoruz.
t
ERDAL SÜREÇ (Yerinden) (Devamla) - Sen çöz sorunları
da biz bir şey istemeyiz.
MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Rehabilitasyon merkezi
ve bu rehabilitasyon merkezinin sadece bina, havuz, inşaatı
900,000 Dolardır, ve bunu da tamamı ile Birleşmiş
Milletler yardımı olarak aldık ve Birincisi aşağı
yukarkı hakikatten önümüzdeki sene devreye girecek düzeydedir
Biz Sağlık Bakanlığı olarak ne yaptığımızı biliyoruz
ve yapmaya devam edeceğiz.
4895/..'
4895-
HÖSEYİN ANGOLEMLİ (Yerinden) (Devamla) - Yani seçimden
önce hizmete girecek Sayın Bakan? Çok güzel.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Tabiî Angolemli
çıkacak da seçimden duyduğu rahatsızlığı dile getirmeyecek
olur mu?
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Yerinden) (Devamla) - Ne rahatsız-
lığı? Bayram ediyorum.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Bizim en büyük
sorunumuz, sağlık işlerini bırakmışız da Seçim Yasası
yapıyormuşuz. Rahatsız oldu efendim.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Yerinden) (Devamla) - Ben rahtsız
olmadım Sayın Bakan. İhmal ettin sağlığı.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Biz, işte Sayın
Angolemli, size iktidar yolunu açacak yasayı yapıyoruz.
İÇİŞLERİ, KÖYİŞLERİ VE ÇEVRE BAKANI OLGUN PAŞALAR
(Yerinden) - Rahat gelesiniz.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Hodri meydan. Güçlü
olan gelecek. Tam hükümet olacak, idare edecek memleketi.
HÜSEYİN ANGOLEMLİ (Yerinden) (Devamla) - Anti demokratik
Sayın Bakan.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Demokratikçi. 0
şans CTP için de aynıdır, UBP için de, TKP için de,
YDP için de. iktidara oynayan herkes...
BAŞBAKAN Dr. DERVİŞ EROĞLU (Yerinden) - Kenan Akın
da iktidara yürüyoruz, diyor.
-4896-
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Hodri meydan. Kor-
kacak ne vardır? Ne üzülüyorsunuz bu kadar?
FADIL ÇAĞDA (Girne) (Yerinden) - İlke meselesi.
Anti demokratik
Dr. DERVİŞ EROĞLU (Devamla) - Yoksa, koalisyon
ortaklığına o kadar kendinizi hazırladınız ki, oyuncağı
alınmış çocuk gibi böyle oturup da ağlamaya başladınız.
Yapmayın yahu. Bu kadar korkmayın.
HOSEYİN ANGOLEMLİ (Yerinden) (Devamla) - Bizim
korkumuz yok Sayın Bakan. Sizin vardır. Ne korkunuz var
da...
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Siz, iktidara oynayan
parti, büyük parti ve üstelik taktisyenleriniz de şimdi
kuvvetli, iki tane büyük taktisyen geldi, iktidar dedi-
ğiniz zaman, ortalık sallanır. Ne korkuyorsunuz yahu?
ERDAL SOREÇ (Lefkoşa) (Yerinden) - Korkan sizsiniz.
Korktuk sonra da faşizme doğru yöneliyorsunuz.
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Üzülmeyin. Niçin
bu kadar, efendim bu telâş, bu hiddet? Ne üzülüyorsunuz?
FADIL ÇAĞDA (Yerinden) (Devamla) - Bu korku meselesi
değildir Sayın Bakan. Bu, ilke meselesidir. Anti demokratik
yasa değişikliği getiriyorsunuz.
ERDAL SÜREÇ (Yerinden) (Devamla) - Siz, gelemeye-
ceğinizden korktunuz da Seçim Yasası hazırladınız.
4 8 9 7 / . . .
-4897-
Dr. MUSTAFA ERBİLEN (Devamla) - Kenan'a tek bir
lâfım vardır. Rahmetli Çağatay'ı politika malzemesi yap-
masından yalnız üzüntü duyduğumu belirtmek isterim.
Teşekkür eder, gecenin bu ilerlemiş saatinde, sizi de
tuttuğum için, özür dilerim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan Mustafa Erbilen.
Sayın milletvekilleri; böylece Sağlık ve Sosyal
Yardım Bakanlığı...
İÇİŞLERİ, KÖYİŞLERİ VE ÇEVRE BAKANI OLGUN PAŞALAR
(Yerinden) - Sayın Başkan; yarın sabah 10.00'a kalsın
oylama lütfen.
ERDAL SÜREÇ (Lefkoşa) (Yerinden) - Yok, oylansın.
BAŞKAN - Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır. Oylaması, yarın sabah saat
10.00'da yapılacaktır. Ayrıca Program 12: iskân Bakanlığı
Bütçesi, Program 13: Gençlik, Spor ve Çalışma Bakanlığı
Bütçesi görüşülecektir.
Birleşimi burada kapatıyorum. Teşekkür ederim.
(Kapanış Saati: 01.40)
4 8 9 8 / . ,
i
MEHMET ALTINAY (Ga zi Mağusa;); - Sayın B a ş k a n d e ğ e r l i
milletvekilleri; bundan kısa jir süre önce, 11 Kasım 19877
tarihinde sanayinin sorunlarına ilişkin genel görüşme iste-
mimizi Meclis Başkanlığına Toplumcu Kurtuluş Partisi olarak
ilettik. Ancak, bu genel görüşmemiz Ulusal Birlik Partisi-
Yeni Doğuş Partisi oylarıyla reddedilmiş ve sanayinin güncel
s o r u n l a r ı , ama önemli sorunlarını tartışma olanağı-bulama-
m ı ş t ı k . 0 günkü k o ş u l l a r d a , gerekçemizde çelişkili karar
ve politikaların sanayinin gelişmesine büyük' bir engel 'oluş-
turduğunu, kimi zaman gümrükleri artırmak suretiyle, kimi
zaman düşürmek suretiyle hammadde ve ihracat bağlantılarında
sanayide birtakım sorunlar g e t i r i l d i ğ i n i , istikrarsızlık ya-
rattığını vurgulamış, korumacılık bakımından sanayimizin
yeterince korunmadığına işaret etmiş, Avrupa Ekonomik Top-
luluğuyla Güney Kıbrıs'ın imzalamış olduğu Gümrük Birliği
Anlaşmasının bizi de yakından ilgilendiren bir konu olduğu-
nu, bunun da ele alınması gerektiğine işaret etmiş ve yine
yerli hammaddeye dayalı sanayi ve diğer sanayinin, ..başta
kredi ve yatırım sorunlarını tartışmak istemiştik. Ama, yine
çoğunluk oylarıyla UBP-YDP oylarıyla bu isteğimiz reddedil-
m i ş , bir üretici sektörün tartışılması engellenmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri.; Ulusal Birlik
P a r t i s i - Y e n i Doğuş H ü k ü m e t i , ekonomik programı 'uygulamak
üzere kurulmuş ve sanayi, tarım ve hayvancılık dışında ti-
caret V e bankacılığı öncelikli sektör yapmıştır. Bugün sana-
yimizdeki durum nedir? Bugün Planlama Teşkilatının Meclise
getirdiği rakamlara göre-, gayri safi yurtiçi hasılada sana-
yinin payı 1982'de %11.1'den iniş ve çıkışlarla 1906 yılında
çok az bir artış kaydederek dört yılda sadeoe %11.4'e ulaşmış
b u l u n m a k t a d ı r . 1982-1983, 1984-1985 ve 1986 yılları sanayi
payına baktığımız zaman, birtakım inişler çıkışlar sanayi
kesiminde de istikrarsızlığın esas göstergesi olarak karşı-
m ı z d a d ı r . İkinci Beş Yıllık Planın 95'inci sayfasında,
imalât sanayinin toplam sanayi katma değeri içerisindeki
2679/...;
-489f- 4
inin ®7-.7'den 9679/8' e indiği'belirtilmektedir. Beklenen
lişmenijiB olmadığı vurgulanmaktadır. Esas neden de finans-
nn ve yatırım sorunu olarak gündeme gelmektedir. Bunun
jank^: plasmanlarına baktığınızda, esas nedenin de bu olduğu
anlnşılıriljktadır. Nitekim, esas binka kaynaklarından aslan
payını alan-, yararlanan kesim yurtiçi ve yurtdışı ticarettir..
1982 yıllnda toplan banka plâ'smanlarının 9634.1* ini alan ti-
carejb^ sektörü, 1986-1985 yıllarında 9630, 47'leri aşmış bu-
lunmaktadır. Memleketin- esas 'kaynaklen ticaret sek^rUne
ektArıliBjktadır. Buna karşın önemli bir sektör olması gere-
ken Laniay.iâe ^tV90cakçılı-ği w%0.'4, %0.5V 960.1 ve 960.1 yani
hiç olumlu bir gelişme taşocaklarında banka plasmanları -
bak akından- gör ülmeBejct e<Jivrı. İmalat ^sanayinde ise, ;;aıhırlı
bir Bunu da yeterli olarak görmenin -
olâmjt'i y'pktuir. Kaıîrti "kurtön y« küçülüşler m d a * İs e, sllrekli ,
bir İUşm'eHa'^^^ bakımandan» îkipçi Plap /
dönetoİ'ndâ 'iiiiöiâib sanayinde yiilık ör-ta-l^ma -968s.2;-büyüme-, içiflv
58,000,000,000 Tü£k Lİif-ası'topTâ» yatırım» yapi. yatırımların
9617.71
si gerekiyor. Bugünkü ekonomik.model içerisinde sanayi
yıtirımlarının beklenen hedefle ulaşabilecjegini söylemenin
olanağı yoİttur. Eğer" HüVümet fel-nai yaptığı gibi banko plas-
manlarını bazı sektörlere yönlendirmez, plasmanları "sanayiye
yönlendirmez vebugün olduğu'7
g'ibl banka hissedarlarının,
a ile" şirketlerinin istekleri"doğrultusunda kred iler yönlen-
dlrnİra*;sanayİde'beW&nen gelişmenin ve beklfenen yatırı-
mın olmayacağı gayet' açıktır i' Sariây i kesiminde sanayi ma-» . ,
ıjıüllerin.in dışsatım bakımından datıa iyi noktaya geldifrl •
rakamlar olarak gttzükrtekle b'erâfee*, bunda konfeksiyon t-,,
alanında sinirli bir giliİBm6''!
olmekla,
birlikte, birtakım
geleneksel ihraç ürünieriraizitl de bûgün yapılmamış olması,,
sanayinin payını yapay'fûlarja'k artırmış'da ol$fciil;
ir. Çünkü/ ^
1982 yılından bu yana birç'ÖR; taraûısal ürünümüzün ihracatı
durmuş bulunmaktadır. Bugün 1987 yılında tütün ihracatı .
hemen 'sıfır noktasındadır', patates ihracatımda gerileme
* 2680/. .i.
4900/.v..
- 4900 -
v a r d ı r , sera ürünlerinde ise bugün ihracat sözkonusu değj
24-25 Ocak 1983 yılında Kıbrıs Türk Mimar ve Mühendis Oda."
Birliği Sanayi Kongresi düzenlemişti, O günlerde de sanayi
önemi vurgulanıyordu ve birçok, kuruluşumuz iki gün süre bo-
yunca Sanayi Kongresinde sanayiye ilişkin sorunları ve çözün
önerilerini tartışıyordu. Bugün.1987 yılında aradan da dört
yıl geçmesine rağmen bu çalışmaların, bildirgelerin bir de-
ğe rl en dirmesi y a p ı l ı p , ona göre birtakım önlemler alındığını
görmemenin üzüntüsü içerisindeyiz. Yapılan çalışmalar hiçbir
dönemde yeterince değer ve yankı bulmamıştır;
*
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çelişkili
kararlardan söz etmiştim. Bundan bir süre önce gümrükler
d ü ş ü r ü l m ü ş , ihracatçılar;,, sanayiciler için yeni ve beklen-
medik bi'r durum ortaya çıkmıştır... Kısa bir süre önce .yine
gümrüklerde bir artış gelmiştir, sanayiciler için yeni' ve
beklenmedik bir ortam doğmuştur.- Neden? Sıfır gümrük uygu-
laması da bunlardan bir tanesidir. H ü k ü m e t , Ekonomik Programı
sanayiciye izah ederken, böyle bir politikanın - uygulanacağını t
söylerken çok kısa bir süre sonra- bu politikaların tam tersi
gelişmeleri .sanayicilerimiz yaşamış bulunmaktadır. Ekonomik
Programın uygulamaya konacağı dönemlerde, Sanayi Odası acil
çözüm bekleyen sorunlarını o zaman Sayın Turgut Ozal'a da
sunmuş ve b u n l a r ı finansman, koruma ve yerli sanayinin içte ve dışta korunması' gibi sorunlar ağVrlık noktasını
taşınmaktaydı. Yine o dönemde 3 Kasım 1986 tarihinde "Sanayi-
ci tedirgin" başlığı altında Halkın S e s i ' n d e , o dönemin
Sanayi Odası Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyesi,Sayın Vedat
Çelik,ağır biçimde Hükümeti eleştiriyor Ve şunları söylü-
y o r d u . 3 Kasım 1986, "Kıbrıs Türk Sanayi Odası yönetici-
lerinin hafta sonu Saray Otel'de düzenledikleri resepsiyon-
da konuşan Oda Başkanı Ali A t u n , sanayi kesimine Hükümetin
gösterdiği ilgisizlikten yakınıyor: ve eleştiriyor. Sanayi-
cilerinin sorunlarının çözümsüz olduğunu söylüyordu" Yine
o toplantıda sanayicinin kendi yağı ile kendi ciğerini
kavurduğunu ifade eden Vedat Çelik şunları söylüyordu.
Yeni Ekonomik Paket konusuna değinen Vedat Ç e l i k , pake-
tin değil halka kendilerine bile izah edilmediğini, üretici
4901/...
- 4901 -
• larak dışlanmak .istercesine bir politika ile karşı karşıya
bulunmaktan duydukları üzüntüyü dile getiriyordu' . Bu şika-
yetler üzerine'Sanayi Odası ile toplantı düzenleyen Sanayi
Bakanı Sayın Erdal Onurhan 29 Aralık Halkın Seai'nde çıkan
görüşleri ile şunları söylüyordu. "Sanayiyi gözden çıkarmadık"
Sanayicilere Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti-Türkiye Cumhuri-
yeti Ekonomik İşbirliği Protokolünün içeriğini açıklayan
Ekonomi, Ticaret ve Sanayi Bakanı Erdal Onurhan sanayiyi
gözden çıkarmadık diyor ve şunları ekliyordu. " İki ülke .
Başbakanları arasında imzalanan Ekonomik İşbirliği Proto-
kolünün içeriği hakkında Sanayi Odası yönetim kurulu- ve
Sanayi Odası üyelerine bilgi veren E k o n o m i , Ticaret ve •
Sanayi Bakanı Erdal Onurhan Hükümetinin sanayiyi gözden;
çıkarmak diye bir düşüncesi olmadığını vurguluyor ama aynı
programda sanayinin öncelikli sektör olmadığı da.ilan edili-
y o r d u " . Sanayicilerin endişelerinin iki noktada toplandığı
ve bu noktaların "selektif faiz ve kredi bulma imkânının
zorlaşacağı g ö z l e m l e n i r k e n , bunları da yanıtlayan Ekonomi,
Ticaret ve Sanayi Bakanı halen ülkemizde -sa-ne"iye sslektif
faiz uygulandığı ve bunun devam edeceğini söyledi. Kredi
bulma imkânı zorlaşacağı yönündeki endişelerin ise yersip.••
olduğunu kaydeden-Onurhan, Protokolla birlikte. Merkez- Ban-
kasının bankalardaki plasmanları düzenleyeceği-ni ve tüm
s e ktörlere olduğu g i b i , sanayi sektörüne de kredi -imkân!a-
rının verileceği söyleniyordu a m a , bugüne Kadar banka
plasmanlarının düzenlenmediği de gayet açıkça ortada, göriil-
mekjLed-ir.. Ve devam -ediyordu. "Genellikle hammaddelerin
ülkeye sıfır gümrükle girdiğini-, yatırım indiricinin amor-
tismanla. birlikte %70 olduğunu,- ihracatın teş-vik edildiğini,
sanayi yatırımlarında faiz iadesi bulunduğunu organize sana-
yi bölgesinde alt yapısı devlet tarafından yapılmış bölge-
lerin düşük kira ile ilk mukavelede otuz yıllığına sana-
yiciye sunulduğunu anımsatan Onurhan, yeni Ekonomik İş-
birliği . Protokolü ile birlikte Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti-nd
4902/.
- 4902 -
üretilen ve istenen katma değer oranı ve yere}, girdi oran
tutturan malların Türkiye piyasasına sıfır gümrük ve.sıfıı
fonla gireceğini söylüyordu." Yıl 1906, 29 Aralık'ta bun-
lar söyleniyordu. Oysa kredi bakımından hiçbir adım atılma-
mıştır. Sıfır gümrük uygulaması kaldırılmış, fon getirilmiş-
tir. Gümrük- vergileri de söylenenin tam tersine artırılmış-
tır ve dokuzuncu ."dönem protokoiu ile bunların düzenlenmesi
b e k l e n i r k e n , "Ekonomik İşbirliği Protokoluna aykırı: biçimde
tedbirler gündeme- getirilmiş bülunmaktadır. i f /I
Sayın -Başkan, değerli milletvekilleri; sanaiyi,
böyle istikrarsız bir ortamda gelişmesine olanak yoktur.
Nitekim Planlama Teşkilâtının verdiği raporlarda d|a birta-
kım inişler ve çıkışların ortada olduğu gayet açık ve;
seçik olarak d u r m a k t a d ı r . Bi'zim Toplumcu Kurtuluş Partisi :
olarak gündeme getirdiğimiz diğer önemli bir konu j
da Güney
Kıbrıs'ta imzalanan Güm'rük Birliği Anlaşmasıdır. Bu anlaşma
ne kadar da bizim dişırnızda olsa. Kuzey Kıbrıs Türk• Cumhur-i-
yeti'ni de çok yakından ilgilendiren, hem siyasal, hem eKO-"
nomik b o y u t l a r ! ile ele alınması gereken önemli bir konudur.
Toplumcu Kurtuluş Partisi olarak birçok vesile ile b u:
k o -
nunun Mcclinte' ele alınmasını, olumlu olumsuz yanları ile
değerlendirilmesini ve buna bağlı olarak politikaların
üretilmesini istemiştik. Ancak bu konudaki taleplerimiz
d e , Hükümet adına söz de verilmiş olmasına rağmen, karşılan-
mamış ve halâ bu konu ayrıntılı biçimde Mecliste değerlen-
d i r i l m e m i ş t i r . Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 1
nin hem sanayi,
hem tarımsal ihraç ürünlerinin önemli bir bölümü, Avrupa
ülkelerine ihraç edilmektedir. AET ile Güney Kıbrrs Gümrük
Birliği Anlaşması onaylanmıştır, 1 Ocak'ta yürürlüğe gire-
c e k t i r . Konuyu sık sık< ;
'Meclise getirdik, ama sanayi mamul-
lerimizin %80'i AET ülkelerine yapılmakla birlikte, bu
anlaşmayı görmezlikten gelerek bu konunun tartışılması
engellenmiştir. Bu Gümrük Birliği Anlaşması nedir?- Bu
- 4903 -
.onuda sanayiciler de, i h r a c a t ç ı l a r d a , halkımız cj-a ,
oilgi sahibi d e ğ i l d i r . .Hatta Meclisimizde konu .ayrın-
tılı biçimde ele. alınmamıştır. Bunun olumlu oluprısuz .
unsurlarıyla birlikte ele alınması,. Meclisin, bilgi. sahi-, ;
bi kılınması g e r e k m e k t e d i r . Anlaşmaka.rş-ılıklı. ticaret- -
't e gümrük vergileri, ile. miktar kısıtla mala r ı,n m . kaldı-
rılmasi'nı öngörüyor,. Bu bizi nasıl etkileyecektir?:.İki- ,.. o
aşamada gerçekleşecek G ü m r ü k Bir lifinin.,.birinci safhası- ;
10 y ı l / ikinci safhası 5. y ı l olacaktır. İkinci -Beş--.-Yıl-
lık Plân döneminde bu konuya, ilişkin en ufak-bir-değere- ;;
lendirme ve. öngörü y o k t u r . Plânlama TeşkilâtınımşMeclise;
sunduğu İkinci Beş. Yıllık, P l â n d a , . en azından bu,,konuda
bir değerlendirme gelmeliydi ama sanki bu konu^hiç-,yok-
muş.. gibi plân ve programlar y a p ı l m a k t a d ı r . 10 yıl sürecek!
olan birinci safha zarfında anlaşma kapsamına giren ve
karşılıklı- taviz 'konusu ola'h maddelerle ilgili qlarak; .
esas"itibariyle•sanayi maddeleri ve bazı tarım.ürünleri
gümrük-vergileri • ve miktar kısıtlamaları gitgide ;tfalelı-,
rılacak' V e Kıbrıs tarafından AET ortak gümrük tarifesine ,
de u y g u l a n a c a k t ı r . ^ A • ,
-İkinci safhada ise, anlaşma kaplamına giren ta ıhı m .
maddö^örinin- serbest dolaşımını öağlamak için Önlemler
a l ı n a c a k t ı r deniyor Kibrıs tarafından. AET ortak tarım „ ,
politikasına ve tamamlayıcı düzenlemelere de u y u l a c a k t ı r .
4 9 0 4 / . . .
- 4^04 -I
3u anlaşmanın- içeriği konusuna'-" da baktığımızda
değerli arkadaşlar; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bugün
Avrupa pazarlarında o şartlarda ihracat, üretim, kalite
ve standartlarına dikkat- etmek d u r u m u n d a d ı r . Aksi halde
o pazarlarda bugünkü pa-yımızı da' korumanın olanağı yoktur.
Sanayi mamullerine uygulanacak rejim/ bu anlaşma ile ne-
dir? AET tarafından kaynak aranmadan miktar kısıtlamaları-
nın k a l d ı r ı l m a s ı ö n g ö r ü l m e k t e d i r . K o n f e k s i y o n d a olduğu
gibi", gümrük vergilerinin 10 y ı l içerisinde kademeli" bir
şekilde Kıbrıs tarafından kaldırılması, ancak bir :istisna
listesiyle bu konu ele a l ı n m a k t a d ı r . Î3tisi2a listesine
b a k t ı ğ ı m ı z d a , bizi de yakından ilgilendiren üretini alan-
ları" vardır . "i ;
Yine bunun dışında alkolsüz içkiler,, sabun,; de- .
terjan, plâstik b o r u , plâstik eşya, demir çelikten bo-- .
r u l b r , . ç i v i l e r , kapsam dışı b ı r a k ı l m ı ş t ı r . Bunun a n l a m ı ,
Kuzey Kıbrıs Tü.rk .Cumhuriyeti bakımından da d e ğ e r l e n d i -
r i l m e l i d i r . Sanayileşme ve kalkınma gereği; bu politika- v
lar içerisinde %25 oranına kadar, toplam ithalâtın da;
%15'ini geçmeyecek şekilde vergi konabileceği hükümleri
v a r d ı r . Bunların.-da. ele alınması gerekmektedir. Kıbrass
tarafıhdan miktar kısıtlamalarının kaldırılması ve kotaya
tabî tutulacak maddeler listesi vardır.
4905/.
- 4905 -
ju listeler Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde hangileri
üretilmektedir? Hangileri e t k i l e n e c e k t i r , olumlu olumsuz
yanları ile, ^bunlar da ele alınması gereken sanayi !
politi-
kasını oluştururken, Beş Yıllık Plânımızı oluştururken1
, hep
bunların .bir potada .'.ele alınıp değerlendirilmesi gereken
h u s u s l a r d ı r . Tarımsal maddelere uygulanan rejim k<.«usıa da-
Ticaret .Bakanlığının, gpre.vi olsa g e r e k . Çünkü bugün bizim
:Avrupa
1
ya başta narenciye olmak, üz.ere en büyük ihraç ürü-
nümüz ve patates, ürünümüz satılmaktadır.. Bunlarla ilgili
kotalarda ve şartlarda değişiklikler v a r d ı r . Bu şartlara,
_uyumu sağlayacak bir plan. .ve program yapma gereği mutlaka
v a r d ı r . Bugün patateste kota 60,000 tondan, 110,000 tona O' fV~
çıkarılacağı ortaya konmaktadır. Bunun .bizim üretimimiz, .
pazarlamamız Takımından anlamı nedir? Havuç üretimi kotası
a r t ı r ı l m ı ş t ı r . .Bunun Kuzey Kıbrıs Türk'.Cumhuriyeti bakımın-
dan değerlendirilmesi.-yapılmalıdır. Yine sofralık üzümde
birtakım, değişiklikler öngörülmektedir.B.unlar .da birlikte
ele alınmalıdır ve..daha da önemlisi on büyük ihracat^kale-
mimiz olan narenciye için konan kotalar y e t e r s i z d i r , 'Naren^
ciyemizin bu yıldan başlamak şuretiy.le. gelecek yıllarda
ne .gibi sorunlarla karşılaşacağını .şimdiden .değerlendirmek
zorundayız . Çünkü portakalda, verilen 67., 000 , t p n l i m o n d a
öngörülen 15,000 t o n , bizim üretim miktarlarımızın bile
a l t ı n d a d ı r . Nerde kaldı Güney Kıbrıs'.ta da .üretim yapıl-
maktadır .. Ciddi bir pazar mücadelesi.ile.karşı, .karşıya .
kalacağımız açıkça görülmektedir.. . j
Sayın B a ş k a n , .değerli milletvekilleri; ne acıdır ki
böyle .önemli..bir konuda ne bir tartışma, ne bir değerjLen-
d i r m e , :,ne yıllık programda..^ ne Beş Yıllık Planda hiçbir
d e ğ e r l e n d i r m e , hiçbir ö n g ö r ü . y o k t u r . Her gün günü birlik
• p o 1 i t i;kâ"İa r İa yeni durumlarla sanayi ve ticaretimiz v-kaırşi'
karşıya gelebilecek durumdadır,: ;
Say.m B a ş k a n , değerli, milletvekilleri; bütçe görüş-
melerinden sonra' bu konunun yeniden Mecliste, ele ^a.lıntnası "V
için Toplumcu: K.ur tulu ş Partisi o lâ r a?k y eh i d en günceme getire- i
. c e ğ i z . .Çünkü bu .konuya ;söylediğim gibi siyasal b o y u t l a r ı , :
i|.
ekopomik boyutları .olduğu. nedeni, ile. önem veriyoruz y g v,u kcn\i|
- 4906 -
Mecliste, ele alınması g e r e k i r . Bunda sonsuz yarar görüyoruz. ' j
Bu bütçe görüşmeleri içerisinde aslanda bu konuda söy lehecek-*'-
çok şey vardır ama, sınırlı konuşmalarımız içerisinde şadecc r-
belli k o n u l a r a , belli başlıklarla değinmek suretiyle geçiyorufis
..Ticaret bakımırida'n d e ğ e r l i arkadaşlar; bugün ticaretde
maalesef ihracat yanı hiç cnemsiz olarak ele alınmaktadır ve
memlekette herşey ithalata göre düzenlenmiş .olmaktadır.' Mem-
leketin bütün kaynakları ithalata gc're y ö n l e n d i r i l m e k t e d i r .
Belli kuruluşlar, aile .şirketleri olan bankalar eli.ile
tamamen.bir ithalat ekonomisi k u r u l m u ş t u r . Yapay bir ekonomi
o l u ş t u r u l m u ş t u r . Böyle bir ortamda üretimi kenara iten bir
plan program içerisinde, Kuzey Kıbrıs Türk flumhuriyeti'hin
üretken olmayan bir toplumun v a r o l m a s ı ve öngörüleni hedeflere
ulaşması da mümkün d e ğ i l d i r . Çünkü üretici bir. toplum y e r i n e ,
bilinçli bir politika ile tüketici bir toplum olma yönünde
hızla ilerlenmektedir. Bugün bankalarda kredi dağılımına
b a k a r s a k , ticaret hacmimizdeki yerine bakarsak, bugün :
herşeyden uygun politikalarına göre ticaret baştacıi edil-
miştir-. Onun içindir ki narenciye ihracatımızda başta bir
gerileme söztomusudur. Narenciye bahçelerinin bu politikalar
s-snucunda %32'si k u r u m u ş t u r , Tarım Kongresinde^ Devletin
uzmanlarının getirdiği rakamlardır bunlar. Yine Girne'de
lim'en üretimi büyük bir ihracat kalemimiz .olan limon üretimi
d u r m u ş t u r . Başta Girne'de bugün gidiniz limon nerde ise
ihraç ürünü olmaktan ç ı k m ı ş t ı r . Tütün,'ihraç ürünü olmaktan
ç ı k m ı ş t ı r . Harup, zeytin ihracatı hemen, hemen sıfır noktaya
y a k l a ş m ı ş t ı r , seracılık kapanmıştır. Patates ihracatında
gerileme v a r d ı r , bütün ihraç ürünlerimizde somut, gözle
görülür gerileme olurken, döviz' gelirlerimizde o oranda bir
gerileme olurken, memleketimizde herşey ithalâta göre
planlanmış ve y ö n l e n d i r i l m i ş t i r .
Sayın B a ş k a n , değerli milletvekilleri; bugün Güneyde
bu AET konuları ile ve dış pazarlardaki çetin rekabet nedeni
ile Cyprus Export Organisation adı altında., bütün pazarlamayı
sanayi ürünlerinden tarım ürünlerine kad.ar yönlendiren d i r ;
1,;
oluşuma-doğru gidilmektedir. B i z d e , Kuzey Kıbrıs Türk Ojmhu-
riyeti'nde ise, bunun tam tersi gelişmeler içerisinde [birtakım
gelişmeler izlemekteyiz. Biz, aslında Cypruz Export Organisati
4907/İ..
- 4907 -
.974 yılında Cypfruvex Şirketini kurmakla oluşturmuştuk.
) zaman kurulan Cypfruvex Şirketi, başta narenciye olmak
üzere bütün meyve ve sebzeyi ihraç edecek bir kuruluş olarak
d ü ş ü n m ü ş t ü k . Ama biz giderek bu ''.oğru politikadan geriye
doğru giderken, Rumlar olumsuz bir politikadan bizim 10 yıl
öncesinde kurduğumuz politikaya doğru gelmektedirler. Mec-
bursunuz küçük bir ekonomi içerisinde ürettiğiniz sınırlı,
düny.ada acımasız bir rekabet v a r d ı r . Binlerce, m i l y o n l a r c a ,
tonla ifade edilen üretim v a r d ı r , o pazar içerisinde yer
etmek, için gücünüzü, imkânlarınızı, olanaklarınızı birleş-
tirmek zorundasınız. Oysa bizde tam tersi .gelişme ile narenciye
sektörüne hiç hesabı kitabı y a p ı l m a d a ^ her gün 'yeni şirket-
ler devreye sokarak,-bu şirketleri dış pazarlarda rekabet-
da ettire ettire, hem memleketin üreticisini, hem işçisini büyük kayıplara da. u ğ r a t a r a k , hem bu şirketlerin hiçbir
faaliyet raporunu, hiçbir bilançosunu izlemeden, bunları •
denetim altına, da almadan binlerce üreticiyi -ve işçiyi -de
mahkûm ederek narenciye sektörüne en olumsuz gelişmelere
kapı a ç t ı H ü k ü m e t . Bununla da kalmadı. Bu n a s ı l politikadır
ki dünyada sadece Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde, dünyada
bütün ülkâlerde ihracat teşvik edilirken, ihracat korunur-
ken, bizde', "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti1
nde 1ÇB2 yılından
beri kur farkları adı a l t ı n d a , hem Devlet, hem işçi, hem
ü r e t i c i , soyulmuştur-. -Bugün ihracattan 1987 y ı l m a kadar
35,000,000,(900 I.'sı kaynak çekilmiştir. Burun-
"zararını
%32'si kuruyan narenciye b a h ç e l e r i n d e , kuruyan., limon bah-
çelerinde g ö r d ü k . Hiçbir ülkede ihracattan°-35;000,000, 000 lira çeken devlet yoktur-. Çekerse, işte böyle bütün gelenek-
sel ihraç ürünleri de yok olur. g i d e r . İhracat diye bi'rş'fey
ortada kalmaz\ ':
Bu yıl kur farkları kaldırıldı, yeni bir vergi geti-
rildi yine aynı "anlama gider ... Ama kur farkları ile bu mem-
lekette hem- üreticinin, hem de ihracatçının canına ;okynmugtur. :
Sayın B a ş k a n , d e ğ e r l i .milletvekilleri; dış ticaretimiz
bir kargaşa "ve karmaşa -içinde seyrederken, ihracatımız'bundan
olumsuz yönde etkilenirken, içte ise fiyat anarşisi hüküm
.sürmektedir. Herşey dövize göre belirlenmektedir. Herkes iste- :
diği gibi fiyatları sabahtan öğleye, akşama kadar deçiştire- (
b i l m e k t e d i r . Eğer fiyat artışları ile mücadele etmek istiyorsanız
4908/...
- 4908 -
öncelikle gerekli örgütlenmeye gitmeniz, var olan örgiitl i ,
devreye sokmanız g e r e k m e k t e d i r . Bunların başında da k^opt
tifler g e l m e k t e d i r . Bunların -başında belediyeler gelmekcec
Y"^ksa sınırlı memur sayısı ile, belli amaçlarla bazı ürün-
lerin fiyatlarına narh koymakla fiyat anarşisine' son verme-
niz olanağı y o k t u r G e ç i c i bir tedbir olur, . maksatlı bir
tedbir d e ğ i l s e . Ve tek taraflı kesen üretici aleyhine bir
tedbir' ancak olur ve üretimi olumsuz yönde etkiler, geçmiş-
te etkilediği gibi. Bundan üç-beş yıl önce hatırlayacaksınız,
seracılar örgütlenmiştir, kooperatif kurdular ve kendi üret-
tiklerini aracıları devreden çıkarmak için birtakım çalış-
malara girmişlerdi ama devlet desteğinden yoksun bir mücadele
içerisinde sonuçta kooperatif mahkûm olmuş, iflâs;etmiş,
kapanmış gitmiştir-. Bugün her köye ulaşan köy k o o p e r a t i f l e r i ,
tüketim bakkaliyeleri v a r d ı r . Bunların da k i m i s i . i f l a s - e t m i ş ,
k i m i s i can çekişmektedir a m a , Hükümet bunların sermayelerini
g ü ç l e n d i r m e k , onlara imkan tanımak nerde bundan 10 y ı l;
12 yıl öncesi Kooperatif Levazım Şubesinin işlevleri,: nerde
köy kooperatiflerinin k ö y l e r d e , mahallelerde ve semtlerde
denge oluşturmaları. Bunlar çok geride kalmıştır.;
Koopera-
tifler bir bjr iflas etmektedir ama fiyat ..anarşisi önle-
n e c e k m i ş . Siz fiyat a n a r ş i s i n i önleyecek kooperatifleri
d e s t e k l e m e z , üstelik v e r g i l e n d i r i r s e n i z , bu. kooperatiflere
bu şartlar içinde i.ıiicadele ve yaşam ortamı sağlayacak kredi
imkânları sağlamazsanız ve sadece dönüp birkaç sebzenin
ürün fiyatına narh koyarsınız bu göstermelik olmaktan bir
işe y a r a m a z . Böyle bir mücadele, için kooperatifler üretici
örgütleri ve esas kooperatif devreye sokulmalıdır. Bundan
Hükümet de uzaktır. Hükümetin elinde birtakım denetim me-
kanizmalarını uygulamak için milyarlarca da kaynak v a r d ı r .
Arkadaşım işaret etmiştir. Fiyat İstikrar Fonu, adı üstünde
fiyat istikrarını sağlamak.için kurulmuştur. Tüketicilerden
milyarlarca kaynak çekilmektedir, ama amacına kullanılmamakta-
d ı r . Bir zaman bakarsınız, ürününü döken üreticiler görürsü-
n ü z . Ama ne zaman ki bu .istikrarsız, plansız, programsız
üretim gelişmesi içinde darlık olur, am.a.n. memleket gitti o
üreteni de ürettirmemek için hemen tedbirlerinizi alabili-
y o r s u n u z . Toplumcu. Kurtuluş Partisi bundan üç-beş yıl önce
4909/;..*
- 4909 -
[yatların dondurulması önerisini getirmişti ama, Ulusal
irlik' Partisinin 'bir1
; türlü buna aklı ermemiş ve beyle birşey
mümkün mü diye tartışmalar, yaz.ışma lar. ba şlamıştı. Biz di-
yoruz. ki Toplumcu Kurtuluş Partisi olarak belli süreler için,
belli amaçlar için r
fiyatl-jrm dondurulması m ü m k ü n d ü r . Zaten
sizin bu getirdiğin'iz harh uygulaması da belli süreler için
fiyatların d o n d u r u l m a s ı d ı r , Ama bunu ithal malların d a , temel
gıda maddelerinde de yapmanız gerekmektedir. Oysa bunu söy-
lediğimiz zaman da kur farklarının d e ğ i ş t i ğ i n i , döviz kurla-
rının d e ğ i ş t i ğ i n i , bunu uygu.lamanm mümkün olmadığını söy-
lüyordunuz a m a , bugün görüyoruz ki gümrüklerden hiç mal:
.
çekilmeden depolardaki malların fiyatları sürekli artmakta-
d ı r . En azından gümrüklerden hangi malların çekildiği belli-
d i r . Depolarda sigaranın bittiği zaman mı fiyat artışları
gelir yoksa depolar doluyken de gümrüklerden mal çekilmeden
.ne fiyatlar tartmakta mıdır? Bunun gibi birçok dayanıkl.ı,
üayanıksız tüketim mallarının f i y a t l a r ı , hiçbir ithal muame-
lesi yapılmadan piyasada gelişi g ü z e l artırılmaktadır a m a ,
Hükümet bu konularda sessiz k a l m a k t a d ı r . Bugün siz,birçok
tarımsal ürünün fiyatlarını yeni fiyatlar a ç ı k l a n m c a y a
kadar d o n d u r m a k t a s ı n ı z . Bugün süt fiyatları d o n d u r u l m u ş t u r .
Çünkü Hükümet yeni bir süt fiyatı ilân edene kadar o süt
fiyatı g e ç e r l i d i r . Eğer H ü k ü m e t , bir yıl sonra süt fiyatını
dGğiştirrn'Cyi d ü ş ü n ü y o r s a , o bir'yıl için o fiyat dondurul-
muştur.. Bunun gibi ekmeğin ve diğer temel gıda maddelerinin
durumu böyle iken, bunu genel bir politika olarak ele alınma-
sını,' söylediğimiz zaman, bunların mümkün olmayacağı, hele
ithal malları-nda dövizin l'nâ karşı, TL'nın dövize karşı olan
değiştirmelerinden d o l a y ı mümkün olmadığını söylemektesiniz,
oysa n i y e t varsa pekala bunları da denetim altına almak
m ü m k ü n d ü r . Orgütlenmesiyle birlikte değerli a r k a d a ş l a r .
Sayın Başkan, değerli, milletvekilleri; korumacılık ••
konusu da genel görüşme istemimizin gerekçelerinden bir
t a n e s i y d i . Dünyada bugün en gelişmiş kapitalist ülkeler
bile kendi üretimlerini k o r u m a k t a d ı r l a r . Sayın Erdal
Onur'nan, eminim bu konuları yakından izlemektedir, kendisi
de b i l m e k t e d i r . Başta Amerika Birleşik Devletleri kendi
4 9 1 0 / . . .
-.4910 -
elektronik sanayiini korumak için %200-gümrük vergisi koya-
bilmiştir. Yine AET ülkeleri kendi ekonomilerini korumak
için Japonya'ya karşı bankacılık, sigortacılık alanında bir-
çok tedbirleri gündeme getirmeyi düşünmüşlerdir. Yine
Amerika Birleşik Devletleri korumacılık bakımından kendi
geleneksel tanın ve hayvancılık'ürünlerini korumak için'
¥(2.00' e varan gümrükler getirmiştir. Ama bugün bizim sanayimiz,
bugün bizim tarımsal, ve. ha'yvansa 1 üretimimiz ^milyarlarca
sübvansiyonla desteklenen Avrupa'nın en'.gelişmiş ' sanayil'e-
rinin aoımasiz rekabeti altında birer birer kapanmaktadır.
Konfeksiyon alanında bir-gelişmenin olduğu doğrudur.; Ama
bunun dışındaki sanayi kesimlerine baktığımız zaman, başta
Sanayi Holding'e, diğer yerlere de bakmak yok, başta Sanayi
Holding'e baktığımız zaman, sanayi tesislerinin..bir- bir kapan-
dığını ve iş alanlarının bir bir ortadan, devreden çıktığını
gözlemlemekteyiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;"bugün d ü n y a d a k i ,
gelişmeleri görmezlikten gelerek bunlara aykırı biçimde
ülkemiz süt mamulleri ithalâtına açılmıştır-. Sınırsızca' diğer
ülkelerde-kota uygulanırken, bizde kimi hallerde kota da uygulan-
madan bu kapılar açılmıştır. Bir-zamanların kooperatifin üret-
tiği peynirler aranır duruma gelmiştir-. 365 gün güneş elan"
ülkemizde sebze ithalâtına kapı açılmıştır. İstikrarsız
üretim görmezlikten, gelinerek üretim planlaması yapılması
yerine, boşlukları gidermek için birtakım sebze ürünlerine
kapılar açılmış, birtakım hastalıkları da ülkemize taşımış
bulunmaktayız. Beyaz sinek sorunu bugün bu politikaların
sonucudur.
4911/'«iV.
- 4911 -
Zeyko F a b r i k a s ı n ı n . d u r u m u , bir tarafta ••zeytinyağı
üreticisi, bir tarafta Kooperatif Merkez Bankasının iş-.,
letmesi, bir tarafta memleket.i nıizdc işsizlik sorunu ama
her türlü ithal yağa da kapılar açılmiş ve Zeyko Fabrika
sının üretimi, orada çalışanların ekmeği tehlikeye
sokulmuştur.
Yjne bisküvi a l a n ı n d a , Sanayi Holding'te birtakım
tedbirler alacağımıza, bisküvi ithalâtı sınırsızca açıl-
m ı ş t ı r . Bizde soba üretimi mümkünken, dünyanın her bir
tarafından soba g e t i r i l m i ş , bizim soba fabrikamızın kış
aylarında sobası olmadığı dönemleri de yaşamış bulunmak-
tayız. Kablo, boya -da bunların parçalarıdır. Tabiî
Sanayi Holding'te başta korumacılık önlemlerinin alınma-
ması ve diğer sorunlar büyük bir istihdam alanı olan bu
sanayi tesislerinin birer bire?-...bugün kapanmasına, orada
çalışanların sosyal haklarının da ortadan kaldırılmasına
neden olmuştur.
Serbest bölge konusunda da büyük umutlarla hatırl
yorum, gooeyarılarına kadar, sabahlara kadar Meclis
çalıştırılmış ve sanki böyle bir oluşum sayesinde memle-
kette büyük kalkınma gerçekleş e c o ğ i .iddia edilmişti.
Ovr»?. bugün Serbest Liman vc Bölgede- beklenen gelişmeler
vc hedefler olmamıştır. Serbest liman ve Bölge değerli
arkadaşlar; Hükümetin o yıllarda öngördüğü kadar geliş-
meler içerisinde o l m a m ı ş , beklenilen, rnure.t edilen gerçe
1 eşmemiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu noktaya
gelmişken, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkiye
Cumhuriyeti 1
n i n • o r t a k olduğu kamu kuruluşlarının sermaye
sorununa da, işaret etmek .istiyorum. Başta Sanayi Holding
olmak üzere, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'-n'« bu hisse
devri yapılmalıdır ki zamanında, anında kararlar o günün
şartlarına göre a l ı n a b i l s i n . Bunların yönetimi, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin elinde olabilsin. Bu da bu
kamu kuruluş'larımızdaki sorunların başında g e l m e k t e d i r .
Bu da birçok vesileyle gerçekleşeceği ifade edilmesine
karşın, ülkemizde gerçekleşmemiştir.
4912/..
- 4912 -
Sayı n E a ş kan, cl c- ğ e r 1 i m i 11 e t v c k i 11 e r i ; her s.a n a y i
konuları gündeme geldiği zaman, yer],i hammaddeye dayalı
sanayi y a 11r1m1a r1n1n öneelikle ele alınması gerektjğini,
bunlara bağlı tesislerin de korunması gerektiğine- işaret
ediyoruz. Oysa bugün hâlâ, hâlâ Et Kombinası tamamlanma-
mıştır. Buzlu et sorunu bir açıdan buradan da" kaynaklan-
maktadır. Bugün yüksek olan et fiyatları üretici bakımın-
dan, o kadar yüksek olmasa d a , bu yüksek olan et fiyatla-
rının kaynağında bu y a t m a k t a d ı r . Eğer bugün patatesin
depolandığı soğuk hava depoları olmasa, patateste de aynı
istikrarsız fiyatlar y a ş a n a b i l i r . Ama öyle bir olanak
olduğu için bugün patateste H ü k ü m e t i n , devletin alım yap-
tığı dönemden sonra patates fiyatlarında 'çarşıda, iç pazar
bakımından bir istikrar sağlanabilir. Eğer bu Et Kombinası
da devreye girerse, o zaman et fiyatlarında da etin az
olduğu dönemlerde ve fazla olduğu dönemlerde çarşıda
arz ve talebi ayarlamak suretiyle fiyatlarda bir denge
sağlanabilir. Et Kombinasının bir an önce bitirilmesinde
sonsuz yarar v a r d ı r . Bu tüketici bakımından da önemlidir,
hayvancı b a k ı m ı n d a n da son derece önemlidir.
Z e y k o , yerli hammadde işleyebilen bir tesistir,
karışımlar yapan bir' tesistir. Zeyko bakımından yerli
tesisin ve hammaddenin yeterince işlendiği ve korunduğunu
söyleyemeyiz.
Sayın B a ş k a n , değerli milletvekilleri; yıl 1987
olmasına rağmen, bugün narenciyenin, sanayi 'tipi narenciye-
nin de yeterince değerlendirildiğini söyleyemeyiz. Geçtiği
miz yıl da yine uşare fabrikasının, konsantre fabrikasının
kurulmasına karşın, ovalarda dökülen sanayi tipi narenciye
yi g ö r m e k t e y i z . Kapasitenin yeterli olduğuna inanıyoruz.
Ona rağmen bu sorunların sürmesi acı bir gerçektir, ama
son zamanlarda yeni bir tesis yapılması gibi.'tartışmalar
da gündemde olduğuna göre eğer bu tesisin kapasitesi
yeterliyse, Plânlama Teşkilâtının bu hususa önemle dikkat
4913/..
- 4 9 1 3 -
etmesi g e r e k i r . Yeni yatırımlara, paketleme evlerinde
olduğu g i b i , mevcut paketleme 'tesislerinin kapasitelerinin
yeterli olmasına rağmen, Her gün yeni paketleme evlerinin
açılmasında olduğu g i b i , burada da olanak verilmeyeceği,,
inancını taşımak i s t i y o r u z .
Sayın B a ş k a n , değerli milletvekilleri; bugün
Köprü'de m e y v e , sebze, komposto işleyen bir tesis v a r d ı r .
Memleketteki çelişkiyi göstermek bakımından bunu sürekli
söylüyorum, Bugün ülkenin üretimini değerlendiren yerli
hammaddeye dayalı bir tesis oradan sökülmüş ve kola fab-
rikası haline g e t i r i l m i ş t i r . Bu memleketimizdeki çelişki-
lere en açık ve seçik bir örnektir. Bugün meyve ve sebze-
mizi işleyecek domates bolluğu olduğu zamanda bile domates
salçası -yapacak tesis y o k t u r . Oysa o tesiste domates sal-
çası yapıldığını, hatta 1975-1976 yıllarında salça yapıl-
dığını da çok iyi b i l e n l e r d e n i z . Maalesef yerli hammaddeye
dayalı bu tesis kapatılmış ve yerine kola üreten bir tesis
kurulmuştur ve memlekette büyük-bir yatırım olduğu:yolunda
da birçok kez propagandalar yapılmıştır. Memleketimizin
diğer bir çelişkisi d e , ülkemiz bir narenciye ü l k e s i d i r ,
ülkemiz Avrupa'ya konsantre, usare satmaktadır ama, bugün
hiçbir otelde, hiçbi'r kahvede meyve, suyu b u l a m a z s ı n ı z . Bu
çelişkiye de son vermek g e r e k m e k t e d i r . Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti'nde her dönemde içilebilen meyve suyu bulun-
malıdır. Cyp'fruvex tesislerinde üs a re üretilir, g r e y p f r u t ,
portakal üsaresi. yapılır1
, bütün bunlar ihraç edilir ama
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde bunları içen yurttaşımız
bulunmaz. Bunun adı, ancak bollukta yokluktur değerli
a r k a d a ş l a r .
Yerli hammaddeye dayalı tesisler bakımından bir de
Tütün Fabrikasının durumuna işaret etmek istiyorum. Burada
teknik açıdan fazla bir araştırma yapma imkânı bulmadım.
Ancak K â r p a z1
da üretilen tütünün • tasarlanmasında sorun v?.r
ve her zaman aklımıza şu husus gelmektedir. Neden? Bir
miktar'olsun eğer mümkün d e ğ i l s e , neden o tesise uygun
tütün üretimi yapılıp dâ orada bu tütünler işlenmiyor?
- 4 9 1 4 -
Bundan bir süre önce bir miktar tütünün Karpaz Tütün
Kooperatifindon alınıp) Tütün Fabrikasında işlendiğini
bilj y o r u z . Bugün üreticiler tütününü satamaz, batta ;
Türkiye'deki fiyatların da üçte.birini almakta olmalarına
karşın, bugün tütünün p a z a r l a n m a s m d a sorun v a r , ama bir
okka tütün bile bizim yerli üretimimizden bugünkü tütün
işletmelerinde işlenmiyor. Bu soruların da yanıtını bulmak
zorundayız. Memleketimizde plânsız programsız gelişmele-
rin bir örneği de alkollü içki şarap fabri kasıdır. Bu
yatırım gündeme g e l d i ğ i z a m a n , 'hatta italya'dan hatırlı-
yorum birtakım uzmanlar da getirilmiş ..ve birtakım yerlerde
bağcılık yapılabileceği konusunda raporlar vermiş ve
alkollü içki ve şarap fabrikasına paralel bağ dikimleri
de yapılarak böyle bir' işletmenin kurulacağı konusunda
uzmanlarca getirilmiş r a p o r l a r , alınmış kararlar, ihaleler
vc bugün kurulmakta olan tesisler v a r d ı r . Bütün bu olayın
geçmişini ve geleceğini bir değerlendirdiğimiz zaman büyük
bir çelişki y a ş a n m a k t a d ı r . Dün Karpaz yöresinde Balaları
ve Mehmetçik' köylerinde .bugün, de bu konuyla ilgili görüş-
meler de olacağından bir 'kez daha gözlemler yapmaya
çalıştım ve gördüm ki bugün bu fabrikaya üzüm yetiştirecek
yeni bağ dikimleri hiç yok, aksine yüzlerce dönüm bağ
bugün sökülmektedir. Bugün bağlar sökülmektedir. Hasıl
p l â n , program ve gelecek hazırlanmasıdır ki dün devlet ;
desteğiyle, d o z e r l e r i y l e , araç gereciyle, parasıyla,.'
Pamuklu'da bağlar d i k i l m i ş , yurttaşa işte bir geçim kaynağı
olarak verilmiş ve iki yı'l üzerinden geçmeden bugün o bağlar
sökülmektedir. Bu kadar kısa dönemlerde bu kadar çelişkiler
yaşayan bir ülkede plân ve p r o g r a m d a n , sanayi politikala-
rından bahsetmenin olanağı kalır mı?
Sayın B a ş k a n , değerli milletvekillerij bu Devletin
parasına da y a z ı k t ı r , üreticinin parasına da,- emeğine de
y a z ı k t ı r . Karpaz'da tütün tesisleri duracak ama tütün
olmayacak, üretilen bir miktar tütün ise kendi üretim
fabrikanda, tütün fabrikanda ithal tütün işleyeceksin
ve kendi tütününü işlemeyeceksin. Bağları ekecen, fabrika
kuracan, bugün onları sökme noktasına g e l e c e n . Zeyk.o yağ
4915/...
- 4915 -
tesislerin d u r a c a k , ithal kapılarını her türlü ithal
yağa açacan, bu fabrikayı,kapatacan. Sanayi Holding'in
ürettiği bütün malları en çok sübvansiyon ürünlerle
Avrupa'nın büyük şirketleriyle, uluslararası şirketleriyle
yarışa sokacan, k a p a t a c a n . Binlerce işçiyi işsiz bırakacan
ve memlekette sanayi,, ekonomi, ticaret ve buna bağlı olara*'
birtakım poli t ikaların varlığından söz edecen. f-iumkün
değildir ve görülen odur ki günübirlik politikalarla el
yordamıyla kişilere göre politikalar yürütülmektedir.
.. . Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son olarak
bi r önemli hususa da değinerek konuşmamı'toparlamaya çalı-
şacağım. Bugün toprak sanayii ülkemiz bakımından çok önemi,
bir sektördür Sayın B a ş k a n , değerli milletvekilleri. Geç-
mişteki kalkınma ve ge1 işmelere taktığımızda bizim de.
öngördüğümüz bugünkü ülke şartlarına göre öncelikli sek-
törler hafif sanayi, tarım, hayvancılık ve t u r i z m d i r . Bu
üçlüyle kalkınmak mümkündür."Dünyanın hiçbir yerinde Cayın
Erdal Cr>ur han bizç ticaret sektörünün öncülüğünde kalkınma
gösteremez. Y o k t u r . %09 ülkelerde gerçek b u d u r . Gerçek budi
Ticareti ön plâna çıkardığınız zaman üretici sektörlerin
kaynak bulmasına, üretim yapmasına, yatırım yapmasına
olanak yoktur. Kaldı ki Kuze-y' Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
koşullarında yabancı sermayeye de çok fazla umut bağla-
mamak gerekir. Şartları ne. kadar olumlu y a r a t s a n ı z , bizim
karşı olmam-ıza rağmen, bu" koşullarda, bu ortamda yakın bir
zamanda yaVancı sermaye gelmez. Gelse bile çok iyi değer-
lendirmek gerekir. A t a t ü r k , Kurtuluş Savaçı sonrasında nede
devlet şirketlerini kurmuştu? Neden o günkü koşullarda
bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin koşulları da o
günkü koşullardan farklı d e ğ i l d i r ve devlet şirketlerini,
ulusal kaynaklarımızı ye ulusal olanaklarımızı harekete
geçirmekten başka seçenek y o k t u r . Esas güvenmemiz gereken
de budur. Yoksa kısa zamanda yabancı sermayeyle bu ülkenin
somut koşullarında bir yere gitmenin de olanağı y o k t u r .
Onun için geliniz bizim topraktan çıkan, hazır olan kay-
naklarımızı d e ğ e r l e n d i r e l i m . İş olanaklarını bu insanla-
rımıza açalım, bu insanlarımızın yurt dışına göçlerini ..
i 4916/...
- 4916 -
önleyolJ m. Ama bugün ne acıdır k.i. toprak sanayiini.?, bakı-
::: ından hazır orda depolanmış duran sanayimizi de geliş-
tirmenin yollarını a r a m ı y o r u z . Bu alanda yatıra mlar yap-
m ı y o r u z . Az önce konuşmamda da b e l i r t t i m , taşocakçılığını
krediler içindeki payı %(A 1982'dc-, 1985, 1986, 19&7 yıll<
rınca % 0 . 1 ve 2 dolaylarında d e ğ i ş m e k t e d i r . Oysa bugün
ülkemiz kireç taşı,' alçı taşı, kil mineralleri, yapı taşı,
tebeşir taşı ve boya .taşı gibi minerallerle doludur ye
1966-1974 yılları arasında bu minerallerden .99,000,000
Kıbrıs Lirası ihracat da gerçekler,inişti o günün koşulla-
rında. Bugün.bırakınız ihracatı, bizim inşaat sektörü-
müzün ihtiyacı olan. 53 küsur girdiden 341
ünü ithal etmek-
teyiz ve bu yolla 2,000,000,000 Türk Lirası ithalât
yapılmaktadır. İşte kireç Ocakları o r d a , alçı ocakları,
tuğla, kiremit fabrikaları, inşaat sektöründe bir canlanma
sözkonusudur. Londra'dan gelen özellikle yurttaşlarımız bu
alanda inşaat sektörünü de canlandırmıştır. Bu .tesisleri
yaşama g e ç i r m e k , birçok insanımıza iş olarağı sağlamak bu
sosyal konut projeleriyle de m ü m k ü n d ü . Bugün elimizde
olan kaynakların öncelikle bu konut malzemelerinin üreti-
m i n e , böylelikle köylerde inşaat malzemesi kredi; olanak-
larını da, sadece şehirlerde konut üretimi değil;, köylerde
de konut üretimine katkıda bulunacak inşaat malzemeleriyle
hazır kireç, a'lçı vermek orada imkânları v a r k e n , bunlara
gidilmiyor ve bu alanda da hiçbir yatırım gerçekleştiril-
m i y o r . 21 tuğla tesisinden bugün sadece çalışan 4 tanesi.
5 kireç fabrikasından bugün sadece çalışan bir tanesi
ve bugün ihracattan da geçtik, kendi içte ihtiyacımız olar.
ü re timi b i 1 e g e r ç e k 1 e ş t .i r e m i y oruz .. Bu d. a ü 1 k e mizin içi n d e
bulunduğu en önemli, on büyük çelişkilerden biridir. Bugün
gençlerimiz, insanlarımız bugünkü yaşam koşulları içerisinde
şu veya bu nodenie yurt dışına, göç ederken, orada yüzlerce
insana iş olanağı açma imkânı da var iken, mevcut kaynakları
harekete geçirip bunları sağlaya iniyoruz.
Sayın B a ş k a n , değerli milletvekilleri; bu süre
içerisinde sorunları ana hatlarıyla irdelemeye çalıştım.
Bugün gerçekten Sayın Bakan genel görüşme önerimizde
gündeme alınması konusunda söylerken, olumlu birtakım
4917/...
- 4917 -
göstergelerden söz e t t i . Sanayi sektöründe bazı gel .i ŞH/O-
1<- r eğer'o da sanayi sınıfında- değerlend 1 r.i. l:i .rse olebj lir.
Atacak e er !.<i.ı :. .-•.!,.•< y j ;-•..• .--. i :,-. i udi 'işte 'taş • •< :ak ç ı I ı," ılı i i tir
alçı ocakçılığında birtakım «orunların yerli hammadde im-
leyen tesislerin sorunlarından bahsettim. Karpaz'da bir süt
fabrikası 'kurduk ama işleyecek s (i t. bulamadık, bugün o . süt
fakrikası. da işlememektedir. Bu da ülkemizin başka bir
çeli şkisidir. Öncelikle sorunları -kabul etmek durumundayız.
Her ş ey in en"iyis.i olduğunu söylemek kolaydır. Arna önemli
olan büyüklük, bu.sorunları kabul edip bunları görüp de
bunlara göre politikalar çizmektir, eğer sorunlara gözümüzü
kapatırsak, bizim bütün dileğimiz bugünkünden daha iyi. bir
noktaya bu toplumu g ö t ü r m e k t i r . Bunun--yolu da üretmektir.
Bunun yolu da üretimi korumaktan geçer, Oysa bugün bütün
bunların tam tersi gelişmeleri gördüğümüz ve süratle üreti-
ci bir toplum kendi aya-'kları üzerinde duran, kendini
kanıtlayan bir toplum yerine tüketici bir toplum yaratma
yönünde gelişmeler olduğundandır da bu gerçekleri vurgu-
lamak zorunda k a l ı y o r u z . Ama herş.eye rağmen mevcut potan-
siyel ve gücümüzü görelim ve bunlara bağlı- olarak kalkınma
politikalarımızı b e l i r l e y e l i m . Hepinizi saygı ile selâmlıyo
BAŞKAM - Teşekkür ederim Sayın Altınay,.
Sayın milletvekilleri; konuşmalar tamamlanmıştır.
Herhalde söz sırası Sayın Bakan'da. Sayın Erdal Gnurhan'de.
E K O N O M İ , TİCARET VE SANAYİ BAKANI ERDAL ..-ONURHAN *. • İ
Sayın B a ş k a n , değerli milletvekilleri; yaklaşık döbt buçuk
saattir değerli konuşmacıların Bakanlığım Bütçesi ile
ilgili sundukları eleştirileri d i n l e d i k . Bu eleştiriler
üç ana başlık altınçja toplanabilir. Birincisi; Hükümetin
uyguladığı ekonomik p o l i t i k a .
Sayın B a ş k a n , saygıdeğer milletvekilleri; bir
' arkadaşımızın başka bir konuşmasında da değindiği g i b i ,
'defalarca söyledik ama dinlemedini-z d e d i l e r . .:
4918/«•.
DONEM: 1
- 4918 -
YIL: 5
CUMHURİYET MECLİSİ
GÜNDEMİ
2 2 » n c i Birleşim
18 Aralık 1989 Pazartesi
S a a t : 10.00
GÜNDEM:
I.. BAŞKANLIĞIN- G E N E L KURULA SUNUŞLARI:
II.GZEL G Ü N D E M D E Y E R A L A C A K İŞLER:
(1> Tarım v e Orrilan B a k a n l ı ğ ı Bütçesinin o y l a n m a s ı .
(2) T i c a r e t v e S a n a y i Bakanlığı. Bütçesinin görüşülmesi,
(3) S a ğ l ı k v e S o s y a l Y a r d ı m B a k a n l ı ğ ı Bütçesinin görüşülmesi'
4919/...