beyin nakli

BEYİN NAKLİ NASIL YAPILIR ? www.kemalyesilcimen.com

Bilim iki ayak üzerinde yükselir.

• Birinci ayak; bilime harcanan paradan çok, bilimden kazanılan paradır. Kazanılan trilyonlarca dolar, harcanan paranın ve sosyal refahın kaynağıdır. Bu para yoksa bilimin bir ayağı topaldır.

• Bilimin ikinci ayağı ise üretilen bilgi ve teknolojinin günlük hayata yani yaşam tarzına yansımasıdır.

• Bu iki ayaktan yoksun ülkeler felçli demektir, ilerleyemez, ayakta bile duramaz. Çünkü bilim, bu iki ayak üstünde yükselir ve yararlar sağlar.

• Bu yararlar; Sorunların çözümü, ekonomik gelişme, refah, konfor, yaşam kalitesinde artma, sağlıkta iyileşme ve insan ömrünün uzamasıdır.

Bilimin birinci ayağı için her yıl harcanan para 600 milyar $

• Bu harcamanın amacı, araştırmalarla üretilen bilgi ve teknolojinin trilyonlarca dolarlık ebedi gelire dönüşmesidir.

• Aspirinden uçağa, aşıdan domates tohumuna kadar binlerce teknolojik üründen elde edilen bu servet, bilim üreten ülkelere sürekli hediye edilir.

• Patent ve teknoloji üreten ülkeler, bu hediye ile gelişir süpergüç olur.

• Bilim ve teknoloji üretemeyen ülkeler ise, bilimsel masallarla uyutulan sömürgelere dönüşür.

Bilim dünyamız, ne yazık ki bu iki ayaktan yoksun

• Patent ve teknolojiye dönüşen bilimsel araştırmamız var mı?

• Kilitlenen sorunları çözecek bilgi ve teknolojiyi kim üretiyor ?

• Milli gelirin ne kadarını bilim ve teknolojiden kazanıyoruz ?

• Kendi aşı ve ilacımızı üretebiliyor muyuz ?

Sorunlarımızı çözen araştırmalar yapamıyoruz.

• 5 yıldızlı otel ve tatil köylerinde yapılan bilimsel kongreler, bu iki ayaktan yoksun bilim gücümüzün ağır maluliyetine çözüm bulamıyor.

• Bu yüzden kötü kader yakamızı bırakmıyor.

• Bu yüzden ruhsal, sosyal ve bedensel hastalıklardan telef oluyoruz.

• Bu yüzden her çeşit kriz bizim kaderimiz.

Bilimsel kısırlık

• Bilimsel yayın kalitesi yönünden 1981 – 99 yılları arasında en çok atıf alan araştırmacı sayısı: İsrail için 44, İngiltere için 350, ABD için 3572 iken ülkemiz için maalesef sadece bir kişi.

• Bilimsel araştırmaların teknolojiye aktarılması ve teknolojik gelişmenin ölçüsü olan milyon kişiye düşen patent sayısı ülkemiz için ne yazık ki sıfır. Yeni rakamlar da farklı değil. 27 bin makale basılıyor, patent sayısı 85. Buna Zihn-i sinir projeleri de dahil. İsrail'de 4 bin civarında makale basılıyor, patent sayısı 1.500.

• Gelişmiş ülkelere göre alınan patent ve proje sayısı ile bilimsel araştırmaların teknolojik üretime dönüşme oranı bile hadım edilmiş bilim dünyamızın ne kadar kısır olduğunu gösteriyor.

• Başkalarının nasihat ve projeleriyle çağ atlamaya çalışıyoruz. Doçentlik, profesörlük gibi akademik ünvanların kazanılması bile yabancı dergi editörlerine bağımlı.

Beyinleri kilitleyen bu şifreyi nasıl çözebiliriz?

• Ülkemizin sorunlarını çözen, kötü kaderini değiştiren

• Düşünce, bilgi, araştırma ve projeler üretemiyoruz.

• Gecekondu üniversiteler, diplomalı işsiz yaratmaktan başka bir işe yaramıyor. Gösterişli binalar ve dev kampüsler, dünyanın en iyi üniversiteleri arasına girmeye yetmiyor.

• Servet ödediğimiz şaşalı okullar, insanımızı bilimsel düşünemeyen sorgulamayan bir topluma dönüştürüyor.

• Eğitim ve öğretimin önündeki en büyük engel, insanları çaresiz robotlara dönüştüren işte bu çoktan seçmeli, ezberci dayatma.

Teknoloji üretemeyen, yaşamsal sorunlarımızı çözemeyen bilimsel anlayışımız ne işe yarıyor?

• Başkalarının ekmeğine yağ süren araştırmaların bize ne faydası var? • Sadece makale yayınlamakla, atıf almakla sorunlarımız çözülmüyor. • Nerede kendi sorunlarımızı çözen araştırmalar? • Nerede kendimizin ürettiği teknolojiler? • Nerede projeler? Nerede patentler? • ABD’ de her yıl 600.000 patent başvurusunun 100.000 ‘i patent alırken,

bizler komik bir şekilde parmaklarımızı sayıyoruz. • Medya ise yabancı ülkelerdeki Türklerin başarıları ile toplumu uyutuyor.

Bilim ve teknoloji üretemiyoruz. Peki, aşırdığımız bilgiden yararlanabiliyor muyuz?

• Çevreden trafiğe, ekonomiden sağlığa kötü kaderimiz değişiyor mu?

• Son 40 yılda akciğer kanserli hasta sayısı 43 kat artmış.

• Nereden nereye!

• Eğer bilimden ve aşırdığımız bilgiden nasibimizi alsaydık, bu % 4300’lük artış yerine tersine azalma olurdu.

• Bu kafayla gidersek kanserli hasta, 2020 yılında 10 milyonu aşacak ve kanserden ölümler kalpten ölümleri sollayacak.

Kalp hastalıkları ve kalpten ölümlerde şimdiden dünya ve olimpiyat şampiyonuyuz !

• Madalyaları kim veriyor, kim alıyor ? Bilmiyoruz.

Bilinen şu ki bu felaket önemsenmiyor veya gizleniyor.

• Koroner kalp hastası sayısı 3 milyon.

• Koroner kalp hastalığından ölüm oranı, Kore ve Çin’de 50 iken Türkiye’de 650 ! Bizde 13 misli fazla.

• Önümüzdeki 10 yıl içinde önlem alınmazsa koroner kalp hastalığından 3 milyon kişi ölecek !

Dünya ve olimpiyat şampiyonu olmuşuz haberimiz yok.

• Geçtiğimiz günlerde yeni bir olimpiyat rekoru daha kırdığımız açıklandı. ‘Vasküler Risk’ araştırmasına göre, Türkiye’de yüksek risk taşıyan kalp damar hastalarında tedavi, önleme ve koruma yetersiz durumda :

• Son 5 yılda stent ve baypas için hastaneye yatış oranı 2 kat, Kalp krizi ve inmeye bağlı ölümler 2.5 kat artmış bulunuyor.

• Ülkemizdeki kalp yetmezliğini araştıran ‘Happy’ isimli araştırmanın sonuçları unhappy. sadece sektörden para kazananları mutlu ediyor.

• Kalp yetmezliği oranımız; dünya ortalamasının 3 katı. Önlemek ve korumak çok daha kolay, ucuz ve mantıklı olmasına rağmen milyarlarca doları da organ nakilleri için harcayacağız.

• Kamu ilaç harcaması 2003’de 5 milyar Ş iken 2006’da on milyar dolara çıktı.

• Son 4 yılda ruhsal depresyon ilaçları tüketimi % 85 oranında arttı.

• 2011 son 9 ayında ilaç sarfiyatı rekor kırdı : 19.5 milyar euro

http://www.medimagazin.com.tr/ilac-sanayi/genel/tr-ilk-9-ayda-ilaca-195-milyar-euro-harcandi-8-60-37665.html

• Performans nedeniyle ameliyat sayısı 2002’ye göre 2005’de yüzde 270 arttı.

• Hastane, doktor, ilaç artışına rağmen, hasta sayısı azalacağına arttı.

• 2007’de hasta sayısı 500 milyona ulaştı. yani yılda 7 kere doktora gitmişiz.

• Sağlık harcaması 1992’de 6 milyar Ş iken, 2006’da 30 milyar dolara yükseldi.

• SGK 2011 açıklaması dudak uçuklatıyor: Sağlık harcaması son 9 yılda % 800 arttı.

• Hasta sayısı artmış, ilaç satışı rekor kırmış herkes övünüyor.

• Sanki hasta olmak imtiyaz, tedavi olmak bir lütuf !

• Ne biçim bir moda, nasıl bir anlayış?

• Hasta ve hastalık artışıyla övünen başka toplum var mı?

• Sağlığımızın iyi olduğunu ve iyiye gittiğini söyleyebilir miyiz?

• Altından çanağın olsa hergün içine kan kustuktan sonra neye yarar ?

Dünya ve olimpiyat şampiyonuyuz

• Hipertansiyon, koroner arter hastalığı, kalp yetmezliği, diyabet ve şişmanlık adeta salgına dönüşmüş. Obesite oranı:%53 oldu.

• 17 milyon kişi hipertansiyon, çoğunun haberi bile yok.

• Şeker hastası sayısı hızla artıyor, şimdiden 10 milyon.

• Şişmanlıktan kansere kadar bir dizi sağlık sorununa getirilen çözümler, yaşam tarzını değiştirmek yerine, yaratılan sektörü daha da büyütmek esasına dayalı.

• Daha şimdiden, 5-6 ilacın ayrı ayrı veya tek tablet halinde alınacağı ilginç bir döneme giriyoruz.


• Türk Nefroloji Derneğinin yaptığı CREDİT isimli araştırma ise, sekiz milyon kişinin böbrek hastası olduğunu gösterdi.

• Yani her yetişkin 6 kişiden birisinde kronik böbrek hastalığı bulunuyor.

• Türkiye'de ruh ve akıl sağlığı da alarm veriyor.

• İnanmayan medyaya göz atsın, trafiğe çıksın yeter.

• Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü Akıl Sağlığı raporunda, 21 OECD ülkesi arasında şampiyon olduk.

• Çevre kirliliğinin eseri akciğer hastalığı;

• Astım ve KOAH 5 milyon insanı etkiliyor.

• Yani 40 yaş üstü her 5 kişiden biri akciğer hastası.

• Hepatit B - C taşıyıcı sayısı 5 milyona ulaşmış.

• Her yıl 200 bine yakın kişiye kanser teşhisi konuluyor. Böyle devam ederse 2030’da yarım milyona ulaşacak.

• http://www.medimagazin.com.tr/ana-sayfa/guncel/tr-turkiyenin-kanser-gercegi-1-11-37770.html


• Giderek sağlıksız bir toplum oluyoruz. Türk toplumu milli bir felakete doğru hızla ilerliyor…

• Bu sonuçlara yol açan bataklığı kurutmak yerine, son 10 yılda 2 kat artan ve önümüzdeki 10 yılda 2 kat artacağı öngörülen kalp hastalarıyla uğraşan sağlık sistemi yorgun.

• Bu sinsi sağlık savaşında kayıplarımız, günümüzün işgallerinden, tsunamiden ve beklenen depremde tahmin edilen kayıplardan fazla.

• Sivrisinek bulutlarıyla uğraşmaktan bataklığı göremiyoruz. Bu felaket değilse nedir?

Dünya Ekonomik Forumu'nun Harvard Halk Sağlığı Fakültesi araştırması;

5 kronik hastalık olan kanser, şeker, ruhsal bozukluklar, kalp ve solunum rahatsızlıklarının gelecek 20 yıl içinde küresel ekonomiye getireceği yükün 47 trilyon ABD dolarını bulması bekleniyor.

Dünya Sağlık Örgütü ise kişi başına yıllık 1,2 dolar (2 TL) harcanarak bu hastalıkların önemli oranda önlenebileceğini açıkladı.

Örgüt, özellikle fakir ülkelerin küçük miktarlarda yapacağı sağlık harcamaları sayesinde, sağlık sistemlerinin iflas etmesinin de önüne geçilebileceğini bildirdi.

http://www.medimagazin.com.tr/ana-sayfa/dis-haberler/tr-hastalklarn-maliyeti-47-trilyon-dolar-bulacak-1-76-37482.html

En zengin ülkeler bile hastalıkların önlenmesi konusunda ciddi araştırmalar yaparken biz ne yapıyoruz?

Zavallı halkı hastalıklara karşı kim koruyacak?

Artan hasta sayısına yetişmek için ya doktor ithal etmek için çırpınıyor, ya da kıt kaynaklarımızı birilerini zengin edecek şekilde çarçur ediyoruz. Yolsuzluğun yeni tanımının kamu kaynaklarını çarçur etmek olduğunu hatırlatalım.

Fiyatı 400 bin Euro'yu bulan yapay kalp destek cihazının ücretini artık devlet karşılayacakmış. Eski parayla bin hasta için 1 katrilyon eder.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1180238&title=400-bin-euroluk-yapay-kalbin-bedelini-artik-devlet-odeyecek

Bu servetle hastalıkları önlemek yerine, ithal mallara para saçmaya devam ediyoruz. Yazık değil mi milletin parasına, sağlığına.

Aydınlar bu konuyu tartışmaz da, neden doktor ithali için çırpınır?

Sağlıkçı Sayısı

Hekim 554

Hemşire 4

Sağlık memuru 560

Ebe 136

Eczacı 69

1923 Yılında Sağlık Personeli Durumu

• 1923 yılı hekim sayısı : 554

• 1960 yılı hekim sayısı : 9826

• 2011 yılı hekim sayısı : 130.000

• Hastalık üreten akvaryumu kirlenmesini önlemek, temizlemek yerine, 100.000 doktor ithal edilecek !

• Yeter ki hasta olun, zincir hastaneler hazır

İ İnaktiviteninnaktivitenin DüzeltilmesiDüzeltilmesi Egzersizin artt r lmas için gerekli önerilerde bulunmal ve hastalar bu konuda teşvik etmeliyiz...!

Yaşam tarzımız sadece bizi hasta etmiyor Yaşam tarzımız sadece bizi hasta etmiyor

Bizimle yaşayan kedi köpekler de aynı kaderi paylaşıyor. Bizimle yaşayan kedi köpekler de aynı kaderi paylaşıyor. Şişmanlayan kedi ve köpekler için koşu bantları hazır.Şişmanlayan kedi ve köpekler için koşu bantları hazır.

Giderek sağlıksız bir toplum oluyoruz.

• Artan sağlık harcamasına rağmen, toplum sağlıklı değil.

• Çözüm diye dayatılan her şey, trilyon dolarlık küresel sektörü şişirmekten başka işe yaramıyor.

• Küresel sağlık anlayışı moral ve akıl vermeye devam ediyor :

• Hasta olmaktan korkma, geç kalmaktan kork ve akıllı ol !

• Akıllı hasta nasıl olunur ?

• Sağlıklı kalmak kimsenin aklına gelmiyor.

Keşfettiğimiz ve ürettiğimiz ile değil, tükettiğimizle övünüyoruz

• Asıl tükettiğimiz sağlık ve hayatımız.

• İlaç tüketimi % 300 artarken hasta sayısı azalacağına % 500 artmış.

• En modern tansiyon ilaçlarını kullanmamıza rağmen tedavide başarı oranımız maalesef % 20. Büyük çoğunluk olan % 80 hasta çaresiz.

• Kolesterol ve diyabet tedavisinde de durum aynı.

• Bu sonuçlar ne anlama geliyor?

Bunca bilimsel ve teknolojik ilerlemeye rağmen hasta sayısı azalacağına artıyor.

• Ne bilimsel ve teknolojik ilerlemeler, ne mahalle aralarına kadar yayılan dev hastaneler ve ne de giydiğimiz kırmızılar kötü kaderi değiştiremiyor.

• Neden acaba? Nerede hata yapıyoruz?

• Eksik olan nedir?

Toplum, hoş ve boş şeylerle uyutuluyor

• Televole anlayışı ile toplumsal hafızamız siliniyor.

• Küresel sağlık mehdileri ise sihirli gıdalarla ve teknolojik rüyalarla toplumu uyutuyor.

• Gündem fındık fıstıkla işgal ediliyor. Fındığı tek tek mi yiyelim

yoksa avuç avuç mu yiyelim bunları tartışıyoruz.

• Geçen yıl brokoli ve keten tohumu moda idi. Bu yıl da avakado ve çikolata moda.

Asıl Da Vinci’nin şifresi bu !

• ‘Şunu yiyin, bunu yapmayın’ türünde öneriler, Sağlık ve hayatımızın kilitlendiği kara kutunun şifrelerini ne yazık ki çözemiyor.

• Bu şifreyi nasıl çözebiliriz?

• Bu şifreyi çözmeden yaşam tarzını değiştirmek, koruyucu önlemleri almak mümkün değildir.

Başarısızlığın nedenleri ve çarelerinden habersiz, önce hasta oluyor sonra tedavi oluyoruz.

• Bu yaşam tarzı yüzünden, sağlık ve hayatımız tükeniyor.

• Bilim dünyamız ve aydınlarımız kötü kader için ne diyor?

• Boyun eğdiğimiz bu kaderi sorgulayacak kimse yok mu?

Bilimin ve bilginin sadece lafını ediyoruz.

• Gerçek hayata yansıyan bilim değil hastalık ve cehalet.

• Hasta sayısı artmış, muayene sayısı rekor kırmış herkes bununla övünüyor.

• Sanki hasta olmak imtiyaz, tedavi olmak bir lütuf.

• Ne biçim bir moda, nasıl bir anlayış?

SB ve Başkent üniversitesinin yaptığı araştırmaya göre,

• Sağlığa dikkat edilse ölümlerin % 86'sı önlenebilir.

• Yani ölenlerin çoğu boşuna ölüyor.

• Asıl soykırım bu, asıl tartışılacak konu bu !

• Çünkü bu felaket her yıl tekrarlanıyor.

• Tarihimiz de böyle bir felaketle karşılaşmadık.

Kirli akvaryumun neden temizlenmediği ve kirlenmesinin neden önlenmediği sorusu ise cevapsız.

• Sağlığa harcanan bunca parayla yaptığımız, kirlenen hasta balıkları güya tedavi edip yine aynı kirli akvaryuma atmak.

• Akvaryumu temizlemek ve kirlenmesini önlemek ise idrak sınırlarımız ötesinde. Halbuki kültürümüz ve inancımızın temeli bu.

• Kirli akvaryumda insanlar, ısıtılan suda yaşayan kurbağa gibi…

• Yaklaşan tehlikeden habersiz, sunulan hayatı zevkle yaşıyorlar.

KRİZ-ÖLÜM

Bilim; Sebep - Netice ilişkisini araştırır

Neden?

• Neticeyi yani kötü kaderi değiştirmek için, buna yol açan sebepleri değiştirmek gerekir.

• Sebepleri değiştirmek için de öncelikle bu sebeplerin ne olduğunu bilmek gerekir.

• Bu yüzden bilim; sebep – netice ilişkisini araştırır.

• Uyutulan toplumlar için sebepler önemli değildir.

• Önemli olan neticedir. • Klasik söylem ise şudur :

Hatice’ye değil neticeye bak !

Önemli olan

hangisi ?

Hatice

Televole

Netice

Hatice TelevoleYaşam tarzı

Netice

Yanlış olan nedir ?

• Kullandığımız zihinsel kalıplar mı ?

• Yoksa baktığımız yer mi ?

• Günümüz de herkes neticeyle uğraşıyor.

Yaşam tarzına göre plan yapan yok !

• Çünkü neticeyle uğraşmak karlı bir iş, altın yumurtlayan trilyon dolarlık dev bir sektör.

• Hastalık üreten yaşam tarzının sebeplerini ortadan kaldırmak ise, altın yumurtlayan tavuğu kesmek.

Küresel sağlık anlayışıKüresel sağlık anlayışı

ABD sağlık sektörü : 2.4 trilyon $

Herkes sonuçlarla uğraşıyor ?Herkes sonuçlarla uğraşıyor ?

Sonuçlarla uğraşmak karlı bir iş, Sonuçlarla uğraşmak karlı bir iş, Altın yumurtlayan dev bir sektör. Altın yumurtlayan dev bir sektör.

Sebepleri yok etmek ise, Sebepleri yok etmek ise,

Altın yumurtlayan tavuğu kesmek. Altın yumurtlayan tavuğu kesmek.

• Şişmanlık neticedir

• Hipertansiyon neticedir

• Şeker hastalığı neticedir

• Kalp krizi neticedir

• Her çeşit bedensel, ruhsal, sosyal hastalık neticedir

Esas sorun bu !

• Her çeşit bedensel, ruhsal ve sosyal hastalığa yol açan risk faktörleri ve yaşam tarzı, içinde yaşadığımız kirli akvaryumun eseri.

• Kirli akvaryum neden kirleniyor, nasıl temizlenir?

• Asıl Da Vinci’nin şifresi bu !

• Yaşadığımız sorunları, bu sorunları yaratan düşünce düzeyinde kalarak çözemeyiz.

Yaşam tarzının arka planı :Performans kardeşliği

Huang Dee : Nai Ching (2600 B.C. 1st Chinese Medical text)Huang Dee : Nai Ching (2600 B.C. 1st Chinese Medical text)

Da Vinci’nin Şifresi

Da Vinci’nin Şifresi

Huang Dee : Nai Ching (Huang Dee : Nai Ching (2600 B.C. 1st Chinese Medical text2600 B.C. 1st Chinese Medical text))

Huang Dee bugünü 4600 yıl önce görmüş. Huang Dee bugünü 4600 yıl önce görmüş. Çince bilmeyenler için tercüme edelim:

Süper doktorlar hastalıkları önler,

Vasat doktorlar erken teşhis ve tedavi eder,

Rantçı doktorlar ise hastalıklar ilerledikten sonra parapuan peşinde koşar.

Yaşam tarzımız hastalık üretiyor

• Derelere akıtılan zehirler, kimyasal atıklar, • İçme suyuna karışan kanalizasyon suları, • Oksijenimizi tüketen kirli sanayi, • Filtresiz bacalardan üstümüze çöken dumanlar, • Ekzos ve partiküller… • Devasa gemilerle ülkemize sokulan radyasyonlu hurdalar, • GDO’lu, hormonlu, katkı maddeli, tarım ilaçlı gıdalar, • Her çeşit kanser, hastalık ve ölümlere yol açıyor.• Kirlenmiş akvaryumda önce hastalanan, sonra da

tedavi için çırpınan zavallı bir toplumun içler acısı hali

Türkiye'de kanserden ölüm oranı % 13

• Marmara’da ise çok yüksek.

• Kocaeli % 19, Gebze % 22, Gölcük %21, Körfez % 18.

• Dilovası'nda 10 yıl kalmak ölümleri dört kat artırıyor.

• Toprak, hava ve su kirliliği tüm Marmara’yı zehirliyor.

• Marmara bölgesi risk altında, kontrol ve denetim yetersiz.

• Akciğer, kalp, damar, mide ve kan hastalıkları yaygın.

• Ergene nehri ölüm saçıyor !

Çevre kirliliği, hastalık ve ölümler bize, altınlar yabancılara

• Küresel şirketler kendi çıkarları için yer-altımızı oyarken madencilik gelişiyor diye toplumu aldatıyor.

• Çevreyi, ormanı, doğayı, toplumu talan eden kirliliğe karşı, kendi çıkarlarımızı gözeten, akla ve bilime uygun projeleri ne zaman üreteceğiz?

• Küresel beyinlerin ayakları olmanın faydası kime?

• Çin’de çevre kirlenmesine bağlı ölümler, 1. sıraya çıktı bilen var mı?

Düşünce ve idrak alanında da sorun yaşıyoruz.

• Bilimsel düşünce yerine inşa edilen biat ve itaat anlayışı

yüzünden söylenen her şeye inanıyoruz.

• Domuz gribinde bile ne yapacağımızı şaşırdık.

• Doktorların ve aydınların yarısı, aşı konusunda kararsız.

• Zihinsel işgal beyinleri işlemez hale getiriyor.

• En büyük felaket bu !

Alkol tüketiminde dünyanın parlayan yıldızı olacakmışız.

• Peki oluyor muyuz ?

• Medyanın üstün gayretleri ve tam sayfa içki reklamlarıyla çocuklar bile alkole özendirilirken, içki tüketimi 2008 yılında % 20 arttı.

• Şarap tüketiminde ise % 66 artışla tarihi bir rekor kırdık.

• İçki tüketimi bu kadar hızla artan başka ülke var mı?

Alkolizme sürüklenen bu toplumu kim koruyacak?

• Avrupa Birliği alkole karşı tarihinin en büyük savaşını açarken, alkole vergi indirimi yaparak içki tüketimini artırmak ve yabancı şirketleri korumak bize düşüyor.

• Alkolün yol açtığı hastalıklar ve sosyal felaketleri, olmadan önlemek aklın ve bilimin gereği değil mi?

• Toplumu alkole alıştırdıktan sonra alkol bağımlılığını tedavi merkezleri açmanın mantığı ne?

Sosyal Güvenlik Kurumu bu konuda ne düşünüyor ? Sağlık harcaması son 9 yılda % 800 arttı.

• Sigara, alkol ve yol açtığı sorunlara harcanan para, sağlığa harcanan parayla yarışıyor. Kıt kaynaklarımızı kendimizi hasta etmek ve güya tedavi etmek için harcıyoruz.

• Bizi hasta edenler, vergi indirimi dahil her türlü yöntemi zorlarken, bilim dünyamız kuyruğu peşinde koşan kedi gibi sonuçlarla boğuşmaktan yorgun.

• Daha sigara olayını bile çözemedik. Hastane acil kapılarında ve restoranlarda insanlar fosur fosur sigara içerken biz neyi tartışıyoruz?

• Sebepleri yok etmek, bataklığı kurutmak ise kimsenin işine gelmiyor.

‘Ulusal Aşı Merkezi’ neden yok ?

• Cumhuriyetin 10. yılı olan 1933’te 13 çeşit aşı ihraç ederken, 2. dünya savaşında Amerika’ya bile aşı satarken, bugün acınacak durumdayız.

• Bizden fakir ülkeler aşı üretirken, soykırım yasaları çıkaran ülkelere aşı için milyarlarca dolar ödemeyi marifet zannediyoruz.

• Biyolojik savaş riski altında olan ülkemizde, salgın hastalıkların önlenmesi ve toplumun can güvenliği için acilen zorunlu olan ‘Ulusal Aşı Merkezi’ kurmak kimsenin aklına gelmiyor.

Sorun Milli güvenlik sorunu, Çözüm bilim ve akıl oyunu.

• Milyonları yok edecek salgında, soykırım yasaları çıkaran ülkelere yalvarmak istemiyorsak, ‘Ulusal Aşı Merkezi’ kurmalıyız.

• İthal aşılara milyarlarca dolar ödemek ve biyogenetik oyunlara açık olmak yerine, istihdam ve gelişme sağlayan ‘Ulusal Aşı Merkezi’ kurmalıyız.

• Aynı durum nükleer enerji ve madencilik için de geçerlidir.

• Satın aldığımızla değil, keşif ve üretimle ne zaman övüneceğiz?

• Çözüm için beyin nakli şart kanısı yanlış mı?

Türk aşısı geliyor… Nasıl mı?

• Yabancı bir firma ülkemizde aşı üretecek• Aşının üstüne Türk aşısı yazacak• Bizde böylece ‘işte Türk aşısı’ diyeceğiz. • Zavallı bir toplumun içler acısı hali bu !

• Marmara gibi insandan yoğun bir bölgeye Avrupa’nın en kirli sanayisi kaydırılır ve çevre felaketi yaşanırken ayakta uyuyor ve çaresiz kalıyoruz.

• Mazot bile olmayacak yanmış yağlar, yemeklerde kullanılır veya denizlerimize dökülürken bakıyoruz.

• Genetik yapısı bozuk gıdalar kol gezerken seyrediyoruz. Toplumu korumakla yükümlü olanlar yıllardır bunların olduğunu

söyleyerek toplumla dalga geçiyor.

• GDO'lu gıdalardan hem şikayet eden hem de afiyetle yiyen başka ülke var mı? Nerede ahkam kesen aydınlarımız, bilim adamlarımız?

Türkiye’de sigaraya harcanan 9 milyar $’a karşılık, yol açtığı zararlara 14 milyar $ harcanıyor.

Bilimsel mandacılık; Ekonomiden sağlığa… sorunların çözümünü dışarıdan beklemektir.

• Marmara denizi fay hatlarını incelemek üzere sismik araştırma yapacak 40 milyon dolarlık bir gemi için, dünyanın 16. ekonomik gücü olan ülkemizin yabancılara avuç açması, birbiriyle didişen bilim dünyamızın iflas ettiğinin belgesi değil mi?

• Soykırım yasası çıkaranlar mı bizi depremden koruyacak?

• Soykırım yasası çıkaranlar mı bizi salgın hastalıklardan koruyacak?

• Yaşamsal sorunlarımız çözüm beklerken, başkalarının güdümündeki araştırmalarla oyalanmamız, bağımlılığın asıl nedeni.

• Başka ülkelerde, başkaları adına kazanılan başarılar ne sorunlarımızı çözüyor, ne de kötü kaderimizi değiştiriyor.

• Bilincimize kazınan ‘onlar olmadan yapamayız’ anlayışı, bilimsel işgal ve sömürüyü gizlerken bilimsel mandacılığı teşvik ediyor.

• Aşağılık kompleksi beynimizi esir alıyor.

Zihinsel ve bilimsel işgal işte budur!

Bilimsel mandacılık

Zihinsel ve bilimsel işgal

Bilgi kirlenmesi önemli sorun

• Bilgi çağında sonsuz bilgi ile karşı karşıyayız.

• Bilgi denizi; yanlış ve zararlı bilgiyi de içeriyor.

• Doğru ve güvenilir bilgiye nasıl ulaşabiliriz?

• Bu bilgiyi nasıl değerlendirebiliriz?

• Hayatımıza nasıl yansıtabiliriz?


Palavra yayınlar

Kirli bilgiler

Bilgi kirlenmesi

Modern esaret, gönüllü kölelik böyle oluşuyor

• Herşey, önceden hafıza kartımıza işleniyor,

• Biz de sözüm ona özgür seçimler yapıyoruz.

• Böyle bir dünyada, biz kimin hayatını yaşıyoruz?

• Kaybolan bize ait yaşam nerede?

• Sorun özgürlük sorunu, çözüm bilim ve akıl oyunu

Bunun neresi Bunun neresi özgürlük ?özgürlük ?

Zihinsel esaret virüsü bu yolla yayılıyor

Sorunlarımızı çözmeye yönelik bilimsel araştırmalar ve kongreler yapmayı ne zaman akıl edeceğiz?

• Çözüm için dışarıdan bilim adamları mı ithal edeceğiz?

• Böyle mi çağ atlanıyor?

• Bilimsel çözümleri ortaya koymak kimin işi?

• Nerede bizim bilim ordumuz?

• Sorun çözemeyen bilimsel sefaletle ne zaman yüzleşeceğiz?


• Yaşam tarzını neden değiştiremiyoruz ?

• Bilim adamları mı anlatamıyor, yoksa biz mi anlamıyoruz?

• Onların söylediği şeyleri yapmak neden bu kadar zor ?

• Sağlıksız bir dünyada, kirlenmiş akvaryumda

• Sağlıklı yaşama şansına ne zaman ve nasıl sahip olacağız?

Şimdiye kadar hep konuştuk, önerilerde bulunduk.

Bu fikirler, bilimsel çözümlere ve yol haritasına dönüşmedi.

• Her çeşit hastalığı, ya bilimin sükuneti içinde ele alıp bilimsel çözümler bulacağız,

• ya da sorunları kördüğüm haline getiren akıl dışı çözümler peşinde koşacağız.

• Hangisini seçelim?

Beyin nakli nasıl yapılır ?

• Bedensel, ruhsal, sosyal her çeşit hastalığa bilimsel çözümler üreten,

• İçinde yaşadığımız akvaryumu kirleten kaynakları yokeden,

• Akvaryumu temizleyen akıllı filtreleri yerleştiren,

• Sağlıklı hayata geçiş için yol haritası çizen,

• Beyin nakli nasıl yapılır?

Beyin nakli nedir ?

• Üniversiteler, bilim ve düşünce kuruluşlarının, ulusal sorunları çözecek bilim, teknoloji ve yöntemleri keşfeden, planlayan, yöneten bir akıla ve beyine dönüşmesidir.

• Bu operasyonu yapacak bir akademi neden yok ?

• Bilimsel mandacılığı dayatan küresel mehdilere beynimizi niçin teslim ediyoruz ?

Beyin nakli neden gerekli ?

• Beyin hücreleri ne kadar yetenekli olursa olsun beyin değildir.

• Beyin; sorunları idrak eden, araştıran, çözen ve yöneten akıldır.

• Öncelikle yapılması gereken iş, nitelikli beyin hücrelerinden bu anlamda bir beyin oluşturmaktır.

• İkinci aşamada yapılacak operasyon ise bu özelliklere sahip beyin

naklidir.

• Üniversiteler, düşünce ve strateji merkezleri hangi sorunları çözen ulusal bilgi üretiyor, bunları kim nasıl uyguluyor? Sonuç ne? Bu yeterli mi? Kötü kaderimiz değişiyor mu? Eksik olan nedir?

Beynin iki temel özelliğini örnek almalıyız:

• Birincisi; Gelen verileri sürekli işleyerek bunları vücudun ihtiyacı olan bilgiye dönüştüren ve depolayan özelliği.

• İkincisi ise; Bu bilgiyi kullanarak sürekli iletişimde bulunduğu dünyayı ve bedeni akıllıca yönetme özelliği.

• Kötü kaderimizi değiştirecek olan bu beyin naklini yapmadan, iki ayaktan yoksun bilim dünyamızı diriltmek mümkün değil.

Beyin nakli nasıl yapılır ?

• Üniversiteler, Ulusal medya, Ticaret odaları, Türkiye yararına çalışan Vakıflar, STK, Kanaat önderleri

• Çözüm Akademisinde bir araya gelmeli ve ülkemizin sağlıklı yaşam yolunu açmalıdır.

• Binlerce bilim adamı ve aydınımız, biraz da hastalık üreten bataklığı kurutmak için kafa yormalıdır.

• Hasta toplum ve devlet yapısı çökerken bilim ve aydın gücümüzün ne işe yaradığı sorgulanmalıdır.

Türkiye’nin beyni : Bilim ve Teknoloji Merkezi

• Silikon vadisi benzeri şehirler kurmak yerine, enerjiden bilişime ithal edilen teknoloji için kıt kaynaklarımızı harcıyoruz. Nadide bilim adamlarımızın can güvenliğini bile sağlamaktan aciz durumdayız.

• YÖK, acilen Bilim ve Teknoloji Merkezi’ beynine dönüştürülmeli, tüm eğitim ve öğrenim kurumları bu merkezin hedeflerine uygun olarak düzenlenmeli ve çalışmalıdır.

• Milli sanayi ile bilim dünyamızı buluşturan bu merkezin kurulması, her türlü dış baskıdan korunması ve bağımsız olarak çalışması elbette devlet eliyle olacaktır.

• Bağımlı ülkelerin bunu başarması zordur. Temel sorun budur.

• Özgür ve bilimsel düşünmeyi yok eden, toplumu robota dönüştüren ezberci ve teste dayalı sistem yerine, bilimsel anlayışa dayalı eğitime geçilmelidir.

• İlaçtan aşıya, enerjiden milli güvenlik ve uzay teknolojisine… temel sorun ve ihtiyaçlarımıza yönelik Bilim ve Teknoloji seferberliği hemen başlatılmalıdır.

• Bu amaca yönelik bilim adamlarımızın dış merkezlerde çalışması, bilgi ve deneyim transferi için şarttır. Bunun dışındaki geziler turistik seyahat anlamı taşır.

Yönetemeyen beyin yönetilir.

• Mesaj çok açık ve kesin:

• Yaşamsal sorunlar karşısında dağıtılan ve işlevsiz bırakılan akıl ve bilim gücümüzü, sağlam bir kafatası içinde toplayarak ulusal bir beyin olmalı yani aklımızı başımıza almalıyız.

• Bu beyin naklini başarmadan geleceğimizi tayin edemeyiz.

• Cumhuriyet; fikir, ilim, teknik ve beden bakımından kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister.

Geleceğimize kendimiz sahip olmalıyız

ATATÜRK 27 Ocak 1923 İzmir

Nasıl özgür oluruz ?

beyin nakli

Health & Medicine