137'inci sayı

16
2 6 NTV’nin patronu, Erdo¤an’›n Ferit kardefli, AKP ile çat›flmamak için mecra de¤ifltiriyor AKP ne yaparsa yaps›n HES’lere karfl› direnifli etkisiz k›lam›yor. Halk deresine sahip ç›k›yor ABD-SSCB denge noktas›nda, Türkiye-Yunanistan iflgal tafle- ronlu¤unda bir ada ‘Ne istiyoruz? Su! Ne zaman? Hemen flimdi! Ne tüfek ne si- lah halk›m›z caymayacak’ Savaflta Gülen devri Silvan çat›flmas›n›n ard›ndan Gülen Cemaati’nin gazetelerinde savafl naralar› yükseliyor. ‹ç güvenli¤i tamamen- polise devretme plan- lar› ‘F’ tipi kontrgerilla konsepti ile iç içe geçiyor S. 4 Metalde sald›r› var Metal ifl kolunda emekçiler tazminat- s›z iflten at›lma tehdi- dine karfl› mücadele ediyor. Emekçiler polis fliddetine ve patron bask›s›na gö¤üs geriyor S. 8 S›ra kimde? As›ls›z suçlamalarla aylard›r hapiste tutu- lan sosyalistler serbest b›rak›ls›n! S›ra Kimde Platformu 11 A¤ustos’ta saat 10.00’da Befliktafl’ta bulufluyor… Ferda Koç/ Sayfa 4 Sömürge Tipi Faflizmin... Ali Ergin Demirhan / Sayfa 5 Erdo¤an zeka küpü mü... Mahmut Hamsici / Sayfa 7 ‘fiehidimiz fakirdendir’ Tufan Sertlek / Sayfa 9 Silahlar›n gölgesinde ‘Ferit kardefl’e ne oldu? Keramet mücadelede K›br›s’›n k›sa tarihi Bir su filmi: Ya¤muru bile SAYFA SAYFA SAYFA SAYFA Y›l 6 Say› 137 29 Temmuz 2011 • 1 TL 13 15 Sokak muhalefetine dayanamayan AKP’ye yine rahat yok O dere o denize ulaşacak Kolektifler: ‘Sokağı özgür bırak’ Sokakta kendisine muhalefet edilmesine dayanamayan Tayyip Erdo¤an’a inat gençlik, soka¤› özgür b›rak- maya ça¤›r›yor. Tutuklu ö¤renciler için kampan- ya start ald› S. 14 Yeni toplumsal muhalefetin özneleri soka¤›n hakk›n› verenler olacak YOL YAZISI S. 3 Halk›n Sesi, bu y›l Metin Lokum- cu an›s›na örgütlenen 8’inci Ke- malpafla Halk Festivali için özel bir ek ç›kartt›. Gazetenizle birlik- te eki de almay› unutmay›n Kıdem tazminatında kapışma yakın AKP, hükümet pro- gram›nda k›dem tazmi- nat›n› kald›rmaya haz›rland›¤›n› ilan etti. Düzenleme 2012’ye kadar gündemde yok diyen AKP manipülas- yona bafllad› S. 12 AKP eme¤e büyük darbeler vurmaya haz›rlan›rken Mas- Daf’ta, Taksim’de, Samsun’da süren eylemler AKP’ye karfl› direniflin adresini gösteriyor HES’lere karfl› mücadele AKP’nin terörüne ve türlü cambazl›klar›na ra¤men büyük bir kararl›l›kla sürerek kazan›mlar elde ediyor Yumurtal› eylemleriyle simge- leflen gençlik tutuklu arkadafl- lar› için yürüttükleri mücade- leyi tüm ezilenlerin özgürlük mücadelesi olarak örgütlüyor Yorganı uzatalım diyen yok Kriz tart›flmas› yeniden hararetlendi. Hükümetin çözümü ise yoksulluk s›n›r›n›n alt›ndaki vatan- dafla harcamalar›n›z› k›s›n diye seslenmek oldu. Halka aya¤›n› yorgan›na göre uzat diyenler, nedense yorgan› uzat- maya yanaflm›yor S. 9 Antalya zamma karfl› Belediyenin ulafl›m hizmetini özellefltirerek halk› sermayenin insaf›na tert etti¤i Antalya’da zamlar halk› çileden ç›kard›. Antalya muhalefeti Ulafl›m Hakk› ‹çin Mücadele Birli¤i çat›s› alt›nda bulufltu S. 7

Upload: halkinsesi-gazetesi

Post on 21-Mar-2016

263 views

Category:

Documents


17 download

DESCRIPTION

29 Temmuz - 11 Ağustos 2011 periyodlu 137'inci sayı

TRANSCRIPT

Page 1: 137'inci sayı

2 6NTV’nin patronu, Erdo¤an’›nFerit kardefli, AKP ile çat›flmamakiçin mecra de¤ifltiriyor

AKP ne yaparsa yaps›n HES’lerekarfl› direnifli etkisiz k›lam›yor.Halk deresine sahip ç›k›yor

ABD-SSCB denge noktas›nda,Türkiye-Yunanistan iflgal tafle-ronlu¤unda bir ada

‘Ne istiyoruz? Su! Ne zaman?Hemen flimdi! Ne tüfek ne si-lah halk›m›z caymayacak’

SavafltaGülen devri� Silvan çat›flmas›n›nard›ndan GülenCemaati’ningazetelerinde savaflnaralar› yükseliyor. ‹çgüvenli¤i tamamen-polise devretme plan-lar› ‘F’ tipi kontrgerillakonsepti ile iç içegeçiyor � S. 4

Metaldesald›r› var� Metal ifl kolundaemekçiler tazminat-s›z iflten at›lma tehdi-dine karfl› mücadeleediyor. Emekçilerpolis fliddetine vepatron bask›s›nagö¤üs geriyor� S. 8

S›rakimde?� As›ls›z suçlamalarlaaylard›r hapiste tutu-lan sosyalistlerserbest b›rak›ls›n!S›ra Kimde Platformu11 A¤ustos’ta saat10.00’da Befliktafl’tabulufluyor…

Ferda Koç/ Sayfa 4

Sömürge Tipi Faflizmin...

Ali Ergin Demirhan / Sayfa 5

Erdo¤an zeka küpü mü...

Mahmut Hamsici / Sayfa 7

‘fiehidimiz fakirdendir’

Tufan Sertlek / Sayfa 9

Silahlar›n gölgesinde

‘Ferit kardefl’e ne oldu? Keramet mücadelede K›br›s’›n k›sa tarihi Bir su filmi: Ya¤muru bileSAYFA SAYFA SAYFA SAYFA

Y›l 6 • Say› 137 29 Temmuz 2011 • 1 TL

13 15

Sokak muhalefetine dayanamayan AKP’ye yine rahat yok

O dere o denize ulaşacak

Kolektifler:‘Sokağıözgür bırak’� Sokakta kendisinemuhalefet edilmesinedayanamayan TayyipErdo¤an’a inat gençlik,soka¤› özgür b›rak-maya ça¤›r›yor. Tutukluö¤renciler için kampan-ya start ald› � S. 14

Yeni toplumsal muhalefetin özneleri soka¤›n hakk›n› verenler olacak YOL YAZISI � S. 3

Halk›n Sesi, bu y›l Metin Lokum-cu an›s›na örgütlenen 8’inci Ke-malpafla Halk Festivali için özelbir ek ç›kartt›. Gazetenizle birlik-te eki de almay› unutmay›n

Kıdemtazminatındakapışma yakın� AKP, hükümet pro-gram›nda k›dem tazmi-nat›n› kald›rmayahaz›rland›¤›n› ilan etti.Düzenleme 2012’yekadar gündemde yokdiyen AKP manipülas-yona bafllad› � S. 12

AKP eme¤e büyük darbelervurmaya haz›rlan›rken Mas-Daf’ta, Taksim’de, Samsun’dasüren eylemler AKP’ye karfl›direniflin adresini gösteriyor

HES’lere karfl› mücadeleAKP’nin terörüne ve türlücambazl›klar›na ra¤menbüyük bir kararl›l›kla sürerekkazan›mlar elde ediyor

Yumurtal› eylemleriyle simge-leflen gençlik tutuklu arkadafl-lar› için yürüttükleri mücade-leyi tüm ezilenlerin özgürlükmücadelesi olarak örgütlüyor� �

Yorganı uzatalım diyen yok� Kriz tart›flmas› yenidenhararetlendi. Hükümetinçözümü ise yoksulluks›n›r›n›n alt›ndaki vatan-dafla harcamalar›n›z› k›s›n

diye seslenmek oldu.Halka aya¤›n› yorgan›nagöre uzat diyenler,nedense yorgan› uzat-maya yanaflm›yor � S. 9

Antalya zamma karfl›� Belediyenin ulafl›m hizmetiniözellefltirerek halk› sermayenininsaf›na tert etti¤i Antalya’dazamlar halk› çileden ç›kard›.Antalya muhalefeti Ulafl›m Hakk›‹çin Mücadele Birli¤i çat›s›alt›nda bulufltu � S. 7

Page 2: 137'inci sayı

MEDYAHalk›n Sesi

229 Temmuz 2011 / 11 A¤ustos 2011

D iyarbakır Silvan’da 13askerin hayatını kay-betmesinin ardından

sokaklar bir kez daha ırkçı gös-terilere sahne oldu. Elazığ,İstanbul gibi birçok kentteBDP binaları bu gösterilerekatılanların saldırısına uğradı.Zeytinburnu'nda 18 Temmuzgünü ırkçı gösteriler birkalkışmaya dönüştü. BDPtarafından ilçelerinde eylemlerdüzenlendiğini ve bu eylemlersırasında araçlarınıntaşlandığını öne süren bir grup,sopa, satır ve sallamalarla üçgün boyunca Kürtlere dönüksaldırılar gerçekleştirdi.Gerilimin hiç eksilmediğiilçede polis olaylarınbaşlamasından 6 gün sonramahallede operasyon yaparak72 kişiyi gözaltına aldı.

Zeytinburnu'nda yaşananolaylarda en büyük sorumluırkçı-gerici söyleminden tavizvermeyerek bu gibi ırkçıkalkışmaların önünü açan AKPve olaylara göz yuman polisti.Fakat olayların onlar kadarbüyük bir sorumlusu damedyaydı.

Silvan çatışması sonrasıyapılan haberlerletırmandırılan ırkçı-şoven dil vehisteri, sokaklara çatışmaolarak yansıdı. Kürt halkınadönük saldırılar tırmanınca busefer “kaygı verici gelişme”başlıkları atılarak riyakârlığıngazete kağıdına basılmış suret-leri ile karşılaştık.

ÖNCE BAfiLIKLAR

14 Temmuz akşamıDolapdere'de yaşanan çatışmave sonrasında çıkan yangında13 asker ve 2 gerillanınhayatını kaybetmesinin hemenertesi günü (15 TemmuzCuma) çıkan gazetelerinbaşlıkları neredeyse tek birelden çıkmış gibiydi.

Hürrriyet: 13 şehitSabah: Yas ve öfkeVatan: Yüreğimiz yanıyor:

13 şehitMilliyet: Acı ve öfke: 13

şehitZaman: Yüreğimiz yandı 13

şehitYeni Şafak: (BDP'lilerin

resmini koyarak) Kanlı ortaklıkAkşam: 13 şehit: Pusuya

düştükStar: Katil sürüsü

Radikal: Meclise bombaBu başlıklarda öne çıkan

'öfke' 16-17 Temmuz günüfarklı kentlerde düzenlenenmitingler ve yürüyüşlerdeküçük çaplı arbedelerle kendinigösterdi önce. İstanbul, Elazığ,Mersin gibi kentlerde sokakgösterileri BDP binalarınasaldırılarla sonlandı. Fakat busaldırılar gazetelerde önemsizhadiselermiş gibi görüldü.Hatta birçoğunda görmezdengelindi.

Saldırılar Zeytinburnu'ndaörgütlü bir sivil-faşist teröredönüştü. 18 Temmuz günüinternetteki sosyal paylaşımsiteleri üzerinden örgütlenensivil-faşistler Zeytinburnusokaklarında Kürtlere ait işyerlerine saldırdı. Mahallede

terör estirdi. Bu olay gazetehaberlerinde ilk gün 'duyarlıvatandaş'ların tepkisi olarakverildi. FakatZeytinburnu'ndan gelen görün-tülerde faşistlerin eli sopalı,palalı halleri ekrana yansımayabaşladıkça ve sosyal medyasitelerinde sokaklarda ırkçıterör estirildiği duyuruldukçaişin rengi değişti. Üç gününsonunda olaylar kontrol altınaalınmayınca iş “tehlikeli gergin-lik” söylemi ile haberleştirilme-ye başlandı.

ÖNCE MAHALLE TEPK‹S‹SONRA ÖRGÜTLÜ L‹NÇ

Gazeteler ilk gün olayı PKKlehine gösteri yapanlara dönükmahalle halkının tepkisi olarakverirken ilerleyen günlerde

üstü örtülemeyecek kadar açıkolan örgütlü faşist saldırıgerçeği 'facebook'taörgütlendiler, tehlikeli eşik,tehlikeli durum' başlıklarıyladuyuruldu.

Gazeteler Zeytinburnu'nda-ki ilk çatışmayı, toplumsal bireyleme dönük her saldırıda ilkezberleri olan 'duyarlı vatandaşbölücülere müdahale etti'klişesini kullanarak duyurdu.Olayın aslı astarı anlaşılmadanZaman, Milliyet, Hürriyetgazeteleri ilk saldırıyı şukalıplarla okurlarına duyurdu.

Zaman: “Zeytinburnu'ndakorsan göstericileri mahallesakinleri kovaladı” (21Temmuz)

Milliyet: “Mahalle sakinlerikendilerini palalarla savundu”

(20 Temmuz, internet sitesi)Hürriyet: İstanbul'da gergin

gece (20 Temmuz)Bu başlıklarla ve haberin

kurgusunu 'bölücülere karşıhassas vatandaş' kalıbıyla yapangazeteler yangına körükle gitti.İlerleyen günlerde polisin degöz yumması ile olaylartırmanarak Zeytinburnu'ndaKürtlere dönük saldırıların art-ması medyayı bu kalkışmada vesaldırıları masumlaştırmadapayı yokmuşçasına tutumalmaya yöneltti. Fakat yine-lenip duran tehlike alarmlarıgazetelerin ırkçılık veayımcılıktan beslenen dilininkusurunu örtmeye elbetteyetmedi.

Zeytinburnu olayları medyaaçısından iki önemli noktayı birkez daha gösterdi. BirincisiAKP'nin yarattığı yeni medyadüzeninde de toplumsal olaylarkarşısında kullanılan kalıplar-dan vazgeçilmeyecek. İkincisiAKP medyası ve diğer medyagrupları arasındaki ayrılık veçıkar çatışmalarına rağmen işKürtlere dönük saldırı velinçlere gelince taraflar ırkçı-gerici çizgide mutabakata vara-biliyorlar. Medya, saldırılarınörgütlü faşistler tarafındanyapıldığı ve tehlikeli seviyeyeulaştığını bizzat kendi haber-leriyle aktarmasına rağmendaha önceki haberleri içinhiçbir özeleştiri vermedi. Butavır gazetelerin sınırlı bilgi,yoğun manipülasyon içerenhaberlerin sorumluluğunualmadığını gösteriyor.

Linçlerin hazır kıta medya kuvvetleriZeytinburnu’nda yaşanan ırkçı-faşist kalkışma haberlerini önce ‘vatandaş tepkisi’ sonra ‘tehlikeligerginlik’ başlıklarıyla duyuran gazeteler riyakarlığın kağıda basılmış suretleriydi adeta

Z E Y T ‹ N B U R N U O L A Y L A R I V E ‹ K ‹ Y Ü Z L Ü M E D Y A

Radikal’inZeytinburnu

evrimi

Radikal gazetesi Zeytinburnuolaylarına bölgeye bir yazarını gön-derecek ve Türk-Kürt çatışmasıkonusunda endişeleri başlıklarınayansıtacak kadar önem verdi.Egemen medyanın bu konudakiçarpık tavrını ortaya koyması içinkonuya dair en duyarlı görünengazetenin haber başlıklarına gözatmak bile bir fikir veriyor.

19 Temmuz: 'Vatandaşmahallesini kendi savundu'

Habere göre PKK sempatizan-ları bankamatikleri yakınca halkgösterilere müdahale etti.

21 Temmuz: Zeytinburnu'ndatehlikeli gerginlik.

Haberde hala provokatör PKKyandaşlarından bahsediliyor.Onların eylemlerine karşı yüzlercekişinin sokağa çıktığı söyleniyor.

22 Temmuz'da gazetenin yazarıEzgi Başaran olay yerine gidiyor.“Zeytinburnu nasıl düze çıkar?”diye soran Başaran ilçede etnik birsaflaşma olduğunu, mahallelerinorada yaşayanların etnik kökenle-rine göre ayrıştığını anlatıyor.

23 Temmuz'da provokasyonkonusunda ibre tam ters yönedöndü. Gazetenin 'Artık sabrımızkalmadı' başlıklı haberine görepolis işin içinde provokatör birgrup tespit etmişti. Saldırılarıgerçekleştiren faşistleri bu grupkışkırtıyordu. Haberde ilk defaişyerleri tahrip edilen Kürtyurttaşlara da yer veriliyordu.

Şahenk ailesine ait DoğuşHolding, iktidarın şimşeklerini

üzerine çekmemek için kanaldaAKP muhalifi isimleri işten çıkardı.Nuray Mert, Ali Güven ve BanuGüven'in işine son verilmesininardından Ruşen Çakır'ın gazetemanşetleri ve köşe yazılarıüzerinden gündemi değerlendirdiği‘Yazı İşleri’ programına da son ver-ildi. 20 Temmuz günü bir sosyalpaylaşım sitesinde programınınyayından kaldırıldığını duyuranÇakır, NTV'nin siyasi danışmanıolmaya devam edecek.

‘S‹YAS‹ PROGRAMLAR YOK’Kanaldaki önemli habercilerin

işlerine son verilmesiyle NTV yöne-timinin AKP’ye muhalif isimleriişten çıkartarak kanalın yayınçizgisini AKP ile uyumlu halegetirmeye çalıştığı görüşü yaygınlıkkazanmıştı. NTV CEO’su CemAydın’ın iddialar karşısında yaptığıaçıklamada kullandığı “NTVdeğişiyor evet. Türkiye’nin gerçek-lerinden etkileniyor evet. Ama bu

değişimi, büyümek daha iyiyeulaşmak için kullanacağız” ifade-siyle iktidarla çatışmayan yeni çizgiiddiaları güçlenmişti.

Aydın, söz konusu açıklamadakanalın yayın formatının değiştiğinibelirterek yeni dönemprogramlarının farklı olacağınıbelirtti. İşten atılan Banu Güven dekanalın tartışma programlarına yenidönemde yer vermek istemediğinikendi programının da bu nedenleyayından kaldırıldığını açıklamıştı.Programına son verilen RuşenÇakır da bu kararı Bianet'edeğerlendirirken yeni formatı şusözlerle anlatıyordu: “Yeni formattasiyasi programlar olmayacak,...başladığımız noktaya geri döndük”

Siyasi programların yer almadığı,gündemin tartışılmadığı bir haber

kanalı nasıl olacak? Bundan daönemlisi Doğuş Yayın Grubu, etkiliisimlerden yoksun kalan, haber vetartışma programlarının yokluğundaizleyicisini kaybetme ihtimali ile yüzyüze kalan NTV ile kaybedeceğigelir ve prestiji neyle telafi edecek

Bunun icin grubun yeniyatırımlarına bakmak yeterli. Siyasetkonuşulmayan haber kanalı ile kankaybedecek olan Doğuş YayınGrubu bu açığı hızla kapatacak birkarar aldı. Grup apolitik olmanınbayrak olduğu yeni bir yayıncılıkçizgisi benimseyerek eğlenceyayıncılığına girecek.

Behzat Ç ve Muhteşem Yüzyıldizilerini transfer ederek gündemegelen TVEN, grubun yeni kanalıolarak ortaya çıkıyor. Egemenmedya kanalları Kanal D, Show TV,

Atv gibi eğlence kanalı formatındayayın yapacak olan TVEN dizi, sine-ma ve kuşak programları yayımlaya-cak. Bu kanalın yayını, grubunTMSF'den aldığı ve rölantide sak-ladığı Kral TV'nin karasal yayınağından yapılacak. Yeni kanal,NTV gibi TV sektöründe üniversitemezunu, yüksek gelire sahip izleyi-ciler kategorisinin sınıflandırıldığıAB grubu izleyicileri hedefleyecek.Bu yanıyla Kanal D, Show TV gibimuadillerinden tür olarak farklıolmasa da içeri olarak farklı yayınlaryapacak.

Grubun yöneticisi Cem Aydınyaptığı açıklamada İkinci Bahar,Babam ve Oğlum gibi projelerikendilerine örnek aldıklarını söyley-erek yapacakları programların'kaliteli' olacağını özellikle belirtiyor.

B‹R TAfiLA ‹K‹ KUfiDoğuş grubunun uzun süredir

eğlence kanalı sektörüne girerekmedya endüstrisinde 'hacmini'artırmak istediği, Kral TV'yi bunedenle satın aldığı, fakat 2007 krizinedeniyle bu projesini askıya aldığıbiliniyordu.

NTV gibi grubun lider kanalının,habersiz haber kanalı olarakyapılandırılmasıyla ortaya çıkacakboşluğu eğlence (sektördeki tabiriile entertainment) işine girerek kap-atmak hem akıllıca bir yatırım hemde iktidarla daha risksiz ilişki kurul-masını sağlayacak bir tercih olduğugörülüyor.

Öte yandan NTV'de yaşanangelişmeler ve Doğuş Grubu'nun ter-cihi, AKP baskısının medya patron-larını yeni bir yola soktuğunu gös-teriyor. İktidarla çatışmayı sonaerdirmek namına medya sektöründeküçülmeyi seçen Doğan Hol-ding'den sonra medya endüstrisindepayını korumak ama iktidarlaçatışmak istemeyenler için deDoğuş Grubu örnek oluşturacaktır.

Yeter bu kadar siyaset biraz da eğlendirin

Kafamız rahat olsun şeffaf olmasa da olurMeclis genel kurulundan canl› yay›n

yapan TBMM TV'nin yay›n› k›s›tland›.Hükümet, TRT ile TBMM TV aras›ndayay›n yap›lmas›na iliflkin 1995 tarihli pro-tokolü y›llar sonra uygulamaya soktu.Meclis Genel Kurulu art›k görüflmelersürdü¤ü müddetçe canl› yay›n yapmaya-cak. Meclisten yap›lacak yay›n sal›,çarflamba, perflembe olmak üzere haf-tan›n üç günü; 14.00-19.00 aras›ndagerçekleflecek.

Meclisten yay›n TRT ile TBMM TVaras›nda 1995 y›l›nda yap›lan bir yay›nprotokolü sayesinde gerçeklefliyor. Buprotokole göre yay›n süreleri haftan›n üçgünü 14.00-19.00 saatleri aras›ndayap›lmal›.

Fakat AKP döneminde bu yay›nsüreleri uzad›. AKP, inisiyatif kullanarakprotokolu esnetti.

TRT Genel Müdürü ‹brahim fiahin deson karar üzerine yapt›¤› aç›klamada

Meclis Baflkanl›¤›’n›n flifahi (sözlü) talebiüzerine meclisten yay›n sürelerini pro-tokole ra¤men uzun tuttuklar›n› ifadeetmiflti.

Fakat flimdi yay›n süreleri protokoleuygun olarak yeniden düzenleniyor.Baflbakan yay›n sürelerinink›s›tlanmas›na yönelik talimat› bizzatkendilerinin verdi¤ini belirtti. Erdogan 20Temmuz günü verdi¤i beyanatta TVyay›n› nedeniyle mecliste flov manzaras›ortaya ç›kt›¤› için uygulamas›n› beklettik-leri protokolü hayata geçirmeye kararverdiklerini ifade etti.

AKP'ye yak›n medya kurulufllar› canl›yay›n k›s›tlamas›n› okurlar›na bir müjdey-miflcesine sundu. Zaman konuya iliflkinhaberinde Meclis'in sert tart›flmalarasahne oldu¤unu hat›rlatarak yay›ns›n›rlamas›yla zaman zaman yumruklafl-maya varan tart›flmalar›n art›k eskisikadar s›k yay›nlanmayaca¤›n› ima etti.

Öte yandan muhalefet partileri budurumu kendilerine uygulanan bir sansürolarak de¤erlendirerek itiraz etti. Ekranaç›kma ve mecliste yap›lan konuflmalar›n,yürütülen tart›flmalar›n seçmenlereyans›yamayaca¤›n› belirterek yay›nsüresinin k›s›tlanmas›n› kendi seslerinink›s›lmas› olarak nitelendirdi.

‹ktidar›n kavga gürültü ve flovu önesürerek yay›nlar› k›s›tlad›¤›, muhalefetinkendilerine sansür oldu¤unu öne sürerekitiraz etti¤i yay›n k›s›tlamas›n›ndo¤rudan etkiledi¤i bir baflka kesim var:Seçmenler yani izleyiciler.

TBMM'den canl› yay›n›n getirdi¤igörece fleffafl›k art›k yerini haftan›n üçgününde belirlenmifl 5 saat içinde tan›kolunacak manzara ve tart›flmalarab›rakt›. Seçmenin oy verip meclise gön-derdi¤i vekilleri mecliste çal›flmayürütürken izleme, görme imkân›k›s›tland›.

Doğuş Grubu, AKP ile çatışmamak için NTV'nin yayın çizgisini siyasetdışına taşıdı. Grup, habersiz haber kanalı ile kaybedeceğini Behzat Ç ve

Muhteşem Yüzyıl’ transferleriyle adını duyurduğu TVEN’le kazanacak

Hapishanedenbildirdiler

Sansüre direniş ve gazeteciler günü olan 24Temmuz'un 103. yılında, hapishanede bulu-

nan gazetecilerin hazırladığı Tutuklu Gazete,12 sayfa olarak çıktı.

Türkiye Gazeteciler Sendikası’nınöncülüğünde çıkan gazete 39 tutuklu vehükümlü gazetecinin yazılarından oluşuyor.Tutuklu gazete çıktığı gün Evrensel, ÖzgürGündem, Azadiya Welat, Birgün, Aydınlık veCumhuriyet gazeteleri ile beraber dağıtıldı.Siyah-beyaz basılan gazetenin manşeti “sansüredireniş” oldu. 45 bin adet basılan gazete onadestek veren günlük gazetelerle birliktedağıtıldı.

Tutuklu gazeteye Ahmet Şık, Nedim Şener,Soner Yalçın, Tuncay Özkan gibi günlükgazetelerde yazan veya muhabirlik yapan isim-ler yazdı. Devrimci Hareket, Yürüyüş, İşçiKöylü ve Odak gazetesi gibi sosyalistgazetelerin tutuklu yazarları ve muhabirleri ilemahpus Kürt gazeteciler yazdı.

Ferit fiahenkÇizgi: Haslet Soyöz

Page 3: 137'inci sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

329 Temmuz 2011 / 11 A¤ustos 2011

H opa’da MetinLokumcu’nunölümüyle

sonuçlanan polis saldırısınayönelik protestolarınardından toplumsal muhale-fete yönelik saldırılar hızkesmeden devam ediyor.

20 Temmuz çarşambagünü oturdukları çaybahçesinden polistarafından gözaltına alınanHalkevleri Karadeniz BölgeTemsilci ve DerelerinKardeşliği PlatformuYürütme Kurulu üyesiTaylan Kaya, HalkevleriHopa temsilcisi KamilUstabaş ve Bülent Ustabaşmahkemeye çıkarıldı.Taylan Kaya mahkemetarafından tutuklanarakErzurum E Tipi Cezaevi’negönderilirken KamilUstabaş ve Bülent Ustabaşdenetimli serbestlikle tutuk-suz yargılanmak üzereserbest bırakıldı.

AÇIK B‹R GÖZDA⁄IDerelerin Kardeşliği

Platformu (DEKAP) biraçıklama yaparak baskılaratepki gösterdi. DEKAPDönem Sözcüsü Ömer Şanyapılan açıklamada Hopa

olaylarının başlangıcındanberi bölgede yaşananlaradikkat çekerek operasyonunArhavi ve Kemalpaşa’dayapılması planlanan HESprojeleri için düzenlenenÇED bilgilendirmetoplantıları öncesindeyapılmasının bir tesadüfolmadığını ifade etti.

Şan açıklamasında

şunları dile getirdi: “Günleröncesinden bu toplantıların,katılım sağlanmayarakprotesto edileceği duyurul-muştu. Bu aşamada, ÇEDtoplantılarından 1-2 günönce yürütme kurulu üyesive gönüllü arkadaşlarımızıngözaltına alınması çok ilginçbir tesadüf oluşturdu. ...Buolay açıkça HES’lere karşı

verilen mücadeleye birgözdağıdır. Ama unutul-masınki hiçbir koşulda,suyumuzu, toprağımızı,derelerimizi ve vadilerimizi,tarihi, sosyal ve kültüreldeğerlerimizi koruyup kolla-maktan ve savunmaktangeri durmayacağız.”

Taylan Kaya’nın tutuk-lanması 21 Temmuz’da

Ankara’da Halkevleri veDEKAP’ın, 22 Temmuz’dada İstanbul’da DEKAP’ınçağrısıyla yapılan eylemlerleprotesto edildi. Tutuklamakararına Çanakkale veTrabzon Halkevleri debasın toplantıları düzenleye-rek tepki gösterdi. Kaya’nıntutuklanmasının ardından,yapılaması planlanan ÇED

toplantısı halkın tepkisindençekinen şirket yetkilileri vekaymakamlık tarafındaniptal edildi.

Hopa halkı hep birağızdan “Alayımızı hapisetıksanız da, o dereyi, odenize ulaştıracağız!” dedi.

E⁄ITIM SEN’E SALDIRIKaya’nın tutuklanması-

nın ardından saldırılar sonbulmadı, 25 Temmuz günüEğitim Sen Hopa temsilcisi,aynı zamanda MetinLokumcu’nun amcasınınoğlu Osman Lokumcu dagözaltına alındı. OsmanLokumcu’yla berabergözaltına alınan MeteCihan tutuklanırkenLokumcu tutuksuz yargılan-mak üzere serbest bırakıldı.

Artvin’in Borçka ilçesin-de de Borçka Halkevi üyesiYasin Evren Öztürk gözaltı-na alındı. Kemalpaşa Festi-vali’nde birçok kere sahnealmış Grup Üç Kuşak’ın so-listi olan Öztürk denetimliserbestlikle serbest bırakıldı.

Hopa protestoları nede-niyle yürütülen operasyon-larda bugüne dek 139 kişigözaltına alındı, 36 kişitutuklandı.

Yaşamı savunanlar yargılanamaz

Yumurtaya 4 yılhapis istediler

M eclis tatilde. Yasama faaliyetiyok, grup toplantıları yok,siyasal gelişmelere ilişkin

açıklama/müdahale yok. Tatil var,“tatil”de hazırlık var. Bu dönemi AKPde daha doğrusu Tayyip de “vur,çekil” taktiğiyle boş geçirmemeyeçalışıyor. Hatırlanacağı gibi yenimeclisin bileşimine ilişkin müdahalesi(seçilen milletvekillerinin engellen-mesi) bir aylık gündemi tamamıylabelirlemiş, CHP ve MHP ile yapılananlaşma krizi sonunda yumuşatmıştı.Ancak Tayyip’in Kürt sorunununsözde “çözüm planının bir parçası”olarak düşündüğü Kürt milletvekil-lerinin temsilinin engellenmesi krizi,farklı bir düzlemde devam etti/ediyor.

AKP, dokuz yıllık iktidarı sonundaelde ettiği konumla sistemin içişleyişine, kurumlarına neredeysetamamen hakim oldu. Bunun doğalsonucu olarak elde ettiği inisiyatif kul-lanma hakkını en iyi şekilde de uygu-lamakta. Sistemin kendi içinden,kendi kontrolü altındaki alanlardangelen/gelebilecek her türlü bozmagirişimini, çok rahatlıkla bertaraf ede-biliyor. Bu yüzdendir ki CHP’nin“yemin etmeme” tavrını bile sisteminkendi içinde kaldığı için etkisizkılabilmekte, tersine çevirebilmektedir.Benzer bir durumu BDP için bile,kısmi zorluklarına rağmen uygulaya-bilmekte. Ta ki sistemin işleyiş kural-larının ve kurumlarının dışından birmüdahale gelene dek. Yani PKK’ninSilvan’daki saldırısına dek.

Bu müdahale, “politik bir araçolarak silahın kullanımı”nın ne ölçüdeve ne çapta etkili olabileceğinin sondönemdeki önemli örneklerinden.PKK, bu eylem ile bir taraftan AKP’ninKürtler üzerindeki “rakipsiz” müda-halelerini durdururken diğer taraftanKürtler içindeki farklı inisiyatiflerin“ana eksen”den kayma eğilimlerinigelişmeden engellemiştir. (Eylemin“Demokratik Özerkliğin” ilan edileceğigün yapılması özel bir tercihtir.) Hattabu durum Öcalan için bile geçerlidir.Dikkat edilirse o bile, eylemden sonraüslubunu değiştirmek zorundakalmış, eylemlerin sürebileceğini hattaşehirlere yayılabileceğini iddia ederek,değişen “politika yapma tarzını”sahiplenmiştir. Eylem adeta, aynızamanda ABD’ye de bir mesaj biçi-mindeydi. Saldırının, Clinton’ınziyaretinden bir gün önce

yapılmasının, özel olarak planlanıpplanlanmadığı bilinmese de böyle birsonuç doğurduğu aşikârdır.

Bu saldırı iktidar açısından da birbaşka “saçmalığı” açığa çıkardı;meğerse sorunu çözmek için askeryerine polislerden oluşan yeni(!) birordu oluşturmak gerekliymiş. Dahaaltı ay öncesine kadar tüm gündemikaplayan profesyonel askerlik yasaları,profesyonel asker alımları bir andaunutulup, Özel Harekât Dairesi’ninyeniden etkin olmasına karar verildi.Bu gücün en azgın olduğu dönemde7 bin civarında olan polis sayısı, bukez 20 bine çıkarılacakmış. Bir tarafıeskiye döneriz korkutması, bir tarafıklasik AKP uygulaması. Kendisihakim değilse yıprat, kendisi hakimolunca daha “güçlü” bir biçimdeyeniden yapılandır (YÖK, HSYK vb’deolduğu gibi). Buna rağmen bu polisordusu yaratma safsatası, gazetelerebu dönem için konu yaratmagirişiminden öteye gidemedi, şimdilik.

Ancak bu tür etkilerine rağmen bumüdahalenin süreci sonlandıramadığıyani “mutabakat sağlanamadığı”söylenebilir. Kürt Siyasal Hareketi’ninbu süreçte acil iki talebi var; 5+1 mil-letvekilinin meclise girebilmesi ve yeniAnayasa hazırlama sürecinde aktifolarak yer alma. BDP’nin “Ekim’demeclise gelebiliriz” açıklamasınarağmen gerek Öcalan’ın açıklamalarıgerekse silahlı eylemlerin sürmesiAKP ile bir “mutabakata”varılamadığının göstergeleri. AKP’ninbu durumun sürmesini göze almasımümkün görünmüyor. Şimdi krizAKP’nin kucağında ve çözmek zorun-da olan o.

Diğer yandan, ister bu kriz aynıbiçimde devam etsin isterse yeni biruzlaşma düzlemine taşınsın, KürtSiyasal Hareketi, Kürt sorunununönümüzdeki dönem ülke günde-minde en önemli yeri kaplamasıkonusunda kararlı. Bu durum biraz dakaçınılmaz. Çünkü milletvekillik-lerinden vazgeçilse bile, yeni anayasayapım sürecinde devre dışıkalmak/yeni anayasada Kürtlerin ta-leplerinin yer almaması, mücadeleyibirçok açıdan geriletecektir. Böyle birdönemi (fırsatı) kaçırma kaygısı,“demokratik özerklik” gibi birtakımprojeleri zamansız ve (kendilerinin deifade ettiği gibi) hazırlıksız olarak gün-deme sokma davranışlarına neden

oluyor. Bu hazırlıksız ve zamansız

çalışmaların bir diğer önemli sonucuise Kürtlerin dışında kalan sol kesim-leri etkiliyor/etkileyecek. Söz konusuolan hem demokratik özerklik ilanınınhem de “çatı partisi” önerisininKürtlerin dışında kalan (asıl olarakBlok’un dışında kalan) sol kesimlerüzerinde yarattığı gündem ve tavırbaskılanması. Kürt Hareketi ile zatenkıyaslanamayacak bir kitlesel zayıflıkve “politik eksen” zafiyeti çeken solkesimler, “demokratik özerklik ilanınane diyorsun?”, “çatı partisi önerisikarşısındaki tutumun ne?” sorularına,(başkaları sormasa bile) yanıt arama“telaşı”na şimdiden düşmüş durum-dalar. Blok içerisindeki “soldan temsil-cilerin” de tazyikiyle artan bubaskılanma, siyasal faaliyetininmerkezine Kürt sorununu koymayanhareketleri “suni” taktiksel adımlargeliştirmelerine neden oluyor. Sınıfmücadelesinin pratiği içinde hergeçen gün siyasal varlıkları zayıflayanbu kesimler, siyasal meşruiyetlerini soliçinde aramaya çalıştıklarından ya çoksorgulamadan, edilgen bir halde çatıpartisinin yolunu tutmayla ya da güçoluşturma amacıyla “siyasi merkez”leryaratma çağrısı yapmakla karşıkarşıyalar. Sonuçta her iki durum da,“Batı’daki” sınıf mücadelesinin kendiiç dinamiklerinden gelişmediği, omücadelenin eriştiği doğal sonuçolmadığı için sağlıklı sonuçlar ver-meyecektir.

Bu konuda Kürt SiyasalHareketi’nin de eleştirilmesi gerekenbirkaç yönü mevcut. Ulusal BirlikProjesi olarak formüle edilen ve böylebir hedef konduğu için de bünyesindeKürt milliyetçilerinden Kürt gericileri-ne, Kürt burjuvazisinden Kürt feodal-lerine dek geniş bir temsilciler heyetibarındıran bir projeye ve hatta birsiyasal çizgiye, kendisini sosyalisteksende var etmeye çalışan, siyasalvarlığını prensiplerini koruyaraksağlamaya çalışan Sol kesimleriçağırırken yetersiz bir ideolojik söylemve güven vermeyen taahhütlerleyaklaşmaları sürecin “sakat”başlamasına/ilerlemesine nedenolmaktadır.

Kuşkusuz Kürt sorunu, bu ülkeninen önemli sorunudur ancak sınıfmücadelesinin tek sorunu değildir.Ayrıca diğer tüm sorunları kesen, bu

sorundan hareketle diğer sorunlarada çözüm aranabilecek bir özelliğe desahip değildir. Diğer tüm sol güçler-den, demokrasi güçlerinden sorgusuzsualsiz bu sorun eksenindesaflaşmalarını beklemek/zorlamak dagerçekçi olmaz.

* * *Egemenlerin, özellikle Tayyip’in

“ustalık dönemi” diye tariflediğiönümüzdeki dönem için hazırladıklarısaldırı programının çok yönlü olacağıve hatta ülke sınırlarının içiyle yetin-meyeceği ortada. ABD DışişleriBakanı’nın Ankara ziyareti ve hemenardından yeni atanan CIA Başkanınıngelişi, herhalde turistik gezi amacıtaşımıyor. Genel stratejiyi belirleyenBakan, taktikleri (ayrıntıları) uygulat-mayı da CIA’ya bırakmış. Hedefinşimdilik Suriye olduğu açıklansa daABD’nin tek hedefle yetinmeyeceği,Tayyip’in pozisyonunu başkacoğrafyalarda da “değerlendirmek”isteyeceği aşikâr. Böyle bir dönemdeyeni bir ekonomik krizi göze alamayanemperyalist güçler AKP’ye “cari açığıkontrol altına al” emrini de vermişdurumda. Ülke ekonomisini iç tüketi-mi şişirerek büyüten, daha öncekikrizden çıkış için “al, ver, ekonomiyecan ver” sloganıyla israfı teşvik edenTayyip, şimdi kalkmış “verimekonomisi için israf ekonomisindenvazgeçmek lazım” diyor. Cari açığısözde düşürmek/kontrol altına almakiçin kriz korkusu yaratmanın, tasarrufedin çağrıları yapmanın ilk sonuçları;işten çıkarmaların artması ve enflas-yonun büyümesi olacaktır. Bu durumda doğrudan emekçi, yoksul halkıetkileyecektir.

AKP’nin halka biçtiği geleceksadece bununla da sınırlı kalmayacaküstelik. Yeni anayasa, başlı başınaegemenlerin gecikmiş yapısal prob-lemlerini çözmeyi amaçladığı kadar,yeni dönem yönelimlerini de gidere-cek “garantileri” içerecek. AncakAKP’nin yeni anayasanın bitirilmesinibekleyeceğini sanmamak gerek.Somut bir örnek için kıdem tazminatıkonusunda yapmak istediklerinigörmek yeterli…

* * *AKP, açık faşizm dönemlerinin bile

cesaret edemediği bir adımı, kıdemtazminatını fona devretmek adı altında

tasfiye etmeyi gündemine aldı. İşçisınıfının tarihsel kazanımı ve birişveren sorumluluğu olan kıdemtazminatına yönelik bu saldırı öncelik-le sermayeye nasıl bir hizmetkârlıkyapıldığının açık bir göstergesi.Sendikal hak ve özgürlükleringüvencesiz çalıştırma temelinde fiilenortadan kaldırıldığı bugün “kıdemtazminatını mahkeme kapılarından veişverenin insafından kurtarıyoruz” söz-leriyle sermaye aklanıyor, büyük birsaldırı hazırlanıyor. İşçilerin kıdemtazminatı alamamasının iki nedenivar: Birincisi sermayenin hak hukuktanımazlığı, ikincisi de güvencesizçalıştırmanın artık esas çalıştırma biçi-mi haline gelmiş olmasıdır. Resmirakamlarla bile çalışanlarının yarısınınkayıt dışı olduğu, en büyük işverenolan devlette tüm hizmetlerinneredeyse tamamınıntaşeronlaştırıldığı ve taşeronşirketlerde çalışanların yapılan girdiçıktılarla başta kıdem tazminatı olmaküzere tüm haklarının ortadankaldırıldığı bir çalışma düzeneğinde,kıdem tazminatı tasfiye edilerek ucuzve güvencesiz işçilik politikaları derin-leştiriliyor. Sendikaların bu olan bitenetepkisi ise manidar. Hak-İş -doğalolarak- düzenlemeyi şiddetle destek-lerken daha önce “kıdem tazminatınadokunulursa genel grev sebebisayarız” diyen Türk-İş “proje önümüzegelsin, değerlendirebiliriz” diyerekkuvvetli bir direnç göstermeyeceğiniilan etmiş oldu. DİSK’in tavrı isekonuyu gerçek zeminde tartışarak birhareket örgütlemekten çok uzak.KESK, TTB ya da TMMOB gibiörgütler ise bunu “işçiler”in meselesiolarak görüyor.

AKP, böylesi bir gelecek planınıuygulamaya koyduğunda biliyor kihalkın, toplumsal muhalefetin tepkileride gecikmeyecektir. Tam da bu yüz-den, aklınca, birtakım önlemler almışve uygulamaya başlamış durumda.Demokratik muhalefet alanını tama-men kullanılamaz hale getirmek iste-mekte. İfade ve düşünmeözgürlüğünü baskı altına almak,örgütlenme özgürlüğünü ortadankaldırmak, hak taleplerini ezmek, özelsaldırı programının ana amaçları.Gelişen en basit tepkileri bile en sertyöntemlerle bastırmaya çalışmak biryana asıl olarak tutuklamalarıarttırarak yıldırmayı amaçlıyor. Bunun

için de kullandığı araç, yenidenyapılandırılmış polis ve özel yetkilisavcılıklar.

Böylesi bir durumla karşı karşıyaolunduğu bilinmesine rağmen (kimesorsanız herkes durumun“vahametinden” dem vuruyor)toplumsal muhalefetin özneleri biraymazlık ve atıllık içinde. “Koskoca”DİSK Başkanlığına vekâlet edenler,DİSK bünyesindeki son dönemlerinen uzun ve etkili direnişini(Samsun’da Devrimci Sağlık İş üyeleri180 gündür direnişteler) ziyaret etmekiçin bile “zaman” bulamıyorlar.“Koskoca” TMMOB’nin Başkanlığındabulunanlar, üniversite sınavınıkazanan gençlere özerk-demokratiküniversite için mücadele edin çağrısıyerine “akredite” edilmiş bölümleritercih edin diyerek, sistemin yaralarınıkapatmaya çalışıyor… İlerici emekörgütleri, yönetimlerinde bulunanlarınçoğunun bir siyasi angajmanı olmasınedeniyle de özellikle Kürt SiyasiHareketinin (yukarıda sözü edilen) ter-cih baskılanmasında taraf haline geli-yorlar. Bu durum ise kendi alanlarınınsorunlarını “hakkıyla” ele alıp çözümiçin uğraşmalarına ve aynı zamandatüm toplumun sorunlarına taraf ola-bilecek bir pozisyon geliştirmelerineengel oluyor. Bazı kurumların seçim-lerinin yaklaşmakta olması da cabası.

Sonuç itibariyle, tekrar edilmesindeyarar var; AKP, yeni saldırılarını kolay-ca uygulayabilmek için tüm birdemokratik muhalefet alanını gaspetmeye, kullanılamaz hale getirmeyeçalışmaktadır. Bu durum; sinerek,kendi içine kapanarak, zamanıngeçmesini bekleyerek geçiştirilemez.Bu duruma bazı siyasi merkezlerinsınırlı merkezler oluşturarak yanıt ver-meye çalışması yeterli değildir. Çatıpartisi gibi, gerçekte tek bir sorununtarafı olmaya çalışan girişimler deyetersiz kalacaktır. AKP’nin bu planınıancak demokratik muhalefetin tümbiçimlerini ve tüm bileşenlerinin ortakdüzlemini hedefleyen, AKP’nin baskıcıuygulamalarına karşı, yaygın bir sokakmuhalefetini amaçlayan bir pratiksüreç boşa çıkaracaktır. Sonbahardaböylesi bir pratik sürecin yaşanacakolması bir tercih değil, bir zorunluluk-tur. Bu zorunluluğun “hakkını veren-ler” yeni toplumsal muhalefetinözneleri olarak yerlerini alabilecek-lerdir.

Gelecek soka¤›n hakk›n› verenlerin

Karadeniz TeknikÜniversitesi öğrencile-

rine 2 Şubat’ta VeyselEroğlu’nu protesto ettikleriiçin dava açıldı. Üniver-sitelerine gelen ve HESsavunuculuğu yapan VeyselEroğlu’nu “Derelerözgürdür özgür akacak” slo-ganı ile protesto eden öğren-ciler o gün polisin sert

müdahalesine maruzkalmışlardı. 2911 sayılıToplantı ve GösteriYürüyüşleri Kanunu’namuhalefetle suçlanan öğren-cilere gönderilen tebligattaşu suçlamalar sıralandı:KTÜ Osman TuranKonferans Salonundadüzenlenen bahsi geçenkonferansı protesto etmek

amacıyla izinsiz toplantı veyürüyüş yapmak; yapılanikazlara rağmen dağılma-mak, gözaltına alındıklarısırada da müşteki polismemurları ile özel güvenlikgörevlilerine yumurta atarakdirenmek; görevlerini yap-malarını engellemek vedirenme sırasında kollukgüçlerini yaralamak.

AKP İstanbulMilletvekili Burhan

Kuzu’yu, Ankara Üniver-sitesi Siyasal BilgilerFakültesi’nde (SBF)katıldığı etkinlikte yumur-ta atarak protesto eden13üniversiteli hakkında,"Kamu görevlisinegörevinden dolayıhakaret" ve "Kamugörevlisine göreviniyaptırmamak amacıylacebir kullanmak" iddi-alarıyla, 4 yıla kadarhapisle cezalandırılmalarıistendi.

Başbakanın aralıkayında Dolmabahçe’dedüzenlediği rektörlertoplantısına yöneliköğrenci eylemleri polisinvahşi saldırısıylakarşılaşmış, bir öğrencibebeğini düşürmüş,bazıları da tanınmaz halegelmişti. Bu yaşananlarıprotesto etmek isteyenöğrenciler de SBF’yegelen Kuzu’yu yumurta-lamış, protesto genişdestek görmüştü.

Bu koşullarda iktidar

yetkilileri öfkelerinigizlemese de, davaaçmaya yanaşmamıştı.

Yeterince vakitgeçtiğini düşünmş olacak,Cumhuriyet SavcısıKürşat Kayral üniversiteöğrencilerinden 10’unun,TCK’nın 125/1-3a-4. mad-deleri gereğince, "Kamugörevlisine görevindendolayı hakaret"suçlamasıyla; 1 yıl 2 aydan2 yıl 4 aya kadar hapisle,3’ünün ise TCK’nın 265/1-3. maddeleri uyarınca,"Kamu görevlisine görevi-ni yaptırmamak amacıylacebir kullanmak" gerekçe-siyle, 8 aydan 4 yıla kadarhapisle cezalandırılmalarıtalep etti.

Davaya ilişkin soru-larımızı cevaplayanüniversitelilerin avukatıDeniz Özbilgin, savcılıktarafından 7. Asli CezaMahkemesi'ne sunulaniddianamenin mahkemetarafından henüz kabuledilmediğini, hakimincelemesinde olduğunusöyledi.

Sen misin

bakan›

protestoeden

Su hakkını ve yaşamı savunanlar Halkevleri yöneticisi ve DEKAPüyesi Taylan Kaya ile Mete Cihan’ın tutuklanmasına tepkili

Page 4: 137'inci sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

429 Temmuz 2011 / 11 A¤ustos 2011

Yeni AKP iktidarı dönemi, “teröre dayalı iktidar”siyasetinin alanını genişleteceğini gösteren uygula-malarla açıldı. “%49.5 + MHP'nin dışardan desteği”ile işlemeye başlayan AKP hükümeti, Türkiye'dekifaşizan sağ iktidar geleneklerini güncelleştiriyor.Tayyip Erdoğan da Türkiye'nin yeni (Menderes'ideğil) Süleyman Demirel'i olmaya çalışıyor.

Süleyman Demirel'in Anadolu gericiliğineyaslanmış faşist iktidarı 1960'lı yılların ikinci yarısındaiç savaş sürecini harekete geçirmişti. TayyipErdoğan'ınkinin de benzer bir doğrultuda gelişeceği

anlaşılıyor. Bu iktidarın niteliklerini anla-

mak açısından son döneminbirkaç olgusuna dikkat çekmekgerekiyor:

“Kıbrıs fatihliği”ne dönüşsiyaseti, ırkçı kitle terörününhortlatılması, HES cinayet vetutuklamaları.

KKııbbrrııss'ın Türkiye'dekisömürge tipi faşizm için hemsimgesel hem de yapısalbakımdan büyük bir önemtaşıdığı biliniyor. Erdoğan songezisinde “geleneksel Kıbrıspolitikası”na keskin bir dönüşyaparak, “kontrgerillayla

kaynaşması”nın bir başka yüzünü de göstermişoldu. AKP iktidarının, Kıbrıs'taki “kontrgerillatoplumu”na nüfuz etme ve çekip çevirebilecek birinisiyatif kazanma yönünde yoğun bir çaba içindeolduğu anlaşılıyor. Seçim öncesinde Kıbrıshalkından yediği tokadın acısını içine sindiremediğiher halinden belli olan Erdoğan, yeni tokatlaryemeyi de göze alarak (Kuzey) Kıbrıs'ın AKPtarafından fethine bizzat liderlik ediyor. (KıbrısTürklerinin “eski komünist” partisi CTP'nin “yetmezama evet”çilerinin şu sıralarda kendilerini nasıl his-settiklerini doğrusu merak ediyorum.)

Türkiye'de kontrgerillanın “marifetli” olduğukonuların başında ““ffaaşşiisstt kkiittllee tteerröörrüü iimmaallaattıı””nıngeldiği biliniyor. Tan matbaası baskınından 6-7 Eylülprovokasyonundan başlayarak Kahraman Maraşkatliamına kadar uzanan bu “iş deneyimleri”nin sonhalkasını “Zeytinburnu olayları” ile yaşadık. Polisgözetiminde üç gün boyunca süren yağma vesaldırıların altında yatan “derin tarihsel kökler”, AKPhükümetinin kontrgerilla ilişkilerinin derinleşmesininbir başka boyutuna işaret ediyor.

Zeytinburnu olaylarının “kendiliğinden” patlakvermiş bir “hezeyan hareketi” olmadığını, klasik birkontrgerilla operasyonu olduğunu anlamamak içinkör olmak gerekiyor. 13 askerin öldüğü Silvanolayının arkasından gelişen cılız faşist sokak hareket-lerinin, (artık tamamen AKP kontrolünde olan basıntarafından) ağız birliği yapılarak “Türkiye Ayakta”başlıklarıyla verilmesinden tutun da, saldırılarınbaşlatılmasında kullanılan provokasyon taktiklerineve saldırılar sırasındaki polisin himayeci tutumunakadar her şey, “hazırlanmış bir sahne”nin varlığınıgösteriyor. Öte yandan Zeytinburnu'nda kontrgerillakontrolündeki faşist yapılaşmanın oldukça eskiyeuzanan bir kökeni bulunuyor.

Zeytinburnu olayları, Tayyip Erdoğan'ın LYSskandalı sonrasında gelişen kitle hareketlerine yöne-lik olarak sarf ettiği “biz de çıkarırız karşılarına 10 bingenç” sözlerine, Süleyman Demirel'in “iti kurdakırdırma” sözüyle özdeş bir “tarihsel” anlamkazandırıyor.

““HHooppaa SSaallddıırrııssıı””nı da bu bağlama yerleştirmekgerekiyor. HES'lere karşı militan mücadelenin halkdirenişiyle kaynaşmaya başladığı anda başlatılan“Hopa Saldırısı”, neoliberal yeni sömürgecilik poli-tikaları ile sömürge tipi faşizm arasındaki güncelbağlantının nasıl kurulacağını gösteren çok önemlibir örnek oldu.

AKP iktidarının “cemaat polisi + güdümlü yargı”ikilisi eliyle yürütülen bu operasyonunda, tutukla-malara somut HES direnişlerinin yol gösterdiğiaçıkça görülüyor. Halk direnişinin her bir HES şirke-tini kaçırtmasının ardından bölgede bir tutuklamahareketi gelişiyor. Bu olgu, Şık-Şener operasyonun-da simgelenen, “muhalefeti sindirme” politikasının,önümüzdeki dönemin siyasi karakterini“tanımlayan” bir “kapsayıcılığa” doğru ilerlediğinigösteriyor.

Devrimcilerin önderliğinde gelişen halkın hakmücadelelerinin, AKP'ye karşı sol muhalefetin “kuru-cu odakları” olabileceğinin anlaşılması açısından buolay ve sonrasındaki gelişmeleri Türkiye sosyalisthareketinin ve Kürt özgürlük hareketinin doğrukavramasında yarar var. Hopa Saldırısı'na karşıdirenişi “devrimci dayanışmayla” “desteklemek”kuşkusuz son derece değerli. Ancak TürkiyeSosyalist Hareketi bu dayanışma sürecinde ufkunuhak mücadelelerinin içerdiği büyük sosyalistmuhalefet potansiyeliyle genişletme fırsatınıkaçırmamalı.

Sömürge Tipi Faflizmin“AKP dönemi”

Silvan çatışmasının yarattığı şoven atmos-fer Zeytinburnu’nda kitlesel faşist saldırılaradönüştü. Dört gün boyunca süren olaylardaKürtlere ait ev ve iş yerleri tahrip edildi,Kürt gençleri dövüldü. Polis faşist saldırgan-lara müdahale etmedi. AKP ise saldırılarsırasında ve sonrasında hiçbir açıklama yap-mayarak saldırıları olağanlaştırdı

Silvan çatışmasının adından oluşan şovenatmosfer Zeytinburnu’nda faşist kalkışmayadönüştü. 20 Temmuz günü BDP tarafındanyapılan sokak gösterisi bahane edilerekbaşlayan faşist terör dört gün boyuncadevam etti. Dört gün boyunca Kürtlerin evve işyerleri tahrip edildi, Kürt gençleri linçedildi. Olaylar sırasında hükümet hiçbiraçıklama yapmazken ilk günden itibarençevrede konuşlanan polis ise faşistlere karşıetkin bir tavır göstermedi.

Dört gün boyunca süren olaylardaKürtlere yönelik kitlesel bir linç faaliyetiyürütüldü. Basının vatandaş tepkisi olaraklanse ettiği faşist kalkışmada 70 civarında evve işyeri basıldı, 130 araç tahrip edildi.Mahalle aralarında sıkıştırılan Kürt gençleritartaklandı, bazıları linç edildi. BDP ilçebinası da saldırganların hedefi oldu.

İstanbul’un orta yerinde günlerce terörestiren faşistler facebook üzerinden iletişimkurup buluşma noktalarını buradan konuştu.Asılsız haberlerin uçuştuğu “ZeytinburnuMehmetçikleri” ve “58. Bulvar Zeytinburnu”sayfalarında kaç Kürt dövüp kaç mekandağıttıklarından bahsedip bir sonraki gün

için kendilerince “motivasyon” sağladılar. Söz konusu grupların facebook

sayfalarında yazanlardan bazıları şöyle:“Dün birde üç PKK yandaşı olan kahveyihaşat ettik. Yanımızda olan halkımıza son-suz şükranlar. Pazar günü saat 8’de GaziMahallesi buraya geliyor. HerkesEMANETİNİ ÇEKSİN ŞİMDİDEN…Temizliği batıdan başlatacağız. Sizi asitlerlebekliyorum.”

Olaylar sırasında MHP’nin ilçe dışındanburaya sivil faşistler taşıdığı söyleniyor.Yazışmalarda “Karagümrük’ten gelen arka-daşların ayağına sağlık” gibi ifadeler de gözeçarpıyor.

Kurt işareti yapan faşistlerin başını çektiğiolaylara polis gayet serinkanlı yaklaştı.Olayları çoğunlukla izlemekle yetinen polissadece göstermelik müdahalelerde bulundu.Polis elinde sopa ve palalar olan faşistlerleyan yana pozlar verdi. Resmi ve sivil kıyafetlifaşistlerin gözü önünde faşistler kahvelerdekimlik kontrolü yaptı.

Devletin müdahalesi ancak olaylarındördüncü gününde geldi. Olaylar nedeniylegözaltına alınan 122 kişi arasında saldırınınmağdurları da vardı. Kürt yurttaşlar terörlemücadele şubesine faşist saldırganlarsaasayiş şube müdürlüğüne götürüldü.Saldırganlardan sadece üç kişi tutuklanırkensaldırıya maruz kalan Kürtlerden beşi tutuk-landı. Gözaltına alınan faşistlerinbirçoğunun yaralamadan uyuşturucuyaçeşitli adli suçlardan kaydı bulunuyor.

Seçim çalışmaları sırasında Kürtlere yöne-lik saldırgan bir üslup kullanan TayyipErdoğan Silvan çatışması sonrasında“Bizden iyi niyet beklemesinler” ve “Bundansonraki süreç çok daha farklı uygulamalarlakendini gösterecektir” sözleriyleZeytinburnu olaylarının fitilini ateşledi. AKPsaldırılar sırasında ya da sonrasında hiçbiraçıklama yapmayarak saldırganlara sessizdestek verdi.

Kürt halkına yönelik benzer saldırılardaha önce Kürt göçü alan ve bu göç

nedeniyle yerel bir gerilimin mevcut olduğuAnadolu kentlerinde yaşanmıştı. İnegöl,Dörtyol vb yerlerde yaşanan saldırıların ben-zerinin bu kez bir metropolde yaşanması ise“taşra gerilimi” ile açıklanamayacak vegenelleşmeye müsait tehlikeli bir sıçramaanlamına geliyor. Olayların günler boyupolisin gözetimi dahilinde günlerce sürmesive iktidarın sessiz desteği ise bu tehlikelisıçramanın devletin sorumluluğunda veisteği dahilinde geliştiğini ortaya koyuyor.

FerdaKoç

[email protected]

Erdoğan’ın ‘farklı uygulaması’ Zeytinburnu mu?

Diyarbakır Silvan’da 20gencin yaşamını yitirmesi ilesonuçlanan çatışma Kürtsorununda yeni bir döneminkapılarını araladı. Bir süredirAKP’nin iktidar oyunları ileadeta inisiyatifsiz kalan Kürthareketi, bu sorunda asliaktörün kendisi olduğunu vehükümetin bunu görmezdengelemeyeceğini gösterenhamlelere girişti. AKP ikti-darı ise tam da bu sonuçtanrahatsızlığını gösterereksavaş ve tasfiye dilini yük-seltmeye başladı. Savaş dilin-in öncülüğünü FethullahGülen cemaati üstlenirken,büyük kentlerde polisdestekli faşist saldırılaryaşandı.

BARIfiÇIL S‹YASET‹AKP ENGELLED‹

Önce BDP’nin destekle-diği bazı bağımsız milletvek-ili adaylarının adaylıkları,AKP’nin destek verdiği birYSK kararıyla iptal edildi.Kitlesel protestoların basıncıaltında, YSK geri adım attı.Ancak genel seçimlerinardından Hatip Dicle’ninmilletvekilliği gasp edildiğigibi 5 tutuklu vekilin serbestbırakılması da engellendi.Bu engellemeler YSK’nınbağımsız kararı olmadığıAKP’nin başvurularıeşliğinde geliştiği açığa çıktı.BDP vekillerinin serbestbırakılması için Meclisboykotuna gidince de iktidaruzlaşmaya yanaşmayarak,CHP’ye karşı yaptığı gibi,“tükürdüğünü yalatma,burun sürttürme” tavrınıbenimsedi.

Sokakta ise seçim öncesiYSK protestolarınıörgütleyen inisiyatiflerihedef alan geniş çaplı biroperasyon başlatılmış, yenibir kitlesel protesto dalgasıolasılığı bertaraf edildi.İmralı’da Abdullah

Öcalan’la yapılan görüşmel-erde de, ateşkes karşılığındaortaya konan beklentilerkarşılanmadı. Bu aradaPKK’nin ateşkes kararınarağmen askeri operasyonlarbaharla birlikte tırmanışageçti. Yalnızca baharda 40gerilla öldürüldü.

Barışçıl siyasetin bütünkanallarının AKP tarafındantıkandığı bu koşullarda,PKK de operasyonlarakarşılık vermeye başladı. İkiasker ve bir sağlıkçınınkaçırılmasının ardından,devletin karşılığı yangınakörükle gidip 5 bin askerlebir operasyon başlatmakolunca Silvan çatışmasıyaşandı ve 20 genç yaşamınıyitirdi.

HEM SUÇLU...Çatışma dışında tüm

kanalları tıkayarak barış vekardeşlik umutlarını yarala-yan bu tablonun müsebbibiAKP iktidarı ise savaş dilinitırmandırmayı tercih etti. İlkaçıklama Meclis BaşkanıCemil Çiçek’ten geldi.Çiçek, “Artık herkesin safınıiyi belirlemesi lazım. Yademokrasiden yana olacağızya da kan ve kin kusanlarlabirlikte olacağız.” Çiçek’inaçıklama yaptığı sıralarda birdizi görüşme yapan TayyipErdoğan da ertesi gün ‘kanve kin kusanlar’ safında yeri-ni aldı. Erdoğan, kötü niyetlidavrananların iyi niyet bek-

lememeleri gerektiğinisöyleyerek, “Terör örgütüsilah bırakmadıkça operasy-onlar bitmez. Bedelini öde-teceğiz” dedi. Erdoğanyalnızca PKK’yi değil Kürthalkının barışçıl mücadeleyürüten diğer siyasi temsilci-lerini de hedef gösterdi.

İktidarın bu söyleminin,ölümlerin ardından kitleleriyatıştırmaya yönelik hamasisöylemler olmadığı ilerleyengünlerde açığa çıktı. Askercenazeleri bahanesiyleörgütlenen eylemler BDPbinalarına yönelik saldırılaradönüşürken, asıl tehlikeligelişme İstanbulZeytinburnu’nda yaşandı.Günlerce dükkanların

yakıldığı ve Kürtlerin linçedildiği saldırılar açık polisdesteğiyle gelişirken, AKPiktidarından yatıştırıcı tek birbeyan gelmedi.

CEMAAT DESTE⁄‹AKP’nin yeni savaş poli-

tikalarına en büyük destekGülen cemaatinden geldi.Zaman gazetesinde TahaKıvanç takma adıyla yazanFehmi Koru, Kürt sorunu ileilgili yazısında yakın tarihinen kanlı katliamlarındanbirine sahne olan SriLanka’ya atıf yaparak TamilKaplanları’nın nasıl yok edil-diğini hatırlattı.

Koru’nun yazısınınardından Gülen cemaatininen etkili sözcüsü Hüseyin

Gülerce yine Zaman’dakiköşesinde Kürt hareketineaçıkça savaş ilan etti.“Terörle mücadelede artıkyeni, yepyeni bir dönem var.Yeni Türkiye, terörün belinibu defa kıracak. Bu defayetki, sorumluluk, inisiyatifsivil hükümette olacak.Irkçılık, ‘Arap baharı’ iletehdit, dayatma, ne ararsanızvar. Dünyayı yanlış okuyan-ların ve Yeni Türkiye'yianlamayanların ortak zih-niyeti de zaten bu. Türkulusalcıları kaybetti, Kürtulusalcıları da kaybedecek...”

Silvan çatışmasınınardından özel harekât polis-lerinin sayısının artırılması,koruculuk sisteminin can-landırılması tartışmalarıyeniden canlandırıldı. Sicilikatliamlarla, mafyatik ilişkiağlarıyla ve insan haklarıihlalleriyle dolu olan özelharekatçıları yeniden öneçıkarma tartışmasıkamuoyunda haklı bir tep-kiyle karşılandı. “1990’larınkirli savaş koşullarına gerimi dönüyoruz?” sorusuyaygın biçimde seslendirildi.Ancak bunun basit bir geriyedönüş olmadığı yönündeveriler mevcut. İç güvenliğinjandarma da dâhil olmaküzere emniyete devredilmesiprojesinin kontrgerillanınyeniden yapılandırılmasısürecinde temel bir hedefolduğu biliniyor. Bugünküdurum da iktidar tarafındanbu hedef doğrultusunda birtartışma zemini yaratmakiçin kullanılıyor.

Emniyeti kontrolü altındatutan Gülen cemaatininsözcülerinden aktarılanyukarıdaki alıntılar da, sivilsiyasette Kürt bölgesindeetkili olamayan cemaatin,şimdi her alanda komutayıdevralmaya aday olduğuyeni bir çatışma zemininehazırlanıldığına işaret ediyor.

Savaşı imamın ordusu devralıyor

ilvan çatışmasının ardından AKP’nin güçlendirdiği savaş dilin-in hamaset olmadığı, devam eden savaş hazırlıklarından veFethullah Gülen cemaatinin aktif desteğinden anlaşılıyor

Hrant Dink’in katili Ogün Samat, kas-ten adam öldürmek suçundan 21 yıl 6 ayhapis cezası aldı. Mahkemelerin “suçaitilen çocuk” diye andığı Samast, ruhsatsızsilah bulundurmak suçundan ayrıca 1 yıl 4ay hapis cezasına çarptırıldı.

Samast kendisini savunurken, HrantDink’i hedef gösteren medyanın, KemalKerinçsiz’in ve azmettiricilik suçundantutuklu Yasin Hayal’in cinayette yön-lendirici olduğunu söyledi. Samast’ınavukatının soruşturmanın genişletilmesiyönündeki talebi reddedildi. Dink ailesive avukatlar bu cinayetin çok daha kap-samlı bir ilişki ağı tarafından örgütlendiğiyönünde ciddi şüpheler bulunduğunu

söylüyor ancak mahkemeler davayıSamast ve Hayal gibi görünürdeki birkaçkişinin üstüne yıkmanın ötesine geçmeyireddediyor. Samast’ın avukatlarınınsoruşturmanın genişletilmesi yönündekitalebi de tetikçiden asıl azmettiricileregiden bir mesaj işlevi görüyor. Dinkailesinin avukatları görünürde pişmanlıkgösteren ve birbirini suçlayan Samast veHayal’in savunmalarının profesyonelcehazırlandığını ve en az ceza ile en azdeşifrasyonu hedeflediğini ifade etmişti.

Bu arada, katil Ogün Samast, 22 yıl 10güne mahkum olurken, gazeteci NedimŞener cinayetin aydınlatılmasını isteyenhaberler yaptığı için 32.5 yılla yargılanıyor.

Cumartesi Anneleri, Silvan'dahayat›n› kaybeden 20 genç içinsessizlik eylemi yapt›.

Çat›flmada hayat›n› kaybeden20 genç için yap›lan üç dakikal›ksessizlik eyleminin ard›ndanda¤›lan grubun tek bir söylemivard›: Hangi taraftan olursaolsun, bir genç daha ölmesin, birgenç daha kaybedilmesin, birana daha a¤lamas›n...

Silvan içinoturdular

Samast ‘tiyatrosu’ bitti

S

Page 5: 137'inci sayı

DÜNYAHalk›n Sesi

529 Temmuz 2011 / 11 Ağustos 2011

iklimkıta7 5

Şili'nin başkenti Santiago'da devletineğitime ayırdığı bütçenin artırılmasını

talep eden on binlerce öğrenci, polisle çatıştı.15 Temmuz’daki mitingde bir araya gelen 80bin öğrenci, devlet başkanlığı binasına yürüdü.Bina yakınlarında karşılaştığı polis barikatınayüklenen öğrenciler ile polis arasında çatışmaçıktı. Öğrenciler, Pinochet döneminde eğiti-min belediyelere devredilmesine, bölgeler ara-sındaki eşitsizliğin sürmesine ve eğitimeayrılan sınırlı bütçeye karşı eylemler yapıyor.

ABD’de ulusal borç limitinin yükseltilmesive ülkenin temerrüde düşmesinin önlen-

mesi için son tarih olan 2 Ağustos yaklaşırken,Obama yönetiminin endişesi artıyor. ABDTemsilciler Meclisi Başkanı John Boehner’inBeyaz Saray’ın vergileri artırma ısrarına karşıçıkarak görüşmeleri sonlandırmasına Obamasert tepki gösterdi. Temerrüde düşme riskininfarkında olunmadığını belirten Obama,borçlanma limitinin yükselmemesi halindeülkenin borçlarını ödeyemez hale geleceğini,ekonomik durgunluğa girileceğini ve küreselpiyasalarda kaos çıkacağını itiraf etti.

Obama kriz diye tutufltu

Mart ayından bu yana Suriye’nin dört biryanında gerçekleşen eylemler sonucunda

muhalifler bir kazanım daha elde etti. Esadyönetimi, 48 yıl sonra ilk defa siyasi partilerinkurulmasının yolunu açtı. Hükümet tarafındanreformların bir parçası olarak sunulan yasadasiyasi partilerin anayasaya, temel hak ve özgür-lüklere bağlı kalması şartı koşuldu. Yerel yayınorganları ise ırk, renk, cinsiyet, aşiret, din, bölgeve meslek temelli partilerin kurulmasına izinverilmediğini ifade etti.

Tek partili dönem bitti

İspanya’da siyasi, ekonomik ve sosyaldüzene karşı 15 Mayıs’ta başlayan ve kısa

sürede tüm ülkeye yayılan protestolar sürüyor.Bir ay önce ülkenin 7 farklı noktasındanMadrid’e doğru başlayan yürüyüş sona erdi,on binler, 23 Temmuz’da Sol Meydanı’nda biraraya geldi. “Kapitalizm, dünyanın en saygıgösterilen soykırımı”, “Krizin faturasınısorumluları ödesin” pankartları taşınaneylemde kapitalizm karşıtı sloganlar dikkatçekti. Yürüyüşe Yunanistan, İtalya, Rusya,Fransa ve Hollanda’dan gelen gruplar dakatıldı.

Madrid isyan› sürüyor

fiili’de e€itim kavgas›

T ayyip Erdoğan’ın 19Temmuz’da Kıbrıs’a düzen-lediği ziyaret, emekçilerin

yaygın protestolarıyla karşılandı.Adanın AKP güdümlü gerici,neoliberal bir yeniden yapılandırmasürecine sokulduğunu söyleyenKıbrıslılar ocak ve mart aylarındatarihi kitlesellikte eylemlere imzaatarak Erdoğan’ın sert eleştirilerinehedef olmuştu. Erdoğan buziyaretinde de yangına körüklegiderek, Türk-Rum ayrımına dayalıve adadaki çözümsüzlüğükörükleyen geleneksel sağ söylemesarıldı ve ada emekçilerinin ücret-lerini ve sosyal haklarını geriletenekonomik pakete devam sinyalleri-ni verdi.

Sertlik yalnızca Erdoğan’ınmesajlarına değil, Erdoğan’ıprotesto eylemlerine yönelikpolisiye önlemlere de hakimdi.Erdoğan’ın adaya gelmesiniprotesto edenlere ilk saldırıbaşbakanın geçiş güzergahında biraraya gelenlere gerçekleşti. Yolüzerindeki Hamitköy’de bir arayagelen Baraka Kültür Merkezi,Birleşik Kıbrıs Partisi, KıbrısSosyalist Partisi, Yeni Kıbrıs Partisive Kıbrıs Türk ÖğretmenlerSendikası (KTÖS) üyesi yüzlercekişi Erdoğan’ı protesto etmeyebaşladı. Erdoğan’ın ada muhalefetiile karşılaşmasını engellemekisteyen Kıbrıs polisi, gruba sert birbiçimde müdahale etti. Otobüslerleyol ile eylemciler arasına set çekenpolis, ulusalcı-sağcı hükümet partisiUBP’nin kitlesinin ise yola kadarçıkmasına izin verdi. Böylece

Erdoğan, tam da istediği gibikarşılanmış oldu.

Polisin bir diğer saldırısı dakamu emekçileri sendikasıKTAMS’ın binasında yaşandı.Erdoğan’ın önceki ziyaretinde sarfettiği “Biz burada 1 koyup 5alıyoruz” sözlerine atıfla binasına“1 koyup 5 alıyorsun, utanmadanbesleme diyorsun” pankartı asankamu emekçilerinin binası basıldı,çok sayıda emekçi darp edildi, ikikişi gözaltına alındı.

Kıbrıs Türk Hava Yollarıönünde 200 gündür grev yapanişçiler de Erdoğan teröründen nasi-bini aldı. Erdoğan adadaykenhiçbir sese izin vermeyeceğinigöstermeye çalışan polis, gençlereve kadınlara saldırıp işçilerinçadırlarını bastı, malzemelerine elkoydu. Saldırı sonrasında 6 kişigözaltına alındı, 6 kişi de yarala-narak hastaneye kaldırıldı. Toplam60 kişi yaralanırken 10 kişi degözaltına alındı.

‘İMAMIN ORDUSUNA DABOYUN EĞMEYECEĞİZ’

Saldırılar sonrasında KTÖSyazılı bir açıklama yayımlayarakErdoğan’ın gelişini ve polis müda-halelerini kınadı. Polisin işbirlikçive faşist özelliğini gösterdiğinisöyleyen sendika, Kıbrıs Türk tarafıyetkililerinin açıklamalarını da pro-vokasyon olarak niteledi. Açıkla-mada “‘Sizi Rum paramiliterörgütünden biz kurtardık’ diyenler,20 Temmuz gününün arifesinde

‘Sizi biz kurtardık, biz öldürürüz’mesajı vermiştir. Hatırlatırız kipapazın ordusuna boyuneğmediğimiz gibi imamın ordusunada boyun eğmeyeceğiz” denildi.

AKP’YE KARŞI MÜCADELEYEDEVAM

Baraka Kültür Merkezi’ndenMünür Rahvancıoğlu daErdoğan’ın Hamitköy’de aracınıdurdurup “hani neredeler” diyeprotestocuları sorduğunu, tepki-lerin farkında olduğunu ve muhale-feti tanıdığını aktardı.

Yaşanan polis saldırısının eşininbenzerinin daha önceyaşanmadığına dikkat çekenRahvancıoğlu, Kıbrıs’ta uygulananneoliberal talan, kültürel asimilas-yon, dinci gericilik ve ekolojiktahribatın sorumlusunun AKPolduğunu belirtti.

Protestonun Türkiyeliemekçilere yönelik olmadığını ifadeeden Rahvancıoğlu; tepkinin MetinLokumcu’yu öldüren, HalkevleriMYK üyesi Dilşat Aktaş’a hunhar-ca saldıran, HES’ler ve neoliberaluygulamalarla kendi halkını ezengözü dönmüş AKP’ye karşıolduğunu belirtti. Rahvancıoğlu,şöyle konuştu: “Kıbrıslı Türklerolarak besleme değil onurlu birhalk olduğumuzu, bağımsız, halk-ları kardeş ve toprağı bütün biradada yaşamaya layık olduğumuzu,dinsel ve neoliberal saldırılaradirenmeye devam edeceğimiziAKP’ye ve onun yerli-yabancıuşaklarına karşı tüm kararlılığımız-la haykıracağız.”

Erdoğan’ın Filistin BüyükelçilerKonferansı’nın açılışında “İsrail

özür dilemedikçe ilişkiler düzelmez”diye konuşması, Arap sokaklarındagittikçe gerileyen popülaritesini kur-tarmaya yönelik yeni bir manevragirişimiydi. Erdoğan’a dilinin bir türlüsöylerken elinin başka türlü eylediğinihatırlatmakta fayda var. Keza,Filistinlileri ve bizleri aptal yerinekoyarak korumaya çalıştığı itibarı,AKP iktidarının emperyalizmaçısından işlevselliğinin temel kay-naklarından birini oluşturuyor.

İsrail karşıtı direnişe ve Filistindavasına verdiği (kelimenin gerçekanlamıyla) sözde destekle, emperya-lizm işbirlikçiliğini yenilir yutulurkılmaya çalışan AKP, Arap halkhareketleriyle birlikte değişen durumauygun yeni sözler bulmakta zorlukçekmeyecektir. Ancak eylemegeçmeyen sözler, artık eskisi kadaretkili olmayacaktır. ABD’nin işbirlikçi-lerine daha toleranslı davrandığı birtökezleme döneminde, Araphalklarının özlemlerini dile getirecektoplumsal hareketlerin ve liderlerinyokluğunda edinilen karizmanın kul-lanma süresi geçmektedir.

23 Temmuz’da FilistinBüyükelçiler Konferansı’nın açılışında

konuşan Erdoğan’ın yine İsrail’eçıkışması, Filistinlileri pazarlık unsuruolarak kullanmaya yönelik bir ham-leydi. Sonbaharda bağımsızlıklarınıilan edip Birleşmiş Milletler’de oyla-maya sunmaya hazırlananFilistinlilerin toplantısında konuşanErdoğan, “İsrail özür dilemedikçeilişkiler düzelmez” sözleriyle, kendinceFilistinlileri kandırıyor, İsrail’i de tehditediyordu. Erdoğan bu sözüyle İsrail’eşu mesajı vermeye çalışıyor:“Sonbaharda zorlu bir sürece gire-ceksin. Filistinliler üzerinde etkim var.Sen özür dile karizmamı kurtar, bende bu zorlu süreçte sana sorun çıkar-mayayım.” Filistinlileri kandırmayayönelik mesaj ise şu: “İsrail’e karşıtavır aldık, ilişkilerimiz bozuk.”

Oysa İsrail-Türkiye ilişkileri hiç debozuk değil. Ekonomik ilişkilerdensöz edeceksek, Dışişleri Bakanlığı’nınresmi sayfasını ziyaret edip, Türkiye-İsrail ticaretindeki istikrarlı gelişimigrafiklerle izleyebilirsiniz. Ekonomikboykotun telaffuz edilmesi karşısında“ticaret başka siyaset başka” diyealtını çize çize boykotu reddeden AKPhükümeti İsrail’den turizm boykotuyiyor, o ayrı. Ama AKP boykotayanaşmıyor. Askeri ilişkilerde de aynışey söz konusu. İsrail’in Aralık 2008

Gazze saldırısı sırasında silahalımlarını durdurmayı reddedenAKP’nin İsrail’le yıllık 1,8 milyardolarlık bir silah ticareti hacmineulaştığı, Gazze’de Erdoğan’ın söz-leriyle “öldürmeyi iyi bilen” İsrail pilot-larının Konya’da eğitildiği açığaçıkmıştı. Silah ticareti yakın dönemdeHeron uçaklarının alımıyla sürdü.Mart 2010’da Türkiye’ye gelmeyebaşlayan Heron’ların alımları MaviMarmara saldırısına rağmenaksatılmadı ve yıl boyu İsrail uçaklarıTürkiye’ye geldi. ABD’nin isteğiyleertelenen üçlü tatbikatlardan başka,sembolik de olsa ilişkilerde bir bozul-ma yaşanmadı. Diplomatik ilişkilerdedikilen tüy İsrail’in OECD oylamasısırasında Türkiye’nin verdiği destekti.Mavi Marmara katliamından yalnızcahaftalar önce, Mayıs 2010’da,Filistin’den gelen çağrılara kulaklarınıtıkayan AKP veto hakkını kullanma-yarak İsrail’in OECD üyeliğini, bunun-la da “uluslararası hukuka saygılı birdevlet” olduğunu onayladı.

Şimdi “İsrail özür dilemedikçeilişkiler düzelmez” diyen Erdoğan’asormalı, ilişkiler ne zaman bozuldu kidüzelsin? “Paranın dini, milletiolmaz”, “Ticaret başka siyaset başka”diyerek aslında tam da sınıfının

siyasetini izleyen, ticaretinin gereğiniyerine getiren Erdoğan, İsrail’eyaptırım uygulamaktan kaçınıyor. Oda Filistinlileri pazarlık malzemesiyapmak için konuşuyor, örtülümesajlar veriyor.

İsrail’in geri adım atması daErdoğan’ın ikiyüzlülüğünün ifşaolması da ancak İsrail ile ikili ilişkilerihedef alan bir boykotla mümkündür.Dünya çapında BDS (Boykot,Yaptırımlar ve Yatırımların geri çek-ilmesi) Türkiye’de de Filistin İçinİsrail’e Karşı Boykot Girişimi’ninhedefi böylesi bir boykot kampanya-sıdır. Filistinlilerin bağımsız bir devletilan etmeye hazırlandığı sonbahar,İsrail’e karşı boykotu dillendirmek içinelverişli bir siyasal atmosfer sunacak.Ortadoğu’da artık halkların dasiyasetin öznesi haline gelmeyebaşladığı, Filistinlilerin kendilerini kul-lanmaya çalışan cin fikirlilere “yeter”dediği bir ortamda, Türkiye toplum-sal muhalefetinin Erdoğan’ın ikiyüzlüFilistin siyasetine karşı çıkışı yankıbulacaktır. Böylesi bir muhalefetinyokluğu Erdoğan’ın işineyarayacaktır.

* Yazının tam haliSendika.Org’dan okunabilir

Ali ErginDemirhan

[email protected]

Erdoğanzekâ

küpü,Filistinlileraptal mı?

Kıbrıs’ta Erdoğan’a yönelik protestolara polis saldırdı. 60 kişiyaralandı 10 kişi gözaltına alındı. Kıbrıslılar “Papazın ordusunateslim olmadık imamın ordusuna da teslim olmayacağız” dedi

İmam ve ordusu Kıbrıs’ta

Ekonomik kriz ve toplumsalmuhalefetin yükselişi ile sıkıntılı

günler yaşayan Yunanistan hükümeti,Avrupa Birliği (AB) ülkelerindengelen 158 milyar dolarlık borç paketiile rahatladı. Ancak yardımlar,emekçilerin gelirlerinde ve sosyal har-camalarda keskin düşüşler öngörenIMF-AB ortak yapımı ekonomi pro-gramının uygulanmasını dayatıyor.

Borçlanma krizi nedeniyle aylardıriflas tehlikesi ile karşı karşıya kalanYunanistan’da hükümet, AB veIMF’nin zorlamasıyla kemer sıkmayoluna gitmiş, bu nedenle de halktanbüyük tepki görmüştü. Krizden kurtu-lamayan Yunanistan hükümetine AB“yardım” eli uzandı. 21 Temmuz’daBrüksel’de gerçekleşen EuroZirvesi’nde Yunanistan’a 158 milyarEuro’luk borç paketi verilmesi kararıalındı. Zirveden bir gün önce bir arayagelen Almanya CumhurbaşkanıAngela Merkel ve FransaCumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy,borç krizinin İtalya ve İspanya gibiülkelere sıçramasını, Avrupa MerkezBankası’nın iflasını, bir bankacılıkkrizine yol açılmasını ve Euro’nuntehdit altında olmasını engellemekamacıyla uzlaşma yoluna gitti. ABD,İngiltere, IMF ve AvrupaKomisyonu’nun baskıları ile kabuledilen paketin faiz oranı yüzde 4-5’ten3,5’a indirilirken, vadesi de 7 yıldan

15-30 yıla uzatıldı.

PAKET ÇÖZÜM OLABİLECEK Mİ?Yardımın onaylanmasının ardından

Yunanistan Başbakanı YorgosPapandreu AB liderlerine,bakanlarına ve kendisine danışmanlıkyapan Kemal Derviş’e teşekkür etti vehalkı rahat olması konusunda telkinetti. Ancak uzmanlar, yaratılan algınınaksine paketin krize engel olamaya-cağı görüşünde. Financial Times’ınbaşyazısında kurtarma paketlerininsürekli yeni borçlara neden olmasının

istikrar için yeterli olmadığı, krizin heran Euro Bölgesi’nin kapısını çala-bileceği yorumu yapıldı.

Avrupa sermayesini ve Euro’yukurtarmaya odaklanan kurtarmapaketi işe yarasa dahi, bu emekçilerinücret ve sosyal haklarındaki gerilemeve küçük esnafın işini kaybetmesipahasına olacak. Yani ABYunanistan’ı boğarak kurtarmış ola-cak. Krizin kontrol altına alınamamasıise kıtayı 2008 küresel krizinden dahaağır bir bunalımla karşı karşıya bıraka-cak.

Yunanistan’ı boğarak kurtarmak

Avrupa’da yükselengericilik ve faşizm,

Norveç’te aşırı sağcı birsaldırganın düzenlediğikatliamla yeniden gündemegeldi. 23 Temmuz’da önce,başkent Oslo’da hükümetbinalarının bulunduğubölgede bomba patladı. 8kişinin öldüğü, 15 kişininyaralandığı patlamanınardından iktidardaki İşçiPartisi’nin (SV) UtöyaAdası’ndaki gençlik kampınabaskın yapıldı. Açılan ateşsonucu 68 kişi öldü, onlarcakişi yaralandı. Her ikisaldırıyı gerçekleştirenAnders Behring Breivik isekısa bir süre sonra yakalandı.

Saldırıdan önce internetsitesinden “Bir AvrupaBağımsızlık Bildirgesi-2083”adlı bir bildirge yayımlayanBreivik, kendisini Hıristiyanmuhafazakar, aşırı milliyetçive Adaletsever Şövalyeler’inkomutanı olarak tanımlıyor.Batı Avrupa’nın 2083’teMarksist-çok kültürcüseçkinlerden kurtulacağınıiddia eden Breivik,saldırıların zalimce ama

gerekli olduğunu, çünküterörün kitleleriuyandırdığını ifade ediyor.Breivik, SV’nin yıllıktoplantısını basacağını,İslam’ın Avrupa’dayayılmasına neden olan eskive yeni devlet başkanlarınıöldüreceğini de bildirgesindeduyuruyor.

Breivik’in ana muhalefetpartisi olan aşırı sağcı İlericiParti bünyesinde 1999-2006yılları arasında çalışması,Avrupa’da yükselen gerici-faşist ideolojinin militeryapılanmalara da yöneldiğinigözler önüne serdi.

Avrupa’da kriz döne-minde giderek ivme kazananyabancı düşmanlığı, iktidarpartileri tarafından da teşvikediliyor. Neoliberalizmin yolaçtığı işsizlik ve suç gibiekonomik ve toplumsalsorunları, göçmenlerden kay-naklanan sorunlar olaraksunmayı tercih eden iktidarpartileri de yangına körüklegidiyor. Norveç’teki katliamAvrupa hükümetlerinin busiyasetinin olası sonuçlarınınvahim bir işareti oldu.

Aşırı sağNorveç’i vurdu

Page 6: 137'inci sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

629 Temmuz 2011 / 11 A¤ustos 2011

Suyun başınabiçilmiş kaftan

İş makinelerineyol vermediler

H idroelektrik santral (HES)projeleri yaz aylarının enönemli gündemlerinden biri

olmaya devam ediyor. Yaşam alan-larının talan edilmesi karşısındadirenişlerini sürdüren halka karşıAKP iktidarı, devlet aygıtının tümolanaklarını kullanarak topyekun birsaldırı halinde. Yargıdan hala HESprojelerine durdurma kararı çıkabili-yor. AKP iktidarı ise her çıkan olum-suz HES kararı karşısında hemenMeclis komisyonlarında yeni bir yasaldüzenleme yapıyor ve onaylıyor.Yetmiyor, olumsuz karar verenhakimlerin yerlerini değiştiriyor. HESkarşıtı mücadele edenlere baskılarınısürdürüyor. Gözaltına alıyor, tutuk-luyor, soruşturmalar açıyor. Halk isene yasa dinliyor ne yönetmelik ne debaskı. Yaşam alanlarına gelmekisteyen HES firmalarını köylerinesokmuyor, ÇED toplantılarını engel-liyor, iş makinelerinin önüne yatıyor.HES karşıtı mücadele giderek büyü-yor.

HES'LERE BIRER “USTA” LAZIMAKP, doğanın talanına daha fazla

hakim olabilmek için ataklarınısürdürüyor. “Ustalık” döneminin ilkicraatlarından biri olarak Orman veSu İşleri Bakanlığı'nı oluşturdu vebaşına bu alanda biçilmiş kaftan olanVeysel Eroğlu'nu getirdi. Bir diğerkritik hamle ise Enerji ve TabiiKaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ınyardımcılığına eski Rize Milletvekilive MÜSİAD Başkanı AliBayramoğlu'nun getirilmesi olacak.Tayyip Erdoğan bu hamleleriyle, hemdünya konjonktürüne hem ulusal ser-maye ile ilişkilere hem de HES böl-gelerine hakim olmayı hedeflemekte.

HES'LERE YENI YARGI, YASA VEYÖNETMELIKLER DE YETMIYOR

Geçtiğimiz 21 Temmuz'da ResmiGazete’de yayımlanan iki yönetmelikise çok kritik. Birincisi, “YenilenebilirEnerji KaynaklarınınBelgelendirilmesi ve

Desteklenmesine İlişkin Yönetmelik”ve ikincisi “Elektrik PiyasasındaLisanssız Elektrik Üretimine İlişkinYönetmelik”. Bu yönetmelikler bualanda bugüne kadar oluşmuş önemliaçıkları kapatacak.

AKP iktidarının yargıya müdahale-si HES sürecini de etkiledi.HSYK'nın Haziran ayındaki ata-maları esnasında bölgede HES’lerekarşı açılan en fazla “yürütmeyi dur-durma ve iptal” davasının olduğuRize İdare Mahkemesi’nde köklü

değişiklikler yapıldı. Rize İdareMahkemesi’nin başkan ve üyeleribaşka bölgelere atandı. Fakat bunarağmen halen HES projelerine yöne-lik durdurma kararları çıkmayadevam ediyor.

DEVLETIN TÜM OLANAKLARIHES'Ç‹ FIRMALARA

AKP iktidarı, daha en başındanitibaren ulusal sermaye gruplarınıngenişleme ve yayılma projesi olarakbelirlediği, doğayı talan

politikalarının uygulanması için elin-den geleni ardına koymuyor. 15Temmuz 2011 itibariyle tam 840 fir-maya HES yapma yetkisi verildi.Yetki alanların çoğunluğu TUSKONve MÜSİAD'a üye ya da yakın fir-malar. Bir çoğu da tekstil sektörükökenli ve AKP ile yakından ilişkilifirmalar. Çok sayıda yerel firma iseHES projelerinin yapımı aşamasındataşeron firma olarak kullanılıyor. Budurum HES'ler üzerinden yaklaşık 10bin firmanın bulunduğu yeni bir sek-

törü devreye sokmuş durumda.

METIN LOKUMCU YETMEDI,GÖZALTI, TUTUKLAMA,SORUfiTURMALAR SÜRÜYOR

Kemalpaşa Derelerini KorumaPlatformu üyesi emekli öğretmenMetin Lokumcu Hopa'da polissaldırısı sonucu hayatını kaybetti. Bukatliam AKP iktidarına yetmedi.HES karşıtı mücadeleye gözdağıverme girişimleri hala sürüyor.

Son olarak Hopa'da, DerelerinKardeşliği Platformu TürkiyeYürütmesi'nde olan Taylan Kaya veKamil Ustabaş ve Hopa DereleriniKoruma Platformu’ndan BülentUstabaş gözaltına alındı. TaylanKaya, 2911'e muhalefetten tutuklandı.Derelerin Kardeşliği PlatformuYürütme Kurulu üyelerine veaktivistlerine yönelik baskılar,soruşturmalar ve tehditler ise sürüy-or. Veysel Eroğlu'nu 2 Şubat'ta“Dereler özgür akacak” diyerekprotesto eden 32 Karadeniz TeknikÜniversitesi öğrencisi hakkında 6 aysonra 2911'e muhaleffetten davaaçıldı. Artvin'de ise “devlet büyüğü”Recep Tayyip Erdoğan’a hakaretetmekten 2'si lise öğrencisi 4 kişiyesoruşturma açıldı.

HER fiEYE RA⁄MEN ZAFERDIRENEN HALKIN OLUYOR

AKP iktidarının tüm baskılarına,alicengiz oyunlarına karşı halkın hemhukuksal hem de pratikte zaferlerisürüyor. Temmuz ayı içerisindeArhavi, Kemalpaşa ve Gümüşdamla-da yapılması planlanan ÇEDtoplantıları yöre halkları tarafındanyaptırılmadı.

Ordu ve Bingöl'de ise halk, HESyapımı için köylerine gelen işmakinelerinin önüne yattı, üstüneçıktı, çalışmalarına engel oldu. LoçVadisi'nde, Borçka Aralık Köyü'nde,Şavşat Meydancık ve YusufeliÖğdem'de yerel mahkemelerce ÇEDolumlu raporları iptal edildi, HES'lerhakkında durdurma kararları verildi.

AKP'nin yasalarla, yönetmelikler-le, yargı atamalarıyla yaptığı tüm

ataklara rağmen hukuksal zaferlerkazanılmaya devam ediyor. Geçentemmuz ayı içerisinde HES projeleri-ne ilişkin yerel mahkemelerdeşirketler aleyhine birçok karar alındı.

Kastamonu’nun Cide İlçesi'ndebulunan Loç Vadisi'nde Orya Enerjitarafından yapılmak istenen “CideBarajı ve HES Projesi” için alınanÇED raporu Kastamonu İdareMahkemesi tarafından iptal edildi.

Daha önce de aynı proje Kastamonu-Bartın Küre Dağları Milli Parksınırları içerisinde yer almasındandolayı iptal edilmişti. Fakat şirket pro-jenin ismini değiştirerek tekrarbaşvurmuş ve ÇED olumlu raporualmıştı.

Artvin’in Borçka ilçesine bağlıAralık Köyü sınırları içerisinde TGElektrik Üretim A.Ş. tarafındanyapılması planlanan 15 megavat kuru-lu gücündeki Taşköprü Regülatörü veHES projesi için Çevre ve Orman

Bakanlığı tarafından, 4 Nisan 2008’deverilen ‘ÇED gerekli değildir’kararına karşı köylülerin Nisan2009’da Rize İdare Mahkemesi’ndeaçtığı ‘iptal’ davası yöre halkınınlehine sonuçlandı.

Artvin Yusufeli’ne bağlı EsendalKöyü'nde Arcivan Deresi üzerindeyapılması planlanan ÖğdemRegülatörü ve Artvin’in Şavşat İlçesiÇoruh Havzası’ndaki Şavşat Çayıüzerinde yapımı planlanan Şavşatregülatörü ve HES projesi ile beton

santrali için Çevre ve OrmanBakanlığı’nın verdiği ÇED olumluraporları da Rize İdare Mahkemesitarafından iptal edildi.

Diğer yandan Artvin’in Şavşatİlçesi Meydancık Beldesi’ndeki PapartVadisi’nde yapılması planlanan HESprojelerinden kurtulmak için, köylü-lerin yaptığı başvuru üzerine DoğalSİT alanı ilan edilmesinin ardından;SİT kararının kaldırılmasını isteyenHES firmasının başvurusu bilirkişiheyetinin görüşüyle reddedildi.

HES projelerine karşıaçılan davalar

kazanılmasına rağmen HES'çifirmalar pes etmiyor. Bir yan-dan ÇED toplantılarıyla diğeryandan imaj düzeltmeleri ilehalkı kandırmanın planlarınıyapıyorlar. Halkın ise cevabıçok net; “Bu dere bu denizeulaşacak.” Orman ve Su İşleriBakanı Veysel EroğluHES'leri halkaanlatamadıklarındanyakınarak, HES karşıtıTarkan'ı kullanarak yeni birreklam kampanyasına başla-yacaklarını belirtti. Durumuduyan Tarkan'ın cevabı da netoldu; "HES'lere karşı çıkanbirinin HES'lerle ilgili şarkıyapması ironiden öte komikolur." Temmuz ayı içerisindefirmaların ÇED toplantılarıdüzenleyerek halkı kandırmagirişimleri boşa çıktı. Artvin'inArhavi İlçesi Balıklı Köyü'ndedüzenlenmek istenen ÇEDtoplantısı halkın engelinetakıldı. Arhavi KültürMerkezi’nde 21 Temmuzgünü düzenlenmek istenentoplantı öncesi salon önündetoplanan yöre halkı açtıklarıdövizler ve sloganlarla HES'çifirmaya tepki gösterdi. Dahasonra salona giren yöre halkı,

firma yetkililerine tepkigöstererek “tepkilernedeniyle toplantıyapılamadı” şeklinde tutanaktutturarak toplantıyı iptalettirdi.

METIN LOKUMCU'NUNM‹RASINA SAHIP ÇIKTILAR

Hopa'nın KemalpaşaBeldesi'nde bulunan Akdereüzerine yapılması planlananOsmaniye Regülatörü veHES'i için düzenlenen ÇEDtoplantısına firma yetkililerigelemedi. 22 Temmuz'daönce Liva Düğün Salonu'ndaardından Osmaniyeİlköğretim Okulu'ndayapılacağı duyurulan ÇEDtoplantısı Kaymakamlıktarafından “güvenlik gerekçe-si” ile iptal edildi.

Toplantının yapılacağı günsabah erken saatlerdenitibaren Belediye Parkıönünde toplanan KemalpaşaDerelerini Koruma Platformuüyeleri, buradan davul-zurnaeşliğinde toplantınınyapılacağı köye hareket etti.Osmaniye İlköğretim Okuluönünde onları Osmaniyeköylüleri karşıladı. Hepberaber atılan sloganlarlahorono duruldu ve HES'çi

firma beklenmeye başlandı.Fakat aradan geçen saatlererağmen ne gelen oldu ne degiden. Ardından platformsözcülerinden CumhuriyetMahallesi Muhtarı ŞenolÇelik, toplantının HopaKaymakamlığı tarafındangüvenlik gerekçesiyle iptaledildiğini duyurdu. Bununüzerine toplantıya katılmakiçin biraya gelen ve tebligatın

yapıldığı Dereiçi KöyüMuhtarı Mete Lokumcu,Osmaniye Köyü MuhtarıSüleyman Üçüncü veKaraosmaniye Köyü MuhtarıMehmet Karahan ile birlikteKemalpaşa Merkez MahallesiMuhtarı Şenol Çelik, 20’ninüzerinde köylünün deimzasıyla bir tutanak tuttu.Hazırlanan tutanakta, hiçbiryetkilinin toplantıya

katılmadığı ve köylülerinHES projesi ile ÇEDtoplantısını protesto ettikleribelirtildi. Ardından tekrarKemalpaşa Belediye Parkı'nayürüyen köylüler burada birbasın açıklaması yaparakzaferlerini ilan ettiler veHES’çileri köylerine sokma-yarak Metin Hoca’nınmirasına sahip çıkmayısürdüreceklerini belirttiler.

Orman ve Su ‹flleri Bakanl›¤› kurul-du. Bafl›na da suyun metalaflt›r›lmas›konusunda biçilmifl kaftan olan VeyselEro¤lu getirildi. ‹TÜ ÇevreMühendisli¤i bölümünde ö¤retimüyesi olan Ero¤lu daha önce ‹SK‹Genel Müdürlü¤ü, DS‹ GenelMüdürlü¤ü ve Çevre ve OrmanBakanl›¤› görevlerinde bulundu.

Ero¤lu suyun ve ormanlar›n ticari-lefltirilmesi konusunda adeta ihtisasyapm›fl bir isim. DS‹, Meteoroloji veOrman Genel Müdürlüklerinin ba¤l›oldu¤u Orman ve Su Bakanl›¤›’n›ngörevleri aras›nda, orman alanlar›n›nsat›lmas›, milli parklar, tabiat ve do¤alyaflam parklar› gibi yerlerin iflletmeyeaç›lmas›, flehir içi su flebekelerinin vederelerin ticarilefltirilmesi sürecinintamamlanmas›, uluslararas› finanskurulufllar› ve firmalarla bu konulardaeflgüdümlü çal›flmalar›n düzenlenmesiyer al›yor.

HES yapımı devam eden bölge-lerde halkın tepkisi dinmiyor.

Köylüler yapımı durdurmak için işmakinalarının çalışmasına engeloluyor; önüne yatıyor, üstüne çıkıyor,trafiği kapatıyor. Çünkü bu işmakinelerinin yaşam alanlarınıkatlettiğini gözleriyle görüyor veşahit oluyorlar.

Bingöl'ün Çevrimpınar ve Alibirköylüleri, HES yapımının doğayıkatlettiği gerekçesiyle işmakinelerinin üzerine çıkarakçalışmalarını engellediler. HES'çi fir-manın kendilerini “yol, sugetireceğiz” diyerek kandırdığınısöyleyen köylüler, ÇED toplantısıyapılmadan firmaya izin verildiğinisöylediler.

HES yapımı sırasında yaklaşık 15kilometrelik bir alanda binlerceağacın katledildiğine şahit olanköylüler hayvanlarının dereye inip suiçemediğinden yakındılar. Durumuprotesto etmek içinse işmakinelerinin önünü kesen köylüleraraçların üzerine çıktılar, trafiğikestiler. Köylüler çalışmaların tama-men durdurulmaması halinde eylem-lerini sürdüreceklerini belirttiler.

Ordu'nun Pehlivanlı Beldesi'ndeise 7 Temmuz'u 8 Temmuz'abağlayan gece saat 02.00 sularında işmakinelerinin beldeye girdiğini

gören köylüler araçların önünükeserek iş makinelerinin çalışmasınaizin vermedi. Yapılacak HES ileyörede 4 bin ailenin mağdurolacağını, 3 milyon ağacınkatledileceğini ve 40 bin dönümarazinin susuz kalacağını söyleyenkadınlar köylerine yapılacak olanHES’i protesto etti. HES projesisonucunda bölge halkının geçine-meyecek duruma geleceğini söyleyenkadınlar iş makinelerinin üzerineçıkarak yolu trafiğe kapattılar.Kadınlar canları pahasına da olsaHES'e izin vermeyeceklerini belirtti-ler. HES projesinin yapılacağı alandaoturma eylemi yapan köylüler slo-ganlar ve gözyaşları arasında "suyu-muzu kimseye vermeyiz" dediler.

Muğla'nın Fethiye İlçesi'nde KargıÇayı üzerinde yapılması planlananHES projesine karşı köylüler herhafta protesto pikniği düzenliyor. 11Temmuz'da yapılan piknikte yörehalkının dışında yabancı turistlerinde katılımıyla yaklaşık 100 kişilik birpiknik düzenlendi. Piknik esnasındaçaya girerek serinlemeye çalışanköylülere HES'çi firmanın yetkililerimüdahale etmek istedi. Firma yetki-lileriyle köylüler arasında gerginanlar yaşandı. Köylüler gerginliğinardından sloganlarla bölgedenayrıldılar.

Ustalık halkın mücadelesine sökmüyor

KP “ustalık” kerametlerini HES projelerini hayatageçirmek için kullanıyor. Fakat ne yaparsa yapsın ‘us-talık’ becerileri örgütlü halk mücadelesine sökmüyor

‘Bu dere bu denize ulaşacak’Artvin Arhavi ve Kemalpaşa'da yapılmak istenen ÇED toplantıları halk tarafından engellendi. Kemalpaşa'dahalkın tepkisinden korkan kaymakamlık, Metin Lokumcu’nun köyünde yapılacak toplantıyı iptal etti

Mücadele hukuki kazanımlarla güçleniyor

M

Page 7: 137'inci sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

729 Temmuz 2011 / 11 A¤ustos 2011

Bölge İdare Mahkemesiüçüncü köprünün durdurul-

ması istemini “telafisi imkânsızzarar yok” diyerek reddetti.

Üçüncü Köprü Yerine YaşamPlatformu kararı teşhir etmek içinköprü bağlantı yollarıçalışmalarının başladığı Ömerli’yebir hasar tespit gezisi düzenledi.

23 Temmuz günü düzenlenengeziye katılarak köprünün yıkımve geri dönülemez zararlarıylayüzleşenler yol boyunca kesilenağaçlara tanık oldu. İnşaatatıklarıyla kirlenme tehlikesiyleyüz yüze olan Ömerli Barajı’nınetrafını dolaştı. İnşaat nedeniyle 3milyona yakın ağacın kesileceğibelirtildi.

Köprüyeyerinde tespit

Bir yılanhikayesi

Olay, iki yıl önce tam da bugünlerdeyaşandı. Hakkari’nin Yüksekovailçesinde kaza ile mühimmat patlamasısonucu dört asker yaşamını yitirmiş,ölen askerlerden piyade er Bahadır HanSolak’ın cenazesi defnedilmek üzereTuzla’ya getirilmişti. Üniversite eğitiminiyarıda bırakıp Tuzla TersanelerBölgesi’nde çalışmış olan Solak’ınölümünü protesto etmek üzere işçiarkadaşları bir pankart hazırlamıştı.Cenaze için Birinci Dünya Savaşısırasında Yemen Cephesi’nde söylenenve savaşların zulmünü zenginlerin değilyoksulların çektiğini anlatan türkününsözleri üzerinde oynanmıştı: “Yemenyolu çamurdandır, sefertası bakırdandır,gemiciği olan bedel öder, şehidimizfakirdendir”. Gençler böylece “Vatansağolsun” dememiş, “Başbakan’ın‘gemicikli’ oğlu Bilal, Burdur’da birkaçhafta dövizli askerlik yaparken busavaşta neden hep biz yoksullar ölüyo-ruz” diye sormuştu. Pankarta güvenlikgüçlerinin yanıtı sert olmuş, polis genç-leri yaka paça gözaltına almıştı.Kuşkusuz şiddetli gözaltı, basitçe Tuzlapolisinin sert tavrından değil devletin bubakış açısının yaygınlaşmasını engelle-mek istemesindendi.

Er Solak, savaşta yaşamını yitirenyoksul bir genç olarak yalnız değil.Gönül ister ki sınıfsal kökeni ne olursaolsun artık hiçbir genç ölmesin amatüm veriler açıkça ortaya koyuyor: 30yıllık savaşta ölen askerlerin neredeysetamamı yoksul ailelerin çocukları.Onların ne yurtdışında yaşayıp dövizliaskerlik yapma, ne bedelli askerliğedenk gelip parasını verip yırtma olanağı

var. Dört yıllık bir üniversite bitiripgörevlerinin Batı’ya çıkması şansınıdeneme ‘hakları’ da kısıtlı. TıpkıSilvan’da ölen ve cenazeleri Teşvikiye,Bebek ya da Levent camilerinden değilyoksul mahallerin, köylerin, taşra kasa-balarının mütevazı camilerinden kalkanaskerler gibi. Konya Doğanhisar’dan erUfuk Başarı açıköğretimde okuyormuşda okulunu dondurup askere gitmiş,Şanlıurfa’dan çavuş Ethem Okyay’ınannesi Halime Okyay oğlununöldüğünü pamuk tarlasında çalışmaküzere gittiği İzmir’de öğrenmiş,Zonguldak’tan Noyan Aydın inşaat işçisibabasını bebekken iş kazasında kaybet-miş de kendisi bilgisayar teknikservisinde çalışıyormuş, Samsun’dançiftçi bir babanın çocuğu olanNecmettin Tosun, Doğu’da askerlikyaptığı için aldığı 175 TL’yi de yoksulailesine gönderiyormuş… Onlar gibierler ve emeklilikten maaşlara kadarordunun en alttakileri olan, uzmançavuş (uzman çavuşların TSKtarafından nasıl basit bir savaş makinesigibi kullanıldığıyla ilgili olarak bkz. UmurTalu’nun konuyla ilgili yazıları) 13asker…

ÖFKE NEREYE AKACAK?Cenazelerin geldiği kentlerde acı da

öfke de büyük oldu. Hükümetin,muhalefetin, Genelkurmay’ın,medyanın hep birlikte yarattığı atmos-ferle askerlerin aileleri yine sadece“Vatan sağolsun” demek zorundabırakıldı. Yine o atmosferden fay-dalanan birileri öfkeyi BDP binalarınayöneltmeye çalıştı. Zeytinburnu’ndaki

gibi olaylar “1990’lara mı dönüyoruz”sorusunu gündeme getirdi. Evet, askerailelerinin, asker yakınlarının ve birgencin daha bu savaşta ölmesini iste-meyen tüm Türklerin sokağa inmezamanı çoktan geldi! Ama bilinmeli ki osokak gösterileri savaşın gerçek sorum-lularını hedef almadıkça bu ülkeye barışhiçbir zaman gelmeyecek. Asker ailelerive öfkeli Türkler bugün ölen gençlerinhesabını Genelkurmay Başkanlığı’nın,Meclisin, AKP binalarının hatta medyaplazaların önünde aramayabaşladığında; Başbakan’a, Bakanlara,milletvekillerine, zenginlere, medyapatron ve yöneticilerine “Bu savaştaneden hiçbirinizin çocuğu değil bizimçocuklarımız ölüyor”, “Bu savaştaneden ısrar ediliyor” diye sormayabaşladıklarında ülkenin barış yolculuğugerçekten başlamış olacak. Çok mu zordersiniz?

BATI’YA BARIfi HAREKET‹ GEREKEvet zor ama son derece mümkün.

Bugün Türklerin önemli bölümüsavaşın sorumlusu olarak Kürtlerigörüyor. Yoksul Türklerin kendiçalıştıkları yerlere göç eden Kürtleriişlerini elinden alan insanlar olarakgörmeleri de ayrılık duygusunu körük-lüyor. Ama buna rağmen bilinmeli kiTürkiye artık ‘90’larda değil.Kameraların önünde “Vatan sağolsun”diyen birçok asker ailesinin basınınolmadığı muhabbetlerinde “Neden hepgariban çocukları” sorusunu sordukları(güvenilir kaynaklara dayanarak) bilgisi-ni öncelikle paylaşmak gerek. Her nekadar kamuoyunun gündemine gelme

şansı olmasa da Doğu’da askerliğiniyapan gençler arasında ki buna“Ülkücü gençler” de dahil savaş herzamankinden fazla sorgulanmayabaşlanmış durumda. Medyanın ısrarlaüzerine gitmemesine rağmen Doğu’daasker intiharlarının son dönemdeinanılmaz hızla artışı bu savaşortamından bıkkınlığın en önemligöstergelerinden. Savaşta‘gönülsüzleşen’ askerlere az sayıdakirütbeli askeri, uzman çavuş ve astsu-bayları da eklemek gerekiyor.Muhtemelen kendilerine yapılan tümtembihlere rağmen son çatışmadayaralanan askerlerin Habertürk’e verdik-leri demeçte ağızlarından bazı asker-lerde çelik yelek bulunmadığını vesilahların tutukluk yaptığını kaçırmalarınıkendilerini savaşa yollayan devletbüyüklerine bilinçsizce yapılmış birsitem olarak okumak gerekiyor.

Evet, ölen asker yakınlarının vesavaşın bitmesini isteyen Türklerinöncülük edeceği bir sivil Türk barışhareketi Türkiye’de savaşın sürekliliğiüzerine kurulu paradigmayı alt üst ede-cektir. Şimdi Türkiye, Er Solak’ın arka-daşları gibi “şehidimiz fakirdendir” diyenasker yakınlarını arıyor. İmkansızdeğil… Birkaçının atacağı ilk adım barışyanlısı kamuoyunun desteğiyle beklen-medik bir harekete dönüşebilir. Hele birde Kürt Barış Anneleri havada kalmaihtimaline rağmen onlara elleriniuzatırsa…

**GGaazzeetteeccii.. AAsskkeerrlliiğğiinnii,, kkuurruulldduuğğuu ggüünn--ddeenn bbuu yyaannaa 1100’’aa yyaakkıınn ssaallddıırrııyyaauuğğrraammıışşllıığğıı bbuulluunnaann TTuunncceellii MMaazzggiirrtt’’eebbaağğllıı DDaarrııkkeenntt KKaarraakkoolluu’’nnddaa yyaappttıı..

KonukYazar

‘fiehidimizfakirdendir’

MAHMUT HAMS‹C‹ *GAZETEC‹

Belediyenin ‘Birgeç’ vurgunuBilet satış noktaları yerine jeton-

matikler, araç içinde nakitödenerek bilet alınmasına son veril-mesi, metrobüsün aktarma kap-samından çıkarılması. İstanbul'daulaşım hizmetleri yenidenyapılandırılıyor. Zamlar veözelleştirmeler yoluyla belediyeulaşım hizmetlerini bölerekpiyasalaştırıyor.

Temmuz ayının başında İETT’yeait araçlarda şoföre nakit ödenerekbilet temini uygullamasına yasakgetiren belediyenin yeni hedefi özelhalk otobüslerine (ÖHO) yönelik.

Temmuz ayından itibaren İETTotobüslerinde araç içinde nakitödeyerek bilet teminini kaldıranİETT, 13 Ağustos'tan itibarenÖHO'larda biletçi uygulamasına sonvererek bu otobüslerde de nakit kul-

lanımını ortadan kaldıracak.İETT'nin bu kararı İstanbul'da

hizmet veren 2106 özel halk oto-büsünde çalışan 2500'den fazlabiletçinin işsiz kalması anlamına ge-liyor.

TEK KULLANIMLIK KARTLARLAYÜZDE 42 ZAM

Karar ÖHO çalışanlarını işsizbırakacakken akbili boş kalan İstan-bullular ve İstanbul'a kısa süreliğinegelen yolcular içinse fahiş fiyatanlamına gelecek.

Nakit ödeme ile bir biniş fiyatıödemesi yapan yolcular artık nakitödeme uygulaması kalktığı içinBİRGEÇ, İKİGEÇ, BEŞGEÇ veyaONGEÇ kart kullanmak zorunda.Bu kartlarla 1.75 TL'lik sefer fiyatı2.5 TL'ye geliyor. Nakit ödeme

uygulamasının kaldırılmasıylabelediyeler tek bir binişden yüzde 42kar ediyor.

ULAfiIMI PARÇA PARÇAÖZELLEfiT‹R‹YOR

2012 Stratejik Planı'na göre İETTbu adımı özel halk otobüslerinikurumsallaştırmak ve bilet sisteminibütünleştirmek hedefiyle atıyor. Sözkonusu stratejik plan belediyehizmetlerinin piyasalaştırılması içinatılacak adımları içeriyor.

Belediye, ulaşım hizmetiniparçalara bölerek özelleştirmeyi ter-cih ediyor. İETT’nin hizmet birim-leri taşeron şireketlere veriliyor.

2010'da bilet satış ve dolum bayi-leri yerine akbilmatik ve jetonmatikler kuran belediye yönetimi bumakinelerin işletilmesini özel bir

şirkete devrederek bu yolla bilettemin hizmetini özelleştirmişti.

İETT garajları, bakım-onarım,çalışan servisleri de taşeronşirketlere devredilmişti.

Ulaşımın özelleştirilmesinin birdiğer ayağı da taşeronlaştırma oldu.Ulaşım hizmetinin olmazsa olmazışöförlerin büyük bir kısmınınİETT’nin değil taşeron şirketin işçisiolarak çalıştırılmasıyla başlandı.2010 yılında 1246’sı şoför 362’sibakımcı olmak üzere 1608 taşeronişçi işe alınmıştı. İETT’nin taşeron-latırma politikalarının hem hizmetveren işçi hem de hizmeti alanaçısından olumsuz sonuçlarıyaşanıyor. Yolcular ulaşım hizmetinidaha pahalı alırken, çalışanlar dadaha ucuza ve iş güvencesindenmahrum çalışıyor.

Antalya’da ulaşıma yüzde 20 ileyüzde 40 arasında değişenoranlarda zam yapıldı. Antalya

muhalefeti ise zamlara karşı hareketegeçti, imza kampanyası ve eylemleryapıldı. Ulaşım hakkını savunanlar‘Ulaşım Hakkı İçin Mücadele Birliği’çatısı altında birleşti.

Antalyalılar 10 Temmuz’danitibaren halk kartlı (elektronik bilet)biniş için 1.40 yerine 1.70 lira, halkkartsız biniş için1,75 yerine 2,5 liraödeyerek ulaşım araçlarını kullanıyor.

‹LK TEPK‹ HALKEV‹’NDENUlaşım hakkı mücadelesini tüm

ülkede yaygınlaştıran Halkevleri’ninAntalya Şubesi zamların yapılmasınınardından eylem kararı aldı. AntalyaHalkevi üyeleri 13 Temmuz günüAntalya Büyükşehir Belediyesi’ninönünde yaptıkları basın açıklaması ilebelediyeyi uyardı: “Zamlar geri çeki-lene kadar bütün meşru yöntemlerikullanarak halkın ulaşım hakkındanfaydalanmasını sağlayacağız.” AntalyaHalkevi’nin gerçekleştirdiği eyleme PirSultan Abdal Kültür Derneği AntalyaŞubesi de destek verdi.

ULAfiIM HAKKI ‹Ç‹N B‹RLEfiT‹LERAntalya’da yaşayan herkesi etkileyen

ulaşım zamları karşısında Antalya’dakimuhalefet örgütleri bir araya gelerekUlaşım Hakkı İçin Mücadele Birliği’nikurdu.

Ulaşım hizmeti, kamusal niteliğinerağmen Antalya’da neredeyse tama-men özelleştirilmiş. Ayrıca ulaşımücretlerinin yüksek olması ulaşımıAntalyalılar için sorun haline getiriyor.

Birlik ulaşıma yapılan zamların geriçekilmesi ve ulaşım hizmetinin belediyetarafından sağlanması talepleriylemücadele ediyor. Birlik bu taleplerleKışlahan Meydanı’nda stant açarak

'Ulaşım zamları geri alınsın' talebiyleimza kampanyası başlattı. İmzatoplanırken yapılan konuşmalarda vedağıtılan bildirilerle, ulaşımın her insaniçin temel ihtiyaç olduğu ifade edildi.Belediyelerin halkın temel ihtiyaçlarıüzerinden para kazanma anlayışınınkabul edilemez olduğu anlatıldı. 18Temmuz’da başlayan imza kampanyasıdört gün sürdü, kampanya ile ulaşımhakkı kentin gündemi haline geldi

ANTALYA MERKEZ‹NDEK‹TLESEL YÜRÜYÜfi

Ulaşım zamlarının çekilmesitalebiyle dört günde 10 bin imzatoplayan Birlik, imzaları teslim etmekiçin 22 Temmuz’da kitlesel biryürüyüşle belediyenin önüne gitti.Dönerciler Çarşısı’ndan başlayanyürüyüşe 200 kişi katıldı. Yürüyüşsırasında esnaf ve halk alkışlarlaeyleme destek verdi.

N‹TEL‹KL‹ ULAfiIM ‹ST‹YORUZBelediye önüne gelindiğinde basın

açıklamasını Yurdagül Gümüş yaptı.Konuşmasında “belediyenin yaptığızamla, halkın değil sermayenin çıkar-ları gözettiğini” vurgulayan Gümüş,“yoksulluğun derin yaşandığı kentte,toplu taşıma fiyatlarına yapılan zam,halkın hayatı ile oynamak demektir”dedi.

Basın açılamasında ulaşımın

belediyenin sağlaması gereken kamusalbir hak olduğu vurgulandı ve bununiçin belediyeden talepler şu şekildesıralandı: “Ulaşıma yapılan zamlar der-hal geri alınmalıdır. Belediye otobüs-lerinin sayıları halkın ulaşım ihtiyacınıbütünüyle karşılayacak şekildearttırılmalıdır. Toplu ulaşım halkınihtiyaçları doğrultusunda geç saatlerekadar olacak şekilde yeniden düzenlen-melidir.”

Basın açıklamasından sonratoplanan dilekçeler belediyeye verildi.Ayrıca Antalya Büyükşehir BelediyesiGenel Sekreter Yardımcısı BayramÖzen, Ulaşım Daire Başkanı NazifAltınpınar ile görüşüldü. Yurt dışındaolan Belediye Başkanı MustafaAkaydın’dan da randevu alan Birlik,zamların geri alınması için başkanla dagörüşeceklerini söyledi.

SOSYAL DEMOKRATBELED‹YEDEN HABER OYUNU

Antalya Belediyesi ulaşımı kamusalbir hizmet olarak vermek yerine ulaşımhizmetini özelleştirmeyi tercih etti.

Ulaşım zamları ile ilgili açıklamayapan CHP’li Belediye Başkanı en sonulaşıma üç yıl önce zam yapıldığınıancak bu sürede akaryakıta yüzde 49zam geldiğini savundu. Birlik isebelediye başkanının bu üç yıl içindeasgari ücrete ve emekli maaşlarına nekadar zam geldiğini sorgulamadığınısöylüyor.

Belediyenin zamlarla ilgili ilginç birde manipülasyon girişimi oldu.Belediye zamlara karşı tepkiler ortayaçıkınca kendine yakın bir internet site-sine zamların askıya alındığı haberiyaptırmış. Bu siteyi kaynak olarak kul-lanan birçok sitede de zamların askıyaayındığı yönünde haber yaptı. OysaAntalyalılar 10 Temmuz’dan beri zamlıfiyatlarla ulaşım hizmeti alıyor.

elediyenin ulaşım hizmeti vermediği Antalya’dazamlar halkı çileden çıkardı, ulaşım hakkınısavunanlar Birlik etrafında biraraya geldiB

Antalya ulaşım hakkı için birlik olduAntalya’da ulafl›m para

yüklenen ak›ll› biletlerleyap›l›yor. Ancak Halkart tambir y›lan hikayesine dönmüfldurumda.

Halkkart ihalesi idaremahkemesince bir özel halkotobüsü flöförünün açt›¤› davasonucu iptal edildi. ‹ptal karar›2 Haziran 2011 tarihine ait;ancak seçimleri etkilememesiiçin bu karar günlercesakland›. ‹darenin karar›nahenüz uymayan belediye 10Temmuz tarihinde bir dehalkkarts›z ulafl›ma yüzde 40oran›nda zam yapt›.

Halkart 8 lira karfl›l›¤›ndavatandafllara verildi. 6 ayiçinde ise depozito olarakal›nan bu 8 liran›n bakiyeolarak kartlara yüklenece¤isöylendi. Ancak flimdilik kart-lar›n bir k›sm›na yüklemeyap›ld›.

Halkkart uygulamas›n›nbafllamas› da oldukça s›k›nt›l›olmufltu. ‹hale flartnamesinegöre, Ocak 2010’da ulgulan-mas› gereken sistem rayl› sis-temde Temmuz 2010'dadi¤er araçlarda ise Aral›k 2010da uygulanmaya baflland›.

Page 8: 137'inci sayı

D İSK’e bağlı BirleşikMetal-İş sendikasındaörgütlü işçilere işveren

saldırısı hız kesmeden devamediyor. Bu saldırılara karşılıkişçiler fabrikalarda kurulandireniş çadırlarında, fabrikanöbetlerinde sendikal haklarınısavunuyorlar.

Metal işkoluna yapılansaldırılar ve genel olarak işçisınıfına dönük siyasi hamleleriDİSK ve Birleşik Metal-İşSendikası Yönetim KuruluÜyesi Celalettin Aykanat’ladeğerlendirdik. Aykanat’ıngörüşü sermaye ve iktidarın işçisınıfına yönelik saldırıları seçim-den sonra arttırdığı ve artarakdevam edeceği yönünde.

Aykanat, sendikalarınınörgütlü olduğu fabrikalarda artarda yaşanan sendikasızlaştırmaoperasyonu hakkında şunlarısöyledi: “İşçi sınıfına yönelikbilinçli bir saldırı var. Siyasi ikti-dar bütün kurumları dizaynetmek istiyor. Düzenleyemediğibirkaç kurum var ve bu kurum-ları hizaya getirmek istiyor.Bizler de bu saldırıları püskürt-mek için her şeyi yapacağız.”

EMEĞE YÖNELİKSALDIRILAR HIZLANDI

Torba yasa ile başlayansaldırı dalgası, siyasi iktidarınyol haritasını ortaya çıkarmıştıve seçimlerden sonra da uygula-maya başladı. Emek üzerindekibaskı AKP iktidarı ile 8 yıldırdevam ediyor. Sendikamızayönelik sermayenin ve iktidarınsistematik saldırısı ile karşıkarşıyayız.

Kazanılmış haklarımızı eli-mizden almak için süreklihamle yapıyorlar. Son olarakkıdem tazminatı için nabız yok-ladılar. Buradan sesleniyorumtıpkı diğer haklarımız gibikıdem tazminatı da bizler içinçok önemli kazanımlardır. Buhakkımızdan ödün vermek gibibir düşüncemiz olamaz.”

Son bir haftadır metal işkol-una dönük saldırılarabaktığımızda, sermayenin işçisınıfının mücadele ile kazandığıhakları tanımayıp tazminatsız

işten atma ve kanunsuz lokavtilan etme yöntemlerinebaşvurduğuna tanık olduk;

SCHNEİDER ELEKTRİK’TEİŞÇİLER NÖBETTE

Schneider Elektrik’te çalışanişçiler 1 yıldır sendikalaşmamücadelesi veriyor. Manisa,İzmir, Koceli ve Çayırova’dafabrikaları bulunan şirket,işçilerin sendikal haklarını kul-lanmalarına karşı çıkıyor.Şirketin Kocaeli ve Çayırovafabrikalarına kısa bir süre önceİzmir ve Manisa fabrikaları daeklendi.

Ege Bölgesi’ndeki fab-rikalarında sendikalı işçiçalıştırmak istemeyenSchneider Elektrik’e işçiler 4fabrikadan aynı anda seslendi-

ler: “Sendikal hakkımızı verme-yiz.”

4 farklı ildeki 1000 işçi ortakbir tavır geliştirerek 20 Temmuzgünü fabrikada 24 saat nöbettuttular. İşçiler “Fabrika yöne-timine karşı sabırlarının tüken-diğini ve tuttukları nöbetin sonuyarıları olduğunu” söylüyor.

MAS-DAF METAL’E KARŞIİŞÇİLER KARARLI

MAS-DAF patronu 2Ağustos 2010’dan itibarentoplam 120 işçiyi tazminatsızolarak işten çıkardı. Fabrikanınsendikaya karşı başlattığı işçikıyımı işçilerin direnişi ilekarşılaştı.

İşçiler 19 Nisan 2011 tari-hinde MAS-DAF MakineSanayi’nin Ataşehir’de bulunan

şirket merkezi önünde iştenatılmalarını protesto ederekbaşladılar eylemlerine. Bueylemlere şirket yönetimi silahlıçeteler aracılığıyla defalarcasaldırdı. İşçiler fabrika yönetici-lerinin kullandığı arabanınaltında ezilme tehlikesi degeçirdiler.

Yaklaşık bir yıldır direnişteolan 120 işçi son olarakAnkara’ya yürümeyikararlaştırdı. Ankara’ya harekettarihleri olan 19 Temmuz günüDüzce Valiliği’nin emriyle güniçinde 3 defa gözaltına alındılar.Gözaltına alınanlar arasında,DİSK Yönetim Kurulu ÜyesiCelalettin Aykanat ve BirleşikMetal-İş Sendikası KocaeliŞube Yöneticileri de vardı.İşçilerin yürüyüşlerini engelle-

mek için bütün gün gözaltındatutulan işçiler ve sendikacılar,buna rağmen yürüyüşlerinibaşlattılar. 20 Temmuz günüAnkara yürüyüşüne başlayanişçiler “Sendika haklarını alanakadar direneceklerini” söylüyor.

Birleşik Metal-İş GYK üyesiAykanat yaşadıklarını HalkınSesi’ne anlattı:

“Ankara’ya yürüyüş yapmayakarar verdik. Fakat valiliğin tali-matıyla yürüyüşümüzü engelle-mek için 3 defa gözaltınaalındık. Valiliğin büyük bir key-fiyet içinde hareket etmesi‘seyahat özgürlüğümüzü’kısıtlama noktasına kadar vardı.Düzce Valisi Türkiye’ninyasalarına uyan bir validen çok,farklı bir eyaletinvalisiymişçesine hareket etti.

Gözaltına alınmamız,yürüyüşümüzün engellenmeyeçalışılması verdiğimiz mücade-leyi engelleyemeyecek veengelleyemedi. Bizler harekettarihimizden 1 gün sonra yani20 Temmuz’da yürüyüşümüzebaşladık. Üyelerimiz şimdiAnkara yolunda ve 27 Temmuzgünü orada olacaklar. ÇalışmaBakanlığı ve UluslararasıÇalışma Örgütü (İLO) önündebasın açıklaması yapacağız veilgililerle görüşmeyeçalışacağız.”

GEA KLİMA’DA İŞÇİLERDIŞARIDA POLİS İÇERİDE

Gebze Organize Sanayi’dekiGEA Klima’da ise işveren iştençıkarttığı işçilere eli silahlıkişileri saldırttı. Sonrasında dakanunsuz bir şekilde lokavt ilanederek işçi düşmanlığının sonnoktasını gösteren GEAKlima’da işçiler direnişebaşladılar.

Önce 1 Haziran tarihinde 4işçinin herhangi bir sebep gös-terilmeden işten atılması ilebaşlayan süreç, işten atılmalarile büyüyerek devam ediyor.İşten atılan 4 işçiye kısa birzaman sonra 3 işçi daha eklen-mişti.

İşçiler fabrikanın önüne kur-dukları direniş çadırında hak-larını ararken işveren sendikadüşmanı tavırlarına hız kesme-den devam etti. Aralarındaişyeri temsilcilerinin de olduğu25 işçinin daha işine son verenGEA Klima, işçilerin üzerineçeteleri de saldırtmıştı.İşverenin bu saldırgan tutumuson olarak 19 Temmuz’dakanunsuz bir şekilde lokavt ilanetmesiyle devam ediyor. Gecevardiyasında olan işçileri polisçağırarak dışarı çıkartan GEAKlima işvereni sabahvardiyasına gidecek işçilere deservis göndermedi. Bunun üzer-ine kendi imkânlarıyla işe gidenişçiler fabrikalarının polisablukasında olduğunu gördüler.İşverenin bu kanunsuzlokavtına karşı yaklaşık 100 işçifabrikanın önünde direnişlerinedevam ediyorlar.

Petkim işçisihaklarınıkazandı2011- 2012 yıllarını ve

2077 Petrol-İş üyesi işçiyikapsayan Petkim toplu işsözleşmesinde anlaşmasağlandı. 2006 yılından sonraişe başlayan işçileri dahadüşük ücretle çalıştırmakisteyen Petkim, işçilerinkararlı duruşuna boyuneğmek zorunda kaldı.

Petrol-İş Sendikası ilePetkim işvereni arasındayapılan toplu işsözleşmesinde anlaşmayavarıldı. 24 Temmuz 2011tarihinde yapılan görüşme-lerde 2006 ve sonrası işegirenlerin ücretleri iyileştiril-di. Genel ücretlere de birinci6 ay için yüzde 5,5 ikinci 6 ayiçin yüzde 5,5, üç vedördüncü altı aylar için iseenflasyon oranında zamyapılacak.

İşçiler 18 Temmuz’dayarım gün işe gitmeme ilebaşlayan eylemlerini devameden günlerde işyerini terketmemeye dönüştürdü.İşçiler, Petkim'de kalmayabaşlamışlar ve 21 TemmuzPerşembe günündenitibaren de kapılardan girişve çıkışları engelleyereksatışları durdurmuşlardı.

Bericapdirenişçisikazandıİşverenin işyerinde Petrol-

İş'in toplu iş sözleşmesiyetkisini düşürmek için sis-temli bir şekilde baskı uygu-laması ve buna bağlı olarak4 işçinin işlerine son ver-ilmesi Petrol-İş üyesiBericap işçileri tarafından209 gün boyunca protestoedildi.

Gebze’deki fabrikada 25Aralık 2010 tarihindedirenişe başlayan işçiler 20Temmuz günü eylemlerinibaşarı ile sonlandırdılar.

4 Bericap işçisinin iştençıkartılması nedeniyleBericap işçilerinin tümü işbırakarak fabrika önündeeylem başlatmışlar, Bericapişvereni de 89 işçinintümünün iş akitlerini tazmi-natsız olarak feshetmişti.Kışın ortasında fabrikaönünde başlatılan ve çadırkurulmasına dahi izin veril-meyen direniş, 209 günboyunca büyük bir azim vekararlılıkla sürdü. Bericapişvereninin, işçilerin kıdemtazminatlarını ödemesi veihbar tazminatı yerine geçe-cek olan 2,5 maaş tutarındada ücret ödenmesiyle direnişsona erdirildi.

Türk-İş'e bağlı 185 bin 315 kamuişçisini ilgilendiren Toplu İş

Sözleşmesi (TİS) geçtiğimiz günlerdeimzalandı. Hükümet adına Çalışma veSosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ileTürk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumluarasında imzalanan TİS’ten sınırlı birücret artışından başka bir şey çıkmadı.

TİS kamuda çalışan işçiye, ilk yılyüzde 4, ikinci yıl yüzde 3’lük bir ücretartışı getirecek. Sosyal yardımda ise ilkyıl için brüt 145 TL işçiye yansıyacak.Yine geçtiğimiz günlerde hükümet veHak-İş arasında imzalanan toplu işsözleşmesinde de tablo çok farklı değil.Sendika yöneticileri sözleşmeyideğerlendirdi.

Atilay Ayçin (Hava-İş): "Çalışmayaşamına dair önemli saldırılar var;bölgesel asgari ücret, kıdemtazminatına el konulması bunlardanbirkaçı. TİS’in bu saldırıları gözeterekyapılması gerekirdi. Ne var ki taşero-nun ve kazanılmış hakların korunmasıTİS’te gözetilmedi. Bu da gösteriyor kiimzayı atması gereken KamuKoordinasyon Kurulu değil örgütlü

mücadeledir. İşçiler bu görüşmelerikendileri götürseydi çok daha iyi olur-du; çünkü farklı iş kollarında çalışanlarkendi taleplerinin gerçekleşmesi içinçaba harcayabilir.”

Can Şafak (Kristal-İş): “ÖncedenTİS görüşmeleri aylar öncesindenbilinirdi, şimdi ise kapalı kapılararkasında yapılıyor. Öyle ki bazı sendi-ka başkanlarının görüşmeden bilehaberi olmadı. Toplu pazarlık siste-minde kamunun ağırlığı giderekazalıyor. Sendikalaşma oranın düşmesibir eksiklik; ama bu konuyu tarih içindeincelediğimizde kamuda yapılanTİS’lerin hep bir vesayet altında

yapıldığını görüyoruz. Bunun karşısındaözel sektörde yapılan TİS’ler dahamücadeleci ve direngen olmuştur.”

Celalettin Aykanat (BMİS):“Birleşik Metal-İş olarak biz de TİSyaptık hem de MESS’e karşı. Örnekolarak veriyorum; Birleşik Metal-İşolarak sözleşme masasından %10’ayakın bir rakamla kalktık. Türk-İş’inTürk Metal Sendikası da TİS yaptı ve%5,35’e imza attı. Kamuda yapılan buTİS’i başarı olarak göstermek yanlışolur. Daha iyisi yapılabilirdi ama Türk-İş’in böylesi bir hattı yok. Son olarakkamuda yapılan TİS ‘oldu bitti’ ile nok-talandı.” Ankara, Ostim ve İvedik organi-

ze sanayi bölgelerinde 20işçinin ölmesine sebep olan patla-maların tek sorumlusu gaz firmasıgösterildi. Bilirkişi heyetininhazırladığı raporda, ÇalışmaBakanlığı'nın 2007 yılından beridenetim yapmamasının patlamaylabir bağlantısının olmadığı belirtildi.

3 Şubat’ta Ankara’da yaşanan işkazasında katledilen 20 işçinin teksorumlusu, oksijen tüplerinesıkıştırılmış doğalgaz basan Ersoylar

Gaz Sanayi olarak açıklandı. Söz konusu raporda OSB’lerin

denetimini yapması gereken Sanayive Ticaret Bakanlığı ile Çalışma veSosyal Güvenlik Bakanlığı, “yap-ması gerekenleri tam yerinegetirmediği için kamusal eksiklikolduğu” ifadeleriyle anıldı.

Patlamada hayatını kaybeden birmühendis çalıştığı işyerini kaçak işçiçalıştırmaktan şikayet etmiş vebunun üzerine işyeri kısa sürelikapatılmıştı.

Samsun Gazi Devlet Hastanesi’nde Atlastafleron flirketinin iflten att›¤› Dev Sa¤l›k-‹fl üyesiAli fiahin ve Cemalettin Kömpe, 26 Ocak 2011tarihinden itibaren oturma eylemi yap›yor. 2iflçinin iflten ç›kar›lmas› ile bafllayan direnifl 3iflçinin daha iflten at›lmas›yla büyüdü. Atlastafleron flirketinin iflçileri keyfi bir flekilde ifltenatmas›na karfl› baflta Dev Sa¤l›k-‹fl olmak üzeredi¤er sendikalardan ve demokratik kitle örgüt-lerinden destek hiç eksik olmuyor.

Devrimci Sa¤l›k ‹flçileri Sendikas› (Dev Sa¤l›k‹fl) Genel Baflkan› Dr. Arzu Çerkezo¤lu, TürkTabibler Birli¤i (TTB) Merkez Konsey Üyesi Dr.

Hüseyin Demirdizen ve Sa¤l›k ve Sosyal HizmetEmekçileri Sendikas› (SES) Genel Mali Sekreterifiinas› Dursun 21 Temmuz günü iflten at›lan 5iflçiyi ziyaret etmek ve Valilikle konu hakk›ndagörüflmek için Samsun’a gitti.

Heyetin Samsun Vali Yard›mc›s› Halukfiimflek ile yapt›¤› görüflmede, Vali yard›mc›s›‘en k›sa sürede bu sorunu çözmek üzere has-tane yönetimi ve tafleron flirketle görüflmeleryapt›klar›n› ve kendilerine birkaç gün süre ver-ilmesini’ istedi. Heyet daha sonra Samsun GaziDevlet Hastanesi’ne geçti. Direniflteki iflçilerlebirlikte oturma eylemi yapan heyet burada bir

bas›n aç›klamas› gerçeklefltirdi. Görüflmenin ard›ndan heyet konuyla ilgili

bas›n aç›klamas› yapmak üzere Gazi DevletHastanesi’ne gitti. Bas›n aç›klamas› dahabafllamadan hastanenin emriyle Özel GüvenlikBirimi (ÖGB) iflçilere ve heyete sald›rd›. ÖGB’ninsald›r›s›na ra¤men bas›n aç›klamas›n› yapan vedirenifllerini sürdüren iflçiler, ifle geri al›n›ncayakadar direnifllerini sürdüreceklerini söylüyor.

ÖGB’ler direniflteki iflçilere daha önce desald›rm›flt›. ‹flçilerin çad›r›n› söken ve eflyalar›n›gasp eden ÖGB, iflçilerin taflerona karfl› verdi¤imücadeleyi engelleyememiflti.

EMEK Halk›n Sesi

829 Temmuz 2011 / 11 Ağustos 2011

Samsun direnişi saldırılara baş eğmiyor

Ostim’de suçluoksijen tüpüymüş

Hava-İş Genel Başkanı Atilay Ayçin, Kristal-İş TİS Müdürü Can Şafak ve BirleşikMetal-İş yöneticisi Celalettin Aykanat, toplu sözleşmeyi Halkın Sesi’ne değerlendirdi

İşçinin sorunları TİS'te yok

AS-DAF Metal, Schneider Elektrik ve GEA Klimada çalışanişçiler tazminatsız işten atılma tehdidine karşı sendikal haklarıiçin polis şiddetine ve patron baskısına göğüs geriyorlarM

Metal iş koluna saldırı dalgası8

Page 9: 137'inci sayı

929 Temmuz 2011 / 11 A¤ustos 2011 Halk›n Sesi

EMEK

Emek mücadelesini hakkıyla veren az sayıdakisendikalarımızdan biri Silvan’da 13 askerin ölümüylesonuçlanan saldırıyla ilgili bir açıklama yapmış.Bildiride “…Bu saldırı ile yapılmak istenen toplumubölme ve kardeşi kardeşe düşman etme girişimidir.Ancak bizler … sınıf mücadelesinin bizlere öğrettiğigibi dil, din, ırk ve cinsiyet adına hiçbir ayrımıgözetmeksizin kardeşçe yaşamı savunmaya devamedeceğiz. Böylesi hain girişimlerin bizleri bölmesine izinvermeden işçi sınıfının hak alma mücadelesini vermeyisürdüreceğiz” denilerek sendikanın bu olay nezdindeönümüzdeki döneme bakışı ifade edilmeye çalışılmış.

Önümüzdeki dönemin nelere gebe olduğunu göre-bilmek için biraz daha beklemek gerekiyor belki. Birtaraftan Silvan’da gerçekleşen olayın Dağlıca ile ben-zerlikler taşıdığını söyleyip birsüre sonra tekrar hayatın nor-malleşeceğini tahmin edebiliriz.Ya da özellikle hükümetin veyandaş kalemşörlerinin çok netifadeleriyle dile getirdiği yeni birsavaş konseptine kendimizihazırlamamız gerekir diyebiliriz.

Emek hareketi Kürt hareketikarşısında genel olarak ikircikli veürkek davrandı. Bir yanda ezilenbir halkın haklı mücadelesiolduğunu açıkça dile getirmeyeçalıştı diğer tarafta kendisininilişkilenemediği bir düzlemde veüstelik silahlı bir mücadele olaraksürdüğü için Kürt hareketiyleaynı safa konma korkusunuyaşadı. Zira sendikalar Kürt soru-nunun ortaya çıkardığı milliyetçi-muhafazakar tepkinin kendi zeminlerindeyaygınlaşmasını engelleyememiş ve baskısını her anenselerinde hissetmişlerdir.

Çoğu kez sınıf mücadelesinin “dil-din-ırk…” farkıgözetmediğini ileri sürerek bir halkın açıkça yoksayılması, aşağılanması görmezden gelinmiştir. Hattabu tutumları savaşın kıyasıya sürdüğü dönemlerde pekçok milliyetçi-muhafazakar kalem erbabı tarafından“nerede o eski günler herkeste bir sınıf bilinci vardı,nerden çıktı şimdi bu etnik kimlik meseleleri” denilerekdesteklenmiştir.

Kabul etmek lazım ki gerçek anlamda kitle örgütüolanlar için bu dönemler zor geçer. Bir kamu çalışanısendikamızın Kürt kökenli başkanının ettiği bir laftandolayı nasıl kısa sürede linç kampanyasına tabi tutulupüyelerinin istifaya zorlandığını henüz unutmadık.Partiler veya daha homojen yapıya sahip örgütler içinsorun çok daha önemlidir. Kendi içinizden dışa dönükdoğru bildiğiniz bir şeyi söylersiniz ve bunu rahatlıklasavunursunuz. Ama söz söyleme yetkisine sahip kişilerolarak toplumda değişik hassasiyetlere sahip bir “iç”savaşla ilgili kitle örgütünüz adına bir laf söylerken kırkkere düşünmek zorunda kalırsınız.

Eğer önümüzdeki dönem yeniden sıcak çatışmadöneminin belirleyeceği bir süreç doğuracaksa emekörgütleri sıkı durmak zorundalar. Zira bu kez egemenulus adına savaş, “kuru” bir derin devlet tarafındandeğil neredeyse devletleşme sürecini tamamlamış vemilliyetçi söylemi faşistlere taş çıkartırcasına iyikıvırabilen, %50 oy almış zinde bir güç tarafındanyönetilecektir. Diğer taraftan Kürtler de kendileri içinkabus gibi geçen “kirli savaş” sürecinden deneyimkazanarak ve hatta liderlerinin tutsak alınmasını bileavantaja çevirebilecek politik yaratıcılıkla bu süreçtengüçlenerek çıkmayı başarabilmişlerdir.

Emek hareketi bu süreçte daha net bir söylemoluşturarak toplumun karşısına çıkmak zorundadır.Zira hem kaba Türk milliyetçiliği söyleminin dışındayeni bir egemen ulus tarif etmeye çalışan AKP iktidarıhem de ulusalcı-milliyetçi muhalefet tarafından açıkçabu savaşta egemen ulusun safını tutmayazorlanacaktır.

Eğer emek hareketi gerçekten barışın kalıcı, adil vehakkaniyetli olmasını istiyorsa egemen ulus mil-liyetçiliğine teslim olmamak zorundadır. Silvanolayında ölen askerlerimiz için yüreğimizin yanmamasımümkün değil ama aynı çatışmada ölen Kürt gençleri-ni görmezden gelerek ya da onları düşman kategori-sine iterek kalıcı ve adil bir barışın olamayacağını artıköğrenmiş olmamız gerekiyor. Savaş ortamınınsilikleştirdiği sınıf bilinci yoksunluğu ile barıştan uzak-laşan işçi sınıfına ısrarla bu gerçekliği anlatmak daemek hareketinin boynunun borcu olmalıdır.

Silahlar›n gölgesinde

TufanSertlek

Dev Sa¤l›k-‹flYönetim Kurulu

Üyesi

Taksim ‹lkyard›m’da ifl b›rakma

Taksim İlkyardım Hastanesiacil-ortopedi polikliniği

emekçisi Dr. AbdulkadirPolat'a yönelik hasta yakınısaldırısı, 2 saatlik iş bırakmaeylemiyle protesto edildi.Eylemde sağlıkçılara yönelikşiddete son verilmesinin yanısıra 14 gündür direnişinisürdüren Dev Sağlık-İş üyesiGüllü Hanoğlu'nun işe iadeedilmesi de istendi.

26 Temmuz’da sabah saat8.00'de hastane başhekimliği

önünde bir araya gelen uzmandoktor, asistan hekim, hemşire,sağlık teknisyeni ve taşeronsağlık işçileri, birlikte sağlık hiz-meti ürettikleri arkadaşlarınınyalnız olmadığını, bu yüzden işbıraktıklarını söylediler. İki saatboyunca eyleme katılım sürekliartarken, eylemciler katılımlarıalkışlarla karşıladı. İştençıkartıldığı için hastane önünde14 gündür direnişte olan DevSağlık İş üyesi Güllü Hanoğluda eylemdeydi.

Üniversite emekçisi direniflte

Hukuksuz bir şekilde iştenatılan Çanakkale Onsekiz

Mart Üniversitesi işçisi SedatYaylacı’nın işe geri alınması içinÇanakkale’de bulunan DİSK’ebağlı sendikaların şubeleri 23Temmuz’da Truva Atı önündeeylem yaptı.

Çanakkale Onsekiz MartÜniversitesi’nde “taşınır demir-başların kayıt, kontrol ve takibi”görevini yürüten Sedat Yaylacıyeni Rektör Sedat Laçiner’intalimatıyla Yenice Meslek

Yüksekokulu’na temizlik işçisiolarak sürgün edilmiş fakatçalışma koşullarındaki esaslıdeğişiklik sebebiyle görevdeğişikliğini kabul etmeyenYaylacı işten atılmıştı. Basınaçıklamasında uygulamanıntaşeron çalışmanın sonucuolduğu vurgulanırken hakkınıarayan Yaylacı’nın yanındaolma sözü verildi. AçıklamadaYaylacı’nın işe geri alınması içinyapılacak imza kampanyası daduyuruldu.

‘Yorganı uzatalım’ diyen yok

A KP’li bürokratların krizehazırlık açıklamalarınıtakiben dolarda ve euroda

yaşanan yükseliş “kriz geliyor”tartışmalarına neden oldu. Böylegünlerde sesleri biraz daha gürçıkan iktisatçılar tekrardangörünür oldu televizyonlarda,gazetelerde. Oysa ekonomi deyin-ce borsa, kur ve faiz üçgenine hap-solmayan insanlar için durum pekde anlaşılabilir durmuyor.

Krizin Türkiye’yi “teğet” geçtiğidönemlerde “alın-verin ekonomiyecan verin” diyenler bugün “harca-malarınıza dikkat edin, tehlikelerehazırlıklı olun” demeye başladılar.Seçim öncesi her alanda “güçlüTürkiye güçlü ekonomi” söyleminigözümüze sokanlar da bu kişilerdi.

NE DE⁄‹fiT‹?Aslında mevcut ekonomi poli-

tikasının sürdürülebilirliğiaçısından çok şaşırtıcı bir gerçek-leşme yaşanmamıştı. Cari açıkartarak risk oluşturmaya devamediyordu. IMF ve kredi derece-lendirme kuruluşlarının muhtemelAB ve ABD borç krizlerinde enriskli ülkeler arasında Türkiye’yi degöstermesi yatırımcıları tedirginetti ve sıcak para çıkışı yaşanmayabaşladı. Bu sürecin doğal sonucuolarak 1 dolar 1.73 TL seviyesineçıktı, benzer şekilde euroda dayükseliş yaşandı. AKP’li bürokrat-ların açıklamaları üzerine bugelişmeler, onları doğru söyleyenkonumuna getirir gibi oldu.

Oysa son zamanlarda yaşanankur hareketlerinde halkın etkisiyok. Dolayısıyla, AKP’li bürokrat-ların açıklamaları en hafif deyimledensizliktir çünkü halkın harca-malarının doğrudan belirleyiciolmadığı kur-borsa-faiz üçgenin

açmazlarının yaratacağı sıkıntılaraçözüm olarak halkın harcamalarınıgörüyorlar. Bu çıkışlarının biranlamının olması için halkın talep-lerinin, harcamalarının kurduklarıekonomi politikası denklemininiçinde yer alması gerekiyor.

NE YAPMAYA ÇALIfiIYORLAR? Hükümet yeni bir krize karşı

ekonomiyi hazırlamaya ya dapopüler deyimle ekonomiyi dahasağlam hale getirmeye çalışıyor.

Artan cari açık ciddi sıkıntılarıiçinde barındırıyor çünkü finans-manında kısa vadeli sıcak paranınpayı çok yüksek. Bugün yaşanacakmuhtemel bir krizden Türkiye2008-2009 döneminden çok dahafazla etkilenecek yani bu sefer krizteğet geçmeyebilir. 2008 yılında 9.2milyar dolar olan finansal sektörünyurtdışından aldığı kısa vadeli borç,Mayıs 2011’de 23.2 milyar dolarayükselmiş. Cari açığın finansmanıve sürdürülebilirliği tehlikede vegiderek tehlike de artmakta.

Ekonominin aşırı ısındığı datartışılıyor. Ekonominin potan-siyelinin üzerinde büyüdüğü veenflasyonist bir yapıya doğru gittiğive bu sürecin de cari açığı tetikle-diği yönünde endişeler bir süredirdile getiriliyordu. Yani, çözümdönüp dolaşıp cari açığın frenlen-mesine geliyor bunu da devalüas-yon yapmadan halletmenin yoludöviz kurlarını yavaştan yükselt-mekten ve ihracatı teşvik edip itha-latı azaltmaktan geçiyor. Kurlarınbelli seviyede yükselmesi ihracatıartırıp ithalatı azaltarak cari açığınfinansmanını kolaylaştırır. TL’nindeğer kaybetmesi ile ihraç edilenürünler yurtdışı piyasalarda görecedaha ucuz hale gelirken ithaledilen mallar yurtiçinde dahapahalı hale gelecek ve böyleceihracat artarken ithalat azaltacak

ve cari açık da makul, yani sıcakparanın kaçmasına yol açmayacakseviyelere gerileyecek.

‘END‹fiEYE MAHAL YOK!’Doların 1.73 seviyelerini görme-

siyle birlikte Merkez Bankası (MB)iki aracı kullanarak müdahale etti.Yabancı para mevduatına uygu-lanan zorunlu karşılığı azalttı veaynı zamanda döviz alım ihaleleri-ne bir süre ara verdiğini duyurdu.Bu müdahalelerle dövize olantalebi azaltmaya çalıştı. Döviz fiyat-larında yaşanan yükselişinfrenlenmesi ile müdahalelerinamacına ulaştığını söyleyebiliriz,nitekim paralelinde EkonomiBakanı Zafer Çağlayan’ın“endişeye mahal yok” açıklamalarısıklaşmaya başladı. İktisatçılarınağırlığında da endişeye gerekolmadığı yönünde eğilimler ağırlıkkazanmakta. Ancak, iktisatçılarınkısa vadede kriz yaşanmayacağınadair düşüncelerinin yanındaekonominin geleceğine dair

endişelerinin de öneminikoruduğunu belirtmeliyiz.Önümüzdeki dönemde geçençeyrekte kırdığımız büyüme reko-runun tekrarlanmayacağı veekonomik büyümenin hız keseceğiöngörüleri de mevcut.

Dövizin seyrinin ana belirleyicisiAB ve ABD’deki muhtemel borçkrizinin derinleşmesi. Bu süreçtede kritik tarih 2 Ağustos. ABD’deborçlanma limitinin artırılmasıhalinde borç krizi paniğinin azal-ması ve bu süreci IMF’nin AB’yekredi desteğinin iteklemesiTürkiye’de dövizin yükselişinifrenleyecek. MB’nin döviz talebinikısıcı önlemlerini de eklersekdövizin ateşinin sönmesi şaşırtıcıolmayacak. Kriz tartışmaları dövizkurunun sakinleşmesi ile dingin-leşecek. Yani krizi doların fırla-ması, borsanın düşmesi olarakalgılayanlar bir süre daha kriz soh-beti yapmaya devam edecekler.

Ancak, ekonomik krizi insancayaşamın, emeğin kazancıyla kuru-

lamadığı bir düzenin varlığı olarakalgılayanların kriz tartışmaları,yazımları ve mücadeleleri devamedecektir. Çünkü ekonomik krizolanca yakıcılığıyla devam etmek-tedir. Somutlarsak, Türk-İş’inTemmuz 2011 araştırmasına göredört kişilik ailenin açlık sınırı 873lira ve yoksulluk sınırı ise 2843 liraolarak hesaplanmış. Bu hesapla-mada gıda harcaması ile birliktegiyim, konut (kira, elektrik, su,yakıt) ulaşım, eğitim, sağlık ve ben-zeri ihtiyaçlar için yapılması zorun-lu harcamalar dikkate alınmıştır.Asgari ücret 658 lira. Yani krizimizhala baki.

Tüm bu tablonun ortasındakomik olan ise AKP’li bakanlarınhalka “harcamalarınızı kısın”demesi olsa gerek. Hani hep derlerya “ayağınızı yorganınıza göreuzatın”, bizde yorgan hep kısagelmiş şimdi bir de kalkmış insan-lara “biraz daha büzülün de ayak-larınızı içeri alın” diyorlar. Yorganıuzatalım diyen yok…

Halk›n SesiSSaahhiibbii vvee SSoorruummlluu YYaazz›› ‹‹flfllleerrii MMüüddüürrüü

Ali Ergin DemirhanTTeelleeffoonn // FFaakkss

0212 245 90 37AAddrreess Tomtom Mahallesi Örtmealt› Sokak No: 6/3

BEYO⁄LU/‹STANBULBBaass››lldd››¤¤›› YYeerr

Taflbask› Matbaac›l›k Yay. ve Amb. San. Tic. Ltd. fiti. Bask›Tesisleri

Kocaeli /‹ZM‹T (0262 335 45 29)

[email protected] günlük Yayg›n, Süreli, Türkçe yay›nd›r.

Taksim ‹lkyard›m Hastanesi ortopediservisinde 8 y›ld›r t›bbi sekreter olarak çal›flanGüllü Hano¤lu tafleron flirketin dayatt›¤› taah-hütnameyi imzalamad›¤› için iflten ç›kar›ld›.Güllü Hano¤lu da iflten ç›kar›l›fl›n› protestoetmek için 12 Temmuz’da hastane bahçesindekurdu¤u direnifl çad›r›nda oturma eylemibafllatt›. Serin bir ‹stanbul sabah›nda, direniflin11’inci gününde Güllü Abla’ya mikrofon uzatt›k,flimdi onu dinleyelim:

Direnifle geçme fikri nas›l ortaya ç›km›fl.Güllü Abla bafll›yor anlatmaya: Ben çocukluktanberi mücadele etmeyi seven biriyim. Kararlar›mhep radikal olmufltur: ‘Bir fley ya olacak ya ola-cak baflka yolu yok’ benim için. Direnifl karar›m›bu do¤rultuda verdim. Aç›kças› oturma eylemi-ni ‘sabah gel akflam git’ fleklinde yapmak banauymuyordu. Bir de tabi sadece gündüz oturmaeylemi yapman›n insanlar üzerinde etkiliolaca¤›na inanm›yorum. Sendikam›z bu konu-da çok duyarl›. Ben 24 saat direnifle bafllamakarar›n› sendikayla paylaflt›¤›mda ‘karar›n bana

ait oldu¤unu’ ve ‘benim yan›mda olduklar›n›’söylediler. Ve söylediklerini yapt›lar; üyeleri,örgütlenme uzmanlar›, baflkan›m›z hepyan›mdalar. Tek kiflilik bir direnifl de¤il bu, çokkifliyiz ve taflerona baflkald›r›yoruz.

Güllü'yü ailesi de direnifl çad›r›nda yaln›zb›rakm›yor. Kardeflleri s›k s›k yan›na geliyor. Oyüzden merak ediyoruz yak›nlar›n›n tepkisi neoldu? Güllü ailesine direnifle geçece¤ini söyle-di¤inde hepsi flafl›rm›fl. “Sonuçta 24 saat bura-da olaca¤›m ve onlar da ister istemezendifleleniyorlar” diyor. Güllü'nün anlatt›¤›nagöre ailesinin tarihinde direnifl örnekleri var.Babas› Maden-‹fl sendikas›n›n Divri¤i’deki ilksendikac›lar›ndanm›fl. “Ben de ailenin ilk farkl›direniflini yapan kiflisiyim” diyor.

Çad›rda geçirdi¤i 11 gün boyunca yemek,banyo gibi ihtiyaçlar›n› nas›l karfl›lad›¤›n› merakediyoruz. “Hiçbir s›k›nt› çekmedim” diyor.“Keflke görebilseniz, sabah ifle gelen herkeselinde simit-po¤aça yan›ma geliyor. S›cakyemek yap›p getirenler var. Hayat›mda içme-di¤im kadar ayranl› çorba içtim” diye ekliyor.

Direnifle hastanedeki di¤er emekçilerin nas›lyaklaflt›¤›n› merak ediyoruz. Anlat›yor:

“Doktorlar, hemflireler, klinik flefleri destekveriyorlar. Hastanemizde 8 kat var ve tüm kat-lardan destek geliyor. ‘Ne zaman istesen gelipbanyo yapabilirsin’ diyor arkadafllar›m. K›yafet-lerim burada, burada olmasa bile ailemden 1kifli mutlaka yan›ma geliyor, gelirken de getiriy-orlar bir fleyler. Burada da genifl bir aile

olman›n avantajlar› giriyor devreye.”Güllü direniflin havas›n› anlat›rken Dev

Sa¤l›k-‹fl'in hastanede örgütlü olmas›n›n vekendisinin y›llard›r verdi¤i eme¤in anlam›n›belirtmeden geçemiyor ve ekliyor: Bu has-tanede 20 y›ld›r böyle bir direnifl yap›lmam›fl.Bu hastanenin ilk oturma eylemi, di¤erarkadafllar›n yaflad›¤› sorunlar da ortaya ç›kt›böylece. 2 ayd›r maafllar›n› alamayan hasta-nenin güvenlik elemanlar› maafllar›n› ald›. Buböyle devam edecek. Umutlar›n› sürekli mavitutmak zorundas›n araya hiç gri sokmayacaks›n.Direniflin k›r›lmamas› için ben içimde hep mavi-ler, beyazlar biriktiriyorum. Bu da ifle yar›yor.‹flten ç›kt›¤›mdan itibaren sendikaya üye olmakistediklerini söyleyen çok arkadafl›m oldu. Gelipüyelik formu istiyorlar benden.” Bunu söyledik-ten sonra bir kahkaha at›yor Güllü Abla,“Demek ki benim içeride de¤il burada olmamgerekiyormufl” diyerek. “Burada oturman›n birzorlu¤u yok. Burada hiç yaln›z kalm›yorumgelen giden çok oluyor” diye anlat›yor.

Dev Sa¤l›k-‹fl'in Samsun'da süren direniflininona güç verdi¤ini ise flu sözlerleanlat›yor:“Samsun’da da arkadafllar›m›z direniy-or buradan onlara selam gönderiyorum. Onlar›ndirenifli burada bana güç kat›yor. Yaflad›¤›msa¤l›k sorunlar›n› bu gücü gördükten sonrahat›rlam›yorum bile. Hatta gün geçtikçe iyioluyorum. Keflke daha önceden direniflebafllasayd›m, Devrimci Sa¤l›k-‹fl bana iyi geldi.”

DirenişinGül bahçesi

Kriz tartışması hararetlenince yoksulluk sınırınınaltındaki vatandaşa “harcamalarınızı kısın” diyeseslendiler. “Halka ayağını yorganına göre uzatdiyenler”, yorganı uzatmaya yanaşmıyor

ENG‹N DURAN

Page 10: 137'inci sayı

10Halk›n Sesi 29 Temmuz 2011 / 11 A¤ustos 2011

KİBELE

‹slamc› hareketin ‘erkekgibi’ kad›nlar›

Son günlerde İslamcı hareket içinden iki kadınhemcinslerini hedefe koyan ağır açıklamalaryaptı. Bunlardan ilki medya dünyasında AKP’yekarşı tavırları ile öne çıkan Ece Temelkuran veNuray Mert’i durduk yerde ve haksız bir biçimdeeleştiren Yeni Şafak yazarı Hilal Kaplan’dı. Birdiğeri ise Haber 7 sitesine yazan SemaMaraşlı’ydı. Maraşlı tek tek isimlerle uğraşacakkadar ‘düşmüş’ değildi. Onun hedefi hemcins-lerinin bütün kazanılmış haklarından vazgeçmesi-

ni öğütleyecek kadar büyük-tü.

Hilal Kaplan üniversiteler-de türbana özgürlük bildirisiile adını duyurmuş bir isimdi.Bilgi Üniversitesi’ndenmezun, Boğaziçi Üniversite-si’nde yükseklisans yapanKaplan, İslamcı entelektüelgenç kuşağın parlak isim-lerinden birisi oldu. 2009’daTaraf’ta köşe yazıları yaz-maya başladı. Mart 2011’deYeni Şafak’a geçti. HilalKaplan medyada yüksel-menin en kestirme yolunubulmuş olacak ki erkek ege-

men piyasacı düzende sık karşılaşılan bir şeyiyaparak, hemcinslerinin üstüne basarak yük-selmeyi seçti. Üstelik seçtiği iki isim sondönemde AKP’ye karşı medyada öne çıkan hattabirisi bizzat başbakan tarafından hedef gösterilmişbir isimdi. 24 Temmuz ve 25 Temmuz’da arkaarkaya yazdığı Yeni Kandil Muhipleri 1-2yazılarında Nuray Mert ve Ece Temelkuran’ı dilinedoladı. Söz konusu yazılarda bu iki ismin Kürtsorununa ilişkin geçmişte yazdıkları yazılarıbağlamlarından koparıp çarpıtarak aktardı, buisimlerin geçmişte Kürt hareketini eleştirdiğihalde bugün savunduğunu öne sürdü. Bunuteşhir etmesinin sebebini toplumda bir otoriteolan köşe yazarların zaman zaman savrulduğunubelirterek anlatmaya başlayan Kaplan yazarlarınyaşadığı savrulmayı göstermenin herkes sustuğuiçin kendisine kaldığını söyleyip aslında bu ikiismin otoritesini sarsmaya niyetlendiğini ifade etti.

Burada Kaplan’ın otoritesini sarsmaya hevesettiği iki gazetecinin de hem kadın hem AKP’yemuhalif olması tesadüf olamaz. İslamcı medyanınyükselen kadın yazarının kendine rakip olarakgördüğü başka kadın yazarları seçmesi sonra daarkasına siyasi iktidarı ve erkek egemenliğinialarak kaleme sarılması anlaşılmaz değil. Kadındüşmanı bir siyasi hareketin içinde yetişip, onundeğerlerini benimseyip kadın dostu yazar ola-bilmek cinsiyet hanenizde kadın yazsa bilemümkün değil.

İslamcı hareket içinde kendi hemcinslerinekarşı erkek egemenliği ile işbirliğine giren birdiğer isimse Sibel Maraşlı oldu. Maraşlı 27Temmuz’da Haber7 adlı bir siteye yazdığı yazıdakadınlara şöyle sesleniyor: “Bunca zaman sonragelin sonuca bakalım. Kadınlar haklarınıkullanınca mutlu oldular mı? Hayır. Kadın hakkınıdeğil, aklını kullandığı zaman ancak mutlu ola-bilir. Haklar konusu konuşuldukça kışkırtıcı biretki yapıyor. Hakkım var o zaman almalıyım.Kimden ne alıyoruz? Sevgi ilişkisi olan yerde hakçetelesi tutulur mu? Hak davasının sonu yamezarda biter ya da mahkemede.”

Maraşlı gibi kadınlar yaratan İslamcı hareketiçin kadına yönelik şiddet, kadının gördüğü ikincisınıf insan muamelesi asla sorgulama konusuolamaz. Çünkü bizzat kendi içinde kadına bunlarıreva gören kadınlar yetişip duruyor.

Erkek egemenliğinin kadınlar tarafından dayeniden üretildiğini ve meşrulaştırıldığı bir dünya-da yalnızca cins egemenliğini kırmak için değilhemcinsini sevmeyen hemcinslerimizin bilincinide değiştirmek için mücadele ediyoruz. Çünküyüzyıllar süren cins dayanışmasının ürünü olarakkazanılmış haklarımız kadın ya da erkek aksinikim iddia ederse etsin bizimdir.

A ile ve Sosyal PolitikalarBakanlığı, Kadın ve AileBireylerinin Şiddetten

Korunmasına Dair Kanun Taslağıhazırladı. Bakan Fatma Şahintaslağın, kadına yönelik şiddetkonusunda uygulanacak projelerinyasal alt yapısını oluşturduğunubelirtti. Şahin, önümüzdeki meclisdöneminde yapılacakları şu şekildeduyurdu:

“Yapmaya çalıştığımız şey özel-likle Ayşe Paşalı cinayetinde bukadar şey yapılmasına rağmen‘Neden devlet koruyamadı’yımasaya yatırdık. Sahadayaşadığımız tecrübeyle yasalaltyapıyı güçlendiriyoruz. Kollukkuvvetlerinin oradaki yetkisiniartırıyoruz. Aile Mahkemeleri’neyetki devri veriyoruz. En önemlişey, elektronik kelepçeyle izlemetakip sistemini kuruyoruz. Şiddetuygulayan erkek uzaklaştırılmakararı verilmesine rağmen kadınayaklaşıyorsa burada elektronik sis-temle, bilimsel bir yaklaşımla,birçok AB ülkesinin yaptığı gibiteknik bir takip sistemi oluştura-cağız. Kadını, canı koruyacakşekilde bütün gücümüzü seferberedeceğiz. Yasal altyapımız hazır.Hızlı bir şekilde, Meclis açılıraçılmaz çıkacak ilk yasa budur.”

B‹R B‹LEZ‹K ÇÖZER M‹?Bakanlığın kanun tasarısı

taslağının 8. maddesinde “...verilenkoruma tedbir kararlarının takibi,teknik araç ve yöntemlerkullanılmak suretiyle de izlenebilir”ifadesi geçiriliyor. Söz konusumadde elektronik kelepçe ile birlik-te kimi teknik takip yöntemlerininhayata geçirilmesine olanak sağla-yacak. Bunlardan birinin,kadınların şiddet tehlikesi ile karşıkarşıya kaldıkları anlarda, üzer-lerinde bulunacak bir düğme ile“imdat” alarmı verecekleri birkolye veya bilezik olması bekleniy-

or.YAMA DE⁄‹L ÇÖZÜMAncak söz konusu projeler,

kadına yönelik erkek şiddetininönüne geçemeyecek. Tasarı, tıpkıbakanlığın isminde “kadın”kelimesinin geçirilmemesindekarşımıza çıktığı gibi, aile içişiddete dair gerçekleri görmezdengeliyor. Tasarıda;

-Her gün 5 kadının erkeklertarafından öldürüldüğü;

-Her üç kadından birininkocasından şiddet gördüğü;

-Kadınların yüzde 27’sininçocukluğunda cinsel şiddetgördüğü;

-6 kadından birinin tecavüzeuğradığı; dolayısıyla kadına yönelikşiddetin sistematik olarak, erkekler

tarafından uygulandığı ve bununbir toplumsal sorun olduğugörmezden geliniyor. Üstelik sorunsadece bir güvenlik-polisiye sorunolarak ortaya konularak, şiddetinarkasındaki sebepler silikleştiriliy-or.

POL‹STEN K‹M KORUYACAK?Bunlarla birlikte polise verilen

yetki artırımı, onun bu konudakötü namını hatırlatıyor. Yüzlercekadın, gördüğü şiddet konusundayakınındaki erkekleri şikayetederek korunma talep ediyor.Onlarca kadın, polis tarafından,şiddet gördüğü evine gönderilerekkatlediliyor. Bu konuda polise olangüvensizlik, A. Gül Altınay veYeşim Arat’ın 2007 yılında

yayımladıkları araştırmalarındaaçıkça ortaya konuluyor.Araştırmaya göre; Türkiye’de ken-disi dayak yerse polise gideceğinisöyleyenlerin oranı yalnızca yüzde5, komşusunun dayak yemesi duru-munda polisi arayacağını söyleyen-leri oranı ise sadece yüzde 13.

fi‹DDET‹N KAYNA⁄I S‹STEMYukarıda belirttiğimiz teknik

takip yöntemleri, kadınların her anöldürülme, ekonomik, psikolojik,cinsel, fiziksel şiddet görme tehdidialtında olduğu Türkiye’de erkekşiddetine çözüm getirmekten uzak.Kadınların kolye ya da bilezik-lerindeki düğmeye basarak, kadınyoksulluğuna, şiddet üretensavaşlara, en fazla yarayı aldıkları

ekonomik krize, yoksulluk veekonomik krizle birleştiğinde dahada vahşi sonuçlara yol açan erkekegemenliğine karşı “imdat” sesiyükseltebilmesi olanak dışı.

Medyanın her gün yeniden üret-tiği ve akademisyenlerin, köşeyazarlarının “dekolte giyen tacizihak eder”, “su testisi su yolundakırılır” gibi sözlerle desteklediğierkek şiddetine bir düğmeyle sonvermenin mümkün olmadığını daeklemek gerekir.

Tüm bu nedenlerle kadına yöne-lik şiddetin önlenmesi için gerekliprojeler üretilirken, şiddetinkaynağına bakılması önemli. Şidde-ti yeniden üreten savaşlar, yayınlar,dil, iktidar ve baskı unsurlarıolduğu sürece erkek egemenliğiçok kadının daha canını alacak, çokkadın erkek şiddetinden mağdurolacak.

Dr. Nüket Subaşı ve Dr. AyşeAkın’ın yayımladıkları araştırmadaerkeklerin şiddet eğiliminin neden-leri arasında şunlar sayılıyor:

-Şiddet konusundaki görüşlerinebütün dünyanın katıldığını veşiddetin günlük hayatla baş etmeyollarından biri olduğugörüşündedir.

-Kadın ve erkek davranışlarıkonusunda katıdır.

-Sıklıkla kendisini “özel” olarakgörmekte, koruyucu ve bakım veri-ci olarak özel ilgiye hakkı olduğunudüşünmektedir.

-Anormal düzeyde kıskançtır.

SORUN ERKEK EGEMENL‹⁄‹,ÇÖZÜM KADIN HAREKET‹

Görünen o ki; erkek şiddetinedenlerinin erkek egemenliği ileçok sıkı bir ilişkisi bulunuyor.Kadına yönelik şiddetin çözülmesive sona ermesi için ise tek başınagüvenlik tedbirleri değil; yoksullu-ğa, erkek egemenliğine, şiddete,kadın düşmanlığına karşı güçlü birkadın mücadelesi gerekiyor.

Kadınların artık evlenmedenönceki soyadlarını kullana-

bilmeleri için emsal bir kararvar. Ankara 11. AileMahkemesi, Hatice YılmazYüksekyıldız’ın evlilik ile aldığısoyadının iptali için açtığı davayıkabul etti.

Karadeniz Teknik Üniver-sitesi Sürmene Deniz BilimleriFakültesi Deniz Ulaştırmaİşletme Mühendisliğibölümünde araştırma görevlisiHatice Yılmaz Yüksekyıldız,ocakta evlilik soyadının iptali veyalnızca bekarlık soyadını kul-lanmasına karar verilmesitalebiyle avukatı Alev Yıldızaracılığıyla dava açtı.

Uluslararası gemilerde 3.kaptan olarak çalıştığını, birçokülkeye “Yılmaz” soyadıylagirdiğini ve mesleğinde busoyadıyla tanındığını ifade edenHatice Yılmaz Yüksekyıldız,meslek hayatında birçok sorunlakarşılaşması nedeniyle dava açtı.Kendi soyadını kullanmahakkının kişiye sıkı sıkıya bağlı

bir hak olduğunu savunanYılmaz, Medeni Kanun’dageçen ‘kadının kocasınınsoyadını alması’ ifadesininTürkiye’nin taraf olduğu ulusla-rarası sözleşmelere de aykırıolduğunu belirtiyor. Davanınsonuçlanmasıyla Yılmaz, hukukmücadelesinde tüm kadınlariçin anlamlı bir zafere imza attı.

HALKIN SES‹ SORMUfiTUHalkın Sesi gazetesi olarak

aynı konuda verilen bir iptalkararı ile ilgili daha öncegörüştüğümüz KadınlaraHukuki Destek Merkez Derneğikurucusu Av. Hatice YılmazKayar, kadınların evlenmedenönceki soyadlarını kullanabil-mesinin önemini şöylesıralamıştı:

“1) Soyadı, mahkeme kararıile değiştirilebilen bir kimlik bil-gisidir. Kişiyi tanımlayan bukişisel verinin rıza alınmaksızın,evlenmekle değiştirilmesi kadınaleyhine açık bir ayrımcılıktır.

2) Kural, evlenmekle kadının

kocasının soyadını alması iken,yedek düzenleme, istenirseevlenmeden önceki soyadıneklenmesidir. Bu halde dahi,yeni kimlik oluşması nedeni ileevlenme geçmişi ortadankaldıran, geçmişi silen, kadınıgörünmez kılan bir durumdur.

3) Kadının yeni kimliğinedeniyle tüm kimlik bilgi-lerinin yer aldığı kartları vs.değiştirmesi gerekmektedir.

4) Kadının yeni kimliğitanınırlığını ortadan kaldırmak-tadır. Yani insan iletişimlerinidahi engelleyen, kimlik vegeçmiş kaybına neden olmak-tadır.

5) Ayrıca Türk MedeniKanunu boşanan kadının ikincibir kimlik kaybına neden ol-maktadır. Kocanın soyadınınboşandıktan sonrakullanılmasını ancak kocanıniznine bağlı olarak kullanılmayadevam edilmesi yeniden birayrımcılık nedenidir. Boşanmay-la kadının elinden bir geçmişdaha siliniyor.”

Evlilik soyadına iptal

Kibele’denMektup

Yap, işlet, inkar et

Kadın cinayetlerini kadınlar durduracak

Taksim ‹lkyard›m Hastanesi'nde sürdürdü¤üdireniflinin 14. gününde, Dev-Sa¤l›k ‹fl üyesiGüllü Hano¤lu'nu Halkevci Kad›nlar ziyaretetti. “Gül Bahçesi” ismi verilen hastanedirenifl çad›r› 26 Temmuz’da kad›ndayan›flmas›na ev sahipli¤i yapt›. Son 6ayd›r “Kad›nlara sosyal güvence” talebiyle,

çal›flan/çal›flmayan, evli/bekar tümkad›nlara güvenceli bir hayat ve çal›flmahakk› için kampanya yürüten HalkevciKad›nlar, ziyaretlerinde Güllü’nün direniflininkendi direniflleri oldu¤unu söyledi. Buradakazan›lacak her hakk›n kad›nlar ad›nakazan›lm›fl bir zafer olaca¤› belirtildi.

Gülbahçesineziyaret

KP yeni Aile Bakanlığı ile bizzat yeniden ürettiği ve elindeki hertürlü kanalla beslediği erkek şiddetini önlemeyi vaat ediyor.Taslak, şiddetin kaynağı erkek egemenliğini görmezden geliyorA

Kadınaşiddet

24 Temmuz’da İstanbul’da KadınCinayetlerini Durduracağız Platformu

“kadın cinayetlerine karşı büyük kadınyürüyüşü” düzenlendi.

Tünel Meydanı’ndan Taksim Meydanı’nayüzlerce kadın geçtiğimiz günlerde ailemeclisinin hakkında infaz kararı verdiğiCeylan Sosyal’ın fotoğrafı arkasında yürüdü.Kefenden gelinlikler, tabutlar ve kadıncinayetlerini sembolize eden yaratıcı nesne-ler taşıyan kadınlar “Kadın cinayetleri poli-tiktir, sistematiktir” dedi.

PAfiALI MASKELER‹YLE YÜRÜDÜLERAyşe Paşalı’nın maskesi ile “Kadın katil-

lerine indirim değil daha ağır ceza” diyenkadınlar öldürülen kadınların fotoğraflarınıtaşıdılar.

Basın açıklamasını Emekçi HareketPartili Kadınlar Merkezi sorumlusu BernaGörgülü okudu. Görgülü, koruma talebiyle

başvuran kadınlara koruma vermeyensavcılık ve mahkemelerin; şikayet için gelenkadınları katillerinin olduğu evlerine gerigönderen polis ve jandarmanın kadıncinayetlerinden sorumlu olduğu belirtti.

ÖLDÜRÜLEN KADINLARIN YAKINLARIKONUfiTU

Eylemde ayrıca, öldürülen kadınlarınyakınları da konuştu. Bayrampaşa’da eskikocası tarafından oğluyla birlikte yakılanTuğba Özbek’in arkadaşı Demet, “Sevdiğimerkek tarafından öldürülmek istemiyorum,sevmek istiyorum. Bedenimde kimseninhakkı yoktur” dedi.

Kadın örgütlerini temsilen yapılankonuşmalarda kadınların mücadelesinin altıçizildi. Sosyalist Kadın Meclisleri’ndenBirsen Kaya, “Devlet, yargı, erkek üçlüsüneteslim olmayacağız, mücadelemizikararlılıkla sürdüreceğiz” dedi.

EHP Genel Başkanı Sibel Uzun,

“Kadınları karlı olmadığı için korumuyorlar,kadınlar toplumsallaşmasın aile içinde kalsındiye korumuyorlar” dedi. Ev İşçileriDayanışma Sendikası’nda Hatice Çiftçi ise,camdan düşerek ölen ev işçilerini hatırlattıve meslekleri nedeniyle şiddete uğradıklarınıkaydederek güvenceli iş istediklerini belirtti.

Oyuncu Beren Saat’in de katıldığıeylemde Sanatçı Nur Sürer de bir konuşmayaptı. Sürer, aile meclisi tarafından infazınakarar verilen Ceylan’ın haberini duyduktansonra uyuyamadığını söyledi. Sürer,“kadınların öldürülmesi yetkililerin vicdan-larını nasıl sızlatmıyor” diye sordu.

Page 11: 137'inci sayı

YÜZ YÜZEHalk›n Sesi

1129 Temmuz 2011 / 11 Agustos 2011

Besteci ve düzenlemeci Erol Mutlu’nun ilk solo albümüAteş Düşer Şarkılara, kısa bir süre önce dinleyicilerlebuluştu. Türkçe, Kurmancî ve Zazakî besteler yapan ErolMutlu’nun albümüne Erkan Oğur, Aynur Doğan, AhmetAslan gibi isimler katkı sunuyor. Turgut Uyar, CemalSüreya ve Edip Cansever’in şiirlerini, Kürt yazar MehmedUzun’un bir şiirini besteleyen Mutlu, albümde Davut

Sulari’nin Zazakî bir parçasını da seslendirdi.Mutlu, Aynur Doğan’a yönelik ırkçı tepkiler ve Alevi

müziğinin bugünkü durumu üzerine düşüncelerini bizimlepaylaştı. Albümünde şiirlerine yer verdiği İkinci Yeniakımı, şiir-müzik ilişkisi üzerine yaptığımız sohbet, müzikendüstrisinde ‘ustalığa’ karşı hep kendini yeniden üretenbir müzisyenin görüşlerini yansıtıyor.

Ateşdüşer

şarkılara

Yeni albümünüzün künyesinebaktığımızda Erkan Oğur, AynurDoğan, Ahmet Aslan, Yurdal Tokcan,Serkan Çağrı gibi isimler gözeçarpıyor. Albümün hazırlıkaşamasından bahsedebilir misiniz?

Albümde yer alan konukmüzisyenlerin tümünün farklı birhikayesi var. Birkaç yıl önce,Dersim’de düzenlenen MunzurFestivali için bir jenerik müziğiistenmişti Kalan Müzik’ten. Bujenerik müziğinin vokalleriniAhmet Aslan’la birlikte yapmıştıkama hazırladığımız şarkı bir köşedejenerik müziği olarak kalmıştı.Şarkıyı gözden geçirip mix’ini deyeniden yaparak albüme koyduk.

Kalan Müzik’te daha önce debirlikte çalıştığımız Aynur’un vokalyapmasının bir sebebi var:Kürtçe’de nehirler dişildir. Birkadın sesi Dicle’nin Yakarışı şarkısıiçin daha anlamlı olacaktı, hattabelki de tamamını Aynursöylemeliydi. Aynur’un sesi denehrin sesine benzer, su gibidir.

Erkan Oğur çok sabırlı birmüzisyen. Bel ağrıları tutsa bilesaatlerce çalmaya devam ediyor.Oğur sazı ve perdesiz gitarıylaşarkıya kendi yorumunu kattı.Üstadımız olarak ona müteşekkiriz.

Albüm kapağı ilginç, albümde deağırlığını hissettiren İkinci Yeni’yiçağrıştırıyor. Hikayesi nedir?

Aslında İkinci Yeni şairlerinedikkatimi yıllar önce Işın Kucurçekmişti, albümde gitarları da ken-disi çaldı. Resim ve desenleri ise,yine İkinci Yeni’yi çok sevenheykeltıraş arkadaşım AdnanDoğan hazırladı. Kapaktaki renk-ler, İkinci Yeni’de sık sık geçenimgelere benzer, rüzgar, ateş, güneşışınlarının limon dilimi gibidüşmesi, boş çarşılar, akşam üstleri,yalnızlık… Bunların çağrıştırdığıduygular, renkler üzerinde oyna-yarak yapıldı. Ortak beğenilerimizüzerinden hazırlayınca, albümleuyumlu bir kapak oldu sanırım.

Turgut Uyar’ın şiirinde imgeolarak ‘su’yun özel bir önemi vardır.Siz bir istisna olarak “su da önemliama / ateştir benim ustam” dizelerinikapağa almışsınız.

Elli İki Hane’nin şöyle bir özel-liği var: Uyar, halk şiiri tarzında pekyazmaz. Bu, halk şiiri tarzındayazdığı nadir şiirlerden biri ve kendiözgün söyleyişine oturtmuş. “Oyfarfara farfara” hep keyifli biranlatıma doğru gidecekmiş gibidirama Uyar’ın şiirinde “ateşlisilahlara, ateş düşer çarşılara” gidi-yor, aslında bir ezberi bozuyor...

Geçmişte Mahzuni Şerif’in ölümüüzerine aşık geleneğini sorguladığınızbir yazınızda “genç Alevi müzisyenkuşağının aşık geleneğiniyaşatması”ndan söz ediyorsunuz. Bualbümde de bir Davut Sularî parçasıyer alıyor. Aşık geleneğinde kendinizibir yere koyuyor musunuz?

Öyle bir çabam yok, iddiam dayok. Davut Sularî’yi seçmeminsebebi farklı. Sularî, at sırtındasazıyla dolaşan, cemlere giden birozan. Mahzuni aşık müziğinin sonbüyük temsilcisi olarak kabuledilebilir ama “gezgin, aşık-dede”anlamında da Davut Sularî ogeleneğin son temsilcisidir. EsasenDersimli bir aşıktır ve ana diliZazaca’dır ama ürettiği eserlerinçok büyük bir bölümü Türkçe. Türkhalkının diline büyük katkılardabulunmuştur. Kendi anadilinden

okuduğu şarkılar ise genelde bilin-mez, zaten birkaç tanedir. Bukimliğinin bilinmesini istedim özel-likle. Çünkü halklar arasındakikültürel geçişler böyledir, örneğinYaşar Kemal Türk dilinizenginleştirmiştir ama Kürttür,herkes bilir. Davut Sularî de Türkdiline önemli katkılar sunmuşturama esas kimliği farklıdır, kardeşlikadına bu da bilinsin.

Aşık Mahzuni’ye gelirsek, onunölümü üzerinden sorduğum soruşuydu; “80’lerden sonra Alevimüzisyenler şehre geldi. ‘90’larınkoşullarında kent ortamında, Alevikültüründeki aşık geleneğininüstlendiği işlev yeni zamanlardanasıl karşılanabilir?” Burada da80’li yıllarda yetişmiş, 90’larda ilkürünlerini vermiş, 2000’lerde iseolgunluk dönemini yaşayan Alevigenç müzisyenler akla geliyor.Kalan Müzik’ten çıkan Kızılbaşalbümlerinde sazıyla sözüyle üretimyapan çok sayıda genç Alevimüzisyen olduğunu göreceksiniz.Onların bu müziği geliştirereksürdürmesi önemli. Ben kendimionların yanına koyamam, çünkübütünüyle Alevi müziği alanındaçalışmıyorum.

Yeni açılan televizyon kanallarısayesinde Alevi müzisyenler için birklip alanı da açıldı…

Evet, klip alanı var, ama oralar-da belli başlı bir kaç imge var.Beyaz gömlek, kollar kıvrılmış,koşan atlar, yarılmış çorak toprak,

çıplak ayakla yürüyen bir genç,yanan-kırılan bağlamalar… Birazdağ, biraz gurbet, biraz sıladakalmış sevgili… Tabi Alevimüziğinin oralara sıkışmamasılazım, bu kapıda bekleyen birtehlikedir. Alevi müziğinin içedönük, kapalı anlatımlardançıkarak dışarıya dair de sözlersöyleyen bir müzik olabilmesiönemli. Bir dış mekan olarak türkübarlar da bu anlamda çok da olum-lu bir etki yaratmıyor.

Siz de barlardan uzak duruyor-sunuz sanırım.

Kuzey İrlanda’da barlar muhalifkültürün yaşatıldığı yerler olabilirama Türkiye’de pek öyle görün-müyor.

Siz konserlere de mesafeli duruyor-sunuz. Turgut Uyar için kendinisürekli yeniden yaratmanın şairi der-ler. O da “efendimiz acemiliktir” derve profesyonelleşmeye karşı “korkuluustalıktan” bahseder. İkinci Yeniüzerine de çalıştığınızı düşünürsek,acaba sizin de profesyonelleşmeyekarşı bir tavrınız mı var?

Bu güzel bir soru, çünküKorkulu Ustalık adlı kitapta TurgutUyar’ın 1955’te yazdığı ve kitabaadını veren bir yazısı var, çokönemli. Ben müzik üzerine benzerşeyleri düşünürken, Turgut Uyar’ınyıllar önce edebiyat üzerine aynışeyleri yazmış olduğunuöğrendiğimde mutlu olmuştum kibirkaç ay oluyor bunu keşfedeli.Kendime sağlam bir arkadaşbulduğumu düşündüm.

Uyar’a göre bir sanat dalındaustalık söz konusuysa yeni arayışlardurmuştur. Dolayısıyla ‘ustanın’amatör coşkuyu, yeniden başlaya-bilme cesaretini göstermesi gerekir.Bir genç şaire yazdığı açık mektup-ta yine mealen “Yakın şiirlerinizi,kolay beğenmeyin ve şairaneliktenuzak durun” diyor. Turgut Uyar’ınsöyledikleri aslında bugüne de dairçok önemli bir bakış açısı veriyorbize: Kendini yeniden yaratmak,kendi tabiriyle “kendini yenidenicat etmek”. Eğer “ben artık ustaoldum” noktasına geliyorsanız,ciddi bir sıkıntı var demektir.Çünkü artık yapılan Uyar’ın dediğigibi “yaratma değil çoğaltmadır”,alışkanlık halini almış bir üretimdir.

Benzer bir durum şu anda müziktede yaşanıyor. Ben çalışmalarımaetnik müzik üzerinden devam ede-bilirdim ama geçmişteki soundiçinde, o müziğin düzenlemeanlamında sunduğu olanaklarınsınırına dayanmıştık bence. Başara-bildiğim iddiasında değilim ama,bazı noktalarda sıfırdan başlayarak,farklı bir yolu zorlayarak, kendiniziyeniden üretebilmeniz gerekir.

KÜRTLERİ İNKAR DÖNEMİBİTTİ, ARTIK ‘TANIYARAKDIŞLAMA’ DÖNEMİ

Sizin de birlikte çalıştığınız AynurDoğan geçtiğimiz günlerde katıldığıcaz festivalinde Kürtçe söylediği içinyuhalandı. Ahmet Kaya’nın yuha-landığı olay için “Kürtçenin kamusalalanda reddedildiğini” yazmıştınız.Aynur olayı da benzer mi?

Bence burada artık daha farklıbir durum var. Akademisyen CenkSaraçoğlu, yeni durumu şöylekavramsallaştırmıştı: “Tanıyarakdışlama”. Kürtlerin olmadığı,Kürtçe diye bir dilin olmadığı iddiaedilmiyor. Kürtlerin var olduğu,bunların bir dili olduğu, o dilinolanakları aşağılansa bile, inkaredilmiyor. Biz de Kürtçe çıkmışkitapları televizyon programlarındamasaya koyup “bakın işte Kürtçevar” deme mecburiyetinde değilizartık.

Ama yeni bir durum oluştu,şimdi Kürtlerin varlığı artık süreklikriminalize edilen bir varlık olarakgörülüyor. Bu ayrımcı söylem,birçok suç kategorisini, doğrudanKürtleri işaret edecek şekildeetnikleştiriyor: Hain, bölücü, mafya,hırsız, terörist, eli uzun, kapkaççı…İnkar yerini tanıyarak aşağılamaya,kendinden uzak tutma çabasınabıraktı. ‘Sen Harbiye’ye bir Kürtsanatçı kimliğiyle nasıl çıkarsın,hadi çıktın, bizim mekanımızdanasıl Kürtçe okursun?’ hali. Yoksao konsere gidenler Aynur’un oradaolacağını, hangi dille, nesöyleyeceğini bilerek gittiler.

Ne var ki Aynur’u savunurkenileri sürülen bir yanlış argüman davar. Aynur’u samimi biçimde savun-duğuna inandığım bazı insanlar“Okuduğu şarkı zaten bir sevdaşarkısıydı, yarım kalan şarkısı‘ayran’ üzerineydi, bunda ne varki?” diyerek Aynur’u savunuyor.Buna gerek olduğunu sanmıyorum,Aynur orada içeriği farklı ya daprotest bir şarkı da okuyor olabilir-di. İyi niyetle söylendiğini biliyorumama Kürtçe’nin, içerik üzerindenmasumlaştırılarak savunulmasındabir hata var.

enim değişik dillerde şarkılar yapmasebebim şudur: Bu topraklarda yaşayanbaşka diller var ve o dillerle oluşan biredebiyat geleneğine yaslanıyoruz.

ynur Doğan’a yapılan saldırılar yenidurumla alakalı. Kürt sorununda inkar,yerini, tanıyarak aşağılamaya, kendin-den uzak tutma çabasına bıraktıA

Zeytinburnu pilot bölge

F A R K L I D ‹ L L E R D E K E N D ‹ N ‹ Y E N ‹ D E N ‹ C A D E D E N M Ü Z ‹ S Y E N

Dicle’nin sızısını dindiren beste

Farklı etkilereaçık olmalı

Onları olumsuzlamak için söylemiyorum amaİkinci Yeni şiirleri uzun yıllar hep Yeni Türkü,Ezginin Günlüğü, Bülent Ortaçgil gibi müzisyen-lerin tekelinde göründü. İlk kez farklı bir soundlaİkinci Yeni karşımıza çıkıyor. Siz müziğinizimevcut tarzlardan birine yakın görüyormusunuz?

Yaptığım şarkıların bazı tarzlara yakınlığıvarsa bu amaçladığım bir şey değil ama butürden sızmalara da engel olmuyorum. Benbağlamaya Orhan Gencebay şarkıları çalarakbaşladım, arabeskten de faydalanılması gerek-tiğine inanıyorum. Sonraki dönemler RuhiSu, Neşet Ertaşlarla halk müziği, sol-protestmüzikler, Ahmet Kaya, Yeni Türkü ve benze-ri denemeleri dinlerken, üniversite yıllarındada rock müzik dinledim: Led Zeppelin, JimiHendrix, Pink Floyd, Doors, sonraki yıllar L.Cohen, T. Waits… Böyle olunca ister istemeztümü müziğinize bir şekilde yansıyor.Albümdeki parçaların özgün müziğiçağrıştıran yanları var ama bir yandan etnikmüziği, yer yer de alaturka müzikleriçağrıştıran yanları da var. Müzikte farklı etki-lere açık olmanın verimli olacağını düşünüyo-rum. Özgün ya da deneysel demek yerine“serbest çalışma” demeyi tercih ediyorum.

Mehmed Uzun’asözümüz vardıMehmed Uzun’un Dicle’nin Yakarışı’nda

geçen bir şiirini de bestelemişsiniz. Özel biranlamı var mı?

Bu topraklarda sadece Türkçeyazılmadığını hatırlamak gerek. Edebiyatdendiğinde sadece Türk dili ve edebiyatınıdeğil, Kürtçe, Ermenice, bulabilirsemSüryanice, bu topraklarda kullanılan tüm dil-leri ele almak isterim. Benim değişik dillerdeşarkılar yapma sebebim de budur, bu toprak-larda yaşayan başka diller var ve o dillerleoluşan bir edebiyat geleneğine yaslanıyoruz.

Mehmed (Uzun) abinin Hawara Dîcleyêadlı kitabında manzum yazılmış bölümlervardır. Vefatından yıllar önce bir sohbe-timizde bunları bestelememizi istemişti. Odönem araya giren işler nedeniyle mümkünolamadı. Daha sonra ben kendisinden izinalıp romandaki manzum yazılmış bir bölümübestelemeye başladım. Müziğini taslakdüzeyinde bile maalesef Mehmed abiyeyetiştiremedim, dinlemesini isterdim.

Hayatınızın bir bölümü Kazlıçeşme’degeçmiş. Zeytinburnu’daki linç haberlerinitakip edebildiniz mi?

Hikaye belli aslında, sadeceZeytinburnu’da değil, birçok yerde insan-lar küçük gettolar halinde yaşıyor.Osmanlı döneminde halkların barış içindebirlikte yaşadığı iddia edilir, ama ben artıkpek emin değilim. Barış içinde yaşansaydı1900’lerin başında Süryani-Keldanikatliamı, Ermeni soykırımı, mübadeleler,sürgünler bu kadar rahat gerçekleşebilirmiydi? Halkların iç içe, birbirine tutu-narak yaşadığı bir coğrafyada katliamlarbu kadar kolay olamazdı. Bugün deAydın’da, Erzurum’da Kürtlere kolaysaldırılamaz, Karadeniz’de tütünde,

fındıkta çalışan Kürt işçiler kolay kovula-mazdı.

Zeytinburnu kritik bir bölgedir.Türkler, Tatarlar, Kürtler, Arnavutlar,göçmenler yan yana yaşarlar ama pek içiçe değil, gettolar halinde. Yaşananlartehlikeli, ateşlenirse yayılabilecek birdurum.

Umutsuz bir tablo çizmiyorum,gerçekçi düşünmeye çalışıyorum, bu sorunçözülmezse olacaklar böyledir. Soruneninde sonunda çözülecektir, daha nekadar gidebilir ki bu durum? Hepimizinhayatından gidiyor. Sorunun çözülmesiniengellemeye çalışabilirler, bariyerler koya-bilirler, ki bunlar da yapılıyor zaten, amaartık geçmişe dönülemez.

‘Ben artık ustaoldum’ noktasınageliyorsanız, ciddi

bir sıkıntı vardemektir. Çünkü

artık yapılan,Uyar’ın dediğigibi yaratma

değil çoğaltmadır

B

Page 12: 137'inci sayı

DOSYAHalk›n Sesi

1229 Temmuz 2011 / 11 A¤ustos 2011

AKP, hükümet programında kıdem tazminatını kal-dırma hazırlığında olduğunu ilan etti. Düzenleme-nin 2012’ye kadar gündemde olmadığını söyleyenAKP, tasfiye planını parlatmaktan da geri durmadı

İ şçilerin kıdem tazminatlarınael konulması olarak tartışılan“Kıdem Tazminatı Fonu”

nihayet hükümet programına girdi.Fon programda şöyle ele alınıyor:“İşçilerimizin büyük çoğunluğununalamadığı, işletmelerimizin üzerindeödeme baskısı oluşturan, çalışmahayatının en önemli sorunalanlarının başında gelen kıdemtazminatı sorununu kazanılmış hak-ları koruyan ve bütün işçilerinkıdem tazminatlarını garanti altınaalan bir fon teşkil etmek suretiyle,sosyal taraflarla istişare içindeçözeceğiz.”

AKP her zamanki kurnaz diliyleönce “işçilerimizin büyük çoğunlu-ğunun alamadığı” diye tarif ettiğikıdem tazminatını “işletmelerinüzerinde ödeme baskısı oluşturan”diye yeniden tarif ederek bu yasayıniye çıkartmak istedikleriniaçıklama çabasına girmek istiyor.

Madem işçilerin çoğunluğualamıyor o zaman niye işletmelerinüzerinde büyük yük olsun? Hemişçiler zaten faydalanamıyor “kaldırgitsin” duygusu yaratacaksın amadiğer taraftan da işletme sahiplerinegöz kırpmayı ihmal etmeyeceksin.Yüzde 50 oy alıp iktidara yerleşinceböyle oluyor demek ki… Kendisineoy verenlerle kedinin fareyleoynadığı gibi oynuyor. İtiraz etsenne olur, vermişsin tokmağı adamıneline…

Diğer taraftan fon kurulmasınailişkin tartışmalar başladığı gibihızla tükendi. Hükümet bukonunun hükümet raporunda yeraldığını ama öncelikli sorun alanı

olarak görmediklerini söyledi.Demek ki, önümüzdeki kışa kadarbu mesele bir kez daha rafakaldırılmış oldu. Ancak biz yine dekışa hazırlık anlamında konuyadeğinmiş olalım.

Kamuoyundaki 1 hafta, 10 gün-lük tartışmalara baktığımızda esasnokta sermayenin üzerindeki yükünkaldırılması ve işverenleri yatırımave istihdama yöneltmek için böyle

bir yasal düzenlemenin zorunluolması. Bunun gerçekle hiçbiralakası olmadığı açıktır. Zira hiçbirpatron işçi çalıştırmaktan korktuğuiçin yatırım yapmaktan vazgeçmez.Çünkü işçisiz mal veya hizmet üreti-minin olmayacağı malumdur.

Burada sorun patronların işçialıp-çıkarmada ellerinin yeterinceserbest olamayışıdır. Patron kuru-luşlarının “dünyanın en katı emek

piyasasına sahibiz” lafları aslında“biz istediğimiz zaman rahat rahatişçi çıkartamıyoruz” demektedir.Zira mevcut iş kanununda işçiçıkarmayı zorlaştıran veyaçıkarttığında az ya da çok bir bedelödeten düzenlemeler mevcut.Kıdem tazminatı bu konuda ser-maye cephesini en çok korkutanyasal düzenleme olarak görünüyor.

Kıdem tazminatı tartışmalarındaişçi hareketi açısından esas nokta“işten çıkarmanın zorlaştırılması”meselesi. İşçinin çıkartılmasıhalinde bunun patron tarafındantazmin edilmesi gerektiğihükümlerinin korunması önemtaşıyor. Bunun dışında, özellikletartışma sürecinin başladığıdönemde işverenlerin “ödediğimizvergiler, SSK primleri yetmiyormuşgibi bir de başımıza kıdem tazminatıfonu primi çıkarttılar” şeklindekiağlamaları vatandaşın gözünde esasmağdurun patronlar olacağıyanılgısını yaratabilir. Benzerisenaryolara hazırlıklı olmak,muhalefetin gücünü ve kamuoyugözündeki anlaşılırlığını etkileye-cektir. Kıdem tazminatının sadeceişçinin değil beraberindeki ailesininde çok önemli bir gelir güvencesiolduğu da bu noktada önemlidir.

Kıdem tazminatı fonu saldırısıçalışma hayatının esnekleştirilme-sine yönelik en güçlü hamlelerdenbiri. Esneklik işçi sınıfının emeksürecinde teslim alınmasının ser-maye açısından en güvenilir yönte-mi oldu. Bu anlamıyla kıdem tazmi-natı kavgası işin esasına ilişkin birkavga ve kazanan için de kaybedeniçin de önemli sonuçlar yaratacak.

Hem işçilerin çoğunluğu kıdem tazminatı alamıyordiyorlar, hem de kıdem tazminatının patronlar üze-rinde büyük baskı olduğunu savunuyorlar. Alına-mayan tazminat nasıl baskı yapıyor, merak konusu

Rahat rahat

işçi çıkarmak

Tekstil patronu Halit Narin’in “Bugüne

kadar hep işçiler güldü, bundan sonra

biz güleceğiz” dediği 12 Eylül’den bu

yana yaklaşık 31 yıl geçti ama

patronların gözyaşları dinmedi. Şimdi

de rahat rahat işçi çıkarmalarına

engel olan kıdem tazminatının

kaldırılmasını istiyorlar. Sermayenin bu

feryadını duyan AKP de kıdem tazmi-

natını artık “patronlar üzerinde bir

yük” olmaktan çıkaracağını açıkladı

11)) KK››ddeemm ttaazzmmiinnaatt›› nneeddiirr?? Kıdem tazminatı iş hukukumuza

göre işçinin yasalarla belirlenmişkendi hataları dışında iştençıkartılması veya haklı sebeplerle işibırakması halinde 1 yıldan fazlaçalışmışlığı varsa bir aylık brüt ücretitutarında aldığı ücrettir. Kıdemtazminatının yılda iki kez hükümettarafından belirlenen ödeme tavanıbulunmaktadır. İşçinin brüt ücreti butavanı aşsa bile ödeme tavanüzerinden yapılır. Örneğin 2011 yılıikinci yarısı tavan ücreti tutarı 2731TL’dir.

Bunun dışında;a) İşçinin askere gitmesi halinde, b) kadın işçi evlendikten sonra 1

yıl içinde işten ayrılmak isterse c) emekliliği hak ederek işten

ayrılması halinded) vefatı halinde yasal hak sahip-

lerine verilmek üzere kıdem tazmi-natı hak edilir.

Kıdem tazminatı patron cephesin-den “işçinin işe sadakatinin bir ödülüolarak işten ayrılan işçiye verilen bir“ikramiye”dir. Ancak son kıdemtazminatı tartışmalarından sermayecephesinin iddialarına bakıldığındaönceleri söylemeye bayıldıkları bugerekçenin çok samimi olmadığıanlaşılıyor. Kıdem tazminatındankurtulmayı büyük bir heyecanla bek-ledikleri görülüyor.

İşçi cephesinden ise patronunişçiyi kolay işten çıkartmasınıengelleyen ve işten çıkartılma halindeişsiz kalacağı süre için bir güvencesağlayan veya çalışma süreleri içindealdığı yetersiz ücreti emekliolduğunda bir ölçüde telafi edenücret şeklidir. Bir başka deyişleödemesi sonraya bırakılmış işçininhak ettiği bir ücret türüdür kıdem

tazminatı. 22)) KK››ddeemm ttaazzmmiinnaatt›› iiflfl hhuukkuukkuu--mmuuzzaa nnee zzaammaann ggiirrmmiiflflttiirr??

İlk kez 1937 yılında 3008 sayılıyasayla iş hukukumuza giren kıdemtazminatını o yıllarda 5 yıl sürekliolarak aynı işyerinde çalışan işçilerhak ediyordu. Başta belirttiğimiz“işçiye sadakati karşılığı ödenenikramiye” anlayışının 5 yıl aynıişyerinde çalışan işçiye karşı patronunbir “vefa” borcu veya lütfu gibi öden-mesinin sonucu oluştuğunu söylemekyanlış olmaz sanırız.

Ancak 1960’lı yıllarla birlikte yük-selen işçi hareketinin çözdüğü sorun-lardan biri de bu konu olmuş ve 1973yılından itibaren 5 yıllık süre 1 yılaindirilmiştir. Böylece aslında“işverene sadakat” yerini “işçininkazanımı” söylemine bırakmış ve ogünden bu yana da en sarısındansendikaların lafzi düzeyde biletartışmaktan çekindiği bir “hak”olarak kabul edilmiştir.

2003 yılında değiştirilen 1475 sayılıİş Kanunu bütünüyle değiştirilirkensadece “kıdem tazminatı” maddesinedokunulmamış 2003 tarihli 4857sayılı iş kanununa rağmen kıdemtazminatına ilişkin hükümler eski işkanununa göre yürütülmeye devametmiştir.

33)) KK››ddeemm ttaazzmmiinnaatt››nn››nn kkaalldd››rr››llmmaass››iillkk nnee zzaammaann ggüünnddeemmee ggeellddii??

Sermaye cephesi kıdem tazmi-natının kendilerine bir yük olduğunuher fırsatta dile getirmişti. Ancak2003 tarihli 4857 iş kanununda 120.maddedeki düzenlemeyle AKPhükümeti bu konudaki ciddiyetiniaçıkça ifade etmiştir. MADDE 120. –“25.8.1971 tarihli ve 1475 sayılı İşKanununun 14 üncü maddesi hariç

diğer maddeleri yürürlüktenkaldırılmıştır.”

Bahsedilen 14. madde kıdemtazminatını düzenlemektedir. Ayrıcaiş kanununun Geçici 6. maddesi dekıdem tazminatı fonunun kurula-cağını söylemektedir. Maddeşöyledir: “Kıdem tazminatı için birkıdem tazminatı fonu kurulur. Kıdemtazminatı fonuna ilişkin Kanununyürürlüğe gireceği tarihe kadarişçilerin kıdemleri için 1475 sayılı İşKanununun 14 üncü maddesihükümlerine göre kıdem tazminatıhakları saklıdır.”

44)) EEnn ssoonn hhaalliiyyllee hhaazz››rrllaannaann yyaassaaççaall››flflmmaallaarr››nnddaa KK››ddeemm TTaazzmmiinnaatt››FFoonnuu nnee ggeettiirriiyyoorr??

a) Kanun çıktığı zamana kadarbirikmiş kıdem tazminatları işvereneaittir. Fonun yükümlülüğü yasaçıktıktan sonra başlar.

b) Kıdem tazminatın hak kazan-ma koşulları: İşçinin çalıştığı süre

kadar kıdem tazminatı fonuna işçiadına aylık prim yatırılıyor ve buanlamıyla 1 yıldan az süreli çalışanişçinin de adına prim birikmiş oluyor.1 yıldan az çalıştı diye kendi adınayapılan ödemeler kaybolmuyor. Buyanıyla mevcut yasada olmayan işçilehine bir uygulama gibi görünüyor.Ancak bu kısa ödemelerin aynızamanda işçinin işten çıkartılmasınınkolaylaştırılması ve meşrulaştırılmasıiçin bir gerekçe olacağı da kabuledilmeli. Zira bu kısa sürelerinbirikmesiyle işçinin işine yarayacakbir tazminatın hak edilmesineredeyse imkansızdır.

c) Fondan ödeme hangi koşullar-da oluyor:

i. Emeklilik hakkı kazanmaii. En az 10 yıl adına prim ödenen

işçinin isteği halindeiii. İşçinin ölümü halinde varisleri-

ne Bu durumda işçinin kıdem tazmi-

natı alma hakkı açıkça sınırlanmış.

Mevcut düzenlemede işçinin haksızsebeplerle işten çıkartılması veyahaklı sebeple kendisi işten ayrılmasıkıdem tazminatına hak kazanmasınayol açarken Fon uygulamasında herkoşulda (emeklilik ve ölüm dışında)10 yıl beklemesi gerekecek.

d) Ödeme tutarı ne olacak:Ödeme son beş yıllık ücret ortala-masına göre şimdiki gibi 1 aylık brütücret tutarında olacak. Ancak mevcutuygulamada en son alınan ücretüzerinden hesaplanırken son 5 yıllıkücret ortalamasının getirilmesiyle hakedilen tazminatta ciddi düşüşleryaşanacaktır. Ayrıca mevcut uygula-mada her türlü para ve parayaçevrilebilen sosyal yardımlar tazmi-natın hesaplanmasına esas alınırkenfon uygulamasında sadece işvereninbildirdiği brüt ücret esas alınacaktır.Ülkemizde sigorta ödemelerininbüyük ölçüde asgari ücret üzerindenyapıldığını düşündüğümüzde işçinin

hak kaybı hakkında bir fikrimiz ola-bilir. Ayrıca yine biliyoruz ki; işçininsigortası düşük ödense veya sigortasızçalışsa bile belli bir süre çalıştıktansonra patronuyla pazarlık yapıptazminatını alabiliyor. Fon uygula-maya geçtiğinde bu şekilde çalışanyüzbinlerce işçinin tazminat hakkı yakuşa çevriliyor ya da yok oluyor.

e) Fonun yönetimi nasıl olacak:Fonu devlet yönetecekmiş. Buradanmaksat tıpkı daha önce yapıldığı gibifonda biriken paraların başkaamaçlar için kullanılması olacaktır.Üstelik 10 yıl boyunca fondan hiçbirödeme yapılmayacak. İşsizlikfonunun yasasında da “başkaamaçlar için kullanılamaz” deniyorduama işverenlere nasıl peşkeşçekildiğini hepimiz biliyoruz.Kuşkusuz fondan asıl beslenecekolan kapitalist devletin kendisi ola-caktır. Bütçe açıkları, borç ödemelerivs. için fon müthiş bir kaynak oluştur-maktadır.

AKP'nin kıdem tazmi-natını fona devredeceğinihükümet programında ilanetmesi üzerine emekçilertepkilerini Taksim’de dilegetirdi.

Herkese Sağlık GüvenliGelecek Platformu, AKPiktidarının kıdem tazmi-natını kaldırma planlarını22 Temmuz’da Taksim’deyaptığı eylemle protestoetti. Demokratik kitleörgütlerinin destek verdiğieyleme yüzlerce emekçikatıldı.

Yüzlerce emekçininkıdem tazminatına sahipçıkmak için bir arayageldiği eylemde “Kıdemfona fon patronlarınkasasına”, “Kıdemedokunma” yazılı dövizlertaşındı. Emekçiler sık sık“Kıdeme uzanan ellerkırılır”, “Geliyor geliyorgenel grev geliyor” slogan-larını attı.

Taksim’e gelindiğindebasın açıklamasını plat-form adına Belediye-İşüyesi Veysel Aslan yaptı.

Kıdem tazminatı hakkınıngasp edilmesini ve esnek,güvencesiz çalıştırmanındaha da yaygınlaşmasınıkabul etmeyeceklerini vur-gulayan Aslan şöylekonuştu: “İşçi sınıfınınAKP hükümetine kimin‘usta’ olduğunu gösterecekgücü ve deneyimi vardır.Yeter ki iş güvencemiz vegüvenli geleceğimiz içinbirleşik mücadeleyiörgütleyelim.” Eylembasın açıklamasınınardından son buldu.

Kıdem için yürüdüler

Kıdem tazminatı fonu:Kapışma ne zaman?

Sorularla

kıdem tazminatı

Page 13: 137'inci sayı

TARİHHalk›n Sesi

1329 Temmuz 2011 / 11 A¤ustos 2011

K ıbrıs, Akdenizticaretindeki stratejikönemi nedeniyle tarihi

boyunca istila edilmiş,yağmalanmış bir ada.“Akdeniz’in ortasındaki batmazuçak gemisi” diye anılan ada,emperyalist güçlerinAkdeniz’deki üslerini/üstünlük-lerini Türkiye ve Yunanistanüzerinden kurdukları, dengenoktası olarak gözettikleri birbölge. Tarihine bunun süzgecin-den bakmak milliyetçi söyleminardındaki emperyalizmi görmekaçısından önemli.

KIBRIS SAVAfiÇISIOTHELLO

Adanın tarihinde Türk toplu-luğu ilk olarak, Venedik’le uzunsüre devam eden çekişmeninardından, 16. yüzyıldaOsmanlı'nın işgali ile adayayerleştirilir. Öyle kiShakespeare’in 1604’te yazdığıOthello adlı oyunda başkahra-man Othello, Venedikliler adınaOsmanlı’ya karşı Kıbrıs’ı savun-mak üzere adaya gider. Üçyüzyıl süren Osmanlıegemenliği, 1878’de adanınİngilizlerin eline geçmesiyle sonbulur. Bu tarihten itibarenKıbrıs, İngiltere’nin sömürgesiolarak bir vali aracılığı ileyönetilmeye başlar.

İngiltere’nin 1. DünyaSavaşı’nda adayı ilhak etmesininardından 1923 LozanAntlaşması’yla adanın İngiliztoprağı olduğu kabul edilir.Kıbrıs’ın İngiltere açısından öne-minin en çok öne çıktığı dönem,1950-56 dönemidir. Budönemde ABD baskısı sonucuMısır’la imzalanan SüveyşAntlaşması ile İngiltere’nin buülkedeki askeri varlığınıçekeceği kesinleşmiş, elindeAkdeniz’deki son siperi olarak

sadece Kıbrıs sömürgesikalmıştı. Öte yandan bu yıllarİngiltere açısından ABD’ninyeni sömürgecilik siyaseti ile deçekiştiği yıllardı. Kıbrıs’ta yükse-lecek muhtemel bir mücade-lenin adayı emperyalist ilişkilerağı dışına çıkaracağını düşünenve SSCB’ye karşı önemli mütte-fikler olarak saydığı Yunanistanve Türkiye’nin Kıbrıs nedeniylebirbirine düşmesinden çekinenABD, İngiltere’ye baskı yapmak-taydı.

Türk ve Yunan taraflarıaçısından ise; 1951’e dekİngiltere’nin etki alanında bulu-nan ve Enosis’i (Yunanistan’labirleşme) reddedenYunanistan, Marshall-TrumanYardımları, ABD tekelleri ilebaşlayan ABD hegemonyası iledeğişir, Enosis’i dillendirmeyebaşlar. 1950’de DP’nin DışişleriBakanı Fuat Köprülü “Türkiyeve Yunanistan arasında Kıbrısdiye bir sorun yoktur” diyerek,Batı bloğuna ve NATO’ya kabuledilmek isteyen Yunanistan gibitemkinli davranırken, 1954’teKıbrıs’ın kendi kaderini tayinhakkı uluslararası gündeme gi-rince Türkiye taksim (bölünme)politikasına yönelir.

FAfi‹ST ÇETELER‹fiBAfiINDA

Bu dönem aynı zamandaadada faşist çetelerin farklıemperyalist odaklardan aldıklarıdestekle varlık alanı gösterdiğidönemdir. Kıbrıs’a gönderilenGeneral Grivas, EOKA’yıörgütlemeye başlarken İngiltere,olası bir çekilme durumundaABD ile yapacağı pazarlıktaelini güçlendirmek için KıbrıslıTürkler arasından paralı askeralmaya başlar. Aynı dönemde deEOKA’nın karşısına TMT (TürkMukavemet Teşkilatı) çıkar.

İngiltere, Akdeniz’deki buüssünün bölünmesine razıolmadığından ne Enosis ne detaksim gerçekleşir, 16 Ağustos1960’da İngiltere adadan ikibüyük üs alarak çekilir. ABDemperyalizmi ve NATOçerçevesinde İngiltere,Yunanistan ve Türkiye’ningarantör devlet olduğu, sözdebağımsız bir cumhuriyetle adauluslararası emperyalizmeeklemlenir.

ABD EL‹YLE UZLAfiMABu dönemde Türkiye ve

Yunanistan, ABD ile bağlarıdolayısıyla kimi zamanuzlaşırken kimi zaman dakamuoyu baskısı ve adadakibağlantıları nedeniyle karşıkarşıya gelirler. SSCB’yle dengegözetmek durumunda olan vebölgede çıkacak bir savaşı kendi

stratejik çıkarlarına aykırı bulanABD ise Başkan Johnson imzalımektubu ile Türkiye’nin 1964’teKıbrıs’a müdahalesiniengellerken, sorunun çözümüneilişkin olarak da AchesonPlanları olarak bilinen ve adanıntaksimini öngören planını gün-deme getirir. 1967’de ABDdestekli Yunanistan’daki darbeve 1971’de Türkiye’dekimuhtıranın ardından yenidenABD bağlantılı dış politikanınağırlık kazanması ile iki ülkeyakınlaşırken, Enosis’i ya da tak-simi kabul etmeyen Makarios’asuikast girişimleri yapılır,başarısız olunca Grivas tekraradaya giderek EOKA-B’yikurar, başarısız olunca da sırabir askeri darbeye gelir. Yapılandarbenin ardından da Türkordusu adayı işgale başlar. RumMilli Muhafız Ordusu ise

saldırıdan 2 saat sonra, Yunangenelkurmayının onayı dışındapüskürtme emri yayımlar venihayet ada bölünür.

EGEMENLER‹N TERC‹H‹Tüm bu süreçte, her iki

tarafın egemen sınıflarıaçısından da durum değişkendir:İngiliz idaresinin ilk başladığıdönemde, daha önceOsmanlı’nın koruyup kolladığıkilise, vergi toplama ayrıcalığıgibi sınırlamalarla karşılaşıncaYunanistan’a yanaşırken,Osmanlı bürokratları ise

varlığını İngilizlerden almanıngarantisini kaybetmemek içinİngilizlerle işbirliğine giderler.Bürokrat/memur olarakbaşlayan serüvenleri ilerleyenyıllarda burjuvalığa evrilen busınıf, her dönem çıkarını garanti-yi alacak, durumunu muhafazaedecek güçlere yanaşmayı terciheder.

Dolayısıyla sırasıyla İngilizidaresini, sonra Türkiye’ylebirleşmeyi, ardından da taksimtezini savunur.

İngiltere’nin Kıbrıs’taki varlığıtehlikeye girince Kıbrıslı Türk

memur sınıfı bu kez “adanıneski sahibine iadesi”ni istemeyebaşlar hatta 1948’te “Muhtariyetesaret, Enosis ölüm, adil İngilizidaresinin devamını istiyoruz”sloganlarının atıldığı mitingdüzenleyenler 1955’leregelindiğinde taksimi savunur.Taksim tezi, bu sınıfın memur-luktan burjuvalığa geçişinin debaşlangıcını oluşturur; yüksek fi-yatla satış yapan Türk tüccaraistediği gibi at koşturabileceğibir iç pazar sağlarken buna itirazedenleri hain ilan edebileceğiişlevsel bir ideoloji de sunar.

Tarihi boyunca istila edilen, ABD-SSCBdenge noktasında, Türkiye-Yunanistanişgal taşeronluğunda bir ada

Kıbrıslılar, birbirler-ine karşı

kışkırtılmadan, faşistörgütlenmelerin önayakolduğu katliamlarla karşıkarşıya gelmeden evveladada iç içe yaşayan birhalktı. İngiliz sömürge-sine karşı sınıf mücade-lesinde birleşen halkıyaratılan milliyetçilikleayırmak, başvurulan yön-tem oldu.

Türk ve Rum Kıbrıshalkının ilk ortakörgütlenme deneyimleri1900lerin başına dekuzanıyor.

Bazı Kıbrıslı Türkİşçiler, Nisan 1919’dakurulmuş olan İnşaatİşçilerinin Sendikası’ndaKıbrıslı Rumlarla birlikteörgütlenmişler ve 1924’tetek bir örgüt çatısıaltında bütün işçileriörgütlemiş olanLeymosun İşçiMerkezi’nin faaliyet-lerinde Kıbrıslı Türkişçiler de yer almıştı.

1930’ların başındadünyada ekonomik kriz,Kıbrıs’ta da kuraklık veyoksulluk hüküm sürer-ken Kıbrıs halkı işçisendikalarında örgütlen-meye başlamıştı. 1930 ve40’lar boyunca Türk veRum işçiler Taşımacılıkve Liman İşçileriSendikası’nda ortakmücadele yürütürler.İşçiler, sekiz saatlikçalışma günü, çalışmakoşullarının iyileştirilme-si, çalışma yasaları,sosyal güvenlik, ücretartışı için ortak birmücadele yürütürler,grevlere giderler.

Ermeni, Rum veTürklerden oluşan

demiryolu çalışanları ise1941 yılında greve çıkar-lar. Grevi durdurmayıreddeden grev komitesi,İngiliz sömürge yönetimitarafından tutuklanarakhapse atılır.

13 Ocak 1948’de ise2000 Türk ve Rumişçisinin, Amerikanşirketi olan CMC’ye(Kıbrıs Maden Şirketi)karşı başlattığı BüyükMaden Grevi, 125 günsürer. Polis 3 ve 8Mart’ta ateş açarak çoksayıda işçiyi yaralar ve 76

işçi eşleriyle birlikte ikiyıla varan hapis cezalarıalır.

SÖMÜRGEYE KARfiIORTAK 1 MAYIS

Kıbrıslı Türk ve Rumişçiler arasındaki işbirliği,1 Mayıslar’da da devameder.

1958 1 Mayıs’ı KıbrıslıRum ve Türk halklarınınkatılımı ile birlikteLefkoşa’daki PEOönünde başlayan bir mi-ting ile kutlanır, birlikteişçi sınıfının ortak slo-

ganları atılır. İngilizemperyalizminikınandığı pankartlarınyanı sıra dağıtılan bildiri-de İngilizsömürgeciliğine karşıortak mücadele çağrısıyapılır. Ancak aynıgünün akşamı, KıbrıslıTürk işçilerin lokali olanLefkoşa Türk Eğitim-Spor Kulübü basılarak,yakılıp yıkılır. Ertesi gün,PEO üyesi Türk işçilerinistifa etmezlerse ceza-landırılacaklarını ilaneden TMT imzalı bir

bildiri yayımlanır. 22Mayıs 1958’de PEOSendikası TürkBürosu’nun SekreteriAhmet Sadi’ye silahlı birsaldırı düzenlenir. 24Mayıs’ta İnkilapçıGazetesi Yazı İşleriMüdürü Fazıl Önderöldürülür. TMT 27Mayıs’ta çıkardığı birbildiri ile bu olayıüstlenir. 29 Mayıs’ta iseyakılıp tahrip edilenEğitim Kulübü yönetimkurulu üyelerindenAhmet Yahya öldürülür.

Adanın faşizm sözlüğü TAKS‹M:

Türkiye’nin 1955’ten itibarenyöneldi¤i taksim politikas›,adan›n bölünmesini ifade eder.Bunun ilk iflareti Menderes’in, 5Temmuz 1956’da Meclis’te ilkkez K›br›s’a müdahaleden sözetmesi olarak kabul edilir. FatinRüfltü Zorlu’nun d›fliflleri bakan›olmas›ndan sonra Türkiye aktifbiçimde bu politikaya yönelir.Politikan›n gerçekleflmesi için1957’de TMT kurulur, K›br›s’ta veTürkiye’de ‘Ya Taksim Ya Ölüm’mitingleri düzenlenir.

ENOS‹S: Yunanca birleflme anlam›na

gelen Enosis sözcü¤ü, adan›nYunanistan’la birleflmesi fikriniifade eder. ‹lk kez 1828’de dilegetirilmifltir.

EOKA: EOKA (K›br›sl› Savaflç›lar›n

Ulusal Birli¤i), 1951’de,Yunanistan ‹ç Savafl›’nda faflistgüçlerin komutas›n› yürütmüfl,CIA destekli General GeorgeGrivas taraf›ndan kuruldu.Örgütün hedefi Enosis’i gerçek-lefltirmekti. Grivas, 1967’deadadan uzaklaflt›r›lana dek‹ngiliz, Rum ve Türk yüzlercekiflinin öldürülmesinden sorum-luydu. 1971’de Yunanistan’dakiABD destekli Albaylar Cuntas›’n›ndeste¤i ile gizlice K›br›s’a döndü.Örgütün ad›n› EOKA-B olarakde¤ifltirdi ve öldü¤ü 1974’e kadarRumlara ve Türklere karfl› eylem-lerine devam etti.

TMT: K›br›s’ta bir dizi cinayet ve

provokasyona imza atan, kurucu-lar› aras›nda ‘Mülayim’ (ilerikiy›llarda ‘Toros’) kod adl› RaufDenktafl’›n da bulundu¤u TürkMukavemet Teflkilat›, Kas›m1957’de kuruldu. Bu y›l›n songünlerinde de Özel HarpDairesi’ne ba¤l› hale geldi,üyeleri Türkiye’deki komandakamplar›nda e¤itim gördü.TMT’nin görevi K›br›s’taki Türkvarl›¤›n› silahla korumak veTürkiye’nin izleyece¤i K›br›s poli-tikalar›n› desteklemek olacakt›.Faaliyetler son derece gizliyürütülecek Türkiye’nin ve Türkordusunun ad› ifle kar›flt›r›lmaya-cakt›.

Hedefinde her iki halktan dakomünistler, sendikac›lar,ayd›nlar vard›. Bölünme poli-tikalar›na karfl› ç›kanlara, Rum

iflçileriyle birlikte PEO’da örgütle-nen, 1 May›s düzenleyen Türkiflçilere karfl› terör politikas› izle-di. ‹ki toplum aras›ndakiçat›flmalar› t›rmand›rmak için pekçok provokasyon yapt›.

TMT, Denktafl’›n imtiyaz sahibioldu¤u Nacak gazetesiarac›l›¤›yla “halk› bilinçlendirmekampanyalar›” da yürütüyordu“Türk’ten Türk’e kampanyas›” vekampanyan›n oluflturdu¤u K›br›sTürk Çarfl›s›’yla, 1950’lerinsonunda sanayi üretimi veticaretteki pay› yok denecekkadar az olan Türkler için ser-maye birikimi sa¤lama yolunagidildi.

Kampanyalara uymayanlarapara cezas›, dayak gibiyapt›r›mlar uygulan›yordu. Bukampanya yüzünden pek çokTürk dayak yedi, dükkan camlar›k›r›ld›.

Emperyalizmin kıskacında bir ada

PEO’nun (K›br›s ‹flçi Federasyonu) kolu olan K›br›s Türk Bürosu’nun ilk bildirisinde Naz›m Hikmet’in K›br›sl›Türklere gönderdi¤i flu mesaj yer al›yordu:“K›br›s’ta bar›fl için, hürriyet için, K›br›s’›n sömürge olmaktan, emperyalizme askeri üs vazifesi görmekten kur-tulmas› için dövüflen K›br›sl› Rum kardefllerinizle el ele verin. Ayn› safta yan yana dövüflün.”

Aynı safta dövüşen adalılar

� Münür Rahvanc›o¤lu – K›br›sl› Türk DevrimciHareketi (Halk-Der)� Bask›n Oran (Ed.) – Türk D›fl Politikas› Cilt 1

� www.kibrisim.org� Ayfle Hür – Othello’nun Güzel Ülkesi K›br›s� Oya Baydar - Derin Devletin K›br›s’›

KAYNAKÇA:

Page 14: 137'inci sayı

GENÇLİKHalk›n Sesi

1429 Temmuz 2011 / 11 A¤ustos 2011

Avrupa 2011 Gençlik Olimpik OyunlarıTrabzon’da yapılıyor. 23-30 Temmuz

arasında Trabzon’da 11’incisi yapılacak olanAvrupa Olimpik Gençlik Festivali’nde 49Avrupa ülkesinden katılan 14–17 yaşarasındaki 4 bine yakın genç sporcu atletizm,basketbol, bisiklet, jimnastik, hentbol, judo,tenis, voleybol ve yüzme branşlarında

mücadele edecek.Bu organizasyon için kente 510 milyon

liralık yatırım yapıldı. Müsabakalara katılmakiçin 4 bin sporcu ve etkinlik için çevre illerdenkente taşınan binlerce kişi Trabzon’dabulunuyor.

Türkiye’de yapılan uluslararası organizas-yonlarda son yıllarda bir sıçrama oldu.

Organizasyon öncesinde lobi faaliyetleri ilelobi grupları; organizasyonun alınmasındansonra ise hazırlık ve yapım ihaleleriyle birçok ilve şirket ihya oldu.

Türkiye’de 2005 yılında İzmir ÜniversiadeYaz Oyunları, Erzurum’da 2011 Üniversitelerarası kış oyunları yapılmıştı. İzmir’in 2014’ekadar üç organizasyona daha ev sahipliği yap-ması bekleniyor. Mersin ise 2013 AkdenizOyunlarına ev sahipliği yapacak.

İzmir Üniversiade yaz oyunları için tanıtıma3,5 milyon lira harcandı. Halkapınar SporSalonu için 17 trilyon 350 milyar liralık yatırımyapıldı. Açılış töreni 10 milyon liraya mal oldu.Üniversiade 2005’in toplam maliyeti 400 mily-on lirayı aştı. Bu maliyetin önemli bir kısmısponsorluk gelirleriyle karşılandı.

Erzurum’da 27 Ocak–6 Şubat tarihleriarasında yapılan 2011 Dünya Üniversiteler KışOyunları’na (Universiade) inşa edilen 7 ayrıspor tesisinin 700 milyon lira harcandı. AtatürkÜniversitesinin yurtlarının organizasyonlaragelenlere tahsis edilmesi nedeniyle yurtlarınkapasiteleri arttırıldı ve yurtlarda tadilatyapıldı.

Mersin 2013’te Akdeniz Oyunlarına evsahipliği yapacak. Ekonomi Bakanı ZaferÇağlayan kente 500 milyon liralık yatırımyapılacağını söylüyor.

fi‹RKETLERE RANT KENTLERE RÜfiVETDünya turizm gelirinin yüzde 32’si spor tur-

izminden elde ediliyor. Bu açıdandüşünüldüğünde altyapısı olmayan kentleremilyonlarca lira akıtılarak yapılan etkinliklerinasıl amacı da anlaşılabiliyor. Kente spor orga-nizasyonları nedeniyle binlerce sporcu geliyor.Ayrıca iç turizmde de hareketlilik yaratanorganizasyonlar kent ekonomisine sıcak parataşıyor.

Organizasyona ev sahipliği yapan kent demali kaynaklarıyla yapamayacağı reklâmıyapıyor.

Kentte dev tesisler yapılıyor. Bu tesislerinyapım işlerini alan, başta inşaat şirketleriolmak üzere yandaş sermaye ayrıca ihya edili-yor. İzmir ve Erzurum oyunlarının reklâm vemedya ihalelerini alan sportsnet, sadece İzmiriçin 3,5 milyon lira aldı. İzmir olimpiyatköyünün yapım ihalesi Doğuş grubuna 38 mily-

on 232 bin liraya verildi. Trabzon’daki tesis-lerin ihalesini de Serkan İnşaat aldı. Tatilindespor yapma olanağı arayanlar olimpik oyunlardev tesislerin yapıldığı kenti tercih ediyor.Uluslararası organizasyonları kentte bacasızsanayi olarak tanıtılıyor.

Etkili lobi faaliyetleriyle elde edilen ulus-lararası gençlik olimpiyatları AKP’nin elindesiyasi bir rüşvete de dönüşüyor.

Gençlik oyunlarının yapıldığı üç kentAKP’nin seçim stratejisinde de önemli bir yertutuyordu. Trabzon ve İzmir AKP’nin oyoranını yükseltmek istediği iki kentti. İzmir’deCHP ile yarışan AKP, Trabzon’da da MHP ileyarışıyor. Bir önceki yerel seçimlerde belediyebaşkanlığını CHP’ye kaptırmış olduğu için işinisağlama alıyordu. MHP tabanının güçlüolduğu Erzurum’da ise AKP’nin ‘Ülkücü’ seç-menlerden daha fazla oy almak istediği bilini-yordu.

Her üç kentte Universiad’a ev sahipliğiyaptı. Her üç açılış da AKP’nin gövde gösteri-sine dönüştü. Böylece üniversitelilerin sportutkusu AKP’nin seçim ve propaganda strateji-sine yaramış oldu.

Zeytinburnu’nda linçittifakı

Ahmet Kaya’dan sonra Aynur Do¤an da sahnede ›rkç› sald›r›lara maruzkald›. 18'inci ‹stanbul Caz Festivali kapsam›nda Harbiye Cemil TopuzluAç›khava Sahnesi'nde "Suyun Kad›nlar›" adl› gecede sanatç› AynurDo¤an'›n Kürtçe flark› söylemesi bir grup seyirci taraf›ndan protestoedildi. Sahneye pet flifleler, minderler at›ld›, Aynur Do¤an sahnedeninmek zorunda kald›.

Hopa olaylar› nedeniyle polis operasyonlar› sürüyor. Operasyonlar›nhedefinde Hopa halk› ve ö¤renciler var. 10’u Ö¤renci Kolektifler,2’si ÖDP üyesi 12 ö¤renci tutuklu. ‘Paras›z e¤itim’ istedi¤i içintutuklanan Berna ve Ferhat dahil çok say›da ö¤renci maphus.

Silvan’da 13 askerin hayat›n› kaybetmesinin ard›ndansokaklar bir kez daha ›rkç›-faflist gösterilere tan›k oldu.Zeytinburnu’nda faflistler üç gün boyunca Kürtlere aitdükkanlar› tahrip etti. Sokaklarda terör estirdi. Polissald›rganlar› izlemekle yetindi. Polisle ›rkç› sald›rgan-lar›n iç içe oldu¤u görüntüler bas›na yans›d›.

Halk›n Sesi’nde yay›mlan-mas›n› istedi¤inizkarikatürlerinizi

[email protected] [email protected]

adreslerinegönderebilirsiniz.

Ö ğrenci Kolektifleri tutukla-malara karşı “sokağı özgürbırak” sloganıyla bir kam-

panya başlattı “Kendisine karşıçıkılabilmesine”, “muhalefet edilmesine”,“karizmasının çizilmesine” ve elbette“sokağın mücadelenin adresi olarak gös-terilmesine” dayanamayan Recep TayyipErdoğan'a inat, üniversiteliler herkese“sokağı özgür bırak” diye sesleniyor.

Hopa olaylarının ardından ÖğrenciKolektifleri üyesi Çağdaş Ersoy, TayfunYıldırım, Soner Torlak, Ozan Gündoğdu,Can Kaya, Nuri Özçelik, UğurUzunpınar, Uğur Tuna, Hikmet Tanıl veDemet Yılan'ın tutuklanmasını protestoeden üniversiteliler arkadaşlarının serbestbırakılması için mücadele ediyor.

BASKI GÖREN HERKESLEBULUfiACAKLAR

“Padişah mecliste üniversitelilerhapiste. Sokağı özgür bırak” çağrısıylabaşlayan kampanyayı Öğrenci KolektifleriBasın Sözcüsü Neval Kösedağı, HalkınSesi’ne anlattı. Kösedağı AKPsaldırılarının tesadüf olmadığınıbelirterek, son birkaç ay içinde yaşananolaylara dair örnekler verdi. Çineli köylü-lerin santral yapımına karşı çıktıkları içintutuklanmasına, Antalya'da “tecavüzehayır” diyen kadınlara “yolu trafiğe kap-atmak” gibi absürt bir gerekçeyle açılan

davaya, çevrecilere, gazetecilere, hekim-lere açılan davalara değinen Kösedağı, enson Hopa olaylarında da görülen hukuk-suz uygulamalara dikkat çekti. Bunlarınifade özgürlüğünü kısıtlamak, halkın endemokratik haklarının, basın açıklamasıprotesto gibi ifade biçimlerinin önünükesmek için yapıldığını belirtti. Bu neden-le “Sokağı özgür bırak” sloganını tercih

ettiklerini belirten Kösedağı, kampanya-nın devamında, tüm bu saldırılara maruzkalan kesimlerle bir araya geleceklerini,gazetecilerden aydın sanatçılara,demokratik kitle örgütlerinden meslekodalarına çağrıda bulunarak kampanyayıbüyüteceklerini vurguladı. Kösedağı tümTürkiye'de açılan stantlarda toplanacakbinlerce imzanın yanında www.ozgur-

birak.com adresinde açtıkları internetsitesi ile başta 10 arkadaşları olmak üzere,tüm Hopa tutuklamalarına dair geniş birkamuoyu yaratcaklarını da belirtti. Ülke-sine ve üniversitesine sahip çıkan üniver-sitelilerin, AKP iktidarının 3’üncü döne-minde de ayakta olduklarını ve tutukluarkadaşları özgür olana dek sokağı biranolsun boş bırakmayacaklarını belirtti.

Öğrenci Kolektifleri tutuklu arkadaşları için bir kampanya başlattı. ‘Sokağı özgürbırak’ diyen Kolektifçiler baskıya maruz kalan tüm kesimlerle buluşmayı hedefliyor

Ülkenin dört bir yan›ndaveri¤i mücadeleyle AKP ikti-dar›n›n temsilcilerini üniver-sitelere sokmayan Ö¤renciKolektifleri, Hopa olaylar›n›nard›ndan tutuklananarkadafllar› için bafllatt›klar›kampanyay› bir eylemle duyur-du. “Soka¤› özgür b›rak” slo-gan›yla bafllat›lan kampa-nyan›n duyurusu ise slogandakigibi sokakta oldu.

‹stanbul’da 26 Temmuzgünü Galatasaray Lisesi önündebir araya gelen ‹stanbulÖ¤renci Kolektifleri buradakampanyan›n nas›lilerleyece¤ini kamuoyuylapaylaflt›. Kurulan standla imza

toplayan Kolektifçiler k›sa birsüre içerisinde yaklafl›k binimza toplad›.

AKP'nin yaln›zca gençli¤ide¤il iflçileri, gazetecileri,köylüleri, kad›nlar›, meslekörgütlerini de hedef ald›¤›n›belirterek Erdo¤an'›n dikensizgül bahçesi istedi¤ini söyleyenüniversiteliler baflta tutuklu 10arkadafllar› olmak üzere,çay›na, deresine, yaflam›nasahip ç›kt›¤› ve hakk›n› sokaktaarad›¤› için tutuklananlar›nözgür b›rak›lmas›n› istedi.Bandista'n›n da destekledi¤ieylem dört bir yanda yanacakolan k›v›lc›m›n ilk isyan ateflioldu.

Kolektif’ten çağrı: Sokağı özgür bırakKampanya sokaktabaşladı, sürüyor

AKP’nin kritik kentlere olimpik ‘kıyağı’

Page 15: 137'inci sayı

T ürkiye’deki su hakkımücadelesininBolivya’daki muadiline

tanık olmak ve Bolivya’nınMetin Lokumcu’suyla tanışmakisteyenler için geçtiğimiz haftasınırlı sayıda salonda İspanyol-Meksika yapımı bir film vizyonagirdi: Yağmuru bile...

Iciar Bollain’in yönettiği filmismini Bolivya’da suözelleştirmelerinin ardından çokuluslu şirketlerin yağmursuyunu bile gaspedişindenalıyor. Kadına karşı şiddetkonusundaki duyarlılığını vederinlikli bakış açısını“Gözlerimi de al“ filmindemhatırladığımız Bollain, bu kezde Güney Amerika’da 500 yılarayla gerçekleşen ama geçenzamana rağmen bir o kadarparalel iki sömürü hikayesinekamerasını çeviriyor. Film,Kristof Kolomb’un Amerika’yıkeşfini bir kahramanlık hikayesiolarak değil de İspanyollarınaltın uğruna yerli halka uygu-lanan sömürü ve zulmünhikayesi olarak anlatmayı terciheden yönetmen Sebastian’ınfilmini çekmek için Bolivya’yagelişini anlatmaya girişerekbaşlıyor. Yani bir nevi filmiçinde film kurgusu... Filmindeher şeyin birebir gerçeğe uygunolması için çabalayan naifyönetmenimiz Sebastian, fil-minde yerlileri canlandıracak

figüranları Bolivya’nın yerlihalkı arasından seçmek istemek-tedir. Bolivya’da İnka yerlileriyaşamaktadır ve bu durumtarihsel gerçeklikle pekörtüşmemektedir ama ne deolsa ‘yerli yerlidir‘, günlüğü ikidolara çalışacak figüranlarıbulabilecekleri Bolivya, en çokucuz emek gücüyle filmi olabil-diğince ucuza getirmeye azmet-miş olan yapımcı Costa’yı mem-nun eder. Hesaba katmadıklarışey ise iki dolara çalışan

Bolivyalı figüranların gerçekhayatlarıdır.

ROL İCABI DEĞİL GERÇEKDİRENİŞ

Filmin bir diğer ana karak-teri olan Daniel, Sebastian’ınfilminde yerli isyanının kıvılcı-mını ateşleyen direnişçi ruhluŞef Hatuey’i canlandırıyor. Da-niel, rolünün hakkını vermektehiç zorlanmıyor çünkü o gerçekhayatında da direnişçi bir ruhasahip.

Hatta filmdeki rolünüfigüranlık seçimlerinde hakkınıyedirmeyen, başkaldıran tavrıylakapıyor. Saatlerce sırada bek-ledikten sonra seçmelerealınmadan geri gönderilmekistenen yüzlerce kişi arasındançıkarak hakkını arayan Daniel,Sebastian’ın ilgisini çekiyor veSebastian, Costa’nın ‘bu adambir çıkıntılık yapar, güvenmeye-lim‘ uyarısına rağmen onu vekızını filminde istiyor.

ÖNCE ALTIN, ŞİMDİ SUKahramanlarımız beş yüz yıl

önce altın uğruna yaşananİspanyol istilasını ve bu trajediyianlatan filimlerini çekedursun-lar arka planda Bolivya’nın cad-delerinden bir uğultu yük-selmektedir: “Ne istiyoruz? Su!Ne zaman? Hemen şimdi!Tüfek ya da silah, halkımız cay-mayacak!“

Suları özelleştirilen ve çokuluslu şirketlere satılan Bolivyahalkı %300’lük su zamlarıylaburun buruna gelir. Yerlileringeleneksel olarak elleriyleaçtıkları kuyularda yağmursuyunu biriktirmelerine bile izinvermeyen ve saldırarak darpeden şirket görevlileri bardağıtaşıran son damla olur ve susuzkalan yoksul Bolivya halkı ayak-lanır. Mahalle meclislerindedireniş kararı alan, şirketbinalarını işgal eden, yollarıkapatan, su faturalarını yakanhalkın direnişi ilk başlardaSebastian ve Costa’nın çok dailgisini çekmez. Sebastian halkındirenişini halkı bulmakla vedesteklemekle birlikte asılolarak gözü filminden başka birşeyi pek görmemektedir. Costaise yaşanan karışıklık çokbüyümeden filmi bitirip geridönmenin hesabındadır. Ancaköyle bir şey olur ki yaşananlaraikisi de daha fazla kayıtsız kala-mazlar. Filmlerinin esas oyun-cularından Daniel aynı zamandagünümüzdeki su hakkıdirenişinin de doğal önder-

lerindendir ve her gün seteçatışmalarda yediği polis dayağıyüzünden yüzü gözü şiş birhalde gelmektedir! Gözaltınaalınması durumunda filminaksama hatta tüm çekimlerinboşa gitmesi ihtimali de cabası...

Daniel'den üç haftalığınaeylemlere katılmamasını,olay-lara karışmamasını isterler,hatta para teklif ederler amanafile. Sonunda olan olur vebüyük bir işgal eylemisonrasında Daniel gözaltınaalınır. Hem de filmin en önemlisahnesi daha çekilmemişken.Costa'nın Daniel'e işlemeyenparası komisere işler ve komiserDaniel'iserbest bırakmaya razıolur. Ama bir şartla, çekimler-den sonra geri içeri alacaktır...Gözaltında Daniel'in can güven-liğinin olmadığını bilenSebastian ve Costa zor birkararla baş başa kalır. Filmiçekebilmek uğruna Daniel'ikomisere teslim edecekler mi?

Costa ve Sebastian'ın nekarar verdiklerini söylemeyeyimama kentte hızla büyüyenisyanın ardından gelişen olaylarve Daniel'in kızının başına

gelenler ikisini de tarafını seç-meye zorlar ve zor bir kararıneşiğine gelirler. Film boyuncabir taraftan tüm karakterlerinyaşadıklarıyla birlikte geçirdik-leri dönüşüme de şahit oluruz.

Yerli şefi Hatuey’in 1511’deKüba Adası’nda yakılarak idamedilmesi ve Cochabamba SuSavaşları gibi tarihi olaylarlabağlantı kurularak iki farklıdönemdeki sömürü karşıtımücadelelerin zaman zamankurgusal zaman zaman dabelgesel tadında keşistiği, iç içegeçtiği senaryo Ken Loach'unfilmlerinden aşina olduğumuzPaul Laverty'nin imzasınıtaşıyor.

Bu yıl İstanbul FilmFestivali'nde de gösterilen, iç içegeçmiş bu iki öyküyü ve filminsonunda bir dosta verilen enanlamlı hediyeyi izlemekisteyenler için bir süre dahasalonlarda kalacak...

Bakan flaka m› yap›yor?HES‘lere karşı çıkan Tarkan’a “Sen kendi işine bak” diyenVeysel Eroğlu taktik değiştirdi. Eroğlu'nun "HES‘leri dahaiyi anlatmak için Tarkan'dan şarkı isteyeceğiz" sözlerinesanatçıdan yanıt geldi: "HES'lere karşı çıkan birininHES'lerle ilgili şarkı yapması ironiden öte komik olur!"

Yunan yapımcı-yönetmen Mihalis Kakoyannis, yaşamınıyitirdi. Kakoyanis 'Zorba the Greek' filmiyle tanınıyordu.Kakoyannis'in 1964 yılında Anthony Quinn ile prodük-törlüğünü üstlendiği ''Alexis Zorbas'' adlı film dünyaçapında tanınmış, 3 kez Oscar'a aday gösterilmişti.

Amy Winehousebizlere 27 yaşındaveda etti. İlk albümüFrank’in ardından‘Back to Black‘albümü ile tümdünyada olduğu gibiTürkiye’de de hatırısayılır bir hayrankitlesi olan ve bualbümü ile 5 daldaGrammy ödülününsahibi olanWinehouse, soul vecaz müziğinin öndegelen seslerindenbiriydi.

Vurmay›nkelepçelerYirmi beşinci sanatyılını dostlarıyla bir-likte kutlayan BorçkaMacaheli’li Gürcümüzisyen Bayar ŞahinHES’ler için besteyaptı. Şahin yenialbümünde söz vemüziği kendisine aitolan ‘Özgür aksındereler’ adlı şarkıyada yer verecek.HES’lerle ilgilişarkıda İlkay Akkayaile düet yapacak.

S özlü gelenek içinde varlığınısürdüren Lazca, edebiyata da

girdi. Ardeşenli Murat Ercan'ınyazdığı ilk Lazca roman 'Daxuri:Ateş' Lazika Yayınları'ndan çıktı.‘Daçxuri’, anne babasını trafikkazasında kaybeden Mustafa adında7 yaşındaki bir çocuğun öyküsünüanlatıyor.

Yazar, çocukluğunda Arde-şen’den göç ettikleri ZonguldakDüzce’deki dağ köylerinde öğrenirLazcayı. Otaokulda ise memleketleriArdaşen’e dönerler ve orada iyiceöğrenir.

Ercan, dili bilmesine rağmen,kitabın yazılması sırasında yenidenkapsamlı bir çalışma yürütmüş;

Romanın taslak aşaması iki üç aysürmüş, düzenlenmesi ise bir buçukyılı almış. Roman İrfan Aleksiva,İsmail Bucaklişi, HasanUzunhasanoğlu ve Osman Şafak’tanoluşan yazı kurulunun okumasındangeçmiş.

Lazika Yayın Kolektifi, yazı diliiçinde yeni şekillenmeye başlayan

Lazcanın güçlenmesi, kelimedağarcığının toparlanması ve korun-ması için faaliyet gösteriyor, Tanuraisimli bir Laz kültür dergisi çıkarıyor.Türkçe-Lazca sözlük de hazırlayarakbasan Kolektif, dil, kültür, folklor,tarih ve edebiyat alanında eserlerinderlenmesi ve ortaya çıkarılmasınıdestekliyor.

KÜLTÜRSANAT

Halk›n Sesi

1529 Temmuz 2011 / 11 Ağustos 2011

Erken veda

Usta gözlerini yumdu

İlk Lazca roman Daçxuri: Ateş çıktı

Dün altına bugün yağmura göz koyanlar

GOTİK DÖNEM On birinci yüzyıldan itibaren polifoni yavaş yavaş

kilise müziğine girmeye başladı. Yine de monofonihakimiyetini sürdürdü fakat kilise tarafından paralelmelodilere daha çok özgürlük tanınmaya başlandı. Diğeryandan notasyon gelişimini sürdürdü. Batı müziğinde 11.yüzyıldan 13. yüzyıla kadar organum ve conductus türleriegemen iken 13. Yüzyılın sonundan itibaren motet ege-men olmuştur. Şimdi kısaca bu türleri tanıyalım.

11 – 13. Yüzyıl Müziği: ( Ars Antiqua)Organum: Organum bir polifonik müzik biçimidir. İlk

örneklerine paralel organum adı verilir. Bu türün karak-teristiği melodinin aynı zamanda başka bir notadan dasöylenmesidir (doubled). Diğer iki organum biçimi floridve Notre Dame organumlarıdır. Organumda öne çıkaniki isim ise Leonin ve Perotin’dir.

Conductus: Bu tarz ise aynı ritim ve metne sahip ikiveya daha fazla sesten oluşuyordu. Başlarda ilahi dahasonraları seküler sözler içerdi. 1250’lerden itibaren heriki tarz da popüleritesini yitirdi ve yerini motet’e bıraktı.

Motet: Bu türde her ses için farklı metinler sözkonusudur. Başta Fransızca olmak üzere birçok yenibeste yapılmıştır. Organum ve conductus tarzlarındagenellikle mevcut besteler üzerinde çalışıldığıdüşünülürse, üretkenlik açısından bu önemli birgelişmedir.

14. Yüzyıl MüziğiBu yüzyılda artık yavaş yavaş Papa’nın otoritesinin

sorgulanmaya başladığını söyleyebiliriz. Buna paralel

olarak seküler sanat ve Latinceden ziyade ana dilde ede-biyatların gelişmesi söz konusuydu. Papalar yüzyılınbaşlarında Güney Fransa’da, sonraları Roma’da kaldılar.Kilisenin müzikteki hegemonyası bu dönemde desürdüğü için bu yüzyılda İtalyan ve Fransız müziklerinebakmak gerekiyor.

Fransa’da Ars Nova akımı: Bu akımla berabermüzisyenler izoritim gibi yeni teknikler ve biçimlerdenediler. Notasyondaki gelişmeler notaların ritimdendaha bağımsız birşekilde yazılabilmesinisağladı. Bugelişmelerin bir toplamolarak etkisi müziğinbir önceki yüzyılakıyasla daha güçlü veçeşitlilik yönündendaha zengin biraşamaya gelmesiydi.Bu akımla beraberdaha şiirsel ve roman-tik şarkı sözlerine derastlanmayabaşlanmıştır. Akımınen önemli temsilcisi iseGuillaume deMachaut’dur.

İtalya’da Madrigal: Madrigaller genelde iki ses içinyazılan ve genellikle pastoral ya da aşk şiirlerindenoluşur. Enstrüman kullanılmaz ve bütün kıtalar aynımelodi ile söylenir. Dolayısıyla burada da Fransa’daolduğu gibi eserlerde tekrarın arttığı görülebilir. Özellik-le 1377 yılında Papalık Fransa’dan İtalya’ya taşındıktansonra İtalyan müziği Fransız etkisi altına girmiştir.

15. Yüzyıl Müziğiİngiliz Müziği: Diğer ülkelerde olduğu gibi polifonide

ve tekrarda artış da söz konusudur. Carol ismi verilenilahi şiirler de dönemde oldukça popülerdi. Bugün halabu şarkılar Noel’de sokaklarda söylenmektedir. Önemli

besteciler arasında isepolifonik müziğin hertarzında eserleri olanJohn Dunstablesayılabilir.

Burgundy (DoğuFransa) Müziği: 15.yüzyılda artık aris-tokrasinin yeteneklisanatçıları hizmetlerinealarak prestij elde etmeyarışları yaygınlaşmayabaşlamıştır.Burgundy’nin özelliğiise düklerin bünyesindemaaşa bağlı besteci,şarkıcı ve enstrüman-talistleri barındarın küçük kiliselere sahip olmasıydı.Burada müzisyenlerin kilise dışında istihdam edilmeye vedüzenli maaşlarla çalıştırılmaya başlanması oldukçaönemli bir gelişmedir.

Ortaçağ’dan Aydınlanma Çağı’na doğru batımüziğinin genel doğrultusu

Ortaçağ karanlığından müziğin Klasik döneminevarıncaya dek ( 5. yüzyıl – 18. yüzyıl) genellikle bestel-erdeki karmaşıklık, tekrar ve polifoninin arttığınıgözlemleyebilirsiniz. Bu değişimlere paralel bir şekildekullanılan orkestraların da boyutları artmıştır. Örneğin1600’lü yıllarda yaygın olan barok orkestralar en fazla 30kişiden oluşurken, bugün bir senfoni orkestrası 100 kişiyekadar çıkabilmektedir. Söz konusu sürecin bir diğerbelirleyici özelliği de ilahi müziğe nazaran sekülermüziğin yaygınlaşmasıdır. Önümüzdeki yazıda Rönesansmüziğini ele alacağız.

Tavsiye eserlerPerotin – Alleluia NativitasJohn Dunstable - Veni Sancte Spriritus* Yazının tamamına www.halksanat.org adresinden

ulaşabilirsiniz...

olivya’nın caddelerinden bir uğultu yükselmek-te: “Ne istiyoruz? Su! Ne zaman? Hemen şimdi!Tüfek ya da silah, halkımız caymayacak!“

Rıza albümündeyaşayacakGenç yaşta geçirdiği kalp kriziyle geçtiğimiz yıl

hayatını kaybeden müzisyen Rıza Kılıç’ın ilkalbümü çıktı. Ailesi ve yakın çevresi tarafından ger-çekleştirilen çalışma, Kılıç’ın bugüne kadar yaptığıfarklı kayıtların bir araya getirilmesiyle oluşturuldu.‘Şaha Doğru’ adlı albüm Kalan Müzik’tenyayımlandı.

‘Türk halk müziği alanında gelecek vaat eden’isimler arasında gösterilen Kılıç, çocukluğundan buyana saz çalıyordu. İTÜ Türk Müziği DevletKonservatuarı Temel Bilimler Bölümü’nden mezunolduktan sonra Arif Sağ ve Erdal Erzincan gibi usta-larla çalışmış, Hüseyin Beydilli, Zeynep Karababa vedaha birçok sanatçının albümlerinde düzenleme veyönetmenlik yapmıştı.

Arif Sağ Müzik Okulu hocalarından, enstrüman-tal ağırlıklı çalışmalarıyla tanınan müzisyen RızaKılıç, aynı zamanda bir Halkevi dostuydu. Halkevişubelerinde çeşitli etkinlikler düzenleyen Kılıç,gönüllü olarak bağlama dersleri de veriyordu.

KLIBİNDE USTALAR ROL ALACAKEnstrümantal müzik konusunda yaptığı

çalışmalarla tanınan Kılıç, bağlamada yeni çalmateknikleri üzerine yoğunlaşmıştı. 2 yıldır kendibestelerinin de yer aldığı, enstrümantal ağırlıklı solobir albüm çalışması başlatan Kılıç, kayıtlarıAnkara’da gerçekleştiriyordu. Albüm üçü sözlü vebirisi sanatçının kendi bestesi olan olan beş enstrü-mantal eserden oluşuyor. Geliri sanatçının gönüllühizmet verdiği Pir Sultan Abdal 2 Temmuz Kültürve Eğitim Vakfı’na aktarılan albümün ilk klibindebirlikte çalıştığı Erdal Erzincan, Arif Sağ, Tolga Sağ,Sinan Çelik ve arkadaşları rol alıyor.

Müzik tarihineyazlık ziyaret4

BERKAY ÖZBEK

GONCA ŞAHİN

B

Page 16: 137'inci sayı

SOKAĞINSESİ

Halk›n Sesi29 Temmuz 2011 / 11 A¤ustos 2011

Ü R E T E N B ‹ Z ‹ Z Y Ö N E T E N D E B ‹ Z O L A C A ⁄ I Z

Beton yığınları halinedönüşen şehirlerde doğaylabuluşan, bireyci toplumakarşı kolektif üreten, ezbercieğitim sistemine karşı uygu-lamalı bilim yapan çocuklarHalkevleri Yaz Okulu’nda.

4 Temmuz – 5 Ağustostarihler arasında Ankara’dayapılan Yaz Okulları yediHalkevi şubesi ve ikiBarınma Hakkı Bürosu'ndadevam ediyor. 250 öğrenciyeders verilen yaz okullarındaçocuklar birlikte eğlenerekdoğayı, bilimi ve sanatıtanıyor.

Mühendis, mimar, dok-tor, öğretmen, felsefeci,ressam, müzisyen, gazeteci,öğrenci ve çeşitli alanlardanakademisyenlerin gönüllüolarak ders verdiği yaz oku-lunda matematik, İngilizcegibi derslerin yanındaeğlenceli mühendislik-mimarlık, eğlenceli tarım,halk dansları, fotoğrafçılık,satranç, ritim gibi birçokders de veriliyor.

KENT‹N SES‹MAHALLEDE

Bu kapsamda MimarlarOdası Ankara Şubesibünyesinde çalışan Çocuk veMimarlık birimi, MamakBarınma Hakkı Bürosu'ndayaz okuluna katılan çocuk-larla 4-8 Temmuz tarih-lerinde “Kentin Sesi RitmAtölyesi” çalışmaları gerçek-leştirdi. Yaklaşık 80çocuğun katıldığı çalışmalar-da, ilk 2 gün boyunca taş,cam kırıkları, yoğurt kapları,

kamış, tabak ve zincir gibiatık malzemelerden ritmaletleri yapıldı. Kentin çeşitlibölgelerine geziler yapılarakçocuklara kentteki seslerdinletildi. Son iki gün ise buseslerden ritmler oluşturu-larak, mahallede bir konserverildi.

DO⁄ANIN ‹Ç‹NDEEKOLOJ‹ DERS‹

Öğrencilere ekoloji, eko-sistem kavramları ve doğabilinci kazandırmakamacıyla yapılan ekolojidersleri kapsamınıdaÇubuk/Karagöl’e doğa gezi-leri düzenlendi. Yaşamınvazgeçilmeyenlerinden olansuyun öneminin anlatıldığıderslerde çocuklar göl ileorman ilişkisini gördü.Nilüfer, su yosunu gibi subitkilerini izleyen, sincap,tavşan gibi hayvanları doğalyaşam alanlarındahayranlıkla gözlemleyençocuklar, toprak oluşumugibi ekolojik olayları dainceledi. Yaratıcılıklarınıdoğa ile birleştiren çocuklarçevreden topladıkları, taş,palamut, kozalak gibimalzemelerle kendi ekosis-temlerini oluşturup, üçboyutlu resim çalışmasıyladersi tamamladılar.

Sıcak geçen yaz gün-lerinde çocukların bedenselve ruhsal gelişiminde önemlirole sahip olan yüzme deODTÜ MezunlarDerneği’ne ait VişnelikTesisleri YüzmeHavuzu’nda gerçekleştirildi.

Çocukların havuz coşkusunubir veli şöyle anlatıyor:“Geçen yüzmeye gitmişler evegelince onu anlatıyor. Bu dabizi çok mutlu etti çünkübizler aileler olarak toplanıpböyle yerlere gidemiyoruz.Zaten kaç tane veli çocuğunuyüzmeye ya da müzeyegötürebilecek ki?Çocuklarımız eve gelip bura-da yaptıklarını bize anlattıkçabiz de Halkevleri’ni seviyoruz.Benim çocuğum çoğu zamanokula gitmek istemiyorduşimdi buraya gelmek içinerkenden yatıyor.”

Uygulamalı dersler kap-samında Feza Gürsey BilimMerkezi'ne de giden çocuk-lar burada uygulamalı bilimdersinde de oldukça eğlendi.Eğlenceli Mühendislik-Mimarlık dersinde eğiticilikyapan Gazi Üniversitesiİnşaat Mühendisliği 2. Sınıföğrencisi Ömer Can Pamukçocuklarla makarnadanköprü, kağıttan evyaptıklarını anlattı. Pamuk,çalışmalarda çocukların bir-likte bir şeyler üretmekonusunda çok şeyöğrendiğini ifade etti.

ÇOCUKLAR S‹NEMADABunların yanında kültürel

faaliyetler kapsamındaHalkevleri Yaz Okuluöğrencileri 14 Temmuzgünü İnşaat MühendisleriOdası’na (İMO) misafiroldu. Teoman ÖztürkSalonu’nda “Çılgın Dostlar”adlı animasyon filmleeğlenceli vakitler geçiren

çocuklara İMO YönetimKurulu Üyesi Züber Akgölşapka ve topaç hediye etti.

A‹LELER ÇOCUKLARI‹Ç‹N GELD‹

Çocuklarının sinemadanyüzmeye, doğa gezilerindenbilimsel çalışmalarına kadarbirçok faaliyetini izleyenailer ise oldukça mutlu.Gönüllülük esaslı yapılan buçalışmalarda anne babalarkendi tabirleriyle “çorbadatuzları” bulunması içinellerinde geleni yapıyorlar.Veliler nöbetleşeHalkevi’nde görevler alıyor.Hazırlanan yemeklerdenHalkevi’nin temizliğinekadar birçok işe koşturanöğrenci velileri yaz okuluprojesinde yer almaktanmutluluk duyduklarını belir-tiyor.

Halkevleri’nin daha fazlatanıtılmasına ihtiyaçolduğunu belirten velilerçocuklarını kışıngerçekleştirilmesi planlananeğitime destek kurslarına dagöndereceklerini belirtiyor-lar.

Yaz okulları Ankara’dasona doğru yaklaşırkenİstanbul, İzmir veEskişehir’de başlayacak.Yaz okulları 23 Temmuz –21 Ağustos tarihleriarasında İstanbul’da; 1Ağustos- 1 Eylül tarihleriarasında İzmir’de ve 27Temmuz -24 Ağustos tarih-leri arasında Eskişehir’degerçekleştirilecek.

Gericililiğe ve piyasacılığa karşı çocuklar ve ailelerle birlikte paylaşım ve dayanışmaya dayalıbir hayat inşa etmek için çalışan Halkevleri Yaz Okulları Ankara’da 3 haftayı geride bıraktı

16

Ufuk Çavdar - 8 yaşındaHer zaman buradaolacağım.

MeteCedimoğlu -13 yaşında

Buradaçok mut-luyuz veburadaeğleniyoruz.Hocalarımızı

çok seviyorum. Buradayüzmeye ve gezmeye gidi-yoruz. Okulda gördüğümüzdersleri burada pekiştire-biliyoruz. Burası banahalkın sesini ifade ediyor.Uçan kuş gibi özgür olunanbir yer gibi geliyor banaHalkevi. Mikroskoplaincelemeler yaptık, suyunkaldırma kuvvetini, mate-matikte ebob- ekok işlem-lerini öğrendik. Resim der-sinde resmin kurallarınıöğrendik.

Ekin Bengi Yıldırım - 10yaşında

Burasıçok güzel veeğlenceli.Kışın destekkurslarınada gelmekistiyorum.

Melisa Erdem Halkevi Yaz Okulu’nda

çok mutluyum. Daha öncegelseydim keşke. 6’ıncısınıfa geçtiğimde de burayageleceğim. Burada bir sürüsosyal faaliyetler ve gezileryapıyoruz. Bazı bilimmerkezlerini gezdik.Burada olduğum sürecepaylaşmayı veyardımlaşmayı öğrendim.

Benay Kapusuz - 11yaşında

Matematiği sevmiyor-dum Serkan öğretmenburada bana çok sevdirdi.Buradaki bütün dersleriseviyorum. BuradaMatematiği daha iyikavrayabildim, satrançoynadık. Matematik, bilimve resim en sevdiğim ders-ler.

BernaKapusuz - 6yaşında

Ensevdiğimdersler resimyapmak vefaaliyet yap-

mak. Öğretmenlerimi çokseviyorum.

Murat Kocatepe - 11yaşında

Burada olmayı çokseviyorum çünkü günlerburada oldukça zevkligeçiyor.

Yukar›da ODTÜ ViflnelikTesisleri”nde yüzenBat›kentli ö¤rencilerinhavuz keyfinden bir sahnevar. Yanda yaz okulundasatranç ö¤renen ikiö¤renci ö¤rendikleriniuyguluyor. Afla¤›da isenöbetçi veliler çocuklar›nyeme¤ini haz›rlamak içinçal›fl›yor.

Şirintepe Halkevi’nden SılaUzunpınar yaz okulu çalışmasına

ilişkin sorularımızı yanıtladı.Uzunpınar’a göre yaz okulunun enönemli özelliği dayanışmayla örgütle-nen bir faaliyet olması

Yaz okulunun öğrencileri kim?5-12 yaş aralığında düzenli gelen 50

öğrencimiz var yaz okulunda. Aslındaokul öncesi eğitimi yapmayacaktık amavelilerin yoğun bir talebi olunca geriçeviremedik. Bizim burada üç grubu-

muz var.Okulöncesi

çocukları, 1- 2-3’üncü sınıftançocuklarımız ve4 - 5 ve 6’’ıncısınıftan çocuk-larımız birergrup oluşturu-yor.

Yaz okuluçalışmasınabaşladığımızda

5-6 yaş aralığındaki çocukların velileride geldi. Taleplerini dile getirdi. Biz deyaptık. Mahalle bu durumu bir eksiklikolarak görmüş biz de sınırlı sayıda daolsa okul öncesi grubunu almaya kararverdik .

Yaz okulu çalışmanız 3’üncü haftasınıdoldurdu. İlk izlenimleriniz nelerdir?

İlk başladığımızda gelen bir grupvardı. İnsanlar o kadar memnunkaldılar ki çok yoğun bir ilgi sözkonusu. 50 kadar çocuğumuz burayageliyor ama bir o kadar da talep var.Hala buraya gelmek için haberbekleyen insanlarımız var.

Buradaki bu ortamı gören etrafınada söylüyor, böylece kulaktan kulağayayılmış oluyor. Doğallığında aslındakendini örgütleyen bir ağ gelişmiş oldu.

Buradaki çalışma disiplinini nasılsağlıyorsunuz? Buradaki öğrencilerinyemesinden tutun da içmesine kadar zorve emek isteyen bir süreç.

50 kadar öğrencinin var olması iyibir organizasyon gerektiriyor. İlk

başlarda bizlerde çekindik nasıl sağla-yacağız organizasyonunu diye amaherkes o kadar iyi anladı ki buradayaratmaya çalıştığımız paylaşımı.Buradaki herkes seferber oldu.Herkesin ortaya koyduğu katkıylasabahları kahvaltı, öğlenleri yemekveriyoruz öğrencilere. Bunları her günsorumlu olan üç ya da dört nöbetçi veliorganize ediyor.

Başladığınız günden beri öğrencilerdene gibi değişimler gözlemlediniz?

Halkevleri Yaz Okulu’nun da asılamacı beraber bir şeyler ürettirmek vepaylaşım duygusunu geliştirmek. Sonuçolarak biz burada büyük yeteneklerkeşfetmiyoruz. İlgi yaratmayaçalışıyoruz ve öğrencilerimizi bu ilgileridoğrultusunda geliştirmeye çalışıyoruz.Yaz okulu çalışması süresince okuma,anlama, kavrama, öğrenme gibi beceri-lerinde ciddi bir ilerleme var.

Burada öyle şeyler oturtmayaçalışıyoruz ki; çocukların aynı masaetrafında yemek yemesi, yemeği kalkıp

sırayla alması gibi alışkanlıklarıöğrendiler çocuklar. Ne yapıyor buradaçocuklar mesela, paylaşmayı, birliktebir şeyler üretmeyi öğreniyor.Evlerinde de burada öğrendikleriniuyguluyorlar.

Burada yapmaya çalıştığımız bugünvar olan bireycileşmeye, bencilleşmeye,gericileşmeye karşı bir alternatifsunmak. İnsanların eğitim hakkınısavunduğumuz için biz bugün bura-dayız ve bu yüzden bu çalışmalarıyapıyoruz.

Hedefimiz bu projeyi daha dabüyütmek. Bütün mahallenin sayesindeŞirintepe Halkevi’ni neredeyse tama-men yenileyerek yaz okuluna uygun birhale getirdik.

Biz burada hayatı yeniden kuruyo-ruz. Bütün bu gericileştirme ve piyasa-laştırmaya karşı alternatif bir hayatinşa etmeye çalışıyoruz.

Herkesin emeğini koyduğu, gönüllüolduğu dayanışmayla süren bir sefer-berlik bu.

Halkevleri Yaz Okulu çalışmasının örgütleyicilerinden Sıla Uzunpınar yaz okulunu Halkın Sesi’neanlattı. Uzunpınar yaz okullarını anlatırken “dayanışmayla süren bir seferberlik bu” dedi

fiirintepe Halkevi’nde sadeceilkö¤retim ö¤rencileri için biryaz okulu yok. Mahallelinintalebi üzerine bir de krefl grubu

aç›lm›fl. Halkevi önünde kurulançad›r, krefl grubundaki çocuk-lar›n oyun alan›. Oyuncaklarsabir Halkevi dostunun hediyesi.

‘Bu okulda hayatı kuruyoruz’

ÖğrencileranlatıyorBu okulun harcında dayanışma var