108'inci sayı

16
2 7 Polis kurflunuyla ölen fierzan Kurt’un ailesi taziye çad›r›ndan bar›fl mesajlar› yollad› Bar›nma hakk› mücadelesinde 5. y›l› geride b›rakan Vadi’de her köfle a¤açland›r›l›yor Tarihte insanlar ‘su’sad›kça ortaya ç›kan gerilimlerin izini sürdük Çöken madenci kasabas›n›n foto¤raflarla öyküsü Yerüstünden Notlar’da Sermaye taarruzda Patronlar›n iste¤i do¤rultusunda haz›rlanan istihdam paketi hükümetin gündeminde. Paket k›dem tazminat›n›n gasp›n›, bölgesel asgari ücret ve istih- dam bürolar›n› getiriyor S. 4 Hes eliyle bölücülük Karadeniz’de HES’çi flirketlerin halk› kand›rma çabalar› köylüyü bir- birine düflürüyor. Köylüler rüflvet yoluyla HES’lere raz› edilmeye çal›fl›l›yor S. 6 TMMOB’de ayn› tas... TMMOB’nin Genel Kurulu’na yine Mehmet So¤anc›’n›n temsil etti¤i dar ufuk- lu liberal çizgi damgas›n› vurdu S. 8 Kenar Notlar› / Sayfa 2 Sa¤›m yalan solum yalan Ali Ergin Demirhan / Sayfa 4 Aktif tafleronun krizi Ender Helvac›o¤lu / Sayfa 7 Ya halk›n komplosu... Tufan Sertlek / Sayfa 8 Her yerde direnifl fierzan’›n ailesinden mesaj Umudun fidelerini diktiler Suyun bafl›n› tutanlar Yerüstünden Notlar SAYFA SAYFA SAYFA SAYFA Y›l 5 Say› 108 11 Haziran 2010 • 1 TL 13 15 AKP içte ve d›flta krize girdikçe rejimin ezberlerine sar›l›yor AKP’ye ‘şefkat’ tokatı Gülen, yard›m gemileri- ne sald›r› sonras› ‘‹srail’in onay› olmadan hareket etmek, otoriteye baflkald›r›d›r’ diyerek ‹slami kesime otoriteye biat mesaj› verdi S. 4 Sıkışıyor, saldırıyor, şaşırtmıyor Saldırı hak mücadelesine Ülkenin dört yan›nda filizle- nen hak mücadeleleri AKP’yi sarsmaya bafllad›. AKP de bu mücadeleleri hedef alan bir operasyon için dü¤meye bast› Aslan sesi ç›kard›¤›n› zanneden adem YOL YAZISI S. 3 ‹srail’in gemilere sald›r›s› ile AKP’nin iki yüzlü d›fl siyaseti ortaya ç›kt›. Erdo¤an yine yaln›zca konufltu, ‹srail’le iflbirli¤ini özenle korudu Kürt aç›l›m›nda da t›kanan AKP, inkar ve imha siyase- tine h›z verdi. Çat›flmalar t›r- man›yor, seçim öncesi gerici floven iklim k›flk›rt›l›yor Emek düflmanl›¤› yeni paket- lerle sürüyor. Emek ve hak mücadeleleri karfl›s›nda s›k›flan AKP, halk›n örgütü Halkevleri’ne sald›r›yor Filistin özel eki Halk›n Sesi, Filistin soru- nunu ve dayan›flma hare- ketini özel bir ekle ele ald›. Gazetenizle birlikte Filistin ekini istemeyi unutmay›n Sald›r›lar›n hedefindeki Halkevleri, Ö¤renci Kolektifleri ve Genç Umut sokaklara ç›karak inad›na hak mücadelelerini sürdüreceklerini söyledi S. 3 CHP emeğin rüzgarında yolunu arıyor ‘Halkç› Kemal’ sloganlar› eflli¤inde geçen CHP’nin 33. Genel Kurulu, ‘ulusalc›- l›k, laiklik’ politikalar›yla baflar› kaydedemeyen CHP’de sol liberal çizginin iflaretlerini gösterdi S. 12 Dünya Kupası’nın 80 yıllık öyküsü ‹lk kez Uruguay’da düzenlenen dünya kupas›n›n unutulmaz gollerle, politik eylemlerle, haf›zalarda kalan maçlar ve oyuncularla geçen 80 y›ll›n› anlatt›k S. 14

Upload: halkinsesi-gazetesi

Post on 27-Mar-2016

261 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

Halkın Sesi gazetesinin 11-24 Haziran 2010 periyodlu sayısı

TRANSCRIPT

Page 1: 108'inci sayı

2 7Polis kurflunuyla ölen fierzanKurt’un ailesi taziye çad›r›ndanbar›fl mesajlar› yollad›

Bar›nma hakk› mücadelesinde 5.y›l› geride b›rakan Vadi’de herköfle a¤açland›r›l›yor

Tarihte insanlar ‘su’sad›kçaortaya ç›kan gerilimlerin izinisürdük

Çöken madenci kasabas›n›nfoto¤raflarla öyküsüYerüstünden Notlar’da

Sermayetaarruzda� Patronlar›n iste¤ido¤rultusundahaz›rlanan istihdampaketi hükümetingündeminde. Paketk›dem tazminat›n›ngasp›n›, bölgeselasgari ücret ve istih-dam bürolar›n›getiriyor � S. 4

Hes eliylebölücülük� Karadeniz’deHES’çi flirketlerinhalk› kand›rmaçabalar› köylüyü bir-birine düflürüyor.Köylüler rüflvetyoluyla HES’lere raz›edilmeye çal›fl›l›yor� S. 6

TMMOB’deayn› tas...� TMMOB’nin GenelKurulu’na yineMehmet So¤anc›’n›ntemsil etti¤i dar ufuk-lu liberal çizgidamgas›n› vurdu � S. 8

Kenar Notlar› / Sayfa 2

Sa¤›m yalan solum yalan

Ali Ergin Demirhan / Sayfa 4

Aktif tafleronun krizi

Ender Helvac›o¤lu / Sayfa 7

Ya halk›n komplosu...

Tufan Sertlek / Sayfa 8

Her yerde direnifl

fierzan’›n ailesinden mesaj Umudun fidelerini diktiler Suyun bafl›n› tutanlar Yerüstünden NotlarSAYFA SAYFA SAYFA SAYFA

Y›l 5 • Say› 108 11 Haziran 2010 • 1 TL

13 15

AKP içte ve d›flta krize girdikçe rejimin ezberlerine sar›l›yor

AKP’ye ‘şefkat’tokatı

� Gülen, yard›m gemileri-ne sald›r› sonras› ‘‹srail’inonay› olmadan hareketetmek, otoriteyebaflkald›r›d›r’ diyerek‹slami kesime otoriteyebiat mesaj› verdi � S. 4

Sıkışıyor, saldırıyor, şaşırtmıyor

Saldırı hak mücadelesine� Ülkenin dört yan›nda filizle-nen hak mücadeleleri AKP’yisarsmaya bafllad›. AKP de bumücadeleleri hedef alan biroperasyon için dü¤meye bast›

Aslan sesi ç›kard›¤›n› zanneden adem YOL YAZISI � S. 3

‹srail’in gemilere sald›r›s› ileAKP’nin iki yüzlü d›fl siyasetiortaya ç›kt›. Erdo¤an yineyaln›zca konufltu, ‹srail’leiflbirli¤ini özenle korudu

Kürt aç›l›m›nda da t›kananAKP, inkar ve imha siyase-tine h›z verdi. Çat›flmalar t›r-man›yor, seçim öncesi gericifloven iklim k›flk›rt›l›yor

Emek düflmanl›¤› yeni paket-lerle sürüyor. Emek ve hakmücadeleleri karfl›s›ndas›k›flan AKP, halk›n örgütüHalkevleri’ne sald›r›yor� �

Filistin özel eki

Halk›n Sesi, Filistin soru-nunu ve dayan›flma hare-ketini özel bir ekle ele ald›.Gazetenizle birlikte Filistinekini istemeyi unutmay›n

� Sald›r›lar›n hedefindekiHalkevleri, Ö¤renci Kolektiflerive Genç Umut sokaklara ç›karakinad›na hak mücadelelerinisürdüreceklerini söyledi � S. 3

CHP emeğin rüzgarında yolunu arıyor

� ‘Halkç› Kemal’ sloganlar›eflli¤inde geçen CHP’nin33. Genel Kurulu, ‘ulusalc›-l›k, laiklik’ politikalar›ylabaflar› kaydedemeyenCHP’de sol liberal çizgininiflaretlerini gösterdi � S. 12

DünyaKupası’nın 80yıllık öyküsü

� ‹lk kez Uruguay’dadüzenlenen dünyakupas›n›n unutulmazgollerle, politik eylemlerle,haf›zalarda kalan maçlarve oyuncularla geçen 80y›ll›n› anlatt›k � S. 14

Page 2: 108'inci sayı

MEDYAHalk›n Sesi

211 Haziran 2010 / 24 Haziran 2010

BeyazYaka

Mavi Hayat

bbeeyyaazzyyaakkaakkoosseessii@@ggmmaaiill..ccoomm

E¤itim Fakültesini bitiriyorlarve ö¤retmen olmak istiyorlar.

Atamalar› yap›lmad›¤› için dershanelerde çal›fl›yorlar. Açl›ks›n›r›n›n alt›nda ücret al›yorlar;kimisi ücret bile alm›yor. Özel

bir dershanede ö¤retmenlikyapan Burcu Do¤an yaflad›klar›

s›k›nt›lar› Halk›n Sesi ilepaylaflt›

Ücretsiz çalışan dershane öğretmenleri2009 Haziran’da Yeditepe

Üniversitesi (İstek Vakfı)Matematik ÖğretmenliğiBölümü’nden 15 öğrenci mezunolduk. Yine kendi okulları olanİstek Vakfı okulları kendi üniver-sitelerinden mezun olan biz öğret-menleri çalıştırmak istemedi.Birçok okulu olan İstek Vakfı enazından dereceye giren öğretmenadaylarına iş olanağı sunmasıtalebimizi de reddetti.

Diğer kolejler de İstek Vakfıokulları ile aynı tutumu sergiliyorve stajyer öğretmen çalıştırmıyor.Durum böyle olunca devlet kadro-larına da yerleştirilemeyen yenimezun öğretmenler dershanelerdetecrübe kazanmaya çalışıyorlar.Ben de bu durumu yaşayan bin-lerce öğretmenden sadece biriyim.

PATRONLAR ÖRGÜTLÜBüyük umutlarla mezun olan

biz öğretmenler her iş görüşmesin-den biraz daha gururu incinmiş veumutları kırılmış olarak çıkıyoruz.Dershanelerde hiç ücret talepetmeden çalışan öğretmenarkadaşlarım var ve en ağırkoşullarda çalışanlar da onlar.Markalaşmış olan ve her aileninçocuğunu göndermek için öncelikligörüştüğü dershaneler, stajyeröğretmenlerini 400 TL – 650 TLarasında ücret karşılığındaçalıştırıyor. Ücretlerin birbirine çokyakın olmasının nedeni dershanesahiplerinin örgütlü olmasıdır.

Dershanelerin öğrenci

kayıtlarında velilere büyük birmemnuniyetle ÖZDE–BİR (ÖzelDershaneler Birliği) üyesiyizdediğini biliriz. ÖZDE–BİR veTÖDER (Tüm Özel ÖğretimKurumları Derneği) üyesi der-shaneler öğretmenleri nasıl dahaçok sömürebilecekleri konusundaanlaşmaya varmışlardır. Ayrıca üyedershanelerde çalışırken olumsuzbir durum yaşayan bir öğretmeninsicili diğer tüm üye dershaneleregönderilir ve öğretmenin iş bulmasızorlaştırılır. Bu büyük bir tehdittir.Biz öğretmenler dershanelerdehakkımızı aramadan önce butehditi düşünüyoruz ve birçoköğretmen arkadaşım hakkını ara-maktan bu nedenle vazgeçiyor;cesareti kırılıyor.

KEND‹N ÇALIfi KEND‹N ÖDEKurumsal dershaneler dışındaki

dershaneler resmi tatil günlerindeçalışmaları yasak olmasına rağmençalışıyorlar ve bizlere fazla mesaiücreti vermeden çalıştırıyorlar.Milli Eğitim Bakanlığı bu kurum-ları denetlemiyor ve dershaneçalışanlarının haklarını önem-semiyor. Hatta onları yok sayıyor.

Milli Eğitim BakanlığıDershaneleri denetleme görevinihiçbir konuda yerine getirmiyor.Dershanelere denetlemeye gelenmüfettişler müdür odalarındançıkmıyor. Dershane öğretmen-lerinin hangi koşullarda çalıştığınıgörmezden geliyor.

Dershanelerde öğretmenler ile

imzalanan sözleşmelerin birnüshası dahi öğretmenlere verilmi-yor. Sözleşmeler işveren tarafındanfeshedilmiyor; öğretmen istifayazorlanıyor. Böylece öğretmenbirçok yasal hakkından vazgeçmişsayılıyor. Sözleşmeler genellikle 9ay için imzalanıyor. Bu uygulamaile öğretmenlerin kıdem tazminatıalma durumu ortadan kaldırılmışoluyor. Eylül ayında 12 aylık imza-lanan sözleşmeler iseeğitim–öğretim yılının sonundayani haziran ayında öğretmen istifaettirilerek feshediliyor. Sonuçtayine öğretmenler kıdem tazminatıalamıyor. 12 ay çalışması zorunluolan benim gibi stajyer öğretmen-ler bile yaz aylarında işten

çıkarılıyor. Fakat bunu stajyerolmayan öğretmenlere yaptıklarıgibi alenen yapamıyorlar çünküişverenin bir öğretmenin stajınıyarıda kesmesi yasak. Yasalarburada stajyer öğretmeni koruyorgibi görünüyor fakat dershanemüdürleri bununda üstesindengelmeyi biliyor ki çok da zor değilbu iş; çünkü meydan boş.Dershane müdürleri “gerekliuyarıları” öğretmenine yaptıktansonra “Eğer çalışmadığın her ayiçin 360 TL. civarında olan SSKprimini bize gönderirsen biz deseni resmi olarak çalışıyor gösteripstajını kaldırırız.” diyerek öğretme-nine büyük bir lütuf yapmışedasıyla konuşuyor.

B‹R UMUT VARBiz dershane öğretmenleri

işverenin yoğun tehdidi altındakölece çalıştırılsak da “GüvencesizÖğretmenler” olarak güvencesizçalıştırılmaya karşı birliktemücadele etme yolunda ilkadımlarımızı atmış bulunmaktayız.Özel Öğretim Kurumlarındaçalışan biz öğretmenler 4857 sayılıİş Kanunu’na göre işçiyiz. Özeldershane, kolej, özel eğitim verehabilitasyon merkezleri,sürücü–meslek kursları, dilkurslarında çalışan öğretmenlerinve eğitim işçilerinin işçisendikalarında örgütlenme hakkıvardır. Bunun adresi de DİSK’ebağlı Sosyal–İş Sendikası’dır.

M uğla’da ülkücülerinöğrencilere saldırılarınıprotesto sırasında

sokak ortasında vurularakyaşamını yitiren Şerzan Kurt’unBatman’daki taziye çadırı her günyüzlerce kişi tarafından ziyaretediliyor. Hem Batman’dan hemde civardaki yerleşimlerden genç,yaşlı her kesimden insan günboyunca Şerzan’ın acılı ailesininyanına geliyor. Lise ve dershaneöğrencileri Şerzan’ın fotoğrafınınasılı olduğu çadıra, mahalle içindeyürüyüş sonrası sloganlar eşliğindegiriyor. Şerzan’ın babası, birdönem Eğitim-Sen BatmanŞubesi başkanlığı da yapmış olanilkokul öğretmeni Ömer Kurt,gelen tüm gençlere tek tek ellerinisıktıktan sonra aynı nasihati veriy-or: “Öfkeniz, kızgınlığınız barışadostluğa hizmet etsin. Okuyun,Şerzan’ı okutmadılar ama sizokuyun. Ancak okuyarak, bilimüreterek sizler Şerzan’ı yaşata-bilirsiniz.”

‘fiERZAN’IN ÜLKÜCÜARKADAfiLARI DAH‹ VARDI’

BDP Genel Başkanı SelahattinDemirtaş ve BDP’li milletvekil-lerini beklerken Ömer Kurt’lakonuşuyoruz. Şerzan’ın elindekalem, defter ve kitabından başkabir şeyi olmayan, derslerini detakip eden bir öğrenci olduğunubelirten Kurt, oğlunun herdüşünceden insanla diyaloghalinde olan biri olduğunu söylü-yor ve ekliyor: Geçen seneMuğla’ya gelmiştim, yanımda iki

öğrenciyle selamlaştı ve ‘bababunlar benim ülkücüarkadaşlarım’ dedi. Şerzan isterinsanlar aleminde olsun isterdoğada olsun hep kardeşliktenbahsederdi. Doğada bir böceği,bir yaprağı saatlerce izleyebilirdi.”

‘KURfiUN POL‹STARAFINDAN GELD‹’

Şerzan’ın Kürt olduğu,kardeşlikten yana bir tavrı olduğuiçin birilerini rahatsız ettiğini vehedef seçildiğini söyleyen Kurt,olay anını anlatırken kurşununpolisin olduğu taraftan geldiğininde altını çiziyor: “...Şunu açıksöyleyeyim, kurşunun geliş tarafıonu koruması gerekenlerintarafıdır. Bu, arkadaşlarının gözüönünde yapılmış. Orada diğergrubun ona kurşun sıkma ihtimaliyok çünkü polis iki grubunarasında. O şekilde sıkılsa dahi 50-60 metreden bu şekilde isabetedecek bir kurşun olamaz.Kurşun çok yakın bir mesafedenve doğrudan hedef alınaraksıkılmış.”

‘EGE’N‹N DEMOKRATRUHUNA SESLEN‹YORUM’

“Çocuğum benden 1700-1800km uzaktaydı ben onu devlete tes-lim ettim. Onun korumasıaltındayken devletin içine sinmişkaranlık güçler tarafındanöldürüldü. Ben adalet, adalet veadalet istiyorum” diyen Kurtkatilin derhal bulunmasını istiyor.

Ancak Baba Kurt’un asılçağrısı ise tüm Türkiye’ye ve özel-likle Türk halkına. Kurt, halklarınkardeşliği adına Batı’ya cinayetesessiz kalmama çağrısı yapıyor:“Ben Türk halkına sesleniyorum,ben Ege’nin demokrat ruhunasesleniyorum, ben orada vicdanıyaralananlara sesleniyorum. Buolayın ortaya çıkması karanlıkgüçlerin bir nebze de olsa geritepmesine sebep olur. Benim gön-lümde yatan halkların arasındakidostlukların, kardeşlikleringeliştirilmesi, güçlendirilmesidir.Bu çocuğun bu şekilde gitmesinesessiz kalmasınlar. Ben yıllarcaEge’de görev yaptım. Onlarlakardeştim, onların ekmeğiniyedim, onlarla her şeyimizipaylaştık. Hiçbir zaman, bu enacılı dönemimizde dahi ben kims-eye kin gütmedim, ben çocuğumüzerinden nefret uyandıracak birşey yapmak istemedim. Biz buhalkla bin yıldan beri kardeşiz.Umuyorum çocuğum son olsun,öğrenciler ölmesin, insanlarölmesin, anların babaların yüreğidağlanmasın. Bütün Türk ve Kürtkamuoyuna sesleniyorum. Sizlerkardeşsiniz, birbiriniz anlayın.Kürt kendini Türk’ün yerine koy-sun, Türk kendini Kürt’ün yerinekoysun, Kürt’ün derdini, ıstırabınıalgılasın. Eğer biz empatikurarsak, birbirimizi anlarsakacılarımız aza iner, dostluklargelişir.” Baba Kurt’tan sonrabinanın diğer tarafında bulunan

ve kadınların taziyelerini kabulettiği çadıra geçiyoruz. Bu kezTekel çalışanı acılı anne NeclaKurt’la birlikteyiz. Anne Kurt datıpkı eşi gibi her cümlesinde ölüm-lere karşı birlikte mücadeleden,barıştan ve kardeşlikten söz edi-yor. “Ben çocuğumun eline silahvermedim, okul okumaya gön-derdim. Benim burnumun dibindeGaziantep var, Diyarbakır var,Van var, Muğla’yı farklı bir yerolarak görmedim. Orada oku-masının bir sakınca doğuracağını,ona farklı bakılacağını düşünme-dim. Fakat çocuğum Kürt olduğuiçin, ismi Şerzan olduğu için veçok iyi niyetli bir insan olduğu içinbundan rahatsızlık duyuldu, bilinç-li olarak seçilerek kurşun sıkıldı,öldürüldü” diyor.

‘BEN‹M TÜRKEVLATLARIM OLDU’

Anne Kurt tıpkı baba gibi Türkhalkına çok anlamlı bir çağrıyapıyor: “Bu sorun sadeceKürtler’in mücadelesiylesonuçlanacak bir şey değildir.Acımı bir Türk annesinin de duy-ması, hissetmesi ve onunla el elevermemizle sorunların çözüm-leneceğini düşünüyorum.Çocuklarımızı kaybetmemekadına birlikte hareket etmeliyiz.Kimsenin kendi annesini,babasını, rengini, cinsiyetini, dilinibelirleme şansı yok. Ben Kürtdoğmuşsam Türk olarak dadoğabilirdim, Türk doğmuşsam

Kürt olarak da doğabilirdim.Bizim gençlerimiz silahlamücadele etmesinler. Kimse kim-senin düşüncesini bu şekildeyıldıramaz. Beyinler kavga etsin.Okula gönderdiğiniz çocuğunuzunölüm haberinin geleceğikorkusunu hiçbir anne yaşamasın.Benim Türk arkadaşlarım var benniye onlarla savaşmıyorum nedenonlarla kavga etmiyorum? Nedenbizim çocuklarımızın arasında buyapılmaya çalışılıyor? Ben birTürk’ü düşman olarak görmüyor-sam benim çocuğum dadüşünmez. Benim ilk haberverdiğim Türk arkadaşımdı.Çocuğumun yanına Türk arka-daşımı gönderdim. Orada banadestek olmak isteyen Türk öğren-ciler geldiler, manevi evlatlığınolmak istiyoruz dediler. BenimTürk evlatlarım oldu.”

‘ÇÖZÜMÜ TÜRK VE KÜRTKADINLAR YARATACAK’

Ülkücü gençlerin anneleriyledahi bir araya gelmek istediğinibelirten anne Kurt çözümünancak Türk ve Kürt kadınların elele vermesiyle çözüleceğini belir-tiyor: “ Ben o okuldaki ülkücügençlerin anneleriyle de bir arayagelmek istiyorum. Çocuklarımızne adına kavga ediyor. Biliyormusunuz, haberdar mısınız?Onlar benim yanıma gelmedi.Bizim çocuklarımız kavga etti,bizim çocuklarımızın kavgasısonucu bir genç öldü, onlardanhiçbir beni aramadı ama ben oinsanlarla bir araya gelebilirim.Ben bu saatten sonra çocuğumugeri getiremem ama başka çocuk-lar ölmesin istiyorum. Annelerçocuklarını kaybetmek istemiyorsabu ülkede el ele vererek çözümaramalıyız. Ben bunu devlettenbeklemiyorum. Bunu yapacak-larsa Türk ve Kürt kadınları birlik-te yapacaklar diye düşünüyorum.Ben hiç çocuklarını kaybetmemişannelere sesleniyorum,çocuklarının hayatlarını garantiyealmak istiyorlarsa bu ülkedeölümlere hayır diyelim.Beddualarla, ‘elleri kırılsınlarla’,öfkeyle bu sorununçözülmeyeceğini biliyorum.Sağduyulu olacağız. Diğer çocuk-ların hayatının garantisi içinmücadele edeceğiz. Bençocuğumu kaybettim ama barışınolması için, kan dökülmemesi için,mücadele edeceğim. Ben birkamuoyu oluşsun istiyorum. Ozaman başımı yastığa koyduğumzaman rahat uyuyacağım. Ama bumücadeleyi yapmazsam her gecesabahlayacağım.”

Şerzan’ın ailesinden mesaj var

Muğla’da poliskurşunuylakatledilen

Şerzan Kurt’unailesini

Batman’dakitaziye

çadırındaziyaret ettik,

barışmesajlarına

kulak verdik

MAHMUT HAMS‹C‹

Kenar Notlar›

Türkiye siyaseti yeni ikilisini bulmak üzere:Bundan böyle “Recep ile Kemal”in

atışmalarını seyrederek siyasallaşacağız. Onlarınöfkeleriyle öfkelenip itidalleriyle yatışacağız. Tıpkıbir ortaoyunu ya da dramatik bir tiyatro oyunuseyreder gibi kendimizden geçip “esas oğlan”labütünleşeceğiz. Kılıçdaroğlu bir an için umut-landırmıştı bizi; ama kısa sürdü! Türk siyasetininbir “düello” ustası kazandığını sanıp heyecan-lanmıştık. Hani düelloyla birlikte bir zamanlar“erkekliğin onurunu” kurtarmak için verilen“onur savaşımları”nın belki bir zerresi siyaseteyansır da Türk siyaseti arınır diye ummuştuk.

Türk siyaseti arınmadı; ama Arınç’la ve RoniMargulies’le epey yol kat etti…

Konumuz, “İsrail’in avukatlığını yapmak”…Kahramanlarımızın en yakın siyasal rakibikarşısındaki açık ara üstünlüğü, kitlelerin yaygınsempatisiyle ödüllendirilecek. Necip neoliberal-İslamcı-Türk medyası hiçbir masraftankaçınmıyor. Sayfalarını ve ekranlarını cömertçekahramanların hizmetine sunuyor; hatta bu dakesmezse doğrudan kendisi dalıyor.

Atışma, Başbakan Erdoğan’ınKılıçdaroğlu’nu, “İsrail’in avukatlığını yapıyor”diye suçlamasıyla başladı. Kılıçdaroğlu altta kalırmı; bu suçlamaya, “Sayın başbakan gerçektenTel Aviv’in avukatı kimdir diye görmek istiyorsa,sağ tarafına baksın, orada Sayın Bülent Arınç’ıgörecektir. Eğer ben bir yere avukat olacaksamhalkın avukatlığını yaparım” sözleriyle cevapverdi.

Kılıçdaroğlu’yla kendine özgü serinkanlıüslubuyla alay eden Başbakan Yardımcısı BülentArınç aldı sözü bakalım ne dedi: (Sayınbaşbakanın) “Sağında Sayın Çiçek var; ben sol-undayım…” “Kendisine tavsiyem, çok fazlakonuşmasın. Sayın Baykal da geçmişteyargılanan insanların avukatlığına soyunmuştu.Bu ona pahalıya mal oldu. Kılıçdaroğlu ısrarederse ona da pahalıya mal olabilir…”

Atışmadaki kahramanlık dengesi, liberalcepheden yükselen keskin bir çıkışla şimdilikErdoğan lehine bozuldu. Taraf gazetesindenRoni Margulies, “Gazetelerden öğrendiğimegöre, Başbakan Erdoğan, Hamas ile PKKarasında paralellik kuranlara tepki gösterirken,‘Hamas’ı terör örgütü olarak kabul etmiyorum.Hamas, kendi topraklarını koruma mücadelesiveren direnişçilerdir’ demiş… Helal olsun.Tamamen katılıyorum. Tam da öyledir…”

Başbakan Erdoğan seçimle işbaşına gelenHamas’ın meşruluğunu savunduğu sıralardaDiyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, seçimlerdenbölgede birinci parti çıkan Barış ve DemokrasiPartisi’nin 13 milletvekili, belediye başkanları,parti yöneticileri ve üyeleri hakkında terör örgütüüyeliği suçlamasıyla iddianame hazırlıyordu.

Ve yine seçimle işbaşına gelen AKPiktidarının bütün temsilcileri her gittiği yerdeemekçi sınıflar tarafından öfkeyle protesto edili-yor…

“Sa¤›m yalan, solum yalan”

Page 3: 108'inci sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

311 Haziran 2010 / 24 Haziran 2010

“Gardiyanları ve yargıçları vesavcıları / Hepsi halka karşıdır /Kanunları, yönetmelikleri, bütünkararları / Hepsi halka karşıdır /Dergileri, gazeteleri, bütün yayınları /Hepsi halka karşıdır / Bunlarınhiçbiri onları kurtaramayacak /Durduramayacaklar halkın coşkunakan selini” Bertold Brecht

AKP iktidarı toplumsal muhale-fete karşı her tutumunda Brecht’inbu ünlü şiirini akla getiriyor.

SALDIRI HAKMÜCADELELER‹N‹N‘MERKEZ‹’NE

Türkiye’nin dört yanında filizle-nen hak mücadeleleri AKP ikti-darını gerçek anlamda zedelemeyebaşlarken, iktidar bu mücadelelereyönelik bugüne kadarki parçaparça saldırılarıyla yetinmeyerekbütünlüklü bir operasyon içindüğmeye bastı. İktidarın hedef tah-tasına oturttuğu ‘örgüt’ ise hakmücadelelerinin biricik merkeziHalkevleri ile Öğrenci Kolektiflerive Genç Umut oldu. 1 Haziran’dagözaltına alınan 11 gençten dördüçıkarıldıkları mahkemece tutuk-landı.

Ne tesadüftür ki operasyonZaman gazetesinde Halkeviüyelerinin “terör örgütü operas-yonlarında gözaltına alındığı” yalanhaberinden birkaç gün sonragerçekleştirildi.

KARADEN‹Z ‹SYANI DURMAZHaklar mücadelesine bu planlı

operasyonun Karadeniz’debaşlatılmış olması hiç şaşırtıcı değil.Zira Karadeniz halkı bir sürediryaşanabilir çevre, tarım ve su hakkıbaşlıklarında iktidarın bölge poli-tikalarına geçit vermiyor, bütün

‘projeler’ karşısında iktidaryandaşlarına kök söktürüyor.2005’te “Karadeniz Kararmasın”diyerek bölgelerindeki kanservakalarına dikkat çekip ücretsizkanser tedavisi ve kanser hastanesi

isteyen Halkevciler, Samsun-Dereköy sahilinin akaryakıt dolumtesisi yapılarak katledilmesine karşımücadele, Sinop-Gerze’yi çöleçevirecek olan termik santralinyapılmasına karşı mücadele ile

çayın ve fındığın üç kuruş parayaköylünün elinden alınmasına karşımücadelelerde hep ön saflarda yeralıyor.

Bölgedeki mücadele sondönemde özellikle AKP iktidarınınbüyük önem verdiği HidroelektrikSantralleri (HES) üzerindeyoğunlaşıyor.

Yine Halkevleri’nin önemli birbileşeni olduğu mücadeleGiresun’dan İkizdere’ye dişe diş birtarzda yürütülüyor.

DEVR‹MC‹ DE⁄ERLERE SAH‹PÇIKMAK SUÇ DE⁄‹LD‹R

Operasyonda ‘suç delili’ olarakyansıtılmak istenen kanıtlar haylimanidar. Deniz Gezmiş, MahirÇayan posterlerini, yasal ama ‘soliçerikli’ dergiler ve kitapları eldebulundurmak, 1 Mayıs kutla-malarına katılmak, 30 MartKızıldere anması olmak üzereanmalara katılmak suç olarak gös-teriliyor. Tarikat şeyhlerini siviltoplum örgütü liderleri olarakanan, geçmişteki şeriatçı akımlarınliderlerine ‘iade-i itibarı’ görev edi-nen AKP çizgisi, bu topraklardakidevrimci değerlere sahip çıkmanınsuç olduğu izlenimini yaratmayaçalışıyor.

Ancak AKP Osmanlı’danbugüne uzanan bir devlet geleneğiolan korku yöntemini muhalefetüzerinde uygulamaya çalışırken buyöntemin bu topraklardaki devrim-ci gelenek üzerinde sökmediğinihatırlamıyor olsa gerek.

S amsun’da Halkevleri, Öğrenci Kolektifleri ve Genç Umut üyesidört kişi tutuklandı, Türkiye’nin dört yanından “Örgüt arıyorsanızburadayız. Karadeniz isyanı durdurulamaz” sesleri yükseldi

Saldırı hak mücadelelerineSaldırıya yanıt Türkiye’nin dört yanından

geldi. Gözaltı terörünün hemen ertesindeSamsun’da Halkevleri ve Öğrenci Kolektifleribir basın açıklaması gerçekleştirdi. EylemeKESK Şubeler Platformu, Eğitim Sen, SES,BES, 78'liler, Temel Haklar Derneği, ÖDP,EDP, Sosyalist Parti, TKP temsilcileri ve tutuk-lanan gençlerin aileleri de katıldı. HalkevleriGenel Başkanı İlknur Birol eylemdearkadaşlarının bağlı olduğu bir örgüt aranıyorsao örgütün de Halkevleri olduğunu vurguladı.

3 Haziran’da Öğrenci Kolektifleri ve LiseliGenç Umut İstanbul, Ankara ve İzmir'desokağa çıktı. İzmir’de Sümerbank önü, İstan-bul’da Galatasaray Lisesi önü, Ankara’daYüksel Caddesi’nde düzenlenen eylemlerekitlesel bir katılım oldu. Açıklamalarda ‘AKPgençliğin isyanını durduramayacak’ mesajı ve-rildi. 4 Haziran’da Hopa’da Eğitim-Sen, ESP,ÖDP, Halk Cephesi ve Kemalpaşa CumhuriyetMahallesi Muhtarlığı'nın destek verdiği kitleselbir basın açıklaması yapıldı. 5 Haziran yineSamsun'da gözaltına alınanların duruşmasısırasında adliye önünde eylem vardı. Açıkla-manın ardından gruptakiler, yanlarındagetirdikleri yumurtaları ve plastik borulardanyaptıkları tüfekleri adliye önüne bıraktı. 5Haziran’da Halkevleri bu kez Ankara’dasokağa çıktı. AKP İl Başkanlığı önünde gerçek-leşen eyleme TKP, ÖDP, EMEP, TTB ve SEStemsilcileri de destek verdi. Yine aynı günAdana, Konya, Mersin ve İskenderun’da daeylemler vardı. Adana’da İnönü Parkı’nda,Konya’da Şelale Parkı’nda bir araya gelenHalkevciler aynı saatlerde farklı kentlerde'İsyan yargılanamaz' sloganlarını attılar.

B‹ROL: ‘ÖRGÜT BURADA’Eylemlerden en büyüğü ise 9 Haziran’da

İstanbul’da yapıldı. Halkevleri, ÖğrenciKolektifleri ve Genç Umut’un düzenlediğieylemde Taksim’den Galatasaray Lisesi önünekadar sloganlarla yüründü. Yüzlerce kişininkatıldığı eyleme birçok sendika, kitle örgütü,sol parti temsilcisi katıldı. İlknur Birol yaptığıaçıklamada ‘cemaat’ faaliyetleriyle operasyonarasındaki bağlantıya dikkat çekerken operasy-onu yürütenlere ve yürüttürenlere seslendi:“Örgüt aramayın, örgüt burada. Örgüt, haklarıiçin mücadele eden yurttaşların kendisidir.”

Zaman gazetesiHalkevleri’ni, Halkevleride Zaman gazetesini iyitanıyor. Halkevlerihakkında asılsız haberlereimza atan örgüt bu kez depolis saldırısınıgerçekleşmeden önce bile-rek büyük bir gazetecilikbaşarısına imza attı!

Gazete ilk saldırısına 2ve 3 Eylül 2004'te yaptığıiki haberle başlamış,"Halkevleri'nin illegalörgütlerin propagandasınınyapıldığı yerleredönüştürüldüğü" yönündehaberler yayımlamıştı. Buhaberler üzerineHalkevleri’nin açtığı

davalar sonucu gazete,tazminat ödemek zorundakalmıştı. Bu ceza gazeteyiuslandırmamış olacak kiasılsız haberler yapmayadevam etti.

4 Nisan’da çıkan birhaber “Yumurtalı eylem-lerin altından, terör örgütübağlantıları çıkıyor”

başlığını taşıyordu. Gazete,12 Nisan’da yine bir yalanhabere imza atarakEskişehir’de gerçekleştir-ilen uyuşturucu operasyo-nunda üç kişinin gözaltınaalındığını, gözaltına alınan-lardan birinin Halkevleriüyesi olduğunu iddia edi-yordu. Bu haberlerde edil-

gen bir dil kullanılmasıgöze çarpıyordu.

“Samsun'da terör pro-pagandası yapan 3 kişigözaltına alındı” başlığıyla26 Mayıs 2010 tarihindeyayınlanan yalan haberdenbirkaç gün sonra iseoperasyon devreye sokul-du.

Karadeniz isyanıyargılanamaz

O bama, ABD Başkanıolduğunda Bush döne-minden farkının ne olacağı

“merak” ediliyordu. Obama’nın başkan olmasıyla bir-

likte Amerikan emperyalizmininstratejisinde değil ama bu stratejiyigerçekleştirme taktiklerinde bir dizideğişiklik yaşandı. Bu değişikliklerinen belirgini ise “ABD artık uluslararasısorunların çözümünde sorumluluklarıfarklı aktörlerle daha fazlapaylaşacak” yaklaşımıydı. AKP ikti-darının “durumdan vazife çıkarma” yada başka bir ifade ile “kendisine ver-ilen yeni misyona uyum sağlama”başarısı/başarısızlığı bu değişikliktearanmalıdır. Kasım 2008’de başkanseçilen Obama, Mart 2009’daTürkiye’yi ziyaret etti. Davutoğlu’nunDışişleri Bakanlığı’na atanmasının tar-ihi ise Mayıs 2009. Ve bu tarihe kadarBabacan ile Avrupa’da AB hedefi içinkulis faaliyetlerine yönelmiş olan AKP,bu tarihten sonra stajını Malezya’dayapmış, hükümetin milletvekiliolmayan tek bakanı sıfatını da verdiğiDavutoğlu ile “doğu”ya açıldı. Yolaçıkarken yani bir yıl önce burayagelinme amacı taşınmadığı açıkçünkü tanımlanan ilk misyonAfganistan ve Ermenistan’dı. Şimdiise, çok değil bir yıllık faaliyetin enönemli iki sonucu bir aradayaşanıyor; İran ve İsrail.

İlk başta İsrail ile ilişkilerde asıltanımlanan misyon “arabuluculuk”tu.Bu arabuluculuk ilk önce Suriye ileilişkilerinde sonra Filistin ile İsrailarasında gerçekleşecekti. Aralık2008’de Erdoğan’ın doğrudan yürüt-tüğü arabulma faaliyeti dönemin İsrailBaşbakanı Ehud Olmert ile SuriyeDevlet Başkanı Başar Esad arasındaidi. Durum tam imza aşamasındaiken İsrail’in Gazze saldırısı başladı. 22günde 1500 Filistinli öldürüldü.Erdoğan kazıklanmıştı, yağdı gürledi.Süreç durdu, arabuluculuk sona erdi.İkinci kritik olay Davos’taki “oneminute” çıkışı oldu. Bunu büyükelçiOğuz Çelikol’a yapılan “alçak koltuk”tezgahı izledi. Bu tezgahı düzenleyendışişleri bakanı Lieberman’adeğinmek gerek. Kendisi de bir göç-men (Moldova) olan Lieberman,İsrail’in saf bir nüfusa sahip olmasıiçin bütün Arapların (1,5 milyon)sınırdışı edilmesini savunmasıyla ünlü.

İsrail’in son dönem tarihindeki engerici hükümetinin en gerici bakanı.“Alçak koltuk” tezgahından sonragelen kriz ise İHH’nın Gazze’yeyardım malzemesi taşıyan gemilereyapılan İsrail saldırısı ve dokuz kişininöldürülmesi.

Gazze’ye yardım konvoyununsaldırıya uğraması AKP iktidarı içinbeklenen bir durum değildi. Büyükihtimalle, Saadet Partisi’nin bugirişiminden dolaylı olarak yararlan-mayı düşünüyorlardı. MaviMarmara’da dokuz kişi öldürülürkenErdoğan Şili’de, Davutoğlu Rio’da,Başbuğ Mısır’daydı. Olaya müdahilolabilecek iki kişi vardı; Abdullah Gülve yeni MİT müsteşarı. Aslında bukonuda suçlu/sorumlu aranacaksaher nasılsa gözlerden kaçıyor ama oda yeni MİT müsteşarıdır. Her olaydaparmağı olan MİT, bu olayda par-maksız mı kaldı? İsrail’e bu saldırısınedeni ile Türk mahkemelerindedava açılamamasının nedeni, MaviMarmara’nın sicil kaydının bu sefereçıkmadan önce Komor Adalarınageçirilmesi. Yani İsrail Türk gemisinesaldırmış değil. İsrail’in gemiye müda-halesinin ise acemice olduğu aşikar.Buradaki soru bu acemiliğin planlımı, plansız mı olduğudur?

***AKP iktidarı bütün hazırlıksızlığına

rağmen çok hızlı bir manevra yaptı.Aslında bugünden bakıldığındaErdoğan’ın böyle bir olay karşısındabaşka bir seçeneğinin olmadığı darahatlıkla söylenebilir. Büyükelçi geriçağrıldı, üç tatbikat iptal edildi, BM’yeacil çağrı yapıldı, sert açıklamalar bir-birini izledi. Erdoğan iyi bildiği şeyiyapmaya, krizi fırsata çevirmeyeçalışıyordu. Erdoğan gibi pragmatistbirinin saf insani değerlerle bu tavırlarıgösterdiği düşünülemez. Bu süreçtekiamaçları da gayet belirgin. İlk olarakOrtadoğu halkları içindeki popülar-itesini arttırmak, Arap yöneticiler içindikkate alınması zorunlu bir şahsiyethaline dönüşmek. Çünkü bu etiket vekonum bölgede yapacağı emperyalisttaşeronluk için kendisini (taraflar için)kaçınılmaz hale getirme planınınparçası. İçeride ise ikili bir amaçtaşıyor. Bu olayı, Saadet Partisi’ninsahiplenmesinin önünü kesmek, İsrailkarşıtlığının tüm parsasını AKP’yetoplatarak kitle desteğini sabitlemek.

Bununla birlikte hegemonik gündemsayesinde toplumsal sorunların (Kürtsorunu, işsizlik, maden kazasıylayeniden tartışmaya açılan taşeron sis-temi, anayasa, v.b.) geri plana itilmesive özellikle CHP’nin yeni havasınınbastırılması.

Ancak ilginçtir, Erdoğan’ın kariz-masını en ciddi çizme girişimi hiçbeklenmedik yerden geldi;Fethullah’tan. Çok değil daha 2-3hafta önce bütün İslami çevrelere bir-lik-beraberlik çağrısı yapan Fethullah,“Otoriteye (yani İsrail’e) başkaldırmakdoğru değildi” diyerek Erdoğan-Davutoğlu ikilisinde bütünleşenyapıya çomak sokuyordu. Bu müda-hale ile de Erdoğan’dan “rol çalmak-la” birlikte asıl sahipleri için de “nedenönemli” olduğunu bir kez dahakanıtlıyordu. Fethullah’ın bu konumalışının önümüzdeki döneme ilişkinyansımaları mutlaka olacaktır.

Erdoğan’ın o kadar yağıp-gür-lemesine rağmen İsrail’den kolayvazgeçmesi mümkün değil. T.C.’ninİsrail ile kurulan ekonomik, askeriilişkileri AKP’ye rağmen kurulmuş dadeğil. İptal edilen tatbikatların yapılmakararı yine AKP tarafından alınmıştı yada Ceyhan-Hayfa enerji boru hattınınÇalık grubuna verilme girişimi yineAKP’nin icraatı idi. Kendi içindemüthiş çelişkileri barındırmasınarağmen doğrudan çarpıtma üzerinesöylem kurmak her burjuvasiyasetçinin ortak özelliğidir ancak,Erdoğan bu türün nadide örnek-lerinden.

Bugün Beşar Esad ile Erdoğan“Türk kanı Arap kanıyla birdir”derken, çok değil Eylül 2007’de İsrailsavaş uçakları Suriye’de nükleer tesisolduğundan şüphelendikleri yerleriTürk hava sahasını kullanarak bom-balamıştı. İsrail savaş pilotları Gazze’yibombalamadan önce eğitim vesile-siyle önce Konya’yı bombalıyordu.AKP olmasa İsrail OECD üyesi ola-mayacaktı. Sudan diktatörünün yineMüslümanlara uyguladığı katliamlaraalkış tutan da aynı AKP. Hele yanıbaşında, yıllardır Kürtlere uygulananterörü görmezden gelip benzerlik kur-maması başka bir aymazlık.“Hamas’ın halk iradesiyle seçildiğinive muhatap alınmasını gerektiğini”söylerken BDP’li milletvekillerinidışlayan, muhatap almayan da aynıErdoğan. İsrail’e “18 yaşındaki bir

çocuğu katlettiniz” derken sondönemde öldürülen üç Kürt üniver-site öğrencisini görmeyen, onlarcaçocuğun hapislerde yıllarını geçirme-sine sessiz kalan da aynı Erdoğan .

***Lafın önde gittiği ama içeriği

çelişkilerle dolu olan sürecin bir ben-zeri de İran’la yaşanıyor. Bu aradaİran ile yaşananların İsrail sorunundan“tamamen” bağımsız olduğunu söyle-mek mümkün değil. GerekOrtadoğu’daki güç dengeleri gereksenükleer güç konusu önemli ortaknoktalar. Gelişmeleri kısaca özetle-mek gerekirse kritik adım; 17Mayıs’ta İran, Türkiye ve Brezilya’nınimzaladıkları nükleer takas anlaşması.Anlaşmanın içeriği şöyle; İran, düşükdüzeyde zenginleştirilmiş 1200 kilo-gramlık uranyumu bir ay içerisindeTürkiye’ye teslim edecek, karşılığındada tıbbi bir araştırma reaktöründekullanılmak üzere, %20 oranındazenginleştirilmiş 120 kilogramuranyumu da bir yıl içinde alacak.Bununla birlikte anlaşma İran’ınuranyum zenginleştirme hakkını tes-lim etmekteydi. Anlaşmanın tarihselönemi ise 3000 yıllık devletgeleneğine sahip İran’ın, devrimdenberi rehineler krizinin çözümü dışındayani 30 yıldır ilk kez bir yazılıanlaşmaya imza atmasıdır. Bir başkanot ise aynı anlaşmayı İran’ın geçenEkim’de reddetmiş olmasıdır.ABD’nin bu anlaşmayı “İran’ın tipikzaman kazanma taktiği” olarakdeğerlendirmesi ve ciddiye almamasıda bir karşı adım. Ayrıca eklemekteyarar var, bu anlaşmanın yapıldığısırada Birleşmiş Milletler DaimiÜyeleri, İran’a yaptırımlar konusundabir tasarı üzerinde anlaşmak üzerey-diler ki bu tasarı da bu hafta kararabağlandı. Yaptırım kararı da İran’ınyurtdışındaki finans hareketlerininkontrolüne ve İran’a giriş çıkış yapanuçakların, tırların ve gemilerindenetlenmesine odaklanmış durum-da. 5’i daimi 15 BM üyesinin yaptığıoylamada Türkiye’nin “hayır” oyu kul-lanması bu konudaki inisiyatifaralığını göstermektedir. İran ise“yaptırım kararı çıkarsa anlaşmayıiptal ederim” diyor.

Tüm bu gelişmeler aslında İran’ıninisiyatifinde gelişen bir sürecin açıkkanıtları. Sürece İran yön veriyor. Yani

ortada bir başarı ya da başarısızlıkvarsa bunun İran’a ait olmasıgerekirken, İran’ın da izniyle (bu kez)rolü çalan Erdoğan oldu. Sanki İran’ayapmak istemediği bir şey Erdoğanfaktörüyle yaptırılmış gibi fotoğrafoluşturdular. Yardımcı role deObama’nın “dünyanın en popülerpolitikacısı” diye tanımladığı Brezilyadevlet başkanı Lula’yı yerleştirdiler. Buarada hatırlatmakta yarar var Ekim’deBrezilya’da seçimler olacak ve Lula,yasalar gereği tekrar aday olamaya-cak, yani Erdoğan en popüler olmakiçin en güçlü aday artık.

Brezilya, bu konuda önemli birseçim. Dünyanın en büyük 8.ekonomisi. Yani G7’den sonra gelen.Türkiye de 16. ama arada kaydadeğer bir fark var. Türkiye’ninGSMH’si Brezilya’nınkinin yarısıkadar. Çıkardığı petrolü kendisineyeten hatta ihraç eden, uranyumzengini ve hatta uranyumzenginleştiren bir ülke. 200 milyonlukbir nüfusuyla önemli bir pazar aynızamanda. Sendikacılıktan gelmebaşkanıyla da “örnek” bir model.(Tayyip de sık sık “ben de sendikacılıkyaptım” diyor ya). Kısaca “uluslararasısorunların çözümünde sorumluluklarıfarklı aktörlerle daha fazla paylaşma”taktiğinde ideal aktör..

Gerek Brezilya’nın gerekseTürkiye’nin yeni durumunu bağımsızbir düzen oluşturma çabası olarakdeğerlendirmemek lazım. Yani budurum “bağlantısızlar hareketi” ya dayeni bir üçüncü dünya inisiyatifioluşturma çabası değil. Tam tersinevarolan emperyalist sistemi koruma,geliştirme, büyütme göreviyletanımlanabilir. Obama, Lula veErdoğan durum değerlendirmesini debu ayın 26’sında Kanada’daki G20toplantısında yapacaklarmış

***Sonuç olarak; Türkiye, ana

taşeron Tayyip ve taşeron işçisiDavutoğluyla birlikte emperyalizminyeni dönem politikalarından “ihalealmış” durumdalar. Bu durumunülkemiz halkları açısından da bölgehalkları açısından da anlamı; daha daiçselleşmiş emperyalist paylaşım ağı,kapitalist pazarın insafına terkedilmişekonomik ilişkiler ve ucuz popülizmlekandırılarak yoksulluğa, işsizliğe vebiat kültürüne mahkum edilen mil-

yonlarca insan demek. Bölgedeki başarısı, başarısızlığı bir

yana ülke içinde geldiği yer açısındanTayyip’in başarısını teslim etmekgerek. Kişisel karizmasının ve par-tisinin politikalarının en ciddiyıpratılacağı dönemi geçiştirebiliyor.İşsizlik oranlarının tarihin en yüksekseviyelerine çıktığı, taşeron sistemininsorgulanmasının her alandayapılmaya başlandığı, yıllardan berineredeyse ilk kez icraatlarına karşıciddi bir muhalefetin sesinin duyul-duğu, Kürt sorunundaki sözde poli-tikalarının tam bir fiyaskoyla sonuç-landığı bir dönemde işini kolaycayürütmenin rahatlığını yaşıyor. Ancakbunun kısa dönemli bir saadetolacağı ve AKP’nin panik yapmayabaşladığı da ortada. Bir taraftanKılıçdaroğlu’na “kedidir kedi”muamelesi yaparak sözdeönemsemediğini kanıtlamayaçalışırken diğer taraftan öne çıkarılaniki muhalefet konusunda acilen adımatma ihtiyacı hissediyor. İşsizliğe veemeklilere sözde çözümler uygula-maya başladı bile. Devlete 50 bincivarında yeni kadro alacağınıaçıklayan AKP, emeklilere de şimdiyekadar devletin el koyduğu, maaşödemelerinden kaynaklı banka pro-mosyonlarının %70’ini dağıtacağınıaçıkladı. Kılıçdaroğlu’nun iki mitingdeemeklilere seslenmesi yetti. Elbettebu Kılıçdaroğlu’nun başarısı değil,CHP’nin şimdiye kadar bu konuda lafetmemesinin başarısızlığıdır. Kürtsorunundaki fiyaskosunu kapatabil-menin yolunu ise apar toparBarzani’yi Türkiye’ye çağırmaktabuldu. Ağzına bir parmak bal çalıp,BDP’lilerin onun sözünü dinlemesineumut bağlayan, aciz bir taktik. Birtaraftan da İran’a verdikleri hizmetekarşılık Kürtleri katletmelerini izliyor-lar. Kürt sorunu hızlı bir biçimdetekrar eski “çözümsüzlük dönemine”ilerliyor. Ancak herkes biliyor ki busefer eskisinin aynısı olmayacak.

İçerideki sorunlarını, dışarıdanaldığı “güçle” gidermeye çalışan AKPiktidarının politik zayıflığı her geçengün daha belirgin hale geliyor. Kötügünleri, krizleri yönetebilme kapasite-sine sahip değiller. Ezberlerini bozanher gelişme her sürpriz daha derinçatlaklar açmaya yol açacak. Yeter kigüçlü muhalefet konuları ve odaklarıyaratılabilsin.

Aslan sesi ç›kard›¤›n› sanan adem

Cemaatin

‘zamans›z’öten

horozu

Page 4: 108'inci sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

411 Haziran 2010 / 24 Haziran 2010

F ethullah Gülen, Gazze'yeyardım malzemeleri taşıyangemilere İsrail tarafından

düzenlenen askeri operasyonu"Gördüğüm şeyler hoş değil. Çirkinşeylerdi. İsrail'in onayı olmadanhareket etmek, otoriteyebaşkaldırıdır” sözleriyledeğerlendirdi. Gülen’in bu sözleriülkede hemen yankısını buldu.Bülent Arınç, “Uzaktan öylegörünüyor demek ki” diyenErtuğrul Günay’ın aksine, “SayınGülen birtakım açıklamalardabulundu ve bizi aklı selim davran-maya çağırdı ve yine her zamanolduğu gibi çok haklıydı” dedi.İHH başkanı ise önce “Söz konusubeyanat kendi görüşleridir. Saygıduyuyoruz” derken daha sonrakatıldığı bir programda “Ben zatenortada bir otorite görmüyorum.Fethullah Hoca’nın bir an önceaçıklama yapıp bu yanlışıdüzeltmesini bekliyoruz” sözleriyleGülen’i eleştirdi.

Gülen’in açıkça İsrail saldırısınıdestekleyen bu sözleri İslamcıkitlelerde çatlak yaratmaklaberaber çatlağın derinleşmesininönüne geçmek için derhal hareketegeçildi. Çünkü oluşan çatlaksadece İslamcılar arasındaki görüşayrılığını değil aynı zamandaAKP’nin kitlesel desteğindekierozyonu da ifade ediyordu.

AKP’N‹N S‹ND‹R‹MMEKAN‹ZMASI

İsrail operasyonu sonrasıErdoğan’ın yaptığı sert açıklamalaroranında somut adım atamamasıtoplumda AKP dış politikasınınsorgulanmasına neden oldu.AKP’li bir ismin konu ile ilgili

yaptığı açıklamanın bir diğer isimtarafından tekzip edilmesi, yapılansert açıklamalar ardından sarfedilen sözlerde geri adımlarınyaşanması sorgulama eğiliminigüçlendirdi.

Böyle bir dönemde Gülen’insözleri karşılıksız kalmadı. İslamcıkoro yeni sözler eşliğinde yenidendüzenlendi. 7 Haziran günü “İsrailgemiye müdahale edeceğini önce-den söylemiş, buna rağmenGazze'ye gitmekte ısrar edenlerinkendileri kaşınmış, zaten yardımda insani yardım değil İslamiyardımmış, bunların alayıHAMASçı ve Hizbullahçıymış,

hükümet de onları durdurmadığıiçin suçluymuş, falan filan” söz-leriyle organizasyonları eleştiren-lere “Mavi Marmara çamur tut-maz” diyen Hakan Albayrak 9Haziran günü şunları yazdı:”Malum çevrelerin Müslümanlararasında fitne çıkarmak için kul-landığı bu açıklamayı unutalımgitsin. Herkes bağrına taş bassın vekonu kapansın.” Benzer bir şekildeVakit yazarı Hasan Karakaya İsrailile askeri, ekonomik anlaşmalarınfeshedilmesini talep edenleriinsanların kafasına “fit sokanlar”olarak değerlendirdi. Yeni Şa-fak’tan Akif Emre “İsrail’in ham-

lesi Türk içpolitikasına yöneliktir. İsrail CHP-MHP koalisyonunu istiyor çünküstatükocu bir iktidar ile Türkiye içmeselelerine gömülecektir” söz-leriyle yaşananları değerlendirerekyeni bir saflaşma noktası önerdi.

GÜLEN’‹N OTOR‹TE SEVDASI

Öta yandan Gülen’in sözleri,onun gelişimini takip edenleraçısından hiç de şaşırtıcı olmadı.Örneğin Vatan’dan Ruşen Çakırgelişmeleri “En azından hükümetne yaparsa yapsın kendisinin(Fethullah Gülen) ekseninde bir

kayma olmayacağını, Batılı güçodaklarıyla kuracağı her ilişkideonların otoritelerine saygıda kusuretmeyeceğini göstermek istediğinisöyleyebiliriz” sözleriyledeğerlendirdi. Çünkü Gülen, tümgücü ve varlığını CIA desteğineborçlu. “Dünya denilen gemininkaptanı olan ABD” ile işbirliğiyapmadan hiçbir başarıyaulaşılamayacağını söyleyenGülen’in şimdiye kadar İsrail’idoğrudan hedef alan hiçbiraçıklama yapmaması şaşırtıcı değil.

Ancak Gülen’in bu diyalog,hoşgörü sevdası ve diplomatik has-sasiyeti tek başına ABD’nin ılımlıİslam politikalarında ana aktörolmasından kaynaklanmıyor. Aynızamanda “duygusal” nedenler demevcut. Gülen cemaatine bağlıTUSKON bünyesindeki şirketlerinİsrail’in de içinde bulunduğuOrtadoğu ülkelerinde çok sayıdayatırımı bulunuyor. İsrail’de enerji,petrol ve altyapı yatırımları yapanSabancı, Zorlu, Çalık HoldingOrtadoğu gezilerine TUSKON ileberaber çıkıyor. Türkiye’nin mayısayı ihracat rakamlarını açıklayanTİM (Türkiye İhracatçılar Meclisi)Türkiye’nin ihracat patlamasıyaşadığını (İsrail ile yüzde 47 artışyaşandı) bu sonucun TUSKON’unkatkılarıyla oluştuğunu söyledi.

Ortadoğu ülkeleriyle ekonomikilişkilerin katlanarak artmasındaErdoğan’ın Davos’taki “vanminüt” çıkışının büyük payıolduğunu her fırsatta dile getirenTUSKON başkanı RızanurBayraktar’ın aksine Gülen’ingerginlikten duyduğu memnuniyet-sizlik, yaşanılan gerginliğin debelirli bir sınırda tutulacağını gös-teriyor.

AKP, ekonomik ç›kar iliflkileri, emperyalizmin bölgesel stratejileri ve ‹slamc› tabandan gelen bek-lentileri ayn› anda karfl›lamaya çal›fl›yor. Ancak her hamle siyasal ‹slam›n krizini derinlefltiriyor

EkonomiKoordinasyon

Kurulu istihdamstratejisini aç›klad›:Esnek çal›flma ve

güvencesizlik

Ülkücü faşistlerin Kürt öğrencilereyönelik saldırıları hız kesmiyor.

Muğla’da Şerzan Kurt’u katledenfaşistler ülkenin birçok ilinde öğren-cilere saldırıyor. Kürt öğrencilerisindirmek için saldırıya geçen faşistlerTokat, Giresun ve Isparta’da da Kürtöğrencilere saldırdı.

Tokat Gaziosmanpaşa Üniversite-si’nde okuyan üç Kürt öğrenci okulagiderken faşistlerin satırlı bıçaklısaldırısına uğradı. Öğrenciler tedavi içingittikleri Gaziosmanpaşa ÜniversitesiTıp Fakültesi Hastanesi’nden “olayçıkmasın” denilerek evlerine gönderildi.

Giresun Üniversitesi’nde okuyanCumaali Salik isimli Kürt öğrenci defaşistlerin dağıttığı, Kürtlere hakaretleriçeren bildiriyi almadığı için 30 kişitarafından darp edildi. Hastaneyekaldırılan ve sağlık durumu ciddiyetinikoruyan Salik’i “ziyaret eden” Giresunemniyeti, üniversite yönetimi ve yurtyönetimi Salik’ten “derslerindengeçirme ve hastane masraflarınıkarşılama” karşılığında şikayetçi olma-masını istedi. Isparta Süleyman DemirelÜniversitesi’nde okuyan fiziksel engelliöğrenci Abdulhalim Ertan ise geceevine dönerken pusuda beleyen faşist-lerin saldırısına uğradı. Ertan’ın dahaönce de benzer bir saldırıya maruzkaldığı belirtildi.

Ekonomi Koordinasyon Kurulu,Ulusal İstihdam Stratejisi

Taslağı’nın netleştirilmesi için 8Haziran günü toplandı.

Hazine Müsteşarlığı Uğur ErcanSalonu’nda gerçekleştirilentoplantıya Çalışma ve SosyalGüvenlik Bakanı Ömer Dinçer,Sanayi ve Ticaret Bakanı NihatErgün, devlet bakanları ile TESK,TİSK, TOBB başkanları, işçi vekamu emekçileri sendikaları kon-federasyonları genel başkanlarıkatıldı. KESK toplantıyakatılmazken DİSK, GenelSekereter düzeyinde toplantıyıtakip etti. Ömer Dinçer’in, “İşikorumak yerine insanı korumayı, işi

sağlama almak yerine insanyetiştirmeyi öne çıkaran biryaklaşımla kişilerin istihdamlarınıngaranti altına alındığı bir işgücüpiyasası oluşturmayı hedefliyoruz”diyerek tanıttığı plan dört anastratejiden oluşuyor. Dinçer, bustratejileri istihdam artışı, ekonomikbüyüme, esnek çalıştırma, işsizlikfonunun kullanımı dahil sosyalkoruma ağlarının genişletilmesiolarak sıraladı.

İstihdamı 2023’e kadar yıl yılplanladıklarını belirten Dinçer,‘sosyal tarafların’ istihdam strate-jisiyle ilgili önerilerini almak içintoplantıyı gerçekleştirdiklerinisöyledi. Dinçer, stratejilerin nasıl

uygulanacağı konusunu daha sonrataraflarla paylaşacaklarını belirtti.

Hükümetin hazırladığı istihdamstratejisi, esnek çalıştırmanınyaygınlaştırılmasıyla birlike patron-ların kıdem tazminatı ödemektenkurtarılmasının, bölgesel asgariücret uygulmasının ve özel istihdambürolarının kurulmasının önünüaçacak.

Patronlar bir süredir bu taleplerisıkça gündeme getiriyordu; hattaulusal strateji toplantılarındaki anatalepleri bunlardı. AKP, 24Mayıs’ta “İstihdam paketi haziran-da hazır” demişti ve patronlarınkaygılarını dindirmeye yönelikaçıklamalarda bulunmuştu.

İstihdamda esnek stratejiler

Şerzan’ınkatilleri iş başında

AKP’ye ‘şefkat’ tokadıAKP dış politikada boyunun ölçüsünü alıyor.Hem artistlik hem işbirlikçilik bir yere kadarmış.

Cümle âlem görüyor. Daha da görecek.Aslında AKP’nin büyük sırrıydı; Ortadoğu’da ABD

emperyalizmiyle işbirliği yaparken ABD ve İsrail ilemesafeli, Ortadoğu halkları ile yakın bir imajçizmek. Emperyalizme bağımlılık ve bölgesel işbir-likçilik gerçeğini “yükselen bölgesel güç” masallarıile maskelemek…

Bir politik meşruiyet krizine yol açabilecek sıkıişbirlikçilik ilişkileri, diplomatik şovlarla ve tantanalıyardım kampanyaları ile örtülüyordu. İşbirlikçiliğindozu yükseldikçe artistliğin de dozu yükseliyordu.Büyük askeri ve ekonomik anlaşmalara sözüm ona

Türkiye’nin dış politika ekseninikaydıran gerilimler eşlik ediyor-du. ABD’ye doğrudan bağımlıgörünen bir Türkiye’densekısmen mesafeli görünen birTürkiye ABD için Ortadoğu’dadaha büyük avantajlar sunar,diyen CIA Ortadoğu Masasıeski şefi Graham Fuller takdirediyordu. Fuller’in öğütlerinden“Stratejik Derinlik” diye birkitap ve dış siyaset türetenAhmet Davutoğlu’nun stratejiside, derinliği de bu kadardı.

Bu derinlik yanılsaması ileyola çıkan Mavi Marmara

gemisi, 31 Mayıs sabahı işbirlikçiliğin sığlığınatosladı. “Bölgesel güç” masallarının ardında nasılbir acizlik yattığını, İsrail askerlerinin gemiyi basarak9 insanı katletmesi karşısında somut bir adım ata-mayan AKP gösterdi. O 9 insanın kanı üzerine birbardak soğuk su için, otoritenize başkaldırmayın,diyen Fethullah Gülen gösterdi. Aman İsrail’leilişkileri bozmayın, diye çağrılar yapan sermaye gru-pları gösterdi. Kameraların önünde gaza gelip İsrailile ilişkileri keseceğiz diyen arkadaşlarını anındatekzip eden, “İlişkiler kesilmeyecek” diyen AKP’libakanlar gösterdi.

AKP şimdi iki yönlü bir sorgulamayla yüz yüze.Birincisi, Arap halkları nezdinde hala popülerliğinikoruyan Tayyip Erdoğan ve AKP’nin böylesi birdurumda dahi neden somut adım atmadığı sorgu-lanmaktadır. Türkiye’nin NATO üyesi olduğu, ABDve İsrail’in müttefiki olduğu zaten sır değildi. Bunedenle Rusya Gürcistan’a girdiğinde ABD’yle birlik-te Türkiye’yi de yenik saymıştı. Bu nedenleTürkiye’nin çok övünülen arabuluculuk girişimleri yageri çevrilmiş ya yarıda kalmış; Filistin Mısır’ı, SuriyeABD’yi, Azerbaycan ve Ermenistan Rusya veABD’yi, İran da Brezilya’yı tercih etmiş, Türkiye’yeen fazla ikincil bir rol vermişti. Ancak AKP iktidarıher şeye rağmen bir iddiayı canlı tutuyordu: ABDemperyalizminin egemenlik krizini fırsata çevirip,durumdan vazife çıkararak bölgesel sorunlarınçözümünde inisiyatif almak. Aktif taşeronluk diyeadlandırdığımız bu çizgi ile emperyalizmle ilişkilerinibölge halkları için, bölge halkları ile ilişkilerini deemperyalizm için bir avantaja çevirmek.

Daha 20 Mayıs’ta İsrail’in OECD üyeliğioylanırken Filistin’in çağrılarına kulak tıkayarakİsrail’e destek veren AKP iktidarı, bu büyük tavizinardından 10 gün geçtikten sonra Mavi Marmarafaciası ile yüz yüze geldi. Emperyalizme verilen taviz-lerin aslında bir pazarlığın gereği olduğu vekarşılığının da alınacağı iddiası üzerine kurulandemagoji, kolay kolay kapanmayacak bir yara aldı.

İkinci sorgulama da birincisinden doğmaktadır.Bölge halkları üzerinde güvenilirliği giderek yıprananve bunu onarmak için “otorite”nin sınırlarını zorlayanşovlara kalkışan AKP, “otorite” açısından da artıkyeterince işlevli olmaktan çıkmakta, can sıkıcı halegelmektedir. Mart ayında ABD eski büyükelçisiMorton Abramowitz ve eski dışişleri bakanı JamesBaker’ın AKP’ye uyarılar içeren yazısı bu açıdanönemliydi. Yazıda Erdoğan’ın “giderek daha otoriterve eleştirileri hor gören bir lidere dönüştüğü” eleştiri-lerine yer verildi ve bir de uyarı çekildi: “Batı şimdiyekadar AKP’yi övdü ancak, Türkiye’nin AB ve dahageniş demokratik dünyanın bir parçası olabilmesiiçin esas olan büyük değişimleri ilan etmektenkaçınarak Türklere iyilik yapmıyor.” ABD’den gelenbu uyarı, iddia ettikleri gibi Erdoğan’ın “otoriter”tutumundan değil, aktif taşeron dış politikanınbugün geldiği tıkanmadan ve beklentileri yeterincekarşılayamamasından dolayıdır. Ola ki AKP butıkanma karşısında “emperyalizme bağımlılık”gerçeğini unutmaya kalkarsa ona bu gerçekhatırlatılacaktır. Ancak bu bağımlılık aynı zamandatıkanmanın başlıca nedenlerinden biridir. Bu da aktiftaşeronun giderek olgunlaşan krizine işaret etmekte-dir.

Bu krizi birileri fırsata çevirecektir. Bu, sol da ola-bilir. AKP’nin ikiyüzlülüğünü ve işbirlikçiliğini ısrarlateşhir etmek için belki de en iyi zaman. Hazır pun-duna düşürmüşken…

Aktif tafleronun krizi

Ali ErginDemirhan

[email protected]

Filistin toprak-lar›ndakiiflgalci‹srailotoritesinimeflrulaflt›ranGülen’in söz-leri AKP’ninhem d›fl politi-ka stratejisinehem detaban›ndakierozyon riski-ne karfl› uyar›niteli¤itafl›yor.

Türkiye’de ve sınır bölgelerde Kürtsorunu eksenli çatışmalar tırmanışa

geçti. Ülke içindeki operasyonlarla birliktesınır ötesine düzenlenen hava operasyonlarıda artıyor. PKK, tarihinde bir ilkgerçekleştirerek İskenderun’daki donanmabirliğine saldırdı. TSK’nın 7 Haziran’daKuzey Irak’taki Harkurk kampını bombala-dığı iddia edildi. İstanbul’da ise polis servi-sine yönelik saldırıda 15 polis yaralandı.Güneydoğu’da özel harekât timleriyleçatışmalar meydana geldi.

Uzun süredir Kürt hareketinin diyalogçağrılarını yanıtsız bırakan AKP, açılımmizansenini sporcularla yapılan toplantıylasürdürürken savaşı da giderektırmandırıyor. Kürt sorununun demokratikçözüm yollarını tıkayan AKP, BDP’yeyönelik baskıları da arttırıyor. Son haftalar-da çeşitli illerde yürütülen KCK operasyon-larında çok sayıda kişi gözaltına alındı.2009’da başlayıp birçok Kürt siyasetçisinihedefleyerek gerçekleştirilen KCK operasy-onlarıyla ilgili iddianame ise daha yenihazırlandı. İddianamede BDP’li 6 mil-letvekili, 12 belediye başkanı dahil olmaküzere 103’ü tutuklu 151 kişi hakkında 15yıldan başlayan ve ağırlaştırılmış müebbethapse varan cezalar isteniyor.

Abdullah Öcalan ve PKK’nin diyalogçağrılarının karşılıksız kalması üzerineÖcalan ‘Geri çekiliyorum’ dedi. Habur’dangiriş yapan Barış Grubu sözcüsü de sankidaha önceden bilinmiyormuş gibi ‘PKKüyeliğinden’ tutuklandı. BDP’nin Öcalan’ın

muhatap alınması için yaptığı Silopi eylemiise polis terörüyle karşılaştı ve eylemdekalça kemiği kırılan Milletvekili SevahirBayındır’la birlikte çok sayıda kişi de yara-landı. AKP’nin Kürt sorununun çözümüiçin kullandığı ‘Dağdan indireceğiz’ söylem-inin yerini devletin şiddete dayalı klasik dilialdı. Çatışmalar böylesi bir ortamdaşiddetlendi ve AKP’nin giderek tasfiyeyedaralan açılım politikası Kürt hareketitarafından daha sert bir karşılık bulmayabaşladı. Açılım, Kürt halkı açısından ciddibir hayal kırıklığına dönüşürken bu durumAKP açısından Kürt illerinde önemli birseçim başarısızlığına yol açmıştı. Bukoşullarda krizi derinleşen AKP, halkıntaleplerine yanıt veremiyor ve kendisi içinde büyük risk içeren bir çatışmayı

şiddetlendiriyor. İsrail saldırısına karşısomut tavır alamayan AKP, aynı güne denkgelen İskenderun baskınını İsrail’ebağlayan açıklamalar yaparak, İsrail karşıtıtepkileri de Kürt hareketine yöneltmeyeçalışıyor. Yaklaşan genel seçimlerle birlikteİslamcı-şoven bir iklimden yararlanmayıhedefliyor. ABD’nin Kuzey Irak’tansağladığı istihbarat desteğinin geliş süresinikısaltmasının ardından sınır ötesi havaoperasyonları da başladı. 2 Haziran’da IrakKürdistan Federe Bölgesi Başkanı MesudBarzani Ankara’ya geldi ve Dışişleri BakanıAhmet Davutoğlu, ekonomik ilişkilerigeliştirme vaadiyle PKK’ye karşı işbirliğiistedi. AKP’nin Kürt sorununda şiddetedayalı politikasının, yaz döneminde gün-demin üst sıralarına yükseleceği görülüyor.

Yaza savaşla giriyoruz

1978’de 7 T‹P’li ö¤ren-ciyi öldüren ve iflledi¤i

cinayetler tariheBahçelievler Katliam›

olarak geçen Haluk K›rc›tahliye oldu. Eski kon-

trgerilla tetikçisini akla-mak için sa¤c› bas›n

seferber oldu. Zamangazetesi K›rc›’n›n ne

denli piflman oldu¤unu,kendisinin ‘karanl›k

güçler’ taraf›ndan kul-lan›ld›¤›n› söyledi¤i

röportajlar›n›yay›mlamaktan imtina

etmedi.

Page 5: 108'inci sayı

DÜNYAHalk›n Sesi

511 Haziran 2010 / 24 Haziran 2010

iklimkıta7 5

İ spanya'da hükümetin kamu açığınıdüşürmek için maaşlarda yüzde 0,56 ila

yüzde 7 arasında kesinti yapmasını protestoeden kamu çalışanları 8 Haziran’da grevegitti. Yüzde 75 civarında katılımın sağlandığıgrev sebebiyle lise bitirme sınavlarının ilkbölümü iptal edildi. Grev, eğitim, sağlık veyargı alanında etkili oldu. 2 buçuk milyonkamu emekçisinin katıldığı grev süresinceİspanya’nın çeşitli yerlerinde karayollarınıtrafiğe kapatan kamu emekçileriyle polisarasında arbedeler yaşandı. İspanya'dapostacılar da, sektörün riske atılmasınedeniyle 10 Haziran’da greve gidiyor.

‹spanya’da grev var

Japonya Başbakanı Yukio Hatoyama,Okinawa’daki ABD askeri üssünü kapata-

madığı gerekçesiyle 2 Haziran sabahı istifa etti.8 ay önceki seçimlerde Okinava’da bulunanABD askeri üssünü kaldırma sözü verenHatoyama, üssü kaldıramadığı için halktantepki toplamıştı. Hatoyama, 4 sene içindeJaponya’da istifa eden dördüncü başbakanoldu. 47 bin ABD askeri bulunduğu üs, II.Dünya Savaşı’ndan sonra Japonya’nın ordubulundurmasını yasaklayan bir anlaşmauyarınca ABD tarafından kurulmuştu.

Japonya Baflbakan›Hatoyama istifa etti

İ spanya Futbol Ligi'nin (La Liga) ve dünyafutbolunun önde gelen takımlarından

Barcelona, Valencia kulübünden transfer ettiğiDavid Villa Sanchez'in sözleşmesine "ırkçılığakarşı" maddeler koyarak bir ilke imza attı.Sözleşmeye göre David Villa hiçbir şekilde ırkçıiçeriğe sahip mesajlar ve semboller taşımayacakve ırkçı olaylarda kesinlikle yer almayacak.Konu hakkında açıklama yapan Katalankulübünün başkanı Juan Laporta, bundansonra tüm sözleşmelerde bu maddelerin yeralacağını belirtti.

Barça faflizme karfl›

Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai,yayımladığı kararnameyle, haklarında

kesin kanıt bulunmadan gözaltına alınanlarınserbest bırakılmasını sağladı. Karzai'nin tali-matının, sadece Afgan cezaevlerinde tutulan-ları kapsadığı, ABD gözetiminde tutulanlarailişkin bir emir bulunmadığı kaydedildi. Karzai6 Mayıs günü, silah bırakan Taliban liderleriniAvrupa’ya sürgün edeceğini ve silah bırakanTaliban militanlarına ise iş imkânı vereceğiniaçıklamıştı.

Karzai’den Taliban aff›

Birleşmiş Milletler,İran’a nükleer pro-

gramı nedeniyle yeni bazıyaptırımlarınuygulanmasını onayladı.Birleşmiş MilletlerGüvenlik Konseyi üyesiolan 15 ülkeden 12’siABD, Rusya, Fransa, Çin,İngiltere, Avusturya,Japonya, Meksika,Uganda, Bosna Hersek,Gabon ve Nijer İran’ayaptırımı onaylarken,Türkiye ve Brezilya’dan retoyu geldi. Lübnan iseçekimser oy kullandı.

DE⁄‹fiEN B‹R fiEY YOKRusya, İran’a füze sata-

bilme koşulunun sağlan-masının ardından, Çin de

İran’la yaptığı petrol vedoğalgaz ticaretininkesilmemesi koşuluylaİran’a yaptırım uygulan-masını onayladı. ABDBaşkanı Barak Obama,yaptığı açıklamada, İran ilemüzakere kapısının halaaçık olduğunu belirtti.BM’nin kararının ardındanbir açıklama yapan İran,uranyum zenginleştirmeişlemlerini sürdüreceğinibelirtti ve “Hiçbir şeydeğişmeyecek” mesajıverdi.

TÜRK‹YE ‘HAYIR’ DED‹İran’a yaptırım

kararının onaylanmasınınardından Türkiye’nin ABDile İran arasındaki

uzlaştırıcı rolü daha daönem kazandı. BM,Türkiye ve Brezilya'nınİran ile yaptığı uranyumtakas anlaşmasını "güvenartırıcı önlem" olarakyorumladı. İran’a yaptırımkararının alınmasına karşınTürkiye İran’la müzak-erelerin sürmesi için “açıkkapı” olacak.

Oylamada Türkiye’yitemsil eden BM TürkiyeDaimi Temsilcisi ErtuğrulApakan, Türkiye’nin retoyu vermesini, “İran’ınnükleer programıyla ilgiliçalışmaları farklı şekillerdeyönlendirebilmek”gerekçesiyle açıkladı veİran’ın nükleerprogramının barışçıl

olduğunu teyit ettiğinibelirtti. Yaptırımlarolmasına karşın Türkiye,Brezilya ve İran arasındaimzalanan uranyum takasıanlaşmasınınsürdürüleceğini belirtenTürkiye Dışişleri Bakanlığı,İran’ın da anlaşmayısürdürmesi gerektiğinisöyledi.

BM’nin onayladığıyaptırımlar İran'a yönelikmali kısıtlamaların daha dasıkılaştırılmasını, seyahatyasaklarının ve denetim-lerin artırılmasını, İran’ahalihazırda BM tarafındanuygulanan silah ambargo-sunun genişletilmesiniiçeriyor. Yaptırımpaketinde, İran'ın nükleer

programıyla ilgisi olan,aralarında bir de bankanınbulunduğu 40 şirket ve birkişinin uluslararası alandamal varlıklarının donduru-larak, seyahat yasağına tabitutulması yer alıyor. Bu 40kurum arasında 15'i İranDevrim Muhafızları’na,üçü İran Deniz Hatları’nabağlı kuruluş bulunuyor.

İşleyişe göre, BirleşmişMilletler Güvenlik Konseyikararları 9 üyenin kabuletmesiyle onaylanabiliyor.BM’nin daimi üyeleri olanRusya, Çin, Fransa,İngiltere ve ABD’nin vetoyetkisi bulunuyor. Buülkelerin dışında kalan 10ülke ise 2 yıllığına geçiciolarak seçiliyor.

Yunanistan’ın ardından Macaristan daekonomik krizle karşı karşıya.

Macaristan’da Nisan ayındaki seçimlerden yüzde52 oyla birinci çıkan merkez sağ FIDESZ (GençDemokratlar Partisi) hükümeti, yüzde 3.8 olarakhedeflediği bütçe açığının gayri safi yurtiçi millihasılaya oranın yüzde 7-7.5 arasında olacağınıaçıkladı. Başbakanlık Sözcüsü Peter Szijjartoeski hükümetin verileri sakladığını iddia ederek“Ekonominin gerçek durumunu yansıtan veri-lerin halka açıklanmasının ardından, ortaya birekonomik eylem planının konulması gerekiyor”dedi. Başbakanlık sözcüsünün açıklamalarınınardından hükümet yetkilileri, krize karşı acileylem planına ilişkin basına bilgi verdi. Yetkililerköklü reformların ve emekli maaşlarında bellidüzenlemelerin yapılacağını belirtirken düzen-lemelerin içeriği ile ilgili ayrıntılı bilgi vermedi.Avrupa Komisyonu ilk tavsiye olarak bütçeaçığının kapatılmasını önerirken IMF

Macaristan Temsilciliği hükümetle görüşmelerinkısa sürede başlayacağını açıkladı. Gelişmeler,Macaristan işçi sınıfının Yunanistan’dakininbenzeri bir neoliberal saldırı ile karşı karşıyaolduğunu gösteriyor.

Macaristan’da kriz, 8 Nisan’daki seçimdenönce sekiz yıl iktidarda kalan MSZP(Macaristan Sosyalist Partisi) dönemindeyürütülen ekonomi politikalarına dayanıyor.Sekiz yıllık iktidarı döneminde devlet elindekalan kamu kuruluşlarını özelleştiren ve önemlihaklarda kısıtlamalara giden MSZP, işçisınıfında büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştı.MSZP iktidarı dönemindeki üç başbakandanbiri olan zengin işadamı Ferenc Gyurcsany, 2006yılında yayımlanan bir ses kaydında tasarruf ted-birleri konusunda halka yalan söylediklerini iti-raf etmişti. Bu dönemde meclis önünde yapılangösteriler MSZP’yi oldukça yıpratmış ve nisanayındaki seçimlerde oy oranı bir önceki seçim-lere göre yarı yarıya azalarak yüzde 19’a inmişti.

Açık kapı rolü Türkiye’de

İ srail’in 31 Mayıs sabahıGazze’ye gönderilen yardımgemilerine yaptığı saldırı

dünya kamuoyunda büyük tepkiyarattı. 9 kişinin öldüğü, onlarcakişinin de yaralandığı saldırı son-rasında tüm dünyada İsrail’iprotesto ve Filistin’le dayanışmaeylemleri yapıldı. Birçok lider sertaçıklamalar yapmakla yetinirkenİsrail’le ilişkilerini kesen tek ülkeNikaragua oldu. Tüm dünyadagerçekleştirilen protesto eylemleri-ne rağmen İsrail devleti, 7 Hazirangünü yardım götürmek içinGazze’ye giden Filistinlilerinevlerinin yıkılmasını engellemeyeçalışırken bir İsrail buldozeritarafından ezilerek öldürülenABD'li barış gönüllüsü RachelCorrie'nin ismini taşıyan gemiyi dedurdurarak içindekileri sınır dışıetti. 31 Mayıs’taki saldırının hemenardından Filistin Halk KurtuluşCephesi (FHKC) de bir bildiriyayımlayarak tüm ülkelerdenİsrail’le ilişkilerini kesmelerini iste-di.

‹SRA‹L SALDIRGANLI⁄ISÜRÜYOR

FHKC’nin bildirisininyayımlandığı saatlerde Filistin’dekiKalandiye geçiş noktasıyakınlarında İsrail’i protesto göster-ileri vardı. Filistinlilerin yanı sıradünyanın diğer ülkelerinden deeylemcilerin olduğu gösterilereİsrail sınır güvenlikleri saldırdı.Saldırı sırasında ABD’li EmilyHenochowicz, İsrailli güvenlikçi-lerin attığı gaz bombasının yüzüneisabet etmesi sonucu kör oldu.Saldırının ardından İsrail parla-mentosunda sert tartışmalar yaşan-dı. Gemideki gönüllüler ara-sındayer alan İsrail parlamentosunun ilkkadın Arap milletvekili HanenZubi'ye tepki yağdı. Balad Partisiüyesi Hanen Zubi, sağcı mil-letvekillerinin sözlü tacizine uğradı.Zubi’ye destek çıkan az sayıdakivekilden, İsrail Komünist Partisiüyesi Muhammed Barake iseHanen Zubi'nin çok asil davran-dığını ve amacının ablukanınkaldırılması olduğunu belirtti.

ABD ‹SRA‹L’‹N YANINDAABD, İsrail’in saldırısını haklı

buldu. ABD Başkan YardımcısıJoe Biden, İsrail'in Gazze'ye gidengemilere yönelik saldırısını,"Hamas ile savaş halindeki İsrail'in,silahların kaçırıp kaçırılmadığınıbilmeye hakkı var" diyerek savun-du.

Biden, ABD ile İsrail arasındakiilişkilerde "çatlaklar" olduğu yönün-deki fikirleri de reddederek, "İsrailhükümetinin izlediği taktiksel yol-larda ya da bazı bakanlarının,yapıcı olmadığını düşündüğümüzbazı söylemlerinde görüşayrılıklarımız var mı? Evet, amabunlar her zaman var" dedi. ABD,yardım konvoyuna düzenlenensaldırıdan üç gün sonra, BM İnsanHakları Konseyi’nin saldırıyıkınama kararına karşı oy kullandı.Konseyin kararını “uygunsuzca veacele bir karar” olarak nitelendirdi.

‹SRA‹L’E TÜM DÜNYADA ÖFKEABD’nin aksine tüm dünyada

İsrail’e öfke vardı. İsrail’in saldırısıkarşısında Küba CumhuriyetiDışişleri Bakanlığı yazılı biraçıklama yaparak İsrail’insaldırısını kınadı. İsrail devletininyardım malzemesini taşıyangemilere yönelik gerçekleştirdiğisaldırıyı kınamak için AlmanyaDuisburg’da bir miting düzenlendi.Viyana'da yaklaşık bin kişi, İsrail'inViyana Büyükelçiliği'nin önündeoturma eylemi yaptı. Protestoda,çoğunluğunu Türkiye kökenli göç-menlerin oluşturduğu göstericilerinyanı sıra Alman, Arap ve başkaülkelerden göçmenler de yer aldı.İtalya’da, başta siyasi partilerolmak üzere birçok sivil toplumörgütü saldırıyı kınarken, İtalyanKomunist Partisi Genel BaşkanıDiliberto, Nethanyahu'nun sorum-suzca davrandığını ve şiddet tehdit-

leri ile olası bir savaşı tetiklemekteolduğunu belirtti. Belçika DışişleriBakanlığı önünde toplananyaklaşık 600 kişi İsrail karşıtı slo-ganlar atarak katliamı protesto etti.Eylemciler, Belçika’nın İsrail ileolan diplomatik ilişkilerinin askıyaalmasını talep etti. Güney AfrikaCumhuriyeti, Yunanistan, İsveç,İspanya ve Mısır, İsrail büyükelçi-lerini geri çağırdı.

N‹KARAGUA ‹L‹fiK‹LER‹ KEST‹Nikaragua hükümeti, yaptığı bir

açıklamayla, “İsrail’le tüm diplo-matik ilişkilerini resmen kestiğini”bildirdi. Devlet Başkanı’nınsözcülüğünü üstlenen, ülkenin FirstLady’si Rosario Murillo NikaraguaDevlet Başkanı Daniel Ortega’nınsaldırının “suç” olduğunainandığını ve uluslararası hukukunihlali anlamına gelen bu saldırıdaölenler için “yas tuttuğunu” söyledi.

‹SVEÇL‹ ‹fiÇ‹LERDEN BOYKOTİsveçli liman işçileri, Gazze'ye

giden yardım filosuna yapılansaldırıyı protesto etmek için İsrailgemilerini ve ürünlerini bir haftaboyunca boykot edecekleriniduyurdu. 1500 üyesi bulunansendikanın sözcüsü PeterAnnerback, 15-24 Haziran'daişçileri İsrail ürünlerine ve gemileri-ne yönelik boykota çağırdıklarınısöyledi. Annerback "Eğer bir İsrailgemisi bize gelirse, ona dokunma-yacağız ve üzerinde çalışmayacağız"dedi. Sendika açıklamasında, diğersendika ve örgütleri de benzereylemliklerle kendilerine katılmayaçağırdı. Sendika, İsrail'in saldırısebebiyle ve uluslararası hukukasaygı göstermesi içinyargılanmasını, Gazze'ye yönelikablukanın da kaldırılmasını istedi.

Birleşmiş Milletler, İran’a karşı yaptırım uygulanması kararını onayladı. Hayır oyukullanan Türkiye, İran ile ABD arasında uzlaştırıcı ülke konumunu koruyor

srail’in, yardım gemilerine saldırısından sonra dünya ayağa kalktı.Nikaragua İsrail’le ilişkilerini kesti, İsveçli liman işçileri İsrail gemileriniboykot etti. Birçok ülke lideriyse sert açıklamalar yapmakla yetindi ‹

Bir dünya İsrail’e karşı

Asya’da İşbirliği veGüven Artırıcı

Önlemler Konferansı(AİGK) 7-8 Haziran gün-lerinde İstanbul’dayapıldı. İran’a yaptırımkararının görüşüldüğüBM güvenlik zirvesi veİsrail-Türkiye gerginliğigölgesinde gerçekleşenzirveden somut bir kararçıkmadı. Toplantı sonrasıoluşturulan sonuç bildir-gesinde İsrail’i kınamakararı yer almazken“terörizme” karşı askeriişbirliğinin geliştirilmesiüzerinde uzlaşıldı.

Irak ve Vietnam’ın dadahil olmasıyla 22 üyeyeulaşan AİGK’e İran,Rusya, Suriye, Filistin,Azerbaycan, Afganistanve Kazakistan devletbaşkanları düzeyindekatıldı. Üye ülkelerdenİsrail ise konferansabüyükelçi Gabby Levy’igönderdi. Zirve sonundaİsrail’in veto etmesinedeniyle yardım gemile-rine düzenlenen İsrailoperasyonunu kınamakararı çıkmazken, sonuçbildirgesini okuyanAbdullah Gül 21 ülkeninİsrail’i kınadığını söyledi.

Zirve sonunda okunansonuç bildirgesindeAfganistan’a bütün alan-larda yardım etmekkonusunda uzlaşılırkenözellikle Asya bölgesinde-ki enerji güvenliğininsağlanması konusundadaha aktif askeri işbirliğiyapılması, bölgedekiçatışmalara son verilmesive terörizme karşımücadelede ortaklaşıldı.

Kriz Macaristan’ın kapısında

AsyaZirvesisonuçsuz

Page 6: 108'inci sayı

K aradeniz’in doğal yaşamınıtehdit eden, doğrudan AKPeliyle suyun kullanma hakkının

sermayeye devrini öngören ve halkınbüyük tepkisini çeken hidroelektriksantral (HES) projeleri yöre halkınınsosyal yaşamını zedelemeye başladı.Projelerin hayata geçirilmesi için dev-reye sokulan rüşvet, iş, para vaadi gibiyöntemler nedeniyle bazı yerleşim yer-lerinde halk arasında projelereyaklaşım konusunda ortaya çıkan farklıtavırlar yörenin sosyal yapısını zedeliy-or. Bazı köylerde insanlar birbirlerineselam vermiyor, konuşmuyor hattadüğünlerine, cenazelerine bile gitmi-yor. HES’lere karşı mücadele edenyurttaşlar ve kurumlarsa mücadeleleri-ni sürdürürken ortaya çıkan buayrımların derinleşmemesi için de çabasarfediyor.

Halkın Sesi olarak konuyla ilgiligörüşlerine başvurduğumuz DerelerinKardeşliği Platformu Dönem SözcüsüÖmer Şan, sorunun kaynağında ciddiyaşam zorlukları çeken yöre halkınınbir bölümünün şirketlerin vaatlerindenetkilenmesinin yattığını söylüyor:“Köylerinin birçoğunun yolu yok, kimi-lerine elektrik yeni gelmiş. Bu durum-da bazı köylüler onları karşılarındagörünce ‘bizim köyümüze yatırımyapacaklar’ diye düşünüyor. “Düşükücret de alsak en azında yaşadığımızyerde işimiz olur” diye düşünüyorlar.Karşımızdaki insanlar milyon dolarlıkişler yapıyor. Kuruluş giderlerindensonra yıllık ortalama 15-16 milyondolar kar ediyorlar. Böyle bir sistemdeoradaki insanlara verilecek 5 bin dolargibi bir rakam kıl tüy bile değil.”

YOKSUNLUKTAN KAYNAKLANAN KABUL HAL‹

Şan, çeşitli vaatlerle insanlarıkandırmanın ‘yemleme’ diye tarif ettiğiyöntemle yapıldığını söylüyor: “Busüreci özellikle muhtarlar üzerindenişletiyorlar. Para teklif ediyorlar, araba

teklif ediyorlar. En son Güneysu-Tonya’da doğrudan para teklifedildiğini gördük. Bunlar hep yasalolmayan şekillerde yapılıyor. Köylerdetoplantı yapıyorlar, ‘bizden ne istiyor-sunuz’ diye soruyorlar. Kimisi ‘yolyapın’ diyor, kimisi ‘ucuz elektrik’ verinkimisiyse ‘projeden pay verin’.”

Şan, yoksunluktan kaynaklanan bukabul etme hali nedeniyle bazı yerlerdeinsanlar arasında yaşanan görüş

ayrılıklarının git gide şiddetlendiğininaltını çiziyor. “Bazılarının projelereolumlu yaklaşması diğerlerinin tepki-sine neden oluyor. Yakın akrabalar,komşular arasında dahi çatışmayaşanıyor. Loç Vadisi’nde olduğu gibibirbirlerine selam vermiyorlar, birbir-lerininin düğünlerine gitmiyorlar.”

Köylülerin önemli bölümününsonuçta HES’lere karşı olmaktan yanatavır koyduğunu belirten Şan bu

çatışmaların derinleşmemesi içinkendilerinin de büyük çaba sarfettiğinisöylüyor: “Bize büyük sorumlulukdüşüyor. Burada çıkabilecek şiddetolaylarını engellemek gibi bir sorumlu-luğumuz var. Zamanla bütün insanlarHES’lerin zararını görüyor. MeselaBaşbakan’ın baba ocağı dediğiGüneysu’da bugün santral nedeniylederenin kuruduğunu gören insanlarşimdi tepki göstermeye başladılar.”

AKDEN‹Z DE ‹SYANA KATILIYORÖnemli bir bölümü Doğu

Karadeniz bölgesini hedeflese deTürkiye’nin dört yanında HES pro-jeleri için düğmeye basılmış durumda.Hal böyle olunca Karadeniz dışındakibölgelerden de tepki sesleri yükseliyor.Tunceli’den Muğla’ya birçok yerdeHES karşıtı eylemler yayılarak büyü-yor. Son dönemde Akdeniz Bölge-si’nde de HES karşıtı mücadelelergüçleniyor. Bölgedeki kurumlarsıkıntılarını kamuoyuyla paylaşmak içinönümüzdeki günlerde Ankara’ya git-meye hazırlanıyor.

Antalya Isparta Burdur DereleriGönlünce Aksın Platformu’nunöncülüğünde düzenlenen “DerelerHalkla Ankara’ya Akıyor” kampanyasıçerçevesinde Haziran ortasındaAnkara’daki meslek odaları, sendikalarve demokratik kitle örgütleri merkez-leri ziyaret edilecek.

Kampanyayla, 225 HES projesininbulunduğu Akdeniz bölgesindekisıkıntılar aktarılacak. Otuza yakınkuruluşun destek verdiği platformadına yapılan açıklamada derelerininşaat alanına dönüştüğü ve sularınkullanım hakkının özel şirketleredevredildiğini vurgulandı.

Kampanyayı düzenleyen platformamacını şu sözlerle ifade etti:“Yaşanan bu önemli sorunuTürkiye’de önemli işlevler üstlenen vebütün Türkiye’ye yayılmış örgütlenmesistemleri bulunan kuruluşlara anlat-mak amacıyla kampanyadüzenlenmiştir.”

Antalya’nın tarım ve turizm kentiolduğunun vurgulandığı açıklamada,bölgedeki doğa koruma alanlarının veendemik bitki zenginliğininyoğunluğuna dikkat çekilerek, “Doğaldeğerlerin tahribatı şehrimizin, bölge-mizin bütününü etkileyecek olup; özel-likle adeta sahipsiz durumda bulunankırsal kesimleri daha çok etkileyecek-tir” görüşüne yer verildi.

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

611 Haziran 2010 / 24 Haziran 2010

MamaklıistasyonuyaptırmadıAnkara Mamak’ta

TuzluçayırMahallesi’nde kurulan bazistasyonu, mahallelininkararlı mücadelesi sonrasıyerinden söküldü. Yaklaşıkiki ay boyunca toplantılar,imza toplama kampanyalarıile birlikte yürüyenmücadele sonunda mahal-leliler baz istasyonunu sök-türdü.

Yaklaşık iki ay önceTuzluçayır Mahallesi 297Sokak’a Turkcell tarafındanbaz istasyonu kurulmasınakarşı sokak sakinlerinin vemahallede bulunandemokratik kitle örgüt-lerinin mücadelesi sonuçgetirdi.

Kurulmaya çalışıldığı ilkgün mahallenin tepkisi üze-rine çalışmalarına son verenfirma, ilerleyen günlerde ikikere daha istasyonu kur-maya çalışmıştı. Fakatmahalle sakinleri herdefasında bina önündetoplanarak firma yetkilileriniçalıştırmamıştı.Tuzluçayırlılar baza karşı imza toplayarakMamak Belediyesi’ne veKaymakanlığı’na iletmişfakat bu girişimleri sonuçvermeyince baz istasyonuörgütlü mücadeleyleengellemişti.

SağlıkhakkınıkonuştularSağlığıma Engel Olma

Platformu’nun düzenle-diği “Sağlık Haktır” konulupanel ve forum 29 MayısCumartesi günü CerrahpaşaTıp Fakültesi’nde yapıldı.Çok sayıda izleyicininkatıldığı etkinlikte SağlıkHakkı Derneği, KasHastalıkları Derneği, ALSHastaları Derneği,Okmeydanı Halkevi,Emekli-Sen, Engelli HaklarıAtölyesi, Devrimci Sağlık-İşSendikası üyeleri, İşitmeEngellileri Derneği,Toplumsal Hukuk veAraştırmalar Derneği, KotTaşlama İşçileri Komitesi,Tersane İşçileri Birliği,Sefaköy Halkevi, SarıyerHalkevi, Sulukule mahallesiadına birer temsilciyle YeşilKart mağduru bir vatandaşsöz alarak düşünceleriniifade etti. Toplantınınkapanış bildirisinin okun-masının ardından söz alanDr. Süheyla Ekemen,Platformun bu etkinliktenaldığı güçle sağlık hakkımücadelesini daha dagüçlendirerek sürdüreceğinive bir sonraki toplantıya bazıkazanımlarla birlikte gele-ceklerine olan inancını dilegetirdi. Ekemen’ikkonuşmasının ardından sonaerdi.

Hükümet barınma hakkımücadeleleri ve yargı engeline

takılarak duraklayan kentsel dönüşümprojelerini hayata geçirmek için yargıdadüzenlemeye gidiyor. İçişleri komisyo-nundan geçen ve TBMM GenelKurulu’na gelmesi beklenen 5393 sayılıBelediye Kanunu‘nun "KentselDönüşüm" konulu 73‘ncü maddesindedeğişiklik yapılmasına ilişkin kanun tek-lifi büyükşehir belediye başkalarınasınırsız yağma yetkisi veriyor.

Yasayla AKP hükümeti ranta dayalıbelediyecilik anlayışının önünde engelolan halk muhalefetinin ve yargı karar-larının üstesinden gelmeye çalışıyor.

SÜPER BAfiKANLAR GEL‹YORŞehir Plancıları Odası tarafından

yayımlanan açıklamada yasadeğişikliğinin Meclis’ten geçmesi duru-munda büyükşehir belediyelerininsüper yetkiyle donatılacağı belirtildi.Kanun değişikliğiyle belediyelere ver-ilen yetkileri kullanmaya büyükşehirbelediyeleri yetkili olacak.

“Kamulaştırmanın acilliği” kararıbüyükşehir belediye meclisi tarafındanverilecek. Kentsel dönüşüm ve gelişimalanları içinde yer alan eğitim ve sağlıkalanları hariç kamuya ait gayri-menkuller, harca esas değer üzerindenbelediyelere devredilecek. Şehirplancıları Odası bu değişikliklerle

büyükşehir belediye başkanlarının kentiçinde istedikleri her alanda tek sözsahibi haline getirildiklerini ifade edi-yor. Kentsel dönüşüm alanı ilan edilenyerlerde yaşayanların ise yasa eliylemağdur edildiğini, yargıya başvurmahaklarının anayasaya aykırı biçimde

kısıtlandığını belirtiyor.

YARGIYA BY-PASYasa metnine eklenen “Bu kanunun

yürürlüğe girmesinden önce yargı mer-cilerinde alınmış ve henüz kesin hükmebağlanmamış davalarda bu Kanun

hükümleri uygulanır” şeklindeki geçicimaddeyle belediyelerin elini zayıflatankentsel dönüşüm projelerine verilenyürütmeyi durdurma kararları da geçer-siz hale getiriliyor.

B‹R TAfiLA ‹K‹ KUfiHükümet yasa değişikliği ile politik

olarak yenemediği tüm hareket ve par-tileri de devre dışı bırakıyor. Barınmahakkı mücadelesinin üstesindenbelediyelere doğrudan yağma hakkıveren düzenlemeyle gelmeye çalışanAKP, aynı yasa metni sayesinde ilçebelediyelerinin haklarını ve yetkilerinide büyükşehir belediyeleri adına gaspediyor. Böylece sandıkta yenemediğiilçe belediyelerini de işlevsiz halegetiriyor.

CHP’N‹N DERD‹ ASKER‹ ALANLARKent yoksullarının evlerinin

ellerinden alınmasının önünü açacak vekent rantının kontrolünü koşulsuzbüyükşehir belediyelerine devredecekolan yasaya CHP’nin tek eleştiri vekatkısı askeri alanlara ilişkindi. Kanunteklifinin görüşüldüğü İçişleriKomisyonu’na CHP’li milletvekilleriTürk Silahlı Kuvvetleri’nin kullanımalanında bulunan yerlerde kentseldönüşüm için Milli SavunmaBakanlığı’ndan izin alınmasına ilişkinönerge sundu.

AKP hükümeti belediyeler kanununda yapacağıbir değişiklikle kentsel dönüşümde yeni yağma

devrini başlatmaya hazırlanıyor

AKP’nin seçim stratejisinin enbüyük kozlarından biri olan

Toplu Konut İdaresi’nin (TOKİ)paracanlısı başkanı ErdoğanBayraktar’a Gazi Üniversitesi fahridoktora verdi.

Akademik eğitim almayanlarındayetenek ve donanımlarınınüniversite tarafından kabuledildiğini gösteren bir simge olarakverilen fahri doktora unvanlarıuygulamada siyasi ve yandaşlıkilişkilerinin bir nişanesi halinedönüştü. Gazi Üniversitesi, 1Haziran’da düzenlediği bir törenleTOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar’afahri doktora unvanı verdi. Üniver-site, Bayraktar’a ödülü “Toplukonut alanındaki birikimi, kamuarazileri ve kaynaklarını verimlibiçimde değerlendirilip halkaaçmasındaki çabaları; alt gelir gru-plarına yönelik konut üretimikonusundaki katkıları, gecekonduönleme, kentsel gelişim ve yenilme

çalışmalarından” verdiğini duyurdu.Bayraktarın bu unvanı almasına

ilk tepki TMMOB İnşaatMühendisleri Odası ve ŞehirPlancıları Odası yönetimkurullarından geldi. İMO, TOKİ’ninkaynaklarının sadece yüzde 22’sinidar gelirlilere ayırdığını, TOKİ’ninzenginler için bir yatırım aracınadönüştüğünü ifade etti. ŞehirPlancıları, TOKİ’nin yoksulu dahada yoksullaştıran ve kentsel alandantasfiye etmeye çalışan kentseldönüşüm projelerinin uygulayıcısıolduğunu belirtti. TOKİ BaşkanıBayraktar’a verilen fahri doktoranınkabul edilemez olduğunu belirtti.

Bayraktar’a bu unvanı veren GaziÜniversitesi’nin rektörü Rıza AyhanAğustos 2008'de rektörlük seçim-lerinde ikinci olmasına rağmenYÖK tarafından liste başı yapılmışCumhurbaşkanı Abdullah Gültarafından Gazi ÜniversitesiRektörlüğü’ne atanmıştı.

AKP’ninrektörüTOKİ’yedoktora

verdi

TonyalılarHES’çileri‘uğurladı’Trabzon’un Tonya ilçesinde

yapılması planlananHES’lere halk tepki gösterdi.Derelerin satılmasına veHES’lerin yol açtığı çevrekatliamına karşı oluşan tepki-leri önlemek için oluşturulanyasal prosedür HES’ci şirket-leri ve AKPli bürokratları zordurumda bırakıyor. Projelerinbaşlaması için bölge halkınınkatılımıyla yapılması zorunluolan bilgilendirme toplantılarıson olarak Trabzon Tonya’daHES’ci şirketin ayağınadolandı. HES yapacak olanHEDA Elektrik Ltd. Şti.tarafından düzenlenen,Belediye Başkanı, muhtarlarve AKP ilçe başkanınınkatıldığı 4 Haziran tarihli “bil-gilendirme toplantısı” dereler-ine sahip çıkan çevrecilertarafından basıldı. Şirket yetki-lisinin konuşması sırasında sözalan Derelerin KardeşliğiPlatformu üyesi BekirUzunoğlu, derelerinsatılmasına izin vermeyecek-lerini, vatandaşlardangizlenerek yapılan butoplantının yasal olmadığınıifade ederek 12 Haziran’dayapılacak mitinge çağrı yaptı.Uzunoğlu’nun ardından sözalan bir Halkevi üyesi, enerjibahanesi ile vadilerimizi talanakalkışan HES’çi şirketleriilçelerine sokmayacaklarınıvurgulayarak; Filistin halkıkatledilirken İsrail’de ihalekovalayan Çalık Grubu’nunFol deresi üzerindeki 3 adetHES projesine sahip olduğunuhatırlatıp katillerin sofrasındanpara kazananlara ilçelerindeyer olmadığını ifade etti.Konuşmaların ardındanalkışlar ve “HES’çi şirketTonya’yı terk et” sloganları ilesalonu boşaltan vatandaşlar;şirket yetkilisi ile AKP’li TonyaBelediye Başkanı, AKP ilçebaşkanı ve bazı muhtarları başbaşa bıraktı. Toplantı çıkışı iseHES yetkililerini taşıyan araçyumurtalar eşliğindeTonya’dan “uğurlandı.”

Süper başkanlar dönemi başlıyor

aradeniz’de HES’çi şirketlerin halkı kandırmaçabaları köylüyü birbirine düşürüyor. Bazı yerlerdekomşu komşuya selam vermiyor, düğününe gitmiyor K

TOK‹ Baflkan›Erdo¤anBayraktar

HES eliyle ‘bölücülük’

HES projelerinin yo¤unlaflt›¤› Karadeniz Bölgesi’nde tepki gören flirketler, çareyi köylüyü çeflitli vaatlerle kand›rmakta ar›yor.

Page 7: 108'inci sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

711 Haziran 2010 / 24 Haziran 2010

Son bir ayda ülkemizdeyaşadığımız baş döndürücüsiyasal olayları düşünürken -belki de işin içindençıkamadığım için- biraz güncelindışına çıkma, olaylara kuşbakışıyaklaşma ihtiyacı hissettim veMachiavelli’nin “Komplolar veKarşı Komplolar Tarihi” adlıeserini okumaya başladım. Zorbir kitap, tadına varabilmek için15. yüzyıl İtalya’sını iyi bilmekgerek. Bu döneme ilişkin fazlabir bilgim yok; dolayısıylaMakyavel Usta’nın günümüzekadar ulaşabilmiş çıkarımlarınısüzmeye çalıştım epey zorla-narak.

Peki, kütüphanemde okun-mamış bunca eser varken nedenelim bu kitaba gitti? Çünkügünümüz burjuva siyasetini takipedebilmek için “komplo teori-sine” vakıf olmak gerek. Burjuvademokrasisi her zaman biryalandı, ama yalan olduğununbu kadar net bir biçimde ortayaçıktığı başka bir dönem oldu mubilmem.

Anımsıyor musunuz, bundançok değil 1,5 ay önce DenizBaykal adlı bir ana muhalefetlideri vardı ve gelecek seçim-lerde başbakan olması ciddi birolasılıktı. Şimdi yok! Hacıyat-mazlıkta Demirel’le yarışacakçapta bir kişilik olan Baykal, tekbir “altın vuruş”la siyasetindışına itiliverdi. Bu “vuruş”u kimyaptı, bu kaseti kim çekti, dahaönemlisi kim servis etti,

tartışılmıyor bile… Türkiye’ninyakın dönem politik arenasınayapılmış bu müthiş müdahalesanki gayet normal bir olaymışgibi unutuluverdi. Failin buluna-maması, dahası tartışılmaması veolayın kısa sürede gündemdendüşmesi de bu komplonunardında ciddi bir güç olduğunungöstergesidir bence.

Ardından CHP’nin başınaKılıçdaroğlu getirildi. Kendisine(ve CHP’ye) ne gibi roller biçil-di, önü daha ne kadar açıktır,bunu kısa zamanda göreceğiz.Fakat yaratılan rüzgârın hızıçabuk kesildi. Malum Gazze’yeinsani yardım gemisi, İsrail’inölümlere yol açan saldırısı vegerek tabanda gerekse tepedekopan fırtına, Kılıçdaroğlu’nu daunutturdu bizlere. Bir sonrakiolaya kadar şimdilik bununlameşgulüz. Bütün bunlar son birayın olayları. Şöyle bir yakıngeçmişe gidersek, son 10-15yılda Türkiye’nin iktidarlarınınhep “beklenmedik” olaylarla(daha doğrusu toplummühendisliğiyle) belirlendiğinigörürüz. Apo’nun derdest edilipteslim edilmesiyle birlikte ikti-dara fırlayanların bir sonrakiseçimde neredeyse sıfıra inmesi;DSP iktidarının bir anda ortayasürülen Kemal Derviş katalizö-rüyle bitirilmesi; Refah Partisiiçinden çıkan “bir grup gencin”birdenbire iktidara taşınmasıvb…

Kısacası, politik komplolar

yaşamımızın belirleyici birparçası. Siyaset-komplo ilişkisi,Machiavelli’nin de vurguladığıgibi, tarih boyunca yürürlükte;yani komplolar siyasetindevamıdır. Ama günümüzde -“iletişim devrimi”nin deolanaklarıyla- komplolarsiyasetin neredeyse tamamıoldu. Tıpkı bilim-teknolojiilişkisine benziyor; bilim deyinceteknolojinin anlaşılması gibi,tabii gerçek bilimin giderek yokolması anlamında…

Burjuva siyaseti artık komplo-lar siyasetidir; burjuva demokra-sisi de komplolar demokrasisi!Büyük demokrasi filozofları,örneğin güçler ayrılığının teorisi-ni yapmış Montesquieu bugünügörse kim bilir ne derdi?Yasama, yürütme ve yargı (artıdüzen partileri, parlamento veseçimler) tepedeki “illegal” güç-lerin “legal olanaklarına”dönüşmüştür bugün. İllegalgüçlerden kastımızın küresel ser-mayenin çeşitli klikleri(emperyalist devletler) olduğuherhalde anlaşılmıştır.Küreselleşme çağındaki kapita-list piramidin tepesini işgaledenler, giderek gerçekdünyadan, doğadan, üretimdenkoptular. Sanal kapitalizm, ipinikoparmış kapitalizm, mafyatikkapitalizm, yeni-feodal kapital-izm, emekten özgürleşmepeşindeki sermaye, bilmemhangi tanım daha isabetli olur…İşte böyle bir hakim gücün

mücadelesi de böyle oluyor:Şantaj, tehdit, komplo, suikast,cinayet, yetmedi savaş ve işgal…Tepedeki rekabetin araçlarıbunlar. Tartışma bitip senaryoyazıldıktan sonra uygulamayakonuluyor; roller dağıtılıyor, tali-matlar veriliyor. Aşağıdakimücadele bir rol kapmamücadelesi, halkı -tepe adına-kim daha iyi kandırabilirmücadelesi; seçimler de jürininönündeki bir “güzellikyarışması”. İpini koparmış burju-vazinin kokuşmuş demokrasisi…

Peki, bu bir kader mi? Dikkatedelim, bütün bu komplolarsonuç itibariyle tribündekihalkın gözünü boyayıp coştur-mak için yapılıyor. Yani -farkında olsun olmasın- esas güçhalkın kendisi. Sermayeninemekten tamamen kopması hiçgerçekleşemeyecek bir karaütopya. Halk (emek) gücününfarkına varır da tribündeninerse, müdahil olursa, o zamangöreceğiz nasıl kâğıttan kaplan-lar gibi dağılıp gittiğini bu burju-va “demokrasisi”nin. Kısacası,halk da komplo yapar. Öyleşantajla, tehditle, suikastla,iğrenç kasetlerle değil, dobradobra. Halkın komplosunun adıdevrimdir. İşte bu,Machiavelli’nin bittiği nokta. Sağolasın Makyavel Usta! Bundansonrasını Marx’ta, Lenin’de,Mao’da bulabiliriz. Ve tabiikendi örgütlü pratiğimizde,kendi kolektif aklımızda…

KonukYazar

Hayat mazeretdinlemiyorBornova Seyit Şanlı Endüstri Meslek Lisesi

öğrencisi Anıl Erdem okul kapısına sıkışarakhayatını kaybetti.

Okul kapısından sorumlu olan güvenlikgörevlisinin sözleşmesinin bitmesinin ardından işineson verilmişti. Güvenlik görevlisinden boşalan kapıbekçiliği, nöbetçi öğrencilerin üzerine kaldı. Öğren-ciler yaklaşık iki haftadır okulun ana giriş kapısındanöbet tutuyordu. Otomatik kapıda bulunmasıgereken emniyet önlemlerinden hiçbiri yerine getiril-mediği gibi yaya kapısı kullanıma kapalı vaziyette ki-litli duruyordu. Öğrenciler kapıda bir sorunolduğunu, daha önce de “ufak” sorunlaryaşadıklarını anlatıyorlar.

3 Haziran günü Anıl Erdem tenefüste eşofman-larını almak için okuldan çıkmış ve derse yetişmekiçin okula geldiğinde kapıya sıkışmıştı. Erdem kazasonrası yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

Anıl’ın ölümüne tepki duyan arkadaşları cenazeyede oldukça kalabalık bir şekilde katıldı. Arkadaşlarıonun için Göztepe marşını uyarlayarak marş yaptı.Anıl’ın ölümünden ailesi ve okul arkadaşları okulidaresini sorumlu tuttu. Öyle ki 7 Haziran’da yapılanbayrak törenine okul müdürü Hüseyin Topbaşprotesto edildi. Okul müdürünün yaptığı açıklamaise neoliberal eğitim politikalarının sonuçlarınıgözler önüne serdi. Okul müdürü; okula ödenekayrılmadığı için her sene mali sıkıntılar yaşadıklarınıve çözümü kendi olanaklarıyla yaratmak zorundakaldıklarını söyledi.

Öğrenciler arkadaşlarının ölümünden sonra okulyönetimine karşı çeşitli eylemler yaptı. Dersegirmeme ve okul önünde oturma eylemi yapanöğrenciler yoğun bir polis ablukası altında okuldakinöbetlerini sürdürüyorlar. Aslında Bornova’dayaşanan kaza ne sadece okul idaresinin suçu ne denöbetçi öğrencilerin dikkatsizliği. Yıl boyunca farklışehirlerde evlerinden okula gitmek üzere çıkan vebir daha dönemeyen onlarca öğrencinin ölüm haberigeldi. Suçlu kimi zaman 28 Mart’ta Uşak Eşme’deokuduğu yatılı okulda ortadan kaybolan UmutEşme’nin ölümünde olduğu gibi üzeri açık untulmuşbir çukur oldu, imi zaman İstanbul Maltepe’de EfeBoz’un ölümünde olduğu gibi bir lavabo oldu. Fakatokulları tehlikeli ve yaşanmaz hale getiren tümgerekçelerin arkasında eğitimin hızlı ve vahşi birbiçimde piyasalaştırılması ve bu uygulamalarınmimarı olan AKP politikaları yatıyor.

Ulaşımın farkıfiyatındaEskişehir’de uzun süredir konuşulan ve tartışılan

ulaşım zammı Ulaşım Koordinasyon Merkezi(UKOME) kararıyla alındı. Kararla birlikte yüzde 40civarında zamlı tarife uygulanmaya başladı. Bununüzerine ulaşım hakkını savunmak üzere oluşturulan,Eskişehir'in 32 mahallesinden temsilcilerin bulun-duğu Eskişehir Ulaşım Hakkı Meclisi, 24 Mayıs günüEskişehir Halkevi’nde yaptığı bir basın toplantısıylabundan sonra ulaşım zamlarının geri alınması veulaşım hakkını kazanmak için yapacakları çalışmalarıduyurdu.

Gültepe Ulaşım Hakkı Meclisi Temsilcisi SedatÇakır yaptığı açıklamada “Toplu taşımacılık kamusalbir hizmet mantığı ile ele alınmalı, özelleştirmeyekonu edilmemelidir. Toplu taşıma hizmeti günün hersaatinde, her yere yeterli sıklıkta verilen niteliktegüvenli, eşit ve nitelikli olmalıdır” dedi.

28 Mayıs’ta, Halkevleri, Öğrenci Kolektifleri,Liseli Genç Umut, EHP, EMEP, ÖDP, TKP veTBİP temsilcileri, ulaşıma gelen zamlara tepkigöstermek için Büyükşehir Belediyesi önünde biraraya geldi. ÖDP İl Başkanı Mustafa Önçlerokuduğu basın açıklamasında Büyükşehir Belediyebaşkanını eleştirerek ulaşıma yapılan zammın sosyalbelediyecilikle bağdaşmadığını belirtti. Açıklamadatemel bir ihtiyaç olan ulaşımın saat 06-09 ve 17-21saatleri arasında parasız olması istendi.

1 Haziran’da ise Eskişehir Öğrenci KolektifleriEskişehir Büyükşehir Belediyesi önüne bir yürüyüşdüzenleyerek zamları protesto etti. Zamlarla birlikteartık tramvaya binmenin rüya olduğunu belirtenüniversiteliler gelen tramvaya otostop çekti.

Üniversiteliler, “Nasıl inatla İstanbul’da,Ankara’da yürüttüğümüz mücadele sonucukazanımlar elde ettiysek aynı kararlılığı burada dagöstereceğiz” dedi.

8 Haziran’da Eskişehir Ulaşım Hakkı Meclisi,İdare Mahkemesi'nde dava açarak yürütmenin dur-durulması ve kararın iptalini istedi. Mahalle temsilci-leri başvuru öncesi bir basın açıklamasıgerçekleştirdi.

Zamları geri aldırmak için hukuki haklarını kul-lanan Eskişehirliler, mücadeleyi sürdüreceklerinisöylediler. Dava Eskişehir 2. Bölge İdareMahkemesi'nde ele alınacak.

D ikmen Vadisi halkının,neoliberal belediyeciliğin“kentsel dönüşüm”

yağmasına karşı verdiği mücadele,beşinci yılına girdi. Eylemleri veuzun soluklu direnişleriyle HalkınSesi’ne birçok defa konuk olanDikmen Vadisi halkı bu sefer yenibir yaşamın tohumlarını attıklarıbir deneyimle konuğumuz oluyor.Dikmen Vadisi Barınma HakkıBürosu’ndan Tarık ÇalışkanVadi’nin ‘yeni bir yaşam içintarım’ fikrini bizimle paylaşıyor.

Elbirliği ile yürütülen kararlıdireniş sonucu “Dikmen Vadisi 4.ve 5. Etap Kentsel DönüşümProjesi” iptal edilse de, Vadilileryarın yeni rant saldırıları ile karşıkarşıya kalacaklarının bilincinde.Ülkenin her yerinde yoksulemekçi halkın hak vekazanımlarına el uzatanlar, Vadihalkını da rahat bırakmayacakşüphesiz.

ONLAR YALNIZLAfiIRKEN B‹ZKARDEfiLEfiECE⁄‹Z

Vadi halkı olarak, “barınmahakkı” ve “insanca bir yaşam” içinverdiğimiz mücadelede; yeşil bitkiörtüsü ve doğal yapısı ile kentinvazgeçilmez bir değer olan Vadiyi,aynı zamanda bütün kent vekentliler için de savunduğumuzunhep bilincinde olduk.

Ankara için bir nefes borusuolma özelliği taşıyan DikmenVadisi’nin; rant amaçlı kentseldönüşüm projesi kapsamında

yapılacak lüks villalar, devalışveriş merkezleri, yüksekgüvenlikli sitelerle betonlaşmayateslim olmasına ve bir anlamdahepimizden, bütün kentlilerdençalınıp esirgenmesine engel olmakistedik.

Gelinen noktada, nice ağırbedeller ödeyerek, nice sıkıntılaragöğüs gererek bunu başardık.Tam da düşmanı püskürtmüşken,şimdi önceliğimiz; bizlere, hepimi-ze ait olan Vadimizi, bir avuç zen-gin varlıklı kesimin ve gözünü ranthırsı bürümüş sermayenin çıkar-ları yerine, bütün kent ve kentlileriçin yaşanabilir bir alan halinegetirmektir.

Onlar, kentin her yerine betondikerken, biz ağaç dikeceğiz,

domates biber yetiştireceğiz.Onlar, çelik ve cam binalarıniçinde sahte yaşamlarlaavunurken, bizler kuşun sesiniduyup göğün mavisini göreceğiz.Onlar, daha fazla para ve güç eldeetmeye çabalarken, bizlerinsanlığımızın derinliklerine yol-culuk edeceğiz. Onlaryalnızlaşırken, bir daha dakardeşleşeceğiz. Bu amaçla,Dikmen Vadisi Barınma HakkıBürosu öncülüğünde bir “ekimkampanyası” başlattık.

YIKIMLARIN ARASINDANYEN‹ B‹R HAYAT KURUYORUZ

Ağaç dikme kampanyamız2009 yılı sonbahar aylarındabaşlandı. Vadi halkı tarafından

yaklaşık 3 bin adet meşe, sarıçamve söğüt ağacı, ayrıca gecekondu-ların bahçelerine çeşitli meyveağaçları dikildi.

Aynı zamanda son bir yıl içindeVadi’de hemen her gecekondukendi imkanları ile sebze vemeyve bahçesi oluşturdu ve bubahar aylarında Ankara Üniver-sitesi Ziraat Fakültesi öğrenci-lerinin katkısı ile Vadi’de tarımabaşlandı. Bu kapsamda ilk etapta2 bin kadar domates, biber, hıyarve patlıcan fidesinin ekimi yapıldı.Vadi halkı kolektif biçimdeyürütülen bu çalışma ile hemkendi mutfak giderlerinidüşürmeyi, hem de Ankaralılarasağlıklı, organik meyve sebzeürünleri sunmayı amaçlıyor.

Vadi halkının imece usulüyle elbirliği ile katıldığı bu çalışma, yok-sulluğa karşı yaşama tutunmanınbir adımı olmanın yanında,Vadi’de yeni bir hayatı kurmanınve dayanışmanın da yeni adıdır.

06 Haziran 2010 Pazar günüVadi halkı tarafından hazırlananaraziye 500 çam fidesi dostkurumların katılımıyla dikildi.

NEDEN GENÇL‹K BAHÇES‹?Bu çalışmaya en az Vadi halkı

kadar emek veren birileri dahavar. “Bilimi şirketler için değilhalk için üretiyoruz” diyen üniver-site öğrencileri. Ankara Üniver-sitesi Ziraat Fakültesi’ndeöğrenim gören üniversitelilerDışkapı Öğrenci Kolektifi'ninöncülüğünde tarım hakkındaöğrendiklerini halkla buluşturmaküzere Vadi’nin yolunu tuttu.Ziraat mühendisliği adaylarıVadi’nin farklı bölgelerindenalınan toprak örneklerini analizederek en uygun dikim zamanı vesebze türlerini belirledi. ArdındanBarınma Hakkı Bürosu yakınındaseçilen bir alanda ilk sebzebahçesini oluşturdu.

Vadi halkı üniversitelilerlekolektif çalışma ile oluşturduklarıbu bahçeyi, 1969 yılında dönemindevrimci üniversite öğrencilerinceHakkari’de Zapsuyu üzerineyapılan köprüye benzetti. Ve bubahçeye Dev Genç Köprü’süisminden esinenerek “GençlikBahçesi” adını verdi.

Barınma hakkı mücadelesinin uzun soluklu direnişçileri, Dikmen Vadisi halkı şimdi yeni bir yaşamıntohumlarını ekmek için kolları sıvadı. Vadi ağaçlandırılıyor, topraklar ekim ve dikime açılıyor

Umudun fidelerini diktiler

Ya halk›n komplosu...

ENDER HELVACIO⁄LUB‹L‹M VE GELECEK DERG‹S‹ GENEL

YAYIN YÖNETMEN‹

Page 8: 108'inci sayı

EMEKHalk›n Sesi

811 Haziran 2010 / 24 Haziran 2010

Biz taşeronu daha çok özelleştirmenin bir yönte-mi olarak gördük. Kamu işyerlerinin önemli

kısmında hükümetler yapabildikleri her yeritaşeronlaştırdılar. Oysa alttan alta özel sektörün deaynı süreci takip ettiği çok göze batmadı.

Uluslararası kargo taşımacılığı yapan UPS şirke-tinin taşeron işçilerinin direnişi bu gerçeği bizegöstermesi açısından çok önemli. UPS yaptığıtaşımacılık işini taşeronlaştırarak işçileri değişik fir-malara dağıtmış. Tıpkı diğer alanlarda olduğu gibitaşeron olarak çalışanlara ki, işin çoğunu yapanonlar, ikinci sınıf işçi muamelesi yapılarak onlarıezen, silikleştiren bir şirket politikası uygulanmış.Ancak şu çok açık ki artık sermayenin vahşi kapita-list uygulamaları için “deniz bitti.” Artık neolibera-lizm denilen bu insanlık dışı düzeni kimsenin sineye

çekmeye takati kalmadı.Beklentiler tükendi.

UPS’de taşeron işçi olarakçalışan Cebrail Polat’ın başınagelenler bunun çok çarpıcı birörneği. Cebrail Polat, şirketmüdürünün talimatıyla 6metre uzunluğunda, 1 tonayakın ağırlığı olan bir demiri,tek başına, araçtan indirmeyeçalışırken demirin ağırlığınıkaldıramaz ve düşen demirbantın altında kalan bir ayağıezilir. Şirket yetkililerinin gözleriönünde olan bu durumakimse müdahale etmez.Şirketin park halinde birçok

arabası varken paletle hastaneye götürülür.Kazazede işçi “Taşeron olduğum için böyle yaptılar,kendi kadroları olsaydı ambulans çağırırlardı.”diyor. “Bu insanlığa sığmaz, işçileri insan sınıfındansaymıyorlar. Bir karton yırtıldı mı senden değerlioluyor.” şeklinde isyanını dile getiriyor Evrenselgazetesine yaptığı açıklamada.

Bu ve benzeri sayısız gayri insani uygulamayamaruz kalan işçiler TÜRK-İŞ’e bağlı TÜMTİSsendikasında örgütlenmeye karar verdiler. UPS’ninişçi düşmanı tavrı sendikalaşma çabasındakiişçilere karşı devam etti ve İstanbul, İzmir veAnkara’da toplam 54 işçi işten çıkarıldı. Bununüzerine İstanbul’da iki İzmir’de bir işyeri önündebaşlatılan direnişler halen sürüyor. Direnişe ulus-lararası sendikal örgütlerden önemli destek geliyor.

Taşlar yavaş yavaş yerine oturuyor. Bir süreöncesine kadar görmezden gelinen hatta 10 yıl 15yıl öncesinde “bunlar teoriye uymuyor, sınıf dışıunsurlar” diye bazı sosyalistler tarafından bile hor-lanan güvencesiz işçiler artık mücadelenin gerçeksahipleri olduklarını göstermeye başlıyorlar.

Önümüzdeki hafta 15-16 Haziranayaklanmasının yıl dönümü. O ayaklanmaya aitfotoğraf veya video kayıtlarıyla karşılaştığınızdadikkatli bakın. Ve sakın “O zamanın işçileribaşkaydı canım” diye başlayan cümlelere itibaretmeyin. Bunlar kendi üzerimizdeki sorumluluklar-dan kaçmak için uydurduğumuz laflar. O işçilere iyibakın. Taşeron sağlık işçileriyle, UPS işçileriyle, İSKİişçileriyle… aynı işçiler, aynı erkekler, aynı kadınlarolduklarını göreceksiniz. Korkuları aynı, beklentileriaynı…

Belki bu yazıyı 15 yıl 20 yıl önce yazmış olsaydık,sınıf hareketinin sorunları üzerine yazarken ilk başta“işçi sınıfının yapısal değişimi, neoliberal ideolojininezici hegemonyası” diye başlayan ağır cümlelerkurmak zorunda kalabilirdik.

Oysa bugün ne ezici hegemonya ne de yapısaldeğişime takılan güvencesiz işçiler var.Neoliberalizm (doğal olarak) kendi kendini bitirdiyeni işçi kitlesi ise artık yarınlarına bakmak istiyor.

Yani 15-16 Haziran işçilerini bugünden ayıran enönemli şey güvendikleri, seslerine kulak verdikleribir sendikal önderliğin olmasıdır. Bu ise basitçemevcut sendikal yapıların yönetimlerinin değiştir-ilmesiyle ilgili bir şey değil yeni bir sınıf hareketiniyaratmaya soyunmakla ilgili bir şeydir.

Taflerona karfl› direnifl!

TufanSertlek

Dev Sa¤l›k-‹flGenel Sekreteri

DİSK, KESK, Türk-İş ve Kamu-Sen’in aldığı işbırakma kararı doğrultusunda 26 Mayıs’ta iş

bıraktıkları için işten çıkarılan işçiler direnişe geçti.İstanbul’daki Kartal Koşuyolu Kalp Hastanesi’ndeçalışan ve Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası’nda(Dev Sağlık-İş) örgütlü olan dört işçi 27 Mayıs’tahastane yönetimi tarafından iş bıraktıkları gerekçe-siyle işten çıkarılmıştı. Yapılan tüm görüşmelere veçağrılara rağmen hastane yönetiminin işçileri gerialmaması üzerine sendika, hastanede direnişegeçme kararı aldı. Sendikadan yapılan açıklamadada “Sağlık hizmetini taşeron şirketler eliylegördürmeye çalışan Sağlık Bakanlığı, bağlı has-tanelerinin başhekimleri ve sözleşme yapılantaşeron şirket yöneticileri bilmelidir ki; bu hizmetiüreten sağlık çalışanları köle değildir” denildi veişe geri alınana dek işçilerin mücadelesinin devamedeceği belirtildi. Yazla beraber kazalar da arttı

Dev Sağlık-İşKartal’da direnişte

T MMOB'nin 41. Olağan GenelKurulu 27–30 Mayıs tarihlerindetoplandı. Son gününde birliğin yeni

yönetiminin belirlendiği Genel Kurul'un ilk3 günü Kocatepe Kültür Merkezi'ndegerçekleşti. Birliğe bağlı 23 odadan 1118delegenin katıldığı Genel Kurul’undördüncü ve son gününde ise seçimleryapıldı.Farklı gündemlerin yanı sıraTMMOB'nin kentsel dönüşüm, özelleştirmegibi pek çok konuda AKP’nin önünü kestiğiiçin son dönemde Cumhurbaşkanlığı DevletDenetleme Kurulu (DDK) raporu ve siyasiiktidar tarafından hedef gösterilmesi genelkurulda yapılan konuşmalar da temel gün-demi oluşturdu.

AÇILIfi KONUfiMALARIGenel Kurul’da ilk sözü TMMOB

Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancıaldı. Soğancı geçen dönem sonuç bildirgesi-ni okuyarak başladığı konuşmasında yapılanetkinliklerden, basın açıklamalarından vekatılım sağlanan eylemlerden bahsetti.

Bu programı tüm TMMOB birimlerindefaaliyet gösteren üyelerle gerçekleştiğini vur-gulayan Soğancı, bugüne kadar sahip olunanilkelere bağlı kalınacağını, emekten, özgür-lükten, barıştan, demokrasiden yanaTMMOB’nin gelecek dönemde bu doğrul-tuda çalışacağını ifade ederek konuşmasınason verdi.

Mehmet Soğancı’nın ardından siyasi partitemsilcileri söz aldı. Hak mücadelesi örgüt-leri Genel Kurul’a davetli değildi.

Genel Kurul’da Kürt sorunu üzerinekonuşmalar da yapıldı. Geçtiğimiz dönem bukonu ile ilgili yeterli çalışmaların yapılma-dığının birçok delege tarafından altı çizildi.Yapılan konuşmalarda ayrıca TMMOB’nin1998 Demokrasi Kurultayı’ndan beri yeni birşey söylemediği ve önümüzdeki dönemdeyeni bir Demokrasi Kurultayı yapılmasıönerisi dile getirildi.

Bir önceki dönem gerçekleştirilen ve herikisi de TMMOB tarihinde birer ilk olanÜcretli-İşsiz Mühendis, Mimar ve ŞehirPlancıları Kurultayı ile Kadın Kurultayı çoksayıda konuşmacının refere ettiği etkinliklerarasında yer aldı. Her iki etkinlik de‘neredeyse’ TMMOB yönetimine(Soğancı’ya) rağmen yapıldı.

Ücretli-işsiz kurultayı yaklaşık 5 binmühendisin katkı koyduğu bir süreç ile binkişiyi aşkın katılımla gerçekleştirildi.

TMMOB ve örgütlenme, TMMOB’nindiğer emek örgütleriyle ilişkisi, toplumsalmuhalefetteki rolü, TMMOB’nin gençüyeleri, TMMOB’nin üniversitelerle olanilişkileri gibi konuları çok az sayıdakonuşmacı dile getirdi.

SO⁄ANCI’DAN TUHAF CEVAPLARSoğancı, üçüncü günün sabahı kalabalık

bir delege topluluğuna seslenerek değer-lendirme ve eleştirilere cevap verdi.

TMMOB’nin hak mücadelelerini aktifolarak örgütlemesi gerektiği dahil, neredeysetüm eleştirileri haksız ve gerçek dışı olarakdeğerlendiren Soğancı bu eleştirileri getiren-leri “TMMOB’yi bilmeden, TMMOB fikri-yatından yoksun bir biçimde çalışmak”lasuçladı.

Soğancı, TMMOB'nin toplumsal muhale-fet içerisinde daha aktif bir biçimde yeralması ve üyelerinin tamamına yakın bir ke-simini oluşturan ücretli ve işsizlere yönelikçalışmaların arttırılması öneri ve eleştirileriniise “Ücretli arkadaşlarımızın yeri sendikadır,siyasi çalışma yapacakların yeri partidir,

burası meslek odasıdır” diyerek yanıtladı.3 güne yayılan değerlendirme ve eleştiri-

lerde sıklıkla DDK raporu ve AKP'ninTMMOB'ye yönelik saldırgan tavrı vurgu-lanırken örgüt içinde günden güne güçlenenve kimi şube ve hatta oda yönetimlerini alangericiliğe karşı sessiz kalınması da dikkatçekici bir durumdu. Son bir kaç dönemdeTMMOB içinde artan gerici-faşist etkinlikbu seçim döneminde de yoğunlaşarak devametmişti.

Demokrat-ilerici mühendislerin yöne-timde olduğu pek çok şube gericilerin elinegeçmiş hatta iki odanın merkez yönetimleritarihlerinde ilk defa bu ekipler tarafından elegeçirilmişti. Bu durum şimdiye kadar küçükşehirlerdeki TMMOB birimlerinde etkinlikgösterebilen gericilerin artık büyükşehirlerdeki şubelerde hatta oda merkez-lerinde belirleyici olmaları gibi bir sonuca yolaçıyor.

KADINLAR UMUT VERD‹Kadın Kurultayı kararları arasında yer

alan, kadın üyelerin uzun çalışmaları sonucu

oluşturulan önergeler şiddetli tartışmalarayol açtı. Tartışmaların merkezinde pek çokerkek delege tarafından kadın çalışmalarınınayrılıkçı bir hareket olarak algılanmasıyatıyordu.

Kadın kurultayı ile TMMOB’deki kadınçalışmaları ileri bir adım atmış olsa da tartış-maların henüz apolitik ve gerici bir şekildeyapılması TMMOB’de kadın üyelerin talep-lerinin kurumsallaşması için yolun başındaolunduğunu gösterdi.

Önergelerin önemli bir kısmının özellikleTMMOB’nin tarihi önem taşıyan Ücretli-İşsiz Mühendis, Mimar ve Şehir PlancılarıKurultayı ve Kadın Kurultayı kararlarınıngörüşülmesine vakit kalmaması üzerine 6 ayiçerisinde bu konuları görüşmek üzereolağanüstü genel kurul yapılması kararıalındı.

Son gün yapılan seçimlere 1761 delegenin1118’i katıldı. Katılım geçen kurula ve seçim-lere göre düşktü. 3 anahtar listenin dağıtıldığıseçimlerde mevcut yönetim anlayışının öner-diği 17 adayın da aralarında bulunduğu 23kişilik yönetim kurulu belirlendi.

41. kez toplanan TMMOB Genel Kurulu ‘41 kere maşallah dedirtmedi. Hak mücadelelerine uzak kalmayı seçen TMMOB yönetimi, eleştirileri görmezden gelmeye ve TMMOB’yi gericileştiren unsurlara göz yummaya da devam etti

TMMOB’de aynı tas...

Emekçiye ceza, özele kamu kıyağıDevlet Bakanı Hayati

Yazıcı’nın “müjdelediği” 657Sayılı Devlet MemurlarıKanunu'nda değişiklik yapılmasınailişkin kanun tasarısı TBMM’yesevk edildi. Yasa memurhaklarında iyileştirmeleryapıyormuş gibi görünse desendikalar yasanın yeniözelleştirmelerin habercisi olduğugörüşünde. Bakan Yazıcı’nıntasarıyla ilgili sözleri de sendikalarıhaklı çıkarır nitelikte.

Meclis tatile girmeden önceyasalaşmayacağı söylenen tasarınıniçeriği ise son ana kadarsendikalardan bile saklandı. Erkekmemurlara babalık izninin 3 gün-den 10 güne çıkarılması gibimakyaj niteliğinde iyileştirmelersağlayan tasarı memurlara grevhakkı tanımıyor, toplu sözleşmeyitelaffuz dahi etmiyor.

Kamuda müsteşar, başkan,genel müdür gibi bazı üst düzeyyönetici kadrolarına özel sektördeçalışan personelin atanmasınınönünü açan tasarıda bu şekildekamuya “atanan” personelingeçmiş çalışma yaşamını devlette

geçirmiş gibi kabul edilmesi deöngörülüyor. Buna göre deyukarıda sayılan kadrolarınharicinde kalanların memuriyetineson verilip bu kapsamdaki 1 milyon300 bin kişiyle sözleşme yapılmasıöngörülüyor. Yani devlet memurustatüsü kaldırılıyor, yerine taşerongeliyor.

Disiplin hükümlerindekideğişiklikler yasa tasarısının en çoktartışılan kısımlarından biri.

Memurlara disiplin cezalarınınkolayca uygulanmasını öngörenyasa tasarısı basına bilgi verenmemurlara maaştan kesme cezasıve yönetici olmasının engellenmesigibi hükümler içeriyor.

Bu konuda sorulan bir soruyaHayati Yazıcı “Herkesinkonuştuğu bir ortamda kamudüzeni olmaz” diye cevap vererekyasanın niteliği konusunda fikirverdi.

Konuyla ilgili olarak görüşlerinialdığımız Kamu EmekçileriSendikaları Konfederasyonu(KESK) Merkez Yürütme KuruluÜyesi Hüseyin Gölpunar dayasanın bazı makyaj maddelerlegöz boyadığını ancak memurlariçin sıkıntılı bir yasa olduğunubelirtti. Yasanın memurların endoğal hakkı olan grevi yasaklamayadevam ettiğini ifade edenGölpunar, yasada toplu

sözleşmeden bahsetmektenkaçınıldığını bunun yerine inatla‘toplu görüşme’ denildiğinin altınıçizdi.

Babalık izninin 10 güneçıkarılması gibi maddelerle iyi biryasa çıkarılıyormuş izlenimi ver-ilmek istendiğini söyleyenGölpunar memurların basın açıkla-ması yapmasının bile hala suçolduğunu dile getirdi.

Yasanın ‘Memuriyette yükse-lebilmek için 10 yıl ceza almamışolma’ gibi şartlar getirdiğinibelirten Gölpunar, “Performansadayalı ücret sistemi yasallaştırılıyor.Kamuda gerici kadrolaşma yasal-laştırılıyor. Memura grev hakkı ver-ilmiyor. Toplu sözleşme hakkıtanınmıyor. Memurlara verilendisiplin cezaları artıyor. Cezalarkeyfi bir hale getiriliyor. AKP’ninkamudaki gericileştirme hareketineyasal zemin hazırlanıyor” diyerekyasanın geri çekilmesi gerektiğiniifade etti. Yasanın özelleştirmelereişaret ettiğini vurgulayan Gölpınaryasanın geri çekilmesi içinmemurların sonuna kadar mücade-le edeceklerinin altını çizdi.

Geçen ay Zonguldak’ta 30 işçininyaşamını yitirdiği patlama iş kazalarının

sonu olmadı. Artarak devam eden “kaderkazaları” sonucunda işçi ölümleri ve yaralan-malar devam etti. Mevsimlik işçilerin kamyonkasalarında, traktör römorklarında taşınırkenmeydana gelen kazaların bu yıl da yoğunolacağının sinyalleri haziranın ilk hafta-sındaki kazayla verilmiş oldu. 2 Haziran’daOsmaniye’de işçileri taşıyan traktörle yüktreninin çarpışması sonucu 4 işçi öldü, 12 işçiyaralandı. Siirt’te tarım işçilerini taşıyankamyonetin devrilmesi soncunda da 1 işçiyaşamını yitirirken 8 işçi de yaralandı.

Madenlerde yaşanan kazalar haziranayında da durmadı. İşçiler kaderlerine boyun

eğmeye devam etti. 4 Haziran’da ZonguldakEreğli’den bir kaza haberi daha geldi.Kandilli beldesindeki Hema Endüstri A.Ş’yeait madende meydana gelen kazada 12 işçiyaralandı. Şirkete 21 Mayıs’ta SosyalGüvenlik Kurumu (SGK) tarafından ödülverilmişti. Kazanın işçiler madene girerken‘fayton’ olarak tabir edilen vagonlarındevrilmesi sonucu meydana geldiği belirtildi.

Yaz aylarında sektörün hareketlenmesiylebirlikte inşaatlarda meydana gelen kazalar da‘devam’ mesajı verdi. Mersin’de bir inşaatınsekizinci katında çalışırken yük asansörühalatının kopması sonucu meydana gelenkazada 1 işçi öldü, 1 işçi yaralandı.

Aydın’ın Çine ilçesindeki baraj inşaatında

yaşanan kazada da 1 işçi hayatını kaybeder-ken 3 işçi ağır yaralandı.

Kum ve mermer ocaklarında meydanagelen kazalarda da 2 işçi öldü, 1 işçi yara-landı. Muğla Yatağan’da Ermaş mermerocağında çalışan Mehmet Kırıkçıoğlu 150kilogramlık mermer bloğun üstüne düşmesisonucu hayatını kaybetti.

Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinde bir kumocağında silindir banta sıkışan bir işçi deyaşamını yitirdi.

Gerekli önlemler alınmadıkça işçiler öl-meye devam ediyor ve ölümlü kazalargiderek artıyor. İstatistiklere göre Türkiyeölümlü iş kazalarında dünya üçüncüsü veAvrupa birincisi olma konumunu koruyor.

Her yaz dönemindeartış gösteren işcinayetleri dahahaziranın ilk haf-tasında en az 9işçinin hayatına

mal oldu

Halk›n SesiSSaahhiibbii vvee SSoorruummlluu YYaazz›› ‹‹flfllleerrii MMüüddüürrüü

Ali Ergin DemirhanTTeelleeffoonn // FFaakkss

0212 245 90 37AAddrreess Tomtom Mahallesi Örtmealt› Sokak No: 6/3

BEYO⁄LU/‹STANBULBBaass››lldd››¤¤›› YYeerr

Taflbask› Matbaac›l›k Yay. ve Amb. San. Tic. Ltd. fiti. Bask› TesisleriKocaeli /‹ZM‹T (0262 335 45 29)

[email protected] günlük Yayg›n, Süreli, Türkçe yay›nd›r.

Page 9: 108'inci sayı

EMEKHalk›n Sesi

911 Haziran 2010 / 24 Haziran 2010

‹zmir Büyükflehir Belediyesi’ndeçal›flan park ve bahçe iflçileri, 26May›s genel eyleminde kitlesellik-leriyle herkesin dikkatini çekti.Ayn› iflçiler, ‹zmir’deki 1 May›s’a dadamgalar›n› vurdu. Herkes kürsüyüdinlerken onlar, BüyükflehirBelediye Baflkan› Aziz Kocao¤lu’nadönerek bir saat boyunca“Taflerona son” dedi. 1 May›s’›n encoflkulu korteji de onlard›. Park vebahçe iflçileri kat›ld›klar› tümeylemlerde yine ayn› talebi yük-selttiler: “Taflerona son verilsin!”

‹zmir Büyükflehir Belediyesibünyesinde park ve bahçelerdeçal›flan iflçiler tafleron sistemibafllad›¤› günden beri her yeni y›l›iflsiz karfl›lar olmufllar.

Tafleron flirketin ismi de¤ifliyor,iflçiler de¤ifliyor; ancak mücade-lenin talebi de¤iflmiyor.

“Taflerona hay›r” talebi, ‹zmirBüyükflehir Belediyesi’ne ba¤l›Kürflat Vira flirketinde çal›fl›rken 31Aral›k 2008’de iflten ç›kar›lan 600iflçinin kararl› direnifli sonucu a盤a

ç›km›flt›. ‹flçiler, kent merkezindeeylemler yapm›fl BüyükflehirBelediye Baflkan›’ndan ifllerine geridönmeyi talep etmifllerdi. Taleplerikabul edilmeyen iflçiler, Belediyebinas› önünde çad›r kurup açl›kgrevine bafllam›fllard›. Belediyeönünde çad›r açan ve polisinsald›r›lar›na karfl› direnen iflçileraçl›k grevlerini 19 Mart 2009’dasonland›rd›.

2009’daki açl›k grevi bitse de2010 y›l›na girerken iflten ç›kar›lanpark ve bahçe iflçileri için bir örnekoldu.

fiimdi, 1300 park ve bahçe iflçisi“taflerona hay›r” talebini, kurduk-lar› komite arac›l›¤›yla yükseltiyor.‹flçiler, sendikas›z olmalar›nara¤men kendi tabirleriyle “sendikadisiplini içinde” mücadeleleriniyürütüyor.

ASSAN’dadirenişsürüyorSusurluk-Bandırma

karayolu üzerindebulunan Assan GıdaSanayi ve Ticaret AŞ'deçalışan işçiler Tek-Gıdaİş Sendikası'na üyeolduktan sonra iştenatıldı.

İşten atıldıkları 11Mayıs'ta fabrika önündedirenişe geçen işçilerineylemi sürüyor.

Kibar Holding'e bağlıAssan A.Ş'nin yetkilileriişçilerin sendikalaşmaçalışmaları yürüttükleriniöğrenir öğrenmez 22işçiyi işten atmıştı.

BeşiktaşBelediyesi'nde

çalışan işçiler Toplu İşSözleşmesigörüşmelerinden sonuççıkmayınca grev kararıaldı. DİSK Genel-İşSendikası'nda örgütlüişçiler 8 Haziran'dayaptıkları eylemlebelediye binasına grevkararını astı. Belediyeyönetimini gevşekdavranmakla suçlayanişçiler ücretlerine zamyapılmasını talep ediyor.Beşiktaş Belediyesi'nde1992'den beri ilk kez grevkararı asıldı.

B ilgi Üniversitesi'ndesendikaya üye olduk-

ları gerekçesiyle iştençıkarılan üç işçi için 5Mayıs günü başlatılandireniş sürüyor. Sosyal-İş'e üye işçilerinatılmasına karşı yapılaneylemlere akademisyen-ler ve öğrenciler dedestek verirkendemokratik kitle örgüt-leri ve sendikalar,direnişe ziyaretleryaparak dayanışmadabulunuyor. İşçiler işe gerialınıncaya kadar direnişisürdürmekte kararlıolduklarını söylüyorlar.

Bilgi’deişçilerdireniyor

Çevre ve Orman Bakanlığı su veçevre hakkı savunucularının tüm

itiraz ve eylemlerine karşın hidroelektriksantralleri (HES) yayma çalışmalarındahız kesmiyor. Bakanlık, Sivas'ınKoyulhisar ilçesi, Osmaniye'ninDeğirmendere ve Karaçay ilçeleri ileHatay'ın Kuzuculu ilçesinde yeni HESprojeleri yapılacağını açıkladı. HES’lerdaha önce Karadeniz Bölgesi’nde halkıntepkisiyle karşılaşmış, hükümet birçokprojede geri adım atmak zorundakalmıştı. Özelleştirme İdaresiBaşkanlığı'nın (ÖİB) 3 Haziran'da songörüşmelerini yapacağı ihalelerin bulun-duğu 11. ve 12. grup HES projeleri ara-sında yer alan yerlerden birinin 'afet böl-gesi' diğerinin de 'kaya anıt' olması ne-deniyle daha önce projeden çıkarılmıştı.

DEN‹Z FENER‹ BA⁄LANTISI ÖİB'in Sivas'ın Koyulhisar ilçesinde

yapılması planlanan HES için üretim

lisansı verdiği Bereket Enerji'nin adıDeniz Feneri davası sanıklarıyla birlikteelektrik dağıtımlarındaki yolsuzluk iddi-alarında yer alıyor. ElektrikMühendisleri Odası'nın Kasım 2008'deyayınladığı bir raporda, BereketEnerji'ye bağlı AYDEM ElektrikDağıtım A.Ş.'nin ihalelere ‘hülle yön-temiyle’ bazı şirketleri sokmak için para-van olarak kullanıldığı ve bu şirketlerinDeniz Feneri yolsuzluğuyla bağlantılıolduğu belirtiliyor.

H‹SSE OYUNLARIBelli kişilerin birçok şirkette

ortaklığının bulunduğu şebekede AliMurat Korkmaz ve Kasım Aykut isim-leri öne çıkıyor. AYDEM AŞ’nin yöne-tim kurulu üyesi olan Ali MuratKorkmaz’ın Deniz Feneri yolsuzluğundaadı geçen birçok şirkette de hissesibulunuyor. Aykut’un da Deniz Feneriyolsuzluğu sanıklarıyla direk ortaklığı

var.İlk olarak Küre İletişim Grubu

AYDEM’in yüzde 9’luk hissesine ortakoldu. Böylece, yüzde 10 ve üzerindegerçekleştirilen pay devirlerindeonayının alınması gereken EnerjiPiyasası Düzenleme Kurumu devre dışıbırakıldı. Ardından Ali Murat Korkmaz,Küre İletişim Grubu’nu temsilenAYDEM’de yönetim kurulu üyesi oldu.Bu sırada bir başka elektrik dağıtımşirketi olan AKEDAŞ’a da Asel firmasıortak oldu. Küre İletişim şirketininsahipleri, daha sonra Enera Altyapı daKasım Aykut’la ortak oldu. EneraAltyapının ortakları arasında Akes ileelektrik dağıtım şirketi SEDAŞbulunuyor. Asel, Enera Altyapı veAkes’te ortaklığı bulunan KasımAykut’un Deniz Feneri yolsuzluğusanıklarıyla birlikte Yeni Pasifik İnşaatEnerji Sanayi ve Ticaret A.Ş’de deortaklıkları var.

AYDEM’E fi‹KAYET ÇOKAYDEM AŞ, Türkiye’deki ilk özel

elektrik dağıtımı şirketi. AYDEM, elek-trik dağıtımını yaptığı Aydın, Muğla,Denizli’de elektrik kesintileri ve düzen-siz hizmet sebebiyle halk tarafındansıklıkla şikayet ediliyor.

Tekirda¤’›n Çorlu ilçesinde bulunan YeflilKundura’da sendika üyesi olduklar› için ifltenç›kar›lan 3 kad›n iflçi 27 May›s’ta direnifle geçti.Yeflil Kundura patronu, iflten ç›karmalaragerekçe olarak flirketin yaflad›¤› ekonomikdaralmay› gösterdi. Yasalara göre iflvereniniflçiyi iflten ç›karmadan en az bir ay önce bölgeçal›flma müdürlü¤üne ya da sendikayabildirmesi gerekiyor. Oysa Yeflil Kundura’daçal›flan 3 kad›n iflçi (Dilek Kurtulufl, KezbanElmas ve Dilek fienkul) iflten ç›kar›ld›klar›n› 26May›s günü mesainin bitimine befl dakika kalaö¤rendi.

Halk›n Sesi’ne konuflan Deri-‹fl GenelTeflkilat Sekreteri Gürsel Mentefle, fabrikadaörgütlenmeye bafllad›ktan sonra patronunsendikal› iflçileri sendikadan istifa etmelerikonusunda tehdit etmeye bafllad›¤›n› söyledi.‹stifa etmeyen iflçilerin “ekonomik daralma”bahanesiyle iflten ç›kar›ld›¤›na iflaret edenMentefle “‹flten ç›kar›lan bir kad›nyemekhanede çal›fl›yordu. Yemekhane detoplam 4 iflçi çal›fl›yordu. ‹flveren, iflten ç›kankad›n iflçinin yerine baflka bir iflçi ald›. Budurum ekonomik daralma gerekçesinin birbahane oldu¤unu kan›tl›yor” dedi.

‹flten ç›kar›lan iflçilerin kad›n olmas›n›niflveren nezdinde özel nedenleri var.

Mentefle’nin ifadelerine göre patron, 400iflçinin ço¤unun kad›n oldu¤u iflyerinde“kad›nd›r d›flar›da bekleyemez, direnemez”anlay›fl› içinde oldu¤u için 3 kad›n iflçinin iflineson verdi.

Ancak patron yan›ld›. ‹flten ç›kar›lan 3 kad›niflçi 27 May›s’tan bu yana mesai saatleri içindefabrika önünde bekliyor ve direnifllerinisürdürüyor. ‹fllerine sendikal› olarak geridönme talebiyle bafllatt›klar› direnifl fabrikadaçal›flan di¤er iflçiler taraf›ndan da destekleni-yor. Deste¤in olabilece¤ini önceden tahmineden patron fabrika güvenli¤ini “çal›flan iflçiler-le direniflteki iflçilerin birbiriyle görüflmemesi”konusunda s›k›ca tembihlemifl.

Yeflil Kundura, Cat, Harley Davidson, HushPuppies, Crocs, Merrell, Wolverine, Land Rover,Adidas, Nike, Puma ve Converse gibi dünyacaünlü markalar›n da sat›fl›n› yap›yor. Çorlu’dakifabrikada 400 iflçi çal›fl›yor. Ayl›k 550 ile 600lira aras›nda ücret alan iflçilerin, bir buçuk y›ld›rikramiye haklar› patron taraf›ndan verilmiyor.‹flçiler günde 12-14 saat çal›flt›r›l›yor. YeflilKundura’da tuvalet önünde turnike var. Biriflçinin bir ay boyunca tuvalette geçirdi¤i saatücretinden kesiliyor. ‹flçiler, iflyerinde iflvereninkarfl›lamas› gereken çay› kendi paralar›ylaal›yorlar.

‘Kad›nd›r direnemez’ diyenlereYeflil Kundura direnifli

Sendikas›z iflçilerinsendika disiplini

V eteriner Hizmetleri, BitkiSağlığı, Gıda ve Yem KanunuTasarısı, 1 Haziran’da Meclis

Tarım Komisyonu’nda görüşülmeyebaşlandı. Tasarı, Türkiye genelindegıda sektöründe çalışan binlercemühendisi işsizlik tehlikesiyle karşıkarşıya getirirken halk sağlığını datehdit ediyor.

Halkın Sesi’ne konuşan ZiraatMühendisleri Odası İzmir ŞubesiBaşkanı Ferdan Çiftçi, tasarıda geçen10’dan az eleman çalıştırılan gıdaimalathanelerinde denetimi sağlayacakgıda mühendisi çalıştırılması zorunlu-luğunun kaldırılmasını öngören maddeüzerinde durdu.

HALK SA⁄LI⁄I TEHD‹T ALTINDA Çiftçi, bu maddeyle halk sağlığını

etkileyen gıdaların tehlikeli olupolmadığına dair analizlerin, gıdamühendislerinin elinden alınarakimalatçıların insafına bırakıldığınıbelirtti. Çiftçi “Küçük işletme sahip-lerinin daha fazla kar elde etmek içinhalk sağlığını hiçe saymayacağının birgarantisi kalmıyor” dedi. Türkiye’dekigıda imalatının yüzde 80’inin küçükgıda imalathanelerinde gerçekleştiğinibelirten Çiftçi, bu zamana kadar gıdasağlığı ihlallerinin en fazla yaşandığıküçük işletmelerde teknik personelçalıştırma zorunluluğununkaldırılmasının halk sağlığını tehlikeyeatmak anlamına geldiğini söyledi.

Yasa tasarısının 21. maddesinin 1.fıkrası “e” bendinde yer alan “Gıda,Bakanlıkça belirlenen şartlara uygunolsa bile, gıdanın güvenilir olmadığınadair şüphe oluşması durumunda,Bakanlık söz konusu gıdanın piyasayaarzını kısıtlayabilir veya piyasaya arzedilen gıdayı toplatabilir” ifadesi TürkTabipler Birliği tarafından belirsiz birifade olarak değerlendiriliyor.

“Yapabilir” ibaresi yerine “yapar” kul-lanılması gerektiğini belirten hekimlerbu durumun halk sağlığını ciddi ölçüdetehdit edeceğini söylüyor.

MÜHEND‹SLER ‹fiS‹Z KALACAKZiraat Mühendisleri Odası İzmir

Şube Başkanı Çiftçi, denetim yetkisininteknik personelin elinden alınmasının20 bin gıda, kimya, ziraat mühendisiniişsiz kalma riskiyle karşı karşıya getir-diğini söyledi.

Tasarının veteriner hekim odaklı

hazırlandığının üzerinde duran Çifçi,“Tarım ve Köyişleri Bakanı MehdiEker veteriner olduğu için tasarıda vet-erinerlerin alanının genişletildiğinidüşünmeden edemiyoruz” diyor.Ferdan Çifçi, tasarının yasallaşmasıdurumunda Zooteknik mesleğininTürkiye’de neredeyse yok olacağınıifade ediyor.

Tasarıda hayvan sağlığı alanındagörev yapacak personelin tanımları netolarak belirlenmişken gıda, yem vebitki sağlığı alanında görev alacak per-

sonelin tanımlarına yer verilmiyor.Tasarı, “Resmi Veteriner Hekim”tanımıyla kamuda, “YetkilendirilmişVeteriner Hekim” tanımıyla özel sek-törde veteriner hekimlerin alanınıgenişletirken gıda mühendisleri, ziraatmühendisleri, kimya mühendisleri gibigıda alanında çalışan diğer meslekleriyok sayıyor.

MESA‹ BEL‹RS‹ZTasarıda, “Canlı hayvanların bek-

letilmesinin zorluğu, hayvansal ve

bitkisel ürünlerin bozulabilir olmasınedeniyle sevk işlemlerinin en kısazamanda yapılması, iş sahiplerininzaman kaybını önlemek, ithalat ve ihra-cat işlemlerini geciktirmemek için bualanlarda görev yapan personelin mesaikavramı gözetmeksizin çalıştırılmazorunluluğu bulunmaktadır” ifadesi yeralıyor. Bu ifadede geçen “personelinmesai saatleri” konusu bir önceki yasa-da net olarak tanımlanmamıştı.

GIDADA TAfiERONLAfiTIRMATasarı ayrıca kamunun yaptığı gıda

denetimi işini hizmet alımı yoluyla özelsektöre devretmenin önünü açıyor.Sağlık, eğitim gibi hizmet alanlarında,hizmet alımı yoluyla çeşitli hizmetkalemlerinin özel sektöre devredilmesitaşeronlaştırma anlamına geliyor.

MÜHEND‹S ODALARI TEPK‹L‹Meclis’e 1 Haziran’da gelen tasarı,

gıda ve ziraat mühendisleri tarafındanbüyük tepkiyle karşılandı. AnkaraKocatepe Kültür Merkezi önünde birbasın açıklaması yapan gıda mühendis-leri tasarının özel sektörün önünüaçtığını belirtti ve tasarının halk sağlığıyerine ticaret rantını tercih etmekanlamına geldiğini ifade etti. Basınaçıklamasını okuyan GıdaMühendisleri Odası Yönetim KuruluBaşkanı Petek Ataman, “Halk sağlığınıhiçe sayan bir tutumun geliştirilmesitercih edilirse, bilinmelidir ki, tüketicidernekleri ve meslek odaları olarak,birlikte her türlü meşru mücadeleyiyürütmek kararlılığındayız” dedi.Birçok işletmenin denetlenmediğinibelirten Ziraat Mühendisleri Odasıbaşkanı Gökhan Günaydın, “Bakanlığa300 metre mesafede kilosu 3 lirayasucuk satılan bir ülkede hiç kimse gıdahakkının güvende olduğundan söz ede-mez” diyerek hükümeti uyardı.

aşeronlaştırmanın önünü açan yeni gıda yasa tasarısınınyasalaşması 20 bin mühendis için işsizlik anlamınagelirken halk sağlığını ciddi boyutlarda tehdit edecek

Hükümet, halkıntepkilerine rağmen

yeni HESyapımlarına

devam ediyor.Hükümetin yeni

ihalelerini ‘DenizFeneri’nin ışığı’

aydınlatıyor

T

Deniz Feneri ışığıyla HES atağı

Mühendis işsiz gıda güvensiz

Ali Murat Korkmaz

BeşiktaşBelediyesi’ndegrev kararı

Page 10: 108'inci sayı

10Halk›n Sesi 11 Haziran 2010 / 24 Haziran 2010

KİBELE

Görünmeyen emeğin sesini yükseltmek içinİstanbul’da sokağa çıkan Sosyalist Feminist

Kollektif üyesi kadınlar, ‘tüm ev işini ve bakım işinikadınların üzerine yıkan erkeklerden alacaklıyız’dediler.

Kadınların ev içinde harcadıkları emek değersiz-leştirilmekte ve inkâr edilmektedir. Karşılığı öden-meyen ev içi kadın emeğinin köle emeği gibi kul-lanıldığı görülmektedir. Kölelik insanların diğerinsanların malı olduğu; gitme, çalışmayı reddetmeya da ücret talep etme gibi haklardan yoksunolduğu bir sistemdi. Hatta bazı toplumlarda sahibi-nin köleyi öldürmesi bile yasaldı. Köleliğin tanımıhiç yabancı gelmiyor değil mi? Her gün şahit

olduğumuz, yaşadığımız olay-ların bir özeti gibi.

1926 yılında MilletlerCemiyeti ve 1969 yılında daBM tarafından resmen yasak-lanan kölelik “modern kölelik-insan ticareti” biçimindedevam etmektedir.(*) Pekikadınların erkeklere köleliği?Kendini modern toplumunihtiyaçlarına göre yenidenbiçimlendirmeye bile ihtiyaçduymamıştır; çünkü ataerkillikve kapitalizmin çelişik birlik-teliği kadının erkeğe köleliğinibahis konusu dahiyapmamıştır. Hâlbuki kölelik

tanımının dayandığı kölelerin sahip olamadıklarıhaklarını tek tek incelediğimizde durumun acılığıtüm çıplaklığıyla ortaya çıkmaktadır:

Bir insanın diğer insanın malı olması: “Nikâhlıkarım değil mi; döverim de severim de!” “Kızım;tabii ki babasına hizmet edecek!” Her gün deneyim-lediğimiz, kadını babanın, abinin ve evlendiğinde dekocanın hizmetçisi olarak gören bir sistemdir.

Gitme hakkı: “Bu evden ölün çıkar!”,“Evlenmeden bu evden ayrılamazsın!”, “Gelinliğinleçıktın, kefeninle dönersin!” Kadına baba evi ya dakoca evi dışında bir seçenek bırakılmamaktadır.Kadının tüm bu tehditlere rağmen evden gitmecesaretini bulduğunu varsayalım. Emekpiyasasındaki cinsiyetçi iş bölümü yüzünden hepikinci konumdadır. Düşük ücretle uzun saatlerçalışmak zorunda, bunu yaparken de kadınlığının“doğal” bir parçası olan şefkat ve sevgiyle işinesarılmalıdır. Hâşâ; sömürüye isyan etmek, kadına“yakışmaz”. O “doğası gereği” itaatkâr olmalıdır.Peki, çocukları varsa? İşte o zaman vay haline…Kreş yok, sığınma evi yok. Koca ya da baba evinegeri dönmek, kadına tek seçenek olarakdayatılmakta; devlet tüm aygıtlarıyla kadının dönüşkoşullarını yaratmaya çalışmaktadır.

Çalışmayı reddetme hakkı: “Kadın dediğin çocukda yapar, kariyer de”, “İyi kadın ev işlerinde hama-rat olandır”, “Eve gelince ayaklarını uzatmak, tümgün işte çalışıp yorulan erkeğin hakkıdır”. Evetkadına yorulmak, şikayet etmek yasaktır. Evdekikadın tüm gün ne yapmaktadır ki zaten! Tek yaptığıevi temizlemek; yemek ve ütü yapmak; çocuklarlailgilenmek; evde bakıma ihtiyacı olanlar varsa onlar-la ilgilenmek; kocasının cinsel arzularını tatminetmek… Bu liste uzar gider. Bir işte çalışmayanevdeki kadın televizyon izlerken fasulye ayıklar,evdeki kadın dışarı gezmeye gittiğinde marketalışverişini yapar, evdeki kadın misafirleri geldiğindeonlarla konuşurken kazak örer… Evdeki kadın nezaman dinlenir? Yatakta mı? Hayır, o zaman da tat-min edilmesi gereken bir koca vardır. Peki, çalışankadın ne yapar? Bir işte çalışmak onu tüm bugörünmeyen emeği yapmaktan kurtarır mı? Hayır,çalışan kadın çifte mesai yapar: Biri dışarıda, biri deevde.

Emeğinin karşılığını isteme hakkı: ‘’Tüm gündışarıda çalışıyorum, sen evdesin, ne güzel ekmekelden su gölden’’, ‘’Senin yaptığın da iş mi, tümgün yatıyorsun’’, ‘’İyi ki bir yemek yaptın, onu da işyaptım diye başıma kakma’’ Kadının emeğiningörünmez olduğu yerde ücretin esamesi bile okun-maz.

Öldürülmeme hakkı: ‘’Ağır tahrik vardı’’, ‘’Banakarşı gelince cinnet geçirdim’’, ‘’Bakire çıkmadı’’,‘’Boşandık ama o adamla görünce kıskandım’’ venihayetinde ‘’¶özünün üzerinde kaşı vardı’’.Bahaneler tükenmez, akılcı da olmaz her zamanama; zaten pek gerek de yoktur akılcılaştırmaya. Nede olsa ağır tahrik vardır, suçlu olan hep kadındır.Erkek ‘’mecburen’’ öldürmüştür ve bu nedenle debir ceza indirimini ‘’hak eder’’.

Kölelik yasal olarak kaldırıldı mı demiştiniz? *Bu konu yazımızın kapsamı dışındadır.

Kad›n›n köleli¤i vegörünmeyen emek

BanuServeto¤lu

[email protected]

Adanalı kadınlar 8 Mart’ta ‘suç işlememiş’Adana’da 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde,

“8 Mart’ın 100. Yılında Özgürlük ÇığlığımızıBüyütmek İçin Yine Alanlardayız” sloganıyladüzenlenen mitingin tertip komitesine, “terörörgütü propagandası yapmak” gerekçesiyle açılansoruşturma karara bağlandı.

Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri Savcılığı,davayla ilgili “kamu adına kavuşturmaya yerolmadığı” kararını verdi.

Adana Kadın Platformu konuyla ilgili yaptığıaçıklamada gerçekleştirdikleri mitingin geçenyıllarda düzenlenen mitinglerden farklı seyret-memesine rağmen bu şekilde soruşturmalara,davalara konu edilmesini düşünce ve ifade özgür-lüğüne, toplanma ve örgütlenme özgürlüğünevurulmak istenen bir darbe olarak niteledi.Platform açıklamasında, “Aynı miting nedeniyle birdiğer davanın sürdüğü Adana 1. Sulh CezaMahkemesi’nde de bu şekilde olumlu bir karar ver-ileceğini umuyor; tüm bu baskılara, engellemeçalışmalarına rağmen mücadelemize devamedeceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz” dedi.

S iirt’te 7 çocuğa taciz vetecavüz eden, çeşitli kesim-lerden onlarca erkeğin

yargılanması başladı. Siirt’inerk’ekleri olayın üstünü örtmeyeçalışsa da kadınlar ilk duruşmanınyapıldığı 2 Haziran günü, cinselşiddet ve çocuk istismarına karşıeylemdeydi.

TAHL‹YELER BAfiLADISiirt’te görülen davanın ilk

duruşmasına, 35 sanık ve cinselistismara maruz kalan kız çocuk-larından ikisi katıldı. Davayla ilgiligizlilik kararı alındığı için duruşmasalonuna avukatlar dışında kimsealınmadı. Sanıkların suçsuz olduk-larını söylediği duruşmada tutuklubulunan 19 sanıktan 5’i tahliyeedildi. Duruşma 29 Temmuz’aertelendi.

Duruşma sırasında ve aynı gün,birçok ilde kadınlar dava sürecinitakip edeceklerini gösteren eylem-ler yaptılar.

BARIfi HEMEN fi‹MD‹!Ankara Kadın Platformu,

Ankara Adliyesi önünde yaptığıbasın açıklamasında, çocuklarınistismarının yakıcı bir sorunolduğunu ama bunun görünürkılınmadığını çünkü erkek vedevletin kirli ittifakının hala devamettiğini söyledi. Açıklamada “30yıldır süregelen savaşın, şiddetinkadın ve çocuk bedeni üzerindekiyıkıcı sonuçları bu can yakıcı olay-larla bir kez daha ortaya çıktı.Barışın çocuklar için, bu coğrafya-

da yaşayan halklar için ne kadaracil olduğunu bir kez dahahaykırıyoruz. Tecavüzcülerin suçortaklarını biliyoruz. Susmadık,susmuyoruz. Savaşa, tecavüzlere,ölümlere sessiz kalmayacağız” söz-lerine yer verildi.

Siirt’teki duruşma sırasında,Bursa’da Halkevci KadınlarOrhangazi Parkı’nda bir basın

açıklaması yaptı. Hüseyin Üzmezdavasında olduğu gibi bu davanında takipçisi olacaklarını belirtenkadınlar açıklamada, “TBMMİnsan Hakları Komisyonu, yaşanançocuk tecavüzünü ‘iki mağdureninyaklaşık iki yıldır okul müdüryardımcısı ve halktan bazı kimselerile yaşadığı iddia edilen olaylar’olarak tanımlamaktan zerre utanç

duymuyor. Çözüm olarak Siirtilinde Zuhrevi Hastalıklar veFuhuşla Mücadele Komisyonu’nugöreve çağırıyor. Yaşanan çocuktecavüzlerini fuhuşla mücadelekapsamında mı çözeceksiniz? Buinsanlık suçunu komisyonlaradevrederek görevinizi yapmış mıolacaksınız?” diyerek devletin suç-taki payına dikkat çekti.

Yetkililerin çözüme giden yoldakisorumluluklarından sıyrılmaçabasına tepki gösterdi.

Aynı gün, Eskişehir DemokratikKadın Platformu taciz, tecavüz vekadın cinayetlerine karşı yürüyüşyaptı. Hamamyolu’ndan, AdalarPorsuk Bulvarı’na kadar devameden yürüyüşten sonra yapılanbasın açıklamasında platform,“Erkek egemenliğe, şiddete, tacize,tecavüze karşı mücadele eden bizkadınlar bugün Siirt’te ilkduruşması yapılan tecavüz olayınıntakipçisi olmaya devam edeceğiz”dedi.

DAVA, TOPLUMSALHESAPLAfiMA DAVASI

İzmir’de Sosyalist KadınMeclis’inin, duruşma günü yaptığıbasın açıklamasında, "Bu dava,toplumsal yüzleşme ve hesaplaşmadavasıdır. Kadınlara ve çocuklarauygulanan şiddetin davasıdır.Erkek adaletiyle yüzleşmenindavasıdır” denildi. Kadınlar davay-la ilgili alınmış olan gizlilikkararının geri alınmasını istedi.

Mersin’de Demokratik KadınHareketi’nin düzenlediği yürüyüşte“Yatılı Bölge Okulları’na (YBO)hayır”, “Bedenime dokunma”,“Jin, jiyan, azadi” sloganları atıldı.Yapılan açıklamada tecavüzkültürünün cinsiyetçi ideolojiye,zora dayalı, el koyma, gasp etme,mülkleştirme, militarizm temelindeiçerik bulduğu söylendi. Kadınlartecavüz kültürüne karşı duyarlılığıyaratma çalışmalarını sürdürecek-lerini bildirdi.

iirt davası başladı. Taciz ve tecavüzün üstünü örtmek isteyeniktidara ve erkek egemen anlayışa rağmen kadınlar susmadı,sokaklara çıkarak davanın takipçisi olacaklarını gösterdiS

S ‹ ‹ R T D A V A S I B A fi L A D I

Dünya Kad›n Yürüyüflü üçüncükez yola ç›k›yor. Kendini ‘yoksul-lu¤un ve kad›na yönelik fliddetintemelinde yatan nedenleri yoketmek için çal›flan örgütleribirlefltiren, uluslararas› feministbir eylem hareketi olaraktan›mlayan’ yürüyüfl 2000y›l›ndan beri her befl y›lda birgerçeklefliyor.

2010 y›l›nda 8 Mart'tan 19Ekim'e kadar dünya çap›ndaeylemler yapacak olan DKY 2010yürüyüfl program›n› dört eylemalan› etraf›nda örgütlüyor. Kamuyarar› / Ortak menfaat, kad›n

eme¤i, kad›na yönelik fliddet,bar›fl ve sivilleflme ana bafll›klar›ve yürüyüflün u¤rad›¤› her birülkedeki kad›nlar›n özgün sorunve talepleri ile dünyan›n kad›nlar›eyleme geçiyor. Bu talepleri dilegetiren eylemler, yürüyüfller, ti-yatro gösterimleri, karavan sefer-leri yap›lacak. Kad›nlar ulus-lararas› etkinliklerde buluflacak,ortak eylemler yapacak.

Yürüyüflün bu y›lki slogan›:Dünyay› de¤ifltirmek içinkad›nlar›n hayat›n› de¤ifltirin!Kad›nlar›n hayat›n› de¤ifltirmekiçin dünyay› de¤ifltirin!

Dünyan›n kad›nlar› yürüyor!

Büyük buluflma ‹stanbul’daAfrika, Amerika, Asya ve

Avrupa olmak üzere her birk›tada örgütlenen Dünya Kad›nYürüyüflü’nün 2010 Avrupa aya¤›Türkiye’de gerçekleflecek.Avrupal› kad›nlar 29-30Haziran’da ‹stanbul’da olacak.

29 Haziran Sal› günüBalkanlardan gelecek kad›nlar›nkarfl›lanmas›yla bafllayacak pro-gram ayn› gün ö¤len saatlerinde

Yunanistanl›, Türkiyeli, K›br›s’›niki taraf›ndan da kad›nlar›n bar›flbuluflmas›yla sürecek.

30 Haziran Çarflamba günügerçekleflecek forumla kad›nlarönce Avrupa ve Türkiye’de femi-nist hareketin durumu ve genelpolitik durum üzerine birtart›flma yapacak. Ar›ndanfiiddetten okullarda cinsele¤itime, medyadan bar›fl ve

sivilleflmeyekadar farkl›bafll›klarda düzenlenecek atölyeçal›flmalar›nda bir araya gelecek.

Atölye çal›flmalar›n›n tamam-lanmas› ve daha sonra düzenle-nen genel oturumla forum sonaerecek. Fakat kad›n yürüyüflüsürecek. Ayn› gün akflam forumalan›ndan Taksim Meydan›’na birkad›n yürüyüflü yap›lacak.

Dünya Kad›n Yürüyüflü 2010 y›l›nda dört anaeylem alan› etraf›nda harekete geçiyor:

KKaammuu yyaarraarr›› // OOrrttaakk mmeennffaaaatt:: Do¤an›n ve kamuhizmetlerinin özellefltirilmesine karfl› mücadele,g›da egemenli¤i ilkesini ve sa¤l›k, e¤itim, içilebilirsu ve sanitasyon hakk›n› savunmay› kapsar.

BBaarr››flfl vvee ssiivviilllleeflflmmee:: Etnik ve dinsel çat›flmalar›n,do¤al kaynaklar›n sömürüsü ve silah endüstrisininkâr çat›flmalar›n›n kad›nlar›n bedenlerini de kontrolalt›na almak istedi¤ini söyler. Kad›nlar›n, ordumensuplar› ve paramiliter gruplar›n ve kendilerinikabul etmeyen erkeklerin fliddetinin ma¤duru

oldu¤unu düflünür. KKaadd››nn eemmee¤¤ii:: Dünyan›n her yerinde kad›n ve

erkek bütün iflçilerin, herhangi bir ayr›mc›l›¤au¤ramaks›z›n, insanca asgari ücrete, yasalhaklar›na, sosyal güvenceye ve eflit ücretekavuflmas›n› savunur.

KKaadd››nnaa yyöönneelliikk flfliiddddeett: Eylemler yoluyla toplum-da bilinç yarat›r. fiiddete karfl› devletten taleplerivard›r. Kad›na yönelik fliddetin nas›l meydanageldi¤ini, nedenlerini biçimlerini gösterir.Kad›nlar›n cinsiyetçi fliddete karfl› direniflini özelliklekamusal alanda görünür k›lmak için çal›fl›r.

Yürüyüflün dört ana talebi

Başhekim dayağına karşı direniş nöbeti Ankara Ulucanlar Hastanesi’nin

Başhekimi uygulamalarıyla neo-liberalmuhafazakarlığın cisimleşmiş hali oldu.Köle gibi çalıştırma, itiraz edene baskı vekadına yönelik şiddet Başhekimin sadecetek bir olaydaki icraatları.

Ankara Ulucanlar Göz HastanesiBaşhemşiresi Özlem Hoşnam, HastaneBaşhekim yardımcısı Dr. Ömer Eyiciltarafından, hakaret edilerek darp edildi.Başhemşire 10 gün iş göremez raporualmak durumunda kaldı. Sağlık emekçilerive kadınlar şiddete sessiz kalmadı.

Ulucanlar Göz Hastanesi’nde çalışanBaşhemşire Özlem Hoşnam, hemşire arka-daşlarının görev tanımları dışındaçalıştırıldıkları yönündeki şikâyetlerini ilet-mek üzere Başhekim Yardımcısı Dr. Ali

Hacıimamoğlu ile görüşmeye gitti.Görüşme sırasında yanlarında bulunanBaşhekim Yardımcısı Dr. Ömer Eyicil,“Hemşirelerin görevi paspas yapmak, yataktoplamak, bu kadar büyütmeyin” diyerekHoşnam’a hakaret ve küfürler etti. Hızınıalamayan Eyicil hemşireye saldırdı.

fi‹DDETE KARfiI MÜCADELEDENSORUMLUYMUfi

Konuyla ilgili, KESK’li kadınlarınçağrısıyla 28 Mayıs’ta Ankara’daki hastane-lerden hemşireler ve Ankara KadınPlatformu, Özlem Hoşnam’a ve kadınayönelik şiddeti protesto etti. Eylemde,şiddeti uygulayan başhekim yardımcısı isti-faya çağrıldı.

KESK’li Kadınlar adına Emine Koç

tarafından yapılan açıklamada sağlıkalanının yükünü omzunda taşıyan en canalıcı mesleğin hemşirelik olduğunu belirtti.Koç, Özlem Hoşnam’a şiddet uygulayanÖmer Eyicil’in özelleştirmenin bir parçasıolan Toplam Kalite Yönetim Uygulamasıkapsamında hastane bünyesinde oluşturu-lan Kadına Yönelik Şiddeti Önleme birimi-nin sorumlusu olduğuna dikkat çekti. Buolayla, Ömer Eyicil’in şiddeti nasılönlediğinin görüldüğünü ve bu uygula-maların göstermelik olduğunun ortayaçıktığını belirtti.

KESK’li kadınlar İl SağlıkMüdürlüğü’nü Ankara Valiliğini, SağlıkBakanlığını, İç İşleri Bakanlığını görev vesorumluluklarını yerine getirmeye çağırdı.Türk Hemşireler Birliği de eyleme katılarakmeslektaşlarını yalnız bırakmadı.

fi‹DDETE KARfiI NÖBET BAfiLADIBaşhemşire Özlem Hoşnam’a uygulanan

şiddete sessiz kalmamak ve Başhekimyardımcısı Dr. Ömer Eycil’in görevdenalınması için SES Ankara Şubesi 7 Hazirangünü Ulucanlar Göz Eğitim ve AraştırmaHastenesi önünde ‘şiddete karşı nöbet’başlattı. Hoşnam’ın on günlük iş göremezraporunun sona ererek göreve döndüğü günbaşlayan nöbete sırasıyla Halkevci kadınlar,Ankaralı Feministler ve Ankara KadınPlatformu da katıldı.

Sağlık emekçileri şiddete maruz kalanarkadaşlarının kendine şiddet uygulayanyöneticiyle çalışmak zorunda kalmasına izinveremeyeceklerini belirtti. Eycil görevdenalınana kadar eylemlerinedevam edecekleri-ni duyurdu.

DÜNYA KADIN YÜRÜYÜfiÜ

Sessiz kalma, seyirci olma

Page 11: 108'inci sayı

YÜZ YÜZEHalk›n Sesi

1111 Haziran 2010 / 24 Haziran 2010

Filistin İçin İsrail’e Karşı Boykot Girişimi’nin 5-6Haziran tarihlerinde İstanbul Muammer KaracaTiyatrosu’nda düzenlediği Uluslararası İsrail’e KarşıBoykot Sempozyumu, Filistin ve Türkiye solunu bir arayagetirdi. Sempozyumda oturumlar ve kurumlar arasıgörüşmelerin ardından, somut hedefler doğrultusundaFilistin’le dayanışma ve boykot hareketinin örgütlenmesi

yolunda pratik öneriler sunuldu ve kararlar alındı. FHKC politbüro üyesi Abu Ahmad Fuad da, sempozyu-

mun davetlisi olarak Türkiye’deydi. Fuad’la Filistin’dekigüncel durum, solun Filistin davasındaki yeri, siyasalİslam’la ittifak tartışmaları ve Boykot hareketi üzerinekonuştuk. Aşağıdaki söyleşi birkaç ayrı röportaj, toplantıve yüzyüze görüşmeden oluşuyor...

Türkiye veFilistin solu

buluştu

Gazze’ye yardım taşıyangemilere yönelik saldırı üzeri-ne dikkatler yeniden Filistin

sorununa çekildi ve sahnede siyasalİslam var. Siz Filistin solunun tem-silcilerinden biri olarak bu durumunasıl değerlendiriyorsunuz?

Yardım gemilerine yapılansaldırıyla dünya ayağa kalktı.Ancak görünürde olan İslamihareketti. Oysaki sol, bugünekadar ağır bedeller ödemişti. Tümdünyada olduğu gibi Ortadoğu’dasol da zayıflamış ve yerini İslamiharekete bırakmış görünüyor.

İsrail, sağ-sol ayırmadan tümFilistinlilere aynı muameleyi yaptı.60’lar ve 70’lerde genel olarak hemFilistin’de hem de dünyada soldaha görünürdü. O yıllarda Arapdünyasında, Mısır devlet başkanıolan Nasır sosyalistti. 1967’dezulme ve baskılara karşı Filistin’deisyan oldu. Dünyadaki pek çok solhareket de bu isyana katılmıştı.Türkiye de vardı. Filistin’dekidireniş mücadelesine iki tanebüyük darbe geldi. Birincisi1970’de Ürdün’de, ondan sonra daLübnan’da. Lübnan’da 1975’de içsavaş oldu. 1982’de de İsrailkuvvetleri Lübnan’a girdi veFilistin güçlerini Lübnan’dançıkardı. Sadece Filistin’deki Filistinhareketine karşı değil, bütün Arapülkelerindeki Filistin halkını ezme-ye çalıştı. O dönemde hemFilistin’de hem de Arapülkelerinde sosyalistlerin, solundurumu iyiydi. Çünkü Sovyetlerinetkisi ve yardımı vardı.

Solun boşluğu Sovyetlerinçöküşüyle mi ortaya çıktı sadece?

Sovyetlerin çöküşünden sonradünya çapındaki sol hareketlerdekiçöküş hâlâ devam ediyor. Sovyetçizgisinde olanlar var tabii, aktifolanlar da... Latin Amerika’dasolun yükselişine şahit oluyoruz.Genel olarak Arap Ortadoğu-su’nda sol düştü. Sol harekettezayıflama İslami harekette yük-selme oldu.

Şu son süreçte de İslami kesimsokakta...

Solun zayıflaması bir boşlukyarattı ve İslamcılar da boşluğudoldurdu. Ondan önce İslamihareketi göremezdik. 1987’densonra başladı İslami hareketin yük-selişi. Çünkü devlet ve istihbaratgüçleri solcular üzerine çok baskıyaptı. İslamcı hareketlere ortamyarattılar.

Bunu Amerika yarattı sanırız…Amerika İslamcıları kendine

yakın buluyor ve zararsız görüyor.İlk başta Amerika doğurdu onları.El Kaide Amerika’nın solcularakarşı çıkarttığı bir şeydir. 11Eylül’den sonra kendisi de karşıoldu. İslamcıların attığı sloganlar70’lerde solcuların attığı sloganlaroldu. İsrail ve emperyalizmlemücadele de bizim o dönemdekullandığımız sloganlar.

Ancak solun gerilemesinisadece dış koşullara bağlayamayız.Kendimizi de sorgulamalıyız. Solişçi haklarını savundu, ama işçilerİslamcıları destekliyor. Sol gençliğisavundu, gençlik de İslamcılarıdestekliyor. Sol kadın haklarınısavundu, kadınlar İslamcılarıdestekliyor. Mesela bir kadınmitinginde Hamas ve El Fetih 20bin, 15 bin kişi yürütürken FHKC

neden 8 bin kişi yürütüyor?Toplumun önemli bir kesimi için

İslami kesimin eylemleri daha cazipgelebiliyor, sola oranla…

İnsanların gözünde çok dahacazipler. Önceden Çin’de,Vietnam’da emperyalistleriöldürenler solcular ve demokrat-lardı. Filistin ve Lübnan’da İslamcıkuvvetler. İnsanlar arasında rağbetgörüyor çünkü İslamcı hareketİsrail’le mücadelede başı çekiyor.Kim Siyonist güçlerle ve emperya-list güçlerle çatışıyorsa, kim onlarıöldürüyorsa o bizim yoldaşımız,arkadaşımızdır. Özgürlük gemi-lerinin içindekiler maalesef solcu-lar, demokratlar değillerdi. Amaonlar bizim yoldaşımızdır. Solcularnereden para toplayacaklar dagemi tahsis edecekler? Zatendevlet de hayatta o gemiyi solcu-lara tahsis etmezdi.

İslami kesimle solun aynı mey-danda oluyor olması bir çelişkiyaratıyor mu sizin nezdinizde?

İdeolojik bir çelişki var. İslamihareket esas güç olmak istiyor.Solcularla ortak bir eylemyapılmasına ciddi olarak karşılar.Ama Marksistlerin ve solcularınbildiği bir şey var: Açık işgalkoşullarında emperyalizme karşıortak cephe oluşturmalıyız. Tekvücut olmalıyız. Hem farklı ideolo-jiler hem farklı dinler emperyal-izme, Siyonizm’e karşı ortak cepheoluşturmalı. Cezayir savaşında,Vietnam’da bunu gördük. Filistin

mücadelesinde de bunu gördük.İsrail işgalinden kurtulana kadarkendi içimizde iç tartışmaları yap-malıyız ama aramızda da çatışma-malıyız. İşgalden kurtulduktansonra tartışmalarımızı daha açıkçayapabiliriz. Filistin devletini kurmaaşamasında elbette sosyalistlerinfarklı devlet anlayışları var, bizdaha seküler bakıyoruz, İslamcılarise din devleti kurmak istiyor amabu tartışmalar devlet kurmaaşamasında yapılmalı, şimdi değil.

El-Fetih ile Hamas arasında birdüşmanlık var, siz de ideolojikolarak ayrısınız. Bu uzlaşmazlıktaortak bir noktada birleşmekmümkün mü?

İktidar Hamas’a geçtikten sonraFilistin direniş davası ‘dini’ eksenekaydı. Hamas ile ideolojik biruzlaşmazlığımız var; biz laik veMarksist bir örgütüz, Hamas iseİslami bir örgüt. Bizler El Fetih ileHamas arasındaki çatışmabaşladığından beri her ikisine dekarşı çıktık; üçüncü bir tarafıortaya çıkarma kararlılığımızısürdürdük. Üçüncü taraf birlik vedireniş programı üzerindeörgütleniyor. Ulusal birlik bizimiçin temel meseledir, bölünmüşlükve dağılmışlık direncimizi kırar.Bize göre El Fetih ve Hamasarasındaki çatışma iktidarçatışması. Batı Şeria ve Gazze işgalaltında, herhangi bir kazanç ola-madan bağımsız olmayan bir yöne-tim üzerinde iktidar çatışmasıyapıyorlar. Bu iktidarçatışmasından bir tek İsrail fay-dalanıyor; işgal devam ediyor.

Türkiye’de de Filistin davasıkonusunda siyasal İslam’ın öneçıktığını görüyoruz. Bu durumdasolun siyasal İslam’la ittifaktartışmasına nasıl bakıyorsunuz?

Sol ile siyasal İslam’ın önemliuzlaşmazlıkları var. Biz kendimiziayrı tutmalıyız. Açık işgalkoşullarındaki ittifaklar ayrı birtaktiktir, genelleştirmek doğrudeğil. Önemli olan solun birliğinisağlamak. Ortadoğu’da daTürkiye’de de sol zayıf amabirliğini sağladığında önemli şeyleryapabilir. Biz müttefik olarak solu

görüyoruz. Filistin’de de solunbirliğini sağlamaya çalışıyoruz,diğer ülkelerde de sol güçlerlekurulan ilişkiyi önemsiyoruz.

Bugün Filistin’de, Irak’ta,Afganistan’da, Somali’de işgalekarşı ulusal kurtuluş hareketlerineİslamcılar öncülük ediyor. Ancakdireniş güçlerini birleştiremedik-lerini, işgal altında iç çatışmayasürüklendiklerini görüyoruz.Irak’ta İslamcılar kendi aralarındaçatışıyor. Afganistan vePakistan’da çatışanlar daİslamcılar. Sudan’da yineİslamcılarla İslamcılar çatışıyor.Somali’de de böyle. Bu ülkelerdeişgale karşı direnişe sol öncülükediyor olsaydı, durum böyle olum-suz olmazdı.

Tayyip Erdoğan’ın tavrını nasıldeğerlendiriyorsunuz?

Türkiye halkı her zamanFilistin’in yanında bir dost olarakyer aldı. Türkler Filistin davasınıkendi davaları saydılar veTürkiye’de sokaklarda yapılan songösteriler de bunu gösterdi. Ancak,Türkiye’nin İsrail’le olanilişkilerinde söylenenlerle gerçekteyapılanlar arasında büyük bir farkve çok küçük değişikler var. Bubizi çok acıtıyor. Türkiye gerçekanlamda İsrail’e karşı henüz hiçbirtepki vermedi ve önlem almadı.Askeri ve politik düzeyde boykotkararı alınmalı.

Boykot kampanyasını bu açıdanönemsiyoruz. Türkiye solunu dabu kampanyayı örgütlemeye çağırı-yoruz. Bu, basitçe ürün boykotudeğil; askeri, ekonomik, politikboyutu bulunan bir kampanya.

Uluslararası İsrail’e Karşı BoykotSempozyumu ile ilgilideğerlendirmelerinizi alabilir miyiz?

Sempozyumun başarılıolduğunu düşünüyorum. Niteliklibir katılım vardı. Tartışmalarıniçeriği de nitelikliydi. İki ülkearasındaki ilişkilerle ilgili olaraksomut araştırmalar, veriler, hede-fler ortaya kondu. Bu araştırmala-rın İngilizce ve Arapça’ya çevrilipFilistin’e iletilmesi ve Türkiye soluile Filistin solu arasında sürekli biriletişimin kurulması gerekiyor.

Yalnız Filistin’den daha fazlakatılımcı sağlanabilirdi. Bundaİsrail’in Muhammad Kanaane’yison dakikada engellemesinin vehazırlık aşamasındaki eksikliklerinde payı var.

Bu sempozyum vesilesi ileTürkiye’deki yoldaşlarımızıgörmekten mutluluk duyduk.Dayanışma için birlikte yapacak-larımız var. Bu ilişkiyi ilerletmeli-yiz.

Sol ile siyasal İslam’ın uzlaşmazlıklarıvar. Biz kendimizi ayrı tutmalıyız. Açıkişgal koşullarındaki ittifaklar ayrı birtaktiktir, genelleştirmek doğru değil

ürkiye’nin İsrail’le olan ilişkilerindesöylenenlerle yapılanlar arasında farkvar. Türkiye gerçek anlamda İsrail’ekarşı henüz hiçbir tepki vermedi T

Ancak solungerilemesini

sadecedış koşullarabağlayamayız.

Bu konudakendimizi desorgulamamız

gerekir

Uluslararası İsrail’e Karşı BoykotSempozyumu gerek İsrail’in gerek Türkiyeanaakım medyasının engellemeleri ileyüzyüze geldi. Ancak bu engeller, iletişimolanakları ile aşıldı.

Sempozyum davetlilerinden İsrail’deki 48Arapları hareketinin temsilcisi MuhammedKanaane, havaalanına hareket etmek üzereevinden çıkmasına saatler kala İsrail polisitarafından engellendi. Bunun üzerineKanaane, mesajını video ile kayda alarak,internet üzerinden İstanbul’a ulaştırdı.Kanaane’nin konuşmacı olduğu oturumdavideo mesaj gösterildi.

Hem AKP’nin ikiyüzlü siyasetini teşhirettiği hem de İsrail’le yürütülen ekonomik

ilişkileri hedef aldığı için sempozyumanaakım medyadan ciddi bir sansür gördü.Büyük gazete ve televizyonlar sempozyumuya görmedi ya da çarpıtarak işlerine geldiğibiçimiyle sundu. Ancak bu sansür de halkıniletişim hakkını savunan alternatif medyakanalıyla aşıldı.

Sempozyum, iki gün boyunca Sendika.TVtarafından canlı yayınlandı. Sendika.TV’nincanlı yayını ile sempozyumu 10 ülkeden 2binin üzerinden izleyici takip etti.

Bütün oturumların video kayıtlarınaSendika.TV’deki ‘Toplantı Salonu’ndanerişilebilir. Oturumlarda sunulan tebliğ vearaştırmalara da www.boykotisrail.orgadresinden ulaşılabilir.

Sansür ve abluka internetle aşıldı

‘Bir gönülbağımız var’

Sempozyumun açılışında Filistin BoykotUlusal Komitesi'nden Muhammed

Jaradat, BDP İstanbul Milletvekili SebahatTuncel ve İstanbul Tabip Odası BaşkanıTaner Gören birer konuşma yaptı.Muhammed Jaradat, halkların kendilerinikurban olarak görmemesi gerektiğini,yapılacak en iyi şeyin işgale ve ayrımcılığakarşı uluslararası boykot, yatırımların geriçekilmesi ve yaptırım mücadelesi verilmesiolduğunu ifade etti.

Jaradat'ın ardından konuşan SebahatTuncel, Filistin ve Kürt sorunu eşitlikçi veözgürlükçü temellerde çözülmedenOrtadoğu'da barışın gelemeyeceğini belirtti.Kürt halkının Filistin halkıyla bir gönül birliğiolduğunu, Türkiye'nin İsrail'le ilişkisinin ikihalka da saldırı olarak döndüğüne değindi.

Taner Gören de hekimlerin sadecesavaşların yarattığı yaraları sarmakla görevliolmadığını, onu yaratan koşullara karşı damücadele etmekle mesul olduğunu belirtti.

Sempozyumakimler katıldı?

FHKC, Filistin Ulusal Boykot Komitesi ileİngiltere ve Fransa Boykot hareketlerindentemsilcilerinin Türkiye sol ve emekhareketinden katılımcılarla buluştuğu sem-pozyumda 6 ayrı oturum gerçekleşti.

Oturumlarda konuk konuşmacı olarak şuisimler yer aldı: FHKC politbürodan AbuAhmad Fuad, BNC’den Muhmmad Jaradat,İsrail Ürünlerini Boykot Yanlısı Yahudilerhareketinden Mike Cushman, Fransa BDSHareketinden Sara Caunes, akademisyenlerTolga Tören, Erhan Keleşoğlu, Günlükgazetesi yazarı Hüseyin Aykol, ZiraatMühendisleri Odası İstanbul Şube BaşkanıAhmet Atalık ve belgesel sinemacı NecatiSönmez.

Bu oturumlarda “Filistin Halkının TemelHakları ve BDS Kampanyasının Hedefleri”,“Siyonizm ve Apartheid”, “Filistin-Türkiye-İsrail; Devletler ve Halklar Arası İlişkiler”,“Türkiye İsrail Ekonomik İlişkileri ve Su,Tarım, Enerji Alanında Görülen YeniGelişmeler”, “Akademik ve Kültürel Boykot”,“Filistinle Yeni Bir Dayanışma StratejisiOlarak Boykot-BDS HareketlerindenDeneyimler” tartışıldı.

AL‹ ERG‹N DEM‹RHAN

T Ü R K ‹ Y E S O L U F ‹ L ‹ S T ‹ N D A V A S I N A S A H ‹ P Ç I K M A L I

Önemli olan solun birliğini sağlamak

Page 12: 108'inci sayı

DOSYAHalk›n Sesi

1211 Haziran 2010 / 24 Haziran 2010

Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) 33. OlağanGenel Kurul'u beklenmedik bir heyecan ve rüzgâryarattı. Kemal Kılıçdaroğlu kurultayda "HalkçıKemal", "Devrimci Kemal" sloganlarıyla selamlandı

Kılıçdaroğlu’yla simgeleşen yenilenmeyle dün “yenisol”, “ulusalcılık-laiklik” gibi politikalarla başarıkaydedemeyen CHP’ye, bugün sol liberal çizgideiktidarın yolu gösteriliyor

C umhuriyet Halk Partisi'nin(CHP) 33. Olağan GenelKurul'u beklenmedik bir

heyecan ve rüzgâr yarattı.Kurultayda "Halkçı Kemal","Devrimci Kemal" sloganlarıylaselamlanan Kılıçdaroğlu, CHP'ninsol bir eksende yenilenmesinin veiktidara yürüyüşünün yeni önderigibi karşılandı. Dün “yeni sol”,“ulusalcılık-laiklik” gibi politikalar-la başarı kaydedemeyen CHP’ye,bugün sol liberal çizgide iktidarınyolu gösteriliyor.

Halkın Sesi'nin bu sayısındaCHP'yi dosya konusu yapıpdeğişimin niteliğine odaklandık.

CHP’N‹N ‹K‹L‹ KARAKTER‹Tarih boyunca CHP’nin yeniden

yapılanma süreçlerine bakıncakurultayda esen sol rüzgârı anla-mak zor değil.

CHP hep iki karakter arasındagidip gelmiş. Kurtuluş hareketinive 1923 Devrimi’ni yöneten parti,sıra yeni kapitalist düzenin yerleşikhale gelmesine gelince, tek partidiktatörlüğünün ceberut yürütmegücüne dönüşmüştü. Bunun ter-sine, yeni sömürgeciliğin ve ilkneoliberal uygulamaların krizindendoğan halk tepkilerinin düzenleyeniden bütünleştirilmesinde solcu-halkçı bir çizgiye yönelmişti. 28Şubatla birlikte içine girdiği“ulusalcılık-laiklik” çizgili devletpartisi misyonunun tükendiğikoşullarda, şimdi de yeniden sola-halka yönelmesi hiç şaşırtıcı görün-müyor.

22 Temmuz 2007 genel seçimin-den daha da güçlenerek çıkan AKPiktidarı, son zamanlarda en sıkıntılıgünlerini yaşıyor. İlk neoliberal dal-gayla ortaya çıkan emek hareke-tinin ve toplumsal muhalefetinbastırılması üstüne yükselen AKPiktidarı, son zamanlarda emekçisınıflardan yükselen “güvencesizlikeksenli” tepkilerle sarsılmaya

başladı. 2008 kriz eylemlerindenTekel Ankara direnişine, Tuzla’danZonguldak maden kazalarına,kamu çalışanlarından tarımsalüreticilere kadar hemen her kesim-den güvencesizlik eksenli halkmuhalefeti örnekleri yükseliyor.Politik örgütlenme gücü dağıtılmıştoplumsal muhalefetin bastırılmasıüzerinde iktidarını yükseltenİslamcı liberal AKP rejiminin,emekçi sınıfları düzene bağlamagücü giderek zayıflıyor.

28 fiUBAT SONA ERD‹Neoliberal sermaye iktidarına

karşı halkın son yıllarda yükselttiğien kuvvetli meydan okuması CHPkurultayına da yansıdı.

Kurultay havasının gösterdiği enkesin sonuç, CHP’nin 28 Şubat’la

içine girdiği siyasallaşma çizgisininartık sona ermesi gereğiydi.Egemenler arası iktidarçatışmalarında AKP’nin rakipleri-ne karşı açık üstünlüğü, aynızamanda CHP’ye bu kulvarda biriktidar şansı bırakmadı. Halkın ne-oliberalizme ve Kürt sorununakarşı tepkilerinin “ulusalcılık-laik-lik” ekseninde örgütlenerek ikti-dara yürüyen bir hareketedönüştürülme şansı kalmadı. SonAnayasa değişiklik paketinde veyargı geriliminde olduğu gibi,“ulusalcılık-laiklik” ekseni bir geril-im alanı olarak sürse de, artıkhalkın sınıfsal beklentileriniyatıştırmıyor.

Kurultaydan sonra yollara düşenKılıçdaroğlu, iktidarın en zayıf nok-tasından bir düello tarzıyla söylem

oluşturmaya başladı. CHP’den birAKP; Kılıçdaroğlu’ndan birErdoğan alternatifi çıkarılmayaçalışılıyor. AKP iktidarınınzayıfladığı yerde, CHP’nin neolibe-ral ilkeler çerçevesinde yenidensolcu-halkçı bir misyonla alternatifyaratması bir yenilenme umuduolarak görülüyor. Ne var ki,güvencesiz işçiler, küçük üreticiler,sürekli büyüyen işsizler, kent ve kıryoksulları, işçileşen orta sınıflarınbiriken sınıfsal enerjisinin bir ikti-dar olanağı olarak görülmesibaşarıyı da garantilemiyor.

YEN‹LENMEN‹N D‹NAM‹ZM‹NEREDE SAKLI?

Eğer CHP'den sol-emek eksenlibir yenilenme bekleniyorsa, bununşartları görünmüyor. İslamcıhareketin içinden bir bölünmeylebir yenilenme hareketi olarak ikti-dara yürüyen AKP’den farklıolarak CHP kurultayı, bir yenilen-menin siyasal dinamizminiyansıtmaktan ziyade, nesneltoplumsal bir siyasal dinamizmi,heyecanı ve havayı yansıttı.Kendisinden istenen, beklenen veözlenen hareketi yansıttı. Ne ide-olojisi sınıf eksenli bir ideoloji, nekadro yapısı emek hareketi mili-tanlığıyla donatılmış, ne degüvencesiz işçilerin, başta Kürtlerbütün ezilenlerin ve yoksularıntoplumsal gücünü harekete geçire-bilecek içerden bir konumlanmayasahip. Eğer CHP'den özellikle yok-sul emekçi kesimlerin gözündeinişe geçmeye başlayan AKP'ninalternatifi olması isteniyorsa,bunun şartları var. Zira emekçisınıflardan yükselen tepkilerAKP'nin krizini derinleştirenbaşlıca gücü oluşturuyor. Ancakyine de CHP'nin böyle bir misyonu,yani neoliberal düzenin sol liberalpartisi misyonunu yerine getire-bilmek için bile ne kadardeğişebileceği belirsiz.

CHP neredennereye...

Nasıl oldu da Baykal'ın istifasından 10gün sonra, "kurulu düzenin koruyucupartisi"nin kurultayından "KahrolsunFaşizm!" sloganları yükseldi? Nasıl olduda kurultaydan önce genel başkanlık

için adaylığı parti bürokrasisininuzlaşma şartına bağlanan "Müfettiş

Kemal", birden "halkın devrimciKemal"i olarak öne çıktı? CHP gerçek-ten değişiyor mu, yoksa bu sadece bir

kurultaylık rüzgârdan mı ibaretti?

CHP'yi tanımlarken hiçbir zaman tekbir kavram yetmez. "Devlet kuran

parti", "devletçi sol", "merkez sol","ortanın solu", "demokratik sol", "sosyaldemokrat" gibi kavramlar duruma göretercih edilir. Gerçi halk, eşi görülmemişbir vefakârlık ve sadakat örneği gösteriphep onun "halk partisi" olduğuna inansada, tarih, CHP'nin halka o kadar dasadık olmadığı olaylarla dolu.

KURTULUfi HAREKET‹NDENDEVLET KURAN PART‹YE

Kurtuluş savaşı yıllarındaAnadolu'nun çeşitli yörelerinde kurtuluşve bağımsızlık mücadelesi veren örgütlerkuruldu. Terhis olmuş askerler, tüccar-lar, toprak sahipleri, Osmanlı ilerici altbürokrasisinden ve eşraftan insanlarburalarda örgütlendi. 4 Eylül 1919’datoplanan Sivas Kongresi'nde bu örgütler,"Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i HukukCemiyeti" adı altında birleştiler. BüyükMillet Meclisi’nin toplanması, seçim,1921 Anayasası, Yunanistan işgalinekarşı savaşın yönetilmesi, saltanatınkaldırılması ve cumhuriyetin ilanı gibiyeni devletin kuruluşunun ilk temeladımları Müdafaa-i Hukuk örgütsel plat-formuna dayanılarak yönetildi. Yineaynı platforma dayanarak partileşenHalk Fırkası 9 Eylül 1923’te MustafaKemal tarafından kuruldu. Partinin adı10 Kasım 1924'de Cumhuriyet HalkFırkası, 1935 yılında da (4. Kurultay)Cumhuriyet Halk Partisi oldu.

14 Mayıs 1950 seçimlerine kadar 27yıl iktidarda kalan CHP, bu süreçte, birkurtuluş hareketi olarak doğdu. 1923devriminin temel reformlarını yönetti.1929 küresel kapitalist bunalımla birliktedevletçilik politikalarıyla sermaye biriki-minin önünü açan kapitalist yatırımlarıgerçekleştirdi. “Sınıfsız, imtiyazsız birtoplum” sloganı eşliğinde sermayesınıflarını büyüttü. Halkı baskı altınaaldı; temel hak ve özgürlükleri tanımadı.1930’larda parti devletle tamamenbütünleşti. 18 Haziran 1936'da PartiGenel Başkanı Vekili İsmet İnönü'nünyayımladığı genelgeyle, içişleri bakanıparti yönetim kurulu üyeliğine alındı vegenel sekreterlik görevi verildi, illerdeparti il başkanlıklarına il valileri getirildi.Zaten cumhurbaşkanı parti genelbaşkanıydı.

1940’ların ortalarına gelindiğindedevlet artık tek parti rejimiyleyürütülmez oldu. Emperyalist yenisömürgecilik politikaları, sanayileşme,tekelci burjuvazinin gelişimi, Kürt feo-dallerinin egemen sınıflar blokuna (oli-garşi) katılmasıyla yükselen taleplerancak çok partili parlamenter rejimlekarşılanabilirdi. CHP kendine hastarzıyla bunun da ilk girişimlerini yaptı.

1937-1938’de başbakanlık yapan CelalBayar’ın genel başkanlığında AdnanMenderes, Refik Koraltan ve FuatKöprülü gibi CHP’den uzaklaştırılan-ların öncülüğünde Demokrat Parti (DP)kuruldu. 14 Ekim 1973 seçimlerine dekCHP bir daha iktidar yüzü göremedi. 26Ocak 1974’te Ecevit’in başbakanlığındaCHP-MSP koalisyon hükümeti kuruldu.O da ancak 9 ay sürdü.

ORTANIN SOLU-DEMOKRAT‹K SOL1960’lardan 1980’lere giden yıllar

toplumsal muhalefetin ve solun en güçlüve kitlesel olduğu yıllardır. DemokratParti’yle doruk noktasına varan yenisömürgecilik politikaları çok yönlü krizegirdi. Sanayileşme ve kentleşme artmış,göç dalgaları kentlerin gecekondu böl-gelerinde büyük yoksulluk yığılmalarınayol açtı. Kır yoksullarının işçileşmesi,artan toplumsal eşitsizlik ve yoksullaşma,ve toplumsal muhalefetin yükselmesinigetirdi. Yükselen muhalefet karşısındaşiddet ve baskı politikalarıyla egemen-lerin birliğini ve sermaye iktidarınınsürekliliğini sağlama politikaları iflas etti.Yükselen muhalefet karşısında şiddet vebaskı politikalarıyla egemenlerin birliğinive sermaye iktidarının sürekliliğinisağlama politikaları iflas etti. Taşlaşmışdevlet partisi kalıbıyla epeydir muhale-fette politikasız ve programsız kalanCHP için uygun fırsat doğdu. Yükselensol tepki Bülent Ecevit’in karizmatik(“Karaoğlan”) önderliğiyle düzen içikanallarda tutulmaya çalışıldı. CHP,“Toprak İşleyenin Su Kullananın!”, “BuDüzen Değişecek!” gibi sloganlarlapopüler hale getirilen “ortanın solu-demokratik sol” bir çizgiye yerleşti.Tadımlık bir iki iktidar dönemi dışındaCHP’nin pek işine yaramayan bu tarihinen güçlü sol yükselişi oligarşinin iç savaşpolitikalarıyla ve ardından 12 Eylülfaşizmiyle bastırıldı.

“ASLAN SOSYAL DEMOKRATLAR”1980’lerden 1990’ların sonuna kadar

CHP çizgisi, Halkçı Parti (HP), SosyalDemokrasi Partisi (SODEP), Erdalİnönü genel başkanlığında SosyalDemokrat Halkçı Parti (SHP) ve yinekapatılan CHP'nin yeniden açılışıyla (9Eylül 1992) birilikte CHP olarak devametti. (11 Eylül 1993) 12 Eylül faşizminekarşı ezilenlerin duyarlılıkları bu yenisosyal demokrat çizgide toplandı.Kürtlerin ilk yasal partileşme girişimleri,kendini önce burada ifade etti. Dahasonra HEP örgütlendi. Ne var ki Özal’lasimgelenen ilk neoliberal saldırılarakarşı, halkın sosyal demokrat çizgidekipolitikleşme girişimleri bir iki parlakçıkışın ardından başarısız oldu.

Sosyal demokrasi, Avrupa’dasanayi devrimiyle gelişen kapi-

talizm ve sermayenin sınıfsal ege-menliğine karşı işçi sınıfınıntoplumsal kurtuluş hareketiolarak ortaya çıktı. 1917 EkimDevrimi’ne kadar Marksizmin anahatlarını çizdiği sosyalizminbayrağı altında gelişen sosyaldemokrasi, o tarihten beri işçisınıfı ve orta sınıflar adına, amaaslında bir kapitalist-burjuvareform hareketi olarak gelişti.

İşçi sınıfının mücadelesindeşiddetin rolü ve parlamenter tem-silin yeri Marksizmle sosyaldemokrasinin ana ayrışma nok-tasını oluşturdu. ÖzellikleAlmanya (SDP) ve Avusturya

sosyal demokrat partilerininbaşını çektiği akım, Ekim Devrimisonrası ve Avrupa’da faşizminyükseldiği dönemde sosyalistdevrim çizgisini tümüyle terk etti.Parlamenter temsil ve reformlaryoluyla sosyalizme geçişi temelgelişme çizgisi olarak benimsedi.Sonuçta sosyal demokrat partileryasal kitle partilerine dönüştükçe,önderleri yönetici bürokratseçkinlere dönüşerek burjuvalaştı.Özünde "kapitalizmin refor-munu", "karma ekonomiyi" ve"refah devleti"ni hedefleyen poli-tikalar benimseyerek büyüyenorta sınıflar ve işçi sınıfı ekseninitemel alan halk partileri biçiminebüründü.

Neoliberal kapitalizm, sosyaldevletin tasfiyesine ve temelkamusal hizmetlerinpiyasalaşmasına dayanansaldırılarla geldi. Bu saldırılarıntemelini işçi sınıfı hareketinin vetarihsel kazanımlarının tasfiyesioluşturuyordu. Bu sürecin sonu-cunda dayandığı toplumsal-siyasaltemeli yitiren sosyal demokrasihareketi, hâlâ içinde bulunduğuuzun bir kriz dönemine girdi.Krizini neoliberalizmin hege-monyası altında çeşitli arayışlarlaaşmaya çalışıyor. Örneğin, her nekadar şimdi inişe geçse deAvrupa’da İngiliz İşçi Partisi’ninTony Blair'in önderliğindegeliştirdiği neoliberal “Üçüncü

Yol” ve sosyal demokrat iktidarlarbu arayışlar çerçevesindedeğerlendirilebilir. Buralardaneoliberalizmin işçi sınıfını yıkımasürükleyen uygulamaları sosyaldemokrat hükümetler eliyle uygu-landı. Baykal'ın, Ricky Martin veışık gösterisi altında hazırlanan birplatformdan salona girişiyle izbırakan 28. Kurultayı (23 Mayıs1998) da “Yeni Sol” (DenizBaykal-İsmail Cem, Yeni Sol)projesiyle bu etki altında örgütlen-di. CHP’nin, tıpkı neoliberalizme,siyasal İslam’a ve Kürt sorununatepkinin “laiklik-ulusalcılık”eksenli örgütlenmesi gibi “yenisol” çizgideki arayışları da onunerimesinin önüne geçemedi.

Sosyal demokrasinin krizi

Tarihten bugüne CHP

Emeğin rüzgârındayolunu arayan CHP

Page 13: 108'inci sayı

TARİHHalk›n Sesi

1311 Haziran 2010 / 24 Haziran 2010

‹ N S A N L I ⁄ I N S U D A N S E B E P L E R L E S A V A fi I

Haramiler tutmuş suyun başını

İ nsanlık tarihinin bilinen ilk yerleşim yerleri tatlı sukaynakları yakınlarında kurulmuş ve tarımsal üretime

geçişle birlikte dünya tarihi yazılmaya başlanmıştır. Enköklü medeniyetlere ev sahipliği yapan Mezopotamya’yabu özelliğini kazandıran hatta ona adını veren şey de yinesudur. Fırat ve Dicle nehirleri arasında yer alanMezopotamya, eskiYunanca'da "iki nehirarasındaki yer" anlamınagelir. Bölge, verimli toprak-ları ve uygun iklim şartlarınedeniyle çok eski zaman-lardan beri yoğun göç almış,birçok farklı kültür ve halkınkarıştığı bir bölge olmuştur.

Tarımsal üretimin, onabağlı olarak da yaşamınsulamaya bağlı olduğu bubölgede su, insanlararasındaki başlıcaanlaşmazlıkların da nedenioluşturmuştur. İki Sümerkent devleti, Lagash veUmma arasında 4500 yılönce sulamada kullanılacaksuyun paylaşımı konusundaçıkmış olan savaş, susavaşlarının belki de ilkidir.Sulama üzerinde denetimielde tutma ve suyu kullanmayetkisine sahip olma, enönemli güç aracıdır.

Bölgede su sorunu bugündaha da artan bir biçimde ancak etnik veya dinsel ihti-laflar şeklinde maskelenerek sürmektedir. Özellikle İsrail,bölgedeki saldırgan hamleleri ile su kaynaklarını elegeçirme yönünde önemli adımlar atmıştır. İsrail’in BatıŞeria ve Golan tepelerini işgaliyle sonuçlanan 1967 savaşı

sonuç itibariyle Golan Tepeleri, Galile Gölü ve ÜrdünNehri tatlı su kaynaklarının işgalini ifadi eder. 1967-1982yılları arasında Batı Şeria sularının denetimi askerlertarafından yapılmış, sonrasında ulusal su dağıtım şirketiMekorot’a verilmiştir. Şirket bugün İsrail’in tüm suşebekesine hakim durumdadır.

İsrail, Güney Lübnan’da2002’de WazzaniNehri’nden yerleşimlere sutaşıması için kurulan siste-mi “savaş nedeni”saydığını açıklamış,2006’da Lübnan’agirdiğinde de bu sistemiimha etmiştir.

Bugün, Ürdünhavzasının yüzde 3’ü İsrailtopraklarındadır ama suihtiyacının yaklaşık yüzde60’ını bu havzadankarşılamaktadır. İsrail,Batı Şeria sularınınyaklaşık yüzde 80’ini tüke-tirken Filistin sınırlı kuyuaçma izni ile İsrailtarafından denetlenmekteve sınırlanmaktadır. 2000yılı itibariyle İsrail’in ekilialanlarının yüzde 50’sisulanırken Filistin köyleriise İsrail’in tükettiği suyunancak yüzde 2’si kadar sutüketmekteydi. Su kay-

nakları günümüzde de İsrail’in dış politika ve ticaretindeönemli yer tutmaktadır. Bugünlerde gerilen Türkiye -İsrail ilişkilerinin temelinde silah ticareti kadarTürkiye’nin su kaynakları üzerinde yapılan pazarlıklar dabulunmaktadır.

İ stanbul kurulduğu yıllarda susıkıntısının ne olduğunu bilmeyendünyanın sayılı kentlerinden

biriydi. Bizans ve ardından Osmanlıdöneminde korunan kentin buözelliği, 18. yüzyıldan itibaren giderekbozulmaya başladı. 19. yüzyılsonlarına gelindiğinde İstanbul’daönemli ölçüde su kıtlığı ve sağlıklı susorunu gündemdeydi.

Bu dönemde İstanbul’da alafrangayaşam biçimi yaygınlaşmaya başlamışözellikle Pera’da birçok yeni apart-man ve ev yapılmış, iş ve eğlence yer-leri açılmıştı. Ancak su sıkıntısı dabüyük boyutlara ulaşmıştı.Kağıthane’deki çeşitli kaynak sularıdepolarda biriktirilerek Taksim’epompalanıyor, buradan Pera’dakievlere ulaştırılıyordu ancak Kağıthanesuları bu bölgeyi besleyecek durumdadeğildi. Değişen tüketim ve yaşambiçimi ile buralarda oturanlar büyükölçüde su sıkıntısı çekiyor, önlemalınması için sürekli olarak yönetici-leri sıkıştırıyorlardı. Onları isteği içmeve kullanma suyu konusunda İstan-bul’u Avrupa’nın büyük kentleri gibiyapmaktı. Bu işi de yapsa yapsa ancakyabancı su şirketleri yapabilirlerdi.Dolayısıyla kentin su sorunununancak yabancı şirketler aracılığı ileçözümleneceği yönünde baskı yap-maktaydılar.

SUDA fi‹RKET DEVR‹YEN‹ DE⁄‹L

Öte yandan Avrupa’nın ünlü suşirketleri de ellerindeki eskiyenteknolojiye bir an önce müşteri bul-mak, yeni iş olanaklarına ve pazarlarakavuşmak zorundaydılar. Bu amaçla

Beyoğlu basınını satın almışlar, İstan-bul’u çağdaş bir su sistemine kavuştur-mak için yazılar yazdırmışlardı. Biryandan da Osmanlı hükümetinesürekli teklifler götürüyor, yetkililerüzerinde baskı kuruyorlardı. Bubaskılar sonucu İstanbul, Üsküdar-Kadıköy Su Şirketleri ortaya çıktı.

Bunlardan ilki, bir Fransız şirke-tinin 1874 yılında aldığı imtiyaz ilekurulan İstanbul Su Şirketi idi. Şirket,Terkos Gölü’nden getirilen suyunBeyoğlu, Galata ve Tophane’denBeşiktaş’a kadar olan alanaulaştırılmasını sağladı. Şirket,anlaşması gereği yoksul halka bedelsizsu vermek için 12 kadar çeşme veyangın musluğu yaptıracak, kışla, has-tane ve okullara da bedelsiz su vere-cekti.

‘ZAVALLI ‹STANBUL HALKISUSUZLU⁄A MAHKUM‹M‹fi!’*

O günlerde İstanbul’da gelirdağılımı adaletsizliği

bugünkünden pek farklı değildi.Memurlar düzenli maaş alamazkenesnaflar ise lonca teşkilatının yasak-lanması ile güç duruma düşmüştü.Şehir içindeki fakir halk suyunuKırkçeşme denilen çeşmelerdenalıyordu. Fakat bu çeşmeler, bunlarasu getiren su yollarının bakımsızlığıyüzünden yaz aylarında kururdu. Bunedenle yaz aylarında çeşmelerinönünde halk ile evlere parayla sugötüren sakalar arasında kavgalarolurdu. Diğer yandan şirket özellikleyaz aylarında “öncelikle abonelerimesu vermem lazım” diye çeşmelerinsuyunu kesmeyi bir alışkanlık halinegetirmişti.

Basında şirketin Kırkçeşme sularınıkurutmak için elinden geleni yaptığıve halka bedava su yerine kendi paralısuyunu kullandırmak için bu çeşmesularının lağım ve pis sularla karıştığıkendi laboratuarlarında yaptırdığıtahlillerle ortaya çıkarıp abone adedi-

ni arttırmaya çalıştığı sık sık yazılmıştı.

fi‹RKET - VAKIF REKABET‹Evlerin çoğunun ahşap olduğu

İstanbul’da sık çıkan yangınlar şirketinyangın musluklarını kapatmasına daneden oldu. Çeşmeler ve bedava suverilen yerlere giden borular incetutulduğundan sık sık arızalar oluyor-du.

Bunun üzerine kentin su işlerinidüzenleyen vakıflar da hareketegeçerek yıllardır ihmal edilen su yol-ları ve çeşmeleri onardı. Şirketin paraile adam tutarak vakıf sularını kirlet-tiği, kuruttuğu söylentileri de ortayaçıktı. Şirket karlılığı sağlayamayıncatuvalet, banyo aksesuarları, boru,musluk ithalatına başladı.

Bu şirketler kurulup çalışmayabaşlayana dek su bir kamu malı sayılırve halka parasız sunulurdu. Hali vaktiyerinde olanlar sakalardan su alır yada fıçılarda satılan sulara para öderdi.Parasız su kullanmaya alışmış olanİstanbul halkının tesisat, su saati,onarım ve bakım gibi işler için büyükparalar ödedikten sonra ayda veya ikiayda bir yüklü su faturaları ilekarşılaşması birçok aileyi oldukçasıkıntıya soktu. Suları aylarca kesikkalan insanlar geceleri gizlice çeşmeönünde sıraya girerlerdi. Ödenmeyenfaturalar için açılan davalar veyürütülen icra işlemleri Osmanlıadliyesi için büyük yük oluşturmuş suborcunu ödemeyenlerden hapisteyatanlar bile olmuştu.

* 28 Temmuz 1919 tariihli Tasvir-iEfkar gazetesi taahhüdlerini yerinegetirmeyen şirketin su fiyatına üç mislizam yapmasını ve zammın iktidartarafından onaylanmasını bu başlıklıhaberiyle eleştirir.

Amerika’n›n do¤usuna ilk yerleflen Avrupal›lar ortak bir sukayna¤›n›n paylafl›lmas› ve korunmas› ilkesine sad›k

kalm›flken ülkenin bat›s›nda yerleflim artt›kça kullan›mhakk›ndan öte bireysel mülkiyet hakk› önem kazand›.Bölgenin neredeyse tamam›nda sular, “kovboy” tarz› özelmülkiyet kural› ile paylafl›ld›. Kovboy mant›¤›nda sonradangelenler, suyu ancak öncekinin haklar› yerine getirildiktensonra kullanabilirlerdi.

“Önce gelene tahsis” kural› suyun ticaretini de içine alacakflekilde mülkiyet haklar›n› oluflturdu, su haklar›n›n bireyleraras›nda devredilmesine ve de¤ifl tokufluna olanak tan›d›.Ancak gerçek ilk yerleflimciler, k›tan›n yerlileri, bu haklardanmahrum kald›. Eflitsiz su kullan›m biçimleri ve su israf›nadayal› tar›m, tüm Bat› Amerika’ya yay›lmaya bafllad›. Yeni supiyasalar› geliflerek k›sa bir süre içinde do¤al su haklar›n›nyerini ald› ve suyun de¤eri tekelci ilk yerleflimciler taraf›ndan

belirlenmeye bafllad›. Bu bölgede yer alan Los Angeles, 1890’lar›n sonunda

kendi yerel su kaynaklar›n› tüketmiflti ve flehir görevlilerikomflu Owens Vadisi’nden gizlice toprak ve su hakk› sat›nal›yorlard›. 1907 y›l›nda suyun ak›fl›n› çevirecek 383 kmuzunlu¤undaki bir su kemerine mali kaynak oluflturmak içinhisse senetleri bas›lm›flt›. Suyu çiftliklerden flehirlere do¤ruçevirmek için gizlice yap›lan bu anlaflma, Owens Vadisi sakin-leriyle Los Angeles’taki su kullan›c›lar› aras›nda fliddetlianlaflmazl›klara neden oldu. Los Angeles, özel ve kamuyat›r›mlar›n› arkas›na alm›flt› ve orduyla destekleniyordu.1924’te Ova sakinleri suyun çevrilmesini önlemek amac›ylabir su kemerini havaya uçurdular. Bunu takip eden 12 patla-man›n ard›ndan su kemerini ‘silahl› adamlar’ korumayabafllad›. 1926’da baraj yap›lan göl, 1929 kurakl›¤›n›n etkisi ileyeni gerilimler yaratt› ve 1976’da bir kez daha bombaland›.

u, uzun yıllar insanlığın ortak mirası olarak kabul edildi. Onu kul-lanan toplulukların denetimi altında ortak bir mülk olarakyönetildi. Ancak su kaynaklarının hızla azalması ve kirlenmesidiğer yandan da her geçen gün artan bir biçimde suyu bir metahaline getirerek ticaret konusu yapan günümüz piyasaekonomisi, temiz, kullanılabilir suya erişimi sınırlıyor

Colorado’da su paraya akar

Mezopotamya’da Sümer, Akad ve Babil döneminden kalankil tabletlerin ço¤unda sulama sorunlar›na, su kullan›m ya-salar›na ve kanallar›n korunmas›na yer verilmifltir.

ABD’nin en uzun 2. nehri Rio Grande,Colorado’da do¤ar veMeksika’ya do¤ru akar.Ancak nehrin suyunun aç›kart›rma yoluyla en yüksekteklif verene sat›lmas› sonu-cunda, bu su tar›m ve hay-

ÖZEN TAÇYILDIZ

Bunların yarattığı gerilimler ve çatışmaların ise önümüzdekidönem savaşlarına damga vuracağı sıklıkla dile getiriliyor. Tarihboyunca birleştiren, hayatı yaratan su aynı zamanda gerilimleride beraberinde taşıdı. Biz de bu sayımızda, insanlar susadıkçaortaya çıkan gerilimlerin seyrine baktık. Tarih boyunca suyun izinisürdük

S

Ortadoğu’da su daha da azalırkavga daha çok ‘su kaldırır’

Kaynaklar: ‹stanbul’da Suyun Tarihi, Haydar Kazgan ve Sami Önal, ‹letiflim Yay›nlar›, 1999 - Su Savafllar› Özellefltirme, Kirlenme ve Kâr, Vandana Shiva, bgst Yay›nlar›, 2007

3 Aral›k 1921 tarihli, ‹stanbul Su fiirketi su faturas›. Suyun metreküpü, 15para 60 santim

İstanbul’da kırk susuz çeşme

Yaz aylar›nda çeflmeler, evlere parayla su götüren sakalar ile halkaras›nda kavgalara sahne olurdu.

Page 14: 108'inci sayı

SPORHalk›n Sesi

1411 Haziran 2010 / 24 Haziran 2010

D ünya Kupası’na hazırlananGüney Afrika, milyarlarcadolarlık harcamalarla toplam

566 bin kişilik 10 stadyuma sahipoldu. Bu statlardan bazıları yeniyapılırken bir dizi stat ise yenilendi.Statlardan bazılarına GüneyAfrika’da apartheid rejimine karşımücadele edenlerin isimleri verildi.Bu statlar, Nelson Mandela, PeterMokaba ve Moses Mabhida isimlerinitaşıyor.

Statların yapım süreci işçidirenişlerini de beraberinde getirdi.2009’un Temmuz’unda işverenlerinyüzde 10’luk zam talebini kabuletmeyen yaklaşık 70 bin işçi grevebaşladı. 9 gün süren grev, yüzde 12’likzammın şirketler tarafından kabul

edilmesiyle zaferle sonuçlandı. Dünya Kupası’nın başlamasıyla

birlikte yüz binlerce turist GüneyAfrika’da olacak. Adını Güney AfrikaKomünist Partisi eski Genel SekreteriMoses Mabhida’dan alan stadın etrafıda turistlerle dolacak ve büyük bir kârsavaşı başlayacak. Bu savaştan enciddi zararı görecek olanlardan biristatların seyyar satıcıları olacak.

FIFA'nın turnuvaya ev sahipliğiyapan ülkelere koyduğu kurallaragöre, Dünya Kupası için ayrılan tümalanlarda (Ticari ortaklarının iş ya dareklam yapmasına izin verilirken) sey-yar satıcıların bir şeyler satmasıhapisle cezalandırılıyor. FIFA, seyyarsatıcılara yapılan muameleyi‘Turnuvaya mali katkıda bulunmadan

organizasyondan kâr etmek istiyorlar’diyerek savunuyor. Seyyar satıcılarındurumu, Dünya Kupası ya da benzeriorganizasyonlar sayesinde ülkede işalanlarının artacağını ve bu nedenleciddi bir refah yaşanacağını söyleyen-leri yalanlıyor. Seyyar satıcılar DünyaKupası’nın kendileri için büyük birtehdit olduğunu söylüyor ve kupanınyoksulu sadece daha fazlayoksullaştıracağını vurguluyorlar.Yaşamını kazanmak için dondurmasatan seyyar satıcı Johannes Mzimela,'Stadyuma Moses Mabhida'nın,babamızın değil, apartheid rejimininbaşlıca isimlerinden biri olan PWBotha'nın adını vermelilerdi.Mabhida'nın temsil ettiği şeylerledalga geçiliyor' diyor.

11 Haziran’dabaşlıyor

D ünya Kupası sadece bir tur-nuva değil. Dört yılda birdüzenlenen kupayla farklı

kültürler, farklı kimlikler bir arayageliyor. Her Dünya Kupası yeni heye-canlara, sürprizlere gebe. Heyecansona erdiğinde, yeni Dünya Kupasıiple çekiliyor. Kupa, 1920 yılındaUluslararası Futbol FederasyonuBaşkanlığı’na seçilen Jules Rimet’inönerileriyle 1930’da başladı. İlkkupanın daha önce iki kez OlimpiyatŞampiyon’u olan Uruguay’dayapılacağı kararlaştırıldı; ancakAvrupa ülkelerinin yoğun itirazlarıoldu. Kupaya katılan 13 takımdanyalnızca 4’ü Avrupa’dan, geri kalanıGüney ve Kuzey Amerika’dandı.Avrupalılar, masrafların yanı sıra 25günlük bir vapur yolculuğuna katlan-mak zorunda kalmışlardı. Kupanın ilkgolü, ülkesinin Meksika’yı 4-1 yendiğimaçta Fransız Lucien Laurent'dengeldi. Arjantin ve Uruguay arasındakifinal, 1928 Olimpiyat finalinin rövanşıolacaktı. Final maçına toplardamgasını vurdu. Arjantin’in topuylaoynana ilk yarıyı Arjantin 2-1 öndekapatırken ikinci yarı Uruguay’ın top-uyla oynandı ve Uruguay müsabakayıikinci yarıda attığı 3 golle kazandı.

‹LK RÖVEfiATA1934’te İtalya’da düzenlenen kupa,

propaganda malzemesi oldu. Faşistdiktatör Mussolini için çok önemliolan kupa İtalya’nın milli meselesihaline geldi. Brezilyalı Leonidas, bukupada futbola röveşatayı armağanetti. Leonidas’ın, İspanya-Brezilyamaçında havada ters dönerek yaptığıvuruş herkesi şok etmişti.

1938’de kupa, 2.Dünya Savaşı’ndanönce yapılıyordu ve Avrupa oldukçagergin bir durumdaydı. Kupayakatılmayı hak eden Avusturya, HitlerAlmanyası tarafından işgal edilmiş veAvusturyalı futbolcular Almanyatakımına alınmıştı. Fransa’da düzenle-nen kupayı Macaristan’ı 4-2 yenenİtalya kazandı. Dünya Kupası, 1939’dabaşlayan İkinci Dünya Savaşı’ylakesintiye uğradı.

12 yıl sonra Brezilya’da başlayankupada bir final maçı olmaması ihti-mali vardı. İlk turdaki dört grubunbirincileri bir final grubu oluşturacakve bu grubu birinci bitiren şampiyonolacaktı. Yine de kupanın şampiyonu4 puanlı Brezilya ve 3 puanlıUruguay’ın yapacağı son maçakalmıştı. Brezilya’ya beraberlik yetiy-ordu. Son dakikalarına 1-1 girilen maç89. dakikada Uruguay’ın attığı golle 2-1 sonuçlandı ve 200 bin kişilik

Maracana Stadı’nda gelen golle ölümsessizliği yıllar boyu konuşuldu.

Türkiye bu kupaya katılmayı haketmesine rağmen Brezilya’nın uzakolması ve başarısızlık korkusunedeniyle katılmadı. Türkiye, 1954’teİsviçre’de düzenlenen kupaya, birçocuğun çektiği kura sayesinde katıldı.

1954 İsviçre, bol gollü maçlarlaakıllarda kaldı ve Avusturya ile İsviçrearasındaki 7-5’lik maç, kupa tarihininen gollü maçı oldu. Kupanın en büyükfavorisi Puskaslı Macaristan’dı amaFederal Almanya’ya 3-2 yenildiler.

S‹YAH ‹NC‹’N‹N DO⁄UfiU1958 İsveç, dünyanın gelmiş geçmiş

en iyi oyuncularından birinin, Siyahİnci lakaplı Pele’nin doğduğu kupadır.Bu kupa, aynı zamanda bir kupada ençok gol atan (13) Fransız JustFontain’i de ağırladı. Brezilya, evsahibi İsveç’i finalde 5-2 yenerkenPele de kupanın yıldızı oldu. 1966’dafutbol, doğduğu yer olan İngiltere’yedöndü. Favori Brezilya’nın gruptançıkamadığı ve Portekiz’in Mozambikasıllı Pele’si Eusebio’nun doğduğukupayı İngiltere kazandı. Finalmaçında İngiltere’nin attığı gol uzuntartışmalara neden olmuştu.Günümüz teknolojisi, topun çizgiyigeçtiğini tespit etti.

1970 Meksika’yı kazanan Brezilya,

Jules Rimet Kupası’nı üçüncü kezalarak kupanın ebedi sahibi oldu. Butarihten sonra kupanın şekli değişti vebugün kullanılan kupa yapıldı.Brezilya Pele’nin son kupa maçında,İtalya’yı 4-1 yenerek kupayı kazandı.

HOLLANDA EKOLÜ1974’te F.Almanya’da düzenlenen

kupada Cruyff, Rep, Neeskens’liHollanda, finalde F. Almanya’yayenilmesine rağmen herkesi etkiledi.Almanya ise Beckhanbauer, Müllergibi yıldızlara sahipti. Almanlar,sadece güzel futboldan yana olanHollandalıların tersine disiplinli birfutbolu benimsiyorlardı ve Hollandaüstün oynamasına rağmen finaldeAlmanya’ya yenildi. 1978’de askericuntanın hüküm sürdüğüArjantin’deki kupaya HollandalıCruyff, cuntayı protesto ettiği içinkatılmadı. Arjantin finalde, Kempessayesinde Hollanda’yı yendi ve kupayıkazandı. Hollanda, bu iki kupayıkazanamasa da farklı bir futbolanlayışını dünya futboluna kazandırdı.

‹TALYAN SAVUNMASI1982 İspanya’da kupayı, daha önce

şike yaptığı için ceza alan PauloRossi’nin üstün performansıyla İtalyakazandı. Ancak futbol Hollandalılarınistediği gibi oynanmıyordu ve giderek

defans daha fazla önem kazanıyor,birçok insana göre futbol sıkıcı birhale gelmeye başlıyordu.

MARADONA VE MEKS‹KA DALGASI

1986 Meksika’da maçlar,Avrupa’nın maçları erken saatlerdeizleyebilmesi için öğle sıcağındaoynandı. Bu kupa, bir tribün şovu olan‘Meksika Dalgası’ hareketini futbolaarmağan etti. Meksika Dalgası, sonratüm spor müsabakalarında tribün-lerde yapılageldi. Ancak en büyükarmağan Maradona oldu.Maradona’nın İngiltere’ye attığı ikiunutulmaz gol (biri neredeyse herkesiçalımlayarak diğeri elle) kupayadamgasını vurdu ve Arjantin şampiy-on oldu.

AFR‹KA’NIN YÜKSEL‹fi‹ 1990 ’da Kamerun son şampiyon

Arjantin’i yenmeyi başararak grup bi-rincisi oldu. Kamerun herkesinsevgilisiydi ama 2-1 önde olduğuçeyrek final maçında İngiltere’ye 3-2yenildi. Arjantin yarı finalde, İtalya ileMaradona’nın takımının şehrinde,Napoli’de karşılaştı. İtalya’yla hiçbirzaman uyumlu olmayan Napolililerinbu maçta Maradona’yı desteklemesiherkesin dikkatini çekmişti. Arjantinfinale çıktı ama kupayı 85. dakikadaki

penaltı golüyle Almanya kazandı. 1994 ABD’ye öğle sıcağında

oynanan maçlar damgasını vurdu.Kolombiyalı Escobar kendi kalesinegol attığı için ülkeye döndüğündebahis mafyası tarafından öldürüldü vegiydiği 2 numaralı forma o gündenberi milli takımda kullanılmadı. İlkkez bir final 0-0 sonuçlanarakpenaltılara kaldı. Roberto Baggio’nundramatik bir şekilde penaltıyı üsttenauta atmasıyla Baggio, İtalya’da isten-meyen adam ilan edildi. Halbukiİtalya’yı finale Baggio taşımıştı.Kupaya Brezilyalı Romario veBebeto, Romanyalı Hagi veBulgaristanlı Stoichkov üstün perfor-manslarıyla damgalarını vurdu.

1998 Fransa Dünya Kupası seyirzevki yüksek bir kupaydı. ABD-İran,İngiltere-Arjantin gibi siyasi problem-ler yaşayan ülkelerin maçları gergingeçti. Finalde Brezilya’yı yenerek tari-hinde ilk kez Dünya Kupası’nı alanFransa 2002’de gruptan bile çıkamadıve ilk maçında eski sömürgesiSenegal’e yenildi. 2002’nin iki sürpriztakımı Türkiye ve G.Kore yarı finaldeveda etti, Brezilya kupayı aldı.Ronalda 8 golle gol kralı olurdu.2006’da kupayı güçlü defansıyla İtalyakazandı. Zidane, finalde Materazzi’yekafa atarak yaptığı jübileyle futbolaveda etti.

Dünya Kupası gibi organizasyonların ülke ekonomisine büyükkatkı sağladığı söylenir. Görülüyor ki yoksullar için bu geçerli değil

Dünya Kupas›’n›n direniflçileri

32 takımın katılacağı DünyaKupası 11 Haziran’da ev sahibi

Güney Afrika ile Meksika arasındaTürkiye saati ile 17.00’daoynanacak maçla başlayacak.Toplam 64 maçın oynanacağı kupa-da 25 Haziran’da grup maçları bite-cek ve 26 Haziran’da ikinci turmaçları başlayacak.

Kupa, 10 Temmuz’dakiüçüncülük maçının ardından 11Temmuzda, Johannesburg'daki 87bin kişilik Soccer City Stadı'ndaoynanacak final maçıyla sona ere-cek.

Kupa yaklaşırkenDünya Kupası yaklaşırken

takımlar, yaptıkları hazırlıkmaçlarıyla kupaya bileniyor.Kupanın en iddialıtakımlarından biriİspanya. Birçok turnuvayafavori olarak katılan ancakbugüne kadar finale bileçıkamayan İspanya güçlübir kadro yakaladı.2008’deki AvrupaKupası’nı kazananİspanya’nın tek hedefi var:Şampiyonluk. DünyaKupası’nı en fazla kazananBrezilya da favorilerden.Genelde fantastik hücumoyuncularına sahip olan Brezilya,güçlü bir defans ve orta sahayasahip. Kupanın bir diğer favorisi

Messi’li Arjantin. Ancak Arjantin,Marodona teknik direktörlüğündeson anda kupaya katılabildi. İlginç

oyuncu tercihleri yapanMaradona dünyanın en iyiön liberolarındanCambiasso’yu kadroyaalmadı. Kupa yaklaşırkentakımların çok sayıdasakat vermesi taraftarlarıendişelendiriyor. Yıldızadaylarından HollandalıRobben ve FildişiSahilleri’nden Drogba’nınsakatlıklarla başı dertte.Afrika takımlarının enönemli oyuncuları Ganalı

Essien ve Nijeryalı Obi Mikel deturnuvaya katılamayacaklararasında.

TanınmayanlarınDünya Kupası

FIFA (Uluslararası FutbolFederasyonu) Dünya Kupası,

dünyanın en büyük organizasyon-larından biri. Bir de non-FIFAtarafından düzenlenen VIVADünya Kupası var. Bu kupa, FIFAtarafından tanınmayan ülkelkerinmücadele ettiği bir turnuva. Fransızavukat Luc Mission ve futbol ista-tikçisi Jean Luck Kit, 2003 yılındaFIFA’ya karşı non-FIFA yani FIFAdışı adlı bir organizasyon oluşturdu.Bu organizasyon, kısa süre içindeFIFA tarafından tanınmayan tümülkelere ulaştı. İlk turnuva 2006yılında Fransa’nın güneyinde bulu-nan Ositanya’da yapıldı; sonrasında

turnuva her iki yılda bir düzenlen-meye başladı. İki senede bir düzen-lenen turnuvalara, her seferinde 30civarında ‘tanınmayan’ başvuruyor;ancak bir elin parmak sayısı kadartakım turnuvaya katılabiliyor.Çünkü FIFA, tanınmayan ülkeyeciddi baskı uyguluyor.

Non FIFA organizasyonu içinde,Irak Kürdistanı, Tibet, KKTC gibitakımlar yer alıyor. 2006’daOsitanya’da başlayan turnuva,2008’de Norveç’in kuzeyindekiSami’de, 2010’da Malta’nın küçükadası Gozo’da düzenlendi.Turnuvanın 2012’deki ev sahipliğiniIrak Kürdistan’ı yapacak.

İlk kez Uruguay’da düzenlenen Dünya Kupası 1930’da başladığında, kupaya sayılı ülke katılmıştı. Kupa, sek-sen yıl içinde efsaneler doğurdu, şokları yaşattı ve tüm dünyanın heyecanla beklediği bir turnuva oldu

Dünya Kupası’nın 80 yıllık öyküsü

1986’da Maradona Dünya Kupas›’n› al›rken

Page 15: 108'inci sayı

Meslekteki 28. yılını dolduran Ali Öz’le birsöyleşi gerçekleştirdik...

Politik belgesel bir sergiye insanlar geldik-lerinde ne görmeleri gerekir?

Ali Öz: Bu sergide insanların kendisiyle,yanındakiyle ve karşısındakiyle yüzleşmesinisağladım. Dar bir bakış açısı yerine 360 dere-celik bir bakış açışı getirdim.Demokratikleşmenin, açılımın tartışıldığı şugünlerde insanların başkalarının acısı için deempati kurmasını amaçladım. Sonuçta kimse-ye torpil geçmedim. Ülkemizde ne yaşandıysabire bir sergiledim ve yorumu kendilerinebıraktım.

Fotoğraflarınızda ağırlıklı olarak kimleri anla-tıyorsunuz?

A.Ö: Fotoğraflarımda daha çok ezilmişliği,ötekileştirilenleri, acıları, haksızlıkları belgele-mek zorundayım. Sadece politik belgesel vetoplumsal olayları çekmiyorum. Bu sergide solve İslami kesimden kareler var. İki diyalektik

çevre arasındaki ince çizgiyi görmek mümkün.Ayrıca siyasi ve toplumsal olayların gizli saklıyanlarını gün yüzüne çıkarıp, toplumayansıtılmayanları, görünmeyenleri açığa çıkar-mak.

Neden politik ve sosyaliçerikli fotoğraflara yer veriyorsunuz?

A.Ö: Ben 78 kuşağı içerisinde düşünselyapısı oluşmuş bir insanım. Fotoğrafın etkili birsilah olduğuna inandım. Bu silah ki doğru kul-

lanılırsa insanı öldürmeyen, tam tersi savaşakarşı barışı savunmada, açılığa, yoksulluğakarşı, haksızlığa karşı etkili bir silah. Yaşamınolumsuzluklarına karşı, bunların düzeltilmesidoğrultusunda fotoğrafın gücünü çok iyianladım ve 1982'den günümüze kadar uğraşımdevam etti. Kendi yaptığım işe politik belgeseldiyorum. Toplumsal olayları çekiyorum.Ülkemizin her köşesinde ne yaşanıldıysagücüm yettiği kadar çektim. 25 yıldır YÖK veöğrenci olaylarını, 1 Mayıs’ı, 18 yıldırGüneydoğu’yu, siyasal İslam konularını,Çorum’daki köylü mitinginden tutun da buülkede ne varsa, ne yaşanılmışsa çektim. Çünküinsanlığa karşı kendimi sorumlu görüyorum.

Bugünkü gazetelerde görselliğin tam anlamıylahaberi yansıttığını ve haberle özdeşleştiğinidüşünüyor musunuz?

A.Ö: Hayır, bugün gerçek anlamda gazeteci-lik yapılamadığını düşünüyorum. Etkili fotoğraftek başına hikayesi olan, sözü olan fotoğraftır.Bugün dijital kirlilik yaşanılıyor, o kadar görün-tü var ki görüntü bombardımanına tutuluyoruz.Aklımızda kalan fazla bir şey olmuyor.

KÜLTÜRSANAT

Halk›n Sesi

1511 Haziran 2010 / 24 Haziran 2010

Ezilmişliği, ötekileştirilenleri, acıları belgelemek

Pocahontas’tan protestoBabası Perulu bir yerli olan, oynadığı Pocahontas rolüyleünlenen 20 yaşındaki oyuncu Q’orlanka Kilcher, Obamaile Peru’nun sağcı lideri Alan García’nın görüşmesiniprotesto etti. Kilcher kendini “petrolü simgeleyen” siyahaboyayarak Beyaz Saray’ın dışındaki çitlere zincirledi.

Documentarist için geri sayım başladı. 22-27 Haziran2010 tarihlerinde üçüncüsü gerçekleşecek belgesel filmfestivalinde, kapsamlı bölümler, sürpriz konuklar, YeniYetenek Ödülü ve yan etkinliklerle birlikte 35 ülkeden120'yi aşkın film altı mekanda seyirciyle buluşacak.

Tayfa, ritmini tutankardeşini kaybetti.Sambistanbul veBandista'nın kurucu-larından olan veBandista müzikgrubunda ritimciolan 32 yaşındaki AliAslanbay, 7 Hazirangecesi yaşamını yitir-di. Kara GüneşGrubu'nda da çalanAslanbay, uzunsüredir kansertedavisi görüyordu.

Nazım’ınMoskova’daki çalışmaodasında bulunanoyuncaklarıyla birlik-te hiç gün ışığınaçıkmamış çocuklukeşyaları, İstanbulOyuncak Müzesi'ndesergileniyor. Şairinölümünün 47. yılındaNazım HikmetVakfı’nın katkılarıyladüzenlenen sergi, 4Temmuz'a kadarziyarete açık.

Aslanbay’›yitirdik

Documentarist bafll›yor

Naz›m’›neflyalar›...

T ürkiye’de madencilik alanında1980’lerden sonra yaşanan yıkımı,Zonguldak’ta bir madenci kasabası

olan Armutçuk üzerinden fotoğraflar vesöyleşilerle anlatan ‘Yerüstünden Notlar’yayınlandı. Halkevleri Fotoğraf Atölyesi’ninçalışması olan kitap, Alaattin Timur veMahmut Hamsici’nin editörlüğündehazırlandı. Kitaptaki ‘Kömürün Yarattığı veYıktığı Kent: Armutçuk’ yazısını kalemealan TTK işçisi Salim Çalık ile kitap üzer-ine konuştuk...

Kendinizi tanıtır mısınız?1970 Kastamonu doğumluyum. 1977

yılından bu yana Armutçuk’ta yaşıyorum.İş olanaklarının daha iyi olması nedeniyleönce babam ardından tüm aileZonguldak’a göç etmişiz yani. İlk ve ortaokulu Ereğli Kömür İşletmeleri’nin (EKİ)özel okullarında okudum. 1985 yılındaTTK’nın (EKİ) kendi işletmelerine kali-fiye eleman yetiştirdiği İnsan GücüEğitim Şube Müdürlüğü (Çırak Kursu)döküm bölümüne girdim. 1986 yılındaTTK Armutçuk Müessesesi’nde işebaşladım. Gece çalışıp gündüz okulagiderek liseyi bitirdim. Halen aynıişyerinde çalışmaktayım.

Armutçuk’ta ‘80 sonrasında yaşanandönüşüm hakkında ne söylemek istersiniz?

Bunu anlatmak gerçekten zor. Sizindönüşüm olarak tanımladığınız durumuben ekonomik-sosyal-kültürel yıkımolarak tanımlıyorum. Önemli bir bölümüYerüstünden Notlar kitabında tanıklıklar-la anlatılan olanakların, siyasi iktidarlar ve

TTK yönetimleri tarafından yok edilişini,yıkılışını yaşamış olmak acı veriyor.

1980’lerin sonlarında başlayan,1990’larda hızlanan daraltma, kapatma,özelleştirme politikalarıyla yalnızcamadenler değil bölge de daraltıldı,kapatıldı adeta. Kapitalizmin kar ve rantanlayışına bile aykırı biçimde; TTK’nınişlettiği tüm sosyal ve kültürel tesislervarolan durumlarıyla korunupdevredilmek yerine yıkıldı. Onlarca konutTTK tarafından yıkıldı. Sosyal tesisleryazgılarına bırakıldı. Şimdi harabedurumdalar. Oysa düz kapitalist mantıkbunların yaratılmasında harcanan parayı,enerjiyi, işçiliği ranta dönüştürmeyidüşünür. Armutçuk’ta tam tersi oldu.Orman İşletmesi’ne verilen üç kuruşlukkiradan kurtularak TTK’ya tasarrufettireceğini sananlar, önemli bir bölümüFransız ve İtalyan yapımı onlarca bina vetesisi yerle bir ettiler. Kaçınılmaz olarakkültürü, madencilik mirasını, tarihini vesosyal yaşamı da yıkmış oldular. Eskidenekmek parası ve iş bulmadaki kolaylıklarnedeniyle Zonguldak’a Armutçuk’a göçedenlerin çocukları bu kez başka kentleregöç eder oldular.

Saydığım bu olanaklar ve haklarkazanılarak elde edilmediğinden ve yıkımda bir anda gerçekleşmediğinden birçokkişi yıllar sonra anlayabildi olup biteni.

Yerüstünden Notlar kitabının ortayaçıkış öyküsünü anlatabilir misiniz?

Aslında kitap kendi öyküsünüanlatıyor. Armutçuk böylesi çalışmalariçin her zaman elverişli bir belde.Herkesin anlatabilecek bir öyküsü var.

Kitabı hazırlayan arkadaşlarımla yeni

tanışmış olmama rağmen, yapmak istedik-leri üzerine konuşunca sanki yıllardır bir-likteymişiz gibi oldum. Dolayısıyla benimve yardımcı olan diğer arkadaşlarımın dasahiplenmemizi kolaylaştırdı. Bir çoğunudaha önce konuştuğumuz şeyleri, tanık-lığını bildiğimiz insanların anlatım-larınıbir araya getirmek gerekiyordu. Çalışmaboyunca TTK’nın Armutçuk’taki eski-yenitüm üretim alanları, eski mahallekalıntıları ve ocak içi (yeraltı) gezildi.

Sizce bu kitap nasıl bir boşluğu doldu-ruyor?

Öncelikle şunu söylemeliyim. Bukitabı görünce kendi kitabım kadar sevin-dim. Çünkü 10 yıla yakındır zaman veolanak buldukça Zonguldak ve Armutçukhakkında bilgi, belge, fotoğraf toplamayaçalışıyorum. Şunu gördüm ki; TTK’nıngeçmişine dair 1940’tan daha öncesi içinsağlıklı bir belge ve bilgi bulmak oldukçazor. Bu açıdan kitap bizden sonrakikuşaklara ve bu konulara ilgi duyanlaraönemli bir bilgi aktarımı sunuyor.

EKİ’de yıllarını geçiren madenciler içinbu kitap ne ifade ediyor?

Bu çalışma sırasında birçok kişigeçmişte sahip oldukları olanakları yeni-den anımsadı. Çokça tartışılmasa dabaşka bir ekonomik modelin, devlet anla-yışının, maden işletmeciliğinin varolduğ-unu anımsamak veya görmek açısındanmadencilerin önünü açacaktır. Kitap,TTK’nın özelleştirdiği alanlarda ve taşe-ron şirketlerde hemen hemen her günyaşanan iş kazaları ve açlıktan ölmeyecekkadar bir ücrete tutsak edilen madencilerve Zonguldak açısından önemli birçalışma.

Zonguldak’taki bir madenci kasabasının hikayesi üzerinden Türkiye’de ma-dencilik alanında 1980’lerden sonra yaşanan neo-liberal dönüşümü fotoğrafve söyleşilerle aktaran ‘Yerüstünden Notlar’ kitapçı raflarındaki yerini aldı

Madenci kasabasında yıkımın fotoğrafı

MMaaddeennccii ggüünnıışşıığğıınnaa ssoonn kkeezzbbaakkııyyoorr.. YYeerraallttıınnaaiinnddiikktteenn ssoonnrraa 88ssaaaatt bbooyyuunnccaa ggöörree--bbiilleecceeğğii tteekk ıışşııkkllaammbbaallaarrıınnıınn ıışşıığğııvvee kkeennddiillaammbbaassıınnıınnıışşıığğıınnddaann yyaannssııyyaannıışşııkkllaa ppaarrllaayyaann iişşaarrkkaaddaaşşllaarrıınnıınn ggöözz--lleerrii oollaaccaakk..

Ezilmişliği,ötekileştiril-mişliği, kaybe-dilenleri,acıyı,haksızlıkları,kadraja alanAli Öz’ün“FotoğraflarlaTürkiye” ser-gisi 13Haziran'danitibarenNâzımHikmetKültürMerkezi'nde.

Sine-Sen üyesi oyuncuMehmet Önder, oynadığı

“Recep İvedik 3” filmininyapımcısının 1000 liralıkalacağını ödememesi üzerineşirkete ihtarname gönderdi.

Az maliyetle çekilip,yapımcılarına çok büyük para-lar kazandıran “Recep İvedik3” filminde “Ramirez” adlıkarakteri canlandıran Sine-Senüyesi oyuncu Mehmet Önder,filmdeki emeğiyle kazandığıparayı alamıyor. Müjdat GezenKültür Merkezi, Plato veAkademi Neo’da oyunculukdersleri de veren Önder,alacağının peşinde koşarkenbaşına gelmeyen kalmadığınısöyledi.

Mehmet Önder, “Önce bizealacağımızın yarı yarıyadüşürüldüğünü söylediler.Kabul etmedim. AksoyFilm’den Burcu Aksoy ve kastsorumlusu Berrak Deniz’inhakaretlerine uğradım. Bana‘Koskoca Recep İvedik’teoynadın, bir de para mı istiyor-sun?’ dediler” diye konuştu.

Fatih Aksoy’un kendisinişirkete çağırdığını, ancak darpedilme korkusuyla gitmediğinisöyleyen Önder, “Recep İvedik30 milyon lira kazanmış. Benimbin liramı ödemiyorlar. Başkaoyuncular da aynı dertten muz-darip” dedi. Önder, hak ettiğiparayı hukuk yoluyla alacağınıve ardından bu parayı bağışolarak vereceğini belirtti.

İvedik’tenemekçiyekazık

Sinemayı eğlenceden ibaret görenbelediye, ‘yastayız’ dedi; festivali

iptal etti. Adana’da bu yıl on yedincisi

gerçekleştirilecek olan UluslararasıAltın Koza Film Festivali, İsrail’inyardım gemisine saldırısını veİskenderun’da bir askeri birliğeyapılan saldırıyı gerekçe gösterenAdana Büyükşehir Belediyesitarafından ertelendi. Başlamasına 1hafta kala festivalin ertelenmesi, fiiliolarak iptal edilmesi anlamına geliyor.

Büyükşehir Belediyesi, festivalin

ertelenmesi kararını “Dünyada veülkemizde insanlar kan ağlarken,bizim eğlenmeye hakkımız yok” söz-leriyle duyurdu. Yetkililer, festivalinprogramına hiç göz atmamış olacaklarki “Filistin ile dayanışma” gündemlifestivali yas bahanesiyle ertelemekararına imza attılar. Oysa bu yıl festi-valin “Filistin: Barışa Hasret” başlıklıözel bölümünde, Filistin’e dair filmlerve belgeseller gösterilecek ve“Filistin'de Sinema Yapmak” başlıklıbir açık oturum gerçekleştirilecekti.Belediyenin tavrı ile birlikte, Filistin’in

sanatla sesini duyurabileceği bu plat-form da iptal edilmiş oldu.

Kararın ardından festival ekibi biraçıklama yayınladı. Aylardır çeşitlinedenlerle festivali ertelemek içinsığınacak bir gerekçe yaratamayanBelediye’nin imdadına İsrail’inyetiştiğini söyleyen festival ekibi, uzunhazırlıklar gerektiren festivalin,‘bugün değil başka gün gelin’anlayışına sığmayacağının altını çizdi.Festival ekibi, “Konser etkinlikleriniiptal edelim, film festivalini aynenyapalım” şeklindeki önerilerinin de

belediye yönetimi tarafından dikkatealınmadığını belirtti.

SİYAD’ın yayınladığı açıklamadaise, “Belli ki sanatın, sinemanın birdayanışma biçimi olduğu akıllarınagelmemiş” denildi. Daha önce işlerinedeniyle gelemeyeceğini açıklayanFilistinli yönetmen Najwa Najjar’ınyaşananların ardından taziyelerinibildirerek ‘dayanışma adına’ festivalegelmek için elinden geleni yapacağınıaçıklayan bir mesaj gönderdiğiniaçıklayan SİYAD, “Peki şimdidayanışma ruhuna ve sinemanın

birleştirici gücüne en fazla ihtiyaçduyulduğu bu zamanlarda Filistinlikonuklarımıza ne diyeceğiz?” diyesordu.

Belediyenin erteleme kararı üzeri-ne SİYAD, festivalin Filistin özelbölümünde yer alması planlanan birfilmi seyirciyle buluşturdu. LianaBadr'ın “Kapılar Bazen Açılıyor!”filmi, Filistin İçin İsrail'e Karşı BoykotGirişimi tarafından düzenlenen sem-pozyum kapsamında SİYAD özel gös-terimiyle 6 Haziran’da izleyicikarşısına çıktı.

Belediye, ‘yastayız’ dedi; festivali iptal etti

ÇA⁄LA A⁄IRGÖL

GONCA fiAH‹N

Page 16: 108'inci sayı

SOKAĞINSESİ 16

Halk›n Sesi11 Haziran 2010 / 24 Haziran 2010

Ü R E T E N B ‹ Z ‹ Z Y Ö N E T E N D E B ‹ Z O L A C A ⁄ I Z

İslamcılarınkafası fenakarıştı

İ srail’in saldırısına karşıİslamcılar 31 Mayıs

günü sabahın erken saat-lerinde Taksim Meydanıve İsrail Konsolosluğuönünde toplandı. Kitlehükümetten laf değil icraatbekliyordu. İHH, Mazlum-Der gibi örgütler TaksimMeydanı’nda mitingdüzenledi. Eyleme katılan6 bin kişinin “50 bin kişi”olarak sunulması mitinge,tertipçilerin beklediklerisayının çok altında birkatılım gerçekleştiğininkanıtıydı.

Yıllardır, ordu karşıtlığıüzerinden siyaset yapan bukitle, orduyu göreveçağırıyordu. “Mehmetçikgöreve Gazze’ye” slogan-ları uzun süre atıldı. BemBir-Sen üyeleri kendilerineyaklaşan basın mensupları-na yüksek sesle röportajveriyordu. Sürekli olarak“PKK ile İsrail arasındabir bağ” kurmaya çalışıyor-lardı.

Eyleme çok sayıda liselikatıldı. “Hükümet: Öl deölelim, dur deme yürüye-lim” gibi dövizler taşındı.

İslamcıların bazıları,Filistin İçin İsrail’e KarşıBoykot Girişimi’nin İsrailKonsolosluğu önündekieylemine de geldi. Çoğu,girişimin BüyükdereCaddesi’ni trafiğe kapat-masını alkışladı. İktidaryandaşı basının kon-solosluk önündeki polisbarikatını çekmemesiİslamcılar tarafından tep-kiyle karşılandı.

Yumurtalarİsrail’ikoruyanlaraİ srail’in yardım gemileri-

ne yapmış olduğusaldırıya karşı Ankaramuhalefeti sokaklardaydı.Sabah saatlerinde DİSK veTMMOB’nin protestoeylemleri sonrasında akşamsaatlerinde İsrailBüyükelçiliği’nde Ankaraemek ve demokrasi güç-lerinin eylemi vardı.

DİSK, uluslararasısendikaları hükümetlerüzerinde baskı kurmaya veinsani yardımların güvenlişekilde ulaştırılması içinacil uyarı grevine çağırdı.TMMOB İl KoordinasyonKurulu İsrail’in katliampolitikalarını sadeceFilistinlilereuygulamadığını, barışsavunucularına ve insaniyardım götürenlere deuyguladığını belirtti. İsrailBaşkonsolosluğu’nayürüyen Ankara emek vedemokrasi güçleri adınaaçıklama yapan KESKŞubeler Platformu dönemsözcüsü Fikret Aslan,başbakana seslenerek ikilianlaşmaları iptal etmesigerektiğini söyledi.

Eylemciler, TRT’ningörevlendirmesi nedeniylegemide bulunan iki KESK/Haber Sen üyesi, ElifAkkuş ve Orhan Elitaş’tanhaber alamadıklarını belirt-tikten sonra konsolosluğunönüne siyah çelenk bıraktı.

Açıklamanın ardındanHalkevleri ve ÖğrenciKolektifleri barikatınönüne gelerek Ankara poli-sine “Madem siz buradaİsrail Başkonsolosluğu’nunönüne gitmemize izin ver-miyorsunuz bu yumurtalarıalın ve İsrailKonsolosluğu’na ulaştırın”diyerek polisi yumurtayağmuruna tuttu.

F ilistin İçin İsrail'e Karşı BoykotGirişimi, İsrail’in 31 Mayıssabahı Gazze’ye yardım

malzemesi götüren gemilere düzenle-diği ve 10 kişinin hayatını kaybettiğisaldırıyı protesto etmek için aynı günöğlen saatlerinde İstanbul’daki İsrailKonsolosluğu’na yürüdü. Levent MetroDurağı’nda buluşan 500 kişi “Filistin’eözgürlük İsrail’e boykot”, “Katil İsrail,Filistin’den defol” sloganlarıylaBüyükdere Caddesi’ni tek taraflı olaraktrafiğe kapattı. Caddenin diğer şeridin-den geçen araçların eyleme destek ver-mek için çaldıkları kornalar yürüyüşboyunca susmadı. Yürüyüşe çevredengelenler de katıldı.

Eylemciler İsrail Konsolosluğuönüne geldiklerinde çevik kuvvetpolisinin barikatıyla karşılaştılar. İsrailKonsolosluğu’nu koruyan polis büyüktepki topladı. Konsolosluk önündeyapılan konuşmalarda AKP’nin,yaşananlara karşılık İsrail’e somut biryaptırımda bulunmaması eleştirilirken,İsrail’in, Türkiye’nin oyuyla OECD’yealınmasının İsrail’in saldırgan tutumu-na destek verdiği ifade edildi.

Konuşmaların ardından Girişimüyeleri bir basın açıklaması yaptı.İsrail’le tüm ilişkilerin kesilmesi gerek-tiğinin üzerinde durulan basın açıkla-ması boyunca “Katil İsrail işbirlikçiAKP” sloganları atıldı. Basın açıkla-masının ardından bir süre konsoloslukönünde bekleyen Filistin İçin İsrail’eKarşı Boykot Girişimi üyeleri yineBüyükdere Caddesi’ni tek taraflı trafiğekapatarak Levent Metro Durağı önünekadar yürüdü.

‘‹SRA‹L’E BOYKOT, F‹L‹ST‹N’E ÖZGÜRLÜK’

Konsolosluk önündeki protestonunardından Filistin İçin İsrail’e KarşıBoykot Girişimi ve KESK İstanbulŞubeler Platformu akşam saatlerindeTaksim Gezi Parkı’nda buluştu. 2 bineylemci buradan GalatasarayMeydanı’na doğru yürüyüşe geçti.KESK Şubeler Platformu’nunGalatasaray Meydanı’ndaki basınaçıklamasının ardından Filistin İçinİsrail’e Karşı Boykot Girişimi, İsrail’eKarşı Uluslararası Boykot Girişimi’ninmesajını okudu.

Mesajın öncesinde yapılankonuşmalarda AKP’nin İsrailBüyükelçisi’ni geri çekmesinin bir şeyifade etmediği, Başbakanın ‘Oneminute’ şeklindeki çıkışlarının, İsrail’in

saldırılarını ve cinayetlerini durdur-madığı, İsrail ile tüm askeri, siyasi,diplomatik, kültürel ve bilimselilişkilerin kesilmesi gerektiği belirtildi.

İsrail’e Karşı Uluslararası BoykotGrubu’nun mesajında da İsrail’incinayetlerini durdurmak ve İsrail’euluslararası baskı uygulamak içinherkes İsrail’e karşı boykota davet edil-di. Okunan metinde Gazze’dekiablukanın kaldırılması ve Gazze’deyaşayan 6 milyon Filistinlinin

özgürlüğüne kavuşması için İsrail’indurdurulması gerektiği belirtildi.

Basın açıklaması, 5-6 Haziran’daİstanbul’da İstiklal Caddesi’nde bulu-nan Muammer Karaca Tiyatrosu’ndagerçekleştirilecek olan İsrail’e KarşıUluslararası Boykot Sempozyumu’nunduyurusuyla sona erdi.

‘LAF DE⁄‹L ‹CRAAT’AKP hükümetinden somut bir

girişim olmamasının ardından Filistin

İçin İsrail’e Karşı Boykot Girişimiüyeleri 1 Haziran’da Beşiktaş’takiBaşbakanlık Ofisi’ne yürüdü. İsrail’letüm ikili ilişkilerin kesilmesinin talepedildiği eylemde İsrail saldırganlığınave AKP’nin ikiyüzlü siyasetine yöneliköfke öne çıktı.

Bin kişinin katıldığı eylemTaksim’deki Atatürk Kültür Merkeziönünden başladı. En önde “İsrail’leTüm İkili İlişkiler Kesilsin” yazılı birpankart ile Filistin ve FHKC bayrakları

taşınırken ana pankartın arkasında dabüyük bir Filistin bayrağı ve eylemekatılan kurumların bayrakları taşındı.Yolu trafiğe kapatarak Dolmabahçeüzerinden Beşiktaş’a doğru yürüyüşegeçen kitleye çevreden de alkışlı, klak-sonlu destek geldi.

Kitle Dolmabahçe’ye indiğindepolisin engelleme çabalarına rağmenyolun sağ şeridi trafiğe kapatılarakyürüyüşe devam edildi. Başbakanlıkofisinin yanından geçilirken yinekonuşmalarla, sloganlarla hükümetinbasiretsizliği protesto edildi. EylemBarbaros Meydanı’nda yapılan basınaçıklamasıyla sona erdi.

‹SRA‹L’LE TÜM ‹L‹fiK‹LERKES‹LS‹N

Filistin İçin İsrail'e Karşı BoykotGirişimi'nin, devrimci ve ilerici kurum-ların da katılımıyla Muammer KaracaTiyatrosu'nda düzenlediği "İsrail'e KarşıBoykot Sempozyumu"nun ilk günününsona ermesinin ardından 5 Hazirangünü bir eylem gerçekleştirildi.

İstiklal Caddesi boyuncagerçekleştirilen yürüyüşle İsrail'e karşıboykot çağrısı yapıldı. Eyleme FilistinHalk Kurtuluş Cephesi (FHKC) PolitikBüro üyesi Abu Ahmad Fuad ve İsrailÜrünlerini Boykot YanlısıYahudiler'den Mike Cushman katıldı.

Girişim, yürüyüşün sonunda TaksimMeydanı'nda bir basın açıklaması yaptı.Basın açıklaması öncesinde, AbuAhmad Fuad ve Mike Cushman birkonuşma yaptı. Fuad, "Filistin halkınınkurtuluşu için hep beraber mücadeleedeceğiz" derken, Cushman sadeceMavi Marmara'da öldürülenler içindeğil, Filistin ile dayanışmak veFilistin'de yaşanan cinayetlerin hesabınısormak için toplandıklarını belirtti.

Konuşmaların ardından basın açıkla-masını Nicola Saafin gerçekleştirdi.Saafin İsrail’in Filistin halkı şahsındatüm dünyanın emekçilerine ve ezilenhalklarına saldırdığını belirterek“İsrail'in saldırganlığı sözle sınırlandırı-lamaz. İsrail'le tüm ilişkiler derhalkesilmeli, Gazze ablukası kaldırılmalı-dır. İsrail; işgal ettiği bütün topraklar-dan çekilmeli, Filistinli tutsakları derhalserbest bırakmalıdır” dedi. İsrailelçiliğinin kapatılmasını, hükümetinikili anlaşmaları iptal etmesini talepeden Saafin, şimdiye kadar yürütülenbütün gizli faaliyetlerin ve İsrail'in butopraklarda gerçekleştirdiği örtülü tümoperasyonların açıklanmasını istedi.

İ srail’in yardım gemisine dönük saldırılar,tüm Türkiye’de protesto edildi. Türkiye

demokratik muhalefeti hükümete seslenerekİsrail’le ilişkilerin kesilmesini, gizli açık tümanlaşmaların iptal edilmesini istedi.

Mersin Emek ve Demokrasi Platformuaçıklamada hükümetin şovu bırakıp İsrail’leilişkilerin kesmesini istedi. Açıklamanınardından Öğrenci Kolektifleri üyeleri İsrailBayrağı’nı yaktı. Konya'da Halkevleri veTKP üyeleri bir basın açıklamasıyla İsrailsaldırısını protesto etti. İki örgüt adına yapı-lan ortak açıklamada İsrail ile yapılmış tümaskeri anlaşmaların iptal edilmesi ve kamu-oyuna açıklanması, her türlü uluslararasıplatformda hesap sorulması talep edildi.Filistin halkına insani yardım götüren ulus-lararası konvoya yönelik saldırı Eskişehir’dekitlesel bir eylemle protesto edildi.

EHP, EMEP, ESP, Halkevleri, ÖDP,TKP, Öğrenci Kolektifleri, GençlikMuhalefeti, Yurtsever Cephe üyeleri AdalarMigros önünde yaptıkları basınaçıklamasında AKP’nin televizyonlardasahte şovlar yaptığını belirtti. Ankara’da daemek ve demokrasi güçlerinin eylemleri günboyu sürdü. İzmirli emek ve demokrasi güç-leri, Eski Sümerbank önünden CumhuriyetMeydanı’na yaptıkları yürüyüşle İsrail’iprotesto etti. AKP hükümetine sesleneneylemciler “Katil İsrail hükümeti ile

yaptığınız sözde gizlilik ve güvenlik içerensavaş, gözyaşı ve katliam anlaşmalarını der-hal iptal edin” dedi. Kocaeli Emek veDemokrasi Platformu İnsan HaklarıParkı’nda bir basın açıklaması yaparakAKP’yi İsrail’le ilişkilerini kesmeye çağırdı.Yüzlerce kişinin katıldığı yürüyüş boyuncaABD-İsrail-Türkiye ilişkileri teşhir edildi.Eylemciler, açıklamanın ardından kısa birsüre oturma eylemi yaptı.

Öğrenci Kolektifleri üyeleri de kampusiçinde bir basın açıklaması yaparak somut biradım atmayan AKP’yi protesto etti. İstan-bul’da 2 bin kişi, “Diren Filistin seninleyiz”,“Katil İsrail işbirlikçi AKP” sloganları atarakTaksim Gezi Parkı’ndan GalatasarayMeydanı’na yürüdü.

Galatasaray Meydanı’nda yapılan basınaçıklamasında İsrail’le askeri, ticari, diplo-matik tüm iliş-kilerin kesilmesi gerektiği vur-gulandı. Antalya Emek ve Demokrasi güçleriKapalı Yol’dan Kışlahan’a kadar yürüdü.Kışlahan’da bir basın açıklaması yapaneylemciler AKP hükümetini sov yapmaktanvazgeçip derhal İsrail’le olan bütünanlaşmaları iptal etmeye çağırdı. Bursademokratik muhalefeti TMMOB İlKoordinasyon Kurulu’nun çağrısıyla İsrail’inyardım gemilerine yaptığı saldırıyı kınayanbir eylem yaptı. İsrail’in saldırısı Trabzon’dakitlesel bir yürüyüşle protesto edildi. KESK’ebağlı sendikaların Trabzon şubeleri,

Halkevleri ve ÖDP’nin katıldığı yürüyüşteİsrail’e öfke ve Filistin halkıyla dayanışmasesleri yankılandı.

Şehrin en işlek caddesi boyunca gerçek-leştirilen yürüyüş boyunca Trabzon halkı dasık sık alkışlarıyla yürüyüşe destek verdiler.Cumhuriyet Meydanı’nda yapılan basınaçıklamasında AKP iktidarının da şov yap-maktan vazgeçip İsrail’le yapılan ekonomikve siyasi işbirliği anlaşmalarını tek taraflıolarak fes etmesi gerektiği belirtildi.Gazze’ye yardım götüren gemilere yönelikİsrail saldırısı Muğla’nın Bodrum ilçesindede protesto edildi. Bodrum Emek veDemokrasi Platform üyesi yaklaşık 40 kişilikgrup, taşıdıkları Filistin bayrağı ile BodrumBelediye Meydanı’nda basın açıklamasıyaptı. Diyarbakır’daki Ofis AZC Plazaönünde ESP tarafından yapılan bir basınaçıklamasıyla İsrail ve laf yapmaktan ilerigidemeyen AKP hükümeti protesto edildi.İsrail’in saldırıları Afyon ve Niğde’de yapılaneylemlerle protesto edildi.

Yerlerine bürokratların yerleştirilmesiiçin Kocaeli Valiliği tarafından evlerindençıkartılmak istenen Arızlılı depremzedelerde İsrail’in saldırılarını protesto etti.Depremzedeler yaptıkları basınaçıklamasında kendilerini evlerinden çıkar-mak için uygulanan şiddeti, İsrail’inFilistinlilere uyguladığı şiddete benzettikleri-ni söyledi.

Her yer Filistin, her yer direniş

srail’in saldırmasının ardından tüm Türkiye eylemalanına döndü. AKP’nin laflarının yararsız olduğu,İsrail’le tüm ilişkilerin kesilmesi talebi öne çıktı

Filistin’e özgürlükİsrail’e boykot

İ