zamandk224 egazete

48
5 parmağında 10 marifet Londra’da online hat müzesi Çok severiz ‘son dakka’yı Allah’ım neden ben? Batı kıyafetlerinde Osmanlı etkisi www.zamaniskandinavya.dk 14 - 20 AĞUSTOS 2013 • YIL : 5 • SAYI : 224 • DANMARK 25 DKK • SVERIGE 30 SEK • NORGE 35 NKR • FINLAND 3,5 EURO Gazetenizle birlikte Bayram günahlarına girmeden bayram yapmak 1 26’DA Bitmeyen helal et meselesi... 1 4’TE YAŞ’ta sivil irade dönemi 113’TE ZAMAN’DA BU HAFTA Vize sanal kazanç gerçek 1 12’DE ÖRGÜT VAR, DARBEYE TEŞEBBÜSE MÜEBBET Mahkeme, uzun ve zorlu bir yargılama sonunda, soruşturmanın başladığı günden beri yapılan “Ergenekon diye bir örgüt var mı, yok mu?” tartışmasına noktayı koydu. Bu örgütün hükümete karşı darbe teşebbüsünde bulunduğunu da verdiği cezalarla gösterdi. 1 14’TE 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 ERGENEKON, SİYASİ OLDUĞU KADAR HUKUKİ BİR DAVADIR Yazdığı haberler üzerine hakkında açılan 75 dava yüzünden son beş yılı Silivri ile Bakırköy Adliyesi arasında geçen Büşra Erdal, ‘Kafası Karışanlar İçin Ergenekon’ kitabını yazdı. Ona göre, davanın siyasi olması, aynı zamanda hukuki olmasını engellemez. 1 34’TE TSK’YI DA MİT’İ DE DENETLERİZ Türkiye’nin ilk başdenetçisi Mehmet Nihat Ömeroğlu, marttan beri 3 bin 500’e yakın şikâyetin geldiği Kamu Denetçiliği Kurumu’nun tarafsız ve bağımsız olduğunu söylüyor: “Gerekirse TSK’yı da MİT’i de denetleriz.” 1 10’DA Başbakan Schmidt kabineyi değiştirdi Danimarka’da Kasım ayında gerçekleştirilecek yerel seçimler öncesinde Başbakan Thorning, kabine de revizyona gitti. Toplamda 6 bakanlıkta değişiklik yapıldı. 1 16’DA B g

Upload: zamandk

Post on 10-Mar-2016

272 views

Category:

Documents


8 download

DESCRIPTION

ZAMAN DK 224

TRANSCRIPT

Page 1: Zamandk224 egazete

5 parmağında

10 marifet

Londra’da online hat

müzesi

Çok severiz ‘son dakka’yı

Allah’ım neden ben?

Batı kıyafetlerinde

Osmanlı etkisi

www.zamaniskandinavya.dk14 - 20 AĞUSTOS 2013 • YIL : 5 • SAYI : 224 • DANMARK 25 DKK • SVERIGE 30 SEK • NORGE 35 NKR • FINLAND 3,5 EURO

Gazetenizlebirlikte

Bayram günahlarınagirmeden bayramyapmak1 26’DA

Bitmeyen helalet meselesi...1 4’TE

YAŞ’ta sivilirade dönemi113’TE

Z A M A N ’ DA B U H A F TA

Vize sanalkazanç gerçek1 12’DE

ÖRGÜT VAR, DARBEYETEŞEBBÜSE MÜEBBETMahkeme, uzun ve zorlu bir yargılama sonunda, soruşturmanın başladığıgünden beri yapılan “Ergenekon diye bir örgüt var mı, yok mu?”tartışmasına noktayı koydu. Bu örgütün hükümete karşı darbe teşebbüsündebulunduğunu da verdiği cezalarla gösterdi. 1 14’TE

1 2 3 4 5

6 7 8 9 10 11

ERGENEKON, SİYASİOLDUĞU KADARHUKUKİ BİR DAVADIR Yazdığı haberler üzerine hakkında açılan 75dava yüzünden son beş yılı Silivri ile BakırköyAdliyesi arasında geçen Büşra Erdal, ‘KafasıKarışanlar İçin Ergenekon’ kitabını yazdı. Onagöre, davanın siyasi olması, aynı zamandahukuki olmasını engellemez. 1 34’TE

TSK’YI DA MİT’İ DEDENETLERİZ

Türkiye’nin ilk başdenetçisiMehmet Nihat Ömeroğlu,

marttan beri 3 bin 500’e yakınşikâyetin geldiği Kamu

Denetçiliği Kurumu’nun tarafsızve bağımsız olduğunu söylüyor:

“Gerekirse TSK’yı da MİT’i dedenetleriz.”

1 10’DA

Başbakan Schmidtkabineyi değiştirdiDanimarka’da Kasım ayında gerçekleştirilecek yerel seçimler öncesindeBaşbakan Thorning, kabine de revizyona gitti. Toplamda 6 bakanlıktadeğişiklik yapıldı. 1 16’DA

Bg

Page 2: Zamandk224 egazete

2 14 - 20 AĞUSTOS 2013 ZA MANİSKANDİNAVYA

EMRE OĞUZ STOCKHOLM

1İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkeme-si’nin geçen hafta içerisinde verdiği

Ergenekon kararları, dünyanın birçokbölgesinde olduğu gibi Avrupa’da da ya-kından takip edildi. Kararların açıklan-masının akabinde bir açıklama yapanAvrupa Birliği’nin Genişlemeden So-rumlu Üyesi Stefan Füle’nin sözcüsü Pe-ter Stano, “Komisyon verilen kararlar dadahil olmak üzere Ergenekon davasıylailgili bütün yargılama sürecini yakındantakip etmiştir ve etmeye devam etmek-tedir. AB, münferit mahkeme kararları-nın içeriğiyle ilgili herhangi bir yorumyapmaz. Ancak aday ülke olan Türki-ye’deki yargı sürecinin işleyişini ABstandartlarının ışığında yorumlar. Bukapsamda AB Komisyonu birçok fırsattasavunma hakkı, uzun tutukluluk süre-leri ile aşırı uzun ve çok genel iddiana-melerle ilgili endişelerini dile getirdi.Türkiye’nin, AB standartlarına uyumsağlamak ve yargıya güveni artırmak içinsavunma hakkının uygun kullanımınıgüvence altına alması gerekmektedir.

Adil, bağımsız ve hesap verebilir yargısistemi, olgun ve işleyen bir demokrasi-nin temel dayanağıdır.” dedi.

Soruşturmanın başladığı 2007’denbu yana sık sık Ergenekon’un Türkiyedemokrasisi için önemli bir fırsat oldu-ğunu belirten AB’nin, kararların hemenakabinde yaptığı bu açıklama, akıllara“Acaba AB’nin Ergenekon davasınayaklaşımı değişti mi?” sorusunu getiri-yor. Bunu anlayabilmek için ise davanın6 yıllık sürecine ve bu süre içerisinde ABtarafından yapılan açıklamalara bir bü-tün halinde bakmakta fayda var.

Hatırlanacağı üzere davanın ilk du-ruşması 20 Ekim 2008’deydi. Daha ön-cesinde ise yapılan operasyonlarda ara-larında emekli Tuğgeneral Veli Küçük,İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek,İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.Kemal Alemdaroğlu, emekli orgeneral-ler Şener Eruygur, Hurşit Tolon, gazeteciTuncay Özkan, eski İstanbul OrganizeSuçlarla Mücadele Müdürü Adil SerdarSaçan’ın da bulunduğu çok sayıda kişigözaltına alınmış ve Yargıtay, Ankara 11.Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararı

ERGENEKON DAVASI TÜRKİYEİÇİN FIRSAT AMA...AB, Ergenekon davasının, bir yandan Türkiye demokrasisi için bir fırsat olduğunu vurgularken, diğer yandansiyasi emellere alet edilmesinden endişe duyuyor. Son dönemde yapılan açıklamaların dili incelendiğindebu endişenin arttığı görülüyor.

Stefan Fule

AB’nin davayabakışında kırılma

noktası, gazetecilerNedim Şener ve

Ahmet Şık’ın OdaTV’de yapılan

arama sonundatutuklanması oldu.Türkiye-AB Karma

ParlamentoKomisyonu

Eşbaşkanı HeleneFlautre’in iki

gazeteciningözaltına

alınmasıyla ilgiliderin endişe

duyduğunu, Şenerve Şık’ın yaptıkları

araştırmacıgazetecilik

çalışmalarınınuluslararası

düzeyde kabulgördüğünü, bu

isimlerin darbeplanlayıcı ulusalcı

hareketlerlebağlantılı

olabileceklerineinanmanın zor

olduğunu ifadeetmesi, bakışın

kırılma noktasınıoluşturdu.

Page 3: Zamandk224 egazete

3 14 - 20 AĞUSTOS 2013 ZA MANİSKANDİNAVYA

bozarak 17 Mayıs 2006’da gerçekleştirilen ve Kı-demli Hâkim Mustafa Yücel Özbilgin’in hayatınıkaybettiği Danıştay Saldırısı davasının Ergene-kon’la birleştirilmesine karar vermişti. Öte yandanaynı dönemde Yargıtay Cumhuriyet BaşsavcısıAbdurrahman Yalçınkaya, ‘laiklik karşıtı eylem-lerin odağı haline gelmek’ ile suçladığı AK Partihakkında Anayasa Mahkemesi’nde kapatma da-vası açmıştı.

Böyle bir ortamda Türkiye ile AB arasındakiilişkiler, önceki yıllara nazaran oldukça durgun birseyir izliyordu. AB, 2008’in ilk yarısını AK Parti’ninkapatılması istemiyle açılan davanın neticesinibeklemekle geçirirken; diğer taraftan Ergenekondavasını da yakından takip etmişti. Soruşturma-nın başladığı ilk günden bu yana Ergenekon da-vasına muhalif bir duruş sergileyen CHP, AB’ninTürkiye İlerleme Raporu’nda davayla ilgili olum-suz bir ifade kullanmasını ya da hiç yer verme-mesini bekliyordu. Zira AB’nin zikredeceği olum-suz bir ifade Türkiye’deki kamuoyunun Ergene-kon davasının meşruiyetini ciddi şekilde etkile-yebilir, hiç yer vermemesi ise iddia edildiği kadarönemli bir dava olmadığı düşüncesinin yayılma-sına sebep olabilirdi. 5 Kasım 2008’de ilerleme ra-porunu yayımlayan AB, CHP’nin beklentileriniboşa çıkardı. Raporda, Ergenekon davasının ‘öl-çeği bakımından Türkiye demokrasisi için bir ilk’olduğu vurgulanıyordu.

İlerleyen süreçte Ergenekon davası, Türki-ye’de gündemi belirlemeye devam etti. 29 Nisan2009’da dönemin Genelkurmay Başkanı İlkerBaşbuğ’un Genelkurmay Karargâhı’nda düzen-lediği ‘iletişim toplantısı’ çok konuşuldu. Pole-nezköy’de Ergenekon zanlısı Bedrettin Dalan’a aitarazide yapılan aramalarda 15’i dolu 22 LAW si-lahı bulunmasının (21 Nisan 2009) akabindegerçekleştirilen bu toplantı, yaklaşık 2 saat sürm-üştü. Toplantı boyunca defaatle Ergenekon da-vasını hedef alan Başbuğ, ele geçirilen cephane-lerle ilgili olarak “Bunlar silah değil, boru!” de-

mişti. Bağbuğ, bu toplantıdan yaklaşık 2 ay sonrada ‘Kaos Planı’ olarak bilinen ‘İrtica ile MücadeleEylem Planı’nı da ‘kâğıt parçası’ olarak nitelemişti.Bu kritik süreçte gözler yeniden AB’ye çevrilmişti.Zira AB’den gelecek Başbuğ’u destekler mahiyettebir açıklama, davayı oldukça farklı bir mecraya çe-kebilirdi. Ancak AB, 14 Ekim 2009’da yayımladığıilerleme raporunda tam tersini yaptı. Raporda,Başbuğ’un açıklamalarına atıfta bulunularak“Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bazı kıdemli men-supları, yetki alanları dışında kalan konulardaaçıklamalar yapmışlardır.” deniliyor, askerin si-yaseti ve yargıyı tesir altında bırakmaya yönelik gi-rişimcileri sürdürmesi eleştiriliyordu. Askerî per-sonelin, Ergenekon soruşturmasıyla ortaya çıkanhükümet karşıtı eylemlere katılmış olduğu id-diasının da ciddi kaygılara neden olduğununbelirtildiği raporda ayrıca şu ifadelere yer verili-yordu: “Ergenekon, Türkiye’de, bir darbe teşeb-büsünü derinlemesine inceleyen ilk davadır ve de-mokratik kurumları istikrarsızlaştırmayı amaçla-dığı iddia edilen bir suç örgütü hakkında yürütü-len en kapsamlı soruşturmadır. Bunun yanı sıraeski bir Genelkurmay Başkanı da ilk kez, kendi is-teğiyle, tanık sıfatıyla ifade vermiştir.”

Bu arada ilerleyen süreçte bazı sanıklar tara-fından Ergenekon yargılamalarının Avrupa İnsanHakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğu iddiasıyla Av-rupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yapı-lan başvurunun reddedildiğini de hatırlatmakta dafayda var.

Diğer taraftan AB, Ergenekon davası hak-kında haber yapan gazeteciler hakkında açılan da-valardan rahatsızlık duyuyordu. Bu davalarınTürkiye’deki ifade özgürlüğüne dair endişeleri ar-tırdığı ve medya üzerindeki yoğun baskının birürünü olduğu çeşitli vesilelerle ifade ediliyordu.2010 ilerleme raporunda da bu konuya değinil-miş ve Türkiye’de Ergenekon davası ile ilgili ha-ber yapan gazeteciler hakkında 4 bin 91 soruş-turma bulunduğu belirtilmişti. Raporda söz ko-nusu davaların medyada ‘otosansüre’ neden ola-bileceği uyarısında bulunuluyordu.

Ergenekon davası sürecinde AB’yi rahatsızeden bir diğer konu davaya bakan savcılar Zeke-riya Öz, Fikret Seçen ve Ercan Şafak’ın HâkimlerSavcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından deği-şik görevlere tayin edilmesi olmuştu. Bu rahat-sızlık 2011 ilerleme raporunda da ifade edildi vesöz konusu tayinlerin ‘yargı organlarının ve hü-kümetin soruşturmanın ele alınış şekliyle ilgili ra-hatsızlığının yansıması’ olarak görüldüğü belirtildi.

AB’nin davaya bakışında kırılma noktası, ga-zeteciler Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın OdaTV’de yapılan arama sonunda tutuklanması oldu.Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eş-başkanı Helene Flautre’in iki gazetecinin gözal-tına alınmasıyla ilgili derin endişe duyduğunu, Şe-ner ve Şık’ın yaptıkları araştırmacı gazetecilik ça-lışmalarının uluslararası düzeyde kabul gördü-ğünü, bu isimlerin darbe planlayıcı ulusalcı hare-ketlerle bağlantılı olabileceklerine inanmanın zorolduğunu ifade etmesi, bakışın kırılma noktasınıoluşturdu. Ergenekon cephesinin yıllarca dilegetirdiği ‘Muhalifler ve basın susturuluyor’ iddiasıilk kez AB cephesinde karşılık bulmuş oldu. GeziParkı eylemleri ve sonrasında yaşanan olaylar daAvrupa’daki Türkiye algısını ciddi şekilde etkiledi.

Görüldüğü üzere AB, Ergenekon davasınınbir yandan Türkiye demokrasisi için fırsat oldu-ğunu vurgularken; diğer yandan siyasi emellerealet edilmesinden endişe duyuyor. Son dönemdeyapılan açıklamaların dili incelendiğinde bu en-dişenin arttığı görülüyor. Bunu AB’nin Genişle-meden Sorumlu Üyesi Stephen Füle’nin sözcüsüPeter Stano’nun Ergenekon kararlarının açıklan-masının akabinde yaptığı açıklamada da görmekmümkün. Temelde AB, Ergenekon davasınınesasına ilişkin bir tutum değişikliği içerisindedeğil. Ancak Türkiye’nin son dönemde demok-rasiden uzaklaşan bir algı oluşturması, endişele-rin artmasına neden oluyor. Bu çerçeveden ba-kınca, Ergenekon davasının önümüzdeki dö-nemdeki seyrinin ve AB’nin davaya yaklaşımının,Türkiye’nin genel seyriyle bağlantılı olacağı söy-lenebilir.

1“Eğer bu tutuklamalar, adaletin ‘dev-letin en derinine’ bile tatbik edileceği

anlamına geliyorsa, bu harika bir haber.Henüz tam bir değerlendirme yapmak içinçok erken, fakat, eğer daha önce dokunul-maz olan generallerin de mahkemelere he-sap verebileceği anlamına geliyorsa, bu ger-çekten cesaretlendirici bir işaret.” Andrew Duff, AB-Türkiye KarmaParlamento Komisyonu Başkan Yardımcısı,3 Temmuz 2008 “AB üyesi olmak isteyen her ülke ordununsivil yönetimin kontrolü altında kalmasınısağlamak zorundadır. Hiçbir AB ülkesi dev-let içinde başka bir devlete tahammül ede-mez.” Alexander Graf Lambsdorff, Avrupa İçinLiberaller ve Demokratlar İttifakı TürkiyeRaportörü, 3 Temmuz 2008 “Avrupa Birliği, Türk savcılarının, on yılönce gerçekleşmesi mümkün olmayan birşekilde, bazı kirli işleri ortaya çıkarmasınımemnuniyetle karşılamaktadır. Bu,Türkiye’nin gösterdiği gelişmeyi ifade eder.Bunun yanında, Türkiye’nin hukukun üs-tünlüğü olan bir ülke olduğunu göstermesiiçin bir fırsattır.” Jan Marinus Wiersma, Avrupa Parlamen-tosu (AP) Sosyalist Grup Başkan Yardımcısı,12 Nisan 2009 “Türkiye, ordunun güçlü söz hakkına sahipolduğu dönemden modern bir ülkeye geçi-yor.” Avrupa Birliği 2010 Dönem Başkanıİspanya’nın Ankara Büyükelçisi Joan Clos,Şubat 2010 “Ergenekon davası, Türkiye’de demokratik-leşme çabalarının kilidi durumundadır. Türkvatandaşları, bu soruşturmanın sonunugörmeyi hak ediyor ve bütün zanlıların adilyargılanması için gerekli tüm önlemlerinalınmasını bekliyor.” AB’nin Genişlemeden Sorumlu Üyesi OlliRehn, Ocak 2010 “Türkiye, askeriyenin geleneksel rolünü deetkileyen bir değişim süreci yaşıyor.” Almanya’nın Türkiye Büyükelçisi Dr. EckartCuntz, Şubat 2011 “Arap ülkelerindeki halk hareketleri Türkle-rin 1950’de ‘tek parti diktatörlüğüne’ sonvermesine benziyor. Mısır da Türkiye gibi‘derin devleti’ yıkmanın çok zor olduğunukeşfedecek. İşte bu yüzden Ergenekon vebenzer soruşturmalar çok mühim.” Avrupa Parlamentosu (AP) Üyesi ve LiberalGrup eski Başkanı Graham Watson, Mart2011“Yargı, güncel siyasi gelişmelerden bağım-sız hareket ediyor ve etmeli. Önemli olanbu dava sürecinin şeffaf ve bağımsızolması.” Alman Parlamentosu Dışişleri KomisyonuBaşkanı Ruprecht Polenz, Mayıs 2011“Ergenekon davasının geneli üzerindeşüphe uyandırma girişimi ciddiyetsizlik.Çünkü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi(AİHM) aralık ayında bazı tutuklama karar-larının meşruiyetine hükmetti. Ergenekon’lailgili davalar hakkında şüpheleruyandırmaya ya da suçlamaların temelsizolduğunu iddia etmeye kalkışmamalıyız.” Türkiye-AB Karma Parlamento KomisyonuEşbaşkanı Helene Flautre, Mart 2012 “Askerî müdahalelerden sayısız darbe almışTürk demokrasisi için Ergenekon davasınıdaima fırsat olarak gördük ve bu düşünce-mizi hâlâ koruyoruz.”Avrupa Parlamentosu (AP) Yeşiller GrubuSiyasi Danışmanı Ali Yurttagül, Nisan 2012

ERGENEKONHAKKINDA KİM,NE DEMİŞTİ?

29 Nisan 2009’dadöneminGenelkurmayBaşkanı İlkerBaşbuğ’unGenelkurmayKarargâhı’ndadüzenlediği ‘iletişimtoplantısı’ çokkonuşuldu.Polenezköy’deErgenekon zanlısıBedrettin Dalan’a aitarazide yapılanaramalarda 15’i dolu22 LAW silahıbulunmasının (21Nisan 2009)akabindegerçekleştirilen butoplantı, yaklaşık 2saat sürmüştü.

Page 4: Zamandk224 egazete

1Yazıya başlarken siz değerli okurlarımızıngeçmiş Ramazan Bayramı’nı tebrik edi-

yorum. Umarım kendiniz ve de özellikle ço-cuklarınız için güzel bir bayram geçirmişsiniz-dir.

Moving Media Yayın Grubu (Zaman İs-kandinavya, Bahar, Opinionen ve danimarka-haber.dk) olarak bir kaç aydır helal kesim yadahelal et meselesi ile alakalı haberler yapıyoruz.Geçen hafta da ‘Helal kesim domuz eti’ başlıklıbir yazı yazmış, bu yazı ile özellikle tüketicilerinhelal kesim noktasındaki önemine ve et üreti-cilerini yönlendirebileceğine değinmeye çalış-mıştım.

Helal et meselesi ile alakalı son 2-3 aydır de-ğişik haberler yaptık. Bunları yaparken de me-selenin hassasiyetine binaen mümkün mertebeyorum yapmamaya ve şahıs ve kurumları da zanaltında bırakacak bir algılamaya sebep olma-maya çalıştık. Yalnız yazdan önce Zaman ve Ba-har gazetelerimizde Tayyib Food ile alakalı çı-kan ‘reklam haberlerimiz’ bazı okuyucularımıztarafından normal haber formatında algılanmışolabilir. Bunlar reklam haber olarak yayınlanmışve ilgili haberlerde de bu şekilde olduğu belir-tilmiştir. Dolayısı ile içeriği normal reklam gibiilgili firmayı ilgilendirir ve onu bağlar.

Yayın grubu olarak helal et meselesinde ola-bildiğince hassas ve tarafsız olmaya çalışıyoruzama son günlerde görüştüğüm bazı dostlardananladığım kadarı ile bazı okuyucularımızda‘sanki gazete olarak bizlerin belli kişi yada kişi-lere taraf gibi haberler yapıyormuşuz’ algısıoluşmuş olabilir. Biz yayın grubu olarak taraf-sızlık ilkesi çerçevesinde meseleleri olduğu gibive ilgili tarafların da görüşlerine yer vererek sizokuyucularımıza ulaştırmaya çalışıyoruz. Kaldıki, yayın ilkelerimiz ararsında da tarafsızlık veher kesime eşit yakınlıkta olma ilkesi temel il-kelerimiz arasındadır.

Ama yine de yapılan haber ve yorumlaryanlış algılamalara neden olabilir ya da bizimfarkına varamadığımız bazı hatalar da olabilir.Ama helel et meselesi, kendimi bildim bileli üze-rinde konuşulan ve hala çözüm bulunamayanbir mesele.

İşin kestirme bir çözümü var aslında ki;bunu et işi ile uğraşan bazı dostlarımdan da de-falarca duymuştum: ‘Piyasa da helal et bulmakzor. En iyisi bir kaç kişi birleşip gidip kendi hay-vanını kendin keseceksin!..’ Bazılarınızdan du-yar gibi oluyorum ‘bu, meseleye çözüm olur mu’diye. Evet öyle. Bu, ancak münferit olarak belkimeseleyi çözer ama köklü, kalıcı bir çözüm ge-tirmez. Zira herkesin gidip hayvanını kesecekkadar da vakti olamayabilir...

Bizim gazete olarak şu helaldir, şu değildirgibi bir kontrol mekanizması yada karar merciikonumumuz yok. Biz meseleleri öncelikle tes-pit eder, sizler için araştırır ve olduğu gibi yan-sıtmaya çalışırız. Bunu yaparken de ilgili kişile-rin görüşlerine yer verir, mümkün mertebe so-mut deliler ile hareket etmeye çalışırız. Fakat ba-zen bunlar da meselelerin açıklığa kavuşmasınoktasında yeterli olmayabilir. Hele hele, helaet ya da helal gıda meselesi bu noktada en sı-kıntılı meselelerden bir tanesi. Bunun böyle ol-masında, üreticilerin ve tüketicilerin sorumlu-luğu olduğu kadar, helal sertifası veren kurum-ların yetersizliği, düzgün bir kontrol mekaniz-masının olmayışı, İslam dünyasının helal gıda ilealakalı son zamanlarda daha çok ortaya çıkanbazı meseleler hakkında ortak bir görüşe vara-mayışı gibi hususlar önemli rol oynamakta.

O zaman yapılacak en önemli işlerden birtanesi, tüketiciler olarak sizlerin daha hassasdavranarak üreticileri yönlendirmesi. Aldığımızetlerde hasas olur ve üreticleri sorgular ve de buhususta yönlendirirsek umuyorum ki mesele

kısa sürede çözülecektir. Zira hiç bir üretici firma,veli nimeti konumundaki müşterisini kaybet-mek istemez. Kaldı ki, son zamanlarda Dani-marka’daki bazı resmi kurumların helal eteyönelmesinin arkasında da Müslümanların ta-lepleri yatmakta. Demek ki, yok yok. İstendik-ten sonra her mesele çözülebiliyor.

Yanlız yeri gelmişken şunu da belirtmedengeçemeyeceğim. Hepimizin öncelikle sağlıklı birşekilde düşünüp, ‘helal et sattığını iddia eden fir-malarda helal olmayan etler çıkarsa, bununkime veya kimlere faydası ve zararları var’ so-rusunu kendi kendimize sormamız gerekiyor.Ben kendi kendime sordum ve tespit edebildi-ğim hususlar şunlar:

Helal olmayan et olursa kimin zararına:1. Tüketiciler. Helal et yediğini zannedip

kandırılmış oluyorlar.2. Helal et sattığını söylen firmalar tamamen

zarar eder.3. Helal et satan ve adı bu işe karışmayan fir-

malar da zarar görür. Neticede tüm helal et sek-törü zan altında bırakılıyor.

4. Tüketicilerin güveni sarsılır, her et ima-latçısına şüpheli gözle bakılır.

5. Son haftalarda helal ete yönelen Dani-marka kurumları (okul, hastane, vs.) da bu ka-rarlarından vazgeçebilir, yeni helal ete yönel-melerin önü kapanmış olur.

6. Bu vesile ile belki helal kesime yönelebi-lecek Danimarkalı et firmalarının da önü kapa-tılmış olur.

7. Tüm Müslümanlar zan altında bırakılır.Danimarka Halk Partisi gibi kesimlerin ekme-ğine yağ sürülmüş olunur.

Helal et olursa kimin yararına:1. Tüketiciler. Helal et yediklerinden emin

olmuş olurlar.2. Üreticiler. Güven tazeler, daha güçlü bir

şekilde imalata devam edebilirler.3. Helal ete yönelen Danimarka kurumla-

rına (okul, hastane vs.) umulur ki yenileri ekle-nir.

4. Helal ete olan talebin artması mevcut he-lal et imalatçılarının ticaretinin de artmasını sağ-lar.

5. Danimarkalı et firmaları da helal tavuk vehelal sosis meselesinde olduğu gibi helal et me-selesine yönelebilirler.

6. Müslümanları zan altında bırakmaya ça-lışan, ‘helal ete de helal olmayan et karıştırılıyor’dedirtmek isteyen kesimlerin hevesleri boşa çık-mış olur.

Sizler bunları kabul eder yada etmezsiniz,yada üzerine daha farklı maddeler de ekleyebi-lirsiniz. Bu mesele hemen çözülebilecek gibidurmuyor. Ama haberlere konu olan firmalarınkendilerini aklayacak, yada insanları aydınlata-cak açıklamalar yapması gerekiyor. Zira bumesele büyür ve Ekstra Bladet gazetesinin iddiaettiği gibi olursa zararı sadece ilgili firma yada fir-malara değil tüm Müslümanlara olur.

Şunu da belirtmekte fayda var: Şimdiye ka-dar genelde helal et meselesi üzerinde duruldu.Bu, buz dağının görünen kısmı. Bir de görün-meyen kısmı var ki, o da ‘helal gıda’ meselesi.Malum son zamanlarda Türkiye’de de gıda am-balajlarının üzerine ‘helal’ damgası vurulmayabaşlandı. Helal et meselesi öyle veya böyle birşekilde çözülür ama helal gıda meslesi çokdaha çetrefilli ve hassas olunması gereken birkonu. Ama şu anda konumuz bu değil. Ben sa-dece hatırlatıp geçiyorum.

Bizim helal et meselesi bitmeyen aşk hika-yesine döndü. Umarız ki en kısa zamanda çö-zülür ve bizler de gönül rahatlığı ile aldığımız et-lerimizi yada gıdalarımızı tüketebiliriz...

[email protected]

Bitmeyen helal et meselesi...

Kamil Subaşı

4 14 - 20 AĞUSTOS 2013 ZA MANİSKANDİNAVYAİSVEÇ HABER TURU

Bakan Bildt, Müslümanların Ramazan bayramınıkutladı

İsveç Dişişleri Bakanı Carl Bildt, başta İsveç olmak üzere dünya-daki bütün Müslümanların Ramazan bayramını kutladı. Konu ile

ilgili attiği twitte ’Eid Mubarak’ diye yazan Bakan Bildt’in bayramtebriği İsveç’te yaşayan Müslümanların bayram sevincini artırdı.Bildt, ayrıca Cumburbaşkanı Abdullah Gül’ün Ramazan bayrammesajını konu olan ingilizce bir haberi de takipçileri ile paylaştı.

Devrilen araçta doğum yaptı

İsveç’in Gävle şehrinde bir kadın hastaneye giderken devrilenaraçta doğum yaptı. Mucize doğum ülkede gündem konusu oldu.

Ülkenin doğu bölgesinde bulunan Gävle’de adı açıklanmayan ha-mile bir kadının doğum sancıları başlayınca 4 kişilik aile hep bera-ber araçla hastaneye doğru yola çıktı. Yolda erken doğum emare-leri görününce şoför baba panik oldu ve aracı devirdi. Takla attık-tan sonra bir hendeğe düşen araca ilk müdahaleyi ise yoldan geç-mekte olan bir itfaiye memuru yaptı. İtfaiye memuru kaza yapan ara-cın kapısını açar açmaz doğmuş ve aracın zemininde duran bebeğifark etti. Kazazede aile hemen hastaneye yetiştirilirken başta anneve bebek olmak üzere aile bireylerinin genel sağlık durumunun iyiolduğu belirtiliyor. Yeni bebeğine sağ salim kavuşmanın sevinciniyaşayan anne, ”kaza yaptığımız anda bir an bütün ailemin ölece-ğini düşünmüştüm. Şimdi ise çok mutluyum.” şeklinde konuştu.

Psikolojik tedavi gösteren hasta kaçtı!

İsveç’in orta bölgesinde bulunan Katrineholm şehrinde bulunanKarsudden Hastanesi’nden psikolojik tedavi görmekte olan bir

hasta kaçtı. Kaçağı yakalamak için seferber olan Polis, söz konusukişinin boyu, tipi, giydiği elbiseler, vücudundaki izler vs. hakkındakamuoyunu bilgilendirerek, görenlerin hemen Polisi aramalarını vehastayı yakalamada yardımcı olmalarını istedi. Söz konusu hasta-nın özellikle içki veya uyuşturucu kullandığında çok tehlikeli bir halegelebildiği uyarısı yapan Polis her yerde kaçağı arıyor.Bu arada adıaçıklanmayan ancak 54 yaşında olduğu belirtilen hastanın 1987 yı-lında ağırlaştırılmış şiddet ve tecavüz suçlarından mahkûm olduğuve 26 yıldır da psikolojik tedavi görmekte olduğu bilgisi verildi. Has-tanın Karsudden hastanesine ise 2005 yılında nakledildiği belirti-liyor.

İsveç’te bu yıl 77 kişi boğularak öldü

İsveç’te 2013 yılında 77 kişinin boğularak öldüğü bildirildi. Yazıngelmesiyle boğularak hayatını kaybedenlerde büyük atış yaşan-

dığı belirtildi. Son yıllarda görülen rekor seviyede sıcaklıklar, bera-berinde bir çok boğulma vakasına neden oldu. Hafta sonu ülke ge-nelinde meydana gelen boğulma vakasında, 6 kişi hayatını kaybetti.Uzmanlar yılsonuna kadar boğularak hayatını kaybedenlerin sa-yısının 100 bulacağı endişesini taşıyor. İstatistiklere göre de her yılİsveç’te 100 kişinin boğularak öldüğü ifade ediliyor. Havanın sıcakolduğu günlerde serinlemek için denize girenlerin çoğunluğununsarhoş olması ölüm vakalarını artırdığı kaydedildi.

Üniversite öğrencilerinin kâbusu yenidenbaşlıyor

Yeni akademik yılın açılışının yakınlaşmasıyla beraber yeni bir şe-hirde üniversite okuyacak öğrencilerin barınma problemi de tek-

rar gündeme geldi. 2013-2014 akademik yılı sonbahar dönemi yak-laşırken yeni bir şehirde üniversite okuyacak öğrencilerin barınmaproblemi de yeniden gündeme geldi. Her yıl olduğu gibi bu yıl daüniversite öğrencilerinin konut yetersizliği nedeniyle birçok şehirdesıkıntı yaşayacağı belirtiliyor. Öğrencilerin en fazla barınma prob-lemi yaşadığı şehir olarak ise başkent Stockholm göze çarpıyor.Stockholm’de barınma probleminin çözümü ekstra 7 bin öğrencievine daha ihtiyaç olduğu bilgisi veriliyor.

Page 5: Zamandk224 egazete

5 14 - 20 AĞUSTOS 2013 ZA MANİSKANDİNAVYA

İBRAHİM KAYA STOCKHOLM

1İsveç Tüketicileri Koruma Kurumu (KO), sosyal paylaşım sitesi Facebook’tan

sayfalarındaki ahlak dışı ve yanlış bilgilendi-rici reklamları kaldırmasını istedi. İsveç rad-yosunun haberine göre (SR) Facebook’unbu uyarıyı ciddiye almaması durumunda po-püler site için ağır para cezaları gündeme ge-lecek.

Konuyla ilgili bir açıklama yapan KO’danHenrik Örnstedt, ”her gün üyelerimizdenFacebook ile ilgili şikâyetler alıyoruz. Örneğinüyelerimiz ücretsiz deneme paketi diye anonsedilen bir internet reklamına inanarak bilgile-rini veriyor, gerçekte o pakete abone olduğunu

öğreniyor ve bilgisi olmadan da hesabındanpara çekiliyor.” diye konuştu. Bununla birlikteFacebook’ta zayıflama vaadiyle yapılan rek-lamların da genellikle yanıltıcı olduğunu söz-lerine ekleyen Örnstedt, bir an önce söz ko-nusu mağduriyetlerin giderilmesi için gereği-nin yapılmasını talep etti.

Facebook’un İsveç sözcüsü Jan Fredriks-son, KO’dan kendilerine iletilen şikâyetlerihaklı bulduklarını belirtirken “biz de bu ahlakdışı ve yanıltıcı reklamları kaldırmak istiyoruz.Çünkü bu reklamlar hem Facebook’a hem deFacebook üyelerine zarar veriyor.” dedi. Fa-cebook’un en yakın zamanda söz konusureklamlara karşı nasıl tedbirler alacağını açık-layacağı bilgisi veriliyor.

İsveç tüketicileri korumakurumu Facebook’u uyardıİsveç Tüketicileri Koruma Kurumu, İsveçlilerin yoğun ilgigösterdiği sosyal paylaşım sitesi Facebook’u uyardı.

İBRAHİM KAYA STOCKHOLM

1İsveç Maliye Bakanı Anders Borg, geçenhaftaiçi düzenlediği basın toplantısında

ülke ekonomisini değerlendirdi. ”Uluslararasıekonominin kırılgan durumunu da göz önünealarak elimizdeki verilerin ekonomik perfor-mansımızın zayıflığının bu yıl da devam ede-ceğini gösterdiğini söyleyebilirim.” şeklindekonuşan Bakan Borg ”Bu yıl ve 2014’de GayriSafi Milli Hâsılamız (GSMH) çok az büyüye-cek.” dedi ve aynı zamanda ülkeyi kasıp ka-vuran yüksek işsizlik oranının devam edece-ğini belirtti. ”Bu nedenle ekonomimize enerjipompalamamız.” diyerek sözlerine devameden Borg, ”Genişlemeci bir maliye politikasıtakip etmemiz lazım.” şeklinde çözüm yolugösterdi.

Borg’in sözlerini yorumlayan ekonomist-ler, ’Borg, önümüzdeki yıl için hazırlanacakbütçede yapacaklarının işaretini veriyor. Busözler emekli maaşlarındaki kesintilerin dü-şürüleceği, gelir vergisinin azaltılacağı anla-mına geliyor. ’şeklinde değerlendirmelerde bu-lundu. Muhalefette bulunan Sosyal DemokratParti Ekonomi Sözcüsü Magdalena Anderssonise ”Borg’nin sözleri hükümetin ekonominingerçeklerine göre değil de önümüzdeki genelseçimlere yönelik popülist bir bütçe hazırlamahazırlığında bulunduğunu gösteriyor.” şek-linde eleştiri de bulundu.

İsveç Maliye Bakanı’ndanekonomiyi canlandırma sözüİsveç Maliye Bakanı Anders Borg, ülke ekonomisinin halensıkıntı içinde olduğunu söyledi. Borg, ekonomiyicanlandırmak için vergileri düşüreceklerinin sinyalini verdi.

Page 6: Zamandk224 egazete

6 14 - 20 AĞUSTOS 2013 ZA MANİSKANDİNAVYADANİMARKA HABER TURU

İş bulan sendikalar ödüllendirilsin

Liberal Parti Başkanı Lars Lökke Rasmussen, ül-kedeki 153 bin işsiz insan iş bulmak için yerel iş

bulma merkezlerinden mi yoksa ISS gibi özel şir-ketlerden mi yardım alacaklarına kendileri karar ver-mesi gerektiğini söyledi. Lars Lökke Rasmussen, bi-zim önerimiz işsiz olup da çalışmaya hazır olan in-sanlar iş bulma aracılarını kendileri seçebilmeli dedi.Öneri devletin işsizlere yardım eden iş bulma aracışirketlerine bunun için para ödemesini içeriyor.An-cak ücret firmaya işsiz kişi iş sahibi olduktan sonraödenecek diye altını çiziyor. Öneri iş bulma mer-kezlerinin işsiz insanlara iş bulma becerileri üzerineyazın yapılan eleştiriler üzerine geldi. Lars Lökke Ras-mussen de rekabet ettireceği iş bulma merkezlerin-den memnun değil. Öneride Dansk Metal sendikasıiyi örnek olarak gösteriliyor. Ocaktan beri Dansk Me-tals ,devletten bunun için para almadan, bin 300’denfazla üyesine iş bulmada yardımda bulundu. DanskMetal Müdürü Jens Frank, ‘Bu ilginç bir öneri. Bizüyelerimizi ve eğitimlerini iyi tanırken aynı za-manda iş dünyasıyla da bağlantılarımız var, o yüzdenbizim sunacaklarımız var’ dedi.

Danimarka, ABD’yi memnun etmekiçin savaşa katılmış

Danimarka’nın Afganistan’a askeri birlik gön-derdiğinde amacı Afgan insanlarını korumak

veya ülkedeki büyük terör korkusunu bitirmek de-ğildi, kendi uluslararası ilişkilerini korumaktı. Dani-marka Askeri Akademisi’nden Doç. Dr. Peter ViggoJakobsen DR2’de gösterilen Afganistan savaşı bel-geselinde “Afganistan’a gitme sebebimiz Afganistandeğildi. Afganistan’a Danimarka askeri birlik gön-derdiğinde amacı onları aradığımızda telefonlarımı-zın Washington’da cevaplanmasını devam ettirebil-mekti ve oradaki insanlar için yapabileceklerimizikinci plandaydı” dedi. Kopenhag Üniversitesi AskeriÇalışmalar Merkezi Başkanı Profesör Mikkel VedbyRasmussen de “Dışişleri Bakanlığı’nda koridorda kar-şılaştığınız herhangi birine sorarsanız Amerikalılarıniyiliği için orda bulunduğumuzu söyler” dedi. PeterViggo Jakobsen, ‘Danimarka’nın Afganistan’da yap-tıkları başarılı olarak görülüyorsa bu şu an Was-hington’da bizi sevdikleri ve onları aradığımızda bizeyardım ettikleri içindir’ açıklamasını yaptı. Afga-nistan savaşında 43 Danimarkalı hayatını kaybetti,200’den fazlası yaralandı ve Danimarka bütçesine fa-turası 11 milyar kronun üzerinde oldu.

Afgan tercümanlara iltica hakkı

17 Afgan tercüman, Danimarka’ya yardım için baş-vurdu. Söz konusu tercümanlar, Afganistan’da,

Taliban’a karşı Danimarkalı askerlere yardım eden195 tercüman arasındaydı. Tercümanlardan yedisi,Savunma Bakanlığı’na başvururken, 10’u da Afga-nistan’ın başkenti Kabil’deki Danimarka büyükel-çiliğine başvurdu. Savunma Bakanlığı, 17 tercü-mana nasıl yardım edilebileceğini araştırıyor. Yardımbaşvurusu, Danimarka Halk Partisi ve Birlik Listesihariç Parlamento’daki salt çoğunluğun kabul ettiği veAfgan tercümanlara Danimarka’ya yardım başvurusuyapabilme imkânı sağlayan politik anlaşmasınınkabul edilmesinin ardından geldi. Başvuru imkânıMayıs ayından beri devam ediyordu. Ancak anlaşma,daha önce Afganistan’a gönderilen Danimarkalı as-kerler tarafından eleştirildi. Askerlere göre, tercü-manlar Kabil’deki Danimarka elçiliğinde görev ya-panlara güvenmiyor ve kendi hayatlarından endişeettikleri için başvuru yapmaktan da korkuyorlar.

Ev fiyatları yerinde sayıyor

Ev sahipleri, fiyatları daha az indirmesine rağmenevlerini daha hızlı satabiliyor. Boligsidens Mar-

kedsindeks’den elde edilen rakamlar, konut piyasa-sının son bir kaç aylık verilerini açıkladı. Boligsiden.dk‘nın İletişim Müdürü yaptığı basın açıklamasında“Haziran ayının rakamları, son bir ay boyunca konutfiyatlarının değişmediğini ortaya koydu. Geçtiğimizyaza ait artış oranlarıyla karşılaştırdığımızda yüzde1,3lik bir artışın söz konusu olduğunu görmekmümkün.” dedi.

ZAMAN KOPENHAG

1Danimarka Başbakanı Helle Thor-ning Schmidt, bir süreden beri bek-

lenen kabine değişikliğini geçtiğimiz haftaiçerisinde yaptı. Toplamda 6 bakanlığın ba-şındaki ismin değiştirildiği revizyonla Ka-sım ayında gerçekleştirilecek yerel seçim-ler öncesinde kabinenin son şekli de belir-lendi.

Kabine revizyonunun tartışmasız ençok dikkat çeken değişikliği SosyalistHalk Partisi Başkanı Anette Wilhelm-sen’in İş ve Geliştirme Bakanlığı gör-evinden alınarak yerine adı, geçtiğimizyıllarda yolsuzluk iddialarına karışanHenrik Sass Larsen’in getirilmesi oldu.Hatırlanacağı üzere Henrik Sass Lar-sen’in adı seçimlerin hemen akabinde debakanlık için geçiyordu. Ancak o dö-nemde Danimarka Gizli İstihbarat Teş-kilatı (PET) hükümete sunduğu rapordaLarsen’in bakanlık için sakıncalı oldu-ğunu ifade etmişti. Sosyalist Halk PartisiBaşkanı Anette Wilhelmsen ise; KarenHaekkerup’tan boşalan Sosyal İşler Ba-

kanlığı görevine getirildi. Karen Haek-kerup ise; Tarım ve Gıda Bakanı oldu. Öteyandan Ticaret ve Yatırım Bakanlığı gör-evini yürüten Pia Olsen Dyhr, UlaştırmaBakanlığı görevine getirildi.

Kabine revizyonunda öne çıkan birdiğer değişiklik de Nicolai Wammen’inyürüttüğü Avrupa Birliği Bakanlığı’nınTicaret ve Yatırım Bakanlığı’na bağlan-ması oldu. Yeni adıyla Ticaret, Yatırım veAvrupa Birliği Bakanlığı görevine ise; Sa-vunma Bakanlığı’nda hayata geçirdiği ra-dikal tasarruf tedbirleriyle adından söz et-tiren Nick Haekkerup getirildi. Diğer ta-raftan geçtiğimiz yıllarda Arhus’da sergi-lediği başarılı performans ile adındanövgüyle söz ettiren ve Sosyal DemokratParti’nin gelecekte olası liderlerinden biriolarak gösterilen Nicolai Wammen Sa-vunma Bakanlığı görevine getirildi.

Kabine’de yapılan değişiklikle ba-kanlık koltuğuna veda eden isimler; Ta-rım ve Gıda eski Bakanı Mette Gjerskovve Ulaştırma eski Bakanı Henrik DamKristensen oldu.

Bu arada Başbakan Helle Thorning

Schmidt, yeni kabineyi Kraliçe II. Marg-rethe’ye sunarak onayını aldı.

Başbakan Schmidt: Kabine değişikliği doğalYapılan bu değişikliklerle birlikte ka-

binede toplam 6 bakanlığın başındakiisim değişmiş oldu. Diğer taraftan söz ko-nusu kabine değişikliğinin hükümetteyaşanan ciddi bir krizin sonucu oldu-ğuna dair iddialar Başbakan Helle Thor-ning Schmidt tarafından reddedildi. Baş-bakan Schmidt, yaptığı açıklamada kabinedeğişikliğinin normal olduğunu ve hükü-met politikalarında herhangi bir değişiminsöz konusu olmadığını söyledi. Hükümetortağı Radikal Parti’nin Başkanı Marg-rethe Vestager ise; kabine değişikliğinindoğru zamanda yapıldığını söylemekleyetindi.

Muhalefetteki Liberal Parti’nin Baş-kanı Lars Lökke Rasmussen ise; kabinedeğişikliğinin Danimarka’lılar için çoktaönemli olmadığını söyledi. Rasmussen,‘’Başbakan Schmidt, kabinenin etrafındadolanmaktansa yeni politikalar üretmeli’’dedi.

Başbakan Helle Thorning Schmidt, yeni kabineyi Kraliçe II. Margrethe’ye sunarak onayını aldı.

Başbakan Schmidtkabineyi değiştirdiDanimarka’da Kasım ayında gerçekleştirilecek yerel seçimler öncesinde BaşbakanThorning, kabine de revizyona gitti. Toplamda 6 bakanlıkta değişiklik yapıldı.

İBRAHİM KAYA STOCKHOLM

1Geçtiğimiz Mayıs ayında Stock-holm’de banliyö isyanlarını tetik-

leyen olay ile ilgili soruşturma kapandı.Bilindiği gibi 13 Mayıs’ta Stockholm’ünHusby bölgesinde elinde bıçak olduğuaçıklanan 69 yaşındaki yaşlı bir adampolis tarafından vurularak öldürülm-üştü. Bunun üzerine polisin tavrını eleş-tiren Husby sakinleri araçları yakmaya,polise ve kamu kurumlarına saldırmaya

başlamıştı. Stockholm’ün diğer banli-yölerine de yayılan isyan iki hafta bo-yunca sürmüştü.

Finli bir kadınla evli olduğu belirti-len Portekiz asıllı yaşlı adamın ölümün-den sorumlu tutulan genç polis memuruise silahını öldürme maksadıyla değil,meşru müdafaa için kullandığını söyle-yerek kendini savunmuştu. Savcı cina-yet suçlamasıyla yaklaşık 3 aydır sür-dürdüğü soruşturmasını, polis memu-runu suçsuz bularak kısa bir süre önce

kapatma kararı aldı. O savcı ombudsmana şikâyet edildi Bu arada Stockholm’de banliyö is-

yanlarını tetikleyen olay ile ilgili soruş-turmayı kapatan savcı ombudsmana şi-kâyet edildi. Adı açıklanmayan iki kişi,eksik soruşturma yürüttüğü suçlama-sıyla savcı hakkında Parlamento om-budsmanı Eva Finne’ye dilekçe verdi.Dilekçede üzücü olayla ilgili olarak po-lis memurunun da hatası olduğu ve ce-zalandırılması gerektiği vurgulandı.

Stockholm’de banliyö isyanlarını tetikleyenolayla ilgili soruşturma kapandıGeçtiğimiz Mayıs ayında Stockholm’de banliyö isyanlarını tetikleyen, 69 yaşındaki bir adamın polis tarafındanvurularak öldürülmesi olayı ile ilgili soruşturma kapandı.

Page 7: Zamandk224 egazete

7 14 - 20 AĞUSTOS 2013 ZA MANİSKANDİNAVYA

YASİR ÖZKAN OSLO

1Norveç TV’lerinden TV2’de yer alan birhabere göre, Norveç Savunma Birliği

Başkanı Rune Hauge görevinden istifa ettiğikaydedildi. Başkanlık görevini daha fazlataşıyamayacağını aktaran Hauge, sosyalmedya aracılığı ile, “Başkanlık görevinden is-tifa etmeye karar verdim. Yerime geçecekyeni bir başkan bulunduğunda ayrılacağım.İstifa etmemin sebebi ise bu çevrede bulunansayısız tartışmalar ve atışmalar.” ifadelerinikullandı.

Konuyla ilgili bazı açıklamalarda bulunangazeteci-yazar Tor Erlend Bach, “Norveç Sa-vunma Birliği kâğıt üzerinde var olan, amagerçekte çok az faaliyet gösteren bir dernek.Bugüne kadar doğru düzgün birşey yapa-madılar. Yıllardır uğraşmalarına rağmen 40kişiyi bile toplayamadılar” ifadelerini kullandı.Konuyla ilgili bir açıklamada Norveç IrkçılıklaMücadele Merkezi Danışmanı Shoaib Sul-tan’dan geldi. İslam karşıtlarının organize ola-mamasını doğal olarak karşılayan Sultan,“Norveç’te aşırılığa kaçmak oldukça zor birşey; çünkü bu aşırılığa kaçmak için fazla ra-hatız” dedi.

İngiltere’de bulunan İngiliz SavunmaBirliğini (English Defence League) örnekalarak 2009 yılında kurulan Norveç SavunmaBirliği organize olamıyor. İngilterede binlerceİslam karşıtı sokak protestolarında buluşuyor.Fakat Norveç’te bulunan aşırı-sağcı İslamkarşıtlar aynı şekilde örgütlenemiyor.

Derneğin önceki başkanları da aynı şe-

kilde istifa etmişti. 2012 yılından başkanlıkgörevini üstlenen Ronny Atle, başkanlık kol-tuğunda bir yıl oturduktan sonra görevindenayrılmıştı. 2011 yılında başkan seçilen LenaAndreassen ise de, yalnızca bir kaç haftasonra istifa etmişti. Liderlerin istifa nedeni ise,bu tür stresli ortamlara dayanamama şeklindeaçıklandı.

ATİLA ALTUNTAŞ STOCKHOLM

1İsveç Kiliseler Birliği Görevlisi ve Hristi-yan Barış Hareketi Başkanı Papaz Peter

Lööv Roos, Ramazan ayında oruçlu Müslü-manları yakinen takip ettiğini belirterek, Ra-mazan Bayramının İskandinavya geleneğihaline geldiğini savundu. Ramazan Bayramı-nın İsveç’te Noel Bayramı gibi resmi şekildetanınmasını isteyen Lövv, İsveç’in DagensSeglora gazetesine Ramazan ayı ve Bayra-mına ilişkin öneri ve değerlendirmelerini içe-ren bir yazı kaleme aldı. İsveçli Papaz PeterLööv’ün İsveç Gazetesi Dagens Seglora’dayayımlanan, ’’Ramazan Bayramı, İsveç’in deKutsal Günü’’ başlıklı yazısı şöyle:

“Bir Ramazan ayı daha sona erdi. Bir ayboyunca gündoğumundan günbatımına kadaroruç tutanlar, Ramazan Bayramı ödülünü faz-lasıyla hak ediyor. İskandinav yaz mevsimi dö-neminde yaşanan bu kutsal ve özel Ramazanayı, İskandinavya’nın bir geleneği haline gel-miştir. İsveç’te İlk İslami Dernek yaklaşık 65yıl önce kuruldu. Bugün İsveç’te yaklaşık 500bin Müslüman yaşamakta. Birçok kişi günlükibadetlerini yerine getirmese de Ramazan ayı-nın Müslümanlar için ayrı bir önemi var. Es-naflar da Ramazan ayının önemini keşfetmeyebaşladı. İsveç’te, geçen yıl sadece Ramazanayında yaklaşık 1 milyar krondan fazla kazançelde edildi.

Noel Bayramı ile Ramazan Bayramı ara-sında benzerliklerde vardır. Oturduğum apart-manda balkonlara Noel Bayramında da ışıklıdekorasyon koyarız, Ramazan bayramındada...

Özellikle benim oturduğum bölgede, Ra-mazan birçok alanda çok önemli bir kazanç-

tır. Keşke belediyeler ve esnaflar birbirlerinedestek olarak İslam’ın güzelliklerini bütüntopluma sunsalar. Bu durumda İsveçlilerdekendini daha rahat hissedecek ve Müslümantopluma kolay adapte olabilecek.

İsveç’te Ramazan Bayramında bütün okul-lar resmi tatil edilebilir. Zira Ürdün’de sadeceyüzde 3 oranında Hıristiyan yaşamasına rağ-men Noel günü resmi tatil günüdür. Endo-nezya’da da, en büyük Müslüman nüfusa sa-hip ülke olmasına rağmen aynı uygulamavardır.

Efsane Başpiskopos Krister Stendahl, di-ğer dini gelenekleri ve güzelliklerini görmeninçok önemli olduğunu vurgulardı. Yani “kutsalbir kıskançlık-gıpta” meydana getirebilmekçok önemlidir. Ben bir Hıristiyan olarak, Ra-mazan ayını kutsalca kıskandığım çok ne-denler var. Mesela bu zaman diliminde, in-sanlar günlük hızlı yaşam tempolarını nere-deyse sıfıra indiriyor ve tamamen kendinidine veriyor. Bu şekilde iç dünyalarındaki o hu-zuru yakalayabiliyor ve dinlerini daha iyi an-layabiliyorlar. Oruç tutmak sadece yemek ye-memek değildir, aynı zamanda daha mute-vazı, düşünceli, yardımsever, insani ilişkilerdenasıl davranmak gerektiğinin bir yol göster-gesidir. Bir Ramazan akşamında bizim köpe-ğimiz üst komşumuzun yanına kaçtı. Kom-şularımız Gazzeli bir Müslüman ve çok din-darlar. Ayrıca o gün kalabalık misafirleri var-mış. Köpeğin verdiği rahatsızlıktan dolayıkomşularımızın arkadaşları ve çocukları çokkorkmuşlardı. Sonraki gün kapımız çaldı. Kü-çük Ahmet köpeğimize bir tabak dündenkalma yemek kalıntıları getirmişti. Bu sevgi de-mektir. Bu Ramazan demektir. İyi bayramlar!”

İsveçli Papaz, Ramazan Bayramı’nınresmi tatil olmasını istedi İsveçli Papaz Peter Lööv Roos, Ramazan Bayramı için kaleme aldığı yazısında Ramazan ayı ile ilgili izlenimlerini paylaşırken,Ramazan Bayramı'nın da ülkede resmi tatil ilan edilmesini istedi.

Norveç’te şırı sağcılar lider bulamıyorİslam karşıtı olarak bilinen Norveç Savunma Birliği (NDL) lider bulamıyor. Aşırı sağcı derneğebaşkan seçilenlerin çoğu kısa zaman sonra istifa ediyor. Son olarak Dernek Başkanı Rune Haugegörevinden istifa etti.

Finlandiya’daçöp kutularıakıllandıFinlandiya, çöp kutularında bir adım

daha atmaya hazırlanıyor. Yeni tasar-lanan çöp kutularının küçük bir bataryaylaçalışacağı ve verici bulunan cihaz saye-sinde daha ne kadar çöp alabileceğini öl-çebileceği belirtiliyor. Dolmaya yakın çöptoplama merkezlerine gerekli bilgilerigöndereceği ifade ediliyor. Enevo OneCollect isimli bu yeni sistem, ayrıca yük-sek ısıda çöplerden kaynaklanabilecekolan sıkıntıyıda ölçüp ona göre risk bilg-lerini iletebiliyor. Firmaya göre bu yeni sis-tem sayesinde yüzde 20 ilâ 40 arasında ta-sarruf yapılabilineceği ve belediyelerinbu yeni system sayesinde daha etkin birşekilde mahallelerin temizliğini sağlaya-bileceği hesaplanıyor.

Page 8: Zamandk224 egazete

8 14 - 20 AĞUSTOS 2013 ZA MANİSKANDİNAVYANORVEÇ HABER TURU

Sudi Arabistan’daki elçiliklerkapatýlýyor

Norveç Dýþiþleri Bakanlýðý, Sudi Arabistan’da faa-liyet gösteren elçiliklerini kapatma kararý aldý. Ba-

kanlýk, kararýn yürürlülüðe koyulma nedenini, elçi-liklerin güvenliði olarak açýklarken, konuyla ilgili fazladetay vermekten kaçýndý. Bölgede faaliyet gösterentüm elçiliklere yapýlan giriþ-çýkýþlara sýnýrlama geti-rildiði açýklandý. Norveç güvenlik birimleri ise, ko-nuyla ilgili Norveç’te herhangi bir tehdit olayý yaþan-madýðýný belirtti.

Breivik’in üniversite baþvurusu lisediplomasý olamadýðý için reddedildi

77 kişiyi katleden aşırı sağcı terörist Anders BehringBreivik’in üniversite eğitimi talebi reddedildi.

Breivik’in başvurusunu değerlendiren Oslo Üniver-sitesi Siyaset Bilimi departmanı, liseyi üçüncü sınıf-tan terk eden Breivik’e ret cevabı verdi. Yaz boyuncahücresinde ders çalışarak liseyi dışarında bitirmeyihedefleyen Breivik’in yeniden başvuruda bulun-mak istediği belirtildi. Norveçli terörist, liseyi bitirdi-ğinde başvurusu kabul edilirse derslere yine hücre-sinde çalışabilecek ve cezaevinin kendisine tahsis et-tiği özel bir yerde sınavlara girebilecek. Brevik’in üni-versite eğitimi için başvuru yapmasına, eğitim ba-kanlığı ve birçok üniversite öğrencisi tepki göster-mişti.

Mesleði aile hayatýna uymayankadýnlar kürtaj yaptýrýyor

Norveç’te 25 ila 34 yaþ arasý birçok kadýn, iþ gü-vensizliðenden dolayý kürtaj yaptýrýyor. Bazý

hastane yetkilileri, kadýnlarýn çocuk aldýrmada ki birdiðer nedeni ise, mesleklerinin aile hayatýna uymadýðýþeklinde açýklýyor. Ancak yetkililer, genç kýzlarda ço-cuk aldýrma oraný ise daha da azaldýðý belirtiyor vebelli baþlý sebebini ise, doðum öncesi ve sonrasý ken-dilerine tanýnan sosyal haklara baðlýyor. NorveçSað Parti (H) politikacýlarýndan 3 çocuk annesi ÅstaÅrøen, kürtaja yönelik tartýþmalar hakkýnda sertkonuþarak ‘’ Karnýmdaki çocuðun rahatsýz olduðutespit edildi; ancak hastalýðý tam olarak teþhis edil-medi. Bu çocuðun geleceði her ne olursa olsunbana göre her þey yolunda gidiyor.’’ þeklinde ko-nuþmuþtu. Öte yandan Årøen, doktorlarýn tarafsýz ol-masý gerektiðini, doðum uzmanlarýn annelere kür-taj tavsiyesiyle gelmemelerini önermiþti.

Yaz mevsiminde rekor sayýda yýldýrýmdüþtü

Güney Norveç’e, yaþanan olumsuz hava þartlarýnedeniyle, 12 saat içerisinde yaklaþýk 17 bin 580

tane yýldýrým düþtüðü açýklandý. Meteor yetkilileri, yazmevsimde yaþanan bu tür doða afetlerinin norma-lin üstende olduðunu kaydederken, ayrýca, Stavan-ger-Drammen þehirleri arasýnda esen sert rüzgarlarnedeniyle birçok aðacýn devrildiði, düþen yýldýrýmlarýnbazý yangýnlara neden olduðu ifade edildi. Yetkiller,özellikle tatile giden Norveçlilere, olasý yýldýrýmdüþmelerine karþý bazý koruyucu tedbiler alýnmasý ko-nusunda uyarýlarda bulundu. Tatile giderken evlerdeki elektrik kontaklarýnýn devre dýþý býrakýlmasý ko-nusunda hatýrlatmalar yapýldý.

Sað Parti, matematik dersi için kollarýsývadý

Anamuhalefet Sað Parti, genel seçimi kazandýklarýtaktirde 10 bin matematik öðretmeni için dev-

let bütçesinden 2 milyar kron ayýracaklarýný kaydetti.Amaç, matematiði öðrencilere sevdirmek. Haberde,geçen yýl ortaokul öðrencilerinin yüzde 63 ‘ünün ma-tematik notlarýnýn 6 üzerinden 3 veya daha altý ol-duðu da hatýrlatýldý. Lise seviyesinde ise, her 10öðrencinin 3’nün metematik sýnavlarýndan geçe-mediði kaydedildi. Daha önce, toplam 8 bin Norveçliöðrenci üzerinde yapýlan bir matematik testinde,öðrencilerin matematikte yeterince ‘ilmi yeterliliðe’sahip olmadýðý ortaya çýkmýþtý.

ENGİN TENEKECİ YASİR ÖZKAN OSLO

1Norveçli denizciler, işlerini yabancı denizlere kaptırıyor. Fi-lipinli denizciler, Norveçli denizlerin işlerine balta vurdu.

Norveç Denizciler Federasyonu’nun yaptığı bir açıklamaya göre,özellikle Filipin’den elde edilen ucuz işgücü nedeniyle birçok Nor-veçli denizcinin işsiz kaldığı kaydedildi. Filipinli denizciler içinayda 6 bin Norveç kronu ödendiği belirtilirken, Norveçli deniz-ciler için ise ödenen miktarın 5 katı yani, 30 bin Norveç kronu ol-duğu ifade edildi. Bazı Norveçli partililer bu uygulamaya sınır-lama getirilmesi gerektiğini savundu.

Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Denizciler FederasyonuBaşkanı Leif Vervik, “Şirketler yurtdışından ucuz işgücü tedarikediyor ve yabancı denizcileri istihdam ediyor. Bu yüzden yıllarcagemilerde görev yapmış olan Norveçli denizciler işlerinden olu-yor.” dedi. Birçok ülkede iş alanlarının devlet tarafından korun-duğunu söyleyen Vervik, Norveç’te böyle bir uygulamanın bu-lunmadığına dikkat çekti.

Yabancı denizcilerin yurtdışından tamamen yasal yollardan

tedarik edildiğini dile getiren federasyon yetkilileri, sadece yurtiçi deniz nakliyatında asgarı ücret uygulamasında bulunulduğunuaktardı. Buna göre, Norveç’ten yurtdışına nakliyat yapan gemi-lerde, yurtdışından tedarik edilen ucuz işgücünden yararlanıldığıbelirtildi.

Norveç Denizciler Federasyonu’nun imdadına siyasiler yetişti.Norveç İlerleme Partisi (FrP) Milletvekili Harald Nesvik, yurtdı-şından tedarik edilen işgücüne sınırlandırma getirilmesi gerekti-ğini kaydetti. Denizciler için ortak bir asgari ücret sisteminin ya-salaştırılması gerektiğini söyleyen Nesvik, “Bu konu daha öncemeclis’te görüşüldü. Fakat böyle bir uygulamaya sadece İleri AdımPartisi (FrP) destekledi dedi ve diğer tüm partiler karşı çıktı. Buyüzden uygulama meclisten geçmedi.” şeklinde konuştu.

Hükümet kanadından ise açıklama İşci Partisi Milletvekili veMeclis Ticaret Komitesi üyesi Else-May Botten geldi. Botten,önemli olanın her iki tarafı da dinlemek ve anlamak olduğuna işa-ret etti. “Ne işçi ne de işveren madur olmamalı.” açıklamasındabulunan Botten, konuyla ilgili çalışmalarının devam ettiğini, an-cak herhangi bir karar alınmadığını açıkladı.

Filipinli denizcilere ödenen ucuz işgücü, Norveçli gemicileri bu sahada ikinci plana itilmesine neden oldu.

Filipinli denizciler,Norveçli denizcilerinişlerine balta vurduNorveç denizlerinde istihdam edilen Filipinlilere ödenen düşük maaşa bazı yetkilileritiraz ederken, bazıları ise her iki tarafın dinlenilip uzlaşma yoluna gidilmesigerektiğini savundu.

ZEYD YÜKSEL HELSİNKİ

1Finlandiya’da son beş yıl içeri-sinde belirli koşullar altında, in-

sanların kendi evlerinde kürtaj ger-çekleştirdiği belirtildi. Raporlara göreevde uygulanan kürtajın endişe ve-rici travmalar yaşanmasına sebeb ol-duğu belirtiliyor. 2007 yılından itiba-ren uygulanan ve Finlandiya Tıp Bir-liği’nin Käypähoito Bakım Rehberialtında yapılan uygulamalara gorekürtaj Finlandiya’da belirli koşullaraltında evde yapılabiliyor. 9 haftalıkgebelik sürecinden az olan gebelikler,

tıbbi muayeneden sonra hap verile-rek evde kısmen sonlandırılabiliyor.Sağlık ve Sosyal Ulusal Enstitüsü’nünverilerine göre, Finlandiya’da tümkürtajların yaklaşık yüzde 90’ının2012 yılında haplar ile gerçekleştiril-diği ifade ediliyor. Evlerde hap ile ger-çekleştirilen kürtajların ise genel ge-belik ve kürtaj istatistiklerine yansı-tılmadığı bildirildi. 5,5 milyon nüfusasahip Finlandiya’da son senelerdebir sene içerisinde 10 binleri bulankürtaj yaptırıldığı istatistikleri med-yanın gündem konusu olmuş du-rumda.

Binlerce kadın Finlandiya’da evde kürtaj gerçekleştiriyor

Page 9: Zamandk224 egazete

AvukatKadir Erdoğmuş

Vindingev RoskildeTlf F

Mail: [email protected]

Avukata gittiğinizde geç kalmış olmayın,her türlü hukuki sorunlarınız için arayabilirsiniz.

drEiradkvuAAv

şğmuodtakka

ınız için ari sorunlakukhuü lr

de geç ziniğittigta ak

doradir@ekail: MFfflT

vindingeV

.abilirsinizyarınız için a

yın,aalmış olmkde geç

k.dsmugdo

eildkosR

şğmu

9 14 - 20 AĞUSTOS 2013 ZA MANİSKANDİNAVYA

Finlandiya’dan Nevşehir’deki projeyedestek

Nevşehir’deki liselerin insan hakları ve demokrasikulüplerinde görev yapan kız öğrencilere hak sa-

vunuculuğu alanında beceriler kazandırmayı hedef-leyen hibe projesi, Finlandiya Büyükelçiliği tarafındandesteklenmeye hak kazandı. Proje kapsamında İl MilliEğitim Müdürlüğü bünyesinde, hem STK’ların hemde sosyal kulüplerde görevli danışman öğretmenle-rin hizmet içi eğitimlerinde görev alması amaçlanıyor.

Helsinkili bisikleti sever

Hem sağlıklı, hem çevre dostu hem de ucuz olmasıyönüyle Helsinkililerin vazgeçemediği alışkanlık

bisiklet sürmek. Helsinki’de gittikçe daha fazla va-tandaş bisikletle dolaşmanın faydalarını keşfedi-yor.Helsinki’de yaz ayları bisikletçiler için oldukça canlıgeçiyor. Helsinki’de, batıya doğru Lahtisaari ve Kas-kisaari adalarına veya Vantaa Nehri kıyısına, bisik-letçiler için eşsiz rotalar sunuluyor. Helsinki’de bisik-let yolları ve şeritleri geliştirilerek ve bu yöndeki hiz-metler artırılarak daha da fazla insanın bisiklet kul-lanması amaçlanıyor. Helsinki’de halen şehiriçi bi-siklet yolu 1000 km’nin üzerinde bulunuyor. (alan ola-rak 213 km2) Yetkililer yıllık olarak şehir içinde yapı-lan yolculukların yüzde 6’sının bisikletle gerçekleşti-ğini belirtiyorlar.

Finlandiya’da cinsel suçlara yenicezalar gündemde

Finlandiya Adalet Bakanı Anna-Maja Henriksson,cinsel suçlara ceza artışını öngören yasa tasarısı

sunmaya hazırlanıyor. Tasarı, saldırının şiddetinegöre 6 yıla kadar hapis cezası verilebilmesini teklif edi-yor. Küçük çocuklara karşı saldırılarda ise koşulsuz ha-pis cezası uygulanacağı bildirildi.Finlandiya, Nordic ül-keleri içerisinde bu tür saldırılara en hafif cezaların ve-rildiği ülke olarak biliniyor.

Hapishane Hotel’in gecesi 200 Avro

10 yıl önce kapa-tılan eski bir ha-

pishaneden dönüş-türülen ve demirparmaklıklardanhücrelere, tuvalet-lere yemek tabakve kaşıklarına ka-dar aynen korunanHotel Katajanok-ka’nın müşterilerigecelik 200 Eurokarşılığında hücrehayatı yaşayarakfeleğin çemberin-den geçebilecek.160 hücresi bulu-

nan hapishanede ayrıca yine orijinal hapishane ye-mekleri sunuluyor. Otel personelinin gardiyan kıya-fetli görevlilerden oluştuğu ve nazik tavırlarına karşıninsanlarla muamelelerinde ise mesafeli tavırlarıyla ger-çek gardiyanları aratmadıkları belirtiliyor.

ZEYD YÜKSEL HELSİNKİ

1Finlandiya parlamentosu, parla-mento oylamasıyla dünyanın internet

üzerindeki dosya paylaşımını tamamenyasal kılan ilk ülkesi olabilir. Halk tarafın-dan parlamentoya sunulan yasa tasarısı ka-bul edilirse, internet üzerinde bir kişinin sa-hip olduğu dosyaları paylaşması yasal kı-lınacak. Anayasal haklar kapsamında hal-kına yöneltilmek istedikleri kanunları hü-kümete teklif etme hakkı sunan Finlandiya,dijital dünyayı son derece yakından ilgi-lendiren bir konuda önemli bir adım atmaküzere.Anayasa’da yapılan son bir değişik-lik kapsamında, Finlandiya halkı parla-mentoda oylanmak üzere hükümete yasateklifleri sunabilecek. Yasa tasarıları, 6 ay

içinde 50 bin oy almaları halinde parla-mentoda oylanacak.

Halk tarafından öne sürülen yeni telifhakkı yasası, oylama süresinin dolmasındanbir gün önce gerekli sayıya ulaştı. Böylece,Finlandiya parlamentosu halk tarafındansunulan telif hakkı yasasını oylayacak ilkparlamento olacak. ‘The Common Sense inCopyright Act’ (Telif Hakkı Yasasında Sağ-duyu) adını taşıyan tasarı, telif hakkı ceza-larını azaltırken adil kullanımı destekleye-cek adımlar atılmasını sağlayacağı bildirildi.Yasa tasarısı geçerse telif sözleşmelerindekiaçıklardan doğan haksız cezalar geçersiz kı-lınacağı ve bir kişinin sahip olduğu ürünlerikopyalamasına izin verileceği bildiirldi.Yasa onaylanırsa dosya paylaşımıyla ilgilisuçların cezalarının azaltılması ve ev ara-

maları ve şüpheli görülen kişilerin internetortamında takip edilmesinin de sonlandı-rılacağı düşünülüyor.

Finlandiya’da geçtiğimiz yıl polis bir evebaskın düzenlemiş ve dosya paylaştığı şüp-hesiyle dokuz yaşındaki bir kız çocuğununçizgi film karakteri ‘Winnie the Pooh’ ta-sarımlı dizüstü bilgisayarına el koymuştu.Yaşanan olay, ülkede büyük tepki uyan-dırmıştı. Finlandiya Elektronik CephesiDerneği’nin (Effi) destek çalışmalarını sür-dürdüğü yasa tasarısı, hayata geçmesi ha-linde Avrupa başta olmak üzere dünya ge-nelindeki telif hakkı yasalarının tekrar göz-den geçirilmesi için teşvik sağlayabileceğibelirtiliyor.

İnternet üzerinde dosyapaylaşımı yasal olabilir

FİNLANDİYA HABER TURU

1Norveç Başbakanı Jens Stolten-berg, gizli kamera yerleştirilen tak-

siyle Oslo sokaklarında taksici oldu.9 Eylül'de yapılacak genel seçimler

öncesinde taksici olup halkın hükümetleilgili görüşlerini öğrenen Başbakan Stol-tenberg, "İnsanların gerçekten ne dü-şündüğünü dinlemek benim için önemli"ifadesini kullandı.

Gizli kameralarla donatılan taksideşoförünün başbakan olduğunu anlayanyolcular şaşkınlıklarını gizleyemedi.

Şoförünün başbakan olduğunu anla-yan yaşlı bir kadın yolcu, "Bu iyi oldu. Bende size bir mektup göndermeyi düşünü-yordum. Liderlerin böyle yüksek maaşıolmamalı" dedi. Uzun süredir araç kul-lanmadığını belirten Başbakan Stolten-

ber'in, otomatik vitesli takside debriyajabasmaya çalışınca yolcuların panikle yer-lerinden sıçramasına sebep oldu.

Norveç Başbakanı Stoltenberg, 9 Ey-lül'de yapılacak genel seçimler önce-sinde, eğer yolcular da kabul ederse çeki-len görüntüleri seçimlerle ilgili kampan-yasında kullanmayı planlıyor.

(CİHAN)

Norveç Başbakanı taksici oldu

Page 10: Zamandk224 egazete

NURSEL DİLEK MANAVBAŞI

1Kamu Denetçiliği Kurumu, 12 Eylül2010 referandumuyla gerçekleşen ana-

yasa değişikliğinin ardından girdi hayatımıza.26 maddelik değişikliğin 9. maddesi olan‘ombudsman’ kavramı ilk kez dikkatleri çeki-yordu. Kelime İsveççede ‘aracı’ anlamına ge-len ‘ombuds’ ve ‘kişi’ anlamına gelen ‘man’kelimelerinden oluşuyor. Türkçe karşılığındaise kamu denetçisi, arabulucu, kamu hakemi,medeni hakların savunucusu, parlamentokomiseri gibi tanımlamalar mevcut. Türkiyeiçin yeni olmasına rağmen kurumun geleneğiOsmanlı’ya kadar uzanıyor. Temel işlevi, ida-renin her türlü haksız işlem, tutum ve davra-nışına karşı bireylere şikâyet hakkı tanımak.Bireyin devlet karşısında haklarını savunma-sına aracı olmak.

Ombudsman, kamu hizmetlerinin yürü-tülüşündeki adaletsizlikler hakkında, konudanetkilenenlerden şikâyetleri almak, bu konu-larda araştırmalar yapmak ve sorunları çöz-mekle görevlendirilmiş. Yani sorunun çözü-münde vatandaşla kurum arasında hizmeteden akil bir adam hüviyetinde. Bu anlamdaTBMM tarafından seçilen Türkiye’nin ilk baş-denetçisi Mehmet Nihat Ömeroğlu. Kurum,mart ayından bu yana şikâyetleri kabul ediyor.Üç aylık süreçte 3 bin 500’e yakın şikâyet var.Kurumun en önemli özelliği vatandaşa ücret-siz şikâyet hakkı tanırken sadece kanuna göredeğil, hakkaniyete göre de hesap soruyor ol-ması. Türkiye’nin ilk başdenetçisi Mehmet Ni-hat Ömeroğlu ‘bağımsızlık’ ve ‘tarafsızlık’kavramları üzerinde duruyor. Meclis’e karşıbile bağımsız olduklarını söyleyen Ömeroğluile Türkiye’nin yeni tanıştığı Kamu DenetçiliğiKurumu’nu, kırmızı çizgilerini ve şimdiye ka-dar gelen şikâyetleri konuştuk.

-Kamu denetçiliği Türkiye için yeni bir kavram.Tam olarak kamu denetçisinin görevi nedir?Bu kurumun kuruluş felsefesinin temelini

bağımsız ve tarafsız etkin bir şikâyet meka-nizması olma oluşturuyor. İnceleme, araş-tırma yapıp raporlama görevi var. Kuruluşu-muzla birlikte özel çalışma yapan, büro açankurumlar var. Kamu idaresinde görev alankamu görevlilerini, sadece hukuka ve kanunaaykırılıklarından değil, tutum ve davranışlar-dan dolayı da denetliyoruz. İşlemleri hukukauygun olabilir; ama kullandıkları dil, üslup, sestonu, ‘bugün git, yarın gel’ gibi davranışların-dan dolayı vatandaşımızın şikâyetini kabul edi-yoruz.

-Nasıl işleyecek?Mahkemeye gitmeyen vatandaşlar ve tü-

zel kişiler bize başvuracak. 30 gün içinde bilgive belgeleri isteyeceğiz. 6 ay içinde karar ve-receğiz. Şikâyeti haklı bulursak ilgili kurumuöneri ve tavsiyelerle uyaracağız.

-Yıllardır kuruluşu tartışılan bir kurum olarak om-budsmanlığa toplumun ilgisi beklediğiniz dü-zeyde mi? Halk tam olarak kurumun ne işe ya-radığını algılayabildi mi?Yaklaşık üç aydır başvuru alıyoruz. Bize

ulaştırılan şikâyetlerin alan ve konulara göreistatistiğini de tutuyoruz. Henüz ilk aylarımızolmasına rağmen ayda ortalama 300 kadarbaşvuru aldık. Vatandaşımızın ombudsmanı

TSK’YI DA MİT’İ DEDENETLERİZTürkiye’nin ilk başdenetçisi Mehmet Nihat Ömeroğlu, marttan beri 3 bin 500’eyakın şikâyetin geldiği Kamu Denetçiliği Kurumu’nun tarafsız ve bağımsızolduğunu söylüyor: “Gerekirse TSK’yı da MİT’i de denetleriz.”

10 14 - 20 AĞUSTOS 2013 ZA MANGÜNDEM

Page 11: Zamandk224 egazete

önemli bir hak arama yeri olarak gördüğünüsöyleyebilirim. Kurumumuzun bilinirliği art-tıkça, illere de çalışma ofisleri açtıkça başvu-ruların da artacağını düşünüyoruz.

-Kurumsal olarak Hâkimler ve Savcılar Yüksek Ku-rulu’nun (HSYK) görev alanı ile aranızdaki fark ne-dir?Mahkemelerden farkımız sadece hukuka

uygunluk denetimi yapmayız, yerindelik yet-kisine de sahibiz. Bir işlem hukuka ve kanunauygun olabilir ama hakkaniyete uygun olma-yabilir. HSYK sonuç itibariyle hukukçulardanoluşur. Bizim yapacağımız hâkimin takdiryetkisine karışmak değil ama karar sürecimağduriyet oluşturuyorsa elbette görev alanı-mıza giriyor. 3 ya da 6 ayda verilmesi gerekenbir karar 2-3 senede veriliyorsa bunun ne-denlerinin araştırılması lazım.

-Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM)hakkında böyle bir kararınız oldu.Evet. ÖSYM’yle ilgili verdiğimiz karar da

bu yöndeydi. Hakkaniyete uygunluk denetimiolduğu için dikkat çekti. ÖSYM vatandaşları ikitercihama hakkaniyete uygun değildi.

-Meclis’e karşı bile bağımsız olduğunuzu söyle-diniz; ancak sınırlarınızı aşan durumlar da var.Evet, dört başlık var. Cumhurbaşkanının

tek başına yayımladığı karar, emir ve karar-nameler. Yasama faaliyetleri. Yargının yani hâ-kimin yetkisi içinde kalan kararlar. Bir deTSK’nın askerî nitelikli faaliyetleri. Bunlar dı-şındaki tüm idari eylem ve işlemler, dahaönemlisi tutum ve davranışlar da kurumunyetkisinde.

-Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ile ilgili denetimdesınır nedir? Şimdiye kadar TSK’yla ilgili bir şikâ-yet var mı?Askeri denetleme kısmı bana göre bir mi-

lattır. TSK geçmiş dönemlerde çok sancılı birevre geçirdi. Ancak yeni döneme en hızlıayak uyduran kurumlardan biri TSK ve özel-likle Millî Savunma Bakanlığı. Bu konuda ba-kanlık bir büro bile kurdu. Yasa, TSK deneti-mine askerî konular sınırlaması getiriyor. Yanisavaş hali, tatbikat ve terörle mücadele çerçe-vesinde olanlara karışamayız. Bunların ya-nında bu faaliyetler esnasında sizin merminizbir insanın evine, ahırına, kendisine zarar ve-rirse, insan hakları ihlaliyle ilgili olabilecek birdurum varsa denetimimizi yaparız. Şu anTSK’yla ilgili çok fazla şikâyet yok. Adalet, millisavunma ve güvenlik konusunda 294 başvuruvar.

-Eskiden bazı medya kuruluşlarının muhabirlerineTSK akreditasyon uyguluyordu. Böyle bir uygu-lama menfaat ihlali değil mi?Böyle bir akreditasyona maruz kalırsanız

kurumumuza şikâyet etme hakkınız var.-Meclis’te ‘Kişisel Verilerin Korunmasıyla’ ilgiliuzun süredir bekleyen bir başka yasa var. Kişiselverilerin korunmasıyla ilgili şikâyetler sizin ilgialanınızda mı?Bizim yönetmeliğimizde AB Parlamento-

su’nun kabul ettiği İdari (ideal) Davranış Ya-sası var. Biz o yasayı da temel referans olarakyönetmeliğimize koyduk. Bunlardan biri de ki-şisel verilerin korunması. Kamuoyuna şeffafolacağımızı vadettik. Bu vaadimizi idareninbize karşı şeffaf olacağından hareketle yaptık.Biz de idarenin direkt kalbine girme yetkisinesahibiz. Hiçbir gizlilik kaydı yok. Bize 30 güniçerisinde her türlü bilgiyi, belgeyi göndermekdurumundalar. Devlet sırrı denilen olaydadahi kamu başdenetçisine bir gizlilik yoktur.Kurumsal anlamda MİT de idarenin bir par-çasıdır. Menfaati ihlal edilen vatandaşımızın şi-kâyeti olursa biz bunu hem ulusal hem ulus-lararası mevzuat çerçevesinde, kişisel verilerinihlal edildiği durum var mı yok mu diye ince-leriz.

-Kurumunuzla ilgili bir durum olduğunda şikâyet

nereye ediliyor?Elbette biz de dokunulmaz değiliz. Görevle

ilgili suç işlersek Meclis başkanı hakkımızda in-celeme başlatır. Eğer izin verirse gider CezaGenel Kurulu’nda yargılanırım. Denge vekontrol mekanizması var. Beni kendi kuru-muma şikâyet ettiler. Polemik olmasın diyegirmiyorum. Benim şikâyet edileceğim yerTBMM Başkanlığı’dır. Zaten biz her seneMeclis’e hesap vereceğiz.

-Öyle bir yetkiye sahipsiniz ki 4 maddelik sınır-lama dışında her şeyi inceleyebiliyorsunuz. Böy-lesine geniş alandan gelecek başvuruları incele-mek için yeterli kadronuz, uzman personeliniz varmı?Yeni yasamızda bunun üzerinde duruyo-

ruz. Hem uzmanlar hem yardımcı personelyönünden kadro sorunumuzu çözeceğiz. An-cak görevlendirmeyle ilgili personel alabiliyo-

ruz. Bununla ilgili de şöyle bir sıkıntıyla kar-şılaştık. Kamu kurum ve kuruluşları görev-lendirmeye çok sıcak bakmadılar. Ben kişiselilişkilerimle, arkadaşlarımın yardımıyla 63 uz-man alabildim. Daha şeffaf olsun diye bir ku-rula havale ettik ve adil bir seçim yaptık.Standardı yüksek personel bulmak zor.

-Şu an ne kadar personel sıkıntısı var?Şu an 63 uzmanımız var. 85 tane daha

kamu denetçiliği uzmanı lazım.-Gezi Parkı olaylarıyla ilgili de hassas bir çalışmayürütüyorsunuz. Olaylar sırasında gençlerle ya-

zıştınız. Parka gidecek miydiniz?Doğrudur, cumartesi günü parktaki ey-

lemcilerle görüşecektim. Twitter’da iki genç ilegörüştük. Israrla parka davet ettiler. ‘Gelece-ğim ama kimseye söylemeyin’ dedim. Maale-sef ziyaret edeceğim duyuldu ve o gece mü-dahale oldu. Bence de basit bir olay ciddi bir sı-kıntı haline geldi. İfade özgürlüğündeki enönemli kriter, polisin kullandığı gücün kendi-sine yapılan dirençle orantılı olmasıdır. Bura-daki yanlışımız 2911 sayılı Toplantı ve GösteriYürüyüşü Hakkındaki Yasa’dan kaynaklanı-yor. Yasanın bir an önce Avrupa İnsan Hak-ları Sözleşmesi ve onun ayrılmaz bir parçasıolan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içti-hatlarıyla uyumlu hale getirilmesi gerekiyor.Avrupa’nın kriterlerini uyarlamadıkça ikincieşiği zor aşarız.

DÖRT DİLDE BAŞVURUYAPILABİLİYOR

Kamu Başdenetçisi Mehmet Nihat Ömeroğlu, başvurular için Türkçe, Kürtçe, İngilizceve Arapça tanıtım afişleri hazırladıklarını söylüyor. “Sadece vatandaşlar değil, tüzel kişilerde bize başvurabilir.” diyen Ömeroğlu, başvuruların nasıl yapıldığını şöyle anlatıyor: “Va-tandaşlar yazılı başvuru için kuruma gelebilirler, postayla gönderebilirler, internet ortamındaform doldurabilirler, e-posta gönderebilirler. Türkiye’nin 81 iline gönderdik, çağrımızı Türkçe,İngilizce, Kürtçe ve Arapça yaptık. Ancak yasa gereği dilekçeler Türkçe olmak zorunda. Bizbu durumu da esneterek yönetmelikle şöyle bir değişiklik yaptık. Dilekçe Türkçe gelme-diyse -yasa reddedilir diyor- başvuru sahibine iade edip Türkçe kullanamamasının makulbir sebebi var mı soracağız. Varsa kurul kararıyla o dilekçeyi de kabul edebiliriz. Yabancıuyruklu vatandaşların da başvuru hakkı var.

1713’te İsveç’te kurulan ve 1809’da İsveçAnayasası’na girerek anayasal bir kurum ni-teliğine bürünen ombudsmanlık, birkaç ülkehariç, 2. Dünya Savaşı sonrasına kadar İsveçsınırları dışında pek ilgi çekmemiş. Ancak1950’lerden sonra ombudsmanlık dünyadayayılmaya başlamış. Aslında Osmanlı’dadevletin bütün kadılarının üstü sayılan, ilmiyesınıfından kazasker ve şeyhülislam rütbesineyükselen, “kadı-ul kuzat” unvanını alan“Türk Başyargıcı Bürosu” vardı ve bu baş-yargıcın görevi, İslam Hukuku’nun, sultandâhil memurlarca, halkın birbirleriyle vedevletle olan ilişkilerini düzenlerken uygu-lanmasını güvenceye almaktı. Böylece halkın

haklarını memurların adaletsizliğine ve güç-lerinin kötüye kullanılmasına karşı koru-muş oluyordu. Ombudsmanlık kavramınınkökeni aslen Osmanlı Devleti’nden gel-mekte. Osmanlı dönemindeki bu uygula-mayı ilk keşfeden, ‘Demirbaş Şarl’ diye bili-nen İsveç Kralı Kral XII. Charles olmuştur.Demirbaş Şarl, 1709’da Ruslara yenilerek Os-manlı’ya sığınır. Edirne yakınlarındaki De-mirtaş Paşa Konağı’nda ikamet ederken ka-dılık müessesesi uygulamasını görüp beğe-nir. Devletin iyi yönetilmesi ve adaletsiz uy-gulamalara göz yumulmaması konusunda ti-tiz olan kral, Stockholm’de kendisinin gözükulağı olmak üzere bir ombudsman görev-

lendirir. İsveç dilinde bu birime “ombuds-manlık” denildiği için Avrupa’ya bu isimleyayılır. Zaten ombudsmanlığın bir Türk ku-rumu olduğunu İsveçliler de diğer ülke tem-silcileri de uluslararası toplantılarda söyle-mektedirler.

KAMU SPOTU KALDIRILSIN!Kurum, Türkiye için yeni olmasına rağ-

men vatandaşlar kısa sürede uyum sağlamışsisteme. E-mail, posta gibi yollarla çok sayıdabaşvuru geliyor. 3 bin 500’e yakın şikâyet içe-risinde ilginç olanlar da var. Derdini şiir yo-luyla anlatan da var, kamu spotunu kaldırındiyen de… Ömeroğlu, bunlardan birkaçınıbizimle paylaşıyor: “Bir vatandaş okul bah-

çesindeki basketbol potasından çok şikâyetçi.Gelen sesten penceresini dahi açamadığınısöylüyor. ‘Bunu buradan kaldırın.’ diyor.Bunu da çok önemsedik ve uzmanımızıgönderdik. Vatandaşın bu sorununu nasıl çö-zebiliriz diye kafa yorduk. Yer beton. Acababuraya parke döşense, basket potasındaki de-mir plastik olsa diye düşündük. Gerekirsebunu yapacağız. Bir de kamu spotundan ra-hatsız olanlar var. Enerjiyle ilgili olan kamuspotunda ‘Belli saatlerden sonra elektrikucuz’ spotunu dikkate alan vatandaş çama-şır ve bulaşığı geç saatlerde yıkıyormuş. Va-tandaşın biri ‘Gece uyuyamıyorum. Bu kamuspotunu kaldırın’ diyor.”

KAMU DENETİMİ OSMANLI’DAN GELİYOR

Kurum, Gezi Parkı olaylarıylailgili de hassas bir çalışmayurutuyor. Ömeroğlu, sorununToplantı ve Gösteri YuruyuşuHakkındaki Kanun’dankaynaklandığını söyluyor.

11 14 - 20 AĞUSTOS 2013 ZA MANGÜNDEM

Page 12: Zamandk224 egazete

12 14 - 20 AĞUSTOS 2013 ZA MANGÜNDEMMESUT ÇEVİKALP ANKARA

1ABD’li C.O: “Sistem muhteşem, hızlı veetkili. Gerçekten sizi takdir ediyorum.

Sistem sayesinde vizemi online olarak alıp ha-valimanındaki zaman kaybını önlemiş olaca-ğım.”

Hindistanlı K.B: “Mükemmel bir hizmet.Bu kadar kolay vize alabilmenin heyecanını ya-şıyorum. Umarım diğer ülkeler de benzer sis-temleri uygulamaya koyar.” Nijeryalı B.A:“Çok etkileyici! Şimdiye kadar kullandığım endost vize alma sistemi.”

Dışişleri Bakanlığı’nın dört ay önce baş-lattığı ‘Elektronik Vize’ (e-Vize) uygulamasınadair geri dönüş mesajlarından birkaçı bunlar…

Dünyanın dört bir tarafından 14 bindenfazla mesaj ulaşmış Hariciye’ye. Yüzde 80’i buminvalde olumlu. Yabancılar için Türk kon-solosluklarına uğramadan, online ortamda, or-talama 2 dakikada vize alabilmek haliyle bü-yük kolaylık. 17 Nisan’dan bugüne Türkiye’yegelmek isteyen 300 bin yabancı e-Vize’lerini

www.evisa.gov.tr adresi üzerinden aldı. 7/24aralıksız çalışan site vize maliyetini de ciddioranda düşürmüş. E-Vize bedeli ülkeden ül-keye farklılık gösterse de ortalama 20 dolar ci-varında. Hariciye online vize uygulamasıylaüçüncü ülkelerde yabancılar üzerinden parakazanan aracı firmaları da devreden çıkarıyor.

Hâlihazırda 97 ülke vatandaşı e-Vize uy-gulamasından yararlanabiliyor. Ancak Ba-kanlık bu sayıyı artırma gayretinde. Herhangibir ön şart yok. Ancak Afrika gibi bazı risklibölgelerden gelen taleplere ‘Türk Hava Yolları(THY) ile seyahat etme’, ‘pasaportunda Schen-gen vizesi bulunması’ gibi bazı küçük şartlargetiriliyor. Bakanlık, nisan ayından bu yanaTürkiye’ye girişte 10 binlerce e-Vize’nin kul-lanıldığını, herhangi bir güvenlik sorunu ya-şanmadığını vurguluyor. Çünkü online formanında Emniyet Genel Müdürlüğü bilişimaltyapısında güvenlik kontrolünden geçiriliyor.Riskli başvuru sahiplerine e-Vize verilmiyor,bunlar en yakın Türk Konsolosluğuna yön-lendiriliyor. Keza kredi veya banka kartı üze-rinden tahsil edilen bandrol-harç bedeli siteüzerinden doğrudan Maliye Bakanlığı’na ak-tarılıyor. Dolayısıyla Dışişleri e-Vize süreciniEmniyet Genel Müdürlüğü ve Maliye Ba-kanlığı ile birlikte yürütüyor.

58 saniyede vize alan var! Türkiye e-Vize’ye geçen ilk ülke değil. Ön-

cesinde Singapur, Bahreyn, Kamboçya kul-landı bu yöntemi. Ancak hâlihazırda Türkiyegerek kapsam (97 ülke) gerekse hız (online iş-lemi 58 saniyede tamamlayıp vizesini alan var)bakımından e-Vize’yi etkili kullanan tek ülke.Diğer ülkeler elektronik de olsa vizeyi 2-3 gün-den önce veremiyor. Hâlbuki Türkiye artık Ek-vator Gine’sinden yapılan e-Vize başvurusunudakikalar içeresinde sonuçlandırıp başvurusahibine aynı gün Türkiye’ye gelebilme imkânısunuyor.

E-Vize’nin detayları ve çalışma prensiple-rini projenin ‘fikir babası’ Dışişleri Bakan Yar-dımcısı Naci Koru ile konuştuk. BüyükelçiKoru, Hariciye’yi siber âleme taşıyan ekibin ‘di-jital beyni’. Birkaç yıl önce uygulamaya geçençipli pasaport, 7/24 çağrı merkezi, sanal tanı-tım uygulamaları ile e-yazışma sistemi proje-lerinde ciddi katkıları var. Koru, Hariciye’ninsiber âlemde derinleşen varlığının reel saha-daki kapasitesini, etkisini artırdığını vurgulu-yor: “Küçük bir adım ve cüzi bir maliyetle ha-yata geçirdiğimiz e-Vize uygulamasıyla, elçi-liğimizin olmadığı ülkelerde Türkiye’nin tem-sil edilmesine ve büyükelçimizin bulunmadığıuzak coğrafyalarda yaşayanların vize almasınaimkan tanınıyor. Türkiye açısından e-Vize

uygulaması devrim mahiyetinde. Şu anda buçapta vize uygulaması başka bir ülkede yok.Her gün ortalama 6 bin e-Vize veriyoruz. ”

Koru, projeye 2012 sonunda başladıklarını,6 ay gibi kısa zamanda altyapıyı Bakanlık bi-lişim kadrosuyla geliştirip test aşamasına geç-tiklerini aktarıyor: “Sistemin altyapısını kendiIT birimimiz geliştirdi. Sistemin güvenlik sor-gusunu Emniyet, verilen bandrol-harcın on-line tahsilatını Maliye yürütüyor. Sisteme 97ülkenin her biri için ayrı dijital veriler girildi. Ve-rilen e-Vize üzerine eklenen kozmik şifreli bar-kodun taklit edilmesi mümkün değil. Ziyaret-çiler kara ve hava sınır kapılarında bu barkoduokutarak giriyor Türkiye’ye.”

Bakanlık şimdilik e-Vize’yi Türkiye’ye tu-ristik veya ticari amaçlarla seyahat edeceklereveriyor. Ancak öğrenim taleplerini ve ticari ta-

lepleri de aynı sistemle karşılamanın altyapı-sını oluşturuyor. Hatta sınır ötesinde yabancıöğrencilere verilen eğitim burslarını aynı sis-tem üzerinden dağıtmaya hazırlanıyor. SiteHariciye’nin sınır ötesindeki kulağı niteli-ğinde. Her gün yüzlerce yabancı, aralıksızçalışan site üzerinden görüş, soru ve taleple-rini iletiyor Dışişleri’ne. Bugüne kadar 14 bin-den fazla mesaj ulaşmış. Başvuruların her bi-rine geri dönülmüş. Öneriler çerçevesinde si-tede düzenlemeler yapılmış.

4 ayda 5 milyon dolar getirdiE-Vize’nin eski vize sistemine göre avan-

tajı ne? En başta iki tarafın da maliyetlerini dü-şürüyor. Ziyaretçi, vizesini daha ucuza alıyor,Dışişleri daha az mesai-insan gücü harcıyor.Kâğıt israfını önleyip bürokratik yavaşlığı gi-

deriyor. Türkiye, hızlanan, kolaylaşan vizesüreciyle yurtdışından daha fazla ziyaretçiçekmeye başladı. Dolayısıyla bandrol-harç -tu-rizm ve dış ticaret gelirlerini artırıyor. 4 ayda sa-dece bandrol-harçtan yaklaşık 5 milyon dolargelir elde edildi. Maliye Bakanlığı da turizm ge-lirinin yüzde 6 oranında artacağını öngörüyor.Buna ticari, diplomatik kazanımlar eklendi-ğinde e-Vize’nin hayli kârlı olduğu görülüyor.

Türkiye turizm sektöründe dünya altıncısı.Mal ihracatından sonra en büyük geliri turizmkaleminden elde ediyor. Türkiye’ye geçen yıl30 milyon yabancı geldi. Yaklaşık 10 milyonuülkeye hava-kara sınır kapılarından bandrolalarak girdi. Saatlerce kuyrukta bekleyerek…E-Vize kolaylığı ile birlikte Türkiye’ye seyaha-tin artması bekleniyor.

Bakan Yardımcısı Koru, e-Vize’nin tem-silciliklerimizi de ciddi oranda rahatlatacağınıanlatıyor: “Uygulamadan önce sınır ötesindekikonsolos ve büyükelçiliklerimizin önlerindeher gün vize kuyrukları oluşuyordu. Oralardaonlarca memurumuz sırf bu iş için mesai har-cıyordu. Yazışmalar, tahsilat, süreç takibi ciddibir mesai oluşturuyordu. E-Vize işte bütün bumesaiyi, emek gücünü ortadan kaldırıyor.Boşa çıkan memurlarımızı kültür, ticaret, ta-nıtım gibi daha elzem konulara yönlendiriyo-ruz. Yani daha asli görevlerine sevk ediyoruz.”

THY ofisleri e-Vize verecek Türkiye geçen yıl yaklaşık 12 milyon ya-

bancıya vize verdi. Bu yıl en az 7,5 milyonunune-Vize alması öngörülüyor. Ankara, 1-2 ay zar-fında da sınırdan vize verme uygulamasını ta-mamen kaldırmayı düşünüyor. Sınırda her-hangi bir mağduriyetin yaşanmaması için deyurtdışındaki THY ofislerine online vize verenkiosklar yerleştirmeyi, pasaport üzerinden ko-layca vize vermeyi hedefliyor. Bakanlık THY ilekiosklarla ilgili ön çalışmaları tamamlamış.

Peki, e-Vize ne kadar güvenli? Tüm alt-yapısı Bakanlık ve TÜBİTAK birimlerince ge-liştirilen sistem sıkı güvenlik bariyerleriyle ko-runuyor. Büyükelçi Koru bugüne kadar her-hangi bir sıkıntı yaşanmadığını vurguluyor.Dahası bazı yabancı sefirlerin sistemi kendi ül-kelerine kurmak için teknik destek talep etti-ğini belirtiyor. Gelişen dünyada endişeyle yolalınamayacağını aktarıyor: “Türkiye’ye dö-nük ciddi bir ilgi artışı var, turistler, iş adam-ları ülkemize gelmek istiyor. Her geçen gün ar-tan vize taleplerini eski usulle karşılamamızhem güç hem de maliyetli olacaktı. Bu açıdane-Vize elimizi güçlendirecek. Mesela dün 6 bin500 kişiye vize verdik. Bunu hangi elçilik birgünde yapabilirdi?”

VİZE SANAL KAZANÇ GERÇEK! E-Vize uygulamasını başlatan Dışişleri Bakanlığı, 120 günde 300 bin yabancıya vize verdi. Tek girişle 30 güne kadar ikamethakkı tanıyan e-Vize’nin turizm ile dış ticareti yüzde 6 oranında artırması öngörülüyor.

Dışişleri BakanYardımcısı Naci Koru

Page 13: Zamandk224 egazete

13 14 - 20 AĞUSTOS 2013 ZA MANGÜNDEM

NURSEL DİLEK MANAVBAŞI

1Genellikle askerlerin psikolojik üstün-lüğüyle sonuçlanan Yüksek Askerî Şûra

(YAŞ) toplantıları, son birkaç yıldır yön de-ğiştirmiş durumda. Siyaset kurumu, yıllardırteamül bahanesiyle askerin alanına müdahaleedemiyor, sadece imza atmak için şûradabulunuyordu. Ancak YAŞ toplantılarında bir-kaç yıldır sivil irade hâkim. Nitekim 2010’daKara Kuvvetleri Komutanlığı’naatanmasına kesingözüyle bakılanOrgeneral HasanIğsız, ‘İnternet An-dıcı’ dosyasında adıgeçtiği için yürütü-len uzun müzake-relere rağmenemekliye sevk edil-mişti. 2011’de iseYAŞ toplantılarınatutuklu komutanla-rın gölgesi düşm-üştü. YAŞ’ın hemenöncesinde Genelkur-may Başkanı Orge-neral Işık Koşaner ve3 kuvvet komutanı-nın istifasıyla başla-yan kriz, Cumhurbaş-kanı Abdullah Gül veBaşbakan Recep Tay-yip Erdoğan’ın yoğuntemas trafiğiyle beş sa-atte aşılabilmişti. Ge-çen yıl ise artık sivil tea-müller oturmuştu. Tutuklukomutanlar emekliye sevk edilirken, tutuksuzyargılananlar terfi ettirilmedi. Bu komutanla-rın görev süreleri bir yıl uzatıldı.

Bu yıl da benzer bir tablo hâkimdi YAŞ’ta.Kimilerine göre gelişmeler sürpriz, kimilerinegöre de olması gerektiği gibiydi. Karara göreGenelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel,2015’e kadar görevine devam ederken, KaraKuvvetleri Komutanlığı’na atanması beklenenJandarma Genel Komutanı Orgeneral BekirKalyoncu emekliliğe sevk edildi. Kalyon-cu’nun emekliye ayrılmasıyla Kara Kuvvetle-

ri’ne Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Hu-lusi Akar getirildi. Böylece Orgeneral Akar’ın2 yıl sonra görev süresi dolacak Necdet Özel’inyerine Genelkurmay Başkanı olmasının yoluaçıldı.

Hava Kuvvetleri Komutanı Mehmet Er-ten’in yerine de sürpriz bir isim geldi. Korge-nerallikten orgeneralliğe yükseltilen Akın Öz-türk kuvvet komutanı oldu. Öztürk’ten dahakıdemli olan Abidin Ünal’ın orgeneralliğe

yükseltilerek kuvvet komutanı olması bekle-nirken, Ünal’a bir yıllık temdit (bekleme) uy-gulaması yapıldı. Böylece korgenerallikte kaldı.

Bu yıl yine YAŞ öncesi komuta kademesi-nin nasıl şekilleneceği konusunda haberlerüretilirken, Jandarma Genel Komutanı BekirKalyoncu en çok konuşulan isimdi. KimileriKara Kuvvetleri Komutanlığı’na atanacağınakesin gözüyle bakarken, kimileri ona hükü-metin sıcak bakmadığı üzerinde duruyordu.Nedeni ise Kalyoncu’nun ‘Karargâh EvleriSoruşturması’ olarak bilinen 2006 tarihli bir so-ruşturmada adının geçiyor olması. Ayrıca jan-

darma faaliyet raporunda kullandığı “Ülke bü-tünlüğünün parçalanmasına yönelik tehditle-rin, içte ve dışta artan yoğunlukta güç kazanmaçabası karşısında, iç güvenliğin sağlanması vekorunması öncelik kazanmıştır.” ifadesi. Bunedenle hükümet, 2015’te Genelkurmay Baş-kanlığı’na atanacak olan Kalyoncu için kapı-

ları kapattı.

Reformlar yerine getirilmeli Savunma ve güvenlik konularındaki yazı-

larıyla dikkat çeken Taraf gazetesi yazarı LaleKemal, komuta kademesindeki değişimidoğru bir karar olarak yorumluyor. Bekir Kal-yoncu gibi emekliliğe sevk edilen komutanla-rın, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içerisinde si-vil iradeye demokratik bağlılık anlamında so-run yaşadıklarını, bu anlamda hükümetin

doğru bir iş yaptığını belirtiyor: “Bu isimler TSKiçerisinde şahin kanadında yer alıyordu. Ayrıcaçok önemli darbe davaları başladığı dönemdenitibaren sanık durumunda olan general veamiraller ya terfi ediyor ya da görevleri uzatı-lıyordu. Bu durum aşağıda bir birikmeye ne-den oluyordu. Yani terfisi gelen, atanacak

olanların önü kesiliyordu.Bu da TSK içerisinde çokbüyük sıkıntıya yol açıyordu.Sanık ve hükümlü olanlarınemekli edilmiş olmaları on-ların önünü açtı ve ordudabir rahatlama, gençleşmeoldu. Darbe eylemlerinincezalandırılıyor olması daTSK içerisindeki askerlerindemokrasi katsayısını artır-maya başladı. Ve askerlerinsiyasetle uğraşmak yerineasli işleri olan askerlik sana-tına odaklanması arttı.”

Lale Kemal, gelinennoktada hükümetin artık re-formlara ivme kazandırmasıgerektiğini, önünde engelkalmadığını belirtiyor.TSK’nın ise soğuk savaş dö-neminden beri yapılandır-madığı ordusunu bir anönce yapılandırması gerek-tiğine dikkat çekiyor.

Emekli asker Namık Çı-nar ise YAŞ toplantılarıylabirlikte eskiden var olan so-runların artık aşıldığını dilegetiriyor. Ona göre komutakademesinin oluşması artıkhükümetin inisiyatifinde.

Çınar, askerlerin özerkleştikleri yapının bitmişolduğuna dikkat çekiyor. Hükümetin diğerkamu kurumları gibi TSK’yı da yönetme kud-retini giderek artırdığını belirtiyor. Ancak buyapılanmayla birlikte başka bir noktaya dikkatçekiyor: “Hükümet ne TSK konusunda ne debaşka meselelerle ilgili reformların hiçbirisinedokunmadı. TSK’nın yapılandırılması hâlâgündemde yok. Bu anlamda bir demokratik-leşme gerçekleşmedi. Hatta gerçekleşme ihti-malinin de olmadığı kanaatindeyim.”

YAŞ’TA SİVİL İRADE DÖNEMİTürk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesi, Yüksek Askerî Şûra’nın ardından yeniden şekillendi. Alınan kararlar, şûradaartık teamüllerin değil, sivil iradenin işlediğinin göstergesi.

“SİVİL DÜŞÜNÜP ASKER GİBİHAREKET EDEN KOMUTAN”

YAŞ’la şekillenen yeni komuta kademesindeki isimler çok tanıdık olmasa

da kamuoyunda olumsuz algı oluşturmamış olmaları iyi bir seçim olarak de-

ğerlendiriliyor. Ergenekon ve Balyoz davalarından tutuklu bulunan ve terfi

bekleyen 15 sanığın emekliye sevk edilmesiyle zirvesinde tutuklu orgene-

ral kalmayan komuta kademesi artık daha genç isimlerden oluşuyor.

2015’te görev süresi sona erecek Necdet Özel’den boşalacak koltuğu Or-

general Hulusi Akar dolduracak. Diğer kıdemli paşalar olmasına rağmen,

Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na getirilerek Genelkurmay Başkanlığı için önü

açılan Akar’la ilgili söylenen en önemli sözlerden biri, iyi bir asker olduğu

yönünde. Ayrıca Akar’ın Necdet Özel’le uyumlu çalışması, hükümet ka-

nadında kredibilitesinin yüksek olması, siyasete karışmaması ve de başba-

kan nazarında iyi bir yerde olması, onun Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na

getirilmesinde en büyük etken. Akar için demokrat, sivil otorite ile uyumlu,

başarılı ve ‘sivil gibi düşünüp asker gibi hareket eden komutan’ yorumu ya-

pılıyor.

Page 14: Zamandk224 egazete

14 14 - 20 AĞUSTOS 2013 ZA MANGÜNDEM

BÜŞRA ERDAL İSTANBUL

1Tarihî Ergenekon davası, uzun vezorlu bir yargılamanın sonunda 5

Ağustos’ta karara bağlandı. Mahkeme, so-ruşturmanın başladığı günden beri yapılan“Ergenekon diye bir örgüt var mı, yok mu?”tartışmasına noktayı koydu. “ErgenekonTerör Örgütü vardır.” dedi. Bu örgütün, hü-kümete karşı darbe teşebbüsünde bulun-duğunu da verdiği cezalarla gösterdi. 22 id-dianamenin birleştirildiği davada 275 sa-nıktan 21’i beraat etti, 4 kişinin dosyası firari

oldukları için ayrıldı. 3 kişi de öldüğü içinhaklarındaki kamu davası düştü. Neticeolarak eski Genelkurmay Başkanı İlker Baş-buğ’un da aralarında bulunduğu 247 sanık,“darbe teşebbüsü, terör örgütü üyeliği, pat-layıcı madde bulundurmak, kişisel verilerihukuka aykırı bir şekilde elde etmek, dev-letin gizli belgelerini ele geçirmek” gibi çe-şitli suçlardan mahkûm oldu. Bunun ya-nında 17 sanık tahliye edildi ve bunlar ara-sında CHP Milletvekili Prof. Dr. MehmetHaberal’ın da yer alması tartışmalara sebepoldu. Mahkemenin niye böyle karar verdi-ğini gerekçeli karar açıklandığında öğrene-ceğiz. Bugün ise bu kararın nasıl çıktığına vehukuki boyutuna ilişkin tespitlerde buluna-biliyoruz.

12 Haziran 2007’de Ümraniye’deki birgecekonduda 27 el bombasının bulunma-sıyla başlayan soruşturma ve 20 Ekim2008’de Silivri’de başlayan dava ile ilgili ye-

rel yargı süreci tamamlandı. İstanbul 13. AğırCeza Mahkemesi’nce Silivri’de yapılan yar-gılamada 275 sanık yaklaşık 600’den fazladuruşmada hâkim karşısına çıktı. Günlercesavunma ve sorgular yapıldı, tanıklar din-lendi. Savcıların esas hakkındaki mütalaayıhazırlaması ve son savunmaların da alın-masıyla artık gözler mahkeme heyetine yö-neldi. Türk hukuk tarihinde ilk kez adı ko-nularak yapılan bir derin devlet yargılama-sında sıra mahkemenin hükmüne kalmıştı.Bu nedenle 5 Ağustos 2013 tarihli duruşmaçok önemliydi. Bu anlamda, 5 Ağustos günü

karar nasıl çıktı, Silivri’de mahkeme salo-nunda neler yaşandı ona bakalım.

Günler öncesinden hem medyada hemde sokaklarda “Silivri’yi basma” çağrılarıolunca, karar yoğun güvenlik önlemleri al-tında açıklandı. İstanbul Valiliği ve mahke-menin ortak hareket etmesiyle, Silivri’dekikarar duruşmasına izleyici alınmadı. Sabahçok erken saatlerde, hatta gece 3’ten itibarengazeteciler Silivri’nin yolunu tuttu. Cezaevinegidişte sadece E-5 karayolu açıktı. TEM’dengirişler ise kapatılmıştı. E-5’te ise geniş birgüvenlik koridoru oluşturulmuş, sadece sarıbasın kartı olan gazeteciler içeri alınıyordu.Buradaki güvenlik aşılınca bu kez mah-keme binasının önünde sarı basın kartıkontrolü yapılıyordu. Gazeteciler beşer be-şer içeri alındı. İlerleyen zamanda ise gaze-tecilerin direnmesiyle sarı basın kartı olma-yanlar da salona girebildi. Mahkeme her nekadar “İzleyici alınmayacak” kararı verse de

Cumhuriyet Halka Partisi’nden kalabalıkbir milletvekili grubu, Türkiye Barolar Birliğive İstanbul Barosu yönetim kadroları mah-keme salonundaydı. Bazı gazeteciler de “iz-leyici” kontenjanından mahkemedeydi.Bunu da bu gazetecilerin karar açıklanırkennot almak yerine slogan atma, mahkemeyiyuhalama davranışlarından anlamış olduk.

Sabah saat 10 sularında avukatlar, ga-zeteciler ve “izleyiciler” salona alındı.12.00’de salona gelen sanıklar da alkışlarlakarşılandı. Sanıklar ile avukatlar ve izleyici-ler arasına jandarma görevlileri sıralandı.Hem dışarıda hem de salonda güvenlik hadsafhadaydı. Bu sırada duruşma başlayana ka-dar sanıklar ile izleyiciler arasında ilginç di-yaloglar yaşandı. Bu sırada Mustafa Balbay’ın“Sıcak bir sonbahar geliyor!”, İbrahim Öz-can’ın da “Anayasa Mahkemesi ile bizim içinpazarlık etmeyin!” diye bağırmaları dikkatçekiciydi. Bu tür diyaloglar sürerken önce da-vanın üç savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, Ni-hat Taşkın ve Murat Dalkuş, daha sonra Baş-kan Hasan Hüseyin Özese, üye hâkimler Se-dat Sami Haşıloğlu, Hüsnü Çalmuk, FatihMehmet Uslu, Ercan Fırat ve Nihat To-pal’dan oluşan mahkeme heyeti salonageldi. Duruşma başladı.

Mahkeme başkanı, sanıkları ve izleyici-leri taşkınlık yapmamaları konusundauyardı. Başkan hemen devamında da 503sayfalık kararın özetini okumaya başladı. Ka-rarda önce, sadece “terör örgütüüyeliği”nden mahkûm olanlar, devamındaise bu suçun yanında “patlayıcı madde bu-lundurmak, kişisel verileri ele geçirmek,devletin yasaklı belgelerini yayımlamak”gibi suçlardan mahkûm olanlar açıklandı. Ensona ise “darbe teşebbüsü ve cinayet” suç-larından ceza alanlar kaldı. Yani mahkeme,en hafiften ağıra doğru sıralama yapmışoldu.

En ağır ceza Danıştay saldırısınaDikkat çeken mahkûmiyet kararlarının

başında ise Danıştay saldırısını gerçekleşti-ren ve azmettirenlere verilen cezalar geldi.Danıştay saldırganı Alparslan Arslan hemdarbe teşebbüsü hem de cinayetten 2 kezağırlaştırılmış müebbet ve 90 yıl hapis cezasıaldı. Saldırının azmettiricisi olmakla suçlananMuzaffer Tekin ise 2 kez ağırlaştırılmış mü-ebbet ve 117 yıl hapis cezasına çarptırıldı.Yine Veli küçük 2 kez ağırlaştırılmış müeb-bet ve 99 yıl hapis cezası aldı. Danıştay sal-dırısıyla ilgili en çok tartışılan da şüphesizOsman Yıldırım’ın 9 yıl hapis cezası alıp tah-liye edilmesi oldu. Yıldırım’ın dosyadakidurumu diğer sanıklarınkinden farklıydı.Dosyada Ümit Sayın, Ulaş Özel ve YükselDilsiz gibi Yıldırım da “etkin pişmanlık” hük-münden faydalandığı için cezası dörtte üçoranında azaltılmıştı. Aslında Yıldırım nor-mal şartlarda “terör örgütü üyeliği” suçun-dan 15 yıl hapse çarptırıldı ama indirime gi-dildi. Modern hukuk sistemi, örgütlü suç-larda, örgütü çökertecek bilgi veren sanığaceza indirimine gidiyor. Çünkü bu şekildesuç yapıları deşifre oluyor ve daha kolay mü-cadele imkânı doğuyor. Ergenekon dava-sında da 4 sanık bu yolu tercih ettiği için az

ERGENEKON‘DA

KARAR ÖRGÜT VAR, DARBEYETEŞEBBÜSE MÜEBBETMahkeme, uzun ve zorlu bir yargılama sonunda, soruşturmanın başladığı günden beriyapılan “Ergenekon diye bir örgüt var mı, yok mu?” tartışmasına noktayı koydu. Buörgütün hükümete karşı darbe teşebbüsünde bulunduğunu da verdiği cezalarlagösterdi.

1 2 3 4 5

6 7 8 9 10 11

Mahkeme, 5237 sayılı yeni TCK’nın312. maddesine göre 22 sanığı, 765sayılı eski TCK’nın 147. maddesine

göre de 10 sanığı “darbe teşebbüsü”suçundan mahkûm etti. Doğu

Perinçek, Sevgi Erenerol, KemalKerinçsiz ve Tuncay Özkan’ın

aralarında bulunduğu 10 sanıkağırlaştırılmış müebbet, 9 sanık damüebbet hapis cezası aldı. İbrahim

Şahin, Adli Tıp raporuyla cezaiehliyetinin sınırlı olduğu tespiti

nedeniyle indirimli cezayaçarptırıldı. 193 sanık ise terör örgütü

üyeliğinden ceza aldı. 34 sanığınterör örgütünün üst düzey yöneticisi

olduğu tespit edildi.

ÖRGÜT VAR, DARBEYETEŞEBBÜSE MÜEBBETMahkeme, uzun ve zorlu bir yargılama sonunda, soruşturmanın başladığı günden beriyapılan “Ergenekon diye bir örgüt var mı, yok mu?” tartışmasına noktayı koydu. Buörgütün hükümete karşı darbe teşebbüsünde bulunduğunu da verdiği cezalarlagösterdi.

1 2 3 4 5

6 7 8 9 10 11

Page 15: Zamandk224 egazete

15 14 - 20 AĞUSTOS 2013 ZA MANGÜNDEM

ceza aldı. Yıldırım’ın aldığı ceza, Ankara 11.Ağır Ceza Mahkemesi’nde laiklik karşıtı“türban cinayeti” gerekçesiyle aldığı müeb-bet hapis ile karşılaştırılıyor ve eleştiriliyormedyada. Halbuki Ankara’daki Danıştaydavası, somut gerçekten uzak, derin araştı-rılma yapılmadan kurgu bir dava olarak bi-tirilmişti. Bu tespiti, daha en başta Yargıtay 9.Ceza Dairesi’nin kararın doğru olup olmadı-ğına bakmadan davayı Ergenekon davası ilebirleştirmesi de doğruluyor.

Mahkeme, 5237 sayılı yeni TCK’nın 312.maddesine göre 22 sanığı, 765 sayılı eskiTCK’nın 147. maddesine göre de 10 sanığı“darbe teşebbüsü” suçundan mahkûm etti.Doğu Perinçek, Sevgi Erenerol, Kemal Ke-rinçsiz ve Tuncay Özkan’ın aralarında bu-lunduğu 10 sanık ağırlaştırılmış müebbet, 9sanık da müebbet hapis cezası aldı. İbrahimŞahin, Adli Tıp raporuyla cezai ehliyetinin sı-nırlı olduğu tespiti nedeniyle indirimli cezayaçarptırıldı. 193 sanık ise terör örgütü üyeli-ğinden ceza aldı. 34 sanığın terör örgütününüst düzey yöneticisi olduğu tespit edildi.

İnternet Andıcı hafif bir eylem mi?Davada diğer tartışma da İlker Baş-

buğ’un “darbe teşebbüsü” suçundan müeb-bet hapis cezası alması, Mehmet Haberal’ınise 12 yıl 6 ay hapis alarak tahliye edilmesi ek-

seninde gelişti. Bu da tamamen hukuk tek-niği ve mahkemenin takdiri ile alakalı. İlkerBaşbuğ, iddianamede Nisan 2009 tarihli an-dıç ile hükümete yönelik kara propaganda si-teleri kurdurduğu için “darbe teşebbüsü” ilesuçlandı. Bu site Genelkurmay Karargâ-hı’nda hazırlanmış ve Başbuğ’a arz edil-mişti. Bunu ilk söyleyen Dursun Çiçek idi.Daha sonra Korgeneral Mehmet Eröz, Or-general Hasan Iğsız gibi isimler de andıcınkomutana arz edildiğini mahkemede açık-ladı. Dolayısıyla andıç, komuta kademesiiçinde hiyerarşik olarak yapılmış bir eylemdi.Bu noktada 5237 sayılı TCK’nın 312. mad-desinde “hükümete karşı darbe teşebbüsü”suçunun cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis.Mahkeme de bu suçun tek yaptırımı olanmüebbet hapis cezasını verdi. Hatta Başbuğduruşmalara çıkmadığı, savunma yapmadığıhalde indirime de gidip müebbet hapsedönüştürdü. Haberal’ın durumunu ise birazfarklı değerlendirdi. Savcılık genel olarakörgütlü suçlarda suçun bitiş tarihini şüphe-linin yakalandığı tarih olarak belirtir. İddia-namede Haberal için suçun bitiş tarihi de ya-kalandığı 13 Nisan 2009 olarak gösterildi.Aynı zamanda bu tarihe kadarki eylemle-rinden hakkında “ağırlaştırılmış müebbet” is-tendi. Ama mahkeme, Mehmet Haberaliçin suç tarihini eski TCK’nın yürürlükte ol-

duğu 2005’ten önce olarak belirledi. İddia-namede Haberal’ın 2005’ten sonraki HurşitTolon ve Sinan Aygün’le diyalogları, KanalB’nin yayıncılığı Ergenekon Terör Örgütü ey-lemi olarak yazılmıştı. Ama mahkeme bun-ları yeterli görmemiş ki 2005’ten öncekidarbe teşebbüsü suçunun cezası olan 15yıldan 20 yıla kadar hapis cezası üzerindenkarar verdi. Yine uzun süre mahkemeyegelmeyen, hastanede kalan Haberal’a aynıBaşbuğ gibi ceza indirimi yaptı. Bütün bu tar-tışılan konuları anlamak için de mahkeme-nin gerekçeli kararını beklemek gerekecek.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, cezave tahliyelerin yanında 5 sanık hakkında suçduyurusunda bulunarak yeni soruşturmabaşlamasının da önünü açtı. Şener Eruygur,Tuncay Özkan, İbrahim Şahin, Durmuş AliÖzoğlu ve Kemal Aydın’ın terör örgütü li-derliğinin sabit olduğu ancak örgüt üyeleri-nin eylemleriyle ilgili de cezalandırılmalarıgerektiği ancak ilgili sevk maddeleri yazıl-madığı için yeniden iddianame hazırlan-masını istedi. Bu amaçla Terörle MücadeleKanunu (TMK) 10. maddesiyle görevli İs-tanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç du-yurusunda bulundu.

Sonuç olarak, yerel mahkeme süreci ta-mamlanmış oldu. Yargılama süresince sa-nıklar onlarca kez Avrupa İnsan Hakları

Mahkemesi (AİHM)’ne başvurdu. AİHM,bunlardan 8’inde karar verip delil ve tutuk-lamalar konusunda hukuka aykırı bir durumolmadığı tespitinde bulundu. Bu da savcıla-rın iddialarının güçlülüğünü, iddianameleri-nin haklılığını gösterirken, mahkemenin dekarar vermesini kolaylaştırdı. Mahkeme,ceza verirken duruşmalarda hakaret, ger-ginlik ve mahkemeyi yok sayma tavırlarınarağmen yine de indirime gitti. Bu şekilde, sa-nıklara karşı yumuşak yaklaşımda olduğunugösterdi. İddianamelerde istenenden daha azcezalar verildi. Bu kararın, 60 CHP milletve-kilinin olduğu bir salonda açıklandığı düşü-nüldüğünde, siyasi baskıyı da bir kenaranot etmek gerek.

Bundan sonra ise dosyanın ikinci safhası,yani temyiz aşaması var. Bazı sanıklara ta-leplerinden az ceza verilmesi savcıları hemenharekete geçirdi. Savcılar; Mehmet Haberal,Levent Ersöz, Mustafa Balbay gibi isimlere azceza verilmesine itiraz etti. Gerekçeli kararaçıklandığında temyiz edecekler. Aynı şekildesanıkların da -beraat edenler dışında- tem-yiz edeceği aşikâr. Bu açıdan, önce YargıtayBaşsavcılığı tebliğname hazırlayacak, sonrada Yargıtay 9. Ceza Dairesi dosyayı incele-yecek. Sonuç olarak bir süre daha Ergenekondavası gündeme gelmeye devam edecek.

Page 16: Zamandk224 egazete

ERGENEKON‘DA

KARAR

16 14 - 20 AĞUSTOS 2013 ZA MANGÜNDEMMUHSİN ÖZTÜRK İSTANBUL

1Ergenekon davası, 2007’de cumhur-başkanlığı seçimi arifesinde yaşanan ci-

nayetler, büyük siyasi skandallar ve 27 Ni-san e-muhtırası sonrasında başladı. Dava,asker ve yargı vesayeti kuşatması altındakiAk Parti’nin, bu meşum halkayı kırmasında

birincil önemde roller üstlendi. 22 müebbetlikararın açıklandığı 2013 yazının en önemligündem konusu ise önümüzdeki yıl yapıla-cak cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilişkili birsonbahar kaosunun bizi beklemekte ol-duğu. Oysa Türkiye’de ne çok şey değişmişti!

Ergenekon operasyonları, AK Parti’ninmuktedir olma çabası içinde olduğu yıllararastlıyor. 2007’de olduğu gibi siyasi iktidarayönelik bürokratik elitten doğrudan bir mü-dahale ihtimalinden söz edilmiyor olması, burastlantının bünyeye iyi gelmesinden kay-naklanıyor. Yani Ergenekon davası, tarihîblokun kırılması ve siyasi iktidarın muktedirolmasının yolunu açmıştı. Bazılarına gö-reyse bu, 2-3 yıl öncesinde tamamlanmış birmisyon.

Üniformalar içinde siyasi dizayna yelte-nenleri kapı gibi bir İlker Başbuğ sendromubekliyor artık. Elbette dava henüz bütü-nüyle sona ermiş sayılmaz. Yeni dönemin si-yasi yapısı gereği asker dahil olmak üzeredevletin en üst kademesi son Yüksek AskerîŞûra’da (YAŞ) olduğu gibi hükümetin inisi-yatifiyle belirleniyor. Yani yeni bürokratlar Er-doğan’ın çalışmak istediği ve seçtiği isimler.Bu yer yer yeni dokunulmazlar durumunu

ortaya çıkarsa da en azından bunun sorum-luluğunu üstlenen bir siyasi iktidar var.

Davayla ilgili siyasi desteğin ‘ilerleme, du-raklama ve gerileme’ dönemleri olsa da,mahkemeler yoluyla vesayet sistemine neş-ter vurulurken sonuçları göğüsleyen iktidarpartisiydi. Hükümet Sözcüsü Hüseyin Çe-lik’in, “Ergenekoncular tutuklandığından

beri Türkiye’de faili meçhul, siyasi cinayetyok. Devlet adına infaz yok.” sözü kayıtlarageçti. İlk defa bir darbe girişimi nedeniyleceza kovuşturmasına uğrayan ve bundan do-layı ağır ceza alan paşalar gerçeği Türkiye’deyeni ve başka bir dönemin başlamasına yolaçtı, açacak. Edebiyatçı kimliğinin ötesindedevlet mevhumunun bir bileni olan RasimÖzdenören’e göre Ergenekon davası, hukukdevleti olma yolunda Türkiye’ye dev biradım attırdı. Ona göre dava, ordudaki te-mizliğin yolunu açtı. Yani aslında daha baş-langıç bu. Suçlu bulunup ve hüküm verilenordu mensupları üzerinden de ordu tü-müyle şaibe altında kalmaktan kurtarıldı.

Darbelerin yargılanması Ergenekon’labaşlasa da her şey bu davayla sona ermeye-cek. Girilmeyenler bahsinin başında 27 Ni-san e-muhtırası var. Dava kararının açıklan-masıyla kriminal olaylara karışmışlığı aşikârisimlerin aldığı cezalara yönelik neredeyse hiçitiraz yükselmedi. Özel Harp Dairesi ve failimeçhuller sırada bekliyor. Bu çerçevede Er-genekon’un varlığının en büyük delili ger-çekleşmiş müdahaleler ve cinayetler olarak‘93 darbesi’ olduğu gibi durmakta. Yani Er-genekon’un her şeyiyle başarılı olduğu zirve

yıllarına girilemedi. Biraz da Ergenekon sa-yesinde Türkiye, 90’lar karanlığını henüzfark etmiş, belki de yüzleşmek için cesaretinihenüz toplayabilmişti. Faili meçhuller veKürtler üzerinden yaşanan iktidar savaşlarıErgenekon’a konu edilememiş, konu edilsedahi Atilla Yayla’nın anlatımıyla Kürt cep-hesinde şaşırtıcı bir ilgisizlikle karşılanmıştı.

Darbeciye ceza muhalefet için şans!Türkiye’de darbeler dönemi, bürokratik

seçkinler lehine sandıktan iktidar çıkmadığıbir ana rastlıyor. Darbeler bir tür muhalefetbiçimi olurken, bir şekilde darbeye, o da de-ğilse bile darbenin tesis ettiği devlete yasla-nan bir muhalefet görüntüsü veriyor CHP.Ve bu durum sandıkta sürekli kaybetmeninde yolunu açıyor. Bülent Ecevit darbeyekarşı durabildiği için 70’li yıllar bu zincirinhalkası değil. Darbe girişimine gelen ağır ce-zalar, sivil ve güçlü bir muhalefet için imkândoğurdu. Sözgelimi Gezi’de ‘darbe’ dillen-direnler ile sivil eylem yapanlar ayrışacaktır.Bu, sivil olanın lehine bir gelişme. Bu yüzdenMümtaz’er Türköne, “Bu mahkeme kararıiktidarı değil, muhalefeti güçlendirir.” diyor.Ergenekon’la mücadele içindeyken daha dagüçlenen iktidar, dava bittiğinde daha fazlademokrasi sunmak zorundadır. Ergene-kon’dan umut kesildiği için de sivil muhale-fet, iktidar karşısında tek seçenek olacaktır.

Asker-sivil ilişkileri, son YAŞ kararlarındada izlendiği gibi, fiyakalı ve yeni bir tanımla‘demokratik teamüller’ üzerinden şekilleni-yor artık. Balyoz davasına konu olan gene-raller emekli ediliyor ya da terfileri durduru-

ERGENEKON’DANSONRATürk yargısının en önemli kararı, bambaşka gündemler içinde boğuşurkenyakaladı bizi. Eski defterler yeniden açıldı, davanın Türkiye’nindönüşümündeki rolü tespit edildi. Peki ya sonrası? Şimdi bunu konuşuyoruz.

Ergenekon, siyasi arenadasavcı ve avukat ikilemi

üretti. İktidar partisidavanın savcısı, anamuhalefet partisi de

avukatıydı! Bu ikilem, siyasibir yargı olayının daha da

siyasallaşmasına yol açtığıgibi, ana muhalefet için açıkfarkla bir dezavantaj üretti.

Ana muhalefetin darbegirişimini savunur

pozisyonda olması, iktidarınişini kolaylaştırdı. AK Partizamanla başta üstlendiği

savcı rolünden sıyrılsa bile,CHP’nin davanın avukatlığı

parantezinde kaldığı pekâlâsöylenebilir.

Page 17: Zamandk224 egazete

17 14 - 20 AĞUSTOS 2013 ZA MANGÜNDEMluyor, siyasi iktidar beraber çalışacağı genel-kurmay başkanını belirleme iradesi göstere-biliyor. Bu önemli bir aşama. Asker-sivil iliş-kilerinde çatışmalı evreden uyumlu evreyegeçildiğinde ise Uludere olayı patlak verdi.Asker-sivil arasındaki gerginlik hükümet le-hine sona erdi. Askerin doğrudan hükmettiğidevlet gücünün el değiştirmesiyle devletin

bütün faaliyetlerinde gözler hükümete dö-nüyor artık. Değişen Türkiye’nin, değişen so-runlarıyla baş etmek için yeni yollar üretmezorunluluğu var artık. Öte yandan, müdahalegirişimleri ve Ergenekon davasıyla birlikteTürkiye’nin en temel sorunu olan Kürt me-selesinde asker geriye çekilirken yeni aktör-ler Emniyet ve MİT oldu. Bu konuda hükü-metin köklü bir siyasetinin olmaması za-manla bu iki kurum arasında anlayış farklılı-ğını ve gerilimi doğurdu ki henüz etkisini yi-tirmiş değil.

Ergenekon, siyasi arenada savcı ve avu-kat ikilemi üretti. İktidar partisi davanın sav-cısı, ana muhalefet partisi de avukatıydı! Buikilem, siyasi bir yargı olayının daha da siya-sallaşmasına yol açtığı gibi, ana muhalefet içinaçık farkla bir dezavantaj üretti. Ana muha-lefetin darbe girişimini savunur pozisyondaolması, iktidarın işini kolaylaştırdı. AK Partizamanla başta üstlendiği savcı rolünden sıy-rılsa bile, CHP’nin davanın avukatlığı paran-tezinde kaldığı pekâlâ söylenebilir.

Artık reformlara hız verilmeli!Genel kanaat, davayla birlikte Ergene-

kon’un bitmediği yönünde. İlk kez darbeye

teşebbüs yargılandı ama 27 Mayıs, 12 Martgibi darbelere dokunulmadı. Geçmiş darbesüreçlerinin ötesinde halihazırda Ergene-kon’un canlı olduğu, yargılanan ve ceza alan-ların artık etkisiz kalan ‘eskiler’ olduğu, asılgövdeye ulaşılmadığı kanısı yaygın. Bir de ör-gütün zamanla devlet teamüllerinin ana be-lirleyicisi olması, yani bir tür devlete dönüş-

müş olması söz konusu. ‘Demokratik dev-let’in inşa edilmesinin aciliyeti buna dayanı-yor. Üç-beş kişiden oluşan bir çetenin öte-sinde görünür- görünmez devlet yapısı inşaedilmiş olması, yeni siyasal bir dizaynı gereklikılıyor. Ergenekon üreten bir sistem, ancakköklü reformlarla bertaraf edilebilir.

6 yıl içinde devlet üzerindeki egemenliğinisürdürmek için pervasızca cinayet işleyen birkesim tasfiye edildi. Aynı zamanda emri al-tında çalıştığı siyasi iktidarı alttan alta bitirmefaaliyetleri yapan askerî bürokrasi deşifreoldu. Bunun sonuçları var elbette. Taraf yazarıLale Kemal’in askerî kaynakları, bir değişiminolduğunu söylüyor. Darbe planlarının artıkcezasız kalmadığının görülmeye başlanması,pek çok subayda sivil iradeye saygı katsayısı-nın giderek artmasına ve asli görevlerineodaklanmayı içselleştirmesine yol açmış. Ke-mal’e göre bu durum, hükümetin askerî re-formlara, TSK’nın da Soğuk Savaş şartlarınagöre konuşlandırılmış yapısını yeniden yapı-landırmasına hız vermesini gerektirmektedir.

Ergenekon davası, Türk yargı sistemine aitarızalardan ari değildi. Uzun tutukluluktanmasumiyet karinesine kadar kamuoyunufazlasıyla meşgul eden pek çok konu çıktı or-

taya. Mahkeme, davanın siyasi boyutunuyönetmekle yükümlü değil elbette ama sözüedilen Ergenekon yapısının kendi lehine ka-muoyu üretmediği de söylenemez. Bir ka-muoyu inşa etme ustası olan derin devlet, yar-gılandığı mahkeme sürecindeki defolardanbüyük bir siyaset devşirebildiğinin örneklerinigösterdi. Kararların açıklanmasıyla her ke-

simde, o meşhur yarışmada olduğu gibi ‘boşhissediyorum, dolu hissediyorum’ tarzı de-ğerlendirmeler kendini gösterdi. Mahke-meye karşı güvensizlik pompalanmış amamahkeme kararını bu etkiden bağımsız ver-mişti. En büyük tartışma İlker Başbuğ‘a veri-len müebbet kararı üzerinden dönüyor. Gö-revdeyken Ankara Temsilcisi olarak Baş-buğ’la iyi ilişkiler kurduğu anlaşılan gazeteciAbdulkadir Selvi’nin değerlendirmesi şöyle:“Ama İlker Paşa ne yaptı? Beraber çalıştığı AKParti hükümetini devirmek için, İnternet An-dıcı ve İrtica ile Mücadele Eylem Planı hazır-lanması talimatını verdi… İlker Paşa’nın al-tındakiler mahkemedeki ifadelerinde, Ge-nelkurmay Başkanı’nın talimatı üzerine bu iş-leri yaptıklarını itiraf ederek İlker Paşa’yı yak-tılar… Jandarma Kriminal Laboratuvar-ları’nda yapılan incelemelerde, İrticayla Mü-cadele Eylem Planı üzerindeki ıslak imzatespit edildi… Eğer bir Genelkurmay Başkanıemrinde çalıştığı hükümeti devirmek içinandıç düzenletiyor, eylem planları hazırlatı-yorsa, bütün demokrasilerde bunun adınadarbe suçu denir. Bu açıdan bakınca, İlkerPaşa kendi kendini yaktı.”

Ergenekon davası, sadece darbeyi ve

onun siyasi tasarımlarını boşa çıkarmadı.1960’tan itibaren darbenin kurduğu askerî ve-sayet devleti bir imtiyazlar dünyası ve geniş birsosyoloji üretti. Devlet gücünü kendi hizme-tinde gören, biraz da o devlet gücünün mü-temmim cüzü gibi davranan, onun varlığınıdestekleyen bir kesim… Son tahlilde askerinvarlığı üzerinde kendi geleceğini kuran ke-

simler için sonun başlangıcı demekti Erge-nekon. 2007’de, aslında 27 Mayıs’tan beri inşaedilen ve 90’lar siyasetinin temel sonucuolan darbe sosyolojisi sonuç verdi. Cumhu-riyet mitingleri AK Parti’nin iktidardan edil-mesi için tertiplenirken, o topluluk darbedavalarının doğal karşıtı oldu. 12 Eylül refe-randumu gibi Türkiye’nin hızlı dönüşüm yıl-larında taraftarlıklar kutuplaşmaya evrilirkenulusalcı siyaset bir hayli kitle kazandı. Bir se-çim kazanmaya yetmese bile! Bu kutup-laşma, Gezi olayı ile birlikte eksen kaymasınauğrarken, 2014’ün en belirleyici unsuru şim-diden.

Devletin derinliklerinden siyasi iktidaragelen hamlelerin aşılmasında o vakte kadarvarlığı bilinmeyen cesur savcıların rolü büyükoldu. Tabii emniyet bürokrasisi de buna da-hil. Cüretkâr darbe girişimlerine karşı cesur birkarşılık verildi Ergenekon davasıyla. Cesursavcılardan bahis açıldığında anlatılabilecekbir hikâyemiz var çok şükür. Her ne kadar da-vanın sembol ismi Zekeriya Öz, kararlaraçıklanırken adliyenin temizlik işlerinden so-rumlu başsavcılık görevini yürütüyor olsabile. Temizlik işlerinden anlıyor ne de olsa!

Page 18: Zamandk224 egazete

18 14 - 20 AĞUSTOS 2013 ZA MANGÜNDEM

SELMAN EŞTÜRKLER MOGADİŞU

1İki yıldır Mogadişu’da görev yapan Bü-yükelçi Cemalettin Kani Torun, 2 hafta

önce fanatik El-Şebab teröristlerinin büyük-elçiliğe yaptığı saldırının da en yakın şahitle-rinden. Öncesi ve sonrası ile olay anını Za-man’a anlatan Türk sefir, El Şebab’ın ülkeyinormalleştiren Türkleri tekfir ettiğini ve kan-larını da helal gördüğünü söyledi.

Somali’nin başkenti Mogadişu’daki TürkBüyükelçiliği’ne ait ek binaya 27 Temmuz’dafanatiklerin düzenlediği bombalı saldırıda,Özel Harekât polisi Sinan Yılmaz şehit olur-ken, 3 silah arkadaşı da yaralanmıştı. TeröristEl-Kaide bağlantılı El-Şebab örgütünün üst-lendiği saldırıya tüm şiddetiyle şahit olan Bü-yükelçi Cemalettin Kani Torun, olay günü ya-şananları ve arka planındaki gelişmeleri Za-man’a anlattı.

Saldırıdan sonra Somalili yetkililerin Türk-lerin ülkelerinden gidecek olma ihtimalindenendişe ettiğini söyleyen Torun, “faaliyetlere de-vam edeceğiz” mesajı verdi. Ülke vatandaşla-rını da çok rahatsız eden olayın El-Şebab’ındaha fazla sorgulanmaya başlanmasına sebepolduğunu aktardı. Türk büyükelçi, binayı ko-rumakla görevli Somali polisinin ciddi ihmaliolduğunu, bu polislerin değiştirilmesi içinuzun zamandır uğraştıklarını ancak değişiklikyapılmadığını söyledi. Türk Özel Harekât pol-islerinin ise çok başarılı savunma yaptığını an-latan sefir, olaydan bir ay önce El-Şebab’ın Bir-leşmiş Milletler (BM) binasına saldırıp iki saatiçinde 16 kişiyi öldürdüğünü hatırlattı.

Saldırı nasıl oldu, saldırı esnasında neler ya-şandı?Elçilik binamıza 400 metre uzaklıkta bu-

lunan ve personelin gece yatması için kullan-dığımız ek binamıza ayın 27’sinde saat 16.30sularında saldırdılar. Saldırganlar önceliklebir aracı bahçe kapısı önünde patlatıyor. Bu-nun etkisi ile kapı tamamen yıkılıyor ve arkadabekleyen 3 saldırgan koşarak kapıdan içeriyegiriyorlar. Üçünün de üzerinde telefonla çalı-şacak şekilde ayarlanmış bomba düzeneği veellerinde silahlar ile içinde el bombası dolu tor-balar var. Arkadaşlarımız hiç vakit kaybetme-den bunlara karşı koyuyor ve silahla yaralayıpbinaya girmeden ikisini düşürüyorlar. Yalnızbir tanesi binanın girişine kadar geliyor ve elin-deki el bombasını fırlatıyor. Bundan çıkan şa-rapnel parçaları ile bir polis arkadaşımız maa-lesef şehit oldu. Biri nispeten ağır sayılmaklaberaber dört yaralımız vardı. Başından yarala-nan arkadaşımızı hastaneye varamadan kay-betmiştik.

Çelik yelek konusunda sıkıntı var mı?Gündelik hallerimizde arkadaşlar çelik

yelek kullanmıyor. Ancak yurtdışıoperasyonlara giderlerken kulla-nıyorlar. Çünkü hareket kabili-yetlerini kısıtlıyor. Ayrıca çelik ye-lek olsa bile bu arkadaşımızı kaybedecektik,çünkü şarapnel parçası başından isabet etti.Yaralı arkadaşlarımıza da isabet eden parça-ların hemen hepsi bacak kısımlarındaydı. Do-layısı ile çelik yeleklik bir durum söz konusudeğildi.

Saldırı olacağına dair önceden istihbarat varmıydı?Türk kuruluşlarına yönelik bu türden is-

tihbaratlar sürekli geliyordu. O yüzden ted-birlerimizi artırmıştık. Hem ek bina hem de el-çilik önündeki duvarları iki sıra şeklinde kumtorbaları ile desteklemiştik. O yüzden zatenduvarı yıkamadılar. Bomba bizim binanın du-varına bir etki edemedi, karşısında bulunanhastanenin duvarı yıkılmıştı. Ancak maalesefSomali polisi görevini yapmadı. Dışarıdaki So-mali polisi orda onları durdurmuş olsaydı enazından bir şekilde silahlı bir çatışma olurdu.Saldırganlar rahat bir şekilde kapımıza yana-şınca içeride yapılabileceğin en iyisini yaptı ar-kadaşlar. Bu saldırının aynısı bir ay önceBM’de oldu. Aynı şekilde kapıda bomba pat-

ladı. İçeri adam soktular ve 16 kişiöldürüldü. Saldırganlara 2 saat içe-ride engel olamadılar. Oysa bizimarkadaşlarımız anında karşılık ver-

diler, anında düşürdüler. Bu anlamda çok iyibir savunma yaptık. Somali polisinin ciddi birihmalkârlığı var, bunu Somali polis teşkilatıyetkilileri ile de paylaştık. Uzun zamandıruyarıyorduk, bu polisleri değiştirin çok lakaytdavranıyorlar, diye ama değiştirmediler.

Saldırının nedeni nedir, bir mesaj mı vermek is-tediler?Biz bu Müslüman ülkeye sıkıntılı bir za-

manda geldik. Bizden başka şu ana kadar el-çilik açan da olmadı. İngilizler havaalanındaaçtı, diğerleri geldiler gittiler. 6 ayda bir Somalikonferansı düzenlenmeye başlayınca ilgi arttı.Başbakan’ımızın 2011’de buraya bizzat gel-mesi ile buraya olan ilgi arttı. Gelinemezbölge olan Somali’ye yardımlar gelmeye baş-ladı. Burada Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ınen büyük endişeleri bizim bu hadiseden sonragitmek isteyecek olmamızdı. Çalışmalarımızadevam edeceğiz. Saldırı sonrasında bu olayı kı-nayan bir gösteri yapıldı. Somali halkının bü-yük çoğunluğunun hissiyatına tercüman oldubu. “Türkiye’den buraya yardım için gelen in-

sanlara neden saldırıldı?” diye soruyorlar. El-Şebab yanlış bir adım attı, kendi halkı tarafın-dan da sorgulanmaya başlandı. Batı ülkelerinesaldırdıkları zaman kimse o kadar rahatsız ol-muyordu ama bu saldırı halk nezdinde ciddibir rahatsızlığa neden oldu.

Örgüte göre kendilerinden başka kimseMüslüman değil, Somali halkının büyük birçoğunluğunu dahi Müslüman olmamaklasuçluyorlar. Bize karşı saldırmalarının enönemli nedeni, Türkiye burada bir normalliğitemsil ediyor. Biz buraya geldik; okul, hastane,yol gibi hayatı normalleştiren unsurları biz bu-rada Somali halkına sağlamaya başladık. Bun-lar devlete karşı savaşan örgütü rahatsız etti.Burada seçilmiş bir otorite, bir devlet var. Bizde ister istemez devletle çalışıyoruz, yaptığımızbirçok işi paylaşıyoruz ve bu yaptığımız işlerdevlete yardım anlamına geliyor. Onlara göredevlete yardım eden de kâfir oluyor, dolayısıile biz de onlara göre kâfiriz. Bu yüzden bizimkanımız da onlara göre helal. Bu tarz örgüt-lerin temel yapısıdır. Geçmişte ülkemizde deGüneydoğu’da PKK devletin oralara yatırımyapmasına engel oldu.

Saldırıdan sonra Somalililer ‘Türkler artık burada durmaz’ endişesi yaşadı ama

Yılmadık, gitmiyoruz27 Temmuz’da Türkiye’nin Mogadişu Büyükelçiliği’nin ek binasına saldıran El-Kaide bağlantılı El-Şebab üyesi 3 terörist, ÖzelHarekât polisi Sinan Yılmaz’ı şehit etmişti.

Page 19: Zamandk224 egazete

5 parmağında 10 marifet

Londra’da online hatmüzesi

Çok severiz ‘son dakka’yı

Allah’ım neden ben?

Batı kıyafetlerindeOsmanlı etkisi

Page 20: Zamandk224 egazete

14 - 20 AĞUSTOS 2013

REYHAN GÜL

1Yağmur mu yağıyor, o gün kesinlikle ya-nıma şemsiyeyi almadığım gündür. Be-

yaz mı giydim, üzerime dökülecek salçalısostan kaçış yok. Bir yerde su birikintisi mi var,yanından geçecek araçla üstü başı batacak kişikesin benimdir. Abartmıyorum gökten meteordüşecek olsa başkasının değil gelir benim ka-famı bulur! Uğursuz muyum ben Allah’ım yada sevmiyor musun sen beni? Yoksa siz deböyle düşünen ‘her şey beni bulur’culardanmısınız?

Yatırılması gereken faturalar için hatırlat-mayı kurmuş, kıyafetlerimi ütülemiş, işle ilgilihaftalık programımı yapmıştım. Çok geç ol-madan yatmalıydım aksi takdirde toplantıyagecikebilirdim. Telefonumun alarmını ayarla-dım ve yapmam gerekenleri tamamlamış ol-manın huzuruyla uykuya daldım. Alarm se-siyle uyanmış güzel bir kahvaltıyla güne baş-lamıştım. Çıkmadan önce bir fincan daha çayiçecek, balkonda keyif yapacaktım. Fincanelimde balkona doğru yürürken ne olduysaoldu ve çay olduğu gibi üzerime döküldü. Hayaksi! Ellerimin yandığına mı, akşamdan ütü-lediğim kar beyazı gömleğimin artık dışarı çı-kılmaz bir hal aldığına mı yoksa biraz dahaoyalanırsam gecikeceğime mi yanmalıydım?Hiçbirini düşünecek zaman olmadığındanalelacele üzerimi değiştirdim ve evden çıktım.Asansöre doğru yöneldim. Önüne geldiğimdeçalışmadığını fark ettim. Biraz bekledim bak-tım problem ciddi, başka alternatifimin olma-dığı için söylene söylene merdivenlere yönel-dim. Yüksek katlı bir binanın en üst katındaoturduğumdan onca basamağı inmek hem za-man kaybı hem de fiziksel yorgunluk demekti!Ama dert etmeye değmezdi şimdi!

Merdivenleri inme işlemini kan ter içindede olsa tamamlamış, durağa doğru yol almış-tım. Hızım düşmüş olduğundan durağa var-mama saniyeler kala otobüs önümden uçupgitmişti sanki! Adil miydi şimdi bu? Bir geceöncesinden yaptığım onca hazırlık boşa gitmiş,hiç hesapta yokken işe geç kalmıştım. Güzelbaşladığım gün can sıkıcı bir hal almıştı. Öğlearasında faturalar için bankaya gitmiştim.Bankaya ayağımı atar atmaz ‘Aman Allah’ım!’dedirten mahşeri bir kalabalık karşıladı beni.İyice tadım kaçmıştı. Oflaya puflaya bekledi-

ğim sıra nihayet bana gelmişti. Vezneyedoğru hareket etmemle, görevlinin ‘Maale-sef size yardımcı olamayacağım, sistemimizçöktü.’ cevabıyla deyim yerindeyse çılgınadöndüm. O kadar sırayı boşuna mı bekle-dim? Ayrıca faturaların bugün yatırılması ge-rekiyor! Başka bankaya gidecek zaman dayok! Of Allah’ım ya, nedir bu terslik sabah-tan beri? Niye hep benim başıma gelirböyle şeyler! Uğursuzum ben uğursuz!Bende şans olsaydı...”

Başına bir sıkıntı geldiğinde böyle dü-şünenlerin sayısı hiç de az değil. Baktığı-mızda ne depremde evimiz yıkılmış, neelim bir hastalığın pençesinde inim inim in-liyor, ne işsiz güçsüz ne kimsesiz ne de aç-lıktan midemiz belimize yapışıyor… Bun-larla kıyaslandığında otobüs kaçırmak, sa-atlerce boşa sıra beklemek, onlarca basamakmerdiven inmek vs. mevzu bahis etmeyebile değmiyor elbette. Lakin kabul etmek ge-rekiyor ki gün içerisinde bu kadar tersliğinüst üste gelmesi can sıkıcı, dahası kişinin ya-şam enerjisinin düşmesinde önemli bir fak-tör. Hele ki bu tarz olayların sadece o gündeğil genelde başınıza geldiğine inanmış-sanız yavaş yavaş isyana sürüklenmek, far-kında olmadan imanınızın zayıflaması iştenbile değil.

Peki, olaylara ‘Her şey beni bulur, ne-den başkaları değil de ben?’ bakış açısıylayaklaşmak ne kadar doğru? Mıknatıs gibibütün terslikleri üzerine çektiklerini düşünenbu kişiler gerçekten uğursuz mu? Böyledüşünmek kişilik bozukluğunun habercisimi? Gerek psikologlar gerekse ilahiyatçılarnerede kötü bir olay var, gelir beni bulur dü-şüncesinin yanlış olduğu ve değiştirilmesigerektiği konusunda hemfikir.

Psikoterapist Mehtap Kayaoğlu böyle ki-şileri “alıngan kişilik” olarak tanımlıyor.Ayrıca detaycı, kuralcı, mükemmeliyetçi,hassas, yaşadıkları olayları, normal bir insanagöre daha çok analiz eden ve daha fazla de-tay bulan kişiler olduğuna vurgu yapıyor.

Kayaoğlu’na göre böyle kişiler her kötüşeyin yalnızca kendi başlarına geldiği dü-şüncesini devam ettirip, günlük hayatlarındayaşadıkları onca olumlu olaya rağmen yal-nızca kötü olanlarını ayıklayıp didiklemeye,başlarındaki uğursuzluğa(!) odaklanma gibi

seçici davranışlar geliştirdikleri takdirde zamaniçinde psikolojilerinin bozulması ve hasta ol-maları kuvvetle muhtemel.

Kayaoğlu, bu tarz kişilerin başlarına gelen“kötü” olaylar karşısındaki tutumunu güzel birörnekle açıklıyor: “Normal bir kişi üzerine ça-mur sıçrasa ‘Hay aksi’ der geçer, hep beni mibulurcular ise ‘Kahretsin! Nereden çıktı bu,hep beni bulur zaten, nolacak şimdi?’ tür-evinden cümleler sarf ederek olayı hemen ken-dine mal eder. Oysa bu tip olaylar kişi seç-mez!”

Bu bir düşünme biçimi problemidirDin psikoloğu Doç. Dr. Ali Ayten de bu

bakış açısını düşünme biçimi problemi olarakadlandırıyor ve bu tarz düşünme biçiminindepresif eğilimleri artırdığı, hayat memnuni-yetini düşürdüğü hatta psikolojik sınırlardakalmayıp fiziksel sağlığı da olumsuz etkiledi-ğini dile getiriyor. Ayten, “Bazıları böyle du-rumlarda ‘Kör Şeytan! İşlerim yine ters gidiyor.Yine bir uğursuzluk var üzerimde.’ diye yo-rumlarken ve olayları hep şerre, olumsuza yo-rarak negatif bir başa çıkma süreci takip eder-ken, bazıları da ‘Bunda da bir hayır vardır.Mevla neylerse güzel eyler.’ şeklinde tepki gös-tererek daha olumlu bir süreç takip edebilir.”

Profesör Dr. Kadir Özköse ise konuya iliş-kin Efendimiz (sas)’in bir hadis-i şerifini pay-laşıyor. Uğursuzluk veya şanssızlık diye nite-lenen olaylar karşısında nasıl bir tutum takı-nacağımızı Peygamber Efendimiz şu şekildeaçıklamaktadır: “En güzeli, hayra yormadır.Uğursuzluk, hiçbir Müslüman’ı teşebbüsün-den vazgeçirmesin. Herhangi biriniz hoşlan-madığı bir şey gördüğü zaman şöyle desin: Al-lah’ım! İyilikleri sadece sen verirsin; kötülük-leri yalnız sen giderirsin. Günahtan kaçacakgüç, ibadet edecek kuvvet ancak senin yardı-mınla kazanılabilir.”

Kadir Özköse, başımıza gelen ‘kötü’ olay-ların imtihan olma ihtimaline dikkat çekiyor:“Başına gelenlerden ah u figana bürünenler,her olumsuzluğun kendini bulduğundan şi-kâyet edenler bilsinler ki, kendilerinden dahazorlu imtihana tabi tutulanlar vardır. Sıkıntı-ları defetmenin yolu oturup ağlamak değil sil-kinmek, tedbir almak, dua edip Hakk’a ilticaetmektir.”

Allah’ımneden ben?

Hadiselere şanssızlıkdemek Allah’ı adaletsizlik ileithamdır

Prof Dr. Abdulhakim Yüce (Celal BayarÜniversitesi İlahiyat Fakültesi): Hangi insa-nın bu tür olaylarla daha fazla karşılaştığını bil-mek kolay değildir. Ne yapılan bir alan araş-tırması bulunuyor, ne de tutulan bir istatistikvardır. Öyle ise yakın çevresinde nisbeten na-hoş olaylarla daha sık karşılaştığını zannedenkişi, daha geniş bir dairede gözlem yapsa farklıbir tablo ile karşılaşabilir. Bir başkasının hayathikâyesini dinledikten sonra Allah’a şükredeninsan sayısı az değildir.

İslam’da yeri olmayan ‘şans’ kavramı ki-şiden kişiye değişen bir kavramdır. Üst tarafabaksan kendini şanssız, alt tarafa baksanşanslı göreceksin. Öyle ise hayata bakış açısı-nın olumlu yönde düzeltilmesi büyük önemesahiptir.

Dikkat edilmesi gereken bir husus da Al-lah’ın adaleti ve takdiridir. O adil-i mutlaktır,hiç kimseye zerre miktar zulmetmez. Öyle isegörünüşte hoşumuza gitmeyen konularda, işişanssızlığa bağlamak veya –haşa- kaderi ten-kit etmek yerine, “Acaba bu konuda benim bireksikliğim, tedbirsizliğim, günahım, vs. varmı?” demeli ve hemen istiğfarda bulunmalı,sadaka vermeli, birisine bir iyilik yapmalı…Nitekim insanın, başına gelen olumsuzluklarıkendi nefsinden bilmesi onun imanının ke-malinden sayılmaktadır. Nitekim Cenâb-ıHak, Kur’ân-ı Kerim’de “Sana gelen her iyi-lik Allah’tandır. Başına gelen her fenalık isenefsindendir.” (Nisâ sûresi, 4/79), “Başınıza nemusibet geldi ise, o, ellerinizin kazancı iledir;kaldı ki Allah çoğunu da affediyor.” (Şûrâ sû-resi, 42/30) gibi ayetlerle bu hususa işaret et-miştir. Bu yüzden meselenin şansızlık veuğursuzluk gibi kavramlarla açıklanmaya ça-lışılması -haşa- Allah’ı adaletsizlikle itham se-viyesine kadar ulaşır.

İnsan, başına gelen belaları bile kendi hatave günahlarından bilmeli, halini Cenâb-ıHakk’a arz ederek ve nefsinin oyunlarındandert yanarak istiğfara yönelmelidir. Belki,“Allah’ım, iyi düşünemiyorum, dengeli ola-mıyorum, isabetli karar veremiyorum; se-beplere riayette bir sürü hata ettiğim gibi, se-nin ile münasebetimi de koruyamıyorum.Öyle yetersiz, o derece tutarsız ve o ölçüde ça-resizim ki, beni düzeltirsen ancak Sen düzel-tirsin Allah’ım!..” diyerek rahmet-i ilâhiyeyicelbetmenin yollarını araştırmalıdır.

Hâsılı, şikâyetlerin çoğunluğu nankör-lükten ve kanaatsizlikten kaynaklanır. Şükür,nimeti artırdığı gibi şekvâ da musibeti büyü-tür. İnsan, illa şekvâ edecekse, nefsini Cenâb-ı Hakk’a şikâyet etmelidir; çünkü, kusur on-dadır.

Page 21: Zamandk224 egazete

14.08.2013 4 05 5 35 13 21 17 23 20 56 22 16 15.08.2013 4 07 5 37 13 21 17 21 20 54 22 14 16.08.2013 4 09 5 39 13 21 17 20 20 51 22 11 17.08.2013 4 10 5 40 13 21 17 19 20 49 22 09 18.08.2013 4 12 5 42 13 21 17 18 20 47 22 07 19.08.2013 4 14 5 44 13 20 17 16 20 44 22 04 20.08.2013 4 16 5 46 13 20 17 15 20 42 22 02

KOPENHAG İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

14.08.2013 4 15 5 45 13 30 17 31 21 04 22 24 15.08.2013 4 16 5 46 13 30 17 30 21 01 22 21 16.08.2013 4 18 5 48 13 30 17 29 20 59 22 19 17.08.2013 4 20 5 50 13 30 17 28 20 57 22 17 18.08.2013 4 22 5 52 13 29 17 26 20 55 22 15 19.08.2013 4 24 5 54 13 29 17 25 20 52 22 12 20.08.2013 4 26 5 56 13 29 17 24 20 50 22 10

ODENSE İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

14.08.2013 3 28 4 58 13 00 17 04 20 49 22 09 15.08.2013 3 30 5 00 12 59 17 02 20 47 22 07 16.08.2013 3 32 5 02 12 59 17 01 20 44 22 04 17.08.2013 3 35 5 05 12 59 17 00 20 41 22 01 18.08.2013 3 37 5 07 12 59 16 58 20 38 21 58 19.08.2013 3 39 5 09 12 59 16 57 20 36 21 56 11 14

STOCKHOLM İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

14.08.2013 3 57 5 27 13 31 17 35 21 23 22 43 15.08.2013 3 59 5 29 13 31 17 34 21 20 22 40 16.08.2013 4 02 5 32 13 31 17 33 21 17 22 37 17.08.2013 4 04 5 34 13 30 17 31 21 14 22 34 18.08.2013 4 07 5 37 13 30 17 30 21 11 22 31 19.08.2013 4 09 5 39 13 30 17 28 21 09 22 29 20.08.2013 4 11 5 41 13 30 17 27 21 06 22 26

DRAMMEN İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

14.08.2013 4 13 5 43 13 31 17 33 21 07 22 27 15.08.2013 4 15 5 45 13 31 17 31 21 05 22 25 16.08.2013 4 16 5 46 13 31 17 30 21 03 22 23 17.08.2013 4 18 5 48 13 30 17 29 21 00 22 20 18.08.2013 4 20 5 50 13 30 17 28 20 58 22 18 19.08.2013 4 22 5 52 13 30 17 26 20 55 22 15 20.08.2013 4 24 5 54 13 30 17 25 20 53 22 13

AARHUS İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

14.08.2013 3 59 5 29 13 24 17 27 21 06 22 26 15.08.2013 4 01 5 31 13 24 17 25 21 04 22 24 16.08.2013 4 03 5 33 13 23 17 24 21 01 22 21 17.08.2013 4 05 5 35 13 23 17 23 20 59 22 19 18.08.2013 4 07 5 37 13 23 17 21 20 56 22 16 19.08.2013 4 10 5 40 13 23 17 20 20 54 22 14 20.08.2013 4 12 5 42 13 23 17 18 20 51 22 11

14.08.2013 3 54 5 24 13 29 17 33 21 21 22 41 15.08.2013 3 56 5 26 13 29 17 32 21 18 22 38 16.08.2013 3 59 5 29 13 28 17 30 21 16 22 36 17.08.2013 4 01 5 31 13 28 17 29 21 13 22 33 18.08.2013 4 04 5 34 13 28 17 28 21 10 22 30 19.08.2013 4 06 5 36 13 28 17 26 21 07 22 27 20.08.2013 4 08 5 38 13 27 17 24 21 04 22 24

14.08.2013 3 56 5 26 13 32 17 37 21 26 22 46 15.08.2013 3 58 5 28 13 32 17 35 21 23 22 43 16.08.2013 4 01 5 31 13 32 17 34 21 20 22 40 17.08.2013 4 03 5 33 13 31 17 32 21 17 22 37 18.08.2013 4 06 5 36 13 31 17 31 21 14 22 34 19.08.2013 4 08 5 38 13 31 17 29 21 11 22 31 20.08.2013 4 11 5 41 13 31 17 28 21 09 22 29

14.08.2013 3 56 5 24 13 37 17 43 21 37 22 55 15.08.2013 3 58 5 26 13 37 17 41 21 34 22 53 16.08.2013 3 59 5 29 13 36 17 40 21 31 22 51 17.08.2013 4 02 5 32 13 36 17 38 21 28 22 48 18.08.2013 4 04 5 34 13 36 17 36 21 25 22 45 19.08.2013 4 07 5 37 13 36 17 35 21 22 22 42 20.08.2013 4 09 5 39 13 35 17 33 21 19 22 39

HELSİNKİ İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

TAMPERE İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

NAM

AZ V

AKİT

LERİ

DANİ

MAR

KA

İSVE

ÇNO

RVEÇ

FİNL

ANDİ

YA

Bulunduğunuz şehrin namaz vakitleri için: http://www.zaman.com.tr/namaz.do

OSLO İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam YatsıGÖTEBURG İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

14 - 20 AĞUSTOS 2013

ARZU KILIÇ İSTANBUL

1Ödevlerini hep pazar akşamlarına bıra-kan bir çocuk muydunuz? Ya da lise ve

üniversitede sınava bir gece öncesinden ça-lışmaya başlayanlardan mı? Öğrencilerinyüzde doksanının hâlâ bu gruba dâhil olduğuistatistiki bir gerçekse de, asıl problem, bu alış-kanlığın yetişkinlikte de yaygın şekilde devamediyor olması.

Son ödeme tarihini bekleyen faturalar,misafir zile bastığında dolaplara tıkıştırılandağınıklıklar, tren kalkmadan bir saat önce ha-zırlanmaya başlanan bavul, son otobüs kaçtığıiçin taksiye verilen para, ‘bir daha…’lar,‘keşke…’ler, karın ağrısı, baş dönmesi, hal-sizlik, endişe ve türevleri… Amiyane tabirle,‘yumurta kapıya dayanmadan’ bir şeyler ya-pabilenlerimizin sayısı hayli sınırlı. İşleri sondakikaya bırakma alışkanlığı hastalık kabuledilmese de, kronik bir hal almasının duygu-sal anlamda pek çok sıkıntıya yol açtığı ispatlıbir gerçek. Peki neden son dakikaya bırakıyo-ruz? Bu durumun bağımlılık yapan bir etkisi mivar, alışkanlık hayatlarımızı nasıl etkiliyor vekurtulmak için neler yapılabilir?

Son dakika insanı olmanın artıları, eksileriBirkaç kere işinizi son dakikaya bıraktınız.

Üstelik ortaya dar zamanda çok iyi işler çıktı.Bu arada adrenalin ihtiyacınızı karşılamış ol-manız da işin cabası… Siz de tüm bunların ya-şattığı mutlulukla, belki farkında olarak belkide olmadan, bir son dakika insanı olma yo-lunda emin adımlarla ilerliyorsunuz. Ancak iş-lerin hep böyle yolunda gitmeyeceğini bilin.Yapılan araştırmalar, alışkanlık haline getirilenertelemenin kızgınlık, pişmanlık, çaresizlik vekendini suçlama gibi duygulara sebebiyet ver-diğini ortaya koyuyor. Kişi, yeteneklerini tamanlamıyla kullanamadığı için işinde ilerleye-mediği gibi, ailesi ve arkadaşlarıyla olan ilişki-leri de bu durumdan olumsuz etkileniyor. Ya-pılmak için sırada bekleyen işlerin domino taş-ları gibi birbirlerini ertelemesi ise hem sosyalhem de mesleki hayatı sekteye uğratıyor.

Neden erteleriz?Herkesin yapacağı işi son dakikaya bırak-

masının altında birbirinden çok başka, hattabiri diğerinin zıddı nedenler bulunabiliyor. An-cak en çok şu durumlarda erteliyoruz…

İsteksizsek: Erteleme nedenlerinin ba-şında, yapılan işe gönülsüz olma geliyor. Ya-pılması gereken iş konusunda istekli ve gö-nüllü değilseniz, mesela sevmediğiniz birmesleği yapıyorsanız, işlerinizi son ana bırak-manız da kaçınılmaz oluyor.

Zamanı yönetemiyorsak: Kimilerinin son

dakikacılığı ise tamamen zamanı yöneteme-melerinden ileri geliyor. Önceliklerin iyi belir-lenememesi, olmazsa olmaz işlerin son daki-kaya sıkışması şeklinde kendini gösteriyor.

Aşırı kaderciysek: Kimi insanlar geçmişteyaşarken kimileri de şimdiki zaman veya ge-lecek zamana yoğunlaşmış olabiliyor. Geç-

mişte yaşayan ya da şimdiki zamanda yaşa-malarına rağmen ‘kaderci’ diye tabir edilip işioluruna bırakan insanlarda, son dakikaya bı-rakma alışkanlığının daha yaygın olduğu göz-lemlenmiş.

Özgüvenimiz eksikse: Son dakikaya bı-rakma, bazılarımızda yeteneğe duyulan gü-

vensizlikten de kaynaklanabiliyor. Yapması ge-reken işi başaramayacağına dair endişe duyanbir kimse, işe başlama süresini de son ana ka-dar uzatıyor.

Kaygılıysak: Yapılacak işin bir başkası ta-rafından kontrol edileceğini bilmek de kaygıkaynaklı ertelemeye neden olabiliyor. Ya danormalde kaygılı yapıya sahip kişilerin zihin-lerinde sürekli dönüp duran ‘ya şöyle olursa’düşüncesi de yapılması gerekenleri ertelemenedenlerinden.

Anlam eksikliği duyuyorsak: Eğer bir işanlamlı gelmiyorsa, başlamak için yeterli gücübulmakta zorlanabilmeniz ve ‘yapacağım dan’olacak?’ düşüncesine kapılmanız da ihtimaldâhilinde. Bu yüzden hayatın anlamsız oldu-ğunu düşünen depresyondaki kişilerde erte-leme ve son dakikaya bırakma eğilimine sık-lıkla rastlanıyor.

Otoriter bir ailede büyüdüysek: Sert vekontrolcü anne-babaların çocukları da ertele-meyi dolaylı şekilde öğrenmiş oluyor. Kendi-sini düzene sokma becerisi yeterince gelişe-meyen kişi, yapması gereken işi zamanındayapamıyor.

Yarına bırakmamak için…İşinizi küçük parçalara ayırın: ‘Damlaya

damlaya göl olur…’ Kocaman bir işi gözü-nüzde büyütmekle vakit kaybedeceğinize işi-nizi parçalara ayırın ve istediğinizle işe başla-yın. Büyük bir işin üstesinden nasıl geleceği-nize kafa yormaktansa idare edilebilir küçükparçalarla ilerleyebilirsiniz.

Çevrenizden yardım alın: Diyete başla-yanlara da yapılan tavsiyelerden biri bu…Karşılaştığınız problemlerin çözümünde dışkontrolün etkisini küçümsemeyin. Özellikleyapacağınız önemli işleri ertelememeniz ko-nusunda yakınlarınızdan sizi uyarmalarını is-teyebilirsiniz.

Vaktinde biten işler için kendinizi ödül-lendirin: İstemediğiniz bir işi zamanında ta-mamladığınızda kendinizi ödüllendirebilirsi-niz. Zaten vaktinizi etkili kullanmayı alışkan-lık haline getirdiğinizde kendinize zaman ayı-racak ve gönül rahatlığıyla geçirebileceğinizçok zamanınız kalacaktır.

Kaybedeceklerinizin farkına varın: İşi-nizi son dakikaya bırakmanın sadece son da-kikaları işkenceye çevirmekle kalmayıp tümzamanınızı öldürdüğünün farkına varın. Erte-lemelerle boşa geçen zamanı ve yapmak iste-mediğiniz işin sizden beklediği zamanı kıyas-layın. Ayrıca işi son dakikaya bırakmanın,kabiliyetlerinizin tamamını göstermenizönünde engel olduğunu da aklınızdan çıkar-mayın.

Çok severiz ‘son dakka’yı

Page 22: Zamandk224 egazete

14 - 20 AĞUSTOS 2013

FOTO RÖPORTAJ: KÜRÞAT BAYHAN

1Alaca köyü, hem nüfus hem de yüzöl-çümü bakýmýndan Diyarbakýr’ýn Kulp il-

çesine baðlý en büyük yerleþim yerlerindenbiri. 1990’lý yýllarda boþaltýlmýþ.

Þimdi harabeyi andýrýyor. 32 mezrasý vegeniþ arazileriyle önemli bir hayvancýlýk mer-

kezi olan Alaca köyünde yaþayanlar, güvenlikgerekçesiyle Türkiye’nin farklý illerine göç et-mek zorunda býrakýldý. Týpký 2003 resmi veri-lerine göre yerinden olan binlerce insan gibi.Sadece Diyarbakýr’da 90 köyden 52 bin 371 kiþiyaþadýðý yeri terk etti.

Büyük þehirlere gitmek belki geçici deolsa güvenlik zorunlarýný çözdü. Fakat yeni

sosyal ve ekonomik sorunlarý beraberindegetirdi. Geçim derdi ve uyum bunlarýn baþýndageliyor. Diyarbakýr’dan Bursa’ya, Ýstanbul’danMersin’e kadar giden ailelerin büyük bölümüartýk köylerine dönmek istiyor. Diyarbakýr Zi-raat Odasý Ýl Koordinasyon Müdürlüðü’nün veAlaca köyü muhtarý Tarýk Baþer’in baþlattýðýanket çalýþmasýnda on bin kiþi köyüne dönmek

için baþvuruda bulundu.Ailelerin tek isteði doðup büyüdükleri

topraklarda gelecek nesilleri güven ve huzuriçerisinde yetiþtirebilmek. Su, yol ve elektrikgibi altyapý hizmetlerinin tamamlanýp zarar-larýnýn tanzim edilmesinin ardýndan köyle-rinde yaþayacaklarý mutlu günlerin hayalinikuruyorlar þimdiden.

Çicek ailesi Diyarbakýr’daSeyrantepe Gündoðan

Mahallesi’nde yaþýyor. Köydehayvancýlýk ve tarýmla geçimini

saðlarken þehirde hamallýkyapmak durumunda. Bir an önce

imkan saðlanýrsa köye dönmekisteyen baba Hadi Çiçek, “Þehirde

yaþamak bizim için çok güç.”diyor.

Dönmek mi zor, kalmak mý?

Page 23: Zamandk224 egazete

Hekimoğlu İsmail

Evet; Allah’ı sevenler kendini belli eder...Bu ise en güzel ve en tesirli tebliğdir. Parayıseven, kazanmaya çalışır. Meyveleri sevenbahçesine fidan diker. Çocuğunu sevengece evladı için belki on defa kalkar, of biledemez. Eşini seven ona itaat eder. İnsan,sevgisini ispatlamak için belki çok zahmet-ler çeker. Allah’ı sevenler de haramlardankaçarak, ilmihale uyarak kendini belli eder...

Tanıştığım, görüştüğüm, konuştuğumpek çok şahsın devleti, milleti, ailesini, ço-cuklarını kurtarmaya çalıştığına şahit oldum;oluyorum… Kurtaramayınca, “kurtarıla-mıyormuş” deyip, ümitsizliğe düştüler. Hal-buki Allah’ı sevenlerin derdi evvela kendi-

siyledir. Kendi hayatını, düşüncelerini, ça-lışmalarını, aile ve iş ortamını imanıyla nekadar bütünleştirdiğini sorgular hep... “Buhayatı bana veren Allah’tır. Peki ben bu ha-yatın ne kadarını Allah için yaşıyorum?” di-yerek İslam’a aykırı bir hal var mı diye de-vamlı kendini teftiş eder. Adeta, “Say ki benöldüm!” diyerek meleklere ilmen ve haya-len hesap verir…

Allah’ı sevenler bilir ki, şartların zorla-ması önemli değil; Allah’ın emirleri önemli.Şartların zorladığı yerde bahanelere sığınıpdinimi yaşamaktan vazgeçersem, hayatımadaha bu dünyadayken ateş düşer. Bu ateşcehennem ateşinden daha zorlu değil...

Allah’ı sevenler bilir ki, şartlara uyanlarnehrin üzerindeki çöp gibidir. Nehir nereyeakarsa o da oraya gider. Bir gün gelir; neh-rin coşkun hali geçer ve pişmanlıklar günyüzüne çıkar… Allah’ı sevenler bilir ki, diniyaşamamanın sebebi olmaz, bahanesiolur… Her bahane, sudan bir sebeptir. Ba-hanelere sığınan insan, o suda boğulabilir.Böylece insan, cehennemini “sudan se-beplerle” hazırlamış olur...

Allah’ı sevenler bilir ki, İslamiyet’i öğ-renmek, yaşamak ve anlatmak bizim vazi-femiz; fakat ana-babamız, çocuğumuz, eşi-miz de olsa başkalarının İslam’ı öğrenip ya-şamaları Allah’ın takdir edeceği bir şeydir.

Vazifemiz tebliğdir, hidayet Allah’a aittir…İnsan ya canının istediği gibi yaşar veya

Allah’ın istediği gibi hareket eder. Allah’ı se-venler bilir ki, en kötü duruma düşenler, ca-nının istediği gibi yaşayanlardır… Bediüz-zaman Said Nursi buyurmuş ki, “Ömür ser-mayesi çok azdır; lüzumlu işler pek çoktur.Her Müslüman’ın başına cenneti kazanmakveya kaybetmek davası açılmıştır.” Allah’ısevenler bilir ki, Ramazan bitse de Allah’ınemrine uyma hali devam etmeli ki, ömrü-müz bayram gibi geçsin… Cennet hayatıiçin atılan her bir adım, bayramımızdır…

Allah’ı sevenler kendini belli eder…

14 - 20 AĞUSTOS 2013

ESRA KESKİN DEMİR

1Geçmişte Türklerin giyim tarzı, Avrupave Amerika’daki kıyafet algılarını derin-

den etkilemişti. Bunda Napolyon’un Mısır se-ferlerinin ve Osmanlı Devleti’nin Paris elçisiYirmi Sekiz Mehmet Çelebi’nin etkisi büyük.

Her zaman Avrupa’nın Osmanlı’ya olanetkilerinden bahsederiz ama Osmanlı’nın Ba-tı’ya olan etkisi pek de aklımıza gelmez. Özel-likle 15 ve 17. yüzyıllar arasında başta dokuma,çini, halı, seramik gibi birçok alanda Av-rupa’da Osmanlı kültürünün izlerini görmekmümkün.

Batı’da Türk kıyafetlerinin moda halinegelmesi daha çok 17. yüzyıla rastlıyor. 18. yüz-yılda Napolyon’un Mısır seferleri ve OsmanlıDevleti’nin Paris elçisi olarak görev yapanYirmi Sekiz Mehmet Çelebi’nin etkisiyle deTürk modası giderek yaygınlaşıyor. Doğununlüks mallarına, mücevherlerine, ipekli ku-maşlarına her zaman ilgi duyan Batı, bu defabu nadide parçaları elde etme yarışına giriyor.Versailles Saray’ında Türk kaftanlarına öze-nilerek tasarlanmış ceketler giyilmeye,geniş ipek kuşaklar takılmayabaşlanıyor. Maskeli ba-lolara katılankonuklar dat e r c i h i n iO s m a n l ısultanı, İranelçisi, Hintmihracesi,haremağasıkıyafetlerin-den yanakullanıyor.Fransa KralıXV. Lo-u i s ’ n i ngözdesi

Marquise de Pompadour, Fransa KraliçesiMarie Antoinette ve Rusya Çariçesi Büyük Ka-terina’yı modada Türk akımının en yakın ta-kipçileri arasında sayabiliriz.

Osmanlı, Batı’yı en çok dokumalarıyla et-kilemiş. Fransa’dan İngiltere’ye, Rusya’danİsviçre’ye pek çok Avrupa ülkesi kıyafetlerindeya da evlerinin dekorasyonunda kullandıklarıkumaşları Osmanlı atölyelerinden getirtmiş.Kıyafet ve aksesuarlarda özellikle Hint veUzakdoğu sanatı, kumaşları ve motifleriyleharmanlandığını söylemek mümkün. İpektenyapılmış kadın kaftanları, yün üzerine sim ap-like edilmiş çocuk yeleği, sutaşı işli lacivert ka-dife ceket, jakarlı müslin elbise, şalvar panto-lonlar, Doğu motifli el çantaları ve keseler, Os-manlı nakışlı terlikler, sırma işlemeli şapkalarOsmanlı zarifliğinin Batı’ya yansıyan güzel ör-neklerinden… Sergey Diaghilev’in yönet-menliğindeki ünlü Rus Balesi’nin (1909-1929)‘Şehrazat’ versiyonu için hazırlanan, Doğutarzı rengarenk, göz alıcı kostümler de bu ör-nekler arasında. Eğer geçmiş dönem kıyafet-

lerine ilgiliysenizbir süredir

S a -

kıp Sabancı Müzesi’nde ‘Oryantalizmin 1001Yüzü’ adlı sergiyi ziyaret edebilirsiniz. Oryan-talizmin modaya olan etkilerini görmek için 11Ağustos’a kadar vaktiniz var.

Türk tasarımcılar yeniden Berlin’deİlki geçtiğimiz yıl Mercedes-Benz Moda

Haftası Berlin çerçevesinde düzenlenen Is-tanbul Next, bu yıl ikinci kez yapılıyor. Asya veAvrupa arasında köprü olan İstanbul’unönemli bir moda merkezi olarak algı-lanması için yapılan bu çalışma, Tür-kiye tekstil üretimi açısından da ol-dukça önemli. Ayrıca Türkiye’nintasarım dünyasında da önemli biraktör olduğuna dikkat çeken birproje. Bu çalışma kapsamında2013’te Türkiye’yi temsil edecek ta-sarımcılar; Aslı Filinta, Ece Gözen,Nazlı Bozdağ ve Nevra Karaca ola-cak. Tasarımcılar 5 Temmuz’da Fas-hion Week Berlin’de özel bir sunumve defile gerçekleştirecek. BerlinKültür Ataşesi ve Türkiye Kültür veTurizm Bakanlığı temsilcisi GözdeŞahin, “Bu etkinlikle basın kadaralıcılar da İstanbul’u yeni bir ilhammerkezi olarak algılıyor. Berlin ve

İstanbul’da düzenlenenmoda haftalarınınişbirliği sonu-cunda her iki şe-hirde bulunan ta-sarımcılar, ulus-

lararası müşte-riler ve lokal

üretim atölyele-rinin arasındauzun vadeye yayı-lacak bir sinerji do-ğacağına inanıyo-rum.” diyor.

Batı kıyafetlerinde Osmanlı etkisi

Page 24: Zamandk224 egazete

���������� ������������������������ ������ ���������������������������� �������� ����� ������ � ! ��� ������ �������������������"����������#�������������� ����� ����� � ����� ��!���� ��!�� $� $%����"����������������� �����&������%����������������'������� ��%��()���� ������������������������%(����������� % ����%��������������#�%����'�������(�(���%����)�'���� ���*����+%����'�!��� ������ �����%���� ����� ����)� �� �����%���� %������������ �����,������ �!%��,

��%������ ��%�������������%����� ������ %� ����� ��������� ������� ���� ���%��%��������������!���#�% ����������# ����#$�� ' �!������������� ������)��������# ����������������� ������������%����%��"������������� �)��� #����%���������������������������������#$� !� ����'�����'���������������������,-���� �������������'���������������&�����%������(�.������.�����'���"��������� �!%��,/���������������$� ����!������������)�����"�����.��%��������% ���!�������,*�������!��� �����������������% ����� ����������%� %����))����!�����0����%+�����������!�)�'�������� ����������������$%�0� �������+� !����������������������� !%���������� # ���������� ���! �� ����. �����%� ������ ��'�������������'��������% ���� ������������������,

*������������%��������"������� ����������������� � ��������������������%������$ � � �������%�% ���% ������������)�����������������'���������'������"$� ���)�� �!"����� #����% �"���� ��!������ ������)�������������� �������������,-�������.��!��%��.���#�������'���� !�% ' ���� ��� % �� �������� ��'���� �����1��+��+���$� � ����� ���'���2�����%�������� ��!�%������ ����� ���'� �"�� 3����+�� %���������������" ���%��� ���� �� ���������# "� �� ' ����)���������'����������������'���)� ����������������������� ��������,4$������ !�!���� �(���� �������� %����% ��� ���'����������������"��"�����)���!�������� ���'���������%���������������)��%����������#$��� ���'�������� % ��������!�����������'� ���(�(� ���������%���#�����"��������� �!�$� $%����"��%������������� �!��#$��)����� �������������������������������������%�� �"������������ �!������������������� �(��%�������&�5�����������%������ �*����6����+�������. +�������� ��)(���������������������'����$������3���.��� �%���������������!�% �����%� ��������,

-������)(� �%�� �������%� ���.���'�����, 7� ���.� ������ #�� ��� �����������%+���%����� ����������#����������%������������������ �%�����% �������������%�������&���������)(� �%�������!%���)��� % ��������������'�������������� �%����%��(��#�%�� �������� + ��)����!������ % ��������������� ����������,��)(���)���������%��������!����!�������������� � ����� ������(# ����%��%��������# ��������������)�'� ����������� �%���� ���� ��%��,��%���'�������)(�# �����������"����*����+%�������� ����� ��� ������ ��������������� ����!��)����� ��!�� ����� ��3���.��� �%����#����'� �����������

2�����������$��� ��!��������� �%��������, *������ � ����� ������% ����� ������ $ � � # ��� ����������� #�"����'������ �'����%%����0����%+%���� ��� ��������)������)(����� �%�8�����+����!���������#�������%��,

8�����������.����������� �������"������������ ! ���� ��%� ������'�����������$� � ���������� �������'� �� ����������)(�������� �!������&����%��� �������� ����������!��%�$� �#�����!� ���"����! �!������,�������������#��������������%������ ����� #$�� $�# �� �!� �����������%� ����������� �!����� ���������������%�� �% �!������,, ���%����������������#��������!��������������������������� ����� ��������#$�#����#������������������%���"������%�������% ���������������� �!��$ �����������%��� �%%���'��������� �!������,

�������������5�������# � �������������������

���)�����"��� ����.����%�������������������� #$% �������� ������. ����������� )��� ��.��%�����������!���������������!������ ��� � ������ ��� �� ������ �� �������)���������� ���������#�� ��%����,9�����������# � �!�� �#����� �!�� ������'������ ��������������� ����� ����� �������������#����'�������� ����"����������� ���� ����� ����������! ���������������)�������������� ��%����,

/����������� $�������� �"������!���'� ��"�'���"�'������������.�� ������������������������#��������� ����)����%�����.�������$ �� �����$�� �%�������������%���"� ! � ������ ������������������������%�����%�� �!������������� ����������"�������,2�"$� ���)�� �!#�����!�����$� ��%��������)�%��%��%�%����������# ) ���� ���������������������%������������ ��$%�%�����#�"�)�'��� �������$� ��������%������#$������������� �����)���� ���!������2�������������� ��������# "% �,����%� !�� ����������� �������������������(����(��(��%��������� )���$!�������)��%���������� �������� ���)������:,,0� ������������� �����2���'���� ���� �� ���%%�)����)(���� ���� �% ��� ( (�� ����� ����������%��������:,,6 � � # ��% ������������������ !� �����������������'���� ��������!�% ���"����!��������������(����������:,,

�������������� ����������������

� ������������������������������������������������������������� ������!�"�#����$������ �����%���&����������

�������!�'������"'#!�(�&��(�������������������!�����������

)������������"��������������������#�������* ��"�#!"�#�� &�&�������������������$�����+���������*�*

�#�#��,�+����#����%������,�� #��##��#�����������"������������

-���.��������'���+�������+��/����������,�� ��#����0�"�����(�&��&���%��(��&������"����������������&'&����������������/��������������������������'������������������������

"��#�����"�#�

BU SAY FA, M. FET HUL LAH GÜ LEN HO CA EFEN DI’NIN SOH BET VE YA ZI LA RI ESAS ALI NA RAK HAZIRLANMAKTADIR.

k u r s u @ z a m a n . c o m . t r

Page 25: Zamandk224 egazete

Abdullah Aymaz

Yâ Rabbî!Bizim hâlimize bakarak muâmele etme. Kendi ikrâm ve ih-sânına göre bize muâmele eyle. Yâ Rabbî! Kerem ve lütfunla hidâyetettiğin kalbi tekrar dalâlete, sapıklığa meylettirme. Belâları bizden sarfeyle, çevir ve değiştir. Ey affı çok olan, günahları örten Rabbim! O gü-nahlar dolayısı ile bizden intikam alma. Bize azâb etme. Yâ Rabbî! biziailemizi milletimizi insanlığı Hayr içinde gark et. Zulüm altındaki maz-lumların âh'larını kendi üzerine al ve zâlimlerin hakettiklerini ver Al-lah'ım. Âmîn... Âmîn... Âmîn...

İyiler gittiler, (onlardan geriye) güzel âdetler kaldı; kötülerden ise zulüm ve lâ-netler! Hz. Mevlâna Muhammed Celaleddin-i Rûmî (k.s.)

Mehtap TV’de yayınlanan KâinatKitabı programını imkânlarım nisbe-tinde takip ediyor ve çok faydalanı-yorum. Bu programın gayesi, hermeslekten ilim adamlarını çıkarıpkendi konularıyla alâkalı Tevhid adınasöylenebilecekleri ortaya koymak veilimlerin hikmet boyutunu açığa çı-karmak için kâinat kitabını konuştur-maktır.

Normal olarak bu program cumagünleri saat 20.00’de yayınlanıyor.Ayrıca cumartesi 13.30’da, pazartesi10.00’da, çarşamba 18.00’de de tek-rarlanıyor. Tabii Ramazan’da iftarprogramı sebebiyle erkene alınabili-yor, değiştirilebiliyor. Programın yö-neticisi Prof. Dr. İrfan Yılmaz Bey, Sı-zıntı dergisinin ilk çıktığı yıllardanberi fiilen yazı kadrosunda bulunduğuiçin kâinat kitabını hikmetle okumaadına çok bilgili,dolu, donanımlı vebirikimli bir arkada-şımız. Geçen hafta-larda bir programıseyrediyordum.Prof. Dr. MuhsinKonuk Bey’i prog-rama almışlardı.Gerçekten çok dik-kate değer konularüzerinde duruyor-lardı. Anlayabildi-ğim kadarıyla bun-ların üzerinde dur-mak istiyorum.

Bazıları genleriele alarak, hırsızlıkgibi kötülükleri,hatta bütün semavîdinlerin kötü gör-düğü ve semavî ki-taplarda lanetlenen ve cezalandırıldığıbeyan edilen davranışları gen yapısınabağlamaya çalışıyor. Bu programda buhususa açıklık getiriliyor: “İnsanlarınkromozomlarında genlerle yazılmış veorganların yapısına ve işleyişlerine aitolan karakterler, nükleotid adı verilendört harfle (A, T, G, C) yazılmıştır. Buharfler de temelde azotlu bazı şeker vefosfat moleküllerinden yapılmışmaddî unsurlardır. Genetik olarakbu harfler, sadece kitaptaki harfler gi-bidir. Bir de bu kitabın okunmasımeselesi var. Yani, aynı harflerle veaynı dizilmeyle yazılmış iki cümleveya paragraf başka faktörlerin tesi-riyle farklı okunuyor. Buna da üst birdüzenleyici mânasında ‘epigenetik’deniyor. Bu faktörlerden bazıları gı-dalardan yeme-içme ile gelen mole-küller gibi maddî şeyler olabildiği gibibazıları sevgi, kin, nefret, stres, vicdanmuhasebesi ve suçluluk duygusu gibimanevî şeyler olabiliyor. Onun içinbunlar asıl genetik kitabındaki harfle-

rin ve cümlelerin okunmasını değiş-tiriyor. Mesela gıdalardan gelen me-til (alkol) grupları, insanlarda genlerinokunmasını farklılaştırıyor. Evet helâlve haram yiyecekler, genlerin okun-masını müsbet veya menfi yönde de-ğiştiriyor. Zaten kelime olarak helâl,çözmek, halletmek mânasıyla alakalıolduğu için helâl gıdalar sindirime, vü-cutta çözülmeye uygun demektir.Maddî olarak bile, haram gıdaların in-san vücudu ile çözümsüz bir prob-lemleri vardır zaten…

Peygamber Efendimiz (sas) “Herçocuk annesinden İslâm fıtratı ile ter-temiz doğar.” buyuruyor. Daha sonraailesi, toplumu ve çevresi onu tabîi,fıtrî halin dışına sürükler. Mesela şöylebir misal verelim. Tek yumurta ikizi ikikardeş küçük yaşta birbirinden ayrı-lıyor. Yirmi sene sonra karşılaştıkla-

rında normaldeaynı genlerden do-layı aynı zekâ sevi-yesinde olmalarıgerekirken; birisihaşin bir aileye düş-müş ve hep örse-lenmiş, diğeri iyi biraileye düşmüş vehep teşvik görmüşbu iki kardeşin zekâgenleri birbirindençok farklılaşmış; iti-lip-kakılan çocuğunzekâsı geri kalmış,takdir gören çocu-ğun zekâsı ileri git-miş… İşte bu ‘epi-gemik’tir. Yani çev-renin genlerin işle-yişine tesiridir.

Çevre deyinceinsanın içinde yaşadığı her türlümaddî-manevî çevre, beslenmedenoynamaya ve manevî atmosfere kadarher şey genlerin okunmasına tesirediyor. Dolayısıyla genler cebrî değil-dir. Ortam şartlarına göre tezahürediyor, kendini gösteriyor. Genetikolarak insanın belli huylara yatkınlığıolabilir. Bu, o insanın imtihanıdır.Bazı kötülüklere meyilin bulunması, okötülüğü mutlaka yaptıracak sevi-yede değildir. Zaten öyle olsa insanmesul olmaz. O zaman hikmetsiz işyapmayan Cenab-ı Hak insanlararehber olarak kitap ve peygambergöndermezdi… Evet gerçek mânasıile din ve ahlâkî terbiye ortamı müs-bet mânada tesirli oluyor; insana ikincigüzel bir fıtrat ve ahlâk kazandırıyor.

Bazı fıtrat ve insanlık dışı davra-nışları gen meselesi, tercih meselesideyip terbiye ve tedaviye gitmemekinsanlık adına çok zararlı ve tehlike-lidir…

Kâinat kitabı

HAFTANIN DUASI SÖZÜN ÖZÜ

Çevre deyince insanın içindeyaşadığı her türlü maddî-manevîçevre, beslenmeden oynamayave manevî atmosfere kadar herşey genlerin okunmasına tesirediyor. Dolayısıyla genler cebrîdeğildir. Ortam şartlarına göre

tezahür ediyor, kendinigösteriyor. Genetik olarak

insanın belli huylara yatkınlığıolabilir. Bu, o insanın imtihanıdır.

Bazı kötülüklere meyilinbulunması, o kötülüğü mutlaka

yaptıracak seviyede değildir.Zaten öyle olsa insan mesul

olmaz.

���������� ��������������������������������������������������������������������������� �������� ���!"�����������#$ �%����������� $ ���� ���&�������'����� � (�������%�����������%%���)�������������*������� ����� �����(����*�����+��� � ���,�����������������

-���� �+���������+��� ��������(��.�&�������,��������������+��� �������/�� � !����������������� ����������������������������� $ ��������&��������+%����������,�*������������"�� �����(����� ������������� �����+����� ���������&����������������01�! !������ � � ������������� ��1������������ ����������� ����������

2�3������������

������������ ��������/�����$��"�����������������"���'�����/���

�����$���������������!*����� ���#���������������(� �����������,����(� �%�������������*���������/�����-�����/���������.���� ������������������� �������������� �������� ��� �������������)�.���������������!��� *������ ���0

����� �-����!���������� ���&�1�������.������������������������������� �������������&����������!*�����������������������+��������������������������!*�������������� ������������������ ��������*�����������!*��������������� ��)�!���������������������������*�������&�

2�.����� �������� ��������� )�� .���� �� ��#�����������!*���������������� �� ��������� ���������� ��� �������������������������������&�3�����4� �����5����� ��������6������/���$��!*�����!������ ����������(�!�������������������� ���������.�����.��������������� � ��!������ �������� ��.�������� ���� ��#����������&�1������ � ��������� ���������� �� 7������������� �������� �������� �.�������������������%������������������+�#�������������4��� $��������������8����"���$��� #������*������������%����������������������������%���������������������������#������������������� �������&�9���������������������#�������������� ����*������� ����������������� �)��� ���#��������������� ��� ���������������� �������������������������%���������������%�������&���%������(�!�.���� ����� !�������������� ������#��������������)*�%������ ��������� �����������������!���)���%�����&

4����"���� 4���$�������-�����4� �����5����������:�!������ �������

�����,����(� �%������� ������&�9������������� �������� �����������������&�3�����������.��������������������������&�-�������� ��������.�� ��� �)���� �����+����� ��������� ������������&�"��������������������� �.��������� )���%����������* ����������)����������+�#������#��������������� ����������������������������������&�5������������*�������+���!���.*������� ���������������������������%����%�������������������������������&&���������������� ��%����������������+��������������������������� )�����������&��/�%��������%�������������������%�������������������#��)� ����#������������+�����%� ��������������%����������� ���� �)�������������������+�%� ������*���������������� ����#�������)������%�)����%��������������4��� $�����������)�������������������������������&

2���!�������������)����*���������������������+6������ 4��� � *������� �.���� )��� ����##�� ������ �������������&�9�������������!������� ����� ��������!��������������������������+�.������������������� �����&�-��������������������������������������������������� ���� �������(�����#�����������&�9�������� ������������� ���������������!.�)�!�������������� �.���� �����&�;����������������������������������������������������������&�2�������������������.��� ��%����������������������������������)���������&�"���������� )�� ������� ������� )�*�������� ����������������������&

Page 26: Zamandk224 egazete

Ahmet Şahin

Bir maneviyat büyüğünün bayram anlayışına ait meşhur mi-salini bir daha tekrar ederek girelim önümüzdeki bayrama ister-seniz. Yatsı namazından sonra caminin avlusuna çıkıp herkese eliniuzatarak:

-Bayramım mübarek olsun, diye tokalaşıyormuş maneviyat bü-yüğü. Kendisine hatırlatma yapmışlar:

-Efendi demişler, bugün bayram değil, bekle de, bayram günübayramlaş!

-Hayır, demiş büyük zat. Benim bayramım bugün. Çünkü de-miş, bugün ben günah işlemedim. Günaha maruz kalmadığım günbenim bayram günümdür!..

İşte size gerçek bayram anlayışı! Daha doğrusu bizim de gö-nül verdiğimiz bayram günümüz..

Demek asıl bayram, günah işlemeden tamamladığımız gününbayramı.

Bundan dolayıdır ki, bilhassa bayram günlerinde günaha ma-ruz kalmamaya çok dikkat edilir. Çünkü günah işlenen gün, bay-ram olmaktan çıkar, matem günü haline bile gelebilir. Öyle ise bay-ram gününü, günah işleyerek matem günü haline getirmemeyeazami dikkat göstermek gerekir.

-Bayram günü de günah işlenir mi? demeyesiniz. Asıl günah-lar maalesef bayram günü işlenir.

Hatta öyle günahlar vardır ki, sadece bayram günlerinde işle-nir. Onlara ‘bayram günahları’ adı verilir.

-Nasıl mı olur bayram günahları? Arz edeyim.-Çocuklarınızı sevindirmezseniz, akraba ve komşuları ziyaret

edip bayramlaşmazsanız, sahip olduğunuz imkanlarınıza uygundüşen hediyelerle yakınlığınızı pekiştirmezseniz başka günaharamaya hiç gerek yoktur bayram gününde... Bu ihmal ve ilgisiz-likler yeter de artar bile bayram günahları olarak size.

Halbuki, bayramı ortak olarak yaşayacaktık. Bilhassa çocukla-rımızla, akraba ve dostlarımızla, konu-komşularımızla yeniden birdaha kucaklaşacak, gönül alacak, kalp kazanacak, sevgi saygımızıtazeleyecektik bayram günü..

Bundan dolayı bayramdan önce verdiğimiz zekâtımızla, fitre-mizle, diğer yardımlarımızla ihtiyaç sahipleriyle yeniden kucakla-şıyor, konu komşumuzla bir daha sevgi ve muhabbet tazeleme-sine gidiyoruz. Yani bayramı ortak bir neşe içinde yaşamaya gay-ret ediyoruz. Çevremizde birileri sıkıntı içinde kıvranırken bizim tekbaşımıza bayramın mutluluğunu yaşamamız elbette mümkün ol-muyor. Efendimiz’den (sas) de böyle örnekler gördük zaten.

Nitekim bir gün mescidin avlusunda bir sepet turfanda hurmaikram edilir kendisine:

-Buyur Ya Resulallah, mevsimin ilk turfanda hurması derler.Uzatılan sepete tereddütle bakar ve sonra şöyle sorar:

-Komşularımız da şu anda böyle mevsimin ilk taze hurmasınıyemeye başladılar mı?

-Hayır, derler, henüz kimsenin bahçesinde hurma olgunlaş-madı. Mevsimin ilk turfanda hurması bizim bahçede olgunlaşır. Bizde herkesten önce siz tadasınız diye getirdik turfanda hurmayı.

Çevresine bakar, yolda oynayan çocukları görür, parmağıyla işa-ret ederek der ki:

-Götürün bu taze hurmayı şu çocuklara verin. Ben yiyemem.Derler ki:

-Ya Resulallah haram şüphesi yoktur. Tamamen kendi bah-çemizin mahsulüdür.

Buyurur ki:-Hurmanızı almayışım haram olma ihtimalinden dolayı de-

ğildir. Ben komşularımızın yemediklerini yiyerek, giymediklerinigiyerek onlardan ayrı yaşamayı tercih etmem. Ne zaman çevremdekonu komşu herkes turfanda hurma yemeye başlar, işte o zamanben de konu komşularımızla birlikte taze hurmadan yiyebilirim.Onlardan ayrılmamış olurum!.

Demek ki; İslam bizi konu komşu ve çevre ile böylesine ku-caklaştırır, dert ve sevinçte, varlık ve yoklukta böylesine ortaklaş-tırır. Yani çevremizle birlikte ağlar, birlikte güleriz, bayramı da bir-likte yaşarız. Yazımızı, konuyu özetleyen bir hadisle bağlayalım is-terseniz:

-Müslümanlar tek bedenin farklı organları gibidirler. Hangi or-ganında bir ağrı olsa beden tümüyle o acıyı hissettiği gibi, Müslü-man da çevresinde nasıl bir acı ve sıkıntı olursa onu kendisi de ay-nen hisseder, bilgisiz ve ilgisiz kalamaz!.

-Nitekim şu anda çevremizdeki organlarımızda yaşanan vic-dan sızlatıcı zulümlerin acısını olanca derinliğiyle hissediyor,Rabb’imizden hepimize bunları düzeltecek birlik beraberlik şuuruihsan etmesini diliyoruz.

Bayram günahlarına girmedenbayram yapmak!

14 - 20 AĞUSTOS 2013

Malzemeler:Kalem1 adet 15x20 cm ölçülerinde renkli fon kâğıdıÇöp şişRenkli yün iplikler

1

2

3

4

1

2

3

4

amarat arkadaş-larım, bayramı-nız güzel geçti mi?

Bu hafta sizlere elimizle di-kiş dikmesini öğreteceğim. Malûm annem iğnelere do-kunmamı istemiyor, ‘yanlış-lıkla bir tarafına batırırsın.’ diyor. Haklı tabii geçen gün arkadaşım Neşe, annesinin dikiş kutusunu gizliden açıp içindekilerle oynarken iğne-yi parmağına batırmış. Ya-ramazlığın bedelini çok acı ödemiş anlayacağınız. Ben de bunu fırsat bilip canımız yan-madan dikiş dikilebileceğini siz yerinde duramayan arka-daşlarıma öğretmek istedim. Kolay gelsin.

H

KÂĞIT HELVA

HAZIRLAYAN: SEÇİL İLGÜN ANGÜ[email protected]

Kâğıda dikiş yapalım

İlk önce kâğıda çiçeği çizin. Çizdiğiniz çiçeğin üzerine şekildeki gibi çöp şiş ile delikler açın.

Delikleri açtıktan sonra kâğıdın tersini çevirin ve şekildeki gibi bir önden bir arkadan yün ipliği geçirin. Uçlarının çıkmaması için ilk başta düğüm atabilirsiniz

Çiçeğin önden ve arkadan görünümü şekildeki gibi olmalı. Diğer yerlerini de aynı şekilde yapın kolay gelsin.

ÜNLÜLERDEN DUALAR

Allah’ım, bizlere, insanlığa bir mujdeolarak gönderilen sevgiliPeygamberimiz Hz. Muhammed’in(sallallahu aleyhi ve sellem) yolundabir ummet olmayı ve Sana iyi bir kulolabilmeyi nasip et. Kötuluklerdenbizleri koru. Butun insanlarınmutluluğuna, huzuruna ve barışınabizleri muvaffak eyle. Sadece kendimiziçin değil, Yunusça, Mevlanaca dualaredebilmeyi bizlere nasip eyle. Amin.

Hüseyin Avni Mutlu / İstanbul Valisi

Page 27: Zamandk224 egazete

14 - 20 AĞUSTOS 2013

ERKAM EMRE İSTANBUL

1İnternet üzerinden kurulanwww.nuqta.com hat müzesi, klasik ve

modern üslupta hat fotoğraflarını depolaya-rak, tüm dünya üzerinden ulaşılabilen bir ve-ritabanı oluşturmuş. Henüz bir aylık geçmişiolan site, akıllı telefon uygulamasından çeki-len fotoğraflarla genişliyor.

Kur’an-ı Kerim, Mekke’de nazil oldu. İs-tanbul’da yazıldı ve Mısır’da okundu. Bu meş-hur darb-ı meselin hakikatini İstanbul’un dörtbir yanına serpiştirilen kitabelerden, kütüp-hanelerde, koleksiyonlarda muhafaza edilenelyazmalarından anlamak mümkün. Türk sa-natkârların aşk ile vücuda getirdiği eserlerindünyayı dolaştığını ve ehl-i dikkatin sinesinedokunduğunu biliyoruz. Hâkezâ bu mecradanice kalem erbabı da sanatını Türk hattatlar-dan meşk etti. Fakat bu nadide sanat, artık İs-lam coğrafyası dışına taştı. Kitle iletişim araç-larıyla teşvik edilen hat sanatının dünyanındört bir köşesinden meraklıları,www.nuqta.com’da bir araya geldi.

Ödüllü hattat Mukhtar Sanders ve kaligrafiustası Soraya Syed (Art of the Pen) öncülü-ğünde kurulan nuqta.com internet sitesi, dün-yanın her yerinden katkı yapılabilen bir veri ta-banı özelliğini taşıyor. Hat sanatını tanıtmayıhedefleyen site, yeni ekol ve trendlerin payla-şabileceği online bir platform aynı zamanda.Kâr amacı güdülmeden kurulan site, henüz

birkaç hafta önce işlemeye başladı. Londramerkezli Inspiral Design Ajansı tarafından üre-tilen akıllı telefon uygulaması sayesinde, be-ğendiğiniz hat çalışmalarının fotoğrafını sis-teme yüklemeniz mümkün. Bu sayede takip-çilerin her zaman ulaşabileceği bir kaynak ko-numuna gelecek olan Nuqta, yeni paylaşım-

larla zenginleşerek hattın wikipedia’sı olmayıbekliyor.

Site içinde yayınlanan makalelerle hat sa-natının görsel sanat olarak yeri, icra tarzları,farklı ekoller ve bunların gelişim süreci hak-kında tarihî bilgi edinebilmek mümkün. Du-bai Sanat Haftası’nda büyük beğeni toplayan

grup, 22 Haziran ile 6 Temmuz günleri ara-sında Londra’da düzenlenen Shubak (Arapkültürü üzerine bir bakış) adlı festival kapsa-mında internet üzerinden kurdukları uygula-mayı tanıttı. Nuqta müdavimleri, yaptıklarıatölye çalışmaları ve sergilerle hat sanatının ta-nıtılması ve öğretilmesi için uğraşlarına devamediyor.

Nasıl yükleyeceksiniz?Uygulamaya ulaşabilmek için Apple Store

üzerinden nuqta yazarak aratmanız yeterli ola-caktır. Karşınıza gelen programı ücretsiz indi-rebiliyorsunuz. Ardından kullanıcı ismini giripfotoğraf çekebilir, çektiğiniz ilginç hat figürle-rini doğrudan veritabanına yükleyebiliyorsu-nuz. Fotoğraf karesinden sonra uygulamasize resmini çektiğiniz hattın ne tür özellikleriolduğunu soruyor. Çektiğiniz fotoğrafları kla-sik formdaki divani, kufi, nesih, nestalik, rika,sülüs tarzlarının yanı sıra dijital, epigraf, gra-fiti, grafik tasarım, boyama, imza, tipografi gibimodern biçimlerde yapıldığını da işaretleye-bilirsiniz. Bu sayede araştırma yapanlar için birkolaylık ve yol haritası olacaktır. Site üzerindenhangi ülkeden ne kadar katkı yapıldığını gör-mek de mümkün. Ayrıca sitedeki fotoğraflarayorum yapabiliyor ve fotoğrafı çekenle irtibatageçebiliyorsunuz. Siteye Türkiye’den henüzyeterli bir sayıda paylaşım mevcut olmadığınıda ekleyelim.

Londra’da online hat müzesi

Page 28: Zamandk224 egazete

14 - 20 AĞUSTOS 2013

BULMACA40 BU

Hazırlayan: Ali [email protected]

H H A S B U K Ü B T S

A L D E TDokuzhadiskitabı

T Ü Kıldanince köprü S I A

L U R N K Kur’an kıssaları S A L K Namazları

birle tirme R A

L U A A Bir sûre K I S U U C E T

N D D Hadis evi D N A R Kıbleye yönelme M E

Ü C Allah’ın askeri L A M K N

Allah isterse, dilerse

B L

V H E A L L S Orta namaz S I K

E RZarar ve kötülü ü daha az

olanH A U Bir

peygamber N T

N E HSa ve sol omuzlarda

bulunan melekler

Z L Allah’ın dostu H A L A K L

A F A L A A L H B A

Kutuları doldurulmu bulmaca a a ıdaki gibidir. Sizden istedi imiz soru kutusundan çıkıp sadece yatay ve dü ey ilerleyerek bütün kutuları kullanıp çözümü i aretlemek. Her harfi sadece bir kere kullanabilirsiniz.

A a ıdaki kelimeleri diyagramda soldan sa a ve yukarıdan a a ıya do ru okunacak ekilde yerle tirin:

B R, DEM, HAL, HAY, RUH, ARAF, EC R, EMRE, ETÜT, KRA, UKDE, ÜMM , VEFA, AFAK , BEYAN,

NANÇ, YUSUF, DESTAN, MERHUN, TERT L, ZEVA D, FAZ LET, R YAZET, RU’YET- H LAL

Z NC R BULMACA

KEL ME YERLE T RME

oldan sa a ve yukarıdan a a

EC R EMRE ETÜT KRA

E

GEÇEN HAFTANIN ÇÖZÜMLER

Z NC R BULMACA

KEL ME YERLE T RME

AV

EL

KL

ML

ME

MEf

endi

miz

’in

az s

özle

ço

k ey

an

latm

ası

CH

EA

TS

EB

Kesi

n ve

üp

hesi

z bi

lgi

L

UBi

r kıy

amet

al

amet

iD

Kita

p eh

liP

NN

amaz

ldıra

nY

ML

KA

GM

üslü

man

ol

may

anU

NCe

nnet

’teki

ırm

akK

MA

LE

BA

YR

BR

EE

AK

GN

BE

HB

US

VM

ÜN

DYe

vmü’

d-di

nT

ZL

Peyg

ambe

r se

vgis

iH

ÜM

N

Kabe

’dek

i si

yah

taH

ÜR

AS

Bir

peyg

ambe

rM

Bir s

ûre

NU

Fil

sûre

sind

eki

kula

rE

AL

AT

ES

AH

Çeke

me-

mez

likN

BA

BC

ER

ÜL

ES

VE

D

HA

KK

AL

YA

KN

HN

AS

SA

DA

KA

HK

ME

T

AE

NE

YA

DA

VA

EA

SA

LA

AE

AF

ZS

KF

BU

RS

AA

S

AK

AB

EA

KO

MU

TS

ÜN

NP

UM

RE

AH

AY

A

Page 29: Zamandk224 egazete

Yeni

Bah

ar Ç

ocuk

08-0

9 Bul

mac

alar

14 - 20 AĞUSTOS 2013

ÇÖZMECE

Page 30: Zamandk224 egazete

14 - 20 AĞUSTOS 2013

ZAMAN ÝSTANBUL

1Avizeleri temizlemek zahmetlibir iþtir. Bunu kolaylaþtýrmak için

bir çift eski yün ya da kumaþ eldiveni sa-bunlu suya ya da cam temizleyicisinebatýrýp ellerinize geçirin.

Sonra da birkaç saniye içinde avizenizipýrýl pýrýl yapýn. Avizenin üzerine sev-diðiniz bir parfümden de sýkarsanýzlambalarý yandýðýnda ýsýyla birlikteodanýza da hoþ kokular dolacaktýr.

Zor açýlan kapaklar içinTurþu veya reçel kavanozlarýnýn kapaðý ba-

zen çok inatçý olabiliyor. Zorlanmadan açmakiçin elinize plastik bir eldiven geçirip kapaðýdaha iyi kavrayabilirsiniz.

Sýcak ampulü eldivenle çýkarýnAkþam otururken aniden ampulünüz ya-

narsa deðiþtirmeye kalktýðýnýzda elinizi yak-mayýn. Elinize bir fýrýn eldiveni geçirin, yananampulü duydan kolayca çýkarýn.

Biblolarýn tozlarýný alýrkenKüçük cam biblolarýnýz ve diðer nazik

objelerinizin tozunu alýrken elinize kumaþ el-diven geçirip iþe öyle koyulun. Böylelikleeþyanýzýn elinizden kayma riski azalacaktýr.

Mobilyalara cila yapýnFýrýn eldivenlerinin asýl yeri mutfaktýr ama

ondan evinizin baþka bölümlerinde de fayda-lanabilirsiniz. Eldivenin bir yüzünü mobilya-lara cila sürmek, diðer yüzünü de parlatmakiçin kullanabilirsiniz. Eskimiþ fýrýn eldiveninizbu iþ için biçilmiþ kaftan. Eski fýrýn eldiveninizyoksa sadece mobilya bakýmý için fýrýn eldivenialýp kullanabilirsiniz.

Kedi tüylerini temizleyinDöþemelerden kedi tüylerini temizlemek

hiç kolay deðildir. Bunun en pratik yolu elinizebir lastik eldiven geçirip ýslattýktan sonra

döþemenizi temizlemektir. Kedi tüyleri he-men eldivene yapýþýverir.

Kâðýtlarý kolayca tasnif edinEski bir lastik eldivenin baþparmak kýsmýný

kesip saklayýn. Böylelikle, kalýn kâðýt tomar-larýný kolayca tasnif etmek için parmaðýnýzakýlýf hazýrlamýþ olursunuz.

Termos niyetine eldivenÇayýnýzý bardaða koyduktan sonra bir

süre içemeyecekseniz soðumamasý için üzerinifýrýn eldiveniyle örtün. Eldiven, iþinizi bitiripgeri döneceðiniz zamana kadar termos vazi-fesi görecektir. Lop yumurtalarý da fýrýn eldi-veniyle yarým saat kadar sýcaklýðýný muhafazaederek saklayabilirsiniz. Fýrýn eldivenleriniherhangi bir içeceðin soðukluðunu daha uzunmüddet korumak için de kullanabilirsiniz.

Gülü seven eldiven takarFýrýn eldivenleri; çalýlarý, aðaçlarý ve gül gibi

dikenli bitkileri budarken ellerinizi muhafazaeder.

Motorun sýcak parçalarýný çýkarýrkenAracýnýzýn torpido gözünde fýrýn eldiveni

bulundurmak oldukça akýllýca bir iþ. Yolda gi-derken acilen sýcak radyatör kapaðýný aç-manýz ya da benzer bir iþ yapmanýz gerektiðizaman fýrýn eldiveninden faydalanabilirsiniz.

5 parmaðýnda 10 marifet

Page 31: Zamandk224 egazete

31 14 - 20 AĞUSTOS 2013 ZA MANGÜNDEM

KEMAL

“Lütfen ülkemin her bölgesinde

Sahibi/Publisher: Moving Media ApSYönetim Kurulu Başkanı/Chief Executive Officer

Vedat Oğuz

Genel Yayın MüdürüEditor-in-Chief

Kamil Subaşı[email protected]

Haber MerkeziRedaktion Center

Hasan Cücük, Emre Oğuz,Menaf Alıcı, İbrahim Kaya,

Engin Tenekeci, Gürcan Sevgican

[email protected]

Grafik TasarımSebahattin Çelebi

Reklam Advertising

+45 71 51 43 [email protected]

ÜLKE VE BÖLGE TEMSİLCİLİKLERİ• İsveç: İbrahim Kaya .......................................................................................... + 46 76 160 46 03• Norveç: Ömer Fevzi İpek .................................................................................. + 47 21 39 54 57• Finlandiya: Fahrettin Çalışkan .......................................................................... + 358 505 48 03 33• Grönland, İzlanda: Mehmet Bayhan ................................................................ + 45 52783966• Aarhus: Rasim Atakan ...................................................................................... + 45 42 78 93 64• İstanbul: Salih Beşir .......................................................................................... + 90 5332 83 89 86

NYE

Moving Media ApS • Holsbjergvej 41 B • 2620 Albertslund • Tlf: + 45 70 20 69 70 İnternet: www.zamaniskandinavya.dk • Baskı: OTM AVISTRYK IKAST | ISSN: 1903 6892

Reklam [email protected] ................................+45715 14 385Haber: [email protected] Okur Hattı: [email protected]: [email protected] ................................+4570206970

Banka bilgileri: Danske Bank: Reg nr. 3129 Kontonr. 16922552IBAN: DK57 30000016922552 • SWIFT-BIC: DABADKKK

Gazetemizde yayınlanan yazı ve haberlerin yayın hakları Moving Media ApS’ye aittir. Yazı ve haberler referans gösterilerek kullanılabilir. Yayınlanan reklamların içeriğinden gazetemiz sorumlu değildir.

CVR-nr. 25065557

HAB

ER T

URU Hükümet alkol ve uyuşturucu batağına

düşenlere yardım elini uzattı. Sağlık Bakanlığıve Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), bağımlı-ların ücretsiz tedavi olmalarını sağlayan yenibir ödeme protokolüne geçti. Bunagöre SGK yeni dönemde kanser veorgan nakli hastalarında olduğu gibibağımlılar için de sağlık kuruluşlarınahizmet başı ödeme yapacak. Bugünekadar maliyeti sınırlı ölçüde karşılananbağımlının tedavisinde ne kadar mas-raf çıkarsa hepsi ödenecek. Bu durumsayıları yetersiz olan AMATEM’lerin(Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi veEğitim Merkezleri) dışında özel vekamuya bağlı hastanelerin de ba-ğımlılıkla mücadeleye katılmasınısağlayacak. Tedavi sürecinin me-şakkatli, gelirin az olmasından dolayıüniversite hastaneleri ile kamuya bağlı ve özelhastaneler bu tedaviyi tercih etmiyordu. Sağ-lık Bakanlığı’nın üzerinde birkaç yıldır çalıştığı‘Madde Bağımlılığı Tedavi Merkezleri Yönet-meliği’nde ise sona yaklaşıldı. Madde bağım-lılarına ‘ömür boyu tedavi desteği’ sağlayacak

yönetmelikle hastalar tedavi sonrası da takipedilecek. Yönetmelikle AMATEM’lerde mev-cut bir aylık arındırma ve ilaç tedavisine ek ola-

rak 15 ay devam edecek sosyal rehabili-tasyon süreci ve ömür boyu takip başla-yacak. Yönetmelikle hem bağımlı hem deailesi sürece dahil edilecek. Kişiye hasta-

lığı tanıyıp korunma yolları, aileye dehastaya nasıl davranılacağı öğretile-

cek. Hükümet bu hamlelerle has-tanelere, ‘Yeter ki bağımlıyı kurta-

rın, tüm masrafları ödenecek’mesajı verdi. Türkiye’de her yıl200 binden fazla kişi AMA-TEM’lere bağımlılık tedavisi için

başvuruyor. Türkiye Uyuşturucuve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme

Merkezi (TUBİM) verilerine görebu zamana kadar tedavi gören en küçük

bağımlının yaşı 11, en büyüğününki ise 65.Türkiye’de tedavi görenlerin yüzde 11,67’simaddeyi 15 yaşından daha küçükken kulla-nıyor. Türkiye’de yılda 200 binin üzerinde in-san alkol ve madde bağımlılığı tedavisi görü-yor.

FİLM GİBİ UYUŞTURUCUOPERASYONUNUN ‘BAŞROL’OYUNCULARI!1

İstanbul Narkotik Polisi; Beyoğlu, Cihangir ve Beşiktaş bölgelerinde ça-lışan uyuşturucu satıcılarına yönelik operasyonlarda 19 satıcının yanında

29 ünlü ismi gözaltına aldı. Polisin İstanbul, Ankara, Bodrum ve Kuşadası’nda8 aydır yürüttüğü teknik takip ve çalışmanın akabinde gelen baskınlarda, birYeşilçam oyuncusunun Boğaz manzaralı evinin terasını esrar bahçesine çe-virdiği, burada ürettiği uyuşturucuyu sinema ve dizi oyuncularına sattığı or-taya çıkarıldı. ‘Torbacı’ diye adlandırılan sokak satıcıları Murat Yaşar-ŞengülYaşar çiftinin itiraflarından hareketle de 60 ayrı adreste yapılan aramalar so-nucunda Karadayı dizisinin başrol oyuncusu Kenan İmirzalıoğlu, 20 Dakikadizisinde oynayan İlker Aksum, Engin Altan Düzyatan, ‘Dedektif Galip Der-viş’ karakterini oynayan Engin Günaydın, Hakan Yılmaz, Gökçe Özyol, şar-kıcı Mehmet Erdem, Eray Türkmen, Orçun Koray Candemir, BKM Mutfakoyuncuları Ersin Korkut, Şahin Irmak, Murat Eken, oyuncu Sarp Apak, Ne-hir Erdoğan, Özge Özpirinçci, Murat Yıldırım, Burçin Terzioğlu ve yönetmenMehmet Kaya Hakyemez gibi tanınmış simalar da gözaltına alındı.

İfadelerine başvurulan sanatçılardan bazıları, uyuş-turucu kullanımı için yer temin etme, uyuşturucu satmave uyuşturucu kullanmakla suçlandı. İstanbul Nar-kotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’ndeki iş-lemlerin ardından İstanbul Adliyesi’ne sevkedilen 49 zanlıdan 10’u serbest, 12’si denetimliserbest bırakıldı. 27 şüpheli ise tutuklanmaları is-temiyle mahkemeye sevk edildi.

Topluma rol-model olması beklenenmedyatik isimlerin uyuşturucu bağımlılarıçıkmaları toplumda tepkiyle yol açtı. Bazıköşe yazarları yayın ve yapım şirketlerinesöz konusu sanatçıları

tedavi olma-dan ek-rana çı-karmama-ları çağrısındabulundu.

Benzer bir ope-rasyon da Malatya’da ge-çekleşti. Kale ilçesindeki bir adrese düzen-lenen baskında 205 kilo esrar ele geçirildi.Gözaltına alınan şüpheliler S.Ç., T.K., V.Ş. veT.Ş. ‘uyuşturucu veya uyarıcı madde imal veticareti yapmak’ suçuyla adliyeye sevk edildi.S.Ç., T.K. ve V.Ş. serbest kalırken T.Ş. tutuk-lanarak Malatya E Tipi Cezaevi’ne kondu.

Bağımlılara tedavi teşviki

Asgari Ücret Tespit Ko-misyonu’nun ön gördüğü

yeni artış oranı asgariücretlere yansıdı. 31

Aralık 2013’e kadar asgariücretle çalışanlara aylık net

803,68 lira (brüt 1021 lira) öde-necek. Yeni dü-

zenleme ile Türkiye, as-gari ücrette, Bulgaris-tan, Romanya, Le-

tonya, Litvanya,Çek Cum-

huriyeti, Es-tonya, Ma-

caristan, Slo-vakya, Polonya

ve birliğin yeni üyesiHırvat is tan’ ınönüne geçti. Bir

asgari ücretli Tür-kiye’de 405 avro alır-ken, Bulgaristan’da 159,

Romanya’da 179, Macaristan’da 332, Slo-vakya’da 338, Polonya’da 369 ve Hırvatis-tan’da 401 avro kazanıyor. Avrupa’da asgariücretlerin en yüksek olduğu ülkelerin ba-şında 1874 avroyla Lüksemburg, 1502 av-royla Belçika, 1478 avroyla Hollanda geli-yor. Amerika’da ise asgari ücret 961 avro

olarak hesaplanıyor. Asgari ücretteki artışalım gücüne de yansıyor. Türkiye temmuzayındaki alım gücüyle de 11 AB ülkesini ge-ride bıraktı. Türkiye’de 662 avro olan asgariücretin alım gücü, Romanya, Bulgaristan,Letonya, Estonya, Çek Cumhuriyeti, Lit-vanya, Slovakya, Macaristan, Hırvatistan,

Polonya ve Portekiz’denyüksek. Avrupa İsta-tistik Ofisi (Eurostat)verilerine göre, tem-muz ayında Av-rupa’da alım gücü sı-ralamasında ilk 10’agiren ülkeler şöyle:Lüksemburg 1539,Belçika 1373, Hol-landa 1367, Fransa1311, İrlanda 1271,İngiltere 1167, Slo-

venya 922, Malta 892,İspanya 788, Yunanistan

736 avro. Türkiye 662 avrolukalım gücüyle listenin 11. sırasında yer alıyor.Türkiye’nin alım gücü ve asgari ücret ora-nında çoğu Avrupa ülkesini geride bırak-masında 2008’de patlak veren küresel malikriz büyük rol oynadı. Söz konusu krizdenetkilenmeyen Türkiye, geçen 5 yılda hemasgari ücretini hem de alım gücünü artırdı.

Asgari ücrette Doğu Avrupa’yı ancak geçebildik

Page 32: Zamandk224 egazete

32 14 - 20 AĞUSTOS 2013 ZA MANGÜNDEM

Page 33: Zamandk224 egazete

33 14 - 20 AĞUSTOS 2013 ZA MANGÜNDEM

Page 34: Zamandk224 egazete

34 14 - 20 AĞUSTOS 2013 ZA MANGÜNDEMERGENEKON‘DA

KARARMEHMET ÖZDEMİR İSTANBUL

1Ergenekon davasının haklılığına ina-nan kesimde hem tembellik hem de

kendine güven var belki. Zaten savcılar id-dianameleri yazdı, mahkeme de yargılıyor,medyada bu davanın haklılığını yüksek seslesöyleyen bir taraf da var diye tembellik ya-pılıyor sanki. Diğer taraftan sanıklar ve Er-genekon yapısını destekleyenler ise kendi-lerince bir ölüm-kalım savaşı veriyor. Bu an-lamda onlar daha fazla asılıyor. Böyle bir ger-çek var. Benim açımdan ise tembellik belkibir nebze olabilir ama asıl sebep kapsamlı birdavalar silsilesini takip ettiğim için yazmayafırsat bulamamam. Balyoz davası bitincekitaba yoğunlaştım ve tamamlayabildim.Ama o kadar kapsamlı bir dosya ve Türki-ye’nin yıllardır beklediği bir süreçti ki bunukamuoyuna iyi anlatmak gerekiyor. Buradada iş gazetecilere düşüyor.

-‘Bu siyasi bir davadır’ sözü sık duyduğumuzeleştirilerden biri. Özellikle CHP her fırsattabunu dile getiriyor. Dava gerçekten siyasi mi?Evet, Ergenekon davası, ‘siyasi’ bir dava.

Çünkü darbe, özünde siyasi bir suç. Bu an-lamda hükümeti, halkın seçtiği iktidarı dü-şürmeye, ortadan kaldırmaya ya da iş göre-mez hale getirmeye dönük eylemleri konualan bir dava. Ama aynı zamanda hukuki birdava.

-Bunu biraz açabilir misiniz?Bir davanın siyasi boyutunun olması hu-

kuki olmadığı anlamına gelmez. Terör örgütüdavaları da bir boyutuyla siyasidir. Dolayısıylaburada önemli olan davaya dair niteleme de-ğil, davanın kanuna uygun işleyip işleme-mesidir. Ergenekon davasında da Türk CezaKanunu’nda yer alan suçlardan Ceza Mu-hakemesi Kanunu’na göre yargılama yapıl-mıştır. Dolayısıyla hukuki bir davadır.

-Sanık tarafının bir iddiasına göre bu dava po-lisin bir komplosu. Oysa kitapta polisin soruş-turmayı başlatan Savcı Zekeriya Öz’e epey di-rendiğini anlatıyorsunuz. Bu daha önce bilin-mediği için mi ifade edilmedi?Ergenekon soruşturması birden başladı

ve genişledi. Başında ‘Ergenekon’ ismi de pekbilinmediği için soruşturma sürecinin ayrın-tılarıyla ilgilenilmedi. Ben sonradan yaptığımaraştırmalarda bu detaylara ulaşınca kitaptayer verdim. Hakikaten dosyadaki belgelerinizini sürüp hukuki muhakemesini yapınca venet bilgiye ulaşınca bu tür komplo teorileri-nin yerle bir olduğunu görüyorsunuz. YaniErgenekon’un polis kumpası, komplosu ol-duğunu dosyadaki deliller, tanıklar, yani so-mut bilgiler yalanlıyor.

-Yine kitabınızdan Savcı Öz’ün hem Emniyet’ehem Genelkurmay’a hem de MİT’e direnerek so-ruşturmanın üstüne gittiğini öğreniyoruz. “So-nun Ferhat Sarıkaya gibi olur!” diye korkupompalanmasına rağmen ondaki motivasyonunkaynağı ne idi?Bu motivasyon tamamen Öz’ün kişili-

ğiyle alakalı. Bazı insanlar için ‘Kimseye ey-vallahı olmayan’ tanımlaması yapılır ya, Ze-keriya Öz de tam buna uyuyor. Birden ken-dini hiç beklemediği, ummadığı belgelerinarasında buluyor. Bu belge ve dokümanlarınizini sürerek Ergenekon’a ulaşıyor. İnatçı biryapısı var. Bir kere elindeki soruşturmayainanmışsa sonuna kadar peşini bırakmayanbir savcı. Bu özelliği, sadece Ergenekon so-ruşturmasında değil, diğer işlerinde de gö-rülüyor. Mesela, yıllar önce ‘Serpil öğretmen’isimli bir kızın tecavüz edilip öldürülmesi da-vasında mahkûm olanlar aftan faydalanarakserbest kalmıştı. Savcı Öz hemen itiraz ediptutuklattırdı bu vahşi suçu işleyenleri. İdea-list bir savcı olarak kanunları sonuna kadaruygulayan bir isim.

-Bu davanın bir özelliği de iddianamelerin çokuzun olmasıydı ki, 2 bin 500 sayfayı bulanlaroldu. Özel bir sebebi var mıydı?Ergenekon bir soruşturma olarak ilk kez

gündeme gelmişti. Daha önce bu konuda ya-

zılmış bir iddianame yoktu. Devasa bir yapı-lanma, devasa belge ve dokümanlar oluncaortaya böyle iddianameler çıktı. Bir de benimfikrime göre, savcılar Ergenekon soruştur-masında ele geçen delillerin gözden kaçma-ması için tamamına yakınını kısmen ya daaynen iddianameye koydu. Bazı deliller kla-

sörlerde olursa gözden kaçabilirdi, o yüzdenböyle bir yol izlediler tahmin ediyorum.Hem sorgulamalar sırasında mahkeme he-yeti sanıklara soru sorarken bazı sanıkların“Bu delil iddianamede yok.” diye itiraz etti-ğine şahit olduk. Hâlbuki dosyada vardı vesoru sormak için de bu yeterliydi ama bunabile itiraz edildi. Bu da savcıların haklı oldu-ğunu gösterdi.

-Dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök,davanın seyrini sanıklar aleyhine çok etkiledi;fakat bazı sanıklar susmakla eleştirip tanıkolarak mahkemede dinlenmesini istedi.Özkök mahkemeye geldi. 2-3 Ağustos

2012’de iki gün boyunca ifade verdi ve hayliçarpıcı açıklamalarda bulundu. Ayışığı, Ya-kamoz gibi darbe planlarının slayt halindekendisine ulaştığını söyledi. Şener Eruy-gur’u da uyardığını yine mahkemede açık-ladı.

-Geçen hafta kararlar açıklandı; ama hâlâ bir ke-sim yıllardır tekrarlanan eleştirileri sıralıyor: Sa-

nıklar neyle suçlandığını bile bilmiyordu. Sa-vunma için yeterli süre verilmedi. Birbiriyle ala-kasız insanlar aynı örgütten sayıldı. ÖYM’ler kal-dırıldı, yargılama meşru değil… Haklılık payı yokmu hiç?Bu tür iddialar davanın başından beri çe-

şitli şekillerde dile getirildi ve hâlâ getirilmeye

devam ediyor. Ne ile suçlandıklarını bilme-diğini söyleyen bazı sanıklara Avrupa İnsanHakları Mahkemesi cevap verdi. Sanıklarasuçlarının anlatıldığını söyledi kararında. Sa-vunma için de en çok süre verilen dava idi Er-genekon. Özel Yetkili Mahkemeler kaldırıldıama geçici madde ile ellerindeki davalarabakmaya devam ettiler. Hukuken meşrularyani. Sonuç olarak bu ve benzeri savunmaargümanları, sanıkların kamuoyu algısınıdeğiştirmeye yönelik çalışmaları. Manipü-lasyon yapılıyor yani.

-Mehmet Haberal’a verilen ceza bazılarınca azbulundu ve sürpriz olarak değerlendirildi. Sizişaşırtan başka kararlar oldu mu?Mehmet Haberal kararı şaşırttı evet.

Ama bu uygulama sadece Haberal’a yapıl-madı. Mustafa Balbay, Levent Ersöz, SinanAygün gibi isimlerin 2005’ten önceki ey-lemleri darbe teşebbüsü sayıldı ve eski ka-nundan mahkûm oldular. Eski kanundadarbe teşebbüsünün cezası 20 yıla kadar ha-

Ergenekon bir soruşturmaolarak ilk kez gündemegelmişti. Daha önce bu

konuda yazılmış biriddianame yoktu. Devasa biryapılanma, devasa belge vedokümanlar olunca ortaya

böyle iddianameler çıktı. Birde benim fikrime göre,

savcılar Ergenekonsoruşturmasında ele geçen

delillerin gözdenkaçmaması için tamamına

yakınını kısmen ya da ayneniddianameye koydu. Bazı

deliller klasörlerde olursagözden kaçabilirdi, oyüzden böyle bir yol

izlediler tahmin ediyorum.Hem sorgulamalar sırasında

mahkeme heyeti sanıklarasoru sorarken bazısanıkların “Bu delil

iddianamede yok.” diyeitiraz ettiğine şahit olduk.Hâlbuki dosyada vardı ve

soru sormak için de buyeterliydi ama buna bile

itiraz edildi. Bu da savcılarınhaklı olduğunu gösterdi.

ERGENEKON,SİYASİ OLDUĞUKADAR HUKUKİBİR DAVADIR Yazdığı haberler üzerine hakkında açılan 75 davayüzünden son beş yılı Silivri ile Bakırköy Adliyesiarasında geçen Büşra Erdal, ‘Kafası Karışanlar İçinErgenekon’ kitabını yazdı. Ona göre, davanın siyasiolması, aynı zamanda hukuki olmasını engellemez

Page 35: Zamandk224 egazete

Ergenekon davası kararlarının açıklandığı günün erte-sinde gazetelere topluca bakanlar, bu ülkede basın özgür-lüğünün niye olamadığını ve bizzat şikâyetçi gazetecilerinde böyle bir kaygısının olmadığını tespit etmekte zorluk çek-memişlerdir.

Ergenekon davası Türkiye'de siyasetin bir savaş alanınıifade ettiğini ve her şeyin stratejik ve faydacı bir biçimde kul-lanıldığını bir kez daha gözler önüne serdi. Hakların, ilke-lerin ve anlamanın dünyasında değiliz... Kavruk dayanış-maların, oportünizmin ve öfkenin dünyasındayız.

Ergenekon davasının iki yönü var. Birincisi hükümetekarşı apaçık bir darbe girişiminin varlığı, bu uğurda plan-ların yapılmış, cinayetlerin işlenmiş olduğu gerçeğidir. Sözkonusu yapılanma Türkiye'deki derin devlet geleneğine uy-gun olarak darbe anına kadar merkezini oluşturmayan, tea-müllere uygun olarak enformel ve formel hiyerarşilerin iç içegeçtiği hareketli bir ağı ifade ediyor. Her dönemin kendinehas özellikleri ve komuta kadrosunun niteliği, darbe anın-daki merkezin de nasıl oluşacağını belirliyor. Ancak o nok-taya gelinceye kadar, bir ortak aklın ve hissiyatın sürükle-diği parçalı yapılar söz konusu. Bir yanda (Susurluk olayındamahkemeye bile götürülemeyen) Veli Küçük'ün yönettiğiçeteler veya JİTEM gibi, zaten yerleşik olarak faaliyet gös-teren teşkilatlar var. Bir başka yanda koordinasyonu sağla-yan ve darbenin kalıcılığı ve meşruiyeti açısından gerekliolan askeri kadrolar bulunuyor. Nihayet bir de bu hedefigerçekleştirecek psikolojik zemini ve toplumsal kabulü üre-tecek, başta medya olmak üzere sivil unsurlar, ideolojik mi-litanlar ve düpedüz ‘eksik akıllı' hevesliler yer alıyor.

Dolayısıyla Ergenekon davasında yargılananların enazından üç farklı grupta toplandıklarını ve bunların her bi-rinin içinde de sorumluluk alma açısından çok farklı işlev-ler yapmış kişilerin olduğunu idrak etmekte yarar var. Er-genekon davasının ikinci yönü ise tam da bu iç ayrışmaylailgili, çünkü mahkeme bu ayrımı yapmakta zorlandı veya is-teksiz davrandı. Sonuç, farklı suçların ve suçluların suçsuz-larla, ya da suçu kucağında bulmuş olanlarla aynı kaba ko-nulmasıydı. Buna mahkemeye yapılan sürekli saldırıların ya-rattığı psikolojik ortamda, adil yargılanma hakkının zede-lenmesini ima eden bir dizi uygulamanın hayata geçmesieklendi. Avukatların dosyaya erişimini engelleyen ‘gizlilik'kuralını ve tutuklu yargılama temayülünü de ilave ettiği-mizde, ortaya adaletin makro anlamda tecelli ettiği, ama ki-şilerle doğru gidildikçe sıkıntıya düştüğü bir yargılama sü-reci çıkıyor.

Öte yandan bu olay bir ilk... İlk kez bu ölçekte ve sonderece karmaşık ilişkilere dayanan bir darbe teşebbüsü yar-gılandı. Unutmamak gerek ki darbe girişimi, aynen 27 Ma-yıs'a giden süreçte olduğu gibi, ‘makbul sayılmayan' par-tinin iktidara gelmesiyle başlamış ve 2007'de cumhurbaş-kanı seçiminin engellenmesi, 2008'deki parti kapatma da-valarıyla birlikte üst yargıyı da işin içine sokacak şekilde ıs-rarla sürdürülmüştü. Darbenin 2004'te gerçekleşmemesi-nin belki de tek nedeni Hilmi Özkök'ün genelkurmay baş-kanı olmasıydı...

Eğer sadece iddianameye bakarsanız, epeyce sorunlu veadaleti sağladığı şüpheli bir yargılama süreci tasavvur ede-bilirsiniz. Ama dava 5 yıl, yüzlerce celse sürdü ve birçok ekkanıt üretirken, daha da önemlisi itirafların sergilenmesinisağladı. Yönetici konumunda gözüken bazı zanlılar birçokdelilin gerçekliğini kabul etti. Avrupa İnsan Haklar Mah-kemesi ise daha 2011'in Aralık ayında davanın kuvvetli de-lillere ve yeterli şüphelere dayandığını söylemişti.

Ergenekon siyasi bir davaydı. Nitekim dava süresi bo-yunca siyaseten engellenmeye, itibarsızlaştırılmaya çalışıldı.Mahkeme bu atmosfer altında, ‘siyasi' bir iş yaptığının yüküve bilinciyle davranmaya zorlandı. Yargıya müdahalenin enyoğun yaşandığı davalardan biri oldu. Bugün davanın siyasiolduğundan şikayet edenler, aslında onu siyasi kılanlar, illede siyasi olsun diye uğraşanlardır... Nitekim aynı güruh,AKP karşıtlığının tetiklediği ‘sinirli aydınlar' ile koalisyon ha-linde, bugün olayı siyasallaştırmayı sürdürüyor, Yargıtayüzerinde baskı kurmaya, suçluların affedilmesini bir top-lumsal talebe dönüştürmeye çalışıyorlar. Bugünkü itirazlarartık davayı etkilemekten ziyade, gelecekteki siyasi atmos-feri kadük etmeyi hedefliyor.

Medyanın büyük çoğunluğu bu kapışmada kendisini birtarafın siyasi militanı haline getirmiş durumda. Basın öz-gürlüğü söylemini yükseltenlerin büyük bir bölümünün dar-becileri ‘koruyup kollaması' ise sadece bir memleket gerçeği.

EtyenMahçupyan

Bir ‘milli’ deneyim: Ergenekon

35 14 - 20 AĞUSTOS 2013 ZA MANGÜNDEMpisken; yeni kanunda ağırlaştırılmış müebbet ha-pis. Savcılar yeni kanuna göre ceza istedi, mah-keme eski kanuna göre bu sanıkları cezalandırdı.Bu beklenmedik bir durumdu.

-Siyaset dahil farklı kesimlerden yargıya çok baskılaroldu. Hatta ÖYM’ler kaldırıldı, savcı ve hâkimler ta-yin edildi, şimdi HSYK’nın yapısı değiştiriliyor. Karara

bakılırsa mahkemenin bunlardan etkilenmediğinisöyleyebilir misiniz?Davanın başından beri mahkemeye yönelik

çok baskı yapıldı. Hakaretler, tehditler, medya ya-yınları ve siyasilerin tavırları hep mahkemeye yö-nelik baskıydı. Son bir yıl içinde de fiziki saldırı-larla mahkeme yıkılmak bile istendi. Baskın giri-şimleri oldu. Tüm bu gelişmelere bakıldığındamahkeme epey soğukkanlı bir şekilde davayı bi-tirdi diyebiliriz.

-İtalya’daki Gladyo davası 10 yılda tamamlanabildi ve7 bin kişi yargılandı. Bizde ise aktif soruşturma saf-hası daha 4’üncü yılda bitti, yargılanan kişi sayısı daİtalya’ya kıyasla çok az. Hangisi anormal?Aslında Türk Ergenekon’u İtalyan Gladyo-

su’ndan daha komplike bir yapı. İdeolojik köklerive toplumda siyasi karşılığı var. Bu açıdan bakıl-dığında bizdeki anormal tabii ki. Savcı ZekeriyaÖz’ün elinde açık soruşturmalar varken görevin-den alınması, bu anormalliğin zaten tescili.

-Kitabınızda ‘Cesaret bulaşıcıdır’ diyorsunuz, Za-man’a verdiğiniz röportajda da Ergenekon’un bitme-

diğini söylüyorsunuz. Buradan soruşturmaların devamedeceğine inandığınızı çıkarabilir miyiz?‘Cesaret bulaşıcıdır’ sözünü o dönem Erge-

nekon ve Balyoz gibi süreçleri götüren savcılar içinsöylemiştim. ÖYM’lerin kapatılmasının bu cesa-reti kırdığını düşünüyorum. Ergenekon’un bit-mediği de bir gerçek. Bu anlamda ikisini bir arada

değerlendirdiğimde Ergenekon soruşturmasınındevam edip etmeyeceğini bilemiyorum ama et-mesini temenni ediyorum. Hem savcılığın da Şe-ner Eruygur, Tuncay Özkan gibi beş sanık hak-kında suç duyurusu var. Belki o da bir başlangıçolabilir.

-Meslek hayatınızın yarısı Ergenekon’la geçmiş ve aley-hinizde 75 ceza davası açılmış. Davayı takip etmektenyorulduğunuz, bıktığınız dönemler oldu mu?Bıkma değil ama yorulma oldu. Beşiktaş’ta Er-

genekon’la ilgili bir gelişme olurken Bakırköy Ad-liyesi’nde kendi duruşmama gitmek zorunda ka-lıyordum. Günde 4, haftada 12 duruşmam olu-yordu. Bu da çok yorucuydu. Zamanın büyük bö-lümünü çalışmaya değil, savunma yapmaya ayı-rıyorduk.

-Tercih hakkı size bırakılsa bundan sonra Ergenekon’lailişkinizi nasıl belirlersiniz?Örgüt bitene kadar soruşturmanın sürmesini

temenni ettiğime göre, kendimi de bu süreçtenayrı tutamam. Yine soruşturma ve dava aşamala-rını takip ederim.

Page 36: Zamandk224 egazete

36 14 - 20 AĞUSTOS 2013 ZA MANDÜNYA

İSMAİL AVCI DİYARBAKIR

1Terör örgütü PKK’nın Suriye uzantısıPYD’nin, diğer yerel grup ve partilere

uyguladığı baskılar karşısında Suriyeli muha-lif Kürt siyasetçiler tek yumruk oldu. Za-man’a konuşan bölgenin önde gelen isimleri,yerel bir unsur olarak PYD’yi de kapsayan or-tak bir siyasi çerçevenin nasıl ve neden en-gellendiğini anlattılar.

Suriye’de 2,5 yıldır devam eden iç savaştarejim lideri Beşşar Esed’i devirmek için sava-şan Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile ittifakeden Kürt liderler, oluşan otorite boşluğunufırsat bilerek, rejimin de hatırı sayılır desteğiyleülkenin kuzeyine yerleşen PYD’nin bölgeKürtleri arasında bir barışın inşa edilmesineengel olduğunu söyledi. Zaman’a konuşanmuhalif Kürt cephenin önde gelen isimleri, te-rör örgütü PKK’nın Suriye uzantısı olanPYD’ye uzattıkları kardeşlik elinin karşılıkbulmadığını dile getirdi.

PYD, 3 hafta önce sınıra sıfır noktadaki Ra-sulayn kasabasını ele geçirerek Türkiye gün-demine bir kez daha bomba gibi düştü. PKKgibi hapisteki terörist elebaşı Abdullah Öcalan’ıkendine lider kabul eden örgüt tarafından ya-lanlansa da PYD’nin sınır boyunca uzanan Ro-java ismi verilen bölgede kendi yönetimindebir Kürt özerk devleti kuracağı iddiaları halenzihinleri kurcalıyor. Örgüt Başkanı Salih Müs-lim’in, Türk kamuoyundaki endişeleri gider-mek için İstanbul’a gelerek MİT ve Dışişleriyetkilileri ile görüşmelerde bulunması ise ce-vapladığından daha fazla soru işareti oluştur-muş görünüyor.

Suriye Yüksek Kürt Konseyi Üyesi veAzadi Partisi Erbil Temsilcisi Kawa Ezîzî, “Yıl-

larca (Suriye) Baas rejimine karşı mücadeleverdim. Bugün vatanıma giremiyorum. PYDkendisine uzattığımız bütün ellere vurdu.PYD’yi bir Kürt partisi olarak aramıza aldıkama buna çok pişman olduk.” diyor. Kürt Ulu-sal Meclisi Üyesi ve Suriye Kürdistan Demo-krat Partisi yöneticilerinden Muhammed İs-mail de, Kürtlerin Suriye’de rejim elinde 50 yılboyunca büyük zulüm gördüğünü; ancak bu-gün de durumun daha iyi olmadığını anlatıyor.İsmail, “Baas rejimi ırkçılık yaptı, Kürtler günyüzü görmedi. Bugün bir Kürt grubunun ben-zer hareketlerde bulunuyor olması kabul edi-

lemez bir durumdur. Böyle devam edersekanlı Baas rejimi kârlı çıkacak.” ifadelerinikullanıyor. Vataniya Demokrat Partisi GenelBaşkanı Muhammed Eshad ise kimlerin re-jimle aynı safta olduğunun artık ortaya çıktı-ğını kaydetti: “Suriye’nin kurtuluşu için veri-len mücadelede saflar artık belli. Kimin rejimtaraftarı kimin halkın taraftarı olduğunu her-kes biliyor.”

Suriye’de 30. ayını bugün dolduran iç sa-vaş en iyimser tahminlerle 100 bin kişinin ha-yatına mal oldu. Ülkenin dört bir yanında tümşiddetiyle devam eden çatışmaların yanında

imkânsızlıklar içinde hayatlarını sürdürmeyeçalışan sivillerin dramı da yürek burkuyor. Ül-kenin dış destekli rejim güçlerinin çok az var-lık gösterebildiği Kürtlerin yoğun olarak ya-şadığı bölgelerde ise Türkiye’yi siyaset ve gü-venlik açısından da yakından ilgilendiren ge-lişmeler yaşanıyor. PYD’nin bölgeyi hâkimi-yetine alma girişimi olarak yorumlanan faali-yetleri, bölgenin asli unsuru olan diğer Kürtgrupların da tepkisini çekiyor. “PYD, AzadiPartisi’nin yöneticilerini ‘hain’ ilan etmiş. Bizde soruyoruz bizim hainliğimiz nedir, rejimekarşı çıktığımız için mi? Babam Baas’ın zin-danlarında çürüdü. Ben 16 yıl sürgün hayatıyaşadım. Biz dik durduk, satılmış insanlardanolmadık. Burada hainlik nerede? Hain onlar-dır. Vatanını savunan hain olur mu?” diyenEzîzî, PYD’ye “Rejimle bağlantılarını kessinler.Kardeş kavgasından uzak bir siyaset yürüte-biliriz.” sözleriyle çağrıda bulunuyor.

İsmail ise bu siyaseti yürütmeye devamederek PYD’nin kendi sonunu hazırladığını sa-vunuyor: “PYD bölgede hiçbir parti ya dagrubu tanımıyor. Kimsenin orada halkı yok et-meye hakkı yoktur. ‘Ben buranın hâkimiyim vetek başıma burada (egemen) olacağım.’ demekbüyük bir hatadır. Esed’in durumu ortada.Kendi halkına çok zor kullandı, güçlüydü. Birde şimdi bakın. PYD yanlış siyasetle fırsatlarıda kaçırır, kendisi de tarumar olur ileride.”

Eshad da, Suriye’de Kürt, Arap ve Sürya-nilerin rejimin devrilmesi için ortak çalıştığınıbelirterek, PYD’yi kasıtla “Ancak birileri elinesilah almış bunu engellemeye çalışıyor. Bunudoğru bulmuyoruz. Oradaki halk olarak yıl-larca acı çektik. Kimsenin de o acıyı tekrar et-mesini istemiyoruz.” ifadelerini kullanıyor.

SURİYELİ MUHALİF KÜRT LİDERLER:

PYD, barışa uzanan elleri buduyor

Page 37: Zamandk224 egazete

1- Sağduyulu ve demokratik tavrıyla her zaman milletin ya-nında yer alan ve yazarları içinde yer almakla iftihar ettiğim Za-man ve Today’s Zaman gazeteleri hakkında bir süredir özel-likle sosyal medyada sistemli bir kampanya yapılıyor.

Vesayetçi yapıların ve derin odakların dışlayıcı, baskıcı tu-tumunu bizzat yaşamıştık. Şimdi benzer düşmanca eleştirile-rin dost bilinen bazı çevrelerden gelmesi çok acı. Geçen haftaiyi niyetli bir yazımın çarpıtılarak nasıl linç edilmeye çalışıldı-ğımı yazmıştım. Her gün bir başka yazarımız, benzer saldırı-lara maruz kalıyor.

2- Yapıcı ve anlamaya dönük eleştirilere sadece teşekküredilip bu tür görüşlerden istifade edilir. Ancak olayın adeta birlinç ve karalama kampanyasına dönüştürülmesi bunu tertip-leyenler adına çok üzücü.

3- Üzücü çünkü her fırsatta Zaman’a, Today’s Zaman’a veyazarlarına dil uzatanlar, ne bu gazetelerin özgün, özgür, ba-ğımsız çizgisi, ne basın özgürlüğünün temel ilkeleri ne de güyasavundukları demokrasi hakkında en ufak bir fikre sahip.

4- Zaman, çıktığı günden beri demokrasinin yanındadır.Bunun için yayın hayatına başladığı ilk yıllarda rahmetli Tur-gut Özal’ın öncülük ettiği demokrasi reformlarını desteklediğigibi, baştan beri Avrupa Birliği sürecini ve AK Parti’nin de-mokratik reformlarını güçlü bir şekilde desteklemiştir.

5- Zaman’ın siyasetle ilişkisi organik veya mali değil, il-keseldir. Gücünü savunduğu fikirlerin gücünden ve okuyu-cuların desteğinden alır. Farklı siyasi hareketlerin, milletin ge-leceğine hizmet eden politikalarına da destek vermekten çe-kinmemiştir.

6- Zaman ve Today’s Zaman, yazar kadrosu bakımındanTürkiye’nin en zengin gazeteleridir. Bu sayede demokrat ol-mak kaydıyla ülkemizdeki tüm fikirler bu platformlarda öz-gürce ifade edilmektedir. Yazarlar, düşüncelerini hukuk ve ah-lak ilkeleri çerçevesinde, bazen bu gazetelerin yayın çizgilerineaykırı olacak biçimde de olsa ifade ederler. Gazetelerin yayınçizgisini, elbette onları yöneten editörlerin yazıları ve haber-leri ele alış biçimleri yansıtır.

7- Normal bir demokraside gazetecilik, ağırlıklı olarak hertürlü güce ve iktidara karşı eleştirel bir tutuma sahiptir. Ayrıcamedya özgürlüğü, rahatsız eden, hoşlanılmayan görüşlerin deifade edilmesini kapsar.

8- Bir gazete, istediği yazarla çalışıp çalışmama hakkına sa-hiptir. Her türlü anlaşmazlık, bir yazarla yolların ayrılmasınaneden olabilir. Sakıncalı olan, devletten veya başka güç odak-larından gelen baskılar yüzünden eleştirel çizgiye sahip yazarveya gazetecilerin sansürlenmesi ya da işlerine son verilmesi-dir. Zaman ve Today’s Zaman’ın bu tür baskılara karşı ilkeli du-ruşu Türkiye ve dünyada bütün demokrat çevrelerce takdiredilmektedir.

9- Zaman medya grubu özellikle son dönemde her türlügizli-açık baskıya rağmen (davalar, tehditler ve akreditasyon,vb.) demokratik duruşundan taviz vermemiş, AK Parti ikti-darına da uğradığı bütün haksızlıklar karşısında büyük destekvermiştir. Hatta bu yüzden içte ve dışta “yandaş ve hükümetyanlısı” diye yaftalanmıştır. Aynı ilkeler gereği bugün iktida-rın demokrasi açısından yanlış/eksik görülen politikalarını dakendi üslubuyla eleştirmesi, iktidarı eski kuşatıcı, reformcu çiz-gisine dönmeye teşvik etmesi meşru, yapıcı ve dostane bir tu-tumdur.

10- Maalesef ülkemizde medyanın hızlı şekilde ‘taraftar’ ve‘düşman’ diye kutuplaştığı bir ortamda, Zaman ve Today’s Za-man’ın doğruya doğru, yanlışa yanlış diyen dengeli ve demo-kratik tutumunun takdir edilmesi gerekirken iki tarafın da tep-kisini çekmesi, üzücü olmakla beraber sürpriz değildir. Gazeteve televizyonların eleştirel çizgideki gazetecileri birer birer uzak-laştırdığı dönemde bu iki gazeteden de bunu yapmalarını bek-lemek haklı bir talep değildir. Elbette haber ve yazılarda yan-lışlar yapılmış, maksadı aşan ifadeler kullanılmış olabilir. Ge-rekirse bunlar için düzeltmeler de yapılabilir. Ancak ana akımmedyanın makul eleştirel görüşlerden bile arındırılması, hemdemokrasimizin itibarını sarsmakta hem de gereksiz şekilde‘düşman’ çizgideki medyanın büyümesi sonucunu doğur-maktadır. Zaman ve Today’s Zaman, bu iki durumu da med-yamız ve ülkemiz için sağlıksız bulduğu için özgün, özgürlükçü,bağımsız çizgilerini devam ettirmekten yanadır.

Bugünkü şartlarda milletimiz içinde çok güçlü bir karşılığıolan, farklı fikirlere ifade hakkı tanıyan, sağduyulu ve demo-krat çizgisiyle Zaman Grubu’nun varlığı, demokrasimiz için birşanstır ve inşallah bu duruşunu devam ettirecektir.

Abdülhamit Bilici

Zaman ve Today’s Zaman’ınduruşu

37 14 - 20 AĞUSTOS 2013 ZA MANDÜNYA

MİNHAC ÇELİK BEYRUT

1Lübnan’da önceki gün kaçırılan Türk Hava Yol-ları (THY) pilotları Murat Akpınar ve Murat Ağ-

ca’dan haber alınamazken Beyrut Büyükelçiliği, ülke-deki Türk vatandaşların güvenliği için harekete geçti.

Ankara’nın Lübnan’a gideceklere yaptığı seyahatuyarısının ardından, büyükelçilik de Türklere Lüb-nan’dan ayrılmalarını telkin etti. Ülkeyi terk edemeye-cek durumda olanlara ise ‘evden çıkmayın’ çağrısı ya-pıldı. Çoğu Arap kökenli olan ve uzun yıllar bu ülkedeyaşayan vatandaşların kısa vadede Lübnan’dan ayrıl-maları beklenmiyor. THY de azalan yolcu sayısına rağ-men günde üç kez düzenlediği İstanbul-Beyrut seferle-rine devam ediyor.

İki Türk pilotun geçen sene Türk işadamı Aydın Tu-fan Tekin’in kaçırıldığı Cocodi noktasında kaçırıldığı öğ-renildi. Beyrut Havaalanı’ndan çıkan araçların otoban

bağlantısı için kullandıkları noktada gerçekleşen kaçırmaeylemi öncesinde, örgüt üyelerinin aracın yavaşlama-sından yararlandığı belirtiliyor. Lübnan’daki Mikdat aşi-reti geçen sene Tekin’i kaçırmış ve İmam Ziya’nın Zi-yaretçileri örgütü gibi Suriyeli muhaliflerin elinde bulu-nan 9 Lübnanlının serbest bırakılmasını talep etmişti.Ankara’nın girişimlerine rağmen 9 Lübnanlı serbest bı-rakılmamış, İran’ın devreye girmesiyle Türk işadamı sa-lıverilmişti.

Paravan bir örgüt olduğu anlaşılan İmam Ziya’nınZiyaretçilerinin Hizbullah ile bağlantılı olabileceği be-lirtiliyor. Beyrut Hava-alanı’nın tamamen Hizbullah’ınkontrolünde olması da bu iddiayı kuvvetlendiriyor.

Öte yandan, Lübnan’da bulunan BM Barış Gü-cü’nde görevli Türk askerlerinin geri çağrılmasının ka-çırma eylemiyle ilgili olmadığı ortaya çıktı. Kararın ay-lar öncesinde alındığı ve kaçırma eyleminden 3 gün önceBM makamlarına bildirildiği öğrenildi.

KAÇIRILAN PİLOTLARDAN HABER YOK

Lübnan’da Türklere‘dışarı çıkmayın’ ikazı

Page 38: Zamandk224 egazete

38KÜLTÜR 14 - 20 AĞUSTOS 2013 ZA MAN

MERVE TUNÇEL İSTANBUL

1Semazen saatler, Mevlevi kültürüyle ta-sarýmý birleþtiriyor. Arkasýndaki dönen

semazen figürü Konya’daki Mevlânâ Türbe-si’nden alýnan saatlerin, her bir parçasý tek tekelle iþleniyor.

Saat tasarýmlarý son yýllarda zenginleþse dekiþiye özel tasarýmlara halen köklü yeniliklergelmiþ deðil. Saatlerde farklýlýk arayanlaraÝsviçre’nin köklü saat yapýmcýlarýndan Aude-

mars Piguet’in yeni bir önerisi var: Sema-zen saatler.

Firmanýn Türkiye distribütörüTektaþ Saatçilik’in fikir ön-

c ü l ü ð ü n d esýnýrlý sayýda üretilen koleksiyon, ÝstanbulYýldýz Sarayý Küçük Mabeyn Köþkü’nde gö-rücüye çýktý bile. 16 Mayýs’a kadar da devamedecek.

Türbeden alýnan semazen resmiÜç ayrý modeli üretilen koleksiyon Mevl-

evi felsefesinden izler taþýyor. Arka kýsýmda bu-lunan ve saat çalýþtýkça dönen rotorun üze-rinde dönen üç semazen figürü bulunuyor. Bufigürü Konya’daki Mevlana Türbesi’nde gö-rerek saatlerde kullanmaya karar verdiklerinianlatýyor Tektaþ Saatçilik Yönetim KuruluBaþkaný Shelly Ovadia. Çocukluktan beriyaþadýðý Türkiye’den izler taþýrken uluslararasýbir mesaj içermesini de istediklerini ekliyor. Se-mazen temalý saatler, Jules Audemars kolek-siyonundan çok özel iki saat; astronomi tak-vimine duyarlý “Perpetual Calendar” ve oto-

matik, güneþin doðuþu ve batýþýna duyarlý“Equation of Time” ile birlikte Ýstan-

bul’da saat ve sanat meraklýlarýnýn ilgiodaðý olmuþ bile.

Tasarým, Ýsviçre’nin saat üretim tari, Mevl-eviliðin modern zamanlarý da içine alan ta-savvufi zaman algýsý ve Ýstanbul mekanik saatüretim tarihi arasýnda bir köprü kuruyor adeta.Semazen temalý saatin en çarpýcý özelliði, arkayüzünden görülebilen rotorun mesleðinin ye-tenekli ustalarýndan Arnaud Birgentzlen ta-rafýndan semazen figürü þeklinde elle tasar-lanmasý. Hatta mikroskop benzeri bir alettenbakarak ustanýn metal plakayý nasýl ince inceiþlediðini gözlerimizle görüyoruz. Her birsaate ait özel parçanýn tamamlanmasý 20 saatsürmüþ.

Mevlevi ustalarýnýn saat tarihiMevlevilik ve saat tasarýmý arasýndaki iliþki

hayli köklü. Aralarýnda Ahmet Eflaki Dede,Hüseyin Haki (Eflaki Dede’nin oðlu), Süley-man Leziz, Mehmed Þükrü, Ahmet Gülþeni,Þeyh Dede, Vidinli Mustafa, Mustafa Aksarayive Mustafa Refik’in de bulunduðu Mevlevimekanik saat ustalarý, Batý’da üretilen ilk ör-nekleri ellerine 17. yüzyýlýn baþýnda geçen me-kanizmalarýn hem üretiminde hem de iþle-yiþinde, tasavvufun da merkezi kavram-larýndan biri olan zamanýn nüfuz edilmezdoðasýnýn titrediðini sezdiler. Mevlevi usta-larýnýn ellerinden saatlerin en önemli yaný herbirinin tek olmasý idi. Ustalar bütün parçalarýkendi ürettiðinden ömrü boyunca ancak bir-kaç tane saat üretebiliyordu. Mevlevihanelerdehücreniþin dedeler belli bir zanaatta uzman-laþýyorlardý, hat, tezhip ya neyzen ya da el sa-natlarý… Mevlevi ustalarýn yaptýðý saatler za-naattan ziyade sanata yakýn bir seviyedeydi.Saatin bütün malzemelerini, dýþýnýn süslemesidahil, tek tek kendileri yaparlardý. Üstelik buiþin bir okulu olmamasýna raðmen tamamenkendi baþarýlarýydý bu durum.

Bu saatler aşka dönüyor

Page 39: Zamandk224 egazete

Mümtaz’er Türköne

Cemaat mi, Parti mi?

Hamdullah Öztürk

Herkül Nağme’ye eklenen son görün-tülere bakma fırsatınız olmadıysa, lütfendaha fazla geç kalmayın. Ekrana bakıncakendi adıma şunu düşündüm: Lüzumukendinden menkul kırk anbar sözdense,böyle bir görüntü yeter de artar bile.

Görünüp de olmamak, başka bir ifade ilegöründüğü gibi olmamak ne kadar kötü ise,olduğundan çok çok az görünmek, dahadoğrusu saklanmasından aciz kalınan kı-sımlar vasıtasıyla bilinir olmak da o kadar iyi.

Hocaefendi ile alakalı yazılar yazmakbana her zaman ağır geldi. Çünkü ne O’nundünyasına tam girebil-dim, ne de çevresindedolaşmaktan mütevellithissiyatımı kelimeleresöyletmeyi becerebildim.Konuşup-yazarak ek-siltme korkusu, kelime-leri gırtlağımda düğüm-ledi. Onun görünen kıs-mından iç dünyasına sü-zülebilmek ve içeridengörebilmeyi ne kadarçok isterdim. İnşallah birgün Cenab-ı Erhamür-rahimin onu da nasipeder.

İsterseniz, HerkülNağme’yi açalım, gur-beti vatandan uzak kal-manın ötesinde, Hoca-efendi’nin verdiği ma-naya göre ele alalım ve Sünni İslam dün-yasının içinde bulunduğu duruma bir de opencereden bakalım.

Tunus’ta ilk hareketlenmeler ve “ArapBaharı”ndan nâşi sevinçler yaşanırken, O“mütevâsıl hüznü” içinde yutkunur ve so-rardı: “Bahar mı hazan mı?”

Sorardı, çünkü ekmeden biçmeyekalkma sevdası ve ona bağlı iddialı haller-hareketler O’nun düşünme ve aksiyon usulüaçısından bakınca hüznüne hüzün, gurbe-tine gurbet katacak neticeler doğurmayaaday görünüyor olmalıydı. Domino etkisiylediktatörlüklerin yıkılıp, yerini demokrasibaharına bırakacağını hayal ederek sevi-nenlerin çoğaldığı günlerde O, “hazan”der, bahar sevinci yaşayanların içindeki gur-

betinden gecenin vuslatına, baharın da ha-zanın da Yaratan’ına yönelirdi. Ümitsizliğeasla yer olmadığı gibi, sebeplerine sıkı sıkıyasarılmadığımız şeylerin, olacağına dair ha-yallerle yaşamaya da yer yoktu onun dün-yasında. Dünya ne bir oyun ve oynaş yeri, nede tesadüfler diyarıydı zira… Erken baharsevinçleri, bugün daha bir dikkat ve teyak-kuza yerini bıraktı. Mısır inliyor, Tunus ka-rışmaya başladı. Suriye ciğerlerimizi parça-lıyor. Hükümet yetkililerinden Ergenekontutuklularına kadar birtakım insanlar sıcaksonbahardan bahsediyor.

Herkül Nağme vasıta-sıyla bayram gecesinin sa-baha uzanan küçük bir kesi-tini bizlere gösteren ve dün-yanın dört bir köşesini aynıhissiyatla duahâneye çevi-ren Allah’a sonsuz şükürlerolsun. Duanın gücüne ina-nan insanlar olarak, “Dü-şüncenin gurbet yıllarında”,gelin boş tartışmalarla za-man kaybetmeyelim. Anla-mayı da anlaşılmayı da im-kansız kılan polemiklere gir-meyelim. Onun yerine Ho-caefendi’nin yetmişli yıllarınsonunda yayınlanan “ga-rip” tarifini dikkatlice oku-yup, gündüzlerin gurbetin-den, gecelerin vuslatına sığı-nıp, dua dua yalvaralım. Zira

mülk O’nundur. Hüküm de O’nundur. İd-dialaşmak yerine hatalarımızı görüp, O’nunadaletinden rahmet ve mağfiretine sığınalım.

Buyurun… Bismillah diyerek yola çıkı-lan ilk günlerde kulağımıza fısıldanan cüm-lelerle noktalayalım:

Garip, yurdundan-yuvasından uzak ka-lan, dostundan-ahbabından ayrı düşen de-ğildir. O, yaşadığı dünya içinde bulunduğutoplum itibarıyla hâlinden, yolundan anla-şılmayan; yüksek idealleri, ötelere ait dü-şünceleri, başkaları uğruna şahsî zevklerin-den fedakârlığı ve fevkalâde himmet ve az-miyle, menfaat ve çıkar gruplarıyla sık sık zıt-laşıp çakışan, çevresi tarafından yadırganıpirdelenen ve her davranışıyla garipsenen in-sandır. [email protected]

O’nun dünyasında olabilmek

39 14 - 20 AĞUSTOS 2013 ZA MANYORUM

Türkiye hükümeti, son birkaç haftadır,Suriye ve Mısır politikaları bağlamında ağırşekilde eleştiriliyor. Özellikle hem içeridehem dışarıdaki sözüm ona dış politika rea-

listleri, Türkiye BaşbakanıErdoğan ile Dışişleri BakanıDavutoğlu’nun iki can alıcıhata yaptığını ve Türki-ye’nin bu yüzden nüfuzunukaybetme ve bölgede gide-rek tecride uğrama gibi ağırbedeller ödediğini ileri sü-rüyor.

Onlara göre bu hatalar, Suriye DevletBaşkanı Beşşar Esed’e karşı fazla sert, MısırCumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye karşıfazla yumuşak olmak.

Ankara’nın tenkitçileri, özellikle Davu-toğlu’nun, insan haklarını ulusal çıkarlarınönüne koyan, dış politikanın ilkeler değildevlet çıkarlarına göre yürütüldüğünü unu-tan aşırı bir liberal idealist çıktığı inancında.

Bu görüşe neden temelinden karşı çık-tığımı izninizle açıklayayım. Bence Türkiyeher iki meselede de özünde doğru şeyi

yaptı ve yapmaya devam ediyor.Daha önce de belirttiğim gibi, Suriye ko-

nusunda, Türkiye, Şam’daki aşırı baskıcıazınlık rejimini etkileyebileceğine haddin-den uzun süre inanmak gibi bir hata yaptı.Esed reformları yürürlüğe koymayı reddedipkendi halkını öldürmeye başladıktan sonra,Türk hükümetinin Esed’e karşı siyasi ve si-lahlı muhalefeti desteklemekten başka neseçeneği olabilirdi, ben sahiden göremiyo-rum. ‘Realist’ politikayla kast edilen, 100 binSuriyeli öldürülüp yüz binlercesi ülkedenkaçarken tarafsız kalmaksa, bu, hem naiflikhem de ahlaksızlıktır.

Doğrudur, Türkiye, Esed karşıtı güçlerintarafını seçerek, bu çatışmada tarafsız ara-bulucu rolü oynama kapasitesini kaybet-miştir. Peki, hâlâ müzakere edecek bir şey-ler olduğuna realist biçimde inanan kimsevar mı ortalıkta? Bana sorarsanız, biz onoktayı geçeli çok oldu. Artık kilit soru,Esed’in şu veya bu şekilde yönetimde kalıpkalmayacağı değil, Esed sonrası Suriye’yehangi güçlerin hükmedeceği. Türkiye’ninburada sınırı her zaman çok dikkatle çiz-memesi, cihatçı olmayan, ılımlı, Suriye asıllısavaşçıları en avantajlı pozisyona getir-mekte neden pek başarılı olamadığını, kıs-

men açıklıyor.An itibarıyla Suriye’de El-Kaide bağ-

lantılı, yabancı, Selefi finansörlerin spon-sorluğunda terörist grupların, Türkiye’nindesteklediği Özgür Suriye Ordusu’na(ÖSO) üstünlük sağlayarak yükseldiğinedair epey spekülasyon var. Bazı analistlerise, sahadaki durumun o kadar net olmadı-ğını, farklı grupları birbirinden ayıran çizgi-lerin bulanık olduğunu ve genellikle yöre-sel, fırsatçı tercihlere göre belirlendiğiniileri sürüyor. Bu mayın tarlasında Tür-kiye’nin etkin biçimde hareket etmesi kolayolmadığı gibi, Ankara ABD, Britanya, Fransagibi diğer ÖSO destekçilerini daha atak ol-maya da ikna edemedi. Ankara, SuriyeliKürtlerle anlaşma yapıp onları hem Esedhem de yabancı savaşçılara karşı birleştirirse,bu, Suriye diktatörlüğünün arzulanan ve ka-çınılmaz devrilişine en yardımı dokunankatkılarından biri olarak kayıtlara geçebilir.

Mısır ve Mursi’ye yönelik askerî darbeyegelirsek: Evet, Türkiye, Müslüman Kardeş-ler (MK) liderinin görev başındayken yap-tığı pek çok hataya zaman zaman daha eleş-tirel olmalıydı. Ama artık darbeyi kuvvetli birdille kınayıp MK’nın tarafını tutmaktanbaşka seçenek kaldı mı? Yine burada, benim

derdim, Ankara’nın ilkeli tutumuyla değil,Mısır’daki mevcut duruma etki etmedeki ye-tersizliğiyle. Mısır ordusu ile onun kukla hü-kümetini MK’yı şiddet kullanarak ezmeyidurdurmaya ikna için AB’nin elinden geleniyaptığını biliyoruz. Niye Türkiye bu den-klemin diğer tarafında daha etkin olamıyor?Ankara, Mursi ve yoldaşlarıyla konuşuyor,İslamcıları gayet anlaşılır öfke halinin dışınaçıkarmaya ve yeni siyasi yapılanmada rol oy-namalarına imkân tanıyacak daha işbirlikçibir tutum için ödün verdirmeye çalışıyor ol-malıydı.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 8 Ağus-tus’ta Financial Times’ta yayımlanan ilginçmakalesinde, daha fazla kan dökülmesiniönleyebilecek ve MK’yı siyasi sürecin içindetutabilecek bir senaryonun ana hatlarınıçizdi. Benzer şekilde, Erdoğan ile Davutoğ-lu’nun da, diğerlerinin çabalarına destek ol-mak ve Mısır’ın uçurumun dibine düşüşünüdurdurmak için MK üzerindeki ahlaki ve si-yasi itici gücünü açıkça kullandığını görmekiyi olurdu.

Haklı olmak bir şeydir. Etkili olmakbaşka bir şey.

[email protected]

Haklı ama etkisizJOOST LAGENDIJK

Doğru cevabı bulmak için soruyu geniş biraçının içine yerleştirelim. Her ikisinden geriyene kalacak? Tarih bilinci olanlar, bugüne degeleceğe de, yaşanan ve yaşanacak bir tariholarak bakarlar. Her şey geçici. Bugün varız,yarın yokuz. Baki olan Allah.

Peki bizden, bugünden, kurumlarımızdan,yaptıklarımızdan geriye neler kalacak? Yüz yılsonra, bugünlerin tarihini anlatanlar hangile-rini önemseyip hatırlanmaya değer bulacak-lar? Haklı çıkmak, tarihe bir not düşmek ça-resizlerin tesellisi; doğrusu tarihi yapmak, ge-leceği inşa etmek ve başarmakolmalı.

Su, yolunu yani tarikini bu-lamazsa ortalık bataklığa dö-nüşür. Bu mümbit topraklardasuyu doğru mecraına akıtmak,insanlara hayat alanları açmakve bu arada biriken çamuru yo-ğurup şekil vermek tarih bo-yunca gönül ehli adamların gör-evi oldu. İnsanlar rızalarıyla biraraya gelip, dayanışma içine gir-dikleri zaman ortaya bir cemaatçıkar. Yüzyıllardır bu topraklarda cemaatler,dinî hayat ekseninde şekillenmiş, toplum ön-derleri de din adamları olmuştur. “CemaatlerSTK olamaz” diyenler, sadece bu toplumsaltarihe değil, aynı zamanda dünyaya da ya-bancılar. Kendi işini kendisi gören sivil toplu-mun bizdeki karşılığı cemaatlerdir. Tarikatlarıda, belli bir tarihî geleneği sürdüren bir cemaattürü olarak kabul edersek, içinde yaşadığımıztoplum boşluk bırakmadan cemaatler tara-fından iğne oyası gibi örülmüştür. Ortakpayda gönüllülük esasına dayanmaktır. Gö-nüllülük esasına dayanarak gönüller inşa edi-yorlar. Hiçbiri hiç kimseyi kavgaya, yıkmayaçağırmıyor. Tarih boyunca bu toplum temeldengelerini, menfaatler değil gönüller üzerinekurmuş. Dinî cemaatleri çekip çıkardığınız za-man bu topraklarda bir arada yaşama kültürüadına neredeyse hiçbir şey kalmaz. Bin yıl öncebir din büyüğü, yanına dervişlerini alıp, köy-ler şehirler kuruyor. Türbeleri üzerinden ha-tıralarına gösterilen saygı, toplumun hâlâ on-ların bıraktığı izi takip etmelerinden. Laik si-yasî kimliğin bu topluma yabancılaşmasınınen önemli sebebi, bu cemaatlerin karşıladığı

hayati rolü kavrayamamaları oldu. Tekke vezaviyeler kapatılınca, bireylerin toplumsal-laşma kanallarının kapılarına birer bekçi ko-nulmuş oldu. Sonuç? Kendi tarihsel ve doğaltoplumsal çevresine yabancılaşmış ve bugünkendisini savunmasız gören seçkin azınlıklardışında bu yasak kimseyi etkilemedi. “Cema-atler STK değildir” dediklerine göre, hâlâ bugerçekliğin çok uzağında yaşıyorlar.

Evet, haklı çıkmak yeterli değil; geleceğiinşa etmek lazım. Bediüzzaman yüz yıl önce,Türkleri, Arapları ve Kürtleri ittihada davet

ederken haklıydı; ama çare-sizdi. Geçen bir asırda Arapâleminin başına gelenler onuhaklı çıkardı. Sonra, sabırlagönüller inşa etmeye girişti.Bugün elimizde olanlar üze-rinde onun payını kim inkâredebilir?

Hizmette yarış devamediyor. Bediüzzaman gibi,öngörüleri çok sağlam olanlargreyder gibi önümüzü açı-yor; bir dünya inşa ediyor.

Kimi, eski bilindik usullerde geleneği sürdü-rüyor. Kimse öksüz-yetim kalmıyor. Siyaset isehep kendi mecrasında ilerliyor; eline geçirdiğigüce karşı rakip tanımıyor. Sadece hükmet-mek istiyor. Siyasete, dinî referanslarla ba-kanların, -laik kimlik sahipleri de dahil- bu ve-sile ile yanıldıkları da ortaya çıkıyor. Hükü-met’inki dinî siyaset mi? Sadece siyaset, hü-kümranlık alanını genişletirken toplumun ref-leksleri ile karşı karşıya geliyor. Gezi’de de aynıçatışma yaşanmadı mı?

Kaybetmemek kazanmak demek değildir.Böyle bir karşılaşmada, toplum da, onun ör-gütlü hali olan cemaat de kaybetmez. Kaza-namayacak olan ise her zaman partilerdir.Hiçbir siyasetçi kazanamayacağı savaşa gir-mez. Cemaatler bin yıldır devam eden canlı birgelenek, öbür tarafta kısa ömürlerinden partimezarlığına intikal eden çok sayıda siyasîpartimiz duruyor.

Tekrar yüz yıl sonrasına bakalım. Acabakimin diktiği ağaç, yaptığı köprü veya yol veöngördüğü gelecek ayakta kalacak?

[email protected]

Sorardı, çünkü ekmeden biçmeyekalkma sevdası ve ona bağlı iddialıhaller-hareketler O’nun düşünme

ve aksiyon usulü açısından bakıncahüznüne hüzün, gurbetine gurbetkatacak neticeler doğurmaya aday

görünüyor olmalıydı. Dominoetkisiyle diktatörlüklerin yıkılıp,

yerini demokrasi baharınabırakacağını hayal ederek

sevinenlerin çoğaldığı günlerde O,“hazan” der, bahar sevinci

yaşayanların içindeki gurbetindengecenin vuslatına, baharın da

hazanın da Yaratan’ına yönelirdi.

Tarih boyunca bu toplumtemel dengelerini,

menfaatler değil gönüllerüzerine kurmuş. Dinî

cemaatleri çekip çıkardığınızzaman bu topraklarda bir

arada yaşama kültürü adınaneredeyse hiçbir şey kalmaz.

Page 40: Zamandk224 egazete

40 14 - 20 AĞUSTOS 2013 ZA MAN

KRAL VE SOYTARIDAĞISTAN ÇETİNKAYA

YORUMKolaycı açıklamalara son verelimDIDIER BILLION*

1Mısır ordusunun 3 Temmuz'daki dar-besinden beri Fransa'da bu olayın siya-

sal İslam'ın sonunun başlangıcı olduğunuaçıklayan yorumlar üretildi.

Bu fikirler kendilerini pek güvenilir kılma-yan ve özellikle de İslam kültürünün egemenolduğu birçok ülkedeki siyasî dinamikler an-lamamıza olanak tanımayan temel bir yöntemhatasıyla maluldür. Bu hata her ülkenin farklıgerçekliğini ve dolayısıyla her biri farklı ulusalyapıları hesaba katmayan, her şeyi açıklaya-cağını iddia eden aynı genel analizi her örnekiçin üretmekten kaynaklanmaktadır.

Eğer siyasal İslam'ın bir başarısızlığındansöz edilecekse, bu 1970'li yıllarda özellikle 1979İran devriminin ardından gelişen siyasal İslamiçin söz konusudur. Bu genelleştirici bir anla-yıştı, taraftarlarının iktidara karşı hazır sloganve formülleri uygulamanın yettiğini düşünmezaafını gösterdikleri dinî ve siyasî alan arasındatam bir füzyondu.

Yine de bu olguyu daha farklı ve inceliklibir şekilde ele alabiliriz. Arap dünyasını sarandevrimci sürecin nedenleri, ritmi ve engelleriüzerinde fikirler çerçevesinde İslamcılık sorunuhep önümüze gelen bir parametredir. Bu te-rimle milyonlarca insanı içine alan bir inanç so-runundan söz etmiyoruz -bu konuyu ilahi-yatçılara bırakmalıyız- ama dinsel olanın siyasîalanda araçsallaştırılmasını kastediyoruz.

Arap dünyasında isyan hareketlerinin baş-langıcından önce İslamcılığın sistemli bir şe-kilde damgalanması, bazı diktatörlük rejimle-rinin yıkılmasına yol açan Arap toplumların-daki toplumsal ve siyasal derin dinamikleri an-lamayı engelledi. Şimdi önemli olan ise içindebulunduğumuz yeni siyasal safhada aynı ha-taları yeniden üretmeme ve körleştirici ala-şımlardan korunmaktır.

Kuşkusuz siyasal İslam'ın taraftarlarıylaaynı fikirde olmak zorunda değiliz ancak ol-guları görmezden gelemeyiz: şok dalgasınınbaşlangıcından bu yana -Tunus'ta, Fas'ta,Kuveyt'te vs.- gerçekleşen seçimlerin tümü si-yasal İslam'ın zaferiyle sonuçlanmıştır. Ceza-yir'de de 2012 Mayıs ayında yapılan seçimlerdeİslamcıların başarısının üstü seçim sonrasın-daki tartışmaların gösterdiği gibi iktidar tara-fından örtüldü. 2006'da Filistin topraklarındanHamas'ın zaferini de unutmayalım.

Bu gelişmeler belki hoşa gitmeyecek amaİslamcı hareketler, şu an için siyaset alanınınmeşru ve vazgeçilmez aktörleridir. Yine de buzaferler siyasal İslam güçlerinin şeriata dayalıtotaliter İslamcı devletler kuracakları anla-mına da gelmez. Bu güçler pragmatikler veçoğu kez -Tunus'ta olduğu gibi- koalisyon hü-kümetiyle ülkeyi yönetme ya da hâlâ son de-rece hareketli olan kamuoyunu dikkate alarak

icraat yapma -Mısır- zorundalar.İslamcı yetkililer, iktidara gelince “şeriatın

tesisi” gibi tumturaklı formülleri yineleyerekçözemeyecekleri ve çözüm için yabancı yatı-rımcılarla turistleri ikna etmek zorunda ol-dukları özellikle ekonomik nitelikli somut so-runlarla yüzleşmek zorunda kalmaktalar. İs-lamcılar eğer başarısız olurlarsa azınlık halinegelecekleri ve İslamcı bir düzenin Arap dün-yasını saran şok dalgasının başından beri öz-gürlüğün tadını alan bölge halkları söz konu-suyken uzun süre iktidarda kalmasının güç ol-duğunu biliyorlar.

Böylece toplumların “İslamcı bir safhadan”geçen ancak hiç kimsenin gerçek anlamda de-netleyemediği bir siyasal akışkanlık durumuiçinde yer alan devrimci bir sürecin içinde ol-dukları yönünde bir değerlendirme yapmakuygun olacaktır.

Diğer yandan tüm Müslüman ülkelerdeparadoksal olarak dinsel alanı karmaşıklaştı-ran ve depolitize eden bir “yeniden Müslü-manlaşma” son on yıllara damgasını vur-muştur ve siyasal İslam talep eden hareketler

bu yeniden Müslümanlaşma sürecini ne te-kellerine alabilmiş ne denetleyebilmişlerdir.Dinsellik, kendilerini toplumsal açıdan ifadeetmek için bir araç bulamayan toplum kesim-leri tarafından benimsenmiştir. Dinselliğinyeniden yaşanma biçimleri, tarikatların yeni-den ortaya çıkması, tasavvuf pratiklerinde,tesettürlü kadınların sayısının artışı gibi ör-neklerde neredeyse tamamen siyasal İslam ta-lep eden hareketlerin dışında gerçekleştiril-mektedir. Böylece dinsel alanda bir çeşitlen-meye ve daha bireysel dinsellik biçimlerininoluşumuna tanıklık ediyoruz. Birçok kişi ken-disini son derece inançlı olarak tanımlamaktadinsel bir harekete boyun eğmek istemedik-lerini de beyan etmekteler. Böylece siyasî tür-bülans içindeki toplumlarda, dinsel alan çokfarklı görüşlerin bir arada bulunmasıyla de-mokratikleşmekti ancak bireysel özgürlükle-rin kabulü manasında liberalleşmedi. Laikgüçler de çoğu kez liberaller ancak demokra-tik değiller.

Böylece bazı kısa saptamalarla bile siyasalİslam'ın sonuna geldiğimizi söyleyenlerin

açıkladıklarından daha karmaşık bir durumunsöz konusu olduğunu görebiliyoruz. Siyasal İs-lam 20 yıl öncekiyle aynı biçimde değil ve ik-tidar deneyimi taraftarlarını uzlaşma yapmakve siyasî ittifaklar kurmak zorunda bırakıyor.Nihayet siyasal İslam talep eden siyasî parti-ler artık toplumsal ve siyasal alanda İslam'ınfarklı ifadelerini sadece kendilerinin temsilettiklerini iddia edemez haldeler.

Mısır'da milyonlarca kişi din karşıtı hislerledeğil her şeyden önce Müslüman Kardeşler'inyetersizlikleri ve yolsuzluklar nedeniyle [Tah-rir Meydanı'ndaki] gösterilere katıldı. Siyasalİslam eğer hareket içindeki toplumlarda kök-leşmek istiyorsa pragmatik olduklarını gös-termeli ve temsil etmeyi istedikleri halkın öz-lemlerine kendileri uydurmalılar. Ancak de-mokratik yoldan seçilmiş kişileri iktidardan as-kerî darbe ile uzaklaştırmak da kesinlikle ka-bul edilemez.

*Paris Uluslararası ve Stratejik İlişkiler Enstitüsü Müdürü

Page 41: Zamandk224 egazete

Ekrem Dumanlı

Çok değil birkaç sene önce, önemli birsiyasî figür gazeteyi ziyaret etti. Daha hoşbeş diyemeden Başbakan Tayyip Erdoğanaleyhine verip veriştirmeye başladı.

Söyledikleri tenkit çizgisini aşıyor, ya-ralayıcı noktalara doğru gidiyordu. Daya-namadım, “Keşke bu kadar ağır konuş-masanız, bu kadar sert ve incitici laflarınsize de ülkeye de faydası yok.” demek zo-runda kaldım. Pek hoşuna gitmemişti;ama ne yaparsın, iş büsbütün çığırındançıkıyordu. Şimdi durum ne mi? O, şimdiAK Parti'nin önemli adamlarından birioldu. Söylediklerini hem çevresi unuttu,hem kendisi. İyi ki de unuttu; çünkü ne si-yasî nezaket o ağır sözleri taşıyabilirdi, nekardeşlik hukuku...

Son seçimlerden birkaç gün önce mü-him bir köşe yazarı ile dertleşiyorduk. O sı-rada Taraf'ta bir iddia dile getirilmişti:Şayet AK Parti yüzde 50'nin altına düşersebazı komutanlar darbe davaları için hü-kümete ağır baskı yapacak, oy oranı yüzde50 civarında olursa komutanlar istifa ede-cekti. Nitekim iddia doğru çıktı ve NecdetPaşa dışındaki bütün kuvvet komutanlarıistifa etti... Kâbus senaryolarını tahayyülederek, “İnşallah oylar yüzde 50 civarındaolur da demokrasiye bir balyoz daha in-mez.” dedim. Benimkisi demokrasinindevamına yönelik bir temenni idi sadece.Bizim mahallenin tecrübeli yazarı bu dü-şünceme şiddetle karşı çıktı. O da verdi ve-riştirdi Başbakan'a. Ona göre parti 40'lardakalmalıydı ki haddini bilsin. Ağır laflar etti.Bir şey demedim; zira o, AK Parti'ye biz-den daha yakındı. Yakın ama uzak. Şimdiel üstünde tutuluyor ve ha bire “cemaatanalizi” (!) yaparak diğer dostlarını öte-kileştirmeye çalışıyor, yürek dağlıyor,gönül kırıyor...

Sadece siyaset ve medyada mı bugidişat? Hayır. Birkaç yıl önce bir büro-krat, “Bunların akıbeti Menderes'ten kötüolacak!” diye gürlüyordu. Pervasızlığı ilekoridorları çınlatan bu bürokrat, lafın nemanaya geldiğini tabii ki biliyordu. Neyse,zaman değişti, devran başka bir denkle-min doğmasına vesile oldu ve o şahısönemli bir yere getirildi. “Eski ülkücü” diyetercih edilen o kişi, şimdi “cemaat” diyeyaftalanıp tasfiye edilen meslektaşlarınınkoltuğunda oturuyor. Otursun. Takdironu tercih edenlerin; lakin vaktiyle hiçbirbeklentiye girmeden kelle koltukta hizmetedenler de bu kadar rencide edilmesin;zira onların dostluğu konjonktürden de-ğil yürekten...

DÜN NEREDEYSEK, BUGÜN DE ORADAYIZÖrnekleri çoğaltmaya, sözü uzat-

maya gerek yok. Hangi birini sayacak-sın. Bizzat işittim, mesleğin popüler birsiması, “Bu AKP'lilerden bir cacık ol-maz, bunlardan sıtkım sıyrıldı.” di-yordu. Adam, tiksinerek bahsettiğipartide şimdilerde baş tacı ediliyor.Sayın Başbakan, Kars'taki heykeliçin “ucube” dediğinde hem Erdoğan'ahem partiye öfke kusan, şimdi mevsimliktetikçi rolüne soyundu ve ha bire AKParti'ye yaslanıp cemaate saydırmaklameşgul. Yaşını başını almış adamlarınbilge kisvesine bürünerek iki kitleyi birbi-rine düşürmek için hince yazılar yazma-sının da samimiyetle, fikrin namusu ilehiçbir ilgisi yok. Kısa bir süre öncesine ka-dar karanlık odalardan muhafazakâr kit-

lelere karşı kara operasyon yapanlar şimdibir taraftan AK Parti'ye güzelleme yapıyor,diğer taraftan da fitne üstüne fitne çıkara-rak ‘cemaat'i linç etmeye kalkışıyor. İstih-barat(lar)ın elinde melabe olmuş birileri de‘cemaat'e karşı 28 Şubat gibi bir tasfiye ya-pıldığını ve bunun devam edeceğini gu-rurla söylüyor... Sonra da bozacılarla şıra-cılar el ele vererek AK Parti'ye şirin görü-nüp ‘cemaat'i ötekileştirmeye kalkıyor.

“Eee siz nerdesiniz?” diyorsanız ce-vabım net: Dün nerdeysek bugün deoradayız. Üzüntülerimize, buruk-luğumuza rağmen oradayız. Zıtistikametlere gittiğini düşünenlerbir metre yol aldığında iki metre-lik mesafe kat edildiğini sanır.Oysa yerinde duran, uçurumunderinleşmesini önler. Dün, bü-tün demokratik gayretlerin en ha-raretli destekçisiydik; bugün deöyle! Ülke hayrına atılan her adım(kim atarsa atsın) desteği de, alkışıda hak etmektedir. Yanlış gördü-ğümüz her konuda (ve herkesekarşı) fikrimizi dürüstçe söylemeyihem dostluğumuzun hem de ülkesevdamızın gereği olarak görüyoruz.Bu niyetimizin doğru anlaşılabil-mesi için fitne gayretle-rinin abartısına veoperasyonuna takıl-mamak gereki-yor. Her bir

iddiaya cevap vermek imkânsız; ama o laf-ların safi zihinlerde iz bırakmasına gözyummak da bir başka vebal. Fitne ateşininiçinden geçerken bazı insanlar gıybet, ya-lan ve iftiralar nedeniyle kendi kendilerinihelak edebilir. Böyle zor zamanlarda asılyapılması gereken, nefse karşı mukavemetetmek, hakkı tavsiye etmek ve sabırlıolma yolunu tercih etmektir.

Hükümet ile camia(lar) arasında görüşayrılıkları olamaz mı? Tabii kiolur. Hatta olmalıdır ki isti-şarenin bereketi zuhur et-

s i n .

Hazret-i Peygamber'in, “Ümmetimin ih-tilafı rahmettir.” sözü, farklı yaklaşımlar-dan rahmete yol bulma tavsiyesi değil mi-dir? Arada ciddi bir sorun varsa bunun çö-züm şekli bellidir; çok eski yıllara dayananarkadaşlık ve kardeşlik hukuku devreye gi-rer, ihtilaftan rahmet devşirilir. Zerre ka-dar dava çilesi çekmemiş fitne cambazla-rının kurduğu çadır tiyatrosuna gerekyok. Şahsi menfaatleri uğruna belli yer-lerde mevzi tutmuş kişilerin yol haritası çı-karmasına da gerek yok. Sosyal gerçekliğiolan bir kitle ile siyasi gerçekliği olan birpartinin kendine mahsus iletişim yollarıvardır daima. Bazı sorunları bahaneederek egolarını tatmin edenler hem

sırtını dayadıkları yapıya hem Türkiye'yezarar veriyor. Üstelik sakil de kaçıyor. Oyüzden işgüzar birilerine, “Siz çekilin ara-dan kardeşim; riyakârlığın âlemi yok!” de-mek gerekiyor.

Yahu siz çekilin bir aradan!

14 - 20 AĞUSTOS 2013 ZA MANYORUM41

Page 42: Zamandk224 egazete

ÞÝF R

E KE LÝ M

E:1

23

45

1

2

3

4

5

sim babası,

sünnet çocu

unu him

aye eder

Osman Gazi’nin hocası

Maksim

Gorki’nin bir eseri

Kaba dokuma

Kokulu bir bitki

Berilyumun

remzi

Bir Akdeniz bitkisi

Bir çiçek, bayan adı

Kapadokya’da turistik bir bölge

Ellere yakılır

Avrupa’da ırmak

Seyrek deil

Kabe’de eskiden put

Sır

Tutsaklık

Bir tür kıvrımlı

kuma

aret

stenilen vasıfta olan

Yalım, yalaz

Gündelikçi

lk insan

Bir sayı

Deniz kenarındaki

büyük evRadyum

un rem

zi

Genilik

Kur’an’da bir sure

Safra

Aaçlıklı yol

Tarihte bir antla

ma

El giysisi

Erkek adı

Merhem

Orta Am

erika’da bir ülke

Bir nota

Ad

Aynı adı ta

ıyanlar

ekerli küçük çörek

Bir balaç

Bayan adı

Tarama aleti

Haya

Bir nida

Kısaca baryum

Sık kaza yapan kim

se

Fazla, ziyade

Yarı bölümü

Kuzu seis

Gülmece

Kıt

Bir tür bitki

Mu

la ilçesi

aret

Kalın kuma

Mu

la ilçesi

Ötelemek ii

Bir slam alim

i

Rutubet

Kolay kandırılan

Uursuz

ehir, vilayet

Onarım

Bir deyim

Üst resimdeki

Bir akvaryum

balıı

Diyabet ekeri

Sinemada kötü

roller aktörü(Erol ...)

Taban karıtı

Nazam kıldıran

Kara taıtı

Çocuk, zade

Kobay

Bir sahabi(... bin M

alik)

ikar

Tembih sözü

Antalya’da plaj

Kısaca antimon

Ma

ara

Yüce

Gümü

ün remzi

Ma

ara

Ege yiidi

Teknik

Bir et yeme

i

Kütahya ilçesi

Bir iç deniz

Bir peygamber

Bir air(... Yücel)

Pakistan’lı eski siyasetçi(... Butto)

Ahiret binei

Baırm

a

Akdeniz bitkisi

Eski Türklerde doktor

Anlam, kavram

Güneydou’da

bir ilimiz

Bir tür sürahi

mkan

Bitkisel

BenlikEm

are

Sahip

Ekmek

Burdur ilçesi

Çok acayip, çirkin

Yazın, literatür

SU

DO

KU

BU

LM

AC

A

Tab lo da ki tram lý ka lýn çiz gi ler le be lir len-

miþ 3’e 3’lük ka re le re, 1’den 9’a ka dar

ra kam la rý bi rer kez kul la na rak yer leþ ti-

rin. Öy le yer leþ tir me yap m

a lý sý nýz ki, bü tün 3 lük le ri dol dur du ðu nuz da tab lo-nun bü tün ku tu la rý yu ka rý dan aþa ðý ya ve sol dan sa ða 1’den 9’a ka dar ra kam

lar-dan bi rer kez kul la nýl m

ýþ ol sun.

DÜNKÜ SUDOKU ÇÖZÜM

Ü

195

72

94

48

673

621

95

42

73

89

18

536

6425

3

616

7

518

16

57

24

89

3

37

28

95

14

6

48

93

16

52

7

23

74

51

98

6

68

47

29

53

1

95

16

38

74

2

67

25

49

31

8

41

32

68

95

7

89

51

73

26

4

42 14 - 20 AĞUSTOS 2013 ZA MANBULMACA

BULMACALARIN CEVAPLARI 43’NCÜ SAYFADA

Page 43: Zamandk224 egazete

KE

LM

E

AV

I

Ü

M

I R

A

V

E

M

Ü

T

C

H

B

Z

K

T

K

O

L F

U

E

M

E

D

A

O

Þ

O

R

E

C

Þ Ý

M

R

O

K

R

L Y

Ü

C

K

Ç

Y

Ü

N

S E

H

B

A

Ü

K

T

Þ Ý

A

E

E

U

V

T

U

V

G

V

A

O

A

L Ý

Þ N

R

C

N

E

N

O

R

M

Ý

R

N

Ü

Z E

T

Y

T

L

U

N

Ý N

R

J E

S

Ý J

A

Ý R

A

T

U

K

A

Y

U

Þ G

Ü

C

R

Z

K

F U

R

E

L

T

A

F K

N

E

M

E

N

E

M

Ý

E

S C

E

N

Ý G

O

N

P

R

J

D

B

O

U

A

Y

K

U

N

C

L

K

U

E

L Ý

B

J

E

G

P

E

Ý F

A

Ç

C

Ü

Ö

C

O

M

L O

V

U

B

Z

N

T

M

A

S S

E

R

E

A

Z O

L

U

E

S Ý

T

V

F G

H

K

R

E

Ý

T

L

Ý K

A

U

G

N

Z

B

F E

Ý

O

H

L Z

A

N

C

A

N

Ý Y

F

M

D

A

Ö

Ý A

B

V

Ü

V

S G

Ü

E

G

Y

L K

U

R

B

O

Y

U

R

L Z

G

S E

Þ

Ý V

F

Þ M

A

A

N

Ý E

O

T

V

Ü

E

R

L

O

J H

Ö

R

E

D

A

K

L

Z K

Ç

M

Ü

Aþa

ðýda

ki k

elim

eler

i tab

lonu

n iç

ine

serp

iþti

rdik

. Bun

larý

bul

abil

ir m

isin

iz?

AN

KEB

UT,

BA

RB

UN

YA, C

EBEL

, ÇEN

TÝK

, DR

AGO

N, E

ELEK

, FA

ZLE

T, G

EYK

, HAY

VAN

, ÝK

ÝLÝ,

KEÞ

DE,

STE,

MEN

EMEN

, NEV

A, O

BRU

K, Ö

NLE

M, P

LAN

ET, R

ESSA

M, S

ÝBEL

, ÞEN

LÝK

, TÜ

MEV

AR

IM, U

SLA

NM

AK

, Ü

ÞEN

ME,

VA

KÝT

, YA

KUT,

ZLK

AD

E.

SOLD

AN S

AA

1) T

abia

ttak

i ba

ka e

nerji

rlerin

i ele

ktrik

ene

rjisin

e çe

viren

fabr

ika.–

Toru

nu o

lan

erke

k. 2

) 18

48’d

e zm

ir’de

ku

rula

n fa

brika

da ü

retil

en il

k ye

rli k

âıt.

3)

Yana

r-da

ları

n pü

skür

me

sıra

sınd

a ye

ryüz

üne

çıka

rdık

ları,

dün

yanı

n de

rin-

likle

rinde

n ge

len

kızg

ın, e

rimi

mad

dele

r, pü

skür

tü.–

Üzü

m k

ütü

ü, ç

otuk

. -

Bir

bala

ç. 4

) Bi

lgi,

bilim

.– A

nlam

lı, a

nlam

ı ol

an. 5

) Gün

e’e

olan

uza

klıı,

yerin

Gün

e’e

olan

uza

klı

ında

n da

ha ç

ok o

lan

geze

genl

erin

ilki

olan

kızı

l gez

egen

, Mar

s.–

Taba

n, d

öem

e, y

er. 6

) Hal

k di

linde

köp

ek.–

Düen

, dü

.– O

sman

lı De

vlet

i’nde

M

acar

ista

n ve

Hır

vatis

tan’

da s

anca

k be

ylerin

e ve

küç

ük p

rens

lere

veril

en u

nvan

. 7)

sta

n-bu

l’da

sana

yi ku

rulu

ların

ın y

oun

ol

duu

bir

bölg

e. 8

) Ba

zı m

eyve

leri

n ye

nmey

en s

ert

iç k

ısm

ı.– K

lasi

k Tü

rk

müz

iin

de b

ir m

üzik

parç

ası v

eya

arkın

ın

ilen

i bi

çimi.

YUKA

RIDA

N A

AIYA

1) M

imar

Si

nan’

ın in

a et

tii E

dirn

e’dek

i muh

teem

m

abet

. 2) S

oylu

luk,

asil

lik. 3

) Yüz

ün r

engi

, be

t be

niz.

– H

elyu

mun

sem

bolü

. 4)

Ül

kem

izin

ulus

lara

rası

plak

a ia

reti.

– Örn

ek,

num

une,

mod

el. 5

) Büy

üyle

kar

ıık

tapı

nma,

ay

in.–

Bazı

nesn

e, c

anlı,

göz

vb.n

de d

alga

-la

nır

gibi

gör

ünen

par

lak

çizgi

ler,

men

evi,

da

lgır.

6)

ran

ülke

si.–

Elm

a, a

rmut

gib

i m

eyve

lerin

kur

utul

mu

u. 7)

Ord

unun

lojis

tik

hizm

etin

de b

ulun

an b

ütün

mal

zem

e ve

ya

bu m

alze

mey

i sa

laya

n bö

lüm

. 8)

Bir

göre

vin y

olun

da y

ürüt

ülüp

yür

ütül

med

iin

i an

lam

ak i

çin

yapı

lan

ara

tırm

a, t

efti

, ko

ntro

l. 9)

Dikm

e ii

vey

a bi

çimi.–

Ba

lam

a ve

kuv

vetle

ndir

me

edat

ı. 10

) Bi

r gı

da

mad

desi.

– Ta

tan

veya

aaç

tan

yapı

lmı

büyü

k ha

van.

11)

Hayv

an k

esm

eye

mah

sus

bina

, m

ezba

ha,

salh

ane.

12)

Man

evi

mük

âfat

, sev

ap.–

Rutu

bet.

Bulmaca

Refik

Ayd

ýnr.

ay di

n@za

man

.com

.tr

1 2 3 4 5 6 7 8

12

34

56

78

910

1112

1 2 3 4 5 6 7 8

12

34

56

78

910

1112

S

E R

H

A T

K

L

S

A

K L

I S

E L

M

S A

R

R

Z E

L

L

K A

R

M

E T

L

A P

N

A

I

A

M

A N

T

T A

N

K

E H

T

C A

K A

I

L I

M

A N

H

A T

A Y

K

U

T A

N

T

A K

A Z

A

43 14 - 20 AĞUSTOS 2013 ZA MANBULMACA

Page 44: Zamandk224 egazete

44 14 - 20 AĞUSTOS 2013 ZA MANSPORMESUT YILDIRIM KAYSER

Yeni sezon öncesinde Türkiye’nin iki büyük kulübü Galatasaray ile Fenerbahçe Süper Kupa maçında kar ıla tı. Kayseri’deki bulu ma-da gülen taraf uzatmalarda Sarı-

Kırmızılılar oldu: 1-0. Fatih Terim’in cezası nedeniyle Ümit Davala’yla sahaya çıkan son ampiyon Galatasaray, sürpriz bir 11’le ba la-

dı. Terim, iyi çıkı yapan Amrabat’a yer açabil-mek için yeni transfer Chedjou’yu tribüne yol-ladı. Savunma kurgusunu ise Gökhan Zan ve Semih Kaya üzerine kurdu. Forvette ise Bu-rak Yılmaz’ı yedek kulübesinde oturttu. Tür-kiye Kupası sahibi Fenerbahçe cephesindey-se cezaları nedeniyle kaleci Volkan Demirel ve Meireles kadroda yoktu. Tribünler ise tek ke-limeyle enfesti. Kar ılıklı mar lar, türküler e -li inde geçen maç öncesi 90 dakikanın ba -lamasıyla doru a çıktı. Tarafl ar ilk 20 daki-kada birbirini tarttı. Hata yapmanın pahalı-

ya mal olaca ını bilen iki rakip de temkinliy-di. 21’de Sarı-Kırmızılıların denemeleri defans ve kaleciden döndü. 4 dakika sonra aynı teh-likeleri Sarı-Lacivertliler harcadı. Bu kez Sow ve Webo ba arısız, Muslera ba arılıydı. Daki-kalar ilerledikçe Cim Bom’un denemeleri arttı. 31’de Melo’nun utu ve 41’de Amrabat’ın ka-leciyi geçemedi i anlar akıllarda kaldı.

kinci bölümde Galatasaray daha baskın-dı. Bunda 63’te ikinci sarı karttan oyun dı ın-da kalan Alves’in yoklu u da etkiliydi. 10 ki i-ye kar ı oynayan Cim Bom sayısız pozisyon-lardan yararlanamadı. Son dokunu lardaki beceriksizlik olmasa Sarı-Kırmızılılar farka gi-debilirdi. Kanarya, bu devrede sadece Sow’un bir utuyla rakibi tehdit edebildi. Galatasaray ise Selçuk ba ta olmak üzere, Drogba, Sneij-der ve Melo gibi yıldızlarıyla adeta saç ba yol-durdu. 90 dakikada e itlik bozulmayınca dev bulu ma uzadı. Uzatmanın ilk zamanların-da gol Sarı-Kırmızılılardan geldi. 99’da Hakan

BDKrddly

GGBb

Fn18

GSm

KHS

EN ‘SÜPER’

ASLANSüper Kupa’yı geçti imiz sezon oldu u gibi yine Galatasa-

ray kazandı. Kayseri Kadir Has Stadı’nda oynanan dev

mücadelede Fenerbahçe’yi 1-0 yenen Cim Bom, üst

üste ikinci kez mutlu sona ula tı. 63. dakikada Alves’in

kırmızı kartla oyun dı ı kaldı ı zorlu randevunun tek

golü 99’da Drogba’dan geldi. Aslan, geçen sezon da

Kanarya’yı 3-2 yenerek kupayı müzesine ta ımı tı.M

AÇINöZETi

f24 SPOREN ‘SÜPER’

ASLANSüper Kupa’yı geçti imiz sezon oldu u gibi yine Galatasa-

ray kazandı. Kayseri Kadir Has Stadı’nda oynanan dev

mücadelede Fenerbahçe’yi 1-0 yenen Cim Bom, üst

üste ikinci kez mutlu sona ula tı. 63. dakikada Alves’in

kırmızı kartla oyun dı ı kaldı ı zorlu randevunun tek

golü 99’da Drogba’dan geldi. Aslan, geçen sezon da

K ’ ı 3 2 yenerek kupayı müzesine ta ımı tı.

Maçın adamı Hayal kırıklı ı

Drogba, tecrübesini konu turdu Galatasaray’ın dünya yıldızı Didier Drogba, oyunda fazla gözükmemesi-ne ra men kafayla attı ı gol takımı-

Baroni eski günlerinden uzaFenerbahçe’nin orta alandaönemli ismi Cristian Baroni,Kupa finalinde beklentilerin

- Kar ıla manın FIFA kokartlı hake-mi Bülent Yıldırım, iki pozisyonda

aut-korner çeli kisi ya asa da harika bir maç yönetti. Özellikle algıda yanılgıya dü-ebilece i birçok pozisyonda do ru karar-

lar verdi. Böylesine kritik bir derbide ilk faul düdü ünü 12. dakikada çalması oyu-nu kesmeme iste inin önemli bir göster-gesiydi. Avantajları ve sonrasında gösteril-mesi gereken sarı kartı göstermesi örnek-ti Faul kazanmak için kendisini yere atan

sarı kartlarda haklıydı. Futbol Federas-yonu bu sezon Süper Lig’de uygulana-cak olan ilave yardımcı hakem uygula-masını dünkü maçta ba latmı oldu. Bu maçta lazer tutup futbolcuları etkileme-ye çalı anlar, me ale ve maytap dedi i-miz insanları yaralayıcı bomba türü pat-layıcıyı kaleci Fernando Muslera’ya atan-lar yetkililerin mutlaka dikkatini çekmi -tir. Sezon öncesi sporda iddet için kolla-rı sıvayan Bakan Suat Kılıç’ın tribünler

Bülent Yıldırım, derbiye hareket kazandırdı

maçın analizi Ali Aydın

Page 45: Zamandk224 egazete

45 14 - 20 AĞUSTOS 2013 ZA MANSPORBalta’nın soldan ikramına kale içinde dokunan Drogba skor tabelasını de i tirdi. Ardından Kanarya’nın denge için hamleleri oldu. Musle-ra yerinde temaslarda bulunmasa maçın rengi de i ecekti. kinci uzatmanın 106. dakikasın-da Fenerbahçe Sow’la direkten döndü! Baskı-larını artıran Sarı-Lacivertliler maçı çevireme-yince Cim Bom Süper Kupa’nın sahibi oldu.

Galatasaray: 1 Fenerbahçe: 0GALATASARAY: Muslera 7, Eboue 6, Semih Kaya 6, Gökhan Zan 6, Hakan Balta 5, Melo 6, Hamit Altıntop 4 (Dk. 81 Erman Kılıç 3), Selçuk nan 7, Amra-bat 6 (Dk. 81 Umut Bulut 4), Sneijder 7 (Dk. 108 Emre Çolak 3), Drogba 8

FENERBAHÇE: Mert Günok 8, Hasan Ali 6, Bekir 6, Mehmet Topal 5, Bru-no Alves 5, Cristian Baroni 3 (Dk. 58 Alper Potuk 5), Emre Belözo lu 5 (Dk. 104 Caner Erkin 4), Mehmet Topuz 4, Dirk Kuyt 5, Musa Sow 6, Webo 4 (Dk. 81 Kadlec 5)

GOL: Dk. 99 Didier Drogba.

SARI KARTLAR: Amrabat, Hamit Altıntop, Gökhan Zan, Felipe Melo / Meh-met Topuz, Pierre Webo

KIRMIZI KART: Dk. 63 Bruno Alves (Fenerbahçe)

HAKEMLER: Bülent Yıldırım 7, Ekrem Kan 7, Asım Yusuf Öz 7

STAT: Kadir Has

KAYBEDEN ALKI LADIMAHMUT BURAK BÜRKÜK KAYSER

-Galatasaray’ın zaferi ile ta-mamlanan Süper Kupa fi nali-

nin ardından Fenerbahçeli futbolcu-lar rakiplerini alkı ladı. Kanarya’nın kaptanı Emre Belözo lu, kar ıla -ma öncesinde söyledi i gibi Sarı-Kırmızılı takımın tüm futbolcularını tebrik etti. Deneyimli oyuncu, müca-delenin ardından rakiplerinin tek tek elini sıktı. Emre’nin yanı sıra kupa seramonisinde iki takım futbolcu-larının birbirleriyle konu maları ve maçın ardından sarılmaları dikkat-lerden kaçmadı. Bir pozisyon sonrası Drogba’nın sakatlanan Fenerbahçe-li Bekir’e tedavisinde yardım etme-si de derbinin güzellikleri arasınday-dı. ki takım oyuncuları da atmosfe-rin yükselmemesi için elinden gelen

çabayı gösterdi. Fenerbahçe Teknik Direktörü Ersun Yanal ile eski ö -rencisi Selçuk nan’ın müsabaka ön-cesi uzun süren sohbeti dikkat çekti. Kupa seramonisinde sergilenen bu tutum tribünlerden ve futbolsever-lerden büyük alkı aldı. Bu arada ge-çen sezondan kalan cezasını çeken Galatasaray Teknik Direktörü Fa-tih Terim, maç bitiminden 15 daki-ka sonra tribündeki yerinden ayrıla-rak futbolcularının yanına gitti. Kar ıla manın ardından basın mensuplarının ilgi oda ı olan ba-arılı taktisyen, “Neler söylemek

istersiniz?” sorusuna, “Bana de il kahramanlara sorun.” diyerek yar-dımcılarını ve talebelerini i aret etti. Deneyimli hoca, cezası oldu u için maçla ilgili de açıklama yapmadı.

Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim,

sezonun ilk kupasını gururla havaya kaldır-dı. ki takım futbolcu-ları ise sahada ve se-

ramonide dostluk gö-rüntüleri sergiledi. FOTO RAF: ZAMAN,

AL ÜNAL

Galatasaray Teknik

‘ ki ampiyonluk, iki kupa ile duble yaptık’Galatasaray’ın yardımcı hocası Ha-san a , düzenlenen basın toplan-tısında kar ıla mayı de erlendir-di. Fenerbahçe’yi yenip kupayı ka-zanmalarının kendileri için büyük bir mutluluk oldu unu belirten

a , “Final takımı oldu umuzu bir kez daha gösterdik. Lige ba lama-dan önce bu kupa çok iyi bir moral oldu. Biz bir fi nal takımıyız ve fi -nal maçlarının hepsini iyi oynuyo-ruz. Kupa kaldırmak önemli. Ezeli rakibimizi yendik ve iki yıldır dub-le yapıyoruz. ki ampiyonluk, iki kupa.” diye konu tu.

Kırılma noktası

Alves atıldı, Galatasaray rahatladıDakika 63... Özellikle Drogba’yı çok iyi marke eden ve son hamlelerini hari-ka yapan Bruno Alves takımını yakan

aktıaki Süper çok

Page 46: Zamandk224 egazete

GEZ ’Y STATLARA TA IMAK TÜRK FUTBOLUNU B T R RSüper Lig’in ba lamasına artık sayılı günler kaldı. Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, statlardaki tansiyonun artması halinde bunun bedelini kulüplerin a ır ekilde ödeyece i uyarısını yaptı. Kulüp ba kanlarının 40 gün konu mamaları halin-de polemiklerin bitece ine inanan Kılıç, sporculara verilen ba arı ödüllerinin de yüzde 50 azaltılaca ını kaydetti.

ZEKA ÖZÇINAR, SA YAZAR ANKARA

-Sahalardaki iddet ve Gezi ey-lemlerinin statlara ta ınmak is-

tenmesi, liglerin ba lamasına az bir za-man kala spor kamuoyunu me gul edi-yor. Sa duyu ça rısı ise Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’tan geldi. “Stadyum-ları iddetin, siyasi gösterilerin mer-kezi haline getirenler hukuki bedelini öder.” diyen Kılıç, karga anın Türk fut-bolunu, kulüpleri ve yöneticileri bitire-ce i uyarısında bulundu. Yasadaki yap-tırımların i letilece i, olaylar bitmedik-çe elektronik biletin olaca ı, spor savcı-sının göz açtırmayaca ı bilgisini verdi.

“Can yanabilir, radar var.” ifa-delerini kullanan Bakan,

kulüp yöneticilerine de sorumlulukları-

nı “40 gün sussun-lar, sporda polemik kalmaz.” sözleriy-le hatırlattı. Do-ping vakalarında antrenörlere de ceza getirilece i-ni belirten Kılıç,

ödül miktarlarının yüzde 50 azaltılaca-ını, belirlenen ödülün tamamını ala-

bilmesi için sporcuya ‘olimpiyat ampi-yonlu u’ artının getirilece ini açıkladı. Bakan Suat Kılıç, sporun gündemine ili kin Zaman’a açıklamalarda bulundu. Gezi Parkı olaylarının tribünlere ta ın-ması durumunda sporun ciddi zarar gö-rece ini ifade etti. Kılıç, “Futbol taraf-tarı arasına siyasi nifak sokanlar, bede-lini öder. Kanunda bedeli neyse. Stad-yumlar siyaset yeri de il. Kaldı ki, kulüp ba kanı ve yöneticilerinin bilgisi dı ında bu tür kitlesel eylemlerin yapılabilme-si mümkün de il. Statlarda güvenli in sa lanması kulüplerin sorumlulu unda. Çakmak, ta , i e nasıl girer?” dedi. BURASI MUZ CUMHUR YET DE L; YAPAN 24 SAAT Ç NDE BULUNURGezi olaylarının çevreyi unutan bir duyarlılı a dönü tü ünü aktaran Spor Bakanı, uyarılarını öyle sürdür-dü: “Taraftar gruplarının arasına biri-leri sızmak isterlerse burası muz cum-huriyeti de il. 30 senedir terörle mü-cadele eden bir devletiz. Bir-iki, ya a-

nır. Üçüncüde kontrol altına alı-nır. Olayların arkasında kim var, tahrik eden kim, kulüpler nere-ye kadar içinde? Devlet, 24 saat içinde lamba gibi ortaya koyar. Polisle, yargıyla kimseyi korkut-

muyorum ama bir eylem için se-nelerce men cezası almak, kulü-bü ve kendini ate e atmak kim-seye bir ey kazandırmaz. nsan-lar çocuklarını maça, cepheye mi korkusuyla gönderir hale gelirse bu durum Türkiye’de futbolu, ku-lüpleri, yöneticilerini bitirir.”

KANUN YETERL , UYGULANSIN YETER UYARIYORUM STATLARDA RADAR VARKılıç, Sporda iddeti Önleme Yasa-sı’nın tam manasıyla uygulanmama-sını sorunun sebepleri arasında gös-terdi. “Tahrikkâr konu an kulüp ba -kanı bir yaptırıma maruz kalmayacak mı? Yayınlar, yazılar, kı kırtılan kitle-ler. Bir sorumluluk oraya çıkmayacak mı?” diye sordu. Spor savcısı, kamera ve elektronik bilet uygulamalarına da de indi. Sporun tepesindeki isim, “Ka-nunun uygulanaca ını herkes bilecek. Temennim can yanmaması ama yana-bilir. Uyarıyorum, radar var.” ifadelerini kullanırken ekledi: “Spor savcıları, mü-sabakaları yerinde izleyecek. Do rudan görecek. Raporlar, görüntüler önüne gelecek. Kimin hangi koltukta oturdu-

unun tespiti için elektronik bilet uygu-lamasına geçiyoruz. Burada bir fi leme yok. Elektronik bilet tribünlerde ya a-nan olaylardan çıktı. Olaysız bir sezon geçirebilirsek zannediyorum bir daha konu ulabilir. Elektronik bilet güvenlik, suç i leyeni bulmak ve bir daha stad-yuma girmesini engellemek amaçlı.”

y y

e

p a

n

rn

,

t

i e

k

k a a

i

n e

e

na ,

KULÜP BA KANLARI40 GÜN KONU MASIN Rahat, güzel bir lig umuyorum. yi transferler var. Kalite, rekabete yansımalı. Kulüp ba kanları 40 gün birbirine cevap yeti tirmekten vazgeçsin, Türkiye’de spor alanında polemik konusu kalmaz. Bitmeyen bir kayıkçı kavgası var. u anki atmosferde kulüp ba -kanlarını bir araya getirsem ‘devlet ça ırdı, geldik’ olur. Bu kafayla bir araya gelmemek lazım.

ÜN VERS TE UYARISI: K MSE HAYATINI KARARTMASIN Gezi eylemlerini üniversitelerde de deneyebilirler. s-tedi imiz, ö rencilerin kar ı kar ıya gelmemesi. Biri-si e itim almama hakkını kullanmak istiyorsa bahçe-de oturur, boykot hakkını kullanır. Ama, amfi de ders yapan ö rencinin hakkını kısıtlamaya kalkarsa dev-let gere ini yapar. Eylemciler, eyleme katılmayanla-rın bu hakkını kısıtlayamaz. Ça rım u: Kimse haya-tını karartmasın, geçmi ine sabıka kaydı dü ürmesin.

DOP NGDE ANTRENÖRE DE CEZA Son 2-3 yıl içerisinde artan doping de il. Çok sık numu-ne alındı ı için sporcu yakalanıyor. Sporcu yakalanma-sa da, zehirle madalya kazanacaksa kazanmasın. Halter bu adımı attı, atletizm de atacak. Bu ülkenin imajını, ze-hir tacirlerinin eline bırakmayız. Bazı federasyonlara so-ru turma gelebilir. Üzerinde çalı tı ımız bir düzenle-me var. Doping yakalatan sporcunun antrenörü de bedel ödesin. Bir sporcu dopingliyse ya antrenörüyle danı ıklı almı tır ya da sporcusuyla ilgilenmiyordur.

ÖDÜLLER YÜZDE 50 AZALACAK 2004 yılında ödül yönetmeli i çıktı ama bir madal-ya patlaması yok. Bir sporcu olimpiyatta altın madalya alınca 2 bin altın bedeli ödül veriliyor. Evlerini arabala-rını almı , hesabına 1-1,5 milyon dolar yatmı , tek müsa-bakayla hayatını garanti altına almı , beklentisi kalma-mı gençler çıkıyor kar ımıza. Tek seferde yüksek ödül sporcudan bekleneni berhava ediyor. Ödülleri asga-ri yüzde 50 indiriyoruz. Antrenörlerinkini bir miktar ar-tırıyoruz. Ödülleri olimpiyatlara entegre ediyoruz. Belli bir oranı pe in alsın, kalanı olimpiyat ampiyonu olunca.

ÜÇ DÖNEM SONRASI TAKD R- LAH , AVUKATLIK YAPARIM

Mahkeme kadıya mülk de il. 3 dönem kuralı gere i mil-letvekili adayı olamıyoruz. Partimiz nereye layık görürse orada görev yaparım. Gerek görmezse kendi mai et me-selemizin içine gireriz. Hukuk mezunuyum ama avukat-lık de il gazetecilik yaptım. Avukatlık dü ünürüm, çünkü içimde ukdedir. 43 ya ında emekli olmayaca ıma göre, bir i yapmak lazım. Babam müteahhit, yanında i e gire-rim belki. Üçüncü dönemi dolanlar için ‘bo ta kalmasın illa bir yere belediye ba kanı yapalım’ mantı ı olmamalı. Samsun’da belediye ba kanı olmak gibi bir niyetim yok. Ama takdir nedir bilmiyorum. Takdir derken, lahi takdir.

DEPLASMAN YASA I Deplasman yasa ını kaldırabiliriz. Bakan, ‘kaldır-dık’ dese biter. Ama, biz kaldırdı ımızda kulüp yö-netimi deplasmana gelen seyircisiyle ili kisini ke-secek, sahip çıkmayacak. ki olay çıktı ında da ‘hesabını kaldıranlar versin’ diyecekler.

46 14 - 20 AĞUSTOS 2013 ZA MANSPOR

Page 47: Zamandk224 egazete

Kayseri Kadir Has Stadı’nda Galatasaray ile Fenerbahçe arasında oynanan TFF

Süper Kupa maçı ile birlikte statlarda yeni bir dönem ba ladı. Stada giren

bazı taraftarlara alkol kontrolü yapıldı. Alkollü ki iler ile yanlarında kesici

ve delici aletler olan taraftarların biletleri olsa dahi stada alınmadı.

STATLARDA ALKOL KONTROLÜ BA LADI

ERSAN TEM ZEL KAYSER

-Kayseri’deki TFF Süper Kupa fi nali önce-sinde 3 bin 800 ki iden olu an emniyet bi-

rimleri yo un güvenlik önlemleri aldı. Kayseri ci-varındaki illerden de çevik kuvvet takviyesi ile alı-nan güvenlik önlemleri çerçevesinde Toma ve panzerler de Kadir Has Stadı’nın yakınında ko-nu landırıldı. Taraftarlar, üstleri tek tek aranarak stada alınırken bazı taraftarlar ise üst aramaları-nın ardından alkol kontrolüne tabi tutuldu. Bu uygulamayla Türk futbolunda bir ilk daha ger-çekle mi oldu. Alkollü ki iler ile yanlarında ke-sici ve delici aletler olan taraftarların biletleri olsa dahi stada alınmadı. Stat çevresindeki demir par-maklıklara, statlara maytap, yanıcı, delici ve ke-sici aletlerin sokulmasının yasak oldu unu be-lirten afi ler asıldı. Ayrıca çe itli uyarıların yer al-dı ı el bro ürleri de taraftarlara da ıtıldı. Maçtan önce de skorboardda eski maçlardan görüntüler e li inde bir video gösterisi izlettirildi. Gösterilen klip iki takım taraftarları tarafından alkı landı.

KAD R HAS’TA MADALYA SKANDALISüper Kupa fi nalinden sonra ilginç bir olay ya an-dı. Kupa töreninde ilk olarak ikinci olan Fenerbah-çe madalyalarını aldı. Daha sonra da Galatasaray’a

madalyaları verildi. Ancak madalyaların iki takıma da yanlı verildi i ortaya çıktı. Sarı-Lacivertlilere 1.’lik madalyası verildi i ortaya çıkarken, Sarı-Kırmızılı futbolculara da ikincilik madalyasının ve-rildi i ö renildi. Bu hatanın ardından Federasyon yetkililerinin madalyaları toplatarak, yeniden ta-kımlara takdim edece i bildirildi. Süper Kupa töreni sırasında ise Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç ile Fenerbahçe’nin genç yıldızı Salih Uçan arasında tatlı bir diyalo un ya-andı ı ö renildi. Bakan Kılıç’ın Salih’in kula ı-

na e ilerek, “Seni Marmaris’e götüreyim.” de-di i Sarı-Lacivertli futbolcunun da, “Abi Milli Takım’ın maçı var.” eklinde cevap verdi i ifade edildi. Bunun üzerine Kılıç’ın, “ stikrarlı ol, disip-lini bozma. Sana Milli Takım’ın da uzun yıllar ih-tiyacı var.” eklinde nasihat verdi i kaydedildi. Öte yandan G.Saray Ba kanı Ünal Aysal ile F.Bahçe Ba kanı Aziz Yıldırım arasındaki ger-ginlik Süper Kupa fi nali maçında bir nebze olsa azaldı. Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın araya gir-mesi ile iki ba kan protokol tribününde maçı iz-ledi. Ancak Yıldırım ile Aysal’ın yan yan otur-mayı tercih etmemeleri dikkat çekti. Bu arada her iki ba kanın yeni sezonda deplasman ya-sa ının kaldırılmasına sıcak baktıkları ö renildi.

Kayseri’de taraf-tarlar arasında olay çıkmaması ko-nusunda güven-lik güçleri sıkı ted-birler aldı. Alkol-lü vatanda lar bi-letli olsa dahi maça alınmadı. Kontroller her iki kulüp taraf-tarı içinde sıkı bir ekilde uygulandı.

FOTO RAF: DHA, MÜKREM N ÖKSÜZG L

Süper Kupa Finali’nde sahada ve tribünlerde sergilenen dostluk gösterileri protokole yansımadı. ki kulüp ba kanı Ünal Aysal ve Aziz Yıldırım konu mamak için bir birlerinin yüzüne bile bakmadı. Bakanlar Suat Kılıç ve Taner Yıldız ile Futbol Federasyonu Ba kanı Yıldırım Demirören kar ıla mayı birlikte izledi.

FF

n

i

ma re rı-e-on a-

ve nç a-ı-e-illi de p-h-

ile er-sa ir-z-

ur-da a-di.

Süpsahserggösyanbave AkonbirlbakSuaYıldFedYıldkarizle

FOTO

RAF:

ZAM

AN, A

L Ü

NAL

FOTO

RAF:

ZAM

AN, A

L Ü

NAL

FOTO

RAF:

ZAM

AN, A

L Ü

NAL

FOTO

RAF:

ZAM

AN, E

RSAN

TEM

ZEL

47 14 - 20 AĞUSTOS 2013 ZA MANSPOR

Page 48: Zamandk224 egazete