zaman hollanda

32
1 KASIM 2008 ~ YIL: 4 ~ SAYI: 89 ~ HAFTALIK ~ FÝYATI 0,60 www.zamanhollanda.nl 20 Kadýn dedikodu, erkek futbol peþinde (mi?) 10 Toprak eve turistik dönüþ 26 Tanju Çolak, gençleri Milan’a paslýyor Ahmed Aboutaleb: “Türkler zor günlerin baþarýlý çözüm üreticileri” Dünyayý sarsan kriz Hollanda’yý nasýl etkiledi? Basri Doðan’nýn haberi 4. sayfada 6

Upload: zaman-hollanda

Post on 18-Mar-2016

242 views

Category:

Documents


10 download

DESCRIPTION

1 Kasım 2008 - 1 november 2008

TRANSCRIPT

Page 1: Zaman Hollanda

1 KASIM 2008 ~ YIL: 4 ~ SAYI: 89 ~ HAFTALIK ~ FÝYATI 0,60 € www.zamanhollanda.nl

20 Kadýn dedikodu, erkek futbol

peþinde (mi?)10 Toprak eve turistik dönüþ 26 Tanju Çolak, gençleri Milan’a

paslýyor

Ahmed Aboutaleb:

“Türkler zor günlerin baþarýlý çözüm üreticileri”

Dünyayý sarsankriz Hollanda’yýnasýl etkiledi?

Basri Doðan’nýn haberi 4. sayfada

6

Page 2: Zaman Hollanda

ZAMAN HOLLANDA

YORUM

1 KASIM 2008 2

Geçtiðimiz ay bir haber oku-

muþtum. Amerikalýlarýn hay-

vanlarý obez olmuþ, hayvan

haklarý dernekleri harekete geçmiþler

diye. “Eyvah dünyanýn sonu geldi

galiba” diye düþünmüþtüm. Neden

mi? Çünkü obezite ile alakalý daha

evvelki okuduðum haberde, Ameri-

ka’da obezitenin insanlar arasýnda

aþýrý yayýldýðý yer alýyordu. Kýsa sürede

hayvanlarýný bile obez yapmayý baþar-

mýþlardý. Dünya tarihinde insanlýk

adýna yapýlabilecek en büyük kötülük

olarak deðerlendirdim haberi. Öyle ki,

bir yanda insanlarýný býrakýn hayvan-

larýn bile obez olduðu bir dünya, diðer

tarafta aç gözlü bazý güçlü devletler

tarafýndan yýllarca sömürülmüþ ve

insanlarý hayvanlarýn yediðini bile

bulamayanlarýn dünyasý...

Malum dur ki, aþýrý yeme ve hare-

ketsizlik durumlarýnda, normalin

üstünde miktarlarda yað depolanmaya

baþlanmakta ve obezlik ortaya çýk-

maktadýr. Yað olarak depolanan doðal

enerji rezervlerinin normal seviyenin

üstünde artýþ göstermesi ve saðlýk

sorunlarýna yol açmasýdýr obezlik. O

zaman ABD’nin fazla yað rezervi mi

var, ne dersiniz? Irak petrollerini

baþka zaman hesaplarýz. Ya geliri

midesine güç yetiremiyor, ya da aklý

midesine hakim olamýyor olmasýn! Ya

da kendini her þeyin tek sahibi sana-

cak kadar yoldan çýktýlar. Veya hala

evrim teorisine inanýyorlar da, çok

yiyerek baþka bir canlýya mý dönüþmek

istiyorlar? Yoksa o yönde çok dua etti-

ler de dualarý mý kabul oldu? Baþka bir

deyiþle kendini, insaný ve doðayý yok

etmeye baþlayan bir tüketim kültürü-

nün ve lüks hastalýðýnýn ortaya çýkar-

dýðý, sadece kendi midesini düþünen

“obezite canavarý”na mý dönüþtüler?

Bence evet. Obezite durgunluk içeri-

sinde enflasyon ve iþsizlik demek.

Yediðini yakamýyorsun, ama enerji

sürekli artýyor. Biriktikçe hareket azalý-

yor. O zaman daha da çok birikiyor.

Bir de iþsiz kalýyorsun. Üretimden

para kazanmak yerine paradan para

kazanmayý seçenler, aç gözlü oldukla-

rýndan olmayan paradan bile para

kazanmaya kalkmýþlar. Paranýn yerin-

de yeller esiyor. Ona da para kadar iti-

bar gösterince o da fýrtýnaya kasýrgaya

dönüyor.

Kara kýta Afrika’yý neredeyse

tamamen kararttýktan sonra son çare

Asya’ya yönelen bu canavarýn, düzen-

siz beslendiðinin farkýna varabilmesi

için ülser olmasý gerekti ve oldu da...

Bazý dünya devletlerinin

liderleri bu günlerde top-

lanmýþlar çare arýyorlar.

Artýk bu canavara verecek

yemleri de kalmamýþ. Bulunan

çözüm ise ilginç! Rejim

yapalým diyorlar, tasarruf

yani… Be kardeþim mede-

niyetin beþiðiydiniz, bunu

önceden düþünseniz de, iki

de bir kriz geçirmesek olmaz

mý? Ýnsan haklarýndan, hatta hay-

van haklarýndan bahsedip duran siz-

ler, nasiplerine göz diktiklerinizin de

insan olduðunu veya paylaþmak

duygusunu ne zaman hatýrlayacaksý-

nýz. Öðrenebilecek misiniz, insaný

insana, Cennet’e ve Allah’a yaklaþtý-

ran en sýrlý formülün cömertlik oldu-

ðunu? Ne zaman fark edeceksiniz,

alarm veren ekolojik sorunlarýn yaný

sýra kýrmýzý alarm veren “insanlýk”

sýfatýný.

Yeter artýk! Aç gözlülüðü býrak.

Artýk canýmýza tak dedi. Sadece kendi

tabaðýndan ye! Veya “Dünyayý yedi

bitirdi doymadý” demezler mi adama...

Hadi çýkarttýðýnýz gazýn etkisiyle

bir þey diyebilen çýkmýyor, bakýn obe-

zite kalp hastalýðýna sebep oluyor,

benden söylemesi...

Yusuf Avcu

Ekonomik kriz canavarý

Telefonumun alarmý çalýyordu.

Göz kapaklarýmla olan müca-

delemi kazanýp saate baktý-

ðýmda yine bir karanlýk Hollanda

sabahýnýn baþladýðýný anladým. Eski-

den erken kalktýðýmda nedense

kendimi yalnýz hissetmezdim. Evi-

mizin karþýsýndaki ilkokul öðrenci-

lerinin cývýltýlarýný duyar adeta

onlarla birlikte okula gidiyormuþum

gibi gelirdi. Þimdi yok; sanýrým

yeterli öðrenci olmadýðýndan dolayý

yüz metre ilerdeki okulla birleþtiler.

Aklýma birden Ýstanbul’da ortaokul

ve liseyi okurken yaþadýðým yurt

hayatý geldi. Alarm yeri-

ne koridorlardaki

hoparlörlerden çalan

Barýþ Manço þarkýlarý ile uya-

nýrdýk. Gülpembe, Anlýyor-

sun deðil mi, Aynalý

Kemer... Ne hoþ bir seda

idi. Kalkamadýðýmýz

zamanda aðabeylerimiz

yanýmýza gelir ve kadife ses-

leriyle, “Hadi arkadaþlar. Uyan-

ma vakti” diye seslenirdi bize.

Uyandýðýmda kulaðýma hazýrlanan

öðrencilerin muhabbetleri takýlýrdý.

Kimisi homurdanýr, kimisi sabah

sabah espri yapmadan duramazdý.

Güneþ, en aðýr kýþ þartlarýna bile

karþý gelerek penceremizden içeriye

girer ve bizi ýsýtýrdý. Evet, iþte bunla-

rý mumla arýyorum. Tekrar alarm

sesiyle irkildim. Beþ dakika geçmiþ

ve alarmý durdurmadýðým için yine

çalmaya baþlamýþtý. Birden o hayal-

ler ve resimler zihnimden uçup gitti.

Buruk bir þekilde kalkýp gurbette

olduðumu hatýrladým. Kýsa bir süre-

de rutin iþlerimi tamamladýktan

sonra kahvaltýmý yapmak üzere

aþaðý indim. Bir kere hayal kurmaya

baþladýðýmda irademe yenik düþe-

rim. Peþimi býrakmaz anýlar. Kah-

valtý çeþitlerime baktýðýmda yine o

eski günler belirdi gözümün önün-

de. Pek sevmezdim okulun kahval-

týlarýný. Genelde beyaz peynir,

kaþar, zeytin ve ufak kutu bal ve

reçel. Yalnýz çay sýnýrsýzdý. Arada bir

patates kýzartmasý ya da Çokokrem

çýkardý ki o zamanlar kýtlýktan çýk-

mýþ gibi saldýrýrdýk. Çok özledim,

hem de çok... Yurt hayatý bana neler

öðretmedi ki. Üstün Dökmen’in

dediði gibi, “yaþama iliþmedim,

yaþama tam yerleþtim” yurt hayatýy-

la. Küçük yaþta ailemin emsalsiz bir

hazine olduðunu anladým. Arkadaþ,

dost ve kardeþ sevgisinin önemini

kavradým. Belki de en önemlisi O’na

þükretmesini öðrendim. Kendime

geldiðimde hafif bir tebessüm belir-

di yüzümde. Ýyi ki orada bulunmu-

þum... Zaman su gibi akýp gidiyor-

muþ meðer. Zaten insanoðlu bunun

farkýnda olsa, “keþkeler” olmazdý

sanýrým. Ben bir taraftan eski günle-

ri yad edip kahvaltýmý yaparken,

evden çýkma vaktinin geldiði, tam

karþýmdaki duvarda asýlý olan saat

sayesinde gözüme iliþti. Masadan

kalkýp bahçeye açýlan kapýyý arala-

dým ve gökyüzüne baktým. Parçalý

bulutlarýn bana bakýþý hiç hoþuma

gitmemiþti. Sanki tuzak kuracaklar-

mýþ gibi duruyorlardý. Rüzgar, bah-

çedeki elma aðacýnýn yapraklarýný

okþadýðý gibi yanaðýmý okþamaya

baþlamýþtý. En iyisi sýký giyinip þem-

siyemi yanýma almak. Hazýrlandým,

çantamý çapraz bir þekilde omzuma

astým ve yola çýkmak üzere evden

ayrýldým. Nereye mi gidiyorum?

Yaþam kalitemi, çevremin kalitesini

ve belki de dünyanýn kalitesini artýr-

maya; üniversiteye...

Yasin Babacan

Bir öðrencinin mazisi

�Sizin

Köþeniz

[email protected]

ABONNEEFORMULIER / ABONE FORMU

1 ABONNEE GEGEVENS / ABONE BILGILERI

Voor- en achternaam:.............................................................................. Bedrijfsnaam:...........................................................................Adý ve soyadý Þirket adý

Bezorgadres: ............................................................................................ Nr: ...............................Teslim adresi No

Postcode: ............................................ Plaats:...............................................................................Posta kodu Þehir

Tel.1:.................................................... Tel.2: .......................................................... E-mail:.......................................................................

2 BETAALWIJZE / ÖDEME ÞEKLÝ

[ ] Automatische incasso €24 per jaar Rekeningnummer: ...................................................... [ ] Acceptgiro €25 per jaarOtomatik tahsil senelik 24€ Hesap no Posta çeki senelik 24€

3 FACTUUR GEGEVENS (indien afwijkt van 1) / FATURA BÝLGÝLERÝ (abone bilgilerinden farklý ise)

Bedrijfsnaam: ...........................................................................................Þirket adý

Adres:........................................................................................................ Nr: ...............................Adresi No

Postcode: ............................................ Plaats:...............................................................................Posta kodu Þehir

Tel.: ........................................................................................................... E-mail: ......................................................................................

4 Datum HandtekeningTarih Ýmza

...................................... ......................................

Contactpersoon / Abone yapan .........................................................................................................................................................

Notities / Notlar ...........................................................................................................................................................................................

...............................................................................................................................................................................................................

...............................................................................................................................................................................................................

.............................

Hierbij verklaar ik dat er tot wederopzegging door Stichting Time Media Group van mijn rekening geldenmogen worden geincasseerd (bij aankruisen van Automatische incasso). Indien de abonnee bezwaar heefttegen het geincasseerde bedrag dan dient de abonnee zich in eerste instantie te wenden tot Stichting TimeMedia Group. Als de abonnee het wenst dan kan de abonnee binnen 30 dagen het geincasseerde bedragterug laten boeken. De abonnee dient dan op een andere manier, het verschuldigde bedrag, te betalen.Tevens verklaart de abonnee geen bezwaar te hebben tegen opname van de bovenvermelde persoonsgege-vens in een geautomatiseerd bestand. De abonnementen kunnen na 1 jaar worden opgezegd, per einde vande maand, met in achtneming van 1 maand opzegtermijn.

Datum / Tarih:

.........................................................................

Contactpersoon / Abone yapan:

.........................................................................

.........................................................................

Tel.:

.........................................................................

Time Media GroupHang 4, 3011 GG RotterdamPB 21028, 3001 AA Rotterdam

Abonnee service / Abone servisi

Tel.: 010 20 13 747ma t/m vr 09:00-17:00hafta içizaterdag 09:00-12:00cumartesi

ABO

NN

EEFO

RM

ULI

ERAB

ONE

FOR

MU

Daðýtým þikayetleriniz için

(Klachten over bezorging)

010-2013747

Hollanda - Wekelijks Nieuws- en Opinieblad

Baský adedi (Oplage): 10.000 Kasým (November) 2008 - Nr.: 89

Sahibi (Uitgever) Time Media Group

Hang 4, 3011 GG Rotterdam Tel.: 010-2013744

PB 21028, 3001 AA Rotterdam Fax: 010-2013749

[email protected] www.zamanhollanda.nl

Müdür (Directeur) Alaattin Erdal

Genel Yayýn Müdürü (Hoofdredacteur) Yusuf Alan

Reklam Müdürü (Advertenties) Köksal Yazar

gsm: +31(0)6 41 362 995 [email protected]

Haber merkezi (Correspondenten)

Basri Doðan-Amsterdam [email protected]

Yasin Yaðcý-Rotterdam [email protected]

Temsilciler (Vertegenwoordigers)

Asým S. Mecidhan-Deventer [email protected]

Fazlý Altýntaþ-Eindhoven [email protected]

Abdulmuttalip Demirci-Amsterdam [email protected]

Kemal Bolat-Noord-Holland [email protected]

Mustafa Balban-Zuid-Holland [email protected]

Ayhan Güleç-Brabant [email protected]

Daðýtým þikayetleriniz için (Klachten over bezorging): 010-2013747

ISSN: 1871-4722

Page 3: Zaman Hollanda

Son zamanlarda deðerli okurlarýmýzdan oturum hakkýn-

da birçok soru aldým. Bu sorulardan bazýlarý medyada

sýk sýk gündeme gelen ve geneli ilgilendiren konular

olduðu için sizlerle paylaþmak istiyorum.

Soru: Yurt dýþýnda yapýlmasý gereken uyum sýnavlarý kal-dýrýldýðýna dair haberler çýktý. Bu haberler ne derecededoðru?

Hollanda’ya gelecek olan yabancýlar 2005 yýlýnda kanunlaþan

ve 15 Mart 2006’da yürürlüðe giren “uyum sýnavý yasasýna”

göre, uyum kurslarýna tabi tutuluyor ve bu kursun sonunda

yapýlan sýnavda baþarýlý olunursa MVV veriliyor.

Geçtiðimiz aylarda Amsterdam Mahkemesi, aile birleþimi

yoluyla Hollanda’ya gelecek bir Faslý kadýnýn kendi ülkesinde

uyum sýnavýna zorla tabi tutulmasýný yersiz buldu. Faslý kadýn

yaklaþýk iki senedir Hollanda’ya gelmeye çalýþmaktaydý ve

okuma-yazma bilmediði için uyum sýnavýnda baþarýsýz

olmuþtu. Bu sýnavý almak için kendi ülkesinde önce okuma-

yazma öðrenmesi gerekiyordu.

Bu karardan sonra

birçok vatandaþýmýz

uyum yasasý kalktý diye

sevindi.

Þunu belirtmek gere-

kir ki maalesef uyum

yasasý kaldýrýlmamýþtýr. Her ne kadar mahkeme böyle bir

karar verdiyse de, bu karar þu an uygulanamaz, çünkü Göç ve

Vatandaþlýk Dairesi (IND) bu kararý iptal ettirmek için “Raad

van State” denilen mahkemeye temyiz baþvurusunda bulun-

du.

Bu süre içerisinde, yüksek mahkemenin kararý çýkýncaya

kadar, normal prosedür devam etmektedir ve Hollanda’ya

gelmek isteyen vatandaþlar uyum sýnavýný geçmek zorunda-

dýrlar.

MVV vizesine baþvurmak isteyenlere bu yüzden önce

sýnava girmelerini tavsiye ediyorum. Sýnava girilmediði tak-

dirde vize reddedilecektir ve yine bu kararý iptal ettirmek için

hukuki prosedürler baþlatmak zorunda kalýnabilir.

Soru: Hollanda’da oturum izni olmadan yaþayan yabancý-lara oturum mu veriliyor?

Bildiðiniz gibi Hollanda’da 1 Nisan 2001 tarihi öncesi iltica

baþvurusu yapan yabancýlar gecen yýl yürürlüðe giren af yasa-

sýndan yararlanarak oturum hakký kazanmýþlardýr. Bu yasa-

dan sadece iltica baþvuru yapmýþ olan yabancýlar yararlana-

bildiler.

Ancak Den Bosch Mahkemesi geçtiðimiz günlerde ilginç

bir karar verdi. Af yasasýnýn sadece iltica baþvurularýný kapsa-

masýnýn, Uluslararasý Ýnsan Haklarýna aykýrý olduðunu öne

sürdü. Mahkemenin açýklamasýna göre af yasasýnýn sadece

iltica baþvurularýný kapsamasý eþitlik hakkýna ters düþüyor.

Mahkemeye göre bu af 1 Nisan 2001’den önce baþvuru yapan

herkesi kapsamalýdýr.

Fakat mahkeme kararýnýn þu an bir hükmü yoktur. Çünkü

bu uzun bir prosedürün ilk aþamasý ve IND savunmasýný

yapacak (ve aksi fikir beyan etmesi durumunda) mahkeme

kararý tekrar gözden geçirecek ve ayný sonuca varýrsa IND

karara itiraz edip yüksek mahkemeye gidecektir. Yani birisi

çýkýp da bakýn Den Bosch mahkemesi böyle bir karar verdi ve

ben bu karara göre çýkarýlmýþ olan af yasasýndan yararlanabi-

lirim (henüz) diyemez.

Çünkü Den Bosh Mahkemesinin bu kararýna henüz son

nokta konulmadý. Umuyoruz ki mahkemenin verdiði karar

kabul edilir, bunu hep beraber bekleyip göreceðiz.

Soru: MVV-vizesi alýrken IND ikinci bir iþi kabul ediyormu?

IND’nin maaþ sýnýrý yüksek olduðundan birçok kiþi eþini Hol-

landa’ya getirmekte zorlanýyor. IND ikinci bir iþi kabul etmek

zorundadýr. Ancak dikkat edilecek husus vize baþvurusunda

bulunduðunuz zaman iki iþ sözleþmesi de en az 1 sene geçer-

li olmalýdýr. Bu ek iþten elde edilen maaþla IND’nin maaþ

talebini yerine getirebilirsiniz.

MVV- vizesine baþvuru yapanlarýn alt yaþ sýnýrýnýn 24’eçýkarýlacaðý doðru mu?

Þu an böyle bir karar yok, ayrýca böyle bir kararýn önümüzde-

ki günlerde çýkacaðýný da zannetmiyorum. Yaþ sýnýrý hala

21’dir ve iki taraf için de geçerlidir. Dolayýsýyla Henüz 21 yaþý-

na girmemiþ olan bir kiþinin vize baþvurusunda bulunmasý-

nýn her hangi bir anlamý yoktur, çünkü yapýlan vize baþvuru-

su reddedilmektedir.

Lucardie & De Visser AdvocatenTel: 070-3630076

Soru ve cevaplar

ZAMAN HOLLANDA

GÜNDEM

1 KASIM 20083

Þ . A K D E M Ý R - S Ü Z E N

AVUKAT

Tilburg þehrinde karate

hocalýðý yapan, Hollanda

Enshin Karate Baþkaný Þahin Fidan,

Almanya‘nýn Freiburg þehrinde

yapýlan Avrupa Full Contact þampi-

yonasýnda birinci oldu. Þahin Fidan

finalde rakibini iki kez düþürerek

müsabakayý nakavtla kazandý. Bu

dereceyle Japonya’daki All Japan ve

Amerika’daki Sabaki Challenge

müsabakalarýna katýlma fýrsatý

yakaladý.

Enshin Karate Full Contact sis-

temi olmasýna raðmen bazý dairesel

adýmlarla kullanýlan “sabaki” tekni-

ði ile daha çok savunma aðýrlýklý bir

sistem. Rakibinin ataðýný özel tek-

niklerle kendisine karþý uygulayarak

etkisiz hale getirme, “sabaki” olarak

adlandýrýlýyor. Bu sistem Kyokush-

in, Judo ve Aikido’dan oluþan bir

kombinasyon gibi düþünülebilir.

Enshin Karate ile diðer karate sis-

temleri arasýndaki fark, sabaki tek-

nikleri ile birlikte tutma, çekme ve

atmanýn serbest olmasý.

16 yýldýr karate sporu ile uðraþan

Þahin Fidan, Enshin Karate kurucu-

larýndan Kancho Joko Ninomi ile

tanýþtýktan sonra spor hayatýnýn son

7 yýlýný Enshin Karate ile devam ettir-

di. Enshin Karatenin en önemli özel-

liklerinden biri de 5 yaþýndan 40 yaþý-

na kadar öðrencilerin olmasý. Þahin

Fidan 1988’de kurulan ve dünyada

çok hýzlý bir þekilde büyümekte olan

Enshin Karateyi Hollanda’ya kazan-

dýran hoca (sensei) olarak tanýnýyor.

Fazlý Altýntaþ, Tilburg

Þahin Fidan, Uluslararasý

Avrupa Full Contact Karate

Þampiyonasýnda birinci oldu

Page 4: Zaman Hollanda

Sosyal Ýþler ve Ýþ Ýmkanlarý Bakan Yardýmcýsý, Fas Kökenli

Ahmed Aboutaleb, Türkiye’nin AB üyeliðine tam destek verdiðini

açýkladý. Kraliçe Beatrix’in de onaylamasýndan sonra önümüzdeki

ocak ayýndan itibaren Rotterdam Belediye Baþkanlýðý koltuðuna otur-

masý beklenen Aboutaleb, bir toplantýya katýlmak üzere geldiði Anka-

ra’da Zaman’a açýklamalarda bulundu. Hem Türkiye’nin hem de

AB’nin karþýlýklý olarak birbirlerine ihtiyaçlarý bulunduðunu belir-

ten Aboutaleb, “Biraz daha azim gösterilirse, Türkiye’nin üyeliði

gerçekleþir.” deðerlendirmesinde bulundu.

Hollanda Sosyal Ýþler ve Ýþ Ýmkanlarý

Bakanlýðý ile Kadýnýn Statüsü Genel

Müdürlüðü (KSGM) tarafýndan

düzenlenen “Toplumsal Cinsiyet

Eþitliðinin Geliþtirilmesi” konulu top-

lantý hakkýndaki görüþlerini de açýkla-

yan Ahmed Aboutaleb, Türkiye’de

kadýnlarýn toplumdaki haklarýný

engelleyen bazý bariyerlerin

bulunduðunu, ama bu bariyerleri

kimlerin koyduðuna dikkat etmek

gerektiðini söyledi. Aboutaleb, Hol-

landa’da 1960’larda kadýnlarýn yanla-

rýnda babalarý ya da eþleri olmadan

resmi belgelere imza atma yetkileri

bile yokken Türkiye’de kadýnlarýn oy

kullanabildiklerini kaydetti. Her kül-

türde kadýnlar için engeller bulundu-

ðunu ifade eden Aboutaleb, Baþbakan

Recep Tayyip Erdoðan’ýn bu konuda

verdiði desteðin son derece önemli

olduðunu belirtti. Aboutaleb, Bakan

Nimet Çubukçu’nun, kadýn haklarý

konusundaki çalýþmalarýnýn son dere-

ce önemli olduðunu söyledi. Abouta-

leb “Bence Türkiye hiç durmadan, bu

konuda daha da ileriye gitmeli.” dedi.

Türkiye’nin Avrupa Birliði yolun-

daki çalýþmalarýna tam destek verdiði-

ni belirten Ahmed Aboutaleb, “Tür-

kiye AB’nin vermiþ olduðu kriterleri

ciddi olarak kabullendi. Bunu

biraz daha hayata geçirirse,

önünde hiçbir engelin kalmaya-

caðýný düþünüyorum. Biraz

daha azim, biraz daha gayret

ile bunu önümüzdeki beþ

altý yýlda baþarabilir. Çünkü

Türkiye’nin AB’ye ihtiyacý

olduðu gibi AB’nin de

Türkiye’ye ciddi anlam-

da ihtiyacý var.”

Ahmed Abouta-

leb, Türklerin zor

günlerin baþarýlý

çözüm üreticile-

ZAMAN HOLLANDA

GÜNDEM

1 KASIM 2008 4Ahmed Aboutaleb:

“Türkler zor günlerin

baþarýlý çözüm üreticileri”

BASRÝ DOÐAN ANKARA, AMSTERDAM

HOROZ ÝNÞAAT

Telefon: +31(0)6 81 77 41 93 - BENELUX

KapýPencereGüneþlikKepenkMutfakBanyo

Restorant

Bar

Kahvehane

ve Cafeler de...

A dan Z’ye tüm inþaat yapýmý

ÜCRETSÝZFÝYAT

SUNUMU

SÝGARA ÝÇME SALONLARI

Kali

te f

iyat

deðil

dir

Page 5: Zaman Hollanda

ri olduðunu söyledi. Türklerin

hayatýn her safhasýnda aktif

olduklarýný söyleyen Abouta-

leb, özellikle dernekçilik konu-

sunda Türklerin diðer milletle-

rin çok önünde olduðunu ifade

etti. Ahmed Aboutaleb, “Ýçe

dönük çalýþmalarý biraz dýþa

dönük yaparlarsa her alanda

daha baþarýlý olacaklarýndan hiç

þüphem yok.” þeklinde konuþ-

tu. Hollanda’daki yabancýlar ve

Hollandalýlar arasýnda en çok

Türklerin iþveren konumuna

gelme arzu ve azmini taþýdýkla-

rýný belirten bakan yardýmcýsý,

Türklerin risklere göðüs gere-

bilme cesaretiyle iþ yeri açma

alanýnda daha da baþarýlý

olduklarýný dile getirerek,

“Türklere yetiþmek çok zor.

Bakýyorsunuz, imkansýzlýklara

ve olumsuz bazý þartlara rað-

men deðiþik alternatifler ürete-

rek yeni iþ alanlarý oluþturuyor

ve son derece baþarýlý oluyorlar.

Ýþte örnek giriþimcilik budur.

Zor durumlarda yeni alternatif-

ler üretmek. Bu tür bir giriþimci

nesle ihtiyacýmýz var. Biz de

bakanlýk olarak Türklerin bu

aktif iþ alanlarý açma çabalarýný

destekliyoruz. Sosyal Ýþler ve Ýþ

Ýmkanlarý Bakanlýðý olarak yeni

iþ imkanlarý oluþturmada ve

yeni iþyerleri açmada onlara

yardýmcý oluyoruz. Bundan

sonra da olmaya devam edece-

ðiz.” dedi.

“Hiç kimse þüphe etmesin.Kökeni ne olursa olsun benherkesin belediye baþkanýolacaðým”

Dünyanýn ikinci büyük liman

kenti olan Rotterdam’a Belediye

Baþkaný olarak atanmasýnýn

kendisi için onur verici olacaðýný

söyleyen Ahmed Aboutaleb,

Rotterdam’ýn yeni belediye baþ-

kaný olmasý için belli prosedür-

lerin bulunduðunu, atamanýn

Ýçiþleri Bakanlýðý ve ardýndan

Kraliçe Beatrix tarafýndan res-

men onaylamasý gerektiðini

söyledi. Ahmed Aboutaleb,

“Bütün bu prosedürler yerine

geldikten sonra hiç kimse þüphe

etmesin ki kökeni ne olursa

olsun ben herkesin belediye

baþkaný olacaðým. Kimseyi ayýrt

etmeden herkese eþit mesafede

kalacaðým. Herkes ile uyum

içinde çalýþacaðým. Bunlarýn

baþýnda polis, liman yöneticileri,

eðitimciler ve diðer kurumlar ile

birlikte çalýþacaðým, onlarý din-

leyeceðim. Belediye Baþkaný

olarak ani ve sert kararlar alma-

yacaðým. Kalýcý çözümler üret-

mek için mücadele vereceðim.”

þeklinde konuþtu.

ZAMAN HOLLANDA

GÜNDEM

1 KASIM 20085Ahmed Aboutaleb29 Aðustos 1961, Beni Sidel (Fas)doðumlu. 1976 yýlýnda ailesiyle bir-likte Hollanda’ya göç etti. Kýsasürede Hollandaca öðrenerekMeslek Yüksek Okulu Telekomüni-kasyon Bölümünde tahsil gördü.Mezuniyet sonrasý Veronica, NOSRadyosu ve RTL Haber kanalýndamuhabir olarak çalýþtý. Daha sonraHalk Saðlýðý, Refah ve Spor Bakan-lýðý’nda basýn sözcüsü olarak görevyaptý. 1998 yýlýnda Forum Enstitü-sü’ne müdür olarak tayin edildi.Ýþçi Partisi (PvdA) mensubu olanAboutaleb, Amsterdam Belediye-si’nde 2004 – 2007 arasýnda Eðitim,Gençlik, Ýþ ve Gelir konularýndabelediye baþkan yardýmcýlýðý (encü-men üyeliði) yaptý. 22 Þubat 2007tarihinden bu yana 4. Balkenendekabinesinde Sosyal Ýþler ve ÝþÝmkanlarý Bakan Yardýmcýlýðý göre-vini yürütüyor. Rotterdam BelediyeMeclisi, uzun tartýþmalarýn ardýn-dan, belediye baþkanlýðý için adayolan Hýristiyan Demokratlar Birliði(CDA) mensubu, þimdiki MaastrichtBelediye Baþkaný Gerd Leers’inyerine, Ýþçi Partili Ahmed Abouta-leb’i tercih etti.

Page 6: Zaman Hollanda

ZAMAN HOLLANDA

GÜNDEM

1 KASIM 2008 6

Krizin Hollanda’ya etkisi

hakkýnda Roermond’daki

YorTrust Financial Services

BV’nin sahibi ve finans

uzmaný Þenol Kabakçý ile

görüþtük.

Sizi ve þirketinizi tanýyabi-lir miyiz?

1977, Sittard doðumluyum.

Hollanda’da üçüncü kuþak

olarak iki çocuklu bir iþçi

ailesinin en büyük çocuðu-

yum. Mali Müþavirlik (heao),

Sigorta ve Finans eðitimleri

aldým. 2003’te faaliyetlerine

baþlayan þirketin ayný

zamanda yöneticisiyim.

Dinamik bir þekilde

finans sektöründe hizmet

vermekteyiz. Ýpotek, kredi,

sigorta ve emeklilik konula-

rýnda müþterilerimizin kiþi-

sel tercihlerine göre en

uygun çözümü sunuyoruz.

Bunun yanýnda 2007’den iti-

baren emlak sektörüne de

girdik.

Mali krizin Hollanda’ya negibi tesirleri oldu?

Krizin þu noktalarda Hollan-

da’yý etkilediðini gözlemli-

yoruz:

� Kýsa ve uzun vadeli ipo-

tek kredi faizleri yükseldi.

� Borsalarda (AEX) sert

düþüþler yaþandý.

� Bankalar kredi þartlarýný

zorlaþtýrdý.

� Finans kurumlarý maddi

problemler yaþýyor.

� Ev fiyatlarýnýn 18 sene-

den sonra ilk defa düþtü-

ðü görüldü.

� Ev satýþlarý azalýyor.

� Bankalar tarafýndan yapý-

lan zorunlu ev satýþlarý-

nýn sayýsýnýn artmasý.

� Halkýn güveninin sarsýl-

masý.

Sizce krizin Amerika’dabýrakmýþ olduðu etkininbenzeri Hollanda’da yaþa-nýr mý?

Amerika’da yaþanan krizin

aynýsýnýn Hollanda’da

yaþanmasý, sistem farklýlý-

ðýndan dolayý düþük bir ihti-

mal. Bir süredir ipotekler için

önlem alýnýyor. Yüksek mik-

tarlarda kredi vererek ipotek

alanlarý daha sonra geri öde-

mede zor duruma düþürmek

istemiyorlar.

Euro’nun gelmesiyle bir-

likte fiyatlar yükseldi. Yük-

sek enflasyon kendini gös-

termeye baþladý. Normal

vatandaþ daha fazla lüks içe-

risinde yaþamak istiyor. Ýlk

alýnan ev veya arabanýn

daha güzeli, daha büyük ve

daha lüksü olmalý diye düþü-

nülüyor. Böylece her geçen

gün geçinmek daha da zor-

laþýyor.

Bu krizin dünya ekonomi-

sini bir süre daha sarsaca-ðý bekleniliyor. Sizce bukriz, finans þirketleri vebankalarý deðil de normalhalký nasýl etkiliyor? Halkiçin bu “kredi krizi” mi ?Yoksa “bütçe krizi” mi?

Bankalar ve finans þirketleri

için bu kriz “kredi krizi”

çünkü onlarýn verdikleri

paralar geriye daha yavaþ

dönüyor. Halk için bu

durum daha farklý. Bankanýn

bir ipotek müþterisinden çok

düþük faiz aldýðýný (Ameri-

ka’daki gibi) ama bu faizin

bir süre sonra yükseleceðini

düþünürsek ortaya þu prob-

lem çýkýyor: Düþük faize

güvenip faiz yükselirken

yaþam standardýnýzý kontrol

altýnda tutmazsanýz, yani

“ayaðýnýzý yorganýza göre

uzatmazsanýz” ortaya para

yani bütçe sýkýntýsý çýkýyor.

Halk için de “kredi krizi”

olmaktan daha çok para

sýkýntýsý yani “bütçe krizi”

olarak görülüyor.

Halkýn bütçe krizine gir-mesini devlet ve finansuzmanlarý kontrol edemi-yorlar mý? Siz müþterileri-nize bütçe krizi hakkýndaneler tavsiye ediyorsunuz?

Maalesef, ipotek ve finans

uzmanlarý müþterisinin har-

camalarýný kontrol edemiyor.

Müþterilerin çoðu kendi yol-

larýný çiziyor. Devlet de

vatandaþlarýný fazla etkileye-

miyor. Reklamlara (kredi)

yasak getirmenin faydasý

olduðu gibi zararlarý da olu-

yor . Vatandaþýn kendisinin

bilinçli olmasý gerekiyor.

YorTrust Financial Servi-

ces danýþmanlarý olarak

vatandaþlarýn bazý olaylarý

idrak etmesinde yardýmcý

oluyoruz. Halkýmýz bu uyarý-

lara uyup önlem alýrlarsa

krizden fazla etkilenmezler.

Birçok vatandaþ bu geliþme-

lerden huzursuz ve krizin

kiþisel sonuçlarý ne olacak

diye merak ediyor.

Kýsacasý bu krizde insanlarne yapmalý?

Ýlk baþta paniðe gerek yok.

Bankalarda yatan paralarý-

mýzýn Merkez Bankasý tara-

fýndan verilmiþ olan belirli

bir garantisi var. Birikmiþ

paralarýnýzý birkaç bankaya

yatýrýrsanýz daha iyi olur.

Ayrýca herkesin (finansal)

geleceðini ve beklentilerini

ailece düþünmeleri ve yön-

lendirmesi gerekiyor.

Dünyayý sarsan kriz

Hollanda’yý nasýl etkiledi?

ABD’de 2007 yaz aylarýnda baþlayan kriz þu an Hollanda’yýda etkiliyor. Finans sektöründe yaþanan sýkýntýlar dünya eko-nomisini de etkiledi. Hükümetler, iflas eden bankalara vepiyasalara, taze para aktararak krize müdahale etmeye çalý-þýyor. Ancak uzmanlara göre, 1929 dünya ekonomik krizi ilekarþýlaþtýrýlan son geliþmeler, devlet müdahalesi ve tazepara akýþýyla durdurulacaða benzemiyor.

FAZLI ALTINTAÞ ROERMOND

YorTrust Financial Services BV’nin sahibi ve finans uzmaný Þenol Kabakçý

Page 7: Zaman Hollanda

ZAMAN HOLLANDA

GÜNDEM

1 KASIM 20087

Deðerli Zaman Hollanda okuyucularý,

Sizleri bu ayki yazýmda Spuistraat

10 Advocaten hakkýnda bilgilen-

dirmek istiyorum.

Spuistraat 10 Advocaten, Amster-

dam’da hizmet veren, bilgilendirme ve

hukuksal yardým alanýnda uzmanlaþmýþ

bir avukat bürosudur. Bir yýla yakýn bir

süredir bu büroda görev yapmaktayým.

Farklý kurum ve þahýslara hizmet sun-

maktayýz.

Spuistraat 10 Advocaten çok zengin

bir tarihi geçmiþe sahiptir. Eski ismi ile

Bureau Rechtshulp, deneyimli avukatla-

rý ve Amsterdam’ýn farklý yerlerindeki

hizmeti ile tanýnmýþtýr. Yetmiþli yýllar-

dan beri kapýlarýný hakkýný arayan on

binlerce insana açmýþ bir kuruluþtur.

Profesyonel, yüksek öðrenimli ve dene-

yimli hukukçular tarafýndan ev, iþ, Hol-

landa’da oturum izni ve sosyal haklar

konularý hakkýnda ücretsiz veya az bir

ücret karþýlýðýnda hukuksal yardým ver-

mektedir.

1 Ocak 2006 itibari ile Bureau

Rechtshulp yeni yapýlanma nedeni ile

devlet tarafýndan kaldýrýldý. Bureau

Rechtshulp tarafýndan yapýlan çalýþma-

larýn büyük bir bölümü Spuistraat 10

Advocaten tarafýndan devralýndý. Yeni

ve modern bir avukat bürosu olan Spu-

istraat 10 Advocaten, ayný lokalde, ayný

hukukçularla, ayný kesime hitap ediyor.

Böylelikle Amsterdam’da farklý alanlar-

daki hukuk bilgisi ve hukuk deneyimi

kaybolmadý. Spuistraat 10 Advocaten

yeni avukatlarý ile de aile hukuku, ceza

hukuku ve çevre hukuku alanlarýnda da

hizmet vermeye baþladý.

Devlet tarafýndan desteklenen

hukuksal yardýmdan yararlanamayan

kiþiler için de saat ücreti karþýlýðý yardým

verilmektedir. Þu an Spuistraat 10 Advo-

caten, farklý dallarda uzmanlaþmýþ 22

avukatýyla hizmetlerini sürdürmektedir.

Bizlerle irtibata geçtiðinizde sizlerin

devlet tarafýndan desteklenen hukuksal

yardým hakkýnýz deðerlendirilir. Eðer bu

hakkýnýz var ise gelirinize göre bir defa-

ya mahsus bir ücrete tâbii tutulursunuz.

Eðer geliriniz çok düþük ise bir ücret

talep edilmez. Bu yýl için önemli olan

2006 yýlýndaki geliriniz. Her zaman iki

yýl önceki gelirinize bakýlýr.

Siz Zaman Hollanda gazetesi oku-

yucularýna avukatlarla ücretsiz ilk

görüþme imkaný sunuyoruz. Bizlere aþa-

ðýda belirtilmiþ olan irtibat bilgilerinden

ulaþabilirsiniz.

Spuistraat 10 AdvocatenE-mail: [email protected]

Tel: 020-5205100Cep: 06-42116048

1 Ocak 2008 itibari ile gelir sýnýrý ve avukat ücretleri

Evli ve beraber oturanlar BekarlarYýllýk gelir 2006 Avukat ücreti Yýllýk gelir 2006t/m €22.500 €94 t/m €16.200€22.501 - €23.300 €148 €16.201 - €16.700€23.301 - €24.600 €255 €16.701 - €17.500€24.601 - €27.300 €449 €17.501 - €19.300€27.301 - €32.400 €705 €19.301 - €22.900

Avukat ücretleriB A H A T T Ý N A Y D I N

AVUKAT

Diyalog Akademisi’nde

düzenlenen ‘Barýþ ve diya-

loga ilham verenler’ adlý sempoz-

yumda Erasmus ve Fethullah

Gülen ele alýndý. Erasmus Evi Vakfý

ve Diyalog Akademisi tarafýndan

ünlü düþünür Erasmus’un doðum

yýldönümü vesilesiyle düzenlenen

sempozyuma katýlan konuþmacýlar,

her iki düþünürün de hümanist

olduðuna dikkat çekerek, ikisinin

de en önemli gayelerinin insanlýk

barýþý olduðunu dile getirdiler. Açý-

lýþ konuþmasýný Hollanda eski baþ-

bakanlarýndan Dries van Agt’ýn

yaptýðý programa, Rotterdam Eras-

mus Üniversitesi öðretim üyesi Dr.

Henri Krop ve tarihçi Dr. Leo

Molenaar Erasmus’u, Dr. Pim Val-

kenberg, ve Gürkan Çelik ise Fet-

hullah Gülen’in hayat felsefesini

anlattýlar.

Avrupa’da diyalog yýlýnýn kutlandýðý bir

dönemde ve Erasmus’un doðum gününde

düzenlenen bu sempozyumun son derece

önemli olduðunu belirten Hollanda eski baþ-

bakaný Dries van Agt, açýlýþ konuþmasý yap-

maktan duyduðu memnuniyeti dile getirdi.

“Özel bir program, özel bir zamanda ve özel

bir mekanda” diye konuþan Van Agt, hem

Erasmus hem de Gülen’in dünya barýþý için

çaba gösterdiklerini kaydetti. Erasmus’un yeni

nesiller tarafýndan pek bilinmediðine de deði-

nen Van Agt, bu çerçevede þu örneði verdi:

“Sabah bir televizyon programýný izliyordum.

Bir sunucu Rotterdam’da, sokaktaki insanlara

Erasmus kim diye soruyor. Ne yazýk ki kimse

doðru cevap veremedi. Kimisinin aklýna köprü,

kimininse hastane geldi. Bu tabii üzdü beni.”

Týpký, dile getirdiði düþünceleri evrensel

bir hal alan Erasmus gibi Fethullah Gülen’in

de önemli bir düþünür olduðunu belirten Van

Agt, buna örnek olarak ise, uluslararasý alanda

dünyanýn saygýn yayýn organlarý arasýnda yer

alan Amerikan Foreign Policy dergisinin

düzenlediði “Yaþayan En Büyük 100 Entelek-

tüel” anketinde Fethullah Gülen’in birinci

olmasýný gösterdi. Gülen’in Hollanda’da da

gündeme geldiðini belirten Van Agt, bundan

bir süre önce önyargýlardan hareketle bir pro-

gram yapan NOVA’nýn çalýþmalarýný hatýrla-

tarak, bu ve benzeri olumsuz çabalarýn boþa

çýktýðýna deðindi. 11 Eylül, Londra ve Madrid

saldýrýlarýnýn Müslümanlara karþý bir öfke

oluþturduðunu da dile getiren eski Baþbakan

Van Agt, bu baðlamda Fethullah Gülen’in

barýþ adýna yaptýðý çalýþmalarýn son derece

önemli olduðunu söyledi.

Açýlýþ konuþmasýndan sonra kültür tarih-

çisi Liesbeth Levy’in moderatörlüðünde Eras-

mus ve Gülen’in düþünceleri ve yaptýklarý

çalýþmalar masaya yatýrýldý. Erasmus’un dile

getirdiklerinin sadece yaþadýðý çað ile sýnýrlý

kalmadýðýný, onun dönemini aþan bir özellikte

olduðunu belirten Erasmus Üniversitesi öðre-

tim üyesi Dr. Henri Krop, o dönemde filli bir

kriz yaþayan Avrupa’ya Erasmus’un düþünce-

lerinin iyi bir reçete sunduðunu ifade etti. 16.

yüzyýlda yaþayan Erasmus’un Hýristiyan bir

hümanist olduðunun altýný çizen Krop, ünlü

düþünürün sürekli iyi bir insan olmayý öðüt-

lediðini, çünkü ona göre iyi bir insan ayný

zamanda iyi karaktere ve iyi davranýþlara da

sahip olur dedi. Dr Krop, gerçeðin peþine

düþen Erasmus’un düþüncelerinin temelinde

hoþgörü bulunduðunu belirtti.

Diyalog Akademisi’yle bundan bir süre

önce tanýþtýklarýný ve onlarýn Erasmus, kendi-

lerinin ise Fethullah Gülen hakkýnda bilgi

sahibi olmak istediklerini belirten Erasmus Evi

yöneticilerinden tarihçi Dr. Leo Molenaar ise,

bu sempozyumun böyle bir düþüncenin ürünü

olduðunu söyledi. Zaman Gazetesi’nde bir

sene boyunca kaleme alýnan Erasmus ve Mev-

lana ile ilgili yazýlara da dikkat çeken Mole-

naar, Erasmus’un yazdýklarý arasýnda Müslü-

manlar ve Türklerin de yer aldýðýný kaydetti.

Erasmus’un Türklere bakýþýnýn çok da olumlu

olmadýðýný hatýrlatan Molenaar, “Geçmiþte bir

Türkü öldüren cennete gider diye bir inanýþ

vardý. Ama þimdi Türklerle birlikte yaþýyoruz.

Onlar da bizim gibi bu toplumun bir parçasý.”

deðerlendirmesinde bulundu. Erasmus’un

tolerans ve hoþgörü gibi iki anahtar kelimeye

büyük bir önem verdiðini kaydeden Mole-

naar, bu iki kelimeye Fethullah Gülen’in de

büyük deðer verdiðini söyledi.

Fethullah Gülen ile ilgili olarak bir konuþ-

ma yapan, ABD’deki Loyala Yüksek Oku-

lu’ndan öðretim üyesi Pim Valkenberg ise,

Gülen’in dinler arasýnda bir diyalog köprüsü

inþa etmek için çaba sarf ettiðini vurguladý.

Þimdiye deðin bu köprünün kurulmasý için

mücadele eden birçok isimle karþýlaþtýðýna da

deðinen Valkenberg, “Bunlarýn hepsinin arka

planýna baktýðýnýzda öncülük eden tek bir

isme rastlýyorsunuz. O da Gülen’dir. Bu

insanlarýn ilham aldýklarý kiþi Gülen’dir.”

dedi.

Bizzat tanýþmasa bile Gülen’in kendisine

Bediüzzaman Said Nursi’yi örnek aldýðýný

belirten Valkenberg, Gülen’in özellikle 80 ve

90’lý yýllardan baþlayarak önemli atýlýmlar yap-

týðýný kaydetti. Dünyanýn dört bir tarafýnda

açýlan eðitim kurumlarýný buna örnek olarak

gösteren Valkenberg, Gülen’in daha sonra

Amerika’ya gittiðini söyledi. Bugün

Gülen’den ilham alanlarýn açtýklarý eðitim

kurumlarýnýn sayýsýnýn 500’ü geçtiðini ve buna

paralel olarak medya sektörü de olmak üzere

bir çok alanda önemli hizmetlerin yapýldýðýna

dikkat çeken Valkenberg, bu hizmetlerin hep-

sinin temel gayesinin ise dünya barýþý ve diya-

log olduðunu dile getirdi.

Sempozyumda son konuþmayý yapan

Diyalog Akademisi Baþkaný Gürkan Çelik ise,

Gülen ile Erasmus arasýndaki benzerliklere

dikkat çekti. Gülen Hareketinin daha çok eði-

tim ve diyalogu ön plana alan bir özelliði

bulunduðuna deðinen Çelik, en önemli ama-

cýn Müslüman ile Müslüman olmayanlar ara-

sýnda esaslý bir köprü kurmak olduðunu söy-

ledi. Çelik, hiyerarþik bir yapýlanmaya sahip

olmayan hareketin, siyasetten uzak ve sosyal

içerikli olduðunu ifade etti. Çelik daha sonra

þöyle konuþtu: “Fethullah Gülen’in yol gös-

termesiyle açýlan eðitim kurumlarý son derece

moderndir. Gülen, politika ile arasýna mesafe

koymuþtur. Muhalif bir hareket deðildir ve

böyle bir amacý da yoktur. Gülen’e göre diya-

log ve barýþ için çalýþmak, ayný zamanda Ýsla-

mi bir çabadýr.”

Sempozyumda daha sonra konuþmacýlar

dinleyicilerinden gelen sorulara cevap verdi.

Program, davetlilere ikram edilen akþam

yemeðinin ardýndan sona erdi.

Yasin Yaðcý, Basri Doðan, Yusuf Avcu,

Rotterdam

“Gülen’in gayesi barýþ ve diyalog”

Gürkan Çelik, Dries van Agt'a Mesnevi'nin Hollandaca tercümesini hediye etti

Page 8: Zaman Hollanda

Kapý çalmak, açýlmasýný

beklemek, bir hoþ geldin,

bir güler yüzle karþýlan-

mak ya da kapýnýzýn çalýnmasýný

beklemek, misafirperverlik, hoþ-

görü özlemidir çoðumuz için.

Hele de kapýmýzý çalan, yolunu

beklediðimiz bir sevdiðimiz ise.

Her þehrin ayrý bir kültürü, ayrý

bir tarihi deðeri vardýr ama bu

konuda Mardin bir baþka. Mar-

din, tarihî evlerinden el sanatý

ürünlere, yemeklerinden kapý

tokmaklarýna kadar göz kamaþtý-

ran bir kültürel zenginliðe sahip.

Mardin yöresindeki mima-

rinin en ilgi çekici unsurlarýn-

dan biri, kuþkusuz eski evler.

Zamana meydan okumuþ,

mimari üslubu, taþ duvarlarý ile

günümüze kadar dimdik ayakta

kalabilmeyi baþarmýþ Mardin

evleri. Köþk evler, cumbalý evler,

pencere kafesleri, ahþap ya da

kesme taþ iþçiliði... Bunlar ara-

sýnda bir ayrýntý daha kendini

gösteriyor ki o da olaðanüstü

güzellikteki kapýlar. Taþ evlerin

bu ahþap kapýlarýný özel yapan

þey de bir sanat eseri gibi duran

tokmaklarý. Efsanelere konu

olmuþ Mardin’in labirent

sokaklarýný gezerken taþ evlerin

kapýlarýný süsleyen kimi horoz,

kimi aslan kafasý, kimi el figürü

kapý tokmaklarý hemen dikkat-

leri çekiyor. Her evin ayrý bir

kapý tokmaðý var. Kimi zengin-

liði, kimi asaleti kimi de hoþgö-

rüyü temsil ediyor.

Tahta kapýlarýn süsü gibi

duran bu tokmaklar bir zaman-

larýn kapý zili. Her tokmak fark-

lý bir biçimde ses çýkarýr ve evin

içindekilere ayrý bir mana ifade

edermiþ. Türk’ü, Arap’ý, Kürt’ü,

Süryanisi ve Ermenisi ile birlikte

yaþayan 7 bin yýllýk bu kentte

hayat bulan kapý tokmaklarý,

eski evlerin adeta vazgeçilmez

aksesuarlarýndan biri. Elektro-

nik seslerin hayata karýþmadýðý

dönemlerde duyulan bu tok

vuruþlarýn kaynaðý, ev halini

ifade eden çeþitli mesajlarý da

barýndýrýyor içinde. Ýster mesajý,

ister sesi, ister biçimi; kapý tok-

maklarý baþlýbaþýna birer sanat

eseri aslýnda. Kapý tokmaklarý

Mardin’de yoðun olarak görüle-

biliyor ve günümüze kadar

deðiþmeden gelebilmiþ. Þimdi

bile kulplu ya da demir çubuk-

lara özenle nakýþlanmýþ kapý

tokmaklarý her evin kapýsýný

süslüyor. Her dinin her dilin

ayrý bir kapý tokmaðý var Mar-

din’de. Hepsinin ortak bir sesi

ise hoþgörü ve barýþýn sebi.

Mizaca göre kapý tokmaðý

Mardin’de bazen ev sahibinin

mizacý hakkýnda fikir veren kapý

tokmaklarýndan korkarsýnýz,

bazen de ayný kapýyý tekrar tek-

rar çalmak için can atarsýnýz.

Tokmak biçimleri arasýnda

horoz kafasý, gaga aðzý, yýlan

kafasý, aslan baþý, kadýn eli, de

bulunuyor. Topuzlar, üçgenler,

çubuklar, çengellerden oluþan

geometrik þekillerin hepsinde

bir anlam, bir estetik yer alýyor.

Kalýn ve sert aðaçlardan yapýl-

ma çift katlý kapýlara monte edi-

len tokmaklarýn kullanýmý sýra-

sýnda çýkan ses tonu evin içinde

veya avluda melodili þekilde

yankýlanýrken, ihtiþamlý taþ

evlerin görkemine de farklý

anlamlar kazandýrýyor. Günü-

müzde diafon, görüntülü

ekranlar, ziller, kuþ ötüþü,

melodili kapý zilleri, uzaktan

kumandalar, kartlý sistemler,

sahibinin sesine duyarlý kapý

kilitleri insanoðlunun hizmetine

sunulurken, hiçbirisi eski kapý

tokmaklarýnýn verdiði mesaj

inceliðini bir arada yansýtmýyor.

Kapý kanadý üzerinde rastla-

nan çift tokmaklardan büyük

olanýný eve gelen beyler, küçük

olanýný hanýmlar kullanýrmýþ.

Avluda, baþý açýk hanýmlar top-

luca sohbet ediyorlarsa, çalýnan

büyük tokmak sesi dýþarýdan

gelenin bir erkek olduðunu içe-

ridekilere belli edermiþ. Ýçeride

oturan beylere bir uyarý da

küçük tokmak sesiyle oluyor.

Bir hanýmýn eve geldiðini fýsýldý-

yor, kapý açýlana dek beylerin

toparlanmalarýný saðlýyormuþ.

Genellikle tokmaðýn vuruþ

yerinde yer alan metal kabaralý

bölüm, sesin duyulmasýný saðlý-

yor. Dövme demir veya tunç

dökümden imal edilen kapý tok-

maklarý çeþitli þekil ve motiflerle,

zengin süslemelerle, daha da

gösteriþli hale getiriliyor. Yapý-

lýþlarýna göre ayný teknikler kul-

lanýlan kapý tokmaklarý, ev sahi-

binin varlýk durumu hakkýnda

da ipuçlarý veriyor. Örneðin,

hayvan baþý motifleri özellikle

güç ve kudreti temsil ediyor.

Varlýklý ailelerin kapý tokmaklar

üzerinde ise sýklýkla, aslan kafa-

sý, koç baþý, kartal baþý, horoz

gagasý gibi figürler kullanýlýrmýþ.

ZAMAN HOLLANDA

KÜLTÜR

1 KASIM 2008 8

Foto

: Þey

hmus

Edi

sKapýmýzýn zili istediðimiz gibi çalabi-lir, kuþ sesi, bir melodi ya da dingdong. Fakat hiç bir ses dýþarýdangelenin kimliðine dair ipucu vermez.Ya da evin içindekilerin durumunudýþarýdakine ifade etmez. Oysa Mar-din evlerinin ahþap kapýlarýndaki tok-maklar öyle mi?

Mardin’in kapýlarý sahiplerine göre çalýyor

Þ E Y H M U S E D Ý S

Page 9: Zaman Hollanda

ZAMAN HOLLANDA

GÜNDEM

1 KASIM 20089

Terör uzmanlarý þeamet habercisi gibi

Rahmetli Cumhurbaþkaný-

mýz Turgut Özal’ýn elinde-

ki çubukla askerî harita

üzerinde paþalara taktik veriþini

hatýrlayýn. Henüz 1. Irak Harekâ-

tý’nýn yeni baþladýðý zamanlardý.

Genelde sivilleri, askerlerden bri-

fing alýrken görmeye alýþmýþ

kamuoyu, Özal’ýn elindeki çubu-

ðu bir o tarafa bir bu tarafa salla-

yýþýný hiç unutmadý. Aradan 10

yýlý aþkýn süre geçti. ABD’nin 2.

Körfez Harekâtý’nda bu sefer

manzara farklýlaþtý. Bunda tele-

vizyon sayýsýndaki artýþ da etkili

oldu. Evlere televizyon ekranlarý

aracýlýðýyla birçok emekli general

gelmeye baþladý. Ellerindeki

çubuklarla Irak haritasý üzerinde

konuþan emekli askerlere çabuk

alýþtýk. Geçmiþte tecrübelerini az

da olsa kitap yazarak paylaþan

emekli askerler, medyanýn terör,

savaþ konularýnda vazgeçilmez

danýþmanlarý oldu.

Ýlerleyen süreçte farklý aktör-

ler karþýmýza çýktý. Türkiye, sivil

strateji uzmanlarýný yetiþtirdi.

Özellikle Avrasya Stratejik Araþ-

týrmalar Merkezi’nin (ASAM)

kurulmasýndan sonra süreç hýz-

landý. Ardý ardýna “think tank”

adý verilen strateji merkezleri

kuruldu. Televizyonlarýn uzman

ihtiyaçlarý buralardan karþýlan-

maya baþladý. Bu geliþmeler

‘siviller, milli güvenlik, strateji,

taktik meselelerden anlamaz’

önyargýsýnýn yýkýlmasýna da

neden oldu. Ancak sistemde

aksak taraflar da oluþtu. Yorum

ve deðerlendirmelerde yapýlan

hatalar gözlerden kaçmýyor.

Özellikle Aktütün Jandarma

Karakolu saldýrýsý sonrasýnda

ekranlardaki asker ve sivil

uzmanlar tartýþma konusu oldu.

Bu uzmanlara tepki gösteren-

lerden biri de emekli Korgeneral

Salih Acarel. Bölücü terörün geç-

miþten bugüne geldiði noktayý en

iyi deðerlendirenlerin baþýnda

Acarel yer alýyor. 1981-1985 yýlla-

rýnda o zamanki adýyla Hava

Ýndirme þimdiki adýyla 1. Koman-

do Tugay Komutanlýðý yaptý.

Terör örgütü PKK 1984’te ilk

eylemini yapýnca bölgeye Kayse-

ri’den gönderilen komando bir-

liklerini komuta etti.

Televizyonlarda çok sayýda

Emekli Korgeneral SalihAcarel, terörist eylemlersonrasýnda televizyonlar-da felaket tellallýðý yapanemekli askerî uzmanlaratepki gösteriyor. AcarelPaþa’ya göre bilgi sahibiolmadan yapýlan yorum vedeðerlendirmeler hemvatandaþlarýn moralinibozuyor hem de fedakâr-ca terörle mücadele edengüvenlik güçlerini demo-ralize ediyor.

E R K A N A C A R

terör uzmaný olduðunu söyleyen

emekli Korgeneral Acarel, “Ne

kadar bilmiþ var þaþýyorum. Ayný

simalarý televizyonlarda görmekten

býktým. Ýstihbarat uzmanlarý þeamet

habercileri gibi.

Doðru, bir konuda

uzmanlar. O da mille-

timizin moralini

bozma konusunda.”

þeklinde düþüncelerini

ifade ediyor. Genel-

kurmay Baþkaný Orge-

neral Ýlker Baþbuð

dahil birçok Genel-

kurmay baþkanýnýn

hocalýðýný yapan Acarel, istihbarat

konusunda uzman bir kiþilik. Tele-

vizyonlara çýkan uzmanlarýn istih-

baratçýlýða soyunmalarýný ise þu

sözlerle eleþtiriyor:

“Ýstihbarat, göreve ve hedefe

yöneliktir. Her haber istihbarat

deðildir. Örneðin muharebe istih-

baratý (düþman hava ve araziyi

kapsar) biyografik istihbarat, teknik

istihbarat vs. gibi ne kadar görev

varsa o kadar istihbarat çalýþmasý

var demektir. Bilinmesi gerekir ki,

haber ve haber kaynaðý, haber top-

lama elemanlarý ayrý þeylerdir.

Deðerlendirme makamý ayrýdýr.

Emniyetin istihbaratý onun görevi-

ne yöneliktir. Askerinki de öyledir.

Bunlarýn dýþýnda bu görevlere yö-

nelik olmayan hiçbir þahýs ve

kurum istihbarata soyunamaz.

Çünkü bilgisi de ve gücü de yoktur,

milleti aldatýrlar. Ýstihbarat, kýrsal-

da baþkadýr, muharebe sahasýnda

baþkadýr, yabancý bir ülkede baþka-

dýr. Yani Mata-Hari

baþka. FÝTAÞ Sine-

masý önünde uçan

balonlar gösterisi

yapan istihbarat ele-

manlarý baþkadýr.

Haberin doðruluk

derecesi ve haber

kaynaðýnýn güvenilir-

lilik derecesi ayrý ayrý

konulardýr. Bunlarý

harp akademisi ve istihbarat oku-

lunda okumayanlar da bilmez,

anlattýklarý safsatadýr ve abesle iþti-

galdir. Televizyonlarý dolduran

sözde terör ve istihbarat uzmanlarý,

bu eðitimi nereden almýþlarda

konuþuyorlar. Bunlar bir terörist

görüp konuþmuþlar mý? Bir askeri

harita incelemiþler mi? Bu konula-

rýn uzmaný asker, polis ve MÝT’tir.

Yoksa üsteðmenlikten ayrýlmýþ

veya baþka bir yerden bir ayaðý

çukurda olanlar deðil.”

Coðrafyayý bilmiyorlar

Coðrafya konusunda uzman olan

Acarel Paþa, medyatik uzmanlarýn

Güneydoðu’daki daðlarýn adlarýný

bile doðru telaffuz edemediðine

dikkat çekiyor. Anadolu-Trakya’da

kurulu Türk devletinin coðrafyasý-

nýn Türk coðrafyasý olduðunu dile

getiren Acarel, “Türkiye’nin fiziki

coðrafyasýnda Türkçe adlar kullaný-

lýr. Ve bu coðrafyada Gabar, Gerus

ve Herekol vesaire antik ve mitolo-

jik isimler yoktur. 1961 yýlýnda bu

isimler Ýçiþleri Bakanlýðý ve Milli

Savunma Bakanlýðý Harita Komu-

tanlýðý’nýn yayýnladýðý kitapta

deðiþtirildi. Gabar-Gerüþ (Küpeli

Dað) Þýrnak’ýn batýsý olmuþtur.

Herekol Daðý da (Eruh’un kuzeyi)

Yazlýca olmuþtur. Daha niceleri

deðiþmiþtir. Zaten Türkiye coðraf-

yasýný birtakým mitolojik ve antik,

yani yabancý isimlerle anmak;

Kapadokya gibi, Türkiye coðrafya-

sýna saygýsýzlýktýr.” diyor.

Acarel, görevlerini yapan Silah-

lý Kuvvetler ve emniyet teþkilatý

mensuplarýný aðza alýrken dikkatli

olunmasýný istiyor. Askerlik ve

polislik mesleðinde en önemli

unsurun moral olduðunu anlatan

Paþa, bu yiðit meslek mensuplarý-

nýn kalbinin kýrýlmamasýný istiyor.

Çanakkale’de 215 kiloluk top mer-

misini kaldýran Seyit Onbaþý’ya bu

gücü verenin moral gücü olduðu-

nu, bunun sarsýlmamasý gerektiðini

vurgulayan Acarel þunlarý söylüyor:

“Son Aktütün olayýnda Bayraktepe

fedaileri her türlü övgünün üzerin-

de olup destansý görev yapmýþlar-

dýr. Onlarý tenkit etmek son derece

vefasýzlýktýr, þehitlere saygýsýzlýktýr.

Onlar orada dedeleri gibi Bedrin

Aslanlarý oldular. Yok karakol yer-

leri deðiþmeli imiþ falan filan. O

karakollar yýllarýn tecrübesi, emeði

ve araþtýrmasýyla seçilmiþlerdir. En

azýndan onlarýn yerlerini seçen eski

komutanlara saygýsýzlýktýr.”

Salih Acarel

Page 10: Zaman Hollanda

Bir varmýþ bir yokmuþ. Hata-

y’ýn Ekinci köyünde bir sürü

toprak ev varmýþ. Duvarlarý

samanla karýþýk çamurla sývanan,

tavanýna kamýþ sýralanan bu evler-

de oturmak o vakitler pek sýradan-

mýþ. “Aman ne saðlýklý evler,

duvarlarý nefes alýyor. Tahta, top-

rak, sazlýktan toplanmýþ kamýþlar,

malzeme de nasýl doðal nasýl!”

demezmiþ hiç kimse... Köyün Arap

sakinleri, o coðrafyada herkes nasýl

yaþýyorsa öyle yaþayýp gidermiþ.

Sonra beton evler görünmeye baþ-

layýnca, toprak evin hanýmlarý;

“Aman çatýdan toprak dökülüyor,

yok duvarý fareler deliyor.” baha-

nesiyle ‘muntazam’ beton kovuk-

lara yerleþmiþ ve toprak evler bir

köþede çürümeye terk edilmiþ. Ýþte

o evlerden bir ev, köyde ‘Kuþlar’

lakabýyla bilinen Ateþ ailesinin evi

tam da çatýsý uçmak üzereyken

acayip bir þeye, rüyasýnda görse

inanmayacaðý bir þeye dönüþüp

pansiyon oluvermiþ. Öyle ya, sen

yarým asýrdan bu yana, bir gözünde

on bir çocuklu bir aileyi, diðerinde

inekleri barýndýr, sonra birileri

Ýstanbul’dan, Ýzmir’den hatta yurt-

dýþýndan kalkýp sende konaklamak

nasýl bir þeymiþ, görmeye gelsin.

Masal gibi...

Narlý, zeytinli, incirli odalar

Ev nasýl bir yerde duruyor? Hata-

y’ýn kozmopolit yapýsýný bilenler

için anlaþýlýr bir yerde; Arap Alevi-

lerin yani Nusayrilerin yaþadýðý

Ekinci beldesinde, sonradan dikil-

miþ beton binalar ve bahçelerle

çevrili bir sokakta... Ýster balkon-

dan bakýn, ister tam karþýya geçin

ya da bir yan bakýþ atmak için

sokaða çýkýn, hep ayný þeyi göre-

ceksiniz; mütevazý, insanî ve

sevimli bir ev... Ön cephesinde üç

tahta kapý, birbirinden baðýmsýz üç

oda; hepsinin de bir ismi var; Rum-

menî, zeytünî ve tinî, yani narlý,

zeytinli ve incirli... Dýþarýda, çamur

sýva içine gömülmüþ yuvarlak

aynalar, kapýyý saran çiçekli sarma-

þýk, duvar dibinde reyhan, fesleðen

ve roka... Ýçeride bir ‘yaðmurdan

sonra toprak’ kokusu, evin kýzý

Aslý, toprak zemini sulayýp süpürü-

yor her sabah. Ahþap raflar üzerin-

de gecenin bir yarýsý caný turþu

çekenler için bidon bidon turþu...

Üç odada üç eski ayna; köy evle-

rinde hep olduðu gibi biraz yük-

sekte ve biraz eðimli... Ýlk ayna

annenin çeyizinden çýkmýþ, sonra

anneyle ayný yaþtaki teyzeler ziya-

ret edilmiþ ve ayný ‘gelinlik’ ayna-

dan iki tane daha bulunmuþ. Oda-

nýn tek fazlasý alafranga bir tuvalet

ve duþ kabini; yoksa bir kenarda

duran toprak testiden su içmek

hâlâ sýradan... Toprak evimiz ya da

ora ahalisinin söylediði biçimiyle

beytuturab iþte böyle, eksiði olabi-

lir; ama fazlasý asla... Þimdi gele-

lim, turizm meselesine; bir köþede

ha göçtü ha göçecek diye beklenen

ev, Anadolu’nun bir bir yýkýlýp

giden kerpiç evleriyle ayný kaderi

paylaþacakken nasýl oldu da turis-

tik bir yapýya dönüþtü? Denilebilir

ki, turizme açýlan onlarca ahþap

konak var; ama biz, bir gözü

saman deposu, diðer gözü ahýr

olan ve kaçýnýlmaz biçimde yoksul-

luðu simgeleyen ufacýk bir toprak

evden söz ediyoruz.

Mehmet Ateþ, evin küçük oðlu,

Ýzmir’de Ýngilizce öðretmenliði

yapýyor. Baba ocaðýna her geliþte

içi acýyor, çocukluðunun geçtiði ev

gözünün önünde eriyor. Ne yap-

malý? Yýkýp da yerine bir bahçe mi

yeþertmeli? “Az kala öyle olacak-

tý.” diyor Mehmet. Neyse ki, bir

sabah ‘Buldum!’ diye baðýrmýþ ve

eþiyle ablasýný yerinden zýplatmýþ.

“Ýlk þok atlatýldýktan sonra kâðýdý

kalemi aldýk, bize yardým edecek-

lerin listesini çýkardýk. Yapýlacak

iþleri tek tek sýraladýk. Evin onarýmý

bir ay içinde bitecekti; ama önce

ailenin diðer fertlerinin ikna edil-

mesi lâzýmdý.” Baba iyi bir dinleyi-

ci, proje anlýk bir heyecanýn mah-

sulü müdür nedir, anlamaya

çalýþmýþ. Saða sola daðýlmýþ ablala-

ra, aðabeylere telefonlar açýlmýþ.

Ýkinci perdede aileyi ve hatta

mahallenin ihtiyarlarýný evin duva-

ZAMAN HOLLANDA

KÜLTÜR

1 KASIM 2008 10

Ü L K Ü Ö Z E L

A K A G Ü N D Ü Z

Foto

: Ülk

ü Ö

zel A

kagü

ndüz

Toprak eve turistik dönüþHatay’da Nusayri bir aile, yýkýlmak üzere olan toprak evlerini onardý ve turizme açtý. Birgözünde on bir çocuklu aileyi diðer gözünde inekleri barýndýran üç odalý ev, son bir yýldayedisi yabancý elli misafir aðýrladý. Turizmin ve hatta alternatif turizmin sýnýrlarýný zorlayanyeni bir tatil türüyle karþý karþýyayýz: “Bizimle yaþamak ister misiniz?”

Page 11: Zaman Hollanda

rýna elleriyle çamur sývarken görü-

yoruz. Uzak köylerden ‘çamur’

uzmaný hünerli kadýnlar bile var

ekibin içinde. Çatýnýn kiremitleri,

‘Osmanlý tipi’ kiremitmiþ ve aslýna

uygun olsun diye Adana’dan sipa-

riþ edilmiþ. Evin babasý, bizim Ýsa

amcamýz, “Ben sanmazdým böyle

olacaðýný.” diyor þimdi, “Çok

temizlik oldu, çok neþe oldu.”

Evde günler nasýl geçer?

Mahalle halkýnýn nostaljik turlar

attýðý toprak ev, bir yýl içinde yedisi

yabancý, elli kiþiyi misafir etmiþ. Ev

için belirli bir ücret ödeniyor tabii;

ama siz ‘turizm’ hakkýnda bildiði-

niz her þeyi unutun. ‘Bizimle yaþa-

mak ister misiniz?’ sloganýyla yola

çýkmýþ bir aile var karþýmýzda. Espri

yalnýzca toprak evde deðil anlaya-

caðýnýz, orasý olabildiðince geç gir-

meniz gereken saðlýklý bir uyuma

mekâný, asýl heyecan dýþarýda...

Þimdi, beytuturabda günlerin nasýl

geçtiðini kendimizden hareketle

anlatalým. Sabah uyanýyoruz, tan-

dýr yanmýþ, limon aðaçlarýnýn altýn-

daki masalar kahvaltý için hazýrlan-

mýþ. Büyük abla Sabahat, annesi

Edibe Teyze ile tandýr baþýnda, bir

yiyenin bir daha unutamayacaðý

biberli ekmeklerden piþiriyor.

Masada ne var; zeytin salatasý, taze

süt, tereyaðý, peynir, salatalýk, reçel,

közlenmiþ biber, domates ve iste-

yenler için omlet... Çaylarý Sonay

abi dolduruyor, Feyruz þarkýlarýnýn

kesintisiz devam etmesi Mehmet’in

görevi. Mâaile sofra baþýndayýz.

Kahvaltý sonrasý Mehmet ve kýz

kardeþi Firdevs rehberliðinde

Antakya gezisi var. Serbest dolaþ-

mak isteyenler telefonla uyarýlýyor;

“Ýkindi çayýnda kýsýr var, geç kalma

ha!” Ev ahalisi dýþarýdakini bekler

ya, aynen öyle... Yorgunsunuz ve

ortadan kaybolmak istediniz, sorun

yok, ev zaten çok kalabalýk, insan-

larla sarmalanmak istediniz, buyu-

run akþam çayýna, bahçede küçük

yeðenler Berdan ve Dilan söz ve

müziði kendilerine ait bir Arapça

þarký söylüyor. Uzaklaþmak iste-

yenler Suriye’ye götürülüyor, çiftçi

ruhlular zeytin toplamaya. Köy

yürüyüþlerinde içli köfte yapýlan bir

eve davet edilme ihtimaliniz bir

hayli yüksek, en kötü ihtimalle

dalýndan üzüm, incir yersiniz.

Nusayri kültürüne gelince, evde bir

Alevi kültüründen çok Arap kültü-

rünün hâkim olduðu söylenebilir.

Hatay’da bir Hýristiyan Arap ya da

Sünnî Arap aileye konuk olsaydýnýz

yine ayný dili duyacak, ayný müziði

dinleyecek ve ayný yemekleri yiye-

cektiniz. Ýsa Amca vakit namazlarý-

ný camide kýlan, kahvaltýda Yusuf

ile Züleyha kýssasýný anlatan ve fes-

leðen koklarken salâvat getiren

zarif bir amca. Misafirlerin ondan

öðreneceði çok þey var; bahçeyi

dýþarýya kapatmak için tellere sar-

maþýk yerine börülce sardýran bir

‘eski toprak’...

Beytuturab yazlýk bir ev, çatý-

sýndan ve tahta kapýlarýndan içeri-

ye rüzgâr alýyor; ama Mehmet

Ateþ, eksikleri giderip bir teneke

soba kurduktan sonra evi kýþ ziya-

retçilerine de açmak istiyor. Henüz

bir yaþýndaki bu ev þekillenmeye

devam ediyor. Biz göremedik; ama

önümüzdeki sene gidenler duvar

dibindeki sekide, karþýdaki nar,

incir ve zeytin aðaçlarýna bakarak

oturabilecek.

ZAMAN HOLLANDA

KÜLTÜR

1 KASIM 200811

Zeytin salatasý nasýl yapýlýr?Hatay’da yapýlan zeytin salatasý, biberli ekmek ve kýsýrýn içindeneler var? Salata; kýrmýzýbiber, fesleðen, maydanoz, zeytinyaðý venar ekþisiyle terbiye edilmiþ kýrma zeytinden yapýlýyor. Kýsýrda isekuru kýrmýzýbiber, nane, maydanoz, hem taze hem kuru soðan,biber ve domates salçasý, taze fesleðen ve nar ekþisi kullanýlýyor.Marulla ve asma yapraðýyla yenen kýsýrýn sýrrýný Aslý’dan dinleye-lim; “On beþ yýldýr evliyim, çarþý bulguru almadým daha. Buðdayýhaþlarýz, dama serip kuruturuz ve sonra deðirmene veririz.” Biber-li ekmek ise taze çökelek, kekik, maydanoz, ince kýyýlmýþ kurusoðan, susam ve kurutulmuþ kýrmýzýbiberle yapýlýyor. Tandýr bula-mayanlar fýrýn yoluna koyulsun, herkese afiyet olsun...

Page 12: Zaman Hollanda

ZAMAN HOLLANDA

GÜNDEM

1 KASIM 2008 12

Asya’yla Avrupa kýtasý

arasýnda kesintisiz tren

yolu projesinin önemli

kýsmý tamamlandý ve geçtiðimiz

hafta atýlan tarihî adýmla

Boðaz’ýn iki yakasý bir araya

geldi. Marmaray projesi kapsa-

mýnda inþa edilen ve Boðaz’ýn

60 metre altýna batýrýlan 11 adet

tüp tünelle, Cumhuriyet tarihi-

nin en önemli projelerinden biri

olarak gösterilen inþaatýn en zor

kýsmý tamamlanmýþ oldu. Tüp

geçidin yapýmýna 2004 yýlýnda

baþlansa da tarihi aslýnda 148 yýl

öncesine dayanýyor. Osmanlý

Devleti’nin otuz ikinci padiþahý

olan Sultan Abdülmecid Han

döneminde de benzer bir tüp

geçit projesi bir buçuk asýr önce

de gündeme gelmiþ yine ayný

güzergâh üzerinde bir tüp geçit

yapýlmasý ve trenlerin iki kýta

arasýnda seyahat etmesi amaç-

lanmýþtý. Bu projeye göre týpký

bugünkü gibi bir tüp geçit

Boðaz’ýn altýna döþenecek,

Boðaz’ýn derinleþtiði yerlerde de

tüp geçit, inþa edilecek kolonlar

üstüne oturtulacaktý. Tren Sirke-

ci’den tünele girecek Boðaz’ýn

altýndan geçerek Üsküdar’a ula-

þacaktý. Ýmparatorluðun zor

dönemlerinde yapýmýna bir

türlü baþlanamayan ve ‘Tünel-i

Bahri’ adýyla anýlan projenin

tüm planý, Jaggues Perraut adýn-

daki bir mühendis tarafýndan

hazýrlanmýþtý. Ancak padiþahýn

onayýna takdim edilen proje

heyecan uyandýrsa da bilindiði

kadarýyla, devletin içinde bulun-

duðu zorlu koþullar ve ekono-

mik sorunlarýn yaný sýra güven-

lik sebebiyle de askýya alýndý.

Bugünün þartlarýnda dahi eko-

nomiyi sarsacak bu dev projeyi

gerçekleþtirmek isteyen Sultan

Abdülmecid Han, 1861’de vefat

edince proje uygulamasý yapýla-

madý. Kendisinden sonra tahta

çýkan Sultan Abdülaziz Han da

demiryollarýna önem veriyordu.

Hatta Sultan Abdülaziz’in,

demiryollarý hatlarýnýn yapýmýna

tarihî anýtlar yüzünden karþý

çýkanlara cevaben, “Geçecek

olan trenler geçsin de isterse

göðsümden geçsin.” dediði riva-

yet ediliyor. Ancak geçidin yapý-

mýna engel durumlar devam

ettiði için onun devrinde de

proje gerçekleþtirilemedi. Ýnþasý

çok zor olan tüp geçit planý da

Sultan Abdülhamid Han döne-

minde Hicaz Demiryolu Projesi

olarak deðiþtirildi.

Yaklaþýk 1.400 metrelik tüp

geçidin deniz altýndaki kýsmýnýn

tamamlandýðý gün bir konuþma

yapan Baþbakan Recep Tayyip

Erdoðan, iþte bu tarihî gerçeðe

vurgu yaparak bir buçuk asýrlýk

hayalin gerçekleþtiðini ifade

etti. Erdoðan, bu aný, “Osman-

lý’nýn 1860 yýlýnda, 148 yýl önce

planladýðý projeyi hayata geçir-

mek bugüne nasip oldu.” sözle-

riyle ifade etti.

Güzergâhýn iþareti 4 asýr önceverildi!

Geçidin iþareti yaklaþýk 4 asýr

önce, dönemin en meþhur âlimi

Aziz Mahmud Hüdayi tarafýn-

dan verilmiþti. Sultan 1. Ahmed

Han’ýn yaptýrmak istediði

büyük bir caminin temeline

1609 yýlýnda, sultanýn ricasýyla

ilk kazmayý vuran da Aziz Mah-

mud Hüdayi’ydi. Sultan Ahmed

Han’ýn son derece baðlý olduðu

hocasý Aziz Mahmud Hüdayi,

temelini attýðý ve 7 yýlda

tamamlanan Sultanahmet

Camii’nin hem açýlýþýný yapmak

hem de ilk cuma hutbesini ver-

mek üzere padiþah tarafýndan

davet edildi. Ancak rivayete

göre; o gün baþlayan yaðmur

dalgalarý coþturmuþ, çýkan lodo-

sun etkisiyle deniz hiddetlen-

miþti. Bu þartlar altýnda Üskü-

dar’dan Sarayburnu’na geçmek

imkânsýz hale gelmiþti. Bütün

bu hava muhalefetine karþý da

Aziz Mahmud Hüdayi Hazret-

leri’nin camiye geleceðine dair

hünkâra verdiði bir söz vardý.

Bu sebeple Üsküdar iskelesin-

den bir kayýða binerek sadýk

talebeleriyle birlikte Saraybur-

nu’na doðru yola koyuldular.

Ýþte o anda beklenmedik bir þey

daha oldu ve azgýn deniz kayý-

ðýn geçtiði güzergâhta duruldu.

Kimselerin denize açýlamadýðý,

çýkamadýðý o gün Aziz Mahmud

Hüdayi ve yanýndakiler karþýya

geçip, kendilerini bekleyen Sul-

tan Ahmed Han ile buluþtu. Bu

olay üzerine Üsküdar ile Saray-

burnu arasýndaki bu yola

‘Hüdayi Yolu’ dendi. Bazý

kayýkçýlar uzun yýllar fýrtýnadan

uzak, selametle gidilen bir deniz

geçidi olarak kabul ettikleri

‘Hüdayi Yolu’nu, fýrtýnalý gün-

lerde kullandý. Hüdayi Yolu’nun

aþaðý yukarý þimdiki tüp geçidin

güzergâhý olduðu, kabul gören

tahmin.

Ýstanbul’un önde gelen evli-

yalarý arasýndaki Aziz Mahmud

Hüdayi Hazretleri’nin halen

Üsküdar’da bulunan makamýný

ziyaret edenlere ettiði dua,

“Saðlýðýmýzda bizi, vefatýmýz-

dan sonra kabrimizi ziyaret

edenler ve türbemizin önünden

geçtiðinde Fatiha okuyanlar

bizimdir. Bizi sevenler denizde

boðulmasýn; ahir ömürlerinde

fakirlik çekmesin, imanlarýný

kurtarmadýkça göçmesin.” þek-

linde. Kim bilir; belki de, ‘Bizi

sevenler denizde boðulmasýn’

ifadesi 4 asýr önce edilen bir

duanýn tahakkukudur.

Tüp geçide, ‘Hüdayi Yolu’ adý verilebilir!Kadim þehirlerin en önemli hususiyetlerinden biri de tarihin izlerinin dört yana sinmiþ olmasý-dýr. Ýstanbul gibi üç medeniyete yüzyýllarca ev sahipliði yapan bir þehirde nereye baksanýz tari-hî bir vaka gözünüzde canlanýverir. Yapýmý bitirilen ve adý konulmayan, tarihin teknolojiylebuluþtuðu bu geçide de belki dört asýrdýr anýldýðý adýyla ‘Hüdayi Yolu’ yahut da ‘Hüdayi Geçidi’adý verilmesi de gündeme gelebilir. Aziz Mahmud Hüdayi Vakfý Baþkaný Prof. Dr. Hasan KamilYýlmaz da bu tarihî vurguya dikkat çekiyor. Kendilerinin bu konuda bir giriþimde bulunmadýkla-rýný ancak bir dostlarý vasýtasýyla gündeme getirilen bu adýn, tarihî bir vakadan ilhamla pekâlâverilebileceðini söylüyor. Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri’nin coðrafî bilgisiyle ve kerametiyleöðrettiði bu yolun halen balýkçýlar tarafýndan kullanýldýðý malum. Bu geçide padiþaha hocalýkyapmýþ bir alimin adý verilse, tarihî bir nosyon canlanmýþ; maneviyatla teknoloji, geçmiþle günü-müz buluþmuþ olur. Tarihe saygý açýsýndan da güzel bir jest olur. Bunu biz de destekliyoruz.Nasýl köprüye Fatih Sultan Mehmet adý verildiyse, dört asýrdýr bu isimle anýlan bir yola da‘Hüdayi Yolu’, ‘Hüdayi Geçidi’ denilebilir.” þeklinde konuþuyor.

Aziz Mahmud HüdayiTürbesi ziyaretçiakýnýna uðruyor

Miladi 1541 ve 1628yýllarý arasýnda yaþa-yan Aziz MahmudHüdayi Hazretleri’ninkabri Üsküdar’dabulunuyor. Her günbinlerce kiþinin ziya-ret ettiði türbede,yaþadýðý dönemdesöylediði “Edeplegelen lütufla gider.”sözü bir levha üzerin-de yazýyor. Boðularakölmek istemeyenle-rin, duasýna nail

olmak üzere ziyaret ettiði Hüdayi Hazretleri’nin, ziyaretçileri veyolundan gidenler için þu meþhur duayý ettiði biliniyor: “Saðlýðý-mýzda bizi, vefatýmýzdan sonra kabrimizi ziyaret edenler ve tür-bemizin önünden geçtiðinde fatiha okuyanlar, bizimdir. Bizisevenler denizde boðulmasýn, ahir ömürlerinde fakirlik çekme-sin, imanlarýný kurtarmadýkça göçmesin.”

M E H M E T R I F A T

Y E Ð E N

Boðaz’ýn altý tüp geçit üstü ‘Hüdayi Yolu’

Sultan Abdülmecid’in Fransýz mühendis Jaggues Perraut’a1860’da hazýrlattýðý tüp geçit projesi.

Page 13: Zaman Hollanda

ZAMAN HOLLANDA

GÜNDEM

1 KASIM 200813

Sigara reklamlarýnýn

medyada vazgeçilmez

olduðu dönemleri

hatýrlayan orta yaþýn üzerin-

deki birçok kiþi, uzun yýllar,

yüzlerce sýra dýþý sigara rekla-

mýna tanýklýk etti. Doktor

tavsiyesi ile satýlanýndan, din

adamlarýnýn en çok tercih

ettiði sigaraya kadar birçok

reklam; bu zararlý ürünün

daha çok satýlmasý için gazete

sayfalarýnda boy gösterdi.

Çizgi film karakterlerinden,

ünlü sporculara, hatta doktor

ve dinî sembollere kadar bir-

çok karakteri sigara tanýtýmý

için kullanan reklamlar; New

York'ta bir sergide buluþtu.

Serginin açýlýþ reklamýndaki

doktor figürü ve sloganý;

sigaranýn çok uzun bir süre

doktor tavsiyesi ile satýlmaya

çalýþýldýðýný da gözler önüne

seriyor. 1930'lu yýllarda çok

içilen bir sigara markasý olan

Lucky Strike reklamýnda

20,679 doktor, ‘Lucky içenle-

rin boðazý daha az zarar

görüyor' diyerek daha çok

sigara satýlmasý için gazete

sayfalarýný süslemiþ. Sigara-

nýn daha çok satýlmasý için

her figürün çekinmeden kul-

lanýldýðýný reklam afiþlerinde;

bebekler, papazlar ve hatta

devlet baþkanlarý bile var.

Stanford Üniversitesi Týp

Fakültesi’nde Robert K.

Jackler'in öncülük ettiði

sergi; sigaranýn geçmiþte

nasýl pazarlandýðýný anlamak

için ideal bir ortam. Ünlü

sinema oyuncularý, ciddi

sporcular, din adamlarý ve

çizgi film karakterlerinin kul-

lanýldýðý afiþlerdeki sloganlar

hepsi birbirinden ilginç.

‘Doktorlarýn tavsiyesi C... L...

ile boðazýmý koruyorum,

Temiz bir dað havasý için M...

Boðazýnýzý korumanýz için

baþka þeye gerek yok, Bir

günde iki paket, aðzýnýn

mutluluðu için, Sigara aðýz

kokusuna neden olmaz' ve

daha yüzlercesi, her yýl bin-

lerce insanýn ölümüne neden

olan sigaranýn satýlmasý için

kullanýlan sloganlardan

sadece birkaçý. 1920 ile 1950

yýllarý arasýnda, sigara üreti-

cileri tarafýndan gazetelere

verilen sigara reklamlarýnýn

sergilendiði sergi, ay sonuna

kadar açýk. Ýnternet üzerin-

den de gezilebilen sergi için

lane.stanford.edu/tobacco

adresinin týklanmasý yeterli.

Sergiye öncülük eden Robert

K. Jackler, sigara reklamlarý-

nýn popüler olduðu dönem-

lerin onlarca yýl sürdüðünü;

reklamlarda söylenenlerin

küstah bir yalan olduðunu

ve paranýn satýn alabileceði

en iyi artist ve yazarlarýn

sigara yanlýsý olarak çalýþtýðý-

ný ifade ediyor. 5 bin reklam-

lýk bir arþive sahip olan

Doktor Robert K. Jackler,

reklamlarda kullanýlan figür-

lerin hepsinin farklý katego-

rilere ayýrmýþ. Doktorlar,

hemþireler, diþ hekimleri,

sinema oyuncularý gibi farklý

baþlýklar altýnda her reklamý

birbirinden ayýran Jackler

arþivinde; ‘Camels sigaralarý

yüzünden tek bir boðaz tah-

riþi vakasý bile gerçekleþme-

miþtir' yazýlý bir reklam afiþi

bile var. Serginin asýl amacý-

nýn geçmiþle bugün arasýnda

baðlantý kurmak olduðunu

belirten Jackler, ‘Tek amacýn;

12-22 yaþ arasýndaki gençle-

rin aktif sigara içicisine

dönüþtürülmesi' olduðunu

söyledi. Ay sonuna kadar

devam eden serginin bir

önceki duraklarý Boston ve

San Francisco'ydu.

Doktor tavsiyesiyle sigara satýlmýþ!

Bir zamanlar özellikle 12-22 yaþ arasýndaki gençleri ‘aktif sigara içicisi'yapmak için çok ilginç reklam kampanyalarý yapýlmýþ. Kampanyalarda,doktordan hemþireye, sanatçýya hatta bebek yüzüne kadar birçok teþvikedici öðe kullanýlmýþ. Ölüme davetiye çýkaran bu kampanyalarýn afiþleriNew York'ta sergileniyor. Bir zamanlar özellikle 12-22 yaþ arasýndakigençleri ‘aktif sigara içicisi' yapmak için çok ilginç reklam kampanyalarýyapýlmýþ. Kampanyalarda, doktordan hemþireye, sanatçýya hatta bebekyüzüne kadar birçok teþvik edici öðe kullanýlmýþ. Ölüme davetiye çýkaranbu kampanyalarýn afiþleri New York'ta sergileniyor.

M E H M E T D E M Ý R C Ý

* Diþçiniz olarak Viceroys'u öneriyorum.

* Fizikçiler, Luckies'in az rahatsýz edici olduðunu söylüyor.

* Baba, her þeyin en iyisinial, Marlboro gibi. Alttaki-Si-garadan hiç etkilenmeyecek-

siniz, Marlboro mucizesi.

* Ulusal çapta yeni bir araþtýrmaya göre Doktorlarýn çoðu Camel içiyor.

Page 14: Zaman Hollanda

ZAMAN HOLLANDA1 KASIM 2008 14

Page 15: Zaman Hollanda

“Zübeyde Haným, tarihin

kaydettiði en büyük anala-

rýn biri ve hakikatte o ana-

larýn en büyüðüdür... O kendinden

doðan “dehâ”yý -babasýz kalmasýna

raðmen- canlý ve heyecanlý tutmayý,

kuvvetlendirmeyi ve kemale erdirdik-

ten sonra yüce bir armaðan olarak mil-

letine vermeyi baþaran ulu bir kadýndýr.

Türk kadýnlarýnýn yüz suyudur.”

Benzerini binlerce defa duyduðu-

nuz kliþelerden biri daha.

Nutuk atmaya gelince birisine ‘en

büyük’ demek iyidir hoþtur da, o “en

büyük”e layýk olduðu muameleyi

neden göstermediðiniz daha önemli

deðil midir?

Geçen hafta Zübeyde Haným’ýn

vasiyetini gündeme getirmiþ ve ona

neden sahip çýkýlmadýðýný sormuþtum.

Tabii hakaretler, zaten kim olduðum

belliymiþler, hangi gazetede yazýyor-

muþumlar hiç gecikir mi?

Daha ne yapalým,

nasýl ikna edelim bu nazlý

zevatý? Altýna Zübeyde

Haným’ýn bizzat mührü-

nü bastýðý vasiyetname-

nin Osmanlýcasýný yayýn-

lýyorsunuz, sanki tek

satýrýný okuyabilmiþler

gibi “Bunun kaynaðý

ne?” diye hesap soruyor-

lar. Kaynaðýný verince iti-

razlar eksilecek sanma-

yýn. Ona da evlere þenlik

bir kulp takacaklarýndan

adým kadar eminim.

Ýstediniz, o zaman

buyurun kaynak: Vasi-

yetname ilkin Atatürk’ün

anne tarafýndan akrabasý olan

Cemal Bolayýr’ýn arþivinden alý-

nýp 10 ciltlik Kemal Zeki Genços-

man ve Niyazi Ahmet Banoð-

lu’nun birlikte hazýrladýklarý

“Atatürk Ansiklopedisi”nde

(May Yayýnlarý, 1971), son olarak

Cemil Sönmez’in Atatürk Araþ-

týrma Merkezi gibi resmî bir

kurum tarafýndan “Atatürk’ün

Annesi Zübeyde Haným” (2007)

adlý derlemesinde basýlmýþtýr.

Þimdi. Birileri yine hoþlanma-

yacak olsa da soruyorum:

1) Zübeyde Haným’ý çok sev-

diklerini söyleyenler neden vasi-

yetine uygun yapýlan eski meza-

rýný kaldýrdýlar?

2) Onun gibi dini bütün bir

kadýnýn, ancak putperestlere layýk

bu ‘laik’ mezarda kemikleri sýzla-

madan uyuyabileceðine inanýyor

musunuz?

3) Hadi o kaya parçasýný geti-

rip baþýna diktiniz; peki Latife

Haným’ýn yaptýrdýðý sanat deðeri

taþýyan talik yazýlý kitabeyi neden bir

hatýra olarak muhafaza etmediniz de

depolara attýnýz? “Zübeyde Ana”nýn

mezar taþýnýn nazarýnýzda bir müzede

sergilenecek kadar olsun deðeri yok

mudur?

Atatürk’ün Çankaya’daki son

Genel Sekreteri Hasan Rýza Soyak,

annesinin mezarýna kaya koyma fikri-

nin Atatürk’ten çýktýðýna inandýrmaya

çalýþýr bizi.

Buna göre Atatürk “yýllar sonra”

annesinin mezar taþýnýn bir fotoðrafýný

görmüþ ve üzerinde “TBMM Reisi Mus-

tafa Kemal Paþa Hazretlerinin valide-i

muhteremeleri Zübeyde Hanýmefen-

di’nin...” yazýlý mezar taþýndan hiç mi hiç

hoþlanmamýþ ve þu ilginç emri vermiþ:

“Ýlk fýrsatta Ýzmir’e gidersin, bu

sandukayý ve kitabeyi kaldýrtýrsýn, dað-

dan iki büyük ve uzun taþ getirtirsin,

birini olduðu gibi bir temel üzerine tes-

pit ettirir; diðerini baþ tarafýna diktirir-

sin ve bunun bir yerini biraz düzelttire-

rek (üzerine) “Atatürk’ün anasý

Zübeyde burada gömülüdür.” diye

yazdýrýrsýn, altýna da ölüm tarihini koy-

durursun, yeter.”

Atatürk bir þeyi emredecek de

yapýlmayacak, öyle mi? Siz öyle sanýn.

Koskoca Cumhurbaþkanlýðý Genel

Sekreteri emri ne yapmýþ biliyor musu-

nuz? Resmen unutmuþ veya ihmal

etmiþ!.. Þöyle diyor kendisi “Ata-

türk’ün Hususiyetleri” adlý kitapta:

“Hem üzülerek, hem de utanarak

itiraf edeyim ki aradan uzun zaman

geçtiði halde ben bir türlü bu emri

yerine getirememiþtim.”

Ya... Bunlarýn Atatürkçülüðü de bu

kadar iþte. Ekmeðini yediðin adamýn

emrini yerine getirmiyorsun, sonra de

pudralanmýþ yüzünle hatýralarýný yaz-

maya kalkýyorsun.

Ýþin bundan sonrasý baþka bir âlem.

1938 yazýnda, hasta yataðýndaki

Atatürk biraz avunsun diye Ýzmir Bele-

diye Baþkaný Behçet Uz, Zübeyde

Haným’a bir ‘türbe’ yaptýrma teklifiyle

gelir Dolmabahçe Sarayý’na. Ata-

türk’ün cevabý “Hayýr”dýr. Nasýl bir

mezar yaptýrýlmasý gerektiðini yeniden

hatýrlatýr Hasan Rýza Soyak’a. Zaten

birkaç ay sonra da Atatürk ölür ve

mesele kapanýr.

Bilindiði kadarýyla Zübeyde

Haným’ýn bugünkü mezarý 1940 yýlýnda

Ýsmet Ýnönü’nün cumhurbaþkanlýðý

döneminde yaptýrýlýr. Yani Atatürk’ün

15 yýllýk cumhurbaþkanlý-

ðý sýrasýnda taþ gibi

yerinde duran güzelim

mezar taþý kaldýrýlýp atýlýr

ve yerine o kaya parçasý

konulur. Üzerine de

bütün dinî veya gelenek-

sel deðerlere sýrt çevirmiþ

o tatsýz ve garip yazý yaz-

dýrýlýr.

Þimdi benden belge

isteyenlere soruyorum:

Bu bilgileri bize servis

eden Soyak’ýn elinde bel-

gesi var mýdýr? Yok. Peki

onca yýl Ata’nýn emrini

savsaklamýþ birisine nasýl

inanýyorsunuz? Dahasý,

Atatürk’ün kendisi için

bu denli önemli bir kararý (anne-

sinin mezarýný) baþkasýnýn keyfi-

ne býraktýðýna inanacak kadar saf

mýsýnýz?

Ben burada bir fýrýldaðýn dön-

düðü ve Zübeyde Haným’ýn her

þeyiyle ‘Osmanlý’ kokan bir

mezarda yatmasýndan rahatsýz

olanlarýn el çabukluðu marifetiyle

karþý karþýya olduðumuz kana-

atindeyim. Bunu anlamak için

eski yazýlý mezar taþýna þöyle bir

bakmanýz yeterli olacaktýr.

Ýþte size Zübeyde Haným’ýn

depolara attýrýlarak unutturulma-

ya çalýþýlan mezar taþýnýn fotoðra-

fý. Deðerli dostum Yaþar

Aksoy’un özel gayretleriyle bul-

duðumuz ve fotoðrafý, uzun

zamandan beri ilk defa yayýnla-

nan Zübeyde Haným’ýn kayýp

mezar taþý nerden çýktý biliyor

musunuz? Ýzmir Arkeoloji Müze-

si’nin deposundan...

Fotoðraftan okuduðumuz kada-

rýyla Genel Sekreter Soyak yazýyý

dahi yanlýþ hatýrlamýþ. Mezar taþý yaptýrýl-

dýðýnda Atatürk Meclis baþkaný deðil,

cumhurbaþkanýymýþ. Demek ki en azýn-

dan Kasým 1923’ten sonra hazýrlanmýþ.

Latife Haným’ýn yazdýrdýðý kitabe,

kelimesi kelimesine þöyle diyor:

“Hüve’l-bâki. Türkiye Reis-i Cum-

huru Gazi Mustafa Kemal Paþa Hazret-

lerinin vâlide-i muhteremeleri Zübeyde

Haným’ýn ruhuna rýzâen lillâhi’l-Fâtihâ.

Sene 1338 (1923).”

Geçen hafta okuduðunuz vasiyete

de böylesine “gerici” bir kitabe yakýþýr-

dý zaten. Belki bu yazýdan sonra birileri

harekete geçer de en azýndan teþhire

konulur. Ama bana sorarsanýz ancak

Zübeyde Haným’ýn baþ ucunda sýzýsý

dinecektir.

Ýþte Zübeyde Haným’ýn kayýp mezar taþý

ZAMAN HOLLANDA

KÝTAP

1 KASIM 200815Kitap Kitap Kitap Kitap

Kýlý kýrk yaran romanYataðýnda vahþi þekilde öldürülen bir yaþlý kadýnýn

katilinin peþinden okuru sürükleyen kitap, karmaþýk

iliþkilerin yoðrulduðu bambaþka bir kurgu sunuyor

okurlara. Ayný türde devam eden

cinayetler ise durumu daha kar-

maþýk bir hâle getiriyor.

Bir çay almaz mýsýnýz?Ýþte size bir bardak çayla okunacak bir kitap. Türk

çaycýlýðýný ele alan kitap, bu alandaki çabalarý, Türk

çayýna hayat veren önderlerin katkýlarýný ve Türk çay-

cýlýðýnýn tarihî geliþimini anlatýyor. Kitap ayný

zamanda çay sektöründe gerekli dönüþümün saðlan-

masý için yeni bir model önerisi öne sürüyor.

Andrew ClementsKarne Oyunu180 sayfaGünýþýðý Kitaplýðý

Kurtarýlmýþ mektuplarJohn Berger her satýrý harf harf iþlenmiþ sorgulayýcý

bir metin sunuyor okuruna. Özgürlük ve tutsaklýk,

umut ve umutsuzluk, güç ve güçsüzlük, aþk ve özlem

gibi konularý dokunaklý cümlelerle ele alan yazar, her

türlü zulme direnen kalýcý bir aþký konu ediniyor.

Karnede bir oyun varÇocuk edebiyatýnýn çok okunan isimlerinden olan

yazar, bu kitabýnda okulda baþarý kavramýný ele alý-

yor. Bu çocuksu masal kitabý okuru iyi not almak,

sýnav baþarýsý, zeka, yetenekler ve seçimler üzerinde

düþünmeye, eðitimcileri ve ebe-

venleri de iletiþime davet ediyor.

Gökhan GökçeRumeli’ye Veda226 sayfaKaynak Yayýnlarý

Rumeli’den ayrýlýrken...Mübadele sonrasýnda tam 3819 kiyi göç yollarýnda

þehit oldu. Resmî verilere yansýyan bu rakam bile

ürkütücü elbette. Rumeli’den Anadolu’ya göç eder-

ken göç yollarýnda daðýlan, sonra yeniden toparlanan

bir ailenin hikâyesinden hareketle yazýlan kitap, ayný

zamanda o dönem siyasetine tarafsýz bir gözle bak-

mayý ihmal etmiyor. Türkiye’nin dört bir tarafýna

daðýlarak zenginliklerini, komþuluklarýný getiren bu

insanlarýn yoldaki sýkýntýlarýnýn ayný zamanda var-

dýklarý yerde de nasýl katmerlen-

dirdiðini görmek için ibretlik bir

kitap.

John BergerA’dan X’e188 sayfaMetis Yayýnlarý

Patrica CornwellVahþi Ýçgüdü414 sayfaAltýn Kitaplar

Ali Rýza SaklýTürk Çayýnýn Dünü ve Bugünü444 sayfaKaknüs Yayýnlarý

Deðerli dostum YaþarAksoy'un özel gayretleriylebulduðumuz ve fotoðrafý, uzunzamandan beri ilk defa yayýn-lanan Zübeyde Haným'ýn kayýpmezar taþý nerden çýktý biliyormusunuz? Ýzmir ArkeolojiMüzesi'nin deposundan

Zübeyde Haným’ýn mezarýnýn bugünkü hâli

Atatürk’ün annesi Zübeyde Haným’ýn gerçekmezar taþý bugün Ýzmir Arkeoloji Müzesi

depolarýnda saklanýyor.

Page 16: Zaman Hollanda

Allah (celle celâluhu), kâinattaki bütün

renk ve þekilleri varlýðýna bir delil ola-

rak Kur'an-ý Kerim'de ifade buyur-

maktadýr. Hz. Âdem'in (aleyhisselam) yeryü-

zünde ne zaman zuhur ettiðini bilemiyoruz.

Talmut yazarlarý Hz. Âdem'in altý veya

yedi bin sene evvel dünyaya geldiðini söyle-

mektedirler. Ancak bu mesele Ýsrailiyat kay-

naklýdýr. Bunun bir aslý ve esasý olduðunu

kabul etmek mümkün deðildir. Zira þimdi-

lerde arkeolojik araþtýrmalarla müstehâseler

(fosiller) üzerinde çalýþan kimseler, bir veya

bir buçuk milyon sene evvel yeryüzünde

insana benzer varlýklarýn yaþadýðýna dair

nazariyeler ileri sürmekteler. Binaenaleyh

Hz. Âdem'in yeryüzünde ne zaman zuhur

ettiðine dair bir þey söylemek imkânsýz

görünmektedir.

Ýster milyonlarca, ister birkaç yüz bin

sene ile anlatýlsýn Hz. Âdem'den (aleyhisse-

lam) bu yana geçen bu uzun zaman içinde

insanlarýn yeryüzüne daðýlmalarý mümkün-

dür. Evet, insanlar, çeþitli devirlerde deðiþik

vesileleri deðerlendirip yeryüzünün farklý

yerlerine daðýlmýþ olabilirler. Bu cümleden

olarak Amerika'ya ilk gidildiðinde

orada Kýzýlderili yerlilerinin bulun-

duðu görülmüþtür. Ayrýca biz daha

evvelki dünya karalarýnýn keyfiyetini

de bilemiyoruz. Ýhtimal deðiþik

devirlerde yer kabuðundaki bazý

deðiþimlerle bazý yerler çukurlaþarak

denizlere zemin oluþturmuþ bazý

yerler de zirveleþerek daðlarý mey-

dana getirmiþ. Meselâ jeologlar,

bundan on bin sene evvel Akde-

niz'in tamamen bir kara parçasý ve

bugün kara olan yerlerin de o devir-

lerde deniz olduðunu söylemekte-

dirler. Eðer dedikleri doðruysa,

demek ki Akdeniz'in yerinde, o gün

için bir kýsým medeniyet ve devletler

vardý. Bu böyle olduðu gibi Amerika ve

Avustralya için de ayný þeyleri söylemek

mümkündür. Yani oralar da belki çok önceye

dayanan bir tarihte, dünyanýn diðer karala-

rýyla bitiþik durumdaydýlar ve aradaki deniz

ve okyanuslar birer kara parçasýydý. Ýzn-i

Ýlahi ve murad-ý Subhanî ile deðiþe deðiþe

bugünkü duruma geldi. Muhammed Hami-

dullah, Kristof Colomb'dan evvel bir kýsým

Arap seyyahlarýnýn sallarla dar geçitlerden

Amerika kýtasýna gittiklerine dair, vesikala-

rýyla bir eser neþretmiþti. O husus da ayrý bir

açýdan önem arz etmektedir. Bu da

Colomb'dan evvel Müslümanlarýn Ameri-

ka'yý keþfettiðini gösterir. Geriye dönecek

olursak, ister yeryüzü kabuðunun deðiþmesi,

ister baþka þekilde her zaman farklý kýta ve

farklý insan tiplerinin olmasý gayet normaldir.

Mutasyonu yaratan Allah'týr

Ýnsanlarýn bulunduklarý muhitte bir kýsým

mutasyonlar geçirerek çok az dahi olsa bazý

fizyolojik deðiþikliklere maruz kalmalarýna

gelince, biz bunu bugün de görüyoruz. Ne

var ki bununla insanýn insanlýðý hiçbir zaman

deðiþmemiþ, o hep insan olarak kalmýþtýr.

Ýnsanlýk deðiþmemekle beraber, Allah'ýn (-

celle celâluhu) kanunuyla insan için çeþitli

mýntýkalarda, o mýntýkaya uyum adýna bir

kýsým mutasyonlarýn olduðu da açýktýr. Bu da

tamamen sûrî bir husustur. Mesela cildin deri

altýndaki mürekkep tulumbalarýnýn dýþarýya

doðru çýkmasýyla vücudun rengini deðiþtir-

mesi ciddi bir deðiþme deðildir. Bir insan

nesli uzun bir süre bir kýtada yaþasa herhalde

böyle bir deðiþikliðe maruz kalýr.

Evet, bunlar, küçük çapta Cenab-ý

Hakk'ýn yarattýðý mutasyonlardýr. Ve kati-

yen ciddi bir deðiþiklik deðildir. Binaena-

leyh cildin siyah veya saçýn kývýrcýk olma-

sý, bulunulan muhite uyumun ifadesidir ve

bu, Allah'ýn bir kanunudur. Allah (celle celâ-

luhu) þartlar içinde insanlara o

þartlara uygun yaþama donanýmý

ihsan etmiþtir.

Kur'an-ý Kerim, yaratýlýþýn

Zât-ý Uluhiyete delil olduðunu

ifade ettiði gibi renklerin, simala-

rýn, ellerin, ayaklarýn, lisanlarýn,

lehçelerin, mahreçlerin hatta fone-

tiðin de Allah'ýn yaratmasýyla oldu-

ðunu belirtmektedir. (Bkz: Rum,

30/22; Fâtýr, 35/28) Ancak Allah(cc),

yarattýðý her þeyi sebepler dairesinde

yaratmaktadýr.

Ekvatora yakýn yerlerde, ekserisi

çöl veya orman olan ve pek çok seke-

nesinin zenci, ve benzer kabilelerin

teþkil ettiði insanlar, renk itibariy-

le siyah, saçlarý itibariyle de

kývýrcýk olmaktadýrlar. Bu,

Allah'ýn o iklime göre ted-

ricî bir tekamül silsilesi

içinde o hale getirdi-

ði bir durum ola-

bileceði gibi,

d o ð r u d a n

d o ð r u y a

Allah (cc),

Hz. Nuh'un

evlatlarýndan

kimisini siyah,

kimisini sarý,

kimisini esmer

yaratmýþ da ola-

bilir. Bunlarýn

b i r i n c i s i n d e

Allah'ýn, kâinatta

icraat ve

Ey biricik Koruyanýmýz! Dinimize ve dünyaya müteallik bütün iþlerimizde insî ve cinnî þeytanlarýn, durmadan kötülü-ðü emredip duran nefs-i emmarenin vereceði zararlardan, inanan kullarýna karþý kalbleri kin ve nefret duygularýyladopdolu düþmanlarýn saldýrgan davranýþlarýndan bizi muhafaza et. Onlarýn tuzaklarýndan, komplolarýndan bizi vegönlünü Senin (cc) dinine vermiþ bütün inananlarý himaye eyle.

HAFTANIN DUASI

w w w . f g u l e n . c o m

ÝKÝN

ÝDÝ

SO

HB

ET

LE

Irklar nasýl meydana geldi?

ÝLLÜSTR

ASYON

: OR

HAN

NALIN

ZAMAN HOLLANDA KÜRSÜ - SAYI 903

Page 17: Zaman Hollanda

w w w . h e r k u l . c o m

Kimileri için ölüm, bir yok olma, bir inkýraz, bir çözülüp daðýlma, bir hiçlik ve bir tükeniþtir; mü'minler için ise, yaratýlýrkenbelli bir plan, program, hikmet ve maslahata göre yaratýlan insanýn, yine bir plan ve programa baðlý olarak bir buuddan baþkabir buuda intikali, bir hâl deðiþikliði geçirmesi, amellerinin ürünlerine göre farklý bir sürece girmesi ve neticede vatan-ý aslî-sine dönerek, Cemâlullah'ý görmeye ve rýdvan yudumlamaya yürümesi demektir.

SÖZÜN ÖZÜ

B U S A Y F A , M . F E T H U L L A H G Ü L E N H O C A E F E N D Ý ’ N Ý N S O H B E T V E Y A Z I L A R I E S A S A L I N A R A K H A Z I R L A N M A K T A D I R

Hz. Âdem'den sonra dillerin nasýl meydana geldiðine dair eli-

mizde net bir bilgi mevcut deðildir. Tarih ve siyer kitaplarýn-

da, hususiyle de mevsuk dinler tarihinde Hz. Âdem ve Hz.

Âdem'den sonraki nesillerin, Süryani dilini kullandýklarý ifade edil-

mektedir.

Bugün de Mardin civarýnda hâlâ bir kýsým Süryaniler vardýr.

Ancak bunlar amelde Hýristiyan'dýrlar. Binaenaleyh Hz. Âdem

zamanýnda diller henüz gruplara ayrýlmamýþtýr.

Bu mevzuda dil uzmanlarý bize bazý bilgiler vermektedirler. Onla-

rýn dediklerini reddetmek için de ciddi bir sebep görünmüyor. Aslýn-

da din de bunlarý reddetmemektedir. Ayný zamanda bunlarý kabul

etmek de dine ters deðildir. Hz. Âdem'in evlatlarý ve torunlarý ihti-

mal muhitlerinden ayrýlýp ayrý ayrý mýntýkalara gidip oralara yerleþ-

miþlerdir. Ayrý ayrý mýntýkalarda eþya ve hadiselerin te'siriyle o ibti-

daî dilleri o ortama göre geliþtirmiþlerdir. Böylece o dil, zamanla

deðiþmiþ, tekâmül etmiþ, ayrý bir hal almýþtýr. Nitekim mevsuk tarihin riva-

yet ettiðine göre Türk milletinden sayýlan Finliler aslen Türk olmalarýna rað-

men bugün Finlandiya'da konuþtuklarý dilin Türkçe ile hiçbir alakasý yoktur.

Bugün soydaþlarýmýz Orta Asyalýlarýn konuþtuklarý dildeki pek çok kelimeyi

anlamakta zorluk çekmekteyiz. Hatta bazý kelimelerin sonlarýna eklenen

heceler o dili tamamen baþkalaþtýrmýþtýr. Bin senelik metinler karýþtýrýldýðýn-

da bugünkü dille onlar arasýnda çok büyük bir fark bulunduðu görülecektir.

Dahasý halk edebiyatý ve saray edebiyatý ile bugünkü konuþtuðunuz dil

arasýnda bile ciddi farklýlýklar vardýr. Ýhtimal, bu tür istihaleler geçire geçire

diller, sürekli farklýlaþagelmiþtir. Bugün bizim dilimiz de bir hayli deðiþmiþ-

tir. Bazen diller öyle bir istihale geçirmektedir ki adeta ayrý bir dil haline gel-

mektedir. Mesela bundan elli sene önce konuþulan Türkçe ile bugünkü

Türkçe arasýnda çok büyük farklar vardýr.

Dil, elli sene gibi kýsa bir zaman içinde böyle istihalelerle kendi kökün-

den uzaklaþtýðýna göre Hz. Âdem'den bu zamana kadar dillerin teþa'ub

etmesi, farklýlaþmasý gayet normaldir.

Hz. Âdem'densonraki farklý

diller

FASILD

AN

FASILA

1- Hz. Âdem'in yeryüzünde ne zamanzuhur ettiðini bilemiyoruz. Talmut yazarlarý altý veya yedi bin sene evvel

geldiðini söylemektedirler. Ancak bu Ýsrailiyatkaynaklýdýr.

11

2- Hz. Âdem'den beri geçen zaman içinde insanlar, çeþitli devirlerde deðiþikvesileleri deðerlendirip yeryüzünün farklý

yerlerine daðýlmýþ olabilirler.

22

3- Ekvatora yakýn yerlerde, insanlar,siyah tenli, kývýrcýk saçlý olmaktadýrlar.Bu, Allah'ýn o iklime göre tedricî bir

tekamül silsilesi içinde o hale getirdiði birdurum olabilir.

33

þuunat-ý Rububiyetini devam ettirdiði bir tedricilik,

diðerinde ise doðrudan doðruya Hz. Nuh'un neslinden

kumral, siyah veya sarýþýn insanlar yarattýðý þeklinde

düþünülebilir.

Ben, böyle iki þekilde de meseleyi kabul etmede

dinî açýdan bir mahzur görmüyorum. Zira kýsa tecrü-

belerle görülmektedir ki sýcak memleketlerde yaþayan

insanlar buralarda uzun zaman kaldýklarýnda ciltleri

siyahlaþmaktadýr. Bir hikmete binaen o iklimlerde

bulunurken böyle bir cilde herhalde lüzum ve masla-

hat vardýr ki, her þeyi hikmetle yapan Hâkim-i Mutlak

Hz. Allah (celle celâluhu), uzun zaman sýcak memle-

ketlerde bulunanlarýn cildinde böyle bir deðiþme mey-

dana getirmektedir. (Bu ifadelerle, mutasyonlara kâil

olduðumuz zehabýna varýlmasýn.)

Bu metinler 70'li yýllarda cami cemaatinin

sorularýna verilen cevaplardan derlenmiþtir.

Page 18: Zaman Hollanda

ZAMAN HOLLANDA

GÜNDEM

1 KASIM 2008 18

Tasarýmcý olmak ister isentekkeye gel tekkeye...

Orta Asya’dan gelen

Özbek hacýlarýn

konakladýðý Buhara

Özbekler Tekkesi bir tasarým

merkezine dönüþtü. “Tekke-

de tasarým, nasýl yani?”

diyenler için tasarým bahsin-

den önce tekkeden söz

etmek lâzým. Ýlkokul sýrala-

rýndan beri öðrenedurduðu-

muz ‘Tekke ve Zaviyelerin

Kapatýlmasý’ndaki tekke mi

bu? Evet, aynen öyle; fakat

bir farkla, Özbekler Tekkesi,

1924’teki kanundan sonra

bile özel bir izinle açýk kala-

bilmiþti. Tabii o günden

sonra kýsmen metruklaþtýðý-

ný tahmin etmek zor deðil.

1980’e gelindiðinde tekkenin

odalarýnda Özbek hacýlar

yerine Türkistanlý öðrenciler

görüyoruz. Sonra nasýl olu-

yorsa, harem bölümü yaný-

yor, bakýmsýzlýk bu câným

yapýyý viraneye çeviriyor ve

Sultanahmet’te, Þehitmeh-

metpaþa Yokuþu’ndan aþaðý

inenler artýk bir çöplüðe

dönüþen tekkenin uzaðýn-

dan yürümeye çalýþýyor.

Fakat þükür ki, tekkenin

kiþisel tarihi burada noktalan-

mýyor. Ýstanbul Büyükþehir

Belediyesi duruma el koyunca

harap olmuþ eser ‘çiçek’ gibi

oluyor. “Sultanahmet’in

göbeðinde, üstelik ‘Koca

Sinan’ýn eseri Sokullu Meh-

metpaþa Camii’nin tam karþý-

sýnda nur topu gibi bir bina-

mýz oldu, þimdi bunu ne

yapalým?” sorusunu Emin-

önü Belediyesi soruyor ve

ardýndan cevabý yapýþtýrýyor:

“Ýstanbul Tasarým Merkezi”...

Buhara Özbekler Tekke-

si, ‘tekkede tasarým’ fikrinin

Sultanahmet Özbekler Tekkesi nere-deyse bir çöplüðe dönüþmüþkenonarýldý ve ‘Ýstanbul Tasarým Merke-zi’ olarak hizmet vermeye baþladý.Tasarýmýn her dalýnda donanýmlýgençler yetiþtirmeyi hedefleyen mer-kezin en gözde bölümleri mimari,endüstriyel ve grafik tasarým. Sýnýflarþimdiden doldu diye dertlenenleremüjde; ocak ayýnda yeni kayýtlar baþ-lýyor hem de aylýk 50 liraya, þaka gibi!

Ü L K Ü Ö Z E L

A K A G Ü N D Ü Z

Page 19: Zaman Hollanda

ZAMAN HOLLANDA

GÜNDEM

1 KASIM 200819

BEKÂR VE SEYYAH DERVÝÞLERÝN TEKKESÝ Sultanahmet Özbekler Tek-kesi’nin tarihçesini Dr. Nur-dan Þafak’tan dinleyelim:“Ýstanbul’daki üç Özbektekkesinden biri (DiðerleriÜsküdar Sultantepe veEyüp’te’dir.) olan Sultanah-met Özbekler Tekkesi1692/1693’te Ýstanbul Def-terdarý Ýsmail Bey tarafýn-dan kurulmuþtur. Ýstan-bul’daki diðer Özbektekkeleri gibi bu da Türkis-tan’dan özellikle Nakþiben-diyye tarikatýnýn merkeziBuhara ve çevresinden haciçin yola çýkan, çoðunluðukalenderlik geleneðinibenimsemiþ bekâr ve sey-yah derviþler için tasarlan-

mýþtýr. Tekkenin 19. yüzyýl ortalarýndan itibaren Rusya’nýn baskýsýndan kaçan Müslü-manlarý barýndýrdýðý da bilinir.” Haftada bir iki gün tekkeye uðrayan Nurdan Haným,Özbek tekkelerinin daima misafire açýk olduðundan, bilhassa kandillerde ve muharrem-de mevlit ve zikir okunduðundan, pilav ve aþure daðýtýldýðýndan da söz ediyor. Konumuve mimarisi itibarýyla yabancý turistlerin de çok ilgisini çeken tekkenin en güzel manza-ralý odalarýndan biri þimdi toplantýlar için ayrýlan þeyhin odasý. Faruk Akýn, þeyhin kýzýnýnodasýnda çalýþýyor. Ýdari Müdür M. Hüsrev Þeref’in odasý ise þeyhin ve yakýnlarýnýn ebedîistirahata çekildiði hazireye açýlýyor.

mimarlarýndan Faruk Akýn’a

göre asýrlarca aðýrladýðý hacý-

larýn ruhunu incitmeyecek bir

iþleve kavuþtu, iþin aslý, bu

tekkeye tasarýmdan baþkasý

yakýþmazdý. Bir ibadethane ve

ilim yuvasý, çilehaneye çeki-

len derviþten kendisini tart-

masýný isteyen, yolu düþenleri

hep kendini bilmeye çaðýran

uhrevî bir mekân. Þeyhi de

ebru sanatçýsý üstelik. Bu

durumda arkadaki çilehane-

nin þeyhin hatýrasýný yaþat-

mak üzere önümüzdeki gün-

lerde bir ebru atölyesine

dönüþecek olmasý gayet

yerinde bir düþünce. Haydi,

þu tasarým bahsine gel diye

sabýrsýzlanan okur, gördüðün

üzere tekke þekillenmeye

devam ediyor; ama dersler

çoktan baþladý. Yedi bölümde

yedi sýnýf, on ikiþer öðrenci ve

bazý ‘çýlgýn’ hocalarla tam gaz

yol alýyor. Bölümler arasýnda

gençlerin iþtahýný kabartacak

neler var neler... Mimari,

endüstriyel, grafik, prodüksi-

yon, moda, taký, Türk görsel

sanatlarý ve çaðdaþ görsel

sanatlar. En çok ilgi gören

bölümler mimarî, endüstriyel

ve grafik tasarým olduðu için

bu bölümlerde ikinci sýnýflar

açýlmak üzere. Hiç öðrencisi

olmayan çaðdaþ görsel sanat-

lar ise bir kenarda boynu

bükük bekliyor. Ýleride açýl-

masý planlanan bölümler ara-

sýnda araba tasarýmý var ki

böyle bir bölüm henüz hiçbir

kurs ya da üniversite bünye-

sinde yok. Üç aylýk ‘girizgâh’

eðitiminin ardýndan altý aylýk

esas eðitimi alýp mezun olma-

yý baþaranlar ayrýca bir sertifi-

ka programýna dâhil olabile-

cekler. Üniversite mezunlarý

için ‘akademik’, henüz oku-

yanlar için ‘profesyonel’, lise

öðrencileri için ‘meslek’ serti-

fikalarý düþünülmüþ. 6-14 yaþ

arasý çocuklarý keþfetmeye

yönelik programýn önemi

ortada; ama en keyifli sertifi-

kalar hobiciler ve ‘biraz teori

bilmek lazým’cýlar için. Düþü-

nün, yaþýnýzý baþýnýzý almýþ,

bir derginin kültür-sanat edi-

törü olmuþsunuz ya da bir

sanat galerisi yönetiyorsunuz.

Tasarýmýn teorisini bilmediði-

niz için de hafif çaplý eksiklik

duygusu yaþýyorsunuz. O

zaman buyurun ‘kültürel’ ser-

tifikaya. E, bu sertifika ne iþe

yarar, yenir mi içilir mi diye

ellerini ovuþturanlar pek

heveslenmesin. Burasý ‘en

kestirmeden meslek sahibi

yapmayý’ vaat eden ‘ticarî’

kurslardan biri deðil, Türki-

ye’nin tasarýmda söz sahibi

olmasý gibi bir iddia taþýyor.

Ayný zamanda öðrencilerini

tasarýmla ilgili bütün geliþme-

lerden haberdar etmeyi

hedefliyor. Ýnternet sitesinin

dýþýnda bir tasarým portalý

hazýrlayan merkezin kýsa

vadeli planlarý arasýnda tasa-

rým ustalarýný öðrencilerin

ayaðýna getirmek de var.

Merkezin eðitim sistemi tek-

kenin ruhuna uygun düþecek

biçimde, gönülden öðrenmek

ve öðretmek üzerine inþa

edilmiþ. Tekkenin giriþine

yerleþtirilen amblemdeki

hilal, tasarým ve sanat kültü-

rümüzü, hilalin bir ucuna

konan güvercin de Türk tasa-

rýmcýsýný simgeliyor. Merke-

zin kurucu müdürü Faruk

Akýn’a göre bu, Mimar Sinan

Üniversitesi’ne ‘Koca Sinan’la

ilgili bir sembol yerine ‘bay-

kuþ gözü’ amblemi tasarla-

maktan daha mantýklý.

Dersler ekim ayý itibarýyla

baþladý, sýnýflar da doldu diye

bir baþka baharý beklemeye

koyulmayýn. Taleplere göre

yeni sýnýflar açýlabilir. Ayrýca

ocak ayýnda yeni dönem

kayýtlarý baþlýyor. Merkez,

Eminönü Belediyesi ve Ensar

Vakfý tarafýndan iþletildiði için

ders ücretleri sudan ucuz,

aylýk 50 YTL... Yakýnda

Özbek pilavý da servis edile-

cek. Daha ne olsun! Ha, bu

bilgi bana yetmez diyenler

için de bir adres var; ‘www.is-

tanbultasarimmerkezi.com’...

Foto

: Müj

dat A

rsla

n

Page 20: Zaman Hollanda

Ýnsan mekanizmasýnýnfutbol ve dedikodu kültü-ründen aldýðý bir baþkahaz ise tercihlerininonaylandýðýný görerekbirileriyle iliþki köprülerikurmaktýr. Evet insanoð-lunu birbirine yaklaþtýranonun birilerinde beðen-diði, takdir ettiði bizzatkendisidir.Yani siz sizingibi düþünenlere alkýþtutarak onlarla iliþkiniziözelleþtirerek aslýndakendi tercihlerinizin baþ-kalarý tarafýndan onaylan-masýnýn heyecaný vebüyüsü içindesinizdir veonlara bu yüzden yakýnla-þýrsýnýz.

Bilir misiniz ki erkeklerin

kadýnlarýn meþgalesi

olarak gördüðü “dedi-

kodu” ile kadýnlarýn bir tür

misilleme olarak kullandýðý ve

koca adamlarýn bir yuvarlak

topun peþinden koþmasýný seyret-

mesini müstehzi ifadelerle nitele-

diði “futbol düþkünlüðü” birbiri-

nin ayný kaynaktan beslenirler. Ýki

davranýþ da insana ait ayný güdü-

lere dayanýr. Yalnýz toplum bu

güdüleri karþýlamak için erkeðe

futbolu, kadýna dedikoduyu öðret-

miþ. Buradaki dedikodu ifadesin-

den hanýmlar hemen alýnmasýn,

kastettiðimiz iliþki okuma, yorum-

lama, müzakere etme yatkýnlýðý.

Bu her zaman çekiþtirme þeklinde

olmak zorunda da deðil (yazarýn

kývýrma denemesi 01).

Ýkisi de yetiþkin oyuncaðý.

Sohbet ortamýnýn kiþi sayýsý arttýk-

ça adeta otomatik bir tür dürtüyle

kendinizi kucaðýnda buluverdiði-

niz bir tür grup terapisi.

Neden severiz dedikoduyu ya

da futbolu?

Çünkü en temel güdülerimizi

bir tencere içine koyar fokur fokur

kaynatýr da ondan. Kaynarken

gevþedikçe gevþer, çýkan kokuyla

kendimizden geçer ve ortamý

elektriklerini boþaltmýþ, sosyal

kabulünü cebine koymuþ olarak

terk ederiz. En temel açlýklarýmýz

daha bu kokuyla bile doymuþtur.

Peki bu tencereye giren güdüler

nelerdir?

Kadýn dedikodu, erkek

ZAMAN HOLLANDA

AÝLE

1 KASIM 2008 20

E R H A N Ö Z D E N

Tadýndan yenmeyen bir “sosyalkabul”

Hepimiz bir topluma eklemlenme-

ye, varlýðýmýzý kabul ettirmeye, o

toplumda bir yer edinmeye çalýþý-

rýz. Yalom der ki hayat serüvenini

seyircisiz yaþamak insanoðlunun

baþýna gelebilecek en kötü duygu-

lardan biridir. Yani hayattaki en

temel varoluþsal kaygýlarýmýzdan

biridir, birileri beni görsün, bilsin,

onaylasýn. Hatta bu yüzden birinin

sizi yok saymasý size hakaret etme-

sinden daha çok kanýnýza dokunur.

Siz her adýmýnýzla ben buradayým

demeye çalýþýrken birileri tarafýn-

dan hiçlenmek, sizi köprülerden

köprü beðen noktasýna kolayca

götürebilir. Ýþte psikologlar insa-

noðlunun bu kýzýl elmasýna “sosyal

kabul” derler.

Ve iþte 90 dakikalýk maçýn 900

dakika süren geyiðini çevirirken

yapacaðýnýz isabetli yorumlarla

dikkat çekmektir asýl ve sinsi niye-

tiniz. Aslýnda ne Alex’in koþma-

masý, ne Bobo’nun golü iyi sezme-

si ne de Terim’in 5-3-2 taktiðinin

isabetliliðidir gündeminiz. Çok

umurunuzda deðildir aslýnda isim-

ler, pozisyonlar, rakamlar. Bunlar

sizin kendinizi ispat için kullandý-

ðýnýz sadede kuru argümanlardýr.

Siz futbolcularýn sizin sýrtýnýzdan

geçindiðini sanýrsýnýz, taraftar

olmasa futbolcu da olmaz dersiniz.

Ama asýl siz onlarýn sýrtýndan geçi-

nir, koca koca ben’likler inþa eder-

siniz de çaktýrmazsýnýz. Hatta

buraya büyük harflerle yazýyoruz

ki, gözden kaçmasýn, isteyen dene-

yebilir:

Birini sadece futbol seyircisi ve

dinleyicisi kýlýn. Futbol namýna her

þeyi gösterin, yanýnda futbol geyikleri

çevirin ama "konuþmasýna" izin ver-

meyin; ayný hýzla futboldan soðumaz-

sa psikologlar da asrýn en büyük

yalancýlarýdýr.

Grupsal aidiyet

Hepimiz ait olduðumuz gruplarýn

yaný sýra hatta ondan daha fazla

reddettiðimiz gruplarýn gücüyle de

bir benlik oluþturma çalýþmasý içine

gireriz. Terörist kiþinin ruh haline

yakýndan baktýðýnýzda da bir ideal-

Page 21: Zaman Hollanda

futbol peþinde (mi?)

ZAMAN HOLLANDA

AÝLE

1 KASIM 200821

den çok genelde bu duyguyu

görürsünüz. Ýnsanoðlu biraz da

reddettikleriyle var olur. Çünkü

bir þeyleri reddetmeniz diðerleri-

nin gözünde otomatikman sizi

dikkate deðer kýlar. Siz reddeder-

ken benim bir prensipler bütünüm

var ve bu ona uymuyor imajýný

çizersiniz. Ayrýca siz reddettiðinizi

eleþtirerek o, bu, þu ne kadar kötü

derken kendinizin berraklýðýna

yine çaktýrmadan projektör tutar-

sýnýz. Öyle ya herkesin bir kulpu

olduðu piyasada kulpsuzlar prim

yapacaktýr, kulpsuz olma hayaline

yatýrým yapar kiþi ve eleþtirir durur.

Onun derdi eleþtirmekten çok

kendi bahçesine dikkat çekmektir.

Niyeti üzüm yemek deðildir ama

baðcý dövmek de deðildir, bahçe-

me ne düþer hesabýndadýr o. Ýþte

futbol veya kiþi kulisleri sizin ait

olmadýðýnýz grubu (Fenerbahçeli-

leri, Galatasaraylýlarý, vb.) eleþtire-

rek ya da X þahsýný, Y patronunu

çuvaldýzlayarak kendi kimliðinizi

deðil iðnelemek, cilalayarak ortaya

çýkarmaktýr.

Ýnsanlarý birbirine ortaklýklarýyaklaþtýrýr!

Ýnsan mekanizmasýnýn futbol vededikodu kültüründen aldýðý birbaþka haz ise tercihlerinin onay-landýðýný görerek birileriyle iliþkiköprüleri kurmaktýr. Evet insanoð-lunu birbirine yaklaþtýran onun

birilerinde beðendiði, takdir ettiðibizzat kendisidir. Yani siz sizin gibidüþünenlere alkýþ tutarak onlarlailiþkinizi özelleþtirerek aslýndakendi tercihlerinizin baþkalarý tara-fýndan onaylanmasýnýn heyecanýve büyüsü içindesinizdir ve onlarabu yüzden yakýnlaþýrsýnýz. Yani‘o’ndaki siz’e tutulmuþsunuzdur vekendinize olan sevginiz onu sev-mek þeklinde manipüle olmuþtur.Ýþte insanoðlu çoðunlukla bu yüz-den birbirine yakýnlaþýr. Siz hergördüðünüz Beþiktaþlýyla, Beþik-taþlý olma tercihinizin doðruluðunuteyit etmiþ olma hazzýný yaþarsýnýz.Ya da sizin gibi birileri de Fatma’yagýcýk oluyorsa oh dersiniz, onlarýbaðrýnýza basarsýnýz. Bu, adetaiçgüdüsel bir tepkidir. Taksiye bin-

diðinizde bir iki laf ettikten sonraadam size sýcak geldiyse memleke-tini sormanýz da bu ‘ortak’lýk dola-yýsýyla yakýnlýk arayýþýndandýr. Mil-letleri birbirine yaklaþtýranýn tarihideneyimleri olmasýnýn sebebi debudur. Her ‘ortak’lýðýnýzýn bu tari-hinizin ortaklýðý bile olsa diðerle-riyle sizi birbirinize yaklaþtýrýr.

Ýþte öyle köklü tarihsel ortaklýk-lara, bir iliþki için sevme çabasýna,toplum tarafýndan onaylanmakiçin ortaya deðerli bir þeyler koy-maya ne gerek var. Alýn size anti-biyotik gibi futbol, dedikodu...Anýnda tesir eder, kolay ulaþýlýr,eczaneye kadar gitmenize bilegerek yoktur, yanýnýzda bir kiþidaha olsun yeter. Ah bi de yanetkileri olmasaydý...(!)

Ýllus

tras

yon:

Orh

an N

alýn

Page 22: Zaman Hollanda

Z N E K E L E Y J S Z D Þ Z

R A E Y Ü U J T E M Ý R U H

O R E M Z A L R E R Ç S A P

N A Y R L O N U S B N K A Ý

B J V Ý R A F E C A K S Z M

A L N U V Ý K E V A T C R A

Þ J A L R S Ý N R Ý M E Ý R

I K U V L T K Ý L M A Ý A O

K N F A V E K I R Þ E H Ý R

O M H C Ý E S E K Z M V E Ð

Y Ü M Ý O A C M I A E R A L

Z J Ç K D P P J N C Z L O N

J R Ü L R A O N A I P N L E

Ö K L Ý T V U Y R E D G M T

F L Ö M T K G S R R Ü A O Ý

O Ý R G N U I G O A N Z E S

A A L L D E C L L T Z E K R

M M F E K D Þ M A Ý L T Ü E

R Z R G M A Ý R E Ç Y E B V

O Ç J Z M A E Z Ý L A V M Ý

F Ç Ü Ý Þ G L K O J Z Z O N

I R L E Ý Ç B O K S Ö R Ü ÜAþaðýdaki kelimeleri tablonun içine serpiþtirdik. Bunlarý bulabilir misiniz?

ALPER, BOKSÖR, CEVVAL, ÇALIK, DÝRSEK, EMLAK, FORMA, GAZETE, HAKKARÝ, ÝKLÝM,

KIRÞEHÝR, LAMELÝF, MANTAR, NAVLUN, ONBAÞI, ÖKLÝT, POYRAZ, RAHMAN, SÝSAM, ÞAMÝL,

TRUVA, ULUCAMÝ, ÜNÝVERSÝTE, VALÝZ, YELEKEN, ZÜHAL.

ÞÝFRE KELÝME:

Hicivsel

Kýsacagermanyum

Bir sünnet

Zor olmayan

Askeri silah

Duyma organý

Zorla, zoraki

Candan

Reislik, liderlik Manevi güç

Kabuletmeme

Farsça ilk sayý

Köpekyiyeceði

Nen

Dahi

Maðara

Ege’de antikkent

Bir alkol türevi

Çerez

Karþýlatma

Hasta bakýlan yer

Sözleþme

Köpek

Eziyet verme

Beyaz

Bir deyim

Kýrmýzý

Kýsacakalsiyum

Kýsaca lantan

Topkapý Sara-yýn’da bölüm

Cerahat

Ýlave

Rütbesizaskerler

Seyrek deðil

Eski bir ceza

Rutubet

Ýnce perde Sindirimorganý

At çiftliði

Maçta golatýlan yer

Sevimsiz

Kedi hecesi

Bir meyve

Kahire’deOsmanlýcamisi

Bir gün adý

Ateþlememekanizmasý

Bir baðlaç

Köpek

Gerinin zýddý

Katýdan sývýyageçme

Bir tür motor

Hukuktatasarý

Ýstanbu’da bir semt

Gümüþ

Antalyailçesi

Orta mektep

Doruk, zirve

Romenrakýmýyla bin

Belçika’nýntrafik remzi

Süt hayvaný

Kýsacakiloamper

Gerçek dýþýhikaye

Ekþi bir gýda

Mýsýr’ýnbaþkenti

Hintli

Gerçek

Kýsacakarbon

Baþlýca sývý

Güzel, âlâ

Teklif

Bulmayaçalýþma

Arjantin’intrafik remzi

Çocuðun çok sevdiði

Birpeygamber

Kaðýt kapla-ma sanatý

Lenf düðüm-leri iltihabý

Kabiliyet

Sebep, bir soru

Hadisler

Bir ovamýz

Bir yeryüzüparçasý

Karýþýk renkli

Bir kýta

Merhem

Bir baðlaç

Afrika’da ülke

Hukuktaçalýnmýþ mal

Ünlümotorcumuz

(Kenan ...)

Koruma,kollama

Baryumunremzi

Metalrenginde

olan

1 2 3 4 5 6 7

2

1

3

5

4 6

7

Tellürünremzi

Pazar,pazarlama

Bir sayý

Bir tür balýk

Cüzi, kýsmi

5 1 9 3 8 6 2 4 76 7 8 2 5 4 3 9 12 3 4 7 1 9 6 5 88 4 3 9 2 7 5 1 67 9 6 1 3 5 8 2 41 2 5 6 4 8 9 7 33 6 1 4 9 2 7 8 54 5 2 8 7 3 1 6 99 8 7 5 6 1 4 3 2

SUDOKU BULMACA

Tablodaki tramlý kalýn çizgilerle belir-lenmiþ 3'e 3'lük karelere, 1'den 9'a ka-dar rakamlarý birer kez kullanarak yer-leþtirin. Öyle yerleþtirme yapmalýsýnýzki, bütün 3 lükleri doldurduðunuzdatablonun bütün kutularý yukarýdan aþa-ðýya ve soldan saða 1'den 9'a kadar ra-kamlardan birer kez kullanýlmýþ olsun.

8 5 3 7

5 9 2

2 1 3 5

4 3 5

8 1 4 7

1 5 9 8

7 2 1 4

8 1 2 3

9 4 8

SUDOKU

ÇÖZÜMÜ

RÜSTEM AYDIN [email protected]

K A R E B U L M A C ASOLDAN SAÐA1) Su ile, özellikle tabii sular ile ilgilitüm konularý inceleyen bilim dalý. 2)Karabük’ün bir ilçesi.- Brezilya’nýn pla-ka iþareti. 3) Manganezin sembolü.-Elinden iyi iþ gelen, ustalýk ve becerik-lilikle yapan, maharetli.- Çoðul ikincikiþi zamiri. 4) Bir Kuzey Afrika ülkesi.-Ölümsüz, ebedî, sermedî. 5) Paylama,azar.- Güzel söz söyleme, hitabet sa-natý. 6) Boy endam, boy bos.- Ýnsan vehayvan vücudunu kaplayan tüy, kýl veyapulla kaplý tabaka, cilt, ten. 7) Yoksulla-ra ve öðrencilere yiyecek daðýtmak içinkurulmuþ hayýr kurumu.- Yeþil cevizkabuðu, nar vb. bitkilerin býraktýðý kalý-cý boya lekesi. 8) Pastacý, terzi vb.ninkullandýðý diþli, küçük demir çark.- Or-taoyununda Rum tipi.

YUKARIDAN AÞAÐIYA1) Ayný düþüncede, ayný görüþte olan,oydaþ. 2) Bir düþünceyi, bir konuyu birkiþi veya sebebe dayandýrma, yükleme,atfetme.- Kýl, tüy. 3) Danimarka’nýn pla-ka iþareti.- Yetiþkin erkeklerde yanak ve

alt çenede çýkan kýllarýn tümü. 4) Os-manlýlarýn Roma’ya verdikleri ad.- Par-ça, kýsým. 5) Silisin hidratlý ve jelatinlibütün türlerini kapsayan deðerli bir mi-neral, panzehir taþý.- Kýsa deðnek par-çasý. 6) Ýþ görmede beceri, ustalýk. 7)Aþýrý güçlük ve sýkýntý, cefa. 8) Gemiler-de veya kalelerde, topçu mevzilerindetopun makine bölümünü ve topçularýkoruyacak biçimde yapýlmýþ zýrhlý ku-le.- Uzaklýk iþareti. 9) Ünlü bir oto-mobil markasýnýn kýsaltmasý.- Örnekolmaya deðer kimse veya þey, örnek.10) Görünüþe göre, görünüþte. 11)Çok hoþa giden (kimse, yer). Yüksekbir makama anlatma, bildirme.- Ýcar.

1

22

33

4

55

6

7

88

11 22 33 4 55 66 77 88 9 10 11221111

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12

F A R Z E M E V Ý Y E

A L E N E N K A M A N

R A Y T A N E N K Ý

A K Z E M Ý N T U R

Z A K Ý R F E S A T

Ý D A M B A K A L Ý T

Y A T A L A K B Ý Y E

E

1

2

3

4

5

6

7

8 R A M Ý L K A M E R

ZAMAN HOLLANDA

BULMACA

01 KASIM 2008 22ÇÖZÜMLER

ZNEKELEYJSZDÞZ

RAEYÜUJTEMÝRUH

OREMZALRERÇSAP

NAYRLONUSBNKAÝ

BJVÝRAFECAKSZM

ALNUVÝKEVATCRA

ÞJALRSÝNRÝMEÝR

IKUVLTKÝLMAÝAO

KNFAVEKIRÞEHÝR

OMHCÝESEKZMVEÐ

YÜMÝOACMIAERAL

ZJÇKDPPJNCZLON

JRÜLRAONAIPNLE

ÖKLÝTVUYREDGMT

FLÖMTKGSRRÜAOÝ

OÝRGNUIGOANZES

AALLDECLLTZEKR

MM FEKDÞMAÝLTÜE

RZRGMAÝREÇYEBV

OÇJZMAEZÝLAVMÝ

FÇÜÝÞGLKOJZZON

IRLEÝÇ BOKSÖRÜÜ

Aþaðýdaki kelimeleri tablonun içine serpiþtirdik. Bunlarý bulabilir misiniz?

ALPER, BOKSÖR, CEVVAL, ÇALIK, DÝRSEK, EMLAK, FORMA, GAZETE, HAKKARÝ, ÝKLÝM,

KIRÞEHÝR, LAMELÝF, MANTAR, NAVLUN, ONBAÞI, ÖKLÝT, POYRAZ, RAHMAN, SÝSAM, ÞAMÝL,

TRUVA, ULUCAMÝ, ÜNÝVERSÝTE, VALÝZ, YELEKEN, ZÜHAL.

KELÝME AVI

Page 23: Zaman Hollanda

“Kim giden bu mülkte,

kimler kalýcý,

Kim sunan himmet,

nasip kim alýcý?

Þiir diliyle yorumlayýn dostlar

Yunus Emre’nin sunduðu

alýcý”.

Feyzi Halýcý.

Bilinen hikâyedir, Yunus

Emre, Anadolu’yu

kasýp kavuran bir kýtlýk

döneminde Hacý Bektaþ-ý

Veli’nin kapýsýna varýr. Kýtlýða

raðmen, gelenek ve görenek-

lere uygun olarak, yanýnda

çam sakýzý çoban armaðaný,

bir heybe de alýç hediye getir-

miþtir. Hacý Bektaþ-ý Veli’ye

durumu anlatýrlar; o da

adamlarýna der ki: “Söyleyin

o derviþe, bana sunacaðý her

‘alýç’ýna karþýlýk olarak ona

bir nefes, bir himmet ve

nasip vereyim”... Yunus

Emre’ye söylerler; ancak, o,

“Evde çoluk çocuk aç, buð-

day isterim.” der. Bu cevap

üzerine Hacý Bektaþ-ý Veli

tekrar haber gönderir: “Söy-

leyin o derviþe her ‘alýç’ýna

karþý ona on nefes, on him-

met ve nasip vereyim”.

Yunus Emre on misli çoðalan

bu kýsmeti de kabul etmez.

Ýki çuval buðday verirler;

hayvanýna buðdaylarý yükler

ve yola düþer. Yarým saat

kadar gittikten sonra birden

durumu kavrar, “Vay ben ne

yaptým da buðdaylarý aldým;

nefes, himmet ve nasip alma-

lýydým.” der ve yana yakýla

geri döner. Hacý Bektaþ-ý

Veli’ye durumu anlatýrlar,

gülerek cevap verir: “Söyle-

yin kendisine, bizim kapý-

mýzda ona nefes, himmet ve

nasip kýsmet deðildir. Varsýn

Taptuk Emre’ye gitsin.” der.

Bundan sonra Taptuk

Emre’nin kapýsýna varan

Yunus Emre orada “Yunus

miskin çið idik, piþtik Elham-

dülillah.” mertebelerine yük-

selecek duruma eriþir.

Ahmet Yesevi’nin hurma-

sý, Hz. Mev-lânâ’nýn nohudu,

elmasý; Yunus Emre’nin alýcý

ve daha niceleri yiyeceklerin

tasavvuf kültürümüzdeki rolü

ve önemini gösteriyor. Hz.

Mevlânâ nohut hikâyesinde

yiyeceklerin de insandan

düþünce ve ruh olarak

Allah’a ulaþtýklarýný anlatýyor.

Çatalhöyük’e kadar uza-

nan bir geçmiþe sahip olan ve

beþ-altý yüz yýl ömrü olan

alýç, çoðu kiþi tarafýndan

bilinmez. Tatlý-ekþi tada

sahiptir. Kolesterol ve tansi-

yona iyi geldiði gibi kalp ve

damar hastalýklarýnda, kan

dolaþýmýnda da yararlý oldu-

ðu söylenir. Pazarlarda satý-

lan alýç, meyve olarak yenil-

diði gibi Konya’da þekerle

veya pekmezle reçeli yapýlýr,

lezzet vermesi için turþulara

atýlýr. Anadolu’da Konya’dan

baþka alýcýn yemek ya da tatlý

olarak deðerlendirildiði bir

ilimiz var mýdýr, bilemiyo-

rum. Yurtdýþýnda, belki olabi-

lir, ama alýçla yapýlmýþ bir

yemek ya da tatlýya ben rast-

lamadým. Ýspanya’da davetli

olduðum bir yemek programý

sýrasýnda, alýcýn lüks bir

manavda jelatinler içinde

satýldýðýný gördüðümde hay-

retler içinde kalmýþtým.

Ýspanyol arkadaþým bizdeki

gibi meyve olarak tüketildiði-

ni söylemiþti. Günümüzde

sirkesi yapýlýyor. Geçenlerde

bir yakýným ülkemizin ünlü

sirke firmalarýndan birinin

imalatý olan küçük bir þiþe

alýç sirkesi göndermiþti. Üze-

rinde, Bolu çevresindeki alýç-

lardan ve meþe fýçýlarda iki yýl

bekletilerek elde edildiði

yazýlýydý. Sirkenin tadý gayet

güzeldi. Belki zamanla reçeli

ve turþusu da ticari olarak

yapýlýr ve daðlarda kendili-

ðinden yetiþen bu meyve

deðerlendirilebilir.

Dönelim, Yunus Emre’ye

ve onun çok sevdiðim bir

dörtlüðü ile sözümüzü

noktalayalým:

“Yunus Emre der hoca,

Ýster bin kez git Hac’ca,

Hepisinden iyice

Bir gönüle girmektir”.

Kaynaklar:

Halýcý, F. Tasavvuf Kültürü-

müzde Üç Meyve” Çaðrý Der-

gisi. Sayý: 519, sayfa: 1.2003.

Halýcý,N. Konya Yemek Kültü-

rü Ve Konya Yemekleri. Rumi

Yayýnlarý. 2005.

ZAMAN HOLLANDA

AÝLE

1 KASIM 200823

Tasavvuf kültürümüzde alýçÇatalhöyük’e kadar uzanan bir geç-miþe sahip olan ve beþ-altý yüz yýlömrü olan alýç, çoðu kiþi tarafýndanbilinmez. Tatlý-ekþi tada sahiptir.Kolesterol ve tansiyona iyi geldiðigibi kalp ve damar hastalýklarýnda,kan dolaþýmýnda da yararlý olduðusöylenir.

N E V Ý N H A L I C I

Alýç reçeliMALZEME:

Piþme Süresi: 30 dakika� ½ kg alýç� 2 sb su� 1 kg toz þeker� 3 sb su� 1 çk limon tuzu

Yapýlýþý: Alýçlarý yýka, suile ateþe koy, yumuþa-yýncaya kadar haþla.Çekirdeklerini þeklinibozmadan çýkar. Þeker-le suyu ateþe koy. Kay-namaya baþlayýncahaþlanmýþ alýçlarý içineat. Birkaç taþým kayna-yýnca porselen veyacam bir kaseye al,temiz bir tülbent baðla,güneþte kývama getir.Kavanozlara koy.

Tüm dünyada on binlerce çeþidi

bulunan mantar sofralarýmýzda

fazla ilgi görmeyen bir ürün. Ne

yazýk ki hâlâ sebze olarak kabul edil-

miyor. Her ne kadar demir ve protein

açýsýndan eti yakalamasa da etin gör-

düðü ilgiyi asla görmez. Mantarýn fay-

dalarý birçoðumuz tarafýndan ne yazýk

ki bilinmemektedir. Bugünlerde hava

deðiþiminden dolayý pek çok kiþi has-

talýklarla baþ etmeye çalýþýyor. Böyle

zamanlarda mantar, yenmesi gereken

bir gýdadýr. Çünkü baðýþýklýk sistemini

güçlendirir, direnci artýrýr. Derslerle

baþ etmeye çalýþan öðrenci arkadaþlar

için de sevindirici olan bir baþka yara-

rý da mantarýn öðrenme yeteneðini

artýrdýðý yönündeki bilgilerdir. O

zaman biz de bu hafta kolayýn en

kolayýndan bir mantar yemeði yapa-

lým. Mantarseverler ya da ilk defa

deneyecek olanlar, hadi iþ baþýna.

Yapýlýþý: Mantarlar yýkanýr, yarým

limon sýkýlmýþ suda 4-5 dakika karar-

mamalarý için bekletilir. Yoðurt bir

kâsede iyice çýrpýlýr. Servis tabaðýna

yayýlýr. Sudan çýkan mantarlar kuru-

lanýr. Sývý yaðda 5-6 dakika kadar

arkalý önlü kýzartýlýr. Kýzartýlan man-

tarlar yoðurdun üzerine yerleþtirilir.

Tereyaðý bir tavada eritilir. Pul biber,

az tuz eklenir. Bu karýþým mantarlarýn

üzerine gezdirilir. Sýcak servis yapýlýr.

Nurbanu Arslan

Yoðurtlu mantarMALZEME:

� 250 gr mantar� 1 yemek kaþýðý tereyaðý� 1 kâse yoðurt� Pul biber� Kýzartmak için sývý yað� Yarým limon � Tuz

Saðlýklý beslenmek için mantar

Page 24: Zaman Hollanda
Page 25: Zaman Hollanda

Oekranlarýn Yeþilçam

tadýnda dizisi “Düðün

Þarkýcýsý”nýn naif genç

kýzý Çiçek rolü ile izleyicinin

karþýsýnda. Þöhret dizisi ile dizi

oyunculuðuna adým atan Oya

Okar, konservatuvar eðitimi

aldýðý dönemde dizilerde oyun-

cu olarak çalýþma düþüncesine

daha mesafeli yaklaþmýþ. Fakat

Türkiye’nin þartlarýnda konser-

vatuvar mezunu olup sadece

tiyatro yapmanýn çok da kolay

olmadýðý gerçeðini anlamasý da

uzun sürmemiþ. Ýstediði gibi bir

proje gelmediði sürece sadece

sinema filmim olsun diye teklif-

leri kabul etmeyen Oya Okar,

dizi oyunculuðu ile kariyer

yapýlmayacaðýný düþünüyor.

Dizileri kendinizi gösterebil-mek için bir þans olarak mýgörüyorsunuz?

Konservatuvarda tiyatro bölü-

münde okudum. Okurken asla

televizyonda çalýþmam, okulu

bitirdikten sonra tiyatro yapaca-

ðým diye düþünüyordum. Arka-

daþlarým vasýtasý ile o dönemde

ajansa yazýldým. Ýyi ki olmuþ,

Gülçin karakterini çok severek

oynadým. Þöhret dizisinde çalýþ-

maya baþladýktan sonra dizi

oyunculuðunun, sinema oyun-

culuðunun, tiyatro oyunculuðu-

nun çok farklý þeyler olmadýðýný

gördüm. Temelde aynýlar ama

uygulayýþlarý farklý. O zaman

anladým ki idealist olmak güzel

bir þey ama Türkiye’nin þu þart-

larýnda konservatuvar mezunu

olup sadece tiyatro yapabilme

imkâný bulabilmek mümkün

deðil.

Diziler olmasa oyuncularýnhali harap mý? Oyunculardizilere muhtaç mý?

Muhtaçlýk deðil ama bizim için

çok avantajlý bir þey. Allah’tan

diziler var ki aç kalmýyor oyun-

cular.

Diziler oyuncularýn antren-man sahasý mý?

Bir haftada 90 dakikalýk sinema

filmi çeker gibi bir bölüm çek-

mek, haftanýn beþ günü çalýþ-

mak, her gün sabahtan akþama

kadar oyunculuk yapmak haki-

katten antrenman ve kondisyon

gerektiren bir þey. Aslýnda dizi

oyunculuðu kendi içinde çok

zor. Daha çabuk tüketilen bir

þey.

Þöhret dizisiyle baþladýðýnýzoyunculukta yükselen birivmeniz var. Yanlýþ bir projey-le ‘düþmek’ten endiþeleniyormusunuz?

Oynayacaðým rolü ve yapaca-

ðým iþi sevdiðim zaman rolün

büyüklüðü ya da küçüklüðü hiç

önemli deðil. Sýnýf diye bir proje

yaptýk. Aslýnda rolüm küçüktü

ama o kadar mutlu oynuyor-

dum ki. Eðer bundan sonra

yapacaðým iþ Düðün Þarkýcý-

sý’ndaki Çiçek’e göre daha

küçük bir rol olursa fakat benim

içime sinerse hiç düþünmeden

oynarým.

Baþrol kapma hýrsýnýz yok.

Hayýr yok. Ben birbirinden fark-

lý rollerde oynamak istiyorum.

Sosyetik olmayan oyuncu diyetanýmlanýyorsunuz. Kim sos-yetik oyuncu kim deðil?

Eðlence sektörüne iþ yapýyoruz.

Sonuçta bunun getirdiði bir

tanýnýrlýk söz konusu. Fakat bu

benim mesleðim. Bunu yaparak

para kazanýyorum, mesleðimin

getirdiði ünü kullanarak özel

hayatýmý da bunun içine katarak

gece hayatýnda gazetecilerin

bulunduðu mekânlara sürekli

gidip kendimi göstermek gibi

bir çabam yok. Þaçma sapan

þeylerle gündemde olanlar da

var. Onlar da oyunculuk yapý-

yorlar. Onlar bunu tercih edi-

yorsa yollarý açýk olsun.

Dizide Gülçin karakteri hýrsýz-lýk yaptýðý için gittiðiniz birmaðazada tezgâhtar tarafýn-dan göz hapsine alýnmýþsýnýz.Oynadýðýnýz rolle bütünleþti-rilmek nasýl bir duygu?

Aslýnda bu çok mutluluk verici.

Yani oynadýðýmýz role o kadar

inanmýþ ki insanlar beni o

karakter sanýyorlar. O gün

maðazada çok utanmýþtým ve ne

yapacaðýmý bilememiþtim. Bir

þey diyemeden kaçýp gitmiþtim.

Þimdi “Düðün Þarkýcýsý” çok

izlenen bir iþ. Yoldaki teyzeler

daha sýcak ve samimi davraný-

yorlar. Gülçin’i sevmedikleri için

beni genellikle azarlýyorlardý.

Genç bir oyuncu olarak oyun-culuk dersi veriyorsunuz.Oyunculuða hevesli gençleremek vermeye de hazýr mý?

Estaðfurullah. Ders vermek çok

büyük bir laf, elimden geldiðin-

ce yardýmcý olmaya çalýþýyorum.

Ýnþallah ileride hoca olurum ve

ders vermeye baþlarým. Çok da

bu iþi yapamayacak olanlarýn da

hayallerini kýrmamak deðil ama

belki o yolu takip eder mi diye

yol göstermeye çalýþýyorum.

Fakat çok faydalý olabileceðimi

zannetmiyorum. Bu yýl bizim

okulun konservatuvar sýnavýna

790 kiþi baþvurdu. Televizyon-

lar o kadar hayatýn içinde ki

yarýþmalar ile “seni þöhret ede-

ceðim” söylemleri ile insanlar

bunu kolay bir þey sanýyor.

Fakat öyle deðil. Herkes oyuncu

olmak zorunda deðil.

Talebin çok fazla olmasýgençlerin bu sýnava önemverdiðini de mi gösteriyor?

Tabii bir bilinçlenme var ama

sýnava girenlerin birçoðunun

daha ne sýnavýna girdiklerinden

haberleri yok. Geçen yýllarda

ben okurken Savaþ Ay taklidi

yapanlar vardý. “Ben çok yete-

nekliyim, size bir taklit yapa-

yým” diyenler vardý. Çoðu

zaman bundan elli yýl önce doð-

muþ olmak ve Ankara’da tiyatro

okuyup doya doya tiyatro oyna-

mak isterdim. Þimdi her þey çok

kolay gibi ama bu kadar basit

olduðu için bir o kadar da zor.

Çünkü oyuncu sayýsý bir o kadar

fazla.

Diziler oyuncularý da çabukmu öðütüyor?

Dizi zaten öyle bir þey. Bugün

var yarýn yok. O yüzden dizi ile

kariyer olacaðýna inanmýyorum.

Anlýk þöhretler olabiliyor.

Oyuncular dizilere yöneliyor.Tiyatrolarýn durumu ne?

Çok fazla oyuncu var. Tiyatrola-

rýn yavaþ yavaþ iyiye gittiðini

düþünüyorum. Þimdi küçük

tiyatrolar kuruluyor. Daha

modern bir çizgiye ilerliyor.

Daha da iyi olacak.

Dizilerde klasik eserlerdenuyarlamalar bu ara ilgi görü-yor. Tiyatroda da klasik eser-ler mi daha çok ilgi görüyor?

Lüküs Hayat hâlâ oynuyor tiyat-

rolarda. O bir gelenek, onu ayrý

tutarak söylüyorum buna ben-

zer baþka oyunlar da var ama

Türk izleyicisi artýk Ýrlanda kralý-

nýn ne yaptýðýný merak etmiyor.

Gerek yok öyle þeylere. Daha

modern, daha günümüzü anla-

tan oyunlar yazýlýyor dünyada.

Oyunculuðunuzu nasýl bulu-yorsunuz?

Daha çok yolum var, bulamýyo-

rum henüz. Ýzledikçe eksikleri-

mi görüyorum.

Sinema filminiz henüz yok.Gelen teklifleri mi beðenmi-yorsunuz?

Karakterden çok filmin bütünü-

ne bakýyorum. Oynamaktan

çok mutlu olabileceðim bir

karakteri oynamak istiyorum.

Sinema teklifleri elbette var ama

benim ayný fikirde olmadýðým

filmler geliyor bazen, ben içinde

yer almak istemiyorum. Aman

benim sinema filmim olsun da

ne olursa olsun demiyorum.

Ýzlerken bu projede olmakisterdim dediðin bir dizi varmý?

Elveda Rumeli’yi çok beðeniyo-

rum. Bütün oyuncularýný çok

beðeniyorum. Projeyi çok beðe-

niyorum.

ZAMAN HOLLANDA

RÖPORTAJ

1 KASIM 200825

Düðün Þarkýcýsý’nýn Çiçek’i Oya Okar:

Dizi oyunculuðu ile kariyeryapýlacaðýna inanmýyorum

Oya Okar

Genç oyuncu Oya Okar, konservatu-arda okurken dizi oyunculuðunasýcak bakmamýþ, fakat daha sonradizilerde rol almaya baþlamýþ. Okar,dizi oyunculuðu ile kariyer yapmanýnmümkün olmadýðýný düþünüyor.

Foto

: Bah

ar M

anda

n

R A H Ý M E S E Z G Ý N

Page 26: Zaman Hollanda

ZAMAN HOLLANDA

RÖPORTAJ

1 KASIM 2008 26

Foto

: Sel

man

Eþt

ürkl

er

Tanju Çolak, gençleri Milan’a paslýyor

Çocuklar için futbolun

tadý ve heyecaný, evin

salonunda, sokakta ya

da sahada, daha doðrusu taþtan

da olsa kale kurulabilen her

yerde ayný. Sýnýrlarý hayali de

yeter ki þut atacak bir alan

olsun. Bu tutku dünya çapýnda

milyonlarca çocuk için geçerli.

Ayný olan bir þey daha var.

Hayaller… Hemen hepsinin

gönlünde bir gün ünlü bir fut-

bolcu olmak yatar. Hani o en

güzel çalýmlarý atan, en zor gol-

leri atan yýldýz futbolculardan.

Bunu baþarabilmeleri için elbet-

te ki küçük yaþtan itibaren fut-

bol okullarýnda, altyapýsý sað-

lam tesislerde çok iyi bir eðitim

almalarý, kendilerini geliþtirme-

leri ve de önlerine çýkan fýrsatla-

rý deðerlendirebilmeleri gereki-

yor. Geliþmiþ ülkeler bir yana,

bizim çocuklarýmýza bu eðitimi

verecek, bu ufku kazandýracak

futbol okulu ve tesis sayýsý ülke-

mizde, hatta üç büyük takýma

ev sahipliði yapan Ýstanbul’da

dahi oldukça yetersiz. ‘Dünya

futboluna neden olmasý gerek-

tiði kadar yýldýz oyuncu suna-

mýyoruz?’ sorusunun kaynaðý

bu sorun olsa gerek. Tabii bu

kýsýtlý imkanlar arasýnda iyi

örnekler de yaþanmýyor deðil.

Örneðin bir zamanlarýn ünlü

golcüsü Tanju Çolak’ýn gelecek

hayallerini futbol üzerine kuran

çocuklar için dünyanýn en köklü

kulüplerinden Milan’ý Türki-

ye’ye taþýmasý gibi. Tanju, Milan

kulübünün altyapý çalýþmalarý

için dokuz yýldýr aralarýnda

Almanya, Ýngiltere, Japonya,

Yunanistan, Arjantin gibi ülke-

lerin de bulunduðu 46 ülkede

yürüttüðü AC Milan Junior

Camp organizasyonunu büyük

uðraþlarýn ardýndan bu yýl ilk

kez Türkiye’ye getirdi.

Milan’ýn hocalarý eðitti!

Geçtiðimiz haziran ayýnda

düzenlenen kampta, Milan

kulübünün A Pro lisanslý, yani

Ýtalya birinci ligi Serie A’da

takým çalýþtýrabilecek hocalarý

bir hafta boyunca yaklaþýk 220

çocukla yoðun bir eðitim pro-

gramý uyguladý. Kamp sonunda

Ýtalyan hocalar, beðendiði dört

futbolcuyu dünyanýn dört bir

yanýndan gelecek yaþýtlarýyla

turnuvaya katýlmalarý ve Milan

takýmýyla tanýþmalarý amacýyla

Milano’ya götürülmeleri için

seçti. Seçilen küçük yetenekler-

den Vanlý Orhan Pala ve Ýstan-

bullu Usame Karataþ, þu anda

Ýtalya’da. Diðer futbolcular

Remzi Gürler ve Ahmet Özer

de yaþ gruplarýnýn farklý olmasý

nedeniyle yaklaþýk iki ay sonra

Milano’ya gidecek. Onlar,

küçük yaþta Milan formasý

giyip, Milan tesislerinde antren-

mana çýkmanýn, milyonlarca

insanýn ömrü boyunca sadece

televizyondan görebileceði yýl-

dýz futbolcularla tanýþmanýn

heyecanýný yaþýyor þimdilerde.

Tüm bunlar bir yana AC Milan

Junior Camp Ýstanbul’un ilginç,

ilginç olduðu kadar da tesis

yetersizliði açýsýndan ders çýka-

rýlmasý gereken bir hikâyesi var.

Kampý Türkiye’ye getirme fikri-

nin nereden çýktýðýný sorduðu-

muz Tanju Çolak’ýn daha aðzýn-

dan çýkan ilk sözler bizi þaþýrtý-

yor. “Makedonya’da gördük biz

bu organizasyonu.” diyor. Hâli-

hazýrda menajerlik þirketi bulu-

nan Tanju’nun oðlu Anýl ve kar-

deþi Yücel, geçtiðimiz yýl

Makedonya’ya futbolcu izleme-

ye gitmiþ. Bu sýrada AC Milan

Junior Camp’ý görmüþler.

Merak edip araþtýrmýþlar iki üç

gün boyunca. Türkiye’ye dön-

düklerinde Tanju’ya anlatmýþlar

gördüklerini. Tanju da “Ýyi

olur.” deyince kampýn aynýsýný

Türkiye’de düzenlemek üzere

Milan kulübüyle temasa geç-

miþler. Bu arada, “Futbolda biz-

den çok çok geride olduðunu

düþündüðümüz Makedonya’ya

bile giden Milan, bu yýla kadar

neden Türkiye’ye gelmedi?”

sorusuna cevap ararken Tan-

ju’nun kamp organizasyonunu

yaparken çektiði sýkýntýlara dair

anlattýklarý, önemli bir soruna

Türk futbolunun unutulmaz isimlerin-den Tanju Çolak, bu yýl bir ilki ger-çekleþtirerek Milan kulübünü Türki-ye’ye taþýdý. Ýstanbul’da düzenlenenkampa katýlan 220 çocuk, 12 Ýtalyanhoca eþliðinde eþliðinde bir haftaboyunca yoðun bir programla çalýþtý.Milanlý hocalarýn beðendiði dörtminik yeteneðin ödülü ise Milano’yagidip yýldýzlar topluluðu Milan taký-mýyla tanýþmak.

Ö N D E R D E L Ý G Ö Z

Page 27: Zaman Hollanda

ZAMAN HOLLANDA

RÖPORTAJ

1 KASIM 200827dikkat çekiyor: Tesis yetersiz-

liði. Yaþadýklarý sýkýntýyý þöyle

anlatýyor Tanju: “Yaklaþýk iki,

üç aylýk görüþmenin ardýndan

Milanlý yetkililer Türkiye’ye

geldi. Konuþtuk. Tanju Çolak

isminin de etkisiyle kabul etti-

ler. Döndüler Ýtalya’ya. Bir

süre sonra tekrar geldiler.

‘Bize sahalarý gezdirin’ dedi-

ler. Biz Ýstanbul’da saha bula-

bilmek için aramadýk yer

býrakmadýk. Ne yazýk ki üç

tane sahayý yan yana bulun-

duran bir tesis bulamadýk.

Onlarýn þartý bu, ama Ýstan-

bul’da yok.”

Tesis sýkýntýsý var!

Uygun bir yer bulunamayýn-

ca, bulamayýnca Tanju’nun

aklýna Türkiye Futbol Fede-

rasyonu’nun Riva tesisleri

gelmiþ. Milanlý yetkilileri

Riva’ya götürmüþ. Tabii Ýtal-

yanlar Riva’yý çok beðenmiþ.

Tanju da hemen federasyonla

görüþüp Riva’yý istemiþ kamp

için. ‘Evet’ cevabýný alýnca

tüm hazýrlýklar baþlamýþ. Geç-

tiðimiz mayýs ayýnda Milanlý

eski futbolcu Danielle Massa-

ro’nun da katýldýðý bir basýn

toplantýsý düzenleyerek kam-

pýn 23-29 Haziran’da yapýla-

caðýný duyurmuþlar. Ýþler

yolunda gidiyor derken o

günlerde federasyondan faks

almýþlar. Federasyon, tadilata

giren Riva’yý kamp için vere-

meyeceklerini bildirmiþ.

Büyük bir þok yaþadýklarýný

söyleyen Tanju, bu sýkýntýyý da

aþabilmek için neler yaptýkla-

rýný þöyle anlatýyor: “Ne

yapacaðýz, ne edeceðiz diye

düþünmeye baþladýk. Milan’la

baðlantý kurduk. ‘Federasyon,

þu sebepten sahayý vermiyor.’

dedik. Yani öyle bir noktaya

geldi ki; neredeyse bu organi-

zasyon bitecek. ‘Ne yapalým?’

diye sorduk. ‘Top sizde’

dedik. Onlar da çözüm sun-

dular, sað olsunlar. ‘Olmama-

sý gerekir ama bu seferlik iki

sahalý bir yer bulalým. Ýki saha

da baþka bir yerde olsun.’

dediler.

Milan’ýn sunduðu kolaylý-

ða sevinen Tanju Çolak,

hemen yeni saha arayýþýna

girmiþ. Amatör Kulüpler Der-

neði Baþkaný Yemen Ekþioð-

lu’nun kapýsýný çalmýþ. Ekþi-

oðlu, biri Bakýrköy’de, diðeri

de Selimiye’de olmak üzere

iki saha ayarlamýþ. Böylece

AC Milan Junior Camp Ýstan-

bul düzenlenebilmiþ. Ýstanbul

gibi bir þehirde bile bu türden

bir sýkýntýyý yaþamalarýnýn

Türk futbolunun geleceði

adýna üzücü olduðunu belir-

ten Tanju Çolak’ýn moralini

kampýn verimliliði düzeltmiþ.

Tanju, þehir içi ve þehir dýþýn-

dan yaklaþýk 220 çocuðun

katýldýðý kampla ilgili ise þun-

larý söylüyor: “Tüm hocalar

Ýtalyan. Ýnanýlmaz profesyo-

neller. Hatta hepsi A Pro

lisanslý. Organizasyon Tanju

Çolak menajerlik þirketi ve

Milan kulübü arasýnda ama

sportif anlamda inisiyatif

tamamen onlara ait. Yani

saha anlamýnda biz hiçbir

þeye karýþmýyoruz. Çocuklar,

pazartesiden cuma akþamýna

kadar Milanlý hocalarýyla bir-

likte oldular. Belki de üç dört

ayda alacaklarý eðitimi bir

haftada aldýlar. En önemlisi

de ufuklarý geniþledi.” Tanju,

Milano seyahatiyle ilgili de,

“Çocuklar, rüyalarýnda göre-

meyecekleri bir þey yaþýyor-

lar.” diyor. Dünyanýn dört bir

yanýndan gelecek çocuklarla

turnuvaya katýlmak, Milanlý

futbolcularla tanýþmak, San

Siro’da maç izlemek gibi bir

fýrsata sahip olduklarýný söy-

leyen Tanju, “Aslýnda o hava-

yý koklamak önemli. Kim

Milan formasý giyip de Milan-

lý futbolcularla tanýþabilir ki?”

diyor. Hem çocuklarýn hem

de ailelerin kamptan çok

memnun kaldýðýný belirten

Tanju, yoðun ilgi gören Milan

kampýný önümüzdeki sömestr

tatilinde, konaklamalý olarak

Antalya WOW Kremlin Pala-

ce’ta düzenleyecekleri bilgisi-

ni veriyor. (www.mjcistan-

bul.com)

Torpil yok, Milan var!Tanju Çolak, AC Milan Junior Camp’ta sonun-da seçilecek dört futbolcuyla ilgili kampýn songününün son saatine kadar bilgi sahibi olma-dýðýný söylüyor. Saat beþte açýklanmasý gere-ken listenin eline dört buçukta ulaþtýðýný ifadeeden Tanju, þöyle devam ediyor: “Ýtalyan hoca-lar çocuklarla tamamen kendileri ilgilendi,kendileri eðitti, her þeyi kendileri ayarladý.Beþe çeyrek kala bütün hocalar, bütün ekiptoplandýk. Listeyi okudum. Kazananlarýn mut-luluðunu görmeliydiniz. Herkes memnundu. Omanzara benim bütün yorgunluðumu aldý.”

Van’dan Milan’aOrhan Pala: Vanlý Orhan 11yaþýnda. Üç aydýr Hatay’dayaþýyor ve 5 yaþýndan beri fut-bol oynuyor. Van’da Erciþ Gençkulübünde oynamýþ. Þu andaSamandað Spor Kulübü’nde.Kampa katýlmasý beden eðitimöðretmeni sayesinde olmuþ.

Ýnternette kampýn düzenleneceði bilgisini görenbeden eðitimi öðretmeni, Orhan’ýn velisini iknaetmiþ Ýstanbul’a gitmeleri için. Orhan, Milan’agideceði için çok heyecanlý. Ýleride bir gün pro-fesyonel olarak Milan formasý giymek istiyor.

San Siro, hayaldi, oldu!Ahmet Özer: KampaÝzmit’ten katýlan 8. sýnýföðrencisi Ahmet, futbola yediyaþýnda Beþiktaþ’ýn Göl-cük’teki futbol okulunda baþ-lamýþ. Gölcükspor’da dört yýloynadýktan sonra bu yýlBeþiktaþ’ýn altyapýsýna seçil-

miþ. Bu nedenle Ýzmit’ten Ýstanbul’a taþýnanAhmet, ‘San Siro’ya gitmek kimin hayali deðil-dir ki?’ diyor. Milan’dan Kaka ve Pato’ya hay-ran olduðunu dile getiren Ahmet’in ilk büyükhedefi Beþiktaþ A takýmýnda forma giyebil-mek.

Yeni teknikler öðrendikRemzi Güler: 8. sýnýf öðrencisiRemzi, futbola altý yaþýndabaþlamýþ. Þimdilerde GürpýnarFutbol Kulübü’nde oynamayadevam eden 14 yaþýndakiRemzi, kampýn çok faydalýgeçtiðini, yeni teknikler öðren-diðini söylüyor. Sol açýk oyna-

yan küçük yetenek, Milanlý futbolcularla tanýþa-cak olmanýn heyecanýný yaþýyor. “Kaka veRonaldinho’yu görmek, müthiþ olacak.” diyor.Hedefi dört büyük takýmdan birinde profesyo-nel olarak forma giymek.

Kamp çok faydalý geçtiUsame Karataþ: 10 yaþýnda-ki Usame, üç yýl önce toppeþinde koþturmaya baþla-mýþ. Gülsuyu Spor Kulübün-de oynayan Usame, bu yýlFenerbahçe’nin alt yapýsýnageçmiþ. Büyüyünce Fener-bahçe’de oynamak istiyor.

Futbolu çok sevdiðini söyleyen Usame, ortasaha sað açýk oynuyor. Kampta Ýtalyan hoca-lardan çok þey öðrendiðini söyleyen Usame,“Milanlý futbolcularla tanýþacaðým için çoksevinçliyim, çok heyecanlýyým.” diyor.

Page 28: Zaman Hollanda

ZAMAN HOLLANDA

SÝNEMA

1 KASIM 2008 28

Pekisizinle kim

dalga geçecek?T

DK’da þöyle taným-lanýyor ‘parodi’:“Ciddi sayýlan bir

eserin bir bölümü veyabütününü alaya alarak,biçimini bozmadan onabambaþka bir özellikvererek biçimle öz arasýn-daki bu ayrýlýktan gülünçetki yaratan bir oyuntürü.” Bir þeyin parodisiniyapmak zordur. Bir kereele aldýðýnýz eserin veyatürün her öðesine A’danZ’ye hakim olmanýz gere-kir. Sonra onu öyle incebir üslupla yontmalý veþekillendirmelisiniz ki,göze eðreti, itici, daha dabeteri tiksinç görünmesin!

Sinemada ilk parodifilmlerinin hangi yýllaradenk geldiðini not düþ-mek kolay deðil. Amahem sanatsal hem de tica-ri anlamda altýn çaðýný70’lere borçlu olduðunu,parodinin popülaritesinino dönemde tavan yaptýðý-ný rahatlýkla söyleyebiliriz.

60’larla birlikte Ameri-ka’daki sinema endüstri-sinin film üretimindenöykü anlatým biçimlerinekadar pek çok konuda‘devrimci’ dönüþümler-den geçmesi köklü bir

yapý çözümü de berabe-rinde getirmiþti. Ve 70’-lerde bir grup sinemacý bubaþýboþluktan faydalanýpo güne kadar sinemasanatýnýn kimi türlerdebaþvurduðu kliþelerleoynamaya, onlarla ince-den inceye alay etmeye,bir bakýma kliþelerin ipli-ðini pazara çýkarmayabaþladý.

O dönem sinemadadoðan parodi düþkünleri

içerisinde üç ayrý oluþum-dan söz etmek mümkün:ABD’de Mel Brooks veZ.A.Z. ekibi, Ýngiltere’deise Monty Python toplu-luðu…

Woody Allen’la çokyakýn zamanda endüstri-ye giren Brooks, týpkýonun gibi Yahudi miza-hýndan beslenen birkomedi sinemasý peþin-deydi. Ancak Allen’ýnsinemasýndaki durum

komedisinden ziyade,Brooks neredeyse kariyeriboyunca parodilerle haþýrneþir oldu. 1968’de çektiðiilk filmi “The Producers”müzikal türünü masayayatýrýyordu. 1974 tarihliBlazing Saddles ise özel-likle western tutkunlarý-nýn tadýndan yiyemeyece-ði bir parodiydi: Siyah birþerifin koruduðu bir kasa-badan geçecek demiryo-lunu rant kapýsýna çevir-

Sinemada

parodi filmler

giderek ayaða

düþüyor. Bir zaman-

lar Mel Brooks veya

Z.A.Z. ekibinden

izlediðimiz o usta

iþi filmlerin yerini

bugün “Korkunç Bir

Film” gibi ismiyle

müsemma seri film-

ler almýþ durumda.

B U R Ç Ý N S . Y A L Ç I N

Page 29: Zaman Hollanda

ZAMAN HOLLANDA

SÝNEMA

1 KASIM 200829

mek isteyen bir kodamanýnVahþi Batý’da kirli emellerineulaþabilmek adýna iþleyeceðiher türlü çirkinliði ele alýyor-du film. Kýzýlderilisindenkasaba meydanýndaki düel-losuna kadar her westernkliþesi eksiksiz, yerli yerin-deydi. Anlayacaðýnýz, VahþiBatý Vahþi Batý olalý, böylezulüm görmemiþti! Brooksayný yýl “Young Franken-stein”la gotik korku sinema-sýnýn, 1977’deki “HighAnxiety”yle de Hitchcock’un“Vertigo”sunun -esere aslasaygýsýzlýk etmeden- uzunuzun tozlarýný alýyordu. 80’-lerde de bu böyle devam etti:“History of the World: PartI” (1981) ile tarihî epik film-lerle, “Spaceballs”la da “Yýl-dýz Savaþlarý”yla açýk açýkkafa buluyordu. Açýkçasý1990’larýn baþýnda yaptýðý,yabana atýlmayacak derece-de baþarýsýz Robin Hoodparodisiyle de yavaþ yavaþsahneden çekildi Brooks.

Onunla ayný yýllarda,okyanusun öbür tarafýnda,Ýngiltere’de beþ Ýngiliz ve birAmerikalý (Terry Gilliam)komedyenin televizyondansinemaya sýçrayarak oluþtur-duklarý Monty Python efsa-nesi dalga dalga yayýlýyordu.Ýngilizlerin ve Batý âlemininkutsal addettiði þeyler baþtaolmak üzere, her türlü baðn-azlýðý yerden yere vuruyor veinsanlar tarafýndan epey ilgigörüyorlardý. Ýlk filmleri“Monty Python and theHoly Grail” Kral Arthurefsanesi ve onun KutsalKâse’nin peþinden koþmamitiyle gýrgýrýný geçiyordu.Tahta atlar, kendi atefektlerini (“dýgýdýk,dýgýdýk!”) kendileriçýkaran þövalyelerfalan… Anlatýlmaz,yaþanýr türünden birparodi anlayýþýydýonlarýnki. Sonra Hz.Ýsa’nýn Ýncil’dekiöyküsünü postmo-

dern bir tatla yenidenyorumladýklarý “Life ofBrian” çýkageldi. Altý kiþifilmde 40’ý aþkýn tiplemeyicanlandýrýyorlardý. Din bil-ginleri tepki gösterdiler, kimiülkeler filmi yasaklamayýveya sansürlemeyi düþündü-ler ama önüne geçilemedi.Fakat bir iki ufak tefek iþtensonra topluluk daðýlýp gitti.

Z.A.Z. grubu ise baþkabir âlemdi. 1980’lerin hemenbaþýnda çýktýlar ortaya.David Zucker, Jim Abra-hams ve Jerry Zucker’ýnsoyadlarýnýn baþ harflerin-den oluþan Z.A.Z. grubu“Airplane! / Uçak”la parodiâlemlerine sert bir pikeyaptý. 1970’lerde salonlarýkasýp kavuran “Havaalaný77” gibi ‘uçaklý’ fela-ket filmlerinimüthiþ birmizah

anlayýþýyla masaya yatýrýyor-lardý. Uzun yýllar LeslieNielsen’i parodilere mah-kum edecek bir trendin deönünü açan film olarakhatýrlayabiliriz “Uçak”ý.1984’te ayný topluluktan“Top Secret!” geldi. Bu kezalay konusu tür II. DünyaSavaþý’nda geçen ve herdönem ilgi gören casusluk-tu. Casus filmlerinin þeceresisere serpe karþýmýzdaydý.

Grup daha sonra daðýldý.Abrahams önce “HotShots!”la “Top Gun”ý,1998’de de “Jane Austen’sMafia”yla da suç filmleriniti’ye aldý. DavidZucker da

yine Türk izleyicisininyakýndan bildiði “ÇýplakSilah” serisiyle polisiyeyeel attý. 2000’li yýllardaparodiye en hafif deyimiy-le ‘talihsiz’ bir seriyle,“Korkunç Bir Film”inüçüncü ve dördüncü film-leriyle de geri döndü.

Lafý oraya getirmiþken,“Korkunç Bir Film” serisi-nin gerçekten parodininayarýný iyiden iyiye kaçýr-dýðýndan söz edebiliriz.Artýk bir film veya bir türümasaya yatýrmaktansa, osezon hangi filmler giþedebaþarýlý olduysa onlarýn enakýllara kazýnmýþ sahnele-rini aptal saptal biçimlerdeyeniden çekmekten ve bir-birleriyle alakasýz o sahne-leri arka arkaya dizmektenbaþka bir þey yapýlmýyorparodi namýna. Ýþin kötü-sü, adý geçen serinin dör-düncü filmi geride býraktý-ðýný düþünürsek, bufilmler ilgi de görüyor.

Alýn bu hafta gösterimegiren “Disaster Movie /Acaip Bi Film”i. Yani Tür-kiye ithalatçýsý bile bufilme düzgün bir adý layýkgörmemiþ. E bunlarýçekenler bu filmlerin içinidoðru dürüst bir þeyle dol-duramazken, daðýtýmcý-sýndan hayýr beklemek deabesle iþtigal olurdoðrusu.

Page 30: Zaman Hollanda
Page 31: Zaman Hollanda

ZAMAN HOLLANDA

SPOR

1 KASIM 200831

“Geciktiðim için özür dilerim”

2000 senesinde o zamanki adýyla 500

cc sýnýfýn

a geçtiði zaman, birçoklarý bu

genç Tavullialý’nýn motosiklet yarýþl

a-

rý tarihine geçeceðini ta

hmin ediyordu. 125

ve 250 cc’de elde ettiði baþarýla

rýn yaný sýra

sürüþ stili v

e zekasý onu diðerlerinden ayý-

rýyordu. 500 cc’ye geçtiði sene þampiyonayý

Kenny Roberts Jr.’ý

n arkasýnda ikinci olarak

tamamlarken iki de zafere imza atýyordu.

2001 senesinde 4 zamanlý 990 cc makinele-

re geçildiði için þampiyonanýn da ism

i 500

cc’den MotoGP’ye çevrildi. B

u yeni isim ile

ilk þampiyonluða yine “doktor” lakaplý

Valentino Rossi uzandý. Týpký 2002, 2003,

2004 ve 2005’te yaptýðý gibi.

2006 senesinde iþler V

alentino Rossi ve

Yamaha’nýn beklediði gibi

gitmedi.

‘Doktor’ ve takýmý yeni motorun yarattýðý

sorunlar yüzünden sýkýntýlar yaþýyordu.

Sezonun ortalarýna doðru sorunlarý hafif-

letseler de þampiyonluk treni Kentuc-

ky’e doðru yola çýkmýþtý bile.

Kentucky Kid (Kentuc-

ky’li çocuk)

l a k a p l ý

Nicky Hayden, son yarýþt

a Valentino Ros-

si’nin düþmesinden faydalanarak þampi-

yonluða uzandý. Rossi’nin Yamaha’ya

inancý tamdý, bir sene sonra ara verdiði

þampiyonluða ulaþmayý hesaplýyordu. Yani

bir anlamda doktor ve takýmý önlerindeki

sezona bakacaklardý. Ancak hesaplarýný bir

“kanguru” bozdu. 2006 sezonunu Honda

ile çaylak olarak geçiren Avustralyalý C

asey

Stoner, 2007’de Ýtalyan takýmý Ducati’ye

geçti. Takýmýna çok iyi bir u

yum saðlayarak

sezonu domine etti ve þampiyonluðu elde

etti. Ýki senelik ara, arka arkaya 5 sezon

þampiyonluða ulaþan Valentino Rossi için

gerçekten çok fazlaydý.

2008’e mutlak þampiyonluk parolasý ile

giren Valentino Rossi, sezonun ilk

yarýþýn-

da 5. sýrada fin

iþ görerek sevenlerini ve oto-

riteleri þ

aþýrtýyordu. O

yarýþta çaylak And-

rea Dovizioso da Valentino Rossi ile girdiði

mücadeleyi kazanarak dikkatleri çekiyordu.

Ama Rossi’nin toparlamasý u

zun sürmedi.

Jerez’de ikinci, Estoril’de üçüncü olarak

podyuma çýktý fakat artýk hayranlarý bir

zafer bekliyordu. Beklenen zafer gecikme-

di. Çin’de elde ettið

i birincilið

i, Le Mans ve

Mugello zaferleri izledi. Valentino Rossi

sezona aðýrlýðýný koymaya baþlarken gözü

de Casey Stoner’ýn üzerindeydi.

Avustralyalý se

zona zaferle baþla-

mýþ ancak iþle

r istediði gibi gitm

e-

miþti. Stoner, Katalunya’da elde

ettiði üçüncülüðün ardýndan yine

ayný pistte yaptýðý te

stler so

nucun-

da motorunu istediði se

viyeye geti-

rerek sezona ortak olmaya baþladý.

Donington, Assen ve Sachsenring

birincilik

leri ile Casey Stoner 2008’de de

þampiyonluðun en büyük adayý olduðu-

nu gösterdi.

Laguna Seca’da son yýllarýn en

zevkli çekiþm

esini yarýþsever-

lere izleten Rossi ve

S t o n e r ,

yarý-

þý birin

ci ve ikinci sýrada tamamlýyordu.

Ancak Stoner için iþler

Laguna

Seca’dan sonra aksi g

itmeye baþladý. B

rno

pistinde 10 saniyeden fazla bir fa

rkla önde

giderken düþerek zaferi Valentino Rossi’

ye

hediye etti. Bir sonraki yarýþ olan San

Marino Grand Prix’sinde de ayný senaryo

yaþandý. 6 sa

niyelik bir üstü

nlüðe ulaþmýþ

olan Casey Stoner, ön tekerleðinin bir k

ez

daha kaymasýna engel olamadý ve yine

düþerek zaferi Valentino Rossi’ye býraktý.

Böylece bir anda puan farký 75’e çýkmýþtý.

Bu avantajý ele geçiren Valentino Rossi,

sezon takvimine yeni alýnan Indianapo-

lis’teki yarýþý

da kazanýnca þampiyonluða

bir adým daha yaklaþtý.

Japonya’da podyu-

ma çýkmasý yeterliydi þampiyonluðu elde

etmek için.

Ama o sadece podyumla yetinmedi ve

þampiyonluðunu yarýþý kazanarak ila

n etti.

Finiþ çizgisini geçtikten sonra herkes

Valentino Rossi’nin yapacaðý þovu merak

ediyordu. Geçtiðimiz yýllarda yarýþ sonla-

rýnda veya þampiyonluðunu ila

n ettiðinde

mutlaka bir þova imza atýyordu doktor.

Ancak bu kez ilginç bir gösteri ortaya

koydu. Doðup büyüdüðü Tavullia kasaba-

sýnýn belediye baþkaný oradaydý. Hemen

pistin kenarýna bir m

asa kuruldu. Belediye

baþkaný makamýnda Rossi’yi kabul etti.

Üzerinde Rossi’nin

tüm sýnýfla

rda kazandýðý zafer

sayýsýný gösteren

“8” rakamlý bir

kaský damgalaya-

rak Rossi’nin

þampiyonluðunu

onayladý.

Rossi de

sevenlerinden

özür diliy

ordu;

üzerinde “geciktiðim

için özür dilerim” yazý-

lý bir ti

þörtle.

Motosiklet sever-

lerin en az MotoGP

kadar ilgi gösterdiði

bir baþka mücadele

ise Dünya

Superbike Þampiyonasý’ydý. Geçen sene

Supersport’ta rekor kýrarak þampiyon

olan Kenan Sofuoðlu’nun da mücadele

ettiði bu þampiyonada ise

Troy Bayliss

sezonun baþýnda elde ettiði baþarýlý

sonuçlarla farký açtý ve rahat bir

þekilde þampiyonluða ulaþtý.

2001

ve 2006’dan sonra 39 yaþýndaki

Troy Bayliss üçüncü Superbike

þampiyonluðuna ulaþýrken

sezon sonunda yarýþlardan

çekileceðini de açýkladý.

2007 Supersport þam-

piyonu Kenan Sofuoðlu

ise Superbike’ta çok

parlak bir sezon geçir-

medi. En iyi derecesi

onunculuk olan

Kenan Sofuoð-

lu’nun 2009’da

S u p e r s p o r t ’ a

dönerek orada

y a r ý þ m a s ý

bekleniyor.Japonya Grand Prix’sinin damalý bayraðýný

gördükten sonra giydiði tiþörtünün üzerinde

vardý bu yazý. 2006 ve 2007’de þampiyonluðu

kaptýran Valentino Rossi sevenlerinden bu

þekilde özür diliyordu. Hem de 2008 MotoGP

þampiyonluðunu ilan eder etmez...

Foto

: Reu

ters

E R A Y S E P E T Ç Ý ][

Scuza il Ritardo

Valentino Rossi

Page 32: Zaman Hollanda

www.ortelmobile.nl

DAKİKASI

0,18*

İTİBAREN

0,15*DAİMA

NLNL 0,20*DAKİKASI

İTİBAREN

€ 7,50 KONTÜR DAHİL

9,95**

** FİYATA CEP TELEFONU DAHİL DEĞİLDİR

=