zaman hollanda
DESCRIPTION
1 Kasım 2008 - 1 november 2008TRANSCRIPT
1 KASIM 2008 ~ YIL: 4 ~ SAYI: 89 ~ HAFTALIK ~ FÝYATI 0,60 € www.zamanhollanda.nl
20 Kadýn dedikodu, erkek futbol
peþinde (mi?)10 Toprak eve turistik dönüþ 26 Tanju Çolak, gençleri Milan’a
paslýyor
Ahmed Aboutaleb:
“Türkler zor günlerin baþarýlý çözüm üreticileri”
Dünyayý sarsankriz Hollanda’yýnasýl etkiledi?
Basri Doðan’nýn haberi 4. sayfada
6
ZAMAN HOLLANDA
YORUM
1 KASIM 2008 2
Geçtiðimiz ay bir haber oku-
muþtum. Amerikalýlarýn hay-
vanlarý obez olmuþ, hayvan
haklarý dernekleri harekete geçmiþler
diye. “Eyvah dünyanýn sonu geldi
galiba” diye düþünmüþtüm. Neden
mi? Çünkü obezite ile alakalý daha
evvelki okuduðum haberde, Ameri-
ka’da obezitenin insanlar arasýnda
aþýrý yayýldýðý yer alýyordu. Kýsa sürede
hayvanlarýný bile obez yapmayý baþar-
mýþlardý. Dünya tarihinde insanlýk
adýna yapýlabilecek en büyük kötülük
olarak deðerlendirdim haberi. Öyle ki,
bir yanda insanlarýný býrakýn hayvan-
larýn bile obez olduðu bir dünya, diðer
tarafta aç gözlü bazý güçlü devletler
tarafýndan yýllarca sömürülmüþ ve
insanlarý hayvanlarýn yediðini bile
bulamayanlarýn dünyasý...
Malum dur ki, aþýrý yeme ve hare-
ketsizlik durumlarýnda, normalin
üstünde miktarlarda yað depolanmaya
baþlanmakta ve obezlik ortaya çýk-
maktadýr. Yað olarak depolanan doðal
enerji rezervlerinin normal seviyenin
üstünde artýþ göstermesi ve saðlýk
sorunlarýna yol açmasýdýr obezlik. O
zaman ABD’nin fazla yað rezervi mi
var, ne dersiniz? Irak petrollerini
baþka zaman hesaplarýz. Ya geliri
midesine güç yetiremiyor, ya da aklý
midesine hakim olamýyor olmasýn! Ya
da kendini her þeyin tek sahibi sana-
cak kadar yoldan çýktýlar. Veya hala
evrim teorisine inanýyorlar da, çok
yiyerek baþka bir canlýya mý dönüþmek
istiyorlar? Yoksa o yönde çok dua etti-
ler de dualarý mý kabul oldu? Baþka bir
deyiþle kendini, insaný ve doðayý yok
etmeye baþlayan bir tüketim kültürü-
nün ve lüks hastalýðýnýn ortaya çýkar-
dýðý, sadece kendi midesini düþünen
“obezite canavarý”na mý dönüþtüler?
Bence evet. Obezite durgunluk içeri-
sinde enflasyon ve iþsizlik demek.
Yediðini yakamýyorsun, ama enerji
sürekli artýyor. Biriktikçe hareket azalý-
yor. O zaman daha da çok birikiyor.
Bir de iþsiz kalýyorsun. Üretimden
para kazanmak yerine paradan para
kazanmayý seçenler, aç gözlü oldukla-
rýndan olmayan paradan bile para
kazanmaya kalkmýþlar. Paranýn yerin-
de yeller esiyor. Ona da para kadar iti-
bar gösterince o da fýrtýnaya kasýrgaya
dönüyor.
Kara kýta Afrika’yý neredeyse
tamamen kararttýktan sonra son çare
Asya’ya yönelen bu canavarýn, düzen-
siz beslendiðinin farkýna varabilmesi
için ülser olmasý gerekti ve oldu da...
Bazý dünya devletlerinin
liderleri bu günlerde top-
lanmýþlar çare arýyorlar.
Artýk bu canavara verecek
yemleri de kalmamýþ. Bulunan
çözüm ise ilginç! Rejim
yapalým diyorlar, tasarruf
yani… Be kardeþim mede-
niyetin beþiðiydiniz, bunu
önceden düþünseniz de, iki
de bir kriz geçirmesek olmaz
mý? Ýnsan haklarýndan, hatta hay-
van haklarýndan bahsedip duran siz-
ler, nasiplerine göz diktiklerinizin de
insan olduðunu veya paylaþmak
duygusunu ne zaman hatýrlayacaksý-
nýz. Öðrenebilecek misiniz, insaný
insana, Cennet’e ve Allah’a yaklaþtý-
ran en sýrlý formülün cömertlik oldu-
ðunu? Ne zaman fark edeceksiniz,
alarm veren ekolojik sorunlarýn yaný
sýra kýrmýzý alarm veren “insanlýk”
sýfatýný.
Yeter artýk! Aç gözlülüðü býrak.
Artýk canýmýza tak dedi. Sadece kendi
tabaðýndan ye! Veya “Dünyayý yedi
bitirdi doymadý” demezler mi adama...
Hadi çýkarttýðýnýz gazýn etkisiyle
bir þey diyebilen çýkmýyor, bakýn obe-
zite kalp hastalýðýna sebep oluyor,
benden söylemesi...
Yusuf Avcu
Ekonomik kriz canavarý
Telefonumun alarmý çalýyordu.
Göz kapaklarýmla olan müca-
delemi kazanýp saate baktý-
ðýmda yine bir karanlýk Hollanda
sabahýnýn baþladýðýný anladým. Eski-
den erken kalktýðýmda nedense
kendimi yalnýz hissetmezdim. Evi-
mizin karþýsýndaki ilkokul öðrenci-
lerinin cývýltýlarýný duyar adeta
onlarla birlikte okula gidiyormuþum
gibi gelirdi. Þimdi yok; sanýrým
yeterli öðrenci olmadýðýndan dolayý
yüz metre ilerdeki okulla birleþtiler.
Aklýma birden Ýstanbul’da ortaokul
ve liseyi okurken yaþadýðým yurt
hayatý geldi. Alarm yeri-
ne koridorlardaki
hoparlörlerden çalan
Barýþ Manço þarkýlarý ile uya-
nýrdýk. Gülpembe, Anlýyor-
sun deðil mi, Aynalý
Kemer... Ne hoþ bir seda
idi. Kalkamadýðýmýz
zamanda aðabeylerimiz
yanýmýza gelir ve kadife ses-
leriyle, “Hadi arkadaþlar. Uyan-
ma vakti” diye seslenirdi bize.
Uyandýðýmda kulaðýma hazýrlanan
öðrencilerin muhabbetleri takýlýrdý.
Kimisi homurdanýr, kimisi sabah
sabah espri yapmadan duramazdý.
Güneþ, en aðýr kýþ þartlarýna bile
karþý gelerek penceremizden içeriye
girer ve bizi ýsýtýrdý. Evet, iþte bunla-
rý mumla arýyorum. Tekrar alarm
sesiyle irkildim. Beþ dakika geçmiþ
ve alarmý durdurmadýðým için yine
çalmaya baþlamýþtý. Birden o hayal-
ler ve resimler zihnimden uçup gitti.
Buruk bir þekilde kalkýp gurbette
olduðumu hatýrladým. Kýsa bir süre-
de rutin iþlerimi tamamladýktan
sonra kahvaltýmý yapmak üzere
aþaðý indim. Bir kere hayal kurmaya
baþladýðýmda irademe yenik düþe-
rim. Peþimi býrakmaz anýlar. Kah-
valtý çeþitlerime baktýðýmda yine o
eski günler belirdi gözümün önün-
de. Pek sevmezdim okulun kahval-
týlarýný. Genelde beyaz peynir,
kaþar, zeytin ve ufak kutu bal ve
reçel. Yalnýz çay sýnýrsýzdý. Arada bir
patates kýzartmasý ya da Çokokrem
çýkardý ki o zamanlar kýtlýktan çýk-
mýþ gibi saldýrýrdýk. Çok özledim,
hem de çok... Yurt hayatý bana neler
öðretmedi ki. Üstün Dökmen’in
dediði gibi, “yaþama iliþmedim,
yaþama tam yerleþtim” yurt hayatýy-
la. Küçük yaþta ailemin emsalsiz bir
hazine olduðunu anladým. Arkadaþ,
dost ve kardeþ sevgisinin önemini
kavradým. Belki de en önemlisi O’na
þükretmesini öðrendim. Kendime
geldiðimde hafif bir tebessüm belir-
di yüzümde. Ýyi ki orada bulunmu-
þum... Zaman su gibi akýp gidiyor-
muþ meðer. Zaten insanoðlu bunun
farkýnda olsa, “keþkeler” olmazdý
sanýrým. Ben bir taraftan eski günle-
ri yad edip kahvaltýmý yaparken,
evden çýkma vaktinin geldiði, tam
karþýmdaki duvarda asýlý olan saat
sayesinde gözüme iliþti. Masadan
kalkýp bahçeye açýlan kapýyý arala-
dým ve gökyüzüne baktým. Parçalý
bulutlarýn bana bakýþý hiç hoþuma
gitmemiþti. Sanki tuzak kuracaklar-
mýþ gibi duruyorlardý. Rüzgar, bah-
çedeki elma aðacýnýn yapraklarýný
okþadýðý gibi yanaðýmý okþamaya
baþlamýþtý. En iyisi sýký giyinip þem-
siyemi yanýma almak. Hazýrlandým,
çantamý çapraz bir þekilde omzuma
astým ve yola çýkmak üzere evden
ayrýldým. Nereye mi gidiyorum?
Yaþam kalitemi, çevremin kalitesini
ve belki de dünyanýn kalitesini artýr-
maya; üniversiteye...
Yasin Babacan
Bir öðrencinin mazisi
�Sizin
Köþeniz
�
ABONNEEFORMULIER / ABONE FORMU
1 ABONNEE GEGEVENS / ABONE BILGILERI
Voor- en achternaam:.............................................................................. Bedrijfsnaam:...........................................................................Adý ve soyadý Þirket adý
Bezorgadres: ............................................................................................ Nr: ...............................Teslim adresi No
Postcode: ............................................ Plaats:...............................................................................Posta kodu Þehir
Tel.1:.................................................... Tel.2: .......................................................... E-mail:.......................................................................
2 BETAALWIJZE / ÖDEME ÞEKLÝ
[ ] Automatische incasso €24 per jaar Rekeningnummer: ...................................................... [ ] Acceptgiro €25 per jaarOtomatik tahsil senelik 24€ Hesap no Posta çeki senelik 24€
3 FACTUUR GEGEVENS (indien afwijkt van 1) / FATURA BÝLGÝLERÝ (abone bilgilerinden farklý ise)
Bedrijfsnaam: ...........................................................................................Þirket adý
Adres:........................................................................................................ Nr: ...............................Adresi No
Postcode: ............................................ Plaats:...............................................................................Posta kodu Þehir
Tel.: ........................................................................................................... E-mail: ......................................................................................
4 Datum HandtekeningTarih Ýmza
...................................... ......................................
Contactpersoon / Abone yapan .........................................................................................................................................................
Notities / Notlar ...........................................................................................................................................................................................
...............................................................................................................................................................................................................
...............................................................................................................................................................................................................
.............................
Hierbij verklaar ik dat er tot wederopzegging door Stichting Time Media Group van mijn rekening geldenmogen worden geincasseerd (bij aankruisen van Automatische incasso). Indien de abonnee bezwaar heefttegen het geincasseerde bedrag dan dient de abonnee zich in eerste instantie te wenden tot Stichting TimeMedia Group. Als de abonnee het wenst dan kan de abonnee binnen 30 dagen het geincasseerde bedragterug laten boeken. De abonnee dient dan op een andere manier, het verschuldigde bedrag, te betalen.Tevens verklaart de abonnee geen bezwaar te hebben tegen opname van de bovenvermelde persoonsgege-vens in een geautomatiseerd bestand. De abonnementen kunnen na 1 jaar worden opgezegd, per einde vande maand, met in achtneming van 1 maand opzegtermijn.
Datum / Tarih:
.........................................................................
Contactpersoon / Abone yapan:
.........................................................................
.........................................................................
Tel.:
.........................................................................
Time Media GroupHang 4, 3011 GG RotterdamPB 21028, 3001 AA Rotterdam
Abonnee service / Abone servisi
Tel.: 010 20 13 747ma t/m vr 09:00-17:00hafta içizaterdag 09:00-12:00cumartesi
ABO
NN
EEFO
RM
ULI
ERAB
ONE
FOR
MU
Daðýtým þikayetleriniz için
(Klachten over bezorging)
010-2013747
Hollanda - Wekelijks Nieuws- en Opinieblad
Baský adedi (Oplage): 10.000 Kasým (November) 2008 - Nr.: 89
Sahibi (Uitgever) Time Media Group
Hang 4, 3011 GG Rotterdam Tel.: 010-2013744
PB 21028, 3001 AA Rotterdam Fax: 010-2013749
[email protected] www.zamanhollanda.nl
Müdür (Directeur) Alaattin Erdal
Genel Yayýn Müdürü (Hoofdredacteur) Yusuf Alan
Reklam Müdürü (Advertenties) Köksal Yazar
gsm: +31(0)6 41 362 995 [email protected]
Haber merkezi (Correspondenten)
Basri Doðan-Amsterdam [email protected]
Yasin Yaðcý-Rotterdam [email protected]
Temsilciler (Vertegenwoordigers)
Asým S. Mecidhan-Deventer [email protected]
Fazlý Altýntaþ-Eindhoven [email protected]
Abdulmuttalip Demirci-Amsterdam [email protected]
Kemal Bolat-Noord-Holland [email protected]
Mustafa Balban-Zuid-Holland [email protected]
Ayhan Güleç-Brabant [email protected]
Daðýtým þikayetleriniz için (Klachten over bezorging): 010-2013747
ISSN: 1871-4722
Son zamanlarda deðerli okurlarýmýzdan oturum hakkýn-
da birçok soru aldým. Bu sorulardan bazýlarý medyada
sýk sýk gündeme gelen ve geneli ilgilendiren konular
olduðu için sizlerle paylaþmak istiyorum.
Soru: Yurt dýþýnda yapýlmasý gereken uyum sýnavlarý kal-dýrýldýðýna dair haberler çýktý. Bu haberler ne derecededoðru?
Hollanda’ya gelecek olan yabancýlar 2005 yýlýnda kanunlaþan
ve 15 Mart 2006’da yürürlüðe giren “uyum sýnavý yasasýna”
göre, uyum kurslarýna tabi tutuluyor ve bu kursun sonunda
yapýlan sýnavda baþarýlý olunursa MVV veriliyor.
Geçtiðimiz aylarda Amsterdam Mahkemesi, aile birleþimi
yoluyla Hollanda’ya gelecek bir Faslý kadýnýn kendi ülkesinde
uyum sýnavýna zorla tabi tutulmasýný yersiz buldu. Faslý kadýn
yaklaþýk iki senedir Hollanda’ya gelmeye çalýþmaktaydý ve
okuma-yazma bilmediði için uyum sýnavýnda baþarýsýz
olmuþtu. Bu sýnavý almak için kendi ülkesinde önce okuma-
yazma öðrenmesi gerekiyordu.
Bu karardan sonra
birçok vatandaþýmýz
uyum yasasý kalktý diye
sevindi.
Þunu belirtmek gere-
kir ki maalesef uyum
yasasý kaldýrýlmamýþtýr. Her ne kadar mahkeme böyle bir
karar verdiyse de, bu karar þu an uygulanamaz, çünkü Göç ve
Vatandaþlýk Dairesi (IND) bu kararý iptal ettirmek için “Raad
van State” denilen mahkemeye temyiz baþvurusunda bulun-
du.
Bu süre içerisinde, yüksek mahkemenin kararý çýkýncaya
kadar, normal prosedür devam etmektedir ve Hollanda’ya
gelmek isteyen vatandaþlar uyum sýnavýný geçmek zorunda-
dýrlar.
MVV vizesine baþvurmak isteyenlere bu yüzden önce
sýnava girmelerini tavsiye ediyorum. Sýnava girilmediði tak-
dirde vize reddedilecektir ve yine bu kararý iptal ettirmek için
hukuki prosedürler baþlatmak zorunda kalýnabilir.
Soru: Hollanda’da oturum izni olmadan yaþayan yabancý-lara oturum mu veriliyor?
Bildiðiniz gibi Hollanda’da 1 Nisan 2001 tarihi öncesi iltica
baþvurusu yapan yabancýlar gecen yýl yürürlüðe giren af yasa-
sýndan yararlanarak oturum hakký kazanmýþlardýr. Bu yasa-
dan sadece iltica baþvuru yapmýþ olan yabancýlar yararlana-
bildiler.
Ancak Den Bosch Mahkemesi geçtiðimiz günlerde ilginç
bir karar verdi. Af yasasýnýn sadece iltica baþvurularýný kapsa-
masýnýn, Uluslararasý Ýnsan Haklarýna aykýrý olduðunu öne
sürdü. Mahkemenin açýklamasýna göre af yasasýnýn sadece
iltica baþvurularýný kapsamasý eþitlik hakkýna ters düþüyor.
Mahkemeye göre bu af 1 Nisan 2001’den önce baþvuru yapan
herkesi kapsamalýdýr.
Fakat mahkeme kararýnýn þu an bir hükmü yoktur. Çünkü
bu uzun bir prosedürün ilk aþamasý ve IND savunmasýný
yapacak (ve aksi fikir beyan etmesi durumunda) mahkeme
kararý tekrar gözden geçirecek ve ayný sonuca varýrsa IND
karara itiraz edip yüksek mahkemeye gidecektir. Yani birisi
çýkýp da bakýn Den Bosch mahkemesi böyle bir karar verdi ve
ben bu karara göre çýkarýlmýþ olan af yasasýndan yararlanabi-
lirim (henüz) diyemez.
Çünkü Den Bosh Mahkemesinin bu kararýna henüz son
nokta konulmadý. Umuyoruz ki mahkemenin verdiði karar
kabul edilir, bunu hep beraber bekleyip göreceðiz.
Soru: MVV-vizesi alýrken IND ikinci bir iþi kabul ediyormu?
IND’nin maaþ sýnýrý yüksek olduðundan birçok kiþi eþini Hol-
landa’ya getirmekte zorlanýyor. IND ikinci bir iþi kabul etmek
zorundadýr. Ancak dikkat edilecek husus vize baþvurusunda
bulunduðunuz zaman iki iþ sözleþmesi de en az 1 sene geçer-
li olmalýdýr. Bu ek iþten elde edilen maaþla IND’nin maaþ
talebini yerine getirebilirsiniz.
MVV- vizesine baþvuru yapanlarýn alt yaþ sýnýrýnýn 24’eçýkarýlacaðý doðru mu?
Þu an böyle bir karar yok, ayrýca böyle bir kararýn önümüzde-
ki günlerde çýkacaðýný da zannetmiyorum. Yaþ sýnýrý hala
21’dir ve iki taraf için de geçerlidir. Dolayýsýyla Henüz 21 yaþý-
na girmemiþ olan bir kiþinin vize baþvurusunda bulunmasý-
nýn her hangi bir anlamý yoktur, çünkü yapýlan vize baþvuru-
su reddedilmektedir.
Lucardie & De Visser AdvocatenTel: 070-3630076
Soru ve cevaplar
ZAMAN HOLLANDA
GÜNDEM
1 KASIM 20083
Þ . A K D E M Ý R - S Ü Z E N
AVUKAT
Tilburg þehrinde karate
hocalýðý yapan, Hollanda
Enshin Karate Baþkaný Þahin Fidan,
Almanya‘nýn Freiburg þehrinde
yapýlan Avrupa Full Contact þampi-
yonasýnda birinci oldu. Þahin Fidan
finalde rakibini iki kez düþürerek
müsabakayý nakavtla kazandý. Bu
dereceyle Japonya’daki All Japan ve
Amerika’daki Sabaki Challenge
müsabakalarýna katýlma fýrsatý
yakaladý.
Enshin Karate Full Contact sis-
temi olmasýna raðmen bazý dairesel
adýmlarla kullanýlan “sabaki” tekni-
ði ile daha çok savunma aðýrlýklý bir
sistem. Rakibinin ataðýný özel tek-
niklerle kendisine karþý uygulayarak
etkisiz hale getirme, “sabaki” olarak
adlandýrýlýyor. Bu sistem Kyokush-
in, Judo ve Aikido’dan oluþan bir
kombinasyon gibi düþünülebilir.
Enshin Karate ile diðer karate sis-
temleri arasýndaki fark, sabaki tek-
nikleri ile birlikte tutma, çekme ve
atmanýn serbest olmasý.
16 yýldýr karate sporu ile uðraþan
Þahin Fidan, Enshin Karate kurucu-
larýndan Kancho Joko Ninomi ile
tanýþtýktan sonra spor hayatýnýn son
7 yýlýný Enshin Karate ile devam ettir-
di. Enshin Karatenin en önemli özel-
liklerinden biri de 5 yaþýndan 40 yaþý-
na kadar öðrencilerin olmasý. Þahin
Fidan 1988’de kurulan ve dünyada
çok hýzlý bir þekilde büyümekte olan
Enshin Karateyi Hollanda’ya kazan-
dýran hoca (sensei) olarak tanýnýyor.
Fazlý Altýntaþ, Tilburg
Þahin Fidan, Uluslararasý
Avrupa Full Contact Karate
Þampiyonasýnda birinci oldu
Sosyal Ýþler ve Ýþ Ýmkanlarý Bakan Yardýmcýsý, Fas Kökenli
Ahmed Aboutaleb, Türkiye’nin AB üyeliðine tam destek verdiðini
açýkladý. Kraliçe Beatrix’in de onaylamasýndan sonra önümüzdeki
ocak ayýndan itibaren Rotterdam Belediye Baþkanlýðý koltuðuna otur-
masý beklenen Aboutaleb, bir toplantýya katýlmak üzere geldiði Anka-
ra’da Zaman’a açýklamalarda bulundu. Hem Türkiye’nin hem de
AB’nin karþýlýklý olarak birbirlerine ihtiyaçlarý bulunduðunu belir-
ten Aboutaleb, “Biraz daha azim gösterilirse, Türkiye’nin üyeliði
gerçekleþir.” deðerlendirmesinde bulundu.
Hollanda Sosyal Ýþler ve Ýþ Ýmkanlarý
Bakanlýðý ile Kadýnýn Statüsü Genel
Müdürlüðü (KSGM) tarafýndan
düzenlenen “Toplumsal Cinsiyet
Eþitliðinin Geliþtirilmesi” konulu top-
lantý hakkýndaki görüþlerini de açýkla-
yan Ahmed Aboutaleb, Türkiye’de
kadýnlarýn toplumdaki haklarýný
engelleyen bazý bariyerlerin
bulunduðunu, ama bu bariyerleri
kimlerin koyduðuna dikkat etmek
gerektiðini söyledi. Aboutaleb, Hol-
landa’da 1960’larda kadýnlarýn yanla-
rýnda babalarý ya da eþleri olmadan
resmi belgelere imza atma yetkileri
bile yokken Türkiye’de kadýnlarýn oy
kullanabildiklerini kaydetti. Her kül-
türde kadýnlar için engeller bulundu-
ðunu ifade eden Aboutaleb, Baþbakan
Recep Tayyip Erdoðan’ýn bu konuda
verdiði desteðin son derece önemli
olduðunu belirtti. Aboutaleb, Bakan
Nimet Çubukçu’nun, kadýn haklarý
konusundaki çalýþmalarýnýn son dere-
ce önemli olduðunu söyledi. Abouta-
leb “Bence Türkiye hiç durmadan, bu
konuda daha da ileriye gitmeli.” dedi.
Türkiye’nin Avrupa Birliði yolun-
daki çalýþmalarýna tam destek verdiði-
ni belirten Ahmed Aboutaleb, “Tür-
kiye AB’nin vermiþ olduðu kriterleri
ciddi olarak kabullendi. Bunu
biraz daha hayata geçirirse,
önünde hiçbir engelin kalmaya-
caðýný düþünüyorum. Biraz
daha azim, biraz daha gayret
ile bunu önümüzdeki beþ
altý yýlda baþarabilir. Çünkü
Türkiye’nin AB’ye ihtiyacý
olduðu gibi AB’nin de
Türkiye’ye ciddi anlam-
da ihtiyacý var.”
Ahmed Abouta-
leb, Türklerin zor
günlerin baþarýlý
çözüm üreticile-
ZAMAN HOLLANDA
GÜNDEM
1 KASIM 2008 4Ahmed Aboutaleb:
“Türkler zor günlerin
baþarýlý çözüm üreticileri”
BASRÝ DOÐAN ANKARA, AMSTERDAM
HOROZ ÝNÞAAT
Telefon: +31(0)6 81 77 41 93 - BENELUX
KapýPencereGüneþlikKepenkMutfakBanyo
Restorant
Bar
Kahvehane
ve Cafeler de...
A dan Z’ye tüm inþaat yapýmý
ÜCRETSÝZFÝYAT
SUNUMU
SÝGARA ÝÇME SALONLARI
Kali
te f
iyat
deðil
dir
ri olduðunu söyledi. Türklerin
hayatýn her safhasýnda aktif
olduklarýný söyleyen Abouta-
leb, özellikle dernekçilik konu-
sunda Türklerin diðer milletle-
rin çok önünde olduðunu ifade
etti. Ahmed Aboutaleb, “Ýçe
dönük çalýþmalarý biraz dýþa
dönük yaparlarsa her alanda
daha baþarýlý olacaklarýndan hiç
þüphem yok.” þeklinde konuþ-
tu. Hollanda’daki yabancýlar ve
Hollandalýlar arasýnda en çok
Türklerin iþveren konumuna
gelme arzu ve azmini taþýdýkla-
rýný belirten bakan yardýmcýsý,
Türklerin risklere göðüs gere-
bilme cesaretiyle iþ yeri açma
alanýnda daha da baþarýlý
olduklarýný dile getirerek,
“Türklere yetiþmek çok zor.
Bakýyorsunuz, imkansýzlýklara
ve olumsuz bazý þartlara rað-
men deðiþik alternatifler ürete-
rek yeni iþ alanlarý oluþturuyor
ve son derece baþarýlý oluyorlar.
Ýþte örnek giriþimcilik budur.
Zor durumlarda yeni alternatif-
ler üretmek. Bu tür bir giriþimci
nesle ihtiyacýmýz var. Biz de
bakanlýk olarak Türklerin bu
aktif iþ alanlarý açma çabalarýný
destekliyoruz. Sosyal Ýþler ve Ýþ
Ýmkanlarý Bakanlýðý olarak yeni
iþ imkanlarý oluþturmada ve
yeni iþyerleri açmada onlara
yardýmcý oluyoruz. Bundan
sonra da olmaya devam edece-
ðiz.” dedi.
“Hiç kimse þüphe etmesin.Kökeni ne olursa olsun benherkesin belediye baþkanýolacaðým”
Dünyanýn ikinci büyük liman
kenti olan Rotterdam’a Belediye
Baþkaný olarak atanmasýnýn
kendisi için onur verici olacaðýný
söyleyen Ahmed Aboutaleb,
Rotterdam’ýn yeni belediye baþ-
kaný olmasý için belli prosedür-
lerin bulunduðunu, atamanýn
Ýçiþleri Bakanlýðý ve ardýndan
Kraliçe Beatrix tarafýndan res-
men onaylamasý gerektiðini
söyledi. Ahmed Aboutaleb,
“Bütün bu prosedürler yerine
geldikten sonra hiç kimse þüphe
etmesin ki kökeni ne olursa
olsun ben herkesin belediye
baþkaný olacaðým. Kimseyi ayýrt
etmeden herkese eþit mesafede
kalacaðým. Herkes ile uyum
içinde çalýþacaðým. Bunlarýn
baþýnda polis, liman yöneticileri,
eðitimciler ve diðer kurumlar ile
birlikte çalýþacaðým, onlarý din-
leyeceðim. Belediye Baþkaný
olarak ani ve sert kararlar alma-
yacaðým. Kalýcý çözümler üret-
mek için mücadele vereceðim.”
þeklinde konuþtu.
ZAMAN HOLLANDA
GÜNDEM
1 KASIM 20085Ahmed Aboutaleb29 Aðustos 1961, Beni Sidel (Fas)doðumlu. 1976 yýlýnda ailesiyle bir-likte Hollanda’ya göç etti. Kýsasürede Hollandaca öðrenerekMeslek Yüksek Okulu Telekomüni-kasyon Bölümünde tahsil gördü.Mezuniyet sonrasý Veronica, NOSRadyosu ve RTL Haber kanalýndamuhabir olarak çalýþtý. Daha sonraHalk Saðlýðý, Refah ve Spor Bakan-lýðý’nda basýn sözcüsü olarak görevyaptý. 1998 yýlýnda Forum Enstitü-sü’ne müdür olarak tayin edildi.Ýþçi Partisi (PvdA) mensubu olanAboutaleb, Amsterdam Belediye-si’nde 2004 – 2007 arasýnda Eðitim,Gençlik, Ýþ ve Gelir konularýndabelediye baþkan yardýmcýlýðý (encü-men üyeliði) yaptý. 22 Þubat 2007tarihinden bu yana 4. Balkenendekabinesinde Sosyal Ýþler ve ÝþÝmkanlarý Bakan Yardýmcýlýðý göre-vini yürütüyor. Rotterdam BelediyeMeclisi, uzun tartýþmalarýn ardýn-dan, belediye baþkanlýðý için adayolan Hýristiyan Demokratlar Birliði(CDA) mensubu, þimdiki MaastrichtBelediye Baþkaný Gerd Leers’inyerine, Ýþçi Partili Ahmed Abouta-leb’i tercih etti.
ZAMAN HOLLANDA
GÜNDEM
1 KASIM 2008 6
Krizin Hollanda’ya etkisi
hakkýnda Roermond’daki
YorTrust Financial Services
BV’nin sahibi ve finans
uzmaný Þenol Kabakçý ile
görüþtük.
Sizi ve þirketinizi tanýyabi-lir miyiz?
1977, Sittard doðumluyum.
Hollanda’da üçüncü kuþak
olarak iki çocuklu bir iþçi
ailesinin en büyük çocuðu-
yum. Mali Müþavirlik (heao),
Sigorta ve Finans eðitimleri
aldým. 2003’te faaliyetlerine
baþlayan þirketin ayný
zamanda yöneticisiyim.
Dinamik bir þekilde
finans sektöründe hizmet
vermekteyiz. Ýpotek, kredi,
sigorta ve emeklilik konula-
rýnda müþterilerimizin kiþi-
sel tercihlerine göre en
uygun çözümü sunuyoruz.
Bunun yanýnda 2007’den iti-
baren emlak sektörüne de
girdik.
Mali krizin Hollanda’ya negibi tesirleri oldu?
Krizin þu noktalarda Hollan-
da’yý etkilediðini gözlemli-
yoruz:
� Kýsa ve uzun vadeli ipo-
tek kredi faizleri yükseldi.
� Borsalarda (AEX) sert
düþüþler yaþandý.
� Bankalar kredi þartlarýný
zorlaþtýrdý.
� Finans kurumlarý maddi
problemler yaþýyor.
� Ev fiyatlarýnýn 18 sene-
den sonra ilk defa düþtü-
ðü görüldü.
� Ev satýþlarý azalýyor.
� Bankalar tarafýndan yapý-
lan zorunlu ev satýþlarý-
nýn sayýsýnýn artmasý.
� Halkýn güveninin sarsýl-
masý.
Sizce krizin Amerika’dabýrakmýþ olduðu etkininbenzeri Hollanda’da yaþa-nýr mý?
Amerika’da yaþanan krizin
aynýsýnýn Hollanda’da
yaþanmasý, sistem farklýlý-
ðýndan dolayý düþük bir ihti-
mal. Bir süredir ipotekler için
önlem alýnýyor. Yüksek mik-
tarlarda kredi vererek ipotek
alanlarý daha sonra geri öde-
mede zor duruma düþürmek
istemiyorlar.
Euro’nun gelmesiyle bir-
likte fiyatlar yükseldi. Yük-
sek enflasyon kendini gös-
termeye baþladý. Normal
vatandaþ daha fazla lüks içe-
risinde yaþamak istiyor. Ýlk
alýnan ev veya arabanýn
daha güzeli, daha büyük ve
daha lüksü olmalý diye düþü-
nülüyor. Böylece her geçen
gün geçinmek daha da zor-
laþýyor.
Bu krizin dünya ekonomi-
sini bir süre daha sarsaca-ðý bekleniliyor. Sizce bukriz, finans þirketleri vebankalarý deðil de normalhalký nasýl etkiliyor? Halkiçin bu “kredi krizi” mi ?Yoksa “bütçe krizi” mi?
Bankalar ve finans þirketleri
için bu kriz “kredi krizi”
çünkü onlarýn verdikleri
paralar geriye daha yavaþ
dönüyor. Halk için bu
durum daha farklý. Bankanýn
bir ipotek müþterisinden çok
düþük faiz aldýðýný (Ameri-
ka’daki gibi) ama bu faizin
bir süre sonra yükseleceðini
düþünürsek ortaya þu prob-
lem çýkýyor: Düþük faize
güvenip faiz yükselirken
yaþam standardýnýzý kontrol
altýnda tutmazsanýz, yani
“ayaðýnýzý yorganýza göre
uzatmazsanýz” ortaya para
yani bütçe sýkýntýsý çýkýyor.
Halk için de “kredi krizi”
olmaktan daha çok para
sýkýntýsý yani “bütçe krizi”
olarak görülüyor.
Halkýn bütçe krizine gir-mesini devlet ve finansuzmanlarý kontrol edemi-yorlar mý? Siz müþterileri-nize bütçe krizi hakkýndaneler tavsiye ediyorsunuz?
Maalesef, ipotek ve finans
uzmanlarý müþterisinin har-
camalarýný kontrol edemiyor.
Müþterilerin çoðu kendi yol-
larýný çiziyor. Devlet de
vatandaþlarýný fazla etkileye-
miyor. Reklamlara (kredi)
yasak getirmenin faydasý
olduðu gibi zararlarý da olu-
yor . Vatandaþýn kendisinin
bilinçli olmasý gerekiyor.
YorTrust Financial Servi-
ces danýþmanlarý olarak
vatandaþlarýn bazý olaylarý
idrak etmesinde yardýmcý
oluyoruz. Halkýmýz bu uyarý-
lara uyup önlem alýrlarsa
krizden fazla etkilenmezler.
Birçok vatandaþ bu geliþme-
lerden huzursuz ve krizin
kiþisel sonuçlarý ne olacak
diye merak ediyor.
Kýsacasý bu krizde insanlarne yapmalý?
Ýlk baþta paniðe gerek yok.
Bankalarda yatan paralarý-
mýzýn Merkez Bankasý tara-
fýndan verilmiþ olan belirli
bir garantisi var. Birikmiþ
paralarýnýzý birkaç bankaya
yatýrýrsanýz daha iyi olur.
Ayrýca herkesin (finansal)
geleceðini ve beklentilerini
ailece düþünmeleri ve yön-
lendirmesi gerekiyor.
Dünyayý sarsan kriz
Hollanda’yý nasýl etkiledi?
ABD’de 2007 yaz aylarýnda baþlayan kriz þu an Hollanda’yýda etkiliyor. Finans sektöründe yaþanan sýkýntýlar dünya eko-nomisini de etkiledi. Hükümetler, iflas eden bankalara vepiyasalara, taze para aktararak krize müdahale etmeye çalý-þýyor. Ancak uzmanlara göre, 1929 dünya ekonomik krizi ilekarþýlaþtýrýlan son geliþmeler, devlet müdahalesi ve tazepara akýþýyla durdurulacaða benzemiyor.
FAZLI ALTINTAÞ ROERMOND
YorTrust Financial Services BV’nin sahibi ve finans uzmaný Þenol Kabakçý
ZAMAN HOLLANDA
GÜNDEM
1 KASIM 20087
Deðerli Zaman Hollanda okuyucularý,
Sizleri bu ayki yazýmda Spuistraat
10 Advocaten hakkýnda bilgilen-
dirmek istiyorum.
Spuistraat 10 Advocaten, Amster-
dam’da hizmet veren, bilgilendirme ve
hukuksal yardým alanýnda uzmanlaþmýþ
bir avukat bürosudur. Bir yýla yakýn bir
süredir bu büroda görev yapmaktayým.
Farklý kurum ve þahýslara hizmet sun-
maktayýz.
Spuistraat 10 Advocaten çok zengin
bir tarihi geçmiþe sahiptir. Eski ismi ile
Bureau Rechtshulp, deneyimli avukatla-
rý ve Amsterdam’ýn farklý yerlerindeki
hizmeti ile tanýnmýþtýr. Yetmiþli yýllar-
dan beri kapýlarýný hakkýný arayan on
binlerce insana açmýþ bir kuruluþtur.
Profesyonel, yüksek öðrenimli ve dene-
yimli hukukçular tarafýndan ev, iþ, Hol-
landa’da oturum izni ve sosyal haklar
konularý hakkýnda ücretsiz veya az bir
ücret karþýlýðýnda hukuksal yardým ver-
mektedir.
1 Ocak 2006 itibari ile Bureau
Rechtshulp yeni yapýlanma nedeni ile
devlet tarafýndan kaldýrýldý. Bureau
Rechtshulp tarafýndan yapýlan çalýþma-
larýn büyük bir bölümü Spuistraat 10
Advocaten tarafýndan devralýndý. Yeni
ve modern bir avukat bürosu olan Spu-
istraat 10 Advocaten, ayný lokalde, ayný
hukukçularla, ayný kesime hitap ediyor.
Böylelikle Amsterdam’da farklý alanlar-
daki hukuk bilgisi ve hukuk deneyimi
kaybolmadý. Spuistraat 10 Advocaten
yeni avukatlarý ile de aile hukuku, ceza
hukuku ve çevre hukuku alanlarýnda da
hizmet vermeye baþladý.
Devlet tarafýndan desteklenen
hukuksal yardýmdan yararlanamayan
kiþiler için de saat ücreti karþýlýðý yardým
verilmektedir. Þu an Spuistraat 10 Advo-
caten, farklý dallarda uzmanlaþmýþ 22
avukatýyla hizmetlerini sürdürmektedir.
Bizlerle irtibata geçtiðinizde sizlerin
devlet tarafýndan desteklenen hukuksal
yardým hakkýnýz deðerlendirilir. Eðer bu
hakkýnýz var ise gelirinize göre bir defa-
ya mahsus bir ücrete tâbii tutulursunuz.
Eðer geliriniz çok düþük ise bir ücret
talep edilmez. Bu yýl için önemli olan
2006 yýlýndaki geliriniz. Her zaman iki
yýl önceki gelirinize bakýlýr.
Siz Zaman Hollanda gazetesi oku-
yucularýna avukatlarla ücretsiz ilk
görüþme imkaný sunuyoruz. Bizlere aþa-
ðýda belirtilmiþ olan irtibat bilgilerinden
ulaþabilirsiniz.
Spuistraat 10 AdvocatenE-mail: [email protected]
Tel: 020-5205100Cep: 06-42116048
1 Ocak 2008 itibari ile gelir sýnýrý ve avukat ücretleri
Evli ve beraber oturanlar BekarlarYýllýk gelir 2006 Avukat ücreti Yýllýk gelir 2006t/m €22.500 €94 t/m €16.200€22.501 - €23.300 €148 €16.201 - €16.700€23.301 - €24.600 €255 €16.701 - €17.500€24.601 - €27.300 €449 €17.501 - €19.300€27.301 - €32.400 €705 €19.301 - €22.900
Avukat ücretleriB A H A T T Ý N A Y D I N
AVUKAT
Diyalog Akademisi’nde
düzenlenen ‘Barýþ ve diya-
loga ilham verenler’ adlý sempoz-
yumda Erasmus ve Fethullah
Gülen ele alýndý. Erasmus Evi Vakfý
ve Diyalog Akademisi tarafýndan
ünlü düþünür Erasmus’un doðum
yýldönümü vesilesiyle düzenlenen
sempozyuma katýlan konuþmacýlar,
her iki düþünürün de hümanist
olduðuna dikkat çekerek, ikisinin
de en önemli gayelerinin insanlýk
barýþý olduðunu dile getirdiler. Açý-
lýþ konuþmasýný Hollanda eski baþ-
bakanlarýndan Dries van Agt’ýn
yaptýðý programa, Rotterdam Eras-
mus Üniversitesi öðretim üyesi Dr.
Henri Krop ve tarihçi Dr. Leo
Molenaar Erasmus’u, Dr. Pim Val-
kenberg, ve Gürkan Çelik ise Fet-
hullah Gülen’in hayat felsefesini
anlattýlar.
Avrupa’da diyalog yýlýnýn kutlandýðý bir
dönemde ve Erasmus’un doðum gününde
düzenlenen bu sempozyumun son derece
önemli olduðunu belirten Hollanda eski baþ-
bakaný Dries van Agt, açýlýþ konuþmasý yap-
maktan duyduðu memnuniyeti dile getirdi.
“Özel bir program, özel bir zamanda ve özel
bir mekanda” diye konuþan Van Agt, hem
Erasmus hem de Gülen’in dünya barýþý için
çaba gösterdiklerini kaydetti. Erasmus’un yeni
nesiller tarafýndan pek bilinmediðine de deði-
nen Van Agt, bu çerçevede þu örneði verdi:
“Sabah bir televizyon programýný izliyordum.
Bir sunucu Rotterdam’da, sokaktaki insanlara
Erasmus kim diye soruyor. Ne yazýk ki kimse
doðru cevap veremedi. Kimisinin aklýna köprü,
kimininse hastane geldi. Bu tabii üzdü beni.”
Týpký, dile getirdiði düþünceleri evrensel
bir hal alan Erasmus gibi Fethullah Gülen’in
de önemli bir düþünür olduðunu belirten Van
Agt, buna örnek olarak ise, uluslararasý alanda
dünyanýn saygýn yayýn organlarý arasýnda yer
alan Amerikan Foreign Policy dergisinin
düzenlediði “Yaþayan En Büyük 100 Entelek-
tüel” anketinde Fethullah Gülen’in birinci
olmasýný gösterdi. Gülen’in Hollanda’da da
gündeme geldiðini belirten Van Agt, bundan
bir süre önce önyargýlardan hareketle bir pro-
gram yapan NOVA’nýn çalýþmalarýný hatýrla-
tarak, bu ve benzeri olumsuz çabalarýn boþa
çýktýðýna deðindi. 11 Eylül, Londra ve Madrid
saldýrýlarýnýn Müslümanlara karþý bir öfke
oluþturduðunu da dile getiren eski Baþbakan
Van Agt, bu baðlamda Fethullah Gülen’in
barýþ adýna yaptýðý çalýþmalarýn son derece
önemli olduðunu söyledi.
Açýlýþ konuþmasýndan sonra kültür tarih-
çisi Liesbeth Levy’in moderatörlüðünde Eras-
mus ve Gülen’in düþünceleri ve yaptýklarý
çalýþmalar masaya yatýrýldý. Erasmus’un dile
getirdiklerinin sadece yaþadýðý çað ile sýnýrlý
kalmadýðýný, onun dönemini aþan bir özellikte
olduðunu belirten Erasmus Üniversitesi öðre-
tim üyesi Dr. Henri Krop, o dönemde filli bir
kriz yaþayan Avrupa’ya Erasmus’un düþünce-
lerinin iyi bir reçete sunduðunu ifade etti. 16.
yüzyýlda yaþayan Erasmus’un Hýristiyan bir
hümanist olduðunun altýný çizen Krop, ünlü
düþünürün sürekli iyi bir insan olmayý öðüt-
lediðini, çünkü ona göre iyi bir insan ayný
zamanda iyi karaktere ve iyi davranýþlara da
sahip olur dedi. Dr Krop, gerçeðin peþine
düþen Erasmus’un düþüncelerinin temelinde
hoþgörü bulunduðunu belirtti.
Diyalog Akademisi’yle bundan bir süre
önce tanýþtýklarýný ve onlarýn Erasmus, kendi-
lerinin ise Fethullah Gülen hakkýnda bilgi
sahibi olmak istediklerini belirten Erasmus Evi
yöneticilerinden tarihçi Dr. Leo Molenaar ise,
bu sempozyumun böyle bir düþüncenin ürünü
olduðunu söyledi. Zaman Gazetesi’nde bir
sene boyunca kaleme alýnan Erasmus ve Mev-
lana ile ilgili yazýlara da dikkat çeken Mole-
naar, Erasmus’un yazdýklarý arasýnda Müslü-
manlar ve Türklerin de yer aldýðýný kaydetti.
Erasmus’un Türklere bakýþýnýn çok da olumlu
olmadýðýný hatýrlatan Molenaar, “Geçmiþte bir
Türkü öldüren cennete gider diye bir inanýþ
vardý. Ama þimdi Türklerle birlikte yaþýyoruz.
Onlar da bizim gibi bu toplumun bir parçasý.”
deðerlendirmesinde bulundu. Erasmus’un
tolerans ve hoþgörü gibi iki anahtar kelimeye
büyük bir önem verdiðini kaydeden Mole-
naar, bu iki kelimeye Fethullah Gülen’in de
büyük deðer verdiðini söyledi.
Fethullah Gülen ile ilgili olarak bir konuþ-
ma yapan, ABD’deki Loyala Yüksek Oku-
lu’ndan öðretim üyesi Pim Valkenberg ise,
Gülen’in dinler arasýnda bir diyalog köprüsü
inþa etmek için çaba sarf ettiðini vurguladý.
Þimdiye deðin bu köprünün kurulmasý için
mücadele eden birçok isimle karþýlaþtýðýna da
deðinen Valkenberg, “Bunlarýn hepsinin arka
planýna baktýðýnýzda öncülük eden tek bir
isme rastlýyorsunuz. O da Gülen’dir. Bu
insanlarýn ilham aldýklarý kiþi Gülen’dir.”
dedi.
Bizzat tanýþmasa bile Gülen’in kendisine
Bediüzzaman Said Nursi’yi örnek aldýðýný
belirten Valkenberg, Gülen’in özellikle 80 ve
90’lý yýllardan baþlayarak önemli atýlýmlar yap-
týðýný kaydetti. Dünyanýn dört bir tarafýnda
açýlan eðitim kurumlarýný buna örnek olarak
gösteren Valkenberg, Gülen’in daha sonra
Amerika’ya gittiðini söyledi. Bugün
Gülen’den ilham alanlarýn açtýklarý eðitim
kurumlarýnýn sayýsýnýn 500’ü geçtiðini ve buna
paralel olarak medya sektörü de olmak üzere
bir çok alanda önemli hizmetlerin yapýldýðýna
dikkat çeken Valkenberg, bu hizmetlerin hep-
sinin temel gayesinin ise dünya barýþý ve diya-
log olduðunu dile getirdi.
Sempozyumda son konuþmayý yapan
Diyalog Akademisi Baþkaný Gürkan Çelik ise,
Gülen ile Erasmus arasýndaki benzerliklere
dikkat çekti. Gülen Hareketinin daha çok eði-
tim ve diyalogu ön plana alan bir özelliði
bulunduðuna deðinen Çelik, en önemli ama-
cýn Müslüman ile Müslüman olmayanlar ara-
sýnda esaslý bir köprü kurmak olduðunu söy-
ledi. Çelik, hiyerarþik bir yapýlanmaya sahip
olmayan hareketin, siyasetten uzak ve sosyal
içerikli olduðunu ifade etti. Çelik daha sonra
þöyle konuþtu: “Fethullah Gülen’in yol gös-
termesiyle açýlan eðitim kurumlarý son derece
moderndir. Gülen, politika ile arasýna mesafe
koymuþtur. Muhalif bir hareket deðildir ve
böyle bir amacý da yoktur. Gülen’e göre diya-
log ve barýþ için çalýþmak, ayný zamanda Ýsla-
mi bir çabadýr.”
Sempozyumda daha sonra konuþmacýlar
dinleyicilerinden gelen sorulara cevap verdi.
Program, davetlilere ikram edilen akþam
yemeðinin ardýndan sona erdi.
Yasin Yaðcý, Basri Doðan, Yusuf Avcu,
Rotterdam
“Gülen’in gayesi barýþ ve diyalog”
Gürkan Çelik, Dries van Agt'a Mesnevi'nin Hollandaca tercümesini hediye etti
Kapý çalmak, açýlmasýný
beklemek, bir hoþ geldin,
bir güler yüzle karþýlan-
mak ya da kapýnýzýn çalýnmasýný
beklemek, misafirperverlik, hoþ-
görü özlemidir çoðumuz için.
Hele de kapýmýzý çalan, yolunu
beklediðimiz bir sevdiðimiz ise.
Her þehrin ayrý bir kültürü, ayrý
bir tarihi deðeri vardýr ama bu
konuda Mardin bir baþka. Mar-
din, tarihî evlerinden el sanatý
ürünlere, yemeklerinden kapý
tokmaklarýna kadar göz kamaþtý-
ran bir kültürel zenginliðe sahip.
Mardin yöresindeki mima-
rinin en ilgi çekici unsurlarýn-
dan biri, kuþkusuz eski evler.
Zamana meydan okumuþ,
mimari üslubu, taþ duvarlarý ile
günümüze kadar dimdik ayakta
kalabilmeyi baþarmýþ Mardin
evleri. Köþk evler, cumbalý evler,
pencere kafesleri, ahþap ya da
kesme taþ iþçiliði... Bunlar ara-
sýnda bir ayrýntý daha kendini
gösteriyor ki o da olaðanüstü
güzellikteki kapýlar. Taþ evlerin
bu ahþap kapýlarýný özel yapan
þey de bir sanat eseri gibi duran
tokmaklarý. Efsanelere konu
olmuþ Mardin’in labirent
sokaklarýný gezerken taþ evlerin
kapýlarýný süsleyen kimi horoz,
kimi aslan kafasý, kimi el figürü
kapý tokmaklarý hemen dikkat-
leri çekiyor. Her evin ayrý bir
kapý tokmaðý var. Kimi zengin-
liði, kimi asaleti kimi de hoþgö-
rüyü temsil ediyor.
Tahta kapýlarýn süsü gibi
duran bu tokmaklar bir zaman-
larýn kapý zili. Her tokmak fark-
lý bir biçimde ses çýkarýr ve evin
içindekilere ayrý bir mana ifade
edermiþ. Türk’ü, Arap’ý, Kürt’ü,
Süryanisi ve Ermenisi ile birlikte
yaþayan 7 bin yýllýk bu kentte
hayat bulan kapý tokmaklarý,
eski evlerin adeta vazgeçilmez
aksesuarlarýndan biri. Elektro-
nik seslerin hayata karýþmadýðý
dönemlerde duyulan bu tok
vuruþlarýn kaynaðý, ev halini
ifade eden çeþitli mesajlarý da
barýndýrýyor içinde. Ýster mesajý,
ister sesi, ister biçimi; kapý tok-
maklarý baþlýbaþýna birer sanat
eseri aslýnda. Kapý tokmaklarý
Mardin’de yoðun olarak görüle-
biliyor ve günümüze kadar
deðiþmeden gelebilmiþ. Þimdi
bile kulplu ya da demir çubuk-
lara özenle nakýþlanmýþ kapý
tokmaklarý her evin kapýsýný
süslüyor. Her dinin her dilin
ayrý bir kapý tokmaðý var Mar-
din’de. Hepsinin ortak bir sesi
ise hoþgörü ve barýþýn sebi.
Mizaca göre kapý tokmaðý
Mardin’de bazen ev sahibinin
mizacý hakkýnda fikir veren kapý
tokmaklarýndan korkarsýnýz,
bazen de ayný kapýyý tekrar tek-
rar çalmak için can atarsýnýz.
Tokmak biçimleri arasýnda
horoz kafasý, gaga aðzý, yýlan
kafasý, aslan baþý, kadýn eli, de
bulunuyor. Topuzlar, üçgenler,
çubuklar, çengellerden oluþan
geometrik þekillerin hepsinde
bir anlam, bir estetik yer alýyor.
Kalýn ve sert aðaçlardan yapýl-
ma çift katlý kapýlara monte edi-
len tokmaklarýn kullanýmý sýra-
sýnda çýkan ses tonu evin içinde
veya avluda melodili þekilde
yankýlanýrken, ihtiþamlý taþ
evlerin görkemine de farklý
anlamlar kazandýrýyor. Günü-
müzde diafon, görüntülü
ekranlar, ziller, kuþ ötüþü,
melodili kapý zilleri, uzaktan
kumandalar, kartlý sistemler,
sahibinin sesine duyarlý kapý
kilitleri insanoðlunun hizmetine
sunulurken, hiçbirisi eski kapý
tokmaklarýnýn verdiði mesaj
inceliðini bir arada yansýtmýyor.
Kapý kanadý üzerinde rastla-
nan çift tokmaklardan büyük
olanýný eve gelen beyler, küçük
olanýný hanýmlar kullanýrmýþ.
Avluda, baþý açýk hanýmlar top-
luca sohbet ediyorlarsa, çalýnan
büyük tokmak sesi dýþarýdan
gelenin bir erkek olduðunu içe-
ridekilere belli edermiþ. Ýçeride
oturan beylere bir uyarý da
küçük tokmak sesiyle oluyor.
Bir hanýmýn eve geldiðini fýsýldý-
yor, kapý açýlana dek beylerin
toparlanmalarýný saðlýyormuþ.
Genellikle tokmaðýn vuruþ
yerinde yer alan metal kabaralý
bölüm, sesin duyulmasýný saðlý-
yor. Dövme demir veya tunç
dökümden imal edilen kapý tok-
maklarý çeþitli þekil ve motiflerle,
zengin süslemelerle, daha da
gösteriþli hale getiriliyor. Yapý-
lýþlarýna göre ayný teknikler kul-
lanýlan kapý tokmaklarý, ev sahi-
binin varlýk durumu hakkýnda
da ipuçlarý veriyor. Örneðin,
hayvan baþý motifleri özellikle
güç ve kudreti temsil ediyor.
Varlýklý ailelerin kapý tokmaklar
üzerinde ise sýklýkla, aslan kafa-
sý, koç baþý, kartal baþý, horoz
gagasý gibi figürler kullanýlýrmýþ.
ZAMAN HOLLANDA
KÜLTÜR
1 KASIM 2008 8
Foto
: Þey
hmus
Edi
sKapýmýzýn zili istediðimiz gibi çalabi-lir, kuþ sesi, bir melodi ya da dingdong. Fakat hiç bir ses dýþarýdangelenin kimliðine dair ipucu vermez.Ya da evin içindekilerin durumunudýþarýdakine ifade etmez. Oysa Mar-din evlerinin ahþap kapýlarýndaki tok-maklar öyle mi?
Mardin’in kapýlarý sahiplerine göre çalýyor
Þ E Y H M U S E D Ý S
ZAMAN HOLLANDA
GÜNDEM
1 KASIM 20089
Terör uzmanlarý þeamet habercisi gibi
Rahmetli Cumhurbaþkaný-
mýz Turgut Özal’ýn elinde-
ki çubukla askerî harita
üzerinde paþalara taktik veriþini
hatýrlayýn. Henüz 1. Irak Harekâ-
tý’nýn yeni baþladýðý zamanlardý.
Genelde sivilleri, askerlerden bri-
fing alýrken görmeye alýþmýþ
kamuoyu, Özal’ýn elindeki çubu-
ðu bir o tarafa bir bu tarafa salla-
yýþýný hiç unutmadý. Aradan 10
yýlý aþkýn süre geçti. ABD’nin 2.
Körfez Harekâtý’nda bu sefer
manzara farklýlaþtý. Bunda tele-
vizyon sayýsýndaki artýþ da etkili
oldu. Evlere televizyon ekranlarý
aracýlýðýyla birçok emekli general
gelmeye baþladý. Ellerindeki
çubuklarla Irak haritasý üzerinde
konuþan emekli askerlere çabuk
alýþtýk. Geçmiþte tecrübelerini az
da olsa kitap yazarak paylaþan
emekli askerler, medyanýn terör,
savaþ konularýnda vazgeçilmez
danýþmanlarý oldu.
Ýlerleyen süreçte farklý aktör-
ler karþýmýza çýktý. Türkiye, sivil
strateji uzmanlarýný yetiþtirdi.
Özellikle Avrasya Stratejik Araþ-
týrmalar Merkezi’nin (ASAM)
kurulmasýndan sonra süreç hýz-
landý. Ardý ardýna “think tank”
adý verilen strateji merkezleri
kuruldu. Televizyonlarýn uzman
ihtiyaçlarý buralardan karþýlan-
maya baþladý. Bu geliþmeler
‘siviller, milli güvenlik, strateji,
taktik meselelerden anlamaz’
önyargýsýnýn yýkýlmasýna da
neden oldu. Ancak sistemde
aksak taraflar da oluþtu. Yorum
ve deðerlendirmelerde yapýlan
hatalar gözlerden kaçmýyor.
Özellikle Aktütün Jandarma
Karakolu saldýrýsý sonrasýnda
ekranlardaki asker ve sivil
uzmanlar tartýþma konusu oldu.
Bu uzmanlara tepki gösteren-
lerden biri de emekli Korgeneral
Salih Acarel. Bölücü terörün geç-
miþten bugüne geldiði noktayý en
iyi deðerlendirenlerin baþýnda
Acarel yer alýyor. 1981-1985 yýlla-
rýnda o zamanki adýyla Hava
Ýndirme þimdiki adýyla 1. Koman-
do Tugay Komutanlýðý yaptý.
Terör örgütü PKK 1984’te ilk
eylemini yapýnca bölgeye Kayse-
ri’den gönderilen komando bir-
liklerini komuta etti.
Televizyonlarda çok sayýda
Emekli Korgeneral SalihAcarel, terörist eylemlersonrasýnda televizyonlar-da felaket tellallýðý yapanemekli askerî uzmanlaratepki gösteriyor. AcarelPaþa’ya göre bilgi sahibiolmadan yapýlan yorum vedeðerlendirmeler hemvatandaþlarýn moralinibozuyor hem de fedakâr-ca terörle mücadele edengüvenlik güçlerini demo-ralize ediyor.
E R K A N A C A R
terör uzmaný olduðunu söyleyen
emekli Korgeneral Acarel, “Ne
kadar bilmiþ var þaþýyorum. Ayný
simalarý televizyonlarda görmekten
býktým. Ýstihbarat uzmanlarý þeamet
habercileri gibi.
Doðru, bir konuda
uzmanlar. O da mille-
timizin moralini
bozma konusunda.”
þeklinde düþüncelerini
ifade ediyor. Genel-
kurmay Baþkaný Orge-
neral Ýlker Baþbuð
dahil birçok Genel-
kurmay baþkanýnýn
hocalýðýný yapan Acarel, istihbarat
konusunda uzman bir kiþilik. Tele-
vizyonlara çýkan uzmanlarýn istih-
baratçýlýða soyunmalarýný ise þu
sözlerle eleþtiriyor:
“Ýstihbarat, göreve ve hedefe
yöneliktir. Her haber istihbarat
deðildir. Örneðin muharebe istih-
baratý (düþman hava ve araziyi
kapsar) biyografik istihbarat, teknik
istihbarat vs. gibi ne kadar görev
varsa o kadar istihbarat çalýþmasý
var demektir. Bilinmesi gerekir ki,
haber ve haber kaynaðý, haber top-
lama elemanlarý ayrý þeylerdir.
Deðerlendirme makamý ayrýdýr.
Emniyetin istihbaratý onun görevi-
ne yöneliktir. Askerinki de öyledir.
Bunlarýn dýþýnda bu görevlere yö-
nelik olmayan hiçbir þahýs ve
kurum istihbarata soyunamaz.
Çünkü bilgisi de ve gücü de yoktur,
milleti aldatýrlar. Ýstihbarat, kýrsal-
da baþkadýr, muharebe sahasýnda
baþkadýr, yabancý bir ülkede baþka-
dýr. Yani Mata-Hari
baþka. FÝTAÞ Sine-
masý önünde uçan
balonlar gösterisi
yapan istihbarat ele-
manlarý baþkadýr.
Haberin doðruluk
derecesi ve haber
kaynaðýnýn güvenilir-
lilik derecesi ayrý ayrý
konulardýr. Bunlarý
harp akademisi ve istihbarat oku-
lunda okumayanlar da bilmez,
anlattýklarý safsatadýr ve abesle iþti-
galdir. Televizyonlarý dolduran
sözde terör ve istihbarat uzmanlarý,
bu eðitimi nereden almýþlarda
konuþuyorlar. Bunlar bir terörist
görüp konuþmuþlar mý? Bir askeri
harita incelemiþler mi? Bu konula-
rýn uzmaný asker, polis ve MÝT’tir.
Yoksa üsteðmenlikten ayrýlmýþ
veya baþka bir yerden bir ayaðý
çukurda olanlar deðil.”
Coðrafyayý bilmiyorlar
Coðrafya konusunda uzman olan
Acarel Paþa, medyatik uzmanlarýn
Güneydoðu’daki daðlarýn adlarýný
bile doðru telaffuz edemediðine
dikkat çekiyor. Anadolu-Trakya’da
kurulu Türk devletinin coðrafyasý-
nýn Türk coðrafyasý olduðunu dile
getiren Acarel, “Türkiye’nin fiziki
coðrafyasýnda Türkçe adlar kullaný-
lýr. Ve bu coðrafyada Gabar, Gerus
ve Herekol vesaire antik ve mitolo-
jik isimler yoktur. 1961 yýlýnda bu
isimler Ýçiþleri Bakanlýðý ve Milli
Savunma Bakanlýðý Harita Komu-
tanlýðý’nýn yayýnladýðý kitapta
deðiþtirildi. Gabar-Gerüþ (Küpeli
Dað) Þýrnak’ýn batýsý olmuþtur.
Herekol Daðý da (Eruh’un kuzeyi)
Yazlýca olmuþtur. Daha niceleri
deðiþmiþtir. Zaten Türkiye coðraf-
yasýný birtakým mitolojik ve antik,
yani yabancý isimlerle anmak;
Kapadokya gibi, Türkiye coðrafya-
sýna saygýsýzlýktýr.” diyor.
Acarel, görevlerini yapan Silah-
lý Kuvvetler ve emniyet teþkilatý
mensuplarýný aðza alýrken dikkatli
olunmasýný istiyor. Askerlik ve
polislik mesleðinde en önemli
unsurun moral olduðunu anlatan
Paþa, bu yiðit meslek mensuplarý-
nýn kalbinin kýrýlmamasýný istiyor.
Çanakkale’de 215 kiloluk top mer-
misini kaldýran Seyit Onbaþý’ya bu
gücü verenin moral gücü olduðu-
nu, bunun sarsýlmamasý gerektiðini
vurgulayan Acarel þunlarý söylüyor:
“Son Aktütün olayýnda Bayraktepe
fedaileri her türlü övgünün üzerin-
de olup destansý görev yapmýþlar-
dýr. Onlarý tenkit etmek son derece
vefasýzlýktýr, þehitlere saygýsýzlýktýr.
Onlar orada dedeleri gibi Bedrin
Aslanlarý oldular. Yok karakol yer-
leri deðiþmeli imiþ falan filan. O
karakollar yýllarýn tecrübesi, emeði
ve araþtýrmasýyla seçilmiþlerdir. En
azýndan onlarýn yerlerini seçen eski
komutanlara saygýsýzlýktýr.”
Salih Acarel
Bir varmýþ bir yokmuþ. Hata-
y’ýn Ekinci köyünde bir sürü
toprak ev varmýþ. Duvarlarý
samanla karýþýk çamurla sývanan,
tavanýna kamýþ sýralanan bu evler-
de oturmak o vakitler pek sýradan-
mýþ. “Aman ne saðlýklý evler,
duvarlarý nefes alýyor. Tahta, top-
rak, sazlýktan toplanmýþ kamýþlar,
malzeme de nasýl doðal nasýl!”
demezmiþ hiç kimse... Köyün Arap
sakinleri, o coðrafyada herkes nasýl
yaþýyorsa öyle yaþayýp gidermiþ.
Sonra beton evler görünmeye baþ-
layýnca, toprak evin hanýmlarý;
“Aman çatýdan toprak dökülüyor,
yok duvarý fareler deliyor.” baha-
nesiyle ‘muntazam’ beton kovuk-
lara yerleþmiþ ve toprak evler bir
köþede çürümeye terk edilmiþ. Ýþte
o evlerden bir ev, köyde ‘Kuþlar’
lakabýyla bilinen Ateþ ailesinin evi
tam da çatýsý uçmak üzereyken
acayip bir þeye, rüyasýnda görse
inanmayacaðý bir þeye dönüþüp
pansiyon oluvermiþ. Öyle ya, sen
yarým asýrdan bu yana, bir gözünde
on bir çocuklu bir aileyi, diðerinde
inekleri barýndýr, sonra birileri
Ýstanbul’dan, Ýzmir’den hatta yurt-
dýþýndan kalkýp sende konaklamak
nasýl bir þeymiþ, görmeye gelsin.
Masal gibi...
Narlý, zeytinli, incirli odalar
Ev nasýl bir yerde duruyor? Hata-
y’ýn kozmopolit yapýsýný bilenler
için anlaþýlýr bir yerde; Arap Alevi-
lerin yani Nusayrilerin yaþadýðý
Ekinci beldesinde, sonradan dikil-
miþ beton binalar ve bahçelerle
çevrili bir sokakta... Ýster balkon-
dan bakýn, ister tam karþýya geçin
ya da bir yan bakýþ atmak için
sokaða çýkýn, hep ayný þeyi göre-
ceksiniz; mütevazý, insanî ve
sevimli bir ev... Ön cephesinde üç
tahta kapý, birbirinden baðýmsýz üç
oda; hepsinin de bir ismi var; Rum-
menî, zeytünî ve tinî, yani narlý,
zeytinli ve incirli... Dýþarýda, çamur
sýva içine gömülmüþ yuvarlak
aynalar, kapýyý saran çiçekli sarma-
þýk, duvar dibinde reyhan, fesleðen
ve roka... Ýçeride bir ‘yaðmurdan
sonra toprak’ kokusu, evin kýzý
Aslý, toprak zemini sulayýp süpürü-
yor her sabah. Ahþap raflar üzerin-
de gecenin bir yarýsý caný turþu
çekenler için bidon bidon turþu...
Üç odada üç eski ayna; köy evle-
rinde hep olduðu gibi biraz yük-
sekte ve biraz eðimli... Ýlk ayna
annenin çeyizinden çýkmýþ, sonra
anneyle ayný yaþtaki teyzeler ziya-
ret edilmiþ ve ayný ‘gelinlik’ ayna-
dan iki tane daha bulunmuþ. Oda-
nýn tek fazlasý alafranga bir tuvalet
ve duþ kabini; yoksa bir kenarda
duran toprak testiden su içmek
hâlâ sýradan... Toprak evimiz ya da
ora ahalisinin söylediði biçimiyle
beytuturab iþte böyle, eksiði olabi-
lir; ama fazlasý asla... Þimdi gele-
lim, turizm meselesine; bir köþede
ha göçtü ha göçecek diye beklenen
ev, Anadolu’nun bir bir yýkýlýp
giden kerpiç evleriyle ayný kaderi
paylaþacakken nasýl oldu da turis-
tik bir yapýya dönüþtü? Denilebilir
ki, turizme açýlan onlarca ahþap
konak var; ama biz, bir gözü
saman deposu, diðer gözü ahýr
olan ve kaçýnýlmaz biçimde yoksul-
luðu simgeleyen ufacýk bir toprak
evden söz ediyoruz.
Mehmet Ateþ, evin küçük oðlu,
Ýzmir’de Ýngilizce öðretmenliði
yapýyor. Baba ocaðýna her geliþte
içi acýyor, çocukluðunun geçtiði ev
gözünün önünde eriyor. Ne yap-
malý? Yýkýp da yerine bir bahçe mi
yeþertmeli? “Az kala öyle olacak-
tý.” diyor Mehmet. Neyse ki, bir
sabah ‘Buldum!’ diye baðýrmýþ ve
eþiyle ablasýný yerinden zýplatmýþ.
“Ýlk þok atlatýldýktan sonra kâðýdý
kalemi aldýk, bize yardým edecek-
lerin listesini çýkardýk. Yapýlacak
iþleri tek tek sýraladýk. Evin onarýmý
bir ay içinde bitecekti; ama önce
ailenin diðer fertlerinin ikna edil-
mesi lâzýmdý.” Baba iyi bir dinleyi-
ci, proje anlýk bir heyecanýn mah-
sulü müdür nedir, anlamaya
çalýþmýþ. Saða sola daðýlmýþ ablala-
ra, aðabeylere telefonlar açýlmýþ.
Ýkinci perdede aileyi ve hatta
mahallenin ihtiyarlarýný evin duva-
ZAMAN HOLLANDA
KÜLTÜR
1 KASIM 2008 10
Ü L K Ü Ö Z E L
A K A G Ü N D Ü Z
Foto
: Ülk
ü Ö
zel A
kagü
ndüz
Toprak eve turistik dönüþHatay’da Nusayri bir aile, yýkýlmak üzere olan toprak evlerini onardý ve turizme açtý. Birgözünde on bir çocuklu aileyi diðer gözünde inekleri barýndýran üç odalý ev, son bir yýldayedisi yabancý elli misafir aðýrladý. Turizmin ve hatta alternatif turizmin sýnýrlarýný zorlayanyeni bir tatil türüyle karþý karþýyayýz: “Bizimle yaþamak ister misiniz?”
rýna elleriyle çamur sývarken görü-
yoruz. Uzak köylerden ‘çamur’
uzmaný hünerli kadýnlar bile var
ekibin içinde. Çatýnýn kiremitleri,
‘Osmanlý tipi’ kiremitmiþ ve aslýna
uygun olsun diye Adana’dan sipa-
riþ edilmiþ. Evin babasý, bizim Ýsa
amcamýz, “Ben sanmazdým böyle
olacaðýný.” diyor þimdi, “Çok
temizlik oldu, çok neþe oldu.”
Evde günler nasýl geçer?
Mahalle halkýnýn nostaljik turlar
attýðý toprak ev, bir yýl içinde yedisi
yabancý, elli kiþiyi misafir etmiþ. Ev
için belirli bir ücret ödeniyor tabii;
ama siz ‘turizm’ hakkýnda bildiði-
niz her þeyi unutun. ‘Bizimle yaþa-
mak ister misiniz?’ sloganýyla yola
çýkmýþ bir aile var karþýmýzda. Espri
yalnýzca toprak evde deðil anlaya-
caðýnýz, orasý olabildiðince geç gir-
meniz gereken saðlýklý bir uyuma
mekâný, asýl heyecan dýþarýda...
Þimdi, beytuturabda günlerin nasýl
geçtiðini kendimizden hareketle
anlatalým. Sabah uyanýyoruz, tan-
dýr yanmýþ, limon aðaçlarýnýn altýn-
daki masalar kahvaltý için hazýrlan-
mýþ. Büyük abla Sabahat, annesi
Edibe Teyze ile tandýr baþýnda, bir
yiyenin bir daha unutamayacaðý
biberli ekmeklerden piþiriyor.
Masada ne var; zeytin salatasý, taze
süt, tereyaðý, peynir, salatalýk, reçel,
közlenmiþ biber, domates ve iste-
yenler için omlet... Çaylarý Sonay
abi dolduruyor, Feyruz þarkýlarýnýn
kesintisiz devam etmesi Mehmet’in
görevi. Mâaile sofra baþýndayýz.
Kahvaltý sonrasý Mehmet ve kýz
kardeþi Firdevs rehberliðinde
Antakya gezisi var. Serbest dolaþ-
mak isteyenler telefonla uyarýlýyor;
“Ýkindi çayýnda kýsýr var, geç kalma
ha!” Ev ahalisi dýþarýdakini bekler
ya, aynen öyle... Yorgunsunuz ve
ortadan kaybolmak istediniz, sorun
yok, ev zaten çok kalabalýk, insan-
larla sarmalanmak istediniz, buyu-
run akþam çayýna, bahçede küçük
yeðenler Berdan ve Dilan söz ve
müziði kendilerine ait bir Arapça
þarký söylüyor. Uzaklaþmak iste-
yenler Suriye’ye götürülüyor, çiftçi
ruhlular zeytin toplamaya. Köy
yürüyüþlerinde içli köfte yapýlan bir
eve davet edilme ihtimaliniz bir
hayli yüksek, en kötü ihtimalle
dalýndan üzüm, incir yersiniz.
Nusayri kültürüne gelince, evde bir
Alevi kültüründen çok Arap kültü-
rünün hâkim olduðu söylenebilir.
Hatay’da bir Hýristiyan Arap ya da
Sünnî Arap aileye konuk olsaydýnýz
yine ayný dili duyacak, ayný müziði
dinleyecek ve ayný yemekleri yiye-
cektiniz. Ýsa Amca vakit namazlarý-
ný camide kýlan, kahvaltýda Yusuf
ile Züleyha kýssasýný anlatan ve fes-
leðen koklarken salâvat getiren
zarif bir amca. Misafirlerin ondan
öðreneceði çok þey var; bahçeyi
dýþarýya kapatmak için tellere sar-
maþýk yerine börülce sardýran bir
‘eski toprak’...
Beytuturab yazlýk bir ev, çatý-
sýndan ve tahta kapýlarýndan içeri-
ye rüzgâr alýyor; ama Mehmet
Ateþ, eksikleri giderip bir teneke
soba kurduktan sonra evi kýþ ziya-
retçilerine de açmak istiyor. Henüz
bir yaþýndaki bu ev þekillenmeye
devam ediyor. Biz göremedik; ama
önümüzdeki sene gidenler duvar
dibindeki sekide, karþýdaki nar,
incir ve zeytin aðaçlarýna bakarak
oturabilecek.
ZAMAN HOLLANDA
KÜLTÜR
1 KASIM 200811
Zeytin salatasý nasýl yapýlýr?Hatay’da yapýlan zeytin salatasý, biberli ekmek ve kýsýrýn içindeneler var? Salata; kýrmýzýbiber, fesleðen, maydanoz, zeytinyaðý venar ekþisiyle terbiye edilmiþ kýrma zeytinden yapýlýyor. Kýsýrda isekuru kýrmýzýbiber, nane, maydanoz, hem taze hem kuru soðan,biber ve domates salçasý, taze fesleðen ve nar ekþisi kullanýlýyor.Marulla ve asma yapraðýyla yenen kýsýrýn sýrrýný Aslý’dan dinleye-lim; “On beþ yýldýr evliyim, çarþý bulguru almadým daha. Buðdayýhaþlarýz, dama serip kuruturuz ve sonra deðirmene veririz.” Biber-li ekmek ise taze çökelek, kekik, maydanoz, ince kýyýlmýþ kurusoðan, susam ve kurutulmuþ kýrmýzýbiberle yapýlýyor. Tandýr bula-mayanlar fýrýn yoluna koyulsun, herkese afiyet olsun...
ZAMAN HOLLANDA
GÜNDEM
1 KASIM 2008 12
Asya’yla Avrupa kýtasý
arasýnda kesintisiz tren
yolu projesinin önemli
kýsmý tamamlandý ve geçtiðimiz
hafta atýlan tarihî adýmla
Boðaz’ýn iki yakasý bir araya
geldi. Marmaray projesi kapsa-
mýnda inþa edilen ve Boðaz’ýn
60 metre altýna batýrýlan 11 adet
tüp tünelle, Cumhuriyet tarihi-
nin en önemli projelerinden biri
olarak gösterilen inþaatýn en zor
kýsmý tamamlanmýþ oldu. Tüp
geçidin yapýmýna 2004 yýlýnda
baþlansa da tarihi aslýnda 148 yýl
öncesine dayanýyor. Osmanlý
Devleti’nin otuz ikinci padiþahý
olan Sultan Abdülmecid Han
döneminde de benzer bir tüp
geçit projesi bir buçuk asýr önce
de gündeme gelmiþ yine ayný
güzergâh üzerinde bir tüp geçit
yapýlmasý ve trenlerin iki kýta
arasýnda seyahat etmesi amaç-
lanmýþtý. Bu projeye göre týpký
bugünkü gibi bir tüp geçit
Boðaz’ýn altýna döþenecek,
Boðaz’ýn derinleþtiði yerlerde de
tüp geçit, inþa edilecek kolonlar
üstüne oturtulacaktý. Tren Sirke-
ci’den tünele girecek Boðaz’ýn
altýndan geçerek Üsküdar’a ula-
þacaktý. Ýmparatorluðun zor
dönemlerinde yapýmýna bir
türlü baþlanamayan ve ‘Tünel-i
Bahri’ adýyla anýlan projenin
tüm planý, Jaggues Perraut adýn-
daki bir mühendis tarafýndan
hazýrlanmýþtý. Ancak padiþahýn
onayýna takdim edilen proje
heyecan uyandýrsa da bilindiði
kadarýyla, devletin içinde bulun-
duðu zorlu koþullar ve ekono-
mik sorunlarýn yaný sýra güven-
lik sebebiyle de askýya alýndý.
Bugünün þartlarýnda dahi eko-
nomiyi sarsacak bu dev projeyi
gerçekleþtirmek isteyen Sultan
Abdülmecid Han, 1861’de vefat
edince proje uygulamasý yapýla-
madý. Kendisinden sonra tahta
çýkan Sultan Abdülaziz Han da
demiryollarýna önem veriyordu.
Hatta Sultan Abdülaziz’in,
demiryollarý hatlarýnýn yapýmýna
tarihî anýtlar yüzünden karþý
çýkanlara cevaben, “Geçecek
olan trenler geçsin de isterse
göðsümden geçsin.” dediði riva-
yet ediliyor. Ancak geçidin yapý-
mýna engel durumlar devam
ettiði için onun devrinde de
proje gerçekleþtirilemedi. Ýnþasý
çok zor olan tüp geçit planý da
Sultan Abdülhamid Han döne-
minde Hicaz Demiryolu Projesi
olarak deðiþtirildi.
Yaklaþýk 1.400 metrelik tüp
geçidin deniz altýndaki kýsmýnýn
tamamlandýðý gün bir konuþma
yapan Baþbakan Recep Tayyip
Erdoðan, iþte bu tarihî gerçeðe
vurgu yaparak bir buçuk asýrlýk
hayalin gerçekleþtiðini ifade
etti. Erdoðan, bu aný, “Osman-
lý’nýn 1860 yýlýnda, 148 yýl önce
planladýðý projeyi hayata geçir-
mek bugüne nasip oldu.” sözle-
riyle ifade etti.
Güzergâhýn iþareti 4 asýr önceverildi!
Geçidin iþareti yaklaþýk 4 asýr
önce, dönemin en meþhur âlimi
Aziz Mahmud Hüdayi tarafýn-
dan verilmiþti. Sultan 1. Ahmed
Han’ýn yaptýrmak istediði
büyük bir caminin temeline
1609 yýlýnda, sultanýn ricasýyla
ilk kazmayý vuran da Aziz Mah-
mud Hüdayi’ydi. Sultan Ahmed
Han’ýn son derece baðlý olduðu
hocasý Aziz Mahmud Hüdayi,
temelini attýðý ve 7 yýlda
tamamlanan Sultanahmet
Camii’nin hem açýlýþýný yapmak
hem de ilk cuma hutbesini ver-
mek üzere padiþah tarafýndan
davet edildi. Ancak rivayete
göre; o gün baþlayan yaðmur
dalgalarý coþturmuþ, çýkan lodo-
sun etkisiyle deniz hiddetlen-
miþti. Bu þartlar altýnda Üskü-
dar’dan Sarayburnu’na geçmek
imkânsýz hale gelmiþti. Bütün
bu hava muhalefetine karþý da
Aziz Mahmud Hüdayi Hazret-
leri’nin camiye geleceðine dair
hünkâra verdiði bir söz vardý.
Bu sebeple Üsküdar iskelesin-
den bir kayýða binerek sadýk
talebeleriyle birlikte Saraybur-
nu’na doðru yola koyuldular.
Ýþte o anda beklenmedik bir þey
daha oldu ve azgýn deniz kayý-
ðýn geçtiði güzergâhta duruldu.
Kimselerin denize açýlamadýðý,
çýkamadýðý o gün Aziz Mahmud
Hüdayi ve yanýndakiler karþýya
geçip, kendilerini bekleyen Sul-
tan Ahmed Han ile buluþtu. Bu
olay üzerine Üsküdar ile Saray-
burnu arasýndaki bu yola
‘Hüdayi Yolu’ dendi. Bazý
kayýkçýlar uzun yýllar fýrtýnadan
uzak, selametle gidilen bir deniz
geçidi olarak kabul ettikleri
‘Hüdayi Yolu’nu, fýrtýnalý gün-
lerde kullandý. Hüdayi Yolu’nun
aþaðý yukarý þimdiki tüp geçidin
güzergâhý olduðu, kabul gören
tahmin.
Ýstanbul’un önde gelen evli-
yalarý arasýndaki Aziz Mahmud
Hüdayi Hazretleri’nin halen
Üsküdar’da bulunan makamýný
ziyaret edenlere ettiði dua,
“Saðlýðýmýzda bizi, vefatýmýz-
dan sonra kabrimizi ziyaret
edenler ve türbemizin önünden
geçtiðinde Fatiha okuyanlar
bizimdir. Bizi sevenler denizde
boðulmasýn; ahir ömürlerinde
fakirlik çekmesin, imanlarýný
kurtarmadýkça göçmesin.” þek-
linde. Kim bilir; belki de, ‘Bizi
sevenler denizde boðulmasýn’
ifadesi 4 asýr önce edilen bir
duanýn tahakkukudur.
Tüp geçide, ‘Hüdayi Yolu’ adý verilebilir!Kadim þehirlerin en önemli hususiyetlerinden biri de tarihin izlerinin dört yana sinmiþ olmasý-dýr. Ýstanbul gibi üç medeniyete yüzyýllarca ev sahipliði yapan bir þehirde nereye baksanýz tari-hî bir vaka gözünüzde canlanýverir. Yapýmý bitirilen ve adý konulmayan, tarihin teknolojiylebuluþtuðu bu geçide de belki dört asýrdýr anýldýðý adýyla ‘Hüdayi Yolu’ yahut da ‘Hüdayi Geçidi’adý verilmesi de gündeme gelebilir. Aziz Mahmud Hüdayi Vakfý Baþkaný Prof. Dr. Hasan KamilYýlmaz da bu tarihî vurguya dikkat çekiyor. Kendilerinin bu konuda bir giriþimde bulunmadýkla-rýný ancak bir dostlarý vasýtasýyla gündeme getirilen bu adýn, tarihî bir vakadan ilhamla pekâlâverilebileceðini söylüyor. Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri’nin coðrafî bilgisiyle ve kerametiyleöðrettiði bu yolun halen balýkçýlar tarafýndan kullanýldýðý malum. Bu geçide padiþaha hocalýkyapmýþ bir alimin adý verilse, tarihî bir nosyon canlanmýþ; maneviyatla teknoloji, geçmiþle günü-müz buluþmuþ olur. Tarihe saygý açýsýndan da güzel bir jest olur. Bunu biz de destekliyoruz.Nasýl köprüye Fatih Sultan Mehmet adý verildiyse, dört asýrdýr bu isimle anýlan bir yola da‘Hüdayi Yolu’, ‘Hüdayi Geçidi’ denilebilir.” þeklinde konuþuyor.
Aziz Mahmud HüdayiTürbesi ziyaretçiakýnýna uðruyor
Miladi 1541 ve 1628yýllarý arasýnda yaþa-yan Aziz MahmudHüdayi Hazretleri’ninkabri Üsküdar’dabulunuyor. Her günbinlerce kiþinin ziya-ret ettiði türbede,yaþadýðý dönemdesöylediði “Edeplegelen lütufla gider.”sözü bir levha üzerin-de yazýyor. Boðularakölmek istemeyenle-rin, duasýna nail
olmak üzere ziyaret ettiði Hüdayi Hazretleri’nin, ziyaretçileri veyolundan gidenler için þu meþhur duayý ettiði biliniyor: “Saðlýðý-mýzda bizi, vefatýmýzdan sonra kabrimizi ziyaret edenler ve tür-bemizin önünden geçtiðinde fatiha okuyanlar, bizimdir. Bizisevenler denizde boðulmasýn, ahir ömürlerinde fakirlik çekme-sin, imanlarýný kurtarmadýkça göçmesin.”
M E H M E T R I F A T
Y E Ð E N
Boðaz’ýn altý tüp geçit üstü ‘Hüdayi Yolu’
Sultan Abdülmecid’in Fransýz mühendis Jaggues Perraut’a1860’da hazýrlattýðý tüp geçit projesi.
ZAMAN HOLLANDA
GÜNDEM
1 KASIM 200813
Sigara reklamlarýnýn
medyada vazgeçilmez
olduðu dönemleri
hatýrlayan orta yaþýn üzerin-
deki birçok kiþi, uzun yýllar,
yüzlerce sýra dýþý sigara rekla-
mýna tanýklýk etti. Doktor
tavsiyesi ile satýlanýndan, din
adamlarýnýn en çok tercih
ettiði sigaraya kadar birçok
reklam; bu zararlý ürünün
daha çok satýlmasý için gazete
sayfalarýnda boy gösterdi.
Çizgi film karakterlerinden,
ünlü sporculara, hatta doktor
ve dinî sembollere kadar bir-
çok karakteri sigara tanýtýmý
için kullanan reklamlar; New
York'ta bir sergide buluþtu.
Serginin açýlýþ reklamýndaki
doktor figürü ve sloganý;
sigaranýn çok uzun bir süre
doktor tavsiyesi ile satýlmaya
çalýþýldýðýný da gözler önüne
seriyor. 1930'lu yýllarda çok
içilen bir sigara markasý olan
Lucky Strike reklamýnda
20,679 doktor, ‘Lucky içenle-
rin boðazý daha az zarar
görüyor' diyerek daha çok
sigara satýlmasý için gazete
sayfalarýný süslemiþ. Sigara-
nýn daha çok satýlmasý için
her figürün çekinmeden kul-
lanýldýðýný reklam afiþlerinde;
bebekler, papazlar ve hatta
devlet baþkanlarý bile var.
Stanford Üniversitesi Týp
Fakültesi’nde Robert K.
Jackler'in öncülük ettiði
sergi; sigaranýn geçmiþte
nasýl pazarlandýðýný anlamak
için ideal bir ortam. Ünlü
sinema oyuncularý, ciddi
sporcular, din adamlarý ve
çizgi film karakterlerinin kul-
lanýldýðý afiþlerdeki sloganlar
hepsi birbirinden ilginç.
‘Doktorlarýn tavsiyesi C... L...
ile boðazýmý koruyorum,
Temiz bir dað havasý için M...
Boðazýnýzý korumanýz için
baþka þeye gerek yok, Bir
günde iki paket, aðzýnýn
mutluluðu için, Sigara aðýz
kokusuna neden olmaz' ve
daha yüzlercesi, her yýl bin-
lerce insanýn ölümüne neden
olan sigaranýn satýlmasý için
kullanýlan sloganlardan
sadece birkaçý. 1920 ile 1950
yýllarý arasýnda, sigara üreti-
cileri tarafýndan gazetelere
verilen sigara reklamlarýnýn
sergilendiði sergi, ay sonuna
kadar açýk. Ýnternet üzerin-
den de gezilebilen sergi için
lane.stanford.edu/tobacco
adresinin týklanmasý yeterli.
Sergiye öncülük eden Robert
K. Jackler, sigara reklamlarý-
nýn popüler olduðu dönem-
lerin onlarca yýl sürdüðünü;
reklamlarda söylenenlerin
küstah bir yalan olduðunu
ve paranýn satýn alabileceði
en iyi artist ve yazarlarýn
sigara yanlýsý olarak çalýþtýðý-
ný ifade ediyor. 5 bin reklam-
lýk bir arþive sahip olan
Doktor Robert K. Jackler,
reklamlarda kullanýlan figür-
lerin hepsinin farklý katego-
rilere ayýrmýþ. Doktorlar,
hemþireler, diþ hekimleri,
sinema oyuncularý gibi farklý
baþlýklar altýnda her reklamý
birbirinden ayýran Jackler
arþivinde; ‘Camels sigaralarý
yüzünden tek bir boðaz tah-
riþi vakasý bile gerçekleþme-
miþtir' yazýlý bir reklam afiþi
bile var. Serginin asýl amacý-
nýn geçmiþle bugün arasýnda
baðlantý kurmak olduðunu
belirten Jackler, ‘Tek amacýn;
12-22 yaþ arasýndaki gençle-
rin aktif sigara içicisine
dönüþtürülmesi' olduðunu
söyledi. Ay sonuna kadar
devam eden serginin bir
önceki duraklarý Boston ve
San Francisco'ydu.
Doktor tavsiyesiyle sigara satýlmýþ!
Bir zamanlar özellikle 12-22 yaþ arasýndaki gençleri ‘aktif sigara içicisi'yapmak için çok ilginç reklam kampanyalarý yapýlmýþ. Kampanyalarda,doktordan hemþireye, sanatçýya hatta bebek yüzüne kadar birçok teþvikedici öðe kullanýlmýþ. Ölüme davetiye çýkaran bu kampanyalarýn afiþleriNew York'ta sergileniyor. Bir zamanlar özellikle 12-22 yaþ arasýndakigençleri ‘aktif sigara içicisi' yapmak için çok ilginç reklam kampanyalarýyapýlmýþ. Kampanyalarda, doktordan hemþireye, sanatçýya hatta bebekyüzüne kadar birçok teþvik edici öðe kullanýlmýþ. Ölüme davetiye çýkaranbu kampanyalarýn afiþleri New York'ta sergileniyor.
M E H M E T D E M Ý R C Ý
* Diþçiniz olarak Viceroys'u öneriyorum.
* Fizikçiler, Luckies'in az rahatsýz edici olduðunu söylüyor.
* Baba, her þeyin en iyisinial, Marlboro gibi. Alttaki-Si-garadan hiç etkilenmeyecek-
siniz, Marlboro mucizesi.
* Ulusal çapta yeni bir araþtýrmaya göre Doktorlarýn çoðu Camel içiyor.
ZAMAN HOLLANDA1 KASIM 2008 14
“Zübeyde Haným, tarihin
kaydettiði en büyük anala-
rýn biri ve hakikatte o ana-
larýn en büyüðüdür... O kendinden
doðan “dehâ”yý -babasýz kalmasýna
raðmen- canlý ve heyecanlý tutmayý,
kuvvetlendirmeyi ve kemale erdirdik-
ten sonra yüce bir armaðan olarak mil-
letine vermeyi baþaran ulu bir kadýndýr.
Türk kadýnlarýnýn yüz suyudur.”
Benzerini binlerce defa duyduðu-
nuz kliþelerden biri daha.
Nutuk atmaya gelince birisine ‘en
büyük’ demek iyidir hoþtur da, o “en
büyük”e layýk olduðu muameleyi
neden göstermediðiniz daha önemli
deðil midir?
Geçen hafta Zübeyde Haným’ýn
vasiyetini gündeme getirmiþ ve ona
neden sahip çýkýlmadýðýný sormuþtum.
Tabii hakaretler, zaten kim olduðum
belliymiþler, hangi gazetede yazýyor-
muþumlar hiç gecikir mi?
Daha ne yapalým,
nasýl ikna edelim bu nazlý
zevatý? Altýna Zübeyde
Haným’ýn bizzat mührü-
nü bastýðý vasiyetname-
nin Osmanlýcasýný yayýn-
lýyorsunuz, sanki tek
satýrýný okuyabilmiþler
gibi “Bunun kaynaðý
ne?” diye hesap soruyor-
lar. Kaynaðýný verince iti-
razlar eksilecek sanma-
yýn. Ona da evlere þenlik
bir kulp takacaklarýndan
adým kadar eminim.
Ýstediniz, o zaman
buyurun kaynak: Vasi-
yetname ilkin Atatürk’ün
anne tarafýndan akrabasý olan
Cemal Bolayýr’ýn arþivinden alý-
nýp 10 ciltlik Kemal Zeki Genços-
man ve Niyazi Ahmet Banoð-
lu’nun birlikte hazýrladýklarý
“Atatürk Ansiklopedisi”nde
(May Yayýnlarý, 1971), son olarak
Cemil Sönmez’in Atatürk Araþ-
týrma Merkezi gibi resmî bir
kurum tarafýndan “Atatürk’ün
Annesi Zübeyde Haným” (2007)
adlý derlemesinde basýlmýþtýr.
Þimdi. Birileri yine hoþlanma-
yacak olsa da soruyorum:
1) Zübeyde Haným’ý çok sev-
diklerini söyleyenler neden vasi-
yetine uygun yapýlan eski meza-
rýný kaldýrdýlar?
2) Onun gibi dini bütün bir
kadýnýn, ancak putperestlere layýk
bu ‘laik’ mezarda kemikleri sýzla-
madan uyuyabileceðine inanýyor
musunuz?
3) Hadi o kaya parçasýný geti-
rip baþýna diktiniz; peki Latife
Haným’ýn yaptýrdýðý sanat deðeri
taþýyan talik yazýlý kitabeyi neden bir
hatýra olarak muhafaza etmediniz de
depolara attýnýz? “Zübeyde Ana”nýn
mezar taþýnýn nazarýnýzda bir müzede
sergilenecek kadar olsun deðeri yok
mudur?
Atatürk’ün Çankaya’daki son
Genel Sekreteri Hasan Rýza Soyak,
annesinin mezarýna kaya koyma fikri-
nin Atatürk’ten çýktýðýna inandýrmaya
çalýþýr bizi.
Buna göre Atatürk “yýllar sonra”
annesinin mezar taþýnýn bir fotoðrafýný
görmüþ ve üzerinde “TBMM Reisi Mus-
tafa Kemal Paþa Hazretlerinin valide-i
muhteremeleri Zübeyde Hanýmefen-
di’nin...” yazýlý mezar taþýndan hiç mi hiç
hoþlanmamýþ ve þu ilginç emri vermiþ:
“Ýlk fýrsatta Ýzmir’e gidersin, bu
sandukayý ve kitabeyi kaldýrtýrsýn, dað-
dan iki büyük ve uzun taþ getirtirsin,
birini olduðu gibi bir temel üzerine tes-
pit ettirir; diðerini baþ tarafýna diktirir-
sin ve bunun bir yerini biraz düzelttire-
rek (üzerine) “Atatürk’ün anasý
Zübeyde burada gömülüdür.” diye
yazdýrýrsýn, altýna da ölüm tarihini koy-
durursun, yeter.”
Atatürk bir þeyi emredecek de
yapýlmayacak, öyle mi? Siz öyle sanýn.
Koskoca Cumhurbaþkanlýðý Genel
Sekreteri emri ne yapmýþ biliyor musu-
nuz? Resmen unutmuþ veya ihmal
etmiþ!.. Þöyle diyor kendisi “Ata-
türk’ün Hususiyetleri” adlý kitapta:
“Hem üzülerek, hem de utanarak
itiraf edeyim ki aradan uzun zaman
geçtiði halde ben bir türlü bu emri
yerine getirememiþtim.”
Ya... Bunlarýn Atatürkçülüðü de bu
kadar iþte. Ekmeðini yediðin adamýn
emrini yerine getirmiyorsun, sonra de
pudralanmýþ yüzünle hatýralarýný yaz-
maya kalkýyorsun.
Ýþin bundan sonrasý baþka bir âlem.
1938 yazýnda, hasta yataðýndaki
Atatürk biraz avunsun diye Ýzmir Bele-
diye Baþkaný Behçet Uz, Zübeyde
Haným’a bir ‘türbe’ yaptýrma teklifiyle
gelir Dolmabahçe Sarayý’na. Ata-
türk’ün cevabý “Hayýr”dýr. Nasýl bir
mezar yaptýrýlmasý gerektiðini yeniden
hatýrlatýr Hasan Rýza Soyak’a. Zaten
birkaç ay sonra da Atatürk ölür ve
mesele kapanýr.
Bilindiði kadarýyla Zübeyde
Haným’ýn bugünkü mezarý 1940 yýlýnda
Ýsmet Ýnönü’nün cumhurbaþkanlýðý
döneminde yaptýrýlýr. Yani Atatürk’ün
15 yýllýk cumhurbaþkanlý-
ðý sýrasýnda taþ gibi
yerinde duran güzelim
mezar taþý kaldýrýlýp atýlýr
ve yerine o kaya parçasý
konulur. Üzerine de
bütün dinî veya gelenek-
sel deðerlere sýrt çevirmiþ
o tatsýz ve garip yazý yaz-
dýrýlýr.
Þimdi benden belge
isteyenlere soruyorum:
Bu bilgileri bize servis
eden Soyak’ýn elinde bel-
gesi var mýdýr? Yok. Peki
onca yýl Ata’nýn emrini
savsaklamýþ birisine nasýl
inanýyorsunuz? Dahasý,
Atatürk’ün kendisi için
bu denli önemli bir kararý (anne-
sinin mezarýný) baþkasýnýn keyfi-
ne býraktýðýna inanacak kadar saf
mýsýnýz?
Ben burada bir fýrýldaðýn dön-
düðü ve Zübeyde Haným’ýn her
þeyiyle ‘Osmanlý’ kokan bir
mezarda yatmasýndan rahatsýz
olanlarýn el çabukluðu marifetiyle
karþý karþýya olduðumuz kana-
atindeyim. Bunu anlamak için
eski yazýlý mezar taþýna þöyle bir
bakmanýz yeterli olacaktýr.
Ýþte size Zübeyde Haným’ýn
depolara attýrýlarak unutturulma-
ya çalýþýlan mezar taþýnýn fotoðra-
fý. Deðerli dostum Yaþar
Aksoy’un özel gayretleriyle bul-
duðumuz ve fotoðrafý, uzun
zamandan beri ilk defa yayýnla-
nan Zübeyde Haným’ýn kayýp
mezar taþý nerden çýktý biliyor
musunuz? Ýzmir Arkeoloji Müze-
si’nin deposundan...
Fotoðraftan okuduðumuz kada-
rýyla Genel Sekreter Soyak yazýyý
dahi yanlýþ hatýrlamýþ. Mezar taþý yaptýrýl-
dýðýnda Atatürk Meclis baþkaný deðil,
cumhurbaþkanýymýþ. Demek ki en azýn-
dan Kasým 1923’ten sonra hazýrlanmýþ.
Latife Haným’ýn yazdýrdýðý kitabe,
kelimesi kelimesine þöyle diyor:
“Hüve’l-bâki. Türkiye Reis-i Cum-
huru Gazi Mustafa Kemal Paþa Hazret-
lerinin vâlide-i muhteremeleri Zübeyde
Haným’ýn ruhuna rýzâen lillâhi’l-Fâtihâ.
Sene 1338 (1923).”
Geçen hafta okuduðunuz vasiyete
de böylesine “gerici” bir kitabe yakýþýr-
dý zaten. Belki bu yazýdan sonra birileri
harekete geçer de en azýndan teþhire
konulur. Ama bana sorarsanýz ancak
Zübeyde Haným’ýn baþ ucunda sýzýsý
dinecektir.
Ýþte Zübeyde Haným’ýn kayýp mezar taþý
ZAMAN HOLLANDA
KÝTAP
1 KASIM 200815Kitap Kitap Kitap Kitap
Kýlý kýrk yaran romanYataðýnda vahþi þekilde öldürülen bir yaþlý kadýnýn
katilinin peþinden okuru sürükleyen kitap, karmaþýk
iliþkilerin yoðrulduðu bambaþka bir kurgu sunuyor
okurlara. Ayný türde devam eden
cinayetler ise durumu daha kar-
maþýk bir hâle getiriyor.
Bir çay almaz mýsýnýz?Ýþte size bir bardak çayla okunacak bir kitap. Türk
çaycýlýðýný ele alan kitap, bu alandaki çabalarý, Türk
çayýna hayat veren önderlerin katkýlarýný ve Türk çay-
cýlýðýnýn tarihî geliþimini anlatýyor. Kitap ayný
zamanda çay sektöründe gerekli dönüþümün saðlan-
masý için yeni bir model önerisi öne sürüyor.
Andrew ClementsKarne Oyunu180 sayfaGünýþýðý Kitaplýðý
Kurtarýlmýþ mektuplarJohn Berger her satýrý harf harf iþlenmiþ sorgulayýcý
bir metin sunuyor okuruna. Özgürlük ve tutsaklýk,
umut ve umutsuzluk, güç ve güçsüzlük, aþk ve özlem
gibi konularý dokunaklý cümlelerle ele alan yazar, her
türlü zulme direnen kalýcý bir aþký konu ediniyor.
Karnede bir oyun varÇocuk edebiyatýnýn çok okunan isimlerinden olan
yazar, bu kitabýnda okulda baþarý kavramýný ele alý-
yor. Bu çocuksu masal kitabý okuru iyi not almak,
sýnav baþarýsý, zeka, yetenekler ve seçimler üzerinde
düþünmeye, eðitimcileri ve ebe-
venleri de iletiþime davet ediyor.
Gökhan GökçeRumeli’ye Veda226 sayfaKaynak Yayýnlarý
Rumeli’den ayrýlýrken...Mübadele sonrasýnda tam 3819 kiyi göç yollarýnda
þehit oldu. Resmî verilere yansýyan bu rakam bile
ürkütücü elbette. Rumeli’den Anadolu’ya göç eder-
ken göç yollarýnda daðýlan, sonra yeniden toparlanan
bir ailenin hikâyesinden hareketle yazýlan kitap, ayný
zamanda o dönem siyasetine tarafsýz bir gözle bak-
mayý ihmal etmiyor. Türkiye’nin dört bir tarafýna
daðýlarak zenginliklerini, komþuluklarýný getiren bu
insanlarýn yoldaki sýkýntýlarýnýn ayný zamanda var-
dýklarý yerde de nasýl katmerlen-
dirdiðini görmek için ibretlik bir
kitap.
John BergerA’dan X’e188 sayfaMetis Yayýnlarý
Patrica CornwellVahþi Ýçgüdü414 sayfaAltýn Kitaplar
Ali Rýza SaklýTürk Çayýnýn Dünü ve Bugünü444 sayfaKaknüs Yayýnlarý
Deðerli dostum YaþarAksoy'un özel gayretleriylebulduðumuz ve fotoðrafý, uzunzamandan beri ilk defa yayýn-lanan Zübeyde Haným'ýn kayýpmezar taþý nerden çýktý biliyormusunuz? Ýzmir ArkeolojiMüzesi'nin deposundan
Zübeyde Haným’ýn mezarýnýn bugünkü hâli
Atatürk’ün annesi Zübeyde Haným’ýn gerçekmezar taþý bugün Ýzmir Arkeoloji Müzesi
depolarýnda saklanýyor.
Allah (celle celâluhu), kâinattaki bütün
renk ve þekilleri varlýðýna bir delil ola-
rak Kur'an-ý Kerim'de ifade buyur-
maktadýr. Hz. Âdem'in (aleyhisselam) yeryü-
zünde ne zaman zuhur ettiðini bilemiyoruz.
Talmut yazarlarý Hz. Âdem'in altý veya
yedi bin sene evvel dünyaya geldiðini söyle-
mektedirler. Ancak bu mesele Ýsrailiyat kay-
naklýdýr. Bunun bir aslý ve esasý olduðunu
kabul etmek mümkün deðildir. Zira þimdi-
lerde arkeolojik araþtýrmalarla müstehâseler
(fosiller) üzerinde çalýþan kimseler, bir veya
bir buçuk milyon sene evvel yeryüzünde
insana benzer varlýklarýn yaþadýðýna dair
nazariyeler ileri sürmekteler. Binaenaleyh
Hz. Âdem'in yeryüzünde ne zaman zuhur
ettiðine dair bir þey söylemek imkânsýz
görünmektedir.
Ýster milyonlarca, ister birkaç yüz bin
sene ile anlatýlsýn Hz. Âdem'den (aleyhisse-
lam) bu yana geçen bu uzun zaman içinde
insanlarýn yeryüzüne daðýlmalarý mümkün-
dür. Evet, insanlar, çeþitli devirlerde deðiþik
vesileleri deðerlendirip yeryüzünün farklý
yerlerine daðýlmýþ olabilirler. Bu cümleden
olarak Amerika'ya ilk gidildiðinde
orada Kýzýlderili yerlilerinin bulun-
duðu görülmüþtür. Ayrýca biz daha
evvelki dünya karalarýnýn keyfiyetini
de bilemiyoruz. Ýhtimal deðiþik
devirlerde yer kabuðundaki bazý
deðiþimlerle bazý yerler çukurlaþarak
denizlere zemin oluþturmuþ bazý
yerler de zirveleþerek daðlarý mey-
dana getirmiþ. Meselâ jeologlar,
bundan on bin sene evvel Akde-
niz'in tamamen bir kara parçasý ve
bugün kara olan yerlerin de o devir-
lerde deniz olduðunu söylemekte-
dirler. Eðer dedikleri doðruysa,
demek ki Akdeniz'in yerinde, o gün
için bir kýsým medeniyet ve devletler
vardý. Bu böyle olduðu gibi Amerika ve
Avustralya için de ayný þeyleri söylemek
mümkündür. Yani oralar da belki çok önceye
dayanan bir tarihte, dünyanýn diðer karala-
rýyla bitiþik durumdaydýlar ve aradaki deniz
ve okyanuslar birer kara parçasýydý. Ýzn-i
Ýlahi ve murad-ý Subhanî ile deðiþe deðiþe
bugünkü duruma geldi. Muhammed Hami-
dullah, Kristof Colomb'dan evvel bir kýsým
Arap seyyahlarýnýn sallarla dar geçitlerden
Amerika kýtasýna gittiklerine dair, vesikala-
rýyla bir eser neþretmiþti. O husus da ayrý bir
açýdan önem arz etmektedir. Bu da
Colomb'dan evvel Müslümanlarýn Ameri-
ka'yý keþfettiðini gösterir. Geriye dönecek
olursak, ister yeryüzü kabuðunun deðiþmesi,
ister baþka þekilde her zaman farklý kýta ve
farklý insan tiplerinin olmasý gayet normaldir.
Mutasyonu yaratan Allah'týr
Ýnsanlarýn bulunduklarý muhitte bir kýsým
mutasyonlar geçirerek çok az dahi olsa bazý
fizyolojik deðiþikliklere maruz kalmalarýna
gelince, biz bunu bugün de görüyoruz. Ne
var ki bununla insanýn insanlýðý hiçbir zaman
deðiþmemiþ, o hep insan olarak kalmýþtýr.
Ýnsanlýk deðiþmemekle beraber, Allah'ýn (-
celle celâluhu) kanunuyla insan için çeþitli
mýntýkalarda, o mýntýkaya uyum adýna bir
kýsým mutasyonlarýn olduðu da açýktýr. Bu da
tamamen sûrî bir husustur. Mesela cildin deri
altýndaki mürekkep tulumbalarýnýn dýþarýya
doðru çýkmasýyla vücudun rengini deðiþtir-
mesi ciddi bir deðiþme deðildir. Bir insan
nesli uzun bir süre bir kýtada yaþasa herhalde
böyle bir deðiþikliðe maruz kalýr.
Evet, bunlar, küçük çapta Cenab-ý
Hakk'ýn yarattýðý mutasyonlardýr. Ve kati-
yen ciddi bir deðiþiklik deðildir. Binaena-
leyh cildin siyah veya saçýn kývýrcýk olma-
sý, bulunulan muhite uyumun ifadesidir ve
bu, Allah'ýn bir kanunudur. Allah (celle celâ-
luhu) þartlar içinde insanlara o
þartlara uygun yaþama donanýmý
ihsan etmiþtir.
Kur'an-ý Kerim, yaratýlýþýn
Zât-ý Uluhiyete delil olduðunu
ifade ettiði gibi renklerin, simala-
rýn, ellerin, ayaklarýn, lisanlarýn,
lehçelerin, mahreçlerin hatta fone-
tiðin de Allah'ýn yaratmasýyla oldu-
ðunu belirtmektedir. (Bkz: Rum,
30/22; Fâtýr, 35/28) Ancak Allah(cc),
yarattýðý her þeyi sebepler dairesinde
yaratmaktadýr.
Ekvatora yakýn yerlerde, ekserisi
çöl veya orman olan ve pek çok seke-
nesinin zenci, ve benzer kabilelerin
teþkil ettiði insanlar, renk itibariy-
le siyah, saçlarý itibariyle de
kývýrcýk olmaktadýrlar. Bu,
Allah'ýn o iklime göre ted-
ricî bir tekamül silsilesi
içinde o hale getirdi-
ði bir durum ola-
bileceði gibi,
d o ð r u d a n
d o ð r u y a
Allah (cc),
Hz. Nuh'un
evlatlarýndan
kimisini siyah,
kimisini sarý,
kimisini esmer
yaratmýþ da ola-
bilir. Bunlarýn
b i r i n c i s i n d e
Allah'ýn, kâinatta
icraat ve
Ey biricik Koruyanýmýz! Dinimize ve dünyaya müteallik bütün iþlerimizde insî ve cinnî þeytanlarýn, durmadan kötülü-ðü emredip duran nefs-i emmarenin vereceði zararlardan, inanan kullarýna karþý kalbleri kin ve nefret duygularýyladopdolu düþmanlarýn saldýrgan davranýþlarýndan bizi muhafaza et. Onlarýn tuzaklarýndan, komplolarýndan bizi vegönlünü Senin (cc) dinine vermiþ bütün inananlarý himaye eyle.
HAFTANIN DUASI
w w w . f g u l e n . c o m
ÝKÝN
ÝDÝ
SO
HB
ET
LE
RÝ
Irklar nasýl meydana geldi?
ÝLLÜSTR
ASYON
: OR
HAN
NALIN
ZAMAN HOLLANDA KÜRSÜ - SAYI 903
w w w . h e r k u l . c o m
Kimileri için ölüm, bir yok olma, bir inkýraz, bir çözülüp daðýlma, bir hiçlik ve bir tükeniþtir; mü'minler için ise, yaratýlýrkenbelli bir plan, program, hikmet ve maslahata göre yaratýlan insanýn, yine bir plan ve programa baðlý olarak bir buuddan baþkabir buuda intikali, bir hâl deðiþikliði geçirmesi, amellerinin ürünlerine göre farklý bir sürece girmesi ve neticede vatan-ý aslî-sine dönerek, Cemâlullah'ý görmeye ve rýdvan yudumlamaya yürümesi demektir.
SÖZÜN ÖZÜ
B U S A Y F A , M . F E T H U L L A H G Ü L E N H O C A E F E N D Ý ’ N Ý N S O H B E T V E Y A Z I L A R I E S A S A L I N A R A K H A Z I R L A N M A K T A D I R
Hz. Âdem'den sonra dillerin nasýl meydana geldiðine dair eli-
mizde net bir bilgi mevcut deðildir. Tarih ve siyer kitaplarýn-
da, hususiyle de mevsuk dinler tarihinde Hz. Âdem ve Hz.
Âdem'den sonraki nesillerin, Süryani dilini kullandýklarý ifade edil-
mektedir.
Bugün de Mardin civarýnda hâlâ bir kýsým Süryaniler vardýr.
Ancak bunlar amelde Hýristiyan'dýrlar. Binaenaleyh Hz. Âdem
zamanýnda diller henüz gruplara ayrýlmamýþtýr.
Bu mevzuda dil uzmanlarý bize bazý bilgiler vermektedirler. Onla-
rýn dediklerini reddetmek için de ciddi bir sebep görünmüyor. Aslýn-
da din de bunlarý reddetmemektedir. Ayný zamanda bunlarý kabul
etmek de dine ters deðildir. Hz. Âdem'in evlatlarý ve torunlarý ihti-
mal muhitlerinden ayrýlýp ayrý ayrý mýntýkalara gidip oralara yerleþ-
miþlerdir. Ayrý ayrý mýntýkalarda eþya ve hadiselerin te'siriyle o ibti-
daî dilleri o ortama göre geliþtirmiþlerdir. Böylece o dil, zamanla
deðiþmiþ, tekâmül etmiþ, ayrý bir hal almýþtýr. Nitekim mevsuk tarihin riva-
yet ettiðine göre Türk milletinden sayýlan Finliler aslen Türk olmalarýna rað-
men bugün Finlandiya'da konuþtuklarý dilin Türkçe ile hiçbir alakasý yoktur.
Bugün soydaþlarýmýz Orta Asyalýlarýn konuþtuklarý dildeki pek çok kelimeyi
anlamakta zorluk çekmekteyiz. Hatta bazý kelimelerin sonlarýna eklenen
heceler o dili tamamen baþkalaþtýrmýþtýr. Bin senelik metinler karýþtýrýldýðýn-
da bugünkü dille onlar arasýnda çok büyük bir fark bulunduðu görülecektir.
Dahasý halk edebiyatý ve saray edebiyatý ile bugünkü konuþtuðunuz dil
arasýnda bile ciddi farklýlýklar vardýr. Ýhtimal, bu tür istihaleler geçire geçire
diller, sürekli farklýlaþagelmiþtir. Bugün bizim dilimiz de bir hayli deðiþmiþ-
tir. Bazen diller öyle bir istihale geçirmektedir ki adeta ayrý bir dil haline gel-
mektedir. Mesela bundan elli sene önce konuþulan Türkçe ile bugünkü
Türkçe arasýnda çok büyük farklar vardýr.
Dil, elli sene gibi kýsa bir zaman içinde böyle istihalelerle kendi kökün-
den uzaklaþtýðýna göre Hz. Âdem'den bu zamana kadar dillerin teþa'ub
etmesi, farklýlaþmasý gayet normaldir.
Hz. Âdem'densonraki farklý
diller
FASILD
AN
FASILA
1- Hz. Âdem'in yeryüzünde ne zamanzuhur ettiðini bilemiyoruz. Talmut yazarlarý altý veya yedi bin sene evvel
geldiðini söylemektedirler. Ancak bu Ýsrailiyatkaynaklýdýr.
11
2- Hz. Âdem'den beri geçen zaman içinde insanlar, çeþitli devirlerde deðiþikvesileleri deðerlendirip yeryüzünün farklý
yerlerine daðýlmýþ olabilirler.
22
3- Ekvatora yakýn yerlerde, insanlar,siyah tenli, kývýrcýk saçlý olmaktadýrlar.Bu, Allah'ýn o iklime göre tedricî bir
tekamül silsilesi içinde o hale getirdiði birdurum olabilir.
33
þuunat-ý Rububiyetini devam ettirdiði bir tedricilik,
diðerinde ise doðrudan doðruya Hz. Nuh'un neslinden
kumral, siyah veya sarýþýn insanlar yarattýðý þeklinde
düþünülebilir.
Ben, böyle iki þekilde de meseleyi kabul etmede
dinî açýdan bir mahzur görmüyorum. Zira kýsa tecrü-
belerle görülmektedir ki sýcak memleketlerde yaþayan
insanlar buralarda uzun zaman kaldýklarýnda ciltleri
siyahlaþmaktadýr. Bir hikmete binaen o iklimlerde
bulunurken böyle bir cilde herhalde lüzum ve masla-
hat vardýr ki, her þeyi hikmetle yapan Hâkim-i Mutlak
Hz. Allah (celle celâluhu), uzun zaman sýcak memle-
ketlerde bulunanlarýn cildinde böyle bir deðiþme mey-
dana getirmektedir. (Bu ifadelerle, mutasyonlara kâil
olduðumuz zehabýna varýlmasýn.)
Bu metinler 70'li yýllarda cami cemaatinin
sorularýna verilen cevaplardan derlenmiþtir.
ZAMAN HOLLANDA
GÜNDEM
1 KASIM 2008 18
Tasarýmcý olmak ister isentekkeye gel tekkeye...
Orta Asya’dan gelen
Özbek hacýlarýn
konakladýðý Buhara
Özbekler Tekkesi bir tasarým
merkezine dönüþtü. “Tekke-
de tasarým, nasýl yani?”
diyenler için tasarým bahsin-
den önce tekkeden söz
etmek lâzým. Ýlkokul sýrala-
rýndan beri öðrenedurduðu-
muz ‘Tekke ve Zaviyelerin
Kapatýlmasý’ndaki tekke mi
bu? Evet, aynen öyle; fakat
bir farkla, Özbekler Tekkesi,
1924’teki kanundan sonra
bile özel bir izinle açýk kala-
bilmiþti. Tabii o günden
sonra kýsmen metruklaþtýðý-
ný tahmin etmek zor deðil.
1980’e gelindiðinde tekkenin
odalarýnda Özbek hacýlar
yerine Türkistanlý öðrenciler
görüyoruz. Sonra nasýl olu-
yorsa, harem bölümü yaný-
yor, bakýmsýzlýk bu câným
yapýyý viraneye çeviriyor ve
Sultanahmet’te, Þehitmeh-
metpaþa Yokuþu’ndan aþaðý
inenler artýk bir çöplüðe
dönüþen tekkenin uzaðýn-
dan yürümeye çalýþýyor.
Fakat þükür ki, tekkenin
kiþisel tarihi burada noktalan-
mýyor. Ýstanbul Büyükþehir
Belediyesi duruma el koyunca
harap olmuþ eser ‘çiçek’ gibi
oluyor. “Sultanahmet’in
göbeðinde, üstelik ‘Koca
Sinan’ýn eseri Sokullu Meh-
metpaþa Camii’nin tam karþý-
sýnda nur topu gibi bir bina-
mýz oldu, þimdi bunu ne
yapalým?” sorusunu Emin-
önü Belediyesi soruyor ve
ardýndan cevabý yapýþtýrýyor:
“Ýstanbul Tasarým Merkezi”...
Buhara Özbekler Tekke-
si, ‘tekkede tasarým’ fikrinin
Sultanahmet Özbekler Tekkesi nere-deyse bir çöplüðe dönüþmüþkenonarýldý ve ‘Ýstanbul Tasarým Merke-zi’ olarak hizmet vermeye baþladý.Tasarýmýn her dalýnda donanýmlýgençler yetiþtirmeyi hedefleyen mer-kezin en gözde bölümleri mimari,endüstriyel ve grafik tasarým. Sýnýflarþimdiden doldu diye dertlenenleremüjde; ocak ayýnda yeni kayýtlar baþ-lýyor hem de aylýk 50 liraya, þaka gibi!
Ü L K Ü Ö Z E L
A K A G Ü N D Ü Z
ZAMAN HOLLANDA
GÜNDEM
1 KASIM 200819
BEKÂR VE SEYYAH DERVÝÞLERÝN TEKKESÝ Sultanahmet Özbekler Tek-kesi’nin tarihçesini Dr. Nur-dan Þafak’tan dinleyelim:“Ýstanbul’daki üç Özbektekkesinden biri (DiðerleriÜsküdar Sultantepe veEyüp’te’dir.) olan Sultanah-met Özbekler Tekkesi1692/1693’te Ýstanbul Def-terdarý Ýsmail Bey tarafýn-dan kurulmuþtur. Ýstan-bul’daki diðer Özbektekkeleri gibi bu da Türkis-tan’dan özellikle Nakþiben-diyye tarikatýnýn merkeziBuhara ve çevresinden haciçin yola çýkan, çoðunluðukalenderlik geleneðinibenimsemiþ bekâr ve sey-yah derviþler için tasarlan-
mýþtýr. Tekkenin 19. yüzyýl ortalarýndan itibaren Rusya’nýn baskýsýndan kaçan Müslü-manlarý barýndýrdýðý da bilinir.” Haftada bir iki gün tekkeye uðrayan Nurdan Haným,Özbek tekkelerinin daima misafire açýk olduðundan, bilhassa kandillerde ve muharrem-de mevlit ve zikir okunduðundan, pilav ve aþure daðýtýldýðýndan da söz ediyor. Konumuve mimarisi itibarýyla yabancý turistlerin de çok ilgisini çeken tekkenin en güzel manza-ralý odalarýndan biri þimdi toplantýlar için ayrýlan þeyhin odasý. Faruk Akýn, þeyhin kýzýnýnodasýnda çalýþýyor. Ýdari Müdür M. Hüsrev Þeref’in odasý ise þeyhin ve yakýnlarýnýn ebedîistirahata çekildiði hazireye açýlýyor.
mimarlarýndan Faruk Akýn’a
göre asýrlarca aðýrladýðý hacý-
larýn ruhunu incitmeyecek bir
iþleve kavuþtu, iþin aslý, bu
tekkeye tasarýmdan baþkasý
yakýþmazdý. Bir ibadethane ve
ilim yuvasý, çilehaneye çeki-
len derviþten kendisini tart-
masýný isteyen, yolu düþenleri
hep kendini bilmeye çaðýran
uhrevî bir mekân. Þeyhi de
ebru sanatçýsý üstelik. Bu
durumda arkadaki çilehane-
nin þeyhin hatýrasýný yaþat-
mak üzere önümüzdeki gün-
lerde bir ebru atölyesine
dönüþecek olmasý gayet
yerinde bir düþünce. Haydi,
þu tasarým bahsine gel diye
sabýrsýzlanan okur, gördüðün
üzere tekke þekillenmeye
devam ediyor; ama dersler
çoktan baþladý. Yedi bölümde
yedi sýnýf, on ikiþer öðrenci ve
bazý ‘çýlgýn’ hocalarla tam gaz
yol alýyor. Bölümler arasýnda
gençlerin iþtahýný kabartacak
neler var neler... Mimari,
endüstriyel, grafik, prodüksi-
yon, moda, taký, Türk görsel
sanatlarý ve çaðdaþ görsel
sanatlar. En çok ilgi gören
bölümler mimarî, endüstriyel
ve grafik tasarým olduðu için
bu bölümlerde ikinci sýnýflar
açýlmak üzere. Hiç öðrencisi
olmayan çaðdaþ görsel sanat-
lar ise bir kenarda boynu
bükük bekliyor. Ýleride açýl-
masý planlanan bölümler ara-
sýnda araba tasarýmý var ki
böyle bir bölüm henüz hiçbir
kurs ya da üniversite bünye-
sinde yok. Üç aylýk ‘girizgâh’
eðitiminin ardýndan altý aylýk
esas eðitimi alýp mezun olma-
yý baþaranlar ayrýca bir sertifi-
ka programýna dâhil olabile-
cekler. Üniversite mezunlarý
için ‘akademik’, henüz oku-
yanlar için ‘profesyonel’, lise
öðrencileri için ‘meslek’ serti-
fikalarý düþünülmüþ. 6-14 yaþ
arasý çocuklarý keþfetmeye
yönelik programýn önemi
ortada; ama en keyifli sertifi-
kalar hobiciler ve ‘biraz teori
bilmek lazým’cýlar için. Düþü-
nün, yaþýnýzý baþýnýzý almýþ,
bir derginin kültür-sanat edi-
törü olmuþsunuz ya da bir
sanat galerisi yönetiyorsunuz.
Tasarýmýn teorisini bilmediði-
niz için de hafif çaplý eksiklik
duygusu yaþýyorsunuz. O
zaman buyurun ‘kültürel’ ser-
tifikaya. E, bu sertifika ne iþe
yarar, yenir mi içilir mi diye
ellerini ovuþturanlar pek
heveslenmesin. Burasý ‘en
kestirmeden meslek sahibi
yapmayý’ vaat eden ‘ticarî’
kurslardan biri deðil, Türki-
ye’nin tasarýmda söz sahibi
olmasý gibi bir iddia taþýyor.
Ayný zamanda öðrencilerini
tasarýmla ilgili bütün geliþme-
lerden haberdar etmeyi
hedefliyor. Ýnternet sitesinin
dýþýnda bir tasarým portalý
hazýrlayan merkezin kýsa
vadeli planlarý arasýnda tasa-
rým ustalarýný öðrencilerin
ayaðýna getirmek de var.
Merkezin eðitim sistemi tek-
kenin ruhuna uygun düþecek
biçimde, gönülden öðrenmek
ve öðretmek üzerine inþa
edilmiþ. Tekkenin giriþine
yerleþtirilen amblemdeki
hilal, tasarým ve sanat kültü-
rümüzü, hilalin bir ucuna
konan güvercin de Türk tasa-
rýmcýsýný simgeliyor. Merke-
zin kurucu müdürü Faruk
Akýn’a göre bu, Mimar Sinan
Üniversitesi’ne ‘Koca Sinan’la
ilgili bir sembol yerine ‘bay-
kuþ gözü’ amblemi tasarla-
maktan daha mantýklý.
Dersler ekim ayý itibarýyla
baþladý, sýnýflar da doldu diye
bir baþka baharý beklemeye
koyulmayýn. Taleplere göre
yeni sýnýflar açýlabilir. Ayrýca
ocak ayýnda yeni dönem
kayýtlarý baþlýyor. Merkez,
Eminönü Belediyesi ve Ensar
Vakfý tarafýndan iþletildiði için
ders ücretleri sudan ucuz,
aylýk 50 YTL... Yakýnda
Özbek pilavý da servis edile-
cek. Daha ne olsun! Ha, bu
bilgi bana yetmez diyenler
için de bir adres var; ‘www.is-
tanbultasarimmerkezi.com’...
Foto
: Müj
dat A
rsla
n
Ýnsan mekanizmasýnýnfutbol ve dedikodu kültü-ründen aldýðý bir baþkahaz ise tercihlerininonaylandýðýný görerekbirileriyle iliþki köprülerikurmaktýr. Evet insanoð-lunu birbirine yaklaþtýranonun birilerinde beðen-diði, takdir ettiði bizzatkendisidir.Yani siz sizingibi düþünenlere alkýþtutarak onlarla iliþkiniziözelleþtirerek aslýndakendi tercihlerinizin baþ-kalarý tarafýndan onaylan-masýnýn heyecaný vebüyüsü içindesinizdir veonlara bu yüzden yakýnla-þýrsýnýz.
Bilir misiniz ki erkeklerin
kadýnlarýn meþgalesi
olarak gördüðü “dedi-
kodu” ile kadýnlarýn bir tür
misilleme olarak kullandýðý ve
koca adamlarýn bir yuvarlak
topun peþinden koþmasýný seyret-
mesini müstehzi ifadelerle nitele-
diði “futbol düþkünlüðü” birbiri-
nin ayný kaynaktan beslenirler. Ýki
davranýþ da insana ait ayný güdü-
lere dayanýr. Yalnýz toplum bu
güdüleri karþýlamak için erkeðe
futbolu, kadýna dedikoduyu öðret-
miþ. Buradaki dedikodu ifadesin-
den hanýmlar hemen alýnmasýn,
kastettiðimiz iliþki okuma, yorum-
lama, müzakere etme yatkýnlýðý.
Bu her zaman çekiþtirme þeklinde
olmak zorunda da deðil (yazarýn
kývýrma denemesi 01).
Ýkisi de yetiþkin oyuncaðý.
Sohbet ortamýnýn kiþi sayýsý arttýk-
ça adeta otomatik bir tür dürtüyle
kendinizi kucaðýnda buluverdiði-
niz bir tür grup terapisi.
Neden severiz dedikoduyu ya
da futbolu?
Çünkü en temel güdülerimizi
bir tencere içine koyar fokur fokur
kaynatýr da ondan. Kaynarken
gevþedikçe gevþer, çýkan kokuyla
kendimizden geçer ve ortamý
elektriklerini boþaltmýþ, sosyal
kabulünü cebine koymuþ olarak
terk ederiz. En temel açlýklarýmýz
daha bu kokuyla bile doymuþtur.
Peki bu tencereye giren güdüler
nelerdir?
Kadýn dedikodu, erkek
ZAMAN HOLLANDA
AÝLE
1 KASIM 2008 20
E R H A N Ö Z D E N
Tadýndan yenmeyen bir “sosyalkabul”
Hepimiz bir topluma eklemlenme-
ye, varlýðýmýzý kabul ettirmeye, o
toplumda bir yer edinmeye çalýþý-
rýz. Yalom der ki hayat serüvenini
seyircisiz yaþamak insanoðlunun
baþýna gelebilecek en kötü duygu-
lardan biridir. Yani hayattaki en
temel varoluþsal kaygýlarýmýzdan
biridir, birileri beni görsün, bilsin,
onaylasýn. Hatta bu yüzden birinin
sizi yok saymasý size hakaret etme-
sinden daha çok kanýnýza dokunur.
Siz her adýmýnýzla ben buradayým
demeye çalýþýrken birileri tarafýn-
dan hiçlenmek, sizi köprülerden
köprü beðen noktasýna kolayca
götürebilir. Ýþte psikologlar insa-
noðlunun bu kýzýl elmasýna “sosyal
kabul” derler.
Ve iþte 90 dakikalýk maçýn 900
dakika süren geyiðini çevirirken
yapacaðýnýz isabetli yorumlarla
dikkat çekmektir asýl ve sinsi niye-
tiniz. Aslýnda ne Alex’in koþma-
masý, ne Bobo’nun golü iyi sezme-
si ne de Terim’in 5-3-2 taktiðinin
isabetliliðidir gündeminiz. Çok
umurunuzda deðildir aslýnda isim-
ler, pozisyonlar, rakamlar. Bunlar
sizin kendinizi ispat için kullandý-
ðýnýz sadede kuru argümanlardýr.
Siz futbolcularýn sizin sýrtýnýzdan
geçindiðini sanýrsýnýz, taraftar
olmasa futbolcu da olmaz dersiniz.
Ama asýl siz onlarýn sýrtýndan geçi-
nir, koca koca ben’likler inþa eder-
siniz de çaktýrmazsýnýz. Hatta
buraya büyük harflerle yazýyoruz
ki, gözden kaçmasýn, isteyen dene-
yebilir:
Birini sadece futbol seyircisi ve
dinleyicisi kýlýn. Futbol namýna her
þeyi gösterin, yanýnda futbol geyikleri
çevirin ama "konuþmasýna" izin ver-
meyin; ayný hýzla futboldan soðumaz-
sa psikologlar da asrýn en büyük
yalancýlarýdýr.
Grupsal aidiyet
Hepimiz ait olduðumuz gruplarýn
yaný sýra hatta ondan daha fazla
reddettiðimiz gruplarýn gücüyle de
bir benlik oluþturma çalýþmasý içine
gireriz. Terörist kiþinin ruh haline
yakýndan baktýðýnýzda da bir ideal-
futbol peþinde (mi?)
ZAMAN HOLLANDA
AÝLE
1 KASIM 200821
den çok genelde bu duyguyu
görürsünüz. Ýnsanoðlu biraz da
reddettikleriyle var olur. Çünkü
bir þeyleri reddetmeniz diðerleri-
nin gözünde otomatikman sizi
dikkate deðer kýlar. Siz reddeder-
ken benim bir prensipler bütünüm
var ve bu ona uymuyor imajýný
çizersiniz. Ayrýca siz reddettiðinizi
eleþtirerek o, bu, þu ne kadar kötü
derken kendinizin berraklýðýna
yine çaktýrmadan projektör tutar-
sýnýz. Öyle ya herkesin bir kulpu
olduðu piyasada kulpsuzlar prim
yapacaktýr, kulpsuz olma hayaline
yatýrým yapar kiþi ve eleþtirir durur.
Onun derdi eleþtirmekten çok
kendi bahçesine dikkat çekmektir.
Niyeti üzüm yemek deðildir ama
baðcý dövmek de deðildir, bahçe-
me ne düþer hesabýndadýr o. Ýþte
futbol veya kiþi kulisleri sizin ait
olmadýðýnýz grubu (Fenerbahçeli-
leri, Galatasaraylýlarý, vb.) eleþtire-
rek ya da X þahsýný, Y patronunu
çuvaldýzlayarak kendi kimliðinizi
deðil iðnelemek, cilalayarak ortaya
çýkarmaktýr.
Ýnsanlarý birbirine ortaklýklarýyaklaþtýrýr!
Ýnsan mekanizmasýnýn futbol vededikodu kültüründen aldýðý birbaþka haz ise tercihlerinin onay-landýðýný görerek birileriyle iliþkiköprüleri kurmaktýr. Evet insanoð-lunu birbirine yaklaþtýran onun
birilerinde beðendiði, takdir ettiðibizzat kendisidir. Yani siz sizin gibidüþünenlere alkýþ tutarak onlarlailiþkinizi özelleþtirerek aslýndakendi tercihlerinizin baþkalarý tara-fýndan onaylanmasýnýn heyecanýve büyüsü içindesinizdir ve onlarabu yüzden yakýnlaþýrsýnýz. Yani‘o’ndaki siz’e tutulmuþsunuzdur vekendinize olan sevginiz onu sev-mek þeklinde manipüle olmuþtur.Ýþte insanoðlu çoðunlukla bu yüz-den birbirine yakýnlaþýr. Siz hergördüðünüz Beþiktaþlýyla, Beþik-taþlý olma tercihinizin doðruluðunuteyit etmiþ olma hazzýný yaþarsýnýz.Ya da sizin gibi birileri de Fatma’yagýcýk oluyorsa oh dersiniz, onlarýbaðrýnýza basarsýnýz. Bu, adetaiçgüdüsel bir tepkidir. Taksiye bin-
diðinizde bir iki laf ettikten sonraadam size sýcak geldiyse memleke-tini sormanýz da bu ‘ortak’lýk dola-yýsýyla yakýnlýk arayýþýndandýr. Mil-letleri birbirine yaklaþtýranýn tarihideneyimleri olmasýnýn sebebi debudur. Her ‘ortak’lýðýnýzýn bu tari-hinizin ortaklýðý bile olsa diðerle-riyle sizi birbirinize yaklaþtýrýr.
Ýþte öyle köklü tarihsel ortaklýk-lara, bir iliþki için sevme çabasýna,toplum tarafýndan onaylanmakiçin ortaya deðerli bir þeyler koy-maya ne gerek var. Alýn size anti-biyotik gibi futbol, dedikodu...Anýnda tesir eder, kolay ulaþýlýr,eczaneye kadar gitmenize bilegerek yoktur, yanýnýzda bir kiþidaha olsun yeter. Ah bi de yanetkileri olmasaydý...(!)
Ýllus
tras
yon:
Orh
an N
alýn
Z N E K E L E Y J S Z D Þ Z
R A E Y Ü U J T E M Ý R U H
O R E M Z A L R E R Ç S A P
N A Y R L O N U S B N K A Ý
B J V Ý R A F E C A K S Z M
A L N U V Ý K E V A T C R A
Þ J A L R S Ý N R Ý M E Ý R
I K U V L T K Ý L M A Ý A O
K N F A V E K I R Þ E H Ý R
O M H C Ý E S E K Z M V E Ð
Y Ü M Ý O A C M I A E R A L
Z J Ç K D P P J N C Z L O N
J R Ü L R A O N A I P N L E
Ö K L Ý T V U Y R E D G M T
F L Ö M T K G S R R Ü A O Ý
O Ý R G N U I G O A N Z E S
A A L L D E C L L T Z E K R
M M F E K D Þ M A Ý L T Ü E
R Z R G M A Ý R E Ç Y E B V
O Ç J Z M A E Z Ý L A V M Ý
F Ç Ü Ý Þ G L K O J Z Z O N
I R L E Ý Ç B O K S Ö R Ü ÜAþaðýdaki kelimeleri tablonun içine serpiþtirdik. Bunlarý bulabilir misiniz?
ALPER, BOKSÖR, CEVVAL, ÇALIK, DÝRSEK, EMLAK, FORMA, GAZETE, HAKKARÝ, ÝKLÝM,
KIRÞEHÝR, LAMELÝF, MANTAR, NAVLUN, ONBAÞI, ÖKLÝT, POYRAZ, RAHMAN, SÝSAM, ÞAMÝL,
TRUVA, ULUCAMÝ, ÜNÝVERSÝTE, VALÝZ, YELEKEN, ZÜHAL.
ÞÝFRE KELÝME:
Hicivsel
Kýsacagermanyum
Bir sünnet
Zor olmayan
Askeri silah
Duyma organý
Zorla, zoraki
Candan
Reislik, liderlik Manevi güç
Kabuletmeme
Farsça ilk sayý
Köpekyiyeceði
Nen
Dahi
Maðara
Ege’de antikkent
Bir alkol türevi
Çerez
Karþýlatma
Hasta bakýlan yer
Sözleþme
Köpek
Eziyet verme
Beyaz
Bir deyim
Kýrmýzý
Kýsacakalsiyum
Kýsaca lantan
Topkapý Sara-yýn’da bölüm
Cerahat
Ýlave
Rütbesizaskerler
Seyrek deðil
Eski bir ceza
Rutubet
Ýnce perde Sindirimorganý
At çiftliði
Maçta golatýlan yer
Sevimsiz
Kedi hecesi
Bir meyve
Kahire’deOsmanlýcamisi
Bir gün adý
Ateþlememekanizmasý
Bir baðlaç
Köpek
Gerinin zýddý
Katýdan sývýyageçme
Bir tür motor
Hukuktatasarý
Ýstanbu’da bir semt
Gümüþ
Antalyailçesi
Orta mektep
Doruk, zirve
Romenrakýmýyla bin
Belçika’nýntrafik remzi
Süt hayvaný
Kýsacakiloamper
Gerçek dýþýhikaye
Ekþi bir gýda
Mýsýr’ýnbaþkenti
Hintli
Gerçek
Kýsacakarbon
Baþlýca sývý
Güzel, âlâ
Teklif
Bulmayaçalýþma
Arjantin’intrafik remzi
Çocuðun çok sevdiði
Birpeygamber
Kaðýt kapla-ma sanatý
Lenf düðüm-leri iltihabý
Kabiliyet
Sebep, bir soru
Hadisler
Bir ovamýz
Bir yeryüzüparçasý
Karýþýk renkli
Bir kýta
Merhem
Bir baðlaç
Afrika’da ülke
Hukuktaçalýnmýþ mal
Ünlümotorcumuz
(Kenan ...)
Koruma,kollama
Baryumunremzi
Metalrenginde
olan
1 2 3 4 5 6 7
2
1
3
5
4 6
7
Tellürünremzi
Pazar,pazarlama
Bir sayý
Bir tür balýk
Cüzi, kýsmi
5 1 9 3 8 6 2 4 76 7 8 2 5 4 3 9 12 3 4 7 1 9 6 5 88 4 3 9 2 7 5 1 67 9 6 1 3 5 8 2 41 2 5 6 4 8 9 7 33 6 1 4 9 2 7 8 54 5 2 8 7 3 1 6 99 8 7 5 6 1 4 3 2
SUDOKU BULMACA
Tablodaki tramlý kalýn çizgilerle belir-lenmiþ 3'e 3'lük karelere, 1'den 9'a ka-dar rakamlarý birer kez kullanarak yer-leþtirin. Öyle yerleþtirme yapmalýsýnýzki, bütün 3 lükleri doldurduðunuzdatablonun bütün kutularý yukarýdan aþa-ðýya ve soldan saða 1'den 9'a kadar ra-kamlardan birer kez kullanýlmýþ olsun.
8 5 3 7
5 9 2
2 1 3 5
4 3 5
8 1 4 7
1 5 9 8
7 2 1 4
8 1 2 3
9 4 8
SUDOKU
ÇÖZÜMÜ
RÜSTEM AYDIN [email protected]
K A R E B U L M A C ASOLDAN SAÐA1) Su ile, özellikle tabii sular ile ilgilitüm konularý inceleyen bilim dalý. 2)Karabük’ün bir ilçesi.- Brezilya’nýn pla-ka iþareti. 3) Manganezin sembolü.-Elinden iyi iþ gelen, ustalýk ve becerik-lilikle yapan, maharetli.- Çoðul ikincikiþi zamiri. 4) Bir Kuzey Afrika ülkesi.-Ölümsüz, ebedî, sermedî. 5) Paylama,azar.- Güzel söz söyleme, hitabet sa-natý. 6) Boy endam, boy bos.- Ýnsan vehayvan vücudunu kaplayan tüy, kýl veyapulla kaplý tabaka, cilt, ten. 7) Yoksulla-ra ve öðrencilere yiyecek daðýtmak içinkurulmuþ hayýr kurumu.- Yeþil cevizkabuðu, nar vb. bitkilerin býraktýðý kalý-cý boya lekesi. 8) Pastacý, terzi vb.ninkullandýðý diþli, küçük demir çark.- Or-taoyununda Rum tipi.
YUKARIDAN AÞAÐIYA1) Ayný düþüncede, ayný görüþte olan,oydaþ. 2) Bir düþünceyi, bir konuyu birkiþi veya sebebe dayandýrma, yükleme,atfetme.- Kýl, tüy. 3) Danimarka’nýn pla-ka iþareti.- Yetiþkin erkeklerde yanak ve
alt çenede çýkan kýllarýn tümü. 4) Os-manlýlarýn Roma’ya verdikleri ad.- Par-ça, kýsým. 5) Silisin hidratlý ve jelatinlibütün türlerini kapsayan deðerli bir mi-neral, panzehir taþý.- Kýsa deðnek par-çasý. 6) Ýþ görmede beceri, ustalýk. 7)Aþýrý güçlük ve sýkýntý, cefa. 8) Gemiler-de veya kalelerde, topçu mevzilerindetopun makine bölümünü ve topçularýkoruyacak biçimde yapýlmýþ zýrhlý ku-le.- Uzaklýk iþareti. 9) Ünlü bir oto-mobil markasýnýn kýsaltmasý.- Örnekolmaya deðer kimse veya þey, örnek.10) Görünüþe göre, görünüþte. 11)Çok hoþa giden (kimse, yer). Yüksekbir makama anlatma, bildirme.- Ýcar.
1
22
33
4
55
6
7
88
11 22 33 4 55 66 77 88 9 10 11221111
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12
F A R Z E M E V Ý Y E
A L E N E N K A M A N
R A Y T A N E N K Ý
A K Z E M Ý N T U R
Z A K Ý R F E S A T
Ý D A M B A K A L Ý T
Y A T A L A K B Ý Y E
E
1
2
3
4
5
6
7
8 R A M Ý L K A M E R
ZAMAN HOLLANDA
BULMACA
01 KASIM 2008 22ÇÖZÜMLER
ZNEKELEYJSZDÞZ
RAEYÜUJTEMÝRUH
OREMZALRERÇSAP
NAYRLONUSBNKAÝ
BJVÝRAFECAKSZM
ALNUVÝKEVATCRA
ÞJALRSÝNRÝMEÝR
IKUVLTKÝLMAÝAO
KNFAVEKIRÞEHÝR
OMHCÝESEKZMVEÐ
YÜMÝOACMIAERAL
ZJÇKDPPJNCZLON
JRÜLRAONAIPNLE
ÖKLÝTVUYREDGMT
FLÖMTKGSRRÜAOÝ
OÝRGNUIGOANZES
AALLDECLLTZEKR
MM FEKDÞMAÝLTÜE
RZRGMAÝREÇYEBV
OÇJZMAEZÝLAVMÝ
FÇÜÝÞGLKOJZZON
IRLEÝÇ BOKSÖRÜÜ
Aþaðýdaki kelimeleri tablonun içine serpiþtirdik. Bunlarý bulabilir misiniz?
ALPER, BOKSÖR, CEVVAL, ÇALIK, DÝRSEK, EMLAK, FORMA, GAZETE, HAKKARÝ, ÝKLÝM,
KIRÞEHÝR, LAMELÝF, MANTAR, NAVLUN, ONBAÞI, ÖKLÝT, POYRAZ, RAHMAN, SÝSAM, ÞAMÝL,
TRUVA, ULUCAMÝ, ÜNÝVERSÝTE, VALÝZ, YELEKEN, ZÜHAL.
KELÝME AVI
“Kim giden bu mülkte,
kimler kalýcý,
Kim sunan himmet,
nasip kim alýcý?
Þiir diliyle yorumlayýn dostlar
Yunus Emre’nin sunduðu
alýcý”.
Feyzi Halýcý.
Bilinen hikâyedir, Yunus
Emre, Anadolu’yu
kasýp kavuran bir kýtlýk
döneminde Hacý Bektaþ-ý
Veli’nin kapýsýna varýr. Kýtlýða
raðmen, gelenek ve görenek-
lere uygun olarak, yanýnda
çam sakýzý çoban armaðaný,
bir heybe de alýç hediye getir-
miþtir. Hacý Bektaþ-ý Veli’ye
durumu anlatýrlar; o da
adamlarýna der ki: “Söyleyin
o derviþe, bana sunacaðý her
‘alýç’ýna karþýlýk olarak ona
bir nefes, bir himmet ve
nasip vereyim”... Yunus
Emre’ye söylerler; ancak, o,
“Evde çoluk çocuk aç, buð-
day isterim.” der. Bu cevap
üzerine Hacý Bektaþ-ý Veli
tekrar haber gönderir: “Söy-
leyin o derviþe her ‘alýç’ýna
karþý ona on nefes, on him-
met ve nasip vereyim”.
Yunus Emre on misli çoðalan
bu kýsmeti de kabul etmez.
Ýki çuval buðday verirler;
hayvanýna buðdaylarý yükler
ve yola düþer. Yarým saat
kadar gittikten sonra birden
durumu kavrar, “Vay ben ne
yaptým da buðdaylarý aldým;
nefes, himmet ve nasip alma-
lýydým.” der ve yana yakýla
geri döner. Hacý Bektaþ-ý
Veli’ye durumu anlatýrlar,
gülerek cevap verir: “Söyle-
yin kendisine, bizim kapý-
mýzda ona nefes, himmet ve
nasip kýsmet deðildir. Varsýn
Taptuk Emre’ye gitsin.” der.
Bundan sonra Taptuk
Emre’nin kapýsýna varan
Yunus Emre orada “Yunus
miskin çið idik, piþtik Elham-
dülillah.” mertebelerine yük-
selecek duruma eriþir.
Ahmet Yesevi’nin hurma-
sý, Hz. Mev-lânâ’nýn nohudu,
elmasý; Yunus Emre’nin alýcý
ve daha niceleri yiyeceklerin
tasavvuf kültürümüzdeki rolü
ve önemini gösteriyor. Hz.
Mevlânâ nohut hikâyesinde
yiyeceklerin de insandan
düþünce ve ruh olarak
Allah’a ulaþtýklarýný anlatýyor.
Çatalhöyük’e kadar uza-
nan bir geçmiþe sahip olan ve
beþ-altý yüz yýl ömrü olan
alýç, çoðu kiþi tarafýndan
bilinmez. Tatlý-ekþi tada
sahiptir. Kolesterol ve tansi-
yona iyi geldiði gibi kalp ve
damar hastalýklarýnda, kan
dolaþýmýnda da yararlý oldu-
ðu söylenir. Pazarlarda satý-
lan alýç, meyve olarak yenil-
diði gibi Konya’da þekerle
veya pekmezle reçeli yapýlýr,
lezzet vermesi için turþulara
atýlýr. Anadolu’da Konya’dan
baþka alýcýn yemek ya da tatlý
olarak deðerlendirildiði bir
ilimiz var mýdýr, bilemiyo-
rum. Yurtdýþýnda, belki olabi-
lir, ama alýçla yapýlmýþ bir
yemek ya da tatlýya ben rast-
lamadým. Ýspanya’da davetli
olduðum bir yemek programý
sýrasýnda, alýcýn lüks bir
manavda jelatinler içinde
satýldýðýný gördüðümde hay-
retler içinde kalmýþtým.
Ýspanyol arkadaþým bizdeki
gibi meyve olarak tüketildiði-
ni söylemiþti. Günümüzde
sirkesi yapýlýyor. Geçenlerde
bir yakýným ülkemizin ünlü
sirke firmalarýndan birinin
imalatý olan küçük bir þiþe
alýç sirkesi göndermiþti. Üze-
rinde, Bolu çevresindeki alýç-
lardan ve meþe fýçýlarda iki yýl
bekletilerek elde edildiði
yazýlýydý. Sirkenin tadý gayet
güzeldi. Belki zamanla reçeli
ve turþusu da ticari olarak
yapýlýr ve daðlarda kendili-
ðinden yetiþen bu meyve
deðerlendirilebilir.
Dönelim, Yunus Emre’ye
ve onun çok sevdiðim bir
dörtlüðü ile sözümüzü
noktalayalým:
“Yunus Emre der hoca,
Ýster bin kez git Hac’ca,
Hepisinden iyice
Bir gönüle girmektir”.
Kaynaklar:
Halýcý, F. Tasavvuf Kültürü-
müzde Üç Meyve” Çaðrý Der-
gisi. Sayý: 519, sayfa: 1.2003.
Halýcý,N. Konya Yemek Kültü-
rü Ve Konya Yemekleri. Rumi
Yayýnlarý. 2005.
ZAMAN HOLLANDA
AÝLE
1 KASIM 200823
Tasavvuf kültürümüzde alýçÇatalhöyük’e kadar uzanan bir geç-miþe sahip olan ve beþ-altý yüz yýlömrü olan alýç, çoðu kiþi tarafýndanbilinmez. Tatlý-ekþi tada sahiptir.Kolesterol ve tansiyona iyi geldiðigibi kalp ve damar hastalýklarýnda,kan dolaþýmýnda da yararlý olduðusöylenir.
N E V Ý N H A L I C I
Alýç reçeliMALZEME:
Piþme Süresi: 30 dakika� ½ kg alýç� 2 sb su� 1 kg toz þeker� 3 sb su� 1 çk limon tuzu
Yapýlýþý: Alýçlarý yýka, suile ateþe koy, yumuþa-yýncaya kadar haþla.Çekirdeklerini þeklinibozmadan çýkar. Þeker-le suyu ateþe koy. Kay-namaya baþlayýncahaþlanmýþ alýçlarý içineat. Birkaç taþým kayna-yýnca porselen veyacam bir kaseye al,temiz bir tülbent baðla,güneþte kývama getir.Kavanozlara koy.
Tüm dünyada on binlerce çeþidi
bulunan mantar sofralarýmýzda
fazla ilgi görmeyen bir ürün. Ne
yazýk ki hâlâ sebze olarak kabul edil-
miyor. Her ne kadar demir ve protein
açýsýndan eti yakalamasa da etin gör-
düðü ilgiyi asla görmez. Mantarýn fay-
dalarý birçoðumuz tarafýndan ne yazýk
ki bilinmemektedir. Bugünlerde hava
deðiþiminden dolayý pek çok kiþi has-
talýklarla baþ etmeye çalýþýyor. Böyle
zamanlarda mantar, yenmesi gereken
bir gýdadýr. Çünkü baðýþýklýk sistemini
güçlendirir, direnci artýrýr. Derslerle
baþ etmeye çalýþan öðrenci arkadaþlar
için de sevindirici olan bir baþka yara-
rý da mantarýn öðrenme yeteneðini
artýrdýðý yönündeki bilgilerdir. O
zaman biz de bu hafta kolayýn en
kolayýndan bir mantar yemeði yapa-
lým. Mantarseverler ya da ilk defa
deneyecek olanlar, hadi iþ baþýna.
Yapýlýþý: Mantarlar yýkanýr, yarým
limon sýkýlmýþ suda 4-5 dakika karar-
mamalarý için bekletilir. Yoðurt bir
kâsede iyice çýrpýlýr. Servis tabaðýna
yayýlýr. Sudan çýkan mantarlar kuru-
lanýr. Sývý yaðda 5-6 dakika kadar
arkalý önlü kýzartýlýr. Kýzartýlan man-
tarlar yoðurdun üzerine yerleþtirilir.
Tereyaðý bir tavada eritilir. Pul biber,
az tuz eklenir. Bu karýþým mantarlarýn
üzerine gezdirilir. Sýcak servis yapýlýr.
Nurbanu Arslan
Yoðurtlu mantarMALZEME:
� 250 gr mantar� 1 yemek kaþýðý tereyaðý� 1 kâse yoðurt� Pul biber� Kýzartmak için sývý yað� Yarým limon � Tuz
Saðlýklý beslenmek için mantar
Oekranlarýn Yeþilçam
tadýnda dizisi “Düðün
Þarkýcýsý”nýn naif genç
kýzý Çiçek rolü ile izleyicinin
karþýsýnda. Þöhret dizisi ile dizi
oyunculuðuna adým atan Oya
Okar, konservatuvar eðitimi
aldýðý dönemde dizilerde oyun-
cu olarak çalýþma düþüncesine
daha mesafeli yaklaþmýþ. Fakat
Türkiye’nin þartlarýnda konser-
vatuvar mezunu olup sadece
tiyatro yapmanýn çok da kolay
olmadýðý gerçeðini anlamasý da
uzun sürmemiþ. Ýstediði gibi bir
proje gelmediði sürece sadece
sinema filmim olsun diye teklif-
leri kabul etmeyen Oya Okar,
dizi oyunculuðu ile kariyer
yapýlmayacaðýný düþünüyor.
Dizileri kendinizi gösterebil-mek için bir þans olarak mýgörüyorsunuz?
Konservatuvarda tiyatro bölü-
münde okudum. Okurken asla
televizyonda çalýþmam, okulu
bitirdikten sonra tiyatro yapaca-
ðým diye düþünüyordum. Arka-
daþlarým vasýtasý ile o dönemde
ajansa yazýldým. Ýyi ki olmuþ,
Gülçin karakterini çok severek
oynadým. Þöhret dizisinde çalýþ-
maya baþladýktan sonra dizi
oyunculuðunun, sinema oyun-
culuðunun, tiyatro oyunculuðu-
nun çok farklý þeyler olmadýðýný
gördüm. Temelde aynýlar ama
uygulayýþlarý farklý. O zaman
anladým ki idealist olmak güzel
bir þey ama Türkiye’nin þu þart-
larýnda konservatuvar mezunu
olup sadece tiyatro yapabilme
imkâný bulabilmek mümkün
deðil.
Diziler olmasa oyuncularýnhali harap mý? Oyunculardizilere muhtaç mý?
Muhtaçlýk deðil ama bizim için
çok avantajlý bir þey. Allah’tan
diziler var ki aç kalmýyor oyun-
cular.
Diziler oyuncularýn antren-man sahasý mý?
Bir haftada 90 dakikalýk sinema
filmi çeker gibi bir bölüm çek-
mek, haftanýn beþ günü çalýþ-
mak, her gün sabahtan akþama
kadar oyunculuk yapmak haki-
katten antrenman ve kondisyon
gerektiren bir þey. Aslýnda dizi
oyunculuðu kendi içinde çok
zor. Daha çabuk tüketilen bir
þey.
Þöhret dizisiyle baþladýðýnýzoyunculukta yükselen birivmeniz var. Yanlýþ bir projey-le ‘düþmek’ten endiþeleniyormusunuz?
Oynayacaðým rolü ve yapaca-
ðým iþi sevdiðim zaman rolün
büyüklüðü ya da küçüklüðü hiç
önemli deðil. Sýnýf diye bir proje
yaptýk. Aslýnda rolüm küçüktü
ama o kadar mutlu oynuyor-
dum ki. Eðer bundan sonra
yapacaðým iþ Düðün Þarkýcý-
sý’ndaki Çiçek’e göre daha
küçük bir rol olursa fakat benim
içime sinerse hiç düþünmeden
oynarým.
Baþrol kapma hýrsýnýz yok.
Hayýr yok. Ben birbirinden fark-
lý rollerde oynamak istiyorum.
Sosyetik olmayan oyuncu diyetanýmlanýyorsunuz. Kim sos-yetik oyuncu kim deðil?
Eðlence sektörüne iþ yapýyoruz.
Sonuçta bunun getirdiði bir
tanýnýrlýk söz konusu. Fakat bu
benim mesleðim. Bunu yaparak
para kazanýyorum, mesleðimin
getirdiði ünü kullanarak özel
hayatýmý da bunun içine katarak
gece hayatýnda gazetecilerin
bulunduðu mekânlara sürekli
gidip kendimi göstermek gibi
bir çabam yok. Þaçma sapan
þeylerle gündemde olanlar da
var. Onlar da oyunculuk yapý-
yorlar. Onlar bunu tercih edi-
yorsa yollarý açýk olsun.
Dizide Gülçin karakteri hýrsýz-lýk yaptýðý için gittiðiniz birmaðazada tezgâhtar tarafýn-dan göz hapsine alýnmýþsýnýz.Oynadýðýnýz rolle bütünleþti-rilmek nasýl bir duygu?
Aslýnda bu çok mutluluk verici.
Yani oynadýðýmýz role o kadar
inanmýþ ki insanlar beni o
karakter sanýyorlar. O gün
maðazada çok utanmýþtým ve ne
yapacaðýmý bilememiþtim. Bir
þey diyemeden kaçýp gitmiþtim.
Þimdi “Düðün Þarkýcýsý” çok
izlenen bir iþ. Yoldaki teyzeler
daha sýcak ve samimi davraný-
yorlar. Gülçin’i sevmedikleri için
beni genellikle azarlýyorlardý.
Genç bir oyuncu olarak oyun-culuk dersi veriyorsunuz.Oyunculuða hevesli gençleremek vermeye de hazýr mý?
Estaðfurullah. Ders vermek çok
büyük bir laf, elimden geldiðin-
ce yardýmcý olmaya çalýþýyorum.
Ýnþallah ileride hoca olurum ve
ders vermeye baþlarým. Çok da
bu iþi yapamayacak olanlarýn da
hayallerini kýrmamak deðil ama
belki o yolu takip eder mi diye
yol göstermeye çalýþýyorum.
Fakat çok faydalý olabileceðimi
zannetmiyorum. Bu yýl bizim
okulun konservatuvar sýnavýna
790 kiþi baþvurdu. Televizyon-
lar o kadar hayatýn içinde ki
yarýþmalar ile “seni þöhret ede-
ceðim” söylemleri ile insanlar
bunu kolay bir þey sanýyor.
Fakat öyle deðil. Herkes oyuncu
olmak zorunda deðil.
Talebin çok fazla olmasýgençlerin bu sýnava önemverdiðini de mi gösteriyor?
Tabii bir bilinçlenme var ama
sýnava girenlerin birçoðunun
daha ne sýnavýna girdiklerinden
haberleri yok. Geçen yýllarda
ben okurken Savaþ Ay taklidi
yapanlar vardý. “Ben çok yete-
nekliyim, size bir taklit yapa-
yým” diyenler vardý. Çoðu
zaman bundan elli yýl önce doð-
muþ olmak ve Ankara’da tiyatro
okuyup doya doya tiyatro oyna-
mak isterdim. Þimdi her þey çok
kolay gibi ama bu kadar basit
olduðu için bir o kadar da zor.
Çünkü oyuncu sayýsý bir o kadar
fazla.
Diziler oyuncularý da çabukmu öðütüyor?
Dizi zaten öyle bir þey. Bugün
var yarýn yok. O yüzden dizi ile
kariyer olacaðýna inanmýyorum.
Anlýk þöhretler olabiliyor.
Oyuncular dizilere yöneliyor.Tiyatrolarýn durumu ne?
Çok fazla oyuncu var. Tiyatrola-
rýn yavaþ yavaþ iyiye gittiðini
düþünüyorum. Þimdi küçük
tiyatrolar kuruluyor. Daha
modern bir çizgiye ilerliyor.
Daha da iyi olacak.
Dizilerde klasik eserlerdenuyarlamalar bu ara ilgi görü-yor. Tiyatroda da klasik eser-ler mi daha çok ilgi görüyor?
Lüküs Hayat hâlâ oynuyor tiyat-
rolarda. O bir gelenek, onu ayrý
tutarak söylüyorum buna ben-
zer baþka oyunlar da var ama
Türk izleyicisi artýk Ýrlanda kralý-
nýn ne yaptýðýný merak etmiyor.
Gerek yok öyle þeylere. Daha
modern, daha günümüzü anla-
tan oyunlar yazýlýyor dünyada.
Oyunculuðunuzu nasýl bulu-yorsunuz?
Daha çok yolum var, bulamýyo-
rum henüz. Ýzledikçe eksikleri-
mi görüyorum.
Sinema filminiz henüz yok.Gelen teklifleri mi beðenmi-yorsunuz?
Karakterden çok filmin bütünü-
ne bakýyorum. Oynamaktan
çok mutlu olabileceðim bir
karakteri oynamak istiyorum.
Sinema teklifleri elbette var ama
benim ayný fikirde olmadýðým
filmler geliyor bazen, ben içinde
yer almak istemiyorum. Aman
benim sinema filmim olsun da
ne olursa olsun demiyorum.
Ýzlerken bu projede olmakisterdim dediðin bir dizi varmý?
Elveda Rumeli’yi çok beðeniyo-
rum. Bütün oyuncularýný çok
beðeniyorum. Projeyi çok beðe-
niyorum.
ZAMAN HOLLANDA
RÖPORTAJ
1 KASIM 200825
Düðün Þarkýcýsý’nýn Çiçek’i Oya Okar:
Dizi oyunculuðu ile kariyeryapýlacaðýna inanmýyorum
Oya Okar
Genç oyuncu Oya Okar, konservatu-arda okurken dizi oyunculuðunasýcak bakmamýþ, fakat daha sonradizilerde rol almaya baþlamýþ. Okar,dizi oyunculuðu ile kariyer yapmanýnmümkün olmadýðýný düþünüyor.
Foto
: Bah
ar M
anda
n
R A H Ý M E S E Z G Ý N
ZAMAN HOLLANDA
RÖPORTAJ
1 KASIM 2008 26
Foto
: Sel
man
Eþt
ürkl
er
Tanju Çolak, gençleri Milan’a paslýyor
Çocuklar için futbolun
tadý ve heyecaný, evin
salonunda, sokakta ya
da sahada, daha doðrusu taþtan
da olsa kale kurulabilen her
yerde ayný. Sýnýrlarý hayali de
yeter ki þut atacak bir alan
olsun. Bu tutku dünya çapýnda
milyonlarca çocuk için geçerli.
Ayný olan bir þey daha var.
Hayaller… Hemen hepsinin
gönlünde bir gün ünlü bir fut-
bolcu olmak yatar. Hani o en
güzel çalýmlarý atan, en zor gol-
leri atan yýldýz futbolculardan.
Bunu baþarabilmeleri için elbet-
te ki küçük yaþtan itibaren fut-
bol okullarýnda, altyapýsý sað-
lam tesislerde çok iyi bir eðitim
almalarý, kendilerini geliþtirme-
leri ve de önlerine çýkan fýrsatla-
rý deðerlendirebilmeleri gereki-
yor. Geliþmiþ ülkeler bir yana,
bizim çocuklarýmýza bu eðitimi
verecek, bu ufku kazandýracak
futbol okulu ve tesis sayýsý ülke-
mizde, hatta üç büyük takýma
ev sahipliði yapan Ýstanbul’da
dahi oldukça yetersiz. ‘Dünya
futboluna neden olmasý gerek-
tiði kadar yýldýz oyuncu suna-
mýyoruz?’ sorusunun kaynaðý
bu sorun olsa gerek. Tabii bu
kýsýtlý imkanlar arasýnda iyi
örnekler de yaþanmýyor deðil.
Örneðin bir zamanlarýn ünlü
golcüsü Tanju Çolak’ýn gelecek
hayallerini futbol üzerine kuran
çocuklar için dünyanýn en köklü
kulüplerinden Milan’ý Türki-
ye’ye taþýmasý gibi. Tanju, Milan
kulübünün altyapý çalýþmalarý
için dokuz yýldýr aralarýnda
Almanya, Ýngiltere, Japonya,
Yunanistan, Arjantin gibi ülke-
lerin de bulunduðu 46 ülkede
yürüttüðü AC Milan Junior
Camp organizasyonunu büyük
uðraþlarýn ardýndan bu yýl ilk
kez Türkiye’ye getirdi.
Milan’ýn hocalarý eðitti!
Geçtiðimiz haziran ayýnda
düzenlenen kampta, Milan
kulübünün A Pro lisanslý, yani
Ýtalya birinci ligi Serie A’da
takým çalýþtýrabilecek hocalarý
bir hafta boyunca yaklaþýk 220
çocukla yoðun bir eðitim pro-
gramý uyguladý. Kamp sonunda
Ýtalyan hocalar, beðendiði dört
futbolcuyu dünyanýn dört bir
yanýndan gelecek yaþýtlarýyla
turnuvaya katýlmalarý ve Milan
takýmýyla tanýþmalarý amacýyla
Milano’ya götürülmeleri için
seçti. Seçilen küçük yetenekler-
den Vanlý Orhan Pala ve Ýstan-
bullu Usame Karataþ, þu anda
Ýtalya’da. Diðer futbolcular
Remzi Gürler ve Ahmet Özer
de yaþ gruplarýnýn farklý olmasý
nedeniyle yaklaþýk iki ay sonra
Milano’ya gidecek. Onlar,
küçük yaþta Milan formasý
giyip, Milan tesislerinde antren-
mana çýkmanýn, milyonlarca
insanýn ömrü boyunca sadece
televizyondan görebileceði yýl-
dýz futbolcularla tanýþmanýn
heyecanýný yaþýyor þimdilerde.
Tüm bunlar bir yana AC Milan
Junior Camp Ýstanbul’un ilginç,
ilginç olduðu kadar da tesis
yetersizliði açýsýndan ders çýka-
rýlmasý gereken bir hikâyesi var.
Kampý Türkiye’ye getirme fikri-
nin nereden çýktýðýný sorduðu-
muz Tanju Çolak’ýn daha aðzýn-
dan çýkan ilk sözler bizi þaþýrtý-
yor. “Makedonya’da gördük biz
bu organizasyonu.” diyor. Hâli-
hazýrda menajerlik þirketi bulu-
nan Tanju’nun oðlu Anýl ve kar-
deþi Yücel, geçtiðimiz yýl
Makedonya’ya futbolcu izleme-
ye gitmiþ. Bu sýrada AC Milan
Junior Camp’ý görmüþler.
Merak edip araþtýrmýþlar iki üç
gün boyunca. Türkiye’ye dön-
düklerinde Tanju’ya anlatmýþlar
gördüklerini. Tanju da “Ýyi
olur.” deyince kampýn aynýsýný
Türkiye’de düzenlemek üzere
Milan kulübüyle temasa geç-
miþler. Bu arada, “Futbolda biz-
den çok çok geride olduðunu
düþündüðümüz Makedonya’ya
bile giden Milan, bu yýla kadar
neden Türkiye’ye gelmedi?”
sorusuna cevap ararken Tan-
ju’nun kamp organizasyonunu
yaparken çektiði sýkýntýlara dair
anlattýklarý, önemli bir soruna
Türk futbolunun unutulmaz isimlerin-den Tanju Çolak, bu yýl bir ilki ger-çekleþtirerek Milan kulübünü Türki-ye’ye taþýdý. Ýstanbul’da düzenlenenkampa katýlan 220 çocuk, 12 Ýtalyanhoca eþliðinde eþliðinde bir haftaboyunca yoðun bir programla çalýþtý.Milanlý hocalarýn beðendiði dörtminik yeteneðin ödülü ise Milano’yagidip yýldýzlar topluluðu Milan taký-mýyla tanýþmak.
Ö N D E R D E L Ý G Ö Z
ZAMAN HOLLANDA
RÖPORTAJ
1 KASIM 200827dikkat çekiyor: Tesis yetersiz-
liði. Yaþadýklarý sýkýntýyý þöyle
anlatýyor Tanju: “Yaklaþýk iki,
üç aylýk görüþmenin ardýndan
Milanlý yetkililer Türkiye’ye
geldi. Konuþtuk. Tanju Çolak
isminin de etkisiyle kabul etti-
ler. Döndüler Ýtalya’ya. Bir
süre sonra tekrar geldiler.
‘Bize sahalarý gezdirin’ dedi-
ler. Biz Ýstanbul’da saha bula-
bilmek için aramadýk yer
býrakmadýk. Ne yazýk ki üç
tane sahayý yan yana bulun-
duran bir tesis bulamadýk.
Onlarýn þartý bu, ama Ýstan-
bul’da yok.”
Tesis sýkýntýsý var!
Uygun bir yer bulunamayýn-
ca, bulamayýnca Tanju’nun
aklýna Türkiye Futbol Fede-
rasyonu’nun Riva tesisleri
gelmiþ. Milanlý yetkilileri
Riva’ya götürmüþ. Tabii Ýtal-
yanlar Riva’yý çok beðenmiþ.
Tanju da hemen federasyonla
görüþüp Riva’yý istemiþ kamp
için. ‘Evet’ cevabýný alýnca
tüm hazýrlýklar baþlamýþ. Geç-
tiðimiz mayýs ayýnda Milanlý
eski futbolcu Danielle Massa-
ro’nun da katýldýðý bir basýn
toplantýsý düzenleyerek kam-
pýn 23-29 Haziran’da yapýla-
caðýný duyurmuþlar. Ýþler
yolunda gidiyor derken o
günlerde federasyondan faks
almýþlar. Federasyon, tadilata
giren Riva’yý kamp için vere-
meyeceklerini bildirmiþ.
Büyük bir þok yaþadýklarýný
söyleyen Tanju, bu sýkýntýyý da
aþabilmek için neler yaptýkla-
rýný þöyle anlatýyor: “Ne
yapacaðýz, ne edeceðiz diye
düþünmeye baþladýk. Milan’la
baðlantý kurduk. ‘Federasyon,
þu sebepten sahayý vermiyor.’
dedik. Yani öyle bir noktaya
geldi ki; neredeyse bu organi-
zasyon bitecek. ‘Ne yapalým?’
diye sorduk. ‘Top sizde’
dedik. Onlar da çözüm sun-
dular, sað olsunlar. ‘Olmama-
sý gerekir ama bu seferlik iki
sahalý bir yer bulalým. Ýki saha
da baþka bir yerde olsun.’
dediler.
Milan’ýn sunduðu kolaylý-
ða sevinen Tanju Çolak,
hemen yeni saha arayýþýna
girmiþ. Amatör Kulüpler Der-
neði Baþkaný Yemen Ekþioð-
lu’nun kapýsýný çalmýþ. Ekþi-
oðlu, biri Bakýrköy’de, diðeri
de Selimiye’de olmak üzere
iki saha ayarlamýþ. Böylece
AC Milan Junior Camp Ýstan-
bul düzenlenebilmiþ. Ýstanbul
gibi bir þehirde bile bu türden
bir sýkýntýyý yaþamalarýnýn
Türk futbolunun geleceði
adýna üzücü olduðunu belir-
ten Tanju Çolak’ýn moralini
kampýn verimliliði düzeltmiþ.
Tanju, þehir içi ve þehir dýþýn-
dan yaklaþýk 220 çocuðun
katýldýðý kampla ilgili ise þun-
larý söylüyor: “Tüm hocalar
Ýtalyan. Ýnanýlmaz profesyo-
neller. Hatta hepsi A Pro
lisanslý. Organizasyon Tanju
Çolak menajerlik þirketi ve
Milan kulübü arasýnda ama
sportif anlamda inisiyatif
tamamen onlara ait. Yani
saha anlamýnda biz hiçbir
þeye karýþmýyoruz. Çocuklar,
pazartesiden cuma akþamýna
kadar Milanlý hocalarýyla bir-
likte oldular. Belki de üç dört
ayda alacaklarý eðitimi bir
haftada aldýlar. En önemlisi
de ufuklarý geniþledi.” Tanju,
Milano seyahatiyle ilgili de,
“Çocuklar, rüyalarýnda göre-
meyecekleri bir þey yaþýyor-
lar.” diyor. Dünyanýn dört bir
yanýndan gelecek çocuklarla
turnuvaya katýlmak, Milanlý
futbolcularla tanýþmak, San
Siro’da maç izlemek gibi bir
fýrsata sahip olduklarýný söy-
leyen Tanju, “Aslýnda o hava-
yý koklamak önemli. Kim
Milan formasý giyip de Milan-
lý futbolcularla tanýþabilir ki?”
diyor. Hem çocuklarýn hem
de ailelerin kamptan çok
memnun kaldýðýný belirten
Tanju, yoðun ilgi gören Milan
kampýný önümüzdeki sömestr
tatilinde, konaklamalý olarak
Antalya WOW Kremlin Pala-
ce’ta düzenleyecekleri bilgisi-
ni veriyor. (www.mjcistan-
bul.com)
Torpil yok, Milan var!Tanju Çolak, AC Milan Junior Camp’ta sonun-da seçilecek dört futbolcuyla ilgili kampýn songününün son saatine kadar bilgi sahibi olma-dýðýný söylüyor. Saat beþte açýklanmasý gere-ken listenin eline dört buçukta ulaþtýðýný ifadeeden Tanju, þöyle devam ediyor: “Ýtalyan hoca-lar çocuklarla tamamen kendileri ilgilendi,kendileri eðitti, her þeyi kendileri ayarladý.Beþe çeyrek kala bütün hocalar, bütün ekiptoplandýk. Listeyi okudum. Kazananlarýn mut-luluðunu görmeliydiniz. Herkes memnundu. Omanzara benim bütün yorgunluðumu aldý.”
Van’dan Milan’aOrhan Pala: Vanlý Orhan 11yaþýnda. Üç aydýr Hatay’dayaþýyor ve 5 yaþýndan beri fut-bol oynuyor. Van’da Erciþ Gençkulübünde oynamýþ. Þu andaSamandað Spor Kulübü’nde.Kampa katýlmasý beden eðitimöðretmeni sayesinde olmuþ.
Ýnternette kampýn düzenleneceði bilgisini görenbeden eðitimi öðretmeni, Orhan’ýn velisini iknaetmiþ Ýstanbul’a gitmeleri için. Orhan, Milan’agideceði için çok heyecanlý. Ýleride bir gün pro-fesyonel olarak Milan formasý giymek istiyor.
San Siro, hayaldi, oldu!Ahmet Özer: KampaÝzmit’ten katýlan 8. sýnýföðrencisi Ahmet, futbola yediyaþýnda Beþiktaþ’ýn Göl-cük’teki futbol okulunda baþ-lamýþ. Gölcükspor’da dört yýloynadýktan sonra bu yýlBeþiktaþ’ýn altyapýsýna seçil-
miþ. Bu nedenle Ýzmit’ten Ýstanbul’a taþýnanAhmet, ‘San Siro’ya gitmek kimin hayali deðil-dir ki?’ diyor. Milan’dan Kaka ve Pato’ya hay-ran olduðunu dile getiren Ahmet’in ilk büyükhedefi Beþiktaþ A takýmýnda forma giyebil-mek.
Yeni teknikler öðrendikRemzi Güler: 8. sýnýf öðrencisiRemzi, futbola altý yaþýndabaþlamýþ. Þimdilerde GürpýnarFutbol Kulübü’nde oynamayadevam eden 14 yaþýndakiRemzi, kampýn çok faydalýgeçtiðini, yeni teknikler öðren-diðini söylüyor. Sol açýk oyna-
yan küçük yetenek, Milanlý futbolcularla tanýþa-cak olmanýn heyecanýný yaþýyor. “Kaka veRonaldinho’yu görmek, müthiþ olacak.” diyor.Hedefi dört büyük takýmdan birinde profesyo-nel olarak forma giymek.
Kamp çok faydalý geçtiUsame Karataþ: 10 yaþýnda-ki Usame, üç yýl önce toppeþinde koþturmaya baþla-mýþ. Gülsuyu Spor Kulübün-de oynayan Usame, bu yýlFenerbahçe’nin alt yapýsýnageçmiþ. Büyüyünce Fener-bahçe’de oynamak istiyor.
Futbolu çok sevdiðini söyleyen Usame, ortasaha sað açýk oynuyor. Kampta Ýtalyan hoca-lardan çok þey öðrendiðini söyleyen Usame,“Milanlý futbolcularla tanýþacaðým için çoksevinçliyim, çok heyecanlýyým.” diyor.
ZAMAN HOLLANDA
SÝNEMA
1 KASIM 2008 28
Pekisizinle kim
dalga geçecek?T
DK’da þöyle taným-lanýyor ‘parodi’:“Ciddi sayýlan bir
eserin bir bölümü veyabütününü alaya alarak,biçimini bozmadan onabambaþka bir özellikvererek biçimle öz arasýn-daki bu ayrýlýktan gülünçetki yaratan bir oyuntürü.” Bir þeyin parodisiniyapmak zordur. Bir kereele aldýðýnýz eserin veyatürün her öðesine A’danZ’ye hakim olmanýz gere-kir. Sonra onu öyle incebir üslupla yontmalý veþekillendirmelisiniz ki,göze eðreti, itici, daha dabeteri tiksinç görünmesin!
Sinemada ilk parodifilmlerinin hangi yýllaradenk geldiðini not düþ-mek kolay deðil. Amahem sanatsal hem de tica-ri anlamda altýn çaðýný70’lere borçlu olduðunu,parodinin popülaritesinino dönemde tavan yaptýðý-ný rahatlýkla söyleyebiliriz.
60’larla birlikte Ameri-ka’daki sinema endüstri-sinin film üretimindenöykü anlatým biçimlerinekadar pek çok konuda‘devrimci’ dönüþümler-den geçmesi köklü bir
yapý çözümü de berabe-rinde getirmiþti. Ve 70’-lerde bir grup sinemacý bubaþýboþluktan faydalanýpo güne kadar sinemasanatýnýn kimi türlerdebaþvurduðu kliþelerleoynamaya, onlarla ince-den inceye alay etmeye,bir bakýma kliþelerin ipli-ðini pazara çýkarmayabaþladý.
O dönem sinemadadoðan parodi düþkünleri
içerisinde üç ayrý oluþum-dan söz etmek mümkün:ABD’de Mel Brooks veZ.A.Z. ekibi, Ýngiltere’deise Monty Python toplu-luðu…
Woody Allen’la çokyakýn zamanda endüstri-ye giren Brooks, týpkýonun gibi Yahudi miza-hýndan beslenen birkomedi sinemasý peþin-deydi. Ancak Allen’ýnsinemasýndaki durum
komedisinden ziyade,Brooks neredeyse kariyeriboyunca parodilerle haþýrneþir oldu. 1968’de çektiðiilk filmi “The Producers”müzikal türünü masayayatýrýyordu. 1974 tarihliBlazing Saddles ise özel-likle western tutkunlarý-nýn tadýndan yiyemeyece-ði bir parodiydi: Siyah birþerifin koruduðu bir kasa-badan geçecek demiryo-lunu rant kapýsýna çevir-
Sinemada
parodi filmler
giderek ayaða
düþüyor. Bir zaman-
lar Mel Brooks veya
Z.A.Z. ekibinden
izlediðimiz o usta
iþi filmlerin yerini
bugün “Korkunç Bir
Film” gibi ismiyle
müsemma seri film-
ler almýþ durumda.
B U R Ç Ý N S . Y A L Ç I N
ZAMAN HOLLANDA
SÝNEMA
1 KASIM 200829
mek isteyen bir kodamanýnVahþi Batý’da kirli emellerineulaþabilmek adýna iþleyeceðiher türlü çirkinliði ele alýyor-du film. Kýzýlderilisindenkasaba meydanýndaki düel-losuna kadar her westernkliþesi eksiksiz, yerli yerin-deydi. Anlayacaðýnýz, VahþiBatý Vahþi Batý olalý, böylezulüm görmemiþti! Brooksayný yýl “Young Franken-stein”la gotik korku sinema-sýnýn, 1977’deki “HighAnxiety”yle de Hitchcock’un“Vertigo”sunun -esere aslasaygýsýzlýk etmeden- uzunuzun tozlarýný alýyordu. 80’-lerde de bu böyle devam etti:“History of the World: PartI” (1981) ile tarihî epik film-lerle, “Spaceballs”la da “Yýl-dýz Savaþlarý”yla açýk açýkkafa buluyordu. Açýkçasý1990’larýn baþýnda yaptýðý,yabana atýlmayacak derece-de baþarýsýz Robin Hoodparodisiyle de yavaþ yavaþsahneden çekildi Brooks.
Onunla ayný yýllarda,okyanusun öbür tarafýnda,Ýngiltere’de beþ Ýngiliz ve birAmerikalý (Terry Gilliam)komedyenin televizyondansinemaya sýçrayarak oluþtur-duklarý Monty Python efsa-nesi dalga dalga yayýlýyordu.Ýngilizlerin ve Batý âlemininkutsal addettiði þeyler baþtaolmak üzere, her türlü baðn-azlýðý yerden yere vuruyor veinsanlar tarafýndan epey ilgigörüyorlardý. Ýlk filmleri“Monty Python and theHoly Grail” Kral Arthurefsanesi ve onun KutsalKâse’nin peþinden koþmamitiyle gýrgýrýný geçiyordu.Tahta atlar, kendi atefektlerini (“dýgýdýk,dýgýdýk!”) kendileriçýkaran þövalyelerfalan… Anlatýlmaz,yaþanýr türünden birparodi anlayýþýydýonlarýnki. Sonra Hz.Ýsa’nýn Ýncil’dekiöyküsünü postmo-
dern bir tatla yenidenyorumladýklarý “Life ofBrian” çýkageldi. Altý kiþifilmde 40’ý aþkýn tiplemeyicanlandýrýyorlardý. Din bil-ginleri tepki gösterdiler, kimiülkeler filmi yasaklamayýveya sansürlemeyi düþündü-ler ama önüne geçilemedi.Fakat bir iki ufak tefek iþtensonra topluluk daðýlýp gitti.
Z.A.Z. grubu ise baþkabir âlemdi. 1980’lerin hemenbaþýnda çýktýlar ortaya.David Zucker, Jim Abra-hams ve Jerry Zucker’ýnsoyadlarýnýn baþ harflerin-den oluþan Z.A.Z. grubu“Airplane! / Uçak”la parodiâlemlerine sert bir pikeyaptý. 1970’lerde salonlarýkasýp kavuran “Havaalaný77” gibi ‘uçaklý’ fela-ket filmlerinimüthiþ birmizah
anlayýþýyla masaya yatýrýyor-lardý. Uzun yýllar LeslieNielsen’i parodilere mah-kum edecek bir trendin deönünü açan film olarakhatýrlayabiliriz “Uçak”ý.1984’te ayný topluluktan“Top Secret!” geldi. Bu kezalay konusu tür II. DünyaSavaþý’nda geçen ve herdönem ilgi gören casusluk-tu. Casus filmlerinin þeceresisere serpe karþýmýzdaydý.
Grup daha sonra daðýldý.Abrahams önce “HotShots!”la “Top Gun”ý,1998’de de “Jane Austen’sMafia”yla da suç filmleriniti’ye aldý. DavidZucker da
yine Türk izleyicisininyakýndan bildiði “ÇýplakSilah” serisiyle polisiyeyeel attý. 2000’li yýllardaparodiye en hafif deyimiy-le ‘talihsiz’ bir seriyle,“Korkunç Bir Film”inüçüncü ve dördüncü film-leriyle de geri döndü.
Lafý oraya getirmiþken,“Korkunç Bir Film” serisi-nin gerçekten parodininayarýný iyiden iyiye kaçýr-dýðýndan söz edebiliriz.Artýk bir film veya bir türümasaya yatýrmaktansa, osezon hangi filmler giþedebaþarýlý olduysa onlarýn enakýllara kazýnmýþ sahnele-rini aptal saptal biçimlerdeyeniden çekmekten ve bir-birleriyle alakasýz o sahne-leri arka arkaya dizmektenbaþka bir þey yapýlmýyorparodi namýna. Ýþin kötü-sü, adý geçen serinin dör-düncü filmi geride býraktý-ðýný düþünürsek, bufilmler ilgi de görüyor.
Alýn bu hafta gösterimegiren “Disaster Movie /Acaip Bi Film”i. Yani Tür-kiye ithalatçýsý bile bufilme düzgün bir adý layýkgörmemiþ. E bunlarýçekenler bu filmlerin içinidoðru dürüst bir þeyle dol-duramazken, daðýtýmcý-sýndan hayýr beklemek deabesle iþtigal olurdoðrusu.
ZAMAN HOLLANDA
SPOR
1 KASIM 200831
“Geciktiðim için özür dilerim”
2000 senesinde o zamanki adýyla 500
cc sýnýfýn
a geçtiði zaman, birçoklarý bu
genç Tavullialý’nýn motosiklet yarýþl
a-
rý tarihine geçeceðini ta
hmin ediyordu. 125
ve 250 cc’de elde ettiði baþarýla
rýn yaný sýra
sürüþ stili v
e zekasý onu diðerlerinden ayý-
rýyordu. 500 cc’ye geçtiði sene þampiyonayý
Kenny Roberts Jr.’ý
n arkasýnda ikinci olarak
tamamlarken iki de zafere imza atýyordu.
2001 senesinde 4 zamanlý 990 cc makinele-
re geçildiði için þampiyonanýn da ism
i 500
cc’den MotoGP’ye çevrildi. B
u yeni isim ile
ilk þampiyonluða yine “doktor” lakaplý
Valentino Rossi uzandý. Týpký 2002, 2003,
2004 ve 2005’te yaptýðý gibi.
2006 senesinde iþler V
alentino Rossi ve
Yamaha’nýn beklediði gibi
gitmedi.
‘Doktor’ ve takýmý yeni motorun yarattýðý
sorunlar yüzünden sýkýntýlar yaþýyordu.
Sezonun ortalarýna doðru sorunlarý hafif-
letseler de þampiyonluk treni Kentuc-
ky’e doðru yola çýkmýþtý bile.
Kentucky Kid (Kentuc-
ky’li çocuk)
l a k a p l ý
Nicky Hayden, son yarýþt
a Valentino Ros-
si’nin düþmesinden faydalanarak þampi-
yonluða uzandý. Rossi’nin Yamaha’ya
inancý tamdý, bir sene sonra ara verdiði
þampiyonluða ulaþmayý hesaplýyordu. Yani
bir anlamda doktor ve takýmý önlerindeki
sezona bakacaklardý. Ancak hesaplarýný bir
“kanguru” bozdu. 2006 sezonunu Honda
ile çaylak olarak geçiren Avustralyalý C
asey
Stoner, 2007’de Ýtalyan takýmý Ducati’ye
geçti. Takýmýna çok iyi bir u
yum saðlayarak
sezonu domine etti ve þampiyonluðu elde
etti. Ýki senelik ara, arka arkaya 5 sezon
þampiyonluða ulaþan Valentino Rossi için
gerçekten çok fazlaydý.
2008’e mutlak þampiyonluk parolasý ile
giren Valentino Rossi, sezonun ilk
yarýþýn-
da 5. sýrada fin
iþ görerek sevenlerini ve oto-
riteleri þ
aþýrtýyordu. O
yarýþta çaylak And-
rea Dovizioso da Valentino Rossi ile girdiði
mücadeleyi kazanarak dikkatleri çekiyordu.
Ama Rossi’nin toparlamasý u
zun sürmedi.
Jerez’de ikinci, Estoril’de üçüncü olarak
podyuma çýktý fakat artýk hayranlarý bir
zafer bekliyordu. Beklenen zafer gecikme-
di. Çin’de elde ettið
i birincilið
i, Le Mans ve
Mugello zaferleri izledi. Valentino Rossi
sezona aðýrlýðýný koymaya baþlarken gözü
de Casey Stoner’ýn üzerindeydi.
Avustralyalý se
zona zaferle baþla-
mýþ ancak iþle
r istediði gibi gitm
e-
miþti. Stoner, Katalunya’da elde
ettiði üçüncülüðün ardýndan yine
ayný pistte yaptýðý te
stler so
nucun-
da motorunu istediði se
viyeye geti-
rerek sezona ortak olmaya baþladý.
Donington, Assen ve Sachsenring
birincilik
leri ile Casey Stoner 2008’de de
þampiyonluðun en büyük adayý olduðu-
nu gösterdi.
Laguna Seca’da son yýllarýn en
zevkli çekiþm
esini yarýþsever-
lere izleten Rossi ve
S t o n e r ,
yarý-
þý birin
ci ve ikinci sýrada tamamlýyordu.
Ancak Stoner için iþler
Laguna
Seca’dan sonra aksi g
itmeye baþladý. B
rno
pistinde 10 saniyeden fazla bir fa
rkla önde
giderken düþerek zaferi Valentino Rossi’
ye
hediye etti. Bir sonraki yarýþ olan San
Marino Grand Prix’sinde de ayný senaryo
yaþandý. 6 sa
niyelik bir üstü
nlüðe ulaþmýþ
olan Casey Stoner, ön tekerleðinin bir k
ez
daha kaymasýna engel olamadý ve yine
düþerek zaferi Valentino Rossi’ye býraktý.
Böylece bir anda puan farký 75’e çýkmýþtý.
Bu avantajý ele geçiren Valentino Rossi,
sezon takvimine yeni alýnan Indianapo-
lis’teki yarýþý
da kazanýnca þampiyonluða
bir adým daha yaklaþtý.
Japonya’da podyu-
ma çýkmasý yeterliydi þampiyonluðu elde
etmek için.
Ama o sadece podyumla yetinmedi ve
þampiyonluðunu yarýþý kazanarak ila
n etti.
Finiþ çizgisini geçtikten sonra herkes
Valentino Rossi’nin yapacaðý þovu merak
ediyordu. Geçtiðimiz yýllarda yarýþ sonla-
rýnda veya þampiyonluðunu ila
n ettiðinde
mutlaka bir þova imza atýyordu doktor.
Ancak bu kez ilginç bir gösteri ortaya
koydu. Doðup büyüdüðü Tavullia kasaba-
sýnýn belediye baþkaný oradaydý. Hemen
pistin kenarýna bir m
asa kuruldu. Belediye
baþkaný makamýnda Rossi’yi kabul etti.
Üzerinde Rossi’nin
tüm sýnýfla
rda kazandýðý zafer
sayýsýný gösteren
“8” rakamlý bir
kaský damgalaya-
rak Rossi’nin
þampiyonluðunu
onayladý.
Rossi de
sevenlerinden
özür diliy
ordu;
üzerinde “geciktiðim
için özür dilerim” yazý-
lý bir ti
þörtle.
Motosiklet sever-
lerin en az MotoGP
kadar ilgi gösterdiði
bir baþka mücadele
ise Dünya
Superbike Þampiyonasý’ydý. Geçen sene
Supersport’ta rekor kýrarak þampiyon
olan Kenan Sofuoðlu’nun da mücadele
ettiði bu þampiyonada ise
Troy Bayliss
sezonun baþýnda elde ettiði baþarýlý
sonuçlarla farký açtý ve rahat bir
þekilde þampiyonluða ulaþtý.
2001
ve 2006’dan sonra 39 yaþýndaki
Troy Bayliss üçüncü Superbike
þampiyonluðuna ulaþýrken
sezon sonunda yarýþlardan
çekileceðini de açýkladý.
2007 Supersport þam-
piyonu Kenan Sofuoðlu
ise Superbike’ta çok
parlak bir sezon geçir-
medi. En iyi derecesi
onunculuk olan
Kenan Sofuoð-
lu’nun 2009’da
S u p e r s p o r t ’ a
dönerek orada
y a r ý þ m a s ý
bekleniyor.Japonya Grand Prix’sinin damalý bayraðýný
gördükten sonra giydiði tiþörtünün üzerinde
vardý bu yazý. 2006 ve 2007’de þampiyonluðu
kaptýran Valentino Rossi sevenlerinden bu
þekilde özür diliyordu. Hem de 2008 MotoGP
þampiyonluðunu ilan eder etmez...
Foto
: Reu
ters
E R A Y S E P E T Ç Ý ][
Scuza il Ritardo
Valentino Rossi
www.ortelmobile.nl
DAKİKASI
0,18*
İTİBAREN
0,15*DAİMA
NLNL 0,20*DAKİKASI
İTİBAREN
€ 7,50 KONTÜR DAHİL
9,95**
** FİYATA CEP TELEFONU DAHİL DEĞİLDİR
=